KENTLER ve ‹MGELER - THBMER
Transkript
KENTLER ve ‹MGELER - THBMER
GAZ‹ ÜN‹VERS‹TES‹ FEN EDEB‹YAT FAKÜLTES‹ GAZ‹ TÜRK HALKB‹L‹M‹ TOPLULU⁄U (GTHT) KENTLER ve ‹MGELER Yay›na Haz›rlayanlar M. Öcal O⁄UZ Tuba SALTIK ÖZKAN Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Gazi Türk Halkbilimi Toplulu¤u Yay›n› Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Gazi Türk Halkbilimi Topluluğu (GTHT) Yayınları: 1 © Bu kitabın bütün hakları Gazi Üniversitesi GTHT'ye aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Ankara 2004 ISBN- 975-507-108-3 Bask› Başak Matbaacılık • 384 27 61 SUNUŞ Gazi Üniversitesi, sahip oldu¤u milli kültür ile bütünlemenin güzel bir örne¤i ile huzurlar›n›za ç›kman›n hakl› gururunu yaamaktad›r. Elinizdeki bu kitapta görece¤iniz gibi Türkiye’nin dört bir yan›ndan yöresel kültür imgeleri tespit edilerek, yöre tan›t›m›nda bu imgelerden nas›l yararlan›ld›¤› arat›r›l m›t›r. Bu bilimsel çal›man›n fakültemiz ö¤rencileri taraf›ndan haz›rlanmas› ve Gazi Türk Halkbilimi Toplulu¤u taraf›ndan sempozyuma dönütürülmesi bizim için ayr› bir anlam ifade etmektedir. Bu gençler ülkemizin gelece¤i demektir. Fakültemiz olarak, ülkenin kültürüne ve gelece¤ine sahip ç›kan bu gençleri yetitirmekten gurur duymaktay›z. Dünyan›n h›zla küresellemeye do¤ru yol ald›¤› ça¤›m›zda yerel kül türleri koruman›n ve gelitirmenin önemi aç›kt›r. Ülkemizin sahip oldu¤u kültürel zenginli¤in ve yöresel kültür imgelerinin konu edildi¤i “Kentler ve ‹mgeler” konulu “ I. Genç Halkbilimciler Sempozyumu” alan›nda ilk olma s›yla da bir ayr›cal›¤a sahiptir. Sempozyum bildirileri ve di¤er ö¤rencilerin çal›malar›ndan oluan bu kitap kültürel imgelerimizin bir tapusu niteli¤in dedir ve bu özelli¤i ile de gelece¤e aktar›lacak önemli bir yay›nd›r. Yay›n, Beypazar› Kurusu, Antep Baklavas›, Kayseri Mant›s›, Çorum Leblebisi, Oltu Ta› ve daha birçok yerel kültür imgesinin ulusal kültür de¤eri olarak bir anlamda tescillenmesi için de bir katk›d›r. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanl›¤› olarak bünyemizde bulunan ö¤renci topluluklar›m›z›n bilimsel, kültürel ve sosyal etkinliklerini tüm imkanlar›m›z la destekliyoruz. Bu çerçevede Türk Halkbilimi Toplulu¤unun haz›rlad›¤› “Kentler ve ‹mgeler” konulu I. Genç Halkbilimciler Sempozyumu sonunda ortaya ç›kan bu önemli eserin haz›rl›¤›nda eme¤i geçen herkese teekkür ederken, bu türden bilimsel faaliyetlerin devam›n› diliyorum. Prof. Dr. Cemil YILDIZ Gazi Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Dekan› ÖNSÖZ E¤itim ve ö¤retim kurumlar›, kendilerinden “bilgi” edinmek isteyenleri, edilgen kiiler olarak görme ve buna ba¤l› olarak “üretmeyi bilmeyenler” olarak de¤erlendirme yanl››ndan art›k kurtulmal›d›r. Gençli¤inin adeta da¤lar› devirebilecek büyük enerjisiyle üniversiteye gelen ö¤rencileri, bilgilendirme süreçlerinden geçirdi¤imiz kadar güdüleme, yönlendirme ve üretme süreçlerinden de geçirdi¤imiz zaman, kar›m›za son derece yarat›c› bireylerin ç›kaca ¤›ndan kuku duyulmamal›d›r. Elinizdeki kitap, Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü'nde 2002-2003 Ö¤retim Y›l›nda üçüncü s›n›fta okuyan ö¤rencilerin çal›malar›ndan olumaktad›r. “Kentler ve ‹mgeler” bal›kl› bu sempozyum, Gazi Türk Halkbilimi Toplulu¤u taraf›ndan düzen lenmitir. Sempozyuma kat›lan ö¤renciler, yakla›k olarak alt› ayl›k bir haz›rl›k döneminden geçtiler. Bu dönemde, “imge” nedir sorusuna cevap oluturacak bilgileri edindikten sonra, belirledikleri bir kentin tan›nm› bir kültür ö¤esini üç önemli aamay› göz önüne alarak inceledi ler: Bu aamalardan birincisi, imgenin oluumu sorunuydu. Seçilen ürün neden ve nas›l an›lan kentin bir imgesi olarak ortaya ç›km›t›? ‹kinci soru, yerel olarak oluan bu imge, daha geni kitleler aras›nda hangi kültür etkileimi içinde yay›lm›t›? Üçüncü soru, “uygulamal› halkbilimi” yakla›m› çerçevesinde ilgili kurum, yöre ve/veya ülke bu imgeden nas›l yararlanm›t› daha do¤rusu yararlanm› m›yd›? Oluum+yay›lma+yararlanma kelimelerinin ba harflerinden oluan “OYY” formülüyle çal››lan bu ödevlerin, derleme, arat›rma, görsel belge toplama ve bunlar›n bilgisayar teknolojisi kullan›larak bildiriye dönütürülmesi süreçlerinde ö¤rencilerin heyecan ve enerjilerinin bitme noktas›nda söyledikleri “oyy, oyy” ifadeleri, bu çal›man›n ince eletiri ö¤elerinden birisi oldu. Ancak, bildirilerin çok baar›l› bir ekilde sunumu ve bunun kan›t› olan takdir alk›lar›yla “oyy” lar yerini derin bir “ohh”a b›rakt›¤›nda ö¤rencilerin yüzün deki yorgunluk ifadesi de yerini mutlulu¤a ve özgüvene b›rakm›t›. Gazi Türk Halkbilimi Toplulu¤u taraf›ndan düzenlenen “Kentler ve ‹mgeler” konulu ve lisans ö¤rencilerinin bildirilerinden olumas› nedeniyle alan›nda bir ilk olma özelli¤ine sahip “1. Genç Halkbilimciler Sempozyumu”, bilgi payla›m› kadar, imgesel ürün payla›m› bak›m›n dan da renkli geçti: Çorum Belediye Bakan›, “Çorum Leblebisi”, Beypazar› Belediye Bakan› “Beypazar› Kurusu” göndererek, Topluluk Dan›man› da Gaziantep’ten “Gaziantep Baklava s›”getirterek ikram ettiler. Oturum aralar›ndaki ve kapan›taki s›cak ve so¤uk içecek ikram›n› ise Fen Edebiyat Fakültesi Dekanl›¤› üstlendi. 21 May›s 2003 tarihinde Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 75. Y›l Konferans Salo nunda dört oturum halinde gerçekletirilen Sempozyumun oturumlar›n› Doç. Dr. Fatih Kiri çio¤lu, Doç. Dr. Pakize Aytaç, Yrd. Doç. Dr. Ali Yak›c› ve Topluluk Bakan Yard›mc›s› Seval Kas›mo¤lu yönetti. Sempozyumun aç›l››na Beypazar› Belediye Bakan› Say›n Mansur Yava, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Arat›rma ve E¤itim Genel Müdürü Yard. Doç. Dr. Abdurrahman Çelik, Fen Edebiyat Fakültesi Dekan› Prof. Dr. Cemil Y›ld›z, Dekan Yard›mc›lar› Prof. Dr. Süley man Özçelik ve Prof. Dr. Ahmet Mermer’le birlikte çok say›da ö¤retim üyesi, ö¤renci ve ö¤renci velisi kat›lm›t›r. Topluluk Bakan› Selcan Gülçay›r, Topluluk Dan›man› Prof. Dr. M. Öcal O⁄UZ, Bey pazar› Belediye Bakan› Mansur Yava, Arat›rma ve E¤itim Genel Müdürü Yard. Doç. Dr. Abdurrahman Çelik ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekan› Prof. Dr. Cemil Y›ld›z aç›l› konumala r›n› yapm›lard›r. Bildirilerin yay›na haz›rlanmas›n› Topluluk Dan›man Yard›mc›s› Tuba SALTIK ÖZKAN üstlenmitir. Yakla›k alt› ayl›k bir haz›rl›k döneminden sonra, bildiriler bas›labilir hale getiril mitir. Bu çal›man›n “ilk” olmakla kalmay›p “öncü” olmas›n› dilerim. Prof. Dr. M. Öcal O⁄UZ Topluluk Dan›man› SUNU / 3 ÖNSÖZ / 4 ‹Ç‹NDEK‹LER / ‹Ç‹NDEK‹LER 5 Buldan'da Dokumac›l›k ve "Buldan ‹şi" / 6 Serap ARALAN / Ankara Keçisi / 10 Ahmet ASLAN / Yozgat'›n Arabaş› Yemeği / 15 Ayşegül ATUÇURAN / Beypazar›'n›n Tarihî Evleri / 19 ‹lknur BAYRAK / Beypazar› Kurusu / 24 Gülcan BIÇAK / Çaycuma Yoğurdu / 28 Hilmi BOYRAZ / Malatya'n›n ‹mgesi Kay›s› / 31 Ferya ÇALIŞ / Süt Diyar› Beylikova / 37 Birgül ÇANKAYA / Eskişehir Lületaş› / 41 Ayşe Ç‹LBURUNO⁄LU / Çorum Leblebisi / 45 Esma EK‹C‹ / Gaziantep Baklavas› / 49 Seher GERES / Kayseri Past›rmas› / 54 Hasan GEZER / Boyabat Pirinci / 58 Osman GÜNAL / Antalya'n›n Mor Üzümü / 62 Zerican ‹L‹MSEVER / Kars'›n Kaşar Peyniri / 65 Leyla KA⁄NICI / Ankara Bal› / 68 Elif KAHRAMAN / Devrek Bastonu / 72 Burcu KAPLAN / Konya'n›n ‹mgesi: Mevlâna / 81 Serap KARAKILIÇ / K›rşehir'in ‹mgesi Ahi Evran / 85 Bengisu KOLCU / Çank›r› Yaren Meclisleri / 91 Tamer KURT / Bayburt Yöresi ‹hram Dokumac›l›ğ› / 99 Yasin KURT / Tosya B›çağ› / 103 Rabia MALLIO⁄LU / Bart›n'›n ‹mgesi: Tel K›rma / 109 Emel ÖZGÜR / Kayseri Mant›s› / 113 Hilal PAMUK / Oltu Taş› / 119 Murat YALÇIN / Afyon Kaymağ› / 123 Hasan YEŞ‹LDA⁄ / Şanl›urfa'n›n ‹mgesi Çiğköfte / 127 Arife Esin ALKAN / FOTO⁄RAFLAR / 136 YAZARLARIN ÖZGEÇM‹LER‹ / 160 BULDAN'DA DOKUMACILIK VE "BULDAN ‹‹" Arife Esin ALKAN Denizli, öteden beri Anadolu’nun dokumac›l›k merkezlerinden biri olarak tarihte ki yerini alm›t›r. Günümüzde de Buldan, Babada¤, K›z›lcabölük ve Denizli merkez bata olmak üzere, küçük ve orta iletmelerden büyük sanayi kurulular›na kadar çok say›da iletme faaliyet göstermektedir. Tekstilin bei¤i Buldan, Denizli’nin 45 km uza¤›ndad›r. 518 km2 yüzölçümü bulu nan ilçe, son nüfus say›m›na göre yakla›k 15. 000 nüfusa sahiptir. Temel geçim kayna¤› dokumac›l›kt›r. Yörede a¤›rl›kl› olarak, Buldan bezi, havlu bornoz, ham bez (amerikan), Halep ii masa örtüsü, yatak örtüsü, perdeye dönütürülebilen bezler ve ipek ilemeler üretilir. Denizli ve ilçelerinde dokumac›l›¤›n kökeni, Antik dönemlere uzan›r. Buldan ve Denizli’deki tekstil üretimi Türklerin Anadolu’ya gelmelerinden çok öncelere dayan›r. Bu havzadaki Bizans kentlerinde, özellikle bugünkü Buldan’a çok yak›n mesafede bulunan Tripolis’te halk›n geçimini dokumac›l›ktan sa¤lad›¤› bilinmektedir. 1071’de Malazgirt sava› sonras›nda Türkler Anadolu’ya gelmeye balam›, 1094 y›l›nda da Denizli Selçuklular taraf›ndan al›nm›t›r. Denizli ve civa r›na yerleen Türklerin dokumac›l›¤› Bizansl›lardan ö¤rendi¤i rivayet edilmektedir. Bir di¤er söylence de öyledir:Orta Asya’n›n kuzeyinden Kafkasya’n›n güneyinden Merzifon, Kastamonu üzerinden Sö¤üt ve Kütahya dolaylar›na gelen Türkler, geçtik leri yerlerde dokumac›l›¤› ö¤renerek bugünkü Kestane deresinin bulundu¤u bölgeye gelmiler ve buraya yerlemilerdir. Burada tekstilin tohumlar›n› atm›lard›r. Tica ret yollar› üzerinde bulunmas› nedeniyle geçmite Buldan’da her türlü ticari mal›n bulundu¤u bilinmektedir. Çeitli ehir ve bölgelerden al›-veri için yöreye gelenler birbirlerine, ”BUL DA AL” diyerek Buldan kelimesinin do¤mas›na neden olmutur. Dokumac›l›¤› genellikle kad›nlar yapmaktayd›. Ovalarda yetitirilen kaliteli pamuk lar, iplik haline getirilip, ceviz yapra¤›, so¤an kabu¤u, palamut, sumak, maz›, birçok ot ve köklerden elde edilen boyalarla renklendirilmekte, yörede beslenen uzun ve ince tüylü bir koyun cinsinden elde edilen yünlerden de zarif yünlü kumalar doku nmaktayd›. Her iki türdeki iplik elyaf›n›n iyi nitelikli oluu ve kuvvetlice e¤irilmesi, kuma›n kaliteli ve uzun süre dayanmas›n› sa¤l›yordu. Bu kumalar yap›ld›klar› ken tin ad›yla an›l›r, yurtiçi ve yurtd›› pazarlara da ihraç edilirdi. ”Buldan ii” gibi. Eski ad› Çarambay› Lazikiye olan Buldan’da dönemin padiah ve beylerine al ve kaftan olabilecek kadar kaliteli kumalar dokunmutur. ‹bni Batutu’ya göre burada ei benzeri görülmeyen alt›n ilemeli pamuklu elbiseler dokunurdu. Osman Gazi’nin Buldan’da dokunan k›rm›z› aldan elbise yapt›r›p giydi¤i bilinmektedir. Genç Osman’›n gömle¤inin, Barbaros Hayrettin Paa’n›n al›n›n Buldan’da dokun du¤u bilinmektedir. O dönemde saray kad›nlar› taraf›ndan kullan›lan iç çama›rlar› KENTLER ve IMGELER BULDAN'DA DOKUMACILIK VE BULDAN ‹‹ n›n kumalar›, ince beyaz kumalar, bayrakl›k k›rm›z› kumalar, alvar kumalar› Buldan’da dokunmutur. ‹shak Fakih, 14. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Osmanl› Sultan› 1. Murat’a ve Germiyano¤lu Süleyman ah’›n k›z›n›n Y›ld›r›m Beyazid ile evlenmesi nedeniyle, Buldan’dan alemli ak bezleri al›nd›¤›n› söylemektedir. 17. yüzy›l ‘da Deniz li’yi ziyaret eden Evliya Çelebi de Akda¤’›n beyaz pamuk bezinin, Acem ve Musul bezinden daha ince oldu¤unu söylemektedir. Bu ifadesine göre, Denizli, Buldan ‘da dokunan kumalar›n dünya kumalar› ile yar›acak düzeyde oldu¤u anla›l›yor. 19. yy. ›n balar›na de¤in Buldan ve çevresinde dokumac›l›k gerçek bir sanat niteli¤i ta›maktad›r. Bu dönemde bölgede bez gereksinimini tamam›yla yöredeki üreticiler kar›l›yordu. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun aç›k pazar durumuna gelmesin den önce yörede yetitirilen pamuk, geleneksel yöntemlerle ilenir, dokuma için gerekli iplik bu yolla sa¤lan›rd›. 1914’ten önce Buldan dokumalar› renk ve desenleri ile üstün nitelikte ürünlerdi. Her bölgenin ünlü dokumalar› oldu¤u gibi, kimi ustalar›n kendi adlar› ile bilinen ürün leri de bulunuyordu. 1. Dünya Sava›nda askere giden ustalar›n yerleri bo kalm›, dokumac›l›k yer yer durgunlam›t›r. Yuma¤›n› bitirmeden askere giden ustalar›n yumaklar›, y›llarca as›l› kalm›, bu ii devam ettirecek usta bulunamam› ve kimi yerlerde dokumac›l›¤› kad›nlar sürdürmütür. Sava sonunda sa¤ kalabilen ustalar geri dönerek bu sanat› canland›rm›larsa da eski niteli¤ine ulaamam›t›r. El dokumac›l›¤› bu dönemde yayg›n biçimde evlerde ve atölyelerde yap›lmak tayd›. Dokumac›l›k babadan o¤ula geçerdi. Sonralar› her isteyen erkek çocuk bu sanata verilirdi. 7-10 ya aras›ndaki çocuklar ustaya teslim edilir, çocuk ustan›n elini öptükten sonra dükkan›n ve ustan›n mal› olurdu. Usta ilk önce çocu¤u ç›kr›¤›n yan›na oturtur, bir iplik koyar, ona iplik koparmas›n› ö¤retirdi. Bu ilk al›t›rmadan sonra ç›ra¤a kapan ipli¤i yapt›r›l›rd›. Bu iler çocu¤un kabiliyetine göre 1-2 saat veya birkaç gün sürerdi. Bundan sonra çocuk ustan›n mas›r› nas›l sard›¤›na dikkat ederdi. Bu i 1-2 y›ll›k zaman isterdi. En çok 2 y›l sonra ç›ra¤a tezgah verilirdi. Tez gaha giren çocu¤un 1, 5-2 y›l çal›mas› gerekirdi. Ç›rak uzun tecrübelerden geçiril dikten sonra s›k› bir disiplin alt›nda tezgaha düzen vermesini ö¤renir ve kalfal›¤›n yolunu tutard›. Kalfal›k tecrübesi artan gençler zamanla ustal›¤a geçerlerdi. Buldanl› Ahmet Tuncer’in verdi¤i bilgilere göre, kalfalar›n ancak kar›nlar›n› doyuracak kadar, ustalar›n ise mallar›n› iplik fiyat›na bile verseler çok para kazand›klar› ö¤renilmek tedir. Günümüzde de Buldan’da el dokumac›l›¤› yine evlerde ve atölyelerde devam etmektedir. Dokuma tezgah› olmayan ev yok gibidir. Dokumac›l›¤›n büyük ço¤un lu¤unu yatak çaraflar›, örtüler ve alacalar oluturur. Akbez, alaca bezler, burgu, bohça, perde, yast›k k›l›f› ilemeleri Buldan ve köylerinde üretilen di¤er el dokuma c›l›¤› ürünleridir. Buldan ilçe merkezi, Buldan bezi bata olmak üzere fantazi dokumac›l›¤›n›n ve havlu, bornoz üretiminin oda¤›d›r. 4. 000’e yak›n tezgah hemen her ailenin gelir kay na¤›d›r. Dokunulan ve dikilen ürünler ilçe merkezinde dükkan ve ma¤azalarda do¤ rudan müteriye ulat›r›lmaktad›r. Ayr›ca Denizli merkezde bulunan ma¤azalardan da bu ürünlere ulamak mümkündür. Özellikle, dokuma ürünlerinin halka sunulma BULDAN'DA DOKUMACILIK VE BULDAN ‹‹ KENTLER ve IMGELER s›nda bir simge haline gelmi olan ‘Babada¤ ‹han›‘nda Buldan dokuma ürünlerini kolayl›kla bulmak mümkündür. Denizli halk›n›n oldu¤u kadar yöreyi gezmeye gelen yerli ve yabanc› turistlerin de al›-verite tercih ettikleri ilk yerdir. DEN‹ZL‹ EL EME⁄‹N‹N AVRUPA SANAY‹‹NE D‹REN‹Ş‹ Bat› Avrupa’da h›zla gelien fabrikasyon sanayi üretimi ile birlikte, 19. yy‘›n balar›ndan itibaren Osmanl› ‹mparatorlu¤unun ithalat›, ihracat›ndan çok daha h›zl› büyüdü ve bu nedenle d› ticaretinde büyük aç›klar görülmeye baland›. Osmanl› yönetimi Bat›da giderek yay›lmaya balayan makinelemi sanayi ve yüksek tekno lojiye uyum sa¤lama, gerekli yat›r›mlar› yapma konusunda yetersiz kald›. Osmanl› imparatorlu¤u döneminde izlenen yanl› tutumlar kötü sonun balang›c› oldu. Ulusal ba¤›ms›zl›k mücadelesi balad›¤›nda da az say›daki sanayi tesisleri, verimli ovalar, liman ve tersanelerin bulundu¤u bütün ehirler igal alt›ndayd›. Ba¤›ms›zl›k mücade lesi balad›¤›nda böylesine yokluk içinde bavuraca¤› tek kaynak, binlerce y›ldan beri Anadolu’da var olan k›rsal el eme¤i idi. Denizli yöresi ayakta kalan bu yap›s› ile ülkenin kurtuluu için önemli bir kaynak oluturdu. Denizli yöresinin, sanayilemi Bat› Avrupa ülkelerinden gelen ürünlere kar› uzun süre direnmesinin bal›ca nedenlerini öyle s›rlayabiliriz: Öncelikle el sanatlar›na dayal› zanaat diyebilece¤imiz sanayi henüz makinele memi, fabrikalar kurulmam›t›. Bu nedenle, y›k›lmas› muhtemel bir sanayiden söz edemeyiz. K›rsalda çok yayg›n olan dokuma araçlar›, yayladan kente ve köye ta›na bilir nitelikte basit ve pratikti. Nüfusu oransal olarak %90 ‘lara varan k›rsal›n dokuma ihtiyaçlar› pazardan de¤il kendi iç üretimlerinden kar›lan›yordu. Buldan’da üretilen tipteki dokumalar, orjinal özellikleri ve süslemeleri nedeniyle fabrikasyon üretimin giremedi¤i ürün tipleri durumundayd›. Konsolosluk raporlar›na göre ‹ngiliz Lancashire pamuklu tekstil sanayi, kendi adamlar›n›n ve Foreign Office temsilcilerinin bütün çabalar›na kar›, Osmanl› ‹mparatorlu¤unun de¤iik bölgelerin de aranan çeitli zevklere uygun pamuklu ve k›smen pamuklu kuma desenlerine olan talebi kar›layamam›t›r. Yerel be¤enilerin varl›¤›n› sürdürmesi ise ithal mal› iplikle köy evlerinde ve özellikle kent imalathanelerinde dokumac›l›¤›n devam› anla m›na geliyordu. Buldan’da bu türleri üreten atölyeler varl›klar›n› günümüzde de sürdürmektedir. ‹lçenin en önemli geçim kayna¤› dokumac›l›kt›r. Evlerde kurulan tezgahlarda doku nan kumalar çok çeitli alanlarda kullan›ma sunulmaktad›r. ‹lçenin simgesi haline gelen dokumac›l›k gerçek bir sanat niteli¤i ta›maktad›r. Halk›n % 80 ‘i geçimini el tezgahlar›ndan kazanmaktad›r. Gelien teknoloji ve sanayilemeye ra¤men el eme ¤i varl›¤›n› sürdürmeyi baarm›t›r. Bunun nedeni üretilen dokumalar›n kendine has süslemeleri ve gelimi sanayi makinelerinde üretilen kumalar›n el eme¤i ile olu turulan ürünlerden orjinallik aç›s›ndan uzakl›¤›d›r. Günümüzde desenler günlerce süren emek ve çabalar›n sonucunda elle ilenmektedir. Bugünkü ilemecili¤in köke ni elde yap›lan kasnak ilemecili¤ine dayan›r. El tezgahlar›nda üretilen dokumalar oluumlar›nda harcanan eme¤in ve al›n terinin en güzel örnekleridir. Dokumalara ilenen motifler halk zevkinin ve kültürünün yans›malar›d›r. Buldan ‘n›n nostalji kokan ürünlerine, ça¤da teknoloji ürünlerinin yan›nda ayr› bir de¤er verilmekte, Buldan ürünleri Türkiye’nin büyük firmalar›ndan Vakko ve Beymen gibi firmalarca KENTLER ve IMGELER BULDAN'DA DOKUMACILIK VE BULDAN ‹‹ da aranmaktad›r. Denizli ekonomisine de katk›s› son derece fazla olan Buldan’daki dokumac› l›¤› Denizli’deki sanayici, iadamlar› ve pazarlama sektörünün duyarl› yakla›mlar› sayesinde, çeitli engel ve sorunlara ra¤men ayakta kalmay› baarm›t›r. ‹lçe beledi yesi taraf›ndan aç›lan kurslarda verimli ve e¤itimli içiler yetitirilmekte ve kurulan atölyelerde bu içilere i imkanlar› sa¤lanmaktad›r. Bugün ilçede çal››r durumdaki dokuma tezgah›n›n say›s›n›n 4000, dokunan iplik miktar›n›n yakla›k 150 tn/ gün oldu¤u hesaplanmaktad›r. Halk›n %80’i geçimini kendi atölyelerinde veya kurulan atölyelerde içi olarak kazanmaktad›r. Üretilen dokumalar ilçedeki çeitli dükkan ve ma¤azalarda yerli ve yabanc› turistlerin zevkine sunulmaktad›r. Dokumalar›n yan›n da, el tezgahlar› ve atölyeler de özellikle yöreye gelen yabanc› turistlerin ilgisini çek mektedir. Bu yönüyle Buldan dokumalar› ekonomiye oldu¤u kadar yöre turizmine de önemli katk›lar sa¤lamaktad›r. Bedri Rahmi Eyubo¤lu "Denizli Destan›" adl› iirinde yöre dokumalar›ndan öyle söz eder. Al gözüm seyreyle Denizli pazar›n› Bir kilim, bir heybe, bir nak› Dünyada ei emsali görülmemi Buna ne sab›rd›r Allah›m bu göz nuru nedir? Amman nak› deyip coma Mernu Sittin sene önce de ayn› kilim, ayn› heybe, ayn› örgü “Ayn› tezgahlarda böyle dokunurmuş Yine ayn› yün, ayn› iplik, ayn› tezgah, ayn› eller” Ama aradan neler geçmi, neler geçmi, neler… BEDR‹ RAHM‹ EYÜPO⁄LU KAYNAKÇA Denizli Ticaret Odas› Yay›nlar›: 27 Denizli Valili¤i ‹l Kültür Müdürlü¤ü Ekonomik Yönü ile Denizli / 2000 Parlayan Y›ld›z Denizli 1999 . Tekin Kaplan, Denizli ‘nin Halk Kültürü Ürünleri 1995 Türk Kültür Tarihinde Denizli Sempozyumu Bildirileri / 27-30 Eylül 1988 BULDAN'DA DOKUMACILIK VE BULDAN ‹‹ KENTLER ve IMGELER ANKARA KEÇ‹S‹ Serap ARALAN Bir kentin ad›n› duydu¤umuz zaman zihnimizde o kent ile ilgili, o kenti ça¤r›t› ran, anlatan kent ile bütünlemi imgeler canlan›r. Bakent Ankara’da bize kentin imgeleri haline gelmi olan “Ankara Seymenini” “Ankara Kalesini” Ankara Tava n›n›” “Ankara Bal›n›” ve “Ankara Keçisini” hat›rlat›r. Ben de bu bildiride Ankara’n›n yitirmek üzere oldu¤u bir imgesinden yani Ankara Keçisi’nden bahsedece¤im. Ankara keçisi uzun, ince, lüle lüle ve ipek gibi parlak tüylü bir keçi türüdür. Ankara keçisinin bedenini örten k›l örgüsü genelde beyazd›r. Renkli tiplerine de rastlan›r. Orta Anadolu’dakilerin rengi tamamen beyaz olup, Siirt ve Mardin ‘de kahverengi, gri veya siyah renkli tiftiğe sahip Ankara keçileri de yetiştirilmekte dir. Ankara keçilerinde ortalama olarak vücut yüksekliği 55 cm. , vücut uzunluğu 56cm. olup keçilere yan taraftan bak›ld›ğ›nda bir kare şeklinde görülür. Canl› ağ›r l›klar› 30-40 kg. , doğum oran› %80-90 ve ikizlilik oran› %2-5’dir. Meradan çok iyi faydalan›rlar ve ağaç dal ve yapraklar›yla beslenirler. (Kaynak Kişi 1) Ankara keçisi eskiden “Angora” diye bilinen Ankara yöresinde yetiştirildiği için “Ankara keçisi” ad›n› alm›şt›r. Halk aras›nda “Tiftik keçisi” diye bilinen Ankara keçisi zamanla şehrin bir imgesi haline gelmiştir. Orta Anadolu bölgesinde yap›lan Ankara keçi yetiştiriciliği k›rsal alandaki halk için önemli bir geçim kaynağ›d›r. Türkiye keçi varl›¤› 2000 y›l› verilerine göre 7. 200. 000 ba civar›ndad›r. Anka ra keçisi say›s› ise 420. 000 bat›r. Türkiye’de Ankara keçisi ve toplam keçi say›s› gittikçe azalmaktad›r.(1,2) Tablo:1 Türkiye’de y›llara göre Ankara keçisi ve toplam keçi say›lar› (milyon ba) 1970 Ankara keçisi say›s› 4. 5 Toplam keçi say›s› 19. 5 Toplam içinde A. K’nin pay› 23. 1 Ankara keçisi say›s› indeksi 1970=100 ise 100 1980 3. 7 19. 1 19. 4 82. 2 1990 1. 3 11. 0 11. 8 28. 9 1995 0. 7 9. 1 7. 7 2000 0. 4 7. 2 5. 6 15. 6 8. 9 “Gerek Ankara keçisi gerekse k›l keçisi say›s›n›n azalmas›nda keçilerin ormana zarar vermesinin engellenmesi amac›yla 1962 y›l›ndan itibaren al›nan bir dizi tedbir etkili olmutur. Bu amaçla keçilerin ormana girmesinin yasaklanmas›, ihracat›n te vik edilmesi, bu alanlarda keçi yerine koyun ve s›¤›r›n ikame edilmesi, orman içinde ve civar›nda yaayan halk›n el sanatlar›na ve baz› sanayi dallar›na yönlendirilmesi eklinde tedbirlerle k›l keçisi ve Ankara keçisi say›s›nda zamanla azalma meydana gelmitir. ” (Akçap›nar, 2000, s. 47) “Ankara keçisinin Anadolu’da yerletirilmeye baland›¤› tarih hakk›nda çeitli KENTLER ve IMGELER ANKARA KEÇ‹S‹ görüler vard›r. En çok kabul gören görü Ankara keçisinin Anadolu’ya 13. yüz y›lda, Hazar Denizi’nin do¤usundaki “Harezm” bölgesinden Anadolu’ya göç eden Türkler taraf›ndan getirildi¤i ve buradaki çevre koullar›n›n etkisiyle bilinen yap› ve tiftik özelliklerine kavutu¤u ve Ankara keçisi kimli¤ini kazand›¤› görüüdür. 13. yüzy›ldan önceki dönemlerde Anadolu’da Ankara keçisinin varl›¤›na ilikin herhangi bir arkeolojik kan›ta rastlanmamas› bu görüü do¤rulamaktad›r.” (Batu, a(1940)s. 155, b(1951) Dünyan›n birçok ülkesine Ankara keçisi Anadolu’dan yay›lm›t›r. Ancak uzun y›llar Ankara keçisinin d› ülkelere ç›kar›lmas› yasaklanm›t›r. ‹lk defa 1541 y›l›nda Hollanda kral›na hediye olarak gönderilmitir. Daha sonralar› 18. yüzy›lda Fransa, ‹spanya, ‹talya’ya götürülmü, ancak yetitiricilikte baar›l› olunamam›t›r. 1838 y›l›nda Güney Afrika’ya, 1849 y›l›nda ABD’ye (Kaliforniya ve Teksas ‘a) götürül mü ve bu ülkelerde yetitiricilikte baar›l› olunmutur. Daha sonra Arjantin, Rusya, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya götürülerek yetitiricili¤e balanm›t›r. Bugün Ame rika’daki tiftik keçilerinin say›s› bizdekinden daha fazlad›r. (Abidin, 1932) (Tuncel, 1993) 1830’lara kadar Ankara keçisi ve tifti¤ini tekelinde bulunduran Türkiye, 1839’da ‹ngiltere’de tiftik ileme sanayiisinin kurulmas›yla ihracattaki konumunu yitirmeye balad›. 19. yüzy›lda ihracat› yasaklama karar› al›nd›ysa da uygulanamad›. Ancak Cumhuriyet’ten sonra 1924’te ç›kar›lan “Tiftik Keçilerinin Men-‹ ‹mrar Ve Teksir-‹ Adat” yasas›yla dam›zl›k sat›› yasaklanabildi. Ama bu arada öbür ülkeler de keçi varl›¤›n› art›rm›, hatta dam›zl›k sat››na balam›lard›. Türkiye 1820 y›l›na kadar baar›l› bir ekilde tiftik ipli¤i ve tiftikten dokunmu kuma ihracat› yaparken zamanla bu ihracat yavalam›, 1839’dan itibaren iplik ve kuma ihracat› tamamen bitmitir. Bu s›rada ‹ngiltere’de tiftik ileme teknikleri gelimi ve buna ba¤l› olarak Türkiye’den sadece ham tiftik ihracat› balam›t›r. (Tuncel, 1993) 2000 y›l›ndaki istatistiksel verilere göre; *Türkiye’de tiftik üretimi her y›l azalmaktad›r. Türkiye 1980 y›l›nda dünyadaki tiftik üretiminin %33. 52’sini kar›larken bu de¤er 2000 y›l›nda %4’e dümütür. *tiftik üretiminde güney Afrika 1. s›rada, ABD 2. s›rada yer almaktad›r.(3,4) Bugün Türkiye’nin d››nda en büyük tiftik keçisi ve tiftik üreticileri Güney Afrika Cumhuriyeti, ABD, Avustralya, Arjantin, Lesotho, eski SSCB ve Yeni Zelanda’d›r. Türkiye’de ise Ankara keçisinin en çok yetitirildi¤i iller; Ankara, Konya Eskiehir, Mardin, Çank›r›, Kütahya, Kastamonu ve Yozgat’t›r. (Tuncel, 1993) Ankara keçisinin ekonomik boyutunun yan› s›ra var olan kültürel boyutunu folk lorik ürünlerde görmekteyiz. Örne¤in Evliya Çelebi Seyahatnamesinin 2. cildinde “Ve Me’kulat- U Merubat U Sanay›’at›n›n Memduhat›n Beyan Eder” bal›¤› alt›nda Engürü tiftik keçilerinin etinin lezzetli oldu¤unu, bunun da keçilerin da¤larda p›rnar yapraklar› ile beslenmesinden ileri geldi¤ini anlat›r. Ayr›ca renginin süt beyaz› olup, tüylerinin makasla kesildi¤inde sert, elle yolundu¤unda yumuak oldu¤undan bah setmitir. Beyan›n devam›nda Ankara keçisinin özellikleri ve sof hakk›nda bilgi verir. (Koçu, 1943, C. 2, S. 226) Ankara keçisi, folklorik ürünlerde renginin beyazl›¤›ndan dolay› “ak keçi” ola rak da geçer. Bunu Ankara’da derlenen “ak keçiyi gören içi dolu ya¤ san›r.” Atasö zünde de görmekteyiz. (Kaynak Kii 2) ANKARA KEÇ‹S‹ KENTLER ve IMGELER 1582 y›l›nda Ankara’ya u¤ram› olan ‹ngiliz seyyah John Nevbery “oldukça güzel bir vadinin yak›n›nda yer alan ‹mrendi yerleiminin güneyinde, buraya yar›m gün uzakl›kta Angria adl› bir kent vard›r. Burada amlet ve grogren olarak bilinen kumalar›n büyük bir bölümü üretilmektedir.” diye yazm›t›r. Çok yak›n say›lacak bir tarihte kaleme ald›¤› “Muhteem Süleyman” adl› kitab›n da A. Clot o dönem Ankara’s›n›n keçilerinin yününü Avrupa’ya kadar yollayabilen önemli bir ticaret merkezi oldu¤unu belirtmi; bu keçilerin k›llar›n›n y›lda 20-30 cm. uzad›¤›n› ve her alt› ayda bir k›rk›larak bir hayvandan aa¤› yukar› 2-2, 5 kg. yapa¤› elde edildi¤ine de¤inmitir.(5) Ankara keçisinin kültüre ve folklora yay›lmas› ve yerlemesinin yan›nda eko nomik hayata da yay›l›m› ile sa¤lad›¤› yararlanma imkanlar›ndan bahsetmek istiyo rum. Ankara keçisinin eti lezzetlidir ve genel olarak yetitirildi¤i bölgede tüketilir. Keçinin süt verimi çok düüktür. Bu nedenle o¤laklar›n›n beslenmesi için sa¤›lmaz. Ankara keçisinin dünyaca en önemli ve ünlü olan verimi tifti¤idir. (Kaynak Kii 1) Tiftik ve soft : Tiftik dayan›kl›, parlak, elastiki, zararl› güne ››nlar›n› geçirme yen, nem çekebilme, ›s›ya dayan›kl›, yüksek yal›t›m özelli¤ine sahip, kolay boyana bilen, düzgün ve kaygan yap›s› nedeniyle kolay kirlenmeyen bir tekstil maddesidir. Ankara’ya u¤ram› tüm gezginlerin dikkatini çeken ve an›lar›nda yer alm› olan sof, Ankara tiftik keçisinin k›l›ndan dokunan bir tip kumat›r. Hans Dernscehwam’›n “sade ve ilkel” buldu¤u ilem, gerçekte öylesine sa¤l›kl›yd› ki, üretilen kuma›n y›l larca ne rengi atar, ne de niteli¤i bozulurdu. Tifti¤in kimyasal yap›s› yapa¤›ya benzerlik gösterir. Tiftik elyaf› Merinos koyun lar›ndan elde edilen ince yapa¤›dan daha kal›n olmakla beraber, daha sa¤lam, daha düz düzeyli ve dolay›s›yla daha parlakt›r. Türkiye’de tifti¤e dayal› özel bir endüstri henüz gelimemitir. Bu nedenle tiftik yapa¤›ya dayal› endüstri dal› ile el sanatlar› ve tezgahlarda kullan›lmaktad›r. Tiftik döemelik, perdelik, elbiselik ve dekoratif kumalar; trikotaj endüstrisi ile battaniye ve hal› imalinde kullan›lmaktad›r. (Kaynak Kii 1, 2, 3, 4) Ankara keçisi Orta Anadolu fakir mera ve iklim koullar›na uyum göstermitir. En kaliteli tiftik bu bölgenin iklim koullar›nda elde edilmektedir. ‹klimi rutubetli olan yerlerde ve deniz k›y›lar›nda bu keçilerin özellikleri kaybolur. Evliya Çelebi 17. yy. da yazd›¤› Seyahatnamesinde “sofu tiftik keçisinin ipli¤inden dokurlar. Frenkler bu Engürü keçilerinden Frengistan’a götürüp incecik ip e¤irerek sof dokumak isterler. Keçiler bir y›l içinde baya¤› bildi¤imiz keçilerden olur. Dokuduklar› sof olmaz” demi tir. (Koçu, 1943, C. 2, S. 226) Dünya tiftik üretiminin büyük k›sm›, kendine özgü tiftik endüstrisini gelitirmi olan ‹ngiltere bata olmak üzere ‹talya, ‹spanya ve Fransa ‘da ilenmektedir. ‹lenilen tifti¤in büyük bir k›sm› di¤er ülkelere sat›lmaktad›r. ABD ve Avrupa ülkelerinde son y›llarda renkli tiftik keçisi tifti¤inin kullan›ld›¤› eyalar›n üretildi¤i ve yüksek fiyatlara sat›ld›¤› görülmektedir. ABD Ankara keçisi iletmelerinde gelirin % 70’i tiftik sat››n dan sa¤lan›r.(4) (Yalç›n, 1990, s. 450) Pretoria Ticaret Müaviri Hasan Ali Erdem “Bir Baar› Öyküsü; Güney Afrika’da Tiftik Üretimi” bal›kl› yaz›s›nda tiftik keçisinin Güney Afrika’daki öyküsünü anlat›r. Çank›r› ‹l Tar›m Müdürlü¤ü taraf›ndan ç›kar›lan Karatekin Dergisinin 10-13. say›s›nda “Çank›r›‘da Ankara keçisi yetitiricili¤i projeyle yayg›nlat›r›l›yor” bal›¤› KENTLER ve IMGELER ANKARA KEÇ‹S‹ ile Ankara keçisinin önemi ve Çank›r›’da Ankara keçisi yetitiricili¤inden bahsedil mitir. Ankara’n›n ilçeleri olan Çankaya, Güdül, Beypazar› belediyeleri gibi bir çok belediyenin ‹nternet sitelerinde Ankara keçisinden bahsedilmi ve ilçe ekonomisinde Ankara keçisinin önemi oldu¤u belirtilmitir. Yeni afak gazetesinin 13. 08. 2002 tarihli say›s›nda “Kalaba Vadisinde Ceylan lar Dolaacak” bal›kl› haberinde Ankara tavan›, Ankara keçisi gibi nesli tükenmek te olan hayvanlar›n “Kalaba Vadisi Projesi” ile do¤al ortama kavuacaklar› Keçiören Belediyesi Bakan› Turgut Alt›nok taraf›ndan duyurulmutur. Hürriyet gazetesinin 2 Mart 2001 tarihli say›s›nda Hakan Akp›nar’a ait “Türki Dollyler” bal›kl› haberde 1 Mart 2001 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edi len “Hayvan Islah› Kanunu”ile Türkiye’de koyun dolly de oldu¤u gibi kopyalama yöntemi ile hayvan ço¤alt›labilece¤ini ve böylece “Denizli Horozu”, “Kangal Köpe¤i” ve “Ankara Keçisi” gibi milli hayvanlar›m›z›n koruma alt›na al›naca¤› bildirilmitir. Bu hayvanlar için özel soy kütü¤ü oluturulup ve onlara nüfus cüzdan› verilece¤i bildirilmitir. Türkiye’de baz› devlet kurumlar›nda da Ankara keçisi yetitiricili¤i yap›lmak tad›r. Bu kurumlarda Ankara keçisinin verimlerinin artt›r›lmas›na çal››lmaktad›r. Tar›m ve Köy ‹leri Bakanl›¤›nca haz›rlanan 2002-2003 arat›rma program›nda yer alan “Hayvanc›l›k Alt Sektörü Arat›rmalar›’nda” E maddesi olarak “Nesli Tüken mekte Olan Ankara Keçisi’nin Varl›¤› Ve Tiftik Üretiminin Art›r›lmas›na Yönelik Çal› malar” bal›kl› proje yer almaktad›r.(6) “Tar›m ve Köy Dergisi’nin Temmuz-A¤ustos 2000 tarihli 134. say›s›nda Lala han Hayvanc›l›k Arat›rma Enstitüsü Müdürlü¤ü’nce haz›rlanm› Umut Tademir ve Aziz Öztürk’e ait “Nesli Tükenmekte Olan Hayvan Varl›¤›m›z Ankara Keçisi” bal›kl› bir yaz› yer almaktad›r.(7) “Ankara Büyükehir Belediyesi Park Ve Bahçeler Müdürlü¤ü” ve “E¤itim-Kültür Daire Bakanl›¤›” taraf›ndan Ankara’n›n park ve bahçelerindeki Ankara keçisi hey kelleri ve Ankara rehberlerindeki Ankara keçisi bahsinin yer almas› Ankara keçisi nin ehrin bir imgesi haline geldi¤ini göstermektedir. Ancak Ankara’da bu imgenin kültürel aç›dan eskisi kadar ilenmedi¤i ve bu imgeye eskisi kadar önem verilmedi¤ini görmekteyiz.(8,9) Ankara keçisi günümüzün en önemli iletiim mekanizmalar›ndan biri olan ‹nter net sitelerine girmitir. Ankara keçisi hakk›nda bilgi bulabilece¤imiz bir çok ‹nternet adresi vard›r. Ankara’n›n Güdül ilçesi Boyal› köyünde “Ankara Keçisini Gelitirme Ve Yaat ma Festivali” ad›yla bir festival düzenlenmektedir. Son iki y›ld›r 14 Nisan ‘da düzen lenen bu festival sene ekonomik kriz dolay›s›yla yap›lamam›t›r. 2003 Nisan ay›nda yap›lmas› düünülen bu festival Boyal› köyü muhtar›ndan edindi¤imiz bilgiye göre ekim ay›na ertelenmitir. Yap›lan bu festivaller Tar›m ve Köy ‹leri Bakanl›¤›, Anka ra ‹l tar›m Müdürlü¤ü taraf›ndan desteklenmektedir. Festivale üst düzeyde kat›l›m olup, o köydeki Ankara keçileri ve o¤laklar› aras›nda güzellik yar›mas› düzenlenip, ilk üçe ödüller verilmektedir. Ayr›ca festivallerde Ankara seymen ekibinin gösteri leri Ankara’n›n bir baka imgesinin daha kültürümüzdeki önemini aç›kça ortaya koymaktad›r. Festivali düzenleyen Güdül Boyal› Köyü muhtar› Yusuf ahin, festivali yapmak ANKARA KEÇ‹S‹ KENTLER ve IMGELER taki amaçlar›n›n Ankara keçisinin Ankara’n›n en önemli imgesi oldu¤unu, yeni nes lin Ankara keçisini ancak foto¤raf ve heykellerinden tan›d›¤›n›, gün geçtikçe nesli tükenmeye balayan, eski önemini yitiren Ankara keçisini yaatmak, tan›tmak ve gelitirmek” oldu¤unu söylemitir. Temeli 13. yüzy›l›n da gerisine dayand›r›lan ve son yedi yüzy›ld›r varl›¤›n› sür düren, yabanc› ülkelerin baz›lar›n›n ülkesinde yetitirmek için Anadolu’dan kaç›r›p iklim artlar› uygun olamad›¤› için yaatamad›¤›, baz›lar›n›n da ülkelerinde Ankara keçisi sanayii kurup Türkiye’yi geçmesini sa¤layan önemli milli varl›¤›m›z olan Ankara keçisine günümüzde gerekti¤i kadar önem verilmemektedir. Biz millet ola rak elimizdeki varl›¤›n de¤erini bilmiyor, yabac› ülkelere kapt›r›yor, ve kendi ürünle rimizin de¤erini yabanc› ülkelerden ithal olarak ald›¤›m›zda anlayabiliyoruz. Bizler birkaç sene sonra Amerika’dan, ‹ngiltere’den, Güney Afrika’dan, Yeni Zelanda’dan ithal Ankara keçileri almamak için elimizdeki kültürel ve ekonomik varl›m›z›n de¤e rini bilelim ve onu gelitirmek ve yaatmak için elimizden gelen hereyi yapal›m. Bunun için ilk önce Tar›m Ve Köy ‹leri Bakanl›¤›’n›n, Tar›m ‹l Müdürlüklerinin bu konuya duyarl› olmalar›n›, bu konudaki projelerinin art›r›lmas›n› ve k›sa zamanda uygulanmas›n› diliyorum. NOTLAR 1: Anonim(2001): D‹E Tar›msal Göstergeler(1923-1998), Ankara 2: Anonim(2002):D‹E Tar›m ‹statistikleri Özeti (1981-2000), Ankara 3: Anonim(1997): Tiftik Ekonomik Raporu, Tiftik Birlik, Ankara 4: Anonim(2001) Tiftik Birlik Kay›tlar›, Ankara 5: Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 6: Tar›m Ve Köy ‹leri Bakanl›¤› 2002-2003 Arat›rma Program› 7: Lalahan Hayvanc›l›k Arat›rma Enstitüsü Müdürlü¤ü 8: Ankara Büyükehir Belediyesi E¤itim-Kültür Daire Bakanl›¤› 9: Ankara Büyükehir Belediyesi Park Ve Bahçeler Müdürlü¤ü KAYNAKÇA 1) Anonim(2001): D‹E Tar›msal Göstergeler(1923-1998), Ankara 2) Anonim(2002):D‹E Tar›m ‹statistikleri Özeti (1981-2000) 3) Anonim(1997): Tiftik Ekonomik Raporu, Tiftik Birlik, Ankara 4) Anonim(2001) Tiftik Birlik Kay›tlar›, Ankara 5) Abidin, ‹. (1932): Tiftik ‹stihsalden ‹stihlake Kadar, Kader Mat. ‹stanbul 6) Akçap›nar, H. (2000) Keçi Yetitiricili¤i Ders Notlar›, Ankara 7) Batu, S. (1940):Ankara Keçisinin Tarihi Ve Menei Hakk›nda Bir Tetkik. Y. Z. E. Yay›n No:155, Ankara 8) Batu, S. (1951: Türkiye Keçi Irklar› Ve Keçi Yetitirme Bilgisi A. Ü. Vet. Fak. Yay›n No:4, Anka ra 9) Koçu, R. Ekrem (1943), Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 2. Cilt, S. 226 10) Tuncel, E. (1993): Ankara Keçisinin Kökeni Ve Yay›l›m›. Ankara Keçisi Ve Tiftik Kongresi Tebli¤ (20-21 Ekim, 1993)Ankara 11) Yalç›n, B. C. (1990): Keçi Yetitiricili¤i Ve Yetitirme Tekni¤i (Koyun Ve Keçi Hastal›klar› Ve Yetitiricili¤i S:450-484, Tüm Vet Hayvanc›l›k Hizmetleri Yay›n› No:2, ‹stanbul 12) www. angoragoat. com. / 13) www. ag. ndsu. noda. edu. 14) Ankara Büyükehir Belediyesi E¤itim-Kültür Daire Bakanl›¤› 15) Ankara Büyükehir Belediyesi Park Ve Bahçeler Müdürlü¤ü 16) Lalahan Hayvanc›l›k Arat›rma Enstitüsü 17) Karatekin Dergisi, Say›:10-13 Çank›r› (Çank›r› ‹l Tar›m Müdürlü¤ü) 18) Yeni afak Gazetesi 13. 08. 2002 19) Hürriyet Gazetesi 02. 03. 2001 20) Tar›m Ve Köy ‹leri Bakanl›¤› 2002-2003 Arat›rma Program› si KAYNAK K‹Ş‹LER 1) Dr. Necmettin Ünal, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Ana Bilim Dal› Ö¤retim Üye 2) Yusuf ahin; Ankara-Güdül ‹lçesi Boyal› Köyü Muhtar›, 1954 Güdül Do¤umlu, Lise Mezunu KENTLER ve IMGELER ANKARA KEÇ‹S‹ YOZGAT’IN ARABAI YEME⁄‹ Ahmet ASLAN YOZGATLILAR ARABAI YEME⁄‹NE SAH‹P ÇIKIYOR Araba›, belli miktarlarda kullan›lan un, tuz, su, ya¤, salça, piirilmi ve “didil mi” tavuk eti, karabiber, k›rm›z› biber ve limon suyu kullan›larak yap›lan bir yemek çeididir. Araba› yeme¤i geçmiten günümüze Anadolu’da bata Yozgat olmak üze re kimi yörelerde görülmektedir. Araba› yeme¤i, ismine bak›ld›¤› taktirde genelde telaffuzda ortaya ç›kan ekliy le Araplar’a özgü bir yemek türü gibi alg›lanabilmektedir. Ancak bu yeme¤in imdi ye kadar Araplarla herhangi bir ilikisi tespit edilememitir. Arap yemek kültüründe bu türden bir yeme¤e rastlan›lmamaktad›r. Araplar böyle bir yeme¤i bilmemektedir. Araba› kelimesinin asl›nda “Ara A›” veya “Ara Ba›” oldu¤u yönünde rivayetler bulunmaktad›r. Bu yönüyle kelime kuaktan kua¤a aktar›l›rken “Araba›” ekline dönütü¤ü düünülmektedir. (K. K 1-2-3) Araba› yeme¤i, a¤›rl›kl› olarak Yozgat merkez, Sorgun, Sar›kaya, Yerköy gibi merkeze yak›n ilçeler ve bunlara ba¤l› köylerde yayg›n olarak görülmektedir. K›s men daha kuzeyde kalan Çekerek, Ayd›nc›k, Kad›ehri gibi kazalarda da araba› bilinmekle birlikte Yozgat merkezi ve civar› kadar yayg›n bir yemek çeidi de¤ildir. (K. K 8-9) Araba› yeme¤i çorba ve hamur olmak üzere iki k›sm›ndan olumaktad›r. Ara ba› hamuru için bir kapta su kaynat›l›r ve bu suyun içine daha önceden baka bir kapta haz›rlanan ezilmi un, tuz ve su kar››m› yava yava ilave edilir. Bu esnada baka bir kii taraf›ndan topak topak olmamas› için bir oklava yard›m›yla hamur kar›t›r›l›r. Hamur belli bir süre piirildikten sonra k›vam›n› al›p almad›¤›n› anlamak için, oklava, kaptan biraz ç›kart›l›r ve e¤er sak›z gibi sünerse, bu hamur k›vam›n› bulmu demektir. Daha sonra bu hamur hafif ›slat›lm› büyükçe bir siniye dökülür ve sininin her yerine eit ekilde da¤›lmas› sa¤lan›r. Tepsiye dökülen bu hamurun ne ince ne de kal›n olmas› gerekir. 6-7 mm kal›nl›¤›nda olan hamur ideal olarak kabul edilmektedir. Bu s›cak hamurun, tepsilere döküldükten sonra so¤utulmas› için en güzel ve otantik so¤utma ilemlerinden birisi de hamurun kar üzerinde so¤utul mas›d›r. Çorban›n haz›rlan›› ise öyle: Bir miktar un, ya¤la kar›t›r›larak bir kapta piirilir. Daha sonra salça, tavuk eti, tavuk suyu s›cak olarak eklenir ve kaynat›l›r. Daha sonra limon ve baharat çorbaya eklenir ve hamur tepsisinin ortas›nda aç›lan bir bölüme kalaylanm› bak›r bir kap içinde konulur. Araba› hamurunun kesimi de ayr› bir önem ta›maktad›r. Devaml› suya bat›r›lan bir b›çak yard›m›yla ekenar dörtgen eklinde kesilmektedir. Eski dönemlerde bu yemek yenilirken tahta ka›k kullan›lmaktaym›. Fakat günümüzde daha çok metal ka›k kullan›lmaktad›r. Bu yeme¤in püf noktas›, ka›¤a al›nan bir parça hamurun çorbaya bat›r›l›p çi¤nenme den yutulmas›d›r. Bu yemekle ilk kar›laanlar genelde yeme¤in hamurunu görünce YOZGAT'IN ARABAI YEME⁄‹ KENTLER ve IMGELER biraz çekinmektedir. Fakat daha sonra yeme¤in tad›na var›nca durumun göründü¤ü gibi olmad›¤› anla›l›r. Çünkü bu yemekten ne kadar çok yeseniz de midenizde her hangi bir rahats›zl›k hissetmezsiniz. Araba› yeme¤inin özellikle çorbas› çok be¤enil mektedir. (K. K 7) Eski dönemlerde araba› çorbas›n›n yap›m›nda av hayvanlar› kullan›lmak taym›. Bu yemek yap›laca¤› zaman ava ç›k›l›p keklik, b›ld›rc›n, tavan avlan›rm›. Ancak ehirleme sonucunda bu av hayvanlar›n›n yerini zamanla tavuk eti alm›t›r. Özellikle y›lba› gecelerinde araba› çorbas›n›n haz›rlanmas›nda hindi etinin kulla n›ld›¤› da görülmektedir. Araba› yeme¤inin en büyük özelliklerinden birisi de bu yeme¤in k› günlerinde yap›lmas›d›r. Araba› yeme¤i Yozgat ve civar›nda her ö¤ünde yenen bir yemek de¤ildir. Böl ge halk› bu yeme¤i genellikle akam yeme¤ini takip eden bir-iki saat içinde yemek tedir. Araba›, Yozgat kültüründe üst s›ralarda yer alan bir yemek çeididir. Eski dönemlerde köye hat›rl› bir misafir geldi¤i zaman hemen araba› haz›rlan›r ve ikram edilirdi. Köylere gelen jandarma devleti temsil etti¤i için onlara da hemen araba› haz›rlan›rd›. K› mevsiminde uzaktan konuklar davet edilince onlar için de bu yemek vazgeçilmez yemekler aras›ndayd›. K›rsal kesimlerde han›mlar ayr› bir tepsiden, erkekler ayr› bir tepsiden araba› yemektedirler. Araba› yenilirken insanlar birlik ve beraberlik içinde olurlar. Araba› yeme¤i etraf›nda toplanan kiiler birbirlerine an›la r›n› anlatarak dostluklar›n› daha da pekitirmektedir. ‹nsanlar bu e¤lenceli ve s›cak ortamda birbirlerine daha s›k› bir ekilde ba¤lan›rlar. (K. K 3-4-5) Araba› yeme¤inin yukar›da bahsedildi¤i ekliyle sosyal bir yönü de bulunmak tad›r. Bunun günümüzde en güzel örneklerini birçok il ve ilçemizde kurulmu olan Yozgatl›lara ait derneklerin düzenlemi oldu¤u organizasyonlarda görmekteyiz. Bu derneklerin kurulu amac› çeitli sebeplerle do¤duklar› yerlerden gurbete gelen insanlar›n memleketlerine olan hasretlerini gidermek, birlik ve beraberlik içinde olmakt›r. Bu konuda Ankara’n›n Mamak ilçesinde bulunan Yozgatl›lar Derne¤i ba kan› Ekrem K›z›lkaya da ayn› ekilde düünmektedir. Derneklerine kay›tl› binden fazla üye bulunmaktad›r. Mamak Yozgatl›lar Derne¤i yönetimi her sene k› aylar›nda “Araba› Gecesi” düzenlemektedir. Ekrem K›z›lkaya düzenlenen bu gecede Yozgat’a özgü yemeklerin ba›nda gelen, kendine has özellikleri bulunan araba› yeme¤i ile hemehrilerinin birlik ve beraberli¤inin daha da güçlendi¤ini düünmektedir. Gece de özellikle yeni neslin bu yemek kültürüyle tan›mas› sa¤lan›yor. Bunun yan›nda insanlar›n birbirini daha yak›ndan tan›mas› ve gurbet elde yaln›z olmad›klar›n› his setmeleri amaçlan›yor. Ankara’da Yozgatl›lara ait 100’ün üzerinde dernek faaliyet göstermektedir. Bu hemehri derneklerinin içinde yo¤un ekilde faaliyet gösterenlerden birisi de Sin can Yozgatl›lar Derne¤i’dir. ‹brahim Tuncer’in bakanl›¤›n› yürüttü¤ü bu derne¤in 1300 civar›nda kay›tl› üyesi bulunmaktad›r. ‹brahim Tuncer üyelerinin aras›ndaki birlik ve beraberli¤i daha da güçlendirmek amac›yla her y›l 24 Ocak tarihinde “ Araba› Gecesi” düzenlemektedir. ‹brahim Bey araba› yeme¤inin özellikle k››n yenilmesi gerekti¤ini belirtip bunu u örnek sözle aç›kl›yor : “Kaz kar yemeyince, kaz yenmez!”