Anne-Baba İçin 24 Yol
Transkript
Anne-Baba İçin 24 Yol
ANNE VE BABA OLMANIN 24 YOLU Bütün acıyan yerleri öpün. Parklara çocuğunuzla gidip beraber sallanın. Anne ve babaların da hata yapabileceğini gösterin, yeri geldiğinde ondan özür dileyin. Çocuğunuzun, yanınızda olmadığı anlarda onu ne kadar sevdiğinizi, özlediğinizi açıkça belirtin. Çocuğunuzu bir meyve, sebze bahçesine götürüp, meyveleri ya da sebzeleri kendisinin kopartmasına izin verin, bunun yanında meyve, sebzelerin ne şekilde büyüdüklerini, hangi ağaçlara sahip olduklarını gösterin. Birlikte gazete, dergi okumaya çalışın, eğer okuyacak düzeydeyse bırakın onun komik, okumasıyla zevk almaya çalışın. Eğer koşmaktan zevk alıyorsanız, onun yanınızda bisikletle eşlik etmesine izin verin. Ben sana demiştim demek yerine, olmadığına üzüldüm canım ya da bir keresinde bana da aynısı olmuştu ya da biliyorum bu senin için çok zor tatlım gibi sözler söyleyin. Çocuğunuzun yaptığı resimleri, karalamaları duvara yapıştırın ya da çerçeveye koyup odasına koyun. Çocuğunuzu aile içindeki haberlere, olaylara, yakın tutmaya çalışın böylece çocuğunuz kendisini bu ailenin parçası olarak hissedecek, ileride sizinle olayları paylaşmakta zorlanmayacak. Çocuğunuzu duygularını söylemesine alıştırmak için onu devamlı destekleyerek, yanıt verin. Mesela, onun teşekkür etmesi gerektiğinde, siz öne atılıp, ikimiz birden size teşekkür ediyoruz deyin. Çocuğunuzla birlikte mutfakta beraber bir yemek hazırlayın, sonra da oturup ikiniz birlikte yiyin, pizza, makarna, sandviç gibi pratik şeyler. Çocuklarınızla oynarken, eğitimli olmalarına da dikkat edin. Çocuğunuzun odasını onun seçeceği renklere ve dekorasyona göre olmasına dikkat edin, eğer özel bir oda hazırlayamayacaksanız, onun istediği renk, biçimde olması gibi ufak detaylarla onun olduğu hissini verebilirsiniz. Çocuğunuz için, yılda bir kere olmak üzere, güzel bir doğum günü hazırlayın, onun sevdiği renklerden pasta, güzel hediyeler, şarkılar. Birlikte oturup video izleyin. Çocuğunuzla birlikte bir vazoya çiçek yerleştirin, birlikte çiçekleri seçip, yaprakları ayırıp, boylarını kesip, birlikte renklerine ve çiçek çeşitlerine göre bir düzen yapın. Çocuğunuzun, iyi bir insan olmasına yardımcı olun, (teşekkür ederim, beni rahatsız etmeden telefon konuşması yaptırdığın için, gibi.) Çocuğunuz için çocuk dergilerine üye olun. Onun resim yapmasına, oyun oynaması için bir kutuda boya kalemi, kağıdı, uhu, çocuklar için özel makas bulunduran bir kutu hazırlayın. Çocuğunuzun arkadaşlarını eve özel olarak çağırıp, onlar için kurabiye, meyve suyu hazırlayıp, onlara güzel çocuk kasetleri videoya koyup güzel bir zaman geçirmesini sağlayın. Çocuğunuza asla tutamayacağınız sözlerde, vaatlerde bulunmayın, söz verirseniz mutlaka yerine getirmeye çalışın. Bazen sizin yatak odanızda uzanıp televizyon izleyin, onun istediği bir şeyi yaparak onu da sizin özel odanıza dahil edin. Özel günlerin önemini birlikte karşılayın, sizin doğum gününüz, onunki, bayramlar, yılbaşı, bu gibi özel günlerin gelmesini beklemesine yardımcı olur. Vicki LANSKY ÇOCUK ANNE-BABA ĠLĠġKĠSĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Çocuğun fizik ve akıl sağlığı içinde normal geliĢmesi, hepimizin amacıdır. Bunun için çocuğun insan iliĢkileri açısından da sağlıklı bir ortamda yaĢamını sürdürmesi gerekir. Bugün eğitim ve sağlık koĢullarını dengelemekle, daha kiĢilikli ve baĢarılı gençler yetiĢtirme olasılığı artmıĢtır. Çocuk, ayrı bir kiĢi, her türlü hak ve sorumluluğu olan bir varlıktır. Anne-babanın geçmiĢ yaĢantılarından gelen kiĢilik, inanç ve arzularına çocuklar uymaya zorlanmamalıdır. DavranıĢ bozukluklarında tedavinin temelini, çocukla anne-baba ve çevresinin çocuğa karĢı tutumunu düzeltmek oluĢturmaktadır. Örneğin; Tek çocuklarda, kalabalık akraba çevresinin üzerine düĢtüğü çocuklarda, onlara karĢı gösterilen aĢırı bağımlılığın yarattığı çeĢitli duygusal bozukluklar görülmektedir. Bu düĢkünlük çocuğun zihin ve kiĢilik geliĢimini engellemektedir. 6-7 yaĢlarında bile hala annelerince beslenen, anne-baba koynunda yatan çocuklar az değildir. Her sağlıklı doğan çocuk sizin dengeli bakımınız altında sağlıkla büyüyebilir. Onun, kendinde varolan kendi ayakları üzerinde geliĢme, kapasitesini tanımak ihtiyacını engellememek gereklidir. Tıpkı bir çiçek gibi bakım ve sevgi, olağan, makul ölçüde olmalıdır. AĢırı güneĢ ve su çiçeğe nasıl zararlı olabilirse, aĢırı ilgisizlik veya düĢkünlük de çocuk için öyledir. Anne-Baba Eğitiminin Önemi Günümüzde icra edilen tüm meslekler, eğitime tabi tutulmakta ve nasıl daha iyiye doğru götürülebileceği öğrenilmektedir. Bütün bunlar için enerji, zaman ve para harcanmaktadır. Toplumumuzun ve geleceğimizin ham maddesi olan çocuğun ev içinde nasıl geliĢeceğini, eğitilip yetiĢtirileceğini öğrenip doğru uygulaması gereken annebaba adaylarına da bu meslekte eğitim verilmelidir. Hemen hemen hepimiz, seçip seçmeme söz konusu olmadan, yetenekli olup olmadığımız soruĢturulmadan, ön hazırlıksız, kurs-test almaksızın ve sınavlara dahi katılmadan yaĢamımızın aĢağı yukarı 20 yılını anne-baba mesleğinde geçirmekteyiz. Anne-babalıkta çocuğu beslemek, giydirmek, sağlığını korumak ve onu okula gönderebilmek, iyi bir ebeveyn olmak için yeterli değildir. Günümüz çağdaĢ dünyası kiĢiliğini, zekasını ve yeteneklerini de geliĢtirmiĢ, kendine güveni olan bireyler aramaktadır. Eğitim sadece okulların sağladığı bir avantaj değildir. Gerçek eğitim evde alınan eğitimdir. Bu da sadece yanlıĢların düzeltilmesi, öğütlerde bulunmak, uyarmak anlamına gelmez. Çocuk eğitmek, yetiĢtirmek, çocuğun kiĢiliğinin tüm potansiyelinin geliĢebileceği bir ortamı okul dıĢında ve okulu tamamlayıcı olarak ev içinde sağlamak ve bunun iĢlevliğini temin etmek demektir. Uçakların uçuĢa hazırlandığı havaalanları gibi ev ortamları da çocukların hayata hazırlandıkları yaĢama uçuĢ alanlarıdır. Çocuk eğitiminin bir bölümünü yuva ve okullar yüklenmiĢse de, çocuk yaĢamının 1/4'ünü okulda, 3/4'ünü evde geçirir. Bu açıdan bakıldığında çocukların yetiĢtirilmesinde anne-babanın rolü çok daha büyük ve önemlidir. Anne-babalar günün 24 saatini, hem de tatil hakkı bile kullanmadan yaĢamlarının 20 yılını bu meslekte geçirirler. Diğer mesleklerde deneme-yanılma uygulanabilir. Ancak anne-babalık mesleğinde deneme-yanılmaların sonucu ne yazık ki çok ciddi sorunlara sebep olmaktadır. Bu nedenle ciddi bir meslektir, eğitim gerektirir. Ayrıca bir sanattır. Geleceğin ve toplumun temel taĢları olan en değerli varlıklarımız, çocuklarımız için bu sanatın öğrenilmesi, eğitilmesi gerekliliğine içtenlikle inanıyorum. ÇağdaĢ Anne-Baba Eğitimi Neleri Kapsayabilir? 1. Yüreklendirme ve Çabaların Takdiri Çocuk yapılması gereken ve beklenen davranıĢlarda bulunduğunda hiç bir tepki gösterilmez, çocuğun böyle yapması normal görülür. Ancak yaptığı en küçük hatada hemen olumsuz tepkiler verirsek hatalı davranmıĢ oluruz. Ġkaz ve tepkilerin iĢlevliği ancak olumlu davranıĢlara da gösterilirse geçerli olur. Olumsuz davranıĢlara verilen olumsuz tepkiler üzerine kurulu eğitim sisteminde çocuk kiĢilik ve yeteneklerini geliĢtirme olanağı bulamadığı gibi giriĢimciliğini de yitirir. 2. Olumlu PekiĢtirme Biz canlılar hazza yöneliğizdir, hoĢumuza gidenleri tekrar duymak, yaĢamak isteriz. Aferin, ne güzel olmuĢun, sihirli bir etkisi vardır. ĠĢte davranıĢ mühendisliği denilen bilim dalı haz ve acı ilkesi üzerine kurulmuĢtur. Haz durumuna yaklaĢır (yemek, okĢamak, yakınlık, güzel söz) acı durumundan kaçarız (kötü söz, bağırma, acı verme, dayak, ceza). Olumlu davranıĢı tekrarlatmanın, kalıcı olmasının en iyi yolu, o davranıĢ görüldüğünde hemen olumlu tepki göstererek, davranıĢı pekiĢtirmektir. Aferin, çok iyi olmuĢ, çok hoĢuma gitti gibi sözler hem davranıĢı tekrarlatmak için bir garanti, hem de aile içi sağlıklı iletiĢimin kaynağıdır. Bunlar zaten böyle olmalı deyip, tepki vermemek bir eğitim eksikliğidir. DavranıĢ mühendisliğinin diğer bir yöntemi kademeli yaklaĢımlardır. Ġstenilen davranıĢ yaklaĢık olarak istenilene yakın hale geldiği zaman, anında olumlu pekiĢtirme yapılarak çabası yüreklendirilir. Örneğin; çocuk tabağındaki yemeğinin yarısını hiç uyarılmadan yedi, bitiremedi. Olumlu tepki, bugün yemeğinin yarısını ben söylemeden yedin, çok memnunum, Ģeklindedir. Çocuğun gayreti fark edilmiĢtir, yüreklendirilmiĢtir, pekiĢtirilmiĢtir. Böylece çocuk bu davranıĢı daha sık gösterir. Kademeli yaklaĢmalar, davranıĢ istenen kıvamda olmasa bile olumlu pekiĢtirme göstermek veya çabayı fark ettiğinizi göstermektir. 3. Örnek Olmak Eğitimin diğer bir güçlü öğesi de örnek olmaktır. Kızlar annelerini, erkekler babalarını, daha ileri yaĢlarda öğretmen, arkadaĢ veya farklı yetiĢkinleri örnek alırlar. Ancak toplumumuzda yetiĢkinler dünyası, söylediğimi yap, yaptığımı yapma ilkesi üzerine kurulmuĢtur. Anne-baba çocuğunu döver, ancak çocuk kardeĢini dövünce çok kızılır. Baba komĢuya evde olmadığımı söyle der, ama çocuk yalan söyleyince kızılır, yalan üzerine konuĢulur. Çocuğunun küfür ettiğinden yakınan bir anne "bu geri zekalı da nereden öğreniyor bunları" demiĢti bize. Öğütlerden çok istenilen davranıĢları örnek olarak göstermek güçlü bir yöntemdir. 4. Çocuğu Dinlemek ÇağdaĢ anne-baba eğitimine getirilen yeni bir yöntem de çocuğunu dinleyebilmektir. Bu yetenek kazanılır ve öğrenilir. Çocuğu gerçek dinleme sessizlik, anlayıĢ, empati (kendini çocuğun yerine koyarak, olaya bakabilme yeteneği) ve yorumsuz dinleyebilme yeteneği gerektirir. Çocuğu dinlemek onun isteklerini mutlaka yerine getirmek değildir. Dinlemek o sırada sorunu olduğunu anlatan kiĢiyi rahatlatmak, anlayabilmek demektir. Çocuk konuĢurken dinlenildiği zaman: KonuĢma yeteneği, kelime hazinesi geliĢir, kendini rahatlıkla ifade eder. AnlaĢıldığını hisseden çocuk kendini daha huzurlu ve güvenli hissettiği gibi, sorunlarını konuĢarak halleder. Çocuk derdini ve sorununu davranıĢla göstermek yerine (saldırganlık, ağlama, huysuzluk) sözle ifade ederek rahatlar. Çocukla anne-baba arasında bir yakınlık doğar, çocuk onlara danıĢır, diyalog doğar. Söyledikleri dinlenen çocuk da, anne-babasını dinlemeye baĢlar. 5. Yıkıcı Kızgınlık Ġfadesinden Yapıcı Kızgınlığa Kızgınlığın yapıcı ve olumlu ifadesi, öğrenilmesi Ģart olan çok önemli bir yaklaĢımdır. Yıkıcı kızgınlığın davranıĢ ifadesi dayak, sözel ifadesi de sözle yaralamaktır. Kızgınlık genellikle SEN sıfatı ile dile getirilir. "SEN NE BĠÇĠM ÇOCUKSUN" gibi. ÇağdaĢ anne-baba eğitiminde SEN yerine BEN kullanılır. BEN ile ifade edilen olumsuz duygular "söylediklerime bu Ģekilde cevap verdiğin zaman çok kırılıyorum" gibi bir konuĢma çocuğu savunucuğa itmediği gibi, anne-babasının duygularını daha iyi anlamasına, onları üzmemek için davranıĢını değiĢtirmesine neden olur. Ben dili ile ifade edilen yapıcı kızgınlıktaki çatıĢmalar çözülerek aile içi iletiĢim daha sağlıklı ve değerli olur. Sosyal bilimlerin ilerlemesi sonucunda insan iliĢkilerinde yararları geçerlilikleri saptanan bu yöntemler aile içinde de her kiĢinin kullanabileceği uygulamalara dönüĢmüĢtür. Geleneksel katı yaklaĢımların, kiĢilik geliĢmesine zararları saptanmıĢtır. Zira çocuğumuzu yetiĢtirmek ve eğitmek, aslında kendimizi eğitmek ve yetiĢtirmek demektir. Yararlanılan Kaynaklar Çocuk-Ana-Baba ĠliĢkisi Prof. Dr. Rıdvan CEBĠOĞLU Çocuk Akıl Sağlığı Uzmanı Emekli Öğrt. üyesi ÇağdaĢ Anne-Baba Eğitimi Neleri Kapsayabilir? Uzman Leyla NAVARO Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi ÇOCUĞUN GELĠġĠMĠNDE OYUNUN ÖNEMĠ VE ANNE-BABA TUTUMU Hazırlayan: Banu ÖZKAN Eğitimci Bir anne-babanın çocuğuna vereceği en önemli ilk Ģey sevgidir. Anne-babalar çocuklarını daha dünyaya getirmeden önce biraz olsun kendilerini eğitmeli (dergi, kitap, ana-baba okulları,TV, internet vs.), yayınları takip ederek çocuk yetiĢtirme sanatını öğrenmeleri gerekmektedir. Yeni dünyaya gelecek olan çocuğun her türlü sorumluluğuna hazır olmalıdırlar. Her anne-baba çocuğunu sever, doğumdan itibaren tüm imkânlarını kullanarak ona bir Ģeyler öğretmeye, en iyiyi vermeye çalıĢırlar. Oyun; çocuğu yetiĢkin hayata hazırlayan en etkin yoldur. Çocuğun en önemli eğitim araçları oyuncaklarıdır. Oyun ile insan iliĢkileri, yardımlaĢma, konuĢma, bilgi edinme, deneyim kazanma, psiko-motor geliĢimi, duygusal ve sosyal geliĢimi etkilediği gibi, zihin ve dil geliĢimini de etkiler. YetiĢkinler gözüyle oyun, çocuğun eğlenmesi, oyalanması, baĢlarından savmak için bir uğraĢ olarak görürler, oysa oyun, çocuk için ciddi bir iĢtir. Çocuk oynadıkça becerileri artar, yetenekleri geliĢir. Çevresini, bilinmeyenleri tanır, kendisi için anlaĢılır duruma getirir. Çocuk oyun oynarken özgürdür, kuralları kendi koyar-bozar, yetiĢkinlerin kısıtlamaları yoktur. 