Publication

Transkript

Publication
YEŞİLAY DERGİSİ ağustos 2014 967
SAYI 9 6 7
Psk. Mehmet Dinç
Kumar sorununun uzun
yıllar ihmal edilmesi
mücadele için yapılacak
her türlü çalışmayı acil
hale getirmiştir.
20
Cemil Şahinöz
Avrupa’da Yaşayan
Türklerde Kumar
Sorunu
36
Reşat Petek
Hem ahlak kuralları hem de
hukukun temel ilkeleri
bağlamında yasal
düzenlemeye alınan ve
alınmayanların hepsi kumardır!
42
Ertem Şener
Bilmeyen, kandırılan,
elinden tutulması
gereken gençler var.
Benim ailem güvende
ama onlar değil!
70
ağustos
2 0 1 4
89.YIL
5 TL
yesilay.org.tr
46
İnternetin sonsuz
fırsatları, kumar ve
siber zorbalık.
56
Her iki gençten biri
diğerine sözel şiddet
uyguluyor.
Aylık Sağlık, Eğitim ve Kültür Dergisi
KÜÇÜMSENEN
BÜYÜK TEHLİKE:
KUMAR & ŞANS
OYUNLARI
www.eticaret.com
0216 326 04 77
24
36
Fatih
Kılıçarslan
Cemil Şahinöz
Avrupa'da Yaşayan
Türklerde Kumar Sorunu
Kumar Bağımlılığında
Ailevi ve Toplumsal
Faktörler
Psk.
Yrd. Doç. Dr.
Eylemsel Bir Bağımlılık:
Kumar
Kumar hayatları ipotek
altına alan dipsiz bir kuyu!
20
30
Mehmet Dinç
Adnan Çoban
İçindekiler
39
70
Ahmet Çubukcu
Ertem Şener
Dijital oyunlar zararlı mı?
Faydaya nasıl dönüşür?
Bilmeyen, kandırılan,
elinden tutulması
gereken gençler var.
Benim ailem güvende
ama onlar değil!
Her iki gençten
biri diğerine sözel
şiddet uyguluyor
56
DOSYA
Küçümsenen büyük tehlike:
Kumar ve Şans Oyunları
Evinizi uçurtma
çiçeklerle
renklendirmeye
ne dersiniz?
76
18
KURUCUSU
Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman
Derginin Tesisi: 1925
TÜRKİYE YEŞİLAY CEMİYETİ
ADINA İMTİYAZ SAHİBİ
Genel Başkan Prof. Dr. M. İhsan Karaman
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Sümeyya Olcay
[email protected]
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Av. Osman Baturhan Dursun
Görsel Yönetmen
Zeynep Demir
YAYIN KURULU
Prof. Dr. M. İhsan Karaman, Prof. Dr. Medaim Yanık,
Dr. Ahmet Özdinç, M. Pervin Tuba Durgut, Dr. M. Ata
Öztürk, Esra Albayrak, Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, Uz. Dr.
Havva Sula, Prof. Dr. Dilşad Türkdoğan, Prof. Dr. Sefa
Saygılı, Arif Çifci
Reklam Koordİnasyon
Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesi
İDARE YERİ
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi
Sepetçiler Kasrı, Kennedy Cad. No: 3
Sarayburnu / Fatih / İstanbul
T (212) 527 16 83 – F (212) 522 84 63
GRAFİK TASARIM
Sekans Yapım
BASKI
İhlas Gazetecilik A.Ş.
T(212) 454 30 00
YAYIN TÜRÜ
Süreli ISSN 1303-3980
Yurtiçi Abonelik, Yıllık 60 TL
Yurdışı Abonelik, Yıllık 120 TL
HESAP BİLGİLERİ
Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesi
Ziraat Bankası (Vatan Caddesi Şubesi)
Şube Kodu: 960 Hesap No: 64804574 – 5001
IBAN : TR64 0001 0009 6064 8045 7450 01
Yeşilay Dergisi’nin tüm hakları Türkiye Yeşilay Cemiyeti
İktisadi İşletmesine aittir.
Yeşilay Dergisi devletin tüm sorumlu mercilerine
muntazaman ulaştırılmaktadır. Dergide yayınlanan
makalelerin fikri sorumluluğu yazarlarına aittir.
GÖKHAN AKTOPRAK
@GkhnAktoprak: #DumansızHavaSahası için
mücadele et ve ettir. Sigara içme, içtirme…
@1920yesilay
Agora kahve görükle
@kafe_agora: Bonzai bir uyuşturucudur,
hayatına sahip çık HAYIR de!
Abdurrahman Dilipak @aDilipak:
Keşke sigarayı hiçbir yerde ve hiçbir
zaman kullanmasak… İlk ve sürekli
boykotumuz sigara ve kolaya olsa
DAĞHAN IRAK@daghanirak: hayvanlar
su içsin diye konan kabı sigara
söndürmek için kullanan insanların
olduğu ülkede her şey olur.
osman elbek @osmanelbek: Sigara
paketlerinin düz ve tek renkli olmasını
destekliyorum. Ancak arzı azaltacak
daha fazla önem gerekli. Yani “evet
ama yetmez”ciyim
FRDZDMR @frdzdmr: Peşinden
koçmak isterdim ama sigara tıkıyor.
SELMAN MALTAŞ @selman_maltas:
Bonzaili espiriler bu uyuşturucu
maddeyi daha fazla reklam ediyor.
Lütfen bu espirilerden kaçınalım, yapan
dostlarımız da uyaralım. #yeşilay
taha ensar @ensargook: - Ben
senin resmen bağımlınım. + Niye sigara
mıyım ben? Uyuşturucu muyum? Alkol
müyüm?
EISAGOGE @eisagoge: Anam sigara
içmeme kızdığı için sigara icemiyom.
Sahurda da içmediydim. Anam > yesilay
B A Ş YA Z I
Prof. Dr. M. İhsan Karaman
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı
Küçümsenen büyük tehlike:
ŞANS OYUNLARI ve KUMAR
Bağımlılıklar, bilhassa endüstrileşmenin de bir sonucu olarak
toplumları istila ederek ve zamanla etkisini artırarak çağımızın en önemli ve yaygın sorunları arasında yerini almıştır.
Bu tehlikeyi önlemek için devlet politikaları, sivil toplum kuruluşları, özel kuruluşlar kapsamında dünya genelinde ciddi
çalışmalar yapılmaktadır.
Gün geçtikçe bağımlılık alanları artmış, insanoğlunun daha
çok tüketmesine sebebiyet verecek birçok bağımlılık türleri
de ortaya çıkmıştır. Doğrudan dışarıdan alınan ve beyinde
üreyen kimyevi maddeler, beynin iletişim sistemini ve sinir
hücrelerinin işlevselliğini bozmakta, kişinin karar alma, iradeyi gösterme gibi aksiyonlarını bozmaktadır. Dolayısıyla
bağımlılık denildiği zaman akla önce tütün ürünleri, uyarıcı
ve uyuşturucu maddeler, alkol gelmektedir. Klasik anlayışla,
bağımlılık tanımı içinde sigara, alkol ve madde gibi kimyasal bağımlılıklar algılansa da, giderek daha sinsi bir yayılma
gösteren ikinci bağımlılık türü de davranışsal/eylemsel bağımlılıklardır. Ne yazık ki bu tür bağımlılıklar, bir tür alışkanlık,
eğlence veya vakit geçirme etkinliği olarak görüldüğünden
toplumda diğerleri gibi reddedilmemekte ve gerekli olsa bile
tedavi başvurusu gecikmektedir. Kumar, alışveriş, teknoloji,
yeme gibi davranışsal bağımlılıklar içinde bilhassa aileyi derinden etkileyen, toplum tarafından asla onaylanmasa dahi
bir şekilde yaygınlık gösteren davranışsal/eylemsel bağımlılık türü kumar bağımlılığıdır.
Kumar bağımlılığı kişisel, ailesel ve iş yaşamında neden olduğu tüm kayıplara rağmen kumar oynama dürtüsüne engel
olamama şeklinde tanımlanabilir. Her gelir grubunda görülebilen bu bağımlılık türü 40-50 yaş arası erkeklerde daha da
yaygındır. Teknolojiyle birlikte gelen sanal oyunlar ile gençler
arasında da yaygınlaşan kumar, kadınlarda da azımsanmayacak derecede yaygınlık göstermiştir. Ahlaken hiçbir şekilde
6
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
etik sayılmayan, olumlanması mümkün olmayan kumarın bu
derece yaygınlık göstermesi ve bir kez oynayanın, kazansa/
kaybetse dahi bir daha oynamasına karşılık kendini kontrol
edememesi nasıl tehlikeli bir bağımlılık türünün var olduğunu
gözler önüne sermektedir.
Esasen kumar bağımlılığı devlet tarafından da kontrol edilebilir bir nitelik taşıması hasebiyle Şans Oyunları adı altında
Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu kapsamında yasal
düzenlemelere sahiptir. Ülkemizde yasal olarak Milli Piyango,
Sayısal Oyunlar, İddia, Spor Toto ve At Yarışları oynatılmaktadır. Anayasaya göre gençleri kumar alışkanlığından
korumakla yükümlü olan devlet, kumar bağımlılığına giden
yolları döşeyen şans oyunlarının pazarlayıcısı olmuştur.
İnsanların para yatırarak ‘belki çıkar’ umuduyla kısa yoldan
ve emek harcamadan para kazanma isteğine maalesef
devlet de aracı olmuştur. Şans Oyunları da emek harcamadan, gayret göstermeden kısa yoldan zengin olma ihtiyacına
binaen oynanan bir oyun değil midir?
Ülkemizde kumar oynama ve oynatmaya engel olmak
amacıyla aslında pek de caydırıcı olmayan bir takım önlemler
alınmış olmasına karşın bu yasal durum, henüz büyük bir tehlike olarak görülmeyen kumarın merdiven altı diye tabir ettiğimiz mekânlarda oynatılmasına çok da engel olmamaktadır.
Ayrıca, iddaa, at yarışı, sayısal loto gibi oyunlar, kumarhanelerin yasak olduğu Türkiye gibi ülkelerde boşalan yeri gayet iyi
doldurmaktadır. Bu süreçte de oynanan oyunun sadece adı
değişip, şans oyunları adı altında kumar oynatılmaya ve boş
umutlar dağıtılmaya devam edilmektedir.
Gençler arasında kumarın yaygınlaşması aslında bu durumun
en tehlikeli boyutu. Devlet Denetleme Kurulu’nun raporunda yer
alan bir araştırmaya göre 18 yaşın altında bulunan gençler yoğun
bir şekilde şans oyunlarına yöneliyor. Yasal yaş sınırı (18) altındakilerin yüzde 28,4’ü Sayısal Loto, yüzde 25,9’u Piyango, yüzde
25,9’u İddaa, yüzde 19,8’i de Hemen Kazan oynuyor.
yesilay.org.tr
1980’lerde gençlere yöneltilen “Zengin olmanın yolu nedir?”
sorusuna gençler eğitim karşılığını verirken, bunu, ticaret,
memurluk, miras ve şans oyunları tercihleri izlemiş. Aynı
soruya 1990 ve 2000’lerin gençliklerine sorulduğunda alınan cevap ilk sırada miras olurken, bu sırayı şans oyunları ve
politika izlemiş.
Gençleri bu kadar kolaycılığa yönlendiren, teknolojinin
ilerlemesi ve imkânların artmasına rağmen hayat şartları
diyebilir miyiz? Sadece zengin olmak için de değil, ergenlik
dönemindeki birçok genç merak ve kendini ispat etme
gayretiyle belki de harçlıklarını yatırıp büfelerin önünde sıraya girmektedir. Büfelerin 18 yaş sınırına dikkat
etmemesi de ayrı bir denetim zafiyeti. Tüm bunların
üzerine Gençlik ve Spor Bakanlığı altında tüm spor bahis
faaliyetlerinin bulunması ve gençlerin her daim gözlerinin
önünde bahis oyunlarının olumlanmış/onaylanmış gibi bir
görüntüsünün olması da cabası… Bunun yanı sıra online
oyunların gelişmesi ile birlikte sanal kumarın gençlerin
yeni gözdesi haline gelmesi önüne geçilmesinde ciddi mücadele isteyen bir başka mesele. Tüm vaktini internet ve
televizyon başında geçiren gençlerin en çok ziyaret ettiği
siteler arasında maalesef kumar siteleri en başta geliyor.
En basitinden kredi kartı ile para yatırarak oynanan online
bir okey oyunu bile kumar bağımlılığına kapı açıyor. İnternetin gözde kumar sitelerinden birinin istatistiklerine göre,
son yıllarda 18-25 yaş arasındaki oyuncu kitlesinde büyük
bir artış gözlemleniyor ve dünyada oynanan sanal kumarın
yüzde iki buçuğunu sadece Türkiye oluşturuyor!
Kumar bağımlılığı o kadar derin ve önemli bir konu ki sivil
toplum kuruluşlarının gayretlerinin yanında devletin de
gayrimeşru oyun oynanmasına engel olacak bir şekilde
elini kumardan çekmesi ve önleyici politikalar geliştirmesi
zaruridir. Zira çocuğunun rızkını, kaybettiği parayı kazanma
umuduyla kumara yatırıp, borç batağına saplanan, aynı zamanda derdini unutmak için alkole de bağımlı olan bir baba
ile; boşanan çiftler, yıkılan aileler, ortada kalmış çocuklar bu
gidişle ülkemizde de kaçınılmaz olacaktır. Sadece bununla
da sınırlı değil kumarın sebep olduğu olaylar; cinayetler,
intiharlar, tefecilik, uyuşturucu ticareti de kumar sonrasında ortaya çıkan büyük problemler arasında… Son aylarda
yesilay.org.tr
Milli Piyango özelleştirme çabasıyla ortaya çıkan durumu,
Yeşilay olarak “yetmez ama evet” şeklinde değerlendiriyoruz. Evet, anayasal görevi gençleri kumardan korumak
olan devletin şans oyunlarından bu vesileyle çekilmesi on
yıllardır süren bir büyük hatanın sona erdirilmesidir. Benzer
bir tutumu tüm şans oyunları için bekliyoruz. Ancak, sigara
ve alkol örneklerinde olduğu gibi özel sektörün bu alanda
istediği gibi at oynatmasını engelleyecek düzenlemeler de
beklemeden yapılmalıdır.
Yeşilay olarak mücadele ettiğimiz alanlardan birisi de kumar.
Bu sayımızda kumar bağımlılığının ne olduğunu, sebeplerini,
risk faktörlerini, hukuki boyutunu, yapılması gereken önleyici çalışmaları, tedavi ve rehabilitasyonu detaylı bir şekilde
ele almış bulunuyoruz.
Her yıl milyarlarca liranın döndüğü kumar gibi sektörlere
karşı mücadele etmenin zorluğunu tekrar tekrar anlatmamıza gerek yok. Burada değişik vesilelerle dile getirdiğimiz
gibi medyayı, sinema dünyasını ve eğlence sektörünü bu
emelleri için kullanan yapılara karşı en büyük silahımız
eğitim ve bilinçli nesiller olacaktır. İlk olarak devletin, Anayasamızın 58.maddesine göre gençleri koruma gayesi
üzerine kumar/şans oyunlarında caydırıcı ve önleyici yasal
düzenlemeleri yapması şarttır! Bu alanda ve kumar sektörü
karşısında kazanılacak farkındalık, mücadelenin en önemli
aşamalarından birisi olacaktır. Önleyici çalışmaların temelinde ise kumar/şans oyunları(!) ile ilgili gençlerimizin tam bir
bilinç düzeyine ulaşması gerekmektedir. Daha sonra da bu
alışkanlıkların hem insana hem memleketimize verdiği zararın boyutlarının gözler önüne serilmesi gerekir. İmkânların
arttığı, ihtiyaç olan birçok şeye ulaşılabilirliğin kolaylaştığı
günümüzde çoğu zaman en ufak bir zorluğa gelemeyen
gençler için, kumar/şans oyunlarını oynama hiç de zor olmayacaktır! Buna da engel olmak mümkün! Manevi yönden
eğitilen bir genç asla kumarı etik olarak görmeyecektir. Bu
anlamda eğitim şart! Gençlerin sahip olduğu enerjinin doğru
yönlendirilmesi için anne-babaların da çocuklarına karşı
ilgili ve dikkatli olması şart! Aksi takdirde bırakın büfeleri
evimizin içine aldığımız makinelerin evimizi kumarhane ortamına çevirmesi dahi kaçınılmaz olacaktır!
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
7
HABERLER
Başbakan Erdoğan:
"BAĞIMLILIKLARDAN UZAK
BİR GENÇLİK İÇİN
ÇALIŞIYORUZ"
Yeşilay’ın düzenlediği iftar yemeğine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tüm
zararlı maddelerle olduğu gibi uyuşturucuyla da etkin mücadelemizi sürdüreceğiz.
Çıkardığımız son yargı yasasında buradaki cezai yaptırımlar çok yüksek seviyelere
getirildi. Artık bu konuda satan da, içen de hepsi bedelini ağır ödeyecek” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Yeşilay’ın bu konuda düzenlediği kampanyaları gönülden
desteklediğini ifade etti.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, bağımlılıklarla mücadele kapsamında
94 yıldır yürüttüğü çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Sivil
Toplum Kuruluşları ile devlet organlarının koordinasyonunun
önemine inanan Yeşilay, pek çok bağımlılık zincirini kıran Ramazan ayı vesilesi ile bir iftar yemeği düzenledi. Davete Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Yeşilay Yönetim Kurulu Üyeleri, Şube
Başkanlıkları, Temsilcileri ve Sosyal Paydaşları katıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tütün ve alkol başta olmak
üzere insan sağlığına zararlı her türlü maddenin kullanımına
karşı yürüttüğü çalışmalarda her zaman Yeşilay’ın yanında
olduğunu ve olmaya da devam edeceğini söyledi.
2008 yılının ilk günlerinde çıkarılan bir kanunla kapalı alanlarda tütün ve tütün ürünlerinin kullanımını yasaklayarak
bu konuda tarihi bir adım attıklarını belirten Erdoğan, şöyle
devam etti: “Benim sigarayla mücadele konusundaki kişisel
hassasiyetim sanırım hepimizin malumudur. Konu sadece
sigara değil alkol ve bonzai. Bonzai daha ucuz ve çok daha
8
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yaygın. Ehli keyifler nargile diye tutturmuş gidiyor. Nargile
sigaradan daha berbat, daha zararlı ve bağımlılık yapıyor.
Bütün bunlara karşı bir mücadelenin bizim milli ve manevi
bir meselemiz olduğuna inanıyorum Bizler bağımlılıklardan
uzak bir gençlik için çalışıyoruz. Gelecek nesillerin çok daha
temiz bir atmosferde yaşaması için mücadelemden asla
vazgeçmeyeceğim.”
“Sigara içmek, uyuşturucu kullanmak özgürlük
değildir”
Bağımlılıkla mücadele konusunda çok önemli ilerlemeler
kaydettiklerini açıklayan Başbakan Erdoğan, “Son zamanlarda bonzainin yol açtığı sıkıntıları yakından takip ediyorum.
Tüm zararlı maddelerde olduğu gibi uyuşturucuyla da etkin
mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumumuzu, geleceğimizi
doğrudan etkileyen bu tehditlere en küçük taviz vermeyeceğiz. Çıkardığımız son yargı yasasında buradaki cezai
yaptırımlar çok yüksek seviyelere getirildi. Artık bu konuda
yesilay.org.tr
Haberi izlemek için
kodu okutunuz.
satan da, içen de hepsi bedelini ağır ödeyecek. Aksi takdirde
bu işin caydırıcı olması mümkün değil” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan bağımlılıkla mücadelenin en önemli
yolunun eğitimli, güçlü bir gençlik yetiştirmekten geçtiğini
belirterek, şunları kaydetti: “Gençler manevi bir boşluğa
düştüğünde uyuşturucu gibi maddelerle yüz yüze geliyor.
Biz bir elinde bilgisayar bir elinde kitap olan bir gençlik istiyoruz. Böyle bir gençlik bağımlılık batağına düşmez. Uyuşturucunun okullara inmesinin, gençlerimizi ağına almasının
önüne geçeceğiz. Üzerimize düşeni yapacağız, bu bizim
gençlere karşı sorumluluğumuzdur.”
Aile ve okul başat rol oynuyor
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan
Karaman, bağımlılık mücadelesinde en doğru ve sağlıklı yolun
ergen ve gençleri hiç başlamadan önce bu tehlikeden korumak
olduğunu söyledi. Bu noktada iki temel kurumun başat rol oynadığını belirten Karaman, “Aile ve okul. Bu iki kurumun, ergen
ve gençleri kendilerini ifade edebilmelerine, enerjilerini doğru
yesilay.org.tr
mecralarda kullanabilmelerine ve sağlıklı biçimde sosyalleşmelerine imkân verecek şekilde organize edilmeleri bağımlılığı
engellemenin en etkin yolu olacaktır” dedi.
Bir kişinin hayatında bir anlam yoksa veya anlamlı işler yapmıyorsa, bağımlı olmaması için bir sebep olmadığını hatırlatan
Karaman, şunları kaydetti: “Başka bir ifadeyle, uyuşturucu
bağımlılığı ile mücadelenin bir ayağı da insanların modern dünyadaki anlam sorununu çözmektir. Gençleri kalabalıklar içinde
yalnızlaşmaktan korumak, onları hayata bağlayacak bir ideal ve
mefkureye sahip kılmak, hedonist kültürün bütün dayatmalarına rağmen, başkaları için de yaşamanın tadına vardırmak. Bu
bağlamda, ailelerle de işbirliğine gidilerek çocuklarımızın ciddi
bir manevi ve ahlaki eğitim almasının temin edilmesi gereklidir.”
Karaman, Ramazan ayının aile bağlarının kuvvetlendirmek için
iyi bir fırsat olduğunu da sözlerine ekledi.
Program sonunda Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman Başbakan Erdoğan’a Yeşilay’ın ilkokul ve ortaokullar arasında düzenlediği Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek yarışması,
resim kategorisinde birinci olan Ege Dimçer’in eserini takdim etti.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
9
HABERLER
Prof. Dr. M. İhsan Karaman;
"YEŞİLAY UYARDI,
BONZAİYE KARŞI
HAREKETE GEÇİLDİ"
Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin sentetik uyuşturucu bonzaiden
kaynaklanan ölümler üzerine yaptığı uyarılar yetkilileri hareket geçirdi.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, sentetik uyuşturucu bonzaiden kaynaklanan ölümler
üzerine yaptıkları uyarıların sonuç vermeye başladığını
söyledi. İstanbul Emniyeti’nin yaklaşık 1.500 polisle birlikte
bonzai avına çıktığına vurgu yapan Karaman, “Sevinerek
görüyorum ki yaptığımız uyarılar üzerine yetkililer harekete
geçiyor. Operasyonun sonuçları da gösteriyor ki gençler
arasında bonzai hızla yayılıyor. Ergen ve genç yetişkinlerimizin saklanması kolay olan bu uyuşturucu maddeyi kullanması, onlarda esrardan çok daha tehlikeli bir etki bırakıyor”
10
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
diye konuştu. Karaman, uyuşturucu mücadelesinde sivil
toplum ve kamu kurumlarının elele çalışmasının hem talep
hem arz azaltımı yönünde başarıyı artıracağını kaydederek, son operasyonlardaki kararlılık ve başarısı için İstanbul
Emniyeti'ne teşekkür etti.
Bonzai ve genelde uyuşturucu maddelerin kullanım
sebeplerinden en önemlisinin ailelerin gençleri ihmal
etmesi, yeterli kontrol, sevgi ve destek sağlamamasından
kaynaklandığını belirten Karaman şöyle devam etti: “Madyesilay.org.tr
de bağımlılığı aileyi her yönden etkileyen bir hastalıktır.
Uyuşturucu bağımlılığına karşı en iyi strateji de önleme
stratejisidir. Yeşilay olarak yaptığımız proje ve etkinliklerimizin temelini halkımızın, özelde çocuk ve gençlerimizin
sağlıklı, üretken olması için bilinçlendirici ve farkındalık
uyarıcı çalışmalar oluşturuyor.”
Kolay ulaşılıyor
Karaman, bağımlılığın ergenlik döneminden yaşlılık dönemine değin gözlenebilen ve bireyin yaşam kalitesini
düşüren önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirterek,
şunları kaydetti: “Madde kullanımının genç nüfus arasında
azaltılması ülkelerin madde kullanımı politikalarında yer
alan öncelik konularından biridir. Talep azaltımı, ülkemiz
madde ile mücadele politikasında da önemli yer tutmakta,
tedavi ve rehabilitasyonu da içeren çok yönlü bir strateji
olarak kabul edilmektedir.”
243 milyon kişi uyuşturucu kullanıyor
26 Haziran Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü’nde Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç
Ofisi 2014 Dünya Uyuşturucu Raporu’nu açıkladı. Rapora
göre uyuşturucu madde kullanım yaygınlığının yaklaşık
243 milyon insanla dünya genelinde istikrarını koruduğu
belirtilirken 15-65 yaş arası dünya nüfusunun %5’inin 2012
yılında yasadışı uyuşturucu madde kullandığı ifade edildi.
Problemli madde kullanıcılarının sayısının yaklaşık 27
milyon olduğu, bunun da dünya yetişkin nüfusunun 0,6’sı
ya da her 200 kişiden birine karşılık geldiği raporda yer aldı.
Raporda ayrıca Türkiye’nin arzla mücadele konusundaki
başarısına dikkat çekildi ve yasadışı yollarla transfer edilyesilay.org.tr
meye çalışılan uyuşturucu maddelerin, özellikle de eroin
ve ecstasy’nin ele geçirilmesinde Türkiye’nin başarısına
yüksek oranda vurgu yapıldı.
Trafikte uyuşturucuyla mücadele mesajı
Bonzai kullanımının gençlerde hızla yaygınlaşmasına
karşı akranlarını uyarmak isteyen Genç Yeşilay gönüllüleri dikkat çekici bir etkinliğe imza attı. Vatan Caddesi’nde Genç Yeşilaycılar trafik ışıkları kırmızı yanarken
araçların önüne geçip pankart açtılar. Pankartta “Düşün” mesajı veren gençler, uyuşturucu tehlikesine karşı
sürücüleri ve halkı uyardılar. Sürücüler de kornalara basarak ve gençlerin uyuşturucu tehlikesinden kurtulması
için sloganlar atarak etkinliğe destek verdiler.
Yeşilay ve Narkotik işbirliğinde uyuşturucuyla
mücadele etkinliği
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, 26 Haziran “Dünya Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” kapsamında
Narkotik uzmanlarıyla birlikte, 94 yıldır yürüttüğü çalışmalara katkı sağlamak amacıyla bir dizi etkinlik gerçekleştirdi.
Yeşilay, Eminönü Meydanı’nda yaptığı etkinlikte, halka
uyuşturucu ve uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili mesajlar
verdi, narkotik uzmanlarıyla bilgilendirme çalışmaları
yaptı. Farklı oyunlar, spor aktiviteleri gerçekleştirilen
etkinlikte, uyuşturucuyu anında tespit eden narkotik
köpekler de gösteri yaptı.
Haberi izlemek için
kodu okutunuz.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
11
HABERLER
Prof. Dr. M. İhsan Karaman;
"KAPSAMLI BİR UYUŞTURUCU
MÜCADELE YASASI ŞART"
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, ülkemizde
yeni duyulan, ancak kısa sürede kullanımı oldukça artan ve internetten
kolayca ulaşılan bonzai gibi yeni nesil uyuşturucu maddelerle ilgili yasal
düzenlemelerin yetersiz olduğunu ve daha sert tedbirlerin alınması
gerektiğini söyledi.
Türkiye’de özellikle gençler arasında kullanımı hızla artan ve
ardı ardına gelen ölümler nedeniyle son dönemde kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen ‘bonzai’ isimli sentetik
uyuşturucu, can almaya devam ediyor. Sokaklarda genel olarak bonzai olarak adlandırılan uyuşturucu, gerçekte “Sentetik
Cannabinoid” ismi altındaki birçok zehirli maddeden oluşuyor.
Böbrek ve kalp yetmezliğine yol açan bonzai, esrardan çok
daha etkili ve ani ölümlere de sebebiyet verebiliyor.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman,
“Korkumuz şu; bonzai son derece hızlı yayılma gösteriyor ve
kullanım yaşı ortalaması düştü, 10 yaşındaki bir çocuk dahi
bonzai kullanmaya başladı. Sentetik olduğu için merdiven
altında rahatlıkla yapılıyor. 1 liraya, 2 liraya, 3 liraya alınabiliyor, internette rahatlıkla 24 saat satılıyor” dedi.
Uyuşturucuyla; Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, güvenlik güçleri ve Yeşilay’ın uzun
yıllardır sürdürdüğü mücadeleye dikkatleri çeken Karaman, bu
çabalara yasal düzenlemenin eklenmesi gerektiğini, bütüncül
bir bakış açısıyla daha hızlı sonuçlar alınacağını belirtti. Uyuşturucuyla Mücadele Yasası
Yeni nesil uyuşturucu sektörünün hedef aldığı kesim değişti
ve uyuşturucu maddeler artık toplumun her sınıfına, her
12
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yaş grubuna sirayet etmiş durumda. Mücadele edilmesi
gereken bu sorunun boyutunun çok büyük olduğunu ve bu
nedenle ciddi yasal düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini
söyleyen Karaman, şunları kaydetti: “Ülkemizde hem mevzuat açısından hem de yetkiler açısında büyük bir karışıklık
ve dağınıklık var. Kurumlar uyuşturucu mücadelesinde
birbirleriyle koordine olmalı. Yeşilay olarak iki temel önlem
önerimiz var. Birinci önerimiz; acil olarak önleyici hizmet
standartlarının geliştirilmesi; yoksa çeşitli STK’ların yaptığı
bir dizi iyi niyetli çalışma bilimsellikten uzak olması nedeniyle bir fayda sağlamıyor ya da beklenilen etkiyi gösteremiyor. İkincisi ise arz ve talep azaltımının topyekûn değerlendirildiği, madde bağımlılığın her yönden ele alındığı bütüncül
bir Uyuşturucuyla Mücadele Yasası’nın çıkarılması.”
Yeşilay’ın bağımlılıkla amansız mücadelesi
Bağımlılıkların önlenmesinde farkındalık oluşturmaya
devam eden Yeşilay, uyuşturucuyla mücadele kapsamında dünyaca ünlü İtalyan fotoğraf sanatçısı Valerio
Bispuri’nin, bonzainin muadili ve son dönemde pek çok
gencin ölümüne neden olan bir uyuşturucu türü “Paco”nun sergisine ev sahipliği yaptı. Karaman; “Yeşilay
olarak bağımlılıkların önlenmesinde ilk adım, farkındalık
yesilay.org.tr
oluşturmaktır. Bunun için şimdiye dek pek çok etkinlik,
seminer, konferans düzenledik. Bu kez de sanatsal bir
bakış açısı ile bağımlılıkların görünmeyen yüzünü göstermek istedik” dedi.
Hedef 8 milyon öğrenci!
Yeşilay ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile başlatılan, Türkiye
Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM)’nda öğrencilerin eğitimlerine başlandı. Proje ile İstanbul’da 60 bin
öğrenciye ulaşıldı. Gelecek okul döneminde tüm Türkiye’de
uygulanması planlanan proje ile ülkemizde 8 milyon öğrenciye bağımlılık eğitimi verilmiş olacak.
Kurumlar arası koordinasyon
Bağımlılar, aileleri ve bundan etkilenen tüm paydaşların her
konuda danışmanlık hizmeti alacakları Yeşilay Danışmanlık
Merkezi’ni de çok kısa zamanda faaliyet geçirecek olan Yeşilay, bilimsel çalışmaları da destekleyecek olan mali destek
programlarını açıkladı.
Gençlik projelerine hibe desteği
Paydaşlarla daha yakın işbirliği ana stratejisine paralel olarak
madde bağımlılığı ve madde bağımlılığı riski taşıyan dezavantajlı
gruplar konusunda faaliyet gösteren diğer STK’lar, kamu kurum ve kuruluşları ile sinerjik ve etkin işbirliği gerçekleştirmeyi
hedefleyen Yeşilay, bu doğrultuda yapılacak olan projeleri mali
açıdan destekleyen mali destek programını açıkladı. Yeşilay bu
kapsamda yapılacak olan, STK ve üniversitelerin gençlik projelerine 100.000 TL’ye kadar hibe desteği sağlayacak.
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
13
HABERLER
YEŞİLAY'dan
ULUSLARARASI UYUŞTURUCU
SEMPOZYUMU
Türkiye Yeşilay Cemiyeti; Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa
Konseyi Pompidou Grubu, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’yla birlikte İstanbul’da
“Uluslararası Uyuşturucu ve Halk Sağlığı Politikaları Sempozyumu” düzenleyecek.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, 29 Eylül – 1 Ekim 2014 tarihlerinde
İstanbul’da düzenlenecek olan “Uluslararası Uyuşturucu
Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu”na ev sahipliği
yapacak. Yaklaşık 50 ülkeden bin kişinin katılımının öngörüldüğü sempozyumun yakın tarihte ülkemizde ve bölgede düzenlenen en büyük uyuşturucu konferansı olması
bekleniyor.
Sempozyum, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Avrupa Birliği Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA),
Avrupa Konseyi Pompidou Grubu gibi uluslararası seviyede
uyuşturucu sorunu etrafında 20’den fazla teşkilatı bir araya
getirerek önemli bir koordinasyon işlevi üstlenecek. Avrupa
başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden yaklaşık
50 ülkeden 200 kişinin katılacağı sempozyumda, ulusal ve
uluslararası alanda politika değişikliğine dönük önemli çıktılara ulaşılması hedefleniyor.
14
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
Ulusal koordinasyonu güçlendirecek
Sempozyumun ulusal seviyede uyuşturucu politikalarının
muhatapları olan İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı ve ilgili kurumlara bağlı diğer
kuruluşları bir araya getirerek ulusal koordinasyonu güçlendirmesi bekleniyor.
Uyuşturucu politikalarında etkin olan bu teşkilatların dışında
uluslararası boyutta faaliyet gösteren çok sayıda sivil
toplum kuruluşu da sempozyuma dahil edilerek, etkin bir
sivil toplum katılımıyla uluslararası uyuşturucu politikaları
çerçevesinin yeniden tartışılması sağlanacak.
Ülkemizde uygulanan uyuşturucu ile mücadele politikalarında bütüncül bir yaklaşım ve strateji bulunmuyor. Bu yönüyle
sempozyumun, talep azaltımı, arz azaltımı, zarar azaltımı,
tedavi ve rehabilitasyon gibi başlıklarda bütünsel bir mücadele stratejisi oluşturulmasına katkı sağlaması bekleniyor.
Uyuşturucu politikalarıyla ilgili olan kurumlar başta olmak
üzere uyuşturucu sorunu etrafında çalışmalar yapan sivil
toplum kuruluşlarını ve ülke Yeşilaylarını da sürece dahil
ederek, bu alanda mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının
kapasitelerinin güçlendirilmesi planlanıyor. Ayrıca uyuş-
yesilay.org.tr
turucu madde kullanım sorununun kriminal bir olgu olarak
değil bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması, bu alanda
bilimsel temelli ve kanıta dayalı halk sağlığı politikalarının
geliştirilmesi sağlanacak.
Sonuçları tüm dünyayla paylaşılacak
Sempozyum sonuç kitabı yaklaşık 5 bin adet bastırılarak
Türkiye’deki üniversitelere, araştırma merkezlerine, kütüphanelere ve uzmanlara dağıtılacak. Uyuşturucuyla mücadelede mevcut ulusal ve uluslararası politikaları değerlendiren, uyuşturucu politikalarındaki tüm süreçleri kapsayan
bir politika metninin oluşturulması ve bu metnin “İstanbul
Deklarasyonu” olarak söz konusu sempozyum sonuç bildirgesi olarak da tüm dünya ile paylaşılması hedefleniyor.
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
15
HABERLER
Türkiye Yeşilay Cemiyeti, sosyal medya üzerinden kolay ve ucuz bir şekilde satın
alınabilen bonzainin yaygınlaşmasını önlemek amacıyla dünyanın en gelişmiş
sosyal ağlarından Facebook’a bir açıklama gönderdi. Açıklamada, Facebook’tan
bonzai satışı yapan profillerin kapatılması istendi.
Son dönemde birçok gencimizin ölümüne sebep olan sentetik uyuşturucu bonzaiye karşı Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin
mücadelesi sürüyor. Yeşilay, sosyal medya üzerinden kolay
ve ucuz bir şekilde satışı yapılabilen bonzainin yaygınlaşmasını önlemek amacıyla dünyanın en gelişmiş sosyal ağlarından Facebook’a bir açıklama gönderdi.
Facebook’a gönderilen açıklamada, “Türkiye Yeşilay Cemiyeti,
başta aileler ve eğitmenler olmak üzere toplumun birçok
farklı kesiminden gelen şikâyetler ve Emniyet Müdürlüğü’nden alınan bilgiler doğrultusunda yaptığı araştırmada, bonzai
satıcılarının bu maddeyi temsil eden “bonzai” “jamaica” gibi
isimlerle profil oluşturarak Facebook üzerinden bonzai satışını
kolaylıkla yapabildiğini tespit etmiştir” denildi.
16
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
İlgili kanunlar kapsamında suç olan bu durumun,
“Facebook Koşulları”nda var olan; “Facebook kendine
zarar tehditlerini çok ciddiye almaktadır. Kendi kendini
yaralama, yeme bozukluğu veya uyuşturucu kullanımını yücelten veya teşvik eden tüm içerikleri kaldırırız.
Ayrıca tehlikedeki kişilere destek sağlamak için dünyanın pek çok ülkesindeki intiharı önleme kuruluşlarıyla
işbirliği yapmaktayız” ifadesi hatırlatılarak, bahsi geçen
profillerin kapatılması, içeriklerin yayınının durdurulması hususunda gerekli hassasiyet gösterilmesi istendi.
Yeşilay, bu uyarıyı basın ve sosyal medya aracılığıyla geniş
kitlelere duyurarak konuyla ilgili duyarlılığı artırmak ve bahsi
geçen profillerin kapatılması yönünde kamuoyu baskısı
oluşturmayı hedeflemektedir.
yesilay.org.tr
KÜÇÜMSENEN BÜYÜK TEHLİKE:
KUMAR VE ŞANS OYUNLARI
Kumar bağımlılığı kişisel, ailesel ve iş yaşamında neden olduğu tüm
kayıplara rağmen kumar oynama dürtüsüne engel olamama şeklinde
tanımlanabilir. Her gelir grubunda görülebilen bu bağımlılık türü 4050 yaş arası erkeklerde daha da yaygındır. Teknolojiyle birlikte gelen
sanal oyunlar ile gençler arasında da yaygınlaşan kumar kadınlarda
da azımsanmayacak derecede yaygınlık göstermiştir. Ahlaken hiçbir
şekilde etik sayılmayan, olumlanması mümkün olmayan kumarın bu
derece yaygınlık göstermesi ve bir kez oynayanın, kazansa/kaybetse
dahi bir daha oynamasına karşılık kendini kontrol edememesi
nasıl tehlikeli bir bağımlılık türünün var olduğunu gözler önüne
sermektedir.
Yeşilay olarak mücadele ettiğimiz alanlardan birisi de kumar. Bu
sayımızda kumar bağımlılığının ne olduğunu, sebeplerini, risk
faktörlerini, hukuki boyutunu, yapılması gereken önleyici çalışmaları,
tedavi ve rehabilitasyonu detaylı bir şekilde ele almış bulunuyoruz.
DOSYA
Kumar sorununun uzun yıllardır ihmal edilmesi ve son yıllarda hızla
yaygınlaşması yapılacak her türlü çalışmayı acil hale getirmiştir.
Bağımsız nesiller ve yarınlar için…
Eylemsel bir bağımlılık:
20
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
me h met di n ç
K l i n ik P siko lo g / Y e ş i l ay B i l im K u r u l u Ü yesi
B
Kumar bağımlılığı eylemsel bir bağımlılıktır. Bağımlılık
olması açısından alkol ya da madde bağımlılığı gibi kimyasal
bağımlılıklardan bir farkı yoktur. En eski ve yakın zamana
kadar en yaygın eylemsel bağımlılıktır. Söz konusu yaygınlığın
üç temel sebebi vardır.
unlardan birincisi eylemsel bağımlılıkların toplum
tarafından kimyasal bağımlılıklardan farklı olarak
bir bağımlılık olarak değil de kötü alışkanlık
olarak düşünülüp değerlendirilmesidir.
İkinci sebep kumarın şans, talih ya da bahis oyunu gibi daha
kabul edilebilir ve masum görünen isimlere büründürülmesi
ve bunun sonucunda kumar oynayanların oynadıklarını
kumar olarak algılamamalarıdır.
Üçüncü sebep ise dünya çapında çok sayıda ülkede kumarın
devlet eliyle ulusal ya da yerel organizasyonlarla oynatılmasıdır.
Hiç şüphesiz bu üç sebep kumarın sosyal anlamda daha
kabul edilebilir ve daha az tehlikeli olarak değerlendirilmesine yol açmaktadır. Toplum tarafından kabul edilebilir
olması kumar davranışının artmasına ve bağımlılığa dönüşmesine ciddi anlamda zemin hazırlamaktadır. Çünkü bir
bağımlılığının toplum tarafından kabulu ne kadar yaygınsa
bağımlılığın artma oranı o kadar yükselir. Alkol veya madde
bağımlılıklarından daha az tehlikeli olarak değerlendirilmesi ise bağımlı düzeyde kumar oynamanın alınabilir bir
risk olarak görülmesine sebep olmaktadır. Halbuki kumar
bağımlılığı aynı diğer bağımlılıklar gibi uzun vadede ciddi
yesilay.org.tr
anlamda maddi sıkıntılara, aile problemlerine, iş bulma ya
da devam ettirme sorunlarına, psikolojik zorluklara ve
intihara sebep olabilmektedir.
Toplumsal olarak kumar bağımlılığının yanlış değerlendirilmesi
bu şekildeyken bireysel olarak da bağımlılar kendilerini iki
konuda ikna ederek kandırmış oldukları görülür. Bunlardan
birincisi davranışları hayatlarında ne kadar çok probleme yol
açmış olursa olsun aslında problemin davranışta olmadığını
düşünürler ve problemleri başka sebeplere atfederler. İkinci
olarak da ne zaman isterlerse davranışı bırakabileceklerini
düşünürler. Halbuki hayatlarında ne problem olursa olsun
kumar bağımlılığı o probleme yol açmamış olsa bile problemin
devam etmesinde veya çözülememesinde mutlaka etkili
olacaktır. Yine kumar bağımlılığı adı üzerinde bağımlılık olduğu
için kişiden insiyatifi kaldıracak ve davranışı bırakma anlamında bireysel irade gücünü minimize edecektir.
Kumar Bağımlılığın Tanısı
Kumar bağımlılığı literatürde 18. yüzyılın başlarında yer
almaya başladıysa da psikiyatrik hastalıklar tanı kitabı olan
DSM’ye girmesi 1980’de ancak olabilmiştir. Ancak yine de
bağımlılık olarak değil başka türlü tanımlanamayan dürtü
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
21
DOSYA
kontrol bozukluklukları altında yer almıştır. Neyse ki 2012
yılında yayınlanan DSM 5’te kumar bağımlılığı ilk kez bağımlılıklar kategorisinde değerlendirilmiştir. Bu dramatik gecikmenin en önemli sebebi ise kumar bağımlılığının herhangi
bir kimyasal bağımlılık gibi günlük hayatta bariz bir işaretle
kişi üzerinde genellikle görülmemesidir. Kumar bağımlısında
diğer kimyasal bağımlılıklardan farklı olarak sosyal hayatta
ne bedende ne bilinçte ne de davranışta dışarıdan birinin farkedebileceği bir değişim olur. Dolayısıyla saklaması kolaydır
ve bu nedenle kumar bağımlılığına “saklı bağımlılık” da denir.
Böyle olduğu için ilerlemesi ve oyundan bağımlılığa dönüşmesi de kolay olur.
Kumar sorunu yaşayan bireyler genel olarak iki kategoriye
ayrılırlar:
1. Problemli kumar oynayanlar
2. Patolojik kumar oynayanlar
Her ne kadar literatürde birbirleri yerine kullanıyor olsalar da temelde bazı farklılıkları söz konusudur. Ancak her
ikisinde de kumar oynamada kontrolün kaybolması, aile
ve iş hayatında kumar sebepli sorunlar yaşama, hırsızlık, kumarda kaybettiğinin peşine düşme gibi özellikler
ortaktır.
Patolojik kumar oynama ile problemli kumar oynama arasındaki fark ise tamamen tanısal ayrım ile ilgilidir. Şöyle ki;
kumar davranışının psikiyatrik hastalıklar tanı kitabı olan
DSM-4’teki kumarla ilgili on tanısal kriterden beşini karşılaması halinde patolojik kumar oynama, üçünü karşılaması
halinde problemli kumar oynama olarak adlandırılır. Söz
konusu on kriter şunlardır:
∆ Zihin meşguliyeti: Kişinin aklında sürekli kumar oynama
davranışlarının olması.
∆ Tolerans: Kişinin istediği heyecanı sağlayabilmek için
giderek artan miktarlarda parayla kumar oynaması.
∆ Geri çekilme belirtileri: Kumar oynamayı azaltma ya da
bırakma girişimlerinde bulunurken huzursuzluk ya da
irritabilite duyumsaması.
∆ Kaçış: Kişinin sorunlarından kaçması veya kendisini
rahatsız edici duygulardan uzaklaşması için kumar
oynaması.
∆ Peşine düşme: Kişinin para kaybettikten sonra kaybettiklerini kazanmak için tekrar kumar oynaması.
∆ Yalan söyleme: Kişinin kumar alışkanlığının seviyesini
gizlemek için aile bireylerine, danışmana ve diğer kişilere
yalan söylemesi.
∆ Yasa dışı eylemler: Kişinin kumar alışkanlığını finanse
edebilmesi için yasal olmayan işlere girişmesi.
22
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
∆ Zarar görmüş önemli ilişkiler: Kişinin kumar oynama
davranışı yüzünden ilişkilerini, mesleğini ve eğitimsel
olanaklarını tehlikeye atması veya kaybetmesi.
∆ Bailout: Kişinin kumar sonucunda yaşadığı mali sıkıntılardan kurtulması için çevresindekilere güvenmesi.
∆ Kontrol kaybı: Kişinin kumar alışkanlığını kaybetmesi
kontrol edebilmesi yada kesebilmesi için tekrar eden
başarısız denemelerde bulunması.
Kumar Bağımlılığının Etiyolojisi
Kumar bağımlılığını bilişle, genetikle, öğrenme vs. farklı boyutlarda açıklamaya çalışan çok sayıda model var olsa bile gelinen
noktada kumar bağımlılığının çok boyutlu ve oldukça karmaşık
bir yapısı olduğu ve dolayısıyla da tek bir modelin kumar bağımlılığını açıklayamayacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle kumar
bağımlılığını biyopsikososyal yaklaşım üzerinden açıklamak
en doğru açıklama olarak gözükmektedir. Buna göre genetik
yatkınlık, yüksek düzeyde depresyon ya da kaygı bozukluğu,
dürtüsel ya da antisosyal kişilik yapısı, düşük özgüven, geçmiş
zayıf sosyal destek ya da aile ihmali ve istismarı hikayesi kumar
bağımlılığının başlamasında ya da devam etmesinde etkilidir.
Yine erken yaşta kumar oynamaya başlama, erkek olma,
aile ya da arkadaştan modelleme, problemlerle yetersiz başa
çıkma becerisi, var olan bir duygu durum bozukluğu, başka bir
bağımlılık kumar bağımlılığı anlamında risk faktörleridir. Travma
ve kumar bağımlılığı arasındaki özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar ciddi bir ilişkinin var olduğunu göstermektedir. Özellikle
travma mağduru kadınlarda kumar bağımlılığı erkeklere oranla
ciddi anlamda daha yüksek olarak bulunmuştur.
Kumar Bağımlılığında Seviyeler ve Aşamalar
Kumar oynama hiçten bağımlılığa doğru giden ve sıfırdan
dörde kadar derecelendirilen 4 seviyede değerlendirilir.
Buna göre;
0 seviyesi hayatında hiç kumar oynamayanları isimlendirmek için kullanılır.
1. seviye; sosyal ya da boş vakit oynayıcılarına karşılık gelir. Kumar oynayanların çok büyük bir bölümü bu
seviyededir ve bu oynama hayatta herhangi bir problem
oluşturmamaktadır
2. seviye; kumar oynamaya bağlı bazı problemler yaşamaya başlayan kumar oynacılarına karşılık gelir. Bu
seviyedekiler için riskli kumar oynama, problemli kumar
oynama tanımları da kullanılır.
3. seviye; kumar oynamaya bağlı ciddi sorunlar yaşamaya başlayan kumar oynayıcılarına karşılık gelir. Bu
seviyedekiler genelde DSM’deki patolojik kumar tanı
kriterlerini karşılarlar.
yesilay.org.tr
Kumar bağımlılıları ise kazanma, kaybetme, çaresizlik ve
umutsuzluk olmak üzere 4 aşamayı yaşarlar.
Kazanma aşamasında kişi sosyal olarak ya da boş zaman
eğlencesi veya günlük hayat stresinden kaçışın bir yolu
olarak kumar oynar. Zaman zaman belli miktarda para
kazanır ve bunun sonucunda daha büyük rakamlarla kumar
oynamaya ve kumara daha fazla vakit harcamaya başlar.
Kaybetme aşamasında kişi kumarla daha çok meşgul olmaya
ve daha sık büyük rakamlarla kumar oynamaktadır. Kayıp artmıştır ama şansın yaver gitmemesi olarak rasyonalize edilir. Bu
aşamada kayıpların peşine düşülür, çevreye söylenen yalanlar
artar, kumar oynama sebepli günlük hayatta zorluklar yaşama
başlar ve kumara bırakmaya yönelik verilen sözler bozulur.
Çaresizlik aşamasında kişi ciddi anlamda sağlık ve ilişki
problemleri yaşar. Kayıp arttıkça çaresizlik hissi de yoğunlaşır. Kazanmaya dair hayalleri yoğun şekilde kurmaya devam
ettiğinden bırakmak hala çok zordur. Kumar oyununu
finanse edebilmek için hırsızlık yapabilir, karşılıksız çekler
yazabilir ya da başka suçlar işleyebilir.
Umutsuzluk aşamasında kişi tamamen umudunu kaybetmiştir. Kumardan vazgeçmiş ancak yaşamak ya da
yaşamamak da önemini kaybetmiştir. Hapise girmesi ciddi
olasılıktır. Depresyon yaygındır, intihar ise gerçek bir tehlike
olarak hayatlarında bulunmaktadır.
Kumar Bağımlılığı İle İlişkili Konular
Kumar oynamanın bağımlılığa dönüşmesinde ya da bağımlılığın devam etmesinde bilişsel çarpıtmaların etkisi de
büyüktür. Bu çerçevede özellikle kumar bağımlısının oyunu
kontrol edebileceğine dair inancı, oyunu kazanabilecek bir
beceriye sahip olduğuna dair inancı, tesadüfi kazanç ya da
kayıpların belli olaylara bağlama eğilimi ya da oyun esnasında kayıplarını unutma ya da küçümseme ve buna karşı
kazançlarını hep hatırlama ya da büyütme yönelimi kumar
bağımlılılarında en yaygın görülen bilişsel çarpıtmalardandır.
Alkol ve madde bağımlılığı ile kumar bağımlılığı arasında
yüksek bir ilişki vardır. Kumar bağımlıların yüzde elliden fazlasının alkol ya da madde bağımlısı olduğu konuyla ilgili yapılan araştırmaların ortaya çıkardığı önemli bir bulgudur. Yine
duygu durum bozuklukları ile kumar bağımlılığı arasında
yüksek bir ilişki vardır. Özellikle major depresyon, sonrasında hipomani ve mani, kumar bağımlıların sıklıkla muzdarip
olduğu diğer psikopatolojilerdendir. Bütün bu ilişkiler bize bir
ilişkiden bahsediyor ancak bu ilişki bir sebep sonuç ilişkisi
midir ya da hangisi sebep, hangisi sonuçtur soruları konuyla
alakalı yapılacak daha çok araştırmanın sonucu olarak cevaplanabilecektir.
yesilay.org.tr
Kumar bağımlılığı her ne kadar daha çok erkek hastalığı
olarak bilinse de yakın zamanda konuyla ilgili yapılan araştırmalar kadınlarda kumar bağımlılığı probleminin her geçen
gün arttığını göstermektedir. Uluslararası bahis şirketlerinin
kadınlara yönelik ayrıca pazarlama ve reklamlar yapması
da bu potansiyeli farketmelerinin bir sonucu olsa gerektir.
Bununla beraber yapılan araştırmalar; kadınlar yaş olarak
erkeklerden daha geç kumarla ve kumar bağımlılığıyla
tanıştıklarını ancak erkeklerden daha erken tedavi için yardıma başvurduklarını göstermektedir.
Kumar bağımlılığı özellikle gençlerde ve yaşlılarda ciddi
anlamda üzerinde durulması gereken bir konudur. Gençler
henüz aktif hayata atılmadıkları yaşlılar da aktif hayattan
çekildikleri için, gençlere hayatlarındaki eğlence yetmediği
yaşlıların hayatlarında çok eğlence kalmadığı için, gençlerin ve yaşlıların ortak olarak hayatlarında ciddi değişimler
olduğu için kumara başlama ve bağımlılık geliştirme riskleri
ciddi anlamda fazladır.
Sonuç
Kumar bağımlılığı ülkemizde ve dünyada internet teknolojisinin gelişmesiyle ulaşım imkanının kolaylaşmasına
bağlı olarak ciddi bir artış göstermektedir. Buna karşın
her ne kadar eylemsel bağımlılık genelinde bir farkındalık artışı söz konusu ise de halen araştırma, önleme, müdahale ve tedavi konularında ciddi eksiklikler ve boşluklar söz konusudur. Bu durum zaten her anlamda zorlu
olan bağımlılık sorununu daha da zorlu hale getirmekte
ve zararı önlemede başarılı olunamasa bile zararı azaltmayı bile zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla genelde eylemsel bağımlılıklar, özelde kumar bağımlılığı konusunda
gerek akademisyenlere, gerek mülki ve idari amirlere,
gerekse sivil toplum kuruluşlarına oldukça ciddi görevler
düşmektedir. Konunun her anlamda uzun yıllardır ihmal
edilmesi ve son yıllarda sorunun hızla yaygınlaşması yapılacak her türlü çalışmayı acil hale getirmiştir. Bağımsız
nesiller ve yarınlar için…
Kaynakça:
Ashley, Larry & Boehlke, Karmen K. (2013) Gambling Addiction, Behavioral Addiction, An-Pyng Sun, Larry Ashley, Lesley Dickson (ed.)
Central Recovery Press, U.S.A.
Dinç, Mehmet (2014) Eylemsel Bağımlılıklar, Hayat Sağlık ve Sosyal
Bilimler Dergisi, 8.
Griffiths, Mark (2013) Gambling and Gaming Addictions: A Cause for
Concern?, 1st International Congress of Technology Addiction Congress Book, KULT Foundation, Istanbul.
Sun, An-Pyng (2013) Historical Background of Behavioral Addiction
and The Trend Today, Behavioral Addiction, An-Pyng Sun, Larry
Ashley, Lesley Dickson (ed.) Central Revocery Press, U.S.A.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
23
DOSYA
Fati h K ı l ı çars l a n
S osya l Hi z met U z ma n ı / A i l eder Yö n etim K u r u l u B a ş ka n ı
KUMAR BAĞIMLILIĞINDA
AİLEvi ve TOPLUMSAL FAKTÖRLER
Çocuk dünyaya geldikten sonra ebeveynlerin çocuğuyla kurduğu iletişim çocuğun ruhsal gelişimini etkiler. Sağlıklı ebeveyn,
çocuğun doğumundan itibaren bireyselleşme ve bağımsızlaşma çabasını güvenli yaklaşımlarıyla destekler. Eğer çocuk,
koruyucu ve bağımlı ya da otoriter anne ve baba yaklaşımlarıyla yetiştirilir ise çocuk da bağımlı ilişkilere açık hale gelir.
Uyum ve iletişim sorunu yaşayan, ayrılmak isteyen çiftin
çocuğu, aile sistemini korumak amacıyla kendisini kurban
ederek zararlı alışkanlıklara yöneliyor. Çift, çocuğun sorunları çözmek için bir araya geliyor. Böylece çocuk, bağımlılık
yapan tutumlarıyla ailenin parçalanmasının önüne geçiyor.
Aile sisteminin bütünlüğü sağlıyor.
Yeterli düzeyde sevgi görmeyen, bağımsızlaşma çabası
desteklenmeyen, sınırlarını belirlemede güçlük çeken temel
güven duygusu ve benlik saygısı gelişmemiş bireyler, eksik
kalan duygusal ihtiyaçlarını zararlı alışkanlıklara yönelerek
karşılamaya çalışırlar.
Eşler arası iletişim çatışması çocuğu adım adım
zararlı alışkanlıklara yöneltir!
Patolojik aile yaşam döngüsü bağımlılık riski içerir.
Aile yaşam döngüsünde evlilik, çocuğun dünyaya gelmesi, ergenlik dönemi, çocuğun evden ayrılması gibi
evreler aile içi ilişkilerde kriz faktörüdür. Ailede meydana gelen değişim, kriz faktörü olarak eşler arası iletişimi
olumsuz etkiliyor. Kriz yönetilemediği zaman ortaya
çıkan çatışmadan etkilenen çocuklar oluyor. Aile içi
problemler, kuşaklar boyu aktarılarak sorunlar çocuklara miras bırakılıyor.
24
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
Evlilik sürecinde eşler arası iletişim, uyum ve davranış sorunları çocukların doğumuyla birlikte anne ve babalık rolünü
olumsuz etkiler. Çocuğuyla sağlıklı ilişki kurmada güçlük çeken ebeveynler, çocuklarını sorunun bir parçası haline getirir
ve problemlerini çocuklar üzerinden çözmeye çalışırlar.
Çocukların, çiftlerin sorunlarının parçası olması çocuğu duygusal, ruhsal ve kişilik gelişimi açısından olumsuz etkileyebilir. Aile içinde onay görmeyen, takdir görmeyen, bağımsızlaşma süreci desteklenmeyen çocuk, sokakta arkadaş grubu
içerisinde güçlenir. Kişilik ve kimlik kazanır. Sokağa yönelen,
bağımsızlaşan çocuk merak, ilgi ve arkadaş gruplarının etkisiyle zararlı alışkanlıklara yönelir.
yesilay.org.tr
Merak, arkadaş grubu, sağlıksız toplumsal
çevre kumar bağımlılığına yol açar!
Bireyin kumar oynamasının merak, arkadaş grubunun
yönlendirmesi, arkadaşlarına “hayır” diyememesi
gibi birçok nedeni vardır. Aile içinde bir üyenin kumar
oynaması, bireyin kumar oynamasının tetikleyebileceği gibi kumar bağımlılığını bireyin modelleme ilişkisine
bağlayabiliriz. Bireyin aile ve sosyal çevresinde kumar
oynayanlar varsa, kumar bağımlısı olma riski yüksektir. Birey, ya arkadaşlarından ya da ailede kumar
oynayan üyeyi model alır ve kumar bağımlısı olur.
Kumar bağımlılığının aile ve toplumsal
zararları:
Kumar bağımlılığı dürtü-kontrol bozukluklarından biridir. Kendisine, ailesine ve sosyal çevresine maddi zarar
yanı sıra iletişim sorunlarına yol açar. Tutkuya dönüşen
kumar, yol açtığı stres, gerilim ve ilişki problemlerine
rağmen “bağımlı birey” oynamayı sürdürür. Sonuçlar
ne olursa olsun kumar oynamak tek düşüncesi haline
gelmiştir. Kumar oynamak, yaşamının bütününü kuşatmıştır. Kazansa da, kaybetse de oynamaya devam
eder. Kaybettiklerini geri kazanma umudu ve hırsı da
bu tabloyu giderek kötüleştirir. Yapılan araştırmalar kumar bağımlısıyla evli eşlerde
yüksek düzeyde stres ve buna bağlı fizyolojik rahatsızlıklar göstermiştir (Lorenz& Yaffe 1986, 1989) Depresyon, sinirlilik hali, güvensizlik, sürekli şüphelilik hali
ve hatta kalp rahatsızlıkları bu araştırmaların bulguları
arasındadır. Kumar bağımlılığı olan bireylerin ailelerinde boşanma, istismar ve iddet yüksek oranda görülmektedir. Amerika’da 400 aileyle yapılan bir çalışma
bizlere direk kumar bağımlılığı sorunları yüzünden %28
oranında boşanma vakasını göstermiştir. Kumarın yasal
hale geldiği bölgelerdeki boşanma vakalarının 3 katına
çıkması düşündürücüdür. Aynı araştırmalar göstermiştir ki; kumar bağımlısı olan ailelerde çocuk istismarı
(cinsel, duygusal) ve şiddet diğer ailelere göre daha
çoktur.(Eren Özdemir- Kumar Bağımlılığı)
Önleyici ebeveyn yaklaşımları:
Ebeveynler çocuklarıyla açık olmalı, duygularını anlamaya dönük ve güvenli iletişim kurabilme, çocuğun
ergenlik sürecinde yaşadığı ruhsal değişimlerinde
destekleyici, yol gösterici yaklaşımlara sahip olması yanı sıra ihmal ve şiddetten kaçınılmalıdır. Ayrıca
çocuğun sınırlarını, yaşamın kural ve değerlerini
oluşturabilmesi için rehberlik etmeli ve sağlıklı model
oluşturabilmelidir.
yesilay.org.tr
Ana-babanın koruyucu, bağımlı veya otoriter, baskıcı
