Cumhuriyetin Kazanıldığı Topraklar

Transkript

Cumhuriyetin Kazanıldığı Topraklar
Sevgili çocuklar,
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kazanıldığı
şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış bu topraklar biz Afyonkarahisarlılar için gurur kaynağıdır. Sizleri Afyonkarahisar’da ağırlamak bizim
için büyük mutluluktur. Tarihe tanıklık eden bu
toprakları tanımak sizler için şanstır.
Afyonkarahisarımız binlerce yıllık geçmişe ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış
bir şehir olarak gezilmeye, görülmeye değer
bir şehirdir.
Bulunduğu konumu ile birçok şehri birbirine bağlayan, yolların ve medeniyetlerin kesiştiği kentimizi daha da geliştirmek ve ileri seviyelere taşımak için yerel yönetim olarak
elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bu çerçevede yaptığımız tüm yatırım ve hizmetlerde
geleceğimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi unutmuyoruz.
Sizler ülkemiz ve dünyamızın geleceğisiniz. Sizlere iyi bir gelecek sağlamak için başta aileleriniz olmak üzere devletimiz büyük
imkânlar seferber etmektedir. Bu uğurda öğretmenleriniz de verdiği eğitimle size yol gösteriyor.
Siz çocuklarımız ve gençlerimize düşen
de başta ailelerimiz olmak üzere Devletimizin bize verdiği imkânları ve öğretmenlerinizin gayretlerini
boşa çıkarmamaktır. Sizlerden yalnızca bir şey istiyorum “Çalışmak”, çalışarak kendinizi ne kadar iyi yetiştirirseniz, sizin geleceğiniz ve dolayısı ile ülkemizin geleceği o kadar parlak olur.
Ülkemizin en büyük zenginliği olan çocuklar ve gençler size olan ihtiyacımızı unutmadan; arkadaşlarınızı, öğretmenlerinizi ve ülkenizi daima sevin.
Herkese ve kurumlara daima saygılı olun ve birlik beraberliğinizi koruyun. Evinize, ailenize, şehrinize ve ülkenize sahip çıkın.
Sevgili çocuklar,
Okuyan, araştıran, özü sözüne, sözü hareketine uyan güvenilir ve örnek insan olun. Kendinizi sürekli yenileyin. Okuma alışkanlığı kazanın ve çok okuyun. Çünkü okumak, insanın düşüncelerinin gelişmesini sağlar.
Ben, sizleri Afyonkarahisarımızla buluşturan Arzu Özdemir Hanımefendiye teşekkür ediyor, hepinize sağlık, başarı ve mutluluk dolu bir yaşam diliyorum.
Burhanettin ÇOBAN
Afyonkarahisar Belediye Başkanı
Afyonkarahisar Belediyesi
Yayın No: 16
YIL: 2010
CUMHURİYETİN KAZANILDIĞI TOPRAKLAR
AFYONKARAHİSAR
AFYONKARAHİSAR BELEDİYESİ’NİN BİR KÜLTÜR
HİZMETİDİR
Afyonkarahisar Belediyesi Adına Sahibi
Afyonkarahisar Belediye Başkanı
Burhanettin Çoban
Editör
E. Emel Sarlık
Metin Yazarı
Arzu Özdemir
Katkıda Bulunanlar
Şükrü Çubuk
Zekeriya Çakal
Hasan Özpunar
Zakire Şahin
Ahmet Çoban
İdare Yeri
Afyonkarahisar Belediyesi Basın Yayın Birimi
Tel:0 272 214 22 23 Faks:0 272 213 53 86
www.afyon.bel.tr . www.afyon-bld.gov.tr
Grafik Tasarım Baskı:
1
Cumhuriyetin Kazanıldığı Topraklar
“Afyonkarahisar”
Sevgili arkadaşlar merhaba,
Benim adım Elif. Aydın’da yaşıyorum. Bu yıl derslerime daha
çok çalıştım. İlimizdeki en başarılı yirmi öğrenci arasında yer
aldım. Belediye başkanımız bizi ödüllendirmek için iki günlük
Afyonkarahisar gezisine göndereceğini söyledi. Bize “Cumhuriyetimizin kazanıldığı toprakları yakından görün, oraları daha
iyi tanıyın” dedi. Hepimiz buna çok sevindik. Bundan daha
güzel bir karne hediyesi olamazdı. 23 Haziran gecesi yola
çıkacağız. Daha önümüzde dört koca gün var. “Keşke hemen
Afyonkarahisar’a ışınlanıversek. ” diyoruz.
Arkadaşlarım Melike ve Kemal ile birlikte Afyonkarahisar hakkında bilgi toplamaya karar verdik. Önce internette gezindik. Sonra
kütüphaneye gittik. Pek çok şey öğrendik. Melike’nin babası Mehmet Amca
uzun yıllar önce Afyonkarahisar’ın bir köyünde çalışmış. O da bize çeşitli bilgiler verdi:
-Çocuklar biliyorsunuz Afyonkarahisar, Aydın gibi Ege Bölgesi’nde yer alıyor. Fakat iklim
özelliği olarak farklılıklar gösterir. Kışın kar yağışlıdır ve hava çok soğuktur. Yazın ise buradaki
bunaltıcı sıcaklar görülmez.
Bu sözler üzerine “Oh ne güzel, demek ki gezip dolaşırken sıcaktan bunalmayacağız. ”
dedik.
Beklenen an geldi. Gece dört öğretmen, yirmi öğrenci ve üç öğrenci velisi ile birlikte otobüse
bindik. Önce heyecandan uyuyamadık. Bir süre sonra otobüs derin bir sessizliğe gömüldü.
Gerisini hatırlamıyorum. Nesrin öğretmenimizin sesiyle uyandım. Afyonkarahisar terminalindeydik. Saat sabahın sekiziydi. Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin ÇOBAN bizi karşılamaları için Hasan ağabey ile iki öğrenci görevlendirmiş. Bizi güler yüzle karşıladılar. Zeynep ile Emre bizimle aynı yaşta. Belediye otobüsüne bindik.
2
-Hasan Bey otobüs terminaliniz gerçekten çok güzel. Tertemiz ve bakımlı.
Hasan ağabey:
-Teşekkür ederiz. Burası Türkiye’de bir ilk olarak tamamen otogar esnafı tarafından yaptırıldı ve 2008 yılında faaliyete geçti.
Hepimiz gözlerimizi dört açarak etrafımıza bakınıyorduk.
Kemal heyecanla bağırdı:
-Bakın bakın karşıda Karahisar Kalesi görünüyor.
Melike:
-Fotoğraflarda gördüğümden daha da güzelmiş.
Buradan
Afyonkarahisar
Belediyesi’ne gitmek üzere yola
çıktık. Biraz sonra bir köprünün
üzerinden geçerken Hasan Ağabey otobüsü durdurdu ve bize
adını sonradan öğrendiğimiz
Akarçay’ı gösterdi.
Afyonkarahisar Otogarı ve Akarçay Projesi
Nesrin öğretmenimiz:
-Çocuklar şuanda üzerinden
geçtiğimiz Akarçay yakın bir gelecekte ıslah edilerek çevresinde
rekreasyon ve eğlence alanları oluşturulacak. Bu da tabi şehre ayrı bir güzellik katacak” dedi.
3
Afyonkarahisar Belediyesi
4
Sonra yolumuza devam ettik ve otobüsümüz Afyonkarahisar Belediyesi önünde durdu.
Hemencecik arabadan indik, merdivenlere doğru koşar adımlarla ilerledik. Kapıda bizi Belediye Başkanı Burhanettin ÇOBAN karşıladı. Gülerek:
-Sevgili öğrenciler, “Cumhuriyetimizin kazanıldığı topraklara hoş geldiniz. ”dedi.
-Hoş bulduk, diyerek onu alkışladık. Beraberce içeri girdik.
Başkanımız bizi yemekhaneye götürdü. İçeriden mis kokular geliyordu. Doğrusu kurt gibi
acıkmıştık.
Başkan:
-Çocuklar geleneksel tatlarımızla güne başlamanızı istedik. Size, katmer, ağzıaçık ve bükmeden oluşan bir menü hazırladık. Beğeneceğinizi umuyoruz. Hepinize afiyet olsun, dedi.
Ağzıaçık, Bükme, Katmer
Masalar özenle hazırlanmıştı. İştahla kahvaltımızı yaptık. Gerçekten hepsi de harikaydı.
Ben en çok bükmeyi sevdim. Afyonkarahisarlı arkadaşımız Zeynep bükmenin patatesli, peynirli, mercimekli ve ıspanaklı yapıldığını söyledi.
Kemal ise daha önce bu kadar güzel bir katmer yemediğini söyledi.
5
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Belediye başkanımız konuşmasına
başladı:
Sizleri aramızda görmekten çok mutluyuz. Şimdi kısaca ilimizden bahsetmek istiyorum:
-Birkaç yıl öncesine kadar ilimizin adı Afyon’du. Biz Afyonlular olarak “Afyonkarahisar” olmasında ısrar ettik. Çünkü “karahisar” adı zaten eskiden kullanılıyordu. “Karahisar
Kalesi” bizim simgemizdir. Onu adımızda taşımaktan gurur
duyuyoruz.
Afyonkarahisar Kalesi
Afyonkarahisar Kalesi çok yüksek ve yalçın kayalıkların tepesindedir. Adını bu kaleden (Karahisar) ve ilk defa “Synnada”
(Bugünkü Şuhut İlçesi) antik kenti sikkelerinde karşımıza çıkan haşhaş (opium-Afyon)’dan almıştır.
6
Haşhaş bitkisi antik çağlardan beri ilimizde yoğun olarak yetiştirilmektedir. Aslında “Afyon” tıpta ilaç yapımında kullanılan haşhaş bitkisinin özsuyudur. Afyonkarahisar’ın tarihi M. Ö.
3000 yıllarına kadar uzanır. Burada Hitit, Frig, Lidya, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı
uygarlıkları hüküm sürmüştür. İlimiz bir zamanlar ünlü kral yoluyla Anadolu’yu Ege’nin en önemli liman kenti Efes’e bağlıyordu.
Daha sonraları da Anadolu’nun
en işlek kervan yolları üzerindeki
önemini sürdürmüştür. Şimdi de
Anadolu’nun dört bir yanını birbirine bağlayan yollar üzerindeki
önemli bir kavşak noktasıdır. Yani
Afyonkarahisar, Anadolu’nun kilididir.
Anıtpark ve Utku Anıtı
En önemlisi de yeni Türk Devleti’nin kuruluşunda odak noktası olmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu Kocatepe’den başlatmıştır.
Bugün öğle yemeğinde yine beraber olacağız. Sizi Hasan Bey,
Zeynep ile Emre’ye emanet ediyorum. Size her konuda rehberlik edecekler.
Belediye başkanımıza teşekkür ederek yemekhaneden ayrıldık.
