Sağım Solum Dizi - Beykoz Belediyesi

Transkript

Sağım Solum Dizi - Beykoz Belediyesi
BEYAZ CAMIN
İÇİNDEKİ
MEKANLAR
HOLLYKOZ BEYKOZ’DA DİZİ/SİNEMA TURİZMİNİN GELİŞTİRİLMESİ
HOLLYKOZ...
Beykoz’un sanat ve edebiyatla mesaisi uzun yıllar öncesine dayanır.
Özellikle 1789 depremi sonrası Beykoz, hayal sahnesinin yeni gözdesidir.
Karagöz-Hacıvat ve Gölge Oyunları’nın, eskilerin tabiri ile “hayal
sahnesinin” kalbidir Beykoz bu tarihten sonra. Dönemin İstanbulu’nun
gündeminde o kadar yer edinmeye başlamıştır ki Beykoz, Suriçi’nden
kalkan pazar sandallarıyla gelen temaşaseverlerle dolup taşar. Hayal
sahnesini icra eden sanatçılar ile sanatlarını icra ettikleri dükkanların
sayısı bir hayli artınca, Suriçi sanatçıları müşterisizlikten padişaha
şikayetlerini iletir.
Sonraki yıllarda ise edebiyatçıların gözdesi olur Beykoz. Ahmed Mithat
Efendi gibi bazı münevverlerin de yaşadığı yer olan Beykoz, dönemin
ünlü kalemlerinin yazdığı roman ve hikayelerinde yer bulur kendine.
Sait Faik’in Kayıp Aranıyor adlı romanında hadiseler Beykoz’da geçer.
Romanda “Bir İstanbul Köyü” diye anılan yer Beykoz’dur. Beykoz’u kendi
gerçek varlığıyla bulabildiğimiz en eski tarihi roman, Mizancı Murad Bey’in
1891 yılında kaleme aldığı Turfanda mı Yoksa Turfa mı? adlı eseridir. Eser,
İstanbul - Varna arasında Lloyd Kumpanyası’na ait Volkan Vapuru’nun
Karadeniz’den Boğaziçi’ne girişiyle başlar. Nabizade Nazım Hala Güzel
adlı hikayesinde Safder ile Fahriye’yi Beykoz Çayırı’nda karşılaştırır. Bu
karşılaşmadan, sonu evliliğe varacak birliktelik doğmuştur.
Mehmet Rauf Eylül romanında Suad ve Necip’in Süreyya’nın sandalıyla
Beykoz gezmelerini ayrıntılarıyla anlatır. Yine Mehmet Rauf’un Karanfil
ve Yasemin adlı eserinde olayların bir kısmı Akbaba Köyü’nde geçer.
Yazar, roman karakterlerini yaz aylarında bir hafta sonu Kadri Paşa’nın
köşkünde bir araya toplar. Halide Edip’in Tatarcık romanı Boğaziçi’nin
saklanmış köşelerinden birinde, Poyrazköy’de geçer. Kendisi de bir
Beykozlu olan Ahmed Mithat Efendi Müşahedat adlı romanında Beykoz’u
başka bir pencereden seyrettirir adeta okuyucusuna. Çengi romanında
ise Türk Donkişotu Daniş karakterinin yaşadığı yerdir Beykoz. Hasılı liste
uzundur.
Ünlü romanların mekanı Beykoz, 1950’li yıllarda bu kez Türk Sineması’nın
açık hava platosuna dönüşür.
Üç Arkadaş, Ayşecik, Gecenin Ötesi, Mahalle Arkadaşları, Avare
Mustafa, Mahallenin Sevgilisi, Kırık Çanaklar, Ağaçlar Ayakta Ölür gibi
1960’lı yıllarda sıradan insanların küçük dünyalarını yansıtan mahalle
filmlerinde sıklıkla görülür Beykoz. Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu,
Paşabahçe, Yalıköy’ün cumbalı evleri, Boğaz’a diklenen yokuşlu
sokakları, eski konakları, sokak aralarındaki kahvehaneleri daha birçok
benzer filme mekan olur. İzleyicinin kendisiyle özdeşleştirdiği sıradan
insan tiplemelerini Hulusi Kentmen, Salih Tozan, Suphi Kaner, Semih
Serezli, Faik Çoşkun, Ali Şen, Hüseyin Peyda, Kadir Savun, Öztürk
Serengil, Suna Pekuysal, Mualla Sürer gibi isimler canlandırır.
Bazı semtler, tarihi mekanlar ve yalılar daha ayrıcalıklıdır beyaz perdede.
Ezelden bir işçi semti olan Paşabahçe’deki fabrikalar, Yeşilçam filmlerinin
doğal dekorlarındandır. Özellikle işçi tiplemeleri üzerine kurulan bu
öykülerin bir bölümü fabrika fonunda çekilir. Ayrıca eski mahalle
dokusunu hala canlı tutan Çubuklu ve Kanlıca, Yeşilçam sinemasına
özgü zengin kız - fakir oğlan karakterlerinin ideal mekanlarıdır.
Anadoluhisarı; Beykoz, Küçüksu ve Hidiv kasırları; Yoros, Poyraz ve Riva
kaleleri; konusu birbirinden farklı Yeşilçam filmlerinin de ana mekanı
olur, çocukluğumuzun bilinen tüm ünlü oyuncularını ağırlar.
Zaman değişti, televizyonun hayatımıza girmesiyle haliyle
alışkanlıklarımızda değişti. 2.000’li yıllarda Beykoz bu kez Türk dizilerinin
ekranda en görünür semti oldu. Kendini korumuş tarihi dokusu, koruları,
körfezleri, iskeleleri, yalıları, köyleri, yeşili, ormanları… Beykoz’un
mübalağasız her köşesi.
Bu görünmüşlük çok izlenen dizilerin kullandıkları mekanları da
kısa zamanda merak konusu haline getirdi. Beykoz bu nedenle semt
dışından gelen vatandaşlarımızı misafir titizliğinde ağırlamaya başladı.
Bu süreçte sadece vatandaşlarımızı değil, yabancı turistleri de misafir
eder olduk. Türk dizilerinin yurt dışına satılması, gösterime girdikleri
ülkelerde sanatçılarımızın birer fenomen haline gelmeleri, Beykoz’un
yurt dışında, hassaten Balkan ve Arap çoğrafyasında görünürlüğünü
arttırdı. Fakat özellikle aynı havayı solumak için yurt dışından gelen
konuklarımız; izledikleri dizilerde görmek istedikleri ve çok beğendikleri
karakterlerin yaşadıkları mahallelerin, sokakların, evlerin, konakların,
yalıların, kasırların, boğaz manzaralı restoranların, yeşillikler içindeki
koruların tam olarak nerede olduklarını bilmemekteler ve ziyaretleri
sırasında bir rehbere ihtiyaç duymaktalar.
Bu haklı ayrıcalığı yaşamak için uzaklardan gelen misafirlerimiz için bir
proje geliştirdik. Dizi ve sinema filmlerimizin Beykoz sınırları dahilinde
kalan ve çok merak edilen çekim seti noktalarını tespit ettik. Tespit
edilen noktaları Beykoz ilçe haritası üzerinde işaretledik. Haritayı
yazılıma dönüştürerek farklı dillerde mobil ve web ortamında kullanıma
hazır hale getirdik. Mobil ve web uygulamasına ayrıca Beykozumuz’un
tüm cadde ve sokaklarınının 360 derece çekimini ekledik. Belirlenen
dizi çekim noktalarını kendi içinde tasnif edip bir gezi haritası ve cep
rehberi de hazırladık. Bununla da kalmadık, uzun zamandır uhdemizde
olan tarihi Paşabahçe Vapuru’nu Türkiye’nin ilk Dizi Anı Müzesi’ne
dönüştürdük.
Yönetim anlayışımız ve duruşumuz gereği sektörün sorunlarına da ilgisiz
değiliz. Malum sağımız solumuz her yanımız dizi seti fakat yılda 50’den
fazla dizi çekilen İstanbul dünya standartlarında bir platodan yoksun.
Uzun süredir atıl olan Kılıçlı Nato Radar Üssü’nün işlevsiz kalmasıyla,
260 dönüm büyüklüğündeki arazisi üzerinde film platosu projesini
uygulamak için çalışmalarımız devam etmekte. Proje tamamlandığında,
sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin en fazla film çekilen merkezi
olacak. Plato aynı zamanda sinemaseverlerle, yerli ve yabancı turistleri
de bölgeye çekecek. Hem sinema endüstrisine hem de ilçe turizmine
ciddi katkıda bulunacak.
Evet; muhafaza etmeye her gün ayrı ve özel bir çaba harcadığımız
doğal güzelliği, tarihi dokusu, sahip olduğu kültürel envanter, halkının
anlayışı ve hoşgörüsü nedeniyle adeta tabii bir dizi platosuna dönüşen
Beykozumuz’un yurt içinde ve yurt dışındaki görünürlüğünün doğal bir
sonucuydu bu proje.
Misafirlerimizin daha rahat etmesi ümidiyle hazırladığımız projeye
katkı sunan Kalkınma Bakanlığına, İstanbul Kalkınma Ajansına, Beykoz
Kaymakamlığına ve özellikle tüm dizi/sinema sektörü çalışanlarına
teşekkürlerimi sunarım.
Yücel Çelikbilek
Beykoz Belediye Başkanı
SAĞIM
SOLUM
DİZİ
Sinemada ve dizilerde semtler de belirli bir kültürün ve
yaşam biçiminin demografik özetini yansıtır. Dolayısıyla,
sinema ve diziler hem oluşturduğu hem de içinde
bulunduğu zamanın kültürel arkeolojisini ortaya çıkarır.
Çoğu zaman kullanılan çevre, izleyicisine filmdeki kişi
ya da kişilerin karakterlerini anlamak için ipuçları verir.
Görsel olarak izleyiciye sunulan çevre, filmdeki kahramanlar hakkındaki
ilk izlenimleri edinmemizi sağlar. Örneğin; bir kentte sokak ve konut
dokusu kent formunun oluşumunda öyle önemli bir rol üstlenir ki, kentin
geçirdiği sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve fiziksel dönüşümler ilk
olarak bu alt ölçeklerde açığa çıkar.
‘
Mekan, çevresiyle birlikte er ya da geç senaryoya
nüfuz edecek ve kendi hikayesini dayatacaktır.
’
Mekanlar da insanlardan ve oyunculardan farklı değildir. Görsel
zenginlikleriyle kendilerine özgü birer karakter oluştururlar. Hatta kimi
zaman, kimi sahnelerde oyuncuların da önüne geçerler. Mekanların seçimi
konusunda Ömer Kavur “Mekanlar, başrol oyuncusu kadar önemlidir”
der. Mekanın mimari uslübunun dahi kendince hikayesi vardır ve bu hikaye
senaryonun adeta alt metnidir. Mekanın öne çıktığı yapımlarda yönetmen
filmini mekanın üzerine inşa eder, mekan doğrudan bir oyuncu gibi, filme
katkı sağlar. Başrollerini Beren Saat ve Nejat İşler’in paylaştığı İntikam’da,
yönetmen Mesude Erarslan’ın Kanlıca’da bulunan Bahai Efendi Yalısı’nı
kullanış şekli, mekanın senaryoyu hangi ölçüde tamamlayabileceğine iyi
bir örnektir. Diana Agrest’in, “Notes on Film and Architecture”‘da belirttiği
gibi, mekan artık filmin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Beykoz’un tarihi
dokusunu kaybetmemiş
mahallelerinde çekilen
Hayat Ağacı, Fatih
Harbiye, Küçük Kadınlar,
Benim Hala Umudum
Var, Ruhumun Aynası
gibi dizilerde kullanılan
ana mekan ve mekanın
kullanıcısı konumundaki
karakterlerin tercihleri
aynı zamanda bir sosyal
okuma argümanıdır.
Adı geçen dizilerde toplumsal değişimlerin etkisiyle bu yapının en
küçük birimi olan aileler ve yaşadıkları çevre (konut, sokak, mahalle,
kent) dönüşüme uğrar. Dolayısıyla, bir kentin geçirdiği evreleri dizi
karakterlerinin üzerinde okuyabilmek için parçadan bütüne doğru
bir bakış geliştirerek konut, sokak, mahalle, kent yönünde izleri takip
etmek mümkündür. Ayrıca dizilerin büyük bir kısmında farklı sosyal
kompartımanlara mensup karakterlerin farklı sosyal kompartımanların
kullanıcısı olduğu mekanlarda boy göstermeleri ve kompartımanlar arası
geçişlerin kolaylaşması, dizi karakterinin genel izleyici kitlesiyle bilinçli
kurduğu bağdır. Ortadoğu ülkelerinde yayınlanan yabancı yapımların
%60’nın Türk dizilerinden oluşuyor olması, 2013 yılında 480 milyon doları
aşan Mısır dizi sektörünün, Türk dizi sektörüyle benzeşen yapımlarla bu
büyüklüğe kavuşması, kültür ve sosyal doku benzerliği ile açıklanabilir.
TESEV’in 2013 yılında Mısır, Ürdün, Lübnan, Irak, Suriye, Tunus, Libya,
Suudi Arabistan, Filistin, İran ve Yemen’de yaptığı araştırmaya göre, Türk
dizilerinin izlenme oranı %65, Mısır’ın ise %67’dir.
Şüphesiz mekan, kullanıcısına
kendi ve çevre hikayesini er ya
da geç dayatacaktır. Bu doğru;
rekabet halinde olduğumuz Mısır
yapımlarında da kendini gösterir.
Türk dizilerinde Kanlıca’da bir
yalı, Anadoluhisarı ya da Yalıköy’de
dokusunu inatla muhafaza eden
cumbalı bir konak, Polonezköy ya
da Cumhuriyet Köyü’nde orman
içinde büyük ve havuzlu bir villanın
aynı yapımda kullanılması, farklı
sosyal statüler üzerine kurulan
hikayelerin mekan üzerinden
tamamlanması nedeniyledir. Bu
durum, süreleri şu sıralar 120
dakikayı aşan Türk dizilerinde
senariste yeni kılcallar açar.
2010, 2011 ve 2012 yıllarında yayınlanmaya başlayan
263 dizinin 236’sının yayından kalkması, kabaca her
on diziden yalnızca birinin gösterimde kalabilmesi
sadece iç pazar gerçekleriyle açıklanamaz. Dış
pazar tercihleri de artık önemlidir. Türk dizi sektörü
dışarıya sadece hikayelerini ve karakterlerini
pazarlamamakta, sahip olduğu mekan ve çevre
zenginliğini de görücüye çıkarmaktadır. Mısırlı
gazeteci Ghada İbrahim’in “Arap Dünyasında Türk
Dizileri” üzerine kaleme aldığı gözlemler, mekan
tercihlerinin pazarlama üzerindeki etkisini gözler
önüne sermekte.
“Diziler izlendikçe Türkiye tanınmaya başladı. Özellikle de İstanbul.
İstanbul’daki tarihi yapılar, boğaz, Fatih Sultan Mehmet köprüsü ve
dizideki mescidler Arapları cezbetmişti. Diziler Türkiye’yi turistik bir yer
olarak yansıttı, hatta diziler bittikten sonra Türkiye’ye seyahatler arttı
ve yeni evlenen kişiler balayında Avrupa yerine Türkiye’yi tercih etti.
Liseyi bitiren öğrenciler de üniversitede Türkçe bölümünü seçti ve bu
bölümdeki öğrenci sayısı yüzde iki yüz arttı. Lise ve üniversitedeki birçok
öğrenci, iyi bir eğitim için Türkiye’yi tercih etti.”
2013 yılında 75 ülkeye, 12 bin saati aşan dizi ihracatı aynı
zamanda ülkemizi, İstanbul’u ve Türk dizilerinin yarısından
fazlasının çekildiği Beykoz’u daha görürünür kılmıştır.
Bu başarının sebebi kuşkusuz Türkiye’nin, İstanbul’un,
Beykoz’un çekiciliği ve kendisine özgü hikayelere sahip
mekanların tercih edilmesidir.