tutumlardan kaçınmaları, çocuklara hayatın sorumluklarını gelişimine uygun olarak vermeleri, yanlışlıklar
karşısında önce ebeveynlerin “hayır” diyerek örnek
davranışlar sergilemeleri önemlidir. Ebeveyn, çocuğa “hayır” demeyi öğretmeli, ilişkilerinde “bağımsız
sınırlar” oluşturmalı ve “rehber anne-baba” modeliyle
çocuğu desteklemelidir. Çocukları etiketleyici, damgalayıcı, özellikle aile ve toplumdan dışlayıcı yaklaşımlardan kaçınarak çocuğu aile ve toplumsal hayatın içinde
üreten, değerli bir birey konumu kazandırılmalıdır.
Gelişim dönemlerinde hatalı tutumlarından dolayı
çocuğu suçlamak, yargılamak yerine olumlu ve yararlı
tutumun nasıl gerçekleştireceğini somut düzeyde
açıklayarak çocuğun ahlaki tutumları geliştirilmelidir.
Eğer bağımlı yetişkin ise, en yakın ruhsal tedavi kurumuna yönlendirilmelidir.
Aileler önleyici bir tedbir olarak çocuğun sınırlarını
belirleyerek, yaşamın kural ve değerlerini oluşturabilmesi için onlara rehberlik etmeli ve sağlıklı model oluşturabilmelidirler.
Önleyici toplumsal yaklaşımlar:
Ülkemizde kumar bağımlılığı ve zararlı alışkanlıklar
sürekli artan bir eğilim içindedir. Zararlı alışkanlıklarla
toplumsal mücadelenin günümüzde önemi artıyor.
Önleyici yaklaşımlarda kamu kurumları, yerel yönetimle
ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşüyor.
Ebeveynlerin aile içi iletişim, çocuk eğitimi konularında
kendilerini geliştirme sorumluluğu yanı sıra yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ailenin yaşam kalitesini
güçlendirecek aile eğitimi, rehberlik ve danışmanlık
hizmetleri yaygınlaştırmalıdır.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
25
DOSYA
Kumar oynayanlar büyük bir kayıp sonucu çevrenin
tepkisini aldıklarında bir süre oynamayıp söz verseler
dahi içlerindeki dürtüye tekrar yenik düşerler.
Kumar nedeniyle ailelerin dağılması sıktır.
Davranışsal Bir Bağımlılık:
P rof . D r . İ l h a n Yar g ı ç
İ sta n b u l T ı p Fakü ltesi P sikiyatri A n abi l im D a l ı
B a ğ ı m l ı l ı k P sikiyatrisi P ro g ram ı S or u m l u s u
Bağımlılık, kötü sonuçlarına rağmen bir şeyi tekrar
tekrar yapmaktır. Kişi zarar görmesine rağmen bir
şeyi yapmaktan kendini alamıyorsa ona bağımlıdır.
Bağımlılık yapıcı şeylerin ortak özellikleri kişiye zevk
vermeleri, bağımlıların ortak özelliği ise kontrollerini
kaybetmediklerini ve zarar görmediklerini iddia
etmeleridir. Alkol ve uyuşturucu-uyarıcı maddelere
olan bağımlılık dışındakilere “davranışsal bağımlılık”
adı verilir. Bunlardan biri de kumar bağımlılığıdır.
26
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
27
DOSYA
Eskiden casinolarda ya da kahvelerde oynanan
ve bir şekilde daha fazla kontrol edilebilen kumar
artık internet vasıtasıyla evlerimize kadar girebilir
hale geldi. Kumar bazıları için zararsız bir eğlence
olsa da kumar oynayanların %4-6’sını oluşturan
kumar bağımlıları için hayatın bütün alanlarını
bozan korkunç bir hastalıktır. Bu durum, patolojik
kumar oynama ya da kompulsif kumar oynama
olarak da adlandırılır.
Bir kazanç ihtimali için para yatırarak
oynanan şans oyununa kumar denir.
Kliniğe en sık yansıyan kumar sorunu;: İddia
Bir kazanç ihtimali için para yatırarak oynanan şans
oyununa kumar denir. Kumar çok çeşitli şekillerde
olabilir; at yarışı, piyango, kart oyunları, casinolardaki
kumar makineleri ve masa başı oyunları vb. Bazı kumar türleri beceri ağırlıklı da olabilir. Ancak para söz
konusu ise yine de kumara girer. Risk almaktan zevk
alan bazı kişiler borsayı da kumar gibi oynayabilir.
Günümüzde en sık gördüğümüz ve kliniğe yansıyan
kumar sorunu iddia oyunu ile olmaktadır. Aldıkları harçlık yetmeyince değişik yollardan buldukları
paralarla iddia oynamaya devam eden öğrencilere
rastlıyoruz. Bu insanların hayatı, oynadıkları maçları
ve liglerin istatistiklerini takip etmekle geçmektedir.
Bu da insanların hem vaktinin, hem ruhsal ve zihinsel
enerjisinin, hem parasının, hem sosyal hayatının çöpe
gitmesi anlamına geliyor. İddia’nın ve benzer kumarların internet üzerinden oynanabilmesi, kötü sonuçları daha da kolaylaştırmaktadır.
Kumar bağımlılığının 4 evresi vardır
Kumar bağımlılığının genellikle dört evresi vardır.
İlk evrede (kazanma) kişiler genellikle kazanır.
Kaybettiği de olur ama kazanmaların coşkusu
ağırlıktadır. İkinci evrede (kaybetme) kaybetmeler ön plana geçer. Kazandığı da olur ama toplam
kaybı gittikçe artar. Üçüncü evrede (çaresizlik)
zararlar katlanılamaz boyuta gelir. Başkalarından
yardım isteme ya da yasa dışı yollara yönelme olur.
Sonra bırakma evresi (dördüncü evre) gelir. Kişi
pişmanlık içinde bir daha oynamamaya yeminler
28
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
edebilir. Çeşitli sürelerde kumardan uzak durmaya
çabaladıktan sonra kişi tekrar oynamaya başlayabilir ve bu evreler tekrarlanır.
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanı sınıflandırmasına göre patolojik kumar oynamanın belirtileri
şunlardır: Kumarla fazla uğraşı, artan miktarda para
harcama, başarısız azaltma ya da kesme çabaları,
uzak kalınca yoksunluk hissi (huzursuzluk, gerginlik vb), kumarı duygularla baş etme aracı olarak
kullanma, zararı çıkarma çabası, buna bağlı nedenlerle yalan söyleme, yasadışı aktivite, önemli alanlarda (iş, insanlar arası ilişki vb) kayıp ya da kayıp
tehlikesi, iflas edip başkalarından yardım arama. Bu
on belirtiden beş tanesi mevcutsa tanı konulabilir.
Kumar bağımlılığı ilerleyici bir hastalık olup sadece o
kişinin değil yakın ilişkide bulunduğu herkesin hayatını etkiler. Kumar bağımlıları engellenemez şekilde
kumarla çok uğraşır ve gittikçe daha büyük paralar
kaybederler. Bazen kazansalar da zaman içinde
büyük kayıplara uğrarlar. İş saatlerinde dahi kumarla
ilgilenebilirler ya da akıllarını meşgul ederler. Örneğin
at yarışı ile ilgili yayınları takip ederler. Kumar oynamayı özlerler. Sosyal ve aile hayatlarını aksatarak
bütün vakitlerini buna harcarlar. Borç alarak kumar
oynama ya da mal varlıklarını satma tipiktir. Sadece
kendilerinin değil yakın çevrelerindeki kişilerin de mal
varlıklarını bitirecek noktaya gelebilirler. Büyük bir
kayıp sonucu çevrenin tepkisini aldıklarında bir süre
oynamayıp çevrelerine söz verseler de bir süre sonra
içlerindeki dürtüye tekrar yenik düşerler. Kumar
nedeniyle ailelerin dağılması sıktır.
Gençlerin hayatı, oynadıkları maçları ve liglerin
istatistiklerini takip etmekle geçmektedir. Bu da
insanların hem vaktinin, hem ruhsal ve zihinsel
enerjisinin, hem parasının, hem sosyal hayatının çöpe
gitmesi anlamına geliyor.
Kumar oynamada asıl bağımlılık yapan geri
kazanma heyecan hissidir
Kumar bağımlıları, kumar oynadıkları anda duydukları büyük heyecanın etkisiyle her şeyi unutur ve
o anda başka bir şey düşünemezler. Asıl bağımlılık
yapan bu heyecan hissidir, kazanma ikinci derecede
önemlidir. Bilinç düzeyinde ise kaybettiklerini geri
yesilay.org.tr
kazanma hırsı vardır. Oysa arada kazanıp zararlarını
geçici bir süre kapatsalar, hatta kara geçseler dahi
artan miktarda oynamaya devam ederler. Oynama
anındaki heyecanın bağımlılık yapması nedeniyle
kişi, kaybetmesine rağmen oynamaya devam eder.
Bu kişilerde depresyon sık görülür.
Kumar bağımlılığının daha oluşmadan engellenebilmesi için öncelikle kumar oynamanın baştan
engellenmesi gerekir. Sonradan bağımlı olanlar
da iddia gibi kumarlara ‘bir iki lirayla bir şey olmaz’
düşüncesiyle başlıyorlar, zamanla başa çıkamayacakları kadar borca batıyorlar. Bu konuda devletten sonra en önemli vazife ailelere düşüyor. Aileler
bağımlının kumar borçlarını ödememelidir. Aile
destekçi olursa bu işin sonu gelmez. Yaptığı işin
sıkıntısını kişinin kendisi çekmeli.
Kumar bağımlıları kazansalar da zaman içinde
büyük kayıplara uğrarlar. İş saatlerinde dahi kumarla
ilgilenebilirler ya da akıllarını meşgul edebilirler.
Kumar oynayanların %4-6’sında kumar bağımlılığı
gelişir. Bunların çoğu tedavi için başvurmaz. Bu
nedenle başvurular çok sık değildir. Tedavi için
gelenler de genellikle ailelerinin ısrarıyla tedaviye
başvururlar. Tedaviye başvuranların çoğunu kumara yönelten belli bir sıkıntı yoktur. Yani gençlerin
belli bir dertten dolayı ya da bir sorunu unutmak
amacıyla kumar oynaması söz konusu değildir.
Merak nedeniyle ve çevreden görerek ya da reklamların etkisiyle başlarlar.
En büyük hata bağımlının kumar borcunun
ödenmesi
Bunun ilerleyici ve ara verse de tekrar edebilen bir
hastalık olduğu göz önüne alınarak kumar bağımlısı sıkı bir ekonomik denetim altında tutulmalıdır. Kişinin akrabalarının klasik hatası, o kişinin
borçlarını kapatıp kendisinden söz alarak her
seferinde bir şans daha vermeleridir. Böyle yapıldığında durum bir süre sonra daha fazlasıyla tekrar
eder. Kumar bağımlıları ve yakınları bir bağımlılık
uzmanına başvurmalıdırlar. Terapilerin öncelikli
amacı kumar bağımlısı kişinin durumunu kabullenip
yesilay.org.tr
kumar karşısında çaresiz olduğunu kabullenmesi
ve denetimi güvendiği kişilere vermesidir. Borçlar
yakınları tarafından topluca ödenmemeli, kendisi tarafından ödeneceği bir vadeye yayılmalıdır.
Bu arada o kişinin kredi kartları iptal edilir. Maaşı,
başkası (örneğin eşi) tarafından çekilerek onun
eline en fazla haftalık para verilir. Fatura vb. toplu
ödemeler başkası tarafından yapılır. Ciddi ve uzun
süreli bir mali denetim sağlamadan böyle bir kişiye
kızarak bir sonuç elde edilemez.
Bağımlının kumar borçları yakınları tarafından
topluca ödenmemeli, kendisi tarafından ödeneceği bir
vadeye yayılmalıdır.
Terapi olarak psikoeğitim, bireysel ve grup terapileri, aile görüşmeleri, destek grupları (Adsız
Kumarbazlar), bilişsel davranışçı terapiler uygulanmaktadır. Tedavide bazı ilaçlardan da yararlanılır
ancak psikososyal yaklaşım olmadan sadece ilaç
tedavisinden yarar beklenemez.
Kumar bağımlılığının daha oluşmadan engellenebilmesi için öncelikle kumar oynamanın baştan
engellenmesi gerekir. Unutmayalım ki sonradan
bağımlı olanlar da iddia gibi kumarlara en başta,
‘bir iki lirayla bir şey olmaz’ düşüncesiyle başlıyorlar, zamanla başa çıkamayacakları kadar borca
batıyorlar.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
29
DOSYA
ADNAN
ÇOBAN*
Yrd. Doç. Dr.
Kumar hayatları ipotek altına alan
dipsiz bir kuyu!
R Ö P O R TA J S Ü M E Y YA O LC AY
*adnancoban.com.tr
Kişinin istemediği halde veya daha çok kazanma hırsıyla kumar oyunlarına
müptela olması ve kendini bir türlü oyundan alamaması olarak tanımlanıyor
Kumar Bağımlılığı. Ve bu bağımlılığın altında da ciddi travmatik olaylar da yer
alıyor haliyle. Kumar Bağımlılığı ve diğer bağımlılık türlerinde araştırma ve
tedavi yöntemleriyle tanınan Yrd. Doç. Dr. Adnan Çoban ile kumar bağımlılığını,
gelişim evrelerini, tedavi ve korunma yöntemlerini konuştuk.
30
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Kumar bağımlılığını nasıl tanımlıyorsunuz? Kumarı
diğer bağımlılık türlerinden ayıran özellikleri neler?
zihni sürekli kumarla meşgul oluyor, bu durum iş, aile
ve evlilik ilişkilerini bozuyor.
Kumar bağımlılığını kişinin adeta kaybettiği bir şeyi
kazanmak veya eksikliğini duyduğu bir şeyi telafi etmek istercesine kumar oyunlarına müptela olması ve
kendini bir türlü kumar oyunlarından alamaması olarak
tanımlayabiliriz. Oluşma şekli bakımından kumar bağımlılığının diğer bağımlılıklardan pek farkı yok. Bütün
bağımlıklar insan beyninin dürtü kontrolü ve iradeyle
ilgili alanlarının kimyasal veya yapısal bozukluğuyla
oluşmaktadır. Kumar bağımlılığında da alkol ve madde
bağımlılığındaki gibi bir patolojik süreç söz konusu.
O halde kumarı tehlikeli ve tehlikesiz diye ikiye ayırabiliyoruz?
Sistem bize “hayatını kontrol altına al,
geleceğini kontrol altına al, açlıktan ölürsün,
yalnız kalırsın” diyor. Aslında bu, kapitalist
düzenin insanlara bir provokasyonudur.
O yüzden biz bütün bu bağımlılıkları dürtü kontrol
bozuklukları ya da eski tabirle “iradi kusurlar” olarak
da adlandırıyoruz. Yani kişi bir konuda iradesine hâkim
olamıyor, iradesini kullanamıyor, arzu etmediği halde
iradesi dışında hareket ediyor. Kumar oyunlarını istemediği halde; para, itibar, moral kaybetmesine rağmen
oynamaktan kendini alamıyor. Sürekli zihninde kumar
oynama ile ilgili düşünceler dönüp duruyor. Bunun
neticesinde eline fırsat geçtiğinde yani bunun anlamı
cebinde parası veya kredi kartında limiti bulunduğunda
iradesine hâkim olamayıp kumar oynuyor. Kumarı
oynayana ve cebindeki parayı bitirene kadar büyük
bir haz alıyor, ama sonrasında derin bir pişmanlık ve
suçluluk duygusu yaşıyor. Bu süreç defalarca ve aynı
şekilde tekrar ederek yaşanıyor. Beyindeki şu veya
bu sebeple bozulan irade mekanizması kişiyi böyle bir
kısır döngünün içine sürüklüyor ve sonuçta bağımlılık
dediğimiz durum gelişiyor.
Patolojik kumar bağımlılığı nedir?
Kumar oyunları eğlence maksatlı oynanabiliyor. Ayda
yılda bir, zevkine at yarışı, iddaa, poker gibi oyunları
oynayan insanlar var, ancak bu hayatında herhangi
bir değişim yaratmıyor. Her şeyden önce bu insanların
beyinlerinde bağımlılığa ilişkin bozukluklar söz konusu
olmuyor. Patolojik kumarda ise hem beyinde bağımlılığa yönelik bozukluklar hem de hayatının bütününü
etkileyen bir hastalıklı tablo söz konusu oluyor. Kişinin
yesilay.org.tr
Bana sorarsanız kumarın tehlikelisi tehlikesizi olmaz. Kumar oynamak ateşle oynamak gibidir. Daha
doğrusu bağımlılık yaratan unsurlarla yakın temas her
zaman bir riski de beraberinde getirir. Şükürler olsun
ki kumar bağımlılığı kumarla temas edildiği oranda
gelişmiyor. Bu meyanda “kumar oyunlarını oynama” ile “kumar bağımlılığını” birbirinden ayırt etmek
gerekir. Kumar oyunlarını oynama konusunda daha
çok kültürel, ahlaki ve dini bakış açıları etken oluyor.
Mesela İslam dini kumarı hiçbir şekilde tasvip etmez.
Bunlardan şiddetle kaçınılmasını emreder. Çünkü fıkhi
esaslar korunmak amacıyla şaibeli ve riskli şeylerden
kaçınılması prensibine dayanır. Bu manada dini inanç
koruyucu olabiliyor mu diye bir soru akla gelebilir.
Evet, kuşkusuz uzak durmak koruyucu olabiliyor ama
yüzde yüz korumuyor. Bugün hacca gitmiş, dini bütün,
ahlaklı, iyi bir aile ve sosyal hayata sahip bireylerde bile
biz kumar bağımlılığını görebiliyoruz. O zaman “kumar
oyunlarını oynamayı” ahlaki, dini, sosyal ve kültürel
zeminde, “kumar bağımlılığını” ise hastalık zemininde
değerlendirmek çok daha doğru olur. Eğlence amaçlı
kumar oynamayı kumar bağımlılığından ayıran en
önemli unsur kumarın kişinin bütün hayatını etkileyecek hale gelmesidir. Tavla, kâğıt, poker, bilgisayarla
oynanan oyunlar vs. insanların hayatında belli düzeylerde var. Hastalık sınırını belirleyen ise bu oyunlarla
meşguliyetin kişinin işlevselliğini bozacak bir seviyeye
gelip gelmemesidir. İşlevselliği bozuyorsa hastalıktır.
Paylaşımın, komşuluğun, aile bağlarının ve
maneviyatın güçlü olduğu toplumlarda boşluğun
olması imkânsız.
Kültürün kumar bağımlılığına etkisi nedir?
Dünyanın uzun yıllardır bir kültür emperyalizminin etkisi altında olduğunu biliyoruz. Bu emperyalist anlayış
bir “kültür endüstrisini” de beraberinde getirdi. Bu
kültür endüstrisinin teknolojinin ve internetin de gelişmesiyle toplumda yaygınlaştırdığı bir kumar kültürü
de var. Daha önceleri kumarhanelerde ve kahvehanelerde oynanan kumar oyunları internetle evlerin içine
kadar girmiştir. Bu yüzden eskiden sadece erişkinleri
etkileyen kumar illeti bu yolla çocuk ve ergenlere de
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
31
DOSYA
sirayet etmiş oldu. Kültür endüstrisi insani bir paylaşım unsuru olan yarışma ve ödül anlayışını yıkıp yerine
hayvani dürtüleri harekete geçiren kumar oyunlarını
ve para kazanma hırsını dayatmıştır. Bu durum şüphesiz kumar bağımlılığının artmasında etken olmuştur.
Kumarda sınırdan bahsettiniz. Bu sınır ve sıklığı somutlaştırabilir misiniz? Ne kadar sıklık bir bağımlılık oluşturur?
Kumar müptelası olanların çoğu parası ve kredi kartı
limiti bitene kadar oynar. Kumarbazın cebinde para
kredi kartında limit durmaz. Eline geçen ilk fırsatta
doğruca kumara yönelir. Bunlar bittiğinde de borç
alıp oynamaya devam eder. Borç stoku bittiğinde
artık oynayamaz hale gelir. Öyle bir illettir ki bu kişiyi
hep “elime bir para geçsin bu sefer tüm kaybettiklerimi kurtaracağım, üzerine de ilave edeceğim”
aldatmacasının içine hapseder. Hâlbuki bunun sonu
hiçbir zaman gelmez. Her defasında büyük bir hüzün
ve hüsran yaşanır
Travmatik olaylar, beyinde işlenmemiş,
çözümlenmemiş bir şekilde kaldıkları müddetçe,
bize bir takım bozuklukları ve negatif düşünceleri
dikte ederler.
Sebebi nedir bunun?
Bağımlılık söz konusu olduğunda travma kavramını mutlaka düşünmemiz gerekir. Sebepler kişinin
geçmişinde gizlidir. Yani beyninin içindeki travmatik
kayıtlarda. Çünkü insanın anıları canlıdır ve gündelik
algılarını direkt olarak etkiler. Kumar bağımlısı olan
kişilerin geçmiş profilleri incelendiğinde kayıplarının,
ayrılıklarının, başarısızlıklarının olduğunu görürsünüz.
Çok küçük yaşlarda ebeveyn kaybı, aşk acısı, sevdiğinden ayrılma, çok baskıcı bir ortamda büyüme,
engellenmişlik düşünceleri içinde bir hayat sürme gibi
birçok travmadan bahsetmek mümkün.
Peki ya başından travmatik bir olay geçmeyenler?
Travmatik olmayan ya da travmatik değilmiş gibi görünen yaşantılar için de aynı şey geçerli. Öğrendiğimiz,
deneyimlediğimiz sıradan şeyler de aktif ve canlıdır.
Ne demek canlı olması? Bizim algılarımıza ve olayları
değerlendirmemize etki ederler. Hatta belirleyici
olurlar. Travmayı biyolojik ve kimyasal etkinin dışında
bir hadiseymiş gibi algılamamalı. Her bir işlenmemiş
travmatik kayıt insan beyninde elektrokimyasal bir
bozukluk ve işlevsel blokaj yaratır. Bu, fonksiyonal beyin görüntüleme teknikleriyle gösterilmiştir. Travma-
32
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
ya maruz kalan bireylerde beynin duygusal alanlarıyla
dürtü kontrol alanları arasında bir irtibat bozukluğu
oluşur. İşte bu blokaj ödül ceza sistemini etkilediğinde kumar bağımlılığı oluşuyor. Bu travmalar ölüm
tehlikesi geçirilen büyük olaylar olduğu gibi şiddetli
ana-baba kavgalarına maruz kalma, fiziksel şiddet
görme, okulda, ailede veya mahallede dışlanmışlık
yaşama, sevmediği bir okula gönderilme, bir sınavda
veya yarışta başarısız olma gibi sıradan görünen hayat
olayları da olabilmektedir. Sonuç olarak travmalar
veya beyindeki kimyasal bozukluklar irade alanları ile
duygusal alanlar arasındaki koordinasyonu bozar ve
kumar bağımlılığı oluşur.
Bir insanın duyguları ile dürtüleri arasındaki
koordinasyon bozulursa, bu insanda dürtü kontrol
sorunu ortaya çıkar, iradesini kullanamaz hale
gelir.
“Kumar dipsiz bir kuyu”
Travmatik kayıtlar insanların kendilik algılarını da
bozar. Normal ve sağlıklı bir beyinde aktif olmayan
bazı düşünce kalıplarını devreye sokar. Nedir bunlar?
Değersizlik, yetersizlik, güçsüzlük, acizlik, çaresizlik,
güvensizlik, yalnızlık, mağduriyet, haksızlığa uğrama,
kendini güvende hissedememe, kendine güvenmeme
vb. düşünceler. Bizim duygusal boşluk ya da boşluk
duygusu olarak tanımladığımız şey bu düşünce kalıpyesilay.org.tr
raz önce bahsettiğim kültür emperyalistleri ve kültür
endüstrisinin patronları. O yüzden sadece kumar
oynayanların değil sıradan insanların da bu “kumarvari
hayatın” bir parçası olduklarını bilmek gerekir. ları aktifleştiğinde söz konusu oluyor. Kişi hep kendini
engellenmiş ve bir şeyleri kaçırmış gibi hissediyor.
Bunun için de bir şeyleri telafi etmenin, tamamlamanın
kaygısı içine giriyor. Eğer iyi bir sosyal destek, güçlü bir
maneviyat, iyi bir aile, iyi bir ilişki ve iyi bir mesleki hayat varsa bu boşluk dolar. Aksi takdirde kişi kumar gibi
bağımlılık unsurlarına yönelir ve bağımlı olur. Kumarı
kaybettiklerini ya da elde edemediklerini kazanabileceği bir unsur olarak görmeye başlar. İşin ilginç tarafı
orada da kaybetmeye başlar. Günden güne tamamlaması gereken eksiklik derinleşir ve kişi dipsiz bir
kuyunun içinde kaybolur gider.
Toplumumuzda kumardan en çok maalesef aileler etkileniyor. Kumar bağımlısı olan bir kişi aile içinde nasıl
anlaşılır? Ailenin tavrı nasıl olmalıdır?
Kumar bağımlılığı tedavisinde beynin kendi yöntemi,
uyanıkken terapi ortamında kullanılıyor. Travmatik anıları işleyerek onların esaretinden, tutsaklığından insanların beyni kurtarılıyor.
Kumara başlamanın en önemli sebeplerinden biri de
insanların kısa yoldan zengin olma hayali bir bakıma…
Doğru. Çünkü sistem bize “hayatını kontrol altına al,
geleceğini garantile, yarının ne olacağı bilinmez, açlıktan ölürsün, yalnız kalırsın” şeklinde kaygı ve endişe
empoze ediyor. Bu, kapitalist düzenin ve tüketim
endeksli sistemin bir provokasyonudur. Sizi sürekli
yoklukla korkutan, ümitlerinizi yok eden, inançlarınızı karartan, kanaat, şükür ve tevekkül duygularınızı
bloke eden, sosyal ve manevi bağlarınızdan kopararak yalnızlaştıran kapitalist düzenin çok bilindik bir
oyunudur bu. Her din, ırk, sosyokültürel ve sosyoekonomik seviyeden insanı avlayan ve tuzağa düşüren bir
oyundur bu.
“Hayatımızı ipotek altına alıyoruz.”
Bu sistem yalnızlaştırdığı ve ayrımlaştırdığı insanı bir
taraftan gelecek endişesiyle korkutuyor diğer taraftan paradoksal olarak sürekli tüketime sevk ediyor.
İşte bu mantalite içinde kumar bağımlılığı kolayca
gelişebiliyor. Aslında bu sistem hayatımızı bir kumar
arenasına dönüştürüyor. Örneğin parası olmadığı
halde ev, araba vs. alan kişiler “nasıl olsa gelecekte
kazanacağım” kandırmacasıyla alıyor. Bunun bilindik
kumar mantığından bir farkı var mı sizce? Krediler,
kredi kartları hep boş bir umudu kamçılayan ve insanın
geleceğini ipotek altına alan tuzaklar değil mi? Sonuçta bu tuzaklara düşmeyen kaç insan vardır toplumda?
Dünyadaki krizlerin arka planını incelediğinizde karşılığı
olmayan harcamaların, hayali satın almaların olduğunu
görürsünüz. Peki, bizi bu tuzağa kimler itiyor? İşte biyesilay.org.tr
Kumar bağımlısı bir süre sonra borçlarını ödeyemez,
eve para getiremez hale geliyor. Aile genelde bir kredi
kartı veya kredi borcuyla öğreniyor durumu. Kişi
kumar oynadığı bütün kaynakları tükettiği ve borçlardan dolayı köşeye sıkıştığı anda aileyle paylaşmak
zorunda kalıyor. Ortaya çıktıktan sonra aile ve yakın
çevre büyük bir şok ve hayal kırıklığı yaşıyor. Büyük
tepkiler, kavgalar, çatışmalar oluyor. Sonra aileden biri
kişiyi koruma altına alıyor. Bu genelde ya baba ya da
anne oluyor. Kişi yemin ediyor, bir daha yapmayacağına söz veriyor. Bunun üzerine borçlar ödeniyor. Ancak
bu, amansız bir sürecin başlangıcı oluyor. Aynı senaryo
defalarca yaşanıyor.
Kumar bağımlılığı bir ahlaki, vicdani eksiklikten
ziyade beyindeki bir bozukluktan kaynaklanır.
Toplum kumar bağımlılarını ahlaktan yoksun, işe
yaramaz, bir baltaya sap olamayan, tembel insanlar
olarak görür. Böyle bir önyargı vardır. İşte bir kumar
bağımlısının sonraki sürecini belirleyen en önemli
kırılma noktası burada yaşanır. Eğer aile bunun bir
beyin hastalığı olduğunu bilir ve kişinin geçmiş profilini göz önüne alabilirse kumarbazın hayatında çok
şey değişebilir. Çünkü kumar bağımlılarının kumar
oynamadan önceki profillerine baktığımızda genelde
düzgün, ahlaklı, işine gücüne giden, sorumluluk sahibi insanlar olduklarını görürsünüz. Psikopat ruhlu,
kişilik sorunu olan kumar bağımlıları bu bahsetti-
Türkiye’de aile desteği, aile entegrasyonu
olmadığı için maalesef madde-alkol bağımlıları
da dahil bağımlıların çoğu tedavi olmuyor.
ğimiz profile göre azınlıkta kalır. Şu soruyu sormak
farkındalık açısından yerinde olur: "Acaba kumardan
önceki profil mi gerçek kumardan sonraki profil mi?"
Tabi ki kumardan önceki profil gerçektir. Kişiyi bu
hale getiren şey şahsiyetinin ve ahlakının bozulması
değil, bir sebeple beyin kimyasının bozulmasıdır. Bu
kişiyi kumarbaz yapan şey beyindeki dürtü kontrol
sisteminin sekteye uğramasıdır. O zaman özetlerYEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
33
DOSYA
sek kumar bağımlılığı ahlaki, vicdani, dini ve manevi
eksikliğin belki bir nebze eksikliğinden ziyade beyindeki bir bozukluktan kaynaklanır. Böyle olmasaydı klinikte rastladığımız dini bütün, ahlaklı, kişilikli
kumar bağımlılarının olmaması gerekirdi. Bu ayrımı
iyi yapmamız kişinin tedavisi açısından son derece önemlidir. Aksi takdirde onu kuyunun dibinden
almak yerine dipsiz kuyuya itmiş oluruz.
Kumarda kişi parasını kaybeder, sonra o parayı
çıkartır, onun üzerine bir şeyler koymayı hayal
eder. Ama gitgide bu açık büyür ve dipsiz bir
kuyuya dönüşür. Telafi edeceği şey artmaya başlar.
Neden ‘kumarbazın borcunun ödenmesi ona yapılan
en büyük yanlışlardan biridir’ denir?
Parasının ve kredisinin olmaması kumar bağımlısını
oyundan uzaklaştırıyor. Eğer duygusal destek ve
uygun tedavi sürecini başlatmaksızın kumar bağımlısının yeminlerine kanıp borcunu öderseniz büyük bir
hata yapmış olursunuz. Kumar bağımlısına mutlaka
maddi ve manevi destekte bulunmalıyız. Ancak bu
desteğin boşa gitmemesi için ön şart kişinin tedavi
sürecine alınmış olmasıdır. Kumar bağımlılığı tıbbi bir
olaydır ve tedavisini yapacak olan da bir hekimdir
yani bir psikiyatristtir. Aile fertlerinin bunu çok iyi
özümsemesi gerekir. Kendi başlarına, hele hele uyarılarla, ikazlarla, öğütlerle, yemin ve söz vermelerle
sorunu halledebilecekleri yanılgısı içinde olmamalıdırlar. Bizim öncelikle kişinin zihnindeki temel sorunlara eğilmemiz gerekiyor. hareketleri) devresinde gözü sağa sola oynatarak
işlemeye çalışır. Ancak çoğu travmatik olay bu
şekilde işlenemeyip ham kayıt şeklinde kalabiliyor
ve kişiye olumsuz düşünce kalıplarını dikte edebiliyor. EMDR işte bu beyin yöntemini terapi ortamında