Merdivenlerden inerken Emre belediye binasının bu yıl hizmete
girdiğini söyledi. Bina modern ve tertemizdi. Yürüyerek büyük bir parka geldik. Burası Anıtpark’mış. Karşımızda kocaman bir anıt ve şırıl şırıl
suların aktığı havuzlar duruyordu.
Hasan ağabey:
-Çocuklar bu gördüğünüz anıt, Utku (Zafer) Anıtı. Düşman en büyük yenilgisini bu topraklarda almış; bu yenilgi onları Ege Denizi’ne sürüklemiş ve 9 Eylül 1922’de denize dökülmelerine sebep olmuştur.
Zafer Anıtı, Büyük Taarruz’un anısına Viyanalı Heykeltraş Heinrich Krippel’e yaptırılmıştır.
Bronzdandır. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü ile Afyonkarahisar Milletvekili Ali Çetinkaya’nın
katıldığı törenle 1936 yılında açılışı yapılmıştır.
Kemal sordu:
-Peki bu anıt bize neyi anlatıyor?
Hasan ağabey:
-Gördüğünüz gibi heykel kayalık bir arazide, biri ayakta, diğeri yatan iki erkek figüründen
oluşmaktadır. Ayaktaki Türk Milleti’nin galibiyetini yani zaferi, yatan figür ise düşmanın yenilgisini temsil etmektedir.
Kaidenin dört bir tarafında, ana fikri Atatürk tarafından verilen kabartma figürler bulunmaktadır. Anıtın yüksekliği 7, 95 metre, ağırlığı 3 tondur.
7
Cumhuriyet Kent Meydanı ve Utku Anıtı
8
Anıtpark’ı çok beğendik. Ağaçların
altındaki banklarda insanlar oturuyor,
çocuk parkındaki çocuklar neşe içinde oyunlar oynuyordu. Çiçekler parkın
çeşitli yerlerine özenle dikilmişti. Parkın
yan tarafında çay bahçesi vardı. Kimimiz dondurma, kimimiz meşrubatlara koştu. Çay Bahçesinde otururken
Hasan Ağabey karşıda bulunan Zafer Müzesi arkasındaki binaları göstererek ;
-Bakın çocuklar bu binalar önümüzdeki günlerde yıkılarak bu alan
Cumhuriyet Kent Meydanı olarak düzenlenecek ve böylece hem Zafer Müzemiz ön plana çıkacak hem de şehrimiz geniş bir meydana kavuşacaktır,
dedi.
Afyonkarahisar’da bulunmaktan
çok mutluyduk.
Daha sonra Hasan ağabeyimizi
takip ederek yürümeye başladık.
Ordu Bulvarı ve Atatürk Kültür Merkezi
Zeynep:
-Arkadaşlar burası Ordu Bulvarı’dır, dedi.
Yolun karşısına geçtik.
Önünde Atatürk Kültür Merkezi yazılı bir
binanın önünde durduk.
Zeynep:
-Arkadaşlar bu bina 1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti Afyonkarahisar Şubesi olarak inşa edilmiş son dönem Osmanlı eseridir. Afyon’un düşman işgalinde yakılıp
yıkılmış. Cumhuriyetin ilk yıllarında ise onarım görmüştür. Günümüzde adından da anlaşılacağı gibi Kültür Merkezi olarak kullanılmaktadır.
9
İzmir İstasyonu ve Afyon Lisesi
İzmir İstasyonu Binası, Ordu Evi (Zabit Yurdu), Ali Çetinkaya Gar Binası’da tarihi eserlerimiz
arasında yer almaktadır.
Zeynep sözünü yeni bitirmişti ki Kemal hemen yan taraftaki binayı göstererek:
Ben burayı biliyorum. Resimlerini görmüştüm. Burası cumhurbaşkanlarının lisesi öyle değil mi? diye sordu.
Emre:
10
-Evet çok doğru. Burası Afyon Lisesi’dir. 1914-1916 yıllarında yaptırılmıştır. Adeta dönemin
çini örneklerini sergiliyor. Eski cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, eski Genel Kurmay başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı, birçok general ve bakan ile milletvekili, vali ve öğretim üyeleri bu okuldan mezun oldular.
Hasan ağabey:
-Şimdi Bankalar Caddesi’ne doğru ilerleyeceğiz.
Gerçekten de caddede pek çok banka var. Hasan ağabey postane binasının Cumhuriyet
dönemi eseri olduğunu söyledi. Biraz yol almıştık ki Hasan ağabeyimiz ile birlikte yolun karşısına geçtik. Tek kubbeli, kare planlı türbenin önündeki çeşmeden gelip geçenler su içiyordu.
Hasan ağabey:
-Burada Asiye Hatun yatmaktadır, dedi.
Rıza Çerçel Kültür Merkezi ve Kadınana Türbesi
Karşıdaki bina Rıza Çerçel Kültür Merkezi. Geçmişte Halk Evi olarak da kullanıldı.
11
Gedik Ahmet Paşa Camisi ve Kadınana Çeşmesi
Yürüyerek çok güzel bir caminin bahçesi-
12
ne geldik. Caminin önündeki çimlere kendimizi bırakıverdik.
Hasan ağabey:
Hem dinlenin hem de beni can kulağıyla
dinleyin bakalım. Size Kadınana Efsanesi’ni anlatmak istiyorum. Kadınanalar Moğollar tarafından öldürülen Selçuklu Sultanı lll. Alaeddin
Keykubat’ın kızlarıdır. Konya’dan kaçan Melek Peyker, Naime Gevher ve Asiye adındaki
üç kardeş Afyonkarahisar’a yerleşir. Hazinelerini hayır işlerinde kullanırlar. Kadınanalar’ın
yaptığı sayısız iyilik ve hizmetlerin içinde en büyüğü bugün bile beğenilerek içilen Kadınana
Suyu’nu, kente kapalı kanallar içinde getirmeleridir. Efsane de bununla ilgilidir. O dönemde kent halkı büyük bir su sıkıntısı çekmektedir. Hanım sultanlar bu soruna çözüm bulmaya karar verirler. Şehre gelen suyun kaynağını
bulurlar. Kaynaktaki su boldur, ancak açık kanallarla geldiği için kirlenmekte ve büyük bölümü
ziyan olmaktadır. Suyun sahibini araştırırlar.
Suyun sahibi bir Ermenidir. Onunla pazarlığa otururlar. Ermeni suyu satmak niyetinde değildir, işi yokuşa sürer. Pazarlık uzun sürer ve Melek Peyker Hanım O’na geri çeviremeyeceği bir
teklifte bulunur. Bir çömlek altın karşılığı bir çömlek su almak üzere anlaşırlar.
Melek Peyker Hanım, Ermeni’ye:
-Sana bir çömlek altın veriyorum, karşılığında bu çömlek dolana kadar su alacağım değil
mi? diyerek pazarlığı kesinleştirir.
Suyun sahibi Ermeni, Melek Peyker Hanım’ın sözlerini onaylar. Bir çömlek altın karşılığı
bir çömlek su… İnanılmaz karlı bir alışveriş yaptığı düşüncesindedir. Melek Peyker Hanım, bir
çömlek altını Ermeni’ye verir, adamlarından da suyu alacağı çömleği doldurmak üzere kaynağa yerleştirmelerini ister. Çömlek kaynağa yanaştırılır, içine su dolmaya başladığı anda
çömleğin dibine var gücü ile bir tekme atar. Çömleğin dibi olduğu gibi
açılır ve su Karahisar’a doğru akmaya başlar. Bu şekilde çömleğin dolması mümkün değildir. Çömleğe giren su, açık olan dibinden akıp gitmektedir. Pazarlık, çömlek su dolana
kadar olduğuna göre, su artık sonsuza kadar Karahisarlıların olacaktır. İşte
o an Ermeni, ava giderken avlandığını
anlar, ama sözünden dönmez.
Kadınanalar, satın aldıkları suyu iki
yıl süren hummalı çalışmalar sonunda
kapalı kanallar içerisinde Karahisar’a
getirirler. Hıdırlık’ta bir depo yaptırırlar
ve suyu buradan şehirdeki çeşmelere
dağıtırlar. Böylelikle Karahisar sağlıklı, bol ve güzel içme suyuna kavuşur.
Kadınanalar’a yaptıkları hizmetlerden
dolayı bu adın verildiği düşünülüyor.
Dolayısıyla içme suyu da Kadınana
Suyu adını almıştır. Kadınanaların mezarları Afyonkarahisar’dadır. Asiye Sultan Kadınana İlköğretim Okulu’nun yanındaki, Melek Peyker ve Naime Gevher hanımlar ise Mevlevi Camii yakınlarındaki türbelerinde yatmakta ve Karahisar halkı tarafından rahmetle anılmaktadırlar. Hasan ağabey sözünü bitirdikten sonra suyumuzu içtik, banklarda oturduk, bahçede gezindik.
Nesrin öğretmenimiz:
-Çocuklar lütfen caminin önünde toplanır mısınız? diye seslendi.
Hemen toplandık.
Emre:
-Arkadaşlar bu gördüğünüz cami, hamam ve medrese ile beraber bir külliyeyi oluşturur.
Yan tarafta gördüğünüz hamam halen kullanılıyor.
Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa tarafından Anadolu Beylerbeyliği
döneminde 1472 yılında yaptırılmıştır. Halk arasında İmaret Camii olarak bilinir.
Kemal:
-Benim en çok minaresi ilgimi çekti, çok değişik bir minare bu, dedi.
Emre:
-Evet minare yivli burma biçimlerle süslü olup yivlerin arası lacivert renkli sırlı tuğlalarla kaplıdır.
Caminin içine girdik. Caminin duvarları kalem işi, nefis yazı ve geometrik desenlerle süslüydü.
Dışarı çıkınca Hasan ağabey.
-Afyonkarahisar’da gezip görmeye değer tarihi pek çok camii vardır. Bunlardan en önemlileri Ulu Camii ve Mevlevi (Türbe) Camii’dir. Bunların yanında Abdürrahim Mısri Camii, Kuyulu
Camii, Otpazarı Camii’de yeralır.
13
Taş Medrese
14
Emre:
-Size Taş Medrese’yi yani Gedik Ahmet Paşa Medresesi’ni de
göstermek istiyorum, dedi. Sonra caminin yan tarafında bulunan
yapıya doğru ilerledi. Biz de peşinden gittik.
Emre:
-Medrese bir eğitim binasıdır. Osmanlı döneminde şimdiki üniversitelerin işlevini görüyordu. Bu bina 20. yüzyılın başlarına kadar
medrese olarak kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında onarıldı.
Daha sonra Müze deposu, Müze Müdürlüğü ve çeşitli amaçlarla kullanıldı. Şu anda Afyonkarahisar Belediyesi tarafından restorasyon çalışmaları yapılıyor.
Belediye otobüsü tam zamanında geldi. Çabucak bindik.
