F. SCOTT FITZGERALD`IN ÖYKÜLERİNDE KADIN: “BERNICE

Transkript

F. SCOTT FITZGERALD`IN ÖYKÜLERİNDE KADIN: “BERNICE
T.C.
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
F. SCOTT FITZGERALD’IN ÖYKÜLERİNDE KADIN:
“BERNICE BOBS HER HAIR”, “MAY DAY”, “WINTER
DREAMS” VE “THE RICH BOY”
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Gülşen TORUSDAĞ
VAN - 2005
Silinmiş: ,
T.C.
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
F. SCOTT FITZGERALD’IN ÖYKÜLERİNDE KADIN:
“BERNICE BOBS HER HAIR”, “MAY DAY”, “WINTER
DREAMS” VE “THE RICH BOY”
Silinmiş: ,
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Gülşen TORUSDAĞ
Danışman
Yard. Doç. Dr. Nebahat YILMAZ
VAN - 2005
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ’NE,
Bu çalışma, jürimiz tarafından.....................................................................
.................ANABİLİM DALI’nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul
edilmiştir.
İmza
Başkan
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: tek
:.....................................................................
Üye (Danışman) :.....................................................................
Üye
:......................................................................
Üye
:......................................................................
ONAY: Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu
onaylarım.
......../......./2005
............................................
Enstitü Müdürü
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: tek
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ......................................................................................................................I
1. GİRİŞ ....................................................................................................................1
2. F. S. FİTZGERALD’IN HAYATI VE ESERLERİ HAKKINDA
KISA BİLGİ .........................................................................................................8
Silinmiş:
Silinmiş:
Silinmiş:
Silinmiş: 7
3. AMERİKA’DA KADIN GERÇEĞİ...................................................................15
4. CAZ DÖNEMİ..................................................................................................... 27
4.1. AHLAKİ ÇÖKÜŞ ..........................................................................................37
4.2. FLAPPER KÜLTÜRÜ...................................................................................68
4.3. AMERİKAN DÜŞÜ.......................................................................................85
5. SONUÇ..................................................................................................................98
6. KAYNAKLAR .................................................................................................. 101
7. ÖZET.................................................................................................................. 105
Silinmiş: 60
Silinmiş: 74
Silinmiş: 86
Silinmiş: 97
Biçimlendirilmiş: Sekmeler:
389,85 nk, Sola,Öncü: … +
Eskisi 396,9 nk
Silinmiş: ¶
¶
¶
¶
¶
¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
I
ÖNSÖZ
Silinmiş: ¶
¶
Bölüm Sonu (Sonraki Sayfa)
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Fitzgerald’ın, “Bernice Bobs Her Hair”, “May Day”, “Winter Dreams” ve
“The Rich Boy” adlı öykülerinde kadın konusunun ele alındığı bu çalışmada, ismi
yaşadığı “Caz Dönemi”yle özdeşleşmiş ve döneme adını vermiş bir yazar olan
Fitzgerald’ın yaşadığı dönem ayrıntıları ile ele alınırken, öykülerindeki kadın
karakterler vasıtasıyla dönemin kadınlarının davranışlarında, yaşam tarzlarında ve
ahlak anlayışlarında meydana gelen değişimlerin izahı amaçlanmıştır.
Amerikan toplumuna özgü olan ve Amerikan edebiyatına hakim olmuş bir
kavram olarak nitelendirilen “Amerikan Düşü”nün peşine düşmüş, materyalizme aşık
genç insanların, bir takım manevi değerlerden uzaklaştıkları ölçüde, toplumsal
değerlerin korunduğu bir kurum olarak bilinen aile içinde de bazı sarsılmaların
görüldüğünü, ahlaki bozulmayı engelleyen bir kurum olarak kabul edilen dinin de
aynı ölçüde önemini yitirmeye başladığını eserleriyle dile getirmiş, toplumda
olagelen bütün değişimleri eleştirel bir şekilde gerçekçi bir yaklaşımla ele almış olan
yazar, “Caz Dönemi”nin sosyal tarihçiliğini ve sözcülüğünü yapmıştır.
Yazar, dört roman ve birkaç ciltlik öyküden ibaret olan edebi çalışmalarıyla
ters orantılı bir ünün sahibi olmuştur. On yıllık bir zaman dilimi içinde, bütün
görkemiyle yaşanmış olan “Caz Dönemi”nde yazdığı öykü ve romanları büyük bir
okuyucu kitlesine sahip olan yazar, bütün dünyanın etkilendiği “Büyük Bunalım”
dönemiyle birlikte popülaritesini kaybetmiştir. Fakat yıllar sonra tekrar değer
kazanan yazarın The Great Gatsby adlı romanı bugün, Amerika’da en çok okunan
romanlar arasındadır. Öykülerinin romanlarına kıyasla bir dönem ihmal edilmesinin
sebebi, yazarın, zaman zaman, mektup ve otobiyografik denemelerinde öykülerini
küçümsemesidir. Fakat sonraları öyküleri eleştirmenlerce tekrar ele alınmış ve
övgüyle anılmıştır. Ayrıca 1920-30 yılları arasında yazdığı öykülerden bazılarının
konuları romanlarıyla aynıdır. Çalışmada ele aldığımız öykülerin her biri yazıldıkları
dönemi ve dönemin kadınını anlatan birer sosyal belge niteliğindedir.
Silinmiş: E
II
Bu çalışma sırasında beni sürekli olarak motive eden, yönlendirici
eleştirileriyle destek olan danışmanım Yard. Doç. Dr. Nebahat Yılmaz’a, yol
gösterici desteklerinden dolayı Doç. Dr. Hasan Boynukara ve Yard. Doç. Dr.
Mustafa Kınış’a ve her konuda bana destek olan eşim ve çocuklarıma teşekkür
ederim.
Haziran 2005
Gülşen Torusdağ
Silinmiş: ,
Silinmiş: ,
Silinmiş: Yard. Doç. Dr. Nurten
Sarıca, Uzm. Meryem Nakiboğlu
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
Kalın
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
1
Biçimlendirilmiş
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
35,45 nk, Satır aralığı: 1.5
satır
1. GİRİŞ
Biçimlendirilmiş: Madde
İşaretleri ve Numaralandırma
Modern Amerikan yazarlarının en popülerlerinden biri olan F. Scott
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Fitzgerald, I. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başlayan ve kendi ismiyle özdeşleşmiş
olan “Caz Dönemi”nde ortaya çıkmış bir yazardır. Yaşadığı dönemi anlatan sosyal
bir belge olarak kabul edilen ilk romanı This Side of Paradise’ın yayınlanmasıyla
yirmi üç yaşında üne ve paraya kavuşmuş olan
Fitzgerald, genç Amerikan
yazarlarının en ünlülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Öyle ki, E. Hemingway,
onun yeteneğinin bir kelebeğin kanatları üzerindeki desen kadar doğal olduğuna
inanıyordu. 1
Silinmiş: şekiller
Silinmiş: doğuştan
Fitzgerald romanlarıyla olduğu kadar kısa öyküleriyle de “Tarihteki en
büyük, en süslü eğlence” 2 diye tanımladığı “Caz Dönemi”nin özelliklerini
yansıtmaya çalışmıştır. Ona göre, caz kelimesi önce seksi, daha sonra dansı, daha
sonra da müziği ifade etmektedir. 3 Bir çok eleştirmenin aynı görüşte olduğu bir konu
ise, eserlerinin çoğunun onun yaşamını yansıttığıdır. Eserlerindeki kadınlar,
ekseriyetle kendileriyle büyük aşklar yaşadığı kadınları temsil etmektedirler. Bu
yüzden eserlerindeki kadınlar incelenirken yaşamının da ele alınması gereklidir.
Silinmiş:
Kısa öykü zaman zaman romana göre ikinci planda kalsa da, mensubu olduğu
toplumun kültürel özelliklerini, düşünce ve duygularını yansıtan, politik ve tarihsel
eğilimleri ile ilgili birtakım mesajlar veren bir türdür. Bir oturuşta okunabilecek
şekilde kısa olmaları, bütünlük duygusu taşımaları ve okuma sırasında kesinti
olmaması öykülerin verdiği fikrin kusursuz bir şekilde ortaya çıkmasını
sağlamaktadır. Bu özellikleriyle öyküler, bazı eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri
tarafından romana göre daha üstün tür olarak değerlendirilmişlerdir. Öykü yazarı az
sözle çok şey anlatmak zorunda olduğu için, tek bir cümlenin çıkarılması bile
öykünün gücünden bir şeyler kaybettirir. Her ne kadar Fitzgerald kısa öykü
yazmaktan nefret ettiğini, ancak romanlarını yazabilmek için zaman kazanmak
amacıyla öykü yazdığını dile getirmişse de, 4 dönemin yazarları arasında Saturday
1
Robert Pearce, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995, 7.
Pearce, a.g.e., 7.
3
F. Scott Fitzgerald, The Jazz Age, New Direction Bibelot, New York, 1996, 6.
4
John Kuehl, F. Scott Fitzgerald, A Study of the Short Fiction, New York University, 1991, 4.
2
Silinmiş:
2
Silinmiş: , d
Silinmiş: .n. 23.
Evening Post gibi haftalık dergilerden, depresyon yıllarında bile, öykü başına en
yüksek ücreti alan yazar olmuştur. 5
Fitzgerald, üniversite öğrenimlerini yarıda bırakarak inançları uğruna, I.
Dünya Savaşı’na katılan ve savaşın aslında bazı çıkar çevreleri tarafından
düzenlenmiş bir oyun olduğunu anlayarak hayal kırıklığına uğrayan bir grup genç
yazarın oluşturduğu, Yitik Kuşak (Lost Generation) diye anılan edebiyat akımıyla
adını duyurmuştur. Çağdaşlarından E. Hemingway, J. Dos Passos, E. E. Cumming
ilk romanlarında savaş konusuna rağbet gösterirlerken, Fitzgerald, endüstriyel
kapitalizmin ve modern bilimin etkisiyle gelişen Amerikan toplumunda yaşanılması
kaçınılmaz olan, ahlak anlayışı, yaşam biçimi ve düşünce tarzındaki bazı değişimleri,
özellikle de yüksek tabakada meydana gelen değişimleri eleştirel bir yaklaşımla,
gerçekçi bir şekilde ele almıştır. Kendilerine “Yitik Kuşak” ya da “Savaş Sonrası
Kuşak” gibi adlar verilmiş olan genç insanlar ve zenginler hakkındaki düşüncelerini
çok rahat bir şekilde dile getirmiştir.
Ünlü eleştirmen Malcolm Cowley’e göre, Fitzgerald, “Caz Dönemi”nde
ortaya çıkan herhangi bir yazardan daha fazla geçmişte yaşama ruhuna sahiptir.
Geçen her yılın belirgin özelliklerini, argosunu, danslarını, şarkılarını, sevilen
futbolcularını ve insanların kıyafetleri, gösterdikleri heyecanları, ayrıntılarıyla
yakalamaya çalışmıştır. 6
Yine Malcolm Cowley’in ifade ettiği gibi, Fitzgerald hem zamanın alışkanlığı
haline gelmiş çılgınlıkları yaşamış, hem de kendisini milyonerler arasında yaşayan
bir fakir, İngilizler arasında bir İrlandalı, asiller arasında için için kanayan bir köylü
gibi görerek gizemli bir biçimde bu çılgınlıklardan uzak da kalmıştır. Roman ve
öykülerinde, Princeton yemek kulüplerinde, Long Island’ın Kuzey Kıyısı’nda,
Hollywood’da ve Fransız Rivierası’nda geçen yaşamların parıltısını yansıtmaya
çalışır. Bütün öyküleri bir zamanlar kendisinin de ifade ettiği gibi, sanki en güzel
kızla gittiği büyük bir dansı tasvir eder gibidir:
“Bize tango yapmamız için çalan
Büyük bir orkestra vardı-Bingo- bango
5
Bryant Mangum, “F. Scott Fitzgerald”, Critical Survey of Short Fiction,” ed. Frank Magill, Salem
Press, 1982, 1369.
6
Bryant Mangum, A Fortune Yet Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, New York &
London, 1991, 19.
Silinmiş: ¶
3
Ve biz göründüğümüz zaman, bütün insanlar
Onun güzel yüzünü, benim yeni giysilerimi alkışlıyorlardı.” 7
Cowley’e göre, Fitzgerald hem dansın içinde hem de aynı anda sanki burnu
cama dayalı, biletlerin ne kadar olduğunu, müzik parasını kimin ödediğini merak
eden, balo salonunun dışında duran küçük bir orta batılı gibidir. Bu onun çok fazla
seyrettiği bir dans değildir. Bu onun hem seyirci hem de baş aktör olduğu, çatışan
davranışların ve arzuların bir draması gibidir. 8
Savaş sonrası dönemin bir göstergesi olarak parıltılı 20’lerde Amerikalılar,
uluslararası sorunlardan, sosyal kaygılardan uzaklaşmışlar, kendi iç alemlerine
dalarak ferdiyetçiliğe yönelmişlerdir. Kırsal Amerika’nın geleneksel değerlerine,
şehir merkezli “Caz Dönemi” meydan okumuştur. Birçok insanın şaşırtıcı olarak
değerlendirdiği “Caz Dönemi”, kısa etekler giyen, makyaj yapan, sigara ve içki içen
genç kadınların davranışlarıyla sembolleşmiştir.
Fitzgerald, savaş sonrası Amerikan toplumunda yaşanan değişimleri,
başıboşlukları, çılgınlıkları, herhangi bir çağdaşından çok daha iyi anlamış ve bunu
doğrudan doğruya eserlerine aktarmış bir yazardır. Savaş sonrası gençliğin eski
geleneklere başkaldırışının sembolü haline gelen, eğlenme adına çılgınca dans
etmeleri, sorumsuzca yaşayışları, manevi değerlerden koparak maddenin esiri
olmaları, giyim kuşamlarındaki değişiklikler, Fitzgerald’ın konularına esas teşkil
etmiştir. Savaş sonrası karışıklığa, özellikle öpüşüp koklaşma partilerine ve gençliğin
yaşadığı aşk ilişkilerine dikkat çeken ilk yazarlar arasındadır. Yazar, esasen
okuyucularını sosyetedeki gençlerin aşklarıyla ilgili öyküleriyle edindiğini ifade
eder. 9 Fitzgerald, insanların geçmişi yıkıp dünyayı daha iyi bir biçimde yeniden
kurabileceklerine inanmaya başladıkları o yılları, dönemin diğer yazarlarından çok
daha iyi bir şekilde, en ayırt edici özellikleriyle dile getirmiştir.
Marius Bewley’in, Fitzgerald’ın önemli öykülerinden biri olan “The
Diamond as Big as the Ritz” adlı öyküsü ile ilgili yazdığı bir makalede söyledikleri,
yukarıdaki ifadeyi desteklemektedir: “Fitzgerald’ın, Amerika’da gerçekten var olan
ve ona eşlik eden davranışlarla incelenebilecek bir sınıf bulmuş olanbüyük
7
F. Scott Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald: A Selection of 28 Stories with an Introduction
by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, xiv.
8
A. g. e., xiv.
9
Henri Claridge, F. Scott Fitzgerald Critical Assessments, Volume III, 1991, 492.
4
Amerikan yalnızlığının ya da Amerikan ahlaki oyunundaki iki boyutlu figürlerin
sembolik unsurlarından ziyade, sosyal bakımdan kalıplaşmış ve tanımlanmış bir
grubun temsilcileri olan karakterleri yaratabilmek için, her halükarda o sınıfı yeterli
bulmuş olan büyük Amerikan yazarlarından biri olduğunu söyledim.” 10
Fitzgerald, yakışıklılığıyla, rahat davranışlarıyla ve başarısıyla zamane
kızlarının hayran olduğu bir yazardır. Yalnızca en iyi nesri yazmakla kalmamış, en
iyi şarabı içmiş, en zengin insanları tanımış, en iyi partilere gitmiştir. Eşi Zelda ile
birlikte, eserlerindeki portreler gibi çılgınca yaşamışlardır; New York’ta partilere
giderken taksilerin motor kapağı üzerine binmişler, garsonlarla kavga etmişler, ve
yemek masalarının üzerinde dans etmişlerdir. Sanki para hiç bitmeyecekmiş gibi
müsrif bir yaşam sürmüşlerdir. Fitzgerald’ın her nasılsa bir yolunu bulup yine
yazarak sürdürdüğü hayatı uzun bir kokteyl partisine dönüşmüştür. Hatta borsanın
çöküşünden iki yıl sonra, “Büyük Bunalım”ın tam ortasında bile Fitzgerald,
yazdıklarından yaklaşık kırk bin dolar kazanmıştır. Hiç bitmeyeceğini sandıkları para
da bitmiştir. Onun zenginlik ve başarı anlamına gelen “Amerikan Düşü”nün
gerçekleşmesini temsil eden hayatı, boşa harcanmış bir yetenek ve ümitsizliğin
kabusuyla son bulmuştur. 11
Fitzgerald içinde yaşadığı dünyayı hem yermiş, hem de o döneme özgü bir
yaşam sürmüştür. “Amerikan Düşü”nün peşine düşmüş insanların yaşam tarzını,
düşü gerçekleştirmek için baş vurulan illegal yolların kabul görür hale gelişini,
geleneklere meydan okuyan, bir partiden öbürüne koşarak caz müziği eşliğinde dans
eden gençliğin başıboşluğunu, toplumda değişen değer yargılarını, ahlaki gevşekliği,
kısacası Amerikalıların yaşam tarzını roman ve öykülerinde öylesine ciddi ve
gerçekçi bir biçimde ele almıştır ki isminin “Caz Dönemi” ile özdeşleşmesi
kaçınılmaz olmuştur. Hook’un deyimiyle, “O, sadece Caz Dönemi Amerika’sını icat
etmedi aynı zamanda onu yaşadı.” 12
Malcolm Cowley ise, “Ona yardım ettiği, onu göklere çıkardığı, ve sadece
onlar gibi hissettiği insanları anlatmasıyla, ona hayal ettiğinden çok daha fazla para
10
Kuehl, a. g. e. 167.
George McMichael, Concise Anthology of American Literature, Macmillian Publishing Company,
New York, 1985, 1722.
12
Andrew Hook, Modern Fiction, F. Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 8.
11
5
kazandırdığı için”, Fitzgerald’ın “Caz Dönemi”ne minnettar olduğunu söylediğini
ifade eder. 13
Andrew Hook, Fitzgerald’ın dili kullanmaktaki ustalığını şöyle dile
getirmiştir: “Fitzgerald’ın yazar olarak temel özelliği, bir zamanlar arkadaşı Dos
Passos’un ‘zarif ve karmaşık bir makine parçası’nın gelişimi, hep birinci olan bir
yazma aleti diye adlandırdığı dili kullanmadaki büyük zarafettir.”14
Fitzgerald, yapıtlarında “Amerikan Düşü” konusunu irdelemiştir. Hayatı
büyük düşler peşinde koşmak ve bu düşlerin yıkılışını görmekle geçmiş olan
Fitzgerald, savaş sonrası kuşağın, “Yitik Kuşak’ın” dramlarından evrensel bir tema
oluşturmayı başarmıştır. Öykülerindeki karakterler hep bir düşün peşinde koşmuşlar,
fakat düşlerini gerçekleştirememişlerdir. Eşi Zelda ile roman ve öykülerindeki
karakterler gibi parlak bir yaşam sürmüşler, çalkantılı yirmili yıllar boyunca, savaş
sonrası psikolojisinin çıkmazlarıyla boğuşarak “Amerikan Düşü”ne tutunmaktan
başka çaresi olmayan bunalımlı bir neslin gözünde, bu düşün somutlaşmış bir modeli
haline gelmişlerdir. Yaşam tarzları ve yazdıklarıyla “Caz Dönemi”nin idolü
olmuşlardır. Hook’un ifadesiyle, “Büyük bir Amerikan yazarı olarak Fitzgerald’ın
ünü,
her
zaman
desteklenmiştir.”
rağbette
olan
“Amerikan
Düşü”
kavramı
ile
gelişip
15
Fitzgerald, modern Amerikan nesrinde hakim olan Amerika, Amerikalı olma,
Amerikan ruhu gibi kavramları ve modern Amerika’nın gerçeklerini yazmıştır.
Hayatının son dönemlerinde tanıştığı Hollywood eleştirmenlerinden Sheilah Graham,
yazarın biyografisinde, “Scott’ın bir yazar olarak en büyük yeteneklerinden biri,
kendi zamanının ruh durumunu yakalayabilmesidir.” 16 der. Seçtiği bu yolla büyük bir
şöhretin sahibi olmuşsa da 1920’lerin o heyecanı ve ihtişamı bitince öykülerinde
1920’lerin değişen toplumunu ve özellikle de değişen kadınını anlatan yazarın da
modası geçmiştir.
Andrew Hook’a göre, “İlk başarısının ve daha sonraki hayatının hızlı ve sert
gidişinin heyecanından, son sinir krizinin acılığı ve talihsizliğine kadar, Fitzgerald’ın
hayatı ve kariyeri, hızlı yükselişinden, iflasına kadar geçen süredeki yıkıcı hareketi
13
Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald , ix.
Hook, a. g. e., 2.
15
Hook, a. g. e., 3.
16
Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald, Thirty-Five Later, 1976, 45.
14
6
içerisinde yer alan “Caz Dönemi” Amerika’sının tarihi gerçeklerinin trajik bir aynası
olarak görülmektedir... O, sadece Caz Dönemi Amerika’sını icad etmedi aynı
zamanda onu yaşadı.” 17
Bu çalışmada, F. Scott Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her Hair, May Day,
Winter Dreams ve The Rich Boy adlı öykülerinde “Caz Dönemi” panoramasının ve
dönemin toplumunda özellikle de kadınında meydana gelen değişimin yansıtılması
amaçlanmıştır.
F. S. Fitzgerald’ın Hayatı ve Eserleri Hakkında Kısa Bilgi
bölümünde, hayatı ve yazdığı eserler hakkında kısaca bilgi verilmiştir.
Amerika’da Kadın Gerçeği başlıklı bölümde, Koloni Amerika’sından “Caz
Dönemine” kadar Amerika’da kadının toplumdaki yeri ve geçirdiği evreler,
kadınların haklarını elde etme süreçleri ve “Caz Dönemi”nde değişen kadının
özellikleri, yazarın eserlerinden alıntılar verilerek irdelenmeye çalışılmıştır.
Caz Dönemi bölümünde, Fitzgerald’ın bir yazar olarak ünlendiği,
eleştirmenlerce kendisinin yarattığına inanıldığı ve adıyla özdeşleşmiş 1919-1929
yılları arasındaki süreçte yaşanmış olan “Caz Dönemi”nin sosyal ve ekonomik
özellikleri anlatılmıştır. Bu anlatım sırasında dönemin yazarın eserlerinde nasıl ifade
bulduğu anlatılmıştır. Ayrıca, dönemin sosyal özelliklerinin, Fitzgerald tarafından ne
denli iyi yansıtıldığı anlatılmaya çalışılmıştır.
Birinci alt başlık olan Ahlaki Çöküş bölümünde, “Caz Dönemi” toplumunda
ve buna bağlı olarak kadınlarında meydana gelen ahlaki değişim anlatılmaya
çalışılmıştır.
İkinci alt başlık olan Flapper Kültürü bölümünde, “Caz Dönemi”nde, kendine
özgü bir kültür ve ahlak anlayışı, bir yaşam tarzı olan, değişen kadın tipine verilen
bir ad olan “flapper”ın özellikleri, yazarın eserlerinden ve dönemi anlatan kitaplardan
örnekler verilerek açıklanmıştır. “Flapper” sözcüğü anlam olarak uzun bir karşılığa
sahip olduğu için, sözcüğün orijinal yazımının daha doğru olacağı düşünülmüştür.
Üçüncü alt başlık olan Amerikan Düşü adlı bölümde ise, Amerikan
edebiyatına ve Amerikalıların yaşamına hakim olmuş “Amerikan Düşü” kavramının
ne anlama geldiği ve bu kavramın Fitzgerald’ın eserlerindeki ifade şekli izah
edilmeye çalışılmıştır.
17
Hook, a. g. e., 8.
Silinmiş: ¶
Silinmiş: Yazarın
7
Sonuç bölümünde ise, on yıllık bir süreye denk gelen “Caz Dönemi”nde,
Amerikan
toplumunda
olagelen
sosyoekonomik
değişimlerin
nedenleri
ve
“Amerikan Düşü”nün ardına düşmüş insanların uğradığı hayal kırıklığı özetlenmeye
çalışılmıştır.
Kaynaklar bölümünde, bu çalışmanın hazırlanması sırasında baş vurulan ve
Silinmiş: ma
yararlanılan eserler belirtilmiştir.
Özet bölümünde de yapılan çalışmanın Türkçe ve İngilizce özeti verilmiştir.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
8
2. F. S. FİTZGERALD’IN HAYATI VE ESERLERİ HAKKINDA KISA
BİLGİ
Francis Scott Key Fitzgerald, 24 Eylül 1896’da Minessota eyaletinin St. Paul
Silinmiş: ¶
Silinmiş:
Silinmiş: ¶
¶
¶
¶
Silinmiş:
Silinmiş:
şehrinde doğmuştur. Başarılı olamamış aristokrat bir baba ile, 1850 patates kıtlığını
Silinmiş:
yaşamış İrlandalı bir annenin oğludur. Anne ve babasının mensup olduğu statü
Silinmiş: YAZARIN
farklılığı, onun Amerikan yaşam tarzına karşı karışık duygular beslemesine neden
olmuştur. Bu yaşam onun için, bir taraftan kaba ve bayağı, diğer yandan göz
kamaştırıcı ve ümit verici olmuştur.
The Great Gatsby adlı romanının baş erkek karakteri gibi Fitzgerald da,
yaşamın vaatlerine fazlasıyla duyarlı bir kişidir ve oldukça romantik bir düş gücüne
sahiptir. Bu vaatleri gerçekleştirmeye kararlı olarak yaşama atılır. Fitzgerald’ın
yaşamındaki olaylar, bu vaatleri gerçekleştirmek için gösterdiği çabalar olarak
değerlendirilir. Gittiği St. Paul Akademisi (1908-10) ve Newman Okul’unda (191113) fazla popüler bir öğrenci olamamıştır. Daha sonra, Mizener’in ifadesine göre,
duygularının bir çoğunu yansıttığı, Winter Dreams adlı öyküsünün erkek karakteri
Dexter Green gibi, ticaret dersleri alma düşüncesiyle doğuda bir devlet üniversitesine
Silinmiş: Doğuda
gitmek ister. 1 1913’te gittiği Princeton Üniversitesi’nde düşlediği başarıların
bazılarına ulaşır. Önemli bir tiyatro derneği olan Triangle Kulübü’ne üye olur,
üniversitedeki edebiyat çevresinin önemli isimlerinden biri haline gelir. Burada
piyesler, üniversitenin edebi dergileri için şiir ve öyküler yazar. Father Sigourney
Fay’le tanışır, Edmund Wilson ve John Peale Bishop’la yaşam boyu sürecek
arkadaşlıklar kurar. Bu arada, sonraları duygularını Winter Dreams adlı öyküsünün
kadın karakteri Judy Jones’ta anlattığı, 2 Ginevra King’e aşık olur. Maddi yetersizliği
yüzünden Ginevra tarafından reddedilir. Derslerinin de kötü gitmesi üzerine
Princeton’dan ayrılır.
Bir süre sonra Princeton’a geri dönmüşse de başarılı olamamıştır.
Eserlerindeki erkek karakterlerin çoğu gibi, içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak
için, 1917’de okulu bırakarak I. Dünya Savaşı’nda görev almak üzere orduya katılır.
1
2
Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 22.
Mizener, a.g.e., 27.
Silinmiş: m
9
1918’de, Alabama’da
teğmenken, Alabama Yüksek Mahkemesi yargıçlarından
birinin kızı olan Zelda Sayre ile bir şehir kulübü dansında tanışıp birbirlerine aşık
olurlar. Zelda, güzelliği ile ünlü olduğu kadar, Fitzgerald’ın eserlerindeki kadın
karakterlerin bir çoğu gibi, rahat davranışlarıyla ve aynı anda bir çok erkekle ilişkisi
olmasıyla da ünlüdür. Bu noktadan itibaren Fitzgeral’ın yaşamı bu ilişki
doğrultusunda ilerler. Zelda ile nişanlandıktan sonra, kısa zamanda para kazanıp
onunla evlenebilmek için New York’a gider ve bir reklamcılık işine girer. Bu arada
Zelda, Fitzgerald’ın maddi yetersizliği yüzünden nişanı bozar. Fitzgerald önce
üzüntüden kendisini içkiye verir. Daha sonra St. Paul’e çekilerek Princeton’dayken
yazmaya başladığı romanını yeniden ele alır. This Side of Paradise adlı bu ilk romanı
Mart 1920’de yayınlanınca, Fitzgerald genç yaşta büyük bir servet ve ünün sahibi
olur. Roman, dönemin gençliğinin yeni ahlak anlayışını ortaya koyması bakımından
önem taşımaktadır. Zelda, artık para ve ün sahibi olan Fitzgerald’la evlenmeyi kabul
eder. Fitzgerald, Scribner’s Magazine gibi saygın bir dergi ile, The Saturday Evening
Post gibi çok para veren popüler bir dergide yazmaya başlar. Birdenbire para ve üne
kavuşması, kendisinin ve Zelda’nın yatkın oldukları bir rolü oynamalarını sağlar.
İkisi de Fitzgerald’ın eserlerindeki yüksek tabakadan insanlar gibi sorumsuz bir
şekilde eğlence dünyasına dalarlar. “Onların eğlence hayatı, pahalı alışkanlıkları
Fitzgerald’a eserleri için malzeme sağlarken, aynı zamanda ağır maddi problemler de
getirmiştir.” 3
Yeni hayatlarının karmaşası ve şaşaası içinde Fitzgerald kısa öykü yazmak
zorunda kalır. Eylül 1920’de Flappers and Philosophers adlı kısa öykü koleksiyonu
yayınlanır. Bir yıldan daha az bir süre sonra, Mart 1922’de ikinci romanı The
Beautiful and Damned yayınlanır. Bu romanında Fitzgerald, yaşamın anlamsız
olduğuna inanan ve toplumun bozuk yanlarını görerek karamsarlığa düşen Amerikalı
bir aydının bunalımlarını dile getirir. Fitzgeraldlar, 1921’de Avrupa’ya ilk
seyahatlerini gerçekleştirmişlerdir. Bu kısa sürede Fitzgerald, Londra’da Glasworthy,
Paris’te Joyce ile buluşur, Perosa’ya göre, özellikle Joyce’un Fitzgerald üzerinde
etkisi büyük olmuştur. 4 Ekim 1921’de kızlarının doğumu için tekrar St. Paul’e
dönerler. Eylül 1922’de ikinci öykü koleksiyonu, Tales of the Jazz Age yayınlanır.
3
Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the author, Ann
Arbor: The University of Michigan Press, 1965, 5.
4
Perosa, a.g.e., 5.
10
St. Paul’den New York, Great Neck’e gitmişler oradaki şaşkınlık içerisinde üçüncü
romanı The Great Gatsby’yi tamamlayamamıştır. Bu süre içerisinde içki içmeyi
artırmış hatta alkolik olmuştur. Zelda da sürekli olarak içmektedir fakat alkolik
değildir. Maddi sıkıntılar çekmeye başlamışlardır. Sürdürdükleri lüks yaşamın maddi
ve manevi bedellerini karşılayamaz bir hale gelince, özellikle içkili partilerden
döndükten sonra
yoğun bir biçimde aile içi kavgalar yaşamaya başlamışlardır.
Perosa’nın da ifade ettiği gibi, borçlarını ödeyebilmek için, Fitzgerald bir sürü kısa
öykü yazmak zorunda kalmıştır. 5
Mayıs 1924’te, çalışmaları için sakin bir ortam bulma ve aşırı harcamalarını
azaltma yanılgısı ile Fransa’da yaşamaya karar verir. Fransız Rivierası’nda
Silinmiş: ’
Fitzgeraldlar, Gerald ve Sara Murphy ile yakın bir dostluk geliştirirler. Burada, baş
yapıtı olarak kabul edilen The Great Gatsby adlı romanını tamamlar, fakat aşırı
harcamalarını azaltamazlar. Üstelik Zelda’nın, deniz pilotu olan bir Fransız’la
yaşadığı aşk ilişkisi, 6 evliliklerini tehlikeye sokmuştur. Bu olay Fitzgerald için hem
yeni bir tecrübe, hem de olgunluğa doğru bir adım olmuştur. Maxwell Perkins’e,
“Duygulu bir yaz oldu. Mutsuz oldum, fakat çalışmam bundan etkilenmedi. Nihayet
büyüyorum.” diye yazar. 7
1924-25 baharında Roma’ya giderler. Orada, Zelda birdenbire resim yapmaya
başlar, bale dersleri almaya karar verir. Nisan 1925’te The Great Gatsby yayınlandığı
esnada Fitzgeraldlar tekrar Fransa’ya dönerler. Eleştirmenler övgüler yağdırmışsa da,
eserin satışı büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Romanda, “Amerikan Düşü”nün
umutlarıyla dolu, orta batılı saf biri olan romanın kahramanı Jay Gatsby ile
Princetonlı, iyi kalpli bir beyefendiyi temsil eden romanın anlatımcısı Nick
Carraway’de kendi bölünmüş kişiliğini ortaya koyar. Anlattığı duygulu, güzel aşk
hikayesi ile Fitzgerald, saptırılmış bir “Amerikan Düşü”nün insanı hüsrana
götürebileceğini, peşine düştüğü maddi değerlerin insanın hayatına mal olabileceğini
özlü bir anlatımla dile getirir. Bu romanla 20. yüzyıl edebiyatında kendine haklı bir
ün ve yer edinmiştir. T. S. Eliot, The Great Gatsby’nin, Amerikan romanının Henry
James’ten itibaren attığı ilk adım olduğunu söyler. 8
5
Perosa, a.g.e., 6.
Mizener, a. g. e., 66.
7
Perosa, a. g. e., 6.
8
James E. Miller, JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press,
1964, 160.
6
Silinmiş: O
Silinmiş: B
11
O dönemde, “Yitik Kuşak”ı oluşturan Amerikan yazarları için bir sığınak
olarak kabul edilen Paris’te, kişiliğine ve dehasına hayran olduğu Ernest
Hemingway’le buluşur. Bu çevre, orada bulunan yazarların birbirleriyle edebi
kariyerleri ile ilgili fikir alış verişi yapmaları konusunda uygun olmuştur. Paris’te,
kendi deyimiyle, “1000 partinin olduğu ve çalışmanın olmadığı”9 bir hayata dalar.
Şubat 1926’da All The Sad Young Men adlı üçüncü öykü koleksiyonu yayınlanır.
Bunun ve The Great Gatsby’nin sinema filmi haklarının satışıyla maddi anlamda
geçici olarak rahatlarlar. Bu aşırılık ve viski tutkunluğu dünyası onun daha sonraki
edebi çalışmalarına malzeme oluşturmuştur.
Zelda, giderek daha fazla değişiklik isteyen bir kadın olur. Fitzgerald ise
Şubat 1926’dan itibaren öykü yazamaz bir hale gelir. 1926’nın sonuna kadar
Fransa’da kalırlar. Maddi kaynakları bitmiş ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde,
Hollywood’da senarist olarak çalışmak üzere Amerika’ya
dönerler. Orada yeni
romanı Tender Is the Night için yeni malzeme toplar. Ölesiye çalışmak zorunda
olması onu tüketmiştir artık. Yazdığı bir senaryo da reddedilince, iki ay sonra
Hollywood’dan ayrılırlar ve Delaware, Wilmington yakınlarında Ellerslie’ye
yerleşirler. İki yıl burada kalırlar, Zelda’nın bale dersi alma isteğiyle 1928 yazında
tekrar Paris’e giderler. Hemingway’e göre, Zelda, eşine hem hayrandır hem de onu
kıskanmaktadır. Eşinin edebi çalışmalarında ona huzurlu bir ortam sağlamamıştır. 10
Eşiyle girdiği şöhret yarışı yüzünden Zelda, profesyonel bir dansçı olmak niyetiyle
bale dersleri almaya başlar. Fitzgerald yeni romanı için hala belirgin bir ilerleme
kaydetmemiştir. Zelda’nın aldığı yoğun dans dersleri sağlığını tehlikeye sokmuştur.
Öncekinden daha da fazla tükenmiş bir şekilde Ellerslie’ye dönerler. 1929 baharında
tekrar Paris’e giderler. Fitzgerald, ilk olarak çok aşırı bir şekilde içmeye, huzursuzluk
çıkarmaya ve arkadaşlarını hayal kırıklığına uğratmaya başlar. Nisan 1930’da, Zelda
ilk sinir krizini geçirir ve Haziran’da, İsviçre, Prangins’te bir kliniğe yatırılır.
Fitzgerald, Zelda’ya destek olmak için roman çalışmalarına ara verir ve onun
yanında kalır. Zelda’nın tedavi giderlerini karşılayabilmek için, tekrar kısa öykü
yazmak zorunda kalır. Kendi ekonomik krizi ile 1929 ekonomik krizi örtüşmüş, bu
yıllarda Fitzgerald yoğun bir parasızlık dönemi geçirmiştir. Aslında Fitzgerald bu
9
Perosa, a. g. e., 6.
Perosa, a.g.e., 5.
10
Silinmiş: ¶
12
dönemde The Saturday Evening Post gibi bir dergiden bile 4000 dolar gibi yüksek
bir ücret almıştır. Fakat Zelda ve Scott, kazandıklarından çok daha fazlasını
harcamışlardır. Paranın karakter üzerindeki etkisi hakkında çok iyi yazabilen yazar,
kendi parasını idare etmeye muktedir olamamıştır.
Eylül 1931’de Montgomery’ye gitmesine izin verilen Zelda, Şubat 1932’de
ikinci krizini geçirir. Baltimore’da Johns Hopkins Hastanesi’ne yatırılır. Zelda
burada Save Me the Waltz adlı kendi otobiyografik romanını yazar. Zelda’nın ruhsal
rahatsızlığından kurtulmasına destek vermek amacıyla, Scott romanın yazım ve
yayımına yardım eder. 11 Zelda, hayatının kalan kısmını hep böyle hastanelerde
geçirmek zorunda kalır.
