medeniyet mirası - Kocaeli Kitap Fuarı

Transkript

medeniyet mirası - Kocaeli Kitap Fuarı
MEDENİYET MİRASI
(KADİM MEDENİYETLER SERGİSİ)
PROF. DR BEKİR KARLIĞA
MEDENİYET MİRASI
(KADİM MEDENİYETLER SERGİSİ)
M E DA R
İSTANBUL ULUSLAR ARASI
MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
2015
I
MEDENİYETLER İTTİFAKI
Günümüzde tüm dünyanın büyük bir krizden geçmekte olduğu ve bu
krizin temelde bir medeniyet krizi olduğu konusunda Edgar Morin, Michele
Serres ve Leslie Lipson başta olmak üzere dünyanın önde gele aydınlarının
hemen hemen hepsi ittifak etmektedirler.
Bu krizin temelinde bağnazlıklar, bilgisizlikler, tahammülsüzlükler,
önyargılar, düşmanlıklar, kin ve nefret duyguları, terör ve şiddet eylemleri,
savaş ve saldırganlık eğilimleri yatmaktadır. Bu ise sorunu daha da karmaşık
hale getirmektedir.
Bu medeniyet krizinin, insanlığın uzun asırlar içerisinde oluşturup
geliştirdiği evrensel değerleri kökten tehdit etmekte olduğu açıktır. Savaş,
çatışma, terör belalarının yanı sıra, çevre kirliliği, insani ve ahlaki değerlerin
erozyonu, gerek toplumlar gerekse milletler arasındaki sosyal, kültürel ve
ekonomik dengesizlikler küremizi yaşanmaz hale getirmek için adeta el birliği
etmektedirler.
Şimdi iki elimizi şakağımıza koyup düşünmenin zamanıdır: Dünyalılar
olarak biz, küresel afetler, felaketler, savaşlar, hastalıklar, açlıklar, sefaletler,
nefretler ve terör karşısında, ne yapacağız, ne yapıyoruz, ne yapmalıyız?
Ne yazık ki bu soruların doğru cevapları aranacağına, her gün binlerce
beyin, insanın, daha çok insanı öldürmesini sağlayacak, daha yeni teknikler
geliştirmeye çalışmakta. Her an yeryüzünün sakinleri, öldürücü silahlara daha
çok para harcamakta. Dev dalgaların evleri yıktığı, ağaçları söktüğü ve adaları
yuttuğu anda, Ortadoğu’da Afrika’da ve dünyanın değişik bölgelerinde ateşler
yağdıran silahların şakırtısı, makinelerin homurtusu korku ve dehşet saçmaya
devam etmektedir.
Yüzyılımızda kendini gösteren büyük meydan okumalar, uygarlığımızın
gelişmelerinden kaynaklanmıştır ve bu durum aynı uygarlığın temellerini tehdit
etmektedir. En modern şehirlerimizde dışlanmış insanlar, kokuşmuş banliyöler,
gecekondular, gettolar, güvensiz bölgeler ve de işsizler görüyoruz ancak,
bunların geçici olarak marjinalleşmiş oldukları düşünülüyor; uygarlığımızın
onları giderek kendi içine alacağına inanılıyor ve onların, bu uygarlığın
sonuçlarına yoğun bir biçimde maruz kaldıkları düşünülmüyor.
Bütün bu nedenlerden dolayı Cumhur Başkanımız (o zaman Başbakan)
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde İspanya Krallığı ile birlikte
Birleşmiş Milletler bünyesinde "Medeniyetler İttifakı" girişimi başlatılmıştır.
Şimdiye kadar bu oluşuma, 127 ülke ve 20 civarında uluslar arası kuruluş
katılmıştır.
Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu'na üye 134 Devlet ve 27 uluslar arası
kuruluşun yüksek düzeyde yetkililerinin katılımıyla gerçekleşen ve Genel Kurul
niteliğinde olan "Medeniyetler İttifakı Global Forumu"yılda bir kez dünyanın
değişik ülkelerinde toplanmaktadır. Global Forumun birincisi, 2008 yılında
İspanya’nın ev sahipliği ile Madrid’de; ikincisi, 2009 yılında, medeniyetler
beşiği Türkiye’de ve medeniyetler başkenti İstanbul’da gerçekleşmiştir. III.
