20 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

Transkript

20 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl:4 sayý:20 Ocak-Þubat-Mart 2009
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
TBTF - TOO BIG TO FAIL EFSANESÝNÝN SONU
Erol ORTABAÐ, Sayfa 5’te
YENÝ
FÝNANSAL
MÝMARÝ
ARAYIÞI
Sayfa 3’te
PONZÝ
OYUNU
Sayfa 28’de
ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME
VE AB’NÝN EKONOMÝK
ENTEGRASYON
SÜRECÝ
Sayfa 43’te
TÜRKÝYE’DEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN
TEMEL PARAMETRELER
SORULAR ve CEVAPLAR
SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI
FAÝZ ORANLARI (%)
31.12.2008
31.11.2008 31.12.2007
Gecelik
13
16,25
15,75
Mevduat Faizleri*
**18,81
18,51
16,86
TRLIBOR (O/N)
15
16,24
15,77
Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **30.10.2008
BORSA ENDEKSÝ
ÝMKB
Sýnai
Mali
Kaynak: ÝMKB
Aralýk 2008
26.864
19.781
38.054
Kasým 2008
25.715
19.447
35.686
YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ
Son Deðer
1 ay öncesine
(31.12.2008)
göre (%)
ÝMKB
Dolar
Altýn (TL/gr)
Altýn (Usd/Ons)
DÝBS Endeksi
(3 aylýk)*
Aralýk 2007
55.538
40.567
83.822
1 yýl öncesine
göre (%)
26.221
1,534
41,30
839,42
8,45
-2,02
2,63
8,34
-52,57
31,23
35,27
4,61
1.047,38
1,52
17,96
DÝBS Endeksi
1.070,37
Kaynak: ÝMKB,Reuters
(12 aylýk)*
1,52
14,94
*ÝMKB DIBS performans endeksi
GSYÝH
2008 (3.çeyrek)
2007 (3.çeyrek)
(milyar YTL)
266.474
234.272
853.636
GSYIH
(Büyüme)*
%0,5
%3,3
4,6
GSYÝH
2007 (yýllýk)
Kaynak: TÜÝK
*Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir.
Avrupa Hesaplamalar Sistemi’ne (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri
ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%)
Ekim 2008
Eylül 2008
Aralýk 2007
Ýstihdam Oraný*
43,7
44,3
41,2
Ýþsizlik Oraný
10,9
10,3
10,6
Kaynak: TÜÝK
*Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus
Ýmalat Sanayi Kapasite
Kullaným Oraný
Aralýk 2008
%64,7
Kasým 2008 Aralýk 2007
%72,9
%81,1
ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyon USD)
Kasým 2008
Ekim 2008
Aralýk 2007
Cari Ýþlemler Hesabý
-38.861
- 38.233
-38.217
Dýþ Ticaret Dengesi
-66.274
-48.932
-46.661
Toplam Ýhracat
124.253
122.331
115.364
Toplam Ýthalat
190.527
171.263
162.025
Ýhracat/Ýthalat
%77,4
%71,4
%71,2
Kaynak: TCMB (Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.)
Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve
katýlým fonu sigorta sistemine dahildir?
BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ
ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Nisan 2008)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Banka sayýsý
32
4
13
Yurtiçi Þube
8.529
529
49
Yurtdýþý Þube
51
1
1
Yurtiçi Personel 165.623
11.024
5.381
Yurtdýþý Personel
559
4
2
BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Kasým 2008)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
milyon TL
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Toplam Aktifler
Toplam Krediler
Konut Kredileri
Kredi Kartlarý
Takipteki Alacaklar
Menkul Kýymet
Mevduat/Kat.Fon.
Özkaynak
Toplam Bilanço
Dýþý Ýþlemler
-Gayrinakdi Kredi
ve Yükümlülükler
-Taahhütler
YPNGP*
Toplam
49
9.107
53
182.028
565
Toplam
673.014
340.757
37.649
32.992
11.874
187.049
420.361
70.410
25.259
18.047
1.651
626
863
24
18.782
3.655
22.450
11.393
115
184
2.189
10.403
720.724
370.197
39.415
33.618
12.921
189.263
439.143
84.468
464.655
30.455
9.926
505.036
104.483
360.172
-176
20.033
10.422
113
4.257
5.669
6
128.773
376.263
-56
MEVDUAT VE KATILIM FONU
milyar TL
Kasým 2008
MEVDUAT HESABI
420,361
Dth oraný
%34,86
KATILIM FONU
18,78
Dth oraný
%43,15
TOPLAM
439.143
Dth oraný
%35,22
milyar TL
Kasým 2007
327.897
%35,26
14,39
%48,40
342,289
%35,81
Hesap Adedi (milyon)
Eylül
2008
Eylül Mudi Adedi*
2007
(milyon)
Sigorta kapsamýndaki mevduat
114,89
Dth oraný
%27,1
Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu
6,84
Dth oraný
%26,9
TOPLAM
121,74
Dth oraný
%27,1
*Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr.
94,1
1,8
95,9
102,09
%31,1
5,44
%30,7
107,53
%33,5
61.94
1.09
63.03
BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%)
%
Kasým 2008
Aralýk 2007
Kasým 2007
Mevduat Bankalarý
16,12
17,37
17,50
Katýlým Bankalarý
14,63
16,13
15,45
Kalk. ve Yat.Ban.
59,62
64,74
65,69
Bankacýlýk Sektörü
17,53
18,94
19,05
SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI
Milyon
TL
Eylül 2008
Mevduat Bankalarý
165.621
Katýlým Bankalarý
10.330
TOPLAM
175.951
2007
567.079
27.898
594.977
Eylül 2007
147.438
6.804
154.242
TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur.
NOTLAR
Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Kasým 2008 tarihi itibariyle 720.7 milyar TL seviyesindedir.
Toplam aktiflerin %51,5’ini krediler, %27’sini menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr.
Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 439,1 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %35,2’si YP, %64,8’i TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr.
Aralýk 2007
1,168
1,714
2,309
*Serbest Piyasa
Aralýk 2007
190.36
204.07
-13.71
35.05
Kasým 2008
193.76
202.03
-8.27
40.52
Kaynak: BDDK
Kasým2008
1,570
1,996
2,403
KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyar TL)
Aralýk 2008
Gelirler
208.89
Harcamalar
225.96
Bütçe Dengesi
-17.06
Faiz Dýþý Denge
33.59
Kaynak: Maliye Bakanlýðý
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat
ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým
bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme
ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin
kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak
sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir.
*Yabancý Para Net Genel Pozisyonu-
DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ*
Aralýk 2008
USD
1,534
EURO
2,143
GBP
2,271
Kaynak: REUTERS
Aralýk 2007
219.2
67.1
286.3
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
Kaynak: BDDK
milyon USD
FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Aralýk)
Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre
ÜFE
-3,54
12,72
8,11
TÜFE
-0,41
10,44
10,06
Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.)
(*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný)
MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ
(milyar USD)
Aralýk 2008
Kasým 2008
Ýç Borç Stoku
181.7
175.3
Dýþ Borç Stoku
69.6
67.7
Toplam
251.3
243.0
Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý
Kaynak: BDDK
GENEL EKONOMÝK VERÝLER
Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý
ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn
Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým
fonlarý sigorta sistemine dahildir.
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin
sigorta primleri kim tarafýndan ödenir?
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta
primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir.
Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý
sigorta kapsamýnda mýdýr?
Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt
içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve
münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere
konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden
cinsinden;
a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu
hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn,
b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari
hesaplarýn,
50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta
kapsamýndadýr.
Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý
veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr?
Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere
ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý
hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz
reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap
deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr.
Türkiye'de faaliyet gösteren kredi
kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan
mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý
sigorta kapsamýna dahil midir?
Türkiye’de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý
þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari
hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir.
Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr?
Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere
konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi
hariç) sigorta kapsamýnda deðildir.
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde
bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar
sigortaya tabi midir?
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi
kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda
deðildir.
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve
katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi
kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý,
baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna
Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat
veya katýlým fonu kabul edebilirler mi?
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda
kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar
adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya
katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan
bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu
kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini
anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri
yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar
adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr..
Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi
olmayan diðer hesaplar hangileridir?
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin
üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339
sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan “Sigortaya Tabi
Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý
Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair
Yönetmeliðin” 5 inci maddesi uyarýnca;
a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana,
baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat
ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu
baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile
bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna
ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan
malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve
katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir.
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk
edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým
fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta
kapsamýnda mýdýr?
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen
devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým
araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir.
Serbest bölgelerde kurulu kredi
kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým
ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda
mýdýr?
Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411
sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan
hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki
þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr.
TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine
devam etmekte olan bir kredi
kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile
ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme
yapýlýr mý?
TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin
altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan
kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu
hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan
mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki
kýsmýný öder.
ÝÇÝNDEKÝLER
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl:4 sayý:20 Ocak-Þubat-Mart 2009
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
TBTF - TOO BIG TO FAIL EFSANESÝNÝN SONU
Erol ORTABAÐ, Sayfa 5’te
2. EDÝTÖR’DEN
Dr. Yusuf Adýgüzel
3. YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞ
Ahmet Ertürk
5. TBTF -Too Big To Fail EFSANESÝNÝN SONU
Erol ORTABAÐ
9. ULUSLARARASI FÝNANSAL KRÝZ: AHLAK VE FÝNANS
Çevirenler: Biyçe KUÞHAN, Çaðdaþ EKÝCÝ, Egemen EROÐLU
13. 2008 NOBEL EKONOMÝ ÖDÜLÜ
Yrd. Doç. Dr. Bekir GÖVDERE
YENÝ
FÝNANSAL
MÝMARÝ
ARAYIÞI
Sayfa 3’te
ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME
VE AB’NÝN EKONOMÝK
ENTEGRASYON
SÜRECÝ
PONZÝ
OYUNU
Sayfa 28’de
Sayfa 43’te
18. ÝSLAMÝ FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARININ VE ESNEKLÝÐÝNÝN GELÝÞTÝRÝLMESÝ
Fatih Deniz
23. Geliþmekte olan Piyasalarda Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri ve
RÝSK YÖNETÝMÝNDE CALPERS ÖRNEÐÝ
Yrd. Doç. Dr. Kadir TUNA
28. PONZÝ OYUNU
Biyçe KUÞHAN
31. AVRUPA MEVDUAT SÝGORTA SÝSTEMÝNDE GÜNCEL GELÝÞMELER
Egemen EROÐLU
33. YURT DIÞI TEBLÝGAT USULLERÝ
Av. Þerife ENGÝN
38. Türkiye’de Uygulanan Açýk Enflasyon Hedeflemesi Döneminde
TÜKETÝCÝ KREDÝLERÝNDEKÝ GELÝÞMELER
Arþ. Gör. Nihat ALTUNTEPE
: H. Bayram Babacan
Yayýn Yönetmeni
: Dr. Yusuf Adýgüzel
Sorumlu Yazýiþleri Müdürü
: Kamil Oðuz
Danýþma Kurulu
: Doç. Dr. Cüneyt KOYUNCU - Dumlupýnar Üniversitesi, Doç. Dr. Fuat ERDAL - Adnan Menderes Üniversitesi,
Y A Y I N
TMSF Adýna Sahibi
Prof. Dr. Halil Seyidoðlu - Doðuþ Üniversitesi, Doç.Dr. Muhsin Kar - Kahramanmaraþ Sütçü Ýmam Üniversitesi, Doç. Dr. Rahmi
B Ý L Ý M S E L
O R G A N I
43. ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE AB’NÝN EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ
Ahmet Yücel VURAL
Muðla Üniversitesi, Doç. Dr. Yusuf Bayraktutan - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Zekai Özdemir - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. A. Kadir
Deniz Özbay - Marmara Üniversitesi, Doç. Dr. Rasim Yýlmaz - Dumlupýnar Üniversitesi, Prof. Dr. Recep Tarý - Kocaeli Üniversitesi,
Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE – Süleyman Demirel Üniversitesi
Yayýn Kurulu
: Dr. Rýdvan Çabukel, Fethi Çalýk, H. Bayram Babacan, Haluk Ersoy, Ahmet Yýlmaz, Ali Göçer, Ýsmail Güler, Nizamülmülk Güneþ
Yayýn Türü
: Yerel Süreli
Yayýn Periodu
: 3 Aylýk - Ocak - Þubat - Mart 2009
Görsel Tasarým
: 1111 Adam Yapým &Tanýtým
Adres
: Büyükdere C. No:143 34394 Esentepe/ istanbul
E-posta
: [email protected]
Tel
: 0 212 340 16 11
Faks
: 0 212 288 53 35
Baský
: FSF Printing House
Baský Tel
: 0 212 690 89 89
TMSF Çatý Basýn ve Halkla iliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmaktadýr. Telif haklarý TMSF'ye aittir. Yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir.
TMSF
20
EDÝTÖR’DEN
Merhaba
Dergimizin 20. sayýsýný elinizde
tuttuðunuz bugün, TMSF, ayrý bir tüzel
kiþilik olarak yapýlandýrýlmasýnýn 5. yýlýný
geride býraktý.
29 Ocak 2004 tarihinde Ahmet ERTÜRK
ve Fon Kurulu’nun göreve atanmasýyla
baþlayan sürecin ülke gündemine
oturacak bu kadar büyük iþler
baþaracaðýný kimse tahmin edemezdi.
Yeni yönetimin göreve baþlamasýndan
sadece 15 gün sonra Uzan Grubu’nun
225 þirketinin yönetimi TMSF’ye geçti.
Ýletiþim, medya ve çimento sektörlerinde
Türkiye’nin önde gelen þirketlerinin
varlýklarý, mali yapýlarý daha da
düzeltilerek bir kaç yýl içinde satýldý.
Banka hakim ortaklarýndan borcunu iyi
niyetle ödemek isteyen ve ödeme
kabiliyeti olanlarla protokoller yapýlýrken,
TMSF’den ve devlet hazinesinden mal
kaçýrmak isteyen, bu amaçla türlü
dolambaçlý yollar deneyen hakim
ortaklarýn ise varlýklarýna el koyularak,
kararlýlýkla üzerlerine gidildi.
TMSF göreve yeni baþladýðýnda 4-5
milyar dolar gibi bir tahsilat hedefinden
bahsedilmekteydi. Bankalara el
koyulmasýndan 2004 tarihine gelene
kadar sadece 1 milyar dolara yakýn bir
tahsilat yapýlmýþtý. Herkesin bildiði gibi
üzerinden zaman geçtikçe, alacak
tahsilatý zorlaþýyordu.
Dr. Yusuf Adýgüzel
Yayýn Yönetmeni
TMSF Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü
2
TMSF, Baþkaný, üyeleri, yöneticileri ve
tüm çalýþanlarý ile birlikte 5 yýllýk sürede
kendilerinden beklenin kat kat fazlasýný
ortaya koydular. 2008 sonuna
gelindiðinde tahsilat miktarý 18 milyar
dolarý aþtý. Yapýlandýrýlan borçlar ve
protokollerden gelecek 5 milyar dolarlak
tahsilatla bu rakam 23 milyar dolarý
aþacak.
Sayýn Baþkanýn zaman zaman ifade ettiði
gibi, Türk kamuoyu TMSF’nin kendi
haklarýný cesaretle, hakkaniyetle ve
özveriyle savunduðunu, kamu alacaðýnýn
tahsili için büyük fedakarlýklarý göze
aldýðýný her fýrsatta dile getirmektedir.
Bizler de bu güvenin hakkýný verebilmek
için var gücümüzle çalýþmaya devam
ediyoruz, edeceðiz...
Saygýlarýmýzla.
KONFERANS
YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞI
*
Son yýllardaki geliþmelere baktýðýmýz zaman, bu krizi tetikleyen en önemli geliþmelerden
birinin, finans sektörünün bizatihi bu aracýlýk sektörünün dýþýna çýkarak, kendisinin
ekonominin tek deðer yaratan, deðer üreten kesimi haline gelmiþ olmasýndan kaynaklandýðý
tespiti yapýlabilir.
Küresel finans krizi olarak tanýmlayabileceðimiz
bir kriz yaþýyoruz. Bu tanýmlama aslýnda krizin iki
çok önemli özelliðini de gösteriyor. Birisi küresel
oluþu, diðeri küresel þartlarýn daha çok finans alaný,
finans sektörü ile ilgili olmasý. Her iki özellik de bu
krizin þiddetini ve kapsayýcýlýðýný artýran iki özelliktir.
Küreselleþme son 35-40 yýldýr yüzyüze olduðumuz
bir süreçtir. Küreselleþme bu sürece katýlan ülkelere
bir refah artýþý, kalkýnma ve büyümede bir avantaj
saðlamýþ gibi görünse de, kriz ile birlikte bu defa
tersine iþleyerek bir merkezde ya da bir finansal
piyasada ortaya çýkan dengesizliði büyük bir hýzla
bütün finansal piyasalara yaymýþtýr.
Krizin baþlamasýyla, geliþmiþ piyasalardaki sadece
finansal rakamlara iliþkin dengesizlikler deðil, ayný
zamanda o piyasalardaki kurumsal iþleyiþlerin
zaaflarý da, küreselleþmeye katýlan diðer ülkeleri
etkilemeye baþlamýþtýr. Bugün Amerika Birleþik
Devletleri'nde baþlayan küresel kriz Güneydoðu
Asya'da, Çin'de, Türkiye'de ya da Balkan ülkelerinde
þiddetli bir þekilde hissedilmeye baþlanmýþtýr.
Bu küresel krizin ikinci belirgin özelliði finansal
piyasalarla iliþkin olmasý, daha doðrusu önce orada
baþlayýp daha sonra diðer bütün sektörleri etkileme
gücü kazanmasýdýr. Tahminim, finans sektörünün
bugünkü sempozyumda, konuþmacýlarýn çok
üzerinde duracaðý bir konu olacaktýr. Finans
kurumlar, tanýmý gereði ekonomiye fon saðlayan,
kaynak sahipleri ile kaynaða ihtiyaç duyanlar
arasýnda aracýlýk fonksiyonu gören kurumlardýr.
Finansal sektör, reel sektöre, mal ve hizmet üreten
kesimlere kaynak saðlama fonksiyonu üstlendiði
için deðerli bir faaliyet alanýdýr.
Son yýllardaki geliþmelere baktýðýmýz zaman, bu
krizi tetikleyen en önemli geliþmelerden birinin,
finans sektörünün bizatihi bu aracýlýk sektörünün
dýþýna çýkarak, kendisinin ekonominin tek deðer
yaratan, deðer üreten kesimi haline gelmiþ
olmasýndan kaynaklandýðý tespiti yapýlabilir.
Geliþmiþ ülkelerdeki Finans sektörünün inanýlmaz
büyük çaplara ulaþmasýna bakarak, ekonomiyi
etkileme gücünün ne kadar þiddetli olduðunun,
bu sektördeki bir sarsýntýnýn ekonomide nasýl vahim
sonuçlar doðurabileceði öngörülmeliydi, ama
öngörülemedi.
Finans sektöründeki bu fonksiyonel kayma, aslýnda
bugünlerde çokça konuþulan finansal mimari
denen þeyin belki de en temel sorunlarndan biri
olacaktýr. Finans sektörünü asýl aracýlýk tarafýna
yeniden nasýl göndereceðiz? Ekonomiye hizmet
eden, ekonominin diðer sektörlerine katký saðlayan,
onlarý tahrip eden deðil onlara hizmet veren
ekonomik bir faaliyet alaný haline nasýl
dönüþtüreceðiz? Yeni finansal mimari arayýþlarýn
en temel sorunlarýný bunlar oluþturacak.
Bugün finans sektörünün bir risk taþýmadýðý, asýl
riskin önümüzdeki süreçte reel sektörde yaþanacaðý
söylenmektedir. Ekonominin, finans sektörünün
fonksiyonunu yapamaz duruma geliþi gerçekten
reel sektörü çok þiddetli bir biçimde etkileme
iþaretleri vermektedir. Bu fonksiyon, bugün
Türkiye'de de yaþadýðýmýz, bütün dünyanýn da
yaþadýðý kredi mekanizmasýnýn çökmesidir. Biraz
önce söylediðim gibi asli fonksiyonu olan bu
mekanizma çalýþmadýðý için, bankalar finans
piyasasý da dahil ihtiyaç sahibi reel sektöre kredi
verme iþlevlerini azaltmýþ bulunmaktadýrlar.
Bankalara ya da diðer finansal kurumlara dönerek,
“neden böyle yapýyorsunuz?” diyerek suçlamak,
hýrpalamak doðru deðildir. Kamu yönetimine, bize
ve herkese düþen, bankalarý anlamaya çalýþmaktýr.
Onlarýn pozisyonunda hangi ekonomik aktör olsa
ayný reaksiyonu gösterecektir.
Öyle bir piyasa þartý oluþmuþtur ki hiçbir ekonomik
birim, ünite kendi geleceðini öngöremez bir
duruma düþmüþtür. Ekonomideki bütün parasal,
fon akýmlarýnýn durduðu aksadýðý bir dönemde
banka sektörünün bunu dikkate alarak çok ihtiyatlý
bir biçimde çalýþmasý þarttýr. Bu biraz önce
bahsedilen Türkiye bankacýlýk sektörünün gücünün
birazdan geçmiþte bu ihtiyatsýzlýklarý yapmasýnýn
hangi sonuçlara yol açtýðýný görmüþ olmasýndandýr.
Düzenleyici kuruluþlar düzeyinde, hem de bizzat
bankacýlar düzeyinde bu vahim sonuçlar çok
þiddetli bir biçimde yaþandýðýndan bugün herkes
çok daha dikkatli davranmak zorundadýr. Bunun
topluma ve ekonomiye çok ciddi bir maliyeti vardýr.
Ahmet ERTÜRK
TMSF Baþkaný
* Ýstanbul Üniversitesi Bankacýlýk
Araþtýrma Merkezi’nin 04 Kasým 2008 tarihinde
düzenlemiþ olduðu “küresel riskler ve bankalarda
sermaye yönetiminde yeni arayýþlar”
sempozyumu konuþmasýndan özetlenmiþtir.
3
20
20
KONFERANS
Türkiye finans sektörü, bu
yaþanan krizin benzerini, belki
biraz daha küçüðünü ama
fazlasýyla yolsuzluða bulaþmýþ
olanýný geçmiþte yaþadý. Sistemin
kötü iþleyiþi, sistemin enstrüman
düzeyindeki kötü iþleyiþleri deðil
ama bizzat bu kurumlarýn
sahiplerinin kaynaðý kendilerine
aktarmasý gibi daha yolsuzluða
bulaþýk bir durumdu yaþanan.
Onun için o dönemde alýnan
tedbirler ve bizim TMSF olarak
sonralarda yaptýðýmýz çalýþmalar,
biraz buna göre þekillenmiþti.
O halde bu maliyeti aþaðýya çekmenin bankacýlarý
suçlamak dýþýndaki yollarýný bulmamýz gerekir. Bu
bütün dünyanýn baþvurduðu kurtarma paketleri
olarak tanýmlanan çözüm yollarýnýn hangisinin
uygun olduðunu, hangisinin bizim sorunlarýmýza
cevap verdiðini incelenerek bulunan bir yolla
olacaktýr.
Bu finansal krizin önemli bir özelliði de aslýnda
büyük ölçüde öngörülemezliði olmuþtur. Finansal
kuruluþlar, düzenleyici denetleyici kuruluþlar ve
finansal sektörün çok temel aktörleri bu geliþmeleri
finans piyasalarýnda oluþan yeni ürünlerin ve
piyasalarýn hangi geliþmeleri tetikleyeceðini
öngörememiþlerdir. ABD Merkez Bankasý Baþkaný
Greenspan bir kaç yýl önce türev piyasalarý ile ilgili
bir konuþmasýnda, türev piyasalarýnýn ekonominin
ve finans sektörünün stepnesi rolü oynadýðýný,
bankacýlýk sektöründe oluþacak bir aksamanýn,
krizin ekonomiyi etkilemesine engel olup ekonomiyi
canlý bir biçimde ayakta tutacaðýný söylüyordu.
Þimdi ayný türev piyasalar, bankacýlar da dahil,
ekonominin tümünü tahrip eden bir dengesizliðin
kaynaðý oldular.
Ve yine hatýrlýyoruz 8-10 sene önce bu piyasalarýn
denetlenmesi, düzenlemesi ile ilgili çok ciddi
tartýþmalarda yine o günün finansal yöneticileri,
ABD Hazine Bakaný Rubin dahil burada denetime
ihtiyaç yok diyorlardý. Bu öngörememe, bu kiþilerin
ekonomik finansal yeterlilikleri ile ilgili bir sorun
deðildi. Ama bu öngörüsüzlük, sektörün iki temel
özelliðini bilerek ya da bilmeyerek gözardý etmekten
kaynaklanan bir durumdu.
Ýki temel hastalýktan bir tanesi Ahlaki Riziko
dediðimiz bir durumdur. Bu durum hem düzenleyici
kuruluþlarýn yaptýklarý düzenlemeden hem de o
düzenlemelere maruz kalan, o düzenlemelere
konu olan birimlerin davranýþlarý ile ilgili bir ahlaki
zaaf durumudur. Düzenlemelerden yararlanarak
bir finansçýnýn, bir finansal kuruluþun yapmayacaðý,
üstlenmeyeceði iþlere girmiþ olmasý düzenlemelerin
getirdiði avantajlarý kazanma amacýyla normalde
yapýlmayacak alýnmayacak risklerin alýnmýþ olmasý
bu ahlaki zaafý ortaya çýkaran ve finansal durumu
olumsuz etkileyen bir durumdur.
Ýkincisi ters seçim dediðimiz bir olgudur. Bu da
bugün Mortgage krizinin de çok temel iþleyiþ
m e k a n i z m a l a r ý n d a n b i r i d i r. B a n k a l a r ý n
hakedebileceklerinin üstünde kredilerle sistemi ve
kendi kurumlarýný önemli bir riskin altýna sokmuþ
olmalarýdýr. Burada bütün bunlarýn temelinde
asimetrik enformasyon dediðimiz karþýlýklý bilgi
sahipliðindeki dengesizlik yatmaktadýr. Burada
kredi kullanan taraf ile kredi veren taraf arasýnda
sahip olunan bilgi ve deðerleme faktörlerindeki
farklýlýk, dengesizlik ya da kasýtlý olarak buradaki
bilgi ve deðerleme kaynaklarýnýn zayýflatýlmasý
4
bütün bu hadiselerin, krizlerin temel sebebleri
arasýnda yer almýþtýr. Þimdi bütün bu sonuçlar
hepimizin bildiði ve yakýndan izlediði sonuçlardýr.
Bütün dünya bu arada bir kurtarma paketi süreci
yaþýyor. Herkes kendi paketini ilan ediyor ve artýk
bu Türkiye'de de bir beklenti halinde. Türkiye'de
kamu otoriteleri, finansal otoritelerin ne
yapacaklarýnýn beklentisi içerisinde.
Türkiye finans sektörü, bu yaþanan krizin benzerini,
belki biraz daha küçüðünü ama fazlasýyla
yolsuzluða bulaþmýþ olanýný geçmiþte yaþadý.
Sistemin kötü iþleyiþi, sistemin enstrüman
düzeyindeki kötü iþleyiþleri deðil ama bizzat bu
kurumlarýn sahiplerinin kaynaðý kendilerine
aktarmasý gibi daha yolsuzluða bulaþýk bir durumdu
yaþanan. Onun için o dönemde alýnan tedbirler
ve bizim TMSF olarak sonralarda yaptýðýmýz
çalýþmalar, biraz buna göre þekillenmiþti.
Ama bugünkü mücadele biçimi, bugünkü çözüm
tarzlarý biraz daha farklýlýk taþýmak durumundadýr.
Özellikle Türkiye'de bu durum daha belirgindir.
Çünkü Türk bankacýlýk sisteminin gerek düzenleme,
denetleme tarafýyla, gerekse bankacýlýk risk yönetimi
açýsýndan geçmiþten ders aldýklarý açýkça görülüyor.
Bugünkü bütün olumsuz þartlara raðmen, hala
yönetilebilir durumda olmasý bunu göstermektedir.
Ama bu iyimserlik, hiçbir þey yapýlmamasý, krizin
Türkiye'ye etki etmeyeceði, Türkiye'nin emniyetli,
güvenli bir liman olduðu gibi bir yargýya da yol
açmamalýdýr.
Bugünkü finansal geliþmeler bu tip lükslere izin
verecek durumda deðildir. Gerçekten çok ciddiye
alýnmasý gereken þartlar yaþýyoruz ve Türkiye için
bunun en önemli sonuçlarý gelecek dönemde kredi
mekanizmasýnýn iþlemeyiþinin reel sektöre olan
olumsuz etkileri þeklinde olacaktýr. Onun için bugün
alýnmasý gereken tedbirler bankacýlýk sisteminin
kredi mekanizmasýný yeniden çalýþtýrmasýnýn
saðlayacaðý rahatlýða onlarý kavuþturmaktýr. Bu
hiçbir zaman banka sistemine kamu kaynaðý
aktarmak ya da bankacýlýk sistemini kurtarmak
gibi deðil, ekonominin tümünü tekrar normal
fonksiyonlarýný kazandýrmak, bu fonksiyonlarý
yapar hale getirmektir. Onun için bu paketlere
karþý kamu algýlamasý çok önemlidir. Özellikle
Türkiye kamuoyunun bu konudaki algýsýnýn düzgün
kurulmuþ olmasý bizi de etkileyen bir olgu olacaktýr.
Kamu, banka sistemini kendi kusurlarýndan dolayý
deðil, dünyada olan bu geliþmeler nedeniyle
iþlemez hale geldiðini görmek durumundadýr.
Alýnacak tedbirlerin yapýlacak iþlemlerinde bu
fonksiyonlarý yeniden iþletmeye baþlatmak þeklinde
ve o amaçlý olduðunun görülmesi gerekmektedir.
Eðer böyle görülürse bu paketlerin hazýrlanma ve
uygulanma þartlarý çok daha kolay olacaktýr.
MAKALE
TBTF –Too Big To Fail
*
EFSANESÝNÝN SONU
TBTF terminolojisi genel olarak yanlýþ anlaþýlmýþtýr. TBTF uygulamasýnýn kuruluþlarýn
büyüklükleri ile yakýn iliþkisi olduðu varsayýmý bize gerçeði tam olarak yansýtmaz. Bunun
yanýnda söz konusu kuruluþun finansal piyasalarda oynadýðý rol ve gösterdiði etkinlik ile
ödeme sistemi içindeki yeri ve siyasi otoritenin kararý önemli diðer unsurlardýr.
TBTF Uygulamasý Nedir?
Banka iflaslarý bütün ülkelerde yaygýn olarak
görülmektedir. Bu tür iflaslar mevduat sahiplerinin
ve diðer kredi veren kuruluþlarýn kazançlarýný
etkilemekte, ödeme sistemlerini aksatmakta, yurt içi
ve dýþý bankalarda, finansal kurumlarda ve piyasalarda
domino etkisi yaparak yayýlmakta ve güven krizine
neden olmakta, hatta makroekonomiyi
etkilemektedir. Sonuçta, banka iflaslarý diðer firma
iflaslarýndan çok daha farklý olarak bulaþýcý bir etkiye
veya sistemik risk yaratma özelliðine sahiptir. TBTF
söz konusu etkileri engellemek veya bu etkilerin
ortaya çýkaracaðý zararlarý minimize etmek amacýyla
politika yapýmcýlarý tarafýndan uygulanan finansal
destek programýdýr. Büyük banka iflaslarýnda
uygulanan TBTF bankacýlýk sektöründe yapýlan
düzenlemelerdeki eksikliklerin bir sonucudur 1 .
Bankalar birçok ülkede kendi özel kanunlarýna
sahiptirler. Ve bu tür düzenlemelerde tasfiye
süreçlerini geciktirmektedir. Ancak bankalar özel
kurumlardýr ve finansal sistemdeki rolleri önemlidir.
TBTF terminolojisi genel olarak yanlýþ anlaþýlmýþtýr.
TBTF uygulamasýnýn kuruluþlarýn büyüklükleri ile
yakýn iliþkisi olduðu varsayýmý bize gerçeði tam olarak
yansýtmaz. Bunun yanýnda söz konusu kuruluþun
finansal piyasalarda oynadýðý rol ve gösterdiði etkinlik
ile ödeme sistemi içindeki yeri ve siyasi otoritenin
kararý önemli diðer unsurlardýr. Mevduat sigortasý
mevduat sahiplerini yanlýþ seçim ve yönlendirme
içine sokmadan sistemik riskin meydana gelmesini
önler. Çünkü mevduat sigorta sisteminin varlýðý bile
mevduat sahipleri için çok büyük bir önem taþýr.
Mevduat sigortasý TBTF uygulamasý ile etkileþim
içerisindedir. TBTF ayrýca çözümleme politikalarý ile
de yakýndan ilgilidir. Mevduatý sigorta eden kuruluþ
özel sigorta kurumundan farklýdýr. Kuruluþun elinde
kullacaðý fon veya rezerv kalmayabilir ancak iflas
edemez. Eðer kuruluþun sahip olduðu fon yapacaðý
ödemeleri karþýlamýyor ise aradaki fark elbette vergi
mükelleflerinden karþýlanacaktýr.
sonucunda Þili Merkez Bankasý’nýn bankalar
üzerindeki denetimi zayýflamýþtý. Bankacýlýk
sektöründe büyük bir bankanýn yaþadýðý krizi Merkez
Bankasýnýn saðladýðý destekler önlemiþti. Mevduat
üzerinde devlet garantisi olmamasýna raðmen
mevduat sahiplerinin paniklememesinin nedeni
devletin bankalara doðrudan müdahale edebileceðini
göstermesiydi. Böylelikle TBTF ilk kez risk yönetimi
terminolojisine girmiþ oldu. Diðer önemli bir deneyim
ise 1980’lerde Arjantin Merkez Bankasý krizin eþiðine
gelen üç büyük bankadaki tüm mevduatý faizleri ile
birlikte ödemeyi üstlenerek TBTF uygulamasýný
