Tam sayfa faks yazdırma

Transkript

Tam sayfa faks yazdırma
Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
Devrimin ön koþullarýndan biri de
egemen güçlerin bir çözülme içinde
olmasýdýr. Burjuva sýnýfýn çözülmesi
uzun süredir devam ediyor. Bu yüzden burjuva sýnýf çözülmeleri durdurmak, iktidar konumunu devam ettirmek için sürekli olarak, yeni burjuva
arayýþlara giriyor. Çünkü egemenler
artýk eski yöntemlerle yönetemiyorlar.
Durum böyle devam ederse, bu çözülme, hiçbir burjuva alternatifin durduramayacaðý noktaya gelebilir. Her
burjuva çözüm, uzlaþmaz sýnýf karþýtlýklarýnýn ve sýnýf mücadelesinin keskinliði nedeniyle çok kýsa sürede yýpranýyor ve boþa çýkýyor. Burjuvazinin
çözüm dediði, aslýnda bir sorundan,
daha büyük bir sorundan baþka bir
þey deðildir. Bu durum, burjuvazinin
gerçek anlamda egemen olmadýðýný
ve yönetemediðini güçlü bir þekilde
ortaya koyuyor. Ýþçi sýnýfýnýn, bütünlüklü olarak da halk kitlelerinin sürekli baþkaldýrdýklarý, savaþtýklarý bir yerde burjuvazi
egemen deðildir artýk.
Bir devrimin olabilmesi için baþka koþullarýn da olmasý
gerekiyor elbette. Ama bu iki koþul bile devrimin nasýl bir zorunluluk olarak gündeme geldiðini anlatmaya yetiyor. Bir devrimin olabilmesi için öncelikle devrimci durumun oluþmasý
gerekiyor. Devrimci durum ise Türkiye’de ve Kürdistan’da uzun süredir var. Devrimci durum yalnýzca ortaya çýkmakla
kalmamýþ, bugün daha bir olgunlaþmýþtýr. Çok iyi biliniyor ki,
devrimci durumun olduðu bir yerde, devrim güçlü bir olasýlýk
haline gelir. Devrimci durum þartlarýnda proletaryanýn ve proleter komünist hareketin en yakýcý ve ivedi görevi, devrimi
gerçekleþtirmek üzere hazýrlýklarýný tamamlamak, geniþ halk
kitlelerine önderlik etmek ve doðmuþ olan koþullardan yararlanýp bütün gücüyle iktidarý ele geçirmeye yönelmektir. Bu
konuda 20. yüzyýl sosyal devrimlerinin deneyimi ve komünist
partilerin devrimci durum sýrasýnda izledikleri taktikler göz önünde tutulmalýdýr.
Tamamen dinamik hareketli ve deðiþken olan sýnýf mücadelesini doðru olarak kavramak için, devrimci biçimde düþünmeliyiz. Devrimci biçimde düþünmeden, kitlelerin dayanýlmaz
ekonomik koþullarýnýn onlarý nasýl bir devrime doðru ittiðini
göremeyiz. Devamlý olarak iþçi ve emekçilerin yaþam koþullarýnýn kötüleþmesinden söz ederiz, ama bununla devrimin baðýný kuramayýz. Ýdeolojik alandaki çatýþma, iki karþýt sýnýfýn
maddi yaþamdaki çeliþki ve çatýþmasýnýn teori ve kavramlar
biçimindeki yansýmasýndan baþka bir þey deðildir. Maddi yaþam alanýnda ücretli emekçilerle kapitalist sýnýf öylesine keskin bir çeliþki içindeyse, teori ve kavramlar bu durumu ifade
edebilmelidir. Ama ortalama solun kullandýðý kavramlar, sýnýflarýn maddi yaþamdaki çeliþki ve karþýtlýklarýný karþýlamadýðý
gibi, aralarýndaki çatýþmayý olduðundan da yumuþak gösteriyor. Bu nedenle kitlelere yönelik propagandalarýnda emekçi
kitleler üzerinde hiçbir etki yaratamýyorlar. Devrimin çok ö-
KÝTLELERÝN
EKONOMÝK
YIKIMIYLA
DEVRÝMÝN BAÐINI
KURMAK
urjuvazinin resmi açýklamalarýna göre Türkiye’de
nüfusun üçte biri, yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor. Çok iyi biliniyor ki, bu rakamlar kasýtlý olarak
çok düþük gösterilir. Tekelci burjuva güçler hem gerçek yoksulluk oranýnýn yol açacaðý dehþetli sonuçlardan korktuklarý için, hem de kendilerinin ne ölçüde egemen(!) olduðunu ortaya
çýkartacaðýndan, halkýn yoksulluðunun boyutlarýný her zaman
saklama gereði duyarlar. Bu yüzden halk, yapýlan resmi açýklamalara güven duymaz ve hiçbir deðer vermez. Halkýn her
gün derinleþen ekonomik yýkýmý, devrimin ön koþullarýndan
birinin nasýl sürekli olarak gündemde olduðunu gösteriyor.
Bir devrimin olmasý için, belli ön koþullarýn ortaya çýkmasý gerekiyor. Bu ön koþullardan biri, emekçi halkýn ekonomik
yýkým içinde olmasýdýr. Kitleler ekonomik yýkým içinde olmadan devrime yönelmezler. Ama Türkiye’de halklar sürekli olarak ekonomik yýkýmýn içinde yaþýyorlar. Bugün açýsýndan yýkýmýn boyutlarý, düzenin güçlerini de korkutacak boyutlara
varmýþtýr. Ortalama sol hareket de emekçi kitlelerin yoksullaþmasýna sýk sýk deðinir. Hatta denilebilir ki, en çok ele aldýklarý
sorun budur. Fakat düþünceleri ekonomizmden, oportünizmden öylesine körelmiþtir ki, kitlelerin artan ve derinleþen ekonomik yýkýmýnýn, yoksulluðunun sýnýf mücadelesi üzerindeki
etkisini hiç göremiyorlar. Kitlelerin maddi yaþamlarýnýn sürekli olarak kötüleþmesinin, bozulmasýnýn yarattýðý politik ortamla devrimin baðýný kuramýyorlar. Kitlelerin ekonomik yýkýmý
devrimin koþullarýndan biri deðilse eðer, peki devrim hangi
koþullarýn ürünüdür? Hiç þüphesiz halkýn ekonomik durumunun kötüleþmesi, tek baþýna alýndýðýnda bir devrim için yeterli
koþul deðildir, fakat en önemlisidir. Çünkü kitleler, devrimin
zorunluluðunu, içinde bulunduklarý ekonomik ve toplumsal
koþullar nedeniyle kavrarlar. Bunun sonucu olarak içinde bulunduklarý ekonomik ve toplumsal koþullarda köklü bir deðiþiklik istemiyle eylemlere yönelirler. Köklü deðiþim istemi,
devrimin zorunluluðunu anlamaya yöneltir. Bu durumu göz önüne almayanlar, ne tarihin itici gücünü kavrarlar ne de devrimi yaratan koþullarý anlayabilirler.
B
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
3
Yeni Evrede
Baþyazý
Mücadele Birliði
nemli bir koþulu devrimle baðý kurulmadan yüzeysel ele alýný- yoksullaþtýrýlýyor. Kitleler bu durumun etkisiyle her yerde eyyor. Halbuki kitlelerin yaþam koþullarýnýn kötüleþmesi ve yok- leme yöneldiler. Dünya burjuvazisi ise sürekli bir çözülme içinde. Kapitalist sistemin sýçramalý çöküþ içinde olmasý ve busulluðun derinleþmesi, burjuvaziyi devirmek için bize çok önun halk kitlelerini harekete geçirmesi nedeniyle, her yerde
nemli olanaklar sunuyor. Devrimi hedefleyen ve devrimci bidevrimci durum ortaya çýktý. Küresel bir iç savaþ yaþanýyor olçimde düþünen bir parti, nesnel yaþam koþullarýnýn sunduðu
masý, proletarya açýsýndan iktidar sorununu, her yerde, pratik
olanaklarý en iyi þekilde deðerlendirir.
Çok iyi biliniyor ki, emekçi halk kitleleri ne kadar zor ko- hazýrlýklar sorunu olarak öne çýkardý.
Devrimci koþullarýn oluþmasý, devrimci durum ve devriþullarda yaþasalar da, bu nedenle kurulu düzene karþý ayaklanmaya geçseler de, burjuvazi, bu durumdan kurtulmak için kit- min kaçýnýlmaz hale gelmesi, iç savaþ koþullarýný, devrimin
savaþan partisinin önemini her yerde öne çýkarmýþtýr. Bu kolelerin belirli bir kesimine tavizler vererek, onlarý devrimden
þullarda devrimi baþa almayan, devrim için savaþmayan, önüalýkoyabilir. Bu, görülmemiþ bir durum deðildir. Bazen rene iktidar hedefini koymayan bir iþçi sýnýfý partisi, sýnýf mücaformlara giderek devrimi boþa çýkarmaya çalýþtýðý iyi bilinir.
delesinin geliþimine ayak uyduramaz, bu yüzden etkisizleþFakat ne reformlar ne de tavizler, devrimin gerekliliðini ortamekten ve giderek varlýk nedenini yitirmekten kurtulamaz. Ýþdan kaldýrmaz. Devrim, halk kitlelerinin köklü sosyo-ekonoçi sýnýfý partisi yalnýzca devrimci dönemlerde deðil, henüz
mik dönüþüm istemleriyle gündeme gelir. Yani devrimi yaradevrim koþullarýnýn oluþmadýðý dönemde de devrim için mütan koþullar, derin ekonomik ve sosyal koþullardýr. Hiçbir recadele etmelidir. Devrim duruform giriþimi, böylesine kökmu oluþtuðu koþullarda partilü dönüþümü gerçekleþtireBir devrimin olmasý için,
nin devrimdeki rolü, yani kitmez. Çünkü reformlar çok
leleri etkileme, onlarý sürükleyüzeysel, sýnýrlý, güdük deðibelli ön koþullarýn ortaya çýkmasý
me, pratik olarak iktidarý ele
þiklikler demektir. Ki çoðu
gerekiyor. Bu ön koþullardan biri,
geçirmeye yönelme olaðanüskez reformlardan yararlanan,
burjuvazinin kendisi olur. Ya- emekçi halkýn ekonomik yýkým içinde tü önem kazanýr.
Devrimi kitleler yapar.
ni bir dizi reform giriþimine
olmasýdýr. Kitleler ekonomik yýkým
raðmen, devrimin zorunluluKomünist partisi eðer kitleleriçinde olmadan devrime yönelmezler. le güçlü baðlar kuramamýþsa,
ðu devam eder. Devrime yol
açan koþullar ortadan kalkAma Türkiye’de halklar sürekli
kitleler içinde günlük olarak
madýkça devrim hep günçalýþmýyorsa, onlarý etkilemeolarak ekonomik yýkýmýn içinde
demde olur. Devrimi yaratan
nin sayýsýz yollarýný bulup oryaþýyorlar. Bugün açýsýndan yýkýmýn taya çýkaramýyorsa ve onlarý
nesnel koþullarýn devrimi
güncelleþtirdiði bir yerde, ikboyutlarý, düzenin güçlerini de
pratik olarak devrim için hatidar sorunu proletarya açýzýrlamýyorsa, bu parti hedefine
korkutacak boyutlara varmýþtýr.
sýndan her zaman pratik polihiçbir zaman ulaþamaz. KitleOrtalama sol hareket de emekçi
tika sorunu olur.
lerle iliþki, komünist partisi iHalk kitlelerinin ekonokitlelerin yoksullaþmasýna sýk sýk
çin her zaman sürdürülmesi
mik koþullarýnýn kötüleþmesi
deðinir. Hatta denilebilir ki, en çok gereken bir görevdir. Ancak
ve egemen burjuva güçlerin
devrim dönemlerinde kitlelerle
ele aldýklarý sorun budur. Fakat
çözülmeye baþlamasý, dünya
iliþki sorunu, daha yakýcý ve
genelinde, kapitalist sistem idüþünceleri ekonomizmden,
yaþamsal bir hale gelir. Böyleçinde her yerde ortaya çýkan
oportünizmden öylesine körelmiþtir si dönemlerde komünistler ibir durumdur. Bu demektir
çin tayin edici sorun kitlelerle
ki, dünya devriminin iki koki, kitlelerin artan ve derinleþen
iliþkileri karara baðlamaktýr.
þulu da oluþmuþtur. Bu durue
ko
no
mik
yý
ký
mý
nýn,
yok
sul
lu
ðu
nun
Kitlelerle iliþki kurma ve onlama dünya devrimi açýsýndan
sýnýf mücadelesi üzerindeki etkisini rý etkileme devrimci biçimde
yaklaþmalýyýz. Lenin
olmalýdýr. Devrimciler, kitlele1920’lerde bu iki koþulun ohiç göremiyorlar. Kitlelerin maddi
re devrimci politikalarla, devluþmasýna dünya devrimi açýya
þam
la
rý
nýn
sü
rek
li
o
la
rak
rimci taktiklerle gitmelidir.
sýndan yaklaþmýþ ve bunu,
Kitlelere tarihin ve devrimin
kötüleþmesinin, bozulmasýnýn
dünya devriminin iki güçlü
en etkin gücü olduklarý bilinbelirtisi saymýþtýr. Emekçi
yarattýðý politik ortamla devrimin
ciyle yaklaþýlmalý. Emekçi kithalk kitlelerinin yaþam koþulba
ðý
ný
ku
ra
mý
yor
lar.
Kit
le
le
rin
leler devrimci bir anlayýþla kolarýnýn kötüleþmesi, tüm kamünist partisi etrafýnda birleþpitalist ülkelerde yaþanan bir
ekonomik yýkýmý devrimin
tirildiði ve harekete geçirildiði
gerçekliktir. Emekçiler, hem
koþullarýndan biri deðilse eðer,
takdirde, iktidar sorunu da kasermayenin dünya ekonomipe
ki
dev
rim
han
gi
ko
þul
la
rýn
rara baðlanmýþ olacaktýr.
sinin iþleyiþi nedeniyle ve
C. DAÐLI
hem de hükümetler eliyle
ürünüdür?
4
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Yeni Evrede
Hrant Dink Cinayeti
Mücadele Birliði
sek sesle dile getirilmez bir travmadýr o. Yeniden ayaða
kalkmanýn umuduna hemen hiç yer vermeyen, yaraya
batýrýlmýþ bir diken gibi sürekli acýtan bir duygudur.
Az deðil, dört bin yýldýr bu topraklarda yaþayan bir
ulusun üzerinden geçen koca bir silindir, geride kalanlarýn çoðunu kendi kültürünü ve ulusal kimliðini oluþturan
ne varsa inkar edip unutmaya zorlamýþtý; diðerlerini ise
inkar yerine kimliðini gizleme, kültürünü gözlerden ýrak
yaþama ve her “Ermeni dölü” küfrünü duyduðunda susup kabuðuna çekilme yoluna zorlamýþtý. Dört bin yýlda
oluþturduðu gelenekleri, kimliði ve kültürüyle güçlü bir
ulusu, yaþadýðý coðrafyadan silen bir kýrým, öyle kolayca
atlatýlacak bir travma deðildi. Kendi kimliðini inkara ve
unutuþa mahkum eden binlercesi, dört bin yýlda süzülüp
gelen ulusal kimliðe, topluluðu koruyamadýðý için, adeta en aðýr cezayý kesmiþlerdi. Akan kanlarý, kopan organlarý, çürüyen
ve vahþi hayvanlarca parçalanan cesetleri unutmanýn, belki de
en kolay yoluydu bu. Terör bu kesimler üzerinde amacýna tam
ulaþmýþtý: bezginlik, umutsuzluk ve nihayet inkar ve unutuþ.
Ýster inkar, isterse kendini gizleme ve suskunluða bürünme þeklinde olsun, 1915’ten bu yana gelen travma, egemen sýnýflarýn sistemli hale gelen baský ve tehditleriyle, yeni nesiller
arasýnda yeniden ve yeniden üretildi. Hrant, sýnavýn en yüksek
puanýna sahip olduðu halde askerde çavuþ bile yapýlmayan tek
“gayrý-müslüm” deðildi. Kuþkusuz bir yerlerde yazýlý olan ama asla açýklanmayan temel bir yasaya göre, herhangi bir
devlet kurumunda “gayrý-müslümler”in amir sýfatýna eriþmeleri mutlak anlamda önleniyordu.
Ýlkokul sýralarýndaki taze beyinlere, hiç çýkmamacasýna
sokuldu Ermeni ve Rumlarýn Türk’ü nasýl arkadan hançerlediði. Bu akýl dýþý öyküler anlatýrken ilkokul sýralarýnda, köþelerine çekilip aðlayan ya da baþýný öne eðip susan minik dostlarýnýzý hatýrlýyor musunuz? Ýþte böyle,
korkunç bir kýrým travmasý, koca bir
ulustan geriye kalanlarý, devlet dairelerinde, asker ocaðýndan ve okul
sýralarýndan kovalayýp durdu. Ama,
dahasý da var. 6-7 Eylül olaylarý,
Maraþ Katliamý, bu ülkenin egemenlerinin azýnlýklara nefes aldýrmamaya ve gerekirse onlarýn boðazýna yeniden basmaya hazýr olduklarýný hatýrlatmadý mý? Çok deðil,
birkaç ay önce sokaklarda “Kýrým
yapsaydýk soyunuz kalmazdý” pankartýndaki aymazlýðý piþkinlik ve
gururla taþýyan Türk ulusunun sözde temsilcileri, geride insan býrakmamacasýna bir kýrým yapmayý ulusal bir niþane sayan tutumlarý nedeniyle, egemenlerin alkýþ ve takdirini
toplamadý mý? Bütün bunlar, tehdidin 1915’te kalmadýðýný, devam ettiðini göstermeye yetmiyor mu?