. ‹brahim Bey düzenlenen bu gecede Sincan’da bulunan Yozgatl›lar›n aras›ndaki muhabbetin daha da artt›¤› inanc›ndad›r. Düzenlenen bu geceye Yozgatl› olan Adalet Bakan› Cemil Çiçek bata olmak üzere bir çok milletvekili ve bürokrat kat›lm›t›r. Gecede tam 130 tepsi araba› tüketilmitir. Sincan’da ç›kan yerel gaze KENTLER ve IMGELER YOZGAT'IN ARABAI YEME⁄‹ telerden Gimsa Haber’de araba› gecesi haber olarak yer alm›t›r. Bununla birlikte Yozgat’›n yerel gazetelerinden Son Haber’de de bu haber yer alm›t›r. Kocaeli’nde faaliyet gösteren Yozgat Kültür ve Dayan›ma Derne¤inin düzenle di¤i “Araba› Gecesi”nde ise Yozgat’a ait kültür de¤erleri konuulmutur. Derne¤in Körfez ubesince düzenlenen geceye Kocaeli genelinde ikamet eden Yozgatl›lar kat›l m›t›r. Derne¤in genel sekreteri Cemal Aç›kgöz, Yozgat’›n en önemli üç ünlüsünden birinin araba› yeme¤i oldu¤unu söylemitir. (K.K. 8) Sakarya’da 21 Haziran 2002 tarihinde, Sakarya’n›n düman igalinden kurtu luu enlikleriyle ayn› tarihte kurulan ve kuruluundan bu güne Sakarya’da yaa yan 250 Yozgatl›y› bünyesinde toplayan, sosyal ve kültürel faaliyetlerdeki yo¤un çal›malar›yla, Sakarya’daki Yozgatl›lar aras›nda dayan›ma ve yard›mlaman›n yan› s›ra, Sakaryal› Yozgatl›lar›n birlik, beraberlik ve kaynama örnekleri sergileyen Yozgatl›lar Kültür Yard›mlama ve Dayan›ma Derne¤i, ehir merkezindeki dernek lokalinde Ocak ay› boyunca Araba› ziyafetlerine devam etmitir. Araba› ziyafetleri ne Sakarya ‹l Kültür Müdürlü¤ü Türk Halk Müzi¤i Korosu da Türküleriyle sazl›-sözlü sohbetleriyle renk katm›t›r. (K.K. 9) Türkiye içindeki derneklerin d››nda özellikle Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde yaayan Yozgatl›lar da özel gecelerde toplanarak araba› yeme¤i yemek tedirler. Yozgat’ta araba› yeme¤i yenilirken dikkat edilmesi gereken baz› unsurlarla kar›lamaktay›z. Örne¤in yemek esnas›nda ka›ktaki hamurun çorbaya düürülme mesi gerekmektedir. E¤er bir kii hamuru ka›ktan çorbaya düürürse bir dahaki araba› ziyafetini kendisi vermek zorunda kal›r. Araba› çorbas› devaml› s›cak bol ekili ve bol ac›l› olmal›d›r. Kaselerdeki çorbalar so¤udukça devaml› s›cak çorba takviyesi yap›lmaktad›r. Yemek hemen bitirilmez ve biraz uzun sürer. Özellikle ara ba› tiryakileri çorban›n bol ac›l› ve bol ekili olmas›na çok dikkat ederler. Araba› tiryakileri ka›¤a dizdikleri 5-6 araba› dilimini bir anda yutabilirler. Bu kiiler 5-6 araba› dilimini yuttuklar› zaman midelerinden de¤iik bir ses ç›kart›rlar. Araba› tiryakileri aras›nda bu sesi ç›kartmak bir maharet olarak görülmektedir. Yozgat’ta faaliyet gösteren yerel televizyonlarda araba› yutma yar›malar›n›n düzenlendi¤i görülmütür. Bu yar›malara kat›lan araba› yutucular› bu konudaki bütün maharet lerini gösterirler. Araba› çorbas›n›n besin de¤eri yüksektir. Baz› çocuk geliimi uzmanlar› ara ba› çorbas›n›n çocuklar›n geliim dönemlerinde çok faydal› oldu¤unu söylemek tedirler. Bunun yan›nda bu çorban›n bol ekili ve ac›l› olmas› sebebiyle insanlar›, so¤uk k› gecelerinde s›cak tuttu¤una da inan›l›r. Araba› yeme¤i Yozgatl›lar›n hayat›ndaki önemini geçmiten günümüze halen devam ettirmektedir. Yozgatl› olmayan bir bayanla evlenen erkekler han›mlar›n›n araba› yeme¤ini yapmas›n› bilmediklerinden yak›nd›klar›n› çeitli vesilelerle dile getirmektedirler. Bu ba¤lamda yaça büyük olan araba› tiryakileri gençlere evlene cekleri zaman mutlaka araba› yapmay› bilen k›zlar› tercih etmelerini sal›k verdikleri bilinmektedir. Bir anlat›ya göre, eskiden hocalar akamlar› bir evde toplan›p yemek yerlermi. Bir gün bulutuklar› evde araba› yeme¤i ile tan›m›lard›r. Bu yeme¤i çok sevmi ler ve hemen bitirmilerdir. Sonraki akamlarda davet edildikleri evlere gitmeden önce yemekte araba› olup olmad›¤›n› sormulard›r. (Özba, 1966 s. 4265) Bunun YOZGAT'IN ARABAI YEME⁄‹ KENTLER ve IMGELER yan›nda air Sak›p Ulusoy “Unutam›yorum” adl› a›k tarz› iirinde köyüne olan özle mini dile getirirken, araba› yeme¤inden de bahsetmektedir : UNUTAMIYORUM ‹çinde do¤du¤um kerpiç yap›y›, G›c›rdayan bizim çatal kap›y›, Çerçilerin satt›¤› boncuk tak›y›, Unutam›yorum geçse de y›llar. Meleyen koyun kuzu sesini, Onlara verilen yonca kesini, Babam›n ald›¤› zor nefesini, Unutam›yorum geçse de y›llar. Odalarda yedi¤imiz arabaş›, Durmadan havlayan Karaba’› Köyümün sembolü, Dikilita’› Unutam›yorum geçse de y›llar. Yumurta pien kermenin külünü, Bizi y›kayan Paaköy’ün kilini, Burcu burcu kokan, bahçelerin gülünü Unutam›yorum geçse de y›llar. Bac›m›n toplad›¤›, erik kurusu Anam›n yapt›¤›, armut turusu, Yemyeil bahçe idi, evin kar›s›, Unutam›yorum geçse de y›llar. (Sak›p Ulusoy) Araba› yeme¤i özellikle k› günlerinde Yozgat’ta bulunan baz› lokantalar›n yemek listelerinde yerini almaktad›r. Vatandalar canlar› istedi¤i zaman bu lokan talarda araba› yiyebilmektedirler. Bu bak›mdan araba› yeme¤i Yozgatl›lar›n ticari hayat›nda da yerini alm›t›r. Sonuç olarak; araba› yeme¤i bata Yozgat olmak üzere Türkiye’nin çeitli yöre lerinde yap›lmaktad›r. Türk yemek kültüründe önemli bir yere sahip olan bu yeme¤e gerçek anlamda sahip ç›kan iller aras›nda Yozgat’› ilk s›rada gösterebiliriz. Bütün bu nedenlerden ötürü araba› yeme¤i Yozgat’›n bir imgesi haline gelmitir. KAYNAKÇA 1. Gimsa Haber Gazetesi, 2003, 25 Ocak 2. Gözayd›n, Nevzat; Baz› Anadolu Yemekleri, “Kekek ve Araba›”, Türk Folklor Arat›rmalar›, C. 11, 223. say›, s. 4657 3. Koz, M. Sabri, 2002, Yemek Kitab›, Tarih-Halkbilimi-Edebiyat, Kitabevi, ‹st. 4. Özba, Hasan; 1966, Yozgat’ta S›zg›t ve K› Yiyecekleri, Türk Folklor Arat›rmalar›, C. 10, 209. say›, s. 4265 5. Son Haber Gazetesi, 2003, 25 Ocak 6. Yozgat ‹l Y›ll›¤›, 1973, Ankara, Ayy›ld›z Matbaas›, Yemekler, s. 123-125, 142-143 7. Yurt Ansiklopedisi, C. 10, ‹stanbul, Anadolu Yay›nc›l›k A. . , Yozgat Yemekleri 7690. s 8. www. zaman. com. tr 9. www. yozgatl›lar. com KAYNAK K‹Ş‹LER 1. Ali Tufan, Yozgat-Çekerek-Bazlambaç Köyü 1933 do¤umlu, ilkokul mezunu, emekli 2. Çelebi P›narba›, Yozgat-Yerköy-Poyraz Köyü 1938 do¤umlu, ilkokul mezunu, çiftçi 3. Ekrem K›z›lkaya, Mamak Yozgatl›lar Derne¤i Bakan› 4. Fadime Öztak›n, Yozgat-Yerköy-Poyraz Köyü 1931 do¤umlu, ev han›m› 5. Halil Aslan, Yozgat-Yerköy-Poyraz Köyü 1932 do¤umlu, ilkokul mezunu, emekli 6. ‹brahim Tuncer, Sincan Yozgatl›lar Derne¤i Bakan› 7. ‹lyas Özkan, Yozgat-Yerköy-Aslanhac›l› Köyü 1930 do¤umlu, ilkokul mezunu, çiftçi 8. Mustafa Gökçe, Yozgat-Yerköy-Zincir Köyü 1926 do¤umlu, ilkokul mezunu, çiftçi 9. Yüksel Tufan, Yozgat-Çekerek-Bazlambaç Köyü 1964 do¤umlu, Ö¤retim üyesi KENTLER ve IMGELER YOZGAT'IN ARABAI YEME⁄‹ BEYPAZARI'NIN TAR‹HÎ EVLER‹ Ayşegül ATUÇURAN Arat›rman›n amac› Beypazar› ilçesindeki geleneksel Türk evlerinin nas›l bu ilçenin imgesi haline geldi¤ini ve bu imgeden günümüz kent hayat›nda nas›l yararla n›ld›¤›n› belirlemektir. Öncelikle Beypazar› evleri hakk›nda bilgi vermek istiyorum: Beypazar›’nda mimari aç›dan en erken tarihli örnek l3. yy.’a aittir. Bugün yo¤un olarak görülen evler ise l9. yy. Osmanl› dönemine aittir. Tarih boyunca Beypazar› yang›nlarla birçok defa harap olmutur. Son büyük yang›ndan sonra Safranbolu’dan gelen ustalar Beypazarl› ustalarla birlikte çal›arak bugünkü evleri ina etmilerdir. Beypazar› evlerinden Evliya Çelebi, Seyahatnamesi(1638)nde de öyle bahset mektedir: “Kalesinin binas› bir dere içinde vaki olup, iki taraf› bal›k arkas› gibi bir s›rtl›kaya üzerindedir. Aa¤›da ehri iki vasi dere içinde olup yirmi mahalle k›rk bir mihrapt›r. Hepsi 3060 adet, ikier kat haneleri vard›r. Duvarlar› kerpiçtendir. Üzerleri tahta ile kapl›d›r.” Evler mimari aç›dan ana tip cumbal› veya üstünde kukana olarak adland›r›lan bir çat›dan oluan 2 ya da 3 katl› yap›lard›r. Evlerin d› yüzünü örten ahap pervazlar harç s›va ile s›vanm›t›r. Bu s›vaya “amdolma” denir. Bu yap›lar›n zemin katlar› ta tan geri kalan k›sm› ahaptan yap›lm›t›r. Evlerin plan› yerel özelliklerle yo¤rulmu geleneksel Türk evi plan›n› yans›tmaktad›r. (Gürol:2001) Evlere giriler meyilli kesimlerde direkt olarak sokaktand›r, baz› küçük bahçesi olan evlerde ise ara giri ve bahçe girii sokakla ba¤lant›l›d›r. Evlerin giriinde yani hayatta genellikle demir kap›l› mahzenler bulunur. Bu mahzenlerde k›ymetli eyalar, ya¤mac›lardan ve yang›nlardan korunmak için bulu nur. Tal›kta bir yalak ve ocak da bulunmaktad›r. Bu mekandan üst katlara, ilk 3-4 basama¤› ta ahap merdivenlerle ula›l›r. Üst katlar as›l yaama katlar›d›r. Sofa (Çardak) etraf›nda yer alan odalar›n d››nda tuvalet, mutfak gibi servis mekanlar› da bulunur. (ener:1997) Baz› evlerde zemin kat›n üzerinde ara kat mevcuttur. Bu kat tüm zeminin üstü nü veya bir k›sm›n› kaplar. Buras› genellikle k›l›k olarak kullan›l›r. Üst kattaki sofa, sofaya ba¤l› oda, eyvan, sekilik gibi plan elemanlar›n›n cep hede ç›kmalar oluturmas›, de¤iik hareket ve karakterlerin gelimesini sa¤lam›t›r. Sofa baz› planlarda bir balkonla son bulur. Katlar aras›nda servisi kolaylat›rabilmek için yerel dilde “dönme dolap” olarak an›lan servis dolab› ile yatay yada düey bir ekilde katlar aras›nda servis sa¤lan›r. Pencereler dikdörtgen veya kemerli, dörtlü veya 6’l›, giyotin veya 2 kanatl›d›r. Ço¤u evde pencere pervaz›n›n üstü üçgen bitirilmitir. BEYPAZARI'NIN TAR‹HÎ EVLER‹ KENTLER ve IMGELER Bu yap›larda kap›lar çift ya da tek kanatl›, üstü ahap kafesli mimari elemanlar d›r. Bu kafesli aç›kl›k zemin kata hava ve ››k sa¤lamak için yap›lm›t›r. (ENER: 1997) EVLER‹N ‹MGE OLARAK OLUMASI Türk insan› her eyi sadece sözlerle anlatmak yerine kendince simgesel bir dil gelitirmitir. Ayn› inceli¤i evlerine de ta›m› ve her eyi en ince ayr›nt›s›na kadar düünüp, evlerini öyle ina etmitir. Yüzy›llar önce Türk evlerinde uygulanm› olan ebeveyn banyosu, barbekü, servis dolab› gibi elemanlar dünyada yak›n bir geçmie sahiptir. Beypazar› tarihi evlerinde her odada genellikle banyoluk, bugün barbekü denilen ocakl›k, yüklük ve sedir vard›r. Bunlar ahap ile yap›lm›t›r. Evlerin iskeleti ahaptand›r. Bu ahab›n üzerine s›vanan s›va yöreye ait tatl› kireç denilen bir malzemedir. Bu kirecin en önemli özelli¤i odalardaki kirli havay› ve nemi almas›d›r. Bu da evlere ayr› bir özellik katmaktad›r. Ayr›ca evlerin tavan aras›ndaki mahalin çat›dan yükselerek ç›kan bölümü olan gugana Beypazar› tarihi evlerini di¤er evlerden farkl› k›lan özelliklerdendir. Çant› ad› verilen odan›n ise s›vanmadan, ilenmeden b›rak›lmas› di¤er bir özelliktir. Bura n›n ilenmeden b›rak›lmas›n›n sebebi ise Beypazarl›lar’›n dünyada yapacaklar› eyle rin bitmedi¤i, daha yapacaklar› ilerin oldu¤u, Azrail’in canlar›n› almamas› gerekti¤i gibi bir inançlar›ndan kaynaklanmaktad›r. 1800’lü y›llardan günümüze ulaan 3000’i ak›n tarihi ev özellikle son y›llarda evler üzerinde yap›lan restorasyon çal›malar› sonucunda daha da ön plana ç›km› t›r. Tarihi ve kültürel dokusu bozulmadan bugüne kadar gelen evler ilçenin imgesi durumuna gelmitir. ‹lçenin giriinde asl›nda elektrik trafosu olan yap›n›n d›› ehrin imgesi olan bir tarihi ev görüntüsüyle ahap küçük bir ev haline getirilmitir. Beypazar› Belediye Bakan› Mansur Yava’›n önderli¤inde Beypazar› Belediye si, spansorlar›n deste¤iyle 400’ü ak›n evin mimari özelliklerini bozmadan cephe iyiletirme ve çat› tadilatlar› yap›lm›t›r. Böylece yok olma tehdidi alt›ndaki kültür miras›n›n korunmas› ve gelecek nesillere sa¤l›kl› bir ekilde ulat›r›lmas› yönünde önemli bir ad›m at›lm›t›r. Beypazar› evlerinin birbirine yak›n ve bitiik olmas›, kap›lar›n, pencerelerin, guganalar›n birbirine bakar ekilde düzenlenmesinin sebebi eski y›llarda sosyal hayat›n samimi bir ekilde gerçeklemesi, kar›l›kl› ilikilerin üst düzeyde tutulmas› ve gerekti¤inde ihtiyaçlar›n en k›sa zamanda kar›lanmas› düüncesiyle iç içe yerle im tarz› benimsenmitir. Bütün bu özellikleriyle Beypazar› tarihi evleri ilçe için bir imge haline gelerek ilçenin d››ndan gelen herkesin dikkatini çekmektedir. ‹lçenin giriinde asl›nda trafo olan yap›n›n üzeri ahap ev eklinde yap›lm› ve kentin imgesi oldu¤u vurgulanmaktad›r. Ayr›ca Beypazar›`na özgü yiyecekler olan kuru ve havuç lokumu paketlerinin üzerinde de bulunan ev resimleri ve çöp teneke lerinin de ev biçiminde yap›lmas› evlerin Beypazar› için imge haline geldi¤ini gös termektedir. Beypazar› dendi¤inde akla tarihi konak evlerinin gelmesi evlerin buras› için art›k imge haline geldi¤ini ispatlamaktad›r. EVLERDEN ‹MGE OLARAK YARARLANMA Evlerin güzelli¤i, ihtiam› ve iç içe oluu günümüz airlerine de -özellikle Bey pazarl› olanlara- ilham kayna¤› olmu ve Beypazar›’n› tan›t›r nitelikteki iirlerinde evlerin bu özelliklerinden bahsetmeden geri durmam›lard›r. Bu iirlerden baz›lar› unlard›r; KENTLER ve IMGELER BEYPAZARI'NIN TAR‹HÎ EVLER‹ GEL‹YORSAN BEYPAZARINA Tarihe bak ne canl› ‹te sana hanl› hamaml› Kubbeli ahap tavanl› ‹lenmemi çant›l› Bak›n bak›n ona doya doya ‹lenmi teraslar› oya oya Süslenmek için sürmedik boya ‹te bak konut mimarisi kukanaya Bak›n u canl› müzesine Dünyada rastlanmaz eine Yatsan›z dahi düüne Rastlayamazs›n›z ikizine Beymiti ahalisi-Beytepemahallesi ‹te görünüyor varisi Heybetli evlerinin dizisi Esizdir her birisi Sanki ahap panay›r› Yap› tarz› birbirini ay›r› Birine vursan hepsine gayuru Birine ekmek versen hepsini doyu ru Evlerinin duruu yeter Bacalar› baka tüter Ta üstünde a¤aç biter Bülbülleri ak› ak› öter Yenice sokak harikas› Sa¤› solu köklü kayas› Biri ak biri kara do¤a boyas› Burada evlerin has› Tek tek oluyor müze Tarih sunuyor gözümüze ahitlik yap›yor görgümüze Adetimize örfümüze yöremize Evleri hece hece Odalar› bilmece Birbirine evleri eklemece Neler görürsün neler gezince (Beypazarl› Ömer DO⁄AN) KAF DA⁄INDA DE⁄‹L O güzelli¤in durur hala, H›d›rl›ktan bakt›kça Aç›k hava müzesi olacak biz sahip ç›kt›kça ‹ki yüz y›ll›k çar›n üç bin be yüz ahap evinle Kültür aynen ya›yor, övünüyoruz seninle Pek çok yerde var, biliriz ahap tarihi evleri Bizim fark›m›z yaam devam ediyor, bo durmuyor içleri Üç katl›d›r bizde evler, alt kat tatan örülür Di¤er iki kat›n da ahap oldu¤u görülür Kukanay›, çant›y› duymad›ysan sen de duy ‹ki yüz y›lönce neyse, insan›nda ayn› huy Karde gibi yaam›lar as›rlarca burada Evler bile kaynam›, hepisi bir arada Mansur Bakanla bir h›zl› çal›may› balatt›k Üç yüz yirmi evi iki y›lda parlatt›k Sponsorlar vas›tas›yla restorasyon yürüyor Hedef bin ev bu i hala sürüyor (Rumuz: BÖRTEHAN-MEHMET AÇIKGÖZ) BEYPAZARI'NIN TAR‹HÎ EVLER‹ KENTLER ve IMGELER BURASI BEYPAZARI Tarihi evlerini sona do¤ru saklad›m Gördü¤ümü yazd›m ya ben kendimi aklad›m Bir güzeli bir yerde görünce bakakald›m Aş›k oldum vesselam buras› Beypazar› Taş mektepte içtim ac› Türk kahvesini Kahve verirkengördüm han›mefendisini Alt› gün tadabildim suyunu havas›n› Çok güzel birdiyar buras› Beypazar› (ERCAN GÜNDÜZ) Evlerin Tan›t›m› Hakk›nda Yap›lan Çal›şmalar ve Al›nan Ödüller: Türk Amerikan Dernekleri Federasyonunun 14-21 May›s 2002 tarihlerinde her y›l Amerika’n›n New York kentinde düzenledi¤i “^Türk Günü Yürüyüüne” Belediye Bakan› Av. Mansur Yava da kat›ld›. Bakan Yava Beypazar› Stand› açarak Bey pazar› Kültürünü tan›tm›t›r. 18 May›s’ta Beypazar› Tarihi Evlerinin maketleri de stantta yer alm›t›r. -25-27 Ocak 2002 de düzenlenen Tarihi Kentler Birli¤inin Antakya toplant›s›n da Beypazar› Belediyesi “2001 y›l› Örnek Koruma Projeleri ve Uygulamalar› Tevik Ödülü”nü ald›. -Beypazar›’n›n Kültür miras›yla da yak›ndan ilgilenen ÇEKÜL Vakf› önderli¤inde aç›lan, Beypazar› Anadolu Arat›rmalar› ve Uygulamalar› Merkezi Beypazar› tarihini, kültürünü ve tarihi evlerini dünyaya tan›tmak ve UNESCO taraf›ndan desteklenen, Dünya Kültür Miras Listesine al›nmas›n› sa¤lamak için çal›malar›na balad›. -Beypazar› Belediyesi, Beypazar› Kültür Dayan›ma ve Yard›mlama Derne¤i (Ankara), Beypazar› ve Yöresi Dayan›ma Derne¤i (‹stanbul) ve Beypazar› Kültür, Kalk›nma ve Yard›mlama Vakf› ‹birli¤i ile 02 Haziran 2002 tarihinde l. Geleneksel Beypazar› Tarihi Evleri, El Sanatlar›, Havuç ve Güveç Festivali düzenlenmitir. -05-l3 Ekim 2002 de balayan Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar› Konfederasyonu Dairesinde gerçekletirilen Ankara ve Çevresi konulu sergide Beypazar› Evlerinin orijinal maketleri ve Beypazar› ürünleri sergilendi. -12-20 Ekim 2002 tarihleri aras›nda AKM’de yap›lan “8. Uluslar aras› Sanat ve El Sanatlar› Fuar›”nda Beypazar› ev maketleri ve ilçeye özgü mamüller sergilendi. -H. Ü, (Ekonomi Yük. Lisans) EYL bölümü mezunu Nermin Öztürk 27-31 May›s 2002 tarihleri aras›nda Kayseri’de Atatürk Evi Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde Beypazar› Evlerinin sergilendi¤i bir foto¤raf sergisi açm›t›r. -Tempo Dergisi 2002 Aral›k say›s›nda “Neo-Osmanl› Kültür Kenti Do¤uyor” bal›kl› manetle Beypazar› evleri ve Beypazar› hakk›nda bilgi vermiti. -26 Aral›k 2002 Merhaba Gazetesi, Kas›m 2002 Beko Dergisi, 28 Kas›m 2002 Gazete Ankara, Holiday Dergisi 2002 Kas›m say›s›, ll Ocak 2003 Dünya Gazetesi, 22 ubat 2003 Posta Gazetesi, O7 Mart 2003 sabah Gazetesi, 19 Mart 2003 Yeni afak Gazetesi’nde Beypazar› ve Beypazar› Tarihi Evleri ile ilgili yaz›lar mevcuttur. -Ayr›ca Beypazar› Belediyesi taraf›ndan ç›kart›lan Beypazar› Belediyesi Bül tenlerinde de tarihi evleri, Beypazar›, restorasyon çal›malar› hakk›nda geni bilgi verilmektedir. KENTLER ve IMGELER BEYPAZARI'NIN TAR‹HÎ EVLER‹ -Yine Beypazar› Belediyesi taraf›ndan ç›kar›lm› pek çok broür, ve kitapç›kta Beypazar› Türk evleri konaklar› hakk›nda bilgi mevcuttur. (Beypazar›, Beypazar› “Geçmiten bir sayfa”) Hürriyet gazetesinin 11 Nisan 2003 Cuma ekinde Türkiye’nin en güzel 10 kasa bas›nda Beypazar› 6. seçilmitir. Burada O¤uz Aydemir; “Evleri, eski çar›s›, baka bir dönemin, durmu bir zaman›n güzel bir örne¤i” demektedir. Gazi Üniversitesi’nde düzenlenen Türkiye’de Halkbilim Müzecili¤i ve sorunlar› Sempozyumu’na Beypazar› Belediye Bakan› Sn. Mansur Yava da kat›lm› ve “Bey pazar›’nda Geçmie Yolculuk” konulu bir bildiri sunmutur. Beypazar› evlerinin tan›t›m› için internet siteleri de mevcuttur. www. beypazari-bld. gov. tr Bugüne kadar restore edilmi ve restorasyonuna devam edilen tarihi evler ile Beypazar› adeta bir “aç›k hava müzesi” haline dönümektedir. Böylece herkesin rahatça gezebilece¤i ve yararlanabilece¤i bir hale gelmektedir. Evlerin pek ço¤unda hala yaam devam etmekle birlikte baz› evler konaklamak için otel, pansiyon olurken, baz›lar› restoran olmutur. Ta Mektep restoran ve pansi yon için öncülük etmitir. Hac› Baston Kona¤›, Müftizade Hoca ‹zzet Efendi Kona¤›, Mevalar’›n Kona¤› bunlardan baz›lar›d›r. Beypazar› Kaymakaml›¤› ve Beypazar› Belediye Bakanl›¤›n›n çal›malar› sonu cu Nurettin Karao¤uz taraf›ndan ba¤›lanan ev Beypazar› Tarih ve Kültür Evi olarak 1996 da hizmete aç›ld›. Bu evde Beypazar› tarihini ortaya koyan tarihi haritalar, kaybolan halk kültürü ve yaam biçimini ortaya koyan eserler, k›ymetli madenler, antika eyalar, Beypazar› tarihine ››k tutacak her türlü belge ziyaretçilere sergilen mektedir. Yine Beypazar›’n›n mehur ürünlerinden olan Beypazar› kurusu Beypazar› Maden Sular›n›n ve havuç lokumlar›n›n paketleri üzerine bu tarihi Konak evleri res medilmitir ve tarihi evlerin daha çok tan›nmas›na vesile olmutur. Ayr›ca bu evlerin maketleri yap›larak sat›a sunulmutur ve böylece hem ticari aç›dan hem de kültürü yayma aç›s›ndan etkili olmutur. Evler hakk›nda bilgi veren çeitli kitap, kitapç›k ve broürler bas›lm›t›r. Beypa zar› Belediyesi taraf›ndan ç›kar›lan bültende evler hakk›nda bilgiler mevcuttur. Beypazar›ndaki geleneksel Türk evleri Kezban Gürol taraf›ndan mezuniyet tezi olarak incelenip tak› tasar›m› için esin kayna¤› olmutur. Evlerin önemini vurgulamak için Beypazar› Belediyesi ilçedeki çöp kutular›n› ev biçiminde yapt›rm›t›r. KAYNAKÇA 1- Beypazar› Belediyesi Bülteni; 01 Kas›m-31 Mart 2003-04-30 2- Beypazar› Belediyesi Bülteni; 01 Ocak-15 Ekim 2002 3- Beypazar›, Geçmiten Bir sayfa (Broür), Beypazar› Belediyesi 4- Beypazar› (broür); Beypazar› Belediyesi 5-Balc›, Perihan; (Türkiye Tarihi Evleri Koruma Bakan›) Beypazar› Tarihi Türk Evleri Broürü 6- Ertürk, Gülten; 2002, Payla›lacak Duygular, Ankara 7- Gürol, Kezban; 2001, Beypazar› Geleneksel Türk Evleri ve Tak› Tasar›m›, T. C. Gazi Üniversitesi Beypazar› Meslek Yüksekokulu Kuyumculuk ve Tak› Tasar›m› Bölümü; , Mezuniyet Arat›rma Projesi, Beypazar› 8- ener, Yaar; 1997, Beypazar›: Tarihte ve Bugün, Ankara BEYPAZARI'NIN TAR‹HÎ EVLER‹ KENTLER ve IMGELER BEYPAZARI KURUSU ‹lknur BAYRAK Tarih, Beypazar› çevresinde s›ra ile Hititlerin, Friglerin, Galatlar›n, Romal›lar›n, Selçuklu ve Osmanl›lar›n egemen olduklar›n› göstermektedir. Beypazar›, Roma döneminde ‹stanbul’u Ba¤dat’a ba¤layan önemli tarihi geçi yollar›n›n üzerindedir. Bizans döneminde ise Piskoposluk merkezidir. Türklerin Sultan Alparslan komutas›nda Anadolu’ya girmesinden k›sa bir süre sonra Marmara’ya ulamalar› ile Beypazar› da ilk Türk ak›nc›lar› ile kar›lam› olur. Selçuklu yönetimindeki Beypazar› konum itibar›yla s›k s›k göç eden Türkmen boyla r›na yurtluk yapm›t›r. Bunlardan en mehuru da Kay› Boyudur. Beypazar› Selçuklular döneminde ‹stanbul-Ba¤dat yolu üzerinde bir ticaret merkezi idi. 1868’den önce Bursa iline ba¤l› bir bucak oldu¤u halde, ayn› tarihten itibaren Ankara’ya ba¤lan›r ve 1868’den bu yana Ankara’ya ba¤l› bir kaza olarak önemini sürdürür. (ener, 1976:7) Bugün için de Beypazar› önemli bir ilçedir. Binlerce y›ll›k geçmiine ba¤l› ola rak kültürel zenginlikleri oldukça fazlad›r. ‹te bu kültürel zenginliklerin bir tanesi de Beypazar›’na özgü hale gelmi olan “Beypazar› Kurusudur”. Beypazar› Kurusu; un, tereya¤›, tarç›n, tuz, süt ve maya ile yap›lan bir peksimet türüdür. Beypazar› Kurusunun tarihi ayn› Beypazar› tarihi gibi çok eskilere dayan maktad›r. Beypazar› Kurusuyla ilk olarak Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen O¤uz Türkleri zaman›nda kar›lamaktay›z. E¤er ki öyle düünecek olursak, bu iddiam› z›n kabul edilebilirli¤i daha kesinlik kazanacakt›r; Türkler atl›-göçebe bir kültüre sahip olup sürekli hareket halindedirler. ‹te, bu durumdakilerin besin ihtiyaçlar›n› kar›layan da Beypazar› Kurusu olmutur. Çünkü; Beypazar› Kurusu kolay ta›nabi lir, doyurucu ve uzun süre taze olarak kalabilme özelliklerine sahiptir. O¤uz Türkleriyle birlikte Anadolu’ya gelen kuru, Selçuklu dönemi ve Beylikler döneminde varl›¤›n› devam ettirdi ki Osmanl›ya kadar gelebildi hem de Osmanl›’n›n 19. yüzy›l›na kadar. Sultan Abdülmecit’in annesi, Sultan Abdülmecit’e gönderdi ¤i mektubunda aynen öyle demektedir: “Benim nur-› didem efendim gönderilen kumalar› kad›nefendilere ikier dane, biladerinize ikier dane, hemirenize ikier dane gönderdim ve selaml› evketinizden pek memnun olup dua itdiler ve mübarek hak-i pay-i erifinize yüzlerini sürerler. ‹ki top bürüncük zat-› nefs-i ahane içün tev kif olunmu idi. Bana hediyeniz sizin sa¤l›¤›n›z. Bir kutu kuru gönderdim. Oralarda bulunmaz, iktiza eder efendim deyü”. (Sahao¤lu, Akbay›r, ?:272) Bugün için de Beypazar› Kurusu varl›¤›n› devam ettirmektedir. O halde kuru, sürekli göçlere maruz kalan Beypazar›’nda, bu süreçler içerisinde KENTLER ve IMGELER BEYPAZARI KURUSU olumu ve tarih içinde de Beypazar›’n›n imgesi haline gelmitir. ‹mge haline geliin de Beypazar›’n›n bulundu¤u co¤rafi konum önemlidir. Beypazar› Kurusu önceleri evlerde, mali durumu iyi olan aileler taraf›ndan, k› l›k yiyecek ihtiyaçlar›n› kar›lamak amac›yla, tek tek asma yapra¤› üzerine konul mak suretiyle, odun f›r›nlar›nda piirilirdi. Kuru, uzun süre tazeli¤ini koruyabilen bir yiyecektir. Rutubetsiz ortamda k› boyunca saklanabilir. Evlerde yap›lan Beypazar› Kurusu bir nevi Beypazar› halk›n›n k›a haz›rl›¤› olmakla beraber, ayn› zamanda gelen misafirlere çayla birlikte ikram edilen bir yiye cektir. Beypazar› halk› aras›nda, Beypazar› Kurusuna “Hac› Kurusu” da denilmektedir. Beypazarl›lara göre kuru evlerinden uzakta, zaman›n› yollarda geçiren hac›lara az›k olarak da yap›l›rm›. Bugün ise kuru yap›m› evlerden, kuru f›r›nlar›na b›rak›lm›t›r. Beypazar›’nda merkezde kuru imalat›n› sürdüren iki kuru f›r›n› bulunmaktad›r. Bunlardan ilki “Ara bul Kuru F›r›n›” yüz elli y›ll›k bir geçmie sahiptir. Buran›n sahibi Mahmut Karata, babas›yla birlikte bu ii hala devam ettirmektedir ve bu kuru f›r›n› bütün Beypazarl› larca bilinmektedir. Di¤er bir kuru f›r›n› ise “Yöremiz Beypazar› Kurusu”dur. F›r›nlarda kuru yap›l››, evlerde kuru yap›l››na göre zor ve yorucudur. Çünkü kurunun en son haline gelmesi için çeitli evrelerden geçmesi gerekir. ‹lk piirme evresi yakla›k k›rk be dakika sürer. Daha sonra be alt› kez f›r›nlarda kurutulur. Bu f›r›nlar, hem Beypazar› halk›n›n hem de Beypazar›’ndan baka ehirlere gitmi kiilerin (kargo vas›tas›yla) kuru isteklerini, ihtiyaçlar›n› kar›lamaktad›rlar. Bu istekler daha çok Ankara ve ilçelerinden olmakla beraber Antalya, ‹stanbul gibi ehirlerimizden de yap›lmaktad›r. Beypazar›’nda kuru f›r›nlar›ndan baka, kuru sat›› çar› içerisindeki çeitli dük kanlarda da gerçeklemektedir. Beypazar› Kurusu halk›n yaatt›¤› bir imge olarak, halk›n günlük yaant›s›nda yer ald›¤› gibi halk airlerinin iirlerinde de yer almaktad›r. . Günümüz Modern Halk airlerinden biri say›lan Mustafa Cankara “Beypazar Türküsü”adl› iirinde Beypaza r›’na duydu¤u özlemini dile getirirken duygular›n› öyle ifade etmektedir: Ve bir k› günü dündermelerden Cevizli pekmez sucu¤u gibi Koca koca buzlar sarkarken G›ld›r g›ld›r yanan odun sobas›n›n yan›nda KURUNU ikiye bölüp de be çay›na band›rd›n m›? O soban›n üstünde kestane patlatt›n m›? Bir Ramazan akam› S›ra s›ra Hanlarönü tezgahlar›ndan Tereni, turpunu, yeil so¤an›n› Bir de f›r›ndan pideni al›p Mutfa¤› da yiyecekmi gibi Evine döndün mü? Sofrada tahta ka›¤›n elinde Kula¤›n H›d›rl›k topunun sesinde BEYPAZARI KURUSU KENTLER ve IMGELER Kibritin, c›garan at›a haz›r yan›nda Topun gümbürtüsü duyulunca Ya Allah! Bismillah! Deyip K›ymas› bol tarhanaya sald›rd›n m›? Beypazarl› Ömer DO⁄AN taraf›ndan yaz›lan bir baka iirde de kuru u ekilde ifade edilmektedir: F›r›ndan ç›kar ya kurusu Ç›kar ç›kmaz baka olur kokusu Saatlerce f›r›nda kurur kurusu Çayla bambaka yemesi do¤rusu Hamuru yo¤rulur sütten Çaya bat›r›l›r tekten tekten Kendini alamaz erimekten Vazgeçilmez bizde kuru yemekten. Bugün için Beypazar› Belediyesince de Beypazar› Kurusunun tan›t›lmas›nda önemli çal›malar yap›lmaktad›r. Beypazar› Belediyesi taraf›ndan kurunun patenti al›nm›t›r. Ayr›ca Beypazar›’na gelen turistlere Beypazar› Kurusu ikram edilirken yanlar›nda kolayca götürebilmeleri ve kolayca ta›yabilmeleri amac›yla da küçük ekilde ambalajlanmas› sa¤lanmaya çal››lmaktad›r. Yine Beypazar› yönetiminde ilgili makamlarda bulunan kimseler de Beypazar› d››na gittikleri yerlere promosyon amaçl› olarak Beypazar› Kurusunu götürüp, kuru nun hem tan›nmas›n› hem de yay›lmas›n› sa¤lamaktad›rlar. Beypazar› Belediyesi taraf›ndan da sahte kuru yap›m› engellenmeye çal››lmak ta ve sahte kuru yapanlara kar› yasal ilemler yerine getirilmektedir. Beypazar› Kurusu bugün için Beypazar› Belediyesi’nin kurmu oldu¤u Web site sinde de bütün Türkiye’ye tan›t›lmaktad›r. Belediyenin Web sitesinden baka, çeitli web sitelerinde de Beypazar› Kurusu tan›t›lmakta ve yap›l›› anlat›lmaktad›r. Beypazar›’nda kuru imal eden kiiler bireysel olarak çal›maktad›rlar. Ba¤l› ola rak çal›t›klar› herhangi bir dernek veya topluluk yoktur. Beypazar›’nda Beypazar› kurusuna ait, özel bir festival yoktur. Fakat, Beypazar› Belediye Bakan› Say›n Mansur YAVA, ileriki zamanlarda kurunun orijinalli¤ini öne ç›karabilecek bir kuru yapma yar›mas›n›n düzenlenebilece¤ini söylemektedir. Çal›mam›z›n ba›nda da belirtti¤imiz gibi, kuru asl›nda asma yapraklar›n›n üzerinde ve odun f›r›nlar›nda piirilmektedir ve bu yar›mayla da amaç, kurunun unutulan bu özelli¤ini ön plana ç›karmakt›r. 8-13 Temmuz 2002 tarihleri aras›nda, Anadolu Folk Dans Gençlik Kulübü taraf›ndan düzenlenen VI. Uluslararas› Ankara Halk Oyunlar› ve Gençlik Festivali kapsam›nda, Ankara’n›n otantik mutfa¤›ndan di¤er yiyeceklerle Beypazar› Kurusu da ikram edilmitir. Gerek gelen turistlere, gerekse Türk halk›na Beypazar›’n› tan›tmak amac›yla KENTLER ve IMGELER BEYPAZARI KURUSU haz›rlanan broürlerde, tan›t›m kitapç›klar›nda da Beypazar› kurusuna yer verilmi tir. Orada”çay sohbetlerinde aranan mahalli bir yiyecek olarak tan›t›lmaktad›r”. Ayr›ca kuru d›ar›dan gelen turistler taraf›ndan da s›kça sorulan bir ürün özelli ¤ine sahiptir. Çeitli fakülte ve yüksekokullarca yap›lan geziler kapsam›nda da Beypazar› Kurusu gençlere tan›t›lmaktad›r. Ayr›ca; muhtelif seyahat firmalar› taraf›ndan düzenlenen Beypazar› gezilerinde de Beypazar› Kurusu, geziye dikkat çekmek amac›yla kullan›lan Beypazar›’na has ürünler aras›nda kullan›lmaktad›r. Beypazar› Belediyesi’nin amac› Beypazar›’n› dünyada ei benzeri olmayan bir Aç›k Hava Müzesi haline getirmektir. ‹te u s›ralarda Ankara’n›n çeitli yerlerinde, reklam panolar›nda gördü¤ümüz “Beypazar› Aç›k Hava Müzesi” tan›t›m›nda da Bey pazar›’n›n di¤er yiyecekleriyle birlikte Beypazar› Kurusuna da yer verilmitir. Beypazar› Belediyesi’nin yapm› oldu¤u bu çal›malardan baka Beypazar›’n› ve yöresel yemeklerini tan›tmak amac›yla bata TRT olmak üzere çeitli televizyon kanallar›nda yap›lan televizyon programlar›nda da Beypazar› Kurusuna yer verilmi tir. KAYNAKÇA 1- ener (Yaar), 1976, Beypazar› Tarihte ve Bugün, Ankara, Ö¤retmenler Matbaas›. 2- Sahao¤lu (Necdet), Akbay›r (Nuri), ?, Avrupa Yolunda Bir Padiah; Sultan Abdülmecit, Denizbank Yay›n No:8 KAYNAK K‹Ş‹LER 1- Mansur YAVA, Beypazar› Belediye Bakan›, 1955 Beypazar› 2- Mahmut KARATA, Kuru f›r›n› iletiyor, 1953 Beypazar› 3- Hasan BEY; ‹naat Mühendisi, 1980 Beypazar› 4- Semiha AYDIN; Ö¤retim Üyesi, Beypazar› 1953 5- Emine BAYSAL; Ev Han›m›, Beypazarl›, 72 ya›nda BEYPAZARI KURUSU KENTLER ve IMGELER ÇAYCUMA YO⁄URDU Gülcan BIÇAK Yo¤urt, sütün mayalanmas›yla oluan beyaz koyu k›vamda süt ürünüdür. Tam ya¤l› ve yar›m ya¤l› olarak ikiye ayr›l›r. En iyi yo¤urt koyun ve manda sütünden yap› l›r. Yo¤urt midede kendi kendine sindirebilen tek g›da olarak bilinmekte ve verem arbon d››nda tifo, para tifo, difteri, dizanteri, kolera, tüberküloz gibi 22 hastal›¤a ait mikrobu imha edebilmektedir. Sütün yo¤urda dönümesini “Türk Basili” denen ve laktik asit ç›karan bir mik roorganizma sa¤lar. Bu mikroorganizma en iyi vücut s›cakl›¤›nda geliir. Yo¤urt, süt ekerinin(laktozun) yo¤urt mayas›n›n etkisiyle k›smen laktik asit haline gelme sinden meydana gelen p›ht›lam› bir sütten baka bir ey de¤ildir. Sütteki asitli¤in yükselmesi nedeniyle sütün bileimindeki kalsiyum kazainattan kalsiyum, ayr›larak kazein jel haline geçer yani kat›la›r. Bu olaya yo¤urtlama denir. Yo¤urt yap›lacak süt önce kaynat›l›r. (hastal›k yap›c› faktörlerden ar›nd›rmak, fazla suyu uçurarak yo¤urda daha iyi k›vam vermek, oksijeni bertaraf etmek ve ham maddedeki ya¤› yumuatmak için süt ›s›t›l›r.) kaynat›lan sütün suyu dörtte bir ora n›nda azal›nca süt yo¤urt mayalama kab›na aktar›l›r 2 çay ka›¤› eki yo¤urt yar›m kahve fincan› kadar sütte suland›r›ld›ktan sonra s›cakl›¤› 40-45 dereceye inmi olan sütün yüzeyinin bir k›y›s›ndan içine sokulup iyice çalkalan›r. Yo¤urt kab›n›n üzeri sütün so¤umamas› için s›k›ca kapat›l›r. S›cakl›k uzun süre 37 derece olmal›d›r. 4-5 saat mayalanmaya b›rak›l›r. Mayalanma ortam›nda daha fazla bekletilirse yo¤urdun tad› ekir. Yo¤urt, üzeri aç›l›p 2 saat serin bir yerde dinlendirilir. Ayr›ca yo¤urdun birçok yarar› vard›r. eker hastalar› için yararl› bir besindir. Sabahleyin yenen yo¤urt sindirimi kolaylat›r›p, ba¤›rsaklar›n çal›mas›na yard›m eder. Her yata hemen herkes için uygundur. Yo¤urt hastalar ve zay›f bünyeler için sütten daha besleyici sindirimi kolay bir g›dad›r. Ayn› zamanda ba¤›rsaklarda bulunan zararl› ve tehlikeli mikroplar›n ço¤almalar›na ve hatta yaamalar›na engel olan bir besindir. Yo¤urt ayn› zamanda bula›c› hastal›klar›n tedavisinde de oldukça büyük bir öneme sahiptir. Karadeniz bölgesinin bat› Karadeniz bölümünün irin bir ili olan Zonguldak’a ba¤l› Çaycuma ilçesi yo¤urt üretimi bak›m›ndan büyük bir öneme sahiptir. Do¤al yap›s› itibar›yla tar›ma elverili alanlar ve onun etraf›n› çeviren yaylalar ve yeillik lerden oluur. Bu nedenle yörede büyükba hayvanc›l›k önemli bir yer tekil eder. Hayvan türü olarak manda ve inek yetitirilir. Özellikle manda yo¤urt üretimi aç› s›ndan önemlidir. Bunun sonucu olarak da harika kayma¤› ve nefis tad› ile ünlenen Çaycuma yo¤urdu ön plana ç›kmaktad›r. Çaycuma yo¤urdunun özelli¤i hayvanlar›n do¤al yollardan beslenmesine ba¤l› olarak çok lezzetli olmas›d›r. Özellikle yörenin KENTLER ve IMGELER ÇAYCUMA YO⁄URDU yeilli¤i sayesinde bu lezzeti alm›t›r. Çaycuma yo¤urdunun simge haline gelmesi manda ve inek sütünün kar›t›r›lmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Yo¤urtçuluk Çaycuma yöresinde k›rsal kesimde yaayan halk için önemli bir geçim kayna¤›d›r. Özellikle manda yo¤urdu herkes taraf›ndan tercih edilir. Kayma¤› n›n çok kal›n olmas› ve kat› olmas› tercih sebebidir. ‹çindeki su oran› da çok azd›r. Çaycuma deyince akla gelen ilk ey yo¤urttur. Yo¤urt Çaycuma’y› tan›tan Çaycumal›lar›n kültürünü yans›tan bir simge olmutur. Yörede ark›lara, türkülere, iirlere konu olmutur. Çaycumal› air yazar Behçet ‹. Kalayc› “K›v›rc›k” adl› roma n›nda Çaycuma da yo¤urtçulu¤un çok yayg›n oldu¤unu belirtir. Bir iki parmak kal›n l›¤›nda kayma¤› olan manda yo¤urtlar›n›n tan›d›klara ve hat›rl› kiilere hediye olarak götürüldü¤ünü anlat›r. Hatta ‹smet ‹nönü’ye bile Çaycuma’dan bakraçla özel olarak yo¤urt getirildi¤i ifadesine yer verir. u anda da k›rsal kesimdeki halk birisine hediye götürece¤i zaman manda yo¤urdu götürür. Çaycumal› olan, bir dönem Ankara radyosunda “Mahalli Sanatç›” olarak çal› an ba¤lama sanatç›s› Hüseyin Çak›r kendi yaz›p besteledi¤i bir türküsünde: Çaycuma dedikleri Yo¤urttur yedikleri Çok houma gidiyor Ah anac›m dedikleri Dizelerinde Çaycuma’n›n yo¤urt yapmakta ve tüketmekte çevrede ünlü oldu¤u nu dile getirir. Ayn› sanatç›n›n Çaycuma ad›yla yaz›p besteledi¤i bir türküsü de Çaycuma’ da yo¤urdun önemini belirtir. Burunköy’ün bulguru var unu var ahnalar’›n alacadan donu var Çaycuma’n›n yo¤urduyla ünü var Çaycuma Çaycuma kül ettin beni Ak›nla inlerim severim seni Yine Çaycuma yöresine ait olan anonim bir türküde de yo¤urdun Çaycuma da önemli oldu¤u belirtilir. DÖKTÜRÜ MUAZZEZ Zonguldak’tan gelir maden kömürü Allah genç k›zlara versin ömürü Döktürü Muazzez döktürü Al yanaktan öptürü öptürü Oda senin anay anay Oda senin nalay nalay Oda senin deyzey deyzey Amasra’dan gelir Arap hurmas› Çok mehurdur Çaycuma’n›n yo¤urdu ÇAYCUMA YO⁄URDU KENTLER ve IMGELER Bart›n’dan da ç›kar k›z›n yosmas› Felek beni nazl› yardan ay›rd› Döktürü Muazzez döktürü Döktürü Muazzez döktürü Yo¤urdun bu kadar mehur olmas› ekonomik hayat aç›s›ndan da önemlidir. Özellikle k›rsal kesimdeki halk geçimini yo¤urtçuluktan sa¤lamaktad›r. Köylü halk, bakraçlara yapt›¤› yo¤urtlar› Cuma günü ilçede kurulan “köylü pazar›”denilen yerde satar. Pazar›n yan› s›ra ilçede bulunan lokanta ve pastanelere de yo¤urt sat›l›r. Çaycuma da yo¤urtçulu¤u kendine meslek haline getiren Osman Sami Alkan küçük bir imarethaneden imdi büyük bir süt ürünleri fabrikas› meydana getirmi tir. imdi de bu ii Çaycuma’da güzel bir ekilde Hüsnü Sami Alkan yürütmektedir. Bunun yan› s›ra birçok süt ürünleri fabrikas› kurulmutur. Bunlardan önemlileri “Çay cuma süt ürünleri fabrikas›” ve “Baören yo¤urt fabrikas›”d›r. Yo¤urt sayesinde Çaycuma sanayilemeye ve gelimeye balam›t›r. Çaycu ma’n›n giriinde kurulan organize sanayi bölgesinde her geçen gün yeni bir yo¤urt fabrikas› kurulmaktad›r. Bu da isizlik sorununa bir nebze de olsa çözüm getirmekte dir. Fabrikalarda üretilen yo¤urtlar Zonguldak ve çevresine, Ankara, ‹stanbul, Kara bük, Bolu, Bart›n, Düzce, Adapazar›’na gönderilmektedir. Belediyeler de kendi üzerlerine düen görevi yapmaya çal›m›lard›r. ”Çay cuma Yo¤urt, Kültür ve Sanat Festivali”ad› alt›nda düzenlenen festivallerin Çay cuma’n›n çok yönlü tan›t›m›na, sosyo-kültürel yeni bir ivme kazanmas›na önemli ve kal›c› katk›lar› oldu¤u herkes taraf›ndan bilinen bir gerçektir. ‹lk olarak 1993’te düzenlenen festival halk taraf›ndan büyük ilgi görmütür. Daha sonra 1996 y›l›nda ve en son olarak da 1997 y›llar›nda düzenlenen festivaller art›k geleneksellemeye balam›t›r. Festivaller sayesinde halk›n birbiriyle kaynamas› sa¤lanmaktad›r. Fes tivalde yo¤urtla ilgili de¤iik etkinlikler yap›lmaktad›r. En güzel ve en lezzetli yo¤urt seçilmektedir. Bu yo¤urtlar k›rsal kesimdeki köylü kad›nlar›n getirdi¤i yo¤urtlard›r. Yar›ma sonucunda birinciye de¤iik ödüller verilmektedir. Bunun yan› s›ra festival de de¤iik sanatsal etkinlikler de yap›lmaktad›r. Çaycuma’n›n kültürel bir simgesi olan yo¤urt her zaman Çaycuma’y› tan›tan bir imge olacakt›r. Geçim kayna¤› olarak da geçerlili¤ini her zaman sürdürecektir. KAYNAKÇA 1. Çaycuma Yo¤urt, Kültür ve Sanat Festivali kitap盤›, Çaycuma, 1996. 2. Çaycuma Yo¤urt, Kültür ve Sanat Festivali Kitap盤› Çaycuma, 1997. KAYNAK K‹Ş‹LER 1. Çaycuma Süt Ürünleri fabrikas› sahibi “Hüsnü Sami Alkan” 2. Çaycuma eski belediye bakan› “Metin Yurtbay” 3. Festival komitesi bakan› “Erdal Kolayc›” 4. Gazeteci “Hasan Altay” 5. Yo¤urt satan kad›nlardan “Fatma Öncü” KENTLER ve IMGELER ÇAYCUMA YO⁄URDU MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI Hilmi BOYRAZ Kay›s›n›n Tarihi : Tarihi kaynaklara göre Türkistan, Orta Asya ve Bat› Çin’i içerisine alan çok geni bir bölgenin kay›s›n›n ana vatan› oldu¤u san›lmaktad›r. Günümüzden 5000 y›l gibi çok uzun bir zaman önce kay›s› bu bölgede bilinmekte ve tar›m› yap›lmaktayd›. Büyük ‹skender’in seferleri s›ras›nda kay›s› M. Ö. IV’yy’da Anadolu’ya getirilmi yetimesi için uygun iklim ve toprak Anadolu’da bulundu¤undan Anadolu kay›s› n›n ikinci vatan› olmutur. M.Ö. 1.yy’da Roma ve Pers savalar› s›ras›nda Ermeni tüccarlar taraf›ndan önce ‹talya’ya sonra da Yunanistan’a götürülmütür. ‹talya ve Yunanistan’dan di¤er Avrupa ülkelerine geçii uzun y›llar alm› 13.yy’da ‹spanya ve ‹ngiltere, 17.yy’da da Fransa ve Amerika’ya da götürülmütür. Kay›s›, co¤rafi ola rak dünyan›n hemen hemen her yerine da¤›lm› olsa da daha çok Akdeniz’e yak›n olan ülkelerde Avrupa, Orta Asya, Amerika ve Afrika k›talar›na yay›lm› ve burada yetime alanlar› bulmutur. Gülgiller familyas›n›n Armeniaca cinsine ait olan kay›s›n›n birçok arat›r›c›ya göre anavatan› Çin ve Orta Asya olup Büyük ‹skender’in Asya Seferleri s›ras›nda (M. Ö. 330-323) ‹ran ve Transkafkaslar yolu ile Anadolu’ya getirilmitir. Ancak daha sonra yap›lan arat›rmalar Büyük ‹skender’in Asya seferlerinden çok daha uzun y›llar önce kay›s›n›n Anadolu’da yetitirildi¤ini göstermektedir. Yozgat’a ba¤l› Bo¤azköy’de yap›lan kaz›larda bulunan ve Hitit’lerin M. Ö. 1650-1200 y›llar› aras›n daki yaamlar›ndan bilgiler içeren çivi yaz›l› tabletlerinin okunmas›yla Anadolu’nun geçmii ile ilgili çok de¤erli bilgiler elde edilmitir. Hititlere ait bir arazi vak›f tableti olan Kbo’da Tiuatapara ad›ndaki bir ahs›n 42 adet kay›s› a¤ac›n›n oldu¤undan bahsedilmektedir. Yine Kbo tabletinde üzüm, incir, elma ve kay›s› a¤açlar›n›n tahrip edilmesini hatta meyvelerinin toplanmas›n› önlemek için Hititliler taraf›ndan kanun ç›kar›lmas› o devirde bu a¤açlar›n Hitit ekonomisindeki önemini aç›klamaktad›r. (Asma, 2000; 5) Malatya kay›s›c›l›¤›n›n bilinen tarihi 1655 y›l›nda ehre gelen Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde verdi¤i bilgilere dayan›r. Evliya Çelebi’den sonra da birçok kay nak Malatya kay›s›s›ndan bahsetmitir. Ancak kay›s›n›n Malatya için ticarî bir önem kazanmas› Cumhuriyetin ilan› ile balamaktad›r. ‹mgenin Oluşumu: Dünyada bereketle an›lan ehirler vard›r: Bal ve süt ülkesi Kudüs gibi. Yetitirdi ¤i nadide ürünleriyle an›lan ehirler vard›r: Haha›n herey oldu¤u Afyon gibi... Kay›s› da Malatya'n›n böyle bir imgesidir. Çin’in bat›s›ndan Türkistan’a uzanan alanlara, Tiyanan Da¤lar›na; ‹pek Yolu ile ‹ran’a, Anadolu’ya, Avrupa ve Afrika’ya; Kafkasya’n›n kuzeyinden Rusya’ya; Avrupa ve Amerika’ya k›saca Dünya bahçesi nin her taraf›na yay›lan kay›s›n›n as›l üne kavutu¤u ehir Malatya’d›r. Malatya, ad› kay›s›yla an›lan tek ehirdir. MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI KENTLER ve IMGELER Malatya, suyu, topra¤› ve havas›yla adeta bu ürünü kendine has k›lmak için çal››r. Malatya, dünyada ve Türkiye’de en çok kay›s› yetitiricili¤i ile tan›nmaktad›r. ‹klim, arazi yap›s› ve toprak özelliklerinin muhteem uyumu, renk, tat, koku, kuru madde, içerdi¤i mineral maddeler ve vitaminler bak›m›ndan dünyan›n en kaliteli kay›s›lar›n›n Malatya yöresinde üretilmesine neden olmutur. Ülkemizde alt› ayr› bölgede kay›s› yetitiricili¤i yap›lmaktad›r. Bu bölgeleri öyle s›ralayabiliriz: 1. Malatya Bölgesi 2. Elaz›¤-Erzincan-Sivas Bölgesi 3. KarsI¤d›r Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. ‹ç Anadolu bölgesi Buna kar›n ülkemizde ticarî manada yap›lan kuru kay›s› üretiminin tamam›na yak›n›n› Malatya ili gerçekletirir. Dünyan›n birçok yerinde yetitirilmesine ra¤men Malatya’n›n bu pazarda en büyük yeri almas›n›n nedeni yöreye has kay›s› çeitleri dir. Hac›halilo¤lu, Hasanbey, Kaba a› gibi bu yöreye özel çeitlerden üretilen kay› s›lar dünya genelinde büyük bir pazar bulmakta ve Malatya halk›na önemli ölçüde gelir sa¤lamaktad›r. (Karakay› :1998 : 34) Bir ekonomik faaliyet, bir ülkeyi, bir ili ya da bir ilin bir bölümünü isimlendire rek, onu genelin içerisinden ç›kar›p özel bir konuma getirebilir. Nitekim kurutmal›k kay›s› üretimi de Malatya’y› Türkiye’de oldu¤u gibi dünyada da özel bir konuma getirmitir. Adeta kuru kays› ismi Malatya ismi ile özdelemi ve ilin imgesi haline gelmitir. Kay›s›n›n geçmi ça¤lardan günümüze kadar yöreye olan ekonomik getirileri bu alanda kay›s›c›l›¤›n büyük bir önem kazanarak gelimesine ve yöreyle özdele mesine neden olmutur. Kay›s›n›n Malatya için imge durumuna gelmesinde üphesiz Malatya kay›s›s›n›n di¤er bölgelerde yetitirilen kay›s› çeitlerine göre çok daha kaliteli olmas›n›n ve yöreye özgü kay›s› çeitlerinin yetitirilmesinin büyük bir önemi vard›r. Bu imgele me sürecinde bütün bu faktörlerin yan›nda bölge insan›n›n ürüne verdi¤i de¤er de göz ard› edilemez. Kay›s› sektörüne mahalli kültürü içerisinde büyük bir yer ay›ran Malatya halk›, kendisi için en büyük gelir kayna¤› olan bu ürüne her yönüyle sahip ç›km›t›r. Uzun bir tarihî dönem içerisinde kay›s›, günümüze gelinceye kadar gerek sözlü gerekse yaz›l› folklor ürünleri içerisinde büyük bir yere sahip olmutur. Ürün yöresel iirlerde, bilmecelerde, f›kralarda ve çeitli halk anlat›lar›nda her zaman yeri ni alm›t›r. Ve bugün yöre halk› ve ticaretçisi sektörü canl› tutabilmek, ürünü dünya gene linde önemli bir noktaya getirebilmek için bölgede kurdu¤u birçok vak›f, dernek, tan›t›m reklamlar› ve filmleri ile ça¤a uygun bir yöntemle ürünü dünya genelinde tan›tmaktad›r. ‹nternette ürün ile ilgili aç›lm› olan siteler de genellikle Malatya’n›n resmi kurumlar› ve bural› ticaretçiler taraf›ndan aç›lm›t›r. Bu sitelerde Malatya ile kay›s› sektörü birlikte ele al›narak tan›t›lm›t›r. Bütün bu faaliyetlerin bir neticesi olarak bugün Malatya denilince, insanlar›n zihninde kay›s›; kay›s› denilince de Malatya canlanmaktad›r. ‹mgenin Yay›l›m›: Yaz›l› kaynaklar ait olduklar› dönemin özelliklerini günümüze kadar ta›rlar. Bir yöreye ait yaz›l› kaynaktan, o yörede geçmite yap›lan ekonomik faaliyetleri ve bu faaliyetlerin insanlar üzerindeki içtimaî etkilerini bulmak mümkündür. Bu ba¤lamda KENTLER ve IMGELER MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI Malatya meyvecili¤inin geçmiteki durumunu ve bunun folklor alan›ndaki etkilerini o döneme ait baz› eserlerden ö¤renebiliriz. Malatya meyvecili¤ini ve kay›s›c›l›¤›n› bize tan›tan en eski kaynaklardan birisi 17. Yüzy›l›n ünlü seyyah› Evliya Çelebi’dir. Evliya Çelebi, 17. yüzy›lda Anadolu’nun do¤al ortam özelliklerini, o dönemdeki insanlar›n ekonomik ve sosyal yaant›lar›n› günümüze ta›r. 1655 y›l›nda Malatya’ya gelen E. Çelebi, Malatya’daki Aspuzu Ba¤ lar›n›n çeitli büyüklükte 7500 ba¤dan olutu¤unu yazar (Aspuzu Ba¤lar› bugünkü Malatya ehrinin yerleti¤i alanda bulunmaktad›r). Evliya Çelebi bu dönemdeki Malatya kay›s›c›l›¤›n› ise öyle anlat›r; “Al, sar›, müsmü, beyaz, bey, sulu, etli adla r›yla yedi türlü kay›s›s› olur ki, ba¤dan ehre selelerle güçlükle getirilir. Biraz incinse suyu kalmaz. Her bir kay›s› k›rk, ellier dirhem gelir. Zerdalisinin hesab›n› Huda bilir. Pek fazla oldu¤undan beil(pestil) yap›p tüccarlar› diyar diyar yüklerle ta›rlar. ” (Seyahatname, 1986:425) Evliya Çelebi, Malatya kay›s›s›n›n kalitesini, “her biri k›rk ellier dirhem gelir” sözleriyle aç›kça ortaya koyar. Yine bu cümlelerden o dönemde Malatya ba¤lar›nda kay›s›n›n yedi ayr› çeidinin oldu¤unu anl›yoruz ki, bir meyvenin herhangi bir bölge de yay›l›p çeitlenmesi demek, alan içerisinde o meyvenin uzun bir süre yetitirildi ¤ini ve bölge halk› taraf›ndan önemli bir yere sahip oldu¤unu gösterir. Buradan yola ç›karak kay›s› yetitiricili¤inin Malatyal› için çok eski bir sektör oldu¤unu ve bölge halk› taraf›ndan önemli bir yere sahip oldu¤unu söyleyebiliriz. Seyahatnameden yola ç›karak söyleyebilece¤imiz di¤er bir husus ise; kay›s›n›n 17. yüzy›lda ticarî bir boyut kazanm› olmas›d›r. Bu da ürünün 17. Yüzy›lda seyyahlar taraf›ndan yay›larak mahalli bir meta olmaktan ç›kar›l›p, ulusal anlamda Türk kültürüne kazand›r›lmas› hususunda önemli bir noktad›r diyebiliriz. Malatyal› Niyazi M›sri iirlerinde meyve a¤açlar› ile donanm› Aspuzu’nun “Cen nete benzeyen çok güzel bir do¤a parças›” oldu¤undan bahseder. (Cantürk, 1996; 64) Osmanl› ordusunu e¤itmek için Malatya’ya gelen Helmut Von Moltke, Aspuzu Ba¤lar›n› kay›s›, elma, ceviz, kiraz ve elma a¤açlar›ndan olumu, iki saat boyunca gidilebilen bir ormana benzetmitir. Moltke’nin bu sözleri kay›s› a¤açlar›yla süslen mi Aspuzu Ba¤lar›n›n yabanc› bir komutan taraf›ndan hayranl›kla dile getirilmesi aç›s›ndan önemlidir. (Karakay›, 1998; 68) Kay›s›n›n Malatya folkloru üzerindeki etkisi bizim aç›m›zdan önemlidir. Ürünün folklorik yans›malar› onun yöre halk› taraf›ndan ne derece içselletirildi¤inin bir gös tergesidir. Malatya kay›s›s›n› bu yönüyle ele ald›¤›m›zda ürünün yöre folklorunda önemli bir etkiye sahip oldu¤unu görürüz. Aa¤›ya ald›¤›m›z iir kay›s›y› konu edinmitir. KAYISI BAHÇELER‹ Geçtim bu yaz kay›s› bahçelerinden, Yeil gölgelerde gezenler vard›, So¤uk su akarken çemelerinden, Ba¤r›n› rüzgara çözenler vard›. Geçti¤imiz yollar çiçek kokard›, Çimenler içinde sular akard›; Bülbül feryad eder canlar yakard›, Bu ilham içinde yüzenler vard›. MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI KENTLER ve IMGELER Gölgelerde terlerken Temmuz ay›nda, Kay›s›c›lar iin hep alay›nda; Y›kan›rlar iken Derme Çay›nda, Rak›y› imbikten süzenler vard›. Uzand›k öyle bir kal›n has›ra, Do¤rusu çöplendik hem ara s›ra; Bir âlem eyledik hep ard› s›ra, Kay›s›lar› yerde dizenler vard›. A¤açlar süslenmi sar› kandille, Toplayanlar gördüm birer mendille; Sevgimi söyledim bir sar› güle, Bundaki manay› sezenler vard›. afak bu yerlerde bir tanedir, Ruhu coturmaya bir bahanedir; Bülbüle yapraklar birer laledir; Bu ahenk içinde yüzenler vard›. Yade geldi bir an do¤du¤um yerler, Görenler vecd ile kendinden geçer Hüsün diyar›d›r hülâsa o yer, (Melâl) in ak›n› yazanlar vard›. Münir Melâl Herkes taraf›ndan bilinen Malatya Türküsünün; “Kay›s› gibi al al olmu benekli misin ? Derme gibi ak››n var Kernekli misin ?” dizeleri de yörenin imgesi olan kay›s›n›n edebi eserlerde ilenmesine bir örnektir. ‹mgelemi olan bu ürün sözlü folklor gelene¤inin bir parças› olan mani ve nin nilerde de kendini gösterir. Maniye örnek olarak u dörtlü¤ü verebiliriz: Malatya yeil ba¤l›d›r. Seyyid Battal oca¤›d›r. ekerpare kay›s›m›z Tüm dünyada naml›d›r Ninni’ye örnek olarak ise; Kara kahve misin a kuzum, Da¤da mimi bal kuzum, N’olur u gö¤sümü al kuzum, Uyu da büyü al›ml› kuzum. dörtlü¤ünü örnek olarak verebiliriz. Malatya’da Eski Malatya Efsanesi olarak bilinen ve Malatya’n›n ünlü kay›s› bah çeleri olan Aspuzu’yla ilgili bir de efsane vard›r. Günümüzdeki kentin yak›nlar›nda bir yerleim alan› olan Eski Malatya, 19. yüzy›l balar›nda terk edilmitir. Aspuzu Ba¤lar› o beldenin yazl›¤›d›r. Halk yazlar› Aspuzu’ya göç etmektedir. Efsane bu göçle ve kentin b›rak›l››yla alakal›d›r. Eski KENTLER ve IMGELER MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI Malatyal›lar her y›l Aspuzu’ ya göç ederken atelerini bir kuyuya doldurup üstünü kapatmakta, dönünce de ayn› kuyudan ateini almaktad›r. O y›l Aspuzu’dan dönen Eski Malatyal›lar, kuyudaki atein söndü¤ünü görürler ve bunu bir u¤ursuzluk sayarak kenti boalt›rlar ve Aspuzu’ ya yerleerek verimli kay›s› bahçeleri yetitirirler. (Yurt Ansiklopedisi) Yeni Edebiyat›m›z›n ünlü âiri Arif Nihat bir iirinde Malatya’n›n kay›s› bahçele riyle ünlü Tecde Mahallesini konu edinir. Pembem, yeilim, tad›m, kokum müjde benim Alt›n yemişiyle dallar›m secde benim Diller derler: “Malatya’n›n gözbebe€i Yaz kalbine ey yolcu: ad›m, Tecde benim Yörenin imgesi haline gelmi olan kay›s›, bu tür sözlü ve yaz›l› kültür ürünleri vas›tas›yla yayg›nl›k kazanm›t›r. ‹mgeden Yararlanma: Halk aras›nda yayg›nl›k kazanm› olan imgeler, ait olduklar› bölgenin veya grubun kültürel imgeleri haline gelerek, yüzy›llar boyunca kültürel, turistik ve ticarî etkileim ve iletiimin temel belirleyicileri olagelmitir. (O¤uz :2002 : 60) Halk kültür imgelerinin temel ilevi yörenin ticarî, kültürel ve ekonomik hareket lili¤ine katk› sa¤lamakt›r. (O¤uz : 2002 : 60) Bu ba¤lamda Malatya’n›n kültürel bir imgesi konumuna gelmi olan kay›s› yeti tiricili¤inin bugün yöre halk›na nas›l bir fayda sa¤lad›¤›n›; onun kültürel, turistik ve ticarî hareketlili¤ini nas›l etkiledi¤ini tespit etmek imgenin ilevini ne derece yerine getirdi¤ini belirlemek yönünden bizim için önemlidir. Malatya, ülkemizde ticarî manada yap›lan kuru kay›s› üretiminin bal›ca kay na¤› olup, üretimin hemen hemen tamam›n› gerçekletirmektedir. Türkiye y›ll›k ortalama 50. 