Dil Nedir

Transkript

Dil Nedir
TÜRK DİLİ
www.ufomer.com
Türk Dili Dersinin Vize Özetleri aşağıdadır.
Diğer derslere ait özetler de aynı titizlikle çıkarılmıştır.
Grubumuzda 50'nin üzerinde öğrencimiz bu özetlerle sınava hazırlanıyor.
Siz de bu avantajdan yararlanabilirsiniz.
Üstelik son derece ekonomik http://ufomer.com/?page_id=200 linkini
kullanarak ayrıntıları bulabilirsiniz.
Her dersin ücreti 5 tl, 6 ders paket halinde 20 tl dir.
Verdiğiniz paraya fazlasıyla değeceğini göreceksiniz.
Fırsatı kaçırmayın.
....
Ya da ( www.kitapyurdu.com ) sitesinden
BACA
İsimli Romanımdan iki
adet satın alın istediğiniz özeti size göndereyim, üstelik gelecek
dönemlerde çıkaracağım özetlere de ücretsiz sahip olun.
1
I.ÜNİTE :
Dil Nedir
Dil
Farklı şekillerde tanımlanmıştır. İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal
vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde
gelişen canlı bir varlık, seslerden örülmüş toplumsal bir müessesedir.
Dilin Özellikleri
1) Dil bir sistemdir. Dil, dinleme ve konuşma işlevlerini gerçekleştirmek
üzere birbiriyle bağlantılı ses, biçim, söz dizimi, anlam ve benzeri alt
sistemlerin oluşturduğu bir bütündür.
2) Dilin temeli sestir, sözlü anlatım aracıdır.
3) Dilde nedensellik ilkesi esastır.
4) İlkel dil, gelişmiş dil ayrımı yoktur.
5) Dilin üretim yetisi sınırsızdır.
6) Her dil, ait olduğu toplumun ihtiyaçlarına cevap
verebilecek yeterliktedir.
7) Dil, toplumsal katmanlara göre değişir.
8) Kuşaktan kuşağa aktarılan bir sistemdir.
9) Toplumsal ve ulusal bir kurumdur.
10) Doğal bir iletişim aracıdır.
11) Hem araçtır, hem malzemedir, hem de araç ve malzemeyi
kullanan sistemdir.
12) Diller arası benzerlik ve ortaklıklar olabilir
Dillerin Doğuşu İle İlgili Kuramlar
2
Tarihte yazıyı icat eden Sümerlerdir. Bilinen en eski yazılı belge ise, Sümer
şehir devletlerinden birisi olan ( Kiş )'te bulunan bir tablettir. Bugün bu
tabletin aslı Bağdat Müzesi'nde bulunmakta, bir kopyası da Londra'da
Oxfort Üniversitesi kütüphanesinde sergilenmektedir.
Dillerin doğuşuyla ilgili iki farklı kuram ileri sürülmüştür. Bunlardan ilki
dillerin tek ana dilden türediği kuramıdır. Bu kurama ( tekköken ) kuramı da
denir. İkinci kuram ( çokköken Kuramı )'dır. Bu kuramda ise dillerin farklı
kökenlerden, ayrı ayrı geliştiği savunulmaktadır.
Ding - Dong Kuramı
Bu kurama göre, seslerle anlamlar arasında mistik bir bağ vardır. Buna göre
ilkel insan nesneleri sesle anlatmaya çalışmış ve böylece de dili keşfetmiştir.
Yansıma Kuramı
Bu kuram dillerin hayvan seslerinin taklidinden doğduğunu savunur.
Ünlem Kuramı
Dillerin doğuşunu insanın duygularını ifade etmek istemesine bağlamıştır.
Güneş Dil Kuramı
Dillerin doğuşunu insanın güneş karşısında duygularını dile getirdiği
a/ağ
seslerine bağlar.
Dil Türleri
Ana dil, bir dilin veya dil ailesinin tarihi gelişin içerisinde var olduğu
düşünülen ilk şeklidir. Ana dili ise, insanların genellikle annesi veya bebeklik
döneminden itibaren birlikte olduğu kişilerle etkileşim yoluyla edindiği dildir.
Birinci dil, asli dil olarak da bilinir.
Diyalekt ( lehçe )
Belirli bir coğrafyada kullanılan veya belirli bir bölgeye özgü olan dildir.
Lehçeler, ortak dilden gelişerek ayrılırlar. Bulundukları yer, dağlar, nehirler,
doğal sınırlar, ticaret yolları, dini merkezler ve dış ilişkiler diyalektlerin
oluşumunda etkilidir.
Türk lehçeleri yakın lehçeler ve uzak lehçeler olmak üzere ikiye ayrılır.
Çuvaşça ve Yakutça ( uzak ) lehçeleri oluştururken, diğerleri birbirlerine
( yakın ) lehçelerdir.
3
Lingua Franca
Yoğun dil temaslarının bulunduğu bölgelerde, dili kullanan insanların,
uluslararası anlaşma aracı olarak kullandıkları ortak dildir. Mesela
günümüzde dünyanın lingua francası ( ingilizce)'dir.
Ölçünlü Dil
Özellikle, Londra, Paris, İstanbul, Tahran gibi politik ve kültürel
merkezlerde yaşayan insanların kullandıkları dilin, yazılı ve sözlü alanda
kullanılarak toplumca benimsenen dil haline gelmesiyle oluşan dildir. Bazen
bir ülkede bu dili konuşan insanların sayısı o ülkenin nüfusunun oldukça küçük
bir kısmını oluşturur. Örneğin İngiltere'de BBC İngilizcesini konuşanların
oranı nüfusun yüzde beşidir.
İki Değişkelilik
Bölgesel ağız özelliklerini koruyan bir konuşurun ( dili kullanan kişi ) aynı
zamanda ölçünlü dili de kullanması durumudur. Dersi işlerken ölçünlü dili
kullanan öğretmenin, köyüne döndükten sonra köyünün ağzı ile konuşması iki
değişkeliliğe örnek olarak verilebilir.
Yazı Dili ve Sözlü Dil
Edebi dil olarak da tanımlanabilir. Öğretim süreçlerinde kullanılır. Bir
bakıma ölçünlü dildir.
Argo ve Jargon
Genel olarak gemici argosu, şoför argosu ve öğrenci argosu gibi belirli
meslek gruplarına ya da toplumsal gruplara özgü bir dil şeklinde
tanımlayabiliriz. Argonun saygınlığı ölçünlü dile göre oldukça düşüktür.
Genellikle eğitimsiz insanlar tarafından kullanılır.1
Aynı meslek veya toplumsal gruptaki insanların, ortak dilden ayrı olarak
kullandıkları özel dil veya söz dağarcığına ise ( jargon ) adı verilir. Buradaki
özel dil kavramından, tıp dili, hukuk dili gibi belirli mesleklere ait
terminoloji anlaşılmalıdır.
1
Argo özellikle gençler tarafından kullanılan ve toplumun büyük bir kısmı tarafından da anlaşılamayan
özel dil ( İngilizcesi Slang ) den biraz farklıdır.
4
İzole Dil
İzole dil bir dil ailesine ait olduğu gibi hiçbir dil ailesine de mensup
olmayabilir. Örneğin tarihi Mezopotamya dillerinden Sümerce; Sibirya'da
kullanılan Gilyak; İber Yarımadasında kullanılan Baskça izole dillerdir.
Kutsal Diller
Diller bilimsel açıdan kutsal değildirler. Ancak, dini öğretilerin kullandığı
diller, o dine inananlar tarafından kutsal kabul edilirler. Mesela Yahudilik
için Klasik İbranice; Hinduizm için Sanskritçe, İslam dünyası için Klasik
Arapça kutsal dil kabul edilir.
Devlet Dili
Devlet yönetiminde ve kamusal alanda yasal ve kullanılması zorunlu olan dil
veya dillerdir. Devlet dili aynı zamanda ( resmi ) dildir. Ancak her resmi dil,
devlet dili değildir. Örneğin Rusça bütün Rusya Federasyonunda devlet
dilidir. Tatar Türkçesi ise sadece Tataristan'da Rusça ile birlikte devlet
dilidir.
Resmi Dil
Bir ülkenin tamamında veya bir bölgesinde yönetim dili olarak kullanılan
dildir. Resmi dil, bazı ülkelerin anayasasında açıkça belirtilirken bazı
ülkelerde bu konuda bir ibare yoktur.
Çince Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve Rusça Birleşmiş Milletlerin resmi
dili olarak kullanılmaktadır. Birleşmiş Milletlerden çıkan bütün belgeler bu
altı dilde yayınlanır.
Avrupa Birliğinde ise yirmi üç ( 23 ) resmi dil ve çalışma dili bulunmaktadır.
Bazı ülkeler aynı dili konuştuklarından resmi dil sayısı mevcut ülke sayısından
daha azdır.
Ulusal Dil
Bir ülkenin nüfusunun çoğunluğu tarafından konuşulan ve yazılan, aynı
zamanda ülkenin resmi dili olan dildir. Türkiye'nin ulusal ve resmi dili
Türkçedir.
5
Uluslararası Dil
Farklı ülkelerdeki konuşurlar tarafından anlaşma dili olarak kullanılan dildir.
Günümüzde İngilizce tartışmasız şekilde uluslararası dil olarak
kullanılmaktadır.
2
Çalışma Dili
Resmi dilden farklı olarak, uluslararası kuruluşlar tarafından ( BM gibi )
yazılı ve sözlü iletişimde kullanılan dildir. Örneğin NATO'nun resmi çalışma
dili İngilizce ve Fransızcadır.
Yapay Diller
Dil farklılığının anlaşmayı güçleştirdiğini düşünen bilim adamları tarafından
ortak bir dünya dili oluşturulmaya çalışılmıştır. Örneğin J. Martin Schleyer
tarafından oluşturulan ( Volapük )3; Ludwig Lazarus tarafından oluşturulan
( Esperanto )4 yapay dillerdendir.
DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
Günümüzde yeryüzünde kullanılan dil sayısını kesin olarak tespit etmek
değildir. UNESCO'nun bu amaçla yayınlamış olduğu bir raporda halen
yeryüzünde 6000 den fazla dilin konuşulmakta olduğu, bunlardan yaklaşık
olarak da yarısının bu yüzyılın sonuna doğru yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya olduğu belirtilmektedir.
Köken Bakımından Dünya Dilleri
Bu sınıflandırma yöntemi, dillerin ortak bir ana dilden türediği tezini savunur.
Buna göre belli başlı dil aileleri şunlardır:
Afroasya dilleri
Altay Dilleri
Amerikan Yerli Dilleri
Avusturalya Dilleri
Çari - Nil Dilleri
Çin - Tibet Dilleri
Dravit Dilleri
Eskimo Dilleri
Hint - Avrupa Dilleri
Hoysan Dilleri
2
Ortaçağda Batı dünyasında Latince, İslam dünyasında Arapça, modern çağlarda ise önce Fransızca ve
ardından İngilizce uluslararası dil olarak kullanılmıştır.
3
DÜNYA DİLİ anlamına gelmektedir.
4
ÜMİT DİLİ anlamına gelmektedir.
6
Karma Diller
Ural Dilleri
Papua Dilleri
Nil-Sabra Dilleri
Nijer-Kongo Dilleri
1) Afro - Asya Dilleri ( Hami - Sami )
Kuzey Afrika'da ve Güneybatı Asya'nın ( Arabistan ) birçok bölgesindeki en
baskın dildir. Sami Dilleri, Çad dilleri, Berber dilleri, Kuşi dilleri Omo dilleri
ailelerinden oluşur.
Bu dillerin en önemlisi İslamiyet ile birlikte bölgede yayılan ( Arapça ) dır.
Ailenin önemli dillerinden birisi de Yahudilerin konuştuğu ( İbranice ) dir.
Bugün konuşulmayan ( Fenike ) dili de bu ailedendir.
2) Altay Dilleri
Adını Altay Dağları'ndan alan Altay dilleri, Türk dilleri, Moğol dilleri ve
Mançu - Tunguz dillerinden oluşur. Korece ve Japoncayı da bu dil ailesine
dahil edenler vardır. Sondan eklemeli dil olan Altay dillerinde Ö - N - Y
( Özne, Nesne, Yüklem ) dizilişi vardır. Diğer dil ailelerinde adların, dişilik ve
erkeklik özelliği olmasına rağmen Altay dillerinde böyle bir özellik yoktur.
3) Çin5 - Tibet Dilleri
Bu dilin konuşurlarının büyük bir bölümü Güneydoğu Asya'da yer alır. Bu dil
ailesi, adından da anlaşılacağı gibi Çin dillerinden ve Tibet-Burma dillerinden
oluşur.