3-6 yaĢ arası çocuğun en önemli dönemidir. Durmadan soru sorar "bu neden, niçin, nasıl?" sorularına yanıt isterler. Öğrenme açlığı mevcuttur, her Ģeyi bilmek isterler. Enerjiktirler, yorulmak nedir, bilmezler. Onları anlayın, sabırla yanıtlayın, yanıtlarınız kısa, net ve anlaĢılır olsun. Çocuklar oyuncaklarla oynamayı severler, ancak oyuncakların iyi davranıĢların karĢılığında ödül, anne-baba sevgisinin kanıtı olarak kullanılması yanlıĢ olup, kesinlikle kaçınılması gereken bir tutumdur. Oyuncaklar çocuk geliĢiminde büyük bir yer tutarlar, ancak bize sarılmaz, sevmez ve öpemezler. Ne kadar meĢgul olursanız olun, çocuğa ayıracak olduğunuz birkaç zaman diliminde onunla sohbet etmeniz, ona sarılmanız, yerlerde yuvarlanmanız, onun oyuncakları ile oyun oynamanız onu mutlu edecektir. Okulda, ertesi günü keyifle arkadaĢlarına, öğretmenine veya diğer baĢka kiĢilere anlatacak olduğu bir an yaĢatacaksınız. Çocuğunuza "lütfen" demeyi öğretin. Siz onun oyuncağının yerini değiĢtirirken veya alırken izin isteyin. Çocuklar kurdukları oyunlarda hep büyükleri taklit ederler. Yaptığınız her olumlu davranıĢ, ona iyi ya da kötü yönde etki edecektir. BaĢkaları ile onu kıyaslayıp üzmeyin, "o" kendine özgü bir bireydir. Yaptığı her doğru davranıĢ için onu sözleriniz ve sevginizle ödüllendirin. 3-5 yaĢında ana okuluna gidecek olan çocuklar sabırsız ve heyecanlıdır. Onlara karĢılaĢacakları olayları olabildiğince somut bir Ģekilde anlatın. Orada eğlenebileceğini, yeni arkadaĢlar edineceğini açıklayın; çocuğunuza pembe tablo çizmeyin. Belki ağlayacağını, ağlayan çocuklar olabileceğini, karĢılaĢabileceği olumlu-olumsuz Ģeyleri anlatın. Okul bitiminde onu alacağınızı söylemeyi unutmayın, açık olun paniğe kapılmasın. Çoğumuz, çok iyi niyetlerle herkesten önce okuma-yazmayı öğretmek isteriz; ve ona öğretme yoluna gideriz. Hiç bir anne-baba öğrenme konusunda zorlayıcı olmamalı, bu tür davranıĢlar öğrenme sürecini geliĢtirmekten uzak olup, anne-baba çocuk iliĢkisini zedeleyecek niteliktedir. Anne-babalar bu tür davranıĢlarda bulunarak kendi gururlanma ihtiyaçlarını giderme amacındadırlar. (Çocuğumuzda bulunan bazı özel durumlar hariç olup yine de eğitimcilerin yönlendirmesi daha doğru olur). Herzaman gündeme gelen sorulan sorulardan bir diğeri de çocuğum okulda olan yaĢantıları hakkında konuĢmak istemiyor? Okul, onların özel hayatının bir parçasıdır. Onu anlayıĢla karĢılayın, zorlayıcı olmayın ama yine de takipçi olup, sohbet anında bazı sorular sorarak onunla ilgilendiğinizi belli edin. Sabırlı ve açık olun...zaman içerisinde sizinle paylaĢacaktır. Sonuç olarak,"3-6 yaĢ arası çocukluğun en önemli dönemidir" demiĢtik. Bu nedenle haklarına saygılı olun, onu anlamaya çalıĢın; konuĢurken arkanızı dönmeyin, göz temasında bulunun, onun seviyesinde çömelin ya da oturun, aynı seviyeye gelmeye özen gösterin. Ġstediği herhangi bir Ģey size ters geliyorsa, bunu istiyorum - sebebi bu, veya istemiyorum-sebebi Ģu.... diye açıklama yaparak tercihi ona sunun. Hiç birimizin elinde sihirli deyneği yok, ne eğitimcilerin ne anne-babanın...Her ne sorun ile karĢılaĢırsak karĢılaĢalım, sabır ve sevgi ile iyi insan iliĢkilerinin temel harcını atmıĢ olacaksınız. 3-6 YAġ ÇOCUKLARININ DUYGUSAL SORUNLARI Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Parmak Emme Parmak emme her sağlam çocukta bebeklikte görülen normal bir davranıĢtır. Genellikle 2 yaĢına kadar kendiliğinden bırakılır. Daha sonraki yaĢlarda ve özellikle 5-6 yaĢından sonra devam ederse arzu edilmeyen bir alıĢkanlık olur. Ġnsana bir zevk, bir doygunluk sağlayan herhangi bir Ģeyin tekrarı kısa bir süre sonra alıĢkanlık haline dönüĢür. Çocuk emmeden doğal olarak bir doygunluk hissettiği için herhangi bir doyumsuzluk hissettiğinde parmak emmeye baĢlar. Ġleriki yaĢlarda parmak emme aslında anne babaya karĢı bir uyarı sayılmalıdır. Çünkü çoğu kez parmak emmenin altında ruhsal bir gerginlik, doyumsuzluk, can sıkıntısı, baĢ kaldırma, yalnızlık duygusu kısaca mutsuzluk vardır. Çocuk parmak emmeyi huy edinerek, anne ile babasını kendisi ile ilgilenmeye itmektedir. Yeni bir kardeĢ, kötü bir aile ortamı, yalnız bırakılma, çevresinde beklenmedik bir değiĢiklik olduğunda çocuk parmak emmeye sığınabilir. Parmak emmeyi alıĢkanlık haline getiren çocuk karĢısında anne babanın davranıĢı aĢağıdaki öneriler doğrultusunda olursa, çocuk bu alıĢkanlığı daha da çabuk bırakacaktır. Nasıl Davranılmalı? Önce parmak emmenin zararsız bir davranıĢ olduğu bilinmelidir. Hiç bir Ģekilde bu sorun büyütülmemelidir. Vazgeçirmek için azarlamak, bir takım cezalara baĢvurmak, acı biber sürmek, ellerini bağlamak gibi sert tepkilerden kaçınılmalıdır. Bunlar tam tersi olarak alıĢkanlığın pekiĢmesine neden olabilir, çocuğu isyankar yapar. Parmaklarını, dudaklarını, elbisesinin eteğini ve mendilinin, yastığının, yorganının ucunu veya benzer eĢyayı emme olayına hemen hemen bütün çocuklarda rastlanabilir. Fakat bu olay geçicidir, kısa sürede terk edilir. ġayet 5-6 yaĢından sonra da devam ederse çocuğun ruhsal bir sorunu olabileceği düĢünülmeli, nedenleri araĢtırılıp, çözümüne çalıĢılmalıdır. Öncelikle anne-baba çocuğa ilgilenildiğini, sevildiğini hissettirmelidir. Anne-baba, çocuk parmak emse de emmese de sevgi ve ilgilerinin aynı olduğunu kanıtlamalıdır. Çocuğun durumu incelenmeli, düzeltici önlemlerin yalnızca bir belirti olan parmak emme yerine, asıl sorunların çözümüne yöneltilmesi gerekir. Asıl nedenler ortadan kalkmadıkça parmak emme vb. davranıĢlar devam edecektir. Çocuğa uygun dinlenme, geniĢ ve çeĢitli faaliyet yapma, oyun oynama olanakları sağlanmalıdır. Özellikle çocuğun elleri ilgi duyacağı, hoĢlanacağı bir uğraĢıya, bir oyuna veya oyuncağa yöneltilirse, çocuk ellerini artık ağzına götürmeyecektir. Çocuğa kendi kendini kontrol ederek isterse bu alıĢkanlığı terkedeceği inancını kazandırmak, bu konuda çocuğu desteklemek yararlıdır. 3 YAġ ÇOCUĞUNUN GELĠġĠM ÖZELLĠKLERĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Basit giyeceklerini kendi baĢına giyip çıkarabilir, çatal-kaĢık kullanabilir, elini-yüzünü yıkayıp, kurulayabilir, tuvaletini kendi yapabilir, bardağını tutup suyunu içebilir. Basit ev iĢlerinde anne-babasına yardımcı olabilir. ArkadaĢlarının yanında, tek baĢına oyun oynamayı da tercih edebilir. Ġnatçılık yapar, adını, soyadını, cinsiyetini söyleyebilir. Hayali oyunlar kurup oynayabilir, eĢyalarını tanıyabilir, kendini bazı tehlikelere karĢı koruyabilir. Cümle niteliğinde tek sözcükleri kullanabilir, iki farklı sözcüğü birleĢtirebilir ve kelimeleri çoğul olarak kullanabilir. Yeni duyduğu sözcükleri tekrarlayabilir, kısa ve basit Ģarkıları söyleyebilir, 1'den 3'e kadar sayabilir. BaĢ ve iĢaret parmağını kullanarak küçük nesneleri toplayabilir. Küçük bir ĢiĢeden boncuğu çıkarabilir, dik bir çizgiyi çizebilir, kopye edebilir, dört adet küple kule yapabilir, 2-3 adet boncuğu ipe dizebilir. Kitap sayfalarını tek tek çevirebilir, yardımla yapıĢtırıcı, boya kalemlerini, baskı çalıĢmalarını ve makası kullanabilir. Yardımsız pastel boyalarla resim yapabilir, hamurdan top yapabilir, legoları takıp çıkarabilir, ufak nesneleri toplayabilir, ĢiĢeye koyabilir. Tek baĢına merdiven çıkabilir, yardımla merdiven inebilir. Büyük boy bir topa tekme atabilir, orta boy bir topu havaya atabilir. Tek ayağının üzerinde 1 saniye durabilir, çift ayakla zıplayabilir, koĢarken önünde bir engel varsa çarpmadan yolunu değiĢtirebilir. Yardımsız üç tekerlekli bisiklete biner, kaydıraktan kayar. 4 YAġ ÖZELLĠKLERĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Fazla yardım görmeden elbiselerini kendi kendine giyebilir, elini yüzünü yıkayabilir, yemeğini dökmeden yiyebilir, suyunu kendisi koyabilir. Tuvalete kendi baĢına gidebilir, bir büyüğüne haber verir orada biri olsun ister. Çok hareketli oynar, bir yerden diğerine hızla gider ve gelir. Yaptığı her iĢte hız ve hareket vardır, hareketsiz duramaz. Üç tekerlekli bisiklete kolayca binebilir. Top atar, atılan topu kolayca tutar. Tahta bloklarla, kutularla yapılar kurar, bunları oyunlarında kullanır. Resimlerini özenle çizmeye çalıĢır, ancak yetiĢkinler bu resimlerin ne olduğunu kolayca anlayamaz ve bir Ģeye benzetemezler. Küçük makasla düz bir hat üzerinde kağıt kesmeye çalıĢır, kalem tutabilir, kağıt katlar, bakarak veya hayal ederek harfleri yazmaya çalıĢır. Çok konuĢur, dili hiç durmaz. Olayları abartarak anlatır. Hayal ettiği olayları gerçekmiĢ gibi anlatır. Hayalinde yarattığı kiĢilerle konuĢabilir. Anlamsız kelime dizelerinden kendi kendine tekerlemeler uydurur, söyler. YetiĢkinlerden duyduğu, gördüğü, iyi kötü herĢeyi taklit eder. Dili bozuktur, küfür edip kötü sözler söyleyebilir. BaĢkalarına isim takar, arkalarından bağırır. Neden, niçin, nasıl gibi ayrıntılı cevap isteyen sorular sorar. Renkleri ayırt eder, adları ile tanır. Dikkat süresi biraz daha uzar, belli bir yerde 15-20 dakikadan fazla kalırsa sıkılır. Sevdiği, ilgilendiği etkinliklerde daha uzun süre harcayabilir. YaĢıtlarıyla veya yetiĢkinlerle sözlü olarak kolayca anlaĢır. Hem bedeni ile hem sözle saldırganlık yapabilir. Oyuncaklarını hor kullanır. Toplum içinde bazen olumlu bazen olumsuz davranır. ArkadaĢlarına bazen kabadayılık taslar, gözdağı verip sürekli böbürlenir. Oyun kurallarına uymayı baĢarır. Bazı kısıtlamaların nedenini anlamaya baĢlar ve uyum sağlar. YaĢıtları ile grup oyunlarına katılır. Masal dinlemeyi, kitaba bakmayı, kitabın sayfalarını çevirmeyi sever. 5 YAġ ÖZELLĠKLERĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Bedenini becerikli, kontrollü biçimde yönetip, kullanabilir. Oynadığı yerde uzun süre kalır. Bir oyun baĢlattığında, aynı oyunu birkaç gün sürdürür. Oturmaktan hoĢlanmaz. Eğilip doğrularak, durmadan hareket ederek, çömelerek oynamayı yeğler. Çizgilerle belirlediği bir Ģeklin içini boyar. Kare ve üçgen çizebilir. Tahta kap ve bloklarla kat kat yapılar kurar, kesme ve yapıĢtırma iĢlerinden hoĢlanır. Hep konuĢmak ister. YetiĢkinler gibi uzun cümleler kurmaya çalıĢır. Bilgisini arttırmak için sorular sorar. Örneğin; "Bu nasıl çalıĢır? Bu niçin böyledir? Bu nasıl kullanılır?" vs. Sözlü olarak ayrıntılı bilgiler verir. Dil bilgisi kurallarına uygun konuĢur. Olayları ve masalları, konuların sırasını bozmadan anlatır. HerĢeyin neden ve niçini ile ilgilenir. Evcilik oyunlarında gerçek yaĢamı yansıtan konular iĢler. Anne olur, yemek piĢirir, ev süpürür vs. Bir resme bakarak, aynı Ģeyleri kendi kağıdına aktarmaya, çizmeye çalıĢır. Söylemek istediğini dile getirmeden önce düĢünür, sonra söyler. Hayalle gerçeği birbirinden ayırabilir. Gerçek olaylarla daha çok ilgilenir. Bu yaĢın belirgin özelliklerinden biri toplum isteklerine uygun davranmaktır. Günlük yaĢamı canlı biçimde oyununa aktarır. Yönetilmekten, eğitilip öğretilmekten hoĢlanır. Her Ģey için izin ister. "ġunu yapabilir miyim? BirĢey sorabilir miyim?" gibi sorular sorar. Grup oyunlarını diğerlerine tercih eder. Ġki-üç çocukla güzel oynar. Küçükleri korur. Oyunları Ģaka ve sürprizlerle doludur. Açık hava oyunlarında, ev içi oyunlarından daha baĢarılıdır. DıĢarıda daha mutlu olur. YetiĢkinlerden ve kendisinden küçüklerden çok yaĢıtları ile birlikte olmaktan hoĢlanır. Çok yorulduğunda saldırgan davranır, ağlamaklı olur, kolayca ağlayabilir. Müziğe uyarak oynar, yürür. Ġp atlamaya çalıĢır. Ġki tekerlekli bisiklete binmeye heves eder. Üç tekerlekli bisiklete biner. Dikkatlidir. Kendi kendini eleĢtirir, kendine güveni vardır. Söylenenlere inanır ve harfiyen uyar. Belleği çok güçlüdür. 