Yaratıcılık ve İzmir Üzerine

Transkript

Yaratıcılık ve İzmir Üzerine
Ege University
Working Papers in Economics 2010
http://www.iibf.ege.edu.tr/economics/tartisma
YARATICILIK VE İZMİR ÜZERİNE
Neşe Kumral
Working Paper No: 10 / 01
May 2010
Department of Economics
Ege University
Creativity and Izmir
Nese Kumral
Ege University
Department of Economics
Izmir/Turkey
[email protected]
Abstract
According to Richard Florida, who has popularised the concept of creativity in the economics
literature, the main three factors that determine regional economic growth are technology,
talent, and tolerance (also known as 3T). It is vital for the economic growth of a region that it
promotes tolerance via embracing new ideas and cultural diversity, giving emphasis on
creativity, and producing value out of differences. In addition, being able to provide a high
quality of life to a creative class that can be employed in areas where they can realise their
creative potential and talent is crucial. Finally, the presence and density of creative capital is a
necessity; which can boost the growth and innovative capacity of the region, create new areas
of employment and stimulate production based on high technology.
Studies on creativity have increased in countries that seek to receive a bigger share in
the global markets and augment their competitiveness and prosperity. These works focus on
certain factors that bring about creativity, and they seek to assess creative capacity at the
national, regional and municipal levels to suggest policies for their enhancement. Although
these studies still require further elaboration, their emphasis on the concept of tolerance and
its influence on human creativity enrich the literature on competitiveness and growth.
Tolerance or high quality of life do not emerge spontaneously in a region, but can only
flourish through the democratic principles of transparency, accountability, participation,
representation, constitutionality, and the protection of liberties. Moreover, the capability of a
government to scientifically develop and sustain the implementation of long-term policies to
create economic value out of regional potentials is of utmost significance.
In conclusion, perhaps what is more important than economic success or
competitiveness is that the intrinsically human faculty of creativity, which has played a key
role in the continuation of human existence, can be helped to flourish to carry on to the
following generations through better modes of governance and societies with higher level of
tolerance.
This is why, as Jean Pierre Changeux puts it: “with the assets of universal
scientific knowledge, human beings should make a commitment to use the creative
faculties they possess in their brains to give meaning to that which calls out for it the
most: humanity itself. It is our responbility to urgently invent an ethical model which
breaks the violence, the intolerance, the crimes of our cultural past, and ensures more
efficiently survival and well-being for all human lives” (Chanqeux, 2005).
1
YARATICILIK VE İZMİR ÜZERİNE
Neşe KUMRAL, Dr.
Ege Üniversitesi
İktisat Bölümü
[email protected]
1. Giriş
Tayvan Ulusal Müzesi’ndeki İmparatorluk Koleksiyonu’nu ziyaret edenler, serginin girişinde
bir takım tuhaf objelerle karşılaşırlar: Shang Hanedanlığı kahinlerinin geleceği görmek icin
kullandıgı kaplumbağa kabuğu kemikleri. Tunç devrinden, günümüzden yaklaşık bin iki yüz
yıl öncesinden kalma bu kaplumbağa kabuğu kalıntıları, kemiğin iç duvarındaki oyuklardan
içeri sokulan kızgın çubuklar nedeniyle yüzeye rastgele yayılmıs olağandışı çatlaklara
sahiptir. Bu çatlakların içinde, bilinen en eski Çin alfabesiyle yazılmıs, yarık çizgilerine anlam
atfeden yazılar vardır.
Kahin, askeri seferin sonucu, hasatın nasıl olacağı, bir yakının
hastalığı, rüya yorumu vb. gibi konularda soru sorduktan sonra, kemiği yanan bir odunun
ucuna tutarak bu çatlakları elde eder ve bunların yönlerini yorumlayarak sorusunun yanıtını
çıkartırmış. Bu ilk yazılı kalıntılar insanın anlamı olmayan şeylere anlam verme yeteneğinin
çarpıcı bir örneğidir (Chanqeux, 2005; Chanqeux ve Ricoeur, 2002).
Merkezi sinir sistemimizin, dış dünyadan kendisi için anlamlı olan sinyalleri seçerek
zihinsel temsiller, varsayımlar oluşturan, hipotezler kuran ve bunları kendi başına hiç bir
özsel anlam taşımayan dış gerçekliğe yansıtarak, burada
test etmeye çalışan,
projektif
(yansıtıcı) bir sistem olduğu kabul edilmektedir. Oluşturulan varsayımların test edilmesi bir
deneme yanılma sürecidir ve bu süreç dış dünyaya ilişkin insanın kendi varlığını sürdürebilme
çabasına güç kazandıracak en uygun yorumların yapılması, anlamların kazandırılması buna
uygun sinyallerin seçilerek yeni temsillerin, varsayımların oluşturulması ile sürdürülür .
Bazen
anlamı olmayan şeylere dahi geçmiş deneyimlerine dayanarak anlam verebilir
(kaplumbağa kemikleri..). Zihinsel temsiller, varsayımlar oluşturmaya, hipotezler kurmaya
ve bunu dış gerçeklikte sınamaya yönelik yansıtma eylemi, insan beyninin yaratıcılığa
eğiliminin temelini oluştururur (Chanquex, 2005 ).
Bu süreç nedeniyle insan beyni genler tarafından önceden imal edilmiş hazır
devrelerden oluşan bir tür bilgisayar gibi düşünülmemektedir. Tersine sinir hücreleri
arasındaki bağlantılar, beynin gelişim süreci boyunca aşamalı olarak yavaş yavaş kurulmakta
ve yeni doğan organizmanın fiziki, sosyal ve kültürel çevresi ile etkileşimi sürecindeki
deneme ve yanılmalarına , yoklama ve sınamalarına , seçimlerine dayalı olarak gelişmektedir.
2
Doğal olarak bu şekilde, beşeri ve sosyal bilimlerle biyoloji arasında son derece verimli bir
“ara yüz” ortaya çıkmaktadır: insanın yaratıcılığı. (Chanqeux ve Ricoeur, 2002).
Bugün yaratıcı akıl ve yaratıcı faaliyetler konusu nörobiyoloji, psikoloji, sosyoloji,
ekonomi, sanat ve kültür ile ilgili olmak üzere çok çeşitli
bilim dallarının
araştırma
konusu haline gelmiştir. Son yıllarda ekonomistler arasında artan bir ilgi görmeye başlayan
bu konu özellikle yaratıcılığı yeniliklerin ve girişimciliğin kaynağı olarak kabul eden
literatürde önemlidir.
Sözkonusu literatüre göre, günümüz küresel piyasalarında bir şehrin, bölgenin veya
ülkenin sürdürülebilir bir rekabet gücüne sahip olabilmesi başka bir ifade ile bu piyasalarda
sürekli ve kazançlı bir yer edinebilmesi,
yenilik geliştirebilme kapasitesi ile ilişkilidir.