gerçekleþtirmesidir. A.B.D.’ de ise TBTF uygulamasý
eski yýllara dayanmakla birlikte ilk belirgin ve önemli
örnek 1984 yýlýnda Continental Illinois’in tasfiye
sürecidir2. Söz konusu yýlda yapýlan incelemeler
sonucunda bankanýn TBTF olduðuna karar verildi.
(Ancak bunun karþýtý görüþlerde mevcuttur. Söz
konusu bankanýn TBTF deðil de tasfiye edilemeyecek
kadar büyük olduðu görüþü de vardýr.)
TBTF Uygulamasýnýn Etkileri ve
Diðer Faktörler
Büyük banka iflaslarýnýn ekonomiye doðrudan ve
dolaylý etkileri vardýr. Ödeme mekanizmasýný
etkilemesi, piyasada önemli bir oyuncunun iflasýndan
dolayý piyasanýn etkilenmesi ve bundan dolayý
yaþanan aktif fiyatlarýndaki düþüþler ile mevduat
sahiplerinin kendi hesaplarýna ulaþamama riski direkt
etkilerdir. Dolaylý etki ise bulaþma etkisi ve genel
güven kaybýnýn oluþmasý olarak sýnýflanabilir. Bu tür
etkilerin olmamasý için;
1. Çok büyük bankalarýn oluþmasýna izin verilmemeli,
2. Bireysel piyasalarda aþýrý yoðunlaþmaya engel
olunmalý,
3. Daha iyi bir risk yönetimi uygulanmalý,
4. Ýflastan önceki süreçte sorunlarý çözebilecek bir
Acil Eylem Planýna sahip olunmalý3,
Kýsa Bir Tarihçe
5. Ýnterbank sistemi gözden geçirilerek sýký kontrol
edilmelidir4.
1970’li yýllarda Þili’de finans sektöründe hýzlý büyüme
1970 ve 1980’li yýllarda ABD’de uygulanan TBTF
1 Robert L.Hetzel, Too Big to Fail: Origins, Consequences, and Outlook, Federal Reserve Bank of Richmond, 1991.
2 http://www.riskcenter.com.tr/kredirisk/kredifiles/CV/casestudy5.pdf
3 David G.Mayes, Bridge Banks And Too Big To Fail/Systemic Risk, University of Auckland.
4 Walker F.Todd-James B.Thomson, An Insider’s View of The Political Economy of The Too Big To Fail Doctrine, Cleveland State University,
Working Paper 9017, 1990.
Erol ORTABAÐ
Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi
*Batmayacak
5
kadar büyük
20
20
MAKALE
Büyük banka iflaslarýnýn
ekonomiye doðrudan ve dolaylý
etkileri vardýr. Ödeme
mekanizmasýný etkilemesi,
piyasada önemli bir oyuncunun
iflasýndan dolayý piyasanýn
etkilenmesi ve bundan dolayý
yaþanan aktif fiyatlarýndaki
düþüþler ile mevduat sahiplerinin
kendi hesaplarýna ulaþamama
riski direkt etkiler. Dolaylý etki ise
bulaþma etkisi ve genel güven
kaybýnýn oluþmasý olarak
sýnýflanabilir.
rekabeti bozduðu için eleþtirilmektedir. TBTF
uygulamasýnýn ilk eleþtirilerinden birisi TFTB’li
bankalarýn sermaye artýþý yapmaksýzýn yüksek riskli
yatýrýmlara yönelerek yüksek kar elde etmeyi
hedeflemiþ olmalarýdýr. Ýkinci önemli eleþtiri ise büyük
bankalara verilen garantinin küçük bankalara göre
fonlama maliyetlerini göreceli olarak düþürerek
onlarýn karlarýnýn artmasýný saðlamýþ ve bankalar
için ucuz mevduatla, kalitesi düþük riskli aktiflerle
hýzlý bir büyüme saðlanmýþ olmasýdýr. Aþaðýdaki
þekilde bu durumu inceleyebiliriz5. Þekilde SL ve SD
“tam rekabet koþullarýnda” bankacýlýk sektöründe
kredi ve mevduat arzýný gösterirken D ise fon talebini
göstermektedir. Bu koþullar altýnda denge M’de i1
kredi faiz oraný ile i0 mevduat faiz oranýnda
kurulmaktadýr. Bu iki oran arasýndaki fark ise
bankanýn karýný vermektedir.
TBTF uygulamasýndan sonra fonlama maliyetinin
SL
Faiz Oraný
SD1
Ý1
SD2
Ý0
TT*
Ý2
D
M
Miktar
düþmesi ile mevduat arz eðrisi SD2 kaymaktadýr.
Þekilden de görülebileceði gibi, diðer herþey sabitken,
fonlama maliyetinin düþmesi bankanýn normal
olmayan bir kar *elde etmesine yol açmaktadýr.
H.M.Ennis ve H.S. Malek, TBTF uygulamasýnýn,
özellikle sadece risk çarpýklýðýna yol açmadýðýný ayný
zamanda firma büyüklüklerinde de bozulmalara
yol açtýðýný belirtmektedirler6. Ayrýca iflas eden
bankalarýn bilançolarýnda yer alan özkaynak deðerinin
piyasa deðerlerinden yüksek olduðu hatta birçok
bankanýn sermaye piyasasýndaki deðerinin onlarýn
sermaye deðerinden daha az olduðu gözlenmiþtir.
TBTF, ABD’de bankanýn “batamayacaðýný” deðil
“tasfiye edilemeyecek” (too big to liquidate) kadar
büyük olduðu anlamýnda kullanýlmaktadýr. Ayný
yönde görüþü FED eski Baþkaný Alan Greenspan’da
desteklemektedir. TBTF sýk sýk içsel istikrarsýzlýðý
giderdiði þeklindeki söylem geçerli görünmemektedir.
Gerçekte, tam tersine TBTF bankacýlýk sektöründe
istikrarsýzlýða yol açmaktadýr. Uygulama finansal
sistemde bir kanser gibi ahlaki çöküntüye yol
açmaktadýr. Buna sebep olunmamasý ve mevduat
sigorta kuruluþunun gelecekte karþýlaþacaðý zararlarý
azaltmak amacýyla;
1. Düzenleyici kurumlar büyük bankalarýn iflas
etmelerine izin vermeli
2. Ayrýca banka risk limitlerinin sýnýrlarýný çok iyi
çizmelidirler.
Ahlaki çöküntü yaratmamak için yukarý sayýlan
önlemlere ek olarak kiþi baþýna milli gelirin iki katýndan
daha yüksek koruma saðlanmamasý tavsiye
edilmektedir7.
Stern ve Feldman’a göre TBTF siyasetçilerin büyük
bankalara verdikleri taahhüdü tutmamalarýndan
doðmaktadýr8. Problemin azatýlmasý için bunun
önüne geçilmesi gerekmektedir. Örneðin, “ABD'de
1980'li yillarda, yuzlerce bankanin iflas etmesine
neden olan "Savings and Loan" krizi patlak vermisti.
Milyarca dolar zarara uðrayan tasarruf ve borç finans
kuruluþlarýnýn sayýsý 1 Ocak 1986'dan 1995 yýlý
sonuna gelindiginde 3,234'ten 1,645'e düþmüþtü.
Federal devlet güvencesi altýndaki tasarruflarýn devlete
200 milyar dolara yakýn külfeti olmuþtu. Bu süreç
içerisinde Amerikan Kongresi 1991 senesinde FDICIA
kanununu geçirdi. Bu kanun içerik olarak Amerikan
Federal Mevduatý Sigorta Kurumu "FDIC"e artan
oranda yetkiler ve güç verdi. En önemlisi bundan
böyle herhangi büyük denebilecek finans kuruluþu
sýkýntýya girmesi durumunda FDIC en ucuz maliyetli
çözüm yöntemine baþvurma yetkisine sahip oldu.
Bu adeta o güne kadar uygulanmakta olan ve büyük
bankalarý küçük bankalara kýyasla haksýz bir þekilde
kayýran "iflas edemeyecek kadar büyük" (Too-big-tofail, kýsaca TBTF) politikasýnýn deðiþtiðinin bir
gostergesiydi. Yani TBTF olarak addedilen ilk 30
büyük bankanýn bundan böyle finansal sýkýntýya
düþmeleri durumunda küçük bankalara ne
uygulanýyorsa onlarýn da benzer þekilde koruma
altýna girmeyeceði ve kurtarýlmayacaðý ile ilgili bir
göz daðý idi. Yani kendi baþlarýna olacaklardý. Ne
var ki siyasi güç bu kanunun arkasýnda tam olarak
hiç bir zaman duramadý ve birçok yatýrýmcý devletin
batma riski altýna girecek büyük bir bankanýn
muhakkak kurtarýlacaðýna dair inançlarýný sürdürmeye
devam ettiler. Ýnançlarýnýn doðrulanmasý çok uzun
sürmedi. 1998 senesinde Long-Term Capital
Management (LTCM) isimli yatýrým iþtiraki 5 milyar
dolarlýk bir sermaye ile 100 milyar dolarýn üzerindeki
bir tasarrufu yönetiyordu ve yanlýþ alýnan riskler ve
1997'deki Doðu Asya ve Rusya krizleri sonrasýnda
1998 senesinde 4 ay gibi kýsa sürede sermayesi 4
milyar dolarlýk kayýp verdi. Devlet 1991'deki FDICIA
kanunundaki bütün taahhütlerine raðmen kayýtsýz
kalamadý ve 4.6 milyar dolarlýk bir sermaye enjekte
ederek müdahale etmek zorunda kaldý. Bu, büyük
finans kuruluþlarýnýn hala devletin ayýrýmcý güvencesi
altýnda olduðunun en büyük delili oldu ve FDICIA
kanunun kredibilitesini büyük oranda azalttý. LTCM'da
yatýrým yapan iþtirak sahipleri büyük oranda
tasarruflarýný kurtardýlar.”9
5 Farouk Soussa, Too big to fail: Moral Hazard and Unfair Comptetion?, (Selected Issues For Financial Safety Nets And Market Discipline), 2000.
6 ENNIS, H.M-MALEK.H.S.,Bank Risk Failure and Too-Big-To-Policy, Federal Reserve Bank of Richmond Economic Quarterly, Volume 91/2, Spring
2005.
7 ALTINTAÞ, M.Ayhan. Bankacýlýkta Risk Yönetimi ve Sermaye Yeterliliði, Turhan Kitabevi,Ankara, 2006, s.488.
8 Frederic S.Mishkin, How Big A Problem Is Too Big To Fail?, National Bureau of Economic Research,
Working Paper 11814, 2005.
9 http://www.ekonomig.com/2008/09/iflas-etmelerine-izin-verilemeyecek.html
6
MAKALE
TBTF uygulamasý ilk olarak bankalarý akla getirdiði
halde uygulama her zaman bankalarý kapsamayabilir.
Örneðin Güney Kore, 2000’li yýllarda Hynix
Semiconductor (daha önceki ismi Hyundai Electronic)
firmasýnýn yeniden yapýlandýrýlmasý için 7,1 milyar
dolar tutarýnda fon saðlamýþtý10. Bunun sebebi ise
açýktýr: ödeme güçlüðü içine giren finansal olmayan
büyük firmalarýn limitleri ve riskleri bulunan bankalar
tarafýndan sýkýþtýrýlmamasýdýr. Ancak ABD, Hynix
Semiconductor’ýn iflastan kurtarýlmasýný, “böyle bir
müdahalenin serbest piyasa ilkelerini ve Dünya Ticaret
Örgütü (DTÖ) kurallarýnýn ihlali olduðu” gerekçesiyle
eleþtirmiþti.
Ayrýca banka birleþmeleri nedeniyle büyük bankalar
daha da büyümekte ve onlarýn iflasý durumunda da
sistemik risk daha büyük olmaktadýr. Teknoloji
kurumlara ödeme sistemlerinde önemli bir rol sahibi
olmadan iþlem yapabilmelerine olanak saðlamakta,
bu kurumlarýn birisinin iflasý ödeme sistemini
etkileyerek sistemik etki yaratmaktadýr. Teknoloji ayný
zamanda bilgi kalitesini artýrarak sermaye piyasalarýnýn
geliþmesi saðlamýþ, ayný zamanda bankalarýn
sigortasýz mevduatlarýný ve diðer kullandýklarý kredileri
de artýrmýþtýr. Fon kaynaklarýna olan baðýmlýðýnýn
artmasý bankalarý olasý krizlere karþý daha dayanýksýz
bir yapýya sürüklemiþtir. Bankacýlýk operasyonlarýnýn
kompleks hale gelmesi nedeniyle iflas etmiþ bankanýn
tasfiyeside zor olmaktadýr (“too complex to fail”).
Günümüzde uygulanan TBTF geçmiþ uygulamalardan
farklý olmasýna raðmen temel felsefe deðiþmemiþtir.
TBTF sadece ahlaki çöküntüye (moral hazard) yol
açmaz ayný zamanda doðrudan doðruya “zenginlik
etkisi” (wealth effect) yaratýr. “Zenginlik etkisi”nin
yönü küçük bankalardan büyük bankaya doðrudur.
Ödedikleri prim ayný olmasýna raðmen artan koruma
uygulamasýnýn getirilerinden faydalanamazlar11.
Diðer yandan ahlaki çöküntü, politik uygulamalardan
kaynaklanmaktadýr. Yukarýda belirtildiði gibi
siyasetçiler ekonomide faaliyet gösteren büyük
finansal birimlere zararla karþýlaþmalarý durumunda
destek saðlayacaklarý, toplumda genel olarak inanýlan
bir olgudur ve bu da açýk bir þekilde ahlaki çöküntüyü
ihtiva etmektedir. Bu sebeple finansal güvenlik aðlarý
kurulurken ahlaki çöküntüyü en aza indiren bir
sistem göz önünde bulundurulmalýdýr. TBTF
uygulamasýnda mevduat sahipleri bankadan deðil
artýk devletten alacaklý duruma geçmiþlerdir. Bunun
finansmanýný ise vergi mükellefleri saðlayacaktýr.
Ancak ahlaki çöküntü iyi kurumsal yönetim, güçlü
bir risk yönetimi ve etkili piyasa disiplini ile düzenleme
ve denetim faaliyetlerinin etkin ve etkili olmasýyla
azaltýlabilir.
Alan Greenspan ahlaki çöküntü konusunda þunlarý
söylemektedir: “..Buhran döneminde oluþan zararlar
incelendiðinde bankalardan kaçýþlar beni mevduat
sigortasýnýn mevduat miktarýnýn yüksek seyrettiði
dönemlerde olumlu olduðu konusunda düþünmeye
sevk etti. Öte yandan, devletin verdiði mali güvence
“ahlaki zaafiyet”i artýrýr. Ahlaki zaafiyet, normal
olarak insanlarýn dikkatsiz davranýþlarýnýn sonuçlarýna
karþý sigortalýyken dikkate almayacaklarý önlemleri,
sigortalý olmadýklarý zaman neden dikkate aldýklarýný
açýklayan bir sigortacýlýk terimidir. Dolayýsýyla, kredi
ve mevduat iþlemlerinde düzenlemeler, bu iþlemlerin
ister istemez yarattýðý ahlaki zafiyeti asgariye indirecek
þekilde, dikkatli bir þekilde tasarlanmalýdýr.
Demokrasilerde her açýdan bakmak ve önlem almak
þarttýr.”12
Stern ve Feldman’a göre TBTF
siyasetçilerin büyük bankalara
verdikleri taahhüdü
tutmamalarýndan doðmaktadýr.
Problemin azatýlmasý için bunun
önüne geçilmesi gerekmektedir.
Bankacýlýk sektöründeki birleþmeleri etkileyen faktörler
arasýnda TBTF uygulamasý da yer almaktadýr. Birçok
araþtýrmacý içinse hala ABD’de ki 1990’lý yýllardaki
banka birleþmelerinin en önemli nedenlerinden biri
sayýlmaktadýr. Konsolidasyon sonrasý bilanço ve
sektör payýndaki artýþ küçük bankalara göre büyük
bankanýn risk iþtahýný daha da artýrmaktadýr. Yapýlan
ampirik çalýþmalar bu görüþü destekler niteliktedir.
TBTF uygulamasý yanýnda “too many to fail-TMTF”
uygulamasý da vardýr. TMTF büyük bankalardan çok
küçük bankalar için söz konusudur ve konu TBTF
kadar incelenmemiþtir.
TMTF birçok bankanýn iflas etmesi ve onlarý kapatma
maliyetinin yardým maliyetinden daha fazla olduðu
durumudur. TMTF uygulamasý büyük bankalardan
daha fazla küçük bankalarý etkilemektedir. 13,14
Günümüzde sýnýr ötesi bankacýlýk düzenlemeleri ayrý
bir önem kazanmýþtýr15. Yabancý bir ülkede faaliyet
gösteren banka kendi ülkesinde iflas ederse ne
olacaktýr? TBTF uygulanmasý durumunda ne gibi
sonuçlar elde edilecektir? Sýnýr ötesi faaliyet gösteren
bankalar “koruma” (too large to save-TLTS) için
faaliyet alanlarý geniþ midir? Eðer sýnýr ötesi bankacýlýk
faaliyetinde bulunan grup diðer ülkede yoðun bir
þekilde faaliyette bulunuyor ise bu durumda faaliyette
bulunulan ülke karþýlaþýlan herhangi bir krizde
bankayý desteklemeye istekli olmayabilir. Norges
Bank’ýn bu konuda görüþü yabancý kaynaklý bankanýn
finansal güçlüðünü orjininden saðlamasý ve gerekiyor
ise orjin ülke otoritelerinin desteklenmesi þeklindedir.
TBTF uygulamasý artýk ülke sýnýrlarýndan çýkmýþ ve
TLTS þeklini almýþtýr. Bununla birlikte doðan zararýn
nasýl paylaþýlacaðý ve ortaya çýkan hukuksal
uygulamalarýn farklý olmasý bu tür faaliyetleri
gerçekleþtirmede birçok kez zorluklara neden
olmaktadýr.
Tartýþma
Finansal krizler birbirinden farklýdýr. Ancak bu krizlere
getirilecek çözümlerin çerçevesi yukarýda sayýlan
10 The Asian Wall Street Journal, Breaking South Korea’s ‘Too Big To Fail’ Doctrine, Monday, April 11, 2005.
11 Farouk Soussa, Too big to fail: Moral Hazard and Unfair Comptetion?, (Selected Issues For Financial Safety Nets And Market Discipline),
2000.
12 GREENSPAN, Alan. Türbülans Çaðý, Boyner Yayýnlarý, Mayýs 2008, s.380.
13 Viral Acharya-Tanju Yorulmazer, Too many to fail-an analysis of time-inconsistency in bank closure policies, Bank of England, Working Paper
no.319, February 2007. ,
14 Craig O.Brown-I.Serdar Dinç, Too Many To Fail? Evidence of Regulatory Reluctance in Bank Failures When Banking Sector is Weak, 2007.
15 Thorvald Grung Moe, Market Discipline Issues In Cross-Border Banking, Norges Bank, 2006.
7
20
20
MAKALE
Kaynaklar
1. A.Hakan Atik, Finansal Güvenlik Aðýnýn Bir Unsuru Olarak
Mevduat Sigortasý, Türkiye Kalkýnma Bankasý, 2004.
2. Alan Greenspan, Türbülans Çaðý, Boyner Yayýnlarý, 2008.
3. Antje Hildebrandt, Too many to fail? Inter-enterprise
arrears in transition economies, Bank of Finland, Institute
for Economies in Transition, BOFIT Discussion Papers No.11,
2002.
4. BusineesWeek, Too Big To Fail, February 4, 2008.
5. Cevat Bilgin, Finansal Ýstikrarsýzlýk Sorunu ve Ýktisat
Politikasý Baðlamýnda Türkiye Örneði, Çukurova Üniversitesi,
2007.
6. Charles W.Calomiris, The Postmodern Bank Safety Net,
The AEI Press, 1997.
7. Craig O.Brown-I.Serdar Dinç, Too Many To Fail? Evidence
of Regulatory Reluctance in Bank Failures When Banking
Sector is Weak, 2007.
8. Dailyfx.com, Lehman Deemed Not ‘Too Big To Fail.’Who
Will Get Hurt By Their Bankruptcy Filing?, 15 September
2008,
http://www.dailyfx.com/story/market_alerts/fundamental
_alert/Lehman_Deemed_Not__Too_Big_1221486738790
.html
9. David G.Mayes, Bridge Banks And Too Big To Fail/Systemic
Risk, University of Auckland.
10. Elijah Brewer III-Julapa Jagtini, How Much Would Banks
Be Willing to Pay to Become “Too-Big-To-Fail” and to Capture
Other Benefits?, The Federal Reserve Bank of Kansas City,
RWP 07-05, 2007.
11. Farouk Soussa, Too big to fail: Moral Hazard and Unfair
Comptetion?, (Selected Issues For Financial Safety Nets
And Market Discipline), 2000.
12. FDIC, Continental Illinois and “Too Big To Fail”, An
Examination of the Banking Crisis of the 1980s and Early
1990s, Volume I.
13. Frederic S.Mishkin, How Big A Problem Is Too Big To
Fail?, National Bureau of Economic Research, Working
Paper 11814, 2005.
14. Gary H.Stern-Ron j.Feldman, Managing Too Big To Fail
by Reducing Systemic Risk: Some Recent Developments,
Federal Reserve Bank of Minneapolis, 2006.
15. George G.Kaufman, Depositor Liquidity and LossSharing in Bank Failure Resolutions, Federal Reserve Bank
of Chicago, WP 2003-02.
16. George G.Kaufmann, Too Big To Fail In U.S. Banking:
Quo Vadis?, January 10, 2003.
17. George G.Kaufman-Steven A.Seelig, Post-Resolution
Treatment of Depositors at Failed Banks: Implications for
the Severity of Banking Crises, Systemic Risk, and Too-Bigto-Fail, IMF Working Paper WP/01/83, 2001.
18. http://www.ekonomig.com/2008/09/iflas-etmelerineizin-verilemeyecek.html
19. Huberto M.Ennis-H.S.Malek , Bank Risk of Failure and
Too-Big-to-Fail Policy, Federal Reserve Bank of Richmond,
Economic Quarterly, Volume 91/2, Spring 2005.
20. Janet Mitchell, Strategic Creditor Passivity, Regulation,
and Bank Bailouts, The William Davidson Institute, Working
Paper Number 46, 1997.
21. Jason Thomas, Problems at Freddie Mac and Fannie
Mae: Too Big To Fail?, September 9, 2003.
22. John H.Boyd-Mark Gertler, The Role of Large Banks in
the Recent U.S. Banking Crisis, Federal Reserve of
Minneapolis Quarterly Review, Vol.18 No.1, Winter 1994.
23. Kevin Dowd, Too Big To Fail? Long-Term Capital
Management and Federal Reserve, Cato Institute, Briefing
Papers, September 23, 1999.
24. Lazarus Angbazo-Anthony Saunders, The Effect of TBTF
Deregulation on Bank Cost of Funds, Wharton Financial
Institutions Center, 1996.
25. M.Ayhan Altýntaþ, Bankacýlýkta Risk Yönetimi ve Sermaye
Yeterliliði, Turhan Kitabevi, 2006.
26. NewYork Times,
http://www.nytimes.com/2008/10/20/business/20views.r
eady.html?_r=1&ref=business&oref=slogin.
27. Nicholas J.Ketcha Jr., Deposit insurance system design
and considerations, http://www.bis.org/publ/plcy07o.pdf.
28. RiskCenter, Continental Illinois,
http://www.riskcenter.com.tr/kredirisk/kredifiles/CV/cases
tudy5.pdf
29. Robert L.Hetzel, Too Big to Fail: Origins, Consequences,
and Outlook, Federal Reserve Bank of Richmond, 1991.
30. The Asian Wall Street Journal, Breaking South Korea’s
‘Too Big To Fail’ Doctrine, Monday, April 11, 2005.
31. Thorvald Grung Moe, Market Discipline Issues In CrossBorder Banking, Norges Bank, 2006.
32. Viral Acharya-Tanju Yorulmazer, Too many to fail-an
analysis of time-inconsistency in bank closure policies, Bank
of England, Working Paper no.319, February 2007.
33. Walker F.Todd-James B.Thomson, An Insider’s View of
The Political Economy of The Too Big To Fail Doctrine,
Cleveland State University, Working Paper 9017, 1990.
8
ögelerden oluþmaktadýr. TBTF uygulamasý sonuçta
iktisat teoresinde yer alan “tam rekabet”ten bir
sapmayý temsil eder. Bu uygulama ile piyasa
koþullarýna göre iflas etmesi gereken finansal kuruluþ
siyasi otorite tarafýndan iflas ettirilmemektedir. Bunun
nedeni söz konusu finansal kuruluþun iflasýnýn
ülkenin özellikle makroekonomik yapýsýnda neden
olacaðý olumsuz etkilerdir. Ancak bu uygulama
beraberinde yine bazý önemli olumsuzluklarý da
getirir. Ahlaki çöküntü böyle bir durumda önem
kazanýr ve bunun önlenmesi veya etkilerinin
azaltýlmasý için alýnabilecek tedbirler mevcuttur.
Bankacýlýk faaliyetleri günümüzde sýnýr ötesine
taþýnmýþtýr. Sýnýr ötesi bankacýlýk faaliyetlerinin
düzenlendiði hukuksal bir ortam henüz geliþtirilme
aþamasýndadýr. Burada TBTF uygulamasýnýn
doðmasýna neden olan unsurlardan biriside daha
önce belirtildiði üzere yapýlan hukuksal
düzenlemelerdir. Hukuksal düzenlemelerdeki
eksiklikler TBTF uygulamasý ile giderilmeye
çalýþýlmaktadýr. Bu tespit sýnýr ötesi bankacýlýk
faaliyetleri için de geçerlidir. Bu sebeple getirilen
hukuksal düzenlemelerin belirli bir zaman diliminde
tekrar gözden geçirilmesi yararlý olacaktýr. Politika
yapýmcýlarýnýn finansal sistemde yer alan kuruluþlara
verecekleri taahhütler ayrý bir önem taþýmaktadýr.
ABD’de bile getirilen düzenlemeler belli bir zaman
sonra bunlarýn dýþýna çýkýlarak finansal kurumlarýn
kurtarýlmasýný engelleyememiþtir. TBTF uygulamasý
toplumda daima kriz olasýlýðýnda politika
yapýmcýlarýnýn firmalarý batmaktan kurtaracaðý
inancýný yerleþtirmiþtir. Finansal güvenlik aðý finansal
istikrarý hedeflemekte ve bu hedefte finansal istikrarý
bir kamu malý niteliðine sokmaktadýr. Ve bu kamu
malý artýk küreselleþmiþtir. Banka birleþmeleri
sonrasýnda birleþerek daha büyk bir banka haline
gelen finansal kurumun küçük bankalara göre daha
önce de belirtildiði üzere risk iþtahý artýðýndan dolayý
daha fazla olarak riskli yatýrýmlara girip yüksek getiri
elde edebilmektedirler. Bu nedenle büyük bankalar
denetim otoritesi tarafýndan çok iyi kontrol edilmediði
zaman finansal sistem önemli tehlikelere maruz
kalabilecektir. Büyük bir bankanýn iflasý sistemde yer
alan bankalarýn faaliyetleri konusunda þüphelerin
doðmasýna yol açarak ortaya çýkan güven bulanýmý
sonucunda mevduat sahiplerinin paralarýný sistemden
çekmek istemelerine neden olacaktýr. Bunu önlemek
TBTF uygulamasýyla mümkündür.
Günümüzde yapýlan uygulamalara baktýðýmýzda ise
yine ayný tür çalýþmalarý görmek mümkündür. ABD’de
ülkenin yaklaþýk 12 trilyon dolar deðerindeki ev
mortgagelerinin yarýsýna güvence veren Fannie Mae
(the Federal National Mortgage Association) ve
Freddie Mac (the Federal Home Loan Mortgage
Association)’ýn kurtarýlmasýnýn nedeni, bu iki
kuruluþun iflas etmesi durumunda Amerikan konut
piyasasýnýn çökmesine, daha sonra da bunun
bankalarý etkileyerek krizin küresel çapta yayýlmasýna
neden teþkil edebileceðidir. Ayrýca Çin ve Japonya’nýn
elinde de bulunan yüz milyarlarca dolar deðerindeki
Fannie ve Freddie hisse senetlerini ve Amerikan
mortgagelarý ile baðlantýlý Güney Kore’den Ýsveç’e
kadar pek çok ticari bankanýn yatýrýmlarýný da gözardý
etmemek gerekiyor.
Küreselleþme, firmalarý kaçýnmalarý gereken riskler
konusunda cesaretlendirmiþtir. Ayný zamanda Çin
ve Japonya’ya ise ABD’ye ödünç verdikleri servetleri
biriktirme olaðaný saðlamýþtýr. Sonuçta kurtarýlan
firmalar deðil ABD’nin ta kendisidir. ABD, TBTF
konumundadýr ve batmasýna izin verilmeyecektir.
Bu sebeple kriz için açýkladýðý paketin kaynaðýnýn
uluslararasý piyasa olmasý þaþýrtýcý deðildir. Þaþýrtýcý
deðildir çünkü; Amerikalý tüketici Asya’dan Latin
Amerika’ya pek çok ülkedeki fabrikalarda üretilen
mallara sahip olabilmek için kredi kullanarak yýllarca
dünya ekonomisinin lokomotifi olmuþtur. Eðer
Amerikalý tüketicinin alýþveriþi durursa, bunun etkisi
çok geniþ bir þekilde hissedilecektir. Ancak Fed
Baþkaný, Lehman gibi banka dýþý finansal kurumlarýn
iflasýnda uygulanacak açýk bir mekanizma
istemektedir. (Lehmanýn neden TBTF olmadýðýna
iliþkin görüþ için lütfen bakýnýz:
http://www.alleyinsider.com/2008/3/lehman_too_
big_to_fail_leh_)
Banka iflaslarý incelendiðinde tüm ekonomiyi tahrip
ettikleri görülmektedir. Ülke ekonomisinde meydana
gelebilecek yýkýmýn etkisini azaltmak ve mevduat
sahiplerine güvence vermek, krize, devlet tarafýndan
müdahale edileceðinin bilinmesi önemli bir unsurdur.
Bu nedenle banka krizlerinde “býrakýnýz yapsýnlar
býrakýnýz geçsinler” politikasý iþlememektedir. Ve
uygulamalarýn gösterdiði gibi hangi bankalarýn TBTF
kapsamýnda olduðu risk gerçekleþmediði sürece
daha önce açýklanmamaktadýr.
Sonuç olarak, eðer zarar küçük ve hemen
karþýlanabilinir ise sigortasýz mevduat sahipleri
hükümetten güvenlik aðýný geniþletmesi için politik
olarak baský yapmayacak, sistemik bir krizle karþýlaþma
olasýlýðý düþecek ve TBTF korumasý uygulamaya
konulmayabilenecektir. Büyük bankanýn iflasýnda
TBTF’nin
mevduat sahipleri açýsýndan
uygulanmamasý ancak sigortalý ve sigortasýz
mevduatýn ne kadar olduðunun hýzlý bir þekilde
saptanmasý ile olacaktýr. Bu yapýldýktan sonra
çözümleme veya tasfiye süreci diðer bankalar için
uygulanan tasfiye süreci ile yürütülebilecektir.
TBTF uygulamasý her ne kadar eleþtirilse bile
uygulanmasýndan vazgeçilemeyen bir unsurdur.
TBTF literatüre buna benzer birçok kavram
kazandýrmýþtýr. Too many to fail, too large to save,
too fast too fat, too big to liquidate gibi. Sonuç
olarak, TBTF bürokrasi gibi istenmemekle birlikte
ondan vazgeçilemeyen bir uygulama olarak kalýcý
olacaðý tesbiti yapýlabilir. Bankacýlýk hala diðer
sektörlerden farklýdýr. Bankacýlýk sektörü, etkin bir
þekilde iþlemesini saðlayacak piyasa mekanizmasýna
sahip deðildir. Sorunun bu þekilde anlaþýlmasý ve
tartýþýlmasý önem taþýmaktadýr.
ÇEVÝRÝ
ULUSLARARASI FÝNANSAL KRÝZ:
AHLAK VE FÝNANS
*
“Baþarýnýn sýrrý dürüstlüktür. Eðer dürüst olmaktan sakýnýrsanýz baþarýlý olursunuz.”
Groucho Marx.
Bu forumda ekonomi ya da finans uzmaný
olarak deðil, bir politikacý olarak bulunuyorum.
Son bir buçuk gündür tartýþmakta olduðunuz
konular üzerinde herhangi bir uzmanlýðým yok.
Bizi mevcut uluslararasý finansal krize götüren
olaylar zincirini tam olarak anlamayan pek çok
insandan biri olarak size hitap ediyorum (ve
anladýðým kadarýyla bu kitlenin içinde bir çok
Baþkan, üst düzey devlet memurlarý ve
bankalarýn yöneticileri de bulunmakta). Ancak
bu grup, daha iyisinin nasýl olacaðýný bilen belli
kiþilerin, daha iyi þeyler yapmýþ olmalarý
gerektiðini ve bu belli kiþi ve kurumlarýn pek
çok devlet ve milyonlarca vatandaþ için hoþ
olmayan sonuçlar doðuran tehlikeli bir duruma
sebep olduklarýný anlamaktadýr.
Ben size halihazýrda bildiklerinizi ifade etmek
yerine, hem uzmanlarýn hem de uzman
olmayanlarýn kafasýný ayný þekilde meþgul eden
bazý düþünce dalgalarýný biraraya getirmek için
buradayým. Konuþmamda ahlak ve finans
konularýna deðinmem istendi ve ben de
özellikle saðlýklý, iþleyen ekonomik ve finansal
sistemlerin olmazsa olmaz –belki de en önemliunsuru olan güven konusuna odaklanmak
istiyorum.
“Þirket ahlaký” kavramýnýn, -‘askeri istihbarat’
ya da ‘erkek sezgisi’ gibi- zýt iki kavramý biraraya
getiren bir ifade (oxymoron) olduðuna inanan
pek çok kiþi bulunmaktadýr. “Ahlak ve finansal
sistem” kavramýyla karþý karþýya geldiðinde,
bunun ‘porno endüstrisinde ahlak’tan
sözetmeye benzediðini ifade etmektedirler. Bu
kiþilere göre, gerçek dünyada kiþisel ahlak
kurallarýnýzý kapýda býrakýr ve iþinize devam
edersiniz.
uluslararasý sistemle, uygulamaya yönelik
kanunlar, doðru eðitim vb. ile geçtiðimiz
aylarda yaþadýðýmýz türde sorunlarý
önleyebileceðimize veya daha kontrol edilebilir
bir seviyeye indirebileceðimize inanan idealistler
vardýr.
Sistemde güven olmaksýzýn, ne miktarda olursa
olsun hiç bir düzenlemenin finansal kesimin
motorunun yeniden sorunsuzca çalýþmasýný
saðlamaya yetmeyeceði veya gelecekte olaylarýn
tanýk olduðumuz gibi yýkýcý bir þekilde birbirini
izlemesini önlemeyeceði açýkça ortadadýr.
Hepimiz, daha fazla düzenleme hatta sistemik
reformlara ihtiyaç olsa da, salt düzenlemenin
getirdiklerinden daha fazlasýnýn gerekli
olduðunun farkýndayýz. Eðer güven yoksa,
insanlar birbirleriyle iþ yapmayacaklardýr. Bunu
bankalarýn birbirine borç vermedeki
gönülsüzlüklerinde, kredi olanaklarýnýn
azalmasýnda ve tüm bunlarýn ekonomilerimiz
üzerindeki olumsuz sonuçlarýnda görüyoruz.
‘Güven, ancak doðruluðunu teyit et’, Ronald
Reagan’ýn Mikhail Gorbaçev’e tekrar etmeyi
sevdiði bir ifadeydi. Bu ifadeyi uyarlamak
gerekirse, yalnýzca doðrulamamalý, fakat güven
de inþa etmeliyiz. Yalnýzca doðrulamaya
dayanan, yani düzenlemelerin çok fazla olduðu
bir sistem baþarýlý olamaz. Bir zamanlar
temeliniz su alýyorsa duvarlarýnýzda suyu
durduran bir malzeme kullanýrdýnýz. Ancak
bunun iþe yarar olmadýðý görüldü; çünkü su
en zayýf noktayý bulana kadar baþka yere
akmaya devam ediyordu. Daha iyi yaklaþýmýn
suyun kaynaðýný bularak sorunu orada
halletmek olduðu ortaya çýktý.
Baþkalarý kaderci bir bakýþ açýsý
benimsemektedir. Serbest piyasa sistemi
mükemmel deðildir, ancak elimizde olanýn en
iyisidir. Bu bakýþ açýsýna göre ani yükseliþ ve
düþüþler kaçýnýlmazdýr. Bazýlarýnýn caný yanar,
ancak hayat böyledir.
Benzer þekilde, istediðimiz kadar düzenleme
yapabiliriz, ancak eðer tüm istediðimiz finansal
hizmetlerde yapýlacaklar ve yapýlamayacaklarý
gösteren bir kurallar kitabý vermek ise, sonuçta
kurallar kitabýnýn baþarýsýz olmasý ve finansal
hizmetlerdeki kiþilerin baþka zayýf noktalarý
suistimal ederek yine hasar yaratmalarýna
þaþýrmamalýyýz.
Bir de doðru düzenlemeler ve daha iyi bir
Bu sebeple, daha fazlasýna ihtiyacýmýz var.
Çevirenler:
Biyçe KUÞHAN
Fon Uzmaný
Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi
Çaðdaþ EKÝCÝ
Fon Uzman Yrd.
Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi
Egemen EROÐLU
Fon Uzman Yrd.
Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi
*Ýrlanda Senatosunda baðýmsýz olarak görevini
sürdüren, ayný zamanda Irish Daily Mail’de köþe
yazarý olan Senatör Rónán Mullen’ýn Avrupa
Mevduat Sigortacýlarý Forumu (EFDI) ile Federal
Mevduat Sigorta Kuruluþu (FDIC) tarafýndan Eylül
2008’de Dublin’de düzenlenen ortak toplantýdaki
“Uluslararasý Finansal Kriz : Ahlak ve Finans”
konulu konuþmasýnýn çevirisidir.
9
20
20
ÇEVÝRÝ
“Kredi” kelimesi, güvenmek
anlamýna gelen Latince “credere”
kökünden gelmektedir. Finansal
sistemde güven þu an kaybolmuþ
durumdadýr.
Tüm iþ ve finans dünyasýnda doðruluk temelli
ahlaki yaklaþýmýn öncüleri olan gazetecilerden,
analistlerden, kredi derecelendirme
kuruluþlarýndan, yatýrýmcýlardan, profesyonel
kurumlardan, akademisyenlerden ve
politikacýlardan oluþan bir toplum
oluþturmalýyýz ve bu özellikle büyük finansal
kuruluþlarda tepe yönetimden alt kademelere
kadar uygulanmalýdýr.
“Kredi” kelimesi, güvenmek anlamýna gelen
Latince “credere” kökünden gelmektedir.
Finansal sistemde güven þu an kaybolmuþ
durumdadýr. Ýngiltere’de her yýl yapýlan
IPOS/MORI araþtýrmasý, iþ dünyasýnýn önde
gelenlerine, gazetecilere ve politikacýlara güven
duyulmadýðýný göstermektedir. Bu karamsar
bir tablodur. Ancak belki de mevcut ortamda
bankacýlarýn hangi noktada olduklarýný görmek
için istatistikleri parçalamamamýz da uygundur.
Bu güven eksikliði finansal sektör ve toplumun
tamamý için ciddi bir endiþe kaynaðýdýr. Güven,
týpký oksijen gibidir- varlýðýmýz için hayatidir
ve belki de kaybedene kadar farkýna bile
varýlmaz. Ancak, inancýn da mihenk taþýdýr. Þu
an ise güvenin yeniden tesis edilmesinden
daha önemli bir mesele bulunmamaktadýr.
Bugün burada yapmakta olduðumuz gibi
forumlarýn önemli görevinin hükümetler ve
finansal sektörle düzenli çalýþarak, gerekli
güvenlik aðlarýnýn yürürlüðe konmasý olduðunu
takdir ediyorum. FDIC baþkan yardýmcýsý Martin
Gruenberg, Amerika’daki mevcut krize yol
açan olaylar zinciri hakkýnda önceki akþam
