1956
Transkript
1956
kazgan ( 1956) f BULUT V E K  LE .'fÜ sS / « U E « OuRUN ! DURUN ALİN BuNU KESİN !. ^ fA K U L T tD E K Î ALV-AM aİ R K V-^ C N S - m u L t <f R>2ASI PARÇA »ÇI N ET '... Ec vVO < vara&®',.' pf\ TL' 5\*ZİN t t E. (^/VV'N İÇİN 14 &E Kafaya eslikçe çıkar Sohibi : S A K S A Ğ A N EZ ELİ VE EBEDİ, RUHİ VE AŞKÎ SİYASİ VE N/İZAHİ Y I L I K MECMUA Yozı İşleri M ü dü rü K A Z a N YIL: Rotı : JVIüştarisine göre değişir. 1Ü5(J Siyasal Bilgiler Fakültesi II II / Kaynı KA'AGAN Okuyucuları, Sise çeşitti vesilelerle yaptığım acı, tatlı konuş malardan sonra bir de «KA7GAN» m yeni çıkacak sayısını vesile ederek seslenmek fırsatım bulduğum dan gerçekten çok memnunum. «KA'AGAN» çok ve çeşidi değişik olan geleneklerimizin belki en renklisi, en manâlısıdır. Rengini Faküllc’nin hepimizi saran havasında tatlı gençlik yıllarını harcamış olan öğren cilerimizin kendi emekleriyle meydana getirdikleri bir eser olmaktan kazanır. Manasım da, sîzlerin, Fa külte’de geçirdiğiniz yılların hüviyetini en tipik şe kilde belirten yaratıcı huluslarınızdan alır «KA'AGAN» ciddi meseleleri mizahın menşurun dan geçirerek inceliyen bir dergidir. Mizah ise insan davranışlarını bir iki fırça darbesiyle en manalı şe kilde aksettiren gerçekten ineç bir san’attır. Bu iti barla, çok beşeri bir ifade taşır. İnsan topluluğunun (izciliklerini belirlen bir san’aUır. Türk topluluğu mi zah bakımından zengindir. Sîzlerin bu alanda ne ka dar yaratıcı olabildiğinizi de «KAZGAN» teshil ede cektir. Benim dileğim yaşamayı daha tatlı, hayat yü künü daha kolay tahammül edilir hale sokan bu mu cizevi. san’ah hepinizin bütün ömrünüz boyunca taşı manız, onu dudağınıza asılı bir tebessüm çiçeği gibi devamlı bulundurmanısdır. İyilik ve başarılar dileklerimle. Prof. Bedri GÜRSOY Hocalarımızın Daha Çok Sevilmeleri için Neler Yapmaları Lâzımdır? Fadıl Hakkı : Yoklamaları kaldırması Bedri Gürsoy : İki yıl daha dekanlık yapması (!) Turhan Feyzioğlu : Gittiği yoldan şaşmaması Yavuz Abadan : On numara vermeği öğrenmesi I-Iamit Sadiselcn : Derslerde uyutmaması 1. Hakkı ICarafakih : Ders anlatırken şaşırmaması Burhan Köni : Bir daha ceza kongresine gitmemesi Fikret Arık : Çantasını okutması A. Şükrü Esmer : Biraz insaflı olmusı Bahri Savcı : Az öksürüp erken kalkması Tahsin B. Balta.: Türkçeyi öğrenmesi Kemal Arar : Ana avrat dümdüz gitmemesi Aziz Köklü : Ossümizanı hatırlaması Hikmet Belbez : Herkese on vermesi Cumhur Ferman: Talebeyi sevmesi (Sınıf geçirmese bile) Mazlıar Hicşaşmaz : Muhasebeden türükleri kaldırması Muammer Aksoy : iiııtihan sistemini değiştirmesi Selıa I... Meıay : Prof, olunca eski huyunu bııakmaması Şefik inan : Eskisi gibi bol not vermesi C ılıit Talaş : Sadece dcıs anlatıp çıkması Sadun Areıı : Ağabeyliği bırakmaması Aydın Yalçın : Forumdaki yazılarından imtihanda talebeyi me sul tutmaması. T in t in in in i ın iııi F a d ıl yoklam aları kaldır!.. Hocalarımız Nelerden ve Kimlerden Hoşlanırlar Bedii GÜRSOY : Fakültemize lâyık lıer şeyden Kemal ARAK : Esther \yiliantsVlan Fadıl H AKKI : Derse girip te esprilerine gülenlerden Calıit TAI..AS : Aşkar'dan Hâınit S. SELEN : Dekana vekâlet etmekten Fikret A R IK : Lâtifeden Hikmet BELBEK : Yaz günü kauçuk ayakkabı giymekten Şefik İNAN : Sessizlikten Cumhur FERMAN : Öğrene.medik Mazlıar I1İÇŞAŞMAZ : Tüıüklerdcn I. Hakkı ÜI.KMEN : Ezberden İ. Hakkı K ARA FA KİH : «Pardon»lardan Muammer AKSOY : Talebenin iissümizanıııı düşünmekten Bahri SAVCI : Münekkitlikten , Turhan FEYZİOÛLU : Hukuka bağlı devletten T. Bekir BALTA : Türkçedeıı gayri lisanlardan A. Şükrü ESMER : Şey'lelden Aziz KÖKLÜ : Yere bakmaktan Aydın YALÇIN : Korum yazarlığından Burhan KONİ : Beynelmilel ceza kongrelerinde bulunmaktan Şahanenin 011 parm ağında 011 m arifet^!) mütevazı sekreteri... S . İ L L K Z Selıa MISRA Y : Ablllkten J. ROCHE : Şarkı söylemekten ve söyletmekten MALÎ ŞUBE TÜRKÜSÜ Paramız bol, pulumuz çok, Hiç bir yere borcumuz yok Elhamdüllâh karnımız tok Mali şube sen bin yaşa... Müfettişler bizden çıkar Kaymakamın burnu akar Uzmanlara herkes bakar Mali şube sen bin yaşa... Kadın ve kız boldur bizde Sizinkiler kalır dilde Müfettişsin herkes dizde Mali şube sen bin yaşa... Korkumuz yok, bizde kasa Tellâklara çok bir masa Evimizden uzak tasa Mali şube sen bin yaşa... ICaZaN ZEHİ R Cihad’ı köpek ısırmıştı. Kantinde hararetli lıareretli vakayı anlatıyordu. Oradakilerden biri dinledi dinledi. Sonra heyecanla Köpek ölmedi mi yalııı? dedi. T lineer ÜnsaJ ve Giindii/. ö ksü n ’e itlıaf edilmiştir Demirci E fe !.. EKMEK KIZARTACAĞI Hep beraber Yılmaz Kocabaş'ın odasına girdiler... Bi raz pifık dlnllyeceklerdi... Aralarında Kemal Bozbay da bulu nuyordu... Yılmaz Elektrik sobasını yakmış ve duvara asmış tı. Kemal elektrik sobasına baktı... baktı ve sonra Yılmaz Kocabaş'a dönerek : — Kalorifer mİ o? diye sordu... 7 ^ Herkesin gülmesi üzerine : — Şaka söyledik yahu, sanki onun ne olduğunu bilmi yor muyum, dedi. Arkadaşları : — Peki öyleyse, nedir söyle, dediler. 7 Kendinden emin bir eda He göğsünü şişirdi ve : Ekmek kızartacağı diye cevap verdi. Cnııılıküşlulen bir manzara. - 3 - H A Z I R L A D I K L A R I İH T İS A S T E Z L E R İ ABDURRAHMAN AŞKAR Mülkiye’de kıymacılık ŞEVKET EYGİ Türkiye’de Ticanilik HİDAYET KARAMAN Yeşil ay RE FİK AKTAŞ Muhalefette feminizme SABİH GİDER Kılıbıklık Hukuku YILMAZ ULUSOY SERAP AKALIN Türk halk edebiyatında vecizelcr Aile hukukunda icap ve kabul DOĞAN İLLEZ MESUT ŞİŞMAN VAHDET AYDIN TO RAN YARGIN Şarapta alkol nlsbetleri Düşmenin fiziki tesirleri Tarihte favori şekilleri Muhasebede ileri tefsirler SERVET K tPER H ALİL ÇIVGIN Iç güveylik Köy düğünleri AHMET BAŞSOY İstifanın hukuki mahiyeti Hukııki mesuliyet ve iktidar SALİH TÜRKAY KAVURMACIOGLU TAYFUN ZEYBEK LER Nişanlanmanın miras hukukundaki yeri TURAN TÜRKOGLU SÜHA EKİNCİ ABDÜLKADİR EROÛLU Mektup sanatı Dedelik dâvası YILMAZ KOCABAŞ Maltepe pazarında iktisadi dümenler Zamparlzm inkılâbının prensipleri Motorlu vasıtalarda elektrik şebekesi ŞEFİK SEÇKİN Yııgoslavyadaki Türk emlaki CEMAL ÇINAR Domuzculuk (Billahi doğrudur) FETHİ E RPEK YILDIZ ENGİN SÜMER KALAÇ ERHA N GÖLGE Çerkeş tavukları Radyo karbonun sureti istimali Sosyetik eskicilik Tanburun tarihi değeri ŞÜKRAN GÜNEŞ Fransızca, da aşk tabirleri ZEKİ ÇELİKKOL ERGUN NALBANTOGLU Cemiyette cımbızın kullanıldığı yerler NEJAT A Ç IK A LIN NAZ Mİ BİLGİÇ METİN M EKİK A L t YALVAÇ Türkiye hayvancılığında atın yeri İstanbul’da dolandırıcılık ÇEMBERLAYN Küfecilik Aile hukukunda tam teşebbüs Türkiye’de sigara sanayii YAPM ASALA R D U RAM AZLAR Yener Gürmen : Aaah, Şefika Babuş, demese Tanşuğ Bleda : Fakülte durağında yerlere oturmasa Erdoğan Şummu : Ajanstan bahsetmese, Ümit Karaçak : 11 numaralı otobüse binmese Fikret Saygılı : Saygısızlık etmese Vural Erol : Cinsi lâtiflere yakalaşmasa Ayten Çolakoğlu : Derste mambo yapmasa Osman Ertuğrul : Bir derse girmese Teoman Gönen : Münakaşa etmese Ahmet Elbeyli : Akşam altı buçukta yatmasa Pekşen Tandoğaıı : 1. sınıftaki yeşil gözlüsünü görmese Ercan Belen : Yaşanmamış hatıralarını anlatmasa Filiz Tanyeri : Gürültü makineliği yapmasa Demirhamam Sayıner : Diyarbekir de gardaş... demese Erol Ünlü : Kapıyı gümbürtüyle kapamasa DURAMAZLAR M Ü JD E : K . F . A rık Hergele Meydanına çantasını satm aya gidiyor!.. Demirhan Saymer’in ismi yanlışlıkla Demirhamam yazılmıştır. Özür dileriz. - 4 - Neye Benzerler R. Ata ' 0. Kanıl Ö. Doğan N. İtez M. A. Kışlalı A. Osmanoğlu B. Kuntol A. Ateş H. Sırkıntı S. Kilvaş E. Uğurlugil N. Kavıırmaeıoğlu M. Kısaeıoğlu A. Başsoy N. Kosova İ. Diker M. Mekik H. Yılmaz D. İllez A. Ünlütürk 0. T. Ercin Ü. Yaltırık R. Ceylan M. Erinç R. Aktaş Ö. Kaya Y. T. Eyuboğlu M. Can N. Açıkalın K. Bozbay S. Tiirkay F. Çapaıı Y. Aksoy O. Bal i İ. A İver L. Tunccl E. Belen K. Yetkiner Y. Ulusoy C. Alpan İ. Hızal Ş. Güneş S. Akalın Y. Engin B. Topçuoğlu Zurnaya Iliçbirşeyc Kaynanaya Kavala Kanguruya Davula Nanaya Herşeyc Limontuzuna Külhana Prense (!) Fıçıya Uzun Ömcrc Efendiye Sıtmaya Mermere Kristof Ivolmb’a İneğe Defter-i kebire Ramses’c Lâza Civcive Mandaya Fıstığa Kazgana Yumurtaya Deııi Key’e Kuzuya Kamışa Efeye Araboğlana Yoğurt Kasesine İmama Kürt Ağasına Miçoya Kavak yeline Aşığa Kurbağaya Deveye Matrak Konsolosa Erkek güzeline Hostese Karıncaya Leyleğe Tosbağaya GİDERAYAK... Şubattan, Hazirandan geçtik Marta ve Eylûl’e razıydık Burs tutturmaktan geçtik Ümidine razıydık Hiç birini bulamadık Kopya usulleri keşfettik Yutturamadık Yoksa biz Biz Miilkiycden değil miydik? Çeviren : Ö. Y. İstisnalar Kaidelerin mezarıdır. Bedri GÜRSOY Yazılı K arik atür ! -5 Vecize imalathanesi MÖSYÖ KARA AVRUPASİ Ali Ateş bir gün Nedim Çctin’lc bir likte çiftliğe gider .Kucağında çocuğu, Amerikalı bir bayan görür, hemen yanına yaklaşarak, ağır - aksak, bozuk - düzen fransızcasıyla : Ali Ateş, Orhan Civelek ve arkadaş ları idare hukukundan «Kara Avrupası» hukuk doktrini üzerinde münakaşa yapar larken içeri girer. Çocukların anlattıkları nı iyice dinledikten sonra der ki : — Mösyö mösyö, bu çocuk sizin mi? der. Amerikalı kadın, gözlerini şöyle bir çevirir Ateş’in üzerine : — Arkadaşlar siz daha sistemi kav ramamışınız. Bir defa o sizin münakaşası nı yaptığınız «Kara Avrupası» sistemi de ğil, «Deniz Avrupası» hukuk sistemidir. — No, matmazel, der. Sütçü Beygiri Sütçü Beygiri VECİZELERİ HEY YAVRUM HEY!... Ali Ateş, halen Harb Okulunda okumakta olan ortaokul arkadaşlarından biriyle, dörtyol aile bah çesinde karşılaştı. A li’nin yanında, meşhur hür riyet kahramanlarından Ahmet Nedim Bey de var. Ahmet Nedim, o gece ceketsizmiş. Bir ara Ali ile Harbokulundaki arkadaşı konuşmağa başlamış lar. Ahmet Nedim ise sahneyi seyrediyor. Harbo kulundaki arkadaşı A li’ye : Bu arkadaş da Siya sal Bilgilerde mi? diye sormuş (Ali herhalde Ah met Nedimi ceketsiz olduğu için, Mülkiyeliliğe yakıştıramamış ki,) : — Yok canım, içeri girerken tanıştık, demiş. Sonra yine aynı arkadaşla şöyle bir konuşma geçmiş. Harbokulu talebesi : Ahlak iııkıtasız bir terbiyedir. Ben sevgi dilencisi değilim. Bu şerefin zaferi büyük olacaktır . Kalb kapalı bir aşk kutusudur . L ü g a t: İnsanların bilgi şümulü dışında kalan kelimeleri alelacele bulmağa yarar. Hatıra : Belli bir zaman aralığındaki anlayıştır. Aşk mukaddes bir günahtır. Mersinde ölü ölünce su sularlar. Bana benimle yemek yeme zevkini verirseniz size miıınetdar kalırım. Kalbin kapısı renklerle açılır. Uyku, renkli aşk bahçelerinde dolaşmak imkâ nını veren muvakkat bir ölümdür. Monoton hisler aşkın mezarıdır. Beni kendimle yalnız kalmaya terkediniz. Aşk imkânsızlıklar içerisinde doğar, imkânlar içinde ölür. Ağızdan kapan : Ayhan Özkan — Samsoıı — — Sizde kaç şube vardır? Ali kendine has edesıyla : — İdare, finans ve diplomatik . — Siz hangi şubeye gideceksiniz? DİKKAT : Vcctaclrrht her hakkı maltfuzdur. Ali — Gayet tabii ki diplomatik şubeye... C ÖKÜZ BİFTEK ÇIKAR Y O L .. Muhasebedeki P. T. T. masraflarının mucidi Maliye müfettiş Ayhan Varol, Cemiyet Balkanımıza dert, yanıyordu : muavinlerinden Alpaslan Onay ve Nurhan tııee ile uzman muavini Haşan Kelimi İstanbul'da Sa — Birader, giinde insan üç defa telefon etse 75 kuruş; lih Efendi Lokantasına gittiler. Orada Cihad Alpan’ı görün 75 te sigara ve kirbit (Arkadaş Yenice içer) etti mİ 150 ku ce, onun masasına oturdular. Cihad listeye baktı, «öküz bif ruş. Sen olda 125 lira llebiıay geçin; Vallahi ne yapacağımı tek» yazıyordu. Orta garsona seslendi : şaşırdım. O sırada yanlarından geçmekte olan Muammer Aksoy - hocamız Ayhan'a doğru eğilerek dedi kİ : — Azizim, bunun tek çaresi sigarayı bırakmak Bir «öküz Biftek» istiyorum, dedi. Orta garson ya mağa bağırdı : ve - Oğlum baksana buraya, bir öküz, «Biftek» istiyor. zamparalıktan vazgeçmektir. 6 Ünal Y altırık ’ııı ders notlarından : İkt. Dok. Tarihi A A > W O t$ . F A D I L H A K K I F İ L A V I N D A !.. (Hindistan hatıralarından) ÇOK CESUR. «Allah’tan şu Semih’e bugün rastlamasam.» diyor du. İşte tam bu sırada köşebaşını dönerken Ağa ile karşılaştı. Ağa elleri pantolonunun cebinde, hafif öne eğilerek pis pis söylendi : — Ergun lan, kimdi o yanındaki kız?.. Bizim kinin rengi biraz daha kaçtı. Titrek bir sesle aceley le : — Hi... hi... Semilı’ciğim... istersen tanıştıra yım. Ergun Nalbantoğlu, kızının yanısıra, İç Cebe ci’ye doğru kendisine has yürüyüş tarzı ile ilerliyor du. Zevkten sekiz köşeydi. Ağzı herzamanki gibi açıktı. Gözlerini arada bir kızından başka tarafa da çeviriyordu. İşte taın böyle bir anda Ağa Semih’i gördü. Elinde olmayarak rengi bir hoş oldu. Ağa Semih’in Karadenizli olduğunu, şakaya gelir tarafı bulunmadığını bilirdi. Nalbantoğlu, biraz sonra bu kötü düşüncelerle, kızını evine bırakmış, yurda dönüyordu. İçinden ATKAFA Son sınıf seyahatinde idik, önceleri kendisine «Atkafa» denilince kızan Ergün Nalbantoğlu bu seyahat esnasında bu ismi benimsedi. Beyoğlu’nda yeni tanıştığı bir kızla gezerken beklenmedik bir anda kız Ergüıı’e ismini sorunca hiç tereddüt etme den İsmim «Atkafa» dır cevabını ver- Dem irbaş!.. Y A Z I S I Z !. - 7 V ( Makam bizde, imza bizde ) Bir emirle herkes dizde ■ % Tahsildarlık olsun sizde f \ ( (v y g K l î ( i i ĞIM -. KER.TO k p m K K E R T A N OEĞ'l / b a b a ç l( V V Cf T T IL Ep Rc îdarcci sen çok yaşa . . . S 'K ) £ L BİR O İ J N 'E . N lE R t tAK(M K A R I— ANAMARLA GA DUBARA NAPINOR \ ) llt V A Z l'H ÖGRETDAL BU 6 1 0 VSL UERİfC'OĞLU b Yz İ Ç A K T I R A C A K G A L ' & A ÖVLE PİS a v A K I A R K O S ü W KV H EP C U V A U ^ O R U M , »N EK , i P M P k F A L A N P A R A FTMl'IDk ★ TOPtL>VOl^tıZ Araba var altımızda K A ^ O IR A C M ^ , Devlet kuşu başımızda Selâm durun kapımızda 1 \ İdareci sen çok yaşa . .. * Silisse ve fors hepsi bizde Cins - i lâtif elimizde Boynuz sizin tepenizde idareci sen çok yaşa . . . ★ Yolumuz var her bir köyle v, Rahatımız iyi böyle ^ Karın nerde doğru söyle ? i İdareci sen çok y aşa. . . {S ( SAKSAĞAN c Evleri, Miilldyeııiü karşısında idi!.. ON YILDIR TECİL... Sinemadan çıkmışlardı. Gazete satan çocuk cırtlak sesiyle avazı çık tığı kadar bağırıyordu : — Otuz altı doğumluların askere alınacağını yazıyor, otuz altı do ğumluların askere alınacağını yazıyor... Bunu duyunca Dede Süha’nın gözleri faltaşı gibi açıldı : — Vay canına ; askere 011 yıl geç kalmışız yahu, dedi. A K L I AKLINDAYMIŞ... I l ı . . . İ l i . . . I l i l ı i !.. Refet fitil gibiydi. .. Arkadaşları bir an önce mektebe götürüp yatır mak istiyorlardı... O ise direniyordu. Bir ara Mazhar Kısacıkoğlu sinir lendi : — E, artık çok oluyorsun, hem sarhoşsun, hem de söz dinlemiyor sun, dedi. Refet Üçelli kızdı : — Sen beni ne zannediyorsun, şu anda aklım aklımda benim diye cevap verdi. - 8 - MANİLERLE KİŞİLER S. AKALIN Hayal edenler onıı Simdi mezun oklular Ayrılık ateşinden Saçlarını yoklul'tr t E. NALBANTOÖLU Bir yığın palavradır Aşk hayatı bu beyin İslerseniz siz ona Aylak zampara deyin C. AŞ K AR Bir ses geliyor operadan Yok artık gözüm başkanlıkta Musiki ahengi istiyorum Gireceğim maceradım N. A ÇIK ALIN Hipodromda her hafta Eşekleri koşturur O yüzden hafta başı Kesesi hep boş durur Ş. GÜNEŞ Mülkiycden doğan güneş Senin üstünde parisim Aktasın üstünde yansın Kımıral saçlarında ateş A. ÖZKAN O ejder kuvvetinle sen Kıyamette sur çalarsın Elinden kızmak gelmez Ancak adam kovalarsın Iîir M ülkiydi böyle delirdi!. T. GÜNEY Yürür vites takmadan Gider yola bakmadan Ekzozdan gaz çıkarmaz Kahkahalar atmadan Ü. YALTIR1K Kan damlar kaleminden Bu zalim ruhlu adamın Allah kurtarsın elinden Bizi dostlar amanın T. KAYA Sosyal toplulukların İçtimai nüshası Mektebi mülklyenln Malûmat fukarası M. VARDAR Deve kuşu gibisin Seke seke yürürsün Ardından hariciye Ayakları sürürsün Ş. EYGİ Gah mümindir iman eder Gah münkalip olup fikri Küfrü dahi itnıan eder Iiilinmezk! nedir zikri S. TÜRKAY Yer tuttuk nezaketle Bu güıı ikbali devlette İnşallah iş tutarız Sayei hamiyette T. TÜRKOGLU Sataştık dostlara pek çok Nedense insaf etmedi Dile düşmek korkusuyla Daha fazla laf etmedi TU. TÜ - 9 - REÇETELER OKAN’a Hormobin Radyokarbon A YLA ’ya ŞAKİR’e ACAR'a HARLEM ’e GÜLAY’a DOĞAN’a Müshil Streptomisin Saf ispirto Güldürücü gaz Büyüklük serumu METİN’e UĞUR’a ENGİN’e SEYHUN’a PARLA’ya YÜKSEL’c ERGİN’c YILD