000 tonun üzerindeki, kuru kay›s› üretimiyle dünya pazar›nda birinci s›rada yer almaktad›r. Türkiye d››nda Cezayir, Pakistan, Suriye, ABD, Avustralya, Îran, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Fas da kuru kay›s› üretimi yapmaktad›r. Üretti¤i kay›s›n›n %95 ini ihraç eden ülkemiz dünya kay›s› üretiminin %65 ini gerçekletir mektedir. ‹hraç edilen bu ürünün tamam›na yak›n› Malatya’da üretilmektedir. Kay›s› ii ile yakla›k 300 bin kii Malatya ekonomisine katk›da bulunmaktad›r. Dolay›s›yla kay›s› Malatya’da birinci s›rada yerini alm›t›r. (Ünald›:1994 : 94) Malatya için ekonomik faydas› tart››lmaz olan bu sektörün gerek yurt içinde gerekse yurt d››nda tan›tmak ve sektörü canl› tutmak amac›yla günümüzde birçok faaliyet düzenlenmektedir. “Malatya Fuar› ve Kay›s› enlikleri” bu organizasyonlardan birisidir. Bu fuar kay›s›n›n tan›t›lmas›, sektör içi yak›nlamay› sa¤lamak ve Malatya’y› tan›tmak ama c›yla düzenlenmekte ve Malatya/ Merkez’de 1978 y›l›ndan beri Ulusal çapta kutlan maktad›r. Festival içerisinde çeitli sportif etkinlikler, konserler, kay›s› enlikleri ve kay›s› yar›mas› yap›lmaktad›r. Temmuz ay› içinde yap›lan bu enliklerin tarihi her y›l belediye taraf›ndan belir lenmektedir. Bu y›l 15 Temmuz’da balamas› kararlat›r›lm›t›r. Bu organizasyonun bir Malatya Sanayi Fuar›na dönütürülmesi ve uluslararas› kat›l›ma da aç›lmas› için son y›llarda büyük gayret sarfedilmektedir. 1999 y›l›nda 190 ulusal firma fuara kat›l m›t›r. Bu y›l ulusal firmalar›n yan›nda yabanc› firmalar›n da kat›l›m› için çal›malar sürmektedir. Malatya Belediyesi Fuarc›l›k A. . taraf›ndan düzenlenen bu organizas MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI KENTLER ve IMGELER yona, Malatya Belediyesinin yan› s›ra ‹l Özel ‹dare Müdürlü¤ü, ‹nönü Üniversitesi ve Malatya Kay›s› Birli¤i de katk›da bulunmaktad›r. Malatya’da kay›s›c›l›k sektörünü desteklemek ve gelitirmek için baz› kurum lar oluturulmutur. Bu kurumlardan olan Kay›s› Arat›rma Gelitirme ve Tan›tma Vakf›; kay›s›n›n fidan dikiminden üretim aamas›na kadar olan safhada meydana ç›kacak sorunlara çözüm bulmak, kay›s›n›n yurt içi ve yurt d›› pazarlama aamas›n da etkin çal›malarda bulunmak, konferans, sempozyum ve seminerler düzenlemek gibi amaçlarla kurulmutur. ‹nönü Üniversitesi’nin kurmu oldu¤u Kay›s› Sorunlar› Arat›rma ve Uygulama Merkezi, 1995 y›l› itibariyle yapm› oldu¤u kalite kontrol çal›malar› ile Malatya halk›na hizmet vermektedir. Bu kurulular›n d››nda, Tübitak, Malatya Ticaret ve Sanayi Odas› Bakanl›¤› ve Malatya Ziraat Odas› da kay›s›c›l›k üzerinde çal›malar yapmaktad›r. Kay›s›c›l›¤›n tan›t›m›nda ça¤›m›z›n en önemli tan›t›m arac› olan internet de kul lan›lm›t›r. Bunun için birçok internet sitesi oluturulmutur. Kay›s› Arat›rma Vakf›, Malatya Belediyesi, ‹nönü Üniversitesi, Malatya Ticaret ve Sanayi Odas› ad›na aç›lm› olan siteler bunlardan birkaç›d›r. Malatya kay›s›s›yla alakal› çok say›da kitap, dergi ve makale yay›mlanm›t›r. Bu eserlerde; ürünün tan›t›m›, problemleri, ihracat› ve halk kültürü üzerindeki etkileri ele al›nm›t›r. Kay›s› çeitli ekillerde ilenerek farkl› ürünler elde edilir. Bu ürünlerden baz› lar›; dondurulmu kay›s›, kay›s› merubat›, konsantresi, reçeli, marmelat›, konser vesi, pestili, ekerlemesi, kay›s› jölesi, pasta ve kek yap›m›nda kullan›lan kay›s›d›r. Bunun yan›nda kay›s› kendisini yemek kültüründe de göstermi ve yöresel birçok yemek ve pastada kullan›lm›t›r. Yap›m›nda kay›s› kullan›lan yemekler ve pastalar dan baz›lar›; kay›s›l› patates dolmas›, kay›s›l› hindi dolmas›, jelatinli kay›s› tatl›s›, kay›s› merengi, milföylü kay›s› ve kay›s›l› parfedir. Bütün bu faaliyetler ürünün yayg›nl›k kazanmas›na hizmet ederek, önce ülke miz sonra da dünya çap›nda tan›t›lmas›na vesile olmutur. Bunun yan›nda kay›s›c› l›k sektöründe belli sorunlar da yaanmaktad›r. Günümüz kay›s› yetitiricili¤inde birçok problemle kar›la›lmaktad›r. Bu prob lemler; kültürel uygulamalar, teknolojik imkanlar, muhafaza, pazarlama, nakliye ve ihracat alan›nda görülmektedir. Yetitiricilikte görülen en büyük problem ilkbahar geç donlar›d›r. Bu sorunun en kesin çözümü so¤u¤a dayan›kl› çeitlerin elde edilme sidir. Teknolojik problemler ise hasar s›ras›nda meydana gelen zedelenmeler, kükürt leme ileminin kontrolsüz artlarda yap›lmas› ve reklama önem verilmemesidir. Son y›llarda tan›t›m amaçl› baz› çal›malar yap›lm›sa da bunlar yetersiz kalm›t›r. 1996 KAYNAKÇA 1. Asma, B. M.; Kay›s› Yetitiricili¤i, Malatya, 2000 2. Karakay›, Özden; Malatya Kay›s›c›l›¤›, Ankara, 1998 3. O¤uz, Öcal; Küreselleme ve Uygulamal› Halkbilimi, Ankara, 2002 4. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, ‹stanbul, 1986 5. Ünald›, C; Kay›s›n›n Türkiye ve Malatya Ekonomisinde Yeri ve Önemi, Standart Dergisi, s:75 6. Kuçuo¤lu, Mustafa; iirlerde Malatya Antolojisi, 1975 7. Cantürk, Cengiz; Co¤rafi, Ekonomik, Sosyal, Kültürel ve Tarihi Yönleriyle Malatya, ‹stanbul, KENTLER ve IMGELER MALATYA'NIN ‹MGES‹ KAYISI SÜT D‹YARI BEYL‹KOVA Ferya ÇALIŞ Tebli¤imizde Eskiehir’in Beylikova ilçesinin süt imgesinden bahsedece¤iz. Yerel yöneticiler taraf›ndan Beylikova denilince akla sütün gelmesi isteniyor. Bunun nedenlerini, sütün yöre kültürü ve ticareti üzerindeki etkisini ele alaca¤›z. Orta Anadolu kasabalar›ndan Beylikova’ya girerken “Süt diyar› Beylikova’ya ho geldiniz” ibaresi ile kar›la›r›z. Sütü ile imaj oluturmaya çal›an bu ilçeyi biraz tan›yal›m: TAR‹H‹: M.Ö. 13. yy da Anadolu ile birlikte Eti medeniyeti yaayan Frigya Bölgesi Bey likova ve civar› bu bölgenin içindedir. Ayn› asr›n sonlar›na do¤ru Trak ve Friglerin ak›nlar›na maruz kal›r. Traklar ilk defa M. Ö. 5 bin y›llar›nda birinci Truva ehrini kurmulard›r. Frigyal›lar Tuna boylar›ndan gelmiler ve bo¤az› geçerek birinci Tru va ehrini y›km›lard›r. Ancak ehir ikinci defa yeniden kurulmutur. Friglerin en yayg›n olarak yerletikleri yerler Sakarya mezras› idi. En önemli ehri Gordion Bey likova’ya yak›n bir mevkide, Polatl› yak›n›nda ve Sakarya üzerinde idi. Frigya halk› çiftçi olup, baz› kurallar› vard›. Örne¤in, bir öküz kesene, bir sapan tahrip edene idam cezas› verilirdi. Bu inan› çiftçili¤in yörede ne derecede önemli bir yere sahip oldu¤unun göstergesidir. Ayr›ca bu cümlelerden bu yörede hayvanc›l›¤›n binlerce y›ldan beri yap›ld›¤›n› anl›yoruz. M.Ö. 606 y›l›nda Lidyal›lar, Anadolu ile Frigya Bölgesi’nde hakimiyet kurmu tur. M.Ö. 546 y›l›nda ‹ran Kral› Lidya’y› istila ederek bölgeye Perslerin hakimiyetini sokmutur. Ancak bu devirde Eti medeniyeti kal›nt›s› devam etmi, ‹ran sanat›nda belirgin ilenen saray sanat›, tesirlerini Anadolu’da göstermitir. Fikir adet ve yaay›ta de¤iiklik yapan bir imparatorluk olarak Roma Devleti, Sezar devrinde Porsuk nehri k›vr›nt›s›na hakim olur. Fakat Roma devletinden kalma herhangi bir eser yoktur. Bunun sebebi; ziraata elverili bir arazi olan bu yörede, inaata elverili malzeme bulunmamas›d›r. 11. yy. da Anadolu Selçuklu Devleti, Beylikova’y› Kütahya ve Eskiehir ile birlikte topraklar›na katm›t›r. Selçuklu ‹mpa ratorlu¤u, 1157 y›l›nda Selçuklu Hükümdar› Sancar’›n ölümü ile parçalanm› ve bu s›rada birçok beylik kurulmutur. 1064 tarihinde Selçuklular›n eline geçen bölge ilk zamanlarda at besleme, bak›m merkezi ve büyük bir ah›r olarak kullan›lm›t›r. Arazi bu i için elverilidir. Daha sonralar› orduya hayvan yetitiren bir merkez olmutur. Bundan dolay› Beylikova’ya önceleri “Beylikah›r” denilirdi. Beylikova 1305 senesin de kurulmutur. 1930’da bucak, 1987’de ilçe olmutur. (Beylikova1996) EKONOM‹S‹: Porsuk Çay› kenar›nda bulunan ilçe bereketli topraklara sahiptir. Bölgede eko nomiyi temel olarak hububat tar›m›, eker pancar› ve hayvanc›l›k oluturmaktad›r. Süt üretimi ilçede çok gelimitir. Buna paralel olarak süt ve süt ürünleri imalathane SÜT D‹YARI BEYL‹KOVA KENTLER ve IMGELER leri, fabrikalar, besihaneler kurulmutur ve her y›l haziran ay›nda bir gün sabahtan gece 24’e kadar süt enli¤i yap›lmaktad›r. (Okuyan, kaynak kii 1) ‹lçede sütün tarihi Beylikova’n›n tarihi kadar eskidir. Bu bölgedeki süt fabrikalar›: Danonesa ve Güven Süt; Süt potansiyeli fazla oldu¤u için bu bölgeden süt alan di¤er firmalar: Süta, P›nar, Eker, Ülker…(‹leri, k. k:2) Beylikova yöresinde eker pancar›, arpa, bu¤day, s›la m›s›r› üretilmektedir. eker pancar›n›n yapra¤› ve küspesini hayvanlara yediren çiftçi süt verimini art›r maktad›r, yem maliyetini düürmektedir. Çiftçiler arpan›n yarma ve ezmesi, bu¤da y›n kepe¤ini, s›la m›s›r›n›n da turusunu ve yulaf›n› hayvanlar›na yedirmektedirler. Ayr›ca arazi sulak oldu¤undan yonca tar›m› yap›l›r. (Çal›, k. k:4) Süt fabrikalar› sadece Beylikova’n›n merkezinden de¤il köylerinden de sabah akam kamyonlarla süt toplamaktad›r. Çiftçi önceleri kendi sütünü kendi ileyip ya¤, peynir haline getiriyor, ihtiyac›n› kar›l›yordu. imdi ise üretti¤i sütü fabrikaya veriyor; peyniri, yo¤urdu, ya¤› haz›r olarak geri al›yor. Zahmetsiz, ekonomik ve sa¤ l›kl› bir ürün elde ediyor(Tuncagil, k. k:3) Beylikova’da günlük süt üretimi yakla›k 100 tondur. Fabrikalarda bu süt; kaar peynir, dil peyniri, beyaz peynir ve çeitleri, tereya¤, kaymak, pastörize süt, yo¤urt ve ayran olarak ilenmektedir(‹leri, k. k:2) Bir besici öyle söylemektedir: “ Süt paras› çiftçilere 15günde bir verilmektedir. Süt paras› verilmedi¤i takdirde sebze pazar› durgunla›r, kahveciler birbirine bakar, çay içen olmaz. Süt paras› yoksa paras›z kal›r›z”(Gündüz, k. k:5) ‹lçe halk›n›n sofras›ndan eksik olmayan süt ve süt ürünleri, geçmiten günümü ze yörenin sadece ticari hayat›nda önemli rol oynamam›, kültür hayat›nda da aktif bir rol üstlenmitir. Yörenin manilerine, türkülerine, bilmecelerine, inan›lar›na… kaynakl›k etmitir. Bu yöre süt ile içli d›l›d›r. Bundan dolay› belediye ve kaymakaml›k taraf›ndan süt enlikleri tertip edilmi, imaj oluturulmaya çal››lm›t›r. Bu çal›malar›n meyve lerini halk toplamaya balam›t›r. BEYL‹KOVA SÜT ŞENL‹KLER‹ Beylikova süt enlikleri 1997 y›l›ndan itibaren yap›lmaya balam›t›r. enlikler her y›l haziran ay›nda okullar›n tatil oldu¤u hafta yap›lmaktad›r. Beylikova’da süt üretim band›n›n geni olmas› nedeniyle, süt ile imaj oluturma çal›malar›na ba lanm›t›r. Belçika-Osterzele ile karde kent olan Beylikova’da önümüzdeki y›llarda enliklerde karde kentten insanlar da bulunacak. Süt enli¤inin yap›lmas›n›n nede ni üretimi teviktir. Ayr›ca bu ilçe an›l›nca akla süt gelmesi istenmekte, ticari ve kül türel aç›dan zengin bir ilçe oluturulmaya çal››lmaktad›r. (Okuyan, k. k:1) Süt enli¤i10:30’da balamakta, belli aral›klarla geceye kadar devam etmekte dir. Ö¤le vakti halka yemek yo¤urt ve ayran verilmektedir. Daha sonra çocuklar›n sütü sevmeleri için 0-6 ya grubu için süt içme yar›mas› düzenlenmekte, hepsine ödül verilmektedir. Ayr›ca üreticiyi kaliteli süte tevik için; • En iyi ah›r, • En iyi süt üreticisi(ödülü fabrika taraf›ndan verilmektedir), • En iyi s›¤›r ›rk›, • En iyi 0-6 ayl›k buza¤›lar, KENTLER ve IMGELER SÜT D‹YARI BEYL‹KOVA yar›malar› düzenlenmektedir. Birincilere cumhuriyet alt›n› verilmektedir. enlikte daha sonra araçlar›n geçit töreni balamaktad›r. Bu araçlar tar›m ve hayvanc›l›kla ilgili vas›talard›r. Fuar alan›nda firmalar, tar›m ile ilgili araç gereçlerini tan›t›rlar; trak tör, yem, gübre, pulluk, t›rm›k…gibi enlik gece konser ve e¤lence ile devam eder. Halk oyunlar› izlenir. Önceden farkl› bir ambleme sahip olan Beylikova süt enlikleri ile birlikte amb lemini de¤itirmitir. Bu amblemde süt ürünlerinin resmi vard›r, görüldü¤ü gibi bu, süt ile kentin kimli¤inin oluturulmak istenmesinin bir göstergesidir ‹maj oluturmak için yap›lan ilk süt enli¤inde Beylikova okullar›nda yar›ma düzenlenmi, ö¤rencilerden süt üzerine güzel sözler üretmeleri istenmitir. Bu söz lerden süt enli¤inde afi olarak as›lanlar ve elde edebildiklerimizden baz›lar› unlar d›r: • Selam verdim Beylikovaya Süt içtim doya doya • A¤aç suya, insan süte muhtaçt›r. • Vitamin, mineral bahane Sütün tad› ahane • Bahar geldi koyun kuzu yay›l›r ‹lçemiz sütü ile an›l›r • ‹lçemiz süt diyar› ‹çeriz sütü ayran› E¤er yolunuz düerse Size de yapar›z ikram› ‹lçede hem ticari hem de kültürel aç›dan önemli bir yere sahip olan süt için yap› lan enlikler yerel gazetelerde öyle yer alm›t›r: 25Haziran 2000 tarihli Sakarya gazetesi: “Çocuklar süt içmek için yar›t›lar” Beylikova’da geleneksel olarak yap›lan 4. Süt enli¤i dün yap›ld›. Festival hava s›nda geçen enlikte çeitli yar›malar ve oyunlar yer ald›. 3-6 ya grubu çocuklar›n kat›ld›¤› süt içme yar›mas›nda keyifli anlar yaand›. Ayn› gazetenin ilk sayfas›nda “Süt içelim sa¤l›kl› olal›m” bal›¤› alt›nda Beyliko va ilçesinin günlük süt üretiminden ve bu ilçeyi dünyaya duyurmak gerekti¤inden bahsedilmitir. 27Haziran2000 tarihli “‹ki Eylül” gazetesi: “ Süt Festivali konserlerle enlendi” eklinde bir habere yer vermitir. Beylikova ilçesinde düzenlenen geleneksel Süt Festivali büyük ilgi görürken, festival çerçevesinde düzenlenen konser Beylikoval›lar›n neeli saatler geçirmesini sa¤lad›. Beylikova Kaymakaml›¤› ile Belediye Bakanl›¤›n›n ortaklaa düzenledi¤i Süt Festivalinin konserine Aye Sayan ve Bahattin Atak kat›ld›. Mehmetçiklere ve yöre halk›na güzel anlar yaatt›lar. Bu konseri yakla›k üç bin kii dinledi ve neeli saatler geçirme imkan› buldu. 28Haziran 2000 tarihli ‹stikbal gazetesi “TEMA Vakf› Stand› çocuklarla çiçek açt›” Beylikova Süt enli¤i’nde aç›lan standlardan en ilgi çekici olan›, çocuklar›n çiçek bahçesine çevirdi¤i TEMA Vakf› reyonu oldu. Cumartesi günü 2-3 saatlik de SÜT D‹YARI BEYL‹KOVA KENTLER ve IMGELER olsa büyük bir cokuyla gerçekletirilen 4. Beylikova Süt enli¤i’nde, çeitli kuru lular yirmiye yak›n stand açt›. Bu standlar aras›nda süt ve süt ürünleri firmalar›n›n standlar›n›n yan› s›ra, tar›m makineleri ve tar›mla ba¤lant›l› çeitli i kollar›n›n stand lar› var. Görüldü¤ü üzere süt yörenin her alan›nda yerini alm›t›r. Halk›n yapt›¤› sütlük lerden modern so¤utma depolar›n›n olumas›na kadar geçen vakitte süte olan ilgi önemini hiç kaybetmemitir. Önceleri süt ürünlerini kendisi üreten halk, art›k bunun la u¤ramamaktad›r. KAYNAKÇA 1) Beylikova, Beylikova Belediyesi yay›nlar›, Eskiehir, 1996 2) Sakarya Gazetesi, 25 Haziran 2000, Eskiehir 3) ‹kiEylül Gazetesi, 27 Haziran 2000, Eskiehir 4) ‹stikbal Gazetesi, 28 Haziran 2000, Eskiehir KAYNAK K‹Ş‹LER 1) Ahmet OKUYAN, 1965, Beylikova, lise mezunu, Beylikova Belediyesi hesap ileri müdürü 2) efik ‹LER‹, 1973, Sivas, yüksekokul mezunu, Güven Süt kalite-kontrol efi 3) Ömer Erdo¤an TUNCAG‹L, 1972, Eskiehir, ziraat fakültesi mezunu, Güven Süt Fabrikas› müdü rü 4) Ali ÇALI, 1952, Eskiehir-Sivrihisar, ilkokul mezunu, zahireci 5) Fatih GÜNDÜZ, 1969, Eskiehir-Mihal›çç›k, ilkokul mezunu, besici(hayvanc›l›k) KENTLER ve IMGELER SÜT D‹YARI BEYL‹KOVA ESK‹EH‹R LÜLETAI Birgül ÇANKAYA Lületa›, yumuak, hafif, gözenekli, lifimsi, ç›kar›ld›¤› zaman kolay ilenebilen kirli beyaz renkli magnezyum ve silikat minerallerinden oluan, yerin derinliklerinde bulunan bir tat›r. Burada “lüle” kelimesine de¤inmek gerekir. Lüle kelimesi Farsça bir kelimedir. Ancak bu kelime XVI. yy. dan sonra Avrupa’ya oradan da ülkemize girerek milyon larca insan› kendine ba¤›ml› k›lan tütün kelimesinden önce dilimize girmitir. Sanat Ansiklopedisi’nin “lüle” maddesinde öyle ifade ediliyor: “Çubuk ve nargilelerin ucuna tak›lan ve içine tütün ve tömbeki doldurulmaya mahsus olup, pimi toprak tan yap›lm› fincan gibi a¤z›, aç›k ve dibinde bir deli¤i bulunan küçük kap”. (‹vgin, 1991, s. 7). Lületa› ilemecili¤inde akla ilk gelen ürünün “pipo” olmas› bu tan›mla taa verilen ad aras›ndaki ba¤›n mant›kl› oldu¤unu göstermektedir. Eskiehir dünya lületa› rezervlerinin %70’ine sahip durumda ve buradan ç›ka r›lan lületa›, beyazl›k, hafiflik ve verimlilik yönünden hiçbir türle k›yaslanm›yor. “Meerschaum” dendi¤inde tüm dünyada herkesin akl›na “Eskiehir Ta›” geliyor. Ayr›ca lületa›na verilen “Beyaz Alt›n” ve “Denizköpü¤ü” adlar› da onun de¤erini ve rengini anlaml› bir ekilde ortaya koymaktad›r. Lületa›n›n Eskiehir’de 3000 y›l önce bir Macar seyyah taraf›ndan bulundu¤u ileri sürülüyor. Osmanl›lar zaman›nda özellikle kapitülasyonlarda ad› s›kça geçen lületa›ndan o dönemde Avusturyal›lar›n pipo, sigara a¤›zl›¤› ve heykelcikler yap t›klar› tespit edilmitir. Eskiehir’den balayan bir yol 300 y›l boyunca Viyana’ya lületa› ta›m›t›r. Avusturya bu talardan yap›lan pipo ve benzeri ürünleri tek sat›c› olarak pazarlara sürmütür. Bu durum da lületa›n›n Avusturya’da ortaya ç›kt›¤› ve ilendi¤i kan›s›n› ortaya ç›karm›t›r. O dönemde Eskiehir’de lületa›, ocaklar›n bulundu¤u yörelerdeki köylüler tara f›ndan ç›kar›larak Eskiehirli tüccarlara sat›lmaktayd›. Balang›çta ham olarak ihraç edilen ve ilendi¤i Avrupa ülkelerine büyük kazanç ve öhret kazand›ran lületa› ülkemizde ancak Cumhuriyet döneminde ilenmeye balanm›t›r. Lületa› ilemecili¤iyle u¤raanlara “lüleci”, lületa›n›n ç›kar›ld›¤› kuyulara da “lületa› oca¤›” ad› verilir. Lületa› ocaklar› Eskiehir’in do¤usunda yer alan Sepetçi, Marg›, Çelikli, Sö¤ütçük, Baören ve Gökçeda¤› köylerinde bulunmaktad›r. Ocaklarda topra¤›n içinde yumrular halinde bulunan lületa›, insan gücüyle, kazma ve ayd›nlatma arac› olan karpit lambalarla çal››larak 100m – 200m derin likten ç›kar›l›r. Talar, küçükten büyü¤e do¤ru c›l›z, orta taneli, pamuklu birimbirlik, apak ve s›ralama diye adland›r›l›r. Ocaktan ç›kar›lan ta›n ilenmesi için önce yüzeyi ESK‹EH‹R LÜLETAI KENTLER ve IMGELER temizlenir. Küçük parçalar halinde kesilir. Yap›lacak ekil tespit edilerek ona uygun b›çaklar kullan›l›r. (kaba b›çak, i b›ça¤›, göz b›ça¤›, s›y›rg›). ‹lenen mamül f›r›nda iki saat kurutulur. ‹nce z›mpara ile z›mparalan›r ve balmumuna (cilaya) at›l›r. Sonra kurutulup özel deri kutulara yerletirilerek sat›a sunulur. Lületa› sanat› ve pazarlanmas›yla ilgili ilk çal›malar “Kral” lakab›yla an›lan “Ali Osman Denizköpü¤ü” taraf›ndan balat›l›r. Denizköpü¤ü’nün balatt›¤› iletme cilik, Eskiehir’deki Çar› Camii civar›ndaki küçük dükkanlarda geliip yayg›nlaa rak Eskiehir için önemli bir geçim kayna¤› olmutur. (Erkoç, 2001, s. 31-32). Lületa› ilemecili¤i, yetenek, tecrübe ve sab›rl› bir çal›ma gerektiren zor bir el içili¤idir. Bu içili¤i yapanlar›n ço¤unun e¤itimsiz olmas› veya baba mesle¤ini sür dürüyor olmas› alandaki sorunlardan biridir. Lületa›n›n sürekli ihraç edilmesi, ile nen modellerin s›n›rl› kalmas›na, tamamen sipari usulü çal››lmas›na yol açm› bu da özgün eserler yarat›lmas›n› engellemitir. Lületa› sanat›, alan›ndaki tüm aksak l›klara ra¤men Eskiehir’in önemli bir zenginli¤i olarak yay›lmaya devam etmitir. Lületa›n›n Eskiehir’le bütünlemesi ve gelimesi hakk›ndaki bilgiler yurt içi ve yurt d›› çeitli kaynaklarda yay›nlan›rken lületa› Eskiehir’de ekonomi ve kültür ara s›nda sa¤lam bir ba¤ kurarak yaam›n da bir parças› haline gelmitir. Eskiehir’de birçok dükkan›n, iletmenin vitrininde görebilece¤imiz lületa› Eskiehirli ustalar›n marifetleriyle hayat bulmutur. Eskiehir’de lületa› sadece ekonomik bir de¤er olarak kalmam›, yörenin kül türüne de yans›m›t›r. Halk›n lületa›n›n bulunuuyla ilgili anlatt›¤› efsaneler vard›r. Bir efsaneye göre, genç bir çoban sürülerini yayarken yorulur ve bir a¤ac›n alt›na oturur. Gözüne bir delik iliir a¤z›nda ak tala bir köstebek delikten ç›kmaya çal› maktad›r. Bunun ne oldu¤unu merak eden çoban elini deli¤e sokarak irice bir ta ç›kar›r ve b›ça¤›yla yontmaya balar. Bu s›rada ta çok güzel bir k›za dönüür ve çobana “ey insano¤lu bana neden k›yd›n” der ve yeniden deli¤e girip kaybolur. Çoban da onu bulmak için derince bir kuyu kazar. Günlerden sonra köylüler çoban› o kuyuda elinde ak tala kanlar içinde ölmü olarak bulurlar. O günden beri köylü ler her lületa› parças›nda çoban›n ölüme sürüklendi¤i sevdan›n izlerini görmütür. Bu efsanenin lületa› ileyenler için anlam› büyüktür. Onlar lületa›n› yedi kat yerin dibinden ç›karan köstebe¤i sanatlar›n›n öncüsü olarak kabul etmektedirler. Çoban›n, b›ça¤›yla ilk defa ekillendirdi¤i lületa›, hala ilenmeye devam etmek tedir. Nikotini emme özelli¤inden dolay› “pipo” üretiminde bir yer edinmi olan lüle ta›, dünyan›n en de¤erli pipolar›n›n yap›ld›¤› bir malzeme olmutur. Lületa› iletme cileri malzemeyi Avrupa tarz› “pipo” imaj›ndan tamamen kurtaramam›lard›r. Fakat Cumhuriyet döneminden önce ham olarak ihraç edilen lületa› bu dönemden sonra k›smen de olsa Türk sanat› özelli¤ini ta›yan baz› figürlerle ilenerek bize özgü bir materyal olma özelli¤i kazanm›t›r. Lületa›, ülkemizde pipo, sigara a¤›zl›¤›; kolye, bilezik, küpe, kemer gibi akse suarlar ve biblo yap›m›nda kullan›lmaktad›r. Bunun yan›nda lületa› tozu da leke ç›karmada kullan›l›r. Lületa›n›n otomotiv, elektrik ve atom sanayisinde kullan›m› henüz balamam›t›r. Eskiehir, dolay›s›yla Türkiye için büyük bir döviz kayna¤› ve sanat imaj› sa¤la KENTLER ve IMGELER ESK‹EH‹R LÜLETAI yan lületa› ilemecili¤inin gelece¤i tehlikededir. Bu i için ta usta bulmak dönemin en büyük sorunu. Eskisi gibi ne ocaklardan ta ç›k›yor ne de ta› ileyen usta bulu nuyor. Bunun sebebi, lületa›n›n de¤erinin ülkemizde geç anla›lmas› ve bu konuda ustalara fazla destek sa¤lanmam› olmas›d›r. Lületa›n›n ülkemizin bir de¤eri olarak süreklili¤ini sa¤lamak için Eskiehir Vali li¤i ve Eskiehir Belediyesi taraf›ndan baz› çal›malar balat›lm›t›r. Bu alandaki ilk at›l›m 1989’da lületa› ilemecili¤ini yapacak kiilerin e¤itilmesi amac›yla valili¤in denetiminde aç›lm› olan “Lületa› Sanat Okulu”dur. Ö¤rencilerin ço¤unlu¤u k›zlardan oluan bu okulda lületa›n›n oluumu ve ilenme yöntemleri, araç-gereç ve malzemeler, desen-tasar›m, sanat tarihi, Türk kültürü, genel ekono mi ve piyasa bilgisi gibi konular verilmekteydi. Ancak eleman s›k›nt›s›ndan dolay› kapat›lm›t›r. Bu alandaki di¤er bir çal›ma da festivallerdir. “Eskiehir 1. Uluslararas› Lüle ta› Festivali” valili¤in gerçekletirdi¤i bir etkinliktir. Bu festival kapsam›nda yer alan pek çok etkinlik lületa› ilemecili¤i ve ihracat› konusunda endie duyulan ihtiyaç lar› gidermi ve festival tümüyle Eskiehir’e mal olmutur. Bu festivaller her y›l Eylül ay› içinde düzenli bir ekilde yenilenmeye devam etmektedir. 1. Festivalde programa dahil edilen “Uluslararas› Lületa› ve Heykelcilik Yar› mas›” ve “Uluslararas› Resim Yar›mas›” konular› da lületa›n›n evrensel bir imaj yaratabilmesi için yap›lan bir di¤er etkinliktir. Bu yar›mada Eskiehir’de konuk edi len yerli ve yabanc› sanatç›lar lületa›n› ilk olarak burada tan›y›p ileyerek tamamen ba¤›ms›z ve özgün eserler yaratm›lard›r. Bu eserler, 1989 y›l›nda aç›lan “Eskiehir Lületa› Müzesi”nde özel bir bölüm oluturmaktad›r. “Lületa› Bilimsel Arat›rma Yar›mas›” ve “1. Uluslararas› Lületa› Semineri” ile lületa› ilk defa bilimsel de¤er lendirme konusu olmutur. ‹lk defa düzenlenen “Lületa› El Sanatlar› Yar›mas› Sergisi” ustalar›n tevikine vesile olmu ve buradaki tüm eserler “Eskiehir Lületa› Müzesi”nin oluturulmas›n da önemli bir yer tutmutur. Festivallerin d››nda en önemli etkinlik olan sergiler aç›lmaya balanm›t›r. Eskiehir d››nda ilk defa ‹stanbul’da aç›lan “Lületa› El Sanatlar› Sergisi” bir süre sonra Viyana’da aç›lm›t›r. Böylece Türkiye’de yap›lan çal›malar Avrupa’ya da yay›lm› ve bu sergiler Avrupa’dan gelen davetlerle birçok Avrupa ülkesinde aç›l maya devam etmitir. Bu etkinliklerin yan› s›ra valilik ve belediyenin haz›rlad›¤› belgeseller, lületa› iletmecilerinin oluturdu¤u web siteleri ve kataloglar da tan›t›m çal›malar›n›n bir k›sm›n› oluturur. Yine lületa›yla ilgili kitaplar haz›rlanmakta, der gilere makaleler yaz›lmaktad›r. Lületa›n›n Eskiehir ile özdelemi olmas›, Türkiye’yi yurtd››nda uzun süre tan›tmas›, ekonomimize önemli bir döviz girdisi sa¤lamas› ve üretildi¤i bölgede istih dam sa¤lamas› büyük bir kazançt›r. Ülkemizin say›s›z de¤erlerinden biri olan lüle ta› geleneksellemi imaj›n›n d››na ç›k›larak serbest düünceyi yans›tan göz nuru ve el eme¤i ile oluturulacak sanatsal eserlerle devaml› hat›rlanabilir bir kültür ve sanat elçisi konumuna ulaabilir. (Güngör, Nusret, “Lületa›nda Mevcut Durum ve Al›nmas› Gereken Önlemler”, Eskiehir, IV. Beyaz Alt›n Kongresi Notlar›, Eskiehir, ESK‹EH‹R LÜLETAI KENTLER ve IMGELER 1991, s. 17-18). Lületa› konusunda günümüzün ekonomik ve sanatsal durum ve artlar› göz önünde bulundurularak yap›lacak ileriye dönük ve kapsaml› çal›malarla lületa› “Beyaz Alt›n”, “Eskiehir Ta›” ve “Denizköpü¤ü” adlar›yla ülkemize uzun süre bir prestij kazand›racakt›r. Yeter ki lületa› sanat› ve pazarlanmas› konusunda tamam›y la d›a ba¤›ml› olman›n önüne geçilerek yeni kullan›m alanlar› ve teknik yöntem ler gelitirilebilsin. Bu çal›malar bu ie gönül veren ustalar ve devletin deste¤iyle mümkün olabilir. Böyle bir de¤er geç fark edilmi olabilir, fakat onun hak etti¤i yeri bulabilmesi için vakit geç de¤il. KAYNAKÇA 1- ‹vgin, Hayrettin (1991), “Lüle Kelimesi Üzerine", Eskiehir IV. Uluslar Aras› Lüle Ta› -Beyaz Alt›n- Semineri Notlar›, Eskiehir. 2- Güngör, Nusret (1991), Lüle Ta›nda Mevcut Durum ve Al›nmas› Gereken Önlemler, "Eskiehir IV. Beyaz Alt›n Kongresi Notlar›, Eskiehir. 3- Eskiehir Lületa› Müzesi Katalo¤u, 1989, Eskiehir Valili¤i 4- Tekin, Cengiz; Lületa›n›n Ekonomik Analizi, 1973, Ankara, Eskiehir Sanayi Odas› Yay. No:9, s. 13-45 5- Türkiye Ansiklopedisi, C:4, (L-P) Lületa› Maddesi, s. 28 6- Yurt Ansiklopedisi, C:4, “Eskiehir”, s. 2872 7- www. google. com. Yeliz Erkoç; Lületa› Projesi 8- www. mynet. com. Eskiehir, Lületa› ‹letmecili¤i 9- www. koncakmeerschaum. com 10- Erkoç, Yeliz (2001), “Gizemli Mineral Lüle Ta›”, Bilim ve Teknik Dergisi, Aral›k 2001. KAYNAK K‹Ş‹LER - Behçet AKTA, 42 ya›nda, Lületa› ‹letmecisi, Adres: Hamamyolu cad. ‹smet Yasin Pasaj›, No:48, 14-15-16, Eskiehir, Tel: 0. 222. 234 65 25 - Talat ÜRERSOY, 48 ya›nda, Eskiehir Belediyesi Lületa› Arat›rma Görevlisi, Lületa› ‹letmecisi, Adres: Lületa› Müzesi Kültür Saray› / Eskiehir, Tel: 0. 222. 214 52 59 KENTLER ve IMGELER ESK‹EH‹R LÜLETAI ÇORUM LEBLEB‹S‹ Ayşe Ç‹LBURUNO⁄LU Çorum, Karadeniz Bölgesi ve ‹ç Anadolu Bölgesi’nin birleti¤i alanda bulunan bir ilimizdir. Tarihi ve kültürel aç›dan günümüzden 7000 y›l öncesine uzanan bir geçmie sahiptir. S›ras›yla YontmaTa Devri, ‹lk Tunç Ça¤›, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Roma, Galat, Bizans, Selçuklu ve Osmanl› Dönemlerini yaam›t›r. Türkle re geçii ise Danimentliler zaman›nda olmutur. Çorum, Osmanl› yönetimi zaman›n da Sivas’a ba¤l› sancaklardan biriyken 1841 y›l›nda Ankara’ya ba¤lanm›t›r. 1864 y›l›nda da Çorum Sanca¤› kald›r›lm› ve ehir, bir kaza merkezi olarak Bozok’a ba¤ lanm›t›r. 1894’te ise yeniden sancak haline getirilmitir. Cumhuriyet Devrinde de, Çorum ilinin merkezi olmutur. Anadolu’da ilk kez organize devlet kuran Hititlerin bakenti olan Hattusas(Bo¤azköy)› görmek isteyen turistler, her y›l Çorum’a geziler düzenlemektedirler. Çorum, hepimizin de malumudur ki leblebisiyle ünlüdür. Leblebi nohuttan elde edilen bir kuruyemitir. Nohutun sar› leblebiye dönümesi bir buçuk ay› bulan ilem ler zincirini gerektirmektedir. Leblebi yapmak için öncelikle ate tu¤las›, kerpiç, tava ve kar›t›r›c›dan oluan bir kavurma oca¤› gerekmektedir. Kullan›lacak odunlar›n is yapmayan cinsten olmas› ise oldukça önemlidir. Tabii günümüzde odunun yeri ni tüp gaz alm›t›r. Eleme ileminden geçirilen nohutlar öncelikle boyutlar›na göre ayr›l›rlar. Bu ilemin sebebi kavurma ilemi s›ras›nda bir tahta yard›m›yla kar›t›r›lan nohutlar›n her yan›n›n eit ekilde kavrulmas›d›r. Birinci kavurma ileminden sonra s›cak olarak çuvallara doldurulan nohutlar iki gün dinlendirilmektedir. ‹kinci kavur madan sonra yine iki gün dinlendirilen nohutlar kuru bir yere serilerek15-20 gün bekletilmektedir. Bekletilen bu yerin konumu, oldukça önemlidir, e¤er hava ak›m›n da kal›rsa nohutlar küçülmekte bu ise leblebinin kalitesini düürmektedir. Nohutlar üçüncü kavurmadan önce nemlendirilip bir gün bekletilmektedir. Üçüncü kavurma ileminde nohutlar›n kabuklar› ayr›lmaktad›r. Buna “tek kavrumluk leblebi” denir. Tek kavrumluk leblebiler çuvallara konur ve iste¤e göre bu ekilde de toptan olarak sat›a sunulur. Leblebinin kabalak, k›r›k, ac›l›, tuzlu, karanfili, kaplamal›, cipsli, gibi çeitleri vard›r. Çeitler tek kavrumluk leblebiye yap›lan de¤iik ilemlerden sonra elde edilmektedir. Leblebicilerde son bir kavurma ileminden sonra s›cak s›cak mü terilere sunulmaktad›r. Leblebilerin uzun süre tazeli¤ini korumak için ambalaj›na özen gösterilmektedir. Her leblebicinin kendi reklam›n› bast›rd›¤› ka¤›t ambalaj içte ve naylon ambalaj d›ta olacak ekilde paket yap›l›r ve a¤z› s›k›ca kapat›l›r. Baz› leblebiciler ise kue ka¤›t üzerine bas›lm›, leblebi resimli paketlerde ürünü sat›a sunmaktad›r. Çorum’da her köe ba›nda bir leblebi dükkan› bulmak mümkündür. Öteden beri, bu yörede yetien nohudun irili¤i ve leblebiye dönüüm s›ras›ndaki, kavurma ÇORUM LEBLEB‹S‹ KENTLER ve IMGELER ilemlerindeki, ustal›k Çorum Leblebisini hakl› bir üne kavuturmutur. Nohut yap›s› gere¤i kurak iklimde yetien bir bitkidir. Çorum’un iklim özellikleri de leblebi yap› m›nda ideal özelliklere sahip nohutun, yörede yetitirilmesini sa¤lam›t›r. Altm›l› y›l lardan sonra art›k bölgede yetitirilen nohut, leblebi üretimine yetmemeye balam› ve baka bölgelerden nohut getirilmitir. Çorum, Ankara’y› Karadeniz’e ba¤layan yol üzerindeki konumuyla yolcular›n u¤rak yeri olmutur. ehirden geçen yolcunun, d›ar› giden hemehrinin, dostlar›na leblebi hediye etmemesi garipsenir olmutur. Otobüslerde yolculuk edenler de yolculuk s›ras›nda yemek için leblebi almay› al› kanl›k haline getirmitir. 1973 Çorum ‹l Y›ll›¤›nda leblebi imalatç›s› say›s› otuz alt› olarak kaydedilmitir. Bugün ise il merkezinde yüz elli tane kuruyemiçi baka bir deyile leblebici, elli tane de imalatç› bulunmaktad›r. Say›daki bu art› leblebiye olan talebin aç›k göster gesidir. Çorumda leblebi yapan ilk kii Ahmedi Sever isimli bir ustad›r. Leblebinin kültürle ilikisine gelince imdiye kadar tüm toplumlardan oldu¤u gibi maddi de¤erlerin manevi ürünlere yans›mas›n› Çorum’da da bulmak mümkün dür. ”Kuruyemiler, yiyecek kültürümüzde sosyal bir anlam kazanm›lard›r. Kuru yemi deyince hep akl›m›za bir topluluk gelmektedir. Kuruyemi, toplumumuzda, öncelikle mutlu zamanlarda, e¤lencelerde kullan›lan, tüketilen bir besin maddesidir. ”(Tezcan, 1984 s. 172)Leblebi di hediklerinde çocu¤un, dü¤ünlerde ise gelinin ba›ndan saç›l›r ve bereket getirece¤ine inan›l›r. ekerli leblebiler bayramlarda çocuklar› sevindiren yegane hediyelerdir. ”Leb demeden leblebiyi anlamak” oldukça yayg›n bir deyimdir. Eskiden dü¤üne davet edilecek tan›d›klara davetiye mahiyetin de leblebi da¤›t›ld›¤› da olurmu. Rüyada leblebi görmek, iyi olmayan bir iten gelen parad›r. Leblebi yiyen kii bir borcu ödemeye mecbur olacak demektir. Leblebi ald›¤›n› gören bir kimse birine kefil olacakt›r. Rüyada leblebi yenmesi, karaci¤er ve siroz hastal›¤› olarak kabul edi lir. Leblebi kavurdu¤unu görmek bakalar› yüzünden borca girmek demektir. Halk aras›nda oldukça yayg›n olan u türküde leblebi geçmektedir. Leblebi koydum tasa di gel gel Doldurdum basa basa di gel gel Benim yarim çok güzel di gel gel Az›c›k boydan k›sa di gel gel Gidiyom gidemiyom di gel gel Ben yarsiz edemiyom di gel gel Benim yarim çok güzel di gel gel B›rak›p gidemiyom di gel gel Gidiyom gidenlernen di gel gel Boyu fidanlar›nan di gel gel Benim yarim çok güzel di gel gel Fistan›n› topla gel di gelgel (kaynak kii:4) Çocuklu¤u Çorum’da geçen bir kiiden ö¤rendi¤imiz bilgiye göre Çorum’da tel tel ad›yla bilinen pimaniyenin yap›lmas› s›ras›nda leblebi tozu kullan›l›rm›. Tel KENTLER ve IMGELER ÇORUM LEBLEB‹S‹ tel, uzun k› gecelerinde konu komu, akraba bir araya gelince yap›l›rm›. (kaynak kii:5) Bir manici teyzeden derledi¤imiz maniler ise unlard›r: Leblebiyi ezerler Gözlerini süzerler Dudaklar›n› büzerler Çorumun güzelleri Leblebinin has›d›r sar›s› Ellerinin nak›l›d›r k›nas› Ald› ömrüm yar›s› Çorumun güzelleri (kaynak kii:2) Leblebi almak istedi¤imiz bir leblebicinin söyledi¤i maniler ilginçtir! Tad›na bak da al abla Aman dikkat et a¤z›n yakma Kaç kilo saray›m Ankaradaki komunu da unutma Gelir mis kokusu uzaktan Herkes anlamaz iyi maldan Görünüe aldanma K›r›¤› yenmez tad›ndan Yar›ml›kt›r en güzeli kabas›ndan ama sürmeli, benzi sar›s›ndan Çorumdan çam sak›z› Makbuldür Antep’in baklavas›ndan (kaynak kii:3) Yar›m Leblebi ad›ndaki kelo¤lan masal›nda da Kelo¤lan’›n ba›ndan geçen bir olay anlat›l›r. :Bir gün kelo¤lan eline geçen bir leblebi tanesinin yar›s›n› yer, yar›s›n› da emin buldu¤u yal› bir kad›na emanet eder. Almak için döndü¤ünde leblebinin mangala dütü¤ünü ö¤renir, kar›l›¤›nda mangal› al›r. Mangal› birine emanet eder. Mangal›n› b›rakt›¤› kii onu ah›ra koyar. Ah›rdaki inek mangal› ezer. Bunun üzerine ine¤i al›r. ‹ne¤i b›rakt›¤› insanlar da onu dü¤ünlerinde keserler. O da kar›l›¤›nda gelini al›r. Dü¤ünden sonra gelinin duva¤›n› açt›¤›nda onun süslenmi bir kabak oldu¤unu görür. Me¤erse o yörede her y›l kabak bayram› yap›l›r ve bir kabak gelin gibi süsle nirmi. Çorum’da üne kavuan leblebiyi tan›tmak ve yayg›nlat›rmak için çal›malar yap›lmaktad›r. Leblebiciler önce bir dernek bünyesinde toplanm› daha sonra 1952 y›l›nda oda haline gelmilerdir. Leblebici esnaf›n› bilinçlendirmek ve tevik amaçl› çal›malar yapmaktad›rlar. Oda bakan› say›n Mahmut Ah›ska kendisiyle yapt›¤›m›z görümede leblebici esnaf› aras›ndaki ba¤› güçlendirmek amac›yla her arife günü ÇORUM LEBLEB‹S‹ KENTLER ve IMGELER en eski esnaf›n dükkan›nda bulutuklar›n›, bayramlat›klar›n› ve bunu gelenek hali ne getirdiklerini bildirdi. Yapt›klar› bu bulumalarda amaçlar›n›n ie yeni balayan ç›raklarla iinde usta leblebicileri bir araya getirmek suretiyle devaml›l›¤› sa¤lamak ve dostlu¤u pekitirmek oldu¤unu dile getirdi. ‹lki 1981 y›l›nda yap›lan ve geleneksel hale getirilen Uluslararas› Hitit Festiva li kapsam›nda leblebi yar›mas› yap›lmaktad›r. Her y›l Temmuz ay›n›n on bei ve yirmi bei aras›nda yap›lan festivale leblebici esnaf›, ehir içinden ve d››ndan halk yo¤un ilgi göstermektedir. Geçti¤imiz y›l 22. Uluslararas› Çorum Hitit Fuar ve festivali çerçevesinde gele neksel hale getirilen leblebi yar›mas›nda Birol H››ro¤lu birinci oldu. Çorum Leblebi ciler Odas› taraf›ndan organize edilen ve odaya ba¤l› leblebicilerin kat›ld›¤› yar›ma fuar alan›ndaki sanayi sergisinde yap›lm›t›r. Yar›ma s›ras›nda Esnaf ve Sanatkarlar Odalar› Birli¤i Bakan› Arif Erdal bir konuma yaparak, leblebici esnaf›n› tevik etmek amac›yla düzenlenen yar›man›n Festivalin düzenlendi¤i tarihten itibaren yap›lmaya baland›¤›n› kaydetmitir. 62 leblebi aras›nda yap›lan de¤erlendirmede Birol H››ro¤lu’na ait 30 numaral› leblebi birinci seçilirken Fikret H››ro¤lu’na ait leblebi ikinci, eref Bodur’a ait leb lebi de üçüncü olmutur. Dereceye girenler ödüllerini Çorum valisi Say›n At›l Üzel gün’den alm›lard›r. Leblebiciler Odas› Bakan› Say›n Mahmut Ah›ska Bey’den ald›¤›m›z bilgiye göre Çorum’da leblebinin ayl›k üretim miktar› 300 ton civar›ndad›r. Bunun 7-8 tonu yurt d››na gönderilmektedir. Orta Anadolu ‹hracatç›lar Birli¤i’nin Çorum ubesinden ald›¤›m›z bilgiye göre geçen y›l 263. 990 kg. leblebi ihraç edilmitir. Özellikle içkilerin yan›nda meze olarak kullan›lmas› bak›m›ndan yabanc› pazar larda büyük pay elde etmektedir. Leblebi mide öz suyunu almas› ve alkollü içecekle rin zararl› etkilerini azaltmas› gibi özellikleri sebebiyle fazlaca talep görmektedir. unu sevinerek belirtmek isteriz ki Leblebiciler Odas› bizim vesilemizle bir site kurmak yolunda çal›malar balatm›t›r. Çorum Belediyesi’ne ait sitede leblebiyle ilgili bilgi bulmak mümkündür. KAYNAKÇA 1) Bilgir, (Bahriye):1977 Türk Leblebilerinin Yap›l›› ve Bileimi Üzerine s. 3-17 2) Çorum ‹l Y›ll›¤›:1973 s. 264-265 3) Çorum Ticaret ve Sanayi odas›:1995 “Gümrük Birli¤i ve Anadolu Sanayisine Etkileri” 4) Hitit Festival Komitesi:1987 “Çorum Tarihi” 5) Sar›yüce(Latif):1982 Kelo¤lan Masallar› “Yar›m Leblebi” 6) Tezcan(Mahmut) :1984 Türk Folkloru Arat›rmalar› s. 171-176 7) Yeni Hayat Ansiklopedisi :”Çorum” C. 2 s. 943-946 KAYNAK K‹Ş‹LER 1) Ah›ska Mahmut :Leblebiciler Odas› Bakan› 2) Kal›nsaz Bahar:69 ya›nda; ev han›m›; okuma yazmas› yok 3) Özgür Nesimi:42ya›nda; leblebici; lise mezunu 4) Saraço¤lu Hanife:Derlemeyi yapt›¤›mda 82 ya›ndayd›; 7 Martta aram›zdan ayr›ld›. 