Bölge Turizm Raporu - Nazilli Ticaret Odası

Transkript

Bölge Turizm Raporu - Nazilli Ticaret Odası
NAZİLLİ TİCARET ODASI
BÖLGE TURİZM RAPORU
AR-GE BÖLÜMÜ
MART 2012
FATİH SARIKAYA
APHRODISIAS ANTİK KENTİ
Bir zamanlar Lidya eyaletinin başkenti olan Aphrodisias, Nazilli'nin 38 km güneyinde
Karacasu bölgesinin Geyre köyünün yakınlarında bulunuyordu. Eski zamanlarda şimdi olduğu
gibi Aphrodisias'ın çekici mermer yapıları, hiç şüphe yok ki zengin bitkileri, Dadaloz vadisinin
ortasında badem, nar ve kavak ağaçları ile beliriyordu. Şehrin zenginliği kültürel ve politik
önemi yapılarının büyüklüğü ve ihtişamından açıkça belli oluyordu.
Aphrodisias adı, güzellik, aşk, doğa ve bolluk tanrıçası olan
Aphrodite'den geliyor ve en ünlü tapınaklardan birisiydi.Şehrin tarihi
tunç çağına dayanabilir ve M.Ö. 3000 yılından önce kalkolitik kültür ile
ilgili açık delil vardır. Aphrodisias ismi M.Ö. 3000 den sonra Helenistik
devirde kullanılmaya başladı. Bizanslılar ile Hıristiyanlığın yayılmaya
başlanması ve Hıristiyanlığın derece derece din olarak adapte edilmesi
şehrin statüsünde büyük bir değişikliğe sebep olmuştur. Tapınma
Merkezi Aphrodite'in önemi azalmıştır. Aphrodite ve Aphrodisias
sonunda bütün yazıtlardan silindi.çabalar şehrin isminin Stauropolis'e
Haçlı Şehrine çevrilmesini sağladı. Fakat halk Caria kullanmayı tercih
etti. Geyre, modern köyün ismi, de aynı yeri işgal ediyor, muhtemelen eski Caria'nın hali
Türklerin işgalinde sonra oluşan bozulmuş halidir. Türkler muhtemelen Caria'yı ilk olarak
Goyra şeklinde ediyorlardı ki daha sonra g'ye a da e'ye dönüşmüştür.
Diğer Roma ve Bizans şehirleri gibi Aphrodisias da kendince önemliydi. Aphrodisias her çeşit
besin maddesini yetiştiren verimli topraklarla çevrili, çağının ilk şehriydi. Ayrıca gösterişli yün
ve pamuk endüstrisine, gelişmiş ticari, politik, dini ve kültürel kuruluşlara, mükemmel sanat
ve resim geleneğine, dünyaca ünlü felsefe ve heykeltıraşlık okullarına ve büyük ve enerjik
vücutlu halka sahipti. Şehrin zayıflaması 7.yy. da olan beklenmedik bir olayla hızlandı.
Heraklius (610-641) hükümdarlığı doğudan gelen Arap akını ve istilaları, dinsel anlaşmazlıklar,
politik ve ekonomik baskılar ve büyük kayıplara sebep olan salgın hastalıklarla damgalandı
fakat son vuruşu her yeri harap eden bir deprem yaptı. Aphrodisias depremde binalarda
oluşan hasarlar halen görülebiliyor. Bazı azametli binalar hasar gördü ve halen onarılamadı.
7. yy. dan sonra şehrin tarihiyle ilgili az şey biliniyor, bilgilerin kaynağı bazı dini dokümanlar
ve piskoposların isimleriyle sınırlı. Arkeolojik bulgular bunlarla birlikte 11.yy la ait küçük
yaşam belirtileri olduğunu gösteriyor. Selçukluların 11. ve 13. yy.larda Anadolu'ya yaptıkları
akınlar, büyük depremden sonra kalan yerleşim birimlerinin sonu oldu. Bütün bölge Aydın ve
Menteşe beyliklerine kaldı. 15. ve 16. yüzyıllarda bölgenin verimli kaynakları yeni yerleşimlere
sebep oldu ve Aphrodisias Geyre köylüler, tarafından işgal edildi.
