İndir - Çanakkale Valiliği

Transkript

İndir - Çanakkale Valiliği
Rehber
ÇANAKKALE
ÇANAKKALE REHBERİ
© Türkiye Cumhuriyeti,
Çanakkale Valiliği
www.canakkale.gov.tr
EDİTÖR
Ümit Yaşar Gözüm
METİN YAZARLARI
Ümit Yaşar Gözüm
İlhan Akşit (Arkeolog)
Veysel Tolun (Yrd. Doç. Dr.)
Ferah Özkök (Doç. Dr.)
Ahmet Kaşıkçı
FOTOĞRAFLAR
Berica Nevin Berberoğlu
ASİSTAN
Şükrü Akcan
BASKI
Mas Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş.
Hamidiye Mah. Soğuksu Cad. No: 3
Kâğıthane 34408 İstanbul
+90 212 294 10 00
[email protected]
Sertifika No: 12055
TASARIM
Monroe Creative Studio
Doğukan Karapınar
www.monroeistanbul.com
BİRİNCİ BASKI
4000 adet
© Bütün hakları, Türkiye Cumhuriyeti Çanakkale Valiliği’ne
aittir. Kaynak gösterilmek kaydıyla, tanıtım amaçlı kısa alıntı
dışında yayımcının yazılı izni olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.
Yayımlanan yazıların ve fotoğrafların sorumluluğu yazarlarına ve
sanatçısına aittir.
ISBN-978-605-149-580-4
Rehber
ÇANAKKALE
İÇİNDEKİLER
6
16
20
24
32
36
46
Efsanenin Adı:
Çanakkale
Tarihe ve Doğaya
Seyahat
Tarih Öncesi
Dönemlerde
Çanakkale
Antik Çağlarda
Çanakkale
Çanakkale Kent
Merkezi
Çanakkale Boğazı
Çanakkale Yakın
Çevresi Antik
Mirasına Yolculuk
52
56
58
62
68
78
84
Osmanlı Mirası
Dini Mekânlara
Yolculuk
Kentin Askeri
Mekânlarına
Yolculuk
Kentin Kamusal
ve Sosyal
Mekânlarına
Yolculuk
Kentin Cazibe
Merkezlerine Bir
Gezi
Çanakkale
Müzeleri
Büyük Savaşların
Gölgesinden
Barışa Yolculuk
Çanakkale:
Savaştan Zafere
88
92
98
102
108
114
120
Beşinci Mevsim:
Barış ve Dostluk
Gelibolu
Yarımadası Tarihi
Milli Parkı
El Sanatları ve
Hediyelik Eşya
Çanakkale Kültür
Sanat Etkinlikleri
Kıyı Turizmi
Alternatif Turizm
Avrupa’daki
Çanakkale
128
134
144
150
158
Çanakkale’nin
Adaları
Tarihin İzleğinde
Assos’a Yolculuk
Kazdağı’nın
Sarmalında
Ege’den
Marmara’ya Bir
At Başı Uzanmak
İletişim Rehberi
EFSANENİN ADI:
ÇANAKKALE
Kentler de insanlar gibidir aslında; özgün, şahsiyetli
ya da sıradan. İnsanlar gibidirler; anlatılınca
güzelleşir, anladıkça gizemlerinden arınır, bilinir ve
sevilirler.
Bin yılların ötesinden günümüze taşıdığı doğal
ve kültürel mirası ile bir başyapıt izlenimi bırakır
insanda Çanakkale. Antik çağ tanrılarının güncelerine
yerleşen İda Dağı’ndan gönderilen mesajlar,
destanlaşarak bir yansıma bulur bütün zamanlarda.
Zambak ve safran kokularının sindiği İda Dağı, Gök
Tanrısı Zeus’un Hera ile yaşadığı yerdir.
6
ÇANAKKALE
Kordon
Kazdağı’nda sürüleri güden Paris, prens doğar,
çoban olur ve sonunu hazırlar Troia’nın. Güzelliği
dillere destan Sarıkız’ın, köyünde uğradığı iftiranın sonunda bırakıldığı ve erenlere karıştığının
anlaşıldığı yerin de Kazdağı olması ilginç değil mi?
Her dönem kendi mitolojik öyküsünü yaratmış bu
coğrafyada, değişmeyen sadece yüceliğine inanılan
değerler.
Deniz ötesi kıyılarda, karşılıklı mitolojik aşklar
yaşanır. Ege Denizi’ni ve boğazı tepelerden izler
kanatlı koçlar. Seyyahlar tırmanır, geçmiş zaman
inançlarıyla Kazdağı’na. Abydos’tan Leandros
seslenir, Sestos’taki büyük aşkı Hero’ya. Denizler
yarılır gecenin karanlığında bir fener ışığına. Helle,
kanatlı koçun pöstekisinden düşerken selamlar
boğazını Çanakkale’nin.
EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE
7
8
ÇANAKKALE
Saat Kulesi
Kordon
Güzelliğin başa bela olduğu,
insanlığın bilinen tarihinden
günümüze ulaşan güzellikleriyle, nice gizemli aşklara ve
büyük savaşlara sahne olmuş
çok az kent vardır yeryüzünde
Çanakkale gibi!
Değişen yaşam koşulları, hızlı
kentleşme, nüfus artışı, doğal
kaynakların giderek artan bir
şekilde tahribi, endüstrileşme
ve teknik gelişmeler, bilinçli veya bilinçsiz tahribatlar,
yeryüzündeki bir çok yerleşim
alanının tarihsel ve doğal özelliklerinin hızla kaybolmasının
başlıca etmenlerindendir.
Henüz kirlenmemiş verimli
topraklara, bozulmamış mimariye sahip sanayinin yerleşemediği, denizlerin
tanışmasına ve ülkelerin okyanuslara açılmasına boğazıyla
ve limanlarıyla yol veren şanslı
bir coğrafyadayız. Bu şansını
bir turizm kentine dönüştürerek sürdürmesi, Türkiye’de yeni
bir turizm cennetinin, insanlığın hizmetine sunulması
anlamı taşıyacağı bir gerçek.
Boğazın Ege’ye açılan ucunda
bulunması, bir yandan eşsiz ve
doyumsuz manzaraya sahip
olmasını sağlarken, diğer yandan gerek karadan kıtalararası
geçiş yollarını barındırması,
gerekse su yoluyla tek geçiş
noktası olması, kentin üzerine
büyük tarihi bir sorumluğu da
yükleyerek, stratejik bir kent
yapmış Çanakkale’yi.
EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE
9
Çanakkale Boğazı
Boğazın Ege’ye açılan
ucunda bulunması, bir
yandan eşsiz ve doyumsuz
manzaraya sahip olmasını
sağlarken, diğer yandan
gerek karadan kıtalararası
geçiş yollarını barındırması,
gerekse su yoluyla tek geçiş
noktası olması, kentin
üzerine büyük tarihi bir
sorumluğu da yükleyerek,
stratejik bir kent yapmış
Çanakkale’yi.
Savaşlardan arınıp, insanlığın
ortak değerine dönüşen, her iki
tarafta yer alan kahramanların
aynı topraklarda yan yana yattığı, dualarla ayinlerin birbirine
karışarak hatıralara dönüşüp
efsaneleştiği, bir başka coğrafya var mıdır yer yüzünde?
Burası farklı inançların cennet
bahçeleri vaat ettikleri; Yahudilerle Süryanilerin, Hıristiyanlarla Müslüman askerlerin bir
arada aynı topraklarda yattığı
bir yeryüzü cennetidir. Fransız,
İngiliz, Alman, Yeni Zelandalı,
Avustralyalı, Nepalli, İskoçyalı, Galli, İrlandalı, Kanadalı,
Hintli, Cezayirli, Güney Afrikalı, Senegalli gençlerin, Türk
coğrafyasında ölüme yattıkları
büyük bir oyunun da adıdır
Çanakkale. İnsanın merkeze
oturtulduğu hümanist anlayışın yarattığı özgüven sonucun-
Nusrat Mayın Gemisi
12
ÇANAKKALE
da buralara gelindiğini bilmeli
ve kabullenmeli dünya.
Kadının her zaman kendisine
yaşam alanı bulduğu ve üstün
değer olarak görüldüğü bu
coğrafyada, dünyada ilk olarak
(Skepsis) bir kenti, bir kadın
başkanın yönetmiş olması ve
ilk güzellik yarışmasının burada yapılmış olması, kimsenin
garipsemeyeceği bir durum olsa
gerek.
Düşünce tarihinde, kurucu
olarak anacağımız birkaç
filozoftan birisi, mantık ve felsefe tarihinin büyük kurucusu
Aristoteles’in bir davet üzerine
Assos’a gelmesi ve bilinen
ilk felsefe okulunu burada
açmış olması, stoacı felsefenin
kurucularından Kleanthes’in
ve sonraki dönemlerde ilk Osmanlı tarih yazarlarından Gelibolulu Mustafa Ali Efendi’nin,
Nara Burnu
Piri Reis’in burada yetişmiş
olması, bu kentimizin kültürel
anlamda geleceğe izler bırakmasını sağlamıştır. “Görmeden
ölürsem millette ümit ettiğim
feyzi, yazsınlar seng-i kabrime,
vatan mahzun, ben mahzun”
diyen ünlü vatan şairi Namık
Kemal’in bu topraklarda, Bolayır’da sonsuza kadar yatmak
istemesini anlayıp, kitlelerle
buluşturduğumuzda, bu kentin
doğal ve tarihi dokusunu koruyabilmesine hizmet edecek,
kültür turizminin gereklerini de
yerine getirmiş olacağız.
Bin yıllar öncesinde doğal afetler ve savaşlarla yok olmasına
rağmen on kat üst üste kurulan
bir kent söyleyebilir miyiz Troia’dan başka.
Adalarda egemen olan Akdeniz mutfağının yerini Anadolu
yakasında Ege mutfağının
aldığını görürüz. Zeytinyağı ve
balık ağırlıklı mutfak kültürü,
içlere doğru yerini, hayvansal
ürünlere bırakır. Öyle ki, Biga,
Lapseki ve Ezine’ye yolunuzu
düşürdüğünüzde etin, sütün ve
peynirin, başkentiyle karşılaştığınızda şaşırmamalısınız.
Zeytin ağacının adeta kutsandığı bu bölgede, Osmanlı
kültürünün önemsediği çınar
ağacının da ayrı bir yerinin
olduğunu söyleyebiliriz.
Türkülere konu olmuş Aynalı
Çarşı’sından çok daha büyük ve
tanınmayı bekleyen, kentin eski
dokusunun kalbi Yukarı Çarşı
ziyaretçilerini bekler bütün
dinginliğiyle. Mimari dokusunu
uzaklardan gelecek ziyaretçileri için saklayan kent merkezi,
dünyada eşine az rastlayacağımız bir hoşgörü ile ağırlamayı
bekliyor misafirlerini.
Kültürel anlamda içine kapalı
yaşam anlayışı, Türkiye’nin
EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE
13
sakin kentler arayışında ilk büyük örnek olma
konumunu kazandırıyor Çanakkale’ye.
Türkiye’nin, rüzgâr enerjisi potansiyelinde birinci sırada yer almasına ve kurulu rüzgâr güllerine
rağmen, bu bölge henüz değerlendirilmeyi bekliyor.
Termal kaynaklarda, Avrupa’nın en büyüğünün,
Türkiye olduğu kabul ediliyor. Bu büyüklükte çok
sayıda termal kaynağıyla, termal turizm etkin yer
edinebilecek birikimlere sahip Çanakkale. Güneş, deniz ve kumsallarıyla, yeşil sahilleri, ödüllü
koyları ile insanı kendisine çeken çok yönlü turizm
potansiyelini açıyor dünyaya.
Müzeleri, ören yerleri, kazı alanları, Unesco Dünya
Miras listesinde yer alan Troia antik kenti ve Birleşmiş Milletler Milli Parklar Tarihi Alanlar listesindeki Gelibolu Tarihi Milli Parkı ile yeni ve köklü
bir kültür turizmi hamlesine ihtiyaç duyuyor. Kıyı
turizminin yanında alternatif turizm potansiyeli de
yüksek olan bölgelerden birisi Çanakkale. Ekoturizm, gençlik turizmi, spor turizmi, termal turizm,
sualtı dalış ve sörf turizminin birlikte yapılabildiği
eşsiz bir coğrafyada bulunduğunuzu hissettiriyor
size Çanakkale.
14
ÇANAKKALE
EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE
15
TARİHE VE
DOĞAYA SEYAHAT
Avrupa ile Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve
kendi adıyla anılan boğazın kıyısında kurulan
Çanakkale, Türkiye’nin kuzeybatısında, Trakya’da
Gelibolu Yarımadası, Anadolu’da Biga Yarımadası
toprakları üzerinde yer almaktadır. 60.2 kilometre
kıyı uzunluğuna sahip, Anadolu’nun en batı noktası
olan Baba Burnu ile Türkiye’nin en batı noktası
Gökçeada’daki İnce Burun, ilin sınırları içerisinde
yer almaktadır. Çanakkale’nin Anadolu toprakları,
antik dönemde “Troas” olarak adlandırılan Biga
Yarımadası’nı kapsamaktaydı. Kazdağı 1767 metre
ile en yüksek dağıdır. Çanakkale’ye bağlı on iki ilçe
arasında merkezden sonra en büyük ilçe Biga, en
küçük ilçe ise hiç köyü olmayan Bozcaada’dır.
Topraklarının yüzde elli dördü ormanlardan oluşan,
kıyı ilçelerinde ve adalarda iklimin hemen hemen
aynı olduğu, daha çok Akdeniz iklimine paralellik göstermekle birlikte, yılın büyük bölümünde
16
ÇANAKKALE
Boğazı’nı geçerken, boğazın her
iki yakasında hemen her mevsim yemyeşil doğayla baş başa
ilerlerken, boğazdan çıktıklarında sağa veya sola devam
ettiklerinde, eşsiz koylarla
karşılaşırlar.
rüzgârlı günlerin yaşandığı bir
coğrafyaya sahiptir.
Çanakkale’ye İstanbul, İzmir
ve Bursa yönlerinden ulaşabilirsiniz. İster boğazdan transit
geçin, ister karayoluyla seyahat
edin, büyüleyici manzaralar
size eşlik edecektir. Deniz
yolunu kullananlar, Çanakkale
Karayoluyla İzmir yönünden
hareket ettiğinizde, ister Edremit’ten Kazdağları’na yolculuk
edip Kalkım’a ulaşırsınız, ki bu
bölge av turizminin de merkezidir. İsterseniz sahil yolunu
izleyerek Ayvacık’ın meşhur
sahil beldesi Küçükkuyu’ya,
oradan da sahili takip ederek
eşsiz doğa görüntüleriyle Kadırga Koyu’na ulaşırsınız.
TARİHE VE DOĞAYA SEYAHAT
17
Burada da tercih yapmak durumunda kalırsınız:
Assos’taki antik limana inebilir veya yukarıya
doğru Behramkale’ye çıkabilirsiniz. Burada tarihi
doku ve doğal güzellikleri izlerken kendinizi başka
zamanlarda hissedersiniz.
Sahili takip ederek Sivrice fenerine, “Sokakağzı”na
devamla Gülpınar, Babakale, Tuzla kaplıcasına ulaşırsınız. Ezine’nin, Tavaklı İskelesi sahilinde rüzgâr
sörfü yapabilir, Kestanbol Kaplıcası’na gidebilirsiniz. Eskiden Bozcaada gemilerinin kalktığı eski
Bayramiç Ayazma
Odunluk İskelesi’nde mola verebilirsiniz. Geyikli’den hareket edip Ezine’ye, sırasıyla Bayramiç’e
oradan Evciler Köyü ve Kazdağları’ndaki Ayazma
mesire alanına uzanabilirsiniz.
Dönüşte Geyikli’den günübirlik veya uzun süreli
tatil düşünüyorsanız, Bozcaada’nın sakin ve doğal
güzelliklerini yakalayabilirsiniz.
18
ÇANAKKALE
Bayramiç
Yola revan olduğunuzda Kumburun, İntepe ve Gençlik Kampı’nın da bulunduğu Güzelyalı sahilini gördükten sonra,
tarihi ve doğal haşmetiyle sizi
bekleyen Çanakkale’de mola
verebilirsiniz. Kenti gezmek
veya yeni alternatif güzergâhlara program yapmak için, buna
ihtiyacınız olacak.
Kent merkezinden karşıya Eceabat veya Kilitbahir’e geçebilir
veya deniz yoluyla yeni ufuklara açılabilirsiniz. Çanakkale’ye
gelenlerin Gelibolu Yarımadası’na geçmeleri ve Birinci
Dünya Savaşı’nın yaşandığı
mekânları ziyaret etmeleri
öncelikli tercihlerinden biridir.
Tarihi yarımadaya çıktığınızda
sola Abideler’e gidebilirsiniz
veya Eceabat’tan sağa doğru
sahili takip ettiğinizde önce
Gökçeada feribotunun kalktığı
Saroz Körfezi Kabatepe limanı
girişine, devam ettiğinizde de
Gelibolu’ya ulaşırsınız. Burada
da Hamzakoy ve Güneyli
doyumsuz güzelliğiyle sizi
karşılar.
Çanakkale’den Lapseki yönüne
devamla, Lapseki’ye ulaşırsınız.
Seyahatinizi sürdürdüğünüzde
Dalyan ve Çardak üzerinden
Karabiga sahiline ve Çanakkale’nin son ilçesi Biga’ya
varırsınız. Burada bir program
yaparak, Çanakkale’nin denize
kıyısı olmayan üç ilçesinden
önce kaplıcalarıyla ve seramik fabrikalarıyla ünlü Çan’a,
Kazdağları’nın kuzey yamaçlarında zengin bitki örtüsü ve
ormanlarıyla ünlenen Yenice’ye
ya da Kazdağları’nın güney
eteklerindeki Bayramiç’e
ulaşarak seyahatinize devam
edebilirsiniz.
İstanbul yönünden gelişlerde,
Gelibolu Yarımadası’ndan,
Ankara-Bursa istikametinden
gelişlerde ise Biga’dan giriş
yaparak yukarıda verilen gezi
planının tersi yönünde ilerleyerek unutulmayacak bir seyahate imza atarken, deniz, kum
ve güneşin yanında; tarihin
yeniden yazıldığı bir coğrafyada kahramanlar, tanrılar ve efsanelerin ışığında eşsiz bir tatil
yapabilirsiniz. Kent sınırlarına
girdiğinizde, seyahatiniz hangi
yönden başlamış olursa olsun
Çanakkale merkeze vararak
kentin kültürel, tarihi ve doğal
güzelliklerine ulaşırsınız.
TARİHE VE DOĞAYA SEYAHAT
19
TARİH ÖNCESİ
DÖNEMLERDE
ÇANAKKALE
Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir
köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın
yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi
çağların başlangıcına kadar, önemli
kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Bin yıllar
boyunca farklı toplumların egemenliğinde
kalmış olması, mimarisinde ve günlük
yaşamda oluşturduğu çok renkli mirasın
farklı izlerini yansıtmaktadır.
20
ÇANAKKALE
Troia
Neolitik Dönem
(Yeni Taş Çağı)
İnsanların yerleşik hayata
geçerek, hayvancılık ve tarım
yaptıkları neolitik dönem
(M.Ö. 8000-5500) insanlık
tarihi açısından “Neolitik
Devrim” olarak adlandırılır.
Bu döneme ait köy yerleşimlerinin varlığı Anadolu’nun her
bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’de bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi Ayvacık ilçesi,
Bademli Köy yakınlarındaki
yüksek doğal bir tepe üzerinde
yer alan Coşkuntepe’dir. Burada
yaklaşık olarak M.Ö. 6000
yıllarında yaşamlarını, özellikle balıkçılık ve hayvancılıkla
sürdüren bir halkın var olduğu
ortaya çıkmıştır. Aynı tarihlerde Gelibolu Yarımadası’nda
Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla
mevkiileri ve Gökçeada’da
Uğurlu/Zeytinli mevkiinde
M.Ö. 6000 tarihli ilk köy yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir.
Kalkolitik Dönem
(Bakır Çağı)
Kalkolitik dönemi temsil eden
yerleşimler yaklaşık olarak
M.Ö. 5000 civarında iskân gören Kumtepe, Beşik-Sivritepe
ve Gülpınar’dır.
TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ÇANAKKALE
21
Tunç Çağı
Yaklaşık olarak M.Ö. 3000 ve
1200 yılları arasını kapsayan
tunç çağı, Çanakkale bölgesinde en iyi Troia yerleşimi
ile temsil edilmektedir. Üst
üste on ayrı yerleşim katının
oluşturduğu bir höyük görünümündeki Troia, Ege Denizi’ni Marmara ve Karadeniz
dünyasına bağlayan önemli bir
noktada yer almaktadır.
Bu açıdan M.Ö. 3000 ortalarına doğru burada belirli bir
merkezi otoriteye sahip politik
bir gücün ortaya çıktığını görüyoruz. Örneğin, Schliemann
tarafından bulunan ve uzun
yıllar efsanevi Troia Kralı Priamos’un hazinesi olarak bilinen
altın buluntuların aslında daha
önceki bin yılda Troia II’de
ortaya çıkan soylu sınıfa ait
olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık
beş metreye varan sağlam sur
duvarlarına sahip bir yerleşim
olması, Troia’nın ne kadar
güçlü bir tunç çağı yerleşimi
olduğunu doğrulamaktadır.
Troia
22
ÇANAKKALE
Troia’da ele geçen ve yaklaşık M.Ö. 1200 tarihli mühür
üzerindeki Hint-Avrupa dilinin,
Anadolu grubuna ait olan Luwi
dilindeki yazıt, Çanakkale bölgesinde bilinen ilk yazı örneği
olarak kabul edilebilir. Hitit
çivi yazılı belgelerinde bahsedilen Wilusa’nın Troia kentini
veya Troas bölgesini nitelediği
bilinmektedir. Diğer bir deyişle
Troia yerli bir Anadolu toplumu
olarak algılanmaktadır.
Çanakkale’de Troia dışında, çok
sayıda tunç çağı yerleşimi daha
bulunmaktadır. Bunlara örnek
olarak Kumtepe, Hanaytepe, Beşiktepe, Larissa, Tuzla ve Külahlı
verilebilir. Çanakkale’nin doğu
kesimlerinde Çan, Biga, Bayramiç ve Yenice civarında da tunç
çağı yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. (Örneğin Pekmezli,
Üyücükler, İkizce gibi).
Troia
23
TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ÇANAKKALE
ANTİK ÇAĞLARDA
ÇANAKKALE
Demir Çağı
Hitit İmparatorluğu’nun 1190
yıllarında son bulmasıyla tunç
çağları yerini demir çağa bırakır ki, bu dönemde Anadolu’da
birtakım yerli Anadolu halkları
egemenlik sürerler. Bunlardan
birisi olan ve sonraları Çanakkale bölgesini de egemenlikleri
altına alan Lydia Krallığı’dır.
M.Ö. 1200 civarında Çanakkale
bölgesinde Troia savaşlarının
başlaması ile Akhalar bölgeye
gelmişlerdir.
24
ÇANAKKALE
Çanakkale’de
Koloni Şehirleri
M.Ö. 750-550 yılları arasındaki iki yüz yıllık Helen kolonizasyonu sonunda, çoğu deniz
kıyısında olmak üzere bölgede
Helen ticaret kolonisi olarak
çok sayıda şehir kurulmuştur.
Miletoslular tarafından kurulan Parion, Priapos, Abydos;
Aioller tarafından kurulan
Sestos, Assos, Dardanos; İonlar
tarafından kurulan Hamaksitos; Kolophonlular tarafından
kurulan Lampsakos bu koloni
şehirlerinden bazılarıdır.
Priapos
Lidya Hâkimiyeti
Çanakkale bölgesinde M.Ö. 7.
yüzyılın ilk yarısından itibaren ise Lidya Devleti’nin bir
hâkimiyet oluşturduğunu ve
bu dönemde Lidya kralının izni
ile koloni kentler kurulduğunu
görüyoruz. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına doğru Atina’nın Persler ile yapmış olduğu Salamis
Savaşı’nı kazandıktan sonra,
yönünü bu bölgeye çevirdiğini
biliyoruz.
Aleksandreia Troas
ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE
25
Pers Hâkimiyeti
Helenistik Dönem
Çanakkale bölgesi M.Ö. 6.
yüzyıl ortalarında Pers egemenliğini tanımıştır. İki büyük
Pers imparatoru olan Dareios
ve Kserkses, Troas bölgesini
daima Avrupa’ya ulaşmak için
bir kilit noktası olarak görmüşlerdir. Herodotos’a göre Hellespontos üzerinde Asya’dan
Avrupa’ya geçmek için, ilk
köprüyü yapan Pers imparatoru
Kserkses olmuştur.
M.Ö. 334 yılında Makedonya
Kralı Büyük İskender, Perslere
karşı büyük bir harekât başlatmış ve Çanakkale Boğazı’nı
geçerek Troas bölgesine gelmiş,
Karabiga yakınlarındaki Koçabaş Çayı kıyısında, ünlü Granikos Meydan Savaşı’nda Pers
ordusunu yenilgiye uğratarak,
bölgedeki Pers egemenliğine
son vermiştir.
Çanakkale Arkeoloji Müzesi
M.Ö. 4.yüzyıl başlarına gelindiğinde ise, bazı Troas kentleri
Pers egemenliğine karşı ortak
bir isyana girişmişlerdir. 387
yılında imzalanan Antialkides
Barışı ile Perslere tamamen
teslim olmuşlardır.
26
ÇANAKKALE
M.Ö. 323 yılında Büyük İskender’in ani ölümü üzerine
generalleri iktidar kavgalarına tutuştuklarında, onlardan
birisi olan Antigonos M.Ö. 323
sonrasında Çanakkale bölgesini
yönetimi altına almıştır. Bölgede fazla nüfusa sahip olmayan,
küçük, güçsüz ve dağınık halde
bulunan kentler bir araya getirilerek, Antigonia (Aleksandreia Troas) adı altında büyük
bir kent kurulmuştur. Ancak
Çanakkale bölgesinin yönetimi
İpsos Savaşı’ndan (M.Ö. 301)
sonra tekrar değişmiş, yönetim doğudaki Antigonos’tan
batıdaki Lysimakhos’un eline
geçmiştir.
M.Ö. 3. yüzyılın başlarında, Balkanlar’da ekonomik
zorluklar içinde kalmış olan
Galatlar, M.Ö. 280 yılında
Çanakkale Boğazı’nı geçerek
bölgeye egemen olmuşlar, ancak burada fazla kalamayarak
doğuya yönelmişlerdir. Aynı
dönemlerde Bergama Krallığı
da kurulmuştur. Bölge ise M.Ö.
280-188 yılları arasında Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır.
M.Ö. 190 yılında Romalılar ile
Seleukos kralı III. Antiokhos
arasında Magnesia’da yapılan
savaştan sonra, savaşın galibi
Romalılar bölgeyi bu başarının
kazanılmasında kendilerine
yardımcı olan Bergama Kralı
II. Eumenes’e ( M.Ö. 197-150 )
vermişlerdir.
vermişler, hatta merkezlerini
Aleksandreia Troas kentine
taşımayı bile düşünmüşlerdir.
Roma İmparatorluğu’nun 395
yılında ikiye ayrılmasından
sonra Çanakkale bölgesi Doğu
Roma İmparatorluğu’nun ya
da diğer adıyla Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında
yönetilmiştir. İmparator Justinian, Sestos’ta boğazın geçişini
kontrol altında tutmak için, bir
kale inşa ettirmiştir.
Roma Dönemi
Bergama Kralı III. Attalos’un
krallığını M.Ö.133 yılında bir
vasiyetname ile Roma İmparatorluğu’na bırakması üzerine,
Çanakkale bölgesi de Roma
eyalet sistemi içerisine alınmış
ve Asia eyaletine bağlanmıştır.
Soylarını Troia’ya bağlayan
Romalılar bölgeye çok önem
ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE
27
28
ÇANAKKALE
Çanakkale
Arkeoloji
Müzesi
29
Çanakkale’de
Türk Hâkimiyeti
Bölgede Türklerin görünmesi Doğu Roma İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır. Anadolu’nun on
birinci yüzyılda Türkmen boylarının yerleşimine
açılması ile Türkmenler Ege’ye kadar ulaşmıştır.
On dördüncü yüzyıl başlarında Anadolu Selçuklu
Devleti yıkılınca Ege kıyılarına kadar uzanmış ve
Çanakkale yöresine de yerleşmeye başlamışlardır.
Türklerin bölgede askeri güç olarak tekrar görülmesi 1095’de Çaka Bey’in Nara Burnu önlerine
kadar ilerlemesi ile başlamıştır.1097’de Haçlıların
İznik’i alması ile Anadolu içlerine çekilen Anadolu
Selçukluları, Haçlıların çekilmesinden sonra üst
üste akınlar düzenleyerek kaybettikleri yerleri geri
alarak, Çanakkale yöresine kadar ilerlemişlerdir.
Beylikler döneminde de Karesi Beyliği’nin sınırlarını Çanakkale’ye doğru genişlettiğini görüyoruz.