HRANT’IN
AYAKKABISI…
Hayatýnýn ilk yýllarýný bir yetimhanede geçirdi, kendisi gibi tüm akrabalarý darmadaðýn olmuþ, imi-timi belirsiz ufuklarda kaybolmuþ çocuklar arasýnda. Öldüðünde on bin insan haykýrýyordu adýný, daha kanýnýn kurumadýðý kaldýrýmlarda. Düþüncelerini cesurca söyleyebilmenin bedelini ödediði kaldýrýmda yatarken, belki de uzunca bir süredir ilk kez kalabalýklarýn umutsuzluk ve “nasýlsa bir þey deðiþmez” inançsýzlýðýyla
deðil, “yeter artýk, buraya kadar!” çýðlýklarýný taþýyan bir büyük öfkeyle yürüdüðünü göremedi.
Hrant Dink, bir zamanlar bu topraklarý mesken tutmuþ
çok eski bir halkýn vurula-kýrýla bir avuç kalmýþ üyelerinden
biriydi. Belki o da -týpký diðer bir çok Ermeni gibi- kendi dünyasýna kapanýp kimliðini gizleyerek ve her türlü þovenist aþaðýlanmayý sineye çekerek yaþamayý seçseydi, hala nefes alýyor
olacaktý. Ama o, “Biz Ermeniler, hala buradayýz, kendi dilimizi, kültürümüzü yaþamaya devam ediyoruz ve adalet istiyoruz” demeyi seçti. Kýyýmýn külleri ve onun üzerine serpilen
büyük suskunluk arasýnda gözlerden kaybolmuþ gerçekleri,
resmi ideolojinin dokunulmaz kýldýðý kalýplarý tehlikeli biçimde parçalayarak gün yüzüne çýkarmaya giriþti. Böylece, hem bu topraklarýn “ezelden ebede” gerçek sahipleri olduklarýný iddia edenlerin
kýyým ve yalanlarla örülü dünyasýna
bir çomak soktu; hem de acýmasýz
bir kýyýmdan geri kalan birkaç on
bin Ermeni’nin üzerinden atamadýðý
o aðýr travmayý hafifletti.
Yokoluþ Travmasý
Uluslarýn yaþadýðý büyük darbeler, etkisi nesiller boyu süren derin
yaralar açar. Almanlar otuz yýl savaþlarýnda nüfuslarýnýn neredeyse
yarýsýný kaybettiklerinde, bu ulusal
travmayý atlatmalarý neredeyse 200
yýl sürmüþtü. Bir ulusu adeta yokoluþun eþiðine getiren olaylar asla unutulmaz. Peki ya o eþiðin ötesine
geçip yokoluþa neden olan olaylar?
Asla unutulmaz ama asla yük-
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
5
Yeni Evrede
Hrant Dink Cinayeti
Kýþ Uykusundan
Uyanan Bellek
Mücadele Birliði
Hrant Dink, bir zamanlar bu topraklarý
mesken tutmuþ çok eski bir halkýn
vurula-kýrýla bir avuç kalmýþ üyelerinden
biriydi. Belki o da -týpký diðer bir çok
Ermeni gibi- kendi dünyasýna kapanýp
kimliðini gizleyerek ve her türlü þovenist
aþaðýlanmayý sineye çekerek yaþamayý
seçseydi, hala nefes alýyor olacaktý. Ama o,
“Biz Ermeniler, hala buradayýz, kendi
dilimizi, kültürümüzü yaþamaya devam
ediyoruz ve adalet istiyoruz” demeyi seçti.
Kýyýmýn külleri ve onun üzerine serpilen
büyük suskunluk arasýnda gözlerden
kaybolmuþ gerçekleri, resmi ideolojinin
dokunulmaz kýldýðý kalýplarý tehlikeli
biçimde parçalayarak gün yüzüne
çýkarmaya giriþti. Böylece, hem bu
topraklarýn “ezelden ebede” gerçek
sahipleri olduklarýný iddia edenlerin kýyým
ve yalanlarla örülü dünyasýna bir çomak
soktu; hem de acýmasýz bir kýyýmdan geri
kalan birkaç on bin Ermeni’nin üzerinden
atamadýðý o aðýr travmayý hafifletti.
Belki her þeyin Hrant’la
birlikte deðiþmeye baþladýðýný
söylemek hatalý olur. Koca bir
devrim yaþanýyordu bu topraklarda, tek bir aydýnýn çabalarýnýn çok ötesine geçen. Ve
o, henüz iktidarý fethedecek
güçte olmasa bile, en önemli
meyvesini milyonlarýn deðiþen zihninden derliyordu.
Devrim topraðý eþeledikçe,
küllerin altýnda kalanlar da
silkindi, umutlandý, güç ve
moral buldu. Devrim, oldukça
güçlü ve tutarlý olan demokratik programýyla, en baþta ezilen topluluklarýn ve azýnlýklarýn yüreklerinde yer buldu.
Hrant, 35 yýl önce baþlayan
bu büyük devrimin ilk öðrencilerinden oldu.
Devrim, görüntünün altýndaki özü, pasýn altýndaki
cevheri, suskunluðun ardýndaki feryadý ve inkarýn ardýndaki
korkunç gerçeði getirip toplumun orta yerine býraktý. Köklü bir ulusun bu topraklarda
kalmýþ üyelerinde, kýþ uykusuna yatmýþ bellek yeniden uyandý.
Hrant’ýn çabalarýyla çýkan Ermenice-Türkçe gazetenin yayýmlanmasýyla kaldýrdý baþýný umut. Sessizce aðlayan, baþýný
utançla eðen yavaþ yavaþ ortak oldu bu umuda. Vakýflarýn, kiliselerin ve yüksek duvarlý mezarlarýn karanlýðýna sýðýnýp orada kýsýlýp kalan bir topluluk, tüm topluma kendi gerçeðini kabul ettirmeye giriþti. Resmi kalýplar tek tek söküldü, ayýplar ve
alçaklýklar tek tek ortaya dökülmeye baþladý. Utanç baþýný kaldýrdý onurla. Ermeni topluluklarýndaki travma aþýnmaya baþladý. Travmayla geçen koca yüzyýlýn haklarýný, vesayetini ve
belki öcünü deðil ama adaletini geri almak için, mahkemeler
açýlýyor, romanlar-makaleler yazýlýyor, konferanslar toplanýyordu. Barajdaki gedik, arkasýnda toplanan suyun korkunç basýncýyla büyüdükçe büyüyor ve sadece Ermenileri deðil, diðer
bütün ezilen ulus ve topluluklarý tahakküm altýnda tutan barajýn tümünü tehdit eder hale geliyordu.
Egemen ideolojik kalýplarýn aldýðý darbelerden endiþeye
kapýlan sermaye sýnýfý, faþist güruhlara havale ettiði çürük yumurta saldýrýlarý, Kerinçsizlerin hukuki ve fiili linç operasyonlarýnýn para etmediðini gördü. Mülkler eski sahiplerine dönecekti, tazminatlar ödenecekti, falan-filan; bunlar önemli deðildi sermaye düzeni için; sahip olduðu tekelci birikim yanýnda
6
devede kulak kalýrdý nasýlsa; ama bundan daha önemli þeyler
vardý kaybedilecek. Þovenizmi
üzerine inþa ettikleri temel sarsýlýyordu. Belleðin yeniden kýþ
uykusuna yatmasý için, yeni bir
travma gerekiyordu. Ve bu bahar uyanýþýnýn temsilcilerinden
biri olan Hrant, çözülen travmanýn yeniden canlandýrýlmasý
için emperyalistler arasý, tekelci
sermayenin kendi içindeki çeliþki ve çatýþkýlarýn bir sonucu
olarak katledildi.
Ama Hesaplar
Boþa Çýktý
Ama iþler, hiç de sermaye
sýnýfýnýn istediði gibi gitmedi.
Devrimin alt üst ettiði bu topraklarda yaþayanlar, utanç ve acý dolu bir tarihle yüzleþip onu
belleklerine kazýmayý öðrenmiþlerdi uzun süredir. Köklü
bir ulusu yaþadýðý topraklarda
yok etmenin utancýný bir kez
daha yaþamamak, böyle bir utanca bir kez daha ortak olmamak için, ayaklar kendiliðinden
alanlara yöneldi. Taksim Meydanýný birkaç saat içinde dolduran on bin kiþi “Hepimiz Ermeniyiz!” diye baðýrdý ya, iþte asýl
travmanýn çözülüp parçalandýðý tarihi dönemeç orada yaþandý.
Bu manzarayý görüp de yaptýðý hesabýn yanlýþlýðýna aðlamayan egemen sýnýf temsilcisi yoktur herhalde. Onlar da bol
bol timsah gözyaþlarý döktüler. Tam da Avrupa ve ABD’de
Ermeni soykýrým tasarýlarýnýn gündemde olduðu bir sýra, olacak iþ miydi bu?! Bu yüzden olsa gerek, olayý ilk kýnayan
devlet kurumu, Dýþiþleri Bakanlýðý oldu. Logosunda “Türkiye
Türklerindir” sözünü taþýyan bir gazetenin yöneticisi göz yaþý
döktüðünde, artýk ona inanan kimse kalmamýþtý.
Hrant Dink’in sahip olduðu politik çizginin eleþtirisini
yapmak, bu yazýnýn amacý dýþýnda. Tarihsel olaylar içinde bazý
kiþiler vardýr ki, kiþisel fikir ve niyetlerinin ötesinde bir sembol haline gelirler. Altý delinmiþ ucuz bir ayakkabýyla Þiþli
kaldýrýmda yatarken, týpký Hristiyanlarýn ikonalarýna çizdikleri
azizlere benziyordu ve örtüþtüðü sembolle uyum halindeydi.
Koca bir yüzyýl boyunca aþaðýlanan, kýrýmdan geçirilen, küfredilen, düþman ilan edilen bir ulusun, zaptedilmez bir güçle
silkinip kendi gerçeðini milyonlara kabul ettirebilmesi için, tarihin acý derslerinin öðrettiði gibi, birilerinin büyük bedeller ödemesi gerekiyordu. Oysa bu bedeli ödeyenler, enternasyonalist devrimciler olmalýydý, Hrant deðil. Onun tabaný delik ayakkabýsý, yapamadýklarýmýzý bize hatýrlatsýn her zaman.
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Yeni Evrede
Oportünizm
Mücadele Birliði
MÝLÝTARÝZMÝN VE ÞOVENÝZMÝN
ÝLACI BARIÞ MIDIR?
Bazýlarý tastamam böyle olduðunu düþünüyorlar. Biz o
“bazýlarý”nýn kimler olduðunu gayet net bilirdik. Bu topraklarýn reformistleri, yani en baþta EMEP, ÖDP, SDP, DTP ve diðerleri neredeyse tüm siyasi tasarruflarýný, þu sihirli barýþ
menziline eriþmek üzere kullanýyorlar. Son zamanlarda bu
tayfanýn yeni bir üyesi oldu: Atýlým çevresi. Biz þaþýrmadýk.
Bu çevrenin, öteden beri tüm politikalarýna damgasýný vuran
oportünizm, nihayet onlarý bu reformizmin duraðýna getirmiþse, Lenin gibi haykýrmaktan baþka elden ne gelir: “Aynýlar
ayný yere!”
Hani binlerce kez söylendi ama bir kez daha tekrar etmekte yarar var: Türkiye ve K.Kürdistan’da egemen olan militarizm ve þovenizmin esas nedeni, Kürt halkýnýn bir tarafý
olduðu sýcak çatýþmalar deðildir. Çatýþmanýn baþladýðý 23 yýldan çok daha önceleri, burjuva egemenliðin politik karakteri
aynýydý. On yýl arayla ardý ardýna gelen üç askeri darbe, bu
ülkenin militarist egemen karakterini pekiþtiren, kurumsallaþtýran geliþmeler oldu. Þovenizm ise, belki kýrk yýl önce bu
denli çýðýrtkan deðildi, ama en az bugünkü kadar koyu, saldýrgan ve zehirliydi. Bütün bunlar neyi kanýtlar? Þunu: Eðer
Türkiye ve K.Kürdistan’da militarizmi ve þovenizmi yok etmek istiyorsanýz, bunu sýcak çatýþmalarý sona erdirerek deðil,
tersine, süregiden mücadeleyi bir genel ayaklanma seviyesine
yükseltip militarizme ve þovenizme temel olan sermaye iktidarýný yýkarak baþarabilirsiniz. Otuzbeþ yýlý aþkýn bir devrim
mücadelesinin ardýndan, herkesin kavrayabileceði denli basit
ve yalýn hale gelen bu gerçekliði, dönüp dolaþýp yeniden hatýrlatmak zorunda kalýyorsak, bunun müsebbibi, reformizme
kan taþýmaktan baþka iþleri olmayan oportünistlerdir.
Niyet Ve Akýbet
Atýlým çevresi son zamanlarda EMEP, SDP ve DTP ittifakýna hýz verip “barýþ ve özgürlük konseyleri”ni gündemleþtirmeye çalýþýyor. En azýndan söylemde devrim iddiasýný sürdüren bir yapýnýn, hiç olmazsa devrimci çevrelerle bir arada
görünme çabasý içinde olmasý gerekir. Oysa Atýlým uzunca
bir süredir, yýllarýn tescilli reformistleriyle her fýrsatta her yerde kol kola görünmekte sakýnca bulmuyor. Gerçi onlar, örneðin þu barýþ çabalarýnýn hedef ve amacýnýn “devleti masaya oturtmak, çift taraflý ateþkese zorlamak deðil, Türk halkýný
Kürt sorunu konusunda aydýnlatmak, eyleme/harekete geçirmek” olduðunu iddia ediyorlar. Ýlk bakýþta kimsenin itiraz etmeyeceði, hatta her iyi niyetli devrimcinin paylaþacaðý bir
hedef gibi görünüyor. Fakat Lenin’in “En tehlikeli oportünizm, ‘iyi niyetli’ oportünizmdir” sözleri bize kýlavuzluk etsin ve þimdi, bu pek iyi niyetli görünen iddiaya yakýndan bakalým.
EMEP, SDP ve DTP, kendilerini ortak bir noktada buluþturan hedefi öylesine yüksek sesle ilan ediyorlar ki, arkasýna
saklanmak olanaksýz: Devleti pazarlýk masasýna çekmek. Pazarlýk yapýlacak masanýn diðer köþesinde, elbette onlar olmayacak. Orada, silahlý gücü elinde bulunduran Ulusal Kurtuluþ
Hareketi olacak. Eðer hayal edilen masa kurulursa, UKH buradaki pazarlýk gücünü silahlý gücünü silahlý gücünden alacak
ve devletten kopardýðý tavizler karþýlýðýnda vereceði þey, bu
silahlar olacak. Türkiye ve K.Kürdistan reformistleri, iþte
böyle bir pazarlýðýn koþullarýný olgunlaþtýrmak için çalýþýyorlar. Ve bu topraklarda “barýþ mücadelesi” dendiðinde, hemen
herkesin aklýna gelen, silahlarýn býrakýlmasý karþýlýðýnda siyasi pazarlýklardan baþka bir þey deðildir.
Acaba Atýlýmcýlar, Türkiye ve K.Kürdistan reformistlerine raðmen, üstelik o pazarlýk masasýnda kendi kontrolleri altýnda olmayan bir silahlý güç duruyorken, bu makus talihi deðiþtirebileceklerine mi inanýyorlar? Dolaylý mesajlarla daha
þimdiden pazarlýklara konu olan silahlý güç üzerinde ya da en
azýndan bir kýsmý üzerinde denetime sahip olsa, o zaman Atýlým çevresinin bu “barýþ” mücadelesindeki “özgün” taktiklerini reformistlere dayatabileceklerine dair bir olanak bulunduðuna inanabilirdik. Dünyaca örnekleri çok. Filistin’de, Tamil’de, Latinler’de savaþým yürüten devrimci örgütler, zaman
zaman savaþtýklarý düþmanla pazarlýk masasýna oturuyorlar.
Fakat devrimin kazanýmlarýný ve çýkarlarýný garantiye alacak
bir koþul oluþmadýðýnda, o masada konuþulanlarý bir anda geçersiz kýlabiliyorlar. Böylece, masada kalanlarýn devrimin
gerçek çýkarlarýný satma olanaðýný da ellerinden alabiliyorlar.
Devrimci yapýlarýn, diðer siyasi gruplarla ittifaka girerken,
“devrimin çýkarlarýný garantiye alan mekanizmalar kurmasý
ve bunlarý denetimine almasý, bir gereklilikten öte, zorunluluktur. Atýlýmýn reformistlerle kurduðu barýþ ittifakýnda böyle
bir mekanizmanýn izi yok. EMEP-SDP-DTP ile yapýlan barýþ
ittifakýnýn varacaðý tek liman, sözü edilen pazarlýk masasýdýr.