4) Hint - Avrupa Dilleri
Dünyanın coğrafi bakımdan en yaygın, konuşur bakımından en kalabalık dil
ailesidir. Hindistan'dan, Çin'in batısına, Avrupa'nın doğusundan Güney
Afrika'ya ve Kuzey Amerika'ya kadar geniş bir bölgeye yayılmıştır.
Hint Avrupa dilleri, İngilizler, Fransızlar, İspanyollar ve Portekizliler
tarafından sömürgecilik faaliyetleri sırasında dünyanın çeşitli yerlerine
götürülmüştür. Bu dil ailesi şu kollardan oluşur :
5
Dünyanın en çok ana dili konuşuruna sahip dilidir.
7
a) Avrupa Dilleri
1) Germen Dilleri
2) Kelt Dilleri
3) Latin Dilleri
4) Baltık Dilleri
5) Slaw Dilleri
b) Hint - İran Dilleri
1) Hint Dilleri
2) İran Dilleri
5) Ural Dilleri
Asya Kıtasının kuzeybatısı ile, Avrupa kıtasının kuzey doğusu arasında ve
İskandinavya ülkelerinde konuşulan dil ailesidir. Doğusunda Türk dilleri,
batısında ise Hint-Avrupa dilleri yer alır.
6) Kafkas Dilleri
Üç aileden oluşur. Bunlardan biri olan ( Kartvel ) dil ailesinin en önemli üyesi
Gürcistan'da konuşulan Gürcücedir. İkincisi, Kafkasların kuzeybatısında
konuşulan Abhaz - Adige dilleri ve üçüncüsü de
yine Kafkasların
kuzeydoğusunda konuşulan Dağıstan dilleridir.
( Ethnologue ) adlı bir kuruluş günümüzde dünyada diller ve bu dili konuşan
insanlar üzerinde bir araştırma yapmış ve bunu bir tablo ile açıklamıştır. Bu
tabloya göre en yaygın dil ailesi Hint-Avrupa dilleri ailesi, en çok konuşulan
ana dili ise Çincedir.
Yapı Bakımından Dünya Dilleri
Dünya dileri yapı bakımından ( eklemeli ) bitişken diller ve bükümlü ( çekimli )
ve ( yalınlayan ) diller olmak üzere üçe ayrılır.
a) Bitişken ( eklemeli ) Diller
Bu dillerde sözcük üretmek için, sözcüğün köküne veya gövdesinin sonuna
sözcük yapan ekler getirilir. Türkçemiz sadece sondan eklemeli bir dil
olduğu için ekleme, son ekleme şeklinde gerçekleşir. İngilizce ve Farsça gibi
dillerde, sondan ekleme olduğu gibi, önden ve içten ekleme de vardır.
6
6
Ön eklemeye örnek : Dilimize batı dillerinden geçmiş olan anormal, deşarj gibi kelimelerde a ve de
önden eklenmiştir. Dilimize Arapçadan girmiş olan namüsait sözcüğüne na olumsuzluk eki önden
eklenmiştir. Yine Fransızcadan kopyalanan reformasyon sözcüğünde hem ön ekleme hem de son
ekleme vardır. re-form-asyon şeklinde ek almıştır.
8
b) Bükümlü ( Çekimli ) Diller
Yunanca, Latince, İngilizce, Arapça ve İbranice bükümlü dillere örnek
verilebilir. Bükümlü dillerde sözcüğün değişmesiyle sözcüğün anlamı da
değişir. Bu özellik Arapçada belirgin bir şekilde kendini gösterir. Arapçada
sözcük üretimi ( vezin ) adı verilen belli kalıplarla yapılır. Örneğin Arapçada
ktb ( yazmak ) kökünden yer adı yapan ( mekteb ); eylemin öznesini gösteren
( katib ), edilgen tümleci yapan ( mektub ) önüne, içine ve sonuna ekler
alarak üretilmiştir.
c) Yalınlayan Diller
Bu tür dillerde çekim yoktur. Sözcüğün biçimi değişmez. Çince,Tibetçe ve
Viyetnamca böyledir.
Söz Dizimi Bakımından Diller
Dünya dilleri cümle içinde yer alan temel öğelerin ( Nesne, Yüklem, Özne )
dizilişi bakımından altı ( 6 ) gruba ayrılırlar. Bu bağlamda dünyada konuşulan
dillerin hemen hemen % 87 si, ÖNY veya ÖYN dizilişine göre konuşmaktadır.
Yukarıdaki tabloda dünya dillerinin söz dizimini görmektesiniz.
Diğer Sınıflandırmalar
Diller ses bilgisi bakımından ünlü dilleri ve ünsüz dilleri olarak da
sınıflandırılabilir. Ünlü dillerinde ünlü sayısı ile ünsüz sayılı birbirine oldukça
yakındır, buna karşılık ünsüz dillerinde ünsüz sayıları
Arapça bunun örneğidir.
9
çok daha fazladır.
TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ
Türkçenin dünya dilleri arasında Altay grubunda yer aldığına, başta Moğol ve
Mançu-Tunguz dilleri olmak üzere, Korece ve Japonca ile akraba
olabileceğine dair genel bir kanaat mevcuttur. Saydığımız bu diller, Altay
bölgesinde binlerce yıl önce konuşulan bir ana dilden türemişlerdir.
Altay dil ailesi içinde en çok yazı ve konuşuru olan dil Türkçedir. Bu dilin
çatısı altında 24 tane yazı dili vardır.
Türk Yazı Dilleri
Johanson ve Csato coğrafi ve genetik ( akrabalık ) özellikleri dikkate alarak
yaptıkları sınıflandırmaya göre Türk dillerini altı gruba ayırmışlardır.
1) Güneybatı Oğuz Türkçesi
Doğu ve Batı şeklinde iki kola ayrılır. Batı grubu Gagauzca, Türkiye Türkçesi
ve Azerice dillerinden; doğu grubu ise Türkmenceden oluşur.
2) Kuzeybatı Kıpçak Türkçesi
Karaçay, Kırım Tatarcası, Karayca, Kazan Tatarcası, Başkurtça, Kazakça,
Nogayca, Karakalpakça, Kıpçak-Özbekçe bu grupta yer alır.
3) Güneydoğu Uygur Türkçesi
Grup kendi içinde doğu ve batı şeklinde gelişmiştir. Batı kolunda Özbekçe ve
Özbekçenin değişkeleri, doğu grubunda ise Uygurca yer alır.
4) Kuzeydoğu Sibirya Türkçesi
Yakutça, Tuvaca, Tofaca, Hakasça, Şorca bu gurubun dilleri arasındadır.
5) Çuvaşça, Ogur-Bulgar Grubu
Çuvaşça bu dilin tek yazı dilidir.
6) Halaçça, Argu Türkçesi
Orta İran'da konuşulan
Halaçça'nın, Argu Türkçesinin devamı olduğu
7
bilinmektedir.
7
Bu bilgi Divan-ı Lugat-it Türk'de yer almaktadır.
10
Türkiye Türkçesi
Türk yazı dilleri ailesi içinde konuşur bakımından en kalabalık olan dili
Türkiye Türkçesidir. Türkiye Türkçesi, Türkiye'nin yanı sıra, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nin de resmi dilidir.
Ayrıca Kosova'da Türklerin
yoğunlukta olduğu bazı yerel yönetimlerde belediye sınırları içinde Türkiye
Türkçesi resmi dil olarak kullanılmaktadır.
Türkiye Türkçesi, göçmen azınlık dili olarak, Almanya gibi birçok Avrupa
ülkesinde de konuşulmaktadır. Yine Rusya'da lokal bir bölgede yaşayan
Ahıska Türklerinin de Türkiye Türkçesi konuştukları kabul edilir. 8
Türkiye Türkçesi, geleneksel olarak Anadolu ve Rumeli Türkçesi olarak ikiye
ayrıldığı kabul edilir.
8
AHISKA TÜRKLERİ, Sovyetler döneminde pasaportunda TÜRK yazan tek Türk topluluğuydu.
11
II.ÜNİTE :
Dil Kültür İlişkisi
( 35 - 49 )
Kültürel davranışlar, toplum tarafından üzerinde uzlaşı sağlanan davranışlar
bütünüdür. Bu nedenle kültür toplumlar için bir çeşit ( ortak bilinç )
oluşturur. Kültür ise, bir milletin maddi ve manevi değerlerinin bütünüdür.
Kültürü Oluşturan Öğeler
Kültürü oluşturan öğeler, o toplumu oluşturan bireyler tarafından üretilir ve
yeni nesillere aktarılır. Kültürel değerler bu şekilde geleneğe dönüşür ve
örf adet kavramı ortaya çıkar.9
Kültürü
oluşturan
öğeleri,
maddi-manevi,
somut-soyut
şeklinde
sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan el sanatları, kıyafetler, araç gereçler,
mimari eserler maddi öğeleri; inançlar, ahlak anlayışı, davranış kalıpları gibi
değerler de manevi öğeleri meydana getirir. Maddi öğelere somut, manevi
öğelere de soyut öğeler diyebiliriz.10
9
Konuşması geciken çocuğa kanaryanın içtiği sudan içirilmesi, nazardan korunmak için göz boncuğu
takılması, kurşun dökülmesi, bebeğin kırkının çıkarılması Türk görenek ve adetlerinden bazılarıdır.
10
Farklı kültürlerde aynı renklere farklı anlamlar yüklenebilmektedir. Örneğin ( kara ) siyah sözcüğü
bizde genellikle, olumsuzluk, uğursuzluk, sıkıntı, yas anlamında kullanılırken, Çin kültüründe bu sözcük
güveni ve kaliteyi ifade etmektedir. Aynı şekilde ( beyaz ) saflığı, temizliği ifade ederken, İtalyanlarda bu
renk ölümü ve cenazeyi, Hindistan'da da yası ve mutsuzluğu ifade eder.
12
Kültür Değişimleri
Kültür devingen bir kavram olduğu için zamanla değişir. Zamanla bazı
değerler ortadan kalkmakta yerini başka değerlere bırakmaktadır. Başka
kültürlerle etkileşim, teknolojik veya ekonomik gelişmeler kültürde
değişmelere neden olur. Mesela Avrupa'da en dikkat çekici kültürel
değişmeler ( sanayi devrimi )'nden sonra meydana gelmiştir.
Kültürel değişmelere sebep olan etkenlerden birisi de farklı kültürlerin
karşılaşmasıdır. Bu karşılaşmada bazen kültürlerden biri , bazen de her ikisi
değişime uğrar.11
Uygurlar ve Maniheizm
Türk kültür tarihine baktığımızda, Uygurların karşılaştıkları Maniheizm ve
Budizm gibi dinlerden etkilenerek büyük bir kültürel değişime uğradıkları
görülür. Maniheizmin etkisiyle, hayvansal ürünlerin tüketimi sona ermiş,
geleneksel yaşam tarzı olan hayvancılık ve konargöçerlik bırakılarak yerleşik
hayata geçilmiştir.12
Tercümelerin Etkisi
Kültürel değişmelerde farklı dillerden ve kültürlerden yapılan kitap
tercümelerinin de büyük etkisi vardır. Bu bağlamda, Avrupa'da görülen
Rönesans İslam ve Yunan eserlerinin tercümesiyle başlamıştır. Aynı şekilde,
Eski Yunan uyanışı da, Anadolu, Fenike ve Mısır tercümeleriyle başlamıştır.
Türkler ve İslamiyet
Türk tarihindeki önemli kültürel değişmelerden birisi de 10. yüzyılda
Türklerin İslamiyet'i kabul etmeleriyle ortaya çıkmıştır. İslamiyet'i kabul
eden Türkler, kültürel açıdan Arap ve Fars kültürlerine yaklaşmış, dahil
oldukları bu kültür, Türklerdeki kültür hayatını pek çok açıdan etkilemiştir.
Anadolu'da Türkçeye tercüme edilen ilk didaktik eser
Kul Mesut'un
Farsçadan çevirdiği ( Kelime ve Dimne ) adlı eserdir.
11
Kültürlerin birbirlerini etkilemesi sonucu a) kültürel etkileşim, b) kültürel asimilasyon veya c) karma
kültürlülük durumları ortaya çıkar.
12
UYGURLARIN yerleşik hayata geçmelerinde Maniheizm dininin etkisi olduğu gibi, Çin ile yapılan
ticaretin geniş boyutlara ulaşması da etkili olmuştur.
13
Türk kültür hayatının 18. yüzyıldan itibaren yönünü Avrupa'ya çevirdiği
görülür. Rönesans ve Reform hareketleriyle Avrupa'da başlayan kültürel
gelişme, Avrupa'ya gönderilen Osmanlı aydınlarının dikkatinden kaçmamıştır.
Gezginler, Öğrenciler ve Elçiler Paris'te, Viyana'da ve Londra'da gördükleri
kültürel gelişmeleri anı tarzında ele alarak Osmanlı ülkesine taşımışlardır.13
19. Yüzyılda Çeviriler
19. yüzyılda batı dillerinden çok sayıda çeviri yapılmıştır. Bunların arasında :


