Uyuşmazlığa konu kentsel dönüşüm ve gelişim proje

Transkript

Uyuşmazlığa konu kentsel dönüşüm ve gelişim proje
T.C
DANIŞTAY
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2012/4044
Karar No : 2015/6627
Davacılar
Vekili
Vekili
Vekili
Vekili
Davalılar
Vekili
Vekili
:
1- TMMOB Mimarlar Odası (Ankara Şubesi)
:
2- TMMOB Şehir Plancıları Odası (Ankara Şubesi)
:
3- TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
4- TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
:
5- TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
:
:
1- Başbakanlık - ANKARA
:
2- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı - ANKARA
:
Davanın Özeti
: 27/04/2012 tarihli, 28276 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan "T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje
Alanı" ilanına ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.
Başbakanlık'ın Savunmasının Özeti : Davacıların dava açma ehliyetlerinin
bulunmadığı, kamu hizmet alanları oluşturmak üzere kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan
edilebileceği, alanın tarihi ve 1. Derece doğal sit niteliği taşımadığı, kentin tarihi ve kültürel
dokusunun korunmasına aykırı bir hususun olmadığı, dava konusu işlemin hukuka uygun
olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın Savunmasının Özeti: Davacıların
dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı, davanın yasal süresi içerisinde açılmadığı, imar
planlarının koruma kurulunca uygun bulunduğu, Bakanlar kurulunun kamu arazileriyle ilgili
olarak kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan etmeye yetkili olduğu, dava konusu işlemin
hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi
:
Düşüncesi: 27/04/2012 tarihli, 28276 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "T.C.
Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilanına ilişkin
2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı:
Düşüncesi: Dava, 27/04/2012 günlü, 28276 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
"T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilanına
ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanununun 5998 sayılı Yasanın 1. maddesiyle değişik 73.
maddesinde: "Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret
alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal
donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin
tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla
kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim
alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının
gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır.
Ancak, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim
proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına bağlıdır."
kuralına yer verilmiştir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin planlar Anayasa Mahkemesi kararında
(18/10/2012 günlü, E:2010/82, K:2012/159) şu şekilde açıklanmıştır: "Kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerine ilişkin planlar, kentleşmeye yönelik yaklaşımların yeniden gözden
geçirildiği, düzenli, sağlıklı ve sürdürülebilir kent mekânlarının oluşturulmasını amaçlayan, bu
bağlamda mevcut imar planlarının ve uygulamalarının sorgulanarak yeniden içerik
kazandırıldığı planlardır. Bu itibarla bu planlar, tanımlarında yer alan özel amaçlar ya da özel
alanlar için yapılmalarına rağmen, nitelikleri itibariyle ya her türlü ölçekte bir il çevre düzeni
planı ya bir nazım imar planı ya da bir uygulama imar planıdırlar. Bu nedenle, kentsel
dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin planların imar hukukunun kapsamı dışında, imar
mevzuatından bağımsız ve kopuk olduğu söylenemez."
Dava dosyası ile yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi üzerine düzenlen raporun birlikte
incelenmesinden, Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığının 11.01.2012 günlü, 755115 sayılı yazısı ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 5998 sayılı Yasayla değişik 73. maddesi
uyarınca Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alan sınır ilanına ilişkin sınır teklifinde bulunulduğu,
bilirkişi raporunda Bakanlar Kurulu kararına konu alanın Orman Genel Müdürlüğü Gazi
Tesisleri Alanı (46 hektarlık kısmı), 2100 ada, 16 parsel ve 13585 ada, 12 parsel sayılı
taşınmazın bir bölümünü içine alan 7 hektarlık alan (toplam 53 hektar olan) alan dışında bu
alanın kuzeyini de kapsayan ve AOÇ Tarihi Çekirdek Alanının bir kısmını da alan toplam 90
hektarlık alanın, dava konusu işlemle "Başbakanlık Gazi Yerleşkesi Kentsel Dönüşüm ve
Gelişim Alan"ı olarak belirlendiği ve ilan edildiği, anlaşılmaktadır.
Dava konusu 90 hektarlık alan, Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde yer almakta ve
özel kanun olan 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda yer alan
hükümlere tabi bulunmakta olup, bu sınırlar içerisinde yer alan dava konusu bölgede 5393
sayılı Yasanın 5998 sayılı Yasayla değişik 73. maddesine göre kentsel dönüşüm ve gelişim
alanı ilan edilip edilemeyeceğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsi mal varlığı olarak özel kişilerden satın alınmak
suretiyle 1925 yılında kurulan Atatürk Orman Çiftliği, 05.05.1925 tarihinde 20.000 dekar
olarak başlamış, daha sonra arazilerin satın alınması ile 52.000 dekara ulaşmış, bizzat
Mustafa Kemal Atatürk tarafından 13 yıl işletilmiş, 11.6.1937 tarihinde, tasarrufu altında
bulunan ve şahsi malvarlığı olan Atatürk Orman Çiftliği arazisi şartlı olarak hazineye
bağışlanmıştır. Bağış Senedinde: "Çiftliklerin yerine göre arazi ıslah ve tanzim etmek,
muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilesiz ve
nefis gıda maddeleri temin etmek, bazı yerlerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede
bulunmak gibi hizmetleri de bulunmak zikre şayadır. Bünyelerinde metanetine ve
muvafakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare
edildikleri ve memleketin mıntıkalarında da mümessilleri tesis edildiği takdirde tecrübelerini
müspet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme istihsalatı artırma ve
köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve
iktisabına birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum ve bu kanaatle tasarrufumdaki
bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum"
şeklinde vasiyette bulunulmuş, bu doğrultuda da 11.5.1938 günü resmi senetle akit tablosu
düzenlenmiştir.
