Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Transkript

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
‹ran’a Olas› Bir ABD ve
‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
Artum DİNÇ*
İran önümüzdeki yıllarda uluslararası ilişkiler alanında küresel ve yerel güç odakları arasında süren güç mücadelesinin odak noktasında yer alacaktır. Başta ABD olmak üzere Batılı müttefikleri, İran’dan;
1. Nükleer programını durdurmasını ve tesislerini sınırsız denetime açmasını,
2. ABD ve Batı’ya karşı ideolojik duruşunu değiştirmesini,
3. ABD ve müttefikleri ile ilişkilerini “iyileştirmesini”,
4. “Teröre” verdiği desteği kesmesini talep etmektedirler.
Uluslararası kamuoyunda zaman zaman seslendirilen İran’ın rejim sorunu ve insan hakları
ihlali konuları işlev ve öncelik açısından söz konusu ülkeler için, yukarıda belirtilen dört temel
öncelikli sorundan sonra gelmekte ve gerektiğinde göz ardı edilebilecek mevzular sırasındadır.
Taraflar arasında süregelen sorunların temeli, nükleer bunalımın ötesinde bir derinliğe sahiptir.
Söz konusu bunalım 2003’ten itibaren taraflar arasında saygınlık ve restleşme platformuna dönüşmüş ve askeri müdahale söylemini gündeme getirmiştir. Tahran’ın nükleer programına karşı
çıkmakta olan güçler, sürecin hukuki ve teknik boyutlarından ziyade siyasi boyutunu gündemde
tutmakla, olasılıklar üzerine inşa edilmiş nükleer bir tehlikenin kapıda beklediğini vurgulayan
senaryolarla; maksadı aşan hedeflere doğru giden yolları açmak niyetinde midirler? Sorusunu
akla getiriyor.
4 Kasım 2008’de Obama’nın ABD cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasından sonra, dış
politikada İran’a yönelik tutum değişikliğine gidileceği, gerginliğin göreceli olarak azalacağı ve
doğrudan müzakerelerin başlayabileceği yönünde umut verici beklentiler uyandırmışsa da, gelişmeler sürecin belirsizliğini koruyacağı yönde sinyaller vermektedir. Obama’nın 21 Mart
2009’da ve bir yıl sonrası Bahar/Nevruz Bayramı dolayısıyla verdiği kutlama mesajlarının metin
ve içerik çözümlemeleri sürecin olumlu yönde gitmediği gerçeğini, açıkça ortaya koymaktadır.
Obama’nın, “İran uzatılan ele yumrukla karşılık veriyor” açıklamasına; Ahmedinejad, “ABD’nin
İran’a karşı tutumunda fiili bir değişikliğin görünmediği” sözleri ile karşılık verdi.1
Uluslararası gözlemciler tarafından 21. Yüzyılın ikinci on yılı, İran on yılı olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu süre içinde, ABD ile müttefikleri ve İran arasında yaşanan gerginlik sürecine ilişkin, ciddi kararların alınacağı ve köklü değişim sürecinin yaşanacağı düşünülmektedir.
Diğer taraftan Çin ve Rusya başta olmakla Brezilya ve Türkiye gibi ülkelerin kendi çıkarları
doğrultusunda, İran ile sürdürmekte oldukları ilişkilerin, ABD ve müttefikleri tarafından dayatılan duruş ve tutumun gölgesi altında kalmaması için, tüm diplomatik olanaklarını kullanma ça* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Bilimsel Danışmanı
1) http://www.bbc.co.uk/persian/iran/2010/04/100403_l10_ahmadinejad_obama_norouz_message_reax.shtml
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[21]
Artum Dinç
bası içinde oldukları gözlemlenmektedir.
İran uranyum zenginleştirme projesini bir siyasi saygınlık konusunun
ötesine taşıyarak milli iradenin tecellisi olarak değerlendirmekte ve nükleer
güç olma stratejisinden taviz vermeyecek kadar kararlılık göstermektedir.
İranlı yetkililer 9 Mart
2010’da dördüncü Ulusal
Nükleer Bayramı kutlamalarında, daha hızlı uranyum
zenginleştirebilen üçüncü
kuşak merkezkaç makinelerin geliştirildiği ve başarıyla denendiği açıklamasını yaptılar. ABD Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Crowley, konuyla ilgili “İran
nükleer hedeflerinin barışçıl olduğu konusunda uluslararası toplumu inandırmak istiyorsa, üçüncü kuşak ya da daha hızlı
çalışan merkezkaç makinelerin geliştirilip denenmesine gerek kalmamalıydı,” açıklamasını yaptı.2 Bu bağlamda ABD defalarca İran’ı kötü niyetli olmakla suçlamıştır.