bize bir konuþma yaptý. Bunu daha felsefi
terimlerle anlatmaya çalýþayým.
Sonuçta bizi bu mevcut finansal krize ahlaki
bozulma götürmüþtür. Güven, risk yönetimi
ile ahlaki karar alma birbirinden ayrýlmak
suretiyle zayýflatýlmýþtýr. Güven, insanlar risk
alma eyleminden pervasýzlýða doðru
kaydýklarýnda DUR denilmemesinden ötürü
zayýflamýþtýr. Güven, kiþiler þeffaf ve dürüst
olmamaya ve nasýl olursa olsun üç aylýk
dönemler itibarýyla sonuca ulaþmaya teþvik
edildiklerinde zayýflamýþtýr. Güven, liderler,
politikacýlar, analistler, gazeteciler ve yatýrýmcýlar
kendi þirketleri veya sektörün meseleleri
hakkýnda aldatýcý açýklamalar yaptýklarýnda
zayýflamýþtýr.
Bir kaç örnek verelim : Geçtiðimiz Aralýk ayýnda
AIG CEO’su Martin Sullivan “AIG’nin kredi
swaplarý portföyündeki kayýp olasýlýðýnýn ‘sýfýra
yakýn olduðunu’ ve ‘herhangi bir krediye karþýlýk
ayrýlmasýnýn’ kontrol edilebileceðini” söyledi.
Milyarlarca dolarlýk yatýrým taahhütlerinin
bilançolarýnda neden yer almadýðý
10
sorulduðunda Citigroup CEO’su Chuck Prince
“Söz konusu taahhütleri bilançolarýna
koymalarýnýn kendilerini, daha çok risk alma
eðilimindeki, daha az düzenlemelere tabi
yatýrým bankalarýna karþý dezavantajlý hale
sokacaðýný” ifade etti.
Lehman Brothers’ýn CEO’su Dick Fuld, kurumun
geçtiðimiz Nisan ayýndaki yýllýk genel
toplantýsýnda: “Finansal hizmetler alanýna olan
etkinin en kötüsü geride kaldý.” dedi. Ýki ay
sonra ise Fuld’un bankasý çeyrek dönem kaybýný
2,8 milyar dolar olarak açýkladý. Geçtiðimiz
hafta hisse senetlerinde bir yýlda meydana
gelen %94’lük düþüþ nedeniyle, banka iflas
baþvurusunda bulundu. Bireylere bedeli 24.000
kiþinin iþsiz kalmasýný içermekte. Bu beceriksizlik
miydi, yoksa kibarca belirtmek gerekirse, Fuld
gerçek konusunda ekonomik mi davranýyordu?
Ve son olarak geçtiðimiz Temmuz ayýndaki G8
toplantýsýnda Amerikan hükümeti, durumun
iyiye gittiðine dair güvenceler verdi. Belki de
buna inanmýþlardý.
Çürüme en üst kademeden baþlar ve
kademelerin birbirini takibi yoluyla en üst
kademeye yükselen unsurlar, yine üst kademe
tarafýndan belirlenen kültür seti tarafýndan
belirlenir. Bu çürüme, elbette, tekrar aþaðýya
doðru çok hýzlý yayýlýr. Eðer üstten gelen mesaj
hangi kanuni yolla olursa olsun “üç aylýk dönem
gelir hedeflerinin tutturulmasý” ise, o zaman
neden bir finansal krizle karþýlaþtýðýmýzý görmek
zor deðildir. Kazanç ve teþvik paketleri bu
mesajý güçlendirdiði zaman, bir güven krizine
davetiye çýkarýyoruz demektir. Ekonomi
dalýndaki Nobel ödülünün 2001’deki sahibi
Stiglitz’in yazmýþ olduðu gibi, “en iyi ve en
parlak zekaya sahip olanlarýmýzýn bir kýsmý
yeteneklerini, ekonominin etkinliði ve bankacýlýk
sisteminin güvenliðini saðlamak üzere
tasarlanmýþ standart ve düzenlemelerin
etrafýndan dolanmak için kullanýyorlardý.”
Güven kavramýnýn tanýmlanmasýnýn zor
olduðunu kabul ediyorum. Ve tek baþýna
güvenin varlýðý da baþarýlý bir uluslararasý
finansal sektörün garantisi deðildir. Baþarýnýn
sýklýkla, onyýllar boyunca bankalarý ve finansal
kuruluþlarý kuran ve devam ettiren, finansal
mekanizmalarý yürürlüðe koyarak ülkelerin ve
sektörlerin ticari iliþkilere girmelerini, altyapýya
yatýrým yapmalarýný ve daha bir çok geliþmeye
imkan saðlayan pek çok kiþinin yaratýcýlýðý,
metaneti, çalýþkanlýðý ve zekasý sayesinde temin
edildiðini biliyoruz. Bunu görmezden gelerek
yalnýzca olumsuzluklara odaklanmak adil
olmayacaktýr.
Ancak þimdi görüyoruz ki güvenin yokluðunda,
ÇEVÝRÝ
iþler yavaþ yavaþ durma noktasýna gelmektedir.
Warren Buffet’ýn söylediði gibi, “ancak dalgalar
çekildiðinde kimin çýplak yüzdüðünü
öðreneceðiz”. Eðer büyük bir yatýrým bankasý
veya Enron gibi büyük bir þirketin CEO’sunun
güvenilirliði kalmamýþsa, o zaman sektördeki
diðerlerinin de tüm güvenilirliði ciddi biçimde
tehlikeye düþebilir. Tek bir CEO veya sahtekar
tüccar da bu zararý verebilir.
kanunlarý gibi olmalýdýr. Bunlarý sorgulamayý
býrakmalý ve yalnýzca uygulamalýyýz.”
Eðer bir yönetim kurulu toplantý masasýnda
doðrulardan taviz verilirse, eðer analistler, iþ
dünyasý habercileri, kredi derecelendirme
kuruluþlarý, düzenleyiciler, politik liderler, vb.
söylediklerinden taviz verirlerse, o zaman bir
güvensizlik kültürü oluþur ve yayýlýr. Ýnancýn
terkedilmesi ve güvenin tümüyle yokolmasý
için uygun koþullar oluþmuþ olur. Bu bir
kuruluþu, sektörü veya ülkeyi çok çabuk sarabilir.
Daha açýk olalým: Finansal sektör, daha genel
bir ifadeyle iþ dünyasý, düzenleyici makamlar,
kurumsal yatýrýmcýlar, politikacýlar ve medya;
artýk ahlak ve erdeme dayalý yönetimin deðerini
görebilmektedir. Dürüst olmamanýn ve sýnýr
tanýmayan açgözlülüðün sebep olabileceði
hasarýn artýk hepimiz farkýndayýz.
Dürüstlüðün yerinin doldurulamayacaðýný
hatýrlayýn. Ruh için bir protez aygýtý yoktur.
Dolayýsýyla, güven ve inancýn yeniden inþa
edilmesini saðlayacak deðerlerin geliþtirilmesine
dönmeliyiz. Yabancý olmadýðýmýz ve kiþisel
yaþamlarýmýzda deðer verdiðimiz erdemlerden
söz ediyoruz. Doðruluk, dürüstlük, cömertlik
ve diðerlerine saygý, saðduyu, cesur ancak
ahlaka uygun risk alýmý, adalet ve ayný zamanda
ölçülülük algýsý.
Akýllý risk yönetimi ile gözü kara kumar
oyunculuðu arasýndaki farkýn, çoðunlukla
finansal kuruluþlarýn yönetim kurulu
masalarýndaki gibi deðerlerin günlük
uygulamasýnda yattýðýný öne sürüyorum.
Bu büyük ölçüde tepe yönetimden alt
kademelere uzanan bir durumdur. Finansal
hizmetlerde veya bankada çalýþan sýradan bir
kiþi kendi kurumunun kültürünü deðiþtirecek
pozisyonda olmayabilir. Ancak yönetim
kurulundaki kiþiler bunu yapabilir - yapamasalar
bile, vicdanlarýný dinleme kararlarýnýn
(kendilerine çok daha büyük sorumluluklar
yükleyerek), daha az sancýlý sonuçlarý olacaktýr.
Dolayýsýyla liderlik pozisyonunda bulunanlarýn
çok büyük bir sorumluluðu vardýr. Bir inþaat
mecazýna atýfta bulunursak, evin içindeki iþleri
yapmadan önce çatýyý doðru yerleþtirmelisiniz.
Aksi takdirde sýzýntý ve dökülmelerin sonucunda
kalbiniz kýrýlacaktýr. Finansal dünyada etik,
tepede baþlamalýdýr.
Ýþ dünyasýndaki liderlerimizin kurallarý
belirlemesi gerekir. Ahlak kanunlarý yer çekimi
Bu, þu anlama geliyor:
Dürüstlüðün yerinin
doldurulamayacaðýný hatýrlayýn.
Ruh için bir protez aygýtý yoktur.
Astýnýza, üstünüzün size nasýl davranmasýný
istiyorsanýz o þekilde davranýn.
Ýnsan onurunun paha biçilemez olduðunun
farkýnda olun. Bu satýn alýnamaz. Ancak, ne
yazýk ki satýlabilir.
Bu ahlaki prensiplerin deðerini görmeniz ya
da onlarý kazanmanýz ve onlarla yaþamaya
çalýþmanýz için iman ile inanmanýz gerekmiyor.
Ve bu prensiplerin bize kýsa vadede biraz
maliyetli olabilir. Karþýlýklý talepleri dengelemek
için uðraþýrken ikilemler, karmaþýk finansal karar
ve sorunlarla, mücadelelerle karþýlaþýr, hatalar
yapar, yanýlýrýz; ama bu prensipler bize,
karmaþýk bir finansal sistemde makul bir yol
belirlememiz için gerekli ahlaki muhakeme ve
etik içgüdüyü veriyor.
Gelecekte büyük finansal kuruluþlarýn yönetim
kurulu masasýnda ne tür insanlar oturacak?
Yöneticilikte erdeme dayalý bir yaklaþýmý olan,
kararlarýnda etiði taþýyan kiþilikler mi olacaklarbankalara yeni genel müdür, kurumsal
yatýrýmcýlarýn yönetim kurullarýna yönetici
alýnýrken bu nitelikler aranacak mý?
Kurumsal yatýrýmcýlar bundan sonra yönetim
kurullarýnda bu niteliklere sahip, iþle ilgili
kararlarýna yön veren etik bir pusulasý olan ve
bu kararlarýnda pratik ihtiyatlý bilgelik gösteren
adaylara sahip olmak için baský yapacaklar mý?
Yoksa daha farklý bir þey mi arýyorlar?
Warren Buffet 1980’lerde Salomon Brothers’a
CEO olarak atandýðýnda, “bir þirket çalýþanýnýn
þirket parasýný kaybettiðini duyarsam, bunu
anlayýþla karþýlarým. Fakat, bir çalýþanýn,
Salomon’un saygýnlýðýný en ufak bir þekilde
zedelediðini iþitirsem, acýmasýz olurum.”
demiþti. Bu, alt kademelere gönderilen ciddi
bir mesajdý.
Fakat siz de benim kadar gereken deðiþimi
biliyorsunuz. Bunu nasýl baþarýrýz? Aslýnda
kolay bir çözüm yok. Bu bizim kendimizle
baþlamalý ve sistemdeki tüm oyunculara
yayýlmalýdýr. Bu, her ne risk alýnýrsa alýnsýn kar
etmeye yönelik deðil, etik iþ uygulamalarýna
dayalý kar etmeye yönelik yeni bir kültür inþa
etmekle ilgilidir. Ýyi bir yatýrým olarak etik!
a. Kiþisel – aynaya, Peter Drucker’in tavsiye
ettiði gibi bakýn: kendi dürüstlüðünüzü ve
deðerleri nasýl uyguladýðýnýzý inceleyin. Kim
olmak istiyorum? Einstein’ýn bize söylediði
11
20
20
ÇEVÝRÝ
“Dünyayý düzene sokmak için,
öncelikle ulusu düzene sokmalýyýz;
ulusu düzene sokmak için
öncelikle aileyi düzene sokmalýyýz;
aileyi düzene sokmak için önce
kendi hayatýmýzý geliþtirmeliyiz;
kalplerimizi doðru kýlmalýyýz.”
gibi: “Baþarýlý bir insan olmaktansa, deðerleri
olan bir insan olmaya çalýþýn.”
b. Liderlik – kurallarý tepede belirleyin ve örnek
olarak önderlik edin. Ya kendi deðerlerimize
göre çalýþýrýz, ya da deðerlerimizi, nasýl
çalýþtýðýmýz ya da baþkalarýnýn nasýl çalýþtýðýna
göre belirlemek durumunda kalýrýz.
c. Yönetim – yönetim kurullarýmýzda yönetim
ve stratejik kararlarda erdeme dayalý bir
yaklaþým aþýlayýn. Bu yaklaþýmýn teþvikler, piyasa
raporlamasý, eðitim, paydaþlarýn taleplerinin
yönetimi, vb. þeyleri etkilemesine izin verin.
Size çok fazla para kazandýrmasalar da, erdemli
özellikler gösteren, yüksek etik standartlara
uyan çalýþanlarý ödüllendirin. Sadece yasal
olup olmadýðýný deðil, doðru olup olmadýðýný
da sorun.
d. Düzenleyiciler – gerekiyorsa düzenlemeleri
artýrýn ve iþler kötüye gitmeden uzun süre
önce müdahale edin.
e. Gazeteciler - haber yapýn. Erdeme dayalý
liderlik gösteren örnek liderler hakkýnda daha
çok þey duymaya ihtiyacýmýz var. Giysileri
olmayan pek çok imparator hakkýnda da daha
çok þey duymaya ihtiyacýmýz var, tercihan onlar
henüz general iken, imparator olmadan çok
önce. Finansal strateji ve uygulamalarýn güçlü
yanlarýnýn yaný sýra zayýflýklarý hakkýnda da
haber yapýn.
f. Politikacýlar - iyi yönetimi teþvik eden ve
12
güvenin zarar görmesine neden olabilecek
þirketlerin yatýrýmlarýný teþvik etmeyen politikalar
ortaya koyun. Bu çok pratik olmasa da uzun
vadede daha çok iþ imkaný yaratmasý
mümkündür.
g. Akademisyenler - her derste erdeme dayalý
yönetimi öðretin. Bunun sektörler üzerindeki
etkililiðini araþtýrýn ve iþe yaradýðý yerleri ve
diðer olaylarda neden iþe yaramadýðýný
vurgulayýn. Bu aþamada aþýrý hýrsýn finansal
sektör ya da daha geniþ küresel topluluðu
olumsuz yönde etkilediði mesajý güçlü ve açýk
olmalýdýr. Aþýrý hýrs bu gibi krizlere neden olur.
h. Yatýrýmcýlar - taleplerinizin, kurullarýn nasýl
çalýþacaðý üzerinde büyük bir etkisi var. Geçen
haftalarda görüldüðü gibi, her üç aylýk
dönemde daha yüksek getiriler talep edilmesi
ve yönetimlerin bu doðrultuda teþvik paketlerini
onaylamasýna izin verilmesi bize kriz olarak
geri dönüyor. Þimdi baþka bir yaklaþýmýn
zamaný...
Bu uluslararasý finansal kriz döneminde,
Konfüçyus’tan bir alýntýyla konuþmamý
tamamlayacaðým: “Dünyayý düzene sokmak
için, öncelikle ulusu düzene sokmalýyýz; ulusu
düzene sokmak için öncelikle aileyi düzene
sokmalýyýz; aileyi düzene sokmak için önce
kendi hayatýmýzý geliþtirmeliyiz; kalplerimizi
doðru kýlmalýyýz.”
Dinlediðiniz için teþekkür ederim.
MAKALE
2008 NOBEL EKONOMÝ ÖDÜLÜ
Nobel ödülünü alan iktisatçýlarýn yaþ aralýðýna bakýldýðýnda genellikle ileri yaþlarda
olduklarý görülmektedir. Nobel ödülünü en genç yaþta alan iktisatçý 1972’de 51
yaþýnda ödüle hak kazanan Kenneth Arrow’dur (n1). Diðer uçta ise 1996 yýlýnda
ödüle 82 yaþýndayken layýk görülen William Vickrey yer almaktadýr.
Bilindiði gibi, Ýlk Nobel Ekonomi Ödülünü
alanlar 1969 yýlýnda Ragnar Frisch ve Jan
Tinbergen’dir. Son ödül 2008’de Paul
Krugman’a verilmiþtir.
Nobel ödülünü alan iktisatçýlarýn yaþ aralýðýna
bakýldýðýnda genellikle ileri yaþlarda olduklarý
görülmektedir. Nobel ödülünü en genç yaþta
alan iktisatçý 1972’de 51 yaþýnda ödüle hak
kazanan Kenneth Arrow’dur (n1). Diðer uçta
ise 1996 yýlýnda ödüle 82 yaþýndayken layýk
görülen William Vickrey yer almaktadýr.
Bu çalýþma öncelikle Nobel Ekonomi Ödüllerine
iliþkin bir deðerlendirme ile baþlamaktadýr ve
ilk olarak “etki yaklaþýmý” adýný verdiðimiz konu
ele alýnmýþtýr. Bu yaklaþým iktisattaki araþtýrma
konularý ve eðilimlerin ödüllere yansýdýðý görüþü
ve ödüllerin iktisadýn araþtýrma konularýný ve
eðilimlerini yönlendirme amacýyla
kullanýlabileceðini içermektedir. Ardýndan,
Nobel Ekonomi Ödüllerine iliþkin yapýlan diðer
deðerlendirmelere kýsaca deðinilmekte ve 2008
Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Paul Krugman’ýn
katkýlarýna yer verilmektedir (n2).
Nobel Ekonomi Ödüllerine Etki Yaklaþýmý
Ýktisat bilimi tarihsel geliþiminde araþtýrma
konularý ve eðilimler açýsýndan önemli
dönüþümler ve kýrýlmalar yaþamaktadýr. Bu
dönüþüm ve kýrýlmalarýn Nobel ödüllerine
yansýdýðý düþünülmektedir. Ýktisat bilim haline
getirilirken Newton fiziðinden etkilenmiþ, bilim
felsefesinde pozitivizmden etkilenerek iktisat
bilimi “kýtlýk-tercih-seçim” eksenli tanýmlanmýþ,
matematiksel yöntemler iktisada dahil edilmiþ,
günümüzde ise yavaþ yavaþ kuantum fiziðindeki
geliþmeler iktisada yansýmaktadýr.
Ekonomideki ana tartýþma konularý deðiþtikçe
ödüllerde bu alanlara kaydýrýlmaktadýr. Örneðin
kalkýnma iktisadýnýn ön planda olduðu 19601980 döneminde 3 Nobel Ekonomi Ödülü bu
alanda verilmiþtir (Altýntaþ vd, 2007:11).
Yine bir baþka geliþme, iktisatta matematiðin
ve ekonometrinin yoðun olarak kullanýlmasýyla
ilgili olarak yaþanmaktadýr. Nobel Ekonomi
Ödüllerinin ortak özelliklerinden bir tanesi
matematiksel çalýþmalara dayanmalarýdýr.
Tim Harford’un “Görünmeyen Ekonomist” adlý
eserinin giriþ bölümünde belirttiði gibi,
“Ekonominin esas amacý insanlarý birey, ortak,
rakip ve ekonomi diye adlandýrdýðýmýz uçsuz
bucaksýz sosyal organizasyonun üyeleri olarak
anlamaktýr. Bu esas amaç, Nobel ödülü
komitesinin eklektik beðenisinde kendini
gösterdi. 1990 yýlýndan beri Nobel Ekonomi
Ödülü çok seyrek olarak döviz kuru teorisi, iþ
döngüsü gibi doðrudan “ekonomik”
geliþmelere verildi. Daha sýklýkla ekonomiyle
doðrudan baðlantýlý olarak düþünmediðimiz
insan geliþimi, psikoloji, tarih, seçimler, hukuk
hatta neden düzgün ikinci el araba
alamadýðýnýzla ilgili ezoterik buluþlar gibi
kavramlara verildi.” Bir baþka ifade ile 2000’li
yýllardaki ödüller “piyasalarýn iyi iþlemesi ve
kaynaklarýn daðýtýmýnda etkinliðin
saðlanmasýyla ilgilidir.” Bu baðlamda mikro
ekonomi daha fazla ödül verilen alanlarýn
baþýnda gelmektedir. (Altýntaþ, 2007:17)
Nobel Ýktisat Komitesi’nin baþkanlýðýný yapmýþ
olan Assar Lindbeck’in “ödüller ekonomik
analizdeki yeni eðilimleri yansýtýr mý” sorusuna
getirdiði açýklamayý aktarmakta fayda
bulunmaktadýr (Lindbeck, 2007:18-19):
- Ödül beþ temel alanda verilmektedir. Bunlar,
genel denge kuramý, makro ve mikro ekonomi,
çok disiplinli araþtýrmalar ve ekonomi için yeni
analiz yöntemleridir.
- Ödüllerin daðýlýmý son çeyrek yüzyýlda
ekonomik analizlerin bazý temel
karakteristiklerini açýk bir þekilde yansýtmaktadýr.
Ve söz konusu dönem için ABD’nin baskýn bir
rolü olduðu görülmektedir. Ödülü alanlarýn
Yrd. Doç. Dr. Bekir GÖVDERE
Süleyman Demirel Üniversitesi,
ÝÝBF, Ýktisat Bölümü.
13
20
20
MAKALE
Ödül alan çalýþmalarda yapýlan
ekonomik analizlerde
tümdengelim yönteminin
tümevarým yöntemine göre daha
çok kullanýldýðý görülmektedir.
Matematiksel formülasyonun
artan rolü de ödüllere
yansýmaktadýr.
%69’u Amerikan vatandaþýdýr. Bununla birlikte,
önemli bir kýsmý uzun bir süredir Amerika’da
çalýþmalarýna raðmen, diðer ülkelerde doðmuþ
ve eðitimlerini tamamlamýþlardýr. Leontief,
Koopmans, Debreu, Harsanyi ve Kahneman
bu ikinci gruba örnek olarak gösterilebilir.
Dahasý, ödül alanlarýn %70’i ödülü aldýklarýnda
Amerikan üniversitelerinde çalýþmaktaydý.
Amerika dýþýnda, Ýngiltere 7, Norveç 3, Ýsveç
2 Fransa, Almanya, Hindistan, Ýsrail, Hollanda
ve Sovyetler Birliði bilim adamlarý 1’er ödül
almýþlardýr. Birden fazla ödül alan üniversiteler
ise þöyledir: Chicago 10 ödül, Berkeley 5 ödül,
Harvard, Cambridge Princeton ve Columbia 4
ödül, MIT ve Stanford 3 ödül, Oslo, Yale, New
York ve George Mason 2 ödül.
- Ödül alan çalýþmalarda yapýlan ekonomik
analizlerde tümdengelim yönteminin
tümevarým yöntemine göre daha çok
kullanýldýðý görülmektedir. Matematiksel
formülasyonun artan rolü de ödüllere
yansýmaktadýr. Örneðin, Samuelson, Hicks,
Arrow, Koopmans, Kantorovich, Debreu,
Allais’in çalýþmalarý bu açýdan önemlidir. Benzer
þekilde, finans ve oyun teorisinde de bu eðilim
görülmektedir.
- 20. yüzyýlýn ikinci yarýsý süresince iktisattaki
bir diðer karakteristik eðilim ekonometri gibi
istatistiksel test ve tahmin içeren sayýsal
yöntemlerin gittikçe artan önemidir. Bu
geliþmenin büyük ölçüde yansýmasýný bulduðu
ödüller Frisch, Tinbergen, Leontief, Klein, Stone,
Heckman, McFadden, Engle, Granger, Kydland
ve Prescott ve Phelps’e aittir.
- Ödüller ayný zamanda, ikinci dünya savaþý
sonrasýnda makroekonomin artan rolünü de
(özellikle; Friedman, Klein, Tobin, Modigliani,
Solow, Lucas, Kydland ve Prescott ve Phelps)
yansýtmaktadýr. Ekonomik sistemi incelemenin
yeni yollarýnýn (bilgi ekonomisi, beþeri sermaye
ve oyun teorisi ve ekonomik kurumlarýn rolü
gibi) ödüllerde yansýtýldýðý ödül komitesince
kabul edilmektedir.
Nobel Ekonomi Ödülleri konusundaki ikinci
etki türü “ödüller iktisatta yeni araþtýrmalarýn
yönünü etkilemede bir fýrsat olarak
kullanýlmakta mýdýr?” sorusunda dile
getirilmektedir. A. Soyak, “Lindbeck’in bu
soruya hayýr yanýtý verdiðini yani iktisattaki
eðilimlerin Nobel ödüllerine yansýyabileceðini
ama ödüllerin iktisattaki eðilimleri
etkilemeyeceðini düþündüðünü belirtmektedir”
(Soyak, 2003).
A.Soyak, Nobel Ekonomi Ödülleri üzerine
yaptýðý çalýþmada farklý bir bakýþ açýsý
14
getirmektedir. Yazarýn ifadesi ile aktarýrsak;
“Nobel Ödülü’nün iktisattaki yeni eðilimleri
yansýtmasýnýn yaný sýra, bu disiplindeki yeni
yörüngeleri belirlemede bir araç haline
dönüþebileceði, hatta egemen iktisadýn gücünü
sürdürme ve geniþletmeye hizmet edebileceði
þeklindeki savýn, ödül alan bilim adamlarý ve
çalýþma konularýndan hareketle
anlaþýlabileceðine vurgu yaparak þu sonuca
ulaþmaktadýr; maddi motivasyon ve prestij
yüklü Nobel Ödülü’nün yalnýzca iktisat
bilimindeki yeni eðilimlerden ne kadar
etkilendiðini görmemize vesile olmamakta
ayný zamanda bu ödülün hem ortodoks iktisadý
güçlü tutmaya hizmet edebilecek hem de
ekonomik analizdeki sorunlar ve analiz
yöntemlerini doðrudan ya da dolaylý olarak
etkileyebilecek bir araca dönüþebileceði izlenimi
de yaratmaktadýr” (Soyak, 2003:15).
Nobel Ekonomi Ödüllerine Ýliþkin Diðer
Deðerlendirmeler
Ýktisat alanýnda Nobel Ödülü'nün daðýtýmýnda
bir haksýzlýk olduðunu düþünen yazarlar da
bulunmaktadýr. Ercan Kumcu, 2006 yýlýnda
Nobel Ekonomi Ödülü üzerine olan yazýsýnda
iki noktada haksýzlýk olduðunu belirtmektedir.
Birincisi, “hak ettiði halde ödülü alamayanlar
ve tek baþýna almayý hak ettiði halde ödülü
paylaþmak zorunda kalanlar.” Kumcu bu
yazýsýnda þu serzeniþte bulunmaktadýr:
“Ýktisatta Nobel Ödülü alabilmeniz için bir dizi
araþtýrmayla iktisatçýlarýn her hangi bir iktisadi
konuya bakýþ açýsýný deðiþtirebilmeniz gerekir.
Yani, yeni araþtýrma alaný açmanýz lazýmdýr.
Bu, bazen çok çabuk olur bazen de iktisatçý
yaþamýný yitirdikten sonra yaptýðý katkýlarýn
deðeri anlaþýlabilir. Örneðin, 1970 ve 1980'li
yýllarda akademik dünyayý sarsan akýlcý
bekleyiþler teorisinin 1960'larýn baþýnda
temellerini atan John Muth Nobel Ödülü
alamadý. Ama onun yaklaþýmýný makro
ekonomiye uyarlayýp önemli politika sonuçlarý
çýkarak Robert Lucas 1995 yýlýnda Nobel Ödülü
almaya hak kazandý. Ýktisadi düþüncenin yakýn
tarihine bakýldýðýnda, iktisadi düþünceyi sarsan
iktisatçýlar arasýnda Samuelson, Arrow ve Hicks,
Hayek, Koopmans, Tinbergen ve Ohlin iktisadýn
çeþitli alanlardaki çýðýr açan katkýlarýyla ilk
baþlarda yer alýr. Bunlardan yalnýzca,
Samuelson ve Friedman tek baþlarýna ödüle
layýk görülmüþlerdir. Ödül diðer çýðýr açanlarda
bir baþkasý ile paylaþtýrýlmýþtýr, haksýzlýk
edilmiþtir” (Kumcu, 23 Ekim 2006).
Kumcu’nun ödülün paylaþtýrýlmasýnýn bazý
iktisatçýlara haksýzlýk olduðu yolundaki
eleþtirisine katýlmakla birlikte, bütün
MAKALE
paylaþýmlarýn benzer eþitsizliðe yol açtýðýný ileri
sürmek kolay deðildir. Bazen birden fazla
iktisatçý ayný konuya katkýlar yaptýklarý için
ödülü paylaþmýþlardýr. Örneðin, 2001 yýlý ödülü
G. Akerlof, M. Spence ve J. Stiglitz’e asimetrik
bilgi konusuna katkýlarý nedeniyle verilmiþtir.
Nobel komitesinin bilgilendirme notunda, G.
Akerlof’un asimetrik bilgiyi keþfetmesi,
piyasalarda ne tür aksaklýklara yol açtýðýný
göstermesi, M. Spence’in ise asimetrik bilgi
durumunda hangi mekanizmalar ile piyasalarýn
çalýþabileceðini göstermesi ve J. Stiglitz’e ise
daha az bilgiye sahip tarafýn kendi paylarýný
arttýrmak için ne yapabilecekleri üzerindeki
katkýlarýndan dolayý verildiðini belirtmiþtir.
Baþka bir açýdan bakýldýðýnda ise “Spence bilgi
sahibi kiþinin, bilgi sahibi olmayan kiþinin
güvenebileceði þekilde bilgiyi iletebileceðini
öne sürerken, Stiglitz probleme tersinden
bakmýþ ve bilgisi olmayan kiþinin bunu
gizleyebileceði yollar keþfetmiþtir” (Harford,
2008: 137).
Krugman’la ilgili bir diðer tespit ise, A. Ýnsel
tarafýndan yine 2006 yýlýnda yapýlmýþtýr. “1990
baþlarýnda Paul Krugman, bazý sektörlerde
kamu yardýmlarýnýn uluslararasý rekabeti
engellememesi koþuluyla daha büyük bir
verimlilik saðlayabileceðini iddia ettiðinde,
dönemin en fazla gelecek vaat eden egemen
akým iktisatçýlarýndan biriydi. Krugman temel
yasayý kökten reddetmiyor, serbest ticaretin
genel olarak yararlý olduðunu vurgularken,
sektör içi özellikler nedeniyle birkaç istisnanýn
olabileceðini söylüyordu. Dogmanýn
bekçilerinden Bhagwati, o zaman 40 yaþýndan
genç olan Krugman'ý “irrasyonel gençlik
taþkýnlýðýyla” suçlamakta gecikmedi.” Bu
saptama, bir iktisatçýnýn ana çizgiden uzaklaþtýðý
noktada kendisini eleþtiri oklarýnýn hedefinde
bulacaðýný göstermektedir.
Kumcu’nun 2006 yýlýnda kaleme aldýðý
yazýsýnda gelecek yýllarda Nobel alabilecek
iktisatçýlara örnekler vermekte, geleceðe iliþkin
tahminde bulunmaktadýr. Yazarýn Nobel
alabileceðini düþündüðü iktisatçýlar; Gene
Grossman, Elhanan Helpman, Paul Krugman,
Jagdish Bhagwati, Anne Krueger, Thomas
Sargent, Neil Wallace ve Paul Romer’dir
(Kumcu, 25 Ekim 2006). Bilindiði gibi, bu yýl
Paul Krugman hedefe ulaþmýþtýr.
Son olarak Nobel Ekonomi Ödüllerini alan
bilim adamlarýnýn ortak özelliklerine iliþkin
“Nobel alan ekonomistler arasýnda kadýn
yoktur” saptamasýný ekleyelim (Altýntaþ vd.,
2007: 16).
2008 Nobel Ekonomi Ödülü Uluslararasý
Ýktisada
1977 yýlýnda Bertil Ohlin ve J. Meade
“Uluslararasý ticaret teorisi ve uluslararasý
sermaye akýmlarý” alanýndaki çalýþmalarý ile
1999 yýlýnda R. Mundell “Optimum para
alanlarýnýn analizi ve farklý döviz kuru
rejimlerinde para ve maliye politikasý analizleri”
ile ödül almýþlardýr. Krugman uluslararasý iktisat
alanýnda ödül alan dördüncü iktisatçýdýr.
Krugman Türkiye’de dilimize çevrilen iki eseri
ile yakýndan tanýnan bir iktisatçýdýr. Bunlar;
“Bunalým Ekonomisinin Geri Dönüþü” ve
Politika Taþeronlarý ve Önemsizleþen Refah”’týr.
Özellikle ikincisi stratejik dýþ ticaret politikasý
ve rekabet gücü gibi herkese mantýklý gelen
pek çok kavramýn aslýnda öyle olmayabileceðini
tartýþan çok ufuk açýcý bir eserdir.
Krugman’a ödül kazandýran
katkýlarý “uluslararasý ticaret ve
ekonomik coðrafya” alanýndaki
çalýþmalarýnda belirginleþmektedir.
Globalizasyondan nasýl
etkileniyoruz? Serbest ticaretin
etkileri nelerdir? Niçin kýrsal
kesimlerin nüfusu azalýrken
insanlar büyük þehirlere akýn
etmektedir? Ödül komitesi
Krugman’ýn bu sorularý
cevaplamak için bir teorik temel
oluþturduðuna vurgu yapmaktadýr.
Bu kýsýmda Paul Krugman’ýn hangi katkýlarý ile
ödül aldýðý üzerinde durulmaktadýr. Nobel
komitesinin ödülü verirken yayýnladýðý
kamuoyunu bilgilendirme notundan geniþ
ölçüde yararlanýlarak kaleme alýnmýþtýr.
Krugman’a ödül kazandýran katkýlarý
“uluslararasý ticaret ve ekonomik coðrafya”
alanýndaki çalýþmalarýnda belirginleþmektedir.
Globalizasyondan nasýl etkileniyoruz? Serbest
ticaretin etkileri nelerdir? Niçin kýrsal kesimlerin
nüfusu azalýrken insanlar büyük þehirlere akýn
etmektedir? Ödül komitesi Krugman’ýn bu
sorularý cevaplamak için bir teorik temel
o l u þ t u r d u ð u n a v u r g u y a p m a k t a d ý r.
Ýkinci dünya savaþýndan önceki teoriler niçin
bazý ülkelerin belirli mallarý ihraç ve ithal
ettiklerini açýklamaya odaklanmýþtýr. Krugman
1979 yýlýndaki çalýþmasýyla, gözlemlenen ticaret
kalýplarý için daha iyi bir açýklama getirmiþtir.
Yazar daha sonraki çalýþmalarýnda ise
uluslararasý ticarette geliþtirdiði modeli
ekonomik coðrafyanýn anahtar sorunlarýný
aydýnlatmak için kullanmýþtýr. Hem dýþ ticaret
hem de ekonomik coðrafya baðlamýnda amaç
mallarýn nerede üretildiðini açýklamaktýr.
Ekonomik coðrafya teorisi, ayrýca, ilgili güçleri
emek ve sermayenin belirli yerlerde yerleþtiði
noktasýnda harekele belirlemeye çalýþmaktadýr.
David Ricardo’nun karþýlaþtýrmalý üstünlükler
teorisi ve bunun geliþtirilmiþ versiyonu
Heckscher-Ohlin teorisi özellikle geliþmiþ ülkeler
arasýndaki yeni ticaret kalýplarýný açýklamakta
yetersiz kalmýþtýr. Örneðin bir ülkenin ayný malý
hem ihraç hem ithal etmesini ifade eden
endüstri-içi ticareti, açýklayamamýþtýr. (n3)
Krugman 1979 yýlýndaki oldukça kýsa
15
20
20
MAKALE
Krugman’ýn dýþ ticaret teorisine
getirdiði açýlýmlar, Heckscher-Ohlin
teorisinin bir alternatifi olarak
düþünülmemelidir. HeckscherOhlin teorisi halen dýþ ticaretin
önemli bir boyutunu açýklama
kabiliyetini sürdürmektedir.
çalýþmasýnda endüstri içi ticaretin oluþmasýný
açýklarken, biri ölçek ekonomileri diðeri de
tüketicilerin ürün çeþitliliðine deðer vermeleri
olmak üzere iki temel varsayýmda
bulunmaktadýr. Bilindiði gibi, ölçek ekonomileri
üretim ölçeðinin artmasýyla birim baþýna üretim
maliyetlerini azaltmak yoluyla önemli avantajlar
ortaya çýkarmaktadýr. Ölçek ekonomilerinin bir
etkisi “firmalarý bir bölgeyi seçme ya da
seçmeme alternatifine zorlamasýdýr” (Fischer
ve Dornbusch, 2001:279). Ürün çeþitliliðine
önem verilmesi ise yeni bir ürün piyasaya
çýktýðýnda çeþitlilik artacaðý için tüketici refahýnýn
yükselmesine katký yapmaktadýr. (n4)
Krugman’ýn dýþ ticaret teorisine getirdiði
açýlýmlar, Heckscher-Ohlin teorisinin bir
alternatifi olarak düþünülmemelidir. HeckscherOhlin teorisi halen dýþ ticaretin önemli bir
boyutunu açýklama kabiliyetini sürdürmektedir.
Ödül komitesinin de vurguladýðý gibi,
“günümüzde, Krugman tarafýndan açýklanan
temel mekanizmalarýn geleneksel HeckscherOhlin teorisine önemli bir katký saðladýðý genel
olarak kabul edilmektedir. Dýþ ticaretin gerçek
görünümü her iki teorinin özeliklerini de
kapsamaktadýr. Bu durum, eski teorilerin yeni
ticaret teorisine kýyasla dýþ ticaretin ne ölçüde
açýklanabileceðine iliþkin limitin belirlenmesine
yönelik heyecanlý ampirik araþtýrmalara yol
açmýþtýr.” Yukarýda deðinildiði gibi, nobel ödülü
alabilmek için gerekli koþullardan biri diðer
iktisatçýlarýn belirli bir konudaki görüþlerini
deðiþtirebilmek, etkileyebilmek ve yeni araþtýrma
alanlarý açýlmasýna vesile olmaktýr. Bu son
ifadeden hareketle Krugman’ýn deðinilen koþulu
fazlasýyla yerine getirdiðini söylenebilir.
Yeni ekonomik coðrafya
Krugman ölçek ekonomileri ve tüketicilerin
çeþitliliðe deðer vermesi varsayýmlarýný
ekonomik coðrafya alanýna uygulamýþ ve dýþ
ticaret teorisi ile ekonomik coðrafya alanýný bir
modelde incelemeyi baþarmýþtýr. Ekonomik
coðrafya birincisi mallarýn nerde üretildiði,
ikincisi ise sermaye ve emeðin ülkeler ve bölgeler
arasýnda nasýl daðýldýðý olmak üzere iki temel
konuya açýklama getirmeye çalýþmaktadýr.
Nobel komitesinin kamuoyunu bilgilendirme
notunda deðinildiði gibi, Krugman 1979 ve
1991 yýllarýnda yaptýðý çalýþmalarda bu konuyu
incelemiþtir. 1979 yýlýndaki çalýþmasýnda aþýrý
ulaþtýrma maliyetleri ve diðer engeller dolayýsýyla
dýþ ticaretin imkansýz hale gelebileceðini ortaya
koymuþtur. Bu konuya iliþkin açýklamasý þu
þekildedir: “Ýki ülke tamamen birbirinin benzeri
ise refah düzeyleri de benzer olacaktýr. Ancak,
benzer özelliklerden bir tanesi farklýlaþýrsa
16
ülkelerden birinin nüfusu diðerine göre
artacaktýr. Orada ikamet edenlerin sayýsý
yoðun/fazla olan ülkede iþgücünün reel ücreti
bir þekilde artacaktýr. Bunun nedeni, daha fazla
nüfusa sahip ülkedeki firmalar ölçek
ekonomilerinden yararlanabilecektir. Bunun
sonucunda da, tüketiciler daha düþük fiyata
ve daha çeþitli ürünlere ulaþma imkanýna
kavuþacaktýr ve tüketicilerin refahýný
yükselecektir. Sonuç olarak, iþgücü ve tüketiciler
daha fazla kiþinin ikamet ettiði ülkeye hareket
edecekleri için nüfus daha da artma eðiliminde
olacaktýr. Reel ücretler ve ürün arzý daha da
artmaya devam edeceði için göçün ivme
kazanmasýna yol açacaktýr.”
“1991 yýlýndaki çalýþmasýnda ise yazar, emek
ve firmalarýn yerleþim yeri teorisini kapsamlý
bir versiyona dönüþtürmüþtür. Bu kapsamda
ilk çalýþmasýndaki kavram ve fikirleri yeniden
ele almýþtýr. Bu çalýþmasýnda ulaþtýrma
maliyetleri bir engel oluþturmakla birlikte
ticaretin mümkün olduðunu varsaymaktadýr.
Ayrýca, emeðin reel ücretler ve ürün çeþitliliði
açýsýndan kendisine daha yüksek refah öneren
bölge veya ülkeye hareket edebildiði kabul
edilmiþtir. Buna göre, firmalarýn yerleþim yeri
kararlarý ölçek ekonomilerinden yararlanma
ve ulaþtýrma maliyetlerinden tasarruf etme
arasýnda bir deðiþ-tokuþ ima etmektedir.”
Yeni ekonomik coðrafya modelleri özü itibariyle
yýðýnlaþmanýn önemi üzerine kuruludur. Buna
göre ülke dýþ ticarete açýldýðýnda merkez-çevre
yapýsý oluþacaktýr ve yoðunlaþma artacaktýr.
Bu durum merkez lehine, çevrenin aleyhine
iþleyecektir. Baþka bir ifade ile bölgesel
dengesizlikler oluþacak, nüfus yüksek
teknolojinin olduðu merkezde yoðunlaþacaktýr.
Sonuç Yerine
Son bir deðerlendirme yapmak gerekirse, hem
iktisadýn geçirdiði dönüþümün, araþtýrma
konularýnýn Nobel ekonomi ödüllerine etkisi,
hem de ödüllerin araþtýrma konularýn etkisi
bulunmaktadýr. Zira ödüllerin ortak özelliklerini
bunu açýkça ortaya zaten koymaktadýr.
P. Krugman’ýn katkýlarý ise yukarýda deðinildiði
gibi, yeni ekonomik coðrafya ve dýþ ticaret
alanýndaki çalýþmalarý eksenlidir. Yazar hem