Kumkale Tarihi Türk Mezarlığı
30
ÇANAKKALE
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
Çanakkale Boğazı’nda Türk hâkimiyeti Osmanlılar zamanında oluşmuştur. 1345’te Karesi Beyliği
topraklarının büyük bölümü, Osmanlı topraklarına
katılsa da Çanakkale Boğazı üzerindeki Osmanlı
hâkimiyeti 1354 yılında Süleyman Paşa’nın Gelibolu Kalesi’ni fethi ile gerçekleşmiştir. Ardından
da 1356’da Gelibolu’dan sonra, Tekirdağ’a kadar
Rumeli kıyıları fethedilmiştir. I. Murat döneminde
Anadolu kıyılarının tamamı Osmanlı hâkimiyetine geçmiş, fakat boğazın tamamen kontrolü Fatih
Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra, boğazın en dar yerine 1462’de inşa ettirdiği kalelerden
sonra gerçekleşmiştir. Boğaz bu tarihten itibaren,
hem İstanbul’un savunmasını üstlenmiş hem de
Karadeniz – Akdeniz geçişi ile ilgili hâkimiyet planlarının kilidini teşkil ederek sürekli askeri önemini
korumuştur.
Gelibolu Süleyman Paşa Türbesi
ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE
31
ÇANAKKALE
KENT MERKEZİ
Çanakkale kent merkezi, tarihi
varlığını İstanbul’a borçludur.
Fatih Sultan Mehmet 1453’te
İstanbul’u fethettikten sonra,
şehrin güvenliğinin Çanakkale
Boğazı’na bağlı olduğunu fark
etmiş ve boğaza giriş çıkışları
kontrol edebilmek amacıyla,
boğazın en dar yerine karşılıklı iki kale inşa ettirmiştir.
Boğaz’ın Asya yakasında
1462-1463 yılında inşa ettirilen
kaleye Kala-i Sultaniye, Avrupa
yakasındakine Kilidül Bahir adı
verilmiştir.
Kala-i Sultaniye’nin inşa
edildiği tarihte bu bölgede bir
yerleşim mevcut olmayıp en
yakın yerleşme, kentin kuze-
32
ÇANAKKALE
yinde kalan Abydos ve Nara
bölgesinde bulunmaktaydı.
Kalenin inşasından sonra,
görevliler ve Rumların gelmesiyle yeni yerleşim oluşmuştur.
Osmanlı’nın son döneminde
Kala-i Sultaniye ismiyle birlikte, kalenin çanağa benzemesine
izafeten halk tarafından verilen
Çanakkale adı da kullanılmaya başlanmıştır. Kente adını
veren kale de Çimenlik adıyla
anılmıştır.
On beşinci yüzyılda Osmanlı’nın Akdeniz’e açılan kapısı
olan kentte ticari ve ekonomik
faaliyetlerin artmasıyla Çanakkale bir liman kenti özelliği
kazanmıştır.
Merkezdeki Kafeler
Bu dönemde İspanya’yı terke
zorlanan Musevilere, Osmanlı’nın kapılarını açmasıyla,
buradan gelen Yahudilerin
bir bölümü de Çanakkale’ye
yerleştirilmiştir. Aynı dönemde
kent merkezine, kendi ülkeleri
ile ticari ilişkileri yönlendirmek
üzere Avrupa’dan gelen ticari
ataşeler de yerleşmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun
çöküşü ile Ege adalarında, Kırım’da, Balkanlar’da yaşayan ve
tehlike altındaki Müslümanların Anadolu’daki Osmanlı
şehirlerine göçleri sırasında,
Çanakkale önemli sayıda göç
almıştır.
Osmanlı’nın tarih sahnesindeki son zaferi olan 1915 Çanakkale Savaşları süresince, İtilaf
donanmasının top mermilerine
hedef olmuş, 1918 ile 1923
yılları arasında İstanbul ile
birlikte İngiliz işgali altında
kalmıştır. İşgal dönemi sonrası 1923 yılında, imzalanan
Lozan Antlaşması’na eklenen
mübadele maddesi gereğince;
Çanakkale’deki Hıristiyan ahali
Yunanistan’a giderken, Yunanistan ve Girit Adası’ndaki
Müslüman Türklerin büyük
çoğunluğu da Çanakkale’ye
yerleşmiştir. Mübadele dönemi,
kent nüfusunun adeta dönüşümüne neden olmuştur.
ÇANAKKALE KENT MERKEZİ
33
Cumhuriyet Dönemi
Biga ve Gelibolu yarımadalarını
kapsayan Çanakkale, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla
birlikte il olmuştur. Çevredeki
büyük yerleşimlerin ilçe yapılmalarıyla yeniden şekillenmiş,
Biga Yarımadası ile Gelibolu
Yarımadası’nın, Çanakkale’ye
bağlanmasıyla da iki yaka arasında yakın işbirliği kurulmaya
başlamıştır.
1950’li ve 1960’lı yıllar, gelişmenin önünün, merkezi hükümet teşvikleriyle açıldığı bir
dönem olmuştur. 1970’ler ise iç
göç ve kentleşmenin hemen her
alanda yaşandığı bir dönemdir.
1980’li ve 1990’lı yıllar mevcut
(doğal-tarihi-kültürel) değerlerin farkına varıldığı, Troia’nın
hem milli park hem de dünya
kültür mirası olduğu dönemdir.
1992 yılında kurulan üniversitenin, kentin önemli aktörleri
arasına girmesiyle de, üniversite kent ilişkileri gündemden
düşmeyecek şekilde gelişir ve
özümsenir.
Kordon’da Mısırcılar
34
ÇANAKKALE
2000’li yıllar, yeni bir sürecin
başlangıcıdır. 2010’lu yıllarda
kent, büyümesini sürdürürken,
üniversite sayesinde insan
yapısı değişir. Bir zamanlar
emekli şehri olarak anılan Çanakkale’de günümüzde her dört
kişiden birisi gençtir. Sosyal
mekânlar gençlerin ihtiyaçlarına göre şekillenmeye başlarken,
Kordon kafelerle dolar, Fetvane
Sokak, kitapçıların ve eğlence
yerlerinin mekânı olur. Kentin
farklı yerlerindeki bazı tarihi
mekânlar ve evler restore edilip
yeni işlevler kazandırılarak,
Çanakkale’nin kültür hayatına katılırlar. Mavitay Çocuklar
Evi, Çanakkale Yazar ve Sanatçı
Evi, Çanakkale Evi binası gibi,
yapılar bu tarihi mekânlardan
bazılarıdır.
Cumhuriyet Meydanı
ÇANAKKALE KENT MERKEZİ
35
ÇANAKKALE
BOĞAZI
İstanbul Boğazı ile birlikte
Asya ve Avrupa kıtalarını
birbirinden ayıran Çanakkale
Boğazı’nın, üçüncü jeolojik zamanın sonunda meydana gelen
bir çöküntü ile oluştuğu, bilim
adamları tarafından kabul
edilmiştir. Çok özel bir coğrafya
olan Çanakkale Boğazı, Ege
Denizi ile Marmara Denizi’ni
birleştiren doğal bir su yoludur.
Çanakkale Boğazı’nın uzunluğu altmış sekiz kilometre olup
İstanbul Boğazı’nın yaklaşık
iki katıdır. Boğazın kuzeyde,
Marmara Denizi girişinden
Nara Burnu’na kadar kıyıları birbirine paralel ve açıktır.
Nara Burnu’nda daralarak
36
ÇANAKKALE
güneye yönelir. Boğazın en
geniş yeri Erenköy Koyu ile
Tengerdere ağzı arasında yaklaşık 7000 metre, en dar yeri
ise 1250 metre ile Kilitbahir
ve Çimenlik kaleleri arasıdır.
Ortalama derinliğin elli-altmış
metre olduğu boğazın, en derin
yeri ise yüz altı metre ile Çanakkale-Kilitbahir arasındadır.
Boğazda birisi üstten Marmara’dan Ege’ye, diğeri alttan ve
tersine Ege’den Marmara’ya
doğru iki tür akıntı vardır.
Bölgede kuzey (Yıldız) ve
kuzeydoğu (Poyraz) rüzgârları
yılın dokuz ayı eser. Çanakkale
Boğazı hidrolojik yapısından
dolayı, çok sayıda balık türü,
Boğaz Manzarası
kabuklu ve yumuşakçaların
yaşamasına ortam sağlayan
önemli bir bölgedir. Bu yönüyle
özellikle lüfer, palamut, kolyoz
ve orkinos gibi balık türlerinin
göç yolu olduğundan, balık avcılığı için de cazip bir bölgedir.
Ayrıca çok sayıda savaş batıklarının bulunmasından dolayı
da özel bir yere sahiptir.
Boğazın Savunması:
Kaleler
niye) ve Kilitbahir kaleleridir.
1661’de boğazın Ege girişine iki
kale daha inşa edilir. Bunlar
Anadolu yakasında yer alan
Kumkale ve Rumeli yakasında
yer alan Seddülbahir kaleleridir. 1817-18 yıllarında Sultan II.
Mahmut döneminde boğazın
genişleyerek kuzeydoğuya
yöneldiği kısımda, Anadolu
yakasındaki Nara Burnu’nda,
Nara Kalesi ile Rumeli yakasında Bigalı Kalesi inşa edilmiştir.
Çanakkale Boğazı’na savunma
amacıyla yaptırılan ilk kaleler,
1462-63 yıllarında inşa edilen
Çimenlik Kalesi (Kala-i Sulta-
ÇANAKKALE BOĞAZI
37
Nara Burnu
Çimenlik Kalesi
Kumkale
1462-63 yıllarında Fatih Sultan
Mehmet tarafından boğazın
en dar yerine yaptırılan iki
kaleden birisi olan Anadolu
yakasındaki Çimenlik Kalesi
(Kala-i Sultaniye), günümüzde
Deniz Müzesi’ne ev sahipliği
yapmaktadır. Dış ve iç kaleden
oluşan kalenin bahçesinde
baruthane binasının yanında,
Fatih Sultan Mehmet ve Sultan
Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve kendi adlarıyla anılan
iki cami yer almaktadır. 18
Mart 1915 günü, İngiliz gemisi
Queen Elizabeth’ten atılan ve
kuzey sur duvarında açtığı iki
metrelik delik içinde patlamadan kalan top mermisi düştüğü yerde korunmaktadır. İç
kalenin giriş kapısının solunda
duvara monte edilen mermer
koltuğun, yakınındaki Abydos
antik kentinden getirilerek burada kullanıldığı bilinmektedir.
Çanakkale Boğazı’nın Ege
denizine açılan kısmında karşılıklı olarak yapılan ve Anadolu
yakasında 1661 yılında tamamlanan Osmanlı kalesidir.
38
ÇANAKKALE
Nara Kalesi
Abydos kentinin kalıntılarının da bulunduğu Nara Burnu
üzerindeki kalenin, III. Selim
döneminde başlanan inşası,
ancak II. Mahmut döneminde
tamamlanmıştır. Bundan dolayı yapılar Mahmudiye kaleleri
olarak anılırlar. Kitabesindeki
hicri 1234 tarihi 1817-18 yıllarını vermekte olup, günümüzde
askeri bölge içerisinde kalmaktadır.
Çimenlik Kalesi
39
ÇANAKKALE BOĞAZI
Ferdinand Keller - Hero’nun Leandros’u Bulması - 1892
40
ÇANAKKALE
Boğazın Efsaneleri:
Boğazda bir Aşk Hikâyesi
(Hero ile Leandros)
Çanakkale Boğazı yüzyıllardır söylenerek günümüze kadar taşınmış mitolojik öyküleriyle de ayrı
bir yere sahiptir. Bunlardan Hero ile Leandros’un
öyküsünü bize en güzel M.S. 400’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Romalı ozan Mousaios anlatır.
Bunun için, öyküyü Bilge Umar’ın yaptığı çeviriyi
esas alarak Mousaios’tan özet olarak aktarıyoruz:
“Çanakkale Boğazı’nın en dar olduğu yerde; biri
Anadolu topraklarında günümüzdeki Nara Burnu’nda
Abydos, diğeri karşıda Trakya kıyısında Sestos diye iki
şehir vardır. Leandros Abydos’ta, Hero ise Sestos’ta
rahibe olarak Aşk Tanrıçası Aphrodite’nin tapınağında
yaşarmış. Her yıl mayıs ayında tapınakta yapılan Adonis törenlerine giden Leandros orada gördüğü Hero’ya
yıldırım aşkıyla tutulur.
Önceleri iki kıtayı ayıran boğaz, iki sevgilinin aralarındaki sevgiye engel olamaz. Leandros her gece
boğazı yüzerek geçer, sevgilisiyle bütün gece hasret
giderdikten sonra, sabah geri dönermiş. Hero da sevgilisine Sestos’taki kulenin tepesinde yaktığı fenerle
yol gösterirmiş. Yaz ayları boyunca iki sevgilinin bu
buluşmaları sorunsuz devam etmiş. Ancak yaz geçmiş,
boğazda dondurucu poyrazlar esmeye başlamıştır. Bir
gece fırtına daha sert esmiş, Hero’nun elindeki meşaleyi
söndürmüştür. Dağ gibi yükselen dalgalar, Leandros’un
çırpınan gövdesini döve döve Sestos’tan çok ötelere sürükleyerek, sabaha karşı cansız bedenini Sestos kıyılarına atmıştır. Hero ise, sönen meşalesini yeniden yakıp,
bitkin ellerinde tutuyordu. Kıyıya çarpan sevgilisinin
cansız bedenini görünce ölümde de olsa ona kavuşmak
için, hiç düşünmeden kendini denize atmıştır.”
ÇANAKKALE BOĞAZI
41
42
ÇANAKKALE
Priapos
Antik Kenti
ÇANAKKALE BOĞAZI
43
Hellespontos
Çanakkale Boğazı’nın antik adının nereden geldiğini
gösteren efsane Helle’ninkidir.
Boğazın adı antik çağlarda
Hellespontos, yani “Helle’nin
Denizi”dir. Helle’nin efsanesi
özetle şöyledir: “Troia öncesi bir
kuşaktan olan Argonotlar (Argo
Gemicileri) Yunanistan’dan
kalkıp Karadeniz’in Kolkis (Gürcistan) ülkesinde Altın Post’u
aramaya giden kahramanlar
grubudur. Argonotların aradığı
ünlü Altın Post, bir zamanlar
Kral Athamas ile Bulut Tanrıçası
Nephele’nin çocukları olan Phrik-
sos’la Helle’yi üvey annelerinin
hışmından korumak için sırtına
alıp, Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkis ülkesine kaçıran,
kanatlı koçun pöstekisidir. İki
kardeş, bu seyahat sırasında tam
boğazın üzerinden geçerlerken,
Helle koçun üzerinden düşerek
boğazın sularında kaybolur. Ondan sonra boğazın adı Hellespontos olur, yani Helle’nin denizi. Bu
olaydan sonra Phriksos yoluna
devam ederek Kolkis’e varır ve
Kral Aietes’e tanrılara kurban
ettiği koçun altın postunu verir.”
Antik Kentler
Çanakkale ve civarında, iki
yüz dört tescilli SİT alanı
bulunmaktadır. Bu alanlarda
bulunan antik yer ve kentlerin
bazılarının kazıları yapılmış
olup tarihleri hakkında yeterince bilgi sahibi olunmuşsa da
birçoğunun sadece isim ve yerleri bellidir. İl sınırları içerisinde toprağın korumasında, gün
ışığına çıkacağı günü bekleyen
bu kentlerden bazıları Pionia,
Gargara, Antandros, Lamponia,
Polymedion, Armatos, Khrysa, Hamaksitos, Babakale,
Tragasaion, Neandria, Larisa,
44
ÇANAKKALE
Kolonai, Segeion, Ophrynion,
Dardanos, Akhilleion, Aianteion, Rhoeteion, Abydos, Arisba,
Perkote, Lampsakos, Tenodos,
İmbros, Abarnis, Paisos, Kolonai, Priapos, Kokylis, Skepsis,
Gergithion, Kebrenê gibi antik
kentlerdir.
Haklarında yeterli bilgi bulunmayan bu kentler, araştırılacakları günü beklerken,
Aleksandreia Troas, Assos, Parion, Troia gibi önde gelen antik
kentler bizlere bölge hakkında
bir referans sunarlar.
Neandria
45
ÇANAKKALE BOĞAZI
ÇANAKKALE
YAKIN ÇEVRESİ
ANTİK MİRASINA
YOLCULUK
Abydos Antik Kenti: İlk
Boğaz Köprüsü
Kent bugünkü Nara Burnu’nun
bulunduğu bölgededir. Abydos’un adı Homeros destanlarında geçmesine rağmen antik
kaynaklar kentin M.Ö. 670
yılında Miletos’un kolonisi
olarak kurulduğunu aktarırlar.
M.Ö. 546 yılında Pers egemenliğine giren kent, Pers kralı Dareios (Darius), İskitlere karşı
yaptığı seferden dönerken M.Ö.
511’de Sestos’tan Abydos’a
geçmesi ile de ünlüdür. M.Ö
483 yılında Pers Kralı Kserkses
isyan eden İonya şehirlerine
yardım eden Yunanistan’ı ele
46
ÇANAKKALE
geçirmek amacıyla Abydos
ile Sestos arasında bir köprü
kurdurmuştur.
Büyük İskender’in, M.Ö. 334
baharında Sestos’a (Akbaş
Limanı) gelerek, Boğazı geçip,
Biga yakınlarında Granikos
Savaşı’nda Persleri bozguna
uğratmasıyla, diğer Anadolu
kentleriyle birlikte, Abydos da
Pers egemenliğinden kurtulmuştur. M.Ö. 188 yılında Pergamon Krallığı sınırları içinde
yer alan Abydos, bu krallığın
vasiyet yoluyla Romalılara
bırakılması ile Roma’nın hâkimiyeti altına girmiştir. Bizans
döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olan Abydos, bu
Dardanos
dönemde başkent Konstantinopolis’in anahtarı konumundan
dolayı, güçlü sur duvarları ile
güçlendirilmiştir.
Dardanos Kenti
ve Tümülüsü
Günümüzde Dardanos dendiğinde, aklımıza Çanakkale’nin
sayfiye yeri gelmekle birlikte, antik çağlarda önemli bir
yerleşim yeridir. Dardanos
Tümülüsü Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesinin Dardanos
Kampüsü sınırları içindedir.
Dardanos kenti adını, Homeros’a göre Tanrı Zeus’un
oğlu Dardanos’tan almıştır.
Troia kral soyunun atalarının
kenti de Dardanos olarak kabul
edilirdi. Troas bölgesinin en
erken sikke basan kentlerinden
biridir.
Dardanos, bölgenin diğer yerleşimleri gibi, zamanla Perslerle
Helenistik kralların hâkimiyetine girmiş ve M.Ö.190
yılında yeniden özgürlüğüne
kavuşmuştur. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında Troas’ı, Persler
adına yöneten Zenis ve karısı
Mania buralıdır.
Dardanos’un tarih içindeki en
önemli rolü M.Ö. 84 yılında
Romalı konsül Sulla ile Pontus
Kralı VI. Mithridates arasında
yapılan barış anlaşmasıdır.
ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK
47
Fatih Sultan Mehmet’in
İstanbul’u fethinden sonra,
Abydos ve Dardanos sakinlerinin, boğazda yapılan kalelerin
civarına taşınmasıyla, kent
boşalmış ve zamanla unutulmuştur. Antik yerleşimin yanında Dardanos adını taşıyan
Osmanlı tabyasının, boğazın
savunmasında önemli görevler
üstlenmesiyle, adı 1915 yılında
tekrar duyulmaya başlamıştır. Dardanos Tümülüsü, 1959
yılında ortaya çıkarılmış ve
kazısı tamamlanarak bulun-
Troia
48
ÇANAKKALE
tular Çanakkale Arkeoloji
Müzesi’nde, Dardanos Tümülüsü salonunda sergilenmektedir. Pişmiş toprak buluntular
içerisinde yer alan Aphrodite
heykelciği ayrı bir önem taşır.
M.Ö. 4. yüzyılın Klasik Yunan
Çağı’nın ünlü heykeltıraşlarından Praksiteles’e ait “Knidos
Aphrodite’si”nin küçük bir
kopyasıdır. Heykelcik beyaza
boyanmış, takıları altın yaldızla işlenmiştir.
Troia
Troia
Homeros’un destanlarında anlattığı Troia kentinin Akhalar
tarafından ele geçirilip, yakılıp
yıkılması sanat eserlerinde o
kadar çok işlenmiştir ki; Troia
adı dünyada Kudüs’ten sonra
en çok bilinen kent haline gelmiştir. Troia kentinin ününden
dolayı, Troas bölgesi 18. yüzyılın başlarından itibaren batılı
gezginleri kendisine çekmiştir.
Troia’da yıllardır yapılan arkeolojik kazılar efsanevi Troia
Savaşı öncesi ve sonrasında da
kentte yaşamın varlığını ortaya
koymuştur. Yılda yaklaşık beş
yüz bin ziyaretçisiyle bu antik
kent Çanakkale’de turizmin
lokomotifi durumundadır. Troia
aynı zamanda Dünya Kültür
Mirası listesine alınmış arkeolojik bir bölgedir. Şimdilerde in-
şaatı devam etmekte olan Troia
Müzesi’nin tamamlanması ile
birlikte Troia’nın daha fazla
turist çekmesi beklenmektedir
Kemerdere Roma
Su Kemeri
Kemerdere Köyü, adını dere
üzerine kurulmuş taştan yapılmış oldukça büyük ölçülerde bir kemerden alır. Roma
döneminde hamamlarda suyun
bolca kullanılmasından dolayı,
artan su ihtiyacını karşılamak
için yapılan, Kemerdere Köyü’ndeki Roma dönemi su kemeri, Troia’nın yirmi kilometre
doğusundan kente su taşıyan
sistemin bir parçasıdır. Erken
imparatorluk dönemi yapılarına benzeyen Kemerdere Su
Kemeri için, M.S. birinci yüzyıl
tarihi önerilmektedir.
ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK
49
50
ÇANAKKALE
Kemerdere
ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK
51
OSMANLI MİRASI
DİNİ MEKÂNLARA
YOLCULUK
Fatih Camisi
1462 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış, kentin en eski camisidir. Cami dikdörtgen
planlı, tek minareli, kırma çatılı ve Çanakkale’deki
Osmanlı dönemi camileri içinde en büyük olanıdır.
Müslüman mahallesi, bu caminin etrafında geliştiğinden, burada bir meydan çeşmesi ve caminin
batı yanında hazire olarak adlandırılan küçük bir
mezarlık yer almaktadır. Bu hazirede; kısa süre Osmanlı sadrazamlığı yapmış Sadrazam Hafız İsmail
Paşa’nın mezarı, mezar taşındaki kallavi kavuğu ile
diğerlerinden ayrılmaktadır.
52
ÇANAKKALE
Fatih Camisi
Arap İbrahim Paşa
(Kurşunlu) Camisi
Yukarı Çarşı’nın sona erdiği
noktada yer alan cami, kuzeydeki kapının üzerinde mevcut
mermer kitabesinden anlaşıldığına göre yanan Çınarlık
Camii’nin yerine 1867 yılında Biga sancağı mutasarrıfı
Arap İbrahim Paşa tarafından
yaptırılmıştır. Çanakkale’de
Osmanlı döneminde yapılan
üzeri kurşunlu kubbe ile örtülü
tek camidir. Bu nedenle halk
arasında adı Kurşunlu Cami
olarak söylenir.
Arap İbrahim Paşa Camisi
OSMANLI MİRASI DİNİ MEKÂNLARA YOLCULUK
53
Tıflı Camisi
Aynalı Çarşı ile Korfmann
Kütüphanesi’nin arasında yer
alan; tek minareli, kare planlı,
kırma çatılı cami Tıflı Camii’dir. Kuzey-batı köşesindeki
minarenin tek şerefesindeki
hasır örgü şeklinde işlenmiş
taş işçiliği dikkat çekicidir.
1892 yılında Sultan II. Abdülhamit zamanında inşa edilmiştir.
Yalı Camisi
Kent Müzesi’nin karşısında
yer alan Yalı Camii kare planlı,
kırma çatılıdır. Kuzey kapısının
üzerindeki mevcut mermer
onarım kitabesinden anlaşıldığına göre Tavil Ahmet Paşa tarafından yaptırılan ilk caminin
yanması üzerine 1854 yılında
Miralay Halil Bey’in gayretleriyle yenilenmiştir. Yanında çok
sayıda lahtin yer aldığı küçük
bir haziresi bulunmaktadır.
Tıflı Camisi
54
ÇANAKKALE
Yalı Camisi
Kayserili Ahmet
Paşa Camisi
Sarıçay’ın güneyinde yer alan
cami Tatarlar Camii olarak
da tanınır. 1874 yılında inşa
edildiği tahmin edilmektedir.
Sokağa bakan süslü çeşmesi ve
bahçesindeki kare planlı piramidal çatılı gösterişli türbe ile
diğer camilerden ayrılır. Çokgen
planlı türbe Hıfzı Paşa’nın kızı
Nedime Hanım’a aittir. 1904
tarihli kitabesi vardır. Çeşmenin üzerinde 1888 tarihli kitabe
ile Sultan II. Abdülhamit’in
tuğrası yer almaktadır.
Kayserili Ahmet Paşa Camisi
Surp Kevork
Ermeni Kilisesi
Zafer Meydanı’nda dikdörtgen
planı ve gösterişli cephesiyle
dikkat çeken taş yapı Aziz Surp
Kevork adına inşa edilmiştir.
On altıncı yüzyılın başında,
seksen üç Ermeni ailesinin Çanakkale’ye gelmesinin ardından
1669 yılında yapılan kilise 1691
yılında yıkılmış, ardından 1718
yılında Sultan III. Ahmet ‘in
fermanıyla yenilenmiştir. Kilise
1960’lı yıllara kadar Çanakkale çevresinde bulunan eski
eserlerin toplandığı bir depo
müze işlevi görmüştür. 19601984 yılları arasında Arkeoloji
Müzesi olarak kullanılan bina
daha sonra kültür merkezi haline getirilmiştir. 2000 yılında,
müze yapılmak üzere restore
edilmiş, günümüzde ise üniversiteye tahsis edilmiştir.
Mekor Hayim Sinagogu
Mekor Hayim Sinagogu
Çanakkale’nin Musevi mahallesi havra olarak da bilinen sinagogun çevresinde gelişmiştir.
Mekor Hayim (Hayat Kaynağı)
adını taşıyan sinagogun yüz
yirmi yıl kadar bir geçmişi
olduğu söylenir. Hafta içi mesai
saatlerinde ziyaret edilebilen
sinagogda, son yıllarda oluşan
bir gelenekle her yıl ekim ayında İstanbul’dan Çanakkale’ye
gelen bir grup Musevi, atalarının mezarlarını ziyaret ettikten
sonra, dini tören gerçekleştirmektedirler.
Surp Kevork Ermeni Kilisesi
OSMANLI MİRASI DİNİ MEKÂNLARA YOLCULUK
55
KENTİN ASKERİ
MEKÂNLARINA
YOLCULUK
Askeri Hastane
Çanakkale’nin, Cevat Paşa
Mahallesi’ndeki askeri hastane binası, 1890’lı yıllardan
günümüze yarı harabe halinde ulaşmayı başarmıştır.
Hastanenin varlığı nedeniyle
yapının bulunduğu semtin adı
halk dilinde Hastane Bayırı
Mevkii’dir. 1914 Birinci Dünya
Savaşı ve özellikle Çanakkale
Savaşı sırasında Merkez Hastanesi adı altında seyyar ordu
sağlık birimleriyle birlikte ‘Ağır
Yaralılar Hastanesi’ olarak
1916’ya kadar hizmet vermiştir.
Hastane 1915 yılında, işaretlerinin tamam olmasına ve
İngiliz haritalarında yer almasına rağmen, aynı gün iki defa
bombalanmıştır. Hastanenin
kuzeybatısında ise ‘Hastane
Bayırşehitliği’ bulunmaktadır.
Askeri Hastane
56
ÇANAKKALE
Atikhisar Kalesi
Atikhisar Kalesi
Atikhisar Kalesi
Hakkında yeterince çalışma
yapılmadığı için, sınırlı bilgi
olan Atikhisar Kalesi (Kuş Kalesi) Çanakkale’ye on kilometre
uzaklıkta Çan yolu üzerinde
yüksek ve sarp bir tepenin
üzerinde kurulmuştur. Osmanlı
yapı tekniğini taşıyan gözetleme kuleleri, surlar ve sarnıçlar
bulunan kaleye halk dilinde
Gavurhisar da denilmektedir.
KENTİN ASKERİ MEKÂNLARINA YOLCULUK
57
KENTİN KAMUSAL
VE SOSYAL
MEKÂNLARINA
YOLCULUK
Aynalı Çarşı
Tıflı Camii’ne, Zafer Meydanı’ndan girip diğer kapıdan
çıkıldığında, Aynalı Çarşı’nın
önüne ulaşılır. Ünlü Çanakkale
türküsünden dolayı Çanakkale’ye gelenlerin ziyaret etmek
istedikleri mekânların başında
Aynalı Çarşı gelmektedir.
Günümüze kadar kalabilen
orijinal kapısı ve kitabesiyle
dikkat çeken bu çarşı, türküde
adı geçen aynalı çarşı olmalıdır.