ABD Genelkurmay Başkan Yardımcısı James Cartwright 14 Nisan 2010’da Senato’nun Silahlı Kuvvetler Komitesi’ni bilgilendirme toplantısında, İran’ın bir yıllık bir süre içersinde atom
bombası yapmaya yetecek zenginleştirilmiş uranyuma sahip olabileceğini söyledi. O, ABD’nin
silahlı saldırısının, İran’ın nükleer programının durdurulmasına keskin etki bırakmayacağı olasılığını da dile getirdi.3 Daha önce, ABD Genelkurmay Başkanı Mullen, İran’ın nükleer tesislerine
saldırının bir seçenek olduğunu, ancak bunun “kötü bir seçenek olduğunu” söylemişti.4 Bölgedeki ABD askeri güçlerinin komutanı Petraeus, ABD’nin İran’ın nükleer programına karşı diplomatik girişim ve yaptırımlar dışında, acil askeri müdahale planının olduğundan söz etmiş ve
ABD Ordusu’nun bu konuda her türlü girişimin etkilerini incelediğini söylemiştir.5
Diğer yandan, Rusya Genelkurmay Başkanı Makarov’un 12 Nisan 2010’da düzenlediği basın toplantısında ABD ve İsrail’in son seçenek olarak İran’a askeri saldırı düzenlenmesini öngören bir plan konusunda istihbarata sahip olduklarını söylediğini duyuran Ria Novosti Farsça servisi, Makarov’un Rusya olarak böylesi bir hareketi yasal görmediklerini söylediğini ifade etti.6
Askeri ve stratejik konular üzere üniversite hocası olan Hüseyin Âlayi konuyla ilgili düşüncelerini şu şekilde ifade eder: “Amerika’da bazı çevrelerce ortaya atılan savaş ya da ABD’nin
2)
3)
4)
5)
6)
[22]
http://www.bbc.co.uk/persian/world/2010/04/100409_u02-l38-iran-centrifuges.shtml
http://www.bbc.co.uk/persian/iran/2010/04/100415_l10_iran_nuke_bomb_estimate.shtml
http://www.haberler.com/iran-a-olasi-saldiriya-obama-yorumu-haberi/
http://www.ebtekarnews.com/ebtekar/News.aspx?NID=60918
http://www.yakindoguhaber.com/haber_detay.php?haber_id=7771
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
‹ran’a Olas› Bir ABD ve ‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
İran’a askeri saldırısı konusu, kanımca askeri yönünden daha çok siyasi irade ve tavır alma yönüyle önem arz etmektedir. Amerikan yetkilileri saldırı konusunda belirgin bir tavır ortaya koymadıkları sürece böyle bir şey gerçekleşemez. Bu koşullarda, böyle bir saldırıyı gerçekleştirmek
için açık bir tavır ortaya koymak basit bir hesap işi değildir. Amerika için zor bir karar, bekleyip
göreceğiz”.7
Söz konusu açıklamalar askeri müdahale seçeneğinin ortada olduğunu anımsatsa da, İran’a
yönelik acil bir askeri müdahalenin bölgesel ve küresel ölçüde ekonomik, politik, istikrar ve güvenlik sorunlarını daha da arttıracağından ötürü, uluslararası toplumun ve bölgesel koşulların kısa sürede böyle bir girişime müsaade etmeyeceğini düşündürmektedir.
Bu yazıda İran’a yönelik olası bir askeri müdahalenin nedenleri, boyutları, etkileri ve sonuçları tartışılarak olasılıklar kapsamında çözümlenmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır:
1. ABD ve müttefikleri tarafından İran’a yönelik bir askeri müdahale hayal mi, gerçek mi?
2. Olası bir askeri müdahalenin nicelik ve niteliksel özellikleri, yani saldırının amacı, etkisi,
boyutları ve sonuçları neler olabilir?
3. Saldırıyı ABD başlatırsa neler olabilir?
4. Saldırıyı İsrail başlatırsa neler olabilir?
5. İran savunma stratejisi kapsamında nasıl tepki verebilir?
6. İran’a karşı sınırlı bir saldırının galibi olabilir mi?
7. Uluslararası toplumun tepkileri neler olabilir?
8. Saldırının kapsamı ve sınırlarına göre olası sonuçları neler olabilir?
‹ran ile ABD ve Bat›l›
müttefikleri aras›nda
süregelen sorunlar›n
temeli, nükleer
bunal›m›n ötesinde bir
derinli¤e sahiptir.
İran’a yönelik olası bir askeri müdahalenin gerçeklik payı ve özellikleri
İran’a karşı olası bir askeri saldırının gerçekleşebilirliğine ilişkin uluslararası gözlemciler
arasında görüş ayrılığı söz konusudur. Saldırının gerçekleşme olasılığını düşük gören uzmanlar;
1. Saldırının sonuçlarının öngörülemez olması,
2. İran’ın verebileceği tepkilerin kestirilemez olması,
3. Saldırının yeterli meşruluğunun olmaması,
4. Bölgedeki –ve belki de dünya ölçeğinde- Şii nüfusunun ABD ve Batı çıkarlarına saldırması,
5. Uluslararası kamuoyu nezdinde Obama’lı ABD’nin saygınlığının düşmesi,
6. Enerji ve ekonomik ilişkiler alanında ağır bunalımlara yol açabilmesi,
7. Diplomatik girişimlerin sonuç verebilmesi,
8. Askeri saldırıyı başarısızlığa uğratacak engellerin çokluğu,
7) http://www.irdiplomacy.ir/Modules/ArticlePortal/Phtml/ArticlePrintVersion.Html.php?Lang=fa&TypeId=1&ArticleId=2526
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[23]
Artum Dinç
9. Amerikan ordusunun (kara kuvvetleri) Irak ve Afganistan’da ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığından ötürü, İran’a karşı başlatılan yeni bir savaşı yürütemeyeceği,
10. İran’ın etkili savunma silahlarının (kitle imha silahlarının) mekânsal belirsizliği,
Ve en önemlileri ise;
11. Beyaz Saray’da saldırıdan yana siyasi iradenin olmayışı ya da en azından belirsizliği,
12. İran’ın son anda ABD ile doğrudan müzakerelere başlamaya hazır olduğunu bildirmesi,
gibi kanıtları ileri sürmektedirler.
Buna karşın saldırının gerçekleşme olasılığını yüksek gören uzmanlar ise;
1. ABD’nin İran politikası; İran rejimini siyasi yollarla değiştirme –ya da en azından bu rejimin duruş ve tutumunu dizginleme- ve İran’ın nükleer silahlara sahip olma olanaklarını tüm yöntemlerle engelleme üzerine odaklıdır.