Yenilikçilik kapasitesi, bir toplumun sahip olduğu kaynakları ekonomik değeri olan ürünlere
dönüştürebilme konusundaki yaratıcılığı ile belirlenir. Dolayısıyla bir toplumun yaratıcılık
düzeyi ile istihdam ve gelir düzeyi arasında, güçlü bir bağlantı bulunmaktadır. Bu bağlantı
nedeniyle bugün,
insanın yaratıcılığını belirleyen faktörler (fiziksel, sosyal, kültürel,
ekonomik) ve bunların geliştirilebilmesine olanak sağlayan
yönetişim modelleri üzerine
yapılan araştırmalar giderek artmaktadır. Gelişmiş veya gelişmekte olan bir çok ülke, çeşitli
göstergelerden
yararlanarak
yaratıcılık
kapasitelerini
ölçmekte,
diğer
ülkelerle
karşılaştırmakta ve bu bilgiler ışığında büyüme politikalarına yön vermektedirler.
Bu çalışma, çeşitli ülkelerin kullandıkları
göstergelerden yola çıkarak İzmir’in,
İstanbul ve Ankara ile birlikte yaratıcılık endeksini oluşturma amacı ile planlanmıştır. Ancak
il ve bölge düzeyindeki istatistiki verilerin ülkemizde çok sınırlı olması, bu amacın
gerçekleşmesine olanak vermemiştir. Bu nedenle ulaşılabilen ikincil veriler ışığında, İzmir’in
yaratıcılık kapasitesi yorumlanmaya çalışılmıştır.
2. Yaratıcı Ekonomi
Son yıllarda ulusal ve bölgesel düzeyde ekonomik büyüme ve kalkınma kuram ve
politikalarında, yaratıcılık, bilgi (knowledge) ve
enformasyona erişimi itici güç olarak
gören, yaratıcı ekonomi kavramını öne çıkaran bir yaklaşım önem kazanmıştır. Burada
yaratıcılık, yeni fikirlerin geliştirilmesi ve bu fikirlerin, özgün sanatsal ve kültürel ürünler,
fonksiyonel tasarımlar, bilimsel buluşlar ve teknolojik yenilikler geliştirmek üzere
kullanılması, anlamına gelmektedir. Dolayısıyla yaratıcılığa ekonomik açıdan bakıldığında,
girişimciliği teşvik eden, yenilik geliştirme kapasitesini güçlendiren, verimliliği arttıran ve
ekonomik büyümeyi hızlandıran bir faktör olarak, görmek mümkündür (UNCTAD, 2008).
3
Ekonomik büyüme ve kalkınmada yaratıcı varlıkları (creative assests) temel alan ve
sürekli gelişen yaratıcı ekonomi kavramının içeriğini aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:
•
Yaratıcı ekonomi yeni işlerin, mesleklerin ortaya çıkmasını ve bu şekilde yeni gelir
oluşumunu ve gelirlerin artmasını
ve dış pazarlarda sürekli ve önemli bir pay
edinebilme olanağı sağlarken sosyal açıdan dışlanmayı azaltabilme, kültürel
farklılıkları ve insani kalkınmayı güçlendirebilme kapasitesine sahiptir.
•
Özellikle teknoloji alanındaki yaratıcılık, yaratıcı ekonomi kavramı içinde kilit bir
unsurdur.
•
Yaratıcı ekonominin teknoloji, entellektüel varlıklar ve turizme ilişkin hedefleri
kapsayan, bunlar ile etkileşim içinde olan
ekonomik, kültürel ve sosyal boyutu,
bulunmaktadır.
•
Yaratıcı ekonominin özünde yaratıcı endüstriler bulunmaktadır (UNCTAD, 2008: 4).
•
Yaratıcı ekonomi geçtiğimiz yüzyılda önemli ölçüde büyümüş ve bu büyüme özellikle
son 20 yılda çok hızlanmıştır. Gelişmiş ülkelerin yaratıcı endüstrinde çalışan işgücü,
toplam işgücü içinde yüzyıl kadar önce %10, 1950’lerde ise %15’den daha az bir
paya sahiptir. Bugün ise işgücünün %25-30’u ekonominin yaratıcı sektörlerinde, bilim
ve mühendislik, araştırma ve geliştirme, teknoloji yoğun işler, sanat, müzik, kültür,
tasarım ile sağlık, finans ve hukuk gibi işlerin bilgi temelli uzmanlık gerektiren
alanlarında istihdam edilmektedir (Florida ve Tinagli, 2004).
Yaratıcı endüstrilerin dünya ticareti içindeki payı da giderek artmıştır. 2000 – 2005 yılları
arasında yaraıcı mal ve hizmetlerin uluslar arası ticareti, yıllık ortalama %8,7 oranında
büyümüştür. UNCTAD verilerine göre 2005 yılında yaratıcı mal ve hizmetlerin dünya
ihracatının değeri 424,4 milyar ABD doları düzeyine erişerek dünya toplam ticareti içerisinde
%3,4’lük bir pay elde etmiştir. Bu nedenle günümüzde yaratıcı endüstriler, hem gelişmiş
hemde gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme, istihdam ve sosyal uyumu yeniden
canlandırmak için stratejik bir
araç olarak görülmektedir. UNCTAD verilerine göre 1996 – 2005 yılları arasında gelişmekte
olan ülkelerin yaratıcı mallar ihracatı hızla artarak 51 milyar ABD doları düzeyinden 274
milyar ABD doları düzeyine çıkmıştır (UNCTAD, 2008).
Yaratıcı endüstriler genel olarak; merkezini bireysel yaratıcılığın, beceri ve
yeteneklerin oluşturduğu ve entellektüel zenginliği yaratacak, artıracak yönde yeni iş alanları
açabilecek ve zenginlik yaratabilecek potansiyele sahip olan endüstriler olarak tanımlanabilir.
Yaratıcı endüstriler, yaratıcılığı ve entelektüel sermayeyi birincil girdi olarak kullanan mal ve
4
hizmetlerin geliştirilmesi, üretimi ve dağıtımına
ilişkin ekonomik faaliyetlerde bulunan
endüstrilerdir .Yaratıcı endüstrilere ilişkin diğer bir tanımlama, ekonomik değer yaratabilecek
yeni fikirler geliştiren, entelektüel koruma altında olan (patent, telif hakkı, ticari marka ve
tasarım) endüstriler, olarak yapılmaktadır (Howkins, 2001). Bu tanımlama itibariyle yaratıcı
endüstriler gelişmiş ekonomilerdeki endüstrilerin büyük bir kısmını oluşturmaktadır (Healy
2002). Yaratıcı endüstrilere ilişkin farklı sınıflandırmalar yapılmaktadır. Hemen her
sınıflandırma yer alan endüstriler içinde, yazılım, yayımcılık, mimarlık, tasarım, televizyon ve
radyo, reklamcılık, film, müzik, sahne sanatları, görsel ve grafik ile ilgili sanatlar, video ve
bilgisayar oyunları, moda sayılabilir (UNCTAD, 2008).
