Nisan-May›s-Haziran>2005>Y›l:1>Say›:2
Transkript
Nisan-May›s-Haziran>2005>Y›l:1>Say›:2
ISSN 1303-8702 T E L E K O M Ü N ‹ K A S Y O N Nisan-May›s-Haziran2005Y›l:1Say›:2 K U R U M U Y A Y I N I D I R . TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Sahibi Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Telekomünikasyon Kurumu Ad›na Tayfun ACARER Güleser AYKARA Editörler Coflkun Can AKTAN Mustafa GÜNEfi Yay›n Sorumlusu Süleyman GÜNGÖR Adres Telekomünikasyon Kurumu Bas›n ve Tüketiciler ile ‹liflkiler Müflavirli¤i Yeflil›rmak Sok. No: 16 06430 Demirtepe ANKARA - TÜRK‹YE Tel : (0312) 550 50 37 Faks : (0312) 550 52 46 e-posta : [email protected] Web : www.tk.gov.tr Nisan - May›s - Haziran 2005 • Y›l :1 Say› :2 • ISSN 1303-8702 Bas›m Tarihi • Haziran 2006 TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ Coþkun Can AKTAN Ýstiklal Yaþar VURAL Dokuz Eylül Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi [email protected] Afyon Kocatepe Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi [email protected] Özet: Haberleþme hizmetleri çok uzun yýllar boyunca dünyanýn pek çok ülkesinde kamu mülkiyeti ve kontrolü altýnda sunulmuþtur. 1980'li yýllarýn baþlarýna deðin posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin hemen tamamýnda "devlet monopolü" varlýðýný sürdürmekteydi. Ancak son 20-25 yýllýk süreç içerisinde pek çok altyapý hizmetlerinde olduðu gibi haberleþme hizmetlerinde de serbestleþme, rekabete açýlma, I. GÝRÝÞ Pek çok ülkede klasik haberleþme hizmetleri olarak niteleyebileceðimiz posta, telgraf ve telefon hizmetleri uzun yýllar devlet mülkiyeti ve kontrolü altýnda sunulmuþtur. Ancak, 1980'li yýllarýn baþýndan itibaren telekomünikasyon hizmetleri endüstrisinde Avrupa'daki bölgesel entegrasyon, globalleþme ve serbestleþme nedeniyle dramatik deðiþiklikler ortaya çýkmýþtýr. Kuzey Amerika ve Avrupa Birliði baþta gelmek üzere, günümüzde, telekom donanýmý TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Yýl:1, Sayý:2 • Nisan-Mayýs-Haziran, 2005 • ss.81-95 deregülasyon ve özelleþtirme vs. uygulamalar gündemde bulunmaktadýr. Bu çalýþmada genel olarak haberleþme hizmetlerinde ve özel olarak telekomünikasyon hizmetlerinde ortaya çýkan yeni geliþmeler ve trendler ortaya konulmaktadýr. Anahtar Sözcükler: Haberleþme hizmetleri, telekomünikasyon hizmetleri, monopolizasyon, serbestleþme, deregülasyon, özelleþtirme. endüstrisinde rekabetçi piyasa yapýsý hýzla geliþmektedir. Serbestleþtirme çabalarý sonucunda sektörde dolaysýz yabancý yatýrýmlar önemli bir düzeye ulaþmaktadýr. Daha önceleri tek bir aðdan oluþan ulusal aðlar çoklu yapýya kavuþmakta ve geleneksel teknolojilere (kablolu telefon) veya yeni ve rekabetçi teknolojilere (internet, mobil ve kablolu telefon) dayanarak rekabet eden aðlarla yer deðiþtirmektedir. Telekom piyasasýndaki bu deðiþim Dünya Ticaret Örgütü baðlamýnda gerçekleþtirilen uluslararasý anlaþmalarla teþvik edilen serbestleþme çabalarý ile artmaktadýr. 81 Bu araþtýrmada haberleþme sektörü ile ilgili genel bazý tespitler yapýldýktan sonra telekomünikasyon sektöründe ortaya çýkan serbestleþme ve özelleþtirme trendlerinin analizi yapýlacaktýr. Bu çerçevede telekomünikasyon sektörünün yapýsý ve özellikleri, bu sektörde gerçekleþtirilen reforma yol açan faktörler, reform sürecinin temel yapýsý ve etkileri ele alýnacaktýr. Bu araþtýrmadaki bilgiler ýþýðýnda günümüzde pek çok ülkede telekomünikasyon sektöründe devam eden yeniden yapýlanma ve özelleþtirme reformlarýnýn gerekçelerini daha iyi kavramak mümkün olacaktýr. II. GENEL OLARAK HABERLEÞME HÝZMETLERÝ Haberleþme, canlý varlýklar arasýnda duygu ve düþüncelerin birbirlerine aktarýlmasýný ifade eder. Haberleþme özünde "kendiliðinden oluþmuþ", yani "spontan" bir kurumdur. Karþýlýklý, yüzyüze konuþmak suretiyle insanlar birbirlerine duygu ve düþüncelerini ifade ederler. "Konuþmak" haberleþmenin baþlangýcýný oluþturmuþtur. Ýlk insanlar, çeþitli tehlikelerden korunmak, yiyecek ve yatacak bir yer bulmak vesaire nedenlerden dolayý birbirlerine duygu ve düþüncelerini aktarmak ihtiyacýný hissettiklerinde bazý sesleri bir araya getirerek iletiþim kurmaya çalýþtýlar. Zaman içerisinde belirli konularý anlatmak için daima ayný sesleri kullanmanýn gerekli olduðunu anladýlar. Böylece zamanla "dil" adý verilen kendiliðinden oluþan bir haberleþme düzeni ortaya çýktý. (Aktan,1993:1) Toplumlarýn kalabalýklaþmasý ve toplumsal yapýnýn zaman içerisinde deðiþmesi ile birlikte yeni haberleþme teknikleri ve yöntemleri keþfedilmeye baþlandý. Örneðin, birbirlerine yakýn köyler arasýnda ateþ yakarak dumanla haberleþme, sert zeminlere bir takým þekiller çizerek haberleþme, Afrika yerlilerinde olduðu gibi tamtamlarla haberleþme, Alaskalýlarda olduðu gibi totem iþaretleri ile haberleþme, Perulularýn düðümlü ipleri ile haberleþme gibi yöntemler insanlar arasýnda iletiþim kurulmasýný saðladý. Zamanla insanlar arasýnda mübadele ve ticaretin baþlamasý ile birlikte haberleþmenin önemi de artmaya baþladý. Yeni haberleþme ihtiyaçlarý ortaya çýkýnca insanlar daha kolay, daha hýzlý ve daha ucuz haberleþmenin yollarýný araþtýrdýlar. Böylece ilkel haberleþme yöntemlerinden modern haberleþmeye doðru geliþme kaydedildi. Modern haberleþmenin baþlangýcýný posta hizmetleri oluþturmuþtur. Yazýnýn icadý ve kaðýdýn bulunmasýndan sonra insanlar yazý yazarak ve bu yazýlý metinleri birbirlerine "postacý" adý verilen kimselerle ulaþtýrmak suretiyle haberleþmeye baþladýlar. Daha sonralarý 19. yüzyýl baþlarýnda Amerikalý Samuel Morse'un telgrafý icad etmesiyle haberleþmede elektrikten yararlanmak suretiyle uzak bölgelere ses 82 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ iletimi mümkün oldu. Ardýndan 1876 yýlýnda Alexander Graham Bell'in telefonu icad etmesiyle haberleþmede yeni bir dönem baþlamýþ oldu. Bu ilk buluþtan sonra telefonla haberleþmede yeni geliþmeler oldu. Manyetolu telefonlar yerine otomatik telefonlar ortaya çýktý. Böylece santral memurlarý devreye girmeden direkt haberleþme mümkün oldu. Zamanla þehirlerarasýnda ve ülkeler arasýnda telefon görüþmeleri yapýlmaya baþlandý. Haberleþme alanýndaki geliþmeler ilk fonografýn bulunmasý, televizyon alýcýlarý, telsiz ve teleks alýcývericilerinin devreye girmesi ve teyple telefonun birleþmesi ile birlikte yeni boyutlar kazandý. Böylece posta hizmetlerinin dýþýnda telekomünikasyon hizmetleri ile haberleþme alaný geniþledi. Dahasý çaðýmýzda bilgisayar teknolojisindeki geliþmeler bir telekomünikasyon devrimi yaratýlmasýna ortam hazýrladý. Bugün elektronik ve bilgisayar teknolojisi sayesinde telekomünikasyonda her geçen gün yeni hizmetler sunulabilmektedir. Ayrýca uydular aracýlýðýyla daha kolay, daha hýzlý ve daha ucuz maliyetle haberleþme saðlanabilmektedir. (Aktan,1993:1-2.) Buraya kadar yaptýðýmýz açýklamalarda haberleþme hizmetlerinin iki yönünü oluþturan posta ve telekomünikasyon hizmetleri alanýndaki geliþmeleri kýsaca özetledik. Hemen belirtelim ki haberleþmeyi saðlayan posta, telgraf ve telefon hizmetleri esasen bir devlet hizmeti olarak ortaya çýkmýþ ve devlet mülkiyeti ve kontrolü altýnda hizmet arzedilmiþtir. Hemen hemen tüm ülkelerde uzun yýllar posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde devlet monopolü varlýðýný sürdürmüþtür. Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet monopolü altýnda sunulmasýnýn çeþitli sosyal, siyasal ve iktisadi nedenleri bulunmaktadýr. Ancak özellikle 1980'li yýllarýn baþlarýndan günümüze deðin birçok ülkede posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde devlet mülkiyeti ve kontrolü sorgulanmaya baþlanmýþ ve bu hizmetlerde yeniden yapýlanma ve özelleþtirme uygulamalarý gündeme gelmiþtir. Dünya ekonomilerindeki globalleþme ve serbestleþme yönündeki geliþmeler posta ve telekomünikasyon hizmetlerindeki geliþmeleri hýzlandýrmýþtýr. III. HABERLEÞME HÝZMETLERÝNÝN DEVLET MÜLKÝYETÝNDE VE KONTROLÜNDE OLMASININ NEDENLERÝ Posta ve telekomünikasyon hizmetleri uzun yýllar dünyanýn pek çok ülkesinde bir "kamusal hizmet" olarak kabul edilmiþ ve dolayýsýyla kamu mülkiyeti ve kontrolü altýnda hizmet arzedilmiþtir. 1980'li yýllarýn baþlarýna deðin posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin hemen COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL tamamýnda "devlet monopolü" söz konusu olmuþtur. Günümüzde bile halen bir çok ülkede "devlet monopolü" devam etmektedir. Geliþmiþ ülkelerde ise "demonopolizasyon" (monopol piyasasýný ortadan kaldýrma), deregülasyon ve serbestleþme yönünde bazý reformlar giderek yaygýnlaþmaktadýr. Devlet posta ve telekomünikasyon hizmetlerini niçin kendi monopolüne almaktadýr? Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmasýnýn nedenleri nelerdir? Bu sorularýn cevaplarýný çok kýsa da olsa incelemekte yarar bulunmaktadýr. Konuyu aþaðýdaki faktörlere ya da argümanlara dayalý olarak açýklamak mümkündür. (Aktan, 1993:7-11.) Ölçek Ekonomileri ve Doðal Monopol Argümaný. Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmasýnýn en önemli nedenlerinden birisi olarak ölçek ekonomileri argümaný ileri sürülmektedir. Ölçek ekonomileri, üretim ölçeðinin büyümesine paralel olarak ortalama birim maliyetinin azalacaðýný ifade eden bir iktisadi kavramdýr. Ölçek ekonomileri teorisine göre geniþ çapta üretim yapýlmasý halinde birim baþýna ortalama maliyetlerin azalmasý söz konusu olacaðýndan "ölçeðe göre artan getiri" hali söz konusu olacaktýr. Yani firma, maliyet tasarrufu ile daha fazla kar elde edebilecektir. Geleneksel olarak iktisatçýlar ölçek ekonomilerinin söz konusu olduðu üretim alanlarýna örnek olarak; özellikle haberleþme, ulaþtýrma, elektrik, su, havagazý vesaire hizmetleri gösterirler. Daha açýk bir ifadeyle, þu örneði verebiliriz: Bir kasaba veya þehirde haberleþme hizmetinin baðýmsýz bir firma tarafýndan sunulmasý mümkün olabilir. Ancak, her kasaba ya da þehir ve telekomünikasyon hizmetini sunmak için ayrý bir firma oluþturmaya kalkýþýrsa bu iktisadi anlamda etkin bir karar deðildir. Zira, telekomünikasyon hizmeti özelliði gereði tek bir firma tarafýndan tüm ülkeye fayda saðlayacak þekilde sunulabilir. Bu ikinci karar iktisadi anlamda etkin bir karardýr. Çünkü, bu þekilde geniþ ölçekte faaliyette bulunma dolayýsýyla birim baþýna ortalama maliyetlerin azalmasý, dolayýsýyla "maliyet etkinliði" saðlanmýþ olacaktýr. Öte yandan ölçek ekonomilerinin söz konusu olduðu üretim alanlarýna devlet müdahalesi söz konusu olmadýðýna sonuçta piyasada kendiliðinden bir "özel monopol" ortaya çýkacaktýr. Buna iktisatçýlar "doðal monopol" (natural monopoly) adýný vermektedirler1. Doðal monopol ile anlatýlmak istenen þudur: Eðer devlet müdahalesi söz konusu olmaz ise ölçek ekonomilerinin geçerli olduðu üretim alanlarýnda büyük ve dev özel firmalar faaliyette bulunacaklardýr. Zira, belirtilen türde hizmetlerin geniþ ölçekte sunulmasý için büyük sermaye gerekecektir. Bu durumda TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ piyasada sýnýrlý sayýda büyük firmalarýn ya kýran-kýrana rekabeti söz konusu olacak ve sonuçta bir monopol piyasasý geçerli olacaktýr veya özel firmalar kendi aralarýnda anlaþarak "merger" þeklinde bir birleþme ile piyasada hakimiyetlerini sürdüreceklerdir. Kartel veya tröst benzeri rekabeti engelleyen oluþumlar söz konusu olabilecektir. Özetle, devlet müdahalesi söz konusu olmadýðýnda sonuçta her halükarda kendiliðinden bir monopol oluþacaktýr. Peki, bu kendiliðinden piyasada oluþacak doðal monopolün ortaya çýkaracaðý muhtemel sonuçlar neler olacaktýr? Bu durumda, monopol piyasasýnda, monopolcü piyasada tek satýcý olmasý dolayýsýyla fiyatlarý istediði gibi belirleyebilecek ve kaliteli mal ve hizmet sunmaya yönelmeyecektir. Sonuçta tüketici çýkarlarý olumsuz yönde etkilenecektir. Ýþte baþlýca yukarýda belirtilen nedenlerden ötürü ölçek ekonomilerinin söz konusu olduðu üretim alanlarýnda devlet monopolü savunulmaktadýr. Devlet monopolünün haksýz fiyat uygulamayacaðý ve tüketici çýkarlarýný olumsuz yönde etkilemeyeceði belirtilmektedir. Özetle, posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmasýnýn birinci ve en önemli nedenlerinden birisi olarak ölçek ekonomileri ve doðal monopol argümaný ileri sürülmektedir. Dýþsal Ekonomiler Argümaný. Dýþsal ekonomiler, bir ekonomik birimin üretim veya tüketim faaliyeti sonucunda baþka ekonomik birimlerin bundan fayda elde etmeleri veya zarara uðramalarýdýr. Geleneksel olarak posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde pozitif dýþsal ekonomilerin (dýþsal faydalarýn) yaygýn olduðu kabul edilir. Özellikle telekomünikasyon hizmetlerinde teknolojik dýþsal ekonomiler oldukça fazladýr. Haberleþmede teknolojik buluþlar ve yenilikler diðer sektörlerin geliþmesine ve büyümesine fayda saðlar. Bu faydalara teknolojik dýþsal ekonomiler adý verilmektedir. Özetle bu ikinci argümanla dýþsal faydanýn yüksek olduðu posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmasýnýn ekonomiye daha yararlý olacaðý savunulmaktadýr. Haberleþmenin Stratejik Önemi ve Milli Güvenlik Argümaný. Geleneksel olarak, posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin ülkenin milli güvenliði yönünden stratejik öneme sahip olduðu, bu yüzden özel sektöre býrakýlmasýnýn doðru olmadýðý argümaný savunulmaktadýr. Bölgelerarasýnda Eþitlik Saðlanmasý Argümaný. Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet monopolü altýnda yürütülmesinin bir diðer nedeni olarak da þunu gösterebiliriz. Tamamen piyasa ekonomisi kurallarýna göre çalýþan bir özel þirket, karlýlýk oranýnýn düþük olduðu -sýfýr veya negatif olduðu- kýrsal yörelere hizmet götürmeyebilir. Bu bakýmdan bölgesel kalkýnma politikasý açýsýndan ve bölgeler arasýnda hizmette eþitliðin ve TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 83 adaletin saðlanmasý açýsýndan devletin posta ve telekomünikasyon hizmetlerini sunmasý savunulmaktadýr. Evrensel Hizmet Argümaný. Evrensel hizmet zorunluluðu ülke ve sektöre göre deðiþen özellikler içermektedir. Ancak, að sanayilerinin ortak özellikleri göz önünde bulundurulduðunda; evrensel hizmet, teþebbüsün servisin tamamý veya bir kýsmýný tüm kullanýcýlara kaliteli ve makul bir fiyatla sunmasý þeklinde tanýmlanabilir. (Emek,2003.) Uzun yýllar gerek teoride ve gerekse pratikte evrensel düzeyde hizmet arz edebilmek için devletin posta ve telekomünikasyon hizmetlerini kendi mülkiyeti ve kontrolü altýna almasý görüþü savunulmuþtur. Çapraz Sübvansiyon Argümaný. Önceki açýklamalarýmýzda belirttiðimiz gibi haberleþme hizmetleri, esasen posta ve telekomünikasyon hizmetlerini kapsamaktadýr. Bu iki hizmet özellikleri itibariyle birbirinden farklý olmasýna karþýn uzun yýllar boyunca pek çok ülkede tek bir kurum tarafýndan sunulmuþtur. Posta hizmetlerinde düþük gelirli kimselerin korunmasý amacýyla devlet tarafýndan fiyat tarifeleri maliyetinin altýnda tutularak bir tür sübvansiyon uygulamasý yapýlmýþtýr ve bu uygulama halen de bir çok ülkede devam etmektedir. Posta hizmetleri esasen emek-yoðun bir hizmettir ve yüksek maliyetlidir. Buna karþýn telekomünikasyon sermaye-yoðun bir hizmettir. Posta hizmetlerinde devletin genellikle uðradýðý zarar ayný kurum bünyesinde sürdürülen telekomünikasyon hizmetleri gelirleri ile karþýlanmaktadýr. Buna çapraz sübvansiyon (cross cubsidization) adý verilir. Özetle, posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet tarafýndan sunulmasýnýn bir diðer nedeni olarak birinin geliriyle diðerinin zararýný karþýlamak ve genel bütçeye yük olmamak düþüncesi ileri sürülmektedir. Yatýrým Duplikasyonu Argümaný. Özellikle telekomünikasyon hizmetlerinin birden çok kurum tarafýndan sunulmasý halinde bunun yatýrýmlarda duplikasyona neden olacaðý savunulmaktadýr. Özellikle geliþmekte olan ülkelerin kaynaklarý kýt olduðu için telekomünikasyon hizmetlerinin devlet tarafýndan sunulmasýnýn ekonomiye daha faydalý olacaðý iddiasý söz konusudur. IV. HABERLEÞME HÝZMETLERÝNÝN DEVLET TARAFINDAN SUNULMASININ ORTAYA ÇIKARDIÐI SORUNLAR Önceki açýklamalarýmýzda belirttiðimiz üzere 1980'li yýllarýn baþlarýna deðin dünyanýn hemen her ülkesinde posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde devlet monopolü söz konusuydu. Bugün için de durum 84 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ bütünüyle deðiþmiþ deðildir. Telekomünikasyon hizmetlerinde devlet mülkiyetinin ve kontrolünün ortaya çýkardýðý sorunlar 1970'li yýllarýn sonlarýna doðru iyice belirginleþmiþtir. Bu sorunlarý kýsa baþlýklar altýnda özetleyebiliriz. (Aktan,1993:12-15.) Hizmet Etkinliðinin Düþük Olmasý. Özellikle geliþmekte olan ülkelerde posta ve telekomünikasyon hizmetlerine olan talep karþýlanamamaktaydý. Örneðin, bir telefon baðlanmasý için, müracaat sonrasýnda 10-15 yýl ve hatta daha uzun bir süre beklenmesi gerekebiliyordu. Hizmet Kapasitesinin Tam ve Etkin Olarak Kullanýlamamasý. Geliþmekte olan ülkelerde mevcut santral kapasitesinin tamamýnýn deðil ancak belirli bir kýsmýnýn kullanýmda olmasý da posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet tarafýndan sunulmasýnýn ortaya çýkardýðý sorunlardan birisi olmuþtur. Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde kullanýlan araç, gereç ve tüm diðer teçhizatlarýn bakýmý ve onarýmý zamanýnda ve doðru dürüst yapýlamamaktadýr. Yeni abonelere kablo çekilmesi de uzun zaman almaktadýr. Görüþme Tamamlama Oranlarýnýn Düþük Olmasý. Geliþmekte olan ülkelerde santral ve uzun mesafe haberleþme kapasitesinin yetersiz olmasý dolayýsýyla telefon görüþmeleri genellikle tamamlanamamaktadýr. Aþýrý Ýstihdamýn Söz Konusu Olmasý. Devlet mülkiyeti ve kontrolünün söz konusu olduðu tüm devlet kuruluþlarýnda aþýrý istihdam bir diðer ifadeyle gizli iþsizlik söz konusu olmaktadýr. Çeþitli hizmetler yönünden kamu ve özel sektörü karþýlaþtýran ampirik çalýþmalarýn sonuçlarý genel olarak bunu göstermektedir. Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde de durum farklý deðildir. V. TELEKOMÜNÝKASYON DEVRÝMÝ, YENÝ BÝLGÝ ÝLETÝÞÝM TEKNOLOJÝLERÝ VE HABERLEÞME HÝZMETLERÝNDE REFORM ÝHTÝYACI Geçtiðimiz özellikle son 20 yýl içerisinde dünyada telekomünikasyon alanýnda baþ döndürücü bir deðiþme yaþanmýþtýr. Yerinde bir ifadeyle son 20 yýl içerisinde tam bir Telekomünikasyon Devrimi ortaya çýkmýþtýr. Telekomünikasyon alanýndaki devrim teknolojik geliþmeler ve buluþlarýn bir sonucu olmuþtur. Telekomünikasyon sektöründeki teknolojik yenilikleri aþaðýdaki þekilde özetleyebiliriz. (Wellenius, et all, 1989; Ambrose, at. all.,1990.) Analog teknolojiden, sayýsal teknolojiye geçilmiþtir. Geçmiþte santral ve iletim sistemlerinde analog teknikleri kullanýlmýþtýr. Analog iletimde, bir COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL analog sinyalin dalga biçimi, mesafe uzadýkça bozularak çarpýlma ve kötü bir ses kalitesi verme eðilimindedir. Telekomünikasyonda sistem dizaynýna elektroniðin entegre edilmesi ile sayýsal (dijital) iletim teknikleri geliþtirilmiþtir. Bir dijital sinyal, hedefine düzgün ve bozulmadan ulaþabilmektedir. Dijital iletimde ayný zamanda, dijital sinyallerin, hiçbir araya girme (interferans) tehlikesi olmadan tek bir iletim hattýnda multipleks edilerek daha büyük sistem kapasitesine imkan vermesi söz konusudur. Devre anahtarlamadan paket anahtarlamaya geçilmiþtir. Paket santral teknikleri, data akýmlarýný, þebekeden baðýmsýz olarak daha kýsa bir sürede yönlendirebilecek küçük "bilgi" paketlerine bölerler. Anahtarlama, telekomünikasyon devriminin önemli yeniliklerinden birisidir. Ýletimde bakýr kablo yerine optik kablo'ya doðru bir geçiþ olmuþtur. Fiber optik kablolar telekomünikasyon hizmetlerinde büyük kolaylýk saðlamýþtýr. Bilgisayar teknolojisindeki geliþmeler telekomünikasyon alanýna yansýmýþtýr. Bilgisayar ve haberleþme bir arada gerçek bir telekomünikasyon devrimine imkân saðlamýþtýr. Telekomünikasyon hizmetlerinin iletimi için gerekli olan araç ve gereçlerde (Costumer Premises Eguipment-CPE) yenilikler ortaya çýkmýþtýr. Özel otomatik santral sistemleri (Private Automatic Branch Exchange (PABX), telefax, teleprinter, telex gibi yeni cihazlar geliþtirilmiþtir. Mobil ve hücresel telefon hizmetlerinde önemli geliþmeler olmuþtur. Hareket halindeki (mobil) araçlarda (gemi, uçak, karayolu taþýtlarý vs.) haberleþmenin saðlanmasý hücresel teknoloji sayesinde daha kolay olmuþtur. Hücresel mobil teknolojisi, kamu þebekesinin telsiz bir uzantýsýný temsil etmektedir. Hücresel hizmet, sabit ve hareketli (mobil) aboneler arasýnda iletiþim saðlayarak kamu þebekesinin imkanlarýný artýrmýþtýr. Geçmiþte, mobil radyo teknolojisi, geniþ bir alanda sýnýrlý sayýda radyo kanalýna ulaþabilmekteydi. Hücresel teknoloji, hizmet alanýný küçük hücrelere bölerek bir hücreden diðerine geçerken kesintisiz görüþmeyi saðlamýþtýr. Ayný sayýda radyo kanalý kullanarak olasý mobil hizmet kullanýcýlarýnýn sayýsýný on katýndan fazlaya çýkarmýþtýr. Halen deney aþamasýnda olan dijital hücresel sistemler daha düþük maliyetle daha büyük tayf etkinliðine imkan vereceklerdir. Hücresel mobil teknolojisinde bir mesaj hareketli araçtan bir antene gönderilir, bu anten de özel bir hücresel santral ofisine baðlýdýr. Sistemler doðrudan baþka bir sistem abonesine ya da kamu þebekesine iletilirler; burada mesaj, aranýlan tarafýn telefonuna gönderilir. Hücresel þebeke içindeki ya da hücresel TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ þebekeyle kamu þebekesi arasýndaki baðlantý, mevcut anahat þebekesinden kapasite kiralanarak ya da mikrodalga gibi ayrý bir iletim tesisi kurularak saðlanabilir. Dijital kaplama þebekelerinin kurulmasý telekomünikasyonda önemli kolaylýklar saðlamýþtýr. Birçok geliþmekte olan ülkede, kamu þebekesi, iþ çevresinin giderek artan data ve ses iletiþimi karþýsýnda yetersiz kalmaktadýr. Bir çözüm yolu, iþ çevresinden kullanýcýlarýn spesifik ihtiyaçlarýný karþýlamak için bir dijital kaplama þebekesi kurmaktýr. Dijital kaplama þebekesinin arkasýnda yatan düþünce, iþ dünyasýna müþterilerin ulaþabilmesi için modern bir dijital anahat þebekesi kurmaktýr. Bütün þehirlerarasý ve yerel santral þebekesinin yerine dijital santraller, firmalarýn müþterilerinin yoðunlaþtýðý yerlere yakýn stratejik noktalara yerleþtirilirler. Bu kullanýcýlar, sýkýþýk yerel þebekeyi atlayarak doðrudan dijital santrallere baðlanýrlar. Dijital santrallar, tahsis edilmiþ ve yüksek hýzlý anahat tesisleri yoluyla ülke çapýnda birbirlerine baðlanýrlar. Çaðrý Sistemi (Paging) de telekomünikasyon devriminin bir parçasý olmuþtur. Çaðrý sistemi, tek yönlü bir mesaj sistemidir. Bu yolla görüþmeciler belirli bir frekansa ayarlanmýþ spesifik paging alýcýlarýna mesajlar iletebilirler. Özel uydu iþ þebekeleri de telekomünikasyonda yeni bir çað yaratmýþtýr. Özel uydu iþ þebekeleri, ortak bir uydu þebekesi kullanan üçüncü taraflara, esnek, noktadan noktaya ulusal ve uluslararasý kapsamlý hizmet sunarlar. Tipik bir özel uydu iþ þebekesi baþlýca üç öðe içerir: Uydu, uzak yeryüzü istasyonlarý ve ana yeryüzü istasyonu, yani merkez. Merkez, uzak istasyonlar arasýndaki baðlantýlarý kontrol ve idare eder. Uzak istasyonlar tipik olarak Very Small Aperature Terminals (VSAT-Çok Küçük Menfez Terminalleri) kullanýrlar. Teleportlar da telekomünikasyon endüstrisinde yeni bir hizmettir. Teleportlar esas olarak ses ve veri haberleþme trafiði için uluslararasý geçitler (gateway) görevini üstlenmektedirler. Teknolojik buluþlar ve yenilikler telekomünikasyon sektöründe Katma Deðer Þebeke Hizmetlerini (Value Added Network Services: VAN Services) yaygýnlaþtýrmýþtýr. Telex, telefax, videotex, telepating gibi hizmetler VAN hizmetlere örnektirler. Bu açýklamalardan sonra telekomünikasyon hizmetlerinde yukarýda özetlediðimiz yenilikler ve geliþmelerin ortaya çýkardýðý sonuçlarý ortaya koymaya çalýþalým. Önemle belirtelim ki telekomünikasyonda yeni teknolojiler maliyetleri önemli ölçüde düþürmüþtür. Yeni data iletiþim teknolojileri, telekomünikasyonda üretim, baðlama, iletim ve santral ekipmanýnýn iþletilmesi maliyetlerini önemli ölçüde azaltmýþtýr. Bu TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 85 geliþmeler ile birlikte telekomünikasyonda geleneksel ölçek ekonomileri ve doðal tekel argümaný da önemini kaybetmiþtir. Ölçek ekonomileri argümanýnýn bu þekilde önemini yitirmesi devletin telekomünikasyon alanýndaki monopol konumunun sorgulanmasýna neden olmuþtur. Önemle belirtelim ki telekomünikasyon hizmetlerinde ölçek ekonomileri ve doðal monopol argümanýnýn bu þekilde önemini kaybetmesi ile birlikte rekabetçe piyasa yapýsý tartýþýlmaya baþlanmýþtýr. Dünyada "globalleþme" ve "serbestleþme" eðilimleri posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde reform ihtiyacýný daha da belirginleþtirmiþtir. Dýþ pazarlarda rekabet edebilmek için modern telekomünikasyon altyapýsýna olan ihtiyaç artmýþtýr. Öte yandan daha önceki açýklamalarýmýzda belirttiðimiz üzere devlet mülkiyeti ve kontrolünün ortaya çýkardýðý sorunlar (aþýrý istihdam, hizmet etkinliðinin ve kapasitesinin düþük olmasý vb.) da telekomünikasyon sektöründe reform ihtiyacýný artýrmýþtýr. VI. TELEKOMÜNÝKASYON HÝZMETLERÝNDE REFORM teknolojiye sahiptir. Telekomünikasyon hizmetleri bir veya daha fazla nokta arasýnda iletiþimi saðlamak amacýyla baðlantýlar saðlayan daðýtým ve iletim aðlarý yardýmý ile sunulmaktadýr (Þekil 1). Ýletim hizmetleri, telekomünikasyon trafiðinde büyük üretici ve tüketicileri birbirine baðlayan yüksek kapasiteli (yüksek bant geniþliðine sahip) ana hat hizmetleridir. Daðýtým hizmetleri ise düþük kapasiteli ve yüksek coðrafik yoðunluða sahip aðlarla gerçekleþtirilen hizmetlerdir. Abonelerin birbirleriyle iletiþim kurabilmeleri için öncelikle kendi bölgesinde yer alan bir santrale veya mobil baz istasyonuna baðlanmasý gerekmektedir. Abonelerle santraller arasýnda yer alan ve "yerel að" (local loop) olarak adlandýrýlan en küçük iletiþim aðlarý kablolu (bakýr, koaksiyel veya fiber-optik) veya kablosuz (uydu, hücresel radyo, mikrodalga v.b.) olabilir. Daðýtým aðlarý abonelerin yerel santrale kablolar yoluyla baðlanmasýný ya da kullanýcýlara yakýn bölgelerde mobil baz istasyonlarýnýn kurulmasýný gerektirdiðinden sabit maliyetler oldukça yüksektir ve bu nedenle doðal tekel niteliðine sahiptir. Þekil1: Telekomünikasyon Sektöründe Daðýtým ve ÝletimAðlarý Bu bölümde öncelikle telekomünikasyon sektörünün genel yapýsý ve özellikleri hakkýnda özet bilgiler sunulduktan sonra sektörde yaþanan yeni geliþmeler (deregülasyon, serbestleþme, özelleþtirme vs.) açýklanacaktýr. 1. Telekomünikasyon Sektörünün Yapýsý Telekomünikasyon sektörü bir noktadan diðerine iletiþim hizmetleri sunan bir sektördür. Sektör, esas itibarýyla, telekomünikasyon hizmetleri ve cihazlarý olmak üzere iki ana gruba ayrýlabilir. Telekomünikasyon hizmetleri, bir iletim hattý üzerinden ses, veri ve bilgi aktarýlmasýna yardýmcý olan posta, telefon ve telgraf gibi hizmetler (temel telekomünikasyonünikasyon hizmetleri) ile temel telekomünikasyon hizmetlerini çeþitli açýlardan iþleme tabi tutan bilgisayar uygulamalarýyla birleþtiren veya iletiþim saðlanan farklý iki nokta arasýnda aktarýlan bilgilerin farklýlaþtýrýlmasýna ve yeniden þekillendirilmesine olanak veren ya da aboneler arasýndaki iliþkiyi karþýlýklý hale getiren bilgi yoðun hizmetlerden (katma deðerli hizmetler) oluþur (Ýçöz, 2003:21-23). Katma deðerli hizmetler, temel telekomünikasyon hizmetlerinde olduðu gibi, kablolu veya kablosuz aðlar aracýlýðý ile sunulabilir. Elektronik posta, veri hizmetleri, bankalarýn ATM hizmetleri, video konferans, etkileþimli televizyon-veri hizmetleri (evden bankacýlýk, evden alýþveriþ v.b.), mobil telefon, çaðrý cihazý, internet üzerinden telefon hizmeti, sayýsal TV gibi hizmetleri içeren katma deðerli hizmetler yoðun bilgi ve 86 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Kaynak: OECD, (2002:25) Ýletim hizmetlerinin de kablolu (fiber-optik) ve kablosuz (radyo veya kýzýl ötesi) olarak sunulmasý mümkündür. Kurulum maliyetleri yüksek olan fiberoptik kablolara sahip iletim aðlarý yüksek kapasitesi sayesinde önemli düzeyde ölçek ekonomileri oluþturur. Öte yandan, kurulum maliyeti düþük olan kablosuz iletim aðlarýnda kapasite artýrmanýn maliyeti yüksek olduðundan düþük ölçek ekonomileri söz konusudur. Daðýtým hizmetlerinde rekabetin derecesi son kullanýcýya baðlantý için kullanýlan teknolojiye, talebe ve coðrafik koþullara göre farklýlýk gösterir. Telekomünikasyon piyasasý, endüstri tarafýndan saðlanan diðer mallarý ikame eden veya tamamlayan mal ve hizmetlere yönelik bir piyasadýr. Reform sürecinin baþladýðý 1980'li yýllara kadar, telekomünikasyon piyasasý sahip olduðu bazý temel özellikler ile nitelenmekteydi. Bu temel özellikler COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL birkaç ana baþlýk altýnda sýralanabilir: Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin birlikte sunulmasý. Ülkelerin çoðunda posta ve telekomünikasyon (PTT) hizmetleri yarý resmi bir kurum olarak veya devlet mülkiyetinde ve genellikle bir bakanlýða baðlý bir birim bünyesinde birlikte sunulmaktaydý.(Adie,1987; Emek,2003.) Bu uygulamanýn nedeni, sermaye-yoðun (düþük maliyetli) bir hizmet olan telekomünikasyon hizmetlerine karþýlýk emekyoðun (yüksek maliyetli) bir hizmet olan posta hizmetlerinde düþük gelirli kimselerin korunmasý amacýyla devlet tarafýndan fiyat tarifelerinin maliyetinin altýnda tutularak posta hizmetlerinde sübvansiyon yapýlmasýdýr. Baþka bir deyiþle, posta hizmetlerinde devletin uðradýðý zarar, ayný kurum bünyesinde sürdürülen telekomünikasyon hizmetleri gelirleri ile karþýlanmaktadýr (çapraz sübvansiyon argümaný). Kamu mülkiyetinin ve tekel pozisyonunun varlýðý. PTT hizmetleri uzun yýllar dünyanýn pek çok ülkesinde bir "kamusal hizmet" olarak kabul edilmiþ ve dolayýsýyla kamu mülkiyeti ve kontrolü altýnda hizmet arzedilmiþtir. Tekel pozisyonuna sahip olan ve PTT hizmetleri sunan operatörlerin çoðu, kamu taþýnmazlarý, radyo frekanslarý, gümrük vergileri ve diðer vergiler konusunda özel yetki ve haklara sahiptiler. 1980'li yýllarýn baþlarýna deðin PTT hizmetlerinde geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin hemen tamamýnda "devlet monopolü" söz konusu olmuþtur. Günümüzde bile halen geliþmekte olan ülkelerin büyük çoðunluðunda "devlet monopolü" devam etmektedir. Geliþmiþ ülkelerde ise "demonopolizasyon" (monopol piyasasýný ortadan kaldýrma) yönünde bazý yasal-kurumsal serbestleþme (deregülasyon) önlemleri alýnmaktadýr. Posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmasýnýn en önemli nedenlerinden birisi olarak ölçek ekonomileri argümaný ileri sürülmektedir. Ölçek ekonomileri, üretim ölçeðinin büyümesine paralel olarak ortalama birim maliyetinin azalacaðýný ifade eden bir iktisadi kavramdýr. Ölçek ekonomileri teorisine göre geniþ çapta üretim yapýlmasý halinde birim baþýna ortalama maliyetlerin azalmasý söz konusu olacaðýndan "ölçeðe göre artan getiri" hali söz konusu olacaktýr. Yani firma, maliyet tasarrufu ile daha fazla kâr elde edebilecektir. Ölçek ekonomilerinin söz konusu olduðu üretim alanlarýna haberleþme, ulaþtýrma, elektrik, su, havagazý v.b. hizmetler örnek olarak gösterilebilir. Ölçek ekonomilerinin varlýðý, geniþ ölçekte faaliyette bulunma nedeniyle üretilen veya sunulan mal ve hizmet birimi baþýna ortalama maliyetlerin azalmasýna ve dolayýsýyla yürütülen faaliyetin maliyet etkinliðinin artmasýna yol açmak suretiyle, doðal tekel piyasalarýn- TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ da tekelci yapýlarýn oluþmasýný gerekli kýlabilir. Bu tip üretim alanlarýnda devlet müdahalesi söz konusu deðilse piyasada kendiliðinden bir "özel tekel" ortaya çýkabilir. Zira belirtilen türde hizmetlerin geniþ ölçekte sunulmasý için büyük miktarda sermaye, bilgi birikimi ve yüksek teknoloji gerekecektir. Bu durumda piyasada sýnýrlý sayýda büyük firmanýn ya kýran kýrana rekabeti söz konusu olacak ve sonuçta bir tekel oluþacaktýr veya özel firmalar kendi aralarýnda anlaþarak birleþecekler ve piyasada hakimiyet kuracaklardýr. Kartel veya tröst benzeri rekabeti engelleyen oluþumlar da söz konusu olabilecektir. Özetle, devlet müdahalesi söz konusu olmadýðýnda her halükarda kendiliðinden bir monopol oluþacaktýr. Piyasada kendiliðinden oluþacak bu doðal tekelin ortaya çýkaracaðý muhtemel sonuçlar neler olacaktýr? Bu durumda piyasada tek satýcý olan tekelci, fiyatlarý istediði gibi belirleyebilecek ve kaliteli mal ve hizmet sunmaya yönelmeyecektir. Sonuçta tüketici çýkarlarý olumsuz yönde etkilenecektir. Ýþte, yukarýda belirtilen bu nedenlerden dolayý ölçek ekonomilerinin söz konusu olduðu üretim alanlarýnda devlet tekeli savunulmaktadýr ve devlet tekelinin haksýz fiyat uygulamayacaðý ve tüketici çýkarlarýný olumsuz yönde etkilemeyeceði belirtilmektedir. Özetle, telekomünikasyon hizmetlerinin devlet mülkiyetinde ve kontrolünde olmasýnýn birinci ve en önemli nedenlerinden birinin ölçek ekonomileri ve doðal tekel argümaný olduðu ileri sürülmektedir. Devlet tekelinin olaðanüstü haklara sahip olmasý. Reform öncesi dönemde yasalarla yetkilendirilmiþ kamu telekomünikasyon kurumlarý farklý kapsam ve sürelere sahip tekel haklarýný kullanmaktaydýlar. Bu dönemde, kamu mülkiyetindeki telekomünikasyon kurumlarý ya asgari bir hizmet yükümlülüðüne sahiptiler veya belirli hizmetleri yerine getirmede hiçbir yükümlülüðe tabi deðildiler. Bu durum telekomünikasyon hizmetlerinde yaygýnlýðýn düþük olmasýna, hizmet kalitesinin yetersiz olmasýna, telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanmada bekleme sürelerinin uzun olmasýna, faturalandýrmanýn yetersiz ve geç olmasýna ve hizmet yelpazesinin dar olmasýna neden olmaktaydý. Öte yandan, telekomünikasyon kurumu bazý kamu kuruluþlarýna (devlet daireleri ve askeri kurumlar) düþük tarifelerle hizmet sunmaktaydý. Baðýmsýz düzenleyici bir kurumun olmamasý. Reform öncesi dönemde ülkelerin çoðunda sektörde düzenleyici bir kurum ya hiç yoktur veya ilgili telekomünikasyon kurumu baðlý bulunduðu bakanlýk tarafýndan düzenlenmektedir. Baðýmsýz bir düzenleyici kurumun olmamasý bir yandan düzenleyici yetkilere sahip birden çok bakanlýk arasýnda yetki çatýþmasýnýn oluþmasýna yol açarken öte yandan sektördeki yatýrým TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 87 ve faaliyetlerin etkinlik-verimlilik yerine politik gerekçelerle yapýlmasýna ve böylece kamu kaynaklarýnýn yanlýþ tahsisine ve hizmet kalitesinde yetersizliðe yol açmaktadýr. Reforma tabi tutulsun ya da tutulmasýn, telekomünikasyon piyasalarýnýn sahip olduðu ana özellikler þunlardýr (De Bijl and Peitz, 2003:26-31) Piyasadan çýkýþ maliyetleri (sunk costs) yüksektir. Telekomünikasyon piyasasýna giren bir firma, piyasayý terk etmek zorunda kaldýðý zaman piyasaya ilk girdiðinde katlanmak zorunda kaldýðý maliyeti telafi edemez (Mevcut aðlarýn yeni teknolojilere dayalý aðlarla yenilenmesi, lisans giderleri v.b.). Ürün ve hizmetlerde farklýlaþma söz konusudur. Tüketicilerin tercih ve görüþlerindeki farklýlýklar nedeniyle ürün ve hizmetlerde farklýlaþtýrma yönünde yoðun talepler söz konusu olabilir. Tüketiciler, belirli ürün veya rakiplerin hangisinin daha iyi olduðu konusunda kararsýz kalabilir (yatay ürün farklýlaþmasý) veya kalite farklýlýðýna göre tercihlerini deðiþtirebilir (dikey ürün farklýlaþmasý). Bu durumda eksik rekabet piyasa koþullarý ortaya çýkar. Lineer olmayan fiyatlama yaygýndýr. Ürün veya hizmetlerin fiyatý talep edilen miktara baðlýdýr (Örneðin, telekomünikasyon piyasasýnda fiyat genellikle konuþulan dakika baþýna alýnan ücret ve abone ücreti gibi iki parçalý tarifelerle belirlenir). Ürünler paketler halinde sunulur. Birden çok sayýdaki ürün veya hizmet tek bir tarife veya fiyat ile sunulur (Örneðin, Internet eriþimi hizmeti, eriþimin yaný sýra e-posta, ev bankacýlýðý, sohbet odalarý v.b. gibi ek hizmetlerle birlikte sunulur). Dikey iliþki söz konusudur. Tüketiciye sunulan nihai ürün birden çok firmanýn birlikte çalýþmasý ile elde edilir. Bazý firmalar girdi saðlarken bu girdileri kullanarak nihai ürün-hizmeti sunan firma perakende fiyatýný belirler. Dikey iliþkide bulunan firmalar fiyatý müzakere ile belirlemezse her aþamada firmalar kârlarýný azamileþtireceðinden ürünün nihai fiyatý artar (çifte marjinalleþme sorunu). Að etkisi ortaya çýkar. Telekomünikasyon piyasasýnda talep çoðu kez ayný veya benzer ürün veya hizmeti kullananlarýn sayýsýna ya da aðýn hacmine baðlýdýr (Örneðin, tüketiciler en çok üyesi olan mesajsohbet programýný kullanmak ister, çok çeþitli ürünlerle çalýþan bilgisayar iþletim sistemi daha çok satar). Að etkisi, ürünleri çok kullanýldýðý için fazla talep edilen firmalarý piyasada hakim duruma getirebilir ve rekabeti saðlayýcý regülasyonlarý zorunlu kýlabilir. 88 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ 2. Telekomünikasyon Hizmetlerinde Reforma Yol Açan Faktörler Telekomünikasyon hizmetlerinin modern anlamda sunulmaya baþlandýðý dönemden beri geliþmiþ ülkelerde bu hizmetlerin sunulmasýndan ulus devletlerin sorumlu tutulmasý ve uluslararasý telekomünikasyon hizmetlerinin yasa ile yetkilendirilmiþ PTT idareleri tarafýndan sunulmasý üzerinde bir uzlaþma söz konusuydu. Piyasa koþullarýnýn, sosyo-ekonomik konularýn ve ticaret politikasýnýn devlet tarafýndan yönlendirildiði bu endüstride PTT idaresi hukuken veya fiilen tekel gücüne sahipti ve araþtýrma ve geliþtirme (ar-ge) desteði, kamu ihaleleri ve ihracat sübvansiyonlarý yoluyla telekomünikasyon donaným piyasasýný desteklemekteydi. Günümüzde ise telekomünikasyon piyasasý daha fazla piyasa mekanizmasýna dayalý bir yapýya kavuþmaktadýr. Yeni dönemde, teknolojik, ekonomik, politik ve kurumsal faktörler mevcut yönetim tarzýný baský altýna almaktadýr. Hücresel radyo, kablo aðlarý ve uydu gibi yeni teknolojiler telekomünikasyon piyasasýndaki geleneksel kamusal tekelleri sarsmaktadýr. Daha düþük maliyetle daha yüksek kalitede ve yenilikçi hizmetler talep eden tüketiciler PTT tarafýndan sunulan geleneksel hizmetlere ek olarak daha esnek ve farklý hizmetler için yoðun bir biçimde lobi yapmaktadýr. Telekomünikasyon endüstrisini yukarýda deðinilen deðiþimler yönünde zorlayan, kamu tekellerini baský altýna alan ve piyasanýn daha fazla rekabete açýlmasýna yol açan temel faktörler dört ana baþlýk altýnda sýnýflandýrýlabilir (Þekil 2): Teknolojik devrim. Bilgi ve iletiþim teknolojilerindeki yenilik ve icatlar bütün bilgi türlerinin dijitalleþmesine yol açmaktadýr. Globalleþme. Global ekonomik entegrasyon tüketici taleplerinin çeþitlenmesine ve artmasýna yol açmaktadýr; telekomünikasyon endüstri ve sektörlerinde yakýnsamaya ve kümelenmelere neden olarak ulusal piyasalarý global rekabete açýk hale getirmektedir. Uluslararasý düzeydeki deregülasyonlar. Sektördeki global deðiþimler geliþmiþ ülkeleri ve Dünya Ticaret Örgütü gibi global kurumlarý bu alanda yeni düzenlemeler yapmaya zorlamaktadýr. Rekabet güçlerini artýrmak isteyen ülkeler telekomünikasyon piyasasýnda deregülasyonlara gitmekte ve bu uygulamalar rakip ülkeleri ayný yönde deðiþiklikler yapmaya itmektedir. Kamusal politika ve tercihlerdeki deðiþim. Globalleþme ve teknolojik devrim ulus devletleri yeni politikalar uygulamaya ve farklý siyasal tercihlerde bulunmaya itmektedir. Devletler, gelir elde etmek, yabancý sermayeyi teþvik etmek, telekomünikasyon hizmetlerinin yaygýnlaþtýrmak, hizmet kalitesini artýr- COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL mak ve ulusal rekabet güçlerini yükseltmek için telekomünikasyon sektöründe rekabeti özendirmektedirler. Þekil2: Telekomünikasyon Sektöründe Reforma Yol Açan Faktörler Kaynak: WEF, (2002:120) ve Hulsink, (1998:75-76) Teknolojik Devrim Teknolojik ilerleme, diðer alanlarda olduðu gibi, telekomünikasyonünikasyon alanýnda da büyük yeniliklere ve deðiþikliklere yol açmaktadýr. Telekomünikasyonünikasyon sektörünün serbestleþtirilmesine ve reforma tabi tutulmasýna olanak saðlayan çok sayýda teknolojik yenilik ve ilerleme söz konusudur. Yeni iletim kanallarýnýn devreye girmesi, dijitalleþme ve sektörel yakýnsama ile kendini ifade eden telekomünikasyon sektöründeki teknolojik devrim üç ana kategori altýnda özetlenebilir (Hulsink, 1998:84 ve Scherer, 1994:72): Ýletim teknolojilerindeki devrim.Yüksek kapasiteye sahip fiber-optik kablolarýn kullanýlmaya baþlanmasý, yüksek frekanslý sinyaller taþýmaya elveriþli altyapýnýn oluþturulmasý ve uydu baðlantýlarý, bilgisayar aðlarý ve hücresel sistemler gibi alternatif ve daha güçlü altyapýnýn keþfi her türlü veri iletiminin kalitesini ve kapasitesini önemli düzeyde artýrmakta ve þebeke kapasitesini önemli ölçüde yükselterek birden fazla telekomünikasyon þebekesinin daha küçük ölçekte kurulmasýna olanak saðlamaktadýr. Benzer bir biçimde, dijital iletim sistemleri, uygun maliyetle, geniþ bant sistemleri içinde bireysel veri akýþýna izin vererek küçük aðlarýn ticari açýdan çekici olmasýna izin vermektedir. Öte yandan, uyduya dayalý elektronik teknolojiler ve geliþmiþ kablosuz iletim teknolojisi bir yandan iletim maliyetlerini azaltýrken öte yandan ulusal ve uluslararasý düzeyde telekomünikasyon hizmetleri sunulmasý mümkün kýlmaktadýr. Anahtarlama teknolojisindeki devrim. Elektromekanik anahtarlamadan dijital anahtarlamaya geçiþ ve aðlarýn 'akýllý' bir hale getirilmesi veri iþleme, yönlendirme ve depolamanýn etkinliðini ve verimliliðini önemli ölçüde artýrmaktadýr. Dijital teknoloji, operatörlerin farklý aðlar oluþturmalarýna, tüketicilerin bu aðlar arasýndan seçim yaparak telekomünikasyon TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ hizmeti alabilmelerine ve operatörlerin bu hizmetleri fatura edebilmelerine imkân saðlamaktadýr. Dijital teknoloji sayesinde eskiden kamu tekeli tarafýndan sunulan hizmetlerin birden fazla operatör tarafýndan sunulmasý ve sektörün rekabete açýlmasý olanaklý hale gelmektedir. Anahtarlama teknolojisindeki geliþmeler farklý operatörlerin kendi aðlarýný oluþturup yönetmelerine yardým etmekte ve sektörde desantralizasyonu artýrmaktadýr. Hücresel teknoloji hareket halindeki araçlarda (gemi, uçak, karayolu taþýtlarý vs.) haberleþmenin saðlanmasýný kolaylaþtýrmakta ve hizmet alanýný küçük hücrelere bölerek bir hücreden diðerine geçerken kesintisiz görüþmeyi saðlamaktadýr. Baðlantý (terminal) donanýmlarýndaki devrim. Terminallerin mülti-medya donanýmlarýna dönüþmesi ve akýllý ve koþullu eriþime olanak saðlayan teknolojilerin (akýllý kartlar, kod çözücüler v.b.) yaygýnlaþmasý teleks, telefaks, videoteks, telepating gibi katma deðer þebeke hizmetlerin (value added network services: VANs) sunulmasýna imkân saðlamaktadýr. Katma deðerli hizmetler küçük hizmet saðlayýcýlarýnýn farklýlaþtýrýlmýþ hizmetler sunarak piyasada rekabet etmelerine olanak tanýmakta ve telekomünikasyon donanýmlarý piyasasýndaki rekabet düzeyini yükseltmektedir. Telekomünikasyon hizmetlerinde yukarýda özetlediðimiz yenilikler ve geliþmeler telekomünikasyon sektöründe piyasaya dayalý düzenlemelerin yapýlmasýna imkan saðlayan bir dizi faktörün ortaya çýkmasýna yol açmýþtýr. Öncelikle ortaya çýkan yeni teknolojiler maliyetleri önemli ölçüde düþürmüþtür. Yeni data iletiþim teknolojileri, telekomünikasyon sektöründe üretim, baðlama, iletim ve santral donanýmlarýnýn iþletme maliyetlerini önemli ölçüde azaltmýþtýr. Bu geliþmeler ile birlikte telekomünikasyon sektöründe geleneksel ölçek ekonomileri ve doðal tekel argümaný da önemini kaybetmiþtir. Doðal tekel argümanýnýn bu þekilde önemini yitirmesi devletin telekomünikasyon alanýndaki monopol konumunun sorgulanmasýna neden olmuþtur. Öte yandan, maliyetlerdeki azalmanýn yanýsýra dijitalleþme ve kablosuz baðlantý gibi yeni teknolojiler telekomünikasyon sektöründe çok yönlü rekabete olanak saðlamaktadýr (Gutierrez, 2000:865). Bu durum, iletim aðlarýnda tamamen, doðal tekel pozisyonunu önemli ölçüde koruyan daðýtým aðlarýnda ise kýsmen rekabete açýk bir piyasa yapýsýnýn tesis edilmesine imkan saðlamakta ve bu alandaki reformlara gerekçe saðlamaktadýr. Kamusal Politika ve Tercihlerdeki Deðiþim Önceki açýklamalarýmýzda belirttiðimiz üzere 1980'li yýllarýn baþlarýna deðin dünyanýn hemen her ülkesinde posta ve telekomünikasyon hizmetlerinde TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 89 devlet tekeli söz konusuydu. Bugün için de durum bütünüyle deðiþmiþ deðildir. Telekomünikasyon hizmetlerinde devlet mülkiyetinin ve kontrolünün varlýðý bazý sorunlar ortaya çýkarmaktadýr. Globalleþme ve geliþen teknoloji 1970'li yýllarýn sonlarýna doðru bu sorunlarý iyice belirgin bir hale getirmektedir. Öncelikle, globalleþme ve teknolojik geliþmeler sonucu hemen hemen tüm ülkelerde yeni teknolojilerin kullanýldýðý telekomünikasyon hizmetlerine yönelik büyük bir talep olmasýna karþýlýk kamu tekelinde faaliyet gösteren operatörler ya bu talebi yeterince karþýlayamamakta veya yeterli kalitede hizmet sunamamaktadýrlar. Ýkinci olarak, geliþmekte olan ülkeler baþta gelmek üzere, telekomünikasyon sektöründe mevcut kapasite tam ve etkin bir biçimde