Global Forum 2010 yılında Brezilya’nın başkenti Rio de Jenario’da, IV. Global
Forum, 2011 yılında Katar'da, V. Global Forum, 2012 yılında Viyana'da, VI.
Global Forum 2014 yılında Endonezya'da, VII Global Forum, 2016 yılında
Bakü'de gerçekleşmiştir.
Medeniyetler İttifakı, şüphesiz ki dünyamızın kararmakta olan ufkunu
aydınlatacak toplu bir insanlık girişimidir.
Biz Türkiye olarak öncelikle, medeniyet konseptinin tarihi gelişimini
orijinal kaynaklara inerek bilimsel ve objejktif biçimde ortaya koymak üzere
“Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli”ni hazırladık. Metnini
Başbakan Başdanışmanı ve Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa’nın kalemealdığı, Oxford ve Cambridge
üniversitelerinden uzmanlarca sinema-televizyon diline aktarılanbu belgeselin
çekimi,, başta Türkiye olmak üzere, Irak, Suriye, Ürdün, Mısır, Suudi
Arabistan, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Fas, İran, Hindistan ve
Özbekistan dâhil 16 farklı ülkede gerçekleştirilmiştir.
Her biri 45 dakikalık 20 bölümden oluşan“Batı’ya Doğru Akan Nehir
Medeniyet Belgeseli”nin Türkçe versiyonu, dört yıldan beri Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumu’nun (TRT) değişik kanallarında yayınlanmaktadır. Her biri
birer saatlik 7 bölümden oluşan "East To West"“(Doğu’dan Batı’ya) başlıklı
uluslar arası versiyonı ise dünyanın önde gelen 43 televizyon kanalında
yayınlanarak küresel çapta yeni bir medeniyet bilincinin oluşmasına katkı
sağlamıştır.
Ayrıca Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’ne bağlı olarak
kurduğumuz Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nde (MEDİT) dört dilde (Türkçe,
İngilizce, Arapça, İspanyolca) medeniyet konulu Lisansüstü eğitimi (MasterDoktora) verilmektedir.
İstanbul’da 500 yıldır, sevgi barış ve hoşgörü kültürünün sergilendiği
tarihi Yenikapı Mevlevihane’sinde kurulmuş bulunan bu Enstitü’de, halen 40
ülkeden gelen yüzü aşkın öğrenci, dünya medeniyetleri üzerine araştırma ve
inceleme yapmaktadır.
Medeniyetler İttifakı –Cumhur Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
de bir çok kez vurguladıkları gibi- küresel tehditlere karşı verilen küresel
cevaptır.
Küresel çapta bir barış ve insanlık girişimi olan bu projenin
uygulanmasındaki öncü ülke de elbette ki yirmi civarında uygarlığa ev sahipliği
yapmış olan, çağdaş ve evrensel değerleri benimseyen, İslam ile demokrasiyi
birleştirerek demokratik sosyal hukuk devleti ilkelerini hayata geçiren ve
Avrupa Birliği ile bütünleşmeye çalışan Türkiye Cumhuriyeti olacaktır.
Türkiye’nin hem tarihi birikimi, hem Doğu ile Batı’yı birleştiren ge-ostratejik
konumu, dünyamızın bu gün son derece ihtiyaç duyduğu barış, sevgi, hoşgörü
ve birlikte, bir arada yaşama kültürünü hayata geçirmek için son derece
önemlidir.
II
MEDENİYET KONSEPTİ
Medeniyet, insanoğlunun ortaya koyduğu her türlü yapıp-etmeleri, bilim,
teknik, sanat, estetik güzellikler,insanın kendisine ve başkasına bakış tarzı ve
ilişki şekli,değerleri, idealleri gibi toplu bir bütünlüğü ifade eder.Medeniyetlerin
oluşumunda, ırk, din, dil, iklim, beslenme ve coğrafya gibi unsurların etkisi
vardır.
İnsanlığın bütün deneyimlerinin hülasası, her alandaki kazanımlarının ve
başarılarının özü olan medeniyet mirası, yeryüzünde ilk insanın var olmasıyla
birlikte ortaya çıkmış, bütün toplumların, bütün kültürlerin, bütün dinlerin ortak
katkıları ile oluşup gelişmiş olan küresel birsentezin ifadesidir.
