Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile girişimcilik eğitimi

Transkript

Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile girişimcilik eğitimi
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler
İle Girişimcilik Eğitimi:Girişimci ve Öğrenci
Görüşleri
Özgür TOPKAYA
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi:
Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam
Boyutu
Cilt/Volume: 8 Sayı/Number: 1
Yaz / Summer 2013
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL
& Cüneyt KILIÇ
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze
Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü
Liderlik Algılarının Belirlenmesine Yönelik Bir
Araştırma
KKALE
O
NA
A
1 99 2
IVERSIT
E
C
ISSN: 1306-8946
KIZ MAR
T
SE
SI
N
UN
Yaz / Summer 2013
Pozitif / 0312 397 00 31
Cilt/Volume: 8 Sayı/Number: 1
Soner KARAGÜL
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç”
Perspektifi: Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı
T.C.
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ
DR. H. İBRAHİM BODUR GİRİŞİMCİLİK UYGULAMA VE
ARAŞTIRMA MERKEZİ
GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ
JOURNAL OF ENTREPRENEURSHIP AND
DEVELOPMENT
Cilt 8 - Sayı 1 - Yaz 2013
Volume 8 - Number 1 – Summer 2013
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi,
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma
Merkezi Tarafından Yayımlanmaktadır
Baskı:
Pozitif Matbaa
Çamlıca Mah. 145. Sk. No: 10/16 Yenimahalle / Ankara
Tel: 0312 397 00 31 - [email protected]
GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ
Journal of Entrepreneurship and Development
Cilt 8∙ Sayı 1∙ Yaz 2013∙ Volume 8 ∙ Number 1- Summer 2013
SAHİBİ (Publisher)
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Dr. H. İbrahim Bodur Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi
EDİTÖRLER (Editors)
Serkan BAYRAKTAROĞLU ( Süleyman Şah Üniversitesi)
Halit KESKİN (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü)
Ali Şahin ÖRNEK (Yönetici Editör - Managerial Editor)
YAZI İŞLERİ (Assisting Editors)
Güngör HACIOĞLU & Hale ÇELİKKAN & Esra ATAALKIN
YAYIN KURULU (Editorial Board)
Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order)
AKKUŞ Hakan (İnönü Üniversitesi)
ALPKAN Lütfihak (Gebze Y.T.E.)
BULUT Çağrı (Yaşar Üniversitesi)
ÇAKAR DEMİRCAN Nigar (Düzce Ü.)
ÇATI Kahraman (Düzce Ü.)
ERDİL Sabri (Marmara Ü.)
EROL İsmail (Yıldırım Beyazıt Ü.)
GERNİ Cevat (Beykent Ü.)
GÖKALP Faysal (Uşak Ü.)
İMAMOĞLU Salih Zeki (Gebze Y.T.E.)
KANIBİR Hüseyin (Bursa Orhangazi Ü.)
KILIÇ İzzet (Düzce Üniversitesi)
ÖZDEMİR Süleyman (İstanbul Ü.)
ÖZTÜRK Nurettin (Ondokuz Mayıs Ü.)
YILMAZ Abdullah (Dumlupınar Ü.)
TÜRKSOY Adnan (Ege Üniversitesi)
TÜYLÜOĞLU Şevket (A. İ. Baysal Ü.)
YÜCEL Rahmi (A. İ. Baysal Ü.)
ZEHİR Cemal (Gebze Y.T.E.)
DANIŞMA KURULU (Consultative Committee)
Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order)
ADIGÜZEL Orhan (S.Demirel Ü.)
AKGÜN Aliekber (Gebze Y.T.E.)
AYDIN Kenan (Yıldız T.Ü.)
BAYRAK KÖK Sabahat (Pamukkale Ü.)
BODUR H. İbrahim (Kale Holding A.Ş.)
BOZKURT Veysel (İstanbul Ü.)
ÇABUK Adem (Yalova Ü.)
ÇARIKÇI İlker (S.Demirel Ü.)
ÇETİN Ayşe Tansel (Yalova Ü.)
DAMGACIOĞLU Hulusi (Kale Holding A.Ş.)
DEMİR Mehmet (Cumhuriyet Ü.)
ERDİL Oya (Gebze Y.T.E.)
EROĞLU Feyzullah (Pamukkale Ü.)
FİŞ A. Murat (Özyeğin Ü.)
GAVCAR Erdoğan (Muğla Ü.)
GİRAY Caner (Bahçeşehir Ü.)
GULA Remzi (Çanakkale Seramik A.Ş.)
GÜLOĞLU Tuncay (Yalova Ü.)
HATİPOĞLU İbrahim (Yalova Ü.)
İNCE Hüseyin (Gebze Y.T.E.)
İNCEKARA Ahmet (İstanbul Ü.)
İRMİŞ Ayşe (Pamukkale Ü.)
KARAGÖZ Yalçın (Abant İzzet Baysal Ü.)
KISAKÜREK Mustafa (Cumhuriyet Ü.)
KOÇEL Tamer (İstanbul Kültür Ü.)
KÖSE Seyit (Abant İzzet Baysal Ü.)
MÜFTÜOĞLU Tamer (Başkent Ü.)
ÖMÜRBEK Nuri (Süleyman Demirel Ü.)
ÖNCÜ Mehmet Akif (Düzce Ü.)
ÖZBEK Ferhat (Gümüşhane Üniversitesi)
ÖZCAN Murat (Abant İzzet Baysal Ü.)
ÖZCAN Selami (Yalova Ü.)
SAPANCALI Faruk (Dokuz Eylül Ü.)
ŞENKAL Abdulkadir (Kocaeli Ü.)
TINAR Mustafa Yaşar (Dokuz Eylül Ü.)
ÜNAL Ömer Faruk (Süleyman Demirel Ü.)
YANIKKAYA Halit (Gebze Y.T.E.)
YILDIRIM Halil (Zonguldak Karaelmas Ü.)
YILDIZ M. Selami (Düzce Ü.)
HAKEM KURULU (Referees)
(Alfabetik Sıra İle (In Alphepetical Order)
ACER Yücel (ÇOMÜ)
AKATAY Ayten (Ç.O.M.Ü.)
AKÇAKAYA Murat (Gazi Üniversitesi)
AKKAYA Göktuğ Cenk (Dokuz Eylül Üniversitesi)
AKYILDIZ Murat (ÇOMÜ)
ARSLAN Hasan (ÇOMÜ)
ATMACA Metin (Ç.O.M.Ü.)
AYDIN Erdal (Ç.O.M.Ü.)
AYDIN Murat (Ç.O.M.Ü.)
AYDOĞAN Kürşat (Bilkent Ü.)
AYTAÇ Serpil (Uludağ Ü.)
BABA Gürol (Ç.O.M.Ü.)
BACAK Bünyamin (Ç.O.M.Ü.)
BALTACIOĞLU Tunçdan ( İzmir Ekonomi Ü.)
BAYAR Yılmaz (Karabük Üniversitesi)
BAYRAM Murat (Pamukkale Üniversitesi)
BERKMAN Ümit (Bilkent Ü.)
BİLGİÇ B. Sadi (Ç.O.M.Ü.)
BOZKURT Öznur (Düzce Üniversitesi)
ÇAM Handan (Gümüşhane Üniversitesi)
ÇAVUŞOĞLU Mehmet (ÇOMÜ)
ÇETİNDAMAR Dilek (Sabancı Ü.)
ÇITAK Levent (Erciyes Üniversitesi)
CİNGÖZ Ayşe (Nevşehir Üniversitesi)
ÇULHA Osman (Adnan Menderes Üniversitesi)
DAVES Glenn (James Cook U.)
DEMİREL Erkan Turan (Fırat Üniversitesi)
DOĞAN Özlem İ.( Dokuz Eylül Üniversitesi)
DÖNMEZ POLAT Dilek (Ç.O.M.Ü.)
DURAK İbrahim (Pamukkale Üniv.)
DURAN Cengiz (Dumlupınar Üniv.)
ELAGÖZ İsmail (Ç.O.M.Ü.)
ERDEM Ferda (Akdeniz Ü.)
EREN Erol (Arel Ü.)
EREN Müfide Şule (Ç.O.M.Ü.)
ERGİN Hüseyin (Dumlupınar Ü.)
ERKAN Gülgün (Ç.O.M.Ü.)
EROĞLU Umut (Ç.O.M.Ü.)
EROL Mikail (Ç.O.M.Ü.)
ERTURGUT Ramazan (Hava Astsubay MYO)
FEDAİ Cemal (Kırıkkale Üniversitesi)
FURNHAM Adrian (U.Coll. London)
GAVCAR Erdoğan (Muğla Ü.)
GÜLER Ruhi (ÇOMÜ)
GÜLTEKİN Nihat (Harran Üniversitei)
GÜMÜŞ Mahir (Ç.O.M.Ü.)
GÜNEY Semra (Hacettepe Ü.)
GÜNEŞ Şahabettin (Abant İzzet Baysal Üni.)
GÜRSAKAL Necmi (Uludağ Ü.)
İNCE YENİLMEZ Meltem (Yaşar Üniversitesi)
İRAZ Rıfat (Selçuk Üniversitesi)
İRMİŞ Ayşe (Pamukkale Üniversitesi)
KAHRAMAN AKDOĞU Serpil (Yaşar Üniversitesi)
KALMIŞ Halis (Ç.O.M.Ü.)
KARAGÜL Soner (Ç.O.M.Ü.)
KASIMOĞLU Murat (ÇOMÜ)
KAYA Bayram ( Ankara Ü.)
KILIÇ Cüneyt (Ç.O.M.Ü.)
KOÇEL Tamer (Kültür Ü.)
KÖK Recep (D. E. Ü.)
KUTLUTÜRK Murat (Çankırı K.Ü.)
KURŞUNLUOĞLU Emel (Yaşar Üniversitesi)
LAÇİNER Vedat (Ç.O.M.Ü.)
MARANGOZ Mehmet (Muğla Ü.)
MAYA İlknur (ÇOMÜ)
MUTLU Esin Can (Yıldız Teknik Ü.)
MÜFTÜOĞLU Tamer (Başkent Ü)
NARDALI Sinan (Celal Bayar Üniversitesi)
ONAY Meltem (Celal Bayar Ü.)
ÖĞÜT Adem (Selçuk Ü.)
ÖNCE Günal (Dokuz Eylül Üniversitesi)
ÖRNEK Ali Şahin (Ç.O.M.Ü.)
ÖZDEMİR Yasemin (Sakarya Üniversitesi)
ÖZER Mehmet Akif (Gazi Üniversitesi)
ÖZGENOĞLU Abdürrahim (Atılım Ü.)
ÖZŞAHİN Mehtap (Gebze Y.T.E.)
ÖZTURAN Meltem (Boğaziçi Ü.)
PAKSOY H. Mustafa (Harran Ü.)
PAZARCIK Yener (Ç.O.M.Ü.)
POLOUCEK Stanislav (Silesian U)
SABUNCUOĞLU Zeyyat (Uludağ Ü.)
SAKARYA Sema (Boğaziçi Ü.)
SEÇKİN HALAÇ Duygu (Yaşar Üniversitesi)
SEKİN Seval (Ege Ü.)
SEVİM Şerafettin (Dumlupınar Ü.)
ŞAHİN Mehmet (Anadolu Ü.)
TAN Sabri Sami (Yrd. Doç. Dr. Ç.O.M.Ü.)
TEKİN Mahmut (Selçuk Ü.)
TEKKOYUN Mehmet (ÇOMÜ)
TÜKELTÜRK AYDIN Şule (Ç.O.M.Ü.)
UĞUR Suat (Ç.O.M.Ü.)
ULUDAĞ Mehmet Bülent (ÇOMÜ)
YAĞANOĞLU Nazmi (Ç.O.M.Ü.)
YAMAN Ramazan (Balıkesir Ü.)
YAVAŞ Hikmet (Ç.O.M.Ü.)
YAZICI Erdinç (Gazi Üniversitesi)
YILDIRIM Yavuz (Ç.O.M.Ü.)
YELKİKALAN Nazan (ÇOMÜ)
YERELİ Ahmet Burçin (Hacettepe Ü.)
YİĞİT Yusuf (Ç.O.M.Ü)
YILDIZ Sebahattin (Kafkas Üniversitesi)
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi / Journal of Entrepreneurship and Development
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi hakemli bir dergidir. Gönderilen yazılar ilk olarak editörler ve yazı kurulunca bilimsel anlatım
ve yazım kuralları yönünden incelenir. Daha sonra uygun bulunan yazılar alanında bilimsel çalışmaları ile tanınmış üç ayrı
hakeme gönderilir. Hakemlerin kararları doğrultusunda yazı yayınlanır veya yayınlanmaz. Hakemlerin gizli tutulan raporları
dergi arşivlerinde beş yıl süreyle tutulur. Dergi politikaları ve yazım kuralları ile ilgili detaylar dergi başında bulunabilir.
Belirtilmemiş hususlar için dergi sekretaryası aranabilir.
Journal of Entrepreneurship and Development is a referee journal. Articles submitted for consideration of publication are
subject to peer review. The editorial board and editors takes consideration whether submitted manuscript follows the rules
of scientific writing. The appropriate articles are then sent to three referees known for their academic reputation in their
respective areas. Upon their decision, the articles will be published in the journal, or rejected for publication. The refree
reports are kept confidental and stored in the archives for five years. For the full details about the journal see notes for
contributers section or feel free to contact with the editors.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Terzioğlu Kampüsü Rektörlük Binası Çanakkale – TURKEY
Tel: +90 286 335 87 38-40 Fax: +90 286 335 87 36
Web: http://girisim.comu.edu.tr/dergi.htm
e-mail: [email protected]
Aksi belirtilmediği sürece Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi’nde yayınlanan yazılarda belirtilen fikirler yalnızca yazarına aittir.
Bu konuda dergi sahibi veya editörler sorumlu değildir.
Tüm hakları saklıdır. Önceden yazılı izni alınmaksızın hiçbir iletişim, kopyalama sistemi kullanılarak yeniden basılamaz.
Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır.
All Rights Reserved. No part of this publication may be reproduced, stored or introduced into a retrieval system, or
transmitted in any form, or by any means, electronic, mechanical, photocopying, recording, or otherwise, without prior
written permission of the JED editors.
ISSN: 1306-8946
GİRİŞİMCİLİK VE KALKINMA DERGİSİ
Journal of Entrepreneurship and Development
Cilt 8 ∙ Sayı 1 ∙ Yaz 2013 ∙ Volume 8 ∙ Number 1 ∙ Summer 2013
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler İle Girişimcilik
Eğitimi:Girişimci ve Öğrenci Görüşleri.………………………………….............………
7
Özgür TOPKAYA
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik
Büyüme ve İstihdam Boyutu.…………………………………..............................……
29
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin
Gelişimi ………………………..………………………………………...........................…………………
55
Soner KARAGÜL
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı.…………………………………….........................…………………
79
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının
Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma.…………...............................………… 103
6
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (7:1) 2012
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
7
GİRİŞİMCİLERDE BULUNMASI GEREKEN
ÖZELLİKLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMİ:
GİRİŞİMCİ VE ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ*
Özlem ÇETİNKAYA BOZKURT
Yrd. Doç. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Bucak Zeliha Tolunay U.T.İ.Y.O.
[email protected]
Ali Murat ALPARSLAN
Araş. Gör. Dr., Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Bucak Zeliha Tolunay U.T.İ.Y.O.
[email protected]
ÖZET
Bu çalışmada, günümüzde girişimci özelliklerinin ne olması
gerektiği ve üniversitelerdeki girişimcilik eğitiminin nasıl olması
gerektiğine yönelik hem girişimcilerin hem de öğrenci görüşlerinin
belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda 58 girişimci ile yarı
yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Girişimcilerden alınan görüş ve
öneriler 125 öğrenciye anket yöntemi ile yöneltilmiş ve girişimcilerin görüş
ve önerilerine katılıp katılmadıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bulgular
göstermektedir ki girişimcilerin vurguladıkları ilk 4 girişimci özellik
(özgüven, dürüstlük, risk alma, yenilikçi düşünme) öğrenciler tarafından
da önemsenen ilk 5 özellik arasında yer almıştır. Ancak girişimcinin
önemli olduğunu vurguladığı sosyal olma özelliği il 5 özellik içinde yer
almamış hatta bu özelliği en son sırada belirtmişlerdir.
Girişimciler, girişimcilik dersi ile ilgili olarak sırasıyla; “teorikten
ziyade
uygulama,
girişimcilerin
derslere
daveti,
öğrencilerin
cesaretlendirilmesi ve girişimcilik özelliklerinin kazandırılması” önerileri
yer almıştır. Öğrenciler bu önerilere çoğunlukla katılmakla birlikte, dersi
veren akademisyenlerin yeterliliğini, kendilerine girişimci özellikleri
kazandırılmasına yönelik eğitimi, ilgi duyulan alanlara yoğunlaşma
imkânının sağlanmasını, başarılı girişimcilerin derslere davetini ve
uygulamalı projelere yönelik çalışmaların yapılmasını daha fazla
önemsemişlerdir.
Anahtar Kelimeler: Girişimcilik, Girişimci Özellikler, Girişimcilik
Eğitimi, Üniversite
*
Bu çalışma sözlü bildiri olarak 2012 yılında düzenlenen 11. Ulusal İşletmecilik Kongresinde sunulmuştur. Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
8
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
CHARACTERISTICS, MUST BE INCLUDED ENTREPRENEURS and
ENTREPRENEURSHIP EDUCATION:
OPINIONS of ENTREPRENEURS and STUDENTS
ABSTRACT
The aim of this study is to determine entrepreneurs and university
students’ opinions about what should be the characteristics of
entrepreneurs and what should be the education of entrepreneurship at
university. For this purpose, semi-structured interviews were conducted
with 58 entrepreneurs. Afterwards, entrepreneurs’ opinions and
suggestions were asked to 125 students through the questionnaire and
tried to determine whether the students agreed entrepreneurs’ opinions
and suggestions. Findings demonstrate that first 4 characteristics
(confidence, honesty, risk taking, innovate thinking), which entrepreneurs
emphasize, is among first 5 characteristics considered important by
students. However, being social characteristic, which entrepreneurs
consider important, was not included first 5 characteristics by students. In
fact, students reported this characteristic in the latest.
Entrepreneurs report suggestion about entrepreneurship course
respectively; “practical rather than theory, entrepreneur invitation to
courses,
encouraging
students
and
gaining
entrepreneurial
characteristics”. By agreeing mostly on these opinions, students pay
more attention to the adequacy of academician, the education of gaining
entrepreneurial characteristics, possibility of concentration areas of
interest, successful entrepreneurs invitation to courses and studies for
applied projects.
Keywords: Entrepreneurship, Characteristics of Entrepreneurship,
Entrepreneurship Education, University
GİRİŞ
Günümüzde üniversitelerden toplumda yeni bir rol
oynaması beklenmektedir. Araştırma ve eğitime ek olarak üçüncü
bir misyon ekonomik kalkınma uygulamalarıdır. (Etzkowitz vd.,
2000, s.313) Üniversiteler girişimciliğe dolaylı ve dolaysız yoldan
katkıda bulunabilirler. Üniversiteler araştırmaların ticarileştirilmesi
yoluyla ve yeni girişimler için tohum atarak girişimciliğin gelişimine
doğrudan katkıda bulunurken, girişimci adaylarına verilen eğitimleri
ile de dolaylı yoldan fayda sağlamaktadırlar (Rasmussen ve
Sorheim, 2006, s. 185–186). Özellikle üniversitelerin başarılı
girişimciler yetiştirmek için nasıl bir eğitim uygulayacakları
konusuna odaklanmaları gerekmektedir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
9
Klofsten göre (2000, s.337–344), bir üniversitenin
girişimciliği harekete geçirmeye yönelik üç temel faaliyette
bulunması gerekir. İlki üniversitede tam bir girişimci kültürü
oluşturmak ve sürdürmektir. İkincisi öğrencilere girişimciliğin ayrı
bir ders olarak verilmesidir. Üçüncüsü de kendi işini kurmak
isteyen bireyler için özel eğitim programları teklif etmektir.
Bu araştırma girişimcilerde bulunması gereken özellikler ve
girişimcilik eğitimi konusunda kısmen keşifsel kısmen de betimsel
özellik taşımaktadır. Araştırma sonuçları bu konuda çalışan
akademisyen ve girişimcilik eğitimi veren uygulamacılara
girişimcilik eğitimi ve girişimcide olması gereken özellikler
konusunda güncel bilgi sağlayacak ve ileride yapılacak
araştırmalarda farklı boyutların ve ilişkilerin araştırılmasına sebep
olabilecektir. Ayrıca araştırmada yabancı literatürden alınan
girişimcilik özelliklerinin Türkiye’deki bireylerin sahip olup
olmadığını tespit etmekten çok, ulusal özelliklere özgü girişimcilik
özelliklerinin neler olduğunu ortaya koymak daha fazla
önemsenmektedir. Aynı düşünceden hareketle araştırma
Türkiye’de üniversitelerdeki girişimcilik eğitiminin nasıl olması
gerektiği konusunda girişimcilerin ve öğrencilerin önerilerinin tespit
edilmesi açısından yerli literatüre de katkı sağlayacaktır.
1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
1.1. Girişimci Tanımı ve Özellikleri
Girişimcilik teorisine önemli katkılarda bulunan Hisrich ve
Peters (2001, s.9) girişimciyi; “emek, hammadde ve diğer varlıkları
daha büyük değer/imkân yaratacak şekilde bir araya getiren kişi”
olarak ifade etmektedirler. Girişimci; riskle karşılaşabileceği halde,
fırsatları değerlendirerek, belirsizlik altında büyüme ve kâra ulaşma
amacıyla, sermaye yaratabilmek için gerekli kaynakları toplayarak,
yeni iş ya da işletme oluşturan kişidir (Zımmerer ve Scarborough,
1998, s.3). Müftüoğlu ve Durukan’a göre (2004, s.15) girişimci
üretim faktörlerini bir araya getirerek, iktisadi mal ve hizmet üretimi
için gerekli girişimi başlatan, üretim için gerekli finansman
kaynaklarını ve üretimin değerlendirileceği pazarları bulan kişidir.
Bu tanımlar farklılıklar içermesine rağmen, aslında
yazarların bazı ortak noktalarda buluştuğunu söylemek
mümkündür. Bu noktalar, risk alma, fırsatları yakalama, yeni bir iş
kurma, yeni ürün üretme vb. yönler olarak sayılabilir.
Girişimcilik sosyal ve kültürel bir olgudur. Bu nedenle faklı
sosyo-kültürel özelliklere sahip toplumlarda farklı girişimcilik
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
10
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
nitelikleri önem kazanmaktadır. Girişimciler her şeyden önce insan
olarak yaşadıkları sosyo-ekonomik ortamın bir ürünüdür. Pek çok
çalışmada girişimcinin özelliklerinden bahsedilmesine rağmen,
literatürde genel kabul gören bir özellikler listesi görmek ve
oluşturmak oldukça zordur. Değişik araştırmacılar tarafından
girişimcilerin;
 yenilikçi (Herron, 1992; Geisler, 1993; Drucker, 1998; Daft,
2005; Hisrich vd., 2005; Hitt vd., 2005),
 risk alan (Geisler, 1993; Johnson ve Hayes, 1996; Drucker,
1998; Hisrich vd., 2005; Hitt vd., 2005; Zhao vd., 2005;
Hewison ve Badger, 2006),
 değişim odaklı (Luchsinger ve Bagby, 1987; Herron, 1992;
Hisrich vd., 2005; Hitt vd., 2005),
 fırsatlara odaklanmış (Corbett ve Hmieleski, 2005; Hitt vd.,
2005)
 yaratıcı (Daft, 2005; Hitt vd., 2005; Hewison ve Badger,
2006)
 gelişmiş iletişim becerisi (Hitt vd., 2005),
 proaktiflik (Hisrich vd., 2005),
 yüksek başarı güdüsü (Daft, 2005),
 duygusal zekâ (Zakarevičius ve Župerka, 2010;
Chuluunbaatar ve Luh, 2010) ve
 kararlarında ısrarcı olma (Hitt vd., 2005) özelliklerinin
oldukları belirtilmiştir.
Türkiye’de girişimcilik özellikleri ile ilgili yapılan çalışmalarda da
benzer sonuçlar elde edilmiştir:
 Risk alma (Sosyal, 2010; Akın 2010, Özkul ve Dulupçu,
2007; Şahin, 2009; Kutanis, 2006; Başar, 2004; İrmiş vd.,
2010)
 Kendine güven (Sosyal, 2010; Akın 2010, Okay ve
Karahan, 2010; Şahin, 2009; Çelik ve Akgemci, 1998;
Ceylan ve Demircan, 2001; İrmiş vd., 2010)
 Başarma ihtiyacı (Bozkurt, 2007; Kutanis, 2006; İrmiş vd.,
2010)
 Yenilikçi (Sosyal, 2010; Özkul ve Dulupçu, 2007; Arıkan,
2002)
 Yaratıcılık (Sosyal, 2010; Başar, 2004; Çelik ve Akgemci,
1998)
 İyi iletişim kurma (Sosyal, 2010; Şahin, 2009; Ceylan ve
Demircan, 2001)
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
11
 Problemleri kolaylıkla çözebilme (Sosyal, 2010; Ceylan ve
Demircan, 2001)
 Duygusal zekâ (Yelkikalan, 2007)
1.2. Girişimcilik Eğitimi
Girişimcilik eğitimi bir ülkenin ekonomik büyüme temelini
oluşturan girişimcilik becerilerinin, tutum ve davranışların
geliştirilmesi için kritik öneme sahiptir. Üniversitelerdeki girişimcilik
eğitimi girişimciliğe yönelik tutumlar üzerinde olumlu bir etkiye
sahip olabilir (Lekoko vd., 2012, s.12024).
Literatürde girişimcilik eğitiminin tanımı çok farklı şekillerde
yer almaktadır. Aynı şekilde girişimcilik eğitiminin nasıl olması
gerektiği konusunda da anlaşılmış ortak bir çatı ve üzerinde
uzlaşılan başarılı bir model oluşturulamamıştır (Rasmussen ve
Sorheim, 2006, s. 187). Guzmán ve Liñán’a (2005, s. 5) göre
girişimcilik eğitimi; “tüm eğitim seti ve eğitim faaliyetleri girişimci
davranışlarını gerçekleştiren katılımcılar geliştirmek, ya da bu niyeti
etkileyen girişimcilik bilgisini ve girişimci olma istekliliği gibi bazı
unsurları geliştirmeye çalışmaktır”. Raposo ve Paço,’ya göre (2011,
s. 455–456) girişimcilik eğitimi; “bir kişinin hayatında fırsatları
görebilme, yeni fikirler üretme, fırsatları takip etme becerisi ve
gerekli kaynakları bulma, yeni bir firma kurmak ve işletmek, yaratıcı
ve eleştirel bir şekilde düşünme yeteneğini içermektedir.”
Eğitim girişimciliğin ortaya çıkmasındaki ve gelişmesindeki
en büyük yardımcı faktörlerden biridir. 1947’de Myles Mace’ın,
ABD'de Harvard Business School'da ilk kez “girişimcilik” dersini
tanıtmasından günümüze kadar geçen sürede farklı eğitim
kurumlarında küçük işletme yönetimi ve girişimcilik derslerinin
sayısında çok büyük bir artış meydana gelmiştir (Alberti vd. 2004,
s. 5). 2000’li yıllarda dünyanın birçok ülkesinde 2000’e yakın
üniversitede girişimcilik dersleri okutulmakta, bu alanda bilimsel
hakemli dergiler yayınlanmaktadır (Finkle vd., 2006, s. 184-206).
Yabancı literatürde girişimcilik eğitimi üzerine çok fazla sayıda
çalışma bulunmaktadır. Bunların bir kısmı Tablo 1’de yer
almaktadır. Tablo 1’den de anlaşılacağı üzere girişimciliğin,
insanlara istenik davranışları kazandırmak için eğitim bilimleri
tarafından kullanılmakta olan öğretim metotlarının konularına uygun
olarak kullanılmasına dikkat edildiği görülmektedir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
12
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
Tablo 1:
Girişimcilik Eğitimi Araştırmaları
Yazarlar
Öğretim metotları
Haines
Konferans yoluyla öğretim
(1988)
Öğrenme alanları
Teknoloji transferine odaklanmıştır
İş oluşturmanın ve yeni iş yaratmanın
farkındalığı, girişimcilik kariyer
opsiyonlarının farkındalığı
Harwitz
Deneysel öğrenim, girişimcilik
Yaratıcılık, yenilikçilik,
(1977)
davranışlarını geliştirmenin bir anahtarıdır risk alma
Hırs ve kompleksle başa çıkarak
McMullan,
yaratıcılığı geliştirmek.
Yaratıcılık, hırs, karmaşık yetenekler
Long
Deneyimlere dayalı mevcut girişimcileri
(1987)
kullanmak
Bilgi ve iş yeteneğini
hareketlendirmek, teknik ve sosyal
Rice
yetenekler, fiziksel hazırlık kişisel
Davranışsal eğitim
(1985)
özellikler, risk almaya teşvik eden
değerler ve özellikler
Yetenekleri sorgulama
gerçeklik testi yaratıcılık, hırs,
tolerans şans belirleyicisi
Ronstadt
Davranışsal eğitim
kariyer değerlendirmesi, çevresel
(1985)
değerlendirme,
etnik değerlendirme
Bağımsız örgencileri cesaretlendirmek için
Root,
Gall
öneriler toplantılar yaparak ölü noktaları
(1981)
canlandırma yetenek pratikleri
Sexton,
Bowman Müfredat girişimcilik öğrencilerine uygun
şekilde düzenlenmeli, grup analizlerinden
(1983,
çok bireysel analizler, girişimcilere
1984)
yaşanılan gerçek sorun ve çözüm önerileri
Sexton,
risk ve hırs durumları
Upton
(1987)
Hareket ihtiyacı, girişimcilere sınıfta ikili
Vesper
çalışma imkânı, tahsis edilen süre
(1988)
içerisinde zaman sıkışması yaratmadan iş
başarısını değerlendirme
Fikirleri kolay kavrama kabiliyeti,
Vesper,
Rol modelleri yaratma, girişimcilik yetenek hareket sıralarını iyi kavrama,
McMullan
pratikleri.
girişimcilik, beden dili, yaratıcı
(1988)
düşünce ve sentez.
Whyte,
Karar verme yeteneğini geliştirmek,
Braun
Karar verme risk alma kabiliyetleri
girişimcilik davranışlarını destekler küçük
(1966)
yeni iş geliştirme basit planlama
Zeithaml, işverenlere başvurmak (endişe içinde olan
deneyim kazanımı
ve krizlerle uğraşmış olan)
Rice
(1987)
Hills
(1977)
Deneysel ve uygulama odaklı.
Kaynak: Mc Larty, 2005, s. 223-243.
Girişimcilik eğitiminden amaç bir kişide girişimcilik
potansiyeline yönelik olarak gizli kalmış bir takım özelliklerin ortaya
çıkmasını ve farkında olmasını sağlamaktır. Girişimci niteliklere
sahip olanların yanlış işler yapmalarını önlemek, kaynaklarının
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
13
daha verimli kullanılmasını gerçekleştirmektir. Girişimciliğin
üniversite düzeyinde öğretilebilir olduğu konusunda artık bir şüphe
yoktur. Daha çok geliştirilmesi ve teşvik edilmesi gereken soru
öğretilebilir olan unsurları yani ulaşılabilir yönleridir (Heinonen,
2006, s.25–26).
Günümüzde girişimcilik eğitimine Amerika’da ve Avrupa’da
ilk ve orta dereceli okullarda yer verilirken; Türkiye’de ise
girişimcilik
eğitimi
çoğunlukla
üniversite
düzeyinde
gerçekleşmektedir
(Karadeniz,
2010,
s.43).
Dünya
üniversitelerinde girişimcilik eğitiminin yüksek lisans ve doktora
programlarında ağırlıklı olduğu, küreselleşmeden, krizlere, rekabet
teorilerinden, iş ve ürün geliştirme stratejilerine, nano teknoloji ve
girişimcilik olmak üzere çok zengin güncel bir içeriğe sahip olduğu
gözlenmiştir. Lisans programlarında ise daha spesifik ve programa
uyarlanmış ders içerikleri oluşturulmuştur (Yelkikalan vd., 2010,
s.57).
Tablo 2’ye bakıldığında Türkiye’de girişimcilik eğitimi
üzerine yapılmış çalışmaların büyük bir kısmı görülmektedir. Dikkat
edilecek olursa 2000’li yıllardan önce yapılmış çalışma
bulunmaktadır. Son yıllarda girişimcilik eğitimi üzerine yapılan
çalışma sayısında artış olduğu görülmektedir. Yüksek lisans ve
doktora tezi olarak yapılan çalışmalara bakıldığında ise sadece bir
tek teze rastlanmıştır. “Lisans Düzeyinde Turizm Eğitimi Alan
Öğrencilerde Girişimcilik: Akdeniz Üniversitesi Turizm İşletmeciliği
Ve Otelcilik Yüksek Okulu Örneği” başlıklı yüksek lisans tezi 2004
yılında yazılmış olup Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsünde yer almaktadır.
Türkiye’de bazı üniversiteler girişimcilik konusu üzerinde
odaklanmıştır. Bunların başında Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Marmara
Üniversitesi gelmektedir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
14
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
Tablo 2:
Türkiye’de Girişimcilik Eğitimi İle İlgili Çalışmalar
Yazarlar
Yılı
Nuray Girginer,
Nurullah Uçkun
2004
Yonca Gürol,
Nuray Atsan
2006
Dilek Eyüboğlu
Özlem Balaban,
Yasemin Özdemir
Hasan Tağraf,
Muhsin Halis
İsa İpçioğlu,
Atıl Taşer
Ertuğrul Berk
Hatice Baysal,
Ahmet Sait Özkul
Yasin Karadeniz
NazanYelkikalan,
Ayten Akatay,
Hacı Mehmet
Yıldırım,
YasinKaradeniz,
Can Köse,
Öznur Koncagül,
Eray Özer
Hasan İbicioğlu,
Sebahattin Taş,
İbrahim Özmen
Sait Patır,
Mehmet Karahan
2007
2008
2008
2009
2009
2009
2010
Başlığı
Eğitimi
Alan
Lisans
Öğrencilerinin
İşletmecilik
Girişimciliğe Bakış Açıları: Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi İ.İ.B.F İşletme Bölümü Öğrencilerine Yönelik
Bir Uygulama
Entrepreneurial Characteristic amongst University
Students: Some Insights for Entrepreneurship Education
and Training in Turkey
Girişimcilik Eğitimi
Girişimcilik Eğitiminin Girişimcilik Eğilimi Üzerindeki
Etkisi: Sakarya Üniversitesi İİBF Örneği
Üniversitelerdeki Girişimcilik Eğitiminin “Girişimsel Öz
Yetkinlik” Algısı Üzerindeki Etkisi: Bir Araştırma
İşletme Bölümlerinde Verilen Eğitimin Girişimci Adayı
Öğrenciler Üzerindeki Etkileri
Girişimcilik Dersinin Etkililiğinin Değerlendirilmesi
Türkiye’de Girişimcilik Eğitiminde İlköğretimin Rolü Ders
Kitapları Üzerine Bir İçerik Analizi
Türkiye’de Girişimcilik Eğitimi
Dünya Ve Türkiye Üniversitelerinde Girişimcilik Eğitimi:
Karşılaştırmalı Bir Analiz
2010
2010
2010
Burcu Selin Yılmaz,
2011
Özgür Devrim Günel
Özlem Çetinkaya
2011
Bozkurt
Öznur Bozkurt,
2011
Zeynep Aslan,
Murat Göral
Üniversite
Eğitiminin
Girişimcilik
Düşüncesinin
Değişimine Etkisi: Üniversite Öğrencileri Üzerine Bir
Uygulama
Girişimcilik Eğitimi Ve Üniversite Öğrencilerinin
Girişimcilik Profillerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Alan
Araştırması
Üniversite Eğitimi Ve Girişimcilik: Bireyleri Girişimciliğe
Yönlendiren Etkenler Üzerine Bir Araştırma
Dünyada Ve Türkiye’de Girişimcilik Eğitimi: Başarılı
Girişimciler Ve Öğretim Üyelerinden Öneriler
Verilen
Girişimcilik
Eğitiminin
Yükseköğretimde
Öğrencilerin Girişimcilik Eğilimine Etkisi: Teknik Program
Ve Sosyal Program Karşılaştırmalı Bir Araştırma
Türkiye’de
öğretim
programları
açısından
durum
değerlendirildiğinde iktisadi ve idari bilimler fakültelerinin işletme
bölümleriyle meslek yüksekokullarında yer alan işletmecilik
programları içerik olarak kısmen girişimcilik eğitimine yer veren
bölümlerdir. Türkiye’deki üniversitelerin web sitelerinden edinilen
bilgilere göre girişimcilik eğitimlerine ilişkin ders içeriklerinin dünya
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
15
üniversitelerine kıyasla daha az kapsamlı ve birbirinin benzeri
şekilde tasarlandığı tespit edilmiştir. Girişimcilik derslerinde genel
olarak, girişimcinin taşıması gereken kişilik özellikleri, girişimcilikte
başarı ve başarısızlık faktörleri, küçük işletmelerin güçlü ve zayıf
yönleri, ekonomik ve sosyal sisteme katkıları, sorunları ve çözüm
yolları ile iş planı hazırlama gibi konular yer almaktadır.