Atatürk Orman Çiftliği, 1938 yılında tarımsal bir Devlet teşekkülü kurulması kararı
üzerine Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna devredilmiş, 1950 yılına kadar çiftlik arazisinin
amaç dışı kullanımı söz konusu olmuş ve 01.04.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5659 sayılı
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile çiftliğin bütünlüğünün muhafazası
amacıyla özel bir statü kazandırılmıştır.
5659 sayılı Yasanın 1. maddesinde "Tarım Bakanlığına bağlı ve tüzelkişiliği haiz
olmak üzere Ankara'da Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü kurulmuştur" kuralı yer almış ve 9.
maddesinde, Müdürlüğün bütün mallarının Devlet malı hükmünde olduğu, bu mallar aleyhine
suç işleyenlerin Devlet malları aleyhine suç işliyenler gibi ceza göreceği, Müdürlüğe ait
gayrimenkullerin, Müdürlük adına tapuya tescil edileceği belirtilmiş ve 10. maddesinde,
Atatürk Orman Çiftliğinin bu kanunun yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan
gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devir ve temlikinin ve kamulaştırılmasının özel bir
kanunla izin alınmasına bağlı olduğu, bu Kanunun yayımı tarihinden önce resmi daire ve
teşekküllere, Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare Meclisi kararı ve Tarım Bakanlığının
muvafakatiyle satışı takarrür etmiş (karara bağlanmış) gayrimenkuller hakkında yukarıdaki
fıkra hükmünün uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
Yasanın yukarıda içeriğine yer verilen 10. maddesine göre, Atatürk Orman Çiftliği
sınırları içindeki gayrimenkullerin gerçek ve tüzel kişilere devir ve temliki ya da
kamulaştırılmasının ancak özel bir kanunla izin alınması yoluyla mümkün olup, çeşitli
tarihlerde çıkarılan yasalarla Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin gerçek ve tüzel kişilere
mülkiyetinin devri gerçekleştirilmiştir. Tek istisnası ise, resmi daire ve teşekküllere, Devlet
Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare Meclisi kararı ve Tarım Bakanlığının muvafakatiyle 5659
sayılı Yasanın yayımı tarihi öncesinde sadece satışı yapılan gayrimenkullerdir. Bu kanunun
yayım tarihinden önce satış suretiyle Atatürk Orman Çiftliğinin mülkiyetinden çıkarılan araziler
dışında idari bir kararla çiftlik arazisinin bir başka kurum ve kuruluşa devir veya tahsis olanağı
bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 5659 sayılı Kanunun Ek 1. maddesinde "24/03/1950 günlü ve 5659
sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım
ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'i mevzuat
uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü
imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir." kuralı yer almıştır.
Bu düzenlemeyle özel bir statüye sahip Atatürk Orman Çiftliği sınırları içinde
yapılacak imar uygulamalarına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş olup, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığına tanınmış olan planlama yetkisi, öncelikle Atatürk Orman Çiftliği
arazisinin çiftlik niteliğini korumak suretiyle bütününe yönelik üst ölçekli plan ve koruma
amaçlı imar planı yapılması, ardından da bu planlara uygun olarak alt ölçekli planların
onaylanması ile sınırlı bulunmakta, Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetine, 5399 sayılı Yasanın
genel amaçlarına ve alanın doğal ve tarihi sit özelliklerine aykırı kullanımlar getirilmesi
mümkün değildir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim uygulamaları, kullanılmayan kent arazisinin yeniden
değerlendirilmesini, bu arazinin tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve yenilenerek
kullanılmasına yönelik fiziksel müdahaleler yapılmasını ayrıca, yapılacak fiziksel
değişikliklerin yanında, kentin ekonomik olarak canlanmasını, sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkının gerçekleştirilmesini ve kentlerde yeni kullanım ve oturma alanları
oluşturmak sureti ile konut ihtiyacının giderilmesini amaçlamaktadır. İmar planı yapma
yetkisine sahip olan belediyelerin, imar planı niteliğindeki kentsel dönüşüm ve gelişim
projelerini yaparken imar planlarının hazırlanmasında göz önünde bulundurulacak hususları
dikkate almaları gerekmektedir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanının ilişkin Anayasa Mahkemesi kararında da
ifade edilen amaçlara uyarınca tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, 5659
sayılı Yasanın öngördüğü amaç ve ilkelere uygun olarak Atatürk Orman Çiftliğinin bütününe
yönelik bir üst ölçekli plan ya da koruma amaçlı imar plan yapılmasını hedeflemediği, mer'i
1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi
Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı hükümleri uyarınca hazırlanan ve bu planlar ile
bütünleşik planlama ve tasarım kararlarına esas oluşturan bir nitelik de taşımadığı
görülmektedir.