3. Yaratıcılığı Belirleyen Faktörler: Yetenek, Teknoloji, Tolerans
Yaratıcılık kavramı ekonomi literatüründe Richard Florida tarafından popüler hale
getirilmiştir. Florida
2002 yılında yayımladığı “Yaratıcı Sınıfın Yükselişi” adlı kitabında
yaratıcı ekonominin yükselişini ve Amerika’nın 1950-2000 yılları
arasında sınıfsal
yapısındaki dönüşümü incelemektedir. Florida’nın “yaratıcı sermaye teorisine” göre bölgesel
ekonomik büyümeyi belirleyen
üç önemli faktör,
yetenek, teknoloji ve tolerans’tır
(technology, talent, tolerance: 3T). Bölgesel ekonomik büyümede toleransın yüksek, yeni
fikirlere açık, farklılıkların kabul gördüğü yerlerde yaşamayı tercih eden yaratıcı sınıf ile
birlikte, bölgenin yenilikçilik kapasitesini artıran, ileri teknolojiye dayalı üretimi teşvik eden,
yeni iş alanlarının ortaya çıkmasını sağlayan ve sonuçta ekonomik büyümeyi hızlandıran
yaratıcı sermayenin varlığı ve yoğunluğu çok önemlidir.
Teknoloji, yetenek ve tolerans üçlüsü bilgiye dayalı bir ekonomide ulusal ve bölgesel
düzeyde ekonomik büyümeyi sağlayan temel unsurlardır. Ekonomik büyüme üzerinde her
bir faktör tek başına pozitif, fakat sınırlı bir etkiye sahipken, üçü birlikte olduklarında
aralarındaki sinerji nedeniyle çok daha fazla etki yaratmaktadırlar. Yaratıcı insanları çekmek,
yenilik yaratmak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek isteyen bir ülke veya bölgenin her
üçüne birden sahip olması gerekir” (Florida, 2002).
Yetenek (Yaratıcı Sınıf): Bu kavram bir bölgedeki insan sermayesinin varlığını ve
yoğunluğunu ifade etmektedir. Genel olarak yaratıcı sınıf kavramı, bir şehir, bölge, veya
ülkedeki lisans ve lisans üstü eğitimi almış kişileri kapsamaktadır. Sözkonusu kavramın
kapsadığı meslek grupları arasında, bilgisayar ve matematiğin yoğun kullanıldığı meslekler,
5
mimarlık, mühendislik, tıp, eğitim, mesleki eğitim, sanat, tasarım, eğlence, spor ve medya,
yönetim, işletme, finans, hukuk, teknik eleman, pazarlama, pazarlama yönetimi sayılabilir.
Yaratıcı sınıfın varlığı ve özellikle de heterojen yapısı farklı fikirlerin bir araya gelerek yeni
fikirlerin ve bakış açılarının doğmasını, dolayısı ile bölgenin yenilik yaratma kapasitesi
dolayısıyla sürdürülebilir rekabet gücünün sağlayabilir.
Yaratıcı sınıfın ölçümünde kullanılan göstergeler;
•
Belirli mesleklerde çalışanların sayısı. (seçilen meslek sınıflamaları ve
meslekler çalışmalara göre farklılık gösterse de hepsinde, başka meslek
sınıflamalarının yanında
Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından
mesleklere ilişkin yapılan ISCO-88 sınıflaması kullanılmıştır ve bu sınıflamada
meslekler
grup 1( managers), grup 2 (professionals), grup 3 (technicians,
associate professionals) arasından seçilmiştir.
•
25-64 yaş grubu içinde üniversite ve üzeri eğitim almış kişilerin sayısı,
•
Çalışan bin kişi başına düşen araştırmacı biliminsanı ve mühendis sayısı
(Florida ve Tinagli, 2004).
Teknoloji: Bir yerin (şehir, bölge, ülke) teknoloji düzeyi belirlenirken kullanılan
göstergeler;
•
Patent sayısı (milyon kişi başına düşen ). Bu değer nüfusun yenilikçilik
kapasitesini (gücünü) gösterir.
•
Yüksek teknolojiye dayalı üretimde
patent sayısı . Bu değer sözkonusu
bölgedeki yüksek teknolojiye dayalı sanayi kümelerinin (yazılım, elektronik,
biyomedikal ürünler, mühendislik hizmetleri)
gösterir. İmalat sanayinin
yoğunluğunu, boyutunu
teknoloji temeline dayalı sınıflaması Ar-Ge
yoğunluğuna bağlı olarak yapılmaktadır. Buna göre toplam brüt üretim değeri
içinde Ar-Ge harcamalarının payı %5’den fazla olan sektörler yüksek
teknoloji, %1.5-5 arasında olan sektörler yüksek-orta teknoloji,
%0.7-1.5
arasında olan sektörler orta-düşük teknoloji, %0.7’den olan sektörler ise düşük
teknoloji grubu içinde sınıflandırılmaktadır (OECD, 2009).
•
Ar-Ge harcamalarının
Gayri Safi Hasıla içindeki payı (Florida ve Tinagli,
2004).
6
3.3. Tolerans
Politik ve toplumsal ortam (siyasi istikrar, hukukun uygulanması, suç oranının düşüklüğü
vb.), ekonomik ortam,
sosyo-kültürel ortam, sağlık ve sıhhi temizlik (tıbbi alt yapı,
kanalizasyon, hava kirliliği), okullar ve eğitim (standart ve uluslar arası okulların
bulunabilirliği), kamu hizmetleri ve ulaşım (elektrik, su, toplu taşımacılık, trafik sıkışıklığı
vb.), eğlence ve dinlenme (restoran, sinema, tiyatro, spor, vb.), tüketim malları, konut, doğal
çevre gibi faktörler bir yerin yaşam kalitesini belirler. Yaşam kalitesi yüksek, bilimsel,
ekonomik ve kültürel yaratıcılığa önem veren , insanların kendini ifade edebildiği, kültürel
çeşitliliğin, farklılıkların olduğu yerler, toleransın yüksek olduğu yerlerdir.