Afrodisias kenti, deprem kuşağındaki konumu nedeniyle, tarihi boyunca pek çok depremden
şiddetle etkilenmiştir. Özellikle 4. yüzyıl ve 7. yüzyılda burada büyük depremler olduğu
bilinmektedir. 4. yüzyıl depremi ayrıca Afrodisias'ın bulunduğu mevkide su akış mecralarını da
değiştirmiş, kentin bazı kısımlarını su baskınlarına maruz kalmaya müsait bir hale getirmiştir.
Su baskınları sorununu çözümleme amaçlı ve aciliyet içinde inşa edildiği anlaşılan tahliye
sisteminin kanıtları bugün de görülebilmektedir. 7. yüzyıldaki depremden sonra Afrodisias bir
daha hiçbir zaman tam olarak kendine gelememiş ve bakımsızlığa düşmüştür. Zamanla
kalıntılar kısmen Geyre Köyü alanı ile örtülmüştür. 20. yüzyıl başlarında Geyre Köyü'nün bir
kısmı yine bir deprem nedeniyle boşalmış, boşaltılan alanın altındaki kalıntılar ortaya
çıkmıştır. 1960'larda Geyre, deprem olasılığı da düşünülerek bugünkü yerine taşınmış ve
belde olmuştur.
Aphrodite Tapınağı
Kentin tanrıçası Aphrodite için yapılan tapınak kentteki en
eski mermer binadır. Tapınağa ait kutsal alanın
sınırlarının belli olması bu alana tanınan sığınma
hakkından dolayı önemli olmuştur. Tapınak çevresindeki
yazıtlarla önce bu imtiyazın Iulius Caesar ve ardılı, daha
sonra da Roma İmparatoru Augustus tarafından verildiği
ortaya konulmuştur.
Tapınak, Hiristiyanlığın kentin ana dini haline geldiği M.S.
500 yıllarında dış sütunların kilisenin içindeki nef
sütunlarına dönüştürülmesi, tanrıça heykelinin bulunduğu kapalı kısmın yok edilerek buradan
elde edilen taşların yapının dış duvarlarının yapımında kullanılması suretiyle kentin en büyük
tapınağı haline getirilmiş, Aphrodite heykelleriyle kabartmalarının yerini Hıristiyanlığa ait
semboller almıştır.
Sebasteion Kabartmaları
Sebasteion Tapınağı'nın kuzey ve güney kenarındaki cephelerin
ikinci ve üçüncü katlarında yer alan, insan boyutlarında
yapılmış, 200 adet kabartma Sebasteion Kabartmaları olarak
adlandırılmaktadır.
Kuzey yapının ikinci katında, Augustus tarafından imparatorluğa
katılan 50 adet ethne, yani halklar kabartması; üçüncü katında
ise Roma İmparatorları ile Gün ve Okyanus gibi zaman ve
mekanın evrensel alegorilerinin betimlemeleri yer alır.
Heykeltraşların eş-zamanlı bir çalışma sonucunda yaptıkları 200
kabartmanın kazılar sonucunda bulunabilen 80 adeti, 31 Mayıs
2008 tarihinden itibaren Afrodisias Müzesi Sevgi Gönül
Salonu'nda sergilenmektedir
Stadyum M.S. 1. yüzyılda inşa edilen Stadyum,
Mermerden yapılan seyirci kısmı 30.000 seyirciyi,
kent nüfusunun en az iki mislini alabilecek
büyüklüktedir.
Atletizm yarışmaları için kullanılan yapının doğu
ucu, meydana gelen depremlerin kent tiyatrosunda
oluşturduğu ciddi hasarlar nedeniyle arena
oyunları, sirk ve hayvan gösterilerine uygun bir
biçime dönüştürüldü. M.S. 4. yüzyılın ortalarında
ise yapının kuzeybatısındaki seyirci sıralarının
üzerinde görülen sıra kemerler ve duvarlar kent surları ile birleştirilmiş, böylelikle kentin
herhangi bir şekilde işgal edilmesi durumunda buranın bir saldırı noktası olarak kullanılması
fırsatı yaratılmıştır.