Dava konusu işlem, Atatürk Orman Çiftliğinin niteliğine uygun, koruma amaçlı
planlamaya uygun şekilde tesis edilmiş işlem olmayıp, kamu hizmet binası yapılabilmesi
amacıyla tesis edilen bir işlemdir. Atatürk Orman Çiftliği, 5659 sayılı Yasa ve amacına aykırı
olarak belediyelerce kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar arasında
değerlendirilemez.
Bu durumda, 5659 sayılı Yasayla "Atatürk Orman Çiftliği" olarak korunması gereken,
özel bir statüye sahip olan alanın, Başbakanlık hizmet binası yapılması amacıyla bu
statüsünün gerektirdiği koruma ilkelerinin dışına çıkarılarak, farklı bir statüye dahil edilmesi
sonucunu doğuran dava konusu "Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve
Gelişim Proje Alanı" ilanına ilişkin Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptali gerektiği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten
ve dosya incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 27/04/2012 tarihli, 28276 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "T.C.
Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilanına ilişkin
2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarelerin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliğinin Kuruluşu Hakkında Kanunun Ek 1.
maddesinde: "24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş
Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği
dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile
Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer'i mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve
koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya
yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanununun "Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı" başlıklı 73.
maddesinde: "Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret
alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal
donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin
tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla
kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim
alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının
gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır.
Ancak, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim
proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şarttır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı
olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun
belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar
halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir.
Toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir
dönüşüm alanı olarak belirlenebilir." kuralı yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi gereğince; konut alanları, sanayi
alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her
türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore
etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak
amacıyla bir alan kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmektedir. Buna göre
kamu hizmet alanları oluşturmak veya kamu hizmet alanı olarak kullanılan alanların yeniden
düzenlenmesini sağlamak maksadıyla da kentsel dönüşüm ve gelişim projesi
uygulanabilecektir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu toplam 90 hektarlık alanın
Başbakanlık Gazi Yerleşkesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı olarak belirlendiği, söz
konusu alanın 1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Nazım İmar Planında kısmen kamu
kurumu alanında, kısmen de tarihi çekirdek alanında kaldığı, 10/08/2011 tarihli, 6281 sayılı
koruma kurulu kararıyla alanın bir kısmının Orman Genel Müdürlüğü'ne ait olduğu ve
sonradan kamu kurumunca ağaçlandırıldığı gerekçesiyle 1. derece doğal ve tarihi sit alanı
şerhi kaldırılarak 3. derece doğal sit alanı olarak belirlendiği, 02/02/2012 tarihli, 15 sayılı
koruma kurulu kararıyla 7 hektarlık kısmının 1. derece doğal ve tarihi sit alanı şerhi
kaldırılarak 3. derece doğal sit alanı olarak belirlendiği, 16/01/2012 tarihli, 130 sayılı
büyükşehir belediye meclisi kararıyla Başbakanlık Gazi Yerleşkesi ve civarındaki yollara
ilişkin 1/10.000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/1.000 ölçekli koruma amaçlı imar
planının kabul edildiği, söz konusu 1/1.000 ölçekli koruma amaçlı imar planı notlarında 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümlerine uyulacağı notunun yer aldığı
anlaşılmaktadır.
Dava konusu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı ilanının şehircilik ilkeleri,
planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadığının incelenmesi amacıyla
11/02/2013 tarihli Dairemiz kararı üzerine 19/09/2013 tarihinde naip üye ………….
niyabetinde Prof. Dr. ……….….., Prof. Dr. ……………, Doç. Dr. …………, Doç. Dr. …………..
ve Doç. Dr. ……………'ın katılımıyla oluşan bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi
incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi kurulu tarafından kendilerine yöneltilen sorular çerçevesinde yapılan
değerlendirmeler sonucunda iki farklı kanaate ulaşılmıştır. Bilirkişi raporunda özetle:
" I. Değerlendirmeye ilişkin aşağıdaki kanaate varılmıştır:
Dava konusu alanda;
Dava konusu alanın da içerisinde bulunduğu 'Atatürk Orman Çiftliği' (AOÇ) alanına
Koruma çerçevesinde müdahale edildiği, bu nedenle dava konusu alanda AOÇ arazilerine
ilişkin 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı ile aynı gün ve meclis kararı ile 1/10.000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının onanmış olduğu, yine dava
konusu alanın da içine dahil olduğu AOÇ alanına müdahale biçiminin 2023 Ankara Nazım
İmar Planına (üst ölçek plan kararlarına) göre de "Koruma" olarak tanımlanmış olduğu,
Koruma mevzuatı çerçevesinde yenileme projeleri gerçekleştirilebileceği halde,
dava konusu alanda tamamen Koruma Amaçlı İmar Planından (Koruma Mevzuatından)
bağımsız olarak Bakanlar Kurulu'nun 16/04/2012 tarihli, 2012/3074 sayılı kararı ile 5998
sayılı kanunla 'Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı' olarak belirlenmesinin anlamlı olmadığı,
Dava konusu alanın Bakanlar Kurulu tarafından 16/04/2012 tarihli, 2012/3074 sayılı
kararı ile 5998 sayılı Kanunla 'Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı' olarak belirlenmesi ile
koruma mevzuatından bağımsız bir biçimde doğrudan idarenin (büyükşehir belediyesinin)
takdir yetkisine dayalı bir planlama sistemi kabul edilmekte olduğu, ülkemizde uygulanan
planlama sistemi, 'düzenleyici planlama sistemi' olduğu ve 'düzenleyici planlama sistemi'nin
üç temel özelliğinin bulunduğu, bunların 'planlar arasında sıradüzeninin varlığı', 'planların
kesinliğe sahip olmaları' ve 'düzenleyici planlama sistemlerinde plan ile uygulama birbirinden
bağımsız değil, birbirlerini takip eden süreçler olması' olduğu, dava konusu Bakanlar Kurulu
Kararı'nın bu üç özelliği zedelediği, ilgili Bakanlar Kurulu Kararı ile, dava konusu alanda
Koruma Mevzuatından bağımsız bir biçimde doğrudan idarenin (büyükşehir belediyesinin)
takdir yetkisine dayalı bir planlama sistemi kabul edilmesine olanak sağladığından hiyerarşik
planlama sisteminin devreden çıkması anlamı taşıdığı, hiyerarşik planlama sisteminin
devreden çıkması ile birlikte, dava konusu alanda idarenin bu geniş takdir yetkisini ne şekilde
kullanacağının belirsiz hale gelebileceği, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen alan içerisine
yönelik ne tür planlama ve tasarım ilkesinin uygulanacağının belirli olmadığı ve AOÇ
bütününde planlama ve uygulama bütünlüğünün ortadan kalkabileceği, dava konusu
Bakanlar Kurulu kararı ile AOÇ alanı içinde çevresi ile bütünleşmeyen sadece alan özelinde
karar veren bir planlama pratiği ortaya çıktığı ve bunun doğrudan AOÇ 'nin bütününü koruma
yaklaşımını zedeleyeceği,
1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal
ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı raporunda, Tarihi Çekirdek Alana ilişkin
belirlenen "Tarihi-Kültürel-Rekreasyon Odağı"nın kamuya açık olma özelliği taşıdığı, buna
karşın Başbakanlık Tesisleri'nin, bir prestij alanı ve kamu donatı alanı niteliğinde olmakla
birlikte, güvenliğin sağlanması gerekliliğinden dolayı, açık bir kamusal alan olamayacağı ve
Başbakanlık Tesisleri'nin korumalı bir alan durumunda olduğu, Tarihi Çekirdek Alanın dava
konusu alandaki bu kısmın güvenlik gerekçesi ile kamuya açık olarak kullanılamayacağı,
aynı zamanda planlamada bu alanlara ne gibi bir fonksiyon verileceğinin de belirsiz olduğu,
hiyerarşik planlama sisteminin devreden çıkması ile birlikte, dava konusu alandaki bu kısmın
kullanımının idarenin bu geniş takdir yetkisine bağlı olacağı, bu takdir yetkisinden doğan imar
kararlarının denetiminin nasıl sağlanacağının belirli olmadığı,
Sunulan tarihsel bilgi ve belgeler ışığında ve AOÇ Nazım İmar Planı ve 1. Derece
Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının planlama ilkeleriyle de açık
olduğu şekliyle, Atatürk Orman Çiftliği'nin (AOÇ) bütünüyle sadece kentsel tarımı değil
kültürel yaşamı da kurgulayan bir "modernite projesi"nin yegane örneği olduğu,
AOÇ Nazım İmar Planı ve 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planının planlama ilkeleriyle de açık olduğu şekliyle; Doğal ve tarihsel değeri olan
Atatürk Orman Çiftliği alanına yapılacak yapısal düzenlemelerin disiplinler arası uzmanların
sürekli ve ortak çalışmasının ürünü olacak ve yürürlükteki ilke kararlarına uygun olarak
denetlenebilir alt ölçekli planlar ve kentsel tasarım projeleri ile üretilmesi gerektiği,
Dava konusu tesisin mimari projesinin, yakın çevresindeki tarihi değerlerle ilgisinin
özgün bir kentsel tasarım projesi, rehberi ile bütünleşmediği, dolayısıyla önerilen Mimari
projenin ürünü olan kitlenin bulunduğu tarihi çevre, Ankara kentinin kentsel dokusu içerisinde