IZ’a GÜNER’c OKTAY’a ALTAN’a HÜSEYİN’e MESUT’a ÖZGEN’c E R D lL ’e Maya Sabır aşısı Uyku hapı Müsekkin de bromure 338 çil ilâcı Güzellik formülleri İşkembe çorbası Sapiksin Günlük Kinsey raporu Kireç kaymağı Calcium Sandoz Enerji hapı Ses ilâcı (Yumurta) Pilâv (G. Saray eczanesinden) M ALÛ M H İK A Y E : Vııllsılıi çocuklar, bir f;iin IlO M A ’da otomobilin içinde ıııcşhur cezacı L A F E K K İ K R E ile giderken iyilip kulağına İ T A L Y A N C A dedim ki ........... Naptı biliyor m u su n u z?..: Cevap veremedi... ALKOL VE İMTİHAN!... Diplomasız Doktor Ünal hiç çalışamadığı iki dersin imtihanın İliç olmazsa susmaması jçiıı bir iki kadeh atara girmişti. Tesadüf bu ya, birinden dokuz, ötekir den de dokuz buçuk aldı. Bu müspet neticede ilham alan Doğan lllez de, İdare Hukuku imtllu nında ayııı metodu takip etmek istedi. îmtihaı dan bir saat önce, Çağlayan’a oturdu, içti... içt içti. İmtihana zor yetişti. Hoca ıııaiûm... Kem. Galip Balkar. Girene sorduğu ilk şey pasosu oiı yor... Doğan pasosunu çıkardı. Tek kelimesi ok' ııamayacak kadar berbat bir pasoydu bu... U telik resmi de düşmüştü. Cebinden başka bir r sim çıkardı ve pasonun üzerine koydu... Tltn ve alkolik bir sesle : İşte hocam, diyebildi. Kemal Galip ha ret ve dehşetle pasoya baktı : - - Bu ne biçlııı hüviyet ? dedi. Doğan rıttı ve sallanarak : — Boş ver hoca... bayağı paso işte, ida den aldım gömleğimin cebinde unutmuşum ı nem çamaşır yıkarken pasoyu da beraber yıl ıııış... diye cevap verdi. Sonra da arsız arsız ııttı. Aradan yirmi gün geçmişti... Kantinde hem ağlıyor, hem İçiyordu... Bu Doğandı.. Llı ler Zanıpir M ülkiyeli: gibi kız be!.. Vay canına : Üssiinıizan 10 ¡ısılmış ve idareden sınıfta çakmıştı : __ Gözüme gözükmesin o Ünal, ağlatacağım, diye haykırıyordu... ana İD A Ilî Ş U B E L İ L E R E İ T H A F : HEP ŞU KEMAL !.. O gün giııe siyah kuzguııl elbiselerini itina ile giyinmiş ti. Beyaz kolalı gömleğinde siyah papyon kıravatı vıırdı. ü s telik bir de traş olmuştu. Bu kıyafetine bakarak, ona daha evvel kendini bilmezin birisi «Garson» demişti. Ama olsııtı. Nasıl olsa çayda bulunan bütün mülkiyeli gençler, onun da bu ocaktan olduğunu bilirlerdi. Hem sonra bu kadar yakışık lı, hatta kabadayı garsonu kim görmüştü!... Kendisine garson diyen terbiyesiz muhakkak (Çekememesinden) ölürü demiş ti. Bu anda, şüphesiz kendisi de aynı şeyleri düşünüyor ol malıydı... Dalgındı... Bir sütuna yaslanmış, kendilerini cazın alıengine teıkedlp lıabire tepinen çiftleri seyrediyordu. Merak edip yanına yaklaştım. Merhaba heınşerim... Aldırmadı. Sanki duvara .söy lemişim... Kolundan çekerek. Allah versin hemşerim, artık selâmımızı da almıyor sun?... Uykudan uyanır i b i : • Hah, şey, vallahi... Biraz dalmışını da, şey can. onun için MKHRABA diyemedim Seni biraz üzüntülü görüyorum. Ne var, blrşey mi oldu ? Yo, şeyi düşündüm bir ara.. Var mı bizim orası gibi? Bunlar hep züppe işi. Halbuki biz davul-zıırm, millî oyunlar oynarız. Kee, haksız değilsin... Ama sen cidden dalgınsın. Kezban’ı mı düşünüyorsun yoksa?.. Hiçbir şey de gözünden kaçmaz. Ama yalnız onu değil. ■Şimdi Kezban da Ankara’da olsaydı... Ne güzel olur du. Beraber dans eder eğlenirdiniz. Beddua mı ediyorsun hemşerim. Onun güzelliği nis petinde benim de kıskanç olduğumu bilirsin. Burada olsaydı, bütün gözler üzerimize çevrilirdi. Al başına belâ! Tevazu gösteriyorsunuz. Kiııı cesaret edip sizi dikizliyebilirdi. Bu sözüm hoşuma gitti. Doğru, doğru ama; gene de gizlice bakarlardı. - Şimdi senin baktığın gibi mİ?... - Hoppala... ayıbettin be hemşerim. Bizim herşeyimiz açık. Doğru, lıeııı baksa b:ıksa onlar sana bakabilir! — Neden, yakışıklıyım da ondan mı? Şaka ediyorsun. -- Yo, samimiyim. Hemşeriııl sen oyunda görmelisin. O zaman daha yakışıklı olurum. Kezban bana ŞA M İLt'Y l oynarken vurul muştu. KAYMAKAM : (Parti Başkanma) : — Buyrun... Aaa siz misiniz? liörmetlerimin kısmi küllisini takdim ile kesbi şeref eylerim beyfendi... Aman efendim istirham ederim... Derhal... Der hal... Estağfurullah... Vazifemiz efendim... Rica ede rim. Zatı âlilerinizin himmetlerine nail olabilirsem bahtiyarım efendim... Güle güle... Hamfendiye hörmetler... Başüstüne, başüstiine efendim... Not : Makam hayalinizdeki gibi yapılmıştır. Böylesini nah bulursunuz!.. — Kemarciğiın, m asam ızı şeref vermez misin? Hem biraz dans eder neşelenirsin. — Kusura bakma, sizin masada başka züppeler de var. Sazdan cazdan bahsedip sinirlendirirler beni. Dejenere herif ler... Ama, davuldan, zurnadan, tulumdan bahsedemezler; sıkı mı.. ı — Sen tarihten de pek canavarmışsın, demeye kalmadı, hemen sözümü kesti. — Ne sandın ya... Ben orta ikiye gelinceye kadar, hep tarihi bahislerle meşgul oldum. — Bravo!. Hangi kaynaklardan istifade ederdin? — Rakım Çalapala’nııı hiçbir yazısını kaçırmazdım. Sonra, daha birçok eser (!) karıştırdım. Kemal Bozbay coşmuştu. Hep tarihten bahsediyordu artık... Sözü birinci dünya savaşına, oradan da Enver Paşa’ya götürdü. Büyük askerin menkıbelerinden birini bitirip öbü rüne nefes almadan başlıyordu. Bir ara : — H alit paşa hakkında geniş ma’.ûmata sah!p olduğuğunu söylemişlerdi bana, dedim, şüphesiz bu da doğrudur. — Doğrudur ya... Hem Halit Paşa, Ardahan'dan da geç miştir. Hey gidi deli Halit, koçak askerdir... Araya Ardahan sözü geçince, göğüs geçirdi. Gözlerini uzakta, çok uzakta bir noktaya dikti; — Ardahan., ne memleket be... herşeyi sadıktır. İnsanı, kızı-kısı-ağı, köpeği. Sen do bilirsin ya... — Köpekler her yerde sadıktır; dedim. — Ama Ardahan’dakiler daha başka. Hani seninle bir gece vakti Ardahan'a inmiştik^ uzun bir ayrılıktan sonra. Ha tırladın değilmi? Kemal heyecanlanmıştı. Yüzü kızarmış, gözleri yaşlan mıştı. — Hatırlamaz olur muyum hemşerim, devam et... — Gece vakti eve giderken, bilirsin bizim ev Halil Efen di Mahallesindedir. Köprüyü geçmek lâzım. Kura üzerindeki o demir köprüyü... Biraz durdu, yutkundu. Devamla : Davudi sesli I*. T. T. Aylım ı — H a a ?!. - 11 - KEM AL DEĞİ L AKAK İM T İH A N D A Prof. Kemal Arar’a Bir ders ki nasıl anlatsam Nasıl nasıl size ben onu Bir ders ki tüm Osmanlıca Bir ders ki düşman başına Anlıyorum desem Değil Anlamıyorum desem Değil Bir ders ki Anlaşılır şey değil Yu - Tu - Ey — IJIıın ¡1... B ü tü n .sene lıer^ele g ib i dolaşırsan , şim d i işle b ö yle d u t yem iş h iilb ü le d önersin. H a y ta lık y a p ıp o t ıır ııp fır t l’ırt b o h çacı k a rıla r g ib i k ız la rla çalışsa y dın şapa o tu rm az, b iç olm azsa 5 num araya fiııgirdİyccegim *, perd ah çek e rd in . . . H a y d i d e f ( ! ? ) o l. (¿özüm g ö rm esin ç ıf ıt ç a r ş ıs ı!. . HALTETMEK... V E C İZ E L E R üçüncü sınıf. Ticaret Hukukundan imti han oluyordu. Ayhan Varol kağıdını vererek çıktı. Bütün -sualleri doğru cevaplandırdığından emin bir hali vardı. Fakat, zihnine takılan bir hususu koridorda gezinmekte olan Kemal Arar hocamıza sormaktan kendini alamadı : — Ayrılıkların sebebi, karakteri meydana getiren kalın damarlardadır. Vccizatör : Yılmaz ULUSOY — Gayesizlik gayesi için okuyoruz . Y. ULUSOY — Ebedî kıymetler geçici zevkler için harcanmamalıdır. Ali ATEŞ — İnsan saıiıos olunca dinleme hassasını kaybeder. R. ÜÇELLİ — Sutyensiz kadın, üssümizansız yönetmelik gibidir. M. KISACIKOĞLU — E 11 güzel ilân-ı aşk, telefonla yapılır . Rehber UĞUR — Din değiştirmek için, don değiştirmek lâzımdır . Patron dö PATRİK — Plâtonik ask paraya dayanır. Şak ire DUDU — Mübaşir olmak için konservatuardan mezun olmak şarttır . Konser ÖZGEN — Yeşil giyen daima muradına eremez Yeşil RIDVAN — Çok kasma kendini, sonra eline alırsın mendili. Sümüklü RIDVAN — Lânganın hıyarı, genç kızın ayarı para ile ölçülür. Hidayet KARAMAN — Hocam, ben birinci sualdeki plaj işleten şahıs için küçük tacir yazdım. Acaba... demeğe kalmadı, hocamız —-Halletmişsin. Ulan, ömründe plaj yüzü görmedin mi be herif. Köpoğlıılar yattıkları yer den para kırıyorlar be. O sırada Ayhan sessizce döndü ve «Ne yap tım, kendimi nasıl aklattım» şarkısını mırıldana rak uzaklaştı. HEP ŞU KEMAL!.. İşte o köprüyü geçerken, baktım üzerime doğru bir karaltı geliyor. Başkası olsaydı, korkusundan ya korkunç bir çığlık atar ya da düşer bayılırdı. Ama, ben biç bozmadım. Bir de baktım, bizim emektar Karabaş. Boynuma sıçrayıp yüzüm den öptü. Sonrı, hızla mahalleye doğru koşmağa başladı... Sonra öğrendim : Meğer Kczban’ııı evine gidip havlayarak. uyjMKİırıyormuş oını... Bugün Yılmaz Kocabaş'ııı Prensi ayıı: şeyi yapabilir mi? Yapamaz tabi!.. Sen acem tarihini de iyi biliyormuşsun... Aceleyle : — Elbette, dedi. Sonra farkına vararak : Yazık, sen de züppeleşmişin, dedi. Bıyıklarını burdu ve çekip- gitti.. ................. Bu sırada caz, Manbo Kürdi’yİ çalıyordu. - 12- \ Adlarını Değiştirselerdi Ne Koyarlardı?... Süha Ekinci A. Aşkar Çelik parçası H. Karaman A. Eroğlu R. Aktaş Mey sun Kuskus Cemiyet Kadastro P. T. T. Vecize Güneş Intim Cin a Lolobricida S. Türkay A. Varol Y. Ulusoy A. Ateş Ş. Güneş Y. Engin S. Akalın S. Kalaç N. SoyeıC. Alpan S. Gerdan A. Şatıroğlu Y. Yüksel Ü. Yaltırık T. Erdem M. Kısaeıkoğlu C. Çetinyılmaz S. Yaşrmıt F. Uğur A. T. K. A. Y. A. E. Z. Şikoğlu Güney Bozbay Başsoy Kocabaş Coşkun Göİge Çelikkol E. Nalbantoğlu F. Taşkın M. Tancı D. İllez Y. Toprakoğlu C. Timuçin B. Çaycı N. Kosova V. Aydın Ş. Seçkin İ'. Ayrılmaz F. Cabar A. Özkan Y. T. Eyüboğlu Kıyma Metine Nişan Nazmiye Çuval Kahve İstavrit Gak guk Geııel Kurul Gıcık Zevzek Yavru Yumurta — İşte böyle azizini, Allah kısmet eder, Cumlııır izin verirse biz de bu sene bitiriyoruz!.. Abdiillâaa Bıyık Kamyon Kulis istifa Prens Armut Tanbur Yıldız FUL AS Refik Aktaş, Nihat Kosova vc Ünal Yaltırık salonda do laşıyorlardı. Kemal Bozbay’la Refet Üçelli’de sıranın birinde oturmuşlar, gelene geçene çamur atıp kıkırdıyorlardı. Bir ara Kemal Bozbay üç kafadara : — Haydi mektebin üç ası diye bağırdı, Ve sonra kadim dostu Refet’le kalkarak onların yanına gittiler. Fırsatı gani met bilen Ünal : Atkafa Şeftali Cımbız Siyatik Aı-şak Çubuk Mürteci Kasım Mantar Kuzu Şef Tendürdiyot Aboooo Şiir — Şimdi de ful as olduk, dedi. Sonra ilâve etti — Süvit 7!.. NEDEN Neden Fadıl Hakkı deyince Hatırıma yoklama gelir, Vc yönetim kurulu deyince üssümizan?.. Ders deyince uyku, Burs deyince korku Ve neden sınıfta çakılır, Derslere çalışmadan?.. Ve Haziran aylarında Mülkiye’ye aktedron yağar? Ya—Tu—Ey - 13 - Mülkiyeden Şabana Mektup Azizim kardeşim... iki gözüm Şabancığım.... Senin yaptığın düpedüz edepsizlik yahu... Val lahi edepsizlik... İnsan, bu çocuklar öldü mü-lcaldı mı, bir arar-sorar... Son mektubunda, «çocuklar bel ki mezun olup gitmişlerdir; mektubum ellerine geç mez diye endişe ettim de, onun için mektubumu ge ciktirdim» diyorsun... Aman Şaban’cığım, görüşme yeli bu ne iyimserlik birader... Bu talimatname var ken, sen daha 8-10 sene aynı adrese mektup yazabi lirsin... Şaban, ah Şaban be.. Yine dertlerim deşildi... Şu Mekteb-i Müİkiye’de garip düştük; sesimizi çıka ramıyoruz... Hiç olmazsa sana içimi dökeyim karde şim. Mektebi sorma... Rahmetli Refik Saydam’ın A ’daıı Z misali elle tutulur tarafı kalmadı. Her yeri enstitü ile doldurdular; yatakhanelerimizi aldılar: sınıfları darmadağın ettiler; söylemesi ayıptır Şaban’cığım, yüznumaralarımız bile elden gitti.. .Tüllâb perişan oldu... Bereket versin,b u sene birinci sı nıfa bolca hanım kız geldi de, biraz teselli bulduk... Eh Şaban’cığım, çocukları bir görsen... Hele olmadık kimselerin ağabeylik ayakları koşmaları yok mu. insanı kahrediyor... Bu arada «Bekârlık sultanlık tır.» sözüne de hayli sünger çekildi. Nişanlanan nişaıılanana; gırla gidiyor... Allah mesut etsin; ne di yelim ?.. Sana yeni bir havadis : Ahmet Başsoy, başkan lıktan istifa etti yerine Salih Türkay seçildi. Hani canım, şu kadastrocu, asabi çocuk... Kendisinden herkes memnun, iyi çalışıyor.. İnanmazsın ama, er kek güzeli Fahri Cabar da başkan vekili oldu. Yok yok, gülme, vallahi doğru... Bu sene son sınıf bir âlem... Bütün Dede’ler, Baba’lar, Nine’ler bir araya geldi. Çoğuna yeni isim taktılar. Baba Süha Dede oldu. Baba Hidayete de Dr. Price diyorlar. Aman azizim, sakın mektubunda bu kelimeden bahsetme.. Zira çocuk deli oluyor. Bu yüzden, Samsoıı Ayhan’ı az kalsın gebcrtecekti... Çocukcağızı elinden zor al dılar. Artık eskisi gibi değil; sadece akşamları içi yor... Son günlerde kendini ilme verdi. Arada kan tinde toplanıp hep sendoıı bahsediyoruz. Kantin çok güzel oldu. Sağolsun Bedri bey, bizi düşünüyor. H i dayet sana gücenmiş. Hani hakkı da yok değil... Mektubun içine iki buçuk lira koymuşun... Halbuki Alpaslan Ünal’a hep 011 lira gönderiyormuş Tabiî içe medik. Onunla leblebi alıp hep beraber yedik... Sağol Şaban’cığım... Bizi düşünmüşsün ya, yeter.... Ar kadaşların hepsi iyiler; gözlerinden öpüyorlar... Aşkar, Şaban’a yaz da bana Keynes hakkında bir kaç kitap göndersin diyor. Bir görsen Şaban, inanmaz sın, İdarî şubede ama, üç şubenin de derslerine giri yor. Müthiş bir inek oldu... Ali Ateş’i tanırsın... Vccizeleri epiyce oldu. Varlık Yayınevi satınalıp bas tıracakmış .Fakat Samsoıı Ayhan, onları toplayan benim, müsaade etmiyorum, diyormuş... Bakalım ne olacak... Sana yine yazarım Hocalar bildiğin gibi... Canları sıkıldıkça, yoklama yapıyorlar.... Haaa... Mehmet Selik’le Atilâ Karaosmanoğlu asistan oklu lar. Yok yok Şaban’cığım. Artık bu mektebde oku mak delilik. Görsen, kahrolursun, ikisi de büyük adam pozlarında. Hele Mehmet Sclik, insanı çıldırta cak. Pipo içip çantayla dolaşıyor. Son sınıf seyyahatında da çocukları aç bırakmış.. Halûk siyasi tarih, Aşulla >fewyork grup’ta, Ahmet Koç da muhasebe kür süsünde asistanlık yapıyorlar. Ama onlar değişmedi ler.. Tiillâb seviyor onları.: Muhasebeye bu yıl, Mazhar I-Iiçşaşmaz geliyor. Şeker bir hoca. Herkes muha sebeden canavar gibi.. Yalnız durmadan vazife veri yor. Tabii lcopyc ile vaziyeti idare ediyoruz. Kopyesiz talebelik olmuyor, Şabaıı’cığım. Biliyorsun ya, Nejat Açıkalm «Kopyesiz imtihana girmek, silâhsız harbe gitmek gibi bir şeydir.» demişti de hepimiz katıla katıla gülmüştük. Hatırlar mısın, sen de kopyede çok usta idin... İmtihanlarda hep arkada otururdun. Kolalı beyaz gömleğinin manşetleri, kıı-avatınm içiy le saat kayışın kopyeyle dolardı. Sümer de iyi kopyo çekiyormuş. İmtihanlarda bacakları, hep yazı için deymiş... Tabii, sonra yıkıyormuş. Şişmatra, telefonda işletme stilini sistemleş tirdi. Gece, bir iki arası rastgele telefon numarası çevirip puro sabunlarının reklâmını yapıyor. Bir de- W -U--- - OİV; PİN-UP!.. .14 - Kazgancılardnıı : SUNDAY (PİPO ÜMİTINDİR!) fasında, tesadüfen Dekanın evi çıkmış. Dekan «Ben Amerikan sabunu kullanıyorum» deyince, sesinden Lammış... Korkudan bir hafta telefonun yanına yak laşamadı. Baba Refik hala, o’ııu seviyor. Baba Refiği ta nıdın, değil mi? Hani, şu Musaddığa benziyen sem patik çocuk... Sene sonunda son bir defa gidip konu şacağım diyormuş. Herkes merakla o günü bekliyor. Durmadan aşk şiirleri yazıyor. Bak birini sana nak ledeyim : Gece yarısı; Cinayetler saati.. Aniden boğuk bir ses duyuldu Paris sokaklarının öte ucundan Ş.... Ş.... kız Ş.... Oturağımı getir... İçip içip bu şiiri okuyor. Hepimiz ağlıyoruz. Şiir dedim de aklıma geldi... Hani senin kadim dos tun baba Süha var ya, işte o da artık şiir yazmağa başladı . Çelik parçası gibi delikanlı oldu... Boyu hafta da yarım santim uzuyor! Hiç birimiz inanmıyoruz ama, o yemin ediyor. Mektubuma bir dörtlüğüyle son vereyim Şabaıı’cığım. Bak ne hoş demiş : Yıllarca fakülte olsun diye yırtındık Amma düşünmedik işin sonunu Fakülte, fakülte, fakülte diye Mckteb-i Mülkiye'nin de çözdük donunu.. Bunu ilk okuyuşta, hepimizin gözleri yaşardı, Şabun’cığım. Dertlendik...Sonra da gidip kafaları çektik... Aramızda para toplayıp bir de hususi ko kulu aldık.. Ciğerlerimiz bayram yaptı... Eh Şaban’cığım, görüyorsun ya ne kadar uzun yazdım. Senden de böylesini bekleriz... Bizim pek vaktimiz olmuyor vallahi... Bak, bunu bile iktisadi doktrin vc içtimai iktisat derslerinde yazabildim.. Bütün arkadaşlar göz ve yanaklarından öpüp selâm ediyorlar. Ben de iki mübarek gözlerinden ve yanak larından defalarca öper, mektublarını beklerim, ca nım Şaban’cığım... KAZGAN r* a t i u p ZlhAKJt T V E K A L E T EMUi 5IVA3AI 6İLGILÎR - 5 HESABI / HOCA— ^ FAKUlTFSi HOCA — .. MANTAR Son sınıf seyahatinde havaların muhalefeti yü zünden delik ve yırtık papuçları ile İstanbul’da iste diği gibi gezemiycceğini kestiren Canavar denetçi Samsunlu yarı lâz Fikri daha Ankaradan trene bi ner binmez Istanbulda mantar alacağını söyledi ve bütün arkadaşlarından hatırlatmalarını rica etti. İs tanbul kâşifi Ahmet bu hususta ona yolda teminat vormişsede Istanbulda unutuverdi. Fikri Istanbulda bir hafta mantar aradı. Bir gün öğle üzeri mantardan ümidi kesen lâz Fikri köprüden denizi seyrediyordu. Aklına mantar geldi. Hemen pabuçları çıkarıp ikisini birden denize attı. Sonra birden yalınayak kaldığım farketti. Şapşal şapşal etrafına bakındı. Kendine bakan yoktu. Koşa rak bir ayakkabıcıya doğru uzaklaştı KUŞLAR VE İNSANLAR : İsmail Diker Puhu kuşu Hakkur’an kuşu : Halil Çıvgın At sineği : Ergıın Nalbantoğlu Karga Hüdiit kuşu : Recai Erk Ağaçkakan : Hacı Sırkıntı : Kartal : Yusuf Ziya Çulluk : Abidin Coşkun Kcrkcnes Serçe : Erol Ycşilada : M. Kısacık Sinek : Orhan Civelek Kırlangıç : Adnan Şatıroğlu : Seyfettin Kavukçu Saka kuşu İbibik kuşu ^ K İ M L E R , N E D İ R ?... S. Alpdoğan Necdet Karadayılar Ünal Yaltırık Abidin Çoşkun Ayhan Özkan Ergıın Nalbantoğlu Halis Çolakoğlu Kemal Bozbay Tayfur Zeybekler Nedim Çetin Necmettin özgüvenç Refet Üçelli Nejat Açıkalın lümin Bayar C. Çetinyılmaz Alim Koçer Şişmatra : Servet Kipcr : Naci Kavurmacı Yarasa a ^ * v v v v v v v v v v v v v v v v a a /> a a / v v \ a / s a / m v v v v v v v v v v * Saf Serseri Anarşist Salak Kabak Yalak İnek Davar Çakal İhtilâl Pısırık Düdük Mikrop Zındık Emzik Çemiç Kazık ÇAMURZADE Deve kuşu Saksağan : Mustafa Vardar Baykuş Papağan : Nihal Ardalı Güvercin Muhabbet kuşu : Serap Akalın : Refik Aktaş Kumru Civciv : Ü. Yaltırık Leylek Sığırcık Karabatak Keklik ördek ; Katin Tayşt : Ekrem özçelik : Şükran Güneş : Çoşkıın Timuçin : İsmail Hızal : Tıırgııl Giincy : Ali Yalvaç : Sadık Göbelezoğlu Kaz : Nazilli Bilgiç Balıkçıl : Refet Üçelli Almaca : Kalııi Cabaı Akbaba. Doğan Vecizatör Yılmaz U L U S O Y : Ali Şikoğlu Kahrettin Ölmez Doğarı lllez Kanarya : N t iiiîii Snyrr Şahin : İbrahim Şalıiıı İspînoz : Fikri Gökçoer I’elikan : Timur Köprülü Git git gulak, XYZ Vecizem sıcak, İnanmazsan gel do bak!.. Adana Demokrat Parti Başkanı Geldi (K.H.A.) : Adatın Demokrat. Parti Başkanı A B lD lN COŞKUN beraberlerinde kalem-i mah sus müdürü MUSTAFA AŞKIN olduğu halde, Esenboğa Hava Alanına gelmişlerdir. Hava alanında batarya kumandanı ALİ ATEŞ, onun yanında albayınklara bürünmüş ŞÜKRAN GT)N1SŞ, biraz arkada «Aşkın gözyaş ları» METİN YANARTAŞ, onun yanında kos kocaman borozanıyla REFİK AKTAŞ. sağında davuliylc YILM AZ KOCABAŞ, onun yanında ga yet neşeli kemençesiyle SEMİH KJtLVAŞ’m elle rini ayrı ayrı sıktılar. Alanda hazır bulunan kala balık vatandaş topluluğunu beşftş bir çehre ile se lâmlayarak şehre hareket ettiler. - İ 16 ■ c '" * « < * y " o ? A „ <a' ^ ^ ^ ^ -s, -8 =? i 3 x° r -cf i 5 „#■ <?' S A L Ç A L 1 K A R İK A T Ü R !.. JİGOLO BERBERDEN AL HABERİ Jigolo Ergiin bir defasında; pastanede karşı sında oturan kızı gözüne kestirir ve yanına yaklaşır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer ; — Efendim, saatiniz kaç? — Üçü çeyrek geçiyor. — Teşekkür ederim. Kaçıncı sınıftasınız? — Lise sondayım. — Güzeelî Benimle çaya gelir misiniz? — Ne münasebet? — Şey, lıi lıi hi... yarın, lıi lıi hi... bizim fakül tede çay var da... Kazgaııın hazırlandığı sıralarda, bermutad, ar kadaşlarımıza çamur atabilmek için didinip duru yorduk. Bu arada arkadaşlarımızdan birine bir kulp takamamıştık. İlk rastladığımıza sorduk : — Falanca hakkında bildiğin bir şey var mı? Bir müddet düşündükten sonra — Bilmiyorum ama, diye cevap verdi, kolayı var : biraz sonra berbere tıraşa gideceğim nasıl ol sa orada duyarım... - 17 - ERZURUMLU EMRAH’TAN Sabahtan uğradım ben Mülkiyeye Dedim “geç kaldım m ı?" dedi ki “yok yok" Koridorlar talebenin mekânı Dedim “Ders boş mudur” dedi ki “yok yok” Dedim "Gürsoy nedir?” dedi “dekandır” Dedim “ya hocalar?” dedi “yamandır” Dedim “yoklama ne?” dedi “Mazlıar’dır” Dedim “başka var m ı?” dedi ki “yok yok" Dedim “yemekhane” dedi “haraptır” Dedim “yemekleri” dedi “berbattır” Dedim “müsteciri?” dedi “bayattır” Dedim “insaf var mı” dedi ki "yok yok" Dedim “not işleri?” dedi “sakattır” Dedim “ya telefon” dedi “hayattır” Forıımzcdii Yalçın lifeııdi!.. Dedim “üssümizan?” dedi “bataktır” Dedim “düşen çıkar” dedi ki “yok yok” BEYİN Dedim “doksan sekiz” dedi “yaşımdır" Favori Vahdet Aydın lokantaya girdi. Çok meşgul bulunan garson Vahdetin masasına uğramı yordu. Vahdet bekledi, bekledi, nihayet çatalı eline alıp var kuvvetiyle tabağa vurmağa başladı. Garson koşarak geldi: Dedim “ya S. B. F.” dedi “adımdır” Dedim “çalışkanlık” dedi “şaııımdır" Dedim “Ey Mülkiyem sen binler yaşa.” E. KÖKSAL — Ne istiyorsunuz? — Bir beyin. — A bayım, Allahtan isteyeceğinizi bizden ne istersiniz ?. ---- • ---- LÛGAT-I TAHSİN BEKİR BALTA’DAN... BİTİM : BÜTÜN Z E K A T : SAKAT OLÇU : ÖLÇÜ ÖM ERlKAKAYU : AMERİKA ON P L A N D A : ÖN PLÂNDA NAZAR-I İTİBRA.. NAZAR-I İTİBARA DO V LE T : DEVLET YALNİŞ : YANLIŞ MUMKİNDÎR : MÜMKÜNDÜR NİSİL : NESİL US K A D A M A : ÜS KADEME - 18 - Ünal Yaltınk’ın ders notlarından : ZİNA Mülkiyc’ye Gelmeseiertli Ne Olurlardı ? Refik Aklaş : Her halde aşık olmazdı. Salih Türkay : Tapucu Abdurahman Aşkar : Her şey İbrahim Ayrılmaz : Polis Yavuz T. Eyuboglu : Şair Vahdet Aydın : Davar çobanı S. Alpdoğ'an : Keresteci Kemal Bozbay : Kiirdislan'da çele başı Sait Eı kut : Babasının yazıhanesinde'Ufıti]) Erhan Gölge : Tanburî Fahri Cabar : Cabbar; domestikacı Şükran Güneş : Manken Rıza Gür : D. D. Y. da memur 10. Nalbantoglu : Harem aftası N. Karadayılar : Küllıanbey Yılmaz Kocabaş : Şoför Fikret Pelter : Belki Kazanova Ali Ateş : Vecize sallama yazarı Ayhan Özkan : Ali Ateş’in özel kalem mü dürü. N. Karakullukçu : Mezbahada memur Orhan Civelek : «Süper inek.» Fuat Uğıır : Koşu beygiri Nazmı Bilgiç : Kaz çobanı Ali Şikoğlu : Şeyh Halis Çolakoğlu : Parasız deıs veren enayi Turan Tezcaıı : Bahçıvan Ün Kİ Yall.ırık : Komitacı Yaşar Cankoçak : Bakkal Hacı Silkinti : Hapisaııe belâlısı Refet Üçelli : İşletmeci Süha Ekinci : Aşık olurdu Erkol Basa : Kumarbaz Meto Aklcaya : Mızıkacı Yılmaz Ulusoy : Kelle kebabcı Edlz öke : Gıcık üstadı Müfettiş: — Vay mikrop herif... O leş gibi çoraplarında yatağıma girersin lıa?!.. N ot: Müfettiş maalesef (!) Malî Şubeden mezundur. OTOBÜS BİLETÇİSİ Yılmaz Ulusoy ile Ali Tüzün münakaşa ediyor lardı : Ali — Meslek itibarı ile İdarecilik, Maliyeci likten daha iyidir. Hiç olmazsa mevkii var. Şimdi kaymakamlara cip arabası da vereceklermiş. Yılmaz — Azizim, ben paraya bakarım. Para bizim, mevki sizin olsun, Bence Maliyecilik daha iyi. Mustafa Can söze karıştı : — İkisi de iyi de ğil. Bence en iyi meslek otobüs biletçiliği Altında araba, cebinde bol para. TALAŞ CAIIİT!. - 19 - > V V V V V V V V V V V V V V S ıN ' ^ V V V V V V V V V V V V V \ * A / V V V * A * V * V V V > / * V V V V V V V V ^ ^ V V A > V V V V > A ^ V V V V V V V V S A / V V V V V V ^ ÖZ DEYİŞLER Saati işletmek için kurmak lâzımdır, fakat işletmek için hiç bir şey lâzım değildir . HERKES Burs kadın gibidir ; ikisine de güven olmaz. Reşit’i (TUZCU + NALBANT) OĞLU * ** Trafik Kanunu yatakhanede motosiklet kullananla ra uygulanamaz. Bilmeceler çözülebilir, tablolar da. BİLGİN ARAL. NECATİ İTEZ TOMBUL METİN * * Her karısından korkan kılıbık değildir. İdarî şube sinema değildir, ben de geyik değilim. YILMAZ KOCABAŞ AKTAN * ** Poz verirseniz iki ihtimal vardır : ya tablonuz yapı lır ; ya işlersiniz. OLCAY * ** Bir tiyatro topluluğu ya temsiller verir veya Üniver site tiyatrosudur. * ** EROL AKSOY Seraptan ciddi olmayan hareket beklemek ; telefon kabinesinden Metin Yanartaş’ın çıkmasını beklemek gibidir. SABIR TAŞI Trenle seyahat otobüsle seyahatten daha güzeldir. BURSALI KARDEŞ VE AĞABEYLER Y A Z ISIZ - 2 0 - ( !) Deltan sabahları yatakhanelerden talebe topluyor!.. DÖRT YILDA NELER YAPTILAR? Kemal Bozbay Politika Refet Üçelli Makyajcılık Mustafa Vardar Şişmanlama ihtisası Yılmaz Kocabaş Ticaret Yılmaz Ulusoy Vecize lügati Ali Ateş Mektup sanatı Abdülkadir Eı-oğlu Zamparalık Sabih Gider Babalık Turan Tiirkoğlu Dadılık Vahdet Aydın Donjuan taklidi Aşkar Celâl Teşkilâtçılık Ü. Yal tırık Genel kurulcııluk Naci Kavurmacı Şarapçılık Salih Türkay Cemiyetcilik Turan Yargın Eylülciilük Samson Ayhan Deve güreşi Abidin Çoşkun Particilik Ekrem özçelik Ukalâlık Şevket Eygi Mürtecilik Şefik Seçkin Servet Kiper Zeki Çelikkol Şükran Güneş Refik Aktaş Temizlik Asalaklık Yaltaklık Hiyanet Rekabet Nermin Soyer Serap Akalın Yıldız Engin Nezaket Zulüm Makyaj ATEŞ VE SAMSON Balta, meselesi kahramanı Aİİ Ateş mahzun salonun direkleri arasında dolaşı yordu. Bu sırada karşıdan Samson gözük tü. Samson : Nedir durumlar Ateş... A. Ateş : Yahu beni kendimle yalnız bırakmağa terkedlniz. Samson : Neden aşıkmısın? A. Ateş : Ne olacak ne yani : aşk . mukaddes bir günahtır. Samson : Ali çok yağlı ve zağlısın. A. Ateş : Ne yani, ne alay ediyorsun Sen vecize deyip geçme. Bunlar mantık •süzgecinden geçmiş realite parçalarıdır. Mesela : Monoton hisler aşkın mezarıdır. Bunun aksini ispat edebilir misin? TU. TÜ AKIL VE MANTIK — AboooL Aşkar ve Süha Gölbaşı sinemasında beş dakkalık istirahatte hem sigara içiyorlar, hem de ortalığı kesiyorlardı. Bir ara önlerinden ufak bir Ingiliz ço cuğu ile annesi geçti. Çocuk bağırarak İngilizce bir şeyler anlatıyordu. Asker gıpta ile baktı, sonra «çık... çık... çık» diye kafasını sallayarak Süha’ya — Ulan şu bacak kadar çocuk bile İngilizce biliyorda, biz biliyoruz, yazık, dedi. Dede Süha hemen cevap verdi: — iyi ama, oda Türkçeyi bilmiyor Aşkar... -21 - NELERİ ÎLE MEŞHURDURLAR N. öztekmen : Telefon işletmeleriyle R. Ata : Körlüğüyle O. Karul : Kız arkadaşlarıyla N. Itcz ö. Yalım A. Midilli Haricin K. Yctkiner M. Ali Kışlalı Ü. Yaltırık Y. T. Eyüboğlu : Plza kulesiyle : Ping pongculuğuyla : Mambo Italyanosuyla : Serseriliğiyle : Sekreterliğiylo : Gazeteciliğiyle : Esprileriyle : Meyhanede bile şiir 0 kum asıyla A. Osmanoğlu : Arapçasıyla T. Bleda : Aşklarıyla E. Bayar : Seriyle Ş. Suyuk : Yalaklığıyla B. Kuntol S. Türkay : Dudak boyasıyla (.) : Başkanlığıyla S. Üner E. Kamber A. Ateş O. Karatal : Karikatürleriyle : Şiirleriyle : Vecizeleriyle Ö. Doğan T. Kaya Lisan asistanlığıyla : Çöp çatanlığıyla : ORD. Prof'luğuyla O. Güven E. Uğurlugil : Taksisiyle : Kumarbazlığıyla S. Kilvaş F. Çapan N. Çetin Hacı Sırkıntı I. Dönmez A. Çolakoğlu Samson Ayhan G. Polat B. Topçııoğlu B. Çakar D. lllez : : : : : : : : : : : Millî Yalak Jolın Fostor ŞtŞİUATIÎA!. ACABA?. . . Ağalığıyla Kızılay soygunculuğuyla Hürriyet Kahramanlığıla Yürümesiyle Fransızcasıyla Boyacılığıyla Islığıyla Yürüyüşüyle Memurluğuyla Milliyetçiliğiyle Ayyaşlığıyla Birinci sınıfta sempatik hocamız B. Nuri scıı viicııt hürriyetinden bahsediyordu. Burada suni ilka hın vücut hürriyetine aykırı olduğundan bahsetti. Şimdi I I I sınıfın maruf ineklerinden olan Tamburcu Orhan Haraççı dersten sonra yanının gelerek : Yahu Kemal dedi «Bu sun’i ilkah 11e ola ki» Beıı izah ettiın. Aşı ile çocuk yapmak v. s. dedim. Orhan gayet safiyane yüzüme bakarak» acaba dedi bize do yapsalar bizim dc çocuğumuz olur mu dersin? K. Yetkincr ISTIRAP Midesi İzmir'in kahvaltıları ile bir türlii imtizaç cdemiyen Ustura Cemal Çınar çok de fa bu yüzden öğ'c ve akşam 'yemeklerine de es geçiyordu. Yine böyle bir günde midesinin ıs tırabına tahammül edeınlyerek akşam 7.5 da yattı. Gece 12 de yatmaya gelen kalabalık bir grupta poker oynamak arzusu belirdi. Kare şöyle tamamlanıyordu. Yalak Sait, Şişmatıa, Müstafi başkan ve. onun peşinden bir senedir ayrılmayan denetçi Fikri oyuna heyecanla baş ladılar. Odada derin bir sessizlik içinde sadece pas, bob, rest fısıltıları duyuluyordu. Saat 3 de akşam pür heyecan bara gidenler geldi. Poz Nedim pijamalarını giyerken, büyük bir gürül tü çıkardı. Köşedeki yatakta açlıktan kabuslar gören Ustura Cemal doğruldu. — Hay sizin ıstırabınızı........diye bağırdı. Oyunun heyecanına dalan ve bıı ara yalak Saite blöfüne rest çeken şlşmatra — Ah ıs tır a p ........Ne zevkli olur diye mukabelede bulundu. Favori Baha Vahdet!. o - 22 - Divan-ı Hümayunu Mekteb-i Miilkiye-yi Şahane Sadrazam : Fahametlü Tapucu Salih Efendi Sadaret Müşiri : İzmir’li Çapkmzade Fahri Efendi Sadaret Kethüdası : Bedükzade Kürt Kemal Efendi Sadaret Defterdarı : Tavil Ziihtü Efendi Reisiilkiittap : Taamhane Müdevviri Çuval Cihat Ef. Meşgalc-i Fuzuliye Müdürü : Ateş Ali Efendi Sanayi-i Berbadiyye Müdürü: Âşıkzade Sunday Efendi Kantin-i Rezile Âmiri : Kerkük Eşrafından Hovarda Adnan Efendi Bilumum Komiteler Âzası : Saatçi Ahmet Efendi Hilâliahmer Müdürü : Gümülcine'li Kaşıkçı Feyiz Efendi MÜSTEMİR MUVAZENE Hacı Sırkıntı Hürriyet gazetesi okuyordu. O gün gazete ilk say fasına bir manavın elma tablasının resmini koymuş. Resmin üzerin de bir etiket var : Alış 250 kuruş, satış 300 kuruş diye yazıyor. Alış ve satış kelimelerini gören Hacı, Süleyman E tli’ye eğikli ve kendine has tondaki sesiyle şöyle dedi : Şahanenin Bekri Mııstafası İlle Doğan!.. — Bak azizim bak... manav muhasebesini miistemir muvazene ye göre tutmuş... görüyor musun?... M Ü L K İY E L İ N İK  H - Bunlar Kimdir Biliyormusunuz ? D A İR E S İN D E : A tıla Midilli’ye ith af olunur! - 1 — A lb aş, 2 — T a h s in 3 — R e y in yaveri, F a v o ri; •t — Ş işn ıatra; 5 — Y a la n c ı p e ld iv a n ; 6 — P o s b ıy ık ; 7 — — 9 — Y a ln ız M ü lk iy e y e «gık; F ra n s ız k ız la r ın a taç} çatlatan ; M a lî Ş u b e n in y ıld ız ı, 10 — Kazaze d e; İL — H ü rr iy e t k a h ra m a n ı; 12 — L İ li; 13 — R a i’a e lin J a k o b e n d i; 14 — • H a d e m e le rle a rk a d a ş lık eden; 15 — P a m u k , tü c ca rı; lf» — A rk a d a ş la rın ı isle ttiğ in i zan n etipte e n ç o k ig le n e n le ri; 17 — Y a ln ız e rk e k a rk a d a ş la rı o la n k ız ı; 18 — • Siyasi şubeye g itm e k iç in b ir e r y ılm ı k a y b e d e n le r; 19 — Ş ıp sevdi; 20 — P la t o n ik aşık, 21 — T o to y u ; — Allahaısmarladık memur bey... İnşallah yine görüşürüz!., -23 - 22 — § a ir g e ç in e n le ri; 23 — M ü lk iy e n in e n sem p a tik ç ocu ğ u n u ; 2i — İ lk d e fa siyasi gııbeye g id e n k ız ım ız ı; 25 — Y a v ru 26 — G enç sosyolog 27 — D a n s k ra liç e s i rUvwu\nA/tfJwuwiAAAn«vvtMtnAMUtn/wwuvvuiA/vuuwuuuuwiMuwi/ınAnAftAAn(lınaAJuuvı<iftAA9Uuu\nn'ftn/iAA/iA*www\r Sülıa Ekinci Hidayet Karaman c TANZİM ATTAN BEKİ MÜLKİ YEDE OK ınnnnnnnn ınıwvınıvvvınıvvvıı«viflivvtnn<uvvvvvvvvvwvvvvvvwvınıvuvvvınnıvvvınıvıvım rewnn(vvuvııuvvv SÜHA EKİNCİ Adı onun Y a la n AHMET BAŞSOY b a b a d ır d e m işle r o n u S a b ık sın y a rın HİDAYET KARAMAN esb ak o la ca k sın T e k e le o rta k tır tem ettü alm nz 15u y o lla rd a h e p m i çak o la ca k s ın A y n ı ik is in d e p arası kalm az .'Bal>a olama?: ç ü n k ü G itm e d e d ik git id a r i şubeye S okak sok ak gezer kerem nıisn H a n ım la ra B u sefe rd e b ir h ayal o la ca k sın ■BB— k a b a d ır SA LtlI TÜRKAY Pek sessizdir b ilin m e z e ttik le r i YILMAZ ULUSOY ü ib ii I i ' 1 ÜNAL YA LT H im Gögsit ir i k aşı y a rık b i r ço c u k ;Çekm ekte içim d e g ü n le ri t ık t: N işa n n ik â lı d ü ğ ü n n e le ri y o k lu r Y a r a ş ır b o y n u n a b i r m avi b o n cu k Ç e k m e k le içim d e serseri ç ik r ık C a n ın a S e v d alısı v a rd ır h a b e ri y o k lu r B ö y le Ç o c u k m u b ö y lc s i am a n e ço c u k S o yad ın ı değişti o ld u h ıç k ır ık la k dedi h ep ç e k tik le ri (D ünürü yo k fa k a t g e lin i ço ktu r. REFİK AKTAŞ ATEŞ -SAMSON YAVUZ EYÜBOGLU E y m u h a le fe tim S a rıd ır sa çla rım Sen B ıy ığ ım k ı v r ılır b u rm aya b e n ze r f ik r im e E y d ild e k i «güneşsin» a fe tim Sen ra k ib in i «Ateşsin» sırm aya m an tar sevdalara düşeli ben zer • Eşeğe dokunan d eğ n ek g ib id i S ö zle ri b u ik i ah b ap çavuşa l i a u ş a k la r in a n ın ız b an a siz G elede şu b iz im H a z ira n ay ı A l y a n a k la r d o lg u n h u rm ay a ben zer B u b c lfıla r M ü lk iy e d e ıı -çavuşa ÜNAL YALTIRIK A. Eroğlu DİPLOMA ALMIYA A . Celâl A şk a r GİDİYORLAR!.. vwuwwwvuwwwiR/wwuvwuwwwwwvwwwwwwwwwwwwwwwww%rwwwwwwwwwwwwwwwifwwwwwııwwvwwwwwwwvwı# DÜLKADİR EROĞLU SER VET ABDURRAHM AN K İP E R A ŞK A R S o y a d ı A ş k a r asalet dem ek fatip o la ca n ı d erim İnsan b ir h a y v a n d ır d e r ia m p a ra lık ederim . Ç am d e v irir süt d ö k e r S o n iştig a li y e m e k p iş irm e k )glııma numunelik Hinle evde o tu ru r -B ilg in o lm a sın a ra m a k k a ld ı •aba olmak islerini. H e r g ü n aşna vişn e ye r A r t ık VURMACIOĞLU TAYFUN ZEYBEKLER FETH Î b a şk a n lık ta n b ık t ı dem ek. ERPAK İşletm e d e rs in d e iş le tir b e n i Ç a p k m g ö z le ri g ü lm e k te n haze de r ılfa y a li rü y a m ı d o ld u ra n k ız la r A p tessiz e r iş ir m escide n iy a z ed e r )lc n seni p ö riin ce B e n ü m it e d e rken b ir t a t lı buse •Doymaz ze v k in e m e c lis in asla la lır la r ım Y e d iğ im s ille d e n y ü re ğ im s ız la r A k t e lli s a ç la rın ı k ız la ra saz ed e r îcn i şarap çanağı -eni m eze tabağı kabağı M A L-KAFET CEM AL TU RAN TÜ RKO G LU TÜ RKO Ğ LU N o b u rs n o b u rsu m a e k iste rim îirle g in c e b u m e lu n ik i afet Ç iz g ili lâ cive rt elb isem îc sözle r v a r seçim lere ziyafe t Geçm ez a y a ğ ım d a n p açası d a r d ır ıÜ ç ay ım k a ld ı b itirm e k iste rim i i r ta ra fta cüb b e s a rık g iyerke n B e n d üşm ezd im h ö y le liğ in sevdaya ik i Değişirler öte yanda k ıy a fe t A k lım ı B e n im le oyn ayacak b eb e k iste rim b aşım d an a b ın v a rd ır o y a rd ır; y ıld ır e v liy im m ü lk îy e d e Ümit Aytarla bir Röportaj Kıymetli arkadaşımın Ümit Aytar’ı hiç başından ayrılma dığı dolabının önünde yakaladık. Sunsun Tiranı Danko tara fından kendisini daha çok 18 ei asırda yaşar zannettiğinden dolayı Marki piyesi tevcih edilen arkadaşımız nevi şalısın.