Sonraki sayfalarda göreceğimiz gibi; Hollykoz projesinin mekan tespit
ve tasnifi göstermiştir ki, sahip olduğu kültürel envanterle Beykoz’un
hikayesi Türkiye’nin hikayesidir. Göksu’nun, Anadoluhisarı’nın,
Çubuklu’nun, Kanlıca’nın, Paşabahçe’nin, İncirköy’ün, Yalıköy’ün
Anadolu Kavağı’nın, Poyraz’ın, Anadolu Feneri’nin, Riva’nın, Akbaba’nın,
Dereseki’nin, Cumhuriyet Köyü’nün, Kılıçlı’nın, Polonezköy’ün ve
dahasının hikayesi, dizilerde birer alt metne dönüşmüştür. Kendi tarihsel
ve kültürel gerçeklerini senaryoya dayatacak kadar güçlü mekanların,
Hollykoz projesi içerisinde tespiti ve tasnifi doğal olarak bu gerekçe
üzerine inşa edilmiş, projenin rehberi de haliyle mekanın ve çevrenin
hikayesiyle örülmüştür.
Turan Şahin
Beykoz, Haziran 2015
İNDEKS
SAĞIM SOLUM DİZİ
Beykoz Belediyesi
Adına Sahibi
Yücel Çelikbilek
Bilgi İşlem Müdürü
Burhan Ekinci
Proje Koordinatörü
Hacıbey Kılıç
Basın Danışmanı
Abdurrahman C. Fidancı
Yazar
Turan Şahin
YALI
YOLU
MAHALLE
YOLU
2
Göksu
SAHİL
YOLU
KUZEY
YOLU
KÖY
YOLU
LEZZET
YOLU
ESKİ
YOL
FABRİKA
YOLU
KORU
YOLU
12 16 22
30
38
46
54
60
Kavacık
Akbaba
Cafe
Küçüksu Kasrı
Dereseki
Restoran
Anadolu Hisarı
Çömlekçi
Hasan Usta
Fatih Otağtepe
Korusu
Örnekköy
Lokanta
Mahmut
Şevket Paşa
Çay Bahçesi
Kanlıca
İskenderpaşa
Camii
Göksu Halat
Fabrikası
Mihrabat
Korusu
Çubuklu Petrol
Ofisi Dolum
Tesisleri
Abbas Hilmi
Paşa Korusu
(Hidiv Kasrı)
Tekel Fabrikası
Beykoz Korusu
Beykoz
Kundura
Fabrikası
Beykoz
Fidanlığı
Sanat Yönetmeni
Mehmet Buma
Editör
Sururi Ballıdağ
Grafik Tasarım
Özgür Kılıç
Fotoğraf
Muzaffer Topçu
Zübeyir Süğlün
Çeviri
Çeviri Dükkanı
Basım / Yayım / Hazırlık
Artı Prodüksiyon Yayın
Reklam Kırtasiye Gıda
San. ve Tic. Ltd. Şti.
Ziya Gökalp Mah.
Tümsan 2 San. Sit.
C Blok No: 72
Başakşehir / İstanbul
Baskı / Cilt
Yirmibir Gram Reklam
Tanıtım Dış Tic. San.
Ltd. Şti.
Abdurrahman Nafiz
Gürman Mah. General
Ali Rıza Gürcan Cad.
Merter Platform
Residence D Blok No: 27
Merter / İstanbul
Beykoz Belediyesi
Bilgi İşlem Müdürlüğü
Yayın No: 1
İncirköy
Anadoluhisarı Rüzgarlıbahçe Gümüşsuyu
Kanlıca
Fatih
Elmalı
Çubuklu
Baklacı
Merkez
Paşabahçe
Acarlar
Yalıköy
Çiğdem
Çamlıbahçe
Anadolu
Kavağı
Poyrazköy
Anadolu
Feneri
Riva
Ortaçeşme
Paşamandıra
Göllü
Öğümce
Bozhane
Kılıçlı
BEYKOZ BELEDİYE BAŞKANLIĞI BİLGİ İŞLEM MÜDÜRLÜĞÜ
Gümüşsuyu Mahallesi Kelle İbrahim Caddesi No. 41 Beykoz / İstanbul
tel: 0 216 538 83 32 / santral: 444 66 61 / web: www.hollykoz.com / e-posta: [email protected]
“Bu proje İstanbul Kalkınma Ajansı’nın 2014 Mali Yılı Küresel Turizm Merkezi İstanbul Mali Destek
Programı kapsamında desteklenmektedir. (TR10/14/TMK/0012)”
İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen Hollykoz Beykoz’da Dizi/Sinema Turizminin Geliştirilmesi
projesi kapsamında hazırlanan bu yayının içeriği İstanbul Kalkınma Ajansı ve Kalkınma Bakanlığının
görüşlerini yansıtmamakta olup, içerik ile ilgili tek sorumluluk Beykoz Belediyesine aittir.
Cumhuriyet
Polonezköy
Otel
Beykoz Kasrı
ve Kışlası
Yoros Kalesi
Poyraz Kalesi
Riva Kalesi
Beykoz Çayırı
YALI YOLU
55
54 56
58
0
Paşabahçe
Çubuklu
44
Kanlıca
47
45 46
43
42
184
192
49
183
40
38
39
182
36
35
34
18
17
15
Anadoluhisarı
16
13
Göksu
6
4
7
5
8
2
3
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde “İstanbul şehri içerisindeki
madenlerden dokuzuncusu Göksu Hisarı denen gezinti ve eğlence
yerindeki dağlardan, taşlardan çıkan kireçtir ki; kardan ve sütten beyaz
olup dünya üzerinde benzeri yoktur. Her ayın 14’ü ile 17’si arasında
mehtap alemlerine sahne olur Göksu.
Onuncu maden ise yine Göksu’da çıkan kırmızı topraktır. Bu topraktan
çeşitli bardaklar, çanaklar ve çömlekler yapılır.” der.
YALI YOLU
İstanbul’un geleneksel iskan düzeninde farklılaşma 17. yüzyılın hemen
başlarında kendini gösterir. Ülkenin ekonomik yapısında yaşanan
köklü değişim, yönetici sınıfı gösterişli tüketime yöneltir. Diğer yandan
Karadeniz’de ulaşımı ellerinde bulunduran armatör Fenerli Rumlar ile
İstanbul’daki elçilik heyetleri Beyoğlu ve Boğaziçi’nin bazı köylerinde yeni
bir yaşam biçimi oluşturdular. Bu yıllarda gerçek anlamda olmasa bile
bir sayfiye yaşamı ortaya çıkar. Kağıthane’deki eski bostanlar kasır ve
bahçelerle süslenmeye başlanır. Boğaz’ın eski münzevi köylerine birbiri
ardına yalı, köşk ve bahçeler kurulur.
Durum çok geçmeden dönemin yazılı edebiyatına da yansır. Nedim,
Enderunlu Vasıf; sonrasında Recaizade Ekrem, Ahmet Rasim, Saffeti
Ziya, Halit Ziya, Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi ve Pierre Loti şiirlerinde,
şarkılarında, romanlarında geniş yer ayırırlar Göksu’ya.
1960 yılında gösterime giren başrollerinde Ayhan Işık ve Leyla Sayar’ın
rol aldığı Yangın Var adlı dönem filminin bazı sahneleri Göksu’da çekilir.
Ahşap, kıyıyla sarmaş dolaş, çıkıntısı kazıklar üzerine inşa edilen yalılar
aynı zamanda sosyal statünün de göstergesidir. Kemerli kayıkhanelerin
varlığı, bahçesi ya da korusunun büyüklüğü, sahibinin mal varlığıyla
orantılıdır. Türklerin yaşadığı yalılar aşı boyasına, beyaz ve yeşile boyanır.
Gri renk ise Hristiyan azınlığın tercihidir.
Beykoz malumunuz Küçüksu’dan başlar, bir adım ötesi Göksu’dur.
I. Mahmut, Kağıthane Mesiresi isyan sonrası görkemli günlerini geride
bırakınca, Göksu kıyısında gösterişli ahşap bir yalı yaptırır. İşte bu yalı
Göksu’nun kaderini değiştirecektir. Ardından Göksu çevresine kır
kahvehaneleri birbiri ardına inşa edilmeye başlanır. Günlük gezintileri,
kayık sefaları, mehtap alemleri, ortaoyunları, fasılları 17. yüzyılda
Göksu’yu şehrin sosyal merkezlerinden biri haline getirir. IV. Murat da
kayıtsız kalmaz bu eşsiz semte, çevresini ihya edip Gümüş Servi koyar
adını.
4
5
Film izleyicisini yüz yıl kadar geriye götürür. 19. yüzyılın Göksu tasviri
büyük bir prodüksiyonla ustaca beyaz perdeye aktarılır. Kalabalık Göksu
gezmeleri, pazar kayıkları, Göksu’nun mısırı, Küçüksu Kasrı müthiş bir
emekle gözler önüne serilir.
Türk dizi sektörü de ilgisiz kalmaz Göksu’ya. Göksu ve çevresi
Fatmagül’ün Suçu Ne? ve Çalıkuşu’nu; Nişangah Caddesi’nde bulunan
ahşap konaklarsa, muhteşem manzarasıyla Yaprak Dökümü, Arka
Sokaklar, İşler Güçler, Üç Arkadaş, Zengin Kız Fakir Oğlan, Beşinci Boyut
ve Kara Para Aşk’ı ağırlar. Ayrıca anne ve babalarını trajik bir şekilde
kaybeden beş kız kardeşin hayata karşı direncini konu alan Küçük
Kadınlar 120 bölüm boyunca Göksu’yu bir plato gibi kullanır.
Vaktiyle ahşap bir köprü ile geçilirmiş Göksu’dan İstanbul’un ilk Türk
yerleşimi Anadoluhisarı’na. Hisarın yapımıyla başlar ilk yerleşimler.
Fetihten sonra nüfus artar. Hisarı, camisi, namazgahı, iskelesi,
geleneksel Türk dokusunu kaybetmemiş mahallesi Anadoluhisarı’nı
her dönem ilgi odağı yapar. Tarihe tanıklık etmiş yalılarının her biri ayrı
bir yapım konusudur.
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı bunlardan sadece biridir. Paşa, Köprülü
ailesine mensuptur. 1697 yılında sadrazamlık görevine getirilir. Yalı,
1699 yılında imzalanan Karlofça Anlaşması vesilesiyle Nemçe Sefiri’ne
verilen ziyafet başta olmak üzere birçok tarihi hadiseye tanıklık eder.
Yalı Yolu’nun bir sonraki durağı, bir zamanlar mehtap alemleriyle meşhur
Kanlıca. Mehtap alemlerinde sazın bulunduğu sandalı takip eden kayık
ve sandallardaki İstanbulular adeta hiç kımıldamaksızın sustukları
gibi kayık ve sandal küreklerinin de denizle mümkün mertebe hafif ve
sessiz temas ettirilmesine çok dikkat ederlermiş. Mehtap eğlencesi
Kanlıca Körfezi’nde başlar; bir iki fasıldan sonra dinleyicilerin bulunduğu
kayık ve sandallar, saz heyetini taşıyan sandalı ortalarına alarak denize
açılırlarmış. Biraz dolaşıldıktan sonra kafile tekrar döner, son fasıl yine
körfezde yapılırmış.
Körfezin en büyük özelliği, eşsiz yankı üstünlüğüne sahip olmasıymış.
İstanbul’un ve Boğaziçi’nin hemen hemen hiçbir yerinde bu derece
kuvvetli ve akılları durduran bir yankı bulunmazmış. Burada hanendelerin
okudukları gazeller, Kanlıca’nın karşısına düşen İstinye ve Emirgan’dan
dinlenebilirmiş.
Rivayete göre Kanlıca Köyü, vaktiyle Glaros isminde bir Bizans
sayfiyesiymiş. Körfezin adı bu dönemde Friksos’muş. Fetihten sonra
eski sakinleri terketmiş, bir müddet sonrada kağnılarıyla Anadolu’dan
gelen halk yerleşmiş bölgeye. Kağnı yapıp satmakla nafakalarını temin
etmişler. Zamanla burası Kağnılıca ve derken Kanlıca oluvermiş. Köşkü
ve yalısı olmayanlar da bu dilber köye Kanlıca’nın yoğurdunu yemeye,
Sultan I. Abdülhamid’in Bahriye Nazırı Sedat Bey’in yalısı, Dolmabahçe,
Ayasofya, Sultanahmet gibi Selatin camilerinin vaizi, İslam akaidinin en
titiz yazarı, Sebilürreşad Dergisi’nin muhariri, II. Meşrutiyet düşünce
dünyasının önemli şahsı Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin yalısı, Halveti
Tarikatı şeyhlerinden Talat Efendi’nin yalısı, Anadoluhisarı’nda bulunan,
içinde tarihin yazıldığı yalılardan sadece bir kaçı.
Bugün Körfez Caddesi üzerinde bulunan bu yalılar Binbir Gece Masalı,
Kaderimin Yazıldığı Gün, Diğer Yarım dizilerinin ana mekanları olarak
kullanıldılar. Zehirli Sarmaşık hisar önünde; Akasya Durağı iskelede;
Hakkını Helal Et, Süper Baba, Diğer Yarım Pazar Sokak’ta; Hayat Dediğin
ve Karadayı Görül Sokak’ta; Arka Sokaklar sık sık İstanbul’a dair en
güzel karelerin çekildiği Otağtepe’de çalıştı.
6
7
Kurtlar Vadisi’nde Ömer Baba karakterinin evi ve dükkanı bu mahallede.
Kardeş Payı’nda Metin ile Ali’nin evi, dükkanı ve kahvehanesi Hacı
Muhittin Sokak’ta. Aynı sokakta Güneşi Beklerken de uzun zaman
çekim yapmış. Muhacirler Sokak’ta Arka Sokaklar, Dere Sokak’ta Ah
Neriman, Pazaryeri Sokak’ta Günahkar set kurmuş. Sayısız dizinin
çalıştığı Kanlıca Mezarlığı’na en sık uğrayansa Kurtlar Vadisi olup, Elif
karakteri bu mezarlığa defnedilmiş.
çınarının altında kahve içmeye, akşam saatlerinde sahillerine, Temmuz,
Ağustos ve Eylül aylarında açan bir çiçek gibi kokusuyla, rengiyle, sesiyle
ve şekliyle Boğaz’ı fetheden saz alemlerine gelirlermiş.
Mehtap alemi geleneğini XVII. yüzyılda Şeyhülislam Bahai Efendi’nin
başlattığı anlatılır. Körfezdeki büyük yalısından dolayı XIX. yüzyılın
sonlarına kadar bu yalının bulunduğu koy, Bahai Körfezi adıyla da anılmış.
İstanbul’un bu şirin ve küçük körfezine Bülbül deresi dökülürmüş
vaktiyle. Özellikle kiraz mevsiminde ahali, derenin körfeze kavuştuğu
Bahai Efendi Yalısı’nın çevresinde Bülbül dinlemeye gelirmiş. Bülbül,
kirazlar olgunlaştığında gagasıyla kiraz tanesine bir oyuk açar ve akşamı
beklermiş. Akşam olduğundaysa gelip deliğe dolan hafif mayalanmış
kiraz suyunu içermiş. Sonrada keyfe gelir, başlarmış ötmeye. Bülbül’ün
keyfi zamanla ahaliyi çekmiş kendine.
Sıradaki durak Çubuklu. Burada çubuk lülesi yapıldığı için adının Çubuklu
olduğu rivayet edilir. Bir başka rivayette Evliya Çelebi’ye aittir. Çelebi,
semtin ismini açıklarken bir hadiseye değinir. II. Bayezid şehzadesi
Selim’i Trabzon’dan getirttiği vakit, sekiz sene hilafetin işareti de sayılan
sekiz çubuk vurur. Çubukları vururken Şehzade’ye: “Oğlan! Elem çekme
zikreyle, zikir tarihinden sonra terbiyemle meydan-ı hilafet senindir. Al bu
yediğin kuru çubuğu yere dik, sekiz sene meyvesini yiyesin.” der. Şehzade
Bahai Efendi’nin yalısı 19. yüzyılda yanmış, aynı yerde İhtisap Ağası
Kör Tahsin Efendi yeni bir yalı yaptırmış. Geçtiğimiz yıllarda bu yalı
hesaplaşmaları bitmemiş aileler arasında nesilden nesile akatarılan
eski ve evrensel bir dürtüyü konu alan İntikam adlı dizide Derin/Yağmur
karakterinin evi olarak kullanıldı.