5) Saraço¤lu erafettin:63 ya›nda; emekli memur KENTLER ve IMGELER ÇORUM LEBLEB‹S‹ GAZ‹ANTEP BAKLAVASI Esma EK‹C‹ “Türkiye ve tatl›” dendi mi akla hemen "baklava" gelir. Bu son derece leziz ve besleyici tatl›n›n uzun y›llard›r Anadolu’da yap›ld›¤› bilindi¤i gibi, Asurlular›n baklava diyebilece¤imiz bir çeit tatl› yapt›klar› da kay›tlarda yer al›yor. Ancak bu tatl›, iki kal›n hamur aras›na kuru meyvelerin serpitirilip f›r›nda piirilmesi ile elde ediliyordu. Bugün bildi¤imiz türdeki baklavaya ise, ilk olarak am’da rastlanm›t›r. am’dan Gaziantep’e oradan da Anadolu’nun di¤er fertlerine nas›l geldi¤i, nas›l yay g›nl›k kazand›¤› ise biraz tart›ma konusudur. Güllüo¤lu Baklavalar›’n›n; yönetim kurulu bakan› Abdulkadir Güllüo¤lu atalar›n›n hacca giderken am’da ilk olarak baklavay› gördü¤ünü orada alt› ay kadar kalarak bu ii ö¤rendi¤ini ve Gaziantep’e getirdi¤ini söylüyor. Osmanl› saray›na kadar uzanan tatl›, t›pk› halk aras›nda oldu¤u gibi bayramlar da, dü¤ünlerde ve özel kutlamalarda sofralarda mutlaka yer alm›t›r. Hatta baklava yap›m› o kadar ciddiye al›nm› ki, 17. yüzy›l sonlar›nda “Baklava Alay›” oluturul mutur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, savatan önce askerlere bolca pilav ve yahni, yan›nda da baklava ikram edilirmi. Ancak bir zaman sonra sefere pek ç›k›lmamas› nedeniyle bu gelenek Ramazan’da baklava da¤›t›m›na dönümütür. ›mparatorlu¤un son dönemlerinde bu gelenek bozulup kuru gürültü haline gelen “Baklava Alay›” törenlerinde, sini ve futalar iade edilmez olmu, buna gerekçe ola rak da “Baklava o kadar lezzetli idi ki, tatl› ile birlikte sini ve futalar› da yedik. ” gibi sözler sarf edilerek laubalilik yap›l›r (Ortayl›, Cilt 1) Gaziantep baklavalar›n›n lezzetinin üç önemli özelli¤i vard›r: Antep F›st›¤› Sade Ya¤, Ustal›k Güneydo¤u Anadolu Bölgesi’nde üretilen f›st›k, “ben f›st›k” ve “boz f›st›k” Gazi antep dilindeki ad›yla “ku boku” olarak ikiye ayr›l›r. Ben f›st›k sadece çerezlik ola rak kullan›l›r. Boz f›st›k, bölgede ilk ç›kan, tam olgunlamam› küçük f›st›¤a verilen add›r. Bu f›st›¤›n içi çimen yeili, f›st›k sak›z› kokusunda ve çok lezzetlidir. Boz f›st›k çok ya¤l›d›r. Ezilerek baklavan›n orta k›sm›na serpildi¤inde buraya ya¤›n› b›rak›r ve yeil rengini verir. (K. K. 1) Ya¤ olarak ise, sade ya¤ kullan›l›r. Sade ya¤, tereya¤› de¤ildir. Sade ya¤, keçi ve koyun sütünden elde edilir. Ayrans›z ve tuz oran› çok azd›r. Ayranl› ya¤ ›s›t›l›r, ayran alt k›s›mda kal›r ve ya¤ üste ç›kar. Böylelikle ayr›t›r›l›r. Sade ya¤›n verdi¤i tat bambakad›r. (K. K. 2) Baklava yap›m›nda di¤er önemli özellik de ustal›kt›r. Ustal›k, yapt›¤› ii en iyi ekilde bilmekle olur. am’dan örnek al›nan baklavan›n yufkalar› kal›nd›r. Fakat Gaziantep’te ustalar baklava yufkalar›n› inceltip, daha çok katl› yaparak bu tatl›n›n tad›na tat katm›lard›r. GAZ‹ANTEP BAKLAVASI KENTLER ve IMGELER Baklavan›n lezzeti günümüzde ilk zamanlardan çok daha güzeldir. Bunun nede ni, daha önceleri toz eker çok fazla yayg›n olmad›¤› için bal veya pekmez su ile kar›t›r›l›p, kaynat›larak erbet olarak kullan›l›yor olmas›d›r. Baklavan›n erbetinde toz eker kullan›l›yor. (K. K. 1) Baklava halk aras›nda o kadar yerlemitir ki, hakk›nda bir çok iir yaz›lm›, mani dizilmi ve söz söylenmitir. BAKLAVAM Ald›m gümü kopçalar Yarim ile¤in için Alacak m›s›n beni Bir len n baklava için Kale alt›nda durulur Güllüo¤lu’ndan al›n›r ‹çine f›st›k k›r›l›r Antep’in baklavas› Ben kalada k›lar›m Baklavay› ilerim Sizin gibi ergeni Oklavaynan talar›m Kalede ta at›l›r ‹mam Usta’da sat›l›r Havuç dilimi yap›l›r Antep’in baklavas› Alt›nd›r, alay de¤il Gümütür, kalay de¤il Baklavay› yapmay› Sevdalar kolay de¤il Antep’in baklavas› Gümüten oklavas› Güzellikler yuvas› Benim güzel Antep’im Güzel yarim a¤lama Kara yazma ba¤lama Ben baklava getirdim Kimseye bel ba¤lama Tepside buram buram Gayet güzel manzaram Acep ölür mü dersin Dünyada seni seven Alt›n gözlük takars›n Cevizli kaymakl›s›n Vitrinlere bakars›n Camekanda sakl›s›n Paras›z a›klar›n Bana yüz vermemekte Canlar›n› yakars›n Yerden gö¤e hakl›s›n Sever herkes her yata Gezersin elde bata Seni yiyen yi¤itler ehit olur savata AIK FAN‹ Enter diye kalesi var Mor meneke lalesi var. ehitkamil balas› var. Bulunmaz ei Antep’in. Yua Nebi, Nesimi var. Münif Paa, As›m’› var Savunmada kasemi var. Bulunmaz ei Antep’in Nizip, Araban ovas› Cennet kokuyor havas› Lahmacunu, baklavas› Bulunmaz ei Antep’in Garip Fani merak sard›, ehrin künyesini sordu, Türkmenlerin anayurdu, Bulunmaz ei Antep’in. KENTLER ve IMGELER ANON‹M GAZ‹ANTEP BAKLAVASI B‹R ARKIYA NAZ‹RE “GÖRES‹M GEL‹R” Antep nedir bilene gönül veresim gelir Antebi sevmeyene sersem diyesim gelir Et nedir balcan nedir bunu bilmek gerekir. F›st›kl› baklavay› her gün göresim gelir. K› geçer, bahar biter, s›cak bir mevsim gelir. K›rm›z› topra¤›yla yeil ba¤lar serilir Gatmer ne, gaymak nedir? Bunu bilmek gerekir? Bulgurlu dolmas›n› her gün göresim gelir. Balcan›n rengi ç›kar sanki bir leylak F›st›k gibi k›r›l›r –Ah- kösesefer kabak Serin bir gölgelikte ö¤le vakti uyursun Ba¤ evinde rüzgarda hülyalara dalars›n Antep nedir bilene: gönül veresim gelir Antebi sevmeyene sersem diyesim gelir Köyleri, Bap›nar›, Kavakl›¤› sahreyi Eski güzel günleri nas›l göresim gelir. Beyti ya¤l› kahge var, Zenginde duzluca var. Zenbildeki dar›lar s›cak s›cak kokarlar Y›ld›zl› gecesinde saz sesleri duyars›n Anason ve kebapla rüyalara dalars›n Etli firik pilav› yan›nda yufka etmek Lokma yaparak yemek: Antebi sevmek demek Çi¤ köfte lahmacunun zevkini almak için Eki salata yiyip, ayran› içmek gerek Bir an evvel bitmeli Gaziantep hasreti Yemeli dolmas›n› bir balcan bir de eti Çok hararet verirse ayet ›l›k baklava Bekliyor köpü¤üyle so¤uk miyan erbeti Antep nedir bilene gönül veresim gelir Antebi sevmeyene sersem diyesim gelir Köyleri, Bap›nar›, Kavakl›¤›, sahreyi Eski güzel günleri nas›l göresim gelir. DEM‹R DA‹ Geçmiten günümüze kadar ulaan ve bir kentin imgesi haline gelen baklava, sadece damak tad›m›za hitap etmekle kalmay›p hayat›m›z›n çeitli yönlerinde ve yerlerinde ön plandad›r. Baklavac›l›k günümüzde her eyden önce usta-ç›rak ilikisiyle veya babadan o¤ula geçen önemli bir meslektir. Baklava Gazianteplinin üzüntülü ve sevinçli günlerinde de yerini almaktad›r. Söz ve evlenme törenlerinde taziyeye gidilirken, ölünün tevhidi çekildikten sonra ve GAZ‹ANTEP BAKLAVASI KENTLER ve IMGELER özellikle bayramlarda baklava sofralar›n vazgeçilmez tatl›s›d›r. Nian töreninden önce, k›z evi k›z›n verilmesini uygun görüp “k›z›m›z› verdik” dedi¤i gün o¤lan evi “irincelik” yedirir. Gençlerin ömür boyu a¤›zlar›n›n tatl› olmas› için evlilik karar› onayland›ktan hemen sonra tatl› yenilmesi gerekti¤ine inan›l›r. Bu yüzden baklava yedirilir. irincelikte di¤er tatl›lar, pastalar kabul görmez. Cenazenin gömülmesinden 2-3 gün sonra tevhit çekme töreni yap›l›r. Bu tören sonunda kat›lanlara mutlaka baklava ikram edilir. Ayr›ca taziyeye giderken yine baklava götürülebilir. Bayramlarda özellikle de Ramazan Bayram›’nda her Gaziantepli ev han›m› bak lava ve yuvarlama yapar. Bayramdan birkaç gün önce komu bayanlar bir araya gelerek baklava açarlar. Her kad›n›n mahareti farkl›d›r. Bu yüzden, erbeti bayram günü dökülen baklavan›n tad›na bakmak için birbirlerine gönderirler. Ev baklavas›n da bile ustal›k, yufkalar›n ince aç›lmas› ile kendini gösterir. (K.K. 3) Anadolu kad›n› düüncelerini, sevgisini özlemlerini, gördü¤ü güzellikleri yap t›¤› el ilerine aktarmakta çok baar›l›d›r. Baklava Gazianteplinin nas›l üzüntülü ve sevinçli günlerinde yer al›yorsa kad›nlar›n, “el eme¤i göz nuru” dedikleri nak›lar›n da, örgülerinde baklavan›n ekli, model olarak kullan›lm›t›r. ekil olarak baklava dilimini oya, kazak, yelek, süveter, paspas, makinede yapt›klar› seccade ve bebek yele¤i modellerinde kullanm›lard›r. Hal› ve kilim dokunan büyük atölyelerde yine desen olarak baklava dilimi ekli kullan›lmaktad›r. Özellikle kenar süsü olarak kullan›l›r. Baklava yemek de öyle san›ld›¤› gibi kolay de¤ildir. Bir dizi kural› vard›r. Bakla va sevenler, baklavan›n alt›n› ve üstünü ayr› ayr› yemeyi, baklava dilimlerini b›çakla yada çatalla bölmeyi pek uygun bulmuyorlar. ‹te kurallar; önce, taba¤›n›za konan baklavaya güzelce bakman›z gerekiyor. Ard›ndan çatal›n›z› dilimin sizden uzak kenar›na do¤ru, üçte ikisi sizin taraf›n›zda kalacak ekilde bat›rmal›s›n›z. E¤er ortadan bat›r›rsan›z ikiye bölünür. Çatal›n›z› bat›rd›¤›n›zda ç›kan ç›t›rt› kula¤›n›za hitap edecektir. Is›rmadan önce iyice koklama l›s›n›z, çünkü burnunuza gelecek olan tereya¤› kokusu gerçekten de muhteemdir. Is›rd›ktan sonra dama¤›n›zda kalan tat ise bir baka güzel. Çatal›n›z› bat›rd›¤›n›zda ve ›s›rd›¤›n›zda ç›t›rt› duymuyorsan›z o baklava bayat demektir. ‹yi aç›lm› bir baklava ›s›r›ld›ktan hemen sonra a¤›zda erimelidir. E¤er baklava yerken bo¤az›n›z yan›yor ve eker sizi rahats›z ediyorsa, hamur-eker oran› iyi ayarlanmam› demektir. Baklava yedikten sonra mideniz a¤r›yorsa, al›veri yapt›¤›n›z yeri mutlaka de¤itirmelisiniz. Çünkü bu tür bir rahats›zl›k, baklavac›n›n ürünlerinde kaliteli malzeme kullanmad›¤›n›n göstergesidir. Erkekler baklavac›l›¤› meslek olarak seçmi, ustal›klar›n› göstererek, para kaza n›p ticarete dönütürmülerdir. Ustalar hünerlerini kullanarak baklavaya farkl› çeitler ve ekiller verip halk›n be¤enisine sunmaktad›r. Göz zevkine hitap eden kare, baklava dilimi, havuç dilimi ve sarma baklava ekilleri vard›r. Farkl› damak tatlar› için de sarma baklava, kuru baklava, f›st›k ezmesi, saray burmas›, kaymakl› baklava, light baklava hatta ac›l› baklava bile yap›lmaktad›r. Ac›l› ve light baklava çeitleri Abdulkadir Güllüo¤lu’nun kendi buluudur. Gaziantep’te tatl› kadar ac› da önemli bir tatt›r. Bundan yararlanan Abdulkadir Güllüo¤lu isot ve f›st›¤› kar›t›rarak yeni bir baklava çeidi oluturmu tur. Hem tatl› hem de ac›, farkl› bir damak tad› veren ac›l› baklava, Gaziantep halk› KENTLER ve IMGELER GAZ‹ANTEP BAKLAVASI taraf›ndan büyük bir ilgi görmütür. Gaziantep’te 250’nin üzerinde baklavac› vard›r. Bunlar›n ço¤unlu¤u hem imalat yap›p hem de sat›a sunulmaktad›r. Bunlardan en ünlüleri Güllüo¤lu, Anteplio¤lu ve ›nal’d›r. Yurt d››nda bulunan gurbetçilerimiz dahi sofralar›ndan baklavay› eksik etmiyor lar. Özel günlerde yurt içinden ve yurt d››ndan kilolarca baklava sipari ediliyor. (K.K.1) Türkiye’de ve özellikle Gaziantep’te Turizm Bakanl›¤›, valilik, belediye ve Gazi antep halk› taraf›ndan baklava ölenleri geçen y›la kadar yap›lmam›t›r. 2002 y›l›n da Abdulkadir Güllüo¤lu öncülü¤ünde “Birinci Baklava Yeme Yar›mas›” düzenlen mitir. Abdulkadir Güllüo¤lu, Avrupa’da düzenlenen çeitli yemek yar›malar›ndan etkilenerek böyle bir yar›ma düzenledi¤ini söylüyor. Gaziantep’te baklava için ayr›ca bir ölen ya da yar›ma geçen y›la kadar düzenlenmemitir. Fakat “Gaziantep Lisesi Mezunlar›” 1933 y›l›ndan beri her y›l 28 ubat’ta “Geleneksel Gaziantep Lisesi Baklava Günü” olarak belirlemi ve hiç aksat madan her y›l bu günde bir araya gelmilerdir. Baklava sat›lar› Gaziantep’te çok fazlad›r. Fakat Gaziantep’ten d› ülkelere ihraç edilmemektedir. Çünkü Gaziantep’ten Avrupa’ya uçak seferleri olmad›¤› için ›stanbul’dan ihraç edilmektedir. Baklavan›n tazeli¤i tad›yla do¤rudan ba¤lant›l› oldu ¤u için yap›lan baklava en k›sa zamanda tüketilmelidir. Bas›nda da baklava ve f›st›kla ilgili yay›mlar bulunmaktad›r. Kentte baz› ii bilmeyen kiilerin malzemeden k›sarak yapt›¤› baklava nedeni ile baklavac›l›k sekteye u¤ruyor. Kullan›lmas› gereken malzemenin yerine baka malzemeler kullanarak maliyetini düüren ve piyasaya düük fiyatla baklava süren esnaf fark›nda olmadan baklavan›n piyasas›n› öldürmeye ve prestijini düürmeye bal›yor. (K.K.1) Gaziantep’e gelen turistler aras›nda damak tad›na dükün olanlar, vitrinlerde çeitli ekillerde duran ve f›st›¤›n da katk›s›yla mükemmel görünüteki baklavay› özellikle sorup, tad›na bak›yorlar. Fakat yeterli de¤il, çünkü uluslar aras› platformda baklavay› tam anlam›yla tan›tam›yoruz. Türkiye d››nda yap›lan yemek festivallerin de Gaziantep mutfa¤› da tan›t›l›rken tatl› olarak, baklava da sunuluyor. Fakat bu da tan›t›m için yeterli olmuyor. (K.K.1) KAYNAKÇA 1. Ortayl›, ‹lber; ‹stanbul Ansiklopedisi Cilt 1 KAYNAK K‹Ş‹LER K. K. 1; Güllüo¤lu, Abdülkadir; 1960 Gaziantep, ‹lkokul mezunu, Güllüo¤lu Baklavalar›n›n Yönetim Kurulu Bakan› K. K. 2; Ekici, Hakk›; 1950, Kahramanmara, ‹lkokul mezunu, Baklavac› K. K. 3; Ekici, Y›ld›z; 1963, Gaziantep, ‹lkokul mezunu, Ev Han›m› GAZ‹ANTEP BAKLAVASI KENTLER ve IMGELER KAYSER‹ PASTIRMASI Seher GERES Bugün dünyada pek çok çeit et ürünü ileme teknolojilerinin belirli aamala r›nda temel kurutma teknolojisi uygulanarak ilenmekte, muhafaza edilmekte ve tüketilmektedir. Biz Türkler taraf›ndan icat edilen ve bugün dünyada, özellikle Orta Do¤u, Orta Asya, Do¤u Avrupa ülkelerinde üretilen ve yayg›n olarak tüketilen pas t›rma ve benzeri ürünler tipik kurutma teknolojisi uygulanarak üretilen et ürünleridir. Türkler taraf›ndan gelitirilen past›rma eskiden Türk hâkimiyeti olan yörelerde; Çin, Rusya, Kafkasya, K›r›m ve ‹ran’da fazlaca yay›lm›t›r. PASTIRMACILI⁄IN KISACA TAR‹HÇES‹ Past›rma; s›¤›r karkaslar›n›n belirli bölgelerinden büyük parçalar halinde ç›ka r›lan etlerin, özel bir yöntemle tuzlan›p kurutulmas› ve sonra da çemenlenmesiyle elde edilen bir kurutma et ürünüdür. As›rlard›r, bata Türk sofras› olmak üzere baz› Ortado¤u, Balkanlar, Kuzey Amerika ülkelerinde tercih edilen et ürünlerinden birisi dir. Halen Türkiye’de üretilen et ürünleri aras›nda past›rma, kendine özgü nitelikleri ile oldukça önemli bir yere sahiptir. (Gökalp, 1995:56) “Past›rma” kelimesi “bast›rma-bast›rmak” sözcüklerinden türemi türkçe bir isimdir. Divan-› Lügat-it Türk’te “Yazok et” eklinde geçmektedir. Orta ça¤da Avru pa’ya do¤ru ak›n eden Hun Türkleri’nin past›rmay› g›da maddesi olarak kulland›klar› Romal›lar’a ait bilgilerden ö¤renilmektedir. Orta Asya’da yaayan Türkler’in son baharda k›a haz›rl›k olarak; çeitli ekillerde tuzlanm› kurutulmu, dumanlanm› veya dumanlanmam› et ürünleri yapmalar› past›rmac›l›k sanat›n›n farkl› uygulama lar›d›r. Anadolu’ya yerleen O¤uz Türkleri k›a haz›rl›k olarak bol miktarda past›rma üretmekteydiler. (Gökalp, 1995:56) ‹lk söyleni ekli “bast›rma” olan past›rma daha sonralar› “Selçuklular” zama n›nda Anadolu’ya gelmi, yap›m› genellikle Kayseri yöresinde âdeta bir sanat halini alm›t›r. Past›rma Osmanl› padiahlar›ndan II. Ahmet’e (1691-1694) ait bir ferman da yer alm› ve past›rmac› ile ilgili baz› hususlar s›ralanm›t›r. Di¤er bir anlamda, ticari olarak past›rma üretimi 17. Yüzy›lda balam›t›r. (Gökalp, 1995:57) PASTIRMA ÜRET‹M TEKNOLOJ‹S‹ Past›rma üretimi genel olarak, etlerin kuru küring ilemine tabi tutulmas› ve kurutman›n belirli aamalar›nda preslenip, sonra özel “çemen” ad› verilen bir sos ile kaplan›p, tekrar kurutulmas› eklindedir. (Gökalp, 1995:57) Kaliteli past›rma üretiminde ilk ad›m, kullan›lacak hayvan ve karkaslar›n seçi midir. Past›rmac›l›k etin haz›rlanmas› hayvan›n kesim ve yüzüm ilemleri ile balar. Kesimler sabah›n erken saatinde balar ve 20-30 bal›k partiler halinde yap›l›r. Kesim sonras› yüzüm, iç organlar›n ç›kar›lmas›, karkas›n ikiye parçalanmas› çok titizlikle yap›l›r. (Gökalp, 1995:57) KENTLER ve IMGELER KAYSER‹ PASTIRMASI Parçalama s›ras›nda etlerin kesimi için keskin b›çaklar, kemikli k›s›mlar›n kesim ve ay›r›m› için uygun elektrikli testereler kullan›l›r. Etlerin ezilmemesine, kemiklerin parçalanmamas›na ve hijyenik artlara azami dikkat gösterilir. Elde edilen parçalar so¤uk depolarda as›larak 5-8 saat dinlendirilir, söküme haz›r hale getirilir. (Gökalp, 1995:58) Sökümde elde edilen et parça ve bloklar› past›rmal›k dilimlere ayr›l›r. Ucuna ip geçirilmi ve özellikle kütleli kaslar›n üzeri b›çakla çeitli yerlerinden ince yaralar (oklar) aç›lm› olan etler, tercihen her çeit past›rmal›k et kendi içerisinde olmak üzere, tuzlan›r. ‹ki kere tuzlanarak istifte kalm› et parçalar›na past›rmac›l›k dilinde “tuzlu” ad› verilir. Tuzlular, içi su dolu olan ve daima suyu akar durumda bulunan birinci tekne lerde 30 saniye, etler parmaklara geçirilip sa¤a-sola hafifçe çalkalanarak y›kan›r. (Gökalp, 1995:59) Y›kama ilemi tamamlanm› past›rmal›k etler ask›lara (gergi) as›larak “past›r ma yaz›” ad› verilen Eylül sonu ve Ekim-Kas›m aylar›n›n güneli günlerinde 3-5 gün kurutulur. (Gökalp, 1995:59) Kurumas›n› tamamlam› olan et parçalar›, yerden yüksekçe bir beton veya pas lanmaz çelikten bir zemin üzerine önce birbirine paralel ve yanyana dizilir. 2. s›ra bu parçalara dik gelecek ekilde yanyana ve üstüste s›ralan›r. Bu et denginin üzerine, bütün denk üst yüzeyini kaplayacak ekilde temiz bir tahta parças› konur. Tahtan›n üzerine boyunduruk geçirilip, ucuna 250 kg civar›nda bir a¤›rl›k as›larak et kütlesi bask›ya al›n›r. Presleme süresi ince kitlelerde 6 saat, kal›nlarda ise 12-16 saat kadar d›r. (Gökalp, Hüsnü Yusuf; 1995:59) Past›rmaya özel bir görünüm, renk, yap›, tat, aroma, lezzet, kazand›rmak ve özellikle yüzey mikroorganizma ço¤al›m›n› engellemek amac›yla yap›lan bir sosla ma ilemi olan “çemenleme” yap›l›r. (Gökalp, 1995:60) Teknolojik ilem aamas› tamamlanm›, su içeri¤i %40 dolaylar›na dümü pas t›rma, seçme, s›n›fland›rma ve standardizasyona tabi tutulduktan sonra pazarlan›r. Bugün, Kayseri’de past›rma parçalar›, tek tek, temiz bir beze sar›l›p, sonra tahta sand›klara konarak paketlenip, piyasaya sürülür. Past›rma düük rutubetli artlarda, so¤uk zincir içerisinde pazarlan›r. (Gökalp, 1995:60) Pazarlama ve muhafazada en iyi yöntem yeterince kurumu ve proses edilmi past›rman›n tüm veya çeitli ekillerde parçalan›p ya da dilimlendikten sonra uygun kap ve tepsiler içerisine yerletirilip, vakum ile ambalajlanm› past›rman›n oda s›cak l›¤› (20 °C) koullar›nda 3-4 ay depolanmas› ile kalitesinden hiçbir kayb›n olmad›¤› görülmektedir. (Gökalp, 1995:60) Bir s›¤›r karkas›ndan, karkas›n büyüklü¤üne göre 16-20 çeit past›rma üretile bilir. Türk Standartlar› Enstitüsünün past›rma standard›na göre, piyasaya sürülecek past›rmalar birinci, ikinci ve üçüncü s›n›f olmak üzere 3 s›n›fa ayr›lmaktad›r. Bir hayvandan elde edilen 16 çeit past›rma, kalitelerine göre bu s›n›flar›n birisine dahil edilmektedir. Birinci s›n›fa; k› gömü ve s›rt; ikinci s›n›fa; bohça (e¤rice), kenar, ekerpare, but dilmesi, mehle, omuz, kürek ve kapak, üçüncü s›n›fa; bacak, dö, etek, kavram, bez, meme, kelle ve dil girebilmektedir. (Gökalp, 1995:60) Yurdumuzun çeitli yörelerinde yap›lmakla beraber, past›rman›n merkezi olarak bilinen Kayseri’de past›rmac›l›k çok eski bir tarihe dayan›r. Evliya Çelebi Seyahat nâme’sinde Kayseri’nin “etleriyle ün kazanm› kimyonlu s›¤›r past›rmas›”ndan övgü ile söz eder. (Kad›o¤lu, 1995:80) KAYSER‹ PASTIRMASI KENTLER ve IMGELER Kayseri past›rmas›n›n yap›m tekni¤i ile özelliklerini ele almakla Türkiye’de en çok tüketilen past›rma türleri ile ilgili en do¤ru bilgileri aktarm› bulunuyoruz. Past›rma genellikle s›¤›r etinden elde edilir. Yozgat Yaylas›, Sivas, Gemerek, Mara, Çukurova, Erzurum ve Kars Yaylas›’nda yetitirilen s›¤›rlar›n past›rma için daha elverili oldu¤u belirtilmitir. (Kad›o¤lu, 1995:81) Past›rma için en uygun zaman Ekim ve Kas›m aylar› olup, bu aylarda Kayseri iklimi genellikle rüzgars›z ve aç›k günelidir. Nemsiz ve aç›k havada past›rman›n kurutulmas› daha kolayd›r. Kurumu past›rman›n nemlenme tehlikesi yoktur. Hava n›n gündüz s›cak, gece so¤uk olmas›, gündüz s›ca¤›n› alan past›rma etlerinin gece so¤uyarak dengeli biçimde kurumas›na yard›mc› olur. (Kad›o¤lu, 1995:81) Past›rma, Kayseri’de eskiden denetimden uzak, evlerde, da¤›n›k biçimde üre tim yapan past›rma atölyelerinde üretilmekteyken 1945’te belediyenin zorlamas› ve uygun bir yer göstermesi üzerine Karpuzatan mahallesine ta›nm›t›r. Karpuzatan mahallesi merkezin kuzeyinde geni bir aland›r. Kayseri’de üretilen tonlarca past›rma Türkiye’nin dört bir yan›na da¤›lmaktad›r. Past›rman›n hemen tamam› yurt içinde tüketilmektedir. ‹stanbul ve Adana en çok past›rma tüketen iller olarak bilinir. (www. atamanhotel. com. tr) Kayseri merkezde çok fazla say›da past›rma sat› yeri bulunmaktad›r. Past›rma fiyatlar›, past›rman›n kalitesine göre de¤imektedir. Kilosu 15-30 milyon aras›nda sat›a sunulmaktad›r. Her y›l eylül ay›n›n 15’inde Kayseri’de past›rma festivali yap›l maktad›r. Festival Kayseri Valili¤i taraf›ndan düzenlenmektedir. Past›rma deyimleri miz aras›na da girmitir. Adamak›ll› dövmek, h›rpalamak manas›nda “past›rmas›n› ç›karmak” deyimi kullan›l›r. (Kad›o¤lu, 1995:82) Past›rma fiyatlar›n›n yüksekli¤i nedeni ile günümüzde “lüks” yiyecekler aras›n da görülse de Ramazan aylar›nda iftariyeliklere çeni katmas› amac›yla, kahvalt› larda kullan›lmak üzere tüketicilerin tercihindeki yerini korumaktad›r. (Kad›o¤lu, 1995:82) Geleneksel kesimde past›rma, ço¤unlukla sebze, pide, yumurta gibi ürünlerle birlikte tüketilmektedir. (Kad›o¤lu, 1995:82) Et ürünleri aras›nda yöresel mutfakta oldu¤u kadar kent mutfa¤›nda da önemli bir yeri bulunan ve etraf›nda bir gelenek oluturulan past›rma, özellikle halk edebi yat› ürünlerimize konu olmutur. Past›rma ile ilgili söylenen, Git çar›ya et al, bulamazsan et içi al, O yoksa haval al, bulamazsan deryay› al, O da yoksa yer fitnesi al, bulamazsan K›ç yemii al, bu da yoksa kaskat› al, O da yoksa upuzun al... (Ci¤er, ku, bal›k, tavuk, yumurta, sucuk, past›rma) eklindeki çok cevapl› bil meceye ve yaz›l› kaynaklarda s›kça rastlanmaktad›r. Halk airlerinin yiyecekle ilgili iirlerinde past›rma konusunu ileyen, Mad›maklar past›rmayla pierdi Sulu köfte kaynad›kça ierdi Ebem yiyemezdi gözü düerdi Ona da bireyler arad› anam. (A›k Musa Merdano¤lu) KENTLER ve IMGELER KAYSER‹ PASTIRMASI dörtlük ve dizelerde oldu¤u gibi, past›rmay› belli bal› bir konu olarak ele alan iirleri de görmek mümkündür. Develili A›k Ali Çatak’›n past›rma adl› destan› buna güzel bir örnektir. u be baharatt›r bizce muteber Çemen, tarç›n, kimyon, sar›msak, biber LOKMAN’›n ruhundan getirir haber Eti, tuzu cemi tümü PASTIRMA Bunlar macun olur k›vama girer Usta bunu etin yüzüne sürer Sat›a arz olur k›ymete erer Dilde destan olur gezer PASTIRMA Tarihin bilen yok uzun aama Baharat itah verir yaama Kahvalt›da a¤a, beye, paama Ee dosta ikram olur PASTIRMA Kimyonun iliminden terbiye al›r Uzun müddet cerde as›l› kal›r Yüzüne bakt›kça akl›m› al›r K› günleri hekim olur PASTIRMA Kugömüden olur bunun âlas› Yumurtayla olur güzel tavas› Ba¤da kurup seni yesem doyas› Çemenlerin itah açar PASTIRMA A›k Çatak medhin ederse bir de Devâd›r mübârek her türlü derde Doya doya yesem buldu¤um yerde Ecel teri döker nice PASTIRMA ASLAN KAYSER‹L‹M ... Kendi yer kendisi içer Ekmedi¤i yerden biçer Belee kendinden geçer Benim aslan Kayserilim, Bilinmez böyle yaman› Sat›ta bilmez aman› Yer past›rmay›, çaman› Benim aslan Kayserilim ... RECEP ÇALKANER KAYNAKÇA • Hüsnü Yusuf Gökalp “Fermente Et Ürünleri. [Past›rma Üretim Teknolojisi]Standart Dergisi, A¤us tos 1995 • Kad›o¤lu, Nihal “Past›rma, Sucuk, Kavurma’n›n Geleneksel Üretimi ve Mutfak Kültürümüzdeki Yeri” Standard Dergisi, A¤ustos 1995. KAYSER‹ PASTIRMASI KENTLER ve IMGELER BOYABAT P‹R‹NC‹ Hasan GEZER Bu¤daygiller familyas›ndan, sulak yerlerde yetien, 50-150 cm boylar›nda, y›ll›k otsu bir tar›m bitkisidir. Pirinç taneleri kabuk içerisinde kapal› olarak bulunur. Hasat tan sonra kabuklar›ndan ayr›l›r. Kabu¤u ç›kar›lmam› pirince çeltik denir. Pirincin yetimesi için nemli iklim ve bilhassa sulak araziye ihtiyaç vard›r. Pirincin köklerini kaplayan devaml› bir su tabakas› olmas› gerekmektedir. Bu sebeple suyu emmeyen killi topraklar ve deniz seviyesinden yüksekli¤i fazla olmayan s›cak akarsu vadileri pirinç tar›m› için elverili olmaktad›r. Boyabat’›n hem toprak yap›s›, hem de iklim koullar› bu özellikleri göstermekte ve çelti¤in yetimesi için olanak sa¤lamaktad›r. En çok pirinç üretimi yap›lan yerler Edirne, Samsun, Sinop’un Boyabat ilçesi, Kastamonu’nun Tosya ilçesi, Çorum, ‹zmir, Manisa ve Bal›kesir’dir. Boyabat’›n su potansiyelinin yüksek olmas› da çeltik verimini önemli ölçüde artt›r›r. Boyabat’taki tarlalar, K›z›l›rmak, Gök›rmak ve Gök›rmak’›n kollar› olan Ar›m Çay› ve Gazidere Çay› ile beslenirler. Su, çiftçiye fazlas›yla yetmektedir. Dolay›s›yla çelti¤in ihtiyaç duydu¤u en önemli unsurlardan biri olan su Boyabat’ta hiç sorun haline gelmemitir. Kurakl›k yaan›lan senelerde ›rmaklarda azalan suyu idareli kul lanmak isteyen çiftçiler, tarlalar›n› nöbetlee sularlar. Boyabat’ta pirinç, ekiminden biçimine kadar u aamalardan geçer: Mart ya da Nisan ay›nda tarla aktar›l›r. Topra¤›n yumuamas› için sürülen tar laya bolca su verilir. Suyun tamamas› için kenarlar› s›n›rla çevrilir. Su içinde kalan tarladaki topra¤› iyice düzletirmek için traktör vas›tas›yla “Keen Çekmek” denilen i yap›lmaktad›r. Traktör tarladan ç›kt›ktan sonra tarlada kalan pislik kad›nlar tara f›ndan temizlenir. Sonra tohum ekimi yap›l›r. Çeltik tohumlar› tarlaya elle serpilir. Bir haftaya kadar yeeren çeltik suyun üzerine ç›kar. Çelti¤in içinde yetimesini engelleyen bata “Dar›can” olmak üzere “Kurba¤a ka›¤›, Yabani dar›, K›nd›ra, Dip otu, Kara ot, Sandalya saz›, Has›r otu” adlar›yla an›lan çeitli zararl› otlar yetimektedir. Bu otlar eskiden kad›nlar taraf›ndan elle top lan›rd›. Günümüzde ise bu otlar› kurutmak için z›rai ilaçlar kullan›lmaktad›r. Eylül ay›na kadar tarla devaml› kontrol alt›nda tutulur. Toprak kuruduktan sonra çelti¤in biçilmesi aamas›na gelinir. Arazi yap›s› e¤er uygunsa biçerdöver ile de¤ilse köylü taraf›ndan imece usulü ya da para kar›l›¤› orakla çeltik biçilir. Biçilen çeltik tarlaya desteler halinde kurumas› için b›rak›l›r. Yakla›k bir hafta sonra har man makinesi kullan›larak baaktaki çeltik taneleri saptan ayr›l›r. Ayr›lan taneler güne alan düz bir yere serilerek kurumas› için gün içinde birkaç defa kar›t›r›l›r. Daha sonra çuvallanan çeltik taneleri e¤er tam kurumam›sa çuval içinde ›s›n›r. Halk aras›nda bu olaya “Çelti¤in k›z›mas› ve yanmas›” denir. Bunu önlemek için çelti¤in iyice kurutulmas› çok önemlidir. Çuvallanan çeltikler kabuklar›n›n pirinçten ayr›lmas› için fabrikaya götürülür. (K.K:3) KENTLER ve IMGELER BOYABAT P‹R‹NC‹ Çeltik, fabrikada a¤›z denilen k›sma boalt›l›r. Elekler vas›tas›yla yabanc› mad delerden ar›nd›r›l›r. Sonra merdaneler taraf›ndan soyulan çelti¤in d› kabu¤u at›l›r. Daha sonra parlat›c› talara gelinir. Bu makineler sar› renkte bulunan pirinç tanesini beyazlat›r. Önce iki tane tal› parlat›c› makineden geçen pirinç taneleri son olarak hava parlat›c›s›ndan geçer. Parlatma aamas›nda pirinçten ayr›lan ince s›r tabakas› bir yerde toplan›r. Kepek denilen bu toz halindeki madde hayvanlar›n beslenmesi için yap›lan ve “yal” ad› verilen yemin haz›rlanmas›nda kullan›l›r. Parlatmadan sonra pirinç baka bir ele¤e gelir. Bu elekte, parlatma esnas›nda k›r›lan pirinçler, sa¤lamla r›ndan ayr›l›r. K›r›k pirinçler de, ince k›r›k ve iri k›r›k olmak üzere ikiye ayr›l›r. K›r›k pirinçler ayr› bir yerde, bütünler ayr› yerde depolan›r. Ambara biriken pirinçler daha sonra çuvallara doldurulup çuvallar›n a¤›zlar› dikilir. Bir fabrika saatte yakla›k iki ton çelti¤i pirinç haline getirebilir. 100 kg. çeltik ten yakla›k; 60 kg bütün pirinç, 20 kg. d› kabuk, 10 kg. k›r›k pirinç, 7-8 kg. kepek, 1-2 kg yabanc› madde ç›kmaktad›r. (K.K. 1) Boyabat’ta yedi adet pirinç fabrikas› vard›r. Bu fabrikalar›n pirinç üretme kapa siteleri hemen hemen ayn›d›r. ‹lçe Tar›m Müdürlü¤ünden ald›¤›m›z bilgilere göre Boyabat’a ba¤l› köylerde 15. 279 dönüm ekim alan› ve 1077 tane kay›tl› çiftçi bulun maktad›r. Bir dönümden yakla›k 600-800 kg aras› çeltik üretildi¤i hesaplan›rsa bu topraklarda y›lda yakla›k olarak 10. 000 ton çeltik üretilmektedir. Boyabat’taki fabrikalarda ise Boyabat’a ba¤l› olmayan köylerden gelen çeltiklerle birlikte y›lda yakla›k 20. 000 ton pirinç üretilmektedir. Türkiye’nin y›lda üretti¤i toplam pirincin yakla›k %10’u Boyabat’ta üretilmektedir. Fakat Türkiye’de üretilen çeltik, ihtiyac› kar›lamamakta dolay›s›yla d›ar›dan pirinç ithal edilmektedir. Toprak Mahsulleri Ofisi(TMO), her y›l hasat zaman› iki ay süre ile Boyabat’ta çeltik al›m› yapmaktad›r. Amaç çiftçiyi korumak ve piyasada borsa görevi görmek tir. TMO Boyabat’ta üretilen çelti¤in 4-5 bin tonunu al›r. Geri kalan çeltik ürün sahip leri ya da tüccarlar taraf›ndan de¤erlendirilir. Boyabat’ta üretilen pirinç çok kaliteli dir. Öyle ki pirinci mehur olarak bilinen Tosya, Boyabat’tan pirinç almaktad›r. Boyabat’ta Baldo, Osmanc›k 97, Karak›lç›k, Riba, Sar› Bursa, Boroka, Yaar, Crisco, Maratelli, Ak Çeltik, K›sa Bacak, Sar› K›lç›k adlar›yla an›lan pirinç çeitleri yetitirilmektedir. Bunlardan en iri tanelisi Baldo’dur. Fakat Boyabat’ta en çok yeti tirilenleri Riba ve Osmanc›k’t›r. (K.K. 2-3) Boyabat Belediyesi ambleminde çeltik baa¤›n› imge olarak kullanmaktad›r. Boyabat’a ait bir türküde de Boyabat pirincinin isminin geçti¤ini görmekteyiz: LEM Boyabat’›n pirinci lemâ Al›n› da giyer allan›r lemâ Dökülür inci inci lemâ al›n› da giyer sallan›r lemâ Benim bir sevdi¤im var lemâ Görmeye fidan boyu var lemâ Boyabat’ta birinci lemâ Sarmaya ince beli var lemâ (Sinop ‹l Y›ll›ğ›, 1993) u Kertil’i aal›m lemâ Çaml›kta bulual›m lemâ Bekir Paa Suyu’nda lemâ Mehtapta konuşal›m lemâ Bu türkünün baka bir varyant› da Bekir Bao¤lu’nun eserinde vard›r. Bu tür künün de sözlerinden yararlanarak Boyabatl› Ali Ç›nar, “Hadi Boyabatl›m” adl› bir BOYABAT P‹R‹NC‹ KENTLER ve IMGELER türkü yazm›t›r. Bu türküde de Boyabat pirinci yer almaktad›r(EK1). Boyabat’ta her y›l Ekim ay›n›n 16’s›nda balayarak bir hafta devam eden pana y›r düzenlenir. ehir d››ndan ve içinden esnaflar bu panay›rda tezgah açarlar. Bu panay›r özellikle bu tarihte yap›l›r. Çünkü çelti¤ini satan çiftçinin eline para geçmi tir. Dolay›s›yla en rahat al›veri yapabilece¤i dönem bu dönemdir. Normalde de Boyabatl› çiftçiler bütün planlar›n› hasat zaman›na göre yapmaktad›rlar. Bu durum Boyabat’ta bir gelenek halini alm›t›r. Çiftçiler ihtiyac› olan her eyi bu dönemde al›r lar, borçlar›n› bu döneme göre ayarlay›p, ödemelerini bu dönemde yaparlar. K›saca Boyabat’ta ticari hayat›n en yo¤un ve verimli olarak yaand›¤› zamand›r. Boyabat’ta pirinç ile ilgili, devaml›l›k gösteren özel bir program düzenlenmemek tedir. H›drellez enlikleri kapsam›nda, belediyenin maddi durumuna göre pilav günü düzenlendi¤i olur. Fakat bu devaml› de¤ildir. Belediye, maddi külfeti çok oldu¤u için pirinç festivali düzenleyememektedir. 1996 y›l›nda belediye taraf›ndan kad›nlar ara s›nda en iyi pilav yar›mas› düzenlenmitir. Fakat herhangi bir ekilde bu etkinlikler görüntülenmemi, haf›zalarda yaat›lm›t›r. (K.K. 4) Boyabat’ta pirinç dükkanlar›n›n yan›nda, çar› içindeki dükkanlar›n büyük bir k›sm›nda pirinç sat›› yap›lmaktad›r. Boyabat’a gelen bir kii kaliteli pirinci fazla aramaz ve bulmakta zorlanmaz. Boyabat’a yolu düen birçok kiinin, yanlar›nda bakalar›na hediye etmek için pirinç götürdükleri çok s›k görülür. Hatta Boyabat’a giden kiilere e ve dostlar› pirinç sipari ederler. Boyabat halk› hem ucuz hem de kaliteli pirinç tüketmektedir. Ço¤unlukla, çiftçi bir aileden gelen ve ö¤renimlerine devam etmeyen çocuklar e¤er baka bir mesle¤e yönlendirilmezlerse çiftçilikle u¤ra›rlar. Baba mesle¤ini b›rakmak istemezler. Pirinç birçok yemekte kullan›lmaktad›r. Kullan›lan pirincin Boyabat pirinci olmas› yemeklere ayr› bir tat vermektedir. Suyu daha iyi çekmesi ve kolay pimesi bak›m›ndan tercih edilir. Pirinç Türkiye genelinde belki de en çok tüketilen tah›ld›r. Ülkemizin neresine gidilirse gidilsin mutlaka pirinç pilav› ile kar›la›l›r. Dü¤ün yemeklerinin daima ba›nda yer al›r. Boyabat’ta, cenaze evine, gidenler taraf›ndan yemek götürülür. Götürülen bu yemek ço¤unlukla pilavd›r. Boyabat halk› pirinci bir nimet olarak nite lendirir. Az önce bahsetti¤imiz, fabrikada parlatma esnas›nda oluan k›r›k pirinçler içki fabrikalar› taraf›ndan al›nmakta ve bira yap›m›nda kullan›lmaktad›r. HAD‹ BOYABATLIM Boyabat’›n düzüne Pirinç ektim yüzüne Boyabat’›n k›zlar› Düzinedir düzine Boyabat’›n gençleri Düzinedir düzine Hasta giderim hasta Anam yok ki ağlasa Babam yoktur a¤lasa Mezar›ma su dolmu Çay›r çimen bağlasa Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Dilleri baldan tatl›m Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Dilleri baldan tatl›m Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da KENTLER ve IMGELER BOYABAT P‹R‹NC‹ Sözleri baldan tatl›m Boyabat’›n ba›na Yüksek kale kuruldu Ne günah›m var benim Sana gönlüm vuruldu Ne günah›m var benim Gönlüm sana vuruldu Arkada›m k›z olsa Sözleri baldan tatl›m Davar gütsem yüz olsa Da¤lar›m›z düz olsa Dere tepe düz olsa O davar› güderim Arkada›m k›z olsa Çobanl›ktan ayr›lmam Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Dilleri baldan tatl›m Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Sözleri baldan tatl›m Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Dilleri baldan tatl›m Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Sözleri baldan tatl›m AL‹ ÇINAR Boyabat’›n pirinci Dökülür inci inci Boyabat’›n k›zlar› Türkiye’de birinci Boyabat güzelleri Birincidir birinci Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Dilleri baldan tatl›m Hadi hadi hadi hadi Boyabatl›m da Sözleri baldan tatl›m KAYNAKÇA 1. Bao¤lu, Bekir, 1990, Boyabat Yöresi Arat›rmalar›, Boyabat Matbaas›, Boyabat 2. Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi, C. 16 s. 107-108 3. Sinop ‹l Y›ll›¤›, 1993, Valilik Yay›nlar›, s. 165, Sinop 4. Türkiye Gazetesi, 1994, Yeni Rehber Ansiklopedisi, Pirinç Mad. , C. 16, s. 289-290, ‹st. KAYNAK K‹Ş‹LER 1. Ahmet Gezer, Sinop-Boyabat, 1949 Do¤umlu, ‹lkokul mezunu, oför. 2. Hacer Gezer, Sinop-Boyabat, 1948 Do¤umlu, Okuma yazma biliyor, Ev han›m› 3. Hüseyin Gezer, Sinop-Boyabat, 1969 Do¤umlu, Lise mezunu, serbest meslek sahibi. 4. Mustafa Küçük, Sinop-Boyabat, Boyabat Belediyesi Halkla ‹likiler Müdürü BOYABAT P‹R‹NC‹ KENTLER ve IMGELER ANTALYA'NIN MOR ÜZÜMÜ Osman GÜNAL Mor üzüm; k›rm›zl› renkli, çok iri taneli, 2-4 adet çekirde¤i olan, orta kal›nl›kta kabu¤a sahip günümüzde “cardinal” ismi ile bilinen erkenci, sofral›k üzüm çeidinin ad›d›r.(1) Mor üzüm erken yetien bir tür olmas› sebebiyle öncelikle sofral›k olarak kulla n›lmakta fakat di¤er üzüm türleriyle birlikte pekmez, sirke, pestil, kuru üzüm, gibi mamullerin yap›m›nda da kullan›lmaktad›r. “Anadolu’da ba¤c›l›k kültürünün tarihi oldukça eskidir. Yap›lan arkeolojik kaz› lardan Anadolu’da ba¤c›l›k kültürünün M. Ö 3500 y›l›na kadar dayand›¤› saptanm› t›r. Antalya’da ba¤c›l›k kültürü Anadolu’daki kadar eski olmamakla birlikte milad›n ilk y›llar›na kadar uzanmaktad›r.”(2) “Son 20 y›lda eski önemini kaybeden ba¤c›l›k, günümüzde yeni yöntemlerle ve Antalya’daki halk kültürünün belirleyici unsuru olan Yörük yerleiminin, yerleik kültüre kaymas›, yani konar göçer kültürden uzakla›p, yerleik yaam tarz›na geç mesiyle eski önemini kazanmaya balam›t›r.”(3) Antalya’da üzüm yetitiricili¤i bahçe tar›m›n›n önemli bir bölümünü oluturmak tad›r. Bunun sebebi ise Akdeniz bölgesi ikliminin ba¤c›l›k için elverili olmas›d›r. Meyve ve sebze üretiminde en önemli özellik ürünün erken yetimesidir. Zaten mor üzümün ön plana ç›kmas›n›n sebebi de erkencilik özelli¤idir. Peki neden Antalya’n›n mor üzümü. Birçok yerde Marmara ve Ege bölgesinde de mor üzüm yetimektedir. Isparta, Burdur, Mersin gibi komu illerde de mor üzüm yetimektedir ama mor üzüm Antalya’da ünlenmi imge halini alm›t›r. Bunun nede ni mor üzümün yetiti¤i di¤er illerle Antalya’n›n iklim özelliklerinin farkl› olmas›d›r. Günümüzde örtü alt›na alma ve yeni terbiye sistemleri ile daha erken yetitiri lebilen mor üzüm bu sistemler kullan›lmaya balamadan önce olgunlaan çeit idi. (kaynak kii 1) Mor üzüm bu olgunlama için gerekli iklim artlar›n› Antalya’da bulmu ve bu sebepten “Antalya’n›n Mor Üzümü” ünvan›n› alm›t›r. “26 Nisan 2003 tarihinde “Tercüman” gazetesinde Afrika’dan ithal üzümlerin 17. 900. 000 TL. ’ye sat›ld›¤› haberi yer almaktad›r. Bu olay›n haber niteli¤i ta›ma s›n›n sebebi üzümün astronomik fiyat›d›r. Fiyat›n bu kadar yüksek olmas›n›n sebebi ise üzüm mevsimine aylar varken yetimi olmas› ve d›ar›dan ithal edildi¤i için çok az getirilebilmesidir. ‹te bunun gibi mor üzüm de ilk olarak Antalya’da olgunlamak ta, çevre illere götürülmektedir. Burdur, Isparta, Mersin gibi komu illerde ilk önce yenen üzüm Antalya’dan götürülen mor üzümdür.(5) Bunlar›n yan›nda mor üzüm, di¤er üzüm türleri ile k›yasland›¤›nda görüntüsü KENTLER ve IMGELER ANTALYA'NIN MOR ÜZÜMÜ ve tad› bak›m›ndan da ön plana ç›kmaktad›r. ‹te bu özellikler de mor üzümün imge lemesinde etkili olmutur. ‹mge haline gelen mor üzüm halk kültüründe yerini alm› halk edebiyat› ürünle rinde, türkülerde ve manilerde yaamaya balam›t›r. Antalya’da derlenen Antalya’n›n mor üzümü Severler boyu uzunu ‹mam›n küçük k›z›n› Sarsam ne zaman, ne zaman Sevsem ne zaman, ne zaman Saran kollar yorulur mu bir zaman Seven kollar yorulur mu bir zaman(6) eklinde devam eden türkü bize mor üzüm imgesinin kültürel ürünlere yans›ma s›n› göstermektedir. TRT Müzik Dairesi Yay›nlar› Türk Halk Müzi¤i Repertuar›nda 1396 s›ra no ile yer alan “Antalya’n›n mor üzümü” isimli türküyü Antalya Belediyesi Konservatuar› ‹cra Heyeti Üyesi Türk Halk Müzi¤i Sanatç›s› “Erdal ‹yiöz” seslendirmektedir. Bu türkünün yan› s›ra u manide de mor üzüm simgesi kullan›lm›t›r. Mor üzüm asmas›y›m Antalya yosmas›y›m Ana doktor getirme Ben yarin hastas›y›m (Çimrin, 1989, s. 93) Antalya’n›n tar›m kültüründe önemli yere sahip olan ba¤c›l›k di¤er ürünleri ile de halk kültürüne yans›m›t›r. Antalya’da bacas›z sanayi olarak nitelenen turizmin gelimesi sanayiinin gelii mini engellemi, tüm yat›r›m turizm üzerine kaym›t›r. Bu, di¤er sanayi ürünlerinde oldu¤u gibi ba¤c›l›kla alakal› sanayi ürünleri üzerinde de olumsuz etkilere sebep olmutur. Ba¤c›l›k ürünleri sanayi ürünü haline gelmemi olmas›na ra¤men Kumluca ve Kemer ilçeleri haricindeki ilçelere ait köylerin bir ço¤u geçiminin önemli bir bölü münü ba¤c›l›kla sa¤lamaktad›r. Köylüler taraf›ndan üretilen mamüller ilçelerde ve Antalya’da sat›lmakta küçük bir bölümü de çevre illere gitmektedir.(8) ‹brad› ilçesinde 1987 ‘den beri her y›l eylül ay›n›n ilk haftas›nda “üzüm bayram›” ad›yla bir festival yap›l›r ve bir üzüm güzeli seçilir. ‹brad›’n›n 4000 kiilik nüfusu tar›m ve ziraatle u¤ramaktad›r. Bu festivale Türkiye’nin birçok yerinden kat›l›m gerçeklemektedir. Milletvekili düzeyinde kat›l›mlar›n oldu¤u bu festivaller Tar›m Orman Ve Köy ‹leri Bakanl›¤› taraf›ndan da desteklenmektedir. (kaynak kii 2) 08. 06. 2001 tarihli Hürriyet gazetesinin “Yaam” ekinde yer alan haberde “Amerikan bilim adamlar› mor üzüm suyunun kalp hastal›klar›na kar› koruyucu ve anti-kanserojen oldu¤unu belirledi. Georgetown Üniversitesi bilim adamlar›ndan Dr. Jane E. Freedman üzüm suyundaki anti-kanserojen etkiyi ilk kez saptad›klar›na de¤inmi, arat›rmayla hangi üzüm suyunun vücuda daha yararl› oldu¤unun orta ya ç›kt›¤›n› belirtmitir. Konuyla ilgili arat›rma raporu Circulation adl› dergide yer ANTALYA'NIN MOR ÜZÜMÜ KENTLER ve IMGELER alm›t›r.” denilmektedir. Hakk›nda bu bilgilere sahip oldu¤umuz mor üzümün ehrin ekonomik hayat›n daki yerini sa¤lamlat›r›p art›rabilmesi için yeni terbiye sistemleri h›zla yayg›nlat›r›l mal›d›r. Tar›m Ve Köy ‹leri Bakanl›¤›’n›n yayg›n çiftçi e¤itimi projesi çerçevesinde çiftçiler bilgilendirilmektedir. Bu yard›mlar›n art›r›lmas› ve teknik unsurlarla destek lenmesi halinde mor üzüm eski yerini tekrar alacak hatta daha ileri giderek Antal ya’n›n ekonomisinde ve kültüründe etkili olmaya devam edecektir. NOTLAR 1:Tar›m Orman Ve Köy ileri Bakanl›¤› Standart Üzüm Çeitleri Katalogu. Ankara 1990 2: www.Bagc›l›k.com.tr Adresinden Ba¤c›l›k ‹le ‹lgili Bilgiler 3: www.Antalya-Bld.gov.tr 5: ATSO Tar›m Ürünleri Ve Kullan›m Alanlar› Katalo¤u sayfa:27 6: TRT Müzik Dairesi Yay›nlar› T. H. M Repertuar› S›ra No:1396, Derleme Tarihi: 1953 Derleyen: Neriman Tüfekçi Derleme Yeri :Antalya-Akseki 9:T. C Babakanl›k Devlet ‹statistik Enstitüsü Tar›m ‹statistik ubesince haz›rlanan üzüm üretiminin ilçelere da¤›l›m›n› gösteren istatiksel bilgiler. KAYNAKÇA 1) Tar›m Orman Ve Köy ileri Bakanl›¤› Standart Üzüm Çeitleri Katalo¤u. Ankara 1990 2) www.Bagc›l›k.com.tr Adresinden Ba¤c›l›k ‹le ‹lgili Bilgiler 3) www.Antalya-Bld.gov.tr 4) Tercüman Gazetesi 26. 04. 2003 Say›s› Sayfa 4 5) ATSO Tar›m Ürünleri Ve Kullan›m Alanlar› Katalo¤u s. 27 6) TRT Müzik Dairesi Yay›nlar› T. H. M Repertuar› S›ra No:1396, Derleme Tarihi: 1953 Derleyen: Neriman Tüfekçi Derleme Yeri :Antalya-Akseki 7) Çimrin Hüseyin; Antalya Folkloru, Akdeniz Kitapevi 1989 S. 93 8) Antalya Tar›m Orman Ve Köy ileri Müdürlü¤ü’nün haz›rlad›¤› Ürün De¤erlendirmesi Katalo¤u s. 21 9) Hürriyet Gazetesi 08. 06. 2001 Tarihli Say›s› KAYNAK K‹Ş‹LER 1 Çal›ko¤lu Gülsüm; Antalya Tar›m ‹l Müdürlü¤ü Çiftçi E¤itimi Ve Yay›m ube Müdürlü¤ü Müdür Yard›mc›s›, Lise Mezunu, 1962 Do¤umlu 2) Metin Cevdet: ‹brad› Tar›m ‹lçe Müdürü, lise mezunu, 1952 do¤umlu KENTLER ve IMGELER ANTALYA'NIN MOR ÜZÜMÜ KARS'IN KAAR PEYN‹R‹ Zerican ‹L‹MSEVER Kaar peyniri; koyun, keçi ve inek sütünden yap›lan genellikle tekerlek biçi minde sert sar›mt›rak eklinde olan bir peynirdir. ‹branice kaer ya da koer sözcü ¤ünden geldi¤i söylenir. Kaar peyniri pasta flata, “plastik telemeli” ya da halama peynirler gurubunda yer al›r. Kaar peynirinin anavatan› olarak Balkan Ülkeleri belirtilmitir. Bir rivayete göre bu peyniri bir Yahudi k›z› ilk kez Selanik’te yapm›t›r. Baka bir rivayet ise Tür kiye’deki üretimi hakk›ndad›r. Anadolu’da bu peyniri ilk kez ortaya ç›karan Yahudi bir k›z o zaman›n tat ustas› olan hahama götürüp de tatt›r›nca haham ‹branice “yeni lebilir” anlam›na gelen kaar ismini vermitir. Kaar üretimi ilk defa yüz y›l önce balam›t›r. Kaar peyniri eski ve taze kaar olmak üzere iki çeittir. Eski kaar taze kaara göre daha ya¤s›z, sa¤l›kl›, dayan›kl› ve tuz oran› daha yüksektir. Bu yüzden daha çok tercih edilir. D››ndaki yeil tabaka eski kaar›n daha uzun süre kullan›lmas›n› sa¤lar. Vitamin deposu olmas›ndan dolay› sa¤l›k aç›s›ndan da en temel besin mad delerinden biridir. Taze kaar›n üç ay eski kaar›n ise daha uzun süre saklanabilmesi bu türün beyaz peynir gibi öteki türler aras›nda üstünlük kazanmas›n› sa¤lam›t›r. Günümüzde kaar peyniri hijyenik ortamlarda ve en son teknoloji ürünü makineler de yap›lmaktad›r. Kaar peyniri yap›m›nda koyun, keçi ve inek sütlerinin kar››mlar› kullan›lmaktad›r. Geleneksel kaar üretimi yönteminde çi¤ süt kullan›l›r. Ça¤da yöntemlerle kaar üretiminde ise temizleme seperatörlerinde temizlenen süt kaynat›ld›ktan sonra öteki ilemlere geçilir. Kaar peyniri 85 °C de halan›p, yirmiye ak›n aama dan geçirilir. Bir iki hafta so¤uk depolarda bekletildikten sonra tüketiciye sunulur. Kaar peynirinin baka bir özelli¤i ise kullan›lan sütün de bekletilmi süt olmas›d›r. Bu ilemlerin yap›ld›¤› bütün makineler paslanmaz çelikten olmal›d›r. Ayr›ca kaar peynirinin süzülen suyundan lor, çeçil gibi öteki peynir türleri de yap›lmaktad›r. Türkiye’de kaar peyniri üretimi Trakya, Orta Anadolu özellikle de Do¤u Anadolu Bölgesinde yo¤undur. Oluumu : Kars ili Türkiye’nin kuzeydo¤usunda bulunur. ‹klimin elverisizli¤i, da¤l›k bir alan olmas› ve sanayinin gelimemesi gibi nedenlerden dolay› Kars’ta temel iktisadi sektör hayvanc›l›kt›r. Kars yöresi geni otlak ve çay›rlar›yla y›llardan beri Türkiye’de hayvanc›l›k sektörünün oda¤› olmutur ve Türkiye’nin en büyük canl› hayvan paza r›d›r. Öteki bölgelerde çiftliklerde suni beslenmeye tabii tutulan hayvanlar Kars’ta tabiatla içiçe en do¤al yollardan beslenmektedirler. Böyle olmas› neticesinde elde edilen hayvansal ürünlerin kalitesi yükselmitir. Bu yüzden süt ve süt ürünleri KARS'IN KAAR PEYN‹R‹ KENTLER ve IMGELER Kars’ta en önemli gelir kayna¤› olmutur. Kaar peyniri de Kars’ta üretimi en fazla olan süt ürünüdür. Ekonominin bir yörenin d›ar›ya aç›lan kap›s› oldu¤u ça¤›m›zda en fazla üretilen ürün de o yöre ile birlikte an›lmaktad›r. Bu yüzden Kars ad› kaar peyniriyle an›lmakta, her geçen gün artan üretimi ve ünü ile de kaar peyniri Kars’›n imgesi olmutur. Kars’ta be on y›l öncesine kadar özellikle de köylerdeki mand›ralarda kad›nlar taraf›ndan yap›lan kaar peyniri bugün aç›lan birçok fabrikada özel kaar makinele rinde g›da teknikerleri gözetiminde kaar ustalar› taraf›ndan yap›lmaktad›r. Kaar peynirinin baka bölgelerde koyun ve keçi sütü kar››mlar›yla yap›l›rken burada sadece inek sütünden yap›lmas› Kars kaar›n›n kalitesini yükseltmektedir. Çünkü kar››k sütlerle yap›lan ürünler daha çabuk bozulur ve hastal›k ta›ma oran› daha fazlad›r. Yay›lma : Kaar peyniri Türk Mutfa¤›n›n vazgeçemedi¤i bir ürünüdür. Kahvalt›n›n yan› s›ra bir çok yemekte de kullan›lmaktad›r. Salatalar (‹talyan salatas› vb.), makarna lar, pizza, tost, sandviç ve hamurdan yap›lan yiyecekler (börek, poaça, hamur k›zart mas›, yufka) kaar peynirinin kullan›ld›¤› yiyeceklerdir. Bunlar gösteriyor ki kaar Türk Mutfa¤›nda oldu¤u gibi dünya mutfa¤›nda da kullan›lan vazgeçilmez bir tatt›r. Örne¤in “‹talyan Mutfa¤›nda beamel sosu, k›rm›z› arap ve kaar peyniri ayr›lmaz bir üçlüdür” gibi cümleleri birçok yemek kitab›nda görürüz. Kars’›n yöresel yemekleri olan erite, pii (hamur k›zartmas›) gagala, yo¤urt kuyma¤›, veliba¤, simit kebab›, kaygana, efelek dolmas›, güveçte tavuk gibi yemek lerde de kaar peyniri kullan›ld›¤› görülmektedir. Üzerine rendelenip serpilmesinden dolay› kaar peyniri yemekler için hem lezzeti art›rmak hem de süslemek için kulla n›lmaktad›r. Peynirin Kars’ta bu kadar çok kullan›lmas› a›klar›n iirlerine de do¤al olarak yans›m›t›r. Kars’ta a›kl›k gelene¤inin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri olan eref Tal›ova memleketini anlatt›¤› bir iirinde Kars'›n peynirini övmek için iirinde öyle bir ifade kullanm›t›r: GÜLYÜZLÜ Serhat boyu seslenirim bir köyden Havas› da güzel suyu da güzel Tarifler edeyim yi¤itten baydan Ecdad› da güzel suyu da güzel Türk’e geçit hem de il olmu bura Gülden isim alm› gül olmu bura Sultan Alparslan’a yol olmu bura Yi¤idi de güzel bay› da güzel Da¤›ndan bakarsan ç›ld›r›n gölü Geldiyse ça¤›r›r kükreyen seli Ozan ilham al›r hiç susmaz dili Irmag› da güzel cay› da güzel Zümrüt gibi yeillenir yayla¤› So¤uk sular›nda alabal›¤› Mehurdur PEYN‹R‹, yo¤urdu, ya¤› Kuvveti de güzel pay› da güzel KENTLER ve IMGELER KARS'IN KAAR PEYN‹R‹ Vilayetim Kars’t›r Ç›ld›r da kazam Saz›mla vatana iirler yazam Anadolu yurdum dola›m gezem Kazas› da güzel köyü de güzel Söylemekle bitmez eref’in sözü Türk’e Türk’ü söyler elinde saz› Ben do¤dum köyün ad› Gülyüzü Havas› da güzel suyu da güzel EREF TALIOVA Kaar kelimesi standart Türkçede“Kaarlanmak” deyimi içerisinde geni bir kullan›m alan›na sahiptir. Kaarlanmak:Bir ite bir eylemde çok deneyim kazanm› olmak anlam›nda kullan›l›r. ‹kinci bir anlam› ise s›k s›k yinelenen ve ho olmayan bir olaya, bir davran›a al›arak art›k ona ald›rmaz olmakt›r. Argoda veya halk aras›ndaki kullan›m› ise, çok fazla erkekle beraber olan genç k›zlar veya kad›nlar kullan›lmaktad›r. Yararlanma: Kaar peyniri Kars’ta en fazla üretilen süt ürünüdür. Buna paralel olarak en fazla pazarlanan ürün de kaard›r. Yani Kars ekonomisinin hayvanc›l›k ve süt ürünlerine dayal› olmas› kaar peynirini en önemli gelir kayna¤› yapm›t›r. Bu peyniri bu kadar önemli yapan onun öteki peynirlerden daha lezzetli olmas›, daha çok protein içerme si, daha uzun süre saklanabilmesi ve dayan›kl› olmas›d›r. Kars sanayisinin büyük bölümünü süt ürünü fabrikalar› oluturmaktad›r ve bu fabrikalar unlard›r : Figaro, Cansüt, Sersüt, Esenyayla Süt, Özkarsüt. Figaro Kars’›n hijyenik ortam› aç›s›ndan en sa¤l›kl› olan ve en fazla Pazar bulan fabrikas›d›r. Kars’ta üretilen kaar peyniri bata Karadeniz ve Güneydo¤u Anadolu Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin birçok yerine pazarlanmaktad›r. Ayr›ca kaar peyniri üretimi makinelerini yapan fabrikalar Kars’taki baka bir sanayi koludur. Kaar peynirinin Kars’›n imgesi olmas› onu farkl› bir konuma getirmitir. Bu pey nir Kars halk›n›n misafirperverli¤ini de etkilemektedir. Çünkü Kars insan›n›n evine gelen konu¤una ikram etti¤i, baka bir ehirdeki akrabas›na veya dostuna gönderdi ¤i hediye de kaard›r. (Özellikle tekerlek eklindeki eski kaar gönderilir.) Ayr›ca 2002 y›l›n›n May›s ay›nda Atatürk Kültür Merkezinde aç›lan illeri tan›t›m fuar›nda Kars’›n Figaro taraf›ndan üretilen kaar peyniri ile temsil edilmesi, tan›t›l mas› bu peynirin Kars için önemini aç›kça göstermektedir. KAYNAKÇA Meydan Laurousse Ansiklopedisi, Cilt 13 Ana Britanica Ansiklopedisi, Cilt 10 Ünsal Artun, Türkiye’de peynir üretimi, 1997 KAYNAK K‹Ş‹LER Gülay Özanl› (G›da Teknikeri), 04. 02. 2003, Figaro, Kars Abdurrahman Ayd›n (Kaar Ustas›), 04. 02. 