Yusuf Kamil Paşa'nın Fenelon'dan yaptığı ( Telemak )
Münif Paşa'nın Victor Hugo'dan yaptığı ( Sefiller )14

Ahmet Lütfi Efendi'nin, Daniel Defoe'den yaptığı

( Hikaye-i Robinson ),
Teodor Kasap'ın Aleksandre Dumas'dan aptığı
( Monte Cristo ) cevirisi,

Ziya Paşa'nın Rousseau'dan yaptığı ( Emile ) sayılabilir.
Tanzimat Dönemi
Tanzimat Döneminde
gazetecilik faaliyetleri giderek
hız kazanmaya
başlamıştır. Bu dönemde başlıca şu gazeteler çıkarılmıştır :


Ceride-i Havadis,
Tercüman-ı Ahval


Tasvir-i Efkar
Muhbir



İbret
Devir
Bedir


Tercüman-ı Hakikat
Hadika


Vakit
Sabah
Bu dönemde başlıca kitle iletişim aracı olan gazete, toplumun batılılaşma
yönünde değişiminde önemli katkıda bulunmuştur. Şinasi, Namık Kemal, Ziya
Paşa, Ali Süavi gibi pek çok Türk aydını gazeteler vasıtasıyla halkı
yeniliklerden haberdar ederek, değişime öncülük etmiştir.
13
14
YİRMİŞEKİZ Çelebi Mehmet'in kaleme aldığı ( Sefaretname ) bu alandaki dikkat çeken ilk faaliyettir.
Bu eser MAĞDURUN HİKAYESİ adı altında çevrilmiştir.
14
Cumhuriyet Dönemi
Türk kültür tarihinde en önemli değişiklikler Cumhuriyet dönemindeki
devrimlerle gerçekleştirilmiştir. Kılık kıyafetten, saat ve ölçülere, harf ve
dil devriminden, toplumsal hayata kadar pek çok alanda devrin niteliğinde
değişiklikler yapılmıştır.
Kültürel Değişimin Aşamaları

yenilik


seçici ayıklama
toplumsal kabullenme

bütünleşme
Tabu ve Örtmece
Bir kavramın söylenmesinin yasak olduğu durumlara tabu, dolaylı olarak
söylenmesine ise örtmece denir.
Sosyolekt
Diyalekt olarak da bilinen bu kavram, belirli sosyal gruplar tarafından
kullanılan konuşma biçimlerini ifade eder. Örneğin, cinsiyet, yaş, ekonomik
düzeye görev çeşitlilik gösteren konuşma biçimlerinden her biri birer
sosyolekttir.
Konuşma Bağdaşması
Birbiriyle konuşan insanların konuşmalarının bir süre sonra birbirine
benzemeye başlamasıdır. Bu durum özellikle konuşurun konuştuğu kişiden
hoşlandığı durumlarda ve onu memnun etmek istediği durumlarda gerçekleşir.
Konuşma tarzını karşıdakine yaklaştırmak aslında kibarlık stratejisidir.15
Toplumsal Ağ
Bir kimsenin diğer insanlarla yaşadığı ilişkilerin toplamı olarak tanımlanabilir.
Bu ilişkiler farklı yoğunlukta ve çok yönlü olabilir. Dilli ile toplumsal kimlikler
arasında sıkı bir ilişki vardır. Toplumsal kimlikler dinamiktir, eğitim veya
tecrübe ile değişebilir.
Dil bir bakıma kimliğin de göstergesidir.
Konuştuğumuz bir insanın diline bakarak, nereli olduğunu, hangi eğitimi
aldığını, hangi görüşte olduğunu anlayabiliriz.
15
Bu duruma şöyle bir örnek verilebilir. Uzun yıllar önce memleketinden ayrılan ve büyük şehirde eğitim
alan bir kişinin köyüne döndükten sonra köydeki insanlarla o yörenin ağzıyla konuşması kişinin o kişilere
değer verdiği onlara yakınlık duyduğu anlamına gelir. Bunun aksine, büyük şehirde öğrendiği dili
kullanması ise karşı tarafla toplumsal mesafenin korunmak istenmesindendir.
15
III.ÜNİTE :
Türk Dilinin Gelişimi ve
Tarihsel Dönemleri
( 59 - 80 )
Türkçenin Yaşı
Yeryüzündeki
diller
çeşitli
ölçülere
göre
sınıflandırılmışlar
ve
bu
sınıflandırma sonucunda ( dil aileleri ) ortaya çıkmıştır. Türkçe ise, hala
tartışmalı olmakla birlikte, Ural-Altay dil ailesi içinde yer almaktadır. Bu
bağlamda Türkçe, Moğolca, Korece, Japonca, Macarca, Fince gibi Ural-Altay
dilleriyle akraba olmaktadır.
Türkçenin bu aileden ne zaman ayrılıp bağımsız bir dil olduğu kesin olarak
belirlenebilmiş değildir. Bununla birlikte ülkemizde pek çok bilim adamı
Türkçenin bugünden
en az 8500 yıl önce bir dil haline geldiğini
söylemektedir. Bu tarih Türkçeyi en eski dillerden biri yapar.
Türkçenin izine ilk defa Sümer vesikalarında rastlanmaktadır. Cumhuriyet
döneminde Mustafa Kemal Atatürk bu konuyla ilgilenmiş ve 1935'te Dil ve
Tarih-Coğrafya
istemiştir.
Fakültesi'ni
kurdurarak
bu
konuların
araştırılmasını
1990 da yayınlanan Tuna16 raporunda Sümerce ile Türkçe arasındaki ilişkiye
dair şu sonuçlara varılmıştır :
16
Osman Nedim TUNA
16

Sümerce ile Türkçede 168 ortak kelime vardır, bu benzerlik
akrabalıklarından veya kelime alış verişlerinden kaynaklanmış

olabilir.17
Türklerin en az MÖ 3500'lerde Türkiye'nin doğusunda bulundukları
tespit edilmiştir.

Türk dilinin zamanımızdan 5500 yıl önce bağımsız ve iki kollu bir dil
olduğu ispatlanmıştır.

Bugün yaşayan dünya dilleri içinde en eski yazılı belgelere sahip olan
dil Türkçedir.
Türkçeye ait ilk yazılı belge MS 687-692 yıllarına tarihlenen ( Çoyr )
yazıtıdır. Bu yazıttan 1200 yıl öncesinde ( Esik Kurganı)'da bulunan bir taş
üzerinde Köktürk yazısına çok benzeyen 26 karakter tespit edilmiştir.
Ancak bu harfler tam olarak çözülememiştir.
Türkçenin Tarihsel Dönemleri
Hun Dönemi
Bir imparatorluk olan Hunlar, birçok halkı bünyesinde barındırıyordu. Bu
nedenle de farklı diller konuşuluyordu. Komşuları olan Çin yazmalarında yer
alan kişi ve yer isimleri, Çincenin ses sistemine göre değiştirilerek yazıldığı
için Hun dili ile tam bir bilgi vermemektedir.
Köktürk-Uygur Dönemi
Türklere ait ilk yazılı belgeler Köktürklere aittir. Orhun Irmağı kıyısında
Granit taş üzerine yazılı olan bu belgeler 1893'te Danimarkalı bilgin
( V. Thomsen) tarafından okunmuştur. Bu yazıtlar, Bilge Kağan, Tonyukuk
ve Kültigin adlarına dikilmiştir. Türk kelimesi ilk defa burada bir milletin
ortak ismi olarak kullanılmıştır.
Uygurlar ise Türk tarihinde ayrı bir yere sahiptir. Mezar anıtları dikme
geleneği devam etmekle birlikte, edebi eserlerini genellikle kağıt üzerine
yazmışlardır. Göktürklerin hakim olduğu coğrafyada Göktürkleri yıkarak
devletlerini kurdular. ( Göç Destanı ) Uygurların kuzeyden güneye yaptıkları
göçü anlatır.
17
Zira diller arasındaki bu gibi ortaklıklar, dillerin ya akraba olduklarını ya da birbirlerinden
etkilendiklerini gösterir.
17
Karahanlı - Harezm Dönemi
Karahanlılar 10. yüzyılda Abdülkerim Satuk Buğra Han zamanında toplu halde
İslamiyeti benimsediler. Karahanlılardan günümüze çok olmasa da önemli
eserler kalmıştır. Bunlardan ilki Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmış olan
( Divan-ı Lugat-it Türk )dür. 18 7000 den fazla Türkçe kelimeyi Arapça
karşılıklarıyla veren sözlük Türk dili açısından son derece önemlidir.
Bir diğer önemli eser Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmış olan
( Atabetü'l-Hakayık )'tır.
Ahmet Yesevi'nin şiirlerin toplanmasıyla
oluşturulan ( Divan-ı Hikmet ) de Karahanlı dönemine aittir.
Kuzey ( Kıpçak ) Türkçesi
Kıpçak bölgesinde yani Karadeniz'in kuzeyinde konuşulan dildir. Altınordu
dili bu dilin devamıdır. Kıpçak diline ait ilk eser, Avrupalılar tarafından
yazılan ( Codex Cumanicus )'tur.
Doğu ( Çağatay ) Türkçesi
Çağatay Türkçesi içinde barındırdığı Arapça ve Farsça öğeler bakımından
Osmanlı Türkçesine benzer. Bu dilin en önemli temsilcisi Ali Şir Nevayi'dir.
( Muhakemetül Lugateyn ) ona aittir. Günümüzün Özberk Türkçesi bu dilin
devamı olarak kabul edilir.
Batı ( Oğuz ) Türkçesi
Büyük Selçuklularla birlikte doğudan göç ederek Anadolu'ya gelen Türkler,
kısa süre sonra burayı Bizans'tan alarak Türk yurdu haline getirdiler. Oğuz
Türklerinin çoğunluğunu oluşturduğu Selçuklu halkı bu bölgede Oğuz
Türkçesinin yayılmasına neden oldu. Anadolu Selçuklularının yıkılışından
sonra başlayan Beylikler Döneminde Oğuz dili yazı dili haline dönüştü.
Bu dilin en önemli temsilcileri Yunus Emre ve Mevlana'nın oğlu Sultan
Veled'dir.
18
Kaşgarlı mahmut bu eseri 1072 ile 1077 yılları arasında yazmıştır.
18
Türkçenin Yazımında Kullanılan Alfabeler
Tarihte Türkler kadar dillerini farklı alfabelerle kullanan başka bir millet
yoktur demek abartı olmaz. Türkler tarih süreci içinde 13 farklı alfabeyi
kullanmışlardır. Bu alfabeler, Köktürk, Soğd, Uygur, Mani, Brahmi, Tibet,
Süryani, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, Latin ve Kiril alfabeleridir. Bu
alfabelerden özellikle, Köktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabeleri çok
daha uzun süre ve çok daha geniş alanlarda kullanılmıştır19.
Bu kadar farklı alfabelerin kullanılmış olması, Türklerin yaşadıkları Yarı
Göçebe hayat ile açıklanabilir.
Alfabe değiştirmenin en önemli sebepleri, dinler ve kültür çevrelerinin
değiştirilmesidir. Yapılan araştırmalar din ile alfabe arasında yakın ilişki
olduğunu gösterir.
1) Köktürk Alfabesi
Bugünkü bilgilerimize göre, Türklerin tarihte kullandıkları ilk yazı dili
Köktürk yazısıdır. Bu alfabe ( Runik Alfabe ) olarak da bilinir. Göktürk
Alfabesi 1893'te Danimarkalı bilim adamı V. Thomsen tarafından okunmuş
ve ( Göktürk Alfabesi ) olarak adlandırılmıştır.
Göktürk yazısı genellikle kitabe şeklinde, taşlar üzerinde yazılmış olsa da
( Irk Bitig )20 şeklinde kağıt üzerine yazılmış şekli de vardır.
Runik yazının kökeni konusunda farklı görüşler ortaya atılmıştır, pek çok
alfabeden etkilendiğini, bu alfabeler ile Türk damgalarının karışımından
doğduğunu söyleyenler vardır. Ancak nasıl doğmuş olduğu tam olarak
kesinleşmemiştir.
2) Mani Alfabesi
Uygur Hakanı Bögü Kağan'ın Mani dinini kabul etmesinden sonra Mani
Alfabesi Uygurlar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Bu alfabe ile yazılı
olan eserler genellikle dini içerikli olup fazla değildir. Dar bir alanda, kısa
bir süre kullanılmıştır.
19
Türkler, Grek, Süryani, Ermeni, İbrani, Soğd ve Tibet alfabelerini çok kısa süre ve çok sınırlı alanlarda
kullanmışlardır.
20
Uygur Türkleri tarafından RUNİK alfabe ile ( Köktürk Alfabesi ) ile yazılmış olan bir çeşit fal kitabıdır.
Eser, bu alfabe ile kağıt üzerine yazılmış olan ilk eserdir.
19
3) Soğut Alfabesi
Fars kökenli bir kavim olan Soğutlarla ticari ilişkilerde bulunan Köktürkler,
onlardan etkilenmiş ve alfabelerini kullanmışlardır. Türkçenin yazımında son
derece yetersiz olan bu alfabe yirmi iki ( 22 ) harften oluşur ve sağdan sola
doğru yazılır.
4) Uygur Alfabesi
Soğut alfabesinden esinlenen Uygurlar tarafından geliştirilmiş bir alfabedir.
Ticari ilişkiler sonucunda Maniheizm ve Budizm gibi dinleri tanıyan Uygurlar,
alfabelerini de değiştirdiler. Uygurların İslamiyet'i kabul etmelerine kadar
kullandıkları bu alfabenin yerini İslamiyet'in alfabesi olan Arap harfleri
almıştır. 18 harften oluşmuştur.
5) Brahmi Alfabesi
Hindistan kökenli olan bu alfabe daha çok Budist Uygurlar tarafından
kullanılmıştır. Din değiştirme sebebiyle kullanılan alfabelerden birisidir.
7) Tibet Yazısı
Ticaretle uğraşan Uygurlar, güney komşuları Tibetlilerle yakın ilişkiler
kurdular. Bu yakınlaşma Budizm'in Uygurlar arasında yayılmasına ve Tibet
alfabesinin kullanılmasına neden olmuştur. Brahmi yazısı gibi, Tibet yazısı da
Türk diline uymadığı için kısa süre kullanılmış, yayılamamıştır.
8) Süryani Yazısı
Hıristiyanlığın Uygurlar arasında yayılması yedinci yüzyıla karşılık gelir.
Nasturi misyonerler bu dini Türkler arasında tanıtmışlardır. Bu dinden
etkilenen Uygurlar Nasturi yazısını da kullanmışlardır.
9) İbrani Alfabesi
Türk tarihinde Museviliği din olarak kabul eden ilk topluluk Hazarlardır.
Hazar ülkesinde bütün dinlere karşı büyük bir hoş görü gösterilmiştir. Bu
dini resmi din yapan Hazarlar, bu dinin dili olan İbraniceyi de kullandılar.
Ancak, Hazarlardan günümüze bu alfabe ile yazılmış bir eser kalmamıştır.
10) Ermeni Alfabesi
Kıpçak diliyle ve Ermeni harfleriyle yazılı metinler Karadeniz'in kuzeyinde
ortaya çıkmıştır. Dini metinlerden oluşan bu belgeler oldukça az ve dar bir
bölgede karşımıza çıkmaktadır.
20
11) Grek Alfabesi
Bu alfabe, Anadolu'da Karaman Türklerinin bulundukları bölgede 18-20
yüzyıllar arasında kullanılmıştır. Dar bir alanda kullanılmasına rağmen çok
sayıda eser ortaya çıkarılmıştır.
12) Arap Alfabesi
Arap tüccarların gayretleriyle, Karluklar, Karahanlılar ve Oğuzlarla başlayan
İslamlaşmayla birlikte Kuran'ın dili Arapça Türkler arasında yayılmaya
başladı. Giderek en yaygın alfabe haline geldi.
Türklerin İslamiyet'i kabul edişlerinden
19. yüzyıla kadar geleneksel
şekliyle kullanılmıştır. Bu yüzyıldan itibaren sesli harflerin yazımıyla ilgili
düzenlemeler yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde harf inkılabıyla kaldırılmış
olsa da dünyada hala bu alfabeyi kullanan Türk toplulukları mevcuttur.21
13) Kiril Alfabesi
9. yüzyılda oluşturulan bir alfabedir. Alfabe Ruslar tarafından asimilasyonun
( başkalaştırma, asimile etme ) vasıtası olarak kullanılmıştır. Alfabesi
Kirilleştirilen ilk Türk topluluğu ise ( Çuvaşlar )'dır.
1926'da Bakü Türkoloji Kongresi'nde bütün Türklerin Latin alfabesini
kullanması yolunda bir karar alınmış, Çuvaşlar dışında kalan bütün Türk
toplulukları bu karara uymuşlardır. Ancak bir süre sonra Ruslar Kiril
alfabesinin kullanılmasını istemişlerdir. Bu durum Sovyetler Birliği'nin
dağılmasına kadar devam etmiş, Türk toplulukları bağımsızlıklarını kazanınca
yeniden Latin harflerini kabul etmişlerdir.
14) Latin Alfabesi
Grek alfabesinden doğduğu kabul edilmektedir. 1868'de Latin harflerinin
kabulü konusunda yapılan teklife Osmanlı yönetimi çok sert tepkide
bulunmuştu.22 Bununla birlikte Osmanlı azınlıkları içinde Latin harflerini ilk
kullananlar Arnavutlardır.
Cumhuriyet Dönemi'nde 1 Kasım 1928'de çıkarılan bir kanunla Latin harfleri
kabul edilmiştir. Bu kararın alınmasında Bakü Türkoloji Kongresi'nin de
etkisi büyüktür. Türkiye'den de temsilciler bu kongreye katılmış ve
etkilenmişlerdir.
21
Özellikle, İran, Irak ve Suriye'deki Türkler hala Arap harflerini kullanmaktadır.
Padişah II. Abdülhamit Latin harflerin kabulünü istiyordu, eski yazının öğrenilmesinin zor olduğunu bu
yüzden de okuma yazma oranının düşük olduğunu söylüyordu.
22
21
TÜRKİYE TÜRKÇESİ
Türkiye Türkçesi Oğuz Türkçesinin bir kolu olarak kabul edilir. Oğuzlar
İslam tarihinde, tarih sahnesine Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluşuyla
girmiştir. 1071'de Anadolu'yu Bizans'tan alarak burayı Türk yurdu haline
getirmişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti'ni bu bağlamda Büyük Selçuklu
Devleti'nin devamı olarak da görebiliriz.
Büyük Selçuklulardan günümüze kalmış yazılı bir eser yoktur. Anadolu'da
özellikle Beylikler Döneminde Türk dili yazı dili haline gelmeye başlamıştır.
Beylikler döneminde ortaya çıkan bu yazı dili, Türkiye Türkçesi adıyla anılır.
Türkiye Türkçesini gelişim dönemleri açısından üç döneme ayırmak
mümkündür. Bunlardan ilki Eski Anadolu Türkçesi'dir. Anadolu Selçuklu
dönemindeki yazı dilidir. İkincisi, 20 yüzyılın sonlarına kadar devam eden
Osmanlı Türkçesidir. Ve nihayet Cumhuriyet döneminde başlayan Çağdaş
Türkiye Türkçesi, üçüncü dönemi oluşturur.
Eski Anadolu Türkçesi döneminde, yazılı dili son derece sadedir. Yabancı
dillerin etkisi neredeyse hiç görülmemektedir. Ancak 15. yüzyılda Osmanlı
ile başlayan dönemde, Türkçeye Arapça ve Farsçadan sayısız kelime
girmiştir.
Çağdaş Türkiye Türkçesi
1911'de Ömer Seyfettin ve Ali Canip'in başlattığı ( Yeni Lisan ) hareketi
Osmanlı Türkçesinin sonunu getirdi. Ömer Seyfettin, Genç Kalemler
dergisinde yazdığı yazılarda, İstanbul halkının konuşma diline dayanan yeni
bir teklifinde bulundu, bu teklif zamanla benimsenerek yaygınlaştı. Özellikle
( Ziya Gökalp )'in katılımıyla Yeni Lisan oldukça güçlendi. Edebiyatta millilik
ve dilde sadelik gayretleri diğer yazarlar tarafından da kabul edildi.
Halide Edip, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Aka Gündüz gibi romancılar,
Faruk Nafiz, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya gibi şairler, eserlerini bu yalın dille
yazmaya başladılar.23
23
Dönemin en güçlü şairlerinden ( Yahya Kemal ve Mehmet Akif')in de bu harekete katılmasıyla Yeni
Lisan büyük bir güç kazandı.
22
TÜRK DİLİ ÇALIŞMALARI
Türkçe Anadolu'da yazı dili haline getirildikten sonra zaman zaman ihmal de
edilmiştir. 14. yüzyılda Aşık Paşa, Garibname adlı eserinde bu d urumdan
yakınmıştır. 15. Yüzyılda II. Murat Farsçadan tercüme edilen
( Kabusname )'nin ağır bir dile sahip olduğunu söylemiş ve daha da
sadeleştirilmesini istemiştir.
16. yüzyılda ( Türki-i Basit ) hareketi başlatılmıştır. Bununla Türk dilinin
yabancı sözcüklerden temizlenmesi amaçlandıysa da dönemin sanatçıları
tarafından itibar görmemiştir. 16, Yüzyılda ise son derece önemli bir gelişme
yaşandı.
Bergamalı Kadri ( Müyessiretü'l Ulum ) adı ile Türkçenin ilk
dilbilgisi kitabını yazmıştır. 24
17. yüzyılda Türk dili iyice ağırlaşmış, 18. yüzyılda tekrar sadeleştirilmeye
çalışılmıştır.
Özellikle
Tanzimat Dönemi'nde çıkarılan gazeteler ve
dergilerle Türk dilinin sadeleştirilmesine büyük katkı verilmiştir. Bu
dönemde bazı dil bilgisi kitapları da yazılmıştır. 25
Dil ile ilgili çalışmalar içinde sözlük çalışmaları ayrı bir yere sahiptir.
Şemsettin Sami tarafından hazırlanan ( Kamus-i Türki ) bu güne kadar
hazırlanmış en iyi sözlüklerden birisidir.26
İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra milli edebiyatın temsilcileri ( Genç
Kalemler ) dergisini çıkarmaya başladılar. Milli edebiyatı savunan bu yazarlar,
milli bir dille ancak milli bir edebiyatın gelişebileceğini söylemişlerdir. Ömer
Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp bu edebiyatın önemli temsilcilerindendir.
Yeni Lisan Hareketinin Temel İlkeleri


Yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak
Mümkün olduğu kadar İstanbul Türkçesini kullanmak


Arapça ve Farsça gramer kurallarını kullanmamak
Tamlamaları Türkçe kurallara göre yazmak

Yabancı kelimeleri Türkçedeki söyleyişiyle yazmak


Öteki Türk lehçelerinden kelime aramak
Milli bir dil, milli bir edebiyat meydana getirmek...
24
Bu eser, Oğuz Türkçesinin ilk dil bilgisi kitabı olarak kabul edilir.
MİKYASÜL LİSAN, KISTASÜL BEYAN, MEDHAL-İ KAVAİD, KAVAİD-İ TÜRKİYYE, EMSİLE-İ TÜRKİYE,
SARF-I TÜRKİ yazılan bu dilbilgisi kitaplarındandır.
26
Şemsettin Samiden önce bu tür sözlük hazırlayanlar genellikle ( Osmani ) sözcüğünü kullanırken
Şemsettin Sami'nin ( Türki ) sözcüğünü kullanması dikkat çekicidir.
25
23
Balkan Savaşlarının kaybedildiği o tarihlerde güçlenen milliyetçilik akımının
da etkisiyle Milli Edebiyat benimsendi. Bu edebiyat temsilcileri çıkardıkları
dergilerde düşüncelerini dil getirdiler.


Bu dergiler:
Türk Ocağı


Türk Yurdu
Halka Doğru


Türk Sözü
Yeni Mecmua, dergileridir.27
YAZI DEVRİMİ
Cumhuriyet döneminde harf değişikliği ile ilgili tartışmalara devam
edilmiştir. Bu tarihlerde Bakü'de toplanan Türkoloji Kongresi'nde bütün
Türk halklarının Latin harflerini benimsemeleri yönünde tavsiye kararı alındı.
Bu kongreye katılan Türk heyeti28 bu karardan etkilenmiş, ülkeye dönüşten
sonra Mustafa Kemal'in de direktifleriyle Yeni Türk Harflerini hazırlamıştır.
Oluşturulan encümen yeni alfabede;

çift harflerin olmamasına



milli bir Türk alfabesi olmasına
seslerin uluslararası değerlerinin değiştirilmemesine
işaretli harflerin mümkün olduğunca az olmasına dikkat etmiştir.
29 Harften oluşan yeni Türk Alfabesi, 1 Kasım 1928'de kabul edilmiştir. Bu
gelişmenin ardından yeni harflerin öğretilmesi amacıyla bütün yurtta
( Millet Mektepleri ) açılmıştır.
Güneş Dil Kuramı
En eski dilin Türkçe olduğunu ve başka dillere kaynaklık ettiğini ileri süren
bir kuramdır. Bu kurama göre, insan dışarıdan gelen etkiler altındadır ve ilk
düşünme güneşle ilgilidir. Bu nedenle dillerin doğuşu da güneşe bağlanmıştır.
27
Genç Kalemler ve Türk Ocakları çevresinde toplanan aydınların çalışmaları, konuşma dili ile yazı dilini
birbirine yaklaştırmış, Türkçe, Arapça tamlamaların arındırılmasını sağlamıştır.
28
Türkiye'yi temsilen M. Fuat KÖPRÜLÜ, Hüseyinzade Ali Bey ve Macar bilgin Mesaroş Yula katılmıştır.
24
IV.ÜNİTE :
Ses Bilgisi
( 87 - 111 )
Sesçil Alfabe
Yazıldığı gibi okunan alfabeleri ( sesçil ) alfabe, yazıldığından başka şekilde
okunan alfabelere de ( geleneksel ) alfabe adı verilir. Bu cümleden olarak,
Türk, Rus, İtalyan alfabeleri sesçil, Fransız, İngiliz alfabeleri de geleneksel
alfabelerdir.
IPA Alfabesi
Bütün dillerde çıkarılan sesleri yazabilmek ve bir ses bir sembol ilkesini
gerçekleştirebilmek için geliştirilmiş Uluslararası Ses Bilgisi Alfabesi
denilen özel bir alfabedir.
Seslerin Oluşumu
Konuşmaya yarayan seslere ( konuşma sesleri ) denir. Bu sesler, ses yolu adı
verilen akciğerlerden başlayıp burunda ve dudaklarda sona eren bir düzenek
tarafından üretilir. Sesler, akciğer veya diyafram tarafından pompalanan
havanın önce ses tellerine, oradan da gırtlağa ve sonunda da ağız boşluğuna
ulaşmasıyla oluşur. Hava eğer küçük dil tarafından ağza yönlendirilirse ağız
sesleri, genze yönlendirilirse geniz sesleri oluşur. ( m, ve n ) harfleri geniz
sesleri diğerleri ise ağız sesleridir.
25
Ses Biçimsel Farkındalık
Konuşma sesleri arasındaki farkları algılama olarak tanımlanabilir. Özellikle
yabancı dil öğrenirken, kendi dilimizde olmayan sesleri telaffuz etmede çok
zorlanırız. Bu durum, kulağımızın o sesi tanımamasıdır. Dolayısıyla bu sesi ya
duymayız ya da bizdeki bir sese benzetiriz. Örneğin, İngilizcedeki batı
anlamına gelen ( west ) ile, yelek anlamına gelen ( vest ) arasındaki farkı,
algılamamız son derece güçtür. Aynı şekilde, bir Boşnak, kendi dilinde ( ü )
sesi olmadığı için bu harfi ( u ) şeklinde algılayacak ve telaffuz edecektir.
Ama bir Rus, kendi dilinde ( ü ) sesi olduğu için bu sesi tanıyacak ve telaffuz
edebilecektir.
Türkçenin Ünlüleri
Konuşma seslerini genel olarak a) ünlüler, b) ünsüzler ve c) ikiz ünlüler
olmak üzere üçe ayırmak mümkündür. Dünya dillerinde 200 e yakın ünlü
olduğu kabul edilmektedir. Ortalama olarak ünlü sayısı
9'a yakındır.
Türkçemizde ise 8 ünlü vardır ve bu rakam ortalamaya yakındır.
Ünlü sesler oluştukları yere, dilin veya çenenin yüksekliğine, dudakların
durumuna göre oluşurlar. Bizdeki ünlüler ya ( düz ) ya da ( yuvarlak )'tır. Düz
ünlülerin ve yuvarlak ünlülerin geniş ve dar olanları da vardır. Aşağıdaki
tabloda bu durum açıkça gösterilmektedir.
Düz
Yuvarlak
Geniş
Dar
Geniş
Dar
a-e
ı-i
o-ö
u-ü
Kopya Ünlüler
Diller birbirlerinden sözcük kopyalayabildikleri gibi, kendilerinde
bulunmayan sesleri de kopyalayabilirler. Bu bağlamda Türkçemizde,
Farsçadan, Arapçadan ve İngilizceden geçme kopya ünlüler vardır.
Türkçenin Ünsüzleri
Yapılan araştırmalar, dünyadaki dillerde yer alan ünsüzlerin 600 den fazla
olduğunu göstermiştir. Ortalama ünsüz sayısı ise 24 civarındadır. Türkçemiz
buna göre ünsüz sayısı bakımından ortalama bir yerde yer alır.
Türkçemizde ünsüz harf sayısı 21 dir, ancak ünsüz ses sayısı bundan çok
daha fazladır.
26
Türkçenin Hece Yapısı
Hece, ciğerlerden gelen havanın göğüs kaslarının kasılmasıyla bir seferde
çıkardığı ses ya da seslerdir. Hece tek başına bir kelime olabilen veya kelime
oluşumunda kullanılan ses birliği olarak da tanımlanabilir
Hece genellikle üç parçadan oluşur, bunlar a) başlangıç, b) çekirdek ,
c) bitiş'tir. Ancak her dilde bu üç parça bulunmayabilir, ancak her dildeki
hecelerde mutlaka ( çekirdek ) vardır. Hece sınırı iki hece arasındaki
sınırdır. Örneğin ( kuşlar ) sözcüğünde hece sınırı, birinci hecenin sonu,
ikinci hecenin başıdır. Yani hece sınırı (ş) harfi ile (l) hafi arasıdır.
Açık Kapalı Hece
Hecelerin yapısı
V ve C
harfleriyle gösterilir. Burada V ünlü, C de
ünsüzdür. Ünlü harf ile bitenlere ( açık hece ), ünsüz ile biten hecelere de
( kapalı hece ) denir.29
Hecelerin anlamlı olmak zorunda değillerdir. Bir araya gelerek anlamlı
sözcükleri oluştururlar. Türkçemizde altı ( 6 ) çeşit hece vardır. Bütün
sözcükler bu altı çeşit heceden meydana gelir.
Türkçedeki Hece Türleri
1) V ( ünlü )
o, a
2) CV ( ünsüz + ünlü )
bu, sa,
3) VC ( ünlü + ünsüz )
al, ol
4) CVC ( ünsüz + ünlü + ünsüz)
bil, bul
5) VCC ( ünlü + ünsüz + ünsüz )
alt, üst
6) CVCC ( ünsüz + ünlü + ünsüz + ünsüz )
kalk, Türk
Türkçe Sözcüklerin Ses Özellikleri