Toleransı ekonomik büyümenin bilinen parametrelerine eklemek, yaratıcı ekonomi
yaklaşımının belki de en yenilikçi kısmıdır. Tolerans, ülkelerin ve bölgelerin sahip oldukları
yaratıcılık potansiyelini harekete geçirme ve yaratıcı yetenekleri çekme konusunda önemli
bir avantaj sağlamaktadır. Tolerans toplumun çeşitliliğe açık olarak gelişmesine ve böylece
farklı ekonomik sektörlerde farklı fikirler ile yenilik yaratılmasına katkı sağlamaktadır
(Florida ve Tinagli, 2004)..
4. İzmir ve Yaratıcılık
“8500 yıllık tarihiyle İzmir, kültürel mirasının zenginliği açısından dünyanın önemli
merkezleri arasında yer almaktadır. Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis tapınağına,
antik dönemin Efes, Bergama gibi
önemli kentlerine ev sahipliği yapmaktadır. Antik
dönemin düşünce dünyasına büyük katkısı olan İzmir aynı zamanda uygarlığın yayılmasında
büyük payı olan parşömen kağıdının ilk üretildiği , dönemin en büyük kütüphanelerinden
Efes’deki Celcuis kütüphanesi’nin kurulduğu bölgedir. Yine aynı dönemin en önemli iki
destanı olan İlyada ve Odesa’nın yazarı Homeros, diyalektik felsefenin kurucusu kabul edilen
Heraklit, İzmir’lidir. İzmir yalnızca ticaret ve düşünce anlamında değil dinler ve kültürler
açısından da önemli bir liman kentidir. Hıristiyanlığın yayılmasında büyük öneme sahip olan
İzmir, İncil’de sözü edilen yedi kiliseden üçüne ve Meryem ana için yapılmış ilk kiliseye ev
sahipliği yapmaktadır. İzmir, İslamın Ege ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya açılmasında da
önemli bir kent olmuş ve yine ortaçağda Avrupa’dan Anadolu’ya göç eden Musevilerin
yoğun bir şekilde yerleştiği bölgelerin başında gelmiştir” (İZKA, 2009a). Kültürel mirasının
zenginliği kadar tarım, ticaret, sanayi, turizm gibi farklı ekonomik faaliyetlerde çok uzun
yıllar süresince edindiği deneyim İzmir’in aynı zamanda, farklı bilgi türlerine yönelik önemli
bir birikime ve yaratıcılık konusunda önemli bir potansiyele sahip olduğunun göstergesidir.
7
İzmir’e ilişkin bazı önemli göstergeler aşağıdaki gibi özetlenebilir.
1. 2008 verilerine göre toplam 3.795.978 kişinin yaşadığı İzmir, İstanbul ve Ankara
ile birlikte Türkiye’deki 3 metropol bölge, dünyadaki
almaktadır (OECD, 2006).
78 metropol bölge içinde yer
İzmir aynı zamanda Türkiye’deki İstatistiki Bölge Birimleri
Sınıflandırması (İBBS) Düzey 2 bölgeleri arasındadır. Bu sınıflamaya göre Türkiye’de 26
bölge bulunmaktadır ve Kalkınma Ajansları bu düzeydeki bölge tanımı esas alınarak
kurulmaktadır.
2. 2006 verilerine göre Türkiye’nin toplam gayri safi katma değerinin %42.6’si,
İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaratılmaktadır. Bu değer içinde İstanbul %27.5’luk pay ile
birinci sırada yer alırken, bu bölgeyi Ankara (%8.5) ve İzmir (%6.6)
izlemektedir (TUİK,
2010a). Kişi başına gayri safi katma değer yine 2006 yılı verilerine göre İzmir’in 12.099 TL
iken, İstanbul’un 14.914 TL, Ankara’nın 13.047 TL’dir. İzmir bu değer açısından İBBS
Düzey 2 sınıflaması içinde yer alan 26 bölge içinde 6. sırada yer almaktır (TUİK, 2010b).
3. İzmir üretim değeri, kişi başına düşen gelir, rekabet endeksi (URAK 2009)
göstergelerine göre Türkiye’nin en gelişmiş bölgelerden biri olsa da, kişi başına düşen gelir
ve verimlilik açısından dünyadaki toplam 78 metropol içinde, İstanbul ve Ankara ile birlikte
son sıralarda yer almaktadır (OECD, 2006).
4.
Benzer
şekilde
Avrupa’daki
Düzey
2
bölgeleri
ve
Türkiye’de
iller
karşılaştırıldığında GSYİH büyüklüğü açısından 2001 yılı verilerine göre 295 bölge arasında
185. sırada yer almaktadır (EUROSTAT, 2001). Avrupa’nın en gelişmiş Düzey 2 bölgesi (Ile
de France) ile İzmir bölgesi arasında GSYİH büyüklüğü açısından 36 kat fark bulunmakdır.
Kişi başına düşen GSYİH’de Avrupa’daki bölgelerle karşılaştırıldığında İzmir, 295 bölge
arasında 255. sırada yer almaktadır. Kişi başına düşen GSYİH’de ilk sırada yer alan Londra
ile yaklaşık 7 kat fark bulunmaktadır (İZKA, 2009a).
Bir bölgenin rekabet gücü,
küresel pazar payında diğer bölgeler ile yaptığı
rekabetteki başarısı ile birlikte, yüksek ve sürdürülebilir bir gelir düzeyi sağlayabilme
yeteneği olarak tanımlanabilir (Kitson, Martin, Tyler, 2004) Yukarıdaki verilerden yola
çıkarak İzmir’in, rekabet gücü olması beklenen düzeyde olmadığı söylenebilir. Bu durum aynı
zamanda
bir metropol bölge olarak ülkenin büyüme motoru olma fonksiyonunu beklenen
düzeyde gerçekleştiremediği veya ülkenin büyümesine potansiyelinin altında katkı sağladığı
şeklinde yorumlanabilir.
Metropol bölgeler
ekonomik büyüme açısından bir ülkenin en dinamik
coğrafyalarıdır, başka bir ifade ile ülkenin büyüme motorlarıdır. Bu bölgelerin sahip olduğu
8
bilgi tabanı, bilgiye dayalı üretim yapan, rekabet gücünü yeniliklerden alan, teknoloji
sınıflamasına göre yüksek, yüksek-orta teknoloji grubundaki sanayi mallarını üreten firmalar
açısından çok önemlidir.