Fitzgerald, Baltimore, La Paix’de bir ev kiralar, dördüncü romanı olan Tender
Is the Night’ı burada tamamlar. 1934’te yayınlanan, hastalarından biri olan zengin bir
ruh hastasıyla evlenen ve onu iyileştirirken kendisi ruhsal bir çöküntünün içine
sürüklenen Amerikalı bir psikiyatrın hikayesini anlatan bu romanı, ticari anlamda
başarısızlıkla sonuçlanmışsa da en etkileyici yapıtıdır. Romanın, Zelda’nın bir ruh
hastası olduğu döneme denk gelmesi, eserlerinin hayatını yansıttığına güzel bir
örnektir. 1936-37 dönemi, 1936’da yazdığı The Crack-Up adlı makalesinden de
anlaşıldığı üzere, Fitzgerald’ın buhran dönemidir. Sürekli içki içmektedir, borçludur
ve öykü de yazamamaktadır. 1936’da Zelda hastanedeyken kendisi otelde kalmakta,
kızı Scottie’ye bir ev bile kiralayamamaktadır. Kızı yatılı bir okulda kalmaktadır ve
Oberler onun vekil ailesidir. Fitzgerald, kızı Scottie’ye mektuplar yazarak onunla
ilgilenmekte ve onun sosyal değerlerini şekillendirmekte, eğitimini denetlemektedir.
Yazarın düşleri harap olmuştur, bu andan itibaren yalnız ve acınacak bir haldedir.
Fitzgerald, zamana ve ölüme karşı tek başına mücadele etmeye karar verir.
Müteakip yıllarını, kişiliğini yenilemek, yeni teknikler denemek ve ümitsizce son bir
sanatsal başarı yakalamak için uğraşmakla geçirir. 1937 yazında Hollywood’a gider,
Metro-Goldwyn-Mayer’le haftada 1000 dolara altı aylık bir sözleşme imzalar. Daha
sonra haftada 1250 dolara bir yıllık bir sözleşme daha imzalar. Para biriktiremese de
bütün borçlarını öder. California’da, Sheilah Graham adlı bir sinema eleştirmenine
aşık olmuş, vazgeçemediği içki alemine rağmen bu ilişki devam etmiştir. 1938
yılının sonunda, Metro-Goldwyn-Mayer sözleşmeyi yenilemeyince, Fitzgerald kendi
11
Perosa, a. g. e. 7.
13
hesabına senaryo ve Esquire dergisi için de kısa kısa öykü yazmaya başlar.
Hollywood’a dair yazdığı son romanı The Love of the Last Tycoon’u
tamamlayamadan, birlikte kaldığı Graham’ın dairesinde geçirdiği bir kalp krizi
sonucunda, 21 Aralık 1940’ta ölür. Eşi Zelda ise Highland Hastanesinde çıkan bir
yangın sırasında, 1948’de ölür.
Fitzgerald, edebi anlamda, iki büyük şahsiyet olan Wells ve Compton
Mackenzie’den etkilenmiştir. Princeton’da tanıştığı yakın arkadaşı ve edebi yönden
etkilendiği bir yazar olan Edmund Wilson’a, 12 Wells’in romanı The New
Machiavelli’nin yüzyılın en muhteşem İngiliz romanı olduğunu söyler. 13 Seçkin
Ergin, Fitzgerald’ın, Mencken’in Amerikan toplumu ve kültürüne dair karamsar
düşüncelerinden etkilenmiş olduğunu, hatta onları benimsediğini ve The Beautiful
and Damned adlı romanının bunu kanıtladığını söyler. 14 Miller’a göre, Fitzgerald,
1925 yılından itibaren, ilk etkilendiği yazarlar olan Wells, Mackenzie ve
Mencken’den, James Joyce, Willa Cather ve en önemli olanı Joseph Conrad’a
yönelmiştir. 15 Fitzgerald, The Great Gatsby’yi yazdığı dönemde Joseph Conrad’dan
büyük ölçüde etkilenmiştir. Miller, bu etkilenmeye dair şöyle der: “Fitzgerald, “Eğer
bir yazarın sanata karşı bir özlemi yoksa, Conrad’ın yaptığı gibi, insanların,
mekanların ve olayların geçtiği yer ve şartların duygusunu doğrudan doğruya
eserlerinde nakletmeye çalışması gerektiğini” söylerken, Conrad’ın kendi mesleğinde
yaptığı etkiyi ifade ediyordu.” 16
Fitzgerald’ın eserlerini incelerken onun hayatının da birlikte ele alınması bir
zorunluluktur. Yazarın eserlerinin, hemen hemen hayatının bütün bölümlerinin bir
yansıması olduğu bütün eleştirmenlerce kabul edilmektedir. Yazar, hem geçici bir
bolluk ve savurganlık dünyasında yaşamıştır hem de bu dünyayı eserlerinde hep
12
Miller, a.g. e., 21.
Miller, a.g.e., 16.
14
Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası, Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı”
İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 1982, 10.
15
Miller, a. g. e., 84.
16
Miller, a. g. e., 92-93.
13
14
eleştirmiş, kendi neslinin değişmesini, toplumdaki bozulmayı her fırsatta dile
getirmiştir. Kısacası yazarın hayatı kötü bir sonla biten bir aşk romanı gibidir.
15
3. AMERİKA’DA KADIN GERÇEĞİ
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
İnsanlık tarihinin hemen hemen bütün dönemlerinde kadınlar, genellikle
Silinmiş: ¶
¶
erkeklerden daha az kanuni haklara ve mesleki fırsatlara sahip olmuşlardır. Kadınlık
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
ve annelik, kadınların en önemli görevleri olarak görülmüştür. İnsanoğlunun
başlangıcından beri kadınlar, insan neslinin devam etmesi ve çoğalmasının kaynağı
olarak kabul edilmişlerdir. Tarih boyunca kadınlar, sadece zihinsel açıdan
erkeklerden daha zayıf varlıklar olarak değil, aynı zamanda da günaha teşvikin ve
günahın başlıca sebebi olarak görülmüşlerdir.
Örneğin, Grek mitolojisine göre, Zeus’un kendine verdiği, içinde bütün
kötülüklerin bulunduğu kutuyu, açması yasaklandığı halde merakını yenemediği için
açan ve
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
bütün kötülüklerin, mutsuzlukların yeryüzüne saçılmasına neden olan
Pandora da bir kadındır. 1 Dördüncü yüzyılda Hıristiyan kilisesinin Katolik pederi St.
Jerome, “ Kadın, günahın kapısı, günahkarlığa giden yol, yılanın zehirli iğnesi,
kısacası tehlikeli bir objedir.” 2 der. Thomas Aquinas adlı 13. yüzyılda yaşamış bir
Hıristiyan din adamı ise, bu konuyla ilgili görüşlerini, “Kadın, erkeğin yardımcısı
olarak yaratılmıştır fakat onun tek rolü gebe kalmaktaki rolüdür...” 3 şeklinde ifade
etmiştir.
Hem doğuda hem de batıda erkek çocukları, kız çocuklarından daha fazla
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
tercih edilmişlerdir. Kadınlar, uzun süre, yapıları gereği erkeklerden daha zayıf
görülmüşler ve kas ve zeka gücü gerektiren işlerde de yetersiz varlıklar olarak kabul
edilmişlerdir. Sanayileşmemiş toplumların çoğunda, ev ya da çiftliğin günlük işleri
kadınlara, avcılık ya da toprağı işleme gibi daha ağır işler ise erkeklere mal
edilmiştir. Aynı zamanda çocukları büyütmek, ineklere bakmak, çamaşır yıkamak
gibi sürekli ve ağır işler de yine kadınlara aittir. Zamanla, “Kadının yeri evidir”
klişesi iyice yerleşmiştir. Aslında kadınlar, kişisel ve zihinsel özgürlüklerine
kavuştukları dönemlerde önemli başarılar kaydetmişlerdir.
Amerika’da koloni dönemi kadınının durumu incelendiğinde; bu dönemde
evin reisinin erkek olduğu görülmektedir. Erkek dışarıda aileyi temsil etmektedir ve
bütün parasal ve hukuksal işlerle ilgilenmektedir. Daha da önemlisi seçimlerde ailesi
1
Grolier International Americana Encyclopedia, 11. Cilt Grolier Inc.- Sabah, 1993, 4.
Erişim [http//www.wic.org/misc/history.htm.] Erişim Tarihi: 11. 04. 2005, Saat:12:30.
3
a. g. e.
2
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
16
adına oy kullanmaktadır. Yalnızca dul kadınlar ve sayıca az olan evlenmemiş
kadınlar yasal olarak kendi işlerini yürütme hakkına sahiplerdir. Evlenmemiş
Silinmiş: sahiptirler.
kadınlar, oy verme hakkı dışında erkeklerle aynı haklara sahiptirler. Fakat AngloSakson asıllı evli bir kadın gerek kanun gerekse töreler önünde, kocasından sonra
ikinci planda kalmaktadır. Kanunlarla belirlenmemiş olmasına rağmen, evli bir kadın
kocasıyla tek bir insanmış gibi kabul edilmekte, kendisi hakkında dava açılamamakta
ve kendisi de başkasını dava edememektedir. Koloni dönemi kadınının gayri menkul
alıp satmak, anlaşmalar yapmak ve vasiyet düzenlemek gibi hakları yoktur.
Evlenmeden önceki malları evlendikten sonra kocasına geçmekte ve kazandığı para
da yasal olarak kocasına ait olmaktadır. Evlilikten doğan çocuklar babanın kontrolü
altında büyümektedirler. Evli beyaz erkekler, eşlerinin kendi fikirlerini kabul
etmelerini beklemekte ve kadınların çoğunluğu da bu ikinci derece rolü
kabullenmektedirler. Genç kızlar evlenirken onlara, kendilerini eşlerine adamaları
öğütlenmektedir. 4
Koloni kurucuları, kadınların aşağı görülmeleriyle ilgili derin bir biçimde
kökleşmiş inançları beraberlerinde Amerika’ya getirmişlerdir. Kadınlardan sabırlı ve
iyi bir ev hanımı olmaları beklenmektedir. Onların toplumdaki rolleri gayet açıktır:
Hallerinden memnun bir şekilde kocalarına itaat etmeleri ve onlara hizmet etmeleri,
Silinmiş: hallerinden
çocuklarını büyütmeleri ve ev halkının bakımını sağlamaları. Böyle çoğunlukla kabul
görmüş davranışlar, erkek egemen bir toplumda, kadınların bağımlı statülerini kabule
zorlandıkları anlamına gelmektedir. Hem toplumun geliştirdiği gelenekler hem de
yasalar kadını itaatkar ve güçsüz kılmıştır. Kadınlar oy kullanamazlar, vazedemezler,
memuriyet yapamazlar, parasız resmi okullara ve yüksek okullara gidemezler, dava
açamazlar ve olağanüstü durumlar dışında mülk edinemezler. 5
Bu dönemde kız çocukları için resmi eğitimin erkek çocuklarınkine göre
ikinci planda kaldığı görülmektedir. Varlıklı ailelerin kız çocukları müzik, dans ve ev
işleri ile ilgili eğitim alırken, erkek çocukları eve getirtilen özel öğretmenlerden ders
alarak kendilerini üniversite eğitimine hazırlayacak olan önemli okullara
gönderilmektedirler.
4
Bert Mary Norton, et al. A People and a Nation: A History of the United States, Boston: Houghton
Mifflin Company, 1991, 20.
5
George B. Tindall-David E. Shi, America, WW. Norton &Company, New York, London 1989, 43.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
17
Bununla beraber Yeni Dünya’nın şartları gereği kadınların statülerinde az da
olsa bazı düzelmeler olduğu görülmektedir. Bu dönemde kadınların sayısı erkeklere
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
göre çok daha az olduğu için bu durum, ilk yıllarda kadını Avrupa’daki kadınlardan
çok daha değerli kılmıştır. Püritenler toplumda düzenli bir aile hayatına önem
verdikleri için, kanunları kadınları fiziksel şiddetten korumuş ve boşanmalarına izin
vermiştir. 6
Özgürlüğün mantığı siyahların statülerine olduğu gibi kadınların statülerine
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
de uygulanmak istenmiştir; fakat bu mantık kadınların durumunu 18. yüzyıl boyunca
da pek fazla değiştirememiştir. Kadınlar bu dönemde de ev işleriyle sınırlı
kalmışlardır. Bu yüzyılda başlayan Bağımsızlık Savaşı sırasında savaşın doğal olarak
ortaya çıkardığı zorluklarla kadın, günlük hayatta daha da aktif ve katılımcı olmaya
başlamıştır.
Devrim heyecanı kadınlara yeni fırsatlar sunmuştur. İngiliz menfaatlerini
protesto amacıyla savaş öncesi birtakım kampanyalara katılmışlardır. Geçici bir süre
için olsa da, savaş kadınları yeni rollere sürüklemiştir. Kadınlar tarlalarını sürmek,
dükkanlarına bakmak ya da tepsi tencere gibi ev eşyalarını eritip savaşta kullanılacak
top güllesi imal etmek gibi görevleri üstlenmişlerdir. Savaş sırasında kocalarının
kamp kurdukları yerlerde hasta ve yaralılara hemşirelik yapmışlar, birliklere yemek
pişirmişler, çamaşır yıkamışlar ve savaşta ölenleri gömmüşlerdir. Kadınlar
gerektiğinde ateş hattında da yer almışlardır. 7
Kadın mücadelelerinin başında, dönemin en bilgili, cesur ve prensip sahibi bir
kadını ve Amerika Birleşik Devletleri’nin üçüncü başkanı John Adams’ın karısı olan
Abigail Adams’ın 31 Mart 1776’da kocasına yazdığı mektup dikkat çekicidir: “Senin
yapmanın gerekli olduğuna inandığım yeni kanunlarda Bayanları hatırlamanı
dilerim... Erkeklerin eline öyle sınırsız bir güç verme...Eğer Bayanlara özel ilgi ve
hassasiyet gösterilmezse biz bir isyan başlatmaya kararlıyız ve sesimizin veya
temsilcimizin olmadığı hiçbir kanunla da kendimizi bağlı saymayacağız.” 8
Kadın eğitimi ile ilgili ilk teorinin sahibi Judith Sargent Murray’dır. Murray,
1780 ve 1790’larda yayınladığı makaleler serisinde kadınların erkeklerle eş bir
entelektüel yapıya sahip olduklarını ve kız ve erkek çocuklarının eşit şartlarda eğitim
6
Tindall-Shi, a. g. e., 43.
Tindall-Shi, a. g. e., 145.
8
Tindall-Shi, a. g. e., 145.
7
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
18
almaları gerektiğini savunur. Ayrıca kız çocuklarının ekonomik yönden kendi
kendilerine yetebilmeleri gerektiğini iddia eder. Genç kızların yaşamdaki temel
amaçlarının koca bulmak olduğunu reddeder. Bu sebeple Judith Sargent Murray,
Amerika’nın ilk feministi olarak kabul edilebilir. 9
Murray’ın Koloni Döneminin geleneksel kadın anlayışına karşı çıkışı,
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
Bağımsızlık Savaşı sırasında kadınların gösterdiği performansla yakından alakalıdır.
Dolaylı ya da doğrudan savaşa katılan kadınlar, evin dışındaki sorumluluklarının da
üstesinden geldiklerini fark edince kendilerine güvenmeyi öğrenmişlerdir ve değişim
kendiliğinden oluşmaya başlamıştır.
Tarihin her döneminde kadın hakları sorunu ve bu sorunla ortaya çıkan az ya
da çok bir takım kadın hareketleri görülmüştür. İnsan hakları meselesi 1789 Fransız
İhtilali ile birlikte ortaya çıkmış, beraberinde insan hakları beyannamesini de
gündeme getirmiştir. Fakat bu beyannamede kadın haklarına yer verilmediği için,
kadınlar bazı çalışmalar yapma ihtiyacı duymuşlardır.
Bu dönemde ortaya çıkan tarihin ilk kadın feministi olarak kabul edilen
Fransız Olympe de Gouges, yapmış olduğu kışkırtıcı konuşmalarla büyük bir kadın
kitlesini etkilemiş, ancak söylevleri birleştirici ve yapıcı bir özellik taşımadığı için
kadınlarla erkekleri karşı karşıya getirmiştir. 1791’de Gouges, Déclaration des
Droits de la Femme et de la Citoyenne (Kadın ve Kadın Yurttaşın Hakları
Beyannamesi) adlı bir belgeyi krala göndererek mücadelenin resmileşmesini
sağlamıştır. Fakat 1793 Konvansiyonu ile bütün kadın kulüpleri kapatılmış, kadına
verilen haklar geri alınmış ve kadınlar başladıkları yere geri dönmüşlerdir. Devletin
meydana getirdiği gerginlik ise feminizmin diğer Avrupa ülkelerine yayılmasını
sağlamıştır. 10
On sekizinci yüzyılın büyük demokratik devrimleri olan Amerikan
Bağımsızlık Savaşı ve Fransız İhtilali ile birlikte doğan feminizm, kadınların toplum
içindeki durumlarını düzeltmeyi amaç edinen kendisinden önceki akımlardan,
kadınlara “insan ve yurttaşlık hakları”nın demokratik sonuçlarının uygulanmasını
istemesiyle ayrılır. 11 Fransız Devrimi’nden fazlasıyla etkilenmiş bir kadın olan Mary
Wollstonecraft, İngiltere’de, 1792’de feminist bir inceleme olan A Vindication of the
9
Norton, a. g. e., 108.
Muhammed Emin, Feminizm Nedir?, İstanbul: Türdav, 1995, 57.
11
Grolier, a. g. e., 6. Cilt, 51.
10
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
19
Rights of Women adlı denemesini yayınlamıştır. Wollstonecraft, eserinde,
Rousseau’nun doktrinine ve kızları erkeklerle eşit eğitim alma hakkından mahrum
bırakan Fransız Devrimcileri başta olmak üzere, bütün ülkelerin burjuvalarına isyan
eder. Küçük kızların eğitim yoluyla süs bebekliğine ve kocalarına bağımlı yaşamaya
mecbur edilişlerini protesto eden Wollstonecraft, kadınların yaşam biçimde bir
devrimin gerçekleştirmesi ve kadınlara yitirdikleri onurlarının geri verilmesi
gerektiğini, bu hususta geç kalındığını dile getirerek kadın bilincinin aydınlanmasını
istemiştir. 12 Bütün insanların kendi kaderlerini belirlemek gibi bir hakka sahip
olmaları gerektiğini, bu sebeple de kadınların erkeklerle eşit bir eğitim görmeleri
gerektiğini savunmuştur. Bu deneme ile birlikte Avrupa’da radikal feminizmin
doğmasına sebep olmuştur. 13
Amerika’nın İngiltere’nin kolonisi olduğu dönemdeki evlilik anlayışına göre
kadın ikinci plandadır ve erkeğine boyun eğmek zorundadır. Bağımsızlık
Savaşı’ndan sonra cumhuriyet döneminde ise bu anlayış değişikliğe uğramıştır.
Silinmiş: Cumhuriyet
Silinmiş: D
Özellikle kadınlar, evliliği eşit haklara sahip iki ayrı cinsin birlikteliği olarak
görmeye başlamışlardır. Yeni kurulan cumhuriyetin eğitim politikasına getirdiği
yenilikçi düşünce bu değişimleri hazırlayan bir etmen olmuştur. Koloni dönemi
Amerika’sında eğitim, kişisel başarının aracıdır ve kişilerin kendi gayretleri
sonucunda gerçekleşmektedir. Cumhuriyet döneminde ise eğitim kamu yararına
olmaya başlamıştır. Cumhuriyetle birlikte kız çocuklarının eğitimine de önem
verilmeye başlanmıştır. İyi nesillerin yetiştirilebilmesi için eğitimli annelerin
gerekliliği anlaşılmıştır. Bu nedenle, ilk olarak Massachusetts’de hem kız hem de
erkek çocuklarına parasız ilköğretim imkanı sağlanmıştır. Bütün ülkede özel
akademiler genç kızlara ilköğretim sonrasında eğitim verir ama hiç kimse kadınların
üniversite eğitimi alması konusunu dile getirmemektedir. 14
Kadınlar için Murray’ın eğitim, Adams’ın siyaset ve eyalet hakimlerinin
hukuk alanında yapmış oldukları bütün yeniliklere rağmen Amerikan kadını 19.
yüzyılın başlarında yine yerinin evi olduğunu ve esas sorumluluğunun da anne ve eş
olmak olduğunu kabullenmiş durumdadır.
12
Andrée Michel, Le Féminisme, İletişim Yayınları-Presses Universitaires De France, Çev. Şirin
Tekeli, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993, 57.
13
Emin, a. g.e., 58.
14
Didem Uslu, 20. Yüzyıl Amerikan Edebiyatında Kadın, 9 Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1999,
16.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
20
Amerika’da 19. yüzyıl başları dönem incelendiğinde endüstri alanında büyük
gelişmelerin gerçekleştiği görülmektedir. Aynı zamanda bu yüzyıl evrensel
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
boyutlarda da bir kapitalizm çağıdır. Endüstrileşmenin doğal sonucu olan kentleşme,
bir çok değişikliği de beraberinde getirmiştir. Bu değişimden kadınlar da paylarını
almışlardır. İlk olarak New England’daki çiftçi kızları, çiftlik hayatının
monotonluğundan kurtulma şansını yakalamak ve ailelerine yardım etmek veya
kendi durumlarını düzeltmek için fabrikalarda çalışmaya başlamışlardır. Bu dönemde
bir çok kadın da öğretmenlik yapmaya başlamıştır ve evlenmeden tek başlarına
yaşamayı tercih eden ve yaşadıkları bütün zorluklara rağmen hayatlarını çalışarak
devam ettirmeyi isteyen kadınların sayısında büyük bir artış kaydedilmiştir. Bazı
kadınlar çok küçük yaşlarda zenginlerin evlerinde hizmetçilik, aşçılık, kahyalık ve
dadılık gibi işler yapmışlar, kendi başlarına hayatta kalabilmek adına gösterdikleri
çabayla Amerikan yaşam tarzında büyük değişikliklere öncülük etmişlerdir. Gelişen
ekonominin kendilerine sunduğu imkanları değerlendiren özgür kadınlar, kadınlarla
erkeklerin eşit haklara sahip olmaları gerektiği düşüncesini iyice idrak etmeye
başlamışlardır. Köleliğin kaldırılması, siyahların özgür kılınması fikri, kadınların da
özgür olması fikriyle örtüşmüş; 1840’larda Güney Carolinalı köle sahibi bir ailenin
Angelina ve Sarah Grimke adlı kızları ebeveynleriyle ilişkilerini keserek, köleliğe
karşı olan Quakerizm (Bir Protestan tarikatı) ve feminizmle kucaklaşmak için kuzeye
gitmişlerdir. 15 Köleliğin kaldırılması ile ilgili konuşmaları tepki görünce bu iki
kardeş, kadının erkeğe kesin itaati kavramına karşı savaş başlatmışlardır. Sarah
Grimke, Letters on the Condition of Women and Equality of Sexes ve Angelina
Grimke Letters to Catherine E. Beecher adlı kitapları yazarak, kadınların toplum
içerisinde ve kanunlar karşısında maruz bırakıldıkları haksızlıkları dile getirmişlerdir.
“Amerika’da kadınların uyanışı, ileri görüşlü bir İskoç olan Frances Wright
adındaki kadının Amerika’yı ziyaretiyle başlar. Bu kadının teoloji ve kadın hakları
konularında verdiği konferanslar bir çok kişiyi şaşırtmıştır. Fakat onun verdiği
örnekler, erkekler ve çoğu kadınlar tarafından hor görülmeyi göze alarak enerjilerini
açıkça feminizme, kölelik aleyhtarlığına ve işçi reformlarına adamış Philadelphialı
15
Thindal-Shi, a. g. e., 368.
Silinmiş: ’
21
Lucretia Mott, Susan B. Anthony ve Elizabeth Cady Stanton gibi Amerikan feminist
hareketinin önemli kişilerini kısa zamanda harekete geçirdi.” 16
Koloni döneminden beri evli olmayan kadınlar, erkeklerin yasal haklarının bir
çoğuna sahip olmuştur. Fakat geleneklere göre kadınlar genç yaşta evlenmek
zorundadırlar ve bir kere evlenen kadın, yasalar karşısında ayrı kimliğini
kaybetmektedir. Kadınların oy kullanma hakkı yoktur ve eğitimleri daha ziyade
okuma-yazma, müzik, dans ve nakışla sınırlıdır. Erkeklerin eskiden maruz
bırakıldıkları bazı engellerin bir takım reform hareketleriyle ortadan kalkması,
kadınların gözlerini açmış ve toplumda ne kadar eşitsiz bir durumda olduklarını fark
etmelerini sağlamıştır. Tarihte ilk olarak, 17 19 Temmuz 1848’de, köleliğin
kaldırılması hareketinde Elizabeth Cady Stanton ve Lucretia Mott adlı Amerikalı iki
kadın eylemci, New York’ta, Seneca Falls’da “Kadın Hakları ve Sorunları”nı
konuşmak üzere bir toplantı gerçekleştirmişlerdir. Köleliğin kaldırılmasını savunan
hareketin geliştirmiş olduğu, insanın özgür olması fikrinin ışığı altında Stanton ve
diğerleri, modern feminist hareketin genel kariyerini başlatmışlardır. Seneca Fall
Konvansiyonu Bildirgesi, Amerika’nın 1776’da yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi’ni
model alarak kadın ve erkeklerin eşit olarak kabul edilmesini istemiştir. Bu bildirge,
altmış sekiz kadın ve otuz iki erkek tarafından imzalanmıştır.
Stanton, devletin kadınlara dikkat etmesi konusunda bir bildiri hazırlamış, bu
bildirinin geniş çapta tanınmasını sağlamıştır. Bildiride, bütün kadınların ve
erkeklerin eşit olarak yaratıldıklarına inandıklarını, kadınlara ve erkeklere yaratıcı
tarafından yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama gibi bazı geri alınamaz haklar ihsan
edildiğini ifade etmiştir. İnsanlık tarihinin erkekler tarafından kadınlara uygulanan
haksızlık, gasp ve zulümlerle dolu olduğunu, kadınların oy kullanma hakkına izin
verilmediğini anlatmıştır. Ayrıca Stanton, erkeklerin kadınları teşekkülü sırasında
hiçbir söz haklarının olmadığı kanunlara itaat etmeye mecbur ettiklerini, en cahil ve
düşük seviyedeki hem yerli hem de yabancı erkeklere tanınan haklardan bile
kadınları mahrum ettiklerini dile getirmiştir. Evlenen kadınların kanunlar karşısında
manen ölü kabul edildiğini, kadınların mal, mülk sahibi olamadıklarını anlatmıştır.
Evliliğin gereği olarak kadınların kocalarına itaat etmek zorunda bırakıldıklarını,
16
Amerikan Tarihinin Ana Hatları, Amerikan Basın ve Kültür Merkezi, Ankara, İstanbul, İzmir, 72.
Elizabeth Cady Stanton, A History of Woman Suffrage, vol.1, Rochester, N. Y.: Fowler and Wells,
1889, 70-71.
17
Silinmiş: b
Silinmiş: 19 Michel, a. g. e., 7879.
22
erkeğin kadının efendisi olarak kanunun kendisine verdiği yetkiyle kadını
özgürlüğünden mahrum ettiğini ve onu döverek cezalandırdığını izah etmiştir.
Boşanma ve vesayet kanunlarının kadınlara hiçbir hak tanımadığını, erkeğin kadının
zengin olmasını sağlayacak bütün yolları kapadığını ve kadınların ilahiyatçılık,
hekimlik, avukatlık ya da hakimlik gibi meslekleri yapmalarına izin verilmediğini,
kadınların üniversiteye kabul edilmediklerini, erkeklerle aynı işi yapsalar bile aynı
ücreti alamadıklarını çeşitli sözleriyle anlatmaya çalışmıştır. 18
İki gün süren toplantı boyunca bildiri tartışılmıştır. Fakat kadınların oy
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
kullanma hakkının kabul edilecek bir öneri olmadığı görüşü çok yaygındır.
Toplantıda alınan en önemli karar ise, bu tür toplantıların Amerika’nın her tarafında
yapılması ve görüşlerin toplanması yönünde olmuştur.
19. yüzyılın ilk yarısındaki kadın hareketleri bazı erkekler tarafından destek
gördüyse de, erkeklerin çoğunluğu kadınların konumsal değişimine karşı çıkmıştır.
Bu eleştiriler ise kadınlar üzerinde aksi tesir yapmış, bu tarz toplantıların ve bildiride
üzerinde durulan konuların kadınlar tarafından daha fazla tartışılmasına sebep
olmuştur. Bu süreçte hemen hemen toplumun her kesiminden kadınlar oy kullanmak
ve erkeklerle eşit haklara sahip olmak için mücadele etmeye başlamışlardır.
Kadınların kurtuluşunun yalnızca kadınların eseri olabileceğine inanan
Amerikalı ilk kadın muhabirlerden olan Margaret Fuller, 1845’te Woman in the
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
Nineteenth Century adlı kitabını yazmış; bireylerin sınırsız bir kapasiteye sahip
olduklarını ve insanların rolleri cinsiyetlerine göre belirlendiği zaman, insanın
gelişiminin şiddetle sınırlandığını savunmuştur. Fuller feminizmin önde gelen
savunucularından biridir. Kadınların bağımsız bir kimlik kazanmaları için mücadele
etmeleri gerektiğine inanır. Bu düşünce daha sonraları gelişen ve günümüzde de
canlılığını koruyan feminist hareketlerin temelini oluşturan bir düşüncedir. 19
Amerika Birleşik Devletleri’nde 19. yüzyıl boyunca kadınlar, eğitimi
Silinmiş: 20
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
düzeltmek, hapishane reformunu başlatmak ve alkollü içkilerin yasaklanmasını
sağlamak, İç Savaş öncesi dönemde de kölelerin özgürlüklerinin verilmesini
sağlamak için organize olmuşlar ve büyük çapta reform hareketlerine katılmışlardır.
18
19
Stanton, a. g. e., 70-71.
Michel, a. g. e., 78-79.
Silinmiş: i
Silinmiş: s
23
Bu yüzyılda cereyan eden İç Savaş, ülkedeki bütün dinamikleri ve güneyli
Silinmiş: i
Silinmiş: s
kadınların konumunu değiştirmiştir. Savaştan önce ataerkil bir toplum düzeninde
yaşayan kadınlar, savaşa katılan erkeklerden boşalan yerleri doldurmak zorunda
kalmışlar ve yeni sorumluluklar üstlenmişlerdir. Evlerinin idaresini ele almışlar, daha
önceleri erkek işi olarak kabul edilen işlerde çalışmışlardır. Kızlar konfederasyon
ordusunda çalışmaya başlamışlar, güneyde kadınlar erkek öğretmenlerin yerini
almışlardır. Bu durum güneydeki erkeğin kesin üstünlüğünün sorgulanmasını
sağlamıştır. Kadınlar kendilerine güvenmeye başlamışlardır. Endüstrileşmenin
sağladığı imkanlarla kırsal alandan kente giden kadınların sayısı artmış; kadınlar
çeşitli iş alanlarında görev almaya başlamışlardır.
Kız öğrencilerin sayısında 19. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir artış
kaydedilmiştir. Kız öğrencilerin öğrenim gördüğü yüksek okulların artması ve
kadınların yüksek okul ve üniversitelere kabul edilmesiyle birlikte, yüksek öğrenim
gören kadınların sayısı hızla artmaya başlamıştır. 1870 yılında tahminen fakülte ve
üniversite öğrencilerinin beşte birini kadınlar oluştururken, 1900 yılı itibariyle bu
oran üçte birden daha fazla bir seviyeye çıkmıştır. Kadınların her düzeyde eğitim
kurumlarına alınmaya başlamaları, 19. yüzyıl feministlerinin kaydettikleri en önemli
başarılardan biridir.
Ekonomik ve sosyal alanda özgürlüklerini kazanan kadınlar, kendilerine oy
hakkının verilmesi için kongreye ve eyaletlerin kanun yapan birimlerine baskı
Silinmiş: K
yapmaya başlarlar. Kadınlar gösterdikleri mücadelenin tıpkı siyahlar için olduğu
gibi, kendileri için de oy kullanma hakkının elde edilmesiyle sonuçlanmasını
istemişlerdir. Fakat 1868 ve 1870’te sırasıyla kabul edilen anayasanın 14. ve 15.
Silinmiş: A
maddeleri siyahlara vatandaşlık ve oy kullanma hakkını verirken, kadınlara oy
kullanma hakkını vermemiştir. 1878’de Susan B. Anthony, Amerikan anayasasında
kadınların oy vermeleriyle ilgili değişiklik önergesi vermesi için, California
eyaletinden bir senatörü razı ederse de konuyla alakalı kanun tasarısı Senato
komisyonunda kabul edilmez. Bu tarihten itibaren kadınlara oy hakkı verilmesi için
çalışan ulusal birlik, (National Women Suffrage Association – NWSA) on sekiz sene
boyunca defalarca aynı yasanın kongrede tartışılmasını sağlamıştır. Fakat erkekler,
kendisine oy hakkı verilen kadının aile sorumluluklarından kaçacağı gerekçesiyle,
Silinmiş: A
24
onlara bu haklarını vermek istemezler. Bütün bunlara rağmen, bazı eyaletlerde
kadınlar yerel seçimlerde oy kullanma hakkını elde ederler.
Amerika’da 1895-1920 yılları arasında gerçekleşen endüstrileşme sonucunda
sosyal, ekonomik ve politik yaşamda bir takım
bozulmaların, olumsuzlukların
ortaya çıktığı görülmektedir. Bu dönemde büyük bir gelişme kaydeden kapitalizmin
sağladığı değişimin etkisiyle kadınlar, kendilerini evlerinin dışında da ispatlamaya
kalkışmışlardır. Toplum içindeki konumlarını düzeltmenin, erkeklerle eşit haklara
sahip olmanın yollarını aramışlardır. Aynı dönemde ortaya çıkan, eğitsel ve edebi
kuruluşlar olarak başlayan kadın kulüpleri, kamusal konularla ilgilenmeye başlayan
orta sınıf kadınlardan oluşmaktadır. Kamu kurumlarında çalışmaları engellenen
kadınlar, bu vesileyle sosyal şartlarının düzeltilmesi için gayret göstermişlerdir.
Feminizm sözcüğü, 1910 yıllarında kadının sosyal konumunu sorgulayan
kuruluşlar tarafından kendilerini tanımlama aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
1898’de Charlotte Perkins Gilman, Kadınlar ve Ekonomi adlı kitabında, kadınların
bütün yaşamlarının ev üzerine kurulu olmasının ve kadın saflığının modası geçmiş
bir kavram olduğunu savunmuştur. Kadınların her alanda çalışarak varlıklarını
ispatlamaları gerektiğini belirtir. 1897’de Lucy Maynard Salmon’ın Ev İşi ve
1909’da Edith Abbott’un Endüstride Kadınlar gibi bilimsel birkaç eser
yayınlanmıştır. Yöntem ne olursa olsun kendilerine oy hakkının verilmesi için
çalışan kadınlar, yavaş yavaş emeklerinin karşılığını almaya başlamışlar; 1912’ye
kadar batıdaki dokuz eyalet, kadınlara yerel ve eyalet seçimlerinde oy verme hakkı
tanımıştır. Nihayet 21 Ağustos 1920’de Amerikan kadını, anayasada yapılan 19.
Silinmiş: A
değişiklikle oy kullanma hakkını kesin olarak elde etmiştir.
I. Dünya Savaşı, kadınların iş dünyasına girerek sanayi alanlarında görev
almalarını hızlandırmıştır. Kadın hakları konusunda verilen mücadeleler nihayet
karşılığını görmeye başlamış; kadın ekonomik özgürlüğünü ele geçirmiş; ama aile
içinde kopmalar da başlamıştır.
1920 yıllarında Amerikan toplumunda, özellikle yüksek tabakada ve buna
bağlı olarak kadınların yaşamında meydana gelen değişimleri bir tarihçi gibi
gözlemleyerek, onu en iyi ifade eden yazar ise F. Scott Fitzgerald’dır.
Çağdaşlarından E. Hemingway, M. Cowley, T. S. Eliot, E. O.’Neill, E. St. Vincent
Millay, W. Faulkner, S. Lewis, S.V. Bennet, H. Crane ve T. Wolfe modern Amerikan
Silinmiş: M
25
edebiyatına damgalarını vurmuş yazarlardır. Hepsi yaşadıkları dönemin toplumunu,
Silinmiş: E
farklı bakış açıları ve değerlendirme yöntemleri ile anlatmışlardır.
Seçkin Ergin’e göre, “Her türlü anısını, gözlem ve tecrübesini günü gününe
not defterine geçiren Fitzgerald’ın tüm tarihsel ve toplumsal değişimlere koşut
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama
gördüğü tecrübelerinin bir tablosunu çizmek bir amaca yönelikti: İç Savaş’tan sonra
değişen Amerikan toplum düzeninin birey üzerindeki etkisini somut bir örnekle
eleştirmek, özellikle, I. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda, ‘öncü’ ruhunun ve
Amerikan demokrasi idealinin unutuluşunu ve çöküşünü, monopolcü kapitalizmin
ortaya çıkardığı ‘elit’ sınıfı yermek.” 20
.
Fitzgerald, “Caz Dönemi” kadınını eserlerinde fazlasıyla ele almıştır.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
Fitzgerald, dönemin kadınını, öncelikle ilk romanı This Side of Paradise’ta ele alır.