İçinde bulunduğumuz cadde Kurtuluş Caddesi’ymiş. Biraz sonra Arkeoloji Müzesi’ndeydik. Buradaki eserler Afyonkarahisar’ın çeşitli yerlerinde yapılan kazılar sonucu bulunmuş. Yöre insanlarının M. Ö. 3000’li yıllardan günümüze kadar yaşayışı inancı, tüketimi, ticareti ve sanatı ile ilgili bilgi veriyor.
Müzede Apollon heykellerini görünce tarihteki ilk müzik yarışmasının da bu topraklarda yapıldığını hatırladım. Kral Midas’ın eşek kulakları var sesleri Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesi’nden
kulaklarıma doğru geldi sanki.
Bahçeye çıktık.
Burada genellikle Roma-Bizans dönemi mezar stelleri , lahitler, kaplar, heykeller ile Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait mezar taşları sergilenmekteydi.
rek:
-Bu heykel ne kadar da büyük. İçeridekiler
bunun yanında bebek gibi kalıyor, dedi.
Hepimiz hayran hayran heykele bakakaldık.
Bir süre bahçedeki eserleri inceledik. Müze görevlilerine teşekkür ederek oradan ayrıldık.
Çarşıda otobüsle ilerlerken Hasan ağabey
sol tarafı göstererek:
-Çocuklar burası Belediye Çarşısıdır. Sağ
tarafta ise tarihi Bedesten
Çarşı’mız yer alıyor.
Otobüsümüz Cumhuriyet İlköğretim Okulu tabelalı bir ilköğretim okulunun önünde
durdu.
Otobüsten inince Hasan
ağabey:
-Çocuklar Cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer
bu okulda okumuştur, dedi.
Arkeoloji Müzesi
Kemal bahçedeki Herkül heykelini göstere-
15
Tarihi Afyonkarahisar Evleri
16
Melike etrafına bakınarak:
-Burası ne kadar ilgi çekici bir yer. Tarihi evler, camiler.
Kemal:
-Sanki birdenbire tarihin içine düşüverdik.
Hasan ağabey:
-Çocuklar acıktınız mı? diye sordu.
Hepimiz birden:
-Hem de kurt gibi diye haykırdık.
Kemal’in annesi Fatma teyze:
- Başkanım ekmek kadayıfı özellikle de üzerindeki kaymak tek kelimeyle nefisti. Çok teşekkür ederiz.
Başkan:
- Afiyet olsun. Afyon kaymağı manda sütünden elde edilen yöresel bir ürünümüzdür, diyerek sözlerine devam etti:
- Afyonkarahisar mutfağının en önemli özelliği et yemekleri, hamur işleri ve sebze yemeklerinin yaygın olarak yapılmasıdır. Haşhaşın yemeklerimizde yoğun olarak kullanılması çeşit
zenginliğini artırır. Çorbalarımızdan en önemlileri Sakala Çarpan, Toğga ve Göce Tarhanasıdır.
Et yemekleri olarak ise Bütüm Et, Ramazan Kebabı, Keşkek, Duvaklı Dana Tandır... vb. yapılır. Musakkalarımız, yaprak, biber, lahana sarmalarımız ünlüdür.
Yemeklerimizi yedik, başkanımıza teşekkür ettik. Şehitoğlu Konağı’nı gezdik.
Afyonkarahisar Yemekleri ve Şehitoğlu Konağı
Okul bahçesinin köşesini dönünce Şehitoğlu Konağı’na geldik. Belediye Başkanı Burhanettin
ÇOBAN bizi bekliyordu.
Çocuklar Afyonkarahisar turunuz nasıl gidiyor? dedi.
- Tek kelimeyle harika, diye
bağırdık. Başkan:
Haydi hemen masalara, diyerek bizi içeriye davet etti. Koşar adımlarla içeriye girdik. Oturduk. Bize geleneksel Afyonkarahisar yemeklerinden oluşan bir menü hazırlanmıştı. Sakala çarpan çorbası, Afyon kebabı, patlıcan böreği ve ekmek kadayıfı. Afyon kebabı, ramazan sofralarının ve davetlerin vazgeçilmez
yemeğiymiş.
Mevlevi (Türbe) Camii
18
Başkan:
-1902 yılında içinde tarihi konaklarımızın bulunduğu bu mahallede büyük bir yangın çıkar. 1318 tane yapı ( Bunların içinde Mevlevihane’de dahil) kullanılamayacak derecede zarar görür. O dönemden sonra bu bölgede dönemin en önemli sivil mimari örnekleri inşa edilmiştir.
Şehitoğlu Konağı yan yana iki konaktan oluşmaktadır. Bu konaklardan birisi restoran ve kafeterya olarak , diğeri ise tarihi butik hotel olarak şehrimize kazandırılmıştır.
Başkanımızla birlikte konaktan dışarı çıktık. O, anlatmaya devam etti:
-Afyonkarahisar’da sekiz yüz yıllık bir kültür birikimiyle oluşan sokak, ev,
camii, hamam, çeşme, fırın, türbe, dükkan, işyeri, han, çarşı, pazar gibi
somut taşınmaz kültür varlıklarımızın toplu olarak bulunduğu Kale ve çevresi “Kentsel Sit Alanı” olarak kabul edilmiştir. T. C. Kültür Bakanlığı’nca koruma altına alınmıştır.
Melike:
-Bundan sonra bize siz mi rehberlik edeceksiniz?
Başkan:
-Evet, birkaç saat birlikte olacağız.
Başkan etrafı göstererek:
-Şu gördüğünüz mahallede sokak iyileştirme çalışmalarımız devam ediyor. Geçen yıl eski Ramazan geleneklerini canlandırmak amacıyla ilk kez
Cumhuriyet İlköğretim Okulu bahçesinde ramazan eğlenceleri düzenlendi.
Ben:
-Peki bu etkinlikler her Ramazan yapılacak mı?
-Evet, daha farklı etkinliklerle daha da ilgi çekici hale getirilecek ve bu yıl
etkinlikleri Anıtpark”ın arkasında, eski Belediye Binamızın önünde gerçekleştireceğiz.
Başkanımız sol taraftaki camiyi göstererek burası Kuyulu Cami’dir.
Selçuklular zamanında yapılmıştır. Minaresinin yanındaki kuyudan dolayı bu ad verilmiştir.
Buram buram tarih kokan evlerin bulunduğu sokakta yavaş adımlarla
Mevlevi (Türbe) Camii’ne geldik.
Burası daha sonra Belediyemizce müze haline getirildi. Şu gördüğünüz derviş
odaları ve matbah yani mutfak kısmında pek çok eser
sergilenmektedir. Şimdi dilerseniz müzemizi gezebilirsiniz.
Dolaşırken Fatma teyze:
-Konya Mevlana Müzesi
gibi düzenlenmiş. Orada bulunan pek çok eserin benzerini burada da görmek mümkün.
Başkan:
-Ramazan ayında burada sema gösterileri yapılıyor.
Nesrin öğretmenimiz:
-Camii’nin içini de görebilir miyiz?
Başkan:
-Tabi ki, buyurun.
Merdivenleri çıkarken bir mezarla karşılaştık.
Ben:
-Başkanım acaba bu kimin mezarıdır?
Mevlevihane Müzesi
Başkan:
-Afyonkarahisar
Mevlevihanesi ilk tesis edilen Mevlevihaneler içinde yer almaktadır. Konya Mevlevihanesi’nden sonra en
önemli Mevlevihanedir.
Hz. Mevlana’nın yedinci kuşak torunlarından Sultan Divani zamanında, Mevlevilik açısından çok
önemli bir merkez haline gelmiştir. Ayrıca başka Mevlevihanelerden
farklı olarak “40 Hatimli Şifalı Aşure” geleneği ilk olarak buradan yayılmıştır.
19
Millet Hamamı ve Mevlevi (Türbe) Camii’nin İçi
20
Başkan:
-Ünlü yazar ve şairimiz Namık Kemal’in annesi Fatma Zehra Hanım’a aittir. Ayrıca caminin içinde başta Sultan Divani’nin sandukası ile birlikte 12 sanduka vardır.
Yine burada da pek çok fotoğraf çektik. İçeriyi dolaştıktan sonra Mevlevi Camii’den ayrıldık.
Geldiğimiz yola yöneldik. Şehitoğlu Konağı’na doğru ilerledik.
Başkan:
-Beni düzgün bir sırayla takip edin çocuklar, dedi.
Yine tarihi evler arasında büyük tarihi bir yapı karşımıza çıktı. Merdivenleri çıktık. Başkanımız durdu:
-Etrafınızı inceleyin bakalım neler görüyorsunuz, dedi.
Melike:
-Buradan kaleyi daha rahat görebiliyoruz.
Kaleye olan merakım gitgide artıyor.
Başkan:
-Merak etmeyin Hasan ağabeyiniz sizi kaleye çıkaracak. Önce Millet Hamamı’na gideceğiz.
Hamam günümüzde sanatsal faaliyetler için kullanılıyor. Klasik Müzik ve Jazz Konserleri bile veriliyor.
Valilik tarafından dikiş, nakış, iğne oyası, örgü, tığ işleri, satranç, bilgisayar kursları açılmaktadır. Şu gördüğünüz eserler mermer gravür kursunda yapılmıştır ve sergilenmektedir.
Hasan ağabey:
Burası AYTAM yani Afyonkarahisar
Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi. 1902 yılındaki büyük yangından sonra yapılmış ve
Cumhuriyet döneminde uzun yıllar Afyonkarahisar Askerlik Dairesi olarak kullanılmıştır. Afyonkarahisar’ın yakın ve uzak tarihi ile ilgili olan her türlü ev ve mutfak eşyası, meslek ve iş gereçleri, tarihi ve mesleki
giyim eşyası, kitap, dergi, mektup, kartpostal, orijinal resim ve belgeler burada sergilenmektedir. İçeriye girer girmez yerdeki
taş dikkatimi çekti: Hasan ağabey bu nedir? diye sordum.
AYTAM
Her odada farklı farklı çalışmalar karşımıza çıkıyordu. Kiminde mozaik eserler, kiminde oya
ve takılarla karşılaşıyorduk. Son olarak konferans salonuna girdik. Böylece Millet Hamamı turumuz son bulmuştu. Bu arada başkanımız:
-Arkadaşlar bugünkü beraberliğimiz burada son buluyor. Yarın tekrar görüşürüz diyerek
aramızdan ayrıldı.
Hasan ağabey:
-Arkadaşlar lütfen beni takip edin, dedi.
Cumhuriyet İlköğretim Okulu karşısındaki bir sokağa girip sola döndük. Tarihi bir evin önünde durduk.