kullanıyor. Travmatik anıların bu yöntemle işlenmiş
anılara dönüştürülmesi kişiyi “travmatik esaretten”
kurtarıyor. Bu beyindeki duygusal blokajın kalkması,
kişinin kendilik algısının olumluya dönmesi ve irade
alanlarının güçlenmesi demektir. Duygusal alanların
işler hale getirilmesi dürtü kontrolünde son derece
önemli bir kazanımdır.
Bir de beyin güçlendirme çalışmalarından bahsettiniz? O nasıl etki ediyor?
Son yıllarda “Brain Enhancement Therapy” (Beyin
Güçlendirme Terapisi) olarak adlandırdığımız bilgisayarlı çalışmalar geliştirilmiş durumda. Ben buna
“Beynin Fizyoterapisi” diyorum. Bu yöntem beynin
planlama, programlama, organizasyon, problem
çözme, dikkat, konsantrasyon, bellek, motivasyon
ve irade kontrolü işlevlerinden sorumlu ön bölgesinin
güçlendirilmesinde kullanılıyor. O yüzden “kognitif
rehabilitasyon” ya da “frontal rehabilitasyon” olarak
da adlandırılıyor. Kumar bağımlılarında bu bölgenin
gücünün son derece düşmüş olduğunu görüyoruz. Bu
bölgenin güçlendirilmesi tabi ki dürtü kontrolünün yani
iradenin güçlendirilmesine büyük katkıda bulunuyor.
Tedavide ailenin entegrasyonu bütün
bağımlılıklar için şart. Benim bunca yıllık
tecrübem bana bunu öğretti. O yüzden ben tedavi
ekibinin bir parçası olarak da aileyi görüyorum.
Peki, bu hastaya nasıl bir tedavi uygulayabiliriz?
Kumara bağımlılığı her psikiyatrik bozukluk gibi bir
sebep silsilesinin sonucudur. Haliyle tedaviye hem
sebebin hem de sonucun tedavisi şeklinde bakmak gerekir. Sonucun tedavisinde kişiyi belli bir
süre klinik gözlem altına alıyor, dürtü kontrolünü
kolaylaştıracak, depresyonunu ortadan kaldıracak,
sıkıntısını bertaraf edecek ilaçlar veriyoruz. Hastane sürecinde sebebe yönelik tedaviyi de başlatıyoruz. Sebebe yönelik tedavide travma yönelimli
yöntemler ve beyin güçlendirme çalışmaları başı
çekiyor. Travma tedavisinde bugün için en etkili
yöntem EMDR’dir. Yani göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden proses etme tedavisi. Yöntemin temel prensibi şu: Beyin işlenmemiş anıları
gece uykunun rüya döneminde yani REM (hızlı göz
34
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
Kumar bağımlılığı tedavisinde aile de çok önemli değil mi?
Tamamıyla katılıyorum. İyi bir aile desteği tedavinin
olmazsa olmazıdır. Aile ile çok yakın koorperasyona
girmek gerekiyor. Bağımlı ile nasıl iletişim kuracağını,
bu krizi nasıl yöneteceğini aileye öğretmemiz lazım.
Türkiye’de aile desteği yeterli düzeyde olmadığı ve tedaviye ailenin de katılımı sağlanamadığı için maalesef
bağımlılık tedavisinde pek başarılı olunamıyor. Bunca
yıllık tecrübem bana bağımlılıklarda ailenin çok önemli
olduğunu öğretti. O yüzden ben aileyi tedavi ekibinin
bir parçası olarak görürüm.
Peki, ülkemizde ciddi bir kumar bağımlılığı profili var mı?
Bununla ilgili geniş bir saha araştırması yok. Ancak
internetteki oyunların devreye girmesinden sonra
yesilay.org.tr
kumarın çok yaygınlaştığını biliyoruz. Eskiden yalnızca
yetişkinler oynardı bu oyunları. Şimdi çocuklar iddaa
vs. oynayabiliyorlar. Okuma yazma bilen çocuk babasının kartını alıp internette kumar ve bahis oyunlarını
oynayabiliyor. Eskiden kumarhaneye gidip eve gelmeyen adamlar gibi görüyorduk kumarbazları, ama şimdi
evini kumarhaneye çeviren insanlar var.
Gençlerde de bu durum kendini ciddi bir şekilde
hissettirmekte. Onları hem sanal oyunlar hem de iddaa, toto vb şans oyunlarını oynamaya iten sebepler
nelerdir?
Tabi kolay ulaşılabilir olması çok önemli. Teknolojinin
gelişmesi, internetin yaygınlaşması, sanal ortamın
hayatımızın bütününü kapsar hale gelmesi bence en
önemli etken. Anne babanın en önemli görevi çocuklarının kendi özgürlük sınırlarını belirlemelerine
yardımcı olmasıdır. Çünkü özgürlük anlayışı ve sınırı
kişiden kişiye değişebiliyor. Bir insanın sınırlarının
Eskiden kumarhaneye gidip eve gelmeyen
adamlar gibi anlıyorduk kumarbazları, ama
şimdi evini kumarhaneye çeviren insanlar var.
daraltılması nasıl sorun yaratıyorsa sınırsızlığı da
sorun yaratır. Teknolojiyi bu şekilde kullanmaya iten
sebepler ne, oraya ayrıca bakmak lazım. Yani çocuğumuzla iletişim kuruyor muyuz? Aile olarak oturup
konuşabiliyor muyuz? Bir şeyleri paylaşabiliyor
muyuz? Devlet ve toplum olarak manevi ve kültürel
değerler noktasında yeterince hassas olabiliyor
muyuz? Eskiden sohbet kültürü vardı, insanlar
oturup sohbet ediyordu. Şimdi yeterince sohbet
edebiliyor muyuz? Çocuğumuza iyi bir gelecek sağlayalım diye çalışıyoruz ama acaba bu yoğunluk ve
kaos içinde onu elden mi kaçırıyoruz? Ebeveynlerin
çocuğun asli ihtiyaçları kadar duygusal ihtiyaçlarını
da karşılama zorunluluğu vardır. Bağımlı kişilerin
geçmiş profillerinin daha çok duygusal paylaşım
yaşamamış bireylerden oluşmuş olduklarını hesaba
kattığımızda bunun ne kadar önemli olduğu ortaya
çıkar. Burada devlet politikaları, toplumsal ve kültürel politikalar, insan iletişimi ve paylaşımı üzerine
projeler geliştirilmesi çok önemli. Bağımlılık genelde
gençleri hedef alır. Madde bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi bağımlılıkları yaygınlaştırmaya çalışan, bunlardan nemalanan çevrelerin
hedef kitlesi daha çok çocuk ve gençlerdir. Ebeveynler olarak çocuklarımızla onları kendi matrikyesilay.org.tr
simiz içinde tutabilecek şekilde iletişim kurmalıyız.
Onların hayallerine, hedeflerine ve hayatlarına ortak
olabilmeliyiz. Aksi takdirde sürüden kopanı kurt
kaparmış misali matrikste tutamadığımız çocuklarımızı bağımlılık bezirgânlarına kurban etmiş oluruz.
Yetişkinlerde potansiyel kumar bağımlılığını nasıl
önleyebiliriz?
Halk arasında hatta tıp mensupları arasında şöyle
bir yanlış düşünce söz konusu: “Efendim bağımlının tedavi olması için onun bunu istemesi gerekir”.
Bu yanlış ve eksik bir tedavi yaklaşımıdır. Hastayı
tedaviye ikna etmek de tedavinin bir parçasıdır. Yani
bu görev hekimindir. Yoksa “kişi isterse tedavi olur
istemezse yapacak bir şey yok” mantığı hatalıdır,
bilimsel değildir. Hayatında mutluluk, yeterlilik,
güçlülük kaynağı olarak sadece ve sadece kumarı
gören bir insana bunun yerine onu daha iyi yapabilecek bir şeylerin olduğuna ikna etmeksizin nasıl
tedavi edebilirsiniz? Tedaviyi reddetmenin altında
onun elinden mutluluk kaynağının alınacağı düşüncesi yatıyor. Hekimi ve tedaviyi mutluluğunu
sekteye uğratacak unsurlar olarak görüyor. Böyle
bir şartlanması var. İşte bu şartlanmayı kırmadan
“gel kumar oynamayı bırakmaya karar ver, ondan
sonra ben seni tedavi edeyim” demek biraz absürt kaçmıyor mu? Demek ki hekimin ve ailenin
burada kişiyi ikna etme noktasında da görevleri
vardır. Tedavinin bir parçası da kişiyi ikna etmektir.
Bu aşamada klinik gözlem altında yani hastanede
tedavi büyük önem arz ediyor. Hastanedeki sürecin
bir kısmı hastanın “evet ben bunu bırakmalıyım ve
bırakabilirim de” inancını kuvvetlendirmekle bir
kısmı da beynin işlevselliğinin yükseltilmesiyle geçmektedir. Sebepleri yok etmeden sonucu ortadan
kaldırmak mümkün değildir. Önce zihinsel tutsaklığı
yok etmeliyiz, sonra kumar bağımlılığını. Kumar bağımlılığı tedavi kliniklerimiz, ünitelerimiz var
mı? Yeterli mi?
Alkol ve madde bağımlılığı için normal bağımlılık
üniteleri var tabi. Ama kumar için çok yok. Yani kumar
alkol ve madde bağımlılığı gibi dramatik algılanmıyor.
O yüzden kumar bağımlıları pek hastaneye yatırılmaz.
Hâlbuki bir az önce bahsettiğim gibi hastanın ikna
edilmesi ve inancının geliştirilmesi ancak hastane
sürecinde gerçekleştirilebiliyor. Sonuçta hastaneler
var, ancak kumar bağımlılığının hastane ortamında
tedavisi konusunda yeterince farkındalık yok.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
35
DOSYA
Almanya'da kumarhanelerde yazılar Almanca, İngilizce ve Türkçe'dir.
Almanya'da milyonlarca Türk yaşamasına rağmen bu sadece
kumarhanelerde böyledir.
Avrupa'da
YaŞayan
Türklerde
Kumar Sorunu
36
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
C emi l Şa h i n ö z *
t w i t te r . c o m / @ c e m i l _ s a h i n o e z
Aileler toplumun aynası gibidirler. Sosyologlar aileye
bakarak toplumu anlamaya çalışırlar. Nitekim aileler hem
toplumun çekirdeğidirler, hem de sayısal olarak en küçük
toplumdurlar. Bu nedenle her devlet için ailenin rolü çok
önemlidir. Her millet ve devlet aileye yatırım yapar ve ahlaken çökmemesi için çalışır. Çünkü aile olmaz ise cemiyet de
olmaz. Ailelerin iyi ve sağlam olmaları sayesinde cemiyet de
iyi ve sağlam olur.
Almanya´da üç milyondan fazla Türk yaşıyor. Almanya Eğitim
ve Araştırma Bakanlığı´nın yaptığı araştırmaya göre Türk
ailelerinde boşanma oranı %8,1. Türklerin %63,9´u işçi olarak
çalışıyor. %29,4´ü işsiz, %3,6´sı memur ve %3,2´si serbest
işçi. Gelir dağılımına baktığımızda araştırmada çıkan sonuçlar
şu şekilde: Geliri olmayan %1,6, 1250 €’dan aşağı geliri olan
%50,2, 1250 € ve 2000 € arası geliri olan %39,7, 2000 € ve
daha çok geliri olan %4,1. Almanlar`ın %30,2'sinin 2000 €´dan
daha çok geliri var. Bu Türklerle Almanların arasındaki maddi
farkı çok iyi gösteriyor. Yine de bu rakamlara bakarak karamsar olmamak gerekir. Çünkü Almanya´da doğup büyüyen ve
buradaki şartlara göre yaşamını sürdüren nesillerden dolayı
bu rakamlar her sene daha iyi seviyeye ulaşıyor.
Hem Avrupa´da hem tüm dünyada ailenin temellerini yıkan en önemli unsurlardan bir tanesi de kumar bağımlılığı.
Nitekim Avrupa´da çok Türk ailesinin boşanma sebeplerinin arasında kumar ilk başlarda yer alıyor.
Öncelikle bağımlılık tanımını göz önünde bulunduralım. Eğer
bir tutumun daha çok faydasından çok zararı var ise, bu bir
rahatsızlık oluşturur. Buna ilave olarak her bağımlılıkta bir
kontrol kaybı vardır. Eğer bir davranış kişinin kendisini veya
çevresini, mesela hayatını, işini, ailesini olumsuz etkilemeye
başladıysa, o davranış sürekli yapılıyorsa, kişi hayatını olduğu gibi bu davranış ile geçiriyor ise ve kişi bu davranışını terk
edemiyorsa, bağımlılıktan söz edebiliriz.
yesilay.org.tr
Kumar bağımlısı olmanın bir çok sebepleri var. Arkadaş çevresi, başka sorunlardan kaçış, adrenalin, heyecan hissetme
isteği, para kazanmak veya sırf eğlence bile olabilir. Ama
kumarda eğlence çok çabuk bağımlılığa dönüşüyor. Şakasına oynayalım, eğlence olsun, gazozuna oynayalım diyerek
başlıyor. Özellikle bir çok kumar bağımlısı “spor bahisleriyle” başladıklarını söylüyorlar. Ve ilk oyunda kazandıysanız,
aslında kaybettiniz demektir. Çünkü ilk oyunda kazananlar
öyle bir başarı duygusu içerisine girerler ki artık iş gittikçe
büyür ve kontrol kaybedilir. Zincirleme hatalar başlar. Aile içi
kavgalar, kredi çekmeler, borçlanmalar, boşanmalar vs.
Avrupa'da kumarın yaygın olmasının en önemli
sebebi; GÖÇ
Bağımlıların bir çoğu Türkiye´de hiç kumar oynamadıklarını söylüyorlar. Avrupa´ya geldikten sonra ise bir boşluğa
düşüyorlar. Avrupa´da bir çok Türk yaşamasına rağmen,
Türkiye´deki Türk kültürünü bulamıyorlar ve kendilerini
yalnız hissediyorlar. Buna ilaveten bir de yaşadıkları ülkenin
dili bilinmediğinde, işsizlik eklendiğinde depresif durumlar
meydana geliyor. Bir çok yetişkin erkek böyle bir durumda
kendisini faydasız ve gereksiz hissediyor. Sosyalleşmek adına kendilerini Türk kahvelerine atıyorlar. Fakat bu kahvelerin
Türkiye´dekilerle en önemli farkı, buralarda kahve ve çay
içilmesinden çok kumar oynanması. Bir çok kumar bağımlısı burada ilk kumar tecrübelerini yaşıyorlar. Daha sonra
ise Avrupa´da her köşede bulunan kumar salonlarına adım
atıyorlar ve bağımlılık çok hızlı bir şekilde gelişiyor.
Alman Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı istatistiklere göre
Almanya´da 100.000 kumar bağımlısı var. Bunların yaklaşık
32.000´i spor bahisleri bağımlısı. Yine 30.000´i kumarhane
oyunlarına bağımlı. Diğer 25.000´i kumarhanelerdeki otomatlara bağımlı. Geriye kalan 13.000´i piyango bağımlısı.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
37
DOSYA
ediyorlar, çünkü böyle bir terapist bağımlıyı daha iyi
anlayabilecektir. Dolayısıyla Türk kumar uzmanlarının
yok denilecek kadar az olması bu konuda en büyük
sorunlardan bir tanesi.
Etnik olarak olaya bakarsak hemen göze çarpan grup
Türk gençleri. Verilere göre Türk gençlerinde kumar
bağımlılığı her yıl fazlalaşıyor. Bağımlılık yaşı da düşüyor. Sadece Aşağı-Saksonya eyaletinde 14 yaşlarında
yaklaşık 15 bin Türk genci kumar bağımlısı. Bunların
büyük bir çoğunluğu yine internetteki kumar oyunları
ve spor bahisleri bağımlısı olarak gözüküyor.
Avrupa’da kendi kültürlerini bulamayan, dil
bilmeyen Türkler kendilerini yalnız hissedip depresyona
girebiliyor.
Avrupa´daki birinci kuşak Türkler daha fazla kahvelerde
kart oyunları, okay vs. oynuyorlar. İkinci nesil daha fazla
bahis lokallerinde, oyun salonlarında, kumarhanelerde
otomatiklerde oynuyorlar. Çok ilginçtir; Almanya´da
kumarhanelerde yazılar Almanca, Ingilizce ve Türkçe‘dir.
Almanya´da milyonlarca Türk yaşamasına rağmen bu
sadece kumarhanelerde böyledir. Diğer yerlerde Türkçe‘ye neredeyse hiç rastlamazsınız. Demek ki kumarhanelerde rağbet çok. Üçüncü nesil ise hem otomatları
oynuyor hem de internette kumar oyunlarını oynuyor.
Avrupa’daki Türkler bağımlı olduklarını kabul
etmiyor
Bağımlılık sebebiyle aşırı sosyal ve ruhsal sorunlar
yaşanır. Onun için konuyu ciddi almak gerekir. Mutlaka
terapiye başvurmak gerekir. Bağımlı olmaktan daha
kötü bir durum, bu bağımlılığı kabul etmeyip yardım
aramamakta yatıyor. Araştırmalara göre Avrupa´da
Türk erkekleri genellikle bağımlı olduklarını kabul etmiyorlar ve profesyonel yardıma ihtiyaç duymuyorlar.
Özellikle Türk gençleri spor bahisleri oyunlarını kumar
olarak dahi görmüyorlar. Gerçekten de psikologlara
veya psikiyatristlere başvuranların neredeyse büyük
bir çoğunluğu genelde bayanlar, anneler veya bağımlıların eşleri. Halbuki kumar bağımlılığını çözebilmek için
profesyonel bir toplu terapi almak şart.
İlk hatalardan bir tanesi de böyle bir problem yokmuş
gibi davranmak. Yani “sakın kimse duymasın” mantığıyla örtbas etmek çözüm değil. Ailenin içinde sorunu
çözmek ise çok zor, çünkü ister istemez ailevi bağlar
nedeniyle duygusallık ön plana çıkıyor. Bu nedenle
profesyonel yardıma başvurmak gerekir.
Avrupa’daki kumar bağımlılığınıda en büyük sorun ise
çok az sayıda Türk kumar terapistinin olması. Haliyle
yabancı dil bilmeyenler diğer terapistlere gidemiyor.
Hatta yaşadıkları ülkelerin dillerini bilen bağımlılar
dahi kendi kültürlerinden gelen bir terapisti tercih
Avrupa´da kumar bağımlılarının ailelerinin çok sık yaptığı hatalardan bir tanesi de bağımlının borçlarını kapatmak. Yapabileceğiniz en büyük hatalardan birisidir
bu. Borcu kapattığınız zaman bağımlı kişiye oynaması
için yeni sebepler vermiş olursunuz.
Bunun dışında “zaten para kazanmıyorsun, bırak bu
oyunu, günahtır” gibi nasihatlar çok faydasız. Bağımlı
olan kişinin kendisi de para kazanmadığını veya dindar
ise günah işlediğini biliyor zaten. Onun oynama sebepleri
farklı. Hatta böyle nasihatlar bazen ters tepki verebiliyor.
Terapi için öncelikle kumar bağımlısını ikna etmek gerekir. Eğer kişi bağımlı olduğunu kabul ediyorsa diğer
adımlar daha kolay atılır. Çünkü bağımlılıktan kurtulabilmek için gereken ilk şart, bağımlının hastalığını ve
yardım almayı kabul etmesi.
Eğer kabul etmiyorsa farkındalık oluşturulmalı. Yani
hayatının zor durumda olduğunu, hayatını riske attığını
farkına varması gerekiyor. Sadece kendisinin değil,
birlikte yaşadığı insanların da hayatını tehlikeye attığını
fark ettirmek gerekiyor. Yani farkındalık düzeyini arttırmak gerekiyor.
Avrupa’da tedavi vermek amaçlı Türk kumar
uzmanlarının yok denilecek kadar az olması
bağımlı sayısının artmasında en büyük etken.
Farkındalık oluştuktan sonra, değişim için motive etmek gerekir. Değişmek için bağımlının aldığı kararların
uygulamasında destek vermek gerekir. Yani başkalarının hedeflerini örnek göstermek yerine kişinin aldığı
hedeflere saygı gösterip desteklemek gerekir. Psikolojik tedavide bu şekilde hareket ediyoruz: Farkındalık
– Değişme isteği – Değişebileceğine inanç - Motive
– Değişim.
Cemil Şahinöz: 1981 yılında Almanya´nın Halle/Westf. şehrinde doğdu. Bielefeld Üniversitesi'nde Sosyoloji ve Psikoloji
okudu ve aynı zamanda üniversitede İstatistik Öğretmenliği
yaptı. İki dönem TC. Münster Konsolosluğu Tercümanı olarak
çalıştı. Risale-i Nur´un Almanca tercümelerinde görev aldı.
2006 senesinde yazdığı "Avrupa‘da Türk Aile Yapısı" makalesi
Almanya‘da, Diyanet tarafından "Yılın Makalesi" seçildi. Halen
öğretmen, gazeteci, eğitimci ve proje menejeri olarak çalışıyor.
Ülkemizde 2 milyonun üzerinde
çevrimiçi oyun kullanıcısı mevcut ve
bu oyunlar dünya genelinde yıllık
55 milyar dolar gibi bir ciroya sahip.
A h met Ç u b u kc u - İ l eti ş im U z ma n ı
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
39
DOSYA
Günümüzde bilgisayar ve internet aracılığı ile oynanan dijital oyunlar gün geçtikçe daha hızlı yayılmaya
başladı. Bilgi toplumu olma yolunda bilişim sektöründeki gelişmeler ile internet kullanımının başta
çocuklar, gençler ve aile yapısı üzerinde olmak üzere
sosyal etkilerinin araştırılması amacıyla kurulan
Meclis Araştırma Komisyonu’nun Haziran 2012’de
yayınlamış olduğu kapsamlı raporda da sunulan başlıca önerge metinlerinden bir tanesi çevrimiçi oyunlara yöneliktir. Ülkemizde çocuk ve gençler tarafından kontrolsüz ve yoğun şekilde oynanan çevrimiçi
oyunların neden olduğu kayıt dışı sanal ticaret ile
Oyunlarda seviye atlamak için satılan can, bonus,
kahraman gibi oyun kaynakları çocuk ve gençleri
ailelerinden habersiz kredi kartlarını kullanmaya kadar
götürüyor.
çocuk ve gençlerin üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla sunulan önergede konu ile ilgili gerekçe
ortaya konmuştur. Söz konusu gerekçede, çevrimiçi
oyun sektörünün geldiği nokta, sadece ülkemizde 2
milyonun üzerinde çevrimiçi oyunları oynayan kullanıcı olduğu ve bu oyunların dünya genelinde yıllık 55
milyar dolar gibi bir ciroya sahip olduğu yönündedir.
Bu işlemler sonucu kayıt dışı sanal ticaretin ise ülkemizde yıllık 1 milyar doların üzerinde olduğu tahmin
edilmektedir (TBMM, 2012).
Birçok dijital ve çevrimiçi oyun, seviye (level) atlamalı
veya bulunulan seviyeyi geçebilmek için ‘can’ satın
alma gerektiren oyunlardır. Özellikle çocuk ve gençler arasında yaygın olarak oynanan bu tarz oyunlarda
bir şeyler başarabilme içgüdüsü bir süre sonra hırs
ve bağımlılığa dönüşebilmektedir. Ayrıca can, bonus,
kahraman veya benzeri isimler adı altında satılan bu
sanal araç ve gereçler özellikle çocuk ve gençleri
hedef almakta ve bu durum çocukların ailelerinden
habersiz ailelerinin kredi kartlarını kullanımına kadar
çeşitli vakalara dönüşebilmektedir.
Çevrimiçi oyunlarda akla ilk gelen risk faktörü;
güvenlik!
Çevrimiçi oyunlarda akla ilk gelen risk faktörü ‘güvenlik’ ile ilgili unsurlardır. Günümüzde çevrimiçi alışveriş ve bankacılık sistemlerinde geliştirilen güvenlik
teknolojileri bilgisayar korsanlarının yönünü çevrimiçi
oyun hesaplarına yöneltmiştir. Dijital oyun hesaplarını ele geçirmeye çalışan korsanlar en çok klavye
40
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
tuş vuruşlarını, ekran görüntülerini, kayıtlı şifreleri alabilmektedir (Bilgi Güvenliği, 2014). Bununla
birlikte çocuklar, bazı sitelerden veya sosyal ağlardan
oyun oynadıklarında veya indirdiklerinde kötü amaçlı
yazılımlara veya zararlı içerik/iletişim kanallarını da
istemeden ulaşabilmektedirler. Bazı “ücretsiz” oyunlar kapsamlı bir kullanıcı profili gerektirebilmekte ve
bu durum da kişisel bilgilerin ihlali ve üçüncü şahıslara servis edilebilmesine olanak sağlayabilmektedir.
Bazı yetişkinler çocukmuş gibi yaparak, nasıl puan/
bonus vs. kazanılacağına dair ipuçlarını paylaşarak
veya puan gibi hediyeler vererek çoğunlukla çocuk
ve gençlerden oluşan oyuncuların güvenini kazanmaya çalışmaktadır (Microsoft, 2014). Bu da, kimlik
avı dolandırıcılığından siber zorbalığa; çevrimiçi/çevrimdışı zararlı iletişim kanallarından çocuk istismarına
kadar birçok suça kapı aralayabilmektedir.
Zamanla internet güvenliği ve zararlı iletişim yayınları ile
ilgili önlemler alınsa da çevrimiçi oyunlar bu sefer başta
çocuk ve gençlerin kişisel gelişiminde birtakım olumsuzluklar ortaya çıkarabilmektedir. Oyunlarda yer alan
gerçekten uzak ve fantastik karakterler çocuklar için bir
rol model olabilmekte, sanal dünyanın sanal karakterleri
çocukları gerçek yaşamdan olabildiğince uzaklaştırabilmektedir (Ocak, 2013). Bu da, gerçek hayattaki sosyal
ve aile ilişkilerinin zayıflamasına, derslerde başarısızlığa
ve ekran/masa karşısında geçirilen sürenin artması ile
bedensel ve ruhsal gelişimde birtakım sıkıntıların baş
göstermesine sebebiyet vermektedir. Bu durum her
ne kadar çocuk ve gençler özelinde değerlendirilse
de yetişkinlerde de fiziksel rahatsızlıklardan psikolojik
rahatsızlıklara kadar birçok sağlık sorununu ortaya
çıkarabilmektedir.
Oyunlarda yer alan gerçekten uzak ve fantastik
karakterler çocuklar için bir rol model olabilmekte,
onu gerçek yaşamdan uzaklaştırabilmektedir.
Özellikle psikolojik rahatsızlıklarda dijital oyunların
sıklıkla öfke ve duygusal instabilite ile ilişkisi vurgulanmış olsa da bazı çalışmalarda oyunların sosyal
etkileşimi artırma, başarı duygusunu destekleme
şeklinde olumlu etkilerinin olduğu da görülmüştür
(Ulukol, 2013). Teknoloji odaklı öğrenme temelindeki
araştırmalar göstermektedir ki, oyunları eğitsel
ortamlara dahil etmenin ve/veya çocuk ve gençlerin eğitsel dijital oyunlara yönlendirilmesinin akıl
yesilay.org.tr
yürütme ve alternatif çözüm yolları üretme gibi
birçok avantajı mevcuttur.
Presnky (2001) oyunların hayatımızda etkili olduğu
alanları açıklarken neden eğitimde dijital oyunları
kullanıyoruz sorusuna cevap vermektedir. Dijital
oyunlarda etkileşim, geri bildirim, problem çözme,
amaç, eğlence ve yarış olduğunun altını çizmektedir. Eğitimde dijital oyunların en büyük avantajları
ise öğrenciler arasında motivasyonun artması,
rekabetçi duygunun gelişmesi ve en önemlisi ise
işbirlikçi öğrenme ortamlarının yaygınlaşmasını
sağlamasıdır. Bu çerçevede de eğitsel alanda en
fazla kullanılabilecek oyun türlerine puzzle, rol
oynama, macera, işletme, strateji, kart oyunları ve
simülasyon oyunları verilebilmektedir (Eğitsel Dijital
Oyunlar, 2013)
Dijital oyunlar eğitsel ortamlara dahil edildiği
vakit çocuklarda etkileşim, geri bildirim, problem
çözme, amaç, eğlence ve rekabet yeteneklerinin
artabileceği yapılan araştırmalarca gözlemlenmiştir.
Peki, çocukların oynayabileceği oyunları
seçerken nelere dikkat etmeli?
Türkiye’de doğrudan dijital oyunları hedef alan tek
düzenleme, İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları
Hakkında Yönetmelik’te yer alan ve 18 yaşından küçüklerin psikolojik ve fizyolojik gelişimine olumsuz
etki olabilecek oyunların oynatılmayacağını belirten
hükümdür(Güneş, 2012). Bu nedenle oyunların
sınıflandırılmasında yurtdışı kaynaklara ihtiyaç
duyulmaktadır. Çevrimiçi oyunlardan ziyade dijital
oyunlar ve mobil uygulamalı oyunlara yönelik Eğlence Yazılım Derecelendirme Kurulu (ESRB) tarafından
geliştirilen bir derecelendirme sistemi ile oyunlara
yaş ve içerik derecelendirilmeleri getirilmiştir. Bu
sisteme göre çocukların yaş aralıklarına göre uygun
oyun türleri seçilebilmektedir (ESRB, 2014).
Bunların dışında aileler şu ilkelere dikkat etmelidirler:
İnternetin zararlı iletişim kanallarından çocuklarımızı
korumak ve kişisel bilgilerini internette yabancılarla
paylaşmamaları noktasında onları öğütlemek ve bir
seviyeden sonra maddi harcama gerektiren oyunlardan
onları olabildiğince uzak tutmak gerekmektedir. Bunun
için iyi bilinen ve itibarlı sitelerden çocuklarımızın çevrimiçi
oyunları oynamasını teşvik etmeliyiz.
Bilgisayar ve çevrimiçi oyunların birçoğu çocuklar tarafınyesilay.org.tr
dan internet kafelerde oynanmaktadır. İnternet kafelerde
geçirilen zaman, çocuğunuzun oynadığı oyun tarzları ve
oynadığı oyuncular hakkında bilgi sahibi olunmalıdır.
Multiplayer (çoklu oyuncu) şeklinde oyunların sayısı
gün geçtikçe artmaktadır. Çok oyunculu oynanan
oyunlarda karşı tarafın kimliği bilinemeyeceği için hiç
ummadığımız bir kişiyle karşılaşabilir ve hatta bu kişi
çocuğunuzu gerçek hayatta buluşmaya zorlayabilir.
Günümüzde birçok internet oyunu artık sohbet odası
barındırmaktadır. Sohbet odaları çocuk ve gençler
arasında zorba davranışlar, küfürleşme, tanımadığı kişilerle çevrimiçi iletişim ve hatta cinsel içerikli
yazışmalar dahi içerebildiğinden çok dikkatli davranılması gerekmektedir.
Aileler, çocuklarının oynadıkları oyun içerikleri onlar
için uygun olsa da muhakkak günlük zaman sınırlaması yapmalıdırlar. Bunun için kullanmış olduğunuz işletim sisteminizin ebeveyn denetim ayarlarını yapabilir;
çocuklarınızın çevrimiçi ortamda neleri göreceğini ve
kimlerle konuşacağını seçebilir; zaman sınırlamaları ve
oyun kısıtlamaları yapabilirsiniz.
Ücretsiz olarak Güvenli İnternet Hizmeti’ne geçebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için www.guvenlinet.org adresini
ziyaret edebilirsiniz.
Kaynakça
TBMM, 2012, Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler İle İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler
ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu
Raporu, Haziran 2012.
https://www.bilgiguvenligi.gov.tr/son-kullanici-kategorisi/dijital-oyunlar-ve-guvenlik.html adresinden 16.06.2014
tarihinde alındı.
http://www.microsoft.com/tr-tr/security/family-safety/
gaming-about.aspx adresinden 16.06.2014 tarihinde alındı.
Ocak, Mehmet Akif (2013), Bilgi Teknolojileri ve İnternetin
