PDF SAYI 32 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 32 - Hayat Online
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
Seite 1
e-Konsolosluk tanýtýldý
IGMG Genel Sekreteri Oðuz ÜÇÜNCÜ
ATÝB Genel Baþkaný Selahattin SAYGIN
Uyumsuzluðun
Faturasý
Yine
Türklere
Kesildi
“Zorluklar
T.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu e-Konsolosluk hizmetlerinin yaygýnlaþtýrýlmasýna
yönelik Türk Kültür Merkezi´nde bir toplantý düzenledi.
Toplantýya Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan
SAYGILI, Din Ateþesi Galip AKIN konsolosluk görevlileri ve Hessen Eyaletinde bulunan DÝTÝB baþkanlarý ve din görevlileri
Sayfa: 35`te
katýldý.
güç
birliði ile
aþýlmalý”
Sayfa: 33`te
Sayfa: 35`te
Avrupa`daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 0180-3002250
www.okusan.eu
Entegrasyonda suçlu bulundu: Türkler!
Almanya`nýn
Gazze
Tutumu
Sayfa 23`te
Ünal KOYUNCU
Dosya
Hacarabýn
Serüvenleri
19
Sayfa 15`te
M. Salih AYDIN
Dosya
Çocuklar
ölürken...
Sayfa 37`de
Oðuz ÜÇÜNCÜ
Özel Köþe
Maþaallah
ve
Ýnþaallah
demek!
Sayfa 9`da
Selma ÖZTÜRK
Dosya
Benden
Sana
“Düþman”
Olmaz!
Sayfa 29`da
Mahmut AÞKAR
Dosya
Entegrasyon
ve Biz
Sayfa 7`de
Dr. Yusuf IÞIK
Dosya
Dosya
Sayfa 5`te
Politikacýlar Çözümsüzlük Üretiyor
Ekrem ÞENOL
CSU, zanlýlarý,
kökenlerine
göre kayýt
altýna almak
istiyor
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
Seite 2
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
Seite 3
editörden
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
3
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Sinan AKTÜRK
hasbihal
Sevgili dostlar!
Yeni yýl ile birlikte yeni bir logo
ve dizayn ile sizlerin karþýnýza çýkmýþtýk. Sizlerden gelen güzel tepkiler bizim azmimizi bir kat daha artýrdý. Özellikle yýllýk takvim hediyemiz oldukça beðenildi. Ýnþallah bu
tür hediye çalýþmalarýmýz kalýcý olacaktýr.
Ocak ayýnda Hessen Eyaletinde
yapýlan seçimler sonucu yine Roland Koch Baþbakan olarak görevine devam ediyor. SPD önceki seçimlerde aldýðý oylardan oldukça
fazla miktarda kaybederek bu seçimin maðlubu oldu. Yüzde 1 de olsa
oylarýný artýran CDU; FDP ile koalisyon yaparak Hessen`de iktidarýný
devam ettirdi. Hayýrlý olsun.
Roland Koch, daha önceki seçimlerde kullandýðý uslubu bu seferki seçimlerde en asgari seviyede
kullanarak bir kampanya yaptý. Yabancýlara yönelik uslubunda gözle
görülür bir deðiþiklik olan Koch;
uyarýlarý dikkate almýþ görünüyor.
Geçtiðimiz günlerde Almanya`da uyum ile alakalý bazý raporlar
yayýnlandý. Yine bildik açýklamalar
ile karþý karþýya idik. Uyumsuz olarak Türkler suçlu ilan edildi. Yani
Almanya`da yaþayan Türkler tüm
çabalara raðmen uyumsuzluk yapmakta ýsrar ediyormuþ!
Kýrk küsür senedir Almanya`da
bulunan göçmenler içerisinde þu anda 3,5 milyon civarýnda olan Türk
nüfusu yapýlan araþtýrmalara göre gerçi her eyalette deðiþik neticeler
elde edilmiþ- uyum konusunda en
sorunlu kesimi teþkil etmekte imiþ.
Senelerin vermiþ olduðu yanlýþ uygulamalar, göçmen ülkesi olma
özelliðini dikkate almamak ve göçmenlerin taleplerini görmezden gel-
Impresium
Künye
hayat
Suçlu Bulundu:
Uyumsuz Türkler!
me gibi çalýþmalar sorun yumaðýný
daha da karmaþýk hale getiriyor.
Tamam, özellikle Türk nüfusun
eksiklikleri muhakkak mevcuttur.
Ama bu sorunlarýn çözümü noktasýnda resmi makamlarýn gayreti yeterli deðildir. Türk nüfusun özelikle
eðitim noktasýndaki eksiklikleri
çoktur. Ama bu eksikliklerin giderilmesi noktasýnda maalesef yalnýz
býrakýlmaktadýrlar.
Uyum konusunda sivil teþkilatlarýn çabalarý takdire þayandýr. Ama
ne hikmetse resmi makamlar bu sivil teþkilatlarýn bazýlarýný muhatap
alma bazýlarýný ise muhatap kabul
etmeme gibi bir açmaza düþmekteler. Bilindiði gibi tüm sivil teþkilatlar Alman Resmi Makamlarýnýn izniyle faaliyetlerini sürdürmektedir.
Buna raðmen siz tutup kimi teþkilatlarý muhatap alýp kimilerini de
öcü kabul ederseniz; kendinizle çeliþkiye düþmüþ olursunuz.
Muhakkak bu sivil teþkilatlar
arasýnda zaman zaman yanlýþ hareketlerde bulunanlar olabilir. Ama
bunlarýn yanlýþlýklarý var ise kanun
çerçevesi içerisinde düzeltilmelidir.
Uyum noktasýnda sivil teþkilatlara yeterince destek verilmediði
kanýsýndayýz. Özellikle dil konusunda bildik resmi söylemler yerine
sivil kuruluþlar ile yapýlacak ortak
çalýþmalarýn daha verimli olacaðý
kanaatindeyiz.
Uyumdan anlaþýlan eðer; kültü-
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Þubat-Februar 2009
Safer 1430
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk,
Ýbrahim Gümüþoðlu,
Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin,
Mahmut Aþkar,
Sinan Aktürk,
Saim Ayas,
Aydýn Ersoy,
M. Salih Aydýn
rel anlamda bir uyumsa bu kolaydýr.
Siz bu toplumda yaþayan tüm unsurlarý olduklarý gibi kimlikleri ile
kabul ederseniz sorun çözülmüþ
olur. Yok ama farklý kimliklere sahip topluluklarý dar bir kimlik çerçevesi içerisine sokmaya çalýþýrsanýz olmaz. Farklýlýklar içerisinde bir
bütün olarak kabul edilebilecek bir
uyum her zaman olumlu netice verecektir.
Yani; Eski Federal Ýçiþleri Bakana Schily`nin dediði gibi “en iyi entegrasyon asimilasyondur” Böyle
bir beklenti saçmalýðýyla olaylara
bakmak çözüm getirmez sorunlarý
daha da içinden çýkýlmaz bir hale
getirir.
2008 sonu ve Ocak ayý baþlarýnda Ýsrail`in Gazze`de sürdürdüðü
insanlýk dýþý savaþ; tüm dünyada
tepki ile karþýlanmýþtý. Tüm dünyada yapýlan demokratik gösteriler ve
tepkiler meyvesini verdi ve savaþ ve
katliam kýsa süreli de olsa durduruldu. Gerçi Ýsrail bu vahþetine devam
edeceði sinyallerini vermeye devam
ediyor. Ama bizim burada söylemek istediðimiz dünyanýn neresinde
olursa olsun savaþlarýn durmasý ve
tüm insanlýðýn barýþ içerisinde yaþamasýdýr. Gazze örneðinde olduðu gibi vahþet sahnelerinin yaþanmamasý
için ise insan onuruna sahip olanlarýn beraberce tepkilerini göstermeleri gerekmektedir. Bu noktada Avrupalý siyasetçilerin ve Arap siya-
setçilerin iki yüzlü politikalarýný
eleþtiriyoruz. Dünya kamuoyundan
gelen tepkiler neticesinde cýlýz bir
þekilde -dostlar alýþ veriþte görsünkabilinde açýklamalar ile Ýsrail`in
yaptýðý katliamlara göz yuman ve
Birleþmiþ Milletler ve Ýslam Konferansý Teþkilatýnda bile bir kýnama
kararý alamayan tüm siyasi liderleri
buradan kýnýyoruz.
Ýsraildeki siyonist devletin idarecileri tüm dünya ile þýmarýkça
dalga geçmeye devam ediyorlar.
Son olarak Davos`ta Ýsrail Cumhurbaþkanýnýn bir oturumda Türkiye
Cumhuriyeti Baþbakanýna azarlar
gibi konuþmasý tepki çekmiþtir.
Gerçi T.C Baþbakaný Recep Tayyip
Erdoðan gereken cevabý vermiþ ve
toplantýyý terketmiþtir. Recep Tayyip Erdoðan`ýn bu tavrýný destekliyor ve tebrik ediyoruz. Ve bu tavrýn
her yanlýþ tavra karþý devam etmesi
temennisinde bulunuyoruz.
Bu insanlýk dýþý vahþete tepkimizi demokratik yollardan koymaya devam etmeliyiz. Þu anda pekçok sivil insani yardým teþkilatý
Gazze özelinde yardým kampanyasý
düzenlemektedirler. Mesela savaþ
ve katliamda yetim kalmýþ çocuklar
için yetim projeleri, evleri yýkýlmýþ
ve sokakta kalanlar için kardeþ aile
projeleri düzenlenmektedir. Bizim
tavsiyemiz bu tür projelere katkýda
bulunarak hem bu mezalime tepki
göstermiþ ve hem de buralardaki insanlarýn yaralarýnýn sarýlmasýna bir
nebze katkýda bulunmuþ olursunuz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Bölge Temsilcileri
Nürnberg: Erol Ergün
Tel: 0157-72176636
E-Mail: [email protected]
Bielefeld: Mehmet Demir
Tel: 0178-2063526
E-Mail: [email protected]
Osnabrück: Mehmet Yüksel
Tel: 0176-64627714 . 05411-209791
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.de
Basýldýðý Yer: Sunprint Gmbh
32. sayi sayfalar
30.04.2009
4
A
TÝB Gençlik Kollarý Birinci Film
Festivali Mainz’da
gerçekleþti.
Mainz Capitol Sinemasýnda gerçekleþtirilen festivalde gençlerin hazýrladýðý
5 film izleyicilerin beðenisine sunuldu.
Film Festivaline ATÝB
Genel Baþkan Yardýmcýsý
Yakup TUFAN, ATÝB Þeref Baþkaný Fikret EKÝN,
TÝDAF`ýn Onursal Baþkaný Ýhsan ÖNER, ATÝB Genel Sekreteri Zeynel BESLENEY, ATÝB Eski Genel
Sekreterlerinden Ali CÝLLÝOÐLU ve Ýmam CENGÝZ`inde aralarýnda bulunduðu birbirinden seçkin
misafirler katýldý.
Yoðun ilgiden dolayý
yaklaþýk 450 kiþilik salonda kimileri programý ayakta izlemek zorunda kaldý.
ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkan Yardýmcýsý
Oðuzhan Erkmen’in sunuculuðunu yaptýðý program
ATÝB Plochingen derneðimizin gençlerinden Uður
Göktaþ’ýn
okuduðu
Kur`an-ý Kerim ile baþladý.
18:05 Uhr
Seite 4
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
AVRUPA TÜRK ÝSLAM
BÝRLÝÐÝ GENÇLÝK KOLLARI
BÝRÝNCÝ FÝLM FESTÝVALÝ
Tek bir yürek ve gür
sesle okunan Ýstiklal Marþýnýn ardýndan programa
ev sahibliði yapan ATÝB
Mainz Türk Kültür Merkezi’nin Gençlik Kollarý
Baþkaný Zeki Yýldýrým davetlilere selamlama konuþmasý yaptý.
Daha sonra kürsüye gelen ATÝB Gençlik Kollarý
Genel Baþkaný M. Çaðrý
ÖNER misafirlere yaptýðý
konuþmada: “Yapýlan film
festivali ile hedeflenenin
bizim gibi düþünen bizim
gibi inanan gençler arasýndan yetenekler ortaya çýkartmak ve sinema sektöründe yer almalarýný saðlamak olduðunun altýný çizdi”.
ATÝB Genel Baþkan
Yardýmcýsý Yakup TUFAN, Gençlik Kollarýnýn
bu alanda yaptýðý çalýþmalarýn önemine dikkat çekerek programda görev alan-
lara baþarýlar diledi.
ATÝB Eski Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Genel
Sekreteri, yazar ve senarist
Mahmut Aþkar’ýn Baþkanlýðýný yaptýðý Ýsmail Çelik
ve Olgun Özdemir’den
oluþan jürinin takdiminin
ardýndan ATÝB Gençlik
Kollarýnýn
hazýrladýðý
“BÝR GÖÇÜN ARDINDAN” isimli tanýtým Filmi
gösterildi. Sýrasýyla ATÝB
bünyesinde faaliyet göste-
haber
ren derneklerden Köln
Gençlik
Kollarýnýn
“OÐUZLAR” Göppingen
Gençlik Kollarýnýn “ARAYIÞ” Herrenberg Gençlik
Kollarýnýn “ATÝB HERRENBERG” Remscheid
Gençlik Kollarýnýn “ZÝKRULAH” ve son olarak da
Plochingen Gençlik Kollarýnýn “TÜRK ÝSLAM
BÝRLÝÐÝ” isimli filmleri
izleyicilerin beðenisine sunuldu. Gençlerin tamamen
kendi imkanlarý ile yaptýklarý filmler izleyicilerden
büyük alkýþ topladý.
“ZÝKRULLAH”
“ARAYIÞ” ve “TÜRK ÝSLAM BÝRLÝÐÝ” isimli
filmlerin derece aldýðý festivalde birinci olan ZÝKRULLAH filmi ve ekibine
ATÝB Þeref Baþkaný Fikret
EKÝN, ikinci olan ARAYIÞ filmi ve ekibine ATÝB
Genel Baþkan Yardýmcýsý
Yakup TUFAN ve üçüncü
olan TÜRK ÝSLAM BÝRLÝÐÝ filmi ve ekibine de
ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý
ÖNER ödüllerini takdim
ettiler.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
Seite 5
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Yusuf IÞIK
C
enab-ý Allah, yaratmýþ olduðu varlýklar içerisinde en
mükemmel olarak insaný
yaratmýþ ve diðer yaratýlanlar› ise insanlýðýn hizmetine sunmuþtur.
Ýnsanlar, hayvanlardan
ve bitkilerden ayrý olarak
çok bariz özelliklerle donatýlmýþtýr. Doðru-yanlýþ, iyikötü, güzel-çirkin, zulümadalet ve Hak-Batýl ayrýmýnda belirleyici özelliklere sahiptir. Bu baðlamda
insanlar diðer yaratýlmýþlardan üstündür ve farklýdýr.
Kur`an-ý Kerim`in Ýsra
suresinin yetmiþinci ayetinde:
“Biz gerçekten de insanoðlunu þerefli kýldýk ve
onu karada ve denizde çeþitli vasýtalarla taþýdýk. Ýnsanoðluna en güzel rýzýklar verdik. Ýnsanoðlunu
diðer yarattýklarýmýzdan
cidden üstün kýldýk” buyuran Allah (c.c.), insanýn
önemine iþaret etmiþ ve insanla birlikte insanýn ihtiyaçlarýnýn da önemli olduðuna dikkat çekmiþtir.
Ýnsan ayný zamanda
topluluk halinde; farklý
milletler, inançlar ve toplumlar halinde yaþamaya
yatkýn olarak yaratýlmýþtýr.
Bütün bu farklýlýklara karþýn Allah insana, yaratanýný
tanýmak ve ona ibadet etmek görevi yüklemiþtir. Bu
görev, önemli bir görevdir.
Yeryüzünde huzur ve barýþýn temin edilmesinde, insanlarýn farklýlýklarýnýn hoþ
görülmesinde Allah için
yapýlacak olan kulluk etkin
rol oynamaktadýr.
Bununla birlikte insan,
pekçok þeye ihtiyaç duyacak þekilde yaratýlmýþtýr.
En azýndan, hayatýný devam ettirecek yeme-içme
ihtiyaçlarý en önemli ihtiyacýdýr. Bu ihtiyaçlarýn giderilmesi sýrasýnda karþýlaþýlan zorluklarýn ortadan
kaldýrýlmasýnda uygulayacaðý metodlar/usüller, baþkalarýnýn haklarýný ortadan
kaldýracak metod ve usüller olmamalýdýr.
Ýnsanlar çoðalýp baþkalarýnýn haklarýna tecavüz
etmeye baþlayýnca yeryü-
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Entegrasyon
ve
Biz
“Entegrasyon” (uyum saðlamak) ön plana çýkmaktadýr. Ýçinde yaþadýðýmýz toplumun her bir ferdi, bu
prensipler zincirinin çerçevesi içerisinde, karþýlýklý
saygý ve hoþgörü ortamý meydana getirir ve birlikte
uyum içinde yaþama bilincine eriþirse, mutluluk yolunu yakalamýþ olur. Ve böylece arzu edilen entegrasyon gerçekleþmiþ olur.
zünde huzursuzluk baþladý.
Bu huzursuzluklarýn giderilebilmesi için Peygamberler, Allah`ýn nasýl bir
dünya istediðine ve insanlarýn bunlara nasýl uymasý
gerektiðine dair mesajlar
getirdi. Bu mesajlarýn en
önemli ve dikkat çekici yani, Hak-Hukuk anlayýþýný
oturtmak olmuþtur.
Hemen hemen bütün
dinlerde insana saygý,
önemli bir yer tutar. Ýslam
Dini gibi Allah tarafýndan
gönderilen diðer semavi
dinlerde ise, dini emirler
ilahi olduðundan, insan
haklarýna saygý göstermek
de ilahi bir emirdir.
Ýþte bu baðlamda “Entegrasyon” (uyum saðlamak) ön plana çýkmaktadýr.
Ýçinde yaþadýðýmýz toplumun her bir ferdi, bu prensipler zincirinin çerçevesi
içerisinde, karþýlýklý saygý
ve hoþgörü ortamý meydana getirir ve birlikte uyum
içinde yaþama bilincine
eriþirse, mutluluk yolunu
yakalamýþ olur. Ve böylece
arzu edilen entegrasyon
gerçekleþmiþ olur.
Ýçinde yaþadýðýmýz toplumun her ferdi din, dil,
renk ve köken farký gözetmeksizin þu prensipleri öne
çýkararak ideal entegrasyonu gerçekleþtirebilirler:
. “Can emniyeti” (yaþa-
ma hakký”
- “Akýl emniyeti” (serbest düþünce ve düþündüðünü açýklama hakký)
- “Din emniyeti” (Din
seçme ve dini inançlarýna
göre yaþama hakký)
- “Nesil emniyeti” ( Aile kurma ve toplu olarak
yaþam hakký)
- “Mal emniyeti” (Malmülk edinme ve bunlarý
harcama hakký)
Bütün bu haklar zinciri
öne çýkarýlmalý ve bu çerçeveden entegrasyona bakýlmalý ve öyle de deðerlendirilmelidir.
Entegrasyonun gerçekleþebilmesinin olmazsa olmaz þartlarýnýn birincisi
“diyalog”tur.
Diyalog, kelime olarak
iki kiþinin karþýlýklý konuþmasý demektir. Bu konuþmanýn uyum içinde, birbirine saygýlý, ama kendi kültür ve düþüncelerini koruyarak yapýlmasý gerekir.
Zaman zaman da kendi görüþ ve düþüncelerinden fedakarlýkta bulunmak diyalog için gereklidir.
Buradan hareketle,
farklý kültür ve inançlara
sahip topluluklarýn barýþ
içinde yaþayabilmelerinin
temelinde diyalog yatmaktadýr.
Diyalog, entegrasyonu
gerçekleþtirdiði gibi ayný
zamanda toplumsal dayanýþmayý, uyuþmayý ve iþbirliðini gerektirir. Ýnsanlarýn kendi düþüncelerini, dini inançlarýný ve dini
inançlarýndan kaynaklanan
davranýþ biçimlerini baþka
insanlara anlatmasý veya
aktarabilmesi için diyalog
yolunu seçmeleri gerekmektedir.
Ýnançlar, kültürler ve
5
milletlerarasý çatýþmalar ve
hatta savaþlar hep diyalog
eksikliðinden kaynaklanmaktadýr. Ýnsanlarýn farklý
ülkelerde doðup büyümelerini, onlarýn inançlarýnda
da farklýlýklarýn olmasýný
çok doðal/normal kabul etmek gerekir. Bu farklýlýklarýn çatýþmaya dönmesini
önleyebilmenin yolu diyalogdur. Bu açýdan, bakýldýðýnda, insanlarýn birbirleriyle anlaþmalarýnýn ve birlikte uyum içinde yaþamalarýnýn metoduna da diyalog denir.
Ancak ve ancak; aile,
okul ve toplumla saðlanacak ciddi diyaloglar ideal
entegrasyona zemin hazýrlar.
Bunun ötesi asimilasyondur ki, bizler kesinlikle
buna karþýyýz.
Yabancý bir toplumun
kültürünün içinde erimek
ve yokolmak þeklinde de
tarif edilen asimilasyon zararlýdýr ve bunun da ötesinde kiþinin veya toplumun
kendisini inkardýr.
Sonuç olarak; “Entegrasyona evet” ama “asimilasyona hayýr” diyoruz.
Toplumun bilgilerine arzolunur.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
Seite 6
6
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
haber
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
IGMG Eðitim Baþkanlýðý
EÐÝTÝMCÝLER
TOPLANTILARI
DEVAM EDÝYOR
I
GMG Eðitim Baþkanlýðý’nýn düzenlemiþ olduðu Geniþletilmiþ
Eðitim Komisyonlarý ve Eðitimciler Toplantýlarý devam ediyor. Ýlgi ve
katýlýmýn yoðun olduðu toplantýlar
þimdiye kadar 6 noktada 13 bölgenin
katýlýmý ile þu merkezlerde gerçekleþtirildi.
Hanau: Hessen – Rhein-NeckarSaar Bölgeleri
Stuttgart: Württemberg – Schwaben – Freiburg-Donau Bölgeleri
Wetzikon: Ýsviçre – Ýtalya Bölgeleri
Kopenhag: Danimarka – Ýsveç –
Norveç Bölgeleri
Viyana: Avusturya Viyana ve
Linz Bölgeleri
Diðer bölgelerin toplantýlarý da
bundan sonraki haftalarda gerçekleþtirilmek üzere planlanmýþtýr.
Toplantýlara, IGMG’nin 31 bölgesi ve bölgelere baðlý bütün þubelerinde bulunan Eðitim Komisyon üyeleri
ve bay bayan tüm eðitimciler davet
edildi. Toplantýlarýn niçin yapýldýðý ve
toplantýlarda yapýlan programlarýn
içeriði hakkýnda IGMG Genel Baþkan
Yardýmcýsý ve Eðitim Baþkaný Mehmet Gedik Bey þu açýklamalarda bulundu:
“Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý olarak her sahada olduðu gibi
EÐÝTÝM sahasýnda da önemli çalýþmalara imza atmaktayýz. Her geçen
yýl eðitim hizmetlerimizin kalitesi artýrýlmakta ve öðrenci sayýmýzda
önemli artýþlar kaydedilmektedir. Ancak bu bizim için yeterli bir ölçü deðildir. Halen yapmamýz gereken bir
çok hizmet sýrada beklemekte ve eðitim kalitesini artýrmak için çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Geçtiðimiz
yýl bölgelerimizden alýnan rakamlara
göre sadece Temel Eðitim Müfredat
sistemimizden geçen öðrenci sayýmýz
115.399 olmuþtur. Buna Ana Sýnýfý
seviyesindeki çocuklarýmýzý, Gençlik
Teþkilatýmýzýn ve Kadýn Kollarýmýzýn
bünyesinde eðitilen gençlerimizi, Hatip Hatibelik Kurslarý ve Ýslami Ýlimler Okullarýmýzda yetiþen insanlarýmýzý da ilave edecek olursak 150 binlere
ulaþan bir sayý ortaya çýkmaktadýr.
Halbuki Avrupa’ya göç etmiþ ve burada yaþayan 5 milyon civarýndaki insanýmýzdan, eðitim hizmetlerimizin
ulaþtýrýlmasý gerekenlerin sayýsýnýn
ortalama 1,5 milyon civarýnda olduðunu düþünürsek daha ne kadar mesafe katetmemiz gerektiðini de görebiliriz. Bizden hizmet bekleyen insanlarý-
mýzýn her birine ulaþabilmek için canla baþla çalýþmalarýmýzý sürdürmekteyiz.
Sayý olarak durum böyle iken, daha önemlisi içerik olarak eðitimin
amacýnýn iyi tesbit edilmesi ve kalitesinin artýrýlmasý için çalýþmalar yapýlmasý da önceliklerimiz arasýndadýr.
Milli Görüþ teþkilatlarý olarak eðitimde hedefimiz; Avrupadaki insanýmýzýn
ve yeni yetiþen nesillerimizin kimlik
ve kiþiliklerinin oluþmasý, mensubiyet
kazandýrýlmasý ve inancýný saðlam temellerine üzerine oturtarak, hem kendisine, hem de insanlýða faydalý olabilmesidir. Kurslarýmýzda yapýlan eðitimlerle, insanýmýzýn ilmi, ruhi ve hissi geliþimini saðlayarak, insanýmýzý
bütünleþtirmek ve kimliðini muhafaza
etmeyi hedeflemektayiz. Kýsacasý,
IGMG kurslarýnda yetiþen insanlar,
“insanlarýn en hayýrlýsý insanlara faydalý olandýr” düsturunca hareket edebilmelidirler. Bundan dolayý, Ana Sýnýfý çalýþmalarýmýzdan baþlayarak,
Temel Eðitim Kurslarýmýz, Gençlik
Eðitimlerimiz ve yetiþkinlerin eðitimi
çalýþmalarýmýz tüm þubelerimizde ve
Eðitim Merkezlerimizde gerçekleþtirilmektedir.
Dünyanýn geliþen þartlarý içerisinde, insanlarýmýzýn sadece kimlik ve
kiþiliklerinin oluþmasý ve mensubiyet
kazanmalarý yeterli gelmemektedir.
Yaþadýðý toplumda kalifiye bir eleman
olmak, içinde yaþadýðý ülkenin ve toplumun muasýr medeniyet seviyesine
gelmesi için katkýda bulunmak da
önemli vazifeler içerisindedir. Bundan
dolayý, Avrupa’da yetiþen yeni nesillerimizin okumakta olduklarý okullarda baþarýlý olmalarýný saðlamak ve geleceðin örnek müslümanlarý olmalarý
için yaptýðýmýz eðitimlerimiz içerisine
Okul Derslerine Yardým Kurslarýný
da almakta ve önemle üzerinde durmaktayýz.
Bütün bu eðitimlerin hem kemiyet, hem keyfiyet itibarý ile geliþmesi
eðitimle ilgili kiþilerin konuya verdikleri öneme baðlýdýr. Milli Görüþ Teþkilatlarýnýn eðitim iþleri iki grup insan
tarafýndan takip edilmektedir. Bunlardan birincisi eðitim için gerekli organizeleri hazýrlamakla görevkli olan
idareci kadrosudur. Ýkincisi ise eðitimle ilgili çalýþmalarý bizzat takip
eden eðitimci kadrosudur. Mevcut 31
bölgemizdeki 500 þubemizde yapýlan
eðitim çalýþmalarýmýzý en az 4 kiþiden
oluþan Eðitim Komisyonlarý ile takip
edilmektedir. 2000’den fazla kardeþi-
miz idari kadroda görev yapmaktadýr.
Buna 3000’i aþan eðitimci kadromuzu
da ilave ettiðimizde Milli Görüþ Teþkilatlarý olarak eðitim çalýþmalarýmýz
5000’i aþan kardeþimiz tarafýndan takip edilmektedir. Bu kardeþlerimizin
her birinin, yapýlan iþi hedefine uygun
ve kaliteyi artýrýcý çalýþmalarla takip
edebilmeleri için Hizmet Ýçi eðitimlere ihtiyaç duymaktayýz. Bundan dolayý, bu toplantýlarla bahsedilen sayýdaki idareci ve eðitimci kadromozu biraraya getirerek, kendilerine bilgilendirmelerde ve yönlendirmelerde bulunmaktayýz.
Toplantýlarda Genel Merkez ekibimizle birlikte üç ders sunulmaktadýr.
IGMG eðitim çalýþmalarýmýzý ve
eðitim hizmetlerimizi içeren “EÐÝTÝM BAÞKANLIÐI ÇALIÞMALARI” dersi tarafýmdan verilmektedir.
Bu derste, eðitim çaýþmalarýmýza katýlan mevcut öðrencilerimizin en baþarýlýlarý olan % 12 üzerinde özel durulmasý gerektiði hedeflenmektedir.
IGMG Eðitim sistemi ve müfredatý ile ders iþleme metodlarýný içeren
“EÐÝTÝM MÜFREDAT SÝSTEMÝ ve
EÐÝTÝM METODLARI” dersi, Eðitim Baþkan Yardýmcýmýz Ramazan
Baþlýk Bey tarafýndan verilmektedir.
Bu derste, þartlarý müsait olduðu halde halen Eðitim merkezi olarak çalýþma seviyesinde bulunmayan yerlerin
bir an önce Eðitim Merkezi haline getirilmesi hedeflenmektedir.
Ana Sýnýfý çalýþmalarýný içeren
“ANA SINIFLARININ SÝSTEM
ÝÇÝNDEKÝ YERÝ ve ÖNEMÝ” dersi,
Cemile Þen Haným tarafýndan verilmektedir. Bu derste, Ana Sýnýfý Çalýþmasýnýn yapýlýþ þekilleri ve önemi anlatýlarak bütün þubelerimizde Ana Sýnýfý açýlmasý hedeflenmektedir.
Bu programlardan sonra katýlýmcýlarýn, çalýþma yerlerine döndüklerinde
özellikle Eðitim Merkezlerinin ve
Ana Sýnýflarýnýn açýlmasý noktasýnda
yoðunlaþmalarý teþvik edilmektedir.
Böylece çalýþmalarýmýz tabana indirilecek, sadece bu toplantýlara katýlanlar deðil, insanlarýmýzýn tamamý Ýslam
Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý olarak yapmakta olduðumuz eðitim çalýþmalarýný tanýyarak katkýda bulunacaktýr diye ümit ediyoruz.
Gerek þimdiye kadar yapýlan
programlarýmýza katýlan, gerekse bundan sonra yapýlacak programlara katýlacak olan kardeþlerimize teþekkür
ediyor, çalýþmalarýnda baþarýlar diliyorum.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Mahmut AÞKAR
H
erhalde beni bunun
için çaðýrmadýn...
Daha birinci felaketten yenice kendimizi toparlamýþtýk ki, baþýmýza
“Deli”nin birini kendi ellerimizle geçirdik, bu sefer
de daha büyük bir yýkýma
maruz kaldýk; taþ taþ üstünde býrakmaldýlar ama biz
yine de yýlmadan çalýþtýk
ve ülkemizi tekrar ayaða
kaldýrdýk lâkin, milyonlarca insanýmýzý geride býraktýðýmýz savaþlarda kaybettiðimizden dolayý eli iþ tutan insana ihtiyacýmýz vardý, gelin bize yardým edin,
emeðiniz karþýlýðýný da vereceðiz, dediðiniz için biz
de baba ocaðýmýzý terkederek kalkýp buralara geldik.
Bu ülkenin tekrar ayaða
kalkmasý, onarýlmasý için
nasýl dört elle sarýldýðýmýzý
sen bilmesen, bilmek istemesen de tarihe mutlaka
bizimle ilgili bir not düþen
olur. O da olmasa, yukarýda
Allah görüyor ya...
Þimdi sen, dünkü “Misafir Ýþçi”n olan bana yeni
rol biçiyor, seni kendime
düþman yaptým, diyorsun.
Bak dostum; bizim dostluðumuz gibi düþmanlýðýmýz
da sipariþle olmaz! Bu bizim kitabýmýzda yazmaz,
vicdanýmýza da sýðmaz...
Sonra, hadi iþçiliðin misafirliðini bir kalýba sýðdýrdýk
diyelim, ya düþmanlýðýn
misafirliði?... Ýþte bu olmadý! Senin yeni bir düþmana
ihtiyacýn olduðuna belki
anlayýþ gösterebilirim. Allah nazardan saklasýn; dünkü düþmanlarýnýzla barýþtýnýz, kucaklaþtýnýz ve “Avrupa Birliði”ni oluþturdunuz. Ne diyeyim, darýsý bizim gibi kendisiyle didiþmekten baþýný kaldýrýp etrafýndaki dost ve düþmanýný
göremeyenlerin baþýna...