2003, Figaro, Kars WEB ADRESLER‹ www.serhatsehri.com www.karssevgisi.com KARS'IN KAAR PEYN‹R‹ KENTLER ve IMGELER ANKARA BALI Leyla KA⁄NICI Ankara Anadolu’nun en eski yerlemelerinden birisidir. Arkeolojik kaz›lara daya narak, bu bölgede insan yaam›n›n tarih öncesi devirlerde, ta ça¤lar›nda balad› ¤›n› söyleyebiliyoruz. (Büyük Larousse, C2, s. 634) ‹te Ankara Bal›’n›n tarihi de, Ankara’n›n tarihi kadar eskiye dayan›r. Kent, ilk ça¤dan bu yana de¤iik ama birbirine çok benzeyen adlarla an›lm› ve pekçok uygarl›¤› bünyesinde bar›nd›rm›t›r. (Görsel Türkiye Ansiklopedisi, C.1, s.95) Bu uygarl›klardan Roma Uygarl›¤› döneminde ehrin ismi son kez de¤ierek günümüzde de kulland›¤›m›z ekle gelmi ve ehir bugün “Ankara Bal›” diye bilinen bala ad›n› vermitir. Ankara’da ar›c›l›k çok eski bir geçmie sahip olmas›na kar›n, kentte ar›c›l›¤›n gelimesi bilim ve teknolojideki ilerlemelere ba¤l› olarak son yüzy›llarda olmutur. Önceleri tamamen ilkel artlarda yürütülen ar›c›l›k çal›malar›, Cumhuriyetin ilân› ile 1950 y›llar› aras›nda çok az da olsa devlet taraf›ndan yürütülen e¤itim ve yay›m konusundaki baz› çal›malarla sürdürülmütür. (Akbay 1986: 153) Ancak Ankara Bal›’n›n insanlar›n tüketimine ilk ne zaman sunuldu¤u yani ar›lar›n kovanlarda üretil meye ne zaman baland›¤› kesin olarak belirlenememektedir. Ankara Bal›, geçmite sö¤üt a¤ac›ndan örülen, d›› hayvan gübresiyle kaplanan ve ad›na “sepet kovan”, “ilkel kovan” ya da “kara kovan” denilen kovanlardan al›n› yordu. Bu tip kovanlarda sadece ar›lar›n geçebilece¤i bir giri mevcut olup, ar›c›n›n ürünü ya da ar›lar› kontrol etmesi mümkün de¤ildi. Bu nedenle de verim düük oluyordu. (KK. 5) 1940’l› y›llardan itibaren fennî kovan kullan›m›na balanm› ve böylece bal veriminde be-alt› kat art› sa¤lanm›t›r. (Akbay 1986: 150) Ankara ili ve ilçeleri ar›c›l›k potansiyeli bak›m›ndan uygun bitki örtüsüne sâhip olup, kentteki geni meralar ve nadas alanlar› da yörede ar›c›l›¤›n gelimesine katk› sa¤lam›t›r. Ankara’da tar›m alanlar› parçalanarak küçülmekte, tar›m iletmelerinin say›s› azalmaktad›r. Buna kar›n ar›c›l›k topra¤a ba¤›ml› olmamas›, yat›r›m ve iletme maliyetlerinin düük olmas›, di¤er tar›m kollar›na k›yasla az igücü kullanmas›, ürün lerinin kolayca saklanabilmesi gibi özellikleri nedeniyle yörede fazlaca ra¤bet edilen bir i kolu hâline gelmitir. (Ankara Tar›m Dergisi 2001: 7) Yörede ar›c›l›¤›n gelimesinde, kullan›lan ar›lar›n önemli bir yeri vard›r. Ankara Bal›n› yapan ar›lar, baka ar›lara göre farkl›l›k gösterir. Bu farkl›l›klar› öyle s›rala yabiliriz: a) Çal›kan ve uysald›r b) Fazla bal toplama ve topland›¤› bal› depo edebilme kabiliyeti yüksektir. c) K›a dayan›kl›d›r ve kötü hava artlar›nda da iyi çal››r. d) Hastal›klara kar› dirençli ve dayan›kl›d›r. e) O¤ula meyillidir KENTLER ve IMGELER ANKARA BALI f) ‹lkbaharda gelimesi ve ana ar›n›n yumurtlamas› fazlad›r. Ana ar› günde orta lama 1400-2000 adet yumurta b›rak›r. g) Güçlü ar›n›n, zay›f ar›n›n bal›n› çalmas› anlam›na gelen ya¤mac›l›¤a meyilli de¤ildir. (KK. 1-KK. 5) Burada say›lan olumlu özellikler, bu ar›lar› ar›c›lar için câzip k›lm› ve yörede ar›c›l›¤›n gelimesine katk› sa¤lam›t›r. Böylece Ankara Bal›’n›n üretimi ve buna ba¤l› olarak da öhreti artm›t›r. Ankara ve çevresinde ar›lar, bal yapmak için daha çok kekik, yonca, i¤de, korunga, akasya, keven, üçgül ve devedikeni bitkilerini seçerler. (KK. 2-KK. 6) Bu bitkilerin çiçekleri genellikle aç›k sar› renktedir. Bu nedenle Ankara ve çevresinden elde edilen bal›n rengi de aç›k alt›n sar›s› renktedir. (KK. 4) Bal›n rengi, Ankara Bal› n›n en önemli özelliklerinden birisidir. Ayr›ca yöre bal› hafif kokulu ve lezzetli olmas› ile de dikkat çeker. Ankara Bal›n›n önemli bir baka özelli¤i ise erken kristalize olmas›d›r. (KK. 8) Kristalleme, bal›n zamanla ak›c›l›¤›n› kaybederek kat›lamas›, ekerlenmesi demek tir. (Büyük Larousse, C14, 7099) Pekçok kii kristallemi bal›n yapay oldu¤unu ya da ar›lara eker yedirilerek yapt›r›ld›¤›n› düünür ancak bu do¤ru de¤ildir. (Büyük Larousse, C14, 7099) Hiç ekerlenmeyen ballar çiçeklerden derlenen ballar olmay›p, çam bal› gibi, yaprak salg›lar›ndan ç›kar›lan ballard›r. (KK. 7) Kaliteli ballar ekerlenerek adetâ tereya¤› renk ve k›vam›n› almaktad›r. Öyle ki birçok Avrupa ülkesinde, bal satan firmalar, etiketleri üzerine “ekerlenmitir” ibare sini koyarak reklam yapmaktad›rlar. (KK. 7) Ankara bal› da erken kristalize olma özelli¤i sayesinde kendisini kan›tlamakta ve kalitesini göstermektedir. Yörede üretilen bal, say›lan bu özellikleri nedeniyle çok be¤enilmi ve kentin ad›yla birlikte an›l›r olmutur. Böylece bal, Ankara’n›n bir imgesi hâline gelmitir. Ankara’da bal üretimi özellikle son y›llarda yayg›nlat›r›lmaya çal››lmakta ve bunun da kar›l›¤›n›n al›nd›¤› görülmektedir. Bu çal›malar kapsam›nda Tar›m ‹l Müdürlü¤ü, Ankara’da var olan potansiyelin de¤erlendirilmesi ve çiftçilerin gelirlerinin artt›r›lmas› amac›yla bir proje haz›rlam› t›r. “Ankara Ar›c›l›¤›n› Gelitirme Projesi” ad› verilen proje ile ‹l özel ‹dâre Müdürlü ¤ü’nün de ibirli¤i sa¤lanm›, 1996 ve 1998 y›llar›nda yörede ar›c›l›¤a istekli çiftçile re ar›l› kovan da¤›t›m› yap›lm›t›r. Ankara ili ve ilçelerinde 4 bin 200 çiftçi ailesi sabit ar›c›l›k ve 60 aile gezici ar›c›l›k yapmakta olup, 50 bin fennî kovan ve 2 bin sepet kovan bulunmaktad›r. Ankara’da üretilen bal, y›llara göre de¤imekle birlikte y›ll›k ortalama 500 ton civa r›ndad›r. (Ankara’da Tar›m Dergisi 2001: 7) Y›ll›k ya¤› miktar›, ya¤››n mevsimlere da¤›l››, yaz ve sonbahar mevsimlerinin süresi Ankara’da y›ll›k bal üretimine etki eden faktörlerdendir. Yörede bal mevsimi May›s ay›n›n 15’i ile Temmuz ay›n›n 15’i aras›ndad›r. (KK. 7) Ankara’da üretilen bal›n tamam›na yak›n› yörede ve %85 ila %95’i sofral›k ola rak tüketilmektedir. Bal yörede hamur ilerinde ve pastalarda da kullan›lmaktad›r. Katt›¤› ho tad ve aroman›n yan›nda, su tutma özelli¤inden dolay›, bu yiyeceklerin uzun süre bayatlamadan taze kalmas›n› sa¤lamaktad›r. (KK. 8) Ankara bal›n›n ünlenmesinden ve yayg›nlamas›ndan sonra Ankaral› ar›c›lar, alanlar›yla ilgili di¤er konulara yönelmeye balam›lar ve ar› sütü, balmumu, polen, propolis, ar› zehiri gibi de¤iik ar› ürünlerini de üretmilerdir. ANKARA BALI KENTLER ve IMGELER Ankara bal›n›n kültürde de önemli bir yeri vard›r. Bal, kentin ad›yla özdelemi ve ünlenmitir. Öyle ki; destanlarda, iirlerde bile bu imge ile kar›laabilmekteyiz. ›k Muzaffer Hamit’in “Yemekler” bal›kl› destan›nda bu imge öyle geçer: Ya¤ de¤il amberdir Trabzon mal›, Böre¤iyse t›pk› Ankara bal›, ‹badülmüslimin selametiçün Vücûd-› erifin saadetiçün (Hal›c› 1990: 37) airlerimizden Mehmet Kaplan Kurunluo¤lu ise Ankara Bal› imgesini bir iirin de öyle kullanm›t›r: SEN Dald›n sen, Serin su balar›nda eyleen, Bir sö¤üt dal›!... Bald›n sen, Binbir bozk›r çiçe¤inden süzülmü, Ankara Bal›!... Yaprakt›n sen, U¤runa yaanm›, ölünmü, Vatan topra¤›!... 1950 y›l›nda Ankara’da kurulan Ar›c›l›k Enstitüsü kent için çok yaral› olmutur. Enstitünün amac› ar›c›l›¤a ilikin konularda, ileri tekni¤i ve ekonomiyi göz önünde tutarak, Türkiye koullar›n›n gerektirdi¤i uygulamalar›, e¤itim ve yay›m yoluyla hal ka mâl etmekti. (Büyük Larousse, C2, s. 784) Bu amaç çerçevesinde enstitünün halka fennî kovan sa¤lamaya yönelik çal›malar› da olmutur. Kurulu, modern kovanlar›n yayg›nla›p ço¤almas›nda etkin rol oynam› ve Ankara’da modern ar›c› l›¤›n temellerini atm›t›r. (Akbay 1986: 153) 1953’te kapat›lan Ar›c›l›k Enstitüsü’nün görevleri bu tarihten sonra Ankara Tavukçuluk Enstitüsü’ndeki bir bölüme devredilmi, 80’li y›llar›n sonlar›na do¤ru da bu bölüm tümüyle kald›r›lm›t›r. (Büyük Larousse, C2, s. 784) Ankara’n›n Kazan, Elmada¤, K›z›lcahamam ve Kalecik ilçeleri Ankara Bal›n›n üretildi¤i önemli yerlerdir. Özellikle Kazan ilçesi, Ankara Bal› üretiminin merkezi kabul edilmektedir. Bunda Türkiye Kalk›nma Vakf›’n›n merkezinin Kazan’da olmas› n›n önemli bir pay› vard›r. (KK. 9) Ankara’daki Atatürk Orman Çiftli¤i’nin, Ankara Bal›’n›n ticarilemesine katk›s› büyüktür. AOÇ bünyesinde, arap fabrikas› olarak kurulan fabrikada 1965 y›l›nda petekli balla balayan faliyetler, 1966 y›l›nda süzme bal›n devreye sokulmas›yla büyük gelime göstermitir. “Nefis Ankara Bal›” ad› alt›nda üretilen bal 1/2, 1/4 ve 1 kg.’l›k ambalajlarda piyasaya sunulmutur. Üretilen bu bal s›hhî bir ortamda, tamam› makinelerle, el de¤meden doldurulmakta, kapat›lmakta ve etiketlenmekte dir. Fabrikan›n 1998 y›l› bal üretimi 308, 319 kg. d›r. (KK. 3) Fabrika senelik bal ihtiyac›n› belirledikten sonra ihâle açmakta ve Türk G›da Kodeksi’nin Bal Tebli¤ine uygun olan ürünleri alarak ilemektedir. (KK. 3) AOÇ, Ankara’daki bal sat››n› belli bir seviyeye getirdikten sonra, ‹stanbul ve KENTLER ve IMGELER ANKARA BALI Eskiehir’de de bayilikler açm› ve Ankara Bal›’n›n Ankara d››nda da tan›nmas›na yard›mc› olmutur. AOÇ ayr›ca çeitli fuarlara kat›lm›, gelen ziyaretçilere Ankara Bal›n› tatt›rm› ve bu bal›n daha geni kitlelere ulamas›n› sa¤lam›t›r. (KK. 3) Böy lece AOÇ hem kent insan›na çal›ma imkân› sa¤lamakta, hem de Ankara Bal›n›n gelimesine katk›da bulunmaktad›r. AOÇ ayr›ca www.aoc.gov.tr sitesinde, kendi bünyesinde üretilen Ankara Bal› ile ilgili bilgi de vermektedir. Bal Ankara’n›n kültüründe önemli bir yer edinmitir. Öyle ki yörede kullan›lan deyimlerde bile bal imgesinin geçti¤ini görüyoruz. Ankara ar›c›l›¤›n›n en çok geliti ¤i ilçelerden birisi olan Elmada¤’da balla ilgili olarak kullan›lan atasözü ve deyimler unlard›r: - Selam verdim Ankaraya, bal yedim doya doya - An›z tarlas›na ekilen dar›dan, gün dönümünden sonra o¤ul veren ar›dan, koca s›ndan sonra yata¤›ndan kalkan kar›dan vallahi de billahi de hay›r gelmez. Ankara’da ar›c›l›¤›n en çok geliti¤i ilçe olan Kazan’da ise yukar›dakilerden baka - Ar› hastaya ifa, sa¤lama da sefâ verir. - Ar› birden, davar ondan ço¤al›r. - Ar› gibi eri olan›n cennet gibi yeri olur. - Ar›s›z bahçe, kraliçesiz saraya benzer. gibi sözler de kullan›lmaktad›r. (KK. 4) Ankara’n›n Kazan ilçesinde, ar›c›l›¤›n gelimesine ba¤l› olarak 8 Eylül 2001 tari hinde “Ankara Bal Kesme enli¤i” ad›yla bir festival düzenlenmitir. Bu organizas yon Tar›m ‹l ve ‹lçe Müdürlüklerinin ortaklaa çal›mas› ile yap›lm›t›r. Ar›c›l›¤› daha fazla özendirmek, gelitirmek ve yayg›nlat›rmak amac›yla yap›lan ve saat 11.00‘de balayan festivale halk büyük ilgi göstermitir. (KK. 9) Festival aç›l› konumalar›yla balam›, halk oyunlar› ekibinin gösterileriyle devâm etmitir. Aç›lan standlarda davetlilere bal ikrâm edilmi, ayr›ca bir de bal yar›mas› düzenlenmitir. On çiftçinin kat›ld›¤› bu yar›mada yar›mac›lar›n ürünleri tad, koku, renk, bal›n çerçevedeki ekli gibi kriterlere göre de¤erlendirilmi ve ilk üçe giren yar›mac›lar alt›nla ve plaketle ödüllendirilmitir. Çeitli e¤lencelerle bütün gün devam eden festival saat 21. 00’da sona ermitir. (KK. 9) KAYNAKÇA 1) AKBAY, Rüveyde, Ar› ve ‹pekböce¤i Yetitirme, Ankara, 1986, s. 149, 150, 153 2) Ankara’da Tar›m Dergisi, Tar›m ve Köyileri Bakanl›¤› ‹l Müdürlü¤ü, 2001, S. 5, s. 7 3) Büyük Larousse [C2, s. 634], [C2, s. 784], [C14, s. 7099] 4) Görsel Türkiye Ansiklopedisi, C1, s. 95 5) HALICI, Feyzi, Halk iirlerinden Yemek Destanlar›, Ankara, 1990, s. 37-38 KAYNAK K‹Ş‹LER KK. 1) Dursun YAKIIR, 1950, Elmada¤/Ankara, lise mezunu, emekli/il genel meclis üyesi KK. 2) Hasan Hüseyin ERO⁄LU, 1955, Kalecik/Ankara, lise mezunu, devlet memuru KK. 3) Hatice B‹LG‹N, 1976, Ankara, üniversite mezunu, AOÇ pazarlama personeli KK. 4) ‹smail AFAK, 1966, Hasano¤lan/Ankara, lise mezunu, zab›ta KK. 5) Mustafa YANT‹R‹, 1955, Elmada¤/Ankara, üniversite mezunu, ilkö¤retim okulu müdürü KK. 6) Rasim ÇEV‹K, 1940, K›z›lcahamam/Ankara, ilkokul mezunu, emekli/imalat görevlisi KK. 7) Refik BAYRAM, 1954, Erzurum, üniversite mezunu, Ziraat Yüksek Mühendisi KK. 8) Zeki KIBIO⁄LU, 1965, Tosya/Kastamonu, üniversite mezunu, tekniker ANKARA BALI KENTLER ve IMGELER DEVREK BASTONU Elif KAHRAMAN Baston sözcü¤ü dilimizde, yürümeyi kolaylat›rmak için dayanak olarak yarar lan›lan, a¤açtan yap›lm› bir araç anlam›nda kullan›lm›t›r. Baston, tarih içinde kül türel ve toplumsal ilevi küçümsenemeyecek bir rol üstlenmitir. Eski M›s›r’da, Etrüslerde, antik dönemde Yunanistan’da, Romal›larda çeitli enliklere girmi, zaman zaman bir komuta göstergesi olmu, e¤itim kurulular›nda bir liyakat belirtisi olarak kullan›lm›t›r. Antik dönemde Yunanistan’da ilenmi biçi miyle baston, kendine yayg›n bir kullan›m alan› bulmutur. Pratik hayatta bir ceza land›rma arac› olarak kullan›lm›t›r. 1789’a kadar bu ilevini sürdürmütür. Baston, din damlar› ve devlet yöneticileri taraf›ndan da kullan›lm›t›r. 19. yüzy›lda Osmanl› Devleti’nde yayg›nlam› ve s›n›flar› tan›mlayan örnekler ortaya koymutur. Osmanl› Devleti’nde ilk defa asay› b›rak›p baston kullanan kii, II. Sultan Mahmut’tur. II. Sul tan Abdülhamit devrinde ya icab› veya herhangi bir ihtiyaç ile bir dayanak olmak tan ç›km› ve sahibini ayak tak›m›ndan ay›ran bir iaret gibi de¤erlendirilmitir. Tarihte önemli bir yere sahip olan baston; Türkiye’de Karadeniz bölgesinde Zon guldak iline 60 km. uzakl›kta olan Devrek ilçesinde sanatsal ve kültürel bir yap›ya bürünerek kar›m›za ç›kmaktad›r. Devrek, ormanlarla kapl› geni bir alana yay›lm› t›r. Bölgenin orman yönünden çok zengin olmas›, halk›n ço¤unlu¤unu gönüllü veya zorunlu olarak orman ürünlerinin ilenmesine yöneltmi ve a¤aca yönelik atölyeler aç›lm›t›r. Buna ba¤l› olarak 18. yüzy›lda Devrek’te mobilyac›l›k ve zarif el basto nu yap›m› oldukça ilerlemitir. Devrek’te, hammaddesi do¤ada olan el sanatlar›na dayal› bir sektörün gelimesi kaç›n›lmaz olmutur. Günümüzde de Devrek denince akla gelen ilk ey, el eme¤i ve göz nuru bas tonlar›d›r. Devrek’te baston yap›mc›l›¤› yüz y›l› ak›n bir geçmie dayanmaktad›r. ‹lk kez 1892 tarihli Kastamonu Salnamesi’nde, Devrek’te bastonculu¤un bir zanaat kolu olarak yaad›¤› görülmektedir. Genel olarak, Devrek’te bastonculu¤un balan g›ç tarihi, 19. yüzy›l›n ikinci yar›s› olarak kabul edilmektedir. Devrekli marangoz Ali Ziya Efendi (SALMAN), 1. Dünya Sava›’nda M›s›r’da ‹ngilizlere esir düer. Bu olay, Ali Ziya Efendi kadar Devrek’in gelece¤inde de önemli bir dönüm noktas› olur. Mes le¤inden yararlan›larak, ‹ngiliz subaylar›n›n ve asillerinin bastonlar›n›, emsiyelerini onarmakla görevlendirilir. Bu y›llarda, onarma ilemlerinin yan› s›ra pek çok baston, emsiye sap› ve pipo yapan Ali Ziya Efendi, baston yap›m›n›n bütün inceliklerini ö¤renir. Onun Devrek’e dönüü ile bastonculuk balam› olur. Bu hikayeye göre, bastonculuk, Devrek’te Ali Ziya Efendi ile balam›t›r. Fakat bu durum, baz› arat›rmac›lar taraf›ndan reddedilmektedir. Ali Ziya Efendi’nin nüfus kay›tlar› incelendi¤inde, 1908 y›l›nda Devrek’e geri döndü¤ü anla›lmaktad›r. Ancak 1892 tarihli Kastamonu Salnamesi’nde Devrek’te bastonculu¤un varl›¤›ndan söz KENTLER ve IMGELER DEVREK BASTONU edilmektedir. Ali Ziya Efendi, Devrek’te bastonculu¤u balatmam›t›r fakat Devrek bastonuna, sanatsal bir boyut kazand›rm›t›r. Yapt›¤› birbirinden zarif bastonlarla, Devreklilerin gözünde bastonu ihtiyarlar›n dayana¤› olmaktan ç›karm›t›r. Böylece baston, Devrek’te gerçek de¤erini bulmutur. Ali Ziya Efendi’den sonra, Devrek’te baston yap›m› büyük önem kazanm›; babadan o¤ula, ustadan ç›ra¤a geçerek, gözde bir meslek haline gelmitir. Aziz Salman Usta, ilk kez Devrek bastonunu 1933 y›l›nda düzenlenen “Tasarruf ve Yerli Mal› Haftas›nda” sergilemitir. Daha sonra 1936 y›l›nda “‹zmir Enternasyo nal Fuar›”nda kurmu oldu¤u sergilerle Devrek bastonunu yurt çap›nda tan›tm›t›r. Baston yap›m› için, bata k›z›lc›k olmak üzere genellikle; akçaa¤aç, akgürgen, ceviz, çam, gül a¤ac›, döngel, ç›nar, kay›n a¤ac›, f›nd›k a¤ac›, mee, kiraz a¤ac› ve porsuk a¤açlar› kullan›lmaktad›r. Baston yap›m›nda k›z›lc›k a¤ac›n›n ço¤unlukla kullan›lmas›n›n nedeni; k›z›lc›¤›n, Devrek ormanlar›nda bol miktarda bulunuu ve bedava elde ediliidir. Baston saplar›nda genellikle; kavla denilen ç›nar a¤ac›, ceviz a¤ac›, kemik, boynuz, da¤ keçisi ya da karaca aya¤› kullan›lmaktad›r. Devrek basto nu, yap›ld›klar› hammaddeye ve kullan›ld›klar› yerlere göre s›n›fland›r›lmaktad›r: A. Yap›ld›klar› Hammaddeye Göre; a)Gövdede kullan›lan hammaddeye göre baston çeitleri b)Sapta kullan›lan hammaddeye göre baston çeitleri. Sapta üç çeit hammad de kullan›lmaktad›r. 1. A¤aç Sap: Klasik saplard›r, bastonlarda ço¤unlukla bu sap kullan›lmakta d›r. 2. Manda Boynuzu Sap: Özel bastonlarda kullan›l›r. Manda boynuzunun özelli¤i, hijyenik ve steril olmas›d›r. Böylece d›ar›daki mikroplar, üzerinde mikrop bar›nd›r mad›¤› için eve ta›nmamaktad›r. 3. Gümü Sap: De¤erli saplard›r, özel bastonlarda kullan›lmaktad›r. B. Kullan›ld›klar› Yere Göre; a)Sap ekillerine Göre, 1. Takma Sapl› Olanlar 2. Ortopedik Sapl›, Dayan›m› Fazla Olanlar 3. Yuvarlak Sapl› Olanlar 4. Kendinden Sapl›, Klasik ve Ortopedik Sapl› Olanlar b)Gövde ekillerine Göre, 1. Baklaval› 2. Çoban Çenti¤i 3. Burma 4. Y›lanl› 5. Çiçekli Baston yap›m›nda bal›ca iki aama vard›r: 1. Ham a¤ac›n kurutulup do¤rultularak “gusto” haline getirilmesi 2. Süslenip kullan›a sunulmas› Baston yap›m›nda sanatsal yön, ikinci aamada ortaya ç›kmaktad›r. Üretim ilemleri u ekilde s›ralan›r: Hammaddenin elde edilmesi, do¤rultma, kafa-törpüle me-rendeleme, tornalama, oyma, sap ve uç k›s›mlar›n›n tak›lmas›, ileme-süslemekakma-boyama-sedefleme, vernikleme. DEVREK BASTONU KENTLER ve IMGELER Devrek bastonlar›n›n renklendirilmesi ilemi kezzap ve nitrik asit ile gerçekle tirilir. Beyaz renkli k›z›lc›k a¤ac›na kezzap sürülüp 5-10 dakika bekletildikten sonra aleve tutulunca kahverengi elde edilir. Nitrik asitteki katk›lara göre baston renk de¤itirir. ‹stenilen renk elde edildi¤inde baston verni¤e bat›r›l›r. Devrek bastonunun sap›na gösterilen özen, bastonun görünümünü olumlu yönde etkilemektedir. Devrek bastonunun sap›nda kullan›lan figürler de birbirinden farkl›d›r. Y›lan (tekli ya da çift), kartal, at, ku, köpek, ördek balar› en çok kullan› lan sap figürleridir. Baston gövdelerinde de çeitli süsleme teknikleri kullan›lmakta d›r. Devrek bastonunun yap›m›nda kullan›lan a¤ac›n dayan›kl›l›¤›, kalitesi, esteti¤i kadar onun üzerindeki figürleri semboller ve motifler de çok önemlidir. Bu figürlerin ço¤unun ayr› bir dönemi ve ayr› bir geçmii vard›r. Bu figürler içinde en çok ilenen leri; kartal ba›, y›lan ve yedi bo¤umdur. Her figür, bizi ayr› mitolojik bir konuya ve ayr› bir uygarl›¤a götürür. Eski M›s›r uygarl›¤›, Anadolu uygarl›klar›, antik Roma ve Yunan uygarl›klar›, Devrek bastonuna simgesel bir a¤›rl›k kazand›rm›lard›r. Devrek bastonunu, di¤erlerinden ay›ran en önemli özelliklerden biri de budur. ‹kinci ay›r›c› özellik ise, di¤er bastonlara göre daha ince ve dayan›kl› olmas›d›r. Baston, Devrek halk›n›n kültürüne pek fazla yans›mam›t›r. Fakat halk kültürü, Devrek bastonuna çeitli motifler ve figürler olarak yans›m›t›r. Devrek bastonlar›n›n genelinde görülen y›lan figürü rastgele seçilmi bir figür de¤ildir. Bu figürün ilenme sinin alt›nda çeitli inançlar yatmaktad›r. Zonguldak yöresinin birçok yerinde, her evin bir y›lan› oldu¤una ve bu y›lan›n hane halk›na zarar vermedi¤ine inan›l›r. Yaz›n kurakl›k zaman›nda öldürülen bir y›lan a¤aca as›ld›¤›nda, ya¤mur ya¤aca¤› ve bu ekilde bolluk olaca¤› inanc› da yayg›nd›r. Devrek’te anlat›lan bir efsaneye göre; Devrekli eyh Abdullah Sabri Efendi ve yan›nda bulunan derviler, hat›r› say›l›r kiilerdi. Onlara “Y›lanl›” denilirdi. Y›landan hiç korkmazlar, y›lan› ellerine al›p onunla oynarlard›. Onlar, y›lana kar› efsunluydu lar. Ellerinde, hastal›klar› iyiletirici ve ifa da¤›t›c› olan “ifa Topuzu” ad›n› verdik leri bir baston ta›rlard›. Baston ve y›lan motifi ile ilgili mitolojik öykülere de s›kça rastl›yoruz. Olimpos tanr›lar›ndan Hermes, bir gün k›rlarda dola›rken birbirleriyle kavga eden iki y›lan› görerek onlar› bastonuyla ay›r›r. Daha sonraki devirlerde Hermes, bu y›lanlar ve bastonu ile tasvir edilir. Kur’an-› Kerim’de de geçen Hz. Musa’n›n asas› ile ilgili hikayeler, Devrek halk› aras›nda da yay›lm›t›r. Bu asay› melekler, cennetteki Mersin a¤ac›ndan kestikleri dalla yaparak bir çobana verirler. Çoban asas›n› Hz. Musa’ya verir, sonra da piman olur ve Hz. Musa’dan geri ister. Hz. Musa “O art›k benim oldu. ” diyerek asay› geri vermez. Hakemler de tart›may› çözümleyemezler. O s›rada bir melek ortaya ç›kar ve bu konumalara kulak verir. “Yere koyun, kim yerden kald›r›rsa asa onun olsun. ” der. Hz. Musa, elini uzat›r uzatmaz asa ona gelir. Hz. Musa’n›n elinden hiç b›rakma d›¤› asas› ile ilgili birkaç hikaye daha vard›r. Baston ustalar›na göre y›lan motifinin alt›nda yatan anlamlardan biri de udur: Baston, sakatl›k, yal›l›k ve ihtiyaç alameti dir. Y›lan ise, sa¤l›k ve bereket alametidir. Devrek bastonlar›na ilenen kartal ba› ve yedi bo¤um figürlerinin alt›nda da KENTLER ve IMGELER DEVREK BASTONU çeitli inançlar yatmaktad›r. Bir inanca göre, tanr› taraf›ndan dünyaya gönderilen ilk melek kartal eklindedir. Bir efsaneye göre de geçmite Devrek ve çevresinde yaayan eyhlerin ellerindeki asalarda, insan›n Allah’a ulamas› için yedi makam› amas› anlam›na gelen yedi bo¤um bulunmaktayd›. Bu tür efsane ve inan›lar, Devrek bastonuna ilenen figürlere ilham kayna¤› olmutur. Devrek’te bastonun ortaya ç›k›› ile ilgili anlat›lan bir efsane de öyledir: Bir gün köylülerden biri, kar›s›n› da alarak tarlas›na k›z›lc›k toplamaya gider. Tarlada k›z›lc›k toplarken birden k›z›lc›k a¤ac›n›n dal›na dolanm› y›lan› fark eder. Y›lan dal› bükmütür. Han›m›na dönerek, “Biz bu dal› evdeki yal› babama götü relim. Bu dala dayanarak yürüsün. ” der. Y›lan dal›n üzerinden dütükten sonra, baston eklini alm› dal› al›r ve atete biraz daha ekillendirip düzelttikten sonra babas›na verir. Böylece Devrek’te baston yap›m› balam› olur. Devrek bastonu ile ilgili iir, mani ve güzel sözler de söylenmitir. Halil Naci AKSEK‹, 1992 y›l›nda “Devrek Bastonu Destan›” adl› iirini yazm›t›r ve bu iiri ekme¤ini a¤açtan ç›karan tüm Devrekli baston ustalar›na ithaf etmitir. DEVREK BASTONU DESTANI EKME⁄‹N‹ A⁄AÇTAN ÇIKARAN TÜM DEVREKL‹ BASTON USTALARINA Devreklim can verir ş›vgac›k dala, Bir nak›ş vurur ki döndürür güle. Düşmezsen onunla düşersen yola, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Bir fidana en güzel biçimi vermek, Çocuk eğitirken en güzel örnek, Doğruya bakarak eğriyi görmek, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Bir hüner gizlenir kakma teline, Al›nca gencelir yaşl› eline, Körpe bebeye süt, duvak geline, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Ferhatça ekmeği ç›kar›r taştan, Kimisi kurudan, kimisi yaştan, Aln›n›n ak›yla ç›kar savaştan, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Sözden anlamaza nice ders veren, Büyük dinlemeze yolu gösteren, Kar yürekliyi yerlere seren, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Bir çift y›lan süsler incecik dal›, Ustas› elinde dillenir çal›, Parlar gümüş sapl›, sedef kakmal›, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Sphinks’in sorduğu bilmecedir o, DEVREK BASTONU KENTLER ve IMGELER Gönlü görenlere bir hecedir o, Musa’n›n elinde gör nicedir o, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Yiğide k›l›çt›r, çobana kaval, Yaşam›n özüdür, sanma ki maval, Gün gelir, gerekir sen de baston al Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. , Evlerin bezeği Devrek bastonu, Dizlerin desteği Devrek bastonu, Canlar›n direği Devrek bastonu, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Ey dost, el emeği yener her zoru, Al›n teri seli, parçalar suru, Devreklim bastona döker göz nuru, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Kimisi dikenli, kimisi budakl›, Kimi gönlü çeler, alev dudakl›, Kimini görenin del’olur akl›, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Naci der ki: Kuru fidan gül açm›ş, Sanki dost elinden doluyu içmiş, Yaş›n› sorarsan bini de geçmiş, Bastonlar şah›d›r Devrek bastonu. Halil Naci AKSEK‹ 15. 05. 1992, ‹zmir Güngör KARA, Mart 1981’de Devrek’te bastoncu Hüseyin Salman Usta’ya ithaf etti¤i “Devrek Bastonu” adl› iiri yazm›t›r. DEVREK BASTONU Bildi¤imiz k›z›lc›k sopas›, ‹nce bir dal parças›, Kimi e¤ri, çelimsiz ve natrelli, Kimi budakl› dikenli çoban çentmesi. Geçti mi ustas› sanatkar›n eline, Sever okar onu sanki çocu¤udur, Usta elleriyle onu do¤rultur, Bir sanat olur, ç›kar ortaya. Asa olur; kumandana, paaya, ataya, Göz olur, k›lavuz olur amaya, Destek olur; sakata, ihtiyara, yal›ya, Çaka olur; k›rbac› gence, delikanl›ya. ‹mtihan sorusu olmutur, KENTLER ve IMGELER DEVREK BASTONU El sanatlar›nda radyoda, Bilgi yar›mas›nda, televizyonda, maratonda, Devrek ad› üstünde nak›t›r. Azald› yapan›, acaba ne itir, ‹lk ustalar›ndand›r babam, Hasan ile o¤lu Abdullah, Balar›z iimize diyerek Bismillah. Kartal ba›, ayaklar› çizgisi ekli, El eme¤i, göz nuru, motifi, Torunum Sayg›n Zenger’dir, Deseninin mucidi. Karaca aya¤›, manda boynuzu kemi¤i, Sap›d›r y›lan bal›, süsüdür eme¤i, Sigaraya a¤›zl›k dahi yap›l›r ondan, Ekme¤imizi temin ederiz bundan. Merak m› ettin dostum, Baston derler ite ona, Görmek istersen u¤ra, Devrek’te Hüseyin Usta’ya. Bastoncu Hüseyin Salman Usta’ya ithaf olunur. Mart 1951, Devrek. Güngör Kara Devrek bastonu için, bunlar›n d››nda birkaç iir daha yaz›lm›t›r: DEVREK BASTONU Elimizde de¤nek bastonumuz, Hz. Musa’dan kalma asam›z, Bastonu en güzel yapan ustam›z, Devreklidir, Devrekli... Onu yaparlar k›z›lc›k a¤ac›ndan, Gümü topuzlu elik baca¤›ndan, Y›lan burmal›, at ba›ndan, Ona ruh veren ustalar Devrekli... Baston bizim dede sanat›m›z, Mahir sanatkard›r ustalar›m›z, Dünyada ünlüdür bastonumuz, Ne güzel ustad›r o Devrekli... Nice dedelere, büyük adamlara DEVREK BASTONU KENTLER ve IMGELER Alman’a, Japon’a, Amerika’ya, Hediye edilir bütün dünyaya, Kutsal sanat erbab›d›r bizim Devrekli... Baston ehrimizin sembolü, Ne aheserler ç›kar›r Anadolu, Devrek’e nee katan folkloru, Kemanc› Mehmet Ali de Devrekli... Eski baston ustalar›ndan Münteka ÇELEB‹’nin, Devrek bastonunu tan›mlayan ve anlatan güzel sözleri bulunmaktad›r. “Devrek bastonu; bir sevgi, bir duyarl›l›k, bir ak mahsulüdür.” “Baston her yerde bastondur, üzerinde sanat eseri varsa o, Devrek bastonu dur.” “Bir gün elinize mutlak bir baston alacaks›n›z. ‹te o zaman neden elinizde dün yada nadir olan bir Devrek bastonu olmas›n. ” ‹smet ‹nönü, “Devrekliler, düman› k›z›lc›k sopas›yla bile kovalarlar. ” diyerek bastonun pek çok ilevinin yan›nda silah olma özelli¤ini de dile getirmitir. Mehmet Baaran, “Ozanlar dülerini, Devrekliler orman dal›n› yontar. ” demi tir. Devrek bastonunun tan›t›m› için, Devrek halk› çok eski zamanlardan beri u¤ra maktad›r. Belediye bakan› da bu u¤raa destek vermi ve bastonun tan›t›m› için çeitli faaliyetlerde bulunmutur. Eski Belediye Bakan› Nadir Saraç’›n bu konudaki düünceleri öyledir : “Devrek bastonu bizim onurumuz, bizim yaam biçimimiz. Bizi Devrek bastonu, sadece yurt içinde de¤il yurt d››nda da tan›tt›. 1984 y›l›nda bir festival balatt›k. Amaçlanan, el eme¤i, göz nuru, nadide bastonumuzu insanlara tan›tmak. Üstünde sanat eseri varsa o, Devrek bastonudur, imgesini katmak kouluyla tan›t›yoruz bas tonlar›m›z›. Onu sadece yal›lar ve özürlüler için bir mesnet olarak de¤il ayr›ca bir aksesuar olarak da insan›m›z›n kullan››na aç›yoruz. Devrek’e gelen insanlara bir Devrek hat›ras› olmas›n› amaçlam›t›k, bunu da baard›k.” Devrek bastonu; daha önce de belirtti¤im gibi, ilk kez Zonguldak’ta düzenlenen bir sergide sergilenmitir. Bu sergi ile Devrek bastonu ilk kez yurt çap›nda tan›t›lm› t›r. Daha sonra 1936 y›l›nda “‹zmir Enternasyonal Fuar›”nda sergilenmitir. 1950’li y›llarda ‹zmir Fuar›’nda ve di¤er illerde düzenlenen sergilerde tan›t›m daha da yay g›nlam›t›r. 1965’te radyoda düzenlenen bir bilgi yar›mas›nda Orhan Boran, “Dün yada el sanat› olarak, en güzel bastonlar nerede yap›l›r?” diye bir soru sormutur. Cevab› ise aç›kt›r, “Türkiye’de Zonguldak’›n Devrek ilçesinde.” Daha sonra, 7 Temmuz 1984 tarihinde, dönemin Belediye Bakan› Sad›k Heme rat taraf›ndan “Baston ve Güre Festivali” düzenlenmitir. 1989 y›l›nda bu festival “Baston ve Kültür Festivali”ne dönütürülmütür. 21 Haziran 1995 y›l›nda “Baston cular Derne¤i” Rait KORUM bakanl›¤›nda kurulmutur. Kuruluunun birinci y›l›nda Ankara’da, Almanya’da, K›br›s’ta aç›lan fuarlarda bastonlar› sergilemilerdir. Derne ¤in amac›; bastonu sanat ve ticaret ürünü olarak standarda kavuturmak, üyeleri KENTLER ve IMGELER DEVREK BASTONU aras›nda dayan›may› sa¤lamak, haks›z rekabete mahal vermemektir. 1997 y›l›nda belediyeden 360 m2 yer dernek taraf›ndan kiralan›r ve “Bastoncular Çar›s›”n›n yap› m›na balan›r. 14 dükkandan oluan çar›n›n aç›l››, ayn› y›l düzenlenen festivalde yap›l›r. Festival ve Bastoncular Çar›s›, Devrek bastonlar›n›n sat››na büyük katk›da bulunmutur. 19 Temmuz 1997 y›l›nda yine Rait KORUM bakanl›¤›nda, “S. S. Zon guldak Baston ve El Sanatlar› Küçük Zanaat Kooperatifi” kurulur. u anda belediye taraf›ndan kurulacak olan “Devrek Bastonunu Yaatma ve Gelitirme Derne¤i”nin Devrek bastonu ile ilgili bir patent çal›mas› bulunmaktad›r. Her y›l düzenlenen fes tival ile birlikte “Devrek Baston Dergisi” yay›mlanmaktad›r. Festival broürleri ve tan›t›m rehberi de belediye taraf›ndan yay›mlan›p çevre illere da¤›t›lmaktad›r. ‹lk kez 2001 y›l›nda festivalde “Baston Güzeli Yar›mas›” düzenlenmi ve bu olay, yerel gazetelerden Yeni Ad›m gazetesinin 24. 07. 2001 tarihli bask›s›nda “‹te Baston Güzeli” bal›¤› alt›nda yay›mlanm›t›r. Festival ile ilgili bas›nda çeitli haberlere rastlamaktay›z: Yeni Ad›m gazetesinin 18 temmuz 2001 tarihli bask›s›nda “17. Uluslararas› Dev rek Baston ve Kültür Festivali Bal›yor” bal›kl› bir haber olarak yay›mlanm›t›r. Türkiye Gazetesinin 24 temmuz 2001 tarihli bask›s›nda “17. Uluslararas› Dev rek Baston Festivali Sona Erdi” bal›¤› alt›nda bir haber yay›mlanm›t›r. Devrek ve bastonu, TRT’nin “Gezelim Görelim” program›na da konu olmutur. Devrek bastonu, 1994 y›l›nda Kültür Bakanl›¤›n›n deste¤i ile, Ankara’da düzen lenen bir sergide tan›t›lm›t›r. Devrek Bastonlar›, 65 y›l sonra yeniden “70. ‹zmir Enternasyonal Fuar›”na kat›lm›t›r. 18 orta¤› ile baston ve el sanatlar›n›n gelitirilme si yönünde çal›an “Zonguldak Baston ve El Sanatlar› Küçük Zanaat Kooperatifi”, 65 y›l sonra ‹zmir Fuar›na kat›lma imkan›n› bulmutur. Bu olay Hürriyet Gazetesi’nin 29 Eylül 2001 tarihli bask›s›nda “Ünlü Devrek Bastonlar› 65 Y›l Sonra Fuarda” ba l›¤› ile yay›mlanm›t›r. Gözcü Gazetesinin 2 Eylül 2001 tarihli bask›s›nda da “Fuarda 1 Milyara Baston Sat›l›yor” bal›kl› bir haber yay›mlanm›t›r. Türkler taraf›ndan yabanc› dilde ç›kart›lan Daily News gazetesinde, Devrek bastonlar› ile ilgili “Walking sticks and works of art (Bastonlar ve Sanat Ürünleri)” bal›kl› bir haber yay›mlanm›t›r. Ayr›ca, Devrek bastonu ile ilgili internet siteleri de oluturulmu ve böylece inter net ortam›nda baston sat›› gerçekletirilmitir. Bastonun Devrek’in imgesi durumunda oldu¤unu gösteren en önemli unsur lardan birisi de, Devrek meydan›nda yer alan “Büyük Baston Heykeli” ve “ Elinde Baston Tutan Adam Heykeli”dir Devrek’te bastonculuk, babadan o¤ula ya da ustadan ç›ra¤a geçen bir meslek durumundad›r. Günümüzde babalar o¤ullar›n›, parasal getirisi yüksek olmad›¤› için bu mesle¤e yönlendirmemektedirler. Sekiz y›ll›k kesintisiz e¤itim kabul edildikten sonra ç›rakl›k sistemi de kesintiye u¤ram›t›r. Ç›raklar›n yetime yalar› vard›r ve bu i 15 ya›ndan sonra ö¤renilememektedir. Bu tür sorunlar Devrek’te bastonculu¤un gerilemesine neden olmaktad›r. Köklü, bilgili ustalar›n giderek azalmas›, bastonda yozlama sorununu do¤urmaktad›r. Devrek bastonunun sanatsal boyutuna uygun bir pazarlama olana¤›n›n sa¤lanmas›, ustalar› tevik edebilecek ve bu ie yönelii artt›racakt›r. DEVREK BASTONU KENTLER ve IMGELER Ülkemizin en çok baston üreten yöresi Beykoz’dur. Bu yöremizde y›lda yakla›k 130. 000 adet baston üretilmektedir. Burada bir seri üretim söz konusudur. Belki de bu nedenle Beykoz’da üretilenler bastondur ama Devrek’te üretilenler “Devrek Bas tonu”dur. Devrek’teki üretim say›s›na göz atacak olursak, her eyden önce üretim say›s›na önem veren ve turistlere yönelik çal›an atölyelerin üretimi hariç, Beykoz üretiminin %10’una bile ulaamayaca¤›n› görmekteyiz. Tansel Usta, atölyesinde ayda yakla›k olarak 300 adet baston yapmakta oldu¤unu söylemektedir. Yap›lan baston türüne göre üretim say›s› de¤imektedir. Bugün Devrek’te, 20 atölye bulun maktad›r. Kimi ustalar sipari üzerine çal›makta, kimi ustalar›n müterilerini de koleksiyoncular oluturmaktad›r. Devrek bastonlar› genellikle, hediye olarak al›nmakta ve ark köelerinde deko rasyon amaçl› kullan›lmaktad›r. Devrek’te bastonlar›n minyatür ekilleri de yap›l makta ve hediyelik eya olarak, gelen turistlere sunulmaktad›r. Bastonlar›n içine i, silah, k›l›ç gibi maddeler yerletirilerek bu bastonlar›n farkl› fonksiyonlarda da kullan›lmas› sa¤lanm›t›r. Böylece, farkl› fonksiyonlar› da bulunan bastonun, geni bir toplulu¤a hitap etmesi sa¤lanm›t›r. Devrek bastonunun yap›m›, teknik aç›dan incelik isteyen bir özellik ta›makta d›r. Bu ürünün sanatsal boyutu ise onun “Devrek Bastonu” olarak adland›r›lmas›n› sa¤lam›t›r. Devrek bastonunun kar›s›ndaki en büyük tehlike; baz› ustalar›n belirt tikleri gibi, üretimde a›r› ticari kayg›lar›n ön plana geçmesi olacakt›r. si“ tesi” KAYNAKÇA ACAR (Erdal), 1969, “Babadan O¤luna Geçen Bir Sanat; Bastonculuk”, “Devrek Dergisi“ CANDAR (Ceren), 05. 09. 2001, “Devrek’in Bastonlar›”, “Hürriyet Gazetesi” CANDAR (Ceren), 29. 09. 2001, “Ünlü Devrek Bastonlar› 65 Y›l Sonra Fuarda”, “Hürriyet Gazete ÇEL‹KDÖNMEZ (Ömür), 2000, “Devrek Tarihi”, Ankara, Devrek Ticaret ve Sanayi Odas› ERDEM (Fikri), 24. 07. 2001, “17. Uluslararas› Devrek Baston Festivali Sona Erdi”, “Türkiye Gaze ERTEM (Cengiz), 1990, “Baston ve Kültür”, “Devrek Baston Dergisi”, Ankara ERTEM (Cengiz), “Devrek’te Baston Yap›m›”, Folklor ve Edebiyat Dergisi, Say›: 3 ERTEM (Cengiz), “Devrek Bastonculu¤unun Gelitirilmesi ve Ö¤retimi Sorunlar›na K›sa Bir Bak›”, “Milli Folklor Dergisi” ÖZMEN (Kemal) “‹lk Kullan››mdan Bugüne Baston ve Devrek Bastonlar›”, “Antika Dergisi”, ‹stan bul, Cilt:3, Say›:33 SEZG‹N (Çetin), 18. 07. 2001, “17. Uluslararas› Devrek Baston ve Kültür Festivali Bal›yor. ”, “Yeni Ad›m Gazetesi” YÜCEL (Erdem) - TURNALI (Esin), ”Devrek Bastonlar›”, “Antik Dekor Dergisi”, Say›: 49 KAYNAK K‹Ş‹LER 1- Çelebi Bastonculuk-Rütü ÇELEB‹ 2- Özdevrek Bastonculuk-Rait KORUM 3- I›k Bastonculuk-Tansel IIK ‹NTERNET ADRESLER‹ www. devrekbastonlari. com www. kamcilar. com KENTLER ve IMGELER DEVREK BASTONU KONYA'NIN ‹MGES‹: MEVLÂNA Burcu KAPLAN MEVLÂNA K‹MD‹R? Mevlâna 13. yüzy›lda Konya’da yaam› en büyük ‹slam alimidir. As›l ad› Muhammed’dir. Sultan’ül Ulema yani “ alimlerin sultan›” Bahaeddin Veled’in o¤lu dur. Bahaeddin Veled ve ailesi baz› siyasi olaylar ve yaklamakta olan Mo¤ol istilas› nedeniyle Horosan’›n Belh ehrinden ayr›larak önce Hicaz’a, sonra am’a ve en sonunda Anadolu’ya gelmiler, Karaman’da 7 y›l kald›ktan sonra Konya’ya gelerek buraya yerlemilerdir. Mevlâna babas›ndan ve çeitli ‹slam alimlerinden dersler alm›t›r. Bu alimlerden en önemlisi ems-i Tebrizi’dir. Sultânü’l Ulemâ ölünce talebe ve müritleri bu defa Mevlana’n›n etraf›nda toplan m›lard›r. Çünkü Mevlâna’y› babas›n›n tek varisi olarak görmülerdir. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmu, ‹plikçi Medresesinde vaazlar vermeye balam›t›r. Mevlana Konya’da ilim ve irfan› ile mehur olmutur. Ömrünü tasav vuf yolunu ö¤retmeye adam› ve binlerce ö¤renci yetitirmitir. Ve ‹slam ahlak›n›n üstünlü¤ünü anlatan muhteem eseri “ Mesnevi”yi yazm›t›r. Mevlâna her eyden önce olgun, alim ve veli bir müslümand›r. O’nun bakala r›n›, do¤udan ve bat›dan çeitli din, mezhep ve merep sahibi kiileri kendisine hay ran b›rakan merhameti, insan sevgisi tevazuu, gönül okay›c›l›¤›, mensup oldu¤u ‹slam dininin yüksek ahlak telakkisinin baz› küçük numuneleridir. Mevlâna ibadete yeni ekiller getirmemitir. Mevlevi tarikat›na sonradan ekle nen ney ve tambura çalmak, ayin yapmak, Mevlâna taraf›ndan getirilmi usuller oldu¤u san›lmaktad›r. Mesnevi’de geçen ney kelimesi müzik aleti olarak anla›lm› ve üstad›n ibadetlerini ney üfleyerek yapt›¤› san›lm›t›r. Oysaki Mesnevi’de geçen “ney”in üç anlam› vard›r; birincisi kamil insan demektir. ‹kincisi yok, üçüncüsü ise kam› kalem demektir ki bu da yine insan-› kamile iaret eder. Mevlâna’n›n en önemli eseri k›rk yedi binden ziyade beyti ile dünyaya nur saçan Mesnevi’sidir. Bundan baka üstad›n Divan-› Kebir, Fihi Ma Fih, Mektubat, Mecalis-i Seba gibi k›ymetli eserleri de vard›r. Yaam›n› “Hamd›m, pitim, yand›m” sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aral›k 1273’de Hakk’›n rahmetine kavumu ve cenazesi babas›n›n yan›na; Selçuklu Sara y›’n›n gül bahçesine defnedilmitir. Mevlâna ölüm gününü yeniden do¤u günü olarak kabul etmitir. Onun için Mevlâna ölüm gününe dü¤ün gecesi veya gelin gecesi anlam›na gelen “eb-i Arus” ad›n› vermitir. Dostlar›na ölümünün ard›ndan a¤lamamalar›n› vasiyet etmitir. MEVLÂNA TÜRBES‹ Mevlâna’ya “Yeil Kubbe” denilen türbe, Sultan Veled ve Alameddin Kayser’in gayretleriyle ve Emir Pervane’nin ei (Sultan II. G›yaseddin Keyhüsrev’in k›z›) Gürcü KONYA'NIN ‹MGES‹: MEVLÂNA KENTLER ve IMGELER Hatun’un yard›mlar›yla Çelebi Hüsameddin zaman›nda yap›lm›t›r. Türbenin mimar› Tebrizli Bedrettin’dir. Selimo¤lu Abdülvahid adl› bir sanatkar da, Mevlâna’n›n kabri üzerine üzeri Kuran’dan ayetlerle ve Mesnevi’den beyitlerle kapl› ceviz bir sanduka yapm›t›r. Bu sanduka bugün Bahaeddin Veled’in kabri üzerinde bulunmaktad›r. Mevlâna türbesi günümüzde Mevlâna Müzesi olarak kullan›lmaktad›r. Müzenin içindeki çini ve nak› süsleri Türk kültürü içinde önemli bir yere sahip olan süsle mecili¤in en güzel örneklerini yans›tmaktad›r. Ayr›ca müzede ney ve tambura gibi müzik aletleri, Tilavet Odas› (Hat Dairesi), ifal› Nisan sular›n›n topland›¤› Nisan Tas›, Semahane, dervi hücreleri, Mevlevi mezar talar› ve Hasan Paa’n›n yapt›rd›¤› Gümü Kap› bulunmaktad›r. Konya’da bulunan ve Mevlâna ile ilgili olan di¤er yerler unlard›r: a)Buluma Yeri: Mevlana ile ems-i Tebrizi’nin bulutu¤u yerdir. Eski ekertu ru Han› önünde bulunmaktad›r. b)Mevlâna Hücresi: Konya’da Altun Aba Caminin güneyinde camiye bitiik olarak bulunan kubbeli küçük bir odad›r. Mevlana’n›n istirahat etti¤i yer oldu¤u söy lenir. Konya’da turizm Mevlâna sevgisine dayanmaktad›r. Bu sevgiden kuvvet almak tad›r. Bu derin ve köklü sevginin izlerini ta›maktad›r. Türkiye’nin ve dünyan›n dört bir yan›ndan bu sevgi ile turist gelmektedir. Mevlâna denince akla gelen di¤er bir unsur da “sema”d›r. Sema ellerin duruun dan hareketle Allah’tan al›p kula da¤›tmay› simgelemektedir. Baz› kaynaklar her ne kadar Mevlevilikte seman›n yerinin olmad›¤›n› söyleseler de sema, Mevlevi tarikat› n›n en önemli özelli¤idir(Rehber ans. C. 3 s. 195). Çünkü bu hareket Mevlâna’n›n insan sevgisini, hogörü ve anlay››n› temsil etmektedir. Mevlâna’n›n bir imge haline gelmesi en çok Konya ticaret erbab›n› karl› ç›kar m›t›r. Konya’da hemen hemen tüm marketlerin, restoranlar›n, ekerlemecilerin, etli ekmekçilerin isimleri “Mevlâna”d›r. Mevlâna ekercisi, Mevlâna Kebapç›s› gibi... Her ad›mda Mevlâna ad›n› ta›yan bir ticarethane bulmak mümkündür. Bu insanla r›n dükkanlar›na bu ismi koymalar›n›n tek bir nedeni vard›r, o da bölgeye ak›n eden turistlerin dikkatlerini çekerek müteri toplamakt›r. (K. K I). Mevlana’y› anlamak isteyen, onun hayat felsefesini, yaam tarz›n› ve Konya’da b›rakt›¤› izleri merak eden yerli ve yabanc› turistler ilk önce Mevlana Türbesi’ni ziyaret ederler. Daha sonra s›ra yemek yemeye gelir. Ya da memleketlerine Konya’dan bir arma¤an götürmeye... ‹te burada devreye Mevlâna ad›n› ta›yan ticarethaneler girmektedir. Daha çok ilgi çekmek amac› ile dükkanlar›na bu imgenin ad›n› koymulard›r. Ancak bu da do¤al olarak rekabete yol açm›t›r. Çünkü herkes kasab›n›n, manav›n›n, kebapç›s›n›n, etli ekmekçisinin ad›n› Mevlana koymak ister. ancak bu imkans›zd›r. Çünkü herkes koydu¤u isme patent alm›t›r. Bunun için ma¤azas›n›n ad›n› “Mevlana” koyabilen ler ansl›d›r. (K. K. I) Ancak dükkan›n›n ismini Mevlana koyarak müteri çekmeyi amaç edinmeyen yerler de vard›r. Mesela Konya- Mevlana Pide ve Kebap Salo nu’nun sahibi say›n Ak›n Küçükel dedeleri, zaman›nda Mevlana’ya hizmet etti¤i için Mevlana hayran› olduklar›n›, onu çok sevdiklerini ve dükkan›n ad›n› da bu nedenle Mevlana koyduklar›n› söylemektedir. Hatta Gazi üniversitesi ö¤rencileri ile beraber her y›l Konya’ya günübirlik geziler düzenlemekte olduklar›n› da belirmektedir. Mevlana’dan yararlanmak ad›na Konya’da göze çarpan en önemli noktalardan bir tanesi de “Mevlana ekeri” ad›yla an›lan ekerlerdir. Baka bir arkada›m›z›n KENTLER ve IMGELER KONYA'NIN ‹MGES‹: MEVLÂNA yapt›¤› çal›madan hareketle bu ekerlerin de ad›n› ticari bir amaçla ald›¤› söylene bilir(Ünüvar, Kentler ve ‹mgeler seminer arat›rmas›). Çünkü Mevlana ekerlerinin eski ad› “Peynir ekeri”dir. Konya’da yaayan bir eker ustas› bu ekerlerin ad›n›n Mevlana olmas›n› yaln›z turizme ba¤lamaktad›r. Hatta çeitli turistlerin eker al›rken “Bu ekerin ad› neden Mevlana, acaba Mevlana bu ekerlerden çok mu yermi?” gibi sorular sorduklar›n› söyler. Ancak bu ekerin Mevlana ile bir ilgisi yoktur; yaln›z ca ilgi çekme amaçl› bu ismi alm›t›r. Bugün Konya, Mevlana’dan önemli ölçüde yararlanmaktad›r, özellikle turizm konusunda. Konya Büyükehir Belediyesi ve Selçuk Üniversitesi bata olmak üzere Mevlâna sevgisini ve anlay››n› tüm insanlara a›lamak ve Mevlâna’y› en iyi ekilde anlatmak amac› ile çal›ma yapan birçok kurulu vard›r. Örne¤in Konya Büyükehir Belediyesi Aral›k ay›n›n ikinci pazar›ndan 17 Aral›k’a kadar devam eden “Mevlana Haftas›”n› düzenlemektedir. Bu törenler Konya’da turizmi canland›rmaktad›r. Mevla na Haftas›, sema gösterileri, müzik ve iir dinletileri, iir, kompozisyon ve bilgi yar› malar›, güzel sanatlar sergileri, Türkiye’nin her yan›ndan gelen bilim adamlar›n›n konferanslar› ve tiyatro gösterilerinden olumaktad›r. Mevlâna ile ilgili konferanslar, yar›malar, sema gösterileri iir dinletileri yaln›z Konya’da de¤il, Türkiye’nin dört bir yan›nda hatta yurt d››nda da düzenlenmekte dir. Örne¤in geçti¤imiz günlerde Ankara’da, Genel sanat yönetmeni Semih Sergen taraf›ndan “Mevlana Ak ve Bar› Ç›¤l›¤›, iir ve Müzik Resitali” düzenlenmitir. Resi talde Mevlâna’n›n insan sevgisi ve hogörüsünden bahsedilmi, ney ve iir dinletisi sunulmutur. Mevlana’y› uluslar aras› boyutlarda tan›tmay› amaç edinen bir kurulu da Ulus lar aras› Rumi Derne¤i’dir. Bu kurulu Türk bilim adamlar› ile beraber Mevlana’y› tan›tma amaçl› Uluslar aras› Mevlana Seminerleri düzenlemilerdir. Bu seminerlerde Mevlana’n›n iirlerini bugünün diliyle yorumlam›lard›r. Mevlana ile ilgili çal›malar yapan bir di¤er kurulu da Ça¤da Mevlana A›klar› Toplulu¤udur. 1989 y›l›nda manevi bakanlar› Hasan Dede taraf›ndan kurulan toplu luk Mevlana’n›n ayd›n felsefesini yaatmay› ve tan›tmay› amaçlam› ve bu do¤rultu daki çal›malar›n› kuruldu¤u tarihten itibaren aral›ks›z devam ettirmitir. Konya ve Mevlana’y› dünyaya tan›tma amac›yla Selçuk Üniversitesi ve Konya Büyükehir Belediyesi çal›malar›na sanal dünyay› da dahil etmeyi unutmam›lar d›r. Buna dair birçok internet sitesi kurmu, ayr›ca üniversitenin, ehrin ve beledi yenin tan›t›lmas› amac› ile aç›lm› olan web sitelerine Mevlana ile ilgili bir bölümü eklemilerdir. ‹l y›ll›klar›nda ve belediye tan›t›m broürlerinde Mevlana’ya geni ölçüde yer vermilerdir. Mevlana’n›n yaln›z Türk milletini de¤il tüm insanl›¤› kendisine hayran b›rakan hogörüsü ve insan sevgisi, o unutulmaz sözü “NE OLURSAN OL Y‹NE GEL” ile halk a›klar›n›n iirlerinde yer almaktad›r. Ama ne ac›d›r ki bu hogörü bugün gün lük hayat›n a›lmaz sorunlar› alt›nda ezilmenin ve paran›n tutsa¤› haline getirilmenin gerilimlerini yok edememekte, hatta bu nedenle yok olmaktad›r. ‹nsan sevgisi ve hogörü kavramlar› bizden yava yava uzaklamaktad›r. Konya günlük hayatta Mevlana’y› söyler, Mevlana’y› duyar, Mevlana’y› yaar... Maddenin ötesinde bir mana yaay››d›r bu... Mevlana’n›n ölümsüz kiili¤i, ölümsüz eserler, sanat ve kültür çevresi, yak›nlar› dostlar›... KONYA'NIN ‹MGES‹: MEVLÂNA KENTLER ve IMGELER Konya ve Mevlana bir bütündür. Ne Mevlana Konya’dan ayr› düünülebilir, ne de Konya Mevlana’dan. Ve son olarak Mesnevi’nin son buldu¤u ah beyite yer ver mek istiyoruz: Gönülden gönüle bir pencere vard›r... Mevlâna Mevlâna üstad›m, şu yeşil Konya’da, Semah döner, hu rahman hu deyu deyu.. Onun aşuklar›, yanar, yak›n›r dünyada, Çağr› yapar, birliğe gel deyu deyu... Mevlâna üstad›m›n yeşil, yeşil türbesi, Semaha kalkm›ş, hu deyu mimli kubbesi, Mihman eyler, cümle can› yermez herkesi, Sever, sever hu rahman hu deyu deyu. . Nur s›z›yor nur, dünyaya Konyalardan, Aş›klar›n harman olduğu mekan›ndan, Yedi yüz y›ld›r, icazet devran›ndan, Semah tutmuş döner, hu hu deyu deyu.. Mevlâna üstad›m der, aramay›n bizi kabirlerde, Bizim yerimiz kabirlerde değil gönüllerde, Güneşin hem doğduğu, hem batt›ğ› yerde, Semah tutmuş döner, hu, hu deyu deyu. AŞIK ÇA⁄LAR‹ KAYNAKÇA ARAZ, Nezihe; “Mevlana’n›n Hayat›/ Ak Peygamberi” 1922 ERGUN, Saadettin Nusret; “Mevlana”, Ank. 1927 GÖLPINARLI, Abdülbaki; “Mesnevi Ve erhi” 1900-1982 ÖNDER, Mehmet, “Hamd›m, Pitim, Yand›m”; Ank. 1926 ÖNDER, Mehmet, “Mevlana Bibliyografyas›” ÖNDER, Mehmet, “Mevlana Celaleddin-i Rumi” Rehber Ansiklopedisi Celaleddin_i Rumi maddesi c. 3 s. 194-196 Rehber Ansiklopedisi Konya maddesi c. 10 s. 216-242 