Ancak kitabesinde Aynalı Çarşı
adı geçmemektedir. Çarşının
kırmızı taştan yapılmış kapısı
kemerli olup kemerin kilit taşı,
kabartma çiçek desenleriyle
58
ÇANAKKALE
süslenmiştir. Kemerin üstünde
yer alan kitabe çarşı hakkında
bilgi veren en önemli belgedir.
Osmanlıca, İbranice ve Fransızca olmak üzere üç dillidir.
Osmanlıca kitabede günümüz
Türkçesiyle şöyle yazmaktadır.
“Adaletliliği ile tanınan Sultan
Gazi İkinci Abdülhamit Efendimiz Hazretleri’nin lütuf ve
sahip çıkmalarıyla kendine bağlı
Musevi uyruğundan İlyo Halyo
kullarının çabalarıyla yaptırılmış
ve gönülde yer tutan çarşıdır. Yıl
Hicri Muharrem 1307 (Kasım
Aralık 1889)”
Yakın zamana kadar harap durumda olan çarşı; 2007 yılında
Aynalı Çarşı
restorasyonu tamamlanarak,
Çanakkale’ye özgü hediyelik
eşya satan dükkânların yer
aldığı, turistlerin ilgisini çeken
önemli bir alışveriş merkezi
olarak kente kazandırılmıştır.
Saat Kulesi ve Su Deposu
Saat Kulesi Meydanı, Çanakkale’nin en popüler meydanıdır. İskeleden çarşıya giden
yol üzerinde olması buradaki
yaşamı daha çok hareketli
kılmaktadır. Saat Kulesi, kare
planlı, yükseldikçe daralan dört
kattan oluşmaktadır. Sultan II.
Abdülhamit’in yirminci saltanat yıldönümü olan 1896’da
Anadolu’nun pek çok kentinde
yaptırılan saat kulelerinden
birisidir. Kule 2010 yılında
restore edilirken, meydan ve
çevresi de 2011 yılında düzenlenmiştir.
Saat Kulesi’nin kitabesinde,
Çanakkale mutasarrıfı Cemil
Paşa tarafından yaptırıldığı
belirtilmektedir. Ancak kulenin
yapımına Emile Vitalis adlı bir
tüccarın katkısının olduğundan da bahsedilir. Vitalis, aynı
zamanda İtalyan fahri konsolosudur. Hastalandığında, tedavi
için Avrupa’ya gittiği ve Nice’te
öldüğü bilinmektedir. Bıraktığı
vasiyetnamede servetinden on
bin Fransız altını ile Çanakkale’de bir saat kulesi yapılmasını
KENTİN KAMUSAL VE SOSYAL MEKÂNLARINA YOLCULUK
59
ve şehre su getirilmesini vasiyet eder. Eski su deposu olarak
bilinen, belediye beton santralinin yanındaki binanın cephesindeki Osmanlıca ve Fransızca
yazılı kitabe bu konuda önemli
bir belgedir. “EMILE VITALIS A
LA VILLE DES DARDANELLES
1900” yazısının yer aldığı kitabeden, binanın Emile Vitalis
tarafından Çanakkale şehrine
armağan edildiği anlaşılmaktadır.
Tarihi Okul Binaları
Hasan Mevsuf Sokak’ta yer
alan ve okul olarak yapılan
iki görkemli bina halen bu
işlevlerini sürdürmektedir. 1923
yılında Cumhuriyet ve İstiklal
adını alan okullar 1904 yılında
Kala-i Sultaniye Rum Erkek Mektebi ve Kala-i Sultaniye Rum Kız
Mektebi olarak yapılırlar.
Nedime Hanım
Kız Mektebi
Zafer Meydanı’nda yer alan
Nedime Hanım Kız Mektebi,
Çanakkale Mutasarrıfı Hıfzı
Tevfik Paşa’nın amansız bir
hastalıktan ölen kızı Nedime
Hanım anısına 1904 yılında
yaptırılmıştır. Bir kız okulu
olarak yaptırılan bina bu işlevini çeşitli adlar altında uzun
yıllar sürdürmüştür.
60
ÇANAKKALE
Öğretmenevi Binası
Cumhuriyet Meydanı’ndaki
yapı,1892 yılında Mutasarrıf
Ziver Paşa tarafından yaptırılmış olup, uzun yıllar ortaokul,
lise ve öğretmen okulu olarak
kullanılmıştır. 2000 yılında
restore edilerek , öğretmenevi
olarak kente kazandırılmıştır
Çanakkale’nin
Tarihi Evleri
Çanakkale’de günümüze
ulaşan tarihi evlerin büyük
çoğunluğu 1800’lü yıllara aittir.
Hâkim üslup Ege ve adalar
mimarisi olup, malzemesi taş
ve tuğladır. Genellikle yola cepheli, arka bahçesi olan iki katlı,
dar cepheli, bitişik sıra evlerdir.
Bunların yanı sıra konak tipi
evlere Kordon’da rastlanmaktadır.
Bunlardan birisi mimarisiyle
dikkat çeken ve günümüzde
Sahil Sağlık Binası olarak kullanılan, İngiliz levanten Godfrey
Whitthall’in ev ve mağazasının
yerine, 1929 yılında yapılan
binadır.
Bu binanın yakınında en son
2012’de yeniden restore edilen
gösterişli beyaz boyalı bir bina
dikkat çekmektedir. Alt katı
taş, üst katı ahşap bu bina
topçu kumandanı Necip Paşa
ve eşi Habibe Hanım’a ait
konaktır. Üst katı Çanakkale
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, alt katı Çanakkale Devlet
Güzel Sanatlar Galerisi olarak
kullanılmaktadır.
Kordon’da bahsedilmesi
gereken bir başka yapı da bir
zamanlar mahfel adını taşıyan
ve Atatürk’ü de konuk eden orduevidir. Kordon dışında kentin
değişik yerlerindeki Çanakkale
Mimarlar Odası Şubesi, Çanakkale Yazar ve Sanatçı Evi,
Çanakkale Barosu, Çanakkale
Koruma Kurulu Müdürlüğü
binaları, restorasyonları yapılarak kente kazandırılan yapılardan bazılarıdır.
Çanakkale Halk Bahçesi
Kentin ortasında yer alan Halk
Bahçesi, günümüzde kentin
nefes alan akciğerleri gibidir.
1932 tarihli Çanakkale şehir
haritasında Halk Bahçesi’nin
adı “Kalvert Bahçesi” olarak
geçer. Calvert ailesinin bahçesi olduğu zamanlarda bahçe,
Sarıçay’a kadar uzanırken,
bahçenin denize yakın kısmına da İtalyan stilinde taştan
görkemli bir bina yapmışlardır.
Bina bugün Morabin Parkı olarak bilinen alanda yer almakla
birlikte, 1912 yılındaki depremde çatısı çöken bina sonraları
terk edilmiştir.
Deniz kenarından Sarıçay’a
kadar uzanan, bahçesinde, yaşları yüz yılı geçen ağaç türleri
tespit edilmiştir.
Yalı Hanı
Bir zamanlar Çanakkale’deki
çok sayıdaki hanlardan biri olan
ve 1800’lü yılların sonlarında
Yalı Hanı
yapılmış olmasına rağmen,
özgün mimarisi korunabilmiş
Yalı Hanı, Fetvane Sokağı’nın en
gözde eğlence ve kültür mekânlarından biridir. Yalı Hanı’nın
eski konuk odaları şimdilerde
sanat ve kültür faaliyetleri için
kullanılmaktadır.
Manfred Osman
Korfmann Kütüphanesi
Bir zamanlar Tekel’in tütün deposu olan bina, restore edilerek
2007 yılında Korfmann Kütüphanesi olarak açılmıştır. 2005
yılında vefat eden Troia kazıları başkanı Manfred Osman
Korfmann’ın kente bağışladığı
on bin kitaplık kütüphanesi,
Çanakkale Belediyesi öncülüğünde restore edilen bu binada
araştırmacıların hizmetine
sunulmuştur. Binanın alt katı
sergi salonu ve Troia Vakfı’nın
idari bölümleri, üst katı ise
kütüphane olarak kullanılmaktadır. Her yıl yapılan yeni
bağışlarla 20.000’i aşan kitap
sayısıyla, kısa zamanda Türkiye’nin arkeoloji alanında önde
gelen kütüphanelerinden biri
olmuştur.
KENTİN KAMUSAL VE SOSYAL MEKÂNLARINA YOLCULUK
61
KENTİN CAZİBE
MERKEZLERİNE
BİR GEZİ
İskele Meydanı
ve Kordon
Çanakkale’nin kalbi adeta
İskele Meydanı’nda atmaktadır. Asya ile Avrupa’yı ayıran
Çanakkale Boğazı bu noktadan
geçilir. Burada yer alan Turizm
Danışma Bürosu kent ziyaretçilerine her konuda yardımcı
olmaktadır. Feribottan inince
karşınıza çıkan İskele Meydanı
ve Kordon yakın zamanda yeniden düzenlenmiştir. Kordon’da,
deniz doldurularak yayaların
gezindiği alan genişletilmiş, yol
granit taşlarla kaplanmış ve
pek çok kent mobilyası konulmuştur. İskelenin önünde, 1933
62
ÇANAKKALE
yılında dikildiğini bildiğimiz
tescilli manolya ağacının hoş
bir öyküsü vardır.
Manolya Ağacının
Öyküsü
19. yüzyılın başında Girit adasında yaşayan Ali Bey çiçeklere çok meraklıdır. Doyumsuz
güzellikteki bahçesi, beyaz iri
çiçekler açan manolya fidanları
ile ünlüdür.
Türk ve Yunan hükümetleri
arasında 1923 yılında imzalanan bir anlaşmayla büyük
mübadele olarak adlandırılan
göç başlamış, sonuçta yaklaşık
bir milyon Rum Yunanistan’a,
Kordon
beş yüz bin Türk de Anadolu’ya
göç etmiştir.
Adadan gemilerle taşınan
Türklerden bir kısmı Çanakkale ve Ayvalık limanlarında
indirilmiştir. Ali Bey ve ailesi
Ayvalık’ta inenlerdendir. Yanında çok sevdiği çiçeklerini,
özellikle manolya fidanlarını
da getirmeyi de unutmamıştır.
Aile Ayvalık’ta mutludur. Ali
Bey Girit’teki bahçenin aynısını
Ayvalık’ta da yapmış, o nazlı
manolya fidanlarını bile yetiştirmiştir.
Ali Bey,1933 yılının yazında
kızını Çanakkale’ye gelin gönderirken çeyizinin arasına üç
adet manolya fidanı koyarak,
damadına bu çok nazlı fidanları
Çanakkale’de bu işten anlayan
birine diktirmesini tembih eder.
Mehmet Bey kayınpederinin
isteğini, Girit mübadili olan
bahçıvan aracılığıyla sağlar. Bu
fidanlardan evlerin bahçesine
dikilenler kurur, ancak Fatma
Hanım’la Mehmet Bey’in mutlu
günlerinin anısına eski belediye
binasının bahçesine dikilen ise
zamanla büyür, kocaman bir
ağaç olur.
Kordon’un, manolya ağacından
Necip Paşa Camii’ne kadar
uzandığını biliyoruz. Vilayet
Konağı önündeki sivil giyimli
Atatürk heykeli 2000 yılında
KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ
63
Cumhuriyet Meydanı
dikilmiştir, Çanakkale’nin
kültürel değerlerinin işlendiği
seramik panolarla süslü bir
kaide üzerindedir. Bu heykelle
deniz arasında; Troia ören yerinin maketi, seramik sanatçısı
Erdinç Bakla’nın Troia Savaşı
konulu bir eseri, bir güneş saati
ile ünlü Truva filminde kullanıldıktan sonra Çanakkale’ye
hediye edilen devasa Tahta
At’ın yanında mermer heykellerin yer aldığı alan adeta bir açık
hava müzesi gibidir.
Kordon boyunca oturup Kordon’un keyfinin çıkarılabileceği
mekânlar bulunur. Tarihin
izlerini taşıyan bina sayısı
birkaçı geçmez. Bunlardan
64
ÇANAKKALE
biri mimarisiyle dikkati çeken
günümüzde Sahil Sağlık Binası
olarak kullanılan binadır. Bu
binanın yakınlarındaki Güzel
Sanatlar Galerisi topçu kumandanı Necip Paşa ve eşi Habibe
Hanım’a ait konaktır. Çanakkale’de günümüze ulaşan Kordon’da bahsedilmesi gereken
bir yapı da bir zamanlar mahfil
adını taşıyan ve Atatürk’ü de
konuk eden orduevi binasıdır.
Binanın yanında iki çocukla birlikte gösterilen Atatürk
Heykeli, Piri Reis Büstü, Balıkçı
ve Çocuk Heykeli ve çocuklar
için yapılmış alanlar, Kordon’u
vazgeçilmez bir cazibe alanı
haline sokmaktadır. Kordon,
Kordon’daki Truva Atı
yukarıda bahsettiğimiz konağın da sahibi olan Necip Paşa
ve eşi tarafından yaptırılan bir
cami ile sonlanmaktadır.
Cumhuriyet Meydanı
Çok hareketli bir noktada
olan Cumhuriyet Meydanı her
zaman kalabalıktır. Heykeltıraş Nejat Sirel’e 1937 yılında
yaptırılan Atatürk Heykeli
Atatürk’ün sağlığında dikilen nadir heykellerden biridir.
Resmi tören ve gösterilerin
vazgeçilmez mekânı olan
meydan iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm zemini
granit taş döşeli, üç tarafı on
adet granit paye ile çevrili olan
tören alanıdır. Meydanın iskele
tarafındaki yeşil alanlara özgün
sanat objeleri yerleştirilmiştir.
Bunlardan birisi, Çanakkale
Seramik sponsorluğunda 1996
yılında gerçekleştirilen ve ipek
yolunu bir deve kervanı ile
geçmeyi amaçlayan “Şian’dan
Çanakkale-İstanbul’a Deve Kervanı ile İpek Yolu Ekpedisyonu”
adlı seramik panodur. Buradaki
bir başka sanat eseri de seramikten yapılan anıtsal ölçülerde “At Başlı Aynalı Testi”dir.
Bu testiler on sekizinci yüzyıl
başlarından on dokuzuncu
yüzyıl sonlarına kadar Çanakkale’de üretilen kullanılan ve
ihraç edilen ürünlerdir.
KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ
65
Tarihi Çarşı
Meydandaki diğer bir sanat
eseri dört adet dev çukur tabaktır. Bunlar da on sekiz ve on dokuzuncu yüzyılda Çanakkale’de
üretilen yöreye özgü Çanakkale
seramiklerinin örnekleridir.
Meydana son yerleştirilen
objeler mermer heykellerdir.
Meydanda kenti ziyaret edenlerin çoğunun yanında fotoğraf
çektirdikleri objelerden biri de
yan yana duran iki toptur.
Tarihi Çarşı
Kentin eski dokusunun kalbi
olan (L) şeklindeki tarihi çarşının kısa ayağı saat kulesinden
Yalı Camii’ne, uzun kenarı Yalı
Camii’nden Kurşunlu Camii’ne
66
ÇANAKKALE
kadar uzanır. Kurşunlu Camii’nden şimdiki İş Bankası’na
kadar uzanan kısım yukarı çarşı, buradan denize kadar olan
kısmı da aşağı çarşı olarak
anılır. Araç trafiğine kapalı olan
çarşıdaki dükkanlar genelde iki
katlı olup alt katlarının işyeri,
üst katlarının depo, bazılarının
da ev olarak kullanıldığı görülür. Yukarı Çarşı’nın devamında, bugün havra olarak bilinen
sinagog bulunmaktadır. Musevi
mahallesi de bunun çevresinde
gelişmiştir. Mahallede, geçmişte zengin ve daha yoksul evler
bir arada bulunmaktaydı.
Güzelyalı
Yeni Kordon
Güzelyalı
Kentin İzmir çıkışındaki sahil
kesimi, Yeni Kordon adıyla,
mevcut Kordon’a alternatif
olarak yeni bir eğlence, dinlence ve rekreasyon alanı olarak
düzenlenmiştir. Yeni Kordon
Çanakkale’nin yeni cazibe alanı
olarak yerini almaktadır.
Güzelyalı, Çanakkale’ye on
beş kilometre uzaklıkta sırtını
çam ormanlarına dayamış
yüzünü engin denizin maviliğine dönmüş bir tatil beldesidir.
Turistik tesisleri çay bahçeleri,
balık lokantalarıyla bir cazibe
merkezidir.
Dardanos
Adını yanındaki antik kentten
alan Dardanos, kent merkezine on kilometre uzaklıktadır.
Günümüzde, üniversiteye ait
tesisleri, kamp yerleri ve yazlık
evleriyle Çanakkale’nin önemli
bir sahil beldesidir.
KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ
67
ÇANAKKALE
MÜZELERİ
Bir kent düşünün, “Açık Hava
Müzesi” olarak anılsın ve bilinen müze türlerinin tamamına
yakınını sınırlarında bulundursun. Çanakkale, arkeoloji
müzesi, etnografya müzeleri,
tarih müzeleri, güzel sanatlar
galerisi-müzesi, askerî müzeleri
ve özel müzeleri ile kültürel
mirasın korunması ve gelecek
kuşaklara aktarılmasında da
önemli bir yere sahiptir.
Türk müzeciliğinin;1846 yılında, Sultan Abdülmecit’in emri
ile bazı eski eserlerin ve eski
silâhların İstanbul -Aya İrini’de
toplanmasıyla tarihlendirildiğini, 1868 yılında, “Müze-i
Hümayun” adı altında ilk mü-
68
ÇANAKKALE
zemizin açılmış olduğunu ve
bu dönemde Osmanlı Devleti
sınırları içerisinde bulunan
tüm tarihî eserlerin İstanbul’a gönderilmesine yönelik
çalışmaların başlatıldığını,
1881 yılında, Osman Hamdi
Bey’in müze müdürü olarak
görevlendirilmesiyle de gerçek
anlamda müzecilik çalışmalarının başlanıldığını, Osman
Hamdi Bey’in, 1883 yılında eski
eserlerin yurt dışına çıkışını
önleyen “Eski Eserler Kanunu”nu hazırlayarak, Anadolu’daki kazıların denetim altına
alınmasını sağladığını dikkate
aldığımızda, sürecin başarısını
görürüz.
Çanakkale Arkeoloji Müzesi
Cumhuriyet Dönemi’nde, müzeciliğin büyük önem kazanması ve ayrı bir bilimsel disiplin olarak ele alınmasıyla, bir
yandan yeni müzeler kurulurken diğer yandan bazı tarihsel
anıt ve yapılar müzeye dönüştürülmüştür. Günümüzde ise
Türkiye müzeciliğinin, uluslararası bağlantıları, akademik
araştırma ve sergilemeleriyle
ünlendiğini söyleyebiliriz.
Çanakkale kent merkezinde,
Çanakkale Arkeoloji Müzesi, Çanakkale Deniz Müzesi, Çanakkale
Kent Müzesi ve Arşivi, Çanakkale
Seramik Müzesi ve ÇTSO Çanakkale Evi olmak üzere dört müze
ve bir müze ev bulunmaktadır.
Çanakkale’ye bağlı ilçelerde ise:
Bigalı Atatürk Evi Müzesi, Gelibolu Tersanesi Piri Reis Müzesi,
Bozcaada Müzesi, Adatepe Zeytinyağı Müzesi,Yenice Belediyesi
Türk Evi Etnografya Müzesi, Biga
Halim Bey Konağı Kent Müzesi, Bakkal Salim Mutlu Müzesi
olmak üzere yedi müze ve ev
ziyaretçilerini ağırlamaktadır.
ÇANAKKALE MÜZELERİ
69
Çanakkale Arkeoloji Müzesi
Çanakkale
Arkeoloji Müzesi
Barbaros Mahallesi’nde, büyük
bir bahçe içerisinde iç içe
eklenen çok salonlu modern bir
binada hizmet veren müzede, Çanakkale sınırlarındaki
alanlardan değişik yollarla elde
edilen arkeolojik eserler sergilenmektedir. Merdivenle çıkılan
giriş salonunda, taş eserler yanında on sekizinci yüzyıla ait
iki ahşap konsol, bir zamanlar
Çanakkale’nin renkli siması
Madam Ketty’nin Kordon’daki
evini süslemiştir.
70
ÇANAKKALE
Müzede stel olarak adlandırılan mezar taşları, Troia buluntuları ile Bozcaada nekropol
(mezarlık) buluntularının yer
aldığı salonlardan geçilerek,
lahitlerin sergilendiği salona
gelinir. Salonun ortasında bütün görkemi ile Polyksene Lahti
durmaktadır. Bir köşede de
Çan’da ele geçen Grek ve Pers
etkilerinin birlikte görüldüğü
boyalı lahit vardır. Bu salonda
aynı zamanda son zamanlarda
Parion’dan ele geçen Kentauros
ve Artemis başı gibi, Roma
eserleri de sergilenmektedir.
Ayrıca içinde boyalı mermer
yatakların (kline) yer aldığı
yapay Dede Tepe Tümülüsü
Mezar Odası da buradadır.
Buradan Dardanos Tümülüsü
salonuna geçilir. Dardanos
Tümülüsü 1960’lı yıllarda
açıldığında içinden çıkan
metal kaplar, pişmiş topraktan
heykelcikler, kandiller, kaplar
yanında altın taçlar da burada sergilenmektedir. Salonun
en dikkat çekici eseri, orijinali ünlü Yunanlı heykeltraş
Praksiteles’in yaptığı, Knidos
Afroditesi heykelinin pişmiş
topraktan küçük bir kopyasıdır.
Buradan alt salona inilir. Soldaki vitrinlerde Assos nekropolü kazılarından ele geçen
pişmiş toprak heykelcikler
görülür. Bunlar arasında yer alan
Kadınlar Korosu’nun dünyanın
hiçbir müzesinde bir örneği
daha yoktur. Müzenin son
salonunda, vitrinler içerisinde
bölgedeki tümülüslerden çıkan
küçük eserler yanında, büyük
taş heykeller sergilenmektedir.
Buradan bahçeye çıkılır. Bahçede ilgi çekici eserlerin başında,
İznik yöresinden gelen üzerlerinde masklar bulunan lahitler
gelir. Assos Athena Tapınağı’na
ait kabartma mimari parçalar da bahçededir. Haftanın
her günü 8.00-17.00 saatleri
arasında açık olan müzeye girişler
ücretlidir.
ÇANAKKALE MÜZELERİ
71
Çanakkale
(Boğaz Komutanlığı)
Deniz Müzesi
1462-63 yıllarında inşa edilen
ve zaman içinde geçirdiği
tadilatlarla günümüze kadar
tüm görkemiyle ulaşmış olan
Çimenlik Kalesi, 1982 yılından
günümüze bünyesinde Deniz
Müzesi’ni (Çanakkale Boğaz
Komutanlığı Müzesi’ni) barındırmaktadır. Müzede sergilenen objeler; savaş alanlarında
yüzey araştırması yapılarak,
köyler taranarak bağışlanan ve
toplanan objelerden oluşmaktadır. Müzede sergileme dört
farklı mekânda; girişe yakın
lojman binası, kalenin içindeki
iç kale, Nusrat Mayın Gemisi
ve bahçede yapılmaktadır.
Kale
Bahçede baruthane binası ile
Fatih Sultan Mehmet ve Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve
kendi adlarıyla anılan iki adet
cami yer almaktadır. 18 Mart
1915 günü, İngiliz gemisi Queen
Elizabeth’ten atılan ve kuzey
sur duvarında açtığı 2 metrelik
delik içinde patlamadan kalan
top mermisi de hâlâ düştüğü
yerdedir ve ziyaretçilerin ilgisini çeken en önemli mekândır.
Kaledeki asıl sergileme mekânı
İçkale’dedir. Giriş kapısının
solunda duvara monte edilmiş
mermer bir koltuk yakınlardaki
Abydos antik kentinden getirilerek burada kullanılmıştır.
Fatih Sultan Mehmet’in burada
kalenin tamamlanmasından
sonra yapılan “hilat giydirme
töreni”ni, bu koltuğa oturarak
izlediği rivayet edilir. İçkale’nin
içinde yer alan Ressam F. Korkut Uluğ’a ait “Çanakkale Savaşı ve Kuvayı Milliye’nin Doğuşu”
konulu on sekiz adet yağlı boya
tablo, şimdilerde girişin solunda yer alan Muavenet-i Milliye
Salonu’nda sergilenmektedir.
Müzenin bahçesinde ise çeşitli
büyüklükte toplar, top taşıma
arabaları, tanksavarlar, mayınlar ve denizden çıkarılan bir
Alman denizaltı kalıntısı sergilenmektedir. Girişte oldukça
zengin bir hediyelik eşya satış
yeri bulunmaktadır.
Merkez Deniz Müzesi
72
ÇANAKKALE
Nusrat Mayın Gemisi
Müzeye 2011 yılında katılan
mekân ise gerçek bir savaş
gemisi olarak inşa edilerek
müzenin iskelesine demirleyen
Nusrat Mayın Gemisi’dir. Geminin üst kısmında, Çanakkale
deniz savaşları dijital ortamda
izleyiciye sunulmaktadır. Gemi
güvertesinde aslına uygun
olarak inşa edilmiş mayınlar
görülebilir. Alt güvertedeki
odalar ise müze olarak düzenlenmiştir. Haftanın her günü
(pazartesi, perşembe hariç)
9.00-17.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler
ücretlidir.
Nusrat Mayın Gemisi
Çanakkale Kent
Müzesi ve Arşivi
Yalı Camii’nin güneyinde, Fetvane Sokağı ile Çarşı Caddesi’nin birleştiği köşede yer alan
on dokuzuncu yüzyılın sonlarında yapılan bina Çanakkale
Belediyesi’nce restore edilerek
2009 yılında “Çanakkale Kent
Müzesi ve Arşivi” olarak açıl-
mıştır. Müze, düzenlenen geçici
sergiler, kent konferansları ve
kent sohbetleriyle klasik müze
anlayışının ötesinde bir kültür
merkezi gibi çalışmaktadır.
İki katlı binanın giriş katı,
Çanakkale konulu iki ayda
bir değişen geçici sergiler için
ayrılmıştır.
Birinci kat, birbirine geçmiş
iki bölüm halindedir. Birinci
bölümde Çanakkale’nin antik
dönemleri, Osmanlı dönemi ve
Birinci Dünya Savaşı’nın anlatıldığı bilgi panoları bulunmaktadır. Bilgi panolarının yanı
sıra duvarda yer alan bölmelerde Çanakkale Savaşı’ndan
günümüze kalan bazı objeler
sergilenmektedir. İkinci bölüm,
asıl sergi mekânıdır.
İkinci katta, kent arşivi ve
kütüphanesi bulunmaktadır.
Bunun dışında burada restorasyon atölyesi, kent atölyesi, idari
kısım ve çok amaçlı bir salon
yer almaktadır. Bu salonda her
çarşamba günü saat 18.00’de
konferans ya da sohbetler düzenlenmektedir.
Çanakkale
Seramik Müzesi
Cevatpaşa Mahallesi, Kaya Sokak’ta 1904 yılında inşa edilen
ve er hamamı olarak bilinen
bina, restore edilerek Seramik
Müzesi olarak, 2013 yılında
ziyarete açılmıştır.
ÇANAKKALE MÜZELERİ
73
Yenice Belediyesi Türk Evi Etnografya Müzesi
İki katlı olan yapının soğukluk
kısmı, giriş, dinlenme ve dijital
bilgilendirme alanı olarak
düzenlenmiştir. Bu alanda
ayrıca seramik satış ofisi
de yer almaktadır. Salonun
devamındaki ılıklık ve sıcaklık bölümleri sergileme alanı
olarak düzenlenmiş. Soğukluk
bölümünden merdivenle üst
kata çıkılmakta, burası süreli
sergi alanı olarak kullanılmaktadır. Arka bahçede büyük
boy seramik küplerin yanı sıra
mermer bir heykel ve çok şık
bir kış bahçesi yer almaktadır.
Müzede, kalıcı ve geçici olmak
üzere sergi salonları, konferans
salonu, uygulamalı seramik çalışmalarının yapılacağı atölye,
restorasyon ve konservasyon
odaları, kafeterya gibi alanlar
bulunmaktadır.
74
ÇANAKKALE
ÇTSO Çanakkale Evi
Kayserili Ahmet Paşa Caddesi
üzerindeki Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nın eski
binasında 2013 yılında açılan
Çanakkale Evi, müze statüsünde olmasa da anılmaya değer
bir merkezdir. İki katlı yapının
Çanakkale Savaşları sırasında
kullanılan eserlerden oluşan
bir koleksiyonu vardır. Bunun
dışında, birinci katta geçici sergiler açılmaktadır. Üst kattaki
sinema ve konferans salonunda
ise kente dair film gösterileri
yapılmaktadır. Yine kent hakkında kitapların yer aldığı bir
kitaplığa sahip olup bahçesinde
Çanakkale’nin yöresel tatlarını
bulabileceğiniz bir lokantası da
vardır.
Yenice Belediyesi Türk
Evi Etnografya Müzesi
1997 yılında ilçe merkezinde
yer alan Kültür ve Gençlik
Merkezi içerisinde açılmıştır.
Etnografik özellikler taşıyan ve
yörede kullanılmış olan tarım
aletleri, yöresel kıyafetler, mutfak eşyaları, toprak ve bakır
kaplar, yöreye ait el dokuması
halı ve kilimler, çeyiz sandıkları
ile etnografik takılar sergilenmektedir.
