Ortadoğu Menşeli Tehditlere Karşı Birlikte Mücadele Etmek

Transkript

Ortadoğu Menşeli Tehditlere Karşı Birlikte Mücadele Etmek
Mayıs 2016
Çalışma Grubu Tutum Belgesi IV
Ortadoğu Menşeli Tehditlere
Karşı Birlikte Mücadele Etmek
Task Force on Cooperation in Greater Europe
Position Paper IV
Görev Gücü Hakkında
Görev Gücü, Genişletilmiş Avrupa ülkelerinin Soğuk Savaş’ın ağır mirasını tamamiyle geride
bırakmalarını olanaklı kılacak önerileri gündeme taşır ve 21. yüzyılın ortaya çıkan siyasi,
ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla daha etkin mücadele etmeye yönelik çaba harcar. Görev
Gücü, önemli bölge ülke ve aktörleri arasında mevcut güvensizlik seviyesinin nedenlerine
dikkat çeker, mütalaalarında güven inşasını merkezine alır ve işbirlikçi Genişletilmiş Avrupa
doğrultusunda bir mantıksal gerekçe ve vizyon ile Avrupa kıtasının dünya ile ilişkilerinin
bu yöne evrilmesi için atılması gereken pratik adımları belirler.
Görev Gücü; Avrupa Liderlik Ağı (the European Leadership Network- ELN), Rusya
Uluslararası İlişkiler Konseyi (the Russian Council on International Affairs- RIAC), Polonya
Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (the Polish Institute of International Affairs- PISM) ve Ankara
merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (the International Strategic Research
Organisation- USAK) tarafından üretilen bağımsız analitik çalışmalarla desteklenmekte ve
ilerlemektedir. Görev Gücü’nün oluşturulması New York merkezli Carnegie Corporation
ve Nuclear Threat Initiative (NTI) tarafından yapılan cömert destek sayesinde mümkün
olmuştur.
Adam Daniel Rotfeld, Dışişleri Eski Bakanı, (Polonya)
(Görev Gücü Eş Başkanı);
Igor S. Ivanov, Dışişleri Eski Bakanı, Rusya Uluslararası
İlişkiler Konseyi (Russian International Affairs Council)
Başkanı, Rusya Bilimler Akademisi Üyesi, (Rusya) (Görev
Gücü Eş Başkanı);
Des Browne, Savunma Eski Bakanı, (Birleşik Krallık)
(Görev Gücü Eş Başkanı);
Özdem Sanberk, Uluslararası Stratejik Araştırmalar
Kurumu (The International Strategic Research
Organisation) Başkanı, Dışişleri Bakanlığı Eski Müsteşarı,
(Türkiye) (Görev Gücü Eş Başkanı);
Anatoliy Adamishin, Dışişleri Eski Bakan Yardımcısı,
Birleşik Krallık Eski Büyükelçisi, Avro-Atlantik İşbirliği
Birliği başkanı ve Rusya Federasyonu Büyükelçisi,
(Rusya);
Vitaly V. Zhurkin, Rus Bilimler Akademisi Avrupa Eski
Direktörü, Rus Bilimler Akademisi Tam üyesi, (Rusya).