6 YAġ ÖZELLĠKLERĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Bedenen hayli hareketlidir. Zaman zaman dengesini kaybeder, bir yerlere takılıp düĢer. Yuvarlanmaktan, emeklemekten, güreĢ etmekten, yere uzanarak oynamaktan hoĢlanır. Yerde top zıplatabilir, istediği yere top atıp, atılan topu tutabilir. Toprak ve kumla oynamayı ve çukur kazmayı sever. Tahta parçaları, kutular veya bloklar ile iĢlevsel yapılar kurar, onları ev, bahçe, garaj vs. olarak kullanabilir, baĢka oyuncakları bu kutuların içinde yürütür. Küçük kasları oldukça geliĢmiĢ olduğundan diğer yaĢlara oranla el iĢlerinde daha beceriklidir. Kesip yapıĢtırır, boya yapar, resim yapar, tüm araç ve gereçleri iyi kullanır. Erkek çocuklar topla, kız çocuklar iple oynamayı sever. Harfleri yazmaya çalıĢır, bazılarını ters yazar. Bazı çocuklar ad ve soyadlarına ek olarak bir kaç harf yazabilir. BaĢkalarına kötü sözler söylemek, onları terslemek, onlarla tartıĢmak, isim takmak, arkalarından bağırmak gibi olumsuz huylar edinebilirler. Bu yaĢlarda özellikle erkek çocuklarda dil tutukluğu veya kekemelik görülebilir. Bedensel geliĢme yavaĢlamıĢtır. Göz bozuklukları görülebilir. Yakın görmekte güçlük çeken çocuklar çoğunluktadır. Süt diĢleri değiĢmeye baĢlar. Bencil ve kavgacı olabilir. Bir Ģeye kızdığı zaman onun sorumlusu olarak annesini görür, hıncını annesinden almaya çalıĢır. Ġstekleri hiç bitmez ve anında yapılmasını ister. HerĢey istediği Ģekilde olmalıdır. Fırtınalı ve duygusal bir yaĢtır. HerĢeyin hepsini ister. PaylaĢmaktan kaçınır. Seçme yapmaz. Suçlanmak, eleĢtirilmek istemez. Kendisine verilen cezalara tepki gösterir. Oyunlarda ve ilgi alanlarında kız ve erkek çocuklar arasında farklılık izlenir. Her ikisi de sürekli yeni Ģeyleri denemek ister. Yeni oyunlar yaratır ve uygularlar. Birçok hayali rollere girer, grup oyunlarından çok hoĢlanırlar. Bazı sorumluluklar yüklenir, söylenenleri dikkatle dinler, dikkat süresi uzar. Kendisiyle gerçek nitelikte eğitim uygulamaları yapılacak çağa gelmiĢtir. Bu yaĢta bazı çocuklar okula baĢlayabilir ve baĢarılı olabilirler (özellikle kız çocukları). FELAKETĠN ve BÜYÜK TRAVMALAR ARDINDAN ÇOCUKLARIMIZIN RUH SAĞLIĞI YaĢanılan travma olayları sadece çocukların değil, hepimizin emniyet mekanizmasını zedeleyip, itimat konusunda da inançlarımızı yitirir. Bunlar anormal olaylara gösterilen normal tepkilerdir esasında. Yanlız çocuklar biz yetiĢkinlere nazaran felaket olaylarına farklı gözle bakarlar. Bu yüzdendir ki felaketin etkisini üzerlerinden biran evvel atabilmeleri için onlara bilinçli bir Ģekilde yaklaĢmamız gerekir. Nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Teksas'daki Baylor Tıp Koleji'nin Psikiyatri bölümünün yayınladığı "yetiĢkinlerin, felaket atlatmıĢ çocuklarla" iliĢkilerinde dikkat etmeleri gereken hususları aĢağıda belirtilen 13 madde de özetlemiĢtir. 1. Çocuklar ile Geçirdikleri Üzücü Olay Hakkında KonuĢmaktan Kaçınmayın Çocuklara bu üzücü olaydan bahsetmeyerek onlara yaĢadıklarını unutturduğumuzu zannediyorsak yanılıyoruz. Kendiniz konuyu açmayın, ama çocuk açtığında bu konu üzerinde konuĢmamazlık etmeyin. Çocuğu dinleyin, sorularına cevap verin, çocuğu bu konuĢmanızla rahatlatıp ona destek olun. 2. Dürüst, Açık ve AnlaĢılır Olun Geçirdikleri olayla ilgili çocuklara gerçekleri söyleyin. Detay da verin bu çok önemli bir husustur. Detayları siz vermezseniz çocuklar kendi hayal güçlerini kullanıp detayları kendileri yaratırlar. Bu da yanılgılarına sebep olur. 3. Aynı Detaylar Tekrar Tekrar Gündeme Gelecektir-Hazırlıklı Olun Sabırla Doğru Olan Verileri/Gerçekleri Tekrarlayın Eğer birĢeyin cevabını bilmiyorsanız, bilmediğinizi söyleyin; eğer sizin de merak ettiğiniz bir konu var ise, mesela ölüm, aynen çocuğa sizin de bu konuyu merak edip ancak net olarak bilmediğinizi iletin (çocuğa dini eğitim verilmiĢ ise ölüm ile ilgili bu yönde açıklamalar yapılabilir, eğer verilmemiĢse din olayına bu aĢamada girilmemelidir). 4. Açıklamalarınızda Çocukların YaĢlarına Uygun Kelimeler Seçin Zamanlamaya da Dikkat Açıklamalarınızın hem zamanlaması, hem de kelimelerin seçimi büyük önem taĢır. YaĢanan üzücü olayın hemen ardından çocukların bilgiyi almaları hem de bu bilgiyi analiz etmeleri isteği azdır. Vakit geçtikçe daha fazla bilgi alabilirler, hazmedebilirler ve anlayabilirler. Bazı diğer önemli hususları Ģöyle açıklayabiliriz: Çocuklara verilen aynı bilgi yaĢanan olaylardan sonra değiĢik zamanlarda aynı çocuklar tarafından farklı Ģekilde yorumlanır. DeğiĢik yaĢlarda çocuklarda farklı tepkiler/düĢünceler olur. Uyku ile ölümü bağdaĢtırmayın. Bu çocuklarda korku yaratıp uyumalarını engeller. Çocuğun olayları nasıl algıladığını ne kadar iyi tanımlarsanız, o kadar iyi bir diyalog kurabilirsiniz. 5. Ölümün veya Olayların Neden Olduğuna Dair YanlıĢ Yorumları Çocuğun DüĢüncelerinden Atmasına Yardımcı Olun Çocuklar, özellikle de daha küçük yaĢtakiler, üzücü olayların neden olduğuna dair yanlıĢ kanılar üretirler. Mesela, annem öldü, çünkü - beni almaya geliyordu veya bana ateĢ ederken yanlıĢlıkla kardeĢimi vurdular... gibi. Çocukları bu konuda sıkmadan deĢmek gerekiyor, acaba bu üzücü olayın neden olduğunu düĢünüyor? Bunu ortaya çıkardıktan sonra yanlıĢ yorumlarını düzeltmek için gerekli açıklamaları yapın. Çocuğa da açıkça bazı olayları eriĢkin insanların da anlamadığını söyleyin. Bu hem doğrudur hem de çocuğu rahatlatır. 6. Kurtulan Çocuklar Kendilerini Suçlu Hissederler Kurtulan çocuklar genelde kendilerini suçlu hissederler. Kendilerini ne kadar suçlu hissettikleri çocukların ne ölçüde olayların neden olduğuna dair yanlıĢ yorumları olup olmadığına bağlıdır. Çocuklar suçluluk duygularını dile getirmeyi bilemezler. Onların kendilerini suçlu hissedip hissetmediklerini davranıĢlarından ve duygular kendilerinden nefret etmek ve kendilerine zarar verme tarzında cereyan eder. DüĢünceleri de Ģöyle olabilir; ben kötü bir insan mıyım veya bende bir problem mi var? gibi. 7. Derin Üzüntü ve Yas - Bu Ġki Terimi Ayırt Edelim Derin üzüntü duygusal, fiziksel, beyinsel davranıĢlarla gösterilen tepkileri içerir. Bunların belirgin olanları Ģöyledir : kızgınlık, üzüntü, korku, uyumakta zorluk çekme, kabus görme, uykuda çığlık atma, iĢtahsızlık, mide ağrısı, aile fertlerinden uzaklaĢmak, yatağı ıslatmak, hiper hareketlilik gibi. Bazıları ise belirgin değildirler; örneğin, daha sessiz olup daha fazla okumak veya ergenlik çağındakiler için arkadaĢlarıyla sık sık görüĢmemek, çıkmamak gibi. Dikkatinizi çekmesi gereken bir husus var, bu da belirgin olmayan semptomlar çoğu zaman anne ve babalar tarafından olumlu hareketler olarak algılandıkları için önemsenmezler. Tepkiler tabii ki yaĢla bağlantılıdır. Genelde Özetlersek 5 YaĢ ve Altı: Bazıları fazla bir tepkide bulunmayacaklardır, çünkü neler olduğunun farkında değillerdir. 6 ile 12 YaĢ Arası: Somut korkuları vardır, örneğin; dolapta bir terörist saklanıyor. Ergenlik Çağı: Daha iyi anlayabilirler ama korkularını abartırlar. Yas ile kaybedilen kiĢi veya kiĢilere yönelik adetlerin gerçekleĢtirilmesidir. Örneğin; cenaze töreni, siyah kıyafet, mevlut gibi. Bu tarz olaylara çocukların da katılmasında fayda vardır. 8. Derin Üzüntü Normaldir. Bunun Uzun Süre Devam Etmesi Normal Değildir Eğer yukarıda bahsedilen semptomlar 6 aydan fazla kendilerini göstermeye devam ederlerse veya çocukların hayatlarındaki diğer alanlarda olumsuz etkileri oluyorsa, bu konuda uzmanlardan yardım alınması gerekmektedir. Diğer alanlar ile neyi kastediyoruz? Okuldaki durumlarında her hangi bir değiĢme, ilgi alanlarındaki faaliyetlere katılmamaları ve hatta ilgi göstermemeleri, oyun oynamalarında değiĢiklik gibi. 9. Çocuklar Konuyu Açtıklarında Duymamazlıktan Gelmeyin Çocuklar üzüntü verici olay hakkında konuĢmak istediklerinde daima onları dinlemek için orada olun. Yanlız, konuĢmak istemeyen çocukları da zorla konuĢturmaya çalıĢmayın. Siz de üzüntülerinizi açıkça paylaĢın çocukla, yanlız olmadığını hissettiğinde daha rahat olacaktır. 10. Daima Onlarla Olun; ġefkatle YaklaĢın; Güvenli Hissetmelerini Sağlayın ve Onlara KarĢı Aynı Tarzda YaklaĢın Bütün bunlar çocuğun bu olayı üzerinden atmasında yardımcı olacaktır. Dikkat edilmesi gereken husus; davranıĢlarınız ve söyledikleriniz aynı düzeyde olsun, yani aynı Ģey için birgün ak deyip öbür gün kara demeyin. 11. Çocuğun Çevresindeki KiĢiler, YaĢları ne Olursa Olsun, Bilgilendirilirlerse Çocuğa O Kadar Daha Fazla Yardımcı Olabilirler En azından bir müddet daha sabırlı veya anlayıĢlı davranırlar. Bu da çocuğun bu olayı üzerinden çabuk atmasına yardımcı olacaktır. 12. Çocuklar Ġlginç Görsel Tecrübeler YaĢayabilirler, Buna Hazırılıklı Olun Üzüntücü olaydan altı aya kadar çocuklar ilginç görsel olayları yaĢayabilirler. Örneğin, kaybedilen kiĢi veya kiĢilerin seslerini duyabilirler veya kalabalıkta onları görebilirler. Bunlar halusinasyon değildir. Çoğu bilim adamı bunları çocukların dini inanç sistemiyle bağdaĢtırır. Bundan dolayı çocukların duygularının rencide edilmemesi gerekmektedir. 13. Tüm Ġmkanlardan Faydalanın Etrafınızda olan profesyonel insanlardan hem kendiniz hem de çocuğunuz için yardım alın. Bunlardan faydalanmayı öğrenin. Ayrıca aĢağıdakileri de göz önünde bulundurmalıyız Çocuğunuzun kendisini güvencede hissettiğinden emin olun. Özellikle küçük yaĢtaki çocuklarla (7'ye kadar) daha fazla oynayın. Onların oynaması için de ayrıca imkanlar yaratın. Çocuklarla daha fazla zaman harcayın ve size daha ilgili olmalarına izin verin. Aynı zamanda sizde normalden fazla takipçi olun. 7 ile 12 yaĢ grubuyla konuĢmayı deneyin. Onları düĢüncelerini ve duygularını paylaĢmak için teĢvik edin. Olanaklar dahilinde gündelik alıĢkanlıklarınızı sürdürmeye devam edin. Örneğin, yemek saatleri, yatma saati, masal okuma, öğle yemeği sonrası uyku gibi. Lütfen unutmayalım ki yukarıda bahsedilen önlemler hiçbir zaman bir psikoloğun veya bir psikiatrisin yerini tutamaz. Çocuğunuzda bir takım tepkilerin devam ettiğini gördüğünüzde lütfen gerekli yerlerden yardım alınız. AĠLENĠN PSĠKO-SOSYAL ORTAMI Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Ailede ortak disiplin anlayıĢı, herĢeyden önce çocuğun ikilem yaĢamaması açısından çok önemlidir. Annenin "hayır" dediğine babanın "evet" demesi baĢlangıçta çocuğu belirsizliğe ve kararsızlığa, daha ilerideki yaĢlarda ise inatçılığa ve itaatsizliğe sürükler. Nasıl olsa istediğini eninde sonunda yaptıracaktır. Bu nedenle anne ve baba birbirlerinin yaptıklarını onaylamasalar bile o an çocuğun yanında itiraz etmemeleri doğru olur. Çocukta, çeliĢkiler içinde inatçı, dediğim dedik ve meydan okuyan bir kiĢilik geliĢmemesi için anne ve babanın kurallar konusunda tutarlı kararlar almaları gerekir. Çocukta sık sık görülen yemek yeme sorunu, gece geç yatma ve uyku güçlüğü, inatçılık gibi davranıĢ bozukluklarını çoğunlukla babanın çalıĢtığı, annenin çocuğun eğitimi ile ilgili olduğu ailelerde görülür. Bu tür ailelerde babanın çocukla daha çok sevgi alıĢ veriĢinin olduğu, ancak babanın çocuğun eğitimine ayıracak zamanı veya gücü olmadığını da görüyoruz. Az da olsa anne ve babanın yer değiĢtirdiği olmaktadır. Annenin onaylamadığı davranıĢlara babanın hoĢ görü ile bakması beraberinde bir baĢka sorunu da getirmektedir. Anne saygınlığını yitirmekte, çocukla deyim yerinde ise yüz-göz olmaktadır. Çocuk yemeyi red ederek, uyumamakta direnerek, ve sık sık akıl almaz isteklerde bulunarak annenin gücünü denemektedir. Sonuç olarak tam sağlıklı anne babalık ve sağlıklı bir aile ortamı oluĢturabilmek herkes için kolay değildir. Ancak çocuk konusunda neye kızıp, neye kızmayacaklarını, neye ödül neye ceza vereceklerine, hangi kurallarda esnek, hangi kurallarda kesin davranılacağına önceden karar veren anne ve babalar çocuğun geliĢimi