Bazı alanlarda hem rekabet eden hem de işbirliği içerisinde olan firmalar, sofistike
tedarikçiler, kaliteli yabancı sermaye yatırımları, bilim parkları, geniş akademik bir topluluk,
meslek odaları, kalkınma ajansları gibi kurumlardan oluşan sanayi kümelerinin bulunduğu
metropol bölgelere ilk aşamada, büyük ölçekte üretim yapan ve katma değeri yüksek ürünler
üreten firmalar gelir. Gelen her yeni firma bilgi havuzunun genişlemesine yol açar. Bilgi
tabanının genişlemesiyle birlikte bu bilgi tabanına dayalı uygulama alanları artar ve sonuçta
yerel endüstriyel faaliyet çeşidi çoğalır. Bir incubator haline dönüşen bu bölgeler özellikle
farklı alanlarda faaliyet gösteren ve katma değeri yüksek ürünler üreten KOBİ’lerin kurulması
yönünde önemli bir teşvik sağlar. Bu süreç nedeniyle bilgiye dayalı sanayileri ile küresel
ölçekte rekabet gücüne sahip metropol bölgeler bir ülkenin büyüme motoru işlevine sahiptir
ve bu bölgelerin geliştirilmesi ulusal düzeyde sürdürülebilir büyüme politikasının en önemli
araçlarından birisidir (Kumral ,2006).
4.1. İzmir ve Yaratıcı Sınıf:
Yaratıcı sınıfa ilişkin göstergerlerden biri yükseköğretim ve üzeri eğitim alanların sayısıdır.
İzmirde 3 tanesi devlet üniversitesi olmak üzere toplam 7 üniversite bulunmaktadır; Ege,
Dokuz Eylül, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE), Ekonomi, Yaşar, Gediz ve İzmir. Bu
üniversitelerde genel olarak
bilimin hemen her dalında eğitim veren fakülteler ve yüksek
okullar, lisans üstü eğitim veren enstitütüler, araştırma merkezleri bulunmaktadır. Ayrıca
İYTE kampüsu içindeki teknoloji geliştirme bölgesi,
merkezleri ve EÜ’ne bağlı
EÜ ve DEÜ’ne bağlı teknoloji
Ege Üniversitesi Bilim-Teknoloji Uygulama ve Araştırma
Merkezi (EBİLTEM), üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır.
Ege Üniversitesi 2008 yılında TÜBİTAK akademik Ar-Ge desteklerinden en fazla yararlanan
on üniversite içinde yer almaktadır ve 2003- 2008 yılları arasında aldığı destek miktarı 31
kat artmıştır (TÜBİTAK).
Yükseköğretim ve üzeri eğitim alanların 15 yaş üstü nüfusa oranında İzmir % 10,77 ile
Ankara’nın (% 15,45) ardından 81 il arasında ikinci konumdadır. Türkiye ortalaması % 7,9
iken İzmir’in ardından % 10,59 ile İstanbul gelmektedir. Yükseköğretim ve üstü okul mezunu
kadınların 15 yaş üstü kadın nüfusa oranında da İzmir % 9,29 ile Ankara’nın (% 13,12)
9
ardından ikinci sıradadır. Ardından % 9,22 ile İstanbul gelirken Türkiye ortalaması % 6,2’dir
(İZKA, 2009a).
4.2. İzmir ve Teknoloji
İzmir’in teknoloji düzeyi ile ilgili çeşitli kaynaklara dayanarak elde edilmiş verileri aşağıdaki
gibi özetlemek mümkündür.
1. İzmir’de, küme oluşumu potansiyeline sahip 14 sektör bulunmaktadır. NACE
sınıflamasına göre bu sektörler; Gıda ürünleri ve içecek imalatı (15), giyim eşyası ve kürk
imalatı (18), kimyasal madde ve ürünleri imalatı (24), ana metal sanayi (27), fabrikasyon
metal ürünleri imalatı (28), genel makine ve teçhizat imalatı (29), motorlu kara taşıtlar imalatı
(34), mobilya ve diğer ürünler imalatı (36),
toptan ticaret (51), parakende ticaret (52),
karayolu taşımacılığı (60), destekleyici ulaştırma hizmetleri (63), eğlence, dinlenme, kültür
ve sporla ilgili faaliyetler (92), diğer hizmet faaliyetleri (93) (İZKA, 2009b). Küme
potansiyeli gösteren imalat sanayi grupları teknolojiye dayalı sınıflamaya göre, çoğunlukla
düşük ve orta-düşük teknoloji sınıfında yer almaktadır (OECD, 2009) .
2. Bir bölgedeki ekonomik faaliyetlerin içerdiği teknoloji düzeyi ile talep edilen
işgücünün nitelikleri arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. İzmir’de 15 ve üstü yaş grubu
istihdamın eğitim durumuna göre dağılımı 2008 verilerine göre, lise altı eğitim %50.6, genel,
meslek veya teknik lisen %24.7, yüksek öğrenim %23.4 şeklindedir. Başka bir ifade ile
İzmir’deki istihdamın üçte ikisinden fazlası lise ve lise altı eğitim almış işgücünden
oluşmaktadır (TUİK, 2010b). 2000 yılı genel nüfus sayımı verilerine göre, İzmir’de ilkokul
mezunlarının %23.1’ i imalat sanayinde istihdam edilmektedir.
3. Diğer yandan İzmir’de 15 ve üstü yaş grubun eğitim durumuna göre işsizlik oranlarına
bakıldığında 2008 yılı verilerine göre yüksek öğretim mezunları için %18.6’dır. Bu oran hem
bir önceki yılın (2007 yılı %18.3) hem de Türkiye değerinin ( 2008 yılı %13.9) üzerindedir.
Lise ve lise altı eğitimlilerin işsizlik oranı ise Türkiye oranının altındadır. Lise (genel, teknik
veya meslek) mezunları için %26.9 (Türkiye %26), lise altı eğitimliler için % 52.6’dır
(Türkiye %57.7) (TUİK, 2009).
İmalat sanayi teknolojik yeniliklerin geliştirilmesi, üretime uygulanması, ekonominin
diğer faaliyet alanlarına yayılmasında çok önemli bir role sahiptir. Bu nedenle imalat
sanayinin yüksek veya yüksek-orta teknolojili dayalı üretim alanlarında uzmanlaşmak,
yaratıcı sınıf veya yüksek nitelikli işgücü için istihdam yaratmak, bir çok ülke veya bölgenin
10
büyüme politikalarının en önemli araçlarından birisidir. Yukarıdaki veriler İzmir’in, rekabet
gücü ve büyüme konusunda imalat sanayinin yaratabileceği potansiyel katkıdan yeterince
yararlanamadığını göstermektedir.
4. İzmir’de teknoloji düzeyi ile ilgili bilgi veren bir diğer çalışma Uluslararası Rekabet
Araştırmaları Kurumu (URAK)
tarafından yapılmıştır. “İllerarası Rekabetçilik Endeksi
2008-2009” başlıklı bu çalışmada Türkiye’deki 81 ilin rekabetçilik düzeyinin belirlenmesi
amacıyla bir endeks oluşturmuştur. Endeks değerlerine göre en yüksek rekabet gücüne sahip
il, İstanbul’dur (84.04). Ankara (48.58) ikinci sırada, İzmir (42.23) ise üçüncü sırada yer
almaktadır. Rekabet gücü endeksi dört ana alt değişkenin birleşiminden oluşmaktadır;
•
Beşeri sermaye ve yaşam kalitesi,
•
Markalaşma becerisi ve yenilikçilik,
•
Ticaret becerisi ve üretim potansiyeli,
•
Erişilebilirlik.