Ruslan S. Grinberg, Rus Bilimler Akademisi İktisat
Enstitüsü Direktörü, Rus Bilimler Akademisi Üyesi,
(Rusya);
Alexei Gromyko, Rus Bilimler Akademisi Avrupa
Enstitüsü Direktör Yardımcısı, (Rusya);
Paul Quilès, Savunma Eski Bakanı, (Fransa);
Anatoliy Torkunov, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı
Uluslararası İlişkiler Moskova Devlet Enstitüsü Rektörü,
Rus Bilimler Akademisi Tam Üyesi, Rusya federasyonu
Büyükelçisi, (Rusya);
Hervé Morin, Savunma Eski Bakanı ve Yeni Merkez Parti
Lideri (Fransa);
Georgy Mamedov, Kanada Eski Büyükelçisi ve Başkan
Putin’in Eski Danışmanı (Rusya);
Malcolm Rifkind, Dışişleri ve Savunma Eski Bakanı,
(Birleşik Krallık);
Mikhail Margelov, Rusya Federasyonu Konseyi Dışİlişkiler
Komitesi Başkanı;
Tarja Cronberg, Avrupa Parlamentosu Eski Üyesi ve
Kopenhag Barış Araştırmaları Enstitüsü Eski Direktörü,
(Finlandiya);
Tony Brenton, Rusya Eski Büyükelçisi (Birleşik Krallık);
Vyacheslav I. Trubnikov, Rusya Dış İstihbarat Eski
Direktörü, Emekli General, Rusya Federasyonu Eski
Büyükelçisi, (Rusya);
Borys Tarasyuk, Dışişleri Eski Bakanı (Ukrayna);
Ana Palacio, Dışişleri Eski Bakanı, (İspanya);
Igor Yu. Yurgens, Çağdaş Kalkınma Enstitüsü Kurulu
Başkanı, Rus Sanayiciler ve Girişimciler Birliği Başkan
Yardımcısı, (Rusya);
Hikmet Çetin, Dışişleri Eski Bakanı (Türkiye);
Pierre Lellouche, Avrupa İşlerinden sorumlu Eski Devlet
Sekreteri (Fransa);
Volker Ruehe, Savunma Eski Bakanı, (Almanya).
Task Force on Cooperation in Greater Europe
1
Ortadoğu Menşeli Tehditlere Karşı Birlikte Mücadele Etmek
4 Mayıs 2016
Bağlam
Orta Doğu coğrafyasının önemli bir kısmı, hayal dahi edilemeyecek düzeyde
insani trajediye ve acıya sebebiyet veren bir şiddet, kargaşa ve ayrışma
sarmalının pençesinde. Orta Doğu’da son derece dinamik ve bir o kadar da
tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum gelecekte daha da vahim
bir istikrarsızlık ortamına gebe olmakla birlikte Suriye’deki iç savaşa verilen
kısmi ara, bir takım ilerlemeler kaydedilmesi adına da umut vaat ediyor.
Son dönemde Moskova, Londra ve Ankara’da gerçekleştirdiğimiz toplantılarda
Çalışma Grubu üyeleri konuya ilişkin somut, kapsamlı, derinlemesine
ve oldukça yoğun tartışmalar gerçekleştirdi.1 Çalışma Grubu mensupları
olarak sahadaki güncel gelişmeleri, özellikle bölgesel ve küresel aktörlerin
politikalarını değerlendirme noktasında çoğu kez birbirinden oldukça farklı
fikirler ortaya koyduk ve bu fikirlerimizin arkasında durmaya da devam
ediyoruz. Ülkelerimiz arasındaki yaklaşım farklılıkları ve bölgeye yönelik
izlenen politikalarda kendini gösteren bazı uyumsuzluklar şüphesiz göz ardı
edilemez.
Süregelen tartışmaların yoğunlaştığı bazı ana başlıklar aşağıdaki gibidir:
• Beşşar Esad’ın, muhalefetin ve dış aktörlerin Suriye krizinin patlak
vermesinden ve halen devam ediyor olmasından ne denli sorumlu
tutulabileceği;
• Çatışma sonrası dönemde Suriye’de hüküm sürecek siyasi idarenin ne tarz
bir niteliğe sahip olacağı;
• Ortadoğu’da bölgesel düzenin hangi kalıcı temeller üzerine kurulması
gerektiğine dair geniş kapsamlı bazı konular.
1
Görev Gücü’nü destekleyen dört düşünce kuruluşunun sunduğu bilgiler, tartışma ve
değerlendirmelerimiz üzerinde önemli ölçüde etkili oldu.
2
Position Paper IV
İşbirliği gündemi
Mevcut durumun yalnızca ayrıştırıcı faktörlere odaklanmak için fazlasıyla ciddi
olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla duruma yönelik değerlendirmelerimizde
ön plana çıkan bazı ortak noktalar temelinde yapıcı bir işbirliği gündemi
önermeyi yerinde görüyoruz.