ve eğitiminde tutarlılık gösterirler ve ortak aldıkları sorumluluğun keyfini çıkarırlar. ALTINI ISLATAN ÇOCUKLAR Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Çocuklar genellikle iki yaĢ civarında büyük tuvaletlerini, iki-üç yaĢ dolaylarında da küçük tuvaletlerini kontrol ederler. Altını ıslatma olayının duygusal ve bedensel bozukluklarla ilgili nedenleri vardır. Nedenleri Böbrek, sidik torbası ve boĢaltım yollarındaki bozukluklar. Bağırsak kurtları. Epilepsi nöbetleri. Omurganın alt taraflarında çatallı diken denilen bir bozukluğun olması. Bu tür çocuklarda uyku derindir. Yukarıda sözü edilen yapısal bozukluklar sonucu derin uykuda sidik torbasının büzücü kasları gevĢemekte ya da içten gelen iĢeme uyarılması çocuğu uyandırmaya yetmemektedir. Soya çekim. Kıskançlık. Özellikle küçük kardeĢini kıskanması sonucunda bebekliğe dönmek ve O'nun gibi ilgi görmek istemesi. Sevgi ve ilgiyi anne-babanın çocuklarına eĢit olarak ayarlayamaması karĢısındaki kıskançlık tepkileri. Anne-baba geçimsizliği. Erken ve baskılı tuvalet eğitimi, çocuğun altını ıslatma durumundan dolayı ayıplanması, hor görülmesi, cezalandırılması, altını ıslatmaması için korktulması. Anne-babanın çocuğa sert davranması, Ģiddetli cezalar vermesi (dayak, azarlama, bazı isteklerden mahrum etme, odaya kapatma vs.) veya gereken ilgi, sevginin verilmemesi. Çocuklarda derin, dalgın uyku ve korkulu rüyalar. Çocuğun psikolojik ve sosyal özürlerine karĢı tepki göstermesi. (Örneğin; Çevreden bazı çocukların görünürdeki bazı kusur ve davranıĢları alay konusu edilir). Çocuk buna karĢı altını ıslatma biçiminde tepki gösterebilir. Önlemler Altını ıslatma bedensel bozukluklardan ileri geliyorsa, çocuk tıbbi muayenelerden geçirilip, tedavi yoluna gidilmelidir. Gece iĢemesi genellikle uykunun ilk saatlerinde olur. Özellikle çocuğun 7 yaĢından önce gecede 1-2 kez tuvalete kaldırılması yararlı olabilir. Genellikle hangi saatlerde altını ıslattığı tesbit edilmeli ve o saatlerde tuvalete götürülmelidir. AkĢam yemeklerinde ve gece yatmadan önce çocuğa sıvı gıdalar verilmemeli. Her gece yatmadan önce tuvalete gitmesi sağlanmalıdır. AkĢam yemekleri fazla ağır olmamalıdır. Sindirimi güç olan yiyecekler çocuğun uyku düzenini bozar. Rüya ile karıĢık olan bu düzensiz uyku içinde de çocuk altını ıslatabilir. Altını ıslatan çocuğun yatağı mutlaka her zaman temiz olmalı, her defasında değiĢtirilmeli, yatağı ve çarĢafı korumak için altına muĢamba vs. konulmamalıdır. Çocuk her gece yatağına sevgi ve sevecenlik ile götürülmeli, yatağının temiz olduğu çocuğa belli edilmeli, ancak açıkca söylenmemelidir. Altını ıslatmadığı günler sayılarak ve ödüllendirilerek takvim tutma yöntemi ile kuru kalkmaya özendirilmelidir. Alınan tüm önlemlere karĢın yine altını ıslatmaya devam ederse, durum ne olursa olsun çocuğun temizliği söylentisiz yapılmalıdır. Sayın anne ve babalar! ġunu anımsamakta yarar var. Altını ıslatmanın cezalarla, korkutmalarla giderilmesi mümkün değildir. Bu önlemler aksine olumsuz sonuçlar yaratır. ANAOKULUNA BAġLARKEN Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Her yeni durum gibi, çocuğun okula baĢlaması, uyum sorunu ortaya çıkartacaktır. Çocuklar anaokuluna ilk geldiklerinde anne-babalarından ayrılmak istemez, sarılıp, ürkek gözlerini çevrede gezdirerek, içeri girmekte direnirler. Bu süreç, her çocuğa göre değiĢir. Bağımsız, kiĢiliği geliĢmiĢ, güven duygusu pekiĢmiĢ, anne-babasının belli saatte gelip kendisini alacağına inanan öğrencinin uyumu daha kolay olur. BaĢlangıçta çocuğun gösterdiği tepki, okula karĢı değil, anne-babadan ayrılmak istemediğindendir. Okula baĢlamak, "tek baĢına'lığı" yaĢamak ilk anda her çocuğu zorlar. Çocuğun okula uyum sorununun çözümünü çabuklaĢtırmak konusunda yardımcı olabilirsiniz. Okul hakkında çocuğa açıklama yapmak ve okulu tanıtmak uyumu kolaylaĢtırır. Okulun her gün gidilmesi gereken belli bir oyun, arkadaĢ ve eğitim ortamı olduğunu anlatmalıyız. Ancak bu açıklama abartılmıĢ, yanlıĢ bilgiler içermemelidir. Aksi halde çocuk, kendisine anlatılanları okulda bulamayacak ve okula olan güvenini kaybedecektir. Çocuğun okulu tanıması, nasıl yemek yiyeceği, tuvaleti gelince kime baĢvuracağı gibi konularda temel kaygılarının giderilmesi ortalama 15 günü alır. Bu süre içinde çocuğun okulda kalıĢı 1-2 saatten baĢlayarak tam güne çıkarılmalıdır. Uyum sağlama aĢaması boyunca gözlediğimiz tepki çeĢitleri Ģöyledir: Çocuk gayet ilgili ve rahat baĢlar. Çocuk en baĢtan itibaren anneden ayrılmak istemez. Sınıfa, yanına çağırır, annesinin yedirmesini ister, Ġlk üç gün ya da bir hafta ilgili ve istekli gelir. Okul, onun için park gibidir. Ama sonra biraz da annesi ile birlikte olmak ister. Sürekli okula gelmenin anlamını yeni kavrar ve tepki gösterir. uyumak ister, ağlama gözlenir. Son iki durumda ailenin göstereceği kararlılık, sabır, okul öncesi eğitim ve kuruma gösterdiği inanç çocuğun uyumunu kolaylaĢtırır. Büyükanne-büyükbabalar torunlarına karĢı daha zayıf davranabilir, çocuklar da bu zayıflıklardan çok iyi yararlanabilirler. Bu yüzden, aynı kararlılık çocuğu okula alıĢtırma sürecinde, yanında bulunan büyüklerde de olmalıdır. Çocuğun okula baĢladığı ilk gün pazartesi veya salı olmalıdır. Çocuğun okul hakkındaki olumsuz düĢüncelerini anlatmasına olanak verilmesi uyumu kolaylaĢtırır. Veli, okul ve personel hakkındaki olumsuz duygu ve düĢüncesini çocuğun yanında konuĢmamalı, yönetimle mutlaka iletiĢim kurmalıdır. Çocuk onbeĢ gün geçtiği halde aĢırı ağlama, gece alt ıslatma, içe dönüklük, saldırganlık, arkadaĢ iliĢkilerinde kopukluk gösteriyorsa, bu onun henüz okula hazır olmadığını gösterir. Bu durumda, 3-4 aylık bir süre okula ara vermek ve çocuğun biraz daha olgunlaĢmasını beklemek çok daha yararlı olacaktır. ÇOCUKTA DUYGUSAL SORUNLAR Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Saldırganlık Saldırgan çocuk, duygusal sorunları nedeni ile yaĢıtları ve genel olarak çevresi ile uyumlu iliĢkiler kuramayan çocuktur. AĢırı geçimsizdir. ĠliĢkileri gergin ve sürtüĢmelidir. Parlamaya hazırdır, kavgacıdır. Sürekli kuralları çiğner, sık sık ceza görür. Anne, baba, öğretmen ve genellikle büyüklere karĢı gelmeye meyillidir. Olağan anlaĢmazlıkları bilek gücü ile çözmeye çalıĢır. Öfkesini yenemez ve hep kendini haklı çıkarma eğilimindedir. DavranıĢlarından utansa bile yinelemekten kendini alıkoyamaz. Cezalardan hiç etkilenmez veya bir süre etkilenmiĢ görünür. Bu tanıma giren çocuklar, ruhsal sorunlarını davranıĢlarına aktarırlar. Evde, okulda, çevrede durmadan sorun yaratırlar. YetiĢkinlerle sürekli çatıĢırlar. Çocukta sık görülen yaramazlık, itiĢip kakıĢma, ara sıra geçimsizlik ve kavgalar bir çocuğu saldırgan olarak tanımlamaya yetmez. Burada söz konusu olan, tutum ve davranıĢta süreklilik gösteren saldırganlıktır. Saldırganlık cinsel dürtü gibi insanda doğuĢtan varolan bir dürtüdür. Aslında bireyin yaĢaması için gereklidir. Ama insan aynı zamanda, en sevecen ve en uysal canlı olabilme yeteneği de gösterir. KiĢinin yaĢantı ve deneyleri kendisini bu iki uçtan birine doğru yaklaĢtırır. KiĢinin eğitilmesi, bir bakıma yapısında varolan bu saldırganlığın yumuĢatılması ve olumlu yollara aktarılması demektir. Toplumsal yaĢam bireylerin saldırganlık eğilimlerinin törpülenmesine bağlıdır. Aslında insanda varolan saldırganlık yok olmaz veya bütünüyle bastırılmaz, ancak biçim değiĢtirir. Beden gücünün kavgada değil spor alanında yarıĢmaya araç olarak kullanılması, bu yararlı dönüĢüme bir örnektir. Uygar kiĢi saldırganlık dürtüsünü kaba üstünlük sağlamak için kullanmaz. Onun yerine becerisi, yetenekleri ve zekası ile toplumsal amaçlara yönelir. Çocuk içinden gelen saldırganlığı baĢlangıçta bütün çıplaklığı ve yalınlığı ile dıĢa vurur. Çocukta güven duygusu geliĢtikçe beklemeyi ve tepkisini dizginlemeyi öğrenir. Gereksinimleri doyuruldukça yatıĢır. Daha az tepkiyle de isteklerinin karĢılanabildiğini öğrenir. BaĢkaldırma yerine uysal davranmanın kendi yararına sonuçlandığını görür. Kendisine sevgi ile yaklaĢıldıkça bu sevgiyi sürdürmek amacı ile kendi kendini kısıtlamaya baĢlar. Bir yandan da saldırganlığını oyuna aktarır; bastırmak zorunda kaldığı dürtülerine boĢalım alanı sağlar. Daha sonra benimsediği anne-babasına benzemek, onlar tarafından beğenilmek için davranıĢlarını onlara uydurmaya çalıĢır. Bunlara, anne-babasının ilgisini yitirmek ve cezalandırmak korkusu da eklenince çocuk saldırganlığını daha da azaltır. Saldırganlığın Nedenleri Öneriler DıĢtan gelen baskı ve kısıtlamalar. Dayak. Temel güven gereksiniminin azlığı. Psikolojik gereksinimlerin doyurulmaması, ilgisizlik. Evdeki eğitim ortamının tutarsızlığı, dengesizliği. Evdeki gevĢek disiplin. Kurallara sınır getirilmemesi, çocuğun kendi özbenliğini denetleyememesi. Çocuğun anne-babası ile sağlıklı bir özdeĢim yapamaması. Organik bir rahatsızlık, beyin zarı yangısı ve doğum sırasındaki beyin örselenmeleri sonucunda da saldırganlık olabilir. Anne-baba olarak çocuklara saldırgan birey örneği olmayınız. Onların gördüğü, duyduğu veya farkettiği yerlerde eĢinize, arkadaĢlarınıza ve özellikle çocuklarınıza karĢı saldırgan davranıĢlar göstermeyiniz. Çocuğunuza her fırsatta topluma uymayan, saldırganca yapılan davranıĢların zararlarını, topluma uyan davranıĢların yararlarını örneklerle anlatınız. Saldırgan davranıĢlar karĢısında duyarlı olunuz, hoĢgörülü olmayınız. Özellikle saldırgan olduğu zaman çocuğunuzun isteğini yerine getirmeyiniz. DavranıĢının istenmeyen davranıĢ olduğunu gösteriniz. Saldırgan davranıĢları dayakla cezalandırmayınız. Aksi halde çocuğunuzun düĢmanlık duygularını geliĢtirmiĢ olursunuz. BaĢka bir yer ve zamanda saldırganlık daha kötü biçimde patlama olarak ortaya çıkabilir. Çocuklar öfkeli, gergin, heyecanlı iken tartıĢmayınız. Çünkü bu anda etkilenme olmamaktadır. Çocuk sakinleĢip, hazır hale geldikten sonra davranıĢının mantıksızlığını ve düĢünülmeden yapıldığını anlatınız. Çocukta saldırgan davranıĢlar görüldüğü zaman, boĢalmasını sağlamak amacı ile çocuğa çekiçle bir Ģeyler kırması, yastığı yumruklaması, makasla kesmesini sağlayınız. Bunlar çocuğun saldırgan yönlerini doyuracak ve biriken saldırgan enerjilerini zararsız Ģekilde harcamalarını sağlayacaktır. Çocuklarınıza her yaĢta beden, ruh ve zihin olgunluğu ile uyuĢan çeĢitli sorumluluklar vererek saldırganlığını olumlu durumlara yöneltiniz. Saldırgan çocuklar mümkün olduğu kadar grup etkinliklerine teĢvik edilmelidirler. Buradaki görev ve sorumluluk sonucu elde edeceği baĢarı onun üstünlük elde etme, hakim olma, herkese varlığını hissettirme duygularını doyurur. Çocuklarınızın akla uygun gereksinimlerini ve isteklerini, olanaklar ölçüsünde yerine getirmeye çalıĢın, gereksiz engeller koymayınız. Çocukların haklarına saygılı olduğunuzu her fırsatta gösteriniz. OKUL ÖNCESĠ DÖNEMĠN ÖNEMĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Okul öncesi yıllar çocuğun yaĢamında geliĢim hızının yüksek olduğu ve çocuğun kiĢiliğinin biçimlendiği en önemli yıllardır. Bu yılların önemi tartıĢılmaz bir gerçektir. Çocuğun kiĢiliğinin temel yapısı bu dönemde oluĢmaktadır. Br dönemde oluĢan temel kiĢilik, çocuğun yaĢamının her devresinde etkili olacaktır. YaĢamında insanlarla iliĢkilerinin ne düzeyde olacağını, taĢıyacağı korkuları, tepkileri, olaylar karĢısındaki tutumu, içe kapanık mı, yoksa dıĢa dönük mü olacağı bu dönemde belirlenecektir. Okul öncesi dönemin kiĢilik özelliklerini ve önemini çok iyi kavrayarak değerlendirmeli, vereceğimiz eğitimi bu yönde oluĢturarak ona göre davranmalıyız. Çocuklarımızı geleceğe arzu ettiğimiz Ģekilde hazırlayabilmemiz, bu dönemi verimli olarak değerlendirmekle mümkündür. Bu dönemde çocuklarımızla etkili bir iletiĢim kurmalı, fiziksel, ruhsal gereksinimlerini karĢılamalı, zihinsel uyarımlarla beslemeli, onlara nitelikli, yeterli zaman ayrırmalı. Sevgimizle güven oluĢturmalı ve bu Ģekilde onlara mümkün olduğunca katkıda bulunmalıyız. Muhakkak ki çocuk yetiĢtirmek güç, karmaĢık ve yorucu bir iĢtir. Ancak