Medeniyet terimi, kısaca şehir, şehirlilik ve şehir hayatının ortaya çıkardığı sosyal, kültürel,
politik, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik birikimlerin, seviye ve fırsatların toplamını ifade
etmektedir. Kelimenin kökeni, Latince şehir, devlet ve toplum anlamına gelen cite, civis ile ilgilidir. Civil
ve civilisation kelimeleri bu kökten türemiştir. Türkçemizde kullanılmakta olan medeniyet kelimesi ise
şehir anlamına gelen Medîne kelimesinden ve Peygamber şehri anlamına gelen Medînetü’n-Nebî
teriminden alınmıştır.
Medeniyetler karakteristik özellikler taşırlar. Medeniyetin temel
göstergeleri, şehirlilik, evrensellik veçoğulculuktur. Kültürler gelişerek
medeniyetleri oluştururlar. Medeniyetler de birbirinden etkilenerek
ortakevrensel değerler sistemini kurarlar.
Medeniyetler güçlerini,geliştirdikleri bilim, düşünce, sanat ve bunların
pratiğeindirgenmesinden ibaret olan teknolojiden alırlar. Bilimve teknoloji, hiç
şüphesiz ki bugün insanlığa büyük rahatlık ve eşsiz konfor sağlamıştır. Bu
sayede çağdaş insan, tarihin hiçbir devrinde erişemediği büyük
imkânlaraulaşmıştır. Ama bu imkânlar onu, ataları kadar mutlukılamamıştır.
Medeniyetlere, kendilerine özgü renklerini veren veonların diğerlerinden
ayrı adlarla anılmalarını sağlayanana unsur; Allah, hayat, kainat ve insana
bakışlarını belirleyen dünya görüşleri ve bu dünya görüşlerinin üzerine bina
edildiği entelektüel yapıdır.
Entelektüel yapısı sağlam olan uygarlıklar, insan hayat ve kainat ile ilgili
sorunlara kapsamlı, tutarlı, gerçekçi ve kalıcı çözümler ürettiklerinden her
zaman veher yerde etkinliklerini sürdürürler. Sağlam entelektüelalt yapıya sahip
bulunmayan dünya görüşleri, belirli zaman aralıklarında ve belirli bir toplum
katmanında itibargörseler de dayandıkları destekler arkalarından çekildiğianda
çabucak yıkılıp giderler.
Medeniyet, özü itibariyle düşmanlığa, çatışmaya,yıkmaya, yakmaya ve
öldürmeye karşıdır. Çirkinin değil, güzelin; kötünün değil, iyinin; karanlığın
değil, aydınlığın yanındadır.
Yeryüzünde saf bir medeniyet bulunmadığı gibi tek bir medeniyet de
yoktur. Doğal olarak her medeniyet, kendinden öncekilerden bir şeyler alır,
kendinden sonrakilere de bir şeyler verir. Günümüzde bilim ve teknolojideki
hızlı gelişmelere paralel olarak küreselleşen dünyada, bütün uygarlıkların ortak
değerleri üzerine dayalı evrensel bir medeniyet konseptine doğru gidildiği de bir
gerçektir.
III
MEDENİYET NEHRİ
Bütün geleneksel kültürlerde ve kutsal metinlerde kainatın aslınınve
hayatın kaynağının su olduğuna vurgu yapılmaktadır. Dolayısıyla ırmaklar,
yalnızca su taşımazlar, aynı zamanda medeniyet de taşırlar.
Medeniyetler, sürekli akmakta olan bir ırmağa benzerler. İnsanlığın ortak
eseri olan evrensel medeniyet mirasını da okyanuslara benzetebiliriz.
Dağlardan, inen ve toprağın altından kaynayan suları ırmaklara taşıyan dereler,
kültürlere gibidir. Dereler birleşerek nehirleri oluştururlar. Nehirler, önlerine
gelen engelleri aşarak suları denizlere taşırlar. Denizler okyanuslarla buluşarak
kainatın dengesini sağlarlar. Aynı şekilde kültürler birleşerek medeniyetleri
meydana getirirler. Medeniyetler birleşerek ortak evrensel insanlık mirasını
oluştururlar.