Türkçemizdeki sözcüklerde, birkaç kelime istisna olmak üzere, artlıkönlük uyumu vardır.
Türkçe kökenlik sözcüklerde, birkaç kelime istisna olmak üzere,

dudak uyumu vardır.
Birinci heceden sonra ( o/ö ) ünlüleri bulunan sözcükler yabancı

kökenlidir.
29
AÇIK HECE (.) nokta işaretiyle, KAPALI HECE ise ( - ) tire işaretiyle gösterilir.
27

Türkçe kökenli sözcüklerde, birkaç kelime istisna olmak üzere,
birincil uzun ünlü bulunmaz. : Yabancı dillerden alınan kelimelerde ilk
hecedeki sesli harf uzun okunsa da bu durum yazıda gösterilmez.
Örneğin, tarih, vadi, cahil kelimelerinde olduğu gibi. Bu
kelimelerdeki ( a ) harfi uzun okunmasına rağmen yazı dilinde bu

uzunluk gösterilmez.
Aynı hecede ya da farklı hecelerde iki ünlü yan yana gelemez.
Türkçemizde boşluk yoktur, yani ünlü ile biten bir hece ünlü ile
başlayan bir ek aldığında iki ünlü arasına ( y ) kaynaştırma harfi
getirilir. Örneğin : su-u, su-y-u, olur. Eğer hece içinde iki ünsüz yan


yana geliyorsa bu kelime yabancı dillerden dilimize geçmiştir.
İkiz ve üçüz ünlü yoktur.
Ünlü - ünsüz uyumu vardır.

Türkçede iki ünsüz, hatta üç ünsüz yan yana gelebilir. ( alt, Türk,
Türkçe...)


Sözcük kökünde ya da hece sonunda yan yana üç ünsüz bulunmaz.
Yazılışta söz başında iki ünsüz bulunan sözcükler yabancı kökenlidir.
Örneğin, tren, kredi, grup böyledir. Ancak okunuşlarında araya, ı, u

gibi dar ünlüler getirilir. Yalnız bu ünlüler yazıda gösterilmez.
y, ş, s, n kaynaştırma harfleri değildir. Bunlardan sadece ( y ) harfi,

ara-y-a, su-y-u sözcüklerinde olduğu gibi iki ünlüyü birbirine bağlar,
bunun dışındaki ş, s, ve n harfleri kaynaştırma harfi değildir.
Sözcük ya da hece sonunda belirli ünsüz çiftleri bulunabilir. ( lç, lk, rp,

rt, st gibi... ölç, sürt, üst, ilk, alp sözcüklerinde olduğu gibi.)
Söz başında ( c, f, ğ, h, j, l, m, n p, r, ş, v, z ) ünsüzleri bulunmaz.

Sözcük sonunda ( b, c, d, g ) ünsüzleri bulunmaz. Özellikle Arapça ve
Farsçadan kopyalanan ve b, c, d, g harfleriyle biten kelimelerde, bu
harfler ( p, ç, t, k ) ünsüzlerine dönüşürler.

Sözcük kökünde ikiz ünsüz / uzun ünsüz yoktur.


Türkçe kökenli sözcüklerde bulunan ( c, f, ğ, h, v ) ikincil ünsüzlerdir.
Türkçe kökenli sözcüklerde ( j ) bulunmaz.

Ayın ve hemze işareti bulunan sözcükler Türkçeye Arapçadan
kopyalanmıştır.

Çok heceli sözcüklerin sonunda ( p ) bulunmaz. ( p ) harfi
Türkçemizde sadece tek heceli sözcüklerde ve
( alıp, gönderip,
koşup ) gibi zarf-fiil ekinin sonunda bulunabilir.
28
Ses Olayları
Sözcüklerde ve eklerde meydana gelen ses değişikliklerine ses olayları adı
verilir. Sözcüklerin bir bölümü zaman içerisinde değişikliğe uğrarken
bazıları ilk şekillerini koruyabilmektedir. Orhun yazıtlarındaki "Tengri teg
Tengride bolmuş Türük Bilge Kağan " cümlesinde olduğu gibi...
En Az Çaba Yasası
Dildeki değişmelerin nedenlerinden birisidir. Konuşma dilinde, insanoğlu
sözcükleri telaffuz ederken, mümkün olduğu kadar az enerji harcamak ister.
Bu çaba, en az çaba yasası ile açıklanır. Örneğin, film, fikr, şükr gibi
kelimelerin telaffuzu yüsek enerji ister, bu nedenle kelimeler söylenirken fil,
şükür, fikir gibi daha az enerji gerektiren hale sokulmuştur.
Ünlülerle İlgili Ses Olayları
1) Ünlü Düşmesi
Ünlü düşmesi, sözcüğü oluşturan ünlülerden birinin çeşitli nedenlerle
kaybolmasıdır. Bu ses olayı, ünlünün düştüğü yere göre, söz başında, söz
içinde ya da söz sonunda görülür.
Örneğin,
(ı)sıcak > sıcak; (ı)sıtma > sıtma sözcüklerinde olduğu gibi söz başında;
dev (i) rim > devrim, kav ( u ) şak > kavşak, yal ( ı ) nız > yalnız, yal(ı)nış,
yanlış sözcüklerinde olduğu gibi söz içinde
Erkek giyim ( i ) > Erkek giyim, Kadıköy (ü) > Kadıköy sözcüklerinde olduğu
gibi söz sonunda görülür.
2) Ünlü Türemesi
Ünlü türemesi sözcüğün özgün biçiminde bulunmayan bir ünlünün çeşitli
nedenlerle ortaya çıkmasıdır.
azcık
>
az(ı)cık,
sözcüklerinde olduğu gibi genellikle söz içinde görülür.
dar > dar(a)cık
30
Özellikle yabancı dillerden alınan ve başında iki ünsüz harf bulunan
sözcüklerin başına ( i ) ünlüsü türetilir. Steam, i stim ; station i stasyon
kelimelerinde olduğu gibi.
30
L ve R ünsüleri ile başlayan yabancı sözcüklerin başına ( yazı dilinde değil, ağızda ) İ veya U ünlüleri
getirilir.
29
3) Hece Kaynaşması ( Büzülme )
Bu ses olayında önce
ünsüz erir, ardından yan yana bulunan iki ünlü
kaynaşarak tek ünlü haline gelir.
Örnek;

has(ta) + hane > hastane


n(e) + için > niçin
n(e) + asıl > nasıl

pos(ta) + hane > postane
Görüldüğü gibi önce ilk sözcükteki ünsüz harf kayboldu ( eridi ) ardından
ikinci sözcükteki ünlü ile ilk sözcükteki ünlü birleşerek tek ünlü haline geldi.
4) Daralma
Geniş ünlülerin dar ünlü haline gelmesidir. Bugün Türkçemizde kullandığımız
pek çok kelime önceleri geniş ünlü ile başlarken zamanla ünlü daralmıştır.
Örnek;

böyük > büyük


gövercin > güvercin
get > git...
5) Genişleme
Genişleme, ağız boşluğunun durumuna göre dar ünlülerin geniş ünlü haline
gelmesidir. Az görülen bir ses olayıdır. Eski Anadolu Türkçesinde ( ışk )
olarak görülen sözcük günümüzde ( aşk ) sözcüğünü dönüşmüştür.
6) Düzleşme
Sözcüklerdeki yuvarlak ünlülerin, düz ünlülere dönüşmesidir. Örneğin, ( büt)
kelimesi günümüzde ( bit ) kelimesine; ( üçün ) kelimesi ( için ) kelimesine
dönüşmüştür.
7) Yuvarlaklaşma
Sözcüklerdeki düz ünlülerin, yuvarlak ünlülere dönüşmesidir. bolmuş > olmuş
sözcüğünde olduğu gibi.
8) Kısalma
Sözcüklerdeki uzun ünlülerin kısa ünlüye dönüşmesidir.
papuş, pabuç; tac, taç kelimelerinde olduğu gibi.
30
Hisap, hesap ;
9) Ünlü Birleşmesi
Ünlü ile biten bir sözcüğün, ünlü ile başlayan bir ek alması durumunda ilk
sözcüğün sonundaki veya ikinci sözcüğün başındaki ünlülerden birinin
düşmesidir.

Ne ara > nere


Cuma ertesi > cumartesi
Kahve altı > kahvaltı

Ne asıl > nasıl
10) Ünlü Benzeşmesi

bir > öbür


mudir > müdür
zeytun > zeytin
Ünsüzlerle İlgili Ses Olayları
1) Türeme
Ünsüz türemesi, sözcüğün özgün biçiminde bulunmayan bir ünsüzün sonradan
ortaya çıkmasıdır. Bu ses olayı, ünsüzün türediği yere göre, söz başında, söz
içinde ve söz sonunda olabilir.


orgüç > horgüç
öyük > höyük


ut > yut
ur > vur



aslan > arslan
kılıç > kılınç
tuç > tunc

tüfek > tüfenk
2) Düşme
Ünsüz düşmesi, sözcüğü oluşturan ünsüzlerden birisinin kaybolmasıdır. Bu
ses olayı da türemede olduğu gibi, ünsüzün düştüğü yere göre, söz başında,
söz içinde ve söz sonunda görülebilir.


bulga > bula
kalgan > kalan


ölig > ölü
tarıglag > tarla
31
3) Göçüşme ( Yer değiştirme, metatez )
Sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olayıdır. Genellikle
( l, p, r )
ünsüzlerinin ikisinin birlikte bulunduğu sözcüklerde görülür. Yazı dilinde
nadiren görülen bu olay daha çok konuşma dilinde görülür.

ekşi > eşki


yalnız > yalnız
yanlış > yalnış
4) Benzeşme ( Asimilasyon )
Bir sözcükteki ünsüzlerin birbirine benzemesidir.

penbe > pembe


beşde > beşte
yarışda > yarışta

tesbit > tespit
5) Hece Düşmesi ( Haploloji )
Sözcük içinde, birbirinin ardından gelen ve birbirine çok benzeyen
hecelerden birisinin düşmesidir.

başlayayım > başlayım

d irilik > dirlik


ilerile > ilerle
oyuna > oyna
6) İkizleşme
Sözcük içindeki herhangi bir sesin yan yana iki kez yazılmasıdır. İkizleşme,
vurgu gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.


ana > anne
aşağı > aşşağı
7) Tekleşme
Özgün yazımlarında iki ünsüz bulunan sözcüklerdeki ünsüzlerin söyleyişte ve
yazımda bir tane yazılmasıdır.