Amory’nin sevgilisi Rosalind, dönemin kızlarının bütün özelliklerini taşımaktadır. O
da, dönemin kızları gibi giyim kuşama, eğlenceye fazlasıyla düşkündür. Farklı
erkeklerle arkadaşlık eder, dans etmeyi ve spor yapmayı sever. Zengin bir koca
bulma peşindedir. Hatta, maddi imkanları sınırlı olan sevgilisi Amory kendisine
evlenme teklif ettiği zaman şöyle bir cevap verir:
Güneş ışığını, güzel şeyleri, neşeyi severim, sorumluluktan
kaçınırım. Tencere, tava gibi şeyleri, mutfağı, süpürgeyi düşünmek
istemem. Yazın yüzdüğümde bacaklarımın pürüzsüzlüğü ve güneşte
yanıp yanmadıkları konusunda kaygı duymak isterim. 21
Rosalind, Amory’ye kendisini sevdiğini söylediği halde zengin bir iş
adamıyla nişanlanır. Fitzgerald’ın The Great Gatsby adlı romanındaki Daisy de,
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk,
Satır aralığı: tek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama, Sekmeler:
Eskisi 340,2 nk
kendisine üç yüz elli bin dolarlık bir gerdanlık veren Tom Buchanan’la eşi
Silinmiş: ¶
görülmedik bir düğünle evlenerek, sevgilisi Gatsby’yi yüz üstü bırakır.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
The Rich Boy adlı öyküsünde Fitzgerald, şu sözleriyle dönemin kadınındaki
değişimlerden birine dikkat çekmek istemiştir:
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
20
Seçkin Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası: Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta
Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 6, İzmir, 1982, 5.
21
F. Scott Fitzgerald, This Side of Pradise, Penguin Books, England, 1963, 178.
26
...yüzyılın başında... o sıralarda gözü pek, genç kadınlar çoktan
Beşinci Caddede elektrikli mobillerle geziniyorlardı. 22
Yine aynı öykünün erkek kahramanı Anson Hunter’la Nick arasında geçen
konuşma, Fitzgerald’ın vurgulamak istediği konuyu destekler niteliktedir:
“Nick, kızlar değişti; benim de Brooklyn’de bir küçük kızım vardı,
geçen hafta, haber vermeden evlendi.”
Nick, diplomatik bir cevap verdi. “Ya, öyle ha? Ha-ha-ha. Sizi pas
geçmiş.”
Anson, “Hem de nasıl”dedi. “Oysa bir gece önce beraberdik. 23
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk,
Satır aralığı: tek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
22
F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald, A Selection of 28 Stories
With an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951,177-178.
23
Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 202.
27
Biçimlendirilmiş: Sağ: 70,9
nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
4. CAZ DÖNEMİ
O bir mucizeler dönemiydi, bir sanat dönemiydi, bir aşırılık dönemiydi ve bir
hiciv dönemiydi. 1
F.Scott Fitzgerald
On yedinci yüzyılda, güneydeki pamuk tarlalarında çalıştırılmak üzere
Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne getirilen siyah köleler, güçlü inançlarını,
doğdukları yerlere olan özlemlerini, efendilerine duydukları başkaldırı isteklerini
şarkılarla dile getirmişlerdir. On dokuzuncu yüzyıl sonları ile yirminci yüzyıl
başlarında, Amerika’nın güney kesimindeki siyah ve melez müzikçiler tarafından,
Afrika kökenli, yeni bir müzik türü geliştirilmiştir. Bu melodiler caz müziğinin
Silinmiş: ¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
temelini oluşturmuştur. Zamanla Afrika kaynaklı gelenekler ile beyazların müziğinin
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
kaynaşması kaçınılmaz olmuş; bu iki evrenin, iki ruh durumunun, birbirine tamamen
Silinmiş: ¶
zıt iki toplumun karşılaşmasından doğan müzikse, farklı kaynaklara dayandığı için
son derece hararetli, zengin ve özgün bir tür olmuştur.
Caz müziğinin özellikle halkı çok kozmopolit olan New Orleans liman
kentinde doğduğu söylenmektedir. Avrupa kökenlilerin getirdikleri müzik kuralları,
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk
satır: 0 nk, Sağ: -0,1 nk,
Satır aralığı: 1.5 satır
trompet, trombon, piyano, klarnet gibi gelişmiş bazı müzik aletleri, siyahların ezgi ve
ritim alanındaki ilkel ama son derece güçlü anlatım biçimiyle karışmaya başlamıştır.
Siyahların oluşturdukları topluluklar, katıldıkları cenaze törenlerine giderken
çaldıkları ağır ritimli ilahileri, mezarlık dönüşü doğaçlama bir şekilde değiştirerek
daha hızlı ritimler ortaya çıkarmışlardır. Caz orkestralarına daha sonraları kontrbas,
gitar ya da banço eklenmiştir.
Çok geçmeden New Orleans’ta olağanüstü bir müzik ortaya çıkmıştır.
Doğdukları yerlerden koparılmış bu insanlar kargaşasında, müzik evrensel bir
bildirişim aracı olarak yerini almıştır. Bu dönemde, New Orleans’ta küçük
orkestraların sayısı gün geçtikçe artmaya başlamıştır. Birkaç yıl içinde her çeşit
müzik yapılmaya başlanmış ve doğaçlamanın büyük yer tuttuğu, bir Afro-Amerikan
müzik türü olan, asıl caz müziğinin ilk biçimleri bu şekilde ortaya çıkmıştır.
1
F. Scott Fitzgerald, The Jazz Age, New York, New Directions Bibelot, 1996, 4.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
28
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Bu müzik ortaya çıktığı döneme adını vermiştir. “Caz Dönemi” diye
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
adlandırılan 1920’ler, caz müziğinin popülaritesinin zirveye ulaştığı dönemdir. I.
Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika ekonomik anlamda çok iyi bir duruma gelmiştir.
Özellikle doğu bölgesinde, insanlar eğlencelerine bol para harcayacak kadar zengin
Silinmiş: D
olmuşlardır. Caz müziği, zengin ve tanınmış insanların düzenlediği partilerde çalınan
tek müzik haline gelmiştir. Zira bu dönemde bu müzik o kadar çok yaygınlaşmıştır
ki, bütün gece kulüplerinde, otellerin balo salonlarında, kısacası bütün eğlence
mekanlarında insanlar bu müziği icra eden beş ya da yedi kişilik caz orkestralarının
eşliğinde çılgınlar gibi dans etmişler ve yasak olduğu halde el altından satılan
içkileri, yine bu dönemde aşırı bir şekilde tüketmişlerdir.
“Caz Dönemi” toplumunun özelliklerini roman ve kısa öyküleriyle en iyi
Silinmiş: ¶
şekilde dile getirmiş bir yazar olarak Fitzgerald, The Rich Boy adlı öyküsünde, hem
savaşın tasarlanmış bir oyun olduğunu hem de gençler arasında yaygınlaşan danslı
eğlenceleri, başıboşluğu şu sözleriyle dile getirmektedir:
Onunla 1917 yazının sonunda tanışmıştım, Yale’den yeni mezun
olmuştu ve hepimiz gibi o da savaşın düzenlenmiş çılgınlığına kendini
kaptırmıştı. Mavi-yeşil deniz pilotu üniformasıyla Pensacola’ya geldi,
otelin orkestrası “Bağışla Sevgilim” şarkısını çalıyor, genç subaylar
kızlarla dans ediyordu. 2
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: ¶
¶
“
eğlence amaçlı yaşadıkları Bernice Bobs Her Hair adlı öyküde şöyle ifade
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk,
Sağ: 42,55 nk, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
bulmuştur:
Silinmiş: ”
Gençlerin caz müziği eşliğinde saatlerce dans ettikleri, kaygısız, sadece
Silinmiş: ¶
Bir merasim borusu ve vuruş sesiyle müzik durur. Çiftler birbirlerine
yapmacık, gayretsiz gülücükler gönderirler ve şakalaşarak “la-de-da-da
dum-dum,” diye tekrar ederler ve o zaman genç kadın sesleri alkış
seslerinin üzerinden yükselir.
Birkaç ümidi kırılmış damsız erkek sakin kayıtsız bir halde sütunlara
yaslanmış bir erkekten damını almak üzere iken piste koşuyorlardı zira
bu, gürültülü Christmas danslarına benzemiyordu-genç evlilerin kalkıp
genç erkek ve kız kardeşlerinin müsamahakar eğlencelerine eski valsleri
ve dehşet verici fokstrotları yaparak eşlik ettikleri bu yaz dansları çok
eğlenceli, sıcak ve heyecan verici olarak kabul ediliyordu. 3
2
F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald, A Selection of 28 Stories
with an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, 179.
3
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 40.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: ¶
¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk,
Sağ: 42,55 nk
29
Caz yalnızca bir müzik türü olmakla kalmamış, milyonlarca insanın hayatını
etkileyen bir kültür olmuştur. Bir caz müzisyeni sadece caz müziği çalan biri değil,
Silinmiş: ¶
¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
aynı zamanda kıyafetleri, yaşam tarzı, alışkanlıkları, dış görünüşü ve davranışlarıyla
bu kültürün bir simgesidir.
Fitzgerald’a göre, kendisinin ilan ettiği “Caz Dönemi”, her yıl işçi gösterileri
ve politik gösterilerin yapıldığı, 1 Mayıs 1919’daki kargaşanın sindirilmesinden
itibaren başlar ve borsanın 1929’daki çöküşüne kadar devam eder. 4 Yazarın kısa
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
roman niteliğindeki, savaş sonrası dönemi anlatan öyküsü May Day, yazıldığı mekan
itibariyle hakikate uygun görünmektedir. Mekan, büyük düşlerin, büyük umutların
şehri New York’tur. Yazarın May Day adlı öyküsünde ifade ettiği gibi, “savaşta
kazanan insanların büyük kenti”
5
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
New York, zaferle biten bir savaş sonrasının
sarhoşluğunu, coşkusunu ve sorumsuzluğunu içinde barındırmakta ve bütün
toplumsal yeniliklerin ve değişimlerin çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Öykünün başında, Fitzgerald, kazanan insanların şehri New York’u, I. Dünya
Savaşı sonrasında, Amerika’daki refah ve bolluk döneminin bir panoraması olarak
betimlemiştir:
Bir savaş yapılmış ve kazanılmıştı; savaşta kazanan insanların
büyük kenti, zafer taklarıyla donatılmıştı; fırlatılmış beyaz, kırmızı,
pembe güllerle gözleri alıyordu. Uzun ilkyaz günleri boyunca geri dönen
askerler anayoldan davul gümbürtüleriyle, kıvrak, çınlayan bando sesleri
arasından geçip gitmişlerdi; tüccarlarla memurlar o ara çekişmeyi, hesabı
bir yana bırakıp, pencerelere koşuşmuşlar, sapsarı kesilmiş yüzlerini
yoldan geçen taburlara çevirmişlerdi.
Büyük kentte daha önce böyle bir şenlik görülmemişti; zaferle
sonuçlanan savaş büyük bir bolluk getirmişti beraberinde, güneyden,
batıdan tüccarlar akın etmişlerdi, ailelerini de takmışlardı peşlerine,
zengin şölenlerden, çeşitli eğlentilerden paylarını alsınlar diye kadınlarına
oradan gelecek kış için kürkler, altın file çantalar, ipekli gümüşlü renk
renk terlikler ve pembe saten, simli kumaşlar seçeceklerdi.
Savaşta üstün gelenlerin katipleriyle şairleri her yanı saran bu barış
ve bolluk havasını sevinçle, böylesine gürültüyle övdükçe öbür illerden
para harcamaya, coşkunun şarabından içmeye gelenlerin ardı arkası
kesilmiyordu; terlik ve incik boncuk satışı aynı oranda artıyordu tabii... 6
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Silinmiş: G
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Silinmiş: B
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
4
John Kuehl, F. Scott Fitzgerald A Study of the Short Fiction, New York University, Boston:
Published by Twayne Publishers, 1991, 39.
5
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 83.
6
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 83.
Silinmiş: (alıntılar 11 punto
olmalı, italik olmamalı, ve
magrinler biraz daha fazla olmalı
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
30
Amerikan ekonomisi 1920’lerde doruk noktasına ulaşmıştır. Makinelerde ve
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
işletmecilikte ortaya çıkan gelişmeler, sanayi üretimini % 50 oranında artırmıştır. Bu
dönemde otomobil ve dayanıklı tüketim malları üretimi de büyük ölçüde artmıştır.
Yüzyılın başında Amerika’daki telefon sayısı tüm Avrupa ülkelerindekinden daha
fazladır. İletişimin hızlanması ile birlikte, bir haber eskisinden çok daha hızlı bir
şekilde bütün ülkeye yayılama başlamıştır. Bu gelişmelerden en büyük faydayı
zenginler sağlamışsa da, orta sınıf ile işçi sınıfının da yaşam düzeyi yükselmiştir.
1922-1929 yılları arasında maaşlar % 42, tüketici harcamaları % 23 , şirketlerin net
karları % 76, hisse senedi sahiplerine dağıtılan kar payları % 108 artmıştır.
Borsa spekülasyonlarının arttığı ve Florida’daki gayrimenkul fiyatlarının aşırı
yükseldiği, caz orkestraları eşliğinde charleston dansı yapan, yasa dışı içkinin rahatça
Silinmiş: ¶
Silinmiş: ç
Silinmiş: i
satıldığı barlarda oynayan, kısa etekli, kısa saçlı, serbest genç kadınların ortalığa
döküldüğü bir dönemdir “Caz Dönemi”. Bu dönemde kökten dinci akımın yeniden
canlanması ve içki yasağının kabulü, dönemin toplumunda olagelen davranış ve
düşünce değişikliklerine karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır.
“Caz Dönemi”nin bütün coşkusuna rağmen, halkın büyük bir çoğunluğu bu
Silinmiş: ¶
coşkuyu dolaylı olarak, o yıllarda ortaya çıkan bazı yenilikler sayesinde
paylaşabilmiştir. Bu yenilikler arasında, bol resimli gazeteler, radyo ve haftada elli
milyon seyirci toplayabilen sessiz filmler sayılabilir. Amerikalılar, içinde yaşadıkları
toplumdan Sinclair Lewis’in ve F. Scott Fitzgerald’ın toplumu eleştiren eserleri
sayesinde haberdar olabilmişlerdir.
Fitzgerald, uzun hafta sonu sarhoşluklarını, sürekli olarak deliliğin eşiğindeki
genç insanları, manasız sohbetleri, kolay kazanılan paranın baş döndürücü yanını
anlattığı aşırı süslü bu dünyayı, herhangi bir çağdaşından çok daha iyi anlamıştır. Bir
sanatçı olarak eserlerinde, doğru ve kusursuz bir şekilde, bazen çok etkileyici bir
biçimde betimlemiştir bu dünyayı. İçinde yaşadığı dönemin sözcülüğünü yapmıştır
adeta. Alev alev yanan gençlik sınır tanımaz bir biçimde başıboş yaşamaktadır.
İnsanlar, savaş sonrası dönemin ortaya çıkardığı ahlaki hayal kırıklığından
bahsetmektedirler. Üniversitelerdeki tuhaf, kötü gidişatın dedikodusu yapılmaktadır.
Bu fantastik bir dönemin başlangıcıdır. Kısa öykü yazmada alışılmışın dışında bir
yeteneğe sahip olan Fitzgerald, ilk romanı ve onu ani bir şöhrete kavuşturan This
Side of Paradise sayesinde, yaşadığı dönemin kahini ve yorumcusu olmuştur.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ¶
31
“Flapper” adı verilen zamane kızları ona tapmaktadır ve ciddi edebiyat
eleştirmenleri, onun fevkalade ümit vaat eden biri olduğu konusunda ortak bir görüşe
sahiplerdir. 7
Fitzgerald,
May
Day
adlı
panaromik
öyküsünde,
toplumun
farklı
tabakalarından, yeni umutlarla orta batıdan, doğuya, New York’a gelen insanların
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
öyküsünü anlatmıştır. 1 Mayıs 1919’da işçi liderlerinin New York’ta düzenledikleri
gösterilere bilinçli ya da bilinçsiz katılan topluluğun içinde, I. Dünya Savaşı’na
katılıp daha sonra vatana dönen, işsiz binlerce gençten ikisi olan Carrol Key ve Gus
Rose da vardır. Topluluğa söylev veren bir Yahudi’nin sözleri onlara da akla yatkın
gelmektedir. Bu söylev, Fitzgerald’ın sosyalist fikirlerine ışık tutması bakımından
dikkat çekicidir. Yahudi:
“Ne geçti elinize bu savaştan?” diye haykırıyordu. “Çevrenize bakın
şöyle bir, bakın bakalım! Zengin misiniz? Size para veren oldu mu? Yoo!
Canınızı kurtardıysanız sağlamsınız, yine iyi! Dönüşünüzde karınızı,
parayı toslayıp savaşa gitmekten kurtulan bir herifle kaçmış
bulmadıysanız yine iyi! Yine iyi! J. P. Morgan’la John D.
Rockerfeller’den başka kimin yüzünü güldürdü bu savaş, soruyorum
size!”
Tam o sırada sakallı çenesine inen bir yumruk, Yahudi’nin söylevini
kesti; zavallıcık kaldırıma yığılıp kaldı.
Yumruğu atan iri yarı, asker üniformalı nalbant, “Allah’ın belası
Bolşevik seni!” diye haykırıyordu. Durumu onaylayan gürlemeler oldu,
kalabalık daha da yaklaştı.
Yahudi sendeleyerek ayağa kalktı ve altı yumruk birden yiyince
yeniden yere yıkıldı. Ağır ağır soluyarak yattı, patlamış dudağından kan
sızıyordu yere. 8
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Daha sonra yumruğu atan asker ve bir sivilin başını çektiği kalabalık, Beşinci
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Cadde’de kızılların Tolliver Hall’daki toplantısını basmaya gitmek üzere yön
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
değiştirir. Rose ve Key ise bu karışıklıkta kendilerini diğerleriyle yürür bulurlar.
Seçkin Ergin’in de ifade ettiği gibi, “Üzerlerinde taşıdıkları üniformalar ile
New York kentinde saygınlık ve yeni iş olanakları kazanacaklarını sanan Key ve
Rose’u New York’ta işsizlik ve başıboşluk beklemektedir. Dinsel inançları güçlü,
yasalara saygılı çiftçi çocukları, ülkelerinin çıkarları ve onuru için gittikleri ‘Batı
Cephesinde’, vatandaşları yurtlarında güvence içinde yaşasınlar, Edith gibi sosyete
bebekleri Yale’in yıllık balosunda huzur içinde eğlensinler diye çarpışmışlardı;
7
8
New York Herald Tribune, 23 December 1940, 18.
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 93.
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
32
Henry gibi ‘Bolşevik’ yanlıları sokaklarda gösteri yapıp halkın huzurunu kaçırsınlar
diye değil.” 9
Carrol ve Gus, herhangi bir kışkırtma sonucunda, öykünün baş kadın
Silinmiş: ¶
karakteri Edith’in Bolşevik yanlısı ağabeyi Henry gibilerine saldırabilecek kadar
bilinçsiz, işsiz güçsüz insanların içinde bulurlar kendilerini. O sırada Yale’in
balosundan ağabeyi Henry’yi görmek üzere ayrılan Edith, içlerinde askerlerin de
olduğu bir sürü insanın ağabeyinin bürosunu basmasına ve çok sarhoş bir haldeyken
bu kalabalığa karışmış olan askerlerden, Carrol Key’in bu baskın sırasında
pencereden düşerek kazara ölmesine tanık olmuştur. Zamane kızı Edith balolarda
dans edip gönül eğlendirirken, aynı anda ağabeyi Henry bu tip balolara son vermek
için uğraşmaktadır. Bryant Mangum, Edith’in sosyalist ağabeyi Henry’nin Amerikan
sistemi hakkında kötümser olduğunu vurgulamaktadır. 10 James Tuttleton’un da
belirttiği gibi, “Öyküdeki sermaye sahipleri ile işçi sınıfı arasındaki gerilim ne sadece
tarihi ne de tesadüfidir. Ve Fitzgerald’ın sosyalistlere duyduğu sempati yüzeysel
değildir.
Princeton’da
iken
Fitzgerald,
Shaw’dan,
Wells’den
ve
İngiliz
sosyalistlerinden derin bir biçimde etkilenmiştir. O, çok zenginlere karşı hissettiği
derin kızgınlığı yüzünden, The Jungle adlı eseri, sosyalizme bir çağrı ile son bulan,
Upton Sinclair gibi edebi figürlerin görüşlerine doğal olarak bir sempati
duymuştur.” 11
Bu öykü, yansıttığı sosyal özellikler bakımından, Amerikan toplumundaki
ciddi gerilimlerin ve bölünmelerin sinyallerini veren bir Fitzgerald öyküsüdür. Öykü,
zamanın keyifsizliğindeki hem şaşırtıcı hem de büyüleyici dehşet üzerinde
yoğunlaşmıştır. Yazar öyküde, çağın hastalığı haline gelen duygu yoksunluğu ve
kendi isteklerine müsamahayı, kazara ölümün ortaya çıkardığı gerilimi, intihar ve
anarşik kargaşa gibi görüntüleri dile getirmiştir. Öykü, Fitzgerald’ın sosyal,
psikolojik, genel ve özel gerilimlerini, ve 1919 yılını fevkalade bir ustalıkla
birleştirmiştir.
9
Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı”
İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir,1982, 63-64.
10
Bryant Mangum, Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, New York & London,
1991, 38.
11
James W. Tuttleton, “Seeing Slightly Red: Fitzgerald’s “May Day” ”, Jackson R. Bryer, The Short
Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982,
188.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
33
Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsündeki fakir ama yetenekli bir sanatçı olan
Gordon Sterrett, şantaj yaparak kendisinden para isteyen Jewel Hudson adlı kızı
susturabilmek için üniversiteden tanıdığı zengin arkadaşı Philip Dean’den borç para
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
ister fakat bu parayı alamaz. Gordon New York’a iş bulup zengin olmak için, zengin
arkadaşı ise eğlenmek için gelmiştir. Gordon Sterrett’in parasızlık yüzünden içine
düştüğü bunalım sonucunda intihara sürüklenmesi de Fitzgerald’ın sosyalist
fikirlerini destekler niteliktedir. Tuttleton’a göre, Strerrett’in intihar sebebi altın
arayan kadın Jewel ya da eğitimsiz Amerika’dansa, Sterrett’in kendi kendine
mahvettiği iradesidir. Bu ruhsal neden-sonuç ilişkisinde, Fitzgerald o günlerde Frank
Norris’in realizminden ve H. L. Mencken’den aşırı bir şekilde etkilenmiş olduğunu
Maxwell Perkins’e yazmıştır. Tuttleton, Mencken’in Fitzgerald üzerindeki etkisinin,
hem karakter hem de sosyalizmin hicivsel yaklaşımı konusunda olduğunu ifade
eder. Ona göre, Fitzgerald’ın yıkılmış baş erkek karakterinin felakete yaklaşımında
romantik bir taraf görmeye olan eğilimi de Mencken’in etkisidir ve Fitzgerald bütün
meslek hayatı boyunca, kadınlara karşı nazik ve çapkın davranmakla kahrolan bir
erkeğin kötüye gidişi konusundan etkilenmiştir. 12
This Side of Paradise adlı romanı da, eserin erkek karakteri Amory Blain’in,
Princeton’daki ilk sınıf arkadaşının kapitalist biri olan babasına karşı, sosyalizmi
savunmasıyla son bulur:
“Caz Dönemi”nde bazı Amerikalılar, giderek gelişen bir kent toplumu ve laik
toplum ile eski kır geleneklerinin çatıştığını görünce, dikkatlerini aile ve din üzerinde
1920’lerdeki
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
...Zengin erkeklerin istedikleri en güzel kızı elde ettikleri ve geliri
olmayan bir sanatçının, yeteneklerini bir düğme imalatçısına satmak
zorunda kaldığı bir sistemden iğreniyorum. 13
yoğunlaştırmışlar,
Silinmiş: ¶
çağdaş
yaşamın
özellikleri
hakkındaki
hoşnutsuzluklarını dile getirmişlerdir. Fitzgerald ise, kültürler arası çatışmaları, kendi
hayatı boyunca değişen ahlak kurallarını ve davranışları kaydetmeyi kendine görev
bilmiştir. James E. Miller, kendi neslinin geleneklere karşı isyanını anlatırken, onu
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
63,8 nk, Sağ: 70,8 nk, Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
12
13
Tuttleton, a. g. m., a. g. e., 184-186.
F. Scott Fitzgerald, This Side of Paradise, Penguin Books, England, 1963, 249.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
34
anlaşılır ve inandırıcı kılabilmek için, Fitzgerald’ın kendi gençliğini objektif bir
şekilde anlatmak zorunda kaldığını savunur. 14
Malcolm Cowley, şu sözleriyle dönemin gençliğine dikkat çekmek ister:
“Fitzgeral’ın jenerasyonu, bu dönemin esasını oluşturan sosyal hareketlerle,
yerel ya da uluslararası politika ile ilgilendiğinden daha fazla ilgilenmemiştir.
Yüreğinde hissettiği şey ise, daha yaşlı jenerasyonun standartları ile kesin bir
kopukluk yarattığıdır. Daha sonraları Amerikan toplumunu bölecek olan entelektüel
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
kesim ile kültürsüz kesim (ya da liberal ile muhafazakar) arasında keskin bir fark
yoktur; bu günlerde esas boşluk, gençlerle yaşlılar arasındadır.” 15
Genç kuşak ile yaşlı kuşağın çatıştığını ifade eden cümleleri Fitzgerald’ın
Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünde Marjorie’nin annesi Bayan Harvey’in
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
sözlerinde görmek mümkündür:
‘Bu günlerde nezaket kalmadı.’ Bayan Harvey’in sesi modern
hallerin kendisi için çok fazla olduğunu ima etti. O, genç bir kızken bütün
iyi ailelere mensup genç hanımların şaşaalı zamanları olmuştu. 16
Fitzgerald, içinde yaşadığı dönemin panoramasını çizerken, toplumun içinde
yaşadığı kaotik ortamı ele almış ve Amerikalının yaşam tarzını, davranış biçimini ve
değişen değer yargılarını gerçekçi bir bakış açısı ile incelemiştir. Eşi Zelda ile
17
Fitzgerald’ın isimleri, Fitzgerald’ın “Caz Dönemi” diye etiketlendirdiği “Gürleyen
Yirmiler”le eş anlamlı bir hale gelmiştir.
Perosa’ya göre, Fitzgerald, farkında olmadan içinde yaşadığı toplumun
beğenisine uygun olarak yazmıştır. Daha sonraları Fitzgerald’ın da belirttiği gibi,
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk,
Sağ: 42,55 nk, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Silinmiş: ‘
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
kendisi için yazdığı jenerasyon, insanlara sadece onlar gibi hissettiği şeyi yazdığı
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
için, onu göklere çıkarmış ve ona hayal ettiğinden çok daha fazla para vermiştir. 18
Silinmiş: ¶
Amerika’da “Caz Dönemi”, “Aşırılıklar Dönemi”, “Gürleyen 1920’ler” gibi
çeşitli adlar verilen dönemdeki refahın sonsuza dek süreceği düşünülmüştür. Oysa bu
aşırılıklar dönemi, “kara salı” diye anılan 29 Ekim 1929’da “Stock Market”in
14
James E. Miller, JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press,
1964, 29.
15
Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald, a. g. e., x-xi.
16
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 44.
17
Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women,, Peter
Long, New York 1991, 57.
18
Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the Author, Ann
Arbor: The University of Michigan Press, 1965, 15.
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ¶
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
35
(menkul değerler borsasının) çöküşüyle sona ermiştir. Tasarruflarını hisse senetlerine
yatırmış olan milyonlarca insan, yaşam boyu biriktirdiklerini kaybetmişler, iş
yerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır. Bankalar batmış, fabrikalar kapanmıştır.
Bu meselenin temelinde yatan şey ise, ülkenin üretim kapasitesi ile halkın
Silinmiş: ¶
tüketim gücü arasındaki büyük eşitsizliktir. Savaş sırasında ve sonrasında üretim
tekniklerinde meydana gelen büyük yenilikler, sanayi üretimini ABD’deki çiftçilerin
ve ücretlilerin satın alma gücünün daha da ötesine taşımıştır. Yüksek ve orta gelirli
insanların yatırımları, sağlıklı yatırım imkanlarından daha fazla olmuştur ve bu
insanlar tutku halinde borsa oyunlarına ya da taşınmaz mal alımına yönelmişlerdir.
Bütün bunların oluşumunu hazırlayan sebep; çılgınlık derecesine varan bir üretim ve
en kısa zamanda zengin olma hırsıdır. Üretim o kadar fazlalaşmıştır ki piyasadaki
mallar zararına satılmaya başlamıştır. Fiyatlar düşünce fabrika ve firmalar
çalışanlarının maaşını bile veremez hale gelmiştir. Çiftçiler ürettikleri malların
karşılığını
alamaz
duruma
gelmişlerdir.
İnsanlar
ağır
vergilerin
altından
kalkamazken, zenginler daha zengin olmuşlar, fakirler ise daha fakir bir hale
itilmişlerdir. Hisse senedi borsasının çöküşü, büyük bir göçüşün sadece birinci
patlamasıdır. Bu olayı takip eden üç yıl içerisinde şartlar daha da kötüleşmiştir. Zayıf
bir temel üzerine kurulmuş olan spekülasyon yapısı da yerle bir olmuştur. Bu yıllarda
işsizlik
Amerikan
tarihinde
en
yüksek
seviyesine
ulaşmıştır.
Depresyon
Amerikalıların yaşam tarzını önemli derecede etkilemiştir. İnsanlar eskisi gibi
eğlencelerine bol para harcayamaz hale gelmişlerdir. Modern sanayi dünyasının
tarihindeki en kötü ve en uzun ekonomik çöküntü olan “Büyük Bunalım”, 1929’un
sonundan 1940 başlarına kadar sürmüştür. Amerika’da başlamış, 20. yüzyılda
ekonomik bakımdan birbirine bağlı olan dünyanın birçok sanayi ülkesine yayılmıştır.
Birçok Amerikalıya göre 1929 yılı, 10 yıllık bir ümitsizlik ve mücadele dönemini,
bütün dünyanın etkilendiği ekonomik kriz dönemini başlatmıştır.
Bir muhabirle kendi jenerasyonu hakkında tartışan Fitzgerald, “Bazıları
komisyoncu oldu, kendilerini camdan aşağı attılar. Diğerleri banker oldu ve
kendilerini vurdular. Sakin olan diğerleri gazete muhabiri oldular. Ve çok azı da
başarılı yazarlar oldular... Aman Tanrım, başarılı yazarlar.” 19 diyerek depresyon
dönemini güzel bir şekilde kritize etmiştir.
19
Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald Thirty-Five Years Later, 1976, 101.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
36
“Caz Dönemi”nde edebi kariyerinin, bundan elde ettiği kazancının ve şaşaalı
yaşamının zirvesinde olan Fitzgerald, 1929’da meydana gelen bu ekonomik krizle
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır
beraber kendi depresyonunu yaşamaya başlamıştır. James L. W. West de bu görüşü
şöyle desteklemektedir:
Fitzgerald,
Amerikan
toplumunun
1920’lerde
yaşadığı yükseliş
ve
1930’larda yaşadığı düşüş ile kendi hayatı arasında bir paralellik hissetmiştir. Yirmili
yıllar Fitzgerald’ın kendi yükseliş yıllarıdır. En fazla para kazandığı, şöhretinin
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1
nk, Satır aralığı: 1.5 satır,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
zirvesinde olduğu ve eşi Zelda ile birlikte çılgınca yaşadığı yıllardır. Fakat borsanın
çöküşünden sonra, 1930’da Zelda sinir krizi geçirince, Fitzgerald için de depresyon
yılları başlamıştır. Fitzgerald’ın serveti tükenmeye başlamış ve 1930’lar, Amerika
için olduğu gibi, Fitzgerald için de pişmanlık ve üzüntü içinde geçen iflas yılları
olmuştur. 20
Yazarın hayatı ile Amerikan tarihi arasındaki benzerlik, Amerikan
toplumunun 1939’da düzelme göstermesi ve yazarın edebi yenilenmesi ile devam
etmiştir fakat yazar fiziksel olarak artık tükenmiştir. Kendisi öldükten sonra ünlü
olan, Edmund Wilson’un onun en iyi romanı olduğuna inandığı, 21 son romanı The
Last Tycoon’ı tamamlayamadan Aralık 1940’ta ölmüştür.
20
21
James L. W. West III, “Fitzgerald and Esquire”, Bryer, a. g. e., 164.
Graham, a. g. e., 12.
Silinmiş: ¶
37
Biçimlendirilmiş
4.1. AHLAKİ ÇÖKÜŞ
“Sanırım, ben gerçekte fazlasıyla bir töreciyim ve insanlara, onları
eğlendirmektense, uygun bir biçimde vaaz vermek istiyorum.”
F.Scott Fitzgerald
1920’lerde Amerikan yaşam biçimine giren bazı unsurlarla Amerikan
toplumunda bir takım değişikliklerin gerçekleşmesi kaçınılmaz olmuştur. Örneğin,
asfaltlanmış yollar, 1910 yılında 386000 km’ye ulaşmış olan demiryolu, kırsal kesim
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
ile kent arasındaki farklılığı ortadan kaldırmış; otomobil, radyo ve sinema filmleri,
kent değerleri üzerine kurulmuş olan yeni bir kültürü oluşturmaya başlamıştır.
Eskiden yalnızca zengin insanların sahip olabildiği el kameraları, kol saatleri,
çakmaklar, elektrikli süpürgeler, çamaşır makineleri gibi şeylere artık işçi sınıfı da
sahip olabilmektedir. Bu yeni malların kışkırtıcı bir şekilde bol oluşu, insanlar
geleneksel tutumluluk anlayışlarını terk etmedikleri için ekonomik bir zararın ortaya
çıkması tehdidine yol açmıştır. Bu dönemde bir ekonomist, America adlı kitapta,
“İnsanlar, harcamak yerine tasarruf ettikleri için kendilerini mahvedebilirler.” diye
bir uyarıda bulunmuştur. Bir gazete baş makalesi ise bu konuda daha da ısrarcı
davranmıştır ve “Amerikalının ülkesine olan etkisi vatandaş olarak değil de, tüketici
olarak daha kapsamlıdır.” 1 diye bir açıklamada bulunmuştur.
Malcolm Cowley’e göre bu süreçte, üretim alanlarından bitip tükenmez bir
Silinmiş: ¶
biçimde akan yeni mallara pazar sağlayabilmek için gerekli olan bir tüketim anlayışı
geliştirilmiştir. İnsanlara biriktirmeyi anlatmak yerine, onlara satın almanın,
eğlenmenin, bir kere kullandıktan sonra bir sonraki daha pahalı modeli almak için
eskiyi atmanın binlerce yolu öğretilmiştir. İnsanlar da daha fazla mal üretilsin,
tüketilsin ve para bir öncekine göre daha rahat kazanılsın diye bu yolu takip
etmişlerdir. 2
İnsanlara tüketici olmanın verdiği haz öğretilmiş ve New York’un Madison
Caddesi, kitle reklamcılık endüstrisinin merkezi olmuştur. Reklamcılık endüstrisi,
satın almanın insanın kendine olan saygısını kazanmasına yardım edecek tedavi edici
1
George B. Tindall-David E. Shi, America, W.W. Norton & Company, 1989, 689.
F Scott Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald A Selection of 28 Stories With an Introduction
by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, x.
2
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
38
bir
unsur olduğunu anlatarak, ‘sade yaşam’ gibi bir kavramın kurnazca yok
edilmesini sağlamıştır. Fitzgerald, reklamcılığın olumsuz yanından duyduğu
rahatsızlığı şöyle dile getirmiştir:
“Reklamcılık bir para sızdırma düzenidir. Onun insanlığa olan yapıcı katkısı
sıfırdır. Onu kabul etmeden namuslu olabilirsiniz. O, her şeye inanan halka
güvenilmez bir vaat verme demektir.” 3
Bu dönemin ünlü bir romanı olan Babbitt’te Sinclair Lewis, reklamcılığın orta
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
sınıf üzerinde oluşturduğu etkiden bahsetmiş ve “Bu herkesçe kabul edilmiş olan,
reklamı yapılan mallar -diş macunları, çoraplar, kravatlar, kameralar, anında su ısıtan
ısıtıcılar- üstünlüğün ispatı ve sembolüdür.” 4 demiştir.
Sinema filmleri, radyo, telefon ve otomobil gibi iletişim ve taşıma araçları,
sadece toplumdaki değişimlere neden olmamış, aynı zamanda bu on yılın
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
ekonomisindeki hızlı bir yükselişi de ateşlemiştir.
“Caz Dönemi”nin genç kuşağı yaşlıların gücünü kabullenmemekte, dönemin
Silinmiş: ¶
geçici bolluk ve varlığının yarattığı sarhoşlukla kendini fazlasıyla güçlü kabul
etmektedir. Bu kuşak içkiye ve zevke düşkündür. Genç kızların, Joan Crawford,
Greta Garbo, Clara Bow, Paula Negri, Gloria Swanson gibi yıldızları örnek aldıkları
bir dönemdir bu. Gece kulüplerinde dans maratonları yapılmaktadır. Charleston,
tango ve jazz dönemin baş tacı olmuştur.
Fitzgerald’a göre, “ Amerika, tarihteki en büyük ve en süslü eğlencesini
yaşıyordu ve bunun hakkında anlatılacak çok şey vardı.” 5 Cowley’e göre ise,
“Tarihteki bu en süslü eğlence, ahlaki bir isyandı ve bu isyanın altında da toplumsal
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
bir değişim vardı. 1920’ler, hakimiyet kaybeden Protestan kiliseleriyle, püritenizmin
saldırıya uğradığı bir dönemdi.” 6
Fitzgerald, dönemin gençliğinin yaşam tarzını yansıtan bir kesiti The Great
Gatsby adlı eserinde şöyle dile getirmektedir:
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
Silinmiş: ¶
3
Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, New
York, Peter Long, 1991, 93.
4
Tindall-Shi, a. g. e., 689.
5
F. Scott Fitzgerald, The Jazz Age, New York, New Directions Bibelot, 1996, 80.
6
Fitzgerald,, The Stories of F. Scott Fitzgerald, a. g. e., x.
39
Saat yedide orkestra görünürdü, öyle cansız beş parçalık bir olay
değil; obualar, trombonlar, saksofonlar, viyolalar, kornet, flüt, davul ve
trampet gibi müzik aletleri ile tam bir orkestra. Son yüzücüler kumsaldan
dönmüş, yukarıda giyiniyorlar... Bar çok canlı ve hareketli bir durumda,
ortaya konulan kokteyl tepsileri bahçeye taşmış, hava kahkaha ve
yarenlik sesleriyle cıvıl cıvıl, rasgele kinayeler, takdimler unutulmuş;
birbirinin adını bile bilmeyen kadınlar muhabbeti kaynatmışlardır. 7
Bu şaşaalı yirmili yılların, refah, hoppalık, iyimserlik ve kaybolan ahlaki
değerlerin yılları olduğu görülmektedir. Refah, maddi objelere sahip olmak gibi,
toplumda bir yer edinmenin, abartılı, müsrifçe geçen partilere katılmakla sağlandığı
gibi bir anlayışın hakim olduğu yeni bir kültürü yaratmıştır bu dönemde.