Bahai Efendi Yalısı gibi bugün rahmetli Barış Manço’nun ismini taşıyan
cadde üzerinde yer alan birçok yalıda set kurulmuş. Kiraz Mevsimi
bunlardan sadece biri.
Kanlıca; Mimar Sinan eseri İskender Paşa Camii, Mihrabat ve Hidiv Koruları,
iskelesi, tarihi İsmail Ağa Kahvehanesi, iki koru arasında geleneksel
mimarisini kaybetmeyen mahallesiyle tam bir açık hava platosu.
8
Selim kızılcık çubuğunu yere diker ve “Ya Rabbi! Bu kuru ağaca meyve
ver.” diye dua eder. Olaya şahit olan Kara Şemsettin hazretleri duaya
“Amin” diyerek mukabele edince kuru çubuğa can gelir. Çelebi “Kızılcığın
her tanesi Medine Hurması gibi beşer dirhem gelir.” diye anlatımını
noktalar. Hadisenin geçtiği mevkiye de Çubuklu Bahçesi denir. Çubuklu,
Osmanlı öncesi Katangiyon adında bir mesire yeridir.
9
Yalı Yolu’nun son durağı Paşabahçe. Vaktiyle tüm sakini Gayr-i Müslim
olan köye Sultan İbrahim’in saltanatında Sadrazam Hezarpare Ahmet
Paşa, geniş bahçeli bir saray yaptırır. III. Mustafa; mektep, cami, çeşme
ve hamam imar edip etrafına Türk nüfus iskan eder. Hristiyan nüfus,
zamanla azalsada tamamen yok olmaz. 1894 yılında Ayios Kontantinos
Rum Ortodoks Kilisesi yapılır. Semtte ayrıca Aya Kiryaki Ayazması
vardır. 19. yüzyılda Paşabahçe’de bir cami, iki kilise, bir dalyan, iki fırın,
bir peksimethane değirmeni, yedi yalı bulunmaktadır. Aynı yüzyılda
Paşabahçe’de cam, porselen, taş ve mum imalathaneleri mevcuttur.
1934 yılında kurulan Cam Fabrikası ve 1922 yılında faaliyetine başlayan
Rakı ve İspirto Fabrikası semtte nufüsun hızla artmasına neden olur.
Saint Alexander, burada gece gündüz ayin yapıldığı için Uykusuzlar
Manastırı’nı yaptırır. Yavuz’dan sonra Sultan Süleyman ve I. Ahmed’in de
özel ilgisini görür Çubuklu. III. Ahmed’in damadı ve sadrazamı Nevşehirli
İbrahim Paşa tarafından burada büyük bir havuz ve güzel bir çeşme
yaptırılır, dere etrafına çınarlar ve çeşitli ağaçlar diktirilir. Yerinin güzelliği
nedeniyle Sultan III. Ahmed zamanında tekrar imar edilir. Çubuklu’ya
en çok özeni kuşkusuz Sadrazam Rifat Paşa göstermiştir. Eski Feyzabad
Kasrı olan yalısının çevresine laklar, kastlar, havuzlar yaptırır. Ardından
köyü şenlendirmek maksadıyla beş evladına da yalı inşa ettirir. Mehmet
Rauf’un deyimi ile “Bir vakitler sahillerine Boğaz’ın en güzel yalıları
sıralanmış olan bu köy, geçirdiği parlak devirlere rağmen, poyraza
dönük yüzüyle havasının sertliğinden ikbali hep kısa sürmüş, nedense
gülmesiyle küsüp kabuğuna çekilmesi bir olmuştur.” Fakat her devirde
olduğu gibi çekici güzelliğiyle 19. yüzyılın son yıllarında da Çubuklu,
kendisine sahip çıkacak birini bulur. Bu dönemde Abbas Hilmi Paşa
imar eder bu kez Çubuklu’yu. Paşa; büyük bir kasır, köşler ve Çubuklu
Camii’ni yaptırır.
Mehmet Rauf gibi Çubuklu’nun güzelliğine bugün de methiyeler
düzülmektedir. Türk dizileri Çubuklu’yu mesken tutmakta geçikmez.
Hayat Ağacı’nın neredeyse tüm bölümleri semtte çekilir. Fikret Kuşkan,
Özge Özberk ve usta oyuncu Kenan Bal’ın rol aldığı dizide ana mekan
olarak kullanılan Eşref Kundura, Fırın Sokak’tadır. Usta yönetmen
Cevdet Mercan’ın çektiği Paramparça dizisi de muhteşem manzarasıyla
Kardelen Çıkmazı’na set kurar.
10
Semtin dizi sektörüyle birlikteliği uzun yıllar öncesine dayanır. Acı Hayat
semtte çekilir. Muhteşem finalı hala akıllardadır. Final, Paşabahçe Tekel
Fabrikası sırtlarında, HOLLYKOZ projesinin de sembolü olan iki ağacın
altında çekilir. Mehmet canından çok sevdiği Nermin’i iki ağacın arasına
defneder.
Kardeş Payı’nda Eda’nın eczanesi, Reis’te Murat ve Nazlı’nın, Dinle
Sevgili’de Nermin’in evi, İntikam’da Rüzgar’ın barı, Diğer Yarım’da
Meryem’in Ciğerim’in Köşesi, Aramızda Kalsın’da Civan’ın restoranı
Paşabahçe’dedir.
Ayrıca Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde Ekmek Teknesi, Kayıp Şehir,
Suskunlar ilgili sahnelerini çekmişler, Rıhtım’da Diğer Yarım ve Racon
Ailem İçin sıklıkla set kurmuşlardır.
11
63
60
MAHALLE YOLU
51
Çiğdem
52
Acarlar
61
62
33
180 181
179
Kavacık
Rüzgarlıbahçe
22
23
24
25
26
Fatih
28
29
196
31
32
30
Baklacı
197
12
13
Fatih Mahallesi’nde Ulan İstanbul, Küçük Kadınlar, Diğer Yarım set
kurmuş.
MAHALLE YOLU
1960’lı yıllarda Beykoz’un 15 mahallesi, 22 köyünde toplam nüfusu
58317 idi. O yıllarda Beykoz, İstanbul’un fabrika havzasıydı. Paşabahçe
Şişe Cam Fabrikası, etrafına kurulu onlarca cam atölyesine iş verirdi.
Kıyı şeridene sıkışmış yerleşim birimleri zamanla nufüs baskısına
dayanamayarak önce kıyıya paralel tepelere, daha sonra tepeleri de
aşarak ardındaki düzlüklere yayıldı. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün
de yapılmasıyla Beykoz iyiden iyiye göç aldı. Beykoz’un bugün köyleri de
dahil 250 bin civarında nüfusa sahip 45 mahallesi var.
Baklacı’ya Pozitif Film Stüdyoları renk katmış. Şirketin sahip olduğu
platoda kurulu hazır mekanlarda birçok dizi kayıt yapmış. Ömre Bedel,
Akasya Durağı, Reaksiyon, Kurtlar Vadisi, Galip Derviş, Küçük Kıyamet,
Kanıt, Ekip Bir, Dudaktan Kalbe, Kader Çizgisi; Baklacı Mezarlığı’nda,
Çavuşbaşı Kasrı’nda, Türker İnanoğlu İlköğretim Okulu’nda, Deve Geçidi
Piknik Alanı’nda, mahalle aralarındaki müstakil evlerde ve orman
içlerinde saklı villalarda çekim yapmış.
Acarlar Mahallesi’nde; Selena, Kaderimin Yazıldığı Gün ve Arka Sokaklar;
Çiğdem Mahallesi’nde ise Urfalıyam Ezelden adlı dizi set kurmuş.
Türk Dizi sektörü tali mekan sorgulamasını ekseriyetle ana mekan ya
da ana plato çevresinde yapar. 120 dakikaya ulaşan dizilerimiz zamanla
yarış halindedir. İki ekip günde 18 saat çalışarak yayın yetiştirirler.
Haliyle ana mekandan çok uzaklaşmamak yönetmenin temel tercihidir.
Beykoz’un tarihi dokusunu kaybetmemiş, boğaz gören, yeşille içiçe
mekanlarını sıklıkla kullanan diziler tali çekimler için aradıklarını yine
Beykoz’un mahallelerinde bulmaktalar.
Kavacık bu mahallelerin başında gelmekte. Türker İnanoğlu’nun 1960
yılında kurduğu Erler Film şimdilerde Kavacık’ta kurulu stüdyolarında
hizmet vermekte. Şirket; bünyesinde oluşturduğu platoda iç mekan
çekimlerini yaparken 10 sezonunu aşmak üzere olan Arka Sokaklar’ı
Kavacık ve civarında çekmekte.
Rüzgarlıbahçe, Türk dizi izleyicilerinin sıklıkla ekranlarda gördüğü
bir mahalle. Nedeni; Çiçek Taksi’nin semtte çekilmiş olması. Ayrıca
mahallede İki Aile, Cennet Mahallesi ve Arka Sokaklar da set kurmuş
vaktiyle.
14
15
SAHİL YOLU
Çamlıbahçe
Ortaçeşme
97 95
96 94 93
91
92
187
Yalıköy
98
86 87
84
85
83
82 79
81
80
114
78 77
112
113
Merkez
75
74
178
71
Gümüşsuyu
68 67
69
65
64
İncirköy
59
16
17
Osman Paşa Hünkar Köşkü’nü yaptırmış. Çayır’da uzun yıllar sünnet
düğünleri ve güreşler tertip edilmiş. Köşkten bugün geriye bir çeşme ve
nişangah kalmış.
Çayırın hemen yanında ise Beykoz’un meşhur cam işçiliği geleneğinin
üzerine kurulu Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası mevcut. Fabrika 1935
yılında faaliyetine başlamış, 60 yıl aralıksız üretim yapmış. Şimdilerde
kapalı olan fabrika, çevresinde çekilen dizilerde 60’lı yılların sessiz fonu.
SAHİL YOLU
Göksu’dan İncirköy’e kadar sahil yolu ile Boğaz arasına geleneksel Türk
mimarisinin en zarif örnekleri olan yalılar birer dantela gibi set çekerler.
İstisnası Abbas Hilmi Paşa Korusu’nun Boğaz’la buluştuğu kıyıdır.
Kanlıca’dan Çubuklu’ya Halide Edip Adıvar ile Piri Reis caddelerinin
kesiştiği bu iki buçuk kilometrelik kıyı şeridi dışında Boğaz pek göstermez
kendini. Aksine İncirköy - Gümüşuyu - Beykoz Merkez ve Yalıköy arasında
Boğaz doyumsuz güzelliği ile karşınızdadır. Sahip Molla - Kelle İbrahim
- Ahmet Mithat Efendi Caddesi boyunca Boğaz kendi ritüelini yaşatır;
küçük iskeleleri, balıkçı tekneleri, yeşil parklarıyla.
Boğaz’la komşu İncirköy ve Gümüşsuyu Mahallesi’nin kıyı şeridi sıklıkla
dizi çekimlerine sahne olmuş. Kıyı şeridinde İntikam, Medcezir, Kuzey
Güney, Diğer Yarım, Kiraz Mevsimi, Kaderiminin Yazıldığı Gün, Karadayı,
Serçe Sarayı, Ankara’nın Dikmen’i, Kardeş Payı sıklıkla çekim yapmış.
Sahil Yolu bu nedenle yalıların kıyı yolu ile Boğaz arasından çekildiği ilk
noktadan; Paşabahçe’nin hemen ilerisi İncirköy’den başlıyor.
Geniş bahçeli evlerin ve incir ağaçlarının çokluğu nedeniyle köy
İncirlibahçe diye anılırmış vaktiyle. Evliya Çelebi’nin dönemin yazılı
metinlerinde pek rastlanmayan alışılmışın dışında uslübuyla kaleme
aldığı seyahatnamesinde İncirköy “300 hane bahçeler içinde ev, cami,
mescit ve içinde hamamı ile Heraspare Ahmet Paşa Sarayı vardır.”
satırlarıyla tasvir edilir. Sahip Molla Caddesi ile Bekir Ağa Çıkmazı
arasında kalan korunmuş yeşillik Sultaniye Çayırıdır. Çayır’ın ortasında
bugün Paşabahçe Spor Kulübüne ait futbol sahası mevcuttur. Sultaniye
Çayırı Osmanlı kroniklerinde; “Bayezid Han binası bir bağ, cihan misal
bir gülistandır. Sultaniye Çayırı’nda öyle servi ağaçları vardı ki asumane
ser çekmişlerdir” şeklinde tarif edilir. Kanuni döneminde çayır, ortasında
adacık olan bir körfezmiş. Hançerli Sultan’ın ilgisi ve sevgisi sebebiyle
körfez doldurularak çayır genişletilmiş. Daha sonra III. Murad döneminde
18
Karadayı’da Mahir’le Feride’nin düğün sonrası adadan dönüşleri
tarihi Paşabahçe Vapuru’nda çekilir. Aynı şeritte yer alan park Türk
dizi tarihinin en ilginç evlenme teklifine sahne olur. Kardeş Payı’nda
Emrah, eğittiği kuşlarla Eda’ya evlenme teklif eder. Seranat yıllarca
konuşulacak ilginçliktedir. Ayrıca İncirköy sırtlarında yer alan Karlıtepe
mevkisinde Türk dizilerinin araç içi sahnelerinin çekildiği en bildik yoldur.
Karlıtepe’nin büyüleyici boğaz manzarası özellikle Kurtlar Vadisi’nde sık
kaydedilir. Beykoz Belediyesi ve Kaymakamlığı önü de semtte dizi seti
kurulan alanlardandır.
19
İncirköy ve Gümüşsuyu’ndan sonraki Sahil Yolu durağı Beykoz Merkez.
Evvelce bağ ve bahçeli mamur bir kasabaymış. Halkı oduncu, balıkçı
ve bahçevanmış. Suyu ve havası güzelmiş. İskelesi önünde kılıç balığı
dalyanı varmış. Çarşısı ve pazarı ulu ağaçlarla süslüymüş. Onçeşmeler
civarında bulunan büyük ceviz ağaçlarının çokluğu nedeniyle semtin
adının Binkoz’dan geldiği rivayet edilir. Koz ceviz demektir. Diğer rivayet:
Zamanında bölgeye yerleşen Kocaeli Beyleri’nin varlığıyla ilintilidir. Bey ve
Farsça’da köy anlamına gelen Kos’un birleşmesiyle Beyköyü yani Beykos
ismine ulaşılmıştır. I. Mahmut’un Gümrük Emini İshak Ağa tarafından
yaptırılan on lülelesinden de su akan çeşmesi, Behruz Ağa Hamamı,
Serbostani Mustafa Ağa Camii, Hacı Hüseyin Ağa Muvakkithanesi,
Paraskevi Kilisesi, keza Koru Yolu’nda okuyacağınız gibi Abraham
Paşa Korusu, ancak yüzyıl öncesinin siyah beyaz fotoğraflarında
rastlayacağımız türden ahşap evleri ile Beykoz, tarihin İstanbul’un bu
uzak köşesinde sımsıcak yaşandığı yerdir.
birden fazla set kurulmuştur. Kuşkusuz bu ilginin sebebi, tarihi dokusunu
muhafaza etmesi ve Osmanlı sivil mimarisinin en yalın örneklerine
sahip olmasıdır. Beykoz Çayırı, Kasrı ve Kışlası, Ahmet Mithat Efendi’nin
yalısı, Kundura Fabrikası, çeşmeleri, deresi, iskelesi, tersanesi ve
dahası ile Yalıköy bulunmaz bir platodur. Ezel dizisinde Ezel’in annesinin,
Fatih Harbiye dizisinde Şinasi’nin, Zehra’nın, Neriman’ın, Faiz’in, Güz
Gülleri’nde Meryem’in, Ruhumun Aynası’nda Aliye Hanım’ın, Canan’da
Nalan’ın evi bu mahallededir.
