İndir

Transkript

İndir
B İ L İ N M E Z L İ K T R E N İ
(Oyun:III Bölüm)
(Radyo ya da televizyon oyunu olarak da oynanabilir)
Yazan:Uçar Demirkan
Kişiler:
Türk:Erkek
Fransız:Erkek
İspanyol:Kadın
Alman:Kadın
Kondüktör
Satıcı
I.B Ö L Ü M
Sahne düzeni:
Şehirlerarası trenin ikinci sınıf kompartımanlarından biri.Kompartımanın penceresi sahne
gerisindedir.İki yanında diğer iki kompartımanın yarıları görünmektedir.Oyun boyunca,yan
kompartımandakiler ayakta ya da oturmuş olarak devinimsiz dururlar.
Sağdan erkekler,soldan kadınlar korosu girer.Özgürlük esinlendiren bir şarkıyla
söylerler.Müzik koroya uyarak,durgunlaşır.
Erkekler korosu:
Bir büyük tren vardı
Mitolojideki devler denli büyük
Yılanlar denli uzun
Kuşlar gibi uçuyordu.
Kadınlar korosu:
Bir gün bir büyük yel esti
Sonra tüm evreni sular bastı.
Yer yarıldı,inançsızlar yerin dibine battı
Ama tren kurtuldu.
Erkekler korosu:
Yüz yıllardır bu trendeyim
Bir büyük ve ulu yolculuğa çıkmışım
Hala gidiyorum-gidiyorum-gidiyorum
Nereye bilmiyorum.
Kadınlar korosu:
Gelecek durakta ne var bilmiyorum
Bir güzel düş görüyor gibiyim
Gözlerimi hiç açmak istemiyorum
Trenden hiç inmek istemiyorum.
Erkekler korosu:
Bu tren güzel tren
Bu tren canlı
Kadınlar korosu:
Bu tren süslü tren,
Bu tren kaygılı
Erkekler korosu:
Bu tren acayip
1
Bu tren korkunç
Kadınlar korosu:
Bu tren yaşam dolu
Bu tren canlı
(Korolar çıkar.Keskin ve uzun bir tren düdüğü duyulur.Yaklaşan tren tekerleği
sesleri.Artar,artar..Işıklar yavaş yavaş yanarken,tekerlek sesleri giderek uzaklaşır.Yiter.
Türk yolcu,ortadaki kompartımanda bir başına oturmaktadır.Elinde bavuluyla Fransız girer.
Fransız:
Yerler tutulmuş mu acaba?
Türk:Nereden bilebilirim?.Doğrusu,hiçbir bilgim yok.Ama,sanmam..Üstelik,kaygılanmanız
için neden yok.Trende daha çok boş yer var.Zaten,biletlerde koltuk numarası da yok.Tren
yola çıkarken,herkes eşit.
Fransız(bavulunu yerleştirir)
Güzel..O zaman pencere kenarı benim olsun.Nereye gidiyorsunuz?
Türk:
Trenin son durağına..Orada ne bulacağımı,neden gittiğimi de bilmiyorum yaa..
Fransız:
Yaa..Demek siz de oraya gidiyorsunuz haa?.
Türk.
Bunda şaşılacak bir yön yok..Baksanıza,herkes bu trene binmiş..Ya da herkes bu trende..
Yaşlılar,gençler..Ölümün eşipğinde,gün sayanlar,yeni doğanlar..
Mutlular,iğrenç herifler..İnananlar,inançsızlar..Budalalar,bakmasını,görmesini
bilenler,bilmeyenler,herkes.Hepsi de son durağa gidiyorlar.Bir ikisini konuşurken duydum.
Fransız:
Aaa..İyi,iyi..Tren kalabalık olduğuna göre,sıkılmaycağız.Hangi ülkedensiniz?.
Türk(Gülümser):
Her yerde,hep ayni soru.Neden önemli hangi ülkedenolduğum?..Neden,önce bu sorulur
kişilere..Karadenizlilerin ”Çimlerdensin?”demeleri gibi..
Neyse..Düşünün bakalım,hangi ülkeden olabilirim..Bahse girerim ki bulamayacaksınız.
Fransız:
Ehh..Belki Mısırlı.
Türk:
O denli esmer değilim haa..Gerçi,atalarım orada da bulunmuşlar bir süre.
Fransız:
İspanyol öyleyse..
Türk:
Yine yanıldınız..O kadar da kısa boylu değilim.
Fransız:
Meksikalı,Yunanlı,Yugoslav?..
Türk:
Bilemediniz işte..Bu hep başıma geliyor zaten.Tüm Akdeniz ülkelerini sayıyorlar..Yahudi
misiniz diyorlar.Ama,kimse bilemiyor ülkemi..
Belki,biliyorsunuz da söylemiyorsunuz.Yoksa,dilinizi konuştuğum vurgudan anlamalıydınız
hangi ülkeden olduğumu.
Fransız:
Pekiyi..Kazandınız işte..Şimdi söyleyin bakalım..
Türk
Türkiyeliyim.
Fransız(Şaşkın):
Türk mü?..
2
Türk:
Evet,Türk..Hani şu barbar diye nitelendirip geçtiğiniz kişilerden.İtalyanları “Mama mia”diye
bağırtanlardan.
Fransız(Yapmacıklı).
kutlarım sizi ama..Dirili iyi konuşuyorsunuz.
Hem,biliyor musun ki ben de sizin dilinizi biliyorum.
Türk:
Yok canım..Olacak şey değil bu dediğiniz..Bilemezsiniz ne denli sevindim..Gerekirse,Türkçe
anlaşırız.
(İspanyol kadın girer.Bir şey demeden Fransızın yanına oturur.Çantasını yanına koyar.)
Fransız:
Güzel kız haa..(kadın Fransız’a bakar)Yolculuğumuz tatlı geçecek demektir..Sıkılmayacağız..
Biliyor musunuz,yanlarında kadın olmadan iki erkek ne denli sıkıcı olurlar ve de sıkılırlar..
(Kız tekrar bakar)
Tabii bizimle arkadaşlık etmek isterse..Bir deneyelim bakalım..Özür dilerim bayan,Fransızca
biliyor musunuz?..
İspanyol(Kızgın):
Evet..Ama,Paris vurgusuyla konuşamadığım için çok üzülürüm..Ya siz,siz İspanyolca bilir
misiniz?..
Fransız:
Bilirim elbette..Hem,benim sorumda kızmanızı gerektirecek bir yön yıoktu..Yalnızca “
Fransızca biliyor musunuz” dedimdi..
İspanyol:
Öyle yaa..Bu denli basit bir sorun..Yan çizersin,olur biter..Atladığımı ya da bağışlayacağımı
sanıyorsanız,yanılıyorsunuz..
Bütün evren Fransızca bilir,ya da bilmelidir..Öyle bir havanız vardı sorarken..
Gerçekten de ,siz Fransızlara göre,herkes Fransızca bilmeli ve konuşmalıdır.
Fransız:
Haydi canım sende..Asıl siz,herkesin İspanyolca bilmesi gerektiğini düşünürsünüz..
Madrid’te ne sıkıntılar çekmiştim,dilinizi iyi bilmediğim için..Kimse,Fransızca ya da İngilizce
konuşmuyordu.
Türk:
Ben de İspanyolca bilirim bayan..Bu bayın dilini de biliyorum..
İspanyol(Durgun).
öyle mi?..Sevindim buna..Bu bay Fransızmış onu anladık..Ya siz,siz hangi
ülkedensiniz?..Anladığım kadarıyla Akdenizli olmalısınız..
Türk:
Hala sırtımda taşıyorum şu maymunu.Neden Herkes bir ülkenin vatandaşıdır ille
de..Neden,adından önce,hangi ülkeden olduğu sorulur kişilere?.Yanlış bir davranış bu..
Evet,ben Türkiyeliyim..
Fransız:
Ayrıkız da ondan..Bunu vurgulamak için yaparız bunu..Türk:
Neyimiz ayrık ki?..Sen de ben de kişioğluyuz.
Fransız:
Neyimiz mi?..Ne bileyim..Örneğin..Biz Fransızlar en uygar,en özgürlükçü,en eşitlikçi bir
ulusuzdur.
İspanyol(Gülümser):
Ahhaa..Bakıyorum da yolculuğumuz bir hayli neşeli ve de kavgalı geçeceğe benziyor..
Türk:
Demek,benim dilimi de konuşuyorsunuz.
3
İspanyol:
Neden olmasın..Komşu değil miyiz?..
(Alman girer..Yol çantasını yerleştirir.Türk’ün yanına oturur):
Günaydın herkese..
Türk:
Alman olmalısınız..,
Alman:
Dilimi konuşuyorsunuz öyle mi buna çok sevindim.
Fransız:
Ben de konuşurum çat pat..
İspanyol:
Ben de..
Alman:
Siz Fransızsınız,siz de Avrupalı..Ama,hangi ülkeden oduğunuzu çıkaramadım.İtalyan?..
İspanyol:
İspanyol’um.
Alman:
Aaa.Çok iyi..Ya siz..Siz hangi Ülkedensiniz?
Türk:
Kendimi Araf’taymışım gibi duyumsuyorum.Cennete girmeme ya da cehenneme atılmama
karar verilecek sanki..Sizler de sorucu meleklersiniz.
Sonunda,cennete girsem bari..Nerede?..İşte pasaportum,saygı değer melek.(Verir,kız inceler
ve geri verir)
Alman:
Aaa.Demek Türksünüz.Ben Türkçe bilirim,biliyorsunuz?..Türkiye’de örgendim.
İspanyol:
Ya İspanyolca?.
Alman:
Onu da konuşurum.
Fransız:
Bizim dilimizi biliyorsunuzdur tabii..
Alman:
Evet,biliyorum..Ama,neden tabii olacakmış?.
Fransız:
Şeyy ,yani..Bu eski bir sorun..Şimdilerde sizlerle sıkı işbirliği yapıyoruz ya..Onun için
dedim..
Hem birisi,bir diğerinin dilini öğreniyorsa;,bu biraz da diğer yanın bu konuda bir gereksinim
duymamasındandır.
(bir çan sesi duyulur.Kondüktör sağdan girer.Yaşlı,babacan birisidir)
Kondüktör:
Biletler sayın bayanlar,baylar..Bilet denetlemesi..
Trenimiz son durağa doğru yoluna devam ediyor..Bütün okumuşlar,okumamışlar bu trende.
Yurdunu sevenler bu trende..İnsanlığa yararlı olmağa çabalayanlar bu trende.
Kaçaklar,arayanlar,yeni başlayanlar,tükenmişler;herkes,herkes bu trende.
Yaratılmışların yüceleri bu trende.Yıllardır yollarda bu tren
Uğramadığı durak,aşmadığı köprü,girip çıkmadığı tünel kalmadı..
Devrildi,onarıldı,ama;bir gün olsun yolundan kalmadı..Kazanı patladı bir iki kez;uzun sürdü
onarmak,durakladı..
Ama;şimdilerde iyi çalışıyor..Bakın,tekerleklerinin seslerine bakın..Ninni söyleyen,sevecenlik
dolu bir ana gibi.(Tekerlek sesleri duyulur)
4
Zamanın hızına eşit bir hızla gidiyor..Hani,şu Einstein kuramı var ya..Onun gibi bir şey.
Sonuna koşuyor..Bilinmeyene..Ya da hazırlanana,tasarlanmışa..(Sağ yandaki
kompartımandaki biletleri denetler )
Biletler sayın yolcular,değerli yolcular..Teşekkürler,teşekkürler..Kapıyı kapatır.Orta
kompartımana girer)
Aslında;hepiniz değerli kişilersiniz,saygıdeğersiniz..
Biletler bayanlar,baylar..Oooo..Burası,uluslar arası bir kompartıman..Herkes ayrı ulustan..Bir
ben eksikmişim..Ben de geldim işte..
Fransız:
Şamatayı bırakın da işinize bakın.
Kondüktör:
Yanılmıyorum değil mi?..Uluslararası bir toplantıdan mı dönüyorsunuz yoksa?..
İspanyol:
Yanıldınız bay kondüktör..Bizler,ayrı uluslardan olabiliriz ama,hepimiz bu evrenin kişileriyiz.
Kondüktör:
Ne dediniz,yanıldım mı?..Haydi canım sen de..Yanılır mıyım hiç..Şu bay Fransız
örneğin..Kalıbımı basarım..Siz İspanyol,bu bayan da Alman..Sizi çıkaramadım ama..
Alman:
Pekiyi pekiyi..Bildiniz..İşte,görevinizi de bitirdiniz değil mi?.Şimdi bizi rahat bırakın..İşinizi
kaldığınız yerden sürdürün.
Kondüktör:
Özür dilerim..(Çıkar) Bu gençler de iyice acayipleştiler yahu..Kim bilir,belki de aşk
yapacaklar..Dolu yaşayacaklar günü..(Güler).Bu nedenle,sinirliydiler herhalde..