Tiyatro
M.S. 1. yüzyılın ikinci yarısında yapılan Tiyatro, 10.000
kişilik bir seyirci grubunu içine alabilmekteydi. Klasik
dönem tiyatrolarında olduğu gibi yarım daireden biraz
daha kavisli olan seyirci kısmı (cavea), tarih öncesi
dönemden kalma büyük bir höyüğe yaslanmaktadır. Yapı,
aynı yüzyılın sonunda, tüm oturma sıralarının mermerle
kaplanması ve tonozlar üzerinde bir üst seyirci kısmının
eklenmesi suretiyle genişletilmiştir.
Sahne binası seyircilerin oturduğu bölümden kapalı geçişlerle (paradoi) ayrılmış ve bu
alanlardan tiyatroya giriş sağlanmıştır. Sahnenin üstündeki üç katlı yapı ise dor üslubunda
düzenlenen ve dışarıya çıkıntı yapan sütunlarla süslenmiş, duvar payeleri üzerinde yükselen
üçgen alınlıklar ve nişlerle zenginleştirilmiştir.
Mermer sahne binasının üzerindeki arşitravda yapının MÖ 20 yıllarında, önceleri
Octavianus'un kölesi olup daha sonra özgür bırakılan G. Julius Zoilos tarafından vakfedildiği
belirtilmektedir. M.S. 2. yüzyılda gladyatör dövüşlerinin, güreş yarışmalarının ve hayvanlarla
yapılan gösterilerin ilgi görmesi üzerine en öndeki iki sıra kaldırılıp onun yerine düz bir
duvarın eklenmesiyle orkestra bölümü derinleştirilmiş, böylece bu vahşi gösteriler sırasında
izleyicilerin tehlikeden korunması sağlanmıştır.
Yaklaşık 5 m yüksekliğe ve 15 m uzunluğa sahip sahne duvarı, Romalı önderlerin ve
imparatorların mektupları ile Afrodisias'a tanınan ayrıcalıklarla ilgili senato kararlarının yer
aldığı Hellence yazıtlarla kaplıdır.
HARPASA ANTİK KENTİ
Nazilli İlçesi’nin Esenköy Köyü sınırları içerisindedir. Yüksekçe bir tepe üzerine kurulu olan
kent, eski bir Karia kentidir. Kentin etrafı bugün hala görülebilen surlarla çevrilidir. Antik
kentten günümüze ulaşan en önemli yapı, Esenköy modern yerleşmesinin hemen üzerinde
yer alan yeni su deposunun altındaki antik tiyatrodur. Kent yerleşimi tam tepede yer
almaktadır. Antik kentin planını çıkarmaya yönelik araştırma çalışmaları, 1990 lı yılların
sonunda, bir Fransız ekip tarafından yapılmış, kent ile ilgili araştırmalar bununla sınırlı
kalmıştır.
Kentin içinde bulunan Arpaz
Beyler Konağı, 18. yüzyıl
Ayanlık
dönemi
yapılarındandır. Arpaz’daki
en önemli mimari yapılar
kümesini oluşturan beyler
konağı,
Harpasa
Antik
Kentinin
bulunduğu
Hisartepenin eteklerinde ve
Akçay
Ovasına
hakim
konumda inşa edilmiştir.
Kuruluş, değişik zamanlarda
inşa edilmiş bir kısmı yıkıntı
halindeki yapı birimlerinden
oluşur. Bunların arasında iri
payandalarla desteklenmiş
etek duvarları, üstü yıkılmış
bir kale görünümündedir.
Benzer payandalı duvar izleri konağın batı ve güney kısımlarında hala durmaktadır. Bu
kalıntılar burada müstahkem bir duvarla çevrili bir eski avlunun varlığını düşündürüyor.