ı münhasır nazik edası ile bizleri karşıladı. Kazdan için bir m ü lakat istediğimizi söyledik, ünce randevu almadığımız için kabul etmez görtindüyse de ı icamızı reddedemiyerek Hüse yin Dayıdan iki iskemle istedi ve «Theatrjl» bir tavırla : Buyrıın asil dostlarım, dedi. Bu nazik davete icabet ederek kibar bir reveransla öııünde eğildik. Fazla vakit kaybetmeden sorulanınıza başla dik. Sayın Marki, nasıl geçti ? zutıhaşmetpenahileriniıı Şubat tatili Tatil iyi lâkin yolculuk berbattı mösyöler, diye cevap verdi. Hezimet arayan bir medeniyet muhakkak otobüslerle gayesine ulaşır. Şuradan Samsuna güzel bir kupa arabasının içinde, tabiatla başbaşa gitmek ne hoş olurdu? Biz bu sözlerin sademesi ile bocalarkcıı asil Marki pe rukasını düzeltti, rugan iskarpinlerinin tozunu sildi ve başını kaldırarak : -Çay isler misiniz asil mösyöler? diye sordu. Her akşam onyedidc kendi kaynattığım çayı içerim. Five o'clock tea! Burada dolabımın başında... Ah bilmezsiniz, bu çaydanlıktan çıkan buğunun İçinde Shakospeare, Stendhal ve Corneillc’le konuşmak ne tatlı şeydir? — Hangi dansları seversiniz? Samba, rumba... Gözleri kısıldı. — Menuct, diye kesip attı. Asil Marki, asrımızda lı ıngi sanatkarları beğeniyor sunuz? Yirminci asırda sanatkar yetişmemiştir; diye hay kırdı. Hangi yemekleri seversiniz Altes? İstiridye, kaz ciğeri, biftek ve yıllanmış Bordeaux şarabı... Peki asaletmaab: sınıftaki kızları m sıl buluyorsu nuz? Hepsi «Modernisme» hastalığına tutulmuşlar. Bilhas sa Mademoiselle Ayten... «Frapanlı* giyinişi ve ağzından ek sik etmediği o vahşi şarkıları ile (Cazı k ısdediyorum) dev lim in tuvaletlerini ve bestelerini mukayese etmek imkânsız. Hiç aşık oldunuz mu? Başımdan hakiki bir aşk geçmiş sayılmaz. Fakat kendimi yarınların meşalelerinden kurtararak sisler içindeki iııyelhaneme gömüldüğüm zaman Corneille'in «Le Cid» adil tıagediasındaki kadın ¡kahraman Chimene'c aşık olduğumu hissediyorum. Ayııı piyesteki rakibim Rodrique’dir. Çok kitap okudunuz mu asaletmaab ? Güldü. Bir misal vereyim, dedi. Stendhal’in İngilizce, Fran sızca ve Türkçe bütiin eserlerini okudum. Bize bir aşk şiiri söy . . . Ayağa fııi;dı. Lafımızı ağzımıza tıkıyarak üzerimize saldırdı. Kabarmış saçlarını ve uzun favorilerini titreterek : Silince mon coeur, silince mon amour, ma Chimeneüi diye bağırdı. Soluğu merdivenlerde alabildik. Sayın Marki’den veda edemeden ayrıldığımız için huzu runuzda af dilemeyi bir borç biliriz. - 26 - P ro fesör kopye çekilmemesi için âzami dikkati s a rf ediyordu!.. YÜZÜK Hangi Eserleri İle Meşhurdurlar Ş. Sııyuk : C,'oU doııa sahip olmanın sırrı. N. Çetin : Kavgaya nasıl başlamalı, ö rfi îdare nedir 7 F. Çapanoğlu 4 Kızılayı nasıl dolandırdım, Tarihte Çapanoğlu isyanları. Ş. Tulunoglu : Diktatörlük nedir, nasıl dlkdatör olunur? A. Dlrloglu : Maalesef eserinin ismini koymaya müsaa de etmedi. N. Giiven : Şapırtizm nedir? N. öztan : Çemişgezekiıı tarihi ve coğrafi önemi. D. Sayıner : tııek Kaya (Avaredeki Kayadır) kimdir? Y. Baloş ; Kızlık gururumu ayaklar altma yalvarıyorum. K. Yetkiner : Uzunlar olur. Y. öge : Dernek dalaverelerinin iç yüzii. O. Haraççı : Havlamak sanatı. T. Bleda : En büyük saadet : dernek başkan vekil- O. Turan Ergin : Fındığı uasıl toplamalı. ahmak olur, kısalar Erol Yeşilada ile Doğan konuşuyorlardı. Erol nişanlanacağım azizim, dedi. O gün parasının kısm-i küllisini meyhaneye ciro eden Doğan : — Ben de öyle şekerim, ben de öyle... Hiç olmaz sa parasız kaldıkça yüzüğü satar yeriz, diye muka bele etti. alarak çakmak lig i. ŞEF Kem 27 - ARAP NEREDE BULUNURLAR?... Yüksel Toprakoğlu Adnan Şatıroğlu : Mektebin arka bahçesinde : Söylemem ayıptır Refik Aktaş : Şiikran’ın yirmi metre ka dar civarında : Kodeste : Her hangi bir kumar ma sasında : Büroda : Telefon kabinesinde : Ali Ateşin beyninde Nedim Çetin Enis Uğurlugil Refet Üçelli Şişmatra Ayhan Özkan Yusuf Ziya Şahin Muhittin Tancı Kemal Bozbay Salih Türkay Hidayet Karaman Abdurrahman Aşkar Halis Çolakoğlu Ali Ateş Nihat Kosava Mehmet Erinç : Etibankta : Kaynanasının yanında : Gazinoda birkaç kişiyi iş letirken : Zamparalıkta (Cebecide) : Meyhanede (Ahmet Efen dide) : Lokantada (Tahsin bey için zabıt tutarken) : înekhanede : Kazganda : Parti münakaşasında : Tiyatroda j Bunlar I mdir İ p m n z u n ceıap'arı ı — Kazganda bulacaksınız 2 — Turgut Güney 3 — Vahdet Aydm 4 — Şişmatra. Nihat 5 — Mete 6 — Gülay Tekman 7 — Ali Şıkoglu 8 — Şükran Güneş 9 — Yıldız Engin 10 — Metin Yanartaş 11 — Ahmet Nedim Çetin 12 — Nermin Soyer 13 — Güler Tugay 14 — Ayhan Özkan 15 — Abldln Çoşkun Kemal Bozbay ve Rafet Üçelli 17 Olcay Kansu ıs — Cihat Alpan ve Ömer Kaya 19 — Mustafa Vardnr 20 — Mustafa Aşkııı 21 — Turgut 22 — Betin Kuntol özcan Yalım 23 — Ünal Yaltırık Sümer Kalaç 21 25 — Cavlt Çetinyılmaz 2fi — Turan Kaya 27 -— Ayten Çolakoglıı 16 Ömür törpüsü!.. FAHRÎ MÜLKİYELİLERİMİZ : KİTABEYİ SENG-Î MEZAR Hiç birşeydcn çekmedi Mülkiyede Yoklamadan geçtiği kadar Hattâ üssümizanda» bile O kadar şikâyetçi değildi. İmtihan gelip çatmadan Anmazdı amma derslerin adını Pek öyle tın tın da sayılmazdı Yazık oldu Süleyman Efendiye. Dr. Adnan ÖZ — YALIM 28- Tacir Turhan ) j j ■ | ) j j > | | | t| Üçüncü Sınıf Türküsü Mülkiyedo üçüncü sınıf derler biıyer vnr. Anlatırsam orası size hep ayan olur. Bavlıyalım evvelâ hikâyeye kızlarla Aksi halde işimiz herhalde duman olur. ö n sırada oturur Birsen,le Üıen A r san. En müdavim talebe herhalde onlar olur. Betin Audıey Hepburn, kısacık kesik saçlar Bazan derslerde işi mecmua okumak olur. Yeni elbiselerle sükse yaratır her gün Shovv'larda caz yıldızı herzaman Ayten olur. Iclâl kızar ismini tljlâl» diye yazana Bir harf değiştirmekle bilmem sanki no olur. Filiz, Yıldız, Günaydın ayrılmaz üç arkadaş Unvan vermek lâzımsa «Futbol’da (iç as» olur. Geldi sıra sîzlere erkekler lıazır olun Kızmayınız sakm ha, sonra işim zor olur. İlci Osman’ımız var, biri sınıf mas kotu, Diğeri istikbalde sefir-i kebir olur. Orhan pek çok sınıfta, Aykan, Arıkan, Bali, Haraççı ve saire.... sayması pek güç olur. Erol Aksoy hem yazar, hem münek kit, hem aktör, öbür dünyada bir gün belki kral Lir olur. Nüzhet gezer boyuna çaylarda balo larda, Çok hoş bıyıkları var, her gören hayran olur. Ahmet’lerimiz hem çok, hem de faz la faaldir. Kimisi nişanlanır, kimi saatçi olur. Bir değil beş 011 değil, sayamadım bir türlü, Altan’ın esvapları dillere destan olur. Metin îzbul sınıfın opera sanatkârı, işitenler sesini galiba sağır olur. Yeter Erhan kes artık, seni de bilen ler var. Onlarda başlarlarsa bilmem halin ne olur. E. KOKSAL HEDİYELER KADAVRA EROL'a : Kefen UGUR'a : Telefon fişi OKTAY’a : 5 T. L. DOGAN'a : Biberon ALTAY’a : 18 Pont pabuç ACAR’a : Aşk sanatı kitabı GÜROL/a : Fakir İlmühaberi METİN'e : Nişan yüzüğü YILMAZ'a : Nasıl aşık oldum adlı kitap PA RLA’ya : Kafes HARLEM'c : 100 gram akıl Y IL D IZ ’a : Emzik AHMET’o : Marilyn’in resmi ALTAN'a : Beyaz pudra SEYHUN’a : Rahibe elbisesi G Ü LER’e : Kandil GÜLAY’a : Nasıl gülünür adlı kitap E R G lN ’o : 100 cl. Klub YÜKSEL'o : Bir dürbün GÖZEN’e : Bütün derslerden 10 — Bir Hayır Sahibi — MİNİK ItöP O ItT A J!.. Ünal - Günal eski dost, pek aleyhte yazamam, Basketbolda iki as (!) her zaman on lar olur. Yaşar Aksoy sınıfın en sempatik ço cuğu, Onunla beraberken gülmek mutlak fara olur. Ayhan Erol boyuna şarkı söyler sı nıfta. Bilmem derstekileı in halleri nice olur. Bilgin pek çalışkandır, fakat aynı zamanda, Mayk Hammer’lo kendisi yakın ak raba olur. Tanşuğ da çalışmakta Bilgin’den geri kalmaz, Piposuyla görseniz ne muhteşem bay olur. Serhademe Mustafa E fen d i: — 2 2 4 Dede Süha'dan biraz daha eskiceyim !.. - 29- — Eec sonra?.. — Derken efendim, bizim re simleri yine kaldırdılar. Ben de tuttum yeşil çulıa ile teşbih ge tirdim... Dedikodu yapmış olmu yoruz ya?!.. Hafta Tatillerinde Nereye Giderler Salih TUrkay : Cemiyet odasına Hncı Sırkıntı : Dekanın cviııe Süha Ekinci : Zıkkımlanmaya Şlşmatra . Telefon kabinesine Nedim Çetin : Karakola Vahdet Aydın : Hususi ve resmi ziyaretlere Kemal Bozbay : Cebeci sinemasına Abdurrahman Aşkar : Hamama Ömer Kaya : Oı aya (!) Ayhan Varol : İstanbul'a A. Midlllill : Nişanlısına M. Kısacıkoğlu : AT yarışlarına Refik Aktaş : Dostuna (!) Yılmaz Kocabaş : Prensi gezdirmeğe Ünal Yaltırık : Nereye olacak, kızlara, kanlara Emin Bayar : Çocuğun ı süt almağa Nlhad Kosova : G.ızete odasına Metin Yanartaş : Vampirliğe Erol Aksoy : Kiliseye Gülcşmeğe İsmet Aiver : Ayhan Özkan : Vekil dayısına Doğan îllez : Meyhaneye Ergun Nalbantoğlu : Necdet Karadayılar Tayfur Zeybekler ACIKLI KARİKATÜR! Domestik tavlamağa Piyano dinlemeğe : Yüz numaraya VAZGEÇEMEDİĞİM ORHAN V ELt’den çevirmeler : Kahreder insanı bu lokanta Bu yemekler bu bardaklar bu koku Bu tepeden tırnağa kir-pas içindeki garson ÖZ — Yalım H A Y A L . Üç şaban lardı. Biri, kantinde oturmuş, hayal kuruyor — Bana yiizbin lira çıksa,otuz milyonluk bir kızla evlenir, maden işletirim, dedi. ö te k i: — Ben büyük sinema gibi bir sinema açıp pa ra kırarım, diye mukabele etti. Sıra üçüncü herife gelmişti?... Bu Ahmet Nedim Çetin’di. Sigarasından iki nefes çektikten sonra, kemal-i ciddiyetle : — Ben de Tahsin Bey’deki ibra ettiğim borç larımı temizlerdim dedi. -30 - İSTAVRİT ADNAN!.. B U R U N N A S I L KIRILIR? MATRAK HİKAYE : nHarlem'in hatıra defterinden iktibas cdi/mi.jiir.» Saat gece yansını üç dört adam boyu geçmişli. Sokak lar gine kafam gibi bomboş, ben gine sarhoş ve ceplerim giııe parasızlıktan yapışmıştı. Caddenin bir tarafından diğer tarafına zikzaklar çizerek ilerliyordum. Gözüme kestirdiğim bir bayanın kocasına bir kesme atarak, kadını kollarımın arasına aldım. Adam yarık kam yon lâstiklerini hatırlatan dudaklarından sızan kanı kemal-i iştiha ile yalıyordu. Birara durdum. Ceplerimi yokladım. Evet; son hadise den sonra cebimde ancak 210 kuruşum kalmıştı. Kafamda bir rüzgar esti. Bunu büyük bir gürültüyle beraber, böyle 11e bileyim efendim?... şey, yani böyle Avrupa çapında. (Bu cümlenin patenti E. Şefik’e aittir.) bir şimşek takibetti. lçmeliydim. Evet, paramın son damlasını da İçmeliydim. öyle dansediyordum ki; kadın değil, caz bile bana ayak uyduramadığı için, biraz sonra benzini tükenmiş Scana V ıbis gibi durmuştu... Biraz sonra gine masallıdaydım. Şişeler boşalmıştı. Gar sonu çağırıp hesabı istedim. Adam toz-poıııbe bir kâğıt uzat tı. Alı.... Gine sevgilimi hatırlamıştım. Kâğıda bir göz attım. Taksimetre 74, 74 T. L. yazmış tı. Cebimdeki 210 kuruşu çıkararak erltemediğlm garsona uzattım. Ve «Üstü kalsın» dedim. 179,5 derecelik bir viraj alarak geri döndüm. Giııe Ve!da’yı, pardon : o vefasız kızı hatırlamıştım. Sürükleniyor dum; aksı kırılmış 39 fordlar gibi yalpa vurarak ve karan lıkları traktör gibi yararak ilerliyordum. Biraz ilerde yanar trafik lâmbasının kırmızısına aldırmadan yürüdüm, öyle ya: kırmızı ile yeşil arasında benim için ne fark olabilirdi?.. İşte o anda olan olmuştu. Ufak-tefek, 80 - 90 kiloluk bir adam olan garson bir balyozu andıran yumruğunu bur numun ortasına yerleştirmiş ve burnumun ölçüsünü alıver mişti. Sonrasını hatırlamıyorum. Yürüdüm, yürüdüm; altı ay, bir sene yürüdüm. Bir de arkama baktım ki bir şişe (!) boyu yol gitmişim. Zaman mefhumu ile aklî muvazenemi de kaybetmiştim. Bu arada yolda gördüğüm bir-iki troleybüs direğiyle samimi olarak kucaklaştım. Kendime geldiğim zaman, bir elektrik direğiyle sarıııaş-dolaş olmuştum. Bir kuştiiyü yataktaki kadar rahattım. Burnum Clrano'nunkine nazire yaparcasına büyümüş ve üzerini kaplayan kan pıhtıları ile artistik bir hal almıştı. Şimdi ışıl ışıl bir yerin önündeydim. Kapıdaki adama : ■¿Evlat, burası neresi» diye sordum. Adam ; «Haydi oradan serseri» demez mi?.. Dünyanın yaşayan ve yaşamayan bü tün cinleri ve şeytanları bir anda kafamda mambo (Mambo ltalyano) yapmağa başladılar. Sopayı atmışlar; burnumu kırmışlar; fakat beni de kız dırmışlardı!... Not : Harlem bu maceradan sonra, hazır burun kemi ği kırılmışken boks antrenmanlarına başlamış ve ilk olarak Aptinelliye defido bulunmuştur. Birden adamın üzerine atıldım; saniyenin milyonda biri geçmeden adam, dişlerini badem şekeri gibi yemeğe baş lamış. Ben, galibiyetimi ilân eden hakemin kolumu kaldır masına aldırmadan, tek kolumu orada bırakarak içeriye dal mıştım bile.... (Dernek Duvar Gazetesinden) İçerde herkes sarıııaş-dolaş olmuş, Allah’ın belâsı bir caza ayak uydurmağa çalışıyordu. (!) Yine vefasız sevgili mi hatırladım, ve «Bir de şampanya şişesinde balık olsam;, diye düşündüm. «Garson» diye bağıldım. Caz durmuş, bütün gözler ve hatta bütün gözlükler üzerime çevrilmişti. Sırıttım. Tekmil dişlerim arz-ı endam etmişti. «Ulan ne bakıyorsunuz?» diye haykırdım. Sesim vahşi bir aslanın böğürtüsünü veyahut ta süt dökmüş bir kedinin miyavlamasını andırıyordu. Kendim de korkmuştum. Garson, tekmil azası titriyerek ve duyul mayan bir sesle : «Emriniz?» dedi. Bunu ben de duymamış, fakat duygumla hissetmiştim. İki şişe şampanya ısmarladım. Adam böyle yağlı kuy ruğu ilk defa görmüş gibi, alık alık bakındı. Gine kızmıştım. Bakışlarımı bütün fenalıkları içine aiırcasına adamın üze rine tevcih ettim. Zavallıcık sanki alfa, gamma ve tekmil radyoaktivite ışınlarının tesirinde kalmış gibi bir anda eriyi verdi. Onun yerini alan garson, biraz soma ısmarladıklarımı getirmişti. Artık keyfim ycrlndeydi. Garsonun getirdiği şam panyayı (Bak belki şampanyadır; ümidini kesme...) yudum luyordum. Giııe vefasız sevgilijıı gözümün önündeydi. Onuıı içiıı bestelediğim İlâhiye ayak uydurarak gözbebeklerlmde lıora tepiyordu. Aşık olmak adetim değildi; fakat seviyor dum kafiri... Birinci şişe bilmiş. İkincisi yarılanmıştı. Yerimden fır ladım. Büyük bir hışımla ve jııunlsiyel İçinde piste doğru iler ledim. Kızmıştım. O zamana kadar millet yıldız, ben İse yal dız olmuştum. -3 1 —• A. aaa... Sinek kusuyor!.. — Tabii birader... İki derstir birinci sınıfta... Pudra ve krem yalamaktan ne Iıale gelmiş görmüyor musun?!.. - i s t e r OPDpazar . öunu 0 6L t N l„ ye. . IN A N N V A ; : • ı ^ o F - T - KAVA ¡Ç-HMA} 1 CE-A ^ S t T L E R VAA U N D E V N\eûi N' ' <r K \512 ' / EMİ ? , VE C>GCCOF <?p£RA VA lNA' s \ ^t o p l u l u k l a r i n G İ r ^ ’ S T \ R . .. 'NAN s o s 'y A '- TOPLOMSM I-,,, İTt \ cONUESı ; HANATI. 5 oSND(P- N O T L A R I N D A NER At- M t $ T I R HURRlN £T KAHRAMAN I ŞİŞM A T RA GEÇEN] NEDİM s °N H A P T A T E^-FFO/VA ıf\Ş A T A R a K K O - \ gfnel t a m a.