(Soldaki kompartımandaki biletleri de denetler ve çıkar)
Alman:
Hepimiz aynı yere gidiyoruz sanırım…Sormağa gerek yok
İspanyol:
Evet,trenin son durağına.Öyle dediler..Yüz yıllardır böyle diyorlar.
Fransız:
Neden bu trendesiniz bayan İspanyol?.
İspanyol:
Sizler neden bu trende iseniz,ben de onun için..
Alman:
Yani,kaçıyorsunuz.
Türk:
Siz öyle mi yapıyorsunuz yoksa?.
Alman:
Bir bakıma evet..Kaçıyorum.Ama,yapabilecek başka bir şeyim yok..
Elimi,kolumu bağlı duyumsuyorum.Bu nedenle,kaçıyorum..
Siz olsaydınız ne yapardınız?
İspanyol:
Bu soruya ben yanıt vereyim izin verirseniz..Savaşırdım..(Savaş sesleri duyulur.Işıklar yanar
söner)..İç savaşta da öyle yaptık..
Fransız:
Savaşmak..Ne güzel bir uğraştır tanrım..Özgürlük için savaşmak..Fransa için savaşmak..
Şehitler vermek..Gaziler kazanmak..Sonra da Paris’i plaketlerle donatmak..”Burada,bilmem
kim,Fransa için çarpışırken öldü”..
Ohh,ne denli etkileyici..Paris’i hepiniz görmüş olmalısınız.
5
Türk.
;Tabii,tabii..Herkesin iki vatanı vardır,bilmez misiniz?..Biri kendi öz vatanı,diğeri Paris..
(Alman güler)..Neyse,son durağa kadar daha çok zamanımız var..Bol bol tartışırız sizinle..
Siz bayan İspanyol-Ne saçma,benim ülkemdeki kızlardan hiçbir ayrılığınız yok oysa-evet siz
bayan İspanyol,Savaşırdım dediniz.Niçin?..
İspanyol:
Ulusumun özgürlüğüne kavuşması için.Kendimi özgür duyumsayabilmem için.
Fransız:
Hıh.hıh..Evet,çok şanssız bir ulussunuz.İç savaş,arkasından bugünkü despot yönetim.Bir türlü
özgür olamadınız.
İspanyol:
Yani,diktatörlük yönetimi..Oysa,siz özgürsünüz,böyle düşünüyorsunuz.Öyle değil
mi?.Çekinmeyin,söyleyin
Dilediğinizi yazabiliyor,yapabiliyor,koca koca devletlere kafa tutabiliyorsunuz,öyle değil mi?
Fransız:
Elbette..Biz özgür bir devletiz.Evrenin en özgür,en bağımsız,en mutlu ülkesidir Fransa.
İspanyol:
Evet..Devrimci gençlerin,öğretim üyelerinin en sıkı izlendiği;karanlık ölümlerle ortadan
kaldırıldığı ülkedir Fransa ve de Paris..
Hangi ulustan olursa olsun;mutlaka peşine bir polis takılır bu türlü kişilerin.Oysa;Fransa
ilgilendirmemektedir bu kişileri.Ama;yine de izlenmektedirler.
Fransız:
Dinleyin..Ben,önce Fransız’ım ..Önce,Fransa’yı sonra evreni düşünürüm..Sanırım,aklı
başında olan her kişi,kendi ulusuyla ilgili olarak böyle yapar..Dolayısıyla:
;bu dedikleriniz,yararlarımız için gerekliyse yapılmalıdır.
Türk:
Neden?..Yalnızca Fransız mı,düşünce,yayın ve eylem özgürlüğüne sahiptir?..Özgürlükler salt
kişilere mi yoksa uluslara mı aittir?..
Özgürlükleri uluslar mı,yoksa kişiler mi kullanmalıdır?Doğrusu hangisidir?
Sonra,kişioğulllarının yararını bir yana itip..
Alman:
Özgürlükler,kişilere aittir kuşkusuz..Ancak,etkili olmaları için,kişiler adına ulusca
kullanılmalıdır.
Ulun dış ilişkilerinde de,iç düzeninde de bu böyle olmalıdır.
Devlet ne denli güçlü olursa;kişiler o denli özgür olurlar..
İspanyol:
Şahane bir uzlaştırıcı çözüm..Sonuç?..Şu sizin savaştan sonra kurduğunuz şu komik
demokrasiniz..
Fransız(sigara yakar,öbürlerine de tutar,onlar da yakarlar):
Konu dağılıyor bayanlar,baylar..Attan düşmüş sürücüye dönmemek için konuyu sınırlayalım.
İspanyol:
Bırakın şu Fransız soğukluklarını kuzum..Ne denli esprili kişiler olduğunuzu biliyoruz..Sınır
da ne oluyormuş ki..Tüm sınırları yıkmalı.
Fransız:
Aaa..İyi vallahi..Espri de yapmayalım mı yani..
Alman:
Evet..Soru-yanıt tekniğini belli bir konuda kullanırsak etkili olur..Dağılırsak,sıfıra sıfır,elde
var sıfır..Döner dururuz,dolap beygirleri gibi..(İspanyol’a)..Başlangıç olarak,ulusunuzun
özgürlüğü için savaşı seçtiğinizi söyledinizdi..
İspanyol:
6
Evet,savaşı seçtim..Oysa,bu benim işim değil..Öyle mi acaba?..Onu da bilmiyorum..Ama,ben
savaşı seçmeğe zorlandım.Tıpkı,bir erkek gibi,savaşı seçtim.
Fransız:
Neden?..Neyle savaşıyorsunuz ki?..
İspanyol:
Çünkü,öbür yolların tümünü tıkamışlardı.Çünkü,erkeklerimiz başları önlerine eğik
dolaşıyorlardı.
Başları dik dolaşan erkeklerimiz ise,erkek değillerdi..Sistem,yalayıp yutmuştu onları..Bilinçli
ya da bilinçsiz olarak,benimsemişlerdi bu durumu.
Ehh,o zaman sıra kadınlara gelmişti..Ben de savaşı seçtim.
Türk:
Klasik,köşeye sıkıştırılmış kedi durum. Tırmalamaya karar verdiniz.
İspanyol(Güler):
Evet,bir kedi gibi yapabiliyorum savaşımı.(gösteri yapanların gürültüleri duyulur.)Oysa,bir
köpek gibi ısırmak;bir goril gibi,kaldırıp yere vurmak;bir boa yılan gibi,bele dolanıp
kemikleri çatırdatmak isterdim.
Alman:
Heyecanlanmayın..Düşüncelerinizin etkisi değişik olacak ve gerçeklerden uzaklaşacağız o
zaman..Oysa;her şeyin başı,sağlıklı,soğukkanlı düşünmektir.
İspanyol:
Yere batsın gerçeklik dediğiniz..Hem,nasıl heyecanlanmayayım..
Heyecanlanmak,benim içimde var,doğamda var..Onunla doğmuş ve gelişmişim.
Damarlarımda özgürlük ateşi gürül gürül akıyor..İstesem de engel olamam..
Alman:
Mantığı,her zaman heyecana yeğlerim ben.
Türk:
Ben d sizin gibi yapmağa çabalarım ama,başaramam.Bu nedenle,bayan İspanyol’u çok iyi
anlıyor ve onu kendime yakın duyumsuyorum.
Bu bir çevre sorunu..Bizler,Akdenizliyiz ve heyecanlıyız..Denizler gibi;kabarır ve
dalgalanırız..
Sizler;kuzey ırkındansınız..Sessiz,skin..Durmadan düşünürsünüz..
Fransız:
Ben de Akdenizli sayılırım..Ben de dalgalanırım ve heyecanlanırım..
Heyecanlanmak..Her çeşidinden..Yurt için,güzellik için,kadın için heyecanlanmak..
İspanyol:
İğrenç son söylediğiniz.
Fransız:
Hangisi?..
İspanyol:
Son dediğiniz..Örneğin;beni görünce heyecanlanmanız..
Fransız:
Siz bir nihilistsiniz..Gerçeği belirtiyorsanız,hastasınız aynı zamanda..Cinsel bakımdan yani..
Her erkek,güzel kadın görünce heyecanlanır.Hormonları çalışır…Belki,kadınlarda da
oluyordur bu..
Türk:
Nihilist..Bir etiket daha..Ne çok etiketleriniz var..Ne de kolay yapıştırıyorsunuz kişilere.
Fransız:
Evet,bir etiket..Ne zararı var etiketlerin?..Bütün sorun,kabullenebilmekte.
Alman:
Etiketler bizimle vardı,bizimle var olacaklar..
7
Türk:
Etiketleri toplum yaratmıştır.Benimle birlikte yoktu..Sonradan ortaya çıktı..
Önce din adamları,askerler,bilginler vardı..Sonra,başka etiketler de oldu..
Şimdilerde,sayısız etiketlerimiz var.
Neyse,felsefeyi bir yana bırakıp olaylara dönelim biz yine..
Neden bir kedi gibi savaşıyorsunuz,bayan İspanyol?..Neden,gerçek bir savaşçı gibi
savaşmıyorsunuz?.
İspanyol:
Tüm İspanyollar kediler gibi savaşıyorlar..Çünkü;bugün i,çin bunu yapabiliyoruz..Günü
gelince;dediğiniz gibi de savaşacağız elbette..
Mahalle sistemini bilir misiniz siz?..
Alman:
Ben bilmiyorum..Gerçi;herkes ya köyde ya da kentteyse mahallede yaşar..
Fransız:
ben biliyorum..İspanya’da kentler mahallelere bölünmüştür.Her büyük kentte olduğu gibi..
Ama;oradaki mahalleler,biraz ayrıktır,örneğin Paris’teki mahallelerden..
Her mahallede bir karakol vardır.Polisin haberi olmadan,mahalleye kimse girip
çıkamaz..Herkes,çok sıkı bir biçimde izlenir bu mahallelerde..
Olaylar,gösteriler olduğunda;mahallelerin girişleri kapatılır.Olaylara katılanlar hemen
yakalanır ve şiddetle cezalandırılır.
İşte,böyle bir sistem..
Alman:
Yarı getto gibi bir şey..Hem de kendi ulusunun kişilerine uygulanıyor öyle mi?..
Türk:
Öyle olmalı..Demek bu nedenle,ancak tırnaklarınızı göstererek savaşabiliyorsunuz?..
İspanyol:
Öyle..Etkili olamıyoruz savaşımızda..
Ama,kurtuluş günlerimiz yakın..Buna inanıyoruz..Tanrıya inanır gibi bir inançla..
Çarlar,krallar,padişahlar yok oldular..Şimdi,diktatörler de yok olacaklar..
Türk:
Evet..Diyelim ki kurtuldunuz.Ulusal özgürlüğünüze ve özgürlüklerinize kavuştunuz..Sonuç ne
olacak?..
Fransız:
Bu soruyu karışık buldum ve de anlamadım..Neredeyse ”Türk kafası” diyeceğim..
Türk:
Ben de sizin dediklerinize “Molier budalalağı” diyeceğim..Bırakalım kişileri damgalamayı..
İspanyol:
Fransız anlayışsızlığı desek..Neyse,ben anladım sorunuzu bay Türk..Eğer
kurtuluşum,özgürlüklerime kavuşmam sizinkilerden,hepinizinkilerden..
Fransız:
Yoo..Beni katamazsınız..Ben,bütün özgülüklere sahip olduğumu söylemiştim..Bu
konuda,benim de kurtuluşumdan söz edemezsiniz..Ben zaten kurtulmuşum..
Alman:
Ben sizin gibi düşünmüyorum ama..Siz,kendinizi aldatıyorsunuz..
Fransız:
Neden..Dilediğimi söylüyorum,yazıyorum,yapıyorum,seçiyorum,alıyorum,satıyorum..
Türk:
Burada bir nokta koyalım bay Fransız..
İspanyol(Güler):
Haklısınız bay Türk..
8
Alman(Gülümser):
Evet,bir nokra koyalım..Bay Türk hepimizin bildiği bir gerçeği söyleyecek galişba..
Fransız:
oh la la..Ne demek istiyorsunuz?.
Alman:
geçen gün televizyonda bir haber vardı..Herhalde izlemişsinidir..Çine uçak satmak
istemişsiniz..Sizin ürettiğiniz savaş uçaklarından..
Fransız:
Benim evimde televizyon yok..Alamadım..Eee..Sonra?..
İspanyol:
Çinlilerle analaşmışsınız ama,uçakları satamamışsınız..
Türk:
Çünkü,büyük devletlerden biri istememiş,engel ol muş bu satışa.Çünkü;satmayı
düşündüğünüz bu uçağın önemli parçalarını,bu devletin vatandaşları sağlıyormuş sizlere..
Çinliler de;uçakları aldıktan sonra,yedek parça sorunu yaşayacaklarından;vazgeçmişler
alımdan.Rusya’dan almışlar uçakları..