Üniversitelerin öğretim programları (önlisans, lisans ve lisansüstü)
dışında girişimcilik eğitimi veren çeşitli kurum ve kuruluşlar
bulunmaktadır. Bunlar arasında; KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı),
Üniversitelerin Araştırma ve Uygulama Merkezi, TEGEV
(Teknolojik Eğitimi Geliştirme Vakfı), Genç Başarı Eğitim Vakfı, İşKur (Türkiye İş Kurumu) yer almaktadır.
1.3. Girişimci Özellikler ve Girişimcilik Eğitimi
Girişimciliğin gelişiminde en önemli faktörlerden biri de bu
konuda verilen eğitimlerin yaygınlaştırılması ve kişilerin girişimcilik
özelliklerinin geliştirilmesidir. Girişimciliğin, genetik bir özellik
olmanın yanında eğitim ve öğrenme sonucunda edinilen bir
davranış değişikliği olduğu birçok araştırmacı tarafından ifade
edilmektedir (Tağraf ve Halis, 2008: 91).
Üniversitelerdeki girişimcilik eğitimleri, öğrencilerin sadece
girişimcilik niyetlerini dinamik hale getirmekle kalmamakta, aynı
zamanda iyi bir girişimci olmaları için gerekli olan davranış normları
hakkında da bilgi sahibi olmalarına yardım etmektedir (liñán vd.,
2008). Girişimcilik eğitiminin bireyde gerçekleştirdiği kendini
tanıma duygusunu, girişimci tanımlarında sıklıkla kullanılan cesaret,
kararlılık ve zorluklardan yılmama gibi davranış özelliklerinin ortaya
çıkmasını da etkilediği söylenebilir (Tağraf ve Halis, 2008: 97).
Ayrıca eğitim yoluyla, kararlılık, başarma arzusu, hedeflere ve
fırsatlara odaklanma, problem çözmede ısrarcılık, iç kontrol
odaklılık gibi girişimcilere özgü bazı özellikler de girişimci
adaylarına öğretilebilmektedir (Arıkan, 2002, s.54).
İpçioğlu ve Taşer’in (2009, s.13) işletme bölümlerinde
verilen eğitimin girişimci adayı öğrenciler üzerindeki etkileri üzerine
yaptıkları çalışmada işletme bölümlerinde verilen eğitim temel
olarak alınmış ve girişimcilik hislerinin oluşmasında ve
gelişmesinde tek etken olduğu varsayılmıştır. Sonuç olarak
girişimci hislerinin lisans eğitimi başında ve sonunda girişimci
adayı öğrenciler üzerindeki durumları karşılaştırılmış, buna bağlı
olarak öğrencilerin risk alma eğilimi, belirsizliğe karşı tolerans ve
kendine güven hislerinde ortaya çıkan pozitif gelişme tespit
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
16
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
edilmiştir. Benzer şekilde Bozkurt ve arkadaşlarının (2011, s.822)
üniversite öğrencileri üzerinde yaptıkları araştırmada girişimcilik
derslerinin öğrenciler tarafından olumlu yönde değerlendirildiği ve
girişimcilik eğitimi alanların almayanlara göre daha fazla girişimcilik
eğilimine sahip oldukları sonucuna varılmıştır. Balaban ve Özdemir
(2008, s.147) ise girişimcilik eğitiminin girişimcilik eğilimini pozitif
yönde etkilediğini; ancak eğitimin girişimcilik eğiliminin ortaya
çıkmasında tek başına yeterli olmadığı bulgusuna ulaşmışlardır.
Araştırmada
girişimcilik
eğitiminden
beklenen
faydanın
sağlanabilmesi için girişimciliğin yaygınlaştırılmasında önemli olan
diğer faktörlerin de desteklenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Türker ve Sönmez Selçuk (2009) aynı şehirdeki iki devlet
ve iki özel üniversiteden seçilen 300 katılımcıyla eğitimle ilişkili
girişimcilik niyetlerini araştırmışlardır. Analiz sonucunda üniversite
öğrencilerinin girişimcilik niyetleri ile algılanan eğitim ve yapısal
destek arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Gürol ve Atsan (2006)
farklı bölgelerde yer alan iki üniversiteden toplam 362 öğrencinin
girişimcilik özelliklerini incelemişlerdir. Araştırma sonucu girişimci
sayısını artırmak için girişimcilik özelliklerinden hangilerinin
girişimcilik eğitimi ile geliştirilebileceği hakkında fikir vermektedir.
2. METODOLOJİ
Araştırma iki aşamalı olarak yürütülmüştür. Araştırmanın ilk
ayağı girişimciler üzerinedir. Ulaşma kolaylığı göz önünde
bulundurularak Antalya organize sanayi bölgesi araştırmanın
evreni olarak belirlenmiştir. Bu evreni oluşturan 215 işletmenin ise
58 tanesinin en üst yöneticisine (patronuna) ulaşılabilmiştir.
Ulaşılan bu kişiler ile yarı yapılandırılmış ancak detaylı mülakatlar
gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın amacı kapsamında kişilere,
kendilerine göre en önemli girişimcilik özelliklerinin neler olduğu
önem sırasına göre sorulmuştur. Bu noktada, girişimcileri
sınırlandırıcı herhangi bir seçenek sunulmamıştır. Girişimcilerin
önem sırasına göre söyledikleri girişimcilerde bulunması gereken
özellikler kaydedilmiştir. Bunun yanında üniversitelerde verilen
girişimcilik eğitimlerinin içeriklerine ilişkin girişimcilerin görüşleri
alınmıştır. Bu görüşleri almak için girişimcilere “sizce
üniversitelerdeki girişimcilik eğitiminin içeriği nasıl olmalıdır?”
sorusu yöneltilmiştir. Girişimciler ile bu konuyla alakalı detaylı
görüşmeler yapılmış ve kaydedilmiştir. Elde edilen veriler içerik
analizine tabi tutulmuştur. İçerik analizinde veriler; girişimcilik
eğitiminin içeriğine yönelik öneriler çerçevesinde, anlamlı ve somut
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
17
olarak kodlanmıştır. Bilgi alınan girişimciler yaklaşık olarak aynı
bilgileri vermeye başladıklarında doyum noktasına ulaşılmış olduğu
düşüncesi ile mülakatlara son verilmiştir. Her bir görüşme,
belirlenen amaç doğrultusunda ve karşılıklı sohbet ortamında,
yaklaşık 30 – 40 dakika sürmüştür. Çalışma yaklaşık 8 aylık bir
sürede tamamlanmıştır. Girişimcilerin farklı sektörlerden olmasına
özen gösterilmiştir.
Araştırmanın ikinci aşaması ise mezun olmaya yakın,
işletmecilik üzerine farklı alanlarda eğitim alan üniversite
öğrencileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bucak Zeliha Tolunay
Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulu; Muhasebe ve
Finansal Yönetim, Uluslararası Ticaret ve Yönetim Bilişim
Sistemleri bölümlerinde dördüncü sınıfta öğrenim gören tüm
öğrencilere (125 öğrenci) ulaşılmıştır. Araştırmanın ilk aşamasında
girişimcilerden elde edilen bulgular bir anket haline getirilmiştir.
Yani girişimcilerin belirttikleri girişimcilik özellikleri ankete
sıralanmıştır. Öğrencilerden ise sıralanan toplamda 9 (dokuz)
girişimci özellikten en önemli gördükleri 3 (üç) tanesinin
işaretlenmesi istenmiştir. Bu yönteme benzer olarak yine
araştırmanın ilk aşamasında girişimcilerden alınan üniversitedeki
girişimcilik dersinin kapsamı ve dersi işleme biçimlerine ilişkin
önerileri de maddeler halinde yazılmıştır. Öğrencilere de bu
önerilerin girişimcilik dersi açısından ne kadar etkili olabileceği 5’li
Likert halinde (1. hiç etkisi olmaz, 5. çok etkili olur) sorulmuştur.
Bulgular frekans analizleri yardımıyla tablolaştırılmış ve
yorumlanmıştır.
Belirtildiği üzere araştırma kısmen keşifsel, kısmense
betimsel bir yaklaşımı benimsemektedir. Keşifsel mantıkla
girişimcilerden elde edilen bulgular öğrencilere maddeler halinde
sunulmuştur. Öğrencilerin girişimci özelliklere ve dersin işleniş
biçimine dair düşünceleri girişimcilerden elde edilen bulgular
kapsamında değerlendirilmiştir. Keşifsel yöntemle girişimci
özellikler ve girişimcilik dersine yönelik öneriler ortaya çıkarılmış,
betimsel yöntem ile de öğrencilerin girişimciler ile ne kadar aynı
bilinç düzeyine sahip olup olmadığı görülmeye çalışılmıştır.
3. VERİERİN ANALİZİ VE BULGULAR
3.1. Girişimci Özellikleri ile İlgili Bulgular
Araştırmada elde edilen bulgular iki aşama için ayrı ayrı
değerlendirilmiştir. İlk olarak girişimcilerin “bir girişimcide olması
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
18
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
gereken en önemli özellikleri” sorusuna verdikleri cevaplar daha
sonra içerik analizine tabi tutularak incelenmiştir. Tablo 3’de
girişimcilerin en önemli gördükleri girişimci özellikler ve bu
özelliklerin girişimciler tarafından ilk olarak ifade edilme (daha çok
önemsenme) sıraları verilmiştir.
Tablo: 3
Girişimcilerde Olması Gereken Kişilik Özelliklerinin Önem Sırasına Göre
Dağılımı
Önem
A. Puan ve Oran
Önem
Kişilik özellikleri
dereceleri
sırası
1.
2.
3.
A. puan
A. oran
Özgüven
34
8
2
120
34,5
1.
Dürüstlük, ticari ahlak
7
11 10
53
15,2
2.
Risk üstlenme
6
9
5
41
11,8
3.
Yenilikçilik
4
5
14
36
10,3
4.
Sosyal olma
1
10
7
30
8,6
5.
Yaratıcılık
3
5
9
28
8,0
6.
Bağımsız karar alma
2
6
3
21
6
7.
Tutarlı ve ilkeli olma
--2
8
12
3,4
8.
Fırsatları görebilmek
1
2
--7
2
9.
Toplam
58
58 58
348
100
Ağırlıklı puan: (1. derece frekansı x 3 + 2. derece frekansı x 2 + 3. derece frekansı x1)
Ağırlıklı Oran : (ağırlıklı puan / ağırlıklı puanlar toplamı)*100
Tablo 3’de görüldüğü üzere girişimciler ile gerçekleştirilen
mülakatlarda sıklıkla literatürde yer alan girişimci özelliklerinden
bahsetmişlerdir. Bu özelliklerden en fazla üstünde durdukları
girişimci özelliğin ise “özgüven” olduğu görülmüştür. Bu özelliği “iş
yaşamında dürüst olma, ticari ahlaka sahip olma”, “risk üstlenme”,
“yenilikçi düşünme” ve “sosyal olma” özellikleri izlemiştir.
Girişimcilerin üstünde durdukları bu girişimci özellikler
genel olarak iktisadi ve idari bilimler alanında eğitim almış ve son
sınıfa gelmiş üniversite öğrencilerine yöneltilmiştir. Bu özelliklerden
en önemli 3 (üç) tanesinin işaretlenmesi istenmiştir. Ancak
öğrencilerden, işaretlemeleri yaparken herhangi bir önem sırası
yapmaları istenmemiştir. Burada amaç; öğrenciler nezdinde,
girişimcilerin belirttikleri özelliklerinden en önemli gördükleri 3
özelliği belirlemektir. Tablo 4’de de bulgulara yer verilmiştir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
19
Tablo: 4
Girişimcilerde Olması Gereken Kişilik Özelliklerinin Öğrenciler Açısından
Önem Sırasına Göre Dağılımı
En önemli 3 girişimci özelliğini ifade eden
Girişimci Kişilik
özellikleri
öğrenci sayısı
Özgüven
89
Risk üstlenme
73
Fırsatları görebilme
68
Yenilikçi düşünme
66
Dürüstlük
41
Yaratıcılık
22
Bağımsız karar alma
10
Tutarlı ve ilkeli olma
10
Sosyal Olma
7
Tablo 4’de görüldüğü üzere öğrenciler, girişimcilerin
belirttiği özellikler kapsamında en önemli gördükleri 3 (üç) özellik
içerisine en fazla özgüveni almaktadırlar. Bu özelliği risk üstlenme,
fırsatları görebilme, yenilikçi düşünme ile dürüstlük ve ticari ahlak
özellikleri izlemektedir.
Girişimcilerin önemsedikleri girişimci özellikler ile
öğrencilerin önemsedikleri girişimci özellikler büyük oranda
benzerlik göstermektedir. Bu bilinç benzerliği sevindirici olarak
algılanmıştır. En azından öğrenci; başarılı bir girişimci olmak için
nasıl özelliklere sahip olması gerektiğini mevcut girişimcilerin
görüşleri doğrultusunda doğru bilmektedir. İki taraf da özgüvenin
girişimci olmada en önemli özellik olduğunu düşünmektedir. Dürüst
bir anlayışla bireyler yenilikçi düşünmeli ve risk almakta cesaretli
olmalıdırlar. Ancak öğrencinin benzer oranda önemsemediği ancak
girişimcinin önemli olduğunu vurguladığı sosyal olma özelliği de
gözden kaçırılmamalıdır. Günümüzde ilişki sermayesi adı altında
bahsedilen değer oldukça kritik ve taklit edilemez bir değer
olabilmektedir. Bu anlamda sosyallik özelliği çerçevesinde iyi
iletişim becerileri iyi bir girişimci için olmazsa olmazların arasında
yer almaktadır.
3.2. Girişimcilik Eğitimi ile İlgili Bulgular
Çalışmanın teorik kısmında da bahsedildiği üzere
girişimcilik eğitimi üzerine yurt dışında çok fazla çalışma olmasına
rağmen Türkiye’de araştırma sayısının yeterli olduğu söylenemez.
Girişimcilik eğitiminin nasıl olması gerektiğini en önemli olarak
ifade edecek kesimin alanında başarılı olmuş girişimciler olduğu
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
20
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
düşünülmektedir. Teorik alt yapının uygulama sahasından
kopukluğunun giderilmesi adına onların önerilerinin önemli olduğu
düşünülmektedir. Bu düşünce doğrultusunda örneklem dahilindeki
58 girişimciden üniversitelerdeki girişimcilik eğitiminin içeriğine
yönelik önerileri alınmıştır. Bu öneriler alındıktan sonra oluşan
ifadeler üzerinden bir de öğrencilerin düşünceleri sorgulanmıştır.
Öğrencilerden girişimcilerin girişimcilik dersine yönelik
önerilerini 1=hiç etkisi olmaz ‘dan 5= çok etkili olur yargıları
arasında puanlandırmaları istenmiştir. İki kesimin düşüncelerinin
karşılaştırılması aşağıda Tablo 5’te sunulmuştur.
Girişimciler Tablo 5’te görüldüğü üzere 20 farklı öneride
bulunmuşlardır. Öğrencilerin önerilere verdikleri puanlara bakıldığında
(4 ve üzeri), bu önerilere büyük oranda katıldıkları görülmektedir.
Öğrencilerin önerilere verdikleri puanlar sıralamaya sokulduğunda,
girişimcilerin önerilerinin sıralamasıyla aynı olmadığı tespit edilmiştir.
Girişimciler özellikle derslerin uygulamalı olması ve kendilerinin
derslere veya konferanslara çağırılıp deneyimlerini aktarmaları
üzerine vurgu yapmışlardır. Öğrencilerin cesaretlendirilerek,
araştırmanın ilk kısmında bahsedilen özelliklerin kazandırılmasını,
teorik bilginin ise ikinci planda olmasını önermişlerdir. Girişimciler,
öğrencilerin ilgi duydukları alanlara daha erken ve projeler
kapsamında yönlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedirler.
Tablo: 5
Girişimcilerin ve Öğrencilerin Üniversitelerde Okutulan
Girişimcilik Dersi ile İlgili Önerileri Karşılaştırması
Girişimcilerin Üniversitelerde Okutulan
Girişimcilik Dersi ile İlgili Önerileri
Dersler uygulama ağırlıklı olmalı
Başarılı girişimciler konuşmacı olarak
çağırılmalı, tecrübeler aktarılmalı
Girişimci olabilecek öğrenciler
cesaretlendirilmeli
Girişimcilik özellikleri kazandırılmalı (cesaret,
özgüven, yaratıcılık, yenilikçilik, sosyal olma,
fırsatları görebilme vb. )
Teorik bilgi olmalı ancak ikinci planda kalmalı
Öğrencilere iş yerleri gezdirilmeli
Piyasa şartları ve mevzuat hakkında bilgi
verilmeli (verilen teşvikler, iş kurma vb.)
Projeler yaptırılmalı
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerin
Söylem Sayısı
33
18
Öğrencilerin
Verdikleri
Cevapların
Ortalaması
4,2326
4,3953
(4.sırada)
17
4,3488
15
4,5271
(2.sırada)
13
9
3,8682
4,1473
9
4,3101
8
4,3876
(5.sırada)
21
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
Girişimcilerin Üniversitelerde Okutulan
Girişimcilik Dersi ile İlgili Önerileri
Girişimcilerin
Söylem Sayısı
İleride kendi işini kurmak isteyen öğrencilerin
ilgi duydukları alana yoğunlaşması sağlanmalı
Girişimcilikle ilgili seminer ve konferanslar
düzenlenmeli
İş ahlakı öğretilmeli
Staj zorunluluğu olmalı
Bu dersi başarılı girişimcilere verdirmeli
Ekonomi, teknoloji, hukuk konularında
desteklenmeli
Rekabet etme konusunda bilgi verilmeli
Kişisel gelişim dersleriyle desteklenmeli
Teknolojiye uygun eğitim sistemi olmalı
Fizibilite hazırlatılmalı
Girişimcilik dersine daha fazla zaman ayrılmalı
Öğretim elamanın bilgi ve deneyimi yeterli
olmalı
7
Öğrencilerin
Verdikleri
Cevapların
Ortalaması
4,4031
(3.sırada)
6
4,1783
5
5
4
4,2093
3,7969
4,3672
3
4,2266
3
2
2
1
1
4,2422
3,9766
4,3281
4,1094
3,7031
4,6328
(1.sırada)
1
Öğrencilerin bütün önerilere yüksek düzeyde katıldığı
ortalama puanlarından da görülmektedir. Ancak öğrenciler
girişimcilik dersi veren öğretim üyelerinin uygulama bilgisinin daha
fazla olması gerektiği (1.sırada) üzerine daha fazla
yoğunlaşmışlardır. Ayrıca kendilerine girişimcilik özelliklerinin bu
ders ile kazandırılması gerektiğini (2.sırada) vurgulamışlardır.
Ancak bunun sadece üniversitedeki bir dersin sağlayacağı bir
kazanım olamayacağı da bilinmelidir. Literatürdeki araştırmalar
göstermektedir ki (Bozkurt, 2007; İrmiş ve Barutçu, 2012; Balaban
ve Özdemir, 2008; Güney ve Nurmakhamatuly, 2007; Örücü vd.,
2007; Özdemir ve Mazgal, 2012; Durak, 2011; Ören ve Biçkes,
2011; Korkmaz, 2012) bireylerin aileleri, yaşadıkları yerler, bugüne
kadar ki ekonomik yaşamları, kişilik özellikleri hatta fiziksel
özellikleri girişimci özelliklere sahip olmalarında bir dönemde
alınan girişimcilik dersinden çok daha etkin rol oynamaktadır.
Bu anımsatmadan sonra devam etmek gerekirse, öğrenciler
daha çok, ileride kurmak istedikleri iş ile ilgili alanlara
yoğunlaşmayı (3.sırada), sektörden başarılı girişimci ve iş
adamlarının derse konuşmacı olarak davet edilmesini (4.sırada) ve
uygulamaya yönelik projelerin yaptırılmasını (5. sırada)
önemsemektedirler.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
22
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
SONUÇ
Girişimcilik özellikleri konusu; yerli ve yabancı literatürde
geniş yer bulan ve hala da üzerinde ampirik çalışmaların sıklıkla
yapıldığı bir alan durumundadır. Bu özelliklerin ekonomik, sosyal ve
kültürel yaşamda yaşanan hızlı değişimler ile değişebileceği veya
önem düzeylerinin değişiklik göstereceği düşünülmektedir. Ayrıca
yabancı literatürden alınan girişimcilik özelliklerinin Türkiye’deki
bireylerin sahip olup olmadığını tespit etmekten çok, ulusal
özelliklere özgü girişimcilik özelliklerinin neler olduğunu ortaya
koymak daha fazla önemsenmektedir. Bu bağlamda yapılan
çalışmada kendi kurduğu işletmede yöneticilik yapan kişilere,
çağımızda ve Türkiye bağlamında en önemli girişimci özellikleri
sorulduğunda önem sırasına göre özgüven, dürüstlük, risk alma,
yenilikçi düşünme ve sosyal olma gibi yanıtlar çoğunluktadır. Bu
özelliklerin önem sırası bir de işletmecilik eğitimi alan öğrencilere
sorulduğunda kısmen benzer yanıtlar alınmıştır. Ancak öğrenciler
sosyal olma özelliğini kısmen daha az önemsemekte ve fırsatçı
davranmanın daha önemli olduğunu düşünmektedir.
Araştırmaya katılan girişimcilere göre, bir girişimcide olması
gereken esas özellikler; özgüven, risk üstlenme, fırsatları
görebilme, dürüstlük, yenilikçi düşünme, sosyal olmadır. Buna göre
bu özelliklerin geliştirilmesi yönünde girişimcilik dersinin içeriği
yeniden düzenlenmelidir. Öğrencilere mezuniyet sonrasında kendi
işlerini kurma ve yönetme becerileri ile özgüven kazandırılmalıdır.
Böylece, verilecek girişimcilik eğitimi hedefine varacak ve etkin
sonuçlar alınabilecektir. Değişik iş fırsatlarını görebilecek projelerin
hazırlanması ve öğrencilerin teşvik edilmesi oldukça önem
kazanmaktadır. Girişimciler girişimcilik derslerinin teoriden ziyade
uygulama ağırlıklı olmasını vurgulamışlardır. Öğrenciler de,
kendilerine bu eğitimi veren ilgili akademisyenlerin yeterliliğini
önemsemişlerdir. Yani derslerin sadece ilgili akademisyen
tarafından, teorik ve sınıf ortamında işlenmesini kısmen
eleştirmektedirler. Bu bulgular sonucunda; girişimcilik ders
içeriğinin, girişimcilerin ve öğrencilerin görüşleri doğrultusunda bir
revizyona ihtiyacı olduğu söylenebilir. Öğrenciler ilgi alanlarına
göre yapacakları projeler ile iş piyasasına yönlendirilmelidir.
Derslerin önemli bir bölümüne farklı sektörlerden başarılı
girişimciler davet edilmelidir. Sektörden uygulama örnekleri, iş
adamları ve örnek hikâyeler öğrenciler ile girişimcilik dersi
kapsamında etkileşim içine sokulabilir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
23
Bunların yanında Türkiye’de bilimsel anlamda girişimcilik
eğitimi üzerine yapılacak çalışmalara ağırlık verilmelidir. Bu
konudaki araştırma sayısının artmasının girişimcilik eğitimine büyük
katkı sağlayacağı şüphesizdir. Çalışma Antalya ili ve Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi öğrencileri ile sınırlandırıldığından genelleme
yapılamamaktadır. Bu nedenle farklı çalışmalarda farklı
üniversitelerdeki ve illerdeki durum tespitinin yapılması yerinde
olacaktır. Özellikle girişimcilik eğitimi üzerine yapılacak
araştırmalar,
üniversitelerdeki
girişimcilik
ders
içeriğinin
değiştirilmesini, iyileştirilmesini ve uygulama ile daha etkileşimli
hale gelmesini sağlayacaktır. Çünkü ailesine veya devlete güvenen
bireyler yerine, kendine güvenen ve başarısını kendi
girişimciliğinde arayan gençleri yetiştirecek, ulusal kalkınmaya
gerçek fayda sağlayacak, girişimci nitelikte bireyleri yetiştiren bir
eğitim sistemine ihtiyaç vardır.
KAYNAKÇA
AKIN, Adnan (2010). “İnsan Sermayesi Kaynakları Açısından
Girişimci Özellikleri (Anadolu Girişimcileri Üzerine Bir
Araştırma”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Sayı 26, s.8-22.
ALBERTI, Fernando, Salvatore SCİASCİA ve Alberto POLİ (2004).
“Entrepreneurship Education: Notes on an Ongoing
Debate”, 14th Annual Int. Ent. Conference, University of
Napoli Federico II (Italy).
ARIKAN, Semra (2002). Girişimcilik Temel Kavramlar ve Bazı
Güncel Konular, Ankara, Siyasal Kitabevi.
BALABAN, Özlem ve Yasemin ÖZDEMİR (2008). “Girişimcilik
Eğitiminin Girişimcilik Eğilimi Üzerindeki Etkisi: Sakarya
Üniversitesi İİBF Örneği”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi,
3(2), s.133–147.
BAŞAR, Mehmet (2004). “Girişimcilik ve Girişimcinin Özellikleri”,
içinde Yavuz Odabaşı (ed.) Girişimcilik, Eskişehir, Açık
Öğretim Fakültesi Yayını No:824.
Öznur (2007). “Girişimcilik Eğiliminde Kişilik
Özelliklerinin Önemi”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 1(2),
BOZKURT,
s.93–111.
BOZKURT, Öznur, Zeynep ASLAN ve Murat GÖRAL (2011).
“Yükseköğretimde
Verilen
Girişimcilik
Eğitiminin
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
24
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
Öğrencilerin Girişimcilik Eğilimine Etkisi: Teknik Program
ve Sosyal Program Karşılaştırmalı Bir Araştırma”, Uluslar
arası Yükseköğretim Kongresi Yeni Yönelişler ve Sorunlar,
27- 29 Mayıs, s.822- 833.
CEYLAN, Adnan ve Nigar DEMİRCAN (2001). “Girişimciliği
Etkileyen Faktörler İle Girişimci Kişilik Özellikleri Arasındaki
İlişkilere Yönelik Bir Araştırma”, 9. Yönetim Ve
Organizasyon Kongresi Bildirileri, 24–26 Mayıs, s.827–840.
CHULUUNBAATAR, Enkhbold Ottavia ve Ding-Bang LUH (2010).
“Entrepreneurship start-up Process The role of emotional
intelligence”, International Conference On Kansei
Engineering And Emotion Research, March 2–4, Paris.
http://pie.kansei.tsukuba.ac.jp/keer2010/Papers/2371.pdf,
(11.02.2012)
CORBETT, Andrew C. ve Keith M. HMIELESKI (2005). “How
Corporate Entrepreneurs Think: Cognition, Context, and
Entrepreneurial Scripts,” Academy of Management Best
Conference Paper, D1-D7.
ÇELİK, Adnan ve Tahir AKGEMCİ (1998). Girişimcilik Kültürü ve
KOBİ’ler, Konya, Nobel Yayın Dağıtım.
DAFT, Richard L. (2005). The Leadership Experience, Third
Edition, Canada, Thomson South-Western College
Publishing.
DRUCKER, Peter F. (1998). “The Discipline of Innovation”,
Harvard Business Review, 76(6), s.149-160
İbrahim (2011). “Girişimciliği Etkileyen Çevresel
Faktörlerle İlgili Girişimcilerin Tutumları: Bir Alan
Araştırması”, Yönetim Bilimleri Dergisi, 9(2), s.194- 213.
DURAK,
ETZKOWITZ, Henry, Andrew WEBSTER, Christiane GEBHARDT
ve Branca Regina Cantisano TERRA (2000). “The Future of
The University and The University of The Future: Evolution
of Ivory Tower to Entrepreneurial Paradigm”, Research
Policy, 29 (2), s.313–330.
FINKLE, Todd A., Donald F. KURATKO ve Michael G. GOLDSBY
(2006). “An Examination Of Entrepreneurship Centers In
The United States: A National Survey”, Journal of Small
Business Management, 44(2), s.184-206.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
25
GEISLER, Eliezer (1993). “Middle Managers as Internal Corporate
Entrepreneurs: An Unfolding Agenda,” Interfaces, 23(6),
s.52-63.
GUZMAN, Joaquín ve Francisco LIÑÁN (2005). “Perspectives On
Entrepreneurial Education: A Us-Europe Comparison”,
Jean Monnet European Studies Centre Universidad
Antonio
de
Nebrija,
http://www.nebrija.com/jeanmonnet/pdf/guzman-linian.pdf,
(02.03.2012)
GÜNEY, Semra ve Arman NURMAKHAMATULY (2007). “Kültürün
girişimciliğe etkisi: Kazakistan ve Türkiye üniversite
örgencilerinin girişimcilik özelliklerinin belirlenmesine
yönelik kültürlerarası araştırma”, Balıkesir Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(18), s.62–86.
GÜROL, Yonca ve Nuray ATSAN (2006). “Entrepreneurial
Characteristic amongst University Students: Some Insights
for Entrepreneurship Education and Training in Turkey,”
Education + Training, 48(1), s.25–38.
HEINONEN, Jarna (2006). “Action-Based Activities in Teaching
Corporate Entrepreneurship at University Level”, Journal of
Asia Entrepreneurship and Sustainability, 11(2), s.1-26.
HERRON, Lanny (1992). “Cultivating Corporate Entrepreneurs”,
Human Resource Planning, 15(4), s.3- 14.
HEWISON, Alistair ve Fran BADGER (2006). “Taking the Initiative:
Nurse Intrapreneurs in the NHS,” Nursing Management-UK,
13(3), s.14-19.
HISRICH,
Robert
D.
ve
Michael
PETERS
(2001).
Entrepreneurship, 5th Edition, McGraw- Hill Higher.
HISRICH, Robert D., Michael PETERS ve Dean A. SHEPHERD
(2005). Entrepreneurship, 6th Edition, New York: McGrawHill.
HITT, Michael A., Stewart BLACK ve Lyman W. PORTER (2005).
Management, International Edition, New Jersey, Pearson
Prentice-Hall.
JOHNSON, Terrence L. ve Cassandra HAYES (1996). “Wanted:
Entrepreneurial Skills,” Black Enterprise, 26(9), s.62- 63.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
26
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
İPÇİOĞLU, İsa ve Atıl TAŞER (2009). “İşletme Bölümlerinde
Verilen Eğitimin Girişimci Adayı Öğrenciler Üzerindeki
Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 2(10), s.13–25.
İRMİŞ, Ayşe ve Esin BARUTÇU (2012). “Öğrencilerin Kendilerini
Girişimci Bir Kişiliğe Sahip Görmelerini Ve İş Kurma
Niyetlerini Etkileyen Faktörler: Bir Alan Araştırması”, Atatürk
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26(2), s.1–25.
İRMİŞ, Ayşe, İbrahim DURAK ve Lütfiye ÖZDEMİR (2010).
Girişimcilik Kültürü Anadolu Girişimciliğinden Örnekler,
Bursa, Ekin Yayınları.
KARADENİZ, Yasin (2010). “Türkiye’de Girişimcilik Eğitimi”,
http://vizyon21yy.com/documan/Egitim_Ogretim/Onemli_G
unler_Kuruluslar/Girisimcilik_Haftasi/Turkiyede_Girisimcilik
_Egitimi.pdf, (12.01.2013)
Magnus (2000). “Training entrepreneurship at
universities: a Swedish Case”, Journal of European
KLOFSTEN,
Industrial Training 24 (6), s.337– 44.
KORKMAZ, Oya (2012). “Üniversite Öğrencilerinin Girişimcilik
Eğilimlerini Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma: Bülent Ecevit
Üniversitesi Örneği”, Afyon Kocatepe Üniversitesi, İİBF
Dergisi, 14(2), s.209–226.
KUTANİS, Rana Özen (2006). Girişimci Kadınlar, Sakarya,
Değişim Yayınları.
LEKOKO, M., E. M. RANKHUMİSE ve Peter RAS (2012). “The
effectiveness of entrepreneurship education: What matters
most?”, African Journal of Business Management, 6(51),
s.12023–12033.
LUCHSINGER, Vincent
“Entrepreneurship
P.
ve
D.
Ray
BAGBY
(1987).
and Intrapreneurship: Behaviors,
Comparisons, and Contrasts,” SAM Advanced Management
Journal, 52(3), s.10-13.
MC LARTY, Roy (2005). “Entrepreneurship among Graduates:
Towards A Measured Response”, The Journal of
Management Development, 24(3), s.223-243.
MÜFTÜOĞLU, M. Tamer ve Tülin DURUKAN (2004). Girişimcilik
ve KOBİ’ler, Ankara, Gazi Kitabevi.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler ile Girişimcilik Eğitimi
27
OKAY, Şenol ve Mehmet KARAHAN (2010). “Küçük Ölçekli
İşletmelerin Girişimcilik Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine
Bir Alan Araştırması: Denizli İli Örneği”, Türkiye Sosyal
Araştırmalar dergisi, 14(1), s.292–304.
ÖREN, Kenan ve Mehmet BİÇKES (2011). “Kişilik özelliklerinin
girişimcilik potansiyeli üzerindeki etkileri (Nevşehir’deki
yüksek öğrenim öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırma”,
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 16(3), s.67–86.
ÖRÜCÜ, Edip, Recep KILIÇ ve Özer YILMAZ (2007). “Üniversite
Öğrencilerinin Girişimcilik Eğilimlerinde Ailesel Faktörlerin
Etkisi Üzerine Bir Uygulama”, Girişimcilik ve Kalkınma
Dergisi, 2(2), s.27–47.
ÖZDEMİR, Yasemin ve Sercan MAZGAL (2012). “Bir Kariyer
Tercihi Olarak Girişimcilikte Dışsal Faktörlerin Etkisi:
Sakarya Örneği”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 7(1),
s.87–102.
ÖZKUL, Gökhan ve Murat Ali DULUPÇU (2007). “Kişisel Gelişimin
Girişimci Tipleri Üzerine Etkisi: Antalya – Isparta İllerinde Bir
İnceleme”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 2(2), s.67–92.
RAPOSO, Mário ve Arminda do PAÇO (2011). “Entrepreneurship
education:
Relationship
between
education
and
entrepreneurial activity”, Psicothema, 23(3), s.453–457.
RASMUSSEN, Einar A. ve Roger SORHEIM (2006). “ActionBased entrepreneurship education”, Technovation, 26,
s.185-194.
ŞAHİN, Esen (2009 ). “Kadın Girişimcilik Ve Konya İlinde Kadın
Girişimcilik Profili Üzerine Bir Uygulama”, SÜ İİBF Sosyal ve
Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 11(17), s.287- 309.
TAĞRAF, Hasan ve Muhsin HALİS (2008). “Üniversitelerdeki
Girişimcilik Eğitiminin “Girişimsel Öz Yetkinlik” Algısı
Üzerindeki Etkisi: Bir Araştırma”, Girişimcilik ve Kalkınma
Dergisi, 3(2), s.91–111.