ölçek ve oransal ilişkisini kuramadığı, öneri yapının bu kitlesiyle çevresindeki tarihi
yapılaşmanın önüne geçtiği,
sonuçları ile birlikte, dava konusu alanda;
Kentsel dönüşümdeki kamu yararı ilkesine, planlama ilkelerine ve mimarlık
mühendislik disiplinlerin gerektirdiği kuralların varlığı, kentsel dönüşümde, ekolojik, sosyalkültürel ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından çalışmaların doğal ve yapısal çevre koşulları
ile yerel sosyo-kültürel özellikleri ile birlikte değerlendirilme, kentsel dönüşümle kentin kültürel
dokusuna, siluetine, zaman içinde oluşmuş kent kimliğine ve kent belleğini gözetmede,
kentsel dönüşüm için ekonomik, sosyal, fiziksel, doğal, tarihi ve çevresel koşullar ile
oluşturulacak planlama kararları kent bütününe yönelik kararlarla olan uyumu, kentsel
dönüşümün üst ölçekli plan kararlarına aykırı uygulamalardan kaçınılarak başta ulaşım
kararları olmak üzere, olası çevresel ve mekânsal etkileri analiz edilerek, kent planı ile
bütünleşik ve eşgüdümlü olarak ele alınması noktasında, kentsel dönüşümün tüm tarihsel
birikimin ve kültürel zenginliği ortadan kaldıracak yıkım ile yaşanabilirlik ve mekan kalitesi
ölçütlerini ve sosyal yaşamı etkileyecek yeniden yapma dışındaki seçeneklerin; yani koruma,
iyileştirme, güçlendirme, canlandırma ve yenileme seçeneklerinin öncelikle araştırılması
yönünde, dönüşümde yerel kimliği ortadan kaldıran tek tip mekan üretiminden, kentsel
mekanı parçalayan ve ayrıştıran uygulamalardan kaçınılması, yerelin özellikleri ve
özgünlüklerinin korunması, toplumsal yaşam ve kültürel değerlerinin dikkate alınması,
dönüşümde doğal, tarihi ve kültürel değerlere zarar, korunması gerekli doğal varlıklar ve
korunan alanlar (kültür ve tabiat varlıklarının oluşturduğu korunan alanlar) ile kentsel
mekanda yeşil alan sisteminin ayrılmaz parçası olan ve kente nefes aldıran açık-yeşil
alanlara olan hassasiyet, doğal, tarihi ve kültürel mirasın korunması, geliştirilmesi ve
geleceğe aktarılmasının nasıl yapılacağı, kentsel dönüşümle parçacıllıktan öte kent ile
bütünleşik, bütüncül bir planlama yaklaşımı ile kent ve kullanıcıları için yeni sorunların
oluşması yönlerinden tereddütler gözükmektedir.
Sözü edilen tüm bu gerekçeler, davacılar ve davalıların yazılı belgeleri, alanda
gerçekleştirilen bilimsel tespit, keşif ve bilirkişi incelemeleri ışığı altında dava konusu alana
ilişkin hukuki ve fiziki kararların ve planlama sürecine ilişkin sürecin dava konusu alan için
"kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı" olarak ilan edilmesi biçiminde zorlamalar olduğu
belirlenmiştir. Halbuki dava konusu alan için ve ülkemizdeki diğer buna benzer kentsel
dönüşüm alanları için geçerli olabilecek hukuki altlığın yeniden gözden geçirilmesi
kaçınılmazdır. Bu açıdan bakıldığında; dava konusu alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı
olarak ilan edilmesi hukuki olarak kabul edilebilir olmakla birlikte bilimsel olarak kabul
edilebilmesi güç gözükmektedir. Zira, dava konusu alanın kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı olarak belirlenmesinde bilimsel, şehircilik-peyzaj ilkeleri, fiziki, sosyal ve kamu yararı
gibi bileşenler yeterince açık değildir. Hatta, hiç belli değildir. Gerekli hukuki ve teknik-bilimsel
altlıkların oluşturulması halinde dava konusu alanın korunması, geliştirilmesi ve gerek Ankara
kenti için gerekse Türkiye açısından "vizyon bir kent parçası" olabilmesinin yolu
gerçekleştirilebilir.
Tüm gerekçelerle, 27/04/2012 tarih ve 28276 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
"T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan
edilmesine ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın şehircilik ilkeleri, planlama
esasları ve kamu yararına uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
II. Değerlendirmeye ilişkin ise aşağıdaki kanaate varılmıştır:
Dava konusu alanda;
Dava konusu alanın da içerisinde bulunduğu 'Atatürk Orman Çiftliği' (AOÇ) alanına
3. Derece Doğal Sit Alanı olması nedeniyle mevzuat gereği koruma çerçevesinde (ilgili
mevzuatın izin verdiği sınırlar içerisinde kararlar üretmek kaydıyla) müdahale edildiği, bu
nedenle dava konusu alanda AOÇ arazilerine ilişkin 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı ile
aynı gün ve meclis kararı ile 1/10.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı onanmış olduğu, alınan kararların Nazım Planlar ile uygunluk gösterdiği,
Koruma mevzuatı çerçevesinde 3. Derece Doğal Sit Alanı için yapılacak
uygulamaların tanımlandığı 728 sayılı İlke Kararında getirilen sınırlamalar içinde kaldığı ve
Bakanlar Kurulu'nun 16/04/2012 tarihli, 2012/3074 sayılı kararı ile 5998 sayılı kanunla
'Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı' olarak belirlenmesinin Koruma Mevzuatına da aykırılık
taşımadığı,
Düzenleyici planlama sisteminin olmazsa olmaz olmadığı, hiyerarşik planlama