I. Dünya Savaşı boyunca, binlerce insan büyük zorluklar ve sefaletler
çekmiştir. Ulus, eğlenceye değil de savaşa odaklanmıştır. Fakat savaş kazanılıp,
askerler dönmeye başlayınca, insanlar rahatlamanın belirtisi olarak kendilerini yoğun
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Silinmiş: ¶
bir şekilde eğlenceye vermişlerdir. İşte bu anlayış, 1920’lerin yeni davranışlarını
belirlemede son derece etkili olmuştur. Birçok Amerikalıya göre bu yirmili yıllar,
umutsuzluk ve güvensizlik dönemidir. Üstelik de I. Dünya Savaşı’nın benzeri
görülmemiş katliamının sebep olduğu hayal kırıklığı, gelişme, inanç, mantık ve
iyimserlik gibi eski değerlere, modern düşüncede bir meydan okumanın başlamasını
sağlamıştır.
Aslında materyalist Amerikan kültürü, ahlaki ve dini bakımdan oldukça
Silinmiş: ¶
sıkıdır. Amerikan ahlakçıları, 18. yüzyıldan itibaren, aşırı içki tüketimine karşı bir
kampanya başlatmışlar; yüz yıla yakın bir çalışma, nihayet 16 Şubat 1919’da,
kongreden çıkarılan 18. yasa değişikliği ile karşılığını almıştır. Bu yasaya göre, her
Silinmiş: K
türlü alkollü maddelerin üretiminin, satışının ve taşınmasının yasaklaması, o devrin
ahlakçılığına güzel bir örnek teşkil etmektedir. Çıkarılan yasaya rağmen kararlı
Amerikalılar, alkollü içki tüketmeye devam etmişlerdir. Yasanın amacı, Amerika’da
meyhaneyi, sarhoşu ortadan kaldırmaktır. Fakat gizli içki satan binlerce lokalin
ortaya çıkmasına, içki kaçakçıları için karlı bir iş alanı açılmasına neden olmuştur.
Fitzgerald’ın The Great Gatsby adlı romanın baş kahramanı Jay Gatsby de
aslında bir içki kaçakçısıdır. Savaşta deniz aşırı devletlere gönderildiği sırada,
kendisini bırakıp zengin Tom Buchanan’la evlenen sevgilisi Daisy’yi tekrar
kazanabilmek için, Gatsby bu yoldan zengin olmuştur. Daisy’lerin tam karşısına
7
F. Scott Fitzgerald, The Great Gatsby, Penguin Books, 1990, 42.
Silinmiş: ¶
40
rastlayan körfez ilerisinde bir ev satın alır; gecelerden bir gece verdiği şaşaalı
partilerden birine, Daisy’nin kendiliğinden düşeceği ve onunla görüşme imkanı
bulabileceği düşüyle yanıp tutuşmuştur...
Fitzgerald’ın öykü ve romanlarındaki kadın karakterlerin anlaşılabilmesi için,
onun yaşam öyküsünün ve hayatında önem arz eden kadınlarla yaşadığı aşkların da
bilinmesi gerekmektedir. Yazarın en iyi iki romanının ve düzinelerce kısa öyküsünün
konularını, eserlerinin kadın karakterlerinin prototipi olarak kabul edilen iki kıza
karşı duyduğu derin aşk üzerine kurmuş olduğu görülmektedir: Ginevra King ve
Zelda Sayre. Bryant Mangum da aynı fikri destekler: Fitzgerald’ın, “Çok büyük bir
Silinmiş: ¶
sıkıntı ve duyarsızlıkla beni terk ederek bitirdi.” dediği zengin Ginevra King’le aşk
ilişkisi ve ilk romanı yayınlanmadan önce yeterince ünlü ve zengin olmadığı için
nişanı bozan Zelda Sayre ile ilişkisinden edindiği tecrübelerden ortaya çıkan konu ve
temalar, ayrıca zenginlik, güzellik, gençlik gibi konular Fitzgerald’ın malzemesini
oluşturur. 8
Fitzgerald, Chicagolu Ginevra King’e uzun süre kur yapmış ancak karşılık
alamamıştır. Ginevra’nın Lake Forest’teki yazlık evine gitmiş; Ginevra’nın kavalyesi
olarak partilere, akşam yemeklerine ve danslı eğlencelere giderken ona eşlik etmiştir.
Ancak muhtemelen Ginevra’nın babası Charles King’in kendisine, “Fakir gençler
zengin kızlarla evlenmeyi düşünmemelidirler.” demesiyle, büyük bir hayal
kırıklığına uğramıştır. Birkaç ay sonra Fitzgerald ve Ginevra bozuşmuşlar, fakat
Scott ona karşı duygularını uzunca bir süre kaybetmemiştir. 9
Hartnett’a göre Ginevra, Chicagolu başarılı bir sanayicinin kızıdır. Ginevra
aşığı Scott’u kendisine daha çok şey vaat eden, evlilik planları yaptığı zengin Ensign
William Hamilton Mitchell ile aldatmıştır. Bu reddedilme, kendisini, kadınların karşı
koyamayacağı bir erkek olarak gören Scott’un beninde delici bir etki yaratmıştır. 10
Böyle bir kız tarafından reddedilişin acı etkisini Fitzgerald, The Rich Boy adlı
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
öyküsündeki Anson Hunter-Paula Legendre aşkında yeniden şekillendirmiştir.
Silinmiş: ¶
Arthur Mizener’e göre Fitzgerald, Ginevra’ya duyduğu hislerin çoğunu, daha sonra
yazdığı Winter Dreams (1922) adlı öyküsünün kadın kahramanı Judy Jones’ta dile
8
Bryant Mangum, A Fortune Yet Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, Garland
Publishing, Inc. New York & London, 1991, 11-12.
9
Scott Donaldson, “Money and Mariage in Fitzgerald’s Stories”, Jackson R. Bryer, The Short Stories
of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982, 77.
10
Hartnett, a. g. e., 30.
41
getirmiştir. 11Judy Jones, çevresinde bir sürü erkeğin pervane olduğu güzel, rahat,
Silinmiş: ¶
zengin bir kızdır. Dexter Green, küçüklüğünde golf sahalarında cep harçlığını
çıkarmak için kadilik yapan (golf toplarını, sopalarını toplayan çocuk) bir çocuktur.
Güzel Judy dadısıyla golf oynamaya geldiğinde, baş kadi, Dexter’e golf sopalarını
toplamasını söyleyince, Dexter işi bıraktığını söyler. Dexter Green sadece Judy
Jones’a değil, onun temsil ettiği her şeye sahip olmaya şartlanmıştır. Bunun için de
zengin olma düşlerini, kadilik yaparken Judy’yi gördüğü sırada kurmuştur. Dexter,
Judy’nin mensup olduğu sosyal çevreyi, onun sahip olduğu şeyleri öylesine şiddetle
arzu etmiştir ki, bütün hayatını, zengin Judy’nin sosyal çevresine girebilmesini
sağlayacak parayı biriktirmeye adamıştır. Yıllar sonra üniversite diplomasına ve
diline dayanarak, bin dolar borç alır ve bir temizleyici firmasına ortak olur. Daha
yirmi yedisine gelmeden, ülkenin en büyük temizleyici dükkanları zincirine sahip
olur. Artık zengin bir erkektir. Yıllar sonra Judy’yle tekrar karşılaşır ve gerçekten
ona aşık olduğunu anlar. Judy, onun küçüklüğünde kadilik yaparken görüp sevdiği,
zenginliğinden kaynaklanan gücüne hayran olduğu kızdır.
Fitzgerald, öyküdeki Judy’yi çok zenginlerin klişeleşmiş bir tipi,
zenginlikten ötürü hissiz ve şımarık bir kız olarak sunmuştur. Dexter ise, Judy’nin
mensup olduğu sosyal statüye derin bir arzu duyan materyalist bir erkek olarak
sunulmuştur. 12
Dexter’ın hayattan bekledikleri zengin insanlarla ilişki kurmak değildir.
Dexter’ın hedefi, Fitzgerald’ın erkek karakterlerinin çoğu gibi paraya, şöhrete ve en
güzel kıza kavuşmaktır. Hemen hemen bütün erkek karakterler, Dexter gibi bu
uğurda zengin olmaya çalışmışlardır:
Gösterişli, pırıltılı insanlarla ilişki değildi onun istediği-o gösterişli,
pırıltılı şeylerin kendisini istiyordu. Çoğu kez, nedenini bilmeden en iyiyi
elde etmeye çalışırdı-bazen de yaşamın oluşturduğu garip retler ve
yasaklarla karşılaşırdı. 13
Dexter, çalışmış çabalamış, zengin olmuş, düşlerindeki kıza kavuşacağını
zannetmiştir. Oysa Judy, zamane kızları gibi uçarı, paraya önem veren, ahlaken zayıf
bir kızdır. Bir gün Judy, Dexter’ı evine yemeğe çağırır. Ailesi evde olmayacaktır.
11
Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 27.
Mangum, a. g. e., 54.
13
Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 130.
12
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: tek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama, Sekmeler:
Eskisi 368,55 nk
Silinmiş: ¶
42
Yemek sırasında Judy’nin sıkıntılı hallerini gören Dexter, onun canını sıkıp
sıkmadığını sorduğunda Judy;
“Hayır sıkmadın, senden hoşlandım. Ama bugün öğleden sonra çok
feci bir şey yaşadım. Sevdiğim bir adam vardı, bugün bana, durup
dururken, beş parasız olduğunu söyledi. Daha önce bundan hiç söz
etmemişti. Çok mu maddiyim sence?”der.
“Belki söylemeye korkmuştur.”
Judy,”Belki de, yanlış adım attı. Bak, eğer onun yoksul olduğunu
bilseydim..”
Sonra aniden kendi sözünü keser ve “Dur, işe doğru yerden
başlayalım. Peki ya sen kimsin?”
“Ben hiç kimse değilim, benim işim geleceğe bağlı tasarılar.” der
Dexter.
“Yoksul musun?”
Dexter dürüst bir şekilde, “hayır” der. “Sanırım kuzeybatıda benim
yaşımdakiler arasında en çok para kazanan benim. Bu kaba bir söz ama,
siz bana doğru başlamamızı söylediniz.” der.
Cevaba fazlasıyla sevinen Judy, Dexter’i öpücüklere boğar, bir açı
doyururcasına öpücükler, istek yaratan ve hiçbir şey esirgemeyen. 14
Fitzgerald, paraya fazlasıyla önem veren bu tip kadınları öykülerinde çokça
ele almıştır.
Fitzgerald’ın ünlü biyografi yazarlarından Arthur Mizener, Fitzgerald ile
Ginevra’nın aşkını anlatırken, Ginevra’nın zamane kızının özelliklerini taşıdığını
ifade etmektedir. Ginevra,-Daisy Fay’in Jay Gatsby’ye göründüğü gibi-Fitzgerald’a
olağanüstü güzel görünmüştür. Onu en çok etkileyen yanı ise, Ginevra’nın gayret
sarf etmeyen rahatlığı olmuştur. Ancak Fitzgerald, fakir ama kibar yanıyla, sosyal
belirsizliği ile, İrlandalı tarafından gelen püriten özelliği ile ve ciddi bir ahlakçı
olması yönüyle, her türlü zevkten ve cinsel başarılardan haz duyabilen bir kızdaki
felaketi sezebilmiştir. Çünkü Ginevra, doğal olarak herkesi fetheden ama yine de
dokunulmaz, özgür bir kızdır. 15
Fitzgerald, ilk olarak gerçek bir kızda bilinçli bir şekilde sosyal bir yenilik
başlatma niyeti olmaksızın, daha sonraları hayalinde, o kızın suretinde kendi neslinin
ideal kızını oluşturduğu, ideal kızı bulmuştur. Bu kız Ginevra’dır. Ginevra,
Fitzgerald’ın hayatı boyunca sıkı sıkıya sarıldığı bir ideale esas teşkil etmiştir.
Hayatının son günlerinde bile, onu düşündüğü zaman gözleri yaşarmıştır. 16
14
Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 135-136.
Mizener, a. g. e., 27-28.
16
Mizener, a. g. e., 28.
15
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk
Silinmiş: K
Silinmiş: B
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Latince ve Asya
metni arasında boşluk
ayarlama
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk
Silinmiş: ¶
43
Winter Dreams adlı öykünün Judy’sinin, Fitzgerald’ın kendi jenerasyonunun
kızlarına iyi bir örnek oluşturduğu ifade edilmişti. Judy’den biraz daha bahsedilirse,
Fitzgerald’ın hayatını derinden etkileyen kadınları daha yakından tanıma fırsatı
bulunmuş olur:
Judy her dilediğini, çekiciliği ve sevimliliğinden kaynaklanan
baskıyla elde etmeye çalışıyordu. Yöntemi hiç değişmezdi, konumu
umursamazdı, yaratacağı etkiyi önceden tasarlamazdı - akıl ve düşünce
onun işi değildi. Özürleri, ateşli enerjisiyle bezenir ve hoş görülürdü.
O ilk gece, başı Dexter’ın omzuna dayalıyken, fısıldar: “Neyim var
bilmiyorum. Dün gece birine aşık oldum sanıyordum, bu gece de sana
aşığım...” Bu sözler Dexter’a güzel, duygusal sözlermiş gibi geldi. O
anda eşsiz bir coşkuya kapılmıştı, bu duygu avucunun içindeydi, onundu.
Oysa bir hafta sonra, bu duyguya başka bir açıdan bakmak zorunda
kaldı. Genç kız onu arabasıyla akşamüstü bir kır yemeğine götürdü,
yemekten sonra, gene kendi arabasıyla, bir başka erkekle çıkıp gitti. 17
Yaz bitmeden Dexter, kendisinin kızın çevresinde dolaşan beş altı erkekten
biri olduğunu fark eder. Her erkek bir zamanlar Judy’nin gözdesi olmuştur. Bu
erkeklerden bir tanesi uzun süre ihmal edilip çekip gidecek gibi olduğu zaman, Judy
hemen ona bal gibi tatlı bir saatçik ayırmıştır; bu da adama iki yıl daha ayak sürtme
gücü vermiştir.
Judy’nin bedensel güzelliğinin gizemiyle güçlü bir erkek de, zeki bir erkek de
kendi aklının değil, onun tutsağı olmuştur. Dexter Judy’ye evlenme teklif ettiğinde
Judy, “belki bir gün”, “öp beni”, “seninle evlenmek isterdim”, “seni seviyorum” gibi
sözlerle onu oyalamıştır.
Dexter’ı vaatleri ile oyalarken, evlerine konuk gelen, varlıklı bir holding
başkanının oğlu ile nişanlandığı söylentileri yayılmıştır. Kısa bir süre sonra da bir
başka erkekle gece boyu bir motorda gönül eğlendirirken, nişanlandığı söylenilen
adam deliler gibi onu kulüpte aramıştır.
Dexter, yaz sonunda Judy’ye erişemeyeceğini iyice anlamıştır. Bir başka kız
Irene Scheerer ile nişanlanmaya karar verir. Bu arada Judy önce Florida’ya, sonra
Hot Springs’e gitmiş, bir yerlerde nişanlanmış, bir yerlerde nişanı bozmuştur. Dexter,
bir üniversite kulübünün dansına, Irene rahatsız olduğu için, tek başına gider. Orada
Judy’ye rastlar. Judy onu yine kendine çekmeyi başarır. Irene’le nişanlanmalarına bir
17
Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 136.
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: tek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Latince ve Asya
metni arasında boşluk
ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
44
hafta kala, Dexter Irene’i bırakır. Judy’nin ona yanıp tutuşması ise yalnızca bir ay
sürmüştür.
Fitzgerald’ın yansıtmaya çalıştığı “Caz Dönemi” kadınına güzel bir örnek
oluşturan Judy Jones, bencil, eğlence düşkünü, ahlak kurallarını hiçe sayan, sayısız
erkekle gönül eğlendiren bir kızdır.
Judy’yi elde edememenin verdiği üzüntüyle işinin yönetimini ortağına
bırakarak, karmaşık duygulardan kurtulmak için, savaşa katılmak üzere subay eğitim
kampına gitmiştir. O dönemin binlerce genci gibi Dexter da, savaşı bir tür rahat soluk
alma fırsatı olarak karşılamıştır.
Malcolm Cowley’in belirttiğine göre, Winter Dreams adlı öykü, Fitzgerald’ın
hayatının ilk dönemini hatırlatmaktadır. Hayatının tam bir kopyası değildir; fakat
onun para, aşk ve sosyal statüye dair ilk hislerini yansıtan bir öyküdür. 18
Fitzgerald’ın 1919 ve 1920 yıllarında Saturday Evening Post’a satmaya
başladığı hemen hemen bütün öyküleri, yüksek sosyetedeki gençlerin aşklarıyla
ilgilidir: Zengin bir kız tarafından hakaretle reddedilmiş fakir bir genç erkek, maddi
gücünü göstermeden önce, çok fazla zengin olmayan bir kız tarafından reddedilen
fakir bir genç gibi.
Fitzgerald’ın babasının zaman zaman yaşadığı ciddi maddi problemlerin,
Fitzgerald’da anlaşılabilir türden bir fakirlik korkusunun yerleşmesine neden olduğu
görülmektedir. Fakat ailesi, yaşadığı ciddi maddi problemlere rağmen Fitzgerald’ı
Princeton Üniversitesi’ne gönderebilmiştir. 19
Scott Donaldson’a göre, “Fitzgerald, fakirliğini abartmıştır. Fitzgeraldların
maddi durumu kötü değildir; fakat kızları ve oğulları Scott Fitzgerald’la beraber
dans okuluna ya da üniversiteye giden ailelerden daha az paraları vardır ve bu
yüzden zengin kızlara kur yaparken, maddi durumunun ona bir dezavantaj
sağladığını düşünerek, Scott kendisini fakir bir genç olarak kabul etmiştir. Aşk ve
para, Fitzgerald’ın hem kafasında hem de eserlerinde içinden çıkılamaz bir halde bir
birine girmiştir. Fitzgerald hakkında yazan herkes onun bu konuya olan takıntısı
üzerine yorum yapmıştır.” 20
18
Fitzgerald, a. g. e., 4.
New York Herald Tribune, 23 December, 1940, 14.
20
Scott Donaldson, Bryer, a. g. e., 75.
19
45
Bu yönünden duyduğu rahatsızlığı, The Rich Boy
adlı öyküsündeki şu
cümlelerinden anlaşılmaktadır:
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Ben size büyük zenginleri anlatayım. Onlar sizden benden farklıdır.
Çok genç yaşta varlığa kavuşmuş ve keyfine varmışlardır, bu da onlara
bir şeyler yapmıştır, bizim katı olduğumuz yerde onlar yumuşak, bizim
güvenli olduğumuz yerde onlar kuşkulu olmuştur hem de öyle ki eğer
zengin doğmamışsanız, anlaması çok güçtür. İçten içe kendilerinin bizden
üstün olduklarına inanırlar, çünkü biz yaşamın nimetlerini ve desteğini
kendi başımıza keşfetmişizdir. Bizim dünyaya geçip bizden aşağıya
çökseler bile, kendilerini bizden üstün görürler.21
Zenginliğin bu tip etkileri, The Rich Boy adlı öykünün Anson Hunter adlı
karakterinde ortaya çıkmıştır. Fitzgerald’ın öykülerinin ekseriyetle fakir erkek
karakterlerinin tersine, Anson, zengin bir aileye mensuptur. Kendine güvenen, aynı
zamanda sevimli bir erkektir. Elbette ki bu güven duygusu, ona ailesi tarafından
sunulmuş olan zenginlikten kaynaklanmaktadır. Anson’daki ilk üstünlük duygusu
ise, birlikte oynadığı çocukların ailelerinin onun anne ve babasının hatırını sormaları,
çocukları Ansonların evine çağırıldığında bir heyecan duymaları gibi, kendisine
gösterilen imrenmeyle karışık bir saygıdan doğmuştur. Gelecek için evlenmek gibi
tutucu bir beklentisi de vardır. Keyifli, açık saçık konuşan, eğlenceye düşkün bir
erkektir. Dönemin kadınına benzemeyen, ciddi, muhafazakar, güzel bir kız olan
Paula Legendre’a aşık olması herkesi şaşırtmıştır. Paula ve Anson birbirlerine aşık
olurlar ve nişanlanırlar; fakat Anson sürekli olarak, evlenmemek için bir takım
mazeretler bulur ve kıza olan aşkının hiç bitmeyeceği konusunda onu ikna eder.
Anson, istediği her şeye kendisi istediği zaman sahip olabileceğine inanmak gibi, bir
üstünlük duygusuna sahiptir. Aynı zamanda sürekli içen bir erkektir; zengindir ve
kuralları zenginlerin koyacağına ve insanların ondaki doğal üstünlüğü, onun nasıl
davrandığına bakmadan kabul etmek zorunda olduklarına inanmaktadır. Oysa onun
sürekli olarak içmesi, hem Paula’nın hem de ailesinin onaylamadığı bir davranıştır.
Paula nişanı bozar.
Bu güzel kız tarafından reddedilmek, Anson’un benine zarar vermiş; bir çeşit
üstünlük duygusuna sahip olan Anson’u, intikam amacıyla bir başka kız Dolly
Karger’ı önce kazanmak sonra def etmek gibi bir davranışa yöneltmiştir. Bundan
21
Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 177.
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk,
Sağ: 42,55 nk, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ergisini
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk
satır: 35,45 nk
46
başka amcasının hanımı Edna’nın, Cary Sloane adında bir gençle olan ilişkisini
duyduğunda, her ikisini de amcasına söylemekle tehdit etmiş, yine bu bastıramadığı
üstünlük ve intikam alma duygusu ile Cary Sloane’ın intiharına sebep olmuştur.
Edna da ahlaken zayıf bir kadın olarak anlatılmıştır öyküde. The Great
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
Gatsby adlı romanında, Tom Buchanan’ın metresi Myrtle Wilson da evlilik dışı ilişki
yaşayan bir kadındır. Aynı eserde Daisy de, evlendikten sonra eski sevgilisiyle
yeniden bir araya gelerek kocasına ihanet etmiştir.
Anson’un zarar görmüş egosu, yalnızca kendisinden ayrıldıktan sonra bir
başkasıyla evlenen, daha sonra ayrılıp tekrar Hagerty adında bir adamla evlenerek
gerçek aşkı bulduğunu söyleyen Paula’nın doğum yaptığı sırada öldüğünü öğrendiği
zaman, tekrar eski haline dönmüştür. The Great Gatsby’nin Tom Buchanan’ı gibi
Anson da sahip olduğu şeyi nasıl elinde tutacağını, onu nasıl muhafaza edeceğini,
kendisini tehdit eden şeyi de nasıl mahvedeceğini çok iyi bilmektedir.
Scott Donaldson’a göre, Anson’un bütün bu yanlış davranışlarına neden olan
şey paradır. Kalp kırdığı zaman duyduğu vicdan azabı, içki içtiği zamankinden çok
fazla değildir. Fakat kendisini bir kadına adayamadığı için-hatta sevdiğine inandığı
bir kadına bile-zenginliğinin sağladığı ayrıcalıklar, kendisine pahalıya mal olmuştur.
Onun maddi gücü, manevi güçsüzlüğü ile dengelenmiştir. Fitzgerald’ın aşk ile para
arasındaki ilişkiye dair olgunlaşmış görüşü, çok fazla paranın gerçek aşkın aleyhinde
etki ettiği yönündedir. Anson gibi zenginler yıkıcıdır; çünkü böyle çok paraya sahip
insanlar, başkalarını anlama özelliklerini kaybetmişlerdir. 22
Paula’yı kaybettikten sonra özellikle içtiği zamanlar, Anson’un aklı
karışmakta ve Paula’nın kendisini başından attığını düşünmektedir. Bu kinizm, daha
doğrusu hızlı kızlara el sürebileceği düşüncesi, onu Dolly Karger ile ilişkiye
yöneltmiştir. Zamanın kızlarına başka bir örnek oluşturan Doly Karger’a gelince:
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
O günlerin pek çok genç kızı gibi, Dolly başıboş ve umursamaz bir
çılgındı. Daha yaşlı kuşağın pervasızlığı, çağı geçmiş terbiye kurallarını
çiğneyen savaş sonrası hareketin yalnızca bir yüzüydü.- Dolly’nin
pervasızlığı daha eski ve daha pasaklıydı Anson’da, duygusal göçebe
kadınların aradığı iki karşıt ölçüsüzlüğü sezmişti: Bol zevk ve eğlence
düşkünlüğüne karşı koruyucu bir güç. Onun kişiliğinde hem zevk ve sefa
22
Donaldson, a. g. m., Bryer, a. g. e., 85.
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
47
düşkünlüğü, hem de sert kayalar vardı, bu iki nitelik de genç kızın
benliğinin tüm isteklerini karşılıyordu. 23
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Bu öyküdeki Anson, hızlı kız Dolly ile ilişkisini bitirdikten sonra, Dolly bir
başkasıyla
evlenir.
Anson
kendini
yalnız
hissetmeye
başlamıştır.
Artık
evlenemeyeceğine inanmaktadır. Genç evlilerin dünyası onu büyülemektedir.
Onların evleri Anson için neredeyse kutsaldır. Onların aşk öykülerini bilir, nerede ve
nasıl yaşamaları gerektiğini onlara öğütler, mutlu evlilikler ona kendisinin
erişemediği bir zevk vermektedir. Bozuk evlilikler de aynı nedenden ötürü onu
keyiflendirmektedir.
Nice evlilikler gördüğünü, mutlu bir evliliğin ender olduğunu ve yaşının da
geçtiğini söylese de o, evlilikten yana bir erkektir. Mutlu ve başarılı bir evlilikten
doğan her erkek gibi, o da evliliğe yürekten inanmaktadır. Gördüğü mutsuzluklar bu
inancını etkilememektedir.
Bütün
bu
ifadelerden
de
Fitzgerald’ın
evliliğe
karşı
bakış
açısı
anlaşılmaktadır. Fitzgerald, evlilik kurumunun güzelliğine ve sadakate inanmaktadır.
Anson Hunter, Hagerty ile evlenen ve yıllar sonra karşılaştığı eski sevgilisi Paula ile
konuşurken ona şöyle der:
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Durulabilir, ben de ev bark sahibi olabilirdim, kadınlar daha başka
olabilselerdi. Eğer onları böylesine anlamasaydım, eğer kadınlar başka
kadınlara gösteriş için insanı şımartıyor olmasalardı, eğer birazcık
gururları olsaydı. Bir süre uyuya kalıp, uyanınca gerçekten benim olan bir
yuva bulabilseydim – Bak Paula, ben bunların adamıyım, kadınlar da ben
de bunu görmüş ve benden hoşlanmıştır. 24
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Öykünün sonunda Anson, gerçek aşkı Paula’nın ölümüyle büyük bir hayal
kırıklığına uğramış bir şekilde, gemiyle seyahate çıkar. Gemide, içinde beslediği o
üstünlük duygusunu koruyacak, destekleyecek bir kadın bulduğuna inanır ve onunla
flört etmeye karar verir.
Öykünün anlatıcısına göre Anson, yine onun tanıdığı eski haline dönmüştür.
Çünkü ona göre Anson, bir kadın ona aşık olduğunda, bir mıknatıs gibi ona kapıldığı,
23
24
Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 189.
Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 205.
Silinmiş: ¶
Silinmiş: m
48
kendini anlatmasına yardımcı olduğu, ona bir şeyler vaat ettiği vakit, mutlu
olabilmektedir.
Fitzgerald’ın Winter Dreams ve The Rich Boy adlı öyküleri, The Great
Gatsby adlı romanının uydusu niteliğindedirler. Fitzgerald, 25 The Rich Boy adlı
öyküsünde The Great Gatsby adlı romanında ve daha önceki öykülerinde de olduğu
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
gibi, kaybolmuş gençlik, evlilikte hayal kırıklığı gibi konuları ele almıştır. The Great
Gatsby, sonunda aşığının kendisine verdiği değeri kaybeden bir kadının
idealleştirilmesini konu etmiştir. Yine The Great Gatsby’de olduğu gibi, bu öyküde
de anlatıcı-gözlemci bir bakış açısı kullanmıştır.
Gatsby, Daisy için, ona tekrar kavuşabilmek için nasıl bir duygu ve amaç
yoğunluğu yaşamışsa, Winter Dreams adlı öykünün kahramanı Dexter Green de Judy
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Jones’u kazanmak için, aynı amaç yoğunluğunu yaşamıştır. The Great Gatsby nasıl
bir yaz aşkı ise, Dexter’ınki de bir yaz aşkıdır. Gatsby, kendisine ihanet eden
Daisy’yi nasıl unutamamışsa, Dexter da kendisini defalarca aldatan sonra tekrar ikna
öpücükleri ile kendisini oyalayan Judy’yi unutamamıştır. Her iki eserin kadın
kahramanları Daisy ve Judy’nin daha sonra evlendikleri erkekler Tom Buchanan ve
Lud Simms, kaba, içki içen, öyküdeki ifadeyle, orada burada sürten erkeklerdir.
Gatsby ve Dexter ise, istedikleri kızlara kavuşmak için, zengin olma yolunda büyük
uğraş vermişler ve zengin olmuşlardır. Fakat sonunda her ikisi de sevdikleri kızları
kaybetmişlerdir.
Daisy’nin cazibesi, ona tutkun olan erkeklerin bir türlü hatırlarından
çıkaramadıkları sesindeki coşkunluktan, onun para sesini andıran sesinden, Judy’nin
cazibesi ise, güldüğü zaman dudak kenarlarının aşağıya doğru bükülüşünden
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
kaynaklanan, neşe saçan, zaman zaman “suni”, “inandırıcı”, “şaşırtıcı”, “akıl almaz”
ve “samimiyetsiz” gibi sıfatlarla tasvir edilen gülüşünden hasıl olmaktadır. Bu çekici
sesler ve gülüşler, “golden femme fatal”i (mahvedici altın kadın) karakterize eden
niteliklerdir. Bu altın kadınlar aşıklarını önce tuzağa düşürürler, daha sonra onları
terk ederler. “Büyük ölçüde dikkatsizlik”, her iki kadını da tasvir etmede
kullanılmıştır. Bu durum, Daisy’nin korkunç araba kazasında kocasının metresi
Myrtle Wilson’u öldürmesi ya da golf oynamaya gelen küçük Judy’nin pervasızca,
hiçbir şey düşünmeden golf sırasında hiddetlenip, golf sopasını dadısının göğsüne
25
Mangum, a. g. e., 71.
Silinmiş: ü
49
vurmak istemesi ya da ona incitici sözler söylemesi gibi fiziki şiddeti de
doğurmuştur. Bu mahvedici kadınlar, “şifa bulmaz bir biçimde haysiyetsiz”lerdir. 26
Fitzgerald’ın eserlerini eleştirenler, bu mahvedici kadınlara, ilkesiz, bencil,
kibirli ve kontrolsüz gibi sıfatlar yakıştırmışlardır.
Fitzgerald’ın hayatında çok büyük önem arz eden, eserlerinin bir çoğunu
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
doğrudan etkileyen ikinci kadın ise Zelda Sayre’dir. Zelda, altın sarısı saçları ve çok
farklı kişiliğiyle, büyüleyici bir güzelliğe sahip bir kızdır. Babası Alabama Yüksek
Mahkemesi’nde yargıçtır. Fitzgerald’ın Zelda’ya duyduğu derin aşk, onun bir an
önce üne ve paraya ulaşması için yazarlık mesleğinde gayret sarf etmesine neden
olmuştur.
Fitzgerald, 1918 yılında Montgomery yakınlarındaki Alabama, Sheridan
kampında askerlik görevini yaparken, on sekiz yaşında, güzelliği ile ünlü, gençler
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
arasında sözü geçen bir kraliçe gibi kabul gören, zengin bir aileye mensup Zelda’ya
aşık olur. Zelda, dönemin hızlı yaşayan kızları gibi dünyayı umursamayan,
Sheridan’daki genç subaylarla gününü gün eden bir kızdır. Ve yine o dönemin kızları
için dans etmek büyük bir tutkudur, Zelda da Alabama, Georgia, Sewanee gibi
üniversitelerin danslı eğlencelerine katılır. Hayranları Zeta Sigma adlı bir kardeşlik
cemiyeti oluşturmuşlardır. Bir adayın bu cemiyete üye olabilmesi için, Zelda’ya
bağlılık yemini etmesi ve en azından bir kere, Montgomery’de Zelda ile randevuya
çıkmış olması gerekmektedir. 27
Hartnett’in ifadesine göre, “Zelda, sıra dışı kişiliği, olağanüstü bakışları ve
Silinmiş: ¶
dikkat çekici yetenekleri ile çok iyi tanınıyordu. Genç erkek sürüleri, özellikle
katıldığı bir çok dansta, o nereye giderse oraya doğru yöneliyorlardı–ister kavalyeli
ister kavalyesiz gitsin... Zelda yeni erkeklerle tanışma konusunda çok rahattı” 28
Nihayetinde Fitzgerald, Zelda’nın gönlünü kazanır ve nişanlanırlar.
Fitzgerald’ın biyografi yazarı Arthur Mizener bu konudaki görüşünü şöyle ifade
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
eder:
“Yine de bu ilişki, başlangıçta rahat bir ilişki değildi. Her ikisi de birey
olarak, kendi bağımsız haklarının olduğuna inanmışlar, hislerinin derinliğine rağmen,
26
John Kuehl, F. Scott Fitzgerald A Study of the Short Fiction, New York University, Published by
Twayne Publishers, 1991, 64.
27
Sara Mayfield, Exiles from Paradise: Zelda and Scott Fitzgerald, New York: Delacorte, 1971, 45.
28
Hartnett, a.g. e., 29.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
50
birbirlerine kesin söz vermekte isteksiz davranmışlardır,... ‘cinsel pervasızlık hariç’.
Fitzgearld, daha sonraları, Zelda’nın kendisini kabul etmesine şaşırmış bir şekilde,
‘Ben para kazanmadan önce, benimle kaderini birleştirme konusunda, Zelda kurnaz
davrandı.’” 29 demiştir.
Fitzgerald, Zelda ile evlenebilmeleri için gerekli olan parayı kazanma
düşüncesiyle büyük umutlar şehri New York’a gider; ancak yeterince para
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
kazanamaz ve Zelda nişanı bozar. Bu arada, daha önce yayınlanması reddedilen
romanı This Side of Paradise 26 Mart 1920’de yayınlanır. Fitzgerald, artık ünlü ve
zengin bir yazardır. Saturday Evening Post, Scribner’s gibi edebiyat dergilerinin
kapıları sonuna kadar açılmıştır onun için. Zelda, Fitzgerald’ın bir çok öykü ve
romanının kadın kahramanı gibi paraya, şöhrete önem veren bir kadın olduğu için,
Fitzgerald zengin olur olmaz, onunla evlenmeyi kabul etmiştir. 3 Nisan 1920’de New
York’ta çok şaşaalı bir düğünle evlenmişlerdir.
Fitzgerald, parasızlığı yüzünden yaşadığı bu aşk çıkmazını The Crack Up adlı
Silinmiş: ¶
makalesindeki şu sözleriyle ifade etmiştir:
“...Parasızlık yüzünden bedbaht olmuş, trajik aşklardan biriydi, ve bir gün kız
sağ duyusuna dayanarak bu aşka son verdi.... Cebindeki para şıngırtısı ile bir yıl
sonra kızla evlenen adam, aristokrat sınıfına karşı sürekli olarak değişmeyen bir
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
güvensizlik, bir kin duyacaktı.” 30
Onların düğünleri, Amerikan edebiyatındaki en ünlü evliliklerden birini
Silinmiş: ¶
başlatmıştır. Zelda, tekrar tekrar, Fitzgerald’ın eserlerinin bir kadın karakteri olarak
ortaya çıkmıştır. 31 Hatta bir seferinde Fitzgerald, “Ben, öykülerimin kadın
kahramanıyla evlendim.” 32 demekle kadın karakterleriyle ilgili güzel bir ip ucu
vermiştir.
Arthur Mizener’in belirttiğine göre Fitzgeraldların balayı, New York’taki ve
Princeton’daki tiyatrolara ve danslı eğlencelere gitmekten ibarettir. Fitzgerald bu tip
eğlence ortamlarında Zelda’yı gayet vakarlı bir şekilde hanımı olarak tanıtır, fakat
onların durumu öyledir ki, kimse bunun gerçek olduğundan emin değildir, özellikle
Zelda, bir akşam yemeğinde masanın üzerinde dans ettikten sonra. Biltmore’daki
29
Mizener, a. g. e., 38.
Fitzgerald, The Jazz Age, a. g. e., 64.
31
C. Hugh Holman “Fitzgerald’s Changes on the Southern Bell: The Tarleton Trilogy”, Bryer, a. g. e.,
54.
32
Nancy Milford, Zelda: A Biography, New York: Harperand Row, 1970, 77.
30
Silinmiş: ¶
51
balayı evlerinden Commodore otele gittiklerinde, durumu kutlamak için döner
kapıda bir buçuk saat dönmüşlerdir. Bu, “Caz Dönemi”nin başlamasıdır. 33
Hartnett’e göre, “Onlar mükemmel bir çifttir ve gelecek on yılın Altın Çifti
Silinmiş: ¶
olacaklardır.” 34
Yeni bir dönem başlamıştır ve Scott ile Zelda evlenir evlenmez, Fitzgerald’ın
Silinmiş: ¶
eserlerinde anlattığı üst tabakadan insanların 1920’lerde yaptığı gibi el ele, büyük bir
cesaretle bu dönemin eğlence dünyasına dalmışlardır. Fitzgerald o dönemde
kendilerini anlatırken, “Kendimizi büyük, parlak, keşfedilmemiş bir ambardaki
küçük çocuklar gibi hissediyorduk.”35 demiştir.