doðrudan katkýlarý hem de kendisinden sonraki
çalýþmalarý etkileme ve yönlendirebilme
kapasitesi ile ödüle hak kazanmýþtýr.
Burada belki þunu da belirtmekte fayda
bulunmaktadýr. Bu ödül geleneksel iktisat içinde
kalan araþtýrmacýlara verilmektedir. Bu
anlamdaki eleþtiriler büyük ölçüde haklýdýr.
Ancak, Bir diðer ifade ile sadece geleneksel
MAKALE
iktisadýn konularýný çalýþtýðý için kimseye ödül
verilmemiþtir. Mutlaka iktisada, iktisat bilimin
geliþmesine önemli katkýlarý olduðu için ödül
verilmiþtir. Bu noktanýn gözden kaçýrýlmamasý
gerekmektedir.
Notlar
(n1) Arrow’a iliþkin ilginç bir anekdot için sözü
T. Harford’ýn (2008:89) akýþý kalemine býrakalým:
“Kenneth Arrow etkinlik ve adalet arasýndaki
ikilemi çözmüþtür. Bir genç olarak babasýnýn
baþarýlý iþini ve bütün birikimlerini büyük
buhranda kaybediþini çaresizce izledikten sonra
adaletsizlikle hakkýnda her þeyi öðrenmiþti.
Sosyal adalet arzusu Arrow’un kalbine yerleþti
fakat zihnindeki etkin olma sorusunu gözardý
etmedi. Genç ekonomist, serbest piyasasýnýn
þaþmaz etkinliði ile bir çeþit adaletin hüküm
sürmesi gerektiði esaslarý arasýndaki ikilemle
uðraþmayý kafasýna koydu. Çözümü parlaktý.
Serbest piyasalar ve etkinlikle ilgili geleneksel
düþünceleri kafasýnda yerle bir etti. Sadece
bütün mükemmel piyasalarýn etkin olduðunu
Kaynaklar
deðil, baþlangýç pozisyonunun ayarlanmasýyla
rekabetçi piyasa kullanýlarak bütün etkin
sonuçlara ulaþýlabileceðini kanýtladý. Arrow,
bir ekonomistin elde edebileceði bütün
takdirleri kazanarak ilerledi ve Ekonomi Nobel
Ödülü’nü alan en genç kiþi olarak kaldý.”
(n2) Yazarýn ekonomik katkýlarý, geliþtirdiði
modeller bir baþka çalýþmada incelenecektir.
Tüketicilerin ürün çeþitliliðine
deðer vermeleri günümüzde kabul
görmektedir. Ancak, aþýrý seçenek
bolluðunun da tüketicileri mutsuz
ettiðine iliþkin çalýþmalar
mevcuttur.
(n3) Geleneksel ve alternatif dýþ ticaret teorileri
Türkçe literatürde detaylý þekilde Erdal Ünsal’ýn
uluslararasý iktisat kitabýnda bulunabilir.
(n4) Tüketicilerin ürün çeþitliliðine deðer
vermeleri günümüzde kabul görmektedir.
Ancak, aþýrý seçenek bolluðunun da tüketicileri
mutsuz ettiðine iliþkin çalýþmalar mevcuttur.
Örneðin “Bolluk Paradoksu” adlý eserde, kot
almak isteyen bir tüketicinin hangisini seçip
alýrsa alsýn, bir sürü seçenekten vazgeçmek
zorunda kalmakta ve psikolojik açýdan rahatsýz
olmakta, piþmanlýk duygusu ortaya çýkmaktadýr.
Bu konuya ilgi duyan okuyucular adý geçen
esere baþvurabilir.
ALTINTAÞ, M. ve diðerleri, (2007), “Ekonomi Biliminde Dönüþümün Nobel Ekonomi Ödüllerine Yansýmasý”
Ekonomik Yaklaþým Dergisi, C.18, S.66, ss.119-153
FISCHER, S. ve DORNBUSCH R., (2001), Mikroekonomi, Alkým Yayýnlarý, Ýstanbul.
HARFORD T., (2008), Görünmeyen Ekonomist, (çev. S. Demirel), Pegasus Yay., Ýstanbul.
ÝNSEL, A. (2006), “Serbest Ticaretin Makbul Ýktisatçýlarý” Radikal Ýki, 29 Ocak 2006.
KRUGMAN, P., (2001) Bunalým Ekonomisinin Geri Dönüþü, (çev. N. Domaniç), Literatür Yay., Ýstanbul
KRUGMAN, P., (2001) Politika Taþeronlarý ve Önemsizleþen Refah, (çev. N. Domaniç), Literatür Yay., Ýstanbul
KUMCU, E., (2006), “Ýktisatta Nobel Ödülü-1”, Hürriyet Gazetesi, 23 Ekim 2006.
KUMCU, E., (2006), “Ýktisatta Nobel Ödülü-3”, Hürriyet Gazetesi, 25 Ekim 2006.
LINDBECK, A. (2007) “The Sveriges Riksbank Prize in Economic Sciences in Memory of Alfred Nobel 19692007”, (by 18 April 1999-updated in December 2007), Eriþim Tarihi:
http://nobelprize.org/nobel_prizes/economics/articles/lindbeck/index.html, 1 Ocak 2009
SCHWARDZ, B., (2007), Bolluk Paradoksu, Mediacat, Ýstanbul.
SOYAK,A. “Nobel Ýktisat Ödülleri Üzerine Bir Yorum” Finans&Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Y. 40,
S. 256, Ekim 2003, ss. 74-87.
The Royal Swedish Academy of Sciences, “The Prize in Economics Sciences 2008” -Informaion for The Public, Eriþim Tarihi: www.kva.sc, 15 Aralýk 2008
ÜNSAL, E., (2005), Uluslararasý Ýktisat, Ýmaj yayýnevi, Ankara.
17
20
20
KONFERANS
ÝSLAMÝ FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARININ
VE ESNEKLÝÐÝNÝN GELÝÞTÝRÝLMESÝ
Ýslami finans konusunda Dünya’da epeyce yol alýnmýþ. Ýngiltere, Japonya, Kore, Hong Kong
ve Malezya gibi ülkeler Ýslami finansýn merkezi olmak için birbirleriyle rekabet halindeler. Sukuk
denen tahvilleri çýkarýyorlar, fetva kurullarý oluþturuyorlar, Merkez Bankalarýnýn desteðini almaya
çalýþýyorlar. Türkiye ise bu konuda henüz bir aðýrlýk koyamamýþ görünüyor. Bu yazý Ýslami finans
konusunda Malezya’da katýlmýþ olduðumuz konferansý sizlere taþýma çabasýnýn bir yansýmasýdýr.
20 Kasým 2008 Perþembe, Açýlýþ:
Prof. Rifaat Ahmed Abdel Karim,
IFSB, Genel Sekreter: Öncelikle hepinize
hoþ geldiniz demek istiyorum. Bu konferans
iki sebepten ötürü önemli bir kilometre taþýdýr.
Ýlk olarak, Ýslami finansal sistemin yaþamakta
olduðumuz küresel finans krizi gibi þoklara
karþý ne kadar dayanýklý olduðunu anlamamýzý
kolaylaþtýracaktýr. Ýkincisi ise IFSB ile IIF arasýndaki
bu türden ilk iþbirliðidir. Geçen zaman içinde
Ýslami finansal sistem küresel finans sisteminin
bir parçasý haline gelmiþtir. Bu sebeple
ekonomik ya da finansal bir krize karþý Ýslami
finansal sistemin ne kadar saðlam
durabileceðinin anlaþýlmasý açýsýndan bu
konferansýn zamanlamasý gayet yerindedir.
Geleneksel finans sisteminin tersine, Ýslam
hukuku faize dayalý borç vermeyi
yasaklamaktadýr. Ýslami finansal sistem ticaret,
üretim ve reel sektörle iliþkilidir. Ýslam hukuku
sahip olmadýðýnýz bir þeyi satmanýzý veya
kiralamanýzý da yasaklamaktadýr. Dolayýsýyla
spekülatif satýþlar Ýslami finansal sistemin
dýþýnda býrakýlmaktadýr. Yaþamakta olduðumuz
krizin ortaya çýkardýðý bir diðer husus finans
kurumlarýna yönelik risk yönetiminin etkin bir
þekilde yapýlamamýþ olmasýdýr. Bu konferansýn
ortaya çýkaracaðý bir diðer fayda Ýslami finansýn
özelliklerinin neler olduðu ortaya konurken,
içerdiði risklerin de neler olabileceði ve bunlara
karþý ne tür tedbirler alýnabileceðinin anlaþýlmasý
olacaktýr. Oturumlardan keyif almanýzý ve faydalý
bir konferans olmasýný diliyorum.
Charles H. Dallara,
Fatih DENÝZ
Strateji Geliþtirme Dairesi/Fon Uzmaný
Ýslami Finansal Hizmetler Kurulu (ÝFSB)
& Uluslararasý Finans Enstitüsü (IIF)
ortak konferansý
18
IIF, Direktör: Küresel anlamda Ýslami finansal
sistemin güçlenmesini destekliyoruz. Küresel
finansal sistemi nasýl daha istikrarlý hale
getirebileceðimizin yollarýný birbirimizden
öðrenebileceðimizi düþünüyorum. Malezya
Ýslami finans uygulamalarýna merkez olmak
için uygun bir ülkedir. Ýslami finansýn küresel
finans içinde bir alt baþlýk olduðunu
söyleyebilirim. Ýslami finans Ýslam hukuku
prensiplerine dayanarak sorumlu bankacýlýk
kavramýnýn içini doldurmaktadýr. Malezya
bugün için krizden uzak görünmektedir.
Merkez Bankasý ve düzenleyici otorite
güçlendirilmiþ durumda ve hükümet onlarla
iþbirliði yapýyor. Prof. Rifat ve arkadaþlarý bugün
bizim üyelerimizle uyguladýðýmýz prensipler
geliþtirdiler. Sizin sisteminizden ve
prensiplerinizden öðrendiðimiz þeyler oldu.
Malezya’ya etkileri az olsa da geçen 6 haftada
küresel kriz geliþmekte olan ülkeleri de zor
duruma soktu. Likidite ihtiyacý arttý. Amerika,
Avrupa ve Japonya’daki durum tüm dünyayý
sararsa bundan herkes zarar görür. Küresel
finansýn yaþadýðý riskleri Ýslami finans yaþamadý.
Küresel finans endüstrisine katkýlarýnýz olacaðýný
düþünüyorum.
Dr. Zeti Akhtar Aziz,
Malezya Merkez Bankasý Baþkan: Öncelikle
bu konferansta böyle bir izleyici kitlesine hitap
etmekten þeref duyduðumu belirtmek isterim.
Küresel finansal sistemin karmaþa içinde olduðu
böyle bir dönemde yaþadýðýmýz olaylarýn
sebeplerini anlamak ve istikrar için alýnabilecek
önlemleri tespit etmek adýna bu konferansýn
faydalý olacaðýna inanýyorum. Geçtiðimiz 27
yýlda dünya 124’ten fazla bankacýlýk krizi yaþadý.
Bu krizlerin sebepleri deðiþmekle birlikte,
deðiþmeyen iki sonuç sisteme olan güvenin
zedelenmesi ve varlýk fiyatlarýnýn düþmesi oldu.
Böylesi bir krizi Asya bölgesi olarak 10 yýl kadar
önce biz de yaþadýk. Çýkardýðýmýz dersler ve
aldýðýmýz önlemler sayesinde bugünkü krizi
nispeten daha hafif atlatýyoruz. O gün, sistemin
uðradýðý þoklara karþý esnek olabilmemizi
saðlayan kurumlarý güçlendirmiþ olduðumuz
için bugün göreceli bir rahatlýk içerisindeyiz.
Baktýðýnýz zaman 10 yýl önceki krizle bugünkü
arasýnda bazý benzerlikler görebilirsiniz. Her
iki örnekte de krizler güçlü bir büyüme
periyodu, kredilerin hýzla yayýlmasý ve varlýk
fiyatlarýnýn keskin bir þekilde yükselmesinin
KONFERANS
ardýndan ortaya çýktý. Bunun detaylarý
oturumlarda ele alýnacaktýr. Ýslami finansýn
kuvvetlenerek büyümesi hem Müslüman hem
de gayrimüslim toplumlarýn faydasýna olan bir
geliþmedir. Bizlere düþen Ýslami finansta içkin
olarak bulunan güçlü yanlarý destekleyecek
yapýlar kurmaktýr. Böylece Ýslami finansal sistem
küresel finans sisteminin nihai istikrarýna da
katkýda bulunmuþ olacaktýr. Küresel krizde
ülkeler iþbirliði yapmalýdýr. Bizler kendi
tecrübelerimizi anlatmaya istekliyiz.
1. Oturum (Giriþ)
Andrew Sheng,
Katar Finansal Düzenleme Otoritesi, Kurul
Üyesi: Finansal istikrarýn üç sacayaðý vardýr.
Makroekonomik þartlar, denetleme ve
düzenleme fonksiyonlarý ve piyasa þartlarý.
Finansal sistemi düzenleyenler bazý konularý
anlamadýklarýný ve hata yaptýklarýný itiraf
etmelidirler. Tezgâh üstü piyasasý þeffaf olmadýðý
için bugün likidite sýkýntýsý çekmekteyiz. Son
10 yýlda bir gölge bankacýlýðý türedi ve bu alan
düzenlenmedi. Dýþ denetim ve muhasebe
standartlarý zayýflýklarý gideremedi.
Derecelendirme kuruluþlarý bolca AAA verdi.
Düzenleyiciler periyodik olmayan zamanlarda
da müdahale etmeliydiler. Bu kriz herkesin
önünde oldu. Bir de Asya’yý þeffaf olmamakla
suçluyorlar. Ýslami finans klasik finanstan
baðýmsýz deðildir. Onunla hem rekabet hem
de iþbirliði içindedir. Ýslami finans piyasasýnýn
evrimi halen sürmektedir. Bu kriz ve diðer
finansal krizler Ýslami finans piyasasýnýn test
edilmesini saðlayacaktýr. Bu gerilim döneminde
Ýslami finansýn çeþitli standartlarý, davranýþ
kurallarý ve ihtiyatlý konumu meydan okumalarla
karþý karþýya gelecektir. Buna cevap verebilmek
için akademisyenler, Ýslam hukuku âlimleri,
düzenleyiciler ve IFSB gibi standart belirleyiciler
arasýnda ciddi bir iþbirliðinin gerçekleþmesi
gerekmektedir.
Dr. Noureddine Krichene,
IMF, Ekonomist: Ýslami sistemde faiz yoktur.
Bankalar para yaratmaz ya da yok etmezler.
Para çoðaltaný tasarruf oranýna baðlýdýr. Kâr
oraný reel ekonomi tarafýndan belirlenir. Sosyal
eþitlik vardýr. Enflasyon yoktur. Kriz finansal
istikrar konusunu ekonominin odaðýna
oturtmuþtur. Minsky’ye göre istikrarsýzlýk klasik
finansal sistemin özünde vardýr. En iyi þekilde
düzenlenmiþ sistemde bile finansal istikrarý
saðlayamayýz. Ýslami finansal sistemde ise
finansal istikrarsýzlýk veya kriz diye bir þey yoktur.
Ýslami finans varlýk fiyatlarý balonundan
kendisini nasýl koruyabilir þeklinde bir soru
sorulacak olursa þunu söyleyebilirim: sistem
spekülasyona izin vermediði için balon
oluþmaz. Klasik sistemdeki hýzlý kredi
geniþlemeleri gerçek tasarruflar tarafýndan
desteklenmeyince balonlar ve nihayetinde
çöküntüler ortaya çýkmýþtýr. Merkez
bankalarýnýn nihai borç mercii olarak rol
almalarý ahlâki riski ve finansal istikrarsýzlýðý
artýrmýþtýr. Son geliþmeler bize FED, Avrupa,
Japonya ve Ýngiltere Merkez Bankalarýnýn banka
batýþlarýný önlemek için yaptýklarý müdahalelerin
enerji ve gýda fiyatlarýnda yüksek enflasyonun
ortaya çýkýþýný, gýda ayaklanmalarýný,
protestolarý, reel ekonomilerde büyük çöküþleri
ve ekonomik durgunluklarý hýzlandýrdýðýný
göstermiþtir. Büyük kurtarma paketleri
bankacýlarýn zenginliðini korumak adýna
kayýplarýn yükünü toplumun geniþ kesimlerinin
omzuna yüklemiþtir. Chicago planýnýn
savunucularý bankacýlýk sisteminde Ýslami
prensiplere benzeyen kökten deðiþiklikler
yapýlmasýný istemiþlerdir. Yatýrým bankacýlýðý
ile kýsa vadeli krediler için bankalara ipotek
etmelerin birbirinden ayrýlmasýný, para benzeri
enstrümanlarýn ve finansal inovasyonlarýn
yayýlma hýzýnýn yavaþlatýlmasýný teklif etmiþlerdir.
Hatta Maurice Allais hedge fonlarýn tamamen
ortadan kaldýrýlmasý gerektiðini ileri sürmüþtür.
Klasik sistemin Ýslami prensipler doðrultusunda
yeniden yapýlandýrýlmasýnýn istikrara götüren
tek yol olduðuna inanýyorum.
Ýslami finans klasik finanstan
baðýmsýz deðildir. Onunla hem
rekabet hem de iþbirliði içindedir.
Ýslami finans piyasasýnýn evrimi
halen sürmektedir. Bu kriz ve
diðer finansal krizler Ýslami finans
piyasasýnýn test edilmesini
saðlayacaktýr.
2. Oturum (Ön þartlar)
Dr. Dadang Muljawan,
Endonezya Merkez Bankasý, Araþtýrmacý:
Ýslami finans kurumlarýnýn ve endüstrinin
büyümesi halen yüksek oranlarda
seyretmektedir. Güçlü ve etkili bir Ýslami finansal
sistem kamu fonlarýný harekete geçirebilir,
kaynak tahsisi sürecini optimize eder, mal ve
hizmet iþlemlerini kolaylaþtýrýr, rekabetin adil
olmasýný destekler, ürün inovasyonunu ve
esnekliðini kolaylaþtýrýr, iyi yönetiþimi ve risk
yönetimini teþvik eder ve tüketicilerin yeterli
derecede korunmasýný saðlar. Ýstikrarsýzlýðýn
iç kaynaklarý rüþvet, verimsizlik, likit olmayan
piyasalar, güvenlik aðýnýn olmamasý ve paniktir.
Dýþ sebepler ise para ve fiyat kararsýzlýðý ile
dýþardan ithal bir enflasyonun varlýðýdýr. Ýstikrarlý
ve güçlü bir Ýslami finansal sistem için güçlü
kurumlar ve piyasalar, etkili bir altyapý,
destekleyici politikalar ve kriz yönetim
protokollerinin varlýðý gereklidir. Güçlü kurumlar
ve piyasalar için teknik yeterliliðin yükseltilmesi,
eðitim standartlarýnýn iyileþtirilmesi, Ýslami
finans profesyonelleri için sertifika programlarý
düzenlenmesi ve eðitim materyallerinin düzenli
olarak gözden geçirilmesi gerekir. Ýyi yönetiþim,
risk yönetimi, enformasyon sistemleri,
19
20
20
KONFERANS
Mevduat sigortasý kriz
zamanlarýnda ödemeler sisteminin
çökmesini önler, kamuda güveni
tesis eder, sorunlu bankalarý
çözümler ve sorunsuz bankalarý
destekler.
düzenleme, denetleme ve tüketicilerin
korunmasý güçlü kurumlar ve piyasalar için
gereken diðer faktörlerdir. Etkili bir altyapý için
mevduat sigortasýnýn varlýðý, ödemeler
sisteminin güvenilir ve etkin olmasý ve bir fetva
mekanizmasýnýn varlýðý gerekir. Destekleyici
politikalar için piyasaya net sinyaller gönderen
bir para politikasý ve Ýslami devlet tahvili veya
sukuk çýkaran bir maliye politikasý gereklidir.
Kriz yönetim politikalarý açýsýndan ise iþ
sürekliliði planlarý, iþbirliði çerçeveleri, erken
uyarý sistemleri ve stres testlerinin varlýðý
gereklidir.
Dr. Douglas Arner,
Hong Kong Üniversitesi,
Enstitü Direktörü: Küresel kredi krizinden
çýkabilmek için saðlam bir finans altyapýsýnýn
kurulmasý gerekir. Özellikle ödeme sistemleri
yeniden düzenlenmelidir. Þirket yönetiþimi ve
risk yönetimi etkin hale getirilmelidir. Þeffaflýk
ve açýklýk tesis edilmelidir. Uygun bir þekilde
tasarlanmýþ ihtiyati düzenleme sistemleri,
likidite temini, sorunlu kurumlarý çözümlemek
için mekanizmalarýn geliþtirilmesi ve tüketicilerin
korunmasý krizden çýkabilmek için yapýlmasý
gereken diðer iþlerdir. G–20 aksiyon planýnda
bu noktalardan bazýlarýný görebiliriz. Bu planda
þeffaflýk ve hesap verebilirlik, düzenleme
rejimleri, risk yönetimi, uluslararasý iþbirliði ve
uluslararasý finans kurumlarýnýn güçlendirilmesi
gereði üzerinde durulmaktadýr.
Dr. Sabir Mohamed Hassan,
Sudan Merkez Bankasý, Baþkan: Ýçinde
bulunduðumuz krizden çýkabilmek için
piyasalarda güvenin tesisi ve tüketicilerin
korunmasý þarttýr. Düzenleyici çerçevenin etkin
bir þekilde iþlemesi, kapsamlý bir hukuki
çerçevenin mevcudiyeti, güçlü bir þirket
yönetiþiminin varlýðý ve piyasanýn þeffaflýðý,
olmasý gereken diðer þartlardandýr. Ýslami
finanstaki yatýrým hesaplarýný klasik sistemdeki
mevduat hesaplarýyla karþýlaþtýrmak isterim.
Yatýrým hesaplarý kâr paylaþýmý (mudaraba)
esasýna dayanýr. Prensip olarak kâr paylaþýmlý
yatýrým hesaplarýna Ýslami bankanýn
yükümlülüðü olarak bakýlamaz. Yatýrým hesabý
sahipleri banka varlýklarý üzerinde klasik mudiler
gibi öncelikli alacaklý deðillerdir. Bunun yerine,
hissedarlar olarak eþit düzeyde sýralanýrlar.
Bununla birlikte, pratikte yatýrým hesaplarýný
yükümlülük olarak ele alan kararlara
rastlanabilmektedir. Ýslami banka ile finansal
ortaklarý arasýnda ortaklýk sözleþmesinin
yapýsýndan dolayý bazý hukuki sorunlar ortaya
çýkabilir. Özellikle muþaraka sözleþmelerinde
banka þirketin yönetiminde yer alabilir. Bu
20
durumda bankanýn ortaklara karþý bir mütevelli
sorumluluðu doðar. Ýhmal veya hata
durumlarýnda banka muþaraka sermayesinden
sorumlu olacaktýr. Murabaha ve icara gibi
taþýnmaz bir varlýða dayanan sözleþmelerde
ise banka bizzat mülk sahibi haline gelir. Ýslami
finans açýsýndan yapýlmasý gereken, tasfiye
konusunda güçlü prensipler, iyi uygulamalar
ve bir alacaklý haklarý rejimi benimsemektir.
Ýslami sözleþmelerde normalde yatýrýmcýlar
alacaklý konumunda deðillerdir. Rejim
düzenlenirken bu durum göz önüne
alýnmalýdýr. Ýslami bankalar yaptýklarý finansal
iþlemlerin Ýslam hukukuna uygunluðunu
garanti etmelidirler. Çünkü bir banka veya ülke
için normal olan þey öbürü için normal
olmayabilir.
3. Oturum (Ön þartlar - devam)
J.P. Sabourin,
Malezya Mevduat Sigorta Þirketi, CEO:
Küresel finans krizine karþý ülkeler mevduat
sigortacýlýðý alanýnda bazý önlemler aldýlar. AB
bölgesinde sigorta limitleri yükseltildi ve bazý
üyelerde sýnýrlý bir dönem için tam garanti
getirildi. 20.000 Avro olan limit önce 50.000
yapýldý bir yýl sonra da 100.000’e yükseltilecek.
ABD 100.000 Dolar olan sigorta limitini
250.000’e yükseltti ve bazý ürünler için sýnýrlý
bir süreliðine tam garanti getirdi. Asya ve
Avustralya’da da limitler yükseltildi ve pek çok
ülke sýnýrsýz garanti getirdi. Mevduat sigorta
sistemlerini yetki ve sorumluluk açýsýndan üç
tipe ayýrabiliriz: minimum yetkiye sahip olan
ve yalnýzca mevduat geri ödemesi yapan
ödeme sistemleri, banka battýktan sonra
minimum maliyetle çözümleme yapmaya
çalýþan maliyet azaltýcý sistemler ve önceden
tanýmlanmýþ geniþ çözümleme ve müdahale
yetkileri olan, sürekli bir þekilde sektör risklerini
takip edip deðerlendiren risk azaltýcý sistemler.
Mevduat sigortasý kriz zamanlarýnda ödemeler
sisteminin çökmesini önler, kamuda güveni
tesis eder, sorunlu bankalarý çözümler ve
sorunsuz bankalarý destekler. Mevduat sigorta
sistemi risk yönetimi uygulamalarýyla,
farklýlaþtýrýlmýþ prim sistemiyle, erken
müdahaleleriyle ve finansal okur yazarlýðý
artýrmasýyla sistemdeki bankacýlýk kurumlarýnýn
esnekliðinin kuvvetlendirilmesine katkýda
bulunur. Bildiðiniz gibi Malezya’da Ýslami
mevduat sigortacýlýðý da yapýlmaktadýr ve bu
sistem Malezya Merkez Bankasý bünyesindeki
Þ e r i a t D a n ý þ m a Ko n s e y i t a r a f ý n d a n
desteklenmektedir. Sistem Ýslami bankacýlýðýn
geliþmesini desteklemekte, kamuoyunda güveni
artýrmakta, Ýslami finansal sözleþmeleri
sigortalamakta ve getirdiði sýnýrlý korumayla
KONFERANS
ahlâki riski azaltýrken rekabeti teþvik etmektedir.
Önümüzdeki dönemde politika yapýcýlar
finansal inovasyonlarý daha fazla düzenleme
ile dengelemelidirler. Son olarak, mevduat
sigortacýlýðýnýn politika yapýcýlar tarafýndan
önemli kamu politikasý hedeflerini destekleyecek
þekilde güçlendirilmesi gerektiðini
düþünüyorum.
Tariqullah Khan,
Ýslam Kalkýnma Bankasý, Ekonomist: Ýslami
finansal hizmetlerin ticarete dayanýyor olmasý
kaldýraç etkisinin büyümesini ve spekülasyonu
engeller. Ýslami finansta sözleþmeler klasik kredi
sözleþmelerinden farklýdýr. Ticaret finansmaný,
tüketici finansmaný, ekipman veya inþaat
finansmaný gibi reel varlýklara ve hizmetlere
dayanan deðiþik sözleþme tipleri mevcuttur.
Ýslami finansta piyasa disiplini geliþmiþtir. Reel
ekonominin performansý Ýslami finans için çok
önemlidir. Ýslami finans açýsýndan kriz
zamanlarýnda zekât ve evkaf kurumlarýnýn ayrý
bir önemi vardýr. Mevcut krizi tetikleyen
Amerika’daki ikincil konut kredilerinin ve
sorunlu varlýklarýn Ýslami finans üzerindeki
etkileri dolaylýdýr ve asgari seviyede kalmýþtýr.
Krizin borsalarý etkileyen yönü itibarýyla
bakýlacak olursa küçük ölçekli Ýslami finans
kurumlarýnýn daha fazla zarar gördüðü, büyük
ölçekli olanlarýn ise kâr ve sermaye bakýmýndan
daha iyi performans gösterdiði görülebilir.
Krizin gözlemlenen son aþamasýnda reel
sektörde bir yavaþlamaya sebep olduðu
söylenebilir.
Dr. V. Sundararajan,
Centennial Grup, Direktör: Þeriat üzerine
yapýlan deðiþik yorumlar Ýslami para piyasasý
enstrümanlarýnýn yapýlandýrýlmasý sýrasýnda
deðiþik yöntemlerin kullanýlmasýna yol açtý. Bu
enstrümanlarýn çoðunun ticareti
yapýlamamaktadýr. Ýslami enstrümanlarýn
kullanýldýðý piyasa bazlý para operasyonlarý
yeterince geliþmemiþtir. Klasik bankalar ve
Ýslami bankalar açýsýndan bankalar arasý para
piyasasýndaki getiri farklarý oldukça büyük
miktarlardadýr. Ýslami bankalarýn faaliyette
bulunduðu birçok ülkede merkez bankalarý
kredi ve mevduat desteði vermediði için Ýslami
para piyasalarý düzgün bir þekilde
geliþememektedir. Rezerv gerekliliklerinde
yapýlan deðiþik uygulamalar klasik bankalar ile
Ýslami bankalarýn merkez bankalarýndan talep
ettikleri desteðin de farklýlaþmasýna yol açmýþtýr.
Ýslami para piyasasý enstrümanlarýnýn
hükümetin kamu borç ve finansman yönetimi
için kullanýlmasý bu piyasayý daha da
geliþtirebilir.
4. Oturum (Risk Yönetimi ve Ýslami Finans)
Hung Tran,
Uluslararasý Finans Enstitüsü, Bölüm
Direktörü: ABD konut kredisi piyasasýndaki
zayýflýklar aþýrý risk alýmýyla, yüksek kaldýraç
etkisiyle, karmaþýk yapýlý ürünlerle ve kötü
derecelendirmelerle dünyaya yayýldý. ABD’de
1,5 trilyon dolar ve AB’de 2,5 trilyon Avro
fonlama açýðý var. 2008 Ekim ayýnda Ýngiltere
merkez bankasýnýn toplam kriz hasarý tahmini
2,8 trilyon dolar idi. Sigorta þirketleri ve
bankalarýn Amerikalar, AB ve Asya’daki kayýplarý
bugün 1 trilyon dolar civarýndadýr. Piyasalarý
istikrara kavuþturmak, sert bir resesyonu
önlemek için finansal sektörde reform yapýlmalý
ve bu krizden çýkýþ yollarý aranmalýdýr.
Ýslami finans kurumlarýnda
kredi, piyasa, operasyonel, itibar
vs. gibi klasik bankalarda
bulunanlarla ayný riskler vardýr.
William Coen,
BIS, Genel Sekreter Vekili: Ýslami finansal
sistem klasik bankacýlýkta yapýlan hatalardan
dersler çýkarabilir. Kriz bize risk yönetiminin
zayýf olduðunu, düzenleyici alanda boþluklar
bulunduðunu ve standartlarýn birbiriyle
uyumsuz bir þekilde uygulandýðýný göstermiþtir.
Dr. Hennie van Greuning,
Dünya Bankasý, Danýþman: Banka
bilânçolarýnýn yapýsý deðiþmiþtir. Ýslami
bankalarda þeffaflýk yoktur. Kontratlarýn yapýsý
açýklanmamaktadýr. Operasyonel risk yüksektir.
Kantitatif model eksikliði bulunmaktadýr. Ýtibar
riski mevcuttur. Ýslami bankalardan birisi
batacak olsa öbürleri de etkilenecektir. Merkez
bankalarý Ýslami bankalara yeterli desteði
vermemektedir. Düzenleyici otoritelerin
inovasyona ihtiyacý vardýr.
Christine Kuo,
Moody’s, Baþkan Yardýmcýsý: Krizden
aldýðýmýz dersler bulunmaktadýr. Finansal
ürünler gittikçe karmaþýklaþmýþtýr. Bu da risk
yönetiminde yanlýþ fiyatlamalara sebep
olmuþtur. Þeffaflýk azalmýþtýr ki bu da riskten
kaçýnma þansýný düþürmüþtür. Piyasaya
giriþlerde insanlar daha þüpheci hale
gelmiþlerdir. Bu da likidite ve sermaye sýkýntýsýna
yol açmýþtýr. Son merci borç vereninin güçlü
olmasý önemli bir unsurdur. Ýslami finans
kurumlarýnda kredi, piyasa, operasyonel, itibar
vs. gibi klasik bankalarda bulunanlarla ayný
riskler vardýr. Teminatlara aþýrý baðýmlýdýrlar ve
piyasa riski onlarý çok etkiler. Türev ürünlere
girme þanslarý yoktur.
5. Oturum (Ýslami Finans ve Kriz)
Razif AbdelKadir, Malezya Merkez
Bankasý, Baþkan Yardýmcýsý: Bankacýlýk
sektörü ve ekonomi iç içe girmiþ durumdadýr
21
20
20
KONFERANS
Kamunun güvenini saðlamak
için tam mevduat garantisi,
bankalara likidite desteði ve
sermaye enjeksiyonu, sorunlu
varlýklarýn bankalardan satýn
alýnmasý ve bankalar arasý garantili
krediler gibi önlemler alýndý.
ve geliþmekte olan ülkelerde bu sektöre
baðýmlýlýk daha fazladýr. Kamunun güvenini
saðlamak için tam mevduat garantisi, bankalara
likidite desteði ve sermaye enjeksiyonu, sorunlu
varlýklarýn bankalardan satýn alýnmasý ve
bankalar arasý garantili krediler gibi önlemler
alýndý. Varlýk fiyatlarýndaki balon Ýslami
bankacýlýk kâðýtlarýný da etkilemektedir. Aþýrý
kâr güdüsü aþýrý risk üstlenmeyi getirir ama
Ýslami bankacýlýk aþýrý risk almaya izin
vermemektedir. Malezya’da mevduatlar 2010
yýlýna kadar hükümet tarafýndan tam garanti
kapsamýna alýnmýþtýr. Ýslami finans reel
ekonomik faaliyetlere doðrudan baðlý olduðu
için ekonomik krizden tamamen izole vaziyette
deðildir.
Dr. Alexander von Pock,
A.T.Kearney, Yönetici: Ýslami finans piyasalarý
22
þu ana kadar krizden göreceli olarak pek
etkilenmedi. Batý’da en büyük 30 bankanýn
6’sý ortadan kalktý. Sermaye piyasalarý kurudu.
Bazý ülkeler resesyona girdi. Deðerler aþýndý.
Büyük Ýslami bankalarla Ýslam yatýrým
bankalarýnýn bu krizden etkilenmeleri farklý
þekillerde gerçekleþti. Uzun vadede yatýrým
bankalarýnýn fon kaynaklarý çeþitlendirilmelidir.
Bankalar arasý piyasaya olan baðýmlýlýk
azaltýlmalýdýr. Ýzlanda’da merkez bankasý
rezervleri 2 milyar dolar olmasýna raðmen
ülkenin en büyük üç bankasýnýn döviz
yükümlülükleri 400 milyar dolar olunca, ülkenin
ulusal iflas ilan etmekten baþka çaresi kalmadý.
Likidite þu anda en büyük sýkýntýdýr. Bunun
arkasýnda güven krizi vardýr. Bankalar
birbirlerine güvenmedikleri için borç
vermemektedirler.
MAKALE
Geliþmekte olan Piyasalarda Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri ve
RÝSK YÖNETÝMÝNDE CALPERS ÖRNEÐÝ
Kurumsal yatýrýmcýlarýn artan öneminin temelinde, uluslar arasý rekabetin bir
sonucu olarak, ülkelerin ve þirketlerin büyüme yönünde gerekli olan fon ihtiyacýný
karþýlamadaki rolleri gösterilmektedir
I. GÝRÝÞ
Kurumsal yatýrýmcýlar, küçük yatýrýmcýlarýn
tasarruflarýný kabul edilebilir risk düzeyinde
yöneten ihtisaslaþmýþ finansal kurumlar olarak
tanýmlanmaktadýr. Kurumsal yatýrýmcýlar bu
fonksiyonunu finansal araçlar kanalýyla
yatýrýmlar için etkin bir þekilde daðýtýlmasýný
saðlayarak uzun vadeli kaynaklarý fon talep
eden þirketlere aktarmaktadýr.1
Sigorta þirketleri, emeklilik fonlarý, yatýrým
fonlarý ve yatýrým ortaklýklarý ve benzeri
kuruluþlar “Kurumsal Yatýrýmcý” olarak
nitelendirilmektedir. * Fiyat istikrarsýzlýklarý
sonucu hisse yatýrýmlarýna kurumsal fonlarýn
yönelmemesi, borsanýn sýð, spekülatif ve
bireysel bir tabana oturmasýna neden
olmaktadýr. Kurumsal yatýrýmcýlarýn piyasaya
katýlmasý, borsada spekülatif hareketlerden
kaçýnan saðlam ve kitlesel bir tabanýn
oluþmasýný saðlamaktadýr.2
Kurumsal yatýrýmcýlarýn artan öneminin
temelinde, uluslar arasý rekabetin bir sonucu
olarak, ülkelerin ve þirketlerin büyüme yönünde
gerekli olan fon ihtiyacýný karþýlamadaki rolleri
gösterilmektedir Ancak þirketlerin artan ve
izlenemeyen risk düzeyleri gerek bireysel
gerekse kurumsal yatýrýmcýlarýn sermaye
piyasalarýna yönelik fon akýmýný etkilemiþtir.
Bu nedenle sermaye piyasasý yoluyla kaynak
saðlamanýn ön koþulu olarak þirketler bazýnda
kurumsal yönetim uygulamalarý yatýrýmcýlar
tarafýndan dikkatle izlenmekte ve karar
süreçlerini doðrudan etkilemektedir. 3
Bu kapsamda bu çalýþmada kurumsal
yatýrýmcýlarýn yatýrým kararlarýnda etkileyen
faktörler ele alýnmakta ve dünyanýn en büyük
kurumsal yatýrýmcýlarýndan biri olan Kaliforniya
Kamu Çalýþanlarý Emeklilik Sistemi(Calpers)’nin
geliþmekte olan piyasalardaki risk yönetim
stratejisi incelenmektedir.
1. Dünyada Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri
OECD ülkelerinde kurumsal yatýrýmcýlarýn
toplam varlýklarý 1993 yýlýnda 18,248 milyar
dolar gerçekleþirken, 2001 yýlý verilene göre
toplam 34,723 milyar dolara ulaþmýþtýr. Bu
yatýrýmlar 2001 yýlýnda 11,146 milyar dolar ile
sigorta þirketleri ve 11,091 milyar dolar ile
Yatýrým fonlarý ve yatýrým ortaklýklarýn en büyük
paylara sahip olduklarý gözlenmektedir. Yýllar
itibari ile hýzla artan kurumsal yatýrýmlarýn
büyüklüðü geliþmiþ ülkelerin gayri safi yurt içi
hasýla oraný 1993 yýlýnda %94.7’den 2001
yýlýnda %147.2’ye ulaþmýþtýr.
Dünyada yaþanan krizler ve ortaya çýkan þirket
skandallarý, kurumsal yatýrýmcýlarýn artan riskler
karþýsýnda bazý önlemler almalarýna neden
olmuþtur. Kurumsal yatýrýmcýlarýn beklenmedik
piyasa hareketleri ve etkin olmayan riskten
korunma yönetimleri karþýsýnda uðradýklarý
zararlar oldukça büyüktür. Bu nedenle yatýrýmcý
risklerini daha iyi izlenebilir olmasý amacýyla
bazý ilkeler belirlenmiþtir. Bu çalýþmalarýn bir
sonucu olarak Kurumsal yatýrým
yöneticilerinden oluþan Risk Standartlarý
Çalýþma Grubu tarafýndan 1996 yýlýnda
kurumsal yatýrýmcýlara yardýmcý olmasý için 20
risk standardý açýklanmýþtýr. Söz konusu risk
standartlarý riskleri izleme, risklerin ölçümü ve
risk yönetimi olmak üzere üç aþamadan
oluþmaktadýr.4
1 Türkiye
Kurumsal Yatýrýmcýlar Derneði, “Kurumsal Yatýrýmcýlar”, (Çevrimiçi) http://www.tkyd.org.tr/T/kurumsal_yatirimci.aspx, 13 Aðustos 2007.
*Türkiye’de Sermaye Piyasasý Kurulu’nun yetki alaný içinde kurulan ve faaliyet gösteren her çeþit Yatýrým Fonu, Bireysel Emeklilik Fonlarý, Yatýrým
Ortaklýklarý, Hayat Sigorta Þirketleri, Gayrimenkul Yatýrým Ortaklýklarý, Risk Sermayesi Yatýrým Ortaklýklarý ve benzeri diðer kuruluþlar “Kurumsal
Yatýrýmcý “olarak nitelendirilmektedir.
2 Targan Ünal, Geliþen Borsalarda Kurumsal Yatýrýmcýlar: Türkiye Örneði ve Çözüm Önerileri, Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý Yayýnlarý No:
7,1995, s.47.
3 Vefa Tahran, “Reel Sektör Sermaye Piyasasý Ýliþkisi: Kurumsal Finansman Olanaklarý”, Reel Sektörün Finansmanýnda Sermaye Piyasasýnýn Rolü,
4 Ýstanbul, TSPAKP, No:7, 2002, s.43. Risk Standards Working Group, Risk Standards For Instýtutýonal Investment Managers And Institutional
Investors, Capital Market Risk Advisors, Inc., 1996, s.3.
Yard.Doç. Dr. Kadir Tuna
Genel Koordinatör
Ýstanbul Üniversitesi Bankacýlýk
Araþtýrma Merkezi
23
20
20
MAKALE
Dünyada yaþanan krizler ve
ortaya çýkan þirket skandallarý,
kurumsal yatýrýmcýlarýn artan
riskler karþýsýnda bazý önlemler
almalarýna neden olmuþtur.
1993
OECD Ülkelerinde Kurumsal Yatýrýmcýlar
1994
1995
1996
1997
1998
(Milyar Dolar)
1999
2000
Kurumsal Yatýrýmcýlar
18,248
20,153
23,141
25,432