TÜRKER, Duygu ve Senem SÖNMEZ SELÇUK (2009). “Which
Factors Affect Entrepreneurial Intention of University
Students?”, Journal of European Industrial Training, 33(2),
s.142–159.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
28
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
YELKİKALAN, Nazan (2007). “21. Yüzyılda Girişimcinin Yeni
Özelliği: Duygusal Zekâ”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi,
1(2), s.39–51.
YELKİKALAN, Nazan, Ayten AKATAY, H. Mehmet YILDIRIM,
Yasin KARADENİZ, Can KÖSE, Öznur KONCAGÜL ve
Eray ÖZER (2010). “Dünya ve Türkiye Üniversitelerinde
Girişimcilik Eğitimi: Karşılaştırmalı Bir Analiz”, KMÜ Sosyal
ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 12 (19), s.51–59.
ZAKAREVIČIUS, Povilas ve Aurimas ŽUPERKA (2010).
“Expression of Emotional Intelligence in Development of
Students’ Entrepreneurship”, Economics and Management,
Vol: 15, s.865-873.
ZHAO, Hao, Scott E. SEIBERT ve Gerald E. HILLS (2005). “The
Mediating Role of Self-Efficacy in the Development of
Entrepreneurial Intentions”, Journal of Applied Psychology,
90(6), s.1265-1272.
ZIMMERER, Thomas W. ve Norman M. SCARBOROUGH (1998).
Essentials of Entrepreneurship and Small Business
Management. Second Edition, Prentice Hall, Inc.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
29
TARİHSEL SÜREÇTE GİRİŞİMCİLİK
TEORİSİ: GİRİŞİMCİLİĞİN EKONOMİK
BÜYÜME VE İSTİHDAM BOYUTU1
Özgür TOPKAYA
Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
[email protected]
ÖZET
Girişimcilik faaliyetlerinin ekonomik büyümeye önemli katkı
sağladığı; literatürde genel kabul görmüş bir olgudur. Her uygulama temel
bir teoriye dayanmaktadır. Girişimcilik; iktisat bilimi ve toplumu temel
dayanak noktası alan bir yaklaşım ile tarihsel süreçte değişime uğramış
ve teorisini geliştirmiştir. Şüphesiz bu gelişimde; dönemler itibariyle
iktisat teorisyenlerinin dönemin iktisadi olgularına farklı bakış açıları
önemli derecede etkili olmuştur.
Klasik iktisadi düşüncenin ortaya çıkışından itibaren tartışılmaya
başlanan girişimcilik teorisinin gelişiminin; süreçte iktisat teorisyenlerinin
farklı bakış açılarının göz önünde bulundurulması ve günümüz girişimcilik
anlayışında tekrar değerlendirilmesinin, girişimcilik teorisine katkı
yapacağı düşünülmektedir. Bu çalışma; girişimcilik teorisini dönemler
itibariyle ortaya koyarak, günümüzde girişimciliğin istihdam yaratma ve
ekonomik büyümeye sağladığı katkı yönündeki anlayışa nasıl ulaştığını
vurgulamaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Girişimcilik, Girişimcilik Teorisi, İstihdam ve
Ekonomik Büyüme
ENTRPRENEURSHIP THEORY IN HISTORICAL PROGRESS:
ECONOMIC GROWTH AND EMPLOYMENT DIMENSIONS OF
ENTREPRENEURSHIP
ABSTRACT
The literature widely acknowledges the significant contribution of
entrepreneurship activities into economic growth and employment. Every
practice is based on a theory. Entrepreneurship has evolved within the
historical progress by taking the economics and society as its basis and
improved its theory. In this progress, different approaches of various
scholars in economics towards economic issues of the period were quite
effective.
1
Bu çalışma, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Özgür
TOPKAYA tarafından hazırlanan doktora tezinden kısmi bir uyarlama ile
hazırlanmıştır. Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
30
Özgür TOPKAYA
Improvement of the theory of entrepreneurship that has been
discussed since the rise of classical approach, taking various scholars’
different ideas on this issue into consideration and their evaluation bear
importance since it would contribute greatly to the entrepreneurship
theory. This study aims to put forward the entrepreneurship theory based
on periods and attempt to explain how it reached the level of today’s
entrepreneurship that is basically employment creation and obtaining
economic growth
Keywords:
Entrepreneurship,
Employment and Economic Growth
Entrepreneurship
Theory,
GİRİŞ
Her uygulama teoriye dayanmaktadır. Girişimcilik de iktisat
teorisi ve toplumu temel almaktadır. Teori değişimi normal ve
sağlıklı olarak görmektedir. Toplumdaki temel görevi –özellikle de
ekonomide- zaten yapılmakta olan bir işi daha iyi yapmaktan
ziyade farklı bir şey yapmak olarak değerlendirmektedir. İki yüzyıl
önce Jean Baptiste Say girişimci terimini kullandığında bunu
anlatmaktaydı. ‘Girişimcilik’ Say’a göre mevcut ekonomik düzeni
değiştiren yeni bir oluşumu ifade eden kavramdı. Aynı paralelde,
Joseph Schumpeter’in de formüle ettiği gibi her yenilik mevcut
düzeni yıkmakta ve bu nedenle girişimcilik temelde “yaratıcı yıkım”
(Drucker, 1985, s.26) olarak nitelenmektedir.
18. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’da üretim şartlarında,
sosyal ilişkilerde ve iktisadi düşünce şekillerinde değişiklikler
ortaya çıkmaya başlamış ve bu değişiklikler entelektüel ve
akademik çevrelerde de yankı bulmuştur. İktisat biliminde “Klasik
İktisadi Teori” gelişmiştir.
Doğrudan girişimcilik teorisine atıfta bulunmamasına
rağmen Adam Smith (1776) iktisatta en bilinen kavramları
belirleyerek modern iktisat teorisinin temellerini atmış ve aynı
zamanda kalıcı olarak iktisat ve girişimcilik teorisini birbiri ile
ilişkilendirmiştir. Smith üç ekonomik gücü, toprak, işgücü ve
sermayeyi; görünmez el kavramını ve işgücünün çeşitli bölümlere
ayrılmasını kullanmıştır. Smith ayrıca kar için projeler yürüten
bireyleri tanımladığı iktisatta “öngörenler” fikrini yaratmıştır. Ancak
bu tarz bir tanımlama girişimciliği açıklamada özellikle de tamamen
yeni üretim biçimlerinin neden ortaya çıktığı, yeni son derece
yenilikçi yatırımların, yeni süreçlerin ve ürünlerin üretilmeye
çalışılması sebebini açıklamada yetersiz kalmıştır (Zimmerman,
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
31
2008, s.21). Ekonomik dinamizm içerisinde girişimcinin rolü
Smith’in “öngörenler” kavramında açıklama bulamamaktadır.
Bu dönemde girişimcilik ve girişimcilik fonksiyonu ile ilgili
açık bir tanımlama yapılmamıştır. Klasik iktisadi düşünce içerisinde
girişimci ve iktisatta oynadığı rol gölgede kalmıştır (Baumol, 1968,
s.1).
Girişimcilik fikrini ortaya koyan Say, bir Adam Smith
hayranıydı ve Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” isimli kitabını
(1776) Fransızcaya çevirmiştir ve hayatı boyunca onun fikirlerini ve
politikalarını savunmuştur. Ancak girişim ve girişimci ile ilgili iktisadi
düşünceye yaptığı katkı klasik iktisatçıların görüşlerinden bağımsız
ve aslında uyumlu olmayan bir niteliktedir. Klasik iktisatçılar
günümüze kadar genel iktisat teorisinin de yaptığı gibi mevcut olanı
en iyi düzeye getirmeye çalışırlar. Bu gruba Keynezciler,
Friedmancılar ve Arz yanlılar da dahildir. Mevcut kaynaklardan
mümkün olan en üst düzeyde faydayı sağlamayı ve dengeyi
kurmayı hedeflerler. Girişimciyi ele almazlar ancak onu iklim, hava,
devlet ve hükümet politikaları, salgınlar ve savaşlar ve aynı
zamanda teknoloji gibi “dış güçler” gerçeğinin gölgesinde bırakırlar.
Hangi okuldan olursa olsun geleneksel iktisatçı bu dış güçlerin
varlığını inkar etmez. Ancak dış güçler onların dünyasının bir
parçası değildirler ve modellerinde, denklemlerinde ve
öngörülerinde yer alamazlar (Drucker, 1985, s.27).
19. yüzyılın sonunda “marjinal fayda” devrimi Neo-klasik
iktisadi düşüncenin başlangıcı olarak görülmektedir. Neo-klasik
iktisadi düşünce mikro-iktisat alanını domine etmeye başlamadan
önce ekonomik düşünce de girişimci en önemli aktörlerden
birisiydi. Aslında girişimci iktisat alanındaki varlığından öte çeşitli
konularda temel fonksiyonları yerine getirmekteydi. Girişimci risk
üstlenen, yenilikçi, endüstri lideri gibi fonksiyonlara sahipti. Ancak
marjinal teorinin baş oyuncuları için bile girişimci iktisadi hayatta
önemli bir aktördü. Örneğin Walras (1877), girişimciyi koordinatör
ve aracı olarak tanımlamıştır. Girişimci iktisattaki en önemli dört
oyuncudan bir tanesidir. Walras her ne kadar girişimcinin rolünü
açıklasa da, girişimciyi denge modeli ile bütünleştirmemiştir.
Avusturyalı bir diğer önemli akademisyen Carl Menger açısından
marjinal fayda iktisadi düşüncedeki yeni bir geleneğin temelleridir.
Sübjektiftir ve metodolojik açıdan bireyselliğe sahiptir. Bu
bağlamda girişimciliği yorumlamıştır ve sübjektivistler olarak bilinen
bir grubun temellerini oluşturan çalışmalar yapmıştır. 100 yıl sonra
Avusturya ekolünün temsilcilerinden bir diğeri Israel M. Kirzner
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
32
Özgür TOPKAYA
(1973, Almanca çevirisi 1978) girişimcinin teorik çerçevede rolünü
yeniden konumlandırmış ve iktisatta girişimcinin rolünün
canlanması açısından büyük bir katkı sağlamıştır (Ripsas, 1998,
s.105).
20. yüzyıl girişimciliğin iktisat literatüründe büyük ölçüde
kaybolduğu bir dönemdir. Ancak son yirmi yılda girişimcilik
konusunda yeni gelişmeler yaşanmaktadır. Girişimciliğin 20. yüzyıl
boyunca
ortadan
kaybolmasının
sebebi
olarak
bazı
akademisyenler; makro-iktisat ve mikro-iktisadın birbirinden
ayrılması ve denge modellerinin baskınlığını göstermektedirler.
Girişimciye yer yokmuş gibi görünen modern mikro-iktisatta, neoklasik iktisadi düşünce ve onun denge sistemi en önemli rolü
üstlenmektedir (Ripsas, 1998, s.105).
Girişimciyi ekonomide başlıca aktör olarak gören Joseph
Schumpeter, aynı zamanda Say’a atıf yapan ilk büyük iktisatçıdır.
1911 yılında yayımlanan “Die Theorie der Wirttchaftlichen
Entwicklung- İktisadi Dinamiklerin Teorisi” isimli kitabında
Schumpeter geleneksel iktisadi düşünceden ayrılmıştır. Ekonomide
denge kurmaya ve optimizasyon sağlamaya çalışmak yerine,
yenilikçi girişimci tarafından ekonomide oluşturulan dinamik
dengesizliğin sağlıklı bir ekonomi için bir kural ve iktisadi teori ve
uygulama açısından bir gerçeklik olduğunu ortaya koymuştur
(Drucker, 1985, s. 27).
Çalışmanın bundan sonraki bölümlerinde girişimciliğin
teorik olarak dönemler itibariyle incelenmesine yer verilmektedir.
Birinci dönem, 1860-1880 yılları arasında yapılan çalışmaları
kapsamaktadır. Bu dönem Avusturya iktisat ekolünün yaptığı
çalışmaları içermektedir. Von Thünen, Von Mangolt ve Carl
Menger en bilinen iktisatçılardır. İkinci dönem 1890-1920 yılları
arasında başta Joseph Schumpeter ardından Fredrick Hawley ve
John Bates Clark gibi iktisatçıların çalışmalar yaptıkları dönemdir.
Girişimciyi iktisatta başlıca aktör olarak gören iktisatçılar bu
grupta yer almaktadırlar. 1950-1970 yılları arasında girişimciliği
davranış bilimleri paralelinde değerlendiren çalışmalar yürüten
iktisatçılar ortaya çıkmıştır. David McClelland, Everett Hagen,
Seymour Martin Lipset ve Fredrik Bart gibi iktisatçılar bu ekolün
önde gelen temsilcileri olmuşlardır. 1985 yılından itibaren
girişimcilik yeni işletme kurma süreci olarak görülmeye
başlanmıştır. İstihdam ve ekonomik büyümeye yaptığı katkı ortaya
konmuştur.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
1. GİRİŞİMCİLİKTE
İKTİSATÇILAR
SUBJEKTİVİZMİ
ÖNE
33
ÇIKARAN
19. yüzyıl ortalarından itibaren Avusturyalı ve Alman, Von
Thünen (1763-1850), Von Mangoldt (1824-2868), Carl Menger
(1840-1921), Eugen Böhm-Bawerk (1852-1914) ve Friedrich Von
Weiser (1851-1926) gibi teorisyenler girişimcilik üzerine çalışmalar
yürütmüşlerdir. Bu teorisyenlerin ortak özelliği köklerinin işletme ve
siyasal bilimlere dayanmasıdır. Yukarıda yazılı isimlerin yanında
daha
birçok
yazar
da
girişimci
kavramının
açıklığa
kavuşturulmasına katkı sağlamışlardır (Landström, 2004, s.17).
Özellikle Avusturya ekonomik düşünce sisteminin kurucusu
olarak nitelenen Carl Menger iktisada önemli katkılar sağlamıştır.
Neo-klasik iktisattan oldukça farklı olan çağdaş Avusturya
okulunun değer, rekabet ve piyasaların analizi ile ilgili fikri temeller
Menger tarafından atılmıştır (Bradley, 2010:241). Menger’e göre
girişimsel aktivite; ekonomik eylem ile ilgili bilgi elde etmeyi,
faktörlerin en etkin bir biçimde kullanılabilmesini hesaplamayı,
girişimcinin kendi iradesiyle hareketini ve üretimi denetlemeyi
içermektedir. Menger girişimsel yeteneği bir çeşit işgücü olarak
görmüş ve bu bakımdan girişimciliği yüksek talepli mallar arasında
bir yer atamıştır (Gunning, 1997, s.12).
Menger’in klasik iktisadi görüşe olan katkısı genellikle
metodolojik seviyededir. “Grundsatze der VolkswirtschaftlehreEkonominin İlkeleri” isimli ve 1871 yılında yazdığı başlıca eserinde
iktisada subjektif bir bakış açısı getirmiştir. Metodolojik
sübjektivizmin savunucusudur ve bu görüş iktisadi olguların
nesneler arasında değil, insanlar arasında ki ilişkilerle
gerçekleştiğini kabul eder. Bu ilişkilerin anlaşılabilmesi için iktisadi
teori çıkış noktasını insanların eylemlerini kontrol eden sosyal,
kültürel ve ekonomik düşüncelerde aramalıdır. Doğal bilimlerin
aksine, iktisat bilimi üzerinde çalışılan insanların algılarını,
dileklerini ve bireylerin fikirlerini göz ardı edemez. Bu görüş aynı
zamanda
Menger’in
metodolojik
bireyselciliğinde
de
yansıtılmaktadır. Toplum içinde ve iktisatta aktörler bir grup ya da
sosyal sınıf değil, bireylerdir. İktisadi olguların açıklanması bireysel
eylemlerden başlamalı ya da en azından onlara vurgu
yapabilmelidir. Böylece iktisadi değişimler bir boşlukta değil
bireylerin ilgileri ve verilen bir durum karşısında algıları sonucu
oluşmaktadır. Bu anlayışa göre girişimci kaynakları faydalı ürünler
ve hizmetlere dönüştüren “bir değişim ajanı” olarak
değerlendirilebilir (Landström, 2004, s.17).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
34
Özgür TOPKAYA
Avusturya iktisat ekolünün subjektivizmi aşırı vurguladığı
eleştirileri literatürde yer almaktadır. Bu ekolün iktisatçıları,
girişimcilerin davranışlarını tahmin edebilmek için gerekli bilgiye
sahip herhangi bir kişinin kendisinin de girişimci olacağını iddia
etmektedirler. Aynı biçimde sistemin içerisine girişimci olarak giren
kişi kendisi de kendi tahminini yanlış çıkartacak bir davranış biçimi
benimseyebilir (Casson, 2003, s.9). Girişimcilik piyasadaki fırsatları
değerlendirmek şeklinde nitelenmektedir.
Bu fikirler daha sonra Ludwig Von Mises (1881-1973) ve
Frederick Von Hayek (1899-1992) tarafından geliştirilmiştir.
Mises’e göre girişimcilik piyasayı doğru bir biçimde tahmin
edebilmektir. Eğer girişimci piyasayı doğru bir biçimde tahmin
edebilirse rakiplerine göre daha ucuz üretim yapabilecek ve
müşteriye faydalı olarak kar elde edebilecektir. Girişimci ne kadar
faydalı olursa o kadar fazla kar elde edecektir. Bu nedenle
herhangi bir şekilde girişimcinin kazancının kısılması ya da
vergilendirilmesi yıkıcı etkilere sebep olabilir (Landström, 2004,
s.18). Girişimcilik ve fırsatların değerlendirilmesi konusunda bu
grupta yer alan akademisyenlerin çeşitli çalışmaları da mevcuttur.
Hayek (1945) bir piyasa ekonomisinde bilginin sıklıkla farklı
bireyler arasında bölündüğüne vurgu yapmıştır. Böylece hiçbir
birey diğeriyle aynı bilgiye sahip değildir. Bu kıt kaynakları ya da
maksimum etkiye sahip kaynakları bilen çok az sayıda insan
olduğu anlamına gelmektedir. Böyle bir bilgi eşsizdir ve sadece her
bireyin içinde bulunduğu özel durum, meslek ya da sosyal ağ
yoluyla elde edilebilmektedir (Landström, 2004:18). Bu anlamda
girişimsel süreç piyasa hakkında bir bilginin keşfedilmesi ve bilginin
koordine edilmesidir (Alvarez, 2002, s.95). Bu bilgilerden istifade
eden girişimci piyasa ekonomisinde kendisine uygun fırsatları
belirleme yönünde hareket eder ve bu fırsatları değerlendirir.
Mises (1963) ‘insanlar sadece hesap yapan yaratıklar
değildir’ şeklinde saptama yapmıştır. İnsanlar aynı zamanda
fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırlar. Bu davranışı
anlatmak için “insan eylemi” kavramını literatüre kazandırmıştır.
Eylem sadece tercih etmekten ibaret değildir. İnsan olayların
kaçınılmaz olduğu durumlarda da tercih göstermek zorundadır.
Gün ışığını yağmura tercih edebilir. Ancak eylemsel insan tercih
yapar, karar verir ve sonuca ulaşmaya çalışır (Mises, 1996, s.12).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
35
Şekil 1:
Girişimcilikte Subjektivizmi Öne Çıkaran İktisatçılar
1860-1880
Carl Menger
Johan Heinrich Von Thünen
Hans Emil Von Mangoldt
1940-1950
Ludwig Von Mises
Frederick Von Hayek
1970-1980
Israel Kirzner
Murray N. RothBard (1962)
Kaynak: H. Landström, “Pioneers in Entrpreneurship Research”,
Crossroads of Entrepreneurship, Ed. Guido Corbetta, Morten Huse,
Davide Ravasis, Kluwer Academic Publishers, Springer Science and
Business Media, Inc. Dordrecht, 2004, p. 19 ve Mark Casson, The
Entrepreneur, An Economic Theory, Edward Elgar Publications, 2003
Edition, USA, p. 17 kaynaklarından derlenmiştir.
Şekil 1’de girişimciliğin teorik olarak günümüze kadar
ulaşan ilk iktisat ekolü yer almaktadır. Carl Menger ile başlayan ve
temelinde fırsatları değerlendirmeyi içeren bu görüş 1940’lı yıllarda
Mises ve Hayek ile devam ettirilmiş ardından da günümüze Israel
Kirzner ve Murray N. Rothbard (Casson, 2003, s.17) sayesinde
ulaşmıştır.
Girişimcilik ile ilgili bu düşüncenin günümüzdeki temsilcisi
Mises’in öğrencilerinden Israel Kirzner, Avusturya ekolünün
girişimcilik alanında bilinen başlıca iktisatçılarındandır. Rekabet ve
Girişimcilik (1973) isimli eserinde; Kirzner, Mises ve Hayek
tarafından ileri sürülen iddiaları geliştirmektedir. Kirzner’e göre, kar
sağlayan fırsatları belirlemek ve bunlarla ilgilenmek için girişimcinin
her zaman hazır bulunması gerekmektedir. Yani girişimci
piyasadaki kar fırsatlarını keşfetmeye çalışır ve piyasadaki
dengenin yeniden şekillenmesine bu fırsatları değerlendirerek
yardımcı olur. Bu bağlamda girişimsel fonksiyon, arz ve talep
arasındaki boşluğu belirleyerek bilginin koordinasyonunu yürütmek
ve ayrıca arz ve talep arasında oluşan farklılıktan para kazanmayı
sağlayacak şekilde bir aracı olarak faaliyet göstermektir
(Landström, 2004, s.19). Girişimciliğin fırsatları değerlendirmek
şeklinde algılandığı bu yaklaşım girişimciyi de fırsatları
değerlendiren kişi olarak belirlemektedir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
36
Özgür TOPKAYA
2. GİRİŞİMCİYİ EKONOMİDE BAŞLICA AKTÖR OLARAK
GÖREN İKTİSATÇILAR
Girişimciyi ekonomide başlıca aktör olarak gören girişimcilik
teorisyenleri 19. yüzyılın sonlarında Amerika’da çalışmalarını
sürdüren Francis Walker, Fredrick Hawley ve John Bates Clark gibi
iktisatçılardır. Bu kapsamda belki de en iyi bilinen iktisatçı Frank
Knight’dır (1885-1972). Risk, Belirsizlik ve Kar (1916 ve 1921 de
yeniden yazıldı), isimli çalışmasında Knight, risk ve belirsizlik
arasında bir ayrım yapmaktadır. Knight girişimciliği, temelde
belirsiz yani kontrol edilemez ve olabilirliği açısından
değerlendirilemez şeklinde nitelemiştir. Girişimcinin elde ettiği kar,
belirsizlik şartları altında kendisinin aldığı risk sonucu elde ettiği
ödüldür (Landström, 2004, s.19).
Ancak iktisadi teori içerisinde girişimciyi başlıca aktör olarak
değerlendiren kişi Joseph A. Schumpeter’dir (1883-1950).
Schumpeter, kapitalist ekonomik sistemin hiç bir zaman dengede
olmayan ve dinamik bir sistem olduğunu ileri sürmüştür.
Schumpeter daha sonra teorisinde, ekonomideki denge düzeyinin
aslında işletmelerin ortaya koydukları yeni bir yenilik sonucu
mevcut düzenlerinde meydana gelen bir değişim sonrası görülen
ekonomik gerçekliği yansıtan bir kavram olduğunu ifade etmiştir
(Hagedoorn, 1996, s.884).
Schumpeter sosyal bir bilimci olarak nitelendirilmektedir ve
kapsamlı bilimsel çalışmaları iktisadi teori içerisinde geniş bir alanı
kapsamaktadır. Bilimsel çalışmalarında; Leon Walras (1834-1910)
ve bu ekolün iktisatçıları tarafından savunulan denge modelleri
teorisine cevaben yeni bir ekonomik teori inşa etmeye
çalışmaktadır. Mevcut denge teorisinin tamamlanmamış olduğunu
düşünmesine rağmen, Schumpeter’in kendisi de Walras’ın büyük
hayranlarından birisidir. Schumpetere göre “ekonomik sistem
içerisinde piyasada dengesizlikler oluşmasına yol açan bir enerji
vardır”. Theorie der Wirtschaftlichen Entwicklung (1912, ikinci
basım 1926) ya da Theory of Economic Development-İktisadi
Kalkınma Teorisi (1934) ki bu ikinci basımın İngilizce çevirisidir,
Schumpeter’in bu düşüncelerini aktarmaya çalıştığı eserleridir. İki
kitap arasında, birinci basım daha orjinaldir ve Schumpeter’in
gençlik coşkusunu yansıtmaktadır. Buna rağmen İngilizce olarak
hazırlanan ikinci basıma daha fazla atıf yapılmaktadır. İkinci basım
daha geneldir ve Schumpeter, çalışmasını dönemin temel
ekonomik düşünce tarzı ile ilişkilendirmeye çalışmaktadır
(Landström, 2004, s.19).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
37
Denge modellerini eleştirirken, kapitalizmin kendi içerisinde
yenilikçilik şeklinde bir değişim motoruna sahip olduğunu iddia
etmiştir. Bu konudaki ikinci eleştirisi ise kapitalizm gibi uzun
dönemli istikrarlı sosyal veya ekonomik bir sistem kendi
içerisindeki denge süreçleri sayesinde değil fakat sistemi
destekleyen kurumların, sosyal alandaki uygulamaların ve
inançların sayesinde ayakta kalmaktadır (Medearis, 2001, s.362).
Büyük Buhran (1929) döneminde Almanya’da yaşayan
Schumpeter, kötüleşen ekonominin, düşük gelir gruplarını sağ ve
sol siyasi görüşlerin demagojisine maruz bırakacağı uyarısında
bulunmuştur. Ücret ve istihdam politikasına da değinen
Schumpeter, Almanya’da yüksek ücretlere ve işsizliğe sendikaların
güçlü olmalarının yol açmadığını öne sürmüştür. Yüksek ücretlerin
ve işsizliğin temel sebebin günün gerisinde kalmış endüstriyel
yapıların ve işletmelerin yol açtığını ifade etmiştir. Ayrıca esnaf
birlikleri, karteller ve yarı monopollerin üretimi kısıtladığını,
istihdamı azalttıklarını da belirtmiştir. Dönem içerisinde Almanya’da
süren şirket birleşmelerinin eğer doğru bir şekilde kontrol
edilmezlerse istihdam düzeyini daha da düşüreceğini ifade etmiştir
(McCraw, 2007, s.175). Bu bağlamda Schumpeter’in yenilikçiğe
yaptığı vurgu ortaya çıkmaktadır.
The Theory of Economic Development –Ekonomik Kalkınma
(1934) kitabında, Schumpeter yeni bir ekonomik teori oluşturmaya
çalışmaktadır. Bu nedenle kitap, sermayenin önemi, elde edilen
karın kökeni ve ekonomik dönüşümleri içermektedir. Girişimci
sadece bir bölümde (2. bölümde) ele alınmaktadır. Bu bölüm iktisat
çevrelerinde çok büyük bir etki yaratırken diğer bölümler ekonomik
teori içerisinde yer edinmekte başarılı olamamıştır (Landström,
2004, s.20).
Schumpeter’in temel görüşü ekonomik büyümenin,
sermaye
birikiminden
değil
yeniliklerden
veya
“yeni
kombinasyonlardan” meydana geldiği şeklindedir. İktisadi sistemi
kapalı dairesel akışa sahip bir yapı olarak niteler. Çünkü belirli bir
malın satıcısı başka bir malın alıcısı olmaktadır. Sistem bu dairesel
akışın sürekli devam etmesi sebebiyle denge durumundadır. Ancak
bu durum sistemde değişiklik olmadığı anlamına gelmemektedir.
Daha ziyade sisteme dahil tüm aktörler yeni bir değişim olur olmaz
ya da değişiklik fark edilir edilmez kendilerini yeni duruma adapte
etmektedirler. Ancak bazen girişimcinin yeni bir ürün, üretim
metodu, yeni piyasa, yatırım malı veya sektörel birimlerin veya
şubelerin örgütlenmesi şeklinde piyasaya yenilik getirmesi sonucu,
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
38
Özgür TOPKAYA
sistemde radikal değişiklikler meydana gelmektedir. Schumpeter
ekonomik büyüme için yeniliğin hayati önemini anladıktan sonra
yenilik olgusunun piyasa da birisi tarafından uygulanması
gerektiğini de fark etmiştir. Mevcut uygulamayı kıracak yetenek ile
bireysel girişimciler ilişkilendirilmektedir. Girişimciler kendi özel
krallıklarını bulma arzusuna, piyasayı ele geçirme isteğine ve
yaratma zevkine sahip kişilerdir. Schumpeter’e göre para tek
başına girişimci için bir motivasyon faktörü değildir. Ancak mevcut
modeli değiştiren yenilikler zaman içerisinde eşit bir dağılımda
meydana gelmemektedir. Yenilikler, kümelenerek oluşmaktadırlar.
Girişimcinin engelleri aşması diğer bireylerin de onun adımlarını
takip etmeleri için harekete geçirmektedir. Girişimci tarafından
ortaya konan yenilikler sonucu ekonomide meydana gelen
iyileşmenin iktisadi sistem içerisinde niteliksel etkileri olmaktadır.
Bu etkilere Schumpeter, “yaratıcı yıkım” adını vererek olumlu
iktisadi gelişmenin kendi krizine yol açtığını ima etmektedir
(Landström, 2004, s.20).
Schumpeter’in tanımına göre tüm başarılı işletmeler tarihleri
içerisinde bir dönemde girişimsel faaliyette bulunmuş işletmelerdir.
Ancak herhangi bir işletme bir başka işletmeye göre daha fazla
girişimci olabilir. İşletmelerin yenilikçilik faaliyetleri ortadan
kalktıklarında kendileri de yok olma sürecine girmeye başlarlar
(McCraw, 2007, s.181).
Şekil 2’de Girişimciyi ekonomide başlıca aktör olarak
nitelendiren ilk iktisatçılar ve onların takipçilerine yer verilmektedir.
1910 yılında Joseph Schumpeter ile başlayan ekoldür. Bu dönem
içerisinde Schumpeter ile birlikte bir grup teorisyen ekole yön
vermişlerdir. Bu teorisyenler arasında; Francis Walker, Fredrick
Hawley, John Bates Clark ve Frank Knight yer almaktadır. 1940’lı
yıllarda Erik Dahmen tarafından sürdürülmüştür. Bu ekolün
günümüzdeki temsilcisi William Baumol olarak nitelendirilmektedir.
Girişimcinin iktisat bilimindeki önemine vurgu yapan çalışmalar
yürütmüşlerdir.
Schumpeter’in girişimcilik ile ilgili çalışmaları ve görüşleri
zaman içerisinde değişiklik göstermiştir. 1940 yılına kadar
girişimcilik hakkındaki muhakemesini geliştirip düşüncelerini yeni
iktisat teorisi ile bütünleştirmektedir. Dönem içerisinde girişimciliğin
bireysel bir iş olduğu duruşuna sahiptir.
Ancak II. Dünya Savaşı boyunca ABD’de, gençliğinde
Avusturya’da gördüğünden farklı bir şirket dünyası ile karşı karşıya
kalmıştır. ABD’de şirketler, yetenekli girişimciler tarafından
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
39
oluşturulan küçük işletmeler tarafından değil, gelişmiş araştırma
geliştirme (Ar-Ge) departmanları olan ve planlı araştırma yapan
şirketlerden oluşmaktaydı. Bu ortam Schumpeter’in ilgisini zaten
var olan işletmelerdeki yenilikçi aktivitelere yöneltti. Aynı zamanda
iktisat tarihine olan ilgisini geliştirdi. Odak noktasındaki bu
değişiklik toplumun kurumsal yapısına değindiği 1942 tarihli
Capitalism, Socialism and Democracy (Kapitalizm, Sosyalizm ve
Demokrasi) kitabında ifade bulmaktadır.
Şekil 2:
Girişimciyi Ekonomide Başlıca Aktör Olarak Değerlendiren
İktisatçılar
1910-1920
Joseph Schumpeter
Francis Walker
Fredrick Hawley
John Bates Clark
Frank Knight
1940-1950
1980-1990
Erik Dahmen
William Baumol
Kaynak: Hans Landström, “Pioneers in Entrepreneurship Research”, Crossroads
of Entrepreneurship, Ed. Guido Corbetta, Morten Huse, Davide Ravasis, Kluwer
Academic Publishers, Springer Science and Business Media, Inc. Dordrecht,
2004, p. 21.
Bu kitabında bir ekonomik sistem olarak kapitalizmin
sürdürülebilirliği fikrini tartışmaktadır. Batı demokrasilerinde
sosyalizmin, kapitalizmin yerini alacağını öngörmektedir.
Schumpeter, girişimcinin ekonomik öneminde bir düşüş tahmin
etmiştir. Toplumdaki artan rasyonellik ve rutin, girişimciliği
zayıflatmakta ve kapitalizmin durağanlığına yol açmaktadır.
Yenilikler artık tek bir kişinin uzmanlığı ile ilişkilendirilemez.
Yenilikler büyük çalışma ekiplerinin örgütlü çalışmalarının ve en
verimlisi de büyük işletmelerin altında meydana gelecek ve büyük
işletmeleri ekonomide baskın hale getirecektir görüşünü
benimsemiştir (Landström, 2004, s.20).
Schumpeter’in muhakemesi birçok araştırmacı için temel
referans noktası olmuştur. Bu iktisatçılardan bazıları Erik Dahmen
(1950,1970) ve William Baumol (1968, 1990, 1993)’dür. Özellikle
Willam J. Baumol iktisatta girişimciyi başlıca aktör olarak gören
ekolü devam ettiren akademisyen olarak ve ekonomik teoride
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
40
Özgür TOPKAYA
Schumpeter’in bakış açısıyla girişimciliği savunan iktisatçılar
arasında önemli bir yere sahiptir (Eliasson, 2004, s.2).
Erik Dahmen 1950 ve 1970 tarihli çalışmalarında bir ülkenin
içindeki bütünleşik endüstriyel sistemi anlatmak için ‘kalkınma
blokları’ kavramını formüle etmiştir. Bir kalkınma bloğunda farklı
türlerdeki
endüstriyel
sistemler
birlikte
üretim
eylemi
gerçekleştirmektedir; yani farklı kurumlar ve şirketler temel madde
veya diğer üretim ile ilişkili noktalarda temas halinde oldukları için
birbirlerine destek olmaktadırlar. Demiryolu, elektrik ve
sanayileşme gibi yenilikler toplumda birlikte üretim eylemlerinin
artmasına yol açmaktadır. Bu kalkınma bloklarının toplum üzerinde
temel bir etkisi olmaktadır. Eski şirketlerin yeni bölgelerde
kurulmasına ve ayrıca çok sayıda yeni işletmenin bu değişiklikleri
gerçekleştirmesine olanak sağlamaktadır. Böylece bu kalkınma
blokları Schumpeter tarafından ifade edilen yenilik kümelerinin
yaratılmasına yol açmaktadır (Landström, 2004, s.21). Yenilik
kümeleri aynı zamanda teknoloji alanında yoğunlaşmaya da yol
açabilmektedir. Yenilik kümelerinin ortaya koyduğu en büyük
avantaj rakiplere karşı birlikte hareket etmeleridir. Her bir kümenin
sahip olduğu endüstriyel yapı gerektiğinde tüm ekonomi içerisinde
birlikte hareket eden bir mekanizma şekline dönüşmektedir.
Bu
düşünce
okulunda
girişimciliğin,
yenilikçilik
performansından ayrılabilmesi neredeyse mümkün değildir.
Girişimcilik, yeni şirketlerin kurulması ve piyasa dinamiklerinin
harekete geçirilmesinde başlıca itici güç olarak görülmekte ve
girişimsel yeniliğin doğal bir sonucu olarak nitelenmektedir (Grilo,
2008, s.1116). Girişimcilik ile yenilikçilik birbirlerinden ayrılamaz
bileşenler olarak görülmektedir.