^ J d a k î k a KONUŞ. TELEFON SEV( NC i n DFN > CıNDEKl İpi^LfR' ^ KURWL- \ da -.fviADAN QuTuN ÛCK4- R İ L M İ ? TIR I,. D' Î ^ R i i"1 kARNUŞTlR M. R o c H f I3 u G 0 R 0 v c , Ü N Ü 2 MUTHıS İNEK CELAl FRA N SIZCA ^B D uR R flH M A N < ARTIK VApMiYA A $ K.AR.DI R . '.. OE&SLEPlHı M U2IKSÎZ KARAR OLARAK, V£R j MİSTİR. ■ ' ___ S 7 mart ı<î$6 Gü nü 34AT '¡i 2 o Df S/1M 5 ON A-VHAN/N PAHTjUlONU N AÇlK/\ OLARAK LiN ÇEN \ PA ZAR A T 'fARIŞM RIN0/4 35 KRŞ K AZ AN mistir ftu HERİF F L B F T TE lA' f İ N D/) Gülüyor..*. e ü L E H ..SUSA' VOKLAMA P I IM IV A C A Ğ IN A 7A D»IJ? 1ÇAH5F ffİRl’^MIS- V f 1 A{A2ANM\?TIRL== İLİKLİ GÖRÜL • MU5 TÜR !. Mekteb-i Mülkîye’ye Gelmeselercıi Ne olurlardı?.. (Birinci Sınıl) GÜNER ERDİNÇ DOĞAN TURGAY OKTAY SAİT HALİD AYDIN AllGUN ÖZGEN YÜKSEL RIZA GÜROL YILDIZ SELÇUK OKAN : Patron : Hanende : Güreş antrenörü : Gangıster : Herhalde inek değil : Eşkiya : Harem ağası . Eczacı kalfası : Voleybol direği : Konservatuara hademe . Fitne-fiicur’a rakip ; Senatör : Baterist : Artist : Kuşçu : Modakız takımına antre nör ALTAN : Kâtibe UĞUR : Telefon memuru GÜLAY : Mabude MESUT : Bedbaht OSMAN : Jigolo GÜLER : Güreşçi YILMAZ : İçgüveysi BİRSEN : Manken ŞAKİIt ÖMER : Şel'garson AYLA : Dadı HARLEM : Barmen PARLA : Parlamazdı GÖZEN : Geveze MİSTİN : Serseri Güneşin, uyduları!.. YENİ METODU Ergün Nalbantoğlu yeni bir metot öğren mişti ; kalabalık duraklarda gözüne kestirdiği ba yanları tavlamak için, onların arkasına geçer, hafif çe omuzlarından tutar ve; Efendim, müsaade ederseniz sizi koruyayım, der. Bir gün yine aynı şeyi yapmak isteyince ka dıncağız şöyle dedi : — Oğlum, sen önce kendini korusan daha iyi edersin! Bizim ki, başını sallayarak, hii; hiiii, hiiiii., diyerek duraktan uzaklaştı. AHMET Ağlama Ahmet ağlama. Yalvarma dekana ikidcbir. Bütün hademeler büroda memur olsun idare -talebe derdinin sonu gelir Üssümizaıı tüllâbı yutar demişler, Yoklamayı düşünmemişler Onları İnekler düşünsün Aı«:ı sen inek değilsin ki Ahmet Dayan hovarda gönlüm sonu selâmet Müfrit C. II. I*. H Nihat Kosova’nın müstakbel evlâtları ve mezarı!.. Ya-Tu-Ey - 33 - M İLKBAHAR Hangi zamanınla hatırlamalı bilmem ki seni, Hangi mevsiminle düşünmeli... Şimdi, baharın bütün güzellikleri Bir bir serilmektedir Ankara’ya Sırf son varsın diye, Yavaş yavaş caddelerc dökülmeğe Ders çalışmağa başlamıştır tüllâb... Ağaçlar yapraklanacaktır Cebeci’de Yemeklerden sonra akşam üzeri Kaldırımlara oturulacak; Kimisi ezberlediklerini tekrar edecek, Kimisi, sevdalı mıdır nedir, düşünecek? Kızlar geçecek önlerinden, kırıta kırıta Kadınlar göz süzecek... Sonra, Yoklamalı bir ders uğruna Bütün rahat huzur terkedilecek... Akşamlar gelecek Mülkiye’ye Birbirinden güzel... Akşamlar gelecek cansıkıntısıyla karışık, Bir aşık, On lira borç bulup içmeğe gidecek... Serin gecelerinde Ankara’nın Yatakhane nefes-nefes, sıcacık; Horlayan birinin karyolası sallanacak — Kim böyle içini çeken gecenin bu vaktinde? Ya dolapların arasında, Yan yana, karşı karşıya Bin türlü mevzudan bahsedenler kim? Kapayıp gözlerimizi dinleyelim : Bakalım nasıl düzelirmiş İktisadi muvazenesi memleketin, Yeni gelen kızlardan birine Abayı yakan kimmiş, öğrenelim... Ama ertesi sabah İlk derste yoklama varsa; Ve biri kapıyı aralayıp, Yeter bu gürültü derse Muhabbet uzun sürmeyccek Konuşma kesilecek... Ö L K i Y E ' D YAZ Haziran dedi mi akla elemeler gelir, Eksik sayfalı notlar gelir On-on beklersin yazdıklarından Bir de bakarsın sallana sallana Topal gelir... Ayın ikinci yarısında İmtihan üstüne imtihan Hiç okumamışsın bir dersi, sabahlarsın, Kapılar kapanacak diye gece bekçisi gelir. Sigaralar yanar-söner İmtihan kapılarında, Yürekler yanar... Bir de iyi gitti mi, Temiz 011 çektik diye insan Amma da zevklenir... Sonra, Sigara paketlerinin arkasında Duvarlarda üssü mizan hesaplar . Birinin 2,5 açığı var, bir başkasında Ümit kalmamış artık; Ver raporu git memleketine Ezeli «Eylûlcibsün sen Haziranda geçmek neyine.. . Bir gün bütün imtihanlar biter Bomboş kalır düşünceler . Bir bekleyiş ki deme gitsin Kalp kalp, beyin beyin.... Bir akşam üstü büyük salonda Alı al, moru mor, sarısı sapsarı Neticelerin asılısı... Zaman zaman Kulağa çarpan tek kelime üs-sü mizan Öğren iki kırık kaç ders sürüklemiş. Öyle ki, nerdeyse bitirecektir Mülkiye’yi Hâlâ bilemez talimatnâmeyi... Öbür tarafta neşe, neşe Bakış bakış geçenler... Trenle mi, otobüsle mi Alırlar biletlerini Artık gözlerinde tüter memleketleri... E KIŞ SONBAHAR Derken mektep açılır giiniin birinde Sarılmalar öpüşmeler... Dikkatle tetkik edilir Bir’e yeni gelenler Sonra, bir de bakarsın Ankara bembeyaz Kaloriferler mutlaka buz gibidir. Dışarda ayaz, içerde ayaz... Yoklama fasılları yapılmaktadır, Sınıflarda, kapılarda... Bir kaçı melûl-malmm beklemektedir. Haziranda geçenler Miilkiye’yi andıkları sıralarda Eylülcüler ders çalışıyorlardır Biitiin bir senenin meşakkati Birkaç imtihandadır... Gelsin geceyarısından sonra Karpuz alemleri... Eylülcüliik tehlikeli diyenlerin Kırılsın kalemleri... Dizilsin imtihanlar tespih gibi Çekelim ya sabır ile birer birer... Rint tüllâbın sonbaharı Böyle gelir, böyle geçer... E R K E K M İ Ş Bizim meşhıır Ertuğrıd hocalarımızın Vekâlet emrine alınacağına dair çıkan haber üzerine bir ga zeteye telefon ediyordu. Ertuğrulun sesi malûm.. Gazetedeki adam bir hayli izahat verdikten sonra, — Netice olarak henüz kat’i bir ruz hamfendi, dedi. şey bilmiyo Bunu duyan Ertuğrul hiddetlendi ve sesini ka lınlaştırmağa çalışarak, — Ulan kerata erkek olduğumu bilseydiıı lâf; bu kadar uzatmazdın, diyerek telefonu kapattı. Telefon başında... Kış, imtihanlardan uzak... Tüllâb meydan okur dünyaya, Geceden geceye, çaydan çaya... Kasıllar kurulmuştur köşelerde Şarkılar söylenir makamdan makama Biri idari şubededir, Benzemeğe çalışır kaymakama, Hiç adetleri olmadığı halde siyasiler Kapalı yakayla gezerler, Maliyeciler kitap kolleksiyonu yapıp Ulema kesilirler... Genel kurullar, cemiyet devirmeler Birbirini takibeder... Asır-asır, nesil-nesil Mülkiye devameder... Turgut ERDEM Kazganm Hediyeleri Sabahattin Ercn’e : Kendisini «Fesubbanallalı» de meden dinleyebilecek sabırda bir arkadaş. Ayhan Özkan’a : Pantolonuna tutturmak için bir firkete. Emin Bayar’a : Hocalardan kıl çekmek için çımbız Yaşar Cankoçak’a : Nişanlısı şaireyi Hacı Sırkmtı’ya : Dekanın evinde bir koltuk Mustafa Çan’a : Bir turizm kitabı Mansur Özliier’e : Bir seccade İbrahim Ayrılmaz’a : Mayk Harnmer merisi Rccep Caylaıı’a : Derin bir göl Rcfei. üçelli’ye : Cinsiyet değiştirmeli için Danimar ka’ya bir uçak bileti Cemal Çınar’a : Stüdyo Naci Kavurmacıoğlu’na : Bir dişi buldog. Refik N. Aktaş’a : Bir avuç güneş. Alim Koçcr’e : Kuvvet şurubu, Y. vitamini Fethi Erpek'c : Siyah saç boyası Nermiıı Soyer’e : Sinema bileti. Yavuz T. Eyuboğlu’na : Yar üstüne yazılmış bir şiir kitabı. Tayfun Zeybekler’e : Güzelinden bir domestik. Cemal Türkoğlu’ııa : Üç kilo balık yağı Halis Çolakoğlu’ııa : Bu sefer heykeli değil, nişanlı sının büstü.... Ali Nihat Ardalı’ya : Güvercin şeyi... Turan Tezcaıı’a : Fırın. Turgut Güney’e : Seyislik ehliyetnamesi Ayhan Varol’a : Damızlık bir eş Serap Akalııı’a : Abiysiııin büyütülmüş bir resmi Feridun Taşkın’a : Bir sepet Bursa şeftalisi. Coşkun Timuçin’e : Bir ton dosya kâğıdı. Doğan İllez’e : Bir fıçı şarap Yüksel Toprakoğlu’ııa : Rahibenin 9 sayfalık itiraf ları İbrahim Aldemiı-’e : Bir miktar tevazu Ahmet Erbeyli’ye : Hukuk fakültesinden ağabeylik yapabileceği bir kız. Nihat Kosova’ya : «Şu kadar var ki» bu mesele he nüz kararlaştırılmadı. Mesut Şişmaıı’a : Sahtekâr Enis’le kavga edebilmek için bir muşta Vahdet Aydın’a : Üç şubeden do diploma Can Oğuz’a : Bir tabut Engin Siitmen’e : Kıral Faysal’m bir portresi Yaşar Fındıkçıoğlu’na : Bir din kitabı Ekrem Özçelik’e : Bir plâstik maske Turhan Yargııı’a : Bir adet bayat torik Erdoğan Tıızcuoğlu’na : Kızılayda başkanlık (!) Şefik Seçkin’e : Millet Partisi tüzüğü Fatin Tayşi’ye : Özerden Dibel’in bir resmi Salâhattin Alpdoğan’a : OtoHolomitasyona ait bir kitap Kemal Bozbay’a : Bir davar Ahmet Başsoy’a : Hatıra defteri Fikri Gökçer’e : Muhasebeden beş numaralık bir kâ ğıt. Abidin Çoşkuıı’a : Mustafa Aşkın •Erhan Gölge’ye : Fakültenin müzik odası Fahri Cabar’a : Onu Mithat Çekin’e : Boydan boya Cebeci asfaltı Şükran Güneş’e : Eyfel kulesi (!) - Zeki Çeiikkol’a : Siyasi şube diploması Ergim Nalbantoğlu’na : Kızarmış bir at başı Necmi Karakullukçu’ya : Blaykey’in bir resmi. Yıldız Engin’e : Dile benden ne dilersen Rceai Erk’e : Abdüİlâ’nın tahtası Ragıp Giiler’e : Kolalı bir gömlek Ali Yalvaç’a : Ağlaması için bağlama Orhan Civelek’e : «Üç dilberin telefon numarası» ve bir ev. İsmail Dikcr’e : İkisini de ikisini de... Nazmi Bilgiç’e : Kaz çobanlığı. Kâmil Coral’a : Kazganın hediyesini reddetmiştir. Ali Şikoğlu’na : Bir çift boks eldiveni ve bir bıyık tarağı Süha Ekiııci’ye : Bolca diyazinol ve bir diploma Hidayet Karaman’a : (Önce oy birliğiyle fikrini so rulmasına lcr.rar verilmiştir.) Sami Gerdaıı’a : Bir hitabet kürsüsü Adnan Şatıroğlu'na : Hediyemizi «Var mı baba bu ayaklar» diyerek reddetmiştir. Süleyman E tli’ye : Bir kalıp Hacı Şakir Mustafa Aşkın’a : Abidiıı Çoşkıın’u Necdet Karadayılar’a : Bir Konya hatırası Yılmaz Kocabaş’a : Bir şoför ehliyeti Necmettin Utkan'a : Bir balta Halil Çıvgın’a : Bir rüya tabirnamesi Mazhar Kısacıkoğlu'na : Azıcık boy Fikret Pcker’e : Hiç olmazsa bir devre için yönetim kurulu üyeliği Timur Köprülü’ye : U. S. A.’da beyazların üniversi tesinde okuma hakkı. Erol Ycşilada’ya : Yaz geceleri çıplak kalmaması için hiç olmazsa bir don. Turgut Doyran’a : Bir D. P. rozeti Ali Ateş’e : Bir tencere bir de maşa Atilâ Midilli’ye : Pikap ve bolca plâk, bir parça da duygu... Orhan Geçer’c : İşletmeciliğe ait bir kitap Ünal Yaltırık’a : Hiç olmazsa Cebeci kızlarını bize bırakması için biraz insaf Ömer Kaya’ya : Bir dişi fok Bülent Görkem’c : Yirmibcş kuruş borç Cihat Alpan’a : Kavaslık Mustafa Vardar’a : Folie Berg«re’dc foux olma fır satı. Aydın Tosun’a : Evden çıkma izni (Annesinden alınmış) Aydoğan Tunçer’e : Operada kapıcılık Şevket Eygi’ye : Kürdi Saidi’nin külliyatı Metin Mekik’e : Paris Büyükelçiliği. Oktay Eviıı’c : Uruguy 8. kâtipliği Sümer Kalaç’a : Hediye konusu tartışmalara sebep olmuş, mesele beynelmilel adalet divanına arzedilmiştir. Salih Zeki Karaca : Düğün yapabilmesi için fakül te salonları. Chams Sarrafa : Pipo Yavru Cahid’e : Dalak Salih Tiirkay’a : Sahte olmayan bir nişan yüzüğü Turan Türkoğluna : Yeni doğan oğluna bir S. B. F rozeti (V A H A Y ) 36 - İ M liyogralileri SİYASİ ŞUBE : 009 Ömer KAYA : Dişlerinin parlaklığı, uzaklardan güz kamaştırmaktadır. Hariciyecilik en biiyük idealidir. Bur sunu Tenessi vadisinin sulama işlerine hibe etmiştir. Vasiyeti üzerine, ölünce oraya gömülecektir. 77.'/ E. lîiilent GÖRKEM: Yalaklıkta ve sahtekârlık ta Şişınatra’dan aşağı kalınıyan P.. Bülent, her nasılsa siya si şubeye kapağı atabilmiştir Irza tecavüzden mahkemelik tir!.. 85ft Cihad ALPAN : Alpan hayalinde yaşattığı dip lomatlık iğin en kati adımını atmış bulunmaktadır. Geçen yıl Orman Çiftliğinde başından enteresan şeyler geçmiştir. (Ge çen seneki Kazgan’a bak.) Kendisine malûm lâkabıyla (ÇU VAL) lıitabedilirse, gazaba gelir. Sandalye falan atar. Tahsin Bey’lo bu seneki maceraları da zikre değer. Müthiş otlakçıdır. Bursludur da lıa!... 858 Aydın TOSUN : Siyasi şubenin meşhur inekle rindendir. Günlük programım annesi çizer. Belli saatlerde ev de olmak zorundadır. Operayı, tiyatroyu hiç kaçırmaz. En sevdiği arkadaşı Ayı Timur, Kürt Timuçin ve «Ne deyisun i Nazilli» dir. Fadıl Hakkı’yla aynı otobüste gelmek balıts’z’:ğına uğradığı için, derslerine girmekten büyük bir zevk alır. talebesidenebilir.ıcış9ikç 85) Mustafa VARI)AR : Siyasi şubenin pıömiye nu maralı talebesi denebilir. Yakında sekizinci bir lisanı öğren mek için çalışmaya başlayacakmış. S’leıi Ş, R ’ieri Y olarak telâffuz eder. Çalışamadığı zamanlar kaşıntı basar. 876 Aydoğan TUNCER : Türk musikisinin hayran larından ve meşhur okuyucu •(!) larından olan bu arkadaşı mız, son zamanlarda gömlek değiştirmiş; opera ayakları koş mağa başlamıştır. Dolap aralarında ve lavaboda anırdığı ko mikse! aryalarla milletin asabını bozmada birebirdir... Muhi tini, dev şahsiyetinin ı!) çok aşağısında gördüğü için kötüm serdir. 877 Şevket EYGI : İslâm Tarihi lıakkmdaki etüdlcıine on yaşındayken başlamıştır. Dünyanın her yerinden mek tuplar alır. Günde üç defa traş olur. Şubc-yi siyasiyi bitirin ce, Haşmet lû Libya kralına damat ve hususi müşavir olacak tır. Bazıları mül tecidir derlerse de, henüz durumu meşkûktür. 88.'/ Metin- MEKİK : Talebe Cemiyetinin değişmeyen simalarından biri... Ele avuca sığmazken, öyle bir yakalandı ki... Şahane'deki alaturka ekibinin udisidir. Uyurken kürdil-i hicazkâı* makamında horlar. 889 Oktay EVİN : Siyasi şubeye gideli beri, kendini huzur içinde addeder. Mizacı cıvıl - cıvıl sulu, suratı vıcık - vı cık sivilceli, sözleri gıcık -gıcık güldürücüdür. ile Son Sınıftakiler ■Ig'ı .4/t I{. YILDIRIM : Sınıfın babalarıiulandır. Ta lebeden çok iş adamına benzer. ,(¡Zaten öyledir ya) sessiz sadasız bir çocuktur. Nıılı devrinden kalma bir arabası olup du raklarda gördüğü Mülkiyelileri yerlerine götürmekten müs tesna bir zevk alır. r.1.1 Ilımın YILMAZ: Efendim, bu arkadaşımız Fransızca, İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca. Espeı andoca, Kıtırcombumea, Kokolaki-ıııokolakice v. s.... den baş lı:'. lisaıı bilmez. Şimdilik Timuçin ötıdin’den Kürtçe dersi al makladır. !>it2 Nihad AL : Neşesiz pozlarında neşeli bir çocuk tur. Hislerini kamufle etmesini çok iyi bilir. Gayet serin kan lıdır. Organizasyona meraklı olup organize etliği futbol maç larında Fakülte takımı daima yenilir. Editörlüğü de vardır. Sahipliğini, yazarlığını ve ressamlığını yaptığı bir gazetesi vardır. '(Ancak bir sayı çıkabilmiştir.) »İM Erkul BASA : Ensesinin dehşeti kilometrelerce uzaklan göze batar. Sessiz sedasız daimi aşık olaıı bir arka daşımızdır. Mülkiyeyi bitilince yeniden başlıyacakmış. (il) Hamili SAIİIOĞLU : L:ız Hamdi... /Hamsi koy dum tavaya, oynadı çizdi muhasebe, ben de şaştım bu işe.» 1Ne olduğunu biz de anlayamadık Çuval yazdı.) 657 Beyhan ÖZRAY : Malî şube yoluna nesini ister seniz verirdi. Çöpçatanlığı ile meşhurdur. Zira Bahçelievler’de adressiz mektupları bile dağıtabilir. 071 Hayrettin AKAKÇA : Sınıfın babaları arasında yer almasına rağmen, resmî tapu kayıtlarına göre, 193*1 do ğu.uludur. Veleybol, futbol oynamaktan ve bıyık büyütmek ten hoşlanır, Zeki olduğunu idia eder. Arada sırada «Hayat tatlı bir alem; fakat hayalsiz de yaşanmaz» der. 07) Mete AKKAYA : Ortadan uzun, uzundan kısa, boylu, dalgalı (!) siyah saçlı, atma kaşlıdır. Bıyıkları olduğu söylenmektedir. Ağız armonikası üstadıdır. Radyoda altı ar kadaşı ile biılikto konserler verir. Otomobil firen sesi, fok balığı bağırışı ve daha birçok acaip sesler çıkarmada ustadır. 3.’tl Hidayet KARAMAN : Aslen BABA olan hida yet, son aylarda Amortisman Sandığı Umum Müdürlüğü'ne Dr. Pricc olarak terfi etmiştir. Yemeklerini Ahmet Bey’in .lo-, kantasıııda yer, sabah kahvaltılarını da Çağlayaıı’da yapai*. ■ Nesli tükenmiş Miilkiye’lilerdeııdir. Hakiki baba olmasına ra mak kalmıştır. (Nişanlandığını duyduk.) Son günlerde ken dini ilme vermiş olup sık sık Stewert Grenger’e benzediğini iddia etmektedir. 800 Abdülkadir EROöLU : Nam-ı diğer, zamparalar piridir. Yeııi nesil tarafından pek tanınmamakla beraber, ye tiştirdiği talebelerine, üstad denmesi bu hususta kâfi fikir ve rebilir kanaatmdayız. Evli ve bir çocuk babası olup teı cüme-i 955 Siimrr KALAÇ : Yenişehir sosyetesinin maruf vehalinde Mülkiyeden bu sene çıkacağı kayıtlı ise de, oğlunu bekleyip Mekteb-i Şahaııe'den beraber mezun olmaları da ih oldukça eski simalarından olan bu sempatik bayan arkadaşı timal dahilindedir. mız, aklına geldikçe nişanlanıp, sonra sık sık ayrılmaktadır. İktisadî doktrin derslerini çok sever. Teknik kopye çeker. 'i08 Mehmet OLGUN: Fakültenin demirbaş listesin Esas kilosu 48 olup boyandığı zaman 54 kilo gelmektedir. de kayıtlıdır. Bu Haziran'da beşinci defa olarak ismini bu lis Resmî tapu kayıtlarına göre 1935 doğumludur. teden silmek için teşebbüs edecektir. Bakalım pokerde çekti ği restler gibi talebeliğe de resi çekebilecek mi ? 