Belki de en önemlisi, Çalışma Grubu üyeleri olarak biz, Ortadoğu’daki
karışıklığın ve bölgeden kaynaklanan risklerin her ülke ve toplumu açısından
son derece vahim bir tehdit arz ettiği noktasında tamamen hemfikiriz.
Bölgesel istikrarsızlık, hâlihazırda Avrasya’ya ve ötesine sıçramış durumda.
Bölgedeki yıkıcı iç savaşların, bazı devletlerin çöküşünün ve genel itibariyle
devlet-temelli düzenin zayıflayışının sonuçları hepimizi derinden etkiliyor.
Devasa göç dalgaları, artan radikalizm, tehlikeli boyutlara ulaşan mezhepsel
gerilimler ve IŞİD2 ile ona bağlı çeşitli unsurlar kadar PKK gibi diğer bazı
grupların da oluşturduğu yaygın bir terör tehdidiyle karşı karşıyayız.
Ortadoğu’daki krizle etkin biçimde mücadele edilebilmesi adına çok taraflı
diplomasiye yeniden ve ivedilikle ağırlık verilmesi gerektiğinde hemfikiriz.
İran nükleer krizinin çözümünde izlenen yol haritasının, bu tarz bir
yaklaşımın eyleme dökülebilmesi adına iyi bir emsal teşkil ettiği kanısındayız.
Zira dış aktörlerce şimdiye dek bölgeye yönelik izlenen politikalar krizin
başlıca taraflarının istisnasız dâhil edildiği geniş tabanlı bir işbirliği vizyonu
çerçevesinde kurgulanmadığı için sorunun çözümüne dair elle tutulur bir
ilerleme halen kaydedilemedi.
Çalışmamız süresince beliren tüm görüş ayrılıklarımıza rağmen; Türkiye ve
Rusya da dâhil olmak üzere her bir Genişletilmiş Avrupa bölgesi ülkesince
paylaşılan ortak menfaatler ışığında işbirliğine gidilmesinin hayati önem
arz ettiğine inandığımız üç temel alan belirledik. Bu üç hususa ve birlikte
çalışmaya yönelik önerilerimiz aşağıda daha ayrıntılı biçimde sunulmaktadır.
1. Suriye bağlamında devletlerarası bir çatışmadan kaçınılması
Birleşmiş Milletler himayesindeki Suriye Bağımsız Uluslararası Araştırma
Komisyonu’nun son raporuna göre gelinen aşamada ülkedeki çatışmalar
“girift bir ittifak ağı tarafından dışarıdan yönlendirilen çok taraflı bir vesayet
2
Irak Şam İslam Devleti için kullanılan bir kısaltma. Bahsi geçen örgüt aynı zamanda ID veya
DAEŞ olarak da biliniyor.
Task Force on Cooperation in Greater Europe
3
savaşına” dönüşmüş durumda.3 Ne var ki geçtiğimiz aylarda bu vesayet
savaşının farklı devletler arasında doğrudan bir çatışmaya evirilme ihtimali
artış gösterdi. Birçok dış aktör, temel ulusal çıkarlarının tehdit altında olduğu
algısından hareketle Suriye ve çevresine yönelik müdahalelerine hız verdi.
Rus Su-24 savaş uçağının Türkiye tarafından Kasım 2015’te düşürülmesi,
devletlerin doğrudan karşı karşıya gelmesi senaryosunun -yol açacağı felaket
boyutundaki yıkıma rağmen- tasavvur dahi edilemediği zamanların geride
kaldığı gerçeğini gözler önüne serdi.