Akehir Belediyesi 2002 Y›ll›¤› Konya Büyükehir Belediyesi ‹l y›ll›klar› 1995-2001 2. Milli Mevlana Kongresi 3-5 May›s 1986 Konya 2. Uluslar aras› Mevlana Sempozyumu Bildirileri 1976 www. konya-bld. gov. tr www. konya. com KAYNAK K‹Ş‹LER I. Ak›n Küçükel, Konya- Mevlâna Pide-Kebap Salonu Gazi Mah. Ankara II. Gülcan Ünüvar, Gazi Üniversitesi Fen- Edb. Fak. Türk Dili Ve Edebiyat› 3. s›n›f ö¤rencisi KENTLER ve IMGELER KONYA'NIN ‹MGES‹: MEVLÂNA KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN Serap KARAKILIÇ Sizlere, bugün K›rehir’in bir imgesi durumunda olan “Ahi Evran” üzerine yapt› ¤›m›z arat›rmalar› sunaca¤›z. Bildiride, u üç ana bal›k üzerinde durulmutur: 1) “Ahi Evran” ›n yaam› ve kiili¤i ile, onun K›rehir’ in bir imgesi haline gel mesi süreci 2) K›rehir’in bir imgesi olan “Ahi Evran”›n kültürümüzde yay›lma alanlar› 3) Ça¤da kentin “Ahi Evran” yorumu “AH‹ EVRAN” IN YAŞAMI VE K‹Ş‹L‹⁄‹ ‹LE, ONUN KIRŞEH‹R’ ‹N B‹R ‹MGES‹ HAL‹NE GELMES‹ SÜREC‹ Eser ve davran›lar› ile tan›y›p anlayabildi¤imiz Ahi Evran, sanatkâr, mutasav v›f, bilgin, bilge ve tekilatç› yönleriyle tan›nmakta; hem gerçek, hem de ileride de¤inece¤imiz gibi efsane bir ahsiyet olarak kar›m›za ç›kmaktad›r. Az tart››l›r nitelikteki bilgilerle s›n›rl› kalarak, hayat›n› öyle özetleyebiliriz: “Ahi Evran eyh Nasiruddin Mahmut, ‹ran’›n Hoy ehrinde do¤mu ve daha son ra Horasan’da büyük bilgin Fahrettin Razi’nin derslerine devam etmitir. Ba¤dat’ta da bir dönem kalan Ahi Evran, o dönem Abbasi Halifesinin kurmu oldu¤u Fütüvvet tekilât›na girer. Daha sonra eyhi Evhadüddin Kirmani ile birlikte 13. asr›n bala r›nda Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Kayseri’ye yerlemi ve burada bir tabakhane kurarak debba¤l›k (dericilik) yapm›t›r. Bu yüzden de Anadolu’da bu meslekle u¤ra anlar›n-ayn› zamanda 32 çeit esnaf ve sanatkâr›n da-piri say›lm›t›r. Türkmen eyhi Evadüddin Kirmani’nin k›z› Fatma Bac› ile evlenen Ahi Evran, Kirmani ile birlikte Anadolu’yu ehir ehir gezmi ve gitti¤i her yerde Ahi örgütünü kurmutur. Selçuklular döneminde ise, Konya’ya gelmi ve tekilât›n› burada yay maya balam›t›r. Konya’da daha çok ilimle megul olan ve “Muhaddis” lakab›yla da an›lan Ahi Evran’ ›n bilinen yirmi kadar eseri oldu¤u tahmin edilmektedir. Ahi Evran’›n, zaman›nda Sadreddin Konevi ve di¤er baz› kimselere yazd›¤› mektuplar› da ünlüdür. Daha sonra Ahi Evran’›n K›rehir’e göçü, hayat›n›n son önemli mer halesidir. Ahi Evran, burada kald›¤› süre içerisinde baz› eserlerini, K›rehir Emiri Seyfeddin Tu¤rul’a ithaf etmi olup; bu eserlerden bir tanesi “Mevahici Seyfi” ad›n› ta›maktad›r. K›rehir’de kald›¤› on be y›ll›k süre içerisinde karamsar, insanlara küskün olup, devlet adamlar›n›n zulmünden ikayet eden ve ‹slam dininin ruhunu kaybetti¤ini her f›rsatta dile getiren Ahi Evran, burada vefat etmitir. Bir rivayete göre Ahilerin Mo¤ollara isyan› s›ras›nda öldürülen Ahi Evran’›n, kendi ad›yla an›lan mahallede ve caminin bitii¤indeki türbede gömülü oldu¤u bilinmektedir.” (Bay›r 1991: 12, Ça¤a tay 1982 : 431) Ahi Evran’›n K›rehir’in bir imgesi haline gelmesindeki en önemli sebep onun KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN KENTLER ve IMGELER burada sosyal bir birlik ve dayan›ma temeline dayanan Ahilik örgütünü kurmu olmas›d›r. K›rehir, Ahilik örgütünü Ahi Evran ismi ile birlikte benimsemitir. KIRŞEH‹R’ ‹N B‹R ‹MGES‹ OLAN “AH‹ EVRAN” IN ‹L‹N KÜLTÜRÜNE YAN SIMALARI Bu konuyla ilgili olarak dikkatlerinizi öncelikle, emsi Yast›man’a ait olan “Mem leket Hasreti” isimli destana çekmek istiyoruz. Bu destana ait olan dörtlükler, Ahi Evran’›n bugün K›rehir’in bir imgesi durumunda oldu¤unu kan›tlayan, en güzel örneklerdendir. Hac› Bekta, Ahi Evran Sultan› A›k Paa, Kaya eyhi canan› ‹marette neslim eyh Süleyman'› Ak ile ba¤r›ma sarmak istiyom. “Ahi Evran”, bata K›rehir olmak üzere, Anadolu halk› üzerinde önemsenecek boyutlarda izler b›rakm›t›r. Onun b›rakm› oldu¤u izler, kültürümüzü de uzun y›llar etkilemi; onun için pek çok iir, destan söylenmitir. Ayr›ca halk aras›nda onunla ilgili pek çok efsane teekkül etmitir. Ahi Evran taraf›ndan kurulan Ahi örgütünün kültürümüzdeki önemi ise herkesçe malûmdur. Yapt›¤›m›z yaz›l› kaynak arat›rmalar›nda K›rehir üzerine söylenmi pek çok iir ve destanda “Ahi Evran” ismi ile kar›lat›k. K›rehir üzerine söylenmi bir baka iirin ikinci dörtlü¤ünde Ahi Evran, di¤er K›rehir büyüklerinden olan ›kpaa, Hac› Bekta-› Veli, Gülehrî gibi isimlerle birlikte an›lm›t›r. KlRŞEH‹R Ey tarihi ehir; kültür merkezi... Seni yadederim, duydukça ad›n. Ortaasya as›ll›, o ayd›nlar› Okur, duyar sevinirim K›rehir A›kpaa, Hac› Bekta Veliyi Gülehri'yi Ahi Evran Veli'yi... Bir kökte uzam› sarma›k gibi, Hepsinin dal›s›n, birisin K›rehir Ahmet DULKAD‹RO⁄LU Ahi Evran, ayn› anda hem efsane, hem de gerçek bir ahsiyet olarak kar›m›za ç›kmaktad›r. O, baz› menk›belerde sahabe gösterilecek kadar uzak, baz› kaynaklar ca da Orhan Gazi ile ça¤da bilinecek kadar yak›nd›r. Türk sanat ve ticaret ahlâk›n›n teekkül etmesi ve yay›lmas›nda çok önemli hizmetler görmü, Anadolu Ahi tekila t›n›n en bata gelen kurucusu olan “Ahi Evran”, ayn› zamanda onun menk›besinin ad›d›r. “Bütün Ahi secerenamelerinde ve fütüvvetnamelerde onun y›lanlarla baz› harikuladelikleri anlat›lmaktad›r. Onun hakk›nda anlat›lan y›lanla ilgili bu efsane den dolay› kendisine “Evran” dendi¤i bu kaynaklarda belirtilmektedir ve bu ad› ile mehur olup, esas ad› olan eyh Nasiruddin Mahmut unutulmu veya kullan›lmaz olmutur.” (Bay›r 1991 : 12) KENTLER ve IMGELER KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN imdi de sizlere, Gaziantep Ahi Tekkesi’ne ait olan bir “Ahi Seceresi”nden bah setmek istiyoruz. “Söz konusu olan secerede, Ahi Evran’›n soy kütü¤ü ve Evran ad›n› al››yla ilgili bölümün özeti u ekildedir: “Adem neslinden Abdulmenaf, bundan Ha›m, bundan Abdulmuttalip, bundan da Abbas oldu. Abbas’›n o¤lu Sultan Ahi Evran’d›r. Bir gün Hazret-i Muhammed, eshab›n haz›r bulundu¤u bir s›rada Hüseyin Gazas› için silahlar›yla birlikte haz›r bulunmalar›n› söyledi. Amcas› Abbas’a sanca¤› size veriyorum, dedi. Abbas : Ya Resulullah ben çok yal›y›m, bu görevi o¤lum Mahmud’a verin, diye konutu. Bu s›rada Cebrail, Mikâil, ‹srafil, Azrail ve öbür melekler de haz›rd›. Tanr›’n›n elçisi el kald›r›p dua etti. Bu sancak k›yamete kadar Abbas’›n soyunda kal›p 32 esnafa yol ve erkan ö¤retir. Kalk›n gazaya gidin, dedi. Perembe günü yola ç›k›ld›. Sultan Ahi Evran ve yan›ndakiler Hüneyn’i fethedip döndüler. Tanr› elçisinin sorusu üzerine Hazret-i Ali, Ya Resulullah, Ahi Sultan Mahmud bir elinde sancak, öbüründe k›l›nç her yanda Evran gibi savat›. Bunun için ona Sultan Ahi Evran dediler, diye yan›t lad›. Bunun üzerine ashabdan her biri birer arma¤an ve yeil bayrak verdiler. Tanr› elçisi Hazret-i Ali’ye, sen ne vereceksin diye sordu. Ali, ben de k›z›m› veririm dedi. Tanr› elçisi, Ali’nin k›z› Rukiye ile nikâhlar›n› k›yd›. Üç gün üç gece dü¤ün yap›ld›. ‹lk gün 33 koyun, ikinci gün 33 keçi, üçüncü gün 33 s›¤›r kesildi. Üç gün sonra el öpüldü. Tanr› elçisi, Ahi Evran Sultan Mahmud’un elini sa¤ eline al›p Hazret-i Ali’nin mutfa¤›na götürdü. Dü¤ünde kesilen deriler burada toplanm›t›. Bunlar› Ahi Evran’a teslim etti. Ahi Evran bir gece, bir gündüz bunlar› renk renk boyad›. Sonra Tanr› elçi sine götürdü. Hazret-i Ali kamç›n›n sap›yla bunlar› cilâlad›. Tanr› elçisi Ahi Evran’›n beline kemer ba¤lad›. ‹zin verdi, dua etti. Bu s›rada Cebrail, Mikâil, ‹srafil, Azrail ve baka melekler, Hazret-i Ali 32 sanat 7250 esnaf›n pirleri el kald›r›p dua ettiler. Sanat ve esnaf pirleri Ahi Evran’ ›n yol ve erkan›na ba¤land›lar. Ahi Evran 830’ da Rum diyar›na ayak bast›lar. Bir yerde durmad›lar. K›rehir’e gelip burada bir i yeri açt›lar. Halk ziyaretine gelip bizim bir korkumuz var. Bir ejdarha ortaya ç›kt›. Onun yapaca¤› kötülüklerden bizi kurtar, diye yalvard›. Ejderhay› ona gösterdiler. Ahi Evran Ejderhay› zarars›z hale getirdi. 93 y›l yaad›. ” (Güzelbey 1984 : 86) Belgenin bundan sonraki bölümünde Ahi Evran’› öven bir iir yer almaktad›r. (EK 3) Türk esnaf ve sanatkârlar› aras›nda kurulan s›k› ibirli¤i, Ahi Evran taraf›ndan kurulan Ahili¤in bir yan kolu ve uzant›s› olan “yaren örgütü” arac›l›¤›yla köylere dek ta›nd›. Temelinde Ahilik düzeni bulunan esnaf tekilat›, sonralar› “loncalar” ya da “gedik sistemi” gibi adlarla an›lan düzenlere dönümütür. Kültürümüzde Ahi ve Ahilik üzerine söylenmi pek çok iir vard›r. Bunlardan biri de, bu konuda epeyce ilmi arat›rma yapm› olan Ayhan ‹nal’a aittir. (EK 4) ÇA⁄DAŞ KENT‹N “AH‹ EVRAN” YORUMU Buraya kadar, 13. yy. balar›nda K›rehir’e gelerek, ömrünün geri kalan k›sm›n› burada geçiren Ahi Evran ve onun kurmu oldu¤u Ahilik tekilat›n›n K›rehir’in bir imgesi durumuna gelmesi sürecinden ve onun kültürümüzdeki yerinden bahsetme ye çal››lm›t›r. Bu bölümde ise, günümüz “K›rehir”inin bu imgeyi nas›l de¤erlendirdi¤inden, KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN KENTLER ve IMGELER en az›ndan bu imgeyi de¤erlendirmek ad›na gösterdi¤i gayretlerden bahsetmeye çal› aca¤›z. Bu konudaki tespitler alan arat›rmas› tekni¤iyle elde edilmitir. K›rehir’e bu konuda arat›rma yapmak için gitti¤imizde, otogar›n önünde “Ahi Evran Camii” tabelas› ile kar›lat›k. Bunun üzerine derhal bu camiyi görmek üzere yola koyulduk. Ahi Evran Camii, K›rehir'in merkezinde olan ve kendi ad›yla an›lan mahallede yer almaktad›r. 1482 y›l›nda Ahi Evran’›n takipçilerinden birisi taraf›ndan yapt›r›lm› t›r. Mescit, Ahili¤in kurucusu Ahi Evran’›n türbesi ve zaviye-tekke olarak kullan›lan mekanlardan olumaktad›r. Ahi Evran Camii’nin önünde büyük bir alan vard›r. Bu alan Ahi Evran Meydan› olarak bilinmektedir. Ayr›ca bu meydan›n içinde Ahi Evran’› temsil eden bir heykel vard›r. K›rehir Belediyesi, “Ahi Evran” ve Ahili¤in yaat›lmas› konusundaki ilk çal› malar›n› esnaflar›n dükkan isimlerinin Türkçe olmas› yolunda gayret sarfederek ba latm›t›r. Bunun için de meclis, 1995’te karar alm›t›r. Ayr›ca, kaliteli mal üretmek ve haks›z rekabeti önlemek için zab›talara talimat verilerek ilerleme kaydedilmitir. (KK:1) Ayr›ca ehirde, valinin bakan›, belediye bakan›n›n da bakan yard›mc›s› bulundu¤u “Ahi Üniversitesi Vakf›” vard›r. Bu vak›f, ehirde üniversitelemeyi ve fakültelerin ço¤almas›n› sa¤lamaya çal›maktad›r. Ayr›ca, Cumhurbakanl›¤› ve Gazi Üniversitesi Rektörlü¤ü gibi üst kademelerle görümeler yap›larak h›zl› bir geli im süreci içine girilmitir. Bununla birlikte yak›n bir zamanda aç›l›› yap›lan “Ahi Evran Üniversitesi Kam püsü”, Ahi Evran isminin yaat›ld›¤› yerlerdendir. Bu çal›malar hakk›ndaki bilgileri K›rehir belediye bakan› ile yap›lan görümeler sonucu elde edilmitir. K›rehir’de Ahilikten kalma bir kurulu olarak “K›rehir Esnaf ve Sanatkârlar Odalar› Birli¤i Bakanl›¤›”n›n varl›¤› da dikkat çekicidir. Bu kuruluun bakan› olan Kenan Kerimo¤lu ile yap›lan görümeler sonras›nda ise, bünyesinde 20 tane meslek odas› bulundu¤u ö¤renilmitir. K›rehir Esnaf ve Sanatkârlar Odalar› Birli¤i Bakanl›¤›, kamu kurulu niteli¤inde ve Esnaf Odalar› Birli¤ine ba¤l› bir kurumdur. Bu kurumun amac›, bugünkü ça¤› m›zda esnaf ve sanatkârlar›n çekti¤i s›k›nt›lar› bir elde toplay›p, devlet bünyesinde çözüm yollar› aramak ve bu yollarla beraber esnaf ve sanatkâr›n çekti¤i s›k›nt›lar› yetkili a¤›zlara iletmektir. Yörede ayr›ca, bir Ahilik Arat›rma ve Dokümantasyon Merkezi” kurulmutur. Ahilik Arat›rma ve Dokümantasyon Merkezi’nde arat›rmac› olarak çal›an, Halil Çal››r’›n verdi¤i bilgilere göre bu merkez, Kültür Bakanl›¤› bünyesinde bulu nan “Halk Kültürlerini Arat›rma ve Gelitirme Genel Müdürlü¤ü” nün 1998’de K›rehir’de bir “Ahilik Arat›rma Merkezi” kurulmas› yönünde ald›¤› karar ile kurul mutur. Bu kuruluun amac›, Ahilik felsefesinin yurdumuza ve dünyaya yay›lmas›n› sa¤lamakt›r. Ayr›ca bu merkez, Ahi Evran ad›na çeitli festivaller, sempozyumlar ve konferanslar düzenlemektedir. K›rehir’de farkl› tarihlerde çeitli festival ve enlikler düzenlenmektedir. Bu enliklerden birisi de esnaf kurulular› birli¤ince düzenlenen ›k Paa’y› anma KENTLER ve IMGELER KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN günüdür. Yörede, her y›l Ekim ay›n›n ikinci haftas›nda kutlanan “Ahilik Kültür Haftas› ve Esnaf Bayram›”, 1965’ten beri geleneksel olarak sürdürülmektedir. 1977’den itibaren uluslararas› nitelik kazanan ve “Esnaf Bayram›” olarak kutlanan enlikler, 1987’de K›rehirlilerin yo¤un giriimleri sonucu “Ahilik Kültür Haftas›” olarak resmi yet kazanm›t›r. Hafta süresince ilde kurulan kutlama komitesinin organizasyonu ile sempozyumlar, paneller ve gösteriler düzenlenir. Ahi sofralar› kurulur ve Ahili¤in geleneksel törenlerinden “ed Kuatma” gösterileri yap›l›r. “ed Kuatma” bir tür, kalfal›ktan ustal›¤a geçi merasimidir. Ayr›ca bir de “pabucun dama at›lmas›” olay› vard›r. Bunun anlam› ise, kabul edilmeyen bir maldan veya mal›n çürük, özürlü ç›kmas›ndan dolay› esnafa dükkân kapatma cezas› verilmesidir. Bu gelenek aktif olarak yaat›lmasa da halk aras›nda bilinmektedir. “Ahilik Kültür Haftas›” enlikleri daha önce de¤indi¤imiz Ahi Evran Camii önün deki Ahi Evran meydan›nda yap›l›r. K›rehir’de her y›l yap›lan Ahilik Kültür Haftas› ve Esnaf Bayram›n›n amac› udur: Türk esnaf›n›n önderi olarak bilinen Ahi Evran’ ›n ça¤da yaam artlar›na uygun törelerini yaatmak, ticarette ve sanatta ahlâki temellere dayal› güzel gele neklerini, tüm dünya esnaf ve sanatkârlar›na duyurarak onlar›n her y›l K›rehir’de biraraya gelmelerini sa¤lamakt›r. Ayr›ca K›rehir’de “Ahi Evran” ismi, bu gün pekçok kurum, kurulu ve bina larda yaat›lmaktad›r. Bunlardan baz›lar› “Ahi Polis Merkezi”, “Ahi Çar›s›” ve Ahi Evran ‹l Telekom Müdürlü¤ü” dür. Kültür Bakanl›¤›’na ba¤l› olarak kurulan “Ahi Evran Halk Kütüphanesi”de “Ahi Evran” a verilen önemi kan›tlay›c› niteliktedir. Ahi Evran isminin yaat›l›p korunmas› için, günümüzün ihtiyaçlar› neticesinde gelien son teknoloji nimetlerinden olan, bilgisayar ortam›ndan da yararlan›ld›¤› görülmektedir. Bu noktada “Ahilik” ve “K›rehir” ile ilgili pekçok internet sitesi bulun du¤u bilinmektedir. Sonuç olarak “Ahi Evran” isminin ve onun felsefesinin kültürümüzde ve bugün K›rehir’ de canl› bir ekilde yaat›lmakta oldu¤u görülmektedir. EK 2 Berekallah Tekkemiz buldu nizam-› izzeti Her ola her bir gelene bu dünya kümbati Piivam›z Hazret-i Adem Safiyyulhad›r La cerem ol iledi bu pir pâki sanat› Nice gaip erleri âlemde gülbankin çeker Pirimiz ol Ali sultan ‹bn-i Abbas hazreti Ta tarikat erkân› haredek yad ederiz. Nimetullah Ahi Evren tanr›n›n bir nimeti. Halikin has kulu peygamberin has ümmeti u¤liya hizmet-i ihlak ile hizmet et bu tekkeye Hal›k›n has kulu Ahi Evran peygamberin Has ümmeti. EK 3 AH‹ VE AH‹L‹K KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN KENTLER ve IMGELER Ahi o ki gönül al›c› gerek Ahilik s›mn› bilici gerek, Herkes bilip yapabilir ve lakin Yapt›¤› yararl›, kal›c› gerek. Abi Evran Veli ve Hac› Bekta Veli deryas›na kal›c› gerek. Kalbde sevgi, elde hüner, altta at, Belde petemaldan k›l›c› gerek. Zay›fa, yoksula yard›m ederek Hay›rl›da karar k›l›c› gerek, ‹yili¤i, güzelli¤i, helâli ‹nsan eme¤inde bulucu gerek. Çal›may› sevip, sevdirmek için Gönlü ferah, yüzü gülücü gerek, Adam yetitirip, i ö¤reterek Her yana ustalar sal›c› gerek. Yi¤itli¤i, dürüstlü¤ü taç edip ‹nsan sevgisiyle dolucu gerek. Eli aç›k, gözü-gönlü tok olup Kâr›, hakçasma bölücü gerek. Sevgisiyle, sayg›s›yla, iiyle Her alanda örnek olucu gerek. Papuç dama at›lmadan erefle Ahilik yolunda ölücü gerek. Ayhan ‹NAL KAYNAKÇA Bay›r (‹rfan), ubat 1991, “Âhi Evran ve Fikriyat›”, “Kar›nca”, Say› : 650, Sayfa : 12-15 Bozyi¤it (A. Esat), 1989, Ahilik ve Çevresinde Oluan Kültür De¤erleri Bibliyografyas› (1923-1988) (Deneme), Ankara, Ankara Üniversitesi Bas›mevi Ça¤atay (Neet), 1982, Anadolu’ da Ahilik ve Bunun Kurucusu Ahi Evren, Ankara, Türk Tarih Kuru mu Bas›mevi Güzelbey (Cemil Cahit), 1984, “Bir Ahi Seceresi”, “XX. Ahilik Bayram› Kongresi Tebli¤leri Ve Esnaf ve Sanatkârlar›n Sosyo-ekonomik Meselelerinin Tart››ld›¤› Panel Tebli¤leri”, K›rehir ‹nal (Ayhan), Ekim 1986, “Ahilik ve Kooperatifçilik”, “Kar›nca”, Say› : 526, Sayfa : 5-6 Kocatürk (Saadettin), 1984, “Fütüvvet ve Ahilik”, “XX. Ahilik Bayram› Kongresi Tebli¤leri”, K›rehir Soykut (Refik), 1984, “Tarihte Esnafl›k ve Ahilik”, “XX. Ahilik Bayram› Kongresi Tebli¤leri”, K›rehir Turhan (Salih), Kara (Mehmet), Tan (Nail), Gündüz (Abdullah), 2000, K›rehir Halk Müzi¤i, Ankara KAYNAK K‹Ş‹LER : 1) Halil ÇALIIR 2) Arif EK‹C‹ 3) Kenan KER‹MO⁄LU KENTLER ve IMGELER KIREH‹R'‹N ‹MGES‹ AH‹ EVRAN ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ Bengisu KOLCU YAREN KÜLTÜRÜ Türkler, insanl›k tarihinin en eski ve köklü milletlerinden biridir. Türk milleti, tarih boyunca baka milletlerle sosyal, siyâsî, ticârî, iktisâdî, kültürel, askerî ilikiler kurmu ve bu ilikilerde kendi kimli¤iyle ortaya ç›km›t›r. Bu çerçevede Türk kültü rünün bir parças› olan ‘yarenlik’ üzerinde durulmas› gereken bir kültür ö¤esidir. Sosyal bir kurum olan Yaren Tekilat›’n›n iki önemli kayna¤› Türk töresi ve ‹slâm inanc›d›r. Mo¤ol istilas›n›n a¤›r bask› ve zulümleri alt›nda kalan Anadolu’da Ahi Teki lat›, hem igalci Mo¤ollara kar› direnmi hem de Türk halk›n›n birli¤ini, maddî ve manevî gücünü temsil etmitir. Anadolu ahilerinin pîri Ahi Evran, ehit olunca ahi eyhleri, Ankara ve Çank›r›’ya çekilmilerdir. Mo¤ol istilas›n›n etkileri, Çank›r›’da pek hissedilmedi¤i için ahilik çerçevesinde oluan kültürel de¤erler, Çank›r›’da yaa may› sürdürmütür. Hac›eyho¤lu Hasan ÜÇOK, ‘Yaren Kültürü’nün ahilik ve fütüvvet kurumlar›yla ayr›ca yeniçeri tekilat›yla yak›n ilgisi oldu¤unu öne sürmütür. (ÜÇOK 1932:45) Ahilik örgütü, Anadolu’da sadece kent ve kasabalarda esnaf ve sanatkârlar gibi ekonomiye yön veren s›n›f› e¤itmekle kalmam›; köy baz›na kadar örgütlenerek e¤i tim ve insan yetitirme ilevlerini yerine getirmitir. Yaren kültürü ise böyle güçlü sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sosyo-politik örgütün kendine özgü sentezidir. Yaren tekilat›, bahsedilen bu kurumlarla münasebetleri görülmesine ra¤men onlardan farkl›, kendine özgü millî bir kimli¤i olan sosyal bir kurumdur. Yaren kelimesi yarlar, sevgililer, dostlar, arkadalar ile erkekler yi¤itler anlam lar›na gelir. Yarenlik, insan yetitirme, insan› hayata haz›rlama; halk müzi¤i, halk mutfa¤›, halk tiyatrosu, halk edebiyat› gibi ulusal kültür de¤erlerini yaatma ve yeni kuakla ra aktarma görevlerini yüzy›llard›r yerine getirmi sosyal bir kurumdur. Yaren ocaklar›, esnaf ve loncalar›n aktif rol ald›¤› y›llarda esnaf›n i yerini kapat t›ktan sonraki sohbet, e¤lence meclisleri iken zamanla sadece esnaf meclisi olma durumundan s›yr›lm›t›r. Yaren meclisleri, yarenin kurulu aamas›ndan, yaren odalar›n›n donan›m›na, yaren odalar›na giri kurallar›na, yemeklerin yenilmesine, oyunlar›n oynanmas›na, mahkemenin kurulmas›na ve di¤er unsurlar›na kadar ritüellere büyük önem vermi sosyal bir kurum halinde olumutur. Yaren meclisleri eski Türklerdeki 24 O¤uz boyunu temsil edecek ekilde bir baa¤a, bir küçük baa¤a ve 22 yarenden oluur. Bu meclislerde bir de orta ilere bakan çavu vard›r. Sanayileme ile yaanan köyden ehre göçler, Çank›r› kasaba ve köylerinde ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ KENTLER ve IMGELER nüfus azalmas›na yol açm› buna ba¤l› olarak kültürel de¤erler de a›nmaya ve unu tulmaya balam›t›r. Buna ra¤men Ankara, ‹stanbul, ‹zmit, K›r›kkale, Karabük gibi yerlerde ve Avrupa’daki Çank›r›l›lar aras›nda yaren meclisleri düzenlenmeye devam etmektedir. O¤uz boylar›n›n yo¤un ve önemli bir yerleim yeri olan Çank›r› co¤rafyas›, ahi lik ile Türk kültür varl›¤›n›n kayda de¤er bir gelene¤ini yaatm›t›r. Günümüzde yaren meclislerinin sosyal etkisi, gittikçe azalmaktad›r. Eskiden babalar, çocuklar›n›n yaren sohbetlerine kat›lmalar›n› hararetle isterlermi. Nas›l askerlik yapmayan erkek, Türk toplumunda olgunlamam› erkek olarak kabul edi lirse Çank›r›’da yaren meclisine dahil olmam› erkek de kâmil insan say›lmazm›. ‘At›n iyisi alayda, kab›n iyisi kalayda ‹nsan›n iyisi de YARANDA belli olur’ ifadesi, ahlakî düüncelerin ve kurallar›n toplumda etkisini kuvvetle hissettirdi¤i zamanlarda yaren ocaklar›n›n fertleri terbiye eden kurumlar oldu¤unu göstermekte dir. Bu nedenle yaren ocaklar›, birer okul durumundaym›. Bu özellik geçmie naza ran günümüzde çok az devam etmektedir. (KIYMAZ 1996:25) ‘K›z, anadan ö¤renir sofra düzmeyi O¤ul, babadan ö¤renir sohbet gezmeyi’ ifadesi Çank›r›’da bir hayat ilkesi haline gelmitir. üphesiz bu ilkenin kökleri, O¤uz Türkleri gelene¤inden gelmektedir. Nitekim Dede Korkut Hikayelerindeki: ‘K›z, anadan görmeyince ö¤üt almaz O¤ul, atadan görmeyince sofra çekmez’ ifadesi ile münasebeti aç›kt›r. (ÖZKAN 2002:2) Yarenlik, insanlar› tek tek kucaklayan, insan›n kendini tan›mas›n› sa¤layan, erdemli olmay› ö¤ütleyen, ve k›skançl›k ihtiras gibi duygular› dizginleyen bir ö¤reti dir. Ahilikle dolay›s›yla lonca tekilat›yla alakas› olan yaren kültüründe esnaf, dürüst bir ekilde hizmet etmeyi kendine düstur edinmitir ki dükkan›n›n levhas›na: ‘Her sabah besmeleyle aç›l›r dükkan›m›z Hakk’a iman ederiz, müslümand›r an›m›z E¤risi varsa bizden, do¤rusu elbet sizin Hilesi, hurdas› yok; helalinden mal›m›z Müterimiz velinimet, YARANIMIZ yarimiz Ziyadesi zarar verir kanaatir kâr›m›z’ diye yazabilmitir. (ÖZKAN 2002: 22) Yaren kültürünün genç kuaklara aktar›lmas› için küçük yataki erkek çocukla r› yaren meclislerinde e¤lenceye kat›l›r. ‘Ah yine akam oldu ezan sesi var Hep ellerin YAREN‹ var, ei (›ss›) var aman ei var’ dizeleriyle balayan ‘Akam Havas›’yla aç›l›r. (EK 1, ÖZKAN 2002: 33)Bu türküden sonra çeitli yöresel türküler bir saat kadar devam eder. Yaren meclislerinde misafirler u¤urland›ktan sonra yaren a¤alar, babaa kal›r lar. Yaren a¤alar da¤›lmadan önce bir sonraki hafta oca¤› yakacak yaren a¤alara ‘Arap’ vermek için ‘Arap Verme Töreni’ yap›l›r. (‘Arap’, zilli maa ve defe verilen add›r. Bu ad›n nereden geldi¤i ve neden verildi¤i bilinmemektedir.) Bu tören s›ra s›nda saz heyeti, ‘Arap Verme Havas›’n› çalar. Bu esnada bütün yaren a¤alar ve sazendeler: KENTLER ve IMGELER ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ ‘Fakirin geldi divane Elinde gül dane dane YARAN ba› izin kime ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun’ dizeleriyle balayan türküyü söylerler. (EK 2, KIYMAZ 1996: 24) Bu türkü, yaren meclislerindeki adab›, dayan›may› ve ba¤l›l›¤› göstermesi aç›s›ndan önemlidir. ‘Arap Verme Töreni’yle yaren meclisinin ocak yakma gecesi, böylece sona ermi olur. Günümüzde yaren meclisleri her eyden önce eski sosyal görevlerini uygula maktan uzaktad›rlar. Eskiden esas amaç sosyal adaleti, yard›m severli¤i, eitli¤i k›sacas› toplum düzenini korumakt›; e¤lence ise sadece bir araçt›. Bu durum özellik le son otuz y›l içinde de¤iiklik göstermi; yaren meclislerinin bir ço¤unda e¤lence, ön plana ç›km›t›r. Çank›r›l› ›k Molla Mehmet AKÇA’n›n : ‘u yalan dünyan›n sonu yoktur Bu s›rr›n asl›na erenler çoktur Devrin YARENL‹⁄‹ ba¤r›ma oktur Hakk›n hikmeti var onu bilelim (BAK‹ 1953:31) dizeleriyle balayan iiri, bu gün de geçerli olan bu yozlamay› eletirmektedir. Sadece gelenekte yaayan türküler, sözlü kültür ürünleri de¤il; halen yarat›lmak ta olan edebî ürünlerde de yaren kültürünün Çank›r›’n›n bir imgesi oldu¤unu görebil mek mümkündür. Bu, Çank›r› yaren meclislerinde yaren a¤al›k yapm› olan Necati ÜLKER’in u m›sralar›ndan da anla›lmaktad›r: ‘Saat yirmi dördü geçer sofra kurulur meclisimizde misafir a¤alar bulunur Yiyin beyler yiyin afiyet olsun Baa¤alar, YAREN a¤alar, misafir a¤alar Size selam olsun... Ne mutlu bize ki YAREN OCA⁄IMIZI açm››z YARENLER diyar› Çank›r›’m! (EK 3, KIYMAZ 1996:75) Kültür Bakanl›¤›’n›n katk›lar›yla kurulan Çank›r› Yaran Kültürü Yaatma Derne ¤i’, Çank›r›l›lar Kültür ve Sosyal Yard›mlama Vakf› taraf›ndan ç›kar›lan ‘Yaren Mec lisi’ dergisi ile Çank›r›l›lar Vakf› taraf›ndan ç›kar›lan ‘Çank›r› Yaren ‘dergisi yarenli¤in Çank›r›’n›n sembolü oldu¤unu göstermektedir. Yarenlerimiz modern hayatta televizyon programlar›na kat›lmakta ve bu yolla gelir elde etmektedirler. Bir çok devlet kurumunca yaren kültürü hakk›nda kitap bast›r›lm›t›r. Yaren kültürünü yaymak amac›yla kurulan vak›flar taraf›ndan ç›kar› lan dergiler, yaren meclislerinde söylenen türküleri toplayan kasetler, Çank›r›’y› ve yaren kültürünü anlatan cdler, internet siteleri (www. karatekin. net.) yarenlik imge sinden yararlanma sahalar›n› göstermektedir. Bugün biz yarenin ruhunu yeniden kefetmeliyiz. Onu, özündeki düünceyi, sev me, sayma, yard›m etme, akalaman›n özüne do¤ru götüren yüksek varolu düün cesinden koparmadan incelemeliyiz. Onu, suflî mizah ve akalar›n, insan› yaralayan ve küçülten sonradan ilave edilmi katk›lar›ndan ar›nd›rmal›y›z. Onu 12. yüzy›ldaki safl›¤› ile yeniden kefederek hayat›m›za katmal›y›z. . (KIYMAZ 1996: 2) ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ KENTLER ve IMGELER Yaren kültürünün birinci derecede yaat›ld›¤› yaren meclisler, müzelik durumla r›ndan kurtar›lmal›, maddî ve manevî yönden desteklenmelidir. Bu nedenle Kültür Bakanl›¤›, valilik veya belediye bütçelerinden uygun bir ödenek ayr›lmal›d›r. Ayr›la cak bu ödenek, il ilçe veya köylerdeki yaren meclislerinin ihtiyaçlar›n› kar›lamak üzere belli bir plan halinde da¤›t›lmal›d›r. Öncelikle Çank›r›’da yaren kültürünün özelliklerine uygun yaren evleri yap›l mal›, bunlar›n say›ca ve kalitece gelitirilmesi yollar› ve çareleri aranmal›d›r. ‹l, ilçe ve köylerde yeni yaren meclislerinin kurulmas› ve yaat›lmas› tevik edilmelidir. Orta okul ve lise ö¤rencilerine yönelik dönemlik kurslar aç›lmal›, okullara özgü minyatür yaren meclislerinin kurulmas› ve yaat›lmas› sa¤lanmal›d›r. Yaren meclis lerinin baa¤alar›, yaren a¤alar› her türlü siyasî düünceden uzakta olmal›, sosyal ilikilerinde partiler üstü yakla›m tarz›n› bütün ç›plakl›¤› ile ortaya koymal›d›rlar. Yarene gönül vermi her insan›n unutmayaca¤› en önemli nokta; partizanca tutum ve davran›lardan mutlaka soyutlanmak olmal›d›r. (KIYMAZ 1996: 83) ‘Bir m›h bir nal, bir nal bir at, bir at bir ordu kurtar›r. ’ Ölçüsü do¤rultusunda yaren kültürünün korunmas› ve yaat›lmas›n›n gereklili¤ini idrak eden etkili ve yetki li bütün insanlar›n harekete geçme zorunlulu¤u ve sorumlulu¤u bulunmaktad›r. Bu sorumlulu¤u kendine görev edinen, yaren kültürünü varl›¤›m›z›n temel ilkesi olarak gören, bu amaçla çareler arayan kiilerin giriimleri desteklenmelidir. Öncelikle Çank›r›’dan yetimi olan devlet adamlar› ve bürokratlar olmak üzere bütün yetkililer Türkiye genelinde yaren meclislerini yayg›nlat›rmak için maddî ve manevî güçlerini etkin biçimde ortaya koymal›d›rlar. EK 1 AKŞAM HAVASI Ah yine akam oldu ezan sesi var Hep ellerin YAREN‹ var, ei (›ss›) var aman ei var, Ben garibin u cihanda nesi var, yar yar aman hey... Ben saramam ah efendim kim sars›n seni, yar sars›n seni, Vazgeçemem gel efendim kim sars›n seni, yar sars›n seni. Akgül ile k›rm›z› gül garuur, Garuur da bir arada buluur, aman buluur, Hasret olan bir gün olur gavuur yar yar aman hey... Ben saramam ah efendim kim sars›n seni, yar sars›n seni Vazgeçemem gel efendim kim sars›n seni, yar sars›n seni. Ah sabah olmay›nca kap› aç›lmaz, Günler do¤may›nca benler seçilmez, Yavru da gelmeyince bade içilmez, ebab›m gel gel... Aman da gel gel, yavru da gel gel. Kalk gidelim Karada’a yokua Ak memeler birbirine tokua Ne istersin bir gecelik cumbua A¤lama kömür gözlüm yol ayr› dütü, Hey... Aman aman. Ayvada (patlak) dibi serin olur yatmaya, KENTLER ve IMGELER ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ K›zlar gelür seyrimize bakmaya, Hey... Aman aman, hadi yavrum oh oh, Ne istersin bir gecelik yatmaya, Lira lira ister ak gerdana takmaya Hey... Aman aman, hadi yavrum oh oh, Gar›da gavun yerler, biz de varsak ne derler Otursak biz de yesek, u unun nesi derler Yavruca¤›m, sevdice¤im, ›k›r ›k›r ›k›rdama gel yan›ma Al sana f›nd›k, f›st›k, f›st›k çürük ç›kt› yar›ya Kar›da harar durur, zülfünü darar durur K›z›n gönlü olursa o¤lan› arar bulur, Yavruca¤›m, sevdice¤im, f›k›r f›k›r f›k›rdama gel yan›ma Yavruca¤›m, sevdice¤im, ›k›r ›k›r ›k›rdama gel yan›ma Al sana f›nd›k, f›st›k, f›st›k çürük ç›kt› yar›ya EK 2 Fakirin geldi divane Elinde gül dane dane Yaran ba› izin kime ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Ba›nda ya¤l› bir astar Gel a¤am cemalin göster Yaranlar sohbetin ister ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Hac› hac› can›m hac›! Ba›nda alt›n tac›! Sohbet tatl› sonu ac›! ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Evlerin önü oluk G›rnatac› üfler soluk Pilav›n içine (coluk) ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Evlerinin önü dere! Gelir gö¤üs gere gere Pilav›n içine (Deve!) ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Bak›rc›lar döğer kazan ‹çimizde yoktur (k›zan) (Bezcilik) et de para kazan ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ KENTLER ve IMGELER Yeniçeri, yeniçeri Belinde b›çak, hançeri Al Arab›, gir içeri ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Kalk gidelim bizim ba¤a Selam verdim sola sa¤a Al Arab› (Ahmet) A¤a! ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Evlerinin önü imir Günler do¤ar ››l ››l! Pilav› ya¤l›ca piir ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Bahçemde erik olmas›n Soyunda (Yörük) olmas›n Eviniz çürük olmas›n ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun Makatl›kta olursa saçak Kimi yalan kimi gerçek Yaranlar istiyo köçek ‹ç a¤am afiyet olsun Sohbetin mübarek olsun EK 3 YAREN MECL‹S‹ Y›l bin dokuz yüz seksen sekiz Biz yirmi be kii bir araya gelmiiz. Örf ve adetlerimize ba¤l› kalarak Çavu, reis, baa¤alar›m›z› seçmiiz Ne mutlu bize ki yaren oca¤›m›z› açm››z YARENLER D‹YAR‹ ÇANKIRI’M Ey Çank›r›l›m, hemerim! Sözlerime kulak ver ve dinle, Çank›r›’y› sev, sevdir tüm kalbinle Gelecek nesil senden bir eyler kapmal› Yarenimizi, örf ve adetlerimizi tatbikle yaatmal› YARENLER D‹YAR‹ ÇANKIRI’M Çank›r›’m›n yarenleri neeli mi neeli Ben yarene girdim, oldum dört köeli Yarende örf ve adetler yaan›r Örf ve adetlere uymayan talan›r YARENLER D‹YAR‹ ÇANKIRI’M KENTLER ve IMGELER ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ Tarihte geçer Karatekin Fatih Kalesi Yoktur hiçbir yerde Karatekin Fatih Efsanesi Efsaneler diyari Çank›r›’m ! Mesire yerlerin vard›r Ilgaz doruk tepesi, orada geçer günlerin en ahanesi Ne mutlu bize ki yaren oca¤›m›z› açm››z YARENLER D‹YAR‹ ÇANKIRI’M Çank›r›’m ! Sen küçük irin bir yersin ‹nsanlar›n› pek çok seversin Aman ne de misafirperversin Ne mutlu bize ki yaren oca¤›m›z› açm››z YARENLER D‹YAR‹ ÇANKIRI’M Saat yirmi dördü geçer, sofra kurulur Meclisimizde misafir a¤alar bulunur Yiyin beyler yiyin afiyet olsun Baa¤alar, yaren a¤alar, misafir a¤alar Size selam olsun... Ne mutlu bizeki yaren oca¤›m›z› açm››z YARENLER D‹YARI ÇANKIRI’M Yaren Necati Ülker söylüyor sözü Yarenler kar›s›nda var ise yüzü Al›n a¤alar o güzel saz› Çal›n oynas›n yaren a¤alar NECAT‹ ÜLKER EK 4 ÇANKIRI’YA HOŞ GELD‹N‹Z ... Ça¤›r›yor sizi yine, Kulak veriniz sesine, YARENLER‹N meclisine Çank›r›’ya hogeldiniz. ... Ömer SA⁄LAM EK 5 YARANLAR D‹YARI ÇANKIRI Senin s›cak, sevgi dolu ba¤r›nda do¤muum, ‹lk çocuksu seslerim, kularla birlik olmu çevrende Küçükken senin yollar›nda düüp, doyas›ya kucaklam››m Gözyalar›m, bereketli topraklar›n› sulam›, ya¤murcas›na, Mutlu oldu¤umda, sevinç 盤l›klar›m yank›lanm›, ‹lgaz da¤lar›nda Sevmiiz senin, irin k›l›k, k›yafetini; alvar›n›, üçete¤ini, bindall›n› Çar›klar›n ayaklar›m›z› korumu k›tan, çal›an›n›, günee kar› germi poular›n, Yemenilerin, ba›m›z›n tac› olmu her zaman Çiçek çiçek bindall›, parlak gümü kemerler Tatl› dilli, güler yüzlü k›zlar›n› donatm›, Bukle bukle alt›n saçlar›, elmasl› taçlar süslemi ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ KENTLER ve IMGELER S›rma ili cepkenler, püsküllü al kuaklar Mert, cesur delikanl›lar› kuatm› Cokuyla oynayan gençlerin gö¤sünde köstekli saatler parlam› Mutlu günlerinde giymiiz urbalar›n› Seni yaam›, seni yaatm››z daima; Dü¤ünde genç k›zlar oynam›, nazl› ku¤ular gibi, Alt›n tas içinde k›na yak›lm› geline Söylenir ilahiler; k›z anas› dökmü, burcu burcu gözyalar›, yeil ba¤lar›nda yazm› lar yazmay›, Saç üstünde kat kat olmu gözlemeler; türküler söylenip, kurulmu sofralar Bulgur a› tablan›n konu¤u, so¤uk ayransa ona arkada olmu Dü¤ün çorbas› sevilmi herkesçe, tarhanan›n, buram buram kokusu, ovlar›nda tüt mü Yaz›n s›ca¤›ndan salk›m sö¤üt korumu, Kavaklar›n olmu teli gelin, dört bir yana yay›lm› ‹lgaz’›n doru¤unda, beyranlar çevrilmi ate üstünde Mesire olmu bülbül p›nar’› dinlenmek isteyene, kaleden seyreder Karatekin etraf› Yald›zl› hatlar, çiçekli nak›lar ulu Camii bezemi Tik tak sesleri saat kulesinden yay›lm› etrafa Sifa da¤›lm› insanlara güzel yap›l› ta mescit Yaranlar diyar›nda kardelik perçilenmi, üç ayak Mahim oynanm› gençlerce Yaranlar diyar›nda toplanm›, kahveler içilmi s›cak s›cak. ‹nsanl›k omuz omuza vermi kötülü¤e kar› her zaman Bayram günleri dostlu¤u tatm› insanlar, Anam›z, babam›z, can›m›z gibi sevmiiz Çank›r›’y› E¤er gelirseniz; Bir gün bu diyara, a¤›rlar›z sizi elimizden geldi¤ince; Konuk ederiz, Evimizin ba köesinde, severiz misafiri, ederiz ba›m›z›n tac›, Sizde görürsünüz, gezersiniz sokaklar›, tan›yan tan›mayan birbirine verir selam. Görürsünüz her tarafta, tebessüm eden tatl› bir yüz, Sofram›zda, bu¤ulu tüten ekme¤imize ederiz sizi de ortak. Sohbetlerimizle gönlünüzü enlendirir, gezdiriz çevreyi, Tan›rsan›z buray›, eminiz seversiniz sizde Çank›r›’y› Hale ULU KAYNAKÇA 1- Baki, Mehmet, 1953, Bugünkü Halk airlerinden A›k Molla Mehmet AKÇA “Yarenlik”, ‹stanbul 2- Ilgaz, R›fat 1946, Yarenlik: iirler, ‹stanbul 3- K›ymaz, Ahmet, 1996, Yaren Kültürü, Ankara, Yaprak Yay›nlar› 4- Onay, Ahmet TALAT, 1932, Çank›r› airleri, Çank›r› 5- Özkan, Orhan, 2002, Çank›r› Gelenekleri ve Yaran Kültürü, Çank›r› 6- Sa¤lam, Ömer, 1993, Yaren Meclisi, S. 11 7- Tezcan, Mahmut 1989, Sosyal De¤ime Sürecinde Çank›r› Yaran Sohbetleri, Ankara 8- Ulu, Hale, 1989, Çank›r› Yaren, S. 25 9- Üçok, Hac› eyho¤lu Hasan, 2002, Çank›r› Tarih ve Halkiyat›, Ankara: Okuyan Adam Yay›nlar› 10- Uygur, Tahsin Nahit, 2002, Çank›r› Halk Edebiyat›, Ankara: Okuyan Adam Yay›nlar› KENTLER ve IMGELER ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ BAYBURT YÖRES‹ ‹HRAM DOKUMACILI⁄I Tamer KURT Çal›mam›za konu olan ihram geleneksel dokuma mahsulüdür. Halk dilinde ‘ehram’, literatüre göre ise ‘ihram’ olan sözcü¤ün asl›, Arapça ‘haram’dan türetilmi tir. Kelime anlam›, bir eyi haram k›lmak, haram olarak bildirmek olan ihram, yine Arapça mahremiyeti gizleyen örtü anlam›nda da kullan›lmaktad›r. Çok eski bir geçmie sahip olan ihram, petemalden sonra insanlar›n kulland›¤› en eski dikisiz giysilerdendir. Do¤u Anadolu’daki kullan›m sahas›n›n eskisinden farkl› olmad›¤› görülen ihram, Bayburt, Erzurum, Erzincan ve Urfa’da çar, çaraf gibi d› giyim eyas› olarak az da olsa hala kullan›lmaktad›r. En önemli özelli¤i hamma desi olan yünün boyanmay›p do¤al renginde kullan›lmas›d›r. Yukar›da kullan›m alanlar› belirtilen illerde ve özellikle arat›rma yap›lan Bay burt’ta ilk kullan›m› ve yöreye nas›l geldi¤i ile ilgili sözlü ve yaz›l› kayna¤a rastlan mam›t›r. Ancak kaynak kiiler, ihram›n 100-150 y›l önce Bayburt’a getirilip dokunmaya baland›¤› ve böylece yay›ld›¤›n› duyduklar›n› belirtmilerdir. Bunun yan›nda ihra m›n ‹slamiyet’in kabulünden sonra mahremiyet nedeniyle do¤an gereksinimden dolay› kullan›lmaya baland›¤› düünülebilir. ‹hram, oldukça zor ve uzun süren ilemlerden geçerek üretilen bir dokuma türü dür. öyle ki; k›rk›m yolu ile koyundan elde edilen yün y›kan›r ve kurutulur. Elde didilen yün, demir taraklarda taranarak sümek haline getirilir. Tei ad› verilen i¤ ile e¤rilip iplik yap›ld›ktan sonra felemenkte sar›l›r. Felemenkten ç›kar›lan ipli¤e yörede kelep ad› verilir. ‹hramlar genellikle 20 kelep iplikten yap›l›r. Dokuma için ayr›lan keleplerin yar›s› çözgülük (yörede bu ileme uzatma ad› verilir) olarak ayr›l›r ve sa¤laml›¤›n› art›rmak için çiri unu ile aprelenir. (çiri unu çiri otunun kurutulup içine kireç ta› kat›larak de¤irmende ö¤ütülmesiyle elde edilir) su ve çiri unu kar››m›yla bir bula maç haz›rlan›r ve kelep halindeki iplikler bu bulamaca bat›r›l›r. Çirilenen ve ›slak olarak masuralara sar›lan iplik yine ›slak olarak ca¤l›k denilen, üzerine masuralar›n tak›ld›¤› çözgü aleti yard›m›yla, yere çak›lan kaz›klar aras›nda istenilen boyda çözü lür. Haz›rlanan bu çözgü tezgaha çekilerek dokunmaya balan›r. Genellikle yüksek tezgahlarda biçimlendirilen ihram dokumas›n›n tezgahtaki genili¤i 80-100 cm boyunda de¤iir. Boyu halebi denilen yakla›k 70 cm boyun daki demir bir çubukla ölçülür. Genellikle 7 halebi (yakla›k 480 cm) uzunlu¤unda dokunan ihram, dokuma ilemi bittikten sonra tam ortas›ndan kesilir ve parçalar yan yana getirilerek dikilir. Bu ilemden sonra ihram›n alt ve üst uçlar›na atk› ipleri nin aç›lmamas› ve estetik bir görünüm sa¤lamas› için püskül veya saçak yap›l›r. ‹hrama estetik bir görünüm kazand›ran di¤er unsur ise kenar ilemeleri ve motif BAYBURT YÖRES‹ ‹HRAM DOKUMACILI⁄I KENTLER ve IMGELER leridir. Bunlar beyaz veya lacivert renkteki pamuk ipli¤i ile dokunur. Bu ilemeler ve motiflerin bir k›sm› do¤adan esinlenilerek ortaya ç›kar›lm›, bir k›sm› da hal›, kilim ve çorap örneklerinden kopya edilmitir. Bayburt yöresinde kullan›lan ihramlar, di¤er yörelerde kullan›lan ihramlardan öncelikle dokuma s›kl›¤› bak›m›ndan, daha sonra ise orta dikiin uzunlamas›na olmas›, saçaklar›n ayak ve ba hizas›nda bulunmas› ve örtünme ekli gibi faktörle rle ayr›l›r. Bölgesel örtünme d››nda sosyal durum ve yaa göre motif ve renk seçimi dik kat çeker. Genellikle genç bayanlar aç›k tonlardaki sütlü kahve ve beyaz gibi renkle ri, yal›lar ise boz (gri), mor (kahverengi) ve siyah renkleri tercih ederler. Bir kültür dili olan el sanatlar› yaam biçimi ve çevre artlar›na göre oluan biçimsel sanat›n kayna¤› olmulard›r. Halkbilimi çal›malar›nda çok önemli bir yere sahip bu eserler, yer ald›¤› toplumun kimlik göstergeleri haline gelmi, zamanla da kültürel bir tarz olarak ortaya ç›km›lard›r. ‹te yüzy›llardan beri Bayburt kültüründe kendisine çok önemli bir yer edinmi olan ihram, bu kültürde sadece bir d› giyim eyas› olarak kullan›lmakla kalmam›, içinde varoldu¤u toplum kültürünün hemen her sahas›nda kendisini kabul ettirmi tir. ‹hram dokumac›l›¤›, yöre insan›n›n duygular›n›, düüncelerini, anlatmak istedik lerini dile getiren bir araç olarak kullan›lm›, geçmi ve gelecek aras›nda bir köprü konumunda varl›¤›n› günümüze kadar gelmitir. Bu özellikleri sayesinde ihram, yöre insan›n›n hayatlar›ndaki evlilik ve ölüm gibi dönüm noktalar›nda yerini alm›t›r. Günümüzde bata endüstrileme olmak üzere, de¤ien yaam artlar›, h›zl› nüfus art››, ekonomik yap›n›n tar›m ve hayvanc›l›ktan uzaklaarak sanayiye kay mas› ve buna paralel olarak hayvanc›l›¤›n azalmas›, sentetik ürünlerin ortaya ç›k mas› ve en önemlisi de¤er yarg›lar›n›n de¤imesine ba¤l› olarak yöresel dokumac›l›k ya gerilemi ya eski önemini kaybetmi ya da tümüyle yok olmutur. Bir k›sm› ise üretim biçimleri de¤itirilerek kendi fonksiyonlar›n›n d››nda fonksiyonlar kazanm› lard›r. Yukar›daki sebeplere ba¤l› olarak kullan›m› ve dolay›s›yla da üretimi azalan Bayburt ihram›n›n bugünkü üretim, kullanma ve pazarlama durumunun saptanmas› ve kaybolmaya yüz tutmu bu dokumac›l›¤›n yeniden canland›r›lmas› amac›yla çal› malar balat›lm›t›r. Tekstil sanayinin yo¤un oldu¤u ‹zmir ve ‹stanbul gibi illerde konuya ilgi göste ren tekstil kurulular› ile irtibata geçilmi, yurt içi ve yurt d›› baar›lar›yla bilinen ünlü modac›, sitilist ve tasar›mc›larla görüülmü ve ürün tan›t›lmaya çal››lm›t›r. Özellikle moda sektörünün yeni malzeme aray›› içinde oldu¤u u dönemlerde, gele neksel dokumalar›n da kullan›lmaya balanmas› göz önünde bulundurulmu; bavu rulan kiilerce dokuma büyük ilgi görmü ve be¤eni kazanm›t›r. Modac›lar›n bir k›sm› ürünün özgünlü¤ünün bozulmadan döpiyes, yelek, pele rin, çanta gibi d› giyim aksesuar› olarak kullan›labilirli¤ini belirtmi, bir k›sm› ise ürünün kök boyas› ile renklendirildi¤inde piyasada daha çok ilgi görebilece¤i konu sunda ›srarc› olmulard›r. Bu nedenle proje çal›mas› ikiye ayr›lm›t›r. Ürünün özgün hali ile yap›labilecek giysi çizimleri haz›rlanmaya balanm›t›r. Dokuman›n doku özelli¤inin bozulmamas›na dikkat edilece¤i, olumlu sonuçlar al›nd›¤› taktirde çizim KENTLER ve IMGELER BAYBURT YÖRES‹ ‹HRAM DOKUMACILI⁄I lerin bu yönde gelitirilece¤i belirtilmitir. ‹kinci öneride ise dokuman›n kök boyas› ile renklendirilmesiyle moda renklerin kullan›larak haz›rlanacak ürünlerin be¤eni kazanaca¤› üzerinde durulmutur. Yap› lan boyama ileminden olumlu sonuçlar al›nm› ve dokuma denemelerine balan m›t›r. Bu çal›malar›n yan› s›ra endüstri tasar›mc›lar› ile yap›lan görümelerde ürünün çeitli ev aksesuarlar› haline dönütürüldü¤ü takdirde büyük be¤eni kazanaca¤› belir tilmitir. Dekoratif perdeler, yast›klar, abajur bal›klar›, masa örtüler ve panolar›n ev dekorasyonunda de¤iik ve estetik bir görünüm sa¤layaca¤› düüncesi ile çal›mala ra balanm›t›r. Ayr›ca bu çal›malara öncülük etmek maksad›yla, dokuman›n doku özelli¤inin anla›labilece¤i, ürün hakk›nda detayl› bilgi veren ve elde olan bütün motifleri bünyesinde bulunduran bir katalog haz›rlanm›; bu katalog ilgili firma, kuru lu ve kiilere ulat›r›larak yeni önerilere ve çal›malara zemin oluturulmutur. Bayburt Valili¤i’ne sunulan ve tam destek gören bu çal›malar kapsam›nda yeni ürünlerin yap›lmas›nda kullan›lacak dokumalara balanm›t›r. Valilik Halk E¤itim Merkezi bünyesinde bir dokuma atölyesi açm› ve yöre halk›n› yeniden bu dokuma ya özendirmeye çal››lm›t›r. Bu projelerin bölgeye kazand›raca¤› sosyo-kültürel yararlar u ekilde özetlene bilir: • Öncelikle geleneksel ihram dokumac›l›¤› yaat›lacak ve yok olmas›n›n önüne geçilecektir. • ‹hram›n ham maddesi olan yüne duyulan gereksinimin artmas› nedeniyle yörede h›zla azalan küçük ba hayvanc›l›k yeniden ilerleme yoluna girecektir. • Genellikle ekonomik nedenlere ba¤l› olarak köyden kente, kentten de büyük ehirlere göçün önlenmesini sa¤layacak, yöre halk›n›n geçimini sürdürebilece¤i yeni i sahalar› açacakt›r. • Üreticilere, bilhassa k›rsal kesimlerde yaayan genç k›z ve kad›nlara öz kay naklar›n› de¤erlendirme, ula›labilen yay›nlardan gelimeleri izleme beceri ve al› kanl›klar› kazand›r›lacakt›r. • Üretildi¤i bölgeyle s›n›rl› olan bu el sanat› ürününün ülkemizde ve dünyada tan›t›m›n›n sa¤lanarak, yeni bir pazar bulunmas› sa¤lanmaya çal››lacakt›r. Bu çal›malar›n olumlu sonuçlanmas› ile ihram dokumac›l›¤›n›n yeniden can land›r›labilece¤i ve modern uygulamalarla yaat›labilece¤i düünülmektedir. Bu projenin di¤er el sanatlar›n›n da yok olmamas› için gelitirilecek projelere önayak olabilece¤i umulmaktad›r. Sonuç olarak her ey insan faktöründe toplanmaktad›r. Bu nedenle insanlar› m›za bilim ve teknolojiye ayak uydurman›n gereklili¤i ö¤retilirken, milli de¤erlere önem vermeleri ve bir tarih bilincine sahip olmalar› gerekti¤i de vurgulanmal›d›r. Çünkü binlerce y›ll›k kültür birikimimizin bize sunmu oldu¤u de¤erleri gerekti¤i gibi anlayabilmek, yorumlayabilmek ve dejenere etmeden benimseyebilmek için buna ihtiyac›m›z vard›r. Günümüz insan› aç›s›ndan, tamamen geleneksel de¤erlerle tasarlanm›, ano nim, kendine özgü ve do¤al kullan›m ortam› için haz›rlanm› el sanatlar›m›z› sahip lenmeye ve sergilemeye de¤er bulduk. Bu ürünlerin yok olmamas› için gerek mal zeme, gerek boya, gerekse tasar›m aç›s›ndan tam bir imitasyon olan günümüzün BAYBURT YÖRES‹ ‹HRAM DOKUMACILI⁄I KENTLER ve IMGELER ticari ürünleri ile yetinmemeli, bu ürünleri dejenere etmeden, ça¤da insan›n estetik anlay››na uygun tasar›mlarla yaatmal›y›z. KAYNAKÇA KAVVEC‹, Mücella: ‘Erzurum, Erzincan ve Bayburt ‹llerinde Üretilen ‹hram Dokumalar›nda Kullan›lan Hammadde ile Üretilebilecek Yeni Ürün Tasar›mlar›’ Yüksek Lisans Tezi Ankara 1998. YA⁄AN, ahin Yüksel: ‘Türk El Dokumac›l›¤›’ Türkiye ‹ Bankas› Kültür Yay›nlar› Sanat Dizisi 29. Apa Ofset Bas›mevi ‹stanbul 1978 sy. 177-224. Türkiye’de El Sanatlar› Gelene¤i ve Ça¤da Sanatlar ‹çindeki Yeri Sempozyumu Bildirileri: Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar› Ankara 1997 sy. 296-300. Art and Decor: Ayl›k dergi Aral›k-97 Say›:57 sy. 136-140. Bayburt Dede Korkut Kültür Sanat Bülteni: Ocak 2000 Say›:1 KAYNAK K‹Ş‹LER Mahbube Temur, Bayburt 1940 Marife Kurt, Bayburt 1961 Gürcinaz Kurt, Bayburt 1930 Yadigar Temur, Bayburt 1935 KENTLER ve IMGELER BAYBURT YÖRES‹ ‹HRAM DOKUMACILI⁄I TOSYA BIÇA⁄I Yasin KURT Türkiye’de genel olarak b›çakç›l›k dendi¤inde Bursa’n›n ad› zikredilir. Bursa’da her türden ve ekilden b›çak yap›lmaktad›r. Bu b›çaklar keskinlikleri ve kaliteleri ile ün yapm›lard›r. Ama b›çakla ilgili bir konu vard›r ki Bursa’n›n d››nda Kastamo nu’nun Tosya ilçesinin de akl›m›za gelmesine neden olur. Bunun nedeni sa¤laml›k, kalite, güzellik ve el eme¤i göz nuru ürünü oluudur. Tosya b›ça¤› veya Tosya b›çk›s› ilk defa 1950’li y›llarda Ali Bayrakl› ile tan›nmaya balanm›t›r. Günümüzde onun torunu Yaar Bayrakl› ve onun yetitirdi ¤i ustalar olan Yusuf Büyük ve Ahmet Orta bata olmak üzere devam ettirilmekte dir. Ali Bayrakl› Bursa’y› görmü ve b›çk›n›n ilk ekline burada rastlam›t›r. Burada yap›lan b›çk›n›n özelli¤i tahta sapl› olmas›yd›. Ali usta bunu Tosya’ya getirmi, dört kardei ve damad›yla birlikte b›çak yapmaya balam›lard›r. Bunun sap›n› yapmak için Tosya’da zaman›nda çok olan ama imdi Tosya’y› geçin Türkiye’nin illerinde de azalan ve nihayetinde Rusya’dan ihraç edilme noktas›na gelen manda boynuzunun uç k›sm›n› kullanm›lard›r. Manda boynuzunun kal›n olan sap k›sm›n› ise Gerede ve Bolu yörelerindeki tarak yap›m›yla u¤raan esnaf kullanmaktad›r. B›ça¤a de¤er katan di¤er bir unsur olan b›ça¤›n keskin k›sm› Fransa’dan ithal edilmektedir. B›ça ¤›n bu keskin k›sm›n›n buradan ithal edilmesinin nedeni ise paslanmaz çeli¤inin kaliteli olmas›d›r. Bundan dolay›d›r ki ustalar yapt›klar› b›çaklar› jilete benzetmek tedirler. Tosya b›ça¤›n› di¤er b›çaklardan ay›ran en önemli özelli¤i onun sap›n›n manda boynuzundan yap›lm› olmas›d›r. Manda boynuzuna keserle ekil verildikten sonra sap› iye yard›m›yla tefsiye yap›l›yor. Daha sonra b›ça¤› oluturma ilemine geliyor s›ra. B›çak yap›m›n›n en önemli k›sm› buras›d›r (Yaar, Bayrakl›, 29. 