Bu haşhaş sürtme taşıdır. Eskiden haşhaş tohumlarının bu taş üzerinde sürtülerek ezilmesi sağlanıyordu. Haşhaş ezmesini çeşitli böreklerde, hamur işlerinde kullanıyoruz. Şimdi bu işi haşhaş ezme makineleri görüyor. Tahta kaşıklar, eski mutfak eşyaları, siyah-beyaz fotoğraflar, gaz lambaları, duvarlardaki ocaklar çok ilgimizi çekti. Hepsini tek tek inceledik. Bu arada hiçbir
eşyaya dokunmadık. Etrafa zarar vermemeye özen gösterdik. Daha sonra tarihi evlerin arasından yürüyerek Ulu Camii’ne vardık. Kale’ye daha da yaklaşmıştık.
Hasan ağabey: Ulu Camii, 1272 yılında yapılmıştır, dedi. Hep birlikte içeriye girdik. Bizi kocaman ahşap sütunlar karşıladı.
Hasan ağabey etrafı işaret ederek: Burası Selçuklu dönemi ağaç işçiliğinin en güzel örneklerini sergilemesi açısından önemlidir.
Gerçekten de caminin minberi, tavanı, direk başlık ve kiriş bedenlerinde hep ağaç işçiliği
göze çarpıyordu.
21
Ahmet Turani Türbesi ve Ulu Camii
22
Hasan ağabey devam etti:
-Selçuklu ve beylikler dönemi eserlerinden bazıları da Kubeli Mescid, Arasta Mescidi, Tac-ı Ahmet
Mescidi, Kuyulu Mescid, Ak Mescid olarak sıralanabilir.
Fatma teyze:
-Ulu Camii’nin çevresi de içerisi gibi çok bakımlı ve temiz, dedi.
Hasan ağabey:
-Karşıda Seyyid Battal Gazi’nin arkadaşı Ahmet
Turani’nin Türbesi vardır. Kaleyi Bizanslılardan almak için yapılan savaşta şehit düşmüş ve buraya
defnedilmiştir.
Emre yüksek sesle:
-Evet arkadaşlar kaleyi fethetmeye hazır mısınız?
dedi.
Biz gülerek:
-Hazırız , diye bağırdık.
Hasan ağabey:
-O zaman beni takip edin, dedi.
Zorlu bir tırmanmadan sonra kaleye çıktık. Afyonkarahisar tam anlamıyla ayaklarımızın altındaydı.
Şehrin Gece Görünüşü ve Karahisar Kalesi
Hasan ağabey:
-Yerden 226 metre yükseklikte trakit bir kaya kütlesi üzerindeki kale, Hitit Kralı II. Mürşil’in
Arzava Seferi sırasında askerlerine sığınak olarak yaptırılmıştır. O zamanki adı Hapanuva Kalesi (Yüksek Tepe Şehri)’dir. Selçuklular döneminde Kale’ye heybetli ve kara görünüşü nedeniyle Karahisar adı verilmiştir.
Kale Selçuklular döneminde devlet hazinesinin saklanmasında; Osmanlılar zamanında ise
hapishane olarak kullanılmıştır.
Bugünkü gezimizi Karahisar Kalesi’yle noktaladık. Karahisar Kalesi Türküsü’nden güç alarak yavaş yavaş kaleden indik. Çok ama çok yorulmuştuk.
Gece mışıl mışıl uyuduk. Afyonkarahisar’ın uykusu da çok tatlıydı doğrusu.
23
Hıdırlıktan Afyonkarahisar ve Uçurtma Şenliği
24
Sabahleyin erkenden kalktık. Güzelce kahvaltımızı yaptık. Anıtpark’ta Hasan ağabey, Emre ve Zeynep ile buluştuk. Otobüsle Arkeoloji Müzesi’nin arkasındaki tepeye çıktık.
Zeynep yüksek sesle:
-Arkadaşlar burası mesire alanımız
Hıdırlık’tır, dedi.
Arabadan
inince
hepimiz
Afyonkarahisar’ı seyre daldık. Çünkü
burası şehre hakim bir noktadaydı.
Emre, arkadaki amfi tiyatroyu göstererek:
- Burada pek çok sanatsal etkinliklerimiz düzenleniyor. 6 Mayıs’ta yani Hıdrellez Günü Hıdırlık’ta iğne atsanız yere
düşmez. Herkes buraya piknik yapmaya ve eğlenmeye gelir. O gün Uçurtma
Festivalimiz yapılır.
Melike:
- Gerçekten mi? Nasıl bir festival bu?
Emre:
-Katılmak isteyenler uçurtmalarını alıp buraya gelirler. İsimlerini kaydettirirler. En güzel ve
aynı zamanda en iyi uçan uçurtmalara ödül verilir.
Kemal:
- Ben de böyle bir yarışmaya katılmak isterdim.
Emre:
-Ayrıca yaz aylarında burada sık sık “Hıdırlık Yaz Akşamları” adı altında eğlenceler düzenleniyor.
Zafer Ormanı
Hıdırlık’ın yanı sıra 26 Ağustos Tabiat Parkı, Turgut Özal Parkı, Devlet
Parkı, Demirayak Parkı, Fuar Alanı ve
yeni yapılan Zafer Ormanı da mesire
yerlerimiz arasında yer almaktadır. Karahisar Kalesi’nin arkasında bulunan 1
milyon 100 bin metrekarelik alanda da
Kurtuluş Savaşı’nın anısına Zafer Ormanı adıyla büyük bir çalışma yapılıyor. Burası Türkiye’nin sayılı Kent Ormanlarından birisi olacak.
25
Şuhut Atatürk Evi
26
Otobüslere tekrar bindik. Hasan ağabey Şuhut İlçesi’ne gideceğimizi söyledi.
Otobüsümüz Şuhut Atatürk Evi’nin önünde durdu. Hasan ağabey oradaki görevli ile konuştu. Sırayla içeri girdik.
Burası etnoğrafik eserlerle donatılmıştı.
Kurtuluş Savaşı sayısız düşmana karşı, yetersiz kaynakları harekete geçirerek ordunun kurulması ve savaşın yönetilmesi demekti.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 24 Ağustos 1922 günü Genelkurmay Başkanı Fevzi
Paşa (ÇAKMAK), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü), Başyaveri Salih (BOZOK), ikinci yaveri Muzaffer (KILIÇ) ile birlikte Akşehir’den Afyon ili Şuhut ilçesine gelmiş ve Hacı Velioğullarına
ait bu evi geçici karargah olarak kullanmıştır.
Odaları tek tek dolaştık. Ev Şuhut kültürünü yansıtacak şekilde düzenlenmişti. En çok Atatürk’ün odası ilgimi çekti.
Alt katta bağımsızlığın panoraması yağlı
boya tablolarla canlandırılmıştı. Görevliye
teşekkür ederek oradan ayrıldık.
Otobüsümüz “ATATÜRK’ÜN BAĞIMSIZLIĞA DOĞRU YÜRÜYÜŞÜ” yazılı takın
önünde durdu.
Hasan ağabey:
-Şuhut’tan başlayarak Çakırözü Köyü,
Gazi Çeşmesi istikametine devam eden
ve Kocatepe’de sona eren 19 kilometrelik
bu yola Zafer Yolu diyoruz, dedi.
Kocatepe Zafer Yürüyüşü
Kemal:
-Peki niçin buraya geldik? diye sordu.
Hasan ağabey:
-Kemalciğim, Mustafa Kemal ve beraberindeki askerlerimiz cephaneleri ile birlikte 25
Ağustos’u, 26 Ağustos’a bağlayan gece bu yolu tırmanarak Kocatepe’ye ulaşmışlardır. O zaman burası asfalt değildi tabi ki. Askerlerimizin, sırtlarında ağır eşyalarla yolda nasıl zorlukla
ilerleyebildiklerini sanırım tahmin edersiniz.
Her yıl Zafer Haftası etkinlikleri çerçevesinde 25-26 Ağustos gecesi Çakırözü Köyü’nden
başlayarak Atatürk’ün karargahı ile birlikte Kocatepe’ye (Komuta ve gözetleme yerine) yaptığı
yürüyüş, ülkemizin dört bir yanından gelen halkın, kurum ve kuruluşların katılımıyla tekrarlanmaktadır. Katılımcılar bir gece olsun askerlerimizin çektiği o sıkıntılı yolculuğu hissetmeyi arzulamaktadır. Çakırözü Köyü’nden Kocatepe arasında Zafer Yürüyüşü’ne katılanların dinlenmesi
ve su içmesi için yapılmış mola yerleri gördük.
Kocatepe’deydik. “Keşke biz de Zafer Yürüyüşü’ne katılabilseydik. ” dedim.
Melike:
-Ne dersin, bizimkileri ikna edip Zafer Haftası’nda buraya getirelim mi? dedi.
Ben:
-Neden olmasın, diye sevinçle bağırdım. Bu gerçekten çok güzel bir fikirdi. Zafer Haftası
kutlamalarında burada olmayı çok isterim.
Kemal:
- Hasan ağabey, Zafer Haftası’nda başka ne tür etkinlikler yapılıyor?
Hasan Ağabey:
-Zafer Haftası her yıl 26-30 Ağustos tarihleri arasında görkemli törenlerle kutlanmaktadır.
26 Ağustos’ta Büyük Taarruz’un başladığı Kocatepe’de başlar, şehitlikleri ziyaretler, halk konserleri, tiyatro gösterileri, fotoğraf sergileri, sinevizyon gösterileri, halk oyunları… gibi sosyal ve
kültürel etkinliklere yer verilir.
27
Kocatepe Tören Alanı ve Mustafa Kemal Anıtı
28
Sonunda Kocatepe’ye ulaştık. Kocatepe etrafına hakim bir konumdaydı. Burada Mustafa
Kemal’in kocaman bir heykeli, bir anıt, siperler ve tören alanı var.
Hasan ağabey:
-İşte çocuklar Türk Ulusu burada, Kocatepe’de yeniden doğdu. Kocatepe, Anadolu’nun ve
Türk Ulusu’nun kurtuluşunu sağlayan Büyük Taarruz’un 26 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal tarafından başlatıldığı, sevk ve idare edildiği yerdir.
Hepimiz çok duygulanmıştık. Sanki o an da top seslerini, askerlerin naralarını, savaşın
uğultusunu duyar gibi oldum. Yurdun dört bucağından gelen insanlar bu topraklara kanlarını
canlarını katarak “VATAN” yaptı. O vatanı da bize emanet ettiler. Hani büyük şairimiz ne demişti: “Toprak uğrunda ölen varsa vatandır. ” Aziz şehitlerimiz rahat uyuyun. Bizler çok çalışarak vatanımıza ilelebet sahip çıkacağız. Bol bol fotoğraf çektik. “Cumhuriyetimizin kazanıldığı topraklarda” olmak bize büyük gurur verdi. Yaşadığımız bu gururu herkese anlatacağız. Onlara “Siz
de gidin mutlaka o toprakları yakından görün. ” diyeceğiz. İstemeyerek oradan ayrıldık. Bir süre
sonra “Büyük Kalecik” tabelası ile karşılaştık. Otobüs bir şehitliğin önünde durdu.