İspanyol:
Kişi olarak özgürsünüz belki bay Fransız..O da ayrıca tartışılabilir ya..Ama;ulus olarak özgür
olduğunuz söylenemez..Ulus olarak ekonomik özgürlüğünüz yok.Ulus olarak,bizlerden pek
ayrı yanınız yok..Ya da pek az üstünlüğünüz var..
Şimdi,sorarım size..Özgür olmayan ulusu oluşturan kişiler özgür müdür?..
Alman:
Değildirler tabii..Ben kendimden biliyorum..
Bizim seçimle gelen parlamentomuz var güya..Ama,çıkardığı yasaları,işgal kuvvetleri
komutanlığı onaylamazsa,yasa yapılamıyor..
Türk:
O halde;bir anlamda bay Fransız da özgür değil..Evet bayan İspanyol..Kurtuluşunuz
bizimkilerden..diyordunuz yarım kaldı..
İspanyol:
Evet..Sizinkilerden önce olursa,o zaman hepinizin özgürlüğü için savaşacağım.Tüm evreni
özgür kılmağa çalışacağım.
Alman:
Güzel ve alkışlanacak bir düşünce..Ama,benim için savaşamazsınız.
Fransız:
Neden?..İspanyol iç savaşında tüm evren çarpışmamış mıydı özgürlük için?..Neden olmasın
mış?..
Alman:
Bunu siz mi soruyorsunuz?..Sanki,bilmezmiş gibi..Ben,kendi sorunlarımı bir başıma
çözümlemek zorundayım..Öyle de yapıyorum..
Türk:
Neden?..Bunun böyle olmasını siz mi istiyorsunuz yoksa zorunlu musunuz?.
Alman:
Çünkü;iki evrensel savaşın günahını,bir boyunduruk gibi,boynumda duyuyor ve
taşıyorum.Bu nedenle;hiç biriniz bana yardım etmek istemezsiniz.Oysa,ben suçsuzum..O
zamanlar,doğmamıştım bile..
Çünkü;sizin yurt dışı sorunlarınız yok..Ya da çok önemsiz.Oysa,benim bütün sorunlarım dışa
dönük ve evrende tek dostum yok.,
Fransız:
Güzel dediniz ya işte..Dış sorunlar evrenseldir..Evrensel çözümler,daha kolaydır.
Türk:
9
Kurulmuş bir uluslar arası kuruluştan ayrılmaksa,bu doğru..Bu nedenle,Nato’nun askeri
kanadından çekildiniz,uçakları satamadınız diye..
Küçük ulusların savaşlarında,iplere elini uzatmaksa,bu kolay..Ama;büyük devletlere kafa
tutmaksa,bu zordur.
İspanyol:
Tutabilmeliyiz ama..Kişioğlu değil miyiz?..Fransızlar yenildi diye,bizlerin de yenilmemiz
gerekmez.
Türk:
Bana kalırsa,aynı doğrultuda birleşmeğe çalışmalıyız.
Ortak çıkış ve varış noktaları aramalıyız ve bulmalıyız.
Savaşmadan başarmayı denemeliyiz..Başaramazsak,o zaman tek çözüm yolu kalır ki,o da
savaştır.Bütün pisliğine,bütün saçmalığına karşın,savaş..
İşte,bu durumda savaş,kutsal bir eylem olur.
Alman(fırlayıp aklar):
Savaşın en kutsalından bile tiksinti duyuyorum..(Dışarı çıkarken konuşur)Kentlerimizin
sokakları,hala savaş yaralılarıyla dolu..Tahta bacaklılar,demir telli kollular..Tek gözlüler
Savaştan kalma yıkık yapılarımız,soytarılar gibi yüzümüze sırıtıyor..Sanki,savaş bitmemiş
gibi..
Savaştan nefret ediyorum,anlıyor musunuz?(Yüzlerine bakar)
Hayır,anlamıyorsunuz..(Bağırır)Savaştan nefret ediyorum.
(Çıkar.Sol yandaki kompartımanın penceresinden dışarı sarkar.Havayı derin,derin içine
çeker.)
Fransız:
Gerçekte,savaştan korkmağa hakkı olan bizleriz..Oysa,savaştan korkmuyoruz
biz..Ama,Almanların başlatacağı yeni bir savaş,bizleri korkutuyor..Çünkü,o savaşları gördük..
Türk:
Korkmayın bay Fransız..Paris’İ açık kent ilan edersiniz olur biter.
İspanyol:
Pekiyi,ya siz bay Türk..Siz özgür müsünüz?..
Türk:
Hayır..Ne kişisel anlamda,ne de ulusal anlamda özgürüz..İçeriden ve dışarıdan elimizi
kolumuzu bağlamışlar..Daha yeni yeni,ilmeklerin ucunu bulup bağlarımızdan kurtulmağa
çabalıyoruz..Yani,sizin gibi tırmalayamıyoruz bile..
İspanyol:
Biz kimseyi tırmalamıyoruz..
Türk:
Bir aralık,kısa bir süre için de olsa;ulusal anlamda özgür olduk..Ne de güzel şey,başı dik
yürümek,yürüyebilmek..
Ama,Avrupa ve diğer büyük devletler,önce ekonomik özgürlüğümüzü,sonra da buna bağlı
olarak tüm özgürlüklerimizi elimizden aldılar..
Bütün bunlar olurken;aydınlarımız,toz pembe ,yeşil,siyah düşer kuruyorlar ya da
görüyorlardı..
Bir de baktık ki,her şey olmuş bitmiş..Özgürlüklerimiz elden gitmiş..Yerine saçma,yeni
özgürlük kavramları kol geziyor ortalıkta..
Fransız:
Ama yeter artık,hep bana yükleniyorsunuz..
İspanyol:
Bay Türk;Avrupa ve büyük devletlerden söz etmişti..Siz,hemen üstlendiniz söylenenleri..
10
Ama,haksız da sayılmazsın hani..Özgürlükleri ilk kez sizler,Fransızlar açık seçik elde edip
kullandınız..Ama,sonunda ne oldu?..Evrensellik iddiasıyla ortaya atılmış özgürlük
kavramlarınız Fransızlaştı..
Özgürlükleri,herkesten ve her ulustan çok sizlerin savunmanız gerekir..Ne de
olsa,özgürlüklerinin anasısınız..
Oysa,siz mükemmel bir tiyatro seyircisi olmayı seçtiniz.
(Alman girer.Yerine oturur)
Türk:
Özgürlük konusunda,sizinle bizim sorunlarımız aynı olmalı..Bir Alman’a da,bir Türk’e de
sorsanız;evet,özgürüm derler..Oysa,özgür değillerdir..Ne dersiniz?..
Alman:,Ben hiç de öyle düşünmüyorum.
Türk:
Neden?..Örneğin,Almanların kişisel özgürlükleri var mı?..
Alman:
Neden olmasın?..Hem,o denli özgürüz ki,bazı özgürlük kavramlarımızı diğer uluslar
yadırgıyorlar..Örneğin;özgürce sevişmek..(Fransız’a bakar)Sizdeki gibi,göstermelik değil
ama..Bizim için önemli olan bu değil..Yani kişisel özgürlükler önemli değil..
Fransız:
Pekiyi,önemli olan ne öyleyse?.
Alman:
B izim için önemli olan,ulusal özgürlükler..Ekonomik,siyasal,düşünsel özgürlükler..Ve de
bunlara bağlı olarak,işgal kuvvetlerinin bulunmadığı bir Almanya..Büyük devletlerin deneme
tahtası olmayan ve olmayacak bir Almanya..Bu daha önemli.
Fransız:
İyi ama,bu ten nereye gidiyor?
İspanyol.
bilinmeyene.
Türk:
Bütün evren bu trende.
Alman:
Tüm düşünen varlıklar.
Fransız:
Ve düşünüyorlar?.
İspanyol:
Çünkü,kişisel özgürlükleri var.
Türk:
O halde,ulusal özgürlükler ne işe yarar?..
Alman:
Hiçbir işe yaramaz.
(Sahne kararır.Gerideki perdenin üzerine,projeksiyonla,aşağıdaki, sözler düşülür:
Ulusal özgürlükler sağlanmadıkça,kişisel özgürlükler kullanılamaz.)(Işıklar yanar)
Satıcı(Sağdan girer):
Ulusal özgürlük hapları satıyorum..Kişisel özgürlük ayranlarım var.İsteyiniz
bayanlar,baylar..İsteyiniz..
Savaş macunları var..Atom sularım var..Karnınızı doyurmanız için savaş kalıntılarım
var..Kendinizi bulmanız için kitap macunlarım var..
Doğum kontrol haplarım-çocuk yapma haplarım var..İsteyiniz bayanlar,baylar..İsteyiniz.
(Çıkar)
Türk:
11
Gerçekte,ulus gereksiz bir kavram değil mi?..Bütün tek tanrılı dinlerin temelinde,adamla
kadın söylencesi yatar..Yani;aynı anadan,babadan geliyoruz.
Herkes bilir bunu..Hatta,tanrılılarla tanrısızların birleştiği tek söylencedir bu.
İspanyol:
Türk: Tabii,öyle..Başlangıçta adamla kadın vardı..Sonradan hepimiz olduk.
Ne dersiniz,bu öyküye dindar olanlar da olmayanlar da inanırlar değil mi?
Alman:
Evet,herkes inanır bu çıkış noktamıza..
Türk:
Pekiyi..Ulus kim oluyor öyleyse?..
Başlangıçta yoktu o.Sonradan,çeşitli zorlamalarla çıktı ortaya..
Böyle olunca;neden gerçek olan kişilere değil de,yapay olan uluslara önem
veriliyor?..Neden,hangi ulustan olduğu soruluyor kişioğluna?.
Fransız:
Çünkü..Evet,çünkü kişiler doğrudan ilişki kuramazlar,kuramıyorlar da ondan..Ulusların
aracılığı önemli oluyor.
Çünkü,kişiler tek tek güçsüzler..Ama uluslar,şu ya da bu ölçüde güçlüler..Bu nedenle,kişileren
önce uluslar geliyor..Krallar,yöneticiler nu nedenle ortaya çıkmışlar..
İspanyol:
Saçma..Hem inanç açısından,hem de düşünce açısından kocaman bir saçma..
Fransız:
ama,biraz ağır konuşmadınız mı?..Şimdiye dek,saygılı bir biçimde konuşuyorduk..
İspanyol:
Öyle mi,kaç kilo?..
Fransız:
Aaa..Şuna bakın yahu..Bir de dalga geçiyor..
Türk:
Büyük batı uygarlığı..İmrenilen batı..Bu haa..Şu konuşulanlar..
Uygarlık diyerek,korkunç bir bataklığa saplanmışsınız..Kurtulmak istedikçe
batıyorsunuz..Hoşgörü diyorsunuz,hırlaşmak için fırsat kolluyorsunuz..Uygar olmak için,biri
birinizi yiyorsunuz.
Alman:
Bu da nereden çıktı şimdi..Kocaman ve fakat saçma sözler etmeğe başladınız.
Türk:
Evrende saçma olmayan nedir,söyleyebilir misiniz bana?.(Güler.Kadın sesine
öykünür)Aşkımız tabii şekerim..Haydi,ne duruyorsunuz..Deseniz ya..
İspanyol:
Neyse,siz konuya gelin bay Türk..Çok yukarılara çıktınız..Aşağılara inin biraz..Trene
inin..Baksanıza,hepimiz,nereye gittiğini bilmediğimiz bu trene doluşmuşuz..
Türk:
İyi ya işte..Bu tren de saçma..Ne işim var benim bu trende?..Nerede,nasıl,ne zaman bindim bu
trene?..Düşüncemi soran oldu mu?..Sorulsaydı,biner miydim acaba?..
Sizler;nerede,nasıl,ne zaman ineceğinizi biliyor musunuz?..
Hayır,değil mi?..Sonra da,özgürlükten söz ediyorsunuz.İstediğiniz yerde treni durdursanız
ya..İstediğiniz anda,trenden inseniz ya..
Alman:
Pekiyi..Dediğiniz gibi olsun..Siz bay Türk..Ulusal özgürlüklerinizi kazandınız mı?..Hayır..O
halde,neden kişisel özgürlükleriniz için savaşmak istiyorsunuz?..Ulusal özgürlükleriniz
olmadıkça,kişisel özgürlüklerinizi nasıl kazanacaksınız?..
12
Türk:
Güzel soru..Ben de,öncelikle ulusal özgürlüklerin sağlanmasının gerekli olduğunu
düşünüyorum.Bunun yanında,bir aşama ileri giderek,ulus kavramına da karşı
çıkıyorum..Uluslar oluştuktan sonra,kişisel özgürlükler sınırlanmış..
Örneğin,eskiden herkes dilediği yere gidebiliyormuş..Şimdi,hem kendi ülkesinden,hem başka
ülkelerden gelen kısıtlama..
Fransız:
madem ki,herkes bu trende ve aynı yere gidiyor;o zaman bu dediklerinizin ne önemi var?.