bu zorluklara bilgi, sevgi ve akılcılıkla yaklaĢırsak bu çabalar bizlere büyük haz veren bir uğraĢ haline dönüĢür. Biyolojik Gereksinimlerin Doyurulması Okul öncesi dönemde çocuğunuzun en önemli biyolojik gereksinimi, kasların geliĢtirilmesidir. Çocuğunuz enerjisini tüketme itisindedir. Bu, doğal bir biyolojik itidir. Bu nedenle, koĢar, atlar, tırmanır, sürekli hareket halinde, sürekli kıpır kıpırdır. Anne-babalar, biyolojik yönden daha içe dönük yaĢta oldukları için, genellikle çocuğun bu dinamik biyolojik geliĢimini yeterince değerlendiremez ve anlayıĢla karĢılayamazlar. Okul öncesi dönemdeki çocuğu bir biyolojik fabrika olarak düĢünün. Çocuk yiyecek biçimdeki hammaddeyi alır ve enerji üretir. Bu enerjinin de tüketilmesi gerekir. Bir psikolog Ģöyle bir deney yapmıĢ; 4-5 yaĢlarındaki bir çocuğun bahçede oyun oynadığı sırada filmini çekmiĢ ve sonra bu bir saat süren filmi futbolcuya seyrettirerek, çocuğun yaptığı hareketleri terkrarlamasını istemiĢ. Futbolcu bir saatin sonunda bayılıp kalmıĢ. Çocuğun biyolojik ihtiyacını karĢılamak için ona gerek ev içinde, gerek evin dıĢında büyük oyun alanları ve oyun araçları sağlamamız gerekir. Böylece çocuğunuz enerjisini boĢaltma olanağını elde edecek, büyük ve küçük kaslarını kullanma ve kontrol etme yetisini geliĢtirecektir. Çocuklarımızın hareket etmek, enerji tüketmek gereksinimi ile bizim kafamızdaki dinlemek isteğimiz çeliĢebilir. Çocuk enerjisini tüketmek için yapıcı yollar bulamadığı zaman, bu enerjiyi yıkıcı bir yoldan boĢaltmaya yönelecektir. Okul öncesi dönemde sessiz ve uslu durmaya zorlanmıĢ bir çocuk, okula baĢladığı zaman arkadaĢlarıyla olumlu iliĢkiler kuramayacaktır. Çünkü okul oyunları ve sporları için gerekli kas kontrolü ve koordinasyonuna sahip olmayacaktır. Dahası, hareket kontrolü, çocuğun daha sonraki zeka geliĢiminde, örneğin okumasında etken rol oynayan bir unsurdur. Çocuklardaki kas kontrolü iki temel etmenden oluĢur. Yanlar ve yönler iĢin, önemli ve zor yanı yansal ve yönsel kavramların doğuĢtan olmayıp, sonradan öğrenilmesi gerektiğidir. Bunlar da ancak çocuğumuzun tırmanmasıyla, koĢmasıyla, emeklemesiyle, takla atmasıyla öğrenilebilir. Yansal kavramları oluĢmamıĢ bir çocuk, kelime ve harfleri öğrenmekte zorluk çeker. Örneğin "d" harfi ile "b" harfi arasındaki tek fark yansaldır. Anne-baba ile okul öncesi yaĢtaki çocuk arasında yakınlık kurmaya yarayan ve aynı zamanda çocuğun biyolojik gereksinimlerinin sağlanmasına olanak getiren Ģu birliktelikler sayılabilir; kamp gezileri, deniz kenarı, çocuk parkları, evdeki oyunlar. Önemli olan bu dönemdeki çocuğunuzun geliĢimine yardımcı olmanızdır. DOKTORA GĠDERKEN Doktora gitmek, her zaman için eriĢkinlerin de, çocukların da hoĢlanmadıkları bir eylemdir. Bebeğiniz büyüdükçe, O da doktora gittiğini anlamaya baĢlayacak ve bunu belli edecektir. Bu aĢamada, O'na sempatik davranmak ve duygularını anladığınızı göstermek, bebeğinizin korkularını yenmesinde ilk adımı oluĢturacaktır. Çocuğunuzu doktora götürmeden önce O'nunla konuĢmanız ve O'na doktorun yapacağı muayenenin, O'nun sağlığı için ne kadar önemli olduğunu, muayenede neler yapılacağını anlatmamız çok önemlidir. Çocuğunuza, muayenenin hiç can yakmayacağını söylemeyiniz. Çünkü bunu garanti edemezsiniz ve muayenede çocuğunuzun canı yanarsa tüm güvenini kaybedebilirsiniz. Daha sonraki doktora gidiĢler çok zorlaĢır. Çocuğunuza karĢı her zaman dürüst ve açık olunuz. Çocuğunuzun parka gideceği saatler gibi zamanlarda doktor randevusu almayınız. Randevuları genelde uyku ve yemek zamanlarına uygun alınız. Yapılan doktor ziyareti çok kötü geçse de, çıkıĢta parka gitmek veya dondurma yemek gibi çocuğunuzun çok sevdiği bazı Ģeyleri yaparak bu iĢi zevkli kılın. Çocuğunuzun Korkusu 2-6 yaĢ arası çocuklarda korku çok olağandır. Korkular zamanla değiĢecektir. Bebeklikten çocukluğa kadar, yabancılara karĢı korku hep ön plandadır. 2-3 yaĢlarında, yüksek ses, hayvanlar korku yaratır, doktor tanınır. 3 yaĢlarından itibaren maskeli kiĢiler ve değiĢik kostüm giyen kiĢiler, hayal kahramanlarına karĢı korku, ön plana geçer. Korku, çocuklukta çok da kötü bir Ģey değildir. Tamamen korkusuz bir çocuk, ileriki yaĢlarında da, çok zarar görebileceği ortamlarda bulunacaktır. Önemli olan ailelerin çocuklarının korkularını anlamaları ve bu konuda çocuklarına nasıl destek vermeleri gerektiğini düĢünmeleri gerekir. Bilgilendirme Çocuğunuzun yaĢadığı korku size çok mantıklı gelmeyebilir. Ancak bunun çocuğunuz için bir gerçek olduğunu unutmayınız. Çocuğunuza, bir korkusunun olduğunu açıkça söylemelisiniz. Ġlgisiz bırakılan korkular, baĢka korkularında oluĢmasına zemin hazırlar. Korkunun Üstüne Gitmek Çocuklarınızı, korkuları ile yüzleĢmeye zorlamayın. Örneğin karanlıktan korkan bir çocuğu karanlık bir odada oturmaya zorlarsanız bu korku kendini fobiye çevirebilir. Herkesin Korkuları Vardır Çocuğunuza, herkesin korkuları olduğunu söyleyin. EriĢkin insanların da, anne-babaların da korkuları olduğunu anlatın. Sizlerin, çocuğunuzun yaĢında iken yaĢadığınız korkularınızı ve bunları nasıl yendiğinizi anlatınız. Sakın Kandırmayın Çocuklar, kendi korkularını çok ciddiye alırlar. Bu nedenle, onları korkuları için kızdırmayın ve sempatik olmayan davranıĢlardan kaçının. Sebebi Anlamak Çocuklarınıza, korkularının nedenini anlama konusunda yardımcı olun. Kısaca çocuğunuz, korkusu hakkında bir Ģey anlatırsa dikkatle dinleyin, saygı gösterin. Çocuğunuzu, korkmanın doğal bir Ģey olduğuna inanmasını sağlayın. Zamanla korkuların ortadan kalkacağını, onları aĢacak çözümler bulacağını söyleyin. O'nu, sorununu çözmek için destekleyin. Korkusunu yendiğinde bunu açıkça belli edin ve takdir edin. KENDĠNE GÜVEN DUYGUSU Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Çocuğunuzu sevdiğinizi ve sizin için önemli olduğunu belirtmelisiniz. Çocuğunuza baĢarabileceği kadar iĢ ve görev vermeli, fazlasını yüklememelisiniz. Çocuğunuz elinden geldiği kadar uğraĢıyorsa, O' nu daha fazla zorlamak doğru değildir. Çocuğunuzun daha büyük sorumluluklar yüklenmeye hazır olduğu zamanları bilmeli, sonra bu sorumlulukları yerine getirmesine fırsatlar hazırlamalısınız. Çocuğunuza inanır ve güvenerek ondan iyi davranıĢlar beklerseniz, olumlu tepkiler alırsınız. Çocuğun size yardım etmek ya da kendi baĢına iĢ yapmak için gösterdiği ilk belirtileri gözden kaçırmamalı, bu giriĢimlerini desteklemelisiniz. Elde ettiği hatalı sonuçları eleĢtirmemelisiniz. Çocuğunuzu kırmadan yavaĢ yavaĢ daha iyi sonuçları baĢarmanıza yardımcı olmalısınız.Çocuğunuzun olumsuz eleĢtiri ile üzüleceğini unutmamalısınız. BaĢaramazsa bile gösterdiği çabayı takdir etmelisiniz. Çocuğunuzun iyi yaptığı iĢleri görüp övmelisiniz. Çocuk, övgü ile geliĢecektir. Ancak övgü aĢırı olmamalıdır yerinde ve ölçülü olmalıdır. Çocuğunuz bıkkınlık belirtileri gösterdiği ya da iĢleri bazen baĢtan savma yapmaya baĢladığı zaman O' na baĢka iĢ vermelisiniz. RüĢvet vermek hatalıdır. Yarardan çok zarar verir. Ġyi ve sorumluluk sahibi olmak pazarlık konusu edilmemelidir. Neyin doğru, neyin yanlıĢ olduğunu kendisine buldurabilir; kendisinden ne beklediğinizi açıkça anlatabilirsiniz. Çocuğunuz devamlı aynı hatayı yapıyorsa, nedenini araĢtırıp, niçin böyle davrandığını anlamaya çalıĢmalısınız. Çocuğunuzun hatalarını büyütmeyin. Ancak her zaman gömemezlikten gelmemeli, ilkelere bağlı kalarak daima Ģefkatli olmalısınız. Çocuğunuzun yaptığı yardımın bütün aileye yapılan bir yardım olduğunu anlatmalısınız. Çocuğunuzun iĢe karĢı daima, anne babanın davranıĢlarını örnek alıp ödeĢtiklerini unutmamalısınız. Çocuğunuzun öğretmeni ile iĢbirliği yapmalısınız. Anne baba ve öğretmen birbirlerini desteklemelidir. Böylece çocuğunuz evin ve okulun gerektirdiklerine saygı duyabilir. ÖVGÜ GEREKSĠNĠMĠ Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Çocuğunuzu, Topluma Uyumlu ve Yararlı Bir KiĢi Olarak YetiĢtirmede KiĢisel Olarak Nasıl Etkili Olabilirsiniz? Çocuk yetiĢtirmedeki ve özellikle çocuğun kiĢiliğini yerleĢtirmedeki temel ilkelerden biri de övgünün harikalar yaratan gücünü kullanmaktır. Bütün çocukların övülmeye ihtiyacı, hepsinin de övgüye ve takdire değer yanları vardır. Övgüye değer yanlarını arayın! O yönleri hakkında övgünüzü esirgemeyin! Bir çocuğun iyi yanlarını övmek, kötü yanlarını cezalandırmaktan daha önemlidir. Olumlu davranıĢların üzerinde durun. Onu toplum içinde övün. Liderlik hakkındaki bir kitabın yazarı olan Kenneth Blanchard "Ġnsanları iyi bir Ģey yaparken yakalayın ve yaptıklarını herkese anlatın" der. Hak eden birine toplumsal güveni vermek dünyanın en iyi liderlik tekniğidir. Toplum önünde teĢhir etmenin çok caydırıcı bir yol olması gibi, toplum önünde övgü de kiĢinin performansını arttırmada en etkili yoldur. Bu tavsiye sadece yetiĢkinler için değil, aynı zamanda yetiĢtirilmekte olan çocuklar için de geçerlidir. New York Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi. Sirgay Sanger "Evet demek; Evet, her zaman hayır demekten daha etkilidir. Övgü disipline sokmanın en iyi yoludur. Övgü çocuğunuzun hem gereksinimlerini hem de isteklerini sınırlar" der. Dr. Sanger "HoĢunuza gideni coĢkuyla karĢılarsanız, coĢkunun eksikliği hoĢunuza gitmediğini gösterir. Çocuğunuzun yemeğini dökmemesini bekleyin, sonra temizliği için övün" der. Dr. Lubetkin "Asla, odanı temizlediğin için seni seviyorum demeyin" der. "Sen kötü bir çocuksun yerine, dur yaptığın hiç hoĢ değil" deyin. Bir çocuğa asla hüsran kaynağı olduğunu söylemeyin. "Bana ne yaptığına bak" asla demeyin. Doğrularını överek ve hatalarına göz yumarak, baĢarıya doğru adım atmasına yardımcı olun. BaĢarısızlığa uğradıklarında onlara yardım etmek için yanlarında olduğunuzu gösterin. Çocuğunuzun bir iĢi ters gidip, hüsrana uğradığında engeli aĢmak için övgüyü kullanın. Örneğin; "Geçen gece Peter ödevini son dakikaya bırakmıĢtı ve bitirmemek için elinden geleni yapıyordu." diyor annesi. "Peter ödevinin çoğunu yaptın, aferini hak ettin. Biraz daha gayret ettin mi bitireceksin, ben de seninle gurur duyacağım" dedim. ĠĢine döndü, bitirdi ve yaptığından memnun oldu. "Neticede O'nu baĢarıya götüren gücün kendisinde olduğunu öğrendi. SAĞLIKLI, MUTLU VE BAġARILI ÇOCUKLAR YETĠġTĠRMEK ĠÇĠN Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Ġstediğiniz gibi bir çocuk yetiĢtirmeniz söylediklerinizden çok, kurduğunuz iliĢki biçimine bağlıdır. Çocuğunuzun hayat yolunu çizemezsiniz, ona ancak kendi yolunu çizebileceği bir harita verebilirsiniz. Sevginin büyükten küçüğe, saygının küçükten büyüğe yöneleceği doğru değildir. Büyüğün küçüğe gösterdiği saygı, küçüğe saygılı olmayı öğretir. Çocuğa saygı demek, çocuğun bağımsız bir varlık olduğunu kabullenmektir. Çocuklarınıza vereceğiniz en değerli hediye ilgi ve zamanınızdır. HoĢgörü karĢımızdakini istediğimiz gibi olmaya zorlamak değil, kendi istediği gibi olmasına olanak vermektir. Anne-baba olmanın en zor tarafı, bir Ģeyin nasıl doğru yapılacağını bildiği halde, yanlıĢ yapılmasına sabır göstermektir. Çocuğunuza örnek vereceğinize, ona örnek olun. Çocuk, anne-babanın görülen bir çok özelliğini aldığı gibi, gözle görülmeyen özelliklerini de alır. Çocuğunuz bağımsız bir birey olacaktır. Onu sizin kiĢiliğinizin değerlendirileceği bir karne gibi görmekten vazgeçin. Çocuğunuzun doğru davranmasını uzaktan kumanda ile sağlayamazsınız. "ellerini yıka", "diĢlerini fırçala", "odanı topla" demek yetmez. Çocuğunuza her gün zaman ayırın. Önemli olan ayırdığınız zamanın uzunluğu değil, ayrılan süreyi onu mutlu edecek biçimde kulanmaktır. Günümüzde birçok evde TV, çocuk bakıcısı olarak kullanılmaktadır. Çocukların eğitiminden TV değil, anne-babalar sorumludur. Çocuğunuza paranın değerini öğretin. Her konudaki alım kararının öncelikle "ucuz" veya "pahalı" lıkla değil, alınacak nesnenin bu paraya "değer" veya "değmez" oluĢu ile ilgili olduğunu anlatın. Çocuğunuzun yanlıĢlarını değil, doğrularını yakalayın. Eğitmek, doğru tepki vermektir. Önemli olan çocuğunuzun kardeĢine veya arkadaĢlarına kıyasla ne kadar baĢarılı olduğu değil, kendi yapabileceklerine kıyasla ne kadar baĢarılı olduğudur. Çocuğunuzun baĢarılarını övün. Ama överken aĢırıya kaçmayın. Samimiyetinizden Ģüpheye düĢebilir. Çocuğunuza çocuk gibi davranırsanız, o da hep çocuk kalır. SEVGĠ KUPASI ĠLKESĠNĠ UYGULAMA Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Disiplin Problemlerini Önlemede Yaratıcı Bir YaklaĢım Bir Çocuğun Sağlıklı GeliĢimi Ġçin Sevgi Zorunludur. Sevgi olumsuz bir davranıĢı olumlu bir davranıĢa dönüĢtürmek için de önemlidir. Aslında, sevgi bazen disiplinden daha etkili bir davranıĢ biçimidir. Bunun nedenini Sevgi Kupası Ġlkesi açıklar. Çocuğunuz kupa gibidir. TaĢacak kadar doldurulduğunda çevresindekilere verebilecek kadar çok sevgi vardır, baĢkalarına karĢı sevgi dolu olabilir ve onlara karĢı daha uyumlu olur. Çocuklar sevgiyi ilgi ile denk tutarlar. Bu yüzden çocuğunuz kendinde sevgi boĢluğu hissedince, kendisini ilgi çekerek doldurmaya çalıĢır ve bu ilgi çekme çabası sık sık kötü davranıĢlarla sonuçlanır. Anne-baba ise bu davranıĢların cezalandırılması gerektiğini düĢünürler. Ancak çocuğunuzun huysuzluğunun nedeni boĢalmıĢ olan sevgi kupası ise, cezalandırma etkisiz kalacaktır. Öncelikle onun sevgiye olan ihtiyacı giderilmelidir. AĢağıdaki öykü "Sevgi Kupası" ilkesi nasıl çalıĢtığını açıklar. 