Kertenkele, Karadayı, Reis, Bir Yusuf Masalı, Gülbeyaz, Kocamın Ailesi,
Kurtlar Vadisi; Hacı Osman Akfırat, Kuyu, Fıstıklı Yalı Sokak’ta, Seyrek
Selviler’de, Serviburnu Çıkmazı’nda, İshak Ağa Caddesi’nde set kurmuş
dizilerden sadece birkaçıdır.
Ayrıca Fatih Harbiye, Ruhumun Aynası, Benim Hala Umudum Var
gibi yapımlar tamamen Yalıköy’de çekilmiştir. Dizilerin ortak özelliği
kıraathanesi, marketi, muhtarlığı, kuaförü, tamircisi, balıkçısı,
kırtasiyesiyle tam bir mahalle dizisi olmasıdır. Ruhumun Aynası’nın
jeneriğinde Yalıköy havadan tüm güzelliğiyle resmedilir.
Bu çeşitliliğe kuşkusuz dizi sektörü ilgisiz kalmaz, özellikle Çan
Çıkmazı’nda yer alan üç katlı ahşap konak birden fazla dizinin ana
mekanı olarak kullanılır. Aynı yapı; Bir Yusuf Masalı’nda Paşa’nın konağı,
Aşk Yeniden’de Reis’in evi, Hayat Ağacı’nda Eşref Bey’in yalısıdır. Konağın
çevresindeki sokaklar da tali sahnelerin çekildiği sahalardır.
Sahil Yolu’nun son durağı Yalıköy ve çevresi. Yalıköy için rahatlıkla
denilebilir ki, Türkiye’de en sık çekim yapılan semttir. Her sokağında
20
Yalıköy’ün yakın çevresinde yer alan Ortaçeşme ve Çamlıbahçe’de dizi
çekimleri yapılmıştır. Çamlıbahçe’de Gördesli Makbule Sokak sıra işçi
evleriyle muhteşem bir settir. Kırık Küpe, Gazi, Osmanlı Tokadı, Binbir
Gece Masalı, Üç Arkadaş, Pis Yedili, Umudsuz Ev Kadınları, Beni Böyle
Sev, Kara Para Aşk, Elde Var Hayat dizileri sokaktaki birçok evde mesai
yapmışlardır. Ortaçeşme Mahallesi’nde ise Benim Hala Umudum Var ile
Umutsuz Ev Kadınları set kurmuşlardır.
21
KUZEY YOLU
147
Riva
148
144
143
142
141
188
139
135
Anadolu
Feneri
136
133
Poyrazköy
189
131
128
126
124 127
121 123
Anadolu Kavağı
120
22
23
sıbyan mektebi ve bir çeşmesi vardır. Halkı gemici, bağcı ve tüccardır.”
der.
Osmanlı yöneticilerinin öteden beri ehemmiyet verdiği milletlerarası
karantina işlemleri için 1838’de meşhur Kavak Tehaffuzhanesi inşa
edilir. Günümüzde olduğu gibi; olağanüstü denizi, taze balığı, havası ve
yeşili Anadolu Kavağı’nı her dönem hafta sonu İstanbulluların uğrak yeri
yapmıştır.
KUZEY YOLU
Kuzey Yolu, Beykoz’un kuzeyde kalan ilk mahallesi, Boğaz’ın son iskelesi
Anadolu Kavağı’ndan başlıyor.
1946 yılına kadar Anadolu Kavağı Köyü, memnu askeri bölge içinde
kalmaktaydı. Vaktiyle köye Gayr-i Müslim sokulmazdı. Vapur iskelesinde
hüviyet cüzdanları muayene edilirdi. Gerek Anadolu gerekse Rumeli
Kavağı sahilleri Türklerden evvel sahipleri için mukaddes bir bölge
sayılırdı. Zira, kararsız ve huysuz mizacı ile Karadeniz gemicilerin daima
korktukları ve olduğundan da fazla büyüttükleri bir canavar ağzı gibiydi.
Bu nedenle ilahlara adak adanmadan, kurbanlar kesilmeden hiçbir
geminin bu korkunç denize açılması adet değildi.
Kavak çarşısının dükkanları hava bekleyerek geceleyen gemicilerin
alışveriş edebilmeleri için sabaha kadar açık bulunurdu. Hal böyle olunca
işte ve kazançta hareket ve bereket fazla olurdu köyde. Çok yaşlı büyük
çınarlara evvelce kavak denildiği ve bu nedenle köyün adının Anadolu
Kavağı olduğu rivayet edilir. Bir diğer söylence de köyün dillere destan
kavak incirinin köye ad olması. Andreossy’ye göre Fatih Sultan Mehmet
İstanbul’u muasara ettiğinde surlarda gedik açacak küçük bazalt
taşlarını Kavak’tan tedarik etmişti.
Köyün sonraki kurucularından Midillili Ali Reis’in köy içerisinde birden
fazla hayratı var. Onlardan biri camisi. Paşa caminin yanında bulunan
hazirede meftun. IV. Murat Rus ve Kazak akınlarını önlemek için Rumeli
Kavağı Kalesi ile beraber Anadolu Kavağı’na da bir kale yaptırır. Evliya
Çelebi “Baştan başa Müslüman kasabasıdır. Merkezinde 800 civarında
hanesi, yedi mescidi, bir hamamı, 200 kadar dükkanı, bekar evleri,
24
Anadolu Kavağı’nın her yanında, bugün Kertenkele dizisi çekiliyor. Zekası
ve sıra dışı yetenekleri sayesinde İstanbul polisi tarafından her nasılsa
ele geçirilemeyen profesyonel bir hırsızın imam kılığına girmesi sonrası
yaşanan hadiseleri konu alan Kertenkele; cami, Neşe Hanım ve Mektep
Sokak’ta çekiliyor. Kavak’ın camisi neredeyse dizinin ana mekanı.
Kertenkele dışında; Arka Sokaklar, Üç Arkadaş, Karadayı, Zengin Kız
Fakir Oğlan ve Ekip Bir Kavak’ta set kuran diğer yapımlar.
Mirşak Hanım Sokak’ta yer alan yeşil konak uzun süre Kollama dizisinde
Necip Amir’in evi olarak kullanılmış. Sahili, meydanı, parkı, kalesi,
mezarlığı Anadolu Kavağı’nın ekranlarda sık görülen yanı.
Halide Edip’in Tatarcık romanı Boğaziçi’nin saklanmış köşelerinden
birinde, Poyrazköy’de geçer. Halide Edip eserinin başında Kuzey Yolu’nun
ikinci durağı Poyrazköy’ü kısada olsa etkili cümlelerle anlatır. “Hani
25
Boğaz’ın mavi ve nazlı suları, dolambaçlı, zarif, yeşil kıyıları arasında
kıvrıla kıvrıla akıp geçer de birdenbire dar bir geçide varır. İşte Poyrazköy
bu geçitle karşı karşıyadır. Onun için manzarasının eşi benzeri yoktur.”
Önce Cenevizliler, ardından Rumlar, son olarak Türkler yerleşik yaşarlar
köyde. İsmini Poyraz Baba denilen bir ermişten aldığı rivayet edilir. Mevcut
kale Cenevizlilerden kalmadır. Sivil mimarisini muhafaza eden tipik bir
Osmanlı balıkçı köyüdür. Bölge hakim rüzgarlara ve akıntıya kapalıdır, bu
nedenle denizi bereketlidir.
Limanında uzun sure Gülbeyaz dizisi çekilmiştir. Vazgeç Gönlüm,
Haziran Gecesi, Kaçak ve Kurtlar Vadisi köyde çekilen diğer dizilerdir.
Kuzey Yolu’nun üçüncü durağı Anadolu Feneri, Boğaz’ın Karadeniz’e
açılan ağzında, Çakaltepe ve Kabakoz koylarının arasında uzanan
küçük bir yarım ada üzerindedir. İlk günkü gibi korunan ve 16 deniz mili
açıklığı görebilen fener, 1834 yılında kurulmuştur. Bulunduğu köye adını
26
da veren fener, Kırım Harbi sırasında müttefik gemilerinin Boğaz’ın ve
Karadeniz’in girişlerini daha rahat görebilmeleri için inşa edilmiştir. Yom
Burnu’nda hakim bir tepe üzerine inşa edilen fenerin kule yüksekliği
20, denizden yükseliği ise 75 metredir. Dünyada orijinal halini muhafaza
eden ender fenerlerdendir.
Köy fenerde görev yapan askerlerin yerleşik yaşamalarıyla kurulmuş.
Zamanla köye Kafkasya’dan daha sonrada Girit’ten askerler iskan
edilmiş. Kitabesinde “Sultan Ahmed Han-ı Salis Hazretleri’nin Bahr-ı
Siyah Boğazı’nı bina muhafazası için bina buyurdukları Kal’a-i Cedid’dir.”
yazılı kale zamanla işlevini kaybetmiş. Takriben 50 metre yüksekliğe
sahip Yom Burnu’nun en ucunda yer alan fener kale içinde. Çevresi
düzenlenen kale büyüleyici bir manzaraya sahip.
Öyle Bir Geçer Zaman ki adlı dizide Cemile karakterinin yaşadığı ev
Anadolu Feneri’nde Menekşe Yolu üzerinde. Dizide ev henüz inşa halinde,
27
derme çatmadır. Cemile, çocukları ve kayınvalidesi ile zorluklar içinde
yaşamını bu evde sürdürür. Dizi, final yaptıktan sonra ev düzenlenmiş,
hatta ziyarete açılmış. Çevresinde şimdi yine sıklıkla dizi çekilen çay
bahçeleri ve restoranlar var. Aynı sokakta bir başka evde Karadayı, köyün
meydanında Aşk ve Ceza, sahilde yer alan balıkçı kulübelerinde Kaçak
ve Kayıp, Fener Yolu Caddesi’ndeki sıralı çay bahçelerinde Ulan İstanbul
ve Kertenkele çekilmekte. Köyde son olarak Kaderimin Yazıldığı Gün set
kurmuş, dizinin esas kızı Elif şöförünün vurulması sonucu arabasıyla
denize uçmuş.
Kuzey Yolu’nun son durağı en kuzeyde yer alan semtimiz Riva. Yakın
zamana kadar Çayağzı olan adı 2005 yılında Riva’ya dönüştürülmüş.
Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiği vakit beş yüz civarında
hanesi olduğu rivayet edilir. Petrus Gyllius 1550-1551 yılları arasında
İstanbul’da bulunmuş, Boğaziçi hakkında bir monografya kaleme almış.
Gyllius Yunan köylülerinin yerleşimi “Rhebas” adıyla andıklarını, derenin
ağzının küçük gemilerin demirlemesine uygun olduğunu aktarır. Fetihten
sonra Karadeniz’den gelen Türkler Riva’da iskan edilmişler.
suyu gereksiniminin %48’ini karşılar. Toplam uzunluğu 70 kilometre
olan akarsuyun 38 kilometrelik bölümünden su toplanır; Ömerli Baraj
Gölü’nden sonra Koçullu, Ömerli, Sırapınar, Hüseyinli, Bozhane, Öğümce,
Göllü ve Paşamandıra köylerinden geçerek denize döküldüğü yer olan
Çayağzı’na ulaşır. Akarsuyun çevresi %75-80 oranında ormanlarla
kaplıdır.
Küçük Kumköy Çiftliği Riva’dadır. Vaktiyle sulak topraklarında mısır,
buğday ve arpa ekilirmiş. Şimdilerde köy, özellikle yaz aylarında çok
sayıda ziyaretçiyi ağırlamakta. Uzun sahili, açıklarında yer alan Eşek ve
Soğan Adası, Kalesi, Feneri, dere kenarına kurulu çay bahçeleri ve şirin
restoranlarıyla Riva, dizi setlerinlerinin sıklıkla kurulduğu yer. Devasa
kapalı ve açık platoları, oyuncu kadrosu, kostüm ve aksersur zenginliği ile
Türk televizyonların en pahalı yapımı Diriliş dizisi de Karadeniz kıyısında
orman içinde Riva’da çekiliyor. Türk dizi tarihe geçecek yapım için Riva’da
40 bin metrekare plato kuruldu. Plato’da 1.300’lü yılların Bey Çadırı’ndan
çarşısına kadar Söğüt’ü inşa edidildi. Çekimlerde kullanılmak üzere
orjinaline sadık kalınarak keçi kılından 45 çadır yapıldı. Süleyman Şah’ın
çadırı 600 metrekare.
Riva’nın saklı koylarından Kardak Koyu oldukça meşhur; sebebi, Aşk-ı
Memnu dizisinde Behlül ile Bihter’in buluştuğu mekanın koy sırtlarında
olması. Dizinin finali ile Kardak’ın ve taş evin ziyaretçisi artmış. Aynı
mekan sonrasında birçok dizide de kullanılmış. Kaderimin Yazıldığı Gün
bunlardan biri. Ekip Bir, Kuzey Güney, Ezel ve Son, Riva’da çalışan diğer
diziler.
Gebze’nin Tepecik Köyü yakınlarından doğan, Pendik ve Çekmeköy’den
sonra Beykoz sınırlarına giren Riva Deresi; Ömerli Baraj Gölü’nü
oluşturan ana gövdedir. Malumunuz bu baraj gölü, İstanbul’un içme
28
29
KÖY YOLU
Paşamandıra
150
151
Göllü
203
200
Öğümce
152
198
199
149
156
153
155
Bozhane
157
105
163
158
104
Akbaba
110
185
103
102
Dereseki
107
106
159
160
Mahmut Şevket Paşa
109
195
108 111
Kılıçlı
161
162
99
Örnekköy
116
117
119
118
164
166
165
167
Cumhuriyet
172
169
171 170
191
Polonezköy
30
174 173
175
31
son Fettah Can bir klip çekmiş. Ayrıca köşkü Karadayı, Pis Yedili, Aşkın
Bedeli gibi birçok dizide kullanmış.
Köyün dereleri, meydanı, sığ ve bölünmemiş ormanı, ahşap eski
Osmanlı evleri; Melek, Kaçak Gelinler, Ötesiz İnsanlar gibi dizilerin
birçok sahnesine hayat vermiş.
KÖY YOLU
Bir ressam eliyle yerleştirilmiş gibi duran Beykoz köyleri, İstanbul’un
en sakin, en ağır başlı köşeleri aynı zamanda. Köy Yolu’nun ilk durağı
Akbaba Köyü. Doğası ve sahip olduğu kültürel envanterle Türk dizi
setlerinin sıklıkla kurulduğu yerleşim birimlerinin başında gelmekte.
Fatih Sultan Mehmet’in ordusuyla İstanbul’a gelen gazilerden Ak
Mehmet Efendi tarafından kurulduğu söylenir. Ak Mehmet Efendi aslen
Buharalıdır. Fetih ordusuna katılmak için Buhara’dan yaya gelir. Köyün
üst başında ziyarete açık kabri bulunur. Köyde Ahmet Mithat Efendi’nin,
içerisinde bir kütüphanenin de bulunduğu çiftliği ile Malakof Hasan
Paşa’nın bir konağı vardır. Akbaba Köyü cevizi ile ünlü. Evliya Çelebi,
seyahatnamesinde “Kiraz ve kestane mevsimlerinde İstanbul’un sefa
ehli, arabalarla Akbaba Sultan’a gider, iki-üç ay süren kestane ve kiraz
faslının olduğu bu dönemde bölgede çadırlar kurup can sohbetler
ederlerdi.” der Akbaba Köyü için. Mehmet Rauf’un Karanfil ve Yasemin
adlı eserinde olayların bir kısmı Akbaba Köyü’nde geçer. Yazar, yaz
aylarında bir hafta sonu, roman karakterlerini Kadri Paşa’nın köşkünde
bir araya toplar Evliya Çelebi’nin tarifiyle; fasıllar ve can sohbetler için.