Kasıtsız veya kazara ortaya çıkabilecek bir çatışma ihtimalinin, ABD ve
Rusya’nın ortaklaşa teşvik ettiği ateşkes rejimi ve buna ek olarak Rusya
Devlet Başkanı’nın ülkesinin Suriye’deki askeri varlığını azaltmaya gideceğini
açıkladığı 14 Mart tarihli konuşması neticesinde düştüğünü görüyoruz. Yine
de mevcut durumun doğası gereği halen ciddi tehlikeler barındırdığının
altını çizmek istiyoruz. Bazı devletler, ‘karşı tarafın’ doğrudan bir askeri
çatışmadan kaçınacağından yola çıkarak Suriye özelinde dayatmacı
ve tek taraflı eylemlerine elverişli koşulların olgunlaştığı varsayımıyla
hareket ettikleri izlenimini veriyor. Ancak böylesi bir varsayımın gerçekçi
olmadığı tecrübe edilebilir. Dahası Suriye’deki iç savaşın kendine has
dinamikleri düşünüldüğünde çatışmalara müdahil olan dış ülkeler sahadaki
müttefiklerinin, ortaklarının veya vekillerinin eylemleri üzerinde sınırlı
derecede hâkimiyete sahipler. Bu aktörlerden bazılarının, kendi menfaatleri
doğrultusunda himayesinde oldukları ülkeleri doğrudan bir devletlerarası
çatışmaya sürüklemek isteyebileceği unutulmamalı. Son olarak askeri bir kaza,
talihsiz bir rastlantı veya yetkili mercilerin izni alınmaksızın atılacak bir adım
özellikle etkili iletişim kanallarının yokluğunda çatışmayı tetikleyebilecektir.
Dahli olan tüm ülkeleri azami ölçüde ihtiyatlı davranmaya, başka bir devlete
veya personeline yönelik doğrudan bir saldırıda bulunulduğu gibi yanlış
anlaşılmalara mahal verecek agresif eylemlerden kaçınmaya davet ediyoruz.
Herhangi bir olay vuku bulduğunda liderler, bürokratlar ve ordular arasında,
gerginliğin tırmanması ihtimaline karşı doğrudan temasların sürdürülmesini
tavsiye ediyoruz. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin de uluslararası barış ve
güvenliğin muhafaza edilmesinden sorumlu nihai merci olarak bu tarz
durumlara erken dahlinin hayati önem taşıdığının altını çiziyoruz.
3http://www.ohchr.org/Documents/HRBodies/HRCouncil/CoISyria/A-HRC-31-68.pdf
4
Position Paper IV
Buna ek olarak Suriye bağlamında vuku bulan gelişmelerin önceki Tutum
Belgemizde4 yer verilen, NATO ile Rusya Federasyonu arasında Hava ve
Deniz Angajmanlarının Güvenliği için Karşılıklı Davranış Kuralları üzerine
bir Mutabakat Zaptı imzalanması ihtiyacına dair öneri ve argümanlarımızı
teyit ederek güçlendirdiğini kaydediyoruz.
Son olarak Türkiye ve Rusya arasındaki gerginliğin düşürülerek karşılıklı
işbirliğinin önünün yeniden açılmasının mevcut duruma olumlu şekilde tesir
edeceği kanısındayız. Her iki ülkedeki siyasi iktidarları uzlaşmaya yönelik
adımlar atmaya davet ediyoruz.
2. IŞİD’e karşı savaşa tekrar odaklanılması ve yeniden ortaya çıkışının önüne
geçilmesi
IŞİD’in Suriye, Irak ve Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde ortaya koyduğu
vahşetten dolayı derin esef duyuyor, örgütün insanlık dışı eylemlerini şiddetle
kınıyor ve başta Ankara, Paris, İstanbul, Brüksel, Dağıstan ve Mısır (bir Rus
yolcu uçağının düşürülmesi) olmak üzere hepimizin vatandaşlarının IŞİD ve
ilintili terörist gruplar tarafından hedef alındığına dikkat çekmek istiyoruz.5
Genişletilmiş Avrupa coğrafyasındaki ülkeler olarak her birimiz radikalizmin,
teröristlerin ve terör örgütlerine militan devşiren şebekelerin faaliyetlerinden
ve hareketlerinden mustaribiz. Dolayısıyla IŞİD ile mücadelede başarılı olmak
ortak amacımızdır.