Şehitliklerimiz
Hasan ağabey:
-Arkadaşlar burası “Yüzbaşı Agah Efendi Şehitliği”dir.
Şehitliğin girişinde sol tarafta yüksek bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış sol elindeki silahını ileriye doğru uzatan Mehmetçik heykeli dikkatimi çekti. Mehmetçiğin ayakları arasında
yerde düşman askeri yatıyordu.
Hasan ağabey:
-Çocuklar bunun gibi ilimizde pek çok şehitlik var. Bunlar arasında Hava Şehitliği, Büyük Taarruz Şehitliği, Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği, Anıtkaya Eğret Şehitliği, Giresunlular Şehitliği, Yıldırım Kemal Şehitliği, Şuhut Kurtuluş Savaşı Şehitliği ve Cumhuriyet Şehitliği’ni sayabiliriz.
Büyük Taarruz Şehitliği
Yıldırım Kemal Şehitliği
Hava Şehitliği
Albay Reşat
Çiğiltepe Şehitliği
Anıtkaya Eğret Şehitliği
Giresunlular Şehitliği
29
Zafer Müzesi
Şehitlerimize dualar okuyup onlara şükranlarımızı sunarak oradan ayrıldık. Hepimizin gözleri dolu doluydu.
Kemal:
-Onlar canlarını vermeselerdi, bizler şimdi hayatta olmayacaktık, dedi.
Onu öylesine alkışladık ki adeta otobüsün içi inledi.
Afyonkarahisar’a döndükten sonra Zafer Müzesi’ne uğradık.
Zeynep:
-Müze binamız 1913-1914 yıllarında dönemin Belediye Başkanı Hüseyin Tevfik Efendi tarafından yaptırılmıştır. 1940 yılına kadar Afyon Belediye Binası olarak hizmet vermiştir. 1995’te
müze olarak faaliyete geçmiştir, dedi.
30
-27 Ağustos 1922 günü Afyonkarahisar’ın Yunan işgalinden kurtuluşuyla birlikte Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, emrindeki komutanlarla birlikte burada kalmış, burayı karargah olarak kullanmıştır. Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği
yerdir. Atatürk’ün kaldığı oda “Zafer Odası” olarak muhafaza edilmektedir.
Bu odayı merakla inceledik. Bir masa, yazı takımı ve altı adet koltuk vardı.
Salonda ve odalarda çeşitli silahlar, askeri giysiler, askerin kullandığı araç gereçler, fotoğraflar, belgeler ve kabartma haritalarla savaşın nasıl gerçekleştirildiği gösteriliyordu. Kocatepe’de
olduğu gibi savaşın dehşetini bir kez daha hissettim.
Görevlilere teşekkür ederek dışarı çıktık.
Hasan ağabey:
-Arkadaşlar tekrar otobüslere binmenizi istiyorum.
Melike:
-Peki sırada ne var?
Hasan ağabey:
-Sürpriz. Birazdan görürsünüz.
Frigya Uygarlığı ve Gazlıgöl Kaplıcası
Yaklaşık yirmi dakika sonra termal Gazlıgöl Kaplıcası’ndaydık.
Hasan ağabey:
-Friglerden bu yana bilinen şifalı sular diyarı Gazlıgöl’de hem kaplıca hem de Türkiye ve
dünya çapında ünlü Kızılay Maden Suyu kaynağı bulunmaktadır. Gazlıgöl Kaplıcası birbirinden güzel beş farklı havuzu ve konaklama tesisleriyle yurdun dört bir yanından gelen insanlara şifa dağıtmaktadır. Gazlıgöl Kaplıcası Afyonkarahisar Belediyesi Şirketi YÜNTAŞ tarafından
işletilmektedir.
Afyonkarahisar’da Gazlıgöl Kaplıcası’nın yanı sıra bir çok termal kaynak daha vardır. Hüdai, Ömer, Gecek ve Heybeli kaplıcaları ve Oruçoğlu, İkbal, Korel ve Anemon gibi 5 yıldızlı Thermal oteller her yıl binlerce kişiyi ağırlamaktadır.
İhalesi yapılan Uluslararası Zafer Havaalanı’nın tamamlanmasıyla birlikte termal kaplıcalarımıza yurtiçinden ve dışından binlerce turist gelecektir. Afyonkarahisar Termalin başkenti olmayı sürdürecektir.
Etrafı biraz dolaştıktan sonra havuzlara girdik. Şifalı sularda dinlenirken bol bol yüzerek çok
eğlendik.
Hasan ağabey bahçede:
- Termal Gazlıgöl Kaplıcaları’nın
içinde bulunduğu bu topraklara Şifalı Frigya adı verilir. İhsaniye’den
İscehisar’a kadar uzanan Frig
Vadisi’nde kaya yerleşimleri, mezar odaları, peri bacaları görülmektedir. Ayazin’de Oyma Kilise,
Avdalas Kalesi, Aslantaş, Yılantaş,
Maltaş ve Aslankaya gibi birçok tarihi yapı bu bölgede bulunmaktadır. Son yıllarda bölgenin tanıtımı
için büyük çaba gösterilmekte ve
gezi yolları, balon gezisi gibi etkinlikler planlanmaktadır.
31
Fuar Alanı
32
Hasan ağabey sözünü bitirdikten sonra yola koyulduk. Fuar alanına gelince Zeynep:
- Arkadaşlar, artık özgürüz. Burada dilediğimizce eğlenebiliriz, dedi.
Fuar alanı çok güzel düzenlenmişti. Göletin etrafında piknik alanları, yürüyüş parkurları,
jimnastik ve oyun alanları vardı. Gönlümüzce koştuk, eğlendik.
Akşam yemeği için belediye binasına döndüğümüzde kolumuzu kıpırdatacak halimiz kalmamıştı. Başkanımız yemekte bizimle birlikteydi. Yemekten sonra çaylarımızı yudumlarken
başkanımızla sohbete daldık.
Kemal:
-Sayın başkanım, bize Afyonkarahisar’ın geçim kaynaklarından bahseder misiniz? dedi.
Başkanımız:
-İl nüfusunun yarıdan fazlasının kırsal alanda yaşaması nedeniyle ekonomimizin büyük
bölümü tarıma dayalı sanayi ile geçimini sağlamaktadır. Hayvancılık alanında birçok ilden ileri durumda bulunan ilimiz, besicilik ve yumurta tavukçuluğu konusunda ülke çapında söz sahibidir.
Afyonkarahisar Ekonomisi
İl genelinde haşhaş, şekerpancarı, buğday, arpa, nohut, sulanabilir arazilerde ise salatalık,
domates, biber, fasulye, gibi bahçe tarımı yapılmaktadır. Meyve tarımı Sultandağı, Çay, Sinanpaşa,
Hocalar ve Afyonkarahisar merkezde daha yoğun görülmektedir. Kiraz, vişne, kayısı, elma üretiminin yanı sıra Başmakçı, Dazkırı, Dinar ilçelerinde gül üretimi de
söz konusudur.
İlimiz zengin bir floraya sahip olmasına rağmen arıcılık çok gelişmiş durumda değildir. Fakat bu alanda çalışmalar yapılmaktadır. Son olarak Şuhut ilçesinde Türkiye’de ilk olarak bal ormanı oluşturulmuştur. Bunların yanı sıra ilimiz Termal Turizmde de başkent konumundadır. Pek
çok Termal tesisin bulunduğu ilimizde yakın bir gelecekte yapılacak olan Zafer Havaalanı ile bu
potansiyelin daha da artması bekleniyor. Ayrıca yapacağımız projelerle ilimizin adını spor turizminde de ön plana çıkarmayı hedefliyoruz.
Mermer ocakları sayesinde; mermer sanayi ve mermer sektörüyle ilgili makine sanayi Türkiye genelinde önemli hedeflere ulaşmıştır.
Gıda sektöründe yağ, et ürünleri, un, şekerleme, yem sanayi gelişmiş durumdadır.
Afyonkarahisar’a özgü geleneksel gıda ürünleri entegre tesislerde üretilerek Türkiye’nin dört bir
yanına pazarlanmaktadır. Ayrıca tuğla sanayi ve lastik sanayi kollarında önemli gelişmeler olmuştur. Metal eşya, makine sanayi ve tekstil sektörlerinde de ilerleme görülmektedir.
Melike:
-Başkanım, peki ilinizde sporun gelişmesine yönelik neler yaptınız?
Başkan:
- Gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutmak ve “sağlam kafa, sağlam vücutta olur” değişinden yola çıkarak sporun Afyonkarahisar’da yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu noktada Belediyespor Kulübü’nü pek çok branşta yeniden yapılandırdık. Atletizm, güreş, kros gibi dallarda
genç sporcularımız Türkiye genelinde önemli başarılara imza attılar. Afyonkarahisar Belediyesi
olarak Spor Turizminin geliştirmek için dev bir Spor Kompleksi oluşturacağız. Yaklaşık 50 milyon
TL’lik projenin tamamlanması ile birlikte ilimiz de yılda 1 milyon sporcu ağırlamayı hedefliyoruz.
Elif:
Başkanım; acaba Afyonkarahisar’ın
yetiştirdiği ünlüler kimlerdir? dedi
Başkanımız:
-Aslında ilimizin yetiştirdiği ünlüleri saymakla bitiremeyiz. Bunlardan ilk aklıma gelen Semai Mehmet Çelebi (Sultan
Divani), Mevlana Hazretlerinin 7. göbekten torunu olup, Afyonkarahisar’da Mevleviliğin yayılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Timur’un Anadolu Seferi sırasında
alıp Semerkant’a götürdüğü Mevlana’nın
“Divan-ı Kebir” adlı eserini daha sonra ele
33
Afyonkarahisarlı Ünlüler
Ali Çetinkaya
34
Sadrazam Cevat Ahmet Paşa
Ömer Faruk Atabek
geçiren Şah İsmail’in yanına giderek “Divan-Kebir”i tekrar Konya’ya getirmiş ve kaybolmasını
önlemiştir.
Ahmet Karahisari, 16. yüzyılda devrin en önemli hat ustalarındandır.
Abdurrahim Mısri (Karahisari) 15. yüzyılın ilk yarısında doğmuştur. Fatih’in hocası
Akşemseddin’in yakın arkadaşıdır. Mısri, önemli eseri “Vahdetname”yi Afyonkarahisar’da yazmıştır.
Ali Çetinkaya, Atatürk’ün yakın silah arkadaşlarındandır. Kurtuluş Savaşı’nda Ayvalık’ta Yunan işgaline ilk karşı koyan komutanımızdır. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi vekillerindendir.
Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanlığı yapmıştır. Demiryolu çalışmalarında onun payı büyüktür.
Profesör Kamil Miras, 1874 de doğmuştur. İlk milletvekillerimiz arasında yer alır. Din bilgini
olarak Kur’an-ı Kerim’in Türkçe’ye tercüme ve tefsir edilmesi fikrini ilk o ortaya atmıştır. Böylece
tercüme ve tefsir çalışmaları başlatılmıştır.