27,686
32,435
36,596
Sigorta Þirketleri
6,991
7,822
8,980
9,369
9,702
11,010
11,960
11,519
11,146
Emeklilik Fonlarý
5,332
5,868
6,660
7,545
8,281
9,527
10,337
10,279
9,515
Yatýrým Fonlarý
ve Yatýrým Ortaklýklarý
4,050
4,478
5,309
6,200
7,293
9,201
11,168
11,293
11,091
Diðer Kurumsal Yatýrýmlar
1,876
1,986
2,192
2,318
2,409
2,697
3,132
3,143
2,971
39
45
100
112
150
172
6,074
5,301
5,699
5,917
6,192
Riskli Fonlar
Geliþmiþ Ülke Banka
Varlýklarý Toplamý
4,491
4,798
5,453
61
5,613
36,233
2001
34,723
217
(Kurumsal Yatýrýmcýlarýn Toplam Varlýklarýnýn Yüzdesi)
Geliþmiþ Ülke
Banka Varlýk Toplamlarý
24.6
23.8
Geliþmekte Olan Ülkeler
15.5
15.5
23.6
14.3
22.1
15.8
21.9
16.3
15.6
16.3
17.8
13.8
11.4
14.5
13.9
14.4
Kapitilizasyon
11.3
10.8
9.6
10.7
9.1
6.6
10.1
9.1
9.0
Afrika
1.0
1.1
1.2
1.0
0.9
0.6
0.8
0.6
0.5
Asya
7.8
7.3
6.5
7.2
5.0
4.2
6.6
5.9
5.8
Avrupa
0.2
0.2
0.2
0.4
0.8
0.3
0.7
0.4
0.5
Orta Doðu
0.0
0.0
0.0
0.2
0.3
0.3
0.5
0.5
0.5
Batý Yarýmküre
0.9
1.3
1.3
1.5
1.6
1.6
1.2
1.3
1.4
Afrika, Avrupa ve Orta Doðu
0.8
0.8
0.8
0.8
0.8
0.6
0.5
0.5
0.6
Toplam Tahviller
4.2
4.6
4.8
5.1
4.7
4.7
4.4
4.8
5.4
Asya
2.4
2.5
2.7
2.8
2.2
2.6
2.7
3.0
3.4
Batý Yarýmküre
0.9
1.3
1.3
1.5
1.6
1.6
1.2
1.3
1.4
Afrika, Avrupa ve Orta Doðu
0.8
0.8
0.8
0.8
0.8
0.6
0.5
0.5
0.6
(Geliþmiþ Ülkelerin Gayri Safi Yurt Ýçi Hasýlalarýnýn Yüzdesi)
Kurumsal Yatýrýmcýlar
94.7
97.6
102.0
111.9
124.2
148.5
154.4
151.4
147.2
Sigorta Þirketleri
36.3
37.9
39.6
41.2
43.5
48.7
50.5
48.1
47.3
Emeklilik Fonlarý
27.7
28.4
29.4
33.2
37.1
42.2
43.6
43.0
40.3
Yatýrým Fonlarý
ve Yatýrým Ortaklýklarý
21.0
21.7
23.4
27.3
32.7
40.7
47.1
47.2
Diðer Kurumsal Yatýrýmlar
9.7
11.9
13.2
13.1
23.5
24.0
24.7
Geliþmiþ Ülke
Banka Varlýklarý Toplamý
23.3
9.6
23.2
9.7
10.2
24.0
24.2
10.8
27.2
47.0
12.6
26.2
Kaynak: IMF, Global Financial Stability Report Market Developments and Issues, , April, Washington D.C, 2004, s.115
Kurumsal Yatýrýmcýlar Ýçin Risk Standartlarý
Yönetim
1
Yetki ve sorumluluklarýn tanýmlanmasý
2
Politikalar, tanýmlar, kýlavuzlar ve yatýrým belgelerinin yazýlý olarak onaylanmasý
3
Baðýmsýz risk izleme ve kontrolleri, yazýlý prosedür ve denetimler
4
Açýkça tanýmlanmýþ organizasyon yapýsý, görev ve yetki tanýmlarý
5
Uygun risk politikalarýnýn uygulanmasý
6
Uygun eðitim, kaynak ve sistemler ile yedekleme ve kurtarma planlarý
7
Temel risklerin tanýnmasý ve anlaþýlmasý
8
Risk limitlerinin oluþturulmasý
9
Düzenli raporlama, özel raporlama prosedürleri
10 Deðerleme prosedürleri
11 Deðerleme uzlaþmasý
Ölçme
12 Risk ölçümü ve risk-getiriye baðlý analiz
13 Risk ayarlý getiri ölçüleri
14 Stres testi
15 Geçmiþe yönelik test
16 Model riskini deðerlendirme
17 Ýhtiyatlýlýk, politik uyum ve izleme sürecinin ana noktalarý
Ýzleme
18 Tazmin ve yatýrým faaliyetleriyle ilgili olarak yönetici karþýlaþtýrmasý
19 Metodolojilerin, model ve sistemlerin baðýmsýz denetimi
20 Yeni faaliyetler için izleme süreci
Kaynak: Risk Standards Working Group, Risk Standards For Institutional Investment Managers And Institutional Investors, RSWG,1996, s.9-11.
24
MAKALE
Finansal sektörle ilgili pek çok kiþi risk ölçüm
sistemleri ve risk yönetim uygulamalarýnýn
gözden geçirilmesi ve güncellenmesi
konusunda hem fikir olmuþtur. Risk Standartlarý,
hem kurumsal yatýrýmcýlar hem de kurumsal
yatýrým yöneticileri için risk ölçümü ve yönetimi
uygulamalarýnýn planlanmasýnda
yararlanabilecekleri bir kýlavuz niteliðindedir.
Risk standartlarýnýn uygulanabilirliði kurumsal
yatýrýmcýlar ve kurumsal yatýrým yöneticilerinin
rollerine baðlý olarak deðiþtiði gibi ayný
zamanda kullanýlabilir kaynaklara ve alýnabilir
risk tercihlerine göre de deðiþebilmektedir.
2. Geliþmekte Olan Piyasalarda Risk
Yönetiminde CALPERS Örneði
Kurumsal yatýrýmcýlar yatýrým risklerini en az
düzeye düþürmek amacýyla stratejiler
belirlemekte ve yatýrýmlarýn büyüklüðünü ve
seçimini bu kriterler doðrultusunda
yapmaktadýr. Dünyanýn en büyük emeklilik
fonlarýndan biri konumunda bulunan
Kaliforniya Kamu Çalýþanlarý Emeklilik Sistemi
(CalPERS) emeklilik fonu ülkeler bazýnda yatýrým
riskleri yönetebilmek amacýyla yatýrým
kararlarýnda temkinli strateji izlemektedir.
Calpers’in 1987 yýlýndan itibaren her yýl düzenli
olarak yayýnladýðý ''Ýzin Verilmiþ Piyasalar
Listesi”nde farklý ülkelerdeki sermaye
piyasalarýna yönelik yatýrým fýrsatlarý ve riskleri
analiz edilmektedir. Daha çok geliþmekte olan
piyasalara odaklanan analizleri içeren raporda
ülke sýnýflandýrmasýnda Dünya Bankasý
tarafýndan belirlenen kriterler kullanýlmaktadýr.
Dünya Bankasý geliþmekte olan piyasalarý düþük
ve orta düzey ekonomiler olarak
sýnýrlandýrmaktadýr. Düþük ve Orta düzey
ekonomiler 2005 yýlý baz alýndýðýnda kiþi baþýna
gelir düzeyi $10,726 altýndaki ülkeler olarak
tanýmlanmaktadýr. Buna göre Geliþmiþ Hisse
Geliþmekte Olan Hisse Senedi Piyasalarý
Arjantin
Brezilya
Þili
Çin
Kolombiya
Çek Cumhuriyeti
Mýsýr
Macaristan
Hindistan
Endonezya
Ýsrail
Ürdün
Güney Kore
Malezya
Fas
Pakistan
Peru
Filipinler
Polonya
Rusya
Güney Afrika
Srilanka
Tayvan
Türkiye
Venezuella
Kaynak: Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets
Investment Analysis, The California Public Employees’ Retirement
System, April 2007, s.2.
Senedi Piyasalarý ve Geliþmekte Olan Piyasalar
olarak iki sýnýflandýrmaya tabi tutulmaktadýr.
Analizde ülke ve piyasa faktörleri olmak üzere
iki ayrý grupta deðerlendirme yapýlmaktadýr.
Deðerlendirmede her kriterin farklý aðýrlýklarý
alýnmakta 1.0 ile 3.0 arasýnda yer alan
deðerlendirme skalasý kullanýlmaktadýr. Ülke
ve Piyasa faktörlerinin %50 aðýrlýðý
bulunmaktadýr.
Risk standartlarýnýn
uygulanabilirliði kurumsal
yatýrýmcýlar ve kurumsal yatýrým
yöneticilerinin rollerine baðlý olarak
deðiþtiði gibi ayný zamanda
kullanýlabilir kaynaklara ve
alýnabilir risk tercihlerine göre de
deðiþebilmektedir.
Ülke ve Makro Piyasa Faktörleri
Ülke
Politik Ýstikrar
Þeffaflýk
Ýþ Gücü Verimliliði
Piyasa
Piyasa Likiditesi ve Volalitesi
Piyasa Düzenlemeleri
Hukuki Sistem
Yatýrýmcýlarýn Korunmasý
Sermaye Piyasasý Açýklýðý
Takas Ýmkaný/Ýþlem Maliyetleri
Kaynak:Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets
Investment Analysis, The California Public Employees’ Retirement
System, April 2007, s.5
Buna göre ülke faktörü politik istikrar, þeffaflýk
ve iþgücü verimliliði olmak üzere üç alt baþlýkta
ele alýnmaktadýr. Politik istikrar kapsamýnda
kiþisel özgürlükler, yargýnýn baðýmsýzlýðý ve
politik risk düzeyi analiz edilmektedir. Þeffaflýk
kriterinde basýn özgürlüðü, para ve mali
piyasalarda þeffaflýk, muhasebe standartlarý,
borsaya kabul þartlarý dikkate alýnmaktadýr.
Ýþgücü verimliliði kapsamýnda uluslararasý
çalýþma örgütünün kriterlerine uyum, hukuki
düzenlemelerin kalitesi, kurumsal kapasite ve
uygulama etkinliði ele alýnmaktadýr.
Piyasa faktörleri kapsamýnda piyasa likiditesi
ve dalgalanmasý, piyasalarýn düzenlenmesi ve
yatýmcýlarýn korunmasý, sermaye piyasasýnýn
açýklýðý ve iþlem maliyetleri konularýnda alt
kriterler bulunmaktadýr. Piyasa likiditesi ve
dalgalanmasý kapsamýnda, piyasa deðeri,
piyasa deðerinin deðiþimi, ortalama ticari
deðer, halka açýk þirketlerin büyüme oraný,
piyasa dalgalanmasý ve getiri risk oraný
incelenmektedir. Piyasalarýn düzenlenmesi ve
yatýrýmcýlarýn korunmasý kapsamýnda, finansal
düzenlemelerin yeterliliði, kreditör haklarý, ve
hissedar haklarý konularý incelenmektedir.
Sermaye piyasalarý kapsamýnda, ticaret
politikalarý, yabancý yatýrýmlar, bankacýlýk ve
finans ve borsada yabancý sahipliði
sýnýrlamasýna iliþkin kriterler ele alýnmaktadýr.
Ýþlem maliyetleri kapsamýnda takas imkâný ve
iþlem maliyetleri konularý ele alýnmaktadýr.
5
Royal Dutch Shell dünyanýn en büyük ikinci gaz rezervini elinde bulunduran Ýran ile olan aktiviteleri dolayýsý ile Amerikan emekli fonlarý grubu
tarafýndan eleþtirilmiþti. Amerika’da Kaliforniya Kamu Çalýþanlarý Emeklilik Sistemi’ni (Calpers), New York Devlet Genel Emeklilik Fonlarý’ný ve
New York Þehri Emeklilik Fonlarý’ný da kapsayan en büyük kamusal emeklilik fonlarý grubu, Shell’e Ýran ile iþ yapmanýn risklerini vurgulayan bir
mektup yazdý. Fonlar ayrýca Ýran ile iliþkisi olan Fransa- Total, Ýtalya-Eni, Ýspanya-Repsol, Rusya-Gazprom ve Hindistan-ONGC gibi diðer birkaç
enerji þirketine de mektuplar göndermiþti. Mektup, fonlarýn Ýran ile baðlarý olan þirketlerin, ünlerinin ve hissedarlarýnýn önemli risklere sahip
olduðunu belirterek iliþkilerin kendilerini derinden endiþelendirdiðini açýklamýþtý. Fonlar, Ýran ve Amerika arasýnda artan gerilimin sýký ekonomik
yaptýrýmlara sebep olabileceðini ve orada ticaret yapan þirketlere olumsuz etkiler yapabileceðini açýklandý. Mektup, þirketlerden Ýran’daki
politikalarýn ve koruma yollarýnýn Ýran’da iþletme riskini karþýlayýp karþýlayamayacaðý konusunda açýklama talep ediyor. Amerikan petrol ve gaz
þirketleri, Ýran’a yatýrým konusunda yasaklandýlar; ama diðer enerji gruplarý kullanýmý mümkün olan büyük gaz rezervleri ile çekici hale gelen
ülkeye yatýrým için riske giriyorlar. Kaynak: Financial Times, US funds criticise Shell for Iran activities, www.ft.com July 25 2007.
25
20
20
MAKALE
Sermaye piyasalarýnýn etkin
þekilde çalýþmasýný saðlayacak
temel araç, piyasanýn ihtiyaç
duyduðu enformasyonu
artýrmaktýr.
Calpers’in Nisan 2007 tarihli son raporunda
yukarýca söz konusu ele alýnan kriterler
doðrultusunda deðerlendirmeler yapýlmýþtýr.
Buna göre ülke faktörleri dikkate alýnarak
yapýlan analizde Macaristan, Çek Cumhuriyeti,
Þili Polonya, Güney Kore ilk beþ sýrada yer
alýrken, piyasa faktörleri esas alýndýðýnda Þili,
Pakistan, Güney Kore, Ýsrail ve Brezilya ilk beþ
sýrada yer almaktadýr. Türkiye ise ülke faktörleri
sýrasýnda 13.sýrada, piyasa faktörleri dikkate
alýndýðýnda 21. sýrada yer almaktadýr.
Türkiye’nin 2007 yýlý derecesi incelendiðinde
politik istikrar, yatýrýmcýlarýn korunmasý ve iþ
verimliliði kriterlerinde 1.7, 1.7 ve 2.0 olduðu
ve diðer kriterlere göre düþük gerçekleþtiði
görülmektedir. Türkiye’ninde özellikle son
yýllarda þeffaflýk, piyasa likiditesi ve sermaye
piyasalarýnýn geliþim gösterdiði görülmektedir.
Geliþmekte Olan Piyasalarda Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri
Ülke Faktörleri
Piyasa Faktörleri
Faktörler
Aðýrlýklar
Alt Toplam
Aðýrlýklar
(1)
16.7%
(2)
16.7%
(3)
16.7%
Politik
Ýstikrar
Skoru
Þeffaflýk
Skoru
Ýþgücü
Verimlilik
Skoru
(4)
12.5%
(5)
12.5%
(6)
12.5%
(7)
12.5%
Piyasa
Takas
Sermaye
Piyasa Likidite
Düzenlemeleri/Hukuki Piyasasýnýn Ýmkaný/Ýþlem
ve Volatilite
Sistem/Yatýrýmcýnýn
Maliyetleri
Açýklýðý
Skoru
Korunmasý
100%
2007
Skoru
Genel
Toplam
1
Macaristan
2.7
2.7
3.0
2.7
2.3
2.7
2.3
2.7
2
Þili
3.0
2.7
2.3
3.0
2.7
2.7
2.0
2.6
2.7%
3
Güney Kore
2.3
3.0
2.3
3.0
3.0
2.3
2.0
2.6
20.34%
4
Çek Cum.
2.7
2.7
2.7
2.7
1.7
2.7
2.3
2.5
21.06%
5
Polanya
2.3
2.7
2.7
3.0
2.3
2.3
2.3
2.5
22.47%
6
Ýsrail
2.0
2.7
2.7
2.7
2.7
2.7
2.0
2.5
24.48%
7
Tayvan
2.7
2.7
2.0
3.0
2.3
2.7
2.0
2.5
38.76%
8
Güney Afrika
2.0
3.0
2.3
3.0
2.7
2.3
1.7
2.4
49.34%
9
Brezilya
1.7
2.7
1.7
2.7
2.3
2.0
3.0
2.3
61.03%
10 Filipinler
1.7
2.7
1.7
2.7
3.0
2.0
2.3
2.3
61.38%
11 Meksika
2.0
2.7
1.7
2.7
2.0
2.0
2.7
2.2
69.73%
12 Ürdün
2.0
2.3
1.7
3.0
1.0
2.3
3.0
2.2
70.20%
13 Tayland
1.7
2.0
1.7
3.0
2.3
2.0
2.7
2.2
71.20%
14 Türkiye
1.7
2.3
2.0
2.7
1.7
2.3
2.3
2.1
71.50%
15 Hindistan
2.0
2.7
1.0
3.0
2.3
1.3
2.7
2.1
72.86%
16 Peru
1.3
2.3
1.3
2.7
1.7
2.3
2.7
2.1
81.53%
17 Endonezya
1.7
2.3
1.0
3.0
2.3
2.0
2.3
2.1
82.90%
18 Malezya
2.3
2.7
1.3
3.0
2.3
1.3
2.0
2.1
82.20%
19 Fas
2.0
2.0
1.3
2.7
2.0
2.3
2.0
2.0
86.50%
20 Arjantin
1.7
2.3
2.3
2.0
2.0
2.3
1.3
2.0
87.11%
21 Pakistan
1.0
1.7
1.0
3.0
2.7
1.7
3.0
1.9
87.29%
22 Mýsýr
1.3
1.7
1.7
2.7
1.3
2.0
3.0
1.9
88.03%
23 Rusya
1.0
2.0
1.7
3.0
2.0
1.7
2.3
1.9
97.06%
24 Sri Lanka
1.3
2.3
2.0
2.7
1.3
1.7
2.0
1.9
97.11%
25 Kolombiya
1.7
1.7
1.7
2.7
2.0
2.3
1.0
1.9
97.74%
26 Çin
1.3
1.3
1.3
3.0
1.7
1.3
2.3
1.7
99.89%
27 Venezulla
1.0
1.7
2.0
1.7
1.0
1.7
2.0
1.6
100.00%
1.09%
Kaynak: Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets Investment Analysis, The California Public Employees’ Retirement System, April
2007, s.13.
SONUÇ
Son yýllarda yüksek miktardaki fonlarýn
uluslararasý piyasalardaki yönünü önemli ölçüde
belirleyen kurumsal yatýrýmcýlar, risklerini
yönetmede ve geliþmekte olan piyasalara iliþkin
yatýrým kararlarýnda ülkelerdeki kurumsal
yönetim düzeyi gösterge niteliði haline
gelmiþtir.
Türkiye gibi geliþmekte olan piyasalarda daha
fazla fon çekebilmenin temel koþulu yatýrýmcý
risklerini en az düzeye indirmektir. Bu durum
etkin çalýþan sermaye piyasalarýnýn varlýðý kadar
siyasi ve ekonomik istikrarý saðlamak ile
26
mümkün olmaktadýr. Bu amaçla, piyasa
mekanizmasýna iþlerlik kazandýrmak, sermaye
piyasalarýnda açýklýk, güven ve istikrarý
saðlamak, büyük önem taþýmaktadýr. Sermaye
piyasalarýnýn etkin þekilde çalýþmasýný
saðlayacak temel araç, piyasanýn ihtiyaç
duyduðu enformasyonu artýrmaktýr. Bunun
için izlenecek yöntem piyasanýn ihtiyaç
duyduðu düzenlemelerin yapýlmasýdýr. Sermaye
piyasalarda açýklýk, güven ve istikrarý saðlamak
için:
I.Tasarruf sahiplerinin korunmasý amacýyla
kamuya yapýlacak açýklama ve duyurulara
MAKALE
iliþkin kapsamlý düzenlemeler getirmek,
II. Kamu aydýnlatma standartlarýný yükseltmek,
III. Hissedarlarýn elinde bulunan hisse
senetlerinin halka arzýnda saðlýklý fiyat
belirlenmesi için tam taahhüt aracýlýðý zorunlu
tutmak,
IV. Baðýmsýz denetimin kurumsallaþma ve
uygulama kapsamýnýn geniþletilmesi büyük
önem taþýmaktadýr.
Baðýmsýz denetimin
kurumsallaþma ve uygulama
kapsamýnýn geniþletilmesi büyük
önem taþýmaktadýr.
Kaynaklar
- Financial Times, US funds criticise Shell for Iran activities, www.ft.com July 25 2007.
- IMF, Global Financial Stability Report Market Developments and Issues, , April, Washington D.C, 2004.
- Kaynak: Risk Standards Working Group, Risk Standards For Institutional Investment Managers And
Institutional Investors, RSWG, 1996.
- Risk Standards Working Group, Risk Standards For Instýtutýonal Investment Managers And Institutional
Investors, Capital Market Risk Advisors, Inc., 1996.
- Targan Ünal, Finans Kesiminin Reel Sektöre Kaynak Yaratma Kapasitesi, Ýstanbul, ÝTO, 1996.
- Targan Ünal, Geliþen Borsalarda Kurumsal Yatýrýmcýlar: Türkiye Örneði ve Çözüm Önerileri, Ýstanbul Menkul
Kýymetler Borsasý Yayýnlarý No: 7, 1995.
- Türkiye Kurumsal Yatýrýmcýlar Derneði, “Kurumsal Yatýrýmcýlar”, (Çevrimiçi)
http://www.tkyd.org.tr/T/kurumsal_yatirimci.aspx, 13 Aðustos 2007.
- Vefa Tahran, “Reel Sektör Sermaye Piyasasý Ýliþkisi: Kurumsal Finansman Olanaklarý”, Reel Sektörün
Finansmanýnda Sermaye Piyasasýnýn Rolü, Ýstanbul, TSPAKP, No:7, 2002.
- Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets Investment Analysis, The California Public Employees’
Retirement System, April 2007.
27
20
20
ÝNCELEME
PONZÝ OYUNU
1
1929 Büyük Dünya Bunalýmý patlak vermeden önce, ülkeler arasýndaki posta pulu
fiyat farklýlýklarýný kullanarak ilk arbitraj iþlemini yaratan ve bu yöntemle büyük paralar
elde eden Charles Ponzi, bir posta merkezinde oluþturduðu gizli bir bölmede kendi saadet
zincirini kurmuþ, kendisine parasýný teslim edene 45 gün içinde yüzde 50 kârý ya da 90
gün içinde iki katýný garanti etmiþtir.
Nasdaq Borsasý eski Baþkaný Bernard L.
Madoff, “Ponzi Oyunu” adý verilen sistem ile
yatýrýmcýlarý 50 milyar USD dolandýrdýðý
suçlamasýyla 11 Aralýk 2008 tarihinde FBI
tarafýndan tutuklanmýþtýr. ABD’nin SPK’sý SEC
de hakkýnda suç duyurusunda bulunduðu
Madoff’un þirketi Bernard L. Madoff Investment
Securities’in varlýklarýna el konulmasýný talep
etmiþtir.
Wall Street tarihinin en büyük yolsuzluðuyla
suçlanan 50 yýllýk broker Madoff, dev bir piramit
mantýðýyla iþleyen bir nevi 'saadet zinciri' þirketi
kurduðunu kabul etmektedir. Kiþisel iliþkileri
ve ikna edici hatipliði sayesinde en zengin
yatýrýmcýlarý on yýllarca kendisine baðlayan 70
yaþýndaki Madoff'un, zengin ve nüfuz sahibi
çevrelere kendisini kabul ettirmeyi baþardýðý
söyleniyor. Bir 'para cambazý' olarak da
adlandýrýlan Madoff, yatýrým danýþmanlýðý
aracýlýðýyla 50 milyar dolarlýk yolsuzluk
yapmakla suçlanýyor.
Madoff, e-trading konularýnda büyük bir öncü
olsa da, yönettiði fonlara müþterilerinin online
eriþim saðlamasýný reddetmiþtir. Hesaplara
iliþkin bilgileri email aracýlýðýyla müþterilere
ulaþtýrmýþtýr. Ýsminin açýklanmasýný istemeyen
bir yatýrýmcý “Getiriler o kadar yüksekti ki, bu
adama on yýllar boyunca güvendik. En önemlisi,
paranýzý çekmek istediðinizde, en geç birkaç
gün içinde çekiniz elinizde oluyordu. Ýþte bu
yüzden çok þaþkýnýz.” þeklinde açýklama
yapmýþtýr.2
Baþka Ponzi oyunu türünde saadet zincirleri
yýllýk %20 gibi bir getiri vaat edip, en geç bir
Hazýrlayan :
Biyçe KUÞHAN
Fon Uzmaný
Sigorta ve Risk Ýzleme Daire Baþkanlýðý
28
kaç sene içinde batarken, Madoff’un baþarýsý,
yatýrýmlarýn çoðu S&P 100 hisse senedi
endeksine yoðunlaþtýrýlarak, yýllýk %10,5
civarýnda getiri saðlamasý sayesinde 17 yýl
boyunca sürmüþtür. Hatta Kasým 2008’de
piyasanýn genel çöküþüne baðlý olarak S&P
500 endeksi yaklaþýk %38 düþerken, Madoff’un
fonu %5,6 artmýþtýr. Kriz döneminde bile çok
büyük getiriler sunmasý üzerine dikkatleri ve
þüpheleri üzerine çeken Madoff’la ilgili olarak,
diðer bir çok ihbarýn yaný sýra, 2001 yýlýnda
menkul deðer piyasalarýnda faaliyet gösteren
bir baþka yönetici olan Harry Markopolos SEC’e
þüphelerini içeren bir yazý yazmýþ ve Madoff’un
sunduðu getirilerin gerçek olamayacaðýný dile
getirmiþtir.3
Ýddiaya göre, Madoff’un yatýrýmlarý özellikle
‘Küresel Kriz’in piyasalarý sallamaya baþladýðý
son bir yýlda zarar etmeye baþlamýþtýr. Getiri
vaadinin zarar görmesini istemeyen Madoff
da yeni yatýrýmcý geliþini mümkün kýlmak için
yeni giren yatýrýmcýlarýn paralarýnýn bir kýsmýný
kullanarak eskilere sözde yüksek getiriler
saðlýyordu. Madoff, 2008 yýlýnda, kriz sebebiyle
yatýrýmcýlar toplamda 7 milyar dolara ulaþan
miktardaki yatýrýmlarýný geri çekmek
istediklerinde ciddi nakit sýkýntýsýna girmiþtir.
FBI dedektiflerince tutuklandýktan sonra 10
milyon dolarlýk apartman dairesini ipotek olarak
vermesinin ardýndan tutuksuz yargýlanmak
üzere serbest býrakýlan Madoff, 20 yýl hapis
ve 5 milyon dolar para cezasý istemi ile
yargýlanacaktýr. 4 Madoff’un avukatý Dan
Horwitz ise “Bernard Madoff, finansal hizmetler
1 1929 Büyük Dünya Bunalýmý patlak vermeden önce, ülkeler arasýndaki posta pulu fiyat farklýlýklarýný kullanarak ilk arbitraj iþlemini yaratan ve
bu yöntemle büyük paralar elde eden Charles Ponzi, bir posta merkezinde oluþturduðu gizli bir bölmede kendi saadet zincirini kurmuþ, kendisine
parasýný teslim edene 45 gün içinde yüzde 50 kârý ya da 90 gün içinde iki katýný garanti etmiþtir. Bu vaatle 400 bin kiþiyi kendine baðlayan ve
162 milyon dolar toplayan Ponzi, ödeme yapamayacak duruma gelince dolandýrýcýlýðý ortaya çýkmýþ ve bir yýl geçmeden tutuklanmýþtý. 3 yýl
hapis yattýktan sonra 1924 yýlýnda serbest kalan Ponzi, bu sefer de yükseliþ gösteren emlak sektöründe yatýrým yapmaya baþlamýþ ve kurduðu
emlak þirketi ile yatýrýmcýlara yüzde 200'e varan getiriler vaad etmiþtir. Bu sistem daha sonralarý "Ponzi Scheme-Ponzi Oyunu" adý verilen bir
saadet zinciri olarak ekonomik hayatýn bir çok alanýnda kendisine yer etmiþtir. Piramit sistemi de denen bu model, herhangi bir ürün veya hizmet
almaksýzýn, her bir katýlýmcýnýn, sadece bir defa belli bir para ödeyerek, diðer katýlýmcýlarýn ödediði paralardan üstel olarak artan sürekli bir gelir
elde etmesi prensibine dayanmaktadýr. http://en.wikipedia.org/wiki/Ponzi_scheme
2 h t t p : / / w w w. w a s h i n g t o n p o s t . c o m / w p - d y n / c o n t e n t / a r t i c l e / 2 0 0 8 / 1 2 / 1 2 / A R 2 0 0 8 1 2 1 2 0 3 9 7 0 . h t m l ? h p i d = t o p n e w s
3 http://www.boston.com/business/articles/2009/01/08/the_whistleblower/
4 http://edition.cnn.com/2008/US/12/11/madoff.arrest/?iref=mpstoryview
ÝNCELEME
sektörünün lideridir. Bu imkansýz iddialarý
çürütmek için savaþacaðýz. Madoff, dürüst bir
insandýr” þeklinde konuþmuþtur.5
ABD'de 50 milyar dolar tutarýnda yolsuzluk
yapmakla suçlanan Bernard Madoff, ABD
Sermaye Piyasasý Kurulu'na (SEC) nasýl para
kazandýðýný "böbürlenerek" anlatmýþ ve ABD
hükümetine yatýrýmcýlarý dolandýrýcýlara karþý
korumanýn yollarý hakkýnda bilgi vermiþtir.
Madoff'un, yine 50 milyar dolarlýk yolsuzlukla
suçlandýðý Nisan 2004'te SEC'teki bir
soruþturmada dönemin komisyon baþkaný
William Donaldson'a aþýrý karlarý konusunda
þakalar yaptýðý ve rakiplerine yardýmcý olabilecek
herhangi bir tavsiyede bulunmaya niyetli
olmadýðýný söylediði belirtilmiþtir6.
Eski Nasdaq Borsasý Baþkaný Madoff,
Washington'da, yýllarca kendisinden tavsiye
isteyen piyasa düzenleyici kurumlar tarafýndan
aranan bir uzman olmuþtur. Madoff, 2000
yýlýnda, yatýrýmcýlarý korumak için kurulan Piyasa
Enformasyon Danýþma Komitesi'nde hizmet
vermiþtir. Finansal uzmanlar, biri 1999 yýlýnýn
baþýnda Madoff'un Ponzi Oyunu yönettiði
suçlamasýyla SEC'e yazýlan bir mektup olmak
üzere, son 10 yýlda Madoff'un faaliyetleri
hakkýnda sýk sýk kaygýlarýný dile getirmiþ, ancak
SEC, geçen haftaya kadar Madoff'un
yatýrýmlarýna iliþkin rutin bir inceleme bile
yapmamýþtýr7. SEC'in sorunlarý daha erken
tespit edememesi, gelen ihbarlara raðmen
konuyu yeterince derinlemesine soruþturmadýðý
iddiasýyla eleþtirilere yol açmaktadýr. GLC fonu
yöneticisi Steven Bell, "açýkçasý insanlar SEC'e
kaygýlarýný iletmiþler, onlarý uyarmýþlar. Bu þöyle
bir durum; birisi 'kapý komþum hýrsýz, gidin ve
kontrol edin' diyor ve onlar açýkça hiçbirþey
yapmýyor" þeklinde ifade etmiþtir. Londra
merkezli yatýrým þirketi Alchemy Partners'dan
Jon Moulton ise, "1999 yýlý baþýnda bir kiþi
SEC'e, 'Madoff Securities, dünyanýn en büyük
Ponzi dolandýrýcýsý" diye yazýyor, SEC dikkat
çekecek derecede gözetlemeden kaçýnýyor"
diye konuþmuþtur. Moulton, Madoff'un, SEC'e
iki yýl önce kaydýný yaptýrdýðýný, ancak SEC
görevlilerinin Madoff'un þirketlerini hiçbir
zaman ziyaret etmediðini de ifade etmiþtir.8
Madoff'a güvenerek yatýrým yapan bazý
yatýrýmcýlar sonlarýnýn geldiðini belirtmiþtir.
Hatta Access International þirketinin
kurucularýndan Thierry de la Villehuchet
skandaldan kýsa bir süre sonra ofisinde intihar
etmiþ, olay þirketin Madoff’ un fonlarýna 1,4
milyar USD kaptýrmýþ olmasý ile
iliþkilendirilmiþtir9 . Yatýrým fonlarýný izlemekten
sorumlu ABD Sermaye Piyasasý Kurulu'nun eski
baþkaný Harvey Pitt, her kesimden dolandýrýlan
insan bulunduðunu belirterek, sadece büyük
yatýrýmcýlarýn deðil, bir çok hayýrsever ve vakfýn
da parasýnýn tehlikede olduðunu ifade
etmiþtir10. Fonlarýnýn %9'unu Madoff'a yatýran
Londra merkezli Bramdean Alternatives'in
yöneticisi Nicola Horlick, ABD'li düzenleyici
kurumlarýn yetkililerini iþlerini yapmamakla
itham ederek, piyasalar tarihinde muhtemel
en büyük finansal skandalla karþý karþýya
olunduðunu söylemiþtir11.
SEC Ýcra Direktörü Linda Thomsen, hükümetin,
Madoff'un þirketini yönetmekle sorumlu
herkesle görüþmek, varlýklarý korumak ve
konuyu tam olarak anlamak için federal savcýlar
ve Federal Soruþturma Bürosu (FBI) ile birlikte
çalýþtýðýný söylemiþtir. Amerikan mali tarihinin
en büyük ‘Ponzi Oyunu’ ile 50 milyar dolarýn
buharlaþmasýna neden olan Madoff þimdi ABD
yetkilileriyle ‘enkazdan geriye ne kalmýþsa
yatýrýmcýlara aktarýlmasýný saðlayacak anlaþma’
için masaya oturmuþtur. Ayrýca Menkul
Kýymetler Yatýrýmcýyý Koruma Kurumu (SIPC),
mahkemeye yaptýðý baþvuruda, Madoff'un
þirketi "Bernard L. Madoff Investment Securities"
müþterilerinin, "Menkul Kýymetler Yatýrýmcýyý
Koruma Kanunu"na göre korunmaya ihtiyaçlarý
olduðunu bildirmiþtir. Mahkemenin
yatýrýmcýlarýn korunmasý için SPIC'ýn
baþvurusunu kabul ettiði ve Madoff'un
þirketinin tasfiyesi için Irving Picard'ý kayyum,
hukuk þirketi "Baker & Hostetler LLP"yi de
Picard'ýn hukuk danýþmaný olarak atadýðý
belirtilmiþtir12. ABD Kongresi, aracý kurumlarýn
iflas etmesi ve hesaplardaki nakitlerin ve menkul
kýymetlerin kaybolmasý durumunda yatýrýmcýlarý
korumak amacýyla 1970 yýlýnda SPIC'ý
kurmuþtur13.
Amerikan emlak devi Lehman Brothers'ýn
iflasýnýn üzerinden 2 ay geçtikten sonra patlak
veren New Yorklu Bernard Madoff
SEC'in sorunlarý daha erken
tespit edememesi, gelen ihbarlara
raðmen konuyu yeterince
derinlemesine soruþturmadýðý
iddiasýyla eleþtirilere yol
açmaktadýr.
5 http://www.iht.com/articles/reuters/2008/12/12/business/OUKBS-UK-MADOFF-ARREST.php
6 http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1029052&KategoriID=
7 http://www.telegraph.co.uk/finance/financetopics/bernard-madoff/3869934/Bernard-Madoff-how-did-he-get-away-with-it-for-so-long.html
8 http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/7784925.stm
9 http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10633218.asp
10 http://www.forbes.com/2008/12/19/sec-madoff-pitt-biz-wall-cz_cc_1219pitt.html
11 http://www.cnnturk.com/2008/ekonomi/dunya/12/15/madoff.skandali.buyuyor/504729.0/index.html
12 http://www.nytimes.com/2008/12/25/business/25madoff.html?_r=1
13 http://www.dw-world.de/popups/popup_printcontent/0,,3880572,00.html
29
20
20
ÝNCELEME
Þu ana kadar zarara
uðratýldýklarýný açýklayan bankalar
arasýnda: 2,7 milyar USD ile Banco
Santander, 2,1 milyar USD ile
Avusturya Bankasý Bank Medici,
1,35 milyar USD ile Fortis, 1
milyar USD ile HSBC, 700 milyon
USD ile Ýsveç Bankasý Union
Bancaire Privee, 554 milyon USD
ile Natixis…bulunmaktadýr.
yolsuzluðuyla ilgili skandal, Amerika’da olduðu
kadar Avrupa bankalarýnda da deprem etkisi
yaratmýþtýr. ABD'nin birçok yerindeki yardým
kuruluþunun da Madoff'un yatýrým fonunun
çökmesinden doðrudan etkilenmesi
beklenmektedir. Þu ana kadar zarara
uðratýldýklarýný açýklayan bankalar arasýnda:
2,7 milyar USD ile Banco Santander, 2,1 milyar
USD ile Avusturya Bankasý Bank Medici, 1,35
milyar USD ile Fortis, 1 milyar USD ile HSBC,
700 milyon USD ile Ýsveç Bankasý Union
Bancaire Privee, 554 milyon USD ile
Natixis…bulunmaktadýr. Birçok Avrupa bankasý
da zararlarýný tespit etmeye çalýþýyor. Þu ana
kadar tespit edilen en büyük zarar ise 7,5
milyar USD ile bir yatýrým yönetim þirketi olan
Fairfield Greenwich Advisors’a ait. Bunu 3,3
milyar USD ile bir varlýk yönetim þirketi olan
Tremont Group Holdings takip ediyor 14 .
Madoff'un þirketi Bernard L. Madoff Investment
Securities LLC'nin varlýklarý dondurulmuþ
durumdadýr15.
14 http://s.wsj.net/public/resources/documents/st_madoff_victims_20081215.html
15 http://www.cnnturk.com/2008/ekonomi/dunya/12/15/madoff.skandali.buyuyor/504729.0/index.html
Kaynaklar
- http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2008/12/12/AR2008121203970.html?hpid=topnews
- http://edition.cnn.com/2008/US/12/11/madoff.arrest/?iref=mpstoryview
- http://www.telegraph.co.uk/finance/financetopics/bernard-madoff/3869934/Bernard-Madoff-how-did-heget-away-with-it-for-so-long.html
- http://www.iht.com/articles/reuters/2008/12/12/business/OUKBS-UK-MADOFF-ARREST.php
- http://en.wikipedia.org/wiki/Ponzi_scheme
- http://en.wikipedia.org/wiki/Bernard_Madoff
- http://s.wsj.net/public/resources/documents/st_madoff_victims_20081215.html
- http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/7784925.stm
- http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1029052&KategoriID=3
- http://www.cnnturk.com/2008/ekonomi/dunya/12/15/madoff.skandali.buyuyor/504729.0/index.html
- http://www.forbes.com/2008/12/19/sec-madoff-pitt-biz-wall-cz_cc_1219pitt.html
- http://www.dw-world.de/popups/popup_printcontent/0,,3880572,00.html
- http://www.nytimes.com/2008/12/25/business/25madoff.html?_r=1
- http://www.boston.com/business/articles/2009/01/08/the_whistleblower/
- http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10633218.asp
30
ARAÞTIRMA
AVRUPA MEVDUAT SÝGORTA SÝSTEMÝNDE
GÜNCEL GELÝÞMELER
Avrupa Mevduat Sigorta Kuruluþlarýna Ýliþkin Direktif’in kilit yönlerini geliþtirmek
amacýyla bir öneri oluþturmuþtur. Bu giriþimin amacý “mudilerin Avrupa bankalarýna
ve AB finansal güvenlik aðýna olan güvenini sürdürmek” olarak açýklanmýþtýr.
Amerika Birleþik Devletleri’nde baþlayan ve
dünya ekonomisini sarsan kriz, Avrupa Birliði
ülkelerinde mevduat sigorta sisteminin de
sorgulanmasýna neden olmaktadýr. Bazý üye
ülkelerin, mevduat garanti sýnýrýný artýrmasý
veya kapsama dahil tüm mevduatý garanti
altýna almasý, rekabet eþitsizliði yaratmýþtýr.
Yapýlmasý planlanan deðiþikliklerle, üye ülkeler
arasýnda sigorta sistemlerinin uyumlu hale
getirilerek sorunlarýn çözümlenmesi
hedeflenmektedir. Avrupa Komisyonu’nun
Avrupa Mevduat Sigorta Kuruluþlarýna Ýliþkin
Direktif (94/19/EC)’te deðiþiklik önerisi ve
Avrupa Parlamentosu’nun teklifi, bu kapsamda
deðerlendirilmektedir.
Avrupa Komisyonu’nun Direktif Deðiþiklik
Önerisi
Avrupa Komisyonu, 15 Ekim 2008 tarihinde
Avrupa Mevduat Sigorta Kuruluþlarýna Ýliþkin
Direktif’in kilit yönlerini geliþtirmek amacýyla
bir öneri oluþturmuþtur. Bu giriþimin amacý
“mudilerin Avrupa bankalarýna ve AB finansal
güvenlik aðýna olan güvenini sürdürmek” olarak
açýklanmýþtýr. Direktif deðiþiklik önerisi, 7 Ekim
2008 tarihinde bir araya gelen üye ülke maliye
ve ekonomi bakanlarýnýn mutabakatlarýna
dayanýlarak hazýrlanmýþtýr.
Avrupa Komisyonu, önerisini þu þekilde
gerekçelendirmektedir:
• Avrupa Birliði Konseyi 7 Ekim 2008 tarihinde
finansal sektörün güveninin ve düzgün
iþlemesinin yeniden saðlanmasýnýn bir öncelik
olduðuna karar vermiþtir. Konsey, bireysel
tasarruf sahiplerinin mevduatlarýný korumak
için gereken tüm önlemleri almayý taahhüt
etmiþ ve Komisyon’un mevduat garanti
kuruluþlarýnýn yakýnlaþmasýný teþvik etmek için
uygun bir öneriyi acilen sunma isteðini sýcak
karþýlamýþtýr.
• Asgari 20.000 Euro tutarýndaki mevduat
sigortasý, 1994 yýlýndan beri deðiþtirilmemiþtir.
Tasarruf daðýlýmý ve AB vatandaþlarýnýn mevcut
ortalama mevduatýnýn yaklaþýk 30.000 Euro
olduðu dikkate alýndýðýnda bu tutar yetersiz
kalmýþ, mudilerin güvenini sürdürmek için
kapsam seviyesinin ciddi biçimde artýrýlmasý
ihtiyacý ortaya çýkmýþtýr.
• Üç ay olan ve dokuz aya kadar uzatýlabilen
mevcut ödeme süresi, mevduat sahiplerinin
ihtiyaç ve beklentilerini karþýlamamakta,
güvenini sarsmaktadýr. Birçok mevduat
sahibinin bir haftadan kýsa bir süre içerisinde