Her kültür, medeniyete dönüşemez. Medeniyet kuracak seviyeye
gelmemiş kültürler, bütüncül, kapsamlı ve kalıcı değerler ve sistemler inşa
edemedikleri için, medeniyet kuramazlar. Nitekim tarihte gelmiş geçmiş
binlerce kültür olmasına karşın, medeniyetlerin sayısı en iyimser rakamla dahi
otuz ile kırkı geçmemektedir.
Ülkemizin Güney Doğu bölgesinde, Bereketli Hilal’in Kuzey Doğu
ucunda yer alan Urfa ve Harran'ın içinde yer aldığı yukarı Mezopotamya
düzlüklerinde,
yani
Dicle-Fırat
havzasında
başlayan
insanlığın
medeniyetmacerası, Nil ve Niger nehri boyunca Afrika’da, Ganj ve
Brahmaputra nehirleri boyunca İndus vadisinde, Sarı Nehir (Huang-He) ve
Mekong ırmağı boyunca Çin’de, Seyhun ve Ceyhun nehirleri boyunca Orta
Asya bozkırlarında, Rehn, Rohn ve Tuna nehirleri boyunca Kıta Avrupa'sında,
ve Amazon nehri boyunca Güney Amerika’da, hızlanarak devam edip gelmiştir.
Özellikle On yedinci asırdan itibaren dünyamıza egemen olan Batı
medeniyeti, kadim medeniyet değerlerinin birçoğunu görmezlikten gelerek, Batı
merkezli indirgemeci, sömürgeci ve hegemonyacı bir medeniyet yaklaşımını
bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışmıştır.
Geliştirdiği modern bilim ve teknolojiyi kendi amaçları için fütursuzca
kullanmayı meşru bir hak olarak gören bu medeniyet yaklaşımı,insanlığın
binlerce yılda oluşturup geliştirdiği evrensel değerleri çiğnemekle
kalmamışdünyamızı, iki büyük savaş ileadeta kan gölüne çevirmiştir.
Günümüzde, artık çağın gelişimine uygun ve toplumların gelecek
beklentileriyle uyumlu, her kes tarafından paylaşılabilecek yeni ve ortak bir
medeniyet bilincineve vizyonuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Evet, medeniyetlerin yükseliş ve çöküş sebeplerini orijinal kaynaklarına
inerek gözler önüne sermek suretiyle, yeni bir medeniyet konseptinin
oluşturulması zamanı çoktan gelmiştir.
Yeni Medeniyetler konsepti, indirgemeci bir medeniyet yaklaşımı yerine,
küresel ölçekte kapsayıcı bir uygarlık anlayışı geliştirmeye amaçlamalıdır.
Yeni Medeniyet konsepti, günümüzde gittikçe yaygınlaşarak dünyamızı
tehdit eden çatışma, şiddet, terör, savaş, mikro milliyetçilik, ırkçılık, yıkıcı,
bölücü ve ötekileştirici anlayışlara ve İslamo-fobya’ya karşı; barışı, sevgiyi,
dostluğu, evrensel insani değerleri ön plana çıkarmalıdır.
IV
KADİM MEDENİYETLER
AKDENİZ MEDENİYETLERİ
Çevresini Alpler, Apeninler. Balkanlar, Toroslar, Lübnan Dağları,
Atlaslar, İspanya sıradağlerı ve Pirenelerin kuşattığı iç içe girmiş denizler,
adalar ve ülkeler topluluğu olan Akdeniz, aynı zamanda medeniyetler Denizidir.
Doğal çevre iklim ve ulaşım imkanları bakımından Akdeniz, adeta
medeniyetler için adeta bir pota işlevi görmüştür. Doğrudan Akdeniz’in ılık
sularında oluşan medeniyetlerin başında, Fenike, Girit, Mikenos, Yunan ve
Roma medeniyetleri yer alır.
Grek mitolojisine göre, Tanrı Zeus’un bir güzel kız olan Europe’yi
(Avrupa) Fenike kıyılarından kaçırıp Girit’e götürmesiyle başlayan Girit
medeniyeti, M.Ö. 2500 ylı civaında Tanrı-Kral Minos'un, Knossos şehrini
kurmasıyla başlar. Ege ve Akdeniz kıyılarında kurdukları limanlar ve işlettikleri
gemilerle geliştirdikleri ticaret sayesinde zenginleşen Giritliler, Ege adalarında
yeni bir medeniyetin temellerini atarlar.