Türk:
Böyle düşünecek olursak,özgürlüklerin tümü gereksiz olmaz mı?..
Alman:
doğru,öyle olması gerekir..Size göre,her şey saçma değil miydi?..Özgürlükler de
saçmadır,gereksizdir demelisiniz.
Türk:
Hayır,yakalayabildiğim çok az duygudan birkaçını özgürlükler nedeniyle
yakalayabiliyorum..Özgürlükleri,beş duyumla birden,aynı anda algılıyorum sanki..Belki de,bu
duyguların tümünden oluşan bir altıncı duygumla..Bu nedenle,saçma değiller onlar..
İspanyol:
Bana izin verin..Dışarı çıkıyorum..(kapıya yönelir)
Fransız(Çapkın):
Ben de geleyim mi?..
İspanyol:
Dışarı çıkıyorum dedim..Yanlış anladınız herhalde..Ya da bu dili iyi bilmiyorsunuz..İsterseniz
gelin..(bağırır) Yani,tuvalete..(Alman güler,Türk gülümser)Anladınız mı şimdi..
Fransız:
Bu yolculuk da sıkıcı olmağa başladı artık..Tren bir an önce son durağa gelse de
insek..İşimize,gücümüze baksak..
Türk:
ne o bay Fransız?..Kendinizi yabancı duymağa,yabancılaşmağa başladınız galiba?..
Fransız:
Neye,kime?..
Alman:
Bir büyük varoluşçuya..Bir büyük Fransız yazarına..
Fransız:
Anladım,anladım yaa..Neyse..
Ben hep sıkılırım gerçekte..Kahvede sevgililerimin ensesini öperken,okurken,gezinirken,oyun
izlerken..Hep,hep sıkılırım..
(İspanyol girer)
İspanyol:
İlk durağa yaklaşıyoruz.
Alman:
Ne durağına?..
İspanyol:
Özgürlük durağına..Önce uluslar,sonra da kişiler özgür olacak..
Fransız:
ne güzel bir düş..Enfes bir dize..
Alman:
demek,kimse bana iğrenerek bakmayacak..Kişilerin gözlerinde,sevgi belirtileri
görebileceğim,nefret yerine..
13
Türk:
Bu da nereden çıktı şimdi?..
İspanyol:
bilinçaltı boşalması olmalı..Anlamlı olması beklenemez..İki evrensel savaşın sorumlusu
Almanların böyle duyumsaması doğal..
Fransız(Pencereden sarkarak bakar):
İşte,bakın,kent göründü..Işıl ışıl..
Özgürlük durağına hızla yaklaşıyoruz.
(Çok hızlı tren tekerlek sesleri duyulur ve teren düdüğü duyulur..Sesler azalır,biter.)
Alman:
İyi ama,tren durmadı ..Neden?..
Türk:
oysa,hepimizin bu durakta inmemiz,bu kentte yaşamamız gerekirdi..
Alman:
özgürlük havasıyla doldurmalıydık ciğerlerimizi.Türk:
Durdurun treni..Durdurun..Durdurmalıyız..Bu durakta dinlenmemiz gerekir.
İspanyol:
İmdat kolunu çekin.(Hepsi ayaklanır,Türk imdat kolunu çeker)
Fransız:
durmadı işte..Durmadı..Gidiyor,hala gidiyor..Kentten iyice uzaklaştık..Yitiyor ışıkları yavaş
yavaş.
Türk:
Lanet olsun bu trene..
Alman:
Mutlaka bir sabotaj vardır.
Fransız:
Kim yapabilir sabotajı kim?..
İspanyol:
Treni kullananlar..
Türk:
Belki de trendekiler..Yolcular..Yani,bizler..
İspanyol:
Yine kaçırdık özgürlük fırsatını
I.B Ö L Ü S O N U
14
II.B Ö L Ü M
Sahne düzeni:Birinci bölümün aynıdır.Umut dolu,devingen bir müzikle korolar girer.
Kadınlar korosu:
Eyvahlar olsun tren durmadı
Durduramadık treni
Oysa ne güzel umutlarım vardı
İlkyaz gibi açacaklardı.
Erkekler korosu:
Treni yine durduramadık
Yüz yılardır uğraşıyoruz oysa
Tren bir dilediğimiz duraklarda dursa
Ne denli mutlu olurduk dostlar
Kadınlar korosu:
Yine bilmediğim bir yöne gidiyorum
Duyumsamadığım,anlamadığım
Korkuyorum erkeğim,korkuyorum
Bu işin sonu kötü diyorum.
Erkekler korosu:
Ben bu işleri beceremeyeceğim
Dilediğim an durduramayacağım treni
Boşuna çabalayacağım
Sonunda,son durağa varacağım.
Kadınlar korosu:
Umut kişinin yüreğine dantellenmiştir
Bilinmeyen tertemiz ellerle
Erkekler korosu:
Haklısın kadınım haklısın
Treni durdurmalıyız,durduracağım.
(korolar çıkar.Tren yoluna devam etmektedir.Düzenli tren tekerleği sesleri.Perde
açıldığında,kompartımandaki dört kişinin sinirli devinimlerde bulundukları
görülür.Türk,sinirli sinirli sigara içer.İspanyol,giysisinin kıvrımlarıyla
oynamaktadır.Fransız,bir kadınlara bir pencereden dışarıya bakmaktadır.Alman uyumayı
denemektedir.Tekerlek sesleri azalarak yiter.)
İspanyol:
Yeter artık sustuğunuz..Yıllar oldu “özgürlük durağı” nı geçeli.Sıkıntıdan patlayacağım
yoksa.
Türk.
Zamanında susmak,yıllar sürüp gidecek bir konuşmadan daha iyidir,etkilidir.Kişiler
konuşurken de düşünürler ama,sustuklarında daha açık seçik düşünürler.Bu nedenle,susalım
bayanlar,baylar..
Fransız:
Susalımmış?..Konuşmadan nasıl durulur,aklım almıyor doğrusu.Kaldı ki,konuştuğumuz
zaman kişioğlu oluruz.Susup durursak,taştan,ağaçtan ne ayrıklığımız olur..
Alman:
Düşündüğümüz zaman daha çok insanız..Hayvanlardan da ayrıkız o zaman..O
nedenle,susmayı denemeliyiz.
Fransız:
Evet,bizler hayvanlardan ayrıkız.
15
İspanyol:
Uzun süre konuşmadan durmak,kişioğlu yaradılışına aykırı bir kez..Hiç değilse,ben böyle
düşünüyorum.Psikologlar ve ozanlar da beni doğrular sanırım.
Türk:
Sizin yaradılışınıza aykırı belki.Ama,doğu ülkelerinde yıllarca konuşmadan yaşamayı
deneyenler var.Nirvana’ya ulaşmayı deniyorlar.
Alman:
Şu garip inanış..Öbür evrende de yaşayabilmek,yeniden bu evrene gelebilmek için,bu
evrendeki günlük yaşamlarını zehir edenler..Bunun için,kendilerine eziyet etmekten hoşlanan
sapıklar..Garip Hint felsefesi..
Türk(Şaşkın):
“Garip” dediniz..”Sapık” dediniz..Neden kullandınız bu deyimleri?..Oysa,şu ana dek
gözlediğim düşünce ve anlayışınıza göre,böyle konuşmamalıydınız.
Alman:
Rastgele kullandım..Doğru değil mi ama?..
Türk:
Yok,yok..Biraz aşağılama vardı “ garip ve sapık” sözcüklerini kullanmanızda.
Fransız:
Olabilir..Önemli olan,düşünce midir;yoksa bunun söyleniş biçimi mi?..Kaldı ki
düşünce,düşündüğünü dilediği gibi söyleme özgürlüğünden söz etmiştik bir zamanlar..
Türk:
Elbette,bayan Alman dilediğini düşünüp dilediği gibi söylemekte özgür..
Ben sözü,üstünlük ve aşağılama duygu ve düşüncesine getirmek istiyorum..
Eşitlik var mıdır?..Varsa;batılı doğuluyu neden horlar?..Doğuda batıya neden bıyık altından
gülünür?..Neden,evrenin kuzeyinde yaşayanlar paralıdır da,güneyinde yaşayanlar parasızdır?..
İspanyol:
Eşitlik..Şu kanatları kırpılmış,bacağının biri koparılmış,gagası ve kuyruğu budanmış zavallı
cennet kuşu..
Alman:
Eşitliğin olmasına,tanrısal anlamda sağlanmasına olanak yoktur.Bu nedenle,eşitlik kuşu
kuştan başka her şeye benzemiş.Yüzyıllar boyunca kırpılmış durmuş..Hala da kuyruğu
yolunuyor,kanadından telek çekiliyor..Üstelik,kişilerin mutluğu için yapılıyormuş bu..Öyle
diyorlar.
Türk:
Siz ne dersiniz bay Fransız?..Eşitlik yok mudur?.Koskoca bir devrim yaptınız eşitliği
sağlamak için..Ulaşabildiniz mi o zümrüdü anka kuşuna?..
Fransız devriminin ünlü sloganı:Özgürlük,eşitlik,dayanışma..
Fransız:
Tabii..Örneğin,bütün Fransızlar eşittir.Başka ulusların kişileri ne durumdadır
bilemem..Bilmek de istemem..Benim eşitliğim bana yeter.
İspanyol:
Ama;bir Fransız ile bir İspanyol eşit değillerdir.Belki de bir Alman,bir Türk de..Komik
bulmuyor musunuz bu durumu?..Ey eşitlik şampiyonu..
Fransız:
Bu aynı şey değil..Her ulus,kendisi düzenlemeli eşitlikleri..
Türk:
Hangi alanlarda eşittir Fransızlar?..
Fransız:
Eşitliğin alanları mı olur..Tüm kişisel hakların kullanımında eşitizdir..Seçme,seçilme
hakkı,çalışma hakkı..Keza,ödevlerde de eşitlik vardır Fransa’da..
16
Alman:
Benim ülkemde de eşitlik vardır..Bütün Almanlar eşittirler..
İspanyol:
Önce bay Fransız’dan başlayalım..Sonra size döneriz bayan Alman..
Fransız:
Haydi gelin,saldırın..Bekliyorum,sizi karşılayacak güçteyim.
İspanyol:
Seçme hakkının kullanımında,tüm Fransızlar eşittir demiştiniz,yanılmıyorsam..
Fransız:
Evet,öyle demiştim..Siz,karşıt düşüncede misiniz?.
İspanyol:
Pekiyi..Sizin şu başkanınız,kendisini destekleyen paralılar onu bırakmadıkça,seçimle
iktidardan gitmeğe razı olur mu dersiniz?..Bir gün giderse,seçme hakkınızla mı
yollayacaksınız onu?..Fransız:
Bilmem..Olur herhalde..Gerçi o,ulusumuzun en büyük önderidir.Onun başkanlığını uzatmak
için,Anayasamızı bile değiştirdik.
İspanyol:
Avucunu yala..Bizim diktatörümüzle sizin başkanınız arasında ne ayırım
var?..Halk,sokaklarda “istemiyoruz” diye basbar bağırdı da ne oldu?..Hiç..Yine yerinde..
İstenmeyen bir yönetimi,seçme hakkınızla yönetimden uzaklaştıramazsınız..Çünkü,seçimlerde
hile yapılması,halkın kandırılması sistemin gereği durumuna gelmiştir.Fransa’da da,bu
durumun varlığı ileri sürülmektedir.
Fransız:
Bunları kim söylüyorsa,saçmalıyor..
İspanyol:
Evet,halk olarak istenmeyen bir iktidarı düşüremezsiniz..O zaman bu hakkınız neye
yarar?..Sizin yanınızda,istenmeyen iktidarı destekleyenler de var..Onların da seçme hakkı var
ve kullanıyorlar..
Şimdi,söyler misiniz bay Fransız..Seçme hakkında,o baylarla eşit misiniz?..
Fransız:
Ama,aynı kavramları tartışmıyor gibiyiz..
Türk:
Gelelim kişisel seçme haklarınıza..Genel anlamda..
Szi bir renkli televizyon aracı seçtiniz..Ama,satın almağa yetecek paranız yok..
Bir başka bay da o televizyon aracını seçti,parası da var,satın aldı..Seçmede eşit misiniz bay
Fransız..
Fransız:
Ama,öğretiye göre,benim mutlu olmak için seçim yapmam gerek.Renkli televizyonu seçmek
ve alamamak beni mutsuz kılacaksa,o zaman seçmem onu..
Alman:
Bu,varoluşçu düşünce..Bak,siz de okumuşsunuz bu felsefeyi demek.
İspanyol:
Bravo..Bir kutu kolonya kazandınız..Sizden de bir şey saklanmıyor yani bayan Alman..Her
şeyi biliyor ve anlıyorsunuz.
Türk:
Gelelim seçilme eşitliğine..
İspanyol:
Güldürmeyin beni nolur..