ciddi finansal zorluklarla karþýlaþmasý
mümkündür.
• Mevcut Direktif %10’a kadar birlikte sigortaya
(co-insurance)* izin vermekte olup, bu
durumun, mudinin güvenini zedelediði ve
sorunlarý aðýrlaþtýrdýðý kanýtlanmýþtýr. Ahlâki
istismar savý bireysel yatýrýmcýlarýn, bankalarýnýn
finansal saðlamlýðýný genellikle
deðerlendiremeyeceði göz önüne alýndýðýnda,
kabul edilebilir deðildir.
Avrupa Komisyonu, yukarýda belirtilen
gerekçelerden ötürü Direktif’in temel olarak
üç alanda gözden geçirilmesi gerektiðini
savunmaktadýr:
• Asgari garanti sýnýrýnýn yükseltilmesi,
• Ödeme süresinin azami 3 güne düþürülmesi,
• Birlikte sigortanýn (co-insurance) kaldýrýlmasý.
Komisyon tarafýndan 15 Ekim 2008 tarihinde
Direktif’te aþaðýdaki deðiþiklikler önerilmiþtir:
• 20.000 Euro’luk asgari garanti tutarýnýn, ilk
aþamada 50.000 Euro’ya, 31 Aralýk 2009
tarihinde 100.000 Euro’ya yükseltilmesi.
Tahminlere göre böylelikle, mevcut durumda
yaklaþýk %65 düzeyinde olan sigorta
kapsamýndaki mevduatýn sigortaya tâbi olan
kýsmýnýn, yaklaþýk olarak %80 (50.000 Euro
için) ve %90 (100.000 Euro için)’a çýkarýlmasý
* Co-insurance uygulamasýnda sigorta kapsamýndaki mevduat sahiplerine yapýlacak ödemelerde mevduatlarýn önceden belirlenen belirli bir
oraný tazminat tutarýndan düþülmektedir.
Ýnceleme:
Egemen EROÐLU
Fon Uzman Yardýmcýsý
Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi
31
20
20
ARAÞTIRMA
Bu aþamadan sonra Direktif
deðiþiklik önerisinin AB Konseyi
tarafýndan onaylanmasý
beklenmektedir. Direktif, AB Resmî
Gazetesi’nde yayýmý takip eden
üçüncü gün yürürlüðe girecektir.
Daha sonra ülkeler, belirlenen
süreler içinde mevzuatlarýný
Direktif’e uyumlu hale
getireceklerdir.Direktifte deðiþikliðe
gidilmesi, garanti tutarý ve ödeme
süresi hususlarýnda, ülkemiz
uygulamalarýný AB Direktifleri ile
uyumsuz hale getirecektir.
mümkün olacaktýr.
• Mevcut direktife göre, kapsama girecek
ödemeler, bir kredi kuruluþunun kesin ve
muaccel mevduatlarýný ödeyemeyeceðinin net
bir biçimde anlaþýlmasýndan sonraki 21. günde
belirlenmekte iken, Avrupa Komisyonu’nun
önerisi bu süreyi 3 güne indirmektedir. 3 günlük
süre, ilgili bilgilerin, mevduat sigorta kuruluþu
tarafýndan edinilmesinden sonra iþlemeye
baþlayacaktýr. Böylece yetkili kuruluþ tarafýndan,
ödeme yapýlmasýna karar verildiði takdirde, 21
günlük karar süreci hýzlý ödemeye engel
olmamak amacýyla 3 güne indirilecektir.
• Mevcut direktif uyarýnca 3 ay olan ve 9 aya
kadar uzatýlabilen, mevduat sahiplerinin
ihtiyacýný karþýlamayacak uzunlukta olan,
ödeme süresinin 3 güne indirilmesi.
• Birlikte sigorta (co-insurance) uygulamasýnýn,
mudi açýsýndan güven sorununa yol
açabileceðinden, kaldýrýlmasý.
Avrupa Parlamentosu Tarafýndan Kabul
Edilen Direktif Deðiþikliði
Komisyonun önerisi, 18 Kasým 2008 tarihinde
Avrupa Merkez Bankasý önerisi alýndýktan ve
• Aralýk 2008 tarihinde AB Konseyi’nde
tartýþýldýktan sonra, 18 Aralýk 2008 tarihinde
Avrupa Parlamentosu’nda bazý deðiþikliklerle
kabul edilmiþtir:
• Garanti tutarý 30 Haziran 2009 tarihine kadar
50.000 Euro’ya ve Avrupa Komisyonu, 31
Aralýk 2009 tarihine kadar Avrupa
Parlamentosu ve AB Konseyi'ne, böyle bir artýþýn
ve böyle bir uyumlaþtýrmanýn uygun
olmayacaðý, tüketicinin ve finansal piyasa
istikrarýnýn garanti edilmesi ve üyeler arasýndaki
rekabet bozulmalarýndan kaçýnýlabilmesi için
tüm üye devletlerde uygulanabilir olmayacaðý
kararýný içeren karþýt bir deðerlendirme
göndermediði sürece 31 Aralýk 2010 tarihine
kadar 100.000 Euro’ya yükseltilecektir.
Komisyon, Uyumlulaþtýrýlmýþ Tüketici Fiyatlarý
Endeksi’ndeki deðiþiklikleri temel alarak, Avrupa
Birliði’ndeki enflasyon oranýyla uyumlu biçimde
bu tutarlarý ayarlayabilecektir.
• Avrupa Komisyonu’nun bir kredi
kuruluþunun kesin ve muaccel mevduatlarýný
ödeyemeyeceðinin net bir biçimde
anlaþýlmasýndan sonra, ödenecek tutarýn
belirlenmesine kadar geçecek süreyi azami 3
güne indirme önerisi Parlamento’da, üye ülkeler
tarafýndan en geç 31 Aralýk 2010’a kadar
yürürlüðe konmak þartýyla, 5 iþ günü olarak
deðiþtirilmiþtir.
• Ödeme süresi, üye ülkeler tarafýndan en geç
31 Aralýk 2010’da yürürlüðe konmak þartýyla,
20 iþ gününe indirilmiþtir. Bu süre sýnýrý,
mevduat sahipleri ve mevduatlarla ilgili haklarýn
teyidi için gerekli olan tam ve doðru verinin
toplanmasý ve iletilmesini kapsar. Tamamen
istisnaî durumlarda ve bazý özel durumlarda,
mevduat sigorta kuruluþu, ek süre için yetkili
otoriteye baþvurabilir. Ancak bu ek süre 10 iþ
gününü geçemez. Komisyon, Direktif’in
yürürlüðe girmesinden iki yýl sonra, ödeme
süresinin etkinliði ve ödeme prosedürlerindeki
gecikmelere iliþkin olarak, ödeme süresinin 10
iþ günü daha kýsaltýlýp kýsaltýlamayacaðýný
deðerlendiren bir rapor sunacaktýr.
• Birlikte sigorta (co-insurance) kaldýrýlmýþtýr.
Yürürlük ve Türkiye’ye Etkileri
Bu aþamadan sonra Direktif deðiþiklik önerisinin
AB Konseyi tarafýndan onaylanmasý
beklenmektedir. Direktif, AB Resmî
Gazetesi’nde yayýmý takip eden üçüncü gün
yürürlüðe girecektir. Daha sonra ülkeler,
belirlenen süreler içinde mevzuatlarýný Direktif’e
uyumlu hale getireceklerdir.
Direktifte deðiþikliðe gidilmesi, garanti tutarý
ve ödeme süresi hususlarýnda, ülkemiz
uygulamalarýný AB Direktifleri ile uyumsuz hale
getirecektir.
Kaynaklar
• PreLex, http://ec.europa.eu/prelex/detail_dossier_real.cfm?CL=en&DosId=197503
• Deposit Guarantee Schemes, http://ec.europa.eu/internal_market/bank/guarantee/index_en.htm
• Proposal for a Directive of the European Parliament and of the Council amending Directive 94/19/EC on
Deposit Guarantee Schemes as regards the coverage level and the payout delay,
http://ec.europa.eu/internal_market/bank/docs/guarantee/dgs_proposal_en.pdf
• Citizent Summary: Improvement of depositor protection,
http://ec.europa.eu/internal_market/bank/docs/guarantee/citsum_en.pdf
• Deposit-guarantee schemes as regards the coverage level and the payout delay,
http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?pubRef=-//EP//TEXT+TA+P6-TA-20080630+0+DOC+XML+V0//EN
32
HUKUK
YURT DIÞI TEBLÝGAT USULLERÝ
Yabancý devletlerden istinabe talep edilmesi ve yabancý devletlerde bulunanlara
tebligat yapýlabilmesi için öncelikle o devlet ile Türkiye arasýnda ikili anlaþma veya
çok taraflý sözleþme olup olmadýðýna bakýlýr.
Giriþ
Genel olarak tebligat hukuksal bir iþlemden
ilgili kimsenin haber almasýný saðlamak amacýyla
yetkili makamýn yasal biçimde ve yazý veya ilan
ile yapacaðý belgeleme iþlemidir.1 Tebligat iþlemi
niteliði itibariyle usul ve þekil iþlemi olup,
geçerliliði ancak Kanunda belirlenen þekil
kurallarýna uyularak yapýlmýþ olmasýna baðlýdýr.
Bu konuda iç hukukumuzda özel düzenlemeler
yapýlmýþ olup, 7201 sayýlý Tebligat Kanunu ve
Tebligat Tüzüðü ile amme alacaklarýnda
uygulanan Vergi Usul Kanununun tebligata
iliþkin hükümlerinde Türkiye’den yurt dýþýna
yapýlacak tebligat ile yurt dýþýndan Türkiye’ye
yapýlacak tebligatlar özel olarak düzenlenmiþtir.
Usulî bir iþlem olan tebligat devletlerin yargý
yetkisine iliþkin bulunduðundan yurt dýþýnda
tebligat, talep edilen ülkenin kanunlarýna göre
yapýlmak zorundadýr. Bununla birlikte,
uluslararasý geliþen iliþkilere baðlý olarak
yabancýlýk unsuru bulunan davalarýn artmasý,
milletlerarasý adlî yardým kavramýnýn ortaya
çýkmasýna neden olmuþ; devletler, birbirlerinin
ülkesinde tebligat ve adlî yardýmýn diðer bir
konusu olan istinabeyi gerçekleþtirebilmek için
iki ve çok taraflý milletlerarasý sözleþmeler
yapmýþlardýr.
Yut Dýþý Tebligat Usulleri
Kural olarak, yabancý devletlerden istinabe
talep edilmesi ve yabancý devletlerde
bulunanlara tebligat yapýlabilmesi için öncelikle
o devlet ile Türkiye arasýnda ikili anlaþma veya
çok taraflý sözleþme olup olmadýðýna bakýlýr.
Eðer bir anlaþma veya sözleþme varsa tebligat
veya istinabe söz konusu anlaþma veya
sözleþme hükümlerine göre yerine getirilir.2
Uygulamada sözleþme hükümleri hakkýnda
eksik bilgi nedeniyle tebligat evrakýnýn eksik
veya usulsüz düzenlenmesi nedeniyle teblið
iþleminin yerine getirilmesi uzun zaman
almaktadýr. Adalet Bakanlýðý Uluslararasý Hukuk
ve Dýþ Ýliþkiler Genel Müdürlüðünün
“Türkiye’den Yurtdýþýna ve Yurtdýþýndan
Türkiye’ye Yapýlacak Tebligat ve Ýstinabe
Ýþlemlerinde Uygulanacak Esaslar” konulu
01.03.2008 tarih ve B.03.0.UÝG. 0.00.06
/10.06.02/1-1 sayýlý Genelgesinde (Genelge)
yurt dýþý tebligat usulleri ile uygulamada
yapýlmasý gereken iþlemler ayrý ayrý açýklanmýþtýr.
I-Uluslararasý Adli Yardým Ýlkelerine Göre
Tebligat
Tebligat talebinin iletileceði devlet ile Türkiye
arasýnda bu konuda herhangi bir anlaþma veya
sözleþme yoksa teblið, uluslararasý adli
yardýmlaþmanýn esasýný teþkil eden karþýlýklýlýk
ilkesi çerçevesinde 7201 sayýlý Tebligat Kanunu
(madde 25/3) ve Tebligat Tüzüðü (madde
36/1) ile Vergi Usul Kanunu (madde 97)
hükümlerine göre yapýlýr. Buna göre yurt
dýþýnda bulunanlara teblið olunacak evrak,
tebligatý çýkaran merciin baðlý bulunduðu
Bakanlýk aracýlýðýyla Dýþiþleri Bakanlýðýna, oradan
da o yerdeki Türkiye Büyükelçiliðine veya
Baþkonsolosluðuna gönderilir.
Hukuki konularda adli makamlarca ve
noterliklerce yurt dýþýnda bulunanlara tebliði
talep edilen evrak Adalet Bakanlýðý aracýlýðý ile
diplomatik yoldan, tebliðin yapýlacaðý devletteki
yetkili makamlara ulaþtýrýlýr.
Uluslararasý adli yardýmlaþma kurallarý
çerçevesinde yabancý devlet yetkili makamlarýna
gönderilecek tebligat talebine esas olmak üzere
Genelge Ek (1)’de yer alan tebligat talebi ile
eki belgelerin ikiþer takým olarak düzenlenmesi
ve yabancý devletin diline tercüme edilmiþ
onaylý ikiþer örneðinin de eklenmesi
gerekmektedir. Talep yazýsý, talep eden makam
1 E1 Ejder Yýlmaz, Hukuk Sözlüðü, Ankara, 1996, s. 794
2 Adalet Bakanlýðýnýn Türkiye’den Yurtdýþýna ve Yurtdýþýndan Türkiye’ye Yapýlacak Tebligat ve
Ýstinabe Ýþlemlerinde Uygulanacak Esaslara ait 01.03.2008 tarih ve B.03.0.UÝG.0.00.06/10.06.02/1-1
sayýlý Genelgesi
Av. Þerife ENGÝN
Tahsilat Daire Baþkanlýðý
33
20
20
HUKUK
Türkiye 1954 tarihli Hukuk
Usulüne Dair Lahey Sözleþmesi,
1965 tarihli Hukukî ve Ticarî
Konularda Adlî ve Gayrýadlî
Belgelerin Yabancý Memleketlerde
Tebliðine Dair Lahey Sözleþmesine
(1965 tarihli Lahey Tebligat
Sözleþmesi) taraftýr.
tarafýndan düzenlenerek imzalanmalý ve bu
makamýn resmî mührünü taþýmalýdýr.
II- Uluslararasý Adli Yardým Sözleþmelerine
Göre Tebligat
1) Yabancý Devlet Ýle Türkiye Arasýnda
Çok Taraflý Adli Yardýmlaþma Sözleþmesi
Bulunmasý Halinde Yurt Dýþý Tebligat
Türkiye 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey
Sözleþmesi, 1965 tarihli Hukukî ve Ticarî
Konularda Adlî ve Gayrýadlî Belgelerin Yabancý
Memleketlerde Tebliðine Dair Lahey
Sözleþmesine (1965 tarihli Lahey Tebligat
Sözleþmesi) taraftýr. 1965 tarihli Lahey Tebligat
Sözleþmesinde sadece tebligat konularý
düzenlemekte olup bu sözleþme, 1954 tarihli
Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleþmesine de
taraf olan Devletler arasýnda özel nitelikte
hükümler taþýmasý nedeniyle önceliðe sahiptir.
Dolayýsýyla, her iki Sözleþmeye taraf olan
devletler bakýmýndan tebligat iþlemleri 1965
tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesine göre yerine
getirilecektir.
a)1965 Tarihli Lahey Tebligat
Sözleþmesine Göre Tebligat
Sözleþmeye taraf olan devletler Genelge Ek
(3)’te sayýlmýþtýr. 1965 tarihli Lahey Tebligat
Sözleþmesi yabancý devletlerde teblið edilmek
üzere hukuki veya ticari konularda adli veya
gayriadli belgelerin gönderilmesi söz konusu
olan bütün hallerde uygulanýr (m. 1/1). Ancak
muhatabýn adresinin bilinemediði durumlarda
uygulanamaz (m. 1/2).
1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinin 2’nci
maddesinde, tebligatýn daha çabuk ve kolay
yapýlmasýný saðlamak amacýyla taraf devletlerin
teblið taleplerini kabul etmek ve 3 ila 6’ncý
maddelerinin hükümlerine göre iþlem yapmak
üzere bir Merkezî Makam tayin etmeleri
öngörülmüþtür. Türkiye’de “Adalet Bakanlýðý
Uluslararasý Hukuk ve Dýþ Ýliþkiler Genel
Müdürlüðü” Merkezî makam görevini yerine
getirmektedir. Sözleþmeye taraf devletlerin
Merkezî makamlarý ve yazýþma dilleri Genelge
Ek (4)’te yer almaktadýr.
Merkezi Makam (Adalet Bakanlýðý
Uluslararasý Hukuk ve Dýþ Ýliþkiler Genel
Müdürlüðü) Aracýlýðý ile Tebligat Usulü
Tebligat evraký, Sözleþmenin ekini teþkil eden
örneðe uygun olarak Adalet Bakanlýðý
tarafýndan hazýrlanan ve uygulamada “184
numaralý form” olarak adlandýrýlan talepname
ile bu talepnameye eklenen teblið belgelerinden
meydana gelir. Dört sayfadan oluþan bu
talepnamenin Genelge Ek (5)’te yer alan örneðe
34
uygun olmasý gerekmektedir.
Genel olarak, talepname ve gerekse ekindeki
muhataba teblið edilecek bütün belgeler ikiþer
takým olarak düzenlenecektir. Talepnamenin
boþ kýsýmlarý gönderileceði devletin dilinde
veya Ýngilizce ya da Fransýzca yazýlacaktýr.
Talepnamenin ekinde gönderilen ve muhataba
teblið edilecek Türkçe belgelere, ayrýca
gönderileceði devletin dilinde tercümeleri de
eklenecektir. Talepnameye, teblið zarfý ve
muhataba tebliði gerekmeyen diðer evrak
eklenmeyecektir.
Uygulamada “184 numaralý form”un eksik
veya hatalý düzenlenmesi nedeniyle evrakýn
teblið edilemeyerek geri gönderilmesine sýkça
rastlanýlmasý nedeniyle Genelge’de “184
numaralý form”un düzenleme þekli detaylý
þekilde açýklanmýþtýr. Buna göre talepnamenin
birinci sayfasýna talepte bulunan makamýn adý
ve adresi, bulunduðu yer ve dosya numarasý
ile yabancý ülke makamýnýn adresi, açýk adresi
bilinmiyorsa “Ýrlanda Yetkili Adli Makamýna”
gibi gideceði devletin yetkili adli makamýna
ibaresi yazýlacaktýr.
Talepnamenin “teblið þekli”ne iliþkin kýsmýnda
seçenekler yer almaktadýr; (a) bendine göre,
talep edilen devletin merkezî makamý, tebliði
istenilen belgeleri muhataba, kendi ülkesinde
düzenlenmiþ olup yine o ülkede oturan kiþilere
yapýlacak tebligatlarda öngörülen usule göre
teblið edecektir. (b) bendine göre, talep edilen
devletin kanununa aykýrý olmamak kaydý ile
talepte bulunan tarafýndan belirtilen özel usul
ile tebligat yapýlacaktýr. (c) bendine göre ise,
kendi arzusu ile kabul ettiði takdirde muhataba
tevdi suretiyle tebligat iþlemi
gerçekleþtirilecektir.
Talepnamenin “evrak listesi” baþlýklý kýsmýna,
formun ekini teþkil eden ve teblið edilecek
olan belgelerin listesi yazýlacaktýr. Talepnamenin
sað alt kýsmýnda; teblið belgelerini çýkaran
merciin yeri, hâkim, icra müdürü veya noter
gibi yetkili kiþinin sicil numarasý, imzasý ile o
merciin mührü ve düzenlendiði tarih yer
alacaktýr.
Talepnamenin arka sayfasýnda bulunan
“tasdikname” kýsmý, tebligat iþlemi talep edilen
devlet merciince gerçekleþtirildikten sonra,
yine bu devletin yetkili merci tarafýndan
doldurulacaktýr. Bu nedenle bu bölüme hiçbir
þey yazýlmayacaktýr.
Üçüncü sayfasýna teblið edilecek evrakýn özet
kýsmý, dördüncü sayfasýnda ise tebligatla ilgili
uyarýlar yer almaktadýr.
HUKUK
Doðrudan Tebligat Usulü
1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinde
kabul edilen tebligat yöntemi, kural olarak
“Merkezî makamlar aracýlýðý ile tebligat” olup,
8’inci madde ile taraf devletlere konsolosluklarý
aracýlýðý ile sadece kendi vatandaþlarýna tebligat
yapma olanaðý tanýnmýþ bulunmaktadýr.
Sözleþmenin 10/a maddesi uyarýnca Genelge
Ek (6)’da yer alan devletler, ülkelerinde
muhataplara doðrudan posta vasýtasýyla
tebligat yapýlmasýný kabul etmiþlerdir.
Buna göre, tebliði çýkaracak yetkili merci
tarafýndan, tebliði istenen belgelerin Türkçesi
ile muhatabýn dilinde yapýlmýþ çevirisinin, “184
numaralý form” ekinde, Adalet Bakanlýðý aracý
kýlýnmaksýzýn iadeli taahhütlü posta yolu ile
doðrudan muhatabýn adresine gönderilmesi
mümkün bulunmaktadýr. Merkezî makamlarýn
sözleþme garantilerine uygunluk denetimini
ortadan kaldýrdýðý için, taraflarýn savunma
hakkýný kýsýtlamayacak bir biçimde ve azamî
özenle kullanýlmasý ve uygulama ile ilgili olarak
tereddüt oluþmasý halinde Adalet
Bakanlýðýndan bilgi talep edilmesi uygun
olacaktýr.
Türkiye Tarafýndan 1965 tarihli Lahey
Tebligat Sözleþmesine Konulan Çekince
ve Beyanlar
Türkiye, 1965 tarihli Lahey Tebligat
Sözleþmesinin 8’inci ve 10’uncu maddelerine
çekince koyarak, diplomatik memurlarýn ve
konsolosluk görevlilerinin sadece kendi
vatandaþlarýna teblið yapabilme yetkilerini
kabul etmiþ, 10’uncu maddede belirtilen teblið
usullerini ise reddetmiþtir.
Türkiye, Sözleþmenin 15’inci maddesinin 2’nci
fýkrasý uyarýnca yaptýðý beyan ile, Âkit
devletlerden her birinin, 1’inci fýkra hükümlerine
raðmen teblið veya teslim keyfiyetini belirten
bir teblið tasdiknamesi alýnmamýþ olsa bile,
yurt dýþýnda tebligatýn yapýldýðý anlaþýlýr ve
gönderme tarihinden itibaren 6 aydan fazla
zaman geçmiþ bulunursa, tebligatýn yapýldýðýný
resmen bildiren teblið tasdiknamesi elde
edilemez ise, mahkeme, Türkiye’deki dava ile
ilgili kararýný, teblið tasdiknamesi olmadan da
verebilecektir.
1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinin 16’ncý
maddesine göre, adli bir belgenin teblið
edilmek üzere yabancý devlet makamlarýna
gönderilmiþ ve mahkemeye gelmeyen davalý
aleyhine karar verilmiþ olmasý halinde; davalýnýn
kendi kusuru bulunmaksýzýn savunmasýný
hazýrlamak üzere, belgeden veya kanun
yollarýna müracaat etmek için mahkeme
kararýndan zamanýnda haberdar olmamasý ve
davalý tarafýndan ileri sürülen def’ilerin
dayanaktan yoksun bulunmamasý halinde
hâkim, kanun yollarýna müracaatýný saðlamak
üzere, süre aþýmýnýn davalý hakkýndaki
sonuçlarýný kaldýrmaya yetkilidir. Türkiye, 16’ncý
maddenin 2’nci fýkrasý uyarýnca yaptýðý beyan
ile bu maddede bildirilen taleplerin, kararýn
verildiði tarihten itibaren bir sene içinde ileri
sürülmemesi halinde kabul edilmeyeceðini
açýklamýþtýr.
Türkiye bir çok ülkeyle tebligat
ve istinabe hükümlerinin yer aldýðý
iki taraflý adlî yardým sözleþmeleri
akdetmiþtir. Bu sözleþmelerde
tebligat ve istinabe taleplerinin
yapýlma usul ve þekli, büyük ölçüde
benzerlik göstermektedir.
b) 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey
Sözleþmesi
Türkiye, Sözleþmenin 6’ncý maddesine koyduðu
çekince ile, bu maddede bildirilen teblið
usullerini reddetmiþ, ancak diplomatik
memurlar veya konsolosluk görevlilerinin,
sadece kendi vatandaþlarýna teblið
yapabileceðini, 15’inci maddesine koyduðu
çekince ile de, diplomatik memurlarýn veya
konsolosluk görevlilerinin sadece kendi
vatandaþlarýna karþý istinabe yapabilme yetkisini
kabul etmiþtir. Sözleþmeye taraf olan devletler
Genelge Ek (9)’da sayýlmýþtýr.
Sözleþmenin 1 ilâ 7’nci maddelerinde tebligata
iliþkin hükümler düzenlenmiþtir. Sözleþme
kapsamýnda tebligat evraký, Genelge Ek (1)’de
yer alan bir talepname ile buna ekli teblið
edilecek belgelerden meydana gelir. Talep yazýsý
ile ekindeki belgelerin ikiþer takým olarak
düzenlenmesi ve buna, yabancý devletin diline
tercüme edilmiþ onaylý ikiþer örneðinin de
eklenerek Adalet Bakanlýðýna gönderilmesi
gerekmektedir. Talep yazýsý, talep eden makam
tarafýndan düzenlenerek imzalanmalý ve bu
makamýn resmî mührünü taþýmalýdýr. Sözleþme
uyarýnca talep edilen devletin dilinde tercümesi
bulunmayan evrak, ancak muhatabý kabul
ettiði takdirde teblið edilebilmektedir. Bu
sebeple, muhatabýn tebliðden kaçýnmasý
nedeniyle evrakýn geri çevrilmemesi için o
devlet dilinde tercümelerinin eklenmesi
gerekmektedir.
2) Yabancý Devlet Ýle Türkiye Arasýnda
Ýki Taraflý Adlî Yardým Anlaþmasý
Bulunmasý Halinde Tebligat Usulü
Türkiye bir çok ülkeyle tebligat ve istinabe
hükümlerinin yer aldýðý iki taraflý adlî yardým
sözleþmeleri akdetmiþtir. Bu sözleþmelerde
tebligat ve istinabe taleplerinin yapýlma usul
ve þekli, büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.
Genel olarak, iki taraflý adlî yardým
sözleþmelerine göre yapýlacak tebligat
talebinde; evrakýn Türkçe düzenlenmesi ve
talep edilen devletin dilinde (veya anlaþmada
yazýlý dillerden birine) yapýlmýþ onaylý
35
20
20
HUKUK
Türkiye Büyükelçiliði veya
Konsolosluðuna baþvurmasýna
raðmen evrakýný almaktan
kaçýnmasý halinde bu hususta
düzenlenecek tutanak tarihinde
tebliðin yapýlmýþ sayýlacaðý hükme
baðlanmýþtýr.
tercümelerinin eklenmesi gerekir. Tebligat
evrakýna, talep eden ve edilen makamlar,
davanýn niteliði, taraflarýn isim, adres, uyrukluk
ve varsa temsilcileri, muhatabýn adý ve adresi
ve tebliði istenen belgelere ait bilgileri içeren
bir talep yazýsý eklenmeli, talepname talep
eden devletin dilinde düzenlenmeli veya bu
taraf dilinde yapýlmýþ onaylý tercümesi
bulunmalýdýr.
III-Yurt Dýþýnda Bulunan Türk Vatandaþlarý,
Türk Memurlarý ve Türk Askeri Þahýslarýna
Tebligat Usulü
a ) Yu r t D ý þ ý n d a B u l u n a n
Vatandaþlarýna Tebligat
Türk
720l sayýlý Tebligat Kanunu (madde 25/a)
hükmü ile Vergi Usul Kanunu (madde 97/2)
uyarýnca, yurtdýþýnda bulunan Türk
vatandaþlarýna, yabancý devlet makamý aracý
kýlýnmadan o yerdeki Türkiye siyasî memuru
veya konsolosu tarafýndan doðrudan tebligat
yapýlabilir. Bu halde herhangi bir tercüme
iþlemine gerek bulunmamaktadýr.
Bununla birlikte, Türk vatandaþlarýna tebligatýn
iki taraflý anlaþma veya çok taraflý sözleþme
hükümleri ya da uluslararasý adli yardýmlaþma
kurallarý çerçevesinde yapýlabilmesi de
mümkündür. Bu yolla yapýlan tebligatýn
mutlaka yabancý devletin yetkili makamý
aracýlýðýyla yapýlmasý ve evraka tercüme
eklenmesi gerekmektedir.
Tebligat Kanununun 25/a maddesinin 3’üncü
fýkrasýnda, tebliðin konusu ile hangi merci
tarafýndan çýkarýldýðý bilgilerinin yer aldýðý ve
30 gün içinde baþvurulmadýðý takdirde tebliðin
yapýlmýþ sayýlacaðý ihtarýný içeren bildirimin,
muhataba o devletin izin verdiði yöntemle
gönderileceði; maddenin 4’üncü fýkrasýnda
da, bildirimin o devletin mevzuatýna göre
muhataba teblið edildiði belgelendirildiðinde,
teblið tarihinden itibaren 30 gün içinde Türkiye
Büyükelçiliði veya Konsolosluðuna
baþvurulmadýðý takdirde tebligatýn 30’uncu
günün bitiminde yapýlmýþ sayýlacaðý, muhatabýn
Türkiye Büyükelçiliði veya Konsolosluðuna
baþvurmasýna raðmen evrakýný almaktan
kaçýnmasý halinde bu hususta düzenlenecek
tutanak tarihinde tebliðin yapýlmýþ sayýlacaðý
hükme baðlanmýþtýr.
36
Dýþiþleri Bakanlýðý vasýtasýyla yapýlacaðý; 2’nci
fýkrasýnda da, yabancý devlette bulunan askerî
ataþe, subay, astsubay veya askerî memur gibi
askerî þahýslara tebligatýn baðlý bulunduklarý
Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri veya Jandarma
Genel Komutanlýklarý vasýtasýyla yapýlacaðý
belirtilmiþtir.
Yabancý devlette bulunan Türk memurlarýna
veya askerî þahýslara, adli makamlarca tebligat,
Türk vatandaþlarýna yapýlan teblið usulüne
göre yapýlacaktýr. Buna göre, Tebligat Tüzüðüne
uygun olarak düzenlenecek teblið mazbatalý
zarf, içerisine tebliði istenen belgeler konularak,
bir takým halinde ilgili makama iletilmek üzere
Adalet Bakanlýðýna gönderilecektir. Ayrýca
yabancý dilde tercümesine gerek
bulunmamaktadýr.
IV- Yabancý Devlet Ýle Türkiye Arasýnda
Ayný Zamanda Ýkili Adli Yardým Anlaþmasý
ve Çok Taraflý Sözleþme Bulunmasý
Halinde Tebligat Usulü
Bu durumda hangi anlaþma tebligatýn daha
kolay ve etkin bir biçimde yapýlmasýna imkan
tanýnýyor ise teblið o anlaþmaya göre
yapýlacaktýr. Bununla birlikte çok taraflý
anlaþmalarla tebligatýn yetkilendirilmiþ
makamlar aracýlýðý ile daha saðlýklý ve sistemli
bir biçimde yapýlmasý nedeni ile kural olarak
çok taraflý sözleþmenin uygulanmasý; ikili
anlaþmada tebligatý kolaylaþtýran bir hüküm
var ise ikili anlaþma hükümlerinin uygulanmasý;
tereddüte düþülmesi durumunda ise yine ikili
anlaþmaya göre iþlem yapýlmasý uygun
olacaktýr.
V- Tebligat Evrakýnýn Tanziminde
Uyulmasý Gereken Hususlar
b ) Yu r t D ý þ ý n d a B u l u n a n T ü r k
Memurlarýna ve Askerî Þahýslara Tebligat
Genelgede tebligat evrakýnýn tanziminde
uyulmasý gereken hususlar ayrýca
düzenlenmiþtir. Buna göre; yurt dýþýna
gönderilecek belgelerde silinti, kazýntý
bulunmamasýna, örnek, fotokopi ve
tercümelerin okunaklý, düzgün þekilde
düzenlenmesine, onay, mühür ve imzalarýn
evrakýn ilgili kýsýmlarýna düzenli ve okunaklý
olarak konulmasýna özen gösterilmeli,
tebligatta muhatabýn ad ve soyadýnýn (varsa
ana ve baba adý ile doðum yeri ve tarihinin),
tam ve açýk adresi ile vatandaþlýðýnýn
gösterilmesi ve bunlarýn mutlaka mekanik
yazýlýmla düzenlenmesi gerekmektedir.
7201 sayýlý Tebligat Kanununun 27’nci
maddesinin 1’inci fýkrasýnda, yabancý bir
devlette resmî bir görevle bulunan büyükelçi,
baþkonsolos, konsolos, siyasî memur, idarî ve
ticari ataþe gibi Türk memurlarýna tebligatýn,
Teblið evrakýnýn tercümesi hukuk terimlerine
vakýf bir tercümana yaptýrýlmalý, tercümeyi
yapan kiþi tarafýndan adý, soyadý ve unvaný
yazýlarak, tercümenin her sayfasý imzalanmalý,
tercümenin hangi dilde yapýldýðý belirtilmeli
HUKUK
ve tercüme metnine, tercümenin yapýldýðý dilde
aslýna uygunluk þerhi konulmalýdýr.
Tebligat Tüzüðünün 39’uncu maddesi uyarýnca,
yabancý devletlere gönderilecek teblið evraký
duruþma günü gibi ayný zamanda muayyen
bir gün bildirimini de içeriyorsa evrakýn, postada
olabilecek gecikmeler de dikkate alýnarak tespit
edilen günden en az 3 ay önce Adalet
Bakanlýðýna ulaþacak þekilde gönderilmesi
zorunludur
Tebligat Tüzüðünün 37’nci maddesi gereðince
Adalet Bakanlýðýnca her takvim yýlý baþýnda
çýkarýlan ve Resmî Gazete’de yayýmlanan “Yurt
Dýþý Tebligat ve Ýstinabe Taleplerinde Uyulmasý
Gereken Usul ve Esaslara Dair Teblið” de
tebligat yapýlacak ülkeler yönünden ne kadar
masraf yatýrýlacaðý ilan edilmekte olup, teblið
masrafýnýn belirlenmesinde söz konusu tebliðin
esas alýnmasý gerekmektedir. 2009 yýlý için
“Yurtdýþýna Tebligat ve Ýstinabe Taleplerinde
Uyulmasý Gereken Usul ve Esaslara Dair Teblið”
23.12.2008 tarih ve 27089 sayýlý Resmi
Gazete’de yayýmlanmýþtýr.
Türk vatandaþlarýna tebligatýn
iki taraflý anlaþma veya çok taraflý
sözleþme hükümleri ya da
uluslararasý adli yardýmlaþma
kurallarý çerçevesinde yapýlabilmesi
de mümkündür.
Kaynaklar
Ejder Yýlmaz, Hukuk Sözlüðü, Ankara, 1996
Ejder Yýlmaz/Tacar Çaðlar, Tebligat Hukuku, Ankara, 1999
Adalet Bakanlýðýnýn Türkiye’den Yurtdýþýna ve Yurtdýþýndan Türkiye’ye Yapýlacak Tebligat ve Ýstinabe Ýþlemlerinde
Uygulanacak Esaslara ait 01.03.2008 tarih ve B.03.0.UÝG.0.00.06/ 10.06.02/1-1 sayýlý Genelgesi
23.12.2008 tarih ve 27089 sayýlý Resmi Gazete’de Yayýmlanan Adalet Bakanlýðýnýn 2009 yýlý Yurtdýþýna Tebligat
ve Ýstinabe Taleplerinde Uyulmasý Gereken Usul ve Esaslara Dair Teblið.
http://www.yayin.adalet.gov.tr/17_sayi%20i%C3%A7erik/Mehlika%20AYTA%C3%87.htm
37
20
20
ARAÞTIRMA
Türkiye’de Uygulanan Açýk Enflasyon Hedeflemesý Döneminde
TÜKETÝCÝ KREDÝLERÝNDEKÝ GELÝÞMELER
Genel anlamda iki çeþit enflasyon hedeflemesinden söz etmek mümkündür.
Bunlar, örtülü enflasyon hedeflemesi ve açýk enflasyon hedeflemesidir. Esnek veya
örtük enflasyon hedeflemesi, merkez bankasýnýn enflasyon hedefinin yanýnda diðer
makro ekonomik deðiþkenlerle de ilgilenmesidir.
I. GÝRÝÞ
Enflasyon hedeflemesi stratejisi ilk defa 1989
yýlýnda Yeni Zelanda’da uygulanmaya
baþlamýþtýr. Ülkemizde de, 2002 yýlýndan
itibaren örtülü olarak uygulanmaya baþlanmýþ
ve 2006 yýlýndan itibaren de açýk enflasyon
hedeflemesine geçilmiþtir. Enflasyon
hedeflemesinde fiyat istikrarýnýn saðlanmasý
temel amaçtýr. Bunu gerçekleþtirebilmek için
de sýký bir para politikasýnýn uygulanmasý
gerekir. Bu çalýþmada fiyat istikrarýný saðlamak
amacýyla uygulanmaya çalýþýlan sýký para
politikasýnýn, açýk enflasyon döneminde tüketici
kredilerini nasýl etkilediði ele alýnacaktýr. Bu
amaçla öncelikle enflasyon hedeflemesi stratejisi
öz olarak ele alýndýktan sonra, bireysel tüketici
kredisi kavramý açýklanacak, daha sonra
Türkiye’de 2006 yýlýndan itibaren uygulamaya
geçilen açýk enflasyon hedeflemesi stratejisi
dönemlerindeki tüketici kredilerindeki geliþmeler
her yýl çeyrek dönemler itibariyle ele alýnarak
incelenecek ve aralarýndaki iliþki ortaya
konulmaya çalýþýlacaktýr.
1.Enflasyon Hedeflemesi ve Tüketici
Kredileri
1.1.Enflasyon Hedeflemesi
Frederic S. Mishkin ve Ben S. Bernanke’nin
1997 yýlýnda birlikte yapmýþ olduklarý çalýþmada
enflasyon hedeflemesini, devlet, merkez bankasý
veya her ikisinin birlikte hareket ederek, belli
bir zaman sonunda gerçekleþtirilmek amacýyla,
enflasyon oraný için resmi sayýsal bir hedefin
yada hedef aralýðýnýn belirlenerek halka ilan
edilmesi olarak tanýmlamýþlardýr (Mishkin,
Bernanke,1997:5).
Arþ. Gör. Nihat ALTUNTEPE
Süleyman Demirel Üniversitesi ÝÝBF
Ýktisat Bölümü
38
Fredecik S. Mishkin 2000 yýlýnda yapmýþ olduðu
çalýþmada, enflasyon hedeflemesinin beþ temel
dayanaðý olduðunu belirtmiþtir. Bu temeller;
1) Enflasyon oranýnýn orta vadeli sayýsal bir
hedefinin belirlenerek kamuoyuna açýklanmasý,
2) Merkez bankasýnýn uygulamýþ olduðu para
politikasýnýn birinci amacý fiyat istikrarý olmalý,
diðer amaçlar ise ikinci derecede önemli
amaçlar olmalýdýr. 3) Hedeflemenin baþarýsý
deðerlendirilirken sadece parasal büyüklüklerde
ve döviz kurunda ortaya çýkan deðiþmeler
deðil, ayný zamanda diðer ekonomik
deðiþkenler de dikkate alýnmalýdýr. 4) Para
otoritesinin planlarý, amaçlarý ve kararlarý
hakkýnda kamuoyu ve piyasalarla, para
politikasýnýn arttýrýlmýþ þeffaflýðý ile iliþki kurmak.
5) Belirlenen enflasyon hedefine ulaþmak için
merkez bankasýnýn hem baðýmsýzlýðýnýn hem
de sorumluluðunun arttýrýlmasý gerekir
(Mishkin,2000:2).
Genel anlamda iki çeþit enflasyon
hedeflemesinden söz etmek mümkündür.
Bunlar, örtülü enflasyon hedeflemesi ve açýk
enflasyon hedeflemesidir. Esnek veya örtük
enflasyon hedeflemesi, merkez bankasýnýn
enflasyon hedefinin yanýnda diðer makro
ekonomik deðiþkenlerle de ilgilenmesidir. Bu
tür hedeflemede sadece enflasyon hedefi deðil
ayný zamanda döviz kurlarý, faiz oranlarý, üretim
ve istihdam gibi deðiþkenler de dikkate alýnýr.
Katý enflasyon hedeflemesi de denen açýk
enflasyon hedeflemesinde ise merkez
bankasýnýn uyguladýðý para politikasýnýn amacý,
sadece hedeflenen enflasyon oranýna ulaþmak
ya da enflasyonu hedeflenen seviyeye
yaklaþtýrmaya çalýþmaktýr. Bunun dýþýnda
herhangi bir deðiþken dikkate alýnmaz veya
enflasyon dýþýnda hiçbir deðiþkende istikrar
saðlamaya çalýþýlmaz(Demirhan, 2002:8).
1.2.Bireysel Tüketici Kredisi
Kredi kavramýnýn genel olarak bir tanýmlamasý
yapýlacak olursa; belli bir vade sonunda geri
ödemek þartýyla, mal, hizmet para cinsinden
ifade edilen satýn alma gücünün saðlanmasý