Profesör Doktor Mazhar Paşa, 1845 yılında doğmuştur. Tıp alanında çeşitli hizmetlerde bulunmuş ilk tıp akademisinin kurucusu olarak tıp tarihine geçmiştir.
Sadrazam Ahmet Cevat Paşa, Sultan 2. Abdülhamit’in Sadrazamlığını yapmıştır. Çeşitli
eserler yazmıştır.
Sarhoşoğlu Ömer Vehbi Paşa, Sultan 2. Abdülhamit zamanında Saray Muhafız Komutanlığı ve dönemin Genelkurmay Başkanlığı’nı yapmıştır.
Halikarnas Balıkçısı olarak ta bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı Türk edebiyatına önemli eserler vermiştir.
İsmail Şükrü Hoca, Kurtuluş Savaşı’nda büyük kahramanlıklar göstermiş ve Milis Çelik Alayı kurarak işgale karşı direnmiştir. Bu nedenle çeşitli madalyalarla ödüllendirilmiştir. Soyadı kanunu çıkınca “Çelikalay” soyadını almıştır. Aynı zamanda ilk milletvekillerimizdendir.
Ömer Faruk Atabek, büyük bir Hüsn-i hat, tezhip ve minyatür sanatçımızdır.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Genel Kurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ve
Türkiye’nin önde gelen iş adamlarından Asım Kocabıyık da ilimizde yetişmiş önemli kişilerdendir.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer
Genel Kurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ
Asım Kocabıyık
Afyonkarahisar’a özgü lezzetler
Sabahleyin kahvaltıdan sonra alış verişe çıktık. Saraçlar Çarşısı, Bedesten, Belediye Çarşısı
ve pek çok pasajı dolaştık. Sevdiklerimiz için hediyeler aldık. Bunlar içinde en çok renk renk desen desen örülmüş patikleri beğendik. Afyonkarahisar’a özgü kaymaktan almadan gidemezdik. Dükkanlardaki kaymaklı, cevizli, meyveli, fıstıklı, fındıklı, güllü lokumlar bizi cezbetti.
Kaymaklı şeker ve antep fıstıklı ezmelerden, ailelerimizin siparişi üzerine meşhur Afyonkarahisar sucuğundan da aldık.
35
Belediye Başkanına Veda
Alış verişimiz bitince belediye binasına gittik. Belediye başkanımızla vedalaştık. Başkanımız
bize Belediye’nin yayınlamış olduğu broşür, kitap ve CD’ler hediye etti. Biz de onu ilimizde ağırlamaktan mutluluk duyacağımızı söyledik. Hasan ağabey, Zeynep ve Emre ile de vedalaşıp
otobüsümüze bindik. Doğrusu Afyonkarahisar’a hiç doyamamıştık. Hem hediyelerimizi sevdiklerimize vermek için sabırsızlanıyor hem de Afyonkarahisar’dan ayrılmak istemiyorduk. Yanımızda hediyelerimiz, broşürlerimiz ve pek çok anıyla birlikte yola koyulduk. İleride ailelerimizi
razı ederek daha uzun bir tatil için Afyonkarahisar’a gelmeyi istiyorduk.
AFYONKARAHİSAR YÖRESİ ATASÖZLERİNDEN BAZILARI
Prof. Dr. Zeki KAYMAZ
B
1-Baba oğlanın harçlısını, ana kızın işlisini sever
2-Bakkal fındığı ile yar sevilmez
3-Baykuşun kısmeti ayağına gelir
4-Beni bilen beni almaz, delikli taş yerde kalmaz
5-Belli düşman, gizli dosttan yeğdir.
C-Ç
1-Can cana, baş başa, kim bakar kardeşe
2-Çay önünden tarla alma sel alır, yaşlı iken genç karı alma el alır
3-Çobanın gönlü olursa tekeden süt çıkarır
4-Çocuk düşe kalka büyür.
5-Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz
D
1- Dedesi goruk yer, torunun dişi kamaşır
2- Delinin sözü, halının tozu bitmez
3- Dostun eziyeti, düşmanın kahrından zordur
4- Duvarın güzelliği kireçten, kadının güzelliği ilaçtan, erkeğin güzelliği traştan
5- Duvarı nem, insanı gam öldürür
Afyonkarahisar Yöresi Atasözleri
A
1- Aç insana dokuz yorgan örtseniz yine de azdır
2-Aç ile çıplak şen olur, âleme şan olur
3-Aç köpek tun deler
4-Ağır taşı el, yeğni taşı yel kaldırır
5-Alma komşu kızını yumurtlamaya anasının evine gider
E
1- El atına binen tez iner
2- Elde gezen eşeği beli kırık olur
3- Elde bulunan beyde bulunmaz
4- Eşeğin kuyruğunu elin yanında kesme, kimi uzun der kimi kısa
5- Evde horoz, sokakta tavuk olma
37
F-G
1-Fakirin bulgur aşı, zenginin etinden tatlıdır.
2-Fakirin pelte yerken dişi çıkar
3- Gazlıgöl’ün çorağı, Anbanaz’ın çöreği meşhurdur
4- Gelin ayağından, çoban dayağından belli olur
5- Gençliğinde taş taşı, ihtiyarlığında ye aşı
Afyonkarahisar Yöresi Atasözleri
H
1- Hayvanın iyisini pazar, insanı iyisini mezar ayırır
2- Herkesin halini dört duvar arası bilir
3- Hoca kısmı al elimi demez ver elini der
4- Hocanın yenisi, kitabın eskisi muteberdir.
5- Hocaya himmet, talebeye hizmet gereklidir
I-İ
1- İşten artmaz, dişten artar.
2- İnsana yal dostu değil, hal dostu lazımdır
3- İnsanoğlu ahireti düşünmezde Eğret’e mal almaya gider
4- İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
5- İs karası çıkar, yüz karası çıkmaz
K
1- Kadının eli çocuklusu, erkeğin eli çabuklusu muteberdir
2- Katmeri sacta, esvabı taşta koyup da gelme
3- Kışın yorgansız, yazın ayransız olmaz
4- Kömürün irisini, odunun kurusunu Mart’a sakla
5- Kötünün malını it, bağrını bit yer
M-N
O-Ö
1- Mahkemeye tek giren, bıyığını burarak çıkar
2- Misafir on kısmetle gelir, birini yer dokuzunu bırakır
3- Muttalıpta bağı, Hıdırlık dibinde evi olan ehl-i keyiftir
4- Nerden geliyon denirde ne yedin denilmez
38
1- Oğlu kıymetli olan hocaya, kızı kıymetli olan kocaya vermez
2- Öksüzün öğünü birdir
3- Öksüz oğlan göbeğini kendi keser
4- Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar
5- Ölü gözünden yaş, imam evinden aş çıkmaz
P-R
1- Sap kabarır, sahibi kubarır
2- Sarımsağı, sirkeyi hesaba vuran tirit yiyemez
3- Sipsin’e tazıya, Kumartaş’a kuzuya gitme
4- Soğuk ile soysuzdan kork
5- Şam’ da hıyar olsa ucunda hüner olur
T
1- Talebe hocadan, kadın kocadan korkmalı
2- Tarlaya saban, koyuna çoban gerek
3- Tatlı söz dinletir, tatsız söz esnetir
4- Tazısız ava giden tavşansız eve döner
5- Tıngır elek tıngır sac, elim hamur karnım aç
U-Ü
1- Uluk kulum, garip kulum
2- Uzak yerin somunu büyük olur
3- Ürmesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir
4- Üç oğlanın anası, meskeni küplerin arası
V-Y-Z
Afyonkarahisar Yöresi Atasözleri
1- Parayı gavur, eşeği yağır etmek kolay olur
2- Pazarda tuz çok, elde kız çok
3- Pek sert olma atarlar, pek yumuşak olma yerler
4- Pişkin söz yemin istemez
5- Rüzgârlı günün kuytusu, yağmurlu günün uykusu iyi olur
S-Ş
1- Var evi varlık evi, yok evi darlık evi
2- Yağlı kazanı, kurulu düzeni herkes sever
3- Yenenle yanana paha yetmez
4- Yoğurdu tuz, insanı söz öldürür
5- Zengin olma buyuramazsın, fakir olma doyuramazsın
Afyonkarahisar atasözlerinde bölgeye has gelenek görenekler, inançlarla birlikte zengin bir hayat deneyiminin izleri rahatlıkla görülmektedir.
* 6.Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri’nde sunulmuştur
10-11 Ekim 2002 Afyonkarahisar
39
Afyonkarahisar Çocuk Oyunlarına Örnekler
AFYONKARAHİSAR ÇOCUK OYUNLARINA ÖRNEKLER
Okutman Deniz ÜNVER *
Afyonkarahisar tarihi ve coğrafyası bakımından birçok uygarlığa beşik olmuştur. Bu beşik kimi zaman büyümüş tarihe sığmamış, kimi zaman küçülmüş yeni doğan bebeklere yuva
olmuş. Bildirimizde Afyonkarahisar’da doğan büyüyen çocukların zaman içinde oynadıkları oyunlara örnekler vererek bu örnekleri çocuk gelişimi açısından inceleyeceğiz. Anadolu’da
her yörede olduğu gibi Afyonkarahisar’da da tarih içinden bu güne gelmiş çocuk oyunları var.
Oyunlar nerede oynanırsa oynansın aynı amaca hizmet ederler. “Oyun, genç bireylerin, toplumsal kültürü, iyiyi, kötüyü, meslekleri, sosyal rolleri, kişilik haklarını saygı ve sevgiyi öğrendikleri sosyolojik, psikolojik ve fizyolojik açıdan geliştikleri en elverişli ortamdır”
Afyonkarahisar’ da oynanan milli kültürümüze ait çocuk oyunlarından bazılarını incelemek
istiyorum.
Afyonkarahisar’da oynanan oyun örnekleri
1-Evde oynanan oyunlardan; Baca Baca Kaç Baca? İsimli oyun
Oynayanların yaş grubu: Özellikle ebeveyn ve çocuklar arasında oynanmaktadır.
Oyunun oynanma biçimi: Özellikle akşam saatlerinde veya uyku öncesi yatakta oynanan
bir oyundur. Oyuna anne-baba-çocuklar katılabilir. Büyükler ve küçükler iki takım yapılır ve takımlardan biri tekerleme ile oyunu başlatır.
Örnek:
Anne: Baca baca kaç baca? Diye sorar
Çocuk: Kaç oğlan Kaç kız? Diye cevap verir.
Anne: Soracağı Aileyi tanımlamaya başlar.
Tanımlamalarda şu ifadeler kullanılır.
Evli çift karı-koca
Nine kocakarı
Dede koca adam
Erkek çocuk oğlan
Kız çocuğu kız “ebe (çocuk) aileyi bilirse soru hakkı ona geçer, oyun devam eder.