kullanýlamamakta, telekomünikasyon hizmetlerinde kullanýlan araç, gereç ve tüm diðer teçhizatlarýn bakýmý ve onarýmý zamanýnda yapýlamamakta ya da hýzla deðiþen teknoloji telekomünikasyon altyapýsýnýn demode olmasýna yol açmaktadýr. Keza, geliþmekte olan ülkelerin çoðunda santral ve uzun mesafe haberleþme kapasitesinin yetersiz olmasý dolayýsýyla telefon görüþmeleri genellikle tamamlanamamakta veya yeterli hizmet kalitesine ulaþýlamamaktadýr. Son olarak, kamu mülkiyeti ve kontrolünün söz konusu olduðu diðer devlet kuruluþlarýnda olduðu gibi telekomünikasyon hizmetlerinde de aþýrý istihdam ya da bir diðer ifadeyle gizli iþsizlik söz konusudur. Ortaya çýkan bu sorunlarý çözme amacýnýn yaný sýra ülkeleri telekomünikasyon sektöründe reform yapmaya iten çok sayýda neden bulunmaktadýr. Bu nedenlerin ilki gelir elde etme isteðidir. Hükümetler, yasalarla yetkilendirilmiþ kamu mülkiyetindeki telekomünikasyon kurumlarýný özelleþtirerek veya lisanslar yoluyla piyasaya yeni giriþlere izin vererek elde ettikleri gelirlerle bütçe açýklarýný kapatmak istemektedirler. Ýkinci neden, yabancý sermaye yatýrýmlarýný teþvik etmek ve artýrmaktýr. Devletler mali kýsýtlar nedeniyle telekomünikasyon sektöründeki yenilik ve teknolojik geliþmelerin gerektirdiði yeni yatýrýmlara yeterli kaynaðý ayýramamaktadýr. Telekomünikasyon sektörünü özelleþtirme ve serbestleþtirme yoluyla yerli ve yabancý özel sektöre açmak, gereksinim duyulan ilave sermayeye, özgün bilgiye ve yeni teknolojilere eriþmenin bir aracý olarak görülmektedir. Üçüncü neden, telekomünikasyon hizmetlerinin yaygýnlýðýný artýrmak ve hizmet kalitesini yükseltmektir. Bu amaçla piyasaya yeni giren veya özelleþtirme yoluyla kamu mülkiyetindeki telekomünikasyon kurumunu devralan firmalara yeni teknoloji getirme, telekomünikasyon aðlarýný yayma veya telekomünikasyon hizmetlerinin yaygýnlýðýný artýrma gibi konularda önceden belirlenen hedeflere eriþme yükümlülüðü getirilmektedir. Son olarak, ülkeler geliþmiþ 90 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ ülkelerle aralarýndaki kalkýnmýþlýk farkýný azaltmada telekomünikasyon sektörü reformunu bir çare olarak görmektedirler. Bütün üretim alanlarýnda önemli bir girdi olan altyapý, rekabet gücünü ve iktisadi büyümeyi önemli ölçüde etkileme kapasitesine sahiptir. Yüksek maliyetli ve yetersiz bir iletiþim altyapýsý ülkelerin bilgi ekonomisine katýlýmýný büyük ölçüde sekteye uðratýr. Globalleþme ve yeni teknolojiler geliþmekte olan ülkelerin kalkýnma sürecinin ilk aþamalarýný atlamalarýna imkân saðlar ve global ekonominin sunduðu olanaklardan dýþlanmalarýný engeller. Kamusal kaynaklarla bilgi ve iletiþim teknolojilerinin sunduðu bu tip imkânlardan yeterince yararlanamayan ülkeler telekomünikasyon sektörünü rekabete açarak rakiplerini yakalamak ve rekabet güçlerini artýrmak istemektedirler. Globalleþme Global ekonomik entegrasyonun artmasý, diðer sektörlerde olduðu gibi, telekomünikasyon sektöründe de global düzeyde rekabeti artýrmakta ve önemli etkilerin ortaya çýkmasýna yol açmaktadýr (Hulsink, 1998:88-93). Teknolojik deðiþikliklerin yaný sýra iletiþim endüstrisi piyasasýndaki geliþmeler iletiþim piyasasýna yönelik kamusal politikalarýn deðiþmesine neden olmaktadýr. Daha önceleri telekomünikasyon donanýmlarý, altyapýsý ve hizmetleri sektörlerinde dikey entegrasyonlarýn varlýðý ile ortaya çýkan ulusal tekeller (PTT) ve uluslararasý karteller, kablo aðlarý, hücresel sistemler, fiber-optik aðlar ve uydular gibi farklý iletim teknolojilerinin ortaya çýkmasý ile birlikte, bütün telekomünikasyon endüstrisinde kontrolü saðlayamaz hale gelmektedirler. Donaným ve hizmetler sektörlerinin rekabete açýlmasý sonucu PTT idarelerinin elde ettiði kârlar azalmaktadýr ve mevcut gelir potansiyelini muhafaza etmek isteyen PTT idareleri veri iþleme hizmetleri, katma deðerli hizmetler, video konferans gibi yeni hizmetler geliþtirerek çok uluslu þirketlere yüksek getirili hizmetler sunmaya yönelmektedirler. Teknolojik geliþmelerin özel firmalarýn (kargo ve kurye þirketleri) kârlý bir þekilde posta hizmetlerini sunmalarýna olanak tanýmasý PTT idarelerinin yüksek getirili telekomünikasyon hizmetleri ile zararýna yürüttükleri posta hizmetlerini finanse etmelerine imkân saðlayan politikalarýný çýkmaza sokmaktadýr. Ýþçi sendikalarýnýn yüksek teknolojiye sahip bir sektörde çalýþtýklarýný varsayarak ücret taleplerini artýrmasý ise PTT idarelerinin daha büyük mali risklerle karþý karþýya kalmasýna sebep olmaktadýr. Bütün bu geliþmeler PTT idarelerinin posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin birbirinden ayrýlmasý yönündeki talepleri artýrmaktadýr. Teknolojik geliþmeler iletiþim endüstrisinin globalleþmesine yol açmaktadýr. Sosyal ve ekonomik COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL iliþkilerin yoðunlaþtýðý günümüzde kendi ulusal standartlarýna uygun anahtarlama, baðlantý, iletim ve daðýtým sistemine sahip olan ulusal telekomünikasyon endüstrisi global standartlara uyum saðlamak zorunda kalmaktadýr. Arz ve talebin gittikçe uluslararasýlaþmasý, ar-ge yatýrýmlarýnýn yüksek düzeylere ulaþmasý ve uluslararasý deregülasyon yönündeki baskýlar donaným üreticilerini yeni piyasalar aramaya yöneltmektedir. Ulusal piyasalar birçok üretici için hala son derece önemli olmasýna raðmen yeni dijital ürünlerin ar-ge maliyetlerini karþýlamaya yetecek kadar büyük deðildirler ve asgari düzeyde de olsa ölçek ekonomileri meydana getirememektedirler. Bu durum donaným üreticilerini yeni piyasalar aramaya itmekte ve bu alanda global rekabet artmaktadýr2. Bu ortamda yeni teknolojiler ancak birden çok ulusal piyasada pazarlama yapan, üretimde bulunan ve hizmet sunan firmalarca geliþtirilebilir. Bu gereksinim bir yandan ulusal piyasalarýn serbestleþtirilmesi; öte yandan, telekomünikasyon piyasasýndaki donaným üreticilerinin ittifak, birleþme ve satýn alma yoluyla gruplaþmalarýna yol açmaktadýr. Globalleþme, bankalar, havayolu þirketleri, haber ajanslarý, telekomünikasyon þirketleri gibi telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanan büyük uluslararasý kullanýcýlarýn maliyetlerini artýrmaktadýr. Maliyetlerini azaltmak isteyen uluslararasý tüketiciler uluslararasý çözümler peþinde koþmaktadýr. Tüketici örgütleri ile birlikte hareket eden büyük þirketler hem geleneksel hem de yeni teknolojilere dayalý telekomünikasyon hizmetlerinin düþük maliyet ve yüksek kalite ile sunulmasý için politika oluþturmakta ve nihai aþamada sýnýr aþan telekomünikasyon trafiðini engelleyen hukuki engellerin ve tarifelerin ortadan kaldýrýlmasýný talep etmektedirler. Öte yandan, çok uluslu firmalarýn bir kýsmý mevcut ulusal þebekeleri, yüksek kapasiteye sahip fiber-optik kablolarý, mikrodalga teknolojileri ve uydularý kullanarak özel telekomünikasyon aðlarý oluþturmakta ve böylece maliyetlerini azaltarak global düzeyde rekabet güçlerini artýrmaya çalýþmaktadýrlar3 . Uluslararasý Deregülasyonlar Telekomünikasyon sektöründe küresel düzeyde yaygýnlaþan serbestleþtirme süreci ve gittikçe artan küresel rekabet tekelci yapýya sahip ulusal PTT idarelerini deðiþime zorlamaktadýr. Geliþmiþ ülkeler tarafýndan gerçekleþtirilen regülasyon faaliyetleri telekomünikasyon sektörünün iktisadi büyümeye katkýsýný azamileþtirmek ve uluslararasý rekabet gücünü korumak isteyen ülkelerin ayný yönde davranmasýna neden olmaktadýr. Bu eðilimi destekleyen faktörlerin baþýnda yukarýda da deðinilen teknolojik ilerlemeler gelmektedir. Ýkinci faktör ise uluslararasý TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ kurumlarýn dünya ticaret sistemine dahil ettikleri yeni uygulamalardýr. Sektördeki reform çabalarý, Dünya Ticaret Örgütü'nün hizmetler ticareti ile ilgili yeni düzenlemeler yürürlüðe koymasý ve 1997'de 80 ülke'nin telekomünikasyon piyasalarýný Hizmet Ticareti Genel Anlaþmasý (GATS)'na ekli Temel Telekomünikasyonünikasyon Anlaþmasý (ABT) çerçevesinde kademeli olarak serbestleþtirmeyi taahhüt etmesiyle birlikte hýzlanmaktadýr (Contant, 2002:7). Dünya Bankasý Grubu ise telekomünikasyon piyasasýný reforma tabi tutmak isteyen ülkelere proje ve bilgi desteði sunmaktadýr. Global kurumlarýn serbestleþtirme yönündeki destek ve uygulamalarý geliþmekte olan ülkelerin reform sürecine katýlmalarýna katký saðlamaktadýr. 3. Telekomünikasyon Hizmetlerinde Reform Süreci Telekomünikasyon piyasasýnýn yeniden yapýlandýrýlmasýna yönelik çalýþmalar 1980'li yýllarýn baþlarýna dek geriye götürülebilir. Öncülüðünü ABD, Ýngiltere ve Avrupa ülkelerinin yaptýðý telekomünikasyon piyasasýna yönelik reform sürecinde endüstrinin sahip olduðu temel özellikler belirleyici olmaktadýr. Son yirmi yýlda gerçekleþtirilen reform çabalarý ülkeden ülkeye büyük farklýlýklar göstermektedir. Bu farklýlýðýn ortaya çýkmasýnýn nedeni telekomünikasyon hizmetlerinin farklý modellere göre sunulmasýdýr. Bu piyasadaki temel model, telekomünikasyon donanýmý, aðlarý ve hizmetlerinde ülke içinde tekelci, uluslararasý düzeyde ise kartelci bir yapýyý gerektirmekteydi. Avrupa ülkelerinde büyük miktarlarda istihdam saðlayan ve elde ettiði tekel kârý ile sosyal fonlarý sübvanse eden kamu tekeline karþýlýk ABD'nde tek bir firmanýn (AT&T) tekeli bulunmaktaydý. Bu nedenle birçok geliþmekte olan ülke ile birlikte Avrupa ülkelerinde piyasayý rekabete açmayý amaçlayan reform çabalarý kamu tekelini ortadan kaldýrmayý amaçlamakta ve özelleþtirme, serbestleþtirme ya da bu iki yöntemin birlikte uygulanmasýný içermektedir. 1990'lý yýllarýn baþýndan beri süregelen reform çabalarý, bütün dünyada, serbestleþtirmenin hýzlandýrýlmasýný amaçlamaktadýr. Bu dönemde yasalarla yetkilendirilmiþ kamu tekeli ortadan kaldýrýlýrken kamusal düzenlemelerle eskiden tekel konumunda olan kamu telekomünikasyon operatörüne karþý korunan alternatif kamu þebeke operatörleri devreye konulmakta ve yeni oluþturulan baðýmsýz ulusal düzenleme kurumlarý piyasada adil rekabet koþullarýnýn sürdürülmesini gözetlemektedir. Telekomünikasyon endüstrisinde süregelen serbestleþtirme süreci özelleþtirme, deregülasyon ve rekabeti tesis etmeyi amaçlayan regülasyon politikalarýný içermektedir (Levi-Faur, 2003:163). Öte TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 91 yandan, Noam ve Caby (1994)'nin de deðindiði gibi, 1980'li yýllarýn baþlarýnda baþlayan ve telekomünikasyon piyasasýný yeniden yapýlandýrmayý amaçlayan reform sürecinde dört farklý strateji uygulanmaktadýr (Þekil 3): Þekil3: Telekomünikasyon Sektöründe Reform: Temel Stratejiler ve Reform Sürecinin Aþamalarý öncesinde olduðu gibi, bir yandan firmalar rekabetçi üstünlük elde etmek için dikey entegrasyonlara (genellikle donaným imalatçýlarý ile) gitmekte; öte yandan, devletler, ulusal firmalarýnýn rekabet güçlerini artýrmak için teþvik edici veya stratejik sanayi-ticaret politikalarý uygulamaktadýrlar. Þekil4: Telekomünikasyon Sektöründe Reformlarýn Ülke Grauplarý ve Türlerine Göre Daðýlýmý Kaynak: WEF, 2003:121;Noam ve Caby(1994) Kaynak: WEF, 2003:121;Noam ve Caby(1994) Piyasa yapýsý ile alakalý stratejiler. Bu kategori altýnda uygulamaya konulan stratejiler kamu ya da özel tekellerin varlýðýný dikkate alarak dizayn edilen düzenlemelerin ortadan kaldýrýlarak piyasada rekabeti artýrmayý hedefleyen deregülasyon çabalarýný, piyasaya giriþ engellerini ortadan kaldýrarak telekomünikasyon piyasasýný iç ve dýþ rekabete açmayý hedefleyen serbestleþtirme uygulamalarýný ve global piyasalara eriþme olanaðý elde eden özel ve kamu telekomünikasyon þirketlerinin ölçek ve kapsam ekonomileri elde etmek için þirket birleþme ve satýn alma faaliyetlerine giriþerek oluþturduklarý konsolidasyon giriþimlerini içermektedir. Mülkiyet yapýsý ile baðlantýlý stratejiler. Telekomünikasyon sektöründe piyasayý etkin konuma getiren reform sürecinde özelleþtirme etkin bir araç konumundadýr. Özelleþtirmenin gerçekleþtirilmesi aþamasýnda tekel pozisyonunda bulunan kamu telekomünikasyon kurumu posta ve telekomünikasyon hizmetleri sunan ayrý þirkete bölünmekte (corporatisation) ve daha sonra katma deðeri yüksek olan hizmetler ürettiði için getirisi yüksek olan telekomünikasyon þirketi özelleþtirilmektedir. Uluslararasý stratejiler. GATS Telekomünikasyonünikasyon Eki ve ABT, üye ülkelere telekomünikasyon sektöründe en iyi ve rekabeti teþvik eden düzenleyici uygulamalarý benimsemelerini önermektedir (Roseman, 2003:83). Çok taraflý ticaret anlaþmalarýna telekomünikasyon piyasasýnýn rekabete açýlmasý ilkesinin dahil edilmesi sonrasýnda özel ve kamu telekomünikasyon þirketleri tek baþlarýna veya ittifaklar oluþturarak global piyasalara açýlma stratejisi uygulamaktadýrlar. Rekabetçi Stratejiler. Telekomünikasyon piyasasýný rekabete açan ülkelerde, reform süresi 92 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Yukarýda da deðinildiði gibi ülkelerin sahip olduklarý özgün koþullar nedeniyle telekomünikasyon sektöründeki reform uygulamalarý ülkeden ülkeye büyük farklýlýklar göstermektedir (Þekil 4). Telekomünikasyon reformlarýnda öncü bir role sahip olan ABD, sahip olduðu özgün telekomünikasyon piyasasý yapýsý nedeniyle reform sürecinde farklý bir yere sahiptir (Gao ve Lyytinen, 2001:131). Bu ülkede, yasa ile yetkilendirilmediði halde, bir özel þirket (AT&T) sadece telekomünikasyon altyapýsý ve hizmetlerinde deðil, bunlarýn yaný sýra donaným ve ar-ge sektörlerinde de fiilen tekel pozisyonuna sahipti. Federal Ýletiþim Komisyonu çýkardýðý bir kararname (Consent Decree) ile 1956'da mikro dalga hizmetlerini ve 1971'de veri iletim hizmetlerini rekabete açtý. Adalet Bakanlýðý'nýn aldýðý bir karar ile 1984 yýlýnda telekomünikasyon piyasasýnda tekele sahip olan AT&T firmasý yerel hizmetler sektöründen çekildi ve bu tarihten sonra uzun mesafeli ve bilgi hizmetlerini sunamayan bölgesel tekeller bu hizmetleri sunmaya baþlarken uzun mesafeli hizmetleri sunan firmalar yerel piyasaya girme hakkýna sahip oldu. 1996'da çýkarýlan Telekomünikasyonünikasyon Kanunu bütün telekomünikasyon piyasalarýný rekabete açtý (Cave ve Crandall, 2001:4). Ýngiltere, doðal tekel niteliði nedeniyle, telekomünikasyon hizmetlerinin kamu ya da özel kesim tarafýndan tekelci piyasa koþullarýnda sunulmasý gerektiði þeklindeki geleneksel görüþü ortadan kaldýran reform uygulamalarýna sahne olmuþtur. 1981'de çýkarýlan Telekomünikasyonünikasyon Kanunu ile baþlayan reform süreci kamu mülkiyetindeki endüstrilerin mevcut durumlarýnýn iyileþtirilmesini amaçlayan politikanýn bir parçasýdýr. Yasa, telekomünikasyon hizmetlerini sunmakla görevli olan kurumu ikiye ayýrdý ve telekomünikasyon hizmetlerini COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL sunma görevini British Telekomünikas-yon'a devretti; düzenleyici birim olarak Sanayi Bakanlýðý'ný görevlendirdi ve piyasayý rekabete açtý. 1984 yýlýnda çýkarýlan yeni yasa Mercury þirketine uzun mesafeli telekomünikasyon hizmetlerini sunma izni vererek bu alanda piyasayý rekabete açarken British Telekomünikasyon'un özelleþtirilmesi sürecini baþlattý. British Telekomünikasyon üç aþamada (1984, 1991 ve 1993) özelleþtirildi ve düzenleyici birim olarak Telekomünikasyonünikasyon Kurumu (Oftel) oluþturuldu. Oftel'in oluþturulmasý piyasadaki rekabeti artýran yeni uygulamalarý olanaklý hale getirdi ve telekomünikasyon piyasasý zamanla tamamen serbestleþtirildi. Hem ABD hem de Ýngiltere'de tam serbestleþtirmeyi amaçlayan geçiþ dönemi sýrasýnda sürdürülebilir ve adil rekabet koþullarýný saðlayacak regülasyonlar gerçekleþtirilmiþtir; ancak, her iki ülkede de piyasaya giriþ engellerini azaltmaya yönelik deregülasyonlar konusunda yeterli düzeyde baþarý gösterilememiþtir (Gao ve Lyytinen, 2001:133). Ýngiltere ve Finlandiya hariç, AB ülkeleri piyasalarýný rekabete açmak konusunda son derece çekingen davranmaktadýrlar. Bu ülkelerin çoðu AB direktifleri ile oluþturulan birlik düzeyindeki plâna sadýk kalarak piyasalarýný rekabete açmaya çalýþmaktadýr. AB, 1990'lý yýllar boyunca, telekomünikasyon piyasalarýný tedricen rekabete açmayý amaçlayan bir dizi düzenleyici ilkeyi uygulamaya koymaktadýr. Birçok AB ülkesi daha önceleri piyasalarýný serbestleþtiren ülkeleri takip etmekte ve 1998'de yürürlüðe giren direktiflerle altyapý ve hizmetler sektörlerinde telekomünikasyon piyasalarýný kademeli olarak rekabete açmaktadýrlar. AB ülkelerinin çoðunda büyük çaplý özelleþtirmeler yapýlmasýna raðmen Fransa ve Almanya büyük telekomünikasyon operatörlerindeki kamu hisselerini hâlâ elde tutmaya devam etmektedirler. Geliþmekte olan ülkelerin büyük bir kýsmýnda telekomünikasyon sektöründe kamu tekelleri mevcuttur veya posta ve telekomünikasyon hizmetlerinin birbirinden ayrýldýðý þirketleþtirme süreci yeni yeni devreye girmektedir. Ancak, son birkaç yýldýr, önde gelen bazý geliþmekte olan ülkelerde serbestleþtirme yönünde ciddi adýmlar atýlmaktadýr. Geliþmiþ ülkelerde izlenen reform stratejisi aþamalý bir strateji iken telekomünikasyon reformu gerçekleþtiren geliþmekte olan ülkelerde hem aþamalý hem de radikal reform programlarý ayný anda uygulanmaktadýr (Gao ve Lyytinen, 2001:134). Bu ülke grubunun büyük bir çoðunluðunda telekomünikasyon sektörü üzerinde devlet kontrolü uygulamak hâlâ en akýlcý seçenek olarak görülmektedir. Bu yolu izleyen ülkeler geliþmiþ ülkelerin reform süreci öncesinde izledikleri rotayý takip etmektedirler. Çin baþta gelmek üzere bu þekilde TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ davranan ülkeler, telekomünikasyon altyapýsýný ve hizmetlerini ülke ekonomisini güçlendirmek ve rekabet gücünü artýrmak için etkili bir belirleyici olarak görmektedirler. Öte yandan, piyasa mekanizmasýna dayanan reform programlarýný yürürlüðe koyan ülkeler bu reformlarý özelleþtirme, serbestleþtirme veya her ikisini birlikte kullanarak gerçekleþtirmektedirler. WEF (2003:122)'e göre, 2000 yýlý sonu itibarýyla 236 ülkenin % 55'i özelleþtirme, serbestleþtirme veya bu ikisinin bileþiminden herhangi birini uygulamak suretiyle telekomünikasyon sektöründe reform yapmýþtýr. 4. Telekomünikasyon Hizmetlerinde Reform Sürecinin Sonuçlarý Telekomünikasyon sektörü birçok ülkede en hýzlý geliþen sektörlerden biridir ve telekomünikasyon hizmetlerinden elde edilen gelirler gayri safi yurtiçi hasýlanýn % 2-3'üne ulaþmaktadýr (Li ve Xu, 2002a:440). Sektör, özel kesimin iþlem maliyetlerini azalttýðý için önemli düzeyde pozitif dýþsallýklara sahiptir ve bu nedenle iktisadi büyümeye büyük bir katký saðlar. Sektörün bu türden olumlu etkilerini dikkate alan ve bu etkileri artýrmak isteyen çok sayýda ülke, çeþitli nedenlerle özelleþtirme, serbestleþtirme ve deregülasyonlar yoluyla telekomünikasyon piyasasýný reforma tabi tutmaktadýrlar. Gerçekleþtirilen reformlarda tüketicilerin refahýný artýrma, sektörü daha etkin bir hale getirme, kamuya gelir saðlama, telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanan kiþi sayýsýný artýrma ve yabancý sermaye yatýrýmlarýný çekme gibi farklý hedeflere ulaþýlmak istenmektedir. Bu süreçte, geliþmiþ ülkeler tüketici refahýný ve telekomünikasyon sektörünün etkinliðini artýrmayý hedeflerken yeni sanayileþen ülkeler kamuya gelir aktarmayý, sektörün etkinliðini artýrmayý ve telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanan kiþi sayýsýný artýrmayý; geliþmekte olan ülkeler ise, telekomünikasyon hizmetlerine herkesin eriþimini saðlamanýn yaný sýra yabancý yatýrýmcýlarý çekmeyi amaçlamaktadýrlar (WEF, 2003:131). Ancak, günümüzde temel telekomünikasyon hizmetlerinin % 73'ü hâlâ tekeller tarafýndan sunulmaktadýr. Bu durumun temel nedeni, geliþmiþ bir finans sektörüne ve büyük bir kentli tüketici grubuna sahip olan demokratik ülkeler telekomünikasyon sektörünü daha kolay bir biçimde reforma tabi tutarken bütçe açýklarýný telekomünikasyon sektöründen elde edilen yüksek gelirle kapatmak isteyen ülkelerin telekomünikasyon hizmetlerini kamu mülkiyetindeki PTT idareleri ile sunmak istemeleridir (Li ve Xu, 2002a). Son 25 yýlda gerçekleþen reform sürecinde ortaya çýkan temel sonuçlar birkaç baþlýk altýnda özetlenebilir: TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 93 Telekomünikasyon sektöründe gerçekleþtirilen özelleþtirme ve serbestleþtirmeler önemli düzeyde refah artýþlarýna yol açmaktadýr (Li ve Xu, 2002b). Telekomünikasyon sektöründeki özelleþtirme uygulamalarý sonrasýnda verimlilik, kârlýlýk ve toplam çýktý artarken istihdam düzeyinde belirgin ölçüde bir azalma ortaya çýkmaktadýr (Bortolotti et al., 2002:266). Milli gelir düzeyi ne olursa olsun, telekomünikasyon piyasasýný serbestleþtiren ülkelerde internet kullanýmý daha yaygýndýr; telekomünikasyon sektöründe, reform gerçekleþtirmeyen ülkelerde ne tele-yoðunlukta (teledensity4 ) ne de kullanýcýlarýn yoðunluðunda (user intensity5) hiçbir ilerleme söz konusu deðildir. Diðer ülkelere kýyasla telekomünikasyon sektörünü reforma tabi tutan ülkelerin "aða hazýrlýk endeks6" düzeyinde önemli ilerlemeler söz konusudur (WEF, 2003:123-135). Telekomünikasyon sektöründe reform çabasýna giren ülkelerin çoðu tam ve hýzlý bir serbestleþtirme yerine kamu mülkiyetindeki telekomünikasyon operatörlerinin özelleþtirilmesi, piyasanýn rekabete açýlmasý ve baðýmsýz bir düzenleyici kurumun oluþturulmasý aþamalarýndan oluþan kademeli bir reform sürecini benimsemektedir. Fink et al. (2003) tarafýndan yapýlan ve 86 geliþmekte olan ülkenin 1985-1999 yýllarý arasýnda gerçekleþtirdiði telekomünikasyon sektörü reformlarýný inceleyen çalýþma tam serbestleþtirmenin daha çok iþe yaradýðýný ortaya koymaktadýr. Sektörde reformun söz konusu olmadýðý veya kýsmi reformlarýn gerçekleþtirildiði dönemlere kýyasla özelleþtirme, piyasanýn rekabete açýlmasý ve baðýmsýz düzenleyici birimin oluþturulmasý sýrasýna göre gerçekleþtirilen serbestleþme döneminde hem tele-yoðunlukta (% 8) hem de iþgücü verimliliðinde (% 21) artýþ olmaktadýr. Öte yandan, özelleþtirme ve piyasanýn rekabete açýlmasý telekomünikasyon piyasasýnýn performansýný yükseltmektedir. Ancak, performans artýþýný reformu meydana getiren farklý aþamalarýn (özelleþtirme, rekabetin ve baðýmsýz düzenleme kurumunun tesisi) oluþ sýrasý büyük ölçüde etkilemektedir. En yüksek baþarý özelleþtirme ve piyasanýn rekabete açýlmasý süreçlerinin birlikte gerçekleþtirilmesi halinde elde edilmektedir (Fink, et al., 2003:463). VII. SONUÇ Globalleþme ve bilgi-iletiþim teknolojilerindeki geliþmeler bilgiyi önemli bir üretim faktörü haline getirmektedir. Üretim sürecinde bilginin öneminin gittikçe artmasý ise telekomünikasyon hizmetlerine yönelik talebi hýzla artýrmaktadýr. Artan taleple birlikte yeni teknolojilerin telekomünikasyon sektöründe yerini almasý telekomünikasyon endüstrisi üzerinde güçlü deðiþimlere yol açan baskýlara neden olmaktadýr. 94 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Teknolojik geliþmeler, bir yandan özel kesimin telekomünikasyon piyasasýna girmesini saðlayan olanaklarýn oluþmasýna neden olurken; öte yandan, ortaya çýkan farklý ve deðiþik taleplerin karþýlanabilmesi için telekomünikasyon endüstrisinde büyük bir dönüþümün yaþanmasýný saðlamaktadýr. Ancak, kamu mülkiyetindeki tekelci telekomünikasyon operatörleri, genellikle, bu dönüþümü saðlayacak kaynaklara ve piyasada faaliyet göstermeye baþlayan firmalarla rekabet edecek yeteneklere sahip deðildirler. Öte yandan, ortaya çýkan yeni teknolojiler doðal tekellerin varlýk gerekçesini oluþturan sabit yatýrým maliyetlerinin azalmasýný saðlayarak bu gerekçeyi ortadan kaldýrmaktadýr. Ülkeler, kamu ekonomisinin milli ekonomideki rolünü azaltmak, kamu mülkiyetindeki telekomünikasyon operatörünün finansal gereksinimlerinden kurtulmak, telekomünikasyon operatörünün satýþýndan elde edilen gelirle bütçe açýklarýný kapatmak veya borç yükünü hafifletmek, ekonomik büyümenin motoru haline gelen bilgiiþlem teknolojileri sektörünün performansýný telekomünikasyon reformlarý ile yükseltmek, Dünya Ticaret Örgütü ve benzeri uluslararasý kurumlarýn serbestleþtirme yönündeki çabalarýný destekleyerek iktisadi açýdan rakiplerin gerisine düþmemek gibi gerekçelerle telekomünikasyon sektörlerini reforma tabi tutmaktadýrlar. Telekomünikasyon sektöründeki reformlar, diðer sektörlerdeki reformlarý kolaylaþtýrmakta ve saðladýðý pozitif dýþsallýklarla iktisadi büyümeye katkýda bulunmaktadýr. Bu nedenle telekomünikasyon sektörünün reforma tabi tutulmasý kaçýnýlmazdýr. Ancak reformun nasýl gerçekleþtirileceði ilgili ülkenin koþullarýna ve siyasi tercihe baðlýdýr. Telekomünikasyon hizmetlerinin piyasaya dayalý hale getirilmesi, telekomünikasyon operatörünün þirketleþtirilmesi, özelleþtirme, piyasanýn rekabete açýlmasý, serbestleþtirilmesi ve düzenlenmesi aþamalarýnýn hangi sýralama ile gerçekleþtirileceði de siyasi tercihe baðlýdýr. Reform sürecinin baþarýsý belirli koþullarýn yerine gelmesine baðlýdýr: Reform sürecine en üst düzeyde tam siyasi destek saðlanmalýdýr; reformun temel amacý bütün iktisadi sektörlere ve tüketicilere daha fazla, daha iyi ve daha düþük maliyetle telekomünikasyon hizmeti sunarak verimliliði ve iktisadi büyümeyi artýrmak olmalýdýr; süreçte uygulanan politikalar ve prosedürler açýk ve saydam olmalýdýr; bütün telekomünikasyon piyasalarý rekabete açýlmalýdýr; ülkenin kredibilitesi ve istikrarý artýracak politikalar devreye sokulmalýdýr; reformlarda iyi bir zamanlama ve öncelik sýralamasý yapýlmalýdýr ve siyasi etkilerden baðýmsýz faaliyet gösterecek bir düzenleyici kurum oluþturulmalýdýr. COÞKUN CAN AKTAN / ÝSTÝKLAL Y. VURAL DÝPNOTLAR 1Doðal tekeller tekel teorisi ile ilgili olarak bkz: Posner, 1999; Vickers, 1985; Aktan- Dileyici ve Vural, 2005; Ardýyok, 2002; Çakal, 1996; Paþaoðlu, 2003.; Emek,2000. 2Günümüzde anahtarlama (baðlantý) donanýmlarýnda ar-ge ve pazarlama maliyetlerini karþýlamaya yetecek düzeyde üretim büyüklüðü ve piyasa payýna sahip çok az sayýda üretici bulunmaktadýr: AT & T (Lucent), Northern Telecom, NEC, Siemens, Alcatel ve Ericsson. 3Þirket içi (kapalý) kullanýma açýk olan alternatif global aðlara þunlar örnek olarak gösterilebilir: Societé Internationale de Télécommunications Aéronautiques (SITA) ve Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunications (SWIFT). 4Tele yoðunluk, telekomünikasyon altyapýsýna eriþim olanaðý KAYNAKÇA Adie, Douglas, K., (1987), "Privatizing, Divesting and Deregulating the Postal Service" in Calvin A Kent, Entrepreneurship and the Privatizing of Government, New York: Quorum Books, 1987. Aktan, Coþkun Can., (1993), Posta ve Telekomünikasyonünikasyon Hizmetlerinde Yeniden Yapýlanma ve Özelleþtirme, Ankara: T.Haber Ýþ Sendikasý, Ankara: 1993. Ambrose, William W., Paul R. Hannemeyer and Jean-Paul Chapon, (1990), Privatizing Telecommunications SystemsBusiness Opportunities in Develeping Countries-World Bank, International Finance Corporation, Washington DC: 1990. Aktan, Coþkun Can. Dilek Dileyici ve Ýstiklal Y. Vural (2005), Altyapý Ekonomisi - Altyapý Hizmetlerinde Serbestleþme ve Özelleþtirme-, Ankara: Seçkin Yayýnlarý. Ardýyok, Þahin., (2002), Doðal Tekeller ve Düzenleyici Kurumlar, Türkiye Ýçin Düzenleyici Kurum Modeli, Rekabet Kurumu, Ankara. Bortolotti, Bernardo, Juliet D'Souza, Marcella Fantini ve William L. Megginson (2002), "Privatization and the Sources of Performance Improvement in the Global Telecommunications Industry", Telecommunications Policy, 26, ss.243-268. Cave, Martin ve Robert W. Crandall-Eds. (2001), Telecommunications Liberalization on Two Sides of the Atlantic, Washington, DC: AEI-Brookings Joint Center for Regulatory Studies. Çakal, Recep., (1996), Doðal Tekellerde Özelleþtirme ve Regülasyon, DPT Uzmanlýk Tezleri, Yayýn No : DPT: 2455, Ýktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüðü Sektör Programlarý Dairesi, Temmuz 1996, http://ekutup.dpt.gov.tr/kit/cakalr/tekel.pdf De Bijl, Paul ve Martin Peitz-Eds., (2003), Regulation and Entry into Telecommunications Markets, West Nyack, NY:Cambridge University Press. Emek, Uður, (2000), "Özelleþtirme Uygulamalarýnda Kamu Hizmeti Ýmtiyazý Devrinden, Doðal Tekellerin Düzenlenmesine", Ýktisat, Ýþletme ve Finans, Nisan, No., 169, s. 74-86. Emek, Uður, (2003), Posta Hizmetlerinin Serbestleþtirilmesi: Özelleþtirme, Rekabet ve Regülasyon, DPT yayýnlarý, N. 2672. Fink, Carsten, Aaditya Mattoo ve Randeep Rathindran (2003), "An Assessment of telecommunications Reform in Developing Countries", Information Economics and Policy, 15, ss.443-466. Gao, Ping ve Kale Lyytinen (2001), "Telecommunications in Transition: The Chinese Experience in the International Context", (Gerald Grant-Ed., Managing Telecommunications and Networking in the 21st Century: Issues and Trends, içinde), Hershey PA: Idea Group Publishing. Gutierrez, Luis H. (2000), "Telecommunications Liberalization and Regulatory Governance: Lessons from Latin America", Telecommunications Policy, 24, ss.865-884. TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ olarak tanýmlanabilir ve 100 kiþi baþýna düþen hat sayýsý olarak ölçülebilir. 5Kullanýcý yoðunluðu internete eriþim için kullanýlan mevcut altyapý olanaðýný ifade eder, hat baþýna düþen internet kullanýcýlarý sayýsý olarak ölçülür. 6Dünya Ekonomik Forumu, "Global Bilgi Teknolojisi Raporu" ile bir ülkenin bilgi iþlem teknolojilerindeki geliþmelere katýlmak ve bu geliþmelerden yararlanmak için ne ölçüde hazýr olduðunu ölçmeyi amaçlayan bir endeks (aða hazýrlýk endeksi) yayýnlamaktadýr. Yeni ekonomiyi ortaya çýkaran iki en önemli unsurdan biri olan bilgi iþlem teknolojileri konusunda bir ülkenin güçlü ve zayýf yanlarýný ortaya koymayý hedefleyen endeks, bu teknolojileri kullanan taraflar (kiþiler, firmalar ve devlet) açýsýndan mevcut ortamý (piyasa, politik durum ve regülasyonlar, altyapý), bilgi iþlem teknolojilerine hazýrlýðýn düzeyini ve bu teknolojileri kullaným derecesini ölçmeye çalýþmaktadýr. Hulsink, Willem (1998), Privatization and Liberalization in European Telecommunications: Comparing Britain, The Netherlands and France, Florance, KY: Routledge. Ýçöz, Özge (2003), Telekomünikasyonünikasyon Sektöründe Regülasyon ve Rekabet, Rekabet Kurumu Uzmanlýk Tezleri Serisi No:16, Ankara:Rekabet Kurumu. Levi-Faur, David (2003), "New Regimes, New Capacities: The Politics of Telecommunications Nationalizations and Liberalization", (Linda Weiss-Ed., States in the Global Economy: Bringing Domestic Institutions Back in, içinde), West Nyack, NY: Cambridge University Pres, ss.161-179. Li, Wei ve Lixin Colin Xu (2002a), "The Political Economy of Privatization and Competition: Cross-Country Evidence from the Telecommunications Sector", Journal of Comparative Economics, 30, ss.439-462. Li, Wei ve Lixin Colin Xu (2002b), Liberalization and Performance in the Telecommunications Sector around the World, Working Paper, Washington, DC: The World Bank. Noam, E. Ve L. Caby (1994), "Telecommunications Strategies in the Developed World", (C. Steinfield, J. Baver ve L. Caby, Eds., Telecommunications in Transition: Policies, Services and Technologies in the European Community, içinde), London: Sage Publications. OECD (2002), Competition and Regulation Issues in Telecommunications, DAFFE/Comp (2002) 6, Paris: OECD. Paþaoðlu, M. Ömür., (2003), Doðal Tekellerde Regülasyon ve Rekabet -Bir Örnek: Ýngiliz Elektrik Sektörünün Yeniden Yapýlandýrýlmasý, Rekabet Kurumu, Uzmanlýk Tezleri Serisi No:14, Ankara, 2003. Posner, Richard A., Natural Monopoly and Its Regulation, Cato Institute, Washington, 1999. Roseman, Daniel (2003), "Domestic Regulation and Trade in Telecommunications Services: Experience and Prospects under the GATS", (Pierre Sauve ve Aaditya Mattoo, Eds., Domestic Regulation and Services Trade Liberalization, içinde), Cary, NC: Oxford University Pres, ss.83-107. Scherer, Peter R. (1994), "Telecommunications Reform in Developing Countries: IImportance and Strategy in the Context of Structural Change", (Björn Wellenius ve Peter A. Stern-Eds, Implementing Reforms in the Telecommunications Sector: Lessons from Experience, World Bank Regional and Sectoral Studies, Washington D. C.: The World Bank içinde), ss.67-81. Vickers, (1985), John and George Yarrw, Privatization and the Natural Monopolies, London: Public Policiy Centre. WEF (2003), Global Information Technology Report (20022003), New York: Oxford University Pres for World Economic Forum. Wellenius, Björn, Peter A. Stern, Timothy E. Nulty and Richard D. Stern, (1989),Restructuring and Managing the Telecommunications Sector, (A World Bank Symposium), Washington DC. TELEKOMÜNÝKASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLERÝ 95 B‹R ‹KT‹SAT POL‹T‹KASI ARACI OLARAK REGÜLASYON POL‹T‹KASI Serpil A⁄CAKAYA & Nadide Sevil HALICI S.Ü. Karaman ‹.‹.B.F ‹ktisat Bölümü Özet Abstract Piyasa yap›s› içinde devletin ifllevinin ne olmas›, devletin ne tür bir düzenleyici rol üstlenmesi gerekti¤i son y›llarda tart›fl›lmaya bafllanm›flt›r. Kamu tekellerinin oldu¤u ülkelerde devletin, elinde tekel hakk›n› bulunduran flirketleri özellefltirmesi, rekabet ve serbestleflme tart›flmalar›n› bafllatarak, ülkeleri liberal pazar anlay›fl›na sürüklemifltir. Serbestleflme anlay›fl› çerçevesinde devlet düzenleyici ve denetleyici bir kontrol (regülasyon) organ›na dönüflmektedir. Bu kavramlar uygulamaya konuldu¤unda, Devlet, sektörlerde rekabetin hangi çerçevede gerçekleflece¤ini adil kurallar koyarak belirlemekte, bu kurallar alt›nda faaliyet gösterecek kurulufllar› kontrol ederek bir hakem rolünü üstlenmektedir. The debate on the function of the government and its regulative role in the market structure is a hot topic of recent years. In countries where public monopolies are dominant, governments gave a start to discussions about competition and liberalization which led these countries to adopt free market ideas by privatizing these state owned monopolies. Within the frame of liberalization, the government takes over the role of a regulating and supervising control (regulation) organ. By applying these terms, the government sets fair rules in determining the terms of competition by controlling the institutions that are going to act within these rules, it undertakes the role of a referee. Anahtar Kelimeler: Regülasyon, Özellefltirme, Piyasa aksakl›¤›, Devlet müdahalesi, Do¤al Tekel Keywords: Regulation, privatization, market failure, government intervention, natural monopoly. I- G‹R‹fi Dünya ülkelerinin birkaç istisna d›fl›nda büyük ço¤unlu¤u, temel dayana¤› rekabet olan piyasa ekonomisini benimsemifl durumdad›rlar. Piyasa ekonomilerinin temel unsurunu firmalar›n etkinliklerini art›rarak maliyetlerini düflürmeye, daha kaliteli ve çeflitli ürün üretmeye zorlayan bir sistem olan rekabet oluflturmaktad›r. Rekabet piyasalar› ancak belli koflullar alt›nda varolabilir. Tam rekabet piyasas›n›n oluflabilmesi için gerekli koflullardan bir veya bir kaç› sa¤lanam›yorsa piyasalar rekabetçi bir yap›da faaliyet gösteremez, hatta bazen piyasa oluflmayabilir. Böyle durumlarda piyasalar ekonomik 96 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Y›l:1, Say›:2 • Nisan-May›s-Haziran, 2005 • ss.96-105 etkinli¤i sa¤lamakta yetersiz kal›r ve toplum refah› maksimize edilemez. Piyasalar›n baflar›s›z oldu¤u hallerde devletin piyasalara müdahale etmesi ve piyasan›n baflar›s›zl›¤›na yol açan nedenleri ortadan kald›rmas› gereklidir. Müdahale arac› ortaya ç›kan piyasa aksakl›¤›na göre farkl›l›k arz edebilir. Ancak piyasa baflar›s›zl›¤›n› yok etmeyi amaçlayan müdahalenin baflar›l› olmas›, seçilen araca ve uygulamaya göre de¤iflecektir. Müdahalenin de etkin olarak, yani piyasa aksakl›¤›n› gidererek yarataca¤› fayda müdahaleyle yarat›lacak aksakl›klar ve müdahalenin maliyetinden fazla olmal›d›r. Devletin piyasalara müdahalesinin en temel gerekçesi piyasada oluflan aksakl›klar›n giderilerek kaynak kullan›m›nda ve kaynaklar›n tahsisinde etkinli¤in sa¤lanmas›d›r. Bu amaçla, devlet piyasa yap›s›na göre çeflitli iktisat politikas› araçlar› yard›m›yla ekonomiye müdahale edebilir. Modern ekonomilerde devlet, ekonomik istikrar›n sa¤lanarak büyüme ve kalk›nman›n gerçeklefltirilmesi, gelir da¤›l›m›nda dengenin sa¤lanmas› için çeflitli para, kredi ve maliye politikalar›, d›fl ticaret politikas›, regülasyon politikas› ve bunlara iliflkin çeflitli araçlar kullanmaktad›r. Bu çal›flman›n amac› bir iktisat politikas› arac› olarak "regülasyon" kavram› aç›klanarak, regülasyonun gerekçeleri, çeflitleri ve hedefleri hakk›nda çeflitli görüfllere yer verilecektir. II. P‹YASA AKSAKLIKLARI VE ETK‹NL‹K SORUNU Klasik iktisadi düflünceye önemli bir katk› olarak kabul edilen Neo-klasik iktisadi düflünce ise, piyasa ekonomisinin tek bafl›na sosyal refah›n optimizasyonunu sa¤lamaktan uzak oldu¤unu ve bu nedenle kamu ekonomisine ihtiyaç duyuldu¤unu aç›klam›flt›r. Neo klasik iktisatç›lar›n di¤er bir ifadeyle teorik refah iktisatç›lar›n›n görüflleri iktisat literatürüne "piyasa baflar›s›zl›¤› teorisi" olarak geçmifltir. Piyasalar›n etkin çal›flmas› birçok nedenden dolay› her zaman tam anlam›yla mümkün olmamakta ve devlet baz› durumlarda piyasa mekanizmas›na müdahale etmek durumunda kalmaktad›r. Piyasa aksakl›klar› devletin müdahalesi için en önemli gerekçeyi oluflturmaktad›r. Piyasa baflar›s›zl›¤› olarak da nitelendirilen durumun bafll›ca sebepleri; - bilgi eksikli¤i, - mülkiyet haklar›n›n tam olarak belirlenmemesi, - d›flsal›klar - aksak rekabet koflullar› ve - kamu mallar›n›n varl›¤›d›r. Bu nedenlerle piyasa ekonomisinin baflar›s›z olmas› ekonomide gerekli etkinli¤i sa¤lamak üzere kamu politikalar›n›n varl›¤›n› gerekli k›lmaktad›r. Böylece varolan kamu kesimi uygulam›fl oldu¤u politikalarla piyasada etkinli¤i sa¤lamaya çal›fl›r. Ekonomik hayatta özel sektörün yan›nda yer alan kamu sektörünün fiekil 1’de de görüldü¤ü gibi baz› olumsuzluklar› gidermek üzere hedefledi¤i amaçlar ve bu amaçlar› gerçeklefltirmek için uygulad›¤› de¤iflik politikalar› vard›r. fiüphesiz kamu kesiminin hedeflemifl oldu¤u amaçlar›n ve bu amaçlara ulaflmak için izlemifl oldu¤u politikalar›n ekonomi üzerinde de¤iflik etkileri olmaktad›r1. (Bulut, 2004:1) Devlet, söz konusu gerekçelerle ekonomiye ve dolay›s› ile piyasalara müdahale ederken, bunun gerekçesi piyasan›n devam› ve etkin iflleyifline yönelik olmas›d›r. 1980’li y›llardan sonra genel kabul gören "serbest piyasa" anlay›fl›, devletin müdahale araçlar›n› ve bunlar›n hacimlerini de de¤ifltirmifltir. Piyasa ekonomisine geçmeye çal›flan "Geçifl Ekonomileri"nde ise devlet piyasa ekonomisini kurmakla görevli olup bu konuda aktif roller üstlenmifl durumdad›r. TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Ancak burada devlet kendini "dönüfltürme (transformasyon)" görevini üstlenmifltir. Böyle bir görevde zor olan ekonomik planlama yaparak bütün kararlar› alan ve uygulayan devletin bundan vazgeçerek ekonomiyi, oluflumuna destek verece¤i piyasa birimlerine b›rakmas›d›r. Ayr›ca söz konusu de¤iflimi yapacak olan piyasa ekonomisi deneyimini yaflamam›fl olan kadrolar›n bu ifli üstlenmifl olmalar›d›r. (Altay, 2004:5) Neo klasik iktisatç›lar›nda ifade etti¤i gibi piyasa ekonomisi baflar›s›zl›¤a u¤ratan bafll›ca faktörleri flu flekilde aç›klayabiliriz: ( Aktan 2002:112) • Tam rekabet piyasas›n›n flartlar›n›n hep birlikte sa¤lanmas› halinde tam rekabet söz konusu olur. Ancak gerçek hayatta bu flartlar›n hemen hiç birinin tam olarak sa¤lanamayaca¤›, bu nedenle de bu koflullar›n "soyut bir varsay›m"dan öteye gidemeyece¤i bilinmektedir. • Piyasa ekonomisini baflar›s›zl›¤a u¤ratan di¤er bir neden ise d›flsal ekonomiler olgusudur. D›flsal ekonomiler piyasa ekonomisinin tek bafl›na kaynak da¤›l›m›n› optimal olarak sa¤lamas›na engel olur. Devletin d›flsal ekonomilere karfl› tutumu iki tür olabilir: Devlet d›flsal ekonomilerin söz konusu oldu¤u üretim faaliyetlerini bizzat kendisi yapabilir yada üretim faaliyetlerine sübvansiyon ve düzenleyici vergilerle dolayl› yoldan etkide bulunabilir. D›flsal ekonomilerin söz konusu oldu¤u durumlarda devletin ekonomiye müdahalesi adeta kaç›n›lmazd›r. Aksi takdirde ekonomi optimumdan uzaklaflacakt›r. • ‹çsel ekonomiler* teknolojik geliflmeye ba¤l› olarak zamanla baz› sektörlerde tekelci e¤ilimlerin ortaya ç›kmas›na neden olur. Buna do¤al tekel ad› verilir. Piyasa ekonomisi, enerji,ulaflt›rma, ve haberleflme sektörlerinde yeterli sermayeye sahip olmad›¤›ndan bu hizmetleri arz etmekte yetersiz kalabilir ve do¤al tekel durumu ortaya ç›kabilir. Yeterli sermayeye sahip olan piyasa ekonomisi üretici birimlerinin ise piyasada tekel olmalar› muhtemeldir. ‹çsel ekonomiler nedeniyle ortaya ç›kan do¤al tekel durumunun kaynak da¤›l›m›nda etkinli¤i bozarak ekonomiyi sosyal optimumdan uzaklaflt›rmas› muhtemeldir. Bu nedenle, bu sektörlerde devletin faaliyette bulunmas› ve piyasa ekonomisinin yetersizli¤ini telafi edici faaliyetlerde bulunmas› gerekir. • Di¤er bir neden ise piyasa ekonomisi baz› kurumsal mal ve hizmetleri üretememekte baz› mal ve hizmetleri ise yeterli ölçüde ve istenilen flekilde arz edememesidir. Örne¤in, piyasa ekonomisin tam kamusal mallar› arz etmesi mümkün de¤ildir. Yar› kamusal mallar› ise d›flsal ekonomiler özelli¤i dolay›s›yla piyasa ekonomisi toplumda herkese sunmakta yeterli olamamaktad›r. Piyasa ekonomisinde kar esas oldu¤undan, kar›n olmad›¤› alanlarda piyasa ekonomisi üretim yapmayabilir. Bu nedenle devletin ekonomiye müdahale etmesi ve kamusal mal ve hizmetleri üretmesi gerekmektedir. • Ayr›ca ekonomide kaynak da¤›l›m›nda etkinsizlik SERP‹L A⁄CAKAYA 97 söz konusudur. Piyasa ekonomisinin bu sorunu kendi bafl›na çözmesi beklenemez. Geliflmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve kalk›nman›n sa¤lanmas›nda; sermaye birikiminin yetersizli¤i, risk ve belirsizlik faktörleri gibi nedenlerle piyasa ekonomisi baflar›s›zl›¤a u¤rayabilir. • Piyasada gelir ve servet da¤›l›m› adil olmayabilir. Gelir ve servet da¤›l›m›nda adaletin sa¤lanmas› devlet müdahalesiyle çözümlenebilir. Piyasa ekonomisinde ekonomide ortaya ç›kan istikrars›zl›klar kendili¤inden otomatik olarak çözümlenemez. Devletin enflasyon, iflsizlik gibi ekonomik istikrars›zl›klarla mücadele etmesi gerekmektedir. • Ödemeler bilançosunda ortaya ç›kan dengesizlikler de piyasa ekonomisinde otomatik olarak çözümlenemez. Bu soruna karfl›l›k devletin çeflitli kamu politikas› araçlar› ile ekonomiye müdahalesi gerekir. K›saca özetleyecek olursak; do¤al tekel, d›flsall›k veya baflka bir nedenle bir piyasa aksakl›¤› olufltu¤unda, devlet müdahalesi için rasyonel bir gerekçe ortaya ç›km›fl olur. Do¤al tekel durumuyla ilgili olarak yap›lacak regülasyonlar da¤›l›m›nda ve üretimde etkinli¤i sa¤lamaya yönelik olacakt›r. Örne¤in; piyasaya giriflin izne tabi k›l›nmas› ile üretimde etkinli¤i sa¤lamak üzere sadece bir firman›n faaliyetine olanak sa¤lanacak, fiyat regülasyonu ile de tekelin sosyal olarak optimal fiyat› uygulamas› sa¤lanarak da¤›l›mda etkinlik sa¤lanacakt›r. D›flsall›kla ilgili olarak da, konulacak vergi v.b. türden uygulamalarla negatif d›flsall›¤›n toplum taraf›ndan kabul edilebilir bir düzeye çekilebilmesi mümkün olacakt›r. III. REGÜLASYON (DÜZENLEME) KAVRAMI Toplumun iktisadi aç›dan geliflmesi için, iki önemli görevin devlet taraf›ndan yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki, kar marj›n›n söz konusu olmad›¤› ancak kamu düzeninin idamesi için gerekli olan yat›r›mlar› yapmakt›r. ‹kincisi ise, tam rekabetçi ekonomik koflullar›n kural›na göre ifllemesini sa¤lamakt›r (Uçar ve Karatepe, 1999:3). Piyasan›n regülasyonu meselesi 1970li y›llar›n bafl›nda ekonomi literatürü içerisinde kendisine bir yer bulmaya bafllad›. Sam Peltzman, Richard Posner ve George Stigler’in ilk temellerini att›klar› bu teori art›k sadece Chicago iktisatç›lar›n›n çal›flt›¤› bir alan olman›n d›fl›na ç›km›flt›r2. Regülasyon ve düzenleme kavramlar›n›n anlam› Türk Dil Kurumu Türkçe sözlü¤ünde, düzenleyici; "herhangi bir ifli, kuruluflu gerçeklefltirip düzenli sonuç al›nmas›n› üstlenen kifli veya organizatör" olarak tan›mlanm›fl ve yine ‘regülatör’ sözcü¤ünün ‘düzenleyici’ sözcü¤ü ile efl anlaml› kullan›ld›¤› ifade edilmifltir. 