Deniz ticareti yoluyla Anadolu, Mısır, Suriye ve Lübnan ile yakın ilişki
kuran Mikenos halkı Giritlilerin açtığı medeniyet yolunu daha da geliştirirler
M.Ö. On dördüncü yüz yılda ugünkü Suriye ve Lübnan’da yaşayan
Fenikeliler, Girit ve Miken'lilerden devraldıkları deniz ticaretini daha da
ilerlettikleri gibi, Mısırlıların kullandıkları Hiyeroglif, Anadolu’da yaygınlaşmış
olan çivi yazısı yerine daha basit bir alfabe geliştirerek tarihin akışını
değiştirirler.
M.Ö. On birinci yüzyılda Anadolu üzerinden Yunanistan’a geçen Ege
kavimleri, klasik Yunan medeniyetinin temellerini atarlar Homeros ve Hesiodos
ile başlayan Yunan mitolojisi, Sokrat, Eflatun ve Arsito tarafından sistemli bir
dünya görüşü haline getirilerek Yunan Felsefesi ve bu felsefeye dayanan Yunan
Medeniyeti kurulur.
Yunan medeniyetini, bir dünya medeniyetine dönüştürmek isteyen Büyük
İskender’in genç yaşta ölümünden sonra, salt bir Yunan uygarlığı olmaktan
çıkıp değişik ırkların ve kültürlerin karışımından meydana gelen kozmopolit
Yunanlılaşmış (Hellenistik) uygarlık haline dönüşür.
M.Ö. Sekizinci yüz yılda İtalyan Yarımadası’na gelen Etrüskler'in
Roma'da kurdukları devlet, M.Ö. 509 yılında bir halk darbesiyle halkın
yönetimi anlamına gelen Res-Publica, yanı Cumhuriyet yönetiminde büyüyerek,
Pun ve Kartaca savaşlarıyla bir İmparatorluğa dönüşür. Böylece Afrika, Batı
Avrupa ve Britanya Adası’na hakim olan Roma, Doğu’ya yönelerek İran ile
savaşır ve Fırat kıyılarına kadar Anadolu’nun büyük bir bölümünü de alarak bir
dünya İmparatorluğu haline gelir.
Greklerim izinden giden Romalılar özellikle yönetim, hukuk, şehircilik ve
mimari alanlarında büyük ilerlemeler kaydederlerse de, Hıristiyanlara karşı
uyguladıkları ağır zulümler nedeniyle güç kaybederler.
Büyük Konstantin’in kardeşi Maxentius ile giriştiği savaşta, gördüğü rüya
sonucu askerlerinin miğferlerine Haç çizdirerek savaşı kazanması üzerine,
İmparatorluk
sathında
Hıristiyanlara
serbestlik
tanınır.
Ardından
İmparatorluğun merkezi Roma’dan İstanbul’a taşınır. Böylece İmparatorluk
Doğu-Batı Roma olarak ikiye bölünür.
Batı Roma, V. yüz yılda Kuzey’den gelen Barbar istilasıyla yıkılır, yerine
Katolik Kilisesi'nin egemenliğinde Kutsal Roma İmparatorluğu kurulur.
Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olan Byzantium, Konstantin'den
sonra Ortodoks Hıristiyanlığın merkezi haline gelir ve 1453 yılında, Fatih’in
İstanbul’u fethethine kadar devam eder.
Başta Ayasofya olmak üzere, imparatorluk merkezini mabetler ve surlarla
çeviren Bizans, Roma gücünü devam ettiremediği gibi, Yunan felsefe
geleneğini ve entelektüel hayatını da sürdüremez.
AFRİKA MEDENİYETLERİ
Yakın zamanlara kadar hakkında fazla bilgimiz olmayan Afrika
medeniyeti hakkında en geniş bilgiyi, İbn Battuta ve İbn Haldun vermektedir.
Eski dönemlerden beri Orta, Güney, Batı Afrika ve Sahra’nın büyük bir
bölümünde da değişik etnik gruplar yaşamakta ve Bantu denilen bir dil
kullanılmaktaydı.