6 yaĢındaki Sarah için gün çok kötü geçiyordu. Sızlanarak gidip küçük kız kardeĢi Anita'yı itti ve en sevdiği bebeğini elinden aldı. Sonunda anne daha fazla dayanamadı ve "Sarah'a sana neler oluyor? Kendine gelip kardeĢine karĢı nazik olsan iyi olur" dedi. Sarah bu duruma aldırıĢ etmeden, kardeĢine kötü sözler söylemeye devam etti. Dinlenme saati geldiğinde annesi Sarah'a söylediği kötü sözlerin onu çok üzdüğünü söyledi. Bu Sarah'ı daha da öfkelendirdi. "KardeĢimi benden daha çok seviyorsun" dedi ve üzgün bir Ģekilde uykuya daldı. Ertesi sabah kalktığında tersliği hala üzerindeydi. Annesi saçlarını taramaya çalıĢırken mızmızlandı. Bu kızın nesi vardı? Acaba bu hali O'na olan ilgi eksikliğinden mi kaynaklanıyordu? Annesi "sanırım sorununun ne olduğunu biliyorum" dedi. Kızını dizine oturtturdu, sarıldı, öptü ve onlar için ne kadar önemli olduğunu söyledi. Sarah ĢaĢırmıĢtı, ama açıkçası bu ilgiden hoĢnut kalmıĢtı. Tam tersini hak ettiğinin farkındaydı. Bir kaç dakika sonra annesi Sarah'a kupasının dolup dolmadığını sordu. Sarah göğsünü gererek "Hayır ama burama kadar geldi." dedi. Annesi O' nu tekrar kucakladı sevgiyle okĢadı sonra sordu "ġimdi oldu mu?" Sarah "Hayır ama çeneme kadar geldi" dedi. Annesi sarılarak "Bakalım taĢırabilecek miyiz?" dedi. Sonunda Sarah yüzünde kocaman bir gülümseme ile dolup taĢtığını söyledi. Annesi "Güzel madem bu kadar çok sevgin var neden birazını kardeĢine vermiyorsun? dedi. Sarah "oh hayır Anita beni reddeder" dedi. Annesi Sarah'ı yüreklendirdi ve Sarah çekine çekine kardeĢinin yanına gitti. "Anita seni seviyorum" dedi ve sarıldı, kardeĢi de ona sıkıca sarıldı. Sonra birlikte kahvaltı masasına doğru ilerlediler. Fakat öykü burada bitmiyordu. Birkaç hafta sonra bu kez annenin tersliği üzerindeydi. Kızlara karĢı sertçe konuĢuyor ve söyleniyordu. Bir süre sonra Sarah "Anne sanırım sorununun ne olduğunu biliyorum, senin sevgi kupan boĢalmıĢ" diyerek annesinin boynuna sarıldı ve öptü. Annesinin sevgi kupası dolup taĢtı ve anne yine o eski mutlu kiĢiliğine büründü. ZĠHĠNSEL UYARIMA KARġI DUYARLILIK Hazırlayan: ġencan SEVĠLKAN Çocuklar okul öncesi dönemlerinde, zekalarını geliĢtirecek uyarılara çok açık bir devreyi yaĢarlar. Gerekli uyarılar yapıldığı takdirde, çocuk yaĢamının sonuna dek sürdüreceği temel becerileri geliĢtirecek ve öğrenme karĢısındaki genel tavrı bu yolla biçimlecektir. Çocuğunuzun bu dönemde en yüksek oranda zeka uyarıları içinde bulunmasını nasıl sağlarsınız? Bunu sağlamanın en iyi yollarından biri, çocuğu anaokuluna vermektir. Çocuğun öğrenmeye aç olduğu bu dönemde, iĢinin ustası öğretmenler elinde olmasından, daha yararlı bir durum olamaz. Ayrıca çocuğunuzun zihinsel geliĢimi için evde bir takım oyunlar yaratabilirsiniz. Evde yapmanız gerekenleri kısaca özetleyelim. Çocuğun evde uyarıcı bir ortamda olmasını sağlamak için onun zihinsel geliĢimine yardımcı olacak çeĢitli araç ve gereç bulundurun. Çocuklar okul öncesi çağda, oyun aracılığıyla öğrendikleri için, alacağınız oyuncakları, kitapları, kasetleri özenle seçmeniz gerekir. Çocuğunuzla eğitici oyunlar oynayın. Günlük yaĢam içinde, örneğin çocuğunuzla alıĢ veriĢe giderken bile bu tarz oyunlar yaratabilirsiniz. Çocuğunuzun rahatça konuĢması, özgün fikirler, yeni buluĢlar düĢünebilmesi için onunla oynayabileceğiniz bu oyunlardan biri "ġöyle olsaydı nasıl olurdu?" oyunudur. Çocuğunuza "Nehirler ve göllerde tuzlu su olsaydı da, denizlerin suyu tatlı olsaydı nasıl olurdu" diye sorun ve bundan sonuçlar çıkartmasına çalıĢın. Örneğin içme suyumuzu nasıl sağlardık, balıklar nasıl olurdu, yaĢamımız değiĢir miydi vb. Çocuğun en önemli zihinsel becerilerinden biri soyut düĢünebilmektir. Bunu sağlamak için, birbirinden değiĢik görünen olaylar ve nesneler arasındaki ortak noktaları buldurmaya çalıĢın. Örneğin elma ile portakalın ne yönden birbirine benzediğini sorun. Zihinsel geliĢmesi olan çocuk hemen benzerlikleri bulacaktır. (Yuvarlıkarını, kabuklarını, ileriki geliĢme dönemlerinde ikisinin de meyve olduğunu vb.) Çocuğunuzla bu tarz eğitici oyunlar oynarken, çoğu cevapları için övgüleyin ki onun kendine olan içgüveni artsın. Zihinsel iĢlevine destek olsun. Çocuğunuz büyüdükçe soyut düĢünmesi geliĢsin. Örneğin "Kurabiye ile para arasında ne benzerlik vardır? Ġkisi de yuvarlak mıdır? Yere atınca ikisi de yuvarlanır mı?" gibi daha zor sorulara yönelebilirsiniz. Çocuğunuz dört yaĢından küçükse, bu oyunu somut nesnelerle, onları elinize alarak, ona göstererek oynayın. Giderek nesnelerin sadece adlarını sormakla oyunu yürütebileceğiniz duruma geleceksiniz. Buna benzer bir oyun da, "Ayrımları bulma" oyunudur. Bu kez de, iki olay veya iki nesne arasındaki ayrımları çocuğunuza sorun. Bir baĢka oyun da, "Yapılacak en iyi iĢ nedir?" oyunudur. Çocuğunuza "Birden yangın çıksa, yapılacak en iyi davranıĢ nedir?" türünden sorularla onun düĢünme yeteneğini geliĢtiririz. Çocuklar oyun oynamaya bayılırlar. Bu nedenle onları eğitmek için yapacağınız eylemleri "Oyun" olarak adlandırırsanız, ilk adımda olumlu davranmıĢ olursunuz. Bu oyunları oynarken onun görüĢlerini eleĢtirip, "Hayır, bu yanlıĢ, olamaz" demeyin. Onun güvenini zedelemeden düĢünmesini sağlayabilirsiniz. Çocuğunuza kitap okuyarak da eğitebilirsiniz. Çocuğunuzu uykuya yatırırken kitap okumanız daha uygun olacaktır. Çocuğunuza kitap okumanın yanı sıra hikayeler de anlatabilirsiniz. Yine oyun aracılığıyla çocuğunuza matematik öğretebilirsiniz. Önce sayıları iyice öğrendikten sonra toplama ve çıkarma iĢlemlerinin oyun Ģeklinde öğretilmesi zihinsel uyarımlarına katkıda bulunur. OKUL ÖNCESĠ EĞĠTĠM NEDĠR? 1. Okul Öncesi Eğitim Nedir? Okul Öncesi Eğitimi, doğumdan, zorunlu eğitim yaĢına kadar, çocukların geliĢim özellikleri, bireysel farklılıkları ve yetenekleri göz önüne alınarak, çocukların sağlıklı bir biçimde fiziksel, duygusal, dil, sosyal ve zihinsel yönden geliĢimlerini sağlayıcı, olumlu kiĢilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin ortaya çıkarıldığı, çocukların kendilerine güven duymalarının sağlandığı, ebeveyn ve eğitimcilerin etkin olduğu sistemli bir eğitim diye tanımlayabiliriz. 2. Okul Öncesi Eğitimin Önemi Nedir? 17 yaĢına kadar olan zihinsel geliĢimin yüzde 50'sinin 4 yaĢına kadar, yüzde 30'unun 4 yaĢından 8 yaĢına kadar, yüzde 20'sinin ise 8-17 yaĢlarında elde edildiğini düĢünürsek, 0-6 yaĢlar için, çocuğun geliĢiminin hızla yönlendiği yıllar diyebiliriz. Bu yıllarda temeli atılan beden sağlığının ve kiĢilik yapısının ileri yaĢlarda aynı yönde geliĢme Ģansı çok yüksektir. Bu yüzden çocuğun sağlıklı bir birey olması açısından okul öncesi eğitime önem verilmelidir. Ayrıca çocuğun okul öncesi yıllarda aldığı eğitim ve kazandığı deneyimlerin, ilerki yaĢlarındaki öğrenme yeteneği ve akademik baĢarısıyla iliĢkisi olduğu gözlenmiĢtir. 3. Okul Öncesi Eğitim Kurumları Nedir? Günümüzde özellikle büyük kentlerde annenin çalıĢması, oyun bahçelerinin azlığı gibi nedenlerle küçük çocuğun bakımı, beslenmesi, eğitimi, bilgisi yeterli olmayan kiĢilerle ya da anneanne ve babaanne tarafından apartman dairelerinde yürütülmeye çalıĢılmaktadır. Çocuklar evde bu kiĢiler tarafından ne kadar iyi bakılırsa bakılsın ne kadar çok sevilirse sevilsin; sosyal geliĢimini gerçekleĢtirebileceği arkadaĢlara ve oyun ortamına ayrıca evde kendisine sağlanamayan eğitim imkanlarına ulaĢmaya ve düzenli bir eğitim programına katılabilmesi için ailenin dıĢında eğitimcilere ihtiyacı vardır 4. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Ġlkeleri Nedir? Çocukların fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve dil yönünden yeteneklerine göre geliĢmelerini sağlayacak eğitim ortamını sağlamak, Dilin geliĢmesine ve doğru kullanılmasına imkanlar sağlamak, Özbakım becerileri (temizlik, giyinme vb.) kazandırmak, Bedensel becerilerini geliĢtirmek, Kendi ayaklarının üzerinde durabilen, bağımsız bir birey olabilmesi için destek olmak, Yaratıcı yönlerini ve ilgi alanlarını ortaya çıkarmak, Oyun oynama ve arkadaĢlık ihtiyacını gidermek, Zorunlu eğitime hazırlamak. Bu ilke kesinlikle okuma-yazma öğretimini kapsamamalıdır. 5. Okul Öncesi Eğitim Kurumlarını Seçerken Nelere Dikkat Etmeli? Okulöncesi eğitim kurumu tek ya da iki katlı bahçe içinde müstakil bir binada hizmet vermelidir. Bina iyi ısınmalı aydınlık ve ferah olmalıdır. Oyun odaları düz ve geniĢ bir alan olmalı ve halı kaplanmalıdır. Sınıf içinde temel köĢeler olmalıdır. (Evcilik, kitap, sanat, blok vb.) Materyaller çocukların ulaĢabilecekleri yükseklikte olmalıdır. Tuvaletler sınıflara yakın olmalı ve çocuk sayısına göre olmalıdır. Binanın yerleri kolay temizlenebilen bir malzeme ile kaplı olmalıdır. Bahçede oyuncaklar ve top oyunları için düz alanlar olmalıdır. Öğretmenler okul öncesi eğitim alanında eğitim görmüĢ, sağlıklı, hoĢgörülü, mesleğini seven, hareketli, sabırlı, güleryüzlü, çocuktaki en ufak geliĢmeyi görebilen, yeniliklere açık kiĢiler olmalıdır. Her okul öncesi eğitim kurumunun bir eğitim programı olmalıdır. Programlar hazırlanırken çocukların yaĢları, geliĢim özellikleri ve bireysel farklılıkları gözönüne alınmalıdır. Programların uygulanmasında "yaĢayarak öğrenme" ilkesine göre hareket edilmelidir. Okul öncesi eğitim kurumunda çocukların konuĢma, oyun, resim, müzik, kil, kum, su gibi her türlü geliĢtirici ve yaratıcı alıĢkanlıkları kazanabilmelerine özen gösterilmeli; onların ilkokulda karĢılacakları görevlere hazır olmalarını sağlayacak ön alıĢtırmalara yer vermelidir. KAYNAKLAR Zenbat, Yard. Doç. Dr. Rengin, Okul Öncesi Eğitim Kurumları, 0-6 YaĢ Anne-Baba ve Çocuk Rehberi, Beyaz Gemi Yayınları, Ġstanbul 1998, s.10,12. Timurkaynak, Selda KreĢ, Gündüz Bakımevleri ve Anaokullarının Çocuğun GeliĢimi Üzerindeki Etkileri, Beyaz Gemi Yayınları, Ġstanbul 1998, s.20,23 ZAMANIN ÇOCUKLARI Amerikalı çocuklara aĢağıdaki soruları sormuĢlar. Aldıkları cevaplar ekte. KĠMĠNLE EVLENĠLECEĞĠNE NASIL KARAR VERĠLĠR? Seninle aynı Ģeylerden hoĢlanan birisini bulmalısın. Mesela spordan hoĢlanıyorsan, o da hoĢlanmalı ve sen seyrederken sana yiyecek birĢeyler hazırlamalıdır. (Alan, 10 yaĢında) Büyümeden önce kiminle evleneceğine karar veremezsin. Buna aslında Allah önceden karar vermiĢtir. Senin onu bulman gerekir. (Kirsten, 10 yaĢında) EVLENMEK ĠÇĠN HANGĠ YAġTA OLMAK GEREKĠR? 