98 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Regülasyon, iktisat literatüründe dar ve genifl anlamda olmak üzere iki flekilde tan›mlanmaktad›r. Dar anlamda regülasyon, hükümetlerin, bireylerin ve firmalar›n iktisadi ve sosyal aç›dan istenmeyen davran›fllar›n› engellemek amac›yla oluflturdu¤u uygun müeyyidelerle desteklenmifl kurallar bütünü olarak tan›mlanmaktad›r. Genifl anlamda ise regülasyon, her türlü faaliyetin ve sürecin müeyyide oluflturma imkan›na sahip herhangi bir otorite veya mekanizma taraf›ndan oluflturulacak kurallar, telkinler, k›s›tlar veya teflvikler yoluyla denetim alt›na al›nmas› ve/veya düzenlenmesi ve/veya yönlendirilmesi ve flekillendirilmesi olarak tan›mlanmaktad›r (Guasch and Hahn, 2004:1). Waterson ekonomik regülasyonu en genifl anlamda, "hükümetin piyasa mekanizmas›na müdahalesi" olarak tan›mlamaktad›r. Peki devlet piyasa mekanizmas›na müdahale etme ihtiyac› neden duymaktad›r? Bu soruya verilebilecek en genel cevap; yukar›da ifade etti¤imiz gibi piyasa aksakl›klar›n›n yaratt›¤› etkinsizliklerin giderilmesi fleklindedir(‹çöz,2003:18). Regülasyon kavram›, "belli bir faaliyete iliflkin olarak oyunun kurallar›n›n belirlenmesi (düzenleme) ve bu kurallara riayetin sa¤lanmas› (denetim)" olarak da tan›mlanabilir. Bu ifllevin yerine getirilmesinde yasal normlara baflvurulabildi¤i gibi, ekonomik yapt›r›mlar›n ve önlemlerin gündeme getirilmesi gibi hukuk alan› d›fl›ndaki ikna yöntemleri de kullan›labilmektedir Devlet, regüle ederken, kamu mülkiyetinde olan ya da olmayan teflebbüslerin davran›fllar›n› do¤rudan ya da dolayl› olarak kontrol eder. Regülasyon, koyulan kurallar (kanunlar, kararnameler, yönetmelikler, prosedürler) yoluyla sa¤lan›r (Girdis, 2001:1). Tan›mlar›n ortak noktalar› birlefltirildi¤inde regülasyonun, devletin piyasa faaliyetlerini ve özel sektörün ekonomi içindeki davran›fllar›n› gözlemleyerek bir hakem gibi davran›rken kullan›m›na sunulan politikalar› ifade etti¤i görülür. Di¤er bir deyiflle, ile regülasyonlar, seçilmifl temsilciler taraf›ndan oluflturulan ve öncelikleri yans›tan politik araçlard›r. ( OECD, 2004:1) Asl›nda regülasyonun birey ve firmalar›n davran›fllar›na sadece s›n›rlamalar getirerek ve tehdit yaratarak sa¤lanmas› gibi bir zorunluluk yoktur. Devletin bireyleri ve firmalar› çeflitli teflviklerle yönlendirmesi de mümkündür. Örne¤in devlet; firmalar›n çevreyi kirletmesini engelleyici cezalar oluflturarak çevre regülasyonu yapmak yerine, firmalar› çevre koruma altyap›s› haz›rlanm›fl sanayi bölgelerinde yat›r›m yapmaya teflvik ederek de ayn› amaca ulaflabilir. Yukar›da tan›mlanan anlamda regülasyon yapan tek kurum devlet de¤ildir. Çeflitli ulusal ve uluslararas› kurulufllar da genellikle yasalar›n ve uluslararas› anlaflmalar›n verdi¤i yetkilere dayanarak kendi üyelerinin örgüte veya mesle¤e girifl ve ç›k›fl koflullar›, örgüte kat›l›m veya mesle¤i icra koflullar› vs. hakk›nda çeflitli müeyyidelerle bazen de teflviklerle des- B‹R ‹KT‹SAT POL‹T‹KASI ARACI OLARAK REGÜLASYON POL‹T‹KASI teklenmifl kapsaml› düzenlemeler yapmaktad›r. Bu düzenlemeler bir çeflit otoregülasyon niteli¤indedir. Regülasyon kavram› tan›mlan›rken hangi özellikler üzerinde durulaca¤› önem tafl›maktad›r. Regülasyon kavram›n›n tan›m›nda en genel ö¤e, "bireylerin ve firmalar›n hareket tarzlar›n› k›s›tlayan ve veya yönlendiren bir enformasyonun varl›¤›"d›r. Bu enformasyonun gereklerini yapmayanlar›n belli zararlara veya kazanç kayb›na u¤ramas›, yani bir yapt›r›m gücünü tafl›mas› da önemlidir. Bu enformasyonun kimin taraf›ndan üretildi¤i ve özellikle üreten otoritenin hangi özelliklere sahip oldu¤u asl›nda sadece bu enformasyonun üretilmesinin amaçlar› ve uygulanacak yapt›r›m gücünün niteli¤i aç›s›ndan önemli bir husustur.( Türkkan, 2001:110) Regülasyon kavram› ile ilgili bu genel aç›klamalardan sonra regülasyonun bafll›ca iki ifllevinden bahsedebiliriz: ( Train,1997: 2) • Bunlardan ilki optimum çözümün (etkinli¤in) tan›mlanmas›d›r. • ‹kincisi ise regüle edilen ancak nihayetinde kâr›n› maksimize etmek isteyen firmay› optimum çözüme yönlendirecek teflvik mekanizmalar›n› gelifltirmektir. Bu çerçevede düzenleyici kurumdan en basit ifadeyle sosyal refah›n art›r›lmas› ile firma kâr›n›n maksimizasyonu aras›nda bir denge sa¤lamas› beklenmektedir. IV. REGÜLASYONUN GEREKÇELER‹ Ekonomik hayatta tam rekabet piyasas› özelliklerinin tamam›n›n bulundu¤unun ve d›flsall›k yarat›lmad›¤›n›n iddia edilmesi ütopik bir yaklafl›md›r. Bu nedenle, tam rekabet piyasalar›n›n oluflabilmesi için gerekli koflullarda eksiklik bulunmas› ve negatif d›flsall›k, piyasa aksakl›klar›n›n ortaya ç›kmas›na neden olur. Böyle durumlarda piyasalar ekonomik etkinli¤i sa¤lamakta yetersiz kal›r ve toplumsal refah maksimize edilemez. Devletin en önemli fonksiyonlar›ndan biri kaynak kullan›m›nda etkinli¤in sa¤lanmas›d›r. Kaynak kullan›m›nda etkinlik ekonomideki mevcut kaynaklar›n, insan ihtiyaçlar›n› en üst düzeyde tatmin edecek ve en yüksek toplumsal fayda sa¤layacak flekilde tahsis edilmesidir. Kaynak kullan›m›nda etkinli¤in sa¤lanmas› için üç temel flart gereklidir. Üretimde etkinlik, tüketimde tekinlik ve üretimde ve tüketimde ortak etkinliktir. Bu koflullar›n birlikte sa¤lanmas› halinde devletin olmad›¤› bir ekonomide optimum kaynak da¤›l›m› di¤er bir ifadeyle "Pareto optimali"** gerçekleflmifl olur. Ancak piyasa ekonomisinde çeflitli nedenlerle Pareto – marjinal koflullar sa¤lanamamakta ve böylece kaynak kullan›m›nda etkinlikten sapmalar görülmektedir(Aktan,2003:33). Di¤er bir ifade ile piyasa baflar›s›zl›¤› demek piyasan›n, Pareto optimal ya da ‘birinci en iyi’ kaynak tahsisini ba- TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ flaramamas› yani israfa yol açmas›d›r. Dolay›s›yla piyasa baflar›s›zl›klar›n›n varl›¤›, kaynak tahsisinin optimal olmad›¤›n›, ‘ikinci en iyi bulundu¤unu’ veya k›sacas› israf›n mevcudiyetini dile getirir(Stiglitz,1988:105). Piyasa baflar›s›zl›klar› giderilemedi¤i takdirde, kaynaklar israf edilerek ve halk›n ulaflabilece¤i maksimum refah düzeyinden de vazgeçilmifl olunur. Bu nedenle, piyasa baflar›s›zl›klar›n›n bedeli israf ve sosyal refah düzeyinin düflmesidir. Piyasa baflar›s›zl›klar›n› statik ve dinamik piyasa baflar›s›zl›klar› olarak ikiye ay›rarak incelemek, konuyu basitlefltirmek aç›s›ndan yararl› olabilir3. • Statik Piyasa Baflar›s›zl›klar› Bu terimle anlat›lmak istenen; dura¤an bir ekonomide yani büyüme ve kalk›nman›n bulunmad›¤› bir ekonomide dahi ortaya ç›kabilen piyasa baflar›s›zl›klar› yani kaynak israf›d›r. Bu statik piyasa baflar›s›zl›klar›n› flekilde de görüldü¤ü gibi sekiz noktada toplanabilir. • Dinamik Piyasa Baflar›s›zl›klar› Dinamik piyasa baflar›s›zl›klar› ile ifade edilmek istenen, kalk›nma ve büyüme boyutunun ekonomiye eklenmesinin getirdi¤i varsay›lan; ek piyasa yetersizlikleridir. Bu piyasa baflar›s›zl›klar› genelde dura¤an de¤il, dinamik ekonomilere ait piyasa baflar›s›zl›klar›d›r. Bu dinamik piyasa baflar›s›zl›klar›n› befl noktada toplamak mümkündür. Rekabetçi piyasalar›n iflleyememesi iki durumda söz konusu olur. Birincisi önemli ölçek ekonomileri olmad›¤› halde bir tek teflebbüs ya da bir grup teflebbüsün pazar›n tamam›na hizmet eder hale gelmesidir. ‹kincisi ise, teknolojik k›s›tlar nedeniyle sadece tek bir firman›n pazara hizmet sunmas›n›n etkinli¤i sa¤lad›¤› do¤al tekel durumudur. Bunlardan birincisi teflebbüs davran›fllar›, di¤eri ise teknoloji ve pazar yap›s› gibi d›fl etkenler nedeniyle ortaya ç›kan kal›c› aksakl›klard›r. Bu noktada, eksik koflullar›n birbirlerini etkileyerek artmas›n›n önüne geçilebilmesi ve tam rekabet piyasalar›n›n gerçeklefltirilebilmesi için piyasalara müdahale edilmesi gere¤i ortaya ç›kar. Bu müdahalenin de organize olmufl bu birim taraf›ndan yap›lmas› uygun olacakt›r. (Ard›yok,2004:1) Piyasa aksakl›klar›n›n kal›c› olmad›¤› durumlarda rekabet kurallar› ya da antitekel politikalar› bir pazarda yo¤unlaflmay› ve yo¤unlaflmadan kaynaklanan pazar gücünün kötüye kullan›lmas›n› engelleyerek rekabeti azaltan unsurlar› ortadan kald›rabilir. Ancak do¤al tekel durumlar›nda piyasa aksakl›klar› kal›c›d›r. Do¤al tekel gibi piyasa aksakl›¤›n›n kal›c› oldu¤u durumlarda, sürekli devlet müdahalesine gereksinim duyulur. Bu kapsamda yap›lacak regülasyonlar daha çok da¤›l›mda ve üretimde etkinli¤i sa¤lamaya yönelik olacakt›r. Örne¤in, piyasaya giriflin izne tabi k›l›nmas› ile üretimde etkinli¤i sa¤lamak üzere sadece bir firman›n faaliyetine olanak sa¤lanacak, fiyat regülasyonu ile de tekelin sosyal SERP‹L A⁄CAKAYA 99 fiekil: Piyasa Baflar›s›zl›klar› 1. Piyasa aksakl›klar›: Afl›r› kar nedeniyle monopol ve oligopol piyasalar›na yönelme 2. Sosyal mallar›n (kamu hizmetlerinin) varl›¤› 3. D›flsall›klar (pozitif veya negatif) 4. Ortak mülkiyet konusu kaynaklar›n varl›¤›: Meralar, bal›k yataklar›, göller v.s. 5. Do¤al tekellerin mevcudiyeti: Azalan maliyet endüstrileri (sürekli ölçekten getiri) 6. Baz› mal piyasalar›n›n (gelecek) bulunmamas› 7. Gelir da¤›l›m›ndaki eflitsizliklerin ve yoksullu¤un düzeltilememesi 8. Bilgi edinmenin maliyetinin çok yüksek olmas› (ifl bulma, deprem sigortas› v.s.) veya bilginin asimetrikli¤i Piyasa Baflar›s›zl›klar› Dinamik Piyasa Baflar›s›zl›klar› 1. Makul bir büyüme h›z›na ulafl›lamamas› 2. Makro dengesizlikler ya da konjonktür hareketleri: ‹flsizlik ve enflasyon 3. Ekonominin faktör donan›m›ndaki çarp›kl›k ve baz› faktör arzlar›n›n yetersiz kalmas›n›n üretimi durdurmas›: Müteflebbis azl›¤› ve sermaye k›tl›¤› 4. ‹nsanlar›n teleskopik fakültelerinin (zaman› iskonto edebilme kabiliyetlerinin) bozuk olmas›: Zaman miyopisi veya gelece¤i yüksek bir oranla iskonto etme e¤iliminin varl›¤›* 5. Az geliflmifl ülkelerde mali piyasalar›n yani para ve sermaye piyasalar›n›n yoklu¤unun sanayileflmenin finansman›n engellemesi * Burada mali piyasalar ile kastolunan, özellikle sanayi yani kalk›nmay› finanse edecek sermaye ve para piyasalar›n›n bulunmamas›d›r. Mali piyasalar›n varolmay›fllar›, sermaye birikiminin yetersizli¤inden olabilece¤i gibi dini inançlardan veya ideolojiden de kaynaklanabilir. KAYNAK: www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=71 - 27k - olarak optimal fiyat› uygulamas› sa¤lanarak da¤›l›mda etkinlik sa¤lanmaya çal›fl›lacakt›r4. Piyasa aksakl›klar›n›n kal›c› olmad›¤› durumlarda ise rekabet kurallar› bir pazarda yo¤unlaflma ve yo¤unlaflmadan kaynaklanan pazar gücünün kötüye kullan›lmas› ile rekabete ayk›r› anlaflma ve uyumlu eylemleri engelleyerek rekabeti azaltan unsurlar› ortadan kald›rabilir. Regülasyon teorisi denilince ilk akla gelen fley devlet regülasyonu olmaktad›r. Regülasyon amac›yla devletin en çok kulland›¤› araçlar, fiyat tespiti, ç›kt› tespiti, getiri s›n›r› tespiti, mülkiyet tavan› tespiti, standart tes- 100 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ piti, bilgi aktarma yasa¤›, vs. olmaktad›r. Kamu regülasyonu ile ilgili en önemli sorun regülasyonun nedenlerinde yo¤unlaflmaktad›r. Çünkü regülasyonun nedenleri artt›kça kamunun regülasyon yapt›¤› alanlar artmakta, kullan›lan araçlar da çeflitlenmektedir. Bu regülasyonlar›n uygulanmaya konulmas›ndaki aksakl›klar›n giderilmesi için de dolayl› regülasyonlar›n devreye sokulmas› gere¤i do¤maktad›r. Kamunun regülasyon yapmas› için çok çeflitli nedenler ileri sürülmektedir5. Bu nedenler (Türkkan, 2001:109) • kaynak tahsisinde etkinli¤i sa¤lamak, • rekabeti ve rekabetin dayand›¤› hukuki ve ahlaki de¤erleri korumak, B‹R ‹KT‹SAT POL‹T‹KASI ARACI OLARAK REGÜLASYON POL‹T‹KASI • tüketiciyi korumak, • çevreyi korumak, • çeflitli mesleklerle ilgili ahlaki ve hukuki temel de¤erleri korumak, • gelir da¤›l›m›n› iyilefltirmek, • üreticileri afl›r› rekabetten korumak, • istihdam› gelifltirmek vs. fleklinde s›ralanabilir. Girdis (2001:1-2) ise regülasyona niçin gerek duyuldu¤unu farkl› aç›lardan flöyle aç›klamaktad›r: Regülasyon için iki önemli sebep bulunmaktad›r: - Birincisi, karmafl›k ve rekabetçi ekonomilerde, rekabetçi uygulamalardan emin olmak ve ekonominin herhangi bir sektöründeki pazar kat›l›mc›lar›n›n fiyatlar› bozacak kadar pazar gücüne sahip olmalar›n›n engellenmesi amac›yla regülasyon gerekmektedir. - ‹kincisi, gaz ve enerji a¤ endüstrilerinin flebeke k›s›mlar›nda regülasyona flu konular yüzünden s›kça ihtiyaç duyulmaktad›r: Hizmet sa¤lay›c›lar›n›n, fiyatlar› art›rarak ve/veya kendilerine ba¤l› müflterilerine düflük kalitede hizmet sunmak yoluyla hakim/tekelci durumlar›n› kötüye kullanmalar›na engel olmak ve yat›r›mc›lar› devletin beklenmedik davran›fllar›ndan korumak." Düzenlemenin en temel gerekçelerinden biri, do¤al tekel niteli¤i gösteren piyasalarda ortaya ç›kan piyasa aksakl›klar›n›n toplumsal refah› azaltmas› ve kamu yarar›n› olumsuz yönde etkilemesi oldu¤u daha önce de ifade edilmiflti. Di¤er gerekçeler ise; - Ekonomik rant olarak tan›mlanan afl›r› kar›n firmadan tüketicilere aktar›lmas›n›n sa¤lanmas›, - Bir mal veya hizmetin fiyat›n›n o mal veya hizmetin topluma olan gerçek maliyetini yans›tmad›¤› durumda oluflan negatif d›flsall›klar›n giderilmesi, - Her zaman teflebbüslerin maliyet yap›lar› hakk›nda tüketicilerin eksik bilgiye sahip olmas› sonucunda ortaya ç›kan piyasa aksakl›klar›n›n giderilebilmesi amac›yla tüketicilerin piyasa hakk›nda yeterince bilgilendirilmesinin sa¤lanmas› (asimetrik bilgi sorunu), - Talebin dönemsel farkl›l›klar› nedeniyle, talebin düflük oldu¤u veya olmad›¤› durumlarda da o hizmetin devaml›l›¤›n›n sa¤lanmas›, - Y›k›c› fiyat uygulamas› gibi piyasada rekabeti bozucu davran›fllar›n önlenmesinin sa¤lanmas›, - Kamu güvenli¤i gibi konularda toplum yarar›n›n gözetilmesi, - Kaynak da¤›l›m›nda etkinli¤in sa¤lanabilmesi için ön koflul olan eflit pazarl›k gücünün tesisini temine yönelik olarak eflit olmayan pazarl›k gücünün zay›ftan yana desteklenmesi, - K›t kaynaklar›n rasyonel da¤›l›m›n›n sa¤lanmas›, - Kaynak da¤›l›m›nda adaletin kamu yarar› gözetilerek sa¤lanmas›, - Üretimde koordinasyonun, standardizasyonun ve etkinli¤in sa¤lanmas›, - Gelecek kuflaklar için planlama yap›lmas› fleklin- TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ de s›ralanmaktad›r. (‹çöz, 2003:16) Devlet, yukar›da say›lan amaçlar›n biri veya birkaç›na ulaflmak için çeflitli düzenleme mekanizmalar› kullanarak piyasalar› düzenlemektedir. Ancak baz› hedeflerin birbiriyle çeliflmesinin söz konusu oldu¤u durumlarda düzenlemenin tek bir hedefe yöneltilmemesi, toplumsal fayda/maliyet analizi yap›larak bir kaç gerekçe ile birlikte desteklenmesi gerekmektedir. Düzenleme karar› verilirken bu toplumsal fayda analizinin yap›lmas› bir zorunluluktur. Çünkü baz› durumlarda piyasa aksakl›klar›n›n maliyeti her durumda düzenleme maliyetinden az olabilmekte, böyle bir durumda düzenleme toplumsal refah› varolan piyasa aksakl›¤›ndan daha fazla etkilemektedir. V. REGÜLASYON ÇEfi‹TLER‹ Regülasyon faaliyetleri üç ana bafll›k alt›nda toplanabilir(OECD,2004:1): Ekonomik Regülasyon Düzenleyici devletin, 1930’lu y›llarda yaflanan kriz ile ikinci dünya savafl› s›ras›nda giderek artan as›l gayesi, ekonominin yönetilmesidir. fiu anda mevcut düzenleyici kurum ve kurallar›n büyük ço¤unlu¤u o dönemde oluflmufl veya daha sonra o dönemde oluflan fikirlerden etkilenmifltir. ‹flte, piyasalar›n etkinli¤ini gelifltirmeye yönelik bu türden regülasyonlara "ekonomik regülasyon" denmektedir. Ekonomik regülasyonlara örnek olarak; fiyat kontrolleri, ücret kontrolleri (asgari ücret uygulamas› gibi), faiz oran› kontrolü, döviz kuru kontrolü, kira kontrolleri, piyasaya giriflin engellenmesi veya s›n›rland›r›lmas›, kamusal kurulufllara ve özel kurulufllara teflvikler sa¤lanmas› vb. uygulamalar› gösterebiliriz. (Aktan,2002:92) Ekonomik regülasyonlar da genel olarak "yap›sal ekonomik regülasyonlar" ve "davran›flsal ekonomik regülasyonlar" olmak üzere ikiye ayr›lmaktad›r. Piyasa yap›s›n› düzenlemeye yönelik her türlü düzenleme "yap›sal ekonomik regülasyon" olarak adland›r›labilir. Örne¤in, eksik rekabet, haks›z rekabet, y›k›c› rekabet yönünde yap›lan düzenlemeler bu konuda örnek verilebilir. Bunun d›fl›nda piyasa aktörlerinin ve tüm bireylerin davran›fllar›n› düzenleyen kurallar ve yasal düzenlemeler de yap›labilir. Bu türde düzenlemeler ise "davran›flsal ekonomik regülasyonlar" olarak adland›r›l›r. Reklam ve sinema filmlerinde yap›lan devlet düzenlemeleri bu konuda bir örnek teflkil etmektedir. (www.canaktan.org, 2004:1) Ekonomik regülasyon, piyasada mevcut aktörler aras›nda yeterli düzeyde rekabetin oluflmas›n› sa¤layarak piyasalar› etkin k›lmay› amaçlamaktad›r. Sosyal Regülasyon Sosyal regülasyonlar, genifl anlam›yla toplumun haklar›n› korunmas›na ve refah›n art›r›lmas›na yönelik regülasyon faaliyetleridir. SERP‹L A⁄CAKAYA 101 Sosyal regülasyon; çevre, güvenlik, sa¤l›k ve çal›flanlar›n durumu gibi konular üzerine yo¤unlaflm›flt›r. Sosyal regülasyon gereksiniminin dayand›¤› ana düflünce tek tek firmalar›n, devlet müdahalesi olmaks›z›n, faaliyetlerinden do¤acak sosyal maliyetleri pek dikkate almayacaklar›d›r. Örne¤in, kar güdüsü ile hareket edecek bir firman›n iç veya d›fl bask›lar olmaks›z›n çevreyi kirletme yönündeki e¤ilimi sürebilir. Sosyal regülasyonun derecesinin tespiti için regülasyon sonucu ortaya ç›kacak faydan›n maliyetinin ortaya konmas› gerekir. Örne¤in, çevre kirlili¤i ile ilgili ve teflebbüslerin hareket alan›n› k›s›tlayan bir düzenleyici kural konmadan önce, bu kural sonucu azalan kirlili¤in toplumsal refaha ne kadar katk›da bulundu¤unun hesaplanmas› ve bu kural sonucu teflebbüslerin katlanmak zorunda oldu¤u maliyetlerle karfl›laflt›r›lmas› gerekir. Günümüzde sosyal regülasyonlar, gittikçe daha fazla üretim ve tüketim süreçlerini etkiler hale geldiklerinden, eski kurallara k›yasla daha görünür hale gelmifllerdir. 1991 y›l›nda yap›lan araflt›rmalara göre sosyal regülasyonlar›n say›s›n›n artmas› ve iktisadi deregülasyon*** süreci sonucu, sosyal regülasyon maliyetleri ekonomik regülasyon maliyetlerinin iki kat›na ulaflm›flt›r. Çünkü sosyal regülasyon aç›s›ndan toplumun genelinin deregülasyon talebi bulunmamakta ve hatta regülasyon talepleri artmaktad›r. ‹dari Regülasyon Günümüzde devletin ifllemleri daha karmafl›k ve bilgiye dayal› hale gelmekte ve bu yo¤un ifllemlerin maliyetlerine katlanmak; bir baflka ifade ile formlar doldurmak, izin istemek, rapor sunmak, bildirimde bulunmak, kay›t tutmak gibi bürokratik ifllemleri gerçeklefltirmek, üretici ve tüketicilere düflmektedir. ‹flte devletin müdahil oldu¤u ifllemlerin ne flekilde gerçekleflece¤ine iliflkin kurallar bütününe "idari regülasyon" denir. Devletin trafi¤in iyi ifllemesi için oluflturdu¤u kurallar ve yapt›¤› düzenlemeler idari regülasyona bir örnek olufltururlar. VI. REGÜLASYONUN HEDEFLER‹ Regülasyonun hedefleri ana bafll›klar halinde flu flekilde ifade edilmektedir(Joskow,1998:12). • Söz konusu hizmetlerin tüketiciler aras›ndaki da¤›l›m›n›n etkin olmas›n› sa¤lamak, hakim konum durumlar›n›n hizmet da¤›l›m›nda etkinsizlik yaratmas›n› önlemek. Buna k›saca fiyatlama etkinli¤i veya da¤›l›m etkinli¤i (allocative efficiency) denebilir. • Hizmetleri üreten firmalar›n o hizmetleri en düflük maliyetle üretmelerini, yani maliyet verimlili¤ini sa¤lamak. Genellikle bu iki ana etkinlik hedeflerine toplumsal nitelikli gelir da¤›l›m›na iliflkin hedefleri de ekleyecek olursak: 102 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Evrensel hizmet sa¤lamak, yani hizmetin belki de maliyetini bile karfl›layacak durumda olmayan bölgelere veya gelir gruplar›na ulaflmas›n› sa¤lamak. - Mal ve hizmet üreten teflebbüslerin hakim durumlar›n› kötüye kullanarak rant yaratmalar›n› önleyerek, tüketicilerin ödedi¤i fiyatlar›n makul olmas›n› sa¤lamak. - Yat›r›mc›lar›n rekabetçi bir kâr elde edebilmelerini öngörmek. - Yat›r›mc›lar›n teknolojik yenilikleri yak›ndan takip edecek biçimde yat›r›m yapmalar›n› sa¤lamak - Kurallar›n ileride istikrar göstereceklerine ve kendi aleyhlerine -ve belki de adil olmayan bir biçimde- de¤ifltirilmeyece¤ine iliflkin kurumsal taahhütleri sa¤lamak. (düzenleyici taahhüt mekanizmalar›) Dikkat edilirse bu hedefler ço¤u kez birbiriyle çeliflebilecek, dolay›s› ile regülasyon tasar›m›n› kaç›n›lmaz olarak baz› dengeler gözetmeye itecektir. Daha da önemlisi, belirsizlik, gelece¤in ayr›nt›l› bir biçimde öngörülememesi, ve düzenleyici kurum ile düzenlenen flirketler aras›nda enformasyon da¤›l›m›n›n dengesiz oluflu (örne¤in flirketin düzenleyiciye göre kendi maliyetleri ve bunlar›n azalt›lmas› için ne tür çabalar›n gösterilmesi gerekti¤i hakk›nda daha üstün bilgiye sahip olmas›), kaç›n›lmaz olarak, regülasyon kurallar›n›n ve kararlar›n›n ço¤u kez "en mükemmel"den uzaklaflmas›n›, sapmas›n› gerektirecektir. ‹ktisatç›lar›n deyimi ile, regülasyon bafltan sona "ikinci hatta üçüncü en iyi" (second or third best) mant›¤›n›n hakim oldu¤u bir dünyad›r. Çok iyi bilindi¤i gibi böyle bir dünyada genel optimal çözümler bulmak zordur, hangi çözümlerin optimal oldu¤u flartlara ba¤l›d›r. (Atiyas,1999:4) VII. REGÜLASYONUN BOYUTLARI Devletler, daha önce de belirtildi¤i gibi regülasyonu, süreklilik arz eden piyasa aksakl›klar›n›n giderilmesi için kullan›rlar. Bu anlamda piyasa aksakl›¤›n› gidermek amac›yla ilgili piyasan›n de¤iflik boyutlar› üzerinde yo¤unlafl›l›r. Devletin düzenleyici görevlerinin Vickers’a (1999: 13) göre üç boyutu oldu¤u söylenmektedir. 1. Yap› Boyutu Özellefltirilecek olan flirketlerin parçalara bölünüp bölünmeyece¤iyle ilgili kararlar ve özellefltirmeden sonra da birleflme ve devralma talepleri ve flirketlerin faaliyetlerine getirilecek sektörel s›n›rlamalar ile ilgili kararlar› içerir. Özellefltirme sonras› oluflturulacak yap›yla ilgili tercih edilebilecek ilk yol, hakim firman›n rekabete aç›labilecek faaliyetlerden el çektirilmesi ve bu faaliyetlere yeni firmalar›n girmesine izin verilmesidir. Fakat bu arada yeni firmalar›n hakim durumdaki firman›n piyasa- B‹R ‹KT‹SAT POL‹T‹KASI ARACI OLARAK REGÜLASYON POL‹T‹KASI n›n rekabete aç›lmayan k›sm›yla ilgili faaliyetlerinden yararlanabilmeleri için gerekli düzenleyici tedbirler al›n›r. Yap›yla ilgili bir di¤er seçenekte ise; rekabete aç›labilecek faaliyetlerde yeni teflebbüs girifllerine izin verilirken, o alanda hakim durumda olan teflebbüsün faaliyet göstermesine de izin verilir. Fakat bu seçeneklerden hangisinin benimsenece¤ini o sektörün koflullar› belirleyecektir. Yap› konusunda bafllang›çta karar al›rken ayn› zamanda gelecekte nas›l bir yap›ya ulafl›lmak istendi¤i göz önünde bulundurulmal›d›r. Yap› konusunda ‹ngiltere deneyiminin önemli sonuçlar›ndan birisi, reformun uzun dönemli hedeflerinin ve ulafl›lmak istenen piyasa biçiminin yeterince önceden düflünülmemifl oldu¤udur. (Helm and Jenk›nson,2004: 14) 2. Serbestlefltirme (Liberalizasyon) Piyasalara yasal girifl engellerinin azalt›lmas› veya kald›r›lmas› ya da faaliyetlerine izin verilecek firma say›s›n›n saptanmas› ile ilgili konular› içerir. Serbestlefltirme kararlar›nda iki faktör önem tafl›maktad›r. Rekabetin en önemli sonuçlar›ndan bir tanesi fiyatlama veya da¤›l›m etkinli¤ini artt›rmas›d›r. Buna karfl›l›k, firma say›s›n›n artmas› baz› sabit maliyetlerin artmas›na, yani ölçek ekonomilerinin azalmas›na neden olabilir. Dolay›s› ile kimi zaman fiyatlama ve maliyet etkinlikleri aras›nda bir çeliflki olabilir ve serbestlefltirme konusunda karar verebilmek için bunlardan hangisinin a¤›r bast›¤›n› belirlemek gerekebilir. Giriflin tamamen serbest b›rak›lmas›, afl›r› girifle de yol açabilir. ‹kinci faktör ise literatürde kayma¤› kapma (cream skimming) olarak adland›r›lm›flt›r. Piyasan›n serbestlefltirilmesi sonucu yeni flirketler sadece kârl›l›¤›n yüksek oldu¤u faaliyetlere girebilir. Normal durumlarda bu sak›ncal› de¤ildir, ancak sak›ncal› gözükebilece¤i baz› durumlar düflünülebilir. Örne¤in, hakim firma baz› evrensel hizmet zorunluluklar› alt›nda ise, kayma¤›n baflka firmalarca kap›lmas› ve kaymak faaliyetlerde kârl›l›¤›n çok azalmas›, evrensel hizmetin finansman›n› güçlefltirebilir. Bu durumlarda en az›ndan, rekabetin artt›r›lmas›n›n yan› s›ra ek politikalar›n düflünülmesi gerekebilir. Öte yandan baz› durumlarda rekabetçi faaliyetlere ilk giren firmalar baz› do¤al rekabetçi avantajlar elde edebilir, bu avantajlar yüzünden ek girifller s›n›rlanabilir. Bu durumlarda ek girifllerin sa¤lanmas› ve uzun dönemde rekabetçi bir yap›n›n oluflmas› için giriflleri desteklemek toplumsal refah› olumlu bir biçimde etkileyebilir.(Atiyas,1999:4) 3.Davran›fl Regülasyonu Piyasada hakim durumda bulunan teflebbüslerin fiyatland›rma ve di¤er davran›fllar› üzerine getirilen k›s›tlamalar› veya kurallar› içerir. Özellikle do¤al tekel faaliyetlerindeki hakim firmaya uygulanacak fiyat regülasyonudur. TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ VIII. SONUÇ Devletin ekonomik hayata en az müdahalesi fikri uygulamada piyasa aksakl›klar›na yol açmas› üzerine, bu anlay›fl sorgulanmaya bafllam›flt›r. Piyasa ekonomisi çerçevesinde uygulanan rekabet politikalar›, fiyatlar›n ucuzlamas›n›, tüketici refah›n›n artmas›n› ve teknolojik geliflmeyi sa¤lam›flt›r. ‹yi ifleyen bir piyasa ekonomisinde, rekabetçi bir piyasa yap›s› yan›nda piyasalar› düzenleyen ve denetleyen kurulufllara da gerek vard›r. Bu ihtiyaçtan ötürü, düzenleyici kurumlar ortaya ç›km›flt›r. Bir ülkenin düzenleyici kurumlarla ilgili organizasyonunun oluflturulmas› s›ras›nda birçok dengenin beraber gözetilmesi gere¤i bulunmaktad›r. Bu nedenle, neyin nas›l düzenlenece¤inin seçilmesi s›ras›nda üzerinde dikkatle durulmas› gereken konular› flu flekilde s›ralayabiliriz (OECD,2004:1): Regülasyon bir karar teorisi problemi de¤il, karfl›l›kl› stratejilerin gelifltirildi¤i, menfaat çat›flmas›na dayal› bir oyun teorisi problemidir. Regülasyonun yaratt›¤› faydalar ile regülasyon sonucu ortaya ç›kan olumsuz durumlar çok iyi tahlil edilmelidir. Tereddüt oldu¤unda, pazar mekanizmalar›na dayal› rekabete güvenilmeli, düzenlemeye belirgin ihtiyac›n duyuldu¤u durumlarda ise düzenleyici kurum ve kurallar›n etkili oldu¤u alan, mümkün oldu¤unca dar tutulmaya çal›fl›lmal›d›r. Regülasyonun etkili olabilmesi için, regüle edilenler aç›s›ndan güvenilir bir yap›n›n mevcut olmas› gerekir. Güvenilirlik sözcü¤ünden; ola¤anüstü durumlar hariç, düzenleyici kurum ve kurallarda anormal de¤ifliklik olmayaca¤›na iliflkin yayg›n inanç anlafl›lmal›d›r. Regülasyonda güvenirlili¤in sa¤lanmas› için, düzenleyici kurallar›n kolayca de¤ifltirilemeyecek hukuk normlar›na ba¤lanmas› çok önemlidir. Ülkenin regülasyon yap›s›, kurumsal yap›s› ile uyum sa¤layacak flekilde oluflturulmal›d›r. Düzenleyici kurumlar, yürütme ve idareden kal›n çizgilerle ayr›lmal›, yürütmenin düzenleyici kurumlar üzerinde bask› kurmas› engellenmeli, genel bütçeden ba¤›ms›z kaynaklara dayal› kendi özel bütçesi bulunmal›d›r. Bunlar›n sa¤lanmas› için ise; • Yönetsel ba¤›ms›zl›k sa¤lanmal› (örn. kalifiye personelin istihdam›, düzenleme tuza¤›n›n önlenmesi vb. sebeplerle devletin genel ücret politikas›ndan ayr› özlük haklar uygulanabilmeli.) • Siyasi ve mali ba¤›ms›zl›k sa¤lanmal›. • Sektör aç›s›ndan kritik kararlar›n al›nd›¤› düzenleyici kurumlarda çal›flanlar›n yetki ve sorumluluklar› en ince ayr›nt›lar›n kadar ikincil mevzuat ile düzenlenmeli. Düzenleyici kurumlar›n kararlar›nda ba¤›ms›z olabilmesi için, bu kararlara tüketiciler, sektörde faaliyet gösteren teflebbüsler ve akademisyenlerin katk›lar› sa¤lanmal›d›r. Bu amaçla, düzenleyici kurumlar›n karar ve SERP‹L A⁄CAKAYA 103 görüflleri kamuya aç›klanmal› ve gelecek elefltiri ve katk›lar da dikkate al›narak düzenleyici politikalar oluflturulmal›d›r. Bu noktada genel bürokratik yap›n›n olumsuz taraflar›ndan birisi olan afl›r› gizlilik e¤iliminden kurtulunmal› ve görüfllerin çeflitli kesimler taraf›ndan olumsuz karfl›lanaca¤›, a¤›r elefltirilere maruz kal›naca¤› yönündeki kayg›lara kulak as›lmamal›d›r. Çünkü ba¤›ms›z düzenleyici kurumlara sa¤lanan özgürlük, yasalar çi¤nenmedi¤i sürece onu bu tür bask›lardan koruyacakt›r. Do¤al tekel niteli¤i gösteren sektörlerin nispeten küçük oldu¤u, kaynaklar›n k›s›tl› bulundu¤u sektörlerde ayr› düzenleyici kurumlar kurmak yerine, birbirleriyle iliflkili do¤al gaz ve elektrik sektörleri gibi sektörleri tek bir düzenleyici kurum ile regüle etmek veya bu görevi rekabet otoriteleri taraf›ndan yerine getirmek uygun çözüm olacakt›r. Düzenleyici kurumlar ile rekabet otoriteleri aras›ndaki iliflkiler çok önemlidir. Çünkü piyasa aksakl›¤› sebebi ile rekabetin sa¤lanamad›¤› sektörlerde düzenleyici kurumlar, regülasyon görevini o sektörlerde sürekli olarak veya teknoloji vb. etmenler sonucu rekabetin sa¤lanmas›na dek, rekabet otoriteleri ile beraber yürütürler. Rekabetin sa¤lanabilece¤inin anlafl›lmas› halinde, sektörde deregülasyon yine bu iki tür organ eliyle gerçeklefltirilir ve ard›ndan regülasyon sadece rekabet otoritesi taraf›ndan yap›lmaya bafllar. Bu sebeple, bu iki tür organ›n çok sa¤l›kl› iliflkiler içinde bulunmas›, yetki çat›flmas›n›n mutlaka engellenmesi ve bu amaçla yetki ve sorumluluk alanlar›n› düzenleyen kurallar›n mümkünse rekabet kanunlar›nda yer almas› ve ayr›nt›l› düzenlemenin ise bu iki tür organ aras›nda yap›lacak görüflmeler * ‹flletme büyüklü¤ü veya üretim ölçe¤indeki art›fl nedeniyle firmalar›n kendi içinde sa¤lad›¤› olumlu ve olumsuz etkilere içsel ekonomiler (internal economies) ad› verilmektedir. ‹çsel ekonomilere ayn› zamanda ölçek ekonomileri de denilmektedir. ** Pareto taraf›ndan gelifltirilmifl olan bir toplum refah kriteridir. Bu optimum, gelirin toplumun bireyleri aras›ndaki da¤›l›m›n› inceler. Buna göre, toplumun bireylerinden en az birinin refah›n› azaltmadan, en az birinin refah›n› art›rma imkan› yoksa, toplum refah› optimumdur. Pareto, bu optimum ile toplumsal refah›n maksimuma ç›kar›lmas› gerekti¤ini ortaya koymufltur. Pareto optimalinin, ‹ktisat’taki bir baflka ad› ise ‘birinci en iyi durumudur’. *** Deregülasyon: Kamu sektörünün çeflitli amaçlarla uygulad›¤› ekonomik, sosyal ve idari regülasyonlar›n azalt›lmas› ve/veya tamamen kald›r›lmas› demektir. Konu için ayr›ca bkz: Yasal Kurumsal Serbestleflme ve Özellefltirme, www.canaktan.org D‹PNOTLAR 1 Detayl› bilgi için bkz: Michael Parkin, Economics, Fifth Edition, New York, Addison Wesley Publishing Company, 2000. 104 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ sonucunda oluflturulacak ikincil mevzuat yoluyla yap›lmas› yerinde olacakt›r. ‹ncelenen sektörlerin çeflitli kademelerinin özel sektörün rekabetine aç›lmas›n›n etkinlik art›fl› sa¤layaca¤› düflünülmektedir. Ancak baz› kademelerdeki do¤al tekel koflullar› regülasyonu zorunlu k›lmakta, tekel koflullar›n›n zorunlu olarak yarataca¤› ekonomik rantlar›n nihai olarak nas›l paylafl›laca¤› da sektöre getirilen yap› ve regülasyon biçimi taraf›ndan çok büyük ölçüde belirlenmektedir. Ba¤›ms›z düzenleyici kurumlar›n yapaca¤› regülasyonlar ile rant paylafl›m savafl›n›n ekonomik etkinlikle daha az çeliflti¤i bir durum yarat›lmaya çal›fl›lmal›d›r. Son olarak diyebiliriz ki; yasa, mevzuat, bürokrasi ve kurumlar›n kalitesini art›rmak, ulusal ekonomilerin verimini sa¤lamak ve rekabet edebilirli¤ini sürdürebilmek için "düzenleyici reformlar›n" yap›lmas› gerekmektedir. Enerji, telekomünikasyon, sa¤l›k, e¤itim gibi birçok alanda, mal ve hizmet üretim ve sat›fl›n› düzenleyen yasa, mevzuat, bürokrasi ve kurumlarda yap›lacak bu reformlar›n, do¤rudan tüketici yarar›na olaca¤› ve do¤ru gerçeklefltirildikleri takdirde, tüketicinin mal ve hizmetlerin daha iyisini, daha kalitelisini elde edebilece¤i muhakkakt›r. "Düzenleyici Kural ve Kurumlara" gereksinme yukar›da say›lan alanlarla s›n›rl› de¤ildir. Piyasadaki rekabet, ifl yapma esaslar›, iflçi-iflveren iliflkileri, iflçi piyasalar›, tüketicinin korunmas›, kamusal sa¤l›k ve çevre gibi birçok alanda düzenleme ihtiyac› duyulmaktad›r. Tüm bu alanlarda düzenleyiciler adil, verimlili¤i art›r›c› ve rekabetçi bir ortam için gerekli oyun kurallar›n› oluflturmal› fakat teflebbüsler için zorlay›c› ve bo¤ucu olmamaya özen göstermelidir. 2 Ad› geçen yazarlar›n konu ile ilgili çal›flmalar› için bkz: George J. Stigler, " Free Riders and Collective Action: An Appendix to Theories of Economic Regulation"; Bell Journal of Economics, RAND, vol. 5(2), Autumn., 1974; Richard A.Posner "Theories of Economic Regulation", Bell Journal of Economics and Manager›al, SCI 335, 1974; George J. Stigler, "The Theory of Economic Regulation", Bell Journal Economics and Manager›al SCI. 3, 1971. 3 Ayr›nt›l› bilgi için bkz: G. Akal›n, Kamu Ekonomisi, Akça¤ Yay›nlar›,2000; J. Rob›nson, The Economics of Imperfect Competition, London, Macmillan, 1969; C.V.Brown-P.M.Jackson, Public Sector Economics, Oxford, Basil Blackwell, 1990; F.R.Harrod, Towards a Dynamic Economics, London, MacMillan, 1966; J.M.Keynes, The General Theory of Employment, Money and Interest, London, MacMillan, 1967. 4 Detayl› bilgi için bkz: P.J.J Herings; H.M. Polemarchakis, "Pareto Improving Price Regulation When The Asset Market Is Incomplete", 2000, Discussion Paper 30, Tilburg University, Center for Economic Research, http://edata.ub.unimaas.nl/www-edocs/loader/file.asp?id=565 ve Paul Joskow, Nancy L. Rose, "The Effects of B‹R ‹KT‹SAT POL‹T‹KASI ARACI OLARAK REGÜLASYON POL‹T‹KASI Economic Regulation",1987, No 447, Working papers from Massachusetts Institute of Technology (MIT), Department of Economics KAYNAKLAR AKALIN, Güneri., Kamu Ekonomisi, no:314, Ankara: Akça¤ Yay›nlar›, 2000 AKTAN, Çoflkun Can., Anayasal ‹ktisat, Siyasal Kitabevi, 2002 AKTAN, Çoflkun Can, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, ‹kinci Bask›, 2003 ALTAY, Asuman., Geçifl Ekonomilerinde Devletin Ekonomik Rolleri, Görevleri ve Kobilerin Durumu, Maliye Araflt›rma Merkezi Konferanslar›, Maliye Araflt›rma Merkezi Yay›n No:86, K›rkbirinci Seri- y›l 2002, ‹stanbul:2003 ARDIYOK, fiahin., Do¤al Tekeller ve Düzenleyici Kurumlar, Türkiye ‹çin Düzenleyici Kurum Modeli, Rekabet Kurumu Lisansüstü Tez Serisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara:2000 ARDIYOK, fiahin., Türkiye’yi ‹nternete Tafl›mada Rekabetin Rolü, http://inettr.org.tr/inetconf8/bildiri/90.pdf, 2004 AT‹YAS, ‹zak., Ne ‹çin ve Nas›l Regülasyon, Devletin Düzenleyici Görevleri adl› konferans, ‹stanbul:1999 BALDW‹N, R., M. Cave, Understanding Regulation- Theory, Strategy and Practice, Oxford Univers›ty,1999 BROWN, C.V., P.M. Jackson, Public Sector Economics, Basil Blackwell, Oxford:1990 BÖS, Dieter , Regulation: Theory and Concepts, 2001, http://www.bgse.unibonn.de/papers/papers/2001/bgse32_2001.pdf BULUT, Cihan., Kamu Sektörü ve Harcamalar›n›n Ekonomik Etkileri, w w w . q a f q a z . e d u . a z / j o u r n a l / K A M U % 2 0 S E K TORU%20VE%20HARCAMALARINI N%20EKONOMIK%20ETKILERI.pdf –, 2004 GIRDIS, D., Power and Gas Regulation Issues and International Experience Draft Working Paper, The Wordbank, Washington DC:2001 GUASCH, Luis., Robert W. Hahn, The Costs and Benefits of Regulation: Implications for Developing Countries, http://econ.worldbank.org/docs/639.pdf, 2004 HARROD, F.R., Towards a Dynamic Economics, London:MacMillan, 1966 HELM, Dieter., Tim Jenkinson, The Assessment: Introducing Competition into Regulatory ‹ndustries, OERP, Vol 13, no.1 HERINGS, P.J.J., H.M. Polemarchakis, Pareto Improving Price Regulation When The Asset Market Is Incomplete, 2000, TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ 5 Detayl› bilgi için bkz: Dieter Bös, "Regulation: Theory and Concepts,2001, http://www.bgse.uni-bonn.de/papers/papers/2001/ bgse32_2001.pdf http://www.econ.brown.edu/fac/ H_Polemarchakis/ifp.pdf ‹ÇÖZ, Özge., "Telekomünikasyon Sektöründe Regülasyon ve Rekabet", Rekabet Kurumu, 2003 JOSKOW, Paul J., Regulatory Policies for Reforming Infrastructure Sectors in Developing Countries, Dünya Bankas› Geliflen Ekonomiler Y›ll›k Konferans›, Washington DC:1998 JOSKOW, Paul., Nancy L. Rose, The Effects of Economic Regulation,1987, www.econpapers.hhs.se/paper/mitworpap/447.htm - 8k – KEYNES, J.M., The General Theory of Employment, Money and Interest, London: MacMillan, 1967 OECD, The OECD Report On Regulatory Reform, Volume II: Thematic Studies,Paris:1998,http://www.oecd.org /dataoecd/ 25/39/1826394.doc PARKIN, Michael., Economics, Fifth Edition, New York:Addison Wesley Publishing Company, 2000 POSNER, Richard A., Theories of Economic Regulation, 1974, NBER Working Paper No. W0041 ROBINSON, J., The Economics of Imperfect Competition, London:Macmillan, 1969 STIGLER, George J., Free Riders and Collective Action: An Appendix to Theories of Economic Regulation, Bell Journal of Economics and Management Science, Vol. 5, No. 2 Autumn, 1974 STIGLITZ, J., Economics of The Public Sector, Newyork, Norton:1988 TRAIN, K.E., Optimal Regulation: The Ekonomik Theory of Natural Monopoly, London: The M‹T Press Cambridge, 1997 TÜRKKAN, Erdal., Rekabet Teorisi ve Endüstri Iktisad›, Ankara: Turhan Kitabevi, 2001 UÇAR Özge P., Ahmet Karatepe, OECD Ülkelerindeki Rekabet Otoriteleri Örgütlenifllerinin Karfl›laflt›r›lmas›, Ankara:1999 VICKERS, John., Regulation, Competition and the Structure of Prices, OERP, Vol 13, No. 1 www.canaktan.org www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/gecis.pdf www.oecd.org www.rekabet.gov.tr www.tesev.org.tr www.worldbank.org. www.tisk.org.tr www.canaktan.org/ekonomi/regulasyon/kavram.htm - 5k SERP‹L A⁄CAKAYA 105 REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR Tamer ÇETÝN Uludað Üniversitesi, ÝÝBF, Ýktisat Bölümü [email protected] Abstract: Özet: The objective of this study is to classify the theories of economic regulation by discussing regulatory economics from different perspectives and thus, to facilitate the understanding of the regulatory process. In context of this objective, the study scrutinizes regulatory economics by taking into consideration and if necessary, by comparing both opinions of different thought schools and developing literature of regulatory economics. Consequently, the article contributes to understanding of how and why regulatory process occurs, how it develops and how it influences economics activities. Bu çalýþmanýn amacý, regülasyon iktisadýný farklý perspektiflerden ele alarak iktisadi regülasyon teorilerini, spesifik olarak sýnýflandýrmak ve böylece, düzenleyici süreci anlamayý kolaylaþtýrmaktýr. Bu amaç baðlamýnda çalýþma, regülasyon iktisadýný, hem farklý düþünce okullarýnýn görüþlerini, hem de geliþen regülasyon iktisadý literatürünü dikkate alarak ve gerektiðinde, karþýlaþtýrarak incelemektedir. Böylece makale, regülasyon sürecinin nasýl ve niçin oluþtuðunu, nasýl geliþtiðini ve iktisadi faaliyeti nasýl etkilediðini anlamayý saðlamaktadýr. Keywords: Economics of Regulation, Public Interest, Special Interest Groups. Anahtar Sözcükler: Regülasyon Ýktisadý, Kamu Yararý, Özel Çýkar Gruplarý I. GÝRÝÞ Özellikle ABD'de 1800'lerin sonlarýndan bu yana uygulanan fiyat ve giriþ düzenlemeleri þeklindeki iktisadi regülasyonlar, 1970'lerde iktisat literatüründe önemle tartýþýlýr hale gelmiþtir. Bu akým, fiyat teorisinden, Neoklasik etkinlik teorisine, iþlem maliyetleri ve mülkiyet haklarý baðlamýnda hukuk ve iktisattan, özellikle kamu tercihi perspektifinden politik iktisada kadar pek çok iktisadi teorik konuyu derinden etkileyen, regülasyon iktisadý literatürünün oluþmasýna neden olmuþtur. Zira doðrudan planlama 106 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Yýl:1, Sayý:2 • Nisan-Mayýs-Haziran, 2005 • ss.106-123 dönemlerinin geride kalmasýyla birlikte, piyasa oyuncularýndan en önemlisi olan devletin ekonomiye müdahale þekli, regülasyonlar ile birlikte ele alýnýr hale gelmiþtir. Diðer yandan geliþen liberal eðilimler paralelinde daha karmaþýk hale gelen piyasa-devlet iliþkileri, iktisadi regülasyonlarýn derinlemesine incelenmesine ve bir iktisadi regülasyon literatürü oluþmasýna önemli ölçüde katký saðlamýþtýr. Bir yandan teknolojik geliþmeler, diðer yandan iktisadi teorik açýlýmlar, ABD'nin ardýndan Batý öncelikli olmak üzere, diðer dünya ülkelerinde de regülasyon ekonomisinin yaygýnlaþmasýna neden olmuþtur. Özellikle teknolojik geliþmeler, devlet müdahalesi olarak da ele alabileceðimiz regülasyonlarýn, daha rekabetçi piyasalar oluþturma amacýna yönelmesine (liberalleþme) ya da doðrudan azaltýlmasýna/kaldýrýlmasýna (deregülasyon) zemin hazýrlamýþtýr. Bu nedenle elektrik, doðal gaz, telekomünikasyon ve bankacýlýk endüstrilerinde hýzlý bir deðiþim süreci baþ göstermiþ ve bu süreç, hýzla merkezden (geliþmiþ ekonomilerden) çevreye (az geliþmiþlere) doðru yayýlmýþtýr. Türkiye'de 1980'lerden sonra bir liberalleþme süreci yaþanmasýna raðmen, ciddi anlamda regülasyon uygulamalarýnýn, 1990'larýn sonlarýnda baðýmsýz düzenleyici kurullarýn tesis edilmesiyle gerçekleþtirildiðini kabul etmek doðru olacaktýr. Zira, hangi endüstrinin hangi kýsmýnýn rekabetçi, hangi kýsmýnýn tekelci olmasý gerektiðine ve hangi fiyat regülasyonlarýnýn daha etkin olduðuna cevap arayan regülasyon ekonomisi, ancak düzenleyici kurullarla birlikte politika yapýcýlar tarafýndan ciddi þekilde dikkate alýnýr hale gelmiþ ve devletin ekonomiye müdahalesine yeni bir perspektif getirmiþtir. Devletin ekonomiyi düzenlemesinde, regülasyonun tercih edilir hale gelmesi, beraberinde bir takým olumsuzluklarý da getirmiþtir. En azýndan düzenleyici kurullar, siyasi iktidarlar ve Anayasa mahkemesi, Danýþtay gibi üst mahkemelerin almýþ olduðu kararlar arasýndaki iliþki irdelendiðinde, regülasyonun kurumsallaþmasý ve benimsenmesinin zaman alacaðý açýkça görülmektedir. Örneðin elektrik endüstrisinde Enerji Piyasasý Düzenleme Kurumu (EPDK) ve siyasi iktidar arasýndaki düzenleyici çatýþma1 ve özellikle Anayasa Mahkemesinin, kamu hizmetlerine iliþkin kamu yararý perspektifinden almýþ olduðu kararlar ve Danýþtay gibi üst mahkemelerdeki yargýçlarýn, özelleþtirme ve rekabetçi regülasyon uygulamalarýna iliþkin kararlarýnda öncelikli olarak kamu yararýný gözetiyor olmalarý, Türkiye'de regülasyonun alt yapýsýnýn oluþumunu engellemekte ve geciktirmektedir. Bu yazýnýn amacý, Türkiye'deki regülasyon sürecini tartýþmak deðil, bu tür ileri bir araþtýrma için, gerekli teorik altyapýyý sunmak olacaktýr. Bu baðlamda iktisadi regülasyon teorileri, kýsmen farklý düþünce okullarý, kýsmen de geliþen regülasyon ekonomisi literatürü dikkate alýnarak 4 ana baþlýk altýnda sýnýflandýrýlmaktadýr. Zira, regülasyon iktisadýna en önemli katký, deðiþen ve geliþen iktisadi koþullar paralelinde, genel olarak Chicago Okulu, Kamu Tercihi Okulu ve Avusturyan Okul gibi aslýnda hepsi farklý yollardan ortak bir noktaya hareket eden düþünce okullarýndan gelmektedir. Bu düþünce okullarýnýn yaný sýra bir diðer önemli katký, özellikle asimetrik bilgi sorununu regülasyon sürecinin merkezine alan Mekanistik Dizayn yaklaþýmýndan TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ gelmektedir. Çalýþma, genellikle etkinsiz olan regülasyonun nasýl ve neden etkinsiz olduðunu bu farklýlýklar baðlamýnda açýklamaya çalýþmaktadýr. II. ÝKTÝSADÝ REGÜLASYON TEORÝSÝ Regülasyon kavramý en basit þekliyle düzenleme anlamýnda kullanýlmaktadýr. Ancak sadece düzenleme kavramý, iktisadi regülasyon ile anlatýlmak istenenin kapsamýný daraltmaktadýr. Bir sosyal bilimci açýsýndan regülasyon, bir toplum tarafýndan deðer atfedilen faaliyetlerin (bu faaliyetler genellikle kamu hizmetleri olarak düþünülür), bir kamu kurumu tarafýndan, dýþarýdan ve sürekli olarak kontrol edilmesidir (Ogus, 1994: 1). Ancak farklý olarak regülasyon, bazen bir politik bir faaliyet (Braeutigam, 1989: 1299), bazen endüstriyel organizasyonun kamu ekonomisi yüzü (Laffont, 1994: 507), bazen yasal araçlar kullanarak sosyoekonomik politika amaçlarýný gerçekleþtirme (Hertog, 2000: 223) olarak ele alýnmaktadýr. Bu baðlamda iktisatçýlarýn, regülasyon kavramýyla, bir endüstri faaliyetlerine dýþsal olarak yapýlan kontrollerin tümünü anladýðýný söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Zira regülasyona iliþkin çalýþmalarda regülasyon, ya regüle edilmiþ endüstriyi rekabete yakýnlaþtýran ya da rekabetten koruyan dýþsal bir araç olarak ele almýþtýr (Posner, 1971: 22). Diðer yandan regülasyonu bu þekilde ele alýrsak, sadece iktisadi anlamda deðerlendirmiþ oluruz ki bu, geleneksel ceza hukukundaki regülasyonlarýn ekonomik iliþkilerini gözden kaçýrmamýza neden olur. Bu baðlamda hukukçular için regülasyon, devlet ya da devlet adýna yarý özerk baðýmsýz kurullar tarafýndan, piyasalara, yasal araçlar kullanýlarak uygulanan hukuk kurallarý anlamýna gelir. Yasal araçlardan, bireyler ya da organizasyonlarýn, regülatör (devlet ya da kurul) tarafýndan uyulmasý gerekli görülen davranýþlara uymalarý için kullanýlan cezai müeyyideler anlaþýlmalýdýr. Örneðin firmalar sadece belirli fiyatlarý uygulamaya, belli mallarý arz etmeye, belirli piyasada faaliyet göstermeye, üretim sürecinde belirli teknikleri kullanmaya ve minimal bir ücret düzeyinde ödeme yapmaya zorlanabilir. Müeyyideler, cezalarý, vergileri ve iþe son vermeleri içerebilir (Hertog, 2000). Bu durumda þüphesiz tek baþýna düzenleme kavramý, regülasyonla anlatýlmak istenenin kapsamýný daraltacaktýr. Bundan dolayý bu makalede regülasyon kavramý regülasyon otoritelerinin, ilgili piyasalarý düzenleme, denetleme, gerektiðinde cezai müeyyidede bulunma ve rekabete açmak için gerekli þartlarý belirleme gibi uygulamalarý olarak ele alý- TAMER ÇETÝN 107 nacaktýr. Dolayýsýyla regülasyon dendiðinde, sadece iktisat deðil, hukuk ve siyaset bilimi ile hukuk-iktisat ve politik iktisat perspektifler de önemli olacaktýr. Böylece iktisadi regülasyon, devletin düzenleyici kurumlarý yasama, yürütme ve yargýnýn, iktisadi hayatý düzenleyici bütün faaliyetleri anlamýna gelir. Regülasyona iliþkin bu kavramsal açýklamadan sonra, regülasyonun çýkýþ noktasýna, geliþimine ve teoride getirilen farklý perspektiflere deðinebiliriz. Sadece regülasyon kavramý üzerine çok farklý görüþün olmasý, özellikle son 30 yýlda iktisat teorisi literatüründe, regülasyon ekonomisinin ne olduðuna iliþkin çok geniþ çaplý ve karmaþýk bir literatür oluþmasýna neden olmuþtur. Daha açýk olmak gerekirse, bu geliþmeler, belirli bir piyasada yeterli rekabet düzeyine ulaþýlmadýðýnda, yasal müdahalenin gerekliliðini ortaya çýkarmýþtýr. Ancak bu müdahale sadece, yeterli düzeyde rekabeti saðlayacak olan rekabet hukukunu ve dahi en önemlisi, doðal tekeller için kullanýlan fiyat ve nitelik kontrollerini içermez. Regülasyon ekonomisinde, piyasalardaki liberalleþme ve kamu mülkiyetindeki firmalarýn özelleþtirilmesi süreci ile baþ gösteren büyük çaplý geliþmeler, günümüzde regülasyonu, sadece doðal tekeller üzerine odaklanan bir çalýþma alaný olmaktan çok, siyaset, bürokrasi, hukuk ve piyasa ekseninde, ampirik ve teorik araþtýrmalara yönlendirmiþtir. II.I. Kamu Yararý Teorisi Serbest piyasa sistemi içinde kendi çýkarlarý peþinden koþan bireyler, genellikle fiyat, tercih ve stratejik davranýþ konusunda serbest hareket ederken, sadece bir takým belli baþlý kýsýtlara ya da düzenlemelere tabi olmaktadýrlar. Burada regülasyon, özel hukuk yoluyla yasal düzen saðlamakta ve anlaþýlacaðý gibi ekonomi üzerinde önemli bir role sahip bulunmamaktadýr. Ancak serbest piyasa sisteminin, devlet müdahalesi olmaksýzýn karþýlayamadýðý bir takým piyasa faaliyetlerinde devlet, ekonomiye katý bir þekilde müdahale etmektedir. Bu durumda regülasyon kamu hukuku kapsamýna girer ve devletin aðýrlýðý artar. Amaç, kamu yararý gerekçesiyle, kamu yararýna olan faaliyetleri saðlamada baþarýsýz olan piyasa sistemi aksaklýklarýný düzeltmektir. Bu durumda regülasyon, kamu yararýna hizmet etmektedir ve daha kapsamlýdýr (Ogus, 2001). Piyasa aksaklýklarýnýn söz konusu olduðu durumlarda kýt kaynaklarýn en etkin daðýlýmý piyasa mekanizmasý yoluyla saðlanamadýðýnda ve bilgi eksikliði ile tekel gücü gibi durumlarda da tüketicilerin istismar edilmesi olasýlýðýnda, piyasalara kamu yararý perspektifinden, regülasyon yoluyla müdahale 108 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ anlamlý olmaktadýr. Zira bu durumda piyasa mekanizmasý yerine regülasyon, piyasa faaliyetini taklit ederek, kolaylaþtýrarak ve devam ettirerek kaynaklarýn etkin daðýlýmýný gerçekleþtirebilir (Hertog, 2000: 225). Regülasyonun kamu yararý teorisinin2, regülasyonu savunurken kullandýðý argümanlarý, daha kapsamlý olarak ele aldýðýmýzda ekonomik ve ekonomik olmayanlar olarak iki kýsma ayýrabiliriz (Ogus, 1994 ve 2001, Sunstein, 1990). Regülasyon için ekonomik gerekçeler; doðal tekeller, kamusal mallar, dýþsallýklar, bilgi eksikliði ve sýnýrlý rasyonalite, koordinasyon sorunlarý, istenmeyen piyasa durumlarý ve makroekonomik faktörlerdir. Ekonomik olmayan gerekçeler ise daðýtýmda adaleti saðlamak, paternalizm ve ortak deðerlerdir. Bu çalýþma, regülasyonu, iktisadi anlamda ele aldýðý için en çok kullanýlan iktisadi argümanlar üzerinde durmaktadýr. II.I.I. Doðal Tekeller Ýktisadi regülasyonu, tarihsel olarak (özellikle 20. yüzyýlda) kamu yararý düþüncesiyle haklý çýkaran ve uygulanmasýna neden olan en önemli argüman, doðal tekel piyasalar olmuþtur (Braeutigam, 1989: 1291; Ekelund, 1998: xvi; Geddes, 2000: 1165). Geleneksel olarak doðal tekel, ölçek ekonomilerinin var olduðu endüstrilere atfen kullanýlýr (Depoorter, 2000: 499). Bir endüstride üretim arttýkça, maliyetlerin azaldýðýný gösteren ölçek ekonomilerinin varlýðý, öncelikle ilgili endüstriye birden fazla firmanýn giriþinin ekonomik olarak etkin olmadýðý anlamýna gelmektedir. Doðal tekel literatüründeki bu geleneksel görüþe göre ölçek ekonomilerinin varlýðý, piyasada hem fiyat rekabetini hem de giriþin serbest olmasýný engellemekte ve doðal tekellere iliþkin ekonomik regülasyon yöntemleri, geleneksel olarak fiyat ve giriþ regülasyonlarý þeklinde kendini göstermektedir. Giriþ regülasyonunda genellikle yasal olarak, endüstride maliyetleri minimize edebilecek olan tek bir firmanýn faaliyetine izin verilir (Joskow ve Rose, 1989: 1453-1454). Diðer yandan ölçek ekonomileri durumunda rekabet, büyük ölçüde etkinsiz, aþýrý dalgalanan ve istikrarsýz fiyatlara neden olacaktýr. Bu durumda da fiyat regülasyonlarý þeklindeki devlet müdahalesi gerekli görülmektedir (Braeutigam, 1989: 1294). Bu durumda fiyat regülasyonunda amaç, tekelci yüksek fiyatlama olasýlýðýndan tüketiciyi korumaktýr. Zira tekel gücüne sahip bir firma, piyasa mekanizmasý içinde regüle edilmeden býrakýldýðýnda, tüketiciyi istismar edebilecektir. Böylece kamu yararý perspektifinden, tekelci davranýþ ya da kartelleri engelleyen devlet regülasyonunun, etkin iþleyen bir piyasa REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR yapýsý oluþturmak için tasarlandýðý kabul edilir (Sunstein, 1990: 48). Bu gerekçelerden dolayý neredeyse 20. yüzyýlýn tamamýnda, doðal tekel kabul edilen elektrik, doðal gaz, telekomünikasyon, hava yollarý, kamyon taþýmacýlýðý, kablolu televizyon, hastane hizmetleri ve su endüstrileri, dikey entegre3 olarak devlet mülkiyeti altýnda ve fiyatlar, çok uzun bir süre getiri oraný regülasyonu ile düzenlenerek katý bir þekilde regüle edilmiþtir (Joskow, 2005). Bunun dýþýnda farklý bir yöntem olarak, özel bir tekele imtiyaz hakký verilerek de bu tekellerin regülasyonu gerçekleþtirilmiþtir. II.I.II. Dýþsallýklar Kamu yararýndan devlet regülasyonunu haklý çýkaran ikinci argüman, dýþsallýklardýr. Pozitif (bahçeli bir ev) ya da negatif (nehri kirleten fabrika) bir dýþsallýk durumunda rekabetçi bir piyasa, etkin bir fiyatlama yapýsý saðlayamaz. Neoklasik teoriye göre piyasa mekanizmasý içinde, güzel bir evin çiçekli bahçesini balkonundan seyreden bir aile, bu bahçenin bakým maliyetlerine ve yaptýðý üretim sonucu nehri kirleten fabrika, nehri arýtma maliyetlerine katlanmak istemeyecektir. Sorun þu ki, dýþsallýklara verilen en klasik örnek olan kirlilik (Meiners ve Yandle, 1998: 49) durumunda fabrika, kirliliðin topluma olan maliyetlerine bakmaksýzýn, üretimini çok fazla arttýrabilecektir. Firma kar ederken toplum, neden olmadýðý bir maliyete katlanacaktýr. Dolayýsýyla hem marjinal sosyal fayda, marjinal bireysel faydadan, hem de marjinal sosyal maliyet, marjinal bireysel maliyetten oldukça farklýlaþýr ve rekabetçi marjinal maliyet-fiyat eþitliði saðlanamaz. Bu bir piyasa baþarýsýzlýðýdýr ve bu durumda devlet regülasyonunun yokluðunda, sosyal açýdan etkin bir fiyat sistemi piyasa mekanizmasý içinde kendiliðinden oluþmaz. O halde kamu yararý gereði regülasyon, piyasada etkinliði saðlayabilir. Neoklasik teoriye göre nehir kirliliði durumunda devlet regülasyonu iki þekilde etkinlik saðlayabilir. Ýlk olarak devlet, çýktý miktarýný, etkin bir kirlilik düzeyine kadar kýsýtlayabilir (Carlton ve Perloff, 1994: 119) ya da dýþsallýk üreten endüstriye emirkontrol regülasyonu ile giriþi engelleyebilir (Meiners ve Yandle, 1998: 64). Ýkinci olarak kirlilik üreten firmaya, marjinal kirlilik maliyetine eþit bir vergi uygulanýr (Burrows, 1979: 496). Bu vergiyle (ki buna Pigou vergisi denir) devlet, firmanýn, neden olduðu dýþsallýðý içselleþtirmesine, kaynak daðýlýmýnda etkinliðe ve Pareto optimumun gerçekleþtirilmesine neden olabilir. II.I.III. Kamusal Mallar Piyasa mekanizmasýnýn baþarýsýz olduðu durum- TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ lardan birisi de kamusal mallardýr. Kamusal mallarýn esas olarak iki özelliði vardýr. Tüketiminde rekabet söz konusu deðildir ve o toplum içindeki hiç kimse, bir kamusal malýn tüketiminden dýþlanamaz4 (Drahos, 2004: 321). Herkesin kendi çýkarý peþinde koþtuðu bir yapý içinde, hiç kimse bu tür mallarýn üretimi için doðrudan bedel ödemek istemeyecektir. Baþka bir ifadeyle bu tür mallar üzerinde herkes, bedavacýlýk güdüsüyle hareket edecektir. Klasik olarak ulusal güvenlik, bireylerin rasyonel davrandýðý piyasada, bedavacýlýk sorunundan dolayý üretilemez. Bedavacýlýk sorununu çözmek ve bu tür mallarý üretmek için devlet regülasyonu gereklidir (Sunstein, 1990: 49). II.I.IV. Asimetrik Bilgi Piyasalara devlet müdahalesini haklý göstermek için kullanýlan bir diðer argüman, asimetrik ve eksik bilgidir. Piyasada bilgi üretmek, elde etmek ve yaymak genellikle oldukça maliyetlidir ve bazý durumlarda ilave bilginin saðlanmasý sosyal olarak çok uzun süre optimal olmaz. Bilgiyi elde etmenin maliyetli olmasý, mallar hakkýnda etkin bir bilgi seviyesi elde etmenin mümkün olmadýðý anlamýna gelir ve piyasa baþarýsýzlýðý olarak deðerlendirilir. Baþka bir ifadeyle bu tür piyasa baþarýsýzlýklarý, genellikle bilgiye ulaþmanýn doðasýnda bulunmaktadýr. Bu anlamda bilgi, en önemli kamusal mallardan birisidir (Gruenspecht ve Lave, 1989: 1527 ve Drahos, 2004: 321). Dolayýsýyla bilgiyi üretmek ve yaymak, taraflarýn faydasýna olmadýðý sürece, piyasa oyuncularý tarafýndan piyasa sürecinde gerçekleþtirilmez (Beales, Craswell ve Salop, 1981: 502-503). Bu durumda gerekli olan bilginin taraflara saðlanmasý için devlet regülasyonu gerekli olur. Tüketiciler ki herkes bir þekilde tüketicidir genellikle doktorlar, avukatlar, teknisyenler gibi meslek sahiplerinin sunmuþ olduðu hizmetlerin, gýdalarýn üretim sürecinin, kullanýlmýþ mallarýn ve karmaþýk mekanik ya da elektronik ürünlerin kalitesinin markaya göre nasýl deðiþtiðini bilmezler. Piyasa oyuncularýndan bir tarafýn (satýcý), bir iþlem (malýn kalitesi) hakkýnda diðer tarafýn (alýcý) sahip olmadýðý bir bilgiye sahip olmasý, asimetrik bilgidir. Asimetrik bilgi durumunda piyasa dengesi oluþmaz ya da oluþsa bile kaynaklar, simetrik bilgi durumundaki kadar etkin kullanýlmaz (Carlton ve Perlof, 1994: 558-59). Bu durum satýcýlarýn, çok düþük kalitede mal ya da hizmet arz etmelerine ve piyasalarýn etkin olmayan rekabet standartlarýnda faaliyetine neden olabilir. Böyle bir piyasaya devlet müdahalesi, iki türlü etkinlik kazanýmý saðlayabilir. Ýlk olarak bilgi arzýný arttýrarak, piyasanýn, arz ve talep ediciler arasýnda daha etkin bir mübadele yapmasýna neden TAMER ÇETÝN 109 olur ve piyasaya yönelik kararlardaki belirsizliði azaltabilir. Ýkinci olarak, özellikle limon piyasalarda5 asgari standartlar koyarak, kötü piyasa sonuçlarýndan tüketicileri koruyabilir (Noll, 1989: 1256). Ancak burada devlet müdahalesi, malýn doðrudan devlet tarafýndan üretilmesi þeklinde olmayabilir. Bunun yerine, mal ya da hizmetler hakkýndaki bilgilerin bir þekilde yasalar yoluyla taraflara açýklanmasý saðlanýrsa, piyasa ve fiyat sistemi tek baþýna etkinlik üretebilir. Zira böylece tüketiciler, en az beþ þekilde gerekli bilgi sahibi olur (Carlton ve Perloff, 1994: 562). Ýlk olarak mal ya da hizmetlerin garanti kapsamýnda olmasý, tüketicilere, malýn kalitesi hakkýnda güvenilirlik ve taahhüt saðlayarak, asimetrik bilgi sorunu kaldýrabilir. Zira garantili bir ürün, tüketicilere, eðer güvenilirse, yüksek kaliteli olduðu bilgisini verecektir. Örneðin kullanýlmýþ bir arabanýn garantisi, araba, bir bireyden alýndýðý takdirde, bilgi hakkýnda çok fazla taahhüt saðlamazken, daha güvenilir bir tüccar tarafýndan verilen garantiyle alýndýðýnda, bilgi asimetrisi sorunu çözülebilir. Ýkinci olarak tüketiciyi koruma yasalarý gereði üreticiler, arýzalý mallarý geri alarak tamir etmeye zorlanarak, ürün hakkýndaki asimetrik bilgi sorunu çözülebilir. Üçüncü olarak bir üreticinin itibarý, ürettiði malýn kalitesi ve güvenilirliði hakkýnda tüketiciye sinyaller verebilir. Dördüncü olarak, asimetrik bilgiye konu olan mal ya da hizmet üzerine tarafsýz uzmanlarýn varlýðý, piyasada ürünün gerçek deðerinin tespitine yardýmcý olacaktýr. Ýkinci el bir arabanýn özellikleri hakkýnda galerici ya da oto tamircilerinden alýnacak bilgi, araç hakkýndaki bilgi asimetrisi olasýlýðýný azaltýr. Son olarak, standartlar ve ruhsatlar da bilgi saðlayabilir. Standartlar, belirli bir malýn kalitesini deðerlendirme fýrsatý verirken, bir iþin yerine getirilmesi için alýnan ruhsat, ilgili ürünün, standartlarýn üzerinde belirli bir seviyeyi saðladýðýný ima eder. Þüphesiz bu uygulamalardan bir kýsmý yine hukuksal düzenlemelerle yapýlacak ve devletin hafif elli de olsa bir müdahalesi söz konusu olacaktýr. Ancak üretici olarak doðrudan devlet müdahalesine gerek olmadýðý açýktýr. Bu baðlamda pratikte elektrik, doðal gaz, telekomünikasyon gibi kamu hizmetleri doðal tekel olarak kabul edildiðinden, bankacýlýk, sigortacýlýk gibi endüstriler de asimetrik bilgi, ters seçim ve ahlaki çöküntü risklerinden, eðitim ve saðlýk, kamusal mal olarak görüldüðünden, özellikle çevreyi kirleten pek çok iktisadi faaliyet, dýþsallýk sorunundan dolayý genellikle kamu mülkiyeti altýnda ya da imtiyazlý özel/yasal tekel olarak, uzun yýllar boyunca kamu yararý perspektifinden yoðun olarak regüle edilmiþlerdir. 110 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ II.II. Özel Çýkar Gruplarý Teorisi Regülasyonun kamu yararý teorisi, regülatörleri, yukarýda açýklanan piyasa baþarýsýzlýklarý müdahalelerinde, sosyal refahýn iyi niyetli maksimize edicileri olarak görmektedir. Özellikle doðal tekellerin regülasyonu üzerine yapýlan neredeyse tüm teorik çalýþmalar, bu kamu yararý düþüncesi etrafýnda þekillenmiþtir (Laffont ve Tirole, 1991: 1089). Bu varsayýmý ampirik olarak desteklemek ve kabul etmek, açýkçasý son derece zordur (Ogus, 1994: 3). Bu nedenle aðýrlýklý olarak regülasyonun etkinsizliðini ve maliyetlerini ampirik olarak göstermeye çalýþan çalýþmalarla yeni bir yaklaþým ortaya çýkmýþtýr. Bu yaklaþým, genelde kabul gören görüþün aksine6, Bernstein'in, 1955'te baðýmsýz düzenleyici kurullar üzerine yazmýþ olduðu bir kitapla, düzenleyici sürecin, özel çýkar gruplarý tarafýndan manipüle edilebileceðini ifade etmesiyle baþlamýþtýr (Peltzman, 1989: 5). Ancak ilk olarak Stigler (1971), bu manipülasyonu ampirik olarak gösterdiði için, teorinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Stigler'in çalýþmasýyla birlikte, kamu yararý perspektifinden uygulanan regülasyonlarýn, özellikle ABD'de önemli komplikasyonlarýnýn ortaya çýkmasý sonucu, regülasyonun sunduðu avantajlar pek çok açýdan eleþtirilmeye baþlanmýþtýr. Bir eleþtiri, regülasyonlarýn, piyasalarýn aksak rekabet durumlarýnda ürettikleri etkinsizliklerden daha fazla etkinsizliðe neden olmasýdýr. Bu durum, daha ziyade doðal tekel olmayan endüstriler için uygulanan ekonomik regülasyonlarýn etkinsizliðinden kaynaklanmýþtýr. Zira uygulamada devlet, kamu yararý teorisinin öngördüðünün aksine, genellikle doðal tekel özelliði taþýmayan endüstrileri regüle etmekte ve dahasý, doðal tekel olan kamu hizmetlerinde regülasyon, tam olarak uygulanmamaktaydý (Kahn, 1998: 13). Bu durum hiçbir tekelin, devlet desteði olmaksýzýn istikrarlý bir þekilde varlýðýný sürdüremeyeceðini göstermektedir (Oðuz, 2003b). Bu tür uygulamalar, açýkça en azýndan kamu yararý perspektifinden regülasyonun doðasýna aykýrýdýr. Þüphesiz gerekli olmadýðý halde uygulanan bir regülasyonun, ekonomik olarak etkin olmasý beklenemez. Zira rekabetin mümkün olduðu bir endüstride regülasyon, ya fiyatlarý ve karlarý üretici lehine deðiþtirecek ya da rekabetçi giriþ tehdidinden üreticiyi koruyarak, tüketici için hizmet kalitesinde azalmaya neden olacaktýr. Örneðin ABD'de regülasyon uygulanan ilk eyaletlerde yapýlan bir çalýþmada, fiyatlarda ortalama %25 ve karlarda da %40 gibi artýþlar ortaya çýktýðý gözlenmiþtir (Geddes, 1992: 76). Oysa ki kamu yararý teorisi gereði regülasyon, doðal tekel olan KÝT'ler göz önüne alýndýðýnda fiyatlarda ve karlarda azalmayý öngörmektedir. REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR Bir diðer eleþtiri, regülasyonun maliyetleri üzerine yapýlmýþtýr. Kamu yararý perspektifinden regülasyonu savunan görüþ, piyasalarýn aþýrý þekilde kýrýlgan ve kendi baþýna býrakýldýklarýnda etkin olmayacak þekilde faaliyet göstereceklerini dolayýsýyla bu durumda regülasyonun daha etkin olacaðýný ve regülasyonun neredeyse maliyetsiz olarak uygulanabilir olduðunu varsaymaktaydý (Posner, 1974: 336). Ancak varsayýmlarýn aksine regülasyonlarýn, tasarlanmasýnýn ve uygulanmasýnýn oldukça maliyetli olmasý (Joskow ve Rose, 1989: 1454; Hertog, 2000: 231), regülasyon ekonomisini açýklamada kamu yararý yaklaþýmýnýn tek baþýna yeterli olmadýðýný göstermiþtir. Öncelikle piyasa mekanizmasý içinde var olan asimetrik bilgi sorunu, regülatör (devlet) ve regüle edilen endüstri ya da firma (piyasa) arasýnda daha fazla bulunmaktadýr7. Bu da, regülasyonu daha baþlangýçta tasarlanýrken maliyetli hale getirmektedir. Ancak regülasyonun bir ekonomi açýsýndan en önemli maliyeti, uygulandýktan sonra ortaya çýkmaktadýr. Stigler (1971), ABD'de 1960'larda hava yolu, denizcilik ve eðitim sektörlerinin, politik nüfuzlarýný kullanarak (çýkarýlan teþvik yasalarý þeklindeki düzenlemelerle), devletten önemli ölçüde parasal destek aldýklarýný-geliri regülasyon yoluyla kendilerine transfer ettiklerini; telekomünikasyon ve bankacýlýk sektörlerinde uygulanan giriþ kontrolleri ile bu piyasalara giriþin, endüstrilerdeki gruplarýn istekleri doðrultusunda önemli ölçüde azaltýldýðýný; ithalat kotalarý yoluyla petrol endüstrisi için bir yýlda 5 milyon dolardan daha fazla zarara neden olunduðunu ve ekonomik regülasyonlarýn, çýkar gruplarý tarafýndan manipüle edilerek, ekonomi açýsýndan önemli ölçüde maliyetlere neden olduðunu göstermiþtir8. Daha sonra Posner (1975), kamu yararý düþüncesiyle regüle edilen tekeller üzerine yaptýðý çalýþmada, tekelin sosyal maliyetlerinin düþünüldüðünden daha yüksek olduðunu göstermeyi baþarmýþtýr. Buna göre; 1. Daha önceki çalýþmalarda, tekelin sosyal maliyetlerinin önemli ölçüde deðerinden daha düþük seviyelerde hesaplandýðý tespit edilmiþtir. 2. Tekelin sosyal maliyetlerinin, çok büyük bir olasýlýkla regüle edilmiþ endüstrilerde, regüle edilmemiþ endüstrilere göre -ki bu endüstriler daha büyük olmalarýna raðmen- çok daha fazla olduðu bulunmuþtur (Posner, 1975: 821). Böylece politika yapýcýlarýn ve yasa koyucularýn, kamu yararý peþinden koþtuðunu kabul eden kamu yararý teorisinin, gerçeklikten uzak ve maliyetli olmasý ile regülasyonun, genellikle toplumun belli bir kesiminin çýkarýna olduðunun kabulü (Joskow, TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ 2005: 182), alternatif bir regülasyon teorisinin geliþmesine neden olmuþtur. Kamu yararý yaklaþýmýna karþý çýkan bu teori, kamu politikalarýnýn oluþumunda çýkar gruplarýnýn rolüne vurgu yaparak (Laffont ve Tirole, 1991: 1089), siyaset yapma, yasa belirleme ve uygulama süreçlerinin, kendi faydalarýna olacak þekilde özel çýkar gruplarý tarafýndan manipüle edilebileceðini analiz eden, regülasyonun özel çýkar teorisidir (Peltzman, 1989). Bu teori, iktisadi regülasyonun kaynaklarýný, niçin geniþlediðini ve devlet transferlerini açýklamak için tasarlanmýþtýr (Tollison, 2001: 468). Teoriye göre bir kural olarak regülasyon, bir endüstri tarafýndan istenilebilir ya da bizzat endüstri güçlerince zorla yaptýrýlabilir olduðundan, endüstri için çýkarýlmakta ve aslýnda sadece endüstrinin yararý için tasarlanmakta ve uygulanmaktadýr (Stigler, 1971: 3 ve Posner, 1971: 22). Bu baðlamda Posner (1971), regülasyonu, bir grubun yararýna olacak þekilde, baþka bir grup üzerine uygulanan gizli bir vergileme olarak görmektedir. Baþka bir ifadeyle regülasyon, iyi organize olmuþ çýkar gruplarý, daha fazla oy potansiyeline sahip tüketiciler ve regülatör olarak devletin bulunduðu siyaset piyasasý9 yoluyla, servet transferi saðlayan bir mal tipi olarak iþlev görmektedir (Peltzman, 1988: 235). Bu süreçte siyasiler ve bürokratlar, baský gruplarý arasýndaki rekabetin bir sonucu olarak oluþan ve geliri ya da serveti yeniden daðýtan, siyasi daðýtým mekanizmasýnýn uygulayýcýlarý olarak varsayýlmaktadýr (Becker, 1983: 396). Dolayýsýyla bu teori, sadece regülasyonun maliyetlerini ve etkinsizliðini ampirik bulgularla desteklemekle kalmamýþ, özellikle Kamu Tercihi Teorisi analizlerinde aðýrlýklý olarak kullanýlan siyaset yapma süreci üzerine bir takým derin bulgulara da ulaþmýþtýr10. Regülasyonun, siyaset piyasasýnýn ürettiði mal olarak düþünülmesi, bu süreçte sadece bir çýkar grubunun ya da baský grubunun deðil, siyasilerin tekrar seçilebilme kaygýlarýndan dolayý oy verenlerin de imtiyazlar elde edebileceklerini ima etmektedir. Buradan hareketle siyasilerde oluþan bu kaygýnýn sonucu olarak regülasyon, genellikle geniþleme dönemlerinde tüketiciyi korumak için, depresyon dönemlerinde de daha aðýrlýklý olarak üreticiyi korumak için uygulanmaktadýr (Peltzman, 1988: 252). Ancak sonuçta her türlü politik giriþim, bir destek için yapýlacak ve kazananlarla birlikte kaybeden grup üyelerini de kapsayacak bir koalisyona-ortaklýða neden olacak (Peltzman, 1988: 246) ve bu koalisyon, düzenleyici süreci manipüle edebilecektir (Posner, 1998: 397). Bundan dolayý siyaset piyasasýnda oluþan imtiyazlarý, düþünülenin aksine, sadece iyi organize olmuþ gruplarýn kazanmasý beklenemez. Fayda saðladýðý TAMER ÇETÝN 111 sürece tüm baský gruplarý, içinde bulunduklarý endüstride regülasyonu destekleyeceklerdir (Becker, 1983: 383). Bu durumda her bir taraf, elindeki kaynaklarý kendi çýkarýný maksimize etmek için kullanacaðýndan, regülasyon süreci bazen tüketiciler lehine bazen de firmalar lehine iþleyebilecek, fakat nihai olarak asla etkin sonuçlar üretmeyecektir. Zira bu süreçte regülasyon, piyasa aksaklýklarýndan kaynaklanan etkinsizlikleri azaltsa bile daðýtýlmasý muhtemel daha fazla servet ortaya çýka(ra)caðýndan, bu ekstra servet, özellikle transferden karlý çýkan baský gruplarý tarafýndan, piyasada serbest olarak faaliyette bulunma yerine, daha fazla regülasyon için baskýya neden olacaktýr. Sonuç olarak ekonomik regülasyon aslýnda, asla daha fazla refaha neden olamayacaktýr (Peltzman, 1989: 13). II.III. Kamu Tercihi ya da Rant Arama Yaklaþýmý Ýktisadi regülasyon literatürüne yapýlan ikinci ve çok önemli katký, Kamu Tercihi iktisatçýlarýndan gelmiþtir. Regülasyonu açýklamada siyaset piyasasýna aðýrlýk veren, siyasetçi, bürokrat ve regülatörleri, kamu yararý deðil fakat kendi çýkarlarý peþinden koþan bireyler olarak deðerlendiren bu yaklaþým, regülasyonu deðerlendirmede önemli açýlýmlar saðlamýþtýr. Krueger11 ve Tullock'ýn rant-arama üzerine yazdýklarýndan hareketle geliþen literatür, bir yandan regülasyonun özel çýkar gruplarý teorisiyle ortak noktalarý paylaþmýþ, diðer yandan kamu yararý kavramýnýn, regülasyon uygulamalarýný açýklamada yetersizliðini göstermede önemli adýmlar atmýþtýr. II.III.I. Kamu Tercihi Perspektifinden Kamu Yararý Buchanan ve Tullock (1962), kamu yararýnýn, kavramsal olarak niçin kabul edilemeyeceðini ve muðlak bir ifade olduðunu göstermiþtir. Öncelikle, modern refah iktisadýndan gelen bu yaklaþým, klasik Pareto etkinlik kriteri açýsýndan deðerlendirildiðinde, kamu yararý için gerçekleþtirilen bir deðiþimin, herkesin faydasýna olamayacaðý görüþünden hareketle geçersiz bir ölçüt olarak kabul edilmiþtir. Zira politik süreç, toplumdaki bireylerin ortak çýkarlarýnda bir deðiþime atfen kullanýlýrsa, bu deðiþimin, deðiþimin olmadýðý duruma göre tüm bireyleri, baþkalarýnýn durumunda bir deðiþim olmaksýzýn daha iyi yapýp yapmayacaðý kesinlikle belirsizdir. Tullock (1998), bir karar alýcý olarak devletin, Pareto etkinliði engelleyen asimetrik ve eksik bilgiden kaynaklanan piyasa baþarýsýzlýklarý için kamu yararý gereðince almýþ olduðu kararlarda12, toplumun bir kýsmý için pozitif dýþsallýða neden olsa da, bir kýsmý için mutlaka negatif dýþsallýða neden olacaðýný, 112 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ dolayýsýyla özünde devletin dýþsallýk üreteceðini iddia etmektedir. Bu durumda kamu müdahalesinin kendisi, kamu yararýný korumak ya da arttýrmaktan ziyade, bir dýþsallýðý ifade etmekte (McNutt, 2000: 929) ve toplumun geneli için mutlak bir fayda (kamu yararý) asla söz konusu olamamaktadýr. Ýkinci olarak, bir sorun üzerine alýþýlagelmiþ kurallarýn yasal karar alma sürecinde iþletilmesiyle, kamu yararýna ne kadar fayda saðlanacaðýný açýkça belirlemenin bir yolu bulunmamaktadýr. Aksine biz, bu sürecin sadece özel gruplar ya da çýkar gruplarý lehine iþleyeceðini beklemeliyiz. Kamu yararý, sadece karar alma sürecinde kurallarýn iþletilmesi açýsýndan anlamlýdýr ve bu kurallarýn etkinlik açýsýndan deðerlendirilmesi, ancak uzun bir dönemde ve farklý sorunlar üzerine iþletildikten sonra yapýlabilir. Son olarak, kullanýlacak olan kurallar üzerinde, toplumdaki gruplar arasýnda mutabakat olmasý gerekir. Ancak gruplar arasýndaki çýkar çatýþmalarý ve bazý gruplar arasýndaki koalisyonlar, kurallar üzerindeki mutabakatý zorlaþtýracaktýr. Sýnýf ve grup çýkarlarýnýn oldukça katýlaþmýþ olduðu durumlarda demokratik yapýnýn, toplum için tercihlerde bulunamayacaðý gerçeðini göz ardý edemeyiz. Bu þartlar altýnda baský grubu çatýþmalarý, demokratik süreçle tam olarak tutarlýdýr. Bireyler, kolektif karar alma sürecinde iktisadi çýkarlarýn açýða çýkacaðýný beklediði için, kesinlikle, önemli ölçüde kaynak harcadýklarý bu süreçleri tercih edeceklerdir. Bu görüþler, Batý demokrasileriyle tutarlýdýr. Gerçekten bireylerin iktisadi çýkar peþinde koþmadýklarýna inanýlýrsa ve baský gruplarýnýn farklý alanlarda bulunduklarý varsayýlýrsa, Batý demokrasisinde oldukça az gerilim olacaktýr. Bu þartlar altýnda modern iktisadi hayatta, siyaset belirleme ve yasa yapma süreçlerinden geçen regülasyon uygulamalarýnýn, kamu yararý gereði yapýldýðýný kabul etsek bile regülasyonun, toplumun bütününün yararýna olmayacaðýný kabul etmemiz gerekecektir. Bu ise kamu yararýnýn, deðer atfettiði unsurlarla çeliþmesi anlamýna gelmektedir. Zira bu süreçte regülasyon, kamunun deðil, baskýn gruplarýn çýkarýna olacaktýr. II.III.II. Kamu Tercihinde Regülasyon Virginia okulu olarak adlandýrýlan kamu tercihi yaklaþýmý, regülasyon teorisini, regülasyon sürecinden kaynaklanan imtiyazlar için giriþilen rekabetin neden olduðu rant arama maliyetlerini derin bir biçimde analiz ederek (Tullock, 1967; Krueger, 1974) incelemiþtir. Rant arama teorisi, farklý bir regülasyon türünün veya korumacý bir ekonomiye neden olan giriþ kýsýtlamalarýnýn, hüküm süren siyasi yapýmýzýn doðal sonuçlarý haline nasýl dönüþtüðünü açýklamaktadýr. Teorinin üzerinde önemle durduðu REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR anahtar kavram, regülasyonlarýn neden olduðu ranttýr. Bu görüþe göre rekabet üzerinde kýsýtlamalara neden olan regülasyonlar ve yasalardaki deðiþiklikler nedeniyle oluþan suni rantlar, baský gruplarýnýn, bu rantlarý elde etmek için lobicilik faaliyetleri gerçekleþtirmesine neden olmaktadýr. Dolayýsýyla kamu tercihi teorisi, regülasyon teorisine, regülasyondan kaynaklanan etkinsizliklere ilave olarak, lobicilik faaliyetlerinden kaynaklanan sosyal maliyetleri de dahil etmektedir. Bu baðlamda teori, rantlar için gerçekleþtirilen politik rekabetin; siyasi yozlaþmadan, kaynaklarýn etkin olmayan kullanýmýna kadar pek çok alanda sosyal maliyetleri oldukça arttýracaðýný kabul etmektedir (Benson, 1984: 389). Kamu tercihi yaklaþýmý, regülasyonun iddia edildiði gibi kamu yararýný deðil de politikacýlarýn ve bürokratlarýn çýkarlarýný korumak için uygulandýðýný, ampirik olarak göstermiþtir13. Bu baðlamda, ulaþtýðý sonuçlara göre kamu yararýnýn, politikacýlar tarafýndan korunduðunu söylemek mümkün deðildir. Politikacýlar ve bürokratlar, mutlaka kendi çýkarlarýný korumaya çalýþacaklardýr. Zira kamu tercihi yaklaþýmý, insaný, davranýþlarý bakýmýndan piyasa içi ve piyasa dýþý alanlarda ayný özellikleri gösteren kiþiler olarak ele almaktadýr. Bu baðlamda devlet bürokrasisinde çalýþan bir bürokrat ya da memurla, özel bir þirkette çalýþan insanlar arasýnda stratejik davranýþlar açýsýndan çok fazla farklýlýk bulunmamaktadýr. Dolayýsýyla bürokratlar da özel sektör çalýþanlarý gibi kendi çýkarlarýný maksimize etmeye çalýþýrlar. Bu yaklaþým kamu tercihi iktisatçýlarý tarafýndan seçmenlerin, bürokratlarýn, siyasilerin, çýkar gruplarýnýn, organizasyonlarýn ve diðer politik gruplarýn davranýþlarýný açýklamak için kullanýlmaktadýr (Tollison, 2001). Piyasadaki tüketiciler gibi seçmenler de, çýkacak olan yasalar hakkýnda isteklerini ifade etmek için oy desteklerini, paralarýný veya baþka siyasi kaynaklarý kullanýrlar. Ayný þekilde piyasadaki bir müteþebbis gibi politikacýlar, yasalarý tasarlayan ve þekillendiren arz edicilerdir. Sonuç olarak, yönetici ve iþverenlerin piyasada üretim sürecinin detaylarýný tayin etmeleri gibi bürokratlar da, bu görevi kamu sektöründe ifa etmektedirler (Gwartney ve Wagner, 1988: 7). Dolayýsýyla her rasyonel birey gibi politikacýlar ve bürokratlar da öncelikli olarak, kamu yararýndan ziyade kendi çýkarlarýnýn maksimizasyoncusu olabilirler. Regülasyonun Chicago Teorisi ile Kamu Tercihi Teorisi arasýnda önemli benzerlikler bulunmasýna karþýn, bir takým farklýlýklar da bulunmaktadýr. Etkinlik sonuçlarý açýsýndan Chicago yaklaþýmý ile Kamu Tercihi arasýndaki farklýlýk, açýk bir þekilde tanýmlamayla ilgilidir. Kamu Tercihi yaklaþýmý, daha ziyade iktisat literatüründe kullanýlan geleneksel TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ etkinlik tanýmýna ilaveten, X etkinlik14 perspektifinden regülasyonu açýklamaya çalýþmaktadýr (Crew ve Rowley, 1988). Ýlk olarak Leibenstein (1966) tarafýndan ileri sürülen bu yeni etkinlik yaklaþýmý, bir organizasyondaki çalýþanlarýn, herhangi bir nedenden kaynaklanan eksik motivasyondan dolayý, gerçekte olabilecekleri kadar üretken çalýþmadýklarý ve neticede ekonominin, üretim olanaklarý eðrisi üzerinde deðil, altýnda bir noktada dengeye geldiðini vurgulamaktadýr. Buna göre ekonomideki maliyetler, tekelden kaynaklanan kaynak tahsisinde etkinsizlik (ki bu geleneksel etkinlik literatüründeki etkinsizlikleri içerir) yanýnda, rant arama maliyetlerini (geleneksel etkinlik literatüründe olmamasýna karþýn x etkinlik literatüründe yer alýr) de içermektedir. Bu baðlamda Tullock (1967), tarifelerin ve tekellerin sosyal refah kayýplarýnýn, kaynak tahsisinde etkinsizlik ile ifade edilenden daha büyük boyutlarda olduðunu gösterirken, Krueger, potansiyel olarak verimli kaynaklar, rekabetçi rant arama faaliyetlerinde kullanýldýðýnda ekonominin, kendi üretim olanaklarý eðrisinin optimum noktasýna ulaþamayacaðýný ifade etmiþtir (1974: 291). Diðer yandan kamu tercihi yaklaþýmý, regülasyon sürecinde kaynaklarýn, gruplarýn lobicilik faaliyetleri yapmasý ve siyasi kampanyalarda kullanýlmasý gibi fýrsat maliyetleri barýndýracak þekilde israf edildiðini vurgulayarak (Benson, 2002: 230), regülasyonla birlikte kaynak tahsisinde etkinsizliðin boyutlarýnýn da Neoklasik teorinin öngördüðünden daha fazla olacaðýný söylemektedir. Sonuç olarak kamu tercihi yaklaþýmý, rant arama maliyetlerine neden olduðunda regülasyonu, ekonomik olarak etkinsiz olarak görmekte ya da en azýndan, ekonomik olarak etkin olan seviyeden daha fazla uygulandýðýný kabul etmektedir. Zira regülasyon yapma ve uygulama sürecinde regülasyon için giriþilen rekabet, onun marjinal sosyal faydasýný, marjinal sosyal maliyetlerin çok altýnda bir seviyeye götürecektir (Parker, 2002: 499). Ancak Chicago yaklaþýmýnda regülasyon sürecinin, kendi amaçlarýný gerçekleþtirecek þekilde makul bir etkinlikte faaliyet göstereceði beklendiðinden (Posner, 1974: 350) ve servet transferlerinin maliyetlerini minimize etmeyi hedefleyen regülatörler, ekonomik olarak etkin olan düzenlemeleri yapmak durumunda kalacaklarýndan (Becker, 1983) en azýndan statik denge modelinde regülasyon, ikinci en iyi anlamýnda etkin kabul edilebilmektedir. Ýki yaklaþým arasýndaki bir diðer farklýlýk da, modellerdeki regülatör anlayýþýndan kaynaklanmaktadýr. Genellikle yasa koyucular tarafýndan tesis edilen regülasyonlarý uygulama görevi düzenleyici kurumlara ve bürokratlara verilir. Ancak Chicago yaklaþýmý, regülasyonun arz edicileri olarak sadece TAMER ÇETÝN 113 yasa koyucular üzerine odaklanýrken, düzenleyici kurumlarý görmezden gelmektedir. Kamu tercihi yaklaþýmý ise regülasyonun bu gerçek üreticilerini, etkinsizliðin bir baþka kaynaðý olarak modeline dahil eder (Benson, 2002: 231). Sonuç olarak Kamu Tercihi yaklaþýmýnýn, regülasyonu, rant arama ve sosyal refah kayýplarý perspektifinden ele aldýðýný söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Zira bir yanda kamu yararýndan ziyade kendi faydasýný maksimize etmeye çalýþan ve bürokratlarla siyasilerden oluþan arz cephesi, diðer yanda çýkarlarý peþinde koþan firma ve tüketicilerin oluþturduðu, baský-çýkar gruplarýnýn temsil ettiði talep cephesi ile oluþan siyaset piyasasýnýn doðal sonucu, regülasyonun, rant saðlamak için kullanýlabilecek çok cazip bir araç haline dönüþmesidir. Herkesin kendi çýkarýnýn peþinden koþtuðu böyle bir piyasada regülasyonun, rant arama faaliyetlerinin ve sosyal refah kayýplarýnýn en temel nedeni haline gelmesi kaçýnýlmaz olmaktadýr. II.IV. Avusturyan ya da Mülkiyet Haklarý Yaklaþýmý Chicago yaklaþýmýyla Kamu Tercihi ararsýndaki benzerlikler gibi Avusturyan yaklaþýmýn regülasyona iliþkin görüþleri de ilk iki teoriye yakýn durmaktadýr. Bununla birlikte bir miktar önemli ayrýmlar da bulunmaktadýr. Ýlk olarak Avusturyan perspektif, bir endüstrinin regülasyonunu, o endüstri tarafýndan oluþturulan servete iliþkin mülkiyet haklarýnýn belirlenmesiyle eþ anlamlý görmekte ve ekonomideki giriþimsel faaliyetler ile regülasyon arasýndaki iliþkiyi, regülasyonun mülkiyet haklarý üzerinde oynayacaðý role göre analizine dahil etmektedir. Bu süreçte regülasyon kaynaklý rantlar, mülkiyet haklarýnýn yeniden tanýmlanmasý ve daðýtýlmasýyla oluþmakta ya da el deðiþtirmektedir. Örneðin giriþ kýsýtlamalarý, potansiyel firmalarýn karlarýný ve tüketici artýðýný azaltýrken, piyasadaki imtiyazlý firmanýn karlarýný arttýrmakta; tersine giriþin deregüle edilmesi, baþlangýçtakinin aksi yönde haklarýn yeniden tanýmlanmasýna neden olmaktadýr. Ýkinci olarak Kamu Tercihi perspektifinden bir regülatör, mülkiyet haklarýný, özel çýkar gruplarýnýn politik baskýlarý nispetinde tayin ederken, Avusturyan yaklaþýmda, bütçe maksimizasyoncusundan ziyade giriþimcidir (Boottke ve Lopez, 2002: 116). Çünkü bir regülatör olarak bürokratýn da parasal (Mises, 1944: 83) ve parasal olmayan çýkarlarý bulunmaktadýr. Giriþimci olan bürokrat/regülatör, bu çýkarlarý maksimize edecek fýrsatlarý takip edecek ve bu anlamda kamu yararýndan çok, kendi çýkarýný maksimize eden her türlü giriþimsel faaliyetin peþinden koþacaktýr. Örneðin bir 114 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ bürokratýn faydasý, bulunduðu konumun prestijine ve gücüne baðlýysa, bu bürokrat, daha fazla bürokrasiye neden olan bir hak oluþturma süreci tasarlayabilir. Dahasý devlet, bir hak oluþturma sürecinin tarafý olduðunda, bürokratlar arasýnda rant arama rekabeti bekleyebiliriz (Benson, 1984: 92). Bunun doðal bir uzantýsý olarak, bürokrat/regülatör, politika/regülasyon uygulayýcýsý olmaktan çok savunucusu durumuna gelir (Mises, 1944: 80) ve endüstri içindeki mülkiyet haklarýnýn yeniden daðýtýlmasýyla ortaya çýkan politik kar fýrsatlarýný araþtýrmaya çalýþan bir giriþimci olarak ele alýnýr. Üçüncü olarak, Avusturyan yaklaþým, regülasyon ile mülkiyet haklarý arasýnda iliþki kurarak, bir ekonomide giriþimciliðin yönünün ne þekilde deðiþeceðini ve nihai olarak regülasyonlarýn sonuçlarýnýn ne olacaðýný görmemize yardýmcý olmaktadýr. Baþka bir ifade ile bu yaklaþým, regülasyonu dinamik bir süreç olarak ele almaktadýr. Regülasyonu, mülkiyet haklarýnýn yeniden daðýtýlmasý olarak aldýðýmýzda, giriþimcilik, keþif süreci ve regülasyon arasýndaki iliþki daha net analiz edilecektir. Öncelikle bu iliþkide regülasyon, statik deðil, dinamik bir süreci ima etmektedir. Bu süreçte mülkiyet haklarýnýn piyasa yoluyla deðil de, siyasi mekanizma ile daðýtýlmasý, yasal mülkiyet haklarý ile ekonomik mülkiyet haklarýnýn birbirinden farklýlaþmasýna15 (Oðuz, 2003a), bireylerin daha miyopik davranmasýna ve yeniliklerin piyasaya girmesinin yavaþlamasýna neden olmaktadýr. Zira regülasyonlar, giriþimcilerin gerçekleþtirdiði keþif süreci üzerinde önemli etkilere sahip olabilmektedir. Böylece regülasyonla birlikte keþif süreci yeniden, baþka bir yöne doðru þekillenecektir. Bu, regülasyonun yokluðunda asla yapýlmayan keþiflerin, regülasyonla birlikte yapýldýðý anlamýna gelir ki, bu keþif süreci genellikle piyasa dýþý faaliyetlerdir ve iktisadi anlamda etkin deðildir. Regülasyon, giriþimsel keþif süreci açýsýndan tam anlamýyla yeni ve kesinlikle arzu edilmeyen fýrsatlarla birlikte, tamamen gereksiz bir keþif süreci ortaya çýkarýr. Bu gereksiz keþif süreci devam ederek, yeni regülasyonlarýn çýkarýlmasýna neden olacak (Benson, 2002: 235) ve ekonomi, etkin olmayan bir sarmalýn içinde faaliyet gösterecektir. Zira devlet ve ekonominin iç içe geçtiði böyle bir yapý altýnda her politik yetki ve bunun kullanýmý sonucu regülasyonlar, rekabeti engeller ve piyasada rantlara neden olur (Benson, 1999: 156). Avusturyan perspektiften regülasyon teorisine yapýlan bu katký, Chicago ve Kamu Tercihi yaklaþýmlarýnda gösterilen regülasyonun maliyetlerinin, daha ciddi boyutlarda olduðunu anlamamýza yardýmcý olmuþtur. Avusturyan yaklaþýma göre bir yandan regülasyonun etkin olabileceði durumlar olduðunu ifade REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR eden Chicago yaklaþýmýnýn bu ulaþtýðý sonuç yanlýþ, diðer yandan da, regülasyondan kaynaklanan etkinsizlikler, Kamu Tercihi yaklaþýmýnýn ima ettiðinden daha fazladýr (Benson, 2002: 229). Avusturyan yaklaþýmýn, regülasyonu, mülkiyet haklarýnýn yeniden tanýmlanmasý ve daðýtýlmasý olarak görmesi, özellikle dýþsallýklara iliþkin piyasa baþarýsýzlýklarýnda, kamu yararýndan farklý olarak önemli bir açýlým saðlamýþtýr. Buna göre dýþsallýk sorunu, iþlem maliyetlerinin16 olmadýðý bir dünyada kamu müdahalesi olmaksýzýn çözülebilecektir (Coase, 1960: 10). Ýþlem ve anlaþma maliyetlerinin yokluðunda, kendi çýkarlarý peþinde koþan taraflar, dýþsallýk sorununu çözmek için aralarýnda anlaþarak Pareto optimuma ulaþabilirler. Zira iþlem maliyetlerinin yokluðunda dýþsallýklarýn içselleþtirilmesi, kaynak daðýlýmýný olumsuz yönde etkilemeyecek ve Pareto etkinlik piyasada saðlanacaktýr (Dahlman, 1979: 142). Bu anlamda, çevreyi kirletme ya da havayý temizleme açýsýndan mülkiyet haklarýnýn tanýmlanmasý ve herkesin sorumluluðunun paylaþtýrýlmasý, gerçekten Pigou'cu vergiye veya regülasyona karþý alternatif bir yaklaþým getirmektedir (McNutt, 2000: 932). Coase teoreminden hareket eden Avusturyan yaklaþým, en genel anlamýyla kirleten ve maðdur arasýnda, vergiye ve devlet regülasyonuna gerek kalmadan, bir anlaþma yapýlmasý halinde kirliliðin yaydýðý dýþsallýðýn azaltýlabileceðini ifade etmektedir. Ancak kamu tercihi teorisi, dýþsallýklarda bazen regülasyonun deðil ama vergileme þeklinde devlet müdahalesinin daha etkin olabileceðini savunmaktadýr (Buchanan ve Tullock, 1975). Yine de Buchanan, dýþsallýklara iliþkin piyasa baþarýsýzlýklarýný çözmenin tek yolunun, dýþsallýða iliþkin mülkiyet haklarýný tam olarak tanýmlamak, baþka bir deyiþle, mallarýn mülkiyetini özel kullanýma açmak olduðunu kabul etmektedir (1995: 290). Zira ortak faaliyet üzerinde özel mülkiyet haklarýnýn belirlenmesi ile herkes, mal ya da faaliyeti kendi mülkiyet hakký kadar kullanacaðýndan, aþýrý kullaným sorunu ortadan kalkacak ve sorun çözülecektir. Burada tek sorun, mülkiyet haklarýnýn tanýmlanmasý ve korunmasýnýn ne kadar maliyetli olacaðýdýr. Mülkiyet haklarýný koruma maliyetinin düþük olduðu durumlarda, mülkiyetin taraflar arasýnda tanýmlanmasý, çevresel dýþsallýklara doðrudan kamu müdahalesini dýþlayacaktýr. Bunun için koruma maliyetlerinin düþük olmasý yeterlidir (Cole, 2000: 297-298). Aksine, mülkiyet haklarýný tanýmlama ve koruma maliyetleri pozitif olduðu sürece, giriþimciler tam korunamayan haklarý kendi özel alanlarýna çekmek için rekabet edeceklerdir. Regülasyonlar ve bu tür giriþimler, piyasalarda mülkiyet haklarýný korumayý TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ daha maliyetli hale getirmektedir (Benson, 2002: 238). Ekonomi, regülasyondan kaynaklanan rant arama faaliyetleriyle yeni bir geliþme yoluna yönelmektedir. Zira Avusturyan perspektiften piyasa baþarýsýzlýklarý normal piyasa dýþý faaliyetlerin sonucudur ve geçici olarak rantlara neden olur. Ancak regülasyon, özel çýkar gruplarý için daha uzun dönemli rantlara ve nihayetinde deðiþtirilmesi zor bir iktisadi yapýya neden olmaktadýr (Parker, 2002: 497). Bu süreçte giriþimcilik faaliyetleri, suni olarak oluþan rantlarý elde etmeye yönelmektedir. Rant arayan toplum, servet üretmek yerine, transfer etmenin yaygýn hale geldiði verimsiz bir toplum olmaktadýr. Rant-arama faaliyetleri arttýkça, mülkiyet haklarýný korumak daha maliyetli hale gelmekte ve regülasyonlarýn fýrsat maliyetleri ve israf edilen giriþimcilik kaynaklarýnýn büyüklüðü artmaktadýr. Böylece Avusturyan yaklaþým, regülasyonu, bir son durumu ya da statik olarak deðil, denge ile dengesizlik arasýnda hareket eden dinamik bir süreç olarak görmektedir (Boottke ve Lopez, 2002: 116). Zira regülasyonlarýn baþarýsýz olmasý, yeni regülasyonlarýn çýkar gruplarý tarafýndan desteklenmesini ortaya çýkaracaðýndan, baþarýsýz regülasyonlardan hiçbir zaman vazgeçilmez (Mises, 1949: 857) ve süreç devam eder. Aslýnda bu noktada Avusturyan yaklaþým ve Kamu Tercihi Teorisi, regülasyonun açýklanmasýnda ortak bir noktaya ulaþýr. Çünkü kamu tercihine göre de yeni regülasyonlar, çýkar gruplarýnda daha fazla lobicilik için güdü oluþturacaktýr. Bu durumda regülasyonlar bir kez uygulandýðýnda, regülatörler, güçlerini ve kazançlarýný azaltacak her türlü giriþime karþý aktif rant arayýcýlarý haline geleceklerdir (Parker, 2002: 499). III. REKABETÇÝ PÝYASATEORÝLERÝ17 Doðal tekel teorisi üzerine 1970'lerde geliþmeye baþlayan rekabetçi piyasa teorilerinin, ekonomik regülasyon teorisinin geliþimi üzerine çok önemli katkýlarý olmuþtur. Özellikle, aðýrlýklý olarak doðal tekeller üzerine inþa edilen Neo-klasik regülasyon teorisi, geçerliliðini, bu yeni piyasa teorileri ile önemli ölçüde kaybetmiþtir. Zira bu teoriler ile o zamana kadar çok güçlü doðal tekel olduðu düþünülen pek çok endüstrinin, düþünüldüðü kadar güçlü doðal tekeller olmadýklarý anlaþýlmýþtýr. Zamanla birçok ülke bu teorilerin yol göstermesiyle, gerek bu endüstrilere giriþte, gerekse endüstri içinde uygulamýþ olduklarý katý regülasyonlarý kaldýrarak, yerine, daha rekabetçi uygulamalara yönelmiþlerdir. Sonuç olarak bu tür endüstrilerin rekabetçi bir yapýda faaliyet göstermesinin teorik olarak mümkün olmasý ve pratikte rekabetin daha fazla tüketici TAMER ÇETÝN 115 kazançlarýna yol açtýðýnýn görülmesiyle birlikte, ekonomik regülasyon teorisinde yer bulan kamu yararý perspektifi önemli ölçüde anlamýný kaybetmiþ ve bu rekabetçi piyasa teorileri, regülasyon teorisi için alternatif yaklaþýmlarýn üretilmesine neden olmuþtur. Daha önce ifade edildiði gibi doðal tekel olduðu düþünülen endüstriler, uzun yýllar boyunca kamu yararý gereði dikey entegrasyon halinde, genellikle kamu mülkiyeti altýnda faaliyet göstermiþtir. Þüphesiz, teknolojinin dikey ayrýþmaya imkân vermediði bu dönemlerde giriþ ve fiyat regülasyonlarý, etkin bir çözüm olarak kabul edilebilirdi. Örneðin Türkiye'de uzun yýllar boyunca telekomünikasyon endüstrisinde Türk Telekom ve elektrik endüstrisinde TEK'ten baþka firmalarýn piyasaya giriþinin engellenmesi, kamu yararý düþüncesiyle, yüksek batýk ve sabit maliyetli bu endüstrilerde kaynak israfýndan kaçýnmaktý. Ayný þekilde uzun yýllar boyunca elektrik ve telekomünikasyon hizmetlerinin fiyatlandýrýlmasý, kamu yararý gereði regülatör ya da siyasi otoriteler tarafýndan yapýlmýþtýr. 