Kalenin gerisinde yükselen bir kule, çiftlik sahiplerinin ikametgâhı olan evle karşı karşıya
durmaktadır. Kulenin eve bakan cephesinin birinci katında bulunan giriş kapısına çıkan taş
merdivenler vardır. Kapının üst kısmında daha önce kullanılan bir çekme köprüye ait makara
yuvaları bulunmaktadır. İndirildiği zaman evin zemin kat taşlığına dayanan kemerli bir
platforma oturan köprü, evden kuleye doğrudan doğruya geçebilmeyi sağlıyordu. Söz konusu
köprü günümüze ulaşamamıştır. Dışa tamamen kapalı olan kulenin zemin katı Meşrutiyet
Dönemine kadar zindan olarak kullanılmış. Giriş katından üst kata ahşap bir merdivenle çıkılır.
Bu kat ovaya bakan parmaklıklı pencereleri, oturma sekileri, dolapları ve alçıdan ocağı ile bir
yaşama mekânı olarak düzenlenmiştir. Yanında sonradan eklendiği anlaşılan kubbeli bir
küçük hamam yer alır.
II. Mahmud zamanında, Rodos’a ıslahata gönderilen
Hacı Hasan Bey tarafından ve Rodos’tan getirtilen 20
kadar Rum ustaya yaptırılmıştır. Muhtemelen Hacı
Hasan Bey’in yaptığı işler kulenin yapımı ile değil ama
onarımı ile ilgilidir. Nitekim Kel Mehmet’in 1830 yılında
kuleyi kuşatarak ateşe verdiği bilinmektedir. Kuledeki
onarım
izleri
ise
1830lardan
sonraya
ait
görünmektedir.
Kulenin karşısında duran bey evi, oymalı ahşap işçiliği, nakışlı tavanlarındaki çarkıfelek
motifleriyle, 19.yy üslup özelliklerini yansıtan güzel bir taşra yapısıdır. Dekoratif özellikleri
nedeniyle, kulenin onarımı sırasında yapılmış olmalıdır.
MASTAURA ANTİK KENTİ
Mastaura Antik Kenti, Nazilli ilçesi Bozyurt Köyü
sınırlan içinde Menderes Nehri'nin kuzeyinde ve Nysa
Antik kenti yakınlarında bulunmaktadır. Kent Bozyurt
Köyü'nün 1km kuzeyinde, doğu ve batısı yüksek
tepelerle çevrili, ortasından Mastaura (Krizoroas)
deresinin geçtiği dar vadinin kuzeyinde yer alan küçük
bir antik yerleşmedir. Bu dere Hellen dilinde "Altın
Kılıçlı Dere" anlamına gelmekteydi.
Mastaura Luwi dilinde" Ana Tanrıçanın Ulu Akarsuyu"
anlamına gelmektedir. Açık biçimi M(a)asta-ura'dır.
Lydia'daki ilk çağ kenti Mastaura Plini us 'ta, Hierokles'te ve Byzantion'lu Stephanos'ta
anılmaktadır. Bu günde görülebileceği gibi Masataura bir akarsuyun yanında bulunmaktadır.
Hıristiyanlık döneminde piskoposluk merkezi olan kent Ephesos ve Khalkedon konsillerine
katılmıştır.
Kentte görülebilen yapı kalıntılarından tiyatro şehrin kuzeybatısında yer alır. İki kademeli
kemerli teras ile oluşturulmuş sahne binası kısmen korunmuştur. Tiyatronun orkestra kısmı
zeytin ağaçlarıyla kaplıdır.
Ören yerinin güneydoğusunda kentin nekropolü
(mezarlık) yer almaktadır. Çok tahrip olmuş mezar
yapılan tamamen orman ve çalılıklarla kaplanmıştır.
Bu kent Ephesos'u (Efes) Celenaea'ya bağlayan ticaret
yolu üzerinde olup, sikke basma ayrıcalığına sahipti.
Ancak kent depremler ve veba salgını nedeniyle harap
olmuş ve terkedilmiştir.
NYSA ANTİK KENTİ
Antik Çağ”da büyük bir öneme sahip olan Nysa , Aydın
Dağlarının güneye bakan yamacında Tekkecikdere adlı
akarsuyun çevresinde çok dik bir boğazın oluşturduğu
alanın her iki yanında kurulmuş romantik görünümlü
bir tür “çifte kent”dir.