Anlýyorum ki, size elle tutulur, gözle görülür yeni bir
düþman lazým. Konjüktürel
olarak, dünkü “Misafir Ýþçi”den bugün, “Misafir
Düþman” yaratmak gibi de
bir gayeniz var. Belki ileride deðiþebilecek dünya
þartlarýna göre, bu “Misafir
Düþman”ýn sana göre miadý dolmuþ, modasý geçmiþ, cazibesi kaybolmuþ
Seite 7
hayat
[email protected]
olacak. Ondan sonra biz sizinle yine “Misafircilik”
oynar, dost oluruz deseniz
bile, biz yine de bu iþte yokuz... Size yine de bir kadim dost tavsiyesi: Zorlasanýz, tahrik etseniz de bizden düþman olmaz. Boþuna
uðraþmayýn, biz bunun için
buraya gelmedik. Ýcabýnda
her iþi yaparýz ama her kýlýfa girmeyiz. Git düþmanýný
baþka yerlerde ara...
Ben senin artýk ne “Misafir Ýþçin”, ne de “Misafir
Düþmanýn”ým. Þimdiye kadar kahrýný çektiðim bu ülkenin, býrakýn bundan sonra da kaderini paylaþayým.
Yeni bir sektör,
gözde bir “meslek”
Türk/Müslüman aleyhtarlýðý hatta düþmanlýðý öyle bir noktaya gelmiþ ki, artýk bu iþi meslek hâline getirenler sayesinde ve sayýlarýnýn giderek artmasý sebebiyle yeni bir “sektör”
doðmuþtur. Bu “sektör”de
yapýlan tv ve sinema filimleri seyirci çekebiliyor, yazýlan kitaplar “Bestseller”
olabiliyor, film yapanlar
gibi kitap yazanlar da ödüllendiriliyor, teþvik ve alkýþtan mahrum býrakýlmýyorlar. Bölümler hâlinde sunacaðýmýz bu yazý dizisinde
yüzlerce, hatta binlerce haber, makale, araþtýrma ve
raporlarýn baþlýklarýndan
sadece birkaçýna yer verebilecek ve onlara istinaden
kendi deðerlendirmelerimizi sizlerle paylaþacaðýz.
Gayemiz, zaten yaratýlan
sunî düþman portresinin
karþýsýna bir yenisini çýkarmak deðil, durumdan bihaber olanlarý haberdar ederek, gurbetin ve ötekileþtirilmiþliðin getirdiði bunca
Almanya çilesine ve burada
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Benden
Sana
“Düþman”
Olmaz!
iþyeri ile ev arasýnda tüketilen ömre raðmen, hâlâ bu
önyargýnýn, peþinhükmün
kaynaðýný da bu vesileyle
gözler önüne sermek, belgelemektir.
Bilgisizlik, cehalet, ihmalkârlýktan kaynaklanan
hatalarýmýzdan baþka, ehliyet ve liyakattan yoksun
temsilcilerimizinin varlýðý
da Almanya Türklerinin
hedef tahtasý, kum torbasý
yapýlmasýna katkýda bulunmuþtur. Bu konjüktürel
akýntýya kürek sallamayan,
objektif bakýþý ve akýlcý
(rasyonel) deðerlendirmeleriyle zaman zaman þahsiyetli çýkýþlar yapan, kalem
erbabý insanlar da var Alman medyasýnda.
Her milletin, toplumun,
azýnlýðýn veya kültürün hakikatte ve diðerlerine göre
de eksik, hatalý taraflarý
mutlaka vardýr. Hadiselere
tarafsýz ve gerçekçi bir
yaklaþýma göre; her toplumda olabilecek artýlar ve
eksiler ayný çerçevede deðerlendirilir. Önyargýlý, kötü niyetli yaklaþým ise; sadece hatalarý, eksiklikleri
abartarak görür ve neticede
korku, dehþet ve baþka çirkinliklerle dolu bir düþman
tablosu çizer. Genelde Batý’da, özelde Almanya gibi
göçmen müslümanlarýn
azýnlýk olarak bulunduklarý
ülkelerde kamuoyuna lanse
edilen, ambalajlanýp gösterilen manzara bu doðrultudadýr.
“Kýþkýrtýcýlar üç ayrý
koldan hareket ederler:
-Popüler bilimlerin pazarlandýðý kitapçýlarda birtakým yazarlar, Ýslamiyet’le
baðlantýlý tarihi ve sosyolojik verilere dayanmayan
dehþet manzaralarý ihtiva
eden eserlerini sunarlarken, bunu bir ilmî çalýþma
gibi takdim ederler.
-Ýnternette “Politically
Incorrent”, “Akte Islam
(Ýslam Dosyasý)” veya
“Die Grüne Pest (Yeþil Veba)” gibi Ýslâm karþýtý, kin
ve nefret saçan sitelerin sunucularý, Avrupa’nýn sözde
Ýslâmlaþtýrýlmasýna karþý
bir mücadele yürütmektedirler.
-Camilere karþý oluþan
yerel düzeyde giriþimler,
inþa edilecek her camiyi,
Ýslâm’ýn Avrupa’yý fethi
için bir köprübaþý olarak
görmektedirler.
Ýslâm karþýtlarýnýn asýl
hedefi, bir þiddet ideolojisi
olarak Ýslâm’ýn, kadýnlara,
homoseksüellere, Yahudilere ve demokrasiye düþman olduðu için mensuplarýnýn da Batý toplumlarýna
uyum saðlamalarýnýn münkün olmadýðýna vurgu yaparak, müslümanlara karþý
genel bir þüphe uyandýrmaktýr“(1)
Bu iþi meslek hâline getiren, Türk ve müslüman
aleyhtarlýðýndan ekmeðini
kazanan, birilerine göz kýrpan, biryerlere gelen, getirilenlere ve marjinal gruplara bir diyeceðimiz yok...
Fakat, çok ciddi, yüksek tirajlý, ortalarda gezinen anlýþanlý dergilere, gazetelere,
yazar-çizerlere, devlet ve
siyaset adamlarýna ne demeli?...
Savulun
Türkler Geliyor...
Bir anlýk da olsa kendinizi sýradan bir Alman’ýn
yerine koyun. Ciddiyetinden ve tarafsýzlýðýndan asla
þüphe etmediðiniz, zaman
zaman sayfalarýna taþýdýðý
haber ve yorumlarla ülke
7
gündemini bile deðiþtirebilen, haftalýk derginizi bir
sabah köþedeki büfeden satýn alýyorsunuz. Kapakta
minareli bir cami resmi ve
caminin kubbesinde hilal
dikkatinizi çekiyor. O da
yetmezmiþ gibi, siyah-kýrmýzý-sarý renkli Alman
bayraðýnýn ortadaki kýrmýzý
þeriti üzerine ay-yýldýz
oturtularak Türk bayraðýna
benzetilmiþ ve kapak baþlýðý olarak büyük harflerle,
“Allah im Abendland (Allah Batý’da)” þeklinde bir
ifade seçilmiþ.(2)
Özellikle “Allah” isminin seçilmesini de manidar
buluyoruz. Bir taraftan,
“hepimiz ayný Tanrý’ya
inanýyoruz” diyenlere karþý, müslümanýn Tanrý’sýyla
hýristiyanýnki ayný olmadýðýna atýfta bulunmak ve bu
farký farkettirmek için
özellikle bu yola baþvurulduðu kanaatindeyiz. Bu
kombinasyonun niçin yapýldýðýna da dergi, kapaðýn
altýndaki küçük baþlýklardan biriyle açýklýk getiriyor: “Yeni Camiler, Paralel
Toplumun
Propaganda
Merkezi?” deyip de soru
iþaretini de koyduktan sonra okuyucu, derginin iç
sayfalarýný çevirmeden kafasý çelinmiþ ve hükmünü
düþmüþtür...
Hollanda’da kamuoyu
araþtýrmasý yapan Adjiedj
Bakas, hükümetin göçmen
politikasýný deðiþtirmediði
takdirde, müslümanlarýn
Hollanda’yý kolonileþtirecekleri kehanetinde bulunuyor. Kamuoyu araþtýrmacýsýnýn bu öngörüsü sadece Hollanda’yla sýnýrlý
kalmýyor; eðer tedbir alýnmazsa, tamamýyla kýta Avrupa’sýnýn “Eurabia”ya dönüþeceðinin iddia ediyor.(3)
Galiba, “Yavuz hýrsýz
evsahibini bastýrýr” deyimini biz böyle yerlerde kullanýyoruz. Kendisinden fersah fersah nüfus ve yüzölçümü olarak büyük ülkeleri kolonileþtirmiþ, sömürmüþ ve zamanýn koloniyal
güçlerinden birisi olan
Hollanda, þimdiki refah seviyesini o günlere ve oralardan getirdiði iþgücüne
borçlu deðil mi?
32. sayi sayfalar
30.04.2009
8
Avrupa’nýn intiharý
Almanya’nýn önemli
(ulusal) gazetelerinden birisi, tam sayfa ayýrdýðý makaleye, “Avrupa’nýn Ýntiharý”(4) gibi son derece ürkütücü bir baþlýk seçer ve sayfanýn dörtte birini kaplayan
resimde de, Avrupa meydanlarýna taþan müslüman
kitlelerin toplu namaz kýlmalarý hýristiyan yerlinin
dikkatine sunulur ve “Nüfusu mütemadiyen gerileyen hýristiyan Batýlýlara
karþý müslümanlarýn elindeki en büyük silah, artan
nüfuslarýdýr” gibi zaten varolan önyargýlarý daha da
pekiþtiren provakatörlüðe
devam ederse; Hýristiyan
Avrupalý için artýk tehlike
çanlarý çoktan çalmaya
baþlamýþtýr ve düþmaný da
kendi içindeki müslüman
göçmenden baþkasý deðildir...
Bir de bunlara ilaveten,
dünyaca meþhur Þarkiyatçý
Bernard Lewis’e göre,
“Avrupa’ya (müslümanlar
tarafýndan) üçüncü saldýrý
dalgasý baþlamýþtýr” ve
eðer göçmen müslümanlarýn nüfus artýþý þimdiki gibi
devam ederse, Avrupa
Ýslâmlaþtýrýlacak.(5)
Hiçbir Avrupalý “Avrupa’nýn intiharý”na göz yumamayacaðýna, müsamaha
gösteremeyeceðine göre,
tedbirini de almasý elzemdir. Hele bu erken ‘uyarý’yý
verenler, kapýya dayanmýþ
‘tehlike’den yerli halký haberdar edenler, Alman
medyasýnda ve düþünce ha-
A
lmanya Ýçiþleri Bakaný
Wolfgang
Schaeuble, “Hamburger Abendblatt” adlý gazeteye yazdýðý makalede
Almanya’da yaþayan Türklerin uyumu için çaba sarf
edilmesi gerektiðini söyledi.
Göçmen çocuklarýnýn
eðitimi bir þans olarak görmeleri için okula daha yoðun bir þekilde hazýrlanmalarýna ihtiyaç duyulduðunu
belirten Schaeuble, “Dilsel
uyumun, özellikle Türk kökenli vatandaþlarda, çok daha iyi olmasý lazým” dedi.
Bu nedenle eyaletlerin, çocuklar için okula baþlamadan önce dil testi yapacakla-
18:05 Uhr
Seite 8
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
yatýnda son derece itibarlý
yayýn organlarý ve dünya
çaplý entellektüeller olursa,
mesele daha çok önem arzeder. Madem Avrupa’nýn
içlerine kadar yayýlmýþ olan
bu müslüman göçmenlerin
nihai hedefi hýristiyan Avrupa’yý müslümanlaþtýrmaktýr ve madem ki bunlar
çoðalacak biz azalacaðýz
ve nihayetinde bunlarýn þeriatýna boyun eðeceðiz; o
halde þimdiden kovalým
gitsinler... Yerli Avrupalý
bu düþüncelerine bir de
muhtemelen þunu da ilave
ediyordur: Hele þu nankörlere bakýn; meðer içimizde
düþman besliyormuþuz da
haberimiz yokmuþ.
Boþalan kiliseler,
azalan nüfus ve
ürküten taktik
Özellikle Batý Avrupa’da nüfus geriliyorsa, bunun vebali müslümanlara
mý aittir? Avrupa’ya müslüman göçmenin hiç gelmediðini farzedelim; o zaman yerli hýristiyan halkýn
nüfusu artacak mýydý? Hayýr! Peki bu husûmet, bu
kýskançlýk ve gerçekleri bu
derece çarpýtarak Almanya’yý dört elle kucaklayan
göçmen Türk azýnlýðý hedef tahtasý göstermenin
mantýðý ne olabilir? Eðer
bizimle kendi insanýnýzý
korkutarak, kaybettiðiniz
deðerlerinize yeniden dönüþ yapacaksanýz, biz bu
korkutma metodunuzdan
Allah’a sýðýnýr ve sizden
gerçekten korkarýz.
Ýþte en basitinden biz-
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
den, yani dünkü “Misafir
Ýþçi”den nasýl yeni ‘düþman yaratýlýr’ýn formülü...
‘Bizi niye sevmiyorlar’a
cevap bulmak için, ne Haçlý Seferleri’ne, ne de Viyana
Kuþatmasý’na kadar gitmeðe gerek var.
Toplam nüfusu 500 milyona varan bir Avrupa Birliði’nde 14-15 milyon civarýndaki müslüman azýnlýk
nasýl üreyecek ki, hýristiyan
Avrupa’da çoðunluðu saðlayarak Ýslâmlaþtýrma sürecini baþlatabilsin... Kaldý
ki, baþta Almanya olmak
üzere birçok Avrupa Birliði
ülkesi özellikle müslüman
ülkelerden aile birleþimi
çerçevesinde geleceklerin
önünü kesmek için çok
özel tedbirler aldýlar. Burada doðup büyüyen veya
küçük yaþlarda gelen yeni
nesil Türkler, önceki nesillere benzemek ve özenmekten ziyade, hâkim kültürün hayat tarzýný benimsemiþ olmalarý ve çocuk
yapma konusunda da çok
‘cimri’leþtikleri, hoþumuza
gitmeyen bir baþka hakikatýmýzdýr.
Alman medyasýnda tartýþmasýz bir aðýrlýða sahip
olan günlük gazetelerden
birisi, bu ülkenin müslüman azýnlýðýný konu alan
tam sayfa, cami resimli yazýsýnda þu baþlýðý seçmiþti;
“Alman Müslüman Halký
adýna?”.(6) Bu baþlýk, Almanya’da mahkemeler karar verdiðinde; “Alman
Halký Adýna” diye baþlayan ibareye atýfta bulunula-
rak seçilmiþti. Altbaþlýkta
da; “Camiye gidenler birleþtiler” derken, sanki burada ‘maalesef’ sözcüðü
ilave edilseydi, gazetenin
vermek istediði mesaj daha
iyi anlaþýlacaktý. Atýlan
baþlýklardan da anlaþýlacaðý gibi, Ýslâmî üst kuruluþlarýn, “Almanya Müslümanlarý Kordinasyon Konseyi (KRM)” adý altýnda
birleþmeleriyle ilgili bir inceleme-araþtýrma yazýsýydý. Türkçe tercümesinden,
muhtemelen Almanca aslýnda verilmek istenen mesaj anlaþýlmayabilir. Aslý;
“Im Namen des deutschen
islamischen Volkes?” cümlesinde (Almanca bilenler
için) müslüman yerine Ýslam kelimesinin tercih edilmesi, okuyucunun daha
kestirmeden ‘tehlike’yi algýlamasýna yardýmcý oluyor. Soru iþaretiyle tamamlanan bu baþlýk hattýzatýnda; bu gidiþle hýristiyan Alman halký adýna karar veren mahkemeler, bundan
sonra “Ýslamlaþmýþ (müslüman) Alman halký adýna diyerek mi karar verecek?”
demeðe getiriyor.
Yarým asýrlýk geçmiþe
raðmen Ýslâm’ý resmen tanýmamanýn bahanesi, müslümanlarýn kendi aralarýnda birlik saðlayamamasýydý. Þimdi bu birlik oluþunca açýða vurulmayan hoþnutsuzluklarý görmemek
için kör veya aptal olmak
lazým. Henüz ortada fol
yok, yumurta yoktu ama
birçoklarýnýn uykularý kaç-
Schaeuble: “Almanya’daki Türklerin
uyumu için çaba sarf edilmeli”
rýný söyleyen Schaeuble, dil
konusunda sorun çeken tüm
çocuklarýn böylece, okula
hazýrlýklý baþlamalarý için
önceden destek almýþ olacaklarýný ifade etti.
Schaeuble Türk basýnýnda da geniþ yer bulan makalesinde, uyum hakkýnda daha tutarlý bir tartýþmanýn yapýlmasý gerektiðini ifade
ederek, bu çerçevede, Alman Hükümeti’nin baþlattýðý “Uyum Zirvesi ve Alman
Ýslam Konferansý” ile sürek-
li bir diyaloða ihtiyaç duyulduðunu söyledi.
Ýnsanlar arasýndaki farklýlýklarýn arttýðýný, göçmenlerin bunu daha da güçlendirdiklerini ve ülkedeki kültürel farklýlýklarýn artmasýný
saðladýklarýný belirten Schaeuble, “Bu, büyük bir zenginlik olabilir. Almanya hiç
bu kadar renkli, heyecanlý
ve çeþitli olmamýþtý. Ancak
bu, toplumumuzda çok büyük zorluklarý ve kýsmen
kültürel ve dinsel çatýþmala-
rý da beraberinde getirebilir’”dedi. Almanlarýn büyük
bir bölümünün uyumdan
yana olduðunu belirten
Schaeuble, “Biz Almanya’daki tüm insanlarýn nereden gelirlerse gelsinler, hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, yetenekleriyle bir
þeyler yapmalarýný ve topluma katký saðlamalarýný istiyoruz” þeklinde yazdý.
Göçmenler ve onlarýn
çocuklarý için okul diplomasý ve mesleki eðitimin, ken-
dosya
mýþtý. Bunlardan birisi de,
‘bizden birisi’ydi. “Eðer bu
dört kuruluþ, bir çatý kuruluþu oluþturur ve Almanya
Ýslâm’ýný tanýmlama yetkisine sahip olurlarsa, uykularým kaçar.”(7)
“Arka
bahçelerdeki,
bodrum katlarýndaki camilerinizi artýk merkezi yerlere, gözönüne taþýyýn” diyenler, þimdilerde merkezi
yerlerde yapýlan ve yapýlacak camilere binbir türlü
baský, karþý kampanya, bürokratik engel çýkarýyorlar.
Avrupa, “Boþ kiliseler kýtasý(8)”na müslüman göçmenlerin, Türklerin yüzünden
dönüþmedi. Camileri kiliselere, müslümanlarý da hýristiyanlara rakip göstererek kiliseleri tekrar doldurmak gibi bir niyet varsa,
emin olun, bundan memnun olur, hatta bunun için
dua ederiz. Ama bu “rekabet”ten bir düþman yaratma gibi emel varsa, bundan
korkarýz, hem de çok korkarýz...
Not: Gelecek sayýda;
“IQ’su Düþük Türkler”
Kaynaklar:
1: Peter Vidmann, Irrationales
Feindbild, Tagesspiegel, 2.1.09
2: Spiegel Special, Nr. 2/2008
3: “Die Muslime Versuchen, die
Niederlande zu kolonisieren”, Die
Welt, 12.09.2004
4: Mark Steyn, Selbstmord Europas, Die Welt, 9.2.06,
5: B. Lewis, Die Welt, 17.4.
2007 ve 19.4.2006 tarihlerinde yapýlan röportajlar
6: Wulf Schmiese, Im Namen
des deutschen islamischen Volkes
FAZ, 15.4.07
7: Dr. Lale Akgün, SPD Milletvekili, N24.de, Netzeitung, 11.4.07
8: Jan Ross, Zeit, 7.4.2004
di mutluluklarý için önemli
olduðunu kaydeden Schaeuble, eðitim konusundaki
sorunlarýn tespit edilmemesinin kimseye yararýnýn olmayacaðýný, eksikliklerin
görülmesinin bunlarý üstesinden gelmek için þart olduðunu belirtti.
Schaeuble ayrýca, Almanya’ya misafir iþçi olarak gelenlerin çocuklarýnýn
ve torunlarýnýn artýk bu ülkede otomobil tasarýmcýsý,
profesör, avukat, parti baþkaný ya da þirket yöneticisi
olduklarýný anýmsatarak,
genç kuþaða örnek olmasý
için bu baþarýlara daha fazla
deðer verilerek ön plana çýkarýlmasýný istedi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
Seite 9
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
“
Es sei nicht verwunderlich, dass einem der
Tod von Kindern” an
Herz und Nieren „gehe“.
Mit diesen Worten versuchte der Organisator des Weltwirtschaftsgipfels in Davos,
Klaus Schwab, den Eklat
um den türkischen Ministerpräsidenten Erdogan herunter zu spielen. Demnach
ist der Regierungschef der
Türkei was Kinder angeht
halt einfach sehr sensibel
und hat deshalb mit seiner
gesamten Delegation wutentbrannt den Konferenzort
in den Schweizer Alpen mitten in der Nacht verlassen.
Selbst dieser klägliche
Erklärungsversuch des Organisators fasst eigentlich
die Debatte um die israelische Aggression im GazaStreifen auf sehr makabre
Weise zusammen. Nicht die
Besatzungspolitik Israels,
nicht das Bombardement
von zivilen Zielen, nicht der
Einsatz von geächteten
Waffen, nicht die endlose
Verletzung von Völkerrecht,
nicht die Blockade der
Oðuz ÜÇÜNCÜ
“
Çocuklarýn ölümünden
sonra duygusal davranýlmasý þaþýrtýcý deðil”miþ. Bu sözlerle Dünya
Ekonomik Forumu’nun organizatörü Klaus Schwab
Baþbakan Erdoðan’ýn tepkisinin vehametini hafifletmeye çalýþmýþtý. Peki, olay
bu kadar basit miydi? Çocuklar ile ilgili bir mesele
olduðunda, Türkiye Baþbakaný çok duyarlýydý ki, bu
yüzden Ýsviçre Alplerindeki
konferans mekanýný öfke
dolu bir þekilde tüm delegasyonu ile birlikte gecenin
yarýsýnda terkediyordu.
Organizatörlerin bu zavallýca açýklama teþebbüsünün bizzat kendisi bile, Ýsrail’in Gazze’deki saldýrganlýðý üzerine yapýlan tartýþmayý
ürkütücü bir þekilde ortaya
koyuyor. Kelimenin tam anlamýyla Baþbakan’ýn sabrýný
taþýran ne Ýsrail’in iþgal politikasý, ne sivil hedeflerin
bombalanmasý, ne de, yasak
silahlarýn kullanýlmasý veya
sonu gelmeyen uluslararasý
hukukun ihlali, ya da kapatýlan sýnýr kapýlarý, yetiþkinlerin öldürülmesi veya yaralanmasý deðil. Erdoðan’ýn
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Çocuklar
ölürken
...
[email protected]
sabrýný taþýran þey, savaþýn
“talî” kayýplarý olarak algýlanan öldürülen ve yaralanan çocuklardý. Aslýnda,
Davos’taki asýl skandal,
olaylarýn bu þekilde ters yüz
edilme þeklidir.
Þükür ki, tüm geliþmeler
fiilen tüm dünyanýn gözü
önünde “canlý” olarak geliþiyordu. Böylece bizler de
belki de tarihin önemli bir
bölümüne þahitlik edenlerden olduk. Çünkü, 12 dakikalýk konuþmasý ile Tayyip
Erdoðan, bu zamana kadar
eþi görülmemiþ bir açýklýkla, bir Türk Baþbakaný olarak ilk kez dünya politikasýnýn kulis arkalarýndaki geliþimelerine bir bakýþ açýsý
getirerek, böylece Gazze’deki trajik çatýþmayý ortaya koydu. Erdoðan, hiç
çekinmeden isim vererek,
fiilen 42 yýldan beri açýk hava hapishanesinde yaþayan
bir halkýn sýrtýndan, özellikle Ýsrail’deki sorumlu politikacýlarla birlike Batý Þeria’da, Mýsýr’da ve Suudi
Arabistan’da acýmasýz bir
iktidar ve çýkar politikasý
yürütenleri açýða çýkardý.
Erdoðan böylece, doðrudan
Ýsrail Cumhurbaþkanýna yönelik olarak verdiði cevapla,
kendisine hiç de bir diplomatik sýnýrlama getirmeden,
Davos’taki bu tiyatrodan
memnuniyetsizliðini, yanlýþ
anlaþýlmaya yer vermeye-
cek þekilde açýkça ortaya
koydu.
Davos’taki panelde, BM
Genel Sekreteri ile Arab
Birliði Genel Sekreteri ve
Türkiye Baþbakaný Erdoðan
moderatör tarafýndan sýnýrlanýr ve engellenirken, bakýyorsunuz ki, son konuþmacý
olarak Þimon Perez, hiç sözü kesilmeden, yalan, polemik, ve dramaturjik bir ifadeyle müzakerecilere karþý
bolca suçlamalarda bulunuyor. Üstelik, bu konuþma
dünyanýn önder elitlerinin
alkýþlarýyla karþýlanýyor. Bu
durum karþýsýnda Tayyip
Erdoðan, Ban Ki Moon ile
Amr Musa’nýn aksine sessiz
kalmýyor. Hatta Erdoðan,
Wenn Kinder sterben...
Grenzübergänge, nicht die
toten und verletzten Erwachsenen, nein, es waren
die toten und verletzten
Kinder, quasi die Kollateralschäden des Krieges, die
Premier Erdogan im wahrsten Sinne des Wortes den
Kragen platzen ließen. Diese Art der Tatsachenverdrehung ist der eigentliche
Skandal von Davos.
Zum Glück hat sich der
gesamte Hergang praktisch
„live“ vor der Augen der
Weltöffentlichkeit abgespielt und so sind wir vielleicht
oder sogar sehr wahrscheinlich alle Zeugen eines historischen Momentes in der
Zeitgeschichte geworden.
Denn mit seinem 12-minütigen Redebeitrag hat Erdogan, als erster türkischer
Regierungschef überhaupt,
noch dazu mit einer bisher
beispiellosen Offenheit, einen schonungslosen Inneneinblick auf die Geschehnisse hinter den Kulissen der
Weltpolitik gewährt und da-
mit auch die bedrückende
Tragik des Konfliktes in
Gaza offenbart. Auf dem
Rücken einer Bevölkerung,
die nunmehr seit 42 Jahren
praktisch in einem FreiluftGefängnis lebt, verfolgen
die politisch Verantwortlichen insbesondere in Israel,
aber auch in der Westbank,
in Ägypten und in SaudiArabien eine rücksichtslose
Macht- und Interessenpolitik, die Ministerpräsident
Erdogan unverhohlen beim
Namen genannt hat. Mit seiner erneuten Wortmeldung
in direkter Erwiderung auf
den israelischen Staatspräsidenten hat er darüber hinaus, ohne ein diplomatisches
Blatt vor den Mund zu nehmen, seine Abscheu vor der
Inszenierung in Davos unmissverständlich deutlich
gemacht.
Da wurden auf der einen
Seite der UN- Generalsekretär, der Generalsekretär
der Arabischen Liga und der
türkische Ministerpräsident
auf dem Podium vom Moderator gemaßregelt bzw.
gegängelt und da durfte auf
der anderen Seite Shimon
Perez, natürlich als letzter
Redner des Panels, praktisch ohne Unterbrechung,
einen mit Lügen, Polemik,
Theatralik und Vorwürfen
an die Diskutanten reich
gespickten Vortrag halten
und wurde, welch Wunder,
mit tosendem Applaus von
den Führungseliten der Welt
bedacht. Das hat sich Tayyip Erdogan, im Gegensatz
zu Ban Ki Moon und Amr
Mussa nicht gefallen lassen.
Auch hat er dem hochkarätigem Publikum mit den Worten: „Wer offensichtlichem
Unrecht applaudiert, begeht
selbst ein Verbrechen gegen
die Menschlichkeit“, sein
Missfallen
unmissverständlich zum Ausdruck
gebracht und als „personifiziertes Gewissen“ des
World Economic Forum
bzw. „Stimme der Unterdrückten“ die Bühne verlas-
9
alkýþlarýn þahiplerine de þu
sözlerle seslenerek bu hoþnutsuzluðunu açýkça ortaya
koyuyor: “Kim bu açýk haksýzlýðý alkýþlýyorsa, onlar da
insanlýða karþý suç iþliyor
demektir.” Erdoðan, Dünya
Ekonomik
Forumu’nun
“Kiþiselleþmiþ vicdaný”, ve
“ezilmiþlerin sesi” olarak
sahneden ayrýlýyor. Tartýþmanýn diðer katýlýmcýlarýnýn
da ayný þekilde sahneyi tereketmeleri gerekirdi.
Dünya kamuoyu bundan
sonra, uluslararasý hukuku
ayaklar altýna alýp, sivilleri
öldüren ve sivil altyapýyý
acýmasýzca tahrip ederek savaþ suçu iþleyen Ýsrail önderliði tarafýndan hafife
alýnmayý kabullenmemeli.
Eðer Davos’daki konferansa katýlanlar dünya barýþý
konusunda ciddî iseler, o
zaman, Ortadoðu sorununda, sebeb ve etkileri birbirine karýþtýrmaktan uzak durmalarý gerekir. Daha da ötesi, Ýsrail’in sayýsýz BM Güvenlik Konseyi kararlarýna
uymasýný temin etmek ve
Filistin’in iþgalinin hemen
sona erdirilmesi için gayret
göstermeliler.
sen. Es hätte den anderen
Teilnehmern der Diskussion
ebenso gut zu Gesichte gestanden, das Podium zu verlassen.
Die Weltöffentlichkeit
darf sich nicht länger von
einer israelischen Führung
verhöhnen lassen, die geltendes Völkerrecht mit
Füßen tritt und mit der Ermordung von Zivilisten und
der rücksichtslosen Zerstörung ziviler Infrastruktur offensichtliche
Kriegsverbrechen begangen hat.
Wenn es den Teilnehmern
der Konferenz in Davos
tatsächlich ernst ist mit dem
Weltfrieden, dann sollten sie
endlich davon Abstand nehmen im Nahost-Konflikt
Ursache und Wirkung miteinander zu vertauschen. Darüber hinaus sollten auch sie
sich dafür einsetzen, dass
Israel die zahllosen Resolutionen des Weltsicherheitsrates endlich umsetzt und
die Besatzung Palästinas ein
sofortiges Ende findet.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
10
18:05 Uhr
Seite 10
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
haber
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
IGMG Kadýn Kollarý´ndan iki güzel yarýþma
IGMG Kadýn Kollarý
Gençlik Teþkilatý
1. Bilgi Yarýþmasý
IGMG Kadýn Kollarý
Bölgelerarasý 2. Bilgi
ve Hitabet Yarýþmasý
ERPEN-Özel-Ýslam
K
Toplumu
Milli
Görüþ Kadýn Kollarý’nýn bölgelerde yürüttüðü bir faaliyeti olan Hatibelik (Eðitimci yetiþtirme)
kurslarýnda öðrenimlerini
sürdüren genç hanýmlar
arasýnda yapýlan Bilgi ve
Hitabet Yarýþmasý’nýn ikincisi ve Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatýnýn genç kýzlar
arasýnda ilki düzenlenen
bilgi yarýþmasý IGMG Genel Merkezi’nde gerçekleþtirildi.
2. Bilgi ve Hitabet Yarýþmasý’na Köln, Berlin,
Hamburg, K.Ruhr, Hessen
ve Hannover bölgeleri katýldýlar.
Gençlik 1. Bilgi yarýþmasýnda ise Bölgelerinde
dereceye giren genç kýzlar
T
.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan, Wittlich DÝTÝB
Eyüp Sultan Camii’ne bir
ziyaret gerçekleþtirerek,
vatandaþlarla biraraya geldi.
Wittlich DÝTÝB Eyüp
Sultan Camii Dernek Baþkaný Yýlmaz Yýldýz ve Din
Görevlisi Memet Yeni’den, derneðin faaliyetleri ve verilen hizmetlerle ilgili bilgi alan Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB
Genel Baþkaný Sadi Ars-
yarýþtý.
2. Bilgi 1ve Hitabet yarýþmasýnýn birinci bölümünde, Fýkýh, Siyer, Ýslam
Tarihi, Akaid ve Genel Kültür bilgilerinden hazýrlanan
sorulara cevap veren yarýþmacýlar, yarýþmanýn ikinci
bölümünde ise, kendilerine
verilen çeþitli konular hakkýnda Hitabet alanýnda yarýþtýlar.
Her bölgenin üç kiþilik
ekiple katýldýðý yarýþmada,
yarýþmacýlar, yarýmþar saatlik hazýrlýktan sonra konularýný aktardýlar.
Nihai puanlama, bilgi ve
hitabet dallarýndan elde edilen puanlarýn ortalamasý
alýnarak yapýldý.
Jüri heyetinin yaptýðý
son deðerlendirmenin neticesinde Köln Bölgesi birin-
ci, Berlin Bölgesi ikinci,
Hamburg Bölgesi ise üçüncü oldu.
IGMG Genel Merkez
Kadýn Kollarý Baþkaný Zehra Dizman, düzenledikleri
bu yarýþma ile, Hatibelik
Kurslarý’nda verilen derslerin içeriðini ve mezun olan
talebelerin bilgilerini seviyelerini arttýrmak ve deðerlendirmek
istediklerini
açýkladý.