2000'li yýllara gelindiðinde sonuç, yüksek elektrik ve telefon fiyatlarý ile tekel konumundaki firmalarýn etkin olmayan yapýlarýndan dolayý milyarlarca dolarlýk sosyal refah kayýplarý olmuþtur. Ancak telekomünikasyonda uydu ve mikrodalga sistemlerinin kullanýlmasý, fiber optik kablonun icadý, yerel iletiþimde kablosuz baðlantýnýn kullanýlmasý (Armstrong, 1998: 38) elektrikte farklý birincil kaynaklardan üretimin mümkün hale gelmesi, doðal gaz daðýtým hatlarýnýn daha düþük maliyetlerle saðlanabilir olmasý gibi teknolojik geliþmelerin varlýðý, bu piyasalarda rekabeti regülasyona göre daha etkin hale getirmiþ ve doðal tekel literatüründe büyük bir dönüþüme neden olmuþtur. Kýsacasý bu tür teknolojik geliþmeler, kamu yararý perspektifinden doðal tekel piyasalara bir bütün olarak giriþ ve fiyat regülasyonlarýný gereksiz hale getirerek, regülasyon yerine rekabeti tercih edilir yapmýþtýr. III.I. Piyasa Ýçin Rekabet Teorisi Regülasyon teorisine yön veren önemli geliþmelerden biri, Demsetz'in (1968) piyasa için rekabet teorisidir. Bu teori, 1800'lerde Fransa'da mezarlýk hizmetlerinin karþýlanmasýnda, kullanýlan bir yöntem olmasýna karþýn Demsetz tarafýndan, doðal tekel olduðu düþünülen endüstriler için önerilmiþtir. Demsetz (1968), doðal tekellerin niçin regüle edildiðini incelediði "Why Regulate Utilities?" isimli çalýþmasýyla, doðrudan ekonomik regülasyon teorisine deðil ama, geleneksel doðal tekel teorisine yeni bir perspektif kazandýrmýþtýr. Piyasa içinde rekabetin söz konusu olmadýðý durumlarda piyasaya girmek için gerekli olan imtiyaz hakkýný elde ede116 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ bilmek üzere potansiyel rekabetçiler arasýnda gerçekleþtirilecek bir rekabete vurgu yapan bu teori, geleneksel doðal tekel teorisini, doðal tekeli üretimdeki ölçek ekonomilerinden tekel fiyatýna taþýyan, mantýksal adýmlarý açýklamadaki baþarýsýzlýðýndan dolayý yetersiz görmektedir. Bir piyasada üretim hakkýnýn verilmesi için ihale yapýlmasý halinde, gerçekleþecek teklif verme rekabetini engellemek için ölçek ekonomileri yeterli olmayacak ve son tahlilde bu teklif verme rekabeti, piyasa içinde rekabetçi sonuçlara neden olacaktýr. Bu teklifler deðerlendirilirken, tekliflerin tüm tüketici taleplerini karþýlamasý beklenir. Taleplerin karþýlanmasý beklentisi altýnda, ölçek ekonomileri hiçbir surette, sadece bir tek teklif verenin olacaðý, tekelci bir duruma neden olamaz. Kazananlarýn, en düþük teklifi verenler olacaðý birçok teklif olabilir. Þu halde, ilgili endüstride ölçek ekonomilerinin varlýðý, rekabet halindeki teklif verenlerin sayýlarýnýn belirlenmesinde önemsiz olmaktadýr (Demsetz, 1968: 55-60). Böyle bir rekabet sonucu en düþük teklifi veren yani üretimi en düþük maliyet ve fiyatla gerçekleþtirecek firma -ki bu firma, en düþük maliyeti saðlamak için en yüksek teknolojiyi elinde bulunduran firma olacaktýrpiyasaya girme hakkýný elde edecektir. Bu durumda da piyasada bir tek firma hizmet verecek, ancak bu firmanýn uygulayacaðý fiyat, doðal tekel fiyatlamadan çok daha düþük olacaktýr. Piyasa için rekabet teorisi, doðrudan doðal tekel teorisi ile ilgili olmasýna raðmen, ekonomik regülasyon teorisi için dolaylý olarak önemli bir açýlým saðlamýþtýr. Buna göre eðer tek bir egemen firma, doðal tekel olarak karakterize edilen bir piyasanýn doðal sonucu ise, bu durumda devlet (düzenleyici otorite), niçin bir firmaya tekel olma ayrýcalýðýný düzenleyerek, potansiyel rekabeti ortadan kaldýrmaya gerek duymaktadýr? Baþka bir ifadeyle eðer bir endüstride doðal tekel, piyasa süreci içinde kendiliðinden ortaya çýkýyorsa, diðer firmalar yüksek maliyetlerden dolayý piyasaya girmeyi tercih etmeyeceklerdir. Çünkü doðal tekelin olduðu bir endüstride maliyetler çok yüksektir ve ayný maliyetlere birden fazla firmanýn katlanmasý etkin deðildir (Demsetz, 1968). Bu durumda devlet, diðer firmalarýn piyasaya giriþini kýsýtlamak için regülas-yona neden gerek duymaktadýr? Bu soru özellikle giriþ regülasyonlarý ile piyasaya giriþin engellendiði piyasalar açýsýndan çok anlamlýdýr. Zira Demsetz'in teorisinin uzantýsý olarak karþýmýza çýkan bu sorgulama ve daha sonralarý Stigler (1971), Krueger (1974), Posner (1974) gibi iktisatçýlarýn iktisadi regülasyon üzerine ulaþtýklarý ampirik bulgular, bizi pek çok endüstrinin düþünüldüðü gibi doðal olarak bir tekel olmadýðý, aslýnda regülasyon yoluyla suni olarak bir tekele neden olunduðu sonucuna götürmüþtür. REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR III.II. Yarýþabilir Piyasalar Teorisi Yarýþabilir piyasalar teorisi, potansiyel rekabet tehdidi üzerine bir disiplinsel mekanizma olarak Demsetz'in (1968) fikirleri üzerine inþa edilmiþtir. Bu teorinin geliþimi, Baumol'un 1977'de doðal tekelin modern tanýmýný yaptýðý çalýþmasýyla baþlamýþtýr. Bu çalýþmada Baumol, modern doðal tekeli geleneksel yaklaþýmdan farklýlaþtýran temel unsurlarýn, mutlak maliyet avantajý (subadditivity) ve sürdürülebilirlik (sustainability) olduðunu vurgulamýþtýr. Bir endüstride tüm piyasa talebini tek bir firma, iki ya da daha fazla firmanýn saðlayabileceðinden, birim baþýna daha düþük maliyetle saðlayabiliyorsa (subadditivity), bununla birlikte piyasaya giriþler doðal olarak cazip deðilse ve rekabetçi baþka firmalarýn piyasada kalabilmesi olasý deðilse (sürdürülebilirlik), piyasadaki tek firma doðal tekel olarak adlandýrýlýr (Baumol, 1977: 810). Bu teoriye göre bir endüstrinin ölçek ekonomilerine sahip olmasý, geleneksel yaklaþýmda kabul edildiði gibi doðal tekel olmasý için gerekli koþulu saðlamaz (Depoorter, 2000: 499). Yarýþabilir bir piyasanýn temel koþulu, piyasaya giriþ ve çýkýþýn belirleyicisi olarak ölçek ekonomilerinin deðil, batýk maliyetlerin (sunk costs) varlýðýdýr. Zira yarýþabilir bir piyasa, giriþin kesinlikle serbest olduðu ve çýkýþýn da kesinlikle maliyetsiz olduðu bir piyasayý ifade etmektedir. Giriþ serbestliði, piyasadaki baskýn firmayla karþýlaþtýrýldýðýnda, üretim tekniði ya da ürün kalitesi açýsýndan herhangi bir dezavantajla karþý karþýya kalmaksýzýn piyasaya girebilmeyi ifade eder. Giriþin kolay-serbest olduðu piyasalarda, piyasaya girmek isteyen potansiyel firmalar, piyasadaki baskýn firmanýn uyguladýðý fiyatlarý giriþ açýsýndan deðerlendirir. Fiyatlarý, bu piyasaya girmeye deðer uygun bir karlýlýk olarak görürse piyasaya girer. Kýsaca bir piyasa için yarýþabilirliliðin ilk þartý, potansiyel giriþlerle piyasa içindekiler arasýnda hiçbir maliyet farký olmamasýdýr. Çýkýþ serbestliði ise bir firmanýn hiçbir engel olmaksýzýn piyasadan ayrýlabileceði ve piyasadan çýkýþ esnasýnda, piyasaya girerken katlandýðý herhangi bir maliyeti telafi edebileceði anlamýna gelir. Bu durumda eðer kullanýlan tüm sermaye araçlarý (piyasadan çýkarken) satýlabilir veya tekrar maliyetsizce kullanýlabilirse, bu piyasaya giriþ riskli olmaktan çýkacaktýr (Baumol, 1982: 3-4). Bu durumda piyasaya giriþ-çýkýþýn temel belirleyicisi ölçek ekonomileri deðil batýk maliyetlerdir. Baumol, Panzar ve Willig sabit maliyetlerle batýk maliyetler18 arasýnda eleþtirel bir ayýrým yaparak, sadece batýk maliyetlerin mevcut bir firmaya rekabetten uzaklaþmasý için bir avantaj saðlayacaðýný vurgulamýþlardýr. Baþka bir deyiþle önemli batýk maliyetlerin yokluðunda, potansiyel giriþ olasýlýðý, TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ tekelci fiyatlama olasýlýðýný ortadan kaldýrýr ve doðal tekel sürdürülemez. Çünkü sadece batýk maliyetler piyasadaki tekelin karlýlýðýna karþýlýk olarak gerçekleþtirilebilecek olan potansiyel giriþlerin oranýnda azalmalara neden olur ve giriþi engeller (1983: 495). Buradaki temel düþünce, bir piyasada giriþ tehdidinin ve potansiyel rekabetin varlýðýnýn, piyasadaki tekel firmayý rekabetçi bir piyasada olacaðý gibi davranmaya zorlamasýdýr. Eðer bir piyasa, endüstriye giriþ ve endüstriden çýkýþlarda nispeten daha az maliyetli bir durumdan dolayý, yarýþabilir durum sergiliyorsa, tam rekabet kazancýnýn çoðuna devlet müdahalesi olmaksýzýn eriþebilir ve bu tür bir piyasada giriþ ve fiyat regülasyonu geçerliliðini yitirir. Bu nedenle yarýþabilir piyasalar teorisi, doðal tekellerin açýk ve kesin özelliklerinin neler olduðunu göstererek, hangi piyasalar için regülasyonun kullanýlmasý, hangileri için de kullanýlmamasý gerektiði konusunda bir perspektif saðlamýþtýr. Örneðin Ýstanbul ticari taksi piyasasýna giren bir kiþi, piyasadan çýkmak istediðinde aracýný tekrar -örneðin kiralýk araç piyasasýnda- kullanabiliyorsa veya satabiliyorsa, yapýlan yatýrýmlarýn batýk maliyetler içermediði kabul edilir ve bu piyasa yarýþabilir bir piyasa olarak düþünülür. Ayrýca yatýrýmlarýn batýk maliyetler içermemesi yanýnda sürekli giriþ tehdidinin, mevcut taksilerin çok yüksek taksi ücretleri uygulamasýný engellemesi de piyasanýn rekabetçi olduðunun bir diðer göstergesidir. Bu durumda ticari taksi piyasasýnýn doðal tekel olarak algýlanýp, giriþ regülasyonuna tabi tutulmasý anlamsýz olur. Ancak elektrik, doðal gaz ve telekomünikasyon endüstrilerinin özellikle iletim aþamalarý için durum farklýdýr. Örneðin elektriðin iletimini saðlamak için gerekli olan yüksek gerilim hatlarý ve yüksek voltajlý telleri taþýyan elektrik direkleri, hem çok yüksek maliyetlidir, hem de bu sermaye araçlarýna yatýrým yapýp piyasaya giren firma, piyasadan çýkmak istediðinde, bu sermaye araçlarýný satamaz veya baþka bir piyasada kullanamaz. Bundan dolayý elektrik iletim piyasasý yarýþabilir piyasa deðil, bir doðal tekeldir ve bu piyasada regülasyon kabul edilebilir. Dolayýsýyla doðal tekel teorisinde yer alan, piyasaya giriþi engelleyici unsurlar -yüksek ve batýk maliyetler dýþýnda- anlamýný yitirmiþtir. Baumol'un analizinin politika açýsýndan ima ettiði önemli sonuç, düzenleme yapmaktansa piyasaya giriþ üzerindeki yapay engellerin kaldýrýlmasýnýn, bu endüstrilerde daha etkin bir araç olduðudur (Kay ve Thompson, 1986: 25). Bundan dolayý, bir piyasanýn tekel niteliði korunarak regülasyona tabi tutulmasý, ancak kamu yararý açýsýndan faydalý olacaðý görüþüyle açýklanabilir. Kamu yararý düþüncesiyle piyasalara TAMER ÇETÝN 117 devletin müdahale etmesi de, yukarýda açýklanan ekonomik regülasyon teorileri baðlamýnda, "kamu yararý" kavramýnýn muðlak bir ifade olmasýndan ve bu rekabetçi piyasa teorilerinin varlýðýndan dolayý anlamsýz olacaktýr. Sonuç olarak yarýþabilir piyasalar teorisinin ekonomik regülasyon teorisine katkýsýný, regüle edilen endüstrilerin doðal tekel olup olmadýðý hususunda kesin bir ayýrým yapma fýrsatý saðlayacak argümanlarý saðlamýþ olmasý olarak görebiliriz. Doðal tekel olarak düþünülüp regüle edilen pek çok endüstrinin, aslýnda bu teorinin yol göstermesiyle doðal tekel olmadýðý kabul edilmiþ ve regüle edilen bu endüstriler için deregülasyon süreci baþlamýþtýr. Zira yarýþabilir piyasalar teorisi, önceleri düzenleyici ve anti-tröst müdahalelerin yaygýn olduðu durumlarda, aslýnda bu müdahalelerin gereksiz olduðunu göstermeye yardýmcý olmak için kullanýlmýþtýr. Baþka bir ifadeyle bu teori, deregülasyona müsait olan piyasalarýn özelliklerinin neler olduðunu ve müdahalelerin farklý tarzlarýnýn piyasadan dýþlanmasý için hangi þartlarýn olmasý gerektiðini göstermektedir. Fakat bununla birlikte teori asla, ne evrensel anlamda ne de dikkatli bir inceleme yapýlmaksýzýn deregülasyonun doðrudan yapýlmasý için herhangi bir öngörü içermez (Baumol ve Willig, 1986: 12). IV. YENÝ REGÜLASYON EKONOMÝSÝ YA DA MEKANÝSTÝK DÝZAYN YAKLAÞIMI Yeni regülasyon ekonomisi, regülatörlerle regüle edilen firmalar arasýnda sözleþmeye dair iliþkilere uygulanan asil-vekil metodolojisini ifade etmektedir. Bu yeni teori, bilgi ekonomisi görüþünden hareketle geleneksel regülasyon teorilerini eleþtirdikten sonra, esas olarak asimetrik bilgi19 altýnda kurallara uygun bir regülasyon modeli geliþtirmiþtir. Amaçlarý ne olursa olsun regülatörler, temel olarak regülasyonu, regüle ettikleri firmalar hakkýndaki bilgi eksikliðikýsýtý altýnda gerçekleþtirmektedir (Laffont, 1994: 507-510 ve Baron, 1989: 1431). Oysa ki doðal tekellerin optimal regülasyonunda Neo-klasik teori, düzenleyicinin regüle ettiði firma hakkýnda tam bilgi sahibi olduðunu ön görmektedir. Bu görüþ üzerine geliþtirilen çalýþmalar, düzenleyicinin ve firmanýn eþit oranda bilgi sahibi olduðunu ve böylece düzenleyicinin optimal düzenleyici politikayý belirleyebileceðini ifade etmektedir (Baron ve Myerson, 1982: 911). Buna göre regülatör, optimal politikayý belirlemekte ve firma da, muhtemelen regülatör, firmanýn bu düzenlemenin dýþýna çýkýp çýkmadýðýný tespit edebileceði görüþünden hareketle, regülasyonu sadakatle uygulamaktadýr. Ancak uygulamada regülasyon, 118 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ regülatörün firmadan bilgi alabilmesi, firmanýn düzenleyici politikaya uyup uymadýðýný denetleyerek performansýný deðerlendirebilmesi ve firmanýn regülatöre doðru bilgi verip vermediðinin tespiti gibi konulardan dolayý daha karmaþýk bir yapýya sahiptir. Regülasyon sürecinde ortaya çýkan bu aksaklýklar sadece firma ve düzenleyici kurum arasýndaki asimetrik bilgiyle açýklanabilir. Regüle edilmiþ firmanýn maliyet yapýsý ve performans tespiti için sarf edilen düzenleyici ilgi, regülatörün, firmanýn teknolojisi ve maliyet unsurlarý hakkýnda eksik bilgi sahibi olduðunu göstermektedir. Ayrýca düzenleyici sürecin doðasý, asimetrik bilginin fiyatlara iliþkin düzenleyici politika belirlenmeden önce ve üretim esnasýnda alýnan diðer kararlardan önce de mevcut olduðunu göstermektedir. Hatta bundan dolayý uygulamada düzenleyiciler, regüle ettikleri firmanýn maliyet yapýsý ve performansýný denetlemek için oldukça kaynak harcamaktadýrlar (Baron ve Besanko, 1984: 447-448). Bu görüþ, Çýkar Gruplarý ve Kamu Tercihi teorilerini, iki metodolojik sorundan dolayý vekil (agency) teorisi olarak kabul etmemektedir. Birincisi, her iki teori de bilgi asimetrisine -en azýndan gerektiði kadar- önem vermemektedir. Bilgi asimetrisinin model dýþý býrakýlmasý gerçekten her iki teori açýsýndan da çok önemli eksiklik anlamýna gelmektedir. Zira her iki teori de yaklaþýmlarýný çýkar gruplarýnýn elde edecekleri rantlar üzerine inþa etmiþtir. Ancak bilgi asimetrisinin yokluðunda regüle edilmiþ firmalar, regülasyon kaynaklý rantlar elde edemeyecek ve bundan dolayý regülasyon sürecini etkilemek için hiçbir güdüye sahip olmayacaktýr. Dolayýsýyla bilgi asimetrisi olmadýðýný varsaymak, rant aramayý da model dýþý býrakmak anlamýna gelebilir. Zira bilginin tam olduðu bir dünyada rant fýrsatlarýnýn ortaya çýkmasý çok zordur. Çýkar Gruplarý ve Kamu Tercihi teorilerini eleþtiren bu yeni regülasyon teorisinin ikinci eleþtiri noktasý, -teorileri modelleme anlamýnda- önceki her iki teorinin de talep yönlü açýklamalarla yetinmeleridir. Özellikle Çýkar Gruplarý teorisi, regülasyon sürecinin arz yönünden neredeyse tamamen yoksundur. Politik ve düzenleyici kurumlardan oluþan arz cephesinin belirsiz býrakýlmasýyla bürokraside çok önemli yeri olan siyasiler ve temsilcileri arasýndaki çok önemli iliþki görmezden gelinmektedir20 (Laffont ve Tirole, 1991: 1090). Oysa ki yeni teori, regülasyonun açýklanmasýnda vekil (agency) eksenli bir model kurarak, arz ve talep cephelerini birlikte ele almaktadýr. Böylece vekil-teorik bu model, hem regülatörlerin niçin yetki sahibi olduklarýný, hem de çýkar gruplarýnýn niçin rant peþinde koþtuklarýný ve güce sahip olduklarýný açýklayabilmektedir. REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR Yeni Regülasyon Teorisi, genellikle doðal tekellerin fiyatlama regülasyonlarýný analiz konusu yaparak regülasyon sürecini açýklama yoluna gitmiþtir. Fiyatlama regülasyonu olarak da genellikle getiri oraný regülasyonun uygulandýðý kabul edilmektedir21 (Laffont ve Tirole, 1991; Laffont, 1994). Bu durumda regülatörler, çoðunlukla firmanýn getiri oranýný ve uygulayacaðý fiyatý regüle ederler. Regülasyon sürecinde firma, teknolojik yapý hakkýnda özel bilgi sahibidir ve bundan dolayý regülatör tarafýndan gözlemlenemez bir maliyet azaltma seviyesi seçer. Bu özel bilgi, firmanýn rant saðlamasýna neden olur. Burada asimetrik bilgi sorunu, regüle edilen firma ile regülatör arasýnda ortaya çýkmaktadýr. Düzenleyici mekanizmanýn diðer tarafýnda, regülatör-düzenleyici kurum (vekil) ve siyasi iktidar Meclis (asil) bulunmaktadýr. Bu durumda da Meclis'in aksine düzenleyici kurum, firmanýn teknolojisi hakkýnda bilgi saðlayacak uzmanlýða, kaynaklara ve zamana daha fazla sahiptir. Meclis ise vekil tarafýndan verilen bilgiyle yetinmek zorundadýr. Vekil, uzmanlýðýný kullanarak bu bilgiyi, fiyat kararý ile etkilediði endüstri ya da çýkar gruplarý ile anlaþmak için Meclis'ten saklayabilir. Baþka bir ifadeyle çýkar gruplarý, vekile bu bilgiyi, Meclis'ten saklamasý için rüþvet verebilir (Laffont ve Tirole, 1991: 1092). Dolaysýyla yeni regülasyon teorisi, regülasyonu bir vekil sorunu olarak formüle etmektedir. Vekil sorunun merkezinde bilgi asimetrisi yer almaktadýr (Laffont, 1994: 510). Bu yeni regülasyon yaklaþýmý, bilgi asimetrisi, risk, belirsizlik ve eksik sözleþmelerden (Joskow, 2005: 188) kaynaklanan sorunlarýn regülasyon sürecini olumsuz yönde etkilemesini engellemek için, daha belirgin, açýk ve rekabetçi fiyatlama regülasyonu yöntemleri geliþtirilmesine neden olmuþtur. Bu baðlamda Ramsey fiyatlamanýn kullanýmýnýn yaygýnlaþmasý, düzenleyicilerin derhal kararlaþtýrmasý gereken fiyatlarýn belirlenmesi konusunda nispeten basit bir formülasyon saðlamýþtýr (Schmalensee, 1989: 418). Diðer yandan tavan fiyat regülasyonun daha rekabetçi kazanýmlara neden olmasý ve regülasyon sürecinde riskleri asgariye indiren nitelikte olmasý, getiri oraný regülasyonu yerine tercih edilmesine neden olmuþtur. Bu teorik geliþmeler ayný zamanda uygulamada da kendini göstermiþtir. Özellikle 1980'lerden sonra optimal bir düzenleyici rejim saðlama konusunda uygulamada da geleneksel getiri oraný regülasyonundan farklý olarak yenilikçi bir takým geliþmeler olmuþtur. Örneðin Ýngiltere'de fiyat tavaný uygulamalarý önce telekomünikasyon sektörüne ve devamýnda elektrik piyasasýna, ABD'de uzun TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ mesafeli telefon görüþmelerinin fiyatlandýrýlmasýnda uygulanmýþtýr (Schmalensee, 1989: 417). V. SONUÇ Ýktisat literatüründe regülasyon ekonomisi üzerine, çok ayrýntýlý ve özellikle, endüstriyel organizasyon ve mikro iktisadi yapýyý etkileyen önemli çalýþmalar yapýlmýþtýr. Ýlk çalýþmalar, piyasa baþarýsýzlýklarý ve kamu yararý argümanlarýndan hareket etmiþtir. Özellikle Keynesyen iktisadýn hâkim olduðu dönemlerde, piyasa baþarýsýzlýklarý argümaný, piyasalara yoðun devlet müdahalesi için önemli bir dayanak saðlamýþtýr. Bazý iktisadi faaliyetlerin, piyasa sistemi içinde etkinlik saðlayamadýðýnýn kabulü, bu faaliyetlere, kamu yararýnýn maksimize edicileri olarak kabul edilen regülatörlerdevlet tarafýndan, müdahale edilmesine neden olmuþtur. Ancak özellikle regülasyon için en temel gerekçe olarak kabul edilen doðal tekel teorisindeki teknolojik ve teorik geliþmeler, piyasa baþarýsýzlýðý ve kamu yararý argümanlarýnýn geçerliliðini sarsmýþtýr. Baumol'un, Yarýþabilir Piyasalar ve Demsetz'in, Piyasa Ýçin Rekabet Teorileri, pek çok endüstrinin, önceden düþünüldüðü kadar güçlü bir doðal tekel olmadýðýný ve bu endüstrilerin regülasyonu için haklý gerekçeler bulmanýn çok zor olduðunu göstermiþtir. Anlaþýlacaðý gibi iktisadi regülasyonlara ilk ve en büyük eleþtiri, doðal tekel literatüründen gelmiþtir. Tekellerin regülasyonuna iliþkin bu eleþtiriler, 1980'lerde de devam etmiþtir. Baumol ve Demsetz'in teorilerine ilave olarak, asimetrik bilgi, belirsizlik ve risk gibi durumlarý analizinin merkezine alarak, asil vekil iliþkileri baðlamýnda, özellikle tekellerin fiyatlama regülasyonlarýna iliþkin mekanistik dizayn yaklaþýmý geliþtirilmiþtir. Bu yaklaþým, regülatörlerin, regüle edilen firma kadar, siyasi otoritenin, regülatör ya da bürokrat kadar bilgi sahibi olmamasýndan dolayý, regülasyonun asla birinci en iyi olamayacaðýný gösteren modeller kullanarak, regülasyonun etkinsizliðini ve etkin olan regülasyon mekanizmasýnýn ne olmasý gerektiðini irdelemiþtir. Ýktisadi regülasyonlara teknik bir yaklaþým getiren bu akým, literatürde diðer yaklaþýmlar kadar yer bulamasa da, regülasyonun etkinsizliðini, modern iktisadi analiz araçlarýný kullanarak açýklamayý baþarmýþtýr. Geleneksel görüþü deðiþtiren bu teorilerden sonra Chicago ve Virginia ekolünden iktisatçýlarýn geliþtirdiði Özel Çýkar Gruplarý ve Kamu Tercihi Teorileri, regülasyon için kamu yararý ve piyasa baþarýsýzlýklarý argümanlarýnýn, en azýndan her zaman etkin sonuçlar üretmeyeceðini ve çoðu zaman tamamen etkinsiz olduðunu, hem ampirik hem de TAMER ÇETÝN 119 teorik olarak göstermiþlerdir. Bu akýmlara ilaveten Avusturyan Teoriden gelen dinamik regülasyon analizi, regülasyonun genellikle rant saðlamaktan baþka bir anlamý olmadýðýnýn, yaygýn olarak kabul görmesine neden olmuþtur. Bu üç yaklaþým, farklý hareket noktalarýndan ortak bir sonuca ulaþmýþlardýr. Regülasyon, pek çok durumda kamu yararýndan çok kendi çýkarý peþinde koþan, çýkar gruplarý, siyasetçi, bürokrat veya regülatör için suni rantlara neden olmaktadýr ve iktisadi anlamda etkinsizdir. Bu nedenle aslýnda bu üç yaklaþýmý sonuçlarý itibarýyla birbirinden ayýrmak pek mümkün deðildir. Daha genel olarak regülasyona getirdikleri yaklaþým açýsýndan, Özel Çýkar Gruplarý Teorisi ile Kamu Tercihi Teorisini (Ogus, 1994) ve Rant Arama Teorisi ile Avusturyan regülasyon teorisini (Boottke ve Lopez, 2002) birbirilerine daha yakýn düþünmek mümkündür. Günümüzde, tek baþýna kamu yararý gereði regülasyonun etkinsizliði ve geçersizliði konusunda þüphe kalmamýþtýr. Kamu yararýnýn, regülasyonu haklý gösteren bir argüman olmaktan çok, kamu yararýný güttüðü varsayýlan siyasetçi, bürokrat, regülatör ve bazen hukukçularýn, kendi çýkarlarýný DÝPNOTLAR 1Türkiye Elektrik Piyasasýnýn regülasyonunda bu tür sorunlarýn detaylý bir analizi için Oðuz ve Çetin, (2005)'e bakýlabilir. 2Regülasyonun, piyasa baþarýsýzlýklarýný düzeltmek için uygulandýðý görüþü üzerine geliþtirilen kamu yararý teorisi, ayný zamanda regülasyonun normatif teorisi olarak da adlandýrýlmaktadýr (Joskow ve Rose, 1989; Peltzman, 1989; Baron, 1995). 3Adý geçen endüstriler, genellikle üretim, iletim ve daðýtým gibi üç farklý iþlevi barýndýrmaktadýr. Dikey entegrasyon (vertical integration), bu üç iþlevin, tek bir firma yapýsý altýnda faaliyeti anlamýna gelir (Geddes, 2000: 1164). Dikey ayrýþma (vertical seperation) ise, bu tek firmanýn ayrýþarak, her bir iþlevi farklý bir firmanýn yerine getirmesi anlamýna gelmektedir. 4Kamusal mallarýn regülasyonu hakkýnda kapsamlý bir analiz için Drahos (2004)'e bakýlabilir. 5Akerlof (1970), iyi ve kötü arabalarýn alým satýmýnda, alýcýlarýn, özellikle kullanýlmýþ kötü arabalar hakkýnda sahipleri kadar bilgi sahibi olamayacaklarýný, bu durumda gerçekleþen iþlemde kötü arabalarýn yüksek fiyattan, iyi arabalarýn da düþük fiyattan satýlabileceðini, bunun nedeninin de asimetrik bilgi olduðunu göstermiþtir. Bu modelde kusurlarý bulunan kullanýlmýþ araba piyasasýna atfen, Amerika'daki yaygýn kullanýmýndan dolayý "limonlar-lemons" kavramý kullanýlmaktadýr. 6Regülasyon ekonomisi literatüründe, çýkar gruplarý teorisinin, genellikle Stigler'le (1971) birlikte baþladýðý kabul edilmektedir. 7Regülasyonun asimetrik bilgiye iliþkin maliyetleri, genelde düþünüldüðü gibi her zaman regüle edilen tarafýn, regülatöre göre daha fazla bilgi sahibi olmasýndan kaynaklanmaz. Bazý durumlarda düzenleyici kurum, bilgiden dolayý dezavantajlý deðil, regüle ettiði taraflara göre daha fazla avantaja sahip olabilir (Shavell, 120 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ maksimize etmek için kullanýlan bir perde olduðunu kabul etmek yanlýþ olmayacaktýr. Bu konuda literatür, ampirik ve teorik olarak kabul görmüþ ve yerleþmiþtir. Pek çok durumda iktisadi regülasyonlar, maliyetli ve etkinsizdir. Bu durum, beraberinde deregülasyon ve liberalleþme hareketlerini getirmiþ olmakla birlikte, asla regülasyonlarýn iktisadi faaliyetten tamamen dýþlanmasý anlamýna gelmemelidir. Aksine günümüzde Batý ekonomileri ve gelecekte hem Batý hem de Türkiye ekonomisi için regülasyon iktisadý, daha önemli hale gelecektir. Zira piyasa mekanizmasý içinde bir takým aksaklýklar her zaman var olacak ve bunlarýn çözümü için her zaman regülasyon kullanýlacaktýr. Ancak bunlar, regülasyon iktisadýnýn geleceði açýsýndan düþünüldüðünde, ilgili endüstri ya da endüstrilere rant saðlayan regülasyonlar olmaktan çok, aðýrlýklý olarak ceza hukuku, rekabet hukuku ve idare hukukunu kapsayan ve keyfiliðe ve suiistimale pek fazla açýk olmayan hukuki düzenlemeler ve yaptýrýmlarý içermektedir. Bu baðlamda hukukun üstünlüðünün yükselen bir deðer olduðu dünyamýzda hukuksal süreç, þüphesiz iktisadi faaliyetler ve regülasyon iktisadý açýsýndan daha önemli hale gelecektir. 1984: 369). Bu bilgi, kamu yararýndan çok kendi çýkarý peþinde koþan regülatörün manipülasyonuna ve regülasyonun etkinsizliðine neden olabilmektedir. 8Ayrýca bu eleþtiriler daha sonralarý regülasyonun fayda maliyet analizlerinin yapýldýðý çalýþmalarla (Joskow ve Rose, 1989; Hahn, 1998) daha da þiddetlenmiþ ve aþaðýda ifade edileceði gibi regülasyon teorisi için daha farklý perspektiflerin geliþmesine neden olmuþtur. 9Ýlk olarak Stigler (1971) regülasyonu temel alan politik süreci bir piyasa olarak ele almýþtýr. Buna göre karlarýný maksimize etmeye çalýþan endüstriler, düzenleyici politikalara iliþkin olarak kendi çýkarlarý için baský yaptýklarýnda ve regülatörler de kendi yetkilerini bu talepler paralelinde kullandýklarýnda, politik süreç kaçýnýlmaz olarak, regülasyonun arz ve talebinin oluþtuðu bir piyasa haline gelmektedir 10Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal Ýktisadýn, siyaset yapma süreci üzerine derin bir analizi için Aktan (2002)'ye bakýlabilir. 11Rant arama kavramýný ilk kez Krueger (1974) kullanmasýna raðmen, Tullock (1967), daha önceleri bu kavramý kullanmadan, rant arama faaliyetlerin neden olduðu sosyal refah kayýplarýný teorik olarak incelemiþtir. Burada Krueger ve Tullock arasýndaki farký ifade etmek gerekirse; Krueger, rekabetçi rant arama faaliyetlerinin olduðu bir ekonomide, ekonominin dönüþüm eðrisi içinde bir noktada faaliyet göstereceðini, miktar kýsýtlamalarýndan kaynaklanan refah kayýplarýnýn, bu miktar kýsýtlamalarýna eþ deðer tarifelerin neden olduðu kayýplardan açýk bir þekilde daha büyük olduðunu ve rekabetçi rant aramanýn, belirli faaliyetlerin, özel ve sosyal maliyetleri arasýnda bir farklýlaþmaya neden olduðunu ifade etmiþtir. Örneðin, 1964'de Hindistan'da ithalat için lisans almaya yönelik giriþilen rant arama faaliyetlerinin maliyetinin Hindistan milli gelirinin %7,3, Türkiye'de ise 1968'de bu neden- REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR den kaynaklanan rantýn, GSMH'nýn %15'i kadar olduðunu hesaplamýþtýr (1974: 291-294). Tullock (1967), regülasyon sonucu oluþan tekel, yasa yoluyla gerçekleþtirilen tarifeler ve hýrsýzlýk arasýnda dikkate deðer bir benzerlik olduðunu vurgulayarak, kaynaklarýn hýrsýzlýkta olduðu gibi rant arama faaliyetlerinde nasýl israf edildiðini göstermeye çalýþmýþtýr. Bu israfýn örneði olarak da Washington'da Kongre etrafýndaki lokantalarda, parlamenterlere verilen yemekleri göstermiþtir. 12Greenwald ve Stiglitz, bilginin tam olmadýðý ve Pareto etkinliðin saðlanamadýðý durumlarda genellikle vergiler ve destekler gibi devlet müdahalelerinin daha etkin sonuçlar üretebileceðini ifade etmiþtir (1986: 230). 13Bu konuda özellikle Public Choice dergisi, teorik uygulamalara ve ampirik bulgulara sahip önemli makaleler yayýnlamaktadýr. 14Neo-klasik etkinlik/etkinsizlik kavramýyla, ne firmalarýn, ne bireylerin, ne de endüstrilerin aslýnda yapabilecekleri kadar çok üretken çalýþmadýklarýna neden olan sýnýrlý rasyonalite, fýrsatçýlýk ve iþlem maliyetlerinin de etkinsizliðin nedeni olarak kabul edildiði, X-etkinlik/etkinsizlik kavramlarý arasýndaki farklýlýklarýn açýk bir þekilde anlaþýlmasý için Leibenstein (1966 ve 1975)'e bakýlabilir. 15Yasal mülkiyet haklarý ile ekonomik mülkiyet haklarýnýn birbirinden farklýlaþmasý hakkýnda daha geniþ bilgi için Oðuz (2003a)'e bakýlabilir 16Mülkiyet haklarý açýsýndan deðerlendirildiðinde iþlem maliyetleri, mülkiyet haklarýnýn elde edilmesi ve korunmasý maliyetleri ya da transfer edilmesi esnasýnda ortaya çýkan maliyetler olarak tanýmlanmaktadýr (Allen, 2000: 901). 17Doðal tekeller ve doðal tekel endüstriler üzerine ortaya çýkan rekabetçi piyasa teorilerinin ayrýntýlý bir tartýþmasý için, Çetin ve Ölmezoðullarý (2005)'e bakýlabilir. Bu bölüm aðýrlýklý olarak bu kaynaktan alýnmýþtýr. 18Batýk maliyetlerin en temel özelliði, geri alýnamayan veya tekrar kullanýlamayan harcamalardan oluþmalarýdýr. Bir nükleer enerji santrali için kullanýlan araç ve gereçlere yapýlan yatýrýmlar ve inþa edilen binalar, taþýnamadýðý ve baþka bir iþin kullanýmýna dönüþtürülemediði için, bu harcamalar batýk maliyetler anlamýna gelmektedir. Burardan da anlaþýlacaðý gibi batýk maliyetlerle dayanýklý veya sürekli kullanýlan (durability) sermaye araçlarý arasýnda doðal bir iliþki vardýr. Dolayýsýyla batýk maliyetlerin bir diðer özelliði, dayanýklýlýk veya süreklilik arz eden yatýrým mallarýna yapýlan harcamalardan oluþmalarýdýr (Stiglitz, McFadden ve Peltzman, 1987: 894). 19Bu akýmýn takipçileri daha farklý çalýþmalarda regülasyon sürecinde kullanýlan asimetrik bilgiye ilave olarak, risk (Baron, 1989) ve belirsizliði (Brennan ve Schwartz, 1982) de modellerinde kullanmýþlardýr. 20Chicago yaklaþýmý temsilcilerinden Becker, politikacýlarý, bürokratlarý ve oy verenleri analize dahil etmeme sebebini, sadece çýkar gruplarý üzerinde daha dikkatli bir þekilde yoðunlaþmak olarak ifade etmiþtir. Yoksa Becker de, politikalar-regülasyonlar için gerekli yasalarýn çýkarýlmasýnda oy verenlerin ve siyasilerin, bu politikalarýn uygulanmasýnda da bürokratlarýn mutlaka gerekli olduðunu kabul etmektedir (1988: 86). Diðer yandan Kamu Tercihi yaklaþýmý da aslýnda oy verenleri, siyasileri ve bürokratlarý, politik sürecin temel oyuncularý olaraka kabul etmekte (Gwartney ve Wagner, 1988: 7), ancak yeni regülasyon teroisinde olduðu gibi bu aktörler arasýndaki iliþkiyi asil-vekil iliþkisi olarak modelleþtirmemiþtir. 21Ancak getiri oraný regülasyonunu konu edinerek analizler yapýlan bu literatür üzerine geliþtirilen neredeyse tüm çalýþmalarda, regülasyonun maliyetlerini azaltmak için geliþtirilmiþ Ramsey fiyatlama ve tavan fiyat regülasyonlarýnýn kullanýlmasý önerilmektedir (Schmalensee, 1989; Braeutigam ve Panzar, 1989). Zira bu regülasyon yöntemleri, özellikle tavan fiyat regülasyonu geleneksel getiri oranýna göre önemli avantajlara sahiptir. Getiri oraný regülasyonu, firmaya, maliyet hakkýnda yanlýþ bilgilendirme yapma ve etkin olmayan teknoloji kullanma yönünde güdüler saðlarken, tavan fiyat regülasyonu maliyetlerde azalmaya ve etkin teknoloji kullanýmýna neden olacaðýndan, firmanýn maliyetler hakkýnda yanlýþ bilgilendirmede bulunmasýný da engelleyecektir. Ancak pratikte fiyat tavaný regülasyonu da tam bilginin saðladýðý kadar etkinlik saðlayamaz (Braeutigam ve Panzar, 1989: 390) KAYNAKÇA USA, 1995, ss.10-62. Baron, David P. ve R. B. Myerson (1982); "Regulating a Monopolist with Unknown Costs", Econometrica, Vol.50, ss.911930. Baron, D. P. ve D. Besanko (1984); "Regulation, Asymmetric Information, and Auditing", Rand Journal of Economics, Vol.15, ss.447-470. Baumol, William J. (1977); "On the Proper Cost Tests for Natural Monopoly in a Multiproduct Industry", The American Economic Review, Volume 67, Issue 5, December 1977, ss.809-822. Baumol, William J. (1982); "Contestable Markets: An Uprising in the Theory of Industry Structure", The American Economic Review, Volume 7, No. 1, March 1982, ss.1-15. Baumol, William J., John C. Panzar ve Robert D. Willig (1983); "Contestable Markets: An Uprising in the Theory of Industry Structure: Reply", The American Economic Review, Volume 73, No. 3, June 1983, ss.491-496. Baumol, William J. ve Robert D. Willig (1986); "Contestability: Development Since the Book", Oxford Economic Papers, Vol. 38, Supplement: Strategic Behavior and Industrial Competition, November 1986, ss.9-36. Beales, Howard, Richard Craswell ve Steven C. Salop (1981); "The Efficient Regulation of Consumer Information", Journal of Akerlof, George A. (1970); "The Market for Lemons: Quality Uncertainty and the Market Mechanism", Quarterly Journal of Economics, Vol.84, No.3, 1970, ss.488-500. Aktan, Coþkun Can (2002); Anayasal Ýktisat, Siyasal Kitabevi Yayýnlarý, 2002. Allen, Douglas W. (2000); "Transaction Costs", Encyclopedia of Law and Economics, Volume III, The Regulation of Contracts, Edward Elgar, Cheltenham, 2000, ss.893-926. Armstrong, Mark (1998); "Local Competition in UK Telecommunications", içinde Beesley, M. E., Regulating Utilities: Understanding the Issues", The Institute of Economic Affairs in association with London Business School, London, 1998, ss.3161. Baron, David P (1989); "Design of Regulatory Mechanisms and Institutions", içinde R. Schmalensee ve R. D. Willig, Handbook of Industrial Organization, Vol. II, Ch.24, Elsevier Scince Publishers, 1989, Amsterdam, ss.1347-1447. Baron, David P (1995); "Economics and Politics of Regulation: Perspectives, Agenda and Approaches", Eds: Jeffrey S Banks ve Eric Alan Hanushek in Modern Political Economy: Old Topics, new Directions, Cambridge University Press, New York NY, TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ TAMER ÇETÝN 121 Law and Economics, Vol.24, December 1981, ss.491-539. Becker, Gary S. (1983); "A Theory of Competition among Pressure Groups for Political Influence", The Quarterly Journal of Economics, Vol.98 Issue 3, August 1983, ss.371-400. Becker, Gary (1988); "Public Policies, Pressure Groups, and Dead Weight Costs", içinde George J. Stigler, Chicago Studies in Political Economy, The University of Chicago Press, 1988, ss. 85105. Benson, Bruce L. (1984); "Rent Seeking from a Property Rights Perspective" Southern Economic Journal, Vol.51, ss.388-400. Benson, Bruce L. (1999); "An Economic Theory of the Evolution of Governance and the Emergence of the State", The Review of Austrian Economics, Vol. 12, No 2, November 1999, ss.131-160. Benson, Bruce L. (2002); "Regulatory Disequilibrium and Inefficiency: The Case of Interstate Trucking", The Review of Austrian Economics, Vol.15, No.2, ss.229-255. Boottke, Peter J. ve Edward J. Lopez (2002); "Austrian Economics and Public Choice", The Review of Austrian Economics, Vol.15, No.2/3, ss.111-119. Braeutigam, Ronald R. (1989); "Optimal Policies for Natural Monopolies", içinde R. Schmalensee ve R. D. Willig, Handbook of Industrial Organization, Vol. II, Ch.23, Elsevier Scince Publishers, 1989, Amsterdam. Braeutigam, Ronald R. ve John C. Panzar (1989); "Diversification Incentives under "Price-Based" and "Cost-Based" Regulation", The Rand Journal of Economics, Vol.20, No.3 Autumn, 1989, ss.373-391. Brennan, Michael ve Eduardo Schwartz (1982); "Consistent Regulatory Policy under Uncertainty", Bell Journal of Economics, Vol.13, No.2, Autumn 1982, ss.506-521. Buchanan, James M. ve Gordon Tullock, (1962) The Calculus of Consent: Logical Foundations of Constitutional Democracy, Ann Arbor: University of Michigan Press. Buchanan, J.ve G. Tullock (1975); "Polluters' Profits and Political Response: Direct Control Versus Taxes", The American Economic Review, Vol.65, No.1, 1975, ss.139-147. Buchanan, J. (1995); "Rent Seeking under External Diseconomies", içinde Tollison, R. D. ve R. D. Congleton (Edt.), The Economic Analysis of Rent Seeking, The International Library of Critical Writings in Economics (49), Edward Elgar Publishing, 1995, ss.289-300. Burrows, P. (1979); "Pigovian Taxes, Polluter Subsidies, Regulation and Size of a Polluting Industry", The Canadian Journal of Economics, Vol.12, No.3, 1979, ss.494-501. Carlton, Dennis W. ve J. M. Perloff (1994); Modern Industrial Organization, Second Edition, New York, USA, 1994. Coase, Ronald H. (1960); "The Problem of Social Cost", Journal of Law and Economics, Vol. 3, ss.1-44. Cole, D. H. (2000); "New Forms of Private Property: Property Rights in Environmental Goods", Encyclopedia of Law and Economics, Volume III, The Regulation of Contracts, Edward Elgar, Cheltenham, 2000, ss.274-314. Crew, Michael A ve Charles K. Rowley (1988); "Toward a Public Choice Theory of Monopoly Regulation", Public Choice, Vol.57, Issue 1, Apr 1988, ss.49-67. Çetin, Tamer ve Nalan Ölmezoðullarý (2005); "Doðal Tekeller, Regülasyonu ve Rekabetçi Uygulamalar", Ýktisat, Ýþletme ve Finans, Yýl, 20, Sayý 232, Temmuz 2005, ss.36-55. Dahlman, C. J. (1979); "The Problem of Externality", The Journal of Law and Economics, Vol.22, No.1, ss.141-162. Demsetz, H. (1968), "Why Regulate Utilities", Journal of Law and Economics, c.11, ss. 55-65. Depoorter, Ben W. F. (2000); "Regulation of Natural Monopoly", Encyclopedia of Law and Economics, Volume III, The Regulation of Contracts, Edward Elgar, Cheltenham, 2000, ss.498-532. 122 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Drahos, Peter (2004); "The Regulation of Public Goods", Journal of International Economic Law, Vol.7, No.2, ss.321-339. Ekelund, Robert B. (1998); The Foundations of Regulatory Economics, Cilt 1, Edward Elgar, Cheltenham, UK. Geddes, R. Richard (1992); "A Historical Perspective on Electric Utility Regulation", Regulation, Vol. 15, No. 1, Winter 1992, ss. 7582. Geddes, Rick (2000); "Public Utilities", Encyclopedia of Law and Economics, Volume III, The Regulation of Contracts, Edward Elgar, Cheltenham, 2000, ss. 1162-1205. Hahn, Robert W., (1998); "Government Analysis of the Benefits and Costs of Regulation", Journal of Economic Perspective, Vol.12, No.4, Fall 1998, ss.201-210. Greenwald, B. ve J. Stiglitz (1986); "Externalities in Economies with Imperfect Information and Incomplete Markets", Quarterly Journal of Economics, Vol.101, No.2, 1986, ss.229-264. Gruenspecht, Howard K. ve Lester B. Lave (1989); "The Economics of Health, Safety, and Environmental Regulation", içinde Handbook of Industrial Organization, Volume 2, Ch. 26, Amsterdam: North- Holland, 1989, ss.1506-1550. Gwartney D., James ve Richard E. Wagner (1988); "Public Choice and the Conduct of Representative Government", içinde Eds: Gwartney D., James ve Richard E. Wagner; Public Choice and Constitutional Economics, JAI Press Ýnc., London, England, 1988, ss. 3-29. Hertog, Johan Den (2000); "General Theories of Regulation", Encyclopedia of Law and Economics, Volume III, The Regulation of Contracts, Edward Elgar, Cheltenham, 2000, ss. 223-270. Joskow, Paul L. ve N.L. Rose (1989); "Economic Regulation and its Effects", içinde Handbook of Industrial Organization, Volume 2, Ch. 25, Amsterdam: North- Holland, 1989, ss. 1450-1505. Joskow, Paul L. (2005); "Regulation and Deregulation after 25 Years: Lessons Learned for Research in Industrial Organization", Review of Industrial Organization, Vol.26, No.2, March 2005, ss.169-193. Kahn, Alfred (1998); The Economics of Regulation: Principles and Institutions, Vol.1, The MIT Press 1998, Kay, J. A. ve D. J. Thompson (1986); "Privatisation: A Policy in Search of a Rationale", The Economic Journal, Vol. 96, No. 381, March 1986, ss. 18-32. Krueger, Anne O. (1974); "The Political Economy of the Rent-seeking Society", American Economic Review, Vol.64, ss.291-303. Laffont, Jean-Jacques ve Jean Tirole (1991); "The Politics of Government Decision-Making: A Theory of Regulatory Capture", The Quarterly Journal of Economics, Vol.106, Issue 4, November 1991, ss.1089-1127. Laffont, J. J. (1994), "The New Economics of Regulation Ten Years After", Econometrica, c.62, ss. 507-37. Leibenstein, Harvey (1966); "Allocative Efficiency versus XEfficiency", American Economic Review, Volume 56, No. 3, June 1966, ss.392-415. Leibenstein, Harvey (1975); "Aspects of the X-Efficiency Theory of the Firm", The Bell Journal of Economics, Volume 6, No. 2, Autumn 1975, ss.580-606. McNutt, P. (2000); "Public Goods and Club Goods", Encyclopedia of Law and Economics, 1999, ss.927-951. Meiners, R. E. ve B. Yandle (1998); "Common Law Environmentalism", Public Choice, Vol.94, 1998, ss.49-66. Mises, L. (1944); Bureaucracy, New Haven, CT: Yale University Press. Mises, L. (1949); Human Action: A Treatise on Economics, 3. edt. Chicago: Contemporary Books. Noll, Roger (1989); "The Politics of Regulation", içinde R. Schmalensee ve R. D. Willig, Handbook of Industrial Organization, REGÜLASYON ÝKTÝSADI ÜZERÝNE FARKLI YAKLAÞIMLAR Vol. II, Ch.22, Elsevier Scince Publishers, 1989, Amsterdam, ss.1253-1287.. Ogus, Anthony I. (1994); Regulation: Legal Form and Economic Theory, Oxford University Press, Oxford/New York, 1994. Ogus, Anthony I. (2001); Regulation, Economics and the Law: International Library of Critical Writings in Economics, 137, Edward Elgar Publishing, Massachusetts, 2001. Oðuz, Fuat (2003a); Mülkiyet Haklarý: Bir Ekonomik Analiz, 1. Baský, Roma, 2003, Ankara. Oðuz, Fuat (2003b); "Kamu Tercihi, Rant-Arama ve Bürokrasinin Çýkmazý", C. C. Aktan (der), Yasal Soygun içinde, Istanbul: Zaman, ss.119-137. Oðuz, Fuat ve Tamer Çetin (2005); "The Regulatory Dilemma in the Turkish Electricity Market: Who Has the Power?", International Journal of Business, Management and Economics, Vol.1, No.2, June 2005, (in Press). Parker, D. (2002); "Economic Regulation: A Review Issues", Annals of Publics and Cooperative Economics, Vol.73, No.4, 2002, ss.493-519. Peltzman, Sam (1988); "Toward a More General Theory of Regulation", içinde George J. Stigler, Chicago Studies in Political Economy, The University of Chicago Press, 1988, ss. 234-266. Peltzman, Sam (1989); "The Economic Theory of Economic Regulation after a Decade of Deregulation", Brookings Papers on Economic Activity, Microeconomics, Volume 1989, ss.1-41. Posner, Richard (1971); "Taxation by Regulation", Bell Journal of Economics and Management Sciences, Vol. 2, No. 1, Spring 1971, ss.22-50. Posner, Richard A. (1974); "Theories of Economic Regulation, The Bell Journal of Economics and Management Science, Vol. 5, No. 2, Autumn 1974, ss. 335-358. TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Posner, Richard (1975); "The Social Costs of Monopoly and Regulation", The Journal of Political Economy, Vol. 83, No. 4, August 1975, ss.807-828. Posner, Richard (1998); Economic Analysis of Law, Aspen Law and Business, Fifth Ed., New York, 1998. Schmalensee, Richard (1989); "Good Regulatory Regimes", Rand Journal of Economics, Vol.20, ss.417-436. Schmalensee, R. ve R. D. Willig (1989); Handbook of Industrial Organization, Vol. II, Elsevier Scince Publishers, 1989, Amsterdam. Shavell, Steven (1984); "Liability for Harm versus Regulation of Safety", Journal of Legal Studies, Vol.13, June 1984, ss.357-374. Stigler, George (1971); "Theory of Economic Regulation", Bell Journal of Economics and Management Sciences, Vol. 2, No. 1, Spring 1971, ss.1-21. Stiglitz, Joseph E., Daniel Mcfadden ve Sam Peltzman (1987); "Technological Change, Sunk Costs, and Competition", Brookings Papers on Economic Activity, Vol. 1987, No. 3, Special Issue on Microeconomics, 1987, ss. 883-947. Sunstein, Cass R. (1990); "The Fonctions of Regulatroy Statutes", içinde Sunstein, Cass R., After the Rights Revolution: Reconceiving the Regulatory State, Chapter 2, Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press, 1990, ss.47-73. Tollison, Robert (2001); "The Interest Theory of Government: Problems and Prospects", Kyklos, Vol. 54, 2001, ss.465-472. Tullock, Gordon (1967); "The Welfare Costs of Tariffs, Monopolies, and Theft", Western Economic Journal, Vol.5, June 1967, ss.224-232. Tullock, Gordon (1998); "Externalities and Government", Public Choice, Vol.96, 1998, ss.411-415. TAMER ÇETÝN 123 GENÝÞBANT ERÝÞÝMÝ VE PAZARI Muhterem ÇÖL & Mustafa ÜNVER Telekomünikasyon Kurumu [email protected] - [email protected] Özet Bu çalýþmada, dünyadaki geniþbant eriþimi ve pazarýndaki geliþmeler incelenmiþtir. Günümüzde ortaya çýkan ihtiyaçlar ve istekler nedeniyle, darbant olarak nitelendirilen kýsýtlý iletiþim kapasitesine sahip teknolojilerin yerini ses, görüntü ve verinin eþzamanlý olarak sunulmasýnda hýzlý, sürekli ve çift yönlü (indirme ve gönderme) özelliklerine sahip geniþbant olarak adlandýrýlan teknolojiler almaktadýr. Geniþbant eriþimi sunmada Sayýsal Abone Hattý (SAH) ve Kablo platformlarýnýn ön plana çýktýðý dünya pazarýnda, baþta sabit telsiz eriþim ve uydu olmak üzere diðer platformlar da yavaþ yavaþ kendini göstermektedir. Geniþbant eriþim, bilgi toplumu olma ve dünya ile bütünleþme yolunda olan ülkeler için bir gereklilik halini almýþtýr. Anahtar Sözcükler Geniþbant, geniþbant geniþbant pazarý eriþim platformlarý, I. GÝRÝÞ Darbant ve geniþbant eriþim hizmetlerine olan talep, bu eriþim olanaklarýyla taþýnacak içeriðin niteliðine göre deðiþmektedir. Örneðin, bakýr kablolar üzerinden yapýlan ses iletiþimi xSAH teknolojileri kullanýlmýyorsa, sýnýrlý veri transfer hýzý kapasitesi nedeniyle, darbant eriþim ile saðlanýr. Ayrýca, günümüzde halen evlerinden Ýnternete baðlananlarýn büyük çoðunluðu sabit telefon þebekesi üzerinden çevirmeli (dial-up) modemleri kullanmaktadýr. Bu tür Ýnternet baðlantýsý, ses iletim tekniði kullanýlarak gerçekleþtirildiðinden darbant eriþimin kullanýldýðý diðer bir hizmet türünü oluþturmaktadýr. Geniþbant eriþimin farký ise, bilgi gönderme veya alma hýzýnýn darbant eriþimden çok daha yüksek olmasýdýr. Ýnternetin bazý uygulamalarý, isteðe baðlý video gibi yeni uygulamalar birim zamanda çok büyük boyutta verinin iletilmesini gerektirdiðinden geniþbanta 124 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Yýl:1, Sayý:2, • Nisan-Mayýs-Haziran, 2005 • ss.124-132 ihtiyaç duymaktadýr. Geniþbant kavramýnýn tam olarak anlaþýlabilmesi için özellikle bant geniþliði (bandwidth) ve darbant (narrowband) gibi kavramlarýn tanýmlanmasýnda yarar görülmektedir. Bant geniþliði Bant geniþliði ile ilgili olarak çeþitli tanýmlar yapýlmaktadýr. Genel anlamda, "bant geniþliði bir iletiþim ortamýnýn taþýyabileceði bilgi miktarýný gösteren bir ölçüdür [1]" denilmektedir. Söz gelimi, ses iletimi için bant geniþliði, iletilebilen en yüksek ve en düþük frekanslar arasýndaki farktýr. Bilgisayarlararasý iletiþim için de benzer þekilde bant geniþliði, saniyede iletilen veri sayýsý ile verilmektedir. Darbant Bir modem ve normal bakýr kablo telefon hattý kullanarak Ýnternete eriþmek darbant olarak adlandýrýlýr. Veri, telefon hatlarý boyunca taþýnýr. Ses iþaretlerini taþýmak için mevcut bir hat üzerindeki bant geniþliði sýnýrlandýrýlmýþtýr [3]. Genel olarak, çok sýnýrlý bir bant geniþliðine ve küçük veri aktarma oranlarýna sahip tüm iletim (transmisyon) yöntemlerine darbant denilmektedir. Geniþbant Geniþbant kavramý ile ilgili bir çok taným yapýlmasýna raðmen uluslararasý düzeyde kabul edilmiþ bir geniþbant tanýmý henüz mevcut deðildir. Geniþbant kavramý ülkeden ülkeye deðiþiklik göstermekle beraber, genellikle elektronik ortamda ses, görüntü ve veriyi hýzlý bir þekilde iletme kapasitesini ifade etmektedir. Hareketli görüntü ve CD kalitesinde ses tabanlý uygulamalara ve büyük miktardaki bilginin iletimine imkan vermektedir. Bu uygulamalar darbant þebekelerle ya mümkün olmamakta ya da daha düþük hýzda ve kalitede olmaktadýr. Geniþbant tanýmý iki þekilde yapýlabilmektedir; Ýlki, "iki yönlü kapasite (hem indirme1 hem de gönderme2), sürekli baðlantý ve yüksek hýz özelliklerine sahip eriþim" þeklindedir. Bu tanýmla geniþbant þebekesi de, son kullanýcýya ulaþan altyapýnýn yukarýda sözü geçen özelliklere uygun olmasý anlamýna gelmektedir (Örn. çift yönlü etkileþimli video hizmeti gibi). Diðer geniþbant tanýmlamasýnda ise, doðrudan belli bir hýz eþiðine baðlantý yapýlmaktadýr. Bu hýz eþiði konusunda kuruluþlarýn çeþitli görüþleri vardýr, bu görüþlerin bazýlarý Çizelge 1.1'de verilmiþtir. Çizelgeden görüldüðü üzere indirme için en düþük deðer 128 Kb/s'dir. Kurumsal kullanýcýlardan ziyade bireysel kullanýcýlarýn baskýn olduðu geniþbant pazarýnda, ses, görüntü ve verinin gönderilmesinden çok indirilmesi söz konusudur. AB'nin geniþbant tanýmýnda ise kesin bir görüþ olmamakla birlikte yayýnlanan bazý raporlarda (Örn. 9. uygulama raporu) 144 Kb/s alt sýnýr olarak kabul edilmiþtir. Teknolojinin hýzla geliþtiði sektörde, verilen bu ölçütlerin önümüzdeki yýllarda bir deðiþim göstereceði doðaldýr. Çizelge 1.1: Bazý Kuruluþlarýn kabul ettiði geniþbant hýz eþiði deðerleri Kuruluþ Geniþbant hýz eþiði Özellik OFCOM 128 Kb/s ve üstü 257 Kb/s ve üstü Baþlangýç geniþbant (indirme yönünde) Yüksek hýzlý geniþbant (indirme yönünde) FCC 200 Kb/s ve üstü Ýndirme yönünde Canadian National Broadband Task Force 200 Kb/s ve üstü Çift yönlü OECD 256 Kb/s ve üstü 128 Kb/s ve üstü Ýndirme yönünde Gönderme yönünde ITU 1,5 Mb/s - 2 Mb/s Ýndirme yönünde TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Geniþbant; bir çok uygulamayý destekleyen, yüksek hýz, sürekli baðlantý ve iki yönlü kapasite özelliði olduðundan, darbanttan daha yüksek bir kalitede Ýnternet üzerinden ses (audio) ve görüntü (video) yayýnýnda kullanýlabilmekte, servis saðlayýcýlara, yeni içerik, yazýlým ve teknoloji geliþtirme ve sunma kabiliyeti verecek bir platform saðlamaktadýr. Sadece yeni uygulamalara deðil mevcut hizmetlere de geniþbant teknolojilerin üstünlüðü ile daha hýzlý ve uygun bir þekilde eriþilebilmektedir. Kullanýcý tarafýndan 10 Mb büyüklüðündeki bir dosyanýn indirilme süresinin alternatif eriþimler arasýndaki karþýlaþtýrmasý Çizelge 1.2'de görülmektedir. Geniþbant, ekonomik geliþme üzerinde önemli bir etkiye sahip olarak görülmekte ve bazýlarý için ekonomik geliþmeyi hýzlandýrýcý bir etken olarak düþünülmektedir. Geniþbant hizmetleri ülkenin ekonomik getirilerine ilaveten, toplum üzerinde sosyal etkilere de sahiptir. Ýki yönlü yüksek hýzlý baðlantý, bilgisayarlar aracýlýðýyla çevirimiçi sýnýflarda öðretmen ve öðrenciyi, saðlýk kliniklerinde doktor ve hastayý bir araya getirip konuþmalarýný ve görüþmelerini saðlayan uygulamalar gibi etkileþimli uygulamalar için de kullanýlabilmektedir [6]. Çizelge 1.2: 10 Mb'lik dosyayý indirme süreleri Modem Tipi Ýndirme Süresi Analog Modem 46 dakika 56 Kb/s Sayýsal Modem (PSTN) 24 dakika 128 Kb/s Tümleþik Hizmetler Sayýsal Aðý 24 dakika 4 Mb/s Kablo modem 20 dakika Asimetrik SAH (ASAH) 13 dakika II. GENÝÞBANT PAZARI Veri, görüntü ve ses gibi iletim teknolojileri (özellikle Ýnternet), iletiþimde büyük bir ilerleme ile bilgiye, eðitime, alýþveriþe, eðlenceye vb. hýzlý ve kesintisiz ulaþma konularýnda fýrsatlar ortaya koyarken, varolan altyapý þebekelerinin yetersizliði bu geliþmeyi engellemektedir. Artan hýza giderek büyüyen bir talebin olmasý, geniþbant teknolojilerinin geliþimine ve çeþitli geniþbant uygulamalarýna yol açmakta olup, bu konuda bir pazar oluþmasýný saðlamaktadýr. Geniþbant pazarý, "iþletmecilerin SAH, kablo ve diðer platformlar vasýtasýyla geniþbant hizmetlerini sunduðu ve kullanýcýlarýn bu hizmetleri talep ettiði pazar" þeklinde tanýmlanabilir. Geniþbant pazarý, dünyada geliþiminin henüz ilk aþamasýnda bulunmaktadýr. OECD ülkerindeki verilere MUHTEREM ÇÖL / MUSTAFA ÜNVER 125 göre 2002 yýlýnda, 150 milyon çevirmeli baðlantýlý Ýnternet kullanýcýsý, 400 milyon mobil telefon abonesi ve 500 milyonu aþan sabit telefon abonesi bulunmaktaydý. Bunun yanýsýra geniþbant kullanýcý sayýsý, 2001 yýlýnda 30 milyon iken 2002 yýlýnda 55 milyona ulaþmýþtýr. Geniþbant eriþim, çok büyük taleple hýzlý bir geliþme gerçekleþtiren mobil telefonla karþýlaþtýrýldýðýnda ise Þekil 2.1'de de görüldüðü üzere, 1989-1992 yýllarý arasýndaki ilk dört yýl sonunda dünyada mobil telefon abonesi 20 milyon iken, 1999-2002 yýllarý arasýndaki geniþbant eriþimi 62 milyon aboneye ulaþmýþtýr [14]. görülmektedir. Ancak son yýllarda SAH platformundaki hýzlý geliþme, geniþbant pazarýnda bu platformu üstün kýlmaktadýr (Þekil 2.3). Kaynak: Point-topic Broadband Analysis, [15] Þekil 2.3: Dünyada geniþbant platformlarýn pazar paylarý II.I. Geniþbant Eriþim Platformlarý Geniþbant hizmetlerinin kullanýcýya ulaþmasý amacýyla oluþturulan iletiþim altyapýsý olarak deðerlendirilen geniþbant eriþim platformlarýnýn birçok çeþidi bulunmaktadýr. Bu çeþitleri, kablolu ve kablosuz olmak üzere ikiye ayýrmak mümkündür. Kaynak: ITU World Telecommunication Indicators Database, [21] II.1.1. Kablolu geniþbant eriþim platformlarýn pazar durumlarý Þekil 2.1: Dünyada geniþbant eriþim ile mobil telefonun geliþimi Diðer ölçütlerin yanýnda geniþbant abone sayýsýnýn (þimdilik) oldukça düþük olduðu görülmekle birlikte hýzlý bir geliþme gösterdiði de bir gerçektir. 