2. İran’a yönelik askeri harekât sadece İran’ın nükleer tesislerini değil, öncelikle İran Silahlı Kuvvetleri’nin saldırı gücünü –kitle imha silahları ve füze üsleri- hedef alacak ve etkisiz kılacaktır.
3. İran, Libya gibi nükleer tesislerini BM denetimine bırakmayacaktır. Bunun gibi yaklaşımlar İran devlet adamları nezdinde kabul görmemektedir. Ayrıca ABD, İran’a karşı askeri
müdahalede bulunmayacağına dair, her hangi bir güvence vermiş değildir.
4. Diplomatik süreç ve yaptırımlar, İran’ı nükleer programından vazgeçtirmeyecektir.
5. İran nükleer silaha sahip olursa, askeri güçlükler daha da artacaktır.
6. ABD’nin kara kuvvetleri Irak ve Afganistan’daki direnişçilerle bağlı sorunlarla karşı karşıya kalmış olabilir, fakat hava ve deniz kuvvetleri İran’a odaklanabilir.
7. Amerikan istihbaratına bağlı timler defalarca İran’a nüfuz etmiş ve vurulması gereken hedefler tespit edilmiştir. Ayrıca Amerika, uydu teknolojisi aracılığıyla İran’ın nükleer ve askeri etkinliklerini takip etmektedir.
[24]
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
‹ran’a Olas› Bir ABD ve ‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
8. İran tüm Şii gruplar arasında etkili nüfuza sahip değildir. Tüm Şiileri bir bütün olarak
görmek yanıltıcı olabilir.
9. Savaş enerji ve ekonomik ilişkilerde geçici bunalıma yol açabilir, ama aynı zamanda ekonomik büyümeye de neden olabilir.
10. Karar alma konumunda bulunan yüksek siyasi yetkililerin iradesini etkileyen kanaat önderleri ve stratejistlerin büyük bir kısmı askeri saldırının kaçınılmaz olduğunu düşünmektedirler.
11. Uluslararası toplumun taleplerine karşın İran, nükleer programını durdurmadığı, diplomatik çözüm yollarını engellediği ve müzakere sürecinde işbirliği değil, oyalama politikası
izlediği için askeri müdahalenin meşruluğunu sağlamıştır.
12. İran’ın uzlaşmaz tavır ve davranışlarından dolayı, Obama’nın elinde, uluslararası kamuoyunu ikna etmeye yetecek kadar delil bulunmaktadır.
Yukarıda tartışılan değişkenler ileri sürülen tezleri kanıtlar ya da çürütür yönde etkileye dursun, Ortadoğu’da ABD ve müttefiklerinin çıkarlarına karşı kafa tutan bir İran’ın, hedef ülke olmaktan çıkmayacağı kesindir. Bu bağlamda hangi yöntemle olursa olsun, İran’ın konum ve tutumunun değiştirilmesi söz konusu güçler için kaçınılmazdır.
Olası saldırı ve karşı tepkilerin özelliklerini belirleyen temel değişkenler;
1. Saldırı ve saldırıya karşı tepki iradesini doğrudan etkileyecek, saldırının nedeni, zamanlaması ve nasıllığı,
2. Elde edilmiş istihbaratın güvenilirlik ve doğruluk payı,
3. Saldırının önceden belirlenmiş sonul amacı ve kapsamı,
4. Saldırıda kullanılacak silah ve savaş teknolojileri (Atom bombası dâhil),
5. Saldırıya müdahil olacak askeri kapasite,
6. Saldırının ön görülmüş maliyeti ve dışına çıkılabilecek limit,
7. Savaş esnasında beklenmedik gelişmelerin etkilerini istendik yönde denetleme gücü,
ABD ve müttefiklerinin çıkarları ve İran’ın nükleer programını etkileyebilecek ölçütleri ortaya koyar.
ABD’nin olası askeri saldırıdan hedef ve beklentileri
17 Nisan 2010 tarihli The New York Times gazetesinin raporuna göre, Amerika’da İran’a yönelik uygulanacak potansiyel eylemle aktif eylem arasındaki sınırın belirginleşmesi konusu üzerinde tartışmalar ciddileşmiştir. ABD yetkilileri, İran’a karşı izleyecekleri politikaları dakikleştirmek istediklerini ifade ediyorlar. Yetkililer, iki temel konu üzerinde durmaktadırlar. Birincisi
İran’ın nükleer etkinliklerine ilişkin kabul edilebilir ölçünün/sınırın tayin edilmesi, ikincisi ise
Tahran’ın belirlenmiş kırmızı çizgiyi aştığı takdirde verilecek tepkinin ne olacağıdır.8
8) http://www.irdiplomacy.ir/index.php?Lang=fa&Page=24&TypeId=5&ArticleId=7395&BranchId=1%20&Action=ArticleBodyView
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[25]
Artum Dinç
Mikro düzlemde, karşılıklı etki-tepki miktarlarını hesaplama ve kapasite ile sınırları belirginleştirme çalışmaları süre dursun; makro düzlemde ABD’nin, Ortadoğu’nun yeni jeopolitiğini biçimlendirme stratejileri kapsamında –politik yöntemlerin etkisiz kaldığı yerde- nitelik ve özelliklerine bağlı, olası bir askeri saldırısının amaç ve beklentilerinin neler olabileceğine gelince:
Orta vadeli amaç ve beklentiler;
1. Kırmızıçizgilerinin aşıldığı takdirde tek başına bir dünya süper gücü olarak tepkisini ortaya kayabileceği gücünü kanıtlamak,
2. ABD ve müttefiklerinin çıkarlarına karşı uyumlu davranmayan ve çoğu durumda meydan
okuyucu tavırlarıyla bir tehdit kaynağı niteliği taşıyan İran’ı uyumlu ve hatta mümkün olduğu
takdirde bir bölgesel müttefik aktör konumuna getirmek,
3. Önemli ölçüde ticaret pazarı ve enerji kaynaklarına sahip İran’ı rakip Çin ve Rusya’nın
elinden almak,
4. İç dinamikleri göz önünde bulundurarak Irak ve Afganistan’da olduğu gibi etnik kimlik
yapısına dayalı federal yönetime sahip bir İran tasarlamak,
Kısa vadeli ara hedef ve beklentiler;
1. Batılı güçlerle uyumlu davranmayan İran’ın nükleer güç olma çabalarını boşa çıkartmak
amacıyla nükleer tesisleri imha etmek,
2. Olası bir askeri saldırıya karşı, İran’ın etkili tepki verme olanaklarını özellikle de savunma gücünü –kitle imha silahları (kimyasal silahlar dâhil) ve füze üslerini- imha etmek,
3. Ahmedinejad hükümeti ve özellikle de İslami Devrim Muhafızları Ordusu’nun (İDMO)
kırılganlığını kanıtlamak -Bu durum, büyük bir olasılıkla iç muhalif güçlerin moralize olmasına sebep olabilir. Diğer yandan muhalif güçlere karşı baskıların arttırılmasını da sağlayabilir-.