edebiyyat > edebiyat
kollektif > kolektif
32
Parçalarüstü Ses Birimler
Dil, ses bakımından ünlüler, ünsüzler ve hecelerden ve bu hecelere yüklenen
vurgu 31 , durak, tonlama 32 gibi öğelerden oluşur. Bu öğeler iletişime farklı
katkılar sağlar.
31
Herhangi bir hecenin veya kelimenin diğerlerine göre daha baskılı ve güçlü söylenmesidir. Böylelikle
daha baskılı söylenen parçaya önem verilmiş olur.
32
TONLAMA : Konuşma sırasında sesin perdesinin değişmesiyle oluşan melodik durumdur. Tonlamalar,
konuşmanın, sinirli, sakin, nazik olmasını sağlarlar.
33
V.ÜNİTE :
Yapı Bilgisi : Biçim Bilgisi ve
Söz Dizimi
( 119 - 149 )
Biçimbirim
Daha küçük birimlere ayrılamayan, ses ve yapı yönünden anlamlı en küçük
öğedir. Biçimbirimler hece değildir. Hece sayısı ile biçimbirim sayısı
arasında ancak rastlantısal bir benzerlik olabilir. Kimi zaman bir biçimbirim
bir heceden oluşur, kimi zaman da bir hecede en az iki biçimbirim bulunur.
Örneğin üç heceli kelebek 1 biçimbirimdir. 1 heceli ( kon ) sözcüğünde ise
iki biçimbirim vardır : ko-n
Aşağıda konuklar sözcüğünün heceleri ve biçimbirimleri gösterilmiştir :



konuk-lar
( Sözlüksel gösterim, 1 sözcük ve 1 ekten oluşur )
ko-n-(u)-k-lar ( dört biçimbirimden oluşur.)
ko-nuk-lar
( üç heceden oluşur.)
Biçimbirim Türleri
Biçimbirimler tek başlarına kullanılıp kullanılmamalarına göre ( bağımsız
biçimbirimler ) ve ( bağımlı biçimbirimler ) olmak üzere ikiye ayrılır.
34
Kök
Kendilerinden daha küçük anlamlı parçalara ayrılamayan, sözlüksel bir anlam
taşıyan biçimbirimlerdir. Bir sözcük en az iki kök biçimbirimden oluşur. Bu
tür sözcüklere ( basit sözcük ) adı verilir. Gel, git, el, kol, kulak, kelebek,
toprak birer basit sözcüktür.33
Gövde
Biri bağımsız biçimbirim olmak üzere en az iki biçimbirimden oluşan kök
biçimbirimlerdir. Örneğin geçit, gelinlik gibi... Geçit, geç-(i)-t şeklinde
biçimbirimlere; gelinlik ise gel-(i)-n-lik gibi biçimbirimlere ayrılabilir. 34
Taban
Eklerin, yani bağımlı biçimbirimlerin eklendiği yalın sözcüklerdir. Örneğin
( göz ) kelimesi, gözlük sözcüğünün; ( gözlük ) kelimesi gözlükçü sözcüğünün
ve ( gözlükçü) kelimesi de ( gözlükçülük) sözcüğünün tabanıdır.
Ek
Ad, sıfat, zamir gibi sözcük türlerinden birine girmeyen bağımsız
biçimbirimlerdir. Ön ek, iç ek ve son ekler olmak üzere üçe ayrılırlar. İşlev
bakımından ise ( yapım / üretim ) ekleri ve ( çekim ekleri ) olarak ikiye
ayrılırlar.
a) Yapım Ekleri
Sonuna eklendikleri sözcüklerden yeni sözcükler yapan eklerdir.
Yapım
ekleri a) isimden fiil, b) fiilden isim ve c) isimden zarf yapan ekler olmak
üzere üçe ayrılır.
b) Cekim Ekleri
Eklendikleri sözcüklerden sözcük türetmeyen, ancak sözcüğe cinsiyet, çatı,
kip, zaman gibi anlamlar kazandıran eklerdir. Ders-ler-i-m-i sözcüğünde
olduğu gibi, sözcükten yeni sözcük yapmamış, anlamını değiştirmemiş,
sözlüğe işlerlik katmıştır. Zaten bir sözcük yapım eki almamışsa çekim eki
almıştır.
33
Günümüzde kök gibi görülen bir çok sözcük tarihin eski dönemlerinden en az iki biçimbirimden
oluşuyordu.
34
Biçimbirim niteliği bulunmayan yardımcı sesler parantez içerisinde gösterilmiştir.
35
Enklitik
Türkçemizde bu kelimenin henüz tam karşılığı bulanamamıştır. Örnekle
açıklayacak olursak, dilimizde soru yapan ( mi ) tipik bir enklitiktir, ayrıca
ayrı yaılan ( da) da bir enklitiktir.
SÖZCÜK YAPIM YOLLARI


Birleştirme
Türeme

Kalıplaşma


Örnekseme35
Kırpma


Karma36
Kısaltma ( Akronim ) ( İTÜ, ODTÜ )



Kasıtla Yaratma ( uydurma )
Derleme37
Tarama


Genelleşme
Kopyalama ( alıntı )
SÖZCÜKLERİN SINIFLANDIRILMASI
Düşünürler eski çağlardan beri sözcükleri sınıflandırmaya çalışmışlardır. Söz
gelimi Eflatun ( Platon ) sözcükleri ( onoma ) ve ( rema ) yani, ad ve eylem
olarak sınıflandırmıştır. Günümüzde ise sözcükleri, yapı, anlam, tür ve görev
ölçütlerine göre sınıflara ayırmak mümkündür. Yapı bakımından sözcükleri
yukarıda incelemiştir. ( Sözcük Yapımı bölümünde )
1) Anlam Bakımından Sözcükler
Temel Anlam
Bir sözcüğün ilk ve asıl anlamıdır. Örneğin Göz, görmeye yarayan organdır.
Yan Anlam
Sözcüğün temel anlamı
kullanılmasıdır. Örneğin
anlamındadır.
dışında,
Masanın
35
ama temel anlamdan kopmadan
gözü cümlesindeki göz, çekmece
Yabancı dildeki sözcükleri örnek alarak sözcük üretmedir.
İki sözcüğün parçalarından genellikle ilk heceleri bir araya getirerek sözcük yapmadır. ( Arge )
sözcüğünde olduğu gibi, araştırma ve geliştirme sözcüklerinden üretilmiştir.
37
Yazı dilinde unutulmuş ancak konuşma dilinde yaşayan kelimeleri bulup çıkarmaktır.
36
36
Mecaz Anlam ( metafor )
Bir ilgi ve benzetme sonucu gerçek anlamın dışında başka bir anlamda
sözcüğün kullanılmasıdır. "Kalbim kırıldı" cümlesindeki
anlamının dışında kullanılmıştır, mecazdır.
(kırılmak) gerçek
Terimler
Çeşitli bilim, sanat ve meslek alanlarında kullanılan özel anlamlı sözcüklerdir.
Argo
Toplum içinde belli bir kesimin ya da belli grupların farklı bir biçimde
anlaşmayı sağlamak için oluşturdukları özel bir dildir. Her ülkede ve her
dilde görülür.
Aktarma ( ad aktarması )
Sözcüğün dildeki anlamı ile başka bir anlam arasında benzerlik kurarak,
sözcüğün anlamını o kavrama aktarma olayıdır. Örneğin " Ankara ayağa
kalktı" cümlesindeki Ankara ile anlatılmak istenen Ankara'da oturanlardır.
Çok Anlamlı
Eş ve Yakın Anlamlı
Karşıt Anlamlı
Çağrıştıran Anlamlı
Herhangi bir sözcüğün akla getirdiği diğer bir anlam veya sözcüktür.
Örneğin ( Führer ) sözcüğünün ( Hitler)'i çağrıştırması gibi.
Yerlileştirme ( halk etimolojisi )
2) Tür ve Görev Bakımından Sözcükler
Türkçemizde sözcükler geleneksel olarak aşağıda da gösterildiği gibi sekiz
(8) çeşittir.

ad



sıfat
zamir
edat


bağlaç
ünlem

eylem ( fiil )
37
Adlar
Türkçemizde , Arapça, Fransızca ve İngilizcede olduğu gibi adların dişilik ve
erillik özelliği yoktur. Türkçe adlar çoğul yapılırken tamlanan ad çoğul eki
( almaz ). Beş tane eve beş ev şeklinde belirtilir. Ancak bazı kelimelerin
istisnası vardır. Örneğin Beşevler, Kırk Haramiler, Ye Cüceler böyledir.
Sıfatlar
Varlıkları çeşitli yönlerden niteleyen sözcüklerdir. Niteleme sıfatları, sayı
sıfatları, işaret sıfatları, soru sıfatları ve belgisiz sıfatlar olmak üzere
çeşitleri vardır.
Türkçede isimler ve sıfatlar arasında kesin bir ayrım yoktur. Sıfatlar
herhangi bir sözcüğü nitelemedikleri zaman ad durum eklerini alabilirler.
Yani ad olurlar.
Sıfatlarda karşılaştırma ( güzel - daha güzel - en güzel ) ( daha ) ve ( en )
zarflarıyla yapılır.
Zarflar
Eylemlerin veya sıfatların önüne gelerek onları yer, zaman, durum, ölçü ve
soru bakımından niteleyen, açıklayan sözcüklerdir. Zarflar, a) zaman
zarfları 38 ,
zarfları
41
b) yer ve yön zarfları 39 ,
c) azlık-çokluk zarfları 40 ,
d) soru
olmak üzere çeşitlere ayrılırlar.
Zamirler
Bir adın veya ad öbeğinin yerini tutabilen ad soylu sözcüklerdir. Zamirler, a)
Şahıs Zamirleri,
b) işaret zamirleri, c) belirsizlik zamirleri, d) soru
zamirleri olmak üzere dörde ayrılırlar.
Edatlar
Edatlar, anlamdan çok görev yönü olan sözcüklerdir. Kendilerinden önceki ad
soylu sözcüklere bağlanırlar. Aslan ( gibi ),
( doğru), Başlangıçtan ( itibaren ) gibi...
38
Zaman Zarfları : dün, bugün, yarın...
Yer ve Yön Zarfları : ileri, geri, içeri, dışarı, yakın, uzak...
40
Azlık-Çokluk Zarfları : en, daha, pek, çok
41
Soru Zarfları : Acaba, niçin..
39
38
Yemekten ( sonra ),
Eve
Bağlaçlar
Ve, ile, veya, veyahut, yahut, da...da, hem... hem, ya...ya, ancak, fakat, hatta,
lakin, yalnız gibi sözcüklerdir. Sözcükleri veya cümle öğelerini birbirine
bağlarlar. Anlamdan ziyade görev işlevi görürler.
Eylemler
Yapma, olma gibi işleri bildiren sözcüklerdir.
Eylemler, nesne alıp
almadıklarına göre ( geçişli ) veya ( geçişsiz ) eylemler olmak üzere ikiye
ayrılırlar. Nesne alanlara geçişli eylem, nesne almayanlara da geçişsiz eylem
adı verilir.
TÜRKÇENİN EKLERİ
1) Yapım Ekleri
Sözcüğün anlamını ve biçimini değiştiren eklerdir. Yapım ekleri dörde ayrılır.
Bunlar : a) addan ad yapma ekleri, b) addan eylem yapma ekleri, c) eylemden
ad yapma ekleri, d) eylemden eylem yapma ekleridir. ( eylemlerde çatı ).
Eylemlerde Çatı
Çatılar, ( etken çatı ) ve ( edilgen çatı ) olmak üzere ikiye ayrılırlar. Eğer bir
cümlede belirtilen eylem ( yani fiil ) özne tarafından yapılıyorsa, etken
çatıdan söz edilir. Eylem gizli özne dediğimiz sözde özne tarafından
yapılmışsa edilgen çatı söz konusudur.
Dönüşlü Çatı
Yıkandım, kürekle asıldık örneklerinde olduğu gibi, yüklemin bildirdiği
eylemin özneye döndüğünü, eylemin özne tarafından kendi kendine yapıldığını
gösteren çatıdır.
Edilgen Çatı
Cümlede belirtilen eylemin kim tarafından yapıldığı belirtilmemişse ya da
sözde özne tarafından yapılmışsa edilgen çatıdan bahsedilir. Duvarlar
boyandı cümlesinde
belirtilmemiştir.
olduğu
gibi.
Duvarı
boyayan
cümlede
açıkça
İşteş Çatı
Eylemin iki veya daha fazla öznesinin bulunduğunu veya karşılıklı olarak
birlikte yapıldığını belirtir. Ece ile Efe tokalaştılar, cümlesinde olduğu gibi.
39
2) Çekim Ekleri
Çekim ekleri, eklendikleri adların veya eylemlerin türünü değiştirmeyen
eklerdir. Bu ekler, eklendikleri sözcüklere yeni bir anlam katmazlar,
sözcüklere işlerlik kazandırırlar. Ad çekim ekleri ve eylem çekim ekleri
olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Ad Çekim Ekleri
a) Durum ( hal ) Ekleri
Türkçedeki adlar, yalın halde, e halinde, de halinde ve den halinde bulunurlar.
Bir başka deyişle, e haline ( yaklaşma durumu), de haline ( bulunma durumu ),
den haline de ( uzaklaşma durumu ) adları da verilir.
b) İyelik Ekleri
Ben, Sen, O, Biz, Siz, Onlar gibi altı tane iyelik eki vardır.
c) Çoğul ( Çokluk ) Eki
Sayıca birden fazla kavramı ifade eden eklerdir. ( lar ) eki, çoğul ekidir.
Sözcüğün sonuna getirilir.
d) Soru Eki
( mi, mu ) ekleridir. Eklendikleri ad veya ad cümlesine genellikle soru anlamı
katar. Yazımı ayrı gösterilir. Geldin mi? cümlesinde olduğu gibi.
e) Aitlik Eki : (ki) ekidir.
SÖZ DİZİMİ ( Cümle Bilgisi )
Sözcük Öbeği
Cümle içerisinde birden fazla sözcük veya ekten oluştuğu halde tek bir
sözcük gibi işlem gören ve herhangi kesin bir yargı bildirmeyen yapılardır.
Türkçemizde yer alan sözcük öbeği türleri sınırlı sayıdadır. En bilinen sözcük
öbekleri ise ad ve sıfat tamlamalarıdır.
40
Cümlenin Öğeleri
Yeryüzündeki bütün dillerdeki cümlenin temel öğeleri ( özne ) ve ( yüklem )'dir.
1) Yüklem
Cümlenin,
iş,
oluş
bildiren
öğesidir.
Özne
alabilen
öğe
olarak
da
tanımlanabilir.
2) Özne
Bir cümlede yüklemin belirttiği iş veya oluşu gerçekleştiren öğedir. Özne,
özel durumlar dışında genellikle cümlenin başında bulunur. Türkçe dünya
dilleri içerisinde özne düşürebilen dillerdendir. Yani öznenin kullanımı
mutlak değildir.
3) Nesne
Cümlede yüklemin işaret ettiği geçişli eylemden doğrudan etkilenen ad, ad
öbeği veya zamirden oluşan sözcüktür. Ne, Neyi sorusu ile bulunur.
4) Tümleçler
Nerede, Nereye ve Nereden sorularıyla bulunur. Dün seni yolda görmüşler,
cümlesinde yükleme ( nerede görmüşler ) sorusu sorulur, cevabımız ( yolda )
sözcüğüdür. Burada yol(da) sözcüğü dolaylı tümleçtir.
Cümle Öğelerinin Sırası
Türkçemiz söz dizimi bakımından ÖNY
42
( Özne, Nesne, Yüklem )
dizilimindedir. Dilimizde öğelerin tipik sıralanışı şöyledir :