90'lý yýllarýn sonunda geniþbant platformlarýnýn (kablo ve SAH) ortaya çýkmasýyla eriþim pazarýnda alternatif oluþturmaya baþlamýþlardýr. Özellikle 2005 yýlýndan sonra darbant eriþimin yerini geniþbant eriþimin alacaðý ve geniþbant pazarýnýn da buna baðlý olarak hýzlý bir þekilde geliþeceði beklenmektedir (Þekil 2.2). Kaynak: European Commission/BDRC, [25] Þekil 2.2: Eriþim platformlarýnýn pazar paylarý, AB Geniþbant pazarýnda, en yaygýn iki eriþim platformu olan SAH ve kablo platformlarý ön plana çýkmakta ve rekabet de genelde bu iki platform arasýnda yaþanmaktadýr. Genel olarak bakýldýðýnda baþlangýçta (1999 yýlýnda), geniþbant pazarýnda kablo platformu, SAH ve diðer platformlara göre daha baskýn olduðu 126 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ Sayýsal Abone Hattý (SAH) platformu SAH paltformunda, mevcut telefon hattý kullanýlmaktadýr. Hýzlarý, bakýr telin çapýna, trafik akýþýnýn simetri derecesine ve özellikle kullacýnýn yerel santral ofisinden olan uzaklýðýna göre deðiþmektedir. Bu teknolojinin bir çok çeþidi olduðundan, genellikle xSAH terimi kullanýlmaktadýr. Geleneksel çevirmeli að veya ISDN yoluyla Ýnternet kullanýmý ve diðer hizmetler için artan geniþbant talebi, mevcut telefon altyapýsý üzerinde baský oluþturmuþtur (Türkiye gibi alternatif eriþim teknolojilerinin henüz pazarda önemli bir büyüklük yakalayamadýðý ülkelerde oluþturmaya da devam etmektedir). Özellikle de yerel að üzerinde bu baský daha da fazla hissedilmektedir. Bakýr kablo þebekesi birçok ülkedeki ev ile iþyerlerinin çoðuna ulaþtýðý için teoride bu altyapý, daha yüksek bant geniþliði için oluþan talebi karþýlama vasýtasý olmak gibi giriþimcilere çok önemli bir iþ fýrsatý sunmaktadýr. Ayný zamanda telefon hattýnýn, pazarýn en aþina olduðu Ýnternet eriþim yolu olduðunu da gözönüne alýnmalýdýr. Bu durum, oluþan iþ fýrsatýný teþvik eden önemli bir faktör olarak görünmektedir. SAH, geniþbant platformu olarak pazara ilk çýktýðýnda nispeten yeni bir teknoloji olduðundan kullandýðý hem donaným açýsýndan hem de iþletme maliyetleri açýsýndan oldukça pahalý durumdaydý. Ýlk yýllarda iþletmeciler, SAH platform hizmetinden kar elde etmenin mümkün olduðunu görebilmiþ deðillerdi. Ayrýca bu durum, telekomünikasyon sektörüne yapýlan yatýrýmlarýn sektörde faaliyet yürüten þirket hisse GENÝÞBANT ERÝÞÝMÝ VE PAZARI senetlerindeki deðer kaybýna ve mevcut sermaye eksikliðine neden olmuþ, bu durum iþletmecileri zora sokmuþtur. SAH'ýn geliþimindeki ve pazara giriþindeki en önemli faktör, tamamen yeni bir altyapý kurmak son derece uzun zaman alacaðý için þu anda mevcut olan altyapý ve son kullanýcý gereçleri ile talep edilen geniþbant özelliðine sahip Ýnternet eriþimlerini ve diðer hizmetleri kullanýcýya sunma imkanýna sahip olmasýdýr. Bu yüzden geniþbant talebinin olduðu pazara ilk olarak hakim olan teknoloji SAH platformu olmuþtur. Pazar geliþimini sürdüren SAH platformu için 2003 yýlý ayrýcalýklý bir yýl olmuþtur. Dünya genelinde, SAH iþletmecileri yaklaþýk 28 milyon yeni hat ilavesi ile önceki yýllara nazaran büyük bir geliþme sergilemiþtir. 2003 yýlýnda ayný zamanda SAH, birkaç ülkede kullanýlan özel bir platform olmaktan çýkmýþ olup, diðer geliþmiþ tüm dünya ülkelerinin yaygýn olarak kullandýðý bir platform haline gelmiþtir [15]. Abone sayýsý olarak SAH platformu, 2003 yýlý sonunda 55 milyon aboneye sahip olmuþtur (Þekil 2.4). Kaynak: Point-topic Broadband Analysis, [15] Þekil 2.4: Dünyada SAH platformunun geliþimi Diðer taraftan yüksek donaným ve iþletim maliyetleri, geniþbant pazarýnda SAH yapýlanmasýný yavaþlatmýþtýr. Yerel aðýn paylaþýma açýlýp serbestleþmenin ve rekabetin istenen seviyede olmamasý SAH platformunun ilerlemesini yavaþlatan hususlar içinde en belirgin olanýdýr. Yerel að üzerinden SAH platform hizmeti verilmesi durumunda karþýlaþýlan bir baþka sorun ise, yerel aðýn esasen analog ses hizmeti vermek için tasarlanan ve yapýlandýrýlan eski altyapýyý iyileþtirme ihtiyacý ortaya çýkmasýdýr. Þu anda bazý Avrupa ülkelerindeki (Portekiz, Ýspanya ve Yunanistan vb.) eski sabit telefon þebekesi SAH hizmetlerini sýnýrlandýrmaktadýr. Bugün için SAH'ýn en büyük dezavantajý en fazla 5 km'ye kadar etkin bir þekilde çalýþabilmesidir. Ancak bazý analistler SAH'ýn, darbant ve eve kadar fiber (EKF) teknolojileri arasýnda kýsa vadeli bir teknoloji olduðunu iddia etmektedirler3. Sayýsal çaðda gittikçe artan bir yakýnsama olmasý ve genç neslin sayýsal yakýnsama potansiyelini artan oranda kullanmasý, geniþbant talebinin yerel að üzerinden verilen SAH platform hizmetinin kapasitesini aþacaðýný göstermektedir. Bu senaryo içinde SAH sýnýrlý bir yaþama süresine sahip olduðu deðerlendirilmektedir. Ev içinde TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ daha fazla eðlence talebiyle birlikte, þu andaki daha fazla bireysel taþýnabilirlik ve özerkliðe doðru yönelen kullanýcý eðilimi, gelecekte de devam ederse bir ev kullanýcýsýnýn Giga bit (Gb) seviyesinde eriþim hýzýna ve bu hýza uygun platformlara ihtiyaç duyacaðý açýktýr. Ayný deðerlendirmeler Küçük ve Orta Büyüklükteki Ýþletmeci (KOBÝ)'ler için de yapýlmasý söz konusudur. Potansiyel olarak geniþbant talebinin gerçekleþeceði varsayýmý altýnda SAH, bir geçiþ teknolojisi yada geçici bir çözüm olarak tanýmlanabilir. Bunun yanýnda kullanýcýlarýn, 'gönderme' konusundaki geniþbant talebi önemli oranda artarsa o zaman ASAH platformuna alternatifler aranacaktýr. SSAH ve ÇSAH her iki yönde de yüksek bant geniþliði sunmasýna raðmen bu teknolojilerde yerel aða farklý bir að mimarisi ile baðlanmak gerekmektedir [sokaða kadar fiber (SKF), EKF vb.]. Bütün bu zorluklara raðmen SAH platformu özellikle Avrupa'da oldukça güçlü bir pozisyondadýr. 2002 yýlýnda kablo ve diðer platformlara göre pazarda oldukça baskýn olduðu görülen SAH platformu, yaklaþýk % 40'lýk bir artýþla 2003 yýlýnda da üstünlüðünü korumuþtur (Þekil 2.5). Kablo ve diðer platformlardan önce pazara hakim olabilecek potansiyele sahip olan SAH, özellikle 'isteðe baðlý video' gibi bir içerik hizmeti geliþtirmenin ardýndan bu hizmeti kullanýcýya sunulabilmektedir. Kýsa ve orta vadede SAH, þirketlerine pazara hakim olabilecek derecede bir üstünlük saðlayacaðý açýktýr. Kaynak: OECD, [24] Þekil 2.5: AB'de geniþbant platformlarýnýn yaygýnlýk oranlarý Kablo platformu Kablo televizyon eriþim hatlarý üzerinden geniþbant eriþimi saðlanabilmektedir. Avrupa ve ABD'daki Kablo Ýþletmecileri (KÝ) geniþbant pazarýnda, baþta SAH olmak üzere diðer platform iþletmecileri ile rekabet halindedir. Özellikle ABD ve Kanada'da kablo platformu; sayýsal TV, telefon ve Ýnternet'e eriþimi içeren hizmet paketleri, daha düþük hizmet tarifeleri ve daha yüksek eriþim hýzlarý ile SAH'a göre avantaj elde etmiþtir. Avrupa'da ise bir süredir kablo þebekelerinin geliþtirilmesi çalýþmalarý devam etmektedir. Ancak bu iþlem hem yüksek MUHTEREM ÇÖL / MUSTAFA ÜNVER 127 maliyetli hem de uzun bir süreç almaktadýr. Koaksiyel kablonun tamamen deðiþtirilmesi gerekmemesine raðmen þebekeyi iki yönlü iletim için geliþtirmek, iþletmecilerin Ýnternet omurgasýna eriþme, yönlendiriciler kurma, anahtarlar, sunucular ve að yönetim sistemlerini içeren hemen hemen baþtan sona yeni bir þebeke kurmalarýný zorunlu kýlmaktadýr. Geliþtirilmiþ bir kablo þebekesi, SAH'dan daha yüksek bant geniþliði sunma potansiyeline sahip olmasýna raðmen, bu potansiyel KÝ'nin maksimum talep dönemlerinde herhangi bir sorun çýkarmayacak bir sistemi garanti edememelerinden dolayý özellikle bazý Avrupa ülkelerinde sýnýrlanmaktadýr. Avrupa ülkelerinin aksine ABD'de kablo platformu, geniþbant pazarýnda etkin durumdadýr (Þekil 2.6 ). Kaynak: OECD, [24] Þekil 2.6: ABD'de geniþbant platformlarýnýn yaygýnlýk oranlarý Kablo ile ilgili yapýlan bir eleþtiri de, kablonun bir cadde/sokak yada apartman blok için mevcut olan bant geniþliðinin, bu grup içindeki herkes tarafýndan paylaþýlmasýndan dolayý að mimarisi içinde kablonun doðasýnda bulunan bir zayýflýðý olduðudur. Diðer yandan SAH her bir kullanýcýya birbirinden baðýmsýz olarak baðlanmaktadýr. Ancak KÝ kendi sistemlerinin ölçeklenebilir olduðuna dikkat çekmektedirler. Bu, iþletmecilerin herhangi bir talep artýþýný karþýlamak için mevcut bant geniþliklerini arttýrabileceði anlamýna gelmektedir. Fiber Optik FO rakipsiz bir bant geniþliðine sahip olduðu için açýk bir þekilde sayýsal omurga altyapýsý için öncelikle tercih edilen bir seçenektir. FO, lazer diyot, baðlantýlar, yerleþtirme ve diðer donanýmýn maliyetler açýsýndan artýk mevcut durumda geleneksel bakýr çözümler ile rekabet edecek seviyeye gelmiþtir. Ayrýca FO çözümler daha büyük þirketler için kiralýk hatlar ya da özel hatlar gibi yaygýn çözümler olma sürecindedir. Bant geniþliði/maliyet oraný dikkate alýnýrsa FO, kablodan binlerce kat daha ucuz bir teknolojidir. Ayrýca bakýra göre daha ince (böylece daha küçük bir alaný kaplamaktadýr) ve daha hafif (taþýmasý daha az maliyetli olmaktadýr) olan FO'nun saðladýðý avantaj- 128 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ lardan dolayý FO teknolojisi tercih edilebilmektedir. Her iki yönde de (indirme ve gönderme) çok yüksek bant geniþliði sunan ve SAH, kablo ve diðer platformlar için önemli bir sýnýrlama oluþturan simetri sorununu ortadan kaldýran FO teknolojisine yakýn bir gelecekte herhangi bir alternatif platformun rakip olarak çýkmasý beklenmemektedir. Bütün bu avantajlarýna raðmen FO teknolojisi de her yeni teknoloji gibi bir takým problemleri beraberinde getirmektedir. FO kablo ve ek maliyeti, kurulum giderleri bu problemlerin önemli bir kýsmýný oluþturmaktadýr. Ancak FO teknolojisinde yaþanan geliþmeler devam etmekte ve bu sorunlarýn yaþanan geliþmelerle birlikte ortadan kalkacaðý öngörülmektedir. Evlere kadar fiberin (EFK) götürülmesinin önündeki engellerden biri FO kablonun tesisi için yeraltý kanallarýna ihtiyaç duyulmasýdýr. Örneðin Avrupa içinde mevcut kablo yada telekomünikasyon kanallarý içinde hiç yer olmadýðý ya da çok az yer kaldýðý vurgulanmaktadýr. Yeni kanallarýn inþasý, hem yavaþ hem de oldukça pahalý bir iþlem olmaktadýr. Ayrýca coðrafi engellerden yada bazý yerlerin koruma altýnda alýnmasýndan dolayý her yere yeni kanallar açma þansýda söz konusu deðildir. Fakat bu problemlerin çözümsüz olmadýðý deðerlendirilmektedir. FO yayýlýmý artarken üreticilerin ekonomik ölçeði maliyetleri düþürmektedir. KOBÝ ve ev kullanýcýlarýnýn geniþbant talebi dikkate alýnýrsa kablo ve SAH gibi platformlarýn mevcut talep ve yakýn gelecekte uyarýlacak talebi karþýlamakta yeterli olacaðý tahmin edilmektedir. Ancak sayýsal TV ile Ýnternet yakýnsamaya ve analog anahtarlar ortadan kalkmaya baþladýðýnda FO eriþim (KOBÝ'ler ve evler için) geniþ bir alanda diðer kablo çözümlerin yerini alacaðý düþünülmektedir. Elektrik Hatlarýndan Ýletiþim (EHÝ) Mevcut elektrik þebekelerini kullanarak, indirme ve gönderme yönlerinde geniþbant hizmeti sunacak teknolojiler geliþtirilmiþtir. Enerji hatlarýnýn yaygýnlýðý nedeniyle, bu teknolojinin geniþbant pazarýnda diðer platformlara potansiyel rakip olmasý muhtemeldir. Özellikle 2003 yýlýndan sonra EHÝ donaným üretiminde ve iþletmecilerin pazara girmesinde önemli artýþlar olmaktadýr. Halen 150'den fazla pilot proje uygulamasý sürmektedir. Bu projelerde 2003 yýlý ortasýnda 27.000 olan EHÝ abone sayýsýnýn 2004 yýlý içinde 100.000'e, 2006 yýlý sonuna kadar da 3-10 milyon arasýnda bir deðere ulaþmasý beklenmektedir. Avrupa'da ise mevcut durumda 10.000 civarýnda abone ticari olarak EHÝ'yi kullanmaktadýr. Abone sayýsýnýn yalnýzca Almanya, Ýsviçre ve Avusturya'da 2006 yýlý sonuna kadar da 500.000'e ulaþmasý beklenmektedir [16]. Bütün bu geliþmelere raðmen EHÝ'nin kýsa ve orta vadede geniþbant pazarýnda ciddi bir rakip olmasý beklenmemektedir. GENÝÞBANT ERÝÞÝMÝ VE PAZARI II.I.II. Kablosuz geniþbant eriþim platformlarýnýn pazar durumla Sabit Telsiz Eriþim (STE) Yerel að teknolojisine alternatif olarak STE'nýn temel avantajlarýndan biri, daha yüksek bant geniþliði için oluþan mevcut talebin karþýlanmasý bakýmýndan diðer teknolojiler pazara yerleþmeden önce esnek ve çabuk kurulabilir bir teknoloji olmasýndan dolayý önemli bir pazar potansiyeline sahip olmasýdýr. Bu önemli potansiyel, þu anda geniþbant eriþim pazarýna hakim olan yerleþik iþletmecilerin elindeki kullanýcýlarý çekmek ve pazara hýzlý bir þekilde girmek isteyen iþletmecilere önemli bir avantaj saðlamaktadýr. Bu durumda, SAH ve kablo iþletmecileri için mevcut pazar paylarýný korumak ve bu paylarýný arttýrmak için sektörden gelen rekabetçi baskýlara karþý hizmetlerini geliþtirme zorunluluðunu ortaya çýkaracaktýr. STE'nýn erken geliþmeye baþlamasý geniþbant geliþimi için önemli bir yönlendiricidir. STE, yüksek nüfuslu kentsel bölgelerde geniþbant teknolojisinin geliþimine katkýda bulunacak rekabet ortamý yaratmasýnýn yanýnda kýrsal alan yada uzak yerlerdeki daha küçük topluluklar içinde bir eriþim platformu olacak özelliðe sahiptir. Bu avantajlar sonucunda STE için ortaya çýkacak iþ modelinde, daha çabuk yerleþme ve yayýlmanýn sonucunda daha hýzlý gelir elde etme ve yatýrýmýn geri dönüþü için gerekli zamaný azaltma gibi iki önemli özellik dikkat çekmektedir. STE terminali ve baz istasyonu donanýmýyla ilgili olarak abone baþý yüksek maliyetler olmasýna raðmen, hýzlý yayýlým iþletmeci için önemli bir yatýrýmýn geri dönüþ fýrsatý saðlayabilir. Ayrýca ilk kurulumda, eskimeye baþlayan bakýr aðlarla kýyaslandýðýnda daha az þebeke bakýmý, yönetimi ve iþletme maliyetleri gibi önemli avantajlar sunmaktadýr. Bunlara ek olarak STE altyapýsý herhangi bir yerde kurulduktan sonra her bir artan abone için çok düþük oranlarda kurulum maliyetlerine katlanýlacaðý için daha düþük miktarlarda þebeke geniþleme maliyetleri ortaya çýkmaktadýr. Ayrýca modüler ve ölçeklenebilir olarak tasarlanan STE, þebeke yayýlma hýzý ve ortaya çýkan talep arasýnda yakýn bir uyum saðlayabilmektedir. Yüksek frekans mikro dalga teknolojileri kamu sektörü içinde son zamanlarda sadece askeri araþtýrma ve geliþtirme (Ar-Ge) çalýþmalarýnýn (aðýrlýklý olarak ABD'de) sonucunda ortaya çýkmaktadýr. Bu yüzden ticari uygulamalar açýsýndan geliþimimin ilk aþamalarýndadýr. Ancak gelecekte STE, geniþbant ticari uygulamalar için önemli bir pazar potansiyeline sahip olabilecektir. STE, birçok yerde kablo platformuyla rekabet edebilecek durumdadýr. Ekipman ücretlerinin düþeceði varsayýldýðýnda, kablo döþemenin sorunlu olduðu þehir merkezlerinde ve nüfus yoðunluðunun az olduðu bölgelerde ekonomik yayýlým STE'in lehine TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ iþleyecektir. Bu arada teknik olarak uygulanabilir olduðunda, geniþbant hizmetlerini makul fiyatlarla ev kullanýcýlarýna da sunma þansýsýna da sahip olacaktýr. STE spektrumu müþteri grubuna paylaþtýrma imkanýna sahip olmalarý ve kýsa süreliðine de olsa tüm kapasiteyi tek bir aboneye tahsis edebilmeleri bu sistemleri çekici kýlmaktadýr. Buna sistemin yaygýnlaþma hýzý da eklendiðinde, geniþbant STE iþletmecilerinin, diðer platform kullanýcýlarýný kendilerine çekmesi güçlü bir olasýlýk olarak deðerlendirilmektedir. Uydu Uydu teknolojileri de, geniþbant hizmetler saðlayabilmektedir. Uydular, kentler ve kýrsal alanlardaki geniþbant geliþimindeki eksikliði giderme yeteneðine sahiptir. Uydu teknolojisi, yerel karasal iletiþim altyapýsýna gerek duymadýðýndan dolayý, kýrsal alanda kullanýcýya eriþim þebekeleri için kullanýlacak en olasý platform görünümündedir. Ancak yatýrým maliyetleri, iki yönlü geniþbant uydu sistemleri için yüksek olup, pazar henüz geliþiminin ilk safhalarýndadýr. Uydunun diðer dezavantajý da, kötü hava koþullarýnda, iletiþim hassasiyetinde meydana gelen bozukluklardýr. Ayrýca bilgiyi geri gönderen uydu vericisi yoksa, bu hizmetin kullanýcýlarý gönderme baðlantýlarý için kablo yada bakýr þebekeyi kullanmak zorunluluðu vardýr [6]. Bu durum gelecek için bir geniþbant eriþim platformu olarak düþünülen uydunun potansiyelini sýnýrlandýrdýðý düþünülmektedir. Diðer taraftan, uydu haberleþmesi geniþ bir þekilde küresel aðlar için bir omurga teknolojisi olarak kullanýlmaktadýr. FO ile rekabet etme ve ona bir alternatif oluþturma hedefiyle birlikte özellikle bu amaç için tasarlanmýþtýr. Uydularýn diðer geniþbant teknolojilerine göre en önemli avantajý, fiziksel herhangi bir sýnýrlama ile karþýlaþmamasý ve bu tür aðlarýn bir kýsmýnýn küresel nüfusun tamamýna anýnda eriþebilmesidir. Diðer geniþbant hizmetlerinden yararlanamayan uzak bölgeler için teknik bir çözüm saðlayan uydu platformu, bu bölgelerde önemli bir pazar hacmine sahip olabilecek niteliktedir. Fakat yüksek donaným maliyetleri uydunun bu yöndeki geliþimini olumsuz etkilemektedir. Evrensel hizmetin ülkeler tarafýndan yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olmasý durumunda, devletlerin uzak bölgelerdeki kullanýcýlara uydu vasýtasýyla geniþbant hizmetin gitmesi için çeþitli vergi indirimleri ve sübvansiyonlar yapmasý gerekecektir. Üçüncü Nesil (3G) Üçüncü nesil için en iyi bilinen teknoloji olan UMTS4 , geniþbant uygulamalarýný destekleyecek önemli bir geliþme saðlamýþtýr [18]. Ýþ çevrelerine yönelik büyük fýrsatlarý bünyesinde barýndýrmasýna raðmen, görüntülü eðlence gibi belirli geniþbant hizmetleri için yüksek maliyetli olacaðýndan ev kul- MUHTEREM ÇÖL / MUSTAFA ÜNVER 129 lanýcýlarýna yönelik alternatif oluþturmasý mümkün görülmemektedir. Öte yandan, araþtýrmalar 2005 yýlýnda kullanýlacak olan cep telefonlarýnýn yarýsýnýn Ýnternet baðlantýlý olacaðýný göstermekte olup, baðlantýlarýn % 85'inin kablosuz yerel aðlar vasýtasýyla ve e-ticaretinin % 40'ýnýn da mobil olarak gerçekleþeceði beklenmektedir. III. SONUÇ Son yýllara kadar kullanýcýnýn istek ve ihtiyaçlarýna cevap vermekte yeterli olan darbant eriþim, artan uygulamalarý ve zengin içeriði karþýlayamaz duruma geldiðinden, yerini hýzla geniþbant eriþime devretmektedir. Bunun sonucu olarak dünyada kullanýmý hýzla artan geniþbant hizmetlerinin yakýn bir zamanda telekomünikasyon gelirlerinin büyük kýsmýnýn kaynaðý haline geleceði beklenmektedir. Dünyada geniþbant eriþim için kullanýlan platformlarýn en yaygýnlarý SAH ve kablo platformlarý olarak görülmektedir. Bu iki platformun kendilerine özgü çeþitli güçlü ve zayýf yanlarýndan bahsetmek mümkündür. Ancak, SAH platformu hazýr telefon altyapýsýný kullandýðýndan bir çok OECD ülkesinde 130 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ II.II. Geniþbant Eriþim Platformlarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý Ele alýnan geniþbant eriþim platformlarýnýn çeþitli parametreler açýsýndan birbirlerine göre güçlü ve zayýf yönlerinin olmasý doðaldýr. Söz konusu platformlar bazý parametrelere göre karþýlaþtýrýlmýþ olup Çizelge 2.2'de sunulmuþtur. (19 adet) en yaygýn platform olmasýnýn yanýnda, diðer ülkelerde de güçlü bir alternatif konumundadýr. Kablo platformu ise yeni bir altyapý gerektirmesine ve birçok ülkede yaygýn biçimde bu altyapýyý kullanmasýna raðmen, geniþbant eriþimi için mevcut altyapýnýn iyileþtirilmesine ihtiyaç duymaktadýr. Bir çok iþletmeci, iyileþtirilmiþ bir Kablo þebekesinin SAH'a göre yüksek hýzlý hizmet verebilmesi imkanýna raðmen, iyileþtirme faaliyetlerinden maliyet yüksekliði ve süre uzunluðu nedeniyle kaçýnmaktadýr5. FO ise, geniþbant eriþim platformlarý içinde yüksek kapasite özelliði ile ön plana çýkmaktadýr. Ancak, kurulum maliyetlerinin yüksek olmasý EKF geliþimini engellemektedir. Son zamanlarda maliyetlerin düþmesiyle özellikle sanayi bölgeleri ve büyük yerleþim birimleri açýsýndan cazibe kazanmaya baþlamýþtýr. GENÝÞBANT ERÝÞÝMÝ VE PAZARI TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ MUHTEREM ÇÖL / MUSTAFA ÜNVER 131 XX Taþýnabilirlik özelliði HAYIR Simetrik özelliði EVET Hat uzunluðunda iþareti en güçlü, XX ,þareti en zayýf K/B ** ** Abone tesis maliyetleri B/K Donaným maliyetleri Potansiyel Müþteri EVET HAYIR Platformun olgunluðu Maliyetler/Geliþme HAYIR Kapasite/hat paylaþýmýnda Kayýplar Yüksek hýz servisi EVET 2 Mb/s-2 Mb/s XX X 128Mb/s-8 Mb/s Ýletim hýzý(gönderme/indirme) Servis Kalitesi X Þehirlerde kullaným uygunluðu Kýrsal alana uygunluðu SAH SSAH ASAH K X X B/K ** HAYIR EVET EVET 128Kb/s-10 Mb/s XX XX Kablo *Sadece çift yönlü uydularda EVET HAYIR HAYIR 12 Mb/s-52 Mb/s XX XX X ÇSAH K/B EVET HAYIR EVET 2 Mb/s-10 Mb/s K HAYIR EVET EVET* B X HAYIR EVET EVET 1 Mb/s- 45 Mb/s XX XX Elektrik Hatlarý B: Bireysel, K: Kurumsal 128 Kb/s-2 Mb/s X X Uydu STE **Þebekenin zaten mevcut olduðu varsayýlýr K/B X X HAYIR EVET EVET 2Mb/s-155Mb/s XX XX Fiber Optik Çizelge 2.2: Çeþitli parametrelere göre geniþbant eriþim paltformlarýnýn karþýlaþtýrýlmasý Yaygýnlýðý Geliþimi Kaynak: Broadband, [22] K/B XX EVET EVET EVET 2 Mb/s'ye kadar Üçüncü nesil AÇIKLAMALAR 1Ýndirme (download) : Kullanýcýnýn veriyi kendi bilgisayarýna almasýdýr. 2Gönderme (upload) : Kullanýcýnýn veriyi karþý bilgisayara göndermesidir. 3Avrupa Komisyonu (AK) raporlarýnda, ASAH'in geçici bir teknoloji olduðu, 10 yýl içinde fiber optik ile deðiþeceði söylenmektedir. 4UMTS (Universal Mobile Telecommunications Service), Avrupa hücresel mobil iletiþimin üçüncü nesil teknolojisidir. 5Alternatif platformlarýn özellikle kablonun geliþmediði ülke- KAYNAKÇA 1- A glossary of communications terminology http://www.net4nowt.com/support/about_broadband.asp 2- The Lisbon strategy for economic, social and environmental renewal, http://www.europa.eu.int/comm/lisbon_strategy/intro_en.htl 3- BBC, 2004, "What is broadband?" h t t p : / / w w w. b b c . c o . u k / w e b w i s e / a s k b r u c e / a r t i c l e s / connect/asdl_1.shtml 4- "Broadband access for all", 2003 http://www.farmersjournal.ie/2003/0301/ruralliving/countrylifestyle 5- Ofcom, 2004, "The Ofcom Internet and broadband update" h t t p : / / w w w. o f c o m . o r g . u k / r e s e a r c h / c o n s u m e r _ audience_research/telecoms 6- OECD, 2002, "Broadband infrastructure deployment: The role of government assistance" h t t p : / / w w w. o l i s . o e c d . o rg / . . . / 4 3 b b 6 1 3 0 e 5 e 8 6 e 5 f c 12569fa005d004c/42158ef983225772c1256bc100560c01/$F ILE/JT00126526.PDF 7- OECD, 2001, "The development of broadband access in OECD countries" h t t p : / / w w w . o e c d w a s h . o r g / D ATA / D O C S / broadband_access.pdf 8- European Commission, February 2003a, "Electronic communications: the road to the knowledge economy, communication from the commission to the council, the european parliament, the economic and social committee and the committee of the regions" 9- ODTR, 2002, "future delivery of broadband in Ireland", consultation paper 10- Powell, M., 2001, "digital broadband migration part II", FCC press conference, http://ftp.fcc.gov/Speeches/Powell/2001/spmkp109.txt 11- Allan, R., Andy M., Rey P., 2003, "Announce $1.7 "million in funding for broadband business plan development", industry Canada, press conference http://www.ic.gc.ca 12- IT Korea, 2002, "Korea's IT policy, Korean ministry of information and communication" http://www.mic.go.kr 132 TELEKOMÜNÝKASYON VE REGÜLASYON DERGÝSÝ lerdeki SAH platformunun yayýlmasý, zorunlu iþletmeciye ait olan yerel aðýn etkin bir þekilde kullanýmýna baðlýdýr. Bu nedenle geniþbant eriþimiyle ilgili olarak AB, yerel aðýn paylaþýma açýlmasýna (þebekenin tam ve ortak kullanýlmasý) ve þebekeye farklý eriþim yöntemlerine (veri akýþý ve yeniden satýþ) odaklanmaktadýr. Her iki açýdan da, geniþbant pazarýna girmeyi kolaylaþtýrma ve yüksek hýzlý eriþim sektöründeki rekabeti arttýrma amaçlanmaktadýr. 8 inci Uygulama Raporu'nda belirtildiði gibi AB, yerel eriþim ve geliþen geniþbant eriþimindeki kýsýtlý rekabeti ortadan kaldýrma sürecinde tam paylaþým, ortak kullaným ve veri akýþý eriþiminin tamamlayýcý rolüne vurguda bulunmaktadýr. 13- Çetinkaya, M., 2002, "Ýlgili pazar kavramý ve ilgili pazar tanýmýnda kullanýlan nicel teknikler", Rekabet Kurumu Uzmanlýk tezi, Ankara 14- Sherille, I., Wu, I., 2003, "Broadband Internet access in OECD countries: A comparative analysis", astaff report of the office of strategic planning and policy analysis and international bureau 15- Point-topic broadband analysis, http://www.point-topic.com 16- Bassewitz, B., April 2003, "Power Line Communications (PLC) management summary", bmp telecommunications consultants gmbh, duesseldorf, Germany http://www.bmp-tc.com 17- The economic and social benefits of broadband contribution by meredith singer telecommunications industry association (us) for question 20/2: examination of access technologies for broadband communications, August 27, 2002 h t t p : / / w w w. t i a o n l i n e . o r g / p o l i c y / b r o a d b a n d / TIA_Contribution_for_ITU-D_20-2_on_Broadband_8-27.pdf 18- DPT, 2004, "e-Devlet proje ve uygulamalarý", Bilgi Toplumu Dairesi http://www.bilgitoplumu.gov.tr/yayin/ eDevletProjeveUygulamalari.pdf 19- Macklin, B., 2002, "The value of widespread broadband" http://www.entrepreneur.com, 20- Kim, S., 2004, "Broadband market trends in Korea" h t t p : / / w w w. i t u . i n t / o s g / s p u / n i / f u t u r e m o b i l e / presentations/sunghwankim-presentation.pdf 21- ITU world telecommunication ýndicators database http://www.itu.int/ITU-D/ict/publications/world/world.html 22- Kim, J.H et al.,2003, "Broadband uptake in OECD countries", Virginia, USA 23- http://www.itu.int/osg/spu/ni/promotebroadband/PB11ChairmansReport.pdf 24- ITU, "A broadband future" 25- http://www.xybase.com/publication/Broadband.pdf 26- Çöl, Muhterem, 2004 “Geniþbant Telekomünikasyon Pazarý ve Türkiye Ýncelemesi” Telekomünikasyon Uzmanlýk Tezi, T.K. Ankara GENÝÞBANT ERÝÞÝMÝ VE PAZARI DÜZENLEY‹C‹ KURUL OLARAK RTÜK Aytaç YILDIZ Ankara Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi [email protected] ÖZET Türkiye’de özel yay›nc›l›¤›n bafllamas› ile birlikte, süregelen medya politikalar›nda da zorunlu dönüflümler meydana gelmifl ve yeni kurumlar do¤mufltur. Bunlardan en önemlisi Radyo Televizyon Üst Kurulu’dur. 2984 say›l› yasa ile 1994 y›l›nda kurulan RTÜK’ün temel görevi yay›nc›l›k alan›n› düzenlemek ve denetlemek olarak belirlenmifltir. Bu çal›flman›n amac›, RTÜK’ün bir "düzenleyici" olarak yay›nc›l›k alan›ndaki konumunu ve ifllevini ele alarak, 1994’ten 2004’e kadar bu ifllevi genel olarak de¤erlendirdikten sonra, bir Düzenleyici Bir Kurul Olarak RTÜK (1994-2004): Frekans Tahsisi ‹halesi Örnek Olay› Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun en önde gelen ifllevlerinden bir tanesi düzenleyici ifllem yapmas›d›r. Burada düzenleyici terimi ile vurgulanmak istenen, sözcü¤ün gündelik dildeki kullan›m›ndan çok hukuksal ve örgütsel iflleyifle dair içeri¤i a¤›rl›kta olan yönüdür. Dolay›s›yla düzenleyici bir organ olarak RTÜK’e bak›ld›¤›nda ele al›nmas› gereken, yasayla kendisine düzenleyici ifllem yapma yetkisi verilen bir kurumun içinde oldu¤u ve eylemde bulundu¤u çerçevedir.* Düzenleme terimi kimi yerde hüküm, kural, kaide anlam›nda kullan›ld›¤› gibi, yasama, tanzim, tertip etme ifl ve eylemlerini de ifade etmektedir1. Burada yasama ifllemleri yani kanunlarla düzenleme de¤il yürütme ve idare ma- TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Y›l:1, Say›:2 • Nisan-May›s-Haziran, 2005 • ss.133-140 örnek olay olarak "frekans tahsislerinin gerçeklefltirilmemifl" olmas›ndan hareketle konuyu daha özgül bir düzlemde yorumlamakt›r. Çal›flman›n ortaya koydu¤u ana sonuç, RTÜK’ün, on y›ll›k süre zarf›nda düzenleyicilik görevini gerekti¤i biçimde yerine getirememifl oldu¤udur. Ancak bu durumun müsebbibi olarak, tek bafl›na RTÜK’ün öne ç›kar›lamayaca¤› da bir di¤er önemli sonuçtur. Anahtar Kelimeler: RTÜK, Frekans ‹halesi, Düzenleyici Kurul, Yay›nc›l›k Alan›, Özerklik. kamlar›nca çeflitli bafll›klar alt›nda yap›lan "tanzim etme" söz konusudur ve bunlar genel, nesnel olmayan idari tasarruflar halinde ortaya ç›kmaktad›r. Bu tür hukuki iflleri yapma ve gerçeklefltirme gücüne de "düzenleme yetkisi" denir (Duran, 1983:32). Düzenleme yetkisinin özerk nitelikte olmas› ise yetkili organ ve makamlar›n, düzenleyici ifllem yapmaya giriflirken yasalarda ya da Anayasa’da bir dayanak aramak ve bulmak zorunda olmadan herhangi bir konuyu serbestçe ve diledikleri gibi düzenleyebilmeleridir (Duran, 1983:33). Burada aç›kça görülebilece¤i gibi düzenleme yetkisinin özerk olmas›, bu özerkli¤i kendisinde tafl›yan düzenleyiciye, herhangi bir baflka dayanak aramadan kendi alan› içinde düzenleyici ifllemlerde bulunma yetkisi vermektedir. 3984 say›l› yasa ile radyo ve televizyon yay›nc›l›¤› alan›, RTÜK’ün görev alan› olarak belirlenmifl olup, bu alanda özerk ve ba¤›ms›z bir kamu kuruluflu olarak RTÜK’ün düzenleyici ifllemler yapabilmesinin hukuki 133 zemini yarat›lm›flt›r. Bir baflka flekilde ifade etmek gerekirse "üst kurullar›n (ya da di¤er ad›yla ba¤›ms›z idari otoritelerin) görev ve yetkilerini belirleyen yasalar›n, bu kurulufllara, görev alanlar›na iliflkin genifl düzenleme yetkisi tan›d›klar› görülmektedir. Dolay›s›yla Üst Kurul’lar görev alanlar›nda düzenleyici ifllemlerle kurallar koymaktad›rlar" (Tan, 2002:27). Anayasa’n›n 113. maddesinde "...kamu tüzel kiflileri kendi görev alanlar›n› ilgilendiren kanunlar›n ve tüzüklerin uygulanmas›n› sa¤lamak üzere ve bunlara ayk›r› olmamak flart›yla yönetmelikler ç›karabilirler" denilmektedir. Bir kamu tüzel kiflisi olarak Radyo Televizyon Üst Kurulu da 3984 say›l› yasan›n kendisine verdi¤i görevleri yerine getirmek amac›yla de¤iflik zamanlarda yönetmelikler haz›rlayarak yay›mlam›fl; böylece ait oldu¤u yasada tan›mlanan görev alan›ndaki ifllevleri gerçeklefltirmek için düzenleyici kurallar koymufltur. Düzenleyici olarak ifllev görmek bir anlamda RTÜK’ün de varl›k nedenidir. 3984 say›l› yasan›n 1. maddesinde amaç "radyo ve televizyon yay›nlar›n›n düzenlenmesine ve Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun kurulufl, görev, yetki ve sorumluluklar›na iliflkin esas ve usulleri belirlemek" biçiminde ortaya konmufltur. Bir örgüt olarak RTÜK’e dair esas ve usullerle birlikte vurgulanan husus, radyo televizyon alan›n›n düzenlenmesi konusudur. Bu iki nokta, birbirini tamamlar ve ayn› zamanda tan›mlar niteliktedir. Zaten böyle bir Kurul’un do¤mas›na neden olan geliflmeler, kendi bafl›na ve kurals›z iflleyen bir yay›nc›l›k alan›na müdahaleyi ve gerekli düzenlemeleri yapmay› zorunlu k›lm›flt›r. Çünkü "yay›nc›l›kta s›n›rl› bir alana çok say›da giriflimcinin kat›lmas›yla oluflacak bir kaos ortam›ndaki iletiflim özgürlü¤ü, anlam ve de¤erini yitirece¤inden, düzenleyici bir kurulun varl›¤› bu türden olumsuzluklara karfl› güvence oluflturmaktad›r" (Ak›nc›, 1999.180). RTÜK ve Düzenleme ‹fllevi: Yasal Çerçeve 3984 say›l› yasan›n de¤iflik maddelerinde RTÜK’e düzenleyici yetki ve görevli verilmifltir. Bu maddeleri bir araya getirmek gerekirse flöyle s›ralanabilir: • Ulusal ve bölgesel frekans planlamalar›n› yapt›rmak (8/a bendi) • Kendi oluflumu ile yay›n izni ve lisans› vermeye bafllayaca¤› tarihe kadar geçecek süre zarf›ndaki radyo ve televizyon yay›nlar› rejimini düzenlemek (geçici 6. madde) • Oluflumunu takip eden en geç dört ay içinde, öncelikle ihtiyaç duydu¤u kanal ve frekans bantlar› planlamas›n› yapt›rmak (geçici 5. madde) • Ön flartlar› yerine getirmifl müracaatç› kurulufllara tarafs›zl›k ve hakkaniyet ölçüleri dahilinde yay›n izni ve lisans› vermek (8/b bendi) • Yurt içinden yay›n yapacak kamu ve özel radyo ve televizyon kurulufllar›n›n...yerine getirmeleri gerekli ön flartlar› ve standartlar› Avrupa S›n›rötesi Televizyon Söz- 134 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ leflmesi ilkeleri göz önünde bulundurularak tespit etmek ve kamuoyuna duyurmak (8/f bendi) • Telif hakk› ödemelerine ait esaslar›, meslek birliklerinin de görüfllerini alarak tespit etmek (37. madde) • Özel radyo ve televizyon kurulufllar›n›n yay›nlar›nda yer vermek zorunda olduklar› e¤itim, kültür ve müzik programlar›yla ilgili tür ve kota tespitini yapmak (31. madde) • Yay›nc› kurulufllar›n uymas› gerekli asgari idari, mali ve teknik flartlar› ile yay›n alan›, saat ve süreleriyle ilgili esaslar› tespit etmek (30. madde) • Radyo ve televizyon kurulufllar›n›n...mevcut telekomünikasyon flebekesi yan›nda, uydu arac›l›¤›yla ba¤lant› kurabilmeleri amac›yla...2813 say›l› Telsiz Kanunu hükümlerine uygun flekilde telekomünikasyon tesisleri kurma ve iflletmelerine izin vermek (8/d bendi) • fiifreli yay›nlar ve kablolu radyo ve televizyonlar›n tesis ve yay›n kurallar›n› belirlemek (8/l bendi) • Radyo ve televizyon kurulufllar›n›n haberle ilgili birimlerinde çal›flacak bas›n kartl› personelin asgari say›s›n› belirlemek (38. madde) • Anonim flirket olarak kurulacak olan özel radyo ve televizyon kurulufllar›n›n hisse senetlerinin halka arz›na Sermaye Piyasas› Kurulu’ndan izin al›nmas›ndan önce onay vermek (29. madde). Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun yukar›da s›ralanan ve düzenleyici s›fat›yla eylemde bulunmas› gereken maddelerin önemli bir k›sm›nda, aradan geçen sekiz y›la karfl›n, öngörülen ifllevleri tam olarak yerine getirdi¤i söylenemez. Bunlardan ilk ve en önemlisi frekans tahsislerinin gerçeklefltirilmemifl olmas›d›r. Çünkü bizzat RTÜK Baflkan›’n›n da belirtti¤i gibi " RTÜK’ün düzenleyici ifllevini yerine getirebilmesi için frekans tahsisinin yap›lmas› gerekmekteydi"2 . Fakat bu tahsis, karmafl›k ve uzun bir sürecin ortaya koydu¤u bir dizi nedenden dolay› gerçeklefltirilememifltir. Örnek Olay: Frekans Tahsisi ‹halesi Kuruldu¤u tarihten bu yana RTÜK’ün en s›k elefltiriye u¤rad›¤› konular›n bafl›nda frekans tahsislerinin yap›lamam›fl olmas› gelmektedir. Bu elefltirilerin dayanak noktalar›n› ve anlamlar›n› kavrayabilmek için genel olarak, frekans tahsisi alan›nda yürütülen politika yap›m sürecinin temellendi¤i yasal çerçeveyi irdelemek gere¤i vard›r. Bunun için de 3984 say›l› yasan›n ilgili k›s›mlar›n›n analizini yapmak ve RTÜK’ün bu çerçeveyi nas›l kulland›¤›na bakmak gerekmektedir. Temel bafll›klar halinde de¤erlendirmek gerekirse: (a) 3984 say›l› yasan›n geçici 5. Maddesinde "Üst Kurul oluflumunu takip eden en geç dört ay içinde, öncelikle ihtiyaç duydu¤u kanal ve frekans bantlar› planlamas›n› yapt›r›r" denilerek ciddi biçimde konunun ivedili¤ine vurgu yap›lm›flt›r. Bu vurgunun temelinde, Türkiye’de ilk özel televizyonun yay›na bafllad›¤› 1990’dan 1994’e kadar AYTAÇ YILDIZ yay›nc›l›k alan›nda yaflanan düzensizlik ve karmafla vard›r. Özellikle 3984 say›l› yasan›n "aceleyle" ç›kart›lm›fl olmas›, varolan kaotik ortama bir müdahalede bulunma iste¤inin do¤al sonucu oldu¤undan, Üst Kurul’a dört ayl›k süre s›n›r› tan›nm›fl olmas› yerinde bir vurgu olarak görülebilir. Bununla birlikte RTÜK, kuruluflunun ilk aylar›nda bu kadar ivedi bir konuda ihtiyac› olan gerekli teknik donan›ma ve bilgiye sahip de¤ildi. Bu nedenle Üst Kurul’a bu ifllevi yerine getirmesinde yard›mc› olmak üzere Telsiz Genel Müdürlü¤ü de görevlendirilmifltir. 24. maddede "Telsiz Genel Müdürlü¤ü radyo ve televizyon yay›nlar›na esas olan kanal, frekans bantlar› ve gerekli teknik bilgileri...Üst Kurul’a bildirir, yap›lan tahsisleri uygular" denilmektedir. (b) Haz›rlanan Radyo ve Televizyon Ulusal Frekans Plan›’nda –3984 say›l› yasan›n 17. maddesi gere¤i- frekanslar›n 1/4’ünün TRT’ye tahsisi öngörülmektedir. Rakamsal olarak ifade edildi¤inde ulusal, bölgesel ve yerel çapta yay›n yapabilecek toplam 21.652 kanal band›n›n mevcut oldu¤u tespit edilmifltir ve bunun 5.413 (1/4)’ü TRT yay›nlar›na ayr›lm›fl olmaktad›r. "Kuflkusuz bunun anlam›n›n, ileride, özellefltirme modas› içerisinde ya da özel radyo ve televizyon giriflimcilerinin bask›lar›yla kamu yay›nc›¤› görevi yapmakta olan TRT kurumunun görev ve ifllemlerini yerine getirebilecek yeterli say›da radyo-televizyon kanal ve frekans bantlar›na sahip olmas›n› garanti alt›na almak oldu¤u aç›kt›r" (Aziz, 1994: 21). Ancak dikkati çeken nokta, sözü edilen ve 1995 y›l›nda haz›rlanan ilk plana TRT’nin itiraz etmifl olmas›d›r. TRT, RTÜK’ün kendisine uygun gördü¤ü emisyon noktalar›nda teknik ve co¤rafi aç›dan olarak baz› hatalar bulundu¤unu iletmifl ve kendisinin de bulunaca¤› bir komisyonda yeni bir plan›n haz›rlanmas›n› talep etmifltir. RTÜK bu öneriyi kabul etmifl ve yeni bir komisyon oluflturulmufltur. (c) 3984 say›l› yasan›n 17. maddesinde "Tahsis süresi befl y›l› aflamaz" denilerek önemli bir ayr›nt›ya gidilmifltir. Bunun anlam› "tahsislerin bu sürenin alt›nda örne¤in dört y›l ya da iki y›l gibi bir sürede de olabilece¤idir...S›n›rs›z bir tahsis olamayaca¤›na göre en çok befl y›ll›k bir sürecin öngörülmesinin...yeni istekleri karfl›lamaya yönelik oldu¤u söylenebilir" (Aziz, 1994:25). Bir baflka flekilde ifade etmek gerekirse "frekans tahsisinin befl y›lla s›n›rland›r›lmas› yay›n kurulufllar›n› ve ço¤ulcu yap›y› korumaya yöneliktir. K›sa süreli tahsis, büyük yat›r›mlar gerektiren yay›nc›l›k faaliyeti aç›s›ndan endifle kayna¤› olabilece¤i gibi alana yeni girmek isteyenlerin önünde de bir engel olacak; dolay›s›yla ço¤ulculuk, tekelci bir yap›ya dönüflecektir. S›n›rs›z tahsis, izin rejiminin ço¤ulculu¤u gözetme ifllevine ayk›r› bir durum oluflturmaktad›r (Ak›nc›, 1999:181). (d) RTÜK’ün görev ve yetkilerini belirleyen 8. maddenin RTÜK’e verdi¤i ilk görev (a bendi) "ulusal ve bölgesel frekans planlamalar›n› yapt›rmak" t›r. Öte yandan geçici 6. maddede yer alan "kullan›lmakta olan kanal ve frekanslar, kullananlar için herhangi bir surette müktesap hak teflkil etmezler" ilkesine karfl›n frekans da¤›t›m›n›n TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ gerçeklefltirilmemesi, yasan›n yorumlanarak uygulanmas›nda zorluklara yol açmaktad›r. "Böylelikle, s›n›rl› bir do¤al kaynak ve kamunun ortak mal› olan frekanslar, deyim yerindeyse ‘kapan›n elinde’ kalm›fl ve 6. maddedeki hükme ra¤men kullan›c›lar her türlü hakk› kazan›lm›fl addetmifllerdir" (Pekman, 2001:344). Frekans ‹halesinin Tarihsel Süreci (1994-2002): 1994: RTÜK bu y›l›n Nisan ay›nda kuruldu ve Frekans Tahsisi ile ilgili yönetmelik çal›flmalar›na bafllad›.3 1995: Bilkent Üniversitesi ile RTÜK aras›nda yürütülen ortak çal›flmalar sonucunda Radyo ve Televizyon Ulusal Frekans Planlar› A¤ustos ay›nda bas›ld› ve yay›mland›.4 Bu plana göre, Türkiye genelinde televizyon kurulufllar›n›n ulusal, bölgesel ve yerel yay›n yapabilecekleri toplam 21.652 yay›n band› vard›r ve kanallar›n 1/4’ünün TRT’ye tahsisi öngörülmektedir. "Yay›mlanan planda resmi ve özel tüm yay›nc› kurulufllar›n (a) ancak planda gösterilen koordinatlarda, belirtilen güçte ve frekansta yay›n yapabilecekleri, (b) kullanacaklar› yay›n cihazlar›n›n uluslararas› standartlara uygun olmas›, (c) kanunda ve planda belirtilen hususlara uygun olmayan özel yay›nc› kurulufllara lisans ve yay›n izni verilemeyece¤i, (d) kullan›lan radyo ve televizyon frekanslar› için bir bedel ödemeleri gerekti¤i öngörülmüfltür." (Kejanl›o¤lu, Adakl› ve Çelenk 2001: 130). Yay›nlanan bu plan›n ard›ndan RTÜK, yay›nc› kurulufllara ihale yap›laca¤› duyurusunda bulundu ve televizyon yay›n› yapacaklar›n 28 Eylül 1995, radyo yay›n› yapacaklar›n ise 8 Aral›k 1995 tarihine kadar gerekli baflvuruyu yapmalar›n› istedi. ‹hale yap›lacak olmas›n›n ise gerekçesi aç›kt›: S›n›rl› say›da frekans için fazla say›da baflvuru söz konusu idi. "RTÜK’e baflvuran televizyon kanallar›n›n say›s› k›sa zamanda 384’ü buldu. Yönetmeli¤e göre ulusal düzeyde yay›n yapabilecek bir kanal›n frekans tahsisi için, birden çok baflvuru olmas› durumunda aç›k art›rma yoluyla ihale uygulanacakt›. Fakat RTÜK’ün ilan etti¤i standartlar öylesine kapsaml› ve ayr›nt›l› düzenlenmiflti ki, bu koflullara ancak büyük sermaye sahiplerinin tam anlam›yla uyabilece¤i anlafl›l›yordu." (Çapl›, Dündar, 1996: 1386). 