Katýlýmcýlara özgüven
kazandýrmayý ve grup içinde çalýþma kabiliyetilerini
arttýrmayý da hedeflediklerini ifade eden Z. Dizman,
ayrýca, hatibelik kurslarýna
devam eden talebelerin motivasyonuna katkýda bulunmak istediklerini de sözlerine ilave etti.
Yarýþmada dereceye gi-
ren bölgelere baþarý plaketinin yanýsýra, kurslarýna verilmek üzere birinciye 1000
Euro, ikinciye 500 Euro,
üçüncüye ise 250 Euro para
ödülü verildi.
Kadýn Kollarý
Gençlik Teþkilatý
1. Bilgi Yarýþmasý
Yarýþma, 13–17 ve 18–25
yaþ gruplarý halinde iki
grupta yapýldý. Sorular,
IGMG Eðitim Baþkanlýðýnýn
hazýrladýðý Temel Bilgiler 1,
2 ve 3 kitaplarýndan din ve
ahlâk bilgisi, fýkýh ve Ýslam
tarihi alanlarýndan seçildi.
60 dakika süren yarýþma,
test usulüne göre yapýldý.
Yarýþma
sonucunda
ferdî olarak 13–17 yaþ grubunda, Hessen’den Sema
Candan 106 puan ile birinci
olurken, Berlin bölgesinden
Wittlich Emniyeti`nden
Anlamlý Ziyaret
lan’a, Wittlich Emniyet
Müdürü Leitender Erster,
Komiser Harald Licht, dialog sorumlularý Komiser
Manferd Ratz ve Baþkomiser Wolfgang Larbusch
hoþgeldiniz ziyaretinde bulunarak, Wittlich þehrinin
albümünü takdim ettiler.
T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþ-
Esma Karaman 105 puan
ile ikinci, yine Berlin bölgesinden Sümeyye Koç 100
puan ile üçüncü oldu.
18–25 yaþ grubunda ise,
Berlin Bölgesi’nden Esra
Akan 106 puan ile birinci
olurken, Güney Hollanda
Bölgesi’nden Þerife Bilgi
104 puan ile ikinci, Berlin
Bölgesi’nden Ümmühan
Yýldýrým ise 103 puan ile
üçüncü oldu.
13–17 yaþ grubu birincilere 400 Euro, ikincilere
300 Euro ve üçüncülere
200 Euro ve18–25 yaþ grubu birincilere 500 Euro,
ikincilere 400 Euro ve
üçüncülere 300 Euro ödül
verildi. K.K. Eðitim baþkaný Tünay Ermiþ hanýmýn
yaptýðý güzel bir dua ile
program sona erdi.
kaný Sadi Arslan, ziyarette
yaptýðý
konuþmasýnda,
Eyüp Sultan Camii’nde verilen hizmetlerden memnun kaldýðýný belirterek,
caminin borcunun olmamasýnýn memnuniyet verici olduðunu söyledi. Arslan ayrýca, Wittlich þehrinin üst düzey yetkilileri ile
DÝTÝB Eyüp Sultan Camii’nin din görevlisi ve
dernek yönetiminin kurmuþ
olduðu sýcak iliþkinin, hizmetlere olan olumlu yansýmasýndan dolayý yetkilere
teþekkür etti.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Abdulgani Engin KARAHAN
“
Entegrasyon” kavramý, daha çok ne anlam
ifade ettiði ile deðil,
ne anlam ifade etmediði ile
karþýmýza çýkan ve bu arada bolca kullanýlan bir kavram. Her ne kadar durum
böyle olsa da, ortak yaþamýn pek çok yönü bu kavram altýnda tanýmlanabilir.
Bugün entegrasyon alanýnda pek çok kurum ve kuruluþ takdire þayan faaliyetler
gerçekleþtiriyor. Ancak, camiler ve diðer Ýslamî kuruluþlarýn entegrasyona yönelik yapmýþ olduklarý faaliyetler çok nadiren kamuoyunun önüne sunuluyor.
Ýslamî cemaatler entegrasyon çalýþmalarýný, Ýslamî kimliðin kuvvetlenmesinin ve Ýslamî özgüvenin geliþtirilmesinin topluma entegre olma sürecinde
olumlu etki yapacaðý temel
düþüncesinden hareketle
gerçekleþtiriyorlar. Burada
her þeyden evvel Müslümanlarýn sivil toplum yaþamýna katýlmalarýný saðlayan ve bu insanlara ulaþma
imkâný sunanlarýn bu dinî
cemaat ve kuruluþlar olduðu gerçeðini unutmamak
gerekir.
Dinî ihtiyaçlarýn karþýlanabileceði bir altyapýnýn
mevcudiyeti entegrasyon
açýsýndan olumlu bir etkiye
sahiptir. Burada yani Avrupa’da da dinî ihtiyaçlarýn
karþýlanabilme
imkâný,
özellikle “kendini yabancý
hissetme” duygusuna karþý
geçmiþte önemli bir tesir
yapmýþtý. Böylece, Almanya ve Avrupa artýk giderek
sadece çalýþýlan yerler deðil, ayný zamanda yaþamýn
sürdürüldüðü yerler haline
geldi.
Bu manada dinî ihtiyaçlar baþta olmak üzere, birçok ihtiyacýn giderilebilmesi için “memlekette” olma özlemi de giderek azaldý. Zira Avrupa yalnýzca bu
þekilde Müslüman göçmenler tarafýndan zaman
içerisinde bir tür vatan olarak kabullenilebildi. Ýþte bu
yüzdendir ki, her þeyden
önce Müslümanlarýn Avrupa’yý vatan olarak kabullenmeleri konusunda, Ýslamî dinî cemaatlerin sü-
Seite 11
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Cami
cemiyetlerinin
entegrasyon
[email protected]
rekli olarak azýmsanmasýna
karþýn gerçekte büyük bir
öneme sahip olduklarý tespitini yapmak durumundayýz. Bu cemaatler zaten,
geleneklerine baðlý insanlara kaldýklarý ülkelerde huzur içinde yaþayabilmeleri
için gerekli olan samimiyet
ve güven duygusunu veriyorlar.
Eðitim Yoluyla
Entegrasyon
Bunun da ötesinde,
özellikle Ýslam Toplumu
Millî Görüþ’e baðlý cemiyetler uzun yýllardan beri
pek çok entegrasyon çalýþmasý yapýyorlar. On yýldýr
ev ödevlerine ve okul derslerine yardým imkânlarý sunuyorlar. Bu imkânlar özellikle anne ve babasýnýn eðitim konusunda yetersiz olmasý sebebiyle, okul derslerinde geri kalan göçmen
kökenli çocuklara yönelik
olarak yapýlýyor. Ayrýca, dil
konusunda yetersiz kalan
çocuklara dil geliþtirme
imkânlarý saðlanýyor ve
okul ödevlerine yardýmcý
olunuyor. Bu kurslarla,
göçmen çocuklarýn iyi bir
derece ile okullarý bitirmeleri, sonuçta da iyi bir meslek okulu veya yüksek okula gitme imkânlarýna kavuþmalarý hedefleniyor. Zira baþarýlý bir eðitim hayatý,
iyi bir okul, iyi bir staj eðitimi ve iyi bir yüksek okul
diplomasý, bu çocuklara
toplumsal hayata her yönü
ile katýlma imkâný sunacaktýr. Diðer yandan son yýllarda ne yazýk ki, devlet tarafýndan yürütülen pek çok
entegrasyon giriþimine raðmen, bu anlamda okullardaki durumun hiç de iyiye
gitmediðini ve okul dýþý
ders yardýmlarý veren kuru-
çalýþmalarý
luþlarýn göçmen kökenli
çocuklar için giderek artan
bir önem kazandýðýný üzülerek gözlemliyoruz.
Fahrî hizmetlerle
toplumsal
hayata katýlým
Gençlik çalýþmalarýmýzýn entegrasyon açýsýndan
çok özel ve önemli bir etkiye sahip olduðu kabul edilmelidir. Kuruluþundan bu
yana her cemiyetimizin,
özelikle gençlerin ihtiyaçlarýný dikkate alan ve gençlerle ilgilenen bir Gençlik
Kollarý bulunmakta ve çeþitli yaþ gruplarýndaki çok
sayýda gencin yararlandýðý
farklý imkânlar sunulmaktadýr.
Elbette ki, bu çalýþmalarda her þeyden önce,
mahlukata karþý saygý, dürüstlük, dostluk ve baþkalarýna yardým, diðer insanlarla saygýlý iliþki kurmak,
uyumlu komþuluk gibi dinî
deðerlerin gelecek nesillere
aktarýlmasý ve bu deðerlerin kendi yaþantýlarýnda hayata geçirilmesi öne çýkýyor. Bu temel deðerlerden
hareketle, Allah’ýn razý olabileceði bir hayatýn gerekliliði ve böylece toplum için
çalýþmanýn ve katýlýmýn
önemi gençlerin dikkatine
sunuluyor.
Pek çok cemiyetimizde,
uyuþturucu ve suç önleme
konularýnda uzmanlaþmýþ
diðer sivil toplum kuruluþlarý ve ilgili polis daireleri
ile ortak çalýþmalar gerçekleþtirilmektedir. Bu çalýþmalarda, sosyal danýþmanlar olsun, polis memurlarý
olsun, gençleri uyuþturucu
ve diðer suçlarla ilgili olarak aydýnlatýyorlar. Bununla birlikte gençlerimiz dindarlararasý diyalog gibi
toplumsal giriþimlerde yerlerini alýyorlar.
Gençlik ile ilgili çalýþmalarýmýz elbette ki, sadece onlarýn bilgilendirilip
aydýnlatýlmasý ile sýnýrlý deðil. Gençlerimiz sunulan
imkânlarla, boþ zamanlarýný spor dernekleri ve benzeri yerlerde anlamlý bir þekilde deðerlendirme imkaný
buluyor. Bu alandaki faaliyetlerimizde aslolan düþüncemiz, gençlerimize fahri
hizmet ve baþkalarýyla yardýmlaþma imkâný sunmak
ve bu alanda faaliyet gösterebilecekleri çalýþmalar hazýrlamaktýr. Gençlik Kollarýmýzýn yaptýðý pek çok çalýþma, ilgi ve eðilimlerine
göre farklý þekillerde, gençler tarafýndan yine gençler
için hazýrlanýyor.
Çalýþmalarýmýzýn önceliði arasýnda, üyelerimizin
dinî ihtiyaçlarýnýn giderilmesinin yaný sýra, toplumsal yaþama katýlýmlarý da
yer alýyor. Bu amaçla, cemiyetlerimiz uzun yýllardan beri dindar kiþiler arasýnda diyalog çalýþmalarýnýn artmasý için gayret sarf
ediyor ve bulunduklarý mahalle veya beldelerdeki
toplumsal faaliyetlerde de
yerlerini alýyorlar.
Cemiyetlerimiz, özellikle okul ile ilgili bilgilendirme çalýþmalarýný on seneden daha uzun süreden beri
11
düzenliyor ve bu çalýþmalar
büyük ilgi görüyor. Böylece geçmiþte, “entegrasyon”
veya “göç” kavramlarýna
yalnýzca bilim çevresi tarafýndan önem verilen bir dönemde, cemiyetlerimiz ilk
neslin temsilcilerine bile
toplumsal katýlým imkaný
saðlýyordu.
Cemiyetlerimiz zamanla, bu çalýþmalarýný hassaten göçmen Türk kadýnlarý
için, þimdi de entegrasyon
kurslarý için dil kurslarý
þeklinde geliþtirdiler. Bu
kurslar, çoðunlukla baþka
kuruluþlar veya “Volkshochschule” gibi eðitim
kuruluþlarý ile iþbirliði yapýlarak gerçekleþtirildi. Bu
hizmetlerin merkezinde
uzun süre çocuklarýnýn
okullarý ile ilgilenmeleri
için ebeveynleri duyarlý hale getirme amacý yer aldý.
Bu amaç hala geçerliliðini
korurken, velilerin, okul
kurumlarýnda yerlerini almalarý, veli toplantýlarý ve
diðer okul faaliyetlerine katýlmalarý da teþvik ediliyor.
Bu konuda, Peygamber
Efendimizin (s.a.v.) “Ýlim
öðrenmek her Müslüman
için farzdýr” hadis-i þerifi
öncümüz oldu.
“Ýnsanlarýn en
hayýrlýsý, insanlara
en faydalý olanýdýr”
Bu tür çalýþmalarýn baþýnda
cemiyetlerimizde
gerçekten de, çok aktif olan
Kadýn Kollarý bulunuyor.
Kadýn Kollarý’nýn hedefi
dinî deðerlerin aktarýlmasýnýn yaný sýra, kadýnlarýmýzýn cemiyet faaliyetlerine
katýlýmlarýný saðlamaktýr.
Bu alanda özellikle genç
kýzlarýn çok çeþitli eðitim
imkanlarýndan yararlanmalarý için teþvik edilmelerine
büyük önem veriliyor. Ancak ne yazýk ki, son yýllarda
iyi eðitim görmüþ ve üniversitelerde okumuþ genç
bayanlarýn, inançlarý sebebiyle iþ piyasasýnda (özellikle devlet dairelerinde) iþ
imkâný bulamadýklarýnýn
tecrübesini yaþamýþ bulunuyoruz.
Bir dinî cemaat olarak
çalýþmalarýmýzýn temelinde
“Ýyilik ve takvada yarýþýn”
ve “Ýnsanlarýn en hayýrlýsý,
32. sayi sayfalar
30.04.2009
12
insanlara en faydalý olanýdýr” düstürlarý yatýyor. Buradan hareketle üyelerimizin sosyal hayatta yerlerini
almalarý hususuna özel bir
önem veriyoruz. Eksiklik
veya engellerin bulunduðu
yerlerde ise bu eksiklik ve
engellerin kaldýrýlmasý için
çabalýyoruz. Elbette ki, cemiyetlerimiz ile diðer top-
T
.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu Din
Hizmetleri Ataþeliði ve DÝTÝB iþbirliði ile ortaklaþa düzenlenen, “Fahri
Cami Rehberleri Yetiþtirme Semineri“nde baþarýlý
olan kursiyerlere, Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii’nde sertifika töreni düzenlendi.
T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý, T.C.
Berlin Büyükelçiliði Din
Hizmetleri Müþaviri ve
DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan, T.C. Frankfurt Din
Hizmetleri Ataþesi Galip
Akýn, DÝTÝB Dinler ve
Kültürler Arasý Ýliþkiler
Müdürü Bekir Alboða, Dietzenbach Belediye Rainer
Engel Hardt, kursiyerlerin
aileleri ile çok sayýda davetlinin katýldýðý törende,
renkli görüntüler yaþandý.
Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii Din Görevlisi
Fuat Keskin’in sunuculuðunu yaptýðý program, Ýstiklal Marþý ve ardýndan tilavet edilen Kur’an-ý Kerim ile baþladý.
18:05 Uhr
Seite 12
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
lumsal aktörlerin birbirleri
ile irtibatlý olmasýný arzu
ediyoruz. Ama ne yazýk ki,
geçtiðimiz yýllarda pek çok
cemiyetimiz, Ýslamî bir kuruluþ olarak bu konularda
rol almalarýnýn istenmediði
gibi olumsuz bir tecrübe
yaþadýlar. Ya, dünya çapýnda Ýslam ile baðdaþlaþtýrýlan negatif anlayýþýn hesa-
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
býný vermek durumunda býrakýldýlar, ya da entegrasyon önünde engel olarak
gösterildiler ve iþte bu
yüzden, örneðin, kamu
alanlarýnda iþbirliði yapýlabilecek kuruluþ olarak kabul edilmediler.
Buna raðmen Müslümanlar, Ýslamî cemaatler
olarak farklý toplumsal ak-
törlerle, özellikle diðer sivil insiyatiflerle ortak entegrasyon çalýþmalarý yapmak ve güvenilir birer aktör olarak kendi katkýlarýný
ortaya koymaya çoktan hazýr. Bu samimiyeti ayný zamanda çoðunluk toplumundan da beklemek bizim
hakkýmýz olsa gerek. Ýslamî
cemaatlerdeki insanlara da-
Dietzenbach’ta, Kursiyerlere
Belgeleri Verildi
“Fahri Cami Rehberleri
Yetiþtirme Semineri“ hakkýnda bilgi veren DÝTÝB
Dinler ve Kültürler Arasý
Ýliþkiler Müdürü Bekir Alboða, 120 kursiyerin fedakarlýk yaparak bu seminerlere katýldýðýný ve baþarýlý
olduklarýný söyledi. Alboða, “Ýçinde yaþadýðýmýz
toplumda müslümanlara
ve Ýslama karþý oluþan ön
yargýlar, bu gönüllü kardeþlarýmýzin katkýlarýyla
ortadan kaldýrýlacaktýr” dedi.
T.C. Frankfurt Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn
programda yaptýðý konuþmasýnda, “Bu faaliyetimizi
çok önemsiyorum. Çünkü
camilerimizde hizmetlerimizi profesyonelce yapabilecek fahri arkadaþlara ihtiyacýmýz vardý, bu eksikliðimizi de büyük ölçüde tamamlamýþ olduk. Kursu
baþarýyla tamamlayan arkadaþlarýma baþarýlar diliyorum” dedi.
T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, “Bu
programlarý Almanya’nýn
deðiþik yerlerinde uygulamaya devam ediyoruz. Bu
programlarýn önemi ortadadýr. Dinimizin tanýtýlmasý konusunda hepimize gö-
rev düþüyor. Bu sebeple
DÝTÝB Dernekleri Cami
Rehberlik Kurslarý’ný her
bölgede hayata geçiriyoruz. Bu hizmetimize devam edeceðiz.
Programý düzenleyen
ve rehberleri yetiþtiren
Dinler ve Kültürler Arasý
Ýliþkiler Müdürü Bekir Alboða’ya, baþarýlý çalýþmalarýndan dolayý Din Hizmetleri Ataþemiz Galip
Akýn ile bu programa ev
sahipliði yapan Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii
derneðimize teþekkür ediyorum” dedi.
T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý da,
dosya
ha iyi ve daha kalýcý olarak
ulaþabilmek için, cemiyetlerin kurmuþ olduðu bu
köprülerin daha iyi bir þekilde kullanýlmasý gerekiyor. Ancak bu yönde sarfedilen ciddi manada çabalar
bizleri toplumsal katýlým
noktasýnda esaslý sonuçlara
ulaþtýracaktýr.
böyle bir etkinliðin düzenlenmesinden duyduklarý
mutluluðu dile getirdi.
Saygýlý konuþmasýný þöyle
tamamladý: “Burada yapacaðýmýz en önemli hizmet,
gençlerimizin tarihine, kültürüne, anadil olarak Türkçeyi iyi öðrenmelerine ve
dini iyi þekilde anlamalarýna destek ve yardýmcý olmaktýr. Bunun yanýnda dinimizin özelliklerini ve güzelliklerini yaþadýðýmýz
toplumdaki insanlara aktarmak gerekiyor. Hep birlikte, elbirliði ile elimizden
geleni yapacaðýz. Kursa
katýlarak baþarý gösteren
arkadaþlarýmý tebrik ediyorum. Baþarýlarýnýn devamýný diliyorum” dedi.
Program, kursiyerler tarafýndan hazýrlanan ilahi
ve tiyatro gösterilerinin ardýndan kursiyerlere belgelerinin verilmesi ve Dietzenbach DÝTÝB Fatih Camii Kadýn Kollarý tarafýndan hazýlanan ikramýn davetlilere sunulmasýyla sona erdi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
A
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Osman
PAKÖZ
dalet mülkün temelidir. Mülk ise aydýnlýk
ortamda daha güvendedir. Aydýnlýk ortamlar
ilimle daimidir.
Zulüm insanlýk tarihinin
yaþý kadar eski bir sorundur. Kabil’in Habil’i katliyle baþlayan ibtila hayatý kýyamete kadar sürecektir.
Arapça’da zulüm ile karanlýk anlamýndaki zalam kelimesi ayný kökten gelir. Yani
zulüm karanlýðý temsil eder.
Zulüm dönemleri de genellikle karanlýk dönemlerdir.
Adalet mülkün temelidir. Mülk ise aydýnlýk ortamda daha güvendedir. Aydýnlýk ortamlar ilimle daimidir. Cehaletin hakim olduðu yerde bütün insanlar
açýk hava hapisanesindedir.
Zulme karþý en etkili baþkaldýrý bilgi ýþýðýyla donanmaktýr. Bu ýþýk zulmün zulumatýný (karanlýklarýný) ortadan kaldýracaktýr.
Kabil’in Habil’i katliyle
baþlayan zulmün tarih kitabýnda adýnýz ya zalimler, ya
mazlumlar ve yahut da bu
iki taraftan birisine taraf
olanlar defterinde kayýtlýdýr.
Dünya hayatýnda bakýþ açýnýzý oluþturan ve ahirette
akibetinizi belirleyen seçenek, hangi deftere kayýtlý olduðunuzun sonucudur.
Zulüm ve Sorumluluk
Dünya gemisinde seyir
halindeyseniz olaylara kayýtsýz kalmanýz safdillik
olur. Zira gemiyi delenlerin
iþleri siz doðrudan etkilemektedir.
“Allah’ýn
hudûduna
(emir ve yasaklarýna) giren
meseleleri tatbîk eden -ve
yaðcýlýk yaparak müsâmaha
ve gevþeklik göstermeyen
iyi- kimse ile, yasaklarý iþleyen kimselerin durumlarý,
bir gemiye binip kur’a çekerek, geminin alt ve üst
katlarýna yerleþen yolculara
benzer.
Öyle ki, alt katta oturanlar, su ihtiyaçlarýný giderirken üsttekilerin yanýndan
geçip onlarý rahatsýz ediyorlardý. (Alttakiler bu duruma
son vermek için) bir balta
alarak geminin dibini delmeye baþlasalar, üsttekiler
hemen gelip: “Yâhu ne yapýyorsunuz?” diye sorunca
alttakiler: “Biz su ihtiyacýmýzý görürken sizi rahatsýz
Seite 13
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Zulüm ve tutum
[email protected]
ediyorduk, halbuki suya
muhtacýz, þimdi sizi rahatsýz etmeden yerimizi delerek bu þekilde elde edeceðiz” deseler ve üsttekiler bu
iþte onlara mâni olsalar hem
kendilerini kurtarýrlar, hem
onlarý kurtarmýþ olurlar.
Eðer yaptýklarý iþte serbest
býraksalar, hem onlarý helâk
ederler, hem de kendilerini
1
helâk ederler.”
Ýnsanlarý bir konu hakkýnda doðru olarak bilgilendirmek adaletin gereðidir.
Çöplük bilgiler (dezenfermasyon) altýnda insanlarý
boðmak ise zulmün bir çeþididir. Halihazýrda dünyanýn dört bir tarafýnda baþta
halk olmak üzere islam
hakkýnda müthiþ bir yanlýþ
bilgilendirme sözkonusudur. Ýslam’ýn kitabý, Peygamberi ve diðer kutsallarý
ile insanlar arasýndaki engellerin kalkmasý büyük bir
zulmün son bulmasý demektir. Özelliklede batýda
yaþayan Müslümanlarýn bu
zulme son vermeleri gerekmektedir. Yanlýþ bilginin
yerini sadece doðru bilgiyle
doldurabilirsiniz. Bu zulme
dur demek ise çok yüce bir
vazifedir.
Zulme engel olmak
Ýslamla insanlar arasýndaki engelleri kaldýrmak
için yapýlan özellikle de
sözlü ve yazýlý çalýþmalar,
zulme karþý yapýlan en büyük baþkaldýrýdýr.
Resûlullah (sav) Hazretleri þöyle buyurdu:
“Ýçinizden her kim bir
kötülük görürse onu eliyle,
buna gücü yetmezse, dili ile
deðiþtirsin. Ona da gücü
yetmezse kalbi ile buðzetsin (yâni beðenmesin). Bu
sonuncusu imanýn en zayýfýdýr.” (Müslim)
“Müslüman kimdir?”
Sorusuna verilecek pek çok
cevap vardýr. Bunlarýn en
güzellerinden bir taneside
þudur: Müslüman sorumlu
kiþidir. Kendisinden, ailesinden, akrabalarýndan, yakýn ve uzak bütün çevresinden sorumlu kiþi. Sorunlu
deðil sorumlu kiþi. Benden
þu kadar uzakta þu zulümler
oluyormuþ, olmamalý kaygýsýný taþýyan kiþidir müslüman. Onun için sýnýrlar sunidir. Kardeþlik bakidir.
Hem bilir ki uzaktaki ateþe
kayýtsýz kalanlar yangýn
kendisne kadar ulaþtýðýnda
artýk hiçbir þey yapamayacak durumda olacaktýr. Ateþ
ona hayatýnda hiç ulaþmayacak olsa bile ahirette ulaþacaktýr.
“Ýçinizden sadece zulmedenlere eriþmekle kalmayacak olan bir azaptan
sakýnýn ve bilin ki Allah
azabý çetin olandýr.” (Enfal
Suresi, [8:25])
Bir zalime kýzýpta bir
baþka zalime meyletme gafleti en büyük tehlikelerdendir. Halbuki zulme taraf olmama gibi üçüncü bir yol
vardýr. Çarpýk anlaþýlan ehven-i þer fýkhý ile içine düþülen yanlýþ, müslümaný sui istimale müsait bir duruma
getirmektedir. Ölümü gösterip sýtmaya razý etmek isteyen hokkabazlarýn tuzaðýna düþmemek için sýk sýk þu
soruyu sormalýyýz: Zulmün
hoþ olaný var mýdýr? Bu soruyu sorduðumuzda ayýkmamýz daha çabuk olacaktýr. Allah’ýn bir zalimi bir
zalimle hakladýðý olabilir.
Haklanan zalimi mazlum
görme apaçýk bir gaflettir.
Nasihat olarak Adil olan
Allah’ýn þu uyarýsý kifayet
eder. “Zalimlere meyletmeyin yoksa ateþ size dokunur.
Sizin Allah’tan baþka dostunuz yoktur. Sonra O’ndan
da yardým göremezsiniz”
(Hud Suresi, [11:113])
Zulmün dini yoktur
Zülüm bazen Müslüman
olanlardan da gelebilir. Hayatýmýzý paylaþtýðýmýz ve
sürekli bir iliþki içinde bulunduðumuz din kardeþlerimiz zaman zaman bir Firavun, bir Nemrud kesilebilirler. Müslümandýrlar müslüman olmasýna ancak zulüm
konusunda da gayet mahirdirler. “Müslümana Müslümandan zarar gelmez” de-
mek çok büyük bir iddia
olur. Belki þöyle denilse daha doðru olur: “Müslümana
Müslümandan zarar gelmemelidir.” Pratikte bir zarar
verme söz konusu ise tavrýmýz ne olmalýdýr. Cevabý
Hz. Muhammed’den (sav)
alalým.
Peygamber efendimiz,
“Mazlum da, zalim de olsa
din kardeþinize yardým ediniz” buyurunca, Sahabe,
“Ya Resulallah mazlum
kardeþimize yardým ederiz
ancak zalime nasýl yardým
edelim?” dediler. Efendimiz cevaben buyurdu ki:
“Onun zulmüne mani olmak suretiyle ona yardým
etmiþ olursunuz.” (Buharî)
Zulümden baþkalarýný
haberdar etmek, zalimi insanlara deþifre etmek gerekli bir davranýþtýr. Zalimin þahsiyeti ve zulmü hakkýnda konuþmak haram
olan gýybet çeþitlerinden
deðildir. Hatta bir noktada
zalimin baþkalarýna zarar
vermesini engellemek için
lazým bir daranýþtýr. Böyle
bir vazifeyi ihmal etmek
hem zulme verilen gizli
destektir, hem de devam
edecek olan zulmün vebaline iþtiraktir. “Allah kötü sözün açýða vurulmasýný sevmez; ancak haksýzlýða uðrayan baþka. Allah her þeyi
iþitmekte ve bilmektedir.”
(Nisa Suresi, [4:148])
Zalimi Allah’ýn cezalandýrdýðý olur. Bununla birlikte imtihan hayatýnýn bir cilvesi olarak bu cezalandýrma
imhal edilir (geciktirilir).
Ýmhal edilir ama ihmal edilmez. Pekçok zaman zalimin
zulmüne diðerlerinin tepkisi
13
nasýl olacak diye bakýlýr ve
herkesin defteri ona göre
doldurulur. Ýþte bu Allah’ýn
bir ibtilasýdýr. Kullarý birbiriyle sýnamasýdýr. Þayet Allah her zalimi hemen cezalandýracak olsaydý durum
þu ayetteki gibi olurdu:
“Eðer Allah insanlarý zulümlerinden dolayý ele alsaydý (yer) üzerinde bir tek
canlý býrakmazdý. Fakat onlarý belirli bir süreye kadar
ertelemektedir. Ecelleri geldiðinde artýk ne bir saat geri býrakýlýrlar ne de öne alýnýrlar.” (Nahl Suresi,
[16:61])
Allah’ýn azabý geldiði
zaman bundan kurtulacak
olanlar sadece kötülüklerden alýkoymak için uayarýda bulunanlar olacaktýr.
Tembellik, bir menfaat bekleme veya korkaklýk sebebiyle susanlar diðerleriyle
birlikte helak olacaklardýr.
“Onlar kendilerine hatýrlatýlaný unuttuklarýnda kötülükten sakýndýranlarý kurtardýk; zulmedenleri de yoldan çýkmalarýna karþýlýk
çok çetin bir azap ile yakaladýk.”
(Araf
Suresi,
[7:165])
Zulme haksýzlýða ve
gadre uðrayan kiþi gasbedilen hakkýnýn takipçisi olmalýdýr. Bu takibinden dolayý
asla kýnanmaz. Ýnsanlardan
bazýlarý bu hak sahibine
“nasihat” sadedinde zalimin kudretini hatýrlatarak
bu “beyhude” davasýndan
vaz geçmesinin öðütleyebilirler. Asil olan tavýr hakkýn
peþine düþmek ve onu elde
edinceye kadar mücadeleye
devam etmektir. “Kim zulme uðradýktan sonra hakkýný alýrsa artýk onlarýn aleyhlerine bir yol yoktur.” (Þura
Suresi, [42:41])
Kaynak:
1 Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 2/385-386.
32. sayi sayfalar
14
30.04.2009
18:05 Uhr
Seite 14
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
haber
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ünal KOYUNCU
S
iyaset uzmanlarýnýn
geliþmeleri deðerlendirmede kullandýklarý
iki anahtar kavram söz konusudur: Ýdeal siyaset ve reel politika. Ýdeal siyaset
yaklaþýmýna göre yönetim,
ahlak ve adalet kavramlarýyla ifade edilen deðerler ekseninde þekillenirken, reel
politika söylemi, idare mekanizmasýnýn güç ve devlet
aklý gibi olgular doðrultusunda pratiðe geçirilmesini
ön plana çýkarýr. Ýdeal politikada adalet gereði doðru ve
uygulanabilir olmayan bir
þey, gücü hesaba katan reel
politikada uygulamaya konulmasý reel hesaplardan
dolayý kaçýnýlmazdýr. Hem
reel politika hemde ideal siyaset, siyaset dünyasýna
egemen olan taraflarýn dünya görüþleri çerçevesinde
uygulanma fýrsatý bulur. Bu
durum iç politikada olduðu
gibi devletlerin boy ölçüþtüðü sahne olan uluslararasý
siyasette de geçerlidir.
Ýsrail’in Gazze saldýrýlarýyla birlikte ideal-reel politika ayrýmý da yeniden gündeme geldi. Savaþ süresince
ortaya konan farklý devlet
politikalarýna hep birlikte
þahit olduk. Gazze’nin vurulmasýyla birlikte baþlayan
diplomatik açýklamalar, savaþýn baþlamasýnda suçlunun aranmasý ve devletlerin
iç ve dýþ dinamikleri göz
önünde bulundurarak tutumlarýný ortaya koymalarý
diplomasinin, bir savaþ karþýsýnda nasýl iþlediðini gösteriyordu. Savaþ tüm þiddetiyle insan canýna kýyarken,
aðýr iþleyen bir devlet bürokrasisine benzeyen diplomasi, canlarýn kurtarýlmasýnda geç kalýyordu.
Devlet aklýnýn
reelpolitik tutumu
Dünya gündemiyle birlikte bireysel gündemimizide etkileyen Ýsrail’in Gazze
saldýrýsýnýn Almanya kamuoyunda ele alýnýþ biçimlerini, ideal-reel siyaset yaklaþým tarzlarýný göz önünde
bulundurarak deðerlendirdiðimizde, reelpolitik yaklaþýmýn aðýr bastýðýný görmekteyiz. Gerek Baþbakan Angela
Merkel’in savaþýn baþlangýcýnda Ýsrail Baþbakaný Ehud
Olmert ile yaptýðý telefon
görüþmesinde ve gereksede
Dýþ Ýþleri Bakaný Frank
Seite 15
[email protected]
Walter-Steinmeier’in Orta
Doðu diplomasi turunda, savaþýn durdurulmasý için öne
çýkan çözüm önerisi: “Ýsrail’in güvenliði ve Gazze Þeridi’ne yapýlan silah kaçakçýlýðýnýn durdurulmasýdýr. ”
Bu ifadenin açýlýmý, Ýsrail’e yönelik HAMAS saldýrýlarýnýn durdurulmasý anlamýna gelmektedir. Gazze
saldýrýlarýný eþit askerî þartlara sahip iki ülke arasýnda
yapýlan bir savaþmýþ gibi algýlayan bakýþ açýsýnýn yansýmasý olan bu ifadeler, Almanya’nýn bu saldýrýlardaki
tutumunu ortaya koymaktadýr. Bu tutum, Baþbakan
Merkel’in saldýrýlarýn baþlangýcýnda ifade ettiði gibi
savaþýn çýkmasýna sebep
olan taraf HAMAS’týr. HAMAS Ýsrail’e yönelik roket
saldýrýsýný durdurmuþ olsaydý böyle bir savaþ çýkmamýþ
ve Ýsrail’in kendisini savunma hakkýný kullanmasýna
gerek kalmamýþ olacaktý gibi sýð bir anlayýþýn ürünüdür.