sistemini tabulaştırmadan lokal/mevzii sorunlara çevreyle ilişkisi etüd edilerek lokal/mevzii
çözümler üretilebileceği, dolayısıyla takdire dayalı bir planlama sisteminin uygulanabilir ve
daha çağdaş olduğu düşüncesinden hareketle dava konusu alan için üretilen lokal/mevzii
çözümün uygulanabilir olduğu,
Başbakanlık Tesisleri Alanının halka açık bir kullanıma sahip olmamasının, işlevin
kamusal özelliğini ortadan kaldırmadığı,
1. Derece Doğal Sit özelliği 3. Derece Doğal Site çevrilen ve Tarihi Sit özelliği
taşımadığı Kurul kararıyla tescillenen dava konusu alanın, konut vb. kullanımlarla da
işlevlenebilecek iken kamu kullanımından çıkarılmaması ile kamu yararına uygun
kullanılacağı,
Dava konusu alanın tümünde ilginç oluşum, özel ekosistemler, anıt ağaçlar, eşine az
rastlanır doğal ve kültürel kaynak değeri vb. bakımından herhangi bir yapılaşmaya izin
verilmeyecek mutlak koruma zorunluluğu gerektirecek kaynak değerleri gözlemlenmediği,
Dava konusu alan içerisinde mevcut rekreasyonel kullanım olduğu, davalı alanda
rekreasyonel kaynak değerlerini ortadan kaldıracak ve tamamen olumsuz etkileyebilecek bir
durum söz konusu olmadığı,
Dava konusu alanda mevcut yol ulaşım açısından kullanılacağından, orman
örtüsünde ekosistemi bozacak veya ortadan kaldıracak bir değişim beklenmediği,
Dava konusu alanda kent ekosistemi çok hassas olmakla beraber, bu alanda
öngörülen fiziki değişimlerin alan kullanımlarını değiştirmeyecek büyüklükte olması nedeni ile
bu alanın mevcut kent ekosistemine sağladığı yararları ortadan tamamen kaldırmayacağı,
Alanda yapılacak fiziki uygulamaların kent estetiğini olumsuz etkileyecek boyutta
olmayacağı,
Dava konusu alan içinde yapılacak uygulama çalışmaları yapım aşamasında bir
kısım faunaya kısmi zarar verebilse de daha sonra yapılacak bitkisel tasarımlarla ekolojik
süreklilik sağlanarak, fauna için ortam hazırlama şansı olacağı,
Yapılaşma alanı vejetasyonunda nesli tehlike altında bulunan her hangi bir bitki türü
kayıtlarına rastlanılmadığı ve dava konusu alanda anıt ağaç özelliği taşıyan bitki türü
bulunmadığı,
Dava konusu alanda, peyzaj kaynak değerleri açısından bazı yapım esnasında ve
sonradan önlenebilecek sakıncaları bulunmakla beraber, kent ormanı bütünlüğünü
bozmayacağı, rekreasyonel kaynak değerlerini yok etmeyeceği, kent mikroklimasına geri
dönüşümü olmayan olumsuz etki etmeyeceği, fauna ve florada yapım esnasında ortaya
çıkan bozulmaların yeni düzenlemelerle bertaraf edilebileceği, kent estetiği ve genel görsel
peyzaj kalitesine olumsuz etki etmeyeceği,
Dava konusu alanın 1. Derece Doğal Sit özelliği taşımadığı; ancak 3. Derece Doğal
Sit olabileceği tespit edildiği, bu sebeple Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Komisyonu'nun 02/02/2012 tarihli, 15 sayılı Kararının uygun olduğu,
Dava konusu alanın Tarihi Sit özelliği taşımadığı, bu nedenle Ankara Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 03/02/2012 tarihli, 468 sayılı kararının da yürürlükteki
koruma mevzuatına uygun olduğu,
5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesine göre irdelendiğinde, amacın
tanımlanmasında "...kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı
alanları oluşturmak, ..." da bulunduğu,
yönleriyle dava konusu alanda, yürürlükteki plan doğrultusunda ve kamu hizmeti
amacıyla Başbakanlık Hizmet Binası yapılmasında bir sakınca olmadığı gözükmektedir.
Tüm gerekçelerle, 27/04/2012 tarih ve 28276 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
"T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan
edilmesine ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın şehircilik ilkeleri, planlama
esasları ve kamu yararına uygun olduğu kanaatine varılmıştır." görüşlerine yer verilmiştir.
Bilirkişi kurulunun; kendilerine yöneltilen sorular çerçevesinde düzenledikleri raporda
yer alan tespitler ile dosyadaki bilgi belgelerin değerlendirilmesinden, 2012/3074 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile "T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm
ve Gelişim Proje Alanı" olarak ilan edilen taşınmazların yapılaşmaya açık kısımlarının
daha önce yürürlükte bulunan imar planında öngörülen kullanım kararının da kamu
kurumu alanı niteliğinde olduğu, önemli bir kısmında Orman Genel Müdürlüğü'ne ait
yapıların bulunduğu alanda Başbakanlık hizmet binası yapılmak üzere plan
değişikliklerinin yapıldığı, koruma kurulu kararlarıyla alanın niteliği göz önüne alınarak
yapılaşma imkanı tanınan alanın sit derecelerinin yeniden değerlendirildiği, 1/1.000
ölçekli koruma amaçlı imar planı notlarında da yer aldığı üzere kentsel dönüşüm sınırı
içerisinde yer alan taşınmazlara yönelik olarak yapılacak planlama ve uygulamalarda 2863
sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliklerde yer alan hükümlere uyulacağı, plan kararlarında tarihi
çekirdek alan niteliğinin korunduğu görülmektedir.