1996-1997: TRT ve Türk Telekom Anonim fiirketi, RTÜK’ün bu ilk frekans planlamas›na ilan edilen ihaleden önce 1995 y›l› Eylül ay›nda baz› teknik yönlerden dolay› itiraz ettiler.5 Bundan sonra bu iki y›l süresince TRT, Türk Telekom Anonim fiirketi, Genelkurmay Baflkanl›¤› ve ‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n da dahil oldu¤u ortak bir çal›flma grubu taraf›ndan frekans plan› üzerinde bir dizi çal›flma yürütüldü. 1997 A¤ustos ay› içerisinde bu ortak çal›flma tamamlanarak yeni bir frekans ihalesi ilan edilmesine karar verildi. ‹lk olarak 29-30 Eylül 1997 tarihinde frekans da¤›t›mlar› yap›ld›. Buna göre, yerel televizyon yay›n› yapmak DÜZENLEY‹C‹ KURUM OLARAK RTÜK 135 üzere baflvuruda bulunmufl olan 140 kurulufl aç›lan ihaleyi kazand›. Bu kurulufllar 10 ayr› ilde yay›n yap›yordu: Ankara, ‹zmir, Diyarbak›r, Kayseri, Samsun, Eskiflehir, Konya, Mu¤la, Tekirda¤ ve Trabzon. "TRT 3’ten canl› olarak yay›nlanan ihaleyi kazanan kurulufllar›n, lisans ald›klar› tarihten itibaren en geç 2 y›l içinde lisanslar›nda belirtilen emisyon noktalar›ndan yay›na geçmeleri ve yay›n izni almalar› zorunlu k›l›nm›flt›r." (Kejanl›o¤lu, 2001: 131) Ancak yerel medya ihalelerinin yap›lmas›n›n üzerinden 1 ayl›k bir süre geçtikten sonra 1997 y›l› Ekim ay›nda yeni bir sorun daha ortaya ç›kt›. Hükümet, Baflbakan imzal› resmi bir yaz›yla frekans ihalelerinin durdurulmas›n› talep etti. 1998-2000: Bu üç y›l boyunca frekans analizi konusunun merkezi belirleyeni, hükümetin istedi¤i ulusal güvenlik belgesi oldu. Baflbakanl›k, radyo ve televizyonlar›n baz› bölücü ve irticac› ellere geçmesinden endifle ettiklerini, bu nedenle güvenlik soruflturmas› yap›l›p, güvenlik belgesi alan kurulufllar›n ihalelere girmesinin sa¤lanmas›n› istiyordu. Bunun üzerine Üst Kurul ola¤anüstü toplanarak, güvenlik gerekçesiyle ihalelerin iptal edilmesine karar verdi. Yap›lacak ifllem yay›nc› kurulufllar›n önce Baflbakanl›k Güvenlik ‹flleri Daire Baflkanl›¤›’ndan ulusal güvenlik belgesi almalar›yd›. Baflbakanl›k 2000 y›l› Haziran ay›na kadar hiçbir yay›nc› kurulufla bu belgeyi vermedi. "Geçen bu zaman süresi içerisinde k›staslar yeniden oluflturuldu, hukuki altyap›n›n nas›l olaca¤›na ve hangi flartlar›n aranaca¤›na dair çal›flmalar yap›ld›." 6 2001: RTÜK, frekans ihalelerinin da¤›t›m›n› gerçeklefltirmek için yay›nc› kurulufllar›n, güvenlik belgelerini tamamlayarak, kendisine baflvuruda bulunmalar›n› bekledi. Sonuçta 2001 y›l› Mart ay›nda tüm kurulufllar güvenlik belgeleriyle birlikte Üst Kurul’a baflvurmufl bulunmaktayd›. Bunun üzerine RTÜK üçüncü kez –26 Nisan 2001 tarihinde- ihale yap›laca¤›n› ilan etti. Bu ihale ulusal televizyon frekans ihalesi olarak adland›r›lm›flt›; bölgesel ve yerel ihalelerinse bunu takiben yap›laca¤› belirtildi. Bu arada baz› yay›nc› kurulufllar yürütmenin durdurulmas› istemiyle Dan›fltay ve ‹dare Mahkemelerine RTÜK aleyhine dava açt› ve ihalenin yap›laca¤› ilan edilen tarihe iki gün kala 24 Nisan 2001’de Dan›fltay, yap›lan baflvurular› de¤erlendirerek sonucu aç›klad›. Kararda frekans ihalesi ile ilgili olarak yürütmenin durdurulmas›na karar verildi. Dolay›s›yla RTÜK mahkemenin bu karar› nedeniyle önceden planlad›¤› ihaleyi erteledi¤ini aç›klamak zorunda kald›. O tarihten beri de gerek RTÜK ve yay›nc› kurulufllar gerekse kamuoyu, Dan›fltay’›n karar›n› beklemektedirler. Frekans ‹halesi Neden Yap›lamad›? Türkiye’de yay›nc›l›¤›n 1995 y›l›na kadar olan dönemi "özel televizyonculu¤un kural tan›maz çocukluk ça¤›" (Çapl› ve Dündar, 1997:1386) olarak tan›mlanmaktad›r. Bu kural tan›mazl›¤a müdahale ederek gerekli düzenleme- 136 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ leri sa¤lamak için kurulan RTÜK için öncelikle yerine getirmesi gerekli görev, frekans tahsislerinin da¤›t›m›n› gerçeklefltirmekti. Üst Kurul, yasayla kendisine yüklenen bu görevin fark›nda olsa gerek, 1995 y›l› bafl›nda oldukça ayr›nt›l› bir frekans plan›n› iki cilt halinde yay›mlad› ve bu plana uygun bir tahsis iflleminin yap›laca¤›n› belirtti. Ancak bu durum, ayn› zamanda RTÜK’ün karfl› karfl›ya kalaca¤› sorunlar›n da bafllang›ç noktas›n› oluflturdu. Çünkü yay›nc›l›k alan›nda yaflanan mevcut karmaflaya son vermek için RTÜK’ün bafllatt›¤› envanter çal›flmas›na göre: "1995 y›l›n›n bafllar›nda Türkiye genelinde yay›n yapmakta olan yerel, bölgesel ve ulusal nitelikteki radyo istasyonlar›n›n say›s› 4000, televizyon kanallar›n›n ise 400’e yak›n oldu¤u tahmin edilmekteydi. Bütün mesele bu kanallar›n, s›n›rl› frekans olanaklar›n› nas›l paylaflacaklar› noktas›nda dü¤ümleniyordu." (Çapl› ve Dündar, 1997:1386). S›n›rl› say›daki frekans›n ortaya koydu¤u bu durum 1995’te bafllayacak ve 2002’ye gelene kadar sürecek olan yeni bir karmaflan›n da bafllang›c› oldu. Bunun nedeni, çok say›daki yay›n kurulufluna hukuksal ve yasal statülerini kazand›racak olan az say›daki frekans›n, ihale yoluyla da¤›t›lacak olmas›yd›. Ancak aradan geçen sekiz y›la karfl›n frekans ihalesi gerçeklefltirilemedi, çünkü "Türkiye’nin içinde bulundu¤u siyasal koflullar, özel radyo ve televizyon kurulufllar›na frekans tahsisi yap›lmas›n›n önüne kimi engeller dikti" (Kejanl›o¤lu, Adakl› ve Çelenk 2001:131). Bu süreç ve dinamikleri irdelenmek istendi¤inde, iki sembolik olguyla karfl›lafl›lmaktad›r. Frekans ihalesinin neden yap›lamad›¤› sorusunun yan›t› da bu iki olguda gizlidir. Bunlar "ulusal güvenlik belgesi" ve "Dan›fltay’›n yürütmeyi durdurma karar›" d›r. (a) Ulusal Güvenlik Belgesi: Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun 1997 y›l› Eylül ay›nda gerçeklefltirdi¤i ilk ihale ile yerel bazda frekanslar›n da¤›t›m›na bafllanm›fl oldu. Takip eden aylarda s›ras›yla önce bölgesel ard›ndan ulusal frekans tahsisinin gerçeklefltirilmesi planlanmaktayd›. Ancak 1997 y›l› Aral›k ay›nda –yani yerel yay›nc›lar için yap›lm›fl olan ihaleden iki ay sonra- dönemin Baflbakan› Mesut Y›lmaz imzal› resmi bir yaz›yla ihalelerin durdurulmas› istendi. Yedi sayfal›k bu yaz›da Baflbakan "...anayasal konumum gere¤ince ve milli güvenlik hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak frekans ihalelerini durdurman›z› talep ediyorum"7 demekteydi. Hükümet, radyo ve televizyonlar›n irticai ve bölücü ellere geçmesinden endifle etti¤ini, bu nedenle de güvenlik soruflturmas› yap›lmas›n› istedi¤ini bildiriyordu.8 Talebi de¤erlendiren RTÜK "güvenlik soruflturmas› yapmaya yasal yetkimiz olmad›¤› gibi bunu araflt›racak birimimiz de mevcut de¤il"9 diyerek Baflbakanl›¤a görüflünü iletti. RTÜK’ten gelen görüfl üzerine Baflbakanl›k, ihaleye ç›k›lmadan önce baflvuruda bulunacak olan kurulufllar›n güvenlikle ilgili soruflturmalar›n› bizzat kendisinin yürütece¤ini aç›klad› ve bunun için de AYTAÇ YILDIZ ihaleye kat›lmak isteyen tüm kurulufllar›n Baflbakanl›k’tan ulusal güvenlik belgesi almalar› flart›n› getirdi. "‹lk frekans ihalesini kazananlar›n genellikle ‹slamc› çevrelere ait kurulufllar olmas› konuyu MGK gündemine tafl›m›fl ve hükümet de RTÜK’ten ihalelerin iptalini istemifltir" (Kejanl›o¤lu, Adakl› ve Çelenk 2001:131). 2000 y›l›nda Üst Kurul üyeli¤ine seçilen Nuri Kay›fl "...o dönemde görev yapan arkadafllar›m›z, güvenlik gerekçesini hakl› bularak ihaleleri iptal ettiler"10 derken, "devlete ve kurumlar›na sayg›l› olmak ihaleleri iptal etmeyi gerektirirdi" diyen üye Kutlu Savafl önemli bir noktan›n da alt›n› çizmektedir: "E¤er RTÜK 1997 y›l›nda Baflbakanl›k’tan gelen yaz›dan sonra ‘Hay›r! ‹halelere devam edece¤im’ fleklinde görüfl bildirseydi birçok yasal s›k›nt› do¤ard›. Gerekirse 3984 say›l› yasay› de¤ifltirip üyelerin tümünü görevden al›rlard›".11 Ancak böyle bir durum yaflanmamakla birlikte, dikkate de¤er bir geliflme olmufl; dönemin RTÜK Baflkan› Orhan O¤uz "bask›lara dayanam›yorum" diyerek görevinden istifa etmifltir. Bas›na yans›yan demecinde O¤uz "Türkiye’de yaflananlar, RTÜK üzerindeki bask›lar rahats›zl›k verici. Olup bitenler sa¤l›¤›m› bile etkiledi, üyelikten ve baflkanl›ktan istifa ediyorum" demifltir.12 Bu sürecin alt› çizilmesi gerek özelli¤i, 1997 y›l›ndan 2000 y›l› Haziran ay›na kadar, baflvuruda bulunan hiçbir kurulufla Baflbakanl›k taraf›ndan ulusal güvenlik belgesi verilmemifl olmas›d›r. Bu üç y›ll›k zaman dilimi içinde gerek ülkedeki yay›nc›l›k ortam›n›n koflullar› gerekse de bununla ba¤lant›l› olarak frekans ihalelerinin yap›lamam›fl olmas›, dikkatleri yeniden iktidar ile RTÜK aras›ndaki iliflkilere çevirmifltir. Yaflanan süreçte 1 Haziran 1998 tarihinde RTÜK Baflkanl›¤›’na seçilen Kutlu Savafl’›n önemli bir yeri vard›r. Kurul’a Baflkan olarak seçilmeden önceki dönemde Baflbakanl›k Takip Kurulu’nda yap›lan frekans ihalesi ile ilgili toplant›ya kat›ld›¤›n› belirten Savafl " orada Milli Güvenlik Belgesi isteyelim dendi ama ben itiraz ederek ‘biz polis teflkilat› de¤iliz’ dedim ve bunu yapamayaca¤›m›z› aktard›m"13 demektedir. Savafl’a göre RTÜK’ün bu sorumlulu¤u üzerine almaya kalk›flmas› her yönden sak›nca do¤urmaktayd›: "Sözgelimi çeflitli nedenlerden dolay› herhangi bir kanala güvenlik belgesi vermedi¤imizi farz edelim. O zaman ihaleye de giremeyecek demekti. Ancak bu sefer o kanal, ihaleye almad›¤›m›z gerekçesiyle üyeler hakk›nda çok yüksek mebla¤larla davalar açabilecekti".14 3984 say›l› yasan›n en önemli maddesinin frekans da¤›t›m›yla ilgili olan geçici 5. madde oldu¤unu düflünen Kutlu Savafl’a göre "güzel güzel yay›nlar›n› yapan kurulufllar ihaleyi istemedi", ancak daha da önemlisi bu konuda RTÜK’ün karfl›s›na baz› resmi kurumalar›n da ç›km›fl olmas›yd›: "Baz› kurumlar frekans ihalesini be¤enmediler; oysa bu bir mühendislik çal›flmas›yd›. Haz›rlanan planda baz› yerlerde emisyon noktalar› askeri s›n›rlar içine girmifl. Olabilir! Bunun için çok say›da resmi yaz› geldi. RTÜK bu yaz›lar› ilgili kurumlara bildirdi ama maalesef kimse ilgi- TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ lenmedi. Çeflitli kurulufllar ayn› flikayet yaz›lar›n› bize tekrar tekrar yazd›. Her birine en az yirmi kez cevap gönderdik ama onlar yine ayn› sorular› yönelttiler".15 RTÜK ve ilgili kurumlar aras›ndaki önemli yaz›flmalardan birine bak›ld›¤›nda, önü kapal› bir halde bekletilen frekans ihalesinin neden yap›lamad›¤› sorusuna verilebilecek yan›tlar›n, sa¤lam bir temel üzerine oturtulmas› sa¤lanabilir. Sözü edilen yaz› Kutlu Savafl’›n RTÜK Baflkan› s›fat›yla, konuyla ilgili tüm resmi kurum ve kurulufllara yollam›fl oldu¤u bir belgedir. Bu yaz›da Savafl, frekans ihalesinin yap›l(a)mamas›n›n nedenlerini ve ortaya ç›kan sak›ncalar› irdeleyerek, ilgili kurum ve kurulufllar› hem uyarmakta hem de elefltirmektedir. Yaz›da flu noktalar vurgulanmaktad›r: "• Baflbakanl›k Takip Kurulu toplant›lar›nda ve müteaddit yaz› ve görüflmelerde baz› konular tekraren ifade edilmiflse de, konular›n ›srarla baflka aç›lardan ele al›nmas›na devam edilmektedir, • Frekans plan› konusunda ilgili kurulufllar›n sorular› pek çok defa cevapland›r›lm›fl ancak sorular hiç de¤ifltirilmeden ve tart›flma ortam›n›n devam ettirilmesi amac›yla tekrar tekrar gündeme getirilmifltir, • Hiçbir kurum, y›k›c›, bölücü ve irticai yay›nlar konusunda RTÜK’e yard›mc› olmamakta, bu durum bu tarz yay›n yapanlar› cesaretlendirmektedir, • May›s 1999’dan itibaren kanal ve frekans ihalesiyle ilgili tüm ifllemler tamamlanm›fl ancak Güvenlik Belgeleri aylar geçmesine ra¤men 16 ulusal televizyon kuruluflu için tanzim edilmemifl ve ihalelerin yap›lmas› bu sebeple gerçeklefltirilememifltir, • 1995 y›l›ndan beri kamuya ait frekanslar› kullanan yay›n kurulufllar›, trilyonlarca liray› ödemekten kurtulmaktad›rlar. ‹halelerin yap›lamay›fl› sonucu ortaya ç›kan trilyonlarca liral›k kay›plar›n sorumlusu elbette RTÜK olmayacakt›r, • Y›k›c›, bölücü ve irticai yay›n yapan kurulufllar›n ihalelere girecekleri endiflesiyle durdurulan frekans ihalesi, bu kurulufllar›n yay›nlar›n›n devam›na ve artmas›na imkan sa¤lam›flt›r. Bu durumun da sorumlusu RTÜK olamaz, • 1996 y›l›nda ihaleleri yapmak konusunda kararl› olan Üst Kurulumuz, yay›n kurulufllar›n›n 1995 itibariyle say›lar›n› dondurmufl, bugün istenmeden bir tekel yarat›lmas›na sebebiyet verilmifltir. Bu olumsuzlu¤un devam›nda da Üst Kurulumuz sorumluluk üstlenmemektedir."16 RTÜK taraf›ndan gönderilen bu belgeden anlafl›lmaktad›r ki ulusal güvenlik belgesi , frekans ihalesinin yap›lamam›fl olmas›nda önemli bir etken olmakla birlikte, temelde Türkiye’nin siyasal kültürünün dinamikleri de belirleyici bir rol oynam›flt›r. Dönemin RTÜK Baflkan›’n›n deyimiyle "Üst Kurul frekans tahsisleri konusunda yasan›n gere¤ini yapamam›fl; çünkü karfl›s›na bizzat devletin kendisi ç›km›flt›r".17 Öte yandan yasada "özerk" ve "ba¤›ms›z" olarak tan›mlanan bir kuruma, görev ve yetki dahilinde müdahale edildi¤i yolundaki yorumlar da anlaml› buluna- DÜZENLEY‹C‹ KURUM OLARAK RTÜK 137 bilir. Yukar›da anlat›la gelen durumdan anlafl›labilir ki "RTÜK’ün özerkli¤i aflikar olarak tehdit alt›ndad›r. RTÜK aç›s›ndan ‘zorunlu’ bir ‘boyun e¤me’ söz konusudur" (Kejanl›o¤lu, 2001:136). (b) Dan›fltay’›n Yürütmeyi Durdurma Karar›: Frekans ‹halesinin yap›lamamas›yla ilgili ikinci olarak söz edilmesi gereken, Dan›fltay’›n konuyla ilgili 2001 Nisan ay›nda ald›¤› yürütmeyi durdurma karar›d›r. Ulusal güvenlik belgesi etraf›nda geçen üç y›ldan sonra, baflvuruda bulunan tüm kurulufllara güvenlik belgeleri 2001 y›l› fiubat ay›nda verilmifl bulunmaktayd›. Ard›ndan RTÜK bir ay içerisinde gerekli teknik ve idari düzenlemeleri yaparak 26 Nisan 2001 tarihinde frekans ihalesi yap›laca¤›n› duyurdu ve bu ilan Resmi Gazete’nin 02 Nisan 2001 tarihli say›s›nda yay›mland›. Ancak bu geliflme üzerine, baz› yay›nc› kurulufllar "yürütmenin durdurulmas›" istemiyle RTÜK aleyhine dava açt›lar. Bu taleple mahkemeye baflvuruda bulunan iki kurulufl vard›. Birisi, Do¤an Grubu’na ait EKO TV’nin Ankara 6. ‹dare Mahkemesi’ne açt›¤› "iptal" davas›; di¤eri ise Yeditepe ‹letiflim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.fi.’nin Dan›fltay’a açm›fl oldu¤u davayd›. Aç›lan davalar›n temel gerekçesi fluydu: 1997 y›l›nda aç›lan ilk ihaleye 16 ulusal kanal›n tümü baflvurmas›na karfl›n, o ihalede ulusal kanal say›s›n›n 16’dan 15’e indirilmesi söz konusuydu. Yani bir ulusal kanal aç›kta kalacakt›. Ancak flimdiki ihalede 5 kanal›n aç›kta kalmas› durumu a盤a ç›km›flt›r. Çünkü ruhsat verilecek kanal say›s› 11’e indirilmifltir ve ortaya ç›kan bu yeni durum Anayasa’n›n eflitlik ilkesine ayk›r›d›r. Davac› kurulufllardan Yeditepe ‹letiflim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.fi.’nin "T1 Tipi Televizyon Yay›n Lisans› Almak Üzere Baflvuran Kurulufllara Kanal Tahsisini Teminen Kanal Tahsisinde Esas Al›nacak S›ralama ‹halesi"in iptali için Dan›fltay’a yapt›¤› baflvuru dilekçesinde iki noktaya de¤inilmektedir: (1) Frekans tahsisi ihalesi önce ulusal, bölgesel ve en sonda da yerel televizyon kanallar›na yap›lacakt›r. Bu s›ralama, yasaya ve hukuka ayk›r›d›r. Çünkü bu düzenleme bölgesel ve yerel kanallar›n haklar›n›n belirsiz kalmas›na yol açmaktad›r. Oysa ihalelerin tamam›n›n ayn› gün ve saatte gerçeklefltirilmesi gerekir, (2) Yönetmeli¤e halihaz›rdaki mevcut s›ralaman›n konmas› 3984 say›l› yasan›n 8. maddesindeki tarafs›zl›k ve hakkaniyet ölçülerinin, ticaret özgürlü¤ünün, kamu yay›nc›l›¤› anlay›fl›n›n bir kenara b›rak›lmas› anlam›na gelerek, yerel ve bölgesel kanallar›n haklar›n›n ortadan kald›r›lmas› sonucunu do¤uracakt›r.18 Dan›fltay 10. Dairesi RTÜK’ün 28 Nisan 2001 tarihinde yapaca¤›n› duyurdu¤u ulusal televizyon frekans ihalesinin yürütülmesini, idarenin savunmas›n› al›ncaya kadar durdurdu.19 Mahkeme, 3984 say›l› yasan›n yürürlü¤e girdi¤i 24 Nisan 1994 tarihinden sonra kurulan televizyonlar›n yay›n lisans› baflvurular›n›n de¤erlendirmeye al›nmas›n›n, yasa yürürlü¤e girmeden önce fiili durum yaratarak yay›na bafllayan kurulufllar lehine bir durum oluflturaca¤›n› belirtmekteydi. 138 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ Aradan alt› y›l geçmesine ra¤men bir türlü yap›lamayan frekans ihalelerinin, bu kez de mahkeme karar›yla ertelenmesinin ard›ndan tart›flmalar›n ve elefltirilen merkezine "ihalenin yap›lmas›n› istemedikleri iddia edilen" medya kurulufllar› ve o kurulufllar›n sahipleri yerleflti.20 En sert tepkiyi ise RTÜK’ten gelen yorum ve aç›klamalarda görmek mümkündür. Üst Kurul Baflkan› Nuri Kay›fl "baz› radyo televizyon kurulufllar› ihalenin yap›lmas›n› itemiyorlar, çünkü ihale yap›lsa milyonlarca dolar› bu ifle tahsis etmeleri, devlete vermeleri gerekir. Aç›kça, biz ihale istemiyoruz, diyemedikleri için de mahkemeler yoluyla bu ihaleyi durdurmay› baflard›lar"21 derken; RTÜK ‹zin ve Tahsisler Daire Baflkan› Yusuf Turan ise ihaleyi yapt›rmak istemeyen yay›nc› kurulufllar›n, bunu üç nedenden dolay› istemediklerini belirtmektedir:22 ‹lki, kendilerine rakip olabilecek yeni yay›nc›lar ç›kmas›n› engellemek istemektedirler. 1995 y›l›nda RTÜK’e müracaat edenlerin yan›nda flimdi yeni baflvuranlar da olacak ve böylelikle ihaleyi kazanma ihtimalleri riske girebilecektir. ‹kinci olarak, bu kurulufllar ihale bedelinden kurtulmufl olacaklard›r. Sabit olan frekans say›s›na, çok say›da baflvuru olaca¤›ndan ihale fiyatlar› çok büyük oranda yükselecektir. Üçüncü neden ise 1994’ten bu yana kulland›klar› frekanslar için devlete hiçbir ücret ödememekteler. Ama ihale yap›lsa befl y›l için bir defaya mahsus lisans izni ücreti ve her y›l yay›n izni ücreti ödeyeceklerdir.23 Ancak belirtilmesi gerekir ki, frekans ihalesinin yap›lamam›fl olmas›nda medya kadar RTÜK’ün de pay› oldu¤una dair elefltirel görüfller de vard›r. Bunlar›n birinde Doç Dr. Ümit Atabek ihalenin yap›lmamas›na ra¤men Üst Kurul’un medya taraf›ndan elefltirilmemesine dikkat çekmekte ve bunun nedeni olarak da "bu durumdan hem Üst Kurul hem de medya kurulufllar›n›n memnun olmas›, aralar›nda bir çeflit mutabakat›n olmas›" (Atabek: 1999:1) n› göstermektedir. Peki nas›l bir mutabakatt›r bu? 3984 say›l› yasan›n 12. maddesinin bu z›mni mutabakat›n temelini oluflturdu¤unu ifade eden Atabek’e göre "12. madde RTÜK’ün üç tür geliri oldu¤unu söyler: %5 reklam geliri, yay›n izni ve lisans ücreti ile TBMM bütçesinden yap›lacak transfer. Yay›n izni ve lisans ücretleri gibi milyonlarca dolarl›k bir gelir kayna¤›na pek hevesli olmayan Üst Kurul, di¤er iki kalem alaca¤›na ise flahin kesilmektedir. Öte yandan radyo ve televizyon kurulufllar› taraf›ndan ödenen %5 reklam gelirinden büyük yay›n kurulufllar› pek de flikayetçi de¤illerdir. Çünkü çeflitli mali yöntemlerle bu gelirlerini düflük göstermekte, bu ödemeyi bir diyet saymaktad›rlar. Üst Kurul ise bu mütevaz› say›labilecek gelir kalemine özel önem vermektedir... Üst Kurul bu mutabakatla frekans tahsisi iflleminin siyasi yönünden, medya kurulufllar› ise ekonomik yönünden kurtulmaktad›r. Ulusal ölçekteki bir ihalenin Üst Kurul’a getirece¤i siyasal maliyetin boyutlar›n› tahmin etmek güç olmasa gerek" (Atabek, 1999:2). Ancak bu de¤erlendirmelere karfl›n, yukar›da anlat›lan frekans ihalesi sürecinin yap›s› göz önüne AYTAÇ YILDIZ al›n›rsa farkl› de¤erlendirmeler de yap›labilir. ‹halelerin gerçeklefltirilememesinin temel nedenlerinden birisi olarak (özellikle Kutlu Savafl’›n ilgili tüm kurumlara göndermifl oldu¤u yaz›dan da anlafl›labilece¤i gibi), ulusal güvenlik belgesini bir ön flart olarak ortaya koyan "devletin hassasiyetleri" gösterilebilir. Bununla birlikte genel anlamda medya kurulufllar›n›n bu süreçte oynad›klar› rol ise aç›kt›r ve bu role bakarak, RTÜK’ün yay›nc› kurulufllarla z›mni bile olsa bir mutabakat içinde oldu¤unu söylemek gerçekçi bir yorum gibi görünmemektir. Belki de vurgulanmas› gereken nokta, "medya" ile "iktidar" aras›ndaki iliflkinin do¤as›na dair olmal›d›r. Biraz daha açmak gerekirse, siyasi iktidarlar›n medyay› her zaman önemli bir güç olarak kabul ettikleri ve bu gücü, kendi denetimlerinde tutmak istedikleri bilinen bir gerçektir. Çünkü genifl insan topluluklar›na (kitlelere) bu kadar çabuk ve yayg›n olarak eriflebilen ve böylesine etkili olan bir arac›n kontrol alt›nda tutulmak istenmesi, siyasi iktidarla- r›n kendi iradeleri do¤rultusunda eylemde bulunmalar›n›n da yolunu açabilmektedir. Bu nedenle bas›n-iktidar iliflkileri her zaman "sorunlu" bir alan olarak tan›mlana gelmifltir. Dolay›s›yla bu çal›flma ba¤lam›nda da siyasi iktidar, frekans ihalesini bir flantaj arac› olarak medyaya karfl› kullanm›fl, bu yolla onun gücünü denetleme iste¤ini gerçeklefltirmeye çabalam›flt›r demek mümkündür. ‹halenin 7 y›lda üç kez iptal edilmesinin ard›nda, böylesi bir gerçekli¤in yatt›¤› söylenebilir ve bu, hala devam etmektedir. Bununla birlikte bu durumu, salt siyasi iktidar›n kontrol iste¤i ile s›n›rland›rmak da eksik bir de¤erlendirme olarak kalacakt›r. Çünkü görüldü¤ü üzere, konuyla ilgili yaflanan hukuksal geliflmeler de süreç üzerinde do¤rudan etkide bulunmufltur. Al›nan mahkeme kararlar› siyasi iktidar›n ötesinde bir alana iflaret etti¤i ölçüde, frekans ihalesi yap›lamamas›n›n somut nedenlerinden birisi olarak karfl›m›zda durmaktad›r. * Bu yaz›n›n haz›rlanmas› sürecinde, elefltiri ve önerilerinden fazlas›yla yararland›¤›m Prof. Dr. Bülent ÇAPLI’ya teflekkür ederim. 10RTÜK üyesi Nuri Kay›fl’la 17.10.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 11RTÜK üyesi Kutlu Savafl’la 13.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 12Cumhuriyet Gazetesi, 05.12.1997. 13RTÜK üyesi Kutlu Savafl’la 13.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 14RTÜK üyesi Kutlu Savafl’la 13.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 15RTÜK üyesi Kutlu Savafl’la 13.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 16RTÜK’ün 16.08.1999 tarih ve A.01.1.RTÜ.0.01.00.99/5332 say›l› yaz›s›. 17Dönemin RTÜK Baflkan› Kutlu Savafl’la 13.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 18Ayd›nl›k Dergisi, 24.04.2001. 19Dan›fltay 10. Dairesi, Karar Y›l› ve Say›s›: 2001/1240, Esas Y›l› ve Say›s›: 1999/2323, Karar Tarihi: 03. 04. 2001. 20Medya ve mülkiyet yap›s› konusu bafll› bafl›na bir çal›flma olacak kadar genifl ve önemli bir konudur. Ancak bu yaz›n›n kapsam› d›fl›ndad›r. Bu cümlede geçen "kurulufl sahipleri" ifadesiyle anlat›lmak istenen de de facto olarak yay›nc› kurulufllar›n›n belirli bir flirket ya da gruba ait oldu¤unun biliniyor olmas›d›r. 21RTÜK üyesi Nuri Kay›fl’la 10.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 22RTÜK ‹zin ve Tahsisler Dairesi Baflkan› Yusuf Turan’la 05.04.2001 tarihinde yap›lan görüflme. 23Yaz›l› bas›nda, RTÜK’ün bu elefltirilerinde hakl›l›k pay› oldu¤unu gösterecek baz› yorumlara rastlamak mümkündür. Sözgelimi, ihalenin iptali için idare mahkemesine dava açan Do¤an Grubu’na ait Radikal Gazetesi köfle yazar› Haluk fiahin , 22 Nisan 2001 tarihinde flunlar› yazm›flt›r: "Bankac›l›k sisteminin bu kadar a¤›r darbeler yedi¤i, dolar›n de¤erinin bulamad›¤› bir ortamda RTÜK’ün milyonlarca dolara ulaflan isteklerini, kanallar fahifl buluyorlar... fiu anda televizyon kanallar›n›n ço¤u ekonomik kriz konjonktüründe ihalenin ertelenmesinden yana tav›r tak›nm›fl durumdalar...Gelece¤in, dijital televizyonda oldu¤u biliniyor. Durum böyleyken s›radan televizyon frekanslar›na milyonlarca dolar› kim verir?". D‹PNOTLAR 1Pek çok metinde "düzenleme" sözcü¤ünün karfl›l›¤› olarak "regülasyon" kavram› kullan›lmaktad›r. Ancak "regülasyonun Türkçe’de tam bir karfl›l›¤› yoktur. Regülasyon ifllevi, belli bir faaliyete iliflkin olarak ‘oyunun kurallar›n›n belirlenmesi’(düzenleme); bu kurallara riayetin sa¤lanmas› (denetim); sektörü düzgün bir rekabet ortam›na sevk etme (yönlendirme) olarak tan›mlanabilir. Görüldü¤ü gibi düzenleme, regülasyon kavram›n›n sadece bir yönünü karfl›lamaktad›r ve bu kavram› tam olarak ifade etmeye elveriflli de¤ildir" (Ulusoy, 2003:21). 2Nuri Kay›fl’la 17.10.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 31983 y›l›nda kabul edilen 2813 say›l› Telsiz Kanunu’nda Ulaflt›rma Bakanl›¤› frekans tahsislerini yapmakla görevlendirilmiflti. RTÜK ‹zin ve Tahsisler Daire Baflkan› Yusuf Turan ,Bakanl›¤›n, 1994’e kadar bu ifllevi yerine getirmedi¤ini, bunun nedeninin de tek kanal›n varl›¤› oldu¤unu söylemektedir. Yani yay›nc›l›k alan›nda sadece TRT oldu¤u için bu tahsislere gerek görülmemifltir. (RTÜK ‹zin ve Tahsisler Dairesi Baflkan› Yusuf Turan’la 05.04.2002 tarihinde yap›lan görüflme). 4Yaklafl›k 500 sayfal›k, iki ciltten oluflan bu plan frekans konusunu ilgilendiren teknik bilgiler, say›sal veriler ve yüzlerce grafik ve çizelgeden oluflmaktad›r. Bu nedenle, burada plan›n ayr›nt›l› olarak ele al›nmas›na gerek görülmemifltir. 5RTÜK ‹zin ve Tahsisler Daire Baflkan› Yusuf Turan’la 05.04.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 6RTÜK ‹zin ve Tahsisler Daire Baflkan› Yusuf Turan’la 05.04.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 7RTÜK üyesi Kutlu Savafl’la 13.06.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 8RTÜK üyesi Nuri Kay›fl’la 17.10.2002 tarihinde yap›lan görüflme. 9RTÜK ‹zin ve Tahsisler Dairesi Baflkan› Yusuf Turan’la 05.04.2002 tarihinde yap›lan görüflme. TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ DÜZENLEY‹C‹ KURUM OLARAK RTÜK 139 KAYNAKÇA AKINCI, Müslüm., Ba¤›ms›z ‹dari Otoriteler ve Ombudsman, Beta Yay›nlar›, ‹stanbul: 1999. ATABEK, Ümit., "Üst Kurul’un Yap(a)mad›klar›na Elefltiri", Gazi Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi Dergisi, 99/1, Ankara: 1999. AZ‹Z, Aysel., 3984 Say›l› Radyo ve Televizyon Yasas›, Ankara Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi Yay›nlar›, Ankara: 1994. ÇAPLI, Bülent ve Can Dündar, "80’den 2000’lere Televizyon", Yüzy›l Biterken Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 15, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul: 1996. 140 TELEKOMÜN‹KASYON VE REGÜLASYON DERG‹S‹ KEJANLIO⁄LU, Beybin., Sevilay Çelenk ve Gülseren Adakl›, Medya Politikalar›: Türkiye’de Televizyon Yay›nc›l›¤›n›n Dinamikleri, ‹mge Yay›nlar›, Ankara: 2001. PEKMAN, Cem., "Kararan Ekranlarda Görünmeyenler", Y›ll›k 1999, Mahmut Tali Öngören’e Arma¤an, Ankara Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi Yay›nlar›, Ankara: 2001. TAN, Turgut., "Ba¤›ms›z ‹dari Otoriteler ve Düzenleyici Kurullar", Amme ‹daresi Dergisi, Cilt: 35, Say›:2, Ankara: 2002. ULUSOY, Ali., Ba¤›ms›z ‹dari Otoriteler, Turhan Kitabevi Yay›nlar›, Ankara: 2003. AYTAÇ YILDIZ STEGANOGRAPHIC TOOL FOR IMAGE FILES Berna fi‹MfiEK , fien ÇAKIR Dokuz Eylül Üniversitesi Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümü [email protected] - [email protected] Abstract Steganography is a kind of information hiding technique and tries to hide a text, sound or image file, within another file, medium. This paper presents a different steganographic tool which is based on Least Significant Bit (LSB) insertion technique. This tool can accept BMP images and text files as a cover file and any message can be embedded into the cover file without significant changes perceived by a naked eye. Using some encryption routines, the secrecy of a steganographic system is strengthened. Both encoding and decoding can be done using the visual interface of the tool. Keywords: Information Hiding, Steganography. 1 Introduction The community which is aware of the value of information has spent money and effort to use and manage the information. It is obvious that the importance of information increases for each year, thus the need for keeping up and using the information in secure will increase. Information security is important for the societies such as military, banks, and companies. Boston Globe announced that the flow of 2nd world war has changed JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Year:1, No:2 • April-May-June, 2005 • pp141-145 Özet Steganografi bir çeflit bilgi saklama tekni¤idir ve metin, ses veya resim dosyalar›n› bir baflka dosya(ortam) içine saklamaya çal›fl›r. Bu makale en aza öneme sahip bitleri(LSB) ekleme tekni¤ine dayanan farkl› bir steganografik arac› tan›tmaktad›r. Bu araç BMP resim ve metin dosyalar›na ç›plak gözle farkedilmeyecek flekilde baflka bir veriyi saklar. Baz› flifreleme algoritmalar› kullan›larak sistem güçlendirilmifltir. fiifreleme ve flifre çözme ifllemi arac›n sundu¤u görsel arayüz ile yap›labilir. Anahtar Kelimeler: Bilgi Güvenli¤i, Steganografi. after deciphering a text [Sa¤›ro¤lu and Tunçkanat, 2000]. This means, that the importance of the security of information is such as to change the flow of history. To keep up the information in secure, the approach called cryptology has been offered. Cryptology, from the Greek, means secret word, and be formed from combining the words kryptos and logos [Menezes and et.al, 1996]. Cryptography, as one part of Cryptology, is used to generate unreadable encrypted messages. The other part, Cryptanalysis is used to decipher the encrypted text to get the original message back. But this approach is not 141 efficient to convey the message in secure. The ciphered text is unreadable and the adversary can suspect and attack it to get the message. Therefore, a new approach is required to camouflage the message. So that, not only information security, but also information hiding becomes important. The term "Information Hiding" relates to watermarking, fingerprinting and steganography [Petitcolas and et.al, 1999]. Watermarking is the process of embedding marks, labels or copyright information in a data object allowing them to keep a check on piracy and only deals with the robustness of the watermark. Fingerprinting is also known hidden serial numbers and aims to distinguish an object from the similar ones. These two together are intended to prevent piracy. On the other hand, the aim of steganography is to hide messages inside other "harmless" messages in a way that does not allow any "enemy" to even detect that there is a second secret message present [Kuhn, 1995]. This means, invisibility is the main property of the steganography; hence modifications to the cover medium may destroy the message. Steganography becomes popular after some recent news claims that terrorists have been used steganography to hide the communication in September 11 attacks [Provos and Honeyman, 2002]. Steganography itself does not deal the secrecy, but it can employ simple encryption. Applying steganography to an encrypted message, by combining with cryptography and steganography, provides more secure system. If an adversary detects the message that is hidden, he or she only gets the encrypted one. Then the cryptographic attacks must be applied to get the original message back. This paper organizes looks at the steganography in detail and deals with the steganographic methods and attacks in Section 2. Section 3 gives a detailed explanation of steganographic tool developed by authors. Experiments and conclusion are given in Section 4 and 5 respectively. 2 Steganography The word Steganography is derived from the Greek word steganos (covered or secret) and graphy (writing or drawing) and means covered writing. Steganography gives real meaning to the notion of "security through obscurity" [Petitcolas and et.al, 1999]. In the field of steganography, some terminology has developed [Pfitzmann, 1996]. The term "cover" is used to describe the original message, "embedded" data is the information to be hidden. The "stego-<datatype>" is the output of hiding process. The suffix, "<datatype>" can be text, message, image or whatever seems appropriate. 142 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION The history of the steganography can be divided into two parts: Classical and Modern Steganography. In the former, security relies on the encoding systems’ secrecy. The latter defends that the stego can be detectable only if secret information (key) is known. In general steganographic algorithms consist of the following steps[Hetzl, 2002]: 1. Finding Redundant Bits: These bits can be modified without causing significant changes of the cover medium. Most steganographic tools assume that the LSBs are redundant. 2. Choosing Cover Bits: Choosing a subset of bits to embed data. The most commonly used approach is to embed data in first n redundant bits, where n denotes the number of bits to be embedded. But this time, first n bits are more likely to be chosen than the rest. However, it is desirable that each cover bit is chosen with the same probability. A technique called pseudo-random permutation overcomes this problem. 3. Embedding Data: The stego medium is created by replacing the selected redundant bits with message bits. This is the most popular technique. F5 algorithm is another technique for embedding data, instead of replacing the redundant bits, the absolute value of Discrete Cosine Transform (DCT) coefficients are decremented. But this technique can be only applied to jpeg images. Replacement of redundant bits can change the statistical properties of the cover medium. Hence, attacks [Franz and Pfitzmann, 1999] may detect the existence of hidden message. These attacks also known as steganalysis. Stego-Only-Attack is the most important attack and an adversary has only the stego medium and tries to determine whether a file contains hidden data or not. Human virtual perception ability is used for the visual attacks and the statistical tests on the stego file is used for statistical attacks. 3 Description of Tool This work presents a new steganographic tool that embeds a message in another file which can be BMP images or text files. Graphics data is traditionally divided into two classes: vector and bitmap. Vector data refers to a means of representing lines, polygons, or curves by numerically specifying key points. Bitmap data is formed a set of numerical values specifying the colors of individual pixels [Murray and Vanryper, 1999]. A bitmap image can be represented by using an array of pixels composed of red, green, and blue (RGB) intensities on a computer. BMP, GIF, JPEG file formats are the examples of bitmap class. BERNA fi‹MfiEK / fiEN ÇAKIR Digital images are usually stored in either 24 bits or 8-bit image files. A 24-bit image,also known as true color image, provides the most space for hiding information, because each color component is stored in 8 bits. The tool described in this paper can accept any bitdepth, which is an information about the number of color in the color palette, of the image such as 1-bit, 4-bit, 8-bit, 24-bit images with any size. This tool has two different methods while embedding the message. The first is sequential embedding that hides the message one after the other , whereas the second is spread embedding that scatters the message over the whole cover f›le. These two methods exactly apply same steganographic algorithm except the second step of the algorithm. The second method apply pseudo-random permutation technique while choosing cover bits. Both methods assume LSBs are the redundant bits. Before embedding, the message can be encrypted to get more secure system by using some encryption routines of the tool or other encryption applications. This tool provides encrytion with RSA, DES, and 3DES options. Some encrytion applications add header information that identifies the method used to the encrpted message, but this header facilitiates the adversary attack. But if the header is removed, the adversary cannot detect the method of encrption. So no header file is stored in cover medium in this tool. The following encoding and decoding algorithms apply sequential embedding method. The encoding algorithm embeds up to six bits, for a 24bit image, or one bit, for 8,4, and 1 bit image, per pixel. This means two bits of each color component (RGB) of 24 bit image are replaced with message bits. Input:message,cover image, secret key Output: stego file Encrypt data with secret key(optional) While data left to embed do Get LSBs from cover image according the bitdepth of the image. Get the bits of message Replace message bits with cover image LSB Insert new LSB into stego file End while Decoding algorithm of sequential embedding method works in reverse order of the above code. Input:stego file, secret key Output: message Read the size of data from stego header file While data left to decode do Take LSBs from stego file according the bitdepth of the image. Insert new bits of message file End while Decrpyt data with secret key (optional) JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Sequential embedding method is easy to implement and takes low memory space and CPU time while running. But any visual attack can detect the existence of hidden message. Remember that the main goal of the steganography is to hide the existence of hidden message and this approach cannot achieve this goal. Spread embedding method is developed to overcome this problem and provides a steganographic system that improves the encoding step by using a pseudo-random permutation (PRP) while choosing the cover bits. A PRP can produce the positions of the redundant cover bits by using a secret key and provides an equal spreading of the cover bits among the redundant bits of the cover file. Equal spreading makes this method harder to detect with visual and statistical attacks. The following encoding and decoding algorithms apply spread embedding method. Secret key1 and secret key2 may be selected as same. Input:message,cover image, secret key1, secret key2 Output: stego file Encrypt data with secret key1(optional) Inialize PRP with secret key2 While data left to embed do Get pseudo random LSBs from cover image ac cording the bit-depth of the image. Get the bits of message Replace message bits with cover image LSB Insert new LSB into stego file End while Decoding algorithm of spread embedding method works in reverse order of the above code. Input:stego file, secret key1, secret key2 Output: message Read the size of data from stego header file Inialize PRP with secret key2 While data left to decode do Take pseudo random LSBs from stego file ac cording the bit-depth of the image. Insert new bits of message file End while Decrpyt data with secret key1 (optional) The main idea of visual attack is to remove all the parts of image covering the message. Fig. 1 depicts the visual attack to sequential and spread embedding methods. This attack proved that spread embedding method provides more secure steganographic system than sequential embedding method. STEGANOGRAPHIC TOOL FOR IMAGE FILES 143 (a) (d) (b) (e) (c) (f) Fig. 1. Filtered images and frequency histograms of a test image: (a) nothing embedded (b) sequential embedded (c) spread embedded (d) Original test image histogram (e) Modified test image histogram(Sequential embedded) (f) Modified test image histogram(Spread embedded) 4 Experiments This tool has been implemented by using C++ programming language with a user interface coded in Visual Basic for Windows environment. The algorithms used for attacks have been implemented using Matlab. Some of the tools that make use of the LSB technique for embedding data are S-tools (Steganography-tools), EzStego, White Noise Storm, Steganos, StegoDos, [Westfeld and Pfitzmann, 1999] Hide and Seek[Johnson, 1996]. Most steganographic tools, except S-Tools and Hide and Seek, apply sequential embedding, and except S-Tools, tools have no visual interface and cryptographic support. Hide and Seek has limitations on image sizes (320*480). The hidden data cannot be larger than 19200 bytes ((320*480)/8) [Johnson, 1996]. STools package provides the most impressive results than those of other packages [Johnson and Jajodia, 1998], that’s why we compare the results of the tool introduced in this paper with the results of S-Tools package. One of the disadvantages of S-Tools is to require a third party program to decode the message. Hence, we cannot test whether it hides the message correctly or not. S-Tools package embeds up to three bits per pixel for 24-bit image [Westfeld and Pfitzmann, 1999] whereas the tool described in this paper can embed 6 bits per pixel for 24 bit image without causing significant changes. First, message and cover files are selected to be tested. In this paper, results obtained from two message files and two cover files (one is 8-bit, other is 24-bit) will be discussed. The first message file is in text format and it is the introduction part of this paper. The second message file is an image of solid square with 190*189. The cover files images used for test are ‘Fractal’ with 144 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION 608*600 as shown in Fig. 2-a, and ‘Fantin’ with 473*390 as shown in Fig. 2-d. (a) (b) (c) (d) (e) (f) Fig. 2. (a, d) original cover file images, (b, c) Embedded text using S-Tools and our tool respectively (e, f) Embedded image using S-Tools and our tool respectively Fig. 3 represents the LSBs of original and modified fractal images. This can be examined by a visual steganographic attack. Although the Fig. 2-b and c contains a steganographic message in which we are not able to identify the changes with the naked eye, the result of S-Tools contains a message obviously after LSB attack is applied. Since the result of our tool looks like more similar to the original one, we can not say that it contains a message. (a) (b) (c) Fig. 3. (a)LSBs of original image (b) LSBs of S-tools output image(c) LSBs of the tool presented in this paper 5 Conclusions This paper presents a different steganographic tool, which is applicable to any bit-depth of BMP images and uses LSB insertion technique. While choosing cover bits, sequential and spreading embedding approaches can be applied. The experimental results presented in this paper show the efficiency of the spread embedding also known as pseudo-random permutation method, over sequential embedding. Spreading process can be realized by using a key. Therefore, any visual attack cannot detect the message without knowing key. This tool also provides more secure system by combining cryptography and steganography by the help of some encryption routines. While using steganography, users must carefully choose keys which cannot be detected easily by a dictionary attack. Experiments also presents that we can embed more bits than S-tools without causing significant changes. Both encoding and decoding can be done by using the easy-to-use interface of this tool. BERNA fi‹MfiEK / fiEN ÇAKIR References 1. Franz, E., Pfitzmann, A.: "Steganography Secure against CoverStego-Attacks". Hiding, 3rd International Workshop, Proceedings, Dresden September/October 1999, LNCS 1768, Springer Verlag, Berlin 2000, 29-46. 2. Hetzl, S.: "A Survey of Steganography", 2002. 3. Johnson, N.F. and Jajodia, S.: "Exploring Steganography: Seeing the Unseen," Computer, vol. 31, no. 2,1998, pp. 26–34. 4. Johnson, N.F.: "Steganography",1996. 5. Kuhn, M.: Steganography mailing list, 1995. Available at: http://www.jjtc.com/Steganography/steglist.htm. 6. Menezes, A.J., Van Oorschot, P.C., Vanstone, S.A.: "Handbook of Applied Cryptography", CRC Press, Boca Raton, 1996. 7. Murray, J. D., Vanryper W., (1999). "Graphics File Formats." 8. Petitcolas, F.A.P., Anderson, R.J., Kuhn, M.G.: "Information Hiding – A Survey". Proc. IEEE, vol. 87, no.7, 1999, JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION pp.1062–1078. 9. Pfitzmann B., "Information Hiding Terminology": Information Hiding. First International Workshop, LNCS 1174, Franz, E., Pfitzmann, A.: "Steganography Secure against Cover-StegoAttacks". Hiding, 3rd Springer-Verlag Berlin Heidelberg 1996. pp. 347–350. 10. Provos, N., Honeyman, P.: "Detecting Steganographic Content on the Internet". ISOC NDSS'02, San Diego, CA, February 2002. 