97£ Salih Z. KARACA : İki defa üst üste Salih de seniz kulaklarına kadar kızarır. Bir koltukta dört karpuz ta .'¿08 Refet ÜNEL : Nesli tükenmekte olan Mülkiyeli şır Talebedir; memurdur, siyasidir ve nişanlıdır. Nişanlandık lerden biri de Refettiı*. Memurluk hayatındaki başarısı büyük tan sonra, yeni tanıştığı arkadaşlarına bile yavrum, şekerim, olmasına rağmen üssüıııizan ile mücadelesinde daima hezi bir tanem diye hitab etmeğe alışmıştır. mete uğramıştır. Di)t Çitama SARRAF : Kısa zamanda Tüırkçeyi, bil 489 Sami GERDAN : önce fakülteye girdi; çoğu za hassa argo yönünden öğrenmiştir. Kendisini herkes sever. Pi manlarını Kaynak Kıraathanesinde geçirmeğe başladı. Der posu ise, milleti gıcık eder. Gölgesi, Erhan Gölge’dir. ken memur oldu ve ev -bark diare etti. Şimdi, hem talebe. Iıem memur, hem de kahve müdavimleriııdendir. MALİ ŞUBE : Süha EKİNCİ : Mekteb-i Mülkiyu’ye no /¡ınıaıı girdiği kesin olarak tespit edilememiştir, yalnız Cevdet Paşa tarihinde merhum İsmail Hakkı Gürcü'yle birlikte Mülkiye'niıı kurucuları arasında olduğuna dair bir kayda rastladık. Se ne başında en ön sırada yer tutmuş, fakat. 16 gün sonra 011 arka sıraya taşınmıştır. Hacimli kalça düşmanıdır. Dede Sü ha’ya bazı haddini bilmezler, çelik parçası diye takılırlar. Son sınıfta olduğu halde, diploma alacağı tarihi kimse kestirememektedir. ¿53 1. Arman A S E N A : Tanzimatçılardandır. Sessiz sadasız bir arkadaşımızdır. Basketbolcu olmasına rağmcıı fa külteyi bir türlü bitirememiştir. )98 Necati GÜNDÜZ : iri yarı dana gibi bir çocuk tur. Bir oturuşta 3 somun yermiş. Parti münakaşalarına gir mediği zamanlar sevimlidir. 510 Turgut DOĞU: Ufak - tefek, karayağız bomba gibi, afacan bir çocuk... Pantolonunun kemerinden sarkıttığı kuru kafa ile tehlikeli bir mahlûk olduğunu ihsas ettirmek is ter. En sevdiği şey, muluısebe derslerinde homurdanmaktır. 08/f Lütfü IiACANLI : Kurra usulüne muhaliftir. Siz onun göbeğine bakmayın, bir cins-i lâtif için kilometrelerce yol yürür. 091 Sabih GİDER : Tonıi, UrtaşLâz Gadir’in pullisi idi. Kıral Faruk'la rakkase macerasına iştirak etmiştir. Son günlerde çoluk çocuğa karıştı -karışacak... -37- 693 Adnan ŞAT1ROÛLU : Daima şık ve giiler yüzlü dür kâfir. Ama gülerken hiç ses çıkarmaz. Yalnız küçük dili ni gösterecek kadar ağzını açar. Bu sırada üçer santimetre uzunluğundaki kaşlarıda birer aksansirkompleks şeklini alır. Baba keşfullahın müridi olduğunu iddia edersede aslı yoktur. 700 Yıldırım YÜKSEL : İşte ideal bir arkadaş: Ne ka dar şaka yapsanız, hepsine tatlı bir tebessümle mukabele eder. Masa futbolündo üstüne yoktur. Eski bir hanedan aile sin© mensup olduğu için, burnu kendisine GAK lâkabını tak tıracak şekilde heybetlidir. Oıson Welles’e hayrandır. Cyrano do bergerac elinden hiç eksik olmaz. 713 Kayyum MENZlLETOÛLU : Adana’nın Kadirli Kazasında bilinmiyen bir zamanda doğmuştur. Kolej mezunu olmasına rağmen, İngilizceyi mükemmel surette Adana şivcsiylo konuşur. Kadirli 206 Mercury arabanın sahibidir ha... 8.1 j Feridun TAŞKIN: Gemliğin bu erkek güzeli Fakültede «ŞEFTALİ» adı ile ün salmış bulunmaktadır. Müt hiş bir sübyancı olup ilkokulların paydos saatlerinde «yavru keser*. Bir zamanlar beşli gurubun birisi idi. Ama şimdi .. . 839 Muhildin TANC'l : Umumiyetle ilk dersleri ka çıran, Tokat’ın bıı erkek güzeli evli olup bir de arslaıı par çası gibi yavrusu vardır. Bugünlerde Mulıitdin’in sabaha ka dar beşik sallamaktan uyuyaıııadığı ve Malthus’e rahmet oku duğu rivayet olunmaktadır. Yegâne korktuğu, kaynanası olup geceleri en fazla, saat dokuza kadar sokak arşınlayabilmcktedir. S'/i Çoşlcun TİMUÇİN : «Çubuk» diye çağırılır bir uzun adam. Futbolc ve yeşil gözlü kumrallara karşı lıassasdır. Her Mülkiyeli gibi hayalle yaşar. Hayat, başkalarının da yaşamaya hakkı bulunduğu unutulmaması gereken, acı ta rafları da bulunalı tatlı bir rüya iıııiş... 575 Turgut ERDEM : Gıcık namıyla maruftur. Gece Si2 Doğan ILLEZ : Sevimli nurtopıı gibi bir çocuk. leri 12 den sonra içsin veya içmesin, bir dinde Mayk, cebeci İkide bir «almıyım ayağımın altına» demesine bakmayın. çayırında nara atmaya bayılır. «Malı mülkü sattım verdim Kimseye zararı dokunmaz. M. Roclıe'un Fransızca derslerinde şaraba» şarkısını çok sever. çalar; şarkı söyler. Alkol, en vefalı dostudur. İçme 7 81 Ediz ÖKE : Bir zamanlar akordiyoıı cırlatıldı. mızıka den geçen günlerin ziyan olacağını söyler. Her cins kızdan Neyso bu yıl, kabiliyetinin derecesini ölçmüş olarak ki, mü hoşlanır. Meteliksiz kaldıkça elbise satar. zik ziyafetlerinden affetti bizi!... 7,5 miyop olduğu halde göz 8-i7 Yiilcscl TOPRAKOGLU : Esas adı «AllŞAK» lük takmaz. (Güzelliğine halel geliyormuş). olup -ay lav yu- şarkısıyla nam salmış bir sahtedir. CaketiSOI Süleyman ETLİ : Nedense hep suçlu gibi gezinir, nin yakasını kaldırıp gezmekten büyük bir zevk alır. Chrissaçlarına, kaşlarına olduğu kadar, bıyıklarına da emek verir. tian DtOR'un Mülkiye temsiicisi olduğunu iddia eder. Adnan Ama hiç birisi bir şeye benzemez. Süleyman olmasına rağ vo Reşit'le bir sacyak teşkil ederler. Fudbol hastasıdır. Güzel men, mührü olmadığı için kimseye söz dinletemez. (!) do oynar. 80>I Ünal YALT1RIK : Mektebin bu afacan çocuğu 8.'/8 Bülent ÇAYCIOGLU : Milliyetçiler Derneğinin Fakülteye gelelidenberi, cümle tüllâba çamur atmaktan usan yegâne züppe elemanı... Mürtecilik damarlarındaki kanın yemadı. Karikatür adını verdiği o acayip çizgileriyle milletin şilleşmesine sebep olmuştur. Sık sık ishal oiıır. Geçenlerde ye asabını bozar. Korkunç ve edepsiz (!) bir zekâsı olup yüzde ni bir elbise yaptırmıştır. yüz sempatiktir. Sık sık nezle ve aşık olur. Sınıfta yaptığı 850 İbrahim ALÜEMİR : Fakülteye birincilikle duhul espriler yalandan da olsa talebeye gülme fırsatı verir. Haıieyledikten sonra, başından cpiycö macera geçli. Bilhassa kulâde sesi sayesinde fakültedeki gizli bir teşkilâtın işkenMademoiselle de Paris ile olanlarını yerimizin darlığından, cecibaşısı seçildiği rivayetler arasındadır. Aklına estikçe (Ana sütunlarımıza dercedemedik. Kalbi o kadar genışlir ki, yalnız vo babamın müşterek cinayetlerinin mahsulüyüm. Ama ben Şahano'ninkileri değil, gördüğü bütün kızları içine alır. Müte katil olmayacağım) der. vazı (!) bir çocuk olup Bisıııark kadar inektir. 807 Engin EMREN : Top gibi bir çocuktur. İmtihan 851 Ahıııvt ERBEYLİ : Halikarnas’taıı gelmiş, gözü lar hariç diğer zamanlarda çenesi müthiş düşüktür. İmtihan Ankara'nın civcivli kaldırımlarında açılmış, yere bakar, yü da daha ziyade eli ve gözleri işlemektedir. rek yakar cinsten bir arkadaşımızdır. Bu sene lıenüz bahaı 808 Nedim ŞOMER : Yani poz Nedim. Soğuk oldu olmadan yeşilin muradına erdi. Acaba daha neler olacak der ğunu söylerseler de, son sınıf seyahatında biraz espri mevzuu siniz. olmuştur. Hiç konuşmaz. Biraz lâf et dendiği zaman «Da 8 5 .1 Nihad KOSOVA : Kendisine göre. XNKPHONE ğarcıkta bir şey kalmadı» diye cevap verir. gibi bri hatiptir. Hitabeti sayesinde, savunduğu burslarıııı’.z'.n 800 Yılmaz ULUSOY : Evleneceği kıza ruhunun saf arlma meselesi tahakkuk etmemiştir. l(.Geçen senede) kendisi fetini hediye edecektir. Henüz anbalâjı bozulmamış bir er ni büyük adam olacağını söylcr-durıır. Sık sık tekrarladığı kektir. Ona göre aşk ültraplâtonik bir mefhumdur. Ve kadın (Halk partili doğdum, halk partili öleceğim) i.özii ile tıillâdeyinco insanın aklına kokulu sabun kadar temiz mahlûklar bın kafasını şişirir. Son günlerde karı-kız peşinde dolaştığı gelmelidir. Bu talkım verdikten sonra gider, apartman pen rivayet olunmakladır. cereleri önündo salkım yutar... 85G Mesul ŞİŞMAN : Çok sempatik bir çocuk. Çalış 811 Alptekin ÜNLÜTÜliK : Hakikaten kibardır. «Ta kan, zeki ve iyi. O, etrafında üzkaraya, Kocabaş, Zeybekleı, vuk» vo «Düdük makarnası» en sempatik hitaplarıdır. Tüylü Açıkahn gibi belâlı abiyleri olan bir evin hanım hanımcık tel< ve tüysüz şapkaları Avrupa hatıraları ve «Ah Paris, Oh Pa kızı gibidir. risli Türk» naraları meşhurdur. Futbolde kayıplarını aşkta 857 Nahid KİTİŞ : Çalışkan bi r çocuktur. Daha doğ telâfiye çalışır. Yazı -turada da çok kazanır. Sipsivri bu rusu inektir. Yalnız derste anlamayın, her işte (!) öyledir. runlu ayakkabılarını sütle boyatır. Sigara içer, simokini var Acıktığı zamanlarda Tahsin ICfendi’de karnını doyurur. dır. (Aman yraabbi, ııe felâket, zavallı çocuk.) 815 özdemir BENGÜ : «Boş küp, dolu küpten daha 800 Osman SELÇUK ; Kendisine sorarsanız, gayel fazla ses çıkarır.» En beğendiği sözdür. Büyük bir maliyeci güzel daııs ettiğini söyler. Bir zamanlar Şalıaııc’nin gözde olabilir, çünkü: Eylül ayında doğmuştur, iki lâkabı vardır : ineklerindendi. Daimi damat pozlarında giyinir. Kel ve maviş. 818 Ayhan VAROL : Davudi sesli, acayip bir çocuk 802 Vahdet AYDIN : İçi-dışı bir olan bu sevimli be tur. Tatildo Etibank’ta staj yapmış (Muhasebe servisinde pul bek ¡(Yirmialtı yaşındadır.) Favorileri ve pintiliği ile tanın yapıştırmış) Ha, demeden kelam etmez. Muhasebe hocasını mıştır. Şaban ayında doğduğu rivayet edilir. Kendisi altı ya çuvallatmış bir harikadır! (Telefon ve muhabere masraflarını şında konuşmaya başlamış, yedi yaşına basınca yürümek mu birleştirip P. T. T. masrafları desek, olmaz mı demiş, ve fikri cizesini göstererek, etrafındakiler! hayretler içinde bırakmış tır. kabul edilmiştir.) O gün bugün, adı P. T. T.’dir. Fakat arka daşları kendisine, AKNOZ Ayhan da demektedirler. 863 Can OĞUZ : Kendisine yapılan tekliflere dayanamıyarak soy adım «UYUZ» olarak değiştirmeğe karar ver 8X3 İsmail HIZAL : Topaç gibi, esmer, kara sakallı miştir. Yavuz ve Caiıid’e öğrettiği usulle, Bomontiye ayık ka bir bebektir. Mazrufunun gelişmesine zarfı ayak uydurama fayla girip sarhoş kafayla çıkmasını bilir. mıştır. Zarfı biraz küçüktür ama, zekâsı etrafa taşar - durur. Çeno mekanizmasında husulo gelen bir arızadan dolayı, biraz 865 Aktan ÖZAK : Sabahları briç oynamak için saal fazla konuşur. Kendine mahsus bazı dalkavukluk usûlleri var onda kaldırırlar. Yürüyüşü, sigara içişi bütün pozdur. En çok dır. |(lyi kıl çeker.) öğrenmek istediği şey, «İki kişilik bir aile Ankara’da kaı; li 825 Serap AKALIN : Bir serap ki, yıllar yılı gitse rayla geçinebilir.» dir. Marttan sonra kendisini kahvede göniz tutamazdınız. Fakat nasılsa o da tutuldu. Hem bir daha remiycceğiz. Çünkü kalbi ılıktır... (Pitigrilli’yi çok sever...) bırakılmamak üzre. Allah İki cihanda mesut etsin. İnanmıyacaksınız ama ; Mekteb-i Mülkiye’de dört senede bir kere olsun boyandığını kimse görmemiştir. Tanınmış ineklerdendir. 829 Muzaffer GÜREL : Zampara geçinen bir arkada şımız mektebin sayılı palavracılaıındandır. iyi İngilizce bil diğini zanneder. 86~ Engin SÜTMEN : Fehmi Balba.ş, ona bakıp Faysal demişti. O günden sonra kendisini kral değilse de. şehzade farzeder. Hasta bir GalatasaraylIdır. Soıı s.nıfa gelin ce, kızlara karşı abiy ayakları koşmağa bnşlnııştır. Aıııa ha kiki maksadım kardeşi hanım kızlar da biliyor. -38- stlS Yaştır F1ND1KÇIOĞLU : Deıbedev tiplerden bi ridir. Başından enteresan maceralar geçmiştir. Hayat felse fesi, to be or not to be l(olmak veya olmamaktır.) 907 Erol YEŞİLADA : Dolap aralarında arkadaşları na atletik vücudunu teşhir etmekten hususi bir zevk duyar. Hatipliğe özenir. Mütebessim olmak için zorla sırıtır. 872 Ekrem ÖZÇELİK ; Gözleri bozuk olmadığı halde sırf entellektüel görünmek için ve biraz da beleş bulduğun dan, gözlük takar. Fakültenin erkek güzellerindendir. Ders çalışır, ders çalışmadığı zamanlar konuşur; konuşmadığı za manlar .(Günde iki üç saat) uyur. Uyuduğu zamanların heba olmaması için, sayıklar. Sonra yine ders çalışır. Eskaza ça lışmadığı zamanlar da saç ve bıyık tarar. X7,î Turan YARGIN : Kimi TORİK der, kimi yalak. O, her ikisini de sıcak tebessümüyle karşılar. Gölge, Mekik Ekolü’ne dahildir; bazı sözlerden «gıcık alır» bazılarına «biter». Hep şeşkaza sınıf geçer. BursalIdır... 908 Cavid ÇETİNYILMAZ : Bu sevimli yavrucak, lâkabı gibi körpe bir çocuktur. Sübyanlarla arkadaşlık et mekten hoşlanır. Kendisini herkese sevdirmiştir. 910 Tunjut DOYRAN : Amansız bir demokrattır. Kahvenin telvesini, arkadaşın taklitçisini, kızın gür saçlısını sever. Bilhassa Ozman Duıan’a ve hocamız Tahsin Bekir Balta’ya hayrandır. 912 Yusuf Ziya ŞAHİN : Boş vakitlerinde kız orta okulların önünde gezer. Otobüslerde çapkınlık eder. Biraz si gara .'(tabii beleş bulursa) biraz pipo (tütün bulursa) içer. Sesi insanı rahatsız edecek kadar fena değildir. Birinci sı nıfta iken, enstitünün bulunduğu mahallenin muhtarı idi. 87/, Turan TVRKOĞLU : Servet-i fünun ekolü’ne mensuptur. Bununla beraber; derpiş, izam, maalkerahe, tesamüh... misillû Türkçe ((!) kelimeleri kullanmaktım büyük bir zevk alır. Ataç’ı çok sever. Yakınlarda nur topu gibi bir oğlu olmuştur. Kızı olanlara müjde... 879 Servet KtPER : Nişanlanıııcaya kadar çok ya ramazdı. Hele nikâhından sonra pek uslandı. Dar gelirli me murlar gibi, kolluklarım hiç ihmal etmez. Bu hem de hayat arkadaşım methetmek için kendisine bir fırsat olur. Arka daşlarına kolluklarını göstererek «ya, dostum, bunları yen gen dikti.» der. 880 Atild ALTAY : Karabaş ııamiyle maruf olup İs tanbulluyum derse de inanmayın; zira düpedüz Zile'lidir. Bir aşk macerası sonunda büyük bir tehlike atlatarak, ekaı-te ol mak zorunda kalmıştır. Son gülerde bir Karadenizliden teh dit mektupları almaktadır. 91/, Ali ATEŞ : Şahane’nin en meşhur talebesidir. Bu şöhreti onu cemiyete getirdi. Enternasyonal bir aşık ve nas yonal bir vecize fabrikasıdır. Yağlı ve zuğlı olup «ne yani ne» demeden söze başlamaz. Eşek üstünden tabanca atmıştır. Fazla malumat için, Kazgan’daki özel sayfasına bakınız. Eıı kadim dostu Samson'dur. Şöhretini de ona borçludur. 920 Ahmet ŞANDA : Onu nerede görseniz çantası koltuğunda |(Sanki diplomatik kurye mübarek) Bir eliyle de sigarasının külünü dökiiyordur. Derste hocaları ikaz etmek resmi ve vicdani (!) vazifeleri arasındadır. Bu ukalalık ona liseden gelmedir. 922 Atilâ MİDİLLİLİ : Bir zamanların sözde ele-avuca sığmaz çapkını, bunun böyle devanı edemiyeceğini anla dığı için, midir nedir, 1956’ya bekârlığa rest çekerek girdi. Etrafını sinirlendirmek islediği zaman garip sesiyle «Hey Mambo» der. Sıfır numara züppedir. S90 Erdoğan TUZCUOGLU : Fakültemizde açılmış malum çiçeklerden bir tanesi... Şahaııo'ye yeni gelmiş Buısa’lı kızlara önce rehberlik sonra ııbiylik eder. Arkadaşlarına karşı olan sevgi ve şefkati |(;!) hissi, onu kızılay mecaralarına sürüklemiştir! Hatta daha da ileriye giderek, işleri takip edebilmek için konforlu bir daire kiralamıştır. Kızlara eldiven hediyo eder. 925 Orhan GEÇER ; Şahane’ye adım atlı atalı, be leşçilikten yakasını sıyıramadı gitti. Arkadaşları ona «ŞİŞ» derler. 926 Necmi KARAKULLUKÇU : Anafor rüzgârı gibi bir çocuktur. Hangi yana eseceğini bilmez. Her sınıfta yeni bir arkadaş gurubuna yamanmağa çalışır. Sivri-mivri sevim li bir çocuktur. Muhasebeden az-çok anlar. 891 Şefik SEÇKİN : Seçkin ineklerimizdendir. Günde onyedi saat çalışır; yine de sınıfta çakacağım söyier-durur. idari şubeden mali şubeye geçmek için, dekanın karşısında iki ton göz yaşı dökmüştür? Kendisine Millet Partili diyen lere çok kızar. Çünkü kızdıranları kovalıyamaz. 928 Yıldız ENGİN: Cina’ya benzemeğe çalışan bu hanım arkadaşımız, fakülteyi bitirince, kendisini ilme vakfet meğe karar vermiştir. Kemal A ıa r’a asistan olacağını işit tik. Kendisi ise bir ara, işletme asistanı olacağım diyordu. Haydi hayırlısı. Son zamanlarda, gazinoyu birbaştan biıbaşa çınlatan yeni moda gülüşleri onu daha ziyade meşhur etmiş tir. Eylülcülerin maskotudur !(!). 892 Fatin TAYŞI : Şahane’ye geldikten sonra doğ muş olup arkadaşları ona «Gardiyan Fatin» derler. Bekçi Y u suf’la günün onyedi saatmda kız keserler. .(!) Tavlamağa ça lıştıktan kızların % 99, 99’u domestiktir. 929 İlhan GÜÇLÜER : Çok iyi muhasebe bildiğini iddia ederse de muhasebe derslerinde çuvallamadığı vaki de ğildir. Kumara müptela olup kelimelerden «Zira» yı cius-i latif isimlerinden «Suna» yı sever. 896 Seyfettin KAVUKÇU : Boy kısalığının başkanlık için lâzım ve kâfi olduğuna inanır. Bu yüzden biitün başkan lıkları üzerinde toplamak istedi. Zıkkımlanmağa ve restoran Tahsin’e karşı kanpanya açmıştır. Şimdi muhasebe müşavir liği ile iştigal etmektedir. 