Fitzgerald’ı üne ve paraya kavuşturan romanı This Side of Paradise’ın
yayınlanmasından sonra, Fitzgerald küçük bir servetin sahibi olur. Fitzgerald, eşi
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Zelda ile birlikte ünlü olduğu döneme özdeş bir yaşam tarzı sürmüştür. Çeşitli
düşünce akımlarının geliştiği bu dönemde Fitzgerald, içinde yaşadığı toplumu hem
eserleriyle eleştirmiş, hem de toplumdaki rahatlamayı, geçmişin değerlerinden
kopuşu, maddeye ve eğlenceye düşkünlüğü yansıtan bir şekilde yaşamıştır.
Mizener’e göre Fitzgerald, ne kendisini ne de Zelda’yı saçma aşırılıkları ve
para harcamalarından vazgeçirebilmiştir. O gerçekten parayı iyi idare etmekle değil
de, yalnızca zenginlere mahsus olan, ona göre sürekli olarak hayal ettiği güzel yaşam
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
tarzı için gerekli olan hareketlilik ve zarafet gibi konularla ilgilenmiştir. 36
“Fitzgerald, her ne kadar yirminci yüzyılın başlarındaki her hangi bir yazara
Silinmiş: ¶
ödenen en yüksek ücretlerden birini kazanıyorduysa da, o her zaman iflasın eşiğinde
olmuştur. (Sonraları kızı Scottie’nin yazdığına göre, Fitzgerald, parayla bir aşk/nefret
ilişkisine sahiptir.)” 37
Zelda ve Scott, 1920-1924 yılları arasında çılgınca eğlenilen içkili partiler
vermişlerdir. Kendileri de bir partiden öbürüne koşuşturarak, o dönemdeki yüksek
sosyeteden insanların yaşadığı gibi lüks bir yaşam sürmüşlerdir. Zamanla kazancı,
yaşadıkları hayatın aşırılığını karşılayamaz hale gelmiştir. Çünkü, Hartnett’in
belirttiği gibi, “Fitzgerald, eserlerindeki zengin karakterler gibi yaşıyordu. Esasen
roman kahramanı Jay Gatsby gibi Scott, arkadaşlarını-aşkı satın almak gibi kontrol
33
Mizener, a. g. e., 49.
Hartnett, a. g. e., 32.
35
F. Scott Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald, a. g. e., x.
36
Mizener, a. g. e., 56.
37
Hartnett, a. g. e., 66.
34
Silinmiş: ¶
52
edemediği bir dürtüye sahipti. Bu, onun ‘fakir bir gençken’ dertsiz hayat tarzlarına
imrendiği ve ayrıcalıklı insanların tattığını hayal ettiği mutluluktu. Şimdi de ani
serveti sayesinde, yüksek kademeye giriş iznini kazandığını hissediyordu.” 38
Harcamalarını azaltmak düşüncesiyle New York’taki eğlence hayatlarını
Silinmiş: ¶
bırakarak, Mayıs 1924’te Fransa’ya gitmişlerdir. Fakat Fitzgerald harcamalarını
azaltmayı başaramamıştır. “Her ikisi de maddi ve duygusal kaynaklarını kaybetmeye
başlamışlardır.” 39
Silinmiş: ¶
“Scott, kırk dört yaşında hayatına mal olan, hayatının en büyük problemiyle–
alkolizmle–yüzleşmeye başlıyordu. Çünkü “Caz Dönemi”, içki yasağı döneminde
yerleşmiş geleneklere karşı çıkışın bir sembolü olan gizli içkinin satıldığı yerlerle,
çok fazla içkinin tüketildiği bir dönemdi. Scott’un içki problemi yenilikçi bir hareket
olarak maskelenmişti ve ona lüks hayatı seven insan görünümü veriyordu.” 40
Zelda’yı tanıyanlara göre Zelda, hayatının en kötü günlerinde bile cazibeli ve
Silinmiş: ¶
akıllı bir kadındı. Fitzgerald’ın hayatında önemli bir rol oynamıştır. Fitzgerald’ın
çağdaşı ve yakın arkadaşı olan Hamingway’e göre, kocasını biraz da kıskanmıştır.
Bu yüzden eşinin edebi çalışmaları sırasında ona sakin bir ortam sağlayamamıştır.
Onların eğlence hayatları, pahalı alışkanlıkları, Fitzgerald’a edebi çalışmaları için
malzeme teşkil ederken, aynı zamanda da ağır maddi problemler getirmiştir. 41
Yazarın eserlerindeki kadın kahramanları, hayatı boyunca tanıyıp sevdiği
Silinmiş: ¶
kadınlar çerçevesinde anlattığı fikri, hayatının son dönemlerinde tanıyıp sevdiği bir
kadın olan, Hollywood köşe yazarı Sheilah Graham’ın, yazarın The Last Tycoon adlı
son romanını kendisi için, daha sert bir gerçeklikle yazdığını söylemesiyle de
desteklenmektedir. 42
İçki içen kadınların sayısında artış kaydedilen “Caz Dönemi”nde, gizli içki
satılan yerler, kadınların eteklerinin altında sakladıkları içki şişeleri, kokteyl partileri,
alkol yasağı döneminin sosyal yenilikleri arasındadır.
38
Hartnett, a. g. e., 67.
Hartnett, a. g. e., 67.
40
Hartnett, a. g. e., 67.
41
Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the Author, Ann
Arbor: The University of Michigan Press, 1965.
42
Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald Thirty-Five Years Later, 1976, 66.
39
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
53
Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsünün kadın karakteri Edith’in de içki içen,
bir gecede sayısız kavalye değiştiren, zamanın süs bebeklerinden biri olduğu şu
cümlelerden anlaşılmaktadır:
Edith, balolarda boy gösteren genç kadınlara özgü bir havaya
girmişti dans ettikçe, yorgundu, dalgındı, üst üste birkaç bardak içki
yuvarlayınca soylu kişilerde rastlanan bir parıltı belirmişti yüzünde. İç
ezgilerine dalmıştı; değişen renklerin içinde kavalyeleri, hayal gibi gelip
gidiyordu.; kendinden geçmişti, sanki günlerce önce başlamıştı balo.
Birtakım adamlarla bölük pörçük konuşmuştu. Bir kere öpülmüş, tam altı
kere delicesine sevildiğini duymuştu. Önceleri değişik kişilerle dans
etmişti ama sonradan, öbür gözde kızlar gibi o da istediklerini toplamıştı
çevresine, yani altı kadar centilmen yalnız onunla, bazen başka bir güzeli
de araya sıkıştırarak yalnız onunla dans ediyorlardı; düzenli aralarla gelip
art arda onu dansa kaldırıyorlardı. 43
“Gelenekçi Amerikalıların bir çoğu, özellikle üniversite kampüslerindeki
gençler arasında görülen hareket tarzı ve ahlak anlayışındaki değişikliklerle
sarsılmışlardır bu dönemde. Fitzgerald, Princeton’daki bir üniversite öğrencisinin
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
hayatını anlattığı This Side of Paradise adlı romanında, o dönemin büyük Amerikan
olayı olan ‘öpüşüp koklaşma partisi’ne dair yazmıştır: “Muhafazakar annelerin hiç
birinin, kızlarının nasıl da rasgele bir şekilde öpülmeye alıştırıldıkları hakkında hiçbir
fikirleri yok.” Birçok Amerikalı, işte böyle roman, dergi ve sinemalardan,
şehirlerdeki çılgın partiler, gizli içki imalatı, rasgele cinsel ilişki ve gizli içki satılan
yerler hakkında bilgi sahibi olmuştur.”44
Fitzgerald, The Rich Boy adlı öyküsünde Anson’u anlatırken, New York’taki
çılgın eğlencelere dikkat çekmek istemiştir.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
New York’ta rahattı - ..., bir de sosyeteye tanıtılan genç kızların
eğlenceli davetleri, erkek kulüplerinin oturaklı erkeksi dünyası, New
Haven’da sadece uzaktan izleyebileceği, ara sıra katıldığı ve cesur
kızlarla birlikte olduğu, çılgın eğlenceler vardı.... 45
Kızlar, genç kızlık dönemlerine geldiklerinde mutlaka sosyeteye tanıtılırlar ve
bu da bir otelin balo salonunda olur. Daisy’ye ateşkesten sonra sosyeteye girişi
43
F. Scott Fitzgerald , “May Day”, a. g. e., 107-108.
Tindall-Shi, a. g. e., 663.
45
F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 179.
44
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
54
dolayısıyla bir balo verilmiştir. The Rich Boy adlı öyküdeki hızlı kız Dolly Karger da,
Plaza Oteli’nde sosyeteye tanıtılmıştır.
“Caz Dönemi” kadınındaki ahlaki bozulmaya her fırsatta dikkat çeken
Silinmiş: ¶
Fitzgerald, Anson’la Dolly’nin ilişkisini anlatırken şunları söylemiştir:
Genç kızlar için verilen büyük, kalabalık davetlerde
karşılaşıyorlardı, ama kızın tutkusu artınca, daha sık birlikte olmaya
başladılar. Çoğu anne gibi, Bayan Karger da Anson’un olağanüstü
güvenilir olduğunu zannediyordu, bu yüzden Dolly’nin onunla kent
dışındaki özel kulüplere ya da evlere gitmesine, fazla sormadan izin
veriyor, geç döndükleri zaman da kızının açıklamalarını fazla
üstelemiyordu. Başta bu açıklamalar belki doğruydu ama genç kızın
Anson’u ele geçirme konusundaki gerçekçi düşünceleri, çok geçmeden
duygularının kabaran seline kapıldı. Taksilerin arkasında, özel arabalarda
öpüşmeler artık yetmiyordu; tuhaf bir şey yaptılar:
Bir süre için kendi dünyalarından çıktılar ve hemen yakında,
Anson’un kaçamak ve Dolly’nin düzensiz saatlerinin daha az göze batıp
dile düşeceği bir dünya kurdular. 46
Kızların ahlak kurallarını hiçe sayarak, hayattaki tek gayeleri eğlenmekmiş
gibi bir partiden öbürüne koştukları bir dönemdir “Caz Dönemi”. Bu dönemde seks,
rahatça konuşulur hale gelmiştir. Psikanalizin babası, Dr. Sigmund Freud’un, libido,
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
yasaklar, Oedipus kompleksi, bilinç altına itilmiş yasak güdülerin toplumca kabul
görür hale getirilmesi ve bastırılmış isteklerin, bilinç dışına itilmesi gibi konulardaki
düşünceleri, ‘fazla iffet taslayan’ Amerika’da bile yaygınlık kazanmıştır. 47
“Caz Dönemi” toplumunda meydana gelen ahlaki çöküşte para büyük bir rol
oynamıştır. Bu dönemde Amerikalılar tamamen maddenin esiri olmuşlar; birtakım
modern araçlar, insanların yaşamlarının ayrılmaz birer parçası olmuştur. “Dört
tekerlekli Amerikan düşü” olan otomobil modası ve çılgınlığı bu çağın özelliği
olmuştur. Herkes zengin olamamıştır, ama zengin olmak kolaymış gibi görülmüştür.
Borsada kumar oynayan insanlar havadan bol para kazanmışlarsa da halkın büyük bir
kısmı, özellikle kırsal kesimdeki insanlar aynı bolluğu yaşayamamışlardır. Dönemin
şaşaalı yaşamına ayak uydurmak isteyen kadınlar ise, zengin sevgili ya da eş bulmayı
tercih etmişlerdir.
46
47
F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 189-190.
Tindall- Shi, a. g. e., 663.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
55
Borsadan rahat para kazanıldığı, The Rich Boy adlı öyküdeki şu cümlelerden
anlaşılmaktadır:
Anson, savaş sonrası New York’un tüm etkinliklerine ve görkemine
balıklama daldı, bir komisyoncu firmasına katıldı, beş altı kulübe üye
oldu, geç saatlere kadar dans etti ve üç dünyayı birden yaşadı-kendi
dünyası, genç Yale mezunlarının dünyası ve bir ucu Brodway’e dayanan
yarı dünyanın bildik yanı. Ama yaşamında daima Wall Street’deki işine
ayırdığı düzenli ve sağlam sekiz saati vardı, orada bir yanda etkin aile
ilişkileri, öte yanda kendi keskin zekası ve büyük gövde gücü ve enerjisi
sayesinde anında yükseldi. 48
Bu büyük hayal kırıklığı döneminde kadınların özgürce davranışları hüküm
Silinmiş: “
Silinmiş: post bellum
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
sürmektedir. Altın arayan kadın misali kadınlar, kendilerine rahat bir hayat tarzı
sunabilecek cömert erkeklere daha fazla rağbet göstermişlerdir. Kadınlar tamamen
kabahatli olmasalar da, 1920’ler evlilikte boşanmaların büyük oranda arttığı bir
dönem olarak görülmektedir.
Fitzgerald’ın eserlerine konu olan kadın karakterler genellikle eğitimsiz,
Silinmiş: ¶
ikiyüzlü ve kötüdürler. Daisy de git gide anlaşılması zor bir kadın olur. Başka
kadınlarla sayısız ilişki yaşayan kocası Tom ile evliliğini devam ettirmesi onu çok
mutsuz etse de, kocasının ona sağladığı sosyal statü, Daisy’ye göre sadakatten daha
önemli olduğu için, savurgan bir yaşam tarzından vazgeçememekte ve kocasından
ayrılamamaktadır.
Fitzgerald’ın, eşi Zelda ile evlenmeden önce yaşadığı; parasızlığı yüzünden
Silinmiş: ¶
Zelda’nın nişanı bozması, Fitzgerald’ın onu tekrar kazanabilmesi için New York’a
gidip önce bir reklam şirketinde çalışmaya başlaması, yeterince kazanamayınca
tekrar roman yazmaya başlayıp ünlü ve zengin olmaya çalışması gibi tecrübeleri,
May Day (1920) adlı öyküsünde tekrar ifade bulmaktadır. Çünkü Gordon Sterrett
parasız bir gençtir. O da Fitzgerald gibi yeteneklidir. Fakat para kazanmasını
sağlayacak sanatını icra etmesi için, malzeme alacak kadar bile parası yoktur. Yine
fakirliği yüzünden sevdiği kız tarafından hor görülür ve terk edilir.
James W. Tuttleton’un da ifade ettiği gibi, en mükemmel kızı elde etmek,
kuşkusuz Fitzgerald’ın anlatmak zorunda olduğu bir öykünün sürekli tekrarlanan
hatta sabit fikir haline gelen bir görünümüdür. Gordon Sterrett adlı mücadeleci
48
Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 185.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
56
sanatkar ile “Dünyanın en kötü havai yaradılışlı kızı” olan Edith Bradin arasındaki
ilişkide, Fitzgerald ile Zelda arasında yaşanmış olan duygusal geçmiş, savaş sonrası
yıllarda ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. 49
Sterrett’in aşık olduğu kız Edith tarafından fakirliği yüzünden reddedilmesi,
sanatında başarısız oluşu, zengin sınıf arkadaşları tarafından yalnız bırakılışı gibi
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
tecrübelerde yaşadığı aşırı duygu yoğunluğunun, Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsü
yayınlanmadan hemen önce, New York’ta büyük bir sefalet içinde geçirdiği dört
aylık süreçteki duygu yoğunluyla örtüştüğü, Fitzgerald’ın My Lost City adlı
makalesinde tekrar hatıra getirdiği şu cümlelerinden anlaşılmaktadır:
“Bir huzursuzluk ve mutsuzluk belirsizliği içinde hayatımın en duygulu dört
ayını geçirdim. New York şehri dünyanın başlangıcının bütün yanardönerliğine
sahipti. Savaştan dönen askerler Beşinci Cadde’ye doğru yürüyorlardı ve kızlar iç
güdüsel olarak Doğuya ve Kuzeye askerlere doğru sürükleniyorlardı-bu en büyük
milletti ve bir bayram havası vardı. Ben bir cumartesi öğleden sonrası Plaza Red
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: Ş
Silinmiş: b
Silinmiş: c
Room’da hayalet gibi dolaşıp dururken veya East Sixties’de bahçe partilerine içki
içmeye gittiğimde ya da Princetonlılarla Biltmore Bar’da içmeyi adet haline
getirdiğimde, diğer hayatım bir türlü aklımdan çıkmıyordu -alt geçidin bir
metrekarelik parçası olan Bronx’taki kasvetli odam, Alabama’dan (Zelda’nın o
günlerde olduğu şehir) gelecek olan mektubun günü üzerine yoğunlaşmam-mektup
gelecek miydi ve ne anlatacaktı?- eski püskü takımlarım, fakirliğim, ve aşk... Ben
başarısız biriydim -reklamcılık işinde vasat ve bir yazar olarak başlamak için
beceriksiz. Şehirden nefret ederek gürlüyordum, ağlıyordum son sentimle içip,
kaldığım yere gidiyordum.” 50
Fitzgerald bu duygular içerisinde perişan bir durumda iken, Zelda,
Alabama’da erkeklerle göz önünde flört etmektedir. Zelda’dan Graham’a yakınarak
bahseden Fitzgerald’ın sözleri, onun bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu
belirtmektedir; “İçinde her erkeğin kendisine hürmet borçlu olduğu geniş bir seyirci
kitlesine oyun oynuyor gibiydi. Üstü açık bir arabada, Montgomery’nin en işlek
caddesinde giderken, kendilerini şeker diye adlandırdığı bir grup genç erkeği görerek
kollarını açmış ve “Bütün şekerlerim” diye bağırmıştı. O günlerde bir güney şehrinde
49
50
James W. Tuttleton, “Seeing Slightly Red: Fitzgerald’s “My Day””, Bryer,a. g. e., 182.
Fitzgerald, The Jazz Age, a. g. e., 20.
Silinmiş: ¶
57
güzel olmak, istediğiniz bir erkeğe sahip olabileceğiniz anlamına geliyordu. “Şu ya
da bu partiden, şu ya da bu erkekten bahsederek o, beni dayanılmaz bir şekilde
kıskandırmak için bunu kullanıyordu.” diyordu Fitzgerald .” 51
Zelda’nın ahlaki zayıflığıyla Fitzgerald’a acı çektirdiği muhakkaktır. Yazar,
Silinmiş: ¶
bu duygularını Winter Dreams adlı öyküdeki Judy Jones, Bernice Bobs Her Hair adlı
öyküdeki Marjorie Harvey karakterinde güzel bir biçimde yansıtmıştır. Her iki
karakter de aynı anda birden fazla erkekle birlikte olabilen, sevgililerini tatlı
sözleriyle, kurnazlıklarıyla oyalayan kadınlardır. Fitzgerald, güneyli güzel Zelda’nın
bu yönünü hem eleştirmiş hem de Graham’ın ifadesine göre, o daima güneydeki en
güzel kızı elde etme
fikrine aşık olduğu için, Zelda ile evlenme fikrinden
vazgeçememiştir. 52
Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsündeki Jewel Hudson adlı kız, aşık olduğu
Gordon Sterrett’i sürekli olarak iş yerinden aradığı için, önce işten atılmasına neden
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
olmuş, daha sonra da ondan para istemiş, vermezse başına bela olacağını ve
Gordon’un ailesine her şeyi anlatan bir mektup yazacağını söyleyerek ona şantaj
yapmıştır.
Fitzgerald’ın paraya olan arzusu, kendi sevdiği kızı elinden alan zengin
Silinmiş: ¶
adama duyduğu nefretle karışır. Onun paraya karşı bu tutumu, Gordon Sterrett’in
zengin arkadaşı Philip Dean’e karşı hissettiği karışık duygularda ifadesini bulur.
Maddi durumu iyi olmayan Gordon, Yale’den birlikte mezun oldukları arkadaşı
Philip Dean’in kaldığı otele giderek ondan borç ister. Philip’in otel odası ipek
pijamalar, pahalı kravatlarla doludur. Oysa o anda Gordon’un üzerinde kol ağızları
yırtılmış, kirli gri bir renk almış bir gömlek vardır. Kravatı solgun ve kırışıktır.
Zengin bir aileye mensup olan Philip Dean, doğuya eğlenmek için gelmiştir.
Arkadaşı sıkıntısını anlatıp kendisinden üç yüz dolar borç isteyince, hemen soğuk bir
tavır takınan Philip Dean, Gordon’a:
“Para yoksa aşk da yok, bir işte çalışıp kadınlardan uzak durmalıydın” 53 diyerek
dönemin kadının bu yönünü kritize etmiştir.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
51
Graham, a. g. e., 6.
Graham, a. g. e., 57.
53
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 87.
52
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
58
Philip’e göre, Gordon hem parasını hem de kendine olan güvenini yitirmiştir.
Gordon ise para ve kendine güvenin birlikte yok olduğunu düşünmektedir.
Nihayetinde Philip, Gordon’a borç para veremeyeceğini, aksi taktirde müteakip ay
sıkıntı çekeceğini söyler ve Gordon’u daha bir ümitsizliğe sürükler.
Jewel, kendisinden uzaklaşan Gordon’un yeniden onunla ilgilenmesini
sağlamak amacıyla para isteyerek ona şantaj yapmış; ancak onu büyük bir çıkmaza
sürüklemiştir. Aslında Gordon yetenekli bir ressamdır fakat resim yapabilmesi için
gerekli malzemeyi
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
alamamaktadır. John Kuehl, bu öyküdeki Jewel’i, “femme
fatale” 54 (öldürücü, mahvedici kadın) diye nitelendirmiştir.
Yale Üniversitesi’nin düzenlediği Gamma Psi balosuna parasızlık ve bunalım
içinde katılan Gordon, orada eski sevgilisi Edith Bradin’i göreceğini tahmin etmiştir.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Üniversiteden sevgilisi olan Edith’le aralarındaki ilişki zayıflamış, savaş kargaşası
içinde silikleşmiştir. Gordon Edith’i hala sevmektedir. Baloda onunla karşılaşır. Ona
içinde bulunduğu durumu, parasızlığını anlatır. Bunları duymadan önce eski
sevgilisine karşı yeniden güzel duygular beslemeye başlayan Edith, Gordon’un
sarhoş, yıkılmış bir halde anlattıklarını duyduktan sonra, hemen ona karşı ilgisiz bir
tavır alır; bütün gece sayısız kavalye değiştirdiği gibi, yeni bir kavalye ile yine dans
etmeye devam eder. Çünkü eski sevgili parasız bir erkektir ve terk edilmelidir... Dans
boyunca partnerlerin değiştirildiği, zenginler sınıfının düzenlediği partilerle, eğlence
boyunca gürültülü patırtılı kalabalığın gidip geldiği, alt tabakadan insanların
oluşturduğu cümbüşler, amaçsız bir hareket olarak ifade edilir Fitzgerald’ın
eserlerinde.
James W. Tuttleton’a göre, Fitzgerald’ın eserlerinin birinci derecedeki
kızlarının çoğu gibi Edith de duygusal anlamda sadakatsiz, yanına varılamaz,
tamamen değersiz ve yüzeysel bir kızdır. Kendisini öpmeyi beceremediği için,
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
danstaki kavalyelerinden biri olan Peter Himmel’e kötü davranır. Dans pistinde gölge
gibi peşinden ayrılmayan çeşitli erkeklerle sahte bir dostluk geliştirmiştir.
Anılarındaki Gordon’a aşık olur fakat onun maddi ve manevi çöküntüsünü gördükten
sonra gerçek Gordon’u görmezlikten gelir. 55
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
54
55
Jhon Kuehl, F. Scott Fitzgerald: A Study of the Short Fiction, a. g. e., 41.
Tuttleton,a. g. m., Bryer, a. g. e., 184.
59
Fitzgerald, daha on dokuz yaşındayken, alaylı bir şekilde, “Bütün sosyetede,
kızların onda dokuzu para için evleniyor ve erkeklerin onda dokuzu enayi.” 56 derken,
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
çok erken bir yaşta bunu fark etmiş olduğunu göstermektedir.
Bryant Mangum, Gordon Sterrett’in hayat hakkında, Fitzgerald’ın kendisinin
Silinmiş: ¶
de, üniversitede eski bir oda arkadaşının masalsı sadakati gibi, geleneksel anlamda
kutsal olan hayaller hakkında kötümser olduğunu vurgulamaktadır. 57
Gordon’a şantaj yapan zoraki sevgili Jewel balo salonuna gelerek, iyice
sarhoş olmuş Gordon’u oradan uzaklaştırır. Bir otelde gözlerini açan Gordon,
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
yanında soluk alan Jewel’i görünce, alt tabakadan bir kızla kaçınılmaz bir evliliğe
sürüklenmiş olduğunu fark eder ve bir önceki akşam, baloda, sosyete kızı Edith
tarafından reddedildiğini hatırlar. Bu da onun şakağına sıktığı bir kurşunla intihar
etmesine yeterli olur. Baş kahramanının böyle bir sona sürüklendiği tek öyküdür bu.
Öyküdeki bu hazin son, Fitzgerald’ın kendi maddi durumu hakkında çok ağır
ümitsizlik anları yaşadığını göstermektedir.
Öykü,
Fitzgerald’ın Amerikan
toplumundaki sosyal ilişkileri yansıtmak için kendi iç çatışmalarını kullanması
yönüyle de ilginçtir.
Fitzgerald’ın öykülerindeki kadınlar “femme fatale” (mahvedici kadın) olarak
nitelendirilirken, Kuehl’e göre, erkekler de “l’homme manqué” (yetersiz, liyakatsiz
erkek) olarak nitelendirilmektedir. 58 Gordon da Fitzgerald’ın eserlerinin erkek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
kahramanlarının çoğu gibi kişisel bir zayıflık göstermektedir. The Great Gatsby’nin
baş erkek kahramanı Gatsby de sonradan görme ve tutkulu bir erkektir. Tender Is the
Night adlı romanının Dick Diver’ı da başarısız bir aristokrattır. Fitzgerald’ın burjuva
kahramanları, eninde sonunda hiçbir şeyin mümkün olmadığına inanırlar ve bunun
nihayetinde de hayal kırıklığına uğramış olurlar. Fitzgerald ne zenginlerin ne de
fakirlerin trajedisini yazmak istemiştir. O kararsız orta sınıfın trajedisini yazmak
istemiştir. 59 Hem yetersiz erkek hem de mahvedici kadın, ikisi de tamamen yapmacık
karakterlerdir. 60
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
56
Jhon Kuehl, The Apprentice Fiction of F. Scott Fitzgerald: 1909-1917, New Brunswick, N. J.:
Rutgers University Press, 1965, 126.
57
Mangum, a. g. e., 38.
58
Kuehl, F. Scott Fitzgerald: A Study of the Short Fiction, 41.
59
Kuehl, a. g. e., 19-20.
60
Kuehl, a. g. e., 24.
Silinmiş: e
60
Diğer birçok öyküde fakir genç erkek, sevdiği kızı kazanmak için, zengin
rakibiyle eşit olmayan bir mücadeleye girer. Fitzgerald, kızların para için evlendiği
böyle bir çevrede kendini farklı hissetmiştir. Bazen içinde bulunduğu kötü durumu
mizahi bir şekilde Oh, Sister, Can You Spare Your Heart adlı vezinsiz şiirinde dile
getirmiştir. The Notbooks of F. Scott Fitzgerald adlı eserinde, Bruccoli onun bu
şiirini nakletmiştir:
“Rakun kürkünden paltolarının içinde,
Bu zengin zamparalar,
Benden uzakta, seni kurt gibi yutarlar.” 61
Fitzgerald, iki ya da üç öyküsünden birinde, zengin bir kızın gönlünü
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
kazanmaya çalışan, fakir bir erkeğin mücadelesini anlatmıştır. Zengin bir kasabada
fakir bir genç, zengin çocuklarının okulunda fakir bir genç ve yine, zengin erkekler
kulübünde fakir bir genç. Kısacası, zengin bir kıza aşık olmuş fakir bir genç. Maddi
anlamda yetersiz bir erkek.
Kendisinin de ifade ettiği gibi, “Gatsby’nin esas konusu, parasızlık yüzünden
bir kızla evlenemeyen, fakir bir genç adamın uğradığı haksızlıktır.” 62 Fitzgerald, bu
konuyu tekrar tekrar eserlerinde işlemiştir çünkü bu durumu kendisi de yaşamıştır.
Gatsby adlı romanındaki Daisy de bir “femme fatale”dir. Çünkü Daisy
Gatsby’ye aşık olduğu bir dönemde, onu yüz üstü bırakarak zengin Tom
Buchanan’la evlenir. Tom’un bir metresi vardır ve Daisy bu durumu bile bile
görmezlikten gelmektedir. Savaş bittikten sonra Daisy’ye yeniden kavuşma
hayaliyle, Gatsby onunla tekrar buluşma fırsatı yakalar ve Daisy ile gizli bir ilişki
içine girer. Durumu öğrenen Tom, Gatsby’den nefret etmekte ve onu aşağı tabakadan
bir insan olarak görmektedir. Daisy, kocasını evlendikleri günden itibaren sevdiğini
söyleyerek onu ikna eder. Gatsby’ye ise, hem kocasını hem de onu sevdiğini söyler.
Bir gün bir otelde, üçü ve arkadaşları Nick ve Jordan birlikte iken, Gatsby herkesin
önünde, Daisy’den sadece kendisini sevdiğini söylemesini ister. Fakat Tom,
Gatsby’nin bütün servetini yasal olmayan yollardan edindiğini söyleyerek Daisy’yi
61
Matthew J. Bruccoli, Ed., The Notebooks of F.Scott Fitzgerald, New York and London: Harcourt
Brace Jovanovich, 1978, 135.
62
Andrew Turnbull, Scott Fitzgerald, New York: Charles Scribner’s, 1962, 150.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
61
korkutmayı başarır. Gatsby aksini savunsa da, Daisy’yi inandıramaz. Tom’un metresi
olan Myrtle’in kocası George da karısının kendisini aldattığını öğrenmiştir.
Karısını tekrar kazanmış olduğundan emin bir halde, Tom, karısı Daisy ile
Silinmiş: ¶
Gatsby’nin aynı arabayla otelden ayrılmalarına izin verir. Tom da birlikte oldukları
arkadaşları Jordan ve Nick ile ayrılır otelden. Hepsi içkilidir. Daisy biraz kafasını
dağıtmak için Gatsby’ye arabasını kullanmak istediğini söyler. Arabayı kullanan
Daisy, durumu öğrenen kocasının dayağından kaçmak için sokağa fırlayan, Tom’un
metresi Myrtle Wilson’a çarparak onun ölümüne sebep olur. Gatsby çok sevdiği
Daisy’yi korumak gayesiyle, arabayı kullananın Daisy olduğu gerçeğini gizler. Tom,
ölen metresinin kocası George Wilson’a, karısını öldürenin Gatsby olduğunu söyler.
Bunu duyan George, Gatsby’yi tabanca ile öldürür ve ardından da intihar eder.
Eserin kısaca anlatılan olay örgüsünden de anlaşılacağı gibi Daisy, paraya
Silinmiş: ¶
olan zaafı yüzünden, üç kişinin ölümüne sebep olmuştur. Ölümüne sebep olduğu
insanlardan biri de, bir zamanlar çok sevdiği Gatsby’dir. Bütün bu olanlardan sonra,
hiçbir şey olmamışçasına kocası Tom’la birlikte kendi dünyalarında yaşamaya
devam etmişlerdir.
Bernice Bobs Her Hair adlı öykünün kadın karakterlerinden Marjorie,
kendisine çok düşkün olduğunu bildiği Warren’ın başka kızlarla birlikte
olmayacağından emin olduğu için, onunla birlikteyken başka erkeklerle de gezip
tozmaktadır. Warren ise öykülerin erkek karakterlerinin bir çoğu gibi zayıf bir
erkektir. Marjorie, bir gülümsemesi ile Warren’a istediklerini yaptıracak kadar çekici
ve kurnaz bir kızdır. Kendisini ziyarete gelen kuzeni Bernice, Marjorie’nin erkek
arkadaşları tarafından yeterince ilgi görmemiştir. Çünkü Bernice, muhafazakar bir
anlayışla yetiştirilmiştir ve Marjorie’ye göre Bernice, erkeklerle konuşmayı, onları
eğlendirmeyi ve güzel giyinmeyi bilmemektedir. Çekiciliğine ve Warren’ın
kendisine olan aşkına güvenen Marjorie, Bernice’le dans edip onunla zoraki
ilgilenme görevini bile Warren’a yüklemiştir. Zamanla Bernice ile Warren arasında
bir aşk filizlendiğini fark edince, erkeklerin ilgisini çekmesi, modern güzel bir kız
gibi
görünmesi
şeklindeki
bahanelerle
Bernice’in
saçını
kestirmesine
çirkinleşmesine, dolayısıyla Warren’ın Bernice’ten soğumasına sebep olmuştur.
ve
Silinmiş: ¶
62
Öyküden anlaşılacağı üzere, Marjorie de bencil, ahlaksız ve sahip olduğu
şeyleri nasıl muhafaza edeceğini bilen, bu uğurda başkalarını mahvedebilen bir
“femme fatale”dir.
Winter Dreams adlı öyküdeki kadın kahraman Judy Jones, May Day adlı
öyküdeki Edith Bradin, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküdeki Marjorie Harvey, The
Great Gatsby adlı romandaki Daisy gibi bütün kadınlar, müphemlikleriyle eziyet
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
ederek, memnun eder gibi göründükleri sadık erkekler ile çevrelenmişlerdir. Örneğin
Judy, çevresindeki bir sürü erkeği bedbaht etmesine bir son vermemiştir. Kuehl’e
göre, bu tip kadın karakterlerin yaratıcısı Fitzgerald, Princeton’daki sevgilisi Ginevra
King ya da Güneyli nişanlısı Zelda Sayre gibi “la belle dame sans merci”
(merhametsiz güzel kadın) den acı çekmiştir. 63
Koula Svokos Hartnett’in Fitzgerald’ın eşi Zelda’nın biyografisindeki
Silinmiş: ¶
ifadesine göre, bu dönemde genç erkekler tarafından tanınmış olmak, Güneyli genç
kadınlar arasında bir statü sembolüdür. Aşıklarından oluşan bir koleksiyon, bir kız
için başarı unsurudur. Zelda da güneyli bir güzeldir. Bir erkekle randevuya çıkma
Silinmiş: G
yaşından önce ve hatta nişanlandıktan sonra bile bir sürü farklı erkekle ilişkisi
olmuştur. Zelda’nın erkeklerle rasgele cinsel ilişkiye girmesi konusu, Fitzgerald’ın
bütün biyografi yazarlarının ele aldığı bir konudur. 64
Zelda çekici bir kadındır. Evlenmeden önce Alabama’da iken gençler onu
karşı koyulmaz bulurlar; evlendikten sonra geldiği New York’taki erkekler de onu
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
aynı şekilde hatta daha da fazlasıyla dayanılmaz bulmaktadırlar. Fitzgerald’ın
Princeton’daki sınıf arkadaşlarından biri olan Alexander McKaig, Zelda’nın
çekiciliğini şöyle anlatır:
“O şüphesiz daha önce hiç tanımadığım en göz alıcı kadın...O güzelharikulade saçı- gözleri ve ağzı” der ve bir takside Zelda ondan kendisini öpmesini
istediği zaman, sırf Scott’a acıdığı için onu reddettiğini söyler. 65
Fitzgeraldlar 1924 yılının yazında, Fransız Riviera’sında yaşamaktayken
hamileliği sırasında kilo alan, dış görünümünden dolayı kendine olan güvenini
kaybetmeye başlayan Zelda, çekiciliğini ve arzu edilir halini tekrar hissetme
63
Kuehl, a. g, e., 21.
Hartnett, a. g. e., 18-19.
65
Turnbull, a. g. e., 115.
64
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
63
ihtiyacıyla evlerine misafir olarak gelen ve bir Fransız deniz pilotu olan Edouard
Jozan ile evlilik dışı bir ilişki yaşamıştır. 66
“Bu olayın Fitzgerald üzerindeki etkisi çok büyük olmuştur. Ona göre aşk,
Silinmiş: ¶
Jay Gatsby’ye göre olduğu gibi, hayatının bütün düşlerini hasrettiği, seçtiği kadınla
bir vücut bulmaydı. Bu onun hiçbir zaman yapmayacağı, duygu sermayesinin en
büyük yatırımıydı. Cinsel konular Fitzgerald için çok önemliydi çünkü bu konular,
onun
sevdiği
kız
etrafında
oluşturduğu
ayrıntılı
duygu
yapısının
nihai,
değiştirilemeyen fiziksel bir ifadesiydi. ‘1924’ün o Eylülü, hiçbir zaman tamir
edilemeyecek bir şeyin olduğunu öğrendim.’ diye çok sonra not defterine
yazmıştır.” 67 Bütün bunlardan sonra Zelda, eleştirmenlerce hep bencil bir kadın
olarak suçlanmıştır.
Fitzgerald, böylesine bencil, sorumsuz, ev işlerinden nefret eden, biricik
oğlunun bakımıyla ilgilenmeyip de onun ölümüne ve kocasının da sinir krizi
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
geçirmesine neden olan kadın karakterini The Adjuster adlı kısa öyküsünde kritize
etmiştir. Öykünün kadın karakteri Luella Hemple da, yazarın diğer birçok
öyküsündeki kadın karakterler gibi gezmeyi, eğlenmeyi seven bir kadındır; ev
işlerinin
ve
çocuğunun
bakımını
sağlayan
yardımcılarını
bu
konularda
yönlendiremeyecek kadar aciz ve zayıftır.
Fitzgerald’ın ahlak anlayışına dair görüşlerini Ergin şöyle ifade etmiştir:
“Fitzgerald’ın ahlak görüşünü birkaç satırla özetlemek olanaksızdır.
Toplumsal
değerlerin
saklandığı
ve korunduğu bir kuruluş olan ailenin
bütünlüğündeki çözülmeler, ahlak bunalımlarını önleyen bir kurum olarak bilinen
Silinmiş: ¶
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
dinin giderek önemini yitirmesi, orta tabakanın değer yargılarına göre saptanmış,
davranış biçimleri ile belirgin tabakalaşmış bir sınıf sisteminin bunu hiçe sayarak
sınıf atlayan kişilerce yozlaştırılması, bütün bu olgular Fitzgerald’ın eserlerinin
içeriğindedir. Fitzgerald bunların kökeninde tarihsel ve toplumsal gelişimi ile birlikte
“Amerikan Düşü”nün varlığını, katkısını ve etki gücünü araştırmıştır.” 68
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
66
Hartnett, a. g. e., 129.
Mizener, a. g. e., 1972, 68.