Bu tutumun savunulmasý, Almanya’nýn Gazze saldýrýlarý sonrasý ürettiði politikalara iliþkin deðerlendirmelerde ana söylemdir. Ülkenin dýþ politika aydýnlarýnýn ortak kanaati bu doðrultudadýr. Bu tespitin geçerliliðini anlamak için, ana söylemi paylaþan eski Dýþ Ýþleri
Bakaný Joschka Fischer’in
açýklamalarýna göz atmak
mümkündür.
Fischer’in
açýklamalarý, Alman devlet
politikasýný izah eden yönü
ile ilginçtir. Eski Dýþ Ýþleri
Bakaný, Die Zeit gazetesinde yayýnlanan söyleþisinde
kendisine yöneltilen eleþtirel
sorulara reelpolitik düzleminde cevap vermektedir.
Fischer, Almanya’nýn Gazze’de yaþanan insanlýk dramýný göz ardý ederek erken
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Almanya`nýn
Gazze
Tutumu
bir þekilde Ýsrail’den yana
tavýr koymasýnýn sorun teþkil edip etmediðine yönelik
soruya, devlet aklýný (Staatsräson) ön plana çýkaran
cevaplarla yanýt vermektedir. Fischer’e göre, ‘‘Bayan
Merkel Gazze’deki insani
trajedi nedeniyle bunun sebebinin unutulmamasý gerektiðine dikkat çekti. HAMAS, ateþkes antlaþmasýnýn
son bulduðu gerekçesiyle
Güney Ýsrail’e yönelik roket
saldýrýlarýný tekrar baþlattý.
Bu olguyla ilgili uluslararasý
uzlaþma söz konusudur.
Arap ülkelerinde bile olaðanüstü bir durum olarak HAMAS’ýn yarý suçluðu ifade
edilmektedir.” Öte taraftan,
sivil halkýn korunmasý Fischer için de tabiki, önemli bir
husustur. Ancak, ‘‘Güney
Ýsrail roketlerle saldýrýya uðradýðý aylarda nedense insani felaket sorularý hiç gündeme gelmemiþtir.” Söyleþide Almanya’nýn devlet olarak yürüttüðü Ýsrail politikasýna da deðinen Fischer için
Almanya, Ýsrail ile partiler
üstü bir dayanýþma içerisindedir. ‘‘Bu durum Almanya’nýn kuruluþundan bu yana devam eden devlet aklýnýn bir parçasýdýr. ” Ayný þekilde, Almanya’nýn dýþ politikasýnýn þekillenmesine katký amacýyla bilgi üreten Bilim ve Siyaset Vakfý Direktörü ve Orta Doðu Uzmaný
Volker Perthes’de bulunmuþ
olduðu konumun doðasý gereði ana söylem çizgisinde
yer alan deðerlendirmelerde
bulunmuþtur. Perthes, Süddeutsche Zeitung gazetesinde yayýnlanan söyleþisinde
savaþýn çýkýþ sebebi olarak
HAMAS’ý zikretmekte ve
bu savaþýn orta vadede HAMAS’ý zayýflatacaðý tahmininde bulunmaktadýr. Perthes’e göre halk ‘‘HAMAS’ý
Ýsrail ile savaþmak için seçmemiþtir. HAMAS’ý el-Fetih’e kýyasla daha az þaibeli
bulduklari için seçmiþtir.
Halkýn beklentisi Gazze Þeridi’nde savaþ yönünde deðildi. Dolayýsýyla savaþ orta
vadede HAMAS’ýn zayýflamasýna neden olacaktýr. Fakat kýsa vadede halk Gazze
Þeridi’ni yönetenlerin arkasýnda duracaktýr, ki bunlar
HAMAS’týr.’’
Kamuoyu vicdanýnýn
protestosu
Devlet tutumunu yansýtan bu deðerlendirmelerde
HAMAS’ýn suçluluðuna dair sesli bir fikir birliði söz
konusuyken, Ýsrail’in orantýsýz güç kullanýmýna dair
eleþtiri cýlýz kalmakta daha
doðrusu hiç yer almamaktadýr. Ancak Almanya’nýn bir
bütün olarak bu çizgide yer
aldýðýný düþünmek haksýzlýk
olur. Zira savaþýn masum insaný yok eden tarafýna dikkat çeken ve bu savaþta Ýsrail’i eleþtiren kanaatlerde söz
konusudur. Kamuoyu araþtýrma þirketi Forsa’nýn yaptýðý araþtýrmada ortaya çýkan
sonuç, halkýn devlet tutumundan farklý düþündüðünü
ortaya koymaktadýr. Zira
araþtýrmaya katýlan kiþilerin
yarýsýna yakýný Ýsrail’in saldýrgan bir ülke olduðu kanaatindedir. Tabii bu kanaatin
oluþumunda savaþýn diplomatik boyutundan ziyade
15
insanlýk boyutuyla ilgili ayrýntýlarýn basýnda yer almasý
önemli bir etkendir.
Haftalýk haber dergisi
Der Spiegel, Gazze’deki
okulda mültecilere yardým
eden Birleþmiþ Milletler
yardým kuruluþunun Ýsrail
tarafýndan bombalanmasýnýn ayrýntýlarýna yer verirken, Ýsrail saldýrganlýðýný ispatlar mahiyetteydi. “Kadýnlar, çocuklar ve yaþlý erkeklerden oluþan 30 aile
üyesi mavi-beyaz bayraklý
BM bayraðýnýn dalgalandýðý
okula varmak için bir saat
yürümüþlerdi. 22 yaþýndaki
Muhammed ‘Burada güvenlikteyiz’, dedi. Dakikalar
sonra okul bombalandý.”
Haberin devamýnda BM yöneticisi John Ging’in gözlemlerine de yer verilmekte,
saldýrýnýn ardýndan yaralýlarý
ziyaret eden Ging saldýrýlarýn þiddeti ve yaralýlarýn çaresizliði konusunda hayrette
olduðunu ifade etmektedir.
Haberin devamý savaþ durumu ile ilgili devlet aklýnýn
görmek istemediði boyutlara yer veriyordu: “Bu zaman
zarfýnda doktorlar yaralýlarý,
yeterince besleyemediklerinden öldüler. Ýnsanlar
uzun kuyruklarda ekmek
bekliyorlardý. Nüfusun üçte
birinde su yoktu, elektrikse
hiç kimsede. Hastaneler jeneratörle çalýþmaktaydý. Jeneratörlerin bozulmasý durumunda tamir etme imkaný
yoktu, çünkü Ýsrail iki yýldan beri yedek parça girþine
müsade etmiyordu.”
Savaþýn basýna yansýyan
insaný yok eden yüzü, kamuoyu vicdanýnýn insanýn
hayatýna önem atfeden tarafýný besledi. Almanya’nýn
bir çok þehrinde ülkede yaþayan Müslümanlar tarafýndan yapýlan protesto gösterileri bu vicdanýn sokaklara
yansýmasýydý. Son bilgilere
göre savaþta 1200’den fazla
kiþi hayatýný yitirmiþ,
5000’den fazla insan yaralanmýþ, okul, hastane ve Birleþmiþ Milletler binalarý vurulmuþtu. Halk, bu savaþ bilançosunun ortaya çýkmamasý için ideal siyasetten
yana tavýr koymuþ ve savaþýn durdurulmasý için sessizliðini protestolarla bozmuþtu.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
16
I
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Esilla Düðün Salonu´nda farklý bir Þubeler arasý Kur´an-ý Kerim
Yarýþmasý ve Kur´an ziyafeti yaptý.
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Eðitim Baþkaný Mahmut Engel kelamlarýn en
güzeli olan Kur´an-ý Kerim
ile açýlýþ yaparak þunlarý
söyledi: “Bugün farklý bir
gün yaþýyoruz, birbirinden
güzel sesleriyle deðiþik kýraatlarda þubeler arasý yarýþmamýz yapýlacaktýr. Ayný
zamanda sizler için de bir
Kur´an ziyafetidir.” dedi.
IGMG Kuzey Ruhr Bölge Ýrþad Baþkaný Ýkram Sever yarýþmacýlarý ve jüri heyetini sahneye aldý. Kura sýralanmasý ile büyük küçük
katogorilere ayýrdý. 14 teþkilatýn katýlýmý ile oluþan
bu program baþlamadan yarýþmacýlarda deðil velilerinde heyecan görüyorum. Bu
yavrularýmýza baþarýlar diliyorum“ dedi.
Küçüklerde Ibbenbüren
Teþkilatýndan Yunus Emre
Çiftçi 1. oldu.
I
GMG Kuzey Ruhr
Bölgesi Detmold Cemiyeti tarafindan yapýlan Aile Eðitim Semineri
açýlýþ Kur´an-ý Kerim ile
baþladý.
IGMG Kuzey Ruhr
Bölgesi Detmold Cemiyeti
Baþkaný Ömer Ayhan
uzaktan ve yakýndan katýlanlara teþekkür etti.
Ardýndan sözü IGMG
Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný Murat Ýleri´ye býraktý.
18:05 Uhr
Seite 16
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Þubeler
Arasý Kur´an-ý Kerim Yarýþmasý
2. katogoriye geçmeden
Ýslami Ýlimler Kursu´nun
karne töreni yapýldý. Kurs
Müdürü Ahmet Hoca talebelerine yeni hayatlarýnda
baþarýlar diledi. Ýki yýldýr
gayretli çalýþmalarýndan
dolayý takdir etti. 18 talebe-
sine diplomalarýný ve teþekkür belgelerini verdi.
2. katogori baþlayýnca
Kur´an-ý Kerim sesleri salonu inletti. Büyüklerde
Melle-Buer Þubesinden Yasin Biçici 1. oldu.
IGMG Kuzey Ruhr Böl-
ge Eðitim Baþkaný Mahmut
Engel Filistin için Detmold
Þubesinin Gençlik Kýz Kollarýnýn yapmýþ olduklarý 3
adet Hat yazýsý levhasýný
açýk artýrmaya sundu. Ve bu
gelirler Gazze´deki kardeþlerimize baðýþlandý. Yine
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi
Detmold Cemiyetinde Aile
Eðitim Semineri
“Ýslam´da Aile Ahlaký” adlý bir seminer sunan Ýleri:
“Aile bir birimdir, bir kuruluþtur. Hz. Adem ve
Havva´dan itibaren baþlayan bir kurumdur. Ýlk huy,
ilk davranýþ, ilk eðitim ve
ilk ahlak da ailede baþlar.
Aile elbise gibidir. Üþüdüðünde ýsýtan, sýcak olduðunda serinlik veren, güzelleþtiren, dýþarýdan gelen
tehlikeyi engelleyen bir elbise! Ayný zamanda hem
siz onu, hem de o sizi korur. Ailede en büyük rolu
anne ve baba oynar. Çocuk
büyüklerine bakarak kendini geliþtirir. Fakat onlarýn doðru mu yanlýþ mý
yaptýðýný bilemez. Eðer an-
haber
salondaki bütün satýþlar Filistin için baðýþlandý.
Daha sonra deðerlendirme konuþmasý yapan
IGMG Kuzey Ruhr Bölge
Baþkaný Murat Ýleri; “Böylesine birbirinden güzel
okuyan yavrularýmýza velilerine ve hocalarýna ayrý ayrý teþekkür ederim. Allah
(c.c) sizlerden razý olsun.
Tabiki herkes birinci ama
jüri heyetimizin puanlamasý
ile bu iki yavrumuz küçükler ve büyüklerde fazla puan alarak birinci olmuþlardýr. Kur´an-ý Kerim okunmak için yeryüzüne inmiþtir. Sizler de bunun takipçisisiniz. En güzel miras
Kur´an-ý Kerim´dir. Bugün
burada yavrularýmýz güzel
sesleri ile Kur´an´ý yaþattýlar. Bu salonu böylesine
dolduran siz deðerli kardeþlerimden ALLAH razý olsun” diyerek sözlerini tamamladý.
Daha sonra yarýþmanýn
1.-2. ve 3.´lerine hediyeleri
takdim edildi. Yapýlan duanýn ardýndan program sona
erdi.
nem babam yapýyorsa doðrudur, çünkü onlar herþeyi
biliyor der. O yüzden çocuklarýmýza daha küçük
yaþlarda Ýslam´ý anlatalým.
Ýslam ahlakýna uygun bir
þekilde onlarý eðitelim ve
büyütelim” diyerek sözlerine son veren Ýleri katýlanlara teþekkürlerini sunarak
bitirdi.
Program
kapanýþ
Kur´an-ý Kerimi ile sona
erdi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:05 Uhr
dosya
Seite 17
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Hulusi ÜNYE
K
ur’an-ý Kerim’de
“… Ey Ehl-i Beyt!
Allâh sizden, sâdece günâhý gidermek ve sizi
tertemiz kýlmak istiyor.”1
ayetinde geçen “Ehl-i
Beyt” tabirinde yerini bulan ve Peygamber (sav)’in,
en geniþ manasý ile, hanýmlarýnýn, çocuklarýnýn, torunlarýnýn, amcalarýnýn ve
halalarýnýn dahil olduðu insanlardan oluþan sülalesine
Ehl-i Beyt denilmektedir.
Biz bu yazýmýzda Ehl-i
Beyt kimlerdir, konusundan ziyade genel olarak
Ehl-i Beyt’i sevme ve onlara gerekli saygýyý gösterme
konusuna ve Ehl-i Beyt
sevgisine vurgu yapan örnekler üzerinde duracak,
Ehl-i Beyt kimlerden oluþmaktadýr; onlarý tanýyacaðýz. Ayet-i Kerime’de de
belirtildiði gibi, Allah onlarý hem günah kirlerinden
hem de toplumun çeþitli
düþük ve seviyesiz pozisyonlarýndan
kurtarmýþ,
saygýya layýk bir sülale haline getirmiþtir. Biz bu pak
ve tertemiz aile ferdlerini
sevmek ve onlara saygý
göstermek durumundayýz.
Peygamber
Efendimiz
(sav)’in, kendisi de kendi
aile efrâdýný candan sever,
ümmetinin de onlarý sevmesini arzu ederdi. Nitekim bu manada þöyle buyurmuþtu: “Allâh Teâlâ’yý,
size sayýsýz nimetler verdiði
için sevin. Beni, Allâh’ý
sevdiðiniz için sevin. Ehl-i
Beyt’imi de beni sevdiðiniz
için sevin!” 2 Allâh’ýn Rasulü Hz. Muhammed Mustafa aþýðý olan ve adeta
O’nda yok olan Hz. Ebu
Bekir (ra) efendimiz de her
sahada örnek olduðu gibi
Ehl-ý Beyt’e olan hürmet
ve muhabbeti konusunda
da tam bir örnek sahabe idi.
Ehl-i Beyt’e olan sevgisi ve
saygýsýný dile getirirken
þöyle buyuruyordu:
“Ehl-i Beyt’ine karþý
edepli olmak sûretiyle de
Hazret-i
Muhammed
(sav)’e hürmet ediniz. Caným kudret elinde olan
Allâh’a yemin ederim ki,
Rasûlullâh (sav)’in yakýnlarý, bana kendi yakýnlarýmdan daha sevgilidir.”
[email protected]
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Ehl-i Beyt’e
muhabbet
Peygamber
Efendimize
muhabbettir
Peygamber (sav)’in, en geniþ manasý ile, hanýmlarýnýn, çocuklarýnýn, torunlarýnýn, amcalarýnýn ve halalarýnýn dahil olduðu insanlardan oluþan sülalesine Ehl-i Beyt denilmektedir.
Ehl-i Beyti sevmek o kadar
önemli bir görevdir ki, namaz gibi dinin direði olan
bir ibadette bile “Et-Tahiyyatü” duasýný okuduktan
sonra “Salli” ve “Barik”
salavatlarýný okuduðumuzda, mutlaka “Allahým! ….
Âl-i Muhammed’e de salat
eyle, bereket ver” diye Ehli Beyt’e dua ederiz. Dolayýsý ile namazlarda teþehhüdün tamamlayýcýsý kýlýnan ve “Âl-i Muhammed”
için yapýlan bu duâ, þüphesiz Ehl-ý Beyt’in makamlarýnýn yüceliðini gösterir
ki, saygý ve hürmetin böylesi, baþka bir “âile” için
söz konusu deðildir. “Eðer
Ehl-i Beyt’i sevmek alevilik
ve rafýzilik ise bütün insanlar ve cinler þahid olsun ki
ben aleviyim ve râfýzîyim.”
diyen Ýmâm Þafiî Hazretleri, bu husustaki bir baþka
sözünde þöyle buyurmuþtur: “Ey Rasûlullâh’ýn Ehli Beyt’i! Sizi sevmek,
Allâh’ýn Kur’ân’ýnda inzâl
buyurduðu bir vecibesidir.
Sizin için en büyük övünç
kaynaðý þudur ki, size salât
etmeyenin namazý kabul
deðildir.”3
Tarihi süreç içerisinde
zaman zaman Ehl-i Beyt,
þanýna yakýþmayacak muamelelerle karþýlaþmýþtýr.
Zaman zaman zulüm ve
gadre uðramýþlardýr. Bilhassa Hz. Hüseyin (ra)
Efendimiz’in hunharca katledilmesi, Ýslâm dünyasýnda o kadar nefretle karþýlanmýþtýr ki, O’nun katline
sebep olan Emevî Hüküm-
darý Yezid hep nefretle
anýlmýþtýr. Bu menfur cinayet, Ýslam’da menþeini bulan bütün mezheplere mensup müslümanlarýn yüreðini yakan bir kor ateþ olmuþ
ve bu ateþin alevi el’an da
yanmaya devam etmektedir. Çünkü Ehl-i Beyt’e
olan saygýsýzlýk, Peygamber (sav)’e yapýlmýþ bir
saygýsýzlýk olarak kabul
edilir.
Uzun asýrlar Ýslam dünyasýna bayraktarlýk yapan
ve Sünni Ýslam geleneðine
sahip olan ecdadýmýz Osmanlý, Ehl-i Beyt’i daima
el üstünde tutmuþ, saygýda
kusur göstermediði gibi,
Ehl-i Beyt’e saygý ve sevginin nasýl olmasý gerektiðine dair çok güzel davranýþ örnekleri sergilemiþtir.
Bu anlamda Ehl-i Beyt’e
hizmeti kýymetli bir görev
kabul ederek, onlarýn þeref
ve haysiyetlerinin muhafazasý için adýna “Nakîbü’lEþraflýk” denilen resmî bir
müessese
kurmuþtur.
“Nakîbül-Eþrâf adý verilen
kiþi, bu soydan gelenler
arasýndan seçilir ve Hz.
Peygamber (sav) neslinden
gelenlerin iþlerine bakar,
neseplerini kaydeder, doðumlarýný ve ölümlerini
deftere geçirir, geliþigüzel
mesleklere girmelerine engel olur, fey ve ganimetlerden kendilerine ait paylarýný alýp, aralarýnda daðýtýr,
hanýmlarýn denkleri olmayan erkeklerle evlenmelerine bile mani olurdu. Bu açýdan Nakîbül-Eþrâf, Peygamber (sav) hanedaný
mensuplarýnýn umumi bir
vasisi hükmünde idi.
Nakîbül-Eþrâf’lýk makamý,
gördüðü fonksiyonlarýn þerefi itibariyle, en yüksek
mertebelerden biri kabul
edilir ve halifeden sonra
protokolde yerini alýrdý.”4
Zeyd b. Erkam (ra) anlatýyor: Allah Rasûlü (sav),
Mekke ile Medine arasýnda
Hummen denilen suyun
baþýnda bir hutbe verdi. Allah’a hamd, sena ve zikirden sonra þöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beþerim. Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet
edip aranýzdan gitmem yakýndýr. Sizlere hukuku aðýr
iki kýymetli emanet býrakýyorum. Birincisi Allah’ýn
Kitabý’dýr. Onda nur ve hidayet vardýr. Allah’ýn Kitabýna sýmsýký sarýlýn. Onunla meþgul olun, onu öðrenin, öðretin; hükümlerini
anlayýn. Ýkinci emanet Ehli beytimdir. Ehl-i Beytim
hakkýnda Allah’tan korkmanýzý hatýrlatýrým. (Bu
son cümleyi 3 defa tekrarladý).”5
Sahabe-i Kiram içerisinde Ehl-i Kur’an ve ilim
deryalarýndan birisi olan
Zeyd b. Sâbit (ra)’e binmesi için bir hayvan getirildi.
Orada bulunan Ýbn Abbas
(ra), hemen üzengisini tutup binmesine yardýmcý olmak istedi. Hz. Zeyd (ra)
telaþlandý ve, “Ey Resûlullah’ýn amcasýnýn oðlu, lütfen böyle yapma, üzengiyi
býrak!” dedi. Ýbn Abbas
(ra) ise: “Biz âlimlerimize
17
ve büyüklerimize karþý böyle davranmakla emrolunduk” dedi. Bunun üzerine
Zeyd b. Sabit (ra), “Elini
bana verir misin?” dedi.
Ýbn Abbas (ra) elini ona
uzatýnca, Hz. Zeyd, sür’atle
Ýbn Abbas (ra)’in elini öptü
ve, “Biz de Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’ine karþý
böyle davranmakla emrolunduk” dedi.6
Büyük Tefsir ve Tarih
alimi Ýbn Kesir (rhm) þöyle
der: “Ehl-i Beyt’e karþý hayýr tavsiyede bulunan, onlara karþý iyiliði, hürmet ve
ikramý emreden kimseyi yadýrgamayýz. Çünkü onlar
tertemiz bir zürriyetten gelmektedirler. Onlar, övünme, nesep ve itibar yönünden yeryüzündeki en þerefli
hanenin evlâtlarýdýr. Özellikle Hz. Rasûlullah’ýn þerefli sünnetine tâbi olan ve
ondan hiç ayrýlmayan Ehli Beyt, bu hürmet ve hizmete en lâyýk kimselerdir.
Çünkü Efendimiz (sav) bir
Hadis-i Þerifte: “Size iki
tane hukuku aðýr emanet
býrakýyorum. Birisi Allah’ýn Kitabý, diðeri de
Ehl-i Beyt’imdir. Kur’an ve
Ehl-i Beyt’im, kýyamette
havzýn baþýnda bana kavuþana kadar birbirinden ayrýlmayacaktýr” buyurmuþtur.7
Tefsirci alimlerin imamý
sayýlan Ýmam Fahruddin
er-Râzî (rhm), Þura suresinin 23. Ayetinde ifade buyurulan: “Resûlüm onlara
de ki: Ben bu davetime karþýlýk olarak sizden bir ücret
beklemiyorum; sadece yakýnlarýma sevgi göstermenizi istiyorum.” “Yakýnlardan” kelimesinden maksadýn, Resûlullah (sav)’in
Eh-i Beytinin ve Ashabýnýn
sevilmesi olduðunu bildirmektedir. Ayný ayeti tefsir
eden Seyyid Kutup merhum ise, þunlarý ifade etmektedir: “Kur’an-ý Kerim’de bu ifadeyle karþýlaþýp okuduðum her seferinde içimde bir düþünce uyanýr. Bir de Ýbn-i Abbas’ýn
(ra), bu ayetle ilgili olarak
þöyle bir açýklamada bulunduðu rivayet edilir: Bir
gün Ýbn-i Abbas (ra)’den
yüce Allah’ýn “Yakýnlara
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18
sevgiden baþka bir ücret istemem” sözünün ne anlama
geldiði soruldu. Orada bulunan Said b. Cübeyr: Burada kastedilen Hz. Muhammed’in (sav) soyunun
akrabalýðýdýr dedi. Bunun
üzerine Ýbn-i Abbas (ra):
“Acele ettin! Hz. Peygamberle Kureyþ kabilesine
mensup bütün aileler arasýnda akrabalýk vardý. Peygamberimiz bunu kastederek, “Benimle aranýzdaki
akrabalýðý gözetmenizden
baþka ücret istemiyorum”
demiþtir. Bu durumda ayet
þu anlamý ifade eder: Akrabalýðýmýzý gözönünde bulundurarak bize eziyet et-
“
Çocuklarýmýzýn Okul
Seçimi ve Eðitimi”
adlý konferans Bielefeld`de yapýldý.
Program Ýstiklal Marþý
ile baþladý.
Dernek Baþkaný Nezahat Yýldýrým: “Almanya´daki çocuklarýn okuldaki eðitimleri ve okul seçenekleri hakkýnda bugün buraya siz deðerli velileri duyarlý insanlarý davet ettik.
Amacýmýz çocuklarýmýz
okullarda daha iyi bir dereceye girmelerini saðlamaktýr. Ben sözlerimi uzatmadan öncelikle Münster
Baþkonsolosluðumuza ve
Eðitim Ateþemize, yönetimine ve sizlere teþekkür
ederim” dedi.
Münster Baþkonsolosu
Gürsel Evren: “Kýsa bir
dönemden beri Münster
Konsolosluðunda görev
yapmaktayým. Böylesine
güzel bir toplantý düzenleyen Bielefeld Türk Veliler
Derneði yöneticilerine ve
Baþkan Nezahat hanýma
huzurlarýnýzda teþekkür
ederim. Sizler Almanya´da
kalýcý veliler ve yavrularsý-
18:05 Uhr
Seite 18
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
mekten vazgeçmenizden,
beni dinleyip, size yönelttiðim çaðrýyý daha yumuþak
bir tavýrla karþýlamanýzdan
baþka birþey istemiyorum.
Sizden istediðim tek ücret
budur, baþka deðil.8
Meþhur þair Ferazdak,
Ehl-i Beyt’e mensup
imamlardan Zeynelâbidin
(Rhm)’i tanýtýrken bir beytinde þöyle söyler: “O öyle
bir ailedendir ki, onlarý
sevmek din, onlara buðzetmek nimeti inkardýr. Onlara yakýnlýk kurtuluþ ve emniyettir.”9
Yukarýda da iþaret edildiði gibi, Ehl-i Beyt sevgisi; bilhassa Hz. Ali (ra) ve
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
çocuklarýna duyulan sevgi,
Ýslam’dan neþet eden bütün
mezhep mensuplarýnýn ortaklaþa aþkýna dönüþmüþtür. Öyle ki, Anadolunun
hemen her köþesinde, nerede ise her evinde erkek ismi olarak Ali, Hasan, Hüseyin, kadýn ismi olarak ta
Fatýma ve bu kelimeden türemiþ isimler ad olarak insanlara verilmiþtir ve halen
verilmektedir. Buna karþýlýk, bu muazzez aileye saldýranlarýn esamesi bile
okunmaz, çocuklara isim
olarak verilmez. Çünkü
hem sünni hem de þii-alevi
mezheplerine
mensup
Müslümanlarýn kalbinde,
Kerbela’da açýlan yara halen kanamaktadýr.
Yazýmýzý bir Salavat-ý
Þerife ile bitirirken Cenabý Hak’tan bizi Ehl-i Beyt’in
þefaatlarýna nail etmesini
niyaz ederiz. “Allahým!
Efendimiz Muhammed’e ve
onun âline (ailesine ve zürriyetine) salât et. Peygamberin Ýbrahim’e ve âline
salât ettiðin gibi. Allahým!
Efendimiz Muhammed’e ve
onun âline (ailesine ve zürriyetine) bereket ihsan et,
onlarý mübarek kýl. Peygamberin Ýbrâhim’e ve âline bereket verdiðin gibi.”10
Kaynaklar:
1 El-Ahzâb Sûresi, ([33:33])
Türkischer Elternverein Bielefeld
Bielefeld Türk Veliler Derneði
nýz. Almanya´da çocuklarýmýz daha iyi Türkçe konuþmalý ve Türkçe derslerine mutlaka katýlmalarýný
saðlamalýsýnýz. Her türlü
sorunlarýnýz için konsolos-
luðumuz sizlere hizmet
vermeye hazýrdýr. Birlik ve
beraberliðiniz için sizlere
teþekkürlerimi sunarým”
dedi.
Kürsüye gelen Münster
Baskonsolosluðu Eðitim
Ateþesi Ali Çevik: “Ýlk
okuldan sonra okul seçiminde dikkat edilecek noktalarý ve kanuni haklarý dile getirirken çocuklarýmý-
dosya
2 Tirmizî, Menâkýb, 31/3789
3 Muhammed Pârsâ, Faslü’lHitâb / Tevhîde Giriþ, s. 522
4 Mehmet Z. Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri
Sözlüðü, Ýstanbul 1983, II, 647
5 Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe,
36; Nesâî, Sünen-i Kübrâ,
Menâkýb, 9
6 Ýbnu Abdilberr, Beyân, I,
127; Kandehlevî, Hayâtu’sSahâbe, II, 440; Hâkim, Müstedrek, III, 423.)
7 Ýbnu Kesir, Tefsir, VII, 201,
Riyad 1997
8 Fi-Zilali’l Kur’an, Þura Suresi 23. Ayetin tefsiri
9 Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, III, 139; Ibnu Hacer el-Heytemî, es-Savâiku’l-Muhrika, II,
574
10 Buhârî, Ehâdisü’l-Enbiyâ,
10; Müslim, Salat, 65-69
zýn okul seçimleri ve eðitimleri konusunda velilerimiz son derece bilgilenmeli, bilmeyenler mutlaka bu
tür derneklere danýþmalýdýr. Eðitim önce anne babadan baþlar. Var olduðumuz
bu Avrupa`da artýk baba
memleketi sayýlmaktadýr.
Öyleyse bizler de geleceðimiz için en güzel okullarda
okutmalýyýz ve ek dersler
verdirmeliyiz. Ana dillerini unutturmamalýyýz. 1961
yýlýnda 7 bin 16 kiþi olarak
Almanya´ya geçici bir süre
için gelindi. Ama þimdi geçicilik deðil kalýcýlýk var.
Avrupalý Türkler olarak
eþit þartlarda söz sahibi olmalýyýz. Münster Konsolosluðu olarak sizlere en
iyi eðitim hizmeti vermeye
hazýr olduðumuzu beyan
eder, dernek yöneticilerine
ve siz deðerli velilere teþekkürlerimi arz ederim”
dedi.
Dilek ve temenninin ardýndan hatýra fotografýndan sonra program Veliler
Derneði´nin ikramý ile son
buldu.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 19
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 20
IGMG Kuzey Ruhr
Rheda-Wiedenbrück Þubesi
Merkez Camii
Ý
slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Rheda-Wiedenbrück
Þubesi 1982 Yýlýnda Türk Ýslam Birliði olarak Bahnhof binasýnda faaliyetlerine baþladý.
Lütfi Iþýk, Zeki Çermeoðlu, Halit Yüksel, Hacý Veli Aslan, Ýbrahim Arslan, Mustafa Kacemer, Hasan Barýn, Rýza Ergün, Mithat Mor,
Kadir Çataklý ve isimlerini buraya
yazamadýðýmýz pek çok vatandaþýmýz tarafýndan temeli atýlan cemiyet; dini, sosyal ve kültürel faaliyetleriyle Rheda-Wiedenbrück ve
çevresinde yaþayan müslümanlara
hizmetlerini sunmaya baþladý.
1983 yýlýnda Durmuþ Çataklý´nýn Baþkanlýða getirilmesinden
sonra çalýþmalar hýzlandýrýldý..
1984 yýlýnda mekân deðiþtirmek durumunda kalýndý.
Tabiki bu arada çalýþma alanlarý
daha da geniþledi.
1993
yýlýna
gelindiðinde
mekânýn yetersizliðinden ve faaliyetlere cevap veremediðinden acilen yeni bir mekâna ihtiyaç hasýl
olduðundan, gerek Cemiyet Baþkaný Durmuþ Cataklý´nýn ve gerekse tüm üyelerin gayretleri sonucu
Eger Str. 8`de bulunan 323 m2 kullaným alaný olan þu anki yer herhangi bir krediye ihtiyaç duyulmaksýzýn peþin olarak satýn alýndý.
Ýlk zamanlar çok büyük bir yer
görünen Cemiyet þu anda verilen
eðitim hizmetlerine, gençliðin
sportif faaliyetlerine, Kadýn Kollarýnýn eðitim faaliyetlerine, Kadýn
Kollarýnýn gençlik faaliyetlerine,
çocuklarýn eðlenebilecekleri alana,
cemiyetin yapmakta olduðu entregrasyon faaliyetlerine cevap veremediðini müþahade edilmektedir.