Nysa’daki arkeolojik kazılar 1990 yılından başlayarak
Türkiye’deki ilk “Arkeopark”olarak düzenlemeye
çalışılan bu antik kentte bugüne kadar ortaya çıkarılan
kalıntılar şunlardır:
Kentin Sur Duvarları:Yer yer Bizans döneminden kalma sur izleri görülmektedir.
Gymnasium: Nysa”daki gençlerin
düşünsel ve bedensel olarak eğitim
gördükleri 70*165m. ölçülerindeki bu büyük
yapı genç Roma İmparatorluğu dönemine
aittir.
Stadyum:Strabon”un amphitheater olarak tanımladığı ve bugün sel suları nedeniyle tahrip
görmüş 44*192m. ölçülerindeki stadyum, 30.000 kişiyi alabilecek kapasitededir.
Roma Köprüsü:Stadyum”un kuzey kısmında derin bir vadi üzerinde bir Roma köprüsü kalıntısı
bulunmaktadır.
Tünel:Tonozlarla örtülü 100m. uzunluğundaki bu tünel, gizli yer altı geçitidir.
Agora:89*105m. ölçülerinde ve dört yanı
sütunlarla çevrili Agora bir Pazar yeridir.
Bouleuterion:Strabon
bu
yapıyı
Gerontikon(Yaşlılar
Meclisi)olarak
tanımlamıştır.En iyi korunmuş yapılardan
biri olan Bouleuterion 600 ile 800 kişiyi
alabilecek kapasitededir.Bouleuterion M.S.
1.yüzyılda inşa edilmiş olup, M.S. 2.yüzyılda
değişiklik görmüştür.
Tiyatro:İyi korunmuş bu yapı, Roma İmparatorluk Çağı”da inşa edilmiştir.12.000 kişilik
tiyatronun orkestrası(sahne alanı)27m. çapındadır.Tiyatronun taşınır sahnesinin altında büyük
bir
havuz
vardır.Deniz
savaşlarını
yansıtan
gösterilerde
burası
su
ile
dolduruluyordu.Tiyatronun sahne yapısının podyumlarında bulunan bağcılık ve şarapçılık
tanrısı Dionysos”un yaşamına ait frizler çok önemlidir. Çünkü Nysa tiyatrosundaki bu frizler
Türkiye”deki en iyi korunmuş durumdakilerdir.
Kütüphane: M.S. 2.yüzyılda inşa edilen ve iki ya da büyük olasılıkla üç katlı olan bu yapı,
Efes”deki Celcus kütüphanesinden sonra Türkiye”nin en iyi korunmuş ikinci antik çağ
kütüphanesidir. Okuma salonunun yüzölçümü 13,40*14,80m.lik bir alanı kaplar. Rulolar ya da
yazmalardan oluşan ciltler nişler içinde yapılmış raflarda korunuyordu.
Roma Hamamları: Nysa”da antik kentin doğusunda yer alan oldukça büyük bir yapı
kalıntısıdır.
Nekropol: Kentin nekropolü(mezarlık)kentin batı tarafındadır. Nekropol yan yana dizilmiş çift
katlı, tonoz kemerli yapılardan oluşmaktadır. Mezarların içinde ise genellikle lahitler vardı.
Antik Karia bölgesinin en önemli kenti olan Nysa, İlçemizin 3 km kuzeybatısında yer
almaktadır. Nysa Antik kenti, 12.000 izleyici kapasitesine sahip atnalı planlı tiyatrosu, dört
yanı çift sıra sütunlarla çevrili Agorası, amfi tiyatro olarak da tanımlanan Stadyumu,
Türkiye’nin en iyi korunmuş antik çağ kütüphanesi, Bizans dönemine ait şehir surları ve eski
çağlarda Akharaka olarak adlandırılan kutsal tapınağı ile her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği
önemli kültür ve turizm merkezidir.
Tarihçi Stephanus’a göre M.Ö. 3.yy.ın ilk
yarısında Seleukos’un oğlu I. Antiokhos
Soter (M.Ö 281–261) tarafından eşi adına
kurulmuştur. Coğrafyacı Strabon’a göre
ise, Athymbros, Athymbrados ve Hydreleos
adında üç kardeşin kurduğu köylerden
oluşuyordu.