Böyle bir masa kurulup devrimin gerçek çýkarlarý pazarlandýðýnda, Atýlýmcýlarýn “Ama bizim hedefimiz bu deðildi” deyip
ittifaký bozduklarýnda, ellerinde kala kala sadece, bu pazarlýða
alet olmak kötü þöhreti kalacak.
Devrimci “iyi niyetler”in, reformist ittifaký bu yoldan çe-
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
7
Yeni Evrede
Oportünizm
Mücadele Birliði
vireceðine inanmak þu koþullarda çocukça bir hayalperestlikten öteye geçmez. Devrim tarihi, reformistleri yanlarýna çekebilecekleri iddiasýyla o cepheye balýklama dalan, ama en sýð
reformizm sularýnda boðulanlarla doludur. Zaten buna benzer
on olayýn dokuzunda, reformizmi deðiþtirme iddiasýnýn arkasýnda, reformist saflarýn arasýndan kendini garantiye almak amacý çýkar.
Reformistlerin Barýþý Burjuvaziyledir
Diðer taraftan, artýk yedi yaþýndaki bir çocuk bile biliyor
ki, EMEP-SDP-DTP gibi reformistlerin çabalarýnýn asýl hedefi, sýcak çatýþmalarý sona erdirmenin ötesinde bir baþka barýþý,
“sýnýflarýn barýþý”ný tesis etmektir. Bunu görmemek için herhalde kör olmak gerek. Sýcak çatýþmalarýn bitmesi ve buna
baðlý olarak (þaþýrtýcý benzerlikteki (!) sözlerle Atýlým çevresinin de paylaþtýðý) “militarizmin yükseliþini durdurmak” çatýþmalarla azan þovenizmi geriletmek ve sonunda ortaya çýkacak cennet bahçesinde parlamenter barýþý kurmak. Bu hayalin
önündeki mevcut en büyük engel, UKH’nin elindeki silahlardýr. Militarizmi ve þovenizmi geriletmek söylemiyle sarýldýklarý “barýþ” faaliyetleri, ulaþmayý arzuladýklarý “sýnýflar barýþý”nýn yalnýzca ilk adýmýdýr. Hele bu adým bir kez atýlsýn, bir
kez devrimin zor araçlarý tasfiye edilsin, reformizmin burjuvaziyle barýþýnýn önünde ciddi bir engel kalmamýþ olacak. Eminiz Atýlým çevresi, reformizmin ‘sýnýflar barýþý’ stratejisini
asla onaylamadýklarýný göðüslerini yumruklayarak haykýracaklardýr. Bu durumda þu soru havada asýlý durmaya devam
edecektir: Ne stratejik hedef, ne de güncel taktiklerde (barýþ
çabalarýnýn hedefi konusunda olduðu gibi) anlaþamadýðýný
söyleyen Atýlým’ýn, reformist ittifaklarla iþi ne? Bugünün tescilli reformistlerinin, bir zamanlarýn devrimci yapýlarý olduðu
bu aþýlmaz görünen yolu bir çýrpýda nasýl katettiklerini þöyle
bir anýmsamak, bu sorunun cevabýný verecektir.
Bir “Eðip-Bükme” Sanatý Olarak
Oportünizm
Atýlým’ýn “iyi niyetli” oportünizmi açmazlar ve çeliþkilerle doludur. Oportünizmin genel karakteridir: politikasýndaki çeliþkileri eðip-bükerek aþtýðýný sanýr. Söz gelimi, reformistlerin ittifakýyla birlikte Türk halkýný Kürt sorununda aydýnlatýp eyleme geçirmek konusunda baþarýlý olundu; bu durumda Türk halký hangi þiar peþinde harekete geçmiþ olacak?
Tabii ki “Demokratik Barýþ”. Reformistlerin de caný gönülden
Türk halkýnýn bu þiarla harekete geçmesini istediklerinden
kuþku duymamak gerekir. Bu þiar, hiçbir devrimci iyi niyetin
farklý anlamlar yükleyemeyeceði, eðip-bükemeyeceði kadar
net politik anlamlara sahiptir. Devrimciler, kimi þiarlarý keyfince seçemezler, ya da varolan þiarlarý eðip-bükerek devrimci hale getiremezler. “Demokratik Barýþ”, tam da bu nitelikte
bir þiardýr. Kimin nasýl algýladýðýndan, altýný nasýl doldurduðundan baðýmsýz olarak bu þiar, Kürt sorununda tek bir politik çizgiye hizmet eder, o da UKH’nin arzuladýðý ve devrimin
gerçek çýkarlarýnýn pazarlýða tabi tutulacaðý masaya oturmaktýr.
8
Hani binlerce kez söylendi ama bir kez daha tekrar etmekte yarar var: Türkiye ve
K.Kürdistan’da egemen olan militarizm ve
þovenizmin esas nedeni, Kürt halkýnýn bir
tarafý olduðu sýcak çatýþmalar deðildir.
Çatýþmanýn baþladýðý 23 yýldan çok daha
önceleri, burjuva egemenliðin politik
karakteri aynýydý. On yýl arayla ardý ardýna
gelen üç askeri darbe, bu ülkenin militarist
egemen karakterini pekiþtiren,
kurumsallaþtýran geliþmeler oldu. Þovenizm ise, belki kýrk yýl önce bu denli çýðýrtkan deðildi, ama en az bugünkü kadar koyu,
saldýrgan ve zehirliydi. Bütün bunlar neyi
kanýtlar? Þunu: Eðer Türkiye ve
K.Kürdistan’da militarizmi ve þovenizmi
yok etmek istiyorsanýz, bunu sýcak
çatýþmalarý sona erdirerek deðil, tersine,
süregiden mücadeleyi bir genel ayaklanma
seviyesine yükseltip militarizme ve
þovenizme temel olan sermaye iktidarýný
yýkarak baþarabilirsiniz.
Olur ya, Atýlým bu þiarýn ifade ettiðinin daha ötesini hedefliyordur. Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesine Türkiye
halklarýnýn eylemle destek vermesi, özgürlük kazanýlýncaya
dek mücadelenin birleþtirilmesi ve bu sayede faþist rejimin
birleþik devrimin darbeleri altýnda yýkýlmasý. Hiç eðip-bükmeden, böyle bir hedefin þiarý yalnýzca “mücadele birliði” olurdu ve bugün “Demokratik Barýþ” þiarýnýn ifade ettiði hedeflerle uzaktan-yakýndan ilgisi olmazdý. Zaman zaman Atýlýmcýlarý böylesi devrimci hedeflerin lafýný ederken görmek
kimseyi þaþýrtmasýn; bu sözlerin gerektirdiði devrimci þiarlar,
zorunlu kýldýðý devrimci ittifaklar konusunda tek laf tek hareket göremedikten sonra, neye yarar?
Atýlým’ýn artýk “iyi niyetli oportünizm”den , “utangaç reformizm”e doðru dönüþümünü tamamladýðýný görmek gerek.
“Faþist rejimi tasfiye ederek ve kirli savaþ suçlularýný alaþaðý
ederek devleti Kürt sorununda muhatap hale getirmek” benzeri sözlerle insana “bu ne perhiz, bu ne lahana turþusu” dedirten yaklaþýmlar; tescilli reformistlerin 12 Eylülcüleri ve
Susurlukçularý yargýlayarak “devleti demokratikleþtirme”
söylemleri, ayný tavuðun iki yumurtasý kadar benzer. Sadece,
biri tescilli, öbürü henüz daha utangaç.
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Yeni Evrede
Ýç Savaþ
Mücadele Birliði
Ýç Savaþ
Çözümlemesine
Nasýl Varýlýr?
ç savaþýn uzamasý, beraberinde yýkým, acý, gözyaþý getirmesi karþýsýnda belli çevreler, özellikle de reformistler, hümanistler ve sosyal edilgenler, bu sorunun bir an
evvel sona ermesi için seslerini yükseltiyorlar. Doðrudur, iç
savaþ þiddet demektir. Ancak, dýþ savaþlar gibi iç savaþ da yalnýzca hümanist duygularla sona ermez. Savaþlarý ve iç savaþlarý yaratan belli olgular vardýr. Savaþlara ve iç savaþlara yol
açan geliþmeleri, koþullarý ve olgularý göz önüne almadan önerilerde bulunmak, istekler ve sýralamak, hiçbir þey ifade etmiyor.
Hemen söyleyelim, Marksistler, iç savaþa ekonomik çözümleme yoluyla varýrlar. Sýnýflar arasýndaki iliþkiyi belirleyen ekonomik iliþkilerdir. Ýþçi sýnýfýyla sermaye sýnýfý arasýndaki çeliþki, ekonomik temelden kaynaklanýr. Sermaye, doðasý
gereði iþçinin emek gücünü, ötekinin mülkiyetsizliðini, yabancý emek sömürüsünü içerir. Kapitalist üretimin koþullarý, iþçinin karþýlýðý ödenmemiþ artý emeðinin ürünüdür. Bu koþullar
iþçinin karþýsýna, ötekinin mülkiyeti olarak çýkar. Emekçi
krndi öz toplumsal ürünlerinin egemenliði altýna girer. Sermaye bu karþýtlýða dayanýr. Ekonomik yaþamdaki bu karþýtlýk, sýnýflarýn karþýtlýðý biçiminde kendini gösterir. Ýdeolojik yansýmasýný da üst yapýda bulur. Sermaye üretimi büyüdükçe, içinde taþýdýðý çeliþkiler de olgunlaþýr. Demek ki sýnýflar savaþýný
kaçýnýlmaz yapan, bu sýnýflarýn dayandýklarý ekonomik temeldir, bu temeldeki karþýtlýklardýr. Bu maddi temel korundukça,
sýnýf savaþýmý da büyüyerek sürecektir. Ancak sýnýflar iliþkisi
hep ayný düzeyde gitmez. Aralarýndaki sýnýf savaþýmý belli bir
geliþme düzeyinde ve belli bir dönemle birlikte en þiddetli biçimine, iç savaþa dönüþür. Daha uzun süre az çok gizli olarak
süren iç savaþ, burjuva üretimin egemenliðiyle birlikte, git gide, açýktan açýða burjuva egemenliðe yönelir. Çünkü bu aþamada emekçi sýnýf, isteklerini açýktan açýða ileri sürmektedir.
Ýç savaþ, karþýt sýnýflar arasýndaki iliþkinin yeni bir döneme
girmesi demektir. Burjuvazi politik olarak, ideolojik olarak ve
tarihsel olarak artýk egemen deðildir. Çünkü, onunla iç savaþa
giriþecek kadar geliþkin ve militan bir iþçi sýnýfý var. Kapitalizmin ekonomik iþleyiþi, bu çatýþmayý her gün yeniden ve daha
güçlü doðuruyor.
Ýç savaþa ekonomik çözümleme yoluyla varýyoruz, bununla birlikte, eðer toplumda iç savaþýn zeminleri varsa, çeþitli
politik olaylar da bir iç savaþa neden olabilir. “...henüz uyumakta olan proleter kitleleri harekete geçirecek ve devrimin eþiðine vardýracak vesilenin hangisi olacaðýndan söz ediyoruz.
Örneðin, gerek iç politika, gerekse de uluslararasý bakýmdan
Ý
bugünkünden çok daha az devrimci bir durumun olduðu Fransýz burjuva cumhuriyetinde, gerici askeri kastýn
sayýsýz alçakça manipülasyonlarýndan biri (Dreyfus
Davasý) gibi, ‘hiç beklenmeyen ve önemsiz’ bir vesilenin, halký iç savaþýn eþiðine kadar getirmeye yettiðini
unutmayalým!” (Lenin). Evet, emek-sermaye çeliþkisi
keskinse, maddi koþullar bu çeliþkiyi sürekli olarak üretiyorsa, herhangi bir “vesile” sýnýflarý iç savaþa götürebilir. Bu durumda proletaryanýn en devrimci kesimleri ve proletaryanýn devrimci sýnýf partisi, bu “vesile”nin
her an ortaya çýkacaðý bilinciyle hareket eder.
Uzun Ýç Savaþ Döneminin
Baþlamasý
Marksistler, 20. yüzyýlýn baþlarýndan itibaren iç savaþ ve devrim baðýntýsý üzerine yeni koþullardan yola çýkarak
belli sonuçlara ulaþtýlar. Devrim, artýk salt bir ayaklanmanýn
sonucu olmayacak, ama uzun iç savaþýn ürünü olacaktýr. Proletaryanýn toplumsal devrimi, neden uzun iç savaþ biçiminde
geliþecekti? Bunun baþlýca nedeni, burjuvazinin tüm düzen
güçlerini devrime karþý sonuna kadar kullanmasýdýr. Kapitalizm, emperyalist aþamaya ulaþmasýyla birlikte, en son aþamasý olan çürüme aþamasýna girdi; ve proletaryanýn devriminin
genel koþullarý olgunlaþýp, bu devrimi baþaracak olan proletarya, yetkin, örgütlü bir güç durumuna gelince, burjuvazi bu geliþme karþýsýnda sorunu daha açýk olarak görmeye baþladý. Bu
durumda, tüm güçleriyle devrimi engellemek için yüklenmekten ve savaþmaktan baþka çaresi kalmýyordu. Her burjuva egemenlik, ancak uluslararasý burjuva ittifakýnýn, burjuva ittifakýnýn, burjuva güç birliðinin desteðiyle ayakta kalabilir. Her proleter devrim ise, yalnýzca burjuva egemenliðini bir yerde devirmekle kalmayacak, ayný zamanda kapitalist sistemde gedik
açacaðýndan, açýlan her gediðin kapatýlabilmesi, ancak burjuvazinin iþbirliði ile gerçekleþtirilebilir. Demek ki, herhangi bir
ülkede gündeme gelen proleter iç savaþ, ülkenin ve dünyanýn
birleþik burjuva güçleriyle karþý karþýya gelecektir. 20. yüzyýlýn sýnýf mücadelesinin deneyimleri, olaylarýn bu þekilde geliþtiðini göstermiþtir. Devrim, birleþik bir karþý-devrim yaratarak
ilerler tespiti, yüzyýlýmýzýn sýnýf mücadelesi, koþullarýnda, devrim, birleþik bir uluslararasý karþý-devrim yaratarak ilerler biçimine dönüþmüþtür. Her ülkedeki iç savaþta yalnýz o ülkenin
kapitalistleri ile emekçileri karþý karþýya gelmekle kalmayacak; ayný zamanda iki sýnýf, iki dünya, iki sistem karþý karþýya
gelmiþ olacaktýr. Tüm bu açýklamalar, iç savaþýn nasýl uzun bir
iç savaþ olarak geliþeceðini ve devrimin uzun iç savaþýn sonucu olacaðýný anlatýyor. Bu temelde özel olarak bir ülkedeki
proletaryanýn örgütlenmesinin zayýflýðý, tüm emekçi güçleri
yanýnda harekete geçirememesi, devrim güçlerinin daðýnýklýðý
iç savaþýn uzamasýna yol açabilir. Bunun yaný sýra, baþka etkenler de iç savaþýn uzamasýnda rol oynayabilir.
Ýç savaþ ve getirdiði acýlar, öyle mýymýntý söylemlerle ortadan kalkmaz. Ýç savaþ þiddetinin yol açtýðý göz yaþý, ancak
devrim güçleri iç savaþý kazanýnca sona erer. Ýç savaþa, devrimden baþka hiçbir þey son veremez. Bunun için proletaryanýn ve emekçi halkýn daha iyi örgütlü olmasý ve tüm güçlerini
devrimci mücadelede birleþtirmesi gerekiyor. Sýnýf savaþýnýn
gidiþatýný daha iyi örgütlenmiþ ve birleþmiþ proletaryanýn mücadelesi karara baðlayacaktýr. 86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
9
Yeni Evrede
Cinayete Öfke
Mücadele Birliði
HRANT DÝNK’ÝN KATLEDÝLMESÝNE
ÝLK TEPKÝ
19 Ocak günü, akþamüzeri, tüm internet sayfalarýna ve son dakika haberlerine þu haber geçti: “Agos Gazetesi
genel yayýn yönetmeni Hrant Dink öldürüldü!” Bu olayýn, yaþadýðýmýz topraklar üzerinde sarsýcý bir etkiye sahip
olacaðýný farketmemek mümkün deðildi. Hemen ardýndan da yapýlan bir çaðrý: “Hrant Dink için saat 20.00’de Taksim’de toplanýyoruz!”
Oysa haber duyulduðu andan itibaren, kitleler Agos Gazetesinin önünde
toplanmaya baþlamýþtý. Hem azýnlýk durumunda olan Ermeni halkýmýza destek
ve dayanýþma, hem de bir gazetecinin,
muhalif bir aydýnýn susturulmasýna, katledilmesine karþý isyan dolu kitleler, kendiliðinden Agos gazetesine ve
Taksim Meydaný’na akmaya baþlamýþtý.
Emekçiler, öðrenciler, aydýnlar, sendikacýlar, sanatçýlar, gazeteciler ve devrimcilerden oluþan kitle, saat 20.00’e
yaklaþýrken gittikçe artýyordu. Yüzler
binlere, binler onbinlere ulaþmýþtý yürüyüþ baþladýðýnda. Herkes yürürken bir
taraftan bu olayýn nedenini, bir taraftan,
bunun için ne yapmak gerektiðini tartýþýyordu. Ama ortaklaþýlan noktalar hemen hemen aynýydý ve bu sürekli atýlan
sloganlarla kendini ortaya koyuyordu:
“Katil Devlet Hesap Verecek”, “Hepimiz Hrant’ýz,
Hepimiz Ermeniyiz”. Onbinler, daha olayýn üzerinden
birkaç saat geçmeden içgüdüleriyle olayýn failini ortaya
koyuyor ve faþizme karþý duruþunu net
bir þekilde ortaya koyuyordu.