William Baumol’ün (1968, 1990, 1993) eserlerinde temel
tezi; toplumda girişimci arzının sürekli olduğu fakat onların
yaratıcılıklarının, elde edebildikleri ödüllere göre yön değiştirdiği
şeklindedir. Girişimciliği teşvik edebilmek amacıyla girişimsel
eylemlerin sosyal refah yaratılmasıyla uyumlu bir biçimde
sürdürülmesini sağlayacak gerekli koşulların ortaya konması
gerekmektedir. Bu bakımdan Baumol girişimciliğin tarih içerisinde
birçok toplumda bulunabileceğini ancak girişimciliğin bazı
toplumlar için verimli olabilse de diğerleri için verimsiz ve yıkıcı
olabildiği şeklinde yorum yapmaktadır. Diğer bir değişle girişimsel
aktivitelerin azalan sosyal gelir ve refah şeklinde olumsuz
sonuçları; girişimci, toplumdaki diğer vatandaşlar pahasına para
kazanmaktadır şeklindedir. Örneğin farklı türlerdeki şirket
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
41
edinmeleri bazen verimsiz girişimciliğe dönüşebilmektedir ve
sıklıkla mevzuat ve yasal sistem yeni fikirlerin kullanılmasını
geciktirmektedir (Landström, 2004, s.21). Girişimcilik faaliyetlerinin
desteklenmesi, toplumda girişimci arzının desteklenmesi
bakımından büyük önem taşımaktadır. Öte yandan ekonomide
girişimcilik talebi ise yine ekonomiye katılan girişimciler sayesinde
yaratılabilmektedir. Girişimciliği ekonomide başlıca aktör olarak
gören iktisatçılardan sonra ortaya çıkan grup ise girişimciliği
davranış bilimleri ile ilişkilendirmiştir.
3. GİRİŞİMCİLİK VE DAVRANIŞ BİLİMLERİ ARASINDAKİ
İLİŞKİYİ ÖNE ÇIKARAN İKTİSATÇILAR
Son yarım yüzyılda birkaç istisna iktisatçı dışında (örn.
Dahmen ve Baumol) iktisadi modellerde girişimciliğin göz ardı
edildiği gözlemlenmektedir. Bu konuya bilim çevresinden açıklık
getirildiğinde, iktisadın denge modellerine – ki bu modeller alanda
baskın paradigmayı oluşturmaktalar ve girişimciye herhangi bir yer
vermeyen modellerdir- odaklandığıdır. Bir diğer ek bilimsel
açıklama ise toplumun Schumpeter’den sonra girişimciliği
açıklamak yerine girişimciliği geliştirmek üzerine ilgisini çevirdiğidir.
Ancak iktisatçılar bu yeteneği belirleyip geliştirmekte faydalı bir rol
oynayabilmiş değillerdir. Bunun yerine davranış bilimleri
araştırmacıları ve özellikle de psikologlar açık bir saha görmüşler
ve teorik gelişmeyi sürdürmek için sorumluluğu ellerine almışlardır
(Landström, 2004, s.22).
Ekonomik alanda girişimciyi başarılı olması için neyin
motive ettiği konusuna gelindiğinde, davranış bilimciler psikolojik
faktörleri vurgulamak eğilimindedirler. Bu anlamda öncü
akademisyenlerden bir tanesi Everett Hagen’dir. 1962 tarihli, On
the Theory of Social Change: How Economic Growth Begins,
(Sosyal Değişim Üzerine: Ekonomik Büyüme Nasıl Başlar)
çalışmasında geleneksel bir toplumun ekonomik büyüme sağlayan
bir topluma nasıl dönüştüğünü incelemektedir. Hagen, sosyal
dışlanmanın ve toplumda alt sınıflara itilmenin refah düzeyini
birikim yaparak arttırmak isteyen bireyleri nasıl öne çıkardığını
incelemektedir. Geleneksel toplumlar durağanlıklarını sürdüren
toplumlardır. Bu durağanlık ekonomileri içinde geçerli olmaktadır.
Çünkü toplumun üyelerinin davranışları; bireysel insiyatif ve karar
verme davranışı yerine gelenekler ve idare tarafından kontrol
edilmektedir. Ancak toplumsal değişme mümkündür. Bu değişim
birkaç
nesillik
bir
dönem
içerisinde
tarihsel
süreçte
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
42
Özgür TOPKAYA
gerçekleşmektedir. Zamanla toplum içeresinde yenilikçi kişilikler
ortaya çıkmaya başlamaktadır (Landström, 2004, s.22).
Girişimcilik ile ilgilenen davranış bilimciler içerisinde en
tanınmış öncü akademisyenlerden birisi David Mc Clelland (19171998) dir. Davranış bilimleri teorisine dayanarak girişimcilik
alanında bilimsel çalışmalar sunan ilk akademisyenlerden birisidir.
1961 tarihli, The Achieving Society, (Başaran Toplum)
çalışmasında McClelland “Neden bazı toplumlar diğerlerine göre
daha dinamik gelişirler? Örneğin, Ortaçağ Floransa’sı neden
Rönesansın merkezi oldu? Benzer koşullara sahip gibi görünen
diğer yerlerde neden aynı gelişme görülmedi?” şeklinde bir
argüman ileri sürmüştür. Burada Mc Clelland, Max Weber’in
muhakemesi “Protestan Etiği ve Kapitalizmin Ruhu (1904/1978)”
üzerine çalışmalarını oturtmuştur. Weber kültür ve bir toplumun
ekonomik kalkınması arasındaki ilişkiyi kapsayan bir analiz
yapmıştır. Weber’in iddiası; Protestan ahlak kurallarında katı kuralcı
özelliğin bir dizi tutuma, sorumluluk hissine, çalışkanlığa ve
özveriye yol açarak kapitalizmin gelişmesini mümkün hale
getirdiğidir. McClelland açısından, toplumda özellikle başarılı olma
gerekliliği ile ilgili olarak ortaya çıkan normlar ve değerler bir
toplumun gelişebilmesi için hayati öneme sahiptir (Landström,
2004, s.22).
Deneysel olarak gerçekleştirilmiş çok sayıdaki çalışma ile
McClelland bir ulusun başarılı olma ihtiyacı ile onun iktisadi
kalkınması arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Örneğin bir
toplumdaki başarılı olma ihtiyacının yoğunluğunun göstergesi
olarak, dünyanın çeşitli bölgelerinde modern ve tarihi popüler
efsaneleri ve peri masallarını bunları ait olduğu ülkenin iktisadi
kalkınması ile ilişkilendirmek üzere incelemiştir. Ancak vurguladığı
üzere; iktisadi kalkınma, tek başına başarılı olma ihtiyacı ile
açıklanamayacak kadar karmaşık bir olgudur. Sonuç olarak
bireylerin ilişki güdüsü ve kontrol ihtiyacı gibi diğer değişkenler de
göz önünde bulundurulmalıdır. Ekonomik açıdan iyi durumda olan
ulusların kurumsal normlara daha az odaklandıklarını; insanlara,
onların değerlerine ve ayrıca iletişime daha hoşgörülü olmaya
yöneldiklerini çalışmalarında ileri sürmüştür. Girişimciler bu
ortamlarda bir ulusun gelişmesinde başlıca itici güç haline
gelebilmektedirler. Diğer bir deyişle bir ülke; başarı düzeyinin
göstergesi
ekonomik
büyümeyi,
girişimci
aracılığı
ile
gerçekleştirmektedir. Eğer bir ülkenin başarılı olma ihtiyacı yüksek
ise, muhtemelen girişimci olarak rol oynayacak bireyler de vardır.
Girişimciler bu bağlamda başarılı olmayı çok isteyen, kendine çok
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
43
güvenen, bağımsız olarak problem çözme becerileri olan ve düşük
riskli, sonuçların ve geri dönütlerin izlenebildiği ve bireysel
sorumluluğun kabul edilebilir olduğu ortamları tercih eden kişiler
olarak tanımlanmaktadır (Landström, 2004, s.23).
McClelland’ın katkıları sonucu, girişimcilik literatüründe
1960 ve 1970’li yıllar boyunca davranış bilimleri kapsamında
girişimcinin kişisel nitelikleri ön plana çıkmıştır. Girişimcinin başlıca
özelliklerini ortaya koyan birçok çalışma yazıldı. Girişimcinin
özelliklerinin psiko-analitik olarak incelendiği çalışmasında
McClelland’ın belki de en ilginç tespiti girişimcinin para kazanma
güdüsüyle değil, başarılı olmak güdüsüyle hareket ettiğidir
(Baumol, 1968, s.69). Mc Clelland’ın girişimcinin özellikleri ile ilgili
analizi, girişimci ile ilgili aşağıdaki özellikleri ortaya koymaktadır
(Landström, 2004, s. 23);
a) Başarılı olma güdüsü: McClelland’ın çalışmalarında temel
olan ve girişimcilerle ilişkilendirilen en yaygın özelliklerden birisi
olan başarılı olma güdüsü.
b) Risk almaya eğilimli olma: Girişimcinin iktisadi sistemde
risk alan veya risk taşıyan bir rol üstlendiği ile ilgili çalışmalar,
Knight (1921) gibi iktisat bilimi yazarlarına kadar götürülebilir.
c) Kontrol hakkı: 1966 yılında Rotter tarafından geliştirilen
bu kavram bir kişinin potansiyel hedefini kendi çabası ile mi yoksa
kontrol edilemez dış faktörler ile mi gerçekleştirebildiği hakkındadır.
d) Aşırı iyimserlik: Cooper, Woo ve Dunkelberg (1988)
aktardığı üzere girişimciler yüksek düzeyde aşırı iyimserlik
gösterirler.
Bir bireyin davranışlarının en iyi şekilde yaradılıştan gelen
bir dizi nitelik ile anlaşılabildiğini varsayan psiko-analitik merkezli
gelenekten bahsetmeksizin girişimciliğe yönelik psikolojik
yaklaşımlar tamamlanmış olmaz. Bu nitelikler yaşamın ilk
dönemlerinde şekillenmeye başlarlar. Bu araştırma geleneğinin
başlıca temsilcisi belki de Ketz de Vries’dir. 1977 tarihli, The
Entrepreneurial Personality, (Girişimsel Kişilik), çalışmasında
girişimsel davranışların gençliğin ilk dönemlerindeki tecrübeler
sonucu oluştuğu görüşünü savunmaktadır. Bu evrelerdeki mutsuz
aile geçmişi ve çeşitli psiko-sosyal problemler böyle bir nitelik
kazanılmasında etkili olmaktadır. Bu faktörler sebebiyle birey
normal ölçülerin dışına çıkmış bir kişilik kazanır ve kurumsallaşmış
sosyal bir çevrede kendine yer edinemez, otoriteyi kabul etmez ve
başkalarıyla çalışmak istemez (Landström, 2004, s.23).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
44
Özgür TOPKAYA
Davranış bilimleri araştırmacıları girişimcinin kim olduğunu
tanımlamakla kalmadılar aynı zamanda girişimcinin diğer türlerdeki
liderlerden nasıl farklılıklar gösterdiklerini de açıklayan çalışmalar
yürüttüler. Girişimciler oldukça heterojen bir insan grubunu
oluşturmaktadırlar. Bu nedenle girişimcilerin kendi içlerinde ve
diğer liderler içerisinde sınıflamalarının yapılması gerekmektedir.
Bu alandaki öncü akademisyenler ise Orvis Collins, David Moore
ve Darab Unwalla’dır. Büyük işletmelerdeki yöneticiler ve
girişimciler arasındaki farklılıkları incelemişlerdir. Norman Smith
farklı türlerdeki girişimcileri belirlemiştir (Landström, 2004, s.23).
W. Lloyd Warner ve Norman H. Martin’in 1959 tarihli Endüstriyel
İnsan (1959) isimli çalışmalarında başarılı yöneticilerin özelliklerini ortaya
koymuşlardır (Gillin, 1961:457). Collins, Moore ve Unwalla (1964), tarihli
çalışmasının üzerine katkı sağlayan ve başarılı işletme liderini tanımlayan
bir çalışma ortaya koymuşlardır. Akademisyenler, yöneticiler ve
girişimciler arasında otorite ve sosyal becerilere ihtiyaç üzerine görüş
farklılıkları ortaya çıkarmışlardır. Yönetici sisteme uyum sağlayarak ve
hiyerarşi içerisinde kariyerini geliştirmeyi doğal karşılarken, girişimci
kendisini sistemin mahkumu olarak görüp zincirlerini kırmak istemektedir
(Landström, 2004, s.24).
Girişimcileri davranış bilimleri açısından inceleyen bu
gruptaki akademisyenler onların heterojen bir grup olarak farklı
bireylerden oluştuklarını ve sınıflandırmanın gerekli olduğunu
ortaya koymuşlardır. En bilinen sınıflandırma ise Smith’in 1967
tarihli, The Entrepreneur and His Firm, (Girişimci ve Şirketi)
çalışmasıdır. “Çalışan girişimci” ve “fırsatçı girişimci” ayrımını
yapmaktadır. Bu iki tür girişimci birbirlerinin yansımalarıdır. Çalışan
girişimci sınırlı bir alanda ustalaşmış fakat esnek olmayan, geçmişe
ve günümüze odaklanan girişimcidir. Smith ayrıca girişimcinin türü
ve yarattığı işletme türü ile de ilgilenmiştir. Çalışan girişimcinin
yarattığı şirketin müşteri grubu değiştirme konusunda katı ve ürün
yelpazesinin sınırlı, üretim ekipmanlarının aynı mevkide
bulunduğunu ve piyasasının yerel ya da bölgesel olduğunu ortaya
koymuştur. Bunun aksine fırsatçı girişimcilerin daha adapte
olabilen şirketler yarattıklarını ifade etmiştir. Girişimcilerin heterojen
yapıları ve iki tür girişimci arasında farklılıklara odaklanma ihtiyacı
Smith’in çalışmasından sonra oluşturduğu tipolojinin bir çok
çalışmada yer almasına yol açmıştır (Miner, 1997, s.7).
Güçlü davranış bilimi geleneğine bağlı kalınan üçüncü
girişimcilik araştırması grubu Şekil 3.’te özetlenmektedir. 1950
yılında David McClelalland ile başlayan bu okul 1960-1975’li yıllara
kadar sürmüştür. Bireysel özellikler konusunda çalışma yapan
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
45
dönemin teorisyenleri arasında Rotter, Sexton, Bowman ve Kets
de Vries yer almaktadır. Bu okulu halen Smith, Collins, Moore ve
Unwalla gibi iktisatçılar sürdürmektedirler.
Şekil 3:
Girişimcilik ve Davranış Bilimleri Arasındaki İlişkiyi Öne
Çıkaran İktisatçılar
1950-1960
David McClelland
1960-1975
Bireysel Özellikler
Rotter, Sexton ve Bowman, Kets de Vries
Tipolojiler
Smith, Collins, Moore ve Unwalla
Kaynak: Hans Landström, “Pioneers in Entrepreneurship Research”,
Crossroads of Entrepreneurship, Ed. Guido Corbetta, Morten Huse,
Davide Ravasis, Kluwer Academic Publishers, Springer Science and
Business Media, Inc. Dordrecht, 2004, p. 25.
Araştırmalar sonucunda belirlenen girişimcinin özellikleri
zamanla artmıştır. Birkaç istisna dışında (örneğin başarılı olma
güdüsü), belirli bir özelliği girişimsel davranış ile ilişkilendirmek zor
hale gelmiştir. Bu nedenle, bireysel özellikler ile ilgili araştırma
çalışmaları kavramsal ve metodolojik temelde kapsamlı bir şekilde
eleştirilir hale gelmiştir. Bu konuda yapılan eleştirilerden bir diğeri
ise birçok şirketin tek bir birey tarafından değil çalışma ekipleri
tarafından kurulmuş olmasıdır. Buna rağmen, bireylerin girişimsel
özelliklerini belirlemeye çalışan çalışmalar hala yürütülmektedir,
fakat günümüzde bu konuda yapılan çalışmalar kavramsal gelişim
açısından daha doğrudur ve kullanılan metodlar açısından da
karmaşıktır. Kurulan modeller de durumu ve bireyin durum
hakkındaki algılamasını da hesaba kattığı için daha karmaşıktır
(Landström, 2004, s.24).
4. GİRİŞİMCİLİĞİN İSTİHDAM VE EKONOMİK BÜYÜMEYİ
SAĞLADIĞINI SAVUNAN İKTİSATÇILAR
Yıllar boyunca sanayileşmenin ve ekonomik kalkınmanın
yığın üretime dayandığı varsayılmıştır. Büyük şirketler üstün
verimliliğe sahip ve ayrıca teknolojik gelişmenin arkasındaki
başlıca itici güç olarak görülmüştür. Sosyal bilimciler arasında
büyük ölçekli üretimin ve güçlü kollektif öğeler içeren bir sosyal
düzenin ekonomik kalkınmaya yol açtığı kabul görmekteydi. En
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
46
Özgür TOPKAYA
etkili düşünürlerden bir tanesi olan Kenneth Galbraith; 1956 tarihli
American Capitalism (Amerikan Kapitalizmi) ve özellikle 1967
tarihli New Industrial State (Yeni Sanayi Devleti) eserlerinde,
büyük işletmeler merkezli bir ekonomi politikası için önemli
gerekçeler sunmuştur. Galbraith yenilikçi aktivitelerin ve ayrıca
ürünlerde ve süreçlerde gelişmelerin en verimli biçimde büyük
işletmeler yapısı içerisinde gerçekleştirilebileceğini iddia etmiştir.
Benzer şekilde Nobel ödüllü Douglass North, 1973 tarihli, The Rise
of the Western World, (Batı Dünyasının Yükselişi) çalışmasında
ekonomik kalkınmada girişimciye çok küçük bir rol biçmiştir ve
girişimci konusunu çok az işlemiştir (Landström, 2004, s.25).
Dünya ekonomisinde 1970’li yıllarda görülen çalkantılar
sonucu büyük işletme sistemlerinin her zaman tercih edilir
olmadığına dair ilk sinyaller alınmaya başlanmıştır. Birçok büyük
işletme ciddi ekonomik problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Bunun
sonucu olarak ekonomik faaliyetler büyük işletmelerden küçük
işletmeler geçmiştir. Bu değişim ile ilgili olarak iki açıklama ortaya
konulmaktadır (Landström, 2004, s.25).
a) Küresel rekabetin yoğunlaşması ile ilgili dünya
ekonomisinde temel bir değişim, belirsizlik derecesinin artması ve
piyasaların parçalanması ve
b)
görülmesi
Teknolojik
gelişmenin
özelliklerinde
değişiklikler
şeklindedir.
1970’li ve 1980’li yıllarda görülen ekonomik krizler bir dizi
teknolojik dalgalara yol açmıştır. Birincisi bilgi teknolojilerinin
gelişmesi ve ikincisi ise bio-teknoloji dalgasıdır. Sonuç olarak yeni
uğraş alanları ortaya çıkmıştır ve girişimcilik, yenilikçilik, endüstriyel
dinamikler ve istihdam yaratma (Acs, 1992) siyasal tartışmalarda
başlıca konular haline gelmiştir. Bu gelişme ABD’de Ronald
Reagan ve İngiltere’de Margaret Thatcher gibi politikacılardan da
destek görmüştür. Politikacılar küçük işletmelerin ve girişimciliğin
gelişmesi yönünde katkı sağlamışlardır. Örneğin, dönemin ABD
başkanı Reagan, 1985 yılında yaptığı ‘ulusa sesleniş’
konuşmasında 1980-1990 arasındaki on yılı “Girişimcinin Çağı”
olarak beyan etmiştir (Landström, 2004, s. 26).
Bu ortam içerisinde David Birch 1979 yılında önemli
çalışması The Job Generation Process (İş Üretimi Sürecini)
sunmuştur. Birch istihdam sağlayan bir işin nasıl yaratıldığını
anlamaya çalışmıştır. Başlıca problemi yeterli veriyi elde etmekti
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
47
çünkü mevcut veribankaları yeterli boylamsal veriyi sunmakta
yetersiz kalmıştır. Birch, aslında kredi derecelendirme için
oluşturulmuş olan Dun&Bradstreet veri setini kullanmıştır.
Araştırma grubu, ABD için 31 Aralık 1969’dan, 1972-1974 ve 1976
dahil 12 milyon kaydı ve 100 den fazla kasedi içeren veriyi elde
etmiş, dosyaları tek bir bütünleşik sete dönüştürmek için çok çaba
harcanmıştır. Tüm veriler dörder yıllık birleştirilmiş verilere
dönüştürülmüş ve böylece herbir firmanın farklı senelerde geçirdiği
değişiklikleri incelemek mümkün hale gelmiştir. Her bir kuruluşa
kendisine ait bir kimlik numarası atandı ve dörder yıllık veriler her
bir firma için teker teker eşleştirilmiştir (Landström, 2004, s.26).
Çalışma akademisyenler ve politika yapıcılar açısından önem
taşımaktaydı çünkü küçük işletmeler ile büyük ölçekli işletmeler
arasında istihdam yaratma açısından bir farklılığın olup olmadığını
araştırmıştır (Audretsch, 2012, s.757).
Birch ve çalışma arkadaşları ne buldu? Bahsedildiği üzere
çalışma iş yaratma üzerineydi ve bazı ilginç bulgular elde edildi. İlk
olarak işletmelerin bir eyaletten bir başka eyalete göç etmelerinin
ABD’de önemsiz bir rolü olduğu ortaya çıktı. Sıklıkla firmaların bir
bölgeden bir başka bölgeye taşınmalara medya büyük ilgi
göstermekteydi. Ancak göçün sembolik etkisine, iş üzerine asıl
etkisinden daha fazla önem veriliyordu. Oldukça büyük net değişim
oranları olmasına rağmen, şirket kapanmaları ve küçülmeleri bir
bölgeden diğerine çok az farklılık göstermekteydi. Ancak bu işleri
yaratanlar kimlerdi? İş yaratılmasında önemli rol oynayan firmalar
hangileriydi? (Landström, 2004, s.26)
Sonuçlar bağımsız firmaların en yüksek büyüme oranlarına
sahip olduklarını tarımda ve 1970’li yıllarda ABD’de büyüyen
sektörler olan ticaret ve hizmetler sektöründe önemli rol
oynadıklarını gösterdi. Ortalama olarak ABD’de tüm işlerin %60’ı
20 ve daha az çalışana sahip işletmeler tarafından yaratılmaktaydı.
Tüm işletmelerin %50’si bağımsız küçük girişimciler tarafından
yaratılmaktaydı. Buna karşın büyük işletmeler (500’den fazla
çalışanı olan) tüm yeni işlerin %15’inden daha azını yaratmaktaydı.
Ancak tüm küçük işletmeler iş sağlayan işletmeler değillerdi. Yeni,
küçük işletmeler iş yaratmaktaydılar, işletmeler faaliyete geçtikten
sonraki dört yıllık dönem sonunda iş yaratma kapasitelerinde
önemli düşüşler görülmekteydi (Landström, 2004, s.26).
Raporun sadece 12 kopyası satıldı ancak politika yapıcılar
içerisindeki etkisi çok büyük oldu. Eleştiriye ve karşıt görüşlerin
itirazlarına bir kaynak teşkil etmesine rağmen rapor aynı zamanda
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
48
Özgür TOPKAYA
araştırma toplumu içinde çok etkili oldu. Dünyadaki araştırmacılara,
ekonomik kalkınma ile ilgili araştırmalarında küçük işletmeleri de
değerlendirmeye almaları açısından entelektüel bir temel oluşturdu.
Araştırmadaki birçok bulgu doğru bulundu ve daha sonraki birçok
çalışmada doğrulandı. Aynı zamanda Birch’in daha sonraki
çalışmaları, işletmelerin farklı ölçeklerini kriter olarak kullanarak,
küçük ve büyük ölçekli işletmelerde istihdam yaratma konusunu
ele almıştır (Landström, 2004, s.26).
Aynı zamanda iki İtalyan iktisatçı Giacomo Becattini ve
Sebastiano Brusco orjinalde Alfred Marshall tarafından formüle
edilen ‘endüstriyel bölge’ kavramını yeniden canlandırdılar.
Kavramın odak noktasını küçük işletme kümelerinden toplum ve
birbiriyle ilişkili işletmeler arasındaki daha kapsamlı bütünleşmelere
kaydırdılar. Böylece kavramın iktisadi olmayan, sosyo-bölgesel
boyutunu öne çıkardılar. Becattini’nin ampirik çalışması Tuscan
ekonomisinin kalkınmasını incelerken Brusco Emilia Romagna
Sanayi Bölgesi üzerine çalıştı. Bölgesel kalkınmada küçük
işletmelerin önemini gözlemlediler. Bu bağlamda sanayi bölgeleri
üzerine çalışmaların bölgesel kalkınma üzerine büyük etkileri oldu.
Aynı zamanda küçük işletmelerin gelişiminde sosyal bir süreç
olarak yenilik, bölgeleri öğrenme ve ağların önemi konularında
sahip olduğumuz bilgilere katkı sağladılar (Landström, 2004, s. 26).
Endüstriyel kümelenmeler küçük işletmelerin, üretim faaliyetlerinde
elde ettikleri bir dizi avantajdan ötürü tercih edilmektedir.
Kümelenme ile genellikle üretim modelinde uzmanlaşma ortaya
çıkmaktadır. Bu tarz endüstriyel kümelenmeler zamanla gelişerek
küçük üreticilerin bir merkezi haline gelir. Bu merkez endüstriyel
kümelenme yoluyla daha büyük işletmelerin oluşturduğu tedarik
zincirinin bir halkasına eklenmektedirler (Audretsch vd., 2012,
s.383).
Birch’in küçük işletmelerin ekonomik kalkınmada önemli
oldukları düşüncesini takiben Zoltan Acs, 1984 tarihli The
Changing Structure of the US Economy: Lessons from the US
Steel Industry, (ABD Ekonomisinin Değişen Yapısı: Amerikan Çelik
Endüstrisinden Dersler) çalışmasında küçük işletmelerin, daha
büyük işletmelerin verimsiz kopyaları olarak görülmemeleri
gerektiğini iddia etmiştir. Küçük işletmeler değişim ajanları olarak
ekonomide yenilikçi bir role sahiptirler. Acs’ın ampirik çalışması
Amerikan çelik sanayiine odaklanmıştır. Burdaki gözlemlerinde
mini-çelik millerinin daha farklı ürünler üretebildiğini, farklı
hammadde
kullanabildiğini
ve
farklı
üretim
süreçlerini
gerçekleştirebildiğini gözlemledi. Küçük işletmelerin, büyük
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
49
yenilikçilik avantajları vardı –en azından Amerikan çelik sanayiinde.
Amerikan çelik sanayiinden elde edilen veriyi düzenlemek
amacıyla Zoltan Acs, David Audretsch ile birlikte farklı
endüstrilerdeki yenilikçi aktivitelerin belirleyicilerini ortaya koymak
üzere: ekonomide yenilikçi ve teknolojik değişmler konusunda
küçük işletmeler nasıl bir rol oynuyorlar? sorusuna odaklandılar.
Sistematik bir biçimde bu sorunun cevabını araştırarak teoriye bir
dizi metodolojik katkı sağladılar ve küçük işletmelerin yenilikçi ve
teknolojik değişimlerde etkileri ile ilgili bilgilerimizi arttırdılar
(Landström, 2004, s. 27).
Son yıllarda Roy Thurik; girişimcilik, küçük işletmeler ve
ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye odaklanmıştır. Tarihsel
analizlere ve ulusal seviyedeki kapsamlı istatistiki verilere
dayanarak elde edilen sonuçlar, ülkeler arasında işletme sahipliği
oranları arasındaki farklılıkların ekonomik büyüme üzerinde etkili
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yeniden yapılanma sürecinin gerisinde
kalan işletmeler, makro-ekonomik büyüme kaybı şeklinde bir ceza
ödemektedirler (Landström, 2004, s.27).
Şekil 4’te girişimciliğin istihdam ve ekonomik büyümeyi
sağladığını savunan iktisatçılar yer almaktadır. 1980’li yıllarda
girişimciliğin iş yaratma süreci olduğunu iddia eden David Birch ile
başlayan bu ekol, iktisat biliminde çağdaş girişimcilik anlayışını da
oluşturmaktadır. Bu alanda çalışmalar yürüten Becattini ve Brusco
bölgesel kalkınma üzerine çalışmışlardır. Yine aynı ekolde yer alan
Zoltan Acs ve David Audretsch ise yenilikçilik üzerine
çalışmaktadırlar.
Girişimcilik ile ilgili olarak yapılan çalışmalar 1990’lardan bu
yana tekrar yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmalar küçük
ve orta ölçekli işletmeler ve girişimcilik faaliyetlerinin gelişmiş
ekonomilerde artan bir payı olduğunu ileri sürmektedir.
Girişimsel aktivite iktisadi gelişimde hayati öneme sahiptir.
Aynı zamanda orta ve uzun dönemlerde yeni işletme oluşumunun
istihdam artışı üzerine önemli olumlu etkileri olduğu ileri
sürülmektedir (Baptista, 2006, s.66).
Girişimcilik literatürün önemli bir kısmı işletme sahipliği ve
işsizliğin nedenselliğinin dinamik yapısını incelemektedir. Bazı
“mesleki tercih modelleri” artan işsizliğin yeni bir işe başlangıç
aktivitelerinde bir artışa yol açacağını; bir işletme kuramamanın
fırsat maliyetinin düşmesi sebebiyle ileri sürmektedirler. Ancak
düşük işletme kurma oranları, düşük ekonomik büyüme düzeyleri
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
50
Özgür TOPKAYA
ve yüksek düzeyde işsizlikle ilişkilendirilmektedir. Öte yandan yeni
işletmelerin çalışanları istihdam etmeleri sebebiyle işsizlikte önemli
düşüşe yol açtıkları iddia edilmektedir (Baptista, 2006, s.66).
Şekil 4:
Girişimciliğin İstihdam ve Ekonomik Büyümeye Katkı
Sağladığını Savunan İktisatçılar
1990
1980
İş Yaratma
David Birch
Storey
Bölgesel Kalkınma
Becattini ve Brusco
Erik Dahmen
Reynolds
Yenilikçilik
Acs ve Audretsch
Kaynak: Hans Landström, “Pioneers in Entrepreneurship Research”,
Crossroads of Entrepreneurship, Ed., Guido Corbetta, Morten Huse,
Davide Ravasis, Kluwer Academic Publishers, Springer Science and
Business Media, Inc. Dordrecht, 2004, p. 27.
Ancak yeni kurulan işletmelerin istihdam payları oldukça
düşük düzeydedir. Bu yüzden bunların istihdam büyümesine
doğrudan katkıları sınırlı olmaktadır. Ayrıca işsizler genellikle
niteliklerini ve yeni bir işletme kurup bunu sürdürmede gerekli olan
girişimsel yeteneklerini arttırmaya yönelik (beşeri sermaye) çaba
göstermemiş kişilerdir. Bu durum yüksek işsizlik oranları sonucu
oluşan girişimsel faaliyetlerin gelecekteki istihdam artışlarını
sağlamada yetersiz olabileceğini öne sürmektedir. Bununla birlikte
daha önceden işsiz olan bireylerin; girişimsel aktivite sonucu
serbest meslek sahibi haline gelmeleri ve resmi işsiz kayıtlarından
çıkmaları gibi doğrudan etkileri vardır. Yeni işletmeyi kurup
devamını sağlamayı başaran girişimcilerin işletme dışından
işgücüne ihtiyaç duymaları ve/veya sektöre yenilik getirerek bu
yeniliklerin diğer firmalar tarafından da benimsenmesi sonucu
verimlilik ve rekabet edebilirlikte piyasada mevcut genel seviyelerin
üzerine çıkılmasını sağlama böylece istihdama katkısı gibi dolaylı
bir etkisi de bulunmaktadır (Baptista, 2006, s.66).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
51
SONUÇ
Geçmişten günümüze girişimcilik teorisine katkı sağlayan
iktisatçılar incelendiğinde girişimcilik literatürünün dört farklı dönem
yaşadıkları görülmektedir. Bu iktisatçılar ve dönemlerin temsil ettiği
düşünceler günümüzde halen çeşitli iktisatçılar tarafından
savunulmakta ve geliştirilmektedir.
1860-1880 tarihleri arasındaki dönemde iktisatta yapılan
çalışmalar paralelinde girişimcilik ile sübjektivizm bir arada
değerlendirilmiştir. Girişimcilik; yürütülecek faaliyet ile ilgili bilgi
elde etmeyi, faktörlerin en etkin bir biçimde kullanılabilmesini,
hesaplamayı, girişimcinin kendi iradesiyle hareketini ve üretimini
içermektedir şeklinde tanımlanmıştır.
1890-1920 tarihleri arasındaki dönemde girişimcilik iktisat
biliminde kabul görmüş ve girişimci iktisatta başlıca aktör olarak
değerlendirilmiştir. Özellikle bu dönemde bilimsel çalışmalarına
başlayan Schumpeter, bu görüşün en önemli temsilcisi olarak
dünyada iktisat alanında öne çıkmıştır.
1950-1970 tarihleri arasındaki dönemde ise girişimcinin
özelliklerinin davranış bilimleri paralelinde incelenmesine yol açan
bir grup teorisyen çalışmalar yürütmüşlerdir. Ekonomik alanda
girişimcinin başarılı olması için sahip olması gereken psikolojik
özellikler saptanmış, bunlar analiz edilmiş ve belirli bir tipolojide
sunulmuşlardır.
1980’li yıllardan itibaren girişimcilik yeni bir boyut
kazanmıştır. Girişimciliğin istihdam yaratma ve ekonomik büyüme
sağlamadaki rolü istatistiksel olarak ispatlanmış; bu durum iktisat
literatüründe girişimciliğe verilen önemin yeniden su yüzüne
çıkmasına yol açmıştır. Günümüzde girişimcilik teorisi; girişimciliği
yeni işletme kurma süreci olarak değerlendirerek,
istihdam
yaratma ve ekonomik büyüme sağlamada ekonomilerin başlıca itici
gücü olarak vurgulamaktadır.
KAYNAKÇA
ALVAREZ, Sharon A., Jay B. Barney (2002), “Resource Based
Theory and the Entrepreneurial Firm”, Strategic
Entrepreneurship: Creating a New Mindset, (ed. Michael A.
Hitt vd.), Blackwell Publishers Ltd., UK, pp. 89-106.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
52
Özgür TOPKAYA
AUDRETSCH, David B. (2012), Audretsch, “Entrepreneurship
Research”, Management Decision, Vol. 50, Issue 5, pp.
755-764.
AUDRETSCH, David B., Oliver Falck, Maryann P. Feldman,
Stephan Heblich (2012), “Local Entrepreneurship in
Context”, Regional Studies, Volume 46:3, pp. 379-389.
BAPTISTA, Rui ve Miguel Torres Preto (2006), “The Dynamics of
Causality Between Entrepreneurship and Employment”,
International Conference on Management of Innovation and
Technology, Singapore, pp. 66-70.
BAUMOL, William J. (1968), “Entrepreneurship in Economic
Theory”, American Economic Association, The American
Economic Review, Vol. 58, No: 2, Papers and Proceedings
of the Eightieth Annual Meeting of the American Economic
Association, May, pp. 64-71.
BRADLEY, Michael E. (2010), “Adam Smith’s System of Natural
Liberty: Competition, Contestability, and Market Process”,
Journal of the History of Economic Thought, Volume 32,
Number 2, pp. 237-262.
CASSON, Mark (2003), The Entrepreneur, An Economic Theory,
Second Edition, Edward Elgar Publication, USA.
DRUCKER, Peter (1985), Innovation and Entrepreneurship Practice
and Principles, Harper Collins Publishers Ltd., USA.
ELIASSON, Gunnar and Magnus Henrekson (2004), “William J.
Baumol: An Entrepreneurial Economist on the Economics
of Entrepreneurship”, Small Business Economics, Vol. 23,
No. 1, pp. 1-7.
GILLIN, John (1961), “Book Reviews”, American Antropologist,
Volume 63, Issue 2, Article First Published online: 28
October 2009, pp. 456-458.
GRILO, Isabel and Roy Thurik (2008), “Determinants of
Entrepreneurial Engagement Levels in Europe and the US”,
Industrial and Corporate Change, Volume 17, Number 6, pp.
1113-1145.
GUNNING, Patrick J. (1997), “Ludwig von Mises’ Transformation
of the Austrian Theory of Value and Cost”, History of
Economics Review, Vol 26, Winter-Summer, pp. 11-20.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi: Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam Boyutu
53
HAGEDOORN, John (1996), “Innovation and Entrepreneurship:
Schumpeter Revisited”, Industrial and Corporate Change,
Volume 5, Number 3, Oxford University Press, pp. 883-896.