Çok dik bir boğazın iki yakasına kurulmuş iki şehir görünümündeki kenti, üç köprü birbirine
bağlamaktadır. Şehri ikiye bölen dere yatağının batısında Gymnasium ve Stadium, kuzeyde
Bizans yapı kalıntısı ve Türkiye’nin en iyi korunmuş antik çağ kütüphanesi, kütüphanenin
kuzeydoğusunda ise sahne binasının kabartmalı podyum frizleri ile ayrı bir öneme sahip olan
yaklaşık 10.000–12.000 kişilik tiyatro bulunmaktadır. Sel yatağının doğusunda dört tarafı çift
sıra sütunlarla çevrili agora, Bouleuterion ( meclis binası) ve Roma hamamları yer alır. Şehrin
Nekropolü batıda antik kentin kutsal alanı olan Akharaka, ( Salavatlı ) yolu üzerinde
bulunmaktadır.
ORTHOSIA ANTİK KENTİ
Yenipazar ilçesine bağlı Donduran Köyü sınırlarına ait arazide yer alan Karya dönemine ait
antik bir kent, tüm sırlarıyla toprağın altında yatmaktadır. Çıplak bir tepenin altında gömülü
olan antik kent, geniş bir vadiden aşağı doğru uzanarak, karşı yamaçlara kadar izlerini görmek
mümkün. Kentin buraya kurulmasındaki en büyük etken savunma için yüksek bir alanda
olması ve kuzeyinden akan Büyük Menderes Nehri’yle bereketli ovasının yakınında bulunması.
Aydın İli’ne bağlı Yenipazar İlçesi’yle, Donduran
Köyü arasında yer alan Orthosia Antik kenti,
Strabon’a göre bir Karya yerleşmesidir. M.Ö. 7.
yy.da Kimmerlerin saldırısına uğrayan Orthosia,
Lydia Kralı Alyattes’in Kimmerleri yenmesi sonucu
bu egemenlikten kurtulup Lydialıların eline geçer.
M.Ö. 6. yüzyılda ise İonia birliğine katılır ve birçok
Anadolu kenti gibi Perslerin egemenliğine girer.
M.Ö. 167 yılında Karialıların Rodos egemenliğine
karşı başlattıkları ayaklanmada önemli rol oynayan
Orthosia, Roma çağında Alabanda’ya bağlıydı. İlk
sikkelerini Büyük İskender sonrası dönemde
basmıştır. Zengin olmamakla birlikte, Orthosia’da
dağ kristali yatakları vardır. Orthosia Hellen
dilinde Artemis’e yakıştırılan isimlerden biri olup “dürüst,doğru ve adil” anlamına gelmektedir.
Büyük olasılıkla bu sözcük Luwi veya Karya dillerinden alınarak Hellenceye uydurulduğu
tahmin edilmektedir. Günümüzde antik kentin taşlarından devşirme olarak yapılan bir kaç ev
bulunmaktadır.
Büyük kısmı toprak altında olan Orthosia’nın, ortaçağa ait kalesinin surları oldukça iyi
durumda görülmektedir. Antik kente ait bazı odalar, yöre insanları tarafından
kullanılmaktadır. Yöre halkı tarafından Toroslar olarak bilinen Orthosia’nın bulunduğu
bölgede, bölge halkı zeytincilikle uğraşmaktadır.
Bakir alanlarımızda bir çok tarihi eserler bulunmaktadır. Antik kente çok yakın Direcik
Köyü’nün yanıbaşında, yöre halkının Lale Tepe dediği kış aylarında bile anemonların çıktığı
arazide bir yükselti var.
Lale Tepe’nin tam ortasında bulunan bu
yükselti bir tümülüs. Tümülüste Karya
dönemi’ne ait antik bir kaya mezarı
bulunmakta. Önemli bir kişiye ait olduğu
görülen kaya mezarının, bölge taşlarından
çok
düzgün
bir
şekilde
işlendiği
görülmektedir. Lale Tepe, Direcik Köyü’nde
yaşayan gençlerin bahar aylarında eğlence
yaptıkları ve çok sevdikleri bir alan.