17
Alman:
Eşitliğin en çok kullanıldığı alan,bu hakkın kullanılması olmalı..Demokratik sistemde an az
sapma,bu alanda olmuş..Herkes,her kuruluşta adaylığını koya bilir ve seçilebilir..
İspanyol:
Deliler için dedikleriniz doğru..Ama,siz yine de bu diyeceklerimi iyi dinlerin,seçilme hakkına
sahip Alman kardeşim..
Benim tüm yeteneklerim-biri hariç-ülkemi yönetenlerin bir çoğundan daha
Fazla..Bunu,deneylerimle biliyorum,gözlüyorum..Ama,parasızım..
İstesem de seçilemem..
Alman:
Bu,her ülkede gözlenebilecek bir olay..Bir seçim yapma sorunu.
İspanyol:
Sözümü kesmeyin de,dinleyin..
Evet,çünkü seçim kampanyası denilen komediyi yürütecek param yok..Seçilemem hiçbir
biçimde..
Bu durumda,ben diğerleriyle eşit miyim?..Sizin durumunuz benimkinden ayrık mı sanki?..
Alman:
Haklısınız..Yalnız,burada eşitsizlik hakkın özünde yatmıyor.Sistemin işleyişinde,kişilerin
seçim yapmalarında ortaya çıkıyor.Buna dikkatinizi çekerim..
Fransız:
Mutlu olmayacaksanız,seçilmeye çalışmayın..
Türk:
En kolay kaçış bu..Sistemi suçlarsın olur,biter..Nolursa olsun,demek ki seçilme hakkının
kullanımında da kişiler eşit değiller..
Kondüktör(Elindeki çanı sallayarak girer)
Yeni doğanlar,yeni binler..Bilet denetlemesi..Biletleri hazırlayın..
Ölenler,pencereden atladı.Bazıları trenin kazanındaki ateşte yakıldılar..Trenin yola devam
etmesi için gerekliydi bu..Ölmek isteyenler aynı yolu deneyebilirler..
Biletler bayanlar,baylar..İnerken bagajınızı yanınıza almayı unutmayın..Kaçak binenler
cezalandırılır..Kaçak inenler kurtulur..Ama,en iyisi hiçbir yere kıpırdamamaktır.
Kompartımanınızda rahat rahat oturup pencereden dışarı bakın..Görüntüleri seyredin..
Biletler bayanlar,baylar,biletler..Yapabilirseniz,trenin dışına çıkıp treni izleyin..Yolculuğunuz
daha tatlı geçer..Biletler..(Çıkar)
Alman:
Çalışma hakkının kullanılmasında da Almanya’da herkes eşittir.
Türk:
Yeni bir kendini aldatma örneği..Pekiyi,ülkenizdeki yabancılarla vatandaşlarınız eşitler
mi?..Aynı işi yapan bir Alman ile bir yabancı..
,Alman:
Eşit değiller;evet..Ama,onlar buna razılar.
Türk:
Razı olsa bile;ülkesinde mühendis olarak çalışabilecek bir kişiyi çöpçü olarak çalıştırmak ve
başına,gerçekten çöpçülükten başka bir işe yaramayacak bir Alman’ı dikmek..Bu mu;çalışma
alanındaki eşitlik anlayışınız?..
İspanyol:
ya da,bütün İspanyolları garson ya da hizmetçi olarak çalıştırmak..Amerika’nın güneyindeki
zenciler gibi..
Fransız:;
Bana mı söylediniz?..İspanyollar,daha çok benim ülkemde çalışıyorlar da..
18
İspanyol:
Yok dedeme söyledim..
(Gösteri yapanların sesleri duyulur..Kahrolsun ırkçılık,kahrolsun faşizm)
Türk:
Pekiyi bay Fransız..Zaman zaman patronunuza,ortağınıza,iş arkadaşınıza kızdığınız olmaz
mı?..
Fransız:
Ne bakımdan?..
Türk:
Ya siz bayan Alman..Zaman zaman çevrenizdekilerin çalıştıkları işe layık
olmadıklarını,çalışmadan para kazandıklarını düşünmez misiniz?..
Alman:
Düşündüm..
İspanyol:
Pekiyi,yeteneklerinizin bu kişilerden daha çok olduğuna inanıyor musunuz?..
Alman:
İnanıyorum…
İspanyol:
Çalışmada eşitlik olsaydı,sizin o yerlerde çalışmanız gerekmez miydi?..
Fransız:
Şans..İyi ilişkiler kurmak..Belki de seks yaparak inandırmak..
İspanyol:
Şans haa,seks haa..Komiğin komiği bir açıklama.Savaştan,direnmeden kaçmak;toplumdaki
haksızlıkları yatıştırmak;açıkçası,kişileri uyutmak için uydurulmuş büyük yalan.
Türk:
Tıpkı fırsat eşitliği kavramı gibi..Evet,çalışma hakkı eşitliğini kaldırıp yerine “fırsat
eşitliği,şans eşitliği” uydurmacasını koymaya yarayan bir sözcük..İçi hep boş bırakılan bir
kavram..Ama,yepyeni bir deyim..Pırıl,pırıl..Aynı zamanda gülünç.(Kalkar,çıkar..Koridorda
sigara içrek dolaşır.)
Fransız:
Neden tepesi attı anlamadım..Alman:
Ne güzel bir şey,yanardağ gibi öfke püskürmek..Deliler gibi dolaşmak..
İspanyol:
Siz de deneyebilirsiniz..Sıkmazsanız kendinizi,bu olur..
Alman:
Yaradılışıma aykırı..Yetiştiriliş biçimime aykırı..
İspanyol:
Yaradılışınızı zorlayın..Belki,yeni bir kişilik kazanırsınız.
Fransız:
Bu olanaklı mı?..
İspanyol:
Bilmem..Her zaman söylenir durur.Herke,değişim önemlidir der durur..
Türk(Girer,oturur):
Gelecek durakta treni mutlaka durduralım..Bütün gücümüzü kullanıp başarmağa çalışalım ve
başaralım..Acaba hangi durağa geleceğiz?..
Alman(Pencereden eğilir):
İşte bakın..Durak göründü.Daha oldukça uzağız ama..Hızla yaklaşıyoruz..(Hepsi,pencereye
üşüşüp bakarlar)
Fransız:
Adını okuyabiliyor musunuz?..Benim biraz miyobum var da..
19
İspanyol:
Evet..Eşitlik durağı,eşitlik..
Türk:
Eşitlik durağı haa..Güzel bir şiir başlığı olurdu.Belki,özgürlüklerimize de kavuşuruz bu
durakta ha,ne dersiniz?..Aşman(Otururlarken konuşur):
Gerçekte;eşitlik olmadan özgürlükler olmaz ki..Trenin duraklarını karıştırmışlar.
(Sahne kararır.Projeksiyonla,gerideki perdenin üzerine aşağıdaki yazı düşürülür:
Özgürlükler,eşitliğin mezarıdır.)
(Işıklar yine yanar)
İspanyol:
Özgürlük olmadan eşitlik olmaz.
Türk:
Ben iyice karıştırdım konuşulanları..Neyi,nasıl düşüneceğimi ve nasıl bir çözüme ulaşacağımı
bilemiyorum..Kafam çok karışık.
Fransız:
Yok,yok..Meydanı bırakıp kaçamazsınız..Sonuna dek güreşeceksiniz.Pes diyene dek.
Alman:
Türk gibi kuvvetli derler Avrupa’da..Öyle olun..
İspanyol:
bu bir ödev aynı zamanda..Kendini ve başkalarını düşünmek ve çözümlemeler
yapmak..Sondaki çözüme ulaşana dek yılmamak..
Türk:
Öff..Ne denli çok ödev var böyle..
(Hepsi devinimsiz kalırlar)
Fransız:
Acaba bir çözüm var mı?.
Alman:
Neden olmasın.
İspanyol:
Neden olsun..
Türk:
Mutlaka bir çözüm olmalı.
Fransız:
Çözüm neye yarar?.
Alman:
Hiç bir şeye yaramaz.
İspanyol:
O zaman,yaşamın ne anlamı var?.
Türk:
Mutlak çözüme ulaşılamaz.
Fransız:
O halde neye uğraşıyoruz?
Alman:
Yaşıyoruz.
İspanyol:
Trenin son durağına gidiyoruz.
Türk:
Son durakta ne var?.
(Yeniden devinmeğe başlarlar.)
20
Fransız:
Ödevlerden söz ediyorduk.Ödevlerde eşitlik çok önemlidir.
Haklarda eşitsizlikler,hoşgörüyle karşılanabilirler..Ama,ödevlerde eşitsizlik olmaz..Her
Fransız,zorunlu olarak askerlik yapmalıdır.
Alman:
Öyle anlaşılıyor ki,Fransa’da bu eşitlik sağlanmıştır.
Fransız:
Elbette vardır..Bizde her alanda eşitlik vardır..En önemlisi,kadın erkek eşitliğidir.
İspanyol:
Ya sizde bay Türk?.
Türk:
bizde,birçok eşitlik yoktur..Bir de atalar sözü vardır bu konuda..”Eee.Ne yaparsın..Parayı
veren düdüğü çalar..”derler..
Gerçekte;sizlerde de eşitlik yok..Karşıt olarak;doğada ve her yerde,ezenler ve ezilenler
vardır..
Alman:
Felsefeyi bir yana bırakırsak,dayanaksız bir suçlama.
Türk:
Askerlikte bedel ödeyerek askerlik yapmama.Yasal ya da yasalara aykırı,her ülkede bu
uygulamalar vardır.
Fransız:
Elbette vardır..Toplumsal bozukluklar..
İspanyol:
Parayı verip askerlik yapmamak..Parayı verip “çürüktür” raporu almak ve askerlikten
kurtulmak
Benzerleri bu ödevi yaparken yan gelip yatmak,para kazanmayı sürdürmek..Nerede kaldı
eşitlik?..
Türk:
Kapitalist sistemin temeli olan vergi ödevini ele alalım..Yasalar,eşitlikçi yapılmış
diyelim..Ama uygulamaya gelince;eşitsizlik diz boyu..
Alman:
Çok parası olan çok kazanır..Çok kazanmak için,az vergi öder.
İspanyol:
Benim ülkemde daha korkuncu var..Tüm vergileri,sabit gelirliler öderler.
Türk:
Benim yurdumda da aynı durum var..Pekiyi ama,eşitlik nerede kaldı?..
Fransız:
Geri kalmış ülkelersiniz de ondan..Adam gibi bir vergi sistemi kuramamışsınız.
İspanyol:
Ülkeler de eşit değiller..
Alman:
Pekiyi ama,neden?..
Fransız:
Çalışmıyorlar..Kişiler ve ülkeler,değişik davranıyorlar.
Türk:
Çalıştırılmıyorlar,geri kalmış ülkeler..İspanyol:
Neden?..Bir ülke,bir başka ülkenin gelişmesine engel olabilir mi?.Türk:
Çünkü;büyük devletlerin yararı var..Çünkü;sömürüyorlar..Osmanlı Devleti’nin
gelişmesine,kapitülasyonlarla engel oldular.Sonunda yıkıldı koca imparatorluk.
21
Fransız:
O halde,siz de büyük devlet olun..
Alman:
Evet,evet..Ne duruyorsunuz..Siz de büyük devlet olun..
İspanyol:
alay mı ediyorsunuz kuzum?..Çalışıyoruz,sizin düzeyinize çıkmak istiyoruz.Ama,bizi
durmadan çelmeliyorsunuz..Sırtımızı okşayıp boğazlıyorsunuz.Kaşıkla verip sapıyla
çıkarıyorsunuz.
Türk:
aslında sizler,büyük devlet olduğunuzu sanıyorsunuz..Oysa,yanılıyorsunuz.
Adamın birisi koca bir kitap yazdı.Amerika Meydan Okuyor diye..
Satıcı(girer ve seslenerek çıkar):
Eşitlik kola satıyorum..Irk salatalı sandviçlerim var..İsteyin bayanlar,baylar..
Geri kalmış ülkeler meyvelerim var..Büyük devletler meyve sularım var..İşgal altındaki
ülkelerde yapılmış kan içkilerim var..Kişiyi rahatlatıyorlar..
El bombalı-tanklı-bombardıman uçaklı çeşitli dondurmalarım var..Karışık da satarım.
İsteyiniz bayanlar,baylar..İsteyiniz..
Afrikalı bebeler için tahta oyuncaklarım var,Avrupalı bebeler için elektronik aletlerim var..
Kırmızı telefonlarım,özel elçilerim,gizli mektuplarım var..Eşitliği sağlamağa yararlar..
Aç kalmağa mahkum edilmişlere derman verecek yardım haplarım var..
İsteyiniz bayanlar,baylar..İsteyiniz..
Türk:
kişileri mutlu edecek yolları bulmuş ve kuralları
koymuşuz.Ama,uygulayamıyoruz..Yoksa,kişioğlu değil miyiz?.