Müze pazar günleri hariç, haftanın altı günü mesai saatleri
içerisinde ziyarete açıktır.
Biga Halim Bey Konağı
Kent Müzesi
mıştır. Üç katlı ahşap konakta
Biga ve çevresine ait etnografik
malzemeler sergilenirken, alt
katı kafeterya olarak hizmet
vermektedir.
Bigalı Atatürk
Evi Müzesi
Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, komutasındaki 19. Tümen
Eceabat’a geldiğinde, 19 Nisan
1915’te tümen karargâhını
Eceabat’tan Bigalı (Boğalı) Köyü’ne taşıyarak burada bir köy
evini karargâh yapmıştır. Bu ev
1973 yılında müze olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. Mustafa Kemal’e ait olduğu
düşünülen şahsi eşyalar ve
üniformalar sergilenmektedir.
Biga Belediyesi’nce, 2010 yılında Kent Müzesi olarak açıl-
ÇANAKKALE MÜZELERİ
75
Gelibolu Tersanesi Piri
Reis Müzesi
Adatepe
Zeytinyağı Müzesi
Günümüzde deniz kıyısında
kalıntıları görülen Gelibolu kalesi, Bizans döneminde 681’den
717 yılına kadar süren Arap
akınları sırasında, Gelibolu’nun
korunması için 711 yılında
yaptırılmıştır. Daha sonra Osmanlılar döneminde onarılarak
kullanılan kale, günümüzde Piri
Reis Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Müzede, Gelibolulu
olduğu bilinen ünlü denizciyi
hatırlatacak, tablolar, haritalar
ve büstler yer almaktadır.
Küçükkuyu’nun Çanakkale girişinde, eski bir sabunhaneden
2001 yılında müzeye dönüştürülmüş bir mekândır. Bahçesinde zeytinden üretilmiş pek
çok ürün satılmaktadır. Müze
haftanın yedi günü 8.30-18.30
saatleri arasında açık olup, giriş
ücretsizdir.
Bozcaada Müzesi
Bozcaada Kaymakamlığı’nın
2006 yılında tahsis ettiği tarihi
binada özel bir çabayla kurulan
müze Bozcaada’nın belleği olmak amacındadır. Müzede adanın geçmişine tanıklık eden çok
sayıda belge ve obje sergilenmektedir. Küçük bir mağazaya
da sahip olan müzede; katalog,
kartpostallar yanında adayla
ilgili hatıra eşyalar satılmaktadır. Bozcaada Müzesi’ne giriş
ücretlidir.
76
ÇANAKKALE
Adatepe Zeytinyağı Müzesi
Bakkal Salim Mutlu
Müzesi
Eceabat İlçesi, Alçıtepe Köyü’nde bulunan Bakkal Salim
Mutlu Müzesi, Çanakkale
Savaşı’ndan geriye kalan tüm
materyalleri çocukluğundan
beri toplayıp hurdacıya satan
ve sonrasında bu bölgede dükkân açan Bakkal Salim Mutlu’ya aittir. Müzenin ilk kuruluş
dönemleri, köy halkının da
bulduğu tüm parçaları Bakkal
Salim Mutlu’ya vermeleriyle oluşturulmuştur. Haftanın
her günü açık olan müzeye giriş
ücretsizdir.
Piri Reis Müzesi
77
ÇANAKKALE MÜZELERİ
BÜYÜK SAVAŞLARIN
GÖLGESİNDEN
BARIŞA YOLCULUK
Destanların Yazıldığı
Troia (Troya,Truva,Troy)
coğrafyada geçmişe yolculuk
etmişlerdir.
Benzersiz tarihsel birikimi ile
mitolojik kahramanların evi
konumundaki bu coğrafya,
aynı zamanda büyük dramların, savaşların ve zaferlerin
de meydanı olmuştur. İnsanlık
tarihinde iz bırakanlardan Pers
Kralı Kserkes, Büyük İskender,
Roma imparatorları Hadrian ve Agustus’un yanı sıra
Fatih Sultan Mehmet, Troia’yı
ziyaret ederek, kutsanmış
gücün, büyük aşkların, savaşların ve zaferlerin yaşandığı bu
Ünlü tarihçi (Gökçeadalı)
İmbroslu Kritovulos orjinali
Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde bulunan kitabında, Fatih
Sultan Mehmet’in, kentin tarihine verdiği önemi gösteren ziyaretinde “... Allah aradan bunca
yıl geçmiş olmasına rağmen, bu
şehrin ve halkının intikamını
alma hakkını bana nasip eylemiştir” sözlerini aktarmaktadır.
78
ÇANAKKALE
Troia: Aşktan Savaşa
Batı medeniyetinin en etkileyici eserlerinden birisi olan
Homeros’un İliada’sı on yıl
süren savaşın son elli bir gününü yansıtmaktadır. Homeros,
destanın XX. Bölüm ve 215240 dizelerinde; “Bulut devşiren
Zeus ilkin baba oldu Dardanos’a,
Dardanos kurdu Dardanie’yi,
o zamanlar kutsal İlyon yoktu,
ölümlü insanların büyük şehri
yoktu ovada” diyerek Troia’nın
kuruluş öyküsünü verir ve
devam eder:…
Kral Laomedon’dan sonra,
yerine geçen oğlu Priamos,
Troia’da karısı Hekabe ile
mutlu yaşarken, Hekabe yeni
bir çocuğa hamile kalmıştır.
Bir gece rüyasında karnından
çıkan alevlerin Troia’yı yaktığını görür ve korkuyla uyanarak
rüyasını kâhinlere yorumlatır.
Kâhinler bu rüyanın hayra
alamet olmadığını, doğacak
çocuğun kutsal Troia’nın yıkımına neden olacağını bildirirler. Kral ve kraliçe çocuklarına
kıyamazlar ama Troia’nın
yıkımına razı olmadıklarından
bebeği öldürmesi için bir uşağa
BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK
79
verirler. Uşak, Paris adı verilen
bu çocuğa acıyarak onu İda Dağı’nda bir ayı inine bırakır. İnin
sahibi ayı geldiğinde bu çocukla
karşılaşır ve onu kendi yavruları gibi emzirerek büyütür.
Bir gün İda Dağı’nda çobanlık
yapan Agelaos adlı bir çoban,
çocuğu alıp evine götürür. Paris
İda Dağı’nın temiz havasında
büyür ve serpilir. Kendisine bir
sürü verilerek gütmesi istenir.
Sürülerini çok iyi otlattığından
dolayı ona koruyucu manasına
gelen “Aleksandros” adı verilir.
İda Dağı’nın Nymphalarından
olan Oinone ile tanışıp onunla
evlenir.
Bu sırada Olympos’ta bir şölen
sırasında üzerinde “en güzele” yazan bir altın elma nifak
tanrıçası tarafından ortaya
atılmıştır. Zeus’un karısı Hera,
Zekâ Tanrıçası Athena ve
Güzellik Tanrıçası Aphrodite
kendilerinin en güzel olduklarını iddia ederek altın elmayı almaya çalışırlar. Bunun üzerine
Tanrılar Tanrısı Zeus, Haberci
Tanrı Hermes’i İda Dağı’na
yollayarak Paris’i onlara hakem tayin ettiğini bildirir. Üç
tanrıça da Paris’e, altın elmayı
kendisine verirse birçok şey
vaat ederler. Hera, Paris’e Asya
krallığını, Athena akıl ve başarıyı, Aphrodite ise dünyanın en
güzel kadınını vaat etmişlerdir.
Paris Aphrodite’nin teklifini
daha cazip bulduğundan altın
elmayı ona verir. Hera ve Athena ‘seni bin pişman etmezsek’
diyerek Olympos’a dönerler.
80
ÇANAKKALE
Böylece Paris’in yeni yazgısı da
başlamış olur.
Paris Troia’da yapılan bir yarışmaya katılır ve birinci olur.
Priamos’un bilici kızı Kassandra onu tanımış ve “o bize yıkım
getirecek” diye bağırmaya başlamıştır. Ancak kral ve kraliçe
yıllar önce ölmesi için İda’ya
bırakılan çocuklarını yakışıklı
bir delikanlı olarak görünce çok
sevinirler ve onu saraya alırlar.
Çok geçmeden Paris Yunanistan’a giden elçiler heyetine
dahil olur ve Sparta sarayına
gider. Orada Aphrodite’nin vaat
ettiği en güzel kadın, Menelaos’un karısı Helena yaşamaktadır. Aphrodite onları birbirine
âşık etmiştir. İki âşık Menelaos’un Girit’te olmasını fırsat
bilerek Troia’ya kaçmaya karar
verirler. Helena Sparta hazinesini de yanına alır, Troia’ya
gelirler ve burada kabul görerek
saraya yerleşirler.
Sparta Kralı Menelaos Girit’ten
dönmüş, karısının Paris tarafından kaçırıldığını öğrenerek
ağabeyi Mykene Kralı Agamemnon’dan yardım istemiştir.
Agamemnon Karadeniz yolu
üzerindeki zengin Troia’yı almayı planlarına uygun bularak
Troia’ya sefer açar. Zamanında
Helena’nın bütün talipleri Helena kimi seçerse zor gününde
ona yardım edeceklerine dair
yemin etmişlerdir. Bu nedenle bu sefere Yunanistan’daki
bütün krallar katıldığı halde
Akhilleus ortalarda yoktur.
Richard Westall’un 1805 Tarihli Helena’yla Paris’in Barışması Konulu Yağlı
Boya Tablosu (The Reconciliation Of Helen And Paris After His Defeat by
Menelaus).
BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK
81
Franz Matsch’ın Akhilleus’un Hektor’u Öldürmesinden Sonra Yaptığı Zafer Geçidini
Gösteren 1892 Tarihli Yağlı Boya Tablodan Detay (Triumph Of Achilles In Corfu
Achilleion)
Kâhinler Akhilleus olmadan
Troia’nın alınamayacağını bildirirler. Annesi Thetis seferden
dönemeyeceğini bildiği için,
onu Skryos Adası’nda Lykomedes’in sarayında, kızları arasında saklamıştır. Akhilleus’u
getirmek için İthake Kralı Odysseus adaya elçi olarak gönderilir. Hediye olarak bir elinde
süs eşyaları, diğerinde bir kama
getirmiştir. Kızlar süs eşyaları
ile ilgilenirken, içlerinden birisi
kıymetli kama ile ilgilenmektedir, bu Akhilleus’tur.
Böylece Akha gemileri Aulis
limanında toplanmıştır. Ancak
rüzgâr olmadığı için hareket
edemezler. Kâhinler rüzgârı
82
ÇANAKKALE
bulmak için Agamemnon’un
kızını kurban etmesi gerektiğini bildirince Troia’nın fethi için
harekete geçen Agamemnon,
kızını kurban etmeye karar
verir ama Tanrıça Artemis onu
son anda kurtarır.
Bin gemilik Akha ordusu,
Anadolu kıyılarını vura vura
nihayet Troia’nın limanı olan
Beşige’ye gelmiş, kumsala
çıkarak çadırlarını kurmuşlardır. On sene sürecek savaş
başlamak üzeredir. Bu savaşı
İzmirli ozan Homeros, on altı
bin dizeli ve yirmi dört bölümden oluşan İliada destanında
olanca canlılığı ile anlatır.
Akhalar Anadolu kıyıların-
dan geçerken rahip Khryses’in
kızını esir almış ve Agamemnon’a hediye etmişlerdir.
Destan rahibin kurtarmalıklar
getirip kızını Agamemnon’dan
istemesiyle başlar. Hakarete
uğrayıp kovulan rahip Khryses
Tanrısı Apollon’a “bir gün sana
yaraşır bir tapınak yaptıysam”
diye başlayan yalvarmaları
sonucunda Akhalardan öcünü
almasını ister. Apollon onun
duasını kabul ederek dokuz gün
boyunca Akhalar üzerine veba
salgını salar. İliada destanı
böyle başlar ve Priamos’un oğlu
Troialı kahraman Hektor’un
ölümü ile son bulur.
Hektor’un ölümünden sonra
da savaş bitmez ve bir çok olay
yaşanır. İliada sonrası oluşan
bu olayları biz Euripides, Aiskhlos, Sophokles ve Virgilius
gibi yazarlardan öğreniyoruz.
Nihayet Paris ölüm saçan
Akilleus’u topuğundan bir
okla vurarak öldürür. Çünkü
Akhilleus’un annesi onu sadece
topuğundan tutarak ölümlü
yapmıştır. Akhilleus’a görkemli bir mezar yapan Akhalar
Troia’nın bir türlü düşmemesi üzerine bir tahta at hilesi
düşünürler.
İda Dağı’ndan kesip getirdikleri
kerestelerle bir tahta at yapar,
içine de yirmi kadar Akhalı
yiğiti saklarlar. Akhalar sanki
savaş bitmiş gibi gemilerini
Tenedos’un arkasına çekerler.
Atın yanında bıraktıkları Sinon, Akhaların bu atı Troialılara hediye olarak bıraktıklarını
söyleyerek onları inandırır.
Rahip Laokoon ile Priamos’un
bilici kızı buna inanmamışlardır. Poseidon, rahibi yılanlar göndererek boğdururken,
Kassandra’ya bilicilik veren
Apollon, aşkına karşılık vermediği için “ileriyi gör fakat
sana kimse inanmasın” diye
onun biliciliğini yarıya indirmiştir. Bunun için de Troialılar
savaş ganimeti olarak tahta
atı şehrin meydanına çekerler
ve eğlenip, ölüm saçan savaşın
bitmesine sevinerek derin bir
uykuya dalarlar. Tahta atın
içinden inen Akhalar, Troia
kalesinden meşalelerle Tenedos’taki gemilere işaret verirler.
Gelen Akhalar sabah oluncaya kadar, Troialıları kılıçtan
geçirirler, ki bunların içinde
Kral Priamos da vardır. Troialı
kadınları sahilde toplayarak
aralarında bölüşürler.
Bu yıkımdan sadece Aineias
kurtulabilmiş, o da yanındakileri alarak İda Dağı’na
kaçıp, orada bir gemi yaparak
İtalya’ya gitmiş ve Roma’yı
kurmuştur. Bu nedenle Roma
imparatorları Troia’yı kutsal
sayıp ziyaret etmişlerdir.
BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK
83
ÇANAKKALE:
SAVAŞTAN ZAFERE
İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarından birisidir Çanakkale
Savaşları. Yer yüzündeki güç
dengelerinin sürekli değişmesi
ve yirminci yüzyılda yeniden
şekillenmeye başlayan dünya
coğrafyasında, yeni işbirliklerinin bir sonucu olarak İngiltere, Fransa ve Rusya bir araya
gelirler. Amaçları Çanakkale
Boğazı’nı geçerek Osmanlı
Devleti’ni yenmek ve müttefikleri Rusya’ya destek yolunu
açmaktır. Sonuçları ağır ve bir
o kadar hüzünlü olacak planlarını uygulamaya başlayan
İtilaf güçleri,1914’ün Kasım
ayı başında Çanakkale sahillerini bombalayarak Osmanlı’ya
savaş açarlar. Bu savaş dünya
84
ÇANAKKALE
tarihinde, deniz ve kara savaşlarının stratejik dehalarını
kazandırmasıyla da önemlidir.
Deniz Savaşları
Kafkaslar’daki Rus saldırılarına destek amaçlı, bir boğaz
saldırısı planı; son teknoloji ile
donanmış İtilaf filosunun, ilk
saldırıyı 19 Şubat 1915 günü
yapmasıyla başlar ve 16 Mart
1915 tarihine kadar yapılan tam
on saldırıyla sürdürülür, ancak
sonuç alınamaz. 18 Mart 1915
sabahı, İtilaf filosunun üç hat
düzeninde yeniden boğaza girmesiyle başlar. Nusrat Mayın
Gemisi’nin 8 Mart 1915 günü
döşediği yirmi altı mayına,
Eceabat Şehitler Abidesi
önce Bouvet, sonra Inflexible ve
Ocean’ın çarpması ve Osmanlı
topçusunun olağanüstü atışları
sonucu, üç gemi de ağır hasar
alınca boğazlardan geçilemeyeceğine karar verilir. Böylece
18 Mart 1915, “Deniz Zaferi”
olarak Türk tarihinde yerini
alır ve kutlanır.
Birincisi Arıburun Cephesi’dir
ki; Anzak askerlerinin çıkarma
yaptığı ve günümüzde Anzak
Koyu olarak bilinen koydur.
Mustafa Kemal’ 57. Alay’a
“Ben size taarruz emretmiyorum,
ölmeyi emrediyorum” emrini
verdiği ve akabinde İtilaf güçlerini durdurduğu cephedir.
Kara Savaşları
İkincisi Seddülbahir Cephesi’dir.
25 Nisan 1915 sabahı, diğer
önemli bir çıkarma, Seddülbahir bölgesine yapılır. Özellikle Ertuğrul Koyu’na yapılan
çıkarmalarda, İngiliz askerlerinin ilerlemesine geçit verilmez.
Birinci, ikinci ve üçüncü Kirte
muharebeleri, Zığıntepe Savaşı,
birinci ve ikinci Kerevizdere sa-
Denizdeki bu başarısızlıkları
sonucunda, İtilaf güçleri, General Ian Hamilton komutasında,
yetmiş beş bin kişilik bir güç ile
kara çıkarmalarını kararlaştırırlar ve 25 Nisan 1915 sabahı
üç ayrı noktadan, aynı anda
çıkarma yaparlar:
ÇANAKKALE; SAVAŞTAN ZAFERE
85
Eceabat - Seyit Onbaşı Heykeli
vaşlarında çok büyük kayıplar
yaşanır ve siper savaşları, İtilaf
güçleri bu toprakları terk edene
kadar sürer.
Üçüncü cephe Kumkale’dir; 25
Nisan 1915 Fransız filosunun
desteğinde, Fransız askerlerinin başlattığı saldırının amacı
Anadolu’daki Osmanlı birliklerini oyalamaktır.
Anafartalar Cephesi
Bu cephe Akdeniz Seferi
Kuvvetleri’nin, 6 Ağustos 1915
günü Suvla Koyu’na çıkarma
yapmasıyla açılır. Anafartalar Grup Komutanlığı’nın, 8
Ağustos günü, Kurmay Albay
Mustafa Kemal’e verilmesi ile
savaşın akışı değişir. Anafartalar’da İtilaf güçleri I. Anafartalar Savaşı’nda durdurulur.
10 Ağustos sabahı Conkbayırı’na gelen Mustafa Kemal,
86
ÇANAKKALE
kuvvetlerini süngü hücumuna
kaldırır. Savaşın en kanlı süngü
hücumu sırasında, Mustafa
Kemal’in kalbinin üzerine
gelen bir şarapnel parçası, cep
saatini parçalar ve kendisi
küçük sıyrıklarla kurtulur. O
gün Conk Bayırı İtilaf askerlerinden temizlenir ve Çanakkale
Savaşı’nın en can alıcı zaferi
kazanılır.
21 Ağustos 1915’te, İtilaf güçlerinin başlattığı ve iki gün süren
ikinci saldırıları da hezimetle
sonlanarak, İkinci Anafartalar
Savaşı kazanılır.
Çanakkale Zaferi:
İtilaf Güçlerinin
Geriye Çekilmesi
Çanakkale Cephesi’ndeki büyük kayıplardan sonra, Savaş
Konseyi, İtilaf güçlerinin Gelibolu Yarımadası’ndan acilen
tahliye raporunu kabul eder ve
20 Aralık 1915 gecesi Anafartalar ve Arıburnu cephelerinden,
9 Ocak 1916 sabahı da Seddülbahir Cephesi’nden tamamen
geriye çekilirler.
Sekiz buçuk ay süren Çanakkale Savaşları’nda İtilaf güçleri
(İngiltere ve Fransa) 252.000
zayiat ve büyük bir hayal
kırıklığı ile savaşı kaybederken, Osmanlı tarafı bu savaşta
253.000 zayiatla, Çanakkale’nin geçilemeyeceğini destanlaştırarak zafere ulaşır.
Eceabat Şehitliği
ÇANAKKALE; SAVAŞTAN ZAFERE
87
BEŞİNCİ MEVSİM;
BARIŞ VE DOSTLUK
Dünyada bir savaş yoktur ki,
karşılıklı savaşan askerler
arasında dostluk oluşsun ve
savaştan sonra bu dostluklar
gelecek nesiller arasında çoğalarak bayram havasına dönüşsün. Çanakkale Savaşları bu
açıdan dünyanın tek örneğidir.
Beşinci Mevsim, sadece Çanakkale’de yaşanmış Türk-Anzak
dostluğunun adıdır.
savaşa dominyon askeri olarak
kendi adlarını taşıyan “Avustralya –Yeni Zelanda Kolordusu”
adı altında katılırlar. “Australia and New Zealand Army
Corps” baş harfleri kısaltılınca
ANZAC (Anzak) adı ilk defa
Çanakkale’de bağımsız bir ülke
olmanın bilincini yaratmıştır.
Anzaklar Kimdir?
Genç ve çoğu gönüllü, eğitimlerini yeni tamamlamış Anzaklar
25 Nisan 1915 sabahı işgal
edecekleri sahile çıkmak üzere
sırtlarındaki ağır yükleriyle
denize atladıklarında, aslında
geriye dönülmez bir yolculuğa
çıkarılmışlardır. Bir kısmı kı-
Çanakkale Savaşları Avustralya- Yeni Zelanda için bir
dönüm noktası sayılabilir.
Birinci Dünya Savaşı başlayınca, İngiltere’nin isteği üzerine,
Avustralya ve Yeni Zelanda bu
88
ÇANAKKALE
Savaştan Dostluğa
Eceabat Anzak Askerini Taşıyan Türk Askeri Heykeli
yıya ulaşamadan derin sularda
boğulur, kıyıya ulaşanlar ise
sarp kayalıkların eteklerine
çıkabilmiş ve vatan savunmasındaki Türk askerlerinin
geceyi aydınlatan ateşi altında
kalmışlardır. İngilizler, bu ilk
çıkarma birliklerini Anzaklardan seçmişlerdir.
Bu savaş, türkülere şarkılara
yansıyarak ortak acıları gökyüzüne taşımıştır: “Çanakkale
içinde vurdular beni, ölmeden
mezara koydular beni, gençliğim
eyvah!” türküsü ile,
Biz bizim ölüleri gömdük,
onlar kendi ölülerini
Sonra herşey başladı yeniden…”
birbirine karışmıştır.
Yaklaşık sekiz buçuk ay (8 ay,
14 gün) süren kara savaşlarında toprağa gölgesi düşen
binlerce gencin anısına, kahramanlıklarını sonsuza aktaracak anıt ve mezarlar Gelibolu’da yapılırken, 1924 yılında
Avustralya Başbakanı, Türkiye’
ye özel bir ziyarette bulunup,
kahramanları kutsamıştır.
“Waltzing Matilda’ yı
çalıyordu bando
Ateş kestiğimizde ölüleri
gömmek için
BEŞİNCİ MEVSİM; BARIŞ VE DOSTLUK
89
Barış Mesajı
18 Mart 1985’te Türkiye,
Avustralya ve Yeni Zelanda hükümetleri, Gelibolu’daki küçük
ve büyük Arıburnu arasındaki koya Anzak Koyu adının
verilmesini ve toplu olarak
yapılan ziyaretler için, Mustafa Kemal’in 1934 yılında tüm
dünyaya barış çağrısı olarak
yaptığı konuşmanın Türkçe
ve İngilizce olarak yer aldığı
Anıt Kitabe olarak dikilmesini
kararlaştırmışlardır.
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken
kahramanlar! Burada bir dost
vatanın toprağındasınız. Huzur
ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler
Mehmetçiklerle yanyana, koyun
koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen
analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz.
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır,
huzur içindedirler ve huzur içinde
rahat rahat uyuyacaklardır.
Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim
evlatlarımız olmuşlardır.”
Giderek gelişen yoğun ilişkiler sonucunda, 1967 yılında
Canberra’da ilk Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği açılmış
ve ilişkiler sonucu, Albayrak
Sırtı’ndaki Mehmetçiğe Saygı
Anıtı yapılmıştır.
90
ÇANAKKALE
Anzak Koyun’da
Şafak Ayini
Anzaklar her yıl 25 Nisan
gününü, Özgürlük Günü olarak
hem Avustralya’da, hem de
Çanakkale’de kutlamaktadırlar. 25 Nisan sabahı 5.30’da
başlayan tören, gece burada
konaklayan Anzakların çocukları, torunlarının Gelibolu
Milli Parkı ve çevredeki tarihi
yerleri ziyaretleri ile son bulur.
Avustralya’daki müzelerde
görülen savaş anıları, Gallipoli,
Anafartalar, Suvla vb., cadde
isimleri ve 25 Nisan günlerindeki coşkulu kutlamalar, bu
dostlukları daha da pekiştirmektedir. Albany Limanı’na
dikilen ilk Atatürk heykeli ve
çevresinde yazılı olan “Yurtta
Barış, Dünyada Barış” sözleri,
Türk ve Avustralya halklarını
kaynaştırmıştır.
Eceabat Anzak Töreni
91
BEŞİNCİ MEVSİM; BARIŞ VE DOSTLUK
GELİBOLU
YARIMADASI
TARİHİ MİLLİ PARKI
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Gelibolu adını
taşısa da Eceabat sınırları içerisindedir. Gelibolu
Yarımadası’nın güney ucunda, Eceabat ilçesinin
hemen hemen tamamını kaplayan ve Çanakkale
Boğazı’nın Avrupa yakasında 33.000 hektarlık bir
alanı içeren büyük bir parktır. 1973’te kurulan Milli
Park, Birleşmiş Milletler Milli Parklar ve Koruma
Alanları listesinde yer almaktadır.
Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları’nın
yapıldığı yerler ağırlıklı olarak
Gelibolu Yarımadası içerisindedir. Ayrıca batık gemiler, toplar,
siperler, kaleler ve burçlardan
ve savaşla ilgili yüzlerce başka
kalıntıdan oluşan geniş bir
92
ÇANAKKALE
yelpazenin yanı sıra, Türk
şehitlikleri, Avustralya, Yeni
Zelanda, İngiliz ve Fransız
askerlerinin savaş mezarları ve
anıtları da buradadır.
Muharebe alanları, savaş mezarları, anıtlar ve savaşla ilgili
kalıntılar “tarihi sit alanı” ve
Güneyli Köyü
“kültürel varlık” olarak tescil
edilmiştir. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nı bütün
görkemiyle görebilmek ve
gezebilmek için Eceabat ilçesini başlangıç kabul etmemiz
gerekir.
ziyaretle, kuzey bölgesinden
başlayabilirler, ancak ziyaretler çoğunlukla, güney bölgesi
yönünde yapılmaktadır.
Milli Park Nasıl
Gezilmeli?
19. Tümen Komutanı Kurmay
Yarbay Mustafa Kemal’in
Maydos Mıntıka Komutanı olarak atanıp, Eceabat’ta
karargâh merkezi olarak seçtiği
bina, şu anda restore edilmiş
ve “Kültür Evi” olarak hizmete
açılmıştır. “Tarihe Saygı” heykelinin yanında, tarihi yarımadanın büyük kabartma haritası
üzerinde, anıtlar, şehitlikler,
tabyalar ve mezarlıklar maket
halinde gösterilmiştir.
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkı’nda, tarihe yolculuk için,
geziye Eceabat’tan başlanmalı.
Anadolu’dan gelen ziyaretçiler,
on sekiz dakikalık bir feribot
yolculuğu ile Eceabat’a ulaşırlar.
Trakya’dan gelenler ise, isterlerse yolları üzerindeki şehitlikler,
kaleler ve tanıtım merkezini
Eceabat-19. Tümen
Karargâh Binası
GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
93
Milli Park Yönetim
Merkezi
Ziyaretimizi güneye doğru sürdürdüğümüz zaman, yaklaşık
bir kilometre sonra, Milli Park
İdare Merkezi’ne ulaşırız. Otuz
üç bin hektarlık Tarihi Milli
Park, buradan yönetilmektedir.
Binanın içinde, toplantı salonu
ve küçük bir tanıtım müzesi
bulunmaktadır. Doğusunda
Çam Burnu Kalesi kalıntıları
mevcuttur. Güneyinde ziyaretçilerin yemek yiyebileceği büyük bir salon hizmete açılmıştır. Güneyinde İsimsiz Yüzbaşı
Mezarı ve üst tarafta Balkan
Şehitliği’ni görmüş oluruz.
Ağa Deresi Vadisi
Şehitliği
Balkan Şehitliği’ni geçtiğimiz
zaman, sağ tarafta genişçe bir
vadi yer alır. Bu vadide yapılan
jeofizik çalışmalarda on üç ayrı
yerde şehitlik tespit edilmiştir.
Yaklaşık üç bin şehidin gömülü
olduğu sanılan Ağa Dere Vadisi’ne Doğa Koruma ve Milli
Parklar Genel Müdürlüğü’nce
yörenin en büyük şehitliği
yapılmaktadır.
yüksekliğindeki “Mehmetçik
silueti”ni görürüz. Sağ taraftaki “Kaşıkçı Dede” mezarının
yanından ilerleyerek, Kilitbahir
Kalesi kapısından geçmiş oluruz. Karşısında aynı dönemde
yapılan Çimenlik Kalesi ile
mesafesi 1200 metredir. Kanuni
döneminde gözetleme amaçlı
olarak yapılan Sarı Kule’de şu
anda savaş eserleri sergilenmektedir.