04. 2003, Kastamonu/Tosya). Fransa’dan ithal edilen çubuk eklindeki çelikler ustalar tara f›ndan dövülüp ekil verildikten sonra çeli¤in sertli¤ini ve keskinli¤ini temin için su verilmesi ilemine balan›r ki, ite airin iirde maharetini gösterdi¤i ve yetene¤inin ölçüldü¤ü fahriye bölümü gibi b›çak ustalar› da maharetlerine göre b›ça¤a su verme seviyesini ayarlarlar (Ahmet, Orta, 29. 04. 2003, Kastamonu/Tosya). Bu bölüm de ustalar maharetlerini gösterirler. Yetenekli olmayan›n b›ça¤› hem keskin hem de sa¤lam olmaz. Daha sonra b›çakla sap k›sm›n› birletirmek için sar› ve krom çelikten yap›lan bilezik k›sm› b›ça¤›n sap›na tak›l›r. Tosya b›ça¤›nda iki b›çak bulun maktad›r. Birincisi normal b›çak ikincisi ise ucu testere eklinde olan budama b›ça ¤›d›r. Parlatma ve bileme ileminden sonra b›çak haz›rd›r. B›çak yap›l›rken çeitli malzemeler kullan›lmaktad›r. B›ça¤› yapma ilemini on dakikada anlatabiliriz, ama bir b›çak en az altm› kez ustas›n›n elinden geçer(Ahmet, Orta, 29. 04. 2003). ‹te Tosya b›ça¤›n› di¤er b›çaklardan ay›ran en önemli özellik el eme¤i göz nuru oluu dur. Bursa’da makine ii yap›lan tahta sapl› b›çaklar›n yerine Tosya’da el ii boynuz TOSYA BIÇA⁄I KENTLER ve IMGELER sapl› b›çaklar yap›l›r. B›çak yap›m› Tosya’da alt› kiiyle balam›, zamanla usta ç›rak ilikisi içerisin de art› göstermitir. Ç›raklar›n ustalar›ndan ö¤rendikleri en önemli ey suyun veril me zaman›d›r. Çünkü b›ça¤›n sa¤laml›¤›n› sa¤layan en önemli unsur budur. Geçen seneye kadar otuz olan usta say›s› bu sene yüzde ellilik bir oranla on alt›ya dümü tür. Yapt›¤›m›z arat›rmalar sonucunda bu iin art›k kiilere cazip gelmedi¤i anla›l m›t›r. Çünkü i hem yorucudur, hem de uzun zaman alan bir ç›rakl›k evresi gerek tirir. Art›k ç›rak olarak kimsenin bavurmamas›, yalananlar›n emekliye ayr›lmas›, ekonomik yönden getirisinin az oluu gibi nedenlerle b›çakç›l›k günümüzde tehlike çanlar›n›n çald›¤› bir sanat haline gelmitir(Yusuf, Büyük, 29. 04. 2003, Kastamo nu/Tosya). Ustalar›n dediklerine göre zorunlu e¤itimin sekiz y›la ç›kmas› gibi neden lerle de art›k ç›rak yetitirilemiyor. Çünkü insan›n bir ö¤renme ya› vard›r(Yaar, Bayrakl›, 27. 03. 2003). Günümüzde hammaddenin pahal› olmas› da bu mesle¤i kaybolmakla burun buruna getirmektedir. Günümüzde ne kadar da ustal›k ç›rakl›k var dense de art›k eskisi gibi ç›rakl›ktan kalfal›¤a, kalfal›ktan da ustal›¤a geçi usu lü kalkm›t›r(Yusuf Ziya, B›çakç›, 1965). Eskiden ustalar taraf›ndan yap›lan kalfal›k s›nav›ndan iki kere geçemeyen birisi meslekten at›l›r, esnaf tekilat› taraf›ndan ona dükkan açt›r›lmazd›. Ama art›k o eski anane kalmam›t›r. Paras›na güvenen herkes art›k bir b›çakç› dükkan› aç›p o ii yapar hale gelmitir(Yusuf, Büyük, 27. 04. 2003, Kastamonu/Tosya). Tosya’da b›çakç›l›kla u¤raan esnaf bu ii dükkanlar›nda yapar ve yapt›klar› bu b›çaklar› dükkanlar›nda halk›n be¤enisine sunarlard›. B›çakç›lar vitrinlerini süsle mekten ziyade sipari ald›klar› b›çaklar› yaparlar ve geçimlerini böylece sa¤larlard›. Ekseriyetle yapm› olduklar› b›çaklar çubuk k›rma b›çaklar›, past›rma b›çaklar›, mutfak b›ça¤›, hayvan yüzme b›ça¤› ve kasap b›çaklar›d›r. Bu arada sipari verildi¤i taktirde arzuya uygun ba¤ testereleri ve çak›lar da yaparlard›. Kuru Çay kenar›nda, B›çakç›lar Çar›s› nam› ile maruf çar›da icray› sanat ederlerdi. Umumiyetle toplu bir vaziyette çal››rlard›. Evde b›çak imalinde u¤raanlara pek rastlanmazd›. Tosya b›çak imalinde mehur sanatkar Ali Bayrakl›’n›n yapm› oldu¤u b›çaklar›n üzerin de: “Yaklama yan›ma b›ça¤›mla yanars›n Yaras›n› görünce, cerrah› mum ile arars›n. ” “La feta illa Ali, la seyfe illa Zülfikar Her belay› def’ider, ol gani Perverdigar” yaz›l›d›r. Son beyti ayn› zamanda b›çakç› dükkan›n› aç›p kaparken ilerinin rast git mesi için okurdu. Hazreti Pir’e dua ederdi. Di¤er taraftan, ‹smail Bekta ismindeki sanatkar›n yapt›¤› b›çaklarda u iir ve m›sralar vard›r: Bu b›ça¤› k›l mübarek Ey kerim ü la yezal, Sahibine verme Ya Rab Ömrü oldukça zeval. ‹yi söz vahiyi ininden ç›kar›r KENTLER ve IMGELER TOSYA BIÇA⁄I Kötü söz de, b›ça¤› k›n›ndan ç›kar›r. B›çakç›l›k üzerine air, Hac› Haf›z Hasan Çevik’in söylemi oldu¤u manilerden bir kaç›n› da öyle s›ralayabiliriz: Taktir eyleyendir Halik Kullar›na ömürü Ehli fendir dünyada Çelik yapan demiri Sabreyle birden söyleme Ne gelirse diline Gazada Halik’e s›¤›n B›ça¤› al eline Yarabbim gösterme bize u dünyada ezay› Avf›nla muamele et Hafif geçir gazay› Güzelin adetindendir Gören kimse bak››r. B›çak adeti sünnettir Erkeklere yara›r. Bir b›çak her ferde laz›m Erkeklerde buluna Rabbim kazadan h›fz eyle Sab›r ver kuluna Hasan ÇEV‹K Tosya b›ça¤› zamanla manilerde ve “b›çak, makas, sabun elden verilmez, bun lar› al›p veren kiiler kavga ederlermi”(www. tosyam. s5. com/kültür/bat›l_inanis lar. htm) gibi halk inan›lar›yla Tosya’n›n imgesi olma durumuna gelmitir. Önceleri ba¤da kullanma gayesiyle yap›lan b›çak daha sonralar› k›l›flar vas›tas›yla insanlar›n üzerlerinde gezdirdikleri bir süs eyas› olmutur. ‹lk yap›lan b›çk›larda sap olarak kullan›lan boynuzun yerine daha sonralar› sert plastik olan mika da kullan›lm›t›r. Ama boynuza göre çok dayan›ks›z olan bu madde sadece süs eyas› yap›m›nda ve büyük ekmek b›ça¤› yap›m›nda kullan›lm›t›r. B›çaklar iki ila yirmi santim boyunda yap›lmaktad›rlar(Yaar, Bayrakl›, 20. 04. 2003, Kastamonu/Tosya). ‹lk balarda zorunlu amaçlar için(ba¤ budama, ot biçme, gül a›s› yapma vb.) kullan›lan b›çk› daha sonralar› boyu küçültülerek ve sap› mika vas›tas›yla çeitli renklerde yap›larak turistik bir eya haline dönütürülmütür. Ustalar›n her birinin üzerine vurdu¤u kendi armas› da bu b›çaklara ayr› bir de¤er katmaktad›r. Bu armalar ve yaz›lar yap›l›rken çeitli ilemlerden geçerlerdi. ‹lk olarak b›çak hafifçe ›s›t›l›rd›. Asitten etkilenmemesi için üzerine biraz balmumu sürülürdü. Mumla kapat›lan k›s›m üzerine istenilen resim TOSYA BIÇA⁄I KENTLER ve IMGELER veya yaz› sivri uçlu bir yazacakla yaz›l›rd›. Yaz› yaz›lan yerin üzerine sa¤laml›k aç›s›n dan asitle birlikte tuz dökülürdü. Be on saat bekletilen b›çak parlatma gereçleriyle parlat›larak ilem tamamlan›rd›. Ayr›ca bu b›çaklar›n saplar›na da oya misali çeitli motifler ilenmektedir. Bu armalar› ç›rakl›ktan ç›k›p kendi dükkanlar›na sahip olduk lar› zaman ustalar kendileri seçmekteler. Kimi ustan›n b›ça¤›n üzerine yaz› yazd›¤› da bilinmektedir(Ali Bayrak vb.). B›çaklar tan›d›klar vas›tas›yla yak›n illerde ve nahi yelerde sat›lmaktad›r. Yerli halk taraf›ndan da çok büyük bir ra¤bet görmektedir. Ayr›ca Tosya’ya gelen yerli ve yabanc› turistler de bu b›çaklardan al›p yak›nlar›na hat›ra olarak götürmektedirler. Tüm bu de¤indi¤imiz b›çk› günümüzde büyük bir tehlikeyle kar› kar›yad›r. B›çakç› ustalar› do¤al veya ekonomik sebeplerle bu ii b›rakmaktad›rlar. Belediye nin yada devletin en k›sa sürede bu ie dur demesi gerekmektedir. Ç›rakl›k yönte miyle ö¤renimi art›k durma seviyesine gelen b›çk› mesle¤inin ö¤retildi¤i meslek edindirme kurslar›n›n aç›lmas› gerekmektedir. Yetkilileri bu konuda duyarl› olmaya ça¤›rmak bizim görevimizdir. Ayr›ca Kültür Bakanl›¤›m›z›n da tan›t›m iini üstlenme si gerekmektedir. Ustalar›m›z›n yak›nd›klar› bir di¤er konu da kalitesiz malzeme(kalitesiz çelik ve mika) kullan›lmas›d›r. Kalitesiz malzeme hem mal›n de¤erini hem de kalitesini düürmektedir. Kalitesiz çelikten yap›lan bir mal›n belli bir süre sonra pasland›¤› ya da kesmedi¤i görülmektedir. Kalitesiz malzeme kullanan ustalar, mal›n ilçeye gelen turistler taraf›ndan kötü tan›nmas›na neden olmaktad›r. De¤eri düen mal o mesle ¤e yönelmeyi olumsuz etkilemektedir. B›çak ustalar›n›n en büyük dertleri ekonomik olarak bu iten fazla bir para kazanamamalar›d›r. B›çaktan genellikle günlük hayatta ba¤ budama, a¤açlara a› yapma, ot biçme gibi alanlarda faydalan›lmakla beraber günümüzde iin bir de süs eyas› boyutu önem kazanm›t›r. Boyutlar› ayarlanabilen b›çaklar anahtarl›k olarak da kullan›lma ya balanm›t›r. Ayr›ca saplar›n›n renkli mika (sert plastik)dan yap›lmas› ile süs eyas› olma yolunda ad›m atm›t›r. Tosya’da kullan›m›n›n d››nda yapt›¤›m›z derle meler sonucunda Tosya’n›n bir köyü olan Ekincik Köyü’nden toptanc›lar›n geldi¤i ve bunu di¤er illere pazarlad›klar›n› ö¤rendik. Pazarlama ii sadece bu köy taraf›n dan yap›lmamaktad›r. ‹zinlerinde Tosya’ya geri gelen Tosyal›lar da izinleri bitince çal›t›klar› yerlere bu b›çaklar› götürüp tan›tmaktad›rlar. Bunun en yak›n örne¤i, Cumhurbakanl›¤› Kökü’nde bahç›vanl›k yapan Zeynel Koç ve arkadalar›n›n bu b›çaklardan büyük ölçüde yararlanmalar›d›r. Zaman›nda Zeynel Koç’un getirdi¤i b›çaklar, arkadalar› aras›nda yay›lm›t›r. ‹te bu ve bunun gibi sebeplerle b›çak ille re da¤›lmakta ve çok büyük bir be¤eniyle kar›lanmaktad›r. EK MET‹N BIÇAKÇILARIN MALZEMELER‹ B›çakç›lar sanatlar›n› icra ederken çeitli malzemeler kullanm›lard›r. Bu neden le bu konu üzerine de e¤ilme ihtiyac› duymaktay›z ve bunu ek metin bal›¤› alt›nda veriyoruz. ‹lk olarak b›çaklar›n çelik k›sm›n›n oluturuldu¤u ocak üstünde dural›m. Ocaklar ocak, körük, ya¤danl›k ve kömürlük k›s›mlar›ndan teekküldür. ‹thal çelik te karbon oran› fazla oldu¤u için bu çeli¤e su yerine ya¤ verilirdi. Çünkü su verilen KENTLER ve IMGELER TOSYA BIÇA⁄I çelik çatlard›. ‹kinci malzememiz ise örstür. Örsün biri yuvarlak di¤eri kare olmak üzere, sa¤ ve sol taraf›nda iki tane boynuzu vard›r. Örsün üzerinde yine iki tane biri yuvarlak di¤eri kare olmak üzere deli¤i bulunur. ‹ parças›n›n durumuna göre bu delikler düz bask› veya boncuk bask› altl›klar› konurdu. Örsler umumiyetle adi karbonlu çelikler den yap›l›r, hususi altl›klarla beslendirilirdi. Altl›k malzeme olarak ceviz a¤ac› tercih edilirdi. Üçüncü malzememiz ise çekiçtir. Adi karbonlu çeliklerden yap›l›r. B›çakç›l›kta parçay› tavlay›p dövmek suretiyle, ekillendirmeye yarayan bir alettir. Saplar› daya n›kl› olmas› bak›m›ndan gürgen a¤ac›ndan yap›l›r. Fakat Anadolu’daki b›çakç›lar›n büyük bir k›sm› çekiç sap›n› mee a¤ac›ndan yapar. (Sa¤lam ve elastikiyetli oldu¤u için) Sanat›m›zda kullan›lan çekiç a¤›rl›klar› 500 gram ve 1-2 kilogram aras›nda de¤iir. Adi karbonlu çelik çekiçlerden baka kullanaca¤›m›z yere göre pirinç çekiç ler de vard›r ki, bunlar daha ziyade makine montaj› veya tamirat›nda kullan›l›r. Dördüncü malzeme keski kalemidir. Düz keski: Tak›m çeliklerinden yap›l›r. ‹çin de (%0, 6-0, 9) karbon bulunur. Ayr›ca vanadyumlu çeliklerden de yap›l›r. Keski ile b›çak ekillendirirken, fazlal›klar› al›n›r. A¤›z aç›lan di¤er sanatlarda oldu¤u gibidir. Beinci malzememiz kollu demir testeresidir. Sanat›m›zda kollu testere makasla kesilemeyen kal›n çubuklar ile b›çak namlusunun sap›na perçin edilece¤i zaman, perçin çivisini istenilen boyda kesmek için kullan›l›r. Bu ilem kollu el testeresinin ileri hareketi ile temin edilir. Testerenin a¤›zlar› kesmeyi kolaylat›rmak amac› ile çapraz olarak dilendirilmitir. Kollu testerede kesme a¤z› ayn› yönde tesir eder, dolay›s›yla parçay› kesece¤imiz zaman ayn› yönde yüklenerek kesme ilemini sonuçland›rmak lâz›md›r. Testere a¤›zlar›n› seçerken daima gerecin cinsi göz önün de tutulur. Kesilen çubuk sert ise testerenin kald›raca¤› tala o nispette az olur. Bunun için hatvesi küçük, s›k a¤›zl› testere kullan›l›r. Yumuak madenler için büyük hatveli testere a¤z› kullan›l›r. Bu sanatta kullanaca¤›m›z di hatvesi bir parmakta (25, 4 mm.) 24-28-32 di aras›nda de¤imelidir. Kesme ilemine balarken testerenin kendine bir yol açmas›, marka çizgisini kaybetmemesi için mengenede ba¤l› bulunan malzemenin arka k›sm›ndan ve teste re a¤z›na hafif bir aç› verilerek ie balanmas› gerekir. El ile kesme ilemi yaparken dakikada 40-50 defa gidi geli hareketi yapt›rmak normaldir. Alt›nc› malzememiz ise a¤aç testereleridir. B›çak saplar›n› (a¤aç, boynuz, mika vs.) kesmek için geni hatveli ve dar hatveli olmak üzere iki tip a¤aç testeresi kul lan›l›r. Yapaca¤›m›z sap boynuzdan ise, geni hatveli bir testere ile kesemeyiz, aksi halde dileri körlenir ve k›r›labilir. Dolay›s›yla ince hatveli z›vana testeresi kullan›l›r. B›ça¤a yapaca¤›m›z sap a¤açtan olacak ise, zamandan faydalanmak amac› ile geni hatveli testere kullan›l›r. A¤aç testerelerinde kesme yönü, kollu demir testerele rinde kesme ilemi yap›laca¤› s›radaki durumun aksi olarak, testerenin geri hareketi ile temin edilir. Yedinci malzememiz mengenedir. Mengenelerin bu meslekte kullan›lanlar› ekseriyetle ayakl› demirci mengeneleridir. Vazifesi, b›ça¤› üzerine ba¤layarak e¤e lemek, saplar›n› törpü ile törpülemek, perçinleri kesmek vs. gibi ilemlerdir. Ayakl› TOSYA BIÇA⁄I KENTLER ve IMGELER mengenelerin heyeti umumiyesi dövme demirden (çelik) yap›l›r. A¤›z k›sm› darbeye dayan›kl› olmas› bak›m›ndan yekparedir. Bu tip mengenelerden baka, ufak b›çak lar›n tesviyesinde kullan›lan paralel takma a¤›zl› mengeneler de vard›r. Paralel a¤›zl› mengenelerin gövdesi dökümden, a¤›zl›klar› ise suland›r›lm› çelik parçalardan yap› l›r. Bu çelik a¤›zl›klar, mengenenin a¤z›nda meydana getirilmi kanallara vidalan›r. S›kma hareketi, seyyar gövde içinde bulunan vida vas›tas›yla ifa olunur. Yedinci malzememiz ise k›skaçt›r. K›skaç, b›çakç›l›k sanat›nda taslak halindeki parçay› oca¤a sokup tavlamak, üzerinde çekiç ve varyoz ile ilem yapabilmek için parçay› s›kmada kullan›l›r. Sekizinci malzeme ise matkapt›r. Perçin deliklerinin delinmesinde halk›n kullan d›¤› kemaneli matkap ve el matkab› kullan›l›rd›. A¤açtan yap›lm› bir pedal, uç tara f›na ba¤lanm› sicim vas›tas›yla yukar›daki makaraya hareket verirdi. Pedala ayak ile bas›ld›¤›nda yukar›daki makaray› sa¤a ve sola döndürürdü ve makara ucundaki matkaba hareket verirdi. Dokuzuncu ve sonuncu malzememiz ise keçedir. Keçe b›ça¤›n d› güzelli¤ini muhafaza etmektedir. Tüm bunlardan faydalan›rken kaynak kiim bicakci.5u.com sitesini haz›rlayan Yusuf Ziya B›çakç› olmutur. KAYNAKÇA 1. www. tosyam. s5. com 2. www. bicakci. 5u. com KAYNAK K‹Ş‹LER 1. Ali Külek, Kastamonu/Tosya, 1948, Lise Mezunu, Mutemet 2. Ahmet Orta, Kastamonu/Tosya, 1957, ‹lkokul Mezunu, B›çakç› 3. Yaar Bayrakl›, Kastamonu/Tosya, 1942, ‹lkokul Mezunu, B›çakç› 4. Yusuf Büyük, Kastamonu/Tosya, 1968, Okumam›, B›çakç› 5. Hasan Kamara, Kastamonu/Tosya, 1934, Ortaokul, Emekli ‹tfaiyeci 6. Ali Kamara, Kastamonu/Tosya, 1963, Üniversite, Belediye ‹çisi 7. Yusuf Ziya B›çakç›, Ankara, 1954, Üniversite, Yazar KENTLER ve IMGELER TOSYA BIÇA⁄I BARTIN'IN ‹MGES‹: TEL KIRMA Rabia MALLIO⁄LU Bart›n’da yazmac›l›k sanat› iki ekilde yap›lmaktad›r. Bunlardan birincisi genel likle kad›nlar›n, genç k›zlar›n evlerinde ilenecek tül veya kuma› bir kasnak yada tezgah üzerine gererek çal›maya balad›klar› sanatt›r. “Tel K›rma” sanat›, tül üzeri ne gümü gelin teli ve benzeri ince tellerle, özel i¤neyle ilenerek yap›l›r. Di¤er sanat ise; yine tülbent üzerine y›llardan beri kal›p bask› ile imdilerde ise baz› film kal›plar ile fabrikasyon olarak yap›lan “Bask›l› Yazma” lard›r. “Tel K›rma al” ve “Bask›l› Yaz ma” Türkiye’de yaln›z Bart›n’a özgüdür. Tel K›rma, tellerin makas kullan›lmadan, parmakla k›vr›larak kopar›lmas› sonucu bu ad› alm›t›r. Yap›lan arat›rmalara göre, 1800-1900 y›llar› aras›nda Bart›n’›n Asma Mahal lesi’nde oturan Bart›nl› “Kâtip K›z›” ad›yla bilinen Hatice A¤açk›ran taraf›ndan ilk defa yap›ld›¤› bilinmektedir. Tel K›rma ii önceki y›llarda dokuma kumalar üzerine makasla kesilerek ileniyordu. Makasla kesme ilerinin çok zaman almas› ve sipari lerin kar›lanamamas› nedeniyle telin k›r›larak ilenmesi denenmi ve pratik oluu görülünce makas kullanmaktan vazgeçilmitir. Bart›n’da Tel K›rma Yazma Sanat›, 1930’lu, 1940’l› ve 1950’li y›llarda çok ilerle mi, gerçekten Türkiye’ye kendini tan›tm›, “Bart›n Tel K›rma Yazmas› “ad›yla geni kitlelere, hatta yurt d››na bile duyurulmutur. Bu ile u¤raan aile kad›nlar›, bütçe lerine gelir sa¤lamada, yazmac›l›¤›n, önemli bir yeri oldu¤unu bildikleri için birçok evde tezgah bulunduruyorlard›. Bunun d››nda bu ii meslek edinen kiilerin say›s› belli bir dönem için h›zla artm›t›. Ancak, 1960’l› y›llar›n sonunda yava yava “Tel K›rma Sanat›” na kar› ilginin azalm› olmas›, bu el sanat›n›n unutulmaya yüz tutmas›, baz› kiileri harekete geçir mi, ancak bu kiisel özverili çal›malar pek olumlu sonuç vermemitir. 1980’li y›l lar›n sonuna do¤ru ise tekrar canlanmaya balam›t›r. Bart›n’da evlilik öncesi genç k›zlar aras›nda tel k›rma iini yapmak, kendilerince bir zorunluluk gibi görülürdü. Dü¤ünden önce çeyiz asmas› gününde özellikle kendi iledikleri çeyizler sergilenir, gelenlerin be¤enisine sunulurdu. Bart›n’da “Tel K›rma Yazmas›” siyah, beyaz ve yeil tül üzerine, gümü kapla ma tel ile “Kasnak-El Gergefi” veya “Yer Gergefi” denilen tezgahlarda ilenir. Tel k›rma iinden baka madeni tellerle ilenen bir de “Tel Kakma” ii vard›r ki, bu i tel k›r›larak, k›vr›larak ilenir. ‹leme tekni¤i olarak birbirinden farkl›d›r. Tel k›rma ii özel bir i¤neyle yap›l›r. ‹¤nesi yass› ve k›sad›r. Ba k›sm› geni olup uca do¤ru incelir. ‹¤nenin geni taraf›nda enine do¤ru iki uzun delik bulunur. Tel k›rma ii, iin büyüklük-küçüklü¤üne göre bir hafta ile bir ay aras›nda tamamlanmaktad›r. (Çilsü leymano¤lu, 1996, 685-686) BARTIN'IN ‹MGES‹: TEL KIRMA KENTLER ve IMGELER Bart›n’›n yerel kad›n k›yafetlerinden baörtüsü olarak kullan›lan pul ileme ile yap›lan “Çatk›” ne yaz›k ki, bugünlerde unutulmaya yüz tutmutur. Özel bir ileme tekni¤i olan bu sanat›n unutulmamas›, genç k›zlara ö¤retilmesi için Bart›n Halk E¤i tim Merkezi ve Akam Sanat Okulu Müdürlü¤ü konuya son y›llarda gereken ilgiyi göstermektedir. Ayr›ca, baz› kiiler özverili çal›malar›yla bu ii canland›rma çabas› içine girmilerdir. Bu kiiler, evlere imalat malzemeleri da¤›tarak, çal›an usta bayan lara kolayl›k sa¤lam›lar ve üretimi art›rm›lard›r. Bu kiiler aras›nda hemen ad›n› verebilece¤imiz Servet Ç›nç›n’d›r. Servet Ç›n ç›n’›n bu konuda özel bir koleksiyonu ve “Servet Yazma”ad›yla bir de dükkan› bulun maktad›r. Bart›n’ da son derece yayg›n olan bu el sanat› Bart›n d››nda pek fazla tan›nma maktad›r. Ancak son y›llarda geni halk kitlesi taraf›ndan tan›nmas› ve bu sanat›n yaat›lmas› için çeitli çal›malar gerçekletirilmektedir. Bu sanat›n yaat›lmas›nda öncülük yapan kurulular›n ba›nda Bart›n Halk E¤itim Merkezi gelmektedir. Tel yaz mac›l›k ve di¤er el sanatlar›yla ilgili il merkezinde, çevre köy ve kasabalarda çeitli kurslar aç›lm› ve halk›n bu konuya ilgisi art›r›lm›t›r. Ayr›ca Bart›n K›z Meslek Lisesi bünyesinde “Bart›n ‹i” ad›yla yöresel “Tel K›rma” ilerini yaatmak, gelecek nesil lere aktarmak amac›yla iki usta ö¤retici görevlendirilmi olup, okulda bu sanat›n unutulmamas› için ö¤renciler yetitirmektedirler. Bart›n’da çok önemli bir sanat dal› olan “Tel K›rma” ileri Cumhuriyet öncesin de çok yayg›nd›. Genç k›zlar›n ço¤u tel k›rma yazmalar› ve di¤er ince oya ilerini evde yaparlar, gergeflerinde ilerlerdi. Bu ilemeler, tel k›rmadan baka, s›rma, renk li ipek ilemeler ve t›¤la elde örülen danteller idi. Türkiye’nin her yerinde “Bart›n Tel K›rma Yazmas›” olarak tan›nan bu yazmalar yurt içinde ve yurt d››nda büyük ilgi görmektedir. Bata Fransa olmak üzere Ameri ka, ‹ngiltere, ‹ran ve Suudi Arabistan gibi bir çok ülkeye ihraç edilmektedir. TEL KIRMA YAZMALARIN YAYILMASI Türkülerin kayna¤› yöre insan›n›n özel yaam›d›r. Kentteki bir olay, aktüel bir konu hemen türkü haline dönüür ve dilden dile dola›r. Yörenin imgesi haline gel mi tel k›rma sanat›n› da Bart›n halk türkülerinde görmek mümkündür. Ç›kar ç›kar yükseklerden bakars›n Cokun sular gibi anam ça¤lar akars›n Pencereye ç›k›nca canlar yakars›n Engel yarim engel konaklar›ydan E¤il bir yol öpeyim yanaklar›ydan Irmak kenar›na gemi yana›r K›zlar bayram yapar evler dola›r Tel k›rma ba›nda ne de yak››r “Ç›kar ç›kar yükseklerden bakars›n” adl› bu türkü, 1986 y›l›nda Mücteba ivet’ten derlenmitir. Türkü, ”tel k›rma yazma” lar›n yayg›nl›¤›n› göstermesi bak› m›ndan son derece önemlidir. Tel k›rma, baz› türkülerde ise yaln›zca “tel” eklinde geçmektedir. KENTLER ve IMGELER BARTIN'IN ‹MGES‹: TEL KIRMA Bart›n halk türkülerini dü¤ünlerden ayr› düünmek imkans›zd›r. ”Merdivenden ‹neriken” adl› bu Bart›n türküsü ayn› zamanda “Gelin ‹ndirme Havas›” olarak da adland›r›lmaktad›r. Bart›n‘da gelinlerin yüzüne “tel k›rma”dan yap›lan bir örtü örtmek gelenektir. Bu türküde de gelinin ba›ndaki örtü kastedilmitir. Nerede dost olanlar Derde derman bulanlar Kolay›n› deyverin Sevdadan kurtulanlar Elif üstünde miller Gergef üstünde simler A benim sevdice¤im Bizi ay›ran kimler “Nerede Dost Olanlar” adl› bu Bart›n türküsü de 1987 y›l›nda Selahattin Çilsü leymano¤lu’ndan derlenmitir. Türkü, tel k›rman›n gergeflerde ilendi¤ini ve simli oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Son y›llarda Bart›n yöresinde özellikle “Tel K›rma Yazma” sanat› her geçen gün h›zla yay›lmaktad›r. TEL KIRMA ÜRÜNLER‹NDEN YARARLANMA ALANLARI Gümü tel k›rma, gümü telin tül üzerine yans›mas›d›r. Gümü tel ona bir çiçek, bir desen olmu; bazen bayanlar›n omzundaki çantay› süsleyen bir tavus kuu, bazen bir çift kalp, bazen de masam›z›n örtüsünü süsleyen bir desen olup evimizde ki yerini alm›t›r. Bart›n’da eski y›llarda yap›lan “tel k›rma yazma” lar›n örneklerini inceledi¤imiz de; tül bulunmadan önce bez üzerine sonra tülbent üzerine, daha sonrada keten tül, ipek ve polyester tül üzerine yakla›k 250 y›ldan beri ilendi¤i görülmektedir. Belirti len bu örnek tel k›rma ii motiflerden, tel k›rma ilerinden baka eski ilemelerden, hesap ii ve dantel örneklerinden yararlan›larak haz›rlanan al, baörtüsü, yatak örtüsü, gece çantas›, oda tak›m›, gözlük k›l›f›, abajur, fular çeitli giysi ve aksesuar lar vb. gibi ürünler ilenmektedir. Tel k›rma ii, de¤iik kumalar üzerine ilenmektedir. Bu ilemeler, çok çeitli adlar› olan motiflerle süslenir. Do¤adaki bitki ve cisimlerden, dantellerden al›nan örnek motiflerin adlar› unlar d›r; Çark-› Felek, De¤irmen Ta›, Kemer Köprü, Ba¤ Yapra¤›, Kaymak Taba¤› (Y›l d›z), Sarho Soka¤› (Mihrapl›), Y›ld›z, Baklaval› Y›ld›z, Karanfil, A¤›r Karanfil, Gül, A¤›r Gül, Lale, Lale Su, Hal› Deseni, Tektel, Süper Lale, Kilim Deseni, Yaprakl› vb. motif-desen adlar› vard›r. Bu motiflerle “Tel K›rma” el iinden yast›k k›l›f›, yatak çar af›, yatak örtüsü, masa örtüsü, petamal, ebaniye, uskufa yelek, al, çatk›, fular, kaftan, havlu, seccade, mendil, kese, kuak, kutnu yelek, b›çak burnu tam, yar›m ipekli, sedir örtüsü, perde, her türlü çeyiz eyas› olarak yap›lmaktad›r. (Çilsüleyma no¤lu, Selahattin:Bart›n-1996, ”Bart›n Halk Kültürü”) BARTIN'IN ‹MGES‹: TEL KIRMA KENTLER ve IMGELER TEL KIRMA ÜRÜNLER‹N‹N TANITILMASI ‹Ç‹N YAPILAN ÇALIŞMALAR Bart›n Belediyesi, el sanatlar›n›n özellikle de yörenin imgesi haline gelmi olan “tel k›rma”n›n ülke çap›nda tan›nmas› için gezi, fuar, reklam kataloglar›, broür vb. tan›t›m planlar› gerçekletirmitir. Ankara, Antalya, ‹zmir, Bursa, ‹stanbul gibi ehir lerde tan›t›m amac›yla yap›lan geziler sonucunda Sümer Holding A. . Ankara Ma¤a zas› ile anlama yap›larak sat› reyonu aç›lm›t›r. (Köylere Hizmet Götürme Birli¤i) Ulus Halk E¤itim Merkezini Güçlendirme Derne¤i’nin önerisi ile Giriim E¤itim ve Dan›manl›k Merkezi LTD. T‹. taraf›ndan “Bat› Karadeniz Sahil Bölgesinde Kad›n Giriimcili¤inin Gelitirilmesi” ad› alt›nda bir proje haz›rlanm›t›r. Bu projede, Bart›n ili Ulus ilçesi Halk E¤itim Merkezi Güçlendirme Derne¤i, yörenin tan›nm› ve geleneksel el sanatlar›ndan biri olan “Tel K›rma” ad› verilen nak›› ileyen kad›nlar için özgün bir E¤itim Merkezi kurmak istemektedir. Son dönemde, Ulus Halk E¤itim Merkezi’nde çok say›da bayan “Tel K›rma” iinde e¤itici olarak e¤itilmi olup, bir e¤i tici a¤› oluturmak üzere daha fazla say›da bayan, e¤itmeye haz›r durumdad›r. Bu ekilde yetitirilecek e¤iticiler, çok say›da bayan› e¤itecek ve ulusal ve/veya uluslar aras› piyasada sat›labilecek miktar ve kalitede ürünler üretebilecektir. Tel K›rma ‹le ‹lgili Fuarlar ve Gazetelerde Ç›kan Haberler • Bart›n ili ve ilçeleri Kalk›nma, Dayan›ma ve Kültürel Yard›mlama Derne¤i organizasyonunda “Tel K›rma Kursu”ürünleri ve “Bart›n Türküleri Konseri”nin bulun du¤u “Bart›nl›lar Gecesi”ad› alt›nda geceler düzenlenmektedir • ‹stanbul Y›ld›z Saray› El Sanatlar› Sergisi, Ankara Uluslararas› El Sanatlar› Fuar›, Ankara Kalk›nma Bankas› Sergileri(27 aral›k) tan›t›m için at›lan ad›mlardan d›r. • Samanyolu TV. “Hayat›n Aynas›”adl› programla Tel K›rman›n tan›t›m›n› yap m›t›r. • 24-27 Aral›k 1999 tarihlerinde, Bart›n Belediye Bakanl›¤› taraf›ndan “El Eme ¤i Göz Nuru El Sanatlar› ve Hediyelik Eya Fuar›”düzenlenmi; Tel K›rma ürünlerinin de bulundu¤u stand fazlas›yla ilgi görmütür. • Tel K›rma”ürünleri ‹stanbul TÜYAP Fuar›’nda 04-07 Nisan 2002 tarihlerinde; Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde 22-28 Nisan 2002 tarihlerinde aç›lan fuarlarla halka tan›t›lm›t›r. • TRT gezici ekibi, ”Anadolu’dan Do¤an Güne”adl› yeni bir dizinin çekiminde, Servet Ç›nç›n’›n Koleksiyonlar›’n› ve Bart›n’›n önemli el sanatlar›ndan olan “Çatk›” ve “Tel Yazma” ileyen genç k›zlara da yer vermitir. (Esen Ali:”TRT Ekibi Bar t›n’da-Anadolu’dan Do¤an Güne”) KAYNAKÇA Bart›n 1998, Cumhuriyetimizin 75. Y›l›nda BARTIN. Bart›n-Ulus Kalk›nma Dayan›ma Derne¤i Bat› Karadeniz Sahil Bölgesinde Kad›n Giriimcili¤inin Gelitirilmesi Projesi Ç‹LSÜLEYMANO⁄LU, Selahattin:Bart›n-1996, ”Bart›n Halk Kültürü” Köylere Hizmet Götürme Birli¤i, 2002, Tel K›rma T.C Bart›n Valili¤i Ulus Kaymakaml›¤›, 2002, Gümü Telin Tüldeki Dans› Tel K›rma http:\\www.bartin.gov.tr http:\\www.telkirma.net KENTLER ve IMGELER BARTIN'IN ‹MGES‹: TEL KIRMA KAYSER‹ MANTISI Emel ÖZGÜR Kayseri’nin zengin bir mutfak kültürü vard›r. Nefis yemek çeitleri aras›nda “mant›n›n” özel bir yeri vard›r. Kayseri denilince akla nas›l Erciyes Da¤› ve past›rma geliyorsa mant› denilince de akla Kayseri gelir. Kayseri mutfa¤›, a¤›rl›kl› olarak unlu ve etli yemeklerden oluur. Mant›, hamur ve etin kullan›lmas›yla yap›lan Kayseri’nin en gözde yeme¤idir. Arat›rmalara göre 36 çeit mant› piirilmektedir. Bunlar aras›nda en yayg›n olan› etli mant›d›r. Bütün Türkiye’de bilinen ancak makbulü Kayseri mant›s› say›lan mant›n›n hamuru, un ve su kat›larak yo¤rulur. Bu yo¤urma ilemi epeyce devam ettikten son ra hamur sertleme k›vam›na gelince bir ya da iki yumruk büyüklü¤ündeki hamur topa¤› 15-20 dakika dinlenmeye b›rak›l›r. Ekmek tahtas› ya da düz bir yerde, oklava ile her taraf› eit kal›nl›kta olmak üzere aç›l›r. 1-1. 2 milimetre kal›nl›¤›nda aç›lan bu hamurun üzerine un serpilerek tekrar oklavaya sar›l›r. Oklavan›n bir ucundan çekile rek ç›kart›l›r ve 1-1. 5 santimetre genili¤inde dikdörtgen parçac›klar halinde kesilir. Bu parçac›klar tahtan›n baka bir köesine konup kurumamas› için de üzerine biraz un serpilir. Küçük küçük kesilen hamurun içine baharatla ve so¤anla haz›rlanan ya¤s›z k›yma konarak bükülür. Kayseri mant›s›n›n ekli, di¤er mant› çeitlerinden s›k›lma eklinden dolay› farkl›d›r. Kayseri mant›s› tepesinden bükülür. Kayserinin yerlileri, bunun nedeninin mant›n›n Kayseri’nin di¤er bir imgesi olan Erciyes Da¤› n›n zirvesine benzetilmesinden ileri geldi¤ini söylerler. “Mant› doldurma” denilen bu ii, kad›nlar, dayan›ma halinde, birkaç kii birlikte yaparlar. Daha sonra mant›lar, kaynam› suya at›l›r ve bir müddet piirilir. Mant›lar die, yap›mayacak hale gelin ce ocaktan indirilir. Kevgirden süzülür ve bir kaba boalt›l›r. Ayr›ca tava içinde ya¤ ile salça ve bir miktar suyun ilavesiyle meydana gelen kar››m mant›n›n üzerine dökülür. Sar›msakl› yo¤urt ve sumak mant›n›n üzerine gezdirildikten sonra yemeye haz›r hale gelir. KAYSER‹ MANTISININ ORTAYA ÇIKIŞI ÜZER‹NDEK‹ F‹K‹RLER Geleneksel yaam tarz›n›n sürdürüldü¤ü dönemlerde, beslenme ve tüketim al›kanl›klar› günümüzden farkl›yd›. Kent yaam›n›n insanlara sundu¤u olanaklar üphesiz ki, bu al›kanl›klar› ve beslenme biçimini de¤iime u¤ratm›t›r. Ancak Kay seri’nin yöresel yemekleri, bu de¤iimden etkilenmeden geleneksel tat ve lezzetlerle sofralar› süslemektedir. ‹klimle insanlar›n yemek al›kanl›klar› do¤rudan birbiriyle ilgilidir. Bundan dolay›, Ege Bölgesi’nin yemek kültürü, zeytinya¤l› sebze yemeklerine, Do¤u Anado lu’nun yemek kültürü, hayvansal ürünlere dayan›r. ‹ç Anadolu Bölgesi’nin yemek KAYSER‹ MANTISI KENTLER ve IMGELER kültürünü ise a¤›rl›kl› olarak hamur ileri oluturur. Kayseri mant›s› da iklimin do¤al bir sonucu olarak ortaya ç›km›t›r. Türk mutfa¤›n›n en ünlü hamur ilerinden biridir mant›. S›rr› parmak uçlar›nda gizli olan bu meakkatli yeme¤in anavatan› Kayseri olarak bilinir. Tüm Anadolu’ya Kayseri’den yay›ld›¤› söylenir. Çok eskiden, Kayseri’de anneler biricik o¤ullar›na k›z be¤enirken, mant›y› nas›l yapt›¤›na bakarlarm›. Gelin aday› ka›¤›n içine ne kadar mant› tanesi s›¤d›r›rsa o kadar marifetli say›l›rm›. Bu say› genellikle k›rk tane man t›n›n bir ka›¤a s›¤d›r›lmas›ndan dolay› k›rk olarak belirlenir. Gelin, reyhans›z mant› yapt›ysa acemi olarak de¤erlendirilirmi. Çünkü toplanan reyhan çiçe¤inin yaprakla r›n› özel olarak kurutup sumak ve naneyle birlikte üstüne serpmek adettenmi. Mant›ya Osmanl› saraylar›nda buharda piirilen ekliyle rastlanmaktad›r. Man t›n›n kökeni eskiye dayan›r. “Ama Kayserililer mant›y› sahiplenmekten vazgeçemi yor” cümlesi bile mant›n›n Kayseri’ye ait oldu¤unun göstergesi niteli¤indedir. (Y›l d›r›m 2003) Türk Halk Kültürünü Arat›rma ve Tan›tma Vakf› yay›nlar›ndan ç›kan “Türk Mutfak Kültürü Üzerine Arat›rmalar” serisinin 9. cildinde “Kayseri Mant›lar›” bal›kl› bir yaz› yay›nlanm›t›r. Erciyes Üniversitesi Atatürk Sa¤l›k Y. O. Beslenme ve Diyetik Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Nurten Budak, Uz. Dyt. Habibe ahin ve Uzman Dyt. Betül Çiçek’in arat›rmalar›na göre Kayseri’de 8 çeit mant› yap›lmak tad›r. Paa, Sebit, Çerkez, Piravu, Ya¤, Tepsi Mant›s›, Börek çorbas› ve mehur Kay seri mant›s› (etli mant›). Kayseri’de Sahabiye Mahallesi Muhtar› ve ayn› zamanda Kayseri Kültür Derne¤i üyesi olan Âlim Gerçel’in düüncesine göre; Kayseri yerlileri, Kayseri’ye, 1067’de gelmitir. Bu tarihten itibaren Kayseri mant›s›n› yapmaktad›r. Bir baka kaynakta ise mant›n›n Farsça “Men-tu” (ben-sen) kelimelerinden geldi¤i söylenir. Rivayete göre vaktiyle han›m›n biri, evde kard›¤› hamuru oklava ile açarak, içerisine et koyup suda halam›, ö¤le vakti tarladan gelen kocas›n›n önüne koymu. Adam, o güne kadar görmedi¤i yeme¤i öyle bir bakm› ve kar›s›na : Han›m nedir, bu ne olacak? diye sorunca han›m: -Men-tû! Ben-sen yiyece¤iz, demi. Vaktiyle “men-tû” halk a¤z›nda Mant› olmutur. Böylece mant› da past›rma ve sucuk gibi Kayseri ve Kayserililerle özdelemi tir. (Sato¤lu, 2002) Kayserili Halk airi Recep Çalkaner’e göre Kayseri topraklar› Erciyes’ten gelen lavlar sebebiyle verimsizlemitir. Kayseri insanlar› da fakir ve hesapl› insanlar olduk lar› için hesapl› bir yemek olan mant›y› bulmulard›r. Mant› hamurdan yap›ld›¤› için uzun süre tok tutmaktad›r. KAYSER‹ MANTISININ HALK KÜLTÜRÜ ‹Ç‹NDEK‹ YER‹ Mant› bugün ülkemizin her yöresinde bilinmekte ve çeitli ekillerde yap›lmakta d›r. Fakat mant› deyince akla, sözlü ve yaz›l› kaynaklara göre yap›lan arat›rmalar sonucunda Kayseri gelmektedir. ‹te bu durum mant›n›n Türk folkloruna yans›yan yönüdür. Halk deyimlerinde, akalamalarda, destanlarda ve halk iirlerinde mant› sözcü¤üne ve mant› ile ilgili anekdotlara s›k s›k rastlan›r. KENTLER ve IMGELER KAYSER‹ MANTISI “Mant› Destan›” veya “Kayseri Mant›s›” bal›¤›n› ta›yan iir bu imgenin kültür içindeki yay›lmas›na güzel bir örnektir. Bu destan›n yaz›l› tarihi ve yazar› tespit edi lememekle birlikte destan›n son dörtlü¤ünde Bilgin mahlas› geçmektedir. Destan›n bu ekli ile asl› olup olmad›¤› konusunda tereddütler söz konusudur. Bu destan›n bilhassa Kayseri merkezlerine ba¤l› köylerde bilindi¤i söylenmektedir. Bu destan› Yüksel Soyutürk derlemitir. (Soyutürk, 1978) Destandan bir dörtlük ise öyle: K›yma ile macun olur so¤an› En makbulü ufak ufak olan› K›rk tanesi bir ka›¤a dolan› Duvakla örtülü gelinsin mant› Kimselerin de¤il benimsin mant› (Tamam› için bkz. Ek 1) Mant› pek çok airin iirine konu olmu ve baz› iirlerde geçmitir. A›k Musa Merdano¤lu’nun “Anam›n Yemekleri” adl› iirinde 3. dörtlükte mant› sözcü¤ü geç mektedir. emsi Yast›man’›n “Yekte” isimli iirinde sumakl› mant› tamlamas› geç mektedir (Hal›c› 1990) Ali Baykara’n›n “Kayseri Mant›s›” adl› iirinde batan sona kadar mant›dan bahsedilmektedir. Hamuru zerrin unundan, Olur Kayseri mant›s›, P›narba›’ndan Bünyan’dan, Gelir Kayseri mant›s› (Tamam› için bkz. Ek 2) Kayseri halk airi Recep Çalkaner “Aslan Gayserilim” adl› iirde bir Kayserili tip lemesi çizerken mant› kelimesini kullanm›t›r. Yine Recep Çalkaner’in “Mant›nâme” adl› iiri batan sona mant›y› anlatan bir iirdir (Çalkaner 2002) iirden bir bölüm öyle; Kayseri’nin mant›d›r has yeme¤i, Be alt› yeme¤e bedeldir eme¤i Çok severim misafirle yeme¤i Sar›msakl› yo¤urt, üstü sumakl› Gelinlere benzer, yüzü duvakl› (Tamam› için bkz. Ek 5) KAYSER‹ MANTISINDAN YARARLANMA SÜREÇLER‹ Kayseri’de meyve, sebze ve baz› yiyeceklerin festivali yap›lmaktad›r. Ancak özellikle tertiplenen mant› festivali yoktur. Halk aras›nda mant› günleri, mant› gece leri, mant›l› oturmalar ve baz› organizasyonlarda mant› yapma ve yeme yar›malar› KAYSER‹ MANTISI KENTLER ve IMGELER düzenlenir. Kayseri G›da Sanayi kolunda 36 kurulu mevcuttur. son y›llarda ise el yap›m› mant› yap›m› ve da¤›t›m› h›z kazanm›t›r. Kayserili han›mlar›n haz›rlad›¤› mant›lar yurt içinde büyük ra¤bet görmektedir. Vakumlanarak sat›a sunulan Kay seri mant›s›n› marketlerde kolayca bulmak mümkündür. Kayserili iadamlar›, Avrupal›lara da mant›y› sevdirmitir. Kayserili iadamlar›, Avrupa Birli¤i Ülkelerine mant› satmak için 2002’de tam 3 bin tonluk anlama imza lam›lard›r. Bu da mant›n›n ekonomik getirisinin sevindirici bir gelimesidir. Kayseri’de ve di¤er ehirlerde aç›lan lokantalara isim verilirken genellikle man t›n›n önüne Kayseri ismi koyulmaktad›r. Kayseri’ye gelen yerli yabanc› turistler gerçek Kayseri mant›s›n› yemek için Tuana, Han›meli, Sevinç …. gibi lokantalara u¤ramadan Kayseri’den dönmezler. Bugün Ankara’da ise çok fazla say›da Kayseri mant›s› yapan lokantalar bulunmaktad›r. Tokana Mant›, Anadolu Mant› Evi, Baba Evi adl› lokantalarda Kayseri mant›s›n› tatmak mümkündür. Ancak bunun yan›nda da gerçek Kayseri mant›s›n›n görüntüsünü ve tad›n› yans›tmayan pek çok yer de mevcuttur. Bu durumdan ikayet eden bir yazar›m›z›n konuyla ilgili düünceleri u ekilde : “Kad›nlar›n i hayat›na fazla girmesiyle birlikte mant› gibi haz›rlanmas› zaman alan yemekler mecburen geri plana itilmeye baland›. Gerçi art›k her köe ba›nda rastlad›¤›m›z “mant› evleri” sayesinde fast food tarz›na uyarlanm› olan mant›y› can› m›z çekti¤i s›kl›kta yeme ans›na sahibiz. O olmazsa bütün hipermarketlerde kiloy la sat›lan mant›lardan al›p çabucak piirmek mümkün. Ama kâr etme mant›¤›yla; kalitesiz unlarla ve neredeyse hiç k›yma koymadan sadece so¤an ve salça içeren iç malzemesiyle üretilen bu “yalanc› mant›lar›n” annelerimizin ve ninelerimizin yapt›¤› mant›larla görünüü d››nda hiçbir ortak özelli¤i olmad›¤›n›n da fark›nday›z. Gerçek mant› yeme zevkini tadam›yoruz. Y›ld›r›m, son olarak bu durumdan duydu¤u üzün tüye, Özdemir Asaf’›n bir iirine uyarlam›. “Bütün renkler h›zla kirleniyordu Birincili¤i beyaza verdiler. ” Bunu mutfa¤›m›z›n kaybolan lezzetlerine uyarlamak gerekirse : Bütün tatlar h›zla bozuluyordu Birincili¤i mant›ya verdiler. (Y›ld›r›m, 2003) Her ne kadar geleneksel lezzetlerimizin tad› bozulsa da Kayseri mant›s› Kayse ri’de yine eskisi gibi yap›lmakta, halk kültürümüz içinde bu imge yerini sa¤lamla t›rmaktad›r. Son olarak Kayseri mant›s›yla ilgili güzel bir gelime olarak, Kayseri’de valilik taraf›ndan Turan Elmaa¤açl› bakanl›¤›nda düzenlenen “Kent Kimli¤i” proje sinde mant› konusuna da de¤inilmektedir. KENTLER ve IMGELER KAYSER‹ MANTISI EK 1 MANTI DESTANI VEYA KAYSER‹ MANTI SI Mant›kla aranda bir “k” harfi var Mant›o’a o kadar uygunsun mant› Seni yiyen do¤du¤unu bilmez ki Benim haftada bir kaygumsun MANTI Bo¤aza tak›lman kaygans›n MANTI Mant› yapmak o kadar kolay de¤ildir Her kad›n yapamaz usta ehlidir Oklavayla bebelere seyirdir Yufka gibi aç›l›rs›n sen MANTI Sosyeteden kaç›n›rs›n sen MANTI Bezime çevirerek bas›l›r ‹nce nazik yufka gibi yass›l›r Haz›rlan›r köe köe kesilir Etli k›yma ile dolars›n MANTI Tahtayla köeye konars›n MANTI K›yma ile macun olur so¤an› En makbulü ufak ufak olan› K›rk tanesi bir ka›¤a dolan› Duvakla örtülü gelinsin MANTI Kimselerin de¤il benimsin MANTI Örtünün alt›nda beklen bucakta Suyun kaynar kazan›nan ocakta Körpe bebek ba¤›r›yor kucakta K›nal› parmakla dolars›n MANTI Pimeden beklersen solars›n MANTI Pasakl› kad›n›n yenmez MANTISI Pimeden yap››r üç be alt›s› Bilemezse artar sarkar mant›s› Onlar piirirse mahvolur MANTI Ustan› bulamazsan kahrolur MANTI Gelin desen duva¤› ona benzer Sar›msakl› yo¤urt üstünde gezer Seni ilk yiyenler can›ndan bezer Batman›nan suyu içirin MANTI ‹nsan› kendinden geçirin MANTI Gurban›n olsun ya¤lama çörek Ölmeden yüzünü bir daha görek ‹nan yemeklerin ah›s›n MANTI Yüzü çil duvakl› Ahûsun MANTI Sana bir de yay›k ya¤› olursa Bilgin ba¤da oturarak kurulsan Bana tahta ka›k diye ba¤›rsa Yo¤urdun bittikçe ekerim MANTI KAYSER‹ MANTISI Suyunu ba¤r›ma dökerim MANTI EK 2 KAYSER‹ MANTISI Hamuru zerrin unundan, Olur Kayseri mant›s›, P›narba›’ndan Bünyan’dan, Gelir Kayseri mant›s›. Suyu gelir Erciyes’ten, Kurtar beni bu hevesten, Kokusu güzeldir misten, Olur Kayseri mant›s›. Tuzhisar gölünden tuzu, Yo¤ursun gelinlik k›z› Sevgilinin iki gözü, Sanki Kayseri mant›s›. Mimar Sinan çizmi plan, Onu yapar bac›n anan, Tad›na doyulmaz inan, Yenir Kayseri mant›s›. Le¤eni dö¤me bak›rdan, Kalay› yap›ls›n nurdan, Hemen inince tand›rdan, Gelir Kayseri mant›s›. Sar› gelin çok yo¤urdu, O’nu hangi ana do¤urdu, Gömeç’ten al sen yo¤urdu, Yenir Kayseri mant›s›. Çamdan yapacak ustas›, Alametin oklavas›, Yiyenin kalmaz tasas›, Olur Kayseri mant›s›. Akk›la’dan al k›ymay›, ‹nsan biliyor doymay›, Neylersin ka›k saymay›, Yenir Kayseri mant›s›. Sar›msa¤› al Ambar’dan, Vazgeç sen kökten, saraydan, Ka›¤› imir oymadan, Aman Kayseri mant›s›. A›k isen durma sesle, Al Gesi’den bülbül besle, Üstünü sumakla süsle Yenir Kayseri mant›s›. Yat›r bebe¤i bei¤e, K›rk›n› koy bir ka›¤a, ‹lham veriyor a›¤a, Denir Kayseri mant›s›. Baykara bunu söyledi, iiri tercih eyledi, Mant›m›zdan ilham geldi, Oldu Kayseri mant›s›. Ali BAYKARA KENTLER ve IMGELER EK 3 ANAMIN YEMEKLER‹ .... Mercimek koyard› tutmaç a›na, Mant› yapar toplan›rd›k ba›na, Eritesi çok giderdi houma, ‹çine yumurta k›rard› anam. ... A›k Musa MERDANO⁄LU EK 4 YEKTE ... Makarna yüzünden nohuta küstüm, Semiz otuyla da selam› kestim. Sumakl› mant› da pek yak›n dostum, Yiyen ahbaplara afiyet olsun. Yekte yavrum... ... emsi YASTIMAN ‹tah açar sinilerde dizisi, Yiyenin midede kalmaz s›z›s›. Sar›msakl› yo¤urt, üstü sumakl› Gelinlere benzer, yüzü duvakl›. Ufak, ufak dolar içleri etli, Yeme¤e doyulmaz tatl› m› tatl› K›ymetlidir baklavadan, k›rk katl› Sar›msakl› yo¤urt, üstü sumakl› Gelinlere benzer, yüzü duvakl›. Bir tahta ka›¤a s›¤arm› k›rk›, Minik mant›lar›n tükendi ›rk›, Mant›da bilinir kad›n›n fark›, Sar›msakl› yo¤urt, üstü sumakl› Gelinlere benzer, yüzü duvakl›. Olsa da her yerde mant›n›n ad› Kayseri’ye hast›r lezzeti tad› As›rlar geçse de dolmaz miyad›. Sar›msakl› yo¤urt, üstü sumakl› Gelinlere benzer, yüzü duvakl›. Recep ÇALKANER EK 5 MANTINAME Kayseri’nin mant›d›r has yeme¤i, Be alt› yeme¤e bedel eme¤i. Çok severim misafirle yeme¤i. Sar›msakl› yo¤urt, üstü sumakl› Gelinlere benzer, yüzü duvakl›. Mayas›z hamurdan olur bezesi. EK 6 ASLAN KAYSER‹L‹M Her y›l giyer paltosu var Han›m›n kürk mantosu var Midesinde mant›s› var Benim aslan Kayserilim ... Recep ÇALKANER KAYNAKÇA 1. Kayseri, Kayseri Valili¤i Kültür Sanat ve Turizm Vakf› (Kaysav) Yay›nlar› : 4 Haz›rlayanlar :Güzel Sanatlar Genel Müdürlü¤ü Uzman›, Nail Tan, Arat›rmac› Yazar Abdullah Sato¤lu, Kayseri Kültür Müdürü, 1995, Ankara. 2. Kayseri, 1968-1995 ‹l Y›ll›¤› 3. Sato¤lu Abdullah : Kayseri airleri, Kayseri 1962. 4. Kayseri Ansiklopedisi, Abdullah Sato¤lu, T. C. Kültür Bakanl›¤› Kültür Eserleri, I. Bask› Babakanl›k Bas›mevi, Ankara, 2002. 5. Cumhuriyetin 75. Y›l›nda Kayseri, Kayseri Valili¤i, 1999, Ankara. 6. Özdo¤an Kaz›m, Kayseri Tarihi, Kayseri 1948. 7. Suba›, Muhsin ‹lyas, Kayseri’nin Manevi Mimarlar›, 1995, Ankara. 8. Evci ‹smail, Kayseri ve Kayseri Sofras›, Kaysav Vakf› Yay›nlar›, 1999, Kayseri. 9. Erciyes Yöresi Folklor Halk Edebiyat› Etnografya Sempozyumu Bildirileri, 2. cilt. 10. Yurt Ansiklopedisi, 1983, Kayserili ‹li 7. Cilt 11. Halil Edhem, 1982, Kayseri ehri, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Yay›nlar› 524, 1000 Temel Es. Diz., 1993 Ankara 12. Çalkaner, Recep H. , Aslan Gayserilim, Anasam Yay›nlar›, I. Bask›, Kas›m-2000, Kayseri. 13. Soyutürk Yüksel, Mant› Destan›, Erciyes-Ayl›k Fikir ve Sanat Dergisi, 23-24. say›, 1978, Kayse ri) 14. Hal›c› Feyzi, Halk airlerinin Yemek Destanlar›, 1990, Ankara. 15. Kalkan Emir, Ça¤lar Boyunca Kayseri airleri, 1988, Ankara. 16. Y›ld›r›m Renan Lezzet Dergisi, Türkiye Sofras›, ubat 2003, ‹stanbul KAYNAK K‹Ş‹LER Güler K›l›ç (Lokanta ‹letmecisi), Özgür Nasip (Lokanta ‹letmecisi), Döndü Y›lmaz (Ev Han›m›), Hamide Ç›nar (E v Han›m›), Türkan eker (Ev Han›m›), Ümmühan Tekeli (Ev Han›m›), Alim Gerçel (Sahabiye Muhtar›), Turan Elmaa¤açl› (Mimar), Recep Çalkenar (air), Nurhan Konduk (‹l Kültür Müdür Yard›mc›s›). KENTLER ve IMGELER KAYSER‹ MANTISI OLTU TAI Hilal PAMUK Erzurum ilinin ilçelerinden biri olan Oltu, tarih ve kültür bak›m›ndan oldukça zengindir. Oltu ta› ilemecili¤i ise yörenin zengin kültürü içerisinde kendine has bir yere sahiptir. Bu sanat Oltu’nun büyük gelir kaynaklar›ndan birisidir. Oltu ta›n›n as›l ad› siyah kehribard›r. . Kehribar tarih öncesi a¤açlar›n fosil lemi reçineleridir. (Parlak 2001:11) Eski zamanlardan beri mücevher ve para yap›m›nda çokça kullan›lm› olan kehribar aç›k sar›, k›z›l kahverengi, nadiren gri ve yeilimsi renklerde bulunmakla birlikte genellikle siyaht›r. Yar› saydam, kolay k›r›l›r ve yontulabilir bir linyit türüdür(Türkçe Sözlük, T. D. K. , 1998, s. 1262). Oltu ta› ilçenin kuzeyindeki da¤l›k kesiminden ç›kar›lmaktad›r. Çevredeki köy lüler da¤›n yamaçlar›nda herhangi bir yerden kazma ve küreklerle oyuklar açmak suretiyle tabaka arat›rmas›na girimektedirler. Rastgele aç›lan bu oyuklara “ocak” denilmektedir. Ocaklar genellikle bir aileye ait olmak üzere köyün yak›nlar›ndaki da¤ yamaçlar›nda aç›lmaktad›r, bu ocaklara aile d››ndan baka kimselerin girme mesi, yörede bir teamül haline gelmitir. Bu sebeple yörede aç›lan ocaklar o ailenin ad› ile an›lmaktad›r. (Kaynak kii:1)Oltu ta›n›n ç›kar›lmas› bulundu¤u yer aç›s›ndan emek ve sab›r gerektiren çok zahmetli bir itir. Bazen ölümle sonuçlanan kazalar bile meydana gelmektedir. Yöre halk› ocaklara yaan›lan olaylara göre isimler ver mitir:kemikk›ran, k›s›r, canalan vs. (Kaynak kii :2) Ocaktan binbir güçlükle ç›kar›lan talar, ustalar taraf›ndan teneke ölçe¤i veya kilo ile sat›n al›n›r. Sat›n al›nan talar, kullan›laca¤› vakte kadar tekrar topra¤a gömülür. Topraktan ilk ç›kt›¤›nda yumuak olan talar, d›ar›da hemen sertleerek çatlay›p da¤›l›r ve k›r›l›r. Bunun için ta›n kullan›laca¤› vakte kadar nemli ortamda saklanmas› gerekir. Oltu ta›n›n ilenmesi ise öyledir; keserle k›r›lan talar çelik b›çaklarla yap›lan ürünün boyutlar›na göre kabaca yontulur. Bu talar torna çark›na tak›l›r ve torna da yontma ve düzeltme ilemi yap›l›r. Bundan sonra e¤elerle düzeltilir, z›mpara ve parlatma(cilalama)ilemi ile son aama tamamlan›r. Ta›n ilenmesinde çelik b›çak lar, e¤eler, z›mparalar ve yap›lan ie göre tornalar kullan›lmaktad›r. Türkiye’deki as›l vatan› Erzurum’un Oltu ilçesi olan kehribar(oltu ta›), ‹spanya’da, ‹ngiltere’de, Fransa’da, ve Rusya’da, Özbekistan, Da¤›stan ve Gürcistan’da da bulunmaktad›r. (Do¤anay 1985:112) OLTU TAŞININ ‹MGE HAL‹NE GEL‹Ş‹ Oltu ta›n›n tabiatta bulunmas›yla, bunun tak› ve süs eyas› olarak kullan›ma sunulmas›n›n 18. yüzy›l›n sonlar› ile 19. yüzy›l›n balar›ndan beri devam etti¤i san›l maktad›r. Giderek ticari ve turistik bir de¤er kazanmas› da 19. yüzy›l›n sonlar›na rastlar. 