Milattan önce On beşinci asırda, Mısır’ın güneyinde, bugünkü Eritre,
Habeşistan ve Somali civarında başkenti önce Kerma, sonra Napata olan Kush
Devleti kuruldu. Kushlar, henüz çözülemeyen Fenike alfabesine benzer bir
alfabe kullanıyorlardı. Firavunlar devri Mısır kültüründen çok etkilendiği
anlaşılan bu krallığın merkezi daha sonraki yıllarda piramit ve anıtlarla ünlü
Meroe kentine taşınmıştı.
Hıristiyanlığın ilk yıllarında Etiyopya'da kurulan Axum Devleti, kadim
Habeş Hıristiyan Ortodoks medeniyetinin önemli merkezi idi.
Senegal nehri kıyılarında kurulmuş olan Gana ve Niger nehri kıyılarında
kurulmuş olan Mali devleti Afrika’da İslamiyet’in yoğunlaştığı merkezlerdendi.
Özellikle Sonni Ali’nin kurduğu krallık, Mensa Musa ve Askiya Mujammed
döneminde ekonomik olarak geliştiği gibi Afrika içlerinde İslamiyet'in
yayılmasına da hız verdi. Bu gün Timbuktu’da gördüğümüz el-Cenne Camii,
başta olmak üzere Afrika İslam mimarisinin özgün ürünleri bu dönemde yapıldı.
Dokuzuncu yüz yılın ortalarında Mogadişu, Shanga ve Manda gibi şehir
devletleri ile Mozambik ve çevresinde kurulmuş olan Büyük Zimbabwe
devleti, Portekizlilerin Afrika'yı işgaline kadar devam etti.
AMERİKAN MEDENİYETLERİ
İlk insanların Amerika kıtasında ne zaman belirdiklerine dair bilgilerimiz
az olmakla beraber, Afrika, ya da Kuzey Doğu Asya’dan göçlerle buradaki
popülasyonun başladığı sanılmaktadır.
Miladdan önce On altıncı yüz yılda Orta Amerika ve Meksika bölgesinde
(Mesoamerica) ortaya çıkan Olmec medeniyeti, Yeni kıtada kurulmuş olan ilk
medeniyet olarak kabul edilmektedir.
Olmec medeniyetinin yerini, Yucatan bölgesinde kendilerine özgü
geliştirdikleri takvim ve inşa ettikleri Mısır tarzı piramitleri ile ünlü Maya
medeniyeti aldı. Maya medeniyeti ile hemen hemen aynı dönemde tanrıların
yeri diye bilinen Teotihuacan medeniyeti bulunmaktaydı.
Miladi Yedinci asrın ortalarında Meksika’da ortaya çıkan savaşçı
Aztekler, her iki medeniyete de son verdiler.
Diğer taraftan Peru ve çevresinde ortaya çıkan İnkalar, And dağlarındaki
Cuzco şehrinde göz kamaştırıcı anıtlar yapmışlardı. İnka medeniyetinin
muhteşem eserlerinin bulunduğu Machu Pichou harabeleri ancak 1911 yılında
keşfedildi. Fransisco Pizaaro yönetimindeki İspanyollar 1533 yılında bölgeyi
işgal ettiklerinde, bu büyük uygarlığın izlerini sildiler ve görkemli Machu
Pichou kentinin ormanlık içinde kaybolup gitmesini sağladılar.
M.Ö. On altıncı asırda Kuzey Amerika’da tarımsal hayatın başlamasıyla
birlikte Chaco Kanyonu etrafında yerleşik hayata geçildiği sanılmaktadır.
Miladdan sonra On beş, On altıncı asırlarda, Chaco Kanyonu ve çevresini terk
eden yerliler, Arizona ve New Mexico çevrelerine gelip yerleştiler. Appachelar
ise daha Kuzey’e Kanada’ya göç ettiler.
Son zamanlarda, Cristof Colomb’un Amerika’yı keşfinden önce Mağripli
Müslümanların bu kıtaya ulaştığına dair bilgi ve belgeler çoğalmış
bulunmaktadır. Amerika’yı keşfi ile birlikte, Avrupa'dan buraya kitle halinde
göçlerin başlaması ve yerli halkların büyük çapta yok edilmesi nedeniyle,
Amerika, Batı Avrupa uygarlığının bir parçası ve devamı durumuna gelmiştir.