Özne
Zaman ifadesi


Mekan ifadesi
Belirtili Nesne


Belirtisiz Nesne
Yüklem
42
Türkçede özne ile yüklemin yer değiştirmesi cümlenin anlamında pek fazla bir değişikliğe sebep olmaz.
Ancak İngilizce gibi yabancı dillerde yüklem ile özneni yerini değiştirmek, cümlenin anlamını tamamen
değiştirir.
41
Cümle Türleri
Türkçedeki cümleler aşağıda verilen dört farklı sınıflandırmaya göre
gruplandırılmıştır. Bunlar:


Yapısına göre cümleler ( basit, bileşik, sıralı, bağlı cümle )
Yüklemin türüne göre cümleler ( Eylem, ad cümlesi )


Yüklemin/öğelerin yerine göre cümleler ( kurallı, devrik, kesik cümle)
cümlenin anlamına göre cümleler ( olumlu, olumsuz, soru, emir, ünlem,
dilek cümlesi.) d ir.
Basit Cümle
Bir temel cümleden oluşur. Basit cümleyi ( yan cümlesi olmayan ) cümle
olarak da tanımlayabiliriz. Bileşik cümle ise en az bir temel cümle ve bir veya
daha fazla bağlı cümleden oluşur.
Aralarında anlamca bağ bulunan ve bağlaçlarla bir birine bağlanmış olan
cümlelere ( bileşik cümle ) denir.
Yan Cümle
Asıl cümlenin belirttiği yargıyı bir şarta, bir dileğe ya da nedene bağlayan
cümledir.
Ad Cümlesi - Eylem Cümlesi
Yüklemin ad soylu veya eylem ( fiil ) soylu olmasına göre değişir. Eğer yüklem
ad soylu ise, ad cümlesi, fiil soylu ise eylem cümlesidir.
Olumlu - Olumsuz Cümle
Bir cümle biçim bakımından olumlu, anlam bakımından olumsuz olabilir. Veya
bunun tersine biçim bakımından olumsuz ancak anlam bakımından olumlu
olabilir. Örneğin, ( Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin ) cümlesinde olumsuz
çekimli bir yüklem bulunmasına rağmen, cümle anlamca olumludur. Cümlenin
olumlu veya olumsuz olması yükleminin olumlu veya olumsuz olmasına göre
değişir.
Ünlem Cümlesi
Ünlem ile yapılan veya bir ünlem ifade eden cümlelerdir. Bu tür cümlelerde
asıl olan sevinç, mutluluk, acı, özlem, öfke, coşku ve heyecan duygularının
dile getirilmesidir. Cümlenin sonunda ünlem işareti bulunur.
42
VI.ÜNİTE :
Türkçenin Söz Varlığı
( 159 - 178 )
Deyimler
İki veya daha fazla sözcükten oluşan, anlatım gücünü artırmak için az çok
mantık dışına kayan, gerçek anlamından uzak, ilgi çekici bir anlam yüküne
sahip, toplum tarafından ortaklaşa benimsenip kalıplaşmış söz gruplarıdır.
Deyimler atasözleriyle zaman zaman karıştırılır. Bununla birlikte ikisi
arasında önemli farklar vardır. Bu farkları şöylece sıralamak mümkündür:
- Deyimler yargı bildirmezler. Ancak atasözleri bir yargı belirtirler.
Deyimler daha ziyade benzerlik ve kıyaslama yoluyla bir durumu açıklamaya
yararlar.
- Her ikisi de kalıplaşmış ifadelerdir. Ancak atasözlerindeki kalıplaşma daha
sıkıdır.
- Deyimler amaç bakımından da atasözlerinden farklıdır. Deyimlerde amaç,
bir durumu ilgi çekici ve etkili bir biçimde açıklamak iken, atasözlerinde
amaç, öğüt verme, yol göstermedir.
Atasözleri
Toplum hayatının akışı içerisinde kendiliğinden oluşan, toplumum bilge
yönlerini, tecrübelerini ve hayata bakış açılarını dile getiren kalıplaşmış
sözlerdir. Genellikle iki cümleden oluşurlar, ikinci cümle birinci cümleyi
kuvvetlendirir niteliktedir.
43
İkilemeler
Anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek,kavramı zenginleştirmek için
aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya anlamları birbirine yakın iki sözcüğün
yanyana kullanılmasıdır. ( düğün dernek, kış kıyamet, kol kanat, kör kütük ...)
İkilemeler ya ön sözcüğün ilk harfinin benzetilmesiyle ya da ikinci sözcüğün
son harfinin benzetilmesiyle yapılır. ( çar çabuk, yıkık dökük kelimelerinde
olduğu gibi )
Alıntı Sözcükler
Türkçemizde başka dillere ait çok sayıda sözcük vardır. Komşuluk ilişkileri
ve dini inanışlar bu durumun genel sebepleridir. Özellikle İslamiyet ile
birlikte Arapça kökenli sözcüklerin Türkçeye girdiğini görüyoruz. Son
dönemde teknoloji ve moda alanındaki gelişmelerle birlikte İngilizce
sözcükler dilimize girmiştir.
Ağız Öğeleri
Aynı dili konuşan toplulukların birbirlerinden uzun süre ayrı kalmaları ve
başka topluluklarla ilişki kurmaları sonucu, dillerinde değişmeler olmaktadır.
Bu tür değişmeler anlamayı zorlaştıracak bir dereceye ulaşmışsa ( lehçe )
kavramı ortaya çıkmıştır. Bunun aksine, bir dilin bir ülke veya bölge
içerisinde ses farklılıklarıyla birbirinden ayrılmasıyla da ( ağız ) ortaya çıkar.
Zaman zaman şive sözcüğünün ağız yerine kullanıldığı da bir gerçektir.43
Argo
Toplumda belli bir sınıfa mensup insanların veya daha çok toplum dışı olarak
algılanan grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak ve gizlenmek
içgüdüsüyle, kendilerine özgü sözcük ve deyimlerle oluşturdukları konuşma
sistemidir.
Argo, bir dil içerisinde sonradan türemiş bir anlatım biçimidir. Türkçemizde
teklifsiz dil, kaba dil veya halk dili kavramlarıyla zaman zaman
karıştırılmaktadır. Halbuki argo bunların hiçbiri değil, bir gruba bağlı
kimseler tarafından kullanılan ve bunların dışında olanlar tarafından
anlaşılması zor sözlerden oluşur.
Argo dili anlaşılmayı zorlaştırmak için başka dillerden de kelimeler almıştır.
Bu bağlamda en çok kelime alınan yabancı dil Rumcadır.
43
Günümüzde Türkçe sözlükte bazı kelimelerin önüne ( hlk ) kısaltması konmuştur. Bu kısaltma o
sözcüğün halk konuşma dilinden derlenerek kazandırıldığını gösterir.
44
Argo kelimeler türetilirken
ortak dilden yararlanılır. Ancak ortak dilden
44
, istiare, mecaz-ı mürsel, mübalağa gibi söz
alınan kelimeler,
teşbih
sanatlarıyla oluşturulur.
İlişki Sözleri
Belli başlı ilişki sözleri şunlardır : Yolun açık olsun, güle güle git gel, uğurlar
olsun, Allah analı babalı büyütsün, Allah bir yastıkta kocatsın... Bu sözler
tıpkı atasözleri gibi, bir dili konuşan toplumun kültürel özelliklerini ortaya
koymakta, gelenek ve göreneklerine dair ip uçları vermektedir.
İlişki sözlerinin en anlamlılarına modern hayatın uzağında kalmış kasaba ve
köy gibi kırsal alanlarda rastlanır.
44
TEŞBİH : Benzetme
İSTİARE : Bir şeyi anlatmak için ona benzetilen başka bir şeyin adını eğreti olarak kullanma, eğretileme.
MECAZ-I MÜRSEL : Ad aktarması da denir. Ben etme ilgisi bulunmaksızın, bir sözcüğün başka bir
sözcük yerine kullanılmasıdır.
MÜBALAĞA : Abartma, Herhangi bir durumu olduğundan çok farklı olarak, gerçekleşmesi imkansız
ölçüde abartarak anlatma.
45
VII.ÜNİTE :
Türk Dilinin Diğer Dillerle Etkileşimi
( 187 - 201 )
Türkçenin Tarihsel Derinliği
Türk yazı dili, 8. yüzyılda II. Göktürkler zamanında dikilen Orhon Yazıtları
ile başlar. Ancak bu dil, yeni yazı dili özelliği kazanmış bir dil değildir, son
derece gelişmiş özelliklere sahiptir, bu durum Türkçenin çok daha eski
dönemlerde yazı dili haline geldiğini göstermektedir.
Tarihi çok daha eskilere dayanan Türkçe, diğer bütün dillerde olduğu gibi
başka dillerden de etkilenmiştir. Milattan önceki devirlerde başlayan göçler
bu dilin dünyanın farklı bölgelerinde yayılmasına neden olmuştur. Günümüzde
Avrupa'nın batısından Asya'nın doğusuna kadar on iki milyon
kilometrekarelik bir alanda konuşulmaktadır. İngilizce, Arapça ve İspanyolca
ancak böyle bir özelliğe sahiptir.
Söz Varlığı
Bir dildeki sözcüklerin bütünü o dilin söz varlığını oluşturur. Türk Dil
Kurumu'nun 2011 yılında yayınladığı Türkçe Sözlük'te madde başı ve madde
içi toplam 92.292 sözcük bulunmaktadır. Bu sayıya özel adlar, terimler ve
yerel sözcükler eklenmemiştir.45
45
Türk Dil Kurumu'nun sanal ortamda hazırlayıp hizmete sunduğu Büyük Türkçe Sözlükte yaklaşık
572,000 söz varlığı bulunmaktadır.
46
Atasözleri ve Anlatım Gücü
Başlangıçta bir kişi tarafından söylenen ancak dilin konuşurları tarafından
benimsenen ve yüzyıllarca tekrarlanarak belli bir kalıba dökülen sözlere
atasözü denir. Her dilin atasözü yoktur, atasözü bir dili zenginleştiren en
önemli öğelerdendir.46
Atasözleri ifade edilmesi zor duygu ve düşünceleri açık bir biçimde ortaya
koyarlar.
Akrabalık Adlarında Çeşitlilik
Bir dilin anlatım gücünün yüksek olduğunu gösteren bir öğedir. Türkçemizde
en yakın akrabadan en uzak akrabaya kadar herkes farklı bir ad ile
adlandırılmıştır. Pek çok dilde amca ve dayıyı, hala ile teyzeyi ayırt edecek
sözcük bulunmazken, bu akrabalıklar birer sözcükle tanımlanırken, Türk
dilinde ( baldız, bacanak, elti, görümce, yenge ) gibi en uzak akrabaya kadar
ayrı ayrı akrabalık adları bulunmaktadır.47
Dünya Dillerinin Türk Diline Etkisi
Orhun yazıtları döneminde başlayan etkileşim daha sonraki dönemlerde
kullanılan Türk yazı dillerinde de kendisini göstermiştir. 48 Uygurlarla
birlikte Budizm ve Maniheizm dininin benimsenmesiyle, dini sebeplerle
dilimize pek çok kelime girmiştir.
Bu konuda bir araştırma yapılmış, Göktürk yazıtlarındaki yabancı kelimelerin
yüzde birlerde kaldığı ancak daha sonraki dönem olan Uygurlar dönemindeki
yabancı kelimelerin yüzde 2 ile yüzde 5 lere kadar çıktığı görülmüştür.
İslamiyet'in kabulüyle birlikte Farsça ve Arapça kelimelerin dilimize
girmeye başladığı görülür. Bu durum Anadolu Selçukluları döneminde de
devam etmiş, Eski Anadolu Türkçesi olarak tanımladığımız bu dönemin
Türkçesinde yabancı kelimelerin oranı yüzde yirmilerde kalmıştır.49
46
Türkçede yaklaşık ( 4500 ) Atasözü bulunmaktadır.
Bizde bu isimler farklı kelimelerle ifade edilirken, İngilizcede Sister-in-law kelimesiyle, Almancada
Schwagerin kelimesiyle Fransızca da ise belle-soeur kelimesiyle ifade edilmektedir.
48
Bu bağlamda Orhun Yayzıtlarında Çince, Sanskrite, Soğdca, Hintçe ve Tibetçeden kelimelere
rastlanmıştır.
49
Örneğin Yunus Emre'nin şiirlerinde bu oran yüzde yirmidir.
47
47
Osmanlı Türkçesinde Yabancı Dillerin Etkisi
Bu dönemde sadece sözcük girişi olmamış, yabancı dil bilgisi öğeleri ve
kuralları da artan yoğunlukta Türkçeye bulaşmaya başlamıştır. Özellikle
kelimelerin çoğul yapılma şekilleri ve isim ve sıfat tamlamaları Arapça ve
Farsça dilbilgisi kurallarına göre yapılmaya başlanmıştır. ( Mesela yetimlerin
yerine yetimin çoğulu olan eytam; kitaplar yerine kitabın çoğulu olan kütüb
kelimesi kullanılmış; Osmanlı Devleti ( Devlet-i Osmaniye ) şeklinde;
İstanbul şehri, ( Şehr-i İstanbul ) şeklinde kullanılmıştır.
Türkçenin bir başka etkilenmesi de ( ki ) li cümlelerle olmuştur. Bilindiği gibi
Türkçe de önce yan cümle sonra temel cümle gelir. Ancak Farsça'dan alınan
ki'li cümlelerde temel cümle önce yan cümle ise sonra gelmektedir. Örneğin;
Bu şehir İstanbul ki, bir tek sengine yekpare Acem mülkü fedadır. Burada
görüldüğü gibi temel cümle ki'den önce yazılmış, yan cümleler ki'den sonra
getirilmiştir.
Batı Dillerinin Etkisi
Tanzimat Fermanı ile birlikte batıya başlayan yöneliş, Türkçemizin söz