ya da mevcut olan satýn alma gücünün belli
bir zaman dilimi sonunda geri almak üzere
gerçek yada tüzel kiþiliðe devredilmesidir.
Kredinin bankacýlýk açýsýndan tanýmý ise þöyledir:
ARAÞTIRMA
Ekonomik faaliyet içersinde bulunan bankanýn
elde edeceði bilgiler sonucunda gerçek ya da
tüzel kiþilere, yasalarý, iç kurallarýný ve kendi
kaynaklarýný göz önünde tutarak belli bir
teminat karþýlýðýnda ya da teminatsýz olarak
para, teminat ya da kefalet vermek þeklinde
tanýdýðý olanak ya da sýnýrdýr (Parasýz,
2005:219).
Dar anlamýyla tüketici kredisini, özel ve tüzel
kiþilere ticari amaçlar dýþýnda mal ve hizmet
alýmý için tanýnan bir kredi olanaðý olarak
tanýmlamak mümkündür. En geniþ anlamýyla
tüketici kredisi, piyasadan herhangi bir mal
veya hizmet satýn alýmýna baðlý olmaksýzýn,
kiþiye kredi olarak verilen parayý ifade eder.
Gerçek ve tüzel kiþilerin ticari amaçla
kullandýklarý krediler, kurumsal krediler ve kamu
kuruluþlarýnýn kullandýklarý krediler tüketici
kredisi kapsamý içerisinde yer almaz. Tüketici
kredileri ekonomik yansýmalarý açýsýndan hem
ticari hem de sýnaî kredilerinden farklý konuma
sahiptir. Ticari amaçla alýnan kredide temel
amaç, ticaret ve üretim miktarýný artýrarak kâr
elde etmektir. Tüketici kredilerinde ise amaç,
tüketicilerin ihtiyaç duyduklarý mal ve
hizmetlerin anýnda karþýlanmasýdýr. Bu
noktadan hareketle tüketici kredileri, tüketim
tercihlerinin zaman içerisinde öne alýnmasýný
saðlamaktadýr (Ýnað,1990:1-2).
Bankalar ticari ve kurumsal kredilerden çok
bireysel tüketici kredisi vermeyi tercih
etmektedirler. Bankalarýn bu eðilimde
olmalarýnýn nedenlerinden biri, tüketici
kredilerinin ticari ve kurumsal kredilere göre
daha az risk taþýmasýdýr. Konut, otomobil vb.
için kullanýlan krediler de, kredi alýnan mal
teminat alýnarak kredi verildiði için, daha az
bir risk taþýdýðý kabul edilmektedir. Bunun
yanýnda tüketici kredilerinin müþteri baþýna
kullandýrýlan miktarýnýn düþük olmasý da banka
açýsýndan riski azaltan bir unsur olarak
deðerlendirilmektedir (Türkan,2000:4).
Bankalarýn ekonomik konjonktüre baðlý olarak
vermiþ olduklarý tüketici kredilerinin miktarýný
artýrmalarý, tüketici kredisi riskinin ortaya
çýkmasýna neden olmuþtur. Genel olarak tüketici
kredilerinin hem ticari hem de kurumsal
kredilerden daha az risk taþýdýðý þeklindeki
görüþ, otomobil, konut vb. krediler ve daha
az miktarlý krediler için doðru olarak kabul
edilmektedir. Bütün bunlara raðmen bu genel
yargýya eleþtiri olarak görülebilecek bir takým
noktalar da göze çarpmaktadýr. Bunlardan bir
tanesi, tüketici kredilerinin tahmin edildiði gibi
tamamen taþýt ve konut alýmlarýnda
kullanýlmamasýdýr. Bankalardan alýnan tüketici
kredilerinin dayanýklý tüketim mallarý, mesleki,
eðitim, tatil, gýda ve giyim gibi mal ve hizmet
alýmlarý için kullanýlmasýdýr. Konut ve otomobil
alýmý dýþýndaki mal ve hizmet alýmlarý için
tüketici kredilerinin kullanýlmasý, kredinin geri
ödenmemesi halinde, mallarýn haciz edilmesi
ve bu suretle elde edilen mallarýn elden
çýkarýlarak nakde çevrilmesi güç olmaktadýr.
Kullanýlan kredilerin bir kýsmýnýn da hizmet
alýmlarýnda kullanýlmasý, alýnan bu hizmetlerin
nakde çevrilmesi imkanýnýn olmamasý risk
unsurunu daha da artýrmaktadýr. Bütün bunlara
baðlý olarak tüketici kredilerinin risksiz ya da
düþük riskli olduðunu kabul etmek doðru bir
yaklaþým olarak görülmemektedir. Tüketici
kredilerinin riskli hale gelmesinde önem arz
eden konulardan bir diðeri de, genelde bu tür
kredileri ücretlilerin kullandýðý kabul edilirse
uygulanacak olan gelirler politikasýdýr
(TÜRKAN,2000:4).
Bankalarýn ekonomik
konjonktüre baðlý olarak vermiþ
olduklarý tüketici kredilerinin
miktarýný artýrmalarý, tüketici
kredisi riskinin ortaya çýkmasýna
neden olmuþtur. Genel olarak
tüketici kredilerinin hem ticari
hem de kurumsal kredilerden
daha az risk taþýdýðý þeklindeki
görüþ, otomobil, konut vb. krediler
ve daha az miktarlý krediler için
doðru olarak kabul edilmektedir.
2.Türkiye’de Uygulanan Açýk Enflasyon
Hedeflemesi Döneminde Tüketici
Kredilerindeki Geliþmeler
Türkiye’de 2002 ve 2005 yýllarý arasýnda örtülü
enflasyon hedeflemesi uygulanmýþtýr. 1 Ocak
2006 tarihinden itibaren de açýk enflasyon
hedeflemesi uygulanmaktadýr. Aþaðýda 20062008 açýk enflasyon döneminde tüketici
kredilerinde ortaya çýkan geliþmeler
incelenecektir.
2.1. 2006 Yýlýnda Tüketici Kredilerindeki
Geliþmeler
Türkiye açýk enflasyon hedeflemesine 2006
yýlýnda geçmiþti. 2006 yýlýnýn ilk çeyreðinde
finansal sistemin iyi bir þekilde iþleyebilmesi
için gerekli adýmlarýn atýlmýþ olmasý ve makro
ekonomik istikrarýn gerçekleþtirilmiþ olmasý
bankacýlýk sistemini ve ayný zamanda bireylerin
gelecekle ilgili beklentilerini olumlu yönde
etkilemiþtir. Bunun bir göstergesi olarak bu
dönemde finansal sözleþmelerin vadeleri
uzamýþ, sözleþme miktarlarýnda da artýþlar
ortaya çýkmýþtýr. Bütün bu geliþmeler ýþýðýnda
ayný dönemde likidite fazlasýnda önemli
derecede artýþ göstermiþtir. Döviz alým ihale
ve müdahaleleri, yabancýlarýn artan ilgisi,
hazinenin borç çevirme oranýnýn giderek azalan
bir seyir izlemesi, ülke riskinin azalmasýna baðlý
olarak bankalarýn yurt dýþýndan borç bulma
imkanlarýnýn artmasý gibi nedenler likidite
fazlalýðýnýn ortaya çýkmasýna neden olmuþtur.
Ekonomide görülen bu tür geliþmeler alýnacak
olan kredi miktarlarýný olumlu yönde etkilemiþtir
(TCMB,2006a: 40-41). Bankalarýn vermiþ
olduðu kredilerdeki artýþ 2006 yýlýnýn ilk
yarýsýnda artýþ göstermiþ olmasýna raðmen,
39
20
20
ARAÞTIRMA
2007 yýlýnýn ikinci çeyreðinde
piyasada likidite artýþý devam
etmiþtir. Bu artýþta, küresel likidite
koþullarýnýn iyileþmesine paralel
olarak sermaye giriþlerinin artmasý,
yabancý finansal kuruluþlarýn TL
cinsinden tahvil ihraçlarýnýn
artmasý, bankacýlýk sisteminde
yabancý ortak ya da satýn alma
yoluyla yabancý sermaye giriþinin
devam etmesi, TCMB’nin döviz
alým ihalelerinin sürmesi önemli
yer tutmaktadýr.
artýþ hýzýndaki yavaþlama devam etmiþtir.
Finansal sistem yýlýn son aylarýnda yýl içindeki
dalgalanmalardan uzaklaþmýþtýr. Bunun
yanýnda yýlýn son çeyreðinde finansman
koþullarýndaki sýkýlaþma kredilerin
yavaþlamasýna neden olmuþtur. Bu dönemde
kredilerde ortaya çýkan yavaþlamanýn nedenleri
arasýnda, bankalarýn kredi arzlarýný azaltmalarý,
kredi faiz oranlarýnýn yükselmesiyle hem hane
halkýnýn hem de firmalarýn kredi taleplerinin
azalmasý gelmektedir(TCMB,2007a:50). Ayný
dönemde tüketici kredileri ise önceki yýllara
göre bir yavaþlama seyrine girmiþtir. Bu durum
yýlýn yarýsýnda ortaya çýkan tüketim talebindeki
düþüþe baðlý olarak ortaya çýkmýþtýr. Tüketici
kredilerindeki artýþýn nedeni; konut ve taþýt
kredisi dýþýnda yer alan, daha çok kýsa vadeli
ihtiyaç kredisinden oluþan diðer krediler
kaleminin yükselmesidir. Tüketicilerin son
dönemde ihtiyaç kredisi kullanmalarýnýn nedeni
olarak kurban bayramýnýn ve yeni yýl tatilinin
ayný ana denk gelmesi olarak öngörülmektedir
(TCMB,2007a:51).
tüketici kredilerindeki artýþ hýzý önemli derecede
azalmýþtýr (TCMB,2006b:53-54).
2006 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde bazý krediler
ise durma noktasýna gelmiþtir. Bu dönemde
konut kredileri sýnýrlý oranda artarken, taþýt
kredilerine olan talep azalmýþtýr. Dönem
içersinde tüketici kredilerinde görülen artýþ
ihtiyaç kredilerinden kaynaklanmýþtýr. Çünkü
ihtiyaç kredileri; konut ve taþýt kredilerine göre
daha kýsa vadeli, faiz oranlarý daha yüksek ve
miktarý daha düþüktür. Kredi talebinin ihtiyaç
kredilerine doðru kaymasýnýn bir diðer nedeni
de, yaþanan ekonomik dalgalanma sonucu
finansal sistemde ve kredi geliþmelerinde ortaya
çýkan deðiþmeler yanýnda aracýlýk faaliyetlerinin
de yavaþlamýþ olmasýdýr(TCMB,2006c:46). 2006
yýlýnýn Mayýs-Haziran döneminde ortaya çýkan
dalgalanmalar kredi faiz oranlarýnýn artýrmasýna
yol açmýþ, bu da bankalarýn vermiþ olduklarý
kredi miktarýnýn azalmasýna neden olmuþtur
(TCMB,2006c:47).
2006 yýlýnýn dördüncü çeyreðinde kredi faiz
oranlarýnýn yüksek olmasýna baðlý olarak kredi
Tablo.1. Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler (Reel Üç Aylýk Yüzde Deðiþim)
2007 Yýlý
Tüketici Kredileri
Konut Kredileri
Taþýt Kredileri
Diðer krediler
I. Çeyrek
II. Çeyrek
17.2
29.2
1.9
11.7
20
22.8
5.1
24.3
III. Çeyrek
1.5
0.9
-6.4
6
IV. Çeyrek
3.3
2.0
-5.5
8.7
Kaynak:TCMB,Enflasyon Raporu,2008-I,s.57.
Yukarýdaki Tablo.1’de 2006 yýlýnýn çeyrek
dönemler itibariyle tüketici kredilerinde ortaya
çýkan geliþmeler yer almaktadýr. Tüketici
kredilerindeki artýþ hýzý dönem baþýnda %17,2
iken, dönemin son çeyreðindeki artýþ hýzý
%3,3’e kadar gerilemiþtir. Taþýt kredilerindeki
artýþ dönem baþýnda %1,9 iken, dönem
sonunda %5,5 oranýna gerilemiþtir. Konut
kredilerindeki artýþ ise, %29,2’den %2’ye kadar
gerilemiþtir.
2.2. 2007 Yýlýnda Tüketici Kredilerindeki
Geliþmeler
2007 yýlýnýn ilk çeyreðinde kredi artýþ hýzý, 2006
yýlýnda uygulanan sýký para politikasýna baðlý
olarak, bir yavaþlama göstermiþtir. Yine tüketici
kredilerinin artýþ hýzý da yavaþlamýþtýr. Tüketici
kredilerindeki artýþ, daha çok ihtiyaç kredilerini
içinde barýndýran diðer krediler kaleminden
kaynaklanmýþtýr. Konut kredilerindeki artýþ hýzý
çok az olarak ortaya çýkmýþtýr. Taþýt kredileri
ise, reel olarak azalýþ sergilemiþtir
(TCMB,2007b:43). Tüketici kredilerindeki artýþ
hýzýnýn yavaþlamasý 2007 yýlýnýn ilk çeyreðinde
40
de kendisini göstermiþtir. Bu geliþmede
ekonomik geliþmelere baðlý olarak tüketicilerin
ihtiyatlý davranýþlarýnýn ön plana çýktýðýný ifade
etmek mümkündür. Dönem içersinde kredi
arz koþullarý olumlu yönde geliþmiþtir. Bu
geliþmede, dýþ borçlanma imkanlarýnýn artýþ
göstermesi, TCMB’nin döviz alým ihaleleri
yoluyla piyasadaki para arzýný artýrmasý önemli
yer tutmaktadýr (TCMB,2007b:44). Kredi faiz
oranlarýnýn yüksek olmasý da tüketici kredilerinin
artýþ hýzýný etkilemiþtir (TCMB,2007b:45).
2007 yýlýnýn ikinci çeyreðinde piyasada likidite
artýþý devam etmiþtir. Bu artýþta, küresel likidite
koþullarýnýn iyileþmesine paralel olarak sermaye
giriþlerinin artmasý, yabancý finansal kuruluþlarýn
TL cinsinden tahvil ihraçlarýnýn artmasý,
bankacýlýk sisteminde yabancý ortak ya da satýn
alma yoluyla yabancý sermaye giriþinin devam
etmesi, TCMB’nin döviz alým ihalelerinin
sürmesi önemli yer tutmaktadýr. Bunlara baðlý
olarak 2007 yýlýnýn ikinci çeyreðinde tüketici
kredilerinde artýþ ortaya çýkmýþtýr
(TCMB,2007c:47). Bu artýþ daha çok konut
ARAÞTIRMA
kredilerinden ve ihtiyaç kredilerini de içinde
barýndýran diðer kredilerden oluþmaktadýr. Yine
bankalar adý geçen dönemde yoðun
kampanyalar düzenleyerek tüketici kredilerini
cazip hale getirmeye çalýþmýþlardýr. Taþýt
kredilerinde ise ayný dönemde reel olarak azalýþ
gerçekleþmiþtir (TCMB,2007c:48).
reel bazda artmýþ, tüketici kredileri de az da
olsa artýþýný devam ettirmiþtir. Otomobil
kredisinde ise azalma devam etmiþtir. Tüketici
kredilerindeki artýþý yavaþlatan unsur,
uluslararasý finans piyasalarýnda ortaya çýkan
geliþmelere baðlý olarak finans imkanlarýnýn
daralmasýdýr. Ayrýca bu dönemde sendikasyon
kredilerinin artýþ hýzýnýn yavaþlamasý yurt
2007 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde de, bir önceki
dýþýndan borçlanmayý azda olsa güçleþtirmiþtir.
dönemdeki geliþmelere baðlý olarak bankalarýn
Küresel piyasalarda ortaya çýkan belirsizlikler
kredi arzýndaki artýþ devam etmiþtir. Bankacýlýk
bankalarýn kredi olarak sunacaklarý fonlarýnýn
sistemine yabancý sermaye giriþi hem ortaklýk
azalmasýna dolayýsýyla kredi arzýnýn
yoluyla hem de satýn alma yoluyla devam
sýnýrlandýrýlmasýna nende olmuþtur. 2008 yýlýnýn
etmiþtir (TCMB,2007d:47). 2007 yýlýnýn son
ilk çeyreðinde tüketici kredi faiz oranlarý artýþa
çeyreðinde de tüketici kredilerindeki artýþ oraný
geçmiþtir. 2008 yýlýnýn ilk dönemlerinde kendini
devam etmiþtir. Bu artýþ daha önceki
iyice hissettirmeye baþlayan belirsizlik
durumuna baðlý olarak bankalarda
dönemlerde olduðu gibi hem konut
Tablo.2. Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler (Reel Üç Aylýk Yüzde Deðiþim)
Fonun bünyesinde
bulundurmasý gereken varlýklar
deðerlendirilirken; fondaki tutarlar
nispeten düþük riskli varlýklara
yatýrýlmalý; bu varlýklar, mümkün
olduðunca likit olmalý; fon
yatýrýmlarý piyasalarda rekabeti
bozucu etkilere neden olmamalý
ve fon varlýklarýnýn satýþý büyük
parasal etkiler yaratmamalýdýr.
2007 Yýlý
Tüketici Kredileri
Konut Kredileri
Taþýt Kredileri
Diðer krediler
I. Çeyrek
II. Çeyrek
2,6
2,7
-8,9
6,6
9,0
7,5
-3,4
14,5
III. Çeyrek
10,0
10,2
-2,0
12,8
IV. Çeyrek
6,6
5,4
-1,4
9,9
Kaynak:TCMB,Enflasyon Raporu,2008-I,s.57.
kredilerinden hem de ihtiyaç kredilerini içinde
barýndýran diðer krediler kaleminden
kaynaklanmýþtýr. Taþýt kredileri ise reel olarak
azalýþ göstermeye devam etmiþtir
(TCMB,2007d:48). 2007 yýlý içinde konut ve
taþýt kredisi ile ihtiyaç kredisi faiz oranlarýnda
ortaya çýkan düþüþler dikkat çekmektedir. Bu
durumda bankalar arasý rekabetin artmasý ve
enflasyon oranlarýndaki düþüþ önemli bir rol
oynamýþtýr (TCMB,2007d:49).
2007 yýlýnýn sonlarýna doðru uluslararasý finans
piyasalarýnda yaþanan olumsuz havaya paralel
olarak finansman olanaklarýnda azalýþlar ortaya
çýkmaya baþlamýþtýr. Bu durumun bir göstergesi
olarak tüketici kredilerindeki faiz oranlarýndaki
düþüþ hýzýný yavaþlatmasý göze çarpmaktadýr
(TCMB,2008a:56-57).
Yukarýdaki Tablo.2’de 2007 yýlýnda çeyrek
dönemler itibariyle tüketici kredilerinde ortaya
çýkan geliþmeler gösterilmiþtir. Tüketici
kredilerindeki artýþ hýzý dönemin baþýnda %2,6
iken, son çeyrekte %6,6 oranýna kadar
yükselmiþtir. Ýhtiyaç kredilerininde yer aldýðý
diðer krediler kalemi ise; dönem baþýnda %6,6
artýþ gösterirken, son çeyrekte %9,9 artýþ
göstermiþtir. Taþýt kredilerindeki artýþ hýzý %8,9’dan -%1,4’e kadar yükselmiþtir.
2.3. 2008 Yýlýnda Tüketici Kredilerindeki
Geliþmeler
2008 yýlýnýn ilk çeyreðinde tüketici kredilerinde
bir yavaþlama ortaya çýkmýþtýr. Konut kredileri
pozisyonlarýný bu duruma göre ayarlamýþlar,
hem verdikleri kredi miktarýný azaltmýþlar hem
de faiz oranlarý artýþýna gitmiþlerdir
(TCMB,2008b:64-66).
2008 yýlýnýn ikinci çeyreðinde tüketici
kredilerinde artýþ ortaya çýkmasýna raðmen,
yurt dýþý piyasalarda devam eden küresel
dalgalanmalar kredi konusunda bir takým
problemleri de beraberinde getirmiþtir. Tüketici
kredilerinde ortaya çýkan artýþýn temelinde
yatan nende ise, bankalar arasýndaki kredi arz
rekabetinin devam ediyor olmasýdýr. Bu
dönemde hem konut kredileri hem de ihtiyaç
kredilerini gösteren diðer kredilerde artýþ devam
etmiþtir. Otomobil kredisinde de az da olsa
bir iyileþme göze çarpmaktadýr. Bunun yanýnda
bütün tüketici kredilerinde faiz oraný artýþlarý
devam etmiþtir (TCMB,2008c:65-66).
2008 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde tüketici
kredilerindeki artýþ hýzý yavaþ da olsa devam
etmiþtir. Yurt dýþý piyasalarda ortaya çýkan
küresel dalgalanmanýn giderek hýz kazanmasý
bankalarýn daha ihtiyatlý davranmasýna neden
olmuþtur. Buna raðmen bayram tatilinin olmasý
ve hane halkýnýn likidite ihtiyaçlarýnýn sürmesi
kredilere olan talebin artmasýna neden
olmuþtur. Bu dönemde para ve sermaye
piyasalarýndan yabancý çýkýþlarýnýn hýz
kazanmasý bankalarýn kredi verme potansiyelini
olumsuz yönde etkil emiþtir. Küresel kredi
piyasalarýndaki sorunlarýn artarak devam
etmesi, bankalarýn kredi arzýna daha ihtiyatlý
yaklaþmalarýna neden olmuþtur
(TCMB,2008d:61-63).
41
20
20
ARAÞTIRMA
Enflasyon hedeflemesine baðlý
olarak uygulanan sýký para
politikasýna raðmen bankalarýn
kredi arzýnda önemli artýþlar
gerçekleþmiþtir.
Tablo.3. Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler (Reel Üç Aylýk Yüzde Deðiþim)
2007 Yýlý
I. Çeyrek
Tüketici Kredileri
5,6
6,5
-4,5
6,7
II. Çeyrek
4,8
4,2
-1,9
6,7
III.Çeyrek
6,7
4,1
0,2
10,4
Kaynak:TCMB,Enflasyon Raporu,2008-I,s.57.
Yukarýdaki Tablo.3’de 2008 yýlýnýn ilk üç
çeyreðinde tüketici kredilerinde ortaya çýkan
geliþmeler gösterilmiþtir. Tabloya bakýldýðý
zamanda görülmektedir ki, tüketici
kredilerindeki artýþ hýzý azda olsa devam etmiþ
ve 2008 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde bir önceki
döneme göre %6,7 oranýnda artýþ göstermiþtir.
Yine bu önemde taþý kredileride reel olarak
%0.2 oranýnda artýþ göstermiþtir. En büyük
artýþ /10,4 ile ihtiyaç kredilerinin de içinde
olduðu diðer krediler kaleminde gerçekleþmiþtir.
3. Sonuç
2006 yýlýnda baþlayan açýk enflasyon
döneminden bugüne kadar tüketici
kredilerindeki geliþmelere baktýðýmýzda bazý
noktalarýn göze çarptýðýný görmekteyiz. Ýlk
olarak tüketici kredilerinin dönem içersinde bir
artýþ sergilediði dikkati çekmektedir. Bu artýþlarýn
özellikle konut kredilerden ve ihtiyaç kredilerini
içinde barýndýran diðer krediler kaleminden
kaynaklandýðýný ifade etmek mümkündür.
Otomobil kredisi ise bu dönemlerde önemli
derecede azalýþ göstermiþtir. Yine bu
dönemlerde tüketici kredilerinde ortaya çýkan
artýþlar kredi arzýndaki artýþla karþýlanmýþtýr.
Enflasyon hedeflemesine baðlý olarak
uygulanan sýký para politikasýna raðmen
bankalarýn kredi arzýnda önemli artýþlar
gerçekleþmiþtir. Bankalarýn kredi arzýný artýran
unsurlar arasýnda; bankacýlýk sisteminde yabancý
ortak ya da satýn alma yoluyla yabancý sermaye
giriþinin devam etmesi, ülke riskinin azalmasý,
TCMB’nýn döviz alým ihalelerinin sürmesi ve
sermaye giriþlerinin artmasýný saymak
mümkündür. Bu geliþmelere raðmen tüketici
Kaynaklar
1- BERNANKE, B. and MÝSHKÝN, Frederic S. (1997). “Inflation
Targeting: A New Framework For Monetary Policy?”, Journal
of Economic Perspectives, Vol. 11, Issue 2.
2- MISHKIN, F. (2000), “Inflation Targeting in Emerging
Market Countries.” NBER Working Paper No: 7618.
3- DEMÝRHAN, E., (2002). Para Politikasýnýn Deðiþen Yüzü:
Enflasyon Hedeflemesi. Ýstanbul: TBB Yayýnlarý
4- ÝNAÐ, N., (1990), Tüketici Kredileri, TCMB, Araþtýrma
Planlama ve Eðitim Genel Müdürlüðü Tartýþma Teblið
No:9011, Ankara.
5- TÜRKAN, E., (2000), Enflasyonla Mücadele Programý,
Tüketici Kredileri ve Muhtemel Riskler, BDDK, Mali Sektör
Politikalarý Dairesi Çalýþma Raporlarý.
42
kredilerindeki artýþ hýzý, 2007 yýlýnýn sonlarýna
doðru uluslararasý finans piyasalarýnda yaþanan
olumsuz havanýn finansman olanaklarýnda
ortaya çýkarmýþ olduðu azalýþlara baðlý olarak
yavaþlamýþtýr. Bu dönemde bankalarýn bayram
tatili ve yýlbaþý dolayýsýyla düzenlemiþ olduklarý
kampanyalarda tüketici kredilerine olan talebin
artmasýna neden olmuþtur.
2008 yýlýnda ise; tüketici kredilerindeki artýþ
hýzý azda olsa devam etmiþtir. 2008 yýlýnýn ilk
yarýsýnda tüketici kredilerinde ortaya çýkan
artýþýn nedenlerinden biri bankalararasý yaþanan
rekabettir. Bu dönemin ikinci yarýsýnda ise;
dünya piyasalarýnda yaþanan küresel krizin
hýzlanarak artmasý, para ve sermaye
piyasalarýndan yabancý çýkýþlarýnýn hýz kazanmasý
bankalarýn kredi verme potansiyelini olumsuz
yönde etkilemiþtir. Kýsaca 2008 yýlýndaki tüketici
kredilerinin temel belirleyicisi olarak karþýmýza
dünya piyasalarýnda yaþanan küresel kriz
çýkmaktadýr.
Sonuç olarak, açýk enflasyon hedeflemesi
döneminde tüketici kredilerinde artýþlarýn ortaya
çýktýðýný ifade etmek mümkündür. Bu artýþlarda
daha çok konut kredisi ve ihtiyaç kredisi etkili
olmuþtur. Dikkati çeken diðer bir nokta ise,
otomobil kredilerinin neredeyse tüm dönem
içinde reel anlamda azalmasýdýr. Bütün dönem
içersinde enflasyon hedeflemesine baðlý olarak
uygulanan sýký para politikasýnýn, kredi faiz
oranlarý üzerinde etkili olduðunu söylemek
mümkündür. Ancak bankalarýn dýþ finansman
kaynaklarý yoluyla kredi arzlarýný artýrmalarý
tüketici kredilerini olumlu yönde etkilemiþtir.
6- PARASIZ, Ý., (2005), Para, Banka ve Finansal Piyasalar,
Ezgi Kitabevi, 8. Baský, Bursa.
7- TCMB, (2006a), Enflasyon Raporu-I, Ocak, Ankara.
8- TCMB, (2006b), Enflasyon Raporu-III, Temmuz, Ankara.
9- TCMB, (2006c), Enflasyon Raporu-IV, Ekim, Ankara.
10- TCMB, (2007a), Enflasyon Raporu-I, Ocak, Ankara.
11- TCMB, (2007b), Enflasyon Raporu-II, Nisan, Ankara.
12- TCMB, (2007c), Enflasyon Raporu-III, Temmuz, Ankara.
13- TCMB, (2007d), Enflasyon Raporu-IV, Ekim, Ankara.
14- TCMB, (2008a), Enflasyon Raporu-I, Ocak, Ankara.
15- TCMB, (2008b), Enflasyon Raporu-II, Nisan, Ankara.
16- TCMB, (2008c), Enflasyon Raporu-III, Temmuz, Ankara.
17- TCMB, (2008d), Enflasyon Raporu-III, Ekim, Ankara.
GÖRÜÞ
ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE AB'NÝN
EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ
Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda hýzla yayýlan bölgesel ekonomik bütünleþme
hareketleri ise belirli bölgeler ve ülkeler arasýnda imzalanan iþbirliði, tercihli ticaret
anlaþmalarýndan serbest ticaret bölgelerine, gümrük birliðinden siyasi bütünleþmeye
kadar uzanan bir çeþitlilik arz etmektedir.
GÝRÝÞ
Ekonomik bütünleþme hareketleri Ýkinci Dünya
Savaþýnda sonra hýz kazanmýþ ve bugünkü
boyutlarýna ulaþmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý
öncesinde Avrupa'da ekonomik bütünleþme
alanýnda bir çok çabanýn ortaya çýkmýþ olmasýna
raðmen çoðu siyasi nedenlerle baþarýsýz
olmuþtur. Savaþ öncesi ekonomik bütünleþme
hareketlerine örnek olarak ABD'nin ekonomik
bütünleþmesi, Alman Gümrük Birliði (Zollverein)
ve Belçika-Lüksemburg-Hollanda (Benelüks)
ekonomik bütünleþmeleri örnek olarak
verilebilir. Savaþ sonrasý dönemde Ýse Avrupa
Kömür ve Çelik Topluluðu (AKÇT) ve Avrupa
Ekonomik Topluluðunun (AET) oluþumu, EFTA
Serbest Ticaret Alanýn oluþumu artan ekonomik
entegrasyon eðilimleri için baþarýlý örnekler
olarak sýralanabilir.
Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda hýzla yayýlan
bölgesel ekonomik bütünleþme hareketleri ise
belirli bölgeler ve ülkeler arasýnda imzalanan
iþbirliði, tercihli ticaret anlaþmalarýndan serbest
ticaret bölgelerine, gümrük birliðinden siyasi
bütünleþmeye kadar uzanan bir çeþitlilik arz
etmektedir.Bu dönemde ortaya çýkan dünya
ticaretini serbestleþtirme eðilimleri 21. yüzyýlda
da hýzla devam etmekte ve dünya ticaretini
serbestleþtirme çabalarý dünyayý tek bir pazar
haline getirme amacýna yönelik olarak
sürmektedir.
Bu kapsamda; Avrupa Birliði (AB), Avrupa
Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA), Asya Serbest
Ticaret Anlaþmasý (AFTA- Brunei, Endonezya,
Malezya, Filipinler, Singapur, Tayland), Kuzey
Amerika Serbest Ticaret Anlaþmasý, (NAFTAABD, Kanada, Meksika), Asya Pasifik Ekonomik
îþbirliði(APEC- Avustralya, Yeni Zelanda, Brunei,
Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur,
Tayland Japonya, Güney Kore, ABD, Kanada,
Meksika;Çin, Hong Kong, Tayvan ve Papua
Yeni Gine) ve Güney Ucu Ortak Pazarý
(Mercosur-Brezilya, Arjantin, Uruguay, ve
Paraguay) günümüzdeki bütünleþmelerin en
önemlileridir.
Son dönmelerde hýzlanan, ekonomik
bütünleþme eðilimlerinin bir diðer boyutunu
da siyasi alanda ortaya çýkan motivasyon ile
yakýndan iliþkilendirmek mümkündür. AB'nin
oluþum süreci deðerlendirildiðinde, amacýn
baþlangýçta Fransa ve Almanya arasýndaki
savaþý önlemek olduðu söylenebilir. Ancak, bu
amaca dönük faaliyetler aþamalý olarak
gerçekleþen bir ekonomik bütünleþme temeli
baz alýnarak sürdürülmüþtür. Bu doðrultuda
siyasi yaþamda ortaya çýkan farklý bir
motivasyonun varlýðý ve ekonomik
bütünleþmenin siyasi hedeflere ulaþabilmek
için bir araç olarak kullanýlmýþ olduðu düþüncesi
ortaya çýkmaktadýr.
Diðer taraftan, sürdürülen tartýþmalarda ön
plana çýkan husus ekonomik bütünleþmeye
siyasi ya da ekonomik nedenlerden hangisinin
öncülük ettiðinden çok ekonomik
bütünleþmenin sonuçlan itibarýyla nasýl etkiler
doðurduðudur. Bu doðrultuda son dönemde
artan ekonomik bütünleþme eðilimleri ve
bölgesel bütünleþme örnekleri ile tartýþma bu
yöne kaymaktadýr. Bu tartýþmalarda iki ana
görüþten söz etmek mümkündür. Bunlardan
ilki liberal görüþtür. Bu bakýþ açýsýna göre Birinci
Dünya Savaþý öncesi hakim olan ticaretin
serbestleþtirilmesi akýmlarýna geri dönülmüþ
olduðu iddia edilerek ekonomik bütünleþme
sadece mal ticaretinin önündeki engellerin
kaldýrýlmasý olarak algýlanmýþtýr. Liberal görüþ,
bütünüyle piyasa sistemine geçmeden önce
bir çok alanda devlet tarafýndan birtakým
politikalarýn gündeme getirilmesi gereðini
vurgulayan görüþ tarafýndan eleþtirilmektedir.
Ekonomide tam istihdamýn saðlanmasý,
bölgesel kalkýnmanýn gerçekleþtirilmesi,
kartellerin ve tekellerin iþleyiþinin düzenlenmesi
doðal olarak devletin ekonomiye müdahalesini
gerektirmekte ve ulus devletlerin ekonomilerini
bütünleþtiren birçok alanda politikalarýn da
Ahmet Yücel VURAL
Strateji Geliþtirme Dairesi
Fon Uzmaný
43
20
20
GÖRÜÞ
Ekonomik anlamda
küreselleþme; dýþ ticaret, finansal
piyasalar ve üretim surecinin
küreselleþmesi olarak üç boyutta
ortaya çýkmaktadýr.
uyumlaþtýrmasýný zorunlu hale getirmektedir.
Bu alternatif görüþe göre piyasa koþullarýný ve
piyasanýn serbestleþtirilmesinin göz ardý
edilmemesi gereði vurgulanarak, idari ve piyasa
dýþý politikalarýn bu süreçteki önemi
belirtilmektedir. Ekonomik bütünleþmenin
devlet eliyle ticaret yapmak ve ülkeler arasýndaki
ticaret engellerini kaldýrmadan ekonomik
politikalarýn koordinasyonunu saðlamak
suretiyle gerçekleþtirilebileceðini
savunulmaktadýr. Bu görüþe örnek olarak Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliðinin ekonomik
bütünleþme biçimi verilebilir.
Bazý iktisatçýlar ise ekonomide devlet
müdahalesinin zorunlu olduðu görüþünü
savunmaktadýrlar. Fransýz Ýktisatçý Andre Philip’e
göre ekonominin yönlendirilmesinden ve
ekonomik yaþama devlet müdahalesinden
b a þ k a þ a n s y o k t u r. Z i r a , p a z a r ý n
geniþletilebilmesi ancak pazara müdahale
edilerek ve pazarýn organize edilmesi ile
mümkündür.
Ekonomik anlamda küreselleþme; dýþ ticaret,
finansal piyasalar ve üretim surecinin
küreselleþmesi olarak üç boyutta ortaya
çýkmaktadýr. Dýþ ticaret alanýnda küreselleþme
baþka bir deyimle ülkelerin dýþ ticaret
politikalarýnýn ve uygulamalarýnýn
yeknesaklaþtýrýlmasý, bütünleþtirilmesi çabalan
diðer iki alandan daha eski bir geçmiþe sahiptir.
Bu baðlamda gündeme gelen en geliþmiþ
bölgesel bütünleþme örneði AB'dir. AB örneðini
bir taraftan en iyi ekonomik bütünleþme
örneklerinden birisi bir taraftan da bir kalkýnma
modeli olarak incelemek mümkündür.
AB örneði gümrük birliði temeli üzerine
oturmaktadýr. AET kuruluþundan önceki
gümrük birliði uygulamalarýnýn (Benelux
Ülkeleri) incelenmesi sonucunda 1948 GATT
Anlaþmasýnýn XXIV. maddesi ile serbest ticaret
alanlarýna ve gümrük birliklerine istisna
tanýnmasý, "ekonomik bütünleþme hareketlerine
serbest ticaret hedefine yönelik olarak " ikinci
en iyi " olarak bakýlmasýný saðlamýþtýr.
I950'li yýllarda J. Viner'in makalesinin gündeme
geliþinden itibaren 1970'lere kadar "ikinci en
iyi" bakýþýnýn korunduðunu söylemek
mümkündür. Viner'in gümrük birliðinin ticaret
yaratýcý ve ticaret saptýrýcý etkilerinin analizi
çalýþmasýndan sonra, Meade(1955) ve Lipsey
(1957) gümrük birliðinin üretim tüketim ve
ticaret üzerine etkilerinin incelemiþlerdir.
1960'larda ise bütünleþmenin ortaya çýkarmýþ
olduðu nedenler üzerinde durulmaya
baþlanmýþtýr. Johnson (1965) ve Cooper/Massel
(1965), Viner'in teorisini neo-klasik serbest
ticaret teorisinin bir geniþ hali olarak
21
44
yorumlamýþlar ve ticaret saptýrýcý etkinin
olumsuz sonuçlarýnýn öngörülenden daha
önemli olduðu sonuçlarýna ulaþmýþlardýr.
Viner'in statik analizi özellikle bazý koþullar
altýnda (küçük ülkenin büyük ülke ile
bütünleþmesi, rekabetçi yapýlar, bütünleþme
öncesi tarifelerin yüksek olmasý) refah
kazançlarým net olarak hesaplama imkaný
vermiþtir. 1965 sonrasý dönemde tartýþma
genel olarak ekonomik bütünleþmelerin
dinamik etkileri üzerine kaymýþtýr. Dört farklý
alan üzerinde çalýþmalar yoðunlaþmýþtýr:
1. Bütünleþmenin ticaret hadleri üzerine etkileri
2. Ölçek ekonomileri ve eksik rekabetin etkileri
3. Teorinin diðer bütünleþme aþamalarýna
geniþletilmesi
4. Tarife dýþý engellerin algýlanmasý
Ticaret hadleri üzerine yapýlan analizler
bütünleþme alanýnýn nispî büyüklüðünün
önemini ve kayýplarýn telafisi ilkesini
vurgulayarak dünya refahýna pozitif katký
saðladýðýný göstermiþtir.
1970'lerden sonra gündeme gelen ölçek
ekonomileri analizi ile yeni bir dýþ ticaret
teorisinin gündeme geldiðini söylemek
mümkündür. Endüstri içi ticaret ve eksik rekabet
kavramlarý ile bölgesel bütünleþmeler daha
farklý bir anlam kazanmýþtýr. Krugman’ýn ölçek
ekonomisi analizi ile birlikte bölgesel
bütünleþmenin yoðunlaþmayý ve firma ölçeðini
artýrdýðý vurgulanmýþ ve her ülkenin farklý bir
üründe tekel gücü kazanmýþ olduðu
belirtilmiþtir.
Tarife dýþý engellerin analizi ticaret yaratýcý ve
ticaret saptýrýcý etkiler üzerine yoðunlaþmýþtýr.
Yapýlan çalýþmalardan ortaya çýkan ortak sonuç
tarife dýþý engellerin gümrük birliklerinden
daha çok ticaret saptýrýcý etki doðurmakta
olduðu yönündedir.
Günümüzde ise yeni araçlar (ulaþým maliyetleri,
bilgi, yeni teknolojiler) ve yeni yaklaþýmlarýn
(oyun teorisi ve stratejik yaklaþým) etkisi ile
teorik çalýþmalar þekillendirilmeye
çalýþýlmaktadýr. Halihazýrda ticaret teorisinin
ülkelerin, özellikle büyük ülkelerin ekonomik
bütünleþme eðilimlerim tam olarak
açýklayamadýðý konusunda görüþler
bulunmakta ve uluslarýn ekonomi dýþýndaki
amaçlan tartýþma konusu olmaya devam
etmektedir.
I. EKONOMÝK BÜTÜNLEÞMENÝN
ÖZELLÝKLERÝ
Ekonomistler tarafýndan iktisadi bütünleþmenin
farklý tanýmlan yapýlmakla birlikte üzerinde
mutabakata varýlan üç temel unsur
GÖRÜÞ
bulunmaktadýr. Bu unsurlar þunlardýr:
• Ýktisadi bütünleþmeler temelde iþbölümüne
dayanýr.
• iktisâdi bütünleþme sürecinde mallarýn,
hizmetlerin, kiþilerin ve sermayenin serbest
d o l a þ ý m ý n ý n s a ð l a n m a s ý a m a ç l a n ý r,
• Ýktisadi bütünleþmeler, mal ve hizmetler ile
üretim faktörlerinin kaynaðý ve varýþ noktasýna
göre farklý uygulama ile karþýlaþmamasý
prensibine dayanýr.
Ekonomik bütünleþme sürecinin deðiþik
aþamalarý vardýr. 1960lý yýllardan bu yana Bela
Baiassa’nýn gündeme getirdiði aþaðýda yer alan
aþamalar kapsamýnda incelenmektedir.
• Tercihli Ticaret Anlaþmalarý.
• Serbest Ticaret Bölgeleri Anlaþmalarý
• Gümrük Birliði
• Ortak Pazar
• Ekonomik Entegrasyon
Ýktisadi
Bütünleþmenin
Aþamalarý
Üye ülkeler arasý
ticaret serbestisi
Tercihli Ticaret
Anlaþmalarý
Var
(kýsýtlý mal grubunda)
Ortak
Gümrük
Tarifesi