Ne var ki IŞİD ve yaymaya çalıştığı ideolojinin bertaraf edilmesi her ne kadar
Ortadoğu ile iştigal eden devletlerimizin üzerinde birleştiği ortak payda
olsa da bu noktada paylaşılan menfaatlerin diğer konu başlıkları ve hususi
önceliklerin gölgesinde kaldığını kaygıyla gözlemliyoruz. IŞİD üzerindeki
baskıyı azaltmak gelinen aşamada vahim bir hata olacaktır. Ortaya konan
operasyonlar neticesinde örgüt hâlihazırda Suriye ve Irak’ta denetiminde olan
bazı toprak parçalarını kaybediyor, örgütün askeri kapasitesi zayıflıyor ve gelir
kaynakları daralıyor olabilir; ancak örgütün daha önce de değişen koşullara
kolaylıkla adapte olabildiği, geri çekildikten sonra yeniden toparlanabildiği
ya da operasyonel modelini hızla yenileyebildiği bir sır değil. IŞİD’e mensup
savaşçılar yeni alanlarda operasyonlar yürütebiliyor ve bu şekilde halen
ölümcül terör eylemlerine imza atabiliyorlar.
4http://www.europeanleadershipnetwork.org/medialibrary/2015/08/18/2f868dfd/Task%20
Force%20Position%20Paper%20III%20July%202015%20-%20English.pdf
5
Birçok diğer IŞİD bağlantılı saldırının istihbarat ve güvenlik birimlerimizin yoğun çalışmaları
sayesinde önlendiğinin altını çizmekte fayda var.
Task Force on Cooperation in Greater Europe
5
IŞİD’in yenilebilmesi için örgütün faaliyetlerini tüm boyutlarıyla irdeleyen
gerçekçi ve etkili bir stratejiyi uygulamaya koymamız gerekiyor:
• IŞİD’in Suriye ile Irak’ta ele geçirdiği topraklardan sökülüp atılması ve
Libya, Yemen, Kafkasya ve Sina Yarımadası gibi diğer bazı bölgelerde
“vilayetler” elde etme girişimlerinin sonuçsuz bırakılması için bölgesel
müttefiklerimizi müşterek biçimde desteklemeliyiz. Ülkelerimiz, Irak ve
bölgedeki diğer devletlerin dayanıklılığını ve direncini desteklemek adına
kapasite inşasına yönelik destek ve yardım sağlamalı. Benzer bir destek
IŞİD ile mücadele eden ve ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunan farklı
gruplar arasında kapsayıcı bir “yerel” koalisyonun kurulması için de
sunulmalı.
• Geçtiğimiz aylarda IŞİD tarafından gerçekleştirilen bir dizi saldırıyla da
teyit edildiği üzere bölgenin çok daha ötesine tesir eden karmaşık terör ağını
yok edebilmeliyiz. IŞİD’in teşkil ettiği esas tehdit, ülkelerimizde bulunan
radikalize olmuş vatandaşları ve yerleşik yabancıları sahada edindiği savaş
tecrübesinin de yardımıyla etkili biçimde kullanabilme potansiyeli olarak
karşımıza çıkıyor. IŞİD propagandası ve rehberliği, buna ilaveten münferit
‘yalnız kurt’ eylemlerine de ilham kaynağı olabiliyor.
Ülkelerimiz, Suriye’de yürüttükleri terörle mücadele amaçlı hava operasyonları
çerçevesinde aldıkları olası çatışmayı önleme tedbirlerinin bir adım ötesine
geçerek bölgedeki askeri faaliyetlerinde eşgüdümü sağlamalılar. Öncelikle
terörle mücadelede görev alan güvenlik ve istihbarat birimleri arasında bilgi
alışverişine hız verilmeli, örgütün mali kaynaklarına ve finansman ağına
yönelik müşterek operasyonlar yürütülmeli ve gerek Birleşmiş Milletler
gerekse diğer uluslararası kuruluşlar seviyesinde terörle mücadelenin yasal
çerçevesini güçlendirmek adına birlikte çalışılmalıdır.
• IŞİD’in kendi halifeliğini ilan etmek suretiyle İslam topraklarından
kâfirlerin kökünü kazımayı amaçlayan bir hareket olarak savunduğu
ideolojisine karşı koymalıyız. Siber ortam dâhil olmak üzere pek çok
kanal vasıtasıyla aktarılan bu mesaj bizim ülkelerimizde oldukça kısıtlı bir
kitleye hitap ediyor. Suriye ve Irak’taki Sünni gruplarda yıllar içerisinde
biriken öfke ve umutsuzluk da IŞİD saflarına katılımı motive ediyor.