BUHARKENT TERMAL TURİZM
Aydın-Buharkent Termal Turizm Merkezi, Aydın ilinin
kuzeydoğusunda yer alırken kuzeyinde Kayadibi, batısında
Ortakçı, doğusunda Savcıllı ve Kızıldere yerleşmeleri vardır.
Yaklaşık 5.255 hektarlık bir alan kaplayan termal turizm
merkezi, Buharkent ilçe merkezini çevreleyen bir alanda yer
seçmiştir. Aydın-Denizli karayolunun (D320) içinden geçtiği
Buharkent Termal Turizm Merkezi, Denizli ilinin Sarayköy ve
Buldan ilçeleri arasında yer almaktadır.
Alan içinde kaynaklar genelde güney kısımda yer almaktadır.
Sıcak su kuyuları ise yine alanın güneydoğusunda ve
doğusunda bulunmaktadır. Bu alanda 5 sıcak su kaynağı ve 8
sıcak su kuyusu mevcuttur. Tekkehamam Kaynağı ve
çevresinde toplanan kaynaklar İnatlı Ilıcası ve Çavuşoğlu Kaynağı’dır. Bunların dışında
Demirtaş Geçidi Kaynağı ve Savcıllı’nın hemen güneybatısında yer alan Babacıkpınar Ilıcası
sayılabilir.
Bölgede 1968 yılından bugüne kadar çok sayıda sondaj yapılmıştır. Sahadaki 22 kuyunun 9’u
kullanılmaktadır. Su sıcaklığı 146-242 °C arasında değişmektedir. Toplam debi 508 lt/sn’dir.
Kuyu suları flüorür ve bor içeren, sodyumlu, bikarbonatlı, sülfatlı, karbondioksitli sıcak su
sınıfına girmektedir.
YAYLA TURİZMİ
Karacasu ilçesinin batısını bir uçtan bir uca saran efeler, yiğitler yatağı Karıncalı Dağı, meşhur
Karacasu yaylalarını bağrında saklar.
Yaylalarımız ılçe merkezinden ıki ıle beş km
kadar uzaklıkta yer almışlardır. İlçe merkezinin
yüksekliğinden 120 m ıle 800 metre kadar
yüksekliktedir. İlçe insanı sıcak günlerin gelmesi
ıle birlikte temiz hava solumak yeşille bir olmak
için yaylaların yolunu tutar. Karıncalı Dağının
doğu yamaçları Meşelik, Çamlık, Cevizlik,
Kestanelik, meyvelik olarak dikkatimizi çeker. Bu
ağaçlıklar arasında adeta bülbül yuvalarına
benzeyen
Karacasu
Yaylalarını
görürüz.
Birbirine aşıkmışcasına sarılmış ve yaz kış
birbirine aşk melodileri söylerler. Yaylalarımız büyükşehir gürültüsü, kargaşa ve stresin
atılacağı dinlenebileceğimiz temiz ve bol oksijenli sayfiye ve kür yendir. Yeşilin yedi rengini
görebiliriz. Karıncalı Dağının eteklerinde bir nakış gibi yerleşmiş olan yaylalarımız şu ısimlerle
anılır:
1- Tekke Yaylası
2- Gabalılar Yaylası
3- Nacipınar Yaylası
4- Ballıpınar Yaylası
5- Kahvederesi Yaylası ( Dokuz Kavaklar Olarak Da Anılır)
6- Kızıllık Yaylası
7- Sevindik Yaylası
8- Dedebağı Yaylası ( Her Yıl Büyük Keşkek Hayırı Yapılır)
Ayrıca Palamutçuğun Gölcük Yaylası, Gökbel Yaylası da görülmeye değerdir
Ayrıca bölgemizin önemli yaylaları Kahvederesi Yaylası, Bulgurlu , Sarıcaova, Ömür, Madran
Yaylalarıdır. Bulgurlu ve Madran Yaylaları Bozdoğan ilçesinde, Sarıcaova ve Ömür Yaylaları
Kuyucak ilçesindedir.