Köyün güzelliğini ve yalın halini fark eden birçok yönetmen, setini
Akbaba’da kurmuş. Her yanında Pis Yedili çekilmiş. Esnaf dükkanları,
parkları, mezarlığı, meydanı, yolları, camisi ve hemen önündeki çay
ocağı… Ana karakterlerden Kadir Doğulu ve annesinin evi, dizinin en
sık kullandığı mekan. Aynı ev yıllar önce Geniş Zamanlar adlı dizide de
kullanılmış, Tarık karakteri evin ilk dizi sakiniymiş.
Ayrıca köy sınırları içerisinde kalan ve halk arasında Perili Köşk diye
anılan eski konak birçok diziye ve klibe ev sahipliği yapmış. Köşk’te en
32
İkinci durak, Dereseki Köyü. Kocaeli beylerinin ikametgahına ayrılan
Beykoz’un, ‘bey’ini bu beylerden, ‘koz’unu ise Farsça’daki köy anlamına
gelen “koz” kelimesinden aldığı ifade edilir. İşte bu beylerin ilk ikametgahı
Dereseki Köyü’dür. Dönemin padişahları tarafından av sahası da olarak
kullanılan köyün eski mahalleleri bugün birer bağımsız köy olarak
yaşamakta.
Dereseki Köyü için sular beldesi denilse yeridir. Ayrıca köy; meşhur
Ayşe Kadın Fasulyesi, reçellik gülleri, cevizi ile de tanınır. Deli Orman,
Sırmakeş, Özenoğlu, Dermal, Kırklar, Hamamderesi, Soğucak ve Bey
Pınarı’nın yanısıra Karakulak suyunun da ayrı bir yeri ve hikayesi vardır.
İçtiği suyun mide rahatsızlığına iyi geldiğini tespit eden Karakulak Ahmed
Ağa’dan sonra III. Selim’in kethüdası Giritli Yusuf Ağa köyde daha büyük
ve gösterişli bir çeşme yaptırarak suyu aslanağzı lülelerden akıtmış. Kısa
zamanda meşhur olan suyun namı; Mısır, Suriye, Fransa gibi ülkelere
kadar gitmiş. I. Mahmut’tan sonra saraya gümüş güğümler içinde servis
edilmiş su. Cumhuriyet öncesi ağzı mühürlü damacanalar ile dağıtımı
yapılırmış. Son olarak Sultan II. Abdülhamid’in içmesine tahsis edilmiş.
Köyün ikinci meşhur suyu, edebiyatımızın saygın isimlerinden ve kültür
tarihimize önemli katkılar sağlamış olan Ahmet Mithat Efendi tarafından
satın alınarak işletilmiş olan Sırmakeş Suyu. Sırmakeş suyu, bugün
Özel Müezzinoğlu Ormanları olarak bilinen alandan çıkmakta. Ayrıca
bir zamanlar Dereseki’nin ıhlamur, kestane ve çam balları İstanbul’un
en favori ballarıymış. Az da olsa köyde hala arıcılık yapılmakta. Köyde;
onuncu sezonlarını dolduran Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar sıklıkla set
kurmakta. İşler Güçler ve O Hayat Benim ise yer yer köyde çekim yapmış.
Camisi, kahvehanesi, mezarlığı, nefis ormanı ve orman yolları
Dereseki’nin ekranlarda gördüğümüz yanı.
Aynı yol üzerinde yer alan üçüncü köyümüz Örnekköy’de; Hayat Dediğin,
Binbir Gece Masalı, Küçük Ev Kadınları ve Arka Sokaklar çekilmiş.
Mahmut Şevket Paşa Köyü ise ekranlarda sık görülen Beykoz
33
köylerinden. Vaktiyle Rum vatandaşlarımızın meskun olduğu köy,
eskiden Gültepe denilen mevkideymiş. Bu rumlar şimdiki köy arazisinde
bahçıvanlık yapan bir Arnavut’un yanına göç etmişler daha sonra. Köy
zamanla Arnavutköy diye anılmaya başlanmış. Şimdiki köy halkı ise
Selanik ve Drama mübadilleri. Köye eskiden çok ünlü olan Ayşe Kadın
Fasulyesi’ni almak için uzak yerlerden gelirlermiş. Hala sebzecilik köyde
belirgin uğraş. Yerlisi tarafından yetiştirilen ve yol kenarında satılan nefis
organik sebze ve meyveler köy ziyaretçileri tarafından itibar görmekte.
Kurtlar Vadisi’nde Polat Alemdar’ın ve Zaza’nın evi, Poyraz Karayel’de
Bahri Baba’nın ve Ünsal Bey’in evi bu köyde. Köyde ayrıca orman içi
birçok çatışma sahneleri çekilmekte. Ayrıca; Serçe Sarayı’ndaki Kadir’in
taksi durağı ve durağı çevreleyen esnaf dükkanları köyün merkezinde.
Bir sonraki durağımız Paşamandıra Köyü, Annem dizisine ev sahipliği
yapmış. Cam Ocağı Vakfı’nın da bulunduğu Öğümce Köyü ise, Türk
dizi sektörünün en fazla rağbet ettiği Beykoz köylerinden. Riva deresi,
dere kenarındaki piknik alanları, geniş çiflikleri, bahçeli taş köy evleri,
orman içine saklanmış kıvrımlı patika yolları, sonradan yapılmış büyük
arazilere sahip görkemli villaları, onlarca diziyi ağırlamış. Hatta Çalıkuşu
gibi dönem dizileri de köyde kendine set kuracak mekan bulmuş. Köy,
İstanbul’un en eski köylerinden biri. Tarihi, fetih öncesine dayanmakta.
Halkı, İstanbul fethedilmeden önce yerleşmiş köye. İki Dünya Arasında,
Fatih Harbiye, Merhamet, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Kaçak, Bugünün
Saraylısı, Bir Ömür Yetmez köyün farklı noktalarında çekilen diğer
dizileri.
Bozhane Köyü de ezelden kameralara alışık. Yeşilçam’ın “Anadolu’da
bir köyü” Bozhane. Merhamet dizisinde köy “Ayvalık” oluvermiş. Çok
eski kliplerde gözükmüşlüğü de var köyün ve halkının. 90’lı yıllarda
rahmetli Barış Manço, Süleyman adlı klibini bu köyde çekmiş. Yediden
yetmişe birçok köylü Barış Manço’ya eşlik etmiş. Karadenize kıyısı
olan orman içindeki köy, Türkmen aşiretlerinden Bozhanlı Türkleri
tarafından kurulmuş. Köyde merhume Vesile Hanım adına 1898
senesinde yaptırılan dört lüleli bir çeşme yer almakta. Kabasakal Camii
ve 700 yıl önce yaşamış Horasanlı İsmail Dede’nin türbesi Bozhane’nin
sembollerinden. Yaşlı ahşap ve taş köy evleriyle ile yeni yapılmış modern
villaların ziyaretçisine farklı iki zaman dilimini aynı anda yaşattığı köyde,
Kalp Gözü, Arka Sokaklar, Küçük Kıyamet dizileri çekilmiş. Emeç
mevkiindeki çoban kulübelerinde Kurtlar Vadisi sıkça set kurmuş.
34
Türbesi, okulu, kahvehanesi ve kahvehaneye bitişik emlakçı dükkanı
köyün ekranlardaki en görünür hali. Boğaziçi Caddesi’ndeki atıl benzinlik
dönem dizilerini de ağırlamış. Karadayı ve Öyle Bir Geçer Zaman ki,
1960’ların ambiyansını bu benziklikte yakalamış.
Şimdilerde Türkiye’nin en büyük film platosunun inşa çalışmalarının
yapıldığı Kılıçlı Köyü’nün kesin olarak kuruluş tarihi belli değil. Bir rivayet,
köyün kuruluşunu Timurlenk dönemine tarihler. Köyü Yıldırım Beyazıt’ın
Osmanlı topraklarına kattığı kesin olmayan bir diğer bilgidir. Köye ilk
gelenler Kafkas Türkleridir. Dört kabile halinde gelmişler. Köyün adı
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine de konu olur. Çelebi “Köyün hemen
altındaki dereden kılıç balıkları sürü halinde geçtiği için köyün adı kılıçlı
olarak kalmıştır.” der. Köy, kılıç zoruyla alındığı için Kılıçlı dendiği ise
başka bir söylentidir.
Nato Radar Üssü’nün uzun yıllar önce işlevsiz kalması, 260 dönüm
büyüklüğündeki arazisininde önce Orman İşletmeleri’ne, ardından
Büyükşehir Belediyesi’ne devri, köyün kaderini değiştireceğe
benzemekte. Keza; ilçenin marka değerini arttırmak için Büyükşehir
Belediyesi, alanı ihale yoluyla Beykoz Belediyesi’ne kiralamış, kiralanan
arazinin Türkiye’nin en büyük film platosuna dönüştürülmesi planlanmış.
Proje tamamlandığında sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin en fazla
film çekilen merkezi olacak. Plato aynı zamanda sinemaseverlerle yerli
ve yabancı turistleri de bölgeye çekecek. Hem sinema endüstrisine hem
de ilçe turizmine ciddi katkıda bulunacak. Bunun için altyapı çalışmaları
bitmiş, eski askeri binalar tamir edilerek kullanıma hazır hale getirilmiş.
35
Geriye iki adet büyük stüdyo yapımı ve çevre peyzajı kalmış. Şu an plato
kullanımda, yer yer çekimler yapılmakta. Kurtlar Vadisi, Kollama, Arka
Sokaklar, Kaçak gibi diziler aksiyon sahnelerinin bir bölümünü platoda
çekmişler. Kendimize Doğru ise tüm setini plato içerisine kurmuş.
Adeta yeşil bir denizin içine kurulu köyün Türk dizileriyle mesaisi,
konumlandığı tepe ve muhteşem manzarası nedeniyle eskiye
dayanmakta. Plato yolu üzerinde yer alan büyük çiftlik önce Kuş Dili,
ardından Büyük Yalan ve Bir İstanbul Masalı dizilerinin bazı bölümlerinde
kullanılmış.
Cumhuriyet Köyü, bildik birçok dizinin ana mekanının yer aldığı Beykoz
köylerinden. Köy’ün asıl adı, Çavuşlu Çiftliği. 1928-1929 yılları arasında
Ruscuk’tan gelen Bulgaristan Türkleri buraya yerleştirilmiş. Yeni
Cumhuriyetin yeni örnek köy modellerinden biri olmuş, Mustafa Kemal
Atatürk’ün talimatları ile kurulmuş. Hatta Mustafa Kemal Atatürk,
yapılanları yerinde görmek üzere 1937 yılında bu köyü ziyaret etmiş,
yapılaşmayı ve köyün düzenini çok beğenmiş. Daha sonra, Atatürk
adına köyde bir alan çevrilmiş ve ağaçlandırılmış. İstanbul ölçeğinde
büyük bir orman köyü olan Cumhuriyet Köyü, yetiştirdiği organik
sebze ve meyveleri, ürettiği hayvansal ürünleriyle meşhur. Yol kenarına
kurulan derme çatma tezgahlar, hafta sonu kent karmaşasından sıkılan
İstanbullulara yaz boyunca hizmet vermekte. Köyde yirminin üzerinde
piknik alanı ve at çiftliği bulunmakta. Köy, sit alanı ilan edilmiş 13.000
metrekare ormana sahip. Bu haliyle doğal bir plato. Özellikle Mandıra
Çıkmazı’nda yer alan villalarda birçok dizi set kurmuş. Ezel, Binbir Gece,
Farklı Desenler, Kurtlar Vadisi; köyde yer yer çekimi yapılan diziler. İlginç
konseptiyle Ütopya programı, köyde yerleşik plato inşa etmiş. Orman
36
içlerinde Kurtlar Vadisi ve Karadayı’nın da birçok sahnesi çekilmiş.
Köy yolunun son durağı Polonezköy. Köy, 1842 yılında Polonya prensi
Adam Çartoriski tarafından kurulmuş. 1842 yılında Prens Adam, söz
konusu yeri satın almış, buraya Polonyalı asker ve göçmenlerden bir
kısmını yerleştirmiş. Çiftlik yapmak için yerleşenlere yer, alet ve hayvan
vermiş. Arazi, Polonyalılara tahsis edilmeden önce, Lazaris papazlarına
aitmiş. Üç Silahşörler ve Umberto Eco’nun Gül’ün Adı adlı romanına
konu olan Lazarist Lazaris papazları, Hz. İsa döneminde olduğu gibi,
sade ve samimi birer İsevi gibi yaşamak için mücadele eden dindar
Hristiyanlardır. Papa tarafından bu vasıflarına istinaden afaroz edilirler.
Bu dindar Hristiyanlar, Avrupa’nın her devletinden kovulurlar. Onlara
kucak açan Osmanlı, bu toprakları inançlarını özgürce yaşayabilmeleri
için kendilerine tahsis eder. Burada bir manastır ve çevresinde bir çiftlik
kurarlar. Zamanla nüfuslarının giderek azalmasıyla Lazaris papazları,
bu toprakları bir başka zorunlu sürgünü yaşayan Polonyalı Hristiyan
kardeşlerine satarlar.
Willy Sperco, Yüzyılın Başında İstanbul adlı eserinde “İstediğinizde temiz
bir yatak, sıcak bir çorba, taze yumurta, nefis süt ve tereyağ bulunan
Polonezköy; sakin, huzur içinde tam bir dinlenme yeridir.” der. Köy bu
vasfını, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hiç kaybetmez.
İstanbullular için, şehir hayatının yorucu ilişkilerinden kurtulmak, doğa
ile başbaşa vakit geçirmek istenildiğinde, kendine özgü bir kültür ve
insan dokusuyla bu köşe; şaşırtıcı anlar yaşatabilen bir dinlenme yeri
olagelmiştir. Köyün etrafında koşu ve gezi yollarıyla piknik alanları bulunur.
1990’lı yıllarda başlayan pansiyonculuk, şimdilerde daha profesyonel
görünüme kavuşmuştur. Her sene haziran ayında Kiraz festivali yapılır.
Köyde hala sayıları azalsa da Polonya kökenli vatandaşlarımız hayatlarını
sürdürmekte. Yeşillikler içinde geniş bahçelere sahip modern villalar
bugün birçok dizinin ana karakterlerinin evi olarak kullanılmakta.
Dedem, Gofret ve Ben’de Rıza Dede’nin, Ihlamurlar Altında‘da Filiz’in
Ezel’de Eyşan’ın, Şeref Meselesi’nde Hakkı’nın ve Beyefendi’nin,
Kaderimin Yazıldığı Gün’de Ziya Yörükhan’ın, Kurtlar Vadisi’nde Büyük
İskender’in, Aşk ve Şavaş’ta Baldar’ların evi Polonezköy’de.
37
176
145
Riva
Anadolu Feneri
140
138
134
LEZZET YOLU
129
125
Poyrazköy
132
Anadolu Kavağı
122
154
Bozhane
115
Mahmut Şevket Paşa
186
Akbaba
101
193 100
194
Merkez
76
70
177
Cumhuriyet
Gümüşsuyu
168
66
57
Paşabahçe
Polonezköy
190
202
41
Kanlıca
Kavacık
20
27
21
Fatih
Anadoluhisarı
14
10
11
2
38
39
LEZZET YOLU
Uzun sekansların açık alanda çekilmesi pek uygun görülmez, eğer
bir plato içerisinde değilseniz. Açık alanda çalışmak set ekibi dışında
çevredeki değişkenleri kontrol edemediğinizden risklidir. Hele ki sesli
çekim yapıyorsanız işiniz cidden zordur. Bu nendenle elden geldiğince
senarist uzun diyalogları kapalı alanlara toplar. O alanların başında
manzarası ile etkileyici retoranlar, çay bahçeleri ve kafeler gelir. Söz
konusu lezzet olduğunda alametifarikaları birden fazla olan Beykoz
bulunmaz bir yerdir. Beykoz’un tarihsel lezzet bakiyesi üzerine kurulu
restoranlar, kafeler, çay bahçeleri birçok diziyi ağırlamıştır.
ve ailesi bir lokanta açar. Bu arada küçük bir not; bahsi geçen lezzet
durakları rehberde ve haritada işaretlidir. Tövbeler Tövbesi’nde dizinin
esas kızı Pelin ile esas oğlanı Mahir, Göksu kıyısında bir restoran
işletmektedir. Şeref Meselesi’nde dizinin biri savcı, diğeri kendince
mafya olan iki kardeşi sıklıkla Küçüksu’da boğaza nazır bir restoranın
bahçesinde buluşur. Hasılı hem ırmak kenarı hem Boğaz, istanbul’da
başka bir yerde bulamacağınız bir lüks, Göksu’nun her birinde birden
çok dizi çekilmiş restoranlarında bugün sipariş edemeseniz de aklınızın
bir köşesinde olsun mısır.