Eðitim faaliyetleri çerçevesinde
erkeklerde 3 ve kýzlarda da 3 sýnýf
olak üzere 3 erkek ve 3 bayan eðitimci tarafýndan 115 yavrumuza dini ve kültürel alanda eðitim hizmeti verilmektedir. Kadýn Kollarý tarafýndan Eðitimci ve hatibe yetiþtirme kurslarý düzenlenmektedir.
Sportif faaliyetlerden, Masa Tenisi ve Kicker büyük raðbet görmekte.
Gençlerimizin bu alanda turnuvalar düzenlemesi, bilgisayarlarýný
getirip Netzwerk Party düzenlemeleri, bunlarýn evveli ve sonrasýnda
mutlaka sohbetlerin yapýlmasý Cemiyet idarecilerini çok mutlu etmektedir.
Son olarak Cemiyet Baþkaný
Erol Köseoðlu þunlarý söyledi:
“Camide yapýlan diðer faaliyetlere gelince; Açýk Kapý Günleri,
Kermes Proðramlarý, Ailelerle be-
raber Piknik proðramlarý, Huzur
Sohbetleri, Ev ziyaretleri, Hasta ziyaretleri, Hapishane ziyaretleri,
Geçmiþlerimizi anma programlarý,
vatandaþlarýmýzýn resmi dairelerden gelen evraklarýnýn tercümelerine, formlarýnýn doldurulmasýna
yardýmcý olunmakta ve sayfalarla
ifade edilemiyecek birçok etkinlikler yapýlmaktadýr.
Dini vecibelerden Hacca gitmek isteyen kardeþlerimize Hacc
ve Umre hizmetlerimizle, Cenaze
fonumuzla vefat eden kardeþlerimizi memleketlerindeki kendi mezarlarýna kadar götürüp defin iþlemlerinin tamamlanmasý, 77 ülkede yapýlan Kurban Kampanyasýnda
buradaki kardeþlerimizin Kurbanlarýnýn kesilmesine öncülük yaparak dualarýnýn alýnmasý gibi daha
nice hizmetler...
Bu hizmetlere siz de katýlmak
istiyorsanýz tüm kardeþlerimize kapýmýz açýktýr.
Bu vesile ile teþkilatýmýzýn kuruluþundan bugüne kadar bizlere
desteklerini esirgemeyen tüm kardeþlerimize þükranlarýmýzý sunar,
ahirete irtihal eden kardeþlerimize
de Cenab-ý Hakk´tan rahmet diler,
kalanlara da hayýrlý ömürlerle hayýrlý hizmetler yapmalarýný dileriz...
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 21
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 22
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ekrem ÞENOL
F
ederal Kriminal Dairesi, her yýl suçlularýn listesini veren istatistikleri yayýnlarken, bu
listelerde suç gruplarýna
göre, örneðin, hýrsýzlýk, öldürme, kundaklama gibi
bir ayrýma gidiliyor. Sonunda da zanlýlar, Alman
vatandaþý olanlar ve olmayanlar olarak ayrýlýyorlar.
CSU’dan gelen son
açýklamalara göre, vatandaþlýða bakýlarak ayýrým
yapmak yetersiz. Zanlýnýn
hangi kökenden olduðunun
da istatistiklere alýnmasý
gerekiyor. CSU Eyalet
Grup Baþkaný Peter Ramsauer, Handelsblatt’a yaptýðý açýklamada, “Suç ile
mücadele için kökenin de
belirtilmesi gerekir” þeklinde konuþtu.
Ramsauer ayrýca “Süddeutsche Zeitung” adlý gazeteye verdiði baþka bir beyanatta ise; “Sürekli olarak, yabancýlarýn suç oranýnýn düþtüðü iddia ediliyor.
Hâlbuki, bunun nedeni, yabancýlarýn, Alman vatandaþlýðýna kabul edilme yoluyla, resmî olarak Alman
olmalarýdýr. Böylece, istatistiklerde yabancýlarýn suç
oraný düþmüþ oluyor” þeklinde ifadelerde bulunuyor.
Ramsauer’in yaklaþýmý
yeni deðil. Zira, Ramsauer’in, bu talepleri geçmiþte de dile getirdiði biliniyor. Suçlularýn, kökenlerine göre kayda alýnmalarýnýn, önleme ve aydýnlatma
çalýþmalarý için önemli olduðu, bugün belli suçlarýn
köken itibariyle, belirli
gruplar tarafýndan iþlendiði
söyleniyor. Buna karþýn, etkili tedbir ve çalýþmalar yapýlabilmesi için, somut bilgiler ve istatistiklerin
önemli olduðu belirtiliyor.
Ancak açýkça anlaþýlýyor ki, CSU, zanlýlarýn kökenlerine göre kayýt altýna
alýnmasý talebi ile yabancýlarýn ne kadar tehlikeli ve
suça meyilli olduðunu göstermek istiyor. Burada, daha önemli olan nokta ise,
bize göre suçu engellemek
için yeni bilgiler verebilecek þekilde istatistiklerin
derinleþtirilmesi zaruretidir. Ancak bunun için, zan-
Seite 23
[email protected]
lýnýn, sadece kökeninin kayýt altýna alýnmasý yeterli
deðildir. Ayrýca, Almanya’da ikamet süresi, seyahat amacý, ekonomik uyumu, okul eðitimi, oturum
durumu gibi yan þartlarýn
da kayýt altýna alýnmasý gerekir.
Almanya’ya sadece seyahat amacýyla gelmiþ veya iltica baþvurusu yapmýþ
ve Almanya’da çalýþma
imkâný olmayan, perspektifi olmayan, ertesi gün için
bile Almanya’da kalma teminatý olmayan kiþilerin de
iþledikleri suçlar, Almanya’da sürekli yaþayan yabancýlarýn hesabýna yazýlmaktadýr.
Geleceðe yönelik perspektifi olmayan insanlarýn,
kalýcý oturumu olan ve
okula giden kiþiler ile karþýlaþtýrýldýklarýnda, daha
fazla suça yatkýn olduklarý
görülmektedir. Bu bilgiler
yeni olmamakla beraber,
birçok bilimsel araþtýrmanýn da konusu olmuþ ve ispatlanmýþtýr. Belirtilen ayrýntýlarýn, kriminal istatistiklerde yer almamasýnýn
burada sürekli yaþayan yabancýlarýn aleyhine iþleyen
bir süreç olduðu bilinmektedir.
Örneðin, Kriminolog
Christiand Pfeiffer, uzmanlarýn, suçlunun veya zanlýnýn sosyal profilinin de kriminal istatistiklerde yer almasý halinde, istatistiklerin
bir anlam ifade ettiðine dikkat çektiklerini belirtiyor.
Detaylý bir kriminal istatistiðin deðerlendirme sonucuna deðinen Christian Pfeiffer, bir bölgede oturan yabancý iþçi göçmenlerdeki
suç oranýnýn, ayný düzeyde-
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
CSU, zanlýlarý,
kökenlerine
göre kayýt
altýna almak
istiyor
ki Alman sosyal grubuna
oranla daha düþük olduðunu da ifade ediyor. Bu anlamýyla, Almanya’da sürekli
yaþayan yabancýlar, ayný
konumdaki Almanlara göre
kanuna daha saygýlýlar.
Kayýt altýna almalarda
iyileþtirilmesi gereken diðer bir nokta ise, polisteki
kriminal istatistiklerde,
suçlularýn deðil, her zaman
zanlýlarýn kayýt altýna alýnmasý hususudur. Alman
toplumunda, yabancýlarý
ihbar etme eðilimi, Almanlarla karþýlaþtýrýldýðýnda
daha fazla olduðundan – bu
da ayný þekilde ispatlanmýþtýr – bu durum, yabancýlarýn zanlý kaydýný artýrmaktadýr. Yabancý veya Alman zanlýlardan kaçýnýn
mahkûm olduðu konusunda ise bir istatistik tutulmadýðýndan dolayý, bu durum,
istatistiklerin yabancý ve
göçmenlerin zararýna sonuçlar vermesine neden olmaktadýr.
Ancak, kökenden daha
fazla bilginin kayýt altýna
alýnmasý, CSU’nun hoþuna
gitmeyecektir. Bu durum,
siyasîlerin
açýklamakta
zorlanacaklarý bir hâl olacaktýr. Öte yandan, bu durumda, özellikle kalýcý oturumu olan, belki de vatandaþ olmuþ veya yýllardýr
Almanya’da yaþayan yabancýlar ve göçmenler rahatlayacak, her Alman’ýn
ayný olmamasý gibi, her yabancýnýn da ayný olmadýðý
böylece anlaþýlmýþ olacaktýr.?Bu önemli bir husustur.
Bununla beraber, detaylý bilgilerin olmasý halinde
Ramsauer de oy kapmak
için seçimlerde bu þekilde
konuþma imkânýna da sa-
hip olamayacaktýr. Ramsauer’in açýklamalarýna, vurgulara dikkat kesilerek bir
daha yakýndan bakalým:
“Sürekli olarak, yabancýlarýn suç oranýnýn düþtüðü iddia ediliyor. Hâlbuki, bunun nedeni, yabancýlarýn,
Alman vatandaþlýðýnýn kabul edilme yoluyla, resmî
olarak Alman olmalarýdýr.
Böylece, istatistiklerde yabancýlarýn suç oraný düþmüþ oluyor.”
Ramsauer, gördüðümüz
kadarýyla vatandaþlýðýn
takdir edilmesi ile, hak olarak elde edilmesi arasýndaki farký bilmiyor. Almanya’da, yabancýlarýn vatandaþlýða kabul edilme iþleminin çoðu, kiþinin buna
hak kazanmasý sonucunda
gerçekleþmektedir. Yabancýlar, bu hakký elde etmek
için, detaylarýna þimdi girmeyeceðimiz bir kýsým
þartlarý yerine getirmek durumundalar. Ancak, Ramsauer’in açýklamalarý baðlamýnda, þartlardan bir tanesini öne çýkaralým: Va-
23
tandaþlýk Kanunu’nun 10.
maddesinin 1. fýkrasýnýn 5.
bendi, yabancýnýn “Bir suç
nedeniyle hüküm giymemiþ olmasý”ný þart koþmaktadýr.
Söz konusu þartlar yerine geldiðinde, ilgil daire,
kiþiyi vatandaþlýða kabul
etmekle yükümlüdür. Takdir edilerek verilen vatandaþlýkta ise, tüm þartlarý yerine getirmese de kiþi –
millî formayý giymesi halinde hiçbir þartta istenmeyebilir - takdir yetkisi kullanýlarak Alman vatandaþlýðýna alýnabiliyor. Ramsauer, bir yýlda takdir edilerek elde edilen vatandaþlýk
oranýnýn kaç olduðu ve
özellikle kime uygulandýðýný öðrenirse iyi eder. Bir
Alman takýmýnýn millî formasýný giyme niyetinde
olamayanlarýn þanslarýnýn
az olduðunu söyleyebiliriz.
Son tahlilde Ramsauer’in vatandaþlýða sonradan alýnanlarý formel Alman ifadeleriyle tanýmlamasý bile, zaten benzeri olmayan bir gaf. Ek olarak,
zanlýlarýn kökenlerinin kayýt altýna alýnmasýný talep
eden
Ramsauer
ve
CSU’nun, arka planda nasýl
bir zihniyete sahip olduklarý, aktardýðýmýz sözlerde
açýk bir þekilde gözüküyor;
yoruma ihtiyaç býrakmýyor.
Sonuç olarak þunu söylemeliyiz, bilgilerin detaylý
bir þekilde kayýt altýna alýnmasý yanlýþ deðildir. Tam
tersine, mümkün olduðunca geniþ bir çapta yapýlmasý gereklidir.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
24
T
.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri
ve DÝTÝB Genel Baþkaný
Sadi Arslan, Almanya genelinde hizmette bulunan
DÝTÝB derneklerine yaptýðý ziyaretlerine, Frankfurt
bölgesinde bulunan Borken, Melsungen, Bebra,
Bad Hersfeld, Biedenkopf ve Fulda ile devam
etti.
Borken DÝTÝB Ak-
18:06 Uhr
Seite 24
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Arslan’ýn Dernek Ziyaretleri
Bütün Hýzýyla Devam Ediyor
þemseddin Camii Din
Görevlisi Muhsin Saylan
ve Dernek Baþkaný Recep
Akdað, Melsungen DÝTÝB Merkez Camii Din
Görevlisi Murat Bozkurt,
Bebra DÝTÝB Mimar Sinan Camii Din Görevlisi
Mahmut Taþoðlu, Bad
Hersfeld DÝTÝB Yeni Camii Din Görevlisi Ömer
Faruk Sayar ve Dernek
Baþkaný Sabri Ekici, Fulda DÝTÝB Ýmam-ý Azam
Camii Din Görevlisi
Mustafa Öztürk ve Dernek Baþkaný Ramazan
Taktak, Biedenkopf DÝ-
TÝB Yunus Emre Camii
Din Görevlisi Nihat Kircalioðlu ve Dernek Baþkaný Recep Çoban’dan
yaptýklarý faaliyetler, dini
bilgiler kurslarýna devam
eden öðrencilerin durumu
ve 2009 yýlýnda planlanan
programlarla ilgili ayrýn-
haber
týlý bilgi alan Arslan, gerçekleþtirilen hizmetler ve
bu hizmetlere destek veren dernek baþkanlarý ve
yöneticileri ile cemaate
ayrýca teþekkür etti.
Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan’ýn ziyareti, Borken DÝTÝB Akþemseddin Camii’ndeki
saz kursuna devam eden
vatandaþlara yaptýðý ziyaretin ardýndan sona erdi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
dosya
eygamberimizin risaletinin üzerinden
10 yýl geçmiþti.
Müþrikler Cahiliyye adetlerinde ýsrar ediyorlardý,
hatta güneþin doðuþunu engellemek için hakaret, iþkence, baský, kýsacasý her
türlü entrika ve hileye baþvuruyorlardý. Daha da ileri
giderek kainatýn güneþi ile
yakýnlarýna ve Mekke`nin
despot düzenine karþý sesini yükseltenlere karþý ekonomik ve sosyal ambargo
kararý aldýlar. Karar gereði
inananlar açlýk ve yokluða
mahkum býrakýldý, durum
öyle vahimdi ki Buharinin
rivayetine göre müslümanlar aðaç yapraklarýný yiyecek kadar açlýða ve sýkýntýya düþmüþlerdi. Nihayetinde Allah`ýn yardýmý ile bu
kuþatma kaldýrýldý. Ancak
sýkýntý bitmiyordu. Nitekim Hz. Peygambere en
zor anlarda destek veren,
dýþ tehditlere karþý koruyan, davet yolunda kollayan, hayat arkadaþý Hz.
Hatice ve ardýndan hamisi
Ebu Talip vefat etmiþlerdi.
Belki davetimi anlayan
bir topluluk bulurum diye
gittiði Taiften de boynu bükük ve üzgün bir vaziyette
Mekke`ye geri dönmüþtü.
Ýþte bu yüzden ard arda
gelen sýkýntýlarýn yaþandýðý
bu döneme Ame-l hüzn
denmiþtir. Yani HÜZÜN
YILI.
Ancak Sünnetullah gereði, her hüzünden sonra
bir sürur, her sýkýntýdan
sonra bir ferahlýk kaidesi
icabý, Cenab-ý Hakk, Habibine bir nefes aldýrtýp, engin kudret ve azametini
göstermek üzere Ýsra ve
Mirac hadisesini gerçekleþtirdi.
Evet
Peygamberin
Kur`andan sonraki en büyük mucizesi Mirac olayý,
Hüzün yýlý boyunca yaþadýklarýnýn ardýndan geldi.
Tabiri caizse biz de asrýmýzda Hüzün yýllarýný yaþýyoruz. Ayaklar altýna alýnan insan hak ve özgürlükler, kirletilen ýrz ve namuslar, iþgaller, dumura uðramýþ beyinler, lal kesilmiþ
yöneticiler, boþ boþ öten
Seite 25
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Murat ÝLERÝ
P
[email protected]
diller, arþa dayanan
feryatlar.
Bu arada perdenin en son halkasýný
hep beraber Gazze`de seyrettik.
Yaklaþýk 2 yýldýr
Gazze dünyanýn en
büyük hapishanesinde tutulmak suretiyle ambargonun felaketlerini
yaþadý.
Üzerlerine yer ve
gök kapatýldý, aç býrakýldýlar, abluka altýna alýndýlar ve en
tabii haklarý olan
týbbî ilaçlardan bile
mahrum býrakýldýlar. Derken acýmasýz
bombardýman geldi. Ýsrail
yýllardýr yaptýðý gibi hava,
kara ve deniz kuvvetleriyle
son teknolojiyi kullanarak
Gazze’ye karþý 22 gün boyunca en vahþi ve barbar
saldýrýlarý düzenleyerek,
çoðunluðunu kadýnlarla
çocuklarýn oluþturduðu
1500`e yakýn masum insanýn þehit olmasýna neden
oldu. 5000 civarý yaralý,
milyarlarca dolar zarar,
piskolojik tahribatýyla korkunç bir bilanço. Gazze,
belgesellerden izlediðimiz
2. Dünya Savaþýnda Avrupa þehirlerinin, Hiroþima`nýn savaþ sonrasý görünümünü aldý. Uluslararasý
birçok insan haklarý örgütünün tespitine göre Ýsrail
bu vahþi saldýrýlarda orantýsýz gücün yanýnda, fosfor
bombasý da dahil BM tarafýndan yasaklanmýþ birçok
kimyasal silah ve zehirli
gazlar kullandý. Ekranlara
düþen görüntülerde 40 yýllýk doktorlar, meslek hayatlarý boyunca böyle yara
ve manzarayla karþýlaþma-
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Mirac`a
giden
yol...
dýklarýný hayretle ifade ediyorlar. Bu Siyonistlerin ne
ilk, muhtemelen ne son
katliamý olacak.
1948’de, Kudüs yakýnlarýndaki “Deir Yasin köyü
katliamý, Eylül 1982’deki
“Sabra ve Þatila Katliamý”,
Lübnan ve þimdi Gazze,
yarýn bakalým neresi.
Çaðýn Firavunlarý tüm
güçleriyle mazlum halklarý
ezerken, güdümlerindeki
medya hokkabazlarý sayesinde de haklý rolü oynamaktalar.
Bu süreçte Uluslararasý
kurum ve kuruluþlar, sözde
Ýslam ülkelerinin yöneticileri, Barýþ, Ýnsan Hak ve
özgürlüklerinden dem vuran Batý, sýnýfta kalmýþtýr.
Sadece kendi çýkar ve
menfaatleri söz konusu
olunca sesleri çýkan bu zavallýlarýn maskeleri bir kez
daha düþmüþ, kel ayan ve
beyan görünmüþtür.
Medya ise sözde Ýsral`in maðduriyetini zorlama haber ve görüntülerle
sunmak için tüm þeytani
hünerlerini oynadý.
Aký kara, karayý ak,
zalimi haklý, haklýyý
haksýz göstermek için
onca uðraþý ve yayýnlarýna raðmen, bu kez
mýzrak çuvala sýðmadý.
Sessiz
yýðýnlar
Gazzelilerle beraber
uykusuz sabahladý.
Son zamanlarýn en etkili sivil direniþ hareket ve gösterileri dünyanýn dört bir yanýnda
sokaklara döküldü.
Mazlum ve biçarelerin ahý göklere vardý.
Bir tarafta Çaðýn
Ýbrahimleri, Musalarý,
diðer tarafta ise Nemrut ve Firavnlar yine iþ baþýnda.
Tüm þatafat ve gösteriþlerine raðmen yine rezil oldular. Gazzenin çocuklarý
iman gücüyle nelerin olabileceðini bir kez daha gösterdiler.
Ya biz neredeydik ve
neredeyiz.
Hani bir söz var ya þerefsizler kadar þereflilerde
cesaretli olmadýkça bu iþler düzelmez.
Öyleyse Hakka elimizi
uzatalým. Saflarýmýzý sýklaþtýralým. Karanlýða küfretmek yerine bir mum yakalým.
Benden ne olur demeyin, koca daðlar küçük çakýl taþlarýndan, engin okyanuslar ise damlalardan
oluþmuþ derler.
Ýbrahim`in ateþini söndürmeye giden bir kuþ veya karýnca, Musa`nýn elindeki Asa, Rahmeten lilalemini müþrik çetesine
karþý koruyan güvercin,
Gazzelilerin yaralarýný sa-
25
ran, acýlarýný dindiren birer
merhem olalým.
Haydi Ya Allah, bir daha doðrulalým. Eðer Ruhum var, yaþýyorum diyorsanýz, yapabileceðiniz bir
þeyler var demektir.
Manisalý ilkokul 4. sýnýf öðrencisi, 9 yaþýndaki
Gönül Gürlek, Gazzeye
yardým çerçevesinde mektup yazmýþ, zarfýn içine de
2 aspirin 1 toka ve 5 kuruþ
koymuþ, ayrýca sabýr ve direnci tavsiye etmiþ.
BBC, gibi tarafsýzlýðýný
koruduðunu savunan bir
yayýn kuruluþu bile, Gazze’ye yardým için hazýrlanan iki dakikalýk filmi tarafsýzlýðýna zarar getireceði gerekçesiyle yayýmlamayý
reddederken,
ABD’nin Los Angeles þehrinde yaþayan müzisyen
Michael Heart, yaþanan
acýya olan nefreti söz ve
sesi ile ölümsüzleþtirdi.
“We will not go down”
“Asla Teslim Olmayacaðýz” adlý þarký baþta ‘youtube’ olmak üzere onlarca
paylaþým sitesinde ‘týklama’ rekorlarý kýrdý.
Ýþte Heart’ýn Gazze için
yazdýðý þarkýnýn sözleri
Beyaz ýþýðýn kör edici
flaþý fosfor Gazze’nin semasýný aydýnlattý bu gece.
Ýnsanlar koþuþuyor gizlenmek için yaþýyorlar mý yoksa ölüler mi; bilmiyorlar
bile?
Tanklarý ve uçaklarý ile
geldiler. Öfkeli ateþleri ile
her yeri yakmaktalar
Hiçbir þey býrakmadan
toz duman arasýndan bir
çýðlýk
duyuluyor.
Teslim
olmayacaðýz.
Bu gece de, savaþmadan
yaksanýz da camimizi
evimizi ve okulumuzu
Ruhumuz hiçbir zaman ölmeyecek teslim olmayacaðýz Gazze’de bu gece.
Sevgili okuyucular
Karanlýðýn en koyu aný,
aydýnlýða en yakýn olan zamanmýþ. tüm bu sancýlar
bir doðumun habercisi deðil mi?
Mirac`a giden yolda birer sýnama taþý olamaz mý?
Yani Mirac`a az kaldý.
Peki biz Mirac`a hazýr
mýyýz?
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
26
Seite 26
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
tarih
Ulu Hakan
göçtü bu dünyadan
Sultan Abdülhamid Han, sürgünden sonra Beylerbeyi Sarayý’nda beþ
buçuk yýl yaþadý. Bu müddet zarfýnda, otuz üç yýl dahiyane bir denge
siyaseti ile harp riskine sokmadan ayakta tutmaya çalýþtýðý devletin
bir oldu bittiye getirilerek Dünya Savaþý felaketine sürüklendiðine
þahid oldu.
10 Þubat 1918’de Beylerbeyi Sarayý’nda vefat eden Abdülhamid Han'ýn tahttan indirilmesiyle beraber kan gölüne dönen dünyada ve özellikle Ortadoðu’da huzur hâlâ tesis edilemedi. Sultan Abdülhamid, 18 Mart 1917 tarihinde hatýratýna þunlarý yazýyordu: “Düþünüyorum. Üç kýtaya yayýlmýþ
koskoca bir cihangirlik, on yýlda bir avuç toprak haline geldi. Vebali kimin?.. Kimin olduðunu bulsak ne iþe yarar, vatan elden gittikten sonra...”
ultan Ýkinci Abdülhamid, 21 baþarmýþ Batýnýn, diplomasisine yok denecek kadar azdý. Çünkü bu Rusya’ya savaþ ilan etmek oldu.
sýrada Osmanlý dýþ siyasetine yön Yaþanan 93 harbi Osmanlý’nýn büEylül 1842 tarihinde Ýstan- hayran kaldýðý büyük bir dehadýr.
Ýngilizlerden para alarak düþma- veren devlet adamlarý yabancý dip- yük sýkýntýlar yaþamasýna sebep olbul'da doðdu. Babasý Sultan
Birinci Abdülmecid, annesi Tir-i nýn kuklasý haline gelen Hüseyin lomatlarýn tesirinden çýkamýyorlar- du. Savaþ sonunda yapýlan AyestaMüjgan Kadýn Efendi'dir. Annesi Avni Paþa; Midhat, Mütercim Rüþ- dý. 2. Abdülhamid tahta çýktýðý za- fanos Antlaþmasý ile Makedonya,
Çerkezdir. Sultan Ýkinci Abdülha- di, Mahmud Celaleddin ve Nuri pa- man Osmanlý Devleti tam bir buna- Batý Trakya, Kýrklareli, Kars, Ardamid çok küçük yaþta iken annesini þalar, Þeyhülislam Hasan Hayrullah lýmýn içindeydi. Karadað ve Sýrbis- han ve Batum Osmanlý’nýn elinden
kaybettiði için öksüz büyüdü ve Efendi ile anlaþarak 1876’da Sultan tan’da savaþ Osmanlý’nýn aleyhine çýktý. Ruslar Edirne’yi geçip Yeþilonu üvey annesi Piristu Kadýn ye- Abdülaziz’i tahttan indirdiler ve dönmüþ, Bosna Hersek ve Girit’te köy’e kadar gelmiþlerdi. Doðuda
çok geçmeden de þehid ettiler. Yeri- ayaklanmalar baþgöstermiþti. Os- ise Kars düþmüþ ve Rus kuvvetleri
tiþtirdi.
Özel hocalar tayin edilerek iyi ne çýkardýklarý Þehzade Murad, ra- manlý ekonomisi krize girmiþ ve Erzurum’a yaklaþmýþtý. Savaþlarda
bir eðitime tabi tutuldu. Arapça’yý, hatsýzlýðý sebebiyle ancak üç ay Sadrazam Mithat Paþa ile arkadaþ- on binlerce Müslüman-Türk þehid
Ferid ve Þerif efendilerden, Fars- tahtta kalabildi. Bunun üzerine Þeh- larýnýn batý hayranlýðý Devlet-i Ali- olurken, bir o kadarý da Ýstanbul’a
ça’yý Kazasker Ali Mahvi Efendi zade Abdülhamid otuz dört yaþýn- ye’nin aleyhinde batý ile iþbirliði akýn etti. Muhacirler bir plan içinde
ve Sadrazam Safvet Paþa’dan; tef- dayken 31 Aðustos 1876 Perþembe yapar hale getirmiþ, Meþrutiyet’in Anadolu’nun çeþitli bölgelerine
ilaný için yoðun talepler üzerine 23 yerleþtirilmeye çalýþýldý. Bu sýrada
sir, hadis, fýkýh ilimlerini Gümüþha- günü Osmanlý tahtýna oturdu.
Savaþlar
ve
ekonomik
kriz...
Aralýk 1876’da Birinci Meþrutiyet memleketin tek karar organý olan
nevi Ömer Hulusi Efendi’den;
Sultan
Abdülhamid
Han’ýn
tahta
ilan edilmiþti.
mecliste de tam bir anarþi hüküm
Fransýzca’yý Gardet, Edhem ve Ke93 Harbi ve sonrasý...
sürmekte ve milletvekilleri hiçbir
mal paþalardan ve diðer din ve fen çýktýðý iki yýl içinde geliþen feci
olaylarda padiþahýn sorumluluðu
Meclis-i Mebusan’ýn ilk iþi ise meselede bir araya gelemiyordu.
ilimlerini de sahasýnda üstad olan
S
hocalardan öðrendi. Tahsilinden artan zamanlarýný ata binmek, silah
kullanmak ve spor yapmakla deðerlendirirdi.
Þehzade Abdülhamid’in zeka ve
hafýzasýnýn son derece yüksek oluþu ile politik kabiliyeti, amcasý olan
Sultan Abdülaziz’in dikkatini çekti.
Nitekim Sultan Abdülaziz Han,
onun daha serbest bir ortamda yetiþmesini saðladý. Mýsýr ve Avrupa
seyahatlerinde yanýnda götürdü.
Þehzade Abdülhamid de bu imkanlardan en iyi þekilde istifadeye çalýþtý. Yabancý basýný devamlý takib
ederek dýþ devletlerin niyet ve
emellerini ve gayelerine ulaþabilmek için uyguladýklarý metodlarý
iyi etüd etti. Ayrýca ticari faaliyetlerde de bulundu. Kendisinin marangoz atölyesi ile çiftliði vardý.
Son derece cömerd olan Þehzade,
kazandýðý paralarý saltanatý sýrasýnda din ve devlet iþleri ile fakir-fukaraya harc etti.
Hainlerle mücadeleye
baþlýyor
Sultan Ýkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boþ zamanýný
ailesiyle, çocuklarýyla geçirmeye
baþladý. Sultan Ýkinci Abdülhamid,
yýkýlmak üzere olan Osmanlý Ýmparatorluðunu 33 yýl ayakta tutmayý
31 Mart isyaný
ve sonrasýnda
geliþen olaylar
Ermenileri kullanarak suikast düzenlediler
SULTAN Abdülhamid Han’ýn fevkalade akýllý
ve tedbirli siyaseti ile bütün Ýslam alemini kendisine baðladýðýný gören Ýngilizler, Osmanlý
Devletinin iyiye gidiþini durdurmak ve yýkmak
için faaliyetlerini yoðunlaþtýrdýlar. Bir taraftan
Padiþah aleyhine faaliyette bulunan Ýttihad ve
Terakki Cemiyetini desteklerken, diðer taraftan
Arabistan Yarýmadasýnda bedevi kabilelerini ve
Doðu Anadolu’da Ermenileri Osmanlý Devletine karþý kýþkýrttýlar. Bu arada Sultan Abdülha-
mid, Ermenilerin, Avrupa devletlerinin dikkatlerini çekmek üzere giriþtikleri isyanlarý anýnda
bastýrdý. Hatta bu iþ için polis ve jandarmadan
ziyade sivil halký kullandý (1895-1896). Bunun
üzerine Ermeniler bir arabaya yerleþtirdikleri
saatli bomba ile Padiþah’ý Cuma namazýndan
çýkýþta öldürmek istediler. Fakat Abdülhamid
Han, bu suikastten kurtuldu. Bütün bu faaliyetler onu, tatbik ettiði politikadan zerre kadar
döndürmedi.
Hareket Ordusu, Ýstanbul’da
31 Mart olaylarýnýn bastýrýlmadýðýný iddia eden Selanik’teki Hareket Ordusu’nun baþýndaki birkaç aklý evvel, olaylara müdahale etmek ve vataný kurtarmak(!)
için
Ýstanbul’a
gelerek
Yeþilköy’de durdu. Ordunun baþýnda o devrin Hürriyet Kahramaný(!) Enver Paþa ve Mahmud
Þevket Paþa bulunmaktaydý.
Ýstanbul’da padiþahý tahttan
indirmek için geldiklerini gizlemek zorundaydýlar. Çünkü Abdülhamid Han’a baðlý bulunan
Hassa Ordusu’nun bir anda kendilerini yok edebilecek güçte olduðunu bilincindeydiler. Bütün
bunlar olurken, Hassa Ordusu
mesuplarý da Padiþah’ý korumak
için silah istemekteydi. Hatta bazýlarý silahlanmaya baþlamýþtý bile. Durumu öðrenen Sultan Abdülhamid Han, “Paþalar, ben Halife-i Ýslamým. Müslüman’ý Müslüman’a kýrdýrmam. Asker zinhar kurþun atmasýn! Eðer kurþun
atacaklarsa ilk önce beni vursunlar, sonra kurþun atmaya baþla-
sýnlar” demiþti. Sultan Abdülhamid’in bu tutumu kardeþ kavgasýný ve bir iç savaþý istememesi
olarak yorumlanmýþtýr. Sultan
Abdülhamid Han’ýn bu büyüklüðü sonucunda Hareket Ordusu
hiçbir direniþle karþýlaþmadan
Yýldýz Sarayý’na kadar gelip dayanmýþtý. Saray’daki askerlerin
Abdülhamid Han’ýn emrine uyarak teslim olmasýyla Hareket Ordusu istediði gibi davranmaya
baþlamýþtý.
DÖNEMÝN iki güçlü devleti Almanya ve Ýngiltere’nin kurdurduðu Ýttihat ve Terakki Fýrkasý’nýn
ilk hedefi II. Abdülhamid’i tahtýnda indirmekti. Ancak sadece II.
Meþrutiyetin ilanýna muvaffak olmuþlardý. II. Meþrutiyet ile birlikte halkýn Sultan Abdülhamid’e
sevgisi ve baðlýlýðý daha da artmýþtý. Bu nüfuzu ortadan kaldýrmak için çeþitli kuklalar kullanan
Batý, nihayetinde 31 Mart
Vak’asý’ný bu memlekete yaþatmýþtý. Miladi takvime göre 13 Nisan 1909 Salý gününe gelen bu
olay, 33 yýl boyunca “Hasta
Adam”ý ayakta tutmayý baþarmýþ
büyük padiþahý tahtýndan etmiþti.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
dosya
A
lmanya Ýþ Bulma
Kurumu (BA) ve
Federal Hükümet
göçmenlerin özel vasýflarý
ve güçlerini dikkate alarak,
bu potansiyelin desteklenmesi çaðrýsýnda bulundu. Bu
yönde açýklamada bulunan
Federal Hükümet Göçmen
ve Entegrasyon Sorumlusu
Maria Böhmer, yabancý ülkelerden alýnan diplomalarýn daha kolay tanýnmasýný
istedi.