23 yaĢında. Çünkü o yaĢa kadar, o kiĢiyi çok eskiden beri tanıyor olursun. (Camille, 10 yaĢında) Evlenmek için hiçbir yaĢ doğru değildir. Aptallar evlenir. (Freddie, 6 yaĢında) YABANCI BĠR KĠġĠ, ĠKĠ KĠġĠNĠN EVLĠ OLDUĞUNU, NASIL ANLAR? Eğer her ikisi de aynı çocuğa bağırıyorsa onlar evlidir. (Derrick, 8 yaĢında) ĠNSANLAR BULUġTUKLARINDA NE YAPARLAR? BuluĢmalar eğlencelidir. Bu, insanların birbirlerini tanımak için kullanmaları gereken bir fırsattır. Hatta dinlemeye dayanırsan, oğlanlar birĢeyler anlatıyor olabilirler. (Lynnette, 8 yaĢında) Ġlk buluĢmada, her iki taraf birbirine sadece yalanlar söyler. Bu yalanlar yüzünden de ikinci defa buluĢmaya karar verirler. (Martin, 10 yaĢında) ĠLK BULUġMANIZDA DURUM KÖTÜYE GĠDER ve ĠKĠNCĠ DEFA BULUġMAK ĠSTEMEZSENĠZ NE YAPARSINIZ ? Eve gider ve ölü taklidi yaparım. Ertesi gün tüm gazetelerin ölenler kolonunda çıkmaya çalıĢırdım. (Craig, 9 yaĢında) BĠRĠSĠNĠ ÖPMEK NE ZAMAN DOĞRUDUR? Öptüğünüz kiĢi zenginse. (Pam, 7 yaĢında) Kanun, 18 der. Öyleyse bu konuyla niye ilgileneyim ? (Curt, 7 yaĢında) Evleneceğin ve çocuk yapacağın kiĢiyi öpersen, doğru olur. (Howard, 8 yaĢında) EVLĠ MĠ BEKAR MI OLMAK DOĞRUDUR? Kızlar için bekar olmak doğrudur. Erkekler içinse değil. Çünkü birilerinin onların arkasını toplamaları ve temizlemeleri gerekir. (Anita, 9 yaĢında) BĠR EVLĠLĠĞĠN ĠYĠ GĠTMESĠ ĠÇĠN NE YAPMAK GEREKĠR? Karının güzel gözükmesi gerekir. (Ricky, 10 yaĢında) ÖĞRENME YETERSĠZLĠKLERĠ TERMĠNOLOJĠSĠ Paraksiya (Paraxia/Dyspraxia) Motor plânlama becerisinin eksikliği, uygun bedensel tepkide bulunamama durumu. Pisgrafya (Duygraphia) Teknik anlamda da, ifade anlamında da yazma güçlüğü. Aynı zamanda bu terim, sözcükleri doğru yazma (imlâ) zorluğunu da ifade eder. Disemi (Dyssemia) ĠĢaretleri (özellikle toplumsal davranıĢ örnekleri, toplumları yönlendiren anahtar sözler) anlama ve tanıma güçlüğü. Oditori Dicsriminasyonu (Auditory Discrimination) Sesler ve ses dizileri arasındaki farkları algılama güçlüğü. Visual Perception Gördüğünü anlama ve anlamlandırma yetersizliği, görsel algı bozukluğu. Add/ Adhd (Attention Deficit/Hyperactivity) Bu rahatsızlık ya öğrenme bozukluğu ile birlikte ortaya çıkmakta olup, öğrenme yetersizliği olan yaklaĢık 200 kadar çocuk, ADD (Dikkat Dağınıklığı ya da Konsantrasyon Bozukluğu) nin de özelliklerini taĢımaktadır. Görüldüğü gibi, hiperaktivite, dikkat dağınıklığı ve aĢırı hareketlilik ya da fevrî hareketler ADD'nin tipik özelliğidir ve öğrencinin öğrenme faaliyetinde bulunmasını engeller. DĠSLEKSĠ (ADD) Kavramın bazı tanımları Ģöyledir Disleksi "zayıf veya yetersiz" anlamına gelen DYS ile "sözlü dil ya da sözcükler" anlamlarını taĢıyan LEXIA sözcüklerinin birleĢmesinden meydana gelmiĢtir. 10 yaĢındaki bir çocuk, bu tanımlamayı açık saçık bir dille Ģu Ģekilde yapıyor. "Tamam, düĢünebiliyorum. Benim sorunum, kelimelerle. Kelimeleri unutuyor, idare edemiyorum." Bu konuda daha biçimsel bir tanımlama Ortan Disleksi Derneği tarafından yapılmıĢ olup, Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından da benimsenerek onaylanmıĢtır. Disleksi, birkaç farklı belirgin öğrenme yetersizliğinden biridir ve tek bir sözcüğün anlamsal Ģifresinin ortaya çıkarılmasında karĢılaĢılan zorlukların nitelendirdiği ve genellikle yeterli düzeyde olmayan sesletim süreci becerilerini yansıtan, dile dayanan bünyesel veya yapısal bir kaynak bozukluğudur. Anlamsal mesajın Ģifrelendirilmesine yönelik bu güçlerin gerek yaĢ, gerek zihinsel, gerekse öğrenmeye dayalı diğer becerilere bağlı olarak sık sık meydana gelmesi beklenmez; çünkü söz konusu beceriler, genel bir geliĢimsel bozukluk ya da duyulara bağlı zayıflığın bir sonucu değildir. Disleksi, sıklıkla; okuma probleminin yanısıra, yazma ve imlâ konusunda ustalık kazanmadaki belirgin sorunlar da dahil olmak üzere, dilin değiĢik biçimleriyle ilgili olarak yaĢanan, değiĢken bir takım zorluklarla kendini gösterir. Bazı insanların, anadilini öğrenme konusunda, Allah vergisi bir yetenekleri vardır. Bu kiĢiler, daha çocukluktan baĢlayarak ve neredeyse hiç zorlanmadan, bir çaba sarfetmeden konuĢur ve kendilerini ifade ederler. Aynı Ģekilde, düĢüncelerini gerek sözel, gerek yazılı olarak, açık ve seçik bir dille aktarırlar. Bazılarımız, dörtte birimiz, belki de daha çoğumuza göre, bu dil öğrenme iĢi fazlasıyla zordur. Hatta, o kadar zordur ki, bedensel geliĢimde, okulda ya da iĢte olsun, olayın akıĢı can sıkar. Zorluk, sorun yaratacak derecede rahatsız edici ve kiĢinin diğer becerileri, okul ve ev faaliyetleri ile aynı çizgide değilse, bu sayrılığı DĠSLEKSĠ veya "spesifik (kendine özgü) bir dil güçlüğü" olarak adlandırıyoruz. Disleksi, hareketi engelleyici bir rahatsızlık olsa da, geçicidir. Uygun bir eğitimle üstesinden gelen olmuĢtur. Disleksi'nin Belirtileri Disleksi'yi nasıl anlarız? 10 yaĢındaki bir çocuk Ģöyle diyor; "Tamam, düĢünebiliyorum. Benim sorunum kelimelerle. Kelimeleri unutuyor, idare edemiyorum". "Kelimeleri unutuyorum". Bir disleksili gördüğü kelimeleri öğrenemez, hatırlayamaz. Yani, okuma sorunu yaĢar. Muhtemelen, gördüğü harfleri aklında tutamıyordur; bu yüzden de, okurken onları çarpıtır. (Örneğin B'yi D olarak algılar) Söyleyeceği Ģeyleri hatırlayamaz. "Hani, yazı yazarken kullandığımız Ģey var ya...", "Dün, yani yarın" lâflarını sık sık duyabilirsiniz. "Kelimeleri idare edemiyorum" Kelimeler ağzından ya yanlıĢ ya da yanlıĢ sırada çıkar: Spaghetti-basgetti, çabuk ol-ol çabuk gibi. Harfleri söylerken ve yazarken idare etmek daha da güçtür. P'ler B olur: Paspas-basbas, peçete-çepete, tenis-deniz, koyun-yosun, anane-anneanne gibi. Genel olarak, hareketleri incelikten yoksun (sakar) olabildiği gibi, harikulâde bir uyum da sergileyebilir. (Kalem tutmak hariç, yazısı düzensiz, çarpık çurpuk, okunması zor olsun diye) Matematikle sorunu vardır. Çünkü; o baĢka bir dildir; sayıları çok fazla akılda tutma (hatırlama) ve idare (becerisi) ister. Disleksi rahatsızlığı olan biri için organizasyon-yaĢamı idare etmekte güçtür. EĢyaları, ev ödevi için verilen direktifler, yön ve zaman kavramları sık sık karıĢtırılabilir. Nesiller boyunca, ailenin diğer bazı bireylerine de dilin zor geldiği oldukça kuvvetli bir ihtimâldir. Disleksi bir hastalık değildir; ancak, bir tür zihinsel beceri, hatırlama yeteneğidir. Çoğunlukla da Tanrı vergisi bir zihin yeteneğidir. GelmiĢ geçmiĢ o kadar ünlü, yaratıcı ve üretken disleksili vardır ki... Ve Eğitilebilir türden bir zihinsel yetenektir. DĠKKAT BOZUKLUĞU (ADD) Bu terim (ADD), yıllardan beri, farklı disiplinler tarafından değiĢik Ģekillerde adlandırılmıĢ ve tanımlanmıĢtır. 1960'larda, dikkati (dağınıklığı) üzerine sorunu olan bir çocuk, bir hekime gitseydi, muhtemelen "önemsiz bir beyin fonksiyonu" (MBD) teĢhisi konulurdu. Okul, "öğrenme engelli" ya da "hiperaktif" de diyebilirdi. Günümüzde ise, en çok kullanılan terim, "dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu" (ADHD) dur. Bununla birlikte, uzmanların tavsiyesi, sadece hiperaktiviteyi değil, her türlü dikkat sorununu kapsayan ADD, yani "dikkat eksikliği ya da konsantrasyon bozukluğu" teriminden yanadır. ADD engelli çocukların ortak özellikleri, az önce de belirttiğimiz gibi hiperaktivite, dikkat dağınıklığı ve fevrî hareketler (aĢırı hareketlilik) dir. Bu çocuklar, bir iĢe kendini vermede sorun yaĢarlar, konuĢmaların önemli noktaları ile okullarla ilgili çalıĢmalarda dikkat toplamakta zorlandıkları gibi, kendilerine verilen iĢi de çoğunlukla tamamlamazlar; çünkü bir iĢten ötekine koĢarlar veya konu dıĢı herhangi bir uyarıcı dikkatlerini kolayca dağıtır. Hiperaktivite, kendine özgü bir merkezi sinir sistemi bozukluğu olup, çocukların motor hareketlerini kontrol altına almalarını güçleĢtirir. Sözcüğün kullanımında anlamının dıĢına çıkılmaktadır. Çocuklarla bulûğ çağındakilerin çoğuna hiperaktif denilmesi doğru değildir. Terim rastgele kullanılmamalı, ancak spesifik rahatsızlığı olan bulûğ çağı çocukları ile küçük çocuklar için kullanılmalıdır. Tıbbî teĢhisi de kapsayan çok disiplinli bir değerlendirme olmaksızın, bir çocuğun hareketleri hakkında hiperaktif kanısına varmak zordur. Bazı çocuklarsa, hiperaktif olmayabilir; ancak, bir iĢe kendilerini veremezler. Bu çocukların dikkati kolayca dağılır ve duyuları yardımıyla giren bilgiyi süzgeçten geçirmekte zorlanabilirler. Birçoğumuz dıĢarıdan edindiğimiz belirli bilgi parçacıklarını üst üste koyarak, dikkatimizi önemli olan noktada toplayabiliriz. Ne yazık ki, dikkati dağınık çocuklar, birbiriyle iliĢkisi bulunan bilgiyle, bulunmayanı ayırt etme konusunda yeterli olmadıklarından, her Ģey dikkatlerini çeker. Belirli bir iĢe uzun süre dikkatlerini veremezler; bu nedenle, bu çocukları tanımlamak için, "kısa süreli dikkat" terimi daha sık kullanılır. ADD'li çocukların hareketleri fevrîdir; önce hareket eder, sonra düĢünürler. Kırıcı sözler edebilir, sözlü saldırıda bulunabilir, ancak bunun böyle olduğu kendilerine belirtilinceye kadar, gerçeği idrak edemezler. Bir erkek çocuğu sınıf arkadaĢına ikide bir vurup, sonra da bol bol özür dileyebilir. Bu çocuklar, hareketlerinin anlamını önceden kestiremediklerinden, sadece davranıĢta bulunurlar. Aceleci çocuklar, konuĢmayla uzak yakın alâkası olmayan sorular sorarlar ve sınıfta da, daha soru sorulmadan cevap verirler ki bunlar, çoğunlukla yanlıĢ cevaplardır. Ayrıca böyle küçüklerle, bulûğ çağı çocuklarının baĢı hiç dertten kurtulmaz gibidir; zirâ, hareketlerinin nereye varacağını hiç düĢünmezler. Gerçekten dikkat bozukluğu (ADD) olan çocuklar; okulda olsun, evde olsun göze çarpacaktır. ġayet bir çocuk, sözü edilen ortamların birinde bu karakteristiklerden herhangi birini sergiliyorsa, durum muhtemelen ADD'den baĢka nedenlere bağlı olabilir. Öğrenme yetersizliği sorunuyla karĢı karĢıya bulunan çocukların üçte ikisi, ADD kadar ağır ve yaygın olmasa da, dikkat sorunlarıyla ilgili davranıĢ örnekleri sergilemeye devam ederler. Sözgelimi; öğrenme özürü bulunan çocukların çoğu için, önemli konu ile önemsiz konuyu belirleyen süreç, zor bir süreçtir. Saatlerce çalıĢmaları, sınavlarda baĢarısız olmaktan baĢka bir iĢe yaramaz; çünkü yanlıĢ Ģey çalıĢmıĢlardır. Anne - baba ve öğretmenler, bu tür sorunu olan çocuklar için "sınırlı dikkat aralığına sahip çocuklar" değerlendirmesini yaparlar. Gerçekte, öğretmenlerden, öğrenme engeli olan çocukların özelliklerini sıralamaları istendiği zaman, kısa dikkat aralığı ve hiperaktivitenin, listenin en baĢında yer aldığı görülmüĢtür. ÖĞRENME YETERSĠZLĠKLERĠ ÜZERĠNE BAZI GERÇEKLER Kaynak olarak nörolojik olduğundan, öğrenme güçlükleri kiĢinin bilgiyi depolama, iĢleme ya da üretme becerisi ile yetenek ve performansı arasında bir boĢluk yaratma becerisinin oluĢumuna engel teĢkil ederler. Öğrenme engeli olan kiĢiler, genellikle ortalama ya da ortalamanın üzerinde zekâya sahip kiĢilerdir. Öğrenme engeli, kiĢinin okuma, yazma, konuĢma veya hesap yapma becerilerini etkilediği gibi, toplumsallaĢma becerisine de sekte vurabilir. Erken teĢhis, yerinde müdahale ve destek, öğrenme güçlüğü çeken birey için çok önemlidir. Öğrenme yetersizlikleri çoğunlukla "gizli bir engel" olduğundan, kolaylıkla farkına varılıp, kabullenilmez ya da ciddiye alınmazlar. Daha çok aile içinde görülürler. Hiçbir zaman tamamen geçmez, fakat telâfi edebilirler. Dikkat eksikliği ve hiperakticvite bazen öğrenme yetersizlikleri ile bir arada olabilir; ancak bu her zaman böyle olacağı anlamına gelmez. Öğrenme yetersizlikleri zekâ yönünden geri kalmıĢlık, otizm, sağırlık, görme özürü ya da davranıĢ bozukluğu gibi engellerle aynı Ģey değildir. Federal hukuk IDEA, Öğrenme Özürlüler Eğitim Yasası, PL 94-142 öğrenme özürlü bütün çocukların, onları en az sınırlayan bir ortamda, serbest ve uygun bir eğitim hakkı tanınmasını zorunlu kılar. ÖĞRENME YETERSĠZLĠKLERĠNĠN KARAKTERĠSTĠKLERĠ 1. Motor Hareket Güçlüğü Öğrenme yetersizliği sorunu olan çocuklar, ince ve kaba motor becerileri kapsayan iĢlerde sıkıntı yaĢarlar. Ġnce motor hareketler, el ve parmak kullanımını gerektirirken, kaba motor hareketler kol, bacak hareketlerini ya da vücuttaki daha geniĢ kas hareketlerini kapsar. Yine, böyle çocuklar blok, puzzle ve boncuklarla oynamakta, kaĢık, çatal ve bıçak kullanmakta, Ģekil ve varlıkları boyama ya da kopyalamada da sorun yaĢarlar. El yazıları iyi olmayabilir, spor salonu, oyun alanı faaliyetleri ve spor gibi koordinasyon gerektiren faaliyetlerde ilgili sıkıntılar yaĢadığı, ancak sıkıntılardan üçte iki gibi büyük bir çoğunluğunun ADD teĢhisi konulacak kadar sık ve ciddi boyutta meydana gelen güçlükler olmadığı yönündedir. 