IŞİD propagandasına ve aşırıcı ideolojiye karşı çıkmak adına birlikte çok
daha fazlasını başarabiliriz. Bu amaçla ortaya konulacak işbirliği çerçevesi;
6
Position Paper IV
Müslüman topluluklar ve âlimler ile temas halinde olunması, radikalizmle
mücadele, vahşi terör saldırılarında rol almış aşırıcılık yanlısı faillerin yeniden
topluma kazandırılması ve entegrasyonu konularında en iyi uygulamaların
paylaşımı ve IŞİD propagandasına karşı siber ortamda yürütülecek müşterek
eylemler gibi birkaç sacayağı üzerine inşa edilebilir.
• IŞİD’in zayıflaması ve son tahlilde ortadan kaldırılması sonucu ortaya
çıkacak boşluğun El Nusra Cephesi ve diğer El Kaide bağlantılı unsurlar
başta olmak üzere farklı terör örgütlerince doldurulmasına izin veremeyiz.
Bu da IŞİD’e karşı mücadelemizin Suriye sorununun çözümüne verilecek
destekle ve bölgenin çatışma sonrası yeniden inşasına dönük çabalarla
birlikte ele alınmasını gerektiriyor.
3. Suriye’deki çatışmanın sona erdirilmesi
Korkunç bir iç savaşla geçen beş yılın ardından Suriye’deki rejim güçleri birçok
alanda inisiyatifi yeniden ele geçirmiş gibi görünüyor. Ancak Suriye’nin askeri
birlikleri ve sahadaki müttefikleri önemli miktarda yol kat etmiş olsalar dahi
istikrarın ve iyi yönetişimin geri kazanılan bölgelerde yeniden nasıl tesis
edileceği, bu bölgelerin yeniden diriltilmesi için ihtiyaç duyulan devasa
mali kaynağın kimler tarafından sağlanacağı ve yerinden edilmiş Suriye
vatandaşlarının yeniden evlerine dönmek isteyip istemeyecekleri halen yanıt
arayan sorular. Diğer bir deyişle soruna askeri bir çözüm getirilebildiği ve
ılımlı muhalefet mağlup edildiği takdirde dahi büyük ihtimalle Suriye krizi
son bulmayacak; yalnızca krizin seyrinde yeni bir aşamaya girilmiş olacaktır.
Hükümet güçleri ve destekçileri ile ise silahlı muhaliflerin bir kısmı arasındaki
düşmanlıkların sona erdirilmesini ve ülkede genel bir ateşkes ilan edilmesine
yönelik çabaları destekliyoruz. Desteğimiz özellikle bu çabalar insani yardımın
ulaştırılmasına imkan sağlayacaksa geçerli. ABD ve Rusya’nın başını çekeceği
bir ateşkes hükümet ve muhalif güçler arasında BM’nin ve Uluslararası
Suriye Destek Grubu’nun gözetimi altında müzakerelerin devam etmesi için
zemin hazırlayacaktır. Eğer bu senaryo gerçekleşirse krizin çözümü adına
yıllar sonra elimize geçen en büyük fırsat olacak. Ancak böylesi bir ateşkesin
uzun vadeli sürdürülebilirliği hususunda derin endişeler taşıyoruz. Esasen
ateşkes sürecinin ilgili taraflarca yalnızca güçlerini pekiştirmek ve yeniden
toparlanmak için zaman kazanmak amacıyla savaşın bir sonraki etabına
yönelik taktiksel bir adım olarak ele alınmasından endişe ediyoruz.
Suriye halkının acısını dindirecek, ülkenin yeniden inşasına elverişli koşulları
yaratacak, yaygın insan hakları ihlallerinde bulunan şahısları yargının
Task Force on Cooperation in Greater Europe
7
huzuruna çıkaracak ve üniter bazda Suriye devletinin devamlılığını temin
edecek; BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararınca ortaya konulan
kılavuz ilkelerle bağdaşan gerçekçi bir çözüm istikametinde gayretlerimizi
yoğunlaştırmamız gerekiyor. Söz konusu süreç her ne kadar Suriyeliler
tarafından yürütülecek olsa da hepimize malum olduğu üzere en önemli harici
aktörler sürecin tüm esasları ve netice itibariyle şekillenmesini arzu ettikleri
devlet yapısı üzerinde mutabık kalmalılar. Dolayısıyla pratikte uygulanabilir
yeni bir anayasal uzlaşının parametreleri net bir biçimde ortaya konulmalıdır.