Ancak Federal Hükümet
Sol partinin benzer bir baþ-
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Aiþe
ALTINTAÞ
Ç
iftdillilik en geniþ
anlamýyla iki dilin
ayný anda öðrenilmesi, yani iki dili de konuþup anlayabilmek demektir. Sözkonusu konuþma ve
anlama kiþiye göre deðiþiklik gösterdiðinden konuyla
ilgili araþtýrmalarda kiþisel
ve kollektif çiftdillilik ayrýmý mevcuttur. Kiþisel çiftdillilikte kiþi baþka bir dili
ilk dili ile ayný oranda bir
yetkinlikle kullanabilmektedir.
Verimli bir çiftdilliðin
þartlarý
Her iki dile de hakim olma düzeyi çok farklý faktörlere baðlýdýr. Dil öðreniminin zamaný, yeri ve þeklinin yaný sýra dilin önemi,
çocuðun içerisinde yetiþtiði
sosyal çevrenin dil düzeyi,
dilin kurumsal anlamda kabul görmesi ve her iki dilin
desteklenmesi gibi hususlar sözkonusu faktörlerdendir.
Çiftdilliliðin bir alt türünü oluþturan çocukluðun
erken dönemindeki çiftdillilikte, her iki dilin öðrenilmesini zorunlu kýlan sosyal
ve dilsel çevre sözkonusudur.
Örneðin baþka bir dilin
konuþulduðu aile ve okul
buna birer örnektir. Burada
her iki dilin baþarýlý bir þekilde öðrenilmesinde yer
çok önemli bir konumdadýr.
Kiþi örneðin baþarýlý olmak
için okulda konuþulan dile
hakim olmak zorundadýr.
Ýkinci bir faktör ise her
iki dilin öðrenildiði zamandýr. Örneðin bir çocuk her
iki dili de oyun atmosferinde ciddi bir çaba olmaksý-
Seite 27
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Çift dillilik
[email protected]
zýn öðrenebilirken, yetiþkin
biri ise ikinci dili belli kurallar çerçevesinde, gramer
kurallarýndan baþlayarak
belli bir sürede öðrenmekte, bu da belli bir süre almaktadýr. Ampirik araþtýrmalar, ileriki yaþta ikinci
bir dili öðrenmekle küçük
yaþta öðrenmenin arasýndaki farklarý açýk bir þekilde
ortaya koymuþlardýr.
Diðer bir faktör söz konusu dilin gördüðü itibardýr. Bu noktada dilin kiþinin veya çocuðun dilleri
öðrendiði toplumda o dilin
itibarý gündeme gelmektedir. Dilin itibarlý olmasý
sosyal, kültürel veya ekonomik sebeplerle doðrudan
baðlantýlýdýr. Örneðin Ýngilizce dünyanýn her tarafýnda konuþulmasý nedeniyle
çok itibarlý bir dilken,
Fransýzca kültürel anlamda
itibarlý bir dildir. Sosyal anlamda itibar, reddedici bir
tavra da neden olabilir.
Çiftdillilik hakkýnda önyargýlar özellikle pedagojik
ve psikolojik gerekçelere
dayandýrýlýr.
Çocuðun veya kiþinin
iki dili ayný anda öðrenmesi aðýr geldiðinden her iki
dili de doðru öðrenemediði
öne sürülür. Bu önyargýlar
bilimsel olarak ispatlanamamasýna raðmen tek dilli
toplumda normal bir durumdur. Araþtýrmalar çocuklarýn iki yaþýnda kýsmen
her iki dili bilinçli ve ve-
rimli bir þekilde kullanabildiðini ortaya koymuþtur.
Ayrýca yukarýda belirtilen faktörlerin deðiþik etkileri nedeniyle bir dilin kiþide baskýn bir dil halini aldýðý da bir gerçektir. Ancak
zayýf olan dil de yabancý
bir dil deðildir; kiþinin her
iki dilde de kendisini rahat
hissettiði bir durum söz konusudur.
Sonuç olarak çift dilliliðin çok sayýda faydayý beraberinde getirdiðini söyleyebiliriz. Bunlarýn arasýnda
kiþinin konuþtuðu dilin
kültürünü bilmesi azýmsanmayacak öneme sahiptir.
Kiþi söz konusu kültürde
dilin yardýmýyla gezinebilmektedir, zira dil kelimelerin yaný sýra mimik, el hareketleri ve çeþitli seslerden oluþmaktadýr. Bunlar
dilden dile farklý önem arz
edebilirler. Çift dilli olan
kiþi, bunlarý, uygun yerde
kullanma bilgisine de sahip
demektir.
Kurumsal anlamda
çift dilliliðe destek
yetersiz – Almanya
da buna dâhil
Kurumsal anlamda kabul görme ve destek olmaksýzýn çift dilliliðin önemine vurgu yapýlmasýnýn
getirisi çok fazla deðil. Avrupa’da çift veya çok dillilik artýk çok yaygýn olan
bir durum olmasýna raðmen, çift dillilik tüm Avrupa ülkelerinde ayný þekilde
desteklenmiyor. Çift dilliliðin arttýðý Almanya’da da
çok dilli bir eðitim sisteminin desteklendiði söylenemez.
Almanya’daki okullarda
Türkçe dersi ile ilgili gündemde olan tartýþmalarýn
sonucunda da, Türk kökenli toplumun nüfusu dikkate
alýnmaksýzýn, Ýngilizce ve
Fransýzca karþýsýnda Türkçe’ye farklý baþka bir sosyal deðer atfedildiði açýk
bir þekilde ortaya çýktý.
Karþý argümanlara bakýldýðýnda Türkçe dersinin
olmasý, paralel kurslar olmasý nedeniyle entegrasyona zararý olacaðý yönünde
söylemlerle karþýlaþýyoruz.
Ancak ayný durum, hali hazýrda ilkokul ve anaokullarýnda ders programlarýnda
sabit olarak yer alan Ýngilizce için geçerli olmuyor.
Türkçe’ye yönelik yaygýn bir þekilde varolan önyargýlarýn populist olduðu
Göçmenlerdeki potansiyeli kullanma çaðrýsý
vurusunu kýsa süre önce
reddetmiþti
Maria Böhmer ve Almanya Ýþ Bulma Kurumu’ndan (BA) Heinrich Alt,
yaptýklarý basýn açýklamasýnda eðitim ve iþ hayatýndan göçmenlerin durumunun þimdiye kadar göçmen
olmayanlara göre daha kötü
olduðunu belirttiler. Okul ve
mesleki yeterliliðin iþ ve entegrasyon için baþarý anahtarý olduðunu kaydeden Alt,
bunun için BA ve diðer
partner kuruluþlarýn göçmen
kökenli olanlarýn dezavantajlarýný bertaraf etmek için
çalýþmalarý gerektiðini belirtti.
Almanca bilgisinin iyileþtirilmesi, mesleki yeterliliðin geliþtirilmesi ve yabancý ülkelerden alýnan diplomalarýn tanýnmasý gibi hususlara deðilinilirken, gelecekte göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri vasýf ve
yeteneklerin deðerlendirileceði belirtildi. Çok dillilik,
çok kültürlülük ve yurt dýþýndan getirilen diplomalarýn önemli olduklarý belirtilirken, Böhmer bu anlamda
göçmenlerin þirketler ve
hizmet alanýndaki kurumlarýn kullanabilecekleri büyük
bir potansiyel olduðunu vurguladý.
Diðer yandan Sol Parti
Göçmen Politikalarý Sözcüsü Sevim Daðdelen, kendi
27
kadar siyasî yaklaþýmlarla
da baðlantýlý olduðu bir
gerçek.
Baden
Württemberg
Eyaleti Baþbakaný Günther
Öttinger’in teneffüslerde
bile Almanca konuþulmasý
yönündeki talebi ve Türkçe
ile ilgili aþaðýlayýcý ifadeleri önyargýlý ve ikiyüzlülüðün bir ifadesi olarak karþýmýza çýkýyor.
Kýsaca söylemek gerekirse, bugünün çoðulcu
toplumunda çift dillilik
normal bir durumdur ve
kendi kültürünün bilinçli
bir þekilde algýlanmasý ile
çift dillilik aile içinde de
desteklenmektedir.
Tek
dilli toplumda çift dillilikle
ilgili önyargýlarý artýk geride býrakmalýyýz, zira çift
dillilik kendi baþýna olumsuz bir faktör deðildir. Çift
dilliliðin verimli bir unsur
olarak ortaya çýkamamasý,
aile içinde, içinde yaþadýðýn toplumda, kurumsal anlamda yeterince desteðin
olmamasý gibi hususlarla
ilgilidir. Çift veya çok dilliliðin akýllýca desteklenmesi
halinde bunlarýn verimli olmamasý için hiçbir neden
yoktur.
Kaynaklar:
• Bernd Kielhöfer: Frühkindlicher Bilingualismus, in: Bausch,
Karl-Richard/
Christ,
Herbert/Krumm, Hans-Jürgen (Hrsg.):
Handbuch Fremdsprachenunterricht, Tübingen, 1989.
• Manfred Raupach: Zwei- und
Mehrsprachigkeit, in: Bausch,
Karl-Richard/
Christ,
Herbert/Krumm, Hans-Jürgen (Hrsg.):
Handbuch Fremdsprachenunterricht, Tübingen, 1989.
• Ingrid Gogolin: Erziehungsziel Zweisprachigkeit. Konturen
eines sprachpädagogischen Konzepts für die multikulturelle Schule, Hamburg, 1988.
partilerinin yabancý okullarýn diplomalarýnýn tanýnmasý
yönündeki teklifin koalisyon tarafýndan reddedildiðini hatýrlattý. Þimdi Böhmer’in yarým milyon insanýn sahip olduklarý yabancý
diplomalarýn tanýnmamasý
nedeniyle çok sayýda kaybýn
olmasýnda dem vurmasýnýn,
inandýrýcý olmadýðýný belirten Daðdelen, Federal Hükümeti dýþlama ve ayrýmcýlýðýn olmadýðý bir iþ ve eðitim politikasý için çalýþmaya
çaðýrdý.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
28
I
GMG Kuzey Ruhr Bölgesinden bu yýl ki kurban görevlileri ile yaptýðýmýz reportajda onlar içten
anlattýlar, biz de yazýya
döktük.
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesinden 9 ayrý ülkeye giden görevlilerin anlatýmý ve
görüntülerini aþaðýda sunuyoruz.
Lübnan görevlileri; Yýlmaz Karahan, Ömer Aslan:
“Seyda, Beyrut, Trablus,
Mervahin
Mircelbaritte
kurban kesim ve daðýtým
gerçekleþtirdik. Mültecilerin bulunduðu bölgelerde
kesim ve daðýtým yapýldý.
Çok iyi bir þekilde karþýlandýk. Bizlerin yapacaðý organizeye mükemmel þekilde
destek olundu. Oradaki
mültecilerin durumu içler
acýsýydý. Kurbanlarýn daðýtýmýnda oradaki halk bizlere çok cana yakýn davrandýlar. Herkes kendi hakkýna
razý olduðu için, birbirlerine
karþý çok saygýlý ve samimiydiler. Yokluk onlarýn
birbirlerine olan saygý ve
samimiyetini daha da artýrmýþ, bunu hissettik ve gördük.
Lütfi Akça: “Makedonya görevlisi Osmanlý dedelerinin Balkanlar karayolu
olan Makedonya`da gerçekleþtirdiði kesimden izle-
18:06 Uhr
Seite 28
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
hatýrat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
2008 Kurban Çalýþmalarý
Kuzey Ruhr Gönüllüleri Hatýralarý
nimler. „1991´den beri Avrupalý Müslüman kardeþlerinin göndermiþ olduðu
kurbanlarý ihtiyaç sahiplerine daðýtmak için oradalar.
Teþkilatýn aracýlýðý ile daðýtýldý. Makedonya´ya girdiði
zaman sanki Osmanlý rüzgarlarý seni karþýlýyor gibiydi. Baþkent Üsküp insaný
güler yüzü ile karþýlýyordu.
Üslüp sanki küçük Ýstanbul´du. Kendi hakkýnda bunu söylüyordu. Makedonyalý müslümanlar %80´inin
baðlantýlarýnýn olduðunu
söylüyorlar. Avrupadaki
müslüman kardeþlerimizin
göndermiþ olduklarý kurbanlarý, oradaki ihtiyaç sahiplerine gerektiði þekilde
daðýlýmý yapýlmýþtýr. Orada
kurban alan vatandaþlar
uzun yýllardýr Milli Görüþ´ün kurban etlerini aldýlar selam ve dua gönderdiler. Son olarak da dini konularda daha da güçlenmesini istediler.”
Ýbrahim Savaþer ve Sabri Soyundu; Azerbeycan:
“Ýlk yolculuðumdu. Çok
heyecanlandým. Orada teþkilatlanmýþ organize olun-
muþ bir þekilde karþýlandýk.
Ýlk iki gün kontrol amaçlý
kurban alýmý için dolaþýldý.
Karabaðdan göçenler, Kafkasya´dan gelen Çeçenler
ve yetimhanelerdeki Türk
öðrenciler Bakü´ye 190
km`de olan saatli þehir orada bulunan Gürcistan´dan
gelen Ahýska Türklerine daðýtým yapýldý. Bayram namazýndan sonra görev yerimize gittik. Çok yoðun bir
kalabalýkta kesim yaptýk.
Elhamdülillah çok güzel bir
þekilde 1. günün sonunda
kesimleri bitti. Kurban daðýtýlan kimseler fakirlik statüsünde olan insanlar. Özellikle yetimhanedeki karþýlaþtýðýmýz manzara bizi çok
duygulandýrdý„
Mithat Ulutaþ; Gürcistan. “ilk namazdan sonra
kurban kesimine baþladýk
ve 2. günün yarýsýnda kesim sona erdi. 12 yýldan beri IGMG´nin kurbanlarýnýn
bu bölgede kesimlerinin yapýldýðý ve fakirlere daðýtým
yapýldýðýný oradaki halk
bizlere aktardýlar. Orada
bulunan arkadaþlardan bize
yardým edenler Türkiye´de
okumuþ arkadaþlardý. Türkçe konuþuyorlardý. Batum,
Hulo, Gorjami þehirlerinde
kesim ve daðýtým yapýldý.
IGMG´nin 12 yýldan beri
kurban kestiðini ve daðýttýðýný söyleyen bir vatandaþ,
bize bir büyük baþ hayvan
hediye etti. Bunu diðer kardeþlere daðýtmamýzý istedi„
Kadir Çataklý; Gambia
“Geceleri -3 ve gündüzleri
35° derecedeki bir ülkeye
gitmek. Gambia, sýcak ülkenin sýcak gönüllü insanlarýnýn ülkesi Gambia´dan
selamlar var. Gambia´da
ulaþamadýðýmýz belde ve
þehir hemen hemen kalmadý denebilir. Askerini Türk
askerinin eðittiði Gambia´da Türklere ve Türkiye`ye karþý özel bir sevgi ve
özel bir duygu var. Yanýmýzdaki Gambialý Musa
kardeþimiz 2 yýl 8 ay Ankara`da askerliðini yapmýþ.
Çok güzel Türkçesi ve öðrendiði örf ve adetle çok
güzel bir þekilde temsil etti.
Çok güzel bir kurban organizesi yanýnda bir týr dolusu
pirincin daðýtýlmasý ve bu
daðýtýmlarýn bilhassa köy-
lerde yapýlmasý oradaki insanlarýn bizlere teveccühünü daha da artýrdý. Daðýtýmlarýmýz köyler baþta olmak
üzere medreseler, Kur`an
kurslarý, Ýslami cemiyetler,
yetim yurtlarý hapishaneler
olmak üzere S.O.S. çocuk
kurumunda da kesimlerimiz yapýldý. Oradaki kardeþlerimizin selam ve dualarýný getirdik. Allah kurbanlarýnýzý kabul, yardýmlarýnýzý makbul eylesin”
Mahmut Engel; Türkiye/ Çorum: “Hem sevinç
hem de üzüntü. Ýnsanýn sene de bir defa da olsa böyle
bir organizede bulunmasý
ve kendi elleriyle ihtiyaç
sahiplerine
Avrupadaki
Milli Görüþçülerin kurbanlarýný daðýtmak beni çok
çok sevindirdi. 3400 km
öteden Çorum´da 2. gün saat 3´te bir eve ilk kurban
etini ulaþtýrmakta hem sevindirdi, hem de o boðuk
ses gözyaþlarýna boðuldu.
Allah kurbanlarýnýzý kabul
etsin. Can Türkiye´den selamlar ve dualar getirdim.”
IGMG Kuzey Ruhr´dan
2008 Kurban Görevlileri
böyle anlatýrken gözleri
nemli yürekleri dolu idi.
Bizler de kendilerine görevlerini baþarý ile sona erdiklerinden dolayý teþekkür
ederiz.
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Þubelerinde
Filistine Yardým ve Destek Çalýþmalarý
I
GMG Kuzey Ruhr
Bölgesi Þubelerinden Schortmar Cemiyeti gelirini Filistin´e
ulaþtýrmak amacý yaptýðý kermes büyük ilgi
gördü.
Cemiyet Baþkaný
Sebahattin Çoban: “Þubemize bir çaðrý yaparak bugün gerçekleþtirdiðimiz kermeste her
çeþit satýþ standý kuran
yardýmseverler büyük
bir zevkle satýþ yapýyor-
lar, alýyorlar, yiyiyorlar
ve içiyorlar. Çünkü bugünkü gelirin Filistinli
kardeþlere destek amaçlý düzenlendiðini biliyorlardý.
Ben de bu katýlýmdan dolayý tüm yöneti-
me, üyelerime ve emeði
geçen kardeþlerime Allah razý olsun der, bu
zulmün bir an önce bitmesini Cenab-ý Allah´tan niyaz ediyorum” dedi.
IGMG Kuzey Ruhr
Detmold cemiyeti Din
Görevlisi M. Demir
yaptýðý dualarla programý ayrý bir renk katarak
gönülleri Filistin´e yöneltti.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
özel köþe
Seite 29
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
A
vrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeks’ine göre (Mipex) yabancýlarýn entegrasyonu konusunda yapýlan
karþýlaþtýrmada Almanya
28 ülkenin arasýnda 14’üncü sýrada yer aldý. 4. sýrada
Hollanda, 9. sýrada Ýngiltere, 11. sýrada ise Fransa yer
alýyor
Migration Policy Group
adlý kuruluþ 2004 yýlýndan
beri her iki yýlda bir göç-
Selma ÖZTÜRK
L
isanlara baktýðýmýzda ve lisan tahlilinde
bulunduðumuzda
her lisanýn kendine göre bir
oluþumun ve bir mantýðýn
olduðu farkederiz. Bazý lisanlarda mevcut olan kelime ve kavramlar diðer lisanlarda bulunmamaktatýr.
Bu bilim dallarýnda da böyledir. Mesela týpçýlarýn kendilerine has özel terimleri
vardýr. Hukukçular ve psikologlar da kendi meslek
alanlarýnda özel kavramlar
bilir ve kullanýrlar. Böyle
bir (Almancada Fachsprache dediðimiz) özel “bilim”
dili Ýslam dininde de mevcuttur. Müslümanlarýn da
kendilerine mahsus bir özel
“Ýslam dili” vardýr. Lakin
bu günümüzde bizler tarafýndan pek kullanýlmaz, o
baþka... Burada bu konuyla
ilgili bazý seçkin misaller
verelim, fakat en önemli
olan iki ana kavram üzerinde biraz durup onlarý özellikle tahlil edelim, efendim!
Yaradana karþý olan þükür ve minnet borcumuzu
“Elhamdulillah” kavramýyla dile getiririz. El- Hamd,
yani övmek manalarýna gelen bu kelime, bizleri mütemadiyen (sürekli, aralýksýz)
yaradanýn kim olduðunu ve
yeryüzündeki bütün nimetlerin kimden geldiðini hatýrlatýr.
Bundan ziyade birde
çok önemli ve kullanýlmasý
gereken baþka bir cümle
daha vardýr: “Ceza k’Allahu hayran”. Bir hadise göre
Peygamber Efendimiz bir
insanýn baþkasý tarafýndan
bir iyilik gördüðünde ona
þükranýný ifadelendirmek
için bu cümleyi kullanma-
[email protected]
sýný tavsiye ediyor. “Ceza
k’Allahu hayran”, “Allah
senin karþýlýðýný hayýr ile
versin”. Veya “Allah sana
hayýrla karþýlýk versin.”
Anlamýna gelir. (Buradaki
Arapça olan ceza kelimesi
bizim bugünkü kullandýðýmýz Türkçedeki cezayla
ayný manaya gelmemektedir. Ceza kelimesi Arapçada karþýlýk manasýný taþýr
ve ilave edilen kelimeyle
anlamý tamamlanýr.) Günlük hayatýmýzdaki iliþkilerde bu cümleyi kullanýp tatbik etmeyi tavsiye ederim.
Peygamber sünnetini yerine
getirmiþ oluruz.
Gelelim en önemli iki
cümleye. Bunlar “Maþaallah” ve Ýnþaallah” cümleleridir. Bizler bu iki cümleyi
belki kelime olarak biliriz,
fakat bunlar birer cümledir.
Maþaallah ve Ýnþaallah
cümlelerinin kullanýlmasýnýn önemli ve gerekli olduðunu Kehf Suresinden anlaþýlmaktadýr. Kehf Suresi
malum Kur’an-ý Kerim’in
18. suresidir ve Arapçada
maðara demektir. Bu surede Allah-u Teala üç çeþit
kýssadan (hikayelerden)
bahseder. Bunlarýn ilki Ashab-ý Kehf kýssasýdýr, yani
maðara arkadaþlarý diye
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Maþaallah
ve
Ýnþaallah
demek!
adlandýrýlan gençlerin hikayesidir. Ýkinci hikaye iki
bahçe sahibi olan bir adamýn ve onun arkadaþýndan
bahseder. Üçüncü ve son
hikaye ise Hz. Musa ve Hýzýr Aleyhisselam’ýn hikayesidir. Kehf Suresinin iki
önemli ayeti vardýr ki, bunlar göze çarpmakta ve dikkat çekmektedir. Bu ayetlerin ilkinde Allah þöyle ifade buyurmaktadýr: “Sen bir
iþ yapacaðýn zaman (veya
bir iþ hakkýnda), ‘Ben bunu
yarýn yapacaðým’ deme.
Ancak ‘Ýn yeþa Allah’ demekle yap.” Bu ayetten anlaþýlýyor ki, insanoðlu yaptýðý her iþinde sýnýrlýdýr ve
yaptýðý her iþte O’nun (Allah’ýn) izni olmadan hiç bir
eylemde bulunamaz. Tabii
ki bu yüklü ifadeyi tam
olarak anlamak için onun
(kýrýk) manasýna bakmamýz
gerekir. Ýnþaallah Arapça
bir cümledir ve üç kelimeden oluþur. Bunlar Ýn, Þae
ve Allah kelimeleridir. Ýn,
eðer manasýna gelir. Þae ise
bir fiildir ve dilerse anlamýna gelir. (Aslýnda mazi yani geçmiþ zamanda kullalýlan bir siygadýr). Cümlenin
sonunda da Allah kelimesi
yer almaktadýr. Bu kelimenin ne anlama geldiðinin
izahatýna da sanýrým gerek
yoktur... Burada Allah-u
Teala’nýn bizlere bildirmek
istediði önemli husus þudur: Yaptýðýnýz ve giriþtiðiniz iþlerde, o iþlere baþlamadan önce daima “Ýnþaallah” diyerek baþlayýn. “Bu
iþi yapacaðým” demeyin.
“Allah dilerse” ilavesiyle
yapacaðým diyerek cümlenizi tamamlayýn. Aynýsý yine Maþaallah cümlesi için
de geçerlidir. Maþaallah
demek ise, Allah’ýn istediði/ arzuladýðý þey/iþ anlamýna gelir.
Bahçe sahibi adamýn hikayesi ise kýsaca þöyledir:
Zamanýnda iki tane adam
varmýþ. Bu adamlarýn birisinin iki tane bahçesi varmýþ. (Allah, BÝZ ona iki tane bahçe verdik diyor).
Adam bir nehirin de aktýðý
üzüm ve hurma bahçelerinin semerelerini görünce,
böbürlenmiþ ve yaradaný
unutmaya baþlamýþ, O’nu
inkar etmiþ. Bu sefer diðer
adama karþý bir konuþma
esnasýnda malýnýn çokluðuyla övünmüþ. Bahçesine
girdiðinde kendi kendine
“Bu bahçem ebedi ve kalýcýdýr, onun yok olacaðýný
hiç zannetmiyorum.” demiþ. Bu kibirlenmesinden
Avrupa’da Entegrasyon ve Göç
Endeksi: Almanya orta seviyede
menlerin entegrasyon için
“Avrupa’da Entegrasyon ve
Göç Endeksi” adýyla çerçeve þartlarý ortaya koyduðu
belirtildi.
Endekse göre Almanya’nýn özellikle vatandaþlýða geçiþleri zorlaþtýrmasýndan dolayý eksi puan aldýðý,
birçok eyalette yürürlükte
olan vatandaþlýða geçiþ testleri nedeniyle de Almanya
puan kaybetmiþ durumda.
Bu arada her ne kadar
yabancýlarýn seçme hakký
olmasa da yabancýlarýn siyasi katýlýmlarý noktasýndaki deðerler sevindirici. Ya-
bancýlarýn dernekler kurmalarý, partilerde yer almalarý,
yabancý kurullarýna temsilcilerini gönderebilmeleri
Almanya’ya artý puan kazandýrýyor.
Endekste ülkeler arasýnda karþýlaþtýrmalar yapýlmasý baz þeyleri ortaya koyu-
29
ve Allah’ý unutmasýndan
dolayý bahçe sahibi adam
Allah tarafýndan cezalandýrýlmýþ ve Allah ona daha
önce vermiþ olduðu o bahçe nimetini harap etmiþ.
Diðer adam ise ona karþý
tatlý bir ikazda bulunumuþ
ve keþke bahçene girdiðinde “Maþaallah” deseydin
demiþ. Adamýn buradaki
uyarýcý ifadesi çok önemlidir: Keþke bahçene girdiðinde “Maþaallah” deseydin diyor. Derin tefsire girmek istemiyorum. Bu kýssa
her tefsir kitabýnda bulunup, okunabilir.
Fakat tekrar yazýmýzýn
ana konusunu hatýrlýyacak
olursak, “Ýslam dilinden”
bahsetmiþtik. Yani bir müslümanýn sürekli kullanmasý
gereken kelime ve cümlelerden birisi de hiç kuþkusuz “Maþaallah”dýr. Gördüðümüz her þeylerde, ve
bilhassa güzel þeylerde
derhal “Maþaallah” diyelim ve o þeyin kimin tarafýndan meydana geldiðini
hatýrlýyalým.
Lisan tatbik ister efendim. Bir lisaný ne kadar da
öðrenip gramerini bilseniz
de, o lisaný konuþup, telaffuz edip, dilinizi alýþtýrmadýðýnýz müddetçe, o lisaný
öðrenmekte zorluk çekersiniz. Bu uygulama demin
bahsettiðimiz “Ýslam dili”
için de geçerlidir. Dilimizi
bu tür kelime ve kavramlara alýþtýralým. Günlük hayatýmýzý bu tür ifadelerle zenginleþtirmeye ve bereketlendirmeye bakalým. Eminim bereketi hayatýmýza
yansýyacaktýr. Ceza kum
(sizden)ul’Allahu hayran,
efendim!
yor. Örneðin çoðulcu toplum Almanya’da yabancýlarýn konumalarýnýn daha iyi
olduðu yönündeki yaygýn
kanaatýn pekte doðru olmadýðý görülüyor.
Bu arada endekse eðitimle ilgili konularýn girmediði eþit eðitim konusunda
2010 yýlýnda gireceði belirtildi. Almanya’nýn daha
fazla eksi puan kazanmamasýný ümit ediliyor.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
30
A
lmanya’nýn Bavyera Eyaleti ile Türkiye arasýndaki eðitim anlaþmasý bu yýl sona
eriyor. Bavyera tasarruf nedeniyle Türkçe öðretmenlerinin maaþýný ödemeyecek.
Türkçe ve Türk Kültürü
dersi talepleri tamamen
Münih ve Nürnberg Baþkonsolosluklarý tarafýndan
karþýlanacak. Bavyera Eyaleti 2009/2010 ögretim yýlýndan itibaren Türkçe din
derslerini de kaldýracak.
Yaklaþýk 260 bin Türk
ve Türk kökenlinin yaþadýðý Bavyera Eyaleti ile Türkiye Milli Eðitim Bakanlýðý
arasýnda 1986’da imzalanan ve eyaletteki Türkçe
derslerini düzenleyen sözleþmenin bu yýl sona ermesiyle artýk Bavyera Eyaleti
Türkiye’den gelen öðretmenlere maaþ ödemeyecek.
Tasarruf gerekçesiyle,
kademeli olarak Türkçe
iþinden çekileceðini açýklayan Bavyera hükümetinin
beþ yýl önce aldýðý kararýn
bu sene yürürlüðe girmesi
ile, Türkçe anadil dersleri
artýk tamamen Münih ve
Nürnberg Baþkonsoloslukloru tarafýndan karþýlanacak.
Çocuklarýnýn Türkçe ve
Türk Kültürü dersi almasýný
isteyen veliler her yýl nisan
ayýnda okul kayýtlarý yapý-
I
GMG Kuzey Bavyera
Gençlik Bölge Orta
Öðretim Baþkaný Fatih
Doðan öncülüðünde, güzel
bir Jugendherberge``de üç
günlük yatýlý eðitim kampýna hem katýlým yoðundu,
hem de seviyeli ve kaliteli
bir proðram yapýldý.
Proðram, Bölge Kur’an
Okuma Birincisi Fatih Maraþlýoðlu`nun
açýlýþ
Kur’an-ý okumasýyla baþladý.
Orta Öðretim Baþkaný
Fatih Doðan’ýn proðramýn
yapýlýþ amacýný belirten
18:06 Uhr
Seite 30
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Bavyera Eyaleti
Türklere yönelik eðitimde
deðiþikliklere gidiyor
lýrken, ayrýca bir dilekçe
verecek, okullar bu dilekçeleri eðitim müdürlüðü aracýlýðýyla baþkonsolosluklara gönderecek. Bir okulda
anadil dersi için bir sýnýf
açýlmasý için en az 12 velinin dilekçe vermesi gerekiyor.
Bavyera Hükümeti’nin
aldýðý bu karar bir çok sorunu da beraberinde getiriyor.
Buna göre Türkçe dersinde
kullanýlan sýnýf için kira
ödenmesi gerekecek. Örneðin Münih Belediyesi ders
sýrasýnda kalörifer, elektrik,
temizlik vs gideri için ders
baþýna 2 Euro istiyor. Al-
manya’da öðrenciler okulda her türlü kazaya karþý
otomatik sigortalý olmasýna
karþýlýk, Türkçe dersi sýrasýnda bu sigorta geçerli deðil. Türkçe dersinin ders
programýna konulmasý sorun oluyor. Bu planý önceden okul yaparken þimdi
ataþeliðe býrakýlýyor. Bazý
okullarýn yönetimleri sýnýf
ayarlama, ders planý gibi
sorunla uðraþmamak için
isteksiz davranabiliyor
Bavyera’da Türkçe ve
Türk Kültürü dersi veren 65
öðretmen bulunuyor. 25 öðretmenin maaþýný Türkiye,
geri kalan 40 öðretmenin
maaþýný ise ikili sözleþme
çerçevesinde Bavyera Eyalet Hükümeti ödüyor. 20062007 eðitim yýlýnda 9 bin
255 Türk öðrenci Türkçe
dersine giderken, 20072008 eðitim döneminde bu
sayý 6 bin 17’ye düþtü.
Türkçe din dersi de
kaldýrýlýyor
swr.de kaynaklý habere
göre, Bavyera Eyaleti
2009/2010 ögretim yýlýndan
itibaren Türkçe din derslerini de kaldýracak. Hükümetin yaptýðý açýklamaya
göre dersler artýk Türkiye’den gelen ögretmenler
tarafýndan verilmeyecek.
IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi Gençlik
Teþkilatý Orta Öðretim ve Üniversiteli
Gençler Yatýlý Eðitim Kampýnda Buluþtular
açýklamasýndan
sonra,
Bölge Gençlik Teþkilatý
Baþkaný Zekeriyya Kolu’nun açýlýþ konuþmasýyla
devam etti.
Geleceðimiz açýsýndan
ümit vaad eden seviyeli ve
duyarlý gennçlerin coþkulu
katýldýðý
proðramda,
IGMG Kuzey Bavyera
Bölge Baþkaný Bilal Demi-
roðlu, Gençlik Teþkilatý
Genel Baþkaný Mesut Gülbahar, Gençlik Teþkilatý
MYK üyesi Ýsmail Karadöl birer ders verdiler.