68
Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı”
ikilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 6, 1982, 82.
67
64
Zelda, bulunduğu ortamlarda hep erkeklerin ilgisini çekmeye alışık bir kadın
olarak, Fitzgerald’ın edebi başarısının onun bu yönünü gölgelediğini düşünmüştür.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
1928 yılında yine Fransa’da oldukları bir dönemde, bale dersleri almaya karar
vermiş; fakat yoğun çalışma temposuna dayanamamıştır. Edouard Jozan ile olan
ilişkisinden kaynaklanan suçluluk duygusu, Zelda’nın kişiliğini güneyli oynak
Silinmiş: G
kadından, olgun ve ciddi kadına çevirmiştir. 69
Fitzgerald’ın ve Zelda’nın içkiye olan düşkünlükleri giderek artmış; birlikte
katıldıkları partiler sonunda sürekli kavgalar yaşamışlardır. Maddi yetersizlikleri,
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Zelda’nın git gide rahatsızlık belirtilerinin artması, alkol alımını artırması,
evliliklerini yavaş yavaş tüketmeye başlamıştır. Nihayetinde Zelda, Nisan 1930’da
ilk sinir krizini geçirmiş ve İsviçre’de bir kliniğe yatırılmıştır. O bir şizofrendir. Bu
dönemden sonra Fitzgerald çok ağır maddi bunalımlar yaşamış; Zelda’nın tedavi
masraflarını, biricik kızlarının bakımını karşılayabilmek için hep öykü yazmak
zorunda kalmıştır.
Fitzgerald’ın bütün öyküleri, onun yaşamından kesitler yansıtmaktadır. Bu
Silinmiş: ¶
nedenle Fitzgerald’ın hayatını yakından tanımadan, onun eserlerinin kadın kahramanı
olan Zelda’yı anlatmadan, Fitzgerald’ın kadınlar hakkındaki görüşlerini anlatabilmek
imkansız gibidir. Örneğin, The Long Way Out adlı öyküsünün kadın karakteri Bayan
King de güzel bir kadındır; fakat o da Zelda gibi şizofrendir. Bir psikiyatri kliniğinde
on aylık bir tedavi görmüştür. Doktorlar yeterince iyileştiğini düşünerek kocasıyla bir
deneme gezisine çıkmasını önermişlerdir. Büyük bir mutlulukla hazırlanıp kocasının
gelmesini beklerken, yattığı hastane yetkililerine kocasının trafik kazasında öldüğü
haberi gelir. Hiç kimse ona kocasının öldüğünü söyleyemez. Sadece işi çıktığı için
gelemeyeceği söylenir. Onu yaşatan umudu, kimse onun elinden almak istemez. O
da, o gün ve ondan sonra her gün hazırlanıp, aynı kıyafetlerini giyerek kocasının
gelmesini beklemiştir.
Fitzgerald’ın hayatı incelediğinde, Zelda da ahlaki zayıflığıyla, bencilliğiyle,
materyalist yapısıyla, zamane kızlarına özgü bir şekilde rahat, eğlenmekten,
erkeklerle birlikte olmaktan mutlu olan bir kadın olarak yaşamasıyla eşine zarar
vermiş bir mahvedici kadındır. Zaten Fitzgerald’ın da ifade ettiği gibi, Zelda onun
öykülerinin kadın kahramanı değil midir?
69
Hartnett, a. g. e., 164.
Silinmiş: ¶
65
Ahlaki bir bozulmanın yaşandığı “Caz Dönemi”nde Freud’un ileri sürdüğü
konular, popüler kültüre fazlasıyla girmiştir. “Sıcak Dudaklar”, “Yanan Öpücükler”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
gibi şarkılar, 1900’ler boyunca radyolarda çalınmış; sinema reklamları, kalbin, ruhun
ve duygunun birlikte hareket ettiği, kanın bir lav haline geldiği, nabzın hızlandığı
perdelerinde, öpücükler göstereceklerini vaat etmişlerdir. Charleston ve Black
Bottom gibi caz ritimleri ve dansları, ünlü bir Metodist piskoposunun “Kadın ve
erkek vücutlarının birbirleriyle olağan dışı bir ilişkiye mecbur edilmelerini” protesto
etmesine neden olmuştur. 70
Fitzgerald kendisini, politik, sosyal ve de ahlaki kargaşa içerisinde feryat
Silinmiş: ¶
eden gençliğin sesi olarak kabul etmiştir. Onun tanıdığı gençlik ahlaksızdır; aynı
zamanda da cesaretli, kararsız ve maceracıdır. Çalkantılı yirmiler, savaş sonrası
dönemin bir sonucudur. Fitzgerald, “Sanırım ben gerçekte fazlasıyla bir töreciyim ve
insanlara, onları eğlendirmektense, uygun bir biçimde vaaz vermek istiyorum.” der. 71
Cowley, “Onun vaaz etmek istediği ahlak hakim olan karışıklık içinde basit bir
şeydir. Ahlakın dört temel erdemi, çalışkanlık, disiplin, sorumluluk ve olgunluktur.
Onun öykülerindeki iyi insanlar bu erdemlere sahiplerdir ve kötülerin de kendilerine
uygun kusurları, kötü alışkanlıkları vardır.” 72
Her fırsatta toplumdaki bozulmaya, kadınların ahlaki yönüne dikkat çeken
Fitzgerald’ın bu konulara olan duyarlılığı gözden kaçamayacak kadar büyüktür.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Örneğin May Day adlı öyküsündeki şu cümleler;
“...Kipling ne demiş? ‘Derinine inersen her kadın birdir.’”
........
“Sözgelimi beni ele alalım,” dedi Peter bardağını dikerek,
“şımarık bir kızla geldim buraya. Gördüğüm en şımarık kız. Beni
öpmek istemedi; neden bilmem. Seni geri çevirir miyim numaralarında
alla pulla, sonra hop diye ortada bırak! Silkeleyiverdi beni! Nereye
gidiyor bu genç kuşak?” 73
Fitzgerald’ın Amerikan toplumundaki ahlaki bozulmaya bu kadar duyarlı
olması, onu yetiştiren ve üzerinde fazlasıyla etkili olan annesinin koyu bir Katolik
70
Tindall- Shi, a. g. e., 664.
Fitzgerald, a. g. e., xv.
72
Fitzgerald, a. g. e., xv.
73
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 107.
71
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
66
olmasına mal edilmektedir. Thomas J. Stavola, Fitzgerald’ın annesi Mollie’nin
dinine çok bağlı olduğunu, günahın lanetleyici etkisi özellikle de cinsel günah,
kişinin ölüm anına ve günahın ve sevabın sert normlarına göre o kişinin ebedi
kaderine karar veren adil bir Allah’ın var olduğu gibi konularda Katolikliğin alışıla
gelmiş hassasiyetini şartsız ve şüphesiz bir şekilde kabul etmiş bir kadın olduğunu ve
Fitzgerald’ın da bir Katolik olarak yetiştirildiğini, vurgulamaktadır. Stavola’ya göre
Fitzgerald, hayatı özellikle kendi hayatını, sevap ve günah arasındaki dramatik bir
çatışma olarak görmüştür. Zaman zaman estetik hayal gücü diye adlandırdığı şey
uğruna bu kategorilerden vazgeçmişse de, yalnızca dostluğa duyduğu büyük istek ve
bu dostlarını kahramanlaştırma, kendini ve kendi dünyasını sevap ve günahın
geleneksel ifadelerinde tarafsız bir biçimde analiz etme yeteneği arasında sürdürdüğü
heyecandan dolayı yazıları çok etkili olmuştur. Onun en iyi konusu “şekil değiştirmiş
biyografisi”dir. Zira Fitzgerald, her zaman kendisi ya da samimi olduğu insanlar
hakkında yazmıştır. 74
Ahlaki bozulmanın Amerikan tarihini anlatan kitaplarda bile konu edilmesi, o
Silinmiş: ¶
dönemdeki ahlaki değişimin ne denli büyük olduğunu göstermektedir. 1930’ların
sonlarına doğru üniversitede okuyan kızlar arasında yapılan bir araştırma, hemen
hemen kızların yarısının (% 47) evlenmeden önce bekaretlerini kaybettiklerini ve
bunların da dörtte üçünün, sadece gelecekteki eşleriyle cinsel ilişkiye girdiklerini
ortaya koymuştur. 75
Robert Pearce’e göre Fitzgerald, hem “Caz Dönemi”ni ilan eden hem de onu
eleştiren bir yazardır. Eserleri için malzeme toplayan bir sanatçı gibi yaşamıştır. “Caz
Dönemi”ni fazlasıyla inandırıcı bir biçimde tasvir etmiştir. Mutluluğu ararken
hayatın bütün romantik imkanlarına açık olan karakterlerinin başarısızlıklarını ve
ahlaki iflaslarını anlatırken, kesinlikle yanılmaz bir biçimde kehanette bulunmuştur.
74
Thomas J. Stovalo, Scott Fitzgerald: Crisis in an American Identity, Vision and Barnes & Noble,
23-25-26.
75
Tindall- Shi, a. g. e., 664.
Silinmiş: ¶
67
Bu yüzden o, “Caz Dönemi”’nin yaratıcısıdır. O, sert ve sofu hükümler veren bir
ahlakçıdır. 76
76
Robert Pearce, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995, 8-9.
68
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Sekmeler:
Eskisi 27 nk + 36 nk + 45
nk + 54 nk
4.2. FLAPPER KÜLTÜRÜ
ya da gündüz kıyafetine göre dizle baldır arasında değişir. Kolsuz ya da uzun kollu,
Silinmiş: ¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
oyuk yakalı, bel kısmı olmayan ya da üst kısmı kısa, hafif elbiseler giyer. Püsküllü
Silinmiş: ¶
“Bir kadının, sıkı bir çalışma, entelektüel bir kötümserlik ve yalnızlık
gerektiren bir kariyerinin olmasındansa, neşeli, kaygısız, geleneklere uymayan ve
kaderinin
belirleyicisi
düşünüyorum.”
olmasının
ona
daha
çok
mutluluk
getireceğini
1
Zelda Fitzgerald
Fitzgerald, 1920-1930 yılları arasındaki “Caz Dönemi” denilen süreçte son
moda giyinen, hedonizmi kendine ilke edinmiş, “flapper” adı verilen zamane
kızlarını, eserlerinde yaratmış bir yazar olarak tanınmaktadır. O, içinde yaşadığı
dönemin gençliğini ve zenginliğini tarihe kaydetmiş bir yazardır. İlk romanı olan
This Side of Paradise, üniversite öğrencileri arasında etkili olmuştur ve öğrencilerin
ebeveynlerini çocuklarının durumu hakkında bilgilendirmiştir.
“Flapper”, “Caz Dönemi”nin kadın kahramanıdır. O dönemde bir “flapper”,
‘gününü gün et, yarını düşünme’ ilkesiyle hareket etmektedir. “Flapper”lar, otellerde,
kulüplerde ve dans salonlarında caz müziği eşliğinde charleston, black bottom,
foxtrot, tango gibi dansları yapmaktan büyük zevk almışlardır. Bir “flapper”ın vücut
hatları çok düzgündür; modern, dar şapkalar takar, eteğinin boyu mevsimine ve gece
etekler, parlak renkli süveterler, eşarplar, Peter Pan yakalı buluzlar, yüksek topuklu
dans ayakkabıları “flapper”ın vazgeçemediği şeylerdir. Gündüz kıyafetlerinde açık
gri, kahverengi ve maviler yaygın olmakla birlikte, pastel tonlar ve daha canlı renkler
de giyilmektedir. Gece kıyafetlerinde gökkuşağının bütün renklerini görmek
mümkündür; küçük kareli, çiçekli veya desenli emprimeler çok kullanılmaktadır.
Herkesin önünde sigara içmek, aşırı diyet yapmak, dizlerini gösteren kıyafetler,
katlanmış çoraplar giymek, dizlerini pudralamak ve kısa saçlı olmak “flapper”ların
ortak özelliğidir. İçkinin yasaklanmış olduğu bir dönem (prohibition) olmasına
1
Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, Peter
Long, New York, 1991, 113.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
69
Silinmiş: e
rağmen, “flapper”lar ceplerinde ya da eteklerinin altına sakladıkları içki şişeleriyle
dolaşıp içki içmişlerdir. “Flapper”lar eski kuşağı kızdırmışlardır; zira kabul gören,
geleneksel kadın davranışlarını reddetmişlerdir. Geleneksel olarak kadınların saçları
hep uzun olmuştur. Oysa “flapper”lar moderndir ve modern bir kızın saçı kısa
olmalıdır. Aslında kısa saç, o dönemde geleneklere meydan okumanın sembolü
haline gelmiştir. “Flapper”lar fazla makyaj yapmışlar ve genellikle kollarını ve
dizden aşağı bacaklarını açıkta bırakan rahat kıyafetler giymişlerdir. Bütün bunlar,
yeni Paris modasının Amerika’daki yansımalarıdır. Hartnett’in ifadesiyle, moda
gevşedikçe, yeni yüzyılın yeni kadınının ahlak kuralları da gevşemiştir. 2 Modadaki
bu değişim, bu rahat günlük kıyafetler, çağın yeni atletik danslarını kadınların daha
rahat yapabilmelerini sağlamıştır.
“Flapper”lar, “altın kız”, “düş kızı” gibi isimlerle de adlandırılmışlardır.
Silinmiş: ¶
Fitzgerald’ın “flapper”ları genellikle on dokuz yaşlarında, güzel ve masraflı kızlardır.
John Held Jr., “flapper” imajını, yürürken bir çarpma sesi çıkaran, tokaları açık kısa
çizmeler giyen genç kızlar, betimlemesi ile yapmıştır. 3 William ve Mary Morris’in
Dictionary of Word and Phrase Origins adlı sözlüğünde, “Amerika’da bir “flapper”,
her zaman hoppa, cazibeli ve biraz da geleneklere aykırı davranan; Mencken’in
ifadesiyle, ‘biraz aptal, çılgın fikirleri olan ve büyüklerinin ahlak kurallarına ve
öğütlerine karşı asi olmaya meyilli’ genç bir varlık oldu.” şeklinde ifade edilmiştir. 4
“Flapper”lar hem imaj hem de davranış olarak değişim gösteren kadınlardır. Bir
“altın kız” olan Zelda’nın “altın erkeği” F. Scott Fitzgerald, “Caz Dönemi”nin
popüler edebiyatında ölümsüzleşmiştir.
Fitzgerald’ın The Rich Boy adlı öyküsündeki Dolly Karger da bir
“flapper”dır:
Dolly...soylular grubunda büyüdü, Plaza otelinde sosyeteye tanıtıldı
ve çok özel bir kulübe girdi... Siyah saçlı, al dudaklıydı, güzel bir buğday
teni vardı, bu rengi, sosyeteye tanıtıldıktan sonra, tam bir yıl pembe-gri
bir pudrayla örtmüştü çünkü buğday ten modaya aykırıydı-Victoria
dönemi solgun ten gözdeydi. Siyah çok ciddi tayyörler giyer, yüzünde
alaycı bir çekingenlikle, ellerini cebine sokar, hafifçe öne eğilirdi. Nefis
2
Hartnett, a. g. e., 93.
G. Stanley Hall, “Flapper Americana Novissima”, Atlantic Monthly, 129, June 1922, 772.
4
Ralph K. Andrist, Ed. The American Heritage: History of the 20’s & 30’s. New York, American
Heritage Publishing Co., Inc., 1970, 130.
3
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
70
dans ederdi -her şeyden çok dans etmeye bayılırdı- sevişmek dışında her
şeyden çok. 5
“1919 yılında, “flapper”ların etekleri yerden 15 cm yukarıda idi; 1927 yılında
etekler dizlerdeydi ve flapper kısa saçları, yuvarlanmış çorapları, sigaraları, rujları ve
hislere hitap eden danslarıyla, feminizmin şaşırtan yeni bir modelini oluşturmaktaydı.
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
“Flapper” sözcüğü, asi kadınların, çizmelerinin ayak bileklerine çarpmasına izin
vermeleri gibi bir alışkanlıktan doğdu. Muhafazakar ahlakçılar, “flapper”ları,
dejenere olmuş toplumun bir başka işareti olarak gördüler. Diğerleri ise, “bu yeni
kadın” tipinde kaba Amerikan individüalizmini gördü.” 6
James E. Miller’e göre, Fitzgerald’ın öykülerinin popülerlik başarısının sırrı;
Silinmiş: ¶
öykülerin, milyoner filozoflar tarafından kendilerine çok fazla kur yapılan,
Fitzgerald’ın göz alıcı “flapper”ları gibi olmayı hayal eden, canı sıkılmış bütün
mağaza tezgahtarlarına bir kaçış olarak hizmet etmeleridir. 7 Fitzgerald’ın
öykülerinde, “flapper”ların peşinden koşan, onlara kur yapan erkekler “philosopher”
diye adlandırılırlar. Genellikle üniversite eğitimi için batıya giderler; “altın kızı”,
“düş kızı”nı elde etmek için zengin olma yolunda büyük bir mücadele veririler.
Fitzgerald’ın bir öyküsünü okumaya başlayan okuyucu, her zaman öykünün
mutlu bir sona varacağından emin değildir; fakat okuyucu, öyküde klişeleşmiş bir
şekilde göz alıcı bir sosyal çevre bulacağından emindir. Bu sosyal çevre öylesine
klişeleşmiştir ki, erkekler smokin ya da frak giyerler, kadınlar ise her ne sebeple
olursa olsun, çok çekici giyinmek zorundadırlar. 8
May Day adlı öyküdeki zengin erkek Philip Dean’den bahsederken,
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Fitzgerald’ın şu cümleleri yukarıdaki fikri desteklemektedir:
Dean keyfini bulmuştu, şimdi mutluydu, akşamki baloyu iple
çekiyordu. Ara sıra kahkahalar bile atıyordu. Rivers’ta bir düzine
boyunbağı seçti; her birini almadan önce öbür çocukla uzun uzun
tartışıyordu. Dar boyunbağları moda olacak mıydı yine? Rivers, Welsh
Margotson yakalarından getiremiyordu artık, ne kötü değil mi?
Covingtons gibi yaka yoktu canım.
5
F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald A Selection of 28 Stories With
an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, 188-189.
6
George B. Tindall- David E. Shi, America, WW. Norton & Company Inc., New York, 1989, 664.
7
James E. Miller, JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press,
1964, 52.
8
Donaldson, “Money and Marriage in Fitzgerald’s Stories”, Jackson R. Bryer, The Short Stories of F.
Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982, 78.
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
71
...bu arabalardan güzel, şapkasız genç kadınlar iniyorlardı; smokin
giymiş dimdik delikanlılar yürüyorlardı yanlarında. 9
May Day adlı öyküdeki zamane kızı Edith Bradin’in Yale mezunlarının
düzenlediği balodaki görünümü, “Caz Dönemi” kadınının son derece çekici bir
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
şekilde giyindiğini anlatan güzel bir örnektir:
Başkalarının kendisini nasıl gördüğünü düşündü Edith. Çıplak
omuzlarıyla kolları, kremsi bir pudrayla kaplıydı. Bu gece siyah
smokinler arasında süt gibi beyaz duracaktı, yumuşacıktı. Doğrusu saçı
iyi yapılmıştı. Kızılımsı, gür saçları tepesinde toplanmış, briyantinle
yatıştırılmış, bastırılmış, küstah, kıpırtılı lülelerle yanlara düşürülmüştü.
Dudakları koyu kırmızı bir çizgiyle belirlenmişti; gözbebekleri incecik,
kırılabilir bir mavidendi, porselen gibiydiler. Eksiksiz, sonsuz incelikte
bir güzelliği vardı; karmaşık saçlarından iki küçük ayağına kadar düzgün
bir çizgi boyunca akıyordu bu güzellik. 10
Winter Dreams’teki Judy Jones’un da bir zamane kızı olduğu öyküde Judy’yi
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
tasvir eden şu cümlelerden anlaşılmaktadır:
İncecik porselen kaplı, altın giysili bir bebek: Başındaki bantta altın,
eteğinin ucunda altın, pabuçlarının sivri burnunda altın.
....
Altın kumaş hışırtısıyla bindi. Dexter kapıyı hızlıca kapattı. İşte
böyle -işte tam şöyle- nice arabalara binmişti, sırtı deri kanepeye dayalı,
işte böyle -dirseği kapıda- bekler durumda. 11
Malcolm Cowley’e göre, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsü, Fitzgerald’ı
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk
Silinmiş: ”
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,55 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
popüler bir yazar haline getirmiş olan en iyi “flapper” öykülerinden biridir. 1920
Silinmiş: ”
yılının baharında yayınlandığı zaman kısa saç, Volstead Yasası (içki yasağı yasası)
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
gibi milli bir mesele haline gelmiştir ve genç yazar, Saturday Evening Post adlı
derginin heyecanlı okuyucularından binlerce mektup almıştır. Bazıları da öyküdeki
kadın karakterlerden biri olan Marjorie’nin, kuzeni Bernice’i popüler yapmak için
icat ettiği hareket tarzına şaşırmıştır. Öykü hayattan ya da en azından ilk önemli
dansına giden, Fitzgerald’ın genç ve güzel kız kardeşi Annabel için yazdığı sözlerden
alınmıştır. 12
9
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 90.
Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 99.
11
Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 140.
12
Fitzgerald, a. g. e., 3.
10
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
72
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Fitzgerald’ın en iyi “flapper” öykülerinden biri olan Bernice Bobs Her Hair
adlı öyküsünün konusu şöyle özetlenebilir:
Marjorie Harvey, peri gibi güzel, insanı hayran eden, sersemleştiren bir dili
Silinmiş: ¶
olan, en son New Haven’da yaptığı bir dansta art arda beş defa yan takla atmasıyla
ünlü olmuş bir “flapper”dır. Kolejde okumak için Doğu’ya gitmemiş olan
arkadaşlarına acıyan 19 yaşındaki Warren, Marjorie’ye çok düşkündür. Marjorie,
Warren’ın kendisine olan duygusuna zayıf bir minnettarlıkla karşılık vermektedir.
Warren’dan uzakta olduğunda onu unutmuş ve başka erkeklerle ilişki kurmuştur.
Daha da kötüsü, Marjorie’nin kuzeni Bernice, Eau Claire’den Marjorie’nin ziyaretine
gelmiştir. Warren’ın Marjorie’yi yalnız görebilmesi imkansız gibi görünmektedir.
Sürekli olarak Marjorie’nin etrafında dolaşması ve Bernice’le ilgilenecek birisini
bulması gerekmektedir.
Bernice, Eau Claire’in en zengin ailesinin kızıdır. Siyah saçlı, esmer, güzel
Silinmiş: ¶
bir kızdır fakat partilerde eğlendirici bir kız değildir. Her cumartesi gecesi Warren,
Marjorie’yi memnun etmek için Bernice’le bir görevi yerine getirircesine dans
etmektedir. Herhangi bir şey olmamıştır ama Warren bu refakatten sıkılmıştır.
Yine bir cumartesi dansında Marjorie, Warren’dan Bernice’le dans etmesini
Silinmiş: ¶
ister. Kızın göz alıcı güzelliği karşısında onu reddedemeyen Warren, Bernice’le dans
ettikten sonra Bernice’in güzelliği karşısında etkilenir ve Bernice’e kur yapar fakat
Bernice onu küstahlıkla suçlar.
Bernice’in ziyaretine geldiği kuzeni Marjorie, kızları aptal bulmaktadır.
Silinmiş: ¶
Bernice bu ziyaretten bütün feminen ilişkilerde zorunlu bir faktör olarak gördüğü
sırdaşlıkları, samimiyetleri beklemiştir. Fakat Marjorie oldukça soğuk ve bencil bir
kızdır. Bernice, kendisinin popüler olmadığını düşünmektedir. Eau Claire’de daha az
zarif ve güzel, daha düşük mevkili diğer kızlara bile daha çok rağbet gösterildiğini
bilmektedir, fakat bu durumu kızlardaki kurnazca bir prensipsizliğe bağlamaktadır.
Zira annesi ona, diğer kızların kendi değerlerini düşürdüklerini, esasen erkeklerin
Bernice gibi kızlara saygı duyduğunu söylemiştir.
Marjorie’ye göre, erkekler Bernice’ten hoşlanmamaktadırlar. Üstelik Bernice
güzel giyinmesini de bilmemektedir. Bernice’ten daha güzel olmayan diğer kızların
Silinmiş: ¶
73
partnerleri vardır. Çünkü Marjorie’ye göre o kızlar daha neşeli, esprili, erkeklerle
nasıl konuşacaklarını bilen, çok iyi dans eden kızlardır.
Bernice, çok üzülmüş bir şekilde, Marjorie’ye, ayak altında dolaşıp onu
Silinmiş: ¶
rahatsız ettiğini, Marjorie’nin arkadaşlarının ondan hoşlanmadıklarını ve Eau
Claire’e dönmek istediğini söyler. Marjorie, Bernice gibi duygusal bir kız değildir.
Bernice’in blöf yaptığını, isterse Eau Claire’e dönebileceğini söyleyince Bernice
hıçkırıklara boğulur. Marjorie, Bernice’e elinden geleni yaptığını, Bernice’in birlikte
çalışılması zor bir malzeme olduğunu söyler. Aslında güzel bir kız olan Bernice,
bütün bu suçlamalar karşısında çirkin olduğunu düşünmeye başlar. Marjorie ona,
arkadaşlarının neden onunla ilgilenmediğini anlatırsa, Marjorie’nin kendisinden
istediği şeyleri yapacağını söyler. Fırsatı eline geçiren Marjorie, söylediği her şeye
Bernice’in harfiyen uyması gerektiğini söyleyerek Bernice’i istediği gibi
yönlendirmeye başlar; öncelikle Bernice’in kaşlarına, dişlerine dikkat etmesi
Silinmiş: Ö
gerektiğini ve iyi dans etmediğini, erkeklerle konuşurken hangi konulardan
bahsetmesi gerektiğini söyler. Ayrıca uygun kıyafetler giymesi ve saçını
kestirmesinin de bir avantaj sağlayacağını telkin eder.
Bir akşam, şehir kulübünde yemekli dansa katılan Bernice, yanında oturan
Charley Paulson’a saçını kestirmek istediğini, bunun dikkat çekmek için kolay ve
kesin bir yol olduğunu söyler. Bernice, artık rahat bir kız olmaya, bir erkeğin bu
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
konudaki fikrini almaya çalışmaktadır. Aslında kısa saçın ahlaki olmadığını düşünen
Bernice, gelecek hafta Sevier Hotel’in kuaförüne giderek saçını kestireceğini, Oscar
Wilde’dan aldığı şu fikir ışığında hareket ettiğini belirtir: “Elbette insanları ya
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk, İtalik Değil
eğlendirmelisiniz, ya beslemelisiniz ya da onları şaşırtmalısınız.” 13 O gece Bernice birçok
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
erkekle dans etmiş ve dansları esnasında defalarca kavalyesinden alınmış ve en
gözde erkeklerden biri olan G. Reece’le bile dans etmiş, Charley Paulson tarafından
dans için alınınca G. Reece mutsuz olmuştur. Bernice’i yakından takip eden
Marjorie’nin sevgilisi Warren, o gece Bernice’in çok güzel bir kız olduğunu düşünür.
Bernice’in yüzü hayat doludur ve mükemmel bir bakışa sahiptir. Warren onun siyah,
parlak ve düzgün saç şeklini çok beğenir. Warren’ın sevgisinden fazlasıyla emin
olan, kasabadaki hiçbir kızın Warren’la ilgilenmediğini bilmenin tadını çıkaran
13
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 51.
74
Marjorie, başka bir erkekle ortadan kaybolunca Warren aralarındaki sevgiyi
sorgulamaya başlar...
Müteakip hafta Bernice, insanların kendisine bakarak ve onu dinleyerek
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
gerçekten eğlendiklerini hissettiğinde kendine olan güvenini kazanmıştır. Bunun yanı
sıra Marjorie’nin sevgilisi Warren, Marjorie yerine Bernice’i aramakta, ona notlar
göndermektedir. Warren ve Bernice birlikte Warren’ın iki kişilik otomobilinde
görülmeye başlamışlardır. Bernice, dünyadaki en masum niyetlerle Marjorie’ye ait
bir şeyi çalmıştır. Marjorie’yi kızdırmıştır ve korkunç bir suçluluk duygusuna
kapılmıştır.
Bernice, Warren, Marjorie ve arkadaşları bir briç partisindeyken, Otis,
Silinmiş: ¶
konuşmanın akışını istemeyerek Bernice’in saçlarını kestirmesi konusuna getirir.
Marjorie bunun Bernice’in blöflerinden biri olduğunu söylediğinde Marjorie ve
arkadaşlarının ağır tahrikine dayanamayarak, Bernice saçlarını kestirmeye karar
verir. Gençler arabalara doluşup Bernice’in saçını kestirmeye söz verdiği Sevier
Hotel’e giderler. Bernice, giyotine gider gibi, otelin ilk berberine gider ve ondan
saçını kesmesini ister. Harika saçlarının kesilmesine aşırı bir şekilde üzülen Bernice,
Marjorie’ye karşı gelmesinin bedelini bu şekilde ödediğini düşünür. Güzel, kıvrımlı
uzun saçları yere düşmüştür. Yeni saçı aniden sararan yüzünün iki yanında cansız,
ince ve düz bir halde uzanmaktadır. Korkunç bir şekilde bayağı olduğunu, bir kusur
gibi saçının çirkinleştiğini düşünmektedir. Alaylı bir şekilde kendisine bakan
Marjorie’nin kendisine zafer ilan ettiğini düşünür. Bernice, etrafındakilere ve
Warren’a saçını beğenip beğenmediklerini sorar fakat saçının güzel olduğunu
onaylamayan soğuk bakışlara maruz kalır.
Bernice, kesilmiş saçlarını gören halasının şaşkın bakışlarıyla karşılaşana
Silinmiş: ¶
kadar, kendisine hazırlanan bu çirkin tuzağı anlamamıştır. Halasının kocası da aynı
şaşkınlıkla tepki verir ve Thursday Kulübünün son toplantısında “Genç Neslin
Zaafları” adlı konuşmasının on beş dakikasını kesilmiş saçlara ayırır.
Marjorie, Bernice’in saçlarını kestirmesine sebep olduğuna hiç pişmanlık
duymadan, Bernice’e onu kuaföre götüreceğini, rasgele kesilmiş saçlarını
düzelttireceğini söylerken omuzlarından aşağı sarkan sarı bukleli iki örgü halindeki
saçlarını yavaşça bükmeğe başladığında, krem renkli sabahlığının içinde Sakson
prensesleri gibi görünmektedir. Marjorie’nin sabırsız yılanlar gibi, yumuşak
Silinmiş: ¶
75
parmaklarının arasında hareket eden saçları Bernice’e çok acı vermektedir. Bernice,
herkesin arkasından güleceğini, Marjorie’nin ona büyük bir çılgınlık yaptığını,
Bernice’in güzellik şansını bencil bir kızın kıskanç bir kaprisine feda ettiğini
anlayacaklarını düşünerek Marjorie’den intikamını almaya karar verir.
Gece herkes yattıktan sonra Bernice, Eau Claire’e dönmek için yolculuk
Silinmiş: ¶
hazırlıklarını sessiz bir şekilde tamamlar. Üstünü giyip bavullarını hazırladıktan
sonra sessizce uyumakta olan Marjorie’nin odasına girer. Marjorie’nin saç
örgülerinin ikisini de dibinden keser. Saç örgüleri elinde sevinçle odadan çıkar.
Valizi ve saç örgüleri elinde evden ayrılan Bernice, çok mutlu bir şekilde, ay ışığında
trene yetişmek üzere yürürken Warren’ın evinin önünden geçer. Ani bir dürtüyle
valizini yere koyar ve bir halatın parçalarına benzeyen örgüleri sallayarak hafif bir
gürültüyle düştükleri Warren’ın tahta verandasına fırlatır. Kahkahayla gülerek,
“bencil şey” der ve valizi elinde hızlıca yola koyulur.
Öyküden de anlaşıldığı gibi Marjorie, bencil ve tehlikeli bir “flapper”dır.
Silinmiş: ¶
Sevgilisi Warren’ın kendisine olan düşkünlüğünü kullanan, aynı zamanda başka
erkeklerle de ilişki kuran ahlaki yönden zayıf bir kızdır. Sadece dış görünüşe ve
erkeklerin kendisine ne kadar rağbet ettiklerine önem veren, materyalist bir kız
olduğu kuzeni Bernice ile yaptığı şu konuşmadan anlaşılmaktadır:
“... Birincisi davranışlarında rahat değilsin. Niçin? Çünkü kişisel
görünümünden emin değilsin. Bir kız güzel giyinip kuşandığını hissettiği
zaman bu özelliğini unutur. Bu cazibedir. Unutmayı başarabildiğin
tarafların arttıkça caziben de artar”
“Pek iyi görünmüyor muyum?”
“Hayır; mesela, kaşlarına hiç dikkat etmiyorsun. Siyah ve parlaklar
fakat onları dağınık bırakınca bir kusur olurlar. Hiçbir şey yapmadan
geçirdiğin zamanının onda birinde onlara özen gösterseydin, kaşların
güzel olurdu.”
.......
“Erkeklerin kaşlara dikkat ettiğini mi söylemek istiyorsun?”
“Evet -bilinçsizce....”
......
“Bir kız bizzat kibar olmalıdır. Eğer bir kız bir milyon dolarlık gibi
gözüküyorsa Rusaya’dan, pinpondan, Milletler Cemiyeti’nden
bahsedebilir ve şüphe uyandırmadan durumu atlatabilir.” 14
Bir “flapper”ın en fazla önem verdiği unsurlardan biri güzel dans edebilmesi
ve bir gecede defalarca başka erkekler tarafından, dans etmek üzere kavalyesinden
14
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 49.
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
76
alınmasıdır. Zelda da mükemmel bir şekilde dans edebilen, büyüleyici bir güzelliğe
sahip olan bir kızdır. Öyle ki, evlenmelerinden önce, aralarında eşi Fitzgerald’ın da
olduğu (Fitzgerald Zelda’nın sevgililerinden biridir) bir sürü erkek, Zelda ile dans
eden erkekten Zelda’yı alıp bir iki dakika onunla dans edebilmek için uzun kuyruklar
oluşturmuşlardır. Hatta Zelda bir dansa gittiği zaman diğer kızlar evlerine gitmek
zorunda olduklarını düşünmüşlerdir. Zelda dönemin kızları gibi haftanın her gecesi
farklı erkeklerle buluşmaktadır. 15
Fitzgerald, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünde Zelda’nın bu yönünü
Marjorie’nin kişiliğinde canlandırmıştır. Marjorie de sevgilisi Warren’la birlikte
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
olmasına rağmen başka erkeklerle de beraber olan, farklı erkeklerle dans etmekten
hoşlanan, erkekler tarafından beğenilmenin, popüler olmanın şart olduğuna inanan
bir kızdır. Marjorie’ye göre kuzeni Bernice’in tatlı ve güzel olduğunun, güzel yemek
pişirebildiğinin söylenmesi ucuz bir popülerliktir. Önemli olan erkeklerin bir kızı
beğenip ona ilgi göstermesidir. Kendi arkadaşları ise Bernice’i yeterince cazip
bulmamışlar, onunla dans etmek istememişlerdir. Dans edenler ise Marjorie’nin
hatırına güç bela dans etmiş ve fazla tahammül edememişlerdir. Bütün bu özellikler,
Fitzgerald’ın içinde yaşadığı döneme ait olan kuşağa mahsus özelliklerdir.
Marjorie’nin aksine, Bernice muhafazakar bir şekilde yetiştirilmiş bir kızdır.
Kadınların her zaman söylenen, fakat hiç göz önüne serilmeyen bazı gizemli kadınsı
özelliklerinden dolayı sevildiklerinin anlatıldığı romanları okuyarak büyümüştür.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Hızlı yaşayan, kızlarla eğlenerek gününü gün eden ve kolej öğrenimi için doğuya
gitmiş olan, dönemin erkek tipine uygun bir karakter olan Warren kendisine kur
yapınca Bernice onu reddeder. Oysa flörtün çok yaygın olduğu bu dönemde Warren,
üniversite balolarında yarı açık konuştukları zaman kandırmak istediği kızlara hep
böyle davranmıştır. Bernice, Warren’ın kuruna karşılık vermediğine pişmanlık
duymuşsa da, annesinin erkeklerin esasen Bernice gibi kızlara saygı duyduğuna dair
öğüdünü hatırlamasıyla rahatlamıştır. Marjorie’ye göre Bernice, çok iffetli olduğunu,
Marjorie’nin ise eğlence düşkünü, maymun iştahlı bir kız olduğunu ve sonunda kötü
bir duruma düşeceğini düşünerek kendisini teselli etmektedir. Popüler olmayan bütün
kızlar böyle davranmaktadır. Kısacası kedi ulaşamadığı ciğere pis demektedir.
Üstelik Marjorie, Bernice’in hayatının on yılını ve Avrupa eğitimini, kendisi gibi bir
15
Hartnett, a. g. e., 11.
Silinmiş: gardenia kızı
77
kız olmaya, kendisine aşık üç dört tane erkeğin olmasına ve danslarda her birkaç
adımdan sonra bir başka erkek tarafından kavalyesinden alınmaya harcadığını iddia
etmektedir. Erkeklerin Bernice’e ilgi göstermemelerinin sebebini, Bernice’in onlarla
konuşurken gelecek yıl New York’ta okula gideceği, pistin sıkışık olduğu ya da
havanın sıcak olduğu gibi konuşmaların dışında bir konuşma yapmadığına
bağlamaktadır. Ona göre; “On sekizindeyken popülerlik her şeydir.” 16
Kuzeni Bernice’in de kendisi gibi popüler bir “flapper” olması için ona şöyle
öğütler vermektedir:
“Evet, kederli kuşlar gibi görünen erkeklere karşı kibar olmayı
öğrenmelisin. En popüler erkeklerin dışında bir erkekle dansa katıldığın
zaman aşağılanmış gibi bakıyorsun. Bernice, ben niçin her birkaç adımda
kavalyemden alınıyorum?–ve bunun çoğunu kim yapıyor? Ya, işte bu
kederli kuşlar. Onları ihmal etmek hiçbir kızın işine gelmez. Onlar
herhangi bir kalabalığın büyük bir kısmını oluştururlar. Konuşmaktan
çekinen genç erkekler en iyi konuşma egzersizleridir. Hantal erkekler en
iyi dans egzersizleridir. Eğer onların peşinden gider ve halinden memnun
görünürsen, dikenli tellerle örülü büyük bir binaya doğru giderken
küçücük bir yapının yolunu tutmuşsundur.”