9.11 Recai ERK : Mustafa Gedik'ten çok yumruk yer. öcünü Abdüllâ’daıı alır. Ycdeksubaylıktan kalma pantolonu nu giyince kendisini Rommel zanneder. 898 Timinin ONDlN : Bu sevimli allı karış arkada şımız, Celâl Şolıin'iıı sesle çizgilerinin etkisi altında kalarak, on yılda bir uğradığı yeşil memleketi Elâzığ’da Halk Parti sinin Sesi’ adlı bir radyo istasyonu kurmuştur. Güvenilir kay naklardan aldığımız haberlere göre, şimdilik yalnız ııuıhalli caz müziği yayınlayacaktır. Repertuarındaki başlıca plâklaı şunlardır : In Mcmıııo, İn 1-lasso, İn Kürdo, Kürdo -Mambo, Kürdo -Samba, Kürdo -Mambo Italyano.... 93/, Suphi YAŞMUT : Bütün kısa boylulara takılan isim, ona da takılmıştır. Sessiz olduğuna bakmayın; saman altından su yürütür. Otobüsle seyyahatı uçakla yapılan seyyahata tercih eder. Başkaları lıakkındaki fikirlerini, yüzle rine karşı söylemekten çekinmez. 93ti Rayıp GÜLER : Fakültede kızlardan daha çok üstüne - başına dikkat eder. Bıyıklarına evlâdı gibi bakar. 899 Nalıid KATLAN : N ’aber, yavrum yavrum evlâ Çılgınca dans eder. Derste ya uyur, ya da hocanın konuşma dını? Batar-Çıkıııaz Dergisi’ni çekaıdm mı? Gıctklığm hala sına paralel olarak kendi kendine konuşur. Nalıid Kitiş’ten iizernide mi? Niçin kızıyorsun yaııi?.. Cina Lolobricida ol lıiç ayrılmaz. mak, ne bileyim bir şereftir. Nasıl olsa ECE Muhasebe Bü 937 Cenap EKE : Yaman bir muhasiptir. Gözleri ve rosunu kurdun. Dergiyi çıkaı-amadıysan da «-Düşünme -arzu gözlükleri büyük olduğu için gözünden bir şey kaçmaz. Y ü et sade -Bak, böcekler de öyle yapıyor.» Hi.. hi. Gıcık seni... zük oynarken hiç dökülmez. Onun için takımı dalma mağlup 901 Mazhar KISACIKOGLU : «Ne yani, ne gülüyorolur. sunuz? Hanginizin soyadı kendine uyar. Çolakoğlu dersiniz, 938 Ali YALVAÇ : Yabana alilli', yenir yutulur değil, babası Çolak değildir. Bir de bana bakın aıııa. Babam kısa, itinayla taralı siyah saçları ve kaytun bıyıklan vardır. Bağ ben kısa eğer kısa kaldıysam suç benim mi? Yedi aylıkken laması ve ucunda da siyah püskülü var. Turgut Doyran’ln doğurmuş beni annem. Küçüğüm ama, ne iiçbuçuğunı ben! karşılıklı kahve içmeyi dünyalara değişmez. Peki neden, ama neden cemiyet işlerine burnumu sokaııııya939 Orlıan CİVEIjEK : Sayılı ineklerdendir. Nedir cakmışım, efe’nim!...» durumlar diye soracak olursanız, alacağınız cevap : «Vallaha hiç bir şey bilmiyorum» hiç çalışamıyorum» dur. Ama şunu 90:1 Fikret PEKER : Zampara pozları kesmesine bak anlatır mısın bana deseniz, makineli gibi işlemeğe başlar ağzı. mayın. Aslında saf bir çocuktur. Kendisini arasanız, S. B. F. 95 numarada oturan bir kız, geçende bu küçük arkadaşımızı otobüs durağında bulabilirsiniz. Keman çalar, karnı acıkınca tavlamış, sonra da Cebeci kapalı durağında, bu soğukta iki da yemek yer. Siyah elbisesi sırtından hiç çıkmaz. (Malum saat avucunu yalatmıştır. Evi olan bir arkadaşa şiddetli ih ya). tiyacı vardır!... 90!, Timur KÖPRÜLÜ : Köprülü Mehmet Paşa sü 91,1 İsmail DİKER : Mehmet Erinç, hangisini takilâlesinden gelme olmasıyla övünür. En çok tekrarladığı söz, bediyon lan dediğinen, «İkisini de ikisini de» cevabını aldı •bir sülâlenin hepsi de devlet adamı olmaz ya» dır. öğrendi Anlaşılıyor ki Diker pek çetin ve kıskançtır. Tatlı tebessümü ğimize göre, A Y I Film Stadyomunca angaje edilmiş, NotıeDame’ın Kanbuıünda başrolü almıştır. Bundan sonra çevi biraz saflığını açığa vurursa da dostlarını kendisine bağlar. Civelek suç ortağıdır. receği filmin adı KOCAOOLAN’dır... — 89 — 1)1,2 s. Turhan TÜRK AY : Tapu - Kadastıo’dan me zun olup lise fark, olgunluk ve Mülkiye’ye giriş imtihanlarını acaip bir sihirbazlılıkla vererek, üstelik cemiyetimiz başkan lık kürsüsünü de işgal etmiş olan bu asabi çocuk, daimi da mat pozundadır. Bariton sesi olup konuşurken sözleri drama tize ederek ve bcsteliyerek ağzından çıkarır. Uyuz okluğu şeyler, traş olmak ve zevzek dinlemekmiş. Haftada iki göm lek ve bir nişan yüzüğü değiştirir. İDARİ ŞU B E: 252 Abdurralıınan AŞKAR : Nesli tükenmekte olan Mülkiye-yi şahane mensuplarının son temsilcilerindeııdir. Tahsil hayatı boyunca, hademe başkanlığı müstesna, diğer bütün başkanlıklardan mürekkep bir kolleksiyoııa sahiptir. Bayan yüznumarasıııın açılması hususunda teşebbüse geçen, bu sempatik arkadaşın alL dudağı çok güzeldir. Canı sıkıldık ça, cemiyet kurar. Başı ağrıdıkça operaya gider. Her gördü ğüne aşık olur. Fakat kızların bundan katiyyen haberleri ol maz. Teşebbüs kabiliyeti sonsuzdur. 91/5 Fuat UĞUR : Liseyi Kastamonu da bitiren bu kırmızı yanaklı parmak çocuk, fakültede Abdüllâââ adıyla nam salmıştır. Malı şubedeki tahtalardan biri ona tahsis edil miştir. En zevklendiği şey beygir gibi koşmaktır. Mendil ye rine Türkiye Spor Gazetesi kullanır. 9//S Nazmi BİLGİÇ : Soyadma uygun hareketler yap maktan hoşlanır. KAZ’LIK Unvanım lisedenberi kimseye kapLırmamıştır. Karıdan -kızdan anlar, anlama derecesi </• 31 dir. Muhtelif pozlardaki karikatürlerini görmek isteyenler, Ti mur Köpıülü’ye müracaat etsinler. 950 Kâmil GOIİAL : Yemek için yaşar. Her fırsatta Midilli seyyahatını anlatır. Uzun kolları, kuvvetli vücudu ol duğu için kendisine Goral yerine Goril de derler. 95// Calıid DOĞAN : önceleri daha mütevazı çocuk tu. Garp seyyahatından sonra, kendisiyle konuşurken bilhas sa dikat oluna... Etibank soyguncularındandır. ’ı20 Doğan EGEL : Malî şubeden mezun olamayınca kaymakam olmağa karar vermiştir. Kürtçe tercümanlık yap mak suretiyic kaymakamlığa hasırlanmaktadır. Evvelce çok özlediği bir aile yuvası vardır. ■ rı35 Abdullah DEM1RAL : Fakülteye ancak çay ve danslı toplantılar olduğu vakit gelir. Orijinal kurdele kıravıt başlamakla meşhurdur. Az konuşur. Lisan derslerinden hoş lanır. iy i bir arkadaştır. /¡6S Cemil AKINÇ : Hayatla en hakiki mürşidin bI !■; olduğuna inanır. Canavar bir bıyığı ve enternasyonal gözlük leri vardır. Başkalarına takılmaktan hoşlanır. Kendisiyle alay edilmesine kızar. Kızdığı zaman kızarır. Kızarmadığı za manlar iyi bir arkadaştır... Sadık GÖBELEZOGLU : Gayet usturuplu lâfları 956 Ali ŞİKOGLU : Molla Şevket'in dehşetli bir muvardır.•)80 Meselâ : «Hayat kendisi için üzülmeye değmiyecek hafızıdır. El içi kadar küçük yüzünde o simsiyah pos bıyıkları, kadar bir hiçtir.» Kahve falı, yıldız falı gibi şeylerden anlar. davranmaları üzerine psikolojik bir tesir yapar. Uysal bir ke Fakültemiz disiplin işlerinde unutulmaz hizmetleri geçmiştir. di olup dört senedir özlediği bursluluğa bu sene kavuşmuştur. 606 Sabahattin EKEN : Diyarbakır’ın eıı eski küı t Bir adı da Sempatik A li’dir. aşiretine mensuptur. Bıyıklarının uzunluğu yarım metreye 958 Fethi ERPEK : «Saçlarıma Ak Düştü» şarkısı, yaklaşır. Mihaniki palavralarıyla meşhurdur. Kuyruklu olma en sevdiği şarkılardandır. Talebelikle memurluğu bir arada sına lüzum yoktur. Domestiklerden hoşlanır. Zengin olduğu yürütebilcnin, ilerde büyük adam olmağa namzet olduğunu rivayet edilirse de üzerine para taşıdığı görülmemiştir. Mek söyler. Fransızcası çok kuvvetlidir. ,(Vahdi Hatay'ın derste tepte borçlu olmadığı yalnız Aşkar vardır. tercüme ettiği Alphons Daudet’niıı hikâyelerini bir zamanlar 608 Ayhan ÖZKAN . iri-yarı bir çocuktur. Ciğer çıkardıkları vaı-akparede kendi imzasıyla çıkarmaktan dört leri çok geniştir. Yalnız bir im alât hatası olarak, her nefes köşo olurdu.) alış - verişte burnundan giren hava, ağzından söz ve ıslık ola 963 Nermin SOYliR : En hoş tebessüm eden cilıs-i rak dökülür. Kendisini dinleyecek insan bulamazsa, (Yani latifimizdir. Yeşil renklen, derslere devam etmemekten, sine yanından zar -zor kaçabildikten sonra) kendi kendine ve eş maya gitmekten hoşlanır. Saçlarını tarakla tarar, köseleden yalarla konuşmakta, onlara Ali Ateş’ten bahsetmekledir. Da yapılmış pabuç giyer ve susadığı zamanlarda su içer. yısı vekil olup Fakültede SAMSON adıyla anılmaktadır. 9C// Yavuz T. EYUBOĞLU : Şair-i âzam, şair-i ıııa638 Fahrettin ÖLMEZ : Sessiz sedasız, kaplumbağa deızad, şair-i bilmem ne l( I) olmak suç mu ? Neden kızarıyor yapılışlı gözlüklü bir çocuktur. Halinden her an intihar ede sun peki? Bize bir şiirinizi imzalar mısınız efe’nim? Opera'ceği zaıınedilirse de, henüz hayattadır. Ayağından hiç çıkar da ne oynuyor efe’nim ?.. Hani söz aramızda, Ataç-çıiığın da madığı bir çift çizmesi vardır. çekilmez bir hal aldı... Konser, konser diye kafa ışişirmen de 6//1 Ayhan DEMİRYOL : Uslu bir çocuktur. Kibar yetişir artık... Ankara’da kaç meyhane var, efe'nim?.. Kara bir çocuktur. Güzel giyinen bir çocuktur, iyi bir çocuk ol gözlüklerinle insanı korkutacağını mı sanıyorsun? Haydi ora duğu için hakkında yazacak bir şey bulamadık (!). dan ciddi herif, lâz olman bile para etmez. 97/ Tayfur ZEYBEKLER : Anasını bile dolandıran (Pazara gidip on kuruşa aldığı maydonozu, annesine yiı-mibeş kuruşa aldığım söyler ve üstünü cebine atar...) Bu gar diyan suratlı herif, geceleri uyur, fakat gündüzleri uyumaz. Albay Towsend’e benzediğini iddia eder. Fakat prenses Mıırgaretlı’in henüz bundan haberi yoktur. 973 Cemal TÜRKOGLU : «Merhaba aziz dostum de seniz size terbiyesiz diyecek kadar sertleşir. Çünkü laubaliliğo tahammülü yoktur. Ama arkasından «Aziz dostum diye ceğine şeker kardeşimde» diyebilirdin değil mi ? diye gözlerini açar. 97.9 Halis ÇOLAKOGLU : Bilhassa hamamda şarkı söylediği zaman .(Nasretdin hoca gibi) sesine vurulur... Hay vanlardan en çok İneği sever. «Nişanlanmak, yarı evlenmek tir» der. Bu yüzden de nişanlandığına çok memnundur! Kü çük Mazhar'ın velisi, vasisi, muhafızı, belâlısı v. s., v. s. sidir. Yavuzla arkadaşlığı, MÎŞON lâkabının takılmasıyla başlar. 98ü Nihad ARDALI : En sevdiği şey danstır. Bil hassa mamboya bayılır. Toleransı darcadır. Zengin rollerinde gezip fakir rollerinde imtihanlara girmektedir. Senede altı saat çalışarak sınıf geçtiğini iddia eder. 6!tS Emin BAYAR : Kısa boylu, loKİıilıli, esmer, zey tin gibi bir çocuk'... Hocalar ders anlatırken, boyuna kafasını sallamaktan, elbiselerinin yakası çabuk eskir. Evlidir ve Şu bat ayında bir kızı olmuştur. MIN-Yar imzası ile, eski Kazgaıılarda epeyce şiir yazmıştır. G.’l ’t Yayar CANKOÇAK ; Konuşurken dudaklarım büzerek meramını ifade eden bu sarışın delikanlıyı, hangi ta şı kaldırırsanız kaldırın, altında bulursunuz. Nişanlıdır. Ve nişanlısı da bir şairdir. Bu yıl derslere de giriyor. Ve ilmi ukalâlıklarda bulunuyor. (>5-) İlhan CEMALCILAR : Doğma - büyüme Eskişe hirli olduğu halde, son günlerde çıkan Bıırsahlık modasına kendisini kaptırmıştır. Yemek pişirmek dahil, zamane kızla rının yapamadığı bütün işleri gayet güzel becerir. 659 Hacı SIRKINTI : Tanınmış ihtilâlcilerdendir. Şimdiye kadar güldüğünü gören olmamıştır. Sporla arası iyi dir. Ziyaretlerden hoşlanır. Haftada bir traş olmasına rağ men, sakallı görünür. 661 Gökalp TUNÇEIİ : Siyasi şubeye girememesine rağmen, Mekteb-i Miilkiyeyi bitirince hariciye imtihanına gi rebilecek kabiliyette bir inektir. 7.10 Ali Nihad ADAL : Ahval-i umumiyesi bakımın 989 Turan TEZCAN : Ona fırıncı derler. Vallahi ya dan fazla iyimser, siyasi görüşleri bakımından ise kötümser lan bostancıdır o., ikinci sınıfta böbreklerine kum, ciğerleri dir. Uykuyu çok sever. Sözlü imtihanlarda sırası geldiği va ne su toplanıncaya kadar havuç yedi. Bu son aylara kadar kit arkadaşları taksiyle evine gidip uyandırmak zorunda ka lırlar. ı(Valahi doğru) Biraz fazlaca çocuk kalmıştır. en iyi dostu Şerif dayı idi. Başka'arkadaşları ile parti ayak ları koşmaktadır. 778 Mustafa CAN : Basın -Yayın ve Turizm ile çok Turizm konusunda bir kitap hazırlamaktadır. Uç 996 Turgut GÜNEY : Makaralı kahkahaları Şaha- alâkalıdır. şeyden hoşlanır : Şiir, miizik, uyku. Ekseri uykularım, o gü no’nin her tarafından duyulan bu arkadaşımız, konuşurken nün öğle yemeğine tercih eder. En tuhafına giden şey, ha nokta ve virgül kullanmaz. Bu yıl nedense süt dökmüş kedi nımların küpeleri imiş. Arkadaşları ona sadece Can derler. ye döndü. Her zaman «Yaşasın» der. Acaba kim yaşasın, ora 797 Mansur ÖZLÜER : Fakültemiz milli giireşçilesı belli değil. Tahsin Bey'in asistanı, Kocabaş Yılmaz'ın kö rindendir. Ciddi ve mahsup bir çocuktur. Hayatında bir defa aşık olmuş, bu da pek kısa sürmüştür. peği olan prensin seyisidir. Tüllâb onıı, KAMYON diye tanır. - 40- 800 Ibıuhim AYRILMAZ : Esbak Ccmiyel Başkanı, polis vo aynı zamanda kılcıdır. Bu üç mesleğine de aşırı ziuıi besler. Hayalı boyunca «Hayır* dememiştir. Kılcılık mesle ğine o kadar düşkündür ki, k:l çekecek kimseyi bulamazsa kendi kendinden kıl çeker. Her şeyi s:r:ıs:nda yapmal:d:r, der; eğlence anmda eğlence, iş anında iş. SOS İbrahim ÖCRETMEN : Soyadı öğretmen ama, kendisi Şalıane’do öğrenci... Gözleri patlak patlak, sessiz ve elendi bir çocuktur. Biricik özelliği, imtihanlarda acıklı poz lar laltmabilmesidir. SOI! Necdet UÇAN : Samimi aile toplantılarındım, yağmurlu havada kızlarla kolkohı gezmekten hoşlanır. Mıilitiye'yo gelmeden önce, oto tamircisi olmak islermiş... En be ğendiği söz de şudur: Aşk yirmi yaşında tatlı bir rüya, otu zunda ihtiyaç, kırkında itiyaddır. Ellisinde ise küstahlıktır. Mütenevvi kitaplarından bazıları : fitil, pilot, eskici, tayyare, kuş... sın NccıııcUliıı ÖZCÜVENÇ : Şahaııe'ıım sesi-soluğu çıkmaz gibi görünen, yere bakıp-yiirek yakan cisten bir ev lâdı olan bıı namuslu beril', günün M saatini evli kadınlar peşinde koşmakla geçirir. Zayii, nahif efendi bir çocuktur da... Sİ7 Ilecc\t CEYLAN : Arkadaşları ona «Manda1 ya hut -Camış • derler. Son zamanlarda bu adlarına bir taııe da ha eklenmiştir : Gayrimenkul» Gözlüklü, iri-yarı bir çocuk olup haddizatında iııelulir. Ders çalışmadığı zamanlar ukalâ lık eder. 827 Ali TÜZÜN : Sinop'ta doğan Ali. Gayet güzel espriler yapar. Fakültede olan her hâdiseden haberi olur. Kendisini yalcından tanıyanlar için de şairliği meçhul değil dir altı yıl öııce yazılmış bir şiiıi, serap hakikaten serap diye biter. S.'/O M¡tıızzr^: AKIŞ : Vücut ölçülerini kocamanca tu tup istihlâki artırara, memleket ekonomisine yardım etmek gayesini gütmüştür. Beli büzgülü kostümler giyer. Gamsızdır. Dedikodudan çok hoşlanır. Zayıflardan nefret eder. İkide bir «insan didiğin şöyle illi, çatını olmalı gardaş» der. Hikayeci Haldun Taner'in kadınları kemana benzetmesi kabul edilirse, Muazzez bir Viyolcnsel’dir. S55 Refcl ÜÇELLI : Geçen yıl ki erkek güzelliği mü sabakasında, derece almış yakışıklı gençleriıııizdendir. Uyur ken sırıtmaz. Kemal Bozbay, kendisinin sahiden dostudur. İş letme derslerine olan hususi ilgili, Yıldız'la aralarının bozul masına sebep olmuştur. S5'J Cahil EIİTAN : Dört yıldır gecekondulardan bezmemiştir. im tihan sıralarında Iııek Osman'la birlikte ça lışır. Sesinin bir erkeğe yakışmayacak kadar ince olmasın dan şikâyetçidir. 882 Muammer EKONOM: Erkek güzellerindendir. Kendisini tanımıyanlarca suludur, züppedir. Çorabından kıravaı ndan, iç çamaşırına kadar saıı kırmızılıdır. Birgüıı Ke mâl Bozbay yüzüne bakıp. «Yahu Muammer sen galiba Kürlsün» dedi. Ekonom önce çok içerledi; sonra adının çıkmasın dan. korkarak «Vallalıa, demiş, İstanbulluyum ama, galiba büyük annem ErzincanlIym ış.» 88:1 Ahmet IİAŞSOY : Müstafi Başkan... Heışey ola yım derken, hiç bir şey olamamıştır.» Kayseri’de başından hazin aks maceraları geçmiş, fakat ne yazık ki burada da yakasını kurtaranıanııştır. Ciddi ve temiz bir arkadaştır. 887 Sait ERKUT : Herkesle samimi olayını derken, herkesi kaybetmiştir, önüne gelen lıacıağa'ya, kahvede olsun, sinemada olsun, hiç tanımadığı halde bir fırsatını bulur, halk partisinin propagandasını yapar. Zavallı Kırşehir’in zavallı çocuğu. «İçki ve kadın hepimizin hakkından geldi» en sevdiği mis lalardandır. 888 Fikri CIÖKÇEER : Adına bakmayın. Aslında ne fikirle, ne gökle ne de erle ilgisi vardır. Samsun’lu olmanın lâzlık payesini kazanmaya yeter sebep olmadığını söyler. 803 Alntlin COŞKUN : Gâvur dağında büyümüş, saf bir Anadolu çocuğu olan Abidin, Mülkiye Genel Kurulları nın en ateşli hatip (!) lerindcııdir. Ankara Talebe Birliğinde 15 gün gibi uzun bir zaman, başkanlık etmiştir. Aşkını sev diği kıza bile sezdirmiyecek kadar budaladır. 