Proðram, ‘Gece yürüyüþü, yüzme, þaka ve sportif faaliyetlerle’ destekli,
coþkulu ve samimi bir havada geçti.
Hatýra fotoðraflarýyla
kalýcý hale getirilen proðramdan gençler çok memnun ayrýldýlar.
Ayný mekanda üniversite okuyan genç kardeþlerimiz de bir araya gelerek tanýþma ve kaynaþma içerikli bir proðram gerçekleþtirdiler.
Ünüversitelilere bir konuþma yapan IGMG Ku-
haber
Bunun yerine Bavyera Ýslam din dersi için öðretmenleri kendisi atayacak.
Gelecek ögretim yýlýndan itibaren Bavyera Eyaleti Ýslam din derslerini düzenli olarak müfredata alacak. Eyalet 1986 yýlýnda
Türkiye ile yaptýðý bu alandaki anlaþmalarý uzatmayacaðýný acýkladý. Böylelikle
din dersi öðretmenleri artýk
Türkiye’den gelemeyecek.
Bunun yerine Bavyera din
dersi verebilecek ögretmenler yetiþtirecek ve atayacak.
CSU ve FDPden olusan
yeni Bavyera hükümeti
göçmen öðrencilerin dini
kimliklerinin güçlendirilmesini de istiyor. Verilen
din derslerinin çoðuna Türkiye’den göç etmiþ olan ailelerin cocuklarý katýlýyor.
Bavyera Hükümeti yeni öðretim yýlýnda “Erlangen
Modeli”ni örnek almak istiyor. 2003 yýlýndan bu yana
Erlangen’de bir ilkokulda
Ýslam din dersi veriliyor.
Öðretmen ve konular çeþitli çok kültürlü bir veliler
heyeti tarafindan yapýlýyor.
Yapýlan açýklamalara
göre Bavyera’da, Türkiye’den gelen 25 din dersi
öðretmeni çalýþýyor. Ayrýca
eyalet tarafýndan atanan 15
Müslüman kökenli öðretmen de çocuklara din dersi
veriyor.
zey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu; ‘Ýlkokula bile gitmeyen 1.kuþak, bütün sýkýntýlarýna
raðmen çok güzel camiiler,
teþkilatlar ve nesillerimizi
geleceðe taþýyacak kurumlar oluþturdular. Onlarýn bu
samimi gayretleriyle attýklarý her adým bize ciddi sorumluluklar yüklüyor. Bu
manada siz genç kardeþlerim, bu içinde bulunduðumuz toplum için bir nimetsiniz. Sizi tebrik ediyorum’ dedi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Osman ASLANTÜRK
I
slam`da Evlilik kurumunun daha iyi anlaþýlabilmesi için Ýslam öncesi dönemlere kýsa bir göz atmak
gerekir. Tarihi karýþtýrýp Ýslam
öncesine baktýðýmýzda yaygýn
olan kanaate göre medeniyet
hususunda en ileri milletin
Yunanlýlar olduðu kabul edilmektedir. Buna raðmen ailenin büyük direði kadýn; medeni hukuk ve haklar bakýmýndan çok zelil, aþaðýlýk konumda idi. Medeniyet ve toplum tarafýndan pis bir mahluk
olarak kabul ediliyordu. Bu
yetmezmiþ gibi insan dýþý tutuluyor þeytani varlýklardan
kabul ediliyordu.
Özetle aile içerisinde toplumlarý meydana getiren kadýn aþaðýlýk bir mahluk olarak
kabul edilmiþ, adi bir eþyadan
daha önemsiz sayýlarak çarþý
ve pazarlarda alýnýp satýlmýþ,
her türlü hak ve hukuktan
mahrum býrakýlmýþtý. Burada
þunu da belirtmek gerekir ki,
medeniyetin ilk devrelerinde
din etkisinin hakim olduðu
zamanlarda Yunan aileleri de
namuslu ve iffetliydi. Medeniyet ne zaman din ekseninden çýktý, deðerler bozuldu,
çözülmeler baþladý, aileler
deðiþti, kadýn erkek mahremiyeti kalktý. Buna baðlý olarak fuhuþ arttý. Yazmaktan bile haya ettiðimiz bütün terbiyesizlikler medeniyet insanlarý tarafýndan normal kabul
edilmeye baþlandý. Yine tarihte ismini sýkça duyduðumuz
Roma medeniyetine baktýðýmýzda, sosyal hayata hakim
olan ölçüye göre; ailenin reisi
durmunda olan erkek, karýsý
ve çocuklarý üzerinde mutlak
bir yetkiye ve otoriteye sahipti. Ailenin ikinci büyük bireyi
kadýn hiçbir þekilde söz hakkýna sahip deðildi. Hatta erkek isterse, kadýn ve çocuklarýný satma, öldürme hakkýna
bile sahipti. Kýz çocuðu doðuran kadýn, çocuðuyla birlikte terk edilir, kimse hesabýný soramazdý. Bu þekilde olan
kýz çocuklarý umumi yerlere
ya da putlara terkedilir; açlýk
ve susuzluktan, sýcak veya
soðuktan ölürdü. Hal böyle
iken erkek, dilediði baþka kadýný eþ yapabilirdi. Bütün
bunlarýn bu þekilde oluþ nedeni Roma kanunlarýnýn kadýný yaþlý (hangi yaþta olursa
olsun tecrübesiz ve akýlsýz)
mutlak bir erkeðin vasiyeti ve
himayesi altýnda yaþama
mecburiyetinde olduðunu kabul etmesinden kaynaklanmaktadýr. Bütün bu ahlaksýz-
Seite 31
hayat
[email protected]
lýklar Roma medeniyetinin,
zirvede olduðu bir dönemde
yýkýlýþýna neden oldu.
Yahudiler; kadýna büyük
bir buhtan takarak onun þeytan yerine koyuyorlardý. Ýnanýþlarýna göre Hz. Ademi
kandýrýp yasak meyveden yedirip cennetten kovulmasýna
sebep olan kadýndýr. Bu yüzden kadýn lanetlik bir mahluktur; Allah’ýn huzurunda kurtuluþa erecek tek bir kadýn bile olmayacaktýr. Eski Babil’de kadýn evcil hayvan mesabesinde kabul edilen, alýnýp
satýlan bir eþyadýr.
Hint toplumlarýna baktýðýmýzda kadýn, murdar temayüllere, zayýf karaktere ve kötü bir ahlaka sahiptir. Bu sebeple kadýn kasýrgadan,
ölümden, zehirden ve yýlandan daha kötü ve tehlikelidir.
Hatta o kadar ileri gidilmiþtir
ki kadýnlar Budizm dinine bile kabul edilmiyorlardý.
Daha sonra Budizmin kan
kaybetmesinden dolayý ricalar ve minnetler neticesinde
buna müsade edilmiþtir. Ýslamiyetten önce kadýnlar o kadar kötü ithamlarla karþý karþýya kalýyorlardý ki bunlarý
aklýn ve vicdanýn kabul etmesi mümkün deðildir. Eski
Çinliler kadýný insan saymýyor hatta onlara isim ile koymazlardý. Erkek çocuðu olanlar takdir edilirken kýz çocuklarý domuz diye anýlýrdý.
Hristiyan Avrupa’da kadýnýn ve ailenin eski durumuna
baktýðýmýzda diðerlerinden
farksýzdýr. Kadýnlarýn her türlü eðlence içinde oluþlarý, istedikleri erkekle istedikleri
yerde ve zamanda beraber olmalarý nedeniyle toplumda
her türlü ahlaksýzlýðýn, rezaletin, iðrençliðin, hayasýzlýðýn
sebebini yetkililer kadýnlarda
bulmakta idi. Böylece eski
Hristiyan Avrupa’da kadýn,
ahlaki çöküntünün, toplumsal
bozukluklarýn, fesat ve fitnenin hatta dünyadaki tüm mu-
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Ýslam`da
Evlilik
Kurumu
sibet ve belalarýn kaynaðý
olarak kabul edilirdi. Ailenin
ikinci ortaðý kadýn Hristiyan
din adamlarýnca þeytanýn en
kuvvetli silahý, cehennemin
kapýsý, erkeði günaha sürükleyen lanetli bir mahluk olarak tanýmlanýyordu. Onlara
göre kadýn, bizzat var oluþuyla utanýlacak bir yaratýktý. Bu
nedenle vahþi bir þekilde cezalandýrýlmasý gerekiyordu.
Hristiyan dünyasýnýn meþhur
þahsiyetleri kadýnýn kaçýnýlmasý imkansýz bir kötülük
kaynaðý, vesvese yataðý hoþa
giden bir bela, bir iç tehlike
gönülleri acýya boðan güzel
eþkiya süslü püslü bir musibet olarak güzel görülmektedir. Onunla cinsel iliþki pislik
ve murdarlýktýr. Bütün bunlardan kurtulmanýn yolunu;
kadýndan uzak durup onlarla
evlenmemekte bulmuþ yanlýþ
anlayýþ bazý din adamlarýnda
hala devam etmektedir. Fransa’da M. 586 yýlýnda kadýnýn
insan olup olmadýðý tartýþýlýyordu. Hristiyan Avrupa’nýn,
Ýslam’ýn kutsal saydýðý ve büyük toplumlarý meydana getiren aileye bu þekilde bakmasý
ailevi baðlarý kopardý, karýkoca iliþkilerini kesti, çoluk
çocuðu darmadaðýn etti. Kadýn bu gözle bakýldýðý için aile durumu ortadan kalktý. Buhal tüm Ortaçað boyunca hatta Ýslamiyet gelinceye kadar
böyle devam etti. Ýþte günümüz Avrupasý’nýn medeni kanunlarýnda görülen ve akla
sýðmayan garabetler, yanlýþlýklar, fýtrata, akla mantýða
uygun olmayan sözüm ona
hoþgörüler hep Ortaçað Hristiyanlýðýnýn ve ateizminin tesirinden kaynaklanmaktadýr.
Ýslam’da kadýn, evlilik ve
aileye bakýldýðýnda, Ýslamiyet
eski çaðlarýn yanlýþ inanç ve
tutumlarýný, cahiliye döneminin bütün yanlýþ örf ve adetlerini ortadan kaldýrmýþ onun
yerine herkese insan olarak
eþit deðerler vermiþ, böyle-
likle büyük ve mutlu toplumlarý meydana getiren ailede
huzur saðlanmýþtýr. Hatta Ýslamiyetten önce kadýnýn uðradýðý haksýzlýklar ve yanlýþ
muamele görüþü tam olarak
giderilsin diye Kur`an-ý Kerim`de özel olarak Nisa suresi vahyedilmiþtir. Bu konuda
en ufak þüphesi olanlar defalarca bu sureyi okusunlar ve
Ýslam`ýn kadýna ne kadar geniþ özgürlükler, haklar verdiðini göreceklerdir. Ýslam büyük toplumlarý meydana getiren küçük ailelere büyük
önem verir. O büyük toplumlarýn mutlu ve huzurlu oluþlarý mukaddes olan ailelerin çocuklarýný eðitmelerinden geçmektedir. Bunun için Ýslam
anne baba ve çocuklardan
meydana gelen aileye çok
önem verir. Aileyi toplumun
en mukaddes kurumu olarak
kabul eder. Ýnsanlýk ve Allah`a kulluk bakýmýndan kadýn ve erkeðin konumlarýný
birbirinden farksýz kýlmýþtýr.
Her ikisi de Ýslam`ýn insana
verdiði deðerden eþit oranda
pay almýþlar ve her ikisi de
Allah`a kulluk etmek için yaratýlmýþlardýr. Ýslam anlayýþýna göre insanlýk ve kulluk bakýmýndan biri diðerinden üstün deðildir. Ancak fonksiyonlar açýsýndan ikisinin yaratýlýþtan gelen farklarý vardýr.
Bu farklar kadýn ile erkeði tamamlar, bir yedün oluþturur,
yaratýlýþýmýzýn gayesi olan
Allah`a kulluðu kolaylaþtýrýr.
Evliliðe teþvik eder, karý ve
kocayý hayat müþterekliði
münasebetiyle birbirine sorumlu kýlar, taraflardan görevini yerine getirmelerini ister;
getirmeyenleri Cennet nimetlerinden mahrum kýlar.
Ýslam kadýn-erkek-aile hukukunu tamamýyla halletmiþtir. Ýslam kendisinden önceki
ve günümüz modern Avrupa`sýnýn mukaddesattan uzak,
þehevi duygularýn giderilmesinin esas alýndýðý aile anlayý-
31
þý yerine, Allah`ýn emri, Peygamberin kavli ve ibadet aþký
niyetiyle kurulan aileleri tasvip eder. Tarihi araþtýrýp baktýðýmýzda oluþmuþ olan güçlü
ve huzurlu toplumlarýn altýnda yatan gerçek, Ýslami kýstaslara sahip olan güçlü ailelerdir. Ahirette de üstün olacaklar; Allah`ýn emirlerini
her þeyin üstünde tutan, ailece Ýslamý yaþayýp Ýslami eðitimden geçen, Ýslam hizmetkarlýðýný kendine birinci derecede þiar edinen aileler olacaktýr. Bunun için Ýslam aile
kurumunu över ve zedelenmemesine ve ayný ruhun nesilden nesile aktarýlmasýna
özen gösterir. Çünkü Ýslami
anlayýþa göre, aile birbine
eðilimli, muhtaç ve arzulu bir
yaradýlýþta kaynaþma þuuru
ile donanmýþ olarak yaratýlan
erkek ve kadýný asli duygu ve
heyecanla birleþtiren, bedeni
ve ruhi tatmine erdiren biricik
kuruluþtur.
Aile eðitimin ilk ve önemli adýmlarýnýn atýldýðý, fertleri
cemiyetlere hazýrlayan, sevgi,
saygý, þefkat ve fedakarlýklarýn öðretildiði birlik ocaðýdýr.
Aile mutluluk ve ýzdýraplarýn,
hayati tecrübelerin ilk etapta
müstereken yaþandýðý ve buna raðmen sürekliliði esas
alan mukaddes bir müessesedir. Bütün bu özellikler ve
hikmeti ilahilerden dolayý
Kur`an-ý Kerim ve Hadisi Þerifler evliliði aþikar bir þekilde teþvik edip emreder.
“Ýçinizden bekarlarý, köle
ve cariyelerinizden iyileri evlendiriniz. Eðer yoksul iseler
Allah, lütfuyla onlarý zengin
eder. Allah`ýn mülkü geniþtir. O her þeyi bilendir.”
(Nur: 32)
Kur`an-ý Kerimin bu ayetine baktýðýmýzda ayet insanlýðýn evrensel olgularýndan
biri olan evlilik konusuna ýþýk
tutmaktadýr. Evlilik ilk insandan günümüze kadar devam
eden ve kýyamete kadar da
devam edecek olan fitri bir
kanunun, ihtiyacýn yerine getirilmesidir.
Toplumlarýn kültürü ve
inancý ne olursa olsun, evlilik
müessesesi insanlýða mal olmuþ ve insanýn tabiatý gereði
yerine getirilmesi zorunlu bir
ihtiyaçtýr. Ancak din toplum
ve kültürler arasýnda merasimler ve iþleyiþler açýsýndan
farklýlýklar vardýr.
Gelecek sayýda Kur`an da
Evlilik konusuyla buluþmak
üzere Allah`a emanet olunuz.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
32
S
ivil Ýnsiyatiflerden
bir güzel örnek örnek
de Nürnberg`de bulunan bir kaç Sivil Toplum
Örgütü, IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi öncülügünde
bir araya gelerek, önce
5000`den fazla insanýn katýldýðý bir mitging, sonar da
2000`den fazla insanýn katýldýðý bir Salon proðramýyla saðýr kulaklara, kör gözlere taþ kesilmiþ kalplere
seslendiler ve insanlýk deðerlerinin soykýrýmýna karþi insanlýk deðerlerinin yanýndayýz dediler.
Proðrama IGMG Kuzey
Bavyera Bölgesinde faaliyet gösteren ‘Nürnberg
Merkez Camiinin öncülügünde, Schweinfurt Fatih,
Hof Ayasofya, Würzburg
Mevlana Camii, Schwabach, Treuchtlingen Medine Camii, Weissenburg,
Fürth Fatih Camii, Forchheim Fatih Camii, Hers-
I
GMG Kuzey Ruhr
Bölgesi dört ayrý sehirde Filistin için yürüyüþ
düzenledi. Özellikle DÝTÝB ve Arap kuruluþlarýn
da iþtirak ettiði yürüyüþte;
Gazze´deki zulme dur demenin zamanýn gelip geçtiðini küçük, büyük, genç,
ihtiyar demeden 7´den
70´e meydanlarda, cadde-
18:06 Uhr
Seite 32
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
IGMG Kuzey Bavyera Bölgesi
Nürnberg Merkez Camiinin Öncülüðünde
Filistine Destek Günü Düzenledi
bruck, Heilsbronn ve Ansbach Cami ve Nürnber Fatih Camiilerinin yanýnda
ayrýca kýsa adý SÝ olan Solaridät-Ýnternatiional,
Marksist-Leninist
Parti
Nürnberg,
SPD Nürnberg`den katýlýmcýlar da
vardý.
Proðram;
Avrupa
Kur’an Okuma birincisi
Bülend Faruk Muhammed’in okuduðu Kur’an-ý
Kerim ile baþladý. Ev Sahi-
bi Nürnberg Merkez Camiinden Baþkan Yardýmcýsý
Yusuf Güler’in açýlýþ konuþmasýndan sonra, organize komisyonu adýna Vehbi
Þaþtým, proðramýn içeriðiyle ilgili bilgi verdi.
Proðramda bir konuþma
yapan IGMG Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal
Demiroðlu; ‘Bizim inancýný yaþayan hiç bir din mensubuna sözümüz yok, olamaz da. Ancak, siyonist or-
dunun hiç bir suçu olmayan
ve silahsýz Sivil Filistin
halkýna uyguladýðý kadýn,
çocuk, yaþlý ayýrmadan kullanýlmasý savaþ suçu sayýlan fosfor bombalarýný kullanarak yaptýðý Soykýrýmý
lanetle kýnýyoruz dedi.’
Ayrýca evinizde parasýný
ödeyerek aldýðýnýz eþyalarýnýzdan yaptýðýnýz yiyeceklerinizi burada Filistinli
kardeþlerinizin yararýna pazara sürdünüz ve tekrar pa-
Kuzey Ruhr`da kalpler
Filistin için beraber attý
lerde haykýrdýlar.
Annelerin
“YETER
ARTIK ÇOCUKLARIMIZ ÖLMESÝN, BU SAVAÞA BÝR DUR DÝYECEK YOK MU” feryatlarý
yürekleri sýzlattý ve gözyaþlarýna boðdu.
Miting esnasýnda konuþma yapan Detmold DÝTÝB Gençliði ve IGMG
Lage Gençliði medya ara-
cýlýðý ile dünya müslümanlarýna þöyle seslendiler:
“Ey müslüman ülkelerimiz, din kardeþlerimiz 2
haftadýr Gazze yanýyor, çocuklar ve kadýnlar acýma-
haber
rasýný ödeyerek aldýnýz. Bu
güzellik Ýslamdan baþka
hiç bir din ve inançta yoktur. Bu güzel anlayýþýnýzdan dolayý sizleri candan
tebrik ediyorum dedi.
Gazzede yardým çalýþmalarýný yürüten Milli Görüþ ve IHH Avrupa yetkilileriyle canlý telefon baðlantýsý, katýlýmcýlarýn göz yaþlarýna sebep oldu.
Proðramda Misafir Hatip olarak konuþan Viyana
Ýslam Federasyonu Baþkaný
Muhammet Turhan, Önce
Arapça sonra da Türkçe
yaptýðý konuþmada ‘Soykýrým uygulayan Ýsrailin zulmüne sessiz kalan duyarsýz
dünya yetkililerinin duyarsýzlýðýný lanetle kýnadý.
Katýlýmcýlarý duygulandýrýp aðlatan bir de Rýdvan
duasý yaptý. Program bu
dua ile sona erdi.
sýzca öldürülüyor, siz nasýl
görmezden gelirsiniz” dediler.
IGMG Detmold Din
Görevlisi yapmýþ olduðu
Arapça ve Türkçe dualar
için eller semaya açýldý,
kalbler Filistin için attý.
Ardýndan yürüyüþ yapan
müslümanlar sessizce evlerine daðýldýlar.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
açýklama
18:06 Uhr
Seite 33
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
IGMG Genel Sekreteri
Oðuz Üçüncü:
“Leipzig’te verilen
baþörtüsü kararý
þaþýrtýcý deðil
Baden Württemberg
Eyaleti artýk kendini
Almanya’da ideolojik bir
sekülerizm yolunun
açýcýsý olarak görebilir”
L
eipzig Federal Yüksek Ýdare Mahkemesi, Baden-Württemberg Yüksek Ýdare
Mahkemesi’nin Mart 2008’de verdiði
tartýþmalý mahkeme kararýný onaylayarak, baþörtülü Müslüman öðretmenin temyiz yolunun
kapatýlmasýna olan itirazýný reddetmiþ oldu.
Mahkeme kararýn gerekçesinde davanýn temel
bir anlamý olmadýðýný savundu. Ýslam Toplumu
Millî Görüþ Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, karar vesilesiyle Baden Württemberg Eyaleti’ndeki siyasî sorumlularý þu sözlerle eleþtirdi:
“Baden Württemberg Eyalet Hükümeti Almanya’da hukuk devletinin sekülerliðine büyük
bir darbe vurdu. Eyalet Hükümeti böylece, Almanya’nýn tarafsýzlýða dayanan modeline aykýrý olan dünya görüþü ve ideoloji merkezli sekülerizmin, yani laiksizmin yolunu açmýþ oldu.
Görünen o ki, bunlar yapýlýrken ortaya çýkmasý
muhtemel sonuçlar da ciddiye alýnmadý. Kiliseler de sadece Müslümanlarý maðdur edeceðini
umarak bu gidiþatý kýsmen ses çýkarmayarak
desteklediler.”
Üçüncü, IGMG olarak Baden Württemberg
Eyaleti’nde öðretmenlerin baþörtüsüne yasak
getiren kanun öncesi yaptýklarý uyarýlarý hatýrlatarak þunlarý söyledi: “Baden Württemberg
Eyalet Hükümeti kendisini böylece, dinî kamusal hayatýn dýþýna itmek isteyenlerin maþasý
haline getirmiþ oldu. Daha da trajik olaný bu geliþmelerin isminde ‘Hristiyan’ kavramýný taþýyan bir parti tarafýndan yapýlmýþ olmasýdýr. Bu
açýdan baktýðýnýzda Leipzig’te verilen baþörtüsü kararý þaþýrtýcý deðil - Baden Württemberg
Eyaleti artýk kendini Almanya’da ideolojik bir
sekülerizm yolunun açýcýsý olarak görebilir”.
IGMG Genel Sekreteri baþörtüsünü yasaklayan kanunlarýn çýkarýlmamasý talebini yineledi
ve þunlarý söyledi: “Yasak getiren kanunlar
Müslüman bayanlarýn iþ hayatýna entegrasyon
çabalarýna vurulmuþ büyük bir darbedir. Bu tür
kanunlar bir yandan eyaletlerin çoðunda Müslüman bayanlarýn öðretmenlik mesleðine girmelerini engellerken, diðer yandan yasaklamanýn verdiði mesaj özel sektörde dahi bu bayanlarýn iþ bulmasýna engel olmaktadýr. Bu anlamda biz eyaletlerdeki kanun koyuculara yönelik,
devlet eliyle ayrýmcýlýða son vermeleri ve Müslümanlarýn dinî uygulamalarýný bir tehdit olarak deðil, bir zenginlik olarak kabul etmeleri
çaðrýmýzý býkmadan yineleyeceðiz”.
hayat
33
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
IGMG’den son yapýlan entegrasyon
araþtýrmasýnýn yansýtýlma biçimine eleþtiri:
“Entegrasyon yetersizliði etnik veya
kültürel arka planla ilgili deðil”
“Zorluklar güç birliði
ile aþýlmalý”
GMG Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü, Berlin Toplum
ve Geliþme Enstitüsü
tarafýndan “Kullanýlmayan Potansiyel –
Almanya’da Entegrasyonun Durumuna
Dair” adýyla yayýnlanan araþtýrma ile ilgili yaptýðý ilk açýklamasýnda, “Enstitü sorumlularý araþtýrma
sonuçlarý ile ilgili
açýklamalarýnýn ýrk
veya dinle ilgili genellemeler içermemesine dikkat etmeliler”
dedi.
Üçüncü, özellikle
araþtýrmanýn sonuçlarýnýn yansýtýlma þeklini eleþtirerek, konuyu
dindarlýk ve entegrasyonda yetersizlik ile
iliþkilendiren beyanlarýn bilimsel olarak
ispat edilmediðini örnek gösterdi ve bu nedenle de araþtýrmanýn
ciddiye alýnamayacaðýný kaydetti.
Eðitim konusunda
Türk kökenli göçmenlerde sorunlarýn
varlýðýnýn bilindiðini,
ancak bunun kesinlikle onlarýn kökenleriyle ilgili bir sorun
olmadýðýný vurgulayan Üçüncü, “Araþtýrma sonuçlarýnýn
yansýtýlýþ þekli, belli
toplumsal
gruplar
sanki sýrf etnik kimlikleri veya dinleri nedeniyle baþarýsýzmýþ
izlenimi veriyor. Aslýnda bugünkü durumun nedeni daha çok,
özellikle sorumlularýn yýllardýr sosyal ve
eðitim politikalarýnda
gösterdikleri acziyetin getirdiði yanlýþ
geliþmelerdir. Bunlar
I
birçok bilimsel araþtýrmanýn konusu olmuþ ve ispatlanmýþtýr” þeklinde konuþtu.
Söz konusu araþtýrmada yer alan eyaletler arasýnda farklarýn da bunu doðruladýðýný
kaydeden
Üçüncü, örneðin Berlin’de yaþayan Türklerin eðitim seviyesinin Saarland’a göre
yüksek olmasýnýn veya Berlin’in hem diplomasýz Türklerin en
yoðun olduðu bölge
hem de Türk akademisyenlerin en fazla
olduðu yer olmasýnýn
konunun karmaþýklýðýný gösterdiðini belirtti. Üçüncü ayrýca,
bu açýdan bakýldýðýnda Saarland’daki sonuçlarýn bizleri þaþýrtmasý gerektiðini, zira
bölgede etnik unsurlarýn fazla olmamasý
ve dini derneklerin
sayýsýnýn az olmasýna
raðmen entegrasyonun düþük seviyede
seyretmesinin, söz
konusu seviyenin dini
veya etnik aidiyetle
ilgili olmadýðýný gösterdiðini vurguladý.
Bunun yaný sýra
araþtýrmanýn farklý
göçmen gruplar arasýnda hiç karþýlaþtýrmaya konu olamayacak unsurlar içerdiðini belirten Üçüncü,
þunlarý söyledi: “Bu
araþtýrma çok sayýda
yanýltýcý
unsurlar
içermekte ve böylece
yanlýþ analizlere yol
açmaktadýr. Esasen
bu tür araþtýrmalarda
sadece bilgi toplamada deðil, bilgilerin
deðerlendirilmesinde
de bilimsel ölçüler ol-
masýna özellikle dikkat edilmeli ve sorunun kültürelleþtirilmesinden kaçýnýlmalýdýr. Kültürelleþtirme
toplum içerisinde önyargýlarý sabitleþtirdiði için çok tehlikelidir. Tam da bu nedenle medya da bu tür
araþtýrmalara eleþtirel
yaklaþmalý ve sorumlu habercilik görevini
yerine getirmelidir.
Araþtýrma hakkýndaki
haberlerin çoðunluðunun sadece kliþelerden ibaret olduðu
gözden kaçmamaktadýr. Türkleri Almanya’da entegrasyon
noktasýnda en baþarýsýz göçmen grubu
olarak nitelemek, ne
gerçeklerle baðdaþmakta ne de bu insanlarýn kendilerine bakýþýný yansýtmaktadýr.”
Her þeye raðmen
söz konusu araþtýrmanýn Türk kökenli toplumun toplumsal katýlým için daha yoðun
çaba sarf etmesi gerektiðini ortaya koyduðunu
belirten
Üçüncü, özellikle ailelerin çocuklarýnýn
eðitimiyle daha fazla
ilgilenmeleri, çocuklarýn iyi eðitim alarak
hem kendilerine hem
de topluma hizmet
edebilmeleri için eðitim
sisteminin
imkânlarýndan faydalanýlmasýnýn önemli
olduðunu kaydetti.
Ancak diðer taraftan göçmenlerin ve
onlarýn kurduðu kurumlarýn hukukî eþitliði konusunda temel
hususlarýn ihmal edildiðini
vurgulayan
Üçüncü, ayrýca toplumda çoðulculuk ve
farklýlýklara saygý gibi hususlarýn büyük
önyargýlara maruz
kaldýðýný ifade etti.
Üçüncü son olarak
þunlarý ifade etti:
“Tüm bu zorluklar
güç birliði ile aþýlmalý, ancak bunu yaparken son yýllarda elde
edilen baþarýlara ve
bu yöndeki çabalara
da gözümüzü kapamamalýyýz.”
32. sayi sayfalar
34
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 34
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
haber
2 aspirin, bir toka Kelheim’de Hoþ Bir Seda
ve 5 kuruþ
T
.C Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn Ýsrail'in saldýrý düzenlediði Gazze'ye yardým için yurt genelindeki okullarda baþlattýðý yardým kampanyasýna Manisa'nýn Saruhanlý ilçesinden katýlan ilköðretim öðrencisinin zarfýndan
iki aspirin, bir toka, 5 kuruþ ve duygu dolu mektup çýktý.
Saruhanlý Milli Eðitim Müdürü Selahattin Baytar'dan alýnan bilgiye göre, okullarda baþlatýlan yardým kampanyasýna ait zarflar deðerlendirmeye alýndý. Komisyon üyeleri tarafýndan açýlan zarflarýn bazýlarýndan küçük miktarda para
çýktý. Duygu dolu mektuplar, komisyon üyelerini duygulandýrdý. Bunlardan biri de Saruhanlý'nýn Büyükbelen Belde Ýlköðretim Okulu 4/A sýnýfý öðrencisi Gönül Gürlek'in (9) hazýrladýðý zarf oldu. Milli Eðitim Müdürü Selahattin Baytar,
küçük Gönül'ün zarfýnda aspirin ve tokayý gören komisyon
üyesi öðretmenlerin gözyaþlarýný tutamadýðýný belirterek,
þunlarý kaydetti: ''Gazze'ye yardým amaçlý olarak okullarýmýzda öðrencilere daðýttýðýmýz zarflarý toplayýp oluþturduðumuz komisyon üyeleri tarafýndan açýlmasýna baþladýk.
Zarflarýn bazýlarýndan çýkan hediyeler gerçekten yüreðimizi burktu. Zarflarýn tamamýna yakýnýndan para, kiminden
duygu yüklü mektuplar çýktý. Ancak Büyükbelen beldesindeki öðrencimiz Gönül Gürlek'in zarfýndan iki aspirin, bir
toka, 5 kuruþ ve bir de mektup çýktý. Bu manzara ve mektuptaki ifadeler ne kadar yardýmsever bir millet olduðumuzu bir kez daha ortaya koydu. Hem duygulandýk hem de sevindik.'' Gönül Gürlek'in öðretmeni Derya Yýlmazcan ise
''Gönül çok sessiz bir öðrencidir. Hiç yaramazlýðýný görmedim'' dedi. Okul Müdürü Süleyman Duracak ise böyle asil
düþünceye sahip bir öðrencinin öðretmeni ve müdürü olmaktan duyduðu gururu dile getirdi. ''Zengin olsaydým bütün paramý onlara verirdim'' Gönül Gürlek, Gazze'deki insanlar, özellikle çocuklar için üzüldüðünü belirterek, ''Oradaki insanlar hastalanmýþ, hiç ilaç, ekmek, su yokmuþ. O
yüzden okulumuz onlara yardým gönderdi. Ben de onlara
üzüldüðüm için aspirin koydum. Mektubumda onlar için
üzgüm olduðumu ve param olmadýðý için kendilerine aspirin gönderdiðimi yazdým. Zengin olsaydým bütün paramý
onlara verirdim'' dedi.
Gönül, mektubunda Gazze'dekilere þöyle seslendi:
''Haberlerde izledik ve ne kadar acý çektiðinizi gördük.
Bu yüzden Büyükbelen'deki okul size para gönderiyor. Aðrý kesici aspirin gönderiyor. Zarfa aspirin, 5 kuruþ koydum.
Çünkü biz de fakiriz. Aslýnda size 100 milyon koymak isterdim ama zengin deðiliz. Sizler de bize mektup gönderin.
Bir daha yardým
ederiz. Korkmayýn
ve hep kaçýn, ölmeyin. Yavrularýnýza ve kendinize
iyi bakýn. Pes etmeyin olur mu?
Göndermek istiyorsanýz Gönül
Gürlek 4/A Sýnýfý
No: 709'a gönderin. Olur mu? Ben
size kâðýt göndereceðim.''