2- Evde veya sokakta oynanan oyunlardan, Tahtacılar-Bölmeciler isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 5-10
Oyunun oynanma biçimi: Çocuklardan birisi ebe olarak seçilir. Ebe kolları ve dizleri üzerinde bank vaziyetinde yerde büzülür ve bekler. Diğerleri dizleri üzerinde ebenin etrafına dizilirler
ve tekerlemeyi söylemeye başlarlar. Tahtacılar tahta keser, Bölmeciler bölme keser “ebenin sırtında testere ile kesim yapılıyormuş gibi el hareketleri yapılır.” Hep bir ağızdan Şura benim tarla diyerek bağırılır ve iki elle ebenin sırtında yer paylaşılır.
Yer paylaşanlar birbirine sorarlar; Sen ne ektin?
Ben patates ektim, ben soğan ektim gibi .....konuşurlar.
40
İçlerinden birisi ebeye soruyu sorar:
*Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Bölümü
Arı mı?........Davul mu?..........Zurna mı?........Civciv mi?
Ebe bunlardan birini seçmek zorundadır,
Arı derse; eller ile arı sokuyormuş gibi ebenin sırtında işlem yapılır.
Davul derse; eller ile davul çalıyormuş gibi ebenin sırtına vurulur.
Civciv derse; eller ile civciv gagası gibi ebe gıdıklanır.
Tüm bunlar oyuncuların dramatize yeteneğine kalmıştır. Birinci tur bitince ebe kalkar sayışma ile belirlenen yeni ebe yatar.
3- Evde veya sokakta oynanan oyunlardan, İşte-İşte isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: Çocuklardan birisi ebe olur. Ebeye gösterilmeden belirli bir nesne
yakın civarda bir yere saklanır. Ebe çağırılır ve nesneyi bulması istenir. Ebe nesneyi ararken tüm
oyuncular bir ağızdan işte işte şurada-yumurtası follukta, diyerek bağırırlar ve işaret parmakları ile sağı solu göstererek ebeyi şaşırtırlar. Eğer ebe nesneyi bulursa diğerlerinden birini seçerek ebe yapar ve oyun devam eder.
4-Evde veya sokakta oynanan oyunlardan, Yattı-Kalktı isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: Çocuklar kendi aralarında bir daire oluşturarak diz üstü otururlar.
Hepsi kendine bir sebze ismi seçer ve oyun boyunca bu isim ile anılırlar. Patlıcan, kabak, elma
v.b....) Oyunun başında çocuklardan biri (örnek olarak ismi patlıcan); Patlıcan Yattı kalktı kabak yatsın kalksın dediğinde daire içinde kabak isimli çocuğa seslenerek, oyunu başlatır. Oyunu başlatan patlıcan yattı kalktı dediğinde öne doğru yatar kalkar. Kabak ismini duyar duymaz
hamle yapmalı hem öne doğru yatıp kalkmalı hem de oyunun devamı için yeni bir isim söylemelidir. Eğer kelime hatası yapar veya geç kalırsa oyundan çıkar. Oyun iki kişi kalana kadar devam eder.
5- Sokakta oynanan oyunlardan, Fıçı (topaç) isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: Birçok yörede “ Topaç Çevirme” olarak bilinen oyundur. Topaca
benzer bir ağaç parçası bulunup sivri kısmına çivi veya raptiye çakılır, üst kısmına da ip bağlanır. Fıçı hazır olunca özel atış tekniği ile çevrilmeye başlanır. Fıççı olduğu yerde hızla dönerken
çocuklar birbirlerine fıççıyı göstererek; “Fıççı dondu, dondu” diyerek tempo tutarlar. Amaç fıççıyı
en güzel ve en uzun çevirebilmektir. Çocuklar birbirleri ile bu amaç için yarışırlar.
6- Sokakta oynanan oyunlardan, Sek-sek isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-14
Oyunun oynanış biçimi: Genelde kız çocukları arasında oynanır. Düz mermer veya avuç içine sığacak kadar bir taşla tek tek veya takım halinde oynanır. Sırası gelen taşı sıralı olarak belirli alana atmak zorundadır, atamaz ise sırasını kaybeder. Örnek: Birleri oynayacak olan oyuncu içinde bir yazan daire veya kareye taşı atar. Birlere basmadan ikiye tek ayak ile sıçrar. Sonra üçe, dörde ve beşe tek ayak ile seker, geri döner seke seke gelir taşını alır ve birlere basmadan birinci turu bitirir. Sıra ikilere gelir. Taş hangi karede ise oraya kural gereği basılamaz. Diğer kareler ve dairelerde ise sekmek zorunluluğu vardır.
Afyonkarahisar Çocuk Oyunlarına Örnekler
Zurna derse; eller karış yapılır ve serçe parmaklar ile ebe gıdıklanır.
41
Afyonkarahisar Çocuk Oyunlarına Örnekler
42
7- Sokakta oynanan oyunlardan, Yağlı Kayış isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 10-15 Oyunun oynanış biçimi: Oyuncular arasından biri ebe olur.
Diğer oyuncular ebeyi görmeyecek bir yerde beklerler. Ebe kemeri gizli bir yere saklar diğer
oyuncuları çağırıp bulmalarını ister. Oyuncular kemere yaklaştıkça sıcak, uzaklaştıkça soğuk
diyerek ikaz eder. Kemeri bulan oyuncu, diğer oyuncuları kovalar ve kemer ile vurmaya çalışır.
Vurduğu oyuncu ebe olur. Birinci tur bu şekilde biter. Kemeri saklama sırası ebededir.
8- Sokakta oynanan oyunlardan, Körebe isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: Çocuklardan birisi ebe seçilir ve gözü görmeyecek şekilde bir eşarp
ile bağlanır. Diğer çocuklar belirlenmiş alanın dışına çıkmadan ebeden kaçar ve ebeye seslenirler. Ebe, çocuklardan birine değmeye çalışır. Şayet değerse; değdiği çocuk ebe olur ve oyun
bu şekilde devam eder.
9- Sokakta oynanan oyunlardan, Saklambaç (Sobe) isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: En az 6-7 kişi ile oynanır. Saymaca ile bir ebe seçilir. Seçilen ebe
bir duvara dönüp gözlerini kapatarak 50’ye kadar sayar. Bu sırada tüm oyuncular belirlenmiş bir alan içerisinde saklanırlar. Ebe, oyuncuları arayıp görmeye çalışır. Gördüğü arkadaşının adım ve bulunduğu yeri bağırarak sobeler. (Ahmet, arabanın arkasındasın. Sobe.. Sobe..
Sobe..) Ebeden önce saklananlardan birisi duvara elini değip sobelerse ebe olmaktan kurtulur.
Ebe, yeri veya ismi yanlış söylerse tekrar ebe olur. Herkes ortaya çıktıktan sonra sobelenenlerden birisini ebe, yeni ebe olarak tayin eder ve oyun devam eder.
10- Sokakta oynanan oyunlardan, Kulaktan Kulağa isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: Çocuklar iki takıma ayrılır ve karşılıklı yan yana otururlar. Sıranın başında tekerlemeleri söyleyen oyun başı vardır. Oyun başı, karşı takımın belirlediği tekerlemeyi yanındaki arkadaşına söyleyerek oyunu başlatır. Tekerleme kulaktan kulağa sona kadar devam eder. Son oyuncu, tekerlemeyi eksik ve yanlış söylerse takımı kaybeder. Doğru söylerse,
kazanır. Takımlar bu şekilde birbiriyle yarışırlar.
11- Sokakta oynanan oyunlardan, Yağ Satarım, Bal Satarım isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: 7-12
Oyunun oynanış biçimi: Çocuklar daire şeklinde yere otururlar. İçlerinden birisi ebe seçilir, elinde mendil ile dairenin etrafında sıçrayarak yürürken hep bir ağızdan şu şarkı söylenir:
Yağ Satarım Bal Satarım, Ustam ölmüş ben Satarım, Ustamın kürkü sarıdır, Satsam onbeş liradır. Sözler bu şekilde devam ederken dairenin dışında koşan çocuk, diğerlerine hissettirmeden mendili oturanlardan birisinin arkasına bırakarak koşmaya devam eder. Bu sırada mendilin düştüğünü gören diğer çocuklar Zambak Zumbak Dön arkana iyi bak diyerek oturanı uyarırlar. Mendili arkasından alan çocuk, mendili alır almaz ayakta koşan çocuğu kovalamaya başlar. Kaçan çocuk boşalan yere oturursa, kovalayan ebe olur ve oyun bu şekilde devam eder.
12- Sokakta oynanan oyunlardan, Çelik Oyunları (met) isimli oyun
Oynayanların yaş grubu: Her yaş
Oyunun Tarihi ve Açıklaması:** Çelik oyunlarında biri 15-20 cm uzunluğunda ve 1,5-2 cm
çapında çelik adı verilen küçük bir sopa ile 50-60 cm uzunluğunda 1,5-2 cm çapında çomak
adı verilen bir sopa kullanılır. Çelik oyunlarında;
1-Çelik yere kazılan bir çukurun üstüne paralel yan yana konmuş iki taşa uçları gelecek şekilde konulur. Çomak çeliğin altına sokulur, hafif itilerek yükseğe kaldırılır ve yüksekteyken hızla ileri doğru vurulur.
2-Karşı grup çeliği tutmaya çalışır. Tutarsa yer değiştirilir.
3-Çelik vurulduktan sonra yere düşmeden tutulamazsa yere düştüğü yerden alınır, çelindiği yere konan sopaya atılır, vurulursa çelen oyuncu yanar yerine başka arkadaşı geçer.
Çelik oyunlarında sopayla çeliğe vurma değişik şekillerde yapılır. Bunları şöyle sıralayabi1-Çelik yere kazılan çukurun üzerine veya iki taşın ortasına konur, değnek çeliğin altına sokulur ve çelik hızla itilir.
2-Çelik bir taşın üzerine ucu boşlukta kalacak şekilde uzatılır, değnekle çeliğin boşta kalan
ucuna vurularak çelik uzaklaştırılır.
3-Çelik bir taşa eğik olarak dayanır. Sopa çeliğin altına sokulur, çelik hafif iteklenip havalanınca sopayla hızla vurulup uzaklaştırılır.
4-Çelik bir elle tutulur, sopa diğer elle tutulur, çelik yavaşça bırakılırken sopayla hızla vurularak uzaklaştırılır.
5-Bir oyuncu çeliğin tam ortasından tutarak düzgün bir şekilde karşıdaki oyuncuya atar, o
oyuncuda elindeki sopa ile hızla vurarak uzaklaştırır.
6-Çelik sopanın ucuna dengeli duracak şekilde konur, sopa hafif yukarı iteklenir, çelik havalanınca hızla vurulur.
Çelik oyunları gömmeli ve tutmalı olarak oynanır. Bu oyunların yörelerimize göre isimleri değişmiştir.