Suriye için tasarlanacak geçiş planı; mevcut hükümetin ve devlet aygıtının
içerisindeki başlıca unsurların varlığını sürdürmesinin yanı sıra ılımlı
muhalefetle Şam yönetimi arasında tutarlı bir güç paylaşımını da tanzim
etmeli. Bu kapsamda aynı zamanda azınlık haklarına saygı gösterecek, teröre
bulaşmış veya savaş suçu işlemiş olanlar haricindeki muharip unsurları
koruyacak ve bunların güvenliğini temin ederek zulüm görmelerinin önüne
geçecek yasal ve fiili güvenceler sunulmalı. Ülkenin ağırlıklı Kürt nüfusa sahip
bölgelerinin statüsü de yeni anayasanın hazırlanması sürecinde kapsayıcı bir
anlayışla ve Suriye’nin toprak bütünlüğü göz önünde bulundurularak karara
bağlanmalı.
Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın görevini bırakması, artık birçok Avrupa
ülkesinin öncelikler listesinin ilk sıralarında değil. Ancak Esad’ın geçiş
sürecinden sonra iktidardan feragat etmesi bu ülkeler bakımından kırmızı çizgi
olma niteliğini koruyor. Bu hususun göz ardı edilmesindense, geçiş sürecinde
belirli bir aşamaya gelindiğinde Esad’ın devlet başkanlığı makamından istifa
ederek siyaset sahnesinden ‘gönüllü olarak’ çekilmesi taahhüdünde bulunması
önerilebilir. Bahsi geçen kararı Suriye’de gerçekleştirilen başkanlık seçimleri
ile ilintilendirilmelidir; zira ülkenin liderlik koltuğuna kimin oturacağına
karar verme yetkisi son tahlilde seçim yoluyla Suriye halkının takdirine
bırakılacaktır.
Ortadoğu için yeni bir güvenlik sistemi kurmanın gerekliliği
Yukarıda öne sürülen üç temel işbirliği alanının diğerleriyle kıyaslandığında
en acil alanlar olarak başı çektiğine kanaat getirmiş olsak da bölgenin uzun
vadeli istikrarı ancak Ortadoğu için kapsayıcı bir bölgesel güvenlik sistemi
inşa edilerek sağlanabilir. Bölgenin ve sınırlarının, örneğin etnik ve mezhepsel
fay hatları uyarınca Sünni-Şii ayrımı gözetilerek kökten bir değişikliğe tabi
tutulması ve yeniden dizayn edilmesi gerektiği gibi bir anlayışı reddediyoruz.
8
Position Paper IV
Bu tarz bir sistemi hayata geçirmek adına girişilen önceki birçok denemenin
başarısızlıkla sonuçlandığının ve dış güçlerce bölge uluslarına böylesi bir
projenin dayatılamayacağının farkındayız. Yine de Avrupa’daki Helsinki süreci
tecrübesinin ve Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) çalışmalarında
ortaya koyduğu modellerin bölgesel aktörler açısından kullanışlı olabileceğini
ileri sürüyor ve bu süreci desteklemek adına hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.