En önde taþýnan “Hepimiz Hrant
Dink’iz” ve “Hrant Dink’i Katledenleri
Lanetliyoruz” pankartý Osmanbey’deki
Agos Gazetesi önüne ulaþtýðýnda, kitlenin bir ucu henüz Taksim’deydi. Hrant
Dink’in vurulup düþtüðü yer karanfillerle ve mumlarla donatýlmýþtý. Agos
Gazetesi’nin penceresinden de Hrant
Dink’in dev bir resmi sarkýtýlmýþtý. Gazetenin önünde hiç susmayan sloganlar
eþliðinde yapýlan saygý duruþu ve protesto konuþmalarýnýn ardýndan kitle, saat 21.30 civarý, daðýldý.
ANTEP’TE HRANT DÝNK ÝÇÝN BASIN AÇIKLAMASI
Agos gazetesi genel yayýn yönetmeni Hrant Dink, faþist
sermaye sýnýfý tarafýndan 19 Ocak günü Agos Gazetesi önünde silahlý saldýrý sonucu katledildi.
Halk tepkisini ortaya koydu ve onbinlerce insan cenaze töreninde sermayenin hiçte hesaplamadýðý bir þekilde yürüdü. Yurt genelinde ve dünyanýn farklý ülkelerinde tepkilerle
halk kitleleri sokaklara döküldü.
Bunlardan biri de Antep’te gerçekleþti 24 Ocak Çarþamba günü Ýnsan Haklarý Derneði’nin düzenlediði
ve demokratik kitle örgütlerinin destek verdiði bir basýn açýklamasý ya-
10
pýldý. Adliye önünde yapýlan basýn açýklamasýnda “HEPÝMÝZ
HRANT DÝNK’ÝZ, HEPÝMÝZ ERMENÝYÝZ” yazýlý pankart
açýldý. Bizlerin de Mücadele Birliði
Platformu olarak katýldýðýmýz basýn
açýklamasýnda “Dink’in Katili Sermaye Sýnýfýdýr”, “Yaþasýn Halklarýn
Mücadele Birliði”, “Ortadoðu’da
Sosyalizm Kazanacak”, “Savaþan
Halklar Kazanacak” yazýlý Mücadele
Birliði imzalý dövizler açtýk. Sessiz
ve slogansýz yapýlan eylem basýn açýklamasý okunduktan sonra bitirildi.
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Antep Mücadele Birliði Platformu
Yeni Evrede
Cinayete Öfke
Mücadele Birliði
ONBÝNLER HRANT DÝNK’ÝN CENAZESÝ’NDE
Agos Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni
Hrant Dink,19 Ocak’ta Ýstanbul Þiþli’deki Halaskargazi Caddesi’nde bulunan gazete binasýnýn giriþinde uðradýðý silahlý saldýrý sonucu hayatýný kaybetmiþti.
24 Ocak günü Hrant Dink’in cenazesi
onbinlerce insan tarafýndan topraða verildi.
Sabah saatlerinde onbinlerce insan Agos
gazetesinin önünde toplandý. Ardýndan burada
Hrant Dink’in eþi Rakel Dink kýsa bir konuþma yaptý ve cenaze arabasýnýn hareketiyle
Taksim istikametine doðru yürüyüþ baþladý.
“Hepimiz Hrant Dink’iz Hepimiz Ermeniyiz”
yazýlý pankart açýldý ve yürüyüþ boyunca taþýndý.
Yaklaþýk 100 bin kiþinin katýldýðý yürüyüþ
Agos gazetesinin önünde baþladý kitle Osmanbey-Harbiye-Taksim-Tarlabaþý Bulvarý-Unkapaný-Saraçhane-Aksaray’a ordanda Yenikapý
ÝDO iskelesi meydanýna kadar 8 kilometre yol
yürüdü. Yürüyüþ sýrasýnda sýksýk “Hepimiz
Hrant Dink’iz Hepimiz Ermeniyiz ” sloganý atýldý. Yürüyüþ sýrasýnda cenaze arabasý Meryem Ana Kilisesi’nde yapýlacak tören için ayrýldý. Kitlenin, yürüyüþ güzergahýnda bulunan
MHP’nin önünden geçerken bir grup “Ýþti Burasý Faþist Yuvasý” þeklinde slogan atarken daha sonra Alperenler Ocaðý’nýn önünden geçerkende “Faþizme Karþý Silah Baþýna” þeklinde
sloganlar atýldýðý görüldü. Daha sonra tüm kitle Yenikapý ÝDO Ýskelesi meydanýna geldi.
Meydanda cenazenin bir saat sonra geleceði
yönünde kýsa bir açýklama yapýldý. Biz bu arada da bildirilerimizi daðýtmaya ve kuþlamalarýmýzý yapmaya devam
ettik. Bir saatin sonunda Hrant Dink’in cenazesi kitlenin içerisine
getirildi. Cenaze arabasýnýn gelmesiyle binlerce insan elindeki karanfilleri cenaze arabasýnýn üstüne attý. Hrant Dink’in cenazesi,daha
sonra Balýklý Ermeni Mezarlýðý’na götürüldü ve orda ailesi ve yakýnlarý tarafýndan topraða verildi.
Cenaze yürüyüþü boyunca daðýttýðýmýz
bildiride þunlar yazýyordu:
“........
Türkiye tekelci kapitalizmi, uzunca bir
süredir bir “doruk bunalýmý” yaþýyor. Bu
bunalým son geliþmelerle birlikte daha da
derinleþmiþ durumda. Devletin iç çeliþki ve
çatýþkýlarý artýk daha gözle görünür bir halde yüzeye vuruyor. Cumhurbaþkanlýðý seçimine endekslenmiþ gibi görünen bu çeliþki
ve çatýþmalar çok daha derinde ve köklü
nedenlere dayanýyor. Hrant Dink’in öldürülmesi bu büyük çeliþki ve çatýþmalarýn
bir yansýmasý. Ve bu çeliþki ve çatýþmalarý
daha da derinleþtirmiþtir.
Katliama verilen tepki, halklarýmýzýn
sistemin bunca çaba ve gayretlerine raðmen þovenizmle zehirlenmediðini gösteriyor. Devletin yýllar yýlý halklar arasýnda yaratmaya çalýþtýðý düþmanlýk maya tutmamýþtýr. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda
yýllardýr bir arada yaþayan iþçi ve emekçi
halklar, bu politikalara prim vermemiþtir.
Estirilmeye çalýþan þovenizm rüzgarlarý emekle örülen mücadele birliðine çarpýp daðýlmýþtýr.
Þimdi yapýlmasý gereken bu alçakça
katliamý lanetlerken þovenizme karþý halklarýn mücadele birliðini yükseltmektir. Uluslarýn kendi kaderlerini özgürce tayin edebilmeleri için devrim mücadelesini geliþtirmek hepimizin görevidir. Ancak devrim
ve sosyalizmle ezilen uluslar ve ulusal azýnlýklar özgürlüðüne kavuþabilecektir. Ancak proletaryanýn kýzýl bayraðý altýnda insanlýk yeni bir dünyanýn kapýlarýný açabilecek, sömürü ve zulme, baský ve katliamlara, halklarýn birbirine düþmanlaþtýrýlmasýna son verebilecektir.
YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ”
Ýstanbul’dan Mücadele Birliði Okurlarý
ESKÝÞEHÝR’DE HRANT DÝNK KATLÝAMINA TEPKÝLER
Hrant DÝNK katliamýnýn sonrasýnda Türkiye’nin bir çok ilinde bu katliama yönelik eylemler ve basýn açýklamalarý gerçekleþtirildi. Bu eylemlerden biri de yaklaþýk 300 kiþinin katýldýðý
Eskiþehir’de yaþandý. 20 Ocak 2007 tarihinde saat 13.30 da, Eskiþehir’de Adalar Migros önünde yapýlan basýn açýklamasýna, bir
çok demokratik kitle örgütü katýldý. Biz de, Eskiþehir Mücadele
Birliði olarak bu eylemde yerimizi aldýk.
Yapýlan basýn açýklamasýnda þu ifadelere yer verildi; “Gazeteci Hrant DÝNK düþünen, düþüncelerini ifade etmekten çekinmeyen, bu uðurda kararlý mücadelesini ödün vermeden sürdüren, hem ülkemizde hem dünyada tanýnan, yeri kolay doldurulamayacak saygýn bir insandý. Ne düþünce ve ifade özgürlüðünün
önündeki en önemli engellerden biri olan 301.maddeden aldýðý
ceza, ne de sürekli aldýðý tehditler onu mücadelesinden vazgeçiremedi.”
Evet anlatýldýðý gibi Hrant DÝNK böyle bir insandý. Tabi ki
böyle insanlar bu ülkede ya terörist ilan edilir cezaevine atýlýr, ki
bu denenmiþti, ya da böyle suikastlarla susturulmaya çalýþýlýr.
Ancak bu sindirme, baský altýnda tutma, katliam politikalarý artýk
hiçbir iþe yaramýyor. Emekçi halklar bu saldýrýlar karþýsýnda sokaða dökülüyor ve bu katliamlarý gerçekleþtirenlerin uykularýný
kaçýrýyorlar, katliamlarýn adresini “Katil Devlet” olarak belirliyorlar. Her geçen gün emekçi sýnýfýn öfkesi daha da büyüyor.
Büyüyen bu öfke elbette zafere dönüþecek.
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
11
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
KRÝZ DERÝ
aþist devletin bir bölümünün iþlettiði cinayet, cinayeti planlayanlarýn hiç beklemedikleri, hiç hesaplamadýklarý sonuçlara yol açtý. Ýstanbul, Hrant
Dink’in cenazesine insan seli olup aktý. yüzbinlerce insan, ancak 70’li yýllarýn görkemli kitle gösterileriyle karþýlaþtýrýlabilecek bir kitle kalabalýðý
cenaze törenine katýldý. Yüz elli bin
insan faþist devletin binbir çaba ve
katliamla kýþkýrtmaya çalýþtýðý egemen ulus þovenizmine “Hepimiz Ermeniyiz” sloganýyla öldürücü bir darbe indirdi. Artýk Ermeni ulusal topluluðuna ait olmak egemen sýnýfýn dilinde dahi etkili bir “küfür” olmaktan
çýkmýþtýr.
Cinayetle ortaya çýkan öfkeyi yatýþtýrmak için bir kýsým devlet erbabý
katilleri “lanetler” gibi yapýnca kitleler onlarýn açtýðý yoldan, devleti ürkütecek kadar ileri gittiler. “Hepimiz Ermeniyiz” sloganý sadece katillere deðil, faþist devlete ve bütün bir düzene
karþý yapýlmýþ bir meydan okuma oldu. Ama kitlelerin gerçek ruh hallerini ve bilinç durumunu 23 Ocak’taki
dev kitle gösterisi deðil, cinayetin iþlendiði günün akþamý yapýlan gösteri
oldu. Birinci gösteri sayý olarak ikincisinden oldukça düþüktü, ama coþku,
öfke gibi þiddetli duygular bakýmýndan onunla kýyaslanmazdý. Kitleler
daha ilk gün katillerin adresini “Katil
Devlet” sloganýyla; halklar arasý enternasyonal dayanýþma duygularýný
“Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarýyla açýða vurdular.
Faþist devlet, emekçi kitlelerden
yediði darbenin ve açýða çýkan enternasyonalist duygularýn anlamýný ancak sonradan farkedebildi. Kitlelerin
önündeki bendte ciddi bir delik açýlmýþtý ve o delik hemen kapatýlmazsa
F
12
oradan akacak sular bendin tümden
yýkýlmasýna yol açabilirdi. Yaþamýn
cilvesine bakýn! Kitlelerin bendi yýkacak bir sel gibi akmasýný önlemek isteði devletle papazlar arasýndaki ittifaka kaldý. Bugüne kadar ellerini hep
birbirinin gýrtlaðýna sarýlý görmeye alýþtýðýmýz bu iki kesim, kitlelerin devrimci öfkesini önlemek için hemen elbirliði yaptýlar. Gerçek olup olmadýðý
çok þüpheli -büyük ihtimalle de gerçek olmayan- bir “vasiyet” hikayesi
uydurdular ve herkesten ortada olmayan bu “vasiyet”e uymayý istediler.
Varlýðý meçhul “vasiyet”e göre cenaze töreni slogansýz, pankartsýz, sessiz
sedasýz; yani top arabasý eksik bir
devlet töreni gibi geçmeliydi. Kendilerini “Demokratik Kitle Örgütleri”
diye tanýmlayan küçük burjuva politik
çevreler ise, sonuçlarýný kestiremedikleri bir devrimci sürece girmektense
kendilerini faþist devlet-Papaz ittifakýnýn kollarýna atmayý tercih ettiler.
Onlar da ortada olmayan “vasiyet”e
uyma çaðrýsý yaptýlar. Sadece onlar
mý? Böyle dönemlerde kitlelerin yol
göstericiliklerine en çok ihtiyaç duyduklarý devrimci örgütler de “vasiyete
saygý kuyruðu”na girmiþlerdi. Papazlarýn, devlet erbabýnýn ve dini sembollerin arkasýnda sessiz sedasýz yürümeye onay vermiþlerdi.
Ýþte bu koþullarda, dev kitle gösterisini denetim altýna almak faþist
devlet için zor olmadý. Yüz elli bin
insanýn faþist bir cinayete tepki olarak
sokaða çýktýðý gösteri biçim olarak bir
devlet törenine dönüþtürülmüþtü. Fakat sadece biçim olarak bu böyleydi.
Ne Papaz-Devlet ittifaký ne de bu ittifaka uyum saðlayan oportünist politikalar þu gerçeði deðiþtirmiyor: Emekçi kitleler faþizme, ezen ulus þovenizmine ve düzene karþý besledikleri þid86. Sayý / 5 - 19 Þubat 2007
detli duygularla sokaða çýkmýþlardý.
Bu bir olgudur ve bu olguyu bugünden yarýna hiç bir güç deðiþtiremez.
Düzen için yýkýcý olmaktan baþka anlamý olmayan bu duygular bir olgu
olduðuna göre düne kadar “kitleler
þovenizmle zehirlenmiþ, devrimci durum yok” diyen oportünistler, þimdi
“Hepimiz Ermeniyiz” diyen kitlelerden utanýp sözlerini geri alacaklar
mý? Daha ne kadar süre kendi geriliklerini emekçi kitlelerin üzerine yýkmaya devam edecekler? Þimdilik sadece soruyu sormakla yetiniyoruz.
Faþist devlet ilk acil önlemini aldýktan sonra ikinci adýmý attý. Hepimizin “Ermeni” deðil, “Türk” olduðunu basýn, televizyon gibi kitle iletiþim
araçlarýyla alttan alta hatýrlatmaya
baþladý. Kitlelerin öfkesi biraz yatýþýr
gibi olduktan hemen sonra gazete
manþetleri “Hepimiz Türküz” þeklinde çýkmaya baþladý. Yerle bir olan ezen ulus þovenizmini ayaða kaldýrmak için kollar sývanmýþtý. Ama neye
yarar! Emekçi kitleler daha ilk gün,
kendiliklerinden enternasyonalist
duygularýný ortaya koymamýþlar mýydý? Yine de, burjuvazinin binbir yolla
ezen ulus þovenizmini ayaða kaldýrmak çabasýna girmeyeceðini düþünmek için bu sýnýfý hiç tanýmýyor olmak lazým. MHP’si, CHP’si; basýný,
yayýný; bilumum aygýtlarýyla burjuva
sýnýf bu amaç için harekete geçmiþtir.
MHP ve CHP’nin þovenist ulumalarý
þimdiden ortalýðý kaplamaya baþladý.
Fakat bu þovenist ulumalarýn emekçi
sýnýflarý etkisi altýna alamayacaðýný
düþünmemiz için çok nedenimiz var.
Ve en az bunun kadar önemli bir baþka nokta: Yüzbinlerce insan, baþka
þeye deðil, bizzat devletin kendisine
meydan okumuþtur. Cinayetin ortaya
çýkardýðý bu sonuç, faþist devletin hiç
Yeni Evrede
Gündem
Mücadele Birliði
ÝNLEÞÝYOR
de beklediði bir þey deðildi. Bu faþist
cinayetin üzerinde en çok durulmasý
gereken sonuçlarýndan biri iþte budur.
CÝNAYETÝN
GERÇEK FAÝLLERÝ
Cinayetin gerçek failleri kim ya
da kimlerdir? Çok bilmiþler takýmý bu
soruya “derin” tahlillerle yanýt aramaya çalýþýrlarken sade bilinçli kitleler
katilin adresini göstermiþlerdi bile:
“Katil Devlet”ti. Katilin adresi böyle
açýklanýnca yine çok bilmiþler takýmý
bu sefer bunun “derin devlet” olduðunu keþfetmeye çalýþýyorlardý. Oysa,
onlarýn “derin”liði insanýn eliyle koymuþ gibi bulabileceði ölçülerdeydi.