805 İbrahim ŞAHİN : «Ben İzmir'de lisedeyken, Şiş ko bir arkadaşım vaıdı. Bana lâz derdi. Bir gün salladım tek meyi göbeğine, bir ay okula gelemedi. Anlarsınız ya hani!... «Bu sözler kendisini anlatmaya yeter sanırız. 000 Erhan GÖLGE : Türk musikisinin tutkunların dan olup Cemiyet Yönetim Kuıulu'nun demirbaşıdır. Ekolün de «Adem» namıyla anılan bu arkadaşa her gün mektup ge lir... Hovardalığı zanparalığa tercih ettiğini söyler. Solucan dan nefret eder. Bu yüzden büyük bir nimeti ayakları altına almıştır. 002 M. Zühtii KOCAKR : Beş vakit namazını kılan, orucunu tutan bir inkılâpçıdır. Çok cepheli adam olması sağ lam imanmdandır. Talebedir, iş adamıdır, aşıkdır. Ne yapar sınız yapın onu kızdırmaktan korun. Ne mi yapar? «Kemik lerinizi kırar.» 005 Fahri CAIİAIİ : Cemiyetimizin başkan vekili olalıdaııberi, o kadar meşguldür ki, en sevdiği Cebeci turların da bile göremez olduk kendisini. Bu yüzden Cebeci mıntakasında intihar eden genç kızların adedi bir hayli artmış, ah lâk polisinin ödevleri ise, hafiflemiştir. Şubatta geçirdiği İz mir maceralarım, yer kalırsa sütunlarımıza dercedeceğiz. 009 Muammer ÇETİN : SC’ı Cemal CİNAlt : Artistik pozlarına Ankaramızın lıayıan kaldığı bu yakışıklı sosyete delikanlımız, «Bekârlık sultanlıktır» sözünün en hararetli müdafileriııdendir. Haftada iiç gömlek ve iki flört değiştirir. Kendisine artist deyince zevklenir; sahici artist olduğunu sanır... Sili) Naci UAVUllMACIOÖLU : Eh öyle bir göbeğe sahip olmak için cidden kavurmacı olmak lâzım. Bıyıklarını evlâdı gibi sever. En zayıf yeri galiba bilekleridir. Kocabaş gurubuna mensuptur. 870 Refik AKTAŞ : Muhalifliği bir meslek haline ge tirmiştir. Çok kibardır. O derece ki «Ulan» demez, «Ülen» der ve affedersin yerine «Boş ver» der. Bıyıkları suratına ayrı bir çeşni verir, Galib-i ihtimal, bıyıklarının ağırlığıyla çenesi biraz düşüktür. Bir erkekle bir kızı yan yana gördü mii, aralarında ne derece arkadaşlık olduğunu tahkik etme den duramaz. Mektebin babalarmdandır. İmtihanlar yaklaşın ca mutlaka aşık olur. En kadim dostu, Ş. Güneş'in erkek kar deşidir. sil Alim KOÇER : Halim - Selini bir çocuktur. Sık sık ben köylüyüm der. Domates salçasından yapılmış düdük makarnasından hoşlanır. «Ben gecekondu sakini Sulukule kemancısı Çalarım anam gıy gıy da fî>y gıy Zevkden dört köşe dinleyeni» ederim 9111 Mithat ÇEKİM: 11. asır çocuğu olup Amasya’ nın İsviçre’nin şehirleri ayarında olduğunu iddia eder. Sülâ lesi yedi göbek hafızdır. Gezdiği yerlerde ezan okumadığı minare, kuran okumadığı cami yoktur. Bu vasıflarıyla aranı lır bir damat olacağım söyler. 921 Şükran GÜNEŞ : «Mademoi.selle de Paris» ünvaııiyle şöhret yapmış bu bayan arkadaşımız, bir zamanlar herkesi kendine aşık etmişti. Bu durum, bir «Güneş Cemiye tinin» kurulmasına yol açmıştır. Şimdi durumu meşkûk ise de, halâ kendisine her nasılsa sadık kalanlar mevcuttur. Faz la tafsilât içiu, Kazgan’ııı öbür sayfalarına bakınız. 92', Mehmet ERİNÇ : Değerli opera ve tiyatro zanaatkârlaıımızdan olan arkadaşımız, aranınca ancak «BURU ŞUK» lâkabıyla bulunabilmektedir. İlkokulların paydos va kitlerini İliç kaçırmaz. Boyundan büyük lâflar eder. Geceleri tiyatroda rol keser. ((Figüranıdır.» 878 Sclâhatdin ALP1)00AN : Kibarlığa özenir. Ken 933 Rıza GÜR: Söyle bakalım, yere bakan -yürek disinin çok iyi dans bildiğini söyler. Görmeyenler varsa, gör yakan, söyle!... Türkçecilikten neden vazgeçtin? öyle, özelmesini tavsiye ederiz. Gazeteci müsveddesidir. le-genel’Io kız tavlanmıyor ha!.. Beyzademiz hangi saatlerde SSI) Avıvi UZUN: Uzun'un en çok sevdiği artist Mlsuri’de değiller? Balık olduğu zaman haber ver lütfen, Tery Moore'dir. Ona hayranım anam gibi severim der. Zeki rakı şişesi hazır. Müren’c bayılır. Biitün artistleri hususi hayatlarına kadar ta 935 Zeki ÇELİKKOL : Ut çalar, az miktarda çene nır. Sıhhiye bakanlık aıasmda piyasa yapmaktan hoşlanır. çalar. Fakat başka şey çalmaz. Ciddi bir arkadaştır. Yer ka Günde S saat kahvede mesaisi vardır. lırsa Yıldız’la olan maceralarım sayfalarımıza dercedeceğiz... S81 Kemal HOZ15AY : Kafkas ihtilâlini İdare etmiş, değerli komitacılardan olan arkadaşımızın giriştiği mücade 0/,0 Ergim NALBANTOGLU : Göbek adı «Atkafa» lelerde mağlûp okluğu görülmemiştir. Çünkü daima kazanan dır. Fakat kendisine JİGOLO denmesinden hoşlanır. Hizmetçi tarafı tutar. Talât, Enver, Cemâl Paşalar, en sevdiği adam tavlamaktan halâ usanmamıştır. En beğendiği söz, (Kadınlar lardır. Yakında İttihat ve Terakki Partisini yeniden kuracağı otobüs gibidir; kaçırırsanız İliç üzülmeyin, beş dakika sonra rivayetleri dolaşmaktadır. Mimli şahıslardan mektuplar al yenisi gelecektir.) imiş. Sık sık «Annesini babası için kendi maktadır!... tavladığım» söyler. (Lütfen salıifcyi çeviriniz) -41 - V Ü K E L A - İ 9//0' Mustafa AŞKIN : Aşkın gözyaşları Mustafa Aş kın, Tenessi vadisinin azimli müfettişlerindendir. Geçenlerde operaya da gitmiştir. Memleketinde bıyık bırakmak evlen mek istediğine delâlet ettiğinden, tatile giderken babasından utandığı için bıyıklarını kesmek zorunda kalırmış. 01/7 Nccdct KARADAYILAR : Sübyanlardan hoşla nır. Disiplin Kurulu Başkanı iken, menettiği şeyleri, kendin den başka kimsenin yapmasına miisaade etmezdi. Dümbelek çalar, piyanistleri sever; fakültenin bazı kızlarına abiylik ayaklan koşar. 05.3 Nejat AÇ1KALIN : Bir at yarışları eksikti. Ce dümenlerinden vazgeçtin demek... Peki ama, açıkalınla gittiğin at yarışlarından, neden hep asık suratla dönersin?.. Neyzen Tevfik’e olan aşırı sevgin nerden geliyor?... miyet 907 Mustafa GEDİK : «Hayatta ilk gediği evienmeklo verdim. -Maşallah- şimdi iki çocuğum var. Allah ba ğışlasın. Fudbol topu gibi yumurcaklar!.. Kahveden çıkmı yorsam, istihkakların ıtemin etmek içindir... Günde beş-on lira kazanıyorum işte... Şey yani kaybediyorum!..» 9Iİ9 Osman Zeki TUNCEL : «Mâni oluyor halini takrire hicabım Seni tavsife lûgatçem yetmiyor Osman’ım Aşağıya gittiğin zamanki halin Gitmiyor gözümden hal-ü perişanın Mâni oluyor halini tasvire hicabım Seni tavsife bir kelime yeter gene de İN EK Osman’ım.» 902 Yılmaz KOCABAŞ : Orijinal giyimi ile kimse yarış edemez. Geçenlerde Ankara Belediyesi Temizlik işle rinden aldığı palto büyük sükse yapmıştır. Soyadı Kocabaş, köpeğinin adı prenstir. flffö Necmetdin UTKAN : Cemiyet Yönetim Kurulu nun daimi adayıdır. Restoran Tahsin Hoca’ya asistanlık ya par. imambayıldıyı sever. 997 Halil ÇIVGIN : Onu her sabah, havlu omuzun da dolap aralarında görebilirsiniz. «N’aparsın şeyciğim. iyi bir kaymakam olup çizmeyi ayağa geçirmek için kuvvetli olmak lâzım. Bu yüzden her sabah soğuk banyo alıyorum.» der. Çıvgın, harman dalından sonra en çok, Tahsin Bey’i ve N. Utkan’m sever. Eleme sorularım rüyasında görür. -42 - SON SÖZ Bu yıl size, en güzellerinden İmi ümidinde olduğumuz (KAZGAN’ı sunarken, lıalırımıza getenleri yazmak istedim. Bir soıelilc-fasıladan son ra Kazgan’mn çıkacağı haberi tüliâb arasında türlü dedi - kodulara yol açtı. Bu kısa zamanda çıkamayacağını söyleyenler bir yana, Kazgan’du kimlerin çalışacağım mutlaka bilmek isteyenler, Kazgan’a isminin ne şe kilde geçeceğinden endişeli olanların tehditleri, ricaları gündelik hadise lerdendi. Kantin bu konuşmalara çok defa sahne olmuştu. Bu arada Ce miyet’e türlü şekilde ziyaretler olmuş, yazı ve karikatürleri mutlaka gör mek işlemişlerdi. Sonra da kendilerininkilere kızmışlar, başkalar minkine katıla katıla gülmüşlerdi. Kâğıt, baskı, Iclişe işleri de ayrı bir mevzu... Hemen her gün, vukubulan resmî demiri ziyaretlerimiz, karşılaşılan güç lükler bize ancak birer zevk olmuştu. Nihayet bir gün, Kazgan size sunul duğu zaman, sevincimiz sonsuz olacaktır. Aynı günler bizi Fakültede bu lamazsanız, hayret etmeyiniz. Belki de yazılanlar hoşlarına gitmeyenle rin hışmından korkmuşundur. Hatta şimdiden karikatürleri yapan Ünal Yaltırık arkadaşımızla birlikte on beş gün için Kırıkkale’ye bilet almış bulunuyoruz. (Tabii Kazgan tahsisatından ve yoklama vaziyetini de ayarlayabilirsek...) Muhakkak ki KAZGAN’m gayesi, camiamız içindeki müşterek hatıralarımızı mizah çerçevesi dâhi linde ebedileş/irmek, gelenek/erimizi idame, tesanüttü kuvvetlendirmeden başka bir şey değildir. Mülkiye’ Mile ruhunu, MiUkiye’lilik heyecanını muhafaza eden, nâçiz kanaatımca bu iki unsurdur. KAZGAN’da kendilerinden bahsettiğimiz hocalarımızın bize kızacaklarını hiç zannetmiyorum. Geç miş kuzgunlardan, olgunluklarından ve mizah zevklerinden cesaret aldık. Hocalarımız ve arkadaşları mız, hatalarımız varsa hoş görsünler. Mecmuamızın çıkmasında kıymetli yardımları dokunan Başvekâlet Müsteşarı Sayın Ahmet Salih Korur’a, Neşriyat ve Müdevvenat Umum Müdürü Savni Belger’e, Basım işlerinde bize azami kolaylığı gösteren Devlet Matbaası Müdürü Sayın Cevat Elmasoğlu ve ayrıca baskı işlerinde fiilen hizmetleri geçen teknisyenlere ve diğer 'personele, Başta Ünal Yaltırık olmak üzere KAZGAN’a karikatür ve yazı vermek suretiyle yardım eden ar kadaşlarımıza teşekkür borcumuzu ifa etmek isterim. Cemiyet Başkanı Salih Türkay — İIHDAAAAT!.. - 43 - A K B A N K T» A. O. Sermayesi : 15.000.000 TL. ihtiyatlar! : 2.055.801 TL. Merkezi :iS TA NBUL Ş U Adana Ankara Adapazarı B E L E R İstanbul İzm ir Kayseri K ırık kale Kadıköy Konya D iy ar ba kı r I ><M1İZİİ li.s ki şeh ir KlAzıy Gala (a İskenderun Ur fa B e y o ğ lu Ceyhan Ç ankırı İ ViMllİŞ A J A N S L A R I A N K A R A ’D A : Koyunpazarı, Yenim ahalle, Cebeci İST A N B U LD A : Beşiklaş, Balıkpazarı, Beyazıt, Beykoz, Kurtuluş, Maltepe, Fatih İZMİR’DE : Bağdurak, Karşıyaka, Yenigün A D A N A ’D A : Yagcam ii K O N Y A : Ereğli HER NEVİ BANKA Dünyanın MUAMELELERİ her tarafında Muhabirler Tevdiat Sahiplerine ^ -¡m x E Z e n g in A K -w 1 o d* İM 1 E S* aan -sa B a Bd sq I 1 k i an a l e V İ k sr aam i y e l e r i A N K nAAMAAAAAAAAJlAAfinAAAAAAAAAAJUU Ali luzcuoğlu Sanayi Makinaları ve Lastik İthalât - Toptan ve Perakende İttihadı Milli Türk Sigorta İzmir Acenteliği T e l: 23031 T lg : Tuzcular Gazı Kulvarı No. 46 t Z M İ K jrw v v v v w v u v v v v u v v u tn /u v v v w v v v v w u v v v v v w tn n n w v v v v w tn ro v w u v v v iM v v v u v u v w v v «n n n n n n 7 v v w u v v u v u v v u v T İN N E A P O LI S -M O L I N E M Tÿrk Traktör ve Ziraat Makineleri V A K ir iA R BA N K A SI Dai aıma Türk Çiftçisinin emrindedir. îiirl irallö r ve Ziroa! makineleri İ Ş . ir o y * 4 - r p c % p s h k € *> 4 P A R A 4 a e« f /â ri v - .; IM E sk g N K R E D İS İ I K B A M I Y E L E B İ M B ÎW ft\ V W (y V W N A W /V V V V V V W V W V W W V V 'M M /V W V \ M /! & p. k. n - Yurt içinde 520 Şube ve Ajansı, dünyanın her tarafındaki muhabirleriyle sayın müşterilerinin emrindedir. Vadeli, vadesiz tasarruf hesaplan 1956 ikramiye tutarı : 1750.000 Liradır. u Z en g in P lan d a Gayrimenkuller, dolgun para ikramiyeleri eşya, traktörler, ziraat aletleri bulunmaktadır. •••e e e e e e e e e e e e e e e e ® # e e M # # e e e « s e e e e e e e e a e c 3 TARiS İzmir Üzüm, Pam uk ve Zey tinyağı Tarım Satış Koope ratifleri Birliği İzmir -A ls a n c a k T elg raf a d r e s i: s T A R İŞ Telefon % I 3222« 3222J 32222 32223 i Kendi fabrika ve işletmelerinde modern usullerle hazırladığı mahsûl ve 'mamullerini (dünya piyasasına TARÎŞ markası altında satan : 1 TARİŞ 0 I s * 1 / M a r k a s ın ı t a ş ıy a n m a h s û l v e m a m u l leri t e r e d d ü t s ü z kullanabilirsiniz. o o o§ s o ö o f t 1 BMMsooocaooeoooaoaooeaooscoeoseeooeaoeeoee ¡I t J Ü İ I I GRUBU Çocuklar îriıı ta masrafı karşılığı... orta yaslılar îriıı iş sermayesi ve yaşlılar irin bir nrv'i lekaüdive nıalıivolim le olan Ira d ı k iir iik Cari Hesaplar 250 kişiden 1 kişiye kaydıhayat şariıyle 100 liradan 600 liraya kadar aylık irat veya 10.000 liradan 50.000 liraya kadar sermaye teinin eder. Tafsilâtlı broşürlerim izi isteyiniz § o TÜRKİYE BANKASI kv paranızın... ist ikbalinizin e m n i y e t i p*22/ K oç Ticaret T. A. Ş. A N K A R A - İSTAN BU L - E S K İŞ E H İR ANKARA — Adres : Ulus Meydanı — T elgraf : Koç, A n k ara — Telefon : Santral, N o. 10 4 50 İnşaat malzemesi kısmı No. 1 1 0 5 5 , otomobil ve elektrik malzemesi kısım No. 1 1 1 5 5 . E S K İŞ E H İR : — Adres : P osta kutusu : No. 4 1 — T elg raf : Koç, Eskişehir. — Telefon : N o. 370 İST A N B U L ŞU B E Sİ : — Adres : G alata, Fermeneciler, N o. 1)0 — T e lg ra f : K oçortak, İstanbul. — Telefon : No. 44762. BEYO Ğ LU ŞU BESİ : — Adres : G alata, Rıhtım Caddesi Kozluca Ilaıı — T e lg ra f : Kolgeıı, İstanbul. — Telefon : No. 440 32 Hedefimiz, Hizmet ve Tatmin Etmek. M İLKBAHAR ıgi zamanınla hatırlamalı bilmem ki seni, ıgi mevsiminle düşünmeli... di, baharın bütün güzellikleri bir serilmektedir Ankara’ya sen varsın diye, aş yavaş caddelere dökülmeğe s çalışmağa başlamıştır tüllâb... ¡çlar yapraklanacaktır Cebeci’de teklerden sonra akşam üzeri dırımlara oturulacak; ıisi ezberlediklerini tekrar edecek, ıisi, sevdalı mıdır nedir, düşünecek? ar geçecek önlerinden, kırıta kırıta Imlar göz süzecek... ra, :lamalı bir ders uğruna ün rahat huzur terkedilecek... amlar gelecek Mülkiye’ye birinden güzel... amlar gelecek cansıkıntısıyla karışık, aşık, lira borç bulup içmeğe gidecek... n gecelerinde Ankara’nın akhane nefes-nefes, sıcacık; layan birinin karyolası sallanacak îim böyle içini çeken gecenin bu vaktinde? dolapların arasında, . yana, karşı karşıya türlü mevzudan bahsedenler kim? 'ayıp gözlerimizi dinleyelim : alım nasıl düzelirmiş sadi muvazenesi memleketin, i gelen kızlardan birine .yı yakan kimmiş, öğrenelim... a. ertesi sabah derste yoklama varsa; biri kapıyı aralayıp, sr bu gürültü derse ıabbet uzun sürmeyecek uşma kesilecek... Ö L K İ Y E ’ YAZ Haziran dedi mi akla elemeler gelir, Eksik sayfalı notlar gelir On-oıı beklersin yazdıklarından Bir de bakarsın sallana sallana Topal gelir... Ayın ikinci yarısında İmtihan üstüne imtihan Hiç okumamışsın biı- dersi, sabahlarsın, Kapılar kapanacak diye gece bekçisi gelir. Sigaralar yanar-söner İmtihan kapılarında, Yürekler yanar... Bir de iyi gitti mi, Temiz on çektik diye insan Amma da zevklenir... Sonra, Sigara paketlerinin arkasında Duvarlarda üssü mizan hesaplar . Birinin 2,5 açığı var, bir başkasında Ümit kalmamış artık; Ver raporu git memleketine Ezeli «Eylûlcü»sün sen Haziranda geçmek neyine.. . Bir gün bütün imtihanlar biter Bomboş kalır düşünceler . Bir bekleyiş ki deme gitsin Kalp kalp, beyin beyin.... Bir akşam üstü büyük salonda Alı al, moru mor, sarısı sapsarı Neticelerin asılısı... Zaman zaman Kulağa çarpan tek kelime üs-sü mizan Öğren iki kırık kaç ders sürüklemiş, Öyle ki, nerdeyse bitirecektir Mülkiye’yi Hâlâ bilemez talimatnâmeyi... Öbür tarafta neşe, neşe Bakış bakış geçenler... Trenle mi, otobüsle mi Alırlar biletlerini Artık gözlerinde tüter memleketleri... B İR İN C İ SINIF . i ' ¡yW W W W IiU JU U IA A AIW UU tA İUVtlU IA M A IU inA M U tA AIU M M U UIA AA AiW W tfUIA AİtA M U W IJU IA «U IA Aim AA A AA nflA nAA A A A A AA A A A n«W V Süha Ekinci Hidayet Karaman | TANZİM A TTA N BERİ M Ü LK ÎYED E OKUY, « iv m iw \ 7W ^'V V W \ raW W V W V W W W W W W W W W V V W W W V V V W W U W V W «ÎV «V U V W «W Ö 'W W 5V W W W W V W W W V W fiA n SÜHA EKtNCÎ AH M ET BAŞSOY H İD AYET KARAM AN Adı onun balındır Sabıksın yarın esbak olacaksın Yalan demişler onu Bu yollarda hepmi çak olaeaksm Avın ikisinde parası kalmaz Baba olamaz çünkü Gitme dedik şu idari şubeye Sokak sokak gezer kerem misali Hanımlara kabadır Bu seferde bir hayal olacaksın SALÎ1I TÜ R K A Y YILM AZ ULUSOY Tekele ortaktır temettü almaz Ü N A L YALTIREK Pek sessizdir bilinmez ettikleri Göğsü iri kaşı yarık bir çocuk ,Çekmckte içimde günleri tık tık IVişan nikâh düğün neleri yoktur Yaraşır boynuna bir mavi boncuk Çekmekte içimde serseri çikrık Canına tak dedi lıep çektikleri Sevdalısı vardır haberi yoktur Böyle mantar sevdalara düşeli ¿Dünürü yok fakat gelini çıktur. Çocukmu böylesi ama nc çocuk Soyadını değişti oldu hıçkırık REFÎIv AKTAŞ YAVU Z EYÜBOĞ LU ATEŞ - SAMSON Ey muhalefetim Sarıdır saçlarım sırmaya benzer Eşeğe dokunan değnek gibidir; Sözleri bu iki ahbap çavuşa Sen fikrime «güneşsin» Bıyığım kıvrılır burmaya benzer Ey dildeki ufetim Ha uşaklar inanınız bana siz Gelede şu bizim Haziran ayı Sen rakibim «Ateşsin» Al yanaklar dolçıın hurmaya benzer Bu belâlar MiiLkiycden -savtışa