11. Sa¤›ro¤lu, fi., Tunçkanat, M.: Güvenli Internet Haberleflmesi ‹çin Bir Yaz›l›m: TurkSteg, 2002. Available at: http://www.teknoturk.org 12. Westfeld A., and Pfitzmann, A.: "Attacks on Steganographic Systems," Proc. Information Hiding—3rd Int’l Workshop, Springer Verlag, 1999, pp. 61–76. STEGANOGRAPHIC TOOL FOR IMAGE FILES 145 MICROWAVE PROPAGATION AND INTERFERENCE PREDICTION ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS FOR ‹STANBUL S. Selim fiEKER Osman ÇEREZC‹ Bo¤aziçi University Dept. of Electrical-Electronics Eng. Sakarya University Dept. of Electrical-Electronics Eng. Abstract Özet This study is conducted in two stages. In the first stage, performance of microwave propagation models on determining radio coverage of GSM cells for ‹stanbul is investigated. For this aim, three different models representing three different approaches are selected. Of these, Hata model represents the nature of empirical approach, Walfisch-Bertoni model represents the nature of theoretical approach, and finally Chan model represents a point-to-point prediction approach. Choosing a site that represents the general terrain features of ‹stanbul as much as possible, a computer simulation is performed for the three-sectored GSM base station in this site. In the same simulated area, a series of field strength measurements are made. In the second stage, propagation and interference are investigated making theoretical simulations and experiments. In addition, the factors which might reduce the interference are discussed. A computer program was developed to predict the propagation losses and interference using the terrain information of ‹stanbul. By the help of the comparison of the measurement and the simulation results, effective model parameters are determined for ‹stanbul. Bu çal›flma iki k›s›mda yürütülmüfltür. Birinci k›s›mda, ‹stanbul için GSM hücrelerinin radyo kapsam›n›n belirlenmesi üzerindeki mikrodalga propagasyon modellerinin performans› araflt›r›ld›. Bu amaç için, 3 farkl› modeli gösteren 3 farkl› yaklafl›m seçildi. Bunlardan Hata modeli deneysel yaklafl›m özelli¤ini, Walfisch-Bertoni modeli teorik yaklafl›m özelli¤ini ve son olarak Chan modeli noktadan noktaya tahmin yaklafl›m›n› gösterir. ‹stanbul’daki arazi flartlar›n› olabildi¤ince gösteren bir yer seçilerek, bu yerde 3 sektörlü bir GSM baz istasyonu için bir bilgisayar simülasyonu yap›ld›. Ayn› tasarlanm›fl alanda bir dizi alan güç ölçümleri yap›ld› ‹kinci k›s›mda, teorik simülasyonlar ve deneyler yap›larak propagasyon ve giriflim araflt›r›ld›. Ayr›ca, giriflim oluflturabilecek faktörler tart›fl›ld›. ‹stanbul’un arazi bilgilerini kullanarak propagasyon kay›plar›n› ve giriflimi önceden bildirmek için bir bilgisayar program› gelifltirildi. Ölçümlerin ve simülasyon sonuçlar›n›n karfl›laflt›r›lmas›n›n yard›m›yla, ‹stanbul için etkili model parametreleri hesaplad›. Keywords: Microwave Propagation, Cellular Communications, GSM, Interference, Coverage Prediction. Anahtar Kelimeler: Mikrodalga Propagasyonu, Hücresel ‹letiflimler, GSM, Giriflim, Kapsam Belirlenmesi 146 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Year:1, No:2 • April-May-June, 2005 • pp.146-155 I. INTRODUCTION After the analogue mobile communication networks such as Nordic Mobile Telephone (NMT) started operating successfully, it became obvious to several European countries that these analogue systems had some limitations. First, the potential demand for mobile services was larger than the expected capacity of the existing networks. Second, the different systems in operation offered no compatibility for mobile users. The design of a new cellular system requires such a large investment that no European country can individually afford. All these circumstances pointed toward the design of a new mobile communication system that fully depends on digital technology. For the first, North Europe countries and Holland PTT applied to Committee of European Posts and Telegraphy (CEPT) develop a pan-European digital cellular mobile communication system that will be valid in all European countries. This application was agreed by CEPT in 1982 and a group called Group Special Mobile was established by CEPT in order to create and validate standards of this new system called Global System for Mobile Communication (GSM). In 1987 GSM memorandum of Understanding was signed by European countries and first commercial GSM network started to run in 1991 . Türkiye signed the Memorandum of Understanding in 1988 and in 1993, and Türk Telekom was awarded the right to establish two GSM networks in Türkiye. The contract was given to two consortiums. Teknotel and Turkcell, two commercial GSM networks started to operate at the same year in Türkiye. Series of works on predicting the transmission path loss have been done throughout the years. Three different approaches have been used in predicting the transmission path loss. They are empirical, theoretical and point-to- point prediction. There are three fundamental ways in which waves may be propagated from the transmitting antenna to the receiving one. These are designated as ground waves, sky waves and space waves. For frequencies above 30 MHz, the ground wave is rapidly attenuated in the atmosphere. The sky wave is not effectively refracted back to earth by the ionosphere at frequencies above 30 MHz but passes right on through. The space wave, on the other hand, travels directly from the transmitting antenna to the receiving within the earth’s troposphere. As a result, space wave is the most important mechanism of transmission at microwave frequencies. JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION II. CASE STUDY A: PERFORMANCE OF MICROWAVE PROPAGATION MODELS ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS II.1. PROPAGATION MODELS Series of works on predicting the received radio signal strengths have been done throughout the years. These works can be considered as in three groups according to the principle approach used to develop propagation models. These are empirical, theoretical and point-to-point prediction. The first group uses empirical approach for coverage analysis. The most popular work on this approach is done by Okumura [2]. Okumura has published an empirical method for predicting the field strength and service area for a given terrain of the land mobile radio system over the frequency range of 150-2000 MHz. For distances of 1 to 100 km, base station effective antenna height being 30 to 1000m. Okumura’s empirical work depend on the extensive series of measurements in and around Tokyo, Japan. In order to put Okumura’s techniques into a form suitable for implementation on computer, Hata [3] has developed an empirical formula for propagation loss which is based on Okumura’s results. The second group of works uses theoretical approach for the propagation analysis. Bullington [4] has presented a series of nomograms derived from theoretical expressions to solve radio propagation problems. Some other models developed by theoretical approach use the classical optics based diffraction theory extended to radio propagation for the terrain in which line of sight propagation is influenced by the obstacles. Walfisch and Bertoni [5] have published a theoretical model that considers the effects of buildings on radio propagation. In this model the rows or blocks of buildings are viewed as absorbing and diffracting cylinders lying on the earth and propagation process is reduced to multiple forward diffraction over a series of screens. Third group of works uses both existing empirical and theoretical approaches together including the terrain database which reflects features of the local terrain. Theoretical models and selected radio signal measurement results are adapted appropriately to the local environment whose radio coverage is to be predicted therefore point-to-point field strength is calculated. Chan [6] has developed this kind of prediction model which also includes empirical formula to the calculation of point-to-point path loss. A very S. SEL‹M fiEKER / OSMAN ÇEREZC‹ 147 new model of this approach is Neve-Rowe [7] raybased model which is developed for propagation prediction in urban core of a city, considering building effects. The models explained above and the others that are not mentioned were developed from various perspectives and with different original intentions. They have for their inputs different environmental and path parameters and account for different propagation factors. While all give median transmission loss as an output, some also give location variability and time fading information. II.2 COMPUTER SIMULATION OF PROPAGATION MODELS In order to make a comparison of the performance of the empirical, theoretical and point-topoint path loss prediction approaches on determination of radio coverage of a GSM cell for ‹stanbul, one model from each approach which is suitable for the computer implementation is chosen. These models are Hata [3], representing the nature of empirical approach; Walfisch-Bertoni [5], representing the nature of theoretical approach, and finally the Chan [6] model representing the point-to-point prediction approach. The radio propagation prediction models require the terrain information to obtain the path profile between the transmitter and the receiver so that any obstructions along the path can be identified. Üsküdar’s terrain database is obtained from 1:33768 scaled topographical map spaced at 5m height contour lines. The total area is approximately 36 square km which is enough for a three-sectored GSM base station cell. Map is gridded into 61x61 squares taking each square’s length 112m. Terrain database, or in other words, height matrix is formed by reading the height in the middle of the each square in this map and associating each square with this height. Modifications for the land usage information are done according to the personal knowledge of the local environment. Contour lines show field strengths in dBm Figure 2. Radio coverage prediction of Üsküdar GSM base station by Hata model Figure 1. 3D view of Üsküdar plotted from the height file Since ‹stanbul is settled near two sides of Bosphorus on a hilly terrain, Üsküdar representing the terrain features of ‹stanbul as much as possible site, whose 3D view is illustrated in Fig. 1, is chosen for the computer simulation of the prediction models. The GSM base station (BTS) in Üsküdar is three sectored and each sectored antenna is separated from each other by 120 degrees. The first sectored antenna is positioned towards north and for all the antennas tilt angle is zero. 148 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Contour lines show field strengths in dBm Figure 3. Radio coverage prediction of Üsküdar GSM base station by Walfisch-Bertoni model MICROWAVE PROPAGATION AND INTERFERENCE PREDICTION ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS FOR ‹STANBUL The implementation of Hata, Bertoni-Walfisch and Chan models in the coverage prediction program are realised in the following manners. As explained before, Hata develops empirical formulas for three different types of environment as quasi-open, suburban and urban. In order to implement these formulas, line-of-sight analysis results are used. If receiving point is line-of-sight with the base station then formula for quasi-open terrain is used and if line-ofsight does not exist, then suburban formula is used according to the land usage information. WalfischBertoni model requires two important parameters on which model performance depends. They are the average building height and building separation distance. These are determined by the personal knowledge of land usage information of Üsküdar. For each point line-of-sight and obstruct information obtained by the explained methods before are used and associated loss is calculated for the implementation of Chan model. For the diffraction calculations main edge method is used up to four obstructs. II.3. METHOD OF MEASUREMENTS In order to evaluate the accuracy of Hata, Walfisch-Bertoni and Chan’s prediction models for the path loss of ‹stanbul, field strength measurements are realised in and around Üsküdar. Since coverage prediction program gives the prediction results on radials originating from base station in Üsküdar, measurement routes are also taken as radials. Eight radials are chosen at different directions as shown in Fig. 5 including open areas, trees, building covered areas, sea and hilly terrain. The receiving locations along a radial were chosen at about 112m apart from each other which is our sampling distance interval used in the calculations. Total of 118 measurements were realised. Figure 5. The measurement routes shown as radials Contour lines show field strengths in dBm Figure 4. Radio coverage prediction of Üsküdar GSM base station by Chan model Simulation results of Hata, Walfisch-Bertoni and Chan models are given in Fig. 2, Fig. 3 and Fig. 4 respectively. The figures show the radio coverage of Üsküdar GSM base station (BTS). Field strength levels are indicated by contour lines. The minimum value of field strength is taken -110 dBm because minimum required received power for a GSM mobile station is around -105 dBm. The base station is shown as three-sectored. The borders of the Bosphorus and the Marmara sea are indicated to give map information. JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Measurement routes was shown in Fig. 5. The receiving points were separated by 112m along each radial in order to determine the correct position of these receiving points. Each receiving point along the radials are marked on a l:10000 scaled map of Üsküdar obtained from the Municipality. On the radials which passes through the main streets, the measurements are realised by the MSTS connected to a Laptop computer mounted in a car. Sector average of received radio signal strength in dBm is measured continuously. Measurement results are monitored and recorded on the computer at the same time. When the car reaches the receiving points on the radials, a numbered mark is put via the keyboard of computer and the mark is displayed on the screen with measured value. Later the marked measurement results are listed for each radial. On the narrow streets and over the sea measurements are realised by Siemens S3 handheld mobile station. The equipment shows the field strengths in S. SEL‹M fiEKER / OSMAN ÇEREZC‹ 149 dBm of six different radio signals which it receives all around. Approximate average of the measurement results are taken waiting for five or ten seconds in order to obtain sector averaged or, at least, settled value of the field strength because the equipment shows only the instantaneous values which include the deep notches sometimes due to fading. The measurements on the two routes over the sea are done again by the Siemens mobile station on the ships that transport passengers from Üsküdar to Befliktafl and from Üsküdar to Eminönü. The start and stop time of the movement of the ship is recorded and the time difference between these is linearly spaced according to the number of receiving points along the route over the sea. Then the measurement results are obtained at these time intervals in the explained manner. Figure 6. Plots of prediction and measurements results together with terrain profile go (a) route 1 (b) route 2 (c) route 3 (d) route 4 (e) route 5 (f) route 6 (h) route 7 150 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION MICROWAVE PROPAGATION AND INTERFERENCE PREDICTION ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS FOR ‹STANBUL II.4 COMPARISON OF THE PREDICTION AND MEASUREMENT RESULTS The prediction results obtained from Hata, Walfisch-Bertoni and Chan’s prediction models and the measurement results together with the terrain profile are given in Fig. 6 for every radial. Comparison of the prediction results of Hata with measurement results show that for the line-of-sight paths up to the first obstacle generally fit to the measurement results. Right after the first obstacle Hata’s suburban path loss model well predicts the loss but far from the obstacles in flat terrain, still in the shadowed region, Hata overestimates the path loss. Also, over the sea field strength is about 20 dB greater than Hata’s results. For the hilly terrain Hata’s suburban formula is applicable. In building covered line-of-sight regions up to the terrain obstacles Walfisch-Bertoni model results well follow the measurement results but when the line-of-sight is blocked with terrain obstacles, the predictions becomes quite different from measured values since the terrain features are not encountered in the model. This model is only applicable in the building covered regions where receiving points are line-of-sight according to the terrain structure. Chan’s point-to-point prediction model’s results fit best to the measurement results. The path loss due to the obstacles are well estimated but far from the base station around 1.5 km, in the regions that are considered line-of-sight according to the terrain but in fact shadowed due to the buildings, prediction results of Chan is about 5 dB smaller than measurement results. After the region covered with trees measured loss is around 15 dB greater than predicted results. Like the other models Chan prediction model overestimates the path loss over the sea. The analysis of difference between the prediction and measurement results in the distance basis for each model for all routes shows that the difference for Chan’s model is smaller than Walfisch-Bertoni and the difference for Walfisch-Bertoni is smaller than Hata’s model. The results of a statistical analysis on these differences are given in Table 1. Table 1. The statistical analysis of prediction and measurement results Hata Bertoni-Walfisch Chan Number of measurement Locations 91 91 91 Average difference of predicted Value from the measured value 4,2747 -1,2308 -1,8022 Standard deviation of the differences From the average value 8,7656 7,7461 6,8343 Peak difference 23 19 17 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION This analysis also shows that with the correction factors for the sea and foliage, Chan’s point-to-point prediction model is applicable to ‹stanbul for determining radio coverage of GSM cells. III. CASE STUDY B: GSM INTERFERENCE PREDICTION STUDY FOR CITY OF ‹STANBUL Since the main principle of a cellular network is frequency-reuse, while designing the mobile network, precise attention must be paid on the configuration of the base station locations, height and other parameters which affect electromagnetic wave propagation. III.1. SIMULATION OF PROPAGATION AND INTERFERENCE A program code has been written to simulate the propagation and interference phenomena using the existing digital maps and base station site information. The input for the simulation program are height and clutter maps of ‹stanbul which are 15km x 15km, each having a resolution of 100m, base station site parameters of TELS‹M GSM Network, being base station location, antenna height, transmission power, frequencies used, and downtilt in degree. These parameters are to be entered via the user interface of the computer program and may be changed to simulate any other configuration for optimization of the radio network. In the simulation program Chan model has been used to predict the propagation path loss. The simulation program deals with outdoor coverage; hence it doesn’t investigate the coverage inside the buildings. According to Chan model, the digital height map is first interpolated along 360 radial for calculations of the propagations effects in each radial. On each radial, height information of 75 points which are 100m far from each are calculated. After completion of interpolation, the simulation program is able to calculate the transmission path loss on each point of a radial. First, the transmitter and the receiver are checked to verify if they are in line of sight or not, which is quite an important factor in radio propagation. Then, the plane earth loss, diffraction loss and sea correction factor, when there is sea between transmitter and receiver, are calculated to give the total propagation path loss. After calculation of the total propagation loss, the base stations using the same frequency or adjacent frequencies are checked to simulate the interference phenomenon. In the simulation program, only co-channel and adjacent channel interference have been simulated. The other types of interference, multipath and S. SEL‹M fiEKER / OSMAN ÇEREZC‹ 151 intersymbol interference have not been simulated in the computer program. The base station parameters may also be changed in the program to ensure the factors that may reduce the interference effects keeping the radio propagation coverage in an acceptable level. The digital maps have been generated from a multispectral photography taken from a satellite in 1991. The map database consists of two grid formatted digital maps. One is the height map while the other on is the clutter map. The resolution of these maps are 100m. which means that height or clutter value changes every 100m. The maps are in a 150x150 matrix form, hence includes a 15km x 15km area. The height map consists of height values varying from 0 to 200m. The clutter map consists of 9 different classes. The height map is interpolated along a radial to calculate the propagation effects in a straight path. In part II simulation of different propagation models have been studied and has been found out that Chan model is the one which fits best for ‹stanbul city. So, in this part, Chan model has been selected to be used in simulations. The transmission path between transmitter and receiver has to be observed in order to calculate the transmission characteristics along a radial. The transmitter and receiver is said to be in line-of-sight if all the heights along the radial are below the line between transmitter and receiver. In order to observe the existence of line of sight between transmitter and receiver, the transmitter antenna height hb and the receiver antenna height hm have to be taken into account as well as the terrain heights of transmitter and receiver, ho and hn respectively. After the clarification of line of sight, Fresnel Parameters, n, along a radial has to be evaluated. In single obstruction case, where dl and d2 are distances of obstruction to the transmitter and receiver, and h is the height of obstacle above the fictitious TX-RX line, the Fresnel parameter can be calculated as : ν = h√2(d1 + d2)/(λ.d1.d2) The n values for all obstacles are calculated in order to obtain the maximum value of n, nmax along the path. The Fresnel diffraction loss is then calculated as follows: 0dB, 2 6.02 + 9νmax+1.65νmax , loss = 2 6.02 + 9.11νmax+1.27νmax , 13 + 20logνmax , 152 When there are two or three obstructions between RX and TX, the attenuation is calculated by the Deygout method [9]. The diffraction edge with the largest loss is called the main-edge. The total diffraction is then added to the plane earth loss to give the local loss. When there are more than three obstructions between RX and TX, then the attenuation is calculated using the empirical formulas described by Hata for a small city. Sea Correction Factor: A correction factor has been calculated due to various experimental results [10]. This correction is given as follows: Csea = -0.000789(ds / d)2 + 0.1868(ds / d) + 0.06 where ds is the length of sea between transmitter and receiver. Interference Prediction Using Propagation Model: After simulation of propagation phenomenon, the coverage values of the sites using the same frequencies or adjacent frequencies should be investigated to ensure if they interfere each other or not. Due to GSM Recommendations, below are limit values for co-channel and adjacent channel interference: C/I = 9dB (for co-channel interference) C/I = -9dB (for adjacent channel interference) where C/I is carrier to interference ratio. Therefore for co-channel interference not to occur the carrier signal should be at least 9 dB stronger than the interfering signal. Similarly, the interfering signal should be maximum 9 dB stronger for adjacent channel interference not to occur. III.2 COMPARISON BETWEEN SIMULATION AND EXPERIMENTAL RESULTS After the base station parameters are entered into the network database via the user interface, the simulation program is ready to predict coverage and interference at any point of the digital map. The simulation is done using the height, clutter and vector maps of ‹stanbul. The coverage predictions of Beylerbeyi and Gayrettepe are given in Figure 7 and 8 respectively. for νmax < –0.8 for – 0.8 ≤ νmax ≤ 0 for 0 < νmax ≤ 2 for νmax < 2 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION MICROWAVE PROPAGATION AND INTERFERENCE PREDICTION ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS FOR ‹STANBUL Table 2. Bit error rate classes. a= -50…-40 dBm b= -60…-50 dBm c= -70…-60 dBm d= -80…-70 dBm e= -90…-80 dBm f= -100…-90 dBm g= -110…-100 dBm h= …>-110 dBm Figure 7 . Coverage map of Beylerbeyi base station. After running the interference prediction in the program, it has been observed that the frequency number 30 of Beylerbeyi and Altunizade interfere with each other, and frequency number 62 Gayrettepe and Ca¤alo¤lu also interfere each other. a= -50…-40 dBm b= -60…-50 dBm c= -70…-60 dBm d= -80…-70 dBm e= -90…-80 dBm f= -100…-90 dBm g= -110…-100 dBm h= …>-110 dBm Figure 8. Coverage map of Gayrettepe base station. A measurement has been performed on GSM Network to compare the theoretical results with the experimental results. The measurement consists of two parts. The first measurement has been performed to compare the radio coverage simulation results of the computer program with the experimental results. By recording the frequency of the serving base station, radio signal power and location of the measured place, and comparing them with the simulation results, the accuracy of the propagation path loss model has been discussed. The second type of measurement has been performed on an established traffic channel, to find out the serving base station, frequency and the bit error rate of the established channel. The bit error rate was the only parameter to find out the effects of interference with the available equipment. There are eight classes of bit error rate used in the performance evaluation of GSM radio interface. These classes are given below in Table 2 with the corresponding bit error rates. JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Class 0 1 2 3 4 5 6 7 Bit Error Rate (BER) <0.2% 0.2%-0.4% 0.4%-0.8% 0.8%-1.6% 1.6%-3.2% 3.2%-6.4% 6.4%-12.8% >12.8% The measurement has been performed in a car with an average velocity of 30km/hr. While performing the measurements it is very important for the velocity of the car to be as slow as possible, to minimize the effects of multipath phenomena. In GSM, the effects of doppler shift is minimized by the help of FCCH (Frequency Correction Channel) transmitted from a base station to all mobile station, within its coverage. Among the analyzed four base stations, Beylerbeyi and Gayrettepe have been chosen for radio signal power measurement. The measurement has been performed in a travelling car within the coverage of the relevant base station. The places where measurement has been performed are selected randomly. The car has traveled around the base station with varying distances to the base station to compare the simulation results with experimental results more effectively. The number of radio signal power measurements performed and the average of absolute value of differences between the measured and predicted values for Beylerbeyi and Gayrettepe base station are given in Table 3. Table 3. Average of absolute differences of measured and predicted value. Number of measurement points Average of absolute value of differences between the measured and predict value (dB) Beylerbeyi Gayrettepe 80 80 10.15 10.1125 Bit error rate measurement has been performed everywhere on this path, but only the places where signal power is greater than -90 dBm and the bit error rate class is equal to or higher than 5 have been recorded. The places where the signal power is smaller than -90 dBm have not been recorded in this measurement, because of weak signal power level. S. SEL‹M fiEKER / OSMAN ÇEREZC‹ 153 The measurement records include current location values taken from GPS, frequency number of the serving cell and the bit error rate class of the traffic channel. The simulation results of frequency number 62 and their regarding measurement results are presented in Figure 9. Figure 9. Interference prediction and measurement of frequency number 30. IV. CONCLUSION In the first stage of this study, radio signal propagation and coverage prediction approaches have been described and the three models that represent the nature of three main approaches in developing the models are used in order to find out the effective model or models for radio coverage of GSM cells for ‹stanbul. Since ‹stanbul is settled near two sides of Bosphorus on hilly terrain, Üsküdar site is chosen representing the terrain structure of ‹stanbul as much as possible for the simulation of the three models. Field strength measurements are realised around Üsküdar covering a wide variety of terrain including open, hilly, building and tree covered areas and sea. Comparison of the simulation results with the measurement results has shown that Chan’s model that represents the point to point models is generally more effective for radio coverage prediction than the others but as measurement results has shown that for foliage and sea it needs correction factors. Also in some specific cases where buildings are effective on radio propagation Chan’s model cannot predict the correct results since it cannot consider the building information therefore for such cases Rove-Newe’s ray based model can be used if accurate maps that include building height can be provided. wave propagation and interference for a part of GSM Network. Among the four base stations, Altunizade , Beylerbeyi, Gayrettepe and Ca¤alo¤lu, which have been used in simulations, radio signal power measurements have been performed for Beylerbeyi and Gayrettepe base stations. The reason of choosing Beylerbeyi and Gayrettepe base stations was to have one base station from European side and one from the Asian side in the simulations. The average of absolute differences of predicted and measured values was about 10 dB. Following radio signal power measurements, bit error rate measurements have been performed to test the agreement between predicted interference and measurement results. Related to radio signal power and bit error rate measurements, it has been observed that simulated results and the measured data weakly confirm each other. One of the reasons for this is the resolution of the digital maps used in the simulation. The accuracy of the prediction can be increased by using maps having higher resolution which, on the other hand, increases processing time. Another reason of discrepancy among the predicted and measured results is that the model used in simulation program does not evaluate the building information, instead uses a generalized clutter loss. In addition to optimization of base station parameters and antenna configurations, GSM features such as frequency hopping, power control and activation of discontinuous transmission may be used to reduce the effects of interference. The effects of buildings on wave propagation have not been evaluated in this work. By using maps with higher resolution in the simulation , which include building information , more precise results can be obtained. In urban areas, the cell sizes are sometimes reduced to serve a single street because of high call density. To simulate such a cell , the effects of multiple reflections on wave propagation caused by buildings should also be taken into account. Acknowledgments: The authors would like to thank Cengiz Riva and Murathan Y›ld›z for carrying out the numerical calculations. In the second stage of this study, types of interference and measures that reduce interference have been discussed for mobile communication system. A computer program has been developed to simulate 154 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION MICROWAVE PROPAGATION AND INTERFERENCE PREDICTION ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS FOR ‹STANBUL VII. REFERENCES [1] Michel, M and M. B. Pautet, The GSM System for Mobile Communications, published by authors, France, 1992. [2] Okumura, Y., E. Ohmori, T. Kawano, and K. Fukuda, "Field Strength and its variability in VHF and UHF land mobile radio service." Rev: Elec. Commun. Lab., vol. l6, nos. 9-10. Sept.-Oct., 1968. [3] Hata, M., "Empirical formula for propagation loss in land mobile radio services", IEEE Trans. Veh. Technol., vol. VT29, pp. 317-325, Aug. 1980. [4] Bullington, K., " Radio propagation for vehicular communications, " IEEE Trans. on Veh. Technol., vol. vt-26, no. 4, Nov. 1977 [5] Walfisch, J. and H. L. Bertoni, " A theoretical model of UHF propagation in urban environments" , IEEE Trans. Antennas. Propagat., vol. 36, no. 12. Dec., 1988. JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION [6] Chan, G. K., " Propagation and coverage prediction for cellular radio systems", IEEE Trans. Veh. Technol., vol. 40, no.4, Nov. 1991 [7] Neve, M. J. and G. B. Rowe, " Mobile radio propagation prediction in irregular cellular topographies using ray methods," IEEE Proc.-Microw. Antennas Propag., Vol. 142, December 1995. [8] Lee, W. C. Y., Mobile Cellular Telecommunication Systems, McGraw-Hill, book Co., New York, 1990. [9] Deygout, J., "Multiple knife-edge, differaction of microwaves", IEEE Transactions on Antennas and Propagation , Vol.AP-14, pp. 480-489, 1966 [10] Benner, E., "Effects of Antenna Height, Antenna Gain, and Pattern Downtilting for Cellular Mobile Radio", IEEE Transactions on Vehicular Technology. Vol. 45, No.2, pp 217-224, May 1996 S. SEL‹M fiEKER / OSMAN ÇEREZC‹ 155 DESIGN AND EXPERIMENTAL STUDIES OF A DR LOADED L - BAND HELICAL ANTENNA Bahattin TÜRETKEN & Ali ‹hsan YÜREKL‹ The Scientific and Technical Research Council of Turkey (TUBITAK) [email protected] - [email protected] Abstract: In this paper design and realization of an dielectric rod (DR) loaded L-band helical antenna is presented. The DR was made as cylindrical rod and placed inside the helix. This paper describes how to produce a helical antenna for frequencies around 1.8 GHz and presents some characteristics of the antenna found experimentally. Design parameters have been calculated by using standard formulation. For Keywords: Helical antenna, dielectric loading, radiation pattern, VSWR, return loss. the half-power beamwidth by THEORY The axial-mode helical antenna, invented by Kraus (1946), is a widely used circularly-polarized antenna, both in space and ground applications. The circular polarization shows significant advantages when the received signal may consist of a mixture of all kinds of polarizations because of heavy reflections. Helical antennas are wideband antennas and are easy to construct [1,2,3]. The geometrical configuration of helix consists of N turns, diameter D and spacing S between each turn. The radiation of the antenna can be improved by controlling the size of its geometrical properties compared to the wavelength. The input impedance is critically dependent upon the pitch angle and the size of conducting wire. The input impedance is obtained (1) 156 maximizing performance of the helical antenna, attention was focused on such important parameters as the beamwidth, the gain, the impedance and the axial ratio. JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION Year:1, No:2 • April-May-June, 2005 • pp.156-160 (2) The nominal impedance of the helical antenna operating in the axial mode, computed using (1), is 100-200 ohms. In order to provide a better match, the input impedance of the helix must be reduced to near that value. There may be a number of ways by which this can be accomplished. In this study the copper strip has been used as an impedance matching [4]. The effect of dielectric material inside of a helical antenna has been studied in the literature. The effect of placing an electrically dense material in the core of a helical antenna has been studied by scientist such as Warren [5], Vaughan and Andersen [6]. These studies focused on the helix wrapped along a dielectric core and theoretically model the antenna has an infinitely long structure. These studies had shown that the inclusion of a dielectric core results in a decrease in the helix diameter required for the axial mode, a decrease in the phase velocity along the helix and more directional end fire pattern at the expense of a decrease in axial mode bandwidth. Furthermore Hui et all. [7,8] had studied the effect of the positioning of the dielectric core inside the Cband helical antenna. This paper presents how to produce an effective L- band helical antenna and effects of the different dielectric materials and different positions of the dielectric rod on antenna parameters experimentally. DESIGN The antenna in the scope of this study was constructed by winding a stiff copper wire around a PVC plumbing pipe. The circumference (C) of a turn was chosen approximately one wavelength ( ), and, the distance (d) between the turns is approximately 0.23C. The diameter of the reflector (R) is equal to 0.75C. The polarization of helix is right-hand circular polarization. In order to match the 50 ohms nominal impedance of the antenna to 150 ohms impedance of the connector and cables, a copper strip (17 mm x 71 mm) have been used [4]. (Figure 1.) The DR helical antenna is showing in Figure 2. The diameter of the DR with an of 2 is 4.5 cm so that it can be easily mowed inside the helix. The whole length of DR is 44 cm. MEASUREMENT PROCEDURE A set of measurements has been performed in order to obtain the characteristics of the antenna. These are radiation pattern, voltage standing wave ratio (VSWR), return loss, gain and impedance measurements. The radiation pattern of the helical antenna has been obtained by using setup given in Figure 3. A horn antenna, 1-18 GHz (EMCO 3115) was used as the transmitter antenna. The helical antenna placed on a turntable inside a full anechoic chamber has received electric fields generated by the horn antenna. Fields have been recorded for every 1-degree rotation of the helical antenna. The measurements have been performed automatically by GPIB connection and using a program written in Lab Windows CVI. It took around 30 minutes to obtain the radiation pattern of the antenna for different configurations. The radiation pattern has been obtained for both polarizations of the horn antenna and for the helical loaded with different material (material#1, #2, #3). These materials had dielectric constant val- JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION ues of 2, 3 and 4.7 respectively. In order to find appropriate material characteristics, we observed the effects of materials #1, #2, and #3 on such important parameters of the helical antenna. In the light of measurements the best results have been obtained by using material#1. VSWR, return loss and impedance measurements have been performed using Agilent Technologies 8753E Network Analyzer, with the antenna directed to a space free of scattering elements. RESULTS This study focuses on design and realization of a circularly polarized helical antenna with a center frequency of 1.875 GHz. Additionally; effects of some dielectric materials, which are placed in the inner region of the antenna, were also investigated. These effects were expected to be observed on parameters like radiation pattern, VSWR, gain and return loss, etc. and were expected to be dependent on the material geometry and dielectric properties. An example of the effect of dielectric material loading is given in Figure 2. Here, radiation pattern was observed to have a half power beamwidth (HPBW) characteristics narrower than the unloaded antenna (i.e. filled with air). We found that when the DR was moving further and further away from feeding point ( ), the radiation pattern was becoming narrow and the input impedance and bandwidth were less affected (Figure 4 a-b, Figure 6 a-b). When the DR was inserting at long distant from feeding point, the radiation pattern are observed to deteriorate. So the optimum position of the DR is at the end of the helix. This enhancement in the radiation pattern also meant an enhancement in the VSWR characteristics of the antenna at the center frequency (Figure 6) Specifically, VSWR decreased from 1.38 to 1.05. Similarly, return loss decreased from a level of –18 dB to –35 dB. Changing some design parameters of the antenna in order to enhance some parameters caused unexpected variations in other parameters. For instance, increasing the number of windings, N, helps to make the HPBW narrower. On the other hand, it also causes the VSWR of the antenna at the center frequency to increase. CONCLUSIONS • A wide-band DR helical antenna, parameters of which are calculated using standard formulation, was designed and realized. • Some typical parameters like gain, VSWR, return loss, input impedance, of the antenna were measured. BAHATT‹N TÜRETKEN / AL‹ ‹HSAN YÜREKL‹ 157 • Effects of different dielectric materials on helical antenna parameters have been investigated experimentally. As the dielectric constant is increased, VSWR, return loss and radiation pattern are observed to deteriorate. • The DR is used as a surface-wave guiding struc- ture to enhance the radiating performance of the helical antenna. So the DR loaded helical antenna structure, which yields remarkable improvements at the radiation pattern, antenna gain ,VSWR and (Figure 4, 5, 6) REFERENCES [1] Kraus, J.H., Antennas, McGraw-Hill, New York, 1988. [2] Salema C., Fernandes C, Kanth Jha R., Solid Dielectric Horn Antennas, Artech House, Boston, 1998. [3] Balanis C.A, Antenna Theory Analysis and Design, John Willey & Sons. Newyork 1997 [4] Türetken B, Yürekli A.‹, Yazici M, "Design and Realization of the L-Band Helical Antenna" IEEE EMC Sym Records 2003. [6] Vaughan R.G and Andersen J.B, " Polarization Properties of the Axial Mode Helix Antenna ," IEEE Trans. AP, Vol.AP-33,pp1020,January 1985 [7] Hui H.T, Edward K.N.Yung and Y.M.Bo " Experimental and Theoretical Studies of DR Loaded Helical Antenna " IEEE Sym Records 1995, pp:1887-1890 [8] Ho Y.A, Hui H.T, Edward K.N.Yung " A 1x2 Dielectric Loaded Helical Antenna Array" IEEE Sym Records 1996 [5] Warren D.E , "Full Core Loaded Sheath Helical Antenna," M.S.Thesis, Department of Electrical and Computer Engineering, Syracuse University, NY, 1969 FIGURE CAPTIONS: Figure 1. Geometry of the helical antenna Figure 2. Helical antenna structure: a) without DR, b) with DR, c) with DR (feed loaded), d) with DR (top loaded) Figure 3. Radiation Pattern Measurement in Anechoic Chamber Figure 4. Radiation Pattern of the Helical Antenna (1.8 GHz, phi=0) Figure 5. Antenna gain performances of the Helical Antenna Figure 6. a) VSWR characteristics of the Helical Antenna b) Impedance characteristics of the Helical Antenna Figure 1. 158 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION DESIGN AND EXPERIMENTAL STUDIES OF A DR LOADED L - BAND HELICAL ANTENNA Figure 2. Figure 3. JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION BAHATT‹N TÜRETKEN / AL‹ ‹HSAN YÜREKL‹ 159 Figure 4. Figure 5. Figure 6. 160 JOURNAL OF TELECOMMUNICATION AND REGULATION DESIGN AND EXPERIMENTAL STUDIES OF A DR LOADED L - BAND HELICAL ANTENNA TELEKOMÜN‹KASYON SEKTÖRÜNDE REFORM SÜREÇLER‹ Coflkun Can AKTAN ‹stiklal Yaflar VURAL B‹R ‹KT‹SAT POL‹T‹KASI ARACI OLARAK REGÜLASYON POL‹T‹KASI Serpil A⁄CAKAYA Nadide Sevil HALICI REGÜLASYON ‹KT‹SAD‹ ÜZER‹NE FARKLI YAKLAfiIMLAR GEN‹fiBANT ER‹fi‹M‹ VE PAZARI DÜZENLEY‹C‹ KURUL OLARAK RTÜK Tamer ÇET‹N Muhterem ÇÖL Mustafa ÜNVER Aytaç YILDIZ STEGANOGRAPHIC TOOL FOR IMAGE AND TEXT FILES Berna fi‹MfiEK fien ÇAKIR MICROWAVE PROPAGATION ANDINTERFERENCE PREDICTION ON RADIO COVERAGE OF GSM CELLS FOR ISTANBUL S. Selim fiEKER Osman ÇEREZC‹ DESIGN AND EXPERIMENTAL STUDIES OF A DR LOADED L-BANT HELICAL ANTENNA Bahattin TÜRETKEN Ali ‹hsan YÜREKL‹