varlığında Fransızcanın etkisini başlatmıştır. Önceleri denizcilik ve ticaret
kavramlarıyla İtalyancadan başlayan sözcük alımı, daha sonra Fransızcadan
ve İngilizceden alınan kelimelerle devam etmiştir.
Batı dillerinden alınan kelimeler Türkçenin söz dizimine göre kabul edilmiştir.
Lamba, manto, moda, palto, rapor, bilet, jüri kelimeleri bu şekilde dilimize
geçmiştir.
Ancak Avrupa dillerinden alınan pek çok kelimenin dilimizde karşılığı
olmasına rağmen ısrarla yabancı kelimenin kullanılması dilimizin söz varlığını
zayıflatacaktır. Örneğin blender yerine karıştırıcı, bestseller yerine
çoksatar kullanılabilir.50
50
Dilimize yabancı dillerden sözcüklerin girmesiyle birlikte dilimizden bu dillere geçen sözcükler de
vardır. Örneğin en çok Türkçe sözcüğün geçtiği yabancı dil SIRPÇA'dır. Bir zamanlar 9000 sözcüğün
bulunduğu Sırpçada bugün 7000 civarında Türkçe kelime vardır. Yapılan araştırmalar toplam 30,000 e
yakın sözcük verdiğimizi göstermektedir.
48
VIII.ÜNİTE :
Türk Dilinin Karşı Karşıya Bulunduğu
Sorunlar
( 209 - 228 )
Sözcük Türetme
Eklemeli bir dil olan Türkçede yeni sözcükler ve terimler sözcük köküne
veya gövdesine getirilen eklerle türetilir. Türkçenin söz varlığının büyük bir
kısmı bu şekilde türetilen kelimelerden oluşmaktadır. Türkçede sözcük
türetmenin tek yolu bu da değildir. Ayrıca iki sözcüğün birleşmesiyle veya
bir araya gelmesiyle de yeni sözcükler üretilebilir. Örneğin ayakkabı,
boyunbağı, kaynana, pazartesi iki sözcüğün birleşmesiyle, çakmak taşı, toplu
iğne, ateş böceği, baş ağrısı gibi iki sözcüğün yan yana gelmesiyle de sözcük
üretilir.
İki sözcüğün ilk hecelerinin birleştirilmesiyle de yeni sözcükler oluşturulur.
Bunlardan en bilineni ( arge ) sözcüğüdür. Araştırma geliştirme sözcüklerinin
ilk hecelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu yolla türetilen bir başka
kelime ise ( tutsat ) kelimesidir. Tutulu satış sözcüklerinin birleştirilmesiyle
elde edilmiştir.
Teknolojinin gelişmesiyle ve bilimin yeni buluşlarla karşımıza çıkmasıyla
birlikte dilimizde var olmayan sözcükler, orijinal şekilleriyle dilimize
girmiştir. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde bazı aydınlar, bu
sözcüklerin yerine yeni terimler üretmek için çaba sarf etmiş, ancak
Türkçenin sözcük varlığından değil, Farsça ve Arapça dillerinin sözlük
varlığından yararlanmıştır. Örneğin Arapça telkih kelimesi ( aşılama )
olarak kabul edilmiş ancak Türkçede var olan ( aşı ) sözcüğü kullanılmamıştır.
Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıyla birlikte terimler konusu ele alınmış ve
terimlerin Türkçeleştirilmesine çalışılmıştır. Bu alandaki en önemli çalışma
Atatürk tarafından yazılan ( Geometri ) kitabındaki geometri terimleridir.
49
Atatürk yüz yirmi dokuz ( 129 ) terim üreterek terimlerin Türkçeleşmesine
büyük katkıda bulunmuştur.51
Osmanlı Devletinde öğretim dili ve bilim dili olarak başlarda Arapça ve
Farsça kullanılmış daha sonra II. Mahmut döneminde Mekteb-i Tıbbiye'nin
açılmasıyla Fransızca öğretim dili yapılmıştır.
Ancak daha sonraki
dönemlerde özellikle II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Türkçenin okullarda
zorunlu ders haline getirildiği görülür. Yine bu dönemde Türkçenin
öğretimiyle ilgili olarak pek çok dilbilgisi kitabı da yazılmıştır.
Üniversite Reformu - 1933
Cumhuriyet Dönemi'nde 1933'te yapılan ( Üniversite Reformu ) ile öğretim
üyelerinin öğrencilerine Türkçe ders malzemesi sağlamaları zorunlu hale
getirilmiştir. Ayrıca öğretim üyelerinin Türkçe makaleler ve ders kitapları
yazmaları da şart koşulmuştur. Bu iki karar Türkçenin bilim dili yapılması için
atılan iki önemli adımdır.
Üniversite reformunun en ilginç yanı yurtdışından getirilen öğretim
üyeleriyle ilgilidir. Bu öğretim üyelerinin Türkiye'de çalışmaya devam
edebilmeleri için üç yıl içerisinde Türkçeyi öğrenmeleri zorunlu hale
getirilmiştir.
Sözlü ve Yazılı Anlatım Bozuklukları
Sözcüklerin yanlış anlamlarda kullanılması, genel söyleyiş ve yazış biçimleri
dışında yazılıp söylenmesi; cümlede öğeler arasındaki uyumsuzluk gibi
olumsuzluklar ( anlatım bozuklukları ) olarak adlandırılır.
Kitle İletişim Araçlarının Etkisi
Ülkemizde kitle iletişiminin kamunun tekelinde bulunduğu dönemlerde
sunucuların ve yapımcıların seçiminde Türkçeyi doğru ve güzel konuşma,
yazma niteliği aranıyordu, ancak 1990 yılından sonra özel radyo ve
televizyonların ortaya çıkmasıyla bu kriterlere dikkat edilmez olmuştur. Bu
durum dilimizin bozulmasına, söz varlığımızda yer almayan sözcüklerin
dilimize girmesine neden olmuştur.
51
Bu terimler arasında bugün sıklıkla kullandığımız, acı, açıortay, beşgen, üçgen, dar açı, dış ters açı,
düşey çizgi, yamuk, ikizkenar üçgen, teğet, yüzey gibi kelimeler sayılabilir.
50
Sosyal Medya ve Türkçe
Sosyal medya Türkçenin yeni kullanım ortamı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ağ ortamındaki yazışmaların dilbilgisi kurallarına göre yapılmaması, büyük
harf kuralına uyulmaması, sesli harflerin yazılmayıp sadece sessiz harflerin
kullanılması dilin önündeki en büyük tehlikelerden birisidir. Sanal ortamlar,
internet ve cep telefonları yardımıyla, bilgilerin çok daha kısa sürede
yayılabildiği ortamlardır. Burada yapılan yazım yanlışları kısa sürede
yayılmakta ve dili bozmaktadır.
Sözlü Anlatım Bozuklukları
Bilindiğinin aksine Türkçe yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dil
değildir. Her dilde mutlaka yazım ile söyleyiş arasında farklılıklar ortaya
çıkar. Bu durum bazı dillerde daha belirgin bazılarında ise daha az
belirgindir. Örneğin ağabey sözcüğü ( a:bi) şeklinde, değil sözcüğü de ( deil)
şeklinde söylenir. Görüldüğü gibi Türkçedeki bütün kelimeler yazıldığı gibi
okunmaz, okunduğu gibi de yazılmazlar.
Ses Düşmesi
Pek çok kişi konuşması sırasında kimi sesleri düşürmeyi alışkanlık haline
getirmiştir. Bu durum eğitimsizlik dışında çabuk konuşmak ihtiyacından ve
yanlış söyleyişleri örnek almaktan kaynaklanmaktadır. En çok rastlanan ses
düşmesi ( r ) harfinin düşmesidir. Örneğin, geliyom, seviyom, biliyosun,
gülüyosun sözcüklerinde ( r ) harfi düşürülmüştür.
Ses Fazlalığı
Konuşma sırasında sözcükte bulunmayan bazı seslerin sözcükle birlikte
söylenmesidir. Daha çok yerel söyleyişlerden kaynaklanmaktadır. Kompile,
teksitil, enfilasyon, iddiya, teammül, parlatıcıynan, rakkamlar sözcüklerinde
olduğu gibi...
Ulama
Sonunda ünsüz bulunan sözcüklerle başında ünlü bulunan sözcüklerin arka
arkaya geldiği zaman yapılır. Ulama, konuşmada akıcılığı sağlayan bir
unsurdur. Felç etti cümlesinin yerine ( felcetti ); kat etmeye cümlesinin
yerine ( katetmeye ); icat ettiği yerine ( icadettiği ) denilmesinde olduğu
gibi. Bu kelimeler yazılırken ayrı, okunurken bitişik söylenir.
51
Yer Değiştirme
Bir
başka
sözlü
anlatım
bozukluğudur.
Ağız
özelliklerinden
ve
alışkanlıklardan kaynaklanırlar. Kibrit yerine kirbit, kirpi yerine kipri, yanlış
yerine yalnış denmesi gibi.
Yazım Yanlışları
Yazım, yani imla, dilin yazıya yansıyan boyutudur. Yazımda yapılan yanlışlıklar
anlam kargaşasına neden olurlar. Özellikle alıntı sözcüklerde yazım yanlışları
daha fazla yapılmaktadır. Bu durum sözcüğün tam olarak bilinmemesinden
kaynaklanmaktadır. Bunun yerine sözcüğün Türkçe karşılıkları yazılarak
yazım yanlışlıklarının önüne geçilebilir.
Düzeltme İşaretinin Kullanılmaması
Yazımda sıkça rastlanan bir yanlışlıktır. Bazı kelimelerde bazı ünlüler
uzatma işaretiyle
birlikte
yazılırlar. Buna dikkat edilmemesi anlam
bozukluğuna sebep olur. Örneğin ( Hâlâ cesetler kayıp ) cümlesi, ( Hala
cesetler kayıp ) şeklinde yazılırsa tamamen farklı anlamlar ortaya çıkar.
Kesme İşaretinin Yanlış Kullanımı
Bu işaret daha çok özel adlara getirilen hâl ve iyelik eklerini ayırmakta
kullanılır. ( Türkiye'den ) örneğinde olduğu gibi bu işaret özel ad ile eki
birbirinden ayırır. Bu işaret ayrıca kısaltmalara ve sayılara getirilen ekleri
de ayırmak için kullanılır. ( TDK'den, 2005'ten...)
Ki Bağlacının Yazımı
İki ( ki ) vardır. Bunlardan birisi bitişik, diğeri ayrı yazılır. İki cümleyi
birbirine bağlayan veya bir cümlede bir öğeyi açıklamak üzere kullanılan ( ki )
ayrı yazılır. ( demek ki, ben ki, diyor ki, sanma ki, neyse ki... ).52
Aitlik anlamı taşıyan ( ki ) ise birleşik yazılır. ( Geçen yılki sermayemiz)
cümlesinde olduğu gibi ki sermayenin geçen yıla ait olduğunu belirtir.
( Benimki, seninki, onunki ) sözcüklerinde de ( ki ) aitlik bildirir.
52
Kural olarak ayrı yazılması gereken ancak bitişik yazılan yedi ( 7 ) adet sözcük vardır. Bunların bitişik
yazılmaları kalıplaşmıştır. Bu sözcükler ( belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki )
sözcükleridir.
52
"da, de" Bağlacının Yazımı
Da ve De'nin iki kullanımı vardır. Bunlardan birisi ayrı yazılır. ( dahi, bile )
anlamında olan (de, da ) ayrı yazılmalıdır. Sözcük içindeki de ve da yerine
dahi ve bile sözcüğünü koyduğumuzda cümlenin anlamında değişiklik
olmuyorsa ( de, da ) ayrı yazılmalıdır. Anlamda bozulma oluyorsa birleşik
yazılmalıdır.
Birleşik yazılması gereken de, da, bulunma anlamındaki de, da'dır. Örneğin
Evde oturuyorum cümlesindeki de cümleden kaldırıldığında cümlenin anlamı
bozulduğu için birleşik yazılmalıdır. Bu sözcük bulunma anlamı katmaktadır.
Soru Ekinin Yazımı
Yazım sırasında yapılan önemli yanlışlardan birisidir. Cümleye soru anlamı
katan ( mı, mi, mu, mü ) eki mutlaka ayrı yazılmalıdır. Bu ekin kesme
işaretiyle ayrılması doğru değildir. ( Ali eve geldi mi ? ) cümlesinde olduğu
gibi mi ayrı yazılır.
Sözcüklerde Fazlalık
Cümlede eş anlamlı sözcüklerin yan yana kullanılması anlatım bozukluğuna
sebep olur. Örneğin ( Burada ince bir nüans farkı var...) cümlesinde, nüans
zaten fark demektir, ikisinin birlikte kullanılması hatalı olmuştur.
( Müjdeli haber ) yanlış bir kullanımdır. Müjde, güzel haber, iyi haber
anlamındadır. Müjdeli haber yerine yalnızca müjde veya güzel haber
kullanılması daha doğrudur.
( Araçlar sel sularına kapıldı ) cümlesinde de benzer bir durum vardır.
Araçlar sele kapıldı demek yeterlidir.
( Maddi hasarlı kaza..) cümlesi de yanlış bir kullanımdır. Manevi hasarlı kaza
olamayacağına göre sadece hasarlı kaza demek yeterlidir.
53

Benzer belgeler

Gülnar Ağzı.Gülnarca

Gülnar Ağzı.Gülnarca sözcük üretimi ( vezin ) adı verilen belli kalıplarla yapılır. Örneğin Arapçada ktb ( yazmak ) kökünden yer adı yapan ( mekteb ); eylemin öznesini gösteren ( katib ), edilgen tümleci yapan ( mektub...

Detaylı