Alman:
Belki de bulduğumuz kurallar doğru değildir..
İspanyol:
Yoo..Kurallar doğru..Ama kişiler anlayamıyor ya da anlamak istemiyorlar..
Fransız:
Eğitim..Kişileri eğitmek gerek.Özellikle de siz Türkler eğitilmelisiniz.
Alman:
Kişiler,eğitimde bile eşit değiller..
Fransız:
Neden böyle kötü,korkunç,iğrenç tablolar çiziyorsunuz?..Neden,trenin geçtiği yerleri
seyretmiyoruz?..Bakın,ne güzel görüntüler var..
Türk:
Hepsi aldatmaca..Hiç bir şey gerçek değil.
İspanyol:
Yapaylar üstelik.
Alman:
Doğada bile eşitlik yok..Şu ağaca,bir de gerisindekine bakın..İkisi de aynı türden;biri
ulu,diğeri bodur kalmış.
İspanyol:
Yoo..Hiç de öyle değil..Doğanın sağlam yasaları var..Bu yasalar içinde düşünülürse,o zaman
tüm ağaçlar eşittir.
Fransız:
Kayalar,sular,bitkiler ve hayvanlar..
Türk:
Aynı yasalara uyuyorlar.
22
Alman:
İyi ama,toplumların da yasaları var..Onlara uyunca,eşitlik kendiliğinden sağlanmalı..Doğadaki
gibi..
İspanyol:
Doğanın yasaları değişmez.Değişik yorumlanamaz.
Fransız:
Toplum kuralları ise değişir.Hem de durmadan..Adına gelişme,ilerleme denir.
Alman:
Evet..Topluma,çağa ve diğer koşullara uygun olarak,toplum yasaları değişir.Ama,aynı bir
zaman parçası içinde,değişmezdirler..Yasadırlar.
İspanyol:
O zaman da uygulamada sapmalar olur.
Türk:
Toplum yasaları kirlidir..Kişioğlu yasalarıdır ne de olsa..Kaypaktırlar.Kişiler gibi..Yılan balığı
gibi.
Fransız:
Yasaları kimler saptırırlar?..
,Türk:
Kişioğulları..
İspanyol:
Doğa yasalarını bile saptırmağa çabalıyorlar..
Alman:
Kişioğulları korkunç yaratıklar..
İspanyol:
Pekiyi..Neden hep yıkarlar da hiç yapmazlar?..
Fransız:
Anlamadım..
İspanyol:
Madem ki güçlüler kişiler,neden güçlerini eşitliği sağlamak için kullanmazlar?..Özgürlükleri
sağlamağa,sürdürmeğe neden çabalamazlar?..
Türk:
Neden özgürlüklerini yitirirler?..Neden özgürlükleri kısıtlarlar,yok ederler?..
Alman:
Evet,güçlüyse kişiler..Neden bunlara engel olmazlar?..
Fransız:
Bunun böyle olmasını isteyen bir başka güç var..Bir büyük güç..
Türk:
Yani,hükümetler.Ama,onlar da kişioğullarından oluşurlar?..
Fransız:
Anlamadınız ya da anlamazlıktan geliyorsunuz..Daha büyük bir güç.
Alman(Güler):
Ben anladım galiba..Yani,tanrı..Ya da tanrılar..Çünkü,çeşit çeşit din var..
Türk:
Bu doğru galiba..Bizde kişiler,zenginlerin tanrının sevgili kulu olduğuna inanırlar..
İspanyol:
Hala yaklaşmadık mı şu durağa?..Ayrıca,ben tanrı marnı tanımam..Kilise vergimi bile
ödemiyorum..
Fransız:
Daha yıllar var durağa..
23
Alman:
Kişioğlu yaşamında yılların ne önemi var?..
Türk:
Bugünün kişileri,dününkilerden ayrık olmalılar..
Fransız:
Sahi bee..Benim,krallık zamanında yaşamış atalarımdan ne ayrıntım var?..
Alman:
İlk çağlardaki kabileler,evrenin en mutlu kişileriydiler.
İspanyol:
Neden?.
Alman:
Çünkü,özgürdüler..Çünkü,eşittiler..
Türk:
Eşitliği kim çaldı?..
İspanyol:
Toplum çaldı.
Alman:
Öteki kişiler çaldı..
Fransız:
Hırsızlar çaldı.
İspanyol:
Ne o bay Fransız..Bakıyorum,siz de heyecanlandınız..
Alman:
Durağa yaklaşıyoruz..
Türk:
Evet,bütün yolcular inmeğe hazırlanıyorlar.Rahatlamağa..Yeni kişiler olmağa..
İspanyol:
Bu kez,açıkgöz davranalım..
Fransız:
Biliyor musunuz..Ben,bu durakta inmeyeceğim..
Alman:
Nedenmiş o?..
Fransız:
Çünkü,eşitlik istemiyorum..Çünkü,eşitsizliğin acısını duymuyorum..Ama,özgürlük
istiyorum..Onun da durağını kaçırdık.
Türk:
Gerçek mi nu dediğiniz?..Öyleyse,nasıl başardınız bunu?.
İspanyol:
Bize de öğretin.Öğretin de bir savaş konumuz eksilsin hiç dğilse..
Fransız:
Kolay..Her şeye boş verin..Yalnızca,şarabı ve kadınları düşünün..
Alman:
Bunu siz mi söylüyorsunuz?..
Türk:
Akşamları peynir ekmek yiyip,gündüzleri kafelerde oturak caka satıyorsunuz.Pahalı yemekler
yiyorsunuz..Gösteriş budalalarısınız.
İspanyol:
Neden böyle düşünüyor bu Fransız?..
24
Alman:
Çünkü,ancak kafelerde eşit duyumsuyorsunuz kendinizi..Ya da eşit olduğunuzu
varsayıyorsunuz..Ya da ,bu konuda düşünmüyorsunuz..
Fransız:
Yeter artık,bunaldım yahu..Yoksa,kendimi trenden atacağım..
Alman:
Ooo.Bakıyorum,iyice yabancılaştınız..Sorunu,toptan çözmek istiyorsunuz.
Fransız:
Şu durak bir gelse tanrım..
İspanyol:
Bizden kurtulmak istiyorsunuz.
Türk:
Ya da kendinizden..Böyle,didiklenince canınız acıdı..
Alman:
Kaçıyorsunuz..Benim yaptığımı yapıyorsunuz..
Fransız:
Pekiyi ama,neden eşit olalım?.
İspanyol:
Mutlu olmak için.
Fransız:
Pekiyi,ya eşit olmamak beni mutlu kılıyorsa?..Ben,mutluluğu başka şeylerde buluyorum.
Türk:
Eşit olmağa çabalamalısınız..Yoksa,dayanamayıp trenden atlarsınız..Ya da,başkaları trenden
atarlar sizi.
Fransız:
İyi ya işte..Kurtulurum belki de..
Alman:
Belki..Belki de bu tren,kurtuluşa gidiyor..
İspanyol:
Kurtulamazsınız..Bu trende sonuna dek bulunmak zorundasınız..Bizimle birlikte.
Alman:
Dinleyin,trenin sesini dinleyin..(Tren sesi duyulur).Bu sesi yakalamada bile eşit değiliz.
Türk:
Çünkü,duyumsallık düzeylerimiz ayrık.
İspanyol:
Bıktım artık bu tartışmalardan.
Fransız:
Pekiyi..Ne yapalım?..Bana sorarsanız,sevişelim derim..Böylece,yolculuğun nasıl geçtiğinin
ayrımına varmayız.
İspanyol:
Eyleme geçelim.
Alman:
Eyleme geçmek ne kazandırır?..
Türk:
Treni gelecek durakta zorla durdururuz.
İspanyol:
Tüm Kaçırdığımız duraklardaki noksanlıkları tamamlarız..
Fransız:
Treni boyarız..Fransız bayrağındaki üç renkle..Çok güzel olur..Yeniymiş gibi görünür.
25
Alman:
Anladım..Gerekiyorsa onarırız treni..
Türk:Tüm sorun,treni durdurmada yatıyor.
Alman:
Treni durdurmağa hakkımız var mı?..
İspanyol:
Neden olmasın?..
Alman:
Neden olsun?..
Türk:
Neden olmasın.Çünkü,bizler trendeyiz..Dilersek durdururuz..Tanrı mı doğa mı neyse,bize de
düşünme ve karar alma gücü vermiş..O zaman yapabiliriz..
Fransız:
Pekiyi..Geçmiş duraklarda treni neden durduramamışız?..Neden o durakların yemişlerinden
yararlanmamışız?..
Alman:
Çünkü,başka bir güç var..Treni o yönetiyor..Fransız:
Alayı bırakın canım..Treni,lokomotifteki makinist yönetiyor..
Alman:
Ben çok ciddiyim..
İspanyol:
Öyleyse,gelecek durakta treni durduracağız.
Türk:
Durduralım.Gerekirse,makinisti esir alalım.
Alman:
Durduramayacaksınız..
Fransız:
İyi ya..O zaman,bir büyük gücün,bir programcının varlığına inanırız.
İspanyol:
Treni durduramazsak da,yine biz durduramayız..Neden,trenin dışında güçler arıyorsunuz?..
Türk:
Çünkü,eşit değiliz.
Alman:Eşit olsak,dışarıda bizi yöneten güçlerin olduğuna inanmayız..Ya da hep birlikte
inanırız..
Fransız:
O zaman,eşitlik durağında durmamalıyız..Yoksa,inançlarımızı yitirir,havada kalırız.
Alman:
Ya da hep birlikte inanırız.
İspanyol:
Sahiden,bu durakta bu soru nu çözebilecek miyiz?..
Alman:
Hiç bir şeyden çekinmemeliyiz.Olanaklı olan tüm deneyleri yapmalıyız.
Türk:
Yapabilir miyiz?
İspanyol:
Ben bu treni,bu durakta durduracağım..
Türk-Alman-Fransız:
Biz bu treni,bu durakta durduracağız..
(Trenin tekerlek sesleri duyulur.Uzun bir düdük sesinden sonra,fren sesleri duyulur.Tren
yavaşlamaktadır.)
26
Türk:
Bakın,tren duruyor..
Alman(sevinçle sıçrar):
Ahh..Ne denli kolaymış..Fransız:
Herkesin trenin durmasını istemesi yetiyormuş..
İspanyol:
Düşüncelerimizi birleştirip yoğunlaştırınca oluyor demek ki..(Duygulu) Ne güzel sesler bu
işittiklerim.
(Tekerlek sesleri yavaş yavaş hızlanır.Herkes,donup kalır..Düdük sesi.Tren korkunç bir hızla
yoluna devam eder..Sesler azalır,yiter.)
İspanyol(Bağırır):
Yok,yok..Olmaz..Tren yine hızlandı..Yine durmadı..Durduramadık.
Alman(Bağırır):
Hayır,hayır..Durdurun treni,inecekler var..
Fransız:
Eşitlik durağını da kaçırdık..Durmadı tren..Başaramadık..Başaramazdık..
Türk:
Bizler anlaşmıştık ne güzel..Öbür kişilerin tümünü öldüreceğim..Durduracaktık
treni..<Duruyordu..Öbür kişiler engel oldu..
İspanyol(Koltuğunu yumruklar):
Bu treni parçalayacağım..Alman(Pencereyi yumruklar):
Bu treni yok edeceğim,parçalayacağım..
Fransız:
Bu treni..(Seyircilere döner).Ne yapabilirim ki..
II.B Ö L Ü M S O N U
,
27
III.B Ö L Ü M
Sahne düzeni:Öncekilerin aynıdır.Kompartıman karanlıkta kalmıştır.Kötümser bir çalgı
eşliğinde,korolar girer.
Erkekler-kadınlar korosu:
Son şansımı kullanacağım
Bu üçüncü durakta
Herkesle kardeş olacağım
Evreni paylaşacağım hakça.
Kadınlar korosu:
Çocuğumu tarlada doğurmayacağım
Erkeğimle,benzerlerimle savaşmayacağım
Mutlu bir yaşam süreceğim.
Erkekler korosu:
Bitsin artık bu anlamsız savaşlar
Bu uğraşlar,bu didişmeler yaşamak için
Mutlu olalım hepimiz,kardeş olalım.
Kadınlar korosu:
Dayanışalım yaşadığımız sürece
Birlik olalım
Erkekler korosu:
Evrenin tüm olanaklarını kullanalım
Tek bir ulus olalım
Kadınlar korosu:
Kardeş olalım
Erkekler korosu:
Hiç durmayalım,kesintisiz dayanışalım.
(Korolar çıkarken kompartıman aydınlatılır.Alman,pencereden sarkmış trenin gidiş yönüne
bakmaktadır.Türk,sağdaki kompartımanın önünde gezinmektedir.İspanyol,pencere kenarına
oturmuş,dışarı bakmaktadır.Fransız,kitap okumaktadır.)