Cinayetten sonraki günler, burjuva sýnýf arasýndaki çýkar çatýþmasýnýn sonucu olarak, burjuva basýnýn bir kýsmý
ipin ucunun nereler uzandýðýný ortaya
koymaya baþladý. Þimdinin Trabzon
Emniyet müdürü, geçmiþin 16 Mart
Katliamýnýn planlayýcýlarýndan Reþat
Altay’dan Jitem kurucularýndan asker
Veli Küçük’e; Kahramanmaraþ katliamcýsý Muhsin Yazýcýoðlu’ndan cinayetin üstünü örtmeye çalýþan Trabzon
Valisine, oradan Ýstanbul Emniyet
Müdürü Celalettin Cerrah’a kadar uzanan bir zincir. Hepsi de gözümüzün
önünde duran bu katiller zinciri ne
kadar “derin” ise, cinayeti iþleyen
devlet de o kadar “derin”.
Peki neden? Bu soruya doðru
yanýt için önce kesinliði tartýþma götürmez bazý noktalarý ortaya koymak
lazým. Birincisi, bu cinayet Þemdinli
Provokasyonu ile baþlayan, Diyarbakýr katliamý ve Danýþtay baskýnýyla
devam eden olaylar zincirinin son, ama sonuncu olmayan halkasýdýr. Nitekim, egemen sýnýf arasýndaki çatýþmanýn yöntemlerine ve þiddetine vakýf
burjuva yazarlardan biri “Baþbakaný
ne zaman vuracaksýnýz” diye sorma
ihtiyacý duyuyordu. Ýkincisi, egemen
sýnýf olarak tekelci sermaye arasýndaki çeliþkiler son derece þiddetlidir. Irak-Kerkük, Kýbrýs, AB üyeliði gibi
sorunlarýn aðýrlaþmasý; bu sorunlarýn
çözümüne iliþkin farklýlýklar egemen
sýnýf arasýndaki çeliþkileri þiddetlendiriyor. Üçüncüsü, Türkiye tarihinin en
aðýr bunalýmýný yaþýyor. Bu devrimci
bir bunalýmdýr. Devrimci bunalým
toplumsal devrimi sürekli güçlendiriyor. Tekelci sermayenin bütün kesimlerinin temel sorunu bu toplumsal
devrimin önlenmesidir. Bütün adýmlarýný bu amaca göre atýyorlar. Baþka
bir ifadeyle bütün adýmlarýný birleþik
devrimin baskýsý altýnda atýyorlar.
Dördüncüsü, birleþik devrimin nasýl
önlenebileceðine dair aralarýndaki düþünce ve yöntem farklýlýðý egemen sýnýf içindeki çeliþkileri son derece keskinleþtiriyor. AB üyeliði, Kýbrýs, IrakKerkük, emperyalizmle iliþkiler, emekçi sýnýflara karþý izlenecek politikalar vb. vb. konulardaki derin ayrýlýklarýn temeli burada yatýyor.
Son cinayet ancak bu temel noktalar göz önüne alýnarak ve bu noktalar temelinde doðru çözümlenebilir.
Bu durumda artýk þunu rahatlýkla söyleyebiliriz: Bu cinayetin arkasýnda faþist devletin bir kýsmý bulunuyor.
Þemdinli provokasyonunu, Diyarbakýr katliamýný, Danýþtay baskýnýný düzenleyenlerin amacý ne ise, bu cinayeti iþletenlerin amacý da odur. Tezgahýn
baþýndakiler ayný, amaç aynýdýr. Tekelci sermaye sýnýfýnýn bir kýsmý ve onun devlet-bürokrasi içindeki uzantýlarý uzun süreden beri bir “Vezir düþürme” operasyonu içindeler. Yukarda
adýný andýðýmýz sarsýcý olaylar zinciri
bu operasyonun halkalarýdýr. Ne var
ki, egemen sýnýfýn baþka bir bölümü86. Sayý / 5 - 19 Þubat 2007
nü temsil eden hükümet de boþ durmuyor. Hükümet, saldýrýda hedef tahtasýna yerleþtirilenin bizzat kendisi olduðunu anýnda kavradý ve karþý tarafa
meydan okudu. Baþbakan, daha cinayetin ilk gününde “kanlý ellerin hepsine ulaþacaðýz” derken katiller hakkýnda aslýnda fikir sahibi olduðunu ortaya koyuyordu. Hemen arkasýndan
Trabzon Emniyet Müdürü ve Trabzon
Valisinin görevden alýnmasý; sýrada
baþkalarýnýn olduðunun bizzat baþbakan tarafýndan ima edilmesi yeterince
açýklayýcýdýr. Ama buradan hükümetin “demokrat”lýðýna “derin devlet”e
karþýtlýðýna iliþkin sonuçlar çýkarmaya
çalýþanlar iflah olmaz bir körlük içindeler. Egemen sýnýfýn tüm kesimleri,
toplumsal devrime, emekçi sýnýflarýn
ve Kürt halkýnýn özgürlük davasýna
ayný düþmanlýk içindedir. Tekrar etmekte yarar var: Aralarýndaki farklýlýk -baþka çýkarlarýn yaný sýra- toplumsal devrimin hangi yol ve yöntemlerle önlenebileceðine iliþkindir.
Ancak egemen sýnýf arasýndaki
bütün bu çeliþki ve çatýþmalar toplumsal devrimi güçten düþürmek bir
yana, daha da güçlendiriyor. Karþýdevrimin son giriþiminde bu gerçek
bir kez daha görüldü. Kitleler, faþist
devletin cinayetine meydan okumayla, enternasyonal duygularý haykýrarak, ezen ulus þovenizmine güçlü bir
darbe indirerek karþýlýk verdiler.
Bu devrimimizin gücüdür. 13
Yeni Evrede
DETAK
Mücadele Birliði
Zindanlarý Yýkacak
ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
Ölüm Orucu Eyleminin 293. gününde olan Behiç Aþçý, 263. gününde olan Gülcan Görüroðlu ve 268. gününde olan Sevgi Saymaz, Adalet Bakanlýðý’nýn yeni bir genelge yayýnlayarak “haftada toplam 10 kiþinin 5
saati aþmayacak þekilde sohbet amacýyla bir araya getirilmesi” þeklindeki maddenin “haftada toplam 10 kiþinin 10 saati aþmayacak þekilde sohbet amacýyla bir araya getirilmesi” þeklinde deðiþtirmesi üzerine 22 Ocak
tarihinde eylemlerine ara verdiklerini açýkladýlar. Bu açýklamanýn hemen ardýndan Av.Behiç Aþçý, Gülcan
Görüroðlu ve Sevgi Saymaz, tedavileri yapýlmak üzere hastaneye kaldýrýldýlar.
Bu þekilde, DHKP-C davasý tutsaklarý, 6 yýlý aþkýn sürdürdükleri Ölüm Orucunu bitirdiler.
YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!
ÖLÜM ORUCU SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR!
ZÝNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
SONSUZA KADAR DAÝMA!
19 ARALIK KATLÝAMINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAÐIZ
Bundan 6 yýl önce faþist TC devleti tarafýndan
canice katledilen kahramanlarý anmak için yine bölgemizde faaliyet yürüten St. Gallen Halkevi’nde bir araya geldik. Halkevi’nde 3 yýldan bu yana katliamýn yýldönümüne rastlayan tarihlerde anma ve direniþi selamlama etkinliði düzenlenmektedir. Bu sene de, diðer senelerde olduðu gibi, bu devrimci sorumluluðu
üzerine almaktan kaçýnmadý.
21Ocak 2007 tarihinde gerçekleþen bu etkinliðe
katýlým iyi sayýlabilecek düzeydeydi. Daha önceden
basýlan afiþlerle çalýþmamýz diðer dost derneklere ve
insanlarýmýza duyurulmaya çalýþýldý. Kýsa sürede skeç
hazýrlandý ve gayet baþarýlý bir þekilde oynandý. Sinevizyon gösteriminin hemen ardýndan oynanan küçük
skeç büyük bir ilgi gördü. Ýnsanlarýn gözyaþlarýna hakim olamadýðý görülüyordu. Kýsa fakat gerçekten nitelikli bir anma programý hazýrlanmýþtý.
Bir kez daha devrimci tutsaklara sahip çýkmanýn,
onlarý hatýrlamanýn ve yaþatmanýn gururuyla dolduk.
Böylesi kahramanlara sahip bir devrimin parçasý olmaktan onur duyduk. Etkinlikte okunan konuþma
metni, anmanýn niteliðini göstermesi bakýmýndan da
çok önemliydi.
Okunan metinde, “19 Aralýk 2000 tarihi Türkiye
ve K.Kürdistan devrim tarihinde ondan öncesi ve bu
tarihten sonrasý diye rahatlýkla ifade edebileceðimiz
bir dönem baþlatmasý bakýmýndan çok önemlidir. Türkiye kapitalizmi, emperyalistleri de arkasýna alarak,
tarihindeki en büyük zindan operasyonlarýný gerçekleþtirmiþ ve bunun sonucunda birçok devrimci tutsaðý
katletmiþ, yüzlercesini de sakat býrakmýþtýr.
Adýna alçakça ‘Hayata Dönüþ’ dedikleri, 20 zindanda eþzamanlý olarak yapýlan bir dizi operasyonla
tam 28 devrimci tutsak hunharca katledildi. 19 Aralýk’ta faþist devlet, devrimin moral güçlerinden biri olan devrimci tutsaklara en vahþice yöntemlerle saldýr-
14
dý. En yeni teknikle donatýlmýþ, yýkýcý silahlara sahip
olan, asker, polis, özel timler, insanlarýmýzýn üzerine
acýmazsýzca ateþ açtýlar. Duvarlarýn delindiði, büyük
iþ makinalarýn kullanýldýðý, helikopterlerin havadan
saldýrmak için hazýr bekletildiði, binlerce gözyaþartýcý
ve gaz bombasýnýn atýldýðý, ten ile temasý halinde yakan ve delmeye baþlayan asitlerin kullanýldýðý böylesi
acýmasýz ve pervasýz bir saldýrý karþýsýnda devrimci
tutsaklarýn payýna düþen yine ölümdü, direnmekti, eþitsiz koþullarda karþý gelmekti, savaþarak umudu ve
devrimi büyütmekti...” denildi. Ve ayrýca þunlar vurgulandý, “Türkiye ve Kürdistan’da geliþmekte olan
devrimi bastýrmak için yapýlan bu katliam, tekrar bir
bumerang gibi faþizmi vurmaya baþlamýþtýr. Zindanlardaki savaþ bitmemiþ, devrimci tutsaklar teslim alýnamamýþtýr. ‘Cezaevlerine hakim olmadan sokaklara
hakim olamayýz’ diyen kapitalistler ve onun faþist
devleti bütün pervasýzlýðýyla devrimci tutsaklara saldýrmaya, baskýya devam ediyor. F tipi zindanlarda iþkence ve savaþ ayný anda yürüyor. Devrimci tutsaklar
teslim olmuyorlar. Dýþarýsý yine evlatlarýna sahip çýkmak için harekete geçmiþ durumda. Mücadele sürüyor... Ýþçiler emekçiler ve Kürt halký yine mücadelenin
tam ortasýnda”. Okunan metin, “Zindanlar Yýkýlsýn
Tutsaklara Özgürlük” sloganýyla bitirildi.
St. Gallen Halkevi, kendi bölgesinde büyük fedakarlýklarla çok nitelikli etkinlikler yapmaya devam
ediyor, edecek de. Bölgemizde bulunan tüm halklarýmýzý omuz vermeye, geleceðimize birlikte sahip çýkmaya çaðýrýyoruz.
YAÞASIN 19 ARALIK DÝRENÝÞÝ!
DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR YALNIZ DEÐÝLDÝR!
DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR!
86. Sayý / 5 - 19 Þubat 2007
ST.Gallen’den Bir
Mücadele Birliði Okuru
Tekirdað F Tipi’nde
Tutsaklara Ceza
F Tipi Zindanlarda
yaþanan saldýrýlarýn arkasý
kesilmiyor. En son Tekirdað cezaevinde slogan attýklarý gerekçesiyle saldýrýya uðrayan tutsaklar
þimdi de 1 yýllýk görüþ cezasýyla karþý karþýyalar.
Tekirdað 1 Nolu F Tipi Zindanýnda bulunan ve
TKEP/L davasýndan yargýlanan S.Serbülent Sürücü, Nurettin Temel ve Barýþ Cengiz, cezaevi yönetiminin verdiði “disiplin”
cezalarý neticesinde 1 yýllýk görüþ cezasý aldýlar.
Ard arda üçer aylýk aldýklarý görüþ cezasýnýn uygulamaya konmasý ile birlikte, bu haftadan itibaren,
tutsaklar bir yýl boyunca
görüþe çýkamayacaklar.
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
“Yirminci Yüzyýlýn En Önemli Ýnsaný: LENÝN”
A. ZÝNOVYEV’LE RÖPORTAJ
“Pravda” yayýn yönetmeni
Viktor Kozhemiako’nun mantýkçý, sosyolog ve yazar Aleksandr A. Zinovyev’yle röportajý.
Viktor Kozhemiako: Lenin’in ölümünden bu yana 80
yýl geçti. Eskiden Lenin’le ilgili bütün yýldönümleri tüm
ülkede tek biçimde kutlanýrdý:
Lenin anýlýr, dünyanýn ilk sosyalist devletini kurduðu için ona teþekkür edilirdi. Þimdi ise
bu devlet artýk yok ve Lenin’e
yönelik resmi tavýr eskisinin
tam tersi. Bu durumu nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Aleksandr Zinovyev: Burada bir Marksist-Leninist olarak
deðil, bir bilim adamý, tek amacý ne pahasýna olursa olsun gerçeðe
ulaþmak olan biri olarak konuþacaðým.
Bu konuda daha önce defalarca belirttiklerimi tekrarlamakla
yetiniyorum. Lenin insanlýk tarihinin en önemli insanlarýndan birisi, XX. Yüzyýlýn ise en önemli kiþisidir. Bana ne zaman geçen
yüzyýlýn en büyük iki kiþiliði kimdi diye sorsalar, her zaman þu
yanýtý veririm: Lenin ve Stalin. XX. Yüzyýl Lenin ve Stalin’in
yüzyýlýdýr. Gençken anti-stalinist olmama, tutuklanmama ve Lubianka’da hapse atýlmama raðmen, bugün vardýðým sonuç kesinlikle
budur. Bir bilim adamý olarak bunu söylüyorsam bu görüþümü
destekleyen ciddi dayanaklara sahip olduðum içindir.
Viktor Kozhemiako: Aleksandr Aleksandroviç, burada bir
soru akla geliyor, bu soruyu Lenin’in büyük bir insan olduðunu
söyleyenler de dahil olmak üzere pek çok anti-komünist de soruyor: “Lenin’in büyük bir insan olup olmadýðý hangi yüzyýldan
baktýðýnýza göre deðiþir. Onun bir dahi olduðunu kabul etsek bile
kötü iþler yapan bir dahiydi.”
Aleksandr Zinovyev: Eðer büyük insanlar olup olmadýklarý
hangi yüzyýldan baktýðýnýza göre deðiþseydi Lenin ve Stalin için
XX. yüzyýlýn en büyük insanlarý demezdim. Herhangi bir eleþtirmenin bulabileceði hatalarýna raðmen Lenin’in tarihte oynadýðý
rolü, baðlamý içerisinde deðerlendirecek olursak bu rolün son derece olumlu olduðuna dair hiçbir þüphemiz kalmaz. Onunla karþýlaþtýrabileceðimiz baþka bir insanýn yaþayýp yaþamadýðýndan emin
deðilim. XIX. yüzyýlda olsa Marks’la karþýlaþtýrýlabilirdi. Tarihte
oynadýklarý rolleri karþýlaþtýrýrsak her ikisinin de eþit derecede büyük insanlar olduklarýný söyleyebiliriz.
XIX. yüzyýl, insanlýk tarihinin en önemli düþüncesinin, Marksizmin doðduðu yüzyýl oldu. Bu düþünce daha XIX. yüzyýlda devasa bir rol oynadý, XX. yüzyýlda ise dünyanýn evrimini belirleyen
en önemli etkenlerden biriydi. Lenin’in büyük tarihsel baþarýsý
Marksist düþünceyi, XX. yüzyýlýn baþýndaki geliþmeleri de dikkate alarak, bir adým ileri götürmesi; Leninizm adýný verdiðimiz dü-
þünceyi geliþtirmesi olmuþtur.
Lenin daha sonra, bu doktrine dayanarak devrimci bir partiyi,
Bolþevik Partisini kurmuþ, devrimin yolunu açmýþtýr. Tarihsel koþullarýn da uygun olmasýyla devrim baþarýya ulaþmýþtýr. Ýnsanlýk
tarihi boyunca tek bir kiþinin eylemleri hiçbir zaman bu denli önem kazanmamýþtýr. Lenin olmasaydý Ekim Devrimi olmaz, Sovyetler Birliði kurulamaz, Batý dünyasýnýn kapitalizmiyle mücadeleye giren bir devlet oluþmazdý. Bu devlet insanlýðýn geliþimine
büyük etki yapmýþtýr. Böyle baktýðýmýzda Lenin’in yaþamýþ olan
en önemli insan olduðunu görürüz.