Namazgâh Tabyası
Sarı Kule’nin, güneydoğusunda,
bu bölgenin en büyük tabyası
görülmektedir. Abdülaziz tarafından yaptırılan tabyada yirmi
altı bonet ve irili ufaklı on altı
top yatağından oluşmaktadır.
Burada deniz savaşları ile ilgili
belgesel film oynatılmakta, deniz savaşında batırılan gemilerin maketleri ile kazı sırasında
çevrede bulunan savaş malzemeleri sergilenmektedir.
Kilitbahir Kalesi ve Sarı
Kule Müzesi
Kilitbahir yerleşim alanına
doğru devam ettiğimizde, sağda
Değirmen Burnu tabyası, sol
taraftaki iskelenin yanında
Yüzbaşı Tahir Bey Anıtı’nı
görürüz. Sağ taraftaki tepelere
doğru baktığımızda, 55 metre
94
ÇANAKKALE
Kilitbahir Kalesi
Seyit Onbaşı-Rumeli
Mecidiye Şehitliği ve
Mecidiye Tabyaları
Yolun sağ tarafında ilerlediğimizde Rumeli Mecidiye
Şehitliği ve tabyaları karşımıza
çıkar.18 Mart günü yapılan
müthiş bombalama sonucu
hayatını kaybeden şehitlerimiz,
hemen sol taraftaki Mecidiye
Şehitliği’ne gömülmüşlerdir.
Güneye doğru uzanan ikinci
tabyada, Seyit Onbaşı’nın,
mermiyi taşıdığı heykeli görürüz.
Havuzlar Şehitliği
Seyit Onbaşı heykelinden sonra
yaklaşık iki kilometre sonra çeşmelerden akan suların
toplandığı havuzlar bölgesine
geliriz. Bu havuzlardan biri günümüze ulaşmıştır. 12 Haziran
1915 günü Kereviz Dere muharebelerinde şehit olan iki subay
ve sekiz askerin kemikleri 1961
yılında bir dernek tarafından,
buraya gömülerek, altı metre
yüksekliğinde bir anıt şehitlik
düzenlemesi yapılmıştır.
Soğanlıdere Şehitliği
Kıyı boyunca 2 kilometre
daha gittiğimizde, sol tarafta
Karanfil Burnu ve sağ taraftaki
yükselti üzerinde de Baykuş
Bataryası’nı görürüz. Soğanlıdere Vadisi’ne girdiğimizde 7.
Tümen Hastahanesi’nde tedavi
edilirken şehit olan 600 askerimiz için yaptırılan Soğanlıdere
Şehitliği’ni görürüz.
Şahindere Şehitliği
Soğanlıdere Vadisi’nden tırmanarak, sağ tarafımızdaki Behramlı Köyü yakınından geçip,
Şahindere Şehitliği’ne ulaşırız.
1969 vatan evladı için yapılan
bu şehitlikte gerçek, kefensiz
gömü yerleri mevcuttur.
Şahindere Şehitliği
Mehmetçik Abidesi ve
En büyük Temsili
Şehitliğimiz
Soğanlıdere Şehitliği’nden
güneye doğru devam ettiğimizde
Alçıtepe (Kirte) Köyü’ne varırız.
Köyde iki koleksiyon müze
gezildikten sonra, doğuya giden
yol üzerinde Alçıtepe Şehitliği’ni
görürüz. Bu yörenin en yüksek
tepesi Alçıtepe’ye (Achi Baba)
varırız. Güneye doğru dönen
yolun sağında Fevzi Çakmak
Paşa’nın karargâhını gördükten
sonra Mehmetçik Abidesi’ne
ulaşırız. 59.408 şehit isminin
tek tek yazıldığı bu temsili
GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
95
şehitlikteki Mehmetçik Abidesi’nin yüksekliği 41.70 metredir.
Rölyefin önündeki düzlük ise 18
Mart zafer törenlerinin büyük
katılımlarla kutlandığı tören
alanıdır.
Fransız Mezarlığı
ve Anıtı
Mehmetçik Abidesi’nden
deniz kıyısına indiğimizde,
Fransızların karargâh olarak
kullandıkları Morto Koyu’na,
kuzey tarafta yapılan mezarlığa ve kuzey bölgesine 1930
yılında yapılan Fransız Anıtı’na
ulaşırız.
İlk Şehitler Anıtı
Fransız Mezarlığı’nın batısındaki, “Kanlı Dere” üzerinden geçtiğimizde, sağ tarafımızda Skew
Bridge Cemetery, yaklaşık bir
kilometre kuzeyinde de Redoubt
Cemetery’yi görürüz. Geriye dönüp, güneye doğru ilerlediğimizde, Seddülbahir Köyü’ne geliriz.
Burada IV. Mehmet döneminde
Sadrazam Köprülü Mehmet
Paşa’nın ısrarıyla yaptırılan kaleyi görürüz. Kale 3 Kasım 1914
tarihinde bombalanınca, kalenin
cephaneliğinin havaya uçması
sonunda verdiğimiz seksen altı
şehidin yattığı yere ulaşırız.
İngiliz Helles Anıtı
Seddülbahir Köyü’ndeki Savaş
Eserleri Müzesi’ni gördükten
sonra, güney-batıya doğru
yöneldiğimizde, Gelibolu yarımadasının en ucundaki, Gözcü
96
ÇANAKKALE
Baba tepesinde, İngilizlerin yarım adadaki en büyük anıtı olan
Cape Helles Anıtı yükselir.
Yahya Çavuş Şehitliği
Ezineli Yahya Çavuş kumandasındaki takım ve altmış üç
kahraman arkadaşı için, 1993
yılında Kültür Bakanlığı’nca
bir şehitlik yaptırılmıştır.
Sargı Yeri (Zığındere)
Şehitliği
Son Ok Anıtı’nın yanından Zığındere Vadisi’ne ineriz. Buradaki,
en büyük açık hava hastanelerimizden biri olan Sargı Yeri, Çanakkale’deki en kanlı çatışmalar
olan Zığındere Muharebesi’nde
şehit düşen askerlerin anısına
yapılmıştır.
Mehmetçik Abidesi
Nuri Yamut Anıtı
Sargı Yeri Şehitliği’nden güney-batıya doğru gittiğimizde
Nuri Yamut Anıtı ile karşılaşırız. Zığındere muharebelerinde
ölen yaklaşık on bin vatan
evladının anısına,1943 yılında,
Nuri Yamut Paşa tarafından
yaptırılmıştır.
Çanakkale Destanı
Tanıtım Merkezi
(Similasyon Merkezi)
Kabatepe Tanıtım Merkezi’nin
yerine hizmete açılan Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’nde
Çanakkale Savaşları sebepleri,
oluşumu ve gelişimi anlatılmaktadır. Randevu telefonu:
(286) 810 00 10
Lone Pine Avustralya
Anıtı
Kanlı Sırt Kitabesi’nin yanından tırmandığımızda on beş
metre yüksekliğindeki Lone
Pine Avustralya Anıtı ve mezarlığı ile karşılaşırız. Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri
için yapılan bu anıt ve mezarlıkta, her 25 Nisan günü anma
törenleri gerçekleştirilmektedir.
Yarbay Hüseyin
Avni Bey Şehitliği
Çataldere’ye doğru inerken
bir top mermisi sonucu şehit
olan 57. Alay Komutanı Yarbay
Hüseyin Avni Bey’in nakledilen
mezarı vardır. Doğusundaki Çataldere Şehitliği’nde de
yaklaşık iki bin vatan evladı
yatmaktadır.
57. Piyade Alayı Şehitliği
Kuzey yönüne doğru ilerlediğimizde Mustafa Kemal’in
25 Nisan 1915 günü, “ben size
taarruz emretmiyorum, ölmeyi
emrediyorum” komutu ile taarruz eden ve tamamına yakını
şehit düşen 57. Alay’ın anısına yaptırılan şehitlik ve anıtı
görürüz.
Conkbayırı Mustafa
Kemal Heykeli
Mustafa Kemal’in hücum
emrini verdiği Conkbayırı’nda,
elinde kırbacı ve boynunda
dürbününe yer verilen görkemli
bir heykeli bulunmaktadır.
Anzak Törenleri
Kutlama Alanı
Arıburun Yarları’nın tam alt
bölümünde Anzak tören alanı
bulunmaktadır. 25 Nisan günü
sabahı “Şafak Törenleri” her yıl
bu alanda düzenlenmektedir.
Kireçtepe Jandarma
Şehitliği
Kuzeye doğru yolumuza devam
ettiğimizde Kireçtepe’de, Gelibolu Jandarma Komutanı Kadri
Bey ve jandarma erlerinin gerçek mezarları bulunmaktadır.
Jandarma Şehitliği
Bigalı Köyü ve
Atatürk’ün Müze Evi
Kireçtepe’den geriye dönerek, Büyük Anafartalar Köyü
Şehitliği’ne uğrarız. Kocadere
Şehitliği’nden Bigalı Köyü’ne
ulaşırız. 19. Tümen Komutanı
Mustafa Kemal’in yaklaşık bir
hafta kaldığı ev, Atatürk Müze
Evi olarak ziyarete açıktır.
GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI
97
EL SANATLARI
VE HEDİYELİK EŞYA
Çanakkale el sanatları denilince ilk akla gelen, özgün seramik
ürünler, halı ve kilimler, tarihi
Aynalı Çarşı’da meraklılarıyla
buluşmaktadır. Bir dönemlerin
mesire yeri olan Sarıçay kenarındaki Çınarlık, günümüzde,
cuma günleri kurulan kapalı
pazarı ile bir marka haline
gelmiştir.
Bozcaada ve Gökçeada’da
üretilen şaraplar, Bozcaada’da
içine badem konularak yapılan
domates reçeli ve Gökçeada’nın
efibadem kurabiyesi de kesinlikle denenmesi gereken ve hediye edilebilecek tatlarındandır.
Organik zeytin ve zeytinyağı
öncelikle tercih edilebileceği
98
ÇANAKKALE
gibi, özellikle fırınlanmış olarak
hazırlanan peynir helvası, civar
illerdeki benzer tatlılardan
farklı bir tattır. Ezine peyniri,
koyun, keçi ve inek sütlerinden
yapılan çeşitleri ile sağlıklı ve
lezzetli bir hediye olacaktır.
Çanakkale Seramiği
Kent, on yedinci yüzyılda bir
liman kenti olarak Osmanlı
İmparatorluğu’nun Akdeniz
aracılığı ile Avrupa ve dünyaya
açılan kapısıdır. Seramik atölyelerinde üretilen günlük yaşama
dönük çanaklar ile birlikte, halk
arasında yaygınlaşan “Çanakçıların Kalesi” adı, resmi kayıtlara
da girmeye başlamıştır. Bu
El Yapımı Seramikler
dönemde (17. yy) gelişen ticaret
ile Osmanlı coğrafyasının farklı
bölgelerinin yanı sıra Avrupa’ya
da yayılan, günlük yaşamın bir
parçası olan Çanakkale seramikleri, zaman içinde Avrupalı
koleksiyonerlerin ve müzelerin koleksiyonlarında yerini
almaya başlamıştır. Geleneksel
Çanakkale seramikleri, Osmanlı
İmparatorluğu’nun iki güçlü
merkezinde (İznik- Kütahya)
üretilen seramiklerden oldukça
farklıdır. Çanakkale seramikleri
tam bir halk zanaatı olarak
günlük yaşama ürün verirken,
üreten ustanın özgür yaratım
güçlerinden faydalanmış, her
zaman yeni form ve desenler ile
kendini aşmıştır.
Çanakkale Mutfağı
Çanakkale mutfağı, deniz
ürünleri ve zeytinyağlı yemeklerinin hâkim olduğu bir
mutfaktır. Ege ve Akdeniz
mutfaklarının etkisini hissettiren otlar, mantar ve zeytinyağı
mutfağın vazgeçilmezleridir.
Çanakkale ve civarında yapılan
yemeklere birkaç örnek vermek
gerekirse; ovmaç çorbası,
domatesli tarhana çorbası, iskorpit çorbası, ıspanak çorbası,
tumbi, ıspanak sarması, çırpma, melki yemeği, yumurtalı
tiken, metez, melki köftesi, tarhanalı patlıcan, börülce köftesi,
lüfer pilavı, patlıcan kapama,
EL SANATLARI VE HEDİYELİK EŞYA
99
yaprak sarma, pazı dolması,
papaz yahni, midye dolma, tuzlu sardalye, biber parpullaması,
deniz börülcesi, ahtapot salatası, patlıcan turşusu, yağlı turşu,
ahlat turşusu, peynir helvası,
yumurta helvası, halle şeftalisi
reçeli, mafiş, üzüm reçeli, kiraz
reçeli, samsa, kabak reçeli, incir
dolması, basma helvası sayılabilir. Sardalye Çanakkale’de bir
başka lezzetlidir. Asma yaprağında pişirilen sardalye, deniz
ürünleri sevenler için tadılması
geren lezzetlerdendir.
Çanakkale mutfağından seçilen
üç lezzet...
Çanakkale Mantısı
Hamur Malzemesi: 1 su bardağı su, 3 su bardağı un, 1 adet
yumurta,1 tatlı kaşığı tuz.
İç Malzemesi: 350 gr kıyma, 1
adet büyük boy rendelenmiş
soğan, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 çay kaşığı karabiber, tuz.
Üstü İçin: Yarım tavuk, 5 su
bardağı su, 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 tatlı kaşığı pul biber veya
salça, 500 gr sarımsaklı yoğurt.
Hazırlanışı: Yoğurma kabına
su, yumurta ve tuz koyup karıştırılır. Unu eklenerek hamur
yoğurulur. Üzerine nemli bir
bez örterek 30 dakika dinlenmeye bırakılır. Diğer yanda;
tavuk tencereye konularak
yumuşayıncaya kadar haşlanır.
Haşlanan tavuğun derileri ve
kemikleri temizlenir ve etler
parçalanarak tekrar tavuk suyunun içerisine konulur.
Dinlenen hamur 3 parçaya
ayrılır ve unlanmış tezgâhın
üzerinde çok ince olmayacak
şekilde açılır. Açılan hamur
normal mantı ölçüsünden biraz
daha büyük karelere kesilip,
içerisine kıymalı harç konularak üçgen biçimde kapatılır.
Hazırlanan mantıları tepsiye
yayıp 200 derece fırında hafifçe
kızartılır. Fırından çıkarıp servis tabaklarına paylaştırılarak
üzerine bir küçük kepçe sıcak
tavuk suyu ile tavuk parçalarından koyulur. Son olarak
her tabağa sarımsaklı yoğurt
ile yağda kızdırılmış pul biber
ya da salça gezdirerek servis
yapılır.
100
ÇANAKKALE
Asma Yaprağında
Sardalye
Malzemeler: 1 kg. sardalye,
balıklara yetecek kadar asma
yaprağı,1/2 su bardağı zeytinyağ, 1 tatlı kaşığı tuz, limon
suyu (isteğe bağlı).
Hazırlanışı: Asma yapraklarının her iki tarafı yağlanır.
Balıklar tuzlanır ya da arzu
edilirse limon suyu ile tuz birlikte kullanılabilir. Sardalyeler
birer asma yaprağına yerleştirilip, balıkları örtecek şekilde
rulo yapılır. Beş dakika kadar
ızgarada pişirilir ve servis
yapılır.
Asma Yaprağında Sardalye
Peynir Helvası
Malzemeler: 250 g dil peyniri
veya eriyebilen tuzsuz peynir,
1 çorba kaşığı tereyağı, 1 çay
bardağı su, 2 çorba kaşığı un, 1
su bardağı toz şeker.
Hazırlanışı: Tencerede su ve
dilimlenmiş peynir eriyinceye
kadar ezerek karıştırılır. Un
ve şeker eklenir, kısık ateşte,
karıştırarak suyu çekinceye
kadar kavrulmaya devam edilir.
Suyunu çekince altı kapatılır.
Soğuduğunda servis yapılır.
EL SANATLARI VE HEDİYELİK EŞYA
101
ÇANAKKALE
KÜLTÜR SANAT
ETKİNLİKLERİ
18 Mart Şehitleri
Anma Günü
Çanakkale’de her 18 Mart
Haftası Çanakkale Deniz Zaferi
olarak değişik etkinliklerle
kutlanmaktadır. Etkinliklere, Çimenlik Kalesi, Kordon,
Cumhuriyet Meydanı, Şehitlikler gibi mekânlar ev sahipliği
yapmaktadır. Resmi törenlerin
yanı sıra, boğazda gemilerin
resmi geçidi ve gösteri uçaklarının uçuşları, Türkiye’nin her
bölgesinden gelen binlerce ziyaretçinin ilgiyle izlediği görsel
şölene dönüşmektedir.
102
ÇANAKKALE
Şafak Ayini
24-25 Nisan günü Çanakkale’de Anzak Günü’dür. Çanakkale Savaşları’nda Türklere
karşı savaşan Anzakların
torunları günümüzde oluşan
barış ortamında 25 Nisan
gününün sabahında Gelibolu
Yarımadası’ndaki Anzak Koyu’nda yapılan Şafak Ayini için,
Çanakkale’ye gelerek geceyi
Anzak koyunda geçirmekte ve
sabah şafak vakti kayıpları için
ayin düzenlemektedirler.
Mehteran
Troia Festivali
Çanakkale halkının her yıl
coşkuyla kutlayarak destek
verdiği Troia Festivali, ilk kez
1963 yılında kentin duyarlı
insanlarının girişimleriyle
başlatılmıştır. Festivalin adı
1992 yılında Uluslararası Troia
Festivali olarak değiştirilmiştir.
Uluslararası olan festival; müzik, tiyatro, söyleşi, sergi gibi
etkinlikleri kapsayan zengin bir
programla her yıl 10 Ağustos’ta
başlayarak bir hafta sürmektedir. Başta Halk Bahçesi olmak
üzere tüm kent festival alanı
olarak kullanılmaktadır. Festival kapsamında, 2002 yılından
bu yana Homeros Bilim Kültür ve
Sanat Ödülü verilmektedir.
Ayvacık Uluslararası
Kültür ve Sanat Festivali
Ayvacık Belediyesi tarafından
her yıl temmuzun üçüncü,
ağustosun birinci haftasında
düzenlenmektedir.
Apollon Smintheion
Şenliği
Gülpınar Belediyesi tarafından
her yıl 1-15 Ağustos tarihleri
arasında düzenlenmektedir.
ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ
103
Zeus Kültür ve Sanat
Festivali
İda (Kazdağı) Kültür ve
Sanat Etkinlikleri
Küçükkuyu Belediyesi tarafından her yıl 15-17 Ağustos tarihleri arasında düzenlenmektedir.
Her yıl ağustos ayında konserler, halk oyunları gösterileri,
tiyatro, söyleşi ve çeşitli yarışmalar düzenlenmektedir.
Assos Gösteri
Sanatları Festivali
Assos Vakfı tarafından her yıl
ekimin ilk haftasında gerçekleştirilmektedir.
Bayramiç Hıdrellez
Bayramiç’in bazı yörelerinde
Hıdrellez Günü, Menderes
Çayı’nın şifalı aktığına inanıldığından çaydan su doldurulur.
Bugüne özgü olarak yöre halkı,
piknik alanlarında simit lokumu adı verilen nohutla mayalanmış ekmek ve oğlak çevirme
ile kutlama yaparlar.
Köy Hayırları
Bahar aylarında Çanakkale’nin
birçok yöresinde olduğu gibi,
Bayramiç ve köylerinde de
hayırlar yapılmaktadır.
Troia Festivali
Güzellik Yarışması
Homeros’un İliada’da aktardığı
mitolojideki güzellik yarışmasını yaşatmak amacıyla
Bayramiç, Ayazma’da her yıl
şenlikler düzenlenip, güzellik
yarışması yapılmaktadır.
104
ÇANAKKALE
Bayramiç Tohum Takas
Şenliği
Ülkenin dört bir yanından yerel
ürünlerin doğal yöntemlerle
üretilmesini ve tohumların korunmasını destekleyen katılımcılar bir araya gelmektedir.
Biga Uluslararası
Okçuluk Festivali
Okçuluk festivali, geleneksel
okçuluğun unutulmaması için
düzenlenen sportif bir etkinliktir. Festival yürüyüşünde at
üzerinde kılıçla karpuz kesme,
kırbaç, at binme, ok atışı ve
cirit gösterileri gerçekleştirilmektedir.
Biga Yaz ve
Güz Panayırları
Her yıl haziran ayında yaz
panayırı, eylül ayında güz panayırı olmak üzere iki panayır
kurulur. Bütün köyler panayır nedeniyle Biga’ya inerek
ekonomik ve görsel canlılık
yaratırlar.
Bozcaada
Lezzet Rüzgârları
Yerel Tatlar Festivali
Bozcaada Turizm İşletmecileri
Derneği (BOZTİD) tarafından haziranın ilk haftasında
düzenlenmekte ve iki gün
sürmektedir.
Ayazma Panayırı
Her yıl 26 Temmuz tarihinde
Bozcaada’da Aya Paraskevi
Manastırı’nda, Azize Paraskevi’ye adanmış Ayazma Panayırı
düzenlenmektedir.
Yelken Yarışları
Bozcaada her yıl temmuz ayının
ikinci hafta sonunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Açık Deniz
Yat Yarışları’nın ikinci etabına
ev sahipliği yapmaktadır.
Yelken Yarışları
Ozanın Günü Etkinliği
Bozcaada Derneği tarafından
düzenlenen Ozanın Günü
etkinliğinde, Bozcaada Kalesi’nde şiir şöleni düzenlenip, bir
temmuz sabahı gün doğumunda, Troia’nın karşısındaki
kıyıda, Homeros’un İliada ve
Odysseus’undan çeşitli dillerde
bölümler okunmaktadır.
Bozcaada Kültür, Sanat
ve Bağbozumu Festivali
Üzüm hasadının başladığı
aylarda, adalılar yılın emeğinin
karşılığını almanın coşkusunu
ağustos ayının üçüncü haftasında düzenlenen bir festivalle
kutlamaktadırlar.
Çan Doğa Yürüşü
Çan ilçesi, Terzialan Dağcılık
Kulübü ve Terzialan Belediyesi’nin işbirliğinde her yıl
mayıs ayında Kocaçınarlar
bölgesine geniş katılımlı bir
doğa yürüyüşü yapılmaktadır.
Profesyonel sporcular ve halkın
katıldığı yürüyüşün bitişinde
Kocaçınarlar’da kültür, sanat
etkinlikleri düzenlenmekte ve
katılımcılara yerel tatlardan
bulgur pilavı ve ayran ikram
edilmektedir.
ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ
105
Hayvan ve
Emtia Panayırı
Çan Belediyesi’nce her yıl
eylül ayının ilk haftasında üç
gün süren bir panayır düzenlenmektedir. Panayır ilçeye
ekonomik ve görsel hareketlilik getirmekte, köylerden ve
dışarıdan gelen misafirlerle
renklenmektedir.
yapılarak dağıtılmakta ve
çeşitli kültür sanat etkinlikleri
düzenlenmektedir.
Gökçeada Paskalya
İlkbaharda kutlanan paskalya
pazar günü merkez kilisede
yapılmakta ve daha sonra
kilise bahçesinde veya evlerde
zengin sofralar hazırlanarak
öğle yemeği yenilmektedir.
Eceabat Domates
Festivali
Gökçeada Film Festivali
Eceabat Belediyesi tarafından,
her yıl 15 Ağustos haftasında,
Domates Festivali düzenlenmekte ve festival kapsamında
çeşitli kültürel etkinlikler
yapılmaktadır.
1998 yılında başlatılan ve her
yıl ağustos ayının son haftasında, bir hafta süren Gökçeada
Film Festivali, adada gerçekleştirilen en kapsamlı etkinlik
özelliğini taşımaktadır.
Ezine Kültür ve
Zeytin Festivali
Meryem Ana Yortusu
(Panagia Yortusu)
Geyikli Belediyesi her yıl
ağustos ayının ilk haftasında
dört gün süren, çeşitli kültür
sanat sunumlarının olduğu bir
festival düzenlemektedir.
Gökçeada’da her yıl 14-16
Ağustos tarihlerinde düzenlenen Meryem Ana Yortusu,
adanın en kalabalık olduğu
dönemdir. Tepeköy’de 15 Ağustos’ta köyün meydanına kurulan kazanlardan yemek, tatlı,
şarap dağıtılmakta ve adeta bir
açık hava sofrasına toplu halde
oturulmaktadır.
Gelibolu Türklerin
Anadolu’dan Rumeli’ye
Geçişi Şenlikleri
Bolayır Belediyesi tarafından her yıl haziran ayının ilk
haftasında gerçekleştirilen şenlikte çeşitli kültürel etkinlikler
düzenlenmektedir.
Sardalye Festivali
Gelenekselleşen ve her yıl
temmuz ayında birçok ülkenin
katılımıyla gerçekleştirilen
festivalde, sardalye kebabı
106
ÇANAKKALE
Gökçeada
Naish Open Cup
Rüzgâr sörfü ve kite sörfün en
önemli isimlerinden Robbie
Naish adına düzenlenen sörf
yarışması 2008’den bu yana
her yıl gerçekleştirilmektedir.
Lapseki Hıdrellez
Güz Panayırı
Hıdrellez Şenlikleri, 6 Mayıs’ı
takip eden ilk pazar günü yapılmaktadır. Şenlikler Üçtaşlar’da topluca yapıldığından,
Üçtaşlar olarak da adlandırılmaktadır. Yöre halkı, hıdrellezden bir akşam önce büyük
bir ateş yakarak üzerinden
atlarlar.
Lapseki Belediyesi’nce her yıl
Eylül ayında düzenlenen Güz
Panayırı çeşitli kültür, sanat
etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır.
Türklerin
Rumeli’ye Geçişi
Çardak Belediyesi ve yerel
kuruluşların katılımlarıyla,
her yıl 5-6 Haziran tarihlerinde Türklerin Rumeli’ye geçişi,
çeşitli kültür sanat etkinlikleriyle kutlanmaktadır.
Yağlı Güreşler
Türkiye’nin, Kırkpınar’dan
sonraki en büyük çaplı yağlı
güreşleri, Lapseki’ye bağlı Çardak beldesinde ağustos ayının
sonunda yapılmaktadır.
Yenice Hıdrellez
Yenice’nin Yörük köylerinde
hıdrellez kültürü gelişmiş olup
her yıl kutlanmaktadır.
Lapseki Kiraz Festivali
Geleneksel Kazdağı Doğa
Yürüyüşü ve Şenlikleri
Kiraz hasat döneminde, en iyi
kirazın seçildiği, genç kızlar
arasında kiraz güzeli yarışması
yapıldığı ve yelken yarışlarının
düzenlendiği festivalde, konser
ve söyleşiler de yapılmaktadır.
Haziran ayının ilk haftasında
gerçekleştirilen etkinlik belirlenen parkurda yürüyüş, çeşitli
sergiler ve konser gibi etkinlikleri kapsamaktadır.
Plaj Voleybolu
Issız Cuma Hayrı
Her yıl eylül ayının ilk cuma
Dalyan Plajı’nda her yıl yerel
günü düzenlenen geleneksel
yönetimlerce haziran ayının
Issız Cuma Hayrı’nda, çiftçisonlarında düzenlenen plaj
ler/üreticiler arasında yapılan
voleybolu gelenekselleşen
yarışmalarda en iyilere çeşitli
etkinliklerden birisidir. Turödüller verilmektedir.
nuvaya ulusal ve uluslararası
sporcular katılmaktadır. Şeftali Kültür
Sanat Etkinlikleri
Umurbey Belediyesi tarafından her yıl ağustos ayının son
haftasında Şeftali Kültür Sanat
Etkinlikleri düzenlenmektedir.
ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ
107
KIYI
TURİZMİ
Çanakkale’nin Kazdağları’nın
sarmalında yer alan iç bölgelerdeki üç ilçesi; Bayramiç, Çan ve
Yenice’nin kıyı şeridi bulunmamaktadır. Kent merkezi
başta olmak üzere, Anadolu
yakasında Ayvacık, Ezine, Lapseki, Biga, Avrupa yakasında
Eceabat, Gelibolu, Gökçeada ve
Bozcaada kıyı turizmi bakımından eşsiz koy ve sahillere
sahiptir.
Çanakkale
Merkez Kıyıları
Çanakkale Boğazı, Ege Denizi
ile Marmara Denizini birleştiren altmış sekiz kilometre
108
ÇANAKKALE
uzunluğunda, ortalama elli ile
yüz altı metre arasında değişen
derinliğe sahip, birisi üstten
Marmara’dan Ege’ye, diğeri
alttan ve tersine Ege’den Marmara’ya doğru iki tür akıntısı
olan doğal bir su yoludur. Kent
merkezinin yüzünü döndüğü
boğaz aynı zamanda Lapseki
sınırından başlayıp, Kordon’dan
Dardanos ve Güzelyalı’yı içine
alan merkezi bir kıyı şeridine sahiptir. Kent merkezine
on kilometre uzaklıkta, adını
yanındaki antik kentten alan
Dardanos, günümüzde, üniversiteye ait tesisleri, kamp yerleri
ve yazlık evleriyle Çanakkale’nin önemli bir sahil şerididir.