Bilinçli, Güvenli Kullanımı, Ankara.
Ulukol, Betül (2013), Bilgi Teknolojileri ve İnternetin Bilinçli,
Güvenli Kullanımı, Ankara.
Eğitsel Dijital Oyunlar (2013), Pegem Akademi, Editör: Mehmet Akif Ocak, Ankara.
Güneş, Abdulhamit (2012), Dijital Oyunların Güvenlik Bağlamında Yasal ve Yönetsel Düzenleme Sorunları, Yüksek Lisans
Tezi, Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Güvenlik
Stratejileri ve Yönetimi Anabilim Dalı.
http://www.esrb.org/ratings/ adresinden 16.06.2014
tarihinde alındı.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
41
DOSYA
REŞAT PETEK*
Hem ahlak kuralları bağlamında
hem de hukukun temel ilkeleri
bağlamında yasal düzenlemeye alınan
ve alınmayanların hepsi kumardır!
R Ö P O R TA J S Ü M E Y YA O LC AY - H A L İ L KÖ KC Ü
Şans oyunlarının devlet kontrolünde olması/oynatılması ve illegal oynanan talih
oyunlarının da kumar olarak adlandırılması aslında bir çelişkiyi baştan gösteriyor
bizlere. Ahlaken ve dinen de kabul edilmeyen kumarın hukuki boyutunu, cezai
yaptırımlarını ve devlet eliyle kumarın teşvik edilemeyecek bir şekilde nasıl daha iyi
bir sisteme sahip olması ile ilgili sorularımızı Eski Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek’e
yönlendirdik. Şu da ayrı bir gerçek; devletin kumardan tamamen elini çekmesi demek
gayrimeşru, merdiven altı kumarın daha da yaygınlaşması demek. Bu da toplum
düzeninin daha da bozulması ve yıkılacak aile sayısının daha da artması demek… Yine
de engellemek mümkün; eğitim şart!
42
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Türk hukukunda kumar ve şans oyunları nasıl
tanımlanıyor?
Bizim eski Ceza Kanunu’muzda sarhoşluk ve kumarla ilgili düzenlemelerin tamamı yer alıyordu. Fakat
2005’ten sonra yeni Ceza Kanunu düzenlemesinde
kabahatler, Türk Ceza Kanunu kapsamından çıkarılıp
Kabahatler Kanunu adıyla ayrı bir kanun haline getirildi. Kumar açısından da olay ikiye ayrıldı diyebiliriz. Kumar oynama kabahat olarak kabul edildi. Ama kumar
oynanmasına imkân sağlama, alet-edevat sağlama
yine Türk Ceza Kanunu kapsamında kabul edildi. Şu
anda uygulama bu şekilde.
Kumarın hukuken suç kabul edilmesinin, ahlaken
de doğru kabul edilmemesinin temel esprisi bir emek
sonucu olmamasıdır.
Kazanç amacıyla icra edilen ve kar elde etmesi veya
zarara girmesi tamamen şansa, talihe bağlı oyunlar
Ceza Kanunu’nda kumar olarak kabul ediliyor. İnsanlar
kendi aralarında şansa dayalı bir şey yapabilir ama o
şansa dayalı oyunun sonunda bir taraf para kazanıyor,
bir taraf zarara uğruyorsa hukuk dilinde bu kumardır.
İki kişi tura gelirse sen bana bin lira vereceksin, yazı
gelirse ben sana bin lira vereceğim diye bir kavil yapmışsa, talihe, şarta bağlı olarak biri kazanacak diğeri
ise kaybedecek. Demek ki, burada bir oyun var ve talih
ve şansa bağlı. Yani burada insan iradesinin, çalışmanın, alın terinin rolünün olmadığı, sonucunun sadece
şansa, talihe bağlı bir eylem var. Zaten hukuken suç
kabul edilmesinin, ahlaken de doğru kabul edilmemesinin temel esprisi de bir emek sonucu olmamasıdır.
Haliyle bilhassa kumar oynatılan yerlerde,
yakalanma durumunda cezai işlemler de
uygulanıyor…
Ceza Kanunu’na göre, kumar için yer temin eden bir
yıl hapis cezasıyla cezalandırılır diyor. Eğer bu küçük
çocuklar için olursa cezası bir kat daha arttırılıyor. Kabahatler Kanunu kapsamındaki eylemlerin hemen hemen çoğu idari para cezasına dönüşmüş, cürüm kabul
edilmeyen eylemler olduğu için de müeyyideleri biraz
daha hafiftir. Örneğin kumar oynayan kişiye 100 lira
idari para cezası verilir. Bu tabi ki çok komik bir cezadır.
Kumar ve şans oyunları arasında ne fark var? Daha
doğrusu Milli Piyango, Sayısal Loto gibi oyunların
kumardan ne farkı var ki meşru görünüyor, reklamları dahi yapılabiliyor?
yesilay.org.tr
Toplum hayatını düzenleyen kurallar bağlamında baktığınızda şu anda Ceza Kanunu veya Kabahatler Kanunu
kapsamında değerlendirilen ve kumar kapsamında
ele alınan oyunlar ile esasen şans oyunları olarak yasal
düzenleme kapsamına alınan oyunların temelde hiçbir
farkının olmadığı kanaatindeyim. Çünkü kumar şans
üzerine kuruludur. Aynı biçimde Spor Toto, Milli Piyango, at yarışı, vb. oyunlar da şans üzerine kurulu oyunlardır. Ceza Kanunu birinin kazanıp birinin kaybettiği
şansa bağlı oyunlara kumar diyor. Buradan baktığımızda yasal düzenleme bazında, hukuken meşru görülen
oyunların esasen Ceza ve Kabahatler Kanununda suç
olarak tanımlanan eylemlerle hiçbir farkı yok.
Kanunlar her zaman hukuk kurallarına uygundur
diyemeyiz.
‘Hukukla kanun aynı şey değildir.’ diyoruz. Bunun bariz
örneklerinden birini de şans oyunlarıyla ilgili düzenlemelerde görüyoruz. Yani kanun, hukuk kurallarından
bir tanesidir. Ama kanunların her zaman hukuka uygun
olduğunu söyleyemeyiz. Şimdi Milli Piyango, at yarışları,
spor toto, spor loto, iddaa gibi oyunlar yasa kapsamına
alınmış. Tabi kanunsuz suç ve ceza olmaz kuralından
hareketle baktığınızda, yasal düzenlemeyle bu oyunların nasıl oynanacağı, kimin kazanıp kimin kaybedeceği
yasa kapsamına alındığından suç diyemiyoruz. Ama bu
kumar değildir, diyebilir miyiz? Ben diyemem. Kumarla mücadele kapsamında meseleye baktığınızda bir
taraftan şans oyunlarının bir kısmını kumar kapsamına
alıp hapis veya para cezası yaptırımı koyacaksınız diğer
taraftan bir kısmını devlet eliyle oynamaya-oynatmaya
teşvik eden, adeta reklamını yapan bir sistem devam
edecek. Bu mevcut sistemin kendi içindeki bir çelişkisidir. Hem ahlak kuralları bağlamında hem de hukukun
temel ilkeleri bağlamında yasal düzenlemeye alınan
veya alınmayanların hepsi kumardır. Şans oyunları bu
bağlamda bir bütündür. Ahlaken ve vicdanen meseleye baktığımızda da hepsi kumardır. Birinde kazananın
şahıs diğerinde ise kurum olması sonucu değiştirmez.
Birisi hakiki kişidir, diğeri hükmi kişidir. Dolayısıyla hükmi kişinin de tüzel kişinin de kazanmış olması, kumarın
tanımındaki şansa dayalı birinin kazanıp birinin kaybetme unsurlarını ortadan kaldırmıyor.
18 yaşından küçüklerin şans oyunlarını oynaması
yasak. Ama büfelerin önüne baktığımızda pek de bu
yasak uygulanmıyor. Burada da bir uyumsuzluk var.
Yasaların uygulamadaki zafiyetleri nasıl giderilebilir?
Hukukun temel ilkelerinden biri de normlardır. Üst
hukuk normunda Anayasa’nın gençliği kötü alışkanYEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
43
DOSYA
lıklardan korumak gibi temel bir vazifesi var. Kumar,
içki gibi kötü alışkanlıklarla mücadele sadece TC
Anayasası’na değil, uluslararası hukuk ilkelerine de
girmiş kaidelerdir. Bunun altında genelge, yönerge,
tüzük, yönetmelik veya kanunlarla kötü alışkanlıklarla
mücadeleyi ortadan kaldıran bir sisteminiz varsa eğer,
bunların gözden geçirilmesi lazım. Anayasa’ya da, toplumun genel ahlak ilkelerine de aykırı bu tür yasalar
ile yapılan düzenlemeler yeniden gözden geçirilmeli.
Bu nasıl olur? Ya doğrudan yasama tekrar gündeme
getirir ve insanları yanlış alışkanlıklara götüren ve
yasanın koruma zırhı içinde düşündüğümüz eylemlerle ilgili yanlış düzenlemeler değiştirilir. Bunu yasama
organı yapar. Ya da bu şekilde düzeltilemiyorsa, o
zaman konu Anayasa Mahkemesine götürülebilir. Milli
Piyango, Spor Toto ile ilgili yasalar yeniden düzenlenir.
Doğru adım; devlet eliyle olmadığı gibi devlet
kontrolünde de kimsenin kumar oyna(t)masına izin
verilmediği, şans oyunlarıyla insanların emeğinin
zarar görmesinin engellendiği bir noktaya gelinmesidir.
Aslında devletin zaman zaman yönetim kademeleri
değiştikçe devletteki rahatsızlık da kendini gösteriyor.
Devlet eliyle kumar oynatmayalım, bunu özelleştirelim noktasına geliniyor. Bir sonraki doğru adım
ise devlet eliyle olmadığı gibi devlet kontrolünde de
kimsenin kumar oynatmasına izin verilmediği, şans
oyunlarıyla insanların emeğinin zarar görmesinin
engellendiği noktasına gelinmesidir. Bunun için bir iradenin ortaya konması gerekiyor. Zira Anayasa koyulan
kanunlarla ihlal ediliyor.
Kumar alışkanlığı internet ortamında da giderek
yaygınlaşıyor. Online kumar oynamadaki bu kolaylık nereden kaynaklanıyor? Online kumar hakkında
Ceza Kanunu’muzda bir düzenleme var mı?
İnternet yoluyla işlenen suçlarla ilgili özel bir yasa var.
Burada genellikle fuhuşla, çocuk pornosuyla, kumarla
mücadele anlamında düzenlemeler getirilmiş. İçeriğe
erişimin engellenmesi veya yayının durdurulması gibi
müeyyideler getirilmiş. Yani Ceza Kanunu’nda suç
olarak olmasa da internet ortamında işlenen suçlar
kapsamında böyle hükümler var. Ama bunun pratiğinin
sağlanması noktasında sıkıntılar olduğu son günlerde
ortaya çıktı. İnternette kurulan siteler üzerinden işlenen suçların uluslararası boyutu olduğu için uluslararası hukukta genelde yaptırımlar uygulanamadığından
44
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
burada da uygulanamıyor. Diğer ülkelerin işbirliği,
yardımı, desteği ile yapılacak işler bunlar. Ama bunlar,
yapılan bu tür işlemlerin ne ahlaken ne hukuken doğru
olduğunu göstermez tabi. Fakat şu anda savaşları bile
önleyemeyen, yaptırım uygulayamayan bir BM var.
Keşke ülkelerin, milletlerin bir araya gelmesiyle kurulan bu teşekküller önce can emniyetini sağlayacak
tedbirler alsa da sonra da hukuk ve ahlak dışı suç teşkil
eden diğer eylemlerde de işbirliği yaparak bunları
önleme noktasına gelebilse.
Yapılan bir araştırmaya göre tüm dünyada oynanan
toplam online kumarın yüzde iki buçuğunu Türkler
oynuyor. Bu çok ciddi bir oran. Bu kadar yoğun kumar
oynanan bir ülkede acaba hukuk eliyle, müeyyidelerle, yaptırım ve cezalarla insanlar ne kadar kumar
oynamaktan uzak tutulabilir? Türkiye’nin kumar
gerçeğine karşın ne tür düzenlemeler yapılmalı?
Kumar gerek bireysel gerek toplumsal olarak bir
hastalık. Kumarla mücadele edilmesi gerektiğine
yürekten inanıyorum. Cumhuriyet Savcılığı tecrübelerimden dolayı biliyorum, kumar bir suç ama tetiklediği
pek çok suç ve eylem var. Öldürme var, yaralama var,
boşanma var, aile içi kavgalar var. Arkadaş cinayetlerine bir bakıyorsunuz pek çoğunun temelinde kumar
da olabiliyor. O nedenle kumarla yasal mücadelenin
yanında diğer mücadele yöntemleriyle de mücadele
edilmesi lazım. Bu bir. İkincisi, yasal-hukuki mücadele yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli
nokta bence şudur: Bir hukuk kuralı toplumun bütün
katmanlarına ve fertlerine eşit olarak uygulanmazsa,
güçlüler bunu bertaraf edip kumar oynamaya devam
ederse, sadece zayıf olanlar kanunun ayağına takılır
kanaati toplumda hâkim olursa o zaman yasal düzenlemelerle kumarla mücadele edilemez.
“Benim kadar devlet de suçlu”
Kumarla ilgili olarak emniyete, adliyeye bir kimse
götürüldüğünde adam şunu söylüyor; ‘Milli Piyango
da kumar, bunu devlet temin ediyor, o zaman devlet
de suçlu’. Yani vicdanen diyor ki, ben bundan tatmin
olmuyorum, çünkü gücünüz bana yettiği için bu cezayı
uyguluyorsunuz. Ama devletin kendisi kumar oynatmaya devam ediyor. Bu doğru mu? Doğru! Şimdi bu
çelişkiyi ortadan kaldırmadan da yasal anlamda kumarla
mücadele ediyoruz görüntüsüyle yapılan bu çalışmalar esasen boş. Niye boş? Kumar oynanan bir yeri 10
defa baskın düzenleniyor. Yine bir para cezası veriyor
oynayanlara. Yer temin edenlere de bir seneye kadar
hapis diyor ama o da zaten para cezasına çevrilecektir.
yesilay.org.tr
Günlüğü 20 liradan bir ay hapis cezası verse vereceği
600 lira para cezasıdır. Bunlar da hiçbir zaman kumarla
mücadelede bir yere getirmez. Bakın Milli Piyango’da bir
rakam açıklanıyor, trilyonlar. Belki bir kişiye veya dört
kişiye çıkacak ama bütün insanlar oraya para yatırıyor.
Bu paralar nereye gidiyor? Efendim bu toplanan paralardan Milli Piyango İdaresi kar ediyor, devlet de buradan
para kazanıyor, bununla da bir takım sosyal hizmetler
görülüyor düşüncesi bana göre tamamen sakat bir
düşüncedir. Çünkü devlet de para kazanırken vergi
toplarken nasıl meşru bir yöntem uyguluyorsa, sosyal
hizmetlerini götürebilmek için para kazanırken de meşru
yöntemle para elde etmesi lazım. Yani gayrimeşru, gayriahlaki yöntemlerle devletin para kazanmasını meşru
görürsek bu da hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmaz.
Kumar sırasında başka suçlar da işleniyor dediniz.
Kumardan en çok etkilenen kurum şüphesiz ailedir.
Evde kumar oynayan bir baba var. Bu açıdan anne
veya çocuklar bir tedbir, bir korunma talebi için mahkemeye başvurabilirler mi? Bu nasıl gerçekleşir?
Maalesef kumara karşı aile bireylerini koruyan hukuk
kuralları yok. Çünkü aile rejimi medeni kanuna göre
belirlenmiş; yani mali haklar, mülkiyet hakları düzen-
Kumar bir suç ama tetiklediği pek çok suç ve eylem
var; öldürme, yaralama, boşanma, aile içi kavgalar,
tefecilik…
lenmiş. Eğer toplum genelinde olduğu gibi ailenin reisi
baba ise ve parayı tasarruf eden de baba ise, burada
eşin ve çocukların hukuki yollara başvurarak “efendim
babamız bu parayı bize harcamıyor, bize harcaması için
bir tedbir kararı alınsın” gibi bir yöntemler mevcut değil.
Fakat eşin aşırı sarhoşluk veya kumara aşırı düşkünlüğü hacir altına, vesayet altına alınmasını gerektirecek
derecede bir hastalığa dönüştüğü tespit edilebilirse,
mal üzerindeki tasarrufu engellenebilir. Bunun da
şartlarının hukukta ne kadar zor olduğu açık. Bu nedenle hukuki yaptırımlardan ziyade sanıyorum devletin
topyekûn alacağı tavır önemli. Bir de tabii ki hukuki
yaptırımlar dışında eğitim, öğretim, sanat, sinema gibi
değişik yöntemlerle genç nesilleri, gençliği koruyacak
şekilde eğitilmesi önemlidir ki esas tedbir de budur.
Milli Piyango’nun özelleştirilmesi ihalesi geçenlerde
yapıldı. Bu özelleştirme ile devlet Milli Piyango’dan
elini çekmiş mi oluyor?
Özelleştirme şartnamesini kamuya yansıdığı kadarıyla biliyorum. Özelleştirme ile Milli Piyango İdaresi’ni
yesilay.org.tr
alan kurum elde ettiği kazançtan belli bir yüzdesini
devlete vergi olarak verecek. Yani devlet tamamen
elini çekmiş olmuyor. Ekonomik olarak baktığınızda
belki kurallara uygundur. Yani İdare’yi özelleştiren
kurum bir para kazanacak, kazandığının yüzde 25’ini
kendi alacak, vergisini devlete verecek. Bu özelleştirme kurallarına uygun olabilir. Ama uygun olmayan şu:
Siz yine Türk Ceza Kanunu’nun kumar olarak tanımladığı bir eylemi devlet eliyle yapmaya devam ediyorsunuz. Çünkü o devlet kontrolünde özelleştiriliyor.
Bir yandan gençleri iyi yetiştirelim istiyoruz ama bir
yandan da Spor Toto’yu Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın
denetimi altında oynatmaya devam ediyoruz. Böyle
bir tezatlık mevcut. Hükümetimiz bu konuda muhakkak ciddi adımlar atıyor ama bu tezatlığın ortadan
kalkması mümkün mü?
Bir zihniyet değişimi sağlanmadan galiba o değişim
hukuki anlamda da kolay görünmüyor. Çünkü bir defa
insanlarımız küçük yaştan itibaren alın teri, el emeği
dışında başka bir rızık kazanma yolu olmadığını bilmeli.
Dolayısıyla bu bütün özel veya kamusal alanlarda anlatılmalı, öğretilmeli ve insanlar bu zihniyetle yetiştirilmeli.
Sizin sorunuz bağlamında şu söylenebilir. Devletin elinde
güç var, yasa çıkarsın hepsini kaldırsın? Diyelim ki bunların tamamını kaldırdı devlet. Ama bu değişikliği yaparken
bir şeye dikkat edilmeli. Yasal çerçevedeki bu düzenleme
yapıldığı anda merdiven altı diye tabir edilen, düzenlemeye tabi olmayan, gayrimeşru ve gayrihukuki yöntemler
ortaya çıkabilir. Bu kontrolsüzlük belki daha tehlikeli.
İnsanların daha büyük zararlara uğramasına, daha büyük
çalkantılara da neden olabilir. Bu ikisinin birlikte götürüleceği yani ahlaki gelişim ile ve zihniyet değişimiyle yasal
düzenlemelerin bir noktada eş zamanlı, uyumlu olarak
götürülmesi herhalde bir zaruret.
*Av. Reşat Petek: 1955 Burdur doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra hâkim adaylığı, cumhuriyet savcı yardımcılığı, cumhuriyet savcılığı ve cumhuriyet başsavcılığı görevlerinde bulundu. 28 Şubat Darbe sürecinde başörtülü öğrencileri
üniversiteye almayan üniversiteler hakkında “kanunsuz emir
vererek eğitim özgürlüğünü engellemek” suçundan soruşturma yaparak ilk defa kamu davası açmasıyla kamuoyunda
tanındı. Anayasa hukuku, ceza hukuku, insan hakları, temel hak
ve hürriyetler konularında çalışmaları bulunan Reşat Petek,
birçok dergide ve bazı günlük gazetelerde makaleler yazdı. Halen haber7.com’da köşe yazarlığı yapmakta, gazetelere görüş
açıklamakta, televizyon ve radyo programlarına katılmaktadır.
Hukukçular Derneği, Uluslararası Hukukçular Birliği, Hukukun
Üstünlüğü Platformu, İGİAD, Sivil Dayanışma Platformu, TGTV
gibi Sivil toplum kuruluşlarında görev almaktadır.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
45
DOSYA
İnternetin sonsuz fırsatları
arasında başı çeken kumar ve
porno siteleri ailelerinin birliğini
ve sağlığını tehdit eden öncelikli
riskler arasında yer almaktadır.
M U S TA FA K Ü Ç Ü K A L İ - İ L E T İ Ş İ M UZ M A NI
46
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
47
DOSYA
İnternet, sosyal hayatın bir parçası olarak insan hayatında rol almaktadır. İnternetin insan hayatı ve toplum
üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğu muhakkaktır. Dolayısıyla, internet her ne kadar hayatımıza
birçok yenilikler getirmiş olsa da beraberinde bir takım
olumsuzluklar ve sorunları da taşımıştır. Bu olumsuzluklar ve sorunlar en başta çocuklar, gençler ve aileler
olmak üzere tüm toplum kesimlerini etkilemektedir.
Gerçek hayatın içerisinde nasıl iyi-kötü, güzel-çirkin,
doğru-yanlış, faydalı-zararlı varsa, artık modern hayatın önemli bir parçası olan internet ortamı da bunların
sanal dünyaya ait versiyonlarını barındırmaktadır1.
Teknolojinin gelişmesiyle son dönemlerde kullanım
yaygınlığı artan ve sosyal hayatı önemli derecede etkileyen internetin bilinçsiz kullanımı bireysel ve toplumsal
hayata yönelik tehditler sunmaktadır2,3,4.
Web ve iletişim teknolojisindeki gelişmelere birlikte insanlar arasındaki iletişim, ilişki sanal ortama
taşınmıştır. İnsanların birbirleriyle tanışması, iletişime
geçmesi, içerik paylaşımında bulunması, tartışma ortamı oluşturması ve ortak ilgi alanlarındaki kişilerin bir
araya gelerek gruplar oluşturması sürekli gelişen web
teknolojisi ile birlikte farklı boyutlara taşınmıştır. Çevrimiçi reklamların artması, kişiler arası iletişimin sanal
ortama taşınması, e-ticaret sitelerine yeni kavramların katılması, hizmet sektörünün değişmesi ve canlılık
göstermesi sosyal ağların yaygınlaşmasıyla olmuştur.
Sosyal paylaşım ağlarının dünya ile birlikte ülkemizde
de kullanıcı sayısı hızlı bir şekilde artmakta, gerçek ve
sanal dünya ayrımı giderek ortadan kalkmaktadır. Bu
artış ile birlikte internet ve sosyal ağlar, bilinmeyen,
fark edilemeyecek veya algılanması zor olan pek çok
tehdit ve tehlikeyi de beraberinde getirmekte, faydalı
48
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
olduğu kadar olumsuz yönlerinin de bilinilmesi ve kullanılırken düşünülmesi gereken sanal ortamlardır4.
İletişim teknolojileri üzerinden kasıtlı zarar
verme eylemi: Siber Zorbalık
Sanal ortamlarda kullanıcıların davranış biçimleri gerçek
hayattan farklı olabilmektedir. Kullanıcılar bu ortamda
sanal kimlikler oluşturabilmekte; duygu, düşünce ve
çeşitli bilgileri tanınma korkusu yaşamadan rahatlıkla
paylaşabilmektedir. Kullanıcılara karşı teknik veya ilişkisel tarzda zarar verecek şekilde bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak yapılan paylaşımlar, davranışlar siber
zorbalık olarak tanımlanmaktadır. Siber zorbalık iletişim
teknolojilerini üzerinden kasıtlı olarak bir veya birden
fazla kullanıcıya zarar verme eylemidir. Kişilerin şifrelerini ele geçirmek, istenmeyen veya bulaşıcı mailler
göndermek elektronik zorbalık olarak tanımlanmaktadır. Kişileri sürekli rahatsız etme, kişilerle alay etme,
internet üzerinden kişiye hakaret etme, dışlama, iftira
etme, izinsiz fotoğraflarını yayınlama vb. psikolojik yönü
olan etik dışı ilişkisel saldırılar ve davranışlar e-iletişim
zorbalığı olarak tanımlanmaktadır6.
Kullanıcılara karşı teknik veya ilişkisel tarzda
zarar verecek şekilde bilgi ve iletişim teknolojilerini
kullanarak yapılan paylaşımlar, davranışlar
siber zorbalık olarak tanımlanmaktadır.
Siber zorbalıkta saldırgan ile saldırıya uğrayan arasında fiziksel bir temas olmamakla birlikte saldırıya uğrayan kişi psikolojik açıdan zarar görmektedir. Siber zorbalık günümüzde giderek yaygınlaşmakta ve önemli
yesilay.org.tr
Bunun yanında sosyal ağlar ve benzeri internet siteleri
üzerinden siber zorbalık, kişilik hakkı ihlali, özel hayatın
gizliğini ihlal eden içeriklerle karşılaşılmış olması durumunda uyar-kaldır yöntemiyle yasadışı veya zararlı
içeriğin kaldırılmasına yönelik bildirimler önce içerik
veya erişim sağlayıcıya iletilerek ilgili içeriğin kaldırılması
için ihtarda bulunulmalıdır. İlgili sitelerin bildirim seçeneğinden şikâyet süreci başlatılarak sorunun giderilmesi
talep edilebilmektedir. İnternet sitelerinin bilgilerine
ulaşmak için http://internet.tib.gov.tr/ adresinde
bir sosyal soruna dönüşmekte bireylere en fazla sorun
yaratan ve yıkıcı sonuçlara yol açabilmektedir
Siber zorbalıktan korunmada;
∆ Her şeyden önce iletişim araçlarının ve internetin
bilinçli kullanılması,
∆ Ele geçirilmesi zor kullanıcı şifresi belirlenmesi,
∆ Güvenlik(antivirus vb.) yazılımlarının güncel olması,
∆ Yüz yüze ilişkilerdeki etik kurullarının sanal ortamda da uygulanması,
∆ İçerisinde zorbalık olan mesajların okunmaması,
onaylanmaması, paylaşılmaması,
∆ Gerçek hayattaki davranış biçiminin sanal ortamda da korunması ve siber zorbalığın suç olduğunun
bilinmesi önemli etkendir.
Siber zorbalığa maruz kalan kullanıcı hukukî
yollardan hakkını aramak için adli makamlara
suç duyurusunda bulunup yasal süreç başlatabilir.
Yukarıda sayılan unsurlarla birlikte teknoloji kullanıcıları öz denetimin kendilerinden başladığı bilincinde
olması, sanal ortamın tehdit ve saldırılarına maruz
kalma ihtimallerini de yok denecek kadar azaltır.
Dijital oyunların içeriğinde yer alan şiddet ya da
sosyal ağlarda maruz kalınan siber zorbalık, özelikle
çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimine karşı olumsuz
bir etki yapabilmektedir. İnternetin sonsuz fırsatları
arasında başı çeken kumar ve porno siteleri de toplumu oluşturan ailelerinin birliğini ve sağlığını tehdit
eden öncelikli riskler arasında yer almaktadır.
Siber zorbalıkta saldırgan ile saldırıya uğrayan
arasında fiziksel bir temas olmamakla birlikte saldırıya
uğrayan kişi psikolojik açıdan zarar görmektedir.
Ebeveyn ve eğitimcilerin siber iletişim
konusunda eğitilmesi şart!
Çocuk ve gençlerin siber zorbalığa daha fazla maruz
kaldıkları dikkate alındığında başta çocukların bu konuda bilinçlendirilmesi gereklidir. Bununla birlikte öğrenci, veli, öğretmen ve okul yöneticileri başta olmak
üzere eğitim sürecinin tüm paydaşlarının, hayatın her
alanında etkisi ve kapsamı giderek genişleyen siber
iletişim konusunda eğitilmeleri ile birlikte paydaşların,
bilişim suçları ve bu suçlara karşılık gelen idari ve adli
cezalar konusunda bilgilendirilmesi önemlidir.
Siber zorbalığa maruz kalan kullanıcı hukukî yollardan hakkını aramak için ilk olarak adli makamlara suç
duyurusunda bulunup yasal süreç başlatabilmektedir.
yesilay.org.tr
bulunan site bilgileri sorgu sayfasından yararlanılabilir.
Bu adreste yayınlanan “Bazı İnternet Siteleri için İçerik
Şikâyet Süreçleri ve İletişim Bilgileri” linkinden popüler
sosyal ağların iletişim bilgileri ve izlenmesi gereken yol
internet kullanıcılarına sunulmuştur.
İnternet ortamında kullanıcıların en fazla sorun yaşadıkları siber zorbalık, yabancılarla tanışma, dolandırıcılığa ya da istismara maruz kalma, bilinçsiz veri paylaşımı gibi olası olumsuz durumların önüne geçmek için
internetin bilinçli kullanımının artırılmasına yönelik ilgili
kamu kurumları ile birlikte sivil toplum kuruluşlarının
ortak çalışmalar yapması internetin bilinçli kullanımı
kültürünün oluşmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Kaynakça
1. Kılıç, A., (2013), “Devlet Eliyle İnternet İçerik Düzenlenmesi
Sorunu : TİB Örneği”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi
Anabilim Dalı, Konya.
2. Kubey, R., Lavin, M., and Barrows, J., (2001). “Internet use and
collegiate academic performance decrements: Early findings”. Journal of Communication, 51, 366–382
3.Niemz, K., Griffiths, M., and Banyard, P., (2005). “Prevalence of pathological Internet use among university students
and correlations with self-esteem, the general health
questionnaire (GHD), and disinhibition”. Cyberpsychology
& Behavior, 8(6), 562–570
4.Öztürk, Ö., Odabaşıoğlu, G., Eraslan, D., Genç, Y., ve Kalyoncu,
Ö. A., (2007). “İnternet Bağımlılığı: Kliniği ve tedavisi”. Bağımlılık Dergisi, 8(1), 36-41
5.Yavanoğlu, U., Sağıroğlu, Ş., Çolak İ., (2012). “Sosyal Ağlarda
Bilgi Güvenliği Tehditleri ve Alınması Gereken Önlemler”,
Politeknik Dergisi, 15(1), 15-27
6.Arıcak, O., T, “Siber Zorbalık: Gençlerimizi Bekleyen Yeni Tehlike”
http://www.kariyerpenceresi.com/?yazarlarimiz,51,104/siber-zorbalik-genclerimizi-bekleyen-yeni-tehlike-.html
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
49
DOSYA
[email protected]
4 . S ı n ı f E m n iyet M üdürü
Ya z ar / B a ğ ı m l ı l ı k D a n ı ş ma n ı
A d l i B i l im l er U z ma n ı
Kumarın, verdiği heyecanla, zevkle, bağımlı hale getirdiği genci düşürdüğü
en büyük tuzak "umut" tuzağıdır.
umut bağımlıları
Bağımlılık; maddesel ve olgusal olarak iki başlıkta tanımlanabilir. Madde kullanılarak ortaya çıkan bağımlılık da yasal
ve yasal olmayan maddeler olarak iki başlıkta toplanır. Yasal