Alman(Geri döner):
Artık tüm umudumu yitirdim.Kendime güvenimi de yitiriyor ve korkuyorum.Öyle anlaşılıyor
ki,biz bu treni hiç durduramayacağız.Böyle,başıboş giden bu tren içinde,yaşamımızın sonuna
geleceğiz.,
Türk(İçeri girer,oturur.):
Kötümser olmamalıyız..Geçmişte sık sık durmuş bu tren..Öyleyse yine durabilir ya da
durdurulabilir.
İlk çağ,orta çağ,yeni çağ,yakın çağ demişiz..Şimdilerde,atom çağındayız..
Yeni bir tren yapıp yeniden yola çıktık.
Fransız(Başını kitaptan kaldırır):
Ne dediniz?..Tren sık sık duracak mı?..Kendiliğinden mi olacak bu?..Yoksa,yine milyonların
öldüğü savaşlar mı gerekecek?..
Türk(Bağırır):
Geçmişte,sık sık durdurmuşlar bu treni diyorum..Yakmışlar,yıkmışlar,parçalamışlar..
Sonra,onarıp yeniden yola koyulmuşlar.
İspanyol(Kalkıp dışarı çıkarken):
Kimler?..Kimler durdurabilmişler bu treni?..Hangi güçlü yaratıklar.(Dışarıda gezinir)
Alman:
Herhalde atalarımız..Yani,sizin benim gibi,gerçekte pek de ütün yanları olmayan kimseler..
28
Türk:
Evet,iyi bildiniz..Yaptıkları birikimlerle bunu başarmışlar.
Fransız:
Treni durdurmak ne güzel bir şey olmalıdır tanrım..Sonra yeniden
çalıştırmak..Üstelik,yenilenmiş olarak,geliştirilmiş olarak sefere çıkmak..Tıpkı,elektrikli
oyuncak trenler gibi..Yaşam da bir oyuncak değil mi?..
Türk:
Heyecanlanmayın bay Fransız..Ne yazık ki;hiçbir zaman iyilik için,güzellik,doğruluk için
durdurulmamış tren..
Hep kötülük için durdurulmuş..Çirkinlikler ve saçmalıklar için durdurulmuş,yolundan
çıkarılmış..Hiç yenileştirilmemiş..Karşıt olarak;hep bir yerleri
parçalanmış,bozulmuş,kırılmış..
İspanyol(Dışarıdan seslenir):
Yani..Kim,neden yapmış bunları?..
Alman:
Yanlış anlamadıysam,savaşlardan söz ediyorsunuz..
Türk:
Yine iyi bildiniz..Siz bir tren bilginisiniz sanki..
Alman:
Biz her şeyi iyi biliriz.Atom bombasını da biz yaptık,ilk füzeyi de..
Fransız(Alaylı):
Treni savaşarak durdurabilecek isek,savaşalım o zaman..Bu yolu da deneyelim..Amaç treni
durdurmaksa,her yolu denemeli ve başarıya ulaşmalıyız.
Alman:
Bu da bir görüş..Ama,karşı olduğumu çok söyledim..Treni başka türlü durduramaz mıyız
acaba?..Tek yol savaşmak mı?..
İspanyol(Girer,oturur):
Neden olmasın..Başka yollardan da durdururuz tabii..
Alman:
Nasıl?.
İspanyol:
Kardeşlik yoluyla,dayanışma yoluyla da durdurabiliriz bu treni..Belki zor olur ama,olur
sonunda..
Gerçi;şurada dört kişi bile uzlaşamıyoruz..Bir tren dolusu kişioğlu nasıl uzlaşacak?..Türk.
Doğru mu bu dediğiniz?..Durur mu tren gerçekten..O zaman,biri birimizi anlamağa,kardeş
olmağa çalışalım..
Alman:
Bu olanaklı mı?..Bence çok zor..Ben,ülkemdeki Türklerle bir arada yaşamayı
denedim..Olmuyor..
Fransız:
Neden olmasın?..Yanlışlıkları bulup gidermek gerek..
(Alman da yerine oturur)
İspanyol:
Gerçekte çok kolay..Konuşup anlaşmak,evrenin yemişlerini kardeşçe üleşmek..Geçen durakta
denemiştik..Başarmamıza az kalmıştı,anımsasanız ya..
Türk:
Öyle..Gerçekten de başarıyorduk,başaramadık..Oysa;dayanışma-kardeşlik ilkesi ortaya
konulalı iki yüzyıla yakın bir zaman olmuş..Biz,hala nerelerdeyiz?..
Alman:
Daha da eski..Bütün tek tanrılı dinler,dayanışmayı ister ve över.Çünkü,her din…
29
Türk(Sözünü keser):
Ama,uygulama sağlanamamış bir türlü..Neden?..Çünkü,her din,kendi inanları arasında
dayanışma istiyor.
Fransız:
İyi ama,ben sizlerle neden dayanışayım?..
Alman:
Aynı soruyu ben size sorabilirim..Diğerleri de..Ve bu böylece sürüp gider.Hem siz,kurmağa
çalıştığımız “büyük,birleşmiş ve güçlü Avrupa” imgesine de inanmıyorsunuz demektir.Hiçbir
zaman inanmadınız demek ki..
Fransız:
Onun kardeşlikle ne ilgisi var..Bir nevi yarar ortaklığı o dediğiniz..Bir anonim ortaklık..
İspanyol:
Ben neye inanacağımı,neye saygı duyacağımı,neye güveneceğimi iyice şaşırdım
artık.Kendimi,büyük balığın saldırısına uğramış milyonlarca küçük balıktan biri gibi
duyumsuyor ve sürekli panik içinde yaşamaktan bitip tükeniyorum.
Türk:
O denli uzun süredir konuşmaktayız ki bu konuları,benim de başım çatlayacak gibi ağrıyor.
Alman:
Yine de bir çözüme ulaşamadık ama..Kişioğlunun zekası,tanrılara kafa tutan gücü..Yarım saat
zorladınız mı,teklemeğe başlıyor..Daha da zorlarsak duruverecek ve soluğu deliler evinde
alacağız.
Fransız:
Hiçbir zaman çözüme ulaşamayacağız..Treni de durduramayacağız..Son durağa dek
gideceğiz..İşte,çözüm bu..
İspanyol:
Olmaz öyle şey..Belki de çözümün anahtarı kardeşlik-dayanışma ilkesinde..
Türk:
Evet,evet..Bunu iyi yakaladınız işte..Bilmecedeki giz burada.
Alman:
Önce,tüm ulusların bu ilkeyi içtenlikle benimsemesi gerek. O zaman savaşlar ortadan kalkar.
Fransız:
Önce,bireyler benimsemeli bu ilkeyi.
Alman:
Haklısınız..Uluslardan önce kişiler benimsemeliler.Sonunda,kişilerden oluşan uluslar da
benimsemiş olurlar..
İspanyol:
Çözüme giden yolu bulduk..Ne denli kolaymış..
Türk:
Kardeşlik-dayanışma..Tüm evrendeki kişiler kardeş olmalı ve dayanışmalı..
Alman:
Biri birimize destek olalım..Hem bireyler olarak,hem uluslar olarak..
Fransız:
Ortak görüşlere ulaşmağa çabalayalım.
İspanyol:
Sonra özgürlüğü ararız..Belki de kendiliğinden gelir.
Alman:
Sonra da eşitliği..Özgür olunca,eşitlik de gelir.
Türk:
Bu arada,zenginliği de unutmayalım..
30
Fransız:
Güzelleri ve güzellikleri..
İspanyol:
İyiyi ve demokrasiyi..
Alman:
Doğruyu ve bilimin üstünlüğünü..
Türk.
Gerçeği,yalın gerçeği..
(Keskin ve sinir bozucu,fren yapan trenin tekerlek sesleri
duyulur.Kompartımandakiler,kulaklarını kapatırlar.Tren sarsılarak,aniden durur)
Alman(Heyecanlı):
Tren..Tren durdu..Tren durdu..
İspanyol(Çılgın gibi):
Sonunda başardık..Başardık işte..Biliyordum..Başardık..
Türk(Düşünceli):
Tren neden durdu acaba?..Yaklaşmakta olduğumuz bir durak yoktu..Durağa daha çok var.
Fransız:
Güzel günler geldi.Sevgi..
Alman:
Haydi,inip bakalım(Ayağa fırlar)
Fransız:
Durun,bakın dinleyin..
(Savaş gürültüleri duyulur.Top,makineli tüfek,tank paleti,uçak,ölen kişilerin sesleri karma
karışık duyulur..Sesler dayanılmaz olur..
Oturanlar,kulaklarını kapatıp büzülürler oturdukları yerde.
Alman kendisini,oturduğu yere bırakır,bitkin ve acılı..
Atom bombası patlar.Ortalık,gün gibi aydınlanır..Işıklar söner,tekrar
yanar.Kompartımandakiler,donup kalmışlardır.
Biraz sonra,yine tren düdüğü ve tekerlek sesleri duyulur.Sesler azalır,azalır ve yiter..)
Alman(titrek bir sesle):Savaştı bu duyduklarım(Bağırır)Yine savaştı,yine savaş,yine
savaş..Kişioğulları savaşmaya doymuyorlar.
İspanyol:
Elbette savaş olacaktı..Başka ne olabilirdi ki..Ne budalayız biz..
Türk:
Ne demek istiyorsun?..
İspanyol:
Ne demek isteyeceğim..Savaş gerekli..Özgür olmak için,eşit olmak için,dayanışma için,mutlu
olmak için gerekli savaş.
Bu evreni son bir savaşla kökünden yıkacaksın..Yeni bir evren kuracaksın..
Fransız:
Mutlu olmak için savaş neden gerekli olsun..Savaşla mutluluk zıt iki kavra..Gerçi,savaş
çıkararak mutlu olan bazı deliler var..
Türk:
Bizi anlamıyorsunuz..Fedakarlık yapmıyorsunuz bizler için..Bu nedenle,savaş gerekli oluyor
elbette..Sonunda,eşitçe üleşerek ,özgürce yaşamamız için,savaş gerekli.
Alman:
Hayır,hayır..Savaşmadan anlaşmak,anlaşarak da mutlu olmak olanaklı..Ben buna yürekten
inanıyorum..Neden ille de savaşalım?..
İspanyol(Kızgın):
31
Ne duruyorsunuz..İşgal kuvvetleriyle anlaşın da çekilip gitsinler yurdunuzdan..Mutlu
olursunuz..
Özgür bile değilsiniz..Özgür olmak,özgürlük istemek cesaret işidir..Bilim işi değil..
Türk:
Sonra da,tüm Almanlar birleşin..Daha da mutlu olursunuz..
Fransız:
Yok,yok..Bu dediğinizi yapamaz Almanlar.
.İspanyol:
Neden yapmasınlar?..Onların da kolları,bacakları var.:Onlar da düşünüyorlar..Hem de
hepimizden çok..Eski savaşları anımsayıp yapmasınlar,bşirleşmesinler demek istiyorsunuz
herhalde..
Türk:
Tabii bu sizin yararınıza olur bay Fransız..Bölünmüş iki Almanya’da,bir de ekonomik işgali
sağlayabilirseniz..Keyfinizden yanınıza varılmaz atı..Ama,meraklanmayın..Almanlar,bu kez
de ekonomik bakımdan ayaklanacaklar ve sizi geçecekler..Her savaştan sonra olduğu gibi.
İspanyol:
Ama,insanlığın zararınaymış,Almanların bu bölünmüşlük durumu..Size ne değil mi?..
Alman:
İnsanlığın yararına olan,benim de yararımadır.Felsefi düşünce bunu böyle söyler.
İspanyol:
Sizin de mi bay Fransız?..
Fransız:
Elbette öyledir..
Türk:
Öyleyse,savaşın bunun için..Bu kural tüm evrene egemen olsun.
Fransız:
Çelişkiler içindesiniz..Bir kardeşlikten,bir savaştan söz ediyorsunuz.
Türk:
Evet..Doğru..Son bir savaştan..
Alman(Düşte gibi):
Evet,son bir savaş..Ama,bu trenin sonu da olmaz mı..Bu evren bir evrensel savaş daha
kaldırabilir mi?
İspanyol:
Savaş olursa olsun..Ne yitiririm ki..Üstelik,tüm bu kötülüklerden kurtulurum belki.
Fransız:
Şimdi de,giderek son bir savaşın,son bir kez savaşmanın gerekliliği üzerinde anlaşıyorsunuz
bakıyorum.
Alman:
Ben onları anlamağa başlıyorum..Kardeşliğe-dayanışmaya yanaşmazsak,savaşmak hakları
olacak galiba..
Fransız:
Siz de mi?..İki büyük savaşın yıkımını görmüşsünüz.
Alman(Bağırır):
Elbette ben de..Ne sandındı?..Evrenin sonuna dek işgal altında yaşaya ileceğimizi mi
sanıyorsunuz?..