2. Algılama Yetersizlikleri Algılama yetersizlikleri, "görsel" ve "iĢitsel" yetersizlikler olmak üzere iki kategoriye ayrılabilir. Algılama, çevremizden bize ulaĢıyorsa, "iĢitsel"; gözlerimiz yoluyla ulaĢıyorsa, "görsel algılama" adı verilir. Bilgilerimizin çoğu tam anlamıyla görsel veya iĢitsel değildir; fakat daha çok, ikisinin de karıĢımıdır. Öğrenme yetersizliği olan çocukların, farklı algılama öğeleriyle sorunları vardır. Örneğin; d, w, m gibi birbirine benzeyen harfler arasındaki farkı ayırt etmeyle ilgili sıkıntı yaĢayabilir veya sat-tas, pıt-tıp gibi aralarında benzerlik bulunan sözcüklerin farkını anlamakta güçlük çekebilir, bulunduğunuz yerde sis olduğu zaman, size söyleneni anlayamayabilirler. 3. Dikkat Noksanlığı Öğrenme, sorunu olan öğrencilerin üçte ikisi kadarının dikkat dağınıklığı ya da konsantrasyon bozukluğu (ADD) sorunlarının da olduğu tahmin edilmektedir. Öğrenme yetersizliği olan diğer öğrencilerilerin bir çocuğunun da dikkate dayalı sorunları bulunmaktadır. ADD, bir iĢe dikkatini verme güçlüğü çeken belirgin bir grup öğrenciyi ilgilendiren bir rahatsızlıktır. Bu çocukların hiperaktif olma ihtimali bulunabileceği gibi, bulunmayabilir de. Öğrenme güçlüğü yaĢayan öğrencilerin büyük bir kısmı için, dikkatle ilgili sıkıntılar, bir insanın dikkatini yönelttiği süreçle ilgilidir. Sözgelimi; bu öğrenciler bir iĢe kendini vermek, okuduğu bir metinde neyin önemli, neyin önemsiz olduğuna karar vermekte zorluk çekebilir, belirli çalıĢmalar veya iĢlerde dikkatlerini uzun süre muhafaza edemeyebilirler. Bu her zaman olmasa da, belirli bir aktiviteye yönelik olabilir. Uzmanların çoğunun bu konudaki kanısı, öğrenme yetersizliği sorunu olan öğrencilerin büyük bir kısmı olmasa bile, çoğunun dikkatle ilgili sıkıntılar yaĢadığı, ancak sıkıntılardan üçte iki gibi büyük çoğunluğunun ADD teĢhisi konulacak kadar Ģık ve ciddi boyutta meydana gelen güçlükler olmadığı yönündedir. 4. Hatırlatma / Hafıza Yetersizlikleri Öğrenme yetersizliği olan öğrencilerden bazılarının hafızayla ilgili sıkıntıları vardır. Bazılarına göre, bu bir kısa-süreli hafıza (STM) sorunudur. Kısa süreli hafıza, adından da anlaĢılacağı üzere, kısadır. Süresi sadece 30 saniye olup, dıĢ çevreden size ulaĢan bilgiye dikkatinizi vermemeniz veya ilgilenmemeniz halinde, o bilgiyi kısa süreli hafızanıza kaydedemezsiniz. Açıkçası, öğrenme güçlüğü çekenlerin çoğunun baĢına gelen de, iĢte budur. Hafıza ya da bellek, araĢtırmacıların tam olarak anlayamadığı, karmaĢık bir süreçtir. Yine de, öğrenme yetersizliği olan öğrencilerin, hafızlarını kullanma konusunda yardıma ihtiyaçları olduğu açıktır. Bu tür sorunları olan çocukların annebabalarından "hep anahtarını unutuyor" ya da "kitaplarını eve getirmeyi hiç hatırlamaz" türünden yakınmaları duyabilirsiniz. Veyahut da, çocuklarının ne kadar çok çalıĢıp da, hâlâ kendisine verilen testte ne yapacağını hatırlamamasını eleĢtirdiklerini... Bütün bu söylenenler, hafızanın iĢleviyle bağlantılıdır. Hafızada bir bozukluk ya da bir eksiklik olup olmadığını veya hafızanın ne Ģekilde kullanılacağının bir iĢareti olup olmadıkları henüz kesin değildir. 5. Dil / KonuĢma Bozuklukları Söz konusu çocuklar, sık sık dilin iĢleyiĢi (süreçleri), algılanması ve ifadesi ile ilgili sorunlar da yaĢarlar. Bu sorunlar devamlı olup, söz konusu öğrencilerin yarısı kadarında eriĢkinlik süreci boyunca devam ederler. Dilin algısal yönü (receptive language) ile ilgili sorunlara örnek olarak, belirli ses, kelime ya da cümleleri anlamayan, dilin yapısını anlamakta zorlanan çocuklar gösterilebilir. Dilin anlaĢılması veya kavranması ile ilgili sorunlar, her zaman, söylenenin ifade edilmesi ile ilgili sorunlara da yol açar. Kendilerine ulaĢan bilgiyi anlamazlarsa, kendilerini anlatmakta da sorun yaĢayacaklardır. [Girdi (input), çıktıdan (output) önce gelir.] Aynı Ģekilde, bu çocuklardan bazısı, konuĢurken doğru sözcüğü bulmakta da zorlanır; sık sık birĢeye takılır veya aynı sözün etrafında döner dolaĢır, onu anlatır durur. Diğerleri ise, dilbilgisinde (özellikle söz dizimi) sorun yaĢarlar; baĢka bir deyiĢle, kelimeleri doğru sıraya koyamaz, özneyle yüklemi uyum içinde kullanamazlar. Bazılarının da yaĢadıkları hakkında yorum yapabilecek çok az bilgisi vardır. Spontane olarak çok az Ģey söyleyebilirler. 6. Toplumsal / Sosyal Algılama Bozuklukları Toplumsal algı bozukluğu, "toplumsal bir durum ya da olayın sınırlarını anlamak" olarak tanımlanabilir. Öğrenme yetersizliği olan çocuklar için, bu çok ciddi bir sorun yaratır. Birçok anne-baba, öğrenme güçlüğü olan çocuklarının arkadaĢ edinmekte zorluk çektiğinden, yanlıĢ yerde yanlıĢ sözcük kullandığında düĢünmeden konuĢup, baĢka çocukların etmediği lafları ettiğinden bahseder. Bunlar, toplumsal algı bozukluğu sorununu yaĢayan bir çocuğun tipik özellikleridir. Bu konu hakkında diğerlerine oranla daha az Ģey bilsek de, gerek ebeveynler, gerekse çocuk ya da ergenlik çağındaki bir genç için sonuçlarından ötürü dayanılması en zor sorunlardan biridir. 7. Duygusal Kapalılık / Örtüklük Duygusal sorunların öğrenme yetersizliği olmakla yakından ilgili olması ĢaĢırtıcı bir Ģey değildir. Her çocuk, okula diğerleri gibi baĢarılı olma arzusu içinde gider. Öğrenme açısından yetersiz çocuklar, en iyi çabalarının her zaman baĢarıya ulaĢmadığını, daha okul hayatlarının baĢında sık sık fark ederler. Bu engelin farkına varamayan öğretmen ve ana-babalar ise, ortaya çıkmamıĢ öğrenme yetersizliklerinin toplumsal-duygusal sıkıntılara yol açacağının aĢikâr olduğu gerçeğini artık anlamalılar. Öğrenim hayatına baĢladıklarında, bu öğrencilerde herhangi bir davranıĢ bozukluğu ya da önemli duygusal sorunlar yoktu. Yine de, konunun uzmanlarının çoğu hangi bozukluğun baĢı çektiğini anlamanın imkânsızlığından önce, çok uzun zaman olmadığını kabul etmekteler. HAFIZA/HATIRLAMA SORUNLARI Bütün öğretmenlerle öğrenme özrü olan çocukların anne-babaları, çocuklarının hafızayla ilgili sorunları olduğunu söylerler ve sık sık "Her Ģeyi unutuyor, ben hatırlatmazsam hiç aklına gelmiyor veya bütün bir hafta boyunca tartıĢmasını yaptığımız bir Ģeyden bahsedince, yüzüme bakıyor. Ne konuĢtuğuma dair en ufak bir ipucu yok aklında..." Ģeklinde düĢüncelerini dile getirip, dert yanarlar. Öyle görülüyor ki, bu tür çocuklar hemen unutuyorlar. Belki hatırlıyorlar, ama olayın tamamını değil. Hafıza, bir insanın aklında tutabildiği birçok Ģeyden daha fazlasını kapsayan, çok farklı ve karmaĢık bir süreçtir. Akılda tutulması gereken Ģeyi, hatırlama ve hafıza bankanızda depoladığınız bilgiye ulaĢma stratejilerini gerektirir. Bazı kiĢilerin hafızaları ise, mükemmeldir. Yine de birçocuğumuz, hafızamızı etkin ve verimli kullanmayı sağlayacak stratejileri kullanıyoruz. Verilen iĢin gereklerini ya da bizden istenileni anlama, stratejileri kullanmayı bilme, bu stratejileri etkili bir biçimde kullanma ve depo edilmiĢ bilgileri ne Ģekilde bulup çıkaracağını öğrenme becerisi, belki de, öğrenme yetersizliği sorununu yaĢayan öğrenciler için, sorunun temelinde yer alır. Bilgi bize çevremizden ulaĢır. Bir çocukta algısal süreç bozukluğu varsa, bu bilgi karıĢmıĢ ve hatırlama fonksiyonunu etkilemiĢ olabilir. Bilginin yorumlanmasında (algılama) bir sorun yoksa, onu kısa süreli hafızaya kaydetmek için, çocuk dikkat kesilmek durumundadır. Çocuğun dikkat yetersizliği gibi bir rahatsızlığı (ADD) olması halinde ise, hatırlama fonksiyonu (hafızanın iĢleyiĢi) kesin olarak engellenmiĢ olacaktır. Görülüyor ki, öğrenme özürlü çocukların çoğu, bilgiyi kısa süreli hafızalarına kaydetmezler bile. Unutmazlar; sadece, onu ilk etapta hatırlayacak strateji ya da süreçten yoksundurlar. Bilgi bir kez kısa süreli hafızaya girdi mi, onu uzun süreli olarak kaydetmek için birĢey yapmak gerekir. Kısa süreli hafıza çok kısasıdır; süresi muhtemelen sadece 30 sn. dir. Görülüyor ki, akılda tutulacak bilgiyle ilgili birĢey yapmaz, bir çaba göstermezseniz, o bilgi kaybolur, gider. Bilgiyi uzun süreli belleğe geçmesi için, ki buna zaman zaman "uzun süreli belleğin depolanması" da denir, bilgiyi temsil etmek, onu iĢlemek, baĢka deyiĢle prova yapmak ya da tekrarlamak Ģarttır. Örneğin; bir daha hiç görmeyeceğinizi düĢündüğünüz birisiyle tanıĢtırıldınız; bu nedenle, adını aklınızda tutmak için birĢey yapmıyorsunuz. Bir ay sonra bir yerde karĢılaĢtınız ve adını hatırlamıyorsunuz. Adını hatırlamak için, isminin baĢ harfini bir karakteristikle birleĢtirmek veya benzer isimdeki bir kiĢiyle onun yüzü arasında bir bağlantı kurmak gibi bir yol deneseydiniz, belki de hatırlardınız. Okul ortamlarında, öğrenme özürlü öğrencilerden, birinin adından çok çok daha karmaĢık bir bilgiyi hatırlamaları istenmektedir; ancak, bu konudaki süreç değiĢmez, aynıdır. Bilginin uzun süreli hafızaya kaydolması ve istenildiğinde bulunup çıkarılabilir durumda olmasını sağlamak için, onun üzerinde etkili olmaları, onu iĢlemeleri gereklidir. Bu öğrencilerde, hafıza süreci içinde herhangi bir yerde bir aksaklık, bir duraksama görülebilir. Bu çocukların; çoğu kez, bir hatırlama stratejisine ihtiyaçları olduğundan bile haberleri olmadığı gibi, içe baĢkıĢ ya da kendileri hakkında derinlemesine sorgulayabilirlik ve kendi sorunlarının (özürlerinin) farkında olmaları olasılığı da daha azdır. Hatırlama güçsüzlüklerini telâfi etmek yerine, ev ödevlerini akılda tutmaları için gerekli stratejileri, örneğin özel bir deftere not almayı öğretin. Anahtarlarını hep yanlıĢ yere koyuyorlarsa, evin içinde her zaman anahtarları bulundurabilecekleri bir yeri (dolap vs.) bulmalarına yardımcı olun. Unutmayın, bu gibi stratejiler öğretilebilir. Nitekim, bazı umut verici bulgular gösteriyor ki, öğrenme bozukluğu olan çocuklar, belirli stratejileri nasıl kullanacaklarını öğrendiklerinde, öğrenme becerileri de geliĢir. ORTAK BELĠRTĠLER AĢağıdaki kontrol listesi, "Öğrenme Yetersizlikleri / Bozuklukları Ulusal Merkezi" tarafından ortaya çıkarılmıĢ olup, anne-babalar ve konunun uzmanları için yönlendirici bir temel niteliği taĢır. Ayrıca, tek baĢına ele alınmamalıdır. Yine de, ayrıntılı bir değerlendirme isteyen anne-baba ve profesyonelleri yönlendirebilir. Çocukluk dönemleri boyunca, bütün çocuklar zaman zaman bu davranıĢlardan bazılarını sergilerler. AĢağıdaki davranıĢ örneklerinden bir kısmının devamlı olarak ortaya çıkması ayrıntılı bilgi, tavsiye ve müĢahade istemek için bir gösterge olarak kabul edilmelidir. Organizasyon Zamanı, tarih ve yılı bilmek Zamanı idare edebilmek Verilen görevleri tamamlayabilmek DüĢünceleri sıraya sokmak EĢyalarını yerlerine koymak Bir plânı gerçekleĢtirmek Kararlar almak Öncelikleri belirlemek Sıralama yapmak Fiziksel Koordinasyon Küçük nesneleri / eĢyaları kullanma ya da çalıĢtırma Kendi kendine yardım becerilerini öğrenme Kesme Resim çizme Yazı yazma Tırmanma ve koĢma Sporda ustalık kazanma Yazılı Dil ya da KonuĢma Dili Telâffuz Yeni kelime öğrenme Verilen talimatları takip etme Rica edilen bir Ģeyi bağlayabilme Konuları birbirine bağlayabilme Sesler arasındaki farkı ayırt edebilme Sorulara cevap verme Kavramları anlama Okuduğu anlama Harfleri doğru olarak telâffuz edip, yazma, kelime oluĢturma Hikâye ve makale yazma Dikkat ve Konsantrasyon Bir iĢi tamamlama DüĢünmeden önce harekete geçme Zayıf organizasyon Bekleme Sürekli kıpırdanma / Yerinde duramama Hayal kurma Dikkati dağılabilir olma Hafıza Yönünü hatırlama Matematiksel gerçekleri öğrenme Alfabeyi öğrenme Harfleri tanıma Ġsimleri hatırlama Olayları hatırlama Harfleri doğru telâffuz edip yazma, kelime oluĢturma Testlere çalıĢma ya da hazırlanma Toplumsal DavranıĢ ArkadaĢ olma, arkadaĢlığı koruma Toplumsal yargı ya da değerlendirme Fevrî hareket Hayal kırıklığı / yılgınlığa karĢı hoĢgörü Sporculuk Rutindeki değiĢiklikleri kabul etme Sözel olmayan, ipuçlarını değerlendirme ĠĢbirliği içinde çalıĢma