İDMO’nun Deniz Kuvvetleri’nin ilk komutanı, halen askeri ve stratejik konular üzere üniversite hocası olan Hüseyin Âlayi; olası bir saldırı sonucu İran’ın nükleer tesislerinin darbe alabileceği ve nükleer programının ilerleme sürecinde erteleme oluşabileceğini ifade etti. O, Tahran’ın böyle bir olayın baş tutabileceğini önceden ön gördüğünü ve gereken önlemlerin alındığını düşündüğünü söyledi. Âlayi, özellikle bu alanda İran’ın sahip olduğu teknoloji, teknik bilgi
ve beyin gücünün yok edilemezliğine dikkat çekti.9
Konuyla ilgili İran basınında çıkan çeşitli değerlendirmelere göre, olası saldırıdan sonra Amerika, İran’ın BM kararlarını resmen kabul edeceğini, uranyum zenginleştirme sürecini durduracağını vb. gibi taleplere boyun eğeceğini ummaktadır. Fakat İran, artan saldırılara karşı direnirse
ve dayatılmak istenenlere yine de hayır derse, Washington’un askeri müdahale ile başarıya ulaşabileceği tutum ve iradesi kırılır. Savaşla sonuç alınamayacağı kanıtlanırsa, askeri müdahale
stratejisi programdan çıkartılır. Askeri müdahale ile İran rejimini değiştirmek için, ABD Kara
Kuvvetleri’nin Tahran’ı işgal etmeleri gerekir ki bu da hayalden öteye gidemez ve üzerinde kafa yormaya değmez bir alternatiftir.
9) http://www.irdiplomacy.ir/Modules/ArticlePortal/Phtml/ArticlePrintVersion.Html.php?Lang=fa&TypeId=1&ArticleId=2526
[26]
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
‹ran’a Olas› Bir ABD ve ‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
İsrail’in olası askeri saldırıdan hedef ve beklentileri
İsrail kendisine yönelik tehdidin İran’dan geldiğini algılamakta ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için projeler üretmektedir. Nükleer silaha sahip bir İran, söz konusu tehdidin çıtasını arttırır
ve bu İsrail için felaket olabilir mi, sorusunu akıllarda canlandırır. Bu nedenle erken davranmak
ve İran’ın bu olanağı elde etmesini engellemek mantıklı olacaktır. İsrail’in, İran’a yönelik olası
bir askeri saldırıdan hedef ve beklentilerini doğrudan ilgilendiren temel mesele, söz konusu saldırının, kimin -kendisi ya da ABD- tarafından gerçekleştirileceğidir.
Washington’un desteği olmaksızın, İran’ın nükleer tesislerine yönelik, sadece İsrail tarafından düzenlenecek bir hava operasyonunun başarı ve etki oranı tartışılabilir. Çünkü İran’ın nükleer tesislerinin bulunduğu konumsal koşullar, İsrail’in 1981’de tek başına imha ettiği Osirak tesislerinden farklıdır. İsrail’in tek başına böyle bir riske girişebileceği ve sonuçlarına katlanabileceği konusu da tartışılabilir. Bu yüzden İsrail, öncelikle ABD ve Batılı müttefiklerinin böyle bir
girişime ön ayak olmalarını çıkarlarına daha uygun görmektedir.
İsrail Parlamentosu (Knesset) Dış İlişkiler ve Milli Savunma Komisyonu başkanı Tzachi
Hangebi’ye göre, İran’ın nükleer güç olma çabalarına karşı çıkmak, sadece İsrail’i ilgilendiren
bir sorun değil, aynı zamanda uluslararası bir sorundur. Bu yüzden büyük güçler kendi sorumluluklarını yerine getirmeli ve İran’ın nükleer bombaya sahip olma girişimlerini engellemelidirler.