İzmir’in teknolojik yenilik geliştirme kapasitesi konusunda, Markalaşma Becerisi ve
Yenilikçilik değişkeninin göstergeleri önemli bilgi vermektedir. Bu değişkenin göstergeleri
ilin son 5 yıla ait ortalama; Patent tescil sayısı, marka tescil sayısı, faydalı model tescil sayısı
ve endüstriyel tasarım tescil sayısı’dır.
Markalaşma Becerisi ve Yenilikçilik değişkenine göre, İstanbul (100), Ankara (25.52),
Bursa (21.81), Konya (16.44), Kayseri (16.30), Gaziantep (14.34), Kocaeli (14.15), Denizli
(13.33), Antalya (13.28), Eskişehir (12.57), Trabzon’dan (11.47) sonra
İzmir (11.31),
gelmektedir. Aynı değişkenin 2007-2008 verilerine göre 9. sırada yer alan İzmir, 2008-2009
değerine göre 12. sıraya gerilemiştir. Bu göstergelerin hepsinde, İstanbul ilk sırada yer
almaktadır (URAK, 2009)
5. Bir bölgenin teknolojik yenilik geliştirme kapasitesine ilişkin önemli
bir diğer
gösterge, milyon kişi başına düşen patent sayısıdır (yenilik endeksi) Buna göre milyon kişi
başına patent tescil sayısı açısından İzmir (5.43), Türkiye (6.28), İstanbul (19.43) ve
Ankara’nın (11.18) gerisindedir (Türk Patent Enstitüsü, 2009).
6. Teknolojiye ilişkin bir diğer gösterge Ar-Ge harcamalarıdır. Ancak ülkemizde il
bazında veri bulunmamaktadır. Bu nedenle İzmir’in Ar-Ge harcamaları ve bunların
dağılımına ilişkin bir veri sunulamamıştır.
Bunun yerine Ar-Ge ve yatırım indirimden
yararlanan firmalara ilişkin bilgilere yer verilmiştir.
Bir firmanın yenilik geliştirmek için ayırdığı kaynak ve emek (proje adedi, özel
eğitimler, bu amaçla tedarik edilen ekipman vb.), rekabet gücü açısından çok önemlidir.
11
Firmanın veya sektörün devletin sağladığı Ar-Ge indirimlerinden ne ölçüde faydalandığı,
önemli Ar-Ge projelerine ne ölçüde kaynak ayırdığının bir göstergesidir. 2006 ve 2008
yıllarında İzmir’deki firmaların Türkiye toplamı içinde Ar-Ge indirimlerinden yararlanma
oranı, 2006’da %0,58, 2008’de ise %2,56’dır. Bu değer istihdam oranı, faaliyet gösteren
firma sayısı, toplam satış değeri ve ihracat değeri ile kıyaslandığı zaman İzmir için çok düşük
kalmaktadır.
İzmir’de Ar-Ge indirimlerinden en çok yararlanan sektörler; Genel makine ve teçhizat
imalatı sektörü (%34,87), diğer iş faaliyetleri sektörü (%16,38), kimyasal madde ve ürün
imalatı sektörü (%12,92), bilgisayar sektörü (%9,61), diğer elektrikli makine ve teçhizat
üretimi (%8,69). Bu sektörler, Ar-Ge indirimden yararlanan toplam 17 sektör içinde, toplam
Ar-Ge indirimlerinin %82,47’sini almaktadır” (İZKA, 2009b).
4.3. İzmir ve Tolerans
İzmir’in tolerans düzeyine ilişkin elde edilen veriler ışığında aşağıdaki yorumları yapmak
mümkündür.
1. Metropol bölgeler için rekabet gücü kadar önemli diğer bir konu, yaşam kalitesidir.
Rekabet gücü ve yaşam kalitesi bir madalyonun iki yüzü gibidir. “Yaşam kalitesi yüksek bir
yer olabilmek için gerekli koşul, şehirlerin rekabet gücünün yüksek olmasıdır. Rekabet
gücünü belirleyen en önemli faktörlerinden birisi , şehrin yaşam kalitesidir”. Metropol
bölge yöneticilerinin rekabet gücü, sosyal uyum ve yaşam kalitesine yönelik politikalardan
dengeli bir kombinasyon oluşturması, büyüme,
kalkınma ve yeniden dağıtım politikaları
arasında çok hassas bir denge kurması gerekir. Metropol yönetişimine ilişkin tek bir model
tanımlamak mümkün değildir. Ancak, demokratik yönetişimin temel ilkelerini oluşturan
şeffaflık, hesap verebilirlik, katılım, temsil, anayasaya uygunluk ve temel özgürlüklerin
korunması gibi ilkeler ile birlikte
metropol bölgenin
çekiciliğini ve yaşanabilirliğini
arttıracak yönde yüksek yaşam kalitesinin sağlanması, günümüz metropol bölge yönetişim
modellerinin ortak yanıdır (OECD 2001, OECD 2004).
“İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2008-2009” başlıklı çalışmada İzmir’deki yaşam
kalitesine ilişkin veriler yer almaktadır. Endeks değerini belirleyen 4 alt değişkenden bir
tanesi, beşeri sermaye ve yaşam kalitesidir. Bu değişkenine göre, Ankara (66.88), İstanbul
(61.19), Eskişehir’den (47.19) sonra İzmir (40.24) dördüncü sırada yer almaktadır.
Bu değişkeni olusturan göstergeler; İlde kişi başına öğretim üyesi ve elemanı sayısı,
ildeki bir yüksek öğrenim programından mezun olan kişi (yüksek lisans dahil) sayısı, ildeki
bir doktora programından mezun kişi sayısı, kişi başına uzman hekim sayısı, mesleki ve
12
teknik liseden mezun kişi sayısı, ÖSS başarı oranı, kişi başına hastane yatağı sayısı, kişi
başına otomobil sayısı, kişi başına mevduat, kişi başına cezaevine giren hükümlü sayısı,
şehirleşme oranı, kişi başına alışveriş merkezi metrekaresi, beş yıldızlı otel yatak kapasitesi,
kişi başına mesken elektrik tüketimi’dir.
Yaşam kalitesine ilişkin bilgi verebilecek
ve endeks değerini oluşturan
değişkenlerden biri de erişilebilirlik’dir. Bu değişkene göre, İstanbul’dan (87.33) sonra
sırasıyla İzmir (78.39) , Tekirdağ (75.90) , Kocaeli (68.56), Ankara (65.58) gelmektedir.