Otağtepe yamaçlarında yetişen üzümün yanısıra Anadoluhisarı’nın
ayvası namlıymış. Çavuş, Ağababası, Cemil Efendi, Mahmut Bey, Arnavut
Ali Ağa büyük ve meşhur bağ sahipleriymiş vaktiyle. Bu bağ ve bahçe
sahipleri dut zamanı, incir zamanı, üzüm zamanı, köyün ilk mekteplerine
tabla tabla meyve gönderirler, bu işi bağ ve bahçelerinin uğur ve bereketi
sayarlarmış. Tarif edilen Otağtepe ve Kavacık yamaçlarında geniş
meyve bahçelerinden ziyade, benzer lezzetleri sunan restoranlar, eşsiz
Boğaz manzarasıyla kafeler ve çay bahçeleri var bugün. Bu harikulade
mekanlar işlerine titizlenen prodüksiyon görevlilerince tespit ediliyor.
Lezzet Yolu’nu Göksu’dan başlatıp Riva’da sonlandıracağız. Beykoz’un
damak tadı atlasıyla örtüşen bu yol sizleri şaşırtacak çeşitlilikte.
Göksu Çayırı’nda günde altı kazan mısır kaynatmak zengin işiymiş. İlk
kazanın –ki baş kazan denilirmiş buna– sabaha karşı saat beş gibi ateşe
konulması adettenmiş. Sandallı seyyar mısır satıcıları bu ritülein bir
diğer parçasıymış. Göksu Deresi ağzında kayıkla bir kilometre kadar
içerlere girilebiliyormuş, kalabalık günlerde bu mesafe kayıkla 3-4 saatte
alınırmış. Üzerinde kayıkla mısır satan esnaf, derenin olmazsa olmaz
rengiymiş. Hala Göksu’da, çevresinde ve kasır önünde mısır kaynatılır.
Onlarca restoranında çekim yapılan Göksu’da lezzet, böyle bir geçmiş
üzerine kuruludur. Fatma Gülün Suçu Ne? adlı yapım Göksu’yu ve
çevresine dizili kıyı restoranlarını adeta görücüye çıkarır. Hatta dizinin
ana karakteri Fatmagül bir ara restoranda çalışır, ardından kendisi
40
41
güzel kokulu çayırlar var; “Sütü hoş olur.” derler. Önce süt sonra yoğurt
üretirler, hatta saraya kadar servis yaparlar. Meslek hala torunları
tarafından icra edilmekte. Kuzey Güney’in sıklıkla set kurduğu Mihrabat
Caddesi üzerinde yer alan restorana uğradığınızda aman Kanlıca
Yoğurdu’nu pudra şekersiz sipariş etmeyin.
Beykoz’un paçası meşhurdur. Beykoz Paçası’nı en iyi Rum aşçılar
pişirirmiş.
İstanbul’dan Beykoz’a paça çorbası içmeye gelinirmiş. Bu uzun
yolculuğun zahmetini unutturacak kadar enfesmiş Beykoz’un paçası.
Fatmagül’ün Gül Mutfağı ve Beyaz Yalan’da Melek’in çalıştığı restoran
Kavacık’ta, Arka Sokalar’da her fırsatta mesleğin sitresinden kurtulmak
maksadıyla takılınan lokanta Otağtepe’de, Nerde O Yeminler, Kocamın
Ailesi ve Kaderimin Yazıldığı Gün’de kulanılan boğaz kenarı yalı
restoranlar Körfez Caddesi üzerinde.
Çubuklu padişah bahçesiymiş. Buranın meyve ve sebze yetiştiren
bostanlarına sarayın bostancıları nezaret ederlermiş. Kıyıdaki düzlükte
bir padişah sarayı, bahçenin önünde ise vaktiyle padişaha mahsus
av sahası olan ve Çubuklu Bahçesi diye nam salan küçük bir orman
mevcutmuş. Çubuklu Bahçesi’nin bilhassa kızılcığı meşhurmuş. Bahçe
içinden akan Göztepe Suyu ile bugün Türkiye’nin ilk gazoz markası
Çubuklu Gazozu üretilirmiş. Gazoz Hasan Bey namı ile ün salmış. 1964
yazında günlük 300 kasa üretim yapılırmış. Şimdilerde Çubuklu’da ne
kızılcığı ne de gazozunu bulabilirsiniz. Ama özellikle Çubuklu Caddesi
üzerinde Burunbahçe’de yer alan boğaza nazır restoranlarda yemek
yerken bir ara Çubuklu’ya dönüp birkaç yüzyıl geriye gidip Çubuklu
Bahçesi’nin suyunu, meyvelerini ve kızılcığını hayal edebilirsiniz. Bu
arada bir dizi setine rastlarsanız şaşırmayın. Burunbahçe tek kelimeyle
bir açık hava platosu.
Fakat 1920’li yıllarda Rum vatandaşlarımız Beykoz’u terk ettiklerinde
bir süre eski şöhretini yitirmiş Beykoz Paça’sı. 1960’lı yıllarda yeniden
akla düşmüş lezzeti. Oflu Ahmet ile Rizeli Cahit Usta Beykoz’da ve
Paşabahçe’de paça çorbası kaynatmaya başlamışlar. Şimdilerde aynı
uğraşın emektarları Beykoz’un çeşitli noktalarında Rum tarifi paça
çorbası yapmaktalar. Paşabahçe’ye uğradığınızda mutlaka deneyin.
Gelmişken İskele Caddesi’nde yer alan yerlisinin stüdyo/kafeler dediği
İntikam dizisinde Rüzgar’ın bar/kafesini, Aramızda Kalsın’da Görkem’in
işlettiği ve Civan’ın çalıştığı İtalyan Lokantası’nı, Diğer Yarım’da
Ciğerimin Köşesi’ni görmeden, şimdiki lezzetlerini tatmadan ayrılmayın
Paşabahçe’den.
Bir Balkan göçmeni olan Hüseyin Efendi’nin dedeleri memleketlerinde
ata mesleği olan yoğurtçuluğu Kanlıca’ya taşırlar. Bakarlar Kanlıca’ya,
42
43
Ara Güler “Benim aklıma, Beykoz denildiğinde ilk önce dalyanları gelir.” der.
Boğaziçi’ne bugüne kadar kurulan 32 dalyanın her biri mevkilerine
göre adlandırılmış; Beykoz Kasrı Dalyanı, Umur Yeri Dalyanı, Fil Burnu
Dalyanı, Anadolu Feneri Dalyanı, Taptaş Dalyanı gibi. Bugün sadece
akıllarda Beykoz Dalyanı kaldı. Dalyan balık avlamak için körfezlerde
ağlarla kurulan sabit ve büyük tuzaklardır. Ayrıca Beykoz’da geceleri
sandallarda lüks lambaları ışığında lüfer avlanırdı. Beykoz’un şiddetli kış
günlerinde, gündoğu rüzgarının şiddetiyle, boğaz akıntılarında girdaplar
oluşur, ılık ve soğuk su akıntılarının birbirine karışmasıyla dip sulardaki
balıklar baygınlık geçirir, yüzeye çıkarak kıyılara vururdu. Buna halk ‘balık
kırgını’ derdi. Beykoz’un uskumrusu ve kılıç balığı meşhurdu. İskelesi
önünde bir de kılıç balığı dalyanı vardı.
Özellikle Riva, Anadolu Feneri, Poyraz, Anadolu Kavağı’nda az da
olsa Beykoz’un kıyı semtlerinde birçok aile hala balıkçılıkla meşgul.
Beykoz’da bugün 10’dan fazla sadece balıkçı teknelerinin demirlediği
iskele var. Günün hasatı Beykoz’a ve Beykoz’un misafirlerine; gerek
balık ekmek teknelerinde gerekse restoranlarda sunulmakta. Serçe
Sarayı’nda, orada direk bir İstanbul delikanlısı olan şoför Kadir’in zengin
kız Melike’yi sık sık davet ettiği balık ekmek teknelerinde yenen yarım
ekmek balık, Türk dizilerinde aynı zamanda simgesel anlatımın öznesi.
İncirköy - Yalıköy arasında yer alan balık ekmek teknelerinde zengin
44
kızlarla fakir oğlanlar çok buluşmuştur. Beykoz’un lezzet duraklarını dizi
karakterlerinin temsil ettikleri sosyal sınıfa göre gruplamak mümkündür.
Balık ekmek tekneleri, sahil çay bahçeleri, koru içi tesisler, boğazdaki
yalı restoranlar, köylerde turistik mekanlar, sahil köylerinde yer alan
iskele lokantaları birbirinden ayrı hayatları ağırlar. Akbaba, Dereseki,
Cumhuriyet Köyü, Polonezköy, Anadolu Kavağı, Poyraz, Riva’da bulunan
lezzet durakları yerleşik dizi kalıplarının abartılı yaşandığı yerlerdir.
Köylerde dere kenarına kurulu saklı bahçeler genellikle tercih nedenidir.
Orman içinde, şehrin tüm kargaşasından uzak, suyu ve havasıyla özel,
katkısız, aracısız, ilk elden yöresel ürünleriyle bu mekanların ortak yanı;
kartpostal tadında fotoğraf vermeleridir. Karadayı’da Feride ile Mahir’in
Anadolu Kavağı sırtlarında buluştuğu çay bahçesi onlardan sadece biridir.
45
Riva Kalesi
Riva Castle
146
137
ESKİ YOL
130
Beykoz Kasrı ve Kışlası
Beykoz Pavilion and Barracks
Poyraz Kalesi
Poyraz Castle
Yoros Kalesi
Yoros Castle
89
201
Kanlıca İskenderpaşa Camii
Kanlıca İskenderpaşa Mosque
Anadolu Hisarı
12
Küçüksu Kasrı
1 Küçüksu Pavilion
46
47
resimdir. Hakikaten, Göksu’nun “hayal meyal” bir resimle büyülediği
gözlerimiz, Otağ Tepesi’ne yönelince fütuhat devrinden kalma mücessem
bir sahneye dönüşür. Ne yazık ki bu benzersiz âbidenin, 1928 yılında kale
kapısı, kuzey dış duvarı bitişiğinde yapımı sırasında inşa edilen cami, kale
kapısı önünde Göksu deresi üzerinde yer alan tahta köprüsü yıkılmış.
İstanbul Şehremeni Emin Bey Anadoluhisarı - Kanlıca yolu üzerine
bugünkü haliyle camiyi yeniden yaptırmış.
ESKİ YOL
Küçüksu ve çevresini, Sultan IV. Murad’ın çok sevdiği ve buraya “Gümüş
Selvi” adını verdiği bilinmekte. “Bahçe-i Göksu” özellikle 18. yüzyılda
yoğun göç almış. Divitdâr Emin Mehmed Paşa, Sultan I. Mahmud
için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış,
ahşap saray Sultan III. Selim (ve Sultan II. Mahmud dönemlerinde de
onarılarak kullanılmış. Sultan Abdülmecid ise, ahşap sarayı yıktırarak,
yerine bugünkü kasrı yaptırmış. 1857 yılında tamamlanan Küçüksu
Kasrı’nın hemen yanı başındaki çeşme 1806 yılında Sultan III. Selim’in
annesi Mihrişah Valide Sultan tarafından yaptırılmış. Göksu ve Küçüksu
mesireleri arasında kalan çeşme eski Boğaziçi resimlerinde en fazla
tasvir edilen yapılardan biri. Yangın Var benzeri Yeşilçam’ın birçok dönem
denemesinin yanı sıra The World is Not Enough gibi Hollywood yapımları
da mekan olarak kullanmış Küçüksu Kasrı’nı. 1983 tarihli Üç İstanbul
adlı TRT dizisi ise kasırda çekilen ilk dizilerden.
Anadolu Hisarı Kalesi çevresindeki Bizans ve Ceneviz yapı kalıntılarıyla
yüksekçe bir kaya üzerine 1396 yılında yapılmış. Hisar aynı zamanda
yapımı sırasında etrafındaki yerleşkelerle birlikte İstanbul’da kurulan ilk
Türk mahallesinin merkezi.
Eski kaynaklarda Yenikale, Akçahisar, Yenicehisar gibi isimlerle de
anılan Anadolu Hisarı’nı, İstanbul’da yaşama sanatına hakkıyla vâkıf bir
şair olan Yahya Kemal çok severmiş “Gezinti” başlıklı yazısında; burada
bir gün geçiren insanın Türk ruhunu derinden derine öğrenebileceğini
söyler. Unutulan Güzelce Hisar isminin tam Anadolu zevkinde bir isim
olduğunu belirten üstada göre, burada bütün isimler başlı başına birer
48
Ne yazık ki bugün İstanbul’da bulunan en eski Türk eserinin ortasından
yol geçiyor. Bu haliyle dahi Türk filmlerine ve dizilerine mekan olmuş
hisar. Son olarak Zehirli Sarmaşık içindeki parkta ve dışında yer alan
İsmet İnönü’nün evinin önünde çekim yapmış.
Eski Yol’un şimdiki durağı aynı zamanda bir Mimar Sinan eseri olan
İskender Paşa Camii. Boğaziçi’nin en namlı tulumbacıları sayılan
Kanlıca Takımı yangına giderken caminin banisi İskender Paşa’nın
türbesi önünde evvela bir Fatiha çeker, sonra tulumbayı kaldırıp “Kaftan
kafa hükmeden İskender Paşa köleleri heeeyt!” diye nara atarlarmış. Ve
her geçit yerinde de “Yaman gelir yaman gider İskender Paşa köleleri”
diye naralarına devam etmek suretiyle taşıdıkları sandığın Kanlıca
Takımı’na ait olduğunu ilan etmekten gurur duyarlamış. Kanuni Sultan
49
Süleyman’ın Kazaskerliğini yapmış olan Gazi İskender Paşa, cami ile
birlikte mimar Sinan’a adıyla anılan ve bugün var olmayan hamam ve
medrese de yaptırmış. Cami aynı zamanda Kanlıca Meydanı’nın merkezi.
Meydan ve iskele birçok dizide kullanılmış. Günahkar, Güneşi Beklerken
ve Kardeş Payı bazı sahnelerini İskender Paşa Camii önünde çekmiş.
1854 yılında oğlu tarafından tamamlatılıp dönemin padişahı Sultan
Abdülmecid’e armağan edilmiş Beykoz Kasrı. Kasrın bahçesindeki
tarihi çınar ve zelkova ağaçları çok sayıda olayın tanığı olmuş. Osmanlı’nın
üzerine yürüyen Kavalalı İbrahim Paşa Konya Ovası’nda zafer kazanınca,
dönemin padişahı Rusya’dan yardım istemiş. Rusya’dan ordu ile Hünkâr
İskelesi de denen bu mevkide bir antlaşma imzalanmış. Osmanlı Devleti
için bu kuşkusuz talihsiz bir vakadır. 12 sene sonra Kavalalı Mehmed
Ali Paşa İstanbul’u ziyaret ettiğinde, imparatorluk içinde muhtar idaresi
olan Mısır Hidivliğinin sadakatini göstermek üzere bu mevkinin en
tepesinde Sultan Abdülmecid Han’a hediye edilmek üzere bir büyük
kasır yaptırmaya karar vermiş. Bugün kasrı Beykoz ya da Mecidiye Kasrı
olarak anıyoruz. 200 dönüm arazi üzerine kurulu kasır yüzyılın başında
harap durumdaymış. Önce Darüleytam ve Trahom Hastanesi olarak
hizmet vermiş. Bir süre göçmenlerin iskan edildiği yapı daha sonra
onarılarak 1953 yılında klinik, 1963’te de Beykoz Prevantoryumu’na
dönüştürülmüş. 1997 yılına kadar Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları
Hastanesi olan kasır şimdilerde restore ediliyor. Kasır, çekimleri
sırasında birçok Osmanlı yadigarı tarihi konağın ve kasrın da kullanıldığı
Tosun Paşa adlı filmle ilk kez beyaz perdede gözükmüş.