Viktor Kozhemiako: Ama bize bugün þunu soruyorlar:
“Toplumu altüst edip devrim yapmaya gerçekten gerek var mýydý?
Sovyetler Birliði yýkýldýðýna göre, geçmiþe, özel mülkiyetin geçerli olduðu sisteme yeniden döndüðümüze göre onca yýllýk Sovyet
egemenliði ne iþe yaradý? Devrim yapmak boþ bir çaba mýydý
yoksa?”
Aleksandr Zinovyev: Bu tür yorum ve sorular tamamen anlamsýz. Sadece soran kiþinin entelektüel sefaletini ve Marksizmin,
Leninizmin, Komünizmin temsil ettiði her þeye karþý derin nefretini gösterir. Bu sorular neden saçmadýr? Çünkü Devrim yoktan varolmadý. Yüzyýllar süren bir sürecin mantýksal sonucu olarak doðdu; Ekim Devrimi insanlýðýn en iyi temsilcilerince verilen mücadelenin meyvesiydi.
Viktor Kozhemiako: Bu düþünceye nasýl ulaþtýnýz?
Aleksandr Zinovyev: Bir sosyolog olarak insanlýðýn evrimini, devrimi ve devrim sonrasý dönemi inceledim. Þundan emin olabilirsiniz: Ekim Devrimi olmasaydý, Sovyetler Birliði kurulmasaydý, Komünist Hareket tarihte hiçbir rol oynamasaydý insanlýk
çürüme yoluna girer, acýnasý bir hal alýrdý. Komünist devrim ve onun doðurduðu etkiler sayesinde insanlýk büyük bir felaketten,
korkunç bir gerilemeden kurtuldu. Bu yüzden de Sovyetler Birliði’nin, Komünizmin yýkýlmasý insanlýk için devasa bir kayýptýr. Bu
yýkýlýþtan sonra evrimsel bir gerileme yaþýyoruz. Ýnsanlýk evrimleþmesinin bir alt aþamasýna düþmüþtür.
Bugün Rusya’da olanlarý analiz edersek, anti-komünist darbeden sonra Sovyet döneminin tüm büyük baþarýlarýna yönelik bir
kovuþturma, bir “pogrom” baþlatýldýðýný görürüz. Sovyet döneminde yapýlan her þeyin boþuna yapýldýðý düþüncesini yaymaya
çalýþýyorlar. Bununla birlikte Lenin tarafýndan baþlatýlan Sovyet
Komünizmi insanlýk tarihinde büyük bir iz býrakmýþtýr. Devrimimiz Batý dünyasý da dahil olmak üzere tüm dünya üzerinde büyük
etki yapmýþtýr ve her þeye raðmen bu etki sürmektedir. Sovyetler
Birliði olmasaydý, iki sistem arasýndaki mücadele olmasaydý Batý’da þahit olduðumuz pek çok baþarý gerçekleþemezdi. Batý dünyasýný incelediðimizde bizi nasýl taklit etmeye çalýþtýklarýný görürüz; tüm yapýlanlar üzerinde yirminci yüzyýl Komünizminin büyük etkisi vardýr.
Viktor Kozhemiako: Toplumsal plandaki baþarýlardan mý
söz ediyorsunuz?
Aleksandr Zinovyev: Toplumsal plandaki ve diðer alanlardaki baþarýlardan söz ediyorum. Bilimsel-teknik ilerleme ve daha
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
15
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
birçok þeyden.
Sosyolog olarak süratle gerçekleþtirilen özelleþtirmelerin daha
þimdiden insanlara büyük acýlar verdiðini söyleyebilirim. Bu iþ
sonsuza kadar gidemez, bu süreç çok uzun süre devam edemez…
Bu geçmiþe dönme süreci ile baþlayan korkunç durum devam edecek olursa insanlýk son bulacaktýr.
…Lenin’den, devrimden ve büyük çabalardan söz etmeye gerek yoktu diyenler için söylüyorum… Evet, sadece devrimi yapmak yetmez, onu korumamýz da gerekirdi. Sonuç ortada. Savaþmadan teslim olduk. Tabii bunda üst düzey görevlilerin ihanetinin
de payý var.
Viktor Kozhemiako: Anti-Leninist propaganda da dahil olmak üzere inanýlmaz boyutlardaki karþý propagandanýn da bunda
payý olmalý. Bunlarla halký aptallaþtýrdýlar.
Aleksandr Zinovyev: Kesinlikle. Halký aptallaþtýrmak Komünizm karþýtý propagandanýn bir parçasýdýr. Komünizm karþýtlýðý
Batý düþüncesinin en önemli öðesidir. Liderlere yönelik aþaðýlama
ve küçük düþürme kampanyasý da anti-komünizmin vazgeçilmez
bir öðesidir.
Viktor Kozhemiako: Önce Stalin’i sonra da Lenin’i aþaðýlamaya ve küçük düþürmeye çalýþtýlar.
Aleksandr Zinovyev: Ýkisine de ayný anda saldýrdýlar; bazen
birine daha çok birine daha az. Þimdi de bazý sözde belgelere ulaþtýklarýný söylüyorlar… Bunlarý yapanlar aþaðýlýk yaratýklardýr.
Pislikler, sömürücüler, tarih öncesinin artýklarý…
LENÝN VE STALÝN’ÝN YAPTIKLARI DÖNEMLERÝNÝN
KOÞULLARINA UYGUNDU
Viktor Kozhemiako: Bu temelde Lenin’in kiþiliði sorununa
gelelim. Onun suçlayanlarla karþýlaþtýracak olursanýz Lenin’in insani niteliklerini nasýl tanýmlarsýnýz?
Aleksandr Zinovyev: Biliyor musunuz, Esenin þunlarý söylerken haklýydý: “Büyük olan uzaktan daha iyi görünür”. Herhangi
bir büyük insaný, örneðin Napolyon’u ele alýp hakkýnda þunlarý
yazabiliriz: Ülseri vardý, çok yerdi, kýsa boylu ve þiþgöbekti. Ama
yine de Napolyon Napolyon olarak kalacaktýr! Her þeye raðmen
bütün o savaþlarý kazanýp feodalizme kimsenin vurmadýðý kadar
büyük bir darbe vurmuþtur.
Birkaç yýl önce bir televizyon programý izlemiþtim. Bir beyin
cerrahý þunlarý söylüyordu: “Lenin’in bir dahi olduðunu söylüyorlar ama biz onun beynini inceledik hiçbir deha izine rastlamadýk.”
Bunu söyleyen kiþi ya aptal ya da utanmazýn biri. Kant’ýn beynini
inceleseler kafasýnýn küçük olduðunu söyleyeceklerdi. Ama o bir
dahiydi! Kafasý büyük olan bir kiþi Down sendromlu da olabilir.
Ýnsanlarý fiziksel özelliklerine göre deðil eylemlerine göre deðerlendirmek gerekir. Böyle bakarsak Lenin’in, insani nitelikleri bir
yana, bizde hayranlýk uyandýrdýðýný görürüz.
Viktor Kozhemiako: Son zamanlarda devrimin vahþiliðinden çok Lenin’in patolojik olarak kötü bir insan olduðunu söylemeye baþladýlar. Bu söylemle pek çok kiþiyi de ikna etmiþ görünüyorlar.
Aleksandr Zinovyev: Saçmalýk. Bu, büyük bir devrimdi. Lenin ve Stalin adlý canavarlar ellerinde silah canlarýnýn istediklerini
öldürürken düþmanlarý uslu uslu oturuyordu, öyle mi? Bir savaþ
vardý. Büyük bir savaþ. Beyaz Ordular ve yabancý iþgalciler kimseyi öldürmedi mi? Gençliðimde, cahilliðimden ben de onlarý eleþtirirdim. Sonra yýllar geçti, olgunlaþtým ve düþünmeye baþladým: Anladýk Zinovyev, diyelim ki Lenin ve Stalin’in yaptýklarýný
onaylamýyorsun. Ama onlarýn yerinde olsan sen ne yapardýn? Bu
sorunun ancak tek bir yanýtý olabilirdi: Onlardan farklý davranamazdým. Canavarlýkmýþ, baskýymýþ, bunlarý geçelim. Tarihsel ola-
16
rak baþka türlü hareket etmek mümkün deðildi. Yapýlan her þey
koþullarýn bir dayatmasýydý.
Ayrýca, Stalin ve Lenin’in az bile yaptýklarýný söyleyebilirim.
O zamanlar temizlemedikleri adamlar þimdi ortaya çýktýlar. Ortaya
attýklarý bu saçmalýklar ülkemize zarar veriyor. Bu kiþilerin verdikleri zararla Lenin ve Stalin’in hatalarý karþýlaþtýrýlamaz bile. Bu
kiþilerin verdikleri zarar yüzlerce kat daha fazla.
Rusya tarihinde ilk kez ölenlerin sayýsý doðanlarýn sayýsýný
geçti. Ruslarýn nüfusu korkunç bir hýzla düþüyor. Bizi, kelimenin
tam anlamýyla yok ediyorlar. Bir yandan bunu yaparken Lenin ve
Stalin’i kötüleyerek onlarýn kurduðu ülkeyi unutturmaya çalýþýyorlar.
Viktor Kozhemiako: Doðru. Yeni kuþaklar bir zamanlar
herkese ücretsiz eðitim ve saðlýk hizmetleri, ücretsiz barýnma hakký ve bugünkü gençlerin hayal bile edemeyeceði daha pek çok þeyin verildiðini artýk bilmiyorlar. Bilim ve kültür alanýndaki baþarýlarýmýz unutturulmak isteniyor.
Aleksandr Zinovyev: Bunu pek çok kez söyledim ve tekrarlamaktan yorulmayacaðým: Sovyet dönemi Rus tarihinin doruðudur. Sovyet sisteminin yerine gelecek olan sistemin bizi çok ama
çok geriye götüreceði açýktý. Rus halkýnýn ölümüne doðru giden
bir süreç bu. Þu anda bu sürecin içerisindeyiz.
RUS HALKINI KURTARDI
Viktor Kozhemiako: O halde bugün Ruslarý sevmiyor diye
gösterilmeye çalýþýlan Lenin aslýnda Rus halkýný ve Rusya’yý kurtarmýþtý diyebilir miyiz?
Aleksandr Zinovyev: Kesinlikle. Ama buna bir þey daha eklemek istiyorum. Dünyada olmuþ ve olmakta olan her þeyi sistemler arasý bir savaþa baðlayamayýz.
Ülkemize karþý bir savaþ baþlatan Batý için Komünizm sadece
bir bahaneydi.
Ekim Devrimi ve Sovyetler Birliði olmasaydý, Rusya’da Sovyet devleti kurulmasaydý Batý ülkeleri çoktan ülkemizi iþgal etmiþti.
Viktor Kozhemiako: Baþka deyiþle Lenin’in Sovyet devleti
için verdiði savaþ ayný zamanda Rusya için de verilen bir savaþtý.
Aleksandr Zinovyev: Sovyet sisteminin Çar Ýmparatorluðu
içinde yaþayan halklarý ve özellikle de Rus halkýný kurtardýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz. Lenin’in yönetiminde Sovyet devleti kurulmamýþ olsaydý þimdi çoktan bir sömürgeydik ve pek çok parçaya
ayrýlmýþtýk.
Viktor Kozhemiako: Zaten 1991’den beri de parçalanmaya
doðru gidiyoruz. Olaylar bunu doðruluyor…
Aleksandr Zinovyev: Sovyet sistemini yok etme eðilimi
þimdi de sürüyor.
Bir noktayý daha vurgulamak isterim: Gerçekleþtirdiðimiz
toplumsal ilerlemeler Batý tarafýndan taklit edildi. Þöyle yazmýþtým: “Batýlýlar Rusya’nýn elli yýl içerisinde bu kadar ilerlemesini
içlerine sindiremediler.”
Ülkemizdeki ilerlemeleri yok etme istekleri biraz da buradan
kaynaklanýyor.
Lenin’in itibarýnýn geri iade edilmesinden bahsediyorsunuz.
Bunu asla yapmayacaklar. Bütün kazanýmlarýmýzý elimizden alýyor, bir de bunu bir baþarý olarak gösteriyorlar. Lenin’i tarihten
silmek istiyorlar. Zavallý biri olduðu için deðil. Tersine, büyük biri
olduðu için.
Bir taraftan Lenin ve Stalin’i tarihten silmeye çalýþýrken Gorbaçov, Yeltsin ve onlarýn izinden giden güruhu göklere çýkarýyorlar. Yeltsin’in yerel komite sekreteri olarak Komünist Partisi oturumunda yaptýðý konuþma hala gözümün önünde: Merkez Komi-
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Yeni Evrede
Röportaj
Mücadele Birliði
te’nin ve Leonid Ýlyiç Brejnev’in önünde görevimi layýðýyla yerine getireceðime… Daha sonra ayný kiþiyi ABD Kongresinde þunlarý söylerken görüyoruz: Komünizm canavarýnýn bir daha ortaya
çýkmasýna izin vermeyeceðimize dair size yemin ediyorum.
Nedir bu böyle? Bunlar nasýl insanlar? Gorbaçov daha iþin
baþýndan beri Sovyet sistemini yok etmeyi amaç edindiðini açýk açýk itiraf ediyor. En güçlü yabancý gizli servisler bile Komsomol
çýkýþlý bu hain kariyeristi, hayatýnýn tek amacý yüksek bir mevkie
gelmek olan böyle bir adamý ülkenin baþýna getiremezdi.
Bunu hayal bile edemezlerdi. Soðuk savaþ nasýl baþladý? Amaç neydi? Sovyetler Birliði’nin Avrupa’daki etkisini sýnýrlamak.
Sýnýrlamak! Ancak Gorbaçov baþa geldiðinde Sovyetler Birliði’ni
yýkmaktan söz etmeye baþladýlar…
LENÝN VE STALÝN’DEN YELTSÝN VE PUTÝN’E…
Viktor Kozhemiako: Ülkenin Lenin tarafýndan çizilen yolun dýþýna çýkmasý ve bunun doðurduðu sonuçlarý görmek çok acý
verici.
Aleksandr Zinovyev: En kötüsü de Lenin ve Stalin gibi insanlýðýn yetiþtirdiði en büyük insanlarýn çabalarýyla kurulan bu
toplumsal sistemin yok olmasýyla Rusya’nýn bu gezegende hayatta
kalma, kendini savunma, tarihinin onurunu savunma gibi konularda düþtüðü aciz durum. Batý dünyasý hep bunu yapmak istemiþti.
Her zaman bunu istedi, Sovyetler Birliði kurulduðundan beri…
Ülkenin en büyük insanlarýna karþý bir suç iþlendi. Ýktidar bu
suçu iþlemeye devam ediyor; kendilerine aydýn diyenler de buna
destek veriyor.
Viktor Kozhemiako: Bunun sistematik, bilerek yönlendirilen bir hal aldýðýný söyleyebiliriz.
Aleksandr Zinovyev: Özel mülkiyetin, karþý-devrimin ipini
kopardýðýný görüyoruz. Rönesans’tan bu yana görülen en büyük
gericilik dönemi bu; sadece Sovyet ülkelerinde deðil, bütün dünyada. Dünyayý Ortaçað karanlýðýna götürüyorlar. Her yerde þiddet
var. ABD’nin bu kuralý tüm dünyaya dayatmasý da çok korkunç
bir durum. Ona eþit güçte karþý koyabilecek tek ülke Sovyetler
Birliði’ydi. Bunu dikkate alýn. Þimdi istedikleri gibi at koþturuyorlar.
Son yýllarda Lenin’in ülkesinde nelerin ortadan yittiðini anlatmaya devam etsek sabaha kadar bitiremeyiz. Ama bir þeyi daha
eklemek istiyorum. Sovyetler Birliði döneminde, Lenin’le baþlayan ve Stalin döneminde daha güçlü biçimde devam eden bir þey
vardý: daha güzel bir gelecek yaratma isteði. Ne yaparsak yapalým,
bunu son derece doðal olan bir dinamizmle yapýyorduk.
Yaptýðýmýz iþ ne kadar güç olursa olsun kendimizi büyük bir
çabanýn bir parçasý olarak görüyorduk.
Viktor Kozhemiako: Tarihsel bir misyona katýlýr gibi…
Aleksandr Zinovyev: Destansý bir eyleme katýlýr gibi. Þimdi
tüm bunlar sona erdi. Artýk kendimizi tarihin bir parçasý gibi hissetmiyoruz. Halbuki tüm ülkeyi saran, en önemli görevleri yerine
getirenlerden en basit iþleri yapanlara kadar herkesin hissettiði bir
kaynaþma ve hedefe kilitlenme duygusu vardý. Herkes tek bir vücut olmuþtu adeta.
Artýk tüm bunlar yok oldu. Ne kaldý elimizde? Ahlaki ve ideolojik olarak tamamen çökmüþ bir ülke. Çürüme. Ýnsanlarýn nasýl
yaþadýðýna bir bakýn, herkes oradan oraya savruluyor. Ne için yaþýyorlar? Ülkenin geleceðine iliþkin ne düþünüyorlar? Hayýr, böyle
bir kaygýsý olan kimse yok.