Tercihli Ticaret Anlaþmalarý
Tercihli ticaret anlaþmalarý en dar kapsamlý
ekonomik bütünleþme modelleridir. Bu anlaþma
kapsamýnda taraf ülkeler belirli mallar
üzerindeki gümrük ve eþ etkili vergileri
kaldýrýrlar. .Bu anlaþmalardaki amaç taraflar
arasýndaki ticaret hacmini artýrmaktýr. 1032
yýlýnda Ýngiltere ile Common Wealth arasýnda
kurulan Common Wealth Ekonomik Ýþbirliði
Sistemi bu tip anlaþmalara örnektir.
Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarý
Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarýnda taraflar
birbirlerine karþý gümrük ve eþ etkili vergileri
tamamýyla kaldýrýrlar. Ancak üçüncü ülkelere
karþý "Ortak Gümrük Tarifesi" (OGT) uygulamak
zorunda deðillerdir. Bu alana giren mal ve
hizmetler için yaratýlan piyasada üretim
faktörlerinin serbest dolaþýmý saðlanmýþ deðildir.
Üretim
Faktörlerinin Serbest
Dolaþýmý
Ekonomik Politikalarda
Uyum
Serbest Ticaret
Alaný Anlaþmalarý
Var
Gümrük Birliði
Var
Tek Pazar
Var
Ekonomik
Bütünleþme
Var
Var
Var
Var
Ekonomik ve
Parasal Birlik
Var
Var
Var
Var
• Ekonomik ve Parasal Birlik
Bazý iktisatçýlara göre bu sýnýflama uygulanan
politikalar bazýnda deðerlendirilmekte; ticaret
bütünleþmesi, faktör bütünleþmesi ,politika
bütünleþmesi ve nihai bütünleþme olarak
sýralanabilmektedir. Ticaret bütünleþmesi
serbest ticaret alaný anlaþmalarýnda olduðunu
gibi üyeler arasýnda ticaretin serbestleþtirilmesini
konu almaktadýr. Faktör bütünleþmesi bir ileri
aþama olup üretim faktörlerinin de serbest
dolaþýmýnýn saðlandýðý ve bütünleþme
kapsamýna alýndýðý bir aþamadýr. Politika
bütünleþmesinin de saðlanmasýyla ekonomik
ve parasal alanda nihai bütünleþmenin
gerçekleþmiþ olduðundan söz etmek
mümkündür.
Ekonomik Bütünleþmenin aþamalarý ve
özelliklerine iliþkin tablo aþaðýda verilmektedir:
I I . E KO N O M Ý K
AÞAMALARI
Ticaret bütünleþmesi serbest
ticaret alaný anlaþmalarýnda
olduðunu gibi üyeler arasýnda
ticaretin serbestleþtirilmesini konu
almaktadýr.
Ekonomik ve Parasal
Politikalarda Uyum
Var
Var
BÜTÜNLEÞMENÝN
Ekonomik Bütünleþmenin aþamalarý aþaðýda
incelenmiþtir.
20
Var
Var
Bu aþamada uygulanan ekonomik politikalarýn
da yeknesaklaþtýrýlmasý beklenmemektedir. Bir
diðer önemli özellik ise taraflarýn
uygulayacaklarý dýþ ticaret politikasý açýsýndan
b i r b i r l e r i n e b a ð ý m l ý o l m a m a l a r ý d ý r.
"Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarý" uygulamada
bazý olumsuzluklara yol açmaktadýr.Üye
ülkelerin uyguladýklarý ticaret politikasý
araçlarýnda üçüncü ülkelere karþý birbirlerinden
baðýmsýz hareket edebiliyor olmalarý dýþ
ticarette ticaret saptýrýcý etkilerin ortaya
çýkmasýna neden olmaktadýr. Üçüncü ülkeden
yüksek gümrük vergileri ile korunan ülke
pazarýna girmeyi hedefleyen ihracatçýlar
mallarýný ilk önce düþük gümrük uygulayan,
anlaþmaya taraf olan ülkeye göndermektedirler.
Sýnýrda düþük gümrük vergisi ödeyen ihracatçý
daha sonra bu malý re-export ile yüksek gümrük
vergisi ile iç piyasasýný korumaya çalýþan ülkeye
göndermektedir. Ýhracatýn bu þekilde dolaylý
yollardan yüksek gümrük vergisi ile iç piyasasýný
korumaya çalýþan ülkeye yapýlýyor olmasý
45
20
GÖRÜÞ
Türkiye ile AB arasýnda GB
1996 yýlýnda gerçekleþtirilmiþ
ancak Türkiye üye olmadýðý için
AB'nin ortak karar alma
mekanizmalarýna dahil
edilmemiþtir. Bu durumda bile
OGT hadlerinin kaç olacaðýna
Brüksel'den karar verilmektedir.
Türkiye ise ithalat rejimi ile gümrük
birliðinin kapsamýna giren sanayi
ve iþlenmiþ tarým ürünleri açýsýndan
üçüncü ülkelere karþý AB'nin
belirlemiþ olduðu oranlan ithalat
rejimi karan ile uygulamaya
koymaktadýr.
uluslararasý ticaret akýmým olumsuz
etkilemektedir. Bu durum ayný zamanda
gümrük birliði yükümlülüðü altýna girmek
istemeyen ve bu yolla Ýç piyasasýný üçüncü
ülkelere karþý daha iyi koruyacaðýný düþünen
ülke için bir dezavantaj haline dönüþmektedir.
Bunu engellemek için bölge içinde dolaþan
mallar Ýçin ilk üretim yerlerini belirleyen menþei
belgeleri düzenlenmektedir. Serbest Ticaret
Alaný Anlaþmalarýna örnek olarak Latin Amerika
Ülkelerinin kurmuþ olduðu LAFTA, EFTA ve
Avrupa Ekonomik Alaný (EEA) gösterilebilir.
Gümrük Birliði
GB’ de taraflarýn karþýlýklý ticaretlerinde mallar
üzerindeki gümrük ve eþ etkili vergileri; gümrük
tarifeleri, kotalar, imal ve ihraç yasaklan gibi
kýsýtlamalarý kaldýrarak üçüncü ülkelere karþý
ortak gümrük tarifesi uygulamalarý
gerekmektedir. GB ile temel amaç mallarýn
serbest dolaþýmýnýn saðlanmasý olmuþtur. Bu
bakýþ açýsýyla mallarýn serbest dolaþýmým
engelleyecek her türlü tarife ve tarife dýþý
engellerin ve yasaklamalarýn kaldýrýlmasý temel
amaç olarak ortaya çýkmýþtýr. 1834 yýlýnda
Almanya'nýn kurduðu " Zolverein" ve 1957’de
kurulan AET gümrük birliði için verilebilecek
örneklerdir. AB bir GB temeline oturtulmuþtur.
Zaman içerisinde iktisadi bütünleþmenin diðer
aþamalarý da AB örneðinde hayata geçirilerek
uygulanmýþtýr.
GB'leri serbest ticaret alaný anlaþmalarýna göre
çok daha geniþ kapsamlýdýr. GB’ ye dahil
ülkelerin üçüncü ülkelere karþý baðýmsýz bir
ticaret politikasý izleme þanslarý yoktur. AB
örneðinde üçüncü ülkelere karþý uygulanacak
ticaret politikasýný belirleme yetkisinin Brüksel'e
devredilmiþ olduðu görülmektedir. Türkiye ile
AB arasýnda GB 1996 yýlýnda gerçekleþtirilmiþ
ancak Türkiye üye olmadýðý için AB'nin ortak
karar alma mekanizmalarýna dahil edilmemiþtir.
Bu durumda bile OGT hadlerinin kaç olacaðýna
Brüksel'den karar verilmektedir. Türkiye ise
ithalat rejimi ile gümrük birliðinin kapsamýna
giren sanayi ve iþlenmiþ tarým ürünleri açýsýndan
üçüncü ülkelere karþý AB'nin belirlemiþ olduðu
oranlan ithalat rejimi karan ile uygulamaya
koymaktadýr.
Gümrük Birliðinin Ekonomik Etkileri
Statik Etkileri
Statik etkiler, teknoloji ve ekonomik yapýnýn
deðiþmeyeceði varsayýmý altýnda üretim
faktörlerinin yeniden daðýtýmý nedeniyle ortaya
çýkar. GB’nin gerçekleþmesi ile taraflar arasýnda
dýþ ticaret alanýnda saðlanacak serbesti üretim
faktörlerinin nispi fiyatlarýnda deðiþme yol
46
açacak, dolayýsýyla taraf ülkelerdeki üretim,
tüketim ve ticaretin yönünü etkileyecektir.
Klasik GB teorisine göre, GB'nin üye ülkelerdeki
üretim, tüketim,ve dýþ ticaret hadleri üzerine
etkileri statik etkiler olarak incelenmektedir.
Dinamik Etkileri
GB'nin dinamik etkilerini aþaðýda yer alan
baþlýklar altýnda incelemek mümkündür.4
• Dýþ Rekabetin artmasý
• Ölçek Ekonomileri
• Teknolojik Ýlerleme
• Yatýrýmlarý Özendirme
• Kaynak Hareketliliði
Ortak Pazar ( Tek Pazar)
Ekonomik Bütünleþmenin GB'den sonraki
aþamasý ortak pazardýr. Ortak Pazar'da GB'nin
tüm aþamalarýna ilave olarak sermaye ve
iþgücünün gibi üretim faktörlerinin serbest
dolaþýmý öngörülmekte, mallarýn serbest
dolaþýmýnýn saðlanmasýnýn yanýsýra hizmet
sektöründe de serbest dolaþým
öngörülmektedir. Bu kapsamda ortak pazar
mallarýn, hizmetlerin, sermayenin ve iþgücünün
üye ülkeler arasýnda serbest dolaþýmýnýn
önündeki tüm engellerin kalktýðý ve üçüncü
ülkelere karþý da ortak politikalarýn belirlendiði
ekonomik bütünleþme aþamasý olarak
tanýmlanabilir. Ortak Pazar içinde yer alan
herhangi bir ülkedeki sermaye için en uygun
yatýrým alanýna doðru hareket serbest hale
gelmekte, benzer bir þekilde iþgücü de kendi
becerisine uygun iþ ve ücreti elde edebilmek
için serbest dolaþabilmektedir. Gerek mal ve
hizmet piyasalarýnda gerekse üretim faktörleri
piyasalarýnda serbest dolaþýmýn saðlanmasý
"Ortak Pazar" içinde faktör fiyatlarýnýn
eþitlenmesini ve kaynaklarýn etkili kullanýmýný
saðlayacaktýr "Ortak Pazar" için de en baþarýlý
örnek AB'dir. 1993 yýlý itibarýyla AB iç pazarýn
önündeki engellerin kaldýrýlmasý konusunda
baþarýlý olmuþtur.
Ekonomik Bütünleþme
Ekonomik bütünleþme ile taraf olan ülkelerin
tam anlamýyla bütünleþmesi hedeflenmektedir.
Ekonomik bütünleþmede ortak pazarýn
kurulmasýndan ötesinde taraflar arasýnda
ekonomi, maliye, para ve sosyal politikalarýn
uyumlaþtýrýlmasý ve koordinasyonu zorunlu
hale gelmektedir. Baþka bir ifadeyle üye ülkeler
makro ekonomik politika uygulamalarýnda ve
yönetimlerinde yetkilerinin bir kýsmým
oluþturulmuþ olan birliðe devretmektedirler.
• Mal ve faktör piyasalarýnda saðlanacak
GÖRÜÞ
bütünleþme, sadece taraflar arasýnda dýþ ticaret
önündeki engellerin kaldýrýlmasý ile saðlanamaz.
Zira taraflar standartlar, farklý vergi uygulamalarý
ve çeþitli alanlarda uyguladýklarý devlet teþvikleri
Ýle mal ve faktör piyasalarýndaki uyumu
engelleyebilmektedirler. Bu nedenle bu
alanlarda da ortak politikalarýn benimsenmesi
ve koordinasyonu gereklidir.
• Fikri sýnai mülkiyet haklarý, çevre, tüketicinin
korunmasý gibi etkileri uluslararasý görülebilecek
alanlarda da ortak politikalarýn belirlenmesi
gereklidir.
• Büyük Ölçekli bîlim ve teknoloji projelerinde
ortak politikanýn izlenmesi ve kaynaklarýn ortak
hedefler doðrultusunda harekete geçirilmesi
gereklidir.
• Taraflar arasýnda rekabeti bozan ve
tekelleþmeyi ortaya çýkaran uygulamalarý
önlemeye dönük politikalarda iþbirliðini
gidilmesi gereklidir.
AB örneðinde ekonomik birliðe geçiþ öncelikle
tek bir pazarýn önündeki engellerin
kaldýrýlmasýný kapsamýþtýr. Bu ise farklý ulusal
düzenlemeleri ortak bir standartta oturtulmasýný
gerektirmiþtir.Bu doðrultuda mallara iliþkin
olarak; ortak saðlýk normlarý, teknik özellikler
ve çevre standartlarý geliþtirilmiþtir. Hizmet
sektöründe ise bankacýlýk finans, sigortacýlýk,
taþýmacýlý ve iletiþim gibi alanlarda bir taraftan
sektörel liberalleþmeler saðlanýrken diðer bir
taraftandan da sektörün için ortak normlar
geliþtirmiþtir. Ortak rekabet politikasýnýn
oluþturulmasý vergi alanýnda tek düze bir
uygulamaya dönük çabalar ve iþletme hukuku
alanýnda uyumlaþtýrma bu yönde atýlan diðer
adýmlardýr.
Bir bütün olarak bakýldýðýnda ekonomik
bütünleþme için ekonomik, mali, sosyal ve
yasal konularda bütünleþmiþ bir piyasa
konumuna gelinmesi gerekmektedir.AB'nin bu
yöndeki ilk somut adýmý 1993 yýlý itibarýyla iç
pazarýný tamamlamasý olmuþtur. Bu konuda
halen aþýlmasýna uðraþýlan problemler vardýr.
Günümüzde AB özellikle Maastricht
Antlaþmasýndan sonra üyeleri arasýnda mallarýn
kiþilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest
dolaþýmýný saðlanmasý, ekonomi, maliye ve
para politikalarýnda gerçekleþtirmiþ olduðu
uyumlaþtýrma ile ekonomik bütünleþmesini
gerçekleþtirmiþ sayýlabilir.
Ekonomik ve Parasal Birlik
Ekonomik ve Parasal birliðin en önemli farký
ulusal ekonomik baðýmsýzlýðýn büyük ölçüde
uluslarüstü bir otoriteye devredilmiþ olmasýdýr.
Birliðe üye ülkelerin paralan arasýnda sabit kur,
iliþkisi olup Üyeler arasýnda ulusal para ve
maliye politikalarý uyumlaþtýrýlmaktadýr.
Ekonomik bütünleþmenin tutarlý olabilmesi
için ekonomik ve parasal unsurlar arasýnda
uygun bir dengenin saðlanmasý
gereklidir.Üyeler arasýnda mal ve faktörlerin
serbest dolaþýmýnýn önündeki engellerin
kaldýrýlmasý ekonomik bütünleþme zorunlu
olmakla beraber yeterli deðildir. Zira amaç mal
ye faktör piyasalarýnda saðlanana dengenin
para ve fînansal piyasalarda da saðlanarak
ekonomik büyümeyi engellemeyecek ve hatta
teþvik edecek bir biçimde uyumlaþtýrýlmasýdýr.
Parasal Bütünleþmenin saðlanmasý için aþaðýda
yer alan aþamalarýn gerçekleþmesi için;
• Üye ülkeler arasýnda döviz kurlarýnda birliðin
saðlanmasý,
• Birlik Ýçinde sermayenin serbest dolaþýmýnýn
Önündeki tüm engellerin kaldýrýlmasý,
• Üye Ülkelerin ekonomi politikalarý arasýndaki
koordinasyonunu saðlamasý,
• Ortak bir Merkez Bankasýnýn kurulmasý,
• Ortak bir paranýn kabulü ve kullanýmý
gerekmektedir.
Özet olarak parasal birliðin saðlanmasý yoðun
ekonomik iliþkiler içinde olan ülkelerin ulusal
paralarým sabit kurla birbirlerine baðladýktan
sonra tek para ve tek Merkez Bankasýna
geçmeleridir. Parasal Birlikte ülkeler baðýmsýz
para politikasý uygulama yetkilerini ortak
merkez bankasýna devretmektedirler.
Günümüzde AB özellikle
Maastricht Antlaþmasýndan sonra
üyeleri arasýnda mallarýn kiþilerin,
hizmetlerin ve sermayenin serbest
dolaþýmýný saðlanmasý, ekonomi,
maliye ve para politikalarýnda
gerçekleþtirmiþ olduðu
uyumlaþtýrma ile ekonomik
bütünleþmesini gerçekleþtirmiþ
sayýlabilir.
III. AB EKONOMÝK BÜTÜNLEÞMESÝ
Ýktisadi Bütünleþmeler açýsýndan AB'nin özel
bir önemi vardýr. AB örneðine baktýðýmýz
zaman, gümrük birliði temeline oturan
ekonomik bütünleþme hareketinde Avrupa,
gümrük birliðini gerçekleþtirdikten sonra,
aþamalý olarak ortak pazarý oluþturmuþ, mal
ve faktör piyasalarýnda serbest dolaþýmý
saðlamýþ ve ekonomik politikalarým da bu
doðrultuda uyumlaþtýrmýþtýr. Tüm bu
geliþmelerden sonra Maastricht Antlaþmasýnýn
öngördüðü kapsamda Avrupa Merkez Bankasý
sistemini kurmuþ ve 1 Ocak 1999 tarihinden
itibaren "EURO" adýný verdiði tek parayý kaydi
para ve hesap birimi olarak yürürlüðe
koymuþtur. 2002 yýlý itibarýyla ulusal paralar
tamamen yürürlükten kalkmýþ ve "EURO"
kullanýma girmiþtir.
Tarihsel olarak AB bütünleþmesini Ýncelediðimiz
zaman Ýlk oluþunun 1853 tarihinde Alman
Gümrük Birliðinin doðuþu ile baþladýðýnýn
görüyoruz. Gümrük Birliðinden önce Alman
Eyaletleri gümrük sistemleri açýsýndan
birbirlerinden baðýmsýz durumda idiler. Bu
47
20
20
GÖRÜÞ
Avrupa Birliðinin ekonomik
entegrasyon sürecinin geliþiminde
AET'nin oluþumundan sonra iki
boyut önem kazanmaktadýr.
Bunlardan biri mallarýn, kiþilerin
sermayenin ve hizmetlerin taraflar
arasýnda serbest dolaþýmý önünde
zaman içerisinde çýkan engellerin
izlenilen derinleþme politikalarý ile
bertaraf edilmeye çalýþýlmasýdýr.
durum eyaletler arasý ticareti engelleyici bîr rol
oynuyor ve Alman Sanayisinin Ýngiltere
karþýsýnda rekabet gücünü zayýflatýyordu.Alman
Gümrük Birliðinin kurulmasýndan sonra
gerçekleþtirilen düzenlemelerle geniþ bir
mevzuat halinde olan yasaklar ve kontroller
en aza indirgenmiþ ve basitleþtirilmiþtir. Bu
durum Alman ekonomisinin hýzla geliþmesinin
saðlayan temel unsurlardan bir tanesi olmuþtur.
Daha sonra Lüksemburg ve Belçika'nýn 1921
'de imzaladýklarý "Brüksel Konvansiyonu" ile
Belçika Lüksemburg Ekonomik Birliði
kurulmuþtur. Bu birliðin oluþmasýndan sonra
her iki ülke için tek bir Ödemeler dengesi
bilançosu hazýrlanmakta ve ayný gümrük
tarifeleri uygulanmaktadýr. Birlik Ýkinci Dünya
Savaþýndan sonra Hollanda'nýn katýlýmýyla
geniþlemiþ ve 1948 yýlý itibarýyla Benelüks sahasý
içinde ithalattan alýnan vergiler kaldýrýlmýþ
üçüncü ülkelere ortak bir dýþ tarife
uygulanmýþtýr. Benelüks'ün geliþimi 1950'lerdeki
Avrupa Ekonomik Topluluðu'nun (AET)
kurulmasýný teþvik eden bir unsur olmuþtur.
EFTA, AET'nin kuruluþ yýllarýnda Ýngiltere ile
Kurucu Altýlar (Almanya, Fransa, Ýtalya, Belçika,
Lüksemburg, Hollanda) arasýnda oluþan görüþ
ayrýlýklarý sonucunda ortaya çýkmýþtýr.
Avrupa'daki birleþme hareketinin daha gevþek
iliþkiler üzerine oturtulmasý görüþünde olan
Ýngiltere AET oluþumuna tepki olarak Topluluk
dýþýnda kalan Avusturya, Ýsveç, Ýsviçre,
Danimarka, Norveç, ve Portekiz arasýnda 4
Ocak 1960 tarihinde imzalanana Stockholm
Anlaþmasý ile EFTA'yý gerçekleþtirmiþtir.1970
yýlýnda EFTA'ya Ýzlanda üye olmuþ, baþlangýçta
ortak üye statüsünde olan Finlandiya ise 1986
yýlýnda tam üye olmuþtur.
Kuruluþundan sonra üye sayýsý artan EFTA'nýn
üye sayýsý Ýngiltere'nin AB'ye tam üye olmasý
Kaynaklar
Akçay, B
ile düþmüþtür. Halen EFTA'nýn Ýsviçre, Norveç,
Ýzlanda ve Lihtenþtayn olmak üzere dört üyesi
bulunmaktadýr. EFTA'nýn temel amacý
anlaþmaya taraf ülkeler arasýndaki ticaretin
serbestleþtirilmesidir. Tarým ve Balýkçýlýk ürünleri
Anlaþma dýþýnda býrakýlmýþtýr. Üye ülkeler
arasýndaki gümrük tarifeleri sanayi ürünleri
açýsýndan 1967 itibarýyla tamamen sýfýrlanmýþ,
1970'li yýllarýn sonlarýna doðru Ýse tarife dýþý
engeller tamamen kaldýrýlmýþtýr. EFTA
kapsamýnda üçüncü ülkelere karþý ortak bir
gümrük tarifesi ve dýþ ticaret politikasý
uygulamasý yapýlmamakta, bölge içinde
sermaye ve hizmetlerin serbest dolaþýmý
öngörülmemektedir.
Avrupa Birliðinin ekonomik entegrasyon
sürecinin geliþiminde AET'nin oluþumundan
sonra iki boyut önem kazanmaktadýr.
Bunlardan biri mallarýn, kiþilerin sermayenin
ve hizmetlerin taraflar arasýnda serbest dolaþýmý
önünde zaman içerisinde çýkan engellerin
izlenilen derinleþme politikalarý ile bertaraf
edilmeye çalýþýlmasýdýr. Bunun için öncelikle
belirli 'alanlarda ortak politikalarýn
oluþturulmasýna çalýþýlmýþtýr.Ortak tarým
politikasý, Ortak Balýkçýlýk Politikasý Ortak
Rekabet ve Ulaþtýrma politikalarý gibi, Bu alanda
ikinci temel oluþum ise tek pazarýn oluþumunu
saðlamak üzere teknik ve mali engellerin
kaldýrýlmasýdýr. AB bunu 1993 yýlý itibarýyla
baþarmýþtýr.
Ýkinci alan ise geniþlemedir. AB geniþleme ile
artan üye sayýsý ve ortak politikalarýn daha
geniþ bir alan ve nüfus itibariyle uygulanmasý
gereði sorunu ile karþý karþýya kalmýþtýr. 1 Mayýs
2004 tarihi itibariyle üye sayýsý 25’e, 1 Ocak
2007 tarihi itibariyle de üye sayýsý 27’e
ulaþmýþtýr. Ortak para birimi olan euro ise
bugün itibariyle 16 ülke tarafýndan
kullanýlmaktadýr.
ATAUM, “AB’de Ekonomik ve Parasal Birlik” Ankara 2007
Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Ülkeleri Ekonomik Araþtýrma Merkezi “Avrupa Birlði ve Türkiye” Antalya 2003
Gedikkaya, T, Ankara Üniversitesi, “Ekonomik ve Parasal Birlik” Ankara 2005
Sevinç , D
ATAUM, “AB’nin Entegrasyon Süresi” Ankara 2005
www.ikv.org.tr
www.abgs.gov.tr
48
TÜRKÝYE’DEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN
TEMEL PARAMETRELER
SORULAR ve CEVAPLAR
SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI
FAÝZ ORANLARI (%)
31.12.2008
31.11.2008 31.12.2007
Gecelik
13
16,25
15,75
Mevduat Faizleri*
**18,81
18,51
16,86
TRLIBOR (O/N)
15
16,24
15,77
Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **30.10.2008
BORSA ENDEKSÝ
ÝMKB
Sýnai
Mali
Kaynak: ÝMKB
Aralýk 2008
26.864
19.781
38.054
Kasým 2008
25.715
19.447
35.686
YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ
Son Deðer
1 ay öncesine
(31.12.2008)
göre (%)
ÝMKB
Dolar
Altýn (TL/gr)
Altýn (Usd/Ons)
DÝBS Endeksi
(3 aylýk)*
Aralýk 2007
55.538
40.567
83.822
1 yýl öncesine
göre (%)
26.221
1,534
41,30
839,42
8,45
-2,02
2,63
8,34
-52,57
31,23
35,27
4,61
1.047,38
1,52
17,96
DÝBS Endeksi
1.070,37
Kaynak: ÝMKB,Reuters
(12 aylýk)*
1,52
14,94
*ÝMKB DIBS performans endeksi
GSYÝH
2008 (3.çeyrek)
2007 (3.çeyrek)
(milyar YTL)
266.474
234.272
853.636
GSYIH
(Büyüme)*
%0,5
%3,3
4,6
GSYÝH
2007 (yýllýk)
Kaynak: TÜÝK
*Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir.
Avrupa Hesaplamalar Sistemi’ne (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri
ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%)
Ekim 2008
Eylül 2008
Aralýk 2007
Ýstihdam Oraný*
43,7
44,3
41,2
Ýþsizlik Oraný
10,9
10,3
10,6
Kaynak: TÜÝK
*Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus
Ýmalat Sanayi Kapasite
Kullaným Oraný
Aralýk 2008
%64,7
Kasým 2008 Aralýk 2007
%72,9
%81,1
ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyon USD)
Kasým 2008
Ekim 2008
Aralýk 2007
Cari Ýþlemler Hesabý
-38.861
- 38.233
-38.217
Dýþ Ticaret Dengesi
-66.274
-48.932
-46.661
Toplam Ýhracat
124.253
122.331
115.364
Toplam Ýthalat
190.527
171.263
162.025
Ýhracat/Ýthalat
%77,4
%71,4
%71,2
Kaynak: TCMB (Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.)
Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve
katýlým fonu sigorta sistemine dahildir?
BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ
ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Nisan 2008)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Banka sayýsý
32
4
13
Yurtiçi Þube
8.529
529
49
Yurtdýþý Þube
51
1
1
Yurtiçi Personel 165.623
11.024
5.381
Yurtdýþý Personel
559
4
2
BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Kasým 2008)
Mevduat
Katýlým
Kalkýnma ve
milyon TL
Bank.
Bank.
Yatýrým Bank.
Toplam Aktifler
Toplam Krediler
Konut Kredileri
Kredi Kartlarý
Takipteki Alacaklar
Menkul Kýymet
Mevduat/Kat.Fon.
Özkaynak
Toplam Bilanço
Dýþý Ýþlemler
-Gayrinakdi Kredi
ve Yükümlülükler
-Taahhütler
YPNGP*
Toplam
49
9.107
53
182.028
565
Toplam
673.014
340.757
37.649
32.992
11.874
187.049
420.361
70.410
25.259
18.047
1.651
626
863
24
18.782
3.655
22.450
11.393
115
184
2.189
10.403
720.724
370.197
39.415
33.618
12.921
189.263
439.143
84.468
464.655
30.455
9.926
505.036
104.483
360.172
-176
20.033
10.422
113
4.257
5.669
6
128.773
376.263
-56
MEVDUAT VE KATILIM FONU
milyar TL
Kasým 2008
MEVDUAT HESABI
420,361
Dth oraný
%34,86
KATILIM FONU
18,78
Dth oraný
%43,15
TOPLAM
439.143
Dth oraný
%35,22
milyar TL
Kasým 2007
327.897
%35,26
14,39
%48,40
342,289
%35,81
Hesap Adedi (milyon)
Eylül
2008
Eylül Mudi Adedi*
2007
(milyon)
Sigorta kapsamýndaki mevduat
114,89
Dth oraný
%27,1
Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu
6,84
Dth oraný
%26,9
TOPLAM
121,74
Dth oraný
%27,1
*Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr.
94,1
1,8
95,9
102,09
%31,1
5,44
%30,7
107,53
%33,5
61.94
1.09
63.03
BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%)
%
Kasým 2008
Aralýk 2007
Kasým 2007
Mevduat Bankalarý
16,12
17,37
17,50
Katýlým Bankalarý
14,63
16,13
15,45
Kalk. ve Yat.Ban.
59,62
64,74
65,69
Bankacýlýk Sektörü
17,53
18,94
19,05
SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI
Milyon
TL
Eylül 2008
Mevduat Bankalarý
165.621
Katýlým Bankalarý
10.330
TOPLAM
175.951
2007
567.079
27.898
594.977
Eylül 2007
147.438
6.804
154.242
TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur.
NOTLAR
Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Kasým 2008 tarihi itibariyle 720.7 milyar TL seviyesindedir.
Toplam aktiflerin %51,5’ini krediler, %27’sini menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr.
Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 439,1 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %35,2’si YP, %64,8’i TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr.
Aralýk 2007
1,168
1,714
2,309
*Serbest Piyasa
Aralýk 2007
190.36
204.07
-13.71
35.05
Kasým 2008
193.76
202.03
-8.27
40.52
Kaynak: BDDK
Kasým2008
1,570
1,996
2,403
KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ)
(milyar TL)
Aralýk 2008
Gelirler
208.89
Harcamalar
225.96
Bütçe Dengesi
-17.06
Faiz Dýþý Denge
33.59
Kaynak: Maliye Bakanlýðý
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat
ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým
bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme
ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin
kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak
sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir.
*Yabancý Para Net Genel Pozisyonu-
DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ*
Aralýk 2008
USD
1,534
EURO
2,143
GBP
2,271
Kaynak: REUTERS
Aralýk 2007
219.2
67.1
286.3
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
Kaynak: BDDK
milyon USD
FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Aralýk)
Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre
ÜFE
-3,54
12,72
8,11
TÜFE
-0,41
10,44
10,06
Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.)
(*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný)
MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ
(milyar USD)
Aralýk 2008
Kasým 2008
Ýç Borç Stoku
181.7
175.3
Dýþ Borç Stoku
69.6
67.7
Toplam
251.3
243.0
Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý
Kaynak: BDDK
GENEL EKONOMÝK VERÝLER
Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý
ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn
Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým
fonlarý sigorta sistemine dahildir.
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin
sigorta primleri kim tarafýndan ödenir?
Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta
primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir.
Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý
sigorta kapsamýnda mýdýr?
Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt
içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve
münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere
konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden
cinsinden;
a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu
hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn,
b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari
hesaplarýn,
50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta
kapsamýndadýr.
Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý
veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr?
Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere
ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý
hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz
reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap
deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr.
Türkiye'de faaliyet gösteren kredi
kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan
mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý
sigorta kapsamýna dahil midir?
Türkiye’de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý
þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari
hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir.
Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr?
Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere
konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi
hariç) sigorta kapsamýnda deðildir.
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde
bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar
sigortaya tabi midir?
Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi
kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda
deðildir.
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve
katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi
kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý,
baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna
Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat
veya katýlým fonu kabul edebilirler mi?
Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu
kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda
kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar
adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya
katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan
bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu
kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini
anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri
yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar
adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr..
Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi
olmayan diðer hesaplar hangileridir?
5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin
üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339
sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan “Sigortaya Tabi
Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý
Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair
Yönetmeliðin” 5 inci maddesi uyarýnca;
a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana,
baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat
ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu
baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile
bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna
ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar,
c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza
Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan
malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve
katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir.
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk
edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým
fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta
kapsamýnda mýdýr?
Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen
devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým
araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir.
Serbest bölgelerde kurulu kredi
kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým
ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda
mýdýr?
Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411
sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan
hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki
þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr.
TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine
devam etmekte olan bir kredi
kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile
ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme
yapýlýr mý?
TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin
altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan
kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu
hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan
mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki
kýsmýný öder.
B Ý L Ý M S E L
Y A Y I N
O R G A N I
TMSF
yýl:4 sayý:20 Ocak-Þubat-Mart 2009
TASARRUF
MEVDUATI SÝGORTA
FONU
TBTF - TOO BIG TO FAIL EFSANESÝNÝN SONU
Erol ORTABAÐ, Sayfa 5’te
YENÝ
FÝNANSAL
MÝMARÝ
ARAYIÞI
Sayfa 3’te
PONZÝ
OYUNU
Sayfa 28’de
ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME
VE AB’NÝN EKONOMÝK
ENTEGRASYON
SÜRECÝ
Sayfa 43’te

Benzer belgeler

krizin çözümü anlamaktan geçiyor

krizin çözümü anlamaktan geçiyor Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE – Süleyman Demirel ...

Detaylı

KATILIM BANKACILIĞINDA MEVDUAT SİGORTA SİSTEMİ ve

KATILIM BANKACILIĞINDA MEVDUAT SİGORTA SİSTEMİ ve amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir. Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz ...

Detaylı

krizlere yakalanmadan gelişmeyi sürdürmek

krizlere yakalanmadan gelişmeyi sürdürmek Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57 Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi bað...

Detaylı

ortak sorumluluk - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

ortak sorumluluk - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.) (*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný)

Detaylı

23 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

23 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir. Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz ...

Detaylı

avrupa mevduat sigortacıları forumu 2007

avrupa mevduat sigortacıları forumu 2007 TMSF’YE STRATEJÝK VÝZYON SAHÝBÝ KURUM ÖDÜLÜ

Detaylı