olan maddeleri; alkol, nikotin, tein, kafein, karbonhidratlar,
şeker ve reçeteli ilaçlar olarak sınıflandırabiliriz. Günümüzde
yasa dışı bağımlılık yapıcı maddelerin başında, geçmişten
bugüne var olan geleneksel esrar, eroin, kokain gibi uyuşturucular vardır. Günümüzde ise yepyeni sentetik bağımlılık
yapıcı maddelerin de piyasaya sürülmesiyle, maddesel
bağımlılığa sebep olan uyuşturucuların çeşitliliği her geçen
gün artmaktadır. Bir maddenin kullanılmasıyla ortaya çıkan
bağımlılıklar ne kadar sorun ise olgusal bağımlılıklar da,
günümüzün en büyük problemleri arasındadır.
İnternet, insan, öfke, kumar, alışveriş ve seks bağımlılıkları
olgusal bağımlılıkların başını çekmektedir. Olgusal ve mad-
50
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
desel bağımlılıkları bir arada sürdüren bağımlıların sayısı
oldukça fazladır. Çünkü beyin ödül sistemi tüm bağımlılıklarda hemen hemen aynı çalışır. Bağımlılıklarla ilgili yapılan
araştırmalarda bağımlılık yapan maddelerin ya da olguların
doğrudan ya da dolaylı olarak beynin zevk faaliyetlerini
harekete geçirdikleri tespit edilmiştir.
İnsan beyni, yemek yediğinde, su içtiğinde, cinsel ilişkide,
uyuşturucu kullandığında veya kumar oynadığında dopamin
salgılar. İnsan bu sayede, yaptığı bu faaliyetlerden zevk alır,
mutlu olur, heyecan duyar veya sakinleşir. İnsan beyni dopamin
salgıladığı benzer durumların ardından dopamin seviyesi
normale döner, normal hayatı kaldığı yerden devam eder.
Ancak anılan bu eylemlerden herhangi birisi bağımlılığa dönüşür ise beyin kendi korunma mekanizmasını devreye sokar
ve dopamin miktarını düşürür. Ve bu safhadan sonra bağımlı
yesilay.org.tr
zevk almak için değil normal insan olmak için bağımlılık
faaliyetini sürdürür.
yolun kişiyi benzer yollara ulaştırması sürpriz değildir. Bu
safhadan sonra gençler için kumar çeşitliliği artar.
Patolojik kumar bağımlılığı; kişisel, ailevi veya
mesleki hedefleri-idealleri bozan, sürekli ve
yineleyen uygunsuz kumar oynama davranışıdır.
Kumar bağımlılığının sosyal hayat ve sağlık üzerinde
olumsuz etkileri vardır. Kumar bağımlısı; huysuz,
işine devamsızlık yapan, insani ilişkilerde problemli,
aile sorumluluklarını yerine getirmeyen ve zaman
zaman aile içi şiddet uygulayan kişi olarak tanımlanabilir. Kumar bağımlısının ortaya çıkardığı bu kişilik
tanımı maddesel bağımlılıklarla birebir benzeşmektedir. Ayrıca yoksunluk konusunda da, kumar
bağımlılarının yaşadığı; uykusuzluk, baş ağrısı, iştah
kaybı, fiziksel çöküş, kalp problemleri, kas ağrıları,
düzensiz nefes ve titreme gibi sorunların madde
bağımlılarının yoksunluğuna birebir benzediği görülmekle birlikte bazen onlardan daha fazla yoksunluk
sıkıntıları yaşadıkları bilinmektedir.
En büyük sorun ilk başlarda kazanmaları
Hayatında ilk defa kumar oynayan gençlerin en büyük
sorunu ilk başlarda kazanmalarıdır. Çünkü ilk başlarda
kazanılan bu kolay paranın her zaman böyle geleceği
düşüncesi, heyecanı ve verdiği zevk, yapılan kumar eyleminin devam etmesini sağlayan en büyük sebep olur.
Birçok emekçi genç, sanayide bin bir zorlukla kazandığı
haftalığını bir çırpıda, en başta kazanmanın verdiği o
motivasyonla kumara vermeye başlar.
Kumar bağımlısı en başta kazanır, sonra kaybeder,
ardından tükenir, dibi gördüğü anda aklı başına gelir
ama her bağımlılıkta olduğu gibi orası “geçmiş olsun”
noktasıdır ve yardım şarttır.
Kumarda da “arkadaş” etkili
Bütün bağımlılıkların başlangıcına, tanışıklığın söz
konusu olduğu bir insan sebeptir. Yani “arkadaş”! Kumar bağımlılığında da görülen aynıdır, bilhassa gençlik
döneminde arkadaşların başlarda “oyun” adı altında
birbirilerine tanıttıkları kumar faaliyetleri alışkanlığın
hemen ardından bağımlılığa dönüşür. Uyuşturucu
madde bağımlılığının bile henüz anlaşılmaya başladığı toplumumuzda, olgusal bağımlılıkların tanımının,
toplumun tüm kesimleri tarafından anlaşılmasının pek
mümkün olmadığını söylemek yanlış olmaz.
Gençler, kumar bağımlılığına genelde, tutku ile tuttuğu
takımının taraftarı olmakla başlar. Gençler akranları ile
yaşadıkları uyumsuzluğu, aynı takımı tutmakla anında
ortadan kaldırırlar. Hatta maçı canlı izleyen taraftarlar,
tribünlerde takımları gol atınca, hiç tanımadıkları insanlara, annelerine ya da sevgililerine sarılmadıkları kadar
tutkuyla sarılırlar. Aynı takımı tutmanın tutkusunda
buluşan bu gençlerin tuttukları takım için inanarak bahis
oyunları oynamaya başlamaları kaçınılmaz bir sondur.
Tuttuğu takımı için oynanan bu kumar öyle bir hal alır ki,
onun takımı hiç yenilmez, çünkü kuponları hep takımının
galibiyetiyle doldurur. Bu gençlerin kumarla tanışmasının en sık görülen yoludur. Ve bir yola girdikten sonra o
yesilay.org.tr
Kumar bağımlısı bir gence yardım etmek için öncelikle ilk
yapılması gereken tüm bağımlılıklarda da olması gerektiği
gibi kişiyi ayıplamamaktır. Bunu yapmak için kumara
giden yolun başı olan “oyun” konusunda her insanın bir
geçmişinin olduğunu düşünmesi yeterli olacaktır. Herkes
oyun oynamıştır. Tavla oynamıştır, milli piyangodan
yılbaşı bileti almıştır, gazozuna maç yapmıştır, gömleğine
derbi maç sonucu iddiasına girmiştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün, işte her insanın yaptığını her gün ya da
ilk bulduğu fırsatta yapmak ise o kişinin artık bir kumar
bağımlısı olduğu anlamına gelir.
Kumar bağımlısı en başta kazanır, sonra kaybeder,
ardından tükenir, dibi gördüğü anda aklı başına gelir ama
her bağımlılıkta olduğu gibi orası “geçmiş olsun” noktasıdır ve yardım şarttır. Bu safhaları yaşayan bir kumar
bağımlısı yine tüm bağımlılıklarda olduğu gibi çokça yalan
söyler. Çünkü yaşadığı çöküşü çevresine hissettirmemek için elde yalan söylemekten başka çare kalmamıştır.
Kumarın verdiği heyecanla, beyinde ortaya çıkardığı
zevkle, bir kumar bağımlısı haline getirdiği genci düşürdüğü en büyük tuzak “umut” tuzağıdır. Her kumar girişiminden önce ortaya çıkan “umut etme”, “bu defa kesin
Kumar bağımlısı; huysuz, işine devamsızlık yapan,
insani ilişkilerde problemli, aile sorumluluklarını yerine
getirmeyen ve zaman zaman aile içi şiddet uygulayan
kişi olarak tanımlanabilir.
ben kazanacağım” motivasyonu olarak da tanımlanabilir.
Umudunu kumarla sürdüren bağımlı, bir anlamda umut
bağımlısı olmuş bir insandır. Sorun kumar bağımlılığını
ortadan kaldırmak değildir, sorun bir insanın umut olarak
gördüğü şeyin yerine insani umutlar koyabilmektir. Çoğu
zaman bir kumar bağımlısını kurtarmak, meseleye yanlış
yerden bakıldığı için pek mümkün olmamaktadır.
Gençlere ve tüm insanlığa umut gerek…
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
51
Sıcak yaz günleri hamileler için keyif kaçırıcı olabilir. Kadın
Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökçen Erdoğan, yaz
aylarını rahat geçirmek isteyen anne adaylarının güneşe
çıkarken, beslenirken, seyahate giderken bazı noktalara
dikkat etmesi gerektiğini belirtiyor.
şikâyetlerini belirginleştirebilir. Aşırı sıcaklar gebe kadınlarda
daha kolay vücut ısısı artışına yol açar ve bu da tansiyon
yükselmesi ya da tam tersi düşmesine sebep olabilir. Sık sık
alınacak ılık duşlar, cildi nemlendireceği gibi özellikle sıcak
basması ve uykusuzluk problemlerine de iyi gelir.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökçen Erdoğan, annenin hem kendi hem de bebeğinin sağlığını koruma
konusunda hassas davrandığı takdirde yazın tüm güzelliklerini yaşabileceklerini söylüyor. Gebeliğin ilk üç ayının ya
da son bir ayının yaz aylarına gelmiş olması anne açısından
daha önemli. Çünkü bu dönemler zaten anne adayı için zorlu
geçen bir süreç ve yazın olumsuz etkileri ile birlikte daha da
zorlu olabilir. Gebeliğin ilk 3 ayında bulantı, kusma, halsizlik,
iştahsızlık sorunları yaşanabildiği için buna bir de aşırı sıcak
hava eklendiğinde problemlerin şiddeti artabilir. Gebelikte
oluşabilen ödem, kilo alımı, bebeğin büyümüş olması; nefes
darlığı, mide ekşime ve yanmaları, uykusuzluk, çarpıntı
Anne adayı güneşten yararlanmakla birlikte korunmalı da
çünkü gebelikte melanin denen pigment hormonu daha
yüksek seviyelerde olduğundan güneş ışınlarının yüzde ve
ciltte leke oluşturma riski daha fazladır. Öğlen saatlerinde
güneşte kalmamak, dışarı çıkarken yüksek faktörlü güneş
koruyucular kullanmak, şapka tatmak, rahat ve ince giysiler
tercih etmek uygulanması gerekenlerden birkaçı. Vücudun
sıvı ihtiyacı artacağından günde en az 10 bardak su tüketilmesi gerekir. Çok sıcak günlerde veya egzersiz yaparken bu
ihtiyaç 15 bardağa kadar çıkar. Bu gebeliğin ilk aylarında sık
karşılaşılan hipotansiyonun önlenmesine de yardımcı olur.
Alınan bol sıvı, gebelikte görülme sıklığı artan kabızlık, basur,
54
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
idrar yolu enfeksiyonları erken doğum, düşük riski gibi çok
önemli problemlerin de oluşmasını engelleyebilir. Ancak sıvı
alırken idrara sık çıkılmasını sağlayan kola, kahve, çay gibi
içeceklerden çok içilmemeli.
Temizliğinden emin olunan havuz ve denize güneşin dik
gelmediği saatlerde rahatlıkla girilebilir. Yüzme hem vücut
ısınızı düşürür de hem statik sinirin üzerinden yükü alarak
rahatlatır. Yüzmek ve duş almak gebeliğin son aylarında
oluşan gece uykusuzluğuna da iyi gelecektir. Yüzmenin yanı
yesilay.org.tr
sıra hafif tempolu yürüyüşler de anne adayının gece rahat
bir uyku çekmesini sağlayacaktır. Sıcakta terlemeyle beraber nemli kalan bölgelerde enfeksiyon artışına dikkat edilerek, sık aralıklarla ılık duş almak, iyi kurulanmak da gebeyi
ferahlatır. Gebeliğin son dönemlerinde yolculuk yapmaktan
kaçınmasında da fayda var. Uzun araba yolculuklarında
aracın arka koltuğunda uzun oturuş pozisyonu öneriliyor.
Seyahat sırasında 2 saatte bir mola vererek ve kısa yürüyüş
yaparak bacaklarda oluşabilecek ödem azaltılabilir. Yolculuk
esnasında bacak germe egzersizleri de yapılabilir.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
55
Her İki Gençten Biri Diğerine
SÖZEL SIDDET
UYGULUYOR
Gençler sanal şiddetten, flört şiddetine kadar pek çok şiddet türünü
birbirine uyguluyor. Liselerde en yaygın şiddet türleri ise şöyle:
Fiziksel şiddet, tehdit, alay, lakap takma, hakaret etme, aşağılama,
rencide etme, arkadaş grubuna almama...
1714 genç, 173 öğretmen ve 42 okul yöneticisinin katılımıyla
gerçekleştirilen Liseli Gençler ve Şiddet Algısı Araştırması’na göre okullarda en çok fiziksel (tehdit şiddeti) şiddet,
onur kırıcı, küçük düşürücü, rencide edici sözel şiddet ve
genci yalnızlaştıran izole edici şiddet olmak üzere üç farklı
şiddet uygulanıyor. Gençler en çok sözel şiddete, daha
sonra fiziksel şiddete, en son da izole edici şiddete maruz
kalıyor. İstanbul genelinde liseli gençlerin, öğretmenlerin ve
56
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
okul yöneticilerinin gençler arasındaki şiddet üzerine deneyimlerinin, tutumlarının, algılarının ve kanaatlerinin derlenmesi, bu konu üzerine genel bir fotoğraf çekilmesi amacıyla
Genç Hayat Vakfı tarafından gerçekleştirilen araştırmaya
göre gençler arasında uygulanan en yaygın şiddet türleri ise
şöyle: Fiziksel şiddet uygulama, tehdit etme, alay etme, lakap takma, hakaret etme, aşağılama, rencide etme, arkadaş
grubuna almama...
yesilay.org.tr
En çok kim şiddet uyguluyor?
Gençler arasındaki şiddet konusu, Türkiye için yeni tanışılmış ve henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş bir alandır.
1975-2010 döneminde bu konuda dünya genelinde 1703,
Türkiye’de ise 82 çalışma gerçekleştirildi. Türkiye’de yapılan
çalışmaların yüzde 88’i 2005 yılından sonra yayınlandı. Gençlerin birbirleri üzerinde kurduğu ve farklı şiddet
türlerini sistematik olarak uyguladığı güç ilişkisinin değerlendirildiği Liseli Gençler ve Şiddet Algısı Araştırması Genel
Lise, Anadolu İmam Hatip Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi,
Anadolu Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi, Anadolu Öğretmen
Lisesi, Özel Lise, Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Çok Programlı
Lise, Sosyal Bilimler Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi olmak üzere
İstanbul’daki 11 lise türünden seçilen 50 lisede gerçekleştirildi. 9. sınıf öğrencisi 1714 genç; 173 öğretmen ve 42 okul
yöneticisi araştırmanın örneklemine dahil edildi. Araştırma
sonunda oluşturulan raporda gençlerin, öğretmenlerin ve
okul yöneticilerinin verileri analiz edildi. “Gençler arasındaki
şiddet” konusuna dair güncel veriler sunan bu araştırmayla konuya dair mevcut literatürle de kıyaslama yapılarak,
eğitim sistemi ve gençler için sunduğu öneriler kapsamında
çalışmaların devam ettirilmesi hedeflenmektedir.
En yaygın sebep: Lakap
Şiddet uygulanan gençlerin verdikleri yanıtlara göre şiddet
türleri arasında lakap takılması yüzde 50.1 ile en yaygın sebep
olarak ilk sırada yer alıyor. Öğrencilerin yüzde 41.2’si kendisine
kötü şakalar yapıldığını, yüzde 31.7’si alay edildiğini, 22.9’u
dedikodular yayıldığını ve kötü şeyler söylendiğini, yüzde
22.1’i eşyalarının kırıldığını, 11.6’sı başına kötü şeyler geleceğine dair tehdit edildiğini, 11.4’ü arkadaş grubuna alınmadığını,
8.8’i hakkında kötü şeyler yazıldığını, 7.8’i kimsenin kendisiyle
konuşmadığını, 7.6’sı saldırıya uğradığını, dövüldüğünü, 5.8’i
de itildiğini, dayak veya tokat atıldığını söylüyor.
Gençler kendisine uygulanan şiddetten daha fazlasına şahit oluyor
Okullarda şiddete maruz kalan gençler kadar, şiddeti uygulayan gençler de zarar görüyor. Böylece şiddet hem maruz kalanın hem de uygulayanın aleyhine işleyen bir forma
yesilay.org.tr
kavuşuyor. Şiddete maruz kaldığını ifade edemeyen ya da
bundan utanan gençlerin şahitliklerine dair sorulan sorular, yaşadıkları şiddet deneyimlerini de içerebiliyor. Gençler
kendilerine uygulanan şiddet türlerinden daha fazlasına şahit
oluyorlar. Kendisine uygulanan şiddet türleri sorulduğunda
“itilmek, dayak/tokat atılması” cevabı %5,8 iken; aynı cevap
şahit olunma durumunda %23,9’a çıkıyor. Şiddete maruz
kalan genç doğrudan ya da dolaylı şiddeti deneyimlerken,
şiddet uygulayan genç ise özellikle yaşamının ileriki bölümlerinde etkin iletişim yöntemlerini kullanamıyor ve hem kendisi
hem de çevresi için baskıcı bir hayatı üretiyor. Bu bakımdan,
gençler arasında yaşanan şiddeti haklı-haksız paydasında
mağdur-suçlu atıflarından öte, her iki kesimi de olumsuz
yönde etkileyen bir olgu olarak düşünmek gerekiyor.
Hanede de şiddet var!
Gençler okulda olduğu gibi hanelerinde de şiddete uğruyorlar. Hanede ise en çok sözel veya duygusal şiddete maruz
kalıyorlar. Okullarda en çok maddi ve manevi bakımdan aileleri tarafından yalnız bırakılan gençler şiddet görüyor. Araştırmaya göre okullarda uygulanan şiddetin önlenebilmesi
için yapılması gereken, şiddetin türleri, mekânları, nedenleri,
sonuçları ve özneleri gibi unsurlarını etraflıca araştırmak ve
her bir çıkarım üzerine ayrı ayrı düşünmek.
Ailede ve okulda şiddeti deneyimleyen ya da şahit olan
gençler dikkatlerini ya derslere veremiyorlar ya da okulda
devamsızlık yapmaya başlıyorlar. Nitelikli eğitimin, gençlerin
kendilerini güvende hissedebildikleri okullarda sağlanabileceği gerçeğinden yola çıkarak, gençlerin okulu güvenilir
mekanlar şeklinde kodlamalarının imkanlarını sorgulamak
gerekiyor. Araştırmaya göre, bazı öğretmenler ve okul
yöneticileri şiddeti “normal”, “yaş gereği” ve “zararsız” şeklinde kodluyor. Gençliğin “geçici ve kısa sürecek bir evre”
olarak görülmesi de, gençlikle özdeşleştirilen bir şiddet
kavramını yaratabiliyor. Hangi davranışların şiddet olarak
görülüp hangilerinin görülmediği de, doğru müdahaleyi ve
önlem araçlarını etkiliyor. Bu noktada, şiddetin ne olduğu
konusunda tüm okul paydaşlarının tanımsal olarak bir uzlaşmaya varması gerekiyor.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
57
Yaz mevsimi başta olmak üzere, tüm mevsimlerde kimsenin
vazgeçemediği tatlılardan biridir dondurma… Sütten üretilen
dondurma, aynı zamanda sağlıklı tatlı seçeneklerinin başında gelir. Çünkü;
∆
Kaliteli protein kaynağıdır.
∆
A vitamini açısından zengindir.
∆
Riboflavin vitamini açısından zengindir.
∆
Kalsiyum ve fosfor minerallerini yüksek oranda içerir.
∆
Az miktarda D vitamini içerir.
∆
Birçok tatlıya nazaran kalori içeriği daha düşüktür.
Gebe Beslenmesinde Önemi
Gebelik döneminde; anne adayının kaliteli protein ve kalsiyum
ihtiyacı artar. Anne bu gereksinmesini karşılayamazsa, bebek
annenin depolarını kullanır ve doğum sonrası anne de kemik
erimesi gibi sorunlar çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle gebelerin günlük 600 ml (3 bardak) süt ve süt ürünleri tüketmesi
gerekir. Bu gereksinmenin bir kısmı dondurma ile karşılanabilir.
Yaşlı Beslenmesinde Önemi
Kilo almakta güçlük çeken, çiğneme ve yutma güçlüğü olan
yaşlılarda günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanması açısından
önemli bir kaynak olarak kullanılabilir.
Çocukların Beslenmesinde Önemi
Tedavi Alan Kanser Hastaları İçin Önemi
Büyüme ve gelişme çağında protein, kalsiyum ve fosfor kemik ve kas gelişimi açısından elzemdir. Dondurma, içeriği ile
bu gereksinmenin karşılanmasında yardımcı olur. Özellikle
süt tüketmeyi sevmeyen çocuklarda süt yerine tüketilmesi
günlük besinsel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olur.
Kemoterapi alan hastalarda, kimi zaman kemoterapi tedavisinden hemen sonra yanma hissi ve iştahsızlık gözlenebilir.
Buna paralel bulantı ve kusma şikâyetleri baş gösterebilir.
Bu tür hastalarda, dondurmanın genellikle kolay tüketildiği
ve bulantıya sebep olmadığı gözlenmiştir.
58
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Zayıflamak isteyen kişi dondurma tüketebilir mi?
Günlük beslenme programından 1 bardak süt ve 1 dilim
ekmek eksilten kişi, diyet yaparken de günde 2 top dondurmayı ara öğün olarak tercih edebilir.
Şeker Hastaları dondurma tüketebilir mi?
Kan şekeri düzeyi kontrol altına alınmış ve obez olmayan
şeker hastaları; diyetisyenlerinin önerisi doğrultusunda haftada 1-2 defa 1 top sade veya meyveli dondurma tüketebilir.
Piyasada bulunan tatlandırıcı ile hazırlanmış şeker içermeyen dondurmalar da, günde 1-2 top ara öğün yerine tercih
edilebilir.
BİLİNÇLİ TÜKETİM
* Gerçek sütten yapılmış dondurmalar tercih
edilmelidir.
* Süt kreması veya kaymaktan yapılan
dondurmalar, daha nadir tercih edilmelidir.
* Dondurma; süt ürünü olduğundan ötürü
uygun koşullarda saklanmadığında zehirlenme
riski yaratabilir. Bu nedenle; soğuk ve karanlık
ortamda saklanmalıdır.
* Erimiş, eridikten sonra yeniden donmuş
dondurmalar kesinlikle tüketilmemelidir.
* Paket dondurmalarda, üretim izni ve
son kullanma tarihi kontrol edilmeden
tüketilmemelidir.
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
59
Sağlığınızı
Son yıllarda kadınların günlük hayatta kullandıkları çantaların
ebatlarının büyümesi, kadınların omzuna bir yük daha bindirdi. Büyük ve ağır çanta taşımak, yoğun iş hayatı, ev işleri ve
stresin tetiklediği omuz sıkışması sorununun kadınlar arasında
artmasına neden oldu.
Toplumun yaklaşık yüzde 20’sinde görülen omuz sıkışmasının
en fazla orta yaş kadınları tehdit ettiğini söyleyen Ortopedi ve
Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Onat Üzümcügil, “Cam silmek,
perde asmak, halı silmek, ağır bir tencere kaldırmak ile ağır ve
büyük çanta takmak omuz sıkışması sorununu da artırıyor.
Omuz ağrısı sorunuyla başvuran kadın hastaların sayısında
ciddi artış oldu” dedi. Doç. Dr. Onat Üzümcügil omuz sıkışmasıyla ilgili şu bilgileri veriyor:
Omuz eklemi, vücudumuzdaki en fazla hareket açıklığına sahip
olan ve stabilitesinin büyük kısmının yumuşak doku dengesi
ile sağlandığı kompleks bir anatomik yapıdır. Bu yapı içerisinde, omuz kemeri ile kolumuzun baş kısmı arasında yaklaşık
1-1,5 cm’ lik bir mesafe bulunur (subakromiyal aralık). Sıkış-
60
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
ma sendromunda bu aralıktaki yağlı yumuşak doku ve kas
kirişlerinde tariflenmiş bazı nedenlerden dolayı basıya maruz
kalarak meydana gelen ödem ağrılı hastalık tablosunu oluşur.
Bu nedenler arasında; kas kirişlerinin yapısındaki dejenerasyon,
kemik yapılardaki şekil bozuklukları, omuz-köprücük kemiği
eklem iltihabı, bağ yapılarının sertleşmesi, omuzdaki stabilite
bozuklukları, aşırı yüklenme, kürek kemiği-gövde hareket
ritminin bozulması ve omurga hastalıkları sayılabilir.
Bunun yanı sıra özellikle son yıllarda kadınlar arasında moda olan
büyük çantalar da sıkışmayı artıran bir faktör. Bu faktörler kas
kirişlerinde ödem oluşmasına ve sonrasında omuz sıkışmasına
neden olabiliyor, kolun hareket etmesini sağlayan kas girişlerinde
yırtılmaların da oluşmasına zemin hazırlıyor. Stres ve psikolojik
faktörlerin yumuşak doku ve kas ağrılarını artırdığı yönünde
çalışmalar da var. Kadınların iş hayatında ve evde çok çalışmaları
stres oranlarını da artıyor. Bu da sıkışmayı etkiliyor. İş stresi iş
hayatı yoğunluk omuz sıkışmasını tetikliyor. Omuzda sıkışma
sendromu, baş üstü aktivitenin fazla olduğu sporcularda (tenis,
basketbol, voleybol, yüzme, atma sporları gibi) sık görülüyor.
yesilay.org.tr
Ağrıları ciddiye alın
Omuzda sıkışması tedavi edilmediği takdirde kol
hareketlerini sağlayan kas kirişlerinde ciddi hasarlanmaya neden olarak günlük hayat aktivitelerini olumsuz
etkiler. İş gücü kaybına yol açabilecek kısır bir döngüye
neden olabilir. Dolayısıyla omuz ağrısını önemseyip
erken dönemde nedenlerinin ortaya konularak uygun
tedavinin başlanması hastalar açısından ciddi bir kazanım olacaktır.
DİKKAT
*Perde asarken ya da cam silerken kol omuz
seviyesinden çok fazla kaldırılmamalı.
*Omuz seviyesinden yüksek hareketler yapmak
yerine bir tabureyle yüksekliğinizi artırın.
Vücudunuzu zorlayacak kadar uzanmayın.
*Cam ya da halı siliniyorsa, silme işlemini yapan
kol 10 dakikada bir değiştirilmeli.
*Ağır çanta taşımak da omuz ağrılarını tetikliyor.
*Özellikle kadınların taşıdığı çantalar oldukça
ağır. Bu çantaların tek taraflı ve asimetrik
taşınması, omuzdaki eklemlerde zedelenme ve
ağrıya neden olur. Omurga sorunlarına da neden
oluyor. Çanta ağırlığı iki kiloyu geçmemeli ve 15
dakikada bir omuz değiştirilmeli. Sırt çantaları
ağırlığı dengeler, en azından hafta sonları sırt
çantaları kullanılmalı.
*Yüzüstü uyurken eller yastık altına konulmamalı.
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
61
KÜLTÜR
HABER
"100 GELENEKSEL
SANATÇI" BU KİTAPTA
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür
AŞ, klasik Türk sanatında ekol ve
gelenek oluşturan 100 ismi bir kitapta
buluşturdu. Kültür AŞ'den yapılan
açıklamaya göre, Şeyh Hamdullah'tan
Hamid Aytaç'a, Baba Nakkaş'tan Ali
Üsküdari'ye, Süheyl Ünver'den Çiçek
Derman'a, Rikkat Kunt'tan Faruk
Taşkale'ye, Siyah Kalem'den Matratçı
Nasuh'a, Levni'den Niyazi Sayın'a 100
ismin yer aldığı kitapta, sanatçıların,
hayatı, eğitimleri, hocaları, sanatsal
yaklaşımları, önemli eserleri, hatıraları
ve öğütleri bulunuyor. Hat, tezhip,
minyatür, katı, ebru, cilt, kalemişi, sedef-ahşap, çini ve tespih olmak üzere
klasik sanatların anlatıldığı on farklı
bölüme ayrılan kitap, İstanbul Teknik
Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ayşe
Yivlik Nefçi tarafından kaleme alındı.
ÇANAKKALE DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK
ALAN MÜZESİ OLUYOR
FİLİSTİNLİLERİN DRAMI BEYAZ PERDEDE
Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinatörlüğünde inşa edilecek "Ça-
tiaz Diab, Filistin’de yaşanan dram ve özgürlükleri ellerinden
nakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan"da, Çanakkale ruhu, teknolo-
alınan Filistinliler hakkında film hazırladı. Birleşmiş Milletler’in
jinin tüm imkânları kullanılarak ziyaretçilere hissettirilecek.
Cenevre’deki ofisinde 15 yıl muhabirlik yapan Filistinli gazeteci
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül, AA
ve yönetmen Emtiaz Diab’ın Filistin’de yaşanan dram, bu drama
muhabirine yaptığı açıklamada, Gelibolu'da, Çanakkale savaşlarıyla
şahitlik eden topraklar ve özgürlükleri ellerinden alınan Filistin-
ilgili tarihi, kültürel ve manevi değerler ile doğal dokuyu koruyarak
liler hakkında hazırladığı belgesel film, sinema severlerle bu-
tarih alanı oluşturacaklarını anlattı.
luşmaya hazırlanıyor. Diab’ın yarı belgesel film kategorisindeki
Çanakkale savaşlarının 100. yılının 2015'te dolacağına dikkati
ilk filmi "N ve Zeytin" (Nun Wa Zaytun) ilk olarak Filistinli gaze-
BM’nin Cenevre ofisinde yıllarca muhabirlik yapan Filistinli Em-
çeken Gül, yeni neslin zihninde Çanakkale'ye yönelik çok fazla bilgi
tecinin muhabirlik yaptığı BM Cenevre Ofisi’nde gösterilecek.
bulunmadığını, tarihi yarımadada yapacakları düzenlemelerle bu
Festivallere de gönderilen filmin Filistin’deki sinemalarda ve
eksikliği gidermeye çalışacaklarını söyledi.
futbol sahalarındaki dev ekranlarda gösterilmesi planlanıyor
64
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
AĞUSTOS'Tan kısa kısa
67. Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ödülü kazanan
Nuri Bilge Ceylan'ın 'Kış Uykusu' filmi, ilk ayında 237 bin kişi
tarafından izlendi.
Google ana sayfasında "doodle" olarak adlandırılan özel tasarımlı logoda, "Safiye Ayla'nın 107. doğum günü" yazısı, ay ve
yıldızlarla süslü şapkasıyla Safiye Ayla'nın resmine yer verildi.
“Hocaların hocası” unvanıyla tanınmış tiyatro araştırmacısı
ve eleştirmen Prof. Dr. Sevda Şener, hayatını kaybetti. Tiyatro kuramları, dramaturji, eleştiri kuramları, estetik, çağdaş sanat, modern ve modern sonrası tiyatro konularında
eğitmenlik yapan Şener, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin
de kurucu üyesiydi.
Urla Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle
düzenlenen 1. Urla Köy Tiyatroları Festivali, İzmir, Mersin ve
"KRİSTAL ELMA 2014" HEYECANI
Reklam, medya, pazarlama ve iletişim dünyasının tüm
paydaşlarının buluştuğu Kristal Elma Yaratıcılık Festivali,
17-18-19 Eylül'de Santralİstanbul'da yapılacak. Reklamcılar
Derneği'nden yapılan açıklamaya göre, etkinliğe yurt içi ve
dışından 7 bin 500 delegenin katılması bekleniyor. Kristal
Elma Yaratıcılık Festivali'nde, 100'ün üzerinde fikir önderi
ve endüstri lideri konuşacak, 80'den fazla konferans,
seminer, panel, forum, çalışma atölyesi gerçekleştirilecek.
Festivalde ayrıca yarışmaların ödül törenleri,
davetler, yaratıcı endüstriler fuarı yer alacak. Bu sene
yarışmaya katılan ajansların sayısı 184'ten 206'ya çıktı.
Yarışmanın kazananları 17-18 Eylül'de Santralİstanbul'da
düzenlenecek iki ayrı törende açıklanacak
yesilay.org.tr
Antalya'da kurulu 5 köy tiyatrosundan 4'ünün katılımıyla
seyirci ile buluştu.
Akbank Kısa Film Festivali başvuruları başladı. Türkiye’de
kısa film alanında etkin bir platform oluşturan Akbank Kısa
Film Festivali bu yıl 16-26 Mart 2015 tarihleri arasında 11.
yaşını kutlayacak.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13. kez düzenlenecek Filmekimi bu yıl yine Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleştirilecek. İstanbul ayağı 11-17 Ekim
tarihlerinde yapılacak 13. Filmekimi, bu yıl da sinema keyfini
Türkiye’nin farklı şehirlerine taşımaya devam edecek. Yeni
sinema sezonun habercisi olan Filmekimi’nin 13'üncüsünde,
her yıl olduğu gibi merakla beklenen filmler Türkiye’de ilk defa
beyazperdeyle buluşacak
kurumuş yapraklarda
hat sanatı
Samsunlu inşaat mühendisi Murat Şenel, tropik bölgelerde
yetişen kauçuk ağacının yapraklarını kurutarak hat sanatı
için kullanıyor. Samsun'da açtığı sergi ile dikkati çeken Şenel
yaptığı açıklamada, 1996 yılından itibaren hobi olarak hat
sanatıyla uğraşmaya başladığını söyledi.
Hat sanatı için farklı kağıtlar denediğini ancak istediği sonuca ulaşamayınca kauçuk yapraklarını kullanmaya karar
verdiğini anlatan Şenel, "Tropik bölgelerde yetişen kauçuk
ağaçlarının yapraklarını 1 yılda kurutup hat ile üzerine ayetler ve hadisler yazdım. Başarıya ulaşınca yaprak kullanmaya devam ettim" dedi.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
65
KÜLTÜR
S
TİYATRO
Şehir ve Devlet
Tiyatrolarının sezona vedası
ve özel tiyatrolardaki oyunların da
suyunu yavaş yavaş çekmesi sebebiyle
-muhtemelen iki ay için- bu sayfalarda,
daha önce gösterime girmiş ve beğeni
toplamış tiyatro oyunlarından seçme
tiradları istifadenize sunacağım.
Dilerim beğenirsiniz.
M u h ammet ce l ep
VANYA
DAYI
Yazan: Anton Çehov
Çeviren: Ataol Behramoğlu
Karakter: Sonya
Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! (Bir sessizlik) Yaşayacağız
Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz.
Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün
de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz
ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük,
çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... Ve Tanrı acıyacak bize ve
biz seninle, canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata
kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle,
hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz... İnanıyorum
buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum... (Voy-
66
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
nitski’nin önünde diz çöker ve başını onun avuçlarına koyar.
Yorgun bir sesle tekrar eder) Dinleneceğiz! Dinleneceğiz!
Melekleri dinleyeceğiz, elmaslar gibi yıldızlarla kaplı gökleri
göreceğiz. Dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın,
dünyayı baştanbaşa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşayış gibi
dingin, yumuşak, tatlı olacak. İnanıyorum, inanıyorum buna.
(Dayısının gözyaşlarını mendiliyle kurular.) Zavallı, zavallı
Vanya Dayı, ağlıyorsun... (Gözyaşları arasından) Hayatında
mutluluğu tadamadın, ama bekle Vanya Dayı, bekle... Dinleneceğiz... (Kucaklar onu.)
yesilay.org.tr
YANGIN
YERİNDE
ORKİDELER
Bir kere Zonguldak’a gitmiştim, yıllarca önce... Karanlıktı
abicim. (Sessizlik) Kömür madenlerinde çalışıyordum o
zamanlar. Grizu patlar, herkes ölür, geriye kalanlar çalışmaya devam eder, yine grizu patlar, yine herkes ölür, geriye
kalanlar çalışmaya devam eder... Ama bir gün geldi ki...
Kravatın icadını açıkladım abicim. Kravat abicim.. boyunbağı..
hani “kravatsız girilmez!” derler ya.. işte oradaki kravat.. (Bir
elinde tabanca, öbüründe Dom Perignon) Madendeydik abicim, ineli on saat olmuştu. Hepimiz öksürüyorduk. Birisi başlıyordu kısa bir öksürük solosu geçmeye.. derken bir diğeri
katılıyordu.. derken bir üçüncü, dördüncü derken onlarca,
yüzlerce, binlerce insan öksürmeye başlıyordu...
Senfoni gibi! Feci bir durum abicim.. Bildiğin gibi değil.
Orada o gün aklıma geldi abicim... Kravat abicim, boyunbağının icadını icat ettim orada, yerin yedi kat dibinde...
Şöyle dedim kendi kendime: Uygar insan öksürmez.
Doğrudur ha, kaç yüz kere gözlemiştim, o herifler hiç
öksürmüyordu.. Karıları da öksürmüyordu, çocukları da.
Çünkü uygardılar. Neden uygardılar abicim ve biz neden
uygar değildik ve ha babam öksürüyorduk? Ha? Sorarım
size ulan dedim kendime içimden bağırarak! Biz neden
öksürüyorduk durup dururken?! Dokuzuncu koridorda
bir patlama oldu abicim, ben bunları düşünürken... Bütün
Vanya Dayı
yesilay.org.tr
Yazan: Memet Baydur
Karakter: Nuri
galeri çökmüş, ertesi gün öğrendim: 44 ölü, yaralı filan
yok. Zaten o meslekte ya ölürsün ya da yaşarsın.. ikisini
de öksürerek yaparsın ama! Ama neden, neden, neden
öksürüyorduk acaba? (Sessizlik) Uygar değildik. Neden
uygar değildik? Kravat takmıyorduk çünkü! (Sessizlik)
Anlaman gerekiyor abicim, kravatlar öksürmez. Bak anlatayım sana! Yıllarca, yüzyıllarca önce.. kravatın icadından
epey önce.. kömüre ihtiyaç duyan bazı insanlar.. bazı ince
insanlar, boğazlarına kömür tozu kaçmasın diye boyunlarına bez parçaları bağlamaya başladılar! Basit bir eylemdi
bu ama koskoca bir tekstil, mensucat sanayi doğdu bu
gereksinimden! (Sessizlik) Bez parçaları pahalıydı.. yerin
yedi kat dibinde kendi ciğerini tükürmek ucuzdu.. dolayısıyla herkes boynuna dolayamıyordu şu medeniyet
yularını! Kravat takabilenler.. yeryüzüne çıktılar.. takamayanlar.. yeraltında kaldılar...
O gün orada bunu açıkladım herkese... Kravat, kömür tozları
boğazınıza kaçmasın diye icat edilmiş ve son derece uygar
bir alettir. İşime son verdiler abicim. Ben de buraya döndüm...
Yine... Kravatın İcadı ve Muhtelif Kullanılışı diye bir kitap yazdım.
Yazmak istedim yani... Heh heh heh.. kağıt kalem zor bulunuyor buralarda.. kravat gibi namussuzum! (Sessizlik) İşte böyle!
Kravat.. kömür madenlerinde icat edilmiştir.
Yangın Yerinde Orkideler
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
67
KÜLTÜR
SİNEMA
(INTO THE WILD)
B E T Ü L O LC AY
İ
"İnsanı daha az seviyorum diyemem ama
doğayı daha fazla"…
Yapım Yılı: 2007-ABD
Tür: Biyografi, Dram, Macera
Yönetmen: Sean Penn
Oyuncular: Emile Hirsc, William Hurt,
Kristen Stewart, Vince Vaugh,
Jena Malone
Senaryo: Sean Penn
68
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
Okulunun gözde öğrencisi, macera sever ve tabi hayalperest
Christopher McCandless (Emile Hirsc), 1990 yılında mezun
olduktan sonra tek bir şeye odaklanmıştır. Alaska’ya gitmek!
Bulunduğu her ortamda Alaska’ya gitmekten ve Alaska’nın
vahşi doğasıyla içi içe yaşamaktan bahseder. Biriktirdiği
24.000 doları vardır, bunu bir vakfa bağışlar, her şeyi ama her
şeyi arkasında bırakır ve hayatının seyahatine çıkmaya hazırlanır. Tek bir amacı vardır; Alaska’yı görmek ve yaşamak…
Jon Krakuer’in aynı adlı biyografik kitabından Sean Penn
tarafından uyarlanan filmde, içinde bulunduğu, yaşadığı
rahat ve konforlu hayatı bir kenara bırakan ve hayatının en
yesilay.org.tr
büyük meydan okumasını gerçekleştirmek için yola çıkan
McCandless, yolculuk boyunca birçok karakterle, birçok
olayla ve birçok sıkıntıyla karşılaşacaktır. Ama diğer yandan hayatını ve hayatı sorgulamaktan kendini alamayan
kahramanımız, yolculuğu boyunca kendi iç dünyasına
yöneldiği gibi birbirinden farklı kişiler ve olaylar ile de
oldukça iyi tecrübeler elde edecektir.
Senaryo yazarlığını ve yönetmeliğini Sean Penn’in yaptığı
film, en başından beri hayata eleştirel ve uzaktan bakma
mottosuyla kurgulanmış. McCandless deli cesaretiyle
arkasına bile bakmadan bilmediği bir yere doğru yolculuğa
çıkıyor ama bu sadece McCandless’in serüvenlerini anlatan
bir film olmanın çok daha ötesine gidiyor. Maddiyata zerre
kadar önem vermeyen, doğayla iç içe olmanın nasıl bir
duygu olacağını merak eden, modern hayatın eleştirisini
yapan McCandlees, bizlere pek çok konuda dersler veriyor. Bizler her ne kadar McCandless gibi çantamızı sırtlayıp
yesilay.org.tr
dağa, bayıra çıkamasak da bulunduğumuz yerde de özgür
olmayı seçmeli, belli kurallar içerisinde, gerçek manada
haksızlığa da karşı çıkıp özgür olmanın yollarını aramalıyız.
Zaten Sean Penn de, film boyunca apaçık bir şekilde kapitalizm ve emperyalizm eleştirisi yapıyor ve bu yolların kölesi
olmamak için yolumuzu değiştirmemiz gerektiği üzerinde
ısrarla duruyor. Özgürlük Yolu’nda, ‘salt’ özgürlük peşinde
olan McCandlees’in maceralarını ve bir yandan da yanından
ayırmadığı ve sıkı sıkıya bağlı olduğu kitapların onu çok basit
bir yanlış okuma yüzünden ölüme nasıl sürüklediğini de
izliyoruz. Bunların yanı sıra film boyunca izleyenler müthiş doğa sahneleriyle de karşılaşıyor. Çünkü film boyunca
McCandless, tabiatın kucağında uyuyor ve bizler de izlerken
doğal olarak hevesleniyoruz. Filmde, kısmen de olsa abartılı
olaylara ve sahnelere yer verilmiş olsa da belgesel tadındaki
bu film yayınlandığı yıl Orijinal Film Müziği Ödülü almış, En
İyi Kurgu Film ve En İyi Erkek Oyuncu kategorilerinde ise
Oscar’a aday gösterilmiştir.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
69
KÜLTÜR
RÖPORTAJ
ERTEM ŞENER
Bilmeyen, kandırılan, elinden
tutulması gereken gençler var. Benim
ailem güvende ama onlar değil!
70
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Futbolu takip eden etmeyen herkes bilir bu heyecanlı kişiliği. Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde Manchester
United’ı 1-0 mağlup ettiği maçta kaleci Rüştü Rençber için söylediği “Tebrikler Rüştü. Ellerinden, her yerinden
öpüyorum Rüştü” sözleri de spor spikerliği hayatında belki de en dikkat çekenler arasında yerini aldı. Samimi,
‘iyi bir aile babası olmam için dışarıda kandırılan, ötekileştirilmeye çalışılan insanların elinden tutmam lazım’ı
düstur edinen, bunu defalarca dile getiren ve de elinden geleni de yapmaya çalışan bir isim Ertem Şener.
Kendisini görev yaptığı Beyaz TV’de ziyaret ettik; hayatını, gençliği, ülkemizi heyecanlı ve bol çay eşliğinde
dinledik. Bu arada Ertem Şener yeni bir mecrayla da karşımıza çıkıyor; “her şeyden haberimiz var” sloganıyla
yayın hayatına başlayan medyahaber.com sitesini de ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
R Ö P O R TA J S Ü M E Y YA O LC AY
foto ğ raf F erdi n a z Koy u n c u
Sizi maçların en renkli, heyecanlı yorumcularından biri
olarak tanıyoruz. Ama bu mesleğe okurken başlamışsınız. Nasıl oldu bu?
Tarih bölümü mezunuyum. Futbola haliyle merakım
vardı. Muğla’da okudum. Üniversite öğrencisiyken, bir
gün yine maç izliyorum; Muğla Spor bir takımla maç
yapıyordu. Maç sırasında “bence ben maçı anlatandan
daha iyi bu işi yaparım” diye düşündüm. İsteyerek
yapmıyordu zaten yorumcu. O gün kanala gidip maç
anlatmak istediğimi söyledim. Olur, ama biraz zaman
Bilirsiniz eski bir TRT kafası vardı; asık suratlı, sanki
asker postalı giymiş, haberi sert bir şekilde sunan bir
spiker profili her gün karşımızdaydı. Maçlar da bu şekilde
sunulurdu.
ver dediler. Bir gün çağırdılar beni. O maçı anlatan
kişi kaza yapmış, benim anlatmamı istediler maçı.
Orada kendimi geliştirmeye çalıştım. Bir sene sonra
kanalların spor müdürlerine bir mektup yazdım; bu işi
yapabileceğimi ve bana yardımcı olmalarını istedim.
Hamdolsun 2 yıl amatör, 17 yıl da profesyonel olarak
bu işi yapıyorum.
yesilay.org.tr
Bu süre içerisinde usta isimlerle de çalıştınız muhakkak…
Tabi tabi. Ümit Aktan, Bülent Karpat, İlker Yasin, Ender
Asman’la çalıştım. Bu isimler bana çok şey kattılar,
benim gelişmemde çok faydalı oldular. Allah’a çok şükürler olsun, hepsinden de bir şeyler almaya çalıştık.
Maç spikerliği normal spikerlikten çok farklı. Sürekli doğaçlama konuşmanız gereken, yanlış yapma
ihtimalini minimum seviyeye indirmeye çalışmanız
gereken bir meslek. Bu mesleği tanıtabilir misiniz?
Zorluğu var mı?
Ben hangi alanda kim iyiyse onu örnek almaya çalışan
biriyim. Bu alanda, esasında her alanda Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı örnek alıyorum.
Ona karşı sevgim ve saygım büyük. Beyefendi’de de
tabuları yıkan, kucaklayıcı ve insanların içine girmeyi
en iyi yapan bir isim. Bilirsiniz eski bir TRT kafası vardı;
asık suratlı, sanki asker postalı giymiş, haberi sert bir
şekilde sunan bir spiker profili her gün karşımızdaydı.
Maçlar da bu şekilde sunulurdu. Ben bu tabuyu yıkmak, maç anlatırken biraz daha insanlara yakın olmak
istedim ki bu şekilde de yâd edilmek istiyorum. Maçı
yorumlamak ve iyi bir şekilde seyirciye aktarmak
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
71
KÜLTÜR
RÖPORTAJ
önemli. Örneğin Ümit Aktan nükteli bir anlatımla üç
yüz kelimeyle değil de beş yüz kelimeyle maçı anlatan
bir adam. İlker Yasin’in de akıcı bir anlatımı var. Bu iki
ismin tekniğini sentezleyip içine de samimiyeti katıp
bir kendime özel bir üslupla ilerlemeye çalıştık. Bunu
da başardığıma inanıyorum. Halkı kucaklamazsanız
halk üzerinde de etkiniz ve kabulünüz olmaz.
Ülke olarak futbol anlayışımız nasıl?
Bugüne kadar yüzlerce maç sundunuz. Bunlar arasında yabancı maçlar da var. Zorlandığınız, hata yaptığınız oldu mu?
“Öğretmenlerimiz topumuzu patlatıyordu”
Halkı kucaklamazsanız halk üzerinde de etkiniz ve
kabulünüz olmaz.
Yanlış hatırlamıyorsam 2000’li yıllardı. İzmir’de
Denizlispor-Göztepe maçını anlatıyordum. O zaman
iki takım da Süper Lig’deydi. İzmir Atatürk Stadı’ndaydık. Maçı anlattığımız yer maçın oynandığı yere
çok uzaktı. Zaten gözler de bozuk. Üstüne iki takımın
formasında arkada yazılan isimler forma rengine
yakın bir renkti ve yazı okunmuyordu. Örneğin; Göztepeli oyuncular sarı-kırmızı formanın üstüne turuncu renk isim yazılı bir forma giymişlerdi. Numara ve
isimler okunamıyordu. Maç 4-3 bitmişti. Ama ben o
7 golün hepsini de yanlış isimlere attırdım (gülüyor).
Hepsini yanlış söyledim. Yahu insan yedisini de yanlış
söyler mi? Bu benim mesleki hayatımda en tatlı kara
lekelerden birisi oldu. Aklıma geldikçe de gülerim.
Futbola adeta bağımlı bir ülkeyiz. Bir uzman olarak
sormak isterim; futbola spor olarak mı bakıyoruz,
yoksa kazanç kapısı olarak mı?
Kazanç kapısı olarak maalesef. Spor olarak bakmıyoruz. Burada kaybediyoruz işte.
Çocuklarımızı da o yönde yetiştiriyoruz sanırım…
Biz spor yapsın diye çocuğu futbol öğretmiyoruz.
Ben dahi bu yönde yetiştiremiyorum. Mesela oğlum
futbolcu olursa acaba ileride hayat şartları nasıl olur
diye düşünüyorum. Adam yetiştirmekten çok para
yetiştirmeye çalıştık biz. Futbol bir endüstri, evet
ona da hak veriyorum. Şampiyonlar Ligi’ne, UEFA’ya,
Dünya Kupasına bakın. Reklam payları, yayın gelirleri,
özel anlaşmalar, büyük sponsorlar, sporun en iyi
giyim markaları dünyanın en önemli sporcularına
ve maçlara sponsor oluyor. Bu yönüyle çok önemli.
Bir ülkenin futbol endüstrisindeki gelişim payı çok
büyüyor, eğer endüstri olarak bakarsanız. Ve bu endüstriye iyi bir şekilde adam yetiştirilmeye çalışılıyor.
72
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
Bizde 12 yıldır nasıl bir şeyler toparlanmaya çalışılıyorsa
spora da sıra gelecek diye düşünüyorum. Şu an kötüyüz. Bu sadece Fatih Terim’le olacak bir iş değil. Herkesin Fatih Terim gibi olması, Fatih Terim gibi düşünmesi
lazım. Fatih hoca sadece elini değil gövdesini taşın altına
koymuş, bu işe gönül vermiş bir futbol sevdalısı.
Biz okula gittiğimiz zaman okul çantamızın içine
lastik bir top koyuyorduk. Kapıda nöbetçi öğretmen
topumuzu gördüğü zaman ya topumuzu alırdı ya da
patlatırdı. Ya da bizi disipline gönderirdi. Beden eğitimi
dersinde de top oynardık, hepimiz disipline giderdik.
Bu kafanın devam ettiği okullar halen mevcut.
Başbakanımızın talimatıyla da Gençlik ve Spor Bakanlığımız canla başla çalışıyor, spor tesis sayılarını arttırmaya çalışıyor. Ama bunun arkasında düşünülmesi
gereken şey şu; ya o statlar dolmazsa?! Dolması için
de o topların okulda serbest olması lazım. Okullarda
beden eğitimi dersinin boş geçmemesi lazım. Ve sporu hükümetin ve medyanın her daim desteklemesi,
teşvik etmesi lazım. Geçen ay, benim de maç spikerliğini yaptığım Başakşehir Fatih Terim Stadı açılışında
siyaset adamı, sporcu, sanatçı, gazeteci herkes bir
araya gelmiş maç yapmıştı. Bakın bu sporun birleştirici
ve kucaklayıcı olmasına bir örnek. Tabi bu durumu
algılayamayanlar tarafından bu maça karşı çokça kötü
sözler sarf edildi. Ama hangi ülkenin 60 yaşındaki
Başbakanı (Cumhurbaşkanı adayı) forma giyip sahaya
inip maç anlatıyor? Oğlum bile “baba başbakan top
oynayabiliyormuş” dedi bana! Bütünleştirme olacak;
spor da, sanat da, siyaset de bir arada olacak. Bakın
Almanya Başbakanı Angela Merkel’e; neredeyse
sahaya inip kadroyu o yazacak. Değişimi ve ilerlemeyi
görmek lazım; eleştirmeden önce incelemek lazım.
Yoksa bu zihniyetle ilerleme zorlaşacak ama olacak.
Spor tesisler gün geçtikçe artıyor. Ama düşünülmesi
gereken şu; ya o statlar dolmazsa?! Dolması
için de topların okulda serbest olması lazım.
Üç çocuk sahibisiniz, Allah bağışlasın. Çocuklarınızla
aranız nasıl? Bu kadar yoğunluğun arasında onlarla
zaman geçirebiliyor musunuz?
Çocuklarımla tam olarak iletişim kuramamamın ıstırabı içindeyim. Çünkü çok çalışıyorum. Her anlamda
yesilay.org.tr
çok çalışıyorum. Zira biz şu anda bir istiklal mücadelesi veriyoruz. Ben sadece işimi yaptıktan sonra
aileme zaman ayırırsam dışardaki insanlarla kim
ilgilenecek? Bilmeyen, kandırılan, elinden tutulması
gereken gençler var. Benim ailem güvende ama
onlar değil! Ailem sabah beş buçukta kalkışımı görüyorlar, gece iki de anahtar sesini de duyuyorlar.
Benim iyi aile babası olmam için kendi ailemle
değil, dışarda kandırılan, ötekileştirilen,
unutturulmaya çalışılan kesimle ilgilenmem lazım.
Ben aileme bir şekilde anlatırım. Onlarla Allah’ın izniyle bir sıkıntım olmaz. Ama sokakta, dışarda, yanı
başımda arkadaşlarıma bir dava anlatıyorum ben.
Sanki Çanakkale ikinci defa kuşatılmış, kimse farkında değil. Varsın benim ailem bana sonradan kötü
desin. Ezan sesi kesilirse benim babalığım eşimin,
çocuklarımın karşısında ne kadar ciddiyet kazanır?
Benim iyi aile babası olmam için kendi ailemle değil,
dışarda kandırılan, ötekileştirilen, unutturulmaya
çalışılan kesimle ilgilenmem lazım.
“Çocuğumu ayağımda sallamak benim için en etkili
iletişim”
yesilay.org.tr
Türkiye son dönemde çok ciddi olaylara sahne oldu.
Bu olaylar karşısında bugüne kadar rotası değişmeyen, oraya buraya sallanmayan ender basın mensuplarından biriyim. Eşim de çok uyardı beni; Allah
rızası için kendini çok ön plana atma diye. Eşime
davamın ciddiyetini de net bir şekilde belirttim. Ben
üç tane fazla maç anlatsam ne olur ki ya! Ama 10
sene sonra benim çocuklarım ezan sesi duymazsa peki? Bu sebeple gençliğimizin uyandırılması,
bilinçlendirmesi, gerçekleri, değişimi görmeleri
gerekir. Benim eşim, çocuğum bana ne diyorlarsa
desinler. Sen örnek bir adam olarak yaşıyorsan
Cenabı Allah ailenle olan o iletişimi bir şekilde kurar
Gazze’de ve daha birçok ülkede evladı ölmüş
aileler var ya da yetim, öksüz kalan çocuklar. Ben
bunları gördükçe çocuğumu sevmeye utanıyorum.
zaten. Yaptıklarımla çocuklarıma erdemli bir insan
modeli çizmeye çalışacağım inşallah. Onlarla birebir
vakit geçirme konusunda evet sıkıntı var. Hiçbir şey
yapamazsam ben eve gelirken kapıda beni bekleyen çocuğumu kucağıma alıyor, uykusu gelince
ayağımda sallıyorum. En güzel oyun bu benim için.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
73
Şimdi Filistin’de aile mi kaldı? Çocuklar annesiz babasız orada. Biz hangi aileden bahsediyoruz? Orada
evladı şehit olmuş bir aile var, ya da yetim, öksüz
kalan bir çocuk. Ben bunları gördükçe çocuğumu
sevmeye utanıyorum.
Spor camiasında önemli isimlerden birisisiniz. Spor
bilgisini kazanca dönüştüren tahmin oyunları mevcut;
spor toto, iddaa, loto gibi. Bu duruma bakışınız nasıl?
Haramsa, yuva yıkıyorsa, gençlerimizin zihinlerini
bozuyorsa, onlara gayretsiz, emek vermeden
kazanabilirsin umudunu veriyorsa bitmiştir benim için
kumar!
Açıkça söyleyeyim, bu oyunlardan en çok kazanan
benim şu ana kadar. Çünkü oynamıyorum. Ha, yıllar öncesinde, evet oynadım. O da herkes oynuyor
diye benim de kupon doldurmuşluğum vardı. Ama
bu spor camiasında sırf bu kumar oyunları yüzünden yuvası yıkılan nice aileler gördüm ben. Allah
kumarı yasaklıyor mu, Kuran-ı Kerim’le bize bildirdi
mi? Bitti! Yasaksa ben de yetkililerden bunu rica
ediyorum; bizim spor endüstrimiz totoyla, bahisle,
iddaa’yla gelişecekse hiç gelişmesin daha iyi! Ben
Sayın Başbakanımızın bu durumu bir kez daha
gözden geçirmesini rica edeceğim.
Bahis veya şans oyunları adını alması, onun kumar
olduğunu gerçeğini değiştirmiyor o halde…
Bu kibar kumar. Yasallaştırılmış yani, herkes kumar
oynuyor. Eleştireceğim tabi ki. Ben Sayın Başbakanımızı çok seviyorum. Ama bu şans oyunlarının yasal olmasını devletimizin bir yanlışı olarak
görüyorum. Bunlar tamamen kalksın, toplum bir
şey kaybetmez aksine kazanır. Buradan gelecek
olan gelir de gelmesin. Bu bizim sporumuza da zarar
veriyor. Sırf bahis oyunları için sporu takip eden
insanlar var. Bu durumun ne meşrusu ne de gayri
meşrusu kabul edilebilir. Haramsa, yuva yıkıyorsa,
gençlerimizin zihinlerini bozuyorsa, onlara gayretsiz, emek vermeden kazanabilirsin umudunu
veriyorsa bitmiştir benim için kumar! Devlet için
de böyle olmalı. Yasaklansın ülkemizde. Oynamak
isteyen, parası çoksa gitsin yurtdışında oynasın.
Yaşam tarzınız ve mesleğinizdeki başarılarla dikkat
çekici bir isimsiniz. Gençlerin hem kendilerini geliştirecek hem de ülke menfaatini koruyacak bir misyon
kazanmaları hakkında ne söylersiniz?
74
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
Ülkemizin en gurur duyduğu şeylerden biridir
genç ve dinamik bir genç nüfusuna sahip olmak.
Ama etkili bir nüfus için de bilgi şart, okumak şart,
araştırıp öğrenmek şart! Gençler 12 sene öncesini
bilmiyor. Rica ediyorum 2002 öncesi Türkiye’ye
baksınlar. Düşünebiliyor musunuz birisi Kürtçe
konuştuğu zaman dışlanmış gibi ona bakılıyordu,
‘aa Kürt bu adam’ deniliyordu. Yaşam tarzı, inanç
yasaktı. Yasaklanan kitaplar vardı. Yasak sanatçı
bile vardı! Kontağı açtığında Allah rahmet eylesin,
havaya uçan yazarımız vardı, faili meçhul cinayetlerimiz vardı. Gençler okusunlar, öğrensinler. Biz
doksak yıllık bir millet değiliz. Bizim Osman, Orhan,
Murat, Yavuz, Kanuni, Yıldırım, Fatih, Abdülhamid,
Abdülmecid, Vahdettin, gibi esas atalarımız var.
Dünya sadece Twitter, Facebook, Instragam’ın etrafında da dönmüyor. Sadece Milli Eğitim Bakanlığı
kitaplarına da bağlı kalınmamalı! Gençler araştıracak, okuyacak. Gelişmeleri yakında takip edecek
ve neyin niçin yapıldığını doğru kaynaklardan
öğrenmeden hüküm vermeyecek. Yapılan icraatlar
Türkiye’yi zenginleştirecek. Türkiye daha da büyüyecek. Türkiye’nin başındaki insanlar o kadar etkili,
o kadar bilgili, o kadar ülke sevdalısı adamlar ki bu
insanların kıymetinin bilinmesi gerekiyor. Ben Umre’deyken 24 yaşında bir gençle, rehberlik yapan
bir hocayla tanışmıştım. O kadar bilgili, ince, naif
bir gençti ki her konuşmasına ayetle başlardı, inci
gibiydi sözleri. Tillo medresesinde eğitim görmüş.
Her türlü ilimin görüldüğü yer. Ben çocuklarımın
da bu şekilde eğitim görmesini, bilgili, çevresine,
vatanına hayırlı bir evlat olmasını istiyorum. Her
şeyden önce fıtrat buna ihtiyaç duyuyor.
Gençler araştıracak, okuyacak. Gelişmeleri
yakında takip edecek ve neyin niçin yapıldığını doğru
kaynaklardan öğrenmeden hüküm vermeyecek.
“Spor spikerliği zor ama keyifli bir meslek”
Spor spikerliği haliyle konuşmayı çok gerektiren,
zor, yorucu ama bir o kadar da keyifli bir meslek.
Her şeyden önce sporu seveceksin bu meslekte. Gelişmeleri takip edeceksin. Teorik ve pratik
eğitiminden geçeksin bu meslek için. Gençlerimiz futbolu seviyor; eminim futbolu sevenler bu
alanda gelişmek isteyen gençler için bu meslek
ideal olacaktır. Yeni jenerasyona, yeni heyecanlara
ihtiyaç var. Her alanda…
yesilay.org.tr
KÜLTÜR
HOBİ
ÇİÇEK
E
Evimizi süslemesini istediğimiz en önemli obje şüphesiz
çiçeklerdir. Orkide, lilyum, bambu, barış çiçeği, Afrika menekşesi
gibi birçok çiçek türü sevdiğimiz ama bir o kadar da bakım
gerektiren çiçeklerdir. Belki de evimizi süsleyebilecek olan, koku
vermese de görüntüsüyle mest olacağınız el yapımı çiçekler bizi
daha da memnun edecektir. Şimdi yapacağımız çalışmamızın adı
Uçurtma Çiçek. Keyifle ve kolaylıkla yapabileceğimiz bu çiçek
modelini cam şişe ya da kavanozlara koyarak evimizin havasını
değiştirebiliriz, belki de sevdiklerimize el emeği bir hediye vermek
istiyoruzdur... Bu neden Uçurtma Çiçek olmasın?
Malzemeler
76
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014