LANDSTRÖM, Hans (2004), “Pioneers in Entrepreneurship
Research”, Crossroads of Entrepreneurship, Ed. Guido
Corbetta, Morten Huse, Davide Ravasis, Kluwer Academic
Publishers, Springer Science and Business Media, Inc.
Dordrecht, pp. 13-33.
McCRAW, Thomas K. (2007), Prophet of Innovation, Joseph
Schumpeter and Creative Destruction, The Belknap Press
of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts,
and London, England.
MEDEARIS, John (2001), “Ideology, Democracy and the Limits of
Equilibrium: A Schumpeterian Critique”, British Journal of
Political Science, Cambridge University Press, Volume 31,
Issue 02, pp. 355-388.
MINER, John B. (1997), A Psychological Typology of Successful
Entrepreneurs, Quorum Books, USA.
MISES, Ludwig von (1996), Human Action A Treatise on
Economics, The Scholar’s Edition, Ludwig Von Mises
Institute.
RIPSAS, Sven (1998), “Towards an Interdisciplinary Theory of
Entrepreneurship”, Small Business Economics, Kluwer
Academic Publishers, Sayı: 10, Netherlands, pp 103-115.
SPIRO, Melford E. (1963), “Book Reviews-On the Theory of Social
Change”, American Antropologist, Wiley Online Library,
Volume 65, Issue 5, pp. 1143-1145.
ZIMMERMAN, Jack (2008), Refining Definition of Entrepreneurship,
Proquest Information and Learning Company.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
54
Özgür TOPKAYA
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
55
OSMANLI’NIN SON DÖNEMİNDEN
GÜNÜMÜZE TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARETİN
GELİŞİMİ
Burcu KILINÇ SAVRUL
Araş. Gör. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biga İİBF İktisat Bölümü
[email protected]
Hasan Alp ÖZEL
Araş. Gör. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biga İİBF İktisat Bölümü
[email protected]
Cüneyt KILIÇ
Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biga İİBF İktisat Bölümü
[email protected]
ÖZET
Osmanlı’nın son döneminde önemli dış ticaret açıkları
bulunmaktadır. Ulusal ticaretin ise ülke çapında olmaktan ziyade bölgesel
çapta olduğu görülmektedir. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında I. Dünya
Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın olumsuz ekonomik etkilerinin önemli
ölçüde hissedildiği görülmektedir. Kuruluş yıllarında dış ticaret gelirinin
önemli bir kısmını tarım ihracatı oluşturmaktadır. Günümüz Türkiye dış
ticaret yapısı ise kuruluş yılları dış ticaret yapısından oldukça farklılık
göstermektedir. Çalışmanın amacı, Osmanlı’nın son döneminden itibaren,
Türkiye’nin dış ticaretinin gelişimi tarihsel bir bakış açısıyla neden sonuç
ilişkisi içinde ortaya koymaktır.
Anahtar Kelimeler: Dış ticaret politikaları, ihracat, ithalat.
DEVELOPMENT OF FOREIGN TRADE IN TURKEY FROM THE LATE
OTTOMAN HISTORY TO TODAY
ABSTRACT
It is seen that Ottomans had significant trade deficits in their final
years and that most of the trade activities had been regional rather than
national. It is also seen that early years of the Republic had felt negative
economic effects of the problems caused by the Independence and 1st.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
56
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
World Wars. Contemporary Turkish foreign trade is quite different than
the economic market structure of early years of the Republic. The aim of
this study is to put forward the casual relationship of the development of
Turkish foreign trade from the historical perspective.
Keywords: Foreign trade policies, export, import.
GİRİŞ
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında, I. Dünya Savaşı
ve Kurtuluş Savaşı’nın olumsuz ekonomik etkileri önemli ölçüde
hissedilmektedir. Ulaştırma alt yapısının ve sermaye birikiminin
yetersiz oluşu, genel ekonominin bir bütünlük oluşturmaktan
ziyade, bölgesel şekillenmesine neden olmuş, dış ticaret bu
koşullar altında şekillenmiştir. Uygulanacak ekonomi politikalarında
başlangıçta liberal fikirler öne çıksa da, bu politikalardan umulan
sonuçların alınamaması ve 1929’da gümrük tarifelerini değiştirme
serbestisinin kazanılması ile, 1930’dan itibaren daha fazla devlet
ağırlıklı dış ticaret politikalarının uygulandığı görülmektedir.
1960’dan itibaren ithal ikameci ekonomik gelişme
politikasını daha da yoğun olarak benimsemiştir. Uygulanan kur
politikası sonucunda yurtiçi fiyatları, yurt dışı fiyat artışının üzerinde
seyretmiş, miktar kısıtlamaları ve ithal yasakları gibi politikalar
ihracatı da olumsuz yönde etkilemiştir. 1970’li yıllarda, uluslararası
piyasada meydana gelen arz şokları, ihracatının önemli bir kısmı
ithalata bağlı olan Türkiye’nin dış ticaretini olumsuz etkilemiştir.
1980’e gelindiğinde mevcut döviz darboğazının aşılabilmesi için
Türkiye ekonomisinde köklü değişiklilere gidildiği görülmektedir. 24
Ocak 1980 Ekonomik Kararları ile birlikte ithal ikamesi politikası
terk edilerek, ihracata yönelik sanayileşme politikası uygulanmaya
başlanmış, dış ticaret daha serbest hale getirilmiştir. 1980-1989
döneminde dış ticaretin önündeki doğrudan ve dolaylı engellerin
kaldırılmasına yönelik uygulanan politikalara, 1989’da finansal
serbestleşmeye yönelik uygulanan ekonomi politikaları da eşlik
etmeye başlamıştır. 1996’da Gümrük Birliği’ne üye olunması ile
Türkiye’nin dış ticaretinin küresel boyuta taşındığı görülmektedir.
1. CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEM (1830–1923)
Uluslararası ticaretin yapıldığı ülkelerdeki kurumsal yapı
farklılıkları, değişik siyasi egemenlik alanlarının varlığı, ticarete taraf
olan ülkelerin para birimlerinin ve içinde bulundukları iktisadi
sistemlerin çeşitlilik göstermesi uluslararası iktisadi ilişkilerin her
ülkenin sınırları içinde farklı ticaret politikaları uygulamalarına
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
57
neden olmuştur. Bu durum Osmanlı’nın kuruluşundan günümüz
Türkiye’sine kadar geçen dönem içinde de kendisini göstermiştir
(Şahin, 1997, s.497). Osmanlı’nın kuruluşundan Cumhuriyet’in ilanı
süre zarfında çeşitli ticaret politikaları uygulanmıştır. Bunun en
önemli nedeni, belirli dönemlerde yaşanan ekonomik darboğazların
dış ticaret politikaları üzerinde yaratmış olduğu etkilerdir.
1.1. Osmanlı’da İlk Ticaret Politikaları (1830–1914)
Batılı ülkelerde Sanayi Devrimi devam ederken, Osmanlı
Devleti’nde iktisadi hayatın önemli bir unsurunu oluşturan ticaret,
devletin kontrolü altında yürütülmekteydi (Çakır, 2000, s.40).
Devletin kontrolü altında sınırlar içinde yapılan ticaret öncelikli
olarak kırsal ve kentsel alanlar arasında mal değişimini arttırırken
bölgeler arasında yardımlaşma ve iş bölümünün gelişmesine
yardımcı olmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin sınırları dışında yapılan
ticarette ise, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde üretilmeyen mallar
temin edilmeye çalışılmaktaydı. Bu durum da çeşitli kentlerde dış
pazar için üretim yapan ekonomik birimlerin gelişmesine yardımcı
olmaktaydı (Pamuk, 2005, s.66).
Osmanlı dış ticaret politikası geleneksel olarak ülke içinde
mal bolluğunu arttırarak ekonomik karlılığı, özellikle de fiyat
karlılığını amaçlayan ithalatı teşvik edici, ihracatı kısıtlayıcı bir
uygulamaya
dayanmaktaydı.
Uygulanan
bu
politikaları
desteklemek amacıyla ihracat yüksek oranlarda vergilendirilirken
bazı mallara da ihracat yasağı konmaktaydı.
Kapitülasyonların da desteklediği bu ithalatı teşvik edici dış
ticaret politikası ile birlikte 1838 yılında İngiltere ile Osmanlı Devleti
arasında yapılan Balta Limanı Anlaşması ve bunu takip eden
yıllarda Fransa ve diğer Avrupa devletleri ile yapılan benzer
nitelikteki anlaşmalar Osmanlı Devleti’nin gümrükleri üzerinde
diğer Avrupalı devletlere sayısız ayrıcalıklar tanımak suretiyle
engelsiz bir ticaret sistemi geliştirmelerine imkan sağlamıştır. Bu
durum aynı zamanda Osmanlı ekonomisinin gelişen Avrupa
sanayisi için açık bir pazar haline gelmesine yardımcı olmuştur
(Güven, 1998, s.26). Bu dönemde Osmanlı ihracatı dünya ticareti
toplamından küçük bir pay almasına rağmen Avrupa’nın ekonomik
evrimine ve Avrupa’daki toprak kullanımı modellerine büyük katkı
sağlamıştır (Mcgowan, 1981, s.7).
17. ve 18’inci yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde bu yönde bir
ticaret politikası uygulanmasına karşın, Avrupa devletleri ülkelerinin
milli servetini oluşturan altın ve gümüş miktarının arttırılması ve bu
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
58
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
amaçla dış ticaret fazlası şeklinde tanımlanan ihracatı arttırmak,
ithalatı kısmak ve yerli üreticiyi dış rekabetten korumak amacıyla
dış ticaret politikaları uygulanmaktadır. Osmanlı imparatorluğu ise
aynı dönemde Avrupalı devletlerin uygulamış olduğu politikaların
tersine
politikalar
izlemiştir.
Bu
dönemde
Osmanlı
imparatorluğunun öncelikli olarak izlediği ticaret politikasının amacı
ülkenin temel gereksiniminde kullandığı malların darlığının önüne
geçmek ve vergi gelirlerini arttırmak olmuştur (Taşkın, 2003,
s.133).
Osmanlı Devleti’nde ülkenin temel gereksinimlerinin
karşılanması ve vergi gelirlerinin arttırılmasına yönelik dış ticaret
politikaları 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar sürdürülmüştür.
19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren kamu gelirlerini arttırmak,
diğer bir taraftan da yerli üretimi dış rekabete karşı korumak
amacıyla, ithalat vergilendirilmeye çalışılmıştır. Yine aynı yıllar
içinde Osmanlı Devleti’ni dışa açık bir pazar konumuna getiren
1838 yılında Osmanlı devleti ile İngiltere arasında imzalanan ticaret
anlaşmasının geliştirilmesine çalışılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda
1886 yılında ithal ürünlerin vergi oranları %8 olarak belirlenmiştir.
Bunun yanında ihracata konu olan malların vergisinin her yıl %1
oranında azaltılmasına karar verilmiştir. Dûyun-u Umumiye için
kullanılmak üzere ithal malların vergisinin %3 arttırılması
konusunda anlaşma sağlanmıştır (Kepenek ve Yentürk, 2005,
s.21).
Tablo 1:
1830–1911 Osmanlı İhracatı ve Başlıca Ülkelere Göre Dağılımı
İHRACAT
1830–32
1840–42
1850–52
1860–62
1870–72
1880–82
1890–92
1900–02
1908–11
Milyon Sterlin İngiltere
(%)
4
13
5
20
9
20
12
24
19
27
15
24
18
26
20
26
26
18
Fransa
(%)
14
17
16
30
25
28
25
19
14
Kaynak: (Güven, 1998, s.28).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Almanya
(%)
2
2
1
1
0
1
4
7
11
Avusturya
(%)
31
29
28
17
14
6
6
8
8
Rusya
(%)
13
10
8
10
15
14
4
4
4
59
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
1830–1911 yılları arasında Osmanlı’nın ihracatının istikrarlı bir
artış eğilimi gösterdiği görülmektedir. Aynı dönem içinde
Osmanlı’nın ihracatından, 1830’lu yıllarda en fazla pay alan ülkeler
sırasıyla Avusturya, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya olmasına
karşın, bu sıralama 1900’lü yıllarda İngiltere, Fransa, Almanya,
Avusturya ve Rusya olduğu görülmektedir. Bu durum da
Osmanlı’nın kuruluşundan I. Dünya Savaşı’na kadar geçen dönem
zarfında pazar yapısının ne yönde değiştiğini göstermektedir.
Tablo 2:
1830–1911 Osmanlı İthalatı ve Başlıca Ülkelere Göre Dağılımı
İTHALAT
Milyon
Sterlin
İngiltere
(%)
Fransa
(%)
Almanya
(%)
Avusturya
(%)
Rusya
(%)
1830-32
1840-42
1850-52
1860-62
1870-72
1880-82
1890-92
1900-02
1909-11
4
6
10
13
22
15
19
20
38
19
29
26
27
32
45
36
30
24
10
9
9
12
12
12
12
10
8
3
5
10
10
14
2
10
10
14
17
22
26
17
13
12
10
15
14
31
17
14
12
9
10
10
10
9
Kaynak: (Güven, 1998, s.28).
1830–1911 yılları arasında Osmanlı ithalatı, ihracatı gibi artış
eğilimi göstermiştir. Dönem başlarında Osmanlı’nın en fazla ithalat
yaptığı ülkeler; Rusya, İngiltere, Avusturya, Fransa ve Almanya
şeklinde sıralanmasına rağmen dönemin sonlarına doğru bu
sıralama İngiltere; Avusturya, Almanya, Fransa ve Rusya şeklinde
yeniden şekillenmiştir. İthalat ve ihracatın her ikisinin de artış
eğilimi göstermesine rağmen Birinci Dünya Savaşı’na kadar
ithalatın ihracattan daha hızlı artması Osmanlı Devleti’nin dış ticaret
açıklarının giderek artmasına neden olmuştur.
1.2. I. Dünya Savaşı Sonrası Ticaret Politikaları (1914–1923)
Osmanlı Devletinin son dönem dış ticaret politikasının
önemli ölçüde kısıtlandığı görülmektedir. 1886 yılında %8’e
düşürülen ithal vergi oranları, Avrupalı devletlerin diretmeleri
sonucunda 1914 yılında %15’e çıkartılmıştır. Ancak aynı tarihte I.
Dünya
Savaşı’nın
başlaması
üzerine
Osmanlı
Devleti
kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını açıklamış ve gümrük
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
60
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
vergilerini de değer üzerinden %15-16 olarak belirlediğini
bildirmiştir (Kepenek ve Yentürk, 2005, s.21). 1915’de ise, vergiler
%30 seviyesine çıkartılmıştır. Mart 1916’da, geliştirilmesi istenen
sanayi kollarını dış rekabete karşı korumak amacıyla ithal edilecek
her mal grubu için spesifik gümrük vergisi konulmuş ve böylece ad
valorem gümrük vergisi terk edilerek spesifik gümrük tarifesine
geçilmiştir (Güven, 1998, s.27).
Kabul edilen bu spesifik gümrük tarifesi ile (Parasız, 2004,
s.23);
 Halkın gıdası için zorunlu kaynakların koruma altına
alınması ve ulusal ekonomik faaliyetlerin korunması,
 Devletin güvenliği,
 Mikrop ve salgın hastalıklara karşı korunma,
 Afyon ve zehirli maddelerin kullanımını önleme,
 Alkollü içkilerin yurda girişini engellemek,
 Altın çıkışını önlemek ve,
 Kamu tekelleri kurma ve kurulanların desteklenmesi
amaçlanmıştır.
Uygulanan politikalar, Batı Avrupa’da başlayan Endüstri
Devrimi ve Batılı güçlerin kapitülasyonları oldukça karmaşık hale
getirmesi gibi sorunların çözümü için yeterli olmamıştır. Bu
sorunlara çözüm üretemeyen Osmanlı bu tarihten sonra ciddi dış
ticaret açıkları ile karşı karşıya kalmıştır. Verilen bu dış ticaret
açıkları Osmanlı’nın yıkılışında önemli bir rol oynamıştır (Alkin,
1983, s.2). 1920’li yıllara gelindiğinde Osmanlı ekonomisi,
Avrupalıların gözünde geri kalmış bir tarım ekonomisi
konumundadır. Bu dönemde tarım sektörü Osmanlı’nın ülke dış
ticaret gelirlerinin %83’ünü oluşturmaktadır. Sanayi kesimi ise yurt
içinden gelen talebin çok az bir kısmına cevap verebilmekteydi
(Taşkın, 2003, s.135).
Son olarak, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar temel
sanayilerin kurulamamış olması sanayinin sadece yakın yerler için
tüketim malları üretecek seviyede gelişmesine neden olmuştur.
Madenleri ve tarımsal ürünleri işleyemeden hammadde ve gıda
maddeleri satan, işlenmiş mal ve hazır yiyecek satın alan Avrupa
rekabetine açık bir ülke, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte teslim
alınmıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
2. CUMHURİYETTEN
GELİŞİMİ
GÜNÜMÜZÜ
DIŞ
61
TİCARETİN
Türkiye’nin dış ticaret yapısını iki alt başlık altında incelemek
mümkündür. 1980’den önce genel hatlarıyla ithal ikameci bir
ekonomi politikası izleyen Türkiye’nin, 1980’den sonra, gerek ticari
serbestleşme, gerekse finansal serbestleşme politikaları
uygulayarak uluslararası ticarete daha büyük ölçekte katıldığı
olduğu görülmektedir.
2.1. 1923–1980 Dönemi
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında, I. Dünya Savaşı
ve Kurtuluş Savaşı’nın olumsuz ekonomik etkileri önemli ölçüde
hissedilmektedir. Ulaştırma alt yapısının yeterli olmayışı, yeterli
sermaye birikiminin bulunmayışı gibi olumsuz ekonomik etkiler
sonucunda dönemin ülke ekonomisi, bir bütünlük oluşturmaktan
ziyade bölgesel olarak şekillendiği görülmektedir. Bu dönemde
yabancı sermaye ve girişimci gücü, Türkiye ekonomisine yeterli
güven beslemediğinden dolayı Türkiye’de yatırım yapmak
istememektedir. Ulusal sermaye birikiminin yeterli seviyede
olmamasından dolayı ise ekonomide yabancı sermayeye gerek
duyulmaktadır (Uludağ ve Arıcan, 2003, s.3-4). Bu ekonomik
koşullar altında Şubat 1923’de İzmir’de toplanan İktisat
Kongresi’nde yeni kurulan cumhuriyetin izleyeceği ekonomik yön
belirlenmeye çalışılmıştır. Kongrenin başıca iki nedenle toplandığını
söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi; tüccar, sanayici, çiftçi
ve işçi kesimlerinin sorunlarını bir bütün halinde belirlemektir.
Kongrenin toplanmasının ikinci nedeni ise yabancı sermaye
çevrelerini ekonominin genel görünüşü konusunda bilgilendirmektir
(Kepenek ve Yentürk, 2005, s.32-33).
Kuruluş yıllarında Türkiye ekonomisi dışa açık bir ekonomik
görünüm sergilemektedir. Ekonomideki dışa açıklığın temel
dayanağı aşırı derecede dışa bağımlı bir ekonomik yapıya sahip
olunmasıdır (Şahin, 2009, s.43 -44). Türkiye ekonomisinde 19231929 yılları incelendiğinde ithalatın GSYH’ya oranı %14.6 ve
ihracatın GSYH’ya oranı ise %10.6 olmuştur. Bu orana daha
sonraki 50 yıl içerisinde ulaşılamaması bu dönemde ticari açıklık
uygulamasının bir göstergesi olarak gösterilmektedir (Boratav,
2006, s.49-50).
1923 İktisat Kongresinde milliyetçi ve liberal ekonomi
politikaları benimsenmiştir. Bu bağlamda uygulanan ekonomi
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
62
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
politikaları, özel girişime önem veren ve dışa açık bir yapı
görünümündedir.
Dışa
açık
bir
ekonomi
politikasının
uygulanmasının önemli bir nedeni ise Lozan Barış Anlaşması’nın
ekonomik hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Lozan Barış
Anlaşması hükümleri gereğince 1916’da imzalanan Osmanlı
Gümrük Tarifeleri beş yıl süreyle geçerli kalmıştır. Bu nedenden
dolayı 1929’a kadar gümrük tarifeleri arttırılamamıştır. (Uludağ ve
Arıcan, 2003, s.5).
Tablo 3:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1923–1929
İthalat
(000 $)
Değişim
(%)
Dış Ticaret Dış Ticaret
Dengesi
Hacmi
(000 $)
(000 $)
Yıllar
İhracat Değişim
(000 $)
(%)
İhracat/
İthalat
Karşılama
Oranı (%)
1923
50790
-
86872
-
-36082
137662
58.5
2959
1924
82435
62.3
100462
15.6
-18027
182897
82.1
3392
1925
102700
24.6
128953
28.4
-26253
231653
79.6
3817
1926
96437
-6.1
121411
-5.8
-24974
217848
79.4
4512
1927
80749
-16.3
107752
-11.3
-27003
188501
74.9
3937
1928
88278
9.3
113710
5.5
-25432
201988
77.6
4362
1929
74827
-15.2
123558
8.7
-48731
198385
60.6
5301
GSYH*
Kaynak: (TUİK, 2009, s.2; TUİK, 2010, s.668). * Milyon TL. GSYH 1948 sabit
fiyatlarıyla hesaplanmıştır.
Tablo dan da görüldüğü gibi 1923–1929 döneminde
ithalatımız ihracatımızdan sürekli daha fazla olmuştur. Sözü edilen
dönemde en fazla dış ticaret açığı 48731 bin ABD Doları ile
1929’da yaşanmıştır.
Sanayi makinelerine 1927’de çıkarılan Teşvik-i Sanayi
Kanunu gereğince gümrük vergisi muafiyeti getirilmiştir. Lozan
sözleşmesinin bittiği 1929’da yeni bir gümrük tarifesi yürürlüğe
girmiştir. Yeni tarifeyle bütün tarım makine, araç ve gereçleri
gümrük vergisinden muaf tutulmuştur. 1929 tarifesinde ulaştırma
araçları ve yurtiçinde üretilemeyen sanayi maddeleri üzerindeki
vergi oranları 1929’dan önceki döneme göre düşürülmüştür. Ancak
yeni tarife ile özellikle iplik ve kumaş, şeker, un ve diğer gıda
maddeleri, deri ve ağaç ürünleri, çimento gibi gelişmekte olan yerli
sanayi alanlarındaki ithalata yerli üretimi koruyabilmek amacına
yönelik olarak yüksek vergi oranları getirilmiştir (Tezel , 1994,
s.162).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
63
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında göreceli olarak liberal bir
iktisat politikası benimsenmekle beraber devletin yerli üretimi
arttırmaya yönelik vergi muafiyetleri, özel sektöre ucuz girdi
olanakları gibi yerli üretimin artmasına yönelik düzenlemeleri de
olmuştur (Özkale ve Kayalıca, 2008, s.356). Kuruluş yıllarında
izlenen liberal politikaların beklentileri karşılayamaması, yeni iktisat
politikası arayışlarına neden olmuştur. Henüz önemli bir girişimci
sınıfın oluşmaması, uluslararası piyasalarda meydana gelen
dalgalanmalar ve yeterli alt yapının bulunmayışı gibi nedenlerle
1930’dan itibaren daha devlet ağırlık bir ekonomi politikası
uygulanmaya başlanmıştır (Palamut ve Giray, 2001, s.23).
1930 ve 1931 yılları iç ekonomiye yönelik olarak müdahale
önlemlerinin alınmadığı ancak dış ticarette sıkı denetimler
uygulanan yıllar olmuştur (Boratay, 2006, s.67). Kuruluş yılları
olarak isimlendirilen 1923-1929 yılları arasında liberal bir ekonomi
politikası benimseyen Türkiye, 1929 Dünya Ekonomik Krizi’nden
diğer ülkeler gibi olumsuz etkilenmiştir. 1931’de ithalata kota
konulması ve ihracatın denetlenmesi hakkında çıkan kanun
ekonomi politikasında korumacılığın ilk adımları olarak
değerlendirilmektedir. 1933-1938 yılları arasında I. Beş Yıllık
Sanayi Kalkınma Planı uygulanmış, böylece devlet iktisadi hayata
fiilen girmiştir. Devlet eliyle sanayileşmenin bu dönemdeki en
önemli yapı taşı 1934 yılında uygulamasına geçilen I. Beş Yıllık
Sanayi Kalkınma Planı’dır. I. Beş Yıllık Sanayi Kalkınma Planı tam
anlamıyla bir kalkınma planı olmaktan ziyade devletin sanayi
alanındaki yatırım programı olarak değerlendirilmektedir (Buluş,
2003, s.46). I. Beş Yıllık Sanayi Kalkınma Planı’nın sona ermesiyle,
II. Beş Yıllık sanayi kalkınma Planı oluşturulduysa da II. Dünya
Savaşı’nın başlamasıyla birlikte bu plandan vazgeçilerek “İktisadi
Savunma Planı” uygulanmıştır (Uludağ ve Arıcan, 2003, s.7-15).
1929’dan itibaren uygulanan iktisat politikaları sonucunda
1930-1937 arasında dış ticaret dengesi sürekli fazla vermiştir.
1930’da ihracat bir önceki yıla göre %4.6 azalırken, ithalat ise
%43.7 azalmıştır. 1934’de ihracat bir önceki yıla göre %25.7
artarken, aynı yıl ithalat bir önceki yıla göre %52.5 artmıştır.
İthalattaki bu önemli artışa rağmen 1934’de dış ticaret dengesinin
fazla verdiği görülmektedir. 1930’dan 1937’ye kadar Türkiye’nin
ihracatının ithalatından fazla olduğu görülmektedir. 1936’da 20051
bin ABD Doları olan dış ticaret fazlası, 1937’de 18685 bin ABD
Doları’na gerilemiş ve 1938’de ithalatımızdaki artış ihracatımızdaki
artışı geçerek tekrar dış ticaret açığı verilmiştir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
64
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
Tablo 4:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1930-1939
Yıllar
İhracat
(000 $)
Değişim
(%)
İthalat
(000 $)
Değişim
(%)
Dış
Ticaret
Dengesi
(000 $)
Dış
Ticaret
Hacmi
(000 $)
İhracat/
İthalat
Karşılama
Oranı (%)
GSYH*
1930
71380
-4.6
69540
-43.7
1840
140920
102.6
5431
1931
60226
-15.6
56935
-13.8
291
120161
100.5
5877
1932
47972
-20.3
40718
-32.1
7254
88690
117.8
5253
1933
58065
21.0
45091
10.7
12974
103156
128.8
6065
1934
73007
25.7
68761
52.5
4246
141768
106.2
6447
1935
93670
4.4
70635
2.7
5597
146867
107.9
6252
1936
93670
22.9
73619
4.2
20051
167289
127.2
7694
1937
109225
16.6
90540
23.0
18685
199765
120.6
7811
1938
115019
5.3
118899
31.3
-3880
233918
96.7
8550
1939
99646
-13.4
92498
-22.2
7149
192145
107.7
9139
Kaynak: (TUİK, 2009, s.2; TUİK, 2010, 668). * Milyon TL. GSYH 1948 sabit
fiyatlarıyla hesaplanmıştır.
Temmuz 1931’de yürürlüğe giren kanunla, hükümete ithalat
üzerinde fiziki sınırlamalar getirebilme yetkisi verilmiştir. Bu
kapsamda aynı yıl kota listeleri belirlenmiştir. Tarım ve sanayi
üretiminde kullanılan makine araç-gereç ve hammaddeler, ilaç ve
tıpta kullanılan malzemeler bu fiziki sınırlamaların dışında
bırakılmıştır. Mamul gıda maddeleri, alkollü içecekler, parfüm,
elbise, ayakkabı ve deri eşyalar gibi bazı tüketim mallarının ithali
ise yasaklanmıştır. Diğer tüketim malları ile çimento gibi yurtiçinde
de üretilen malların ithalatı ise kotalar çerçevesinde belirlenmiştir.
Ayrıca 1930’dan itibaren dış ticaret politikası ile sanayileşme
politikası arasında uyumu sağlayabilmek için çeşitli önlemler
alınmıştır. 1930-1933 yılları arasında ithal malların fiyatlarında
%44’ü bulan önemli düşüşler yaşanmıştır. Hükümetin oluşturduğu
I. Beş Yıllık Sanayi Kalkınma Planı’nın son şeklinin verildiği
1933’de başta kumaş ve deri eşyalar olmak üzere vergi oranları
daha da arttırılmıştır. Diğer taraftan 1933’deki tarife değişiklikleri
hükümete daha sonra yapılacak olan ikili ticaret anlaşmalarındaki
pazarlıklara yüksek tarife oranları ile başlama avantajı sağlamıştır.
1933’den itibaren Türkiye, ülkenin dış ticaretinde önemli bir yere
sahip olan ülkelerle karşılıklı gümrük tarife indirimlerini de
kapsayan ikili ticaret anlaşmaları yapmaya başlamıştır. Bu
dönemde hükümetin ithal ikamesine yönelik sanayileşme
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
65
politikasıyla uyumlu bir dış ticaret politikası uyguladığını söylemek
mümkündür (Tezel , 1994, s.167-174).
1940-1946 yılları ekonomik açıdan devletçilik ve savaş
ekonomisi yılları olarak isimlendirilmektedir. Bir milyondan fazla kişi
silah altına alınmış, dolayısıyla üretim ve tüketim hacminde bir
daralma meydana gelmiştir (Uludağ ve Arıcan, 2003, s.14). II. Dünya
Savaşı nedeniyle uygulanan savaş ekonomisi dış ticaretin gelişmesini
önemli ölçüde engellemiş hatta dış ticaretin daralmasına neden
olmuştur. II. Dünya Savaşı’yla birlikte dış ticaret ülke koşullarından
ziyade uluslararası koşullardan etkilenmiştir. Bu dönemde dış ticaret
fazlası oluşturulmaya yönelik politikalar benimsenmiş, bu bağlamda
ithalatın kısılması amaçlanmıştır. 1938’de 119 milyon ABD Doları olan
ithalatımız 1940’da 53 Milyon ABD Doları seviyesine düşmüştür.
Savaş yıllarında ihracat arttırılmak istense de ulusal paranın aşırı
değerli olması ve devletin gelir elde etmek için ihracattan da vergi
alması ihracatı, hem hacim hem de değer olarak önemli ölçüde
azaltmıştır (Bulut, 2006, s.178). Ancak ithalattaki azalmanın
ihracattaki azalmadan fazla olmasından dolayı bu dönemde dış ticaret
dengesinin olumlu yönde etkilendiği görülmektedir (Parasız, 1998,
s.65).
Tabloda yer alan veriler incelendiğinde 1940’da bir önceki
yıla göre ihracatta %18.8 bir azalma meydana gelirken aynı yıl
ithalatta %45.9’luk bir azalma meydana geldiği görülmektedir.
1930’dan itibaren uygulanan dış ticaret politikalarının da etkisiyle
1939-1946 dönemin de dış ticaret fazlası verildiği görülmektedir.
Tablo 5:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1940-1946.
İhracat Değişim İthalat
Yıllar (000 $) (%) (000 $)
Değişim
(%)
Dış
Ticaret
Dengesi
(000 $)
Dış
Ticaret
Hacmi
(000 $)
İhracat/
İthalat GSYH*
Karşılama
Oranı (%)
1940 80904
-18.8
50035
-45.9
30869
130939
161.7
8702
1941 91056
12.5
55349
10.6
35707
146405
164.5
7800
1942 126115
38.5
112879
103.9
13236
238994
111.7
8230
1943 196734
56.0
155340
37.6
41394
352074
126.6
7424
1944 177952
-9.5
126230
-18.7
51722
304182
141.0
7047
1945 168264
-5.4
96969
23.2
71295
265233
173.5
5970
1946 214580
27.5
118889
22.6
95691
333469
180.5
7885
Kaynak: (TUİK, 2009, s.2; TUİK, 2010, 668). * Milyon TL. GSYH 1948 sabit
fiyatlarıyla hesaplanmıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
66
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
Türkiye II. Dünya Savaşı’na taraf olmasa da savaşın olumsuz
ekonomik etkilerini hissetmiştir. Türkiye’de 7 Eylül 1946’da büyük
oranlı bir devalüasyon yapılmıştır (Alkin, 2004, s.120). 1946’da
yapılan bu devalüasyon ile TL’nin değeri %53.6 düşürülmüştür.
Devalüasyon sonrası 1 ABD Doları, 2.80 TL de sabitlenmiştir. Bu
devalüasyonla, yeni ekonomik politikalara uyum sağlayarak ihracat
miktarının arttırılması hedeflenmiştir. Devalüasyonun bir başka
önemli nedeni ise yeni kurulan WB ve IMF’e katılım sonucunda
devalüasyon
yapma
yetkinsinin
kısıtlanacak
olmasından
kaynaklanmaktadır (Kepenek ve Yentürk, 2005, s.118). Ancak
yapılan devalüasyonla birlikte, ithalat üzerindeki sınırlamaların
hafifletilmesi sonucunda ithalattaki artışın, ihracattaki artışı aştığı
görülmektedir (Tezel, 1994, s.184). 1947’de bir önceki yıla göre
ithalatta %100’ün üzerinde bir artış gerçekleşirken, ihracatta önemli
bir değişme yaşanmamıştır (Özkale ve Kayalıca, 2008, s.359).
Tablo 6:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1947-1963.
Dış Ticaret Dış Ticaret
İhracat Değişim İthalat Değişim Dengesi (000 Hacmi (000
Yıllar (000 $)
(%)
(000 $)
(%)
$)
$)
İhracat/
İthalat
Karşılama
Oranı
(%)
GSYH*
1947 223301
4.1
244644
105.8
-21343
467945
91.3
8212
1948 196799
-11.9
275053
12.4
-78254
471852
71.5
37133
1949 247825
25.9
290220
5.5
-42365
538045
85.4
35282
1950 263424
6.3
285664
-1.6
-22240
549088
92.2
38598
1951 314082
19.2
402086
40.8
-88004
716168
78.1
43536
1952 362914
15.5
555920
38.3
-193006
918834
65.3
48739
1953 396061
9.1
532533
-4.2
-136472
928594
74.4
54210
1954 224924
-15.4
478359
-10.2
-143435
813283
70.0
52655
1955 313346
-6.4
497637
4.0
-184291
810983
63.0
56912
1956 304990
-2.7
407340
-18.1
-102350
712330
74.9
58763
1957 345217
13.2
397125
-2.5
-51908
742342
86.9
63417
1958 247271
-28.4
315098
-20.7
-67827
562369
78.5
66308
1959 353799
43.1
469982
49.2
-116183
823781
75.3
69373
1960 320731
-9.3
468186
-0.4
-147455
788917
68.5
71391
1961 346740
8.1
507205
8.3
-160465
853945
68.4
72619
1962 381197
9.9
619447
22.1
-238250
1000644
61.5
77030
1963 410771
-3.4
687616
11.0
-319529
1055703
53.5
84291
Kaynak: (TUİK, 2009, s.2; TUİK, 2010, 668). * Milyon TL. GSYH 1948 sabit
fiyatlarıyla hesaplanmıştır.* Milyon TL. 1947 yılı GSYH 1948 sabit fiyatlarıyla,
1948-1963 yılları GSYH 1968 sabit fiyatlarıyla hesaplanmıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
67
Türkiye, II. Dünya Savaşı sonrasında IMF’e üye olmakla dış
dünya ile ilişkilerini geliştirmek açısından ilk önemli adımı atmıştır.
Bu tarihten sonra uygulanan çeşitli ekonomi politikalarıyla Türkiye,
dış ekonomik gelişmelere daha açık ve daha duyarlı hale gelmiştir
(Altuğ, 2006, s.4).
1946’dan itibaren ithalat önündeki fiyat ve miktar
sınırlamalarının kaldırılmasıyla ithalatta bir artış yaşanmıştır. İthalat
mallarına olan talepteki artış başlıca iki nedene dayanmaktadır. Bu
nedenlerden birincisi, özellikle 1950’den itibaren gelen yabancı
sermaye ve dış yardımların yeni bir tüketim istemi oluşturmasıdır.
İkinci neden ise izlenen ekonomik gelişme politikasının ithal girdi
kullanımına dayanmasıdır (Kepenek ve Yentürk, 2005, s.119-120).