Peki ne haldeyiz? Nüfusun üretim düzeyi inanýlmaz biçimde
düþtü. Sovyetler Birliði dönemindeki nüfusun yapýsýna bakalým:
toplumun en az yüzde sekseni topluma yararlý iþlerde çalýþýyordu:
iþçiler, köylüler, mühendisler, teknisyenler, doktorlar, öðretmenler,
bilim adamlarý, devlet görevlileri vs. Yüzde seksen! Geriye kalan
yüzde yirmilik kesim ise kesinlikle sosyal parazit deðillerdi, sadece görece daha az yararlý iþler yapýyorlardý.
Ya þimdi? Bu oran tersine döndü. Rusya nüfusunu oluþturan
unsurlara bir bakalým. Bürokrat kesimi ikiye katlandý!
Lokantalar, envai çeþit mal satan dükkânlar, kumarhaneler ve
parazit dolu bir sürü mekan. Bunun iyi bir þey olduðunu sananlar
var. Ama gençliðimizin en üretken olmasý gereken kesimi buralarda sürünüyor. Baþka hiçbir þey yok akýllarýnda. Ahlaki ve entelektüel düzeyleri dibe vurmuþ. Kim bilir kaç kiþi mafyalarýn içinde
faaliyet gösteriyordur?
Uyuþturucu baðýmlýlýðý ve alkolizm skandal denecek bir düzeyde. Ýþte bu durumdayýz.
Viktor Kozhemiako: Üretim de büyük oranda geriledi.
Aleksandr Zinovyev:Üretim, bilim, kültür… Onlarca buluþ
yapmýþ, binlerce bilimsel makalesi yayýnlanmýþ bir üniversite hocasý herhangi bir özel þirket yöneticisinden çok daha az maaþ alýyor. Tüm deðerlerin altüst olduðu bir dönemde yaþýyoruz.
Viktor Kozhemiako: Lenin’in ülkesi yýkýldýktan sonra elimizde bunlar kaldý.
Aleksandr Zinovyev: Bu hale düþmüþ bir toplum Lenin’e ihtiyaç duymaz, bu gayet doðal. Bugün medyanýn güttüðü koyun
sürüleri var. Televizyonda bütün gün bir þeylerin sahtesi üretiliyor.
Ben buna “yaþamýn teatral düzeyde taklidi” diyorum. Ya da
baþkalarýnýn deyiþiyle: sanal. Televizyon varoluþun temellerini önce parçalara ayýrýyor, sonra bunlarý yanlýþ biçimde monte ediyor.
Her yerde televizyonun kirliliði, her yerde gösteriþ. Sovyetler
Birliði’nde gösteriþ eleþtirilirdi… Þimdi durum eskisine göre bin
kat daha kötü.
Bu sivil ve toplumsal sorumsuzluk tüm yöneticilerimizi, toplumun tüm kesimlerini sarmýþ durumda. Sovyetler Birliði’nin büyük insanlarýna bu kadar hakaret edilmesi tesadüf deðil. Özellikle
de Lenin’e.
DEV VE CÜCE
Viktor Kozhemiako: Gerçekten de politikacýlarýmýzýn Lenin’e hakaret etmek, onunla alay etmek için en küçük bir fýrsatý
bile kaçýrmamalarý insanda nefret uyandýrýyor. Lenin’in kýyafetleriyle alay etmekten tutun, sözlerini baðlamýndan koparýp çarpýtmaya kadar her þeyi yapýyorlar. Örneðin Putin geçenlerde televizyonda halka hitap ederken Lenin’in Ruslar için “kötü iþçiler” dediðini iddia etti. Lenin’in bu sözleri, “Sovyet Ýktidarýnýn Acil Görevleri” yazýsýndan aktarýlmýþtýr; halbuki bu yazýda Lenin çalýþmanýn örgütlenmesi iþini daha iyi yapmanýn zorunlu olduðundan
bahsediyordu. Hükümetin her fýrsatta Lenin ve Stalin’e saldýran üyelerinden söz etmeye bile gerek yok.
Aleksandr Zinovyev: Bu kiþilerin Lenin ve Stalin’e bu kadar
yüklenmelerinin nedeni kendilerini yükseltmeye çalýþmalarýdýr.
Lenin bir devdir, onlar ise bir cüce sürüsüdür. Sadece yok etmeyi
bilirler. Söylediðiniz þeyleri yapmalarýnýn nedeni kendi küçüklüklerini saklamaya çalýþmalarýdýr.
Ýki yol var: daha iyi bir þey yapmak, ki bunu bizden önce yaþayanlar yapmýþlardý. Ya da yapýlanlarý küçümsemek. Yapýlanlarý
ve bizden önce gelenleri küçümsersek büyük insanlar olacaðýmýzý
sanýyoruz. Bu yolu seçen pek çok kiþi var.
Ama tarihin yargýsýndan kaçamayacaklar. Lenin’in büyük
hizmetleri, kiþiliði, Rusya’ya ve dünyaya verdikleri yalanlarla saklanamayacaktýr.
NOT: Bu makale,www.stalinkaynak.com sitesinden alýnmýþtýr
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
17
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
DEVRÝMÝN AYAK SESLERÝ
DÜNYAYI SARSIYOR
NAÝROBÝ’DE DAVOS PROTESTOSU
PARÝS’TE ÖÐRETMENLER EYLEMDE
Kenya’nýn baþkenti Nairobi’de toplanan Dünya Sosyal
Forumu’nun katýlýmcýlarý, Ýsviçre’nin Davos kasabasýnda 24
Ocak günü baþlayan Dünya Ekonomik Forumu’nu protesto etti.
Ýlki 2001’de
Brezilya’da düzenlenen Dünya Sosyal
Forumu katýlýmcýlarý, Dünya genelinde
30 bin kiþinin imzaladýðý, Dünya Ekonomik Forumunu
protesto eden, Avrupa Komisyonu’nun
Afrika, Pasifik ve
Karayip ülkeleriyle
yaptýðý Ekonomik Ortaklýk anlaþmalarý müzakerelerine son
verilmesini isteyen bir bildiriyi sunmak için Nairobi’deki Avrupa Birliði Merkezine yürüdü. Dünya Sosyal Forumu 80 bin
kiþinin katýlýmýyla 5 gün sürdü.
Fransa’nýn baþkenti Paris’te, Eðitim Bakaný Gilles de
Robien’in siyasetine tepki gösteren öðretmenler, 19 Ocak’ta
bir eylem yaptý.
25-30 bin arasýnda Fransýz öðretmen, ulusal eðitim sisteminin olanaklarýný ve öðretmenliði tartýþmaya açan siyasete karþý çýkýyor.
Eðitim Federasyonu bu eylemlere devam etmeyi ve 8
Þubat’ta da grev yapmayý planlýyor.
ABD’DE SAVAÞ KARÞITI EYLEM
Onbinlerce Amerikalý, ABD’nin Irak’tan askerlerini geri
çekmesi için 28 Ocak günü Washington’da savaþý protesto etmek için yürüdü.
ABD baþkaný Bush’un 21.500 Amerikan askerini Irak’ta
konuþlandýrma projesine karþýlýk, Washington’da yürüyen protestocular, Baðdat’ta patlayan bombayla 15 kiþinin hayatýný
kaybettiði gün “askerleri geri getir” sloganý attýlar.
Savaþ karþýtý aktörler, Jane Fonda, Sean Penn gibi isimler,
kalabalýða seslenerek savaþ karþýtý konuþmalar yaparak protestoya destek verdiler.
Dini gruplarýn, emekli askerlerin, savaþ karþýtlarýnýn ve
sanatçýlarýn katýldýðý yürüyüþte eylemciler, Amerikan bayraðý,
asker postallarý ve ölen Iraklýlarýn resmi bulunan bir kutuyu
sergilediler.
APPO’NUN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK
EYLEMÝ
Oaxaca Haklarý Halk Meclisi (APPO) katýlýmcýsý üniversiteliler ve aileleri, 15 Ocak’ta baþkent Mexico City’de düzenledikleri yürüyüþle politik tutsaklarýn özgürlüðünü savundular.
Oaxaca ayaklanmasýnýn baþýný çeken APPO ile federal
hükümet arasýndaki on gündür ertelenen görüþmelerin de bu
yürüyüþle beraber baþladýðý söyleniyor.
APPO, Ocak ayý sonunda bir buluþma düzenleyecek; 2728 Ocak günlerinde ise Meksika Halklarý Halk Meclisi zirvesi
toplanacak.
18
YUNANÝSTAN’DA ÖÐRETÝM
GÖREVLÝLERÝ GREVE BAÞLADI
Yunanistan’da öðretim görevlileri, parlamentoda görüþülen “Özel Üniversitelerin Açýlmasý” konulu yasa tasarýsýný
protesto etmek amacýyla 31 Ocak’ta 72 saatlik grev baþlattý.
Öðretim görevlileri, geliþmeler çerçevesinde süresiz
grev yapýlýp yapýlmamasý kararý alacaklarýný kaydettiler.
Grev süresince çok sayýda üniversitenin kapalý kalacaðý açýklandý.
ÝSRAÝL’ÝN EN BÜYÜK LÝMANINDA
GREV
Ýsrail ticaretinin en önemli kapýsý sayýlan, en büyük limaný Aþdod’da 31 Ocak sabahý grev baþladý. Grev, birçok
ülkenin gemilerini olumsuz etkiledi.
Grev, Aþdod limanýnýn iþletmecisi þirketle, Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu (Histadrut) arasýndaki çekiþmeden
kaynaklanýyor.
Liman þirketi, Histadrut üyelerinin “Ýhale Komisyonu”na katýlmalarýný önlemek için geçen yýl sonunda bir dava
açmýþtý. Þirket, Ýhale Komisyonunun, yeni alýnacak iþçiler
dahil, birçok konuda sendika temsilcilerinin yakýnlarýnýn çýkarlarýný kolladýklarýný öne sürüyor. Liman yönetimi, 90 iþçi
alýmý için yaptýðý duyuru üzerine 1500 kiþinin baþvurduðunu, alýnmasýna karar verilenlerin halen limanda çalýþanlarýn
yakýnlarý olduðunu belirtmiþti.
Bu çekiþmeler üzerine geçen ay baþýnda liman iþçileri
iþleri yavaþlatmýþ, soðuk hava depolarýna konulmasý gereken birçok ürün kullanýlamaz hale gelmiþti. Grev uygulamasý da mahkeme tarafýndan 30 Ocak’a ertelenmiþti.
SAÐLIK EMEKÇÝLERÝNDEN EYLEM
Ýstanbul Tabip Odasý ve SES Ýstanbul Þubeleri AKP hükümeti tarafýndan hazýrlanan ve 30 Ocak 2007 Salý günü
TBMM genel kurulu’nda görüþülecek olan “Saðlýk Hizmetleri Temel Kanunu, Saðlýk Personelinin Tazminat ve Çalýþma Esaslarýna Dair Kanun ile Tababet ve Þuabatý San’atlarý-
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Yeni Evrede
Eylemler
Mücadele Birliði
nýn Tarzý Ýcrasýna Dair Kanunda
Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun Tasarýsý”ný
ayný gün Okmeydaný Eðitim
ve Araþtýrma
Hastanesi önünde gerçekleþtirdikleri eylemle
protesto etti.
Saðlýk çalýþanlarý tarafýndan “Torba Yasa” olarak tanýmlanan bu Tasarý ile getirilmeye çalýþýlan Ýthal Ucuz Hekim,
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasý, Eðitim Hastanelerinde
AKP Kadrolaþmasý, Radyoloji çalýþanlarýnýn çalýþma sürelerinin uzatýlmasý gibi deðiþikliklerin saðlýk çalýþanlarý üzerinde yaratacaðý olumsuz etkilerin dile getirildi.
BERGAMA VE DEVELÝ KÖYLÜLERÝ
DÝNK KATLÝAMINI PROTESTO ETTÝ
Bergamalý ve Manisa Develi köylüleri, 31 Ocak günü
Agos Gazetesi önünde Hrant Dink’in katledilmesine karþý
protesto eylemi yaptý. Köylüler, ellerindeki süpürgelerle
simgesel olarak onursuzluðu ve kötülüðü süpürdü.
Osmanbey Metro duraðýnda bir araya gelen köylüler, aðýzlarýna siyah bantlar takarak ve süpürge ve karanfillerle
Dink’in katledildiði Agos Gazetesi önüne yürüdü. Hrant
Dink’in posterini açarak, oturma eylemi yapan köylüler daha sonra Hrant Dink’in anýsýna güvercinler uçurarak resmi-
KOLEKTÝFTEN ÖÐRENMEK
Genç Leninistler olarak kendimizi hiçbir zaman yalnýz
hissetmedik. Hissettirilmedik... En karmaþýk görünen ideolojik, politik konularda, toplumsal olaylarda diyalektik düþünebilen partimiz, yoldaþlarýmýz vardý çünkü...
Üretimin toplumsal karakteri ile kapitalist özel mülkiyet
arasýndaki çeliþkinin insanlýðý yýkýma uðrattýðýný, kapitalizmin
miadýný doldurduðunu, bunun yaný sýra burjuva düzenle uyum
içinde sürdürdüðümüz her saniyenin bizi nasýl çürüttüðünü,
çevreye ve kendimize karþý nasýl yabancýlaþtýrdýðýný öðrendik
kolektifimizden... Umutsuzluðu deðil umudu, yýlgýnlýðý deðil
mücadeleyi, bardaðýn dolu kýsmýný görmeyi, yemekte, edinmede, uykuda sonuncu, ama ölmekte birinci olmayý, yani mücadelemizin yeni insaný olmayý öðrendik...
Hata yaptýðýmýz zaman telaþa, korkuya kapýlmadýk hiç...
Mükemmelliyetçiliði asla kabul etmeyen, hatalarýmýzdan çýkarýlacak dersler olduðunu gösteren yoldaþlarýmýzýn sýcak ellerini hissettik omuzumuzda...
O yoldaþlar ki;
Daraðacýnda, tabureyi kendi tekmeleyen Denizlerdi...
nin üzerine karanfiller býraktý.
Köylüler adýna açýklama yapan çevreci Oktay Konyar,
“Vatan, toprak, bayrak diyerek tek tek öldürüyorlar. Biz barýþ içinde kardeþçe yaþamak istiyoruz” dedi. Daha sonra,
“Korkma Korktukça Sýra Sana Gelecek” sloganý atarak eylem sonlandýrýldý
BAÞKENTTE GECEKONDU YIKIMI
Ankara Büyükþehir Belediyesi ‘Kentsel Dönüþüm Projesi’ kapsamýnda Dikmen Vadisi’nde yýkým yapmak isteyen
belediye ekipleri, 31 Ocak gecesinden Dikmen karakolu önünde 1.500 polis, çok sayýda panzer, 100 ambulans ve itfaiye aracý, yýkým için hazýrlýk yapmaya baþladý. 1 Þubat günü
sabah erken saatlerde Dikmen
Vadisi’ndeki
gecekondularý
yýkmak üzere
harekete geçen
yýkým ekipleri,
mahalle giriþinde yolda yoksul
gecekondu halkýnýn kurduðu
barikatlar ve
yaktýðý ateþlerle karþýlaþtý.
Mahalleye girebilmek için gecekondu halkýna panzerlerden tazyikli su ile saldýran polisler, taþlar ve sopalarla
karþýlandý. Çevik kuvvet polisinin de saldýrmasýyla, gecekondu halkýndan pek çoðu yaralandý.
1 Mayýs’taki duruþmada, mahkeme heyetini saygý duruþuna davet eden Seyitlerdi...
Onca iþkenceye raðmen aðzýndan “Yaþasýn Partim
TKEP/Leninist”ten baþka söz çýkmayan Yaþar’dý...
19 Aralýk’ta zindan saldýrýsýnda “teslim olun” çaðrýlarýna
“Asýl siz teslim olun! Türk ordusu, etrafýnýz kuþatýldý, buradan
çýkýþ yok!...” diye haykýran kombatýmýz Murat’tý...
Aç köylünün, iþçinin alýnterine titreyen ellerle dokunan,
açlýkta açlýðýný unutan; ama açlýða ve zulme karþý savaþýný unutmayan Sibel yoldaþtý...
Koluna takýlan serumu söküp atan, zorla müdahale iþkencesine maruz kalan, Paris Barikatlarýndaki, Petrograd’daki, Ekim Devrimi’ndeki, Küba’daki, Vietnam’daki kadýnlar tarihin
yazýlmasýna nasýl ön ayak oldularsa, kendisi de durmamacasýna çalýþan Ayýþýðýmýz Aysun’duý...
Ve daha nice yiðitler, Leninistler...
Evet yoldaþlar, kolektiften çok þey öðrendik ve kolektife
vereceðimiz çok þey var...
LENÝNÝST PARTÝDE ÖRGÜTLEN SÝLAHLAN SAVAÞ!
Antep’ten Bir Leninist
Not: Bu yazý elimize posta yoluyla ulaþmýþtýr.