Task Force on Cooperation in Greater Europe
9
İmzalayan Taraflar:
Adam Daniel Rotfeld, Dışişleri Eski Bakanı, (Polonya)
Tarja Cronberg, Avrupa Parlamentosu Eski Üyesi ve
(Görev Gücü Eş Başkanı);
Kopenhag Barış Araştırmaları Enstitüsü Eski Direktörü,
Igor S. Ivanov, Dışişleri Eski Bakanı, Rusya Uluslararası
(Finlandiya);
İlişkiler Konseyi (Russian International Affairs Council)
Anatoliy Adamishin, Dışişleri Eski Bakan Yardımcısı,
Başkanı, Rusya Bilimler Akademisi Üyesi, (Rusya) (Görev
Birleşik Krallık Eski Büyükelçisi, Avro-Atlantik İşbirliği
Gücü Eş Başkanı);
Birliği başkanı ve Rusya Federasyonu Büyükelçisi,
Des Browne, Savunma Eski Bakanı, (Birleşik Krallık)
(Rusya);
(Görev Gücü Eş Başkanı);
Alexei Gromyko, Rus Bilimler Akademisi Avrupa
Özdem Sanberk, Uluslararası Stratejik Araştırmalar
Enstitüsü Direktör Yardımcısı, (Rusya);
Kurumu
Tony Brenton, Rusya Eski Büyükelçisi (Birleşik Krallık);
(The
International
Strategic
Research
Organisation) Başkanı, Dışişleri Bakanlığı Eski Müsteşarı,
Hikmet Çetin, Dışişleri Eski Bakanı (Türkiye);
(Türkiye) (Görev Gücü Eş Başkanı);
Borys Tarasyuk, Dışişleri Eski Bakanı (Ukrayna);
Malcolm Rifkind, Dışişleri ve Savunma Eski Bakanı,
Paul Quilès, Savunma Eski Bakanı, (Fransa).
(Birleşik Krallık);
Bu belge imzaları ekli Görev Gücü üyeleri adına yayınlanmıştır.
Proje faaliyetleri hakkında güncel gelişmeler ELN, PISM, RIAC ve USAK internet
sayfalarında yer alacaktır: www.europeanleadershipnetwork.org; www.pism.pl; www.russiancouncil.ru; www.usak.org.tr.
Projenin geçmişi ve daha fazla detay bilgiye aşağıdaki irtibatlarımızdan ulaşabilirsiniz:
Thomas Frear
Research Fellow, ELN, London
[email protected] | Tel: +44 (0)203 176 2553
www.europeanleadershipnetwork.org
Piotr Koscinski
Program Koordinatörü, PISM, Varşova
[email protected] | Tel: +48 (22) 556 80 00
www.pism.pl
Andrei Kortunov
RIAC Genel Direktörü (Director-General, RIAC), Moskova
[email protected] | Tel: +7 (495) 225 6283
www.russiancouncil.ru
Özdem Sanberk
USAK Başkanı (Director, USAK), Ankara
[email protected] | Tel: +90 (0312) 212 28 86
www.usak.org.tr
Medya Talepleri
Bütün medya talepleri için lütfen irtibata geçiniz:
Shata Shetty, Avrupa Liderlik Ağı (European Leadership Network) Direktör
Yardımcısı
Tel: (+44) (0) 203 176 2554
Email: [email protected]
12 Force on Cooperation in Greater Europe
Task
Position Paper
12
Task Force on Cooperation in Greater Europe
The Task Force brings forward proposals to allow all countries of the region to decisively
break with the costly legacy of the Cold War and focus more effectively on meeting the
emerging political, economic, and security challenges of the 21st century. It addresses the
causes of current levels of mistrust between key countries and actors in the region, has
trust-building as a central theme in its deliberations, and sets out a rationale and vision
for a cooperative Greater Europe and a range of practical steps necessary to move the
international relations of the continent in that direction.
The Task Force is comprised of distinguished former political, military and diplomatic figures. It is
supported by, and draws on, independent analytical work by the European Leadership Network
(ELN), the Russian International Affairs Council (RIAC), the Polish Institute of International Affairs
(PISM), and the International Strategic Research Organisation in Ankara (USAK).

Benzer belgeler

Rusya ve NATO Arasında Askeri Çatışma Riskini Azaltmanın Yolu

Rusya ve NATO Arasında Askeri Çatışma Riskini Azaltmanın Yolu Görev Gücü, Genişletilmiş Avrupa ülkelerinin Soğuk Savaş’ın ağır mirasını tamamiyle geride bırakmalarını olanaklı kılacak önerileri gündeme taşır ve 21. yüzyılın ortaya çıkan siyasi, ekonomik ve gü...

Detaylı