Sarıcaova Yaylası
Bulgur Yaylası
SIRTLANİNİ MAĞARASI
Sırtlanini Mağarası, Ege Bölgesi’nde Aydın’ın Karacasu ilçesine bağlı Çamarası Köyü’nün
yaklaşık 1,5 km güneydoğusunda, deniz seviyesinden 1060 metre yukarıda yer almaktadır.
Mağaranın ölçülen toplam uzunluğu 450 metre ve girişe göre en derin yeri 40 metredir.
Mağaraya karayoluyla ulaşım yılın her ayı mümkündür. Denizli-Aydın karayolunun
60.km’sinde güneye, Karacasu yol ayrımı yer almaktadır. Karacasu ayrımından 37 km sonra
Geyre’ye (Afrodisias) ulaşılır. Geyre’nin içinden güneybatı yönünde ilerledikten sonra
Çamarası köyüne varılır. Daha sonra yaklaşık 1,5 km stabilize yoldan ilerledikten sonra
Sırtlanini Mağarası’na ulaşılır.
Sırtlanini Mağarası, Menderes Masifi’nin örtü
birimlerinden Mesozoyik yaşlı, iyi karstlaşmış
rekristalize kireçtaşları içinde gelişmiştir. Bölge
tektonik hareketlerden oldukça fazla etkilenmiştir.
Sırtlanini Mağarası’nda oluşumunu ve gelişimini
tamamlamış iki farklı seviye gözlenmektedir. Her iki
seviyede vadoz zonda yer almaktadır. Yağışlı
mevsimlerde mağara içinde damlayan sular
gözlenmesine karşın, kurak aylarda damlama
tamamen kesilir. Mağara giriş seviyesinin yaklaşık 5
metre üstünde bulunan en eski seviyeyle yüzey
arasındaki kot farkı oldukça azdır ve bu seviyede yer yer yüzeyde bulunan maki topluluklarına
ait bitki kökleri gözlenmektedir.
Mağarada yarasa, farklı örümcek türleri, solucanlar gibi canlı yaşamına da
rastlanmıştır. Günümüzde olduğu gibi, geçmişte de canlıların yaşam sürdüğüne dair belirtiler
bulunmaktadır. Mağara tabanında bol miktarda kemik ve diş kalıntıları gözlenmiştir. Bu
kalıntıların at, domuz, keçi ve sırtlan gibi farklı memeli türlerine ait olduklarını düşünmekteyiz.
İsmini mağaraya veren sırtlanların, avlarını yakaladıktan sonra mağara içinde beslendikleri
sanılmaktadır.
Bölgede, Sırtlanini Mağarası’nın yaklaşık 10
km KB’sında bulunan antik Afrodisias kenti
kazılarında rastlanılan belgelerde, bölgede 4.
ve 7. yüzyıllarda iki büyük deprem meydana
geldiği belirtilmiştir. Bu belgelerde 4. yüzyılda
meydana gelen depremde yeraltı su
seviyesinin değiştiği, şehrin bir kısmının sular
altında kaldığından bahsedilmiştir (Erim,
1988). Meydana gelen bu depremlerin
mağaradaki yeraltı su seviyesinin değişiminde
etkili olduğu düşünülmektedir. Mağarada çok
sayıda sarkıt, dikit ve sütunların bulunması, mağaranın oluştuğu kireçtaşında çatlak
sistemlerinin iyi geliştiğini göstermektedir.
Bölgemizde sayılan önemli Turizm yöreleri haritada işaretlenmiştir.
A: Nysa Antik Kenti
B: Orthosia Antik Kenti
C: NAZİLLİ TİCARET ODASI
D: Bulgur ve Madran Yaylaları
E: Sarıcaova ve Ömür Yaylaları
F: Aphrodisias Antik Kenti
G: Termal Alan

Benzer belgeler

6/1 Harita Van Çevresi

6/1 Harita Van Çevresi olması ve kuzeyinden akan Büyük Menderes Nehri’yle bereketli ovasının yakınında bulunması. Aydın İli’ne bağlı Yenipazar İlçesi’yle, Donduran Köyü arasında yer alan Orthosia Antik kenti, Strabon’a g...

Detaylı