3 Nisan 2010’da İsrail Radyosu’nun İbranice yayınına konuşan Hangebi, İsrail’in tek başına
böyle bir oyuna girme niyetinin olmadığını ve sorunun çözümü için yaptırım uygulamalarının etkili ve doğru yöntem veya seçenek olmadığını ifade etti.10
İsrail’in eski savunma bakanı yardımcısı Efraim Sneh, Obama hükümetinin askeri seçeneği
uygulamak için ön ayak olmayacağını düşünmektedir. O, uluslararası toplumun İran hükümetinin nükleer programına karşı felç edici yaptırımları uygulanamadığı takdirde; İsrail’in, İran’ın
nükleer tesislerini imha etmek zorunda kalacağını ifade etti. Sneh, 2011 yılında İran’ın nükleer
bombaya sahip olabileceğini ve İsrail tarafından düzenlenecek bir hava saldırısının İran’ın nükleer programını sadece birkaç yıl felce uğratacağını, İsrail’in de bunun sonuçlarına katlanabileceği değerlendirmesini yaptı.11
10) http://www.hamdami.com/MFAFA/Reports2009/030410-IranNuke.htm
11) a.g.e.
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[27]
Artum Dinç
Batı Elcelil Üniversitesi Ortadoğu Enformasyon Bölümü Başkanı İzak Ronin, İsrail Elyom
gazetesinde kaleme aldığı makalesinde, İran Silahlı Kuvvetleri’nin savunma gücünün yüksek olduğuna dikkat çekerek İsrail’in, İran’a karşı başarılı bir saldırı gerçekleştirmesi için yüksek askeri güce, olağan üstü mükemmel istihbarat bilgisi ve akıllı bombalara ihtiyacı olduğunu vurguladı.12
‹ran’a yönelik acil bir
askeri müdahalenin
bölgesel ve küresel
ölçüde ekonomik, politik, istikrar ve güvenlik
sorunlar›n› daha da
artt›raca¤›ndan ötürü,
mevcut koflullarda k›sa
sürede böyle bir giriflim
ön görülmemektedir.
Olası bir İsrail saldırısıyla ilgili İran basınında çıkan çeşitli değerlendirmelere göre, İsrail’in tek başına düzenleyeceği bir hava saldırısı bütün zorluklarıyla birlikte beklenilen
sonuçları veremeyebilir. Böyle bir girişim, İran’ın ani ve yıkıcı tepkisini tetikleyerek uluslararası toplumda İsrail’den
ziyade İran’ın elini güçlendirir. Ayrıca içinde bulunduğumuz koşullarda ABD yetkililerinin böyle bir olaya sıcak
bakmadıkları gerçeği göz önünde bulundurulursa, bunun
sonuçları İsrail için katlanılmaz olabilir.
İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine karşı düzenleyeceği
hava operasyonunun olasılık ve başarı oranının düşük olacağı tahmininde bulunan gözlemciler, aşağıdaki kanıtları ileri
sürmektedirler:13
1. İsrail, İran’ın biyolojik ve kimyasal silahlarla karşılık verebileceğini tahmin ettiği için
İran’a karşı atom bombası kullanmaktan kaçınır. İsrail coğrafi olarak küçük arazi ve yoğun nüfuslu kent merkezlerine sahip olduğu için böyle bir sadırı karşısında ağır insan kaybına uğrayabilir.
2. Tahran-Telaviv arasındaki mesafe uzaklığı ve İran hava sahasındaki uçuş mesafesinin
uzunluğu, İsrail’in F-16I ve F-16D tipli saldırı uçaklarının söz konusu operasyonu gerçekleştirme olasılığı teoride olası olsa da, uygulamada kolay ve tehlikesiz olmayacaktır. Ayrıca böyle bir hava saldırısının düzenlenmesi için ABD’nin onayı ve üçüncü bir ülkenin
hava sahasını kullanmak gerekmektedir ki, bu konu kendi başına İsrail için büyük bir sorun oluşturmaktadır.
3. İran füze sistemleri açısından İsrail’den üstün durumdadır. İran eşzamanlı olarak İsrail’i
onlarca füze saldırısı hedefine tutabilir. İsrail’in füze kalkanı sistemleri İran’dan fırlatılan
füzelerin ancak %30’unu etkisiz kılabilir.
4. İran son yıllarda nükleer tesislerini koruma amacıyla uçak savar sistemlerini geliştirmiştir ve olası hava saldırılarını karşılamak için yeterli güce sahiptir. İkinci maddede belirtilen nedenlerden ötürü; İsrail, İran’a karşı ani bir hava saldırısı düzenleyebilme gücüne sahip değildir. İsrail uçaklarının İran hava sahasına girdikten sonra hasar görmeden geri dönmeleri mümkün gözükmemektedir. Bunun için yer altı derinliklerinde özel beton
duvarlarla çevrilmiş nükleer tesislere karşı etkili bir hava operasyonuna değil, operasyonlarına gerek duyulacaktır. ABD yardımı olmadan, İsrail’in tek başına böyle bir sorumluluğu üstlenebileceği soru işareti ile karşılanmaktadır.
5. İsrail tek başına İran’ın nükleer tesislerine karşı askeri bir saldırı düzenlerse, bunun uluslararası kamuoyunda, ekonomik, politik ve güvenlik ilişkileri alanında bedelini ödeyebilecek güce sahip midir?
12) http://www.jahaneayande.com/index.php?c=main&m=shownews&newsid=593
13) http://military.blogfa.com/cat-27.aspx
[28]
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
‹ran’a Olas› Bir ABD ve ‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
İran’ın Savunma Stratejisi
İran coğrafi yapısı itibariyle dış tehditlere karşı kendini çevreleyen doğal engellere sahip bir
ülkedir. Ekonomik açıdan göreceli olarak yoksul sayılabilir, ancak askeri açıdan savunulabilir sınırlara ve güçlü bir istihbarat ve iç güvenlik sistemi ile disiplinli bir merkezi yönetime sahiptir.