İthalattaki artış 1953’e kadar sürmüştür. Bu yıldan itibaren ithalata
tekrar sınırlamalar getirilmiştir. İthalatı çeşitli önlemlerle kısmaya
yönelik çalışmalar, ithalatı bir miktar azaltsa da, aynı dönemde
ihracatta da bir azalma meydana gelmesinden dolayı dış ticaret
açığı sorununun devam ettiği görülmektedir (Özkale ve Kayalıca,
2008, s.360).
Yıllar itibariyle yapılan ithalat mal gruplarına göre
incelendiğinde tüketim mallarının oranının azaldığı görülmektedir.
1948’de yapılan ithalatın %28’i makine ve araçlar, %36’sı
hammaddeler, %25’i tüketim malları ve %11’i de inşaat
malzemelerinden oluşmaktadır. 1962’de ise tüketim malları ithalatı
toplam ithalat içerisinde %7’ye gerilerken, inşaat malzemelerinin
payı %5’e gerilemiştir (Kepenek ve Yentürk, 2005, s.120).
1953’den 1958’e kadar ithalat konusunda sürekli artan
sınırlandırmalara başvurulmuştur. Bu sınırlamalardaki temel amaç
artan ticaret açığın sınırlandırılması olarak öne çıkmaktadır. II.
Dünya Savaşı sırasında hükümete ekonomiye müdahale
konusunda geniş yetkiler sağlayan Milli Koruma Yasası yeniden
yürürlüğe konularak fiyat denetimleri arttırılmıştır. Bu sıkı önlemlerin
iki yıl uygulanması sonucunda dış ticaret açığının bir miktar azaldığı
görülmektedir. 1953’den 1958’e kadar ithalat konusunda sürekli
artan sınırlayıcı önlemlere başvurulmuştur. İthalatta yaşanan bu
daralma ithalata önemli ölçüde bağlı olan sanayi kesiminde de
büyük ölçüde bir daralmaya neden olmuştur (Balkanlı, 2002,
s.300). 4 Ağustos 1958’de bir dizi ekonomik istikrar programı
uygulanmaya başlanmıştır. Ekonomik istikrar programı temel
olarak TL’nin devalüe edilmesi, ithalat önündeki engellerin
yumuşatılması, para arzının ve bütçe harcamalarının kısılması,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ürün ve hizmetlerinin fiyatlarının
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
68
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
yükseltilmesi konularını kapsamaktadır (Kepenek ve Yentürk,
2005, s.122).
Tablo 7:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1964-1980.
İhracat Değişim İthalat Değişim
Yıllar (000 $)
(%)
(000 $)
(%)
Dış
Ticaret
Dengesi
(000 $)
Dış Ticaret
Hacmi (000
$)
İhracat/
İthalat
Karşılama
Oranı
(%)
GSYH*
1964
410771
11.6
537229
-21.9
-126458
948000
76.5
87782
1965
463738
12.9
571953
6.5
-108215
1035691
81.1
90078
1966
490508
5.8
718269
25.6
-227761
1208777
68.3
100629
1967
522334
6.5
684669
-4.7
-162335
1207003
76.3
105159
1968
496419
-5.0
763659
11.5
-267240
1260078
65.0
31425049
1969
536834
8.1
801236
4.9
-264403
1338070
67.0
32707548
1970
588476
9.6
947604
18.3
-359128
1536081
62.1
33765132
1971
676602
15.0
1170840
23.6
-494239
1847442
57.8
35644700
1972
884969
30.8
1562550
33.5
-677581
2447519
56.6
38291639
1973 1317083
48.8
2086216
33.5
-769133
3403299
63.1
39540780
1974 1532182
16.3
3777501
81.1
-2245319
5309683
40.6
41752876
1975 1401075
-8.6
4738558
25.4
-3337483
6139633
29.6
44748268
1976 1960214
39.9
5128647
8.2
-3168433
7088862
38.2
49429503
1977 1753026
-10.6
5796278
13.0
-4043252
7549304
30.2
51113351
1978 2288163
30.5
4599025
-20.7
-2310862
6887187
49.8
51881586
1979 2261195
-1.2
5069432
10.2
-2808236
7330627
44.6
51557767
1980 2910122
28.7
7909364
56.0
-4999242
10819486
36.8
50295991
Kaynak: (TUİK, 2009, s.2; TUİK, 2010, 668). * Milyon TL. GSYH 1948 sabit
fiyatlarıyla hesaplanmıştır. * Milyon TL. 1964-1967 yılları GSYH 1968, 1968-1980
yılları GSYH 1987 sabit fiyatlarıyla hesaplanmıştır.
Tablo 7’de yer alan veriler ışığında 1964-1980 yılları
arasında dış ticaretin sürekli açık verdiği görülmektedir. 1964’de
ihracatın, ithalatı karşılama oranı %76.5 iken bu oran 1980’de
%36.8’e gerilemiştir.
Türkiye ekonomisinde beklenenin tersine ithal ikameci
sanayileşme süreci, ödemeler dengesinde bir kötüleşme
yaratmıştır. Başkaya (2004), bunun nedenini ithal girdilerdeki artma
eğiliminden kaynaklandığını savunmaktadır. İthal girdiler zaman
içerisinde artarken, ithal girdiyle üretilen ürünler ihracata dönük
değil iç talebi karşılamaya yönelik üretilmiştir. Bu sebepten ulusal
sanayi ihtiyacı olan dövizi elde edememiştir. Geleneksel yollarla
ihraç edilen ürünlerden elde edşlen döviz yeterli olamamış
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
69
dolayısıyla ticaret hadlerinin sürekli olarak kötüleştiği görülmektedir
(Başkaya, 2004, s.123-124).
1977’de ekonomik istikrar önemli ölçüde bozulmuştur.
Ekonomik istikrarın bozulması üretimi olumsuz yönde etkilemiş,
ürün yetersizlikleri karaborsaların oluşmasına zemin hazırlamıştır
(Kazgan, 2009, s.115). Bu dönemde Türkiye, yoğun bir biçimde
üretim malları üreten, ara malı ve temel tüketim sanayi sektörlerinin
yurt içinde ikamesine yönelmiştir. Bu dönemin diğer bir özelliği ise
ithal mallara uygulanan kota ve yüksek tarife oranları ile yerli
üretimin korunmasıdır. Ancak ekonomi 1977’den başlayarak bir
döviz finansman krizine sürüklenmiştir (Yeldan, 2005, s.38). Mart
1978 ve Nisan 1979’da iki adet ekonomik istikrar programı
uygulanmıştır. Söz konusu bu istikrar programlarının temel
amaçlarını ödemeler bilançosu açıklarının finansmanı, enflasyon
baskısının durdurulması, KİT’lerin kendi kendini finanse edecek
duruma getirilmesi ve bütçe üzerindeki yüklerinin hafifletilmesi
olarak sıralamak mümkündür (Şahin, 2009, s.187).
2.2. 1980–2013 Dönemi
1980’den itibaren Türkiye ekonomisinde dışa açılmaya
yönelik adımlar atılmaya başlanmıştır (İncekara, 2001, 930). 24
Ocak 1980 ekonomik kararları ile ithal ikamesi politikası terk
edilmiş, bunu yerine ihracata yönelik bir sanayileşme politikası
benimsenmiştir (Karluk, 2005, s. 497).
Türkiye’de 24 Ocak Kararları ile ihracata dayalı
sanayileşmeye yönelik önemli adımlar atılmıştır. 24 Ocak 1980
Kararlarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür (Uludağ ve
Arıcan, 2003, 47-48):
 İthalatın serbestleştirilmesi,
 TL’nin aşırı değerlenmesine son veren “gerçekçi” esnek
kur uygulamasına geçilmesi,
 İhracatın ve yabancı sermayenin teşviki, ihracata
finansman ve sigorta konularında kurumsal destek sağlanması,
 Sübvansiyonların
kademeli
olarak
azaltılarak,
uygulanan fiyat kontrollerinin kaldırılması,
 Faiz oranlarının serbestleştirilmesi (1 Temmuz 1980
tarihinde faiz oranları tamamen serbest bırakılmıştır),
 TL %48 devalüe edilerek dolar karşısındaki değeri 47
TL’den 70 TL’ye düşürülmüştür.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
70
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
1980’de yapılan devalüasyonla ihracatın arttırılması ve
dolayısıyla da döviz kazancının arttırılması umulmuştur (Başkaya,
2004, 191). İthalatın serbestleştirilmesi için uygulanan politikalara
1981’deki ithalat programı ile başlamıştır. Ancak gümrük vergileri
oranı ortalama %76.3 seviyesinde ve birçok sanayi mamulü
üzerindeki vergi oranı ortalama %100 veya üzerinde kalmıştır.
1984’de ithalat rejiminde önemli değişiklikler yapılmıştır. 1984’de
yapılan değişikliklerle ortalama %76.3 olan gümrük vergileri
%48.9’a düşürülmüştür. İthalat kotaları tarife dışı engellere
kaydırılarak dünya ekonomisine daha uyumlu bir dış ticaret
politikası izlenmeye çalışılmıştır. İthali yasak malların sayısı
yaklaşık olarak 1800’den 459’a düşürülmüştür. Daha sonra yapılan
çeşitli düzenlemeler ile ithali yasak malların sayısı azaltılmış ve
uyuşturucu, silah ve bunların girdileri dışında ithali yasak mal
kalmamıştır. İthal iznine bağlı malların sayısı 1984’de 100 civarında
iken 1988’de 33’e indirilmiştir. 1990’da ise ithali izne bağlı malların
listesi tamamen kaldırılmıştır (Şahin, 2009, s.422-423).
6 Kasım 1983 siyasi seçimleriyle birlikte göreve başlayan
hükümet, Aralık 1983 ve Ocak 1984’de, 24 Ocak 1980 Kararları’nı
tamamlayıcı nitelikte yeni ekonomik tedbirler uygulamıştır. Bu
tedbirler ayrıca daha serbest bir ekonomi politikası uygulamaya
yönelik bir ekonomi yaklaşımı getirmiştir. Bu bağlamda uygulanan
ekonomi politikasında ekonomik serbestleşmeye öncelik verilmiş,
bu sayede ekonomiye kaynak yaratacak gücün artarak daha
verimli alanlara dağılması hedeflenmiştir (Uludağ ve Arıcan, 2003,
s.51-52).
1980’den itibaren ihracatın önemli ölçüde geliştiği
görülmektedir. Bu gelişmedeki en önemli etken kuşkusuz 24 Ocak
1980 Kararları ve daha sonraki yıllarda bu kararları destekleyen
iktisat politikası uygulamalarıdır. İhracatı arttırmak için uygulanan
teşvikler, ücret ve maaşların enflasyon seviyesinin altında tutularak
iç talebin daraltılması sonucu ihracatçıların dış piyasaya daha
önem vermesi, petrol fiyatlarında meydana gelen artışlar
sonucunda orta doğu ülkelerinin satın alma gücünün artması ve
Türkiye’nin komşu ülkelerle dış ticaret hacmini attırmaya yönelik
çalışmaları ihracatın artmasında önemli bir rol oynamıştır (Şahin,
2009, s.409-410). Bu dönemde uygulanan devalüasyon politikaları
bir yandan çalışan kesimin satın alma gücünde bir azalma
yaratırken, diğer yandan ihracat sektörünün uluslararası rekabet
gücünü arttırıcı bir unsur olarak görülmüştür (Sönmez, 2009, s.28).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
71
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
1980’den itibaren uygulanan ekonomi politikalarıyla birlikte
ihracatımızda önemli bir artış yaşanmıştır. Ancak ihracattaki artışa,
ithalattaki artış da eşlik etmiş, dolayısıyla dış ticaret açığı
daraltılamamıştır (Boratav, 2006, s.161).
1994’de “5 Nisan Kararları” olarak bilinen ekonomik istikrar
programı açıklanmıştır. Aralık 1993’’ün sonunda 14.458 TL/$ olan
döviz kuru, 7 Nisan 1994’de 39.853 TL/$’a kadar yükselmiştir.
1994’ün ikinci yarısından itibaren döviz piyasasında tekrar istikrar
sağlanmıştır. 1994’ün sonunda döviz kuru 34.418 TL/$ seviyesinde
oluşmuştur (Özkale ve Kayalıca, 2008, s.365). 1989 ve 1994’de
meydana gelen ekonomik sorunlar 1980 ekonomik dönüşümü
içinde ele alınmış, serbest piyasa ekonomisinin daha iyi işlemesi
için kurum ve kuruluşların oluşmasına yönelik iktisadi düzenlemeler
yapılmıştır.
Tablo 8:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1981–1994.
Yıllar
İhracat
(000 $)
Değ İthalat
(%) (000 $)
Değ
(%)
Dış Ticaret Dış Ticaret İhracat/
Dengesi
Hacmi
İthalat
GSYH*
(000 $)
(000 $)
Oranı (%)
1981
4702934
61.6
8933374
12.9
-4230439
13 636 308
52.6
52738671
1982
5745973
22.2
8842665
-1.0
-3096692
14 588 639
65.0
54617937
1983
5727834
-0.3
9235002
4.4
-3507168
14 962 836
62.0
57332998
1984
7133604
24.5 10757032 16.5
-3623429
17 890 636
66.3
61181164
1985
7958010
11.6 11343376
5.5
-3385367
19 301 386
70.2
63776134
1986
7456726
-6.3 11104771
-2.1
-3648046
18 561 497
67.1
68248101
1987 10190049 36.7 14157807 27.5
-3967757
24 347 856
72.0
74721925
1988 11662024 14.4 14335398
1.3
-2673374
25 997 422
81.4
76206292
1989 11624692 -0.3 15792143 10.2
-4167451
27 416 835
73.6
76498311
1990 12959288 11.5 22302126 41.2
-9342838
35 261 413
58.1
83578464
1991 13593462
4.9
21047014
-5.6
-7453552
34 640 476
64.6
84352830
1992 14714629
8.2
22871055
8.7
-8156426
37 585 684
64.3
89400745
1993 15345067
4.3
29428370 28.7
-14083303 44 773 436
52.1
96590370
-5164147
77.8
91320722
1994 18105872 18.0 23270019 -20.9
41 375 891
Kaynak: (TUİK, 2009, s.3; TUİK, 2010, s.662-676). * Milyon TL. GSYH 1948 sabit
fiyatlarıyla hesaplanmıştır. * Milyon TL. GSYH 1987 sabit fiyatlarıyla
hesaplanmıştır.
Şiriner ve Doğru (2008) 1994’de alınan ekonomik tedbirleri
1980’den itibaren hayata geçirilemeyen ve bu nedenle ekonomide
sorunların artmasına neden olan düzenlemelerin hayata
geçirilmesine yönelik politikalar olarak görmektedir (Şiriner ve
Doğru, 2008, s. 172).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
72
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
Tablo 9:
Dış Ticaret Göstergeleri, 1995–2012
Yıllar
Dış Ticaret Dış Ticaret İhracat/
İhracat (000 Değ İthalat (000 Değ
Dengesi
Hacmi
İthalat
GSYH*
$)
(%) $)
(%)
(000 $)
(000 $)
Oranı (%)
1995 21637041 19.5 35709011 53.5 -14071970 573 46 05 2 6 0 . 6 97887800
1996 23224465 7 . 3 43626642 22.2 -20402178 668 51 10 7 5 3 . 2 104745149
1997 26261072 13.1 48558721 11.3 -22297649 748 19 79 2 5 4 . 1 112631203
1998 26973952 2 . 7 45921392 - 5 . 4 -18947440 728 95 34 4 5 8 . 7 70203147
1999 26587225 - 1 . 4 40671272 -11.4 -14084047 672 58 49 7 6 5 . 4 67840570
2000 27774906 4 . 5 54502821 34.0 -26727914 822 77 72 7 5 1 . 0 72436399
2001 31334216 12.8 41399083 -24.0 -10064867 727 33 29 9 7 5 . 7 68309352
2002 36059089 15.1 51553797 24.5 -15494708 876 12 88 6 6 9 . 9 72519831
2003 47252836 31.0 69339692 34.5 -22086856 116592528 6 8 . 1 76338193
2004 63167153 33.7 97539766 40.7 -34372613 160706919 6 4 . 8 83485591
2005 73476408 16.3 116774151 19.7 -43297743 190250559 6 2 . 9 90499731
2006 85534676 16.4 139576174 19.5 -54041499 225110850 6 1 . 3 96738320
2007 107271750 25.4 170062715 21.8 -62790965 277334464 6 3 . 1 101254625
2008 132027196 23.1 201963574 18.8 -69936378 333990770 6 5 . 4 101921730
2009 102135000 -22.4 140919000 -30.2 -38784000 243054000 7 2 . 5 97143611
2010 113975607 11.6 185535044 31.7 -71559436 299510651 6 1 , 4 105680142
2011 1 3 4 9 0 7 29.8 2 4 0 8 4 2 18.5 - 1 0 5 9 3 5 3 7 5 7 4 9 5 6 . 0 2012 1 5 2 4 8 9 - 1 . 8 2 3 6 5 4 5 13.0 - 8 4 0 5 6 3 8 9 0 3 4 6 4 . 5 -
Kaynak: (TUİK, 2009, s.3; TUİK, 2010, s.676). TUİK veri tabanı, TCMB veri tabanı
* Milyon TL. 1995–1997 yılları GSYH 1987, 1998–2009 yılları 1998 sabit fiyatlarıyla
hesaplanmıştır.
Türkiye, AB ile 1995’de GB anlaşması imzalamış ve
imzalanan bu anlaşma 1996’da yürürlüğe girmiştir. GB, Türkiye
ekonomisinde 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan ticari
serbestleşme sürecinin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır
(Tonus, 2007, s.193). GB anlaşmasının temelinde taraflar arasında
malların serbest dolaşımı ve üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük
tarifesi uygulanması bulunmaktadır (DTM, 2007, s.314).
Kasım 2000 ve Şubat 2001 ekonomik krizleriyle birlikte
yatırım ve tüketim harcamalarında önemli daralmalar görülmüştür.
Devalüasyonla birlikte ihracat artmış ve ithalat azalmıştır. Ancak
2002’de ithalat artış oranının ihracat artış oranından fazla olduğu
görülmektedir.
Türkiye ihracatının içinde 1980’den önce tarımın önemli bir
yer tuttuğu görülmektedir. 1980 Ekonomik Kararları’yla birlikte
Türkiye’nin dış ticaret yapısının da değiştiği görülmektedir. Bu
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
73
bağlamda 1980’den sonraki yıllar incelendiğinde ihracatımızda
tarımın payının azaldığı, sanayinin payının ise hızla arttığı
görülmektedir. 1990’da tarımın toplam ihracat içindeki payı %18.4
iken bu oran 2000’de %7.8 ‘e gerilemiştir. 1990’da toplam
ihracatımızdaki sanayi kesiminin payı %79.0 iken bu oran 2000’de
%91.2’ye yükselmiştir (Serin, 2001, s. 311-312; TUİK, 2009,
s.695). Ayrıca Türkiye’deki önemli ihracatçı sektörlerin aynı
zamanda önemli ithalatçı sektörler olması, ihracatın ithalata
bağımlılığının önemli bir göstergesidir. Örneğin ihracat
sıralamasında ilk sırada bulunan motorlu kara taşıtları, traktör,
bisiklet, motosiklet sektörü 2005’de 9.6 milyar ABD Doları ihracat
gerçekleştirmiştir. Aynı yıl adı geçen sektör yaklaşık 10.6 milyar
ABD Doları ithalat gerçekleştirmiştir (Eşiyok, 2008, s.140).
İhracatın ithalata bağımlılığının temel nedeni ihracat mallarının ara
mal ithalatına olan bağımlılığı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’nin ihracat artışı 1994-2004 yılları arasında dünya ihracat
artış hızının üzerinde yıllık ortalama %12.5’lik önemli bir artış
göstermiştir. Bu artışla Türkiye 1994’de %0.42 olan dünya
ihracatındaki payını 2004’de %0.70’e çıkartmıştır. Bu olumlu
gelişmenin yanında sözü edilen yıllarda Türkiye’nin ithalatının
ihracatından daha hızlı arttığı görülmektedir. Sözü edilen yıllar
arasında Türkiye’nin ithalatı %14.3’lük bir artış gösterirken dünya
ithalatındaki artış %7.6’da kalmıştır (Aktan, 2006, s.80). Türkiye
ekonomisi 2002’den itibaren hızlı bir büyüme eğilimine girmiştir.
2002–2007 yılları ararsında yıllık ortalama %6.8 büyüyen Türkiye
2007’de ABD’de meydana gelen ekonomik krizin dalga dalga
bütün dünyaya yayılmasından olumsuz şekilde etkilenmiştir (DTM,
2009, s.6).
SONUÇ
Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyetin kuruluş
yıllarında, dış ticaretin önemli ölçüde tarım ürünlerine bağlı ve zayıf
olduğu görülmektedir. Kuruluş yılları ülke ekonomisinde, I. Dünya
Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın olumsuz ekonomik etkileri
hissedilmektedir. Kuruluş yıllarında dış ticaretin önünde önemli
sınırlamaların bulunmamaktadır. Bunun en önemli nedeni, Lozan
Barış Antlaşması’nın gümrük tarifeleriyle ilgili maddesinin 1929’a
kadar geçerli olmasıdır. Dolayısıyla 1923-1929 döneminde dış
ticaret sürekli açık vermiştir. 1929’dan sonra ise ithalatın önünde
önemli sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlamalar nedeniyle 19301939 döneminde dış ticaretimizin 1938 yılı hariç sürekli fazla
vermiştir. Bu dönemden sonra Türkiye’nin dış ticaretinin ulusal
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
74
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
politikalardan daha ziyade uluslararası politikalardan daha çok
etkilenmiştir. II. Dünya Savaşı süresince her ülkede olduğu gibi
Türkiye’de de dış ticarette korumacılık politikaları artmış ve
Türkiye’nin dış ticaret dengesi fazla vermiştir. II. Dünya Savaşı’nın
bitmesiyle birlikte uluslararası ekonomini yeniden yapılandırılmıştır.
1946’da ithalat sınırlamaların azaltılması, özellikle 1950’den
itibaren yurtiçine gelen yabancı sermaye ve kredilerin tüketim
harcamalarını tetiklemesi ve ekonomik büyüme politikasının ithal
girdi üzerine kurulu olması 1946’dan itibaren ithalatımızın sürekli
artmasına neden olmuştur. 1953’den itibaren ithalatı azaltmaya
yönelik çeşitli tedbirler uygulansa da, uygulanan ekonomi
politikalarından istenilen sonuçlar alınamamıştır. 1970’li yıllarda
petrol fiyatlarında meydana gelen artışlar, Türkiye’nin ihracatının
ithalatı karşılama oranını önemli ölçüde azaltmış, ithal malların
ulusal pazara yönelik üretimde kullanılması sonucunda, önemli bir
döviz darboğazıyla karşılaşılmıştır.
Türkiye’nin
içinde
bulunduğu
ekonomik
krizin
aşılabilmesine yönelik 24 Ocak 1980 ekonomik kararları alınmıştır.
24 Ocak kararları ile ithal ikamesi uygulaması terk edilerek ihracata
yönelik sanayileşme politikasına geçilmiştir. Bu kapsamında
ihracatı özendirmek için önemli politikalar uygulanırken, ithalatın
serbestleştirilmesine yönelip politikalara da yer verilmiştir.
1980’den itibaren uygulanan politikalarla ihracat önemli bir artış
gerçekleştirilmiştir. Ancak ihracattaki artışa, ithalattaki artış da eşlik
ettiği için dış ticaret açığı kapatılamamıştır. İhracattaki bu artışa,
ithalattaki artışın eşlik etmesinin temel nedeni, önemli ihracat
sektörlerinin, üretim aşamasında ithalata bağlı olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu durum, kuşkusuz dış ticaret dengesini
sürekli olumsuz etkilemektedir. Sonuç olarak, uygulanabilecek en
iyi politika araçlarından bir tanesi, ihracat sektörünün hammadde
ve arama gibi gereksinimleri ulusal pazarda karşılayabilecekleri
endüstriler yaratılması olarak karşımıza çıkmaktadır.
KAYNAKÇA
AKTAN, Okan H (2006). “Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler ve
Türk Dış Ticareti”, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret
Politikaları, Yıl: 1, Sayı: 1, ss. 69-100.
ALKİN,
Erdoğan (1983). Turkey’s International
Relations, Güryay Yayınları, İstanbul.
Economics
ALKIN, Erdoğan (2004). “Türkiye’de Dış Ticaret ve Kambiyo
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
75
Rejiminin Kısa Bir Tarihçesi”, Gülten Kazgan’a Armağan
Türkiye Ekonomisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul, s. 119-124
ALTUĞ, Sumru (2006). “Türkiye’de Büyüme, Yapısal Dönüşüm ve
Dış Ekonomik Gelişmeler”, Uluslararası Ekonomi ve Dış
Ticaret Politikaları, Yıl:1, Sayı:1, ss. 3-11.
BALKANLI, A. Osman (2002). “Küresel Ekonominin Belirleyici
Faktörleri Üzerine”, Uludağ Üniversitesi, İktisadi İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt XXI, Sayı 1, ss. 13-26.
BAŞKAYA, Fikret (2004). Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına, Maki
Basın Yayın, Ankara.
BAŞKAYA, Fikret (2004). Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü,
, Maki Basın Yayın, Ankara.
BORATAV, Korkut (2006). Türkiye İktisat Tarihi 1908-2005, 10.
Baskı, İmge Kitapevi, Ankara.
BULUŞ, Abdülkadir (2003) Türk İktisat Politikalarının Tarihi
Temelleri, Tablet Kitapevi, Konya.
BULUT, Cihan (2006). Ekonomik Yapı ve Politika Analizi, Der
Yayınları, İstanbul.
ÇAKIR, Coşkun (2000). “Tanzimat’tan Önce Osmanlı Devleti’nde
Ticaretin Organizasyonu ve Tüccarlar”, Çerçeve Dergisi, Yıl:
8 Sayı:25, ss.40–52.
DTM (2007). Avrupa Birliği ve Türkiye, DTM Avrupa Birliği Genel
Müdürlüğü, Ankara.
DTM (2009). Dış Ticaretin Görünümü 2008, T.C. Başbakanlık Dış
Ticaret
Müsteşarlığı,
Ekonomik
Araştırmalar
ve
Değerlendirmeler Genel Müdürlüğü, Ankara.
EŞIYOK, Ali (2008). “Türkiye Ekonomisinde Üretimin ve İhracatın
İthalata Bağımlılığı, Dış Ticaret Yapısı: Girdi-Çıktı Modeline
Dayalı Bir Analiz”, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret
Politikaları, Yıl: 3, Sayı: 1-2, 2008, s. 117-160.
GÜVEN, T. Celal (1998). “Cumhuriyetin 75. Yıldönümünde Dış
Ticaretimizin Geçmişi ve Bugünü”, Dış Ticaret Dergisi, Yıl:3
Özel Sayı, ss.26–41.
HEPAKTAN, Erdem (2007). “Türkiye’nin Dış Ticaretinin Gelir Yönlü
Analizi”, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, Yıl:
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
76
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
1, Sayı 2, ss. 79-112.
İNCEKARA, Ahmet (2001). “Küreselleşme, Ekonomik Kriz ve
Türkiye”, Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı II, Yıl: 7,
Sayı: 42, ss. 927-931.
KARLUK, S. Rıdvan (2005). Cumhuriyet’in İlanından Günümüze
Türkiye Ekonomisi’nde Yapısal Dönüşüm, Gözden
Geçirilmiş 10. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul.
KAZGAN, Gülten (2009). Tazimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye
Ekonomisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
KEPENEK, Yakup, Yentürk, Nurhan (2005), Türkiye Ekonomisi, 17.
Basım, Remzi Kitapevi, İstanbul.
MCGOWAN, Bruce (1981). Economic Life in Ottoman Europe,
Cabrige University, New York.
ÖZKALE, Lerzan, Kayalıca, Özgür M (2008). “Dış Ticaretin Yapısal
Değişimi”, Çeşitli Yönleriyle Cumhuriyetin 85’inci Yılında
Türkiye Ekonomisi, Ed. Gülen Elmas Arslan, Ankara, ss.
355-382.
PALAMUT, Mehmet E., Giray, Filiz (2001). “Cumhuriyetten
Günümüze Yaşanan Mali Krizler ve Uygulanan Politikalar”,
Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Sayısı I, Yıl: 7, Sayı: 41,
ss. 20-34.
PAMUK, Şevket (2005). Osmanlı-Türkiye İktisat Tarihi (1500–1914),
İletişim Yayınları, İstanbul.
PARASIZ, İlker (1998). Türkiye Ekonomisi 1923’ten Günümüze
İktisat ve İstikrar Politikaları Uygulamaları, Ezgi Kitapevi
Yayınları, Bursa.
PARASIZ, İlker (2004). Türkiye Ekonomisi, Ezgi Kitabevi Yayınları,
Bursa.
SERIN, Necdet (2001). “Dış Ticaret ve Dış Ticaret Politikası”,
Türkiye Ekonomisi Sektörel Analiz, Ed. Ahmet Şahinöz,
Ankara, İmaj Yayınevi, 2001, ss. 305-321.
SÖNMEZ, Sinan (2009). “Türkiye Ekonomisinde Neoliberal
Dönüşüm Politikaları ve Etkileri”, Küreselleşme, Kriz ve
Türkiye’de Neoliberal Dönüşüm, Ed. Nergis Mütevellioğlu,
Sinan Sönmez, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 234, ss.
25-75.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
77
ŞAHİN, Hüseyin (1997). İktisada Giriş, Ezgi Kitabevi Yayınları,
Bursa.
ŞAHIN, Hüseyin. (2009). Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişimi-Bu
Günkü Durumu, 10. Baskı, Ezgi Kitapevi, Bursa.
ŞIRINER, İsmail, Doğru, Yılmaz (2008). Türkiye’de Büyümenin
Ekonomi Politiği 1980 Sonrası Türkiye Ekonomisi Üzerine
Bir İnceleme, Dipnot Yayınları, Ankara.
TAŞKIN, M. Murat (2003). “1923–2003 Döneminde Türkiye
Cumhuriyeti’nin Dış Ticaret Politikaları”, Dış Ticaret Dergisi,
Yıl:8 Özel Sayı, ss.131–153.
TEZEL, Yahya S (1994), Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, 3.
Baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.
TCMB veri sistemi, www.tcmb.gov.tr.
TONUS, Özgür (2007). “Gümrük Birliği Sonrasında Türkiye’de Dışa
Açıklık ve Sanayileşme”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Sayı: 17, ss. 193-214.
TÜİK (2010), İstatistik Göstergeler 1923-2009, Ankara, Türkiye
İstatistik Kurumu Yayını, Ankara.
TÜİK (2009). Dış Ticaret İstatistikleri Yıllığı 2008, Türkiye İstatistik
Kurumu Yayını, Ankara.
TÜİK (2009). İstatistik Göstergeler 1923-2008, Türkiye İstatistik
Kurumu, Ankara.
TÜİK, veri sistemi, www.tuik.gov.tr.
ULUDAĞ, İlhan, Arıcan Erişah (2003). Türkiye Ekonomisi Teori,
Politika, Uygulama, Der Yayınları, İstanbul.
YELDAN, Erinç (2005). Küreselleşme Sürecinde Türkiye
Ekonomisi, Bölüşüm, Birikim ve Büyüme, 11. Baskı, İletişim
Yayınları, İstanbul.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
78
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL & Cüneyt KILIÇ
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
79
TÜRKİYE’NİN BALKANLARDAKİ “YUMUŞAK GÜÇ”
PERSPEKTİFİ: TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KORDİNASYON AJANSI Soner KARAGÜL
Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biga İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü
[email protected]
ÖZET
Günümüzde devletler, uluslararası ilişkileri yumuşak güç
unsurlarının önemini daha fazla dikkate alarak gerçekleştirmektedirler.
Dünyadaki eğilime paralel olarak Türkiye de yumuşak gücünü kullanarak
bölgesinde etkinliğini arttırma çabasındadır. Uluslararası İlişkiler
disiplininde sıkça vurgulanır hale gelen yumuşak güç, bu çalışmanın da
hareket noktası olmuştur. Çalışma, Türkiye’nin sahip olduğu tarihsel ve
kültürel birikimiyle mevcut olan yumuşak güç unsurlarını ve potansiyelini
dış politikada hangi koşullarda ve hangi bölgelere yönelik
kullanabileceğini incelemektedir. Çalışmada Soğuk Savaş sonrası
ortamındaki değişimler ve bölgesel gelişmeler ışığında Türkiye’nin
uluslararası düzeyde yumuşak güç unsuru haline gelen Türk İşbirliği ve
Kalkınma
İdaresi
Başkanlığı’nın
Balkanlar’daki
faaliyetlerine
yoğunlaşılmaktadır. Türkiye’nin Balkanlardaki barış ve istikrarın
sağlanması ve sürdürülmesi için izlediği politikaların önemli bir ayağını
oluşturan TİKA’nın Balkanlarda yürüttüğü ekonomik, ticari, teknik, sosyal,
kültürel ve eğitim alanlarındaki program ve projeler ile bunların etkileri ele
alınmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Türk Dış Politikası, Balkanlar, TİKA, Yumuşak
Güç
TURKEY'S "SOFT POWER" PERSPECTIVE IN THE BALKANS:
TURKISH INTERNATIONAL COOPERATION AND DEVELOPMENT
AGENCY
ABSTRACT
Today's states carry out their foreign policy aims via considering
the soft power principles more often. Parallel to this approach, Turkey
also endeavours to increase its influence in its region by utilizing a soft
power paradigm. The concept of soft power, in this respect and its rising
usage in the international relations discipline, is the origin of its research.
The research focuses on under which conditions and to which regions
Turkey could successfully utilize its soft power stemming from its
historical and cultural accumulation and background. The research
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
80
Soner KARAGÜL
focuses on the activities of the TIKA in the Balkans as a soft power
element of Turkey within the framework of post-Cold War regional
developments. Particularly social, economic, technical and cultural
programs of TIKA were taken into consideration as Turkey's efforts for
peace and stability in the Balkans.
Keywords: Turkish Foreign Policy, Balkans, TIKA, Soft Power
GİRİŞ
Uluslararası ilişkiler, devletlerin sert güç(hard power) olarak
nitelenen askeri ve ekonomik güç unsurlarını destekleyen yumuşak
güç(soft power) olarak bilinen kültürel ve diplomatik güç unsurlarını
kullanarak etkinliklerini artırmaya çabaladığı bir ortamda
yürütülmektedir. Öyle ki günümüzde sert güç unsurlarıyla değil
kendi rızalarıyla uluslararası aktörler üzerinde etki kurarak
yönlendirme
becerisi,
daha
etkili
bir
yöntem
olarak
benimsenmektedir. Bu beceri realist yaklaşımda olduğu gibi gücün
fiziksel/nitel ya da fiziksel olmayan/nicel unsurlarını müdahale aracı
olarak kullanmaksızın gerçekleştirebilmeyi içermektedir.
Uluslararası ilişkilerin çoğulcu ve karmaşık yapısı devletleri
resmi ve diplomatik ilişkilerin ötesinde politikalara ve kamu
diplomasisine yöneltmektedir. Küreselleşme süreci sayesinde
devletler kendi imajlarını daha iyi hale getirmek için çeşitli iletişim
kanallarını kullanmaktadırlar. Gerek uluslararası kamuoyu gerekse
ulusal kamuoyu açılarından insani boyutu ön planda olan girişimler
en etkili imaj oluşturma yöntemlerindendir. İnsani boyutu ön planda
olan imaja yönelik girişimlerin başında ise insani projeler ile
kalkınma ve işbirliği için yapılan yardımlar gelmektedir. Dünyada
yapılan kalkınma yardımlarına bakıldığında devletlerin bu konuda
sahip oldukları fırsat ve avantajlar hakkında bir kanaate ulaşılabilir.