Birkaç ince basit dal parçası.
Dayanıklı olması önemli.

Renkli, yün ipler

Dalları kesmek için bahçe makası.
Bıçak yardımı da alabilirsiniz.

İp makası
yesilay.org.tr
hazırlanışı
1
Dallarımızı aynı boyutlarda kesiyoruz.
Dalların boyları bir çiçek için bir uzun,
bir kısa olacak şekilde kesilecek.
2 Dallarımızı resimde olduğu gibi artı
şeklinde üst üste getiriyoruz.
3. Renkli iplerimizden zevke göre birkaç
adet seçiyoruz.
4. Öncelikler iplerimizden bir tanesiyle
dallarımızı sıkı sıkıya bağlıyoruz.
Dalların yerinden oynamaması önemli.
1
2
3
4
5
6
5
Renklİ İplerimİzle
şekİldekİ gİbİ dalların
etrafından, bİr alttan,
bİr üstten olmak
üzere sarmaya
başlıyoruz.
6
SARMA İŞLEMİ BİTTİKTEN
SONRA SON KALAN KISMA
İYİ BİR DÜĞÜM ATIYORUZ VE
TAMAMLADIĞIMIZ UÇURTMA
ŞEKLİNDEKİ ÇİÇEK OBJELERİMİZİ
RENKLİ CAM ŞİŞE YA DA
KAVANOZLARIMIZA
KOYUYORUZ.
7. evİNİZ RENKLENMEYE HAZIR!
7
Bu çalışmayı www.hobiblogu.com sitesi Yeşilay Dergisi için hazırlamıştır.
facebook.com/yenihobisayfasi
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
77
KÜLTÜR
YEMEK
EN KALİTELİ SOS…
DEMİ GLACE
KIRMIZI ETLERİN VAZGEÇİLMEZİ, LEZZETE
LEZZET KATAN, TADIYLA, GÖRÜNTÜSÜ İLE
MUTFAKLARIN VE ŞEFLERİN BAŞ TACI..
BOL İLİKLİ KEMİKLERİN; MİRPUA DENEN
KARIŞIM(SOĞAN, KEREVİZ SAPI, HAVUÇ, MAYDANOZ
SAPI, TANE KARABİBER, TAZE OTLAR, DEFNE
YAPRAĞI, PIRASA) İLE SAATLERCE (18-24
SAAT) DEMLENE DEMLENE PİŞEN SOS
DEMİ GLACE...
SABRIN SONU VE LEZZETE AÇILAN
BİR KAPI...
78
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
IZGARA DANA BONFİLE;
OTLU VE PEYNİRLİ MANTI İLE
Malzemeler
Et Marinasyon için:

150 gr. dana bonfile

1 çay bardağı sıvıyağ

1 adet baby kabak ve
havuç

Kekik, biberiye

2 yemek kaşığı soya sos

1 tatlı kaşığı hardal

1 adet soğan

3 diş sarımsak
Sıvıyağ
Mantı İçin:

2 su bardağı un

100 gr. eski kaşar peyniri

1 adet yumurta

1 kâse haşlanmış ıspanak

2 adet yumurta sarısı

1 adet yumurta

Tuz, karabiber, zeytinyağı

Karabiber, pul biber

200 gr. Van otlu peynir
E s a t ÖZ ATA
Beykent Üniversitesi Aşçılık Program Başkanı
Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğr. Gör.
AŞPAFED Milli Takım Direktörü
@esatozata
Hazırlanışı:
Marine malzemelerin hepsi derin bir kapta iyice karıştırılır. Ardından dana
bonfile bu karışımın içine konur ve iyice karıştırılır. En az 2 saat +4 derece
buzdolabında dinlendirilir.
Mantı için;
Un bir tezgâha dökülür ve ortası açılır. Yumurtalar, tuz, zeytinyağı ilave
edilip; hamur homojen bir hal alıncaya kadar yoğurulur. Ardından hamur
üstü nemli bir bezle 1 saat dinlendirilir. Haşlanmış ıspanak Van otlu peynir,
eski kaşar, yumurta, karabiber, pul biber iyice karıştırılır. Dinlenen hamur
merdane yardımı ile açılır. Bir bardak ile yuvarlak yuvarlak halkalar kesilir.
Bir halkanın içine peynirli harcı koyulur. Üzerine diğer halka hamuru
koyup iyice kapatılır. Dana Bonfile marineden çıkarılıp ızgarada arkalı önlü
istediğiniz pişme derecesinde pişirilir.
Mantılar kaynayan suya atılıp 4-6 dakika haşlanır. Baby kabak ve havuç tere
yağda hafif glaze edilir. Lezzetlendirilir. Ardından tüm malzemeler kombine
edilip servis edilir.
Afiyet olsun…
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
79
YAZ'IN ŞEHRİ
UGLA
B E T Ü L O LC AY
Hemen hemen her yaz mutlaka çevremizden, yazılı ve görsel medyadan adını duyduğumuz, gittiğimiz ya da gitme hayalleri kurduğumuz Ege ve
Akdeniz’in cenneti olan Muğla, Asar (Hisar) dağı
eteklerinde ovaya doğru yayılmış, kendine has
mimarisi, daracık sokakları ve her biri turizm
merkezi ilçeleri ile tam bir tatil cennetidir.
Tarihi
Muğla tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İlk çağlarda bu
bölgeye Karia'lılar yerleştiği için Karia adı verilmiş. İlin bilinen
tarihi ise Hititler ile başlar. Bölgenin bilinen en eski sakinleri, varlıkları M.Ö. 3000 yıllarına ait kalıntılardan anlaşılan
Lelegler ve Karlardır. Bölge daha sonra Pers, İskender, Bergama, Roma, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlı
hakimiyetlerine girmiştir.
Coğrafi
Muğla ili, ülkemizin güneybatı köşesinde, Toros kıvrım
sistemiyle Batı Anadolu kıvrım sisteminin iç içe girdiği
dağlık ve engebeliğin Menteşe yöresinde yer almaktadır.
Dağları örten kıyıya inen ormanları ve geçmiş uygarlıkların
kalıntılarıyla bezenmiş doyumsuz güzellikleri vardır. Şehir
merkezi Karadağ, Kızıldağ, Masa dağı, Hamursuz Dağı ile
çevrelenmiş olup Hisar Dağından ovaya doğru yayılır.
Muğla’da Akdeniz iklimi etkisinde kalan kara iklimi hüküm
sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır.
Yağışlar genellikle Kasım ve Mart ayında yoğundur. Yıllık
sıcaklık ortalaması 14,9'dur.
İlçeler
Muğla’ya bağlı Bodrum, Datça, Dalaman, Fethiye, Köyceğiz,
Kavaklıdere, Marmaris, Milas, Ortaca, Ula, ve Yatağan ilçeleri,
iç ve dış turizmin odağı olmuştur.
KÜLTÜR
GEZİ
Kültür ve Turizm
Türkiye’nin cennet köşelerinden biri sayılabilecek ve hatta
özellikle yaz dönemlerinde dikkatleri üzerine çeken Muğla,
bugün pek çok yönüyle gezilmeye ve görülmeye değer
mekanları içinde barındırır. Bugün olduğu kadar geçmişin de
yaşam merkezi sayılan Muğla’da, önemli arkeolojik kalıntıları,
Anadolu Hitit, Karya, Lykia ve Urartu geleneklerine dair izleri
ve tabi Osmanlı Döneminden kalma birçok cami, medrese
ve külliyeleri görmek mümkündür. Özellikle 1334 yılında
yapılan kentin en eski camisi olarak bilinen Ulu Cami ile kubbesi
tamamen kurşunla kaplı 1493 yılında Esseyit Sucaaddin
tarafından yaptırılan cami görülmeye değerdir. Öte yandan
Muğla, kendine has bir mimariye sahip Türk ve Rum Evleriyle,
Mabolla Kalesi ile ve Yayla Kahveleri ile ünlüdür. Hemen hemen
her anlamda ve her alanda cennet sayılabilecek görselliğe,
tarihi ve mimari eserlere ve temiz bir doğaya sahip olan,
Ege ve Akdeniz ile komşu Muğla, günümüze baktığımızda
ise hiç şüphesiz ki tatil beldeleri ile de ünlenmiştir. Dalaman,
Fethiye, Marmaris, Datça ve Bodrum gibi tatil bölgeleriyle
dünyaca bir üne sahip Muğla, günden güne hem iç turizm
hem de dış turizm alanında Türkiye ekonomisine büyük katkı
sağlamaktadır. Muğla, turistik açıdan değerli olduğu gibi aynı
şekilde idari ve ticari açıdan da Türkiye ekonomisinde önemli bir
yere sahiptir. Özellikle Yatağan Termik Santrali, çeşitli ilçelerde
mevcut olan linyit rezervleri, krom ve mermer yatakları
bölgenin önemli ekonomik değerlerindendir.
Muğla’nın tarihini, kültürünü, tatil, eğlence ve yaşam
merkezlerini tek seferde ve bir sayfada anlatmamız
mümkün görünmüyor. Aynı şekilde Muğla, sahip olduğu
doğal ve tarihi güzellikleriyle tek başımıza gidebileceğimiz,
gezip, görebileceğimiz bir mekâna da benzemiyor.
Yapmamız gereken şey gitmeden önce Muğla hakkında
ön bilgileri toplamak ve bir rehber eşliğinde Muğla’nın
güzelliklerinin tadına varmak. Tabi yalnızca denizin, kumun
ve güneşin tadını çıkarmak istiyorsak iki yanı denizle çevrili
Muğla’ya gitmek için rehbere ihtiyacımız olmayacaktır.
Son olarak, Muğla’ya gittiğinizde yapmadan dönmeyin
diyebileceğimiz etkinlikleri sıralayalım…
Muğla ve yakın çevresinde;
• Ormancı Türküsü’ne konu olan Belen Kahvesini ziyaret
etmeden,
• Akyaka’da balık yemeden,
• Saburhane Mevkiini görmeden,
• 1895 yılında yapılan Saatli Kule’yi görmeden,
•Eski Muğla’nın dar sokaklarında dolaşmadan,
•Muğla Köftesi yemeden,
• Zahire Ambarını görmeden,
• Akyaka’da Kitesurf yapmadan,
Dalyan’da;
• Yasak aşkın kenti “Antik Stratonikeia” yı görmeden,
• Dalyan’da tekne turu yapmadan,
• Turgut’ta Osman Hamdi Beyin Evini ziyaret etmeden,
•İztuzu Plajında denize girmeden,
• Arastayı ve Muğla Müzesini ziyaret etmeden,
• Kaunos Antik kentini görmeden,
82
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Fethiye’de;
Marmaris’te;
• Amintas Kaya Mezarlarını görmeden,
•Marmaris Kale ve Müzesini ziyaret etmeden,
•Balık Pazarında balık yemeden,
• Çarşısını dolaşmadan,
• Kelebekler Vadisini görmeden,
• Günlük tekne turu ile eşsiz koyları ziyaret etmeden,
• Kayaköyü ziyaret etmeden,
•Marmaris balı satın almadan,
• Ölüdeniz’de yüzmeden,
Milas’ta;
•Babadağ’dan paraşütle atlamadan,
• Kayaköy’den Ölüdeniz’e yürümeden,
• Fethiye’de günlük tekne turu yapmadan,
• Kent Merkezindeki Antik Tiyatro’yu görmeden,
Bodrum’da;
•Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesini görmeden,
• Dünyanın Yedi Harikasından biri olan “Mauseloum”u
ziyaret etmeden,
• Zeki Müren Müzesini görmeden,
• Gümüşkesen Mezar Anıtını görmeden,
• Kıyıkışlacık-İasos Antik Kentini gezmeden,
Datça’da;
•Eski Datça’yı görmeden,
•Baharda Datça bademi tatmadan,
• Knidos Antik kentini görmeden,
• Koylarında denize girmeden, en azından bunlardan bir
kaçını yapmadan dönmeyin...
• Günlük tekne turu ile eşsiz koyları ziyaret etmeden,
• Gümüşlük’te balık yemeden,
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
83
KÜLTÜR
KİTAP
meryem o lcay
YETİŞTİRİLMİŞ HAYATLAR
DEMİRHAN KADIOĞLU
NESİL YAYINLARI
Karşımıza çıkan her zorluğa umut
dolu bakışlar atmak ve sabır
teamülüyle o olaylara yaklaşmak, itikadı sağlam her kulun bir
vazifesidir. Bu vazife çerçevesinde hayatımızı sürdürür, zorluklara karşı ümidi bir siper olarak
kullanmaya çalışırız. Ama bazen
de hiç gayret sarf edilmeden halledilebilecek olaylar karşısında
sabır ve ümit ışığımız ansızın söner, böylelikle basit bir yarışı
kaybederiz. Peki, her an haline ve karşılaştıklarına şükretmesi
gerektiğinin farkında olması gereken bizler, anne / baba şefkati,
sevgisi, merhameti görmeyen, duvarlar ardında “bir gün mutlaka
gelecek” umuduyla hayata tutunan, İslam’da güzel bir yerleri
olan yetimleri düşünüyor muyuz? Ya da “sahiplenmeden ve
samimiyetten” yoksun olduklarından, çocuklarını gözden çıkaran
ebeveynlerin farkında mıyız? Yurtlara terk edilmiş, bir gün
ayrılacaklarının düşünmeden birbirlerine kenetlenip ‘sentetik
kardeş’ olan, gözleri ümit ışığıyla parlayan ve bu ümit sayesinde
içlerinden birisinin anne ve babasını bulma macerasının anlatıldığı,
kısmen otobiyografik bir hikâyedir.
İMKANSIZ ÖYKÜLER
RASİM ÖZDENEREN
İZ YAYINCILIK
Son dönem Türk Edebiyatının
öncü temsilcilerinden ve Türk
hikâyeciliğinin başarılı, özverili isimlerinden birisi olan
Rasim Özdenören, İmkânsız
Öyküler adlı hikâye kitabında, düşünce üzerine yazmış
olduğu kitaplarının muhtevasından yola çıkarak, bir takım
toplumsal aksaklıkları, öz’den olmayan halleri hikâye
etmiştir. Jacobenvari bir biçimde yani tepeden inme
misali bir değişim yaşayan, istikbâli köklerde aramaktan
vazgeçen bir toplumun aksaklıklarının üzerinde yoğunlaşılarak oluşturulmuş küçük hikâyelerden oluşan bu
eser, toplumun geçirdiği değişikliklerde bireyin bilinçaltına yerleşmiş ve bireyi zihinsel macera yaşamaya iten
değişimin öykü kitabıdır.
84
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
HANGİ SUYU İÇMELİ?
KEMAL ÖZER
HAYY KİTAP
Gıda Hareketi’nin Başkanlığını
yürüten ve halen gazetecilik
yapan Kemal Özer, insanların
su ile ilgili en temel sorularına
cevap verme amacıyla Hangi
Suyu İçmeli adlı eseri kaleme
almıştır. Su sadece “müvellid’ül
ma ve müvellid’ül humuza’dan
oluşmuştur” deyip üzerinde
yoğunlaşmamak, “yaşamamız için gerekli bir gıdadır” klasiğinin ötesine geçememek, su’ya yapılacak en büyük haksızlıktır zannımızca. İçeriğindeki organik ve inorganik maddelerle ve emsalsiz özellikleriyle adeta bir hayat kaynağı olan
su, maalesef insan tarafından tehdit edilmektedir. Su’yu
kirletmek için sanki muazzam bir efor sarf eden insanoğlu,
aynı zamanda; “Hangi su iyi, temiz ve sağlıklı? Hangi suyu
içmeli, hangilerinden uzak durmalı? Çocuklarımıza hangi
suyu içirmeli? Suları kirleten unsurlar neler ve nasıl korunuruz?” kendine sormaktadır. İşte bu tür sorular üzerinden
insanın suya karşı duyarlı olmasını da gizliden yükleyen kitabımız, hidrolojinin girdiği en açıklayıcı bir hal niteliğindedir.
VATAN YAHUT İNTERNET
MUSTAFA KUTLU
DERGAH YAYINLARI
Mustafa Kutlu hikâyelerini
okumaya henüz başlayanlar için önce “Uzun Hikâye”
tavsiye edilir. Peki, o doyulmaz
ve özgün hikâyenin tadına
varıldığında, aynı doygunlukta
bir başka hikâye daha istenilmez mi? Okurlar meraklı bir
heyecanla ister ve Mustafa
Kutlu da bu cevabı karşılamak için boş durmaz, otantikliğini
muhafaza ederek Türk Edebiyatı dünyasına yeni hikâyeler
kazandırır. Nasıl kullanacağımıza ve hangi niyetle kullandığımıza göre ya bir yardımcı ya da bir şeytana dönüşen ve bu
şeytan rolü içinde insanları ki özellikle doğa ile iç içe yaşamaya alışmış, değerlerini en üstlerde koruyan bir toplumu
girdap gibi içine sürükleyen “teknoloji” ve bu teknoloji ile
beraber tüketim kölesi olan insanlığın anlatıldığı, fırından
daha yeni çıkmış bir eserdir; Vatan Yahut İnternet.
yesilay.org.tr
Uygun birimlerde görevlendirmek üzere
üniversite öğrencilerinin staj başvurularını
bekliyoruz.
2014 STAJ PROGRAMI
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
85
86
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
87
SPOR
SPOR
88
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
A h met K ay n ar
DALGALARA MEYDAN OKUMAK
SÖRF
Tanım
Sörf deyince kafanızdaki o resmi görür gibiyim..
Kıyıya yaklaşan yüksek boyutlu dalgaların üzerinde uzunca
bir tahtaya binerek estetik ve aktobatik hareketlerle mesafe kateden sarışın karizmatik gençler veya rüzgâr gücünün
yeterli seviyede olduğu ortamlarda değişik boyutlardaki
sörf tahtasına ilave olarak yelken veya paraşüt ile yelken
sörfü yapan can yelekli saçları rüzgarda dalgalanan mutlu
çocuklar.. (tamam yelken sörfü aklınıza gelmedi ama bu
yazıdan sonra gelecek)
Evet dostum bu ay, mutlu adamların sporu "Sörf"ü tanıyacağız.
Not: Pokemon izlerken, efsane bir sörfçünün olduğu bölüm
vardı. Hani, kayanın en tepesinde bayrağ alıyordu finalde. İşte
o bölümü izleyenlerin bu yazıyı okumasına gerek yok, onlar
zaten fahri surfer.
Tarihi
Sörf de diğer pek çok spor gibi ihtiyaçlardan doğmuştur. İlk
sörfçüler, kıyıya dönmek için dalgaları yakalayan balıkçılardır. Bu etkili yöntem gün geçtikçe her gün kullanılmaya ve
bir eğlence şekline dönüşmeye başlamıştır.
Hawaii'deki ilk Polenezyalı yerleşimciler en basit sörf yeteneğine oldukça haizdiler. Ayakta sörf yapmanın tam olarak
nezaman başladığına dair herhangi bir kesin tarih olmamasına rağmen, 15. Yüzyılda eski Hawai’nin Sandwich adalarıyesilay.org.tr
nın insanlarının, "he'enalu" veya dalga kaymak diye bilinen
büyük bir spordan bahsettikleri bilinir.
1777 yılında Kaptan James Cook, Tahitililer’in uzun tahtalar
ile sörf yaptıklarını görmüştür. Sörfün tanınırlığı 19. yüzyıl
sonlarında iyice azalmış ve spor neredeyse bitme noktasına
gelmiştir.
Sörfe geri dönüş, sörfün babası olarak da bilinen 1912-1920
yıllarında Olimpiyat Oyunları yüzme şampiyonu, baba tarafından Havaii'li anne tarafından Harran'lı olan "Duke Kahanamoku” nun Wakiki sahilinde bir sörf kulubü açmasıyla başladı. (Harran kısmının gerçekle bağlantısı yoktur, dikkatinizi
celbetmek için yazılmıştır.) Sörf bu güzide olay sonrasında
popülerliğini arttırarak ABD ve Avrupa'ya sıçramıştır.
1962 yılında, merkezi Peru’da olan Uluslararası Sörf Federasyonu kurulmuştur. 1964 yılından günümüze kadar her yıl
dünya şampiyonası ve uluslararası yarışmalar yapılmaktadır.
Sörfün Altın Çağı
1950'ler sörfün altın çağı olmuştur. II.Dünya Savaşı bitmiş,
modern dünya daha önceki bütün savaşların toplamından
daha fazla insanı öldürmüş ve insanlar refah içinde kendilerini
eğlenceye ve zevklerine vermişlerdir. Her hareketlerinden
buram buram kuulluk akan sörfçülerle ilgili filmler, sörf modasının önünü açmıştır. Televizyon programları sörfün reklamını
fazlasıyla yapmaktadır. Sörf, az sayıda insanın yaptığı bir ada
aktivitesinden bir yaşam tarzına, milyon dolarlık bir sanayiye
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
89
SPOR
dönüşmeye başlamış ve günümüze kadar uzanmıştır.
Ve bizler herşeyi olduğu gibi sörfü de tahtasıyla beraber
pazarlanabilir meta haline getirmişizdir.
Yelken Sörfü - Uygulama
Sörf uzaktan bakıldığında sıra dışı bir spor olarak algılansa bile, altında yatan düşünceler ve hisler kendini bütün
dünyada ifade eder hale gelmiştir.
Hayat tarzı olarak yerleşmiş bu spor, denize, okyanusa ve hatta göllere kıyısı olan hemen her yerde yapılabilmektedir. Peki, adrenalin tutkunlarının ihtiyaçlarını
suya sabuna dokunarak giderme imkânı sunan sörf
nasıl yapılır?
Sörf yapan sporcular, malibu isimli uzunluğu 1.8 metre
ile 2.25 metre arasında olan tahtalarla sörf yapmaktadır. Balsa odunundan yapılan mali, el tahtası denilen
kısa tahtalar da sörfte kullanılır. Sörf, kırılan dalgalar
arasından tahtanın üzerine yatan sörfçü tarafından
yapılır. Dalganın geldiğini görünce, elleri ile kürek
çekerek dalgaya doğru giden sörfçü, dalga sahilde
bitinceye kadar dalganın üstünde kayar. Yaklaşık 800
metre kadar dalga ile kayılabilir. Burada biraz önsezi
de gereklidir. Sörfçü, tahtanın belirli yerlerine ağırlığını
vererek hızını ve yönünü değiştirebilir. Hakemler, dalganın ve hareketlerin zorluk derecesine göre puanlama yaparlar. 10 adet kayma yapılarak, karar verilerek
yarışmacı puanlanır.
Dalga sörfünün yaygın olarak yapılabildiği bölgeler
Amerika’nın batı sahilleri (daha iyi dalga yakalamak için
göç edilen bölgeler var), Avusturalya ve Peru gibi ülkelerdir. Evrensel bir spor haline gelmesi uzun süren sörfün,
bildiğimiz gibi, Uluslararası Sörf Federasyonu Peru'da
kurulmuştur. Dünya üzerinde bu dalda yapılan yarış-
90
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
maların ödüllerini bu üç ülke dışında alabilen fazla ülke
çıkmamıştır.
Rüzgâr Sörfü
Rüzgâr sörfü, üzerinde yelkeni de barındıran sörf tahtası
üzerinde yapılabilen bir türdür. Bu türde amaç uygun
rüzgârı yakalayıp olabildiğince uzun süre ilerleyebilmektir. Bir nevi yelken sporu olan rüzgâr sörfü 2 ile 5 metre
arasındaki boyutlarda bir tahta ve yelkenle yapılan,
rüzgârın gücünü kullanmayı amaçlayan denge, güçlü kol
kasları ve yoğunlaşma gerektiren bir spor dalıdır. Yelken
üç ana parçadan oluşur. Yelken direği, yelken ve tutma
çatalı olarak. Tahtanın üst yüzeyi sörfçünün kaymaması
için tırtırıklı, arka yüzey ise pürüzsüzdür.
Genel olarak saatte 0 ile 95 km hız arasında esen rüzgârla yapılan bu tür spor, eğlence amaçlı olarak saatte
25 ile 40 km hızla esen rüzgârda da yapılabilmektedir.
1960’lı yıllarda fikirleri ortaya atılan ve 1960'lı yılların
sonlarında doğan rüzgâr sörfünün kitlelere yayılması
1970'li yıllara denk gelmiştir. Oldukça genç bir spor dalı
olan rüzgâr sörfü, dalga sörfü gibi karakteristik doğa
koşullarında bağımsız olduğu için uygun rüzgârın yakalandığı her ortamda yapılabilir.
Yarışmaları hız, etap yarışı, serbest stil, slalom, süperX
isimli birbirinden farklı bazı türleri içerir. Ülkemizde bu
sporun bilinirliğinin artması, sevilmesi ve yayılması
2000’li yılların başında gerçekleşmiştir. Ülkemizde
doğal koşulların oldukça elverişli olduğu rüzgâr sörfü
İzmir- Alaçatı’da, Muğla- Akyaka’da, Gökçeada’da, Hatay-Samandağ’da, Antalya- Side’de yapılabilmektedir.
Böylesine genç bir spor olan rüzgâr sörfü çok kısa
sürede farklı fikirlerin uygulanmasıyla oldukça popüler
bir alt tür oluşturmuştur.
yesilay.org.tr
Sörf Malzemelerini Tanıyalım
Board – Tahta:
Tahta olarak da bilinen bu parça bizim su
üstünde durmamıza yarar.
Yelken – Sail:
Rüzgarı kullanarak ilerlememizi sağlar.
Direk – Mast:
Yelkenin iskeleti gibidir ayakta durmasını sağlar.
Boom – Çatal:
Yelkenin elimiz ile tutup yönlendirdiğimiz
parçasıdır.
Extension – Uzatma:
Direk boyunu yelkene göre ayarlamamızı sağlar.
Mafsal – Joint:
Yelken ve boardı birleştirmemiz için gerekli olan
malzemedir.
Fin – Yüzgeç:
Sörf tahtasının rotasında gitmesini sağlar.
Trapez – Harness:
Yelkeni vücut ağırlığımızı kullanarak
tutabilmemizi sağlayan malzemedir.
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
91
SPOR
Türkiye'de Sörf
Alaçatı
Alaçatı, rüzgâr sörfü denildiğinde ülkemizde olduğu kadar dünyada da
akla gelen bir yer. Alaçatı merkezine yaklaşık olarak 2-3 km’lik mesafede, iki tepenin arasında kalan suda Ayvalık bölgesi üzerinden oluşan
bir rüzgar koridoru, yılın tamamında hakim. Aynı zamanda, bu koyun
altında şu an aktif olmayan bir fay hattı denizin dibini iki farklı parçaya
ayırıyor. Bu derinlik farkı, aynı koyda yeni başlayanlar için sığ bir alan ve
profesyoneller için yeterli derinliği sağlayan bir alan olmasını sağlıyor.
Aynı zamanda rüzgar sörfü sporuna izin verecek kadar rüzgarı sürekli
sağlamasına rağmen dalgasız bir denize sahip oluşu, Alaçatı’yı bu spor
için en keyifli destinasyon haline getiriyor.
Bitez
Ülkemizde rüzgar sörfü dendiğinde akla gelen bir diğer adres olan Bitez,
Bodrum Yarımadası’nın en geniş plajlarından birine sahip. Alaçatı’ya göre
daha güneyde olduğu için daha sıcak bir iklimin hüküm sürdüğü Bitez,
yelken sporları için ideal oluşu ile zaten popüler olan Bodrum’un rüzgarını
dalgasız denizi ile buluşturuyor.
Datça
Ülkemizde rüzgar sörfü sporunun yaygınlaşmasıyla birlikte, Datça da
alternatif destinasyonlardan biri haline geldi. Özellikle tatil planını rüzgar
sörfü temasıyla kısıtlamayıp yanına alternatif etkinlikler de eklemek
isteyen seyahatseverlere tavsiye edebileceğimiz Datça, aynı zamanda
birçok rüzgar sörfü okuluna ve her yıl belediye tarafından açılan çok
uygun fiyatlı yelken kurslarına ev sahipliği yapıyor. Belde, özel çevre
koruma bölgesi ilan edildiği için nispeten bakir bir doğaya sahip.
92
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Kısa kısa
✦ Havacılık sektörü araştırma kurumu Skytrax'ın yolcu değerlendirme sonuçlarına göre son 4 yıldır "Avrupa'nın En İyi
Havayolu Şirketi" seçilen Türk Hava Yolları (THY), sponsorluklarının yanı sıra spor kulübü vasıtasıyla masa tenisi,
satranç ile futbol branşlarında çocuk ve gençlere destek
veriyor.
✦Başakşehir’de yapımı biten stadyum Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın açılışını yapmasıyla hizmete girdi. Stada
Başbakan Erdoğan tarafınan Fatih Terim Stadı adı verildi.
Törenin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da
forma giydiği şöhretler maçı yapıldı.
✦ Fenerbahçe ve Beşiktaş, İngiltere Premier Lig ekibi Chelsea
ile birlikte 8 Ağustos Cuma günü İstanbul'da, Soma için
oynanacak özel turnuvada yer alacak. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nın ev sahipliği yapacağı üçlü turnuva,
Soma maden faciasında hayatını kaybeden madenciler için
düzenlenecek. Organizasyonda elde edilecek tüm hasılat,
masraflar çıktıktan sonra, Soma'da hayatını kaybeden
madencilerin ailelerine bağışlanacak.
✦Milli sporcu Şahika Ercümen, Kaş'ta "paletsiz ip destekli
serbest dalış" alanında 72 metre derinliğe inerek ikinci
dünya rekorunu kırdı.
✦Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Şerefhan,
"Tekerlekli sandalye basketbolunda büyük bir yükseliş içindeyiz. Artık tüm uluslararası organizasyonlarda madalyalara
talibiz" dedi.
✦İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in, haziranda düzenlenen
Royal Ascot yarışında ikinci olan "Estimate" isimli atından
alınan testler sonucunda doping verildiği ortaya çıktı.
✦ Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından bu yıl
26. kez düzenlenen Samsung Boğaziçi Kıtalararası Yüzme
Yarışı'na katılan İngiliz kraliyet ailesinde tahtın iki numaralı
varisi Prens William'ın eşi Cambridge Düşesi Kate Middleton'ın kız kardeşi, Kanlıca İskelesi'nden başlayan ve Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkı'nda sona eren yaklaşık 6,5
kilometrelik parkuru yüzdü.
✦Erzurum'da, 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları için
yapılan ülkenin tek atlama kulelerinde meydana gelen çökme nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan
soruşturma kapsamında bilirkişi heyeti inceleme yaptı.
yesilay.org.tr
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
93
HİLAL-İ AHDAR
çeviri arif çi F ci
94
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
yesilay.org.tr
Hilal-i Ahdar, 30 Mart 1341 (1925), C.1, No: 5, s. 37
Anadolu'da
Hilal-i Ahdar
Hilal-i Ahdar Cemiyeti İzmir şubesinin muhterem İzmir
efkâr-ı umumiyesine beyannamesi.
Türkiye Hilal-i Ahdar Cemiyeti İzmir şubesi alkol düşmanlığının neşir ve tamimi halkı içki felaketinden kurtarmak ve
milli bünyenin zehirlere karşı sıyanetin temin etmek üzere
tessüs etmiştir. Hilal-i Ahdar Cemiyeti gençlere, ihtiyarlara,
müptelalara ve alkolün meşum tahribatından bihaber olan
sınıflara bütün vesaitiyle tebligatı, neşriyatı ve irşadatta
bulunacaklardır. İçki yüzünden harap olmuş aile yuvalarına
bir penah olacak, alkol sefaletzedelerinin maddi ve manevi
imdadına yetişecektir. Hilal-i Ahdar Cemiyeti bu hissi ve
insani gayesine doğru yürürken kalpleri beşeri bir şefkatle dolu milli bünyenin tekâmülüne hürmetkâr olan bütün
vatandaşların müzaheratına istinat edecektir. Memleketin âlimleri, muallimleri ekser-i etibbası münevverleri ve
gençleri içki aleyhinde cemiyetle tamamen müttefiktir.
Tarihte şaraba en az bulaşmış Türk ırkının hakiki evlatlarının yeni tessüs eden cemiyetimize yardımcı olmalarını rica
ederiz. İçki aleyhinde mücadele ancak gençlerin kudret ve
iradesiyle zaferyab olacaktır.
Zile Şubesi: Memleket münevveran ve eşrafından mümtaz
bir kitle 27 Şubat tarihinde içtima ederek Hilal-i Ahdar şubesini tesis ve Riyaset-i Fahriyeye Müftü Emrullah Efendiyi, Riyasete Doktor Muhammet Sırri, Riyaset-i Saniyeye
Müdde-i Umumi Tevfik, Katib-i Umumiliğe Dava Vekili Ziya,
Veznedarlığa Tüccardan Tekenişinzade Rıfat, Zabıt Katipliklerine Hamdi ve Meclis-i idare azasından Aşçızade Kazım,
Azalıklara Karanfilzade Abdurrahman, Posta Telgraf Müdürü
Hamdi, Mal Müdürü Sabri, Varidat Katibi Hakkı, Maliye
katiplerinden Dursun, Mahkeme Katibi Lütfi, Tekenişinzade Rüştü, Maliye memurlarından Asım, Sıhhiye Memuru
Sami, Hastahane Katibi Abdullah, Tüccardan Müstecizade
Yusuf, Tüccardan Sivaslı Ali, Emlak-ı Milliye Memuru Zühdü,
yesilay.org.tr
tüccardan Malatyalızade Alirıza, tahsil memuru Musa, Adliye
Başkatibi Halil Rıfat Bey ve efendiler intihap edilmiştir. Kendilerini tebrik ve muvaffakiyetlerini temenni ederiz.
Bergama: Bergama’da bir şubemiz küşad edildi. Aza-i
muteremenin esamisini gelecek nüshamızda iftiharla derc
edeceğiz.
Honaz: Honaz Nahiye Müdür-i muhteremi Sabit Şevki Bey
bulunduğu muhitte bütün gayret ve kudretle içki beliyyesiyle uğraşmaktadır.
Arapkir: Arapkir gençlerinden Menzilcizade Zihni, Halil Paşazade Reşat, Doktor Zeki Ferh Beyler tarafından Hilal-i Ahdar
şubesi tesisi için müracaat edilmiş, kendilerine teşekkürname yazılmıştır.
Bursa Şubesi: 22 Mart 1341(1925) tarihinde milli sinemada umuma parlak bir müsamere verilmiştir: Müsamerede
de güzide bir heyet tarafından ziyafet-i musikiye, bilahere
Emraz-ı Asabiye Mütahassısı Bursa Hilal-i Ahdar Reis-i
Sanisi Şükrü Sazım Bey ile Doktor Mustafa Hikmet Beyler
tarafından içki aleyhinde musahabe-i fenniyeler yapılmış,
sinema gösterilmiş, sarhoşluğun rezaleti namında Sururi
Bey tarafından bir monolog irat edilmiştir. Bursa şubesinin
günden güne tevesü eden faaliyetini tebrikle kaydediyoruz.
İzmir: Darülmuallimin salonunda içki aleyhinde her hafta
musahebeler yapılmaktadır. Son hafta zarfında bir de beyanname neşretmiştir.
Mebuslarımız ve Hilal-i Ahdar: İçki düşmanlığı mücadelesinde muhterem mebuslarımızın pek kıymettar müzaheret ve
teveccühlerini görmekle mübahiyiz.
Gazetemiz muhterem vekillerimize gayemize karşı gösterdikleri pek samimi alakadarlığından dolay şükranlarını
iblağ eder.
YEŞiLAY •
AĞUSTOS 2014
95
Merve Arslan
Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması
Afiş Kategorisi 2. si
YEŞİLAY DERGİSİ NİSAN 2014 963
SAYI 9 6 3
Yeşilay Zümrüdüanka
Ödül Töreniyle Yeşilay
En’lerini Seçti.
8
Yrd. Doç. Dr. M. Ali
Balkanlıoğlu
Değerler Eğitimi
ve Medya
26
Pedagog
Öznur Simav
“Hayır” diyememek
tatminsiz bir neslin
yetişiyor olması demek!
40
Edebiyatın insanı insana
anlatmada en iyi yol
olduğunu ifade eden
Canan Tan’dan:
“Yazmazsam
yaşayamam!”
NİSAN
2014
89.YIL
5 TL
yesilay.org.tr
80
Yelken Kanatla
uçmaya hazır mısın?
86
23 NİSAN
ÇOCUK ÖZEL
Aylık Sağlık, Eğitim ve Kültür Dergisi
62

Benzer belgeler