Kara Biga Sahili
Çanakkale’ye on beş kilometre
uzaklıkta sırtını çam ormanlarına dayamış yüzünü engin
denizin maviliğine dönmüş
Güzelyalı, kent merkezine
nefes aldıran seçkin bir tatil
beldesidir. Turistik tesisleri çay
bahçeleri, balık lokantalarıyla
bir cazibe merkezidir.
Çanakkale’nin Avrupa
Yakası Kıyıları
Eceabat Kıyıları
Ege ve Çanakkale Boğazı’na
kıyısı bulunan Eceabat’ın keşfedilmeye ve görülmeye değer
birçok doğal plaj ve kumsalı
vardır. Eceabat’ın Ege kıyısında
bulunan muhteşem çam ormanının içinde yer alan, Kabatepe
Orman Kampı’nda çadırınızla
konaklayabilir ya da çadır kiralayabilirsiniz. Aynı zamanda
karavanınızla yolculuk ediyorsanız, burada konaklamak
çok iyi bir seçenek olacaktır.
Kabatepe Orman Kampı’nda
market, lokanta, banyo ve tuvaletler de bulunmaktadır.
Küçük Anafartalar Köyü
sahili; denizin farklı tonlarında balıklarla yüzebileceğiniz
berraklıkta, rüzgâr ve dalgaların kayalarda yarattığı şekillere
hayran kalacağınız bir sahildir.
KIYI TURİZMİ
109
Küçük Kemikli Burnu, özellikle dalış yapmak isteyenlerin
tercih edebilecekleri, biyolojik
çeşitliliği ve güzel manzarası
ile Eceabat’ın doğal güzelliklerinden biridir.
Suvla Koyu, Büyük ve Küçük
Kemikli burunları arasında
Çanakkale Savaşları’ndan
kalan batıkların bulunduğu
koy, dalış yapanlar için özellikli
yerlerdendir.
Büyük Kemikli Burnu, sakin ve
temiz suları tercih edenlerin ve
su altı dalışı yapanların önemli
duraklarından birisi olup, doğallığını kaybetmemiş, dalgaların oyup şekil verdiği kayaların
ilginç şekiller oluşturduğu
eşsiz koylardandır.
Gelibolu Kıyıları
Gelibolu son yıllarda sakin ve
huzurlu tatil yapmak isteyenlerin olduğu kadar sualtı dalış,
rüzgâr sörfü ve kite sörf gibi,
özel ilgi alanları olan katılımcıların da başlıca uğrak yerlerinden birisidir. Saros Körfezi,
Kömür Limanı, Bebek Kayalıkları, Hamza Koy, Güneyli Köyü,
Gelibolu Deniz Feneri, Gelibolu’nun bakir koy ve plajlarıdır.
Çanakkale’nin
Ada Sahilleri
Gökçeada Kıyıları
Gökçeada, deniz canlılarının
Akdeniz ve Karadeniz arasındaki geçiş yoludur. Dolayısıyla
olta balıkçılığı ve dalış sporlarına meraklılar için birçok
110
ÇANAKKALE
alternatifler sunmaktadır.
Gökçeada’nın sert kayalıkları
ve denizin bin yıllardır süren
aşındırması sonucunda oluşan
büyük ve küçük bir sürü koyu
bulunmaktadır. Bunların en
ünlüsü Yıldızkoy Türkiye’nin
ilk Sualtı Milli Parkı’dır. Lazkoyu, Gizli Liman, Yuvalı Koyu
görülmesi gereken yerlerdir.
Aydıncık sahili, rüzgâr sörfü ve
kite sörf yapanların en gözde
yerlerinden birisidir. Yılın her
mevsiminde özellikle Balkanlar’dan gelen turistleri sörf yaparken görebileceğiniz Aydıncık
sahili, yaklaşık iki kilometre
uzunluğunda ve temiz kum
tabakasıyla örtülüdür. Kamp
yapma ve çadır kurma olanağı
bulunmaktadır.
Tuz Gölü, Gökçeada’nın güneyindeki Aydıncık sahilinde yer
almaktadır. Değişik minerallerden oluşan Tuz Gölü’nün koyu
renkli çamurunun romatizma,
kireçlenme, sedef gibi rahatsızlıklara iyi geldiği söylenmektedir.
Kaşkaval Burnu (Peynir Kayalıkları) üst üste sıralanmış
peynir kalıplarını andıran ilginç
kaya oluşumları nedeniyle bu
adla anılmaktadır.
Doğa sporları severler için,
bir adada ender rastlanan
örneklerden birisi de Dereköy
yakınlarındaki Marmaros
Şelalesi’dir.
Bozcaada
Bozcaada Kıyıları
Bozcaada her ne kadar deniz
ve kıyı turizmi ile ünlenmiş bir
ada olmasa da sahip olduğu
kıyılar, koylar ve plajlar oldukça cezbedicidir. Adanın en çok
bilinen plajı Ayazma’dır. Uzun
kumsalı ve masmavi denizi
oldukça etkileyicidir. Ayazmanın yanı sıra Habbele Koyu,
Mermer Burnu ve Akvaryum
Koyu da oldukça ünlüdür.
Lagor Limanı, Ayana Limanı,
Ayazma Koyu, Sulubahçe Koyu
gibi birçok koy bulunmaktadır. Bu koylara adadaki dalış
merkezi tarafından dalış turları
düzenlenmektedir.
Bozcaada’da, Liman Koyu,
Değirmenler Koyu, Poyraz
Limanı, Çanak Limanı, Çapraz Limanı, Kocatarla Limanı,
KIYI TURİZMİ
111
Tarihin Belleğinde
Kulaç Atmak
Ezine Kıyıları
Kıyı turizmi için gerekli her
türlü güzelliğe sahip olan
Ezine’nin popülaritesi artmaktadır. Ezine’nin en çarpıcı
doğal güzelliklerinden birisi de
Mavra Adası’dır. Özellikle dalış
yapanların tercih ettiği ada
doğal güzelliği ile ziyaretçileri
etkilemektedir.
maktadır. İskelesinin adıyla
anılmakta olan Tavaklı’nın plaj
alanında ihtiyaca cevap verecek
birkaç otel ve restoran bulunmaktadır.
İnce kumlarla kaplı tertemiz
denizi, uzun kumsallarıyla, “Eyvah Eyvah” filminin
çekildiği yer olarak son yıllarda
popülerliğini artıran Geyikli,
görülmeye değer sahil beldelerinden birisidir.
Ayvacık Kıyıları
Ezine
Keşfedilmemiş doğa harikası
küçük bir balıkçı köyü olan
Dalyan, Bozcaada’ya bakan
güzel uzun kumsalı ve temiz
denizi ile cezbedicidir. Temiz
masmavi suyu ve koyları ile etkileyici güzellikteki Kumburun,
konaklama ve yiyecek içecek
tesisleri ile alternatif turizm
alanlarındandır.
Ezine’ye yirmi dört kilometre
uzaklıktaki Tavaklı Köyü’nün
plajının doğal yapısı bozulmamış, temiz bir deniz bulun-
112
ÇANAKKALE
Ayvacık’ın kıyı turizminde,
özellikli yerlerinin başında Assos gelmektedir. Assos kıyıları
mavi bayraklı plajları, doğal
güzellikleri ve butik otelleri ile
ziyaretçilere muhteşem tatil
olanağı sunmaktadır. Kadırga
Koyu, Assos Liman Plajı, Yeşil
Liman, Koruoba Sahili, Assos
Sivrice, Assos Sokakağzı,
Akliman Koyu ve Küçükkuyu,
turizmin gelişmesini sağlayacak önemli kıyılarıdır.
Küçükkuyu Sahili
Yörede her yer zeytin ağaçları
ile kaplıdır. Gülpınar beldesinin
batısında, kumuyla meşhur
olan Ak Liman’dan, Mıhlı
Çayı’na kadar uzanan sahil
şeridinde özgürce denize girilmektedir. Küçükkuyu sahilinde
2012 yılında kentin ilk mübadillerinin anılması amacıyla bir
anıt dikilmiştir.
Boğazdan Marmara’ya
Bir Atbaşı
Biga Kıyıları
Biga, kıyı turizmi bakımından
oldukça zengin olanaklara
sahiptir. Kepekli Köyü’nün alt
kısımlarından başlayıp, Gürece Köyü’nün alt kısımlarına
kadar uzanan kıyılarda denize
girilebilmektedir. Özellikle,
Uzundere Plajı ve Kemer Köyü
sahili denize girilebilecek en iyi
plajlardır. Kara Biga yöresinde,
antik bir kentin havasını soluyarak denize girme olanağının
yanında, dinlenirken deniz
ürünlerinin tadına bakabilirsiniz Ayrıca Şahmelek Koyu’nun
büyüleyici doğal güzelliklerinin
eşliğinde, masmavi denizinde
kulaç atabilirsiniz.
Biga
Lapseki Kıyıları
Çardak Lapseki yolu üzerinde,
Biga yönüne doğru beş kilometre ileride, kıyı şeridine kurulmuş güzel bir yerleşim yeridir.
Çardak beldesi, uzun, doğallığı bozulmamış kumsallara
sahiptir. Rüzgâr alan bir yer
olduğundan, sörf yapmak isteyenler için de idealdir. Kamp
yapmaktan hoşlananların, çadırlarıyla konaklayabilecekleri
alanlar bulunmaktadır. Dalyan
mevkiinde, yel değirmeni ve
plaj bulunmaktadır. Değirmen
günümüzde kafe olarak hizmet
vermektedir.
Lapseki
KIYI TURİZMİ
113
ALTERNATİF
TURİZM
Sualtı Dalış ve
Rüzgâr Sörfü
Alternatif turizm olanakları
açısından zengin kaynaklara
sahip Çanakkale’nin, özellikle
Mavra Adası dalış yapanlar
için ilgi çekicidir. Ezine’den
Kumburnu sahiline gidildikten
sonra Mavra Adası’na ulaşılmaktadır. Çanakkale Boğazı
başta olmak üzere, Bozcaada,
Gökçeada, Saroz Körfezi ve
Kabatepe sahillerinde dalışlar
yapılmaktadır. Özellikle batıklara özel dalışların yapıldığı
Kabatepe ve Çanakkale Boğazı’nda, bir çok batık gemiye
dalış yapılabilmektedir.
114
ÇANAKKALE
Ayrıca fauna ve flora dalışlarına da uygun olan Akvaryum
Koyu, Yıldız Koyu, Tavşan
Adası civarları özellikli alanlardır. Bu alanlar yaklaşık yüz
kırkın üzerinde balık, seksene
yakın deniz bitkisi ve kırk civarında sünger çeşidini barındırmaktadır. Saroz Körfezi, rüzgâr
sörfü açısından dünyadaki
üç alandan birisidir. Girdaplı
akıntılar sayesinde kendini
temizleyebilen ender denizlerdendir. Bölgelerin çoğunda yüzey akıntısına sıklıkla rastlanmakla birlikte dip akıntısı yok
denecek düzeydedir. Çanakkale,
su altı dalışı yapmak isteyenler ve sakin koylarda denize
Yelken Yarışları
girmek isteyenler için en iyi
alternatiflerdendir.
Çanakkale, Türkiye ortalamasında sürekli rüzgâr alan yerlerden birisidir. Yelken ve sörfle
ilgilenenler için uygun olması,
buraya yurt içinden ve dışından profesyonel ve amatörleri
çekmektedir.
Spor Turizmi
Uluslararası spor literatüründeki trekking, diving, rafting,
paragliding gibi doğa sporları
Türkiye’nin spor envanterinde yerini almaya başlamıştır.
Çanakkale, spor turizmi açısından büyük bir potansiyele
sahiptir. Spor turizmi, yakın
zamanda bölgenin alternatif
turizm potansiyeli olarak, hızla
gelişmektedir.
Gençlik Turizmi
Özellikle Çan ilçesinde, Kazdağları’nın sunduğu doğal
avantajlar değerlendirilmek
suretiyle, ülke tanıtımına da
katkıda bulunacak uluslararası gençlik kampları, gençlere
yönelik kamp alanlarının belirlenmesi ile yeni ve farklı bir
turizm destinasyonu kazanılmış olacaktır.
KIYI TURİZMİ
115
Ekoturizm
Bitki Çeşitliliği
Kazdağları, jeolojik yapısı,
iklim çeşitliliği ile Önemli Bitki
Alanı (ÖBA) olarak belirlenmiştir. Kazdağları’nda yaklaşık sekiz yüz takson ve yirmi
dokuzu yalnızca bu dağa özgü
olmak üzere ülke çapında endemik ve nadir yetmiş yedi bitki
türü yer almaktadır.
Yenice Ormanları
Çanakkale’nin Yenice ilçesi,
özellikle sahip olduğu ormanlar
ile turizm açısından çok değerli
kaynaklara sahiptir. Endemik, Kazdağı Köknarı (Abies
egui-trojani) ve nadir bulunan
türler bakımından da dikkat
çekicidir. Kazdağı köknarı adını
Troia antik kentinden almakta
ve bu türe sadece Kazdağları’nda rastlanmaktadır. Yenice
aynı zamanda trekking, termal
turizm, doğa sporları, kuş
gözlemciliği gibi alternatif ve
ekoturizm olanakları bakımından cazibe merkezidir.
Bozcaada’da turizmin gelişiminde doğayı tahrip etmeden
yerel halkın kültürüne saygılı
ve yerel halka katkı sağlamayı
hedefleyen ekoturizm anlayışı,
en iyi seçenek olarak değerlendirilmektedir.
Organik Tarım Adası
Gökçeada, 2011 yılı Haziran
ayında almış olduğu Sakinada-Cittaslow unvanına sahip
dünyanın ilk ve tek adası
olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda
116
ÇANAKKALE
hayata geçirilen Gökçeada
organik tarım projesi ile bağcılık, zeytincilik ve arıcılık gibi
tarıma dayalı üretimle geçimini
sağlayan küçük üreticilerin,
organik tarıma yönlendirilmesiyle, adada yaşam farklı
alternatiflerle renklenmeye
başlamıştır.
Termal Turizm
Sağlık turizminin en önemli
kaynağı termal alanlardır. Tarih boyunca bilinen ve özellikle
Anadolu coğrafyasında yaygın
olan kaplıcalar, günümüzde
kent yaşamından kaynaklanan sorunlardan kurtulmak,
dinlenmek ve tazelenmek
amacıyla yeni bir turizm
destinasyonuna dönüşmüştür. Çanakkale’nin Anadolu
topraklarındaki ilçelerinin
tamamına yakını termal turizm
için gerekli kaynak özelliklerini
taşımaktadır. Ezine, Ayvacık,
Çan, Bayramiç, Yenice ve Biga
sınırlarında yer alan kaplıcalar
Çanakkale’yi termal turizm
açısından öne çıkarmaktadır.
Doğal kaynaklardan yararlanma isteği, aynı zamanda yer
değiştirmeyi gerektirmektedir.
Bu durum da turistin konaklama, beslenme, dinlenme ve
eğlenme ihtiyaçlarını gidereceği alt ve üst yapının iyi
kurgulanmış olmasını zorunlu kalmaktadır. Çanakkale
sınırları içerisinde yer alan
10’u aşkın kaplıcadan bir kısmı
2006 yılında termal turizm
merkezi olarak ilan edilmiş ve
bu doğrultuda yeni yatırımlarla
gelişmelerini sürdürmektedirler.
Ayvacık Termal turizm kaynakları bakımından Çanakkale’nin en zengin ilçelerinden
birisidir.
Küçükçetmi Kaplıcaları
(Afrodit Kaplıcası)
Efsaneye göre “cüzzam hastalığına yakalanarak güzelliği
kaybolan Afrodit, Tanrı Zeus tarafından yanından uzaklaştırılır.
Afrodit şifa aramak için, İda Dağı’nda gezerken bir kurdun suyun
çıktığı mağaraya girdiğini görür.
Buradan çıkan şifalı sularda her
gün yıkanan Afrodit cüzzamdan
kurtularak eski güzelliğine yeniden kavuşur”.
Henüz turizm açısından çok
gelişmemiş olmasına rağmen
taş ve tahtanın bir arada kullanıldığı tarihi evlere sahip olan
Küçükçetmi Köyü’ndeki kaplıcalar, sağlık açısından aranılan bir yerdir. Tanrıça Afrodit
Kaplıcaları’nda hamam, otel
ve havuzlar bulunmaktadır. Su
sıcaklığı 42° C, Ph değeri 7’dir.
Bol oksijenli, çam, zeytin ve
meyve ağaçları arasında konaklama olanağı bulunan kaplıcalar sakin, sessiz ortamıyla
adeta huzur dağıtmaktadır.
Tuzla Kaplıcaları
2006 yılında termal turizm
merkezi olarak ilan edilen
Tuzla Kaplıcaları’nda sıcak
su kaynağının yanında çamur
banyosu yapma olanağı da
Kestanbol Kaplıcası
mevcuttur.
Ezine termal turizm için,
gerekli kaynaklara ve tanınmış
kaplıcalara sahiptir.
Kestanbol Kaplıcası
2006 yılında termal turizm
merkezi olarak ilan edilmiştir.
Geçmişten bugüne insanlığa
sağlık açısından şifa olan Kestanbol Kaplıcası’nın suyu 73
derece olup, içerisinde kalsiyum ve demir bulunmaktadır.
Kestanbol yöresi, jeolojik yapısı nedeniyle suyunun ötesinde
havasında ve toprağında da
yeterli düzeyde radyoaktivite
içermektedir. Ezine’ye on sekiz
kilometre uzaklıkta olan Kestanbol Kaplıcası’nda konaklama ve yiyecek içecek tesisleri
bulunmaktadır.
Alakeçili Kaplıcası
Ezine’ye yirmi beş kilometre
mesafede Kestanbol ve Tuzla
Kaplıcaları’nın yakınlarında
bulunmaktadır. Suyun karıştığı çamur yörede yara kapatan
KIYI TURİZMİ
117
olarak bilinmektedir.
Bayramiç
Külcüler Kaplıcası
Bayramiç ilçesinin on sekiz
kilometre doğusunda bulunan
kaplıca romatizmal rahatsızlıklar, cilt bozuklukları, nefrit,
solunum yolu, kadın hastalıkları açısından şifalı olarak
bilinmektedir.
Yenice
Hıdırlar Kaplıcası
Bölge, 2006 yılında termal
turizm merkezi olarak ilan
edilmiştir. Termal turizm
merkezi alanındaki Hıdırlar
Kaplıcası banyo yapmanın yanı
sıra çamur banyosu için de
uygun ortama sahiptir.
Kum Ilıcası
Burada ikisi kaynak grubu şeklinde olmak üzere sekiz kaynak
bulunmaktadır.
Çan
Termal turizm açısından Çanakkale’nin tanınmış ilçelerinin başındadır. Çan’ın turizm
açısından en önemli değerleri
kaplıcalarıdır. Termal turizm
açısından önemsenen su özelliklerine sahip olması ve tesislerin uluslararası standartlara
ulaşmasıyla, sağlıklı yaşam
desteği ve şifa arayanlara güzel
olanaklar sunmaktadır.
Çan Kaplıcası
Günübirlik banyolar, termal
havuzlar, SPA merkezi, sauna-
118
ÇANAKKALE
lar, spor salonunun yanı sıra
konaklama toplantı ve yiyecek
içecek olanakları da sunmaktadır. Çan Belediyesi tarafından
işletilen termal otel, ilçenin
merkezindedir.
Bardakçılar Dağ Kaplıcası
İki çeşit termal su kaynağına
sahip olan kaplıcada, havuzlara
yosunlu su, odalara ise kükürtlü su verilmektedir. Kaplıca
çam, meşe ve çınar ağaçlarının içinde doğal bir ortamda
bulunmaktadır.
Tepeköy Kaplıcası
Çan’a yirmi altı kilometre
uzaklıktaki Tepeköy Kaplıcası,
sahip olduğu özellikleri dikkate
alınarak 2006 yılında termal
turizm merkezi olarak ilan
edilmiştir. Ilıcada yirmi yataklı
bir otel ile kum banyosu ve
havuzları bulunmaktadır.
Biga
Kırkgeçit Kaplıcaları
2005 yılında termal turizm
merkezi olarak ilan edilen
kaplıcalar, Ilıcabaşı Köyü
mevkiinde olup Biga’ya on altı
kilometre uzaklıktadır.
Çanakkale İlinde Turizm
Merkezi İlan Edilen Yerler
Behramkale Kadırga Koyu Turizm Merkezi, Geyikli Turizm
Merkezi, Küçükkuyu Turizm
Merkezi, Saros Körfezi Kültür
ve Turizm Koruma ve Gelişim
Bölgesi, Ayvacık Tuzla Termal
Turizm Merkezi, Çan Etili Tepeköy Termal Turizm Merkezi,
Ezine Kestanbol Termal Turizm
Merkezi, Yenice Hıdırlar Termal Turizm Merkezi’dir.
konaklama tesisinde 8483 oda
bulunmaktadır. Konaklama
tesislerine 2013 yılında yerli ve
yabancı yaklaşık 439.000 kişi,
620.000 gece konaklamıştır. 22
A grubu, 3 C grubu olmak üzere
25 seyahat acentesi bulunmaktadır.
(Kaynak: Çanakkale İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü 2013 yılı verileri)
2013 Yılı Turizm
İstatistikleri
Turizm İşletme Belgeli 50
konaklama tesisinde 2527,
Belediye İşletme Belgeli 412
konaklama tesisinde 5956 oda
bulunmaktadır. Toplam 462
Kestanbol Kaplıcası
KIYI TURİZMİ 119
AVRUPA’DAKİ
ÇANAKKALE
Eceabat
Avrupa yakasında, Gelibolu
Yarımadası’nın batı ucunda
yer alır. 490 km2 yüz ölçümü
ve on iki köyü olan bu şirin
ilçenin kışları yağışlı, yazları
sıcak ve kurak geçer. Çanakkale
seramiklerinin üretimi açısından da önemli bir merkezdir.
Çanakkale’den feribotla Avrupa
yakasına geçerken manzara
büyüleyicidir. Sizi “DUR YOLCU” yazısı karşılar. Eceabat
iskelesi yerleşimin nabzı gibidir. Gelibolu Yarımadası Tarihi
Milli Parkı, Gelibolu adını taşısa da Eceabat sınırları içerisindedir. Çanakkale Boğazı’nın
120
ÇANAKKALE
Avrupa yakasında, yarımadanın güney ucunda, otuz üç bin
hektarlık bir alanı içeren Milli
Park, Eceabat ilçesinin hemen
hemen tamamını kaplamaktadır. Muharebe alanları, savaş
mezarları, anıtlar ve savaşla
ilgili kalıntılar, “tarihi sit alanı” ve “kültürel varlık” olarak
tescil edilmiştir.
Kilise Tepesi’nde 2010 yılında
başlatılan arkeolojik kazılardan, Eceabat’ta tunç çağı
olarak adlandırılan M.Ö. 3000
yıllarında yerleşimin olduğunu öğreniyoruz.1926 yılında
Gelibolu’nun ilçe olmasıyla
her ikisi birden Çanakkale’ye
bağlanmıştır.
Eceabat Kabatepe
Antik Kentleri
Sestos
Akbaş Limanı’nın hemen
üzerinde ve Eceabat’a dört
kilometre uzaklıkta olup Yalova
Köyü sınırları içindedir. Şehir
M.Ö. 650 yıllarında Aioller
tarafından bir Yunan kolonisi
olarak kurulmuş ve değişik
toplulukların egemenliğinde
kalmıştır.
Kilisetepe/Maydos Yerleşimi
İlçenin ortasındaki Kilisetepe
Höyüğü’nde 2010 yılından bu
yana arkeolojik kazılar sürdürülmektedir. Tüm buluntulara
dayanılarak Kilisetepe’nin,
Gelibolu Yarımadası’nın en bü-
yük erken tunç çağı yerleşimi
olduğu anlaşılmaktadır.
Kilitbahir Köyü
Kilitbahir Köyü, Çanakkale Boğazı’nın en dar yerinde
kurulmuş bir kıyı yerleşmesidir. Fatih Camii, Cahidi Sultan
Camisi, Tabip Hasan Paşa
Camii, yanında iki hamam
kalıntısı, çok sayıda çeşme ve
konut geçmişten günümüze
ulaşmış kültür varlıklarıdır.
Havuzlar yolu üzerinde harap
durumda bir Uşşaki Dergâhı
da yer almaktadır. Köyde, her
köşe başında karşılaşacağınız
çeşmelerin çokluğu, insanı
şaşırtır. AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE
121
Cahidi Sultan Külliyesi
Aslen Edirne doğumludur.
Eceabat’ın Kilitbahir Köyü’ne
yerleşip, kendi tarikatını ve
tekkesini kuran, asıl adı olan
Ahmet yerine, sonradan kurduğu tarikatın adı olan ‘’Cahidi’
adını almıştır. 1659 tarihinde
vefat eden Ahmet Cahidi Efendi
buraya defnedilmiştir.
Eceabat, kale ve tabyalarıyla
da zengin bir tarihi mirasa
sahiptir.
libolu karayolu üzerinde deniz
kıyısında yer almaktadır
Namazgâh Tabyası
Kilitbahir Kalesi’nin güneydoğusunda bulunan Namazgâh
Tabyası 1770’lerde Sultan
Abdülaziz döneminde yaptırılmıştır.1960 yılına kadar askeri
amaçla kullanılan tabya, restore edilerek 2007 yılında müze
olarak ziyarete açılmıştır.
Kilitbahir Kalesi
1462-63 yılında boğazın, dolayısıyla İstanbul’un güvenliği
için Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Kalenin
mimari kurgusu, Osmanlı
kaleleri içinde farklı bir yere
sahiptir. Kale, Birinci Dünya
Savaşı’nda kullanılmıştır. Sarı
Kule’nin içinde bulunan ressam
Mehmet Ali Laga’nın elinden
çıkmış renkli boğaz haritası bu
savaş sırasında yapılmıştır.
Seddülbahir Kalesi
1661’de Çanakkale Boğazı’nın
Ege Denizi’ne açılan kısmında
karşılıklı olarak inşa edilen iki
kaleden Avrupa yakasındaki
kaleye (Denizin Seddi) Seddülbahir Kalesi denmiştir. Bu
kaleler konumları itibariyle
1660’lardan sonra Osmanlı ordusunun boğaz savunmasında
önemli rol oynamıştır.
Bigalı Kalesi
Nara Kalesi’nin karşısındaki Bigalı Kalesi 1820 yılında
tamamlanmıştır. Eceabat-Ge-
122
ÇANAKKALE
Namazgâh Tabyası
Mecidiye Tabyası
Mecidiye Şehitliği’ni de barındıran Mecidiye, Namazgâh
Tabyası’ndan iki yüz metre
güneydedir. Seyit Onbaşı’nın,18
Mart 1915 günü bataryadaki
topun mekânizması bozulunca
top mermisini kaldırıp, Ocean
gemisini dümen tertibatından
yaraladığı söylenen tabya burasıdır.
Mutfak Kültürü
Eceabat mutfağı, Çanakkale yöresel mutfağı ile benzer
özellikler taşımaktadır. Peynirli
patlıcan, katmer, simit lokumu,
çörek ekmeği, pirehu, tarhanalı
patlıcan, peynir helvası, mafiş
gibi yemekler Eceabat’ın yöresel yemekleri arasında yer alır.
Gelibolu
Çanakkale Boğazı’nın başladığı yerde kurulmuştur. Saroz
Körfezi kıyıları tamamen temiz
kumsallardan oluşmaktadır.
Korudağı’ndan doğan Kavak
Çayı, bu bölgeyi sulayan tek
hayat kaynağıdır. İlçedeki
konserve fabrikalarında üretilen ürünler Avrupa’da isim
yapmıştır. Deniz ve kara yolu
ile kavşak noktasında olan
Gelibolu’nun geleceği turizme
bağlıdır. Gelibolu; Kırım Savaşı
öncesi binlerce Fransız askerinin ve Bolşevik İhtilali’nden
sonra Rusya’dan kaçan, Wrangel Ordusu’nun askerlerinin de
ağırlandığı bir vatan parçasıdır.
Şehrin ilk önce ne zaman ve
kimler tarafından kurulduğu
kesin olarak bilinmemektedir.
Ancak kente ve yarımadaya isim babalığı yapan antik
kentin, şimdiki ilçe toprakları üzerinde kurulmuş olan
Gallipolis olduğu bilinmektedir.
Gallipolis ismi, Gazi Süleyman Paşa’nın 1354 yılında bu
bölgeyi fethetmesinden sonra
“Gelibolu” olarak kullanılmağa
başlanmıştır. Antik dönemde
Khersonesos olarak bilinen
yarımadanın adı da, Gelibolu
Yarımadası olarak kullanılmaktadır. Gelibolu, Avrupa’ya
geçmek isteyen Türkler için,
her zaman bir hedef olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin deniz üssü
haline gelen Gelibolu’da bir
tersane inşa edilmiş böylece
Osmanlı’nın Akdeniz’e açılan
kapısı olmuştur. 1923 yılında
il olan Gelibolu, 1926 yılında
Çanakkale’ye bağlı bir ilçe
merkezi durumuna getirilmiştir. 1915 yılında Birinci Dünya
Savaşı’nın kanlı cephelerinden
biri olan Çanakkale Savaşları,
Gelibolu’nun hemen yanında
cereyan etmiştir.