İspanyol(Alaylı):
Hepimiz kardeşsek,bunun ne önemi var..
Alman:
Neyin ne önemi var?..
32
İspanyol:
İşgal altında olmanızın..Üstelik,sizler yaşamınızdan memnunsunuz gibi geliyor bana.
Alman:
Yani Almanlar..
Türk:
Tabii..Ordu beslemiyorsunuz,buraya gidecek paralarla ekonominizi geliştiriyorsunuz.Daha ne
istiyorsunuz.
Alman:
Ordu beslememek güzel bir şey.
Ama,işgal altında olmak,kötü..
Bunun acısını bilmezsiniz siz.
Türk:
Bilirim,bilirim..Hem de çok iyi bilirim..Biz de Osmanlı Devleti yıkılırken yaşadık işgali
O nedenle;işgali de bilirim,işgalden sonraki öç almanın korkunçluğunu da bilirim.
Fransız:
Komik konular konuşuyoruz..
Kondüktör(Girer):
Yeni binenler,bilet denetimi..
Kimlik kartlarını hazırlayın..Gülümsemeye çalışın..
Trende rahat olmak istiyorsanız,bagajınız aza olsun..Bagajınız fazlaysa,az olanlara
dağıtın..Hem siz,hem onlar mutlu olursunuz,hem de tren dengelenir....Kardeşlik ilkesinedayanışma ilkesine sarılın.Yoksa tren son durağına umduğunuzdan çabuk gelecek..
Hepinize yazık olacak,yazık..Başkaları olmadan siz olamazsınız..Olsanız bile,mutlu
olamazsınız.Eğer kişioğluysanız,buna zorunlusunuz..
Biletler bayanlar,baylar..Biletler(Çıkar)
Alman:
Neler diyor bu kondüktör Allah aşkına..İkide bir gelip bağırıyor anlamsız..Sanki onu
dinleyen,ona inanan varmış gibi..
İspanyol:
Hiç dikkat etmedim..Sahi,neler diyor?.
Fransız:
Hiç canım..Nolacak?..Deli-dolu konuşuyor işte..Peygamberlik taslıyor.Yirminci yüzyıl
peygamberliği.
Türk:
Olabilir..Ama,bazı kez,deli dolu sözlere kulak vermek gerekir.
Alman:
Siz neden hep ters açıdan düşünüyorsunuz?..Doğulu olduğunuz için mi?..
Türk:
Çünkü,her yerde ve her nende bir terslik var da ondan..Bu tren bile ters gidiyor belki de..
Fransız:
Ne demek istiyorsunuz?..
İspanyol:
Hiç..Hiç bir şey.Hiç..(Alaylı) Değil mi bay Türk?..Hiç..
Türk:
Evet(Bağırır) Hiççç..
(sessizlik)
Alman(Fransız’a):
Ne okuyorsunuz bunca zamandır?.
Fransız:
Bir tiyatro oyunu.
33
İspanyol:
Günlük yaşamımız zaten tiyatro..Bunun için,bir de kitap okumanın anlamı ne?.
Türk:
Başka kitaplar okumalı ama,değil mi?..
İspanyol:
Ne demek istiyorsunuz?..
Alman:
Ne dediğini bal gibi anladınız..Ama,anlamazlıktan geliyorsunuz.
Fransız:
Artık çekilmez oldunuz..Hepiniz..O denli küçüksünüz ki,o denli gelişmemişsiniz ki..Öyle
küçük,basit,hiçten konuları tartışıyorsunuz ki..Öyle can sıkıcı oluyorsunuz ki..
Alman:
Ay,bunu siz mi söylüyorsunuz?.
İspanyol:
Gelişmişsiniz de ne olmuş sanki?..
Türk:
Geliştiğiniz de ileri sürülemez yaa..
Alman:
Tabii.Bütün çalışan kafaları,çalışan düş güçlerini,belli bir beğeni düzeyi olanları
Fransızlaştırıyosunuz.
Ondan sonra da gelişmiş oluyorsunuz..Öz malınız o denli az ki..
İspanyol:
Gelişmiş olma kavramı çok geniş üstelik..Gerçekte..
Türk:
Belki de,birçok alanlarda gerisiniz..Siz de bayan Alman..Siz de bayan İspanyol..
Alman:
Türklerin ne denli gelişmiş olduklarını,yuduma çalışmaya gelenlerde gözledim..Bana
gelişmişlikten söz etmeyi..İspanyolların Da..
İspanyol:
İspanyolların neyi varmış ki..
Alman:Afrika’dan Avrupa topraklarına nasıl olmuşsa geçmiş kabileler..O kadar işte..
İspanyol:
Ya Almanların kafasızlıkları?..Üstün irk safsataları?..Şahane anlayışsızlıkları..İnsan
kasaplıkları..
Fransız:
Ya Türklerin barbarlıkları?..
Türk:
Savaş,barbarlık gerçekte,bu doğru..Ama,böyle düşünürsek,hepimiz barbarız..
Fransız:
Biz hiçbir zaman barbar olmadık.
Türk:
Yaa öyle mi?..Dans ederek mi savaşırsınız sizler?..Ya da şiir okuyarak mı?..
İspanyol(Güler):
Onlar,savaşmasını bilmezler.
Alman:Siz sanki çok bilirsiniz.Siz ancak,kendi içinizde,biri birinizi öldürürsünüz.
Satıcı(Girer):
Kardeşlik pastaları satıyorum..Çeşit,çeşit..Dayanışma ekmeklerim var..Türlü,türlü..Kurtlu ve
hastalıklı yardımlaşma buğdaylarından yapılmış..İsteyiniz bayanlar,baylar..
34
El bombalı-tanklı-bombardıman uçaklı dondurmalarım var..Kardeşliği sağlarlar,dayanışmaya
yararlar..İsteyiniz,durmayın,isteyiniz..
Süt satıyorum,süt..Zehirli gazlarla pastörize edilmiş..İyi yoğurtlarım var..Kardeşlik ineğinden
sağılmış sütlerle yapılmış..Biyolojik savaş mikroplarıyla zenginleştirilmiş..
Dayanışma için satın almalısınız..İsteyin bayanlar,baylar.(Çıkar)
İspanyol:
Bu satıcı da can sıktı artık..Tıpkı kondüktör gibi..Deli mi ne?..
Fransız:
Neden?..Pek ilginç şeyler satıyor oysa..
Alman:
Kimsenin bir şey aldığını görmedim.
Türk:
Bir şey sattığı yok..Bizlerle alay ediyor bu satıcı..
İspanyol:
Bir daha gelirse,öldürelim onu..
Fransız:
Öldürelim mi?..İşi iyice ileri götürdünüz artık.Neden,hep savaşmak,öldürmek
istiyorsunuz?..En iyisi,boş vermek.
Türk:
Neden?.
Alman:
O da kardeşimiz değil mi?..Neden öldürelim?..Karşıt olarak,diklerini anlamağa
çabalayalım..Dayanışalım onunla da..
Fransız:
Dayanışma neye yarar?..
İspanyol:
Kardeşliğe.
Türk:
Aç kalmamağa..
Alman:
özgür olmağa..
Fransız:
Belki de eşit olmağa.
İspanyol:
Dayanışan kişiler özgür değillerdir.
Alman:
Çünkü,isteklerini diğerleri için sınırlarlar.
Türk:
Eşit de değillerdir.
Fransız:
Öyle yaa..Eşit olsalar,neye dayanışsınlar?..
(Sahne kararır.Gerideki perde üzerine,projeksiyonla,aşağıdaki yazı düşürülür:
Kadrelik-dayanışma,kişileri mutlu kılar)
Alman:
Hem bana öyle geliyor ki,dayanışmada da yardımlaşmada da biraz enayilik var..Biraz da
sömürme-sömürülme.
Fransız:
Öyleyse,dayanışmayalım.
İspanyol:
sizler benim kardeşim değilsiniz,olamazsınız.
35
Türk:
Niye kardeş olacakmışız?.
Alman:
Evet,bay Fransız..Neden kardeş olalım?.Siz benim can düşmanımsınız..
İspanyol:
Siz de tüm Avrupa’nın bay Türk..
Türk:
Ya siz bayan Alman?..Tüm evrenin lanetini üzerinize toplamışsınız.
Fransız:
Sizin de gururunuz,küstahlığınız benim sinirime dokunuyor bayan İspanyol..
İspanyol:
Alçak herif..
Fransız:
Kaltak..
(İspanyol Fransız’a saldırmak için ayağa kalkar.Diğerler de kalkarlar.Alman,araya
girer.Fransız’ın İspanyol’a attığı tokat Alman’ın yüzünde patlar.)
Alman:
Bana vurdunuz..Ben ki sizi ayırmağa,yatıştırmağa çabalıyordum..
İspanyol(Yerine oturur):
Girmeseydiniz araya..Fransız:
Evet,girmeseydiniz.(Oturur)
Alman:
Yaa öyle mi..Pekiyi,yiyin biri birinizi..Haydi,ne duruyorsunuz?..(İspanyol ve Fransız’a sinirli
sinirli bakar.Midesi bulanır.Dipteki pencereden dışarı sarkıp içini boşaltır.)
Türk(Oturur):
Sakin olalım..Yoksa,son durağa gelmeden trenden indirirler.
Fransız:
Aman ne iyi olur..Artık,inmek istiyorum bu trenden.
İspanyol:
Çekilmez oldu bu tren..
Türk:
Tren yine de trendir..Bir yerlere gitmektedir.
Trenden inince ne yapacağımızı,ne olacağımız bilmiyoruz.Onun için,sakin olun bayanlar
baylar..(Alman da yerine oturur)
Fransız:
Kes bee..Trene bindiğimden beri sakinim..Sonuç..Hiç..
Artık yeter..Yırtıcı olmak istiyorum artık,kavgacı..Kavga edenlere nasıl imrenirim,bir
bilseniz..Yumruk yumruğa,beden bedene..
Alman:
Aman ne iğrenç laflar.(Kalkar)
Fransız:
Bana mı söylediniz?..
Salman:
Hayır,saygı değer annenize…
Fransız(Kalkar):
Demek işi anneme dek vardırdınız..Hepinizi öldüreceğim..(Alman!ı bacaklarından kaldırıp
pencereden dışarı atar.Türk ile İspanyol fırlayıp kalkarlar..Fransız donup kalmıştır.)
Türk:
Ne yaptınız?..Ne suçu vardı?..
36
İspanyol:
koca budala,aptal..
Fransız:
Hepinizi atacağım trenden..Belki,o zaman rahat ederim..Son durağa dek yalnızlığın tadını
çıkarırım..Zaten beşikten mezara yalnız değil miyiz?.
Türk:
Evet,bu da bir çözüm..İspanyol ile bakışıp anlaşırlar)Öyle değil mi bayan İspanyol?..(ikisi
birden Fransız’ın üzerine çullanıp onu da pencereden dışarı atarlar.Fransız’ın çığlığı uzayıp
giderken İspanyol pencereden eğilip kahkahalar atarak bakar.Türk,bacaklarını kaldırıp onu da
dışarı atar.İspanyol’un çığlığı uzayıp gider.Sessizlik)
Türk(Oturup bacaklarını karşıdaki koltuğa uzatır.)
Evet,bu da bir çözümdü..Bu iş de oldu.
Ohh,gerçekten de rahatmış trende yalnız olmak..Kurtuldum hepsinden..Saçma
tartışmalardan,budalaca çekişmelerden..
(Gözlerini yumar.Trenin sesi yükselir,yükselir ve dayanılmazlaşır..Sonra azalır.)
Ohh tanrım..Bu ne dayanılmaz gürültü?..Neredesiniz,hey Alman,Fransız,İspanyol..
Ugandalı,Perulu,Çinli.
Gelin,gelin..Çevreme toplanın..Hepinizin sesini duymak istiyorum.Dertlerinizle
dertlenmek..Hepinizle konuşmak,anlaşmak istiyorum..
Bu trenin gürültüsü de ne çekilmez şeymiş?..Onlar varken,ayrımına varamamıştım..Zaman ne
kadar yavaş geçiyormuş..
(Yavaşlamış tren tekerleği sesleri duyulur.Yiter.Fırlar kalkar.)
Size sesleniyorum dostlar..İyiler,kötüler;budalalar,akıllılar..
Gelin,çevreme toplanın..Treni hızlandıralım..Varsın,hiçbir durakta durmasın..Varsın,savaşlar
nedeniyle sarsılsın,yolundan kalsın..
Yoksa;ben mi sizlerin yanına geleyim?..Yoksa,ben de mi trenden atlayayım..
Kurtuldunuz mu acaba?.. Ben de kurtulur muyum acaba?..Yoksa;bu treni atıp yeni bir tren mi
yapmalıyım..
(Pencereden dışarı bakarken ışıklar yavaş yavaş kararır..Son hızla giden trenin düdük ve
tekerlek sesleri duyulur..Bağırır)
Kurtulur muyum acaba?..
P E R D E
37