Sahip olduğu kara, deniz, hava ulaşım olanakları ve coğrafi konumu nedeniyle İzmir
erişilebilirlik değişkeni ikinci sırada yer almaktadır.
Bu değişkeni oluşturan göstergeler; kişi başına ADSL üyeliği, kişi başına sabit telefon
kullanıcı sayısı, haberleşme ve ulaşım sektörü kamu yatırımı, ilde kilometre kareye düşen
bölünmüş yol uzunluğu, kilometre başına düşen araç sayısı’dır (URAK, 2009).
Bu değerlere göre İzmir, Türkiye’nin yaşam kalitesi bakımından en yüksek illerinden
biridir. İstanbul ise rekabet gücü endeksi en yüksek ildir ve aynı zamanda bu endeksi
oluşturan 4 alt değişkenden 3 tanesinde (markalaşma becerisi ve yenilikçilik, ticaret becerisi
ve üretim potansiyeli, erişilebilirlik) birinci sıradadır. Beşeri sermaye ve yaşam kalitesi
değişkeninde Ankara birinci, İstanbul ikinci sıradır.
2. İstanbul, yaşam kalitesine ilişkin uluslar arası bir kurum tarafından yapılan çalışmanın
2009 yılı sonuçlarına göre, 215 şehir içinde 121. sıradadır. 2008 yılı sonuçların da ise 114.
sırada yer almaktadır. Politik, toplumsal, ekonomik , sosyo-kültürel ortam, sağlık ve sıhhi
temizlik, eğitim, kamu hizmetleri ve ulaşım , eğlence ve dinlenme, tüketim malları, konut,
doğal çevreye ilişkin verilerine dayalıdır (Mercer, 2009). Bu çalışmada kullanılan göstergeler
URAK tarafından yapılan çalışmanın göstergelerinden daha kapsamlıdır. Ancak her iki
çalışmada da benzer göstergeler kullanılmıştır. Kısacası ulusal ölçekte değerlendirildiğinde
İstanbul rekabet gücü ve yaşam kalitesi açısından en üst sıralarda yer almasına rağmen,
uluslar arası ölçekte orta sıralarda yer almaktadır. İzmir için de benzer bir değerlendirme
yapılabilir.
3. İzmir’de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli faktörlerden birinin, aşırı
nüfus yoğunluğu olduğu söylenebilir. 2006 verilerine göre AB’de
nüfus yoğunluğu
verilerinin yayınlandığı 197 Düzey 2 bölgesi bulunmaktadır. AB İstatistik Ofisi
(EUROSTAT) verilerine göre İzmir, 2006 yılında 197 Düzey 2 AB bölgesi arasında nüfus
yoğunluğu bakımından 32. sıradadır ve en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bölgeler grubu
içinde yer almaktadır. İzmir sadece AB bölgeleri içinde değil Türkiye’de de nüfusun en yoğun
13
ve
bu yoğunluğun
artma eğiliminde olduğu
iller ve Düzey 2 bölgeleri arasında yer
almaktadır. 2008 verilerine göre nüfus yoğunluğu Türkiye’de 93, İzmir’de 316’ya ulaşmıştır.
Bu verilerin ışığında İzmir’in, ulusal ve uluslararası düzeylerde oldukça yüksek bir nüfus
yoğunluğuna sahip olduğu söylenebilir. Bu durum özellikle sağlıklı kentleşme, toplum
sağlığı, ulaşım, acil durum ve afet yönetimi gibi konularda kapsamlı politikaların
uygulanmasını gerektirmekte, politikaların yetersizliği durumda ilin yaşam kalitesini çok
olumsuz etkilemektedir (İZKA, 2009a).
4. İzmir’de nüfusun bu ölçüde yoğun olmasının en önemli nedeni olarak,
iç göç
gösterilebilir. Çünkü İzmir’deki doğurganlık hızı Türkiye’ye oranla oldukça düşüktür. 2000
genel nüfus sayımı verilerine göre Türkiye’deki doğurganlık hızı 2,53 iken İzmir’de 1,75
düzeyindedir (TÜSİAD, 2008).
TÜİK’in verilerine göre 2007-2008 döneminde net göç bakımından İzmir (27,2 bin kişi)
ülke sıralamasında Antalya (36,2 bin), Bursa (35,6 bin) ve Ankara’nın (30,6 bin) ardından en
çok göç alan dördüncü ildir. Bu verilere göre 2007-2008 döneminde Türkiye’de göç edenlerin
% 5,1’i İzmir’e göç etmektedir. Bu yoğun göçün yaklaşık üçte biri Doğu ve Güney Doğu
Anadolu Bölgelerinden yapılmaktadır (TUİK, 2009).
İzmir’e yapılan göç, eğitim, sağlık gibi temel kamusal hizmetlere erişimi sınırlamakta,
kentleşme, toplumsal bütünleşme, kentlilik bilinci, nüfus, istihdam, yoksulluk gibi temel
başlıklar altında mevcut yapıyı zorlamaktadır. İzmir’de göç olgusunun bir bütün olarak etkin
biçimde yönetilebilmesi için konuya yönelik spesifik çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Böylelikle göç olgusunun eğitim, sağlık, istihdam, kentleşme, kentlilik bilinci gibi temel
başlıklar üzerinden toplumsal bütünleşmeyi destekleyecek ve yaşam kalitesini olumlu yönde
etkileyecek şekilde yönetilebilmesi olanaklı olacaktır (İZKA, 2009a).
5. İzmir’de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir diğer önemli faktör, gelir
dağılımındaki adaletsizliktir. İzmir’de hanehalkı gelirlerinin %20’lik dilimlere göre dağılımı
2003 verilerine göre; En fakir %6.60, fakir %10.80, orta %15.20, zengin %22.10, en zengin
%45.30 şeklindedir. Başka bir ifade ile nüfusun
%40 gelirin %67.40’ı alırken, nüfusun
%60’ı gelirin %32.6’ı almaktadır. 1994 ve 2003 yılları arasındaki gelir dağılımına
bakıldığında İzmir’de ciddi bir iyileşme görülmemektedir.
Bu adaletsizlik
ülke geneli ile benzerlik göstermektedir. Türkiye’deki gelir dağılımı
adaletsizliği, yaşanan ekonomik krizler ve uygulanan yapısal uyum programları ile daha da
derinleşmiş olup, 2001 yılı sonrasında ulaşılan yüksek büyüme oranlarıyla düzelme gösterse
de hâlâ AB ortalamasının gerisindedir. 2003 yılı verilerine göre Türkiye (0.42), Gini katsayısı
14
karşılaştırmasında hem AB-25, hem AB-15 ortalamasından hatta ortalamaya en uzak olan
Portekiz’den (0.37) bile yüksek bir değere sahiptir (İZKA, 2009a).