Gelibolu ve Çevresindeki
Türk Eserleri
Gelibolu’da Osmanlı döneminden kalma pek çok mimari
yapı bulunmaktadır. Türbe ve
yatırları yanında hamamları
da oldukça fazla sayıdadır.
Gelibolu’da Osmanlı kültürünü
yansıtan önemli eserlerden
bazıları şunlardır: I. Murat
döneminde yaptırılan Ulu Cami
(Cami-i Kebir), Bolayır’daki
Gazi Süleyman Paşa Camii ve
türbesi, Çimpe Kalesi, baruthane, iç liman, Fransız mezarlığı,
Fener kayalığındaki Azaplar
Namazgâhı, Yazıcızade Camisi
ve türbesi, Saruca Paşa Türbesi
ve hamamı, Sofuca Halil Mescidi, Ahmed-i Bican Türbesi,
Kasapoğlu Hamamı, Namık
Kemal’in mezarı, Sinan Paşa
Türbesi, Emir Ali Baba Türbesi, Bayraklı Baba, çilehane,
Kalafat Mehmet Paşa mezarı,
Hallacı Mansur Türbesi ve
dünyanın en büyük Mevlevihanesi.
AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE
123
Saroz Körfesi
Saroz Körfezi kıyıları
tamamen temiz
kumsallardan oluşmaktadır.
124
ÇANAKKALE
AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE
125
Gelibolu Mevlevihanesi
On yedinci yüzyılda kurulan
mevlevihane, çeşitli dönemlerde onarımlar görmüş, 18991900 yıllarında Sultan II. Abdülhamit döneminde yeniden
inşa edilmiştir. 1920’de Yunan
işgalinde cephanelik olarak
kullanılmış ve tahrip olmuştur.
Son görünümüyle eklektik bir
üslubu yansıtır. Plan bakımından Galata Mevlevihanesi’ne
benzemektedir. Günümüzde
Mevlevi törenlerine ev sahipliği
yapan önemli bir mekân haline
gelmiştir.
Azaplar Namazgâhı
Fener Meydanı’nda bir açık
hava camisi olan namazgâh,
1407 yılında Hacı Paşaoğlu
İskender Bey tarafından inşa
edilmiştir. Askerlerin sefere
çıkacakları zaman, toplu halde
burada namaz kıldıkları varsayılmaktadır.
Gazi Süleyman Paşa
Camisi (Ulu Cami)
1385’te Sultan Murat Hüdavendigâr tarafından yaptırılmıştır. Ulu Cami’de kılınan
cuma namazlarında imam hutbeye elinde kılıç ile çıkmaktadır. Bunun Süleyman Paşa’nın
fetihlerinin anısına, bir gelenek
olduğu söylenir.
126
ÇANAKKALE
Kasapoğlu Ali Bey
Hamamı
Has Ahmet Mahallesi’nde
Altıyol Caddesi’nde, II. Murat
döneminden kalma küçük bir
yapıdır. Tek hamam planında
olup bir göbek taşıyla, iki halvetten oluşmaktadır.
Saruca Paşa Hamamı
(Paşa Hamamı)
Alaettin Mahallesi Karaman
semtinde olan, çifte hamam
planındaki yapı II. Murat dönemi eserlerindendir.
Gelibolu Türbeleri
Gelibolu bünyesinde barındırdığı çok sayıda türbe ile adeta
“türbeler şehri” unvanını hak
etmektedir. Bu türbelerin bir
kısmının denizcilere ait olması
da ayrıca dikkate değerdir. Bazı
türbeler anıtsal birer yapı iken,
bazıları daha sadedir.
Bu türbe ve mezarların en bilinenleri; Bolayır Gazi Süleyman
Paşa Türbesi, Hallac-ı Mansur
Türbesi, Kaptan-ı Derya Saruca Paşa (?-1454) anıt mezarı,
Sinan Paşa Türbesi, Kalender
Baba (?-1384) Türbesi, Bayraklı Baba (?-1410) anıt mezarı,
çilehane, Ece Bey Türbesi ve
Karainebeyli Köyü Kalafat
Mehmet Paşa (?-1793) mezarı,
Kaptan-ı Derya Emir Ali Baba
anıt mezarı, Kaptan-ı
Derya Hüsamettin Paşa mezarı, Kaptan-ı Derya Güzelce
Kasım Paşa mezarı, Hüseyin
Becce Gazi mezarı, Alaettin
Kalfa Türbesi, Hocahamza
Türbesi, Fransız mezarlığı ve
Namık Kemal’in mezarıdır.
Mutfak Kültürü
Gelibolu mutfağı, deniz ürünleri özellikle de sardalyesi ile
ünlüdür. Sardalye kebabı, tuzlu
sardalye, sardalye konservesi
çeşitleri gibi, sardalyenin çok
çeşitli kullanımı söz konusudur. Peynir helvası, Gelibolu
lokumu, Mevlevi tatlısı, süt
tarhanası, simit lokumu,
tavuklu mantı, akıtma, lakerda
ve balık çorbası Gelibolu’da
tadılabilecek yemeklerdendir.
Gelibolu Eski Hamam
AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE
127
ÇANAKKALE’NİN
ADALARI
Sakin Ada: Gökçeada
Antik adı İmbros (İmroz) olan
Gökçeada ilçesi aynı zamanda
Türkiye’nin en büyük adasıdır.
Çevresinin uzunluğu yaklaşık
doksan beş kilometredir. Coğrafi yapısı çevre adalardan oldukça farklıdır. Yılın büyük bölümü
rüzgâr alan Gökçeada, su kaynaklarının çokluğu bakımından
dünyanın dördüncü adası olup,
beş gölet bulunmaktadır. İmroz
adı, 1970 yılında Gökçeada
olarak değiştirilmiştir.
128
ÇANAKKALE
Gökçeada’nın
Tarihsel Gelişimi
Homeros’ta adı geçen kentlerden biridir. Fatih Sultan
Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle birlikte Gökçeada da,
1455’te Osmanlı İmparatorluğu
topraklarına katılmıştır. 1912
Balkan Harbi yenilgisinin ardından Yunanistan’ın kontrolüne geçen ada 1923’ te Lozan
Antlaşması’ndan sonra, tekrar
Türkiye’ye bağlanmıştır.
Gökçeada
Osmanlı Mimarlık
Eserleri
Yaklaşık beş yüz yıl Osmanlı
idaresinde kalmasına rağmen
Gökçeada’da az sayıda Osmanlı eserleri vardır. Yapılan
çalışmalarda Osmanlı döneminden günümüze sadece bir
cami, bir çeşme, mezar taşı ile
dört çamaşırhanenin ulaştığı
tespit edilmiştir. Adadaki tek
cami Çınarlı Mahallesi’ndeki,
bugünkü Merkez Camisi’dir.
Kitabelerinden Osmanlı döneminde yaptırıldıkları anlaşılan
çamaşırhaneler, Çınarlı, Fatih
ve Yeni Mahalle’dedir.
Eski Rum Köyleri
Dereköy, Kaleköy, Tepeköy,
Zeytinli, Eski Bademli olmak
üzere adada beş eski Rum köyü
vardır. Kentsel sit alanı olan bu
köylerin mimari dokusu koruma altındadır.
Organik Tarım Adası
Gökçeada, geçtiğimiz yıllarda
hayata geçirilen organik tarım
projesi ile bağcılık, zeytincilik
ve arıcılık gibi, tarıma dayalı
üretimle geçimini sağlayan
küçük üreticilerin organik tarıma yönlendirilmesiyle adada
yaşam farklı alternatiflerle
renklenmeye başlamıştır.
ÇANAKKALE’NİN ADALARI
129
Gökçeada, 2011 yılı Haziran
ayında almış olduğu Cittaslow-Sakin Ada unvanı ile dünyanın ilk ve tek adası olmuştur.
Bağcılık ve Şarap Kültürü
M.Ö. 2900 yıllarından günümüze bağcılık yapılan Gökçeada’nın Kalabaki, Vasilaki ve
Mavropali gibi şaraplık üzümleri meşhurdur. Geçmişte her
ailenin bir bağının bulunduğu
ve kendi şaraplarının üretildiği
adada, günümüzde de bağcılık
yapılmaktadır. “Kız kökten,
şarap küpten alınır” sözünün
geçmişinde, adada doğan her
kız çocuğu için, bir küp şarap
doldurularak mühürlenmesi
ve düğününde açılarak ikram
edilmesinin yattığı anlatılmaktadır.
Gökçeada Pazarı
Yerel Market
(Earth Markets)
Doğal ürünler felsefesine uyan,
yerel üretimi ve ürünleri destekleyen, çiftçilerin uluslarara-
130
ÇANAKKALE
sı ağına üye olan Gökçeada’da,
yıl boyunca her pazar düzenlenen “Çiftçilerin Pazarı” adalıların ve adayı ziyaret edenlerin
buluşma yeridir.
Ada Mutfağı
Gökçeada mutfağı geleneksel
yaşam biçiminin bir yansıması
olarak Türk ve Rum mutfaklarının karışımı, doğal, yalın
ve özgün tatlar içermektedir.
Özellikle peynir, ekmek, zeytinyağı ve şarap kullanımı yörede
bir ritüel olarak algılanmaktadır. Adaya özgü yöntemlerle
pişirilen oğlak ya da kuzu fırın,
adanın sunduğu önemli tatlardan birisidir. Balık, adalıların
yemek kültüründe büyük yer
kaplar. İşi o kadar ileri götürmüşlerdir ki, bamyayla sarpa
balığını pişirip, balığın tadını
koruyacak kadar mahirdirler.
Zeytinyağlı ahtapot yahnisi,
ıspanaklı kalamar, fırında
patatesli balık, sarımsak,
limon, kekikli denizkestanesi ve
karides salatası, zeytinyağında pişirilen kılıç balığı adanın
başlıca lezzetlerindendir. Ayrıca organik sertifikalı bağlardan
toplanan üzümlerden yapılan
ada şaraplarının ünü dünyaya
yayılmaktadır. Adanın domates
ve karadut reçelleri, efibadem kurabiyesi, meşhur dibek
kahvesi, karadut dondurması
ve sakızlı muhallebisi özgün
lezzetlerindendir.
Gökçeada Kaya Mezarı
Kazılar
Yeni Bademli Höyük Kazısı
Kaya Mezarı
Kaleköy bölgesindeki Yeni
Bademli Höyük, Gökçeada’nın
ilk arkeolojik kazısıdır. Günümüzden 5000 yıl öncesine
odaklanan yerleşmenin erken
ve geç tunç çağlarına ait olduğu
buluntulardan anlaşılmıştır.
Anadolu’da sıkça rastlanan
kaya mezarlarının bir örneği de
Gökçeada’ya on sekiz kilometre
uzaklıkta, Aydıncık-Uğurlu
yolu üzerindeki Kokinada’dır.
Uğurlu Zeytinlik
Arkeoloji Kazısı
Uğurlu Köyü zeytinlik semtindeki kazı buluntuları üzerinde
yapılan radyoaktif karbon
testleri, M.Ö. 6500 tarihlerini
vermektedir. Bu da Uğurlu-Zeytinlik yerleşmesinin,
günümüzden 8500 yıl öncesine
giden Doğu Ege adalarının bilinen en erken yerleşmesi olduğu
anlamına gelmektedir.
İskiter Kalesi
Cenevizliler tarafından moloz
ve taştan yapıldığı belirlenen
İskiter Kalesi’nin surlarının bir
bölümü günümüze ulaşabilmiştir.
ÇANAKKALE’NİN ADALARI
131
Huzur Adası Bozcaada
Bozcaada Kalesi
Çanakkale’nin iki ada ilçesinden biri olan Bozcaada, köyü
olmayan tek ilçedir. Yaklaşık
kırk iki kilometre karelik yüz
ölçümüne sahip Bozcaada’nın,
en yüksek yeri 192 metrelik
Göztepe’dir. Tipik Akdeniz
iklimini andırmakla beraber,
boğazın tam çıkışında bulunmasından dolayı kuzey rüzgârlarını fazlaca alır. Adanın on
iki burnu, bu burunlar arasında
da birçok koyu vardır. Feribotla
adaya yaklaşırken kalesi ve
limanıyla etkileyicidir. Antik
dönem Tenedos sikkelerinde de
görülen üzüm salkımı bağcılığın adada çok eskilere dayandığının işaretidir. Eski adı Tenedos olan Bozcaada’nın bu adı
mitolojik bir öyküyle açıklanır.
Tarihin her döneminde cazibe
merkezi olan Bozcaada, Fatih
Sultan Mehmet zamanında
1455-56’da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1912 Balkan
Harbi yenilgisinin ardından
Yunanistan’ın kontrolüne
geçmiştir. Lozan Antlaşması’na kadar zor günler geçiren
Bozcaada 20 Eylül 1923’te Türk
yöneticileri ve emniyet kuvvetlerince teslim alınmıştır.
Bozcaada’ya feribotla ulaşırken
tüm görkemiyle sizi karşılayan kalenin Venedik, Ceneviz
ve Bizanslılar döneminden
beri kullanıldığı bilinmektedir. Kalenin ana kapısındaki
tamir kitabesinden II. Mahmut
döneminde 1816 yılında kalenin
adeta yeniden yaptırıldığını anlamaktayız. Kalenin iç
bölümünde, Bozcaada ile ilgili
tarihi ve etnografik eserlerin
sergilendiği bir sergi mekânı
bulunmaktadır.
Kültür varlıkları bakımından
zengin olan adanın dini ve askeri mimari örnekleri görülmeye değerdir.
Kimisis Teodoku
Ortodoks Rum Kilisesi
Bozcaada’nın her yerinden
görülebilen çan kulesine sahip
olan Rum Ortodoks cemaatine
ait ibadete açık olan Meryemana Kilisesi Rum mahallesinin
tam ortasında yer almaktadır.
Alaybey Camisi
Meydanın yanındaki Alaybey
Camisi’nin 1700’lü yılların başında yaptırıldığı bilinmektedir.
Bahçesindeki hazirede Sultan
I. Abdülhamit dönemi Osmanlı
sadrazamlarından olan Halil
Hamit Paşa’nın hazin sonuna
tanıklık eden 1785 tarihli mezarı yer almaktadır.
Yalı (Köprülü Mehmet
Paşa) Camisi
Günümüzde Yalı Camisi diye
anılan ve inşa kitabesi bulunmayan, ancak üzerinde yapılış
132
ÇANAKKALE
Bozcaada Ayazma Plajı
tarihi 1655 olarak yer alan
cami, kare planlı, kırma çatılı
tek minarelidir.
Bağcılık ve şarap kültürü
Gerek sofralık üretilen Çavuş
Üzümü, gerekse Karasakız ve
Vasilaki gibi şaraplık üzüm
çeşitleriyle ada, bağcılık sektöründe önemli yer tutmaktadır.
Bozcaada’yı ziyaret edenlerin
önemli duraklarından birisi
şarap fabrikalarıdır.
Bozcaada Bağevleri
Şehir merkezinin dışında geniş
bağların içinde yer alan bu taş
yapılar, adalıların yazın bağda
çalışırken konakladıkları küçük
ve basit yapılardır. Günümüzde
onarılarak yeniden turizme
kazandırılmaktalar.
Mutfak Kültürü
Yüzyıllar boyunca farklı
kültürlere ev sahipliği yapmış
olmasının etkisi Bozcaada
mutfağına da yansımıştır.
Ada mutfağında deniz ürünleri, zeytinyağlılar ve üzümün
üstünlüğü tartışılmaz. Türk ve
Rum mutfaklarının harmanlanmış hali etkisini sürdürmektedir. Ada mutfağından
önemli birkaç örnek arasında;
asma yaprağında sardalye, domates reçeli, ısırgan çullaması
sayılabilir.
ÇANAKKALE’NİN ADALARI
133
TARİHİN İZLEĞİNDE
ASSOS’A YOLCULUK
Ezine
Eski Menderes Çayı’nın suladığı ovalık kesimde yer alan
Ezine’nin yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlıdır.
Kazdağları’nın kuzey yamaçlarından doğarak gelen Menderes
Çayı, Ezine Ovası’nı suladıktan
sonra ilçenin kuzey-batı istikametinde Çanakkale Boğazı’na
dökülür. Bozcaada ile deniz
ulaşımının sağlandığı liman
olması bakımından da önemlidir. İlçenin Geyikli beldesi ve
elli köyü bulunmaktadır.
Ezine sınırlarındaki Neandria
arkaik ve klasik dönemlerde, Aleksandreia Troas ise
134
ÇANAKKALE
Helenistik ve Roma dönemleri’nde yerleşilmiştir. Ezine’de
Türk döneminin kuruluşu,
Danişmentoğulları’na rastlamaktadır. Yöreye gelen Türk
beylerinin toplu halde cuma
namazı kılmaları için yapılan
Ulu Cami’nin asıl adının Cuma
Camisi olduğu ve “cuma”
kelimesinin Farsça karşılığının
ise “Azine” olması nedeniyle,
kentin adının “Ezine” olarak
söylenegeldiğine yönelik bir
rivayet vardır. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra I.
Murat’ın ilk yıllarında Ezine ve
çevresi Osmanlı topraklarına
katılmıştır. Önceleri Biga Sancağı’na bağlı iken 1886 yılında
ilçe olmuştur.
Assos Athena Tapınağı
Otuz yedi kilometrelik sahil
şeridi bulunan Ezine’nin, sahil
kesimindeki geniş alanlar zeytin ağaçları ile kaplı olduğundan, yüksek oranlarda zeytin
üretimi yapılmaktadır. Ezine,
peyniri ile akıllarda yer etmiş
ve marka olmuş bir ilçedir.
Ezine peyniri kendine has tadı
ve kokusuyla Ezine’ye gelen
ziyaretçilerin almadan geçemeyecekleri ürünlerdendir. Ezine
peynirini bu kadar ünlü ve
farklı yapan sütün elde edildiği
hayvanların bulunduğu bölge,
beslenmesi, üretim süreci ve
bekletilme süresidir.
Aleksandreia Troas
Antik Kenti
Kent M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında tek gözlü Antigonos
tarafından Antigonia adıyla kurulmuştur. Kuruluşundan kısa
bir süre sonra M.Ö. 3. yüzyılın
başlarında Büyük İskender’in
generallerinden Lysimakhos
tarafından Aleksandreia Troas
adıyla tekrar kurulmuştur.
Şehir kurulurken etrafındaki
Gargara, Hamaksitos, Neandria, Kolonai, Larisa, Kebrenê
ve Skepsis kentlerinin halkları buraya yerleştirilmiştir.
Aleksandreia Troas, kapsadığı
TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK
135
Assos
şehir alanıyla Anadolu’nun
en büyük kentlerinden biridir.
Aleksandreia Troas’ın simgesi
olan Herodes Attikus hamamının cephesi yaklaşık yüz
metre olup, Anadolu’da bugüne
kadar bilinen en büyük hamam
yapısıdır.
Neandria Antik Kenti
Neandria, Yavaşlar Köyü
yakınlarında denizden beş
yüz metre yüksekteki Çığrı
Dağı’nın zirvesindedir. Neandria’nın günümüze kadar
oldukça sağlam kalmış devasa
surları çok etkileyicidir. Şehir
halkının, M.Ö. 310 yılında yeni
inşa edilen Aleksandreia Troas’a göç ettirilmesiyle kentte
yaşam sona ermiştir
Ezine’de Türk döneminin
izlerini günümüze taşıyan çok
sayıda mimari eser vardır.
136
ÇANAKKALE
Akköy Seramikçiliği
Önemli kil yataklarına sahip
olan Akköy, Türk seramik sanatı açısından önemli bir yere
sahiptir. Beylikler döneminde
önemli bir seramik merkezi konumundaki köyde, bugün bile
yüzeyde çok sayıda seramik
parçalarına ve fırın malzemelerine rastlanmaktadır. Bunlardan “Milet işi” diye adlandırılanlar dikkat çekicidir.
Cezayirli Hasan Paşa
Köşkü
Üvecik ve Mahmudiye köyleri
arasında Yerkesiği mevkiindedir. Cezayirli Hasan Paşa
çiftliğinden geriye kalan kasır
şeklinde bir kuledir. Paşanın av
köşkü olduğu da söylenir. 1785
yıllarında yapılmıştır.
Abdurrahman (Ulu)
Camisi
Cami-i Kebir Mahallesi’nde yer
alan Ulu Cami, en erken camilerdendir. Caminin inşa kitabesi yoktur. 1310’da Danişmentli
Abdurrahman Bey tarafından
yaptırıldığı kabul edilir.
Seferşah Camisi ve
Hamamı
On dördüncü yüzyılda Yıldırım
Bayezid döneminde yapıldığı
söylenen bu küçük caminin
yanındaki çifte hamam ilgi
çekicidir. Kadınlar ve erkekler
bölümleriyle günümüzde de
kullanılmaktadır.
Kemallı Köyü Asılhanbey
Camii ve Hamamı
Kemallı Köyü’nde cami, hamam ve türbeden oluşan bir
külliye vardır. Sultan I. Murat
döneminde Kemal Bey’in oğlu
Aslıhan Bey‘in 1328’de yaptırdığı cami oldukça yüksektir.
Köyde ayrıca Kemal Bey’in
yaptırdığı harap vaziyetteki
hamam ve çeşmeler de dikkat
çekicidir. Caminin kuzeyinde
ise türbe bulunmaktadır.
Koçali ve Kestanbol Antik
Sütun Ocakları
Koçali ve Kestanbol Kayacık
civarında yerde yatan devasa
granit sütunlar görenleri şaşkınlığa uğratmaktadır. Bura-
nın Roma döneminde sütun
çıkartılan ocaklar olduğu ve
son siparişlerin de bir nedenle yerlerine ulaştırılamadığı
anlaşılır. Sütunların boyları on
iki metre, çapları ise yüz altmış
santimetredir.
Kumkale Kalesi
Boğazın savunması için
Çanakkale Boğazı’nın Ege denizine açılan kısmında karşılıklı
olarak inşa edilen iki kaleden
birisi, Anadolu yakasındaki
Kumkale olup yapımı 1661
yılında tamamlanmıştır.
Ayvacık
Ayvacık, seksen üç kilometrelik
sahil şeridi ile Çanakkale’nin
en uzun sahil kesimlerinden
birine sahiptir. Son yıllarda yoğun ilgi gören koyları ile turizm
için cazibe merkezidir. Assos
antik kenti, Gülpınar Apollon
kutsal alanı; son yıllarda büyük
kentlerden gelenlerin yerleştiği
Behramkale, Adatepe, Yeşilyurt
köyleri, Osmanlı’nın ilk dönem
mimari yapılarını barındıran Tuzla, Babakale köyleri,
Anadolu’nun aynı zamanda
Asya kıtasının en uç noktası
olan Bababurnu gibi, cezbedici
yöreleri Ayvacık ilçesini özel
kılmaktadır. Turizmin yanı sıra
zeytincilik ve zeytinyağı üretimi, halı dokumacılığı, peynir
ve hayvancılık önemli gelir
kaynakları arasındadır. %52’si
TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK
137
Apollon
Smintheus
Tanrı Apollon’a adanmış
Smintheus kutsal alanı
kalıntıları Gülpınar
beldesinde olup
Aleksandreia Troas kenti
tarafından kullanılan bir
kutsal alandır.
138
ÇANAKKALE
TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK
139
ormanlarla kaplı olan Ayvacık’ın, Gülpınar ve Küçükkuyu
beldesi bulunmaktadır.
Selçuklu döneminde, pek çok
Oğuz, Türkmen boyu Ayvacık
yöresine yerleştirilmiştir. Daha
önceleri Kızılca Tuzla olan
kasabanın ismi geçen yüzyılın başlarında Ayvacık olarak
değiştirilmiştir.1928’de Milli
Mücadele’ye katkılarından dolayı, tekrar müstakil ilçe haline
getirilmiştir.
Adatepe Köyü
Kazdağları’nın güney eteklerinde zeytinliklerle çevrili taş
evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla bir rüya beldesidir.
Genellikle iki katlı orijinal taş
yapılarıyla dikkati çeken ve
iki yaşlı çınarın yer aldığı köy
meydanı köyün kalbi gibidir.
1989 yılında kentsel sit alanı
ilan edilen köy, bölgedeki tek
korunan köy olma özelliğini de
taşımaktadır. Hemen yakınında Zeus Altarı olarak ünlenen
bir sunak yeri vardır.
Babakale Köyü
Babakale Köyü yerleşim tarihi
ve barındırdığı mimari yapıları,
Ulu Cami, çifte hamam ve çeşmeleri ile ilgi çekicidir. Burası
aynı zamanda Asya kıtasının
da en batı ucudur. Günümüzde
Babakale Köyü nefis balıkları,
kalesi ve doğasıyla özel bir coğrafyadır. Köy, kalenin etrafında
gelişmiştir.
Babakale Kalesi
Ülkemizin en batı ucundaki
Osmanlı kalesidir. Osmanlı
Devleti’nin tarihinde inşa ettiği
son kale olması bakımından da
özel bir yere sahiptir.
Babakale Bıçakçılığı
Babakale, geçmişi 1700’lü yıllara dayanan el yapımı bıçaklarıyla da ünlüdür.
Ayvacık Halıları
Ayvacık köylerindeki evlerin
çoğunda halı ve kilim dokumak
için bir tezgâh bulunur. Ayvacık
halılarının desenleri geometrik
ve sembolize edilmiş geleneksel
motiflerden oluşmaktadır.
140
ÇANAKKALE
Babakale Bıçakları
Behramkale Köyü
Bir Osmanlı köyüdür. Ayvacık’ın içinden köy yoluyla Behramkale Köyü’ne gelindiğinde,
Tuzla Çayı üzerinde gösterişli
bir Osmanlı taş köprüsü karşılar. Antik kentin surları içinde
gelişmiş olmasından dolayı
sit alanıdır. Burada bulunan
Hüdavendigâr Camisi, minaresiz oluşuyla ilgi çekmektedir.
Dar bir kıyı şeridi bulunan
köyün sahilindeki, limanın çok
temiz denizi, lezzetli balıkları
muhteşem doğasıyla büyüleyicidir. Assos ören yeri ile
bütünleşmiş, küçük, sakin ve
bir çok özelliği barındıran bir
tatil beldesidir.
Tuzla Kasabası ve
Hüdavendigâr Camisi
Tuzla da, Behramkale gibi, eski
bir Osmanlı köyüdür. Buradaki
Murat Hüdavendigâr Camii ve
külliyesi, en erken Osmanlı örneklerinden birisidir. Kaplıcalarıyla, önemli bir yerleşim yeri
olan Tuzla’nın iki kilometre
doğusundaki Gülpınar Apollon
Smintheus Tapınağı ve köyün
çevresinde yer alan Bizans yapı
kalıntıları, köy yerleşiminin
Bizans dönemlerine dayandığını gösterir.
Dünyada İlk Felsefe
Okulunun Açıldığı Bilgi
Bahçesi: Assos
arasında filozof Aristoteles,
Kral Hermias’ın daveti üzerine
Assos’a gelmiş ve dünyada bilinen ilk felsefe okulunu burada
açmıştır. Aristo “Erdeme Övgü”
adlı eserini, o dönemin büyük
kültür merkezlerinden olan
Assos’ta kaleme almıştır.
Assos Antik Kenti
Behramkale Köyü ile iç içe olan
antik Assos kentinde, Akropolis (yukarı şehir) ve güneye
doğru inen teraslar üzerinde
diğer yapılar bulunmaktadır.
Antik kentin çevresi, yüksekliği
yer yer yirmi metreye kadar
ulaşan sekiz kule ve on iki değişik kapının yer aldığı yaklaşık
dört kilometre uzunluğundaki
surlarla çevrilidir.
Gülpınar Apollon
Smintheus (Smintheion)
Kutsal Alanı
Tanrı Apollon’a adanmış
Smintheus kutsal alanı kalıntıları Gülpınar beldesinde
olup, Aleksandreia Troas kenti
tarafından kullanılan bir kutsal
alandır. M.Ö. 2. yüzyılda yapılan ve İon düzenindeki tapınak, su yapılarıyla önemli bir
kehanet ve sağlık merkezidir.
Kazı alanında oluşturulan depo
müze, sadece kazı mevsiminde
(yaz aylarında) ziyaret edilebilmektedir.
Ayvacık’ın, dünyaca meşhur
antik kentlerinden birisi Assos’tur. M.Ö. 348 ile 345 yılları
TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK
141
Küçükkuyu Beldesi
Yörede her yer zeytin ağaçları
ile kaplıdır. Ünü sınırlarını çoktan aşan zeytin ve zeytinyağı
Küçükkuyu için önemli bir gelir
kaynağıdır. Her yerde zeytin
ürünleri satan işletmelere rastlamak mümkündür. Öyle ki,
bu alanda güzel bir müzesi bile
vardır. Küçükkuyu sahilinde
2012 yılında kentin ilk mübadillerinin anılması amacıyla bir
anıt dikilmiştir.
Mıhlı Çayı, Mıhlı Şelalesi
ve Köprüsü
Küçükkuyu’da doğal çekicilikleri ile etkileyici olan
Mıhlı Çayı görülmesi gereken
yerlerdendir. Mıhlı Çayı’nın
bulunduğu bölgede ağaçlar
gökyüzünü kaplamıştır. Su
yolları ve taşları aynen muhafaza edilerek restore edilen eski
değirmene, Roma döneminden
kalma kemerli bir köprü eşlik
etmektedir. Değirmenin bir kaç
kilometre sonrasında, ziyaretçilerin yüzebileceği bir gölet
bulunmakta ve bu gölete soğuk
sularıyla akan eşsiz Mıhlı Şelalesi eşlik etmektedir.