BATI MEDENİYETİ
Beşinci Yüz yılda, Kuzey’den gelen Barbar istilasıyla yıkılan Batı
Roma’ya Katolik Kilisesi hakim olmuş ve okullar da dahil olmak üzere
geleneksel Roma kurumları ortadan kaldırılarak Kutsal Roma İmparatorluğu’na
dönüştürülmüştü. Böylece uzun bir dönem sürecek olan Dogmatik ve Skolastik
uykuya dalmıştır.
Endülüs’ten Avrupa içlerine doğru ilerleyen İslam orduları Komutanı
Abdurrahman el-Gafiki, 732 yılında, bugünkü Paris’e 200 km uzaklıkta buluna
Tours kentine kadar ilerler. Ancak mevsim Sonbahar ve iklimde soğuk
olduğundan, Endülüs’e dönerken Fransa’nın Güney’indeki Poitiers şehri
yakınında Charles Martelle’in ordusuyla karşılaşır ve bu savaşta şehit düşer.
Bu durumu fırsat bilen Charles Martelle, Batı Avrupa’ya hakim olan
Merovenj Hanedanını yıkarak kendi ailesinin saltanatını kurar. Onun oğlu
Büyük Charles (Charlemagne) bir yandan İslam ilerleyişine durdurmaya
çalışırken, bir yandan da derin uykuya dalmış olan Batı Avrupa’yı uyandıracak
reformlar yapar.
Onuncu asrın sonlarında da Papalık mevkiine geçen II. Sylvestre bu
gelişmeleri daha da hızlandırmak üzere, Endülüs’e öğrenciler gönderir ve o
zamana göre gelişmiş olan İslam bilim ve teknolojisini Avrupa’ya taşımak ister.
Nihayet On Üçüncü asırda, özellikle İmparator II. Frederick'in teşvikiyle
kurulmaya başlayan Üniversiteler ve Arapçadan Latinceye, İbraniceye çevrilen
eserler ile Avrupa’da yeni bir hamle başlar.
Buna yaklaşık 300 yıl sürecek olan Haçlı Seferleriyle İslam dünyasına
gelen macera düşkünü insanların burada gördükleri zengin bilim ve düşünce
birikimini ülkelerine taşıma hevesleri de eklenince, derin uykusundan
uyanmaya başlayan Batı Avrupa, Rönesans ve Reform hareketleriyle büyük bir
dinamizm kazanarak On altıncı asırdan itibaren dünya gücü haline gelmeye
başlar. Gerek büyük keşifler, gerekse Sanayi devrimi ile birlikte zenginleşerek
güçlenen Batı Avrupa, Fransız devrimi ve Aydınlanma ile Kilise’nin
otoritesinden kurtulur ve emperyalist emellerle bütün dünyayı
sömürgeleştirmeye çalışır. Birinci ve İkinci Cihan savaşlarıyla büyük kan
kaybına uğrayan ve hegomonik gücünü Amerika’ya kaptıran Avrupa, Altmışlı
yıllardan itibaren kendi birliğini kurarak yeniden bir dünya gücü olmaya doğru
atılımlar yapar.
Yaklaşık dört yüz yıldır Amerika'nın desteğini de yanına alarak dünyaya
hakim olan Batı medeniyeti, insanlığa huzur ve mutluluk getirecek erdemleri
içselleştiremediği için, küremizi acı, ıstırap ve göz yaşlarına boğmuş ve
boğmaya devam etmektedir.