Sonuç
Yaratıcılık kavramını ekonomi literatüründe popüler hale getiren Richard Florida’ya göre
bölgesel ekonomik büyümeyi belirleyen üç önemli faktör; yetenek, teknoloji ve tolerans’dır
(technology, talent, tolerance: 3T). Bölgesel ekonomik büyümede, yaşam kalitesi yüksek, yeni
fikirlere açık, kültürel farklılığa, yaratıcılığa önem veren, farklılıklardan ekonomik değer
yaratabilen başka bir ifade ile toleransın yüksek olduğu yerler ile bu bölgelerde yeni, yaratıcı
fikirlerini hayata geçirebilecek işlerde çalışabilen, yüksek yaşam standardı elde edebilen
yaratıcı sınıf ve bölgenin yenilikçilik kapasitesini arttıran, ileri teknolojiye dayalı üretimi
teşvik eden, yeni iş alanlarının ortaya çıkmasını sağlayan ve sonuçta ekonomik büyümeyi
hızlandıran yaratıcı sermayenin (ileri teknoloji) varlığı ve yoğunluğu çok önemlidir.
Bugün küresel piyasalarda daha fazla pay edinerek, rekabet güçlerini ve refah
düzeylerini artırmak isteyen ülkelerde yaratıcılık üzerine yapılan çalışmalar artmıştır. Bunlar
kısaca yaratıcılığı belirleyen faktörler ve bu faktörler açısından ülke, bölge, şehir düzeyinde
kapasitenin belirlenmesi ve bunun geliştirilmesi
sağlayacak politikalar üzerinedir. Bu
çalışmaların henüz daha geliştirilmeye ihtiyacı olsa da çok vurguladıkları tolerans kavramı ve
bunun insanın yaratıcılığı üzerindeki etkisi konusu, rekabet gücü, büyüme ile ilgili literatüre
zenginlik kazandırmaktadır. Tolerans veya yüksek bir yaşam kalitesi elde edebilme bir bölge
veya ülke için kendiliğinden değil, ancak demokratik yönetişimin temel ilkelerini oluşturan
şeffaflık, hesap verebilirlik, katılım, temsil, anayasaya uygunluk ve temel özgürlüklerin
korunması gibi ilkeleri benimsemiş,
bölgenin sahip olduğu potansiyel kaynaklardan
ekonomik değer yaratabilecek bilime dayalı uzun dönemli politikalar geliştirebilen,
uygulayabilen, bunun sürekliliğini sağlayabilen yönetim anlayışıyla mümkündür.
Özetle, ekonomik başarı veya rekabet gücü kazanmanın ötesinde daha önemli olan bir
konu, insanın doğasında bulunan ve milyonlarca yıldır insanın varlığını sürdürebilmesinde
anahtar rol oynayan yaratıcılık yeteneğinin daha milyonlarca yıl bu rolünü sürdürebilmesi,
daha iyi yönetim modelleri ve toleransın daha yüksek olduğu toplumların yaratılabilmesi ile
mümkün olmasıdır. Bu nedenle Jean Pierre
Changeux ‘nün de belirttiği gibi, “Evrensel
bilimsel bilgi hazinesiyle insanoğlu, en fazla anlamlandırılmaya muhtaç olan şeye,
insanlığın kendisine anlam verebilmek için beynindeki yaratıcı yetenekleri kullanmaya
girişmelidir. Şiddetle, hoşgörüsüzlükle, kültürel geçmişimizin suçlarıyla bağları koparan ve
15
tüm insanların yaşamının daha iyi olması ve daha etkin biçimde sürdürülmesini sağlayan
“etik bir modelin”acilen bulunması bizim sorumluluğumuzdur” (Chanqeux, 2005).
Kaynakça
•
Changeux, J.-P. , Ricour,P. (2002), What Makes Us Think. Princeton University
Press, second printing.
•
Changeux, J.-P. (2005), ‘Creation, Arts and the Brain’, J.P. Changeux,
A.R.Damasio, W.Singer, Y.Christen (der) Neurobiology of Human Values içinde,
Springer, New York.
•
Florida, R. , Tinagli, I. (2004), Europe in the Creative Age, Carneige Hall Software
Industry Centre, DEMOS.
•
Florida, R. (2002), The Rise of the Creative Class, Basic Books, New York,
London.
•
İzmir Kalkınma Ajansı (2009a), İzmir Mevcut Durum Analizi, İZKA yayını,
İzmir.
•
İzmir Kalkınma Ajansı (2009b), İzmir İli ve İlçelerinin Kümeleme Stratejilerini
Geliştirmeye Yönelik İstatistiksel Analiz Çalışması Sonuç Raporu , İZKA yayını,
İzmir.
•
Kitson, M., Martin, R. ve Tyler, P. (2004). “Regional Competitiveness:An Elusive
yet Key Concept?”. Regional Studies. 38(9): 991-999.
•
Kumral, N. (2006), “Bölgesel Rekabet Gücünü Artırmaya Yönelik Politikalar”,
TEPAV, 1. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, Çok düzeyli
yönetişim. 7 – 8 Eylül 2006, ODTÜ, Ankara
•
OECD (2001), Cities for Citizens, Improving Metropolitan Governance, Paris.
•
OECD (2004), New Forms of Governance for Economic Development, Paris.
•
OECD (2006), Territorial Reviews, Competitive Cities in the Global Economy,Paris.
•
OECD (2009), OECD Science, Technology, and Industry Scoreboard 2009, Paris.
•
TÜSİAD, 2008: Türkiye’de Bölgesel Farklar ve Politikalar, TÜSİAD Yayınları,
İstanbul .
•
Türkiye İstatistik Kurumu (2009), Bölgesel İzleme Göstergeleri TR31 İzmir 2008,
TUİK, EBSO, İTO, İzmir.
•
Türkiye İstatistik Kurumu (2010a), Ocak Haber Bülteni, TUİK, İzmir.
16
•
Türkiye İstatistik Kurumu (2010b), Sayılarla İşgücü Türkiye- İzmir, TUİK İzmir
Bölge Müdürlüğü, İzmir.
•
UNCTAD (2008), Creative Economy Report 2008, United Nations.
•
URAK (2009), İllerarası Rekabetçilik Endeksi 2008-2009, Uluslar arası Rekabet
Araştırmaları Kurumu , Deloitte, İstanbul.
•
http://www.mercer.com/qualityofliving
•
http://www.turkpatent.gov.tr
•
http://www.tubitak.gov.tr/
17

Benzer belgeler