Yeşilyurt Köyü
Ayvacık ilçesine yirmi bir kilometre uzaklıkta Kazdağı’nın
eteklerinde kurulmuş, Türkmen ve Yörük kültürünün
hâkim olduğu köy, yakınındaki
Nusratlı’dan çıkarılan taşlarla yapılmış evleri ile doğayla
uyum içindedir.
142
ÇANAKKALE
Halıcılık ve
El Dokumacılığı
Ayvacık’ın Yörük köylerinde
halı ve kilim dokumacılığı geleneksel olarak varlığını günümüzde de sürdürmektedir.
Ayvacık Deve Güreşleri
Ayvacık yöresinde güreştirmek
amacıyla deve yetiştirilmektedir. Develerin en kızgın olduğu
ocak, şubat ve mart aylarında,
enerjilerini sarf etmeleri için
yapılan ve kanın dökülmediği bu güreşlerde, sadece güç
gösterisi vardır. Güreş alanını
terk eden deve yenilmiş sayılır.
Çanakkale çevresi, Biga, Çan,
Ezine, Ayvacık, Bayramiç
ilçeleri ve beldelerinde, deve
güreşleri eski bir gelenek olarak
sürdürülmektedir.
Mutfak Kültürü
Yörede yemekler et ve hamur
işleri ağırlıklıdır. Sebze ve ot
yemekleri için; bakla kavurması, kuş otu kavurması ve
kazayağı kavurması, daha çok
kutlama ve törenler için hazırlanan tatlılara da; basma helva
(dünür helvası), höşmerim tatlısı, kavurma helva ve kalburdan çekme örnek verilebilir.
Behramkale Aristo Heykeli
143
TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK
KAZDAĞI’NIN
SARMALINDA
Bayramiç
Antik Kentleri
Çanakkale’nin güneyinde yer
alan ilçenin, doğal bitki örtüsü
olan ormanlar, topraklarının
% 63’ünü oluşturur. Yazları
sıcak ve kurak, kışları yağışlı
ve Akdeniz iklimine göre soğuk
geçen Bayramiç’in elma, zeytin,
armut, badem ve şeftalisi ünlüdür. Doğası ve mitolojisiyle de
özel bir yere sahip olan yöreye,
antik çağlarda yerleşilmiştir.
1308’de Karesi Beyliği, 1356 yılında da Osmanlı egemenliğine
girmiştir. Bayram yeri anlamına “Bayram İçi” adı zamanla
“Bayramiç” şeklini almış ve
1902 yılında ilçe olmuştur.
Skepsis
144
ÇANAKKALE
Bayramiç’in on kilometre doğusundaki Kurşunlu Köyü’nün
batı yamacı Skepsis harabelerinin bulunduğu alandır. Kentin
mimari yapıları tamamen
tahrip olmuştur.
Kebrenê
Bayramiç’in on dört kilometre
güneyinde, Çaldağ olarak anılan tepenin üzerine kurulmuştur. Kebrenê, İda’ya en yakın
kentlerden biri olup, kuruluşu
M.Ö.7. yüzyılın ortalarına
kadar gitmektedir.
Kazdağı Ayazma
Destanlardan günümüze:
Kazdağları
İda-Kazdağı
Antik çağlarda “İda Dağı”
olarak anılan Kazdağı ve
çevresi, sık ormanlarıyla antik
çağ insanının ev, gemi yapımı,
madencilik ve ısınma gibi, ihtiyaçlarını karşılamıştır. Kazdağı
Milli Parkı’na girişlerde, insan
ve doğal yaşamın güvenliği için,
izin gerekmektedir. Homeros’un destanları sayesinde,
dünyanın sayılı merkezlerinden
biri konumunda olan İda, bitki
örtüsü, hayvan ve kültür varlıkları ile bir dünya mirasıdır.
Kebrenê, Neandria ,Garga-
ra, Antandros, Skamandros,
Skepsis İda Dağı eteklerinde
kurulmuş olan antik kentlerdir.
İda Dağı’na birçok seyyah Homeros’un yapıtlarından dolayı
tırmanmıştır.
İda Mitolojisi
Zeus ve Hera
Troia Savaşı’nda hakemlik
görevi üstlenen Gök Tanrı
Zeus, İda Dağı’nın doruklarında tapınak ve sunağının da
bulunduğu Gargaron zirvesinden, bu savaşı yakından izler.
Zeus, eşi Hera ile İda’daki bu
mekânlarında zambak safran
ve sümbüllerin güzelliği içinde
birlikte olurlar.
KAZDAĞI’NIN SARMALINDA
145
Dünya’nın İlk
Güzellik Yarışması
İda Dağı efsaneleri içerisinde
en bilineni dünyanın ilk güzellik yarışması olarak adlandırılan efsanedir. Yunanistan’daki
Thetis’in düğün törenine davet
edilmeyen Nifak Tanrıçası
Eris’in masaya fırlattığı ve
üzerinde “en güzeline” yazan
altın elmayı paylaşamayan
tanrıçalar, Zeus’un hakemliğine
başvururlar. Ancak Zeus onları
İda Dağı’ndaki çoban Paris’e
yönlendirir. Paris’e, Zeus’un
buyruğunu ileten Hermes, altın
elmayı ona verir. Bu sırada
tanrıçalar Paris’e rüşvet teklif
ederler. Athena akıl, zekâ, Hera
güç vaat ederken Aphrodite
dünyanın en güzel kadınının
aşkını vaat eder. Paris, aşkı seçerek Troia’nın sonunu hazırladığının farkında bile değildir.
(Paris aslında kâhinler tarafından Troia’nın mahvına neden
olacağını söyledikleri, İda
Dağı’nda yok edilmek üzere bir
saray görevlisine teslim edilen,
ancak bebeği vahşi hayvanların
parçalayacağı düşüncesiyle
dağa bırakmasının ardından bir
çobanın bulup yetiştirdiği Troia
Kralı Priamos’un oğludur.)
Sarıkız Efsanesi
Güzelliğiyle dillere destan olup,
köyün erkeklerinin iftirasına
uğradığı için, babasının öldürmeye kıyamayıp İda Dağı’na
bıraktığı ve sonrasındaki gelişmelerin aktarıldığı Sarıkız’ın
efsanesidir. Sarıkız Efsanesi’nden etkilenen yöre halkı her
yıl ağustos ayında Sarıkız’ı ve
babasını anmak için, Sarıkız
Tepe ve Baba Tepe’ye çıkarlar.
Ayazma
Bayramiç’e yirmi üç kilometre
uzaklıkta Kazdağı eteklerindeki Ayazma, bir doğa harikasıdır.
Mesire yeri olarak düzenlenen
Ayazma’da, küçük bir şelale
her mevsim önündeki gölete su
taşımaktadır. Her yıl ağustos
ayında, mitolojik öykünün
anısına, Ayazma’da güzellik
yarışması düzenlenmektedir.
Kazdağı, jeolojik yapısı, iklim
çeşitliliği ile ÖBA (önemli bitki
alanı) olarak belirlenmiştir.
Kazdağı’nda yaklaşık sekiz
yüz takson ve yirmi dokuzu
yalnızca bu dağa özgü olmak
üzere, ülke çapında endemik ve
nadir yetmiş yedi bitki türü yer
almaktadır.
İda ile ilgili Aphrodite-Ankhises
ve Ganymedes gibi, başka mitolojik efsanelerde vardır.
Kazdağı çileği
146
ÇANAKKALE
Osmanlı Mirası, Dini
Mekânlar
Hadımoğlu Konağı
Bayramiç’teki Hadımoğlu
Konağı on yedinci yüzyıla ait
nadir Türk evlerinden biridir.
Kültür Bakanlığı’nca restore
edilerek müze haline getirilen
Konak, Bayramiç Kaymakamlığı’na tahsis edilmiştir. Giriş
ücretlidir.
Tepe Camisi
(Hacı Bali Camisi)
Hacı Bali Camisi daha sonra,
Tepe Camisi olarak adlandırılmıştır. 1357-1365 yılları
arasında yapıldığı kabul edilen
Bayramiç’in ilk camisidir.
Karşıyaka Camisi (Cami-i
Cedit) ve Taşköprü
Bayramiç’in Mehmet Akif
Sokağı’nda Tabaklar Deresi’nin
kenarında yer alan cami ve
taşköprü günümüze ulaşan en
dikkat çekici yapılardan biridir.
Çarşı Camisi
1904 tarihinde tamamlanan
Çarşı Camisi, Bayramiç’in en
büyük camisidir.
Bayramiç Çeşmeleri
Bayramiç’in her köşesinde karşınıza çıkan renkli süslemeli,
estetik görünümlü çeşmelerinden Kazdağı’nın buz gibi suları
akmaktadır.
Bu çeşmelerin en bilinenleri;
Dede Çeşmesi, Tepecik Çeşmesi, Eski Hükümet Alanı Çeşmesi, Garip Çeşme, Cami-i Cedit
(Karşıyaka Camisi) Çeşmesi,
Pıtıreli Köyü Çeşmesi’dir.
Mutfak Kültürü
Yörede Çanakkale’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi, keşkek,
ot yemekleri ve süt ürünleri
yoğun olarak tüketilmektedir.
Türkiye’nin en lezzetli tahin
helvasının Bayramiç’te yapıldığı söylenir ve bu lezzetin kaynağı olarak da yörede yetişen
susamların kalitesi gösterilir.
Yenice
Kazdağları’nın kuzey yamaçlarına kurulmuş, Çanakkale’nin
en zengin bitki örtüsüne sahip
ilçesidir. Yenice ve çevresi
Agonya olarak bilinen, biri büyük iki vadinin içinde yer alır.
Bir beldesi ve otuz yedi köyü
bulunan ilçenin iklimi, Akdeniz,
Karadeniz ve kara ikliminin
karışımı olan Marmara iklimi
özelliklerini gösterir. Dikkat çeken özelliklerinden birisi, bitki
örtüsüdür. %70’i ormanlarla
kaplı olan Yenice’de, fotoğraf
makinanızla dolaşırken eşi
bulunmaz görüntüler yakalama
şansına sahip olabilirsiniz.
İlçe sınırlarında, 2007 yılında yapılan bir araştırmada
Gümüşler Asartepe ve Sofular Asartepe olmak üzere, iki
antik yerleşimin varlığı tespit
edilmiştir. On dördüncü yüzyıl
başında Karesi Beyliği ve daha
sonra da Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. Bölgeye
Türklerin yerleşmesiyle önce
Yanoba ve Dalyanoba denilmiş,
daha sonra İnceköy ve Yeniceköy adı verilmiştir.
KAZDAĞI’NIN SARMALINDA
147
Sonraları Yenice adını almış ve
1936 yılında da Çanakkale’ye
bağlanmıştır.
Issız Cuma Camisi
Seyvan Köyü sınırlarındaki
Issız Cuma Camisi, yörenin en
erken tarihli camisidir. Adı gibi
ıssız bir yerde konumlanmış
olan caminin çevresinde hiçbir
mimari yapı yoktur.
Kazdağları Yenice
Ormanları
Çanakkale’nin Yenice ilçesi
özellikle ormanları ile turizm
açısından çok değerli kaynaklara sahiptir. Endemik Kazdağı
köknarı (Abies egui-trojani) ve
nadir bulunan türler bakımından da dikkat çekicidir.
Kazdağı köknarı adını Troia
antik kentinden almakta ve
bu türe sadece Kazdağları’nda
rastlanmaktadır.
Yenice, trekking, termal turizm,
doğa sporları, kuş gözlemciliği
gibi alternatif ve ekoturizm
olanakları bakımından cazibe
merkezidir. Yenice’nin sahip
olduğu on üç gölet, doyumsuz
doğal görüntüler sunmaktadır.
Köylerin tamamında, yürüyüş yapmak, fotoğraf çekmek
ve doğal yiyeceklere ulaşmak
mümkündür.
148
ÇANAKKALE
Kalkım
Kalkım beldesi, güneyinde
Kazdağları, kuzeyinde Asar
Dağı ile yoğun ormanlık alan
üzerindedir. Beldenin kuzeyinde akan Agonya Çayı bölgeye
zengin olanaklar sunmaktadır.
Ekoturizm, atçılık ve trekking
yapmak için, oldukça ideal bir
bölgedir.
Aşağı Çavuş Köyü
Köyün çınar altındaki kahvesi ve dere üzerindeki terası,
derede yüzen ördekler ve kazlar,
yorgunluğa ve strese ilaç niteliğindedir. Yenice ormanlarının
iç bölgelerinde, şeytan deresi ve
şelalesi gibi dere ve şelalelerle
sıklıkla karşılaşılır.
El Sanatları
Sandık, imam suyu, muşamba
ve allı halı türleri ile kilim, kırk
melik kilim yörede bir zamanlar dokunan kilim türlerindendir. Özellikle kına ve düğünlerde giyilen, bindallılardaki
bitkisel bezemeli dival işi göz
almaktadır.
Mutfak Kültürü
Yenice, buğday ve süt ürünleri
yemeklerinin ana kaynağıdır.
Keşkek burada da özellikle
düğünlerin ana yemeğidir.
Özellikle keçi peyniri ve yöre
halkının yaptığı yemeklik ve
kahvaltılık salçalar oldukça
lezzetlidir.
Kazdağı Ayazma
149
KAZDAĞI’NIN SARMALINDA
EGE’DEN
MARMARA’YA BİR
ATBAŞI UZANMAK
Çan
Tarihi kaynaklarda Çan’ın şimdi bulunduğu yerde, Gergithes
adına rastlanmaktadır. 1999
yılında bulunan Çan Lahti burada yerleşimin M.Ö. 4. yüzyıla
uzandığını göstermektedir. On
dördüncü yüzyılın ortalarında
Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1945 yılında Biga ilçesinden
ayrılarak Çanakkale’ye bağlanmıştır. Bir beldesi ve altmış
yedi köyü bulunan Çan’ın, tek
akarsuyu olan Kocabaş Çayı
(Granikos) doksan kilometre
uzunluğundadır. Karakoca
Ovası, Bahadırlı Ovası, Helvacı
Ovası en önemli ovalarıdır. Te-
150
ÇANAKKALE
mel geçim kaynakları seramik
sanayi, linyit kömürü yatakları,
Çan Termik Santrali, tarım
ve hayvancılıktır. Çan Belediyesi’nce her yıl eylül ayının
ilk haftasında üç gün süren
Hayvan ve Emtia Panayırı
düzenlenmektedir. Seramikte
fabrikalaşmaya gidilmiş, halı,
kilim ve diğer el dokumacılığı
sınırlı da olsa sürdürülmektedir. Çanakkale’nin birçok
yöresinde hâkim olan yemek
kültürü Çan’da da geçerlidir. On
dokuzuncu yüzyıl ile yirminci
yüzyılın başlarında kalitelerinde bir düşüş yaşanan Çanakkale seramikleri tarihsel süreçte
koleksiyonerlerin ve müzelerin
Lapseki Pegasus Heykeli
ilgi odağı olmayı sürdürmektedir. Çanakkale seramiklerinin tarihsel serüvenini en iyi
yansıtacak koleksiyonlardan
birisi, Antalya Kaleiçi’ndeki
Suna-İnan Kıraç Müzesi’nde
bulunmaktadır.
Çingenetepe
Tümülüsü-Lahit
Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen görkemli boyalı
lahit, Çan ilçesinin doğusundaki Altıkulaç Köyü’nün sınırları
içinde yer alan Çingenetepe
Tümülüsü’nde bulunmuştur.
Tümülüs, Granikos Vadisi’ne
hâkim bir tepe üzerindedir.
Lahit, günümüze kadar bozulmadan ulaşan boyalarıyla
yoğun ilgi görmektedir.
Çanakkale Seramik
Fabrikaları
Günümüzde Çan için önemli
değerlerden birisi 1957 yılında
kurulan ve ilçeyi bir sanayi
merkezine dönüştüren Çanakkale Seramik Fabrikaları’dır.
Bölgede istihdam ve ekonomik
gelişmenin temelinde olan
işletmelerdendir.
EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK
151
Biga
Biga Yarımadası’na adını veren
ilçe, antik dönemde “Troas
Bölgesi” olarak anılan efsanevi bölgedir. Kazdağı’ndan
beslenen ünlü Kocabaş Çayı
(Granikos) Biga ve çevresine
hayat vererek kaynağında akar.
Yörede tek manda yetiştirilen
ve derisinden kispet yapılan
yerdir. Eti, köftesi ve tuzsuz
beyaz peynirden yapılan peynir tatlısının ünü sınırlarını
aşan Biga, Büyük İskender’in
kıyılarında savaştığı Biga Çayı
(Kocabaş ya da Granikos) ile
iki yakaya bölünmüştür. Bu iki
yakayı birleştiren, iki büyük
köprü ile birlikte sınırları
içinde, irili ufaklı sekiz köprü
bulunmaktadır. Sanılanın
aksine, ilçe merkezinin denize
kıyısı yoktur.
Biga adının su kaynağı anlamına gelen “Pigas - Pegai” adından geldiği söylenmektedir.
Karabiga’da bulunduğu rivayet
edilen tarihi Biga’nın, büyük bir
yangından sonra şimdiki yerine
taşındığı ve eski Biga’nın da
Karabiga olarak kaldığı yönünde kanaat hâkimdir.
Biga yakınlarındaki Gümüşçay
(Dimetoka) beldesinde, ortaya
çıkarılan Biga Lahti, Dede Tepe
Tümülüsü’nde ortaya çıkarılan
mezar odası ve bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmaları-
152
ÇANAKKALE
na dayanılarak, Biga çevresinde
M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren
yerleşilmiş olduğu sonucuna
varılmaktadır.
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender ve Pers Kralı III. Dareios
arasındaki savaş, eski Biga
olan Priapos, yani Karabiga
yakınlarında gerçekleşmiştir.
Bizans İmparatoru III.Andronikos ve Karesioğlu Demirhan
Bey, 1328 yılında bu sahillerdeki Bizans kasabalarına
akın yapılmamasını içeren bir
anlaşmayı Pegae’de imzalamışlardır. Sultan I. Murat zamanında, Osmanlı topraklarına
katılan Biga, cumhuriyet döneminde ilçe olarak Çanakkale’ye
bağlanmıştır.
Çarşı Camisi ve Şadırvan
Hükümet meydanında bulunan ve on beşinci yüzyılda
Gazi Umur Bey tarafından,
sarı renkli taştan inşa ettirilen
cami, beş yüz kişinin aynı anda
ibadet edebileceği büyüklüktedir.
Hamdi Bey Şehitliği
Kurtuluş Savaşı yıllarında,
Biga’da yaşanan Anzavur
isyanında şehit edilen subaylarımızın yanı sıra, Çanakkale
Savaşları’nda tedavi edildikleri
Biga Hastanesi’nde hayatlarını
kaybeden askerlerimizin de
yattığı Namazgâh semtindeki
şehitliktir.
Ulu Cami
Nilüfer Gölleri
Manisa Sancak Beyi Şehzade
Mehmet’in (Fatih Sultan Mehmet) Biga’da bir gece misafir
kalıp, kasabanın camisi ve hamamı bulunmadığını öğrenince
yapılmasını istediği, şimdiki
Ulu Cami ile hamamın (önceleri Belediye hamamı) yapıldığı
rivayet edilmektedir. Caminin
ön tarafında ince işçilikli mezar
taşlarıyla, ziyaretçileri çeken
birçok mezar bulunmaktadır.
Biga’nın Kalafat Köyü’nün üç
kilometre güneybatısındaki göl
kümesine halk arasında Dubakadere (Derindere) ve Lipor adı
verilmektedir. Göllerdeki açmış
nilüfer çiçeğinin yarattığı manzaralar bahar ve yaz aylarında
görülmeye değerdir.
Antik Kentler
Parion Antik Kenti
Bir liman kenti olan Parion’un
(Kemer Köyü) Homeros’ta adı
geçmemesine rağmen, antik
yazarlardan Strabon, şehrin
kuruluş tarihini M.Ö. 675-650
yılları olarak not düşmüştür.
Herodot ve Ksenophon da kentten bahsetmektedirler. Günümüzde, Kemer Köyü’nde geniş
bir alana yayılmış olan Parion,
çoğu toprak altında kalmış kalıntıları ile dikkat çekmektedir.
Mutfak Kültürü
Biga’nın leziz etlerinden yapılan Biga köftesi çok lezzetlidir.
Tuzsuz peynirden yapılan ve
Biga’da birkaç firma tarafından
üretilerek Türkiye’ye pazarlanan peynir tatlısı da Biga’ya
özgü tatlardandır.
El Sanatları
Kispet Yapımı
Biga’da, geleneksel el sanatları arasında yağlı güreşlerde
giyilen (deri pantolon) kispet
yapılmaktadır. Yağlı güreşlerin
dışında turistik bir obje olarak
da tercih edilmektedir.
Priapos Antik Kenti
Adını burada kutsanan Tanrı
Priapos’tan alan kent, Karabiga bölgesinde M.Ö. 670
yılında kurulmuştur. Karabiga
beldesinde, deniz kenarındaki
kalıntılarıyla dikkat çeken bu
antik kent, tarihte şaraplarıyla
ünlenmiştir.
EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK
153
Biga Nilüfer Gölü
154
ÇANAKKALE
EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK
155
Lapseki
Marmara Denizi’nin, Çanakkale Boğazı ile birleştiği noktada, Anadolu yakasında yer
almaktadır. Merkez dışında iki
beldesi ve kırk iki köyü bulunan
ilçenin, en büyük ovası Umurbey’dir. Bu bölgede şeftali ve
kiraz yetiştirilir. Lapseki bölgesinde yaşamış olan antikçağ
filozofları için yapılan Lapseki
Bilim Anıtı, yine antik dönemde Lapseki’de basılan paraların
arkasındaki Pegasus (Kanatlı
At) heykeli ve limandaki denizin içinde dikilen denizkızı
heykeli modern zamanların
anıtları olarak geçmişi geleceğe
bağlamaktadır. Lapseki aynı
zamanda Çanakkale Boğazı’nın
geçildiği bir noktadır. Feribotlarla, Lapseki-Gelibolu arasında her gün yüzlerce araç ve
yolcu taşınmaktadır. Adı erken
dönemlerde Pityussa olarak
geçerken, sonraları Lampsakos
olarak adlandırılmıştır. Lampsakos, Roma döneminde önemli
bir şehirdir. Lapseki kentinin
altında zaman içinde lahitler,
kitabeler bulunmuştur. M.Ö. 5.
yüzyılda Lampsakos’ta yetişen
tarihçi Kharon, doğa bilimci
Anaksagoras, Metrodoros ve
Anaksimenes gibi önemli isimler Lampsakos’u dönemin ünlü
bilim ve felsefe merkezlerinden
birisi yapmıştır. 1356’da Orhan
Bey’in oğlu Şehzade Süleyman
156
ÇANAKKALE
Paşa, Ece Bey, Hacı İlbey ve
Evrenos Bey’in Lapseki (Çardak) mevkiine gelerek buradan
bir salla Rumeli’ye geçtiklerini
biliyoruz. Lapseki ve Çardak
iskeleleri, İstanbul’un fethine
kadar, Osmanlı kuvvetlerinin
Rumeli yakasına geçiş güzergâhı olarak kullanılmıştır.
Çardak
Lapseki yolu üzerinde ilçeden
Biga yönüne doğru beş kilometre ileride, kıyı şeridine
kurulmuş güzel bir yerleşim
yeridir. Çardak’ta, Osmanlı
dönemi eserlerinden Gazi Yakup Bey tarafından 1463-1464
yıllarında yaptırılan Yakup
Bey Camisi, han ve hamamı
halen kullanılır durumdadır.
Gazi Yakup Bey türbesi ile
yine bu komutanın ailesine ait,
Osmanlı taş sanatının seçkin
örneklerinin bulunduğu Kadınlar Mezarlığı bulunmaktadır.
İlçeye beş kilometre mesafede
bulunan Çardak beldesi, uzun
ve doğallığı bozulmamış kumsallara sahiptir. Eşsiz manzarasıyla Mecidiyeköy, doyumsuz
seyirler için önerilecek yerlerin
başında gelmektedir. Dalyan
mevkiinde ise, yel değirmeni ve
plaj bulunmaktadır. Değirmen
günümüzde kafe olarak hizmet
vermektedir.
Mutfak Kültürü
Lapseki mutfağında en çarpıcı
yemeklerden biri bahar pilavıdır. Özellikle hıdrellezde oğlak
etiyle yapılan bu pilav yörede
yaşayan herkes tarafından
bilinen ve sevilen bir yemektir.
Lapseki’de soğanlı ve ıspanaklı
şeklinde yapılan sini basması,
peynir helvası, kabaklı börek,
sütlü göce ile yapılan tumbi,
sütlü göce ve tavukla yapılan
mantı, kuşburnu kurabiyesi ve
ot yemekleri dikkat çeken diğer
yöresel yemeklerdir.
Çardak Sahili
157
EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK
İLETİŞİM
REHBERİ
Kurum
İletişim
İlkyardım
112
Polis İmdat
155
Jandarma
156
Sahil Güvenlik
158
Boğaz Komutanlığı
(286) 217 11 24
Meteoroloji Müdürlüğü
(286) 217 10 44
Gestaş/Çanakkale Feribot İskelesi
444 0 752
Kepez Limanı Mülki İdare Amirliği
(286) 263 55 00
Valilik
(286) 217 10 92
Belediye Başkanlığı
(286) 217 10 79
İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
(286) 217 50 12
Turizm Danışma Bürosu
İskele Meydanı No: 67
(286) 217 11 87 / 155
Devlet Güzel Sanatlar Galerisi
Kayserili Ahmet Paşa Caddesi
(286) 217 61 61
Mehmet Akif Ersoy Tiyatro ve
Kültür Merkezi
Kayserili Ahmet Paşa Caddesi
(286) 217 50 12 /217 37 91
Mehmet Akif Ersoy İl Halk
Kütüphanesi
Kayserili Ahmet Paşa Caddesi
(286) 217 23 69
Turizm Tanıtma Derneği
(286) 213 66 99
158
ÇANAKKALE
Kurum
İletişim
Çanakkale Profesyonel Rehberler
Derneği (ÇARED)
(286) 213 90 40
Çanakkale Turistik Otelciler
Derneği (ÇATOD)
(286) 217 94 56 / 217 28 97
Çanakkale Arkeoloji Müzesi
Barbaros Mahallesi,100. Yıl Cad.
(286) 217 65 65 / 217 67 40
Haftanın her günü 8.00-17.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler
ücretlidir.
Çanakkale Boğaz Komutanlığı
Deniz Müzesi Fevzi Paşa Mahallesi, Çimenlik
Sokak-Çanakkale
(286) 213 17 30
Haftanın her günü (pazartesi,
perşembe hariç) 9.00-17.00 saatleri
arasında açık olan müzeye girişler
ücretlidir.
Troia Ören Yeri
Tevfikiye Köyü, Çanakkale
(286) 283 05 36 -283 00 61 Haftanın her günü 8.00-17.00 (yaz
aylarında 19.30) saatleri arasında
açık olan ören yerine girişler ücretlidir.
Assos Ören Yeri
Behramkale Köyü, Ayvacık
(286) 721 72 18
Haftanın her günü 8.00-17.00
saatleri arasında açık olan ören yerine
girişler ücretlidir.
Aleksandreia Troas Örenyeri
Dalyan Köyü, Ezine
Haftanın her günü, 8.00-17.00
saatleri arasında açık olan ören yerine
girişler ücretlidir.
159
ÇANAKKALE
BİR İZDÜŞÜMÜ
Egenin iki yakasının destanlarının yazıldığı,
filozofların yetiştiği, İlk büyük savaş
hilesinin Truva Atı aracılığıyla, dünyanın ilk
güzellik yarışmasının İda dağında
düzenlendiği, Binyıllar öncesinde doğal
afetler ve savaşlarla yok olmasına rağmen
dokuz kat üst üste kurulan tek örnek
Troia’nın, ilk boğaz köprüsünün Anadolu
yakasındaki Abydos ile Trakya yakasındaki
Sestos arasında kurulduğu, Türklerin ilk kez
Avrupa kıtasına geçtikleri, ilk dünya
haritasının Gelibolu’da doğmuş olan büyük
denizci Piri Reis tarafından yaklaşık beş
yüzyıl önce Kala-i Sultaniye’de çizildiği,
yeryüzünde bir çok ilklerin yaşandığı
yörenin adıdır Çanakkale.
Türkiye’nin sakin kentler arayışında ve
rüzgar enerjisinde ilk büyük örneği, güneş,
deniz ve kumsalları, yeşil sahilleri, ödüllü
koyları ve kaplıcaları; Adatepe zeytinyağı
müzesi ve taş mektebi, Etnografya müzesi,
Arkeoloji müzesi, ören yerleri, kazı alanları
ve Unesco Dünya Mirası listesindeki Troia
antik kenti ile kıyı ve kültür turizminin
önde gelen kentlerinden birisidir.
ISBN: 978-605-149-5804
9 786051 495804