MEDENİYET MİRASI SERGİ PANOLARI
I. MEDENİYETLER İTTİFAKI
1. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Medeniyetler İttifakı
Global Forumu’nda konuşurken
2. Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grup Raporunun Toplantısı
3. Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grup Raporunun açıklanışı
4. Medeniyetler İttifakı 2. Global Forumu İstanbul, 6-7 Nisan 2009
5. Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli’ninlansmanı
II. MEDENİYET NEHRİ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
Mezopotamya’da Fırat Nehri
Hasankeyf’te Dicle Nehri
Kahire önlerinde Nil Nehri
İndus Vadisinde Ganj Nehri
Çin’de Yengtze Nehri
İndus Vadisinde Brahmaputra Nehri
Türkistan’da Seyhun Nehri
Avrupa’da Tuna Nehri
Güney Amerika’da Amazon Nehri
III. KADİM MEDENİYETLER
1. Yukarı Mezopotamya’da, Nemrut Dağı’ndan Güneşin Doğuşu
2. Yukarı Mezopotamya’da Fırat Vadisi
3. Urfa’da Göbekli Tepe
4. Konya Ovası’nda Çatalhöyük
5. Babil’de İştar Kapısı
6. Sümer Tanrısı
7. Çin Seddi
8. Çin’de 3000 yıllık 5000Asker Heykeli
9. Çin, Yinxian Bölgesi Budist Tapınağı
10. Çin, Xi’anCamii Minaresi
11. Güney Amerika’da, Aztek Medeniyetinden bir örnek
12. Hindistan’da Ganj Nehrinde Yıkanma
13. Orta Asya’da Bezeklik’te Bin bir Buda Mağaraları
14.Orta Asya’da Bezeklik’ten bir başka Görüntü
15. Orta Asya’da Bamyan Vadisi
16. Suriye’de Palmyra Harabeleri
17. Urfa’da tarihi Harran Evleri
18. Ege’de Antik Nilet Kenti
19. Atina’da Acropol
20. Roma’da Collesium
21 Antik Roma’den bir görüntü
IV. İSLAM MEDENİYETİ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Arap Çöllerinde Bir Deve Kervanı
Hira Dağından Gelen Işık
Kabe’de Tavaf
Kabe’de Namaz
Medine’de Mescid-i Nebevi’de Akşam
Kudüs’te Kubbetü’s-Sahra
İslam Tarihinde İlk Ulu Cami, Şam’da Ümeyye Camii
A- Kadim Bağdat’tan bir görüntü,
B- Bağdat’ta MustansıriyyeMedresesi
9. İspanya Endülüs, Kurtuba Ulu Camii
10. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı
11. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı’nda Arslanlı Avlu
12. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı’nda Duvar Süslemeleri
13. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı’nda Fıskiyeler
14. Türkistan Çölleri’nde bir Yolcu
15. Görkemli Buhara
16. Buhara’nın Kadim Sırları
17. Türkistan’da Hoca AhmedYesevi Türbesi
18. Türkistan’da Hoca AhmedYesevi Türbesi’nin Duvar Yazıları
19. İhtişamlı Semerkant
20. Semerkant’ta Registan Meydanı’nda Mir Arap Medresesi
21. Semerkant’ta Registan Meydanı
22. Semerkant’ta Registan Meydanı
23. Türkistan’da Harizm, Hocend
24. Semerkant’ta Uluğ Bey Rasathanesi
25. Semerkant’ta Uluğ Bey Rasathanesi’nde Astronomik Çalışmalar
26. Agra, Taç Mahal’de Gurub
27. Agra, Taç Mahal
28. Kahire
29. Kahire
30. Kahire, el-Ezher Camii
31. Ahlat, Selçuklu Mezarlığı
32. Konya, Mevlânâ Türbesi
33. Konya, Mevlânâ Türbesi (Kubbe-i Hadrâ)
34. A- Osman Gazi’nin Rüyası
B- Bursa Ulu Camii
35. Edirne, Selimiye Camii
36. İstanbul Topkapı Sarayı
37. İstanbul, Ayasofya
38. İstanbul, Ayasofya Camii (Eski Bir Gravür)
39. İstanbul, Süleymaniye
40. İstanbul, Süleymaniye Camii’nin İçi
41. İstanbul, Sultanahmet Camii’nde Gurub
42. İstanbul Gazanfer Ağa Medresesi’nde Bir Ders Halkası
43. Viyana Önlerinde Osmanlı Ordusu
44. Bosna Hersek’te Mostar Köprüsü
45. Mali’de Cennet Camii
46. Roma, Saint Pierre Katedrali, Rafaello’nun Atina Felsefe Okulu
Tablosu
47. İtalya, Floransa
48. Rönesans Şehri, Floransa , İtalya