OECD üyesi ülkelerinin 2011 yılında yaptığı resmi kalkınma
yardımlarına bakıldığında 30.745 milyar dolar yardım yapan ABD,
14.533 milyar dolar yardım yapan Almanya, 13.739 milyar dolar
yardım yapan Birleşik Krallık, 12.994 milyar dolar yardım yapan
Fransa ve 10.604 milyar dolar yardım yapan Japonya gelmektedir
(www.oecd.org, 14.10.2012). Devletlerin yumuşak güç stratejileri
arasında eğitim, kültür-sanat, edebiyat gibi alanlarda verdiği
burslar ve teşvik edici yardımlar da yer almaktadır. Türkiye
ekonomik gelişmesine paralel olarak milli gelir, iç ve dış güvenlik,
eğitim gibi bir çok alanda kayda değer ilerleme sağladı. Bu itibarla
yurtdışında insani yardım faaliyetleri ve özellikle kalkınma
yardımları artış gösterdi. Türkiye, 2010 yılında 967 milyon dolar
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
81
olan dış yardımı % 38.2 artışla 2011 yılında 1.320 milyar dolara
çıkararak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri
arasında dış yardımı en çok arttıran ülke konumuna yükseldi
(www.oecd.org, 14.10.2012). Kalkınma yardımları, yardımı alan
ülkeler açısından yalnızca ekonomik kalkınmaya katkı anlamına
gelmemektedir. Aynı zamanda yardımı sağlayan ülkelerle sosyal,
teknik, eğitim ve kültür gibi birçok alanda işbirliğini de beraberinde
getirmektedir.
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra girdiği Batı
Bloku’nun etkisi altında statükocu bir çizgide yürütmek zorunda
kaldığı dış politikasında değişim gerçekleştirebilmek için Soğuk
Savaş’ın sona ermesini bekledi. Soğuk Savaş koşullarının ortadan
kalkmasıyla Kafkasya ve Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan
geniş bir coğrafyada tarihsel ve kültürel bağları olan devlet ve
topluluklarla yakınlaşmak için bir fırsat yakaladı. Bu coğrafyada
kurulan devletleri hemen tanıdığı gibi onların bağımsızlıklarını
pekiştirmeleri için gerekli adımları atmayı sürdürdü. Bu süreçte
Türkiye’nin yakın havzasında etkin güç olabilmesi için
kurumsallaşmış yumuşak güç enstrümanlarıyla desteklenen
istikrarlı ve tutarlı bir dış politikaya ihtiyacı vardı. Batı tarafından da
destek gören Türkiye, bazı sorunlarını çözememiş olsa da
demokrasi deneyimini yeni bağımsız devletlerle paylaşmaya
hevesliydi. Bu ülkelere “model” olarak sunulan Türkiye’nin sahip
olduğu pozitif değerlerden oluşan yumuşak gücüyle bölgesinde ve
yakın havzasında etkinliğini artırmaya çalıştı. Türkiye’nin geniş bir
bölgedeki etkinliği, önceden “ihmal edilmiş” kesimler için yeniden
ilişkilerin tesis edilmesi için bir başlangıç oldu. Türkiye bu süreci
jeopolitik, ekonomik ve askeri kapasitenin yanında tarihsel ve
kültürel değerlerden oluşan yumuşak güç kaynaklarını
bağdaştırarak başarıyla yürütmeye çalıştı. Bu süreç, Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) olmak üzere Kızılay, Türk Tanıtma
Fonu, Yunus Emre Enstitüsü gibi bazı kurum ve kaynakların
katkılarıyla yürütüldü.
Dinler ve etnisite mozaiği olan Balkan coğrafyası, Avrupa
Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya gibi küresel
ve bölgesel aktörlerin bölgeye ilgisi nedeniyle ne geçmişte ne de
bugün yalnız bırakılmadı. Türk ve İslam medeniyetinin derin izlerini
tamamen kaybetmeden bugüne gelebilen Balkanlar, yakın
geçmişe kadar katliam ve çatışma örneklerinin yaşandığı bir
bölgeyken zenginlik ve toleransın egemen olduğu bir coğrafyaya
dönüşme sürecinde küçümsenemeyecek hızla ilerlemektedir.
Türkiye, derin tarihsel, kültürel ve duygusal bağları nedeniyle
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
82
Soner KARAGÜL
Balkanlarda barış, refah ve istikrarın sürekliliğini sağlama sürecinin
önemli aktörlerinden birisidir. Türkiye gerek devlet gerekse sivil
toplum düzeyinde Balkanlarda ekonomik, ticari, teknik, sosyal,
insani, kültürel ve eğitim alanlarındaki çok çeşitli girişimleri
gerçekleştirmektedir. Çalışmada Türkiye’nin küresel nitelikli
yumuşak güç enstrümanı haline gelen TİKA’nın yürüttüğü program
ve projeler ve bunların Balkanlar’da etkileri ele alınmaktadır.
1. DIŞ POLİTİKADA YUMUŞAK GÜÇ VE TÜRK DIŞ
POLİTİKASI
Amerikan siyaset bilimci Joseph S. Nye tarafından
kullanıldıktan sonra yumuşak güç kavramı literatürde sıkça
başvurulan bir kavram olarak karşılaşılmaya başlandı. Literatürde
yeni bir kavram olmasına rağmen yumuşak güç, devletlerin önceki
dönemlerde de ihtiyaç duyduğu bir zorunluluktu. Osmanlı
Devleti’nin Avrupa’ya ilerlemesinde bu unsuru göz önünde
bulundurduğu bilinmektedir. Fetihten önce din adamlarının ve
tüccarların bölgeye giderek Osmanlı’nın barış, istikrar ve hoşgörü
kültürünü hissettirmesiyle işe başladığı söylenebilir. 17. Yüzyıldan
başlayarak Fransa’nın Avrupa’da kültürel hegemonya kurma
çabası; I. Dünya Savaşı’ndan sonra başta ABD olmak üzere diğer
Batılı devletlerin İngilizce yaptığı radyo yayınları kamu diplomasisi
oluşturmaya yönelik girişimlerden bazılarıydı. II. Dünya
Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği ve ABD, ideolojik kutuplaşma
yarışında kamu diplomasisi için büyük kaynaklar harcamışlardı.
ABD, iki kutuplu mücadelede sert güç unsurları kadar yumuşak güç
unsurlarını da kullanmıştı(Yılmaz, 2011, s. 32-33).
1990 yılında Nye Liderliğe Zorunluluk: Amerikan Gücünün
Değişen Doğası (Bound to Lead: The Changing Nature of
American Power) adlı kitabında yumuşak güç kavramına ilk defa
yer vermişti. Nye tarafından 2004 yılında yazılan Yumuşak Güç:
Dünya Siyasetinde Başarının Yolu (Soft Power: The Means to
Success in World Politics) adlı kitapta ise günümüzde ABD
açısından yumuşak gücün önemine vurgu yapılmaktadır. Yumuşak
güç fiili müdahaleyle ve zorla değil rızaya dayanarak işbirliğine
gidiş olup, gündemin belirlenmesinde aktörlerin önceliklerinin
dikkate alınması ve iknadan daha öteye aktörlerin etkilenmek
suretiyle sunulan seçeneklere çekilmesidir. Sert güç unsurlarıyla
ikna ya da tehdit yöntemi, her zaman başarılı sonuçlara
ulaştıramayacağı gibi ters tepkiye de yol açabilmektedir. Bu
yüzden ülkeler, uluslararası politikada ideal olarak örnek alınmak,
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
83
gıpta edilmek, sahip olunan değerlerin başkaları tarafından ısrarla
savunulması gibi etkenlerle de sonuç alabilirler hatta bu yumuşak
güç unsurları sert güç unsurlarının önüne geçebilir.
Nye, bir ülkenin kültürel olarak elverişli bir zeminde
yumuşak gücü kullanarak uluslararası düzeyde daha saygın bir
konuma gelebileceğini vurgulamaktadır. Ona göre yumuşak gücü
oluşturabilmenin yolu en başta cazip kimlikli kültür, siyasal değerler
ve kurumsal yapılar, ahlaki temele ve meşruiyete dayanan
politikalar üzerinde yükselen bir çekim merkezi oluşturulmalıdır
(Nye, 2004, s.11). Böylece bu merkez, sahip olduğu güç sayesinde
başkalarını ikna edebilecek seviyeye ulaşabilecektir.
Yumuşak güç, günümüzde eğitim, bilim, sanat ve ekonomi
eksenli bir değişimle gerçekleşmektedir. Yazılı ve görsel medya,
üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, çok uluslu işletmeler yumuşak
güç oluşturmanın aktörleridir. İletişim araçları aracılığıyla her türlü
bilgi ve haber kolayca ve istenildiği gibi manipüle edilerek
muhataplarına iletilebilmektedir. Ünlü bir spor takımının ya da
sanatçının davranışı ve sözü kitleler üzerinde çok kolay etki
uyandırabilmektedir. Örneğin dünyada 42 dilde ve 212 ülkedeki
750 milyon kişi tarafından izlenen Amerikan NBA ligi maçları
iletilen değerler açısından bir öneme sahiptir. (Yılmaz, 2011, s.35).
Bir merkezde üretilen bilgi herkesin dikkatine sunulabilmekte; sivil
toplum aracılığıyla her kapıyı aralamak mümkün olabilmektedir.
Serbest ticaretin ve çok uluslu işletmelerin önünde direnebilecek
hiçbir güç ise mevcut değildir.
Nye, 11 Eylül saldırılarının ardından müdahaleci bir
yaklaşımla çizilen Amerikan dış politikası perspektifinin kritiğini
yaparak bir anlamda Amerikan yönetimini yumuşak güç
unsurlarına yöneltmeye çalışmıştır. Nye, yumuşak güç nosyonunu
ABD’nin dünya çapında sarsılan imajının düzeltilmesi için bir
anlamda yeni strateji önerisi olarak ileri sürmüş; ABD’nin mevcut
bilimsel ve kültürel kazanımları sayesinde iç ve dış politikada daha
etkin bir geleceğe sahip olduğu öngörüsünde bulunmuştur.
Amerikan popüler kültürünün dünyada hegemon kültür
olma noktasında sahip olduğu avantajlar herkesçe bilinmektedir.
Amerikan popüler kültürünün dünyada en yaygın kültür olması,
Hollywood filmleri, çok uluslu ABD şirketleri, ABD’deki başarılı
çalışmalar yapan üniversiteler ve benzeri unsurlar, ABD imajı
açısından farklı ülke ve bölgelerde farklı etkiler yaratmaktadır.
Japonya ile Batı ve Orta Avrupa’da Amerika’ya yaklaşım ile
Ortadoğu ve Rusya’daki yaklaşım arasındaki büyük farklar vardır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
84
Soner KARAGÜL
Nye, ABD’nin sahip olduğu kültürel avantajları, ekonomik güç,
siyasal güç ve savunma kapasitesiyle bütünleştirerek uluslararası
kamuoyunda meşruiyet konusundaki algılamaları düzeltebileceğini
böylelikle etkin güce ulaşılabileceğini vurgulamaktadır (Nye, 2004,
s.142).
Türkiye, yukarıda belirtildiği gibi ABD’nin sahip olduğu gibi
popülerlik avantajlarına sahip olmasa da yumuşak güç unsurları
bakımından azımsanamayacak fırsatları elinde bulundurmaktadır.
En başta Türkiye, yerleşik olduğu coğrafyada tarihsel, kültürel ve
duygusal bakımdan güçlü bağlarla bağlıdır. Bölgesel düzeyde ikili
ve çok taraflı ilişkiler geliştirebilmektedir. Hem bölgesel hem de
küresel kriz ve çatışmalarda bölgesel ve küresel aktörlerin
işbirliğini aradığı bir devlettir. Bölgesinde istikrara katkı sağlayacak
her türlü girişimi desteklemektedir. Gelişmekte olan ülkelerle
işbirliği için kalkınma yardımlarını öncelikler arasına koymuştur.
Türkiye, sahip olduğu demokratik deneyim, geleneksel
miras ve modern birikimiyle bölgesel çekimin odağı olabilecek
yumuşak güç perspektifine sahip bir ülkedir (Davutoğlu, 2008,
s.80). 1980’li yıllardan bu yana her alanda gösterdiği değişim ve
gelişim performansı yumuşak gücünün daha etkin kullanılması için
yeni fırsatlar ortaya çıkardı (Altınay, 2008, s.58). ABD için “etkin
güç” kullanımı içeren yumuşak güç perspektifi, Türkiye için de sıkça
vurgu yapılan, düşünsel planda akademisyenlerin ve aydınların,
Türk dış politikasının yürütülmesinde uygulayıcıların dikkate aldığı
bir yaklaşım oldu. Aynı zamanda Türkiye'nin yumuşak güç
unsurlarını ve kamu diplomasisini önemseyerek yürüteceği bir dış
politikanın çarpan etkisinin yüksek olacağı daha fazla kabul
görmeye başladı (Sanberk ve Altınay, 2008). Bu yaklaşımı
destekleyen gelişmelerin başında Türkiye’nin uluslararası insani
yardım faaliyetlerindeki dikkat çeken artışın dolaylı çarpan etkisi
gelmektedir. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Dünya Gıda
Programı’nın Afrika’daki gıda krizinde en çok katkı yapan
ülkelerinden birisi olması; çeşitli yardım konferanslarına ev sahipliği
yapması; dünyanın çeşitli bölgelerindeki eğitim, su ve tarımsal
projelere desteğini sürdürmesi gibi dış politikadaki yumuşak gücü
katlayan gelişmeler arasında değerlendirilmektedir(Bayer ve
Keyman, s.7). Sayılanlara ek olarak Keyman, Türkiye’nin dış
politikada yumuşak gücünü pekiştiren unsurlar arasında çok
kültürlülüğünü, demokratikleşme ve çoğulculuğa ilişkin devam
eden eksiklere rağmen modernleşmedeki ilgi çekici deneyimini,
demokratik siyasal sisteme bağlılığını, ekonomik dinamizmini,
ekonomideki açıklara rağmen insani kalkınmadaki sürdürülebilir
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
85
başarını, sorun çözmedeki pro-aktifliğini, realist ve etkin bir dış
politika yapmanın açıklarına rağmen diyalog temelli iyi komşuluk
diplomasisini sıralamaktadır(Keyman, 2010, s. 2-3).
Türkiye’nin yumuşak güç perspektifi, birçok Türk sivil
toplum kuruluşunun dünyanın çeşitli bölgelerinde yürüttüğü
faaliyetlerle de yakından bağlantılıdır. Türk sivil toplum kuruluşları,
sadece İslam dünyasında değil aynı zamanda değişik kıtalardaki
ve değişik etno-dinsel orijindeki insan ve toplumlara yönelik insani
yardım faaliyetlerinde giderek artan oranda aktif katılımcı olmaya
başladılar. Türk devletinin eğitim alanında dünyanın değişik
bölgelerinden öğrencilere burs imkânları sağlayarak Türkiye’de
lisans ve lisansüstü eğitim olanak sağlaması da aynı perspektifin
bir ürünüdür(Bayer ve Keyman, s.8-9). Aynı zamanda Türkiye’den
girişimcilerin desteğiyle kurulan dünyanın değişik ülkelerinde
ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim veren okullar Türk dili ve
kültürünü öğreterek doğrudan Türkiye’nin dış politikadaki yumuşak
gücüne katkı sağlamaktadır.
Türkiye’nin yumuşak gücüne katkı sağlayan bir başka kültür
kuruluşu ise 2007 yılında kamu vakfı olarak ihdas edilen Yunus
Emre Vakfı’na bağlı olarak kurulan Yunus Emre Enstitüsüdür.
Enstitü, Türk dilini, tarihini, kültürünü ve sanatını tanıtmak; bununla
ilgili bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak; Türk dili,
kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında
hizmet vermek; Türkiye’nin diğer ülkeler ile kültürel alışverişini
artırıp dostluğunu geliştirmek amaçlarını gerçekleştirmek üzere
eğitim ve öğretim faaliyetleri ile bilimsel araştırma ve uygulamaları
yürütmektedir. Yunus Emre Enstitüsü yurt dışında 17 ülkede açtığı
toplam 24 tane Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri ile Türkiye'nin,
Türk dilinin, kültürünün, sanatının ve tarihinin tanıtılması adına
çalışmalar yapmaktadır. Kültür merkezleri bünyesinde yürütülecek
olan Türkçe dil kursları sayesinde hem yabancı dil olarak Türkçe
öğrenmek isteyenlere Türkçe öğrenim imkânı sağlanmakta hem de
ilgili ülkelerdeki Türk vatandaşlarının, dillerini daha yakından
tanımaları temin edilerek, Türkiye ile kültürel bağlarının devamı
sağlanmaktadır(http://yunusemreenstitusu.org).
Türkiye’de uydudan yayın yapan 200’ün üzerinde
televizyon kanalı ile binlerce radyo kanalının bölgesel yumuşak güç
etkisi üzerinde her geçen gün daha fazla durulmaktadır. Türk
dizilerinin olumlu ve olumsuz etkileri tartışılmaktaysa da Türk film
starlarının Arap dünyasında yarattığı ilgi ve hayranlık turizmden
ticarete kadar çok boyutlu etkileşim için bir başlangıç olmakta;
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
86
Soner KARAGÜL
Türkiye’nin yumuşak gücüne katkı sağlamaktadır (Bilbassy, 2010).
Türkiye’den Türkçe dışında Arapça, Farsça, Kürtçe ve İngilizce
kanallar ve programlar yayına girdikten sonra Türk görsel
medyasındaki programlar çevre ülke vatandaşları tarafından daha
ilgi görmeye başladı. Türk dizileri ve programlarının izlenme oranı
Ortadoğu’dan
başlayarak
Güney
Kafkasya
ve
Balkan
coğrafyasında giderek artmaktadır. 2008’den itibaren Türk
medyasının izlenirliğinin yükselişiyle paralel bir şekilde Arap ve
Ortadoğulu turistlerin sayısı da artmaya başladı. Türk dizilerinin
Ortadoğulu turistlerin hayalinde canlandığı etkileyici imaj sayesinde
Türkiye’ye turistik geziler çekicilik kazandı(Salah El Din, 2012,
s.148).
Dış politika sürecinde son dönemde başvurulan, sadece
devletten devlete değil ulusal/uluslararası kamuoylarına; sivil
toplumdan devletlere ve ulusal/uluslararası kamuoylarına yönelik
olarak yapılan açık diplomasi yöntemi Türkiye’nin de uyguladığı
yöntemlerden birisidir. Türkiye’nin barışçıl amaçlarla uyguladığı
açık diplomasi yöntemini, bölgesinde uygulayarak bölgesel barışa
ve dünya barışına, ticari-ekonomik işbirliğiyle kalkınma süreçlerine,
kültürel işbirliği ve etkileşimle medeniyet inşasına katkı sağlayarak
uygulamaktadır(Davutoğlu, 2008, s.81-83). Dış politikada izlemekte
olduğu komşularla sıfır sorun, çok yönlülük, güvenlik-demokrasi
dengesi gibi ilkeler yumuşak gücünü pekiştirmektedir.
Somut örneklerle değerlendirildiğinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi’nin iktidara gelmesiyle Türkiye’nin Ortadoğu’da Irak’a
Amerikan müdahalesinde izlediği tutum ve bölgede barışın tesisine
yönelik arabuluculuk girişimleri, ortak tarih ve ortak kültür
perspektifiyle oluşturulan yakınlaşma ve işbirliği adımlarını
hızlandırdı. Türkiye, Kuzey Irak’ta sadece sert güç unsurlarını esas
alan dış politika seçeneğinin yaratacağı olumsuzlukların farkında
bir politik yaklaşım ile hareket etti. Türkiye’nin sadece askeri güçle
bölgede etki yaratması ABD’nin Irak’ta ya da Afganistan’da
uyguladığı gibi olumsuzluklara yol açabileceğinden ekonomik ve
kültürel yumuşak güç unsurlarıyla bölgede etkin ve popüler güç
olabildi (Altunışık, 2008, s.44-48). Ortadoğu ülkelerinde son
dönemlerde yapılan bir dizi kamuoyu araştırmasında Türkiye
tarafından bölgede izlenen politikaların olumlu yansımaları kolayca
açığa çıktı.
Dünyanın çok farklı bölgelerinde Müslümanların ve
Türklerin yaşadığı insani krizlerde Türkiye’nin duyarlılıkla hareket
etme çabası hem yardıma muhtaç halklar hem de uluslararası
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
87
toplum tarafından takdirle karşılanmaktadır. Aslında Türkiye’nin
uluslararası insani krizlerdeki duyarlılığı tüm dünya insanlarına
yönelik olmasına rağmen sadece Türk ve Müslüman topluluklarına
yönelik olduğunda daha fazla ses getirmektedir. Türk
Başbakanı’nın yaşanan gelişmeler karşısındaki tepkisel tutumu,
zaman zaman ilgili devletler tarafından yadırganıyorsa da bu tutum
soruna yönelik uluslararası kamuoyunun dikkatini celp etmesini
hızlandırabilmektedir. Örneğin, İsrail’in saldırılarına karşı Filistin’e
yönelik sergilediği dayanışma girişimi, Uygur Türklerinin maruz
kaldığı muameleler karşısındaki tepki, Somali’de yaşanan iç savaş
ve kuraklık nedeniyle yaşanan açlık, kıtlık ve göç tehlikesine yardım
seferberliği ve son olarak Myanmar’da Arakanlı Müslümanların
dramına gösterilen duyarlılık, Türkiye’nin maddi olmaktan ziyade
moral nüfuzunu bu bölgelerde daha fazla hissettirmesini
sağlamaktadır.
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici
üyeliği seçim sürecinde kullanılan 192 oyda 151 gibi yüksek oyla
üyeliğine kabulünde yumuşak güç unsurlarının doğrudan etkisi
olmuştur. Bu süreçte TİKA’nın Dışişleri Bakanlığı’yla işbirliğinde
yürüttüğü kalkınma yardımları projeleri ile insani yardım amaçlı
yurtdışı faaliyetlerini artıran Kızılay’ın katkıları önemli rol oynamıştır.
Balkanlara gelince; Osmanlı Devletinin Balkanlara yerleşme
sürecinde sadece askeri gücü kullanmamış; oluşturduğu ve
sürdürdüğü vakıf kültürüyle aslında geçmişte yumuşak güç
perspektifini başarılı bir biçimde uygulamıştır. Balkanlarda asırlar
boyu iç ve dış ilişkilerde uygulanan yumuşak güç unsurları
sayesinde sürekli barış ve istikrar sağlanabilmişti. Osmanlı’dan
sonra da Balkanlarda görece istikrar ancak yumuşak güç
unsurlarıyla mümkün olabilmişti.
Soğuk Savaş sonrası
Balkanlardaki etnik çatışma temelli gelişmeler Türkiye açısından
kayıtsız kalınması imkânsız bir süreci ifade etmekteydi. Bu yüzden
Türkiye, Balkanların en güçlü ülkesi olarak bölgenin her açıdan
dinamikleşmesinde katalizör olarak rol almak istemiştir. Türkiye,
Batı’ya fiziki olarak açılan kapı olarak gördüğü Balkanlar’la bulunan
tarihsel, kültürel ve insani bağlar nedeniyle dört eksene oturan bir
politika benimsemiştir (www.mfa.gov.tr, 21.08.2012): Üst düzeyli
siyasi diyalog, herkes için güvenlik, azami ekonomik entegrasyon
ve çok etnikli, çok kültürlü, çok dinli toplum yapısının korunması. Bu
çerçevede Türkiye’nin Balkanlara olan ilgisi, bölgedeki hassas
dengeler dolayısıyla milliyetçi değil ancak “yumuşak/soft” bir
söylemle yürütülebilir. Türk sivil toplumunun faaliyetleri yanında
asıl olarak TİKA’nın burada yürüttüğü faaliyetler sayesinde Balkan
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
88
Soner KARAGÜL
Türk ve Müslüman toplulukları ile Balkan devletlerinin dikkati
Türkiye’nin dostça politikalarına çekilebilir.
Yumuşak Gücün Aracı Olarak TİKA
TİKA, Orta Asya, Kafkasya, Karadeniz ve Balkanlarda
bağımsızlığını yeni kazanan devletlerle Afrika’daki gelişmekte olan
ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak maksadıyla 1992
yılında kuruldu. Dışişleri Bakanlığı'na bağlı bir teşkilat olarak
kurulan TİKA, 28 Mayıs 1999 tarihinde Başbakanlığa bağlandı.
Kuruluş yıllarında gerek içsel gerekse dışsal etkenlerle TİKA’nın
beklenen performansı sergilemesi mümkün olamadı. İç politikada
koalisyon hükümetlerinin varlığı nedeniyle kurumlar arası rekabet
ve çekişmeden yeterince payını alan TİKA, 2000’li yılların başına
kadar durağan bir çizgide faaliyet yürüttü. Türkiye’nin 2000’li
yıllardan itibaren dış politika anlayışındaki açılım ve değişim çizgisi,
TİKA’nın etkinlikte bulunduğu alanı genişletmesini kolaylaştırdı.
TİKA, 1992-2002 yılları arasında faaliyet gösterdiği ülkelerde proje
sayısını 2002-2011 arasında 4 kat artırdı. Böylece TİKA, proje ve
faaliyetlerini kamu ve özel kuruluşlarla işbirliği içinde yürüterek dış
politikanın inşasında yeni misyon yüklenen bir kuruluşa dönüştü.
Bu misyonla beş farklı kıtada gerçekleştirilen projeler, geçmişe
göre daha aktif ve çok boyutlu dış politikanın soft düzeyde icra
edilmesinin bir aracı haline geldi.
Hükümetin dış politik açılımlarına paralel olarak TİKA,
2002 yılında 12 olan Program Koordinasyon Ofisi sayısını 2011
yılında 25’e, 2012 yılında ise 33’e yükseltti. Kalkınma yardımlarında
uygulama değişikliğine gidilerek dış hibe yardımlarının nakdi
yardım yapılması yerine proje tabanlı yardımlara geçilmesi TİKA’nın
işlevini daha da güçlendirdi. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ofisi
Başkanlığı bugün 30 işbirliği ortağı ülkede 33 Program
Koordinasyon Ofisi ile faaliyet yürütmeye başladı (www.tika.gov.tr,
29.10.2012). Türkiye, dost, kardeş ve akraba ülkelerde sürekli
barış ve istikrarı sağlamak için TİKA aracılığıyla çeşitli çalışmalar
yürütmektedir. Ayrıca TİKA,
Türkiye’nin tek “Teknik Yardım
Kuruluşu” olarak 3 Kıta 37 ülkede teknik yardım faaliyetlerini
sürdürüyor.

2001 yılında 4668 sayılı “Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun”la görev ve yapısı belirlenen TİKA’nın,
02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 24/10/2011
tarih ve 656 sayılı "Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile yeniden kuruluş,
teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları belirlenmiştir. Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
89
TİKA, ofislerinin bulunduğu ülkelerle beraber çok farklı
kıtalardan 100’e yakın ülkede kalkınmaya dönük işbirliklerine
girmektedir. Türkiye, TİKA aracılığı ile Pasifik’ten Orta Asya’ya,
Ortadoğu ve Afrika’dan Balkanlara, Kafkasya’dan Latin Amerika’ya
kadar birçok ülke ile bilgi ve tecrübesini paylaşmaktadır. Bu
işbirlikleri Türkiye’nin hızla artan miktarlarda kalkınma yardımı
sağlamasını da beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin kalkınma
yardımları 2002 yılında 85 Milyon ABD doları iken bu rakam 2011
yılında 1 milyar 273 milyon ABD dolarına yükselmiştir
(www.tika.gov.tr, 29.10.2012).
Gelişmekte olan ülkelerde kapsamlı projeler yürüten
TİKA'nın görev alanına giren konular şu şekilde sıralanmaktadır
(www.tika.gov.tr, 29.10.2012).
 Gelişme yolundaki ülkelerle ekonomik, ticari, teknik,
sosyal, kültürel ve eğitim işbirliğini, bu ülkelerin
kalkınmalarına katkıda bulunacak projelerle geliştirmek,
 Gelişme yolundaki ülkelerin kalkınma hedefleri ve
ihtiyaçlarını da göz önüne alarak, ekonomik, ticari,
teknik, sosyal, kültürel ve eğitim işbirliği ve yardım
konularını belirlemek ve bu amaçla gerekli proje ve
programları
hazırlamak
veya
özel
kuruluşlara
hazırlatmak,
 Gelişme yolundaki ülkelerin bağımsız devlet yapılarının
geliştirilmesi,
mevzuatın
hazırlanması,
kamu
görevlilerinin yetiştirilmesi, serbest piyasa ekonomisine
geçiş sürecinde bankacılık, sigorta, dış ticaret, bütçe ve
vergi sistemi gibi alanlarda ihtiyaç duyacakları yardımları
sağlamak, bu ülkelere uzmanlar gönderilmesi, bu
ülkelerden gelecek eleman ve öğrencilerin eğitim ve staj
görmesi, bu kişilere burs tahsis edilmesi amacıyla gerekli
düzenlemeleri ve koordinasyonu yapmak,
 Eğitim ve kültür alanlarındaki işbirliği programlarının,
yurtdışında,
Türk
Kültür
Merkezleri
aracılığıyla
yürütülmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak,
 Ana hizmet ve görevleriyle ilgili konularda diğer kamu
kurum ve kuruluşları ile gerekli işbirliği ve koordinasyonu
sağlamak,
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
90
Soner KARAGÜL
TİKA görev alanına giren konularda işbirliğinin geliştirilmesi,
kalkınma desteği sağlanması ve insani yardım kapsamında
aşağıdaki projeleri yürütmektedir (www.tika.gov.tr, 14.07.2012).
 Bütün sektörlerde kurumsal yapıların oluşturulması,
 Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi,
 Alt yapıların iyileştirilmesi,
 Sosyal kalkınma ve yaşam standartlarının iyileştirilmesi,
 Meslek edindirme ve istihdam sağlanması,
 Ortak tarih ve kültür varlıklarının korunması,
 Türkçe’nin kullanımının yaygınlaştırılması,
 Kültürel ilişkilerin geliştirilmesi,
 Enformasyon,
tanıtım ve yayın faaliyetleri ile
bilgilenmenin sağlanması,
TİKA’nın
bugüne
kadar
100’den
fazla
ülkede
gerçekleştirdiği projelere bakıldığında coğrafya, kültür, ırk, din ya
da diğer ayrımcı bir unsur gözetmeksizin beş kıtaya uzanan barış
inşasına yönelik projeler olduğu görülmektedir. Yukarıda da
belirtildiği gibi 30 ülkede 33 program koordinasyon ofisi aracılığıyla
yürütülen projeler Türkiye ile güçlü sosyal ve kültürel bağlar
kurulmasının başlangıcı olmakta; Türkiye’nin yürütülen projenin
ekonomik
değeriyle
kıyaslanamayacak
minnettarlıkları
getirmektedir. TİKA son süreçte yansıması doğrudan insanlara
olan faaliyet ve projelere öncelik verilmesi yaklaşımını
benimsemiştir. Bunun sonucu olarak içme suyu, karayolları,
okulların altyapılarının yenilenmesi, meslek edindirme ve istihdam
yaratma, restorasyon ve insani yardım alanındaki projeler öncelikle
desteklenmektedir (www.tika.gov.tr, 14.07.2012 ).
TİKA’nın yürüttüğü projeler, ülke ve toplumların ihtiyaçlarını
göz önünde bulundurarak kalkınmaya katkı sağlama amacına
matuf olduğu daha önce belirtilmişti. Yürütülen sosyal, kültürel ve
insani proje ve faaliyetlerin finansmanı Türk devleti kaynaklarından
yapılmaktadır. Bununla birlikte TİKA, sivil toplum kuruluşlarının aynı
bölgelerde yürüttüğü faaliyetleri ortak programlar gerçekleştirerek
teşvik etmektedir. Bu projelerden bazılarına kısaca değinerek
bunun somutlaştırmasında yarar söz konusudur. Örneğin TİKA,
Orta Asya’da kalkınma için hayati bir öneme sahip olan mesleki
eğitim projeleri ile birçok öğrencinin eğitimine katkı sağlarken;
Gazze’de tuzlu sudan arındırma merkezi sayesinde temiz içme
suyu temini için destek olmakta; Pakistan’da tarımsal kalkınmada
kadın paydasını yükseltmek amacıyla kadınlara keçi dağıtımı
gerçekleştirmiştir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
91
Afrika’da birçok ülkede tarımsal kalkınma, sağlık, eğitim ve
çevre gibi alanlarda proje ve faaliyetler yürütülmektedir. Bu kıtaya
özel olarak hazırlanmış “Afrika Kıtası Tarımsal Kalkınma Programı”
ve “Afrika Sağlığı Programı” ve “Afrika Mesleki Eğitim Programı”
sayesinde Sudan, Senegal, Burkina Faso, Moritanya, Yemen,
Kongo ve Gambiya gibi ülkelerde gerçekleştirilen projeler dikkat
çekmektedir. Bu ülkelerdeki tarımsal kalkınma projeleriyle pek çok
kişi meslek sahibi olmakta; işletmeler kurulmakta; okullar ve
hastaneler açılmaktadır (www.tika.gov.tr, 14.07.2012).
Afrika kıtasına yönelik olarak Türkiye’nin gerçekleştirdiği
açılım, TİKA’nın burada yürüttüğü insani, sosyal ve kültürel proje ve
faaliyetler sayesinde çok hızlı karşılık bulmuş; Afrika ülkeleri ve
toplumlarıyla Türkiye’nin hızla yakınlaşmasına katkı sağlamıştır.
Yakınlaşmanın bu kadar hızlı gerçekleşmesini ise kıtada yürütülen
proje ve faaliyetlerin herhangi bir çıkar gözetmeksizin yapıldığının
yerel unsurlarca hissedilmesidir.
TİKA’nın belli bölgelerde daha yoğun miktarda yardım söz
konusu olsa da coğrafi olarak geniş bir bölgeye yayılan çizgi dikkat
çekmektedir. Ancak Türkiye’nin gerçekleştirdiği dış yardımları
stratejik olarak önemli gördüğü alanlara yöneltmesi söz konusu
olmadı. Türkiye’nin dış politika hedefleriyle TİKA faaliyetleri
arasında her zaman olmasa da bazı paralellikler söz konusu
olabilir. (Kardaş ve Erdağ, 2012, s.171-172). TİKA bir yanda uzun
süredir çatışma içinde yaşayan Afganistan’ın imarı için önemli katkı
sağlarken, diğer yanda Afrika’daki ülkelerin ihtiyaç duyduğu içme
suyuna ulaşabilmeleri için derin kuyu ve su boru hattı inşa etmekte
ya da dünyada değişik bölgelerde yaşayan insanların yiyecek ve
barınma gibi en temel ihtiyaçlarının karşılanmaya çalışmaktadır. Bu
konudaki örnek çeşitliliği yukarıda sıralanmıştı. Coğrafi yaygınlık ile
yardımdaki çeşitlilik ve süreklilik, TİKA yardım ve projelerinin
stratejik bir plana odaklı olarak yürütülmediğini göstermektedir.
TİKA’nın yukarıda detaylandırdığımız proje ve faaliyetleri
sayesinde Türkiye’nin dış politikada benimsediği uluslararası
düzeyde siyasal ve diplomatik ilişkilerin yürütülmesini ekonomik,
sosyal ve kültürel öğelerle daha fazla kolaylaştırmayı içeren yeni
paradigma geçerliliğini uzun bir süre devam ettirecek gibi
gözükmektedir. Barış ve işbirliğine yönelik yeni dış politika
paradigması yalnızca ikili ve bölgesel ilişkilere değil uluslararası
çatışma ve anlaşmazlıklara da barışçıl katkı sağlamaya da devam
edecektir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
92
Soner KARAGÜL
2. TÜRKİYE’NİN
YENİ
BALKAN
POLİTİKASI
BAĞLAMINDA TİKA’NIN BALKANLARDAKİ FAALİYETLERİ
Osmanlı tarihinde çok önemli bir yeri olan Balkanlar, Türk
dış politikası açısından siyasi, ekonomik, coğrafi, savunma ve
güvenlik, ortak kültür ve tarih mirasına sahip olmak gibi nedenlerle
önemini her zaman korumuştur. Soğuk Savaş döneminde ise
Türkiye’nin bölgeye yönelik politikasında Türk azınlıkların güvenliği,
ideolojik çatışmalar ve Yunanistan’la ilişkiler etkili olmuştu(Uzgel,
2002, s. 88). Her dönemde Balkanlarda istikrar ve statükoyu
destekleyen Türkiye (Oran, 2008, s. 171), halen ulusal güvenlik,
ekonomik çıkarlar ve Batı Avrupa’ya ulaşım bakımından Balkanlar’a
önem vermekte ve dış politikasının öncelikli konuları arasında
görmektedir. Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında bölgeye yönelik
politikasının üç temel bileşeni vardı(Karabulut, 2012, s.1128): Barış
ve istikrarın korunması, Balkanlardaki Türk varlığının korunması ile
ekonomik ve siyasi çıkarlarının korunması.