“Eğer bir dansa gidersen ve mesela seninle dans eden üç kederli
kuşu eğlendirirsen; onların sana alıştıklarını unutmalarını sağlayacak
kadar güzel konuşursan bir şeyler yapmış olursun. Bir dahaki seferde
onlar geri gelecekler ve yavaş yavaş öyle çok kederli kuş seninle dans
edecek ki çekici erkekler sana alışmış olmanın bir tehlikesi olmadığını
görecekler—o zaman seninle dans edecekler.”
......
“Ve son olarak,” diye Marjorie devam etti, “kendine hakimiyet ve
cazibe mutlaka gelecektir. Bazı sabahlar bunu yakalamış olduğunu
bilerek uyanacaksın ve erkekler de bunu bilecekler.” 17
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk,
Sağ: 42,45 nk, Sekmeler:
Eskisi 90 nk
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Fitzgerald, dönemin gençliğinin dansa verdiği önemi, kızların popüler
olmaları konusunun güncelliğini ve “Caz Dönemi” erkeğini öyküde şu sözleriyle
ifade etmektedir:
Bir kız ne kadar güzel ya da göz alıcı olursa olsun sık sık dansa
kaldırılmadığına dair şöhreti onun durumunu bedbahtlaştırır. Belki
erkekler onun refakatini kendileriyle bir gecede on iki sefer dans ettikleri
kelebeklerinkine tercih ederler ama cazla beslenmiş neslin erkeği mizaç
olarak değişiklikten hoşlanmaktadır ve aynı kızla tam bir fokstrottan fazla
fokstrot yapma fikri pek makbul değil, hem de iğrençtir. 18
16
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 44.
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 49.
18
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 42.
17
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama, Sekmeler:
Eskisi 90 nk
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
78
Silinmiş: i
Silinmiş: s
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Marjorie’nin annesi kızına Bernice’le ilgilenmesini söyler. Bayan Harvey’e
göre, Bernice kadar tatlı olmayan, mesela şişman ve kaba, annesi belirgin bir şekilde
bayağı olan Martha Carey, Arizonalıymış gibi görünen, ölecekmiş gibi dans eden
zayıf Roberta Dillon gibi diğer kızların bile partnerleri vardır. Annesini ikna etmeye
çalışan Marjorie, Martha’nın neşeli, müthiş esprili ve kurnaz bir kız olduğunu;
Roberta’nın da yıllardır tanınan muhteşem bir dansçı olduğunu söyler. Marjorie,
Bernice için
elinden geleni yaptığını fakat onun bir partnerinin olmayışının
Bernice’teki bir takım eksikliklerden kaynaklandığını anlatır. Mesela, Bernice güzel
dans edememektedir. Birlikte dans ettiği kavalyesine yaslanır, hafifçe eğilmek yerine
dimdik durarak dans eder. Marjorie’ye göre muhtemelen konuyu bilmeyen yaşlı
bayanlar, bu şekilde dans ederek çok daha asil görüneceğini söylemişlerdir
Bernice’e. Bütün bu açıklamalardan hiçbir şey anlamadığını söyleyen annesini ikna
etmenin zahmete değip değmeyeceğini düşünür Marjorie. Fitzgerald’a göre;
Kırkının üzerindeki insanlar nadiren sürekli olarak bir şeye
inandırılabilirler. On sekizimizde inançlarımız üzerinden baktığımız
tepelerdir; kırk beşimizde inançlarımız içine saklandığımız
mağaralardır. 19
Marjorie’nin arkadaşları kendisine yeterince ilgi göstermediği için Eau
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama, Sekmeler:
Eskisi 90 nk
Silinmiş: ”
Claire’e geri dönmek istediğini söyleyen Bernice’e, Marjorie blöf yaptığını söyler.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Fakat eğer iyi vakit geçiremiyorsa ona evine dönebileceğini, zavallı gibi
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
davranmamasını söyler. Onu “Küçük Kadınlar” 20 gibi davranmakla suçlar ve bunun
modasının geçtiğini söyler. Ona göre hiçbir modern kız böyle budala kadınlar gibi
yaşamaz. Kendisine iyi davranmadığını düşündüğü Marjorie’yi kadınsı bir özelliği
olmayan, kaba ve bencil bir kız olmakla suçlayan Bernice’e kuzeni Marjorie şöyle
haykırır:
“Oh, aman Allah’ım!” diye Marjorie ümitsizlikle bağırdı. “Seni
küçük aptal! Bütün sıkıcı, renksiz evliliklerin sorumlusu senin gibi
19
Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 45.
Little Women, Louisa M. Alcott’un bir romanı. Babaları Amerikan İç Savaşı’na katıldığı için,
anneleriyle birlikte maddi imkansızlıklar içinde yaşama mücadelesi veren, fakir olmalarına rağmen
kendilerinden daha fakir insanlara yardım eden, iyi insan olmak için çalışan, bir aileye sahip olmanın
en büyük zenginlik olduğuna inan, bencil olmayan, örnek davranışlar gösteren, erdemli dört kız
kardeşin öyküsünü anlatan bir eser.
20
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk,
Sağ: 42,45 nk, Sekmeler:
Eskisi 90 nk
79
kızlardır; kadınsı özellikler diye anılan bütün bu korkunç etkisizlikler. Bir
erkek idealler kurduğu güzel bir giysi bohçası ile evlendiği ve onun zayıf,
sızlanan, korkak bir yapmacıklık yığını olduğunu anladığı zaman bu ne
felaket olmalı!”
Bernice’in ağzı yarı açık kaldı.
“Kadın gibi kadın!” diye devam etti Marjorie. “Onun bütün hayatı,
benim gibi gerçekten güzel zaman geçiren kızları sızlanarak eleştirmekle
geçer.” 21
Öykü, yazarın kendi gençliğinin davranışlarından doğan ahlaki problemlerden
haberdar olduğunu göstermesi bakımından ilginç bir öyküdür. Sergio Perosa’nın
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
ifadesine göre, “Bernice Bobs Her Hair adlı öykü, bize bu “flapper”ların düşüncesiz
bir davranışının tasvirini verir ve öykü tamamen mizahi bir gelişmeye sahiptir. Olay
gençliğe özgü bir kötülük etrafında cereyan eder. Kuzeni Marjorie’nin tavsiyesi ile
Bernice saçlarını kestirmeyi kabul eder fakat Bernice’in daha fazla popüler olması
için bulunmuş olan bu çare başarısızlıkla sonuçlanınca, Bernice kuzeni Marjorie’nin
saçını keserek intikamını almış olur. Öyküdeki olaylar zinciri aşağı yukarı kızların
saç boyu kadar önemli görünmektedir.” 22
“Flapper”lar annelerine asice davranmışlardır. Geleneklere karşı gelmişlerdir
Silinmiş: ¶
ve ekseriyetle utanmaz ve ahlaksız olarak kabul edilmişlerdir. Fitzgerald, Zelda’nın
sürekli olarak flörtleri olduğundan ve onun her zaman kaç tane erkeği cezp edebildiği
ile övünmesinden defalarca yakınmıştır. 23 Buna rağmen onunla evlenmiştir. Çünkü,
Sheilah Graham, en güzel kızı elde etmenin Scott için bir tutku olduğunu söyler.
Scott, en güzel, en arzu edilir kızı elde edemediği taktirde, kendisini başarısız olarak
gördüğünü Graham’a itiraf etmiştir. 24
Zelda, Fitzgerald’ın yakın arkadaşları bile olsalar, çevresindeki erkeklerin
ilgisini çekmekten zevk alan bir kadındır. Scott gibi o da içki içmektedir ve bu
durum, o dönemde, “özgür ruhlu, asi, hayatı seven zamane kızı” demek olan
“flapper”ın, kadın tabularına başkaldırışının bir başka şeklidir. İçki içen kızlar cesur
olarak nitelendirilmektedir. 25 Fitzgerald’ın “flapper”ları genellikle bencil fakat
21
Fitzgerald, a. g. e., 47-48.
Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the author, Ann
Arbor: The University of Michigan Press, 1965, 31.
23
Hartnett, a. g. e., 37.
24
Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald Thirty-Five Years Later, 1976, 38.
25
Hartnett, a. g. e., 68-69.
22
Silinmiş: ¶
80
cazibeli olarak tasvir edilmişlerdir. Bu kızlar, muhafazakar ebeveynlerine karşı
gelen, özgürlüğün sağladığı ayrıcalığı isteyen 1920’lerin nesline aittir.
Zelda da bir “flapper” gibi yaşam sürmüştür. Güneyin geleneksel eğitimine
Silinmiş: ¶
karşı mücadele ederek sadece kendisi için değil, bütün Amerikan kadınları için yeni,
özgür düşünen ve bağımsız bir kadın kimliği oluşturmuştur. “Scott, Zelda’yı, kendi
eserlerinde anlatmak istediği “flapper”a model yapmıştı; tarihe geçirdiği “Caz
Dönemi” ile ilgili kurgusunun coşkunluğunu canlandırma rolü.” 26
20’li yıllar genç olmak için heyecan veren, belki de korkutan bir dönemdir.
Özellikle kızlar değişmişlerdir. Kızlar, başlarında çan şeklindeki şapkaları, ipek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
çorapları, sahte mücevherleri, dar ve kısa etekleriyle sadece görüntü olarak
değişmekle kalmamışlar, erkeklerin yanında spor yapmalarıyla, sigara içmeye ve
alkol almaya başlamalarıyla davranış olarak da değişmeye başlamışlardır.
“Flapper”lar, etekleri dizlerine kadar kısalmadan önce, sahte içki şişelerini çorap
lastiklerine sıkıştırarak eteklerinin altına saklamışlardır.
Manevi değerlerden uzaklaşarak maddenin esiri olmuş bu zamane kızları gibi,
Silinmiş: ¶
Zelda da para harcamaya olan aşırı eğilimi yüzünden materyalist bir kadın olarak
kabul edilmiştir. Kendisine mal edilmiş bu materyalist yanını, Baltimore Sun’daki bir
röportajında şöyle savunmuştur:
“Muhakkak ki paranın mutluluk getirdiğini söylemek istemiyorum. Fakat
giysilere, doğru giysilere, objelere sahip olma bir kadını mutlu eder. Doğru bir
parfüm türü, gösterişli bir çift ayakkabı. Bunlar kadın ruhu için büyük
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
tesellilerdir...” 27
Zelda Fitzgerald’a göre bir flapper;
“Eğlenceli bir iş olduğu için flört eden, güzel bir vücudu olduğu için tek parça
mayo giyen, kendi yüzüne ihtiyacı olmadığı için onu pudra ve makyaj ile kapatan ve
kendisi sıkıcı olmadığı için, en çok sıkıcı olmayı reddeden biridir.” 28
Ne yazık ki Zelda, kendi kadın ruhunu rahatlatmak için maddenin esiri olmuş
materyalist bir kadındır ve yüksek yaşam standartlarını karşılayabilecek parayı kısa
26
Hartnett, a. g. e., 57.
Hartnett, a. g. e., 64.
28
Hartnett, a. g. e., 128.
27
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
81
yoldan temin etmesi için eşi Fitzgerald’ı, ticari amaçlı kısa öyküler yazıp satarak
yeteneğini kötüye kullanması yönünde zorlamıştır. 29
Dönemi anlatan bir tarih kitabında şu cümleler Fitzgerald’ı haklı
çıkarmaktadır:
“Caz Dönemi”nin en önemli özelliklerinden biri, ahlak kurallarının değişime
uğramasıdır. 1920’lerin alev alev yanan gençliği, Hollywood film yıldızlarını taklit
etmiştir. Kızlar, Theda Bara, Clara Bow ve Mary Pickford gibi ünlü vamplardan
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
romantik teknikleri, sevimli bir şekilde gülümsemeyi, seksapeli öğrenmişlerdir. 30
Yine aynı kitapta; “Ülkeyi bir hoppalık ruhu sardı. Kadınlar saçlarını kulak
Silinmiş: ¶
hizasında kesmeye ve elbiselerini diz hizasında katlamaya başladılar. Ayrıca saygın
vatandaşlar, ceplerine
içki şişelerini koyarak, gizli içki satılan yerlere giderek
charleston dansı yapmaya başladılar.” 31 şeklinde dönemin kadınlarını tasvir eden
cümleleri görmek mümkündür.
Dönemin refah seviyesinin bir getirisi olarak, araba sahibi olan kolej
çağındaki gençlerin sayıları hızla artmaya başlamıştır. Bu gençler, karanlık yollara
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
park ettikleri arabalarının içinde sevgilileriyle öpüşüp koklaşmayı sıradan olaylar
olarak görmeye başlamışlardır.
Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünde Fitzgerald’ın şu cümleleri başıboş
Silinmiş: ¶
gençliğe, bu tip olayların tehlikesine dikkat çekmektedir:
Balkonun temel işlevi tehlikeliydi. Yaz günü, gençler dans etmeye
başladığı zaman bunun dünyadaki en kötü niyetle yapıldığı ve eğer
gençler, sert, soğuk bakışlara maruz kalmazlarsa, başıboş aylak çiftlerin
köşelerde garip, medeniyetsiz oyunlar oynayacakları ve daha popüler
olanı ve daha da tehlikelisi, genç kızların, bazen masum yaşlı kadınların
park etmiş limuzinlerinde öpülecekleri otuz beşinin üzerindeki leydiler
arasında çok iyi bilindiği için, balkon bazen kıskandıran fakat hiçbir
zaman tasvip edilmeyen bir hayranlığı gözler önüne koyuyordu. 32
Fitzgerald, savaş sonrası karmaşayı, gençlerin öpüşüp koklaşma partileri, aşk
ilişkileri gibi muhafazakar ahlak anlayışına ters düşen bu tip davranışlarını, toplumda
değişen değer yargılarını ilk eseri This Side of Paradise’ta dile getirdiğinde, yalnızca
29
Hartnett, a. g. e., 65.
Our American Century,Jazz Age, The 20s., Alexandria Virginia: Time Life Books, New York,
1998, 38.
31
Our American Century, a. g. e., 32.
32
Fitzgerald, “Bernice Bobs Hair”, a. g. e., 39.
30
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Latince ve Asya metni arasında
boşluk ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
82
yirmi dört yaşındadır ve değişen gençliği, özellikle kızlardaki ahlaki değişimi
eserlerinde sık sık dile getirmiş olması özelliği ile ismi “Caz Dönemi”yle
özdeşleşmiş bir yazardır. O, yaşadığı dönemin kralı, güzel, zeki ve hercai karısı
Zelda da onun kraliçesi olarak anılmıştır.
New York Times gazetesi, 1929 yılında, “Sigara ve içki içme, küfretme,
öpüşüp koklaşma ve toplumun huzurunu bozma gibi, şimdiye kadar erkeğin gayret
sarf ettiği alanlarda eşit olarak temsil edilmek için “flapper”, sadece zorbalıkla kadın
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
hakkını kabul ettirdi.” 33 şeklinde bir beyanda bulunmuştur. Bu da 20’li yıllardaki
değişen kadının, “flapper” tipinde sembolleştiğini açıkça ifade etmektedir.
Arthur Mizener, bir “flapper”ı güzel bir şekilde şöyle özetlemiştir:
“Flapper, saçını kesti, bir çift en güzel küpesini taktı, bir hayli küstah bir
tavır takındı, rujunu sürdü ve mücadeleyi görev bildi. Flört etti; çünkü flört etmek
eğlenceliydi ve güzel bir vücudu olduğu için tek parça mayo giydi, yüzünü makyaj
ve pudra ile örttü; çünkü ona ihtiyacı yoktu....Yaptığı şeylerin, onun her zaman
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
yapmayı istediği şeyler olduğunun farkındaydı.” 34
Dönemi anlatan Jazz Age adlı eserde, Amerika’da ilk olarak gerçekleştirilen
güzellik yarışmalarına dikkat çekilmiştir:
“1921 yılında “Miss Amerika”nın seçildiği ilk güzellik yarışması, Atlantic
City’de yapıldı ve 20’lerin saçmalığına örnek teşkil etti. Her şeyden önce bu yarışma,
şehir babaları ile yerel gazeteciler tarafından tasarlanmış, başvuruyu artıracak olan
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
bir para kazanma oyunuydu.” 35
İlk olarak “Caz Dönemi”nde gerçekleştirilen bu güzellik yarışmalarının yanı
sıra, New York World tarafından çılgınlık olarak değerlendirilen bir başka yarışma
ise dans maratonudur. Bu tip yarışların amacı, diğer çiftleri dans dışı bırakabilecek
çifti görmektir. Gramofonlardan ya da keyifsiz, küçük orkestralardan yayılan
fokstrotların nağmesi eşliğinde, bütün kadınlar ve erkekler günlerce bitip
tükenircesine dans ederler ve sonunda yere düşerler. Bu çiftler bazen birkaç bin
dolarlık bir ödül için yarışmışlardır. New York World’de çıkan bir yazı, bu danslara
katılan bir kızı şöyle tasvir etmektedir:
33
Thindall-Shi, a. g. e., 664.
Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 17.
35
Our American Century, a. g. e., 184.
34
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
83
“Aşırı şekilde yorgun, eski bir bornoz içindeki güzel bir kızı, kirli, katlanmış,
beyaz çorapları, sürüklenerek yürüyen bir intiba veren terlikleri, gözleri yarı kapalı,
kolları partnerinin omuzlarına asılı, her kısa, can çekişen bir adımdan diğerine
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
zemine yapışmış gibi görünen, ağrıyan ayakların sürüklenmesini görmekte ilham
veren hiç bir şey yok.” 36
“Cüretkar elbiseler, rezalet kabilinden danslar ve şehvani caz, gece geç
Silinmiş: ¶
vakitlere kadar süren partiler ve gençlerin ahlakı hor gören düşünceleri, kaçınılmaz
surette yaşlı kuşağın bir çok üyesinin öfkesini üzerine çekti.” 37
“Caz Dönemi”nde başıboş bir şekilde yaşayan, caz müziği eşliğinde çılgınca
dans etmekten büyük bir haz duyan gençlik, daha yaşlı kuşağın tepkilerine maruz
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
kalmıştır. Gezici bir kadın vaizin caz müziği ile ilgili görüşleri, o dönem
muhafazakarlarının bu müzikle ilgili görüşlerine ışık tutmaktadır:
“Sosyetik dans, cehenneme doğru atılan ilk ve en kolay adımdır. Modern dans
Silinmiş: ¶
kadınlığın itibarını azaltmaktadır. Bir kız önce bir erkeğe onun kendisini dans
pistinin etrafında salınarak döndürmesine izin verir; içgüdüsü ona çok kıymetli
tutması gereken bir şeyi kaybettiğini söyler. Ekseriyetle onun kaybettiği şey
korsesiydi. Birçok güzel kız anneleri tarafından bu temel giysileri giymeye
zorlanıyorlardı, fakat “flapper”lar onlardan nefret ediyorlardı; onlar erkeklerin
cesaretini kırıyordu, black bottom, shimmy ve charleston gibi dansların yapılmasını
zorlaştırıyordu. Bu yüzden kızlar partiye gider gitmez bayanların odasına giriyorlardı
ve korselerini çıkarıyorlardı.
Bir kez serbest kalınca, kızlar günün yavaş fokstrotlarına kendilerini vermek
ya da daha hızlı ve daha canlı müzik parçaları boyunca iplerini koparıp başıboş
kalmak için özgür oluyorlardı.” 38
Fitzgerald’ın hayatının son dönemlerinde tanıdığı ve sevdiği bir kadın olan,
Hollywood köşe yazarı Sheilah Graham, edebiyat eleştirmeni Leslie Fiedler’in
gözlemine dayalı olarak Amerikan yazarlarının, kadınları ya bakire olarak
36
Our American Century, a. g. e., 185.
Our American Century, a. g. e., 28.
38
Our American Century, a. g. e. 35.
37
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
84
idealleştirdiklerini ya da fahişe olarak lanetlediklerini ve böyle bir genellemenin
Scott gerçeğini de içerdiğini ifade eder. 39
39
Graham, a. g. e., 20.
Silinmiş: ¶
85
Biçimlendirilmiş
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Sekmeler:
Eskisi 35,45 nk
4.3. AMERİKAN DÜŞÜ
Silinmiş: ¶
“Biz düşlerimizi Amerikan reklamcılığının sonsuz vaadi üzerine tesis ederek
büyüyorduk.” 1
Zelda Fitzgerald
Silinmiş: ¶
¶
¶
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik Değil
Silinmiş:
Silinmiş: ¶
Amerika kıtasının bulunuşundan itibaren var olan “Amerikan Düşü”, hem
Amerikan yaşamına hem de Amerikan edebiyatına hakim olmuştur. Bu ifade, her
yerde ve her metinde tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden Amerika
hakkında yazmanın ya da Amerikan edebiyatından bahsetmenin, “Amerikan
Düşü”nü çağrıştırması da kaçınılmaz olmuştur.
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş:
“Amerikan Düşü”, başarının öyküsüdür, fakirlikten zenginliğe yükselme
Silinmiş: ¶
vasıtasıdır. Kütükten yapılmış kulübeden, Beyaz Saray’a kadar her yerde vardır.
Silinmiş: ¶
“Amerikan Düşü”, genç adamın batıya gitmesi ve milyoner olmasıdır. Bu
Silinmiş: B
tanımlamaların hepsinden de anlaşılacağı gibi, “Amerikan Düşü”, başarı, özellikle de
maddi başarı üzerine kurulmuş bir olgudur.
“Amerikan Düşü”, Amerikan edebiyatında Benjamin Franklin’den Theodore
Dreiser’e kadar çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Franklin’e göre birey, toplum
içinde en iyi düzeye ulaşmak için, en iyi maddi imkanlara sahip olmanın
mücadelesini vermelidir. Bu düş, genel anlamda bütün insanlığa mahsus olsa da,
tarihi ve sosyal bakımdan incelendiğinde, Amerikan toplumuna son derece uygun bir
düşünce şeklidir. “Amerikan Düşü”, Amerika’nın efsanesini ihtiva etmektedir. Bu
efsane bir başka ifadeyle, Yeni Dünya diye tanımlanır ve özetlenir. İnsanlığa yeni bir
başlangıç, ikinci bir şans sunan bu Yeni Dünya’nın tam tersi olan, zulüm ve sosyal
bölünmelerin hakim olduğu Avrupa ise Eski Dünya’yı temsil etmektedir. Bütün bu
olumsuzluklardan habersiz olan Yeni Dünya, bakir, saf ve paylaşılmamış bir
topraktır. Daha en başından Amerika, büyük düşler kurarak Avrupa’dan göç eden
insanların gelip yerleştiği bir fırsatlar ülkesi değil midir? Ülkelerinde yaşadıkları bir
takım dini meseleler ve baskılar yüzünden, İngiltere’den göç ederek Virginia ve
1
Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, Peter
Lang, New York, 1991, Sayfa numarası yok.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk
satır: 0 nk, Satır aralığı: 1.5
satır
86
Massachusetts bölgelerine yerleşen, saf ve katı bir Hıristiyanlıktan yana olan
Püritenler de aynı düşün peşinde, bütün zor şartlara rağmen kolonilerini kurmak ve
batıya doğru ilerlemek gayesiyle Amerika’ya gelmişlerdir. Çünkü Amerika, sosyal,
Silinmiş: B
dini ve politik zulüm ve eşitsizliklerden kaçan, eski Avrupa rejiminin desteklediği o
anki durumun aleyhtarı liberalizme, demokrasi ve insan haklarına inanan insanların,
sosyal eşitlik ve bireysel özgürlük bulacaklarına inandıkları bir dünyadır, bir düşler
ülkesidir.
Franklin ve Emerson’ın “Amerikan Düşü”ne dair fikirlerini Seçkin Ergin
şöyle özetlemiştir:
Franklin’e göre maddi gücü olan insan aynı zamanda özgür insandır. Toplum
içinde belli bir yere ulaşması ve başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilmesi için,
birey para kazanmak ve bu şekilde hem kendisine hem de ülkesine faydalı olmak
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
zorundadır. Düşün peşinde giderken kişi yalnızca kendisine güvenmelidir.
“Amerikan Düşü”nü daha ahlaki bir yönden ele almış olan Emerson göre ise,
kendine güven Tanrı’ya inanmakla başlar ve kişinin her an kendi kendine ve iç
dünyasına hesap ve çeki düzen vermesiyle gelişir. Franklin ‘olmak’ ve ‘sahip olmak’
ilkesini kanıtlamaya çalışırken Emerson, ‘olmak’ ve ‘olmağa çalışmak’ ilkesini
savunmuş ve geleceğe umutla bakmanın Amerikan yaşamını anlamlı hale
getireceğine inanmıştır. 2
“Amerikan Düşü” ifadesinin ilk tanımlanmış, çok bilinen formdaki kullanımı
Silinmiş: ¶
James Truslow Adams’ın 1931 yılında yayınlanmış olan The Epic of America adlı
kitabında ortaya çıkmıştır. Adams, “Şimdiye kadar dünyanın düşüncesine ve iyiliğine
yaptığımız en büyük yardım olan, her sınıftan vatandaşlarımız için daha güzel, daha
zengin ve daha mutlu bir hayatın “Amerikan Düşü”nden bahsetmiştir. Adams,
“Amerikan Düşü”nü, ‘Amerika’nın insanoğluna ayrıcalıklı ve tek hediyesi’-‘ İçinde,
her insan için, kendi gücü ve başarısına göre bir fırsatın olduğu, hayatın daha güzel,
daha zengin ve daha doymuş olması gerektiği bir ülkenin düşü, Amerikan
Düşü.’”şeklinde ifade etmiştir. 3
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
2
Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı”
İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 6, İzmir, 1982, 18-19.
3
Andrew Hook, Modern Fiction F. Scott Fitzgerald, Great Britain, 1992, 4.
87
Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda ve Amerika’nın kuruluşunda önemli bir rol
oynayan, Benjamin Franklin’in, ‘başkalarına bağımlı olmamak, özgür olmak için,
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
yükselmek ve varlıklı olmak gerekir’ şeklinde idealize ettiği “Amerikan Düşü”,
Amerikan toplumu ve özellikle de orta tabaka üzerinde etkili olmuştur. “Amerikan
Düşü”, bireyi toplum içindeki yerini belirlemeye ve en uç noktaya ulaşmaya iten bir
düştür. 4
Fitzgerald, Amerika’nın orta batı bölgesinden, orta halli bir ailenin
Silinmiş: ¶
Silinmiş: “O
çocuğudur. Annesi, İrlandalı Katolik bir göçmen ailesinden, babası ise Amerika’ya
Silinmiş: B
çok önceleri gelen, Anglo-Sakson ırkından soylu bir aile olan, Amerikan milli
Silinmiş: ”
marşının güftesini yazan büyük büyük amcası Francis Key Scott Fitzgerald
ailesindendir. Anne tarafından, sıkı bir Püriten geleneğine sahip olan Fitzgerald’da,
19. yüzyılın başlarında büyük düşler ve fırsatlar ülkesi olarak bilinen Amerika’ya
düşlerini gerçekleştirmek üzere gelen İrlandalıların romantizmi de hakimdir.
Fitzgerald da bu idealle hayatı boyunca bir takım düşlerin peşinden koşmuştur.
Mesela, hazırlık okulundayken fiziki yetersizliğine ve yeteneksizliğine rağmen,
okulun futbol takımına girmenin hayalini kurmuştur. Hatta Princeton’da da aynı
teşebbüsü sonuçsuz kalmıştır. 5 Fakat burada Triangle Kulübü’ne üye olmuş,
üniversitenin edebiyat çevresinde tanınmış bir figür olarak düşlediği parlak başarıya
ulaşmıştır. 6 Burada Fitzgerald, kendisini ‘zengin çocukların okulunda fakir bir
çocuk’ 7 olarak kabul ettiği için çevreye uyum sağlamada güçlük çekmiştir. Bu durum
ders notlarını da etkilemiştir. Notları kötü olduğu için üniversiteden ayrılmak
zorunda kalmıştır. Yine bir düş kırıklığı yaşamıştır. Mizener’in ifadesine göre,
Princeton’da iken, Ginevra adlı bir kız ile birbirlerine aşık olmuşlardır fakat zengin
bir erkek olmadığı için güzel kız Ginevra tarafından terk edilmiştir. 8 Fitzgerald
büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Sürekli olarak ünlü bir yazar olmanın düşünü
kurmuştur. Üniversite yıllarında başlayan bu çalışmaları, daha sonra ilk roman
denemesi ile devam etmiştir. Romanının yayınlanması reddedilince büyük bir düş
kırıklığı yaşamıştır. Bu arada Zelda ile tanışmışlar ve birbirlerine aşık olmuşlardır.
Hatta nişanlanmışlar fakat parasızlığı yüzünden Zelda nişanı bozmuştur. Para
4
Ergin, a. g. e., 7-8.
Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 9.
6
Mizener, a. g. e., 30.
7
Mizener, a. g. e., 13.
8
Mizener, a. g. e., 27.
5
Silinmiş: p
88
kazanmak için gittiği New York’ta başladığı reklamcılık işinde de başarılı
olamamıştır. Sürekli olarak fakirliği yüzünden sevdiği kızlar tarafından terk edilmesi,
Fitzgerald’ın zengin olma yolunda büyük düşler kurmasına ve nihayetinde başarılı
bir yazar olmasına sebep olmuştur. İlk romanını yeni bir düzenlemeyle This Side of
Paradise adıyla yayınlatmayı başarınca, Fitzgerald’ın ünlü bir yazar olma düşü
gerçekleşmiştir. Romanından elde ettiği gelirle küçük bir servetin sahibi olmuştur.
Böylece Fitzgerald’ın zengin olma düşü de gerçekleşmiştir. Bu para sayesinde Zelda
ile evlenebilmiştir.
Yazarın hayatında gerçekleştirdiği ve gerçekleştiremediği düşleri, iniş ve
Silinmiş: ¶
çıkışları görüldüğünde, bunların eserlerindeki kahramanların düşleriyle örtüştüğü
açıkça görülebilmektedir. Hartnett’e göre, “Scott’un bütün hayatı boyunca taşıdığı
aşağılık duygusu, erkekler için ün, servet, ve kendi hayallerini daha da artıracak olan,
mükemmel kadın arkadaşlar anlamına gelen “Amerikan Düşü”nün peşine düşmesini
sağlayan, zorlayıcı bir güç olmuştur.” 9
Fitzgerald’ın eserlerinde sıklıkla rastlanılan, Amerika’da iki ayrı coğrafyayı
Silinmiş: ¶
temsil eden “Orta Batı” ve “Doğu” sözcükleri, bu yörelerin kendine özgü kültür ve
ahlak anlayışlarını da yansıtmaktadırlar. Çoğunlukla Fitzgerald’ın eserlerindeki
karakterler, masumiyeti temsil eden “Orta Batı”dandırlar ve genellikle sınıf
bilincinde, bir üst sınıfa atlama hayaliyle, bu büyük düşün peşinde, onu
gerçekleştirmek üzere “Doğu”ya giderler ve orada modern Amerikan toplumu
içerisinde varlıklarını sürdürmeye çalışırlar ve bunlar, düşlerine kavuşma mücadelesi
veren hırslı kişilerdir. 10 “Doğu” ise, ahlaki çöküşün, toplumsal bozulmanın
temsilcisidir.
Dolayısıyla,
“Doğu”ya
gidilir
ama
düşler
hiçbir
zaman
gerçekleştirilemez. Çoğunlukla da Fitzgerald’ın bu kahramanlarının kişilik ve
yaşamlarında kendi yaşam ve kişiliğinden bir parça vardır.
I. Dünya Savaşı sonrasında dünya, Amerikan kültüründen giderek daha fazla
etkilenmeye başlamıştır. Bunun sonucunda, “Amerikan Düşü”nün geçerliliği de
geniş çapta artmış ve ismi “Amerikan Düşü” ile özdeşleşmiş olan Fitzgerald’ın bir
yazar olarak ününün artmaya başlaması da doğal bir sonuç olmuştur. Andrew Hook’a
9
Hartnett, a. g.e., 41.
Ergin, a. g. e., v.
10
Silinmiş: ¶
89
göre, “ Her şeyden önce “Amerikan Düşü”, onun konusu, özüdür-her yerde
okuyucuyu cezp etmesini sağlayan konudur.” 11
Aslında bir tarım ülkesi olan Amerika, 19. yüzyılın ortalarında cereyan eden
İç Savaş’tan sonra endüstrileşmeye başlamıştır. Ülke hızlı bir şekilde ilerleme
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
kaydetmiş, şehirler kalabalıklaşmış, büyük binalar inşa edilmiştir. Sosyal, ekonomik
ve siyasi anlamda önemli gelişmeler cereyan etmiş, buna bağlı olarak da Amerikan
toplumunun görünümünde de hızlı bir değişim kendini göstermeye başlamıştır.
Büyük ekonomik gelişmelerle dünyanın önde gelen ülkeleri arasında en başta yer
alan Amerika’da 1920’ler çok büyük bir öneme sahiptir. I. Dünya Savaşı’nda silah
endüstrisini deneme fırsatı bulan ve geliştiren Amerika’da 1920’ler, Amerika’nın
zenginleşme rüyasının en üst noktası olmuştur. “Amerikan Düşü” ile hedeflenen
maddi kalkınma gerçekleştirilmiştir. Maddi anlamda gelişmiş, fertlerinin kendilerine
ve birbirlerine güven duyduğu mutlu bir toplum oluşturmak, kısacası maddi ve
manevi kalkınmayı birlikte yürütmek, bu düşle gerçekleştirilmek istenen bir başka
idealdir. Toplumun refah seviyesi yükselmiş, fakat materyalizm Amerikalıları etkisi
altına almaya başlamış, madde bütün erdemlerin önüne geçmiştir. Toplumun manevi
değerleri de bu değişimden payını almıştır. Yasalara ya da ahlaki kurallara uygun
olmasa da, zengin olmak için baş vurulan her yol meşru görülmeye başlanmıştır.
“Caz Dönemi”nin başlamasından önce “Amerikan Düşü”, çok çalışmayı,
Silinmiş: ¶
dürüstlüğü, erdem ve ahlakı temsil etmektedir. Menşei ne olursa olsun, toplumun
herhangi bir bireyi çalışarak maddi anlamda en üst seviyelere çıkabilir, başarı
gösterebilir. Fakat zaman ilerledikçe Amerikalılar, el altından, hileli yollarla
amaçlarını gerçekleştirmeye başlamışlardır. Bu durumda ütopik düşün temel
prensipleri bozulmuştur ve masum bir başarı düşü olan “Amerikan Düşü”, “Caz
Döneminde” suç, hilekarlık, hırsızlık ve adam öldürme ile eş değer bir hale gelen
hicivsel bir terime dönüşmüştür.
Hızlı bir kalkınma ve şehirlerin gelişmesi ile birlikte küçük çiftçiler kentlere
akın etmeye başlamışlardır ve çalışmak zorunda kalan kadının aile ve toplum
içerisindeki konumu da değişikliğe uğramıştır. ‘Hep mutlu bir şekilde’ gibi
sembolleşmiş ütopik bir hayat, medya tarafından ‘Kadınlar için Amerikan Düşü’
formunda kadınlara
11
Hook, a. g. e., 5.
vaat edilmiştir. Kadınlar, kendilerine sadece paranın
Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk
satır: 0 nk, Satır aralığı: 1.5
satır, Latince ve Asya metni
arasında boşluk ayarlama,
Sekmeler: Eskisi 54 nk
Silinmiş:
Silinmiş: ¶
90
sağlayacağını düşündükleri mutlu bir yaşama, zengin bir eş ile evlenerek
kavuşacaklarına inandırılmışlardır. Hartnett’e göre, “Zelda’nın kadın dergilerinden
öğrendiği gibi, kadının pasif bir rol oynadığı böyle bir evliliğin mükafatı–kocasına
bağlı olarak ve onun başarısını destekleyerek-kadınlar için “Amerikan Düşü”ne
ulaşmak olacaktır, kocasının zenginliğinin sağladığı boş, lüks bir yaşam.” 12
Amerikan kadınları, “Amerikan Düşü”nü gerçekleştirmek için yüksek gelirli
bir erkekle evlenerek refah seviyesi yüksek bir yaşam tarzı sürmeyi kendilerine gaye
edinmişlerdir. Hartnett’in de ifade ettiği gibi, “Zelda gibi kızlar, kaderlerinin
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
kendilerine ekonomik bir güvenlik garanti edecek olan zengin bir eş elde etmelerine
bağlı olduğuna inandırılarak büyütülmüşlerdir.” 13
Fitzgerald’ın zengin olmadan önce Zelda ile yaşadığı tecrübelerini anlattığı
May Day adlı öyküsündeki Gordon Sterrett, bir iş bulup zengin olma hayaliyle
doğuya, New York’a bir ihracat firmasında iş aramaya gelmiştir. Kendisini sürekli
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: D
olarak iş yerinden arayan kız arkadaşının yüzünden işten atılır. Gordon, ilk düş
kırıklığını böyle yaşamıştır. Kız arkadaşının kendisinden şantaj yaparak para
sızdırmaya çalışması ile birlikte, Yale Üniversitesi’nden birlikte mezun oldukları
Silinmiş: ü
eski arkadaşı Philip Dean’den borç para istemeye gelir. Fakat varlıklı bir aile çocuğu
olmasına rağmen tatil için New York’a gelmiş olan arkadaşı ona borç vermeyi
reddeder. Gordon yine büyük bir düş kırıklığına uğramıştır. Üniversite yıllarındaki
sevgilisiyle bir baloda karşılaşır. İçinde bulunduğu çıkmazı ona anlatınca, kız
Silinmiş: Parasızdır, para
kazanabilmesi için resim yapmaya
yeteneklidir fakat malzeme
almaya da imkanı yoktur.
tarafından terk edilir. Çünkü Gordon, kadınlar için “Amerikan Düşü”nün gerekli
kıldığı zengin bir erkek değildir. Bu da bir düş kırıklığı yaşatmıştır Gordon’a.