İshak Çeşmesi Semiha Ayverdi’ye göre “Dillere destan olmuş su
kasidesini söyeyen asıl çeşmedir.” İstanbul sayfiyelerini suya gark
eden Gümrük Emini İshak Ağa, harap olmuş çeşmeyi 1774’te yeniden
yaptırırken, bu çatılı saçaklı, yalaklı, nakışlı, su köşkünün bir huzur,
mimarisinin sadelikle karışmış bir haşmet ve mehabet örneği olacağını
kestirebilmiş midir?
Türk çoğrafyasında çeşme daima merkezdir. Etrafına topladığı
kimselere, istediklerinden de fazlasını dağıtmak suretiyle cömertliği,
efendiliği, gınayı abideleştirir.
Fakat on ağızdan birden su veren İshak Ağa çeşmesi gibisini bulmak her
zaman pek mümkün olmaz. Şüphesiz ki bu on ağzın berrak ve soğuk
suyu köyün hem şerefi hem gururudur. Beykoz’un meydanında yer alan
çeşmeye vaktiyle Aramızda Kalsın sık yer vermiş.
Eski Yol’un sonraki durağı Beykoz Kasrı. Yapımına 1845 yılında Mısır Valisi
Mehmet Ali Paşa tarafından başlanılmış ise de, paşanın ölümü üzerine,
50
Eski Yol’da sıra Yuşa Tepesi’nde. Tepenin içe ve dışa açılan iki penceresi var.
Bu tepe aynı zamanda Boğaziçi’nin benzersiz bir açıdan seyredildiği eşsiz
bir konuma sahip. Diğer penceresi Yuşa Tepesi’nin manevi dünyamıza
51
açılıyor. Bu iki özellik yüzyıllar boyunca Yuşa Tepesi’ni vazgeçilmez kılmış.
Evvelce Yuşa gezmeleri bahar ve yaz aylarında topluluklar halinde
yapılırmış. Pazar kayıkcıları; Cuma günü “Pazar kayığı Yuşa’ya geldi.
Helvaları basturun, dolmaları doldurun, erden gelün erden gidelüm.”
diye iskelelerde nida ederlermiş. Leyla Saz’ın anlattığına göre; ilan edilen
gün geldiğinde bayrak ve çiçeklerle donatılmış olan pazar kayığı, renk
renk feraceli her yaştan beyaz ve siyah tenli kadınlar ve başörtülüden
kundaklıya kadar irili ufaklı çocuklarla ağzına kadar dolar, belirlenen
saatinde hareket edermiş. En önce ziyaret keyfiyeti aradan çıkarılırmış.
Kabri ilk defa görenler küçük dillerini yutarlarmış; tam altı metre
boyunda iki metre eninde etrafı kısa duvarlarla çevrili, dağ çiçekleri,
yeşillikler içinde bir mezar.
Yuşa Peygamber, bir rivayate göre Musa Peygamber’le birlikte MecmeulBayreyn’e yani Boğaziçi’ne gelmiş ve vefat ederek bu tepeye gömülmüş.
Bir başka rivayet ise; adını Fenikeliler tarafından “kurtarıcı” anlamına
gelen Yesu’dan almakta.
kullanmış Yuşa Hazretleri’nin makamını. Büyük Buluşma, Ve İnsan
Aldandı Beşinci Boyut, Kalp Gözü ve Sırlar Dünyası birçok kez çekim
yapmış tepede.
Yoros Kalesi, Poyraz Kalesi, Riva Kalesi Agah Özgüç’ün belirttiğine
göre Rumelihisarı’nın yetmediği zamanlarda ancak Yeşilçam’ın ilgisini
çekebilmiş. Bu kaleler Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat gibi benzer
içeriklere sahip filmlerde kullanılmış zaman zaman. Kahramanlık
destanlarının birbiri ardına beyaz perdede gösterime girdiği 70’li yıllarda
bu üç kale bakımsızlıktan hakkettiği ilgiyi yeterince görmemiş. Ancak
detay çekimleri için set kurulmuş Yoros, Poyraz ve Riva kalelerinde.
Şimdilerde restore edilen kalelerde; Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar yer
yer çekim yapıyor.
Türbe yanındaki mescit, Sadrazam 28. Çelebizade Mehmet Sait Paşa
tarafından 1755 tarihinde yaptırılmış. Tarih boyunca ziyaretçileriyle
bütünleşen ve insanların ilgi odağı olmayı sürdüren bu türbeye yapılan
ziyaretlerin izdihama dönüşmesi nedeniyle III. Selim döneminde
kısıtlamalar getirilmişti. Bir ara moda olan Türkü filmleri sık sık
52
53
Beykoz Kundura Fabrikası
Beykoz Shoe Factory
88
FABRİKA YOLU
53
50
Göksu Halat Fabrikası
Göksu Cable Factory
3
54
Tekel Fabrikası
Tekel Factory
Çubuklu Petrol Ofisi Dolum Tesisleri
Çubuklu Petrol Ofisi Filling Facility
9
Çömlekçi Hasan Usta
Potter Hasan Usta
55
Fabrika Yolu’nun ilk durağı Deri ve Beykoz Kundura Fabrikası. 1812
yılında kurulan Beykoz Kundura Fabrikası, Balkan Harbi’nde, Çanakkale
ve Kurtuluş savaşlarında çarpışan askerlere, hatta Atatürk’e özel
ayakkabılar hazırlardı.
FABRİKA YOLU
Osmanlı’nın son dönemlerine ve genç Türkiye’nin sanayileşme
serüvenine tanıklık eden Beykoz‘da kurulu fabrikaların bu işçi kentte
duygu yüklü anlamları vardı. Beykozlular için onların adı sadece “fabrika”
idi. Fabrikaların düdükleri Beykoz’un hayat cıngılıydı. Sabah 06.30’daki
ilk düdük işçileri yataktan kaldırıyordu. İkinci düdük 07.00’de “hadi
artık evlerden çıkın” anlamına geliyordu. 07.15’te çalan üçüncü düdük
işbaşı buyruğuydu. Akşam 17.00’deki “paydos” düdüğü, Fabrika’da
hayatı durdururken Beykoz’da hareket başlatıyordu. Manavlar elmaları
parlatıyor, kasaplar kıyma çekmeye başlıyor, fırınlarda el yakan ekmekler
tezgahlara yerleştiriliyor, ev kadınları yemeklerini ateşe koyuyorlardı.
Beykoz’un sosyal hayatının nabzı da bu fabrikalarda atıyordu. Ahırdan
bozma “Ali Bey’in Sineması” dışında ikinci kışlık sinema Kundura
Fabrikası’ndaydı. Spor salonu büyüklüğündeki yemekhanenin dev
duvarından Hollywood’un parlak yıldızları geçerdi. Fabrika’da yabancı
film Ali Bey’de hep yerli filmler oynatılırdı.
1812 yılında Sultan II. Mahmut, Beykoz Selviburnu’ndan geçerken, bugün
tabakhane olan yerde ağaçların altında ihtiyar sakallı bir adamın dört beş
kişiyle birlikte çalıştığını görür. “Bu ihtiyar ne yapar burada?” diye sorar,
“Bu ihtiyar dericidir. Burada deri yapar, derileri İstanbul piyasasına sevk
eder” diye karşılık verirler. Sultan Mahmut “Ordunun çarık ihtiyacı var,
ihtiyara yardım edin, büyütsün teşkilatını. Hemen bu yakınlarda bir çarık
dikimhanesi kurulsun, orduyu hümayunun çarığı buradan yapılsın.” diye
emir buyurur. Bunun üzerine Hamza Usta’ya yardım yapılır. Böylece ilk
tabakhane, yani Debbağhane, Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası 1812’de
kurulur. 1842’lerde ise ciddi bir fabrika görünümüne kavuşur. Ordunun
ayakkabı ve palaska ihtiyacını karşılayan tesis, 19. yüzyılın ikinci yarısında
Fransız köselesini geride bırakan bir kaliteye ulaşır. 1912’de günlük bin
çift ayakkabı üretim kapasitesine çıkar. Zamanla eklentilerle büyük
bir sanayi kompleksine dönüşür. Civardaki Çuha ve Kilim Fabrikası ile
Hamidiye Kağıt Fabrikası kompleksin diğer kalıcı parçaları haline gelir.
1980’lerde 2,5 milyon çifte ulaşır. Beykoz’un kârıyla Van, Tercan ve
Sarıkamış Deri ve Kundura Fabrikaları kurulur. Ekipler Beykoz’da
yetiştirilir. Eskiler hatırlar. Çocuklar bu ayakkabıları hiç sevmezler.
Eskimez, böylece yeni ayakkabı da alınmaz. Eskisin diye alsalar da
ayakkabılarla futbol oynar, yine de eskitemezlermiş.
Beykozlular Türk sahnelerinin büyük yıldızlarını Fabrika sayesinde
görebilme ayrıcalığına sahiptiler. Her yıl Temmuz veya Ağustos ayında
Beykoz Çayırı’nda yapılan devasa ölçülerdeki sünnet düğünlerini
fabrikalar organize ederdi. Henüz “Sanat Güneşi” olmamış Zeki Müren,
“Şahane Kadın” Sevim Çağlayan, “Radyoların Bülbülü” Muzaffer Akgün,
“Taş Bebek” Gönül Yazar, “Bay Samanyolu” Berkant, “Güldürü Ustası”
Celal Şahin gibi dönemin yıldızları sabaha kadar şarkıları, türküleri ve
esprileriyle Beykozlular’ı mest ederlerdi.
Sünnet düğünü tesisini hazırlamak için Kundura Fabrikası’nın
marangozları yaklaşık bir ay çalışırlardı. Bir futbol sahası büyüklüğündeki
alanın sökümü de 15 gün alırdı. Bu şenlik bir yıl konuşulurdu.
56
57
Cumhuriyetin ilanından sonra tesis Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğüne
bağlanır. 1925’te ise yeni kurulan Sanayi ve Maadin Bankası’na devredilir.
Bankanın sanayi yatırımları 1933’te Sümerbank adıyla yeniden örgütlenir.
Kurum böylece Sümerbank Deri ve Kundura Sanayii Müessesesi adını
alır. Boğaz kenarında 182 dönüm arazi içine kurulu tesisler ilk kez
1986’da zarar eder, 1987’de özelleştirme kapsamına girer. Ardından
Yıldırım Holding A.Ş’ye 29.750.000 TL bedelle satılır.
Fabrika binaları, müştemilatları, çeşme, su havuzu, maksemi, meydan
havuzu, gözcü kulübesi gibi birinci ve ikinci dereceden 50’ye yakın tescilli
tarihi eseri olan Türk sanayi tarihinin Sultan II. Abdülhamid yadigarı
canlı abidesi şimdilerde televizyon dizilerine sessizce figüranlık yapıyor.
11 büyük, 6 küçük silonun dışında 15 adet bina mevcut tesiste. Tesisin 280
metre uzunluğundaki kıyısında ve metruk binalarında çok sayıda dizi çekilmiş.
Bir Aşk Hikayesi’nin, Akasya Durağı’nın, Kurtlar Vadisi’nin Ezel’in, Kuzey ve
Güney’in, Arka Sokaklar’ın bazı sahneleri için dolum tesisleri kullanılmış.
Halat fabrikası Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan fabrikalardan. Göksu
kıyısında 1930’lu yıllarda kurulan fabrika Türkiye’nin aynı zamanda
ilk halat fabrikasıydı. Göksu Çayırı üzerine kurulu fabrika kopleksine
zamanla ağaç kaplama fabrikası ve tuğla kiremit fabrikası eklendi.
Binaları halen ayakta olan fabrikalar bugün kapalı. Yeşillikler içinde saklı
bir köşede bulunan metruk fabrika binalarında şimdilerde Kurtlar Vadisi
ve Arka Sokaklar’da özellikle aksiyon sahnelerinde kullanılıyor.
Hababam Uzayda, Lale Devri, Mazi Kalbimde Yaşar, Gazi, Sıla,
Gönülçelen, Ayrılık, IV. Osman, Kalp Ağrısı, Kötü Yol, Taş Mektep, Bir
Çocuk Sevdim, Yasak, Hatırla Sevgili, Beyza’nın Kadınları, Suskunlar,
Keşanlı Ali Destanı, Bir Yusuf Masalı, Diriliş Ertuğrul, Karadayı ve dahası
metrekare üzerinden kiralanan tarihi fabrika arazisi üzerinde kurdukları
büyük setlerde çekim yapıyor.
Öyle Bir Geçer Zaman ki’de Ali Kaptan’ın evi ve Hakan’ın evi, Cemile’nin
atölyesi, Karadayı’da Mahir’in ve Ayten’in evi, Nazif Bey’in ayakkabı
dükkanı, Erdal’ın hukuk bürosu, Necdet’in gazinosu, Belgin’in kuaförü,
Keşanlı Ali Destanı’nın gecekondu mahallesi, Diriliş’in Halep’i, sarayı,
konuk odaları, Selçuklu Kasrı, Tapınak Şövalyeleri Kalesi, salon ve
odaları…hepsi Kundura’da.
Kapandıktan sonra yıkılana kadar birçok diziye ev sahipliği yapan bir
diğer fabrika Paşabahçe Tekel Fabrikası. Fabrika’yı sıklıkla, Hırsız Polis,
Arka Sokaklar ve Kollama dizileri kullanmış.
26 altı dönümlük arazi üzerinde kurulu Çubuklu Petrol Ofisi Dolum
Tesisleri de şimdilerde dizi çekilen faaliyetini sonlandırmış fabrikalardan.
Fabrika Yolu’nun son durağı Çömlekçi Hasan Usta. Bugün Göksu deresi
yanında yer alan çömlek ve testi atölyesi yüzyıllardan beri var olan bir
geleneğin son halkası. Sularla gelen alüvyonlu toprağın dereyi doldurmasını
önlemek amacıyla teşvik edilen tuğla ve çömlek atölyeleri yüzyıllar boyunca
Göksu’ya yığılan toprağın bu şekilde değerlendirilmesine vesile olmuş.
Hasan Usta’nın bir Rum işletmeciden 1940 yılında satın aldığı atölye
1850’lerde kurulmuş. Hasan Usta bu tarihten yaşamının sonuna kadar
birbirinden güzel çömleklerini bu atölyede yapmış. 1994 yılında vefat
eden Hasan Togay’ın yadigarını şimdilerde oğlu işletiyor. Çömlekçi Hasan
Usta mesleğin son duayeni. Yanında kimler yetişmemiş ki; Prof. Dr. Sadi
Diren, Prof. Dr. İsmail Oygar, Jale Yılmabaşar, Füreya Koral, Gürdal Duyar,
Nermin Baban, Nasip İyem ve dahası.
Hasan Usta’nın yıllarca yaşadığı ev geçen sezon Fatmagül’ün Suçu Ne?
dizisinde kullanılmış. Ardından Çalıkuşu’nun dere sahneleri çekilmiş. O
kadar çok ziyaretçisi olmuş ki, bu dönemde evin yan bahçesine Çömlekçi
Hasan Usta Cafe’si açılmış misafirleri ağırlamak için. Mesleği öğrenmek
isteyen öğrencilerin sıklıkla uğradığı atölyeyi şu an oğlu işletiyor.