Öte yandan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu alanın tümünde
ilginç oluşum, özel ekosistemler, anıt ağaçlar, eşine az rastlanır doğal ve kültürel kaynak
değeri vb. bakımından herhangi bir yapılaşmaya izin verilmeyecek mutlak koruma
zorunluluğu gerektirecek kaynak değerleri gözlemlenmediği, yapılaşma alanı vejetasyonunda
nesli tehlike altında bulunan her hangi bir bitki türü kayıtlarına rastlanılmadığı ve dava
konusu alanda anıt ağaç özelliği taşıyan bitki türü bulunmadığı tespitleri yer almaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi uyarınca kamu hizmet alanları
oluşturmak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilebileceği, anılan kanunda ve
teorik anlamda bu tarz lokalize belirlemelerle planlama çalışmaları yapılabileceği kabul
edildiğinden, söz konusu kanuna dayalı olarak yapılan kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı ilanlarının imar mevzuatında öngörülen plan hiyerarşisi dışında kanuna uygun olarak
yapıldığının kabulü gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, 5393 sayılı Belediye Kanununun (5998 sayılı Kanunun 1. maddesiyle
değişik) 73. maddesinde öngörülen kamu hizmeti alanları oluşturulması amacıyla örtüşecek
biçimde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak belirlendiği, proje ile kamu kurumunun
ihtiyacı olan hizmet binalarının yapılmasının hedeflendiği, kentsel dönüşüm ve gelişim
projesinin önceki plan kullanım kararlarına da aykırı bir düzenleme getirmediği, 2863 sayılı
Kanun kapsamında kalan kısımlara yönelik olarak plan notlarında koruma hükümlerinin yer
aldığı, 1. Derece doğal sit alanı olarak belirlenen alanlar için 2863 sayılı Kanunda yer alan
ilkelere uyulacağının açık olduğu, Başbakanlık hizmet binalarının prestij alanları olduğu,
kamusal yararın bulunduğu görüldüğünden, bilirkişi kurulunun kısmen aksi yöndeki görüş ve
kanaatine itibar edilmemiştir.
Bakılan davada, uyuşmazlığa konu olan toplam 90 hektarlık alanın dava konusu
işlemle Başbakanlık Gazi Yerleşkesi Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı olarak belirlendiği ve
ilan edildiği, daha önce 1. derece doğal ve tarihi sit alanı olarak belirlenen ve bu statüsü
nedeniyle yapılaşma imkanı bulunmayan alanın statüsünün, Ankara Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 10/08/2011 tarihli, 6281 sayılı, Ankara Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulunun 03/02/2012 tarihli, 468 sayılı, Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Komisyonunun 02/02/2012 tarihli, 15 sayılı kararlarıyla kaldırıldığı, sadece 3. derece
doğal sit alanı olarak belirlendiği, davaya konu alanın 1. derece doğal ve tarihi sit alanı
şerhinin kaldırılmasına ilişkin söz konusu işlemlerin iptali istemiyle açılan davalar sonucunda,
Ankara 11. İdare Mahkemesinin, 17/02/2014 tarihli, E:2011/2080, K:2014/168ve 17/02/2014
tarihli, E:2012/1694, K:2014/171 sayılı kararlarıyla, tarihi sit statüsünün kaldırılması
yönünden dava konusu işlemlerin iptaline, doğal sit statüsünün 3. dereceye düşürülmesi
yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, anılan İdare Mahkemesi
kararlarının temyiz edilmesi sonucu Danıştay Ondördüncü Dairesinin 25/06/2015 tarihli,
E:2014/3456, K:2015/5859 ve E:2014/3469, K:2015/5856 sayılı kararlarıyla söz konusu
kararların tarihi sit şerhinin kaldırılmasına ilişkin kısmının iptali yolundaki kararda hukuki
isabet bulunmadığı gerekçesiyle, İdare Mahkemesi kararlarının bu kısmının bozulmasına
karar verildiği anlaşılmıştır.
Bununla birlikte, Dairemizin 13/10/2014 tarihli, E:2012/4044 sayılı ara kararı ile
davalı idarelerden; uyuşmazlığa konu alanının tarihi sit statüsünün yeniden belirlenmesine
ilişkin koruma kurulunca herhangi bir karar alınıp alınmadığı, alınmış ise anılan kararların
iptali istemiyle herhangi bir dava açılıp açılmadığının ve uyuşmazlığa konu alanın doğal sit
alanı statüsünün sürdürülebilir kullanma ve kontrollü kullanım alanı olarak değiştirildiği
görüldüğünden, anılan değişikliğe ilişkin koruma kurulu kararının iptali istemiyle dava açılıp
açılmadığının sorulduğu ve konuya ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği, verilen cevapta;
Danıştay Ondördüncü Dairesinin 22/05/2014 tarihli, E:2014/3456 ve 11/06/2014 tarihli,
E:2014/3469 sayılı kararları uyarınca alınan Ankara I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulunun 09/07/2014 tarihli, 1607 sayılı ve 13/08/2014 tarihli, 1675 sayılı kararlarıyla
söz konusu alana yönelik "tarihi sit" tescilinin kaldırıldığı belirtilmiştir.