20. yüzy›l›n ortalar›na kadar basit, geleneksel ekilde üretilen ve ilenilen oltu ta› günümüzde çeitli alet, çark ve makinalarla ilenmeye balanm›t›r. OLTU TAI KENTLER ve IMGELER Oltu ta›n›n ilenii hakk›nda yöre halk›nda bu sanat›n Rus igali y›llar›nda ö¤re nildi¤i eklinde yanl› bilgi yerlemitir. Oysa bu el sanat›n›n çok daha önceleri Türk ler taraf›ndan bilindi¤i ve ilendi¤i anla›lmaktad›r. Oltu ta› ç›kar›lan baz› köylerdeki ocak kal›nt›lar› ile yal› ustalar›n “ben babamdan ö¤rendim, babam dedemden, o da kendi babas›ndan ö¤renmi”eklindeki ifadelerinden bu sonuca ula›lmaktad›r. Tarihi çerçeve içerisinde Oltu yöresindeki ta ilemecili¤inin Oltu’ya ba¤l› Dutlu köyünün Hankas mahallesinde balat›ld›¤› ve buradan çevreye yay›ld›¤› kaynak kii ler taraf›ndan belirtilmitir. 19. yüzy›l boyunca, daha sonra “tak›mc›”, “necef” ad›n› alan ustalar›n dört-be kuak boyunca geçimlerini bu el sanat›ndan sa¤lad›klar›, kaynaklarda belirtilmektedir. Bu konuda yöredeki yal›larla yap›lan röportajlarda oltu ta› ilemecili¤inin bealt› nesil öncesine kadar uzand›¤› ifade edilmektedir. Halk›n belle¤inde bu sanat›n Rus igali y›llar›nda ö¤renildi¤i yönündeki görüün yanl›l›¤›n› büyük oltu ta› ustalar›ndan Ahmet Cengiz de kan›tlam›t›r. Kendisi bu sanat› babas›ndan, onun ise Rus igalinden önce kendi babas›ndan ö¤rendi¤ini belirt mitir. Ahmet Cengiz’in babas› Dursun Cengiz oltu ta› ilemecili¤ini bölgeye ö¤retip yayg›nlamas›n› sa¤layan insand›r. As›l ad› “kehribar” olan bu ta Oltu ilçesinde çok bulundu¤u için oltu ta› ismiy le de yay›lm›t›r. ‹lçede bulunan ta ocaklar›n›n 18. yüzy›ldan itibaren iletilmesiyle yörenin önemli geçim kaynaklar›ndan biri olmutur. Oltu ta›n›n 19. yüzy›l boyunca say›lar› k›rka yaklaan esnaf taraf›ndan ilendi ¤i; bunlar›n eskiden beri ileme ve sat› merkezi olarak Rüstem Paa Han›’n› seçtik leri bilinmektedir. Burada faaliyetlerini sürdüren ustalardan Tevfik Usta taraf›ndan yap›lan ve devrin padiah› 2. Abdülhamit’e hediye edilen fincan tak›m›, tesbih, a¤›zl›k ve “2. Abdülhamit’e ükran”yaz›l› levha Y›ld›z Saray› taraf›ndan büyük taktir görmütür. Böylece bu el sanat› saray ve çevresinde de tan›nm›, haketti¤i ilgiyi görmütür. Gerek halk taraf›ndan gerekse yöreye giden yerli ve yabanc› turist taraf›ndan çok ilgi gören oltu ta›ndan yap›lm› ürünler, yörenin en önemli simgelerindendir. ‹MGEN‹N YAYILIŞI HASRETNAME Duman duman hasret çökmü ba›ma, Ak saz›mda içli telim Erzurum. Nakettim her gece seni düüme, Yakut renkli, iir selim Erzurum. Sultanseki, kehribardan küpendir, Hacca, minber(k›rk ehitler)tependir, ‹çli f›rat hür aln›n› öpendir, Ruh gergefi, duygu ilim Erzurum. Göklerin kalbine ilenmi an›n, Yunus, Emrah, Nefi misal ak›yan, ehitler ruhunda y›kanm› kan›n, Gergef gibi ak› kalbe dokuyan, Bir zafer tac›s›n bu hür vatan›n, Beni duygu umman›nda y›kayan, Kekik kokan süzme bal›m Erzurum. Tek servetim ata mal›m Erzurum. R›za Ümit Ey ulu da¤lar›n zümrüt ete¤i, Ak mihrab›, sevgi, vefa pete¤i, Evliya, enbiya, air yata¤›, Erenler ba¤›nda gülüm Erzurum. KENTLER ve IMGELER OLTU TAI MAN‹ Elimde yar elimde Oltu tesbih elimde Garip kald›m a¤lar›m u Erzurum elinde (Kaynak Kii:2) Yakla›k be-alt› bin kiinin geçim kayna¤› olan oltu ta› yöre halk›n›n kültürün de de önemli bir yere sahiptir. Türkülere, manilere konu olmutur. Hala eski usullerle ocaklardan ç›kar›lan ve atölyelerde ilenen bu sanat kolunun fazla masraf gerektirmeyen ancak, tamamen maharete ve tecrübeye dayanan bir üretim ekli vard›r. Büyük ve masrafl› yat›r›mlara gerek olmadan hemen her ailenin bu ile u¤ramas› sonucu, bu el sanat› uzun y›llar sürdürülmütür. Bu ta›n kullan›m› tek ürünle s›n›rland›r›lmam›; çok çeitli ürünler de kullan›lm›t›r. Oltu ta› yap›s› nedeniyle kolay yontulabilir bir süs ta›d›r. Yörede oltu ta›yla yap›lan ürünler sade ce ta›n kullan›m›yla yap›ld›¤› gibi alt›n ve gümü gibi metallerle beraber çok çeitli ürünler kullan›larak pazarlanmaktad›r. (Kaynak Kii:1) Ta›n ilemecili¤i Oltu’da ve Erzurum’da derneklemi kuyumcu ustalar› tara f›ndan yap›lmaktad›r. Bu talar›n Erzurum’da Rüstem Paa Han› ile Kavaflar çar›s› yak›n›ndaki Arapgirler Çar›s›’ndaki s›ra dükkanlarda ilendikleri bilinmektedir. (Gündo¤du, Gedik 1985:9) Günümüzde ise Rüstem Paa Han›, Ta Ma¤azalar ve Cumhuriyet Caddesi bata olmak üzere ehrin hemen her yerine da¤›lm› iyeri ve atölyelerde oltu ta›n›n ilenip sat›ld›¤›n› görmekteyiz. Oltu ta› her türlü süs ve tak› eyalar›nda kullan›lmakla beraber en fazla tes bih ile ün kazanm›t›r. Erzurum’a gidip de oltu ta› tesbih almadan dönmek olmaz. Tesbih, özellikle bölge insan›n gözünde erkekli¤in sembolü olarak görülür. Eldeki tesbihin kaliteli olmas› erkekli¤in an›ndand›r. (Kaynak Kii :3) Zaman içerisinde bir sanat eyas› eklinde ilenen oltu ta› tesbihler, Oltu ve Erzurum’daki ustalar›n hünerli ellerinin ürünleridir. Oltu ta› tesbihlerin güzelli¤ine, tanelerinin zerafetine ve uyumuna insan vücudundaki fazla elektronlar› nötrletirerek sinirleri yat›t›rmas›na dikkat çekilirken, kendini kapt›ran insanlar›n oltu ta› ile zevk le ibadet ettikleri ve dinlendikleri ifade edilmektedir. (Parlak 2001:26) Oltu ta› ile yap›lan ürünlerde bu ta›n taklidi olan baka talar da kullan›lmak tad›r. Oltu ta› taklitlerinden öyle ayr›l›r:1. Oltu ta› elinizin içine al›p nefesinizle buharlat›rd›¤›n›zda buhar› çeker ve üzeri nemlenir. 2. Sürtünme ile elektriklendi¤i için küçük ka¤›t parçac›klar›n› kendine çeker. 3. B›çakla hafifçe kaz›nd›¤›nda kahve rengi toz ç›kar›r. 4. Kulland›kça parlar. (Kaynak Kii: 3) Yöre halk›n›n ve ehre giden yerli, yabanc› turistlerin yo¤un ilgisini gören oltu ta›n›n insan sa¤l›¤›na ve psikolojisine de etkileri vard›r. Oltu ta› ile yap›lan ürünler negatif enerjiyi toplar. Bu nedenle eskiden nazarl›k olarak da kullan›l›rd›. Oltu ta› tesbihler stresi giderdi¤i gibi oltu ta› a¤›zl›klar›n da nikotini emme özelli¤i vard›r. Kolay ilenmesi ve zerafetiyle halk›n ticari ve kültürel dünyas›nda geni yay›lma alan› bulan oltu ta›, haketti¤i ilgiyi görmektedir. OLTU TAŞININ TANITIMI ‹Ç‹N YAPILAN ÇALIŞMALAR Oltu’nun simgesi konumunda olan oltu ta›n› ülke genelinde daha iyi tan›tmak amac›yla ilçeye 19 km. mesafedeki K›rda¤ mevkiinde 1999 y›l›ndan beri geleneksel olarak festival ve enlikler belediye taraf›ndan yürütülmektedir. OLTU TAI KENTLER ve IMGELER Erzurum ve di¤er ehirlerde düzenlenen el sanatlar› sergilerinde oltu ta› ve sanatlar› tan›t›m› yap›lmaktad›r. Erzurum’da ve özellikle ayn› bölgedeki di¤er ehir lerde oltu ta› sanat›n› ö¤retmek ve yay›lmas›n› sa¤lamak amac›yla kurslar düzen lenmektedir. Erzurum valili¤inin ehrin tan›t›m› için düzenledi¤i afilerde oltu ta› ile yap›lan ürünler de bulunmaktad›r Gerek Erzurum gerekse Oltu Belediyesinin internet sitelerinde oltu ta›n›n tan› t›m› yap›lmakta, böylece dünya çap›nda tan›nmas› sa¤lanmaktad›r. Oltu ta› ve sanat› üzerine Atatürk Üniversitesinin ilgili bölümlerince tezler haz›r lanm›t›r. Bunun d››nda çeitli üniversitelerde de tez çal›malar› yap›lm›t›r. Üniver siteler çerçevesinde düzenlenen sempozyumlarda oltu ta› üzerinde durulmutur. Cumhuriyetimizin kurulu y›llar›nda Nafia Vekaleti, Mühendis Mektebi Kütüp hanesi’nde Ahmet Melik taraf›ndan haz›rlanm› “Medeniyet ve Arziyet”adl› kitapta oltu ta› için u ifadeler yer almaktad›r: “Jayet, kadife siyah› renkli, parlak, kesif ve mütecanis bir likenittir. Buna Türkçe siyah kehribar denir... Memleketimizde de Erzurum vilayetinde mevcuttur. Bununla tesbih, sigara a¤›zl›¤› vs. imal olunur. ” (Parlak 1989:14) Oltu ta›n›n bir el sanat› olarak tan›t›m›na ait bu ifadelerden baka jeolojik olu umu ve yap›s› üzerinde de bilimsel kaynaklarda durulmutur. C. Köseo¤lu’nun Yurt Ansiklopedisine yazd›¤› “Oltu Ta›(Erzurum Kehribar›) maddesi(C. 4, s. 2776) ve ard›ndan 1985 y›l›nda H. Gündo¤du ve ‹. Gedik’in birlikte haz›rlad›klar› “Erzurum’da Oltu Ta› ‹lemecili¤i”konulu makale, konuya üretim ve sanatsal aç›dan yaklam› t›r. Tahsin Parlak da oltu ta› üzerine eserler yazm›t›r. Oltu ta› esnaf›, 1989 y›l›nda “Oltu Ta› Sanat›n› Gelitirme ve Sanatkarlar›n› Koruma ve Kalk›nd›rmaDerne¤i”ni kurmutur. Bu dernek de oltu ta› ve sanat›n› tan›tmak amac›yla faaliyetlerini sürdürmektedir. Erzurum’un önemli imgelerinden biri olan oltu ta›n›n yurt ve dünya çap›nda tan›t›m› yap›lmaktad›r. Bu el sanat›n›n daha iyi ekilde tan›t›lmas› ve haketti¤i de¤eri görmesi dile¤iyle... KAYNAKÇA 1. ASLANAPA, O; 1995, ‹stanbul, Türk Sanat› 2. DO⁄ANAY, H.; 21-24 Kas›m 1985, ‹zmir, “Erzurum’da Oltu Ta› ‹lemecili¤i”, Dokuz Eylül Ünv. 4. Ulusal El Sanatlar› Sempozyumu 3. GÜNDO⁄DU, H. , GED‹K, ‹.; 1982, ‹zmir, “Erzurum’da Oltu Ta› ‹lemecili¤i ”Bilim, Birlik, Baar› 4. ÖZAV, L.; 1966, Erzurum, Oltu’nun Beeri ve Ekonomik Co¤rafyas› 5. PARLAK, Tahsin; 2001, Oltu, Erzurum’da Oltu Ta› ‹lemecili¤i ve Kuyumculuk Sanat› 6. PARLAK, Tahsin; 1989, Erzurum, Kaynaktan Vitrine Oltu Ta› 7. ZENG‹N, Y.; 1956, Ankara, Oltu Ta› Ocaklar›, M. T. A. Dergisi, S. 48 KAYNAK K‹Ş‹LER: Kaynak Kii 1:Bünyamin Korucu, Ya :44, Rüstem Paa Han›, Erzurum Kaynak Kii 2:Makbule Pamuk, Ya:75, K›r›kkale Kaynak Kii 3:Abdülmecit Pamuk, Ya:80, K›r›kkale KENTLER ve IMGELER OLTU TAI AFYON KAYMA⁄I Murat YALÇIN Afyon’a konuk olarak gelen Afyon’dan baka bir yere gezmeye giden hava, demir ve kara yoluyla transit geçen yolcular›n tümünün sat›n alarak dostlar›na hedi ye olarak götürdü¤ü Afyon kayma¤› asl›nda kaymakl› ekerdir. Afyonkarahisar’a özgü bir ürün olan kaymakl› ekere Afyon kayma¤› denmesi nin sebebi, Afyonkarahisar da üretilen kayma¤›n baka yerlerde üretilenlere oranla daha üstün kalitede oluu, kaymakl› ekerin Afyon da bulunmu olmas›d›r. ‹lk kaymakl› eker 1900-1905 tarihlerinde ekerci Salih Usta taraf›ndan yap›l m›t›r. Bu icad› ile büyük üne kavuan Salih Usta soyad› kanununun kabulünden sonra eker soyad›n› alm›t›r. ‹kinci uluslararas› ‹zmir fuar›nda kaymakl› eker madalya kazanm›t›r. ‹stenilen düzeyde kaymakl› eker elde etmek için kaliteli kay mak, kaliteli kaymak içinde iyi besili mandalar (cam›zlar) gerekir. en iyi besi yemi de haha küspesidir. 1972’den sonra Afyonkarahisar da haha ekiminin k›s›tlan mas› ile haha küspesinin azalmas› Afyon kayma¤›n›n ve ekerinin kalitesinin dü mesine yol açm›t›r. ekerci Salih Ustan›n ilk olarak yapt›¤› kaymakl› eker Afyon'da oldu¤u gibi tüm Türkiye’de de be¤enilmi ve sahip ç›k›lm›t›r. Öyle ki zamanla kaymakl› eker üreten ekerlemeciler giderek ço¤alm›t›r. Afyon’un hem karayollar›n›n hem de demir yollar›n›n kavak noktas›nda olmas› bu ürünün tüm Türkiye’ye yay›lmas›n› sa¤lam›t›r Kaymakl› ekerin Afyon ekonomisine önemli ölçüde katk›s› vard›r. Bütün trenlerin, kavak noktas› olan Afyon istasyonundan geçmesi, Ankara-‹zmir, Ankara-Antalya (Marmaris, Bodrum, Fethiye), ‹zmir-Adana, ‹stanbul-Antalya gibi karayollar›nda seyreden motorlu araçlar›n Afyonkarahisar’a u¤ramak zorunda oluu her gün tonlarca kaymakl› ekerin tüketimini sa¤lam›t›r. Yukar›da k›saca tarihi geliimini verdi¤imiz Afyon kayma¤› Afyon denilince akla gelen bir kaç üründen biridir. Gerek internette gerekse kitap ve dergilerde Afyon’un mehur ürünlerinin aras›nda Afyon kayma¤›n›n geldi¤i herkes taraf›ndan bilinmekte dir Yapt›¤›m arat›rmalar sonucunda Afyon kayma¤› ile ilgili herhangi bir masal veya hikâyeye rastlamad›m. Ancak manilerde ve Afyonlu airler taraf›ndan yaz›lan iirlerde Afyon kayma¤›na yer verilmektedir. Yine Afyon Belediyesinin düzenlemi oldu¤u Afyon’um adl› iir, kompozisyon ve resim yar›malar›nda bu ürün dikkat çek mektedir. Cumhuriyet döneminde yurt köelerini iirlerinde dile getirenler, zaman zaman Afyonkarahisar’dan da söz etmilerdir. Ahmet Kutsi Tacer, Behçet Kemal Ça¤lar, Osman Atilla bu airlerin ba›nda gelir. Afyonkarahisarl› sanatç›lardan Osman Atil la, yöre kültüründen ve ürünlerinden iirlerinde yararlanm›t›r. Yine Afyonlu sanatç› AFYON KAYMA⁄I KENTLER ve IMGELER lardan Ali Yörük Afyon’un mehur ürünlerinden olan haha, kaymak, mermer ve madensuyuna iirlerinde yer vermitir. (Afyon’u anlatan iirler aras›nda ödül alm› bir iirdir. 2001 y›l›nda yap›lan iir yar›mas›nda 1. olmutur.) GÜZEL AFYON’UM Afyon’a ad verenlere sormal› Kale midir, çiçek midir Afyon’um Karahisar m› afyon mu olmal› Afyonkarahisar, güzel Afyon’um. ekerci ustas› Salih ekerin Kaymakl› şekerle kaymakl› lokumun Türkiye’de ei yoktur sucu¤un Damak tad› veren güzel Afyon’um As›rlar öncesi Türk yurdu iken Hisar-› Devletin Selçuklu varken Sahipata ile çok ilerlerken, Ad›na ad katt›n güzel Afyon’um Türk kültürü senin öz benli¤inde, A¤›tlar yayg›nd›r, Bozlak dilinde Karahisar Türküsü dedi¤inde, Coar gürül gürül, güzel Afyon’um Germiyan Beyli¤i seni be¤enmi Sultan Y›ld›r›mla Osmanl› demi Kütahya’ya ba¤l› sancak olunmu O güne gelinmi güzel Afyon’um Türbe, ‹maret çok cami sayd›m Pek çok yat›r›nda duaya durdum Otuz ramazanda az›n› gördüm Evliyalar güzel Afyon’um Düman sald›r›nca aziz yurduma Ömer romatizma, Gecek sefaya Atam hiç durur mu, koar yurduma Gazl›göl iyidir ta ile kuma Kocatepe ahit oldu an›ma Hüdayi kapl›cam bedel dünyaya Çok çileler çeken güzel Afyon’um Hastaya ifad›r güzel Afyon’um Göllerini hahala bir sayal›m Mor çiçe¤i ovalara yayal›m eker pancar›na zümrüt diyelim Bereketli toprak güzel Afyon’um Do¤u, bat›, kuzey, güney seninle Anadolu ba¤l› senin elinle, Karayolu, demiryolu a¤›nla Yurda kucak açan, güzel Afyon’um Mermerin var, linyitin var, demirin Küçük el sanat›; hal›n kilimin Çimenton, ekerin alkoloidin, Çal›an insan›, güzel Afyon’um H›d›rl›k baharda yeillik olur Ç›kar insanlar huzur bulur anl› Afyon kaleme selam Sevince gark olur güzel Afyon’um (Osman ÇET‹N) Afyon kayma¤›na yol kenarlar›nda, otogarda, istasyonda, lüks otellerde ve al›veri merkezlerinde kolayl›kla ula›labilmektedir. Üreticiler kayma¤›n al›c›ya de¤iik biçimlerde sunulmas› amac›yla son y›llarda kaymakl› lokum gibi ekerlemeler de yapmakta, üzerine Hindistan cevizi de serpilen bu ekerlemeler daha çok sat›lmaktad›r, fakat içine kakao, Hindistan cevizi, vanil ya gibi maddelerin kat›lmas› ekerlemelerin özelli¤ini kaybetmesine yol açm›t›r. KENTLER ve IMGELER AFYON KAYMA⁄I Ancak son y›llarda kaymakl› lokum gibi ekerlemelerin yap›m› ve sat›m› artm›t›r. Oysaki Afyonkarahisar’dan al›n›p yenilecek as›l ekerleme kaymakl› ekerdir. ‹çerisi ne kar›t›r›lan maddeler kaymak ekerinin özelli¤ini yitirmesine neden olmaktad›r. Bugün için Afyonkarahisar ilinde kaymakl› eker yap›m› yüzlerce imalatç›n›n geçim kayna¤›d›r. Ancak, küçük el sanat› olarak yap›lan kaymakl› ekerin bayatla mas›n› önleyecek ambalajlama sorununun çözümlenmemi olmas› ve pazarlama güçlükleri bu sektörün gelimesini engellemektedir. Kooperatifleme ve irketleme ile üretimde fabrikalamaya gidilmesi halinde Afyon ekonomisindeki önemi daha da artacakt›r. Kaymak üreticileriyle yapt›¤›m›z röportajda üreticiler kaymak sektörünün geli memesini u nedenlere ba¤lamaktad›rlar: • • • • • • • • • Kooperatifleme ve irketlemenin gelimemi olmas›. Rekabetin çok fazla gelimemi olmas›. Bilgi ve teknik araç eksikli¤i. Di¤er ürünlere (lokum) olan talebin artmas› Mali kaynaklar›n yetersiz olmas›. Haha ekiminin k›s›tl› olmas›. Pazarlama güçlükleri. Sektöre ilginin giderek azalmas›. Üretim maliyetinin yüksek olmas›. (KK:1) Afyon Belediyesi son zamanlarda yapt›¤› çal›malarla bu sorunlar›n önüne geçmeye çal›maktad›r. Yap›lacak toplu dükkanlarla sadece ekerlemecilere ait yeni bir sanayi sitesi kurulmas› çal›malar› vard›r. Ayr›ca belediyenin öncülü¤ünde güç birli¤ine giden irketler daha iyi artlar alt›nda üretim yapmaya balam›lard›r. Afyon Belediyesi, kaymak yetitiricilerini destekleyerek Afyon ekonomisine canl›l›k katmak için birtak›m çal›malar yapmaktad›r. Her y›l Afyon’un en büyük ilçelerin den biri olan Bolvadin’de kaymak ve kültür enlikleri düzenlenmektedir. Eber gölü çevresinde kaliteli ve çok haha küspesi üretildi¤i için kaymak ve kültür enlikleri burada yap›lmaktad›r. Kayma¤›n önemini art›rmak için her y›l A¤ustos ay›n›n ilk haftas›nda Kaymak ve Kültür enlikleri düzenlenmektedir. enliklerde kaymak yar›› yap›lmaktad›r, tükenmekte olan kaymak yetitiricili¤ini tevik amac›yla yar›mac›lara ödüller veril mekte ve çeitli dallarda yar›malar düzenlenmektedir. enliklere renk katmak ama c›yla halk konserleri düzenlenmektedir. Bu enlikler kültürel hayat›n canlanmas›n› sa¤lamaktad›r. ‹lk Kaymak ve Kültür enli¤i 1985 y›l›nda yap›lm›t›r. Bu enlikler 17 A¤ustos 1999 tarihine kadar her y›l düzenli bir ekilde yap›lm›t›r. Ancak, tüm Türkiye’de oldu¤u 17 A¤ustos depremi bu enliklerin yap›lmas›na da gölge düürmütür. Bolva din Belediye Bakan› Mehmet KAYACAN, Kaymak ve Kültür enliklerinin bu y›ldan itibaren tekrar düzenli bir ekilde yap›laca¤›n› belirtmitir. Ayr›ca zafer haftas›nda düzenlenen ve geleneksel hale gelen uluslararas› Afyon fuar› kayma¤›n›n tan›t›m›na önemli ölçüde katk› sa¤lamaktad›r. AFYON KAYMA⁄I KENTLER ve IMGELER 12. Kaymak Ve Kültür Şenliği 1998 y›l›nda yap›lan 12. kaymak ve kültür enliklerindeki kat›l›m oran›n›n çok yüksek olmas›, düzenlenen programlar›n›n be¤eni kazanmas› uygulamam›z›n do¤ rulu¤unu gösterdi. Bu y›lki enliklerimizde her y›l oldu¤u gibi Kaymak yar›mas› yap›ld›. ‹lçemizde tükenmek üzere olan kaymak üretimini tevik etmek amac›yla yar›mac›lara ödüller verildi. Öte yandan ilk kez has›r dokuma ve yast›k basma yar›malar› da yap›ld›. Spor aktiviteleri olarak da bisiklet yar›malar› ve hal› saha futbol turnuvalar› düzenlendi. Yap›lan bu programlara Japonya’dan da konuklar davet edildi. Böylece Afyon kayma¤›n›n ve Bolvadin’in adlar›n›n Japonya’da da duyulmas› sa¤land›. Kaymak ve kültür şenlikleri; Yeri ve tarihi: Bolvadin - A¤ustos ‘un ilk haftas› Düzenleyen kurulu: Bolvadin Belediyesi Telefon: 0272 612 52 34 KAYNAKÇA Afyonkarahisar Kütü¤ü 1-2 Afyon Kocatepe Üniversitesi 2001 Anam›n Yemekleri (Afyonkarahisar) ‹rfan Ünver Nasratt›no¤lu 1974 Yurt Ansiklopedisi Afyon ili maddesi. 1, cilt Oba Gazetesi (Kaymak ve kültür enli¤i) say› 29 10, 09, 1998 Bolvadin Belediyesi bas›n bürosu yay›nlar› 10 Ocak 1998 www.afyon-bld.gov.tr adresi Kaymak ve Kültür enli¤i Türkeli günlük siyasi gazetesi (14 eylül 1999) ‹brahim Kunburcu KAYNAK K‹Ş‹LER 1: Ekrem Aktan Afyon Kayma¤› imalatç›s› 2: Bolvadin Belediye Bakan› Mehmet Kayacan KENTLER ve IMGELER AFYON KAYMA⁄I ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE Hasan YEŞ‹LDA⁄ Üzerinde duraca¤›m›z, milli yemeklerimiz aras›nda en önemli yere sahip olan lardan birisi, tarihi milattan önceye dayanan, çeitli g›dalar›n kaynamas›yla olutu rulan ve insanlar aras›ndaki kültürel ba¤lar› art›ran, bata Urfal›lar›n ve birçok Türk insan›n›n vazgeçilmez yeme¤idir çi¤köfte. Dövülmü ya¤s›z kara et, bulgur, kuru k›rm›z› isot, baharat, so¤an, maydanoz kar››m›ndan oluan ve çok sevilen bu Urfa yeme¤i, her yan›yla Urfal›’n›n mizaç ve karakterini temsil etmektedir. Bir kere, eti Urfal›’n›n gönlü gibi tokmaklarla dövülüp ezik bir duruma getiril mitir. ‹çerisine at›lan ac›lardan zevkli ve neeli bir lezzet oluturmas›n› bilmektedir. Tabiat a›¤›d›r, yeili çok sever, çevresinde yeillik artt›kça evki artar. Hele k›rlara ve su balar›na bay›l›r. iir ve musikiye dükündür. Onsuz e¤lence ve k›r alemlerini düünmek mümkün de¤ildir. Çi¤köfteyi haz›rlamak ve yo¤urmak bal› ba›na bir spor say›labilir. Dostlukludur, kendisi ile k›sa bir süre beraber olanlar, onu bir daha unutamaz ve onsuz olamazlar. Toplay›c›d›r, cömert ve içtenliklidir. Misafiri çok sever ve dostlar›n bir araya gelmesine vesile olur. Yaln›zl›ktan holanmaz, çevresi ne kadar enlenir se izzeti o kadar artar. Haz›rlan›nca, yak›nda olanlara mutlaka ikram edilir. Baka sofralara davetsiz gidilmesi ay›p oldu¤u halde, çi¤köfte sofras›na teklifsiz gidilir. Geçimlidir, her yemekte anlaabilir ve her sofraya yak››r. Yaln›z ihmale hiç gelmez, hemen tats›zla›r. Çiğköftenin Ç›k›ş Efsanesi Zaman, M.Ö. 12. yy. mekan, Mezopotamya topraklar›. Bu zaman ve mekan içinde odaklaan yer: Urfa... Babil kral› Nemrut (bu kral›n Hamurabi oldu¤u da söylenir) küfrün zirvesinde dir. Haa “ben Allah’›m” demekte, herkesi zulüm ve ikence ile sindirmektedir. Y›l lar böylece geçerken Hz. ‹brahim do¤ar, büyür ve bu zalime kar› ç›karak “Tek ve gerçek Allah” fikrini yaymaya çal››r, o zamanlar Nemrut son derece ihtiaml›, kuv vetli ve topraklar›n›n içinde her eye hakimdir. O nispette de vicdans›z ve zalimdir. Kendisine kar› ç›kan Hz. ‹brahim’in atee at›larak yak›lmas›na karar verir. Geni bir alana günlerce odun y›¤›l›r. Da¤da bay›rda, evde barkta yakabilecek ne varsa hepsi zorla toplan›r, da¤lar gibi büyük bir odun y›¤›n› meydana gelir. Bu yak›lacak ate öyle büyük olmal› ki, ufak bir ate yakmak, yemek piirmek suç say›ld›¤› ve a¤›r cezay› gerektirdi¤i için halk ateten hatta dumandan mahrumdur. Yeme¤ini çi¤ yemek zorundad›r. Oysa insanlar yemek ekmek piirmek ister. Yemeklerin bu¤usu burunlar›nda tüter. ‹nsanlar kirden k›r›l›r, üür, karanl›kta kal›r; fakat ald›r› eden ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE KENTLER ve IMGELER olmaz. Emir emirdir... hem de Nemrutça bir emir. Kim kar› koyabilir? Mutlaka yeri ne getirilmeli ki kelle kurtulsun. Bir gün evine avlad›¤› bir ceylan› getiren Urfal› han›m›na bunu piirmesini ve güzel bir yemek yapmas›n› söyler ve uyur. Evde od-ocak yok... ama kad›nca¤›z ei ne bir eyler haz›rlaman›n iddetli arzusu içindedir. Ayr›ca ceylan etini kendisinin de can› çekmitir. “Ne yapmal›y›m, ne etmeliyim?” tela›yla düünürken bir yol akl›na gelmitir. Kad›nca¤›z etin en ya¤s›z k›s›mlar›n› ay›r›r, bunlar› iki ta aras›nda eze eze lokum gibi eder. ‹çine bulgur, isot, do¤ranm› so¤an, tuz koyar, bir le¤ende kar›t›r›r, yo¤urur. Tadar “oh ne iyi olmu” der ve kocas›n› uyand›rarak çaresizli¤in do¤urdu¤u bu sürpriz yeme¤i önüne koyarken bir yandan da kocas›n›n tepkisini bekler. Adam einin bu marifetine hayran olmu, minnettar kalm›t›r. Yiyen memnun; yediren memnun, yemek böylece dilden dile, ilden ile ula›r. Çiğköftenin tarihi ile ilgili başka bir rivayet: Çi¤köfte, Harran üniversitesi hekimleri taraf›ndan özel bir ilaç olarak yap›lm› tarihi bir g›dad›r. Ya¤s›z çi¤ etin veremlilere iyi geldi¤i ve kuvvet verici oldu¤u anla›lm›, yedirme ekli üzerine arat›rma yap›larak formüle edilmitir. Zamanla gelierek de bugünkü halini alm›t›r. Bu bak›mdan Urfa, çi¤köftenin merkez ehri dir. Çok sevilen ve be¤enilen bu yemek çevreye yay›lm› ve gitti¤i yerde birçok de¤iikli¤e u¤ram›t›r. Bugün Urfa’daki, çi¤köfte yapma biçimi, yeme¤in de¤iikli¤e u¤ramam› biçimidir. (KILIÇARSLAN, Haziran 1978) Çiğköftenin Sosyal ve Kültürel Hayattaki Yeri Çi¤köfte Urfal›’n›n öz g›das›d›r. Adeta hayat›yla bütünlemitir. O, Urfa’da her tabakadan halka mal olmu bir yemektir. Her Urfal›’n›n evinde çi¤köfte yap›l›r, onun la ilgili malzemelerden bahsedilir. Urfal›lar çi¤köfteye ve malzemelerine çok fazla önem verirler. Çi¤köftenin malzemelerinden olmazsa olmaz› Urfal›’n›n vazgeçilmezi isot yani k›rm›z› pul biberinden bahsedelim. Urfal›lar›n tazesi ve kurusuyla bol mik tarda tüketti¤i bir baharat olan isot. “k›rm›z› pul biber, kuru isot” isimleri ile tan›n m›t›r. K›rm›z› biberin kullan›lan k›sm› meyvesidir. Bunun tazesini ve kurusu elde etmek için yaln›z yurdumuzda de¤il, bütün ülkelerde yo¤un bir emek sarf edilir. Ama Urfal›’n›n ve Urfa’n›n ismi isotla özdelemi gibidir... Bir annenin yaramazl›k yapan çocu¤una “a¤z›na biber sürerim ha!” tehdidi baka yerlerde sonuç verir, çocu¤u kor kutur; ama Urfal› çocuk bu sözü tuhaf kar›lar. Çünkü ac› biber onun al›t›¤›, ekmek kadar, su kadar bildi¤i do¤al bir g›dad›r. ‹sot yapma merakl›s› bir Urfal›, taze k›rm›z› biberin hangi tarladan geldi¤ini arat›rmakla ie balar. O¤lunu evlendirecek baba nas›l müstakbel gelinin soyunu sopunu, ahlak›n›, güzelli¤ini arat›r›yorsa; çi¤köftesini isotla evlendirecek olan Urfal› da o isotun tarlas›n›, tohumunu öyle arat›r›r. Eylül ekim aylar› çeitli k›l›k g›dalar› haz›rlama aylar›d›r, ama isot ç›karma tela› hepsini bast›r›r. Bu aylarda Urfa’da evler, avlular, damlar, balkonlar, teraslar bir isotçu pazar› olur gider. Bilindi¤i üzere çi¤köftede kullan›lan çi¤ et bir ileme tabi tutulmadan, do¤rudan do¤ruya oldu¤u gibi kullan›lmaz. Ufak parçalara ayr›lan kara etin sinirleri ve ie yara KENTLER ve IMGELER ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE mayan doku k›s›mlar› ayr›ld›ktan sonra dövülür veya et dövme makinas›nda (k›yma makinas› de¤il) macun haline getirilerek kullan›l›r. Türklerin çok et yiyen bir toplum oldu¤u ve bununla ilgili geni bir kültürü bulun du¤u anla›lmaktad›r. Mitolojiye göre, O¤uz Ka¤an do¤unca annesinin memesinden bir a¤›z süt ald› ve ondan sonra “çi¤ et, a ve içki” istedi. O günkü dille “yi¤ et, a, sürme tiledi.” Bizim çi¤köftenin efsanelemesinde içindeki çi¤ etin de önemli bir pay› olsa gerek. Urfa’da çi¤köfte yerel olarak milli bir yemek halindedir. Özellikle misafir geldi ¤inde ve de Ramazan ay›nda hemen herkes çi¤köfte yo¤urur. Yan›nda ise türkülere kadar girmi olan de¤imez içecek ayran bulunur. Çi¤köfteli manilerin ço¤unda ayran kelimesi vard›r. Bu beraberlik sofrada hemen hemen hiç eksilmez. Yo¤rulan çi¤köftenin içinde hayvansal g›da olarak et ne derece önemli ise ayran da o derece önemlidir. Onun için ayr› bir de¤er ta›r. Arat›rmac› ve Folklorcu Abuzer Akb›y›k, Sabri Kürkçüo¤lu “Folklor ve anl›ur fa” adl› eserde “S›ra Gecesi”ni anlat›rken çi¤köfteye de öyle de¤iniyorlar: “...Oyun bölümünün sonuna do¤ru gece de epeyce ilerlemitir. Oyunculardan biri s›ra gecelerinin ba yeme¤i çi¤köfteyi yo¤urmak üzere oyunu b›rak›r ve ev sahibinin nezaretinde ellerini güzelce y›kar ve çi¤köfte le¤eninin yan›na oturarak malzemeleri kontrol eder. Tamamsa yo¤urmaya balar. Bu arada oyuna son verilir ve sofra serilir çi¤köftenin yan›nda yenilecek do¤ranm› turp, nane, hardal, marul, ayran, ekili (bir çeit turu), bostana (domatesle yap›lan bir çeit salata) sofraya dizilir. Ayr›ca yufka ekmek de sofraya konulur ve çi¤köfte haz›r olunca tabaklara konulup servis yap›l›r.” Erkeklerin yan› s›ra, kad›nlar›n da mevsimine göre çi¤köfte toplant›lar› vard›r. Kad›nlar da genellikle bahar mevsiminde çaramba ve cumartesi günleri k›rlara giderler. Bu gidilen yer ehirden biraz uzakta ba¤, bahçe ve civar da¤lar ise erken den gidilir. E¤er ehrin hemen d››ndaki yerler ise ö¤leden sonra giderler. Kendi aralar›nda türlü e¤lenceler düzenleyerek e¤lenirler. Bazen de nianl› k›zlar›, erke¤in ailesinin taraf› toplu olarak ve yak›n aileleri de k›r e¤lencelerine davet edip götürür ler. Bu tertip ve davetler çok renkli olur. Nianl› k›za tak›l›rlar, türkü ve hoyrat söy lerler, türlü muziplikler yap›p k›z› sinirlendirirler. Bu toplant›larda da türlü mahalli yemekler yap›l›r. Çi¤köfteler yo¤rulur, kovalar dolusu ayran içilir. Akama do¤ru herkes en akrak da¤›l›r. Çi¤köftenin en önemli özelli¤i ac› olmas›na ra¤men yenilirken zevk duyulmas›, toplumu birbirine kaynat›rmas›, lezzeti ve itah aç›c› birbirinden k›ymetli besinleri bir arada bulunduran bir g›da kompleksi olmas›d›r. Çi¤köftenin yap›lmas›nda her Urfal›’n›n ayr› bir görüü ve kendine göre yo¤uru incelikleri vard›r. Bu farkl›l›klar ve güzel yap›lmas›n›n sebebi, Urfada çi¤köftenin çok yo¤rulmas›ndand›r. Her yap›l››nda bir yenilik getirilerek daha iyiye do¤ru gidilmi tir. Her Urfal› çi¤köfte üzerinde bir arat›rmac› gibi deneyimler yaparak uzmanlam› ve çi¤köfteyi günden güne güzelletirmitir. Çiğköftenin Ekonomik Hayattaki Yeri Çi¤köfte itah aç›c› ve lezzetli olmas› ve yemek zevkini birlikte bulunduran bir g›da oldu¤u için çokça tercih edilen bir yemektir. Ayr›ca muhtevas›nda maddelerin ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE KENTLER ve IMGELER bilinen de¤erlerinden baka henüz kefedilmemi vital maddelerin biyolojik de¤erle rini ve sa¤l›k üzerindeki tesirlerini hesaba katarsak, çi¤köftenin mükemmelli¤i daha iyi anla›l›r. Besleyici de¤erini etkileyen olumlu faktörler Urfa’n›n topra¤›nda, suyunda, hava s›nda vard›r. Çi¤köfteyi tekil eden maddeler de elbette bundan ziyadesi ile pay›n› al›r. Baka bir yerde et, bulgur, isot Urfadakinin lezzetinde zor olur. Onun için bu maddeler di¤er ehirlere buradan gitmektedir. Yemeklik ürünlerin, özellikle çi¤köftelik malzemelerin ay›klanmas›, temizlen mesi, haz›rlanmas› bal› ba›na bir de¤er ve emek ta›d›r. Büyük özen gösterilir. Dolay›s›yla üretim malzemenin en iyisiyle yap›l›r. Bayatlamaya, bozulmaya f›rsat verilmez. Evlerden taan çi¤köfte bugün ticari bir amaçla da yap›lmakta, büyük ehirlerin lokantalar›nda en iyisinin yenilmesi için maddi ve manevi gayretler gösterilmektedir. Bu g›dan›n hem meziyeti hem kusuru diyebilece¤imiz özelli¤i; taze iken yani yeni yo¤rulmuken yenilmesidir. Bekledikçe çi¤köfte, çi¤köfte olmaktan ç›kmaktad›r. Bugün Urfa’n›n d››nda ‹stanbul, Ankara, ‹zmir gibi büyük ehirlerimizde birçok Urfal› ve bir o kadar çi¤köfte seven insan›m›z bulunmaktad›r. Sa¤l›k Bakanl›¤› ve belediyelerden tescilli Urfa lokantalar› bu ihtiyaca en iyi ekilde cevap vermeye çal›maktad›r. Bir taraftan çi¤köfte yo¤uracak ve sunacak kiiler e¤itilirken, di¤er taraftan çi¤köfteyi her an taze tutabilmenin yollar› aran maktad›r. Bu niyetle tan›nm› g›da uzmanlar›na müracaat edilerek çi¤köftenin hijyenik artlarda besin de¤erini koruyarak dayan›kl›l›k süresinin uzat›lmas›na bir çare bulunmas› isteniyor. TÜB‹TAK gibi ciddi bir arat›rma kurumunun bu konuda çal›malar›n›n oldu¤unu ö¤reniyoruz. Ekmeklerin baz› yerlerde dondurulmu olarak tüketiminden yola ç›k›larak lahmacun ve çi¤köftenin de bu ekilde yenilenebilece¤i kanaatinin gerçekletirilmesine çal››l›yor. Çi¤köfte o kadar de¤iik kalitelerde yap›l›r ki, bunlar› s›n›fland›racak olursak yüzden fazla çeit kar›m›za ç›kar. Tarhana çorbas›n› dahi bir standardizasyona kavuturan Türk Standartlar› Enstitüsünün, çi¤köfte için de böyle bir çal›ma yap mas› çok yerinde olur. Böyle bir çal›mada elbette ki, anl›urfa çi¤köftesi hak etti¤i yeri al›r. Türkiye ve dünya çi¤köftenin esas nerde ve nas›l yap›ld›¤›n›, çi¤köftede standart ve kalitenin ne demek oldu¤unu ö¤renir. Bugün anl›urfa’n›n nüfusu 850.000 kabul edilmektedir. Her aileyi ortalama be kii olarak düünürsek (850.000/5=170.000) yüz yetmi bin evde bilin ki senenin birçok gününde bulgur, isot, vs. nin ya tüketimi yap›lmakta ya da sözü edilmektedir. Bu yemek yönünden bir ehrin ana konusu demektir. Bir de buna ila veten büyük ehirlere yerlemi dost, akrabalar› hesaba katarsak, bulgurun, isotun, konuulmad›¤› gün yok gibidir. Bunu Türkiye geneline, Orta ve Yak›n Do¤uya, Türk say›s› ço¤alan Avrupa ülkelerine do¤ru geniletirsek iin sosyal, kültürel ve ekono mik büyüklü¤ü san›yoruz anla›l›r. Ç‹⁄KÖFTE MAN‹’LER‹ KENTLER ve IMGELER ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE Al›n teri, Y›¤›ld›, al›n teri Köfteye kar›mas›n, Aln›mdan al›n teri... Bir çi¤köfte oldu mu, Hayallere dald›m m›? Ah çekerek arar›m B›ld›r ki isotumu... S›va güçlü kollar›, Çi¤köftemizi yo¤ur, Sevindir aç kullar›... Bu naz›n bana m›d›r? Oklar›n cana m›d›r? K›z, eline bulaan, Kifte mi, k›na m›d›r? Allah hakk› hak ede, R›zk›m›z› pak ede, Çi¤köfte yapanlar›n Yüzlerini ak ede... Art›k gelmeli keyfin, ükür, kopmad› lifin, Çi¤köfte bitti ama Ev oldu efin-tefin... Bir o¤lum benzer haha, Küfte yir, kahar aha... Öbürü yimez oldu; Bülaha m›, bülaha... Bu o¤lan çok yaramaz, Yerinde oturamaz, Bayah çi¤kifte yedi, Gene ister duramaz... Alt›nda Arap at›, Söyler Urfa hoyrat›, Yarla Çi¤köfte yemi; Sultanl›kt›r hayat›... Arzular, Tükenir mi arzular? Urfal› gurbet elde Hep köfteyi arzular... Bir sihir midir, nedir? Etli, otlu, tazedir, Çocuklar c›v›l c›v›l; S›rr› çi¤köftedir... Bugün kimin s›ras›? Uzun yans›n ç›ras›, Köfte kokusu ald›m; Yok mu bunun kiras›?... Ar›sili, Her taraf ar›sili, Burada küfte yapanlar, Üç aylarla besili... Bozu¤u var, saf› var, Uzun laf›n gaf› var, Çok yemek dert getirir, Çi¤köftenin aff› var... Arpa, bu¤da biçerler, Kile kile ölçerler, Yorulunca küfte yir, Sav›h ayran içerler... Bu derdimi çöz A¤am, Bizi et bagöz A¤am, Çi¤köfteni yaparam; Bir de ›ll›k... Söz A¤am Ar›nlad›k yollan, ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE Avarenin hayat›, Çi¤köftenin bayat›... Maniye gücü yetmez, Üstten al›r hoyrat›... Bugün size u¤rad›m So¤an isot do¤rad›m, Çi¤küfte yapmam için, Noksan neyse, sa¤lad›m... Avc›ya bir av gerek, Çakma¤›ma kav gerek, Çi¤köfteyi yavatan Yo¤ururken tav gerek... Can›ma can isotum, Urfama an isotum, Çi¤köftemde fermanl›; Bir Cengiz Han isotum... Bulgur, isot ta›d›m KENTLER ve IMGELER Çiftlik ayg›rlar›yla... Çi¤köfteler yu¤urdum, Nisan ya¤murlar›yla... Yare gönderecektim, Görmü de be¤enmemi: Bilmez ki, neler çektim... Bayahtan, KoI çemrendi bayahtan, Çi¤köfte lokum oldu; Usulca yo¤rulmahtan... Ç›nd›r›, Etten ay›r ç›nd›r›, Çi¤köftede ç›karsa, Boylars›n T›lf›nd›r'›... Ceylan gözler diyar›, irin sözler diyar›, Önce çi¤köfte yerler, Sonra severler yar›... Aya gitmi, Elo¤lu aya gitmi... Teknik ar› alada; Ne yaz›k, haya gitmi... Bulgurum taze dane, Çi¤köftem bir efsane... ‹sot doldurur yerim; Dümana ne, dosta ne? Çat kap›yla girersin, Çaraf›n› serersin, Çi¤köfte yedin imdi, Bast›h -çekçek istersin... Ba¤›m›zda üzüm var, Yapt›¤›nda gözüm var, Yak››kl› köfteci; Yo¤ur yo¤ur, sözüm var; Sana uygun k›z›rn var... Çavua, nefere yap, ‹ftara, sehere yap, Çi¤köfteyi unutma; Mutlak bu sefere yap... Bulunsa da paras›, Para etmez paras›, Çi¤köfte yapt›ramaz, Adam›n ukalas›... Çerçiyem köye geldim , Bir yük sermaye geldim, Bir toprak çi¤köfteye , Yüküm vermeye geldim... Bahçeye isot ektim, KENTLER ve IMGELER Büyük kap› aç›ld›, Türlü taam saç›ld›, Çi¤köfte yetmeyince, Eme¤imiz heç oldu... B›ça¤›m keser benden, Körelir küser benden, Ci¤köfteye maniler; Yedikçe eser benden... Bakmad›m göz yama, Kirpi¤ine ka›ma, Yo¤urdu¤u köfteyi Vurdum mihenk ta›na... Bir Ana'dan duymular: Emzi¤ini oymular, Bebe¤e bir Çi¤köfte, Bir de lokum koymular... Bayram seyran olanda, Davul zurna çalanda, ‹lleh Çi¤köfte yirem ‹sottar toplananda... Bayram›n araf› var, Her iin sarraf› var, Çi¤köfte yar››na Kat›lma erefi var... Belde-i Ruhaniyiz, Makam› Rehaviyiz, Çi¤köfte manas›nda Yo¤rulmu türab›y›z... ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE Birinci dünya sava›nda k›tl›k dolay›s›yla günlerce köftesiz kalan fakir halk bir türkü düzmütür. Sözleri unlard›r: Ç‹⁄KÖFTE DESTANI Köfte ba›m›n tac›, Köfte ba›m›n tac›, Ayran onun ilac›, Ayran onun ilac›, Tez getir han›m bac›, Tez yo¤ur gelin bac›, Ah köfte can›m köfte... ‹lleh yirem çi¤köfte... Yan›nda ayranl› köfte, Köfte da¤lar› at›, ‹çi de k›ymal› köfte, Ayran ard›na dütü, imdi olmal› köfte... Çoh yedim karn›m iti, Gö¤ so¤anlar soyulur. Gene yirem çi¤köfte... Han›m k›zlar yo¤urur, Köfte kar›n doyurur, Köfte bo¤azdan aar, Ayran ard›na düer... Kavaklar uzun uzun, Yapra¤› düzüm düzü, Ev sahibi iki gözüm, Hani bize çi¤köfte?... Yiyen küp gibi ier (nakarat) Eti kasaptan alsam, Kaynanam gile varsa, Çi¤köftenin bulguru, Bo¤azdan inmez kuru, Bac› ayran›m duru, ‹ter göynüm çi¤köfte... Onlar yo¤ursa ben yesem... (nakarat) Köfte diye inlerim, Ben ayrans›z n'eylerim?.. (nakarat) Çi¤köfteyi yo¤uran, Kimdir seni do¤uran? Bol ayran, taze so¤an, ‹ster göynüm çi¤köfte... Köfte gider Ba¤dat'a Ayran yeti imdada, Bitirdim tada tada, Gene yerem çi¤köfte... Ç‹⁄KÖFTEM‹Z Yo¤urmas›n›, yemesini bilene Bir göz ziyafeti, bir hayat iksiri Bir damak Iezzetidir; Çi¤köftemiz. Usulünce yo¤rulmayan, Sofraya oturmasm› bilmeyen nadana “Cevr ü cefad›r, çi¤köftemiz...” Eti ç›nd›rs›z, bulguru gevrek, ‹socil, frenksuyu birbirine denk, Tuzu, baharat› hem ahenk Bir de, So¤an sar›msak maydanoz ile nanesi ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE KENTLER ve IMGELER Kaz saç› gibi tel tel do¤ranm›sa e¤er Yenilme¤e haz›r, sa¤l›¤a muindir; Çi¤köftemiz... Acelecidir; Doyumluk de¤il, tad›ml›kt›r. Haz›rlan››nda, yo¤ruluunda, taamda K›saca, her eyinde adab›, erkan› Zaman›, mekan› vard›r. Muhabbet aleminde, sevgiye Ebedi dostluklara (Merhabad›r...) çi¤köftemiz... Fazla ekmek istemez, Ayrans›z da sofraya gelmez, Her yo¤uran da, hakk›m veremez. Gönül telinden çalan ustaya, yiyen ahbaba “Ferahfezad›r; çi¤kôftemiz...” Rasgele le¤ende yo¤rulmaz, Çatal, ka›k da istemez Aç gözlü insan doyurulamaz... Ac›s› ho, hem leziz Her maddesi kendine özgü, h››r› bol Yenirken bile edep ister; Çi¤köftemiz...: Etlisi, frenklisi, mercimek ile yumurtal›s› Birbirine kardetirler. Her birinde ayr› bir Tat, ayr› ayr› nefaset vard›r. Hele nar pekmezli k›ymas›, Yufka ekme¤in kurusu ile ka›kland›¤›nda, Saray yemeklerini k›skand›r›r; çi¤köftemiz... Nazl› bir k›z, taze bir gelin gibi fettan, Yeile kucak açar, yeil yeil takar-tak›t›r›r; Çekicidir, cezbeder, davet eder Sofrada, yemekler aras›nda hemen fark edilir, Ma¤rur de¤il, onurludur, hemen vuslat ister. Yeri doldurulamaz, Kendini unutturmaz çi¤köftemiz... Yaln›zl›ktan hazzetmez, Kendinden baka rakip bilmez Turp, has, hardal, kuzukula¤›, pirpirim Nedimelik için yar››r; Meyveleri de dizim dizim dizdirir sofraya... Ac›s›ndan, bulgurundan, h››r›ndan sa¤l›k f›k›rt›r Çi¤köftemiz... Sofralar›m›z›n serfiraz› K›rk türlü yeme¤in anas›, ‹kramlar›n en alas›, Urfal›'n›n yemekler içinde (Besmelesi), KENTLER ve IMGELER ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE Sevdas›, gururudur; Çi¤köftemiz... Sinilerdeki sihri, görkemli ahengi Bir de ev sahibinin güler yüzü, tatl› sohbeti Ehl-i dili, yaran›, mihman› neeye bo¤ar. An›lar tazelenir, geçmie yolculuk balar Gönülden gönüle yol al›r; Taht kurdurur, Çi¤köftemiz... Dost meclislerinde aran›r. S›ra gecelerimizin vazgeçilmeyen unsurudur. Neeli muhabbetlere, hazlara vesiledir; Çi¤köftemiz Yüzy›llar›n ötesinden gelen mazisi, aaal› efsanesi, Yirmiye yak›n eczas› ile, Dertlere deva, sa¤l›k garantimiz Hem gururumuz hem itibar›m›zd›r. Zümrüt yeili tarlalar›m›zda yetien Yakutlar de¤erinde k›rm›z› gelinciktir, Kültürümüzün elçisi, ehrayinidir; Çi¤köftemiz... A. Naci ‹PEK KAYNAKÇA 1. Akb›y›k, Abuzer, Kürkçüo¤lu Sabri (1997), Folklor ve anl›urfa, anl›urfa, Özlem Yay›n› 2. Barlas, ‹hsan (19.12.1990), Çi¤köfte, anl›urfa, Güney Do¤u Gazetesi 3. Gülseren, Mehmet (30 Nisan 1987), anl›urfa’y› ne kadar biliyorsunuz?, anl›urfa, Ekspres Gaze tesi. 4. Güngör, Necati (Aral›k 1988), Ac› Tatl› ‹mparatorlu¤unda, Hürriyet Gazetesi. 5. Güzelbey, C. Cahit (1940), Gaziantep Halk Bilgisi Derlemeleri. Gaziantep. 6. ‹nan, A. Kadir (1987) Kahramanlar ve airler Beldesi anl›urfa’ya Arma¤an, anl›urfa, Kurtulu Matbaas› 7. Karaka, Mahmut (1995), Cumhuriyet Öncesi anl›urfa’da Kültür ve E¤itim, Kül. Bak. Milli Kül. Bas›mevi 8. Kürkçüo¤lu, A. Cihat (1995), Peygamberler ehri anl›urfa, .Urfa, Özal Bas›mevi 9. Oymak, Mehmet (1995), Urfa’dan Folklorik Yemek, .Urfa, Anz›lha Dergisi. 10. Oymak, Mehmet (1989), Z. ‹brahim Halilullah ve Urfa, .Urfa Güneydo¤u Matbaas› 11. Öcal, Mehmet H. (1995), Her Yönüyle Bir Kültür Ö¤emiz Çi¤köfte, .Urfa, Özlem Yay›n› 12. Önder, Mehmet (Ekim 1982), ‹l ‹l Türkiyem, Hürriyet Gazetesi 13. Rasgeldi, Reit (1976), Hz. ‹brahim ve Urfa, . Urfa, Gencay Matbaas› 14. anl›urfa ‹l Turizm Müdürlü¤ü (1994), ‹l Turizm Rehberi 15. Tan››k Halil Refet (1997), Urfa ‹li Yak›n Çevre ‹ncelemeleri, .Urfa, F›rat Yay›n›. 16. Türkiye’de Beldeler Turizm Dergisi (Aral›k 1984), anl›urfa Özel Say›s›. 17. Ursava, Ali Saib (1988), Çukurova Facialar› ve Urfa’n›n Kurtuluu, .Urfa, Bakent Ofset 18. Yazar, Sabri (1993) Halilullah ‹brahim ve Urfa, .Urfa, Zafer Matbaas› ANLIURFA'NIN ‹MGES‹ Ç‹⁄KÖFTE KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR ANKARA KEÇ‹S‹ KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER YOZGAT'IN ARABAI YEME⁄‹ KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR BEYPAZARI TAR‹HÎ EVLER‹ KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER BEYPAZARI KURUSU KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR ÇAYCUMA YO⁄URDU KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER MALATYA KAYISISI KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR SÜT D‹YARI BEYL‹KOVA KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER ESK‹EH‹R LÜLETAI KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR ÇORUM LEBLEB‹S‹ KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER DEVREK BASTONU KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR GAZ‹ANTEP BAKLAVASI KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER KAYSER‹ PASTIRMASI KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR BOYABAT P‹R‹NC‹ KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER ANTALYA'NIN MOR ÜZÜMÜ KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR KARS'IN KAAR PEYN‹R‹ KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER ANKARA BALI KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR KONYA'NIN ‹MGES‹ MEVLÂNA KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER BAYBURT YÖRES‹ ‹HRAM DOKUMACILI⁄I KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR TOSYA BIÇA⁄I KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER BARTIN'IN ‹MGES‹ TEL KIRMA KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR OLTU TAI KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER KIREH‹R'‹N ‹MGES‹: AH‹ EVRAN KENTLER ve IMGELER FOTO⁄RAFLAR ÇANKIRI YAREN MECL‹SLER‹ KENTLER ve FOTO⁄RAFLAR IMGELER O⁄UZ, M. Öcal 1984’te Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih E¤itim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümünden mezun oldu. 1985-1988 y›llar›nda Kültür Bakan l›¤› Millî Folklor Arat›rma Dairesi Bakanl›¤›nda Folklor Arat›rmac›s› olarak görev yapt›. 1988-1992 y›llar›nda Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümüne Arat›rma Görevlisi olarak çal›t›. 1987 y›l›nda Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Yüksek Lisans›n›, 1991 y›l›nda da Doktoras›n› tamamlad›. 1992 y›l›nda Hacettepe Üniversitesi Edebi yat Fakültesi Türk Halkbilimi Anabilim Dal›na Yard›mc› Doçent olarak atand›. 1995 y›l›nda Halkbilimi Doçenti unvan›n› ald›. 1998- 2001 y›llar› aras›nda Tunus Bir ve 7 Kas›m Karcata üniversitelerinde lisans ve lisans üstü dersler ver di. Bu dönemde çeitli uluslar aras› arat›rma projelerinde görev ald›. 2002 y›l›nda Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesine Profesör olarak atand›. Milli Folklor dergisini 1989 y›l›ndan beri yay›mlamaktad›r. Yurt içinde ve d››nda kimi folklor kurumlar›n›n üyesidir. Alan›nda yay›mlanm› 16 kitab› ve say›s›z makale ve uluslar aras› toplant›larda sunulmu 50’nin üzerinde bildirisi bulu nan O¤uz, halen Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Arat›rma ve Uygulama Merkezi Müdürüdür. SALTIK ÖZKAN, Tuba 2002 y›l›nda Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Ede biyat› Bölümü Türk Halkbilimi Anabilim Dal›ndan mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansa balad›. 2003 y›l›nda Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halkbilimi Yüksek Lisans prog ram›na kaydoldu. Türkiye’de Halkbilimi Müzecili¤i ve Sorunlar› Sempozyum Bildirileri kitab›n›n ve Türk Dünyas› Nevruz iirleri Antolojisi'nin editörleri aras›nda yer ald›. Halen Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümünde Arat›rma Görevlisidir. KENTLER ve IMGELER