İran, örtülü güçlerini kullandığı düşük maliyetli, düşük riskli askeri operasyonlarda oldukça başarılı ve deneyimlidir. İran sahip olduğu bu güç etkenleri ile Amerika veya bölge dışı herhangi
bir gücün pozisyonunu istikrarsızlaştırabilir.
Kendi güvenliğini güçlendirmek için, İran’ın kullandığı iki taktikten söz edilebilir. Birincisi
nükleer silah gücüne sahip olup olmadığı konusunu belirsiz tutmaktadır. İkincisi ise dış dünyaya
yönelik, bilinçli ve dikkatli bir biçimde ideolojik aşırılığa dayalı sert bir imaj yansıtmaktadır ki
bu önemli bir ölçüde İran’ın davranışlarını öngörülemez kılabiliyor.14
ABD Askeri İstihbarat Ajansı tarafından Senato’ya sunulan bir raporda İran ordusunun başlıca hedefinin rejimi korumak, ABD ve İsrail’i, ülkeyi vurmaktan caydırmak olduğu belirtilirken,
“İran’ın askeri stratejisi, ABD ve İsrail’den kaynaklanan dış tehditlere karşı savunmayı sağlamaktır” denildi.
İran’ın nükleer silah programının daha çok caydırıcı amacı taşıdığı kaydedilen raporda,
“İran’ın nükleer programı ve nükleer silah geliştirme olasılığını açık tutma isteği, ülkenin caydırıcılık politikasının ana bir unsurudur” değerlendirmesi de yapıldı. Raporda İran’ın 10 yılı aşkın
bir sürede yeni bir uçak almadığına da dikkat çekiliyor.15
Haftalık Time Dergisi’nde yer alan bir makalede konuyla ilgili şu satırlara yer verilmiştir:
“Son yıllarda İran ABD veya İsrail tarafından olası bir saldırıya karşı, sert ve yıkıcı bir önleyici
doktrin geliştirmiştir. Burada tartışılan mesele ABD veya İsrail tarafından düzenlenecek olan
saldırının sınırları değil, İran’ın ABD veya İsrail’e karşı vereceği tepkinin yıkıcılığı ve aniliğidir.”16
İran’ın Verebileceği Tepkiler
Askeri strateji uzmanları, İran’ın kendine yönelik ABD ve/veya İsrail tarafından düzenlenecek olan olası bir saldırıya karşı; verebileceği tepkilerin düzeyi, kapsamı ve türü, yapılan saldırının düzeyi, kapsamı ve türüne bağlı olabileceği tahmininde bulunmaktadırlar.17 Stockholm’de
Asimetrik Tehdit Araştırmaları Merkezi uzmanı Magnus Ranstorp, konuyla ilgili düşüncelerini
şu sözlerle ifade etti: “İran’a yönelik askeri müdahalenin sonuçlarını yönetemeyiz. İran’ın misillemeleri kestirilemez ve saldırıda bulunan ülkeyi kâbus ve dehşete düşürebilir. İran yaygın ve bilinen savaş yöntemlerine değil, daha çok asimetrik yöntemlere eğilim gösterecektir.”18
ABD yönetimi sıkça, İran’ın nükleer programının durdurulması için tüm seçeneklerin masada olduğunu dile getirmektedir. Son olarak Obama’nın açıkladığı ABD’nin yeni nükleer stratejisi ile ilgili açıklamalarda bulunan Savunma Bakanı Robert Gates, “bu yeni politikanın, uluslararası topluma meydan okuyarak nükleer silah peşinde olan İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere uygulanmayacağını” vurguladı. Bu açıklamalara cevap olarak İran Savunma Bakanı Ahmed Vahi14)
15)
16)
17)
18)
http://www.haber10.com/makale/15938/
http://www.eksenhaber.com//news_detail.php?id=1021
http://www.fardanews.com/fa/pages/?cid=82710
http://islamworld2020.persianblog.ir/post/300/
http://www.farsnews.com/newstext.php?nn=8704010456
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[29]
Artum Dinç
di, “Düşmanların tehditlerine karşı kendimizi korumak için tüm savunma seçeneklerini kullanacağız,” dedi.19 Bu bağlamda Almalaf’te yayımlanan bir makalede, ABD ve/veya İsrail’in öne
sürdükleri “önleyici saldırı stratejisine” karşı İran’ın, “önleyici savunma stratejisi” geliştirdiğinden söz edilmektedir.20
İDMO Komutanı M. Ali Caferi; ABD güçlerinin Irak, Afganistan ve Basra (Fars) Körfezi’ndeki hareketlerinin İran’ın istihbarat-operasyon güçlerinin yakın takip ve gözleminden kaçmadığına dikkat çekerek bölgedeki ABD güçlerinin, İran’ın etrafında yerleşmelerini, onların zayıf yanlarından biri olarak değerlendirdi. O, savaş stratejilerinde iki önemli etken olarak İDMO’nun istihbarat üstünlüğü ve stratejik füze sistemleri gücüne dikkat çekerek “Olası bir saldırı durumunda ABD güçleri, uzun menzilli silahlarımızın etkisinden kurtulamayacaklar,” diye
sözlerine ekledi. Caferi, sahip oldukları askeri güç ve olanaklarla, düşmana, vurduğu darbeden
daha güçlü ve anında, karşı bir darbeyle cevap verebilecek durumda olduklarını ve düşmanlarının askeri saldırı tehdidinden vazgeçmelerinin, onlar için daha yaralrı olacağını ifade etti.21
Olası bir ABD ve/veya İsrail saldırısına karşı İran’ın verebileceği olası tepkileri tahmin etmek; taraflar arasında karşılıklı olarak yapılan açıklamalar kapsamında sürdürülmekte olan psikolojik savaş taktiklerinin yarattığı ortamın etkisinden uzak, gerçek koşulları göz önünde bulundurarak nesnel bir biçimde değerlendirdikten sonra, belli bir ölçüde mümkün olacaktır. Olası bir
saldırıda her iki tarafın da eylem biçimini etkileyebilecek temel değişkenler yukarıda tartışılmıştır. Burada İran’ın elinde bulundurduğu kozlardan yola çıkarak verebileceği –kesinlik oranı tartışılır- somut tepkilerin neler olabileceği düşünülürse, aşağıdaki tahminler akla gelebilir.
1. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan (NPT) geri çekilmek,
2. Hürmüz Boğazı’nı petrol taşıma gemilerinin ulaşımına kapatmak, bu durumda en kötü
koşullarda günlük 17 milyon varil petrol dünya pazarından çıkmış olacaktır.22
3. Günlük 2 milyon 288 bin varil kendi petrol ihracını durdurmak,23
4. Bölgedeki ABD güçleri ve çıkarlarına saldırmak; Kennedy Araştırmalar Merkezi’nin raporuna göre, şu anda Ortadoğu’da ABD’nin 200 bin askeri personeli ve 32 üssü bulunmaktadır. ABD’nin Irak’ta resmi olarak askeri üssü bulunmasa da 55 tane askeri faaliyet
merkezi bulunmaktadır.24
4.1 Körfezdeki ABD askeri varlıklarına saldırmak,
4.2 Körfez etrafındaki Arap ülkelerinde bulunan ABD üstleri, petrol rafinerileri ve gemilerine saldırmak, Şii nüfusu harekete geçirmek,
4.3 Irak’taki Amerikan güçleri ve çıkarlarına saldırmak; Almalaf’te yayımlanan makalede, İran askeri yetkilileri; Irak’taki ABD üslerinin her birinin, atışa hazır 10 ila
15 füzenin hedefinde olduğundan söz ediyorlar.25 Ayrıca partizan savaşlarını iyi
bilen İDMO’nun uzman timlerinin Amerikan karşıtı direnişçi güçlerle birlikte
operasyonlar düzenleyebilecekleri tahminler içinde yer almaktadır.
4.4 Afganistan’ın Bagram bölgesinde bulunan Amerikan üssüne füze saldırısı düzen19)
20)
21)
22)
23)
24)
25)
[30]
http://www.bbc.co.uk/persian/iran/2010/04/100412_l38_defense_iran_vahidi_pourdastan.shtml
http://kermanshahnews.parsiblog.com/-288947.htm
http://tabnak.ir/fa/pages/?cid=2062
http://islamworld2020.persianblog.ir/post/176
http://www.yerbilimleri.com/petrol-kimin-elinde/
http://www.aftabnews.ir/vdcfcmd1.w6de1agiiw.html
a.g.e.
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
‹ran’a Olas› Bir ABD ve ‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
lemek, NATO ve ABD güçlerine karşı yerli direnişçi güçlerle birlikte partizan savaşlarını başlatmak,
4.5 İsrail’deki hedeflere özellikle de Dimona nükleer tesislerine füze saldırılarının yanı sıra Lübnan’daki Hizbullah ve Filistin’deki Hamas örgütlerini devreye sokarak
İsrail topraklarına karşı roket saldırılarını başlatmak,
5. Geniş kapsamlı, şiddetli bir savaş stratejisi temelinde, tüm potansiyel savaş gücünü kullanmak ve saldırıya karşı tepkisinin sınırlı olmadığı ve olmayacağını ortaya koymak,
6. ABD ve müttefiklerinin çıkarlarına yönelik küresel çapta terör eylemleri düzenleyerek
saldırmak gibi eylemler tahmin edilebilir.
Sınırlı Savaşın Galibi
İran’a karşı düzenlenecek olan olası bir saldırının ve İran
tarafından verilecek tepkinin temkinli ve sınırlı olabileceği
–taraflardan hiç birinin topyekûn yenilgiye uğramayacağıtakdirde, muhtemelen saldıran taraf “ön görülmüş hedeflere
varılmıştır” ve saldırılan taraf ise “gereken cevap verilmiştir”
açıklamasını yapacak, kendini savaşın tek galibi olarak ilan
edecektir.
Ortado¤u’da ABD ve
müttefiklerinin
ç›karlar›na karfl› kafa
tutan bir ‹ran’›n,
hedef ülke olmaktan
ç›kmayaca¤› kesindir.
Bu ba¤lamda hangi
yöntemle olursa olsun,
‹ran’›n konum ve
tutumunun de¤ifltirilmesi
söz konusu güçler için
kaç›n›lmazd›r.
General Cartwright 14 Nisan 2010’da Senato’nun Silahlı
Kuvvetler Komitesi’ne verdiği raporda, “Amerika’nın, düzenleyebileceği saldırı muhtemelen İran’ın nükleer programını keskin bir biçimde etkileyemeyecektir” ifadesini kullandı.26 Bu sözler –yanıltma taktiği olarak da ifade edilmiş olabilir-olası bir saldırının sınırlı tutulacağının ipuçlarını vermektedir. Diğer taraftan İran’ın da, bölgedeki Amerikan güçlerini tamamıyla bölgeden uzaklaştıracak ya da tam bir yenilgiye uğratacak
güce sahip olmadığı varsayımdan yola çıkılırsa, sınırlı bir savaşın gerçek galibi olmayacağı düşüncesi geçerli olabilir.