Nihayet kendisine şantaj yapan zoraki sevgilisiyle sarhoş bir halde balodan ayrılan
Gordon, sabah uyandığında yanında yatan zoraki sevgiliyle evlenmek zorunda
olduğunu anlayınca intihar etmiştir.
Gordon, “Amerikan Düşü”nün peşinde, zengin olmak hayaliyle New York’a
Silinmiş: ¶
gitmiş fakat düş gerçekleşmemiştir. Hatta bunun bedelini canıyla ödemiştir.
Fitzgerald da, kendisine refah seviyesi yüksek bir yaşam sağlayacak varlıklı
kocayı bulmak anlamına gelen, “Kadınlar için Amerikan Düşü”nün peşinde olan
nişanlısı Zelda tarafından parasızlığı yüzünden terk edilince, para kazanıp zengin
12
13
Hartnett, a. g. e., 21.
Hartnett, a. g. e., 38.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
91
olmak hayaliyle, bir reklam şirketinde çalışmak üzere New York’a gitmiştir. Fakat o
da yeterince kazanamamış ve öyküsünün kahramanı Gordon gibi büyük bir düş
kırıklığı yaşamıştır. Hartnett’in anlattığı üzere, aşırı derecede duygusal bir insan olan
Fitzgerald, içinde bulunduğu para ve aşk çıkmazı yüzünden, bu dönemde Yale
Kulübü’nün penceresine tırmanıp intihara teşebbüs etmiştir. 14
Fitzgerald, May Day adlı öyküsünde, maddi değerlerin her şeyin üstünde
olduğu bir toplumda ortaya çıkan bir takım güçlerin, nasıl da trajik bir şekilde
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
insanların mahvını hazırladığını açıkça ifade etmiştir.
Fitzgerald’ın The Rich Boy adlı öyküsü, “Amerikan Düşü”nün küstah yönünü
Silinmiş: ¶
doğru ve trajik bir biçimde anlatan en etkili öykülerden biridir. Zengin ve Viktorya
devri geleneklerin hakim olduğu bir aileden gelen Anson Hunter’ın babası,
New York sosyetesinden meydana gelen ve “Altın Çağ”ın züppe ve
yerleşik adiliği demek olan kendi sınıfından bir bakıma üstündü.
Çocuklarının sağlam bir bünyeye ve doğru bir yaşam biçimine erişip
başarılı olmalarını istiyordu....
Anson’da ilk üstünlük duygusu Connecticut köyünde kendisine
gösterilen, Amerikalılara özgü, imrenmeyle karışık saygıdan doğmuştu.
Birlikte oynadığı çocukların aileleri, hep anne ve babasının hatırını
sorarlar, kendi çocukları Hunterların evine çağırıldıklarında ise hafiften
heyecanlanırlardı. Anson bunları olağan sayardı, kendisinin-para, konum,
yetki açısından-özek noktası olmadığı tüm gruplardan bıkıp kaçınma
duygusunu yaşam boyu taşıdı. Baş çekmek için öbür çocuklarla
yarışmaktan kaçındı-bu konumun ona sunulmasını beklerdi, olmayınca da
hemen ailesine sığınırdı. Ailesi yeterliydi çünkü doğuda para hala bir tür
derebeylik özelliği, bir çeşit soyluluk kazandıran araçtır. 15
Eserden de anlaşılacağı gibi Anson, zengin bir aileye mensup olmasının
vermiş olduğu bir üstünlük duygusu taşımaktadır. Zengin olduğu için değil de kendisinin yeterince parası vardır zaten- Anson’un varlığını doğrulayan sosyal
sistemi temsil ettiği için, diğer kızlara benzemeyen, muhafazakar ve saygı değer bir
kız olan Paula Legendre’a tutulur. Anson’a göre kendisi, gelecekte işlerin başına
geçecek ve ailesinin idaresini ele alacak bir lider ruhunu, Paula da gelecekteki
çocuklu bir sosyete hanımının, kendine uygun bir eşin ruhunu taşımaktadır.
14
Hartnett, a. g. e., 42.
F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald A Selection of 28 Stories,
With an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, 178.
15
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Sekmeler: Eskisi 54 nk
Silinmiş: D
Silinmiş: ”
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
92
Zenginliğin kendisine doğuştan kazandırdığı bir üstünlük ve ayrıcalıkla,
Anson başkalarının kuralına göre hareket etmeyi reddeder. Mesela, nerede ve
kiminle olursa olsun, içki içmek isterse, kaba ya da müstehcen bir şekilde de olsa
içer. Bu durumu için kimseye mazeret beyan etmek ya da özür dilemek zorunda
değildir. Çünkü o zengindir ve kuralları zenginler koyarlar. Toplum, onun bu doğal
üstünlüğünü, onun nasıl davrandığına bakmadan, sorgulamadan kabullenmelidir.
Anson, babasının kendi geleceği için planladıklarından hiçbir zaman
sapmamış, aile onurunu her şeyin üstünde tutmuştur. Kuralcı ve bağnaz yönüyle de
genç yaşta, arkadaş çevresinde sevilmeyen bir kişi olmuştur. Kendisi evliliğe hazır
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
olana kadar sevgilisi Paula’nın onu bekleyeceğine inanmıştır. Asla olmayacağını
sandığı şey olmuştur. Paula bir başkasıyla evlenmiştir. Bu durum onu çok üzmüştür
fakat Anson, “yüksek finans, ve yüksek savurganlık, boşanma ve yozlaşma, züppelik ve
hazıra konma dünyası”nda
16
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
yaşamaktadır ve Paula’nın tekrar kendisine döneceğine
inanmaktadır. Çünkü o zengindir. Aynı boş gurur ve züppelikle yaşamına giren bütün
kadınları kaybetmiştir. Zira o, her zaman kadınlardan kendisindeki o üstün yanı
nazlandırmalarını ve korumalarını beklemiştir.
Bütün evlenme teşebbüsleri de sonuçsuz kalan Anson, öykünün sonunda, bir
zamanlar çok sevdiği fakat boş gururu ve üstünlük duygusu yüzünden kaybettiği, bir
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
başka erkekle evlenen ve mutlu bir evlilik yapan Paula’nın doğum yaparken
öldüğünü öğrenince derin bir üzüntü yaşamıştır. Beni derin bir yara almıştır.
Anson’un ne kendisini candan seven bir yakını ne de anlayışlı bir dostu vardır.
Anson yalnız bir adamdır. Parası ile edinebileceğine inandığı her şeyi kaybetmiştir.
Yine bir düş sonuçsuz kalmıştır, gerçekleşmemiştir.
Seçkin Ergin’in şu sözleri, Fitzgerald’ın Amerikan Düşü ile ilgili görüşleri
Silinmiş: ¶
hakkında bize ışık tutmaktadır:
“Fitzgerald’a göre, ‘Orta Batı’nın değerleri ile özdeştirdiğimiz “Amerikan
Düşü”, ütopik düş hiçbir zaman gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmeyecektir. Bireyin
toplum içindeki ahlak bütünlüğünü ve saygınlığını koruyabilmesi için ne geçmişin
düşsel ‘Orta Batı’sında yaşaması ne de günün maddesel değerlerini simgeleyen
16
Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 179.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
93
‘Doğu’nun tutsağı olması, fakat olay ve olguları gerçekçi bir biçimde
değerlendirmesi ve her şeyden önce kendi kendini tanıması gerekir.” 17
Fitzgerald’ın 1924’te yayınladığı The Great Gatsby adlı romanındaki
kahramanı orta batılı Jay Gatsby de, zengin olduğu için bir başka erkekle evlenerek
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
kendisini terk eden sevgilisi Daisy’yi, “altın kız”ı, elde etme düşünü gerçekleştirmek
için yasa dışı yollardan servet sahibi olmuştur. Elde etmek istediği tüm maddi
değerleri doğulu sevgilisi Daisy’nin kişiliği ile özdeşleştirmiştir.
Gatsby
ve
Silinmiş: ‘D
Silinmiş: ’
Fitzgerald, Fitzgerald’ın birçok erkek kahramanı gibi, her ikisi de bir kadına
Silinmiş: ,
duydukları aşk yüzünden maddi başarının peşinde koşmuşlardır. Fitzgerald’ın
Silinmiş: ,
Zelda’yı kazanma adına hissettiklerini, Gatsby’nin aşkında dile getirdiği açıkça
görülmektedir. Gatsby de diğer birçok erkek kahraman gibi “Amerikan Düşü”nü
gerçekleştirememiştir, başarıya ve Daisy’ye ulaşma hayalini hayatı ile ödemiştir.
Gatsby’nin temiz bir düşü vardır fakat bu düşü gerçekleştirmek için yaşadığı macera
sırasında düş bozulmuştur. Fitzgerald, “Amerikan Düşü”nün materyalizme duyulan
derin arzu yüzünden nasıl bozulduğunu başarılı bir şekilde ifade etmiştir bu eserinde.
Winter Dreams adlı öyküde de düş kırıklığı unsuru çok fazla işlenmiştir.
Clinton S. Burhans’e göre, “Öyküdeki düş–düş kırıklığı motifi, This Side of
Paradise’taki gibi aralıklarla ortaya çıkışından, The Last Tycoon’daki
esas
incelenişine kadar, çeşitli form ve derecelerde görünmektedir. Bu Fitzgerald’ın esas
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: -
konusudur.” 18
Winter Dreams adlı öykünün erkek kahramanı Dexter Green, golf kulübünde
çalışan küçük bir çocukken, sürekli olarak golf şampiyonu olduğunun düşlerini
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
kurmuştur. Bazen de kendini sevdiği kız olan Judy Jones’un babası zengin Bay
Mortimer Jones’un yerine koyarak, onun gibi, bir Pierce-Arrow arabadan indiğini,
golf kulübünün salonuna kasılarak girdiğini düşlemiştir. Zengin olup, gösterişli,
parıltılı insanlarla ilişki kurmak değil de, gösterişli ve parıltılı şeylerin ta kendisine
sahip olmak, onun en büyük düşü olmuştur.
Minnesota’lı, orta batılı Dexter, üniversiteyi bitirdikten sonra batıya döner ve
Silinmiş: ¶
Silinmiş: O
bir temizleme dükkanı açar. Zengin olmuştur. Doğunun yaşamına ayak uydurmak
Silinmiş: B
için öyle çok çaba göstermiş ve değişmiştir ki sonunda hakim olmak istediği maddeci
Silinmiş: B
17
18
Ergin a. g. e., v.
John Kuehl, F. Scott Fitzgerald, A Study of the Short Fiction, New York University, 1991, 64.
Silinmiş: e
94
dünyanın esiri olmuştur. Küçükken tanıyıp hayran olduğu, zengin ve köklü bir
ailenin kızı olan güzel Judy Jones ile yıllar sonra tekrar karşılaşmış ve ona aşık
olmuştur. Judy, çalışkan ve hırslı bir çocuk olan Dexter’ın gelecekten beklediği her
şeyin bir simgesidir. Judy ahlaken zayıf bir kız olduğu için onu sürekli olarak vaatleri
ile oyalamış ve aynı zamanda başka erkeklerle de birlikte olmuştur. Eğlenceye
düşkün, zengin erkeklerle gününü gün eden, manevi değerlere önem vermeyen,
sadece zevki için yaşayan, materyalist bir “düş kızı”dır. Bu “altın kız”, Dexter’ı
oyalamış, sonunda zengin bir iş adamı ile evlenerek Dexter’ın düşünü
gerçekleştirmesine izin vermemiştir.
O dönemdeki binlerce gencin yaptığı gibi, bu karmaşık duygulardan
kurtulmak için, Dexter da savaşa katılmayı tercih etmiştir. Savaş sonrasında New
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
York’a gitmiş, bu kentte çok başarılı olmuş, alıp başını gitmiştir. Kendisiyle iş
görüşmesine gelen Devlin adlı adam, Dexter’ın orta batılı olduğunu öğrenince ona
orta batılı bir arkadaşından bahseder. Bu arkadaş, Dexter’ın sadakatsiz eski sevgilisi
Judy Jones’tur. Devlin, Judy’nin mutsuz bir evlilik yaşadığını ve artık güzel bir kadın
olmadığını anlatınca derin bir üzüntüye düşen Dexter, Judy Jones’u elde etmekle
özdeşleştirdiği başarı düşünün, başarılı bir iş adamının hırslarına dönüştüğünü ve
düşlerinin kurbanı olduğunu anlar. Zaten, “Fitzgerald’ın bütün karakterleri romantik
ümitlerle ve sonunda dış dünyayla çatışmaya giren yüksek bir ben duygusuyla yola
koyulurlar.” 19
Dexter’ın yaşadığı düş kırıklığını Fitzgerald şu cümlelerle ifade eder:
Kaybedecek başka bir şeyi olmadığından, kendisinin güçlü ve
dayanıklı olduğunu sanırdı-oysa şimdi daha büyük bir şey yitirmişti, tıpkı
Judy Jones ile evlenip, onun gözlerinin önünde sönüp gittiğini görmek
gibi bir şey.
Düş yok olmuştu. Ondan bir şey sökülüp alınmıştı. Ellerini gözlerine
bastırdı ve gözünün önünde, Sherry Adası’nda dalgaların kıyıya çarpışını
canlandırmaya çalıştı, ay ışığının aydınlattığı terası, golf tepeciklerinin
alacasını, kupkuru güneşi ve onun boynunun güneş rengini. Ve öpüşüyle
ıslanan dudaklarını ve hüzünle yakınan gözlerini ve sabah erken vakit
yepyeni, incecik keten tazeliğini. Yok, artık bütün bunlar yeryüzünde
yoktu. Bir zamanlar vardı ama artık yoktu.
Yıllardır ilk kez göz yaşları yüzünde süzüldü. Artık dudaklar, gözler,
salınan eller umurunda değildi...Yükleneceği keder bile onun düşler
19
Paul and June Shlueter, Ed., Modern American Literature, Volume V, New York, 1985, 131.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
11 nk
Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk
Silinmiş: “
Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol:
42,55 nk, Sağ: 42,45 nk,
Sekmeler: Eskisi 54 nk
95
ülkesinde kalmıştı, gençliğinde, yaşamın dopdolu yoğunluğunda, kış
düşlerinin yeşerip serpildiği yerde kalmıştı. 20
Silinmiş: ”
Fitzgerald’ın romantik kahramanları, varlıklarını özdeştirdikleri “altın kız”
tarafından sürekli olarak aldatılmışlardır. Oysa bu “altın kız”, bu modern dişi,
erkeğin yanlış değerlerin peşine düşmesine neden olan bir görüntü, bir simgedir. 21
Fitzgerald’ın yaşam öyküsünden anlaşıldığı gibi, Fitzgerald da “altın kız”ın
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: ¶
peşinden koşmuş, ona kavuşması için, başarılı bir yazar olması gerektiğine
inanmıştır. Fitzgerald, yazarlık kariyerinin büyük bir kısmını, Zelda’nın arzuladığı
ayrıcalıklı hayat tarzını sürdürebilmesini sağlayacak parayı kazanmak için
harcamıştır. “Fitzgerald, Zelda’da açıkça kendi ‘Ruh eşini’ bulmuştur zira Zelda’nın
“Kadınlar için Amerikan Düşü”, onun “Amerikan Düşü” ile örtüşmüştür. Her ikisi de
aynı güdülerle hareket etmişlerdir – her şeye sahip olma güdüsü.” 22
Fitzgerald’ın hem öykülerinde hem de romanlarında Zelda’nın etkisi o kadar
fazladır ki, eserlerindeki kadın karakterlerin bir çoğu için Zelda’nın sözcüklerini
kullanmıştır
ve
eserleri
eleştirmenlerce
Fitzgerald’ın
biyografisi
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
olarak
nitelendirilmiştir.
Scott da, Zelda da, doğuyu özellikle New York’u, Avrupa yaşamını ve
kültürünü yansıtan bir düş ülkesi olarak görmüşlerdir. Zelda, evlendiklerinde varlıklı
bir yazar olan Scott’la, sürekli olarak aynı lüks yaşamı sürdüreceğine inanmıştır.
Hızlı, şaşaalı, lüks bir yaşam tarzı sürmüşler fakat zamanla, böyle bir hayatın
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: “D
Silinmiş: ”
getirdiği bedeli karşılayamaz hale gelmişlerdir. Her ikisi de alkolün esiri olmuşlar,
bir de Zelda şizofren olunca, evlilikleri tamamen bir çıkmaza girmiştir. Fitzgerald,
önceleri eşinin çok sevdiği ve alıştığı lüks yaşam tarzını devam ettirebilmek, daha
sonraları da onun tedavi giderlerini karşılayabilmek için sürekli olarak öykü yazmak
zorunda kalmıştır. “Amerikan Düşü” her ikisi için de hüsranla son bulmuştur. İkisi
de, o çok arzu ettikleri “Amerikan Düşü”nün peşinde sürüklenirken, materyalizme
duydukları aşk yüzünden mahvolmuşlardır. Gerek Fitzgerald’ın gerekse eserlerindeki
erkek karakterlerin düşlerini mahvedenler ekseriyetle kadınlar olmuştur. Bu kadınlar
hep güzeldir, cazibelidir. Zelda da 23 çok güzel bakışları, kusursuz bir cildi, altın gibi
20
Fitzgerald, “Winter Dreams”, 145.
Ergin, a. g. e., 54.
22
Hartnett, a. g. e., 42.
23
Hartnett, a. g. e., 10.
21
Silinmiş: onların
Silinmiş: mahvını hazırlamıştır.
96
sarı saçları olan güzel bir kızdır. Başlangıçta Fitzgerald’ın istediği en iyi, en
mükemmel kızla evlenmektir. Fakat evlilik hayatının gerçekleriyle yüzleşince büyük
hayal kırıklığına uğramıştır.
Fitzgerald’ın kızı Scottie’ye yazdığı mektuptaki şu cümleler, yukarıdaki fikri
destekler niteliktedir:
“Ben senin yaşındayken, büyük bir düşle yaşıyordum. Düş büyüyordu ve ben
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Silinmiş: ¶
ondan nasıl bahsedeceğimi, insanları nasıl dinleteceğimi öğrenmiştim. O zaman,
şımarık olduğunu anlamama ve bana uygun olmadığını düşünmeme rağmen, nihayet
annenle evlenmeye karar verdiğim gün düş bölündü. Onunla evlendiğime hemen
pişman oldum fakat o günlerde sabır göstererek en iyisini yaptım ve onu bir başka
şekilde sevmeye başladım. Sen ortaya çıktın ve uzun bir müddet kendi hayatlarımızın
dışında mutlu olmayı başardık. Fakat ben bölünmüş bir adamdım. -O benim kendi
düşüm için değil de kendisi için çok çalışmamı istiyordu. Çok sonra çalışmanın
yegane değer, itibar olduğunu anladı ve çok çalışarak onu telafi etmeyi denedi fakat
çok geçti ve o bitirdi ve ebediyen bitti.
Zararı telafi etmek için benim için de çok geçti. Maddi ve manevi bütün
Silinmiş: ¶
kaynaklarımı ona harcamıştım, fakat sağlığım bozulana kadar beş yıl daha mücadele
ettim ve yaptığım tek şey içmek ve unutmaktı.
Güzel bir huy konusunda ona hiçbir şey vermediği için uzun zaman onun
annesinden nefret ettim...Bu dünyada boş gezen insanlar gibi yetiştirilmiş kadınları
tekrar görmeyi kesinlikle istemiyorum. Hayatta en çok istediğim şeylerden biri, seni
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
bu tip bir kişi olmaktan, kendilerine ve başkalarına felaket getiren kişilerden
korumaktır.” 24
Bernice Bobs Her Hair adlı öyküde, tatilini geçirmek üzere Eau Claire’den
kuzeni Marjorie’nin yanına gelen ve aslında güzel bir kız olan Bernice, muhafazakar
bir şekilde yetiştirilmiştir. Zamane kızlarına pek benzemediği için erkekler onu sıkıcı
bulmaktadırlar. O, erkeklerin ilgi gösterdiği popüler bir kız olmayı istemektedir.
Popüler olmak adına, kuzeni Marjorie’nin önerisiyle harikulade, siyah saçlarını
kestirmeye karar verir. Oysa, kuzeni Marjorie’nin sevgilisi Warren, onunla
Marjorie’nin hatırına ilgilenmekte ve dans etmekteyken, onun güzelliğinden ve
harikulade saçlarından etkilenerek ona aşık olur. Warren ve Bernice arasında doğan
24
Andrew Turnbull, Ed., The Letters of F. Scott Fitzgerald, Penguin Books, New York, 1982, 47-48.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
97
aşkı kabullenemeyen Marjorie, kıskançlığı yüzünden, saçlarını kestirmesi için
Bernice’i tahrik eder ve onun saçlarını kestirerek çirkinleşmesine ve Warren’ın
Bernice’ten soğumasına neden olur. Bernice’in popüler olma düşü, şımarık, bencil,
kurnaz ve sahip olduğu şeyleri elinde tutmasını iyi bilen, zarar verici bir kız
tarafından yıkılmıştır. Yine bir düş bir kadın tarafından mahvedilmiştir.
Fitzgerald eserlerinde, toplumdaki ahlaki çözülme ile “Amerikan Düşü”
arasındaki ilintiyi anlatırken, paranın ve onun sağlayacağı şaşaalı geleceğin ve
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk
satır: 0 nk, Satır aralığı: 1.5
satır
fırsatların büyüsüne kapılanları ve Amerikan gençliğinin yetişmesinde etkin bir rol
oynayan “Amerikan Düşü”nün ardındaki gerçekleri okuyucuya tanıtırken, kendi
hayatından da kesitler vermiştir. O, döneminin vaizi gibidir. Yalnızca maddi
arzuların peşinde, belirli bir kültür, dini inanç ve ahlak anlayışı olmadan, manevi
değerlerden uzak bir şekilde yaşamanın, insanları sadece mutsuzluğa iteceği mesajını
vermek istemiştir.
Zaten Fitzgerald’a göre, “Amerika’nın en büyük vaadi, olağanüstü bir şeyin
olacağıdır, ve bir müddet sonra beklemekten yorulursunuz çünkü insanlara
yaşlanmalarının dışında hiçbir şey olmaz, ve Amerikan sanatına hiçbir şey olmaz
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
çünkü Amerika hiç doğmayan ayın öyküsüdür.” 25
Bütün
bu
incelemelerden
de
anlaşıldığı
üzere,
Amerika
Birleşik
Devletleri’nin tarihi gelişiminde ve onun kuruluşundaki amaçların kökeninde var
olan ütopik düş hiçbir zaman gerçekleşmemiştir.
25
Robert Pearce, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995, 14.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
98
Biçimlendirilmiş
5. SONUÇ
Amerika’da yaşanılan İç Savaş’tan sonra ülke hızla kalkınmaya başlamıştır.
1870-1890 yılları arasındaki “Altın Çağ” denilen bu süreçte, sanayileşmeye, doğal
kaynakların işlenmesine, demir yollarının yapımına ağırlık verilmiş; sığır
yetiştiriciliği, tahıl üretimi ve çiftçilik büyük ölçüde artmış; 1850’lerin sonlarına
doğru bulunan altın ve gümüş yatakları da ülkenin zenginleşmesine önemli ölçüde
katkıda bulunmuştur. Sanayileşme ve bilimde meydana gelen gelişmelerle başlayan
bu sınırsız büyüme, beraberinde maddi değerlerin ön plana çıkmasını, insanların
manevi değerlerden uzaklaşarak eski gelenekleri reddetmelerini ve toplumda ahlaki
bir bozulmanın ortaya çıkışını hızlandırmıştır. Amerikan toplumunda olagelen bu
değişimlerden Fitzgerald’ın ele aldığı taraf ahlaki bozulmadır.
Ergin’in ifadesiyle, “Bilindiği gibi, çağdaş Amerika’nın gerçeklerini
hazırlayan etkenler, İç Savaş’la birlikte gelen endüstriyel kapitalizmin ve modern
ilmin etkisinde gelişen toplumsal değişmeler ve buna bağlı olarak toplumun ahlak
anlayışının, davranış ve düşünce biçiminin yeni yorumlar kazanmasıdır.” 1
Fitzgerald’ın kuşağı, I. Dünya Savaşı gibi o döneme kadar benzeri
görülmemiş bir vahşete tanıklık etmiştir. İnandıkları değerler uğrunda üniversite
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
Silinmiş: i
Silinmiş: s
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
öğretimlerini yarıda bırakarak savaşa katılan, içlerinde Fitzgerald’ın da bulunduğu
genç insanlar, savaşın bazı çıkar çevreleri tarafından planlanmış bir oyun olduğunu
anlamışlar ve büyük bir düş kırıklığı yaşamışlardır. Savaşın bunalımlarından
kurtulmak isteyen genç kuşak, parıltılı “Caz Dönemi”nin sunduğu refahla beraber
kendini sorumsuzca eğlenceye, başıboşluğa vermiştir. Zengin olmak için baş vurulan
her yol meşru görülmeye başlamıştır. Fitzgerald, yazdığı öykü ve romanlarında her
fırsatta bu bozulmuşluğu, geçmişin değerlerinden kopuşu, gençlerin eğlence adına
yaşadıkları çılgınlıkları dile getirmiştir. Yazdığı eserler sayesinde, ebeveynler
çocuklarının durumlarından haberdar olabilmişlerdir.
Fitzgerald’ın eserleri incelenirken hayatının da birlikte ele alınması bir
zorunluluktur. Zira Fitzgerald’ın eserleri, eleştirmenlerce onun otobiyografisi gibi
1
Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı”
İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 6, İzmir, 1982, ıv.
Silinmiş: ¶
99
mütalaa edilmektedir. Fitzgerald, aşık olduğu kadınlara kavuşmasını sağlayacak para
ve ünü elde etmek için, “Amerikan Düşü”nün peşinden koşmuş bir yazardır.
Hayatına giren kadınlar tarafından parasız olduğu için terk edilmiştir. Para ve ün
sahibi olduğunda da, kendisini parasız bir erkek olduğu için terk eden nişanlısı Zelda,
onunla evlenmeyi yeniden kabul etmiştir.
Zelda ile evlendikten sonra, eserlerinde tasvir ettiği üst tabakadan karakterler
Silinmiş: ¶
gibi bol para ve savurganlık dünyasında yaşamaya başlamışlardır. Bu dünyayı hem
yaşamış hem de eleştirmiş olan Fitzgerald, aynı zamanda bu kargaşa ortamından
eserleri için malzeme toplamıştır.
Fitzgerald,
eşi
Zelda’nın
kişiliğinde
dönemin
kadınını
betimlemiş,
eserlerindeki kadın karakterleri yansıtırken ekseriyetle Zelda ile yaşadığı olayların
etkisiyle yazmıştır. “Caz Dönemi”nin kadın tiplemesi olarak kabul edilmiş olan
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır, Latince ve
Asya metni arasında boşluk
ayarlama
“flapperlar”, materyalist, ahlaken zayıf, geleneklere isyan eden asi kadınlardır. Zelda
da bir “flapper” gibi yaşamış; dolayısıyla Fitzgerald’a zarar vermiş bir kadındır.
Thomas J. Stavola’nın da belirttiği gibi, “Fitzgerald, Zelda’nın hayatını, düşünce
tarzını, tecrübelerini, sözcüklerini, mektuplarını ve günlüklerini ve nihayetinde onun
hastalığını bir eşi daha olmayan, kendi edebi özelliği olarak kabul ediyordu. Bu
yüzden Zelda hem Scott’un karısı hem de favori karakteriydi; kurgusal kadın
kahramanlarının yerini tutan taze bir malzemeydi. ” 2
Fitzgerald’ın incelenen öykülerindeki kadınlar, çoğunlukla materyalizme
duydukları derin arzu yüzünden,
kendilerine lüks ve eğlence dolu bir yaşam
sağlayacak kocayı elde etmekle eş değer saydıkları “Amerikan Düşü”ne sarılmış
zayıf kadınlardır. Toplumda yerleşmiş olan davranış özelliklerine isyan ederek aynı
anda birden fazla erkekle flört edebilen, sigara ve içki içen, caz müziğinin şehvani
ezgilerinde dans etmekten büyük bir zevk duyan bu kadınlarla, onlara kavalyelik
eden, erkekler için en güzel kadına, paraya ve üne sahip olma ile eş değerde kabul
edilen “Amerikan Düşü”nün peşine düşmüş erkeklerin, bu üst tabakadan insanların
aşk öykülerini anlatırken, yazar Amerikan toplumunun ardından koştuğu “Amerikan
Düşü”nün gerçekte bir yanılgı, bir aldatmacadan başka bir şey olmadığını, bu düşün
ardında koşan insanların sonunda mutlaka büyük bir düş kırıklığı yaşadıklarını,
bazen bunun bedelini canlarıyla ödediklerini anlatmaya çalışmış; Amerikan
2
Thomas J. Stavola, Scott Fitzgerald: Crisis in an American Identity, Vision and Barnes & Noble, 53.
Silinmiş: ¶
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
100
toplumunda meydana gelen bu bozulmuşluğu, sert ve sofu hükümler veren bir
ahlakçı, bir vaiz gibi gerçekçi bir şekilde dile getirmiştir. Sadece maddi imkanlara
dayalı olarak, belirli bir kültür ve ahlak anlayışından yoksun bir şekilde yaşayan
insanların mutsuz olacakları mesajını verirken, “Amerikan Düşü”nün peşinde heder
olan ve kötü bir sonla biten kendi yaşamıyla da bunu Amerikan toplumuna ispatlamış
bir yazardır.
101
6. KAYNAKLAR
1. Amerikan Tarihinin Ana Hatları, Amerikan Basın ve Kültür Merkezi,
Biçimlendirilmiş: İki Yana
Yasla, Girinti:İlk satır: 18 nk,
Satır aralığı: 1.5 satır
Biçimlendirilmiş: Satır
aralığı: 1.5 satır
Ankara, İstanbul, İzmir,1973.
2. Amerika’yı Tanıyalım, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1966.
Silinmiş: .
3. Andrist, Ralph K., Ed., The American Heritage: History of the 20’s & 30’s.
New York, American Heritage Publishing Co., Inc., 1970.
4. Baym, Nina, Ed., The Norton Anthology-American Literature, Volum 2,
W.W. Norton & Company, New York, London, 1994.
5. Bruccoli, Matthew J., Ed., The Notebooks of F.Scott Fitzgerald, New York
and London: Harcourt Brace Jovanovich, 1978.
6. Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New
Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982.
7. Claridge, Henri, F. Scott Fitzgerald Critical Assessments, Volume III, 1991.
8. Cunliffe, Marcus, Ed., American Literature Since 1900, Volume 9 of the
Penguin Historie of Literature, Penguin Books, 1987.
9. Donaldson, Scott, “Money and Marriage in Fitzgerald’s Stories”, Bryer,
Jackson R., Ed., The Short Stories of F.Scott Fitzgerald New Approaches in
Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982.
10. Emin, Muhammed, Feminizm Nedir?, İstanbul: Türdav, 1995.
11. Ergin, Seçkin F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası, Yazarın Eserlerinde
“Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, İzmir, 1982.
12. Erişim [http//www.wic.org/misc/history.htm.] Erişim Tarihi: 11. 04. 2005,
Saat:12:30.
13. Erişim
[http//encarta.msn.com/encyclopedia-.761564847-2/American-
Literature- Prose.html.] Erişim Tarihi: 11. 04. 2005, Saat:14:20
14. Fitzgerald, F. Scott, The Stories of F. Scott Fitzgerald: A Selection of 28
Stories with an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons,
New York, 1951.
15. Fitzgerald, F. Scott, This Side of Paradise, Penguin Books, England, 1963.
16. Fitzgerald, F. Scott, The Jazz Age, New Direction Bibelot, New York, 1996.
Silinmiş: .
102
17. Fitzgerald, F. Scott, The Great Gatsby, Penguin Books, 1990.
18. Fitzgerald, F. Scott, Muhteşem Gatsby, Çev. Can Yücel, Ağaoğlu Yayınevi
1964.
19. Fitzgerald, F. Scott, Flappers and Philosophers, Ed., James L. W. West III.,
Cambridge University Press, 2000.
20. Graham, Sheilah, The Real F. Scott Fitzgerald, Thirty-Five Later, 1976.
21. Grolier International Americana Encyclopedia, 6. Cilt, Grolier Inc- Sabah,
1993.
22. Grolier International Americana Encyclopedia, 11. Cilt, Grolier Inc-Sabah,
1993.
23. Hall, G. Stanley, “Flapper Americana Novissima”, Atlantic Monthly, 129,
June 1922.
24. Hartnett, Koula Svokos, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American
Dream for Women, Peter Long, New York, 1991.
25. Holman, C. Hugh, “Fitzgerald’s Changes on the Southern Bell: The Tarleton
Trilogy”, Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New
Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982.
26. Hook, Andrew, Modern Fiction F. Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972.
27. Kuehl, John, F. Scott Fitzgerald, A Study of the Short Fiction, New York
University, 1991.
28. Kuehl, John, The Apprentice Fiction of F. Scott Fitzgerald: 1909-1917, New
Brunswick, N. J.: Rutgers University Press, 1965.
29. Lass, Abraham H., Dünya Edebiyatından Seçmeler, 100 Büyük Roman, II.
Cilt, Çev. Nejat Muallimoğlu, M. E. B. İstanbul, 1998.
30. Lehan, Richard, “The Romantic Self and The Uses of Place in The Stories of
F. Scott Fitzgerald”, Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F. Scott
Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press,
1982.
31. Mangum, Bryant, “F. Scott Fitzgerald”, Critical Survey of Short Fiction,
Ed., Frank Magill, Salem Press, 1982.
32. Mangum, Bryant, A Fortune Yet Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s
Short Stories, New York & London, 1991.
Silinmiş: ,
103
33. Mayfield, Sara, Exiles from Paradise: Zelda and Scott Fitzgerald, New York:
Delacorte, 1971.
.
34. McMichael, George, Concise Anthology of American Literature, Macmillian
Publishing Company, New York, 1985.
35. Michel, Andrée, Le Féminisme, İletişim Yayınları-Presses Universitaires De
France, Çev. Şirin Tekeli, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993.
36. Milford, Nancy, Zelda: A Biography, New York: Harperand Row, 1970.
37. Miller, James E. JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New
York University Press, 1964.
38. Mizener, Arthur, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972.
39. New York Herald Tribune, 23 December 1940.
40. Norton, Bert Mary, et al. A People and a Nation: A History of the United
States, Boston: Houghton Mifflin Company, 1991.
41. Our American Century, Jazz Age, The 20s., Alexandria Virginia: Time Life
Books, New York, 1998.
42. Pearce, Robert, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995.
43. Perosa, Sergio, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz
and the author, Ann Arbor: The University of Michigan Press, 1965.
44. Perry, Bill, A Look Inside America, Multi –Language Media, Inc., 2000.
45. Shlueter, Paul and June, Ed., Modern American Literature, Volume V, New
York, 1985.
46. Stanton, Elizabeth Cady, A History of Woman Suffrage, vol.1, Rochester, N.
Y.: Fowler and Wells, 1889.
47. Stovalo, Thomas J., Scott Fitzgerald: Crisis in an American Identity, Vision
and Barnes & Noble.
48. Tindall, George B.- Shi, David E., America, W.W Norton & Company, Inc.
New York, London 1989.
49. Turnbull, Andrew, Scott Fitzgerald, New York: Charles Scribner’s, 1962.
50. Turnbull, Andrew, Ed., The Letters of F. Scott Fitzgerald, Penguin Books,
New York, 1982.
104
51. Tuttleton, James W., “Seeing Slightly Red: Fitzgerald’s “May Day” ”, Bryer,
Jackson R., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in
Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982.
52. Uslu, Didem, 20. Yüzyıl Amerikan Edebiyatında Kadın, 9 Eylül Üniversitesi
Yayınları, İzmir, 1999.
53. West III, James L. W., “Fitzgerald and Esquire”, Bryer, Jackson R., The
Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The
University of Wisconsin Press, 1982.
.
105
7. ÖZET
Bu tezde, F. Scott Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her Hair, May Day, Winter
Dreams ve The Rich Boy gibi bazı öykülerindeki kadın karakterler incelenmiştir.
Birçok eleştirmen, onun kadın karakterlerinin, maddi refahı, konforu, lüksü, amaçsız
bir hayatı, bütün ahlaki ve insani değerlerin üzerinde gören bir dönem olarak
tanımlanan “Caz Dönemi”nin özelliklerini temsil ettiğini kabul eder.
Onun yazıları 20. yüzyıl edebiyatındaki en popüler ve kalıcı eserler olarak
kabul edilir. O, hem dönemin en büyük ilan edicisi, hem de en sert eleştirmenidir.
Silinmiş: ¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
¶
Silinmiş: ¶
Silinmiş: Bu çalışmada,
1920’lerin Amerikan toplumunda,
dolayısıyla kadınlarında meydana
gelen, davranış, yaşam tarzı ve
ahlak anlayışındaki değişimlerin
izah edilebilmesi için,
Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her
Hair, May Day, Winter Dreams
ve The Rich Boy adlı
öykülerindeki kadın karakterler,
yazarın öykülerinden örnekler
verilerek, ayrıntılarıyla ele
alınmıştır.
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
Silinmiş: Dönemin özellikleri ve
Amerikan kadınlarının haklarını
elde etmek için verdikleri
mücadeleler anlatılmıştır.
Silinmiş: Öykülerdeki kadın
karakterlerin, yazarın derin aşk
beslediği kadınları yansıttığı
gerçeğinden hareketle, zaman
zaman yazarın yaşam öyküsünden
de aktarımlar yapılmıştır.¶
Biçimlendirilmiş: Gövde
Metni 2, Sola, Satır aralığı:
tek, Sekmeler: Eskisi 35,45 nk
106
SUMMARY
Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk
satır: 35,45 nk, Sekmeler:
Eskisi 35,45 nk
In this thesis, the female characters in some stories of F. Scott Fitzgerald such
as Bernice Bobs Her Hair, May Day, Winter Dreams and The Rich Boy have been
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
studied. Many critics agree that this female characters represent the characteristics of
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
the Jazz Age which is defined as a period valueing material wellbeing, comfort,
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik
luxury, idle life over all moral and humanistic values.
His writings are regarded as the most popular and outstanding in the twentieth
century literature. He is both the greatest celebrant and the sternest critic of the
period.
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi:
İtalik

Benzer belgeler