58
59
KORU YOLU
90
Beykoz Çayırı
Beykoz Meadow
Beykoz Fidanlığı
Beykoz Nursery
72
73
Beykoz Korusu
Beykoz Woods
48
Abbas Hilmi Paşa Korusu (Hidiv Kasrı)
Abbas Hilmi Paşa Woods (Hidiv Pavilion)
Mihrabat Korusu
Mihrabat Woods
37
19
Fatih Otağtepe Korusu
Fatih Otağtepe Woods
60
2
61
3
Sağında Fatih solunda Mihrabat Korusu’nun yer aldığı Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü yüzlerce, belkide binlerce filme eşsiz duruşuyla katkı sunmuş.
KORU YOLU
“Hayatımda başıma gelen en güzel şey bu; ölüyorum ve sen yanımdasın.”
Bu son sözüydü Ecevit’in. Otağtepe’de Ahu’nun kollarında en güzel
İstanbul resmine son kez bakarak son nefesini verdi Ecevit. Fonda
Ahmet Kaya’nın “Ayrılığın Hediyesi” şarkısı vardı. Derken resim İstanbul
oldu.
Finalini Otağtepe Fatih Korusu TEMA Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi’nde
yapan Suskunlar, NBC’de Game of Slince adıyla yeniden çekilecek.
Büyüklüğü 152 bin metrekare olan park, Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü’nün inşaatı sırasında şantiye olarak kullanılmış. Ardından
Karayolları Genel Müdürlüğü şantiye sahasını park yapılmak üzere
Tema Vakfı’na vermiş.
Vakıf 1996 yılında Koç holding desteği ile çalışmaya başlamış, Karayolları
Genel Müdürlüğü de iş gücü ve ekipman desteği sunmuş. Tüm
seslerden uzak, huzur veren eşsiz bir manzaraya sahip koruya; 1.711
ağaç, 5.089 çalı ve 8.500 bitki dikilmiş, artezyen kuyusu açılmış, 500
metreküplük su deposu, sulama ve elektrik tesisatı yapılmış. Bu arada
tarihi Bizans su sarnıcı restore edilmiş. Parkta bugün 15 bin 300 bitki
türü ve bin adet mevsimlik ağaç var. Korudaki oturma yerleri, çardaklar
ve köprü için tabiatla uyumlu dayanıklı malzemeler kullanılmış.
Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u kuşattığında otağ kurduğu yer bugün
dizi setlerinin uğrak yeri. Suskunlar, Leyla ile Mecnun, Kurtlar Vadisi
onlardan sadece birkaçı.
62
Koru Yolu’nun ikinci durağı Mihrabat Korusu. Koru, Fatih Sultan Mehmet
ve Boğaziçi Köprüsü’nün birlikte resim verdiği bir tepe üzerine kurulu.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yaptırıp Sultan III. Ahmed’e armağan
ettiği Mihribat Kasrı zamanla bakımsız kalıp yıkılsa da bölgeye adını
vermiş. Koru daha sonra Sultan II. Abdulhamid Han’ın Berlin Büyükelçisi
Sadullah Paşa’nın eşi Necibe Hanım tarafından Abbas Halim Paşa’nın
kızı Rukiye Hanım’a yüz görümlüğü olarak hediye edilmiş.
Koru çok sayıda yazar ve şaire de ilham kaynağı olmuş. Yahya Kemal
gözden ırak anlarını sık sık koruda yaşamış. Özdemir Asaf martıların
kanatlarında seyretmiş İstanbul’u koruda. Anıtsal boyutlara ulaşmış
serviler, fıstık çamları, defneler, akçaçeşme ve kermes meşeleri; çınar ve
ergüvanların korunun 25 hektara varan arazisine hakim olduğu yeşilin
en güzel halleri.
Koru günümüzde düzenlenmiş ve halka açık. Halka olduğu gibi, dizi
setlerine de açık. Yüzyıllar boyu mehtaplı gecelerde, sazlı sözlü boğaz
eğlencelerine sessizce şahitlik eden, padişahları, sultanları ağırlayan,
nice sanatçılara ilham veren muhteşem manzarası ile Mihrabat Korusu;
şimdilerde unutulmaz sahnelerin çekildiği bir mekan.
Yaprak Dökümü, Binbir Gece, İşler Güçler, Yabancı Damat, Cennet Mahallesi,
Ezel, Alın Yazım gibi iddialı dizilerin bazı sahneleri koruda çekilmiş.
63
Yeşilçam koruyu bir plato gibi kullanmış yıllarca. Fakat koruda çekilen ve
en akılda kalan sahneler; Kurtlar Vadisi’nde Memati’nin sezon finalindeki
düğün ve ölüm sahneleri. Düğünde Polat’la Harman Dalı oynarken
Memati’nin vurulması, Hidiv Kasrı’nda kaydedilen yıllarca konuşulan
önemli sahnelerden. Hidiv Kasrı’nı ayrıca Medcezir ve Bugünün Saraylısı da
kullanmış.
Son olarak Paramparça set kurmuş koruda. Dizide Cihan’la Gülseren,
İntizar’ın “Su Gibi Gözlerin Yağmur Bahar” şarkısına Mihrabat Korusu’nda
klip tadında görüntüler vermiş.
Koru Yolu’nun ortanca durağı Abbas Hilmi Paşa Korusu. Abbas Hilmi
Paşa, Eyfel Kulesi’ne benzer devasa yüksek bir kulenin, İstanbul’a sahip
olan Kanlıca sırtlarındaki korusu içine taştan inşa edilmesini istemiş.
Bu sebeple kulenin 340 basakmaklı olması kararlaştırılmış. Fakat bunu
haber alan Sultan II. Abdülhamit gerekli olan yapı iznini vermemiş;
“İstanbul gibi İslamın gözbebeği olan bir şehirde cami minarelerinden
daha yüksek bir kulenin inşası İslamı gücendirir. Yapılmakta olan kulenin
152 basamaktan fazla olmamasını arzu ederim.” demiş.
Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa 152 basamaklı kulenin şatosu için rivayete
göre 150 bin altın harcamış. Şatonun dışında Kanlıca kıyısında bir de
yalı yaptırmış ve hemen yakınına da, yalıyı ve şatoyu ürettiği elektrikle
aydınlatan bir elektrik fabrikası kurdurmuş. Bu elektrikten Çubuklu
Camii de istifade etmiş.
Korunun bahçesi için Abbas Hilmi Paşa hiçbir masraftan kaçınmamış,
birçok değerli ağaç türünü yurt dışından getirtmiş. Çamlar, köknarlar,
tahsüsler, kaktüsler, tüjalar, sedirler, manolyalar, meşe ve ıhlamurlar
bugün koruda hala muhafaza edilen türler.
Klaus Kinski’nin Ayhan Işık ve Erol Taşın da rol aldığı Le Amanti del
Mostro‘su, 1974 yılında Hidiv Kasrı’nda çekilmiş. Öncesi ve sonrası da var.
64
Koru Yolu’nun şimdiki durağı, İstanbul’un en büyük Korularından biri
olan Beykoz Korusu. Korunun asıl adı Abraham Paşa Korusu. Abraham
Eranyan 1833-1918 yılları arasında yaşamış sarraf bir Ermeni ailenin
oğluymuş. Çok ehlikeyif ve nüktedan bir zatmış; Türkçenin dışında
Arapçayı ve Fransızcayı da olağanüstü konuşurmuş. Kumara, ava,
eğleceye pek meraklıymış. Paşa, Sultan II. Abdülhamit’in hem kahyası
hemde yakın dostuymuş.
Abraham Paşa Korusu II. Meşrutiyet döneminden beri halka açık
bir koru. Paşa, zamanında korusuna epey bir emek vermiş, korunun
Boğaziçi’ne bakan yamaçları Fransız bahçe mimarlarına düzenletmiş;
içinde köşkler, kuşhaneler, suni mağaralar, havuzlar, çağlayanlar
yaptırmış. 1887’de askeri önemi nedeniyle kamulaştırılarak hazineye
devredilen korunun bir bölümü, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra,
“Hürriyet Bahçesi” adı ile halkın ziyaretine açılmış. Koru içinde bulunan
küçük tiyatro 1937’de yanmış. Koruda bugün mantar meşesi başta
olmak üzere Sequoiasempervirens, Calocedrusdecurrens, Ulmusx
bollandic gibi zor telaffuz edilen ve Türkçe karşılığı olmayan az bulunur
endemik türler mevcut. Koruda ve içinde yer alan yapılarda onlarca kez
65
binalarında çekilmiş. Çiftlik ayrıca zamanın modası olan Türk Western
filmlerinin platosu olarak da kullanılmış. Ezel, Adanalı, Tozlu Yollar,
Bugünün Saraylısı, Kollama ve Kurtlar Vadisi Fidanlık’ta birden çok
sahne çekmiş. Karadayı’da Beyfendi ile Turgut’un, yer yer de Turgut’la
Necdet’in buluştuğu fayton yolu, fidanlığın ekranlardaki en görünür hali.
çekim yapılmış. Suskunlar, Akasya Durağı, Eve Düşen Yıldırım, Kurtlar
Vadisi Koru’yu çekimlerinde kullanan yapımlar.
Koru Yolu’nun son durağı ise Beykoz Çayırı. Yer seçimi ve alanın
topografyasından yararlanış şekliyle çayır, incelenmeye ve görülmeye
değer. Çayır Hünkar İskelesi’nden başlar, darala darala Tokatköy’e
kadar uzanırmış eskiden. Yalıköyü Çayırı ve yakınlığı nedeniyle Hünkar
İskelesi Çayırı adıyla da anılan Beykoz Çayırı, tarih boyunca birbiriyle
benzeşmeyen ritüellerin sahnelendiği toplumsal ifade mekanı olagelmiş.
2.200 dönüm büyüklüğe sahip Abraham Paşa korusu zamanla bölünmüş.
Bugün korunun bir kısmında Beykoz Fidanlığı mevcut. İstanbul’un en
eski fidanlığı olan Beykoz Fidanlığı, Vali Muhiddin Üstündağ döneminde,
1934 yılında yılında oluşturulmuş. Eski Arpaçık Çiftliği’nin dahil edildiği,
fidanlığın kurulduğu ilk yıllarda; çevredeki ilk ve ortaokul öğrencilerine
bahçıvanlık eğitimi de verilirmiş.
Keza; misyonunu küçülmüşlüğüne ve yorgunluğuna rağmen inatla devam
ettirmekte; Beykoz Belediyesi, festival düzeyinde kültürel etkinliklerinin bir
bölümünü bu alanda yapmakta. Reşat Ekrem Koçu’nun belirttiğine göre;
II. Mahmut devrinden sonra yatılı askeri ve mülki okulların öğrencilerini
her sene Beykoz Çayırı’na kır gezisine çıkarmak ve kuzu ziyafeti vermek
adetmiş. III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie 12 Ekim 1869 yılında
İstanbul’a geldiğinde resmi geçit töreni Beykoz Çayırı’nda düzenlenmiş.
Vaktiyle çayır, bir yılın yorgunluğunu on on beş gün boyunca düzenlenen
etkinliklerle atan öğrencilerle dolup taşarmış. Milli mücadele döneminde
ise gönüllü birliklerin talim alanı olarak kullanılmış
Fidanlık içersinde Abraham Paşa’ya ait çiftlik evi ve fayton yolları
olduğu gibi korunmuş. Yeşilçam’ın pek çok filmine ev sahipliği yapan
tarihi Abraham Paşa Çiftliği şimdilerde restore ediyor. Fayton yolları
ise korunun ekranlarda en görünür hali. Fikret Hakan, Salih Güney
ve Erol Taş’ın oynadığı Ölümsüzler Abraham Paşa Korusu’nda, çiftlik
66
Nabizade Nazım Hala Güzel adlı hikayesinde, Safder ile Fahriye’yi Beykoz
Çayırı’nda karşılaştırır. Bu karşılaşmadan, sonu evliliğe varacak aşk
doğar. Çayır ve etrafında yer alan parklarda birçok dizi de çekilmiş. Pis
Yedili, Fatih Harbiye, Benim Hala Umudum Var onlardan bazıları.
67
KAYNAKÇA
Agrest, Diana, “Notes on Film and Architecture” Skyline, Eylül, 1981.
Akgün, Mensur ve Gündoğar, Sabiha Şenyücel, Ortadoğu’da Türkiye Algısı, 2013, TESEV Yayınları,
İstanbul, 2013.
Akpınar, Şerif, Klasik Türk Edebiyatı’nda Beykoz, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 27.
Alpman, Nazım, Hayatım Beykoz, Beykoz Sözlü Tarihi, Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları , İstanbul, 2009.
Anadolu Haber Ajansı, “Türkiye dizi ihracatında çok önemli bir ivme kazandı”, 12 Haziran, 2014.
Bilir, Ali, Çeşm-i Bülbüllere Gizlenmiş Ab-ı Hayat Beykoz, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2008.
Çelebi, Evliya, Seyahatname, YKY, İstanbul, 2006.
Çinili, Orhan: “Beykoz”, İstanbul Dergisi İstanbul Dergisi, İstanbul Dergisi, Mayıs, 1968.
Deleon, Jak, Boğaziçi Gezi Rehberi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2000.
Doğan, Mesut, Geçmişten Günümüze İstanbul’da Sanayileşme Süreci, Marmara Çoğrafya Dergisi, 36.
Sayı, 2013.
Eldem, Sedad Hakkı, Türk Bahçeleri, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1976.
Eyice, Semavi, Bizans Devrinde Boğaziçi Koruları, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2007.
Eyice, Semavi, İstanbul’un Mahalle ve Semt Adları Hakkında Bir Deneme, Türkiyat Mecmuası, Cilt: 14,
1965.
Günalan, Rıfat, Osmanlı Belgelerinde Beykoz, Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2013.
Hüseyin, Ayvansarayi, Hadikat-ül Cevami, İşaret Yayınları, İstanbul, 2001.
İbrahim, Ghada, El-Ahram Gazetesi, “Arap Dünyasında Türk Dizileri”, 2 Mayıs, 2013.
Kahraman, Alim, Edebiyatın Belleğinde Yaşayan Beykoz, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2005.
Kancan, Sema, Unutulmuş Bir Boğaziçi Yerleşimi: Beykoz, Heyamola Yayınları, İstanbul, 2010.
Koçu, Reşat Ekrem, “Göksu”, Tercüman Gazetesi, 30 Aralık, 1970.
Oral, Ünver, En son Bilgilerle İlçemiz Beykoz, Toplum ve Çevre İncelemeleri, İstanbul, 1973.
Oral, Ünver, Şiirlerde ve Şerkılarda Beykoz, Kırıntı Yayınları, İstanbul, 2005.
Oral, Ünver, Yazı ve Resimlerle Beykoz, Veli Yayınları, İstanbul, 2007.
Öz, Tahsin, İstanbulun Camileri, TTK, İstanbul, 1997.
Rifat, Gökçen, Beykoz, Özyürek Yayınevi, İstanbul, 1981.
Şahin, Servet, Beykoz: Has Bahçeler Diyarı, Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2006.
Şahin, Turan, Haremin Efendileri, Nokta Yayınevi, İstanbul, 2006.
Şahin, Turan, Lost Ottoman Projects, TİKA, Ankara, 2013.
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2006.
Tanışık, İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri, Maarif Matbaası, İstanbul, 1943.
Tarakçı, Saadet, Beykoz ve Çevresi (İstanbul)’nin Kent Florası, Karadeniz Fen Bilimleri Dergisi, Sayı: 2, 2012.

Benzer belgeler

Faaliyet Bülteni / Mart / 2015

Faaliyet Bülteni / Mart / 2015 Beykoz Belediye Başkanlığı Adına Sahibi: Yücel ÇELİKBİLEK YAYIN KURULU: Mahmut Gülbasar

Detaylı

2011 Yılı İdare Faaliyet Raporu

2011 Yılı İdare Faaliyet Raporu Samimi bir gayretle sürdürdüğümüz hizmetlerimizi halkımıza sunarken, altyapısı hazır yine çok sayıda projemizi hayata geçirmek için girişimlerimiz devam ediyor. Kılıçlı’ya kurulacak film stüdyoları...

Detaylı