Uluslar arası Tepkiler
İran’a karşı olası bir askeri müdahalenin, İran’la iyi ilişkiler içinde olan Çin tarafından olumsuz yönde karşılanacağı açıktır. Konu ile ilgili 13 Nisan 2010’da Amerika’nın ABC kanalına konuşan Medvedev, Rusya’nın tutumunu şu sözlerle dile getirdi: “nükleer sorunun çözümü için
savaş en kötü seçenektir. Böyle bir girişim nükleer silah kullanmaya kadar varabilir. Bu da, Ortadoğu’nun sınırlarını aşacak büyük bir insani felakete yol açabilir.”27 Diğer taraftan, Rusya Genel Kurmay Başkanı Makarov, “Afganistan ve Irak’ta operasyon gerçekleştiren Amerikalılar
için İran kampanyası fiyasko ile sonuçlanır. … Şunu anlamalıyız: İran bizim komşumuz. Bu ülke etrafında oluşan tüm olayları çok yakından izliyoruz,” diye konuştu.28
İran’a saldırı olayı birçok Arap devletinde tepki görmek bir yana, memnunlukla karşılanabilir. Fakat bu ülkeler savaşa doğrudan katılmak istemezler.29 Suudi Arabistan İçişleri Bakanı
26)
27)
28)
29)
a.g.e.
http://www.mardomak.org/news/madoff_urges_Israel_not_to_attack_Iran/
http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=105584
http://www.irdiplomacy.ir/Modules/ArticlePortal/Phtml/ArticlePrintVersion.Html.php?Lang=fa&TypeId=1&ArticleId=2526
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[31]
Artum Dinç
Alzaviri, Basra (Fars) Körfezi’ne kıyı Arap ülkeleri topraklarını İran’a saldırmak maksadıyla üs
olarak kimseye kullandırmayacaklarını açıkladı. O, İran’a karşı savaşa taraf olarak katılmayacaklarını ve İran’ın da ülkelerine karşı düzenleyeceği saldırıdan yarar sağlayamayacağını, sözlerine
ekledi.30
Irak’ın Kuzeyindeki bölgesel yönetim, İsrail uçaklarının İran’a karşı saldırıda bölgenin hava sahasını kullanacaklarına ilişkin Amerikalılar tarafından yapılan açıklamaları yalanladı. Yerel
yönetimin silahlı kuvvetlerinin resmi sözcüsü General Cabbar Yaver, Irak hava sahasının güvenliğinin federal güçlerin sorumluluk alanına girdiğini, ayrıca ABD ile Irak arasında imzalanmış
güvenlik anlaşmasına göre, Irak hava sahasının güvenliğini sağlamanın ABD güçlerinin sorumluluğunda olduğunu ifade etti.31
Son olarak Müslüman ülkeler başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde Amerika ve savaş karşıtı sivil toplum örgütleri tarafından saldırıyı kınama eylemlerinin düzenlenmesi beklenebilir. Diplomatik ve ekonomik girişimler İran nükleer programını dizginlemeye yaramadığında, savaşı başlatmak için Obama üzerinde baskılar artacaktır. Şayet başkan Obama bilhassa da
BM yaptırımları olmaksızın saldırma yetkisi verirse, Başkan Bush’un “önleyici saldırı” tutumunu tekrarlayan bir kişi olarak görülebilecektir.
Sonuç
Basına yansıyan verilere göre, Tahran nükleer programını uluslararası hukuk kuralları temelinde yürütmekte olduğuna inanmaktadır ve diplomatik yollarla uygulanan baskıların siyasi mahiyetli olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle de BM yaptırımları ve ekonomik ambargoların gü30) http://www.radiofarda.com/content/o1_arab_reaction/398112.html
31) http://www.asriran.com/fa/pages/?cid=72939
[32]
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
‹ran’a Olas› Bir ABD ve ‹srail Sald›r›s› ve Sonuçlar›
cünün, İran’ın nükleer programını durdurmaya yetmeyeceği açık ve tartışılmazdır. Sürecin bu biçimde devam etmesini istemeyen güçler, daha etkili olabileceğini düşündükleri önleyici kozlarını kullanmaya zorlanacaklar; süreç böyle devam ederse, sonunda sıra askeri müdahale girişimine gelecektir.
Böyle bir girişim ABD ve/veya İsrail tarafından iki şekilde gerçekleştirilebilir. Birincisi, sınırlı bir hava saldırısı ve sınırlı bir tepki: bu durumda tehlike her iki taraf için ucuz atlatılmış olur,
savaşa zorlayan baskı odaklarının gazı alınmış olur, çıkar çatışması diğer alanlarda tekrar sürer ve
hesaplaşma platformunda gerçekleşecek randevu bir sonraki bahara ertelenerek seçeneklerden
biri olur. İkincisi, taraflardan biri yenilgiyi kabul edene dek ya da yenilene dek topyekûn bir savaşa girilir: oyun –nükleer silah kullanmaya varıncaya kadar- pahalıya mal olabilir, bu durumda
rakamlar Tahran’ın yenilme olasılığını karşı tarafınkinden daha fazla göstermektedir. Bunun sonunda İlişkilerde yeni dengeler ortaya çıkar, yenilen, yenenin “uyum” anlayışına katlanır.
Geriye, savaştan arta kalan ve insanoğlunun alışık olduğu ekonomik ve toplumsal bunalımlar kalır ve ardından gelen “kalkınma” projeleri süreci başlar. Böylece bazı değerler düşer, bazıları ise kalkar.
21. YÜZYIL
Haziran ’10 • Sayı: 18
21. YÜZYIL
[33]

Benzer belgeler