Ýbret almasý gereken Müslüman
zenginler nerede?
T
.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel
Baþkaný Sadi Arslan, Almaya
genelindeki DÝTÝB derneklerine yapmakta olduðu ziyaretlerine, Essen bölgesi Dortmund DÝTÝB Mengede Camii, Mainz bölgesi Wörth DÝTÝB Ulu Camii, Münih bölgesi, Schrobenhausen Fatih
Merkez Camii, Wolnzach Camii, Mainburg Ýbrahim Hakký
Hazretleri Camii, Langquaid
Ulu Camii, Geisenfeld Fatih
Camii, Neuburg-Donau Mevlana Camii, Kelheim Yeni
Camii,
Baar-Ebenhausen
Mevlana Camii, Aichach Selimiye Camii, Günzburg Ulu
Camii, Bobingen Bilal Habeþi Camii ve Friedberg Fatih
Camii ile devam etti.
Ziyaretleri çerçevesinde
kendisine eþlik eden T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din
Hizmetleri Ataþesi Mustafa
Temel ile birlikte, Kelhheim
DÝTÝB Yeni Camii’ne de uðrayan Arslan’a, burada derneðin faaliyetleri ile ilgili olarak bir brifing verildi.
Din Hizmetleri Ataþesi
Mustafa Temel yaptýðý konuþmasýnda, Kelheim DÝTÝB
Yeni Camii’nin, eðitim faaliyetleriyle her zaman ön plana
çýktýðýný belirterek derneðin,
Din Hizmetleri Müþavirliði
ve DÝTÝB iþbirliði ile organize edilen yarýþmalarda genellikle baþarýlý olduðunu söyledi. Temel, bu baþarýlý çalýþmalarda görev süresini tamamlayýp Türkiye’ye dönen
Din Görevlisi Ali Kurttekin’in payýnýn büyük olduðunu ifade ederek, kendisine teþekkür etti.
Din Hizmetleri Müþaviri
ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan da konuþmasýnda,
“Gittiðim her yerde vatandaþlarýmýzýn yoðun ilgisiyle kar-
þýlaþýyorum. Bu hizmetler, fedakar insanlarýmýzýn fahri çalýþmalarý sayesinde baþarýlý
bir þekilde devam ediyor. Sizlerin desteði, din görevlilerimizin de gayretli çalýþmalarý
ile Almanya’da son derece
saygýn bir konuma sahibiz.
Ben bir kez daha teþkilatýmýzýn bu günlere gelmesinde
emeði geçen herkese þükranlarýný arzediyorum.
DÝTÝB derneklerimiz, Almanya genelinde verdiði hizmetlerle adeta birer eðitim ve
kültür merkezleri konumuna
gelmiþlerdir. Dil kursundan,
derslere yardým kurslarýna
kadar, dini bilgiler kurslarýndan, eðitim ve kültür kurslarýna kadar, her alanda her milletten insana eðitim veriyoruz. Hizmetteki anlayýþýmýz,
insana verilen hizmetin,
Hak’ka verilen hizmet olduðudur” dedi.
Arslan’ýn Dernek Ziyaretleri
Bütün Hýzýyla Devam Ediyor
T
.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel
Baþkaný Sadi Arslan, Almanya genelinde hizmette bulunan DÝTÝB derneklerine yaptýðý ziyaretlerine, Frankfurt
bölgesinde bulunan Borken,
Melsungen, Bebra, Bad Hersfeld, Biedenkopf ve Fulda ile
devam etti.
Borken DÝTÝB Akþemseddin Camii Din Görevlisi
Muhsin Saylan ve Dernek
Baþkaný Recep Akdað, Melsungen DÝTÝB Merkez Camii
Din Görevlisi Murat Bozkurt,
Bebra DÝTÝB Mimar Sinan
Camii Din Görevlisi Mahmut
Taþoðlu, Bad Hersfeld DÝTÝB
Yeni Camii Din Görevlisi
Ömer Faruk Sayar ve Dernek
Baþkaný Sabri Ekici, Fulda
DÝTÝB Ýmam-ý Azam Camii
Din Görevlisi Mustafa Öztürk ve Dernek Baþkaný Ramazan Taktak, Biedenkopf
DÝTÝB Yunus Emre Camii
Din Görevlisi Nihat Kircalioðlu ve Dernek Baþkaný Recep Çoban’dan yaptýklarý faaliyetler, dini bilgiler kursla-
rýna devam eden öðrencilerin
durumu ve 2009 yýlýnda planlanan programlarla ilgili ayrýntýlý bilgi alan Arslan, gerçekleþtirilen hizmetler ve bu
hizmetlere destek veren dernek baþkanlarý ve yöneticileri
ile cemaate ayrýca teþekkür
etti.
Din Hizmetleri Müþaviri
ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan’ýn ziyareti, Borken
DÝTÝB Akþemseddin Camii’ndeki saz kursuna devam
eden vatandaþlara yaptýðý ziyaretin ardýndan sona erdi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
haber
T
Seite 35
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu e-Konsolosluk hizmetlerinin yaygýnlaþtýrýlmasýna yönelik Türk Kültür Merkezi´nde bir toplantý düzenledi.
Toplantýya
Frankfurt
Baþkonsolosu Ýlhan SAYGILI, Din Ateþesi Galip
AKIN Konsolosluk görevlileri ve Hessen Eyaletinde
bulunan DÝTÝB baþkanlarý
ve Din görevlileri katýldý.
Toplantý Ýstiklal Marþý
ve Din Ateþesi Galip
hayat
“e-konsolosluk” hizmeti
tanýtým toplantýsý yapýldý
AKIN´ýn konuþmasý ile
baþladý. Daha sonra Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan
SAYGILI e-konsolosluk
hakkýnda bilgi verdi. Saygýlý; “Yurtdýþýnda yaþayan vatandaþlarýmýza internet üzerinden sunduðumuz hizmetlerin kalitesinin arttýrýlmasýna ve kapsamýnýn geniþletil-
mesine yönelik çalýþmalarýmýz çerçevesinde e-konsolosluk sitesinde geniþ çaplý
yenilikler yapýlmýþtýr. Dinimiz bilime çok açýk bir dindir. Dolayýsý ile dinimizin
ilk emri OKU’dur. Konsolosluk binamýzý restore etsek ya da büyütsek dahi yine de kuyrukta bekleme du-
Uyumsuzluðun Faturasý Yine Türklere Kesildi
G
eride býraktýðýmýz günlerde Almanya’daki deðiþik etnik kökene sahip
göçmenlerin uyum meselesi üzerine yapýlan
kapsamlý bir araþtýrmanýn neticeleri kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Araþtýrmaya göre en
“uyumsuz” azýnlýk Türklerdir. Her zaman olduðu
gibi bu sefer de faturanýn Almanya Türk azýnlýða kesilmesi bizim açýmýzdan sürpriz olmadý
diyen ATÝB Genel Baþkaný Selahattin Saygýn,
konuyla ilgili yaptýðý basýn açýklamasýnda þöyle
dedi:
Takriben üç milyona
yakýn nüfusuyla, Almanya’daki göçmelerin en
büyük kesimini oluþturan Türkler, ayný zamanda 3,5 milyon civarýndaki müslüman azýnlýðýn
da kahýr ekseriyetini teþkil etmektedirler. Durum
böyle olunca, Almanya’nýn göçmenlerle ilgili
her meselesinde Türkler
adeta mercek altýna alýnarak deðerlendirme yapýlmaktadýr.
Sözkonusu raporda
da, Türklerin ne derece
uyum saðladýklarý veya
35
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
saðlayamadýklarý, diðer
azýnlýklara göre kýyaslanarak karara varýlýyor.
Özellikle Avrupa’nýn
kendi kültür coðrafyasýndan gelen azýnlýklarla
Türkleri kýyaslamak; insaf ölçülerinden ve realist bir yaklaþýmdan
uzaktýr.
Onyýllarca bir göçmen ülkesi olduðu gerçeði kabul görmemiþ,
göçmenlerle görüþülmeden hayata geçirilmek istenen “uyum politikalarý” iflas etmiþ bir ülkede
yaþayan ve bütün araþtýrmalarýn ortaya koyduðu
gibi, en fazla ayýrýmcýlýða maruz kalan Türk
azýnlýðýn uyumla ilgili
durumu, bu gerçekler
dikkate alýnarak deðerlendirilmelidir. Bundan
baðýmsýz
olarak,
“uyum”dan hangi tarafýn
veya kimin ne anladýðý
konusunda da ciddi görüþ ayrýlýklarý var.
Almanya Türk azýnlýðýn kendi üzerine düþen
görevlerini tamamýyla
yerine getirdiðini iddia
etmiyoruz. Tam tersine,
özellikle eðitim ve lisan
konusunda acilen telafi
etmesi gereken eksiklikleri olduðunu kabul ediyor ve biz de ATÝB olarak bu istikamette, kurulduðumuz günden beri
gayret
sarfediyoruz.
Ama bardaðýn dolu tarafýný da görmek lazým: Bu
olumsuz þartlar altýnda,
Türk kökenli göçmenlerin Almanya’yý kendilerine yeni vatan edindikleri, eðitim seferberliði
baþlattýklarý ve iþdünyasýnda, sanatta, siyasette
aktif görevler üstlendiklerini de görmek gerekir.
Özellikle
kültürel
farklýlýðýndan dolayý ötekileþtirilen, kültürler çatýþmasýnda “malzeme”
olarak kullanýlan, birçok
menfiliklerin adresi olarak gösterilen Türk azýnlýðýn birazcýk da olsa, bu
toplumun bir parçasý
olarak kabul görmeðe,
adil muameleye ve sýcak
bir ilgiye ihtiyacý var.
Bize göre uyumun sihirli
anahtarý, farklýlýðýna raðmen kabul görmektir.
Almanya henüz bu konuda üzerine düþeni maalesef yerine getirmemiþtir.
rumu oluyor.
Bundan böyle, sayfalarýmýza baðlanmak için üye
olma þartý aranmamaktadýr.
Konsolosluk iþlemleri ile ilgili ayrýntýlý bilgilere eriþilmek istendiðinde hangi ülkeden ve hangi konsolosluk
görev bölgesinden baðlandýðýnýn kaydedilmesi yeter-
lidir. Bu seçim yapýldýktan
sonra, konsolosluk iþlemleri bilgileri, o ülkeye özel
verilerle ekrana taþýnmaktadýr. Buna karþýlýk, interaktif
iþlem yaptýrmak için siteye
üye olmak gerekmektedir.
Doðum, Nüfus, Evlilik, Askerlik, Noterlik ve Vatandaþlýk ile ilgili iþlemlerinizi
internet orta mýnda yapabilirsiniz.” dedi.
• Geniþ bilgi için:
www.e-konsolosluk.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
Saygýlý ve Arslan, Darmstadtlý
gençlerle biraraya geldi
F
rankfurt bölgesinde faaliyette
bulunan Darmstadt DÝTÝB Merkez
Camii’nde,
gençlik
kollarý tarafýndan, “Tanýþma Günü” adlý bir
program düzenlendi.
Programa,
T.C.
Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý, T.C.
Berlin Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel
Baþkaný Sadi Arslan,
Frankfurt Baþkonsolosluðu Muavin Konsolos Ferit Orçun Baþaran, Din Hizmetleri
Ateþesi Galip Akýn,
Çalýþma Ateþesi Kemal Savaþ ile çoðunlu-
ðunu gençlerin oluþturduðu çok sayýda davetli katýldý.
Din Görevlisi Kerim Þükrü Ünlü tarafýndan sunulan program, Gençlik Kollarý
Sekreteri Ayþe Nur
Kaya’nýn, Ýstiklal Marþý’nýn 10 kýtasýný ezbere okumasý ve ardýndan
Azim Semizoðlu’nun
duygulu þiiriyle baþladý.
Darmstadt DÝTÝB
Merkez Camii Dernek
Baþkaný Fuat Kurt bir
selamlama konuþmasýyapti.
Din
Hizmetleri
Müþaviri ve DÝTÝB
Genel Baþkaný Sadi
Arslan, toplantýda birr
konusma yaptý.
T.C. Frankfurt Baþkonsolosu Ýlhan Saygýlý ise, gençlerin ve
genç düþüncenin öneminden bahsederek;
“Gençlerin böyle çalýþmalar yapmalarý ve etkin olmalarý çok memnuniyet vericidir. Kendilerini kutluyorum”
dedi.
Program, bayanlar
kolunun hazýrladýðý ikramýn davetlilere sunulmasýnýn ardýndan,
Darmstadt DÝTÝB Merkez Camii “Saz Grubu”nun söylediði birbirinden güzel türkülerle sona erdi.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
36
Padiþahýn biri,
- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altýn
vereceðim! demiþ. Yalancýlar, hemen saraya koþuþturup baþlamýþlar yalana;
- Bir kuþ, aslaný kapýp
yuvasýna götürdü.
- Bunun neresi yalan?..
Kuþ kartaldýr, Arslan da
kuzu kadar minik bir yavru. Kaptý mý götürür tabii!..
- Komþu ülkede bir eþeði kral yaptýlar!..
- Ülkenin kralý, pencereden bakýnýrken tacýný düþürmüþ. Taç da pencerenin
altýndaki eþeðin baþýna
geçmiþ. Taç kimin kafasýndaysa, kral odur tabii!..
- Padiþahým, ben gökyüzüne bir ok attým. Altý ay
sonra geri döndü!
- Senin ok bir aðacýn üstüne düþmüþtür. Aðaç, sonbaharda yapraklarýný dökünce, takýlacak yer bulamayýp yere inmiþtir.
Böylece padiþah, her
yalana gerçek bir bahane
bulmuþ ve kimse padiþaha
bu yalandýr dedirtememiþ.
Ama bir gün bir Kayserili
gelmiþ;
Padiþahým, sen benim
babamdan borç olarak bir
küp dolusu altýn almýþtýn.
Þimdi geri almaya geldim.
Yalandýr dersen ödülümü
ver. Yalan deðil dersen
borcunu öde!..
Kayseri`li ve Terzi
]Kayseri`li Ali`ye babasý hayat dersi veriyormuþ
oðlum senden ne kadar isterlerse istesinler yarýsýndan fazla verme.
Ali birgün terziye takým
elbise diktirmiþ.
Kayseri`li sormuþ borcum nedir?
Terzi cevap vermiþ 6
milyon .
Kayseri`li mümkün deðil 3 milyon demiþ.
Terzi kurtarmaz 4 milyon demiþ.
Kayseri`li mümkün deðil 2 milyondan fazla vermem demiþ.
Terzi lanet olsun tamam
demiþ.
Bu sefer Kayseri`li 1
milyondan fazla vermem
demiþ.
Terzi sinirlenmiþ para
falan istemiyorum al elbi-
18:06 Uhr
Seite 36
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Kayseri Fýkralarý
seni defol demiþ.
Kayseri`li bir takým elbise daha dikmezsen þurdan þuraya gitmem demiþ.
Nallarý Dikmiþ
Padiþah bir gün atýyla
kýr gezintisi yaparken seyislerine demiþ ki:
-Bu atý çok sevdiðimi
bilirsiniz. Bu atýn ölüm haberini bana getiren seyisin
kellesini vururum, atýma
çok iyi bakacaksýnýz. Aradan birkaç yýl geçmiþ, seyisler bakmýþlar ki padiþahýn atý ahýrda ölmüþ. Seyislerden biri padiþahýn sözünü hatýrlamýþ, telaþlanmýþlar, ne yapacaklarýný bilememiþler. Birinin aklýna
Ýncili Çavuþ gelmiþ, bu iþi
ona danýþalým demiþler. Ýncili’ye varmýþlar, durumu
anlatmýþlar. Ýncili demiþ ki
-Ben bu iþi çözerim, siz
iþinize gücünüze bakýn. Ýncili, padiþahýn huzuruna
varmýþ.
-Padiþahým, senin bir
küheylan vardý ya...
-Evet...
-Ahýrda gördüm. Yanýna yaklaþtým. Su verdim
içmedi, yem verdim yemedi, nallarý da havaya dikmiþ öylece duruyor.
-Yahu sen þuna öldü desene!
-Padiþahým ben demedim, sen söyledin öldüðünü. Bir ceza vereceksen
kendine ver..
Topum Tüfeðimi
Geri Ver
Çanakkale Muharebesinde Kayseri`li bir nefer
topunun baþýna nöbete gelmiþ. Muharebenin þiddetli
bir zamaný deðilmiþ, þurada bir abdest tazeleyim demiþ. Tüfeðini de topun
üzerine býrakmýþ.
-Topum,
tüfeðimin
emaneti sana, diyerek ilerideki çukura gitmiþ. Bu sýrada komutan gelmiþ, bakmýþ ki topun baþýnda kimse
yok, bir de nefer tüfeðini
topun namlusuna asmýþ.
Çok hiddetlenmiþ, þu tüfeðini alayým da hesabýný
versin bakalým diye kýzýp
köpürmüþ ama tüfeði de
topun namlusundan bir türlü sökemiyormuþ. Komutan:
-Ulan uyanýk Kayseri`li
bu tüfeðe ne yaptýnda sökülmüyor böyle diye düþünürken Kayseri`li de çýkagelmiþ. Komutan açmýþ
aðzýný yummuþ gözünü,
demediðini býrakmamýþ.
-Þu tüfeði de nasýl yapýþtýrdýysan sök yerinden
demiþ. Nefer:
-Yapýþtýrmadým komutaným demiþ. Topa yaklaþmýþ:
-Topum tüfeðimi geri
ver demiþ ve komutanýn
þaþkýn bakýþlarý arasýnda
tüfeði almýþ. Komutanýn
gözleri yaþarmýþ, askeri
kucaklamýþ ve onunla helalleþip yanýndan ayrýlmýþ.
Eski Araba
Ýki tane çiftçi; biri Adana`lý diðeri Kayseri`li, sohbet ediyorlarmýþ; bu arada
haliyle zenginlikleriyle
övünüyorlar..
Adana`lý
baþlamýþ:
-Bizim orda sabah güneþ doðmadan biniyoruz
arabaya, akþam oluyor biz
hala çiftliðin öteki ucuna
yetiþemiyoruz
demiþ...
Kayseri`li de bunun üzerine,
-Yav bizim de vardý öyle eski bi arabamýz, ama
geçenlerde satýp yeni modelini aldýk...
58 kayserili veeeee
Bir uçakta 58 kayserili
ile 1 laz yolculuk yapýyorlarmýþ kaptandan bir ses
gelmiþ uçaktaki aðýr eþyalarýn hepsini atýn yoksa düþecez bunun üzerine tüm
aðýr eþyalar atýlmýþ. 10 dak
sonra kaptan tekrar seslenmiþ uçaðýn sað kanadýný
koparmak zorundayýz yoksa düþecez kanadýda koparmýþlar. sonra kaptan
tekrar seslenmiþ sol kanadýda koparacaz. uçak kanatsýz ilerlerken kaptan
seslenmiþ kusura bakmayýn ama uçaðýn alt kýsmýný
kesmezsek hepimiz ölecez
tüm yolcular yukarýdaki
tutacaklara tutunmuþlar ve
alt kýsým kesilmiþ. yolculuk devam ederken kaptan
bu son isteðim malesef
kontrolü saðlayamýyoruz o
yüzden içinizden 1 kiþinin
atlamasý lzým der bunun
üzerine 58 kayseliri laza
döner laz ise þöyle der baþýný sallayarak tamam tamam anladým ama hani alkýþ der kayserililerde alkýþlar.
Ýþ Arayan Gayserili
Bir gün Kayserilinin biri Ýstanbul`a iþ aramaya gider ve gezerken fabrikanýn
birinde iþ ilaný görür güvenliðe gider oda müdürün
yanýna gönderir. Selamýnaleyküm der ve müdürün
odasýna girer müdürde Aaleykümselam der buyur
nasýl yardýmcý olabilirim
diye adama sorar.
Adam;
-Ben iþ müracaatý için
geldim der.
Müdür adamýn konuþmasýndan Kayserili olduðunu anlar ne iþ yaparsýn
diye sorar. Adamda ne iþ
olursa yaparým yeterki iþ
olsun der.Müdür gülmeye
baþlar, adam müdür gülünce acaba yanlýþ bir þey mi
söyledim der. Kendi kendine müdür hemþerim sen nerelisin der, adam Gayseriliyim deyince müdür yine
güler adam niye gülüyorsunuz deyince müdür bende Gayseriliyimde ondan
gülüyorum. Adam dayanamaz sorar müdürüm sen
kaç senedir burda müdürsün?
Müdür 3 senedir niye
sordun?
Adam daha bu fabrikayý
3 senedir üstüne yürütemedin mi sen nasýl Gayserilisin deyince müdür yürütmeye yürütecektim de fabrikanýn sahibi de Gayserili..
Süs Eþyasý
Bir yabancý elçiyi padiþah kabul edecekti.
fýkralar
Bu elçi, ülkesinin çok
varlýklý olduðunu göstermek Ýçin; ne kadar altýn, inci, elmas gibi süs eþyasý
varsa, bunlarý üstüne baþýna takýp takýþtýrýp huzura
çýkmak istedi.
Saray görevlileri bu
adamýn yaptýðý garipliðin
önüne geçmek istiyorlardý
ama ne yapacaklarýný bilmiyorlardý. Hemen akýllarýna Ýncili çavuþ geldi:
-Aman çavuþ, þu adamý
sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap þu haline engel ol. Ýncili,
“Çaresini buluruz” dedi. Bir süre düþündü. Sonra
altýn - inci karýþýmý sedef
kakmalý bir çift takunyayý
onun gireceði tuvalete
koydu.
Adam tuvalete girip
bunlarý görünce þaþýrdý. Çýkýnca Ýncili Çavuþ‘a sormadan edemedi:
-Altýn, inci, sedef kakmalý nalýn tuvalete konulur
mu? Yazýk deðil mi? Ýncili,
taþý gediðine koyacaðý zamaný bulmuþtu. Hemen cevabýný yapýþtýrdý:
-Bizim
padiþahýmýz
böyle süs eþyasýna deðer
vermez.
Elçi, verilen cevabý duyunca, üzerine bakýndý,
sonra sessizce bunlarý çýkarýp, huzura girdi...
Kayserili ve
Kýbrýslý Rum
Kayserili birisi Kýbrýsa
göç etmiþ. Orada Rum
komþularýda varmýþ. Ancak Rum komþularý bizim
Kayserilinin tarlasýný yol
olarak kullanýyorlarmýþ.
Kayserili bu iþe çok kýzmýþ
ve tarlaya þöyle bir ilan asmýþ. “Bu tarladan geçenleri döverim”
Birgün bir Rum eþeði
ile geçiyormuþ. Kayserili
çevirmiþ demiþ; sen bu ilaný görmedin mi? Rum demiþ gördüm.
Baþlamýþ Kayserili eþeði dövmeye rum demiþ ki;
-Ya sen salak mýsýn, niye eþeði dövüyorsun?
Kayserili;
-Önce seni dövmeye
baþlarsam eþek sýranýn
kemdisine geleceðini anlar
ve kaçar. Ben bu yüzden
önce eþekten baþladým.
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
özel köþe
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
M. Salih AYDIN
KARAMANLI
KARASAKAL
HOCA UÇMUÞ
HABERÝ YOK!!!
Zamanýn birinde bizim
Karamanlý Karasakal Hoca
köyün birine hoca olur.
Aradan bir zaman geçtikten sonra köylüler hocaya
gelirler ve:
-Hoca bu gece ne müthiþtin caminin tabutuyla
köyün üzerinde dolaþýyordun.
Bizim hoca þaþkýn kendiside yeni duyuyor:
-Ben mi uçmuþum.
-He hocam o ne kerametti öyle.
Hoca söylene söylene
caminin yolunu tutar:
Mürþit uçmaz ama mürid uçurur.
ALLAH RIZASI
ÝÇÝN ETLÝ
EKMEK ALIN
Babam bir zaman yalnýz
izine gitti. Mübarek Ramazan ayý Ramazan orucu tutuyoruz. Birgün babam Karaman`da dolaþýrken bakýyorki akþam yaklaþýyor hemen bir fýrýna gidiyor ve 50
yarým etli ekmek yaptýrýyor. Zannediyorki bizde
izindeyiz o zamanlar hepimiz evdeyiz. 7 kardeþ ana
baba etti 9. Bir de gelen
olursa ancak yeter diye düþünüyor. Bir fýrýnda etli ekmeði yaptýrýp fýrýndan dýþarý çýkýyor sonra da kafa týnlýyor:
-Eyvah ben ne yaptým
çocuklar Almanya`da ya
diye düþünüyor ve Karaman`ýn en eski parkýnýn bir
köþesine durup millete baðýrýyor:
-Allah rýzasý için almadan geçmeyin..
AÐLAMAKTA
BÝR SANAT
Yer Almanya millet almanya`ya yeni gelmiþ ama
babam Almanya`ya geldikten 6 ay sonra annemi Almanya`ya getirdi. Tabi ev
tutmanýn avantajý ile keyif
yerinde. Ogün bayram sabahý bayram namazýndan
sonra bayram yemeði yiyecekler. Bayram namazýndan sonra kardeþten üstün
tuttuðu arkadaþý Muammer
Seite 37
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
Hacarabýn
Serüvenleri
[email protected]
abi ve halamýn kocasý eniþtem eve geliyorlar. Yemek
ortaya geliyor babamýn
kardeþi gibi sevdiði Muammer abi baþlýyor aðlamaya:
-Benim yavrularým acep
þimdi ne yer ben burda kuþ
sütüne kadar yiyorum. Arkasýndan halamýn kocasý da
ayný þekilde aðlamaya baþlayýnca babam yalnýz kalýyor ve baþlýyor oda aðlamaya sonra da olayý bize
þöyle anlatýyor:
-Ne yapayým ayýp olmasýn diye ben de aðladým.
BABA BENÝM
KURBANI DA
ÖDEDÝN MÝ?
Kurban bayramý yaklaþmak üzere yani son Cuma
namazýný kýldýk. Kardeþim
Hüsnü kurban listesine bakýyorki, babamýn ve annemin kurbaný ödenmiþ ama
kendi kurbaný ödenmemiþ,
babamýn kulaðýna yaklaþýyor ve:
-Baba benim kurbaný da
ödedin mi? Babamýn bir
bakýþý varki görmeye deðer
Kardeþime:
-Ulan üç kaðýtçý daha
hacca götürdüðüm parayý
vermedin ben sana borçlumuyum…
BABAM KENDÝNÝ
NASIL VURDU?
Babam yine zamanýn birinde ava gider. Oda kendi
tüfeði yok dedemin üsten
doldurmak tüfeðiyle. Babam küçük halamýn kocasýný da yanýna alýr dolaþmaya
baþlarlar. Tam yürürlerken
bir ördek sürüsü kalkar babam basar tetiðe ördek bir
tarafa düþer babam bir tarafa. Eniþtem koþar gelir:
-Kayýn ne oldu diye baðýrýr. Babamýn yüzünü gö-
19
rünce gülmeye baþlar çünkü babamýn yüzü baruttan
simsiyah olmuþ. Doldururken barutu fazla koyduðu
için…
HAYALET
HACARAP
Babam ikinci hacdan
dönünce beraberinde bir
Arap elbisesi getirir. Ertesi
sene Ramazanda beraberinde getirdiði elbiseyi giyer.
Bembeyaz kefen gibi teravih namazý kýlmaya gider.
Eve gelirken çocuk bahçesinden geçmekte iken komþunun oðlu babamý bembeyaz görünce içini bir korku
kaplar ve tabana kuvvet yatýrývermiþ kaçmýþ. Babam
bu çocuða ne oldu demiþ.
Arkasýndan babam da koþmaya baþlar tabi çocuk þok
geçirir, evlerine zor varýr.
Sonra babam çocuðun kendinden kaçtýðýný anlar.
FISILTI
GAZETESÝNÝN
GETÝRDÝKLERÝ 2
Geçen sayýlardan birinde yazmýþtým. Gurbetçi
kardeþlerimizin baþýndan
geçenleri, þimdi kaldýðýmýz
yerden devam edelim.
Yine zamanýn birinde
kardeþimizin biri izine gidiyor ayaðý yorulunca da gaz
pedalýnýn üstüne taþ koyuyor. Tabii Yugoslav polisi
durduruyor ama araba hala
baðýrýyor. Polis bir de ne
görsün pedalýn üstünde kocaman bir taþ. Çat, pat
Türkçe soruyor bizim vatandaþa:
—Bu ne komþu?
Bizimki lafý patlatýyor:
—Ayaðým yoruluyor
komþu… Cezayý yeyince
ayaðý hiç yorulmuyor artýk.
Tabiî ki bunlar bizim
vatandaþlarýn buluþlarý patentlemek lazým. Yine bir
baþka yere ve bir baþka zamana taþýnalým.
Döküm ocaklarýnda temizlik yapýlacak bizim vatandaþ ve bir Alman beraber temizleyecekler.
Alman Türk`e diyor ki:
—Ben aþaðý inince oksijen tüpünü kapatma iþaretle birlikte anlatýyor. Bizim vatandaþ da tamam anlamýnda kafasýný sallýyor.
Adam aþaðýya inince baþlýyor temizliðe bizim vatandaþ oksijeni kapatýyor.
Adam kývrýlmaya baþlýyor.
Neyse ki vatandaþ yanlýþýný
anlýyor da oksijeni açýyor.
Adam da ölmekten kurtuluyor.
Olaylara devam ediyoruz.
Yer Ehringhausen benim çalýþtýðým firma. Firmada Aksaraylý Asým abi
vardý rahmetli oldu. Bir de
Yozgatlý Ali abi vardý o da
rahmetli oldu. Yozgatlý Ali
abi sabah vardiyasýnda
Asým abi ise öðlen vardiyasýnda o zamanlar millet
bekâr evlerinde kalýyor.
Asým abi öðle vardiyasý bitince sen tut Yozgatlý Ali
abinin odasýna gir çalar saati 5 saat geri al. Tabii zil
çalýnca Yozgatlý Ali abi
apar topar iþe koþuyor. Varsa ki gece vardiyasý çalýþýyor, millette Ali abiyi görünce:
—Ne o Ali abi uyuyamadýn mý? Diyorlar.
O da:
Ne uyumasý iþe geldim.
Millette:
—Ali abi saat daha bire
gelmedi deyince kart bastýðýmýz saatin yanýna koþu-
37
yor bir de ne görsün oyuna
geldiðini anlýyor da tekrar
yatmaya gidiyor. Ertesi gün
Asým abi Ali abinin yanýna
gelip kaynamaya, fokurdamaya, gülmeye baþlýyor.
Ali abi de arkasýna düþüyor
sonra bir kahve ýsmarlýyor
da barýþýyorlar.
Gelelim asýl konumuza
geçenlerde yine Ýrfan kardeþle dolaþýrken bana:
—Sana bir þey anlatacaðým dedi.
Ben de:
—kimden? dedim.
Ýrfan`da:
—Hacý Öztürk kendisi
anlattý ve sakýn Salih abiye
anlatma dedi. Ama anlatýyorum bakalým beðenecek
misin dedi.
Ben de:
—Anlat bakalým ne
yapmýþ dedim. Þimdi Ýrfan`ý dinliyoruz.
Hacý Öztürk`ün vardiyesi bitince iþten çýkmýþ
bakmýþ ki, yaðmur sel olmuþ yaðýyor. Þemsiyede
yok. Kendisini herhangi bir
otobüse atýyor. Zannediyor
ki her otobüs Dallheim`e
gidiyor. Ama olacak iþte
bindiði otobüs tam ters istikamete gidiyor Garbenheim. Tabi bizim Hacý Öztürk
ister istemez Garbenheim`da iniyor. Ýki kilometre
yerine dört kilometre yürüyerek o yaðmurda sucuk
gibi sýrýl-sýklam oluyor.
Eve varýnca da kendi durumuna kendi gülüyor. Ýrfan
bunu anlatýnca hemþerin
ayvayý yedi dedim ve yazdým. Ama ben söylemedim
yazmadým kuþlar getirdi
unutmayýn.
Gününüz mutlu, ömrünüz kutlu, yarýnýnýz umutlu, sýhhatiniz afiyetli yüzünüz hep gülsün efendim
saðlýcakla kalýn.
32. sayi sayfalar
38
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 38
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Þubat-Februar 2009 Safer 1430
bulmaca
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 39
32. sayi sayfalar
30.04.2009
18:06 Uhr
Seite 40

Benzer belgeler

PDF SAYI 31 - Hayat Online

PDF SAYI 31 - Hayat Online ve katliamda yetim kalmýþ çocuklar için yetim projeleri, evleri yýkýlmýþ ve sokakta kalanlar için kardeþ aile projeleri düzenlenmektedir. Bizim tavsiyemiz bu tür projelere katkýda bulunarak hem bu ...

Detaylı

PDF SAYI 23 - Hayat Online

PDF SAYI 23 - Hayat Online Muhakkak bu sivil teþkilatlar arasýnda zaman zaman yanlýþ hareketlerde bulunanlar olabilir. Ama bunlarýn yanlýþlýklarý var ise kanun çerçevesi içerisinde düzeltilmelidir. Uyum noktasýnda sivil teþk...

Detaylı