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
19
Yeni Evrede
Nazým
Mücadele Birliði
Ýþçi sýnýfýnýn þairinin, sermayenin para deposu olan Yapý Kredi Yayýnlarý’na peþkeþ
çekildiði yetmiyormuþ gibi,
dünya halklarýnýn ortak deðeri
haline gelen, yarattýðý eserler
ve politik duruþuyla halka mal
olmuþ Nazým Hikmet’i yeniden hapsetmek istiyorlar. Daha
önceleri de bu tür politikalarla
karþýlaþtýk. Nazým’ýn doðumunun 100. yýlýnda çeþitli basýnyayýn organlarýnýn Nazým Hikmet’in yaratmýþ olduðu deðerlerin içini boþaltma çabalarý sonuç vermeyince, Yapý
Kredi Yayýnlarý, internette ve yayýn organlarýnda Nazým’ýn þiirlerini yasakladý. Yayýnlamak isteyenlerin belli bir ücret karþýlýðý bunu yapabileceklerini bildirdi. Eðer amacýnýz Nazým Hikmet’in gelecek kuþaklara ulaþmasýný engellemekse þunu bilin ki,
Nazým Hikmet kendini sýnýfýna adamýþ
toplumcu-gerçekçi sanat anlayýþýnýn devrimci þairidir. Emekçi halklarýmýz size hak
ettiðiniz cevabý verecektir. Sizin kirli ellerinize yakýþmayan o kitaplar büyük bir insan sevgisiyle, toplumsal duyarlýlýkla, sýnýfýnýn biliciyle var olmuþtur.
Elbet iþçi sýnýfý þairini vermeyecek size. Emek, özgürlük, hürriyet, kara iþçi ellerine yazýlmýþ þiirleri bir bayrak gibi dalgalanacak ülkelerimizin her bucaðýnda, sokaklara dökülecek insanlar. Milyonlarca iþçi, emekçi Nazým’ýn çaðrýsýna kulak verecek: “Gelin kýzýl tank taburlarý gibi / Daðlarý düzleyerek gelin/ Kömür, benzin, gaz kokusu yansýn nefesinizde/ Mavi
iþbaþý gömleklerinizi giyerek gelin”. Eðer niyetiniz Nazým Hikmet’i
kilitlemekse taþ duvarlarýn ardýna, nasýl susturacaksýnýz bunca insaný? Çelik bakýþlý iþçilerin bakýþlarýný nasýl kýracaksýnýz paranýzla?
Satýn alabilecek misiniz insan yüreðini, insan beynini? Halkýn denizini hangi ateþle yakabileceksiniz? Nazým Hikmet sizin tekelinizde
deðil. O parayla satýn alýnamayacak kadar kendisini sýnýfýna, mücadelesine adamýþ yürekli bir þairdi.
Yapý Kredi Yayýnlarý satýn almýþ telif haklarýný, okumak isteyenlere parayla satacakmýþ Nazým’ýn þiirlerini. Hangi perde kapatabilir güneþin ýþýðýný? Tüccarlar size satmýþ olabilir telif hakkýný. Ýþçi
sýnýfýnýn þairinin þiirleri iþçi sýnýfýnýndýr. “Toprak doyarsa /
Gözleri doymuyor / Çok, çok
para kazanmak istiyorlar. /Öldürmemiz, ölmemiz lazým geliyor / Çok, çok para kazanmalarý için.” Sömürü gölgesinde
aðýz dolusu küfür savuran,
hýncýný demirden çýkaran, iþçinin öfkesinde; beylerin ayakkabýsýný boyayan buðday tenli
ayakkabý boyacýsýnýn isyanýnda o hep vardý. Mahallemizde,
sokaðýmýzda, marþlarýmýzda, þarkýlarýmýzda
hep yanýmýzdaydý Nazým Hikmet. Olmasý
gerektiði gibi. Zorla yutkunduðumuz kelimeleri baðýrarak söyledi Nazým’ýn þiirleri.
O þiirler ki bize yaþamayý ve direnmeyi öðretti, insanlarý sevmeyi: “Yarýsý buradaysa
kalbimin / Yarýsý Çin’dedir doktor. /Sarý
nehre doðru akan / Ordunun içindedir.
/Sonra her þafak vakti doktor / Her þafak
vakti kalbim / Yunanistan’da kurþuna dizilir.”
Halklarýn ortak deðeri, dünya þairi Nazým Hikmet. Toplumcu-gerçekçi devrimci
þair. Kendisini iþçi sýnýfýna adamýþ mavi
gözlü dev… Vatan haini diye suçlayan zihniyet þimdi hapsetmek istiyor ve “büyük þairler korunmalý” diyor. Kimden koruyorsun
ey sermayenin kokuþmuþ yedi baþlý ejderhasý! “Unutma yedi baþýn varsa, bir kalbin
BÝZÝM ÞAÝRÝMÝZ
SENÝN DEÐÝL
var.”
Ýþçi sýnýfý saplayacak hançeri kalbine, akacak zehirli siyah kanýn, sana geri dönecek yaptýklarýn, yanacak canýn. Þimdi sokaklara
çýkýp her bir aðýzdan Nazým’ýn þiirlerini haykýrmanýn zamaný. Duyarlý olduðumuzu duyurmamýzýn zamaný. Haykýralým. Hay-ký-ralým!
Daha gün o gün deðil,
Derlenip dürülmesin bayraklar.
Uzaktan duyduðunuz çakallarýn ulumasýdýr.
Saflarý sýklaþtýrýn çocuklar.
Bu kavga faþizme karþý,
Bu kavga hürriyet kavgasýdýr!
Antep Ayýþýðý Sanat Merkezi
TÜRKÜLERLE BULUÞUYORUZ
Çýðlýklar estetikle buluþtuðundan beri halklarýn yaþantýlarýnýn þahidi
oldu türküler. Aþklar, acýlar, kaygýlar, kavgalar, savaþlar… Gerçekleþen
her þeyin görüntüsü düþmüþtür türkülere. Yaþananlarý baðlama tellerinin
týnýlarýyla anlattýlar Pir Sultanlar, Veyseller, Nesimiler… Toplumsal yaþamýn her detayýný içinde barýndýran, halklarýn mücadele tarihini günümüze
taþýyan, bugünün deðerlerini yarýnlara aktaracak olan türkülerle buluþuyoruz.
Ýþçilerin, emekçilerin sanatýný üretmek, yaymak ve onlara taþýmak için
“Umudumuz Kavgada, Kavgamýz Sanatýmýzla” diyerek çýktýðýmýz yolun
bu duraðýnda, bir kez daha bir araya gelmek, Denizleþmek için Antep emekçilerini “Türkülerle Buluþuyoruz” etkinliðine bekliyoruz.
Grup Denize Ezgi
20
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
Yeni Evrede
Nazým
Mücadele Birliði
GAZÝ MAHALLESÝ’NDE
NAZIM ANMASI
“Sosyalizm
Yani þu demek ki dayý kýzý
Sosyalizm
Yani senin anlayacaðýn
El kapýsýnýn yoksulluðu deðil de
Ýmkansýzlýðý
Ekmeðimizde tuz
Kitabýmýzda söz
ocaðýmýzda ateþ oluþu Hürriyetin
yahut baþkasý yel’de
sen yaprakmýþsýn gibi titrememek
sosyalizm
devirmek daðlarý el birliðiyle
ama elimizin özsýcaklýðýný yitirmeden (...)”
Nazým Hikmet
15 Ocak 1902’de doðan komünist þair Nazým
Hikmet 105 yaþýnda. 105. yaþýnda Nazým Hikmet’i
anarken içimiz daha bir heyecan dolu ve biraz da
buruk. Tekelci kapitalist sermaye þairimizi bizden,
iþçi ve emekçilerden zorla söküp almaya çalýþýyor.
Nazým’ýn tüm þiirlerinin telif hakkýný alan Koç Holding’e ait Yapý Kredi Bankasý, internet sitelerinde
Nazým Hikmet’in þiirlerinin yayýnlanmasýný engellemeye çalýþýyor. Bu anlamda Nazým’ý 105’inci yaþýnda daha bir sahiplenmek gerekiyor.
Bu anlamýyla Gazi Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde
21 Ocak Pazar günü bir etkinlik gerçekleþtirildi. Etkinlik saat 16.30’da Nazým’a ait þiirlerin okunmasý
eþliðinde dans gösterimi ile baþladý. Etkinliðin yapýldýðý salon Nazým’ýn resimleri ve þiirleriyle süslenmiþti. Salona girer girmez göze ilk çarpan þey
Nazým’ýn resimlerinin film þeridi þeklinde yapýlýp
tavandan yere kadar asýlmýþ resim çýktýlarýydý. Yapýlan dans gösteriminin ardýndan 15 dakika ara verildi. Hemen ardýndan etkinliðin ikinci bölümünde Gazi Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nde baðlama kursu
veren baðlama hocasý kýsa bir müzik dinletisi verdi.
Söz ve müziðinin kendine ait olduðu iki þarký seslendirdi; “(...) Ben ölürüm belki ama sahip çýkýn bu
bayraða (...)” Salondakilerin büyük beðenisini toplayan müzik dinletisinden sonra Nazým Hikmet’i
anlatan bir slayt gösterimi yapýldý. Slayt’ta Nazým
Hikmet’in yaþamý resimlerle müzik eþliðinde anlatýldý.
Daha sonra ise Nazým’la ilgili olarak söyleþi
gerçekleþtirildi. Söyleþide þair Ruhan Mavruk, Ayýþýðý Ekin Sanat Merkezi’nden Songül Yücel ve
Mücadele Birliði’nden Vefa Serdar yeraldý. Ýlk olarak konuþma yapan Songül Yücel, þu an internet üzerinden kimsenin Nazým’ýn hiç bir þiirine eriþemediðini belirterek, “önce bizim olan Nazým uzaklaþtýrýldý, þimdi de þiirleri Yapý Kredi’nin kasasýna indi.
Onlar ne kadar ceza keserlerse kessinler bizler Nazým’ýn þiirlerini yayýnlayacaðýz. Nazým’ýn þiirleri
her zaman bize yoldaþlýk eder” dedi.
Hemen ardýndan söz alan Ruhan Mavruk ise,
Nazým’ýn korkusuzca duygularýnýn ipini býraktýðýný
ifade ederek, Nazým’ýn sadece þair olduðu için deðil, komünist olduðu için tüm bunlarý yaþadýðýný
söyledi ve “Sanat derinliktir, her þey þiir konusu olabilir. Önemli olan bizim bakýþ açýmýz” dedi. Mavruk, sözlerine Nazým’ýn “Gözlerimiz” adlý þiirini okuyarak bitirirken; daha sonra Vefa Serdar söz aldý.
Serdar, Nazým’ý Nazým yapan þeyin büyük insanlýk
sevgisi olduðunu belirterek, “Nazým deyince aklýma, yüreðiyle gülümseyen bir çocuk geliyor. Dev
cüsseli ama çocuk ruhlu” dedi ve Nazým’ýn ruhuyla
yaþamýþ bir insan olduðunu, dünyadaki herkesin acýsýný hissettiðini, dünyanýn birçok yerindeki savaþçýlar için þiirler yazdýðýný ve umudu anlattýðýný ifade etti. Serdar daha sonra Nazým’ýn hayatýný kýsaca
anlattý. Daha sonra Nazým için isteyen herkesin þiir
okuyacaðý serbest kürsü yapýldý. Etkinliðe katýlan
bir çok kiþinin Nazým’ýn þiirlerini okumasýndan
sonra etkinlik sona erdi.
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
21
Yeni Evrede
Açýlýþ
Mücadele Birliði
MART ÝÞÇÝ KÜLTÜR
MERKEZÝ AÇILDI
Bizler, bir grup iþçi olarak, iþçi sýnýfýnýn yoðun olarak yaþadýðý Ýzmir Kemalpaþa’da Mart Kültür Merkezi’ni açtýk. Ve
ilk iþ olarak, kültür merkezimizin tanýtýmý
amacýyla 28 Ocak Pazar günü açýlýþ etkinliði yapma kararý aldýk. Açýlýþýmýzý günler
öncesinden afiþlerle, broþürlerle, davetiyelerle, hazýrladýðýmýz pankartlarla Kemalpaþa iþçi ve emekçilerine duyurduk. Kemalpaþa’da bir iþçi kültür merkezinin ilk
oluþu, iþçi ve emekçilerin ilgi ve beðenisini toplarken, polisin de dikkatini çekti. Afiþleme çalýþmamýz sýrasýnda bir faþistin
sözlü sataþmasýnýn ardýndan 5 dakika sonra sivil polisler gelip, afiþleme yapan iki
arkadaþýmýzý gözaltýna aldýlar. Yaklaþýk olarak bir saat göz altýnda tutulan arkadaþlarýmýza “izinsiz afiþ yapmak ve çevreyi
kirletmek” gerekçesiyle 250’þer ytl para
cezasý kesildi. Gözaltýna alýnan arkadaþlarýmýz gözaltýndan çýktýktan sonra çalýþmalarýna, gözaltýna alýndýklarý yerden baþlayarak devam ettiler. Son olarak iþçilerin
sabah iþe gidiþ saatlerinde hazýrladýðýmýz
broþürleri ve davetiyeleri daðýtýrken iþçilerin ilgisi görülmeye deðerdi.
Ve nihayet büyük gün geldi. Hepimizi ayrý bir sevinç ve heyecan sarmýþtý. 28
Ocak Pazar günü saat 13.00’da açýlýþ etkinliðimize büyük bir heyecanla baþladýk.
Açýlýþ etkinliðimiz, ilk olarak iþçi sýnýfý üzerine hazýrladýðýmýz sinevizyon gösterimiyle baþladý. Daha sonra Mart Ýþçi Kültür Merkezi adýna konuþmasýný yapmak
üzere Murat arkadaþýmýz sahneye davet edildi. Murat arkadaþýmýz, “Mart Ýþçi Kültür Merkezi’nin tarafsýz bir kurum olmadýðýný, iþçi ve emekçilerin tarafýnda olduðunu, iþçi sýnýfýnýn bilincini bulandýrmaya
çalýþan her tülü gerici yoz kokuþmuþ düþüncenin karþýsýnda, iþçi sýnýfýnýn özgürlüðü için attýðý her ileri adýmýn yanýnda”olduklarýný belirtti. Daha sonra sahneye konuþmacý olarak Mücadele Birliði
dergisi adýna Vefa Serdar davet edildi. Vefa Serdar “Mücadele Birliði dergisi olarak, gerek yazýnsal anlamda, gerekse de
22
iþçi sýnýfýnýn mücadele birliði anlamýnda Mart Ýþçi Kültür Merkezi’nin ve Kemalpaþalý iþçi ve emekçilerin
yanýnda olduklarýný” belirtti. Vefa Serdar’ýn ardýndan,
Devrimci Ýþçi Komiteleri adýna konuþmasýný yapmak için Yýlmaz Ekþi sahneye
davet edildi. Yýlmaz Ekþi
iþçilerin tek baþlarýna bir
þey ifade etmediðini, ancak
örgütlü olduðu zaman bir
güce dönüþebileceðini belirterek, salonda bulunan konuklarý Ýzmir’de faaliyet yürütmüþ olan ve idam edilen
ilk sosyalist iþçiler 13 Mart
Savaþçýlarý þahsýnda, ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için bir dakikalýk saygý duruþuna davet etti. Yýlmaz Ekþi konuþmasýný, sendikalar ve DÝK arasýndaki
farklýlýðý belirterek, Devrimci Ýþçi Komitelerinin neden
bir zorunluluk olduðunu ortaya koyarak sona erdirdi.
Yýlmaz Ekþi’nin ardýndan sahneye Devrimci Öðrenci Birliði adýna açýlýþýmýza gönderilen mesajý
DÖB’lü bir arkadaþýmýz okudu. DÖB’lü Kürt bir arkadaþýmýz ise kendi hazýrlamýþ olduðu bir
yazýyý konuklarýmýzla paylaþtý. Daha sonra arkadaþlarýmýzýn hazýrlamýþ olduðu þiir
dinletisi sahne aldý.
Son olarak Mart Ýþçi Kültür Merkezi’nin oluþturduðu müzik gurubumuz
Grup Güneþe Akýn, söylediði marþlarla ve
ezgilerle seyirci arkadaþlarýmýza keyifli
anlar yaþattý.
Yaklaþýk 1,5 saat süren etkinliðimizin
sona ermesiyle, etkinliðimize katýlanlarýn
salonu hemen terk etmeyip, geç saatlere
kadar kalýp sohbet etmeleri ve hep birlikte
86. Sayý / 5-19 Þubat 2007
kültür merkezinden ayrýlmalarý attýðýmýz
bu ilk adýmda bizler adýna sevindiriciydi.
Bizler, Mart Ýþçi Kültür Merkezi emekçileri olarak, tüm iþçi ve emekçileri
yoldaþça selamlýyor, iþçi sýnýfýnýn özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde, kapitalizmin yoz, kokuþmuþ kültürüne karþý
proletaryanýn devrimci kültürüne sahip çýkarak, zafere kadar yolumuza devam edeceðimizi ilan ediyoruz.
ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE
GELECEK!
Mart Ýþçi Kültür Merkezi

Benzer belgeler

ayışığı`nda konferans sarıgazi`de basın açıklaması

ayışığı`nda konferans sarıgazi`de basın açıklaması ortaya koyuyor. Ýþçi sýnýfýnýn, bütünlüklü olarak da halk kitlelerinin sürekli baþkaldýrdýklarý, savaþtýklarý bir yerde burjuvazi egemen deðildir artýk. Bir devrimin olabilmesi için baþka koþullarý...

Detaylı

Untitled - Mücadele Birliği

Untitled - Mücadele Birliği nemli bir koþulu devrimle baðý kurulmadan yüzeysel ele alýný- yoksullaþtýrýlýyor. Kitleler bu durumun etkisiyle her yerde eyyor. Halbuki kitlelerin yaþam koþullarýnýn kötüleþmesi ve yok- leme yönel...

Detaylı