Afyon-Met; Burdur-Babuk; Burdur-Cızık; Konya-Ebe kus kus; NiğdeGomme çelik Şarkikaraağaç, Isparta Göt deşmesi; Ula Seferihisar İzmirKök; Antalya-Yalak kazmaç; Şanlıurfa-Arap saklamaca; Bor NiğdeBacakaltı; Ilgın Konya-Adi met; Erciş Van-Çahçabuh
İstanbul-Cüngüldeş; Yayladağ Hatay-Çelik çömlek; Akçaabat Trabzon Çeltik;
Çaykara Trabzon-Fidefter; Gediz Kütahya-Himmet; Fethiye Muğla; Mit; Havza EdirneMazmaz, Erzurum-Holla Çeliyh; Hal köyü Elazığ-Holu holu, Telin Sivas-Höre, Konya-Kinifi,
Niğde-Şibilik, Vezirköprü Samsun-Kapkaç; Malatya-Kuyulu Çelik, Ardanuç Artvin-Pila.
Afyonkarahisar Çocuk Oyunlarına Örnekler
liriz.
AFYONKARAHİSAR’DA OYUNLARDA EBE BELİRLEMEK İÇİN
KULLANILAN SAYIŞMALARA ÖRNEKLER
1) Çingen cik/Arkası bit/ Bi kazan süt/içmeden git
2) Eveleme develeme/Deve kuşu kovalama/Çengi çember/
Miski amber/Taze tuze/Mörkebi yaze/Kabeyi geze
3)Ya şundadır/ya bunda/Keçe külah başında/Helvacının kızında
4) Portakalı soydum/başucuma koydum/ben bir yalan uydurdum/duma duma dum/de-
43
demin sakalına mum koydum
5) Allah’tan başlıyorum/kim çıkacak bilmiyorum/Çıkan ebe olacak/fakat darılmayacak/
Darılanın iki gözü kör olacak/açıldı sandık/ döküldü fındık/Kız sen bu oyundan çık.
6) Çık çıkalım çayıra/yem verelim ördeğe/ördek yemini yemeden/ciyak miyak demeden/
hakkudu mukkudu çıktım çıkardım/ seni bu oyundan çıkardım
7) O piti piti/karamela sepeti/Terazi lastik jimnastik
8) O, o vizyon/televizyon/Kaptı da kuduz köpek/
Afyonkarahisar Çocuk Oyunlarına Örnekler
Filiz Akın evi yakın/Onu seven Cüneyt Arkın
SONUÇ
Milli kültürümüze ait oyunlar hakkında iki sonuç çıkmaktadır. Bunlarda ilki hızla ilerleyen
teknolojinin yararları olduğu gibi zararlarının da olduğudur. Teknoloji ile gittikçe yalnızlığa itilen
çocuk sanal ortamdaki kahramanların altında ezilmekte ve psikolojik açıdan etkilenmektedir.
Bilgisayarda tanıdığı kahramanları, tek tuşla yöneten çocuk gerçekle yüzleştiği zaman öz
güvenini yitirir. Arkadaşlığı ekip ruhunu yitirir. Tek dostu bilinç altında yaşattığı kahramandır.
Günümüzde kliniklerde tedavi gören kendini örümcek adam, kurt adam sanan çocukların sayısı hızla artmaktadır. En son 2000 yılında, Adana ilinde,5 yaşında bir çocuk uçabileceğini düşünüp kendini 4.kattan sokağa atarak ölmüştür. Amerika’da, 2004 yılında biri 9 diğeri 11 yaşındaki iki çocuk bilgisayarda oynadıkları oyundan etkilenerek ailelerinin gerçek silahları ile kendi
okullarında katliam yaparak onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmuştur. Batı
kültürlerinde durum daha vahim gibi görünse de teknolojinin bu yüzü ülkemizi de ağına düşürmüştür. Biz eğitimcilere ve ailelere düşen görev 0-6 yaş çocuğunun eğitimini en üst düzeyde
özellikle de oyunla eğitim sistemiyle verilmesidir. Son yıllarda gelişim bilimciler 7 yaşın geç olabileceğini dikkatle vurgulamaktadır.
Yüzyıllardan günümüze gelen milli kültürümüzün yapı taşlarından oyunları yaşatmak hem
milli bir dava hem de gelişmekte olan çocuklarımız için vazifemiz olmalıdır.
İkinci sonuç ise şudur: şüphesiz teknolojinin gelişimini takip etmeli ve kullanmalıyız. Oyunların sosyolojik, psikolojik ve fizyolojik faydalarından bahsettik. Tüm oyunlarımız incelendiği zaman bu hedeflere yönelik oldukları görülmektedir. Sosyal yardımlaşma arkadaşlık, ekip ruhu,
hırs gibi duyguları gelişmemiş veya disipline edilmemiş gençlerin suç işledikleri ve kamu veya
özel işyerlerinde ekip olarak çalışamadıkları görülmüştür. Oyunlarımız incelendiğinde bu olumsuzluklara neden olan davranışların ehlileştirdiği veya geliştirdiği açıktır.
Kısacası Afyonkarahisar kültürüne ait oyunların derlemeleri Afyonkarahisar’da görev yapan eğitimciler tarafından yapılmalı ve okul öncesi eğitim başta olmak üzere ilköğretimde ve
aile içinde çocuğa aşılanmalıdır.
Bildiri 7. Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumunda Sunulmuştur. (18-20 Nisan 2005)
44
** ÖZHAN, Mevlüt, (1997) “ Türkiye’de Çocuk Oyunları Kültürü” s: 121-127
BİLMECELER
1. Afyon’un ortasında ne var?
2. Kaçarsan kovalar,
Kovalarsan kaçar.
3. Toprağın bıyığına ne denir?
4. İnsanda bir tane
Anadolu’da iki tane
6.Benim bir suyum var
Dökerim, dökerim bitmez
7. Bize ışık verir,
Biraz sonra erir.
8. Kapıyı açar, örtmeden kaçar
Bil - Bul - Eğlen
5. Altı sulu, üstü güllü
9. Akşamdan sonra bize gelen misafir kimdir?
10.Biz biz idik biz idik,
Yüz bin tane kız idik
Gece oldu dizildik
Gündüz oldu silindik
11. Kazım’a lazım
Lazıma lazım
Sana da lazım
Bana da lazım
12. Sıra sıra odalar
Birbirini kovalar
45
1. Y
7. Mum
2. Gölge
8. Rüzgar
3. Çimen
9. Uyku
4. Boğaz
10. Yıldız
5. Kandil
11. İsim
6. Dere
12. Tren
ÇOCUK FIKRALARI
YILDIZLAR
Öğretmen, sınıfta gökyüzü ile ilgili bir yazı okudu. Sonra bu yazıyla ilgili
çocuklara soru sordu:
-Ayşe, bana bildiğin yıldızları sayar
mısın?
Gülümseyelim...
Ayşe düşünmeden yanıtladı:
-Pop yıldızları, spor yıldızları, sinema
yıldızları...
EN SEVİLEN ARKADAŞ
Amcası Murat’a sordu:
-Sınıfta en çok sevdiğiniz arkadaşınız kim?
-Ahmet amcacığım. Geçen ders
yılı bütün sınıfa grip yaydı. Bu
sayede yirmi gün
okula gitmeyip tatil yaptık.
46
ZİL
Öğretmen, sosyal bilgiler dersi işliyormuş, konuyu bitirmiş ve öğrencilerine ’’Ders bitti bana sorusu
olan var mı?’’ demiş.
Arkalardan bir öğrenci ayağa kalkarak,
KOPYA
Bir gün okulda matematik öğretmeni yazılı yapıyormuş kâğıtları toplamış ertesi
gün Ahmet’e sen Ali’den kopya
çektin direk sıfır aldın demiş.
Gülümseyelim
-Hocam zil ne zaman çalacak?
Bunu duyan Ahmet’in babası hocaya sormuş;
- Hocam siz benim oğlumun kopya çektiğini nerden biliyorsunuz demiş.
Hocada:
- Ali, 6. soruya bilmiyorum diye cevap vermiş.
Ahmet’te 6. sorusuna Ali bilmiyorsa ben de bilmiyorum
yazmış.
47
AFYON’UN TÜRKÜSÜ
Afyon’un laleleri açarken
Güzelim dağı’ndan doğarken güneş.
Katmer katmer açar gülü Afyon’un.
Kerpiç bacalardan tüter bir ateş,
O zaman konuşur dili Afyon’un.
Taşpınar’da kızlar gelir eğleşir,
İner dallarına kuşlar söyleşir,
Taşlar’da çırpınır sular, ağlaşır
Döğer göğsü seher yeli Afyon’un.
Bahar olur Akar çayı yayılır,
Ağaçlar kanmadan suya eğilir,
Kalenin ardından sesler duyulur.
Düşmana yol vermez beli Afyon’un.
Ovasında kabarınca yeleler,
Yazmasını bayrak yaptı Halalar,
Dost-düşman her zaman şunu bileler;
Hiç tekin değil ili Afyon’un!
Göz göz suları var, doğup batıyor;
Toprağında bunca aslan yatıyor,
Koç yiğitler elde silah tutuyor.
Zafere çıkıyor yolu Afyon’un.
Osman ATTİLA
AFYON İÇİN
Kale yine yalçın mı, yine sert sert mi bakar?
Taşpınar’da çeşmeler, yine şakrak mı akar?
Müezzinler minareye, yine erken mi çıkar?
Bunları hayal eder, bunlarla ısınırım,
Bir an için kendimi Afyon’da sanırım.
Bademler uykuda mı, Hıdırlık bembeyaz mı?
Kızaklar buz tuttu mu, geceleri ayaz mı?
Gönülde açan çiçek, Afyon’da hiç solmaz mı?
Bunları düşünürüm, bunlarla avunurum.
Bazen de hasret çeker, acıyla kıvranırım.
Sıcakkanlı doğurur çocuğunu her ana,
Dosta hasret kişiler, uğrarsanız Afyon’a
Orada içerseniz, sevgiyi kana kana
Gözümde gönül yaşı, boğazımda bir düğüm,
Bunları düşünürüm, bunlarla öğünürüm.
Haşhaş yağı, tavada türüm türüm kokarken,
Ağzaçıklar, fırından tepsi tepsi çıkarken,
Genç kızlar, ak ellere pembe kına yakarken,
Orada olmasam da, içimde bir şey kaynar,
Bunu ancak Afyon’u ben gibi sevenler anlar.
48
Ali Türk KESKİN

Benzer belgeler

Kadınana - Afyonkarahisar Belediyesi

Kadınana - Afyonkarahisar Belediyesi Her ne kadar son zamanlarda Akdeğirmen Barajı’ndan gelen içme suyumuz kaliteli olsa da yüzlerce yıldır şehrin ihtiyacını gideren Kadınana Suyu’nun tadı, lezzeti bizler için tartışılmaz. Kadınana Su...

Detaylı