Türkiye, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Balkanlardaki
gelişmeleri dikkatle takip ederken bölgede barış ve istikrar için
gerekli siyasi, diplomatik hatta askeri tüm adımlara ortak olmaya
çalışmaktaydı. Balkanlarda ortaya çıkan çatışmaların bitirilmesinde
ABD’yle işbirliğine girerek barışı koruma operasyonlarına
katıldı(Uzgel, 2002, s. 91-95). 1993’te Bosna ve 1999’da
Kosova’da yaşananlar karşısında bölgeye toplumsal düzeyde ve
devlet düzeyinde her türlü desteği esirgemedi(Hale, 2003, s. 277282). Bu dönemde Balkan devletlerinden Yunanistan ve Sırbistan
hariç Bosna, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan ve Romanya
Türkiye’nin bölge politikalarına destek veriyordu. Türkiye,
NATO’nun Balkanlar’a doğru genişlemesini Romanya ve
Bulgaristan’ın NATO üyeliğinin destekleyerek olumlu karşıladı.
Türkiye, aynı zamanda Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci
ile Şubat 2008’de oluşturulan Bölgesel İşbirliği Konseyi’nde yer
alarak bölgesel ilgi ve desteğini sürdürdü. Balkan ülkelerini bir
çatıda toplayan bölgesel işbirliği forumu olan Güneydoğu Avrupa
Ülkeleri İşbirliği Süreci, bölge ülkeleri arasında siyasi ve güvenlik
işbirliğinin güçlendirilmesi, ekonomik işbirliğinin teşvik edilmesi ve
işbirliğinin demokratik kurumlar, adalet, yasadışı faaliyetlerle
mücadele ve beşeri boyutlarının genişletilmesini amaç
edinmektedir. Türkiye, 2009-2010 yıllarında Güneydoğu Avrupa
Ülkeleri İşbirliği Süreci’nin dönem başkanlığını yürüttü.
(www.mfa.gov.tr, 21.08.2012). Bu süreçte bölgesel barış ve
istikrarın artışına katkı sağlayacak önemli girişimlerde bulundu.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
93
Türkiye’nin Balkanlara yönelik politikasında etkili olan ikinci
unsur yalnızca Türkler değil Balkan coğrafyasında yaşayan
Müslüman topluluklar açısından güvence olarak görülmesiydi.
Türkiye’nin dost ve müttefik olarak izlediği yapıcı politikalar
nedeniyle bölge devletlerinden özellikle Arnavutluk, Bosna Hersek,
Makedonya, Karadağ ve Kosova Türkiye’yi kendilerine yakın
hissetmişlerdir. 2000’li yıllar boyunca bu devletlerin önceliği,
ekonomik gelişme ve bölgenin her açıdan kalkınması ile Avrupa
Birliği’yle daha da yakınlaşmaydı. Bu devletlerin kendisine
duydukları yakınlık nedeniyle Türkiye, bugüne kadar sayılan bu
devletlerin tümüne yalnızca askerî, ekonomik, sosyal ve hatta
kültürel yardımlar yapmakla kalmamış; aynı zamanda bu devletlere
Avrupa Birliği ve uluslararası toplum nezdinde desteğini
esirgememiştir. Özetle Türkiye’nin bu dönem boyunca bölgeye
yönelik politikası askeri, diplomatik, siyasi unsurlara ekonomik,
sosyal ve kültürel unsurların eklenerek çok boyutlulaşmaktaydı.
Türkiye’nin Balkanlarda yumuşak gücünün en büyük
uygulayıcısı olarak TİKA, sosyal-ekonomik altyapılar ile üretim
sektörünün geliştirilmesi, kültürel işbirliği sağlanması ve iletişimin
geliştirilmesi,
sosyal
barışa
katkı
sağlayacak
projeleri
gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin bölgede var olan ağırlığının ve
saygınlığının pekişmesine oldukça fazla katkı sağlayan 931 tane
proje 2006 ve 2007 yıllarında uygulamaya konulmuştur. TİKA’nın
faaliyet raporlarına bakıldığında Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkeleri,
2008 yılında % 24,58, 2009’da % 26.85. 2010’da %29.79 pay ile
TİKA kaynaklarının değerlendirildiği ikinci önemli bölge olmaya
devam etmiştir( TİKA,2009, s.12;TİKA, 2010, s.8). 2011 yılı faaliyet
raporuna göre TİKA’nın bu dönemdeki 1473 proje ve faaliyetinin
425’i Balkanlar ve Doğu Avrupa’da gerçekleştirilmiştir(TİKA, 2011,
s.25). Bölgeye 2002 yılından itibaren yönelen proje ve faaliyetlerin
giderek arttığı dikkatlerden kaçmamaktadır.
TİKA’nın Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Bosna-Hersek,
Makedonya ve Sırbistan’da ülkesel olarak yürüttüğü proje ve
faaliyetlere bakıldığında çok geniş yelpazede gerçekleşen
etkinliklerle karşılaşmak mümkündür (www.tika.gov.tr, 14.07.2012).
Başta eğitim olmak üzere sosyal ve ekonomik altyapıların
geliştirilmesi, üretim sektörlerinin geliştirilmesi, kültürel işbirliği ve
iletişimin geliştirilmesi ve sosyal barışa katkı maksadıyla TİKA
tarafından proje ve faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Balkanlardaki
Türk-İslam kültür mirasının korunması amacıyla Osmanlı Devleti
yönetiminde 15 ile 19. Yüzyıllar boyunca inşa edilmiş eserler TİKA
tarafından restore edilerek yeniden ayağa kaldırılmaktadır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
94
Soner KARAGÜL
Arap Dünyası ve Orta Asya’da olduğu gibi Balkan
coğrafyasında da Türkiye’ye olan teveccühün bir yansıması olarak
Türk dili ve kültürüne daha fazla ilgi duyulmaya başlandı. Artık Türk
televizyonlarının yayınları, Türk dizi ve filmleri daha fazla
izlenmektedir. TİKA,
Türk dilinin yaygınlaştırılması ve Türk
kültürünün tanıtılması maksadıyla çalışmalara destek olmaktadır.
Balkanlardaki Türkçe yayınlanan çok sayıda gazete, dergi,
televizyon ve radyoya, eğitim ve donanım desteği sağlanmıştır.
Balkanların önemli ülkelerinden birisi olan Arnavutluk, 50 yıl
kadar süren kapalı bir ekonomik ve siyasi modelden sonra uzun ve
köklü bir geçiş sürecine girmiştir. Türkiye bu süreçte Arnavutluk’la
siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkileri üst düzeyde sürdürmek için
gerekli adımları atmakta; TİKA aracılığıyla 1992 yılından bu yana
çeşitli proje ve faaliyetlere destek olmaktadır(TİKA, 2008, s. 59-61).
Eğitim alanında ve sosyal alanda çeşitli okulların ve
ibadethanelerin restorasyon ve tadilatı, yoksullara yönelik gıda ve
malzeme
yardımı,
okuma-yazma
ve
kilim
kursları
gerçekleştirilmiştir. Ekonomik alanda hayvancılığın geliştirilmesine
yönelik destekler, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi
çalışmaları sürmektedir. Kültürel alanda ise çeşitli festivaller
düzenlenirken çeşitli kültürel ve sanatsal ürünlerin basım ve
yayınına yönelik destekler sağlanmaktadır. Ortak tarihi eserlerin ve
kültürel mirasın korunmasını amaçlayan proje ve faaliyetler
yürütülmektedir. Bu kapsamda 2008’de Arnavutluk’un önemli
ticaret ve kültür merkezlerinden biri olan İşkodra’da bulunan
Osmanlı döneminde inşa edilen Parruce Camii restore edilmiştir.
Bunların yanında sosyal altyapı çalışmaları ve hizmetler kapsamına
giren çeşitli projeler finanse edilmiştir. TİKA, 2009 yılında ağırlıklı
olarak eğitim (%60.18) olmak üzere su ve su hijyeni (%23.42),
çeşitli sektörler (%6), merkezi yönetimlerin güçlendirilmesi (%5.8)
ve diğer sağlık, ekonomik, sosyal altyapı ve hizmetler (% 4)
alanında projeleri desteklemiştir (TİKA, 2009, s. 62). 2011 yılında
ise çeşitli kamu ve eğitim binalarının restorasyonu, idari ve sivil
altyapıların iyileştirilmesi, enerji, ulaştırma, üretim gibi ekonomik
altyapı ve hizmetlerin iyileştirilmesi için destekler sağlamayı
sürdürmüştür (TİKA, 2011, s. 32-41).
Dünyanın en yeni bağımsız devletlerinden birisi olan
Karadağ, 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını elde etti.
Bağımsızlığın hemen ardından 2007 yılında bu ülkede faaliyetlerine
başlayan TİKA öncelikli olarak eğitim ve sağlık altyapılarının
iyileştirilmesine yöneldi. Ayrıca çeşitli okulların bina inşaatı, spor
salonu yapımı ve onarımı, öğrencilere burs ve hayvancılığa destek
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
95
projeleri gerçekleştirdi.
Karadağ Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından inşasına başlanan ve İslam Kalkınma Bankası’nın kısmi
katkılarıyla inşaat işleri bir noktaya kadar gelen Karadağ Medresesi
(İslami İlimler Medresesi) Projesi’nin %80’inin finansmanı ve
uygulanması TİKA tarafından tamamlandı. TİKA’nın finanse ettiği
Sosyal altyapı çalışmaları ve hizmetler kapsamına giren çeşitli
projeler arasında Jablyak Emekliler Rehabilitasyon Merkezi’nin
tefrişi, Sancak Bölgesi’nde Rojaye ve Tutin Belediyesi İçme Suyu
İsale Hattı’nın Yenilenmesi Projesi ve çeşitli derneklere yapılan
yardımlar yer almaktadır. 2009 yılında çeşitli okul inşaatı ve
onarımları, çeşitli hastanelere bölüm tefrişi ve cihaz alımı, tarihi
eserlerin tadilatı ile eğitim ve kültür alanında destekler sağlandı
(TİKA, 2009, s. 70-71). 2010 ve 2011 yıllarında eğitim, sağlık,
kültür ve sosyal işler, idari ve sivil yapılar ile tarihi binaların
restorasyonu gibi alanlarda proje ve faaliyetler artarak sürdü(TİKA,
2011, s. 50-53).
17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden tarihsel ve
kültürel olarak yakın bağlarımızın bulunduğu Kosova, eski
Yugoslavya ardılı devletlerin en genç olanıdır. Kosova’nın
gelişmesinin önünde duran engellerin başlıcaları arasında
kalkınmayı arttıracak sermaye birikiminin yokluğu, yüksek risk
algısı nedeniyle doğrudan yabancı yatırımların arzu edilen seviyede
seyretmemiş olması, eğitim sektörünün yetersizliği sonucu nitelikli
insan yetiştirmede yaşanan sıkıntılar ve altyapı eksiklikleri
sıralanmaktadır. TİKA, Kosova ile kuvvetli tarihi ve kültürel
bağlarımız nedeniyle eğitim alanındaki ve kültürel işbirliği ve
restorasyon projelerine ağırlık vermiştir. TİKA, 2009 yılında
Kosova’nın çeşitli bölgelerinde eğitimden altyapıya, ekonomik ve
kültürel işbirliği alanından sağlık ve üretim sektörlerinin
güçlendirilmesine kadar birçok alanda projeler gerçekleştirmiştir
(TİKA, 2009, s. 73-77). Kosova’da yaşayan Türklerin kimliklerinin
korunması ve seslerini daha rahat duyurabilmeleri maksadıyla
Prizren’de TİKA’nın desteğiyle kurulan Yeni Dönem Televizyonu,
Balkanlar’ın Türkçe yayın yapan ilk televizyonudur. Televizyon
Türkçenin yanında Arnavutça, Boşnakça ve Romca da yayınlar
yapmaktadır. TİKA’nın desteğiyle çeşitli okulların inşa edilmesi,
çeşitli kamusal ve özel kuruluşlara altyapı, eğitim ve hizmet desteği
sağlanması, engellilerin eğitimine destek olma, su deposu inşası
ve hayvancılığı geliştirme projesi yürütülmüştür. Kültürel mirasın
korunması ve gelecek nesillere aktarılması maksadıyla Priştine
Fatih ve Sinan Paşa Camilerinin Restorasyonu ile çeşitli tarihi
yapıların onarımı ve korunma altına alınması gibi projelere de
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
96
Soner KARAGÜL
destek olunmuştur. 2010 yılında TİKA’nın Kosova’daki projelerinin
% 64,8’i eğitim alanında, %19.9’u sosyal altyapı ve hizmetler,
%5.3’ü idari ve sivil altyapılar ve %4.5’i nüfus politikaları alanında
gerçekleşmiştir (TİKA, 2010, s. 122). 2011 yılında ise ağırlıklı
olarak kültür ve eğitim alanlarındaki faaliyetlere destek verilmiştir
(TİKA, 2011, s. 54-57).
1995’te sona eren savaş nedeniyle büyük travma
yaşadıktan sonra ekonomik ve sosyal sorunlarla mücadele eden
Bosna Hersek, dengeli ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın
sağlanması, yoksulluğun azaltılması ve sosyal sorunların çözümü
için çaba göstermektedir. Türkiye’nin tarihsel ve kültürel derin
bağlarının olduğu Bosna Hersek’te TİKA’nın faaliyetleri savaş
döneminde fiziki zarar gören okul, hastane v.b. yapıların tekrar
sisteme kazandırılması, işsizliğin azaltılması ve kamu idaresinin
geliştirilmesi konularına yoğunlaşmıştır (TİKA, 2009, s. 65). TİKA,
kalkınma alanında yürüttüğü işbirliği kapsamında, üretim
sektörlerine yönelik projeler ile ortak tarihsel mirasın korunmasını
amaçlayan restorasyon ve imar projelerine ağırlık vermiştir. TİKA
tarafından Bosna Hersek’te tarihi köprülerin restorasyonu yapılmış;
hastane donatımı ve ekonomiye katkı için balıkçılık merkezi
kurulmuştur. Bosna Hersek Balıkçılığın Geliştirilmesi Projesi ile
oluşturulan merkez, Bosna Hersek’in tüm bölgelerine hizmet
edecek önemli bir kalkınma projesidir. Bosna Savaşı sırasında
yerlerinden edilen nüfusun büyük bir kısmının yaşadığı Gorajde’de
sağlık hizmetlerindeki yetersizliğin giderilmesi için destek
sağlanmıştır. 1571-77 yılları arasında Sokullu Mehmet Paşa
tarafından yapılan Mimar Sinan’a Drina nehri üzerine yaptırılan
Vişegrad Sokullu Mehmet Paşa köprüsü restore edilmiştir. İletişim
alanında Bosna-Hersek’te bulunan altı kantonun radyo ve
televizyonlarının desteklenmesi maksadıyla TRT ve TİKA
işbirliğiyle, öncelikle radyo ve televizyonlara ihtiyaç duydukları
teknik ekipmanlar hibe edilmiştir. Proje ile Türkiye’nin Sesi
Radyosu yayınlarının kaliteli bir şekilde yapılması, Bosna-Hersek
Radyo/Televizyonunun Boşnakça yayınlarının eş ya da art zamanlı
olarak FM üzerinden tekrar yayınlanması, tarafların birbirine radyo
programları sağlaması ve birbirine haber geçmesi sağlanmaktadır
(TİKA, 2008, 63-65). Bosna Hersek’te sosyal altyapı çalışmaları ve
hizmetler kapsamında finanse edilen çeşitli projeler arasında çeşitli
mesleki ve teknik eğitim programları, kongre, sempozyum, festival
ve sergilerin organizasyonuna destekler ile çeşitli eğitim
kurumlarına ve üniversitelere teknik donanım destekleri yer
almaktadır. 2009 yılında gerçekleşen projelerin ağırlıklı olarak
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
97
restorasyon-konservasyon (%39), eğitim(%20.3), sağlık (%15.5),
tarım, balıkçılık ve ormancılık (%13) ve barınma-konut (%6.5)
alanlarında gerçekleşmiştir (TİKA, 2009, s.67). 2010 yılında
gerçekleşen projelerin 5 47.5’i eğitim, %18.3’ü idari ve sivil
altyapılar, %17.9’u ise tarım, ormancılık ve balıkçılık alanlarındaydı
(TİKA, 2010, s.120). 2011 yılında gerçekleşen projelerden %35’i
eğitim, %24’ü idari ve sivil altyapılar, %21’i diğer sosyal altyapılar
ve hizmetler, %12’si isw sağlık alanlarında gerçekleşti (TİKA, 2011,
s.42-49).
Eski Yugoslavya Federasyonu’nun en zayıf ekonomisine
sahip olan Makedonya’da kurumsal kapasitelerin ve altyapıların
geliştirilmesi, meslek edindirme ve kültürel işbirliğinin arttırılması
konularında projelere ağırlık verilmiştir (TİKA, 2009, s.79). TİKA
tarafından yürütülen faaliyetler arasında cami ve okul restorasyonu
ve tefrişi, köprü projesi, arıcılık ve içme suyu projeleri yer
almaktadır (TİKA, 2008, 77-81). Makedonya’nın farklı bölgelerinde
bulunan ders yapılamaz durumdaki 10’dan fazla okulda bölge
belediyeleriyle işbirliği içinde bakım ve onarım sağlanmıştır. Sağlıklı
İçme Suyu Programı, İçme Suyu Filtre İstasyonu Projesi ve Türk
Deresi (Voden Dol) Islahı Projesi ile sağlıklı içme ve kullanma
suyuna erişim sağlanmıştır. Doğu Makedonya’nın kırsal
kalkınmasına katkıda bulunmak ve bölgede ekonominin
canlandırılmasını sağlamak amacıyla Arıcılığın Geliştirilmesi
Programı geliştirilmiştir. Bu programın uygulanmaya başlaması ile
birlikte şimdiye kadar geçimini hayvancılık ve tütünden sağlayan
halk, ülkenin en modern arıcılık işletmelerine sahip olmuşlardır.
Aldıkları teorik ve uygulamalı arıcılık eğitimi sayesinde ülke
koşullarının üzerinde gelir elde etmeye başlamışlardır. 15. Yüzyıl
Osmanlı dönemi eserlerinin en ihtişamlılarından birisi olan Mustafa
Paşa Camii’nin restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye
Diyanet Vakfı ve TİKA işbirliğinde restore edilmiştir. TİKA, yukarıda
sayılan desteklere ek olarak Makedonya’da sergi, kongre ve
sempozyumlar, eğitim ve gençlik programları, kitap ve broşür
basımı gibi destekler sağlanmaktadır. 2009 Yılında Makedonya’da
gerçekleştirilen proje ve faaliyetlere bakıldığında en ağırlıklı alanın
su ve su hijyeni(%58) olduğu, eğitimin(%16.4) bunu takip ettiği ve
restorasyon-konservasyon projelerinin(%11.6) ise üçüncü sırada
yer aldığı görülmektedir(TİKA, 2009, s. 82). 2010 yılında
Makedonya’daki TİKA projelerinin %95’5’i eğitim alanında
gerçekleşti (TİKA,2010, s. 123). 2011 yılında ise eğitim proje ve
faaliyetleri %74 oranındayken diğer sosyal altyapılar ve hizmetler
%18 oranındaydı (TİKA, 2011, s. 68).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
98
Soner KARAGÜL
Türkiye, Balkanlar’ın barış ve istikrarına yönelik izlediği
politikanın bir parçası olarak Sırbistan ile dostane ilişkileri bölge
ülkeleriyle birlikte yürütmeye gayret göstermiştir. TİKA da bu
sürecin devamına yönelik olarak Sırbistan’daki faaliyetlerini 2007
yılında Karadağ’ın başkenti Podgoritsa’da faaliyete geçen Program
Koordinasyon Ofisi aracılığı ile yürütülmeye başladı. Proje
sayısındaki artış nedeniyle Sırbistan’da yapılacak projeler ve
Program Koordinasyon Ofisi’nin çalışmalarına yönelik olarak
ayrıntılı düzenlemeler içeren Teknik İşbirliği Anlaşması ise 26 Ekim
2009 tarihinde Belgrad’da imzalandı (TİKA, 2009, s. 91). 2009
yılında özellikle Sancak Bölgesi ve Tutin kenti ağırlıklı olmak üzere
ticari projelere (%88) ve diğer projelere destek olan TİKA, 2010
yılında eğitim projelerine (%94) ağırlık vermiştir (TİKA,2010, s.125).
2011 yılı projelerinde eğitim %75 ile ağırlığını korurken onu sağlık
sağlık (%10) ve diğer sosyal altyapı ve hizmetler(%12) takip
etmiştir (TİKA, 2011, s. 79).
SONUÇ
Türkiye’de karar alıcılar, aydınlar, dış politika analistleri ve
çeşitli kesimler Türkiye’nin yumuşak gücünü kullanarak bölgesinde
daha etkin olacağı ve komşuluk ilişkilerini güçlendirebileceği fikrini
benimsemektedirler. Türkiye’de, iç politik istikrarın ve ekonomik
değişimin devamı olarak daha aktif ve çok boyutlu bir dış politika
yaklaşımı kuşkusuz TİKA ve benzeri kuruluşların yürüttüğü
faaliyetlerle desteklenebilirdi. Türk dış politikasının açılım
perspektifine uygun olarak TİKA, dünyanın değişik bölge ve
ülkelerinde destecisi ve yürütücüsü olduğu proje ve faaliyetler ile
Türkiye’nin uluslararası düzeyde daha etkin ve tanınır bir ülke
olmasına önemli katkılar sağlamaktadır. TİKA’nın proje ve
faaliyetleri sayesinde Türkiye, Balkanlardan Kafkasya, Orta Asya
ve Afrika kıtasında pek çok bölgeye kadar geniş bir coğrafyada
sesini duyurmaktadır.
TİKA projeleri ve faaliyetleri, sistemik etkenler ve iç etkenler
nedeniyle uzun bir süre “gözden ve gönülden uzak” kalmış bölge,
ülke ve topluluklarla yeniden temas kurabilmenin en tercih edilebilir
aracı oldu. TİKA tarafından gerçekleştirilen sosyo-kültürel projeler
sayesinde,
ortak
geçmişe
sahip
toplumlarla
yeniden
yakınlaşılmasının önü açıldı.
TİKA, sivil toplum kuruluşlarının misyonları gereği ilgilendiği
alanlarda etkin katkılarda bulunmaktadır. Özellikle nitelikli insan
gücünü oluşturmaya dönük kültürel amaçlı girişimler dikkat
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
99
çekmektedir. Bu kapsamda TİKA, mesleki eğitimler, kurslar ve
seminerler düzenlediği gibi öğrenci değişim programları sayesinde
ortak kimliğin pekişmesi için adımlar atılmasına katkı
sağlamaktadır.
Balkanlar, bir ayrılış döneminden sonra Soğuk Savaş’ın son
bulmasıyla Türkiye’nin ilgisini yeniden yoğunlaştırdığı bir bölge
halini aldı. Türklerin Balkanlara olan ilgisinin karşılıksız olması
Balkan ülkelerinin dostluğunu pekiştirmekte, önyargıları ortadan
kaldırmaktaydı. Böylece Balkan devletleri arasında arabuluculuk,
işbirliği ve istikrar arayışlarında Türkiye’nin mimar ve denge unsuru
olmasının önünde engel kalmadı. Türkiye’nin Balkanlarda TİKA
aracılığıyla yürüttüğü yumuşak güç politikasının meyveleri
Balkanlarda tesis etmek istediği barış, refah ve istikrarın
sürekliliğine Sırbistan dahil tüm Balkan ülkelerini ikna
edebilmesiyle toplanmaya başladı.
TİKA, Balkanlarda gerçekleştirdiği yardım
projelerini bu ülkelerin ihtiyaçları doğrultusunda
değerlerine, sosyal dinamiklerine duyarlı, karşılıklı
üstlenerek ve proje sonrası inisiyatifin bu ülkelere
hususunda duyarlı davranarak gerçekleştirmektedir.
Türkiye’nin bölgesel yumuşak gücünü pekiştirmektedir.
ve işbirliği
ve ulusal
sorumluluk
bırakılması
Bu anlayış
Balkanlarda yer yer silinmeye yüz tutan Türk ve İslam
medeniyeti izlerini daha belirgin hale getirmek için TİKA’nın
öncülüğünde yürütülen projeler büyük fırsatlar doğurmuştur. Tüm
Balkan medeniyetine ait değerleri korumaya yönelik olan bu
projeler sayesinde Türk-İslam tarihi için önemli pek çok mimari ve
kültürel eser restore edilerek gün ışığına çıkarılabilmiş; eşsiz
güzellikteki eserler yok olmaktan kurtulmuştur.
KAYNAKÇA
ALTINAY, Hakan, ( 2008). “Turkey’s Soft Power: An Unpolished
Gem or an Elusive Mirage?”, Insight Turkey, Vol. 10, No. 2,
s: 55-66.
ALTUNIŞIK, Meliha Benli (2008). “The Possibilities and Limits of
Turkey’s Soft Power in the Middle East”, Insight Turkey, Vol.
10, No. 2, s: 41-54.
BAYER Reşat and Fuat KEYMAN (2010). “Turkey:An Emerging
Global
Humanitarian
Actor?”,
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
100
Soner KARAGÜL
https://ais.ku.edu.tr/AR/RBAYER200950__CR_summer_20
10.pdf, Erişim Tarihi: 21.09.2012.
BİLBASSY, Nadia (2010). “Leave It to Turkish Soup Operas to
Conquer Hearts and Minds”, Middle East Daily Brief
Foreign
Policy,
15.04.2010,
http://mideast.foreignpolicy.com/posts/2010/04/15/leave_it_
to_turkish_soap_operas_to_conquer_hearts_and_minds?w
p_login_redirect=0, Erişim Tarihi: 12.06.2012.
DAVUTOĞLU, Ahmet (2008). “Turkey’s Foreign Policy Vision: An
Assessment of 2007”, Insight Turkey, Vol.10, No.1, s: 77-96
HALE, William (2003). Türk Dış Politikası 1774-2000, Çev. Petek
Demir, Arkeoloji ve Sanat Yayınları / Mozaik Dizisi, İstanbul.
KARABULUT, Bilal (2012). “Türkiye’nin Balkanlarla İlişkileri:20082012 Dönemi”, Türk Dış Politikası, Ed. Haydar Çakmak,
Barış Platin Kitap, Ankara, ss.1128-1135.
KARDAŞ Tuncay ve Ramazan ERDAĞ (2012). Akademik
İncelemeler Dergisi (Journal of Academic Inquiries), Cilt/
Volume:7, Sayı/Number:1.
KEYMAN E. Fuat (2010). “Globalization, Modernity and
Democracy: Turkish Foreign Policy 2009 and Beyond “,
Perceptıons Journal of Internatıonal Affaırs, Center for
Strategic Research, Autumn - Winter 2010, Volume XV Number 3-4.
NYE, Joseph S. (2004). Soft Power: The Means to Success in
World Politics, Public Affairs, New York, USA.
OECD(2011). “Net Official Development Assistance From DAC
and
Other
OECD
Members
in
2011”,
http://www.oecd.org/dac/aidstatistics/50060310.pdf, Erişim
Tarihi: 14.10.2012.
ORAN, Baskın. (2008). Türk Dış Politikası Cilt II 1980-2001, İletişim
Yayınları, İstanbul.
SALAH EL DİN, Aida M. Yehia (2012). “The Impact of Turkish TV
Series Aired on the Arab Satellite Channels on TurkishArab Relations”, Culture and Politics in the New Middle East
/ Edited by Yasin Aktay, Pakinam El-Sharkawy, Ahmet
Uysal. Institute of Strategic Thinking, 2012, pp. 143-158.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
101
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç” Perspektifi: TİKA
SANBERK Özdem ve Hakan ALTINAY (2008). “Kamu Diplomasisi
ve Yumuşak Güç” Sabah, 8 Ocak 2008.
T.C.
“Sorularla
Dışişleri
Bakanlığı,
http://www.mfa.gov.tr/sorular.tr.mfa#,
21.08.2012.
Dış
Erişim
Politika”,
Tarihi:
TİKA,
“Balkanlar ve Doğu Avrupa Proje ve Faaliyetler”,
http://store.tika.gov.tr/yayinlar/kurumsal-yayinlar/
balkanlar_tr.pdf, Erişim Tarihi: 14.07.2012.
TİKA,
“Bir
Gurur
Tablosu
TİKA”,
http://store.
tika.gov.tr/yayinlar/kurumsal-yayinlar/ bir-gurur-tablosu.pdf,
Erişim Tarihi: 29.10.2012.
TİKA
,
“Bölgesel
Projeler,
2003”,
http://www.tika.
gov.tr/TR/Icerik.ASP?ID=32, (Erişim Tarihi 08 Ocak 2008).
TİKA, “Faaliyet Alanları”, http://www.tika.gov.tr/faaliyet-alanlari/2,
Erişim Tarihi: 12.06.2012.
TİKA (2008).TİKA Faaliyet Raporu, TİKA Yayınları, Ankara.
http://store.tika.gov.tr/yayinlar/faaliyet-raporlari/faaliyet-raporu2008.pdf, Erişim Tarihi:16.03.2012
TİKA
(2009). Faaliyet Raporu’09, TİKA Yayınları, Ankara,
http://store.tika.gov.tr/yayinlar/faaliyetraporlari/faaliyetraporu-2009.pdf, Erişim Tarihi:16.12.2012
TİKA (2010).2010 Faaliyet Raporu, TİKA Yayınları, Ankara.
http://store.tika.gov.tr/yayinlar/faaliyet-raporlari/faaliyetraporu-2010.pdf, Erişim Tarihi: 16.12.2012
TİKA (2011).2011 Faaliyet Raporu, TİKA Yayınları, Ankara.
http://store.tika.gov.tr/yayinlar/faaliyet-raporlari/faaliyet-raporu2011.pdf, Erişim Tarihi:16.12.2012
TİKA, ““TİKA Hakkında”, http://www.tika.gov.tr/tika-hakkinda/1,
Erişim Tarihi: 29.10.2012.
TİKA, “Türkiye’nin Kıtalara Uzanan Dost Eli: TİKA”, First Business,
Eylül-Ekim 2007.
İlhan(2002).
“Türkiye
ve Balkanlar: İstikrarın
Sağlanmasında Türkiye’nin Rolü” Günümüzde Türkiye’nin
UZGEL,
Dış Politikası, Derl. Barry Rubin ve Kemal Kirişçi, Boğaziçi
Üniversitesi Yayınevi, İstanbul.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
102
Soner KARAGÜL
YILMAZ, Sait (2011). “Yumuşak Güç ve Evrimi”, Turan Stratejik
Araştırmalar, Cilt: 3, Sayı: 12, Sonbahar 2011, ss. 31-36
YUNUS
EMRE
ENSTİTÜSÜ,
“Enstitü
Başkanlığı”,
http://yunusemreenstitusu.org/turkiye/index.php?lang=tr&p
age=68&anIIcat_1=0&anIIitm_1=1, Erişim Tarihi:04.2.2013.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
103
SOSYAL GİRİŞİMCİLERİN GİRİŞİMCİLİK VE
DÖNÜŞTÜRÜCÜ LİDERLİK ALGILARININ
BELİRLENMESİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Dr., Sağlık Bakanlığı
[email protected]
ÖZET
Bu çalışma, Türkiye’de sosyal girişimcilik faaliyetlerinde bulunan
Sivil Toplum Kuruluşu liderlerinin; demografik özelliklerine (yaş, cinsiyet,
medeni durum, eğitim durumu, çalışma süresi) ve örgüt bilgilerine (STK
türü, STK çalışma alanı) göre girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik algılamaları arasında farklılık olup olmadığını araştırmak
amacıyla yapılmıştır. Araştırma Türkiye’de Aile, Çevre, Çocuk, Eğitim,
Engelliler, Kadın, Sağlık ve Yardım alanlarında faaliyette bulunan vakıf ve
derneklerin liderleri üzerinde yapılmıştır. Veriler anket yoluyla toplanmıştır.
Araştırma için 14 adet hipotez geliştirilmiş olup bu hipotezlerin test
edilmesinde; Bağımsız Çift Örneklem t-Testi, Tukey HSD testi ve Tek
Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Yapılan araştırma
sonucunda sosyal girişimci liderlerin demografik özelliklerine göre; kadın
sosyal girişimci liderlerin karizma ve sosyal değer yaratma algısının erkek
sosyal girişimci liderlerden daha yüksek olduğu, risk alma eğilimi en
yüksek olan yaş grubunun 40-49 yaş aralığındakiler olduğu, sosyal değer
yaratma algısı en düşük olan sosyal girişimci liderlerin ön lisans
mezunlarının olduğu, doktora mezunu sosyal girişimci liderlerin sosyal
ağlardan faydalanma düzeyinin lise, lisans ve yüksek lisans mezunu
olanlardan daha yüksek olduğu bulunmuştur. Sosyal girişimci liderlerin
örgüt bilgisine yönelik olarak; dernek başkanı olan sosyal girişimci
liderlerin risk alma eğiliminin vakıf başkanı olanlardan daha yüksek
olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Girişimci, Girişimcilik, Sosyal Girişimci, Sosyal
Girişimcilik, Dönüştürücü Liderlik, Sivil Toplum Kuruluşu.
EXPLORING SOCIAL ENTREPRENEURS’ ENTREPRENEURSHIP AND
TRANSFORMATIONAL LEADERSHIP PERCEPTIONS
ABSTRACT
This study performed to investigate the presence of the
diversities, if any, among entrepreneurs, transformative leadership and
social entrepreneurship perceptions according to the demographic
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
104
Selma KILIÇ KIRILMAZ
characteristics (age, gender, marital status, educational background,
professional time) and organisation data (type of non-governmental
organisation, work area of non-governmental organisation) of leaders of
Non-Governmental Organisations involving in social entrepreneurship
activities in Turkey. Survey performed on the presidents of the
foundations and associations activating on Family, Environment,
Children, Education, Handicappeds, Women, Health and Welfare fields in
Turkey. Data collected by means of questionnaire. 14 hypothesis
developed for the survey and Independent Double Sampling t-Test,
Turkey HSD test and One-Way Analysis of Variance (ANOVA) are used.
Findings reached at the end of performed survey; according to the
demographic characteristics of social entrepreneurship perception for
charisma and creation of social values of females found higher than the
male social entrepreneurs, highest age for willingness to take risks
determined in range of 40-49 years old group, social entrepreneurs with
associate degree found the lowest creating social value perception, the
level of benefiting from social networks of social enterpreneur leaders
with doctoral degree are found higher than the high school,
undergarduate and postgraduate social entrepreneurs. Finding reached is
that the willingness to take risk tendency of the presidents of the
associations intended for organisation informations found higher than
president of the foundations.
Keywords: Entrepreneur, Entrepreneurship, Social Entrepreneur,
Social
Entrepreneurships,
Transformational
Leadership,
Non
Governmental Organization
GİRİŞ
Bu çalışmada girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik konuları ele alınmıştır. Çalışmada üzerinde durulan ilk
kavram olan girişimcilik, uzunca bir süreden beri sosyoekonomik
büyüme ve gelişme için önemli bir faktör olarak dikkat çekmektedir.
Bunun nedeni, girişimciliğin milyonlarca iş fırsatı sağlaması, mal ve
hizmet çeşitliliğini arttırması, milletlerin refah artışına ve
rekabetçiliğine katkı sağlıyor olmasıdır (Lee ve Peterson, 2000, s:
401). Üzerinde durulan ikinci kavram olan dönüştürücü liderler ise
takipçilerini gerçekte onların yapmaya niyetlendiklerinden çok daha
fazlasını yapmaları, hatta kendilerinin bile yapabileceklerine
inandıklarından bile daha fazlasını yapmaları konusunda motive
eden kişilerdir (Bass ve Riggio, 2008, s. 4). Üzerinde durulan son
kavram olan sosyal girişimcilik ise genel olarak kâr getirici
hedeflerden çok sosyal sonuçlar içeren amaçlar