Ayrıca, 19/07/2012 tarihli, 28358 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren ''Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik''in
"Tanımlar Ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin "Doğal sit"in tanımının yapıldığı (f) fıkrasının
iptali istemiyle açılan davada Danıştay 14. Dairesinin 16/04/2014 tarihli, E:2012/7803,
K:2014/4759 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği ve yine aynı yönetmeliğin "Doğal
sitlerin tespit ilke ve kriterleri" başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrasındaki "ve sürdürülebilir koruma
ve kontrollü kullanım alanları" ve "üç" ifadelerinin; "Sürdürülebilir koruma ve kontrollü
kullanım alanlarının ayırt edici özellikleri" başlıklı 9. maddesinin; "Doğal sit alanları ve tabiat
varlıklarının tescil ve ilanına ilişkin usul ve esaslar" başlıklı 17. maddesinin (c) bendinin iptali
ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay 14. Dairesinin E:2014/9714 ve E:2014/9710
sayılı dosyalarında açılan davalarda yürütmenin durdurulması istemlerinin reddine karar
verildiği de görülmektedir.
Öte yandan, Dairemizin 03/02/2015 tarihli, E:2012/4044 sayılı yürütmenin
durdurulması isteminin reddi kararına yapılan itirazın kabulüne ilişkin İdari Dava Daireleri
Kurulunun 11/06/2015 tarihli, E:2015/378 sayılı kararında özetle; Atatürk Orman Çiftliği
Müdürlüğüne ait bütün malların Devlet malı hükmünde olduğu, bu malların korunması için
Kanunda özel hükümler getirildiği, çiftlik arazisinin sınırlarının daraltılmasının ancak özel bir
Kanunla düzenlenmesi suretiyle gerçekleşebileceği, bu şekilde çiftliğin mevcut halinin
korunarak geliştirilmesinin temel ilke olarak kabul edildiği, Kanunun getiriliş amacının da,
çiftliğin bütünlüğünün korunmasının sağlanması olduğu sonucuna varıldığı, bu sebeple,
Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin korunması ve kullanılmasının herhangi bir alan gibi
değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ve niteliği itibarıyla özel bir statüye sahip olduğu
hususunda kuşku bulunmadığı belirtildikten sonra, dava konusu işlemin, Atatürk Orman
Çiftliğinin niteliği gözetilerek koruma amaçlı yapılan bir planlama işlemi olmayıp, kamu hizmet
binası yapılabilmesi amacıyla tesis edilen bir işlem olduğu ve Atatürk Orman Çiftliğinin,
belediyelerce kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulanabilen herhangi bir planlı veya
plansız alan gibi değerlendirilemeyeceği, Başbakanlık hizmet binası yapılması amacıyla
"Atatürk OrmanÇiftliği " olarak korunması gereken alanın farklı bir statüye dahil edilmesi
sonucunu doğuran kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilemeyeceği gerekçesine
yer verildiğinin görüldüğü; söz konusu alanın yapılaşmaya açık kısımlarının daha önce
yürürlükte bulunan imar planında da kamu kurumu alanı niteliğinde olduğu, Başbakanlık
hizmet binası yapılmak üzere plan değişiklikleri yapılan alanın önemli bir kısmında zaten
Orman Genel Müdürlüğü'ne ait yapıların bulunduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden
anlaşılmaktadır. Öte yandan söz konusu işlemle Atatürk Orman Çiftliğine ait taşınmazlara
yönelik herhangi bir satış veya devir işleminin de tesis edilmediği değerlendirilmiştir.
Buna göre Atatürk Orman Çiftliğine ait taşınmazların satış ve devrine yönelik
işlemlerin bulunmaması nedeniyle arazinin statüsünün değiştirilmiş olduğu yönündeki
yorumun kabul edilmesi mümkün görülmemiştir.
Diğer taraftan 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinde kentsel dönüşüm ve
gelişim projelerinin hangi amaçlarla gerçekleştirilebileceği açıkça belirtilmiştir. Sözü edilen
Kanunda, kamu hizmet alanları oluşturulması maksadıyla yapılan kentsel dönüşüm ve
gelişim projeleriyle arazilerin statüsünün değiştirilmesi yönünde bir amaç hedeflenmediği
anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda anılan kararlar uyarınca "tarihi sit" statüsü bulunmayan ve
öncesinde de, üzerinde kamu binaları bulunan söz konusu alanın 5393 sayılı Belediye
Kanununun 73. maddesinde öngörülen kamu hizmeti alanlarının oluşturulması amacıyla
"T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" olarak
ilan edilmesine ilişkin dava konusu Bakanlar Kurulu kararında şehircilik ilkeleri, planlama
esasları ve kamu yararı yönlerinden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, DAVANIN REDDİNE; aşağıda dökümü yapılan toplam
6.023,50-TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesi uyarınca belirlenen 1.500,00.-TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalı
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca
davalı Başbakanlık'a verilmesine, yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla
Maliye Bakanlığı'ndan istenilen 15.000,00.-TL keşif ve bilirkişi giderleri avansından harcanan
5.451,73.-TL'nin davacılardan alınarak Maliye Bakanlığı'na verilmesine, keşif ve bilirkişi
avansından artan 9.548,27.-TL'nin Maliye Bakanlığı'na iadesine, bu kararın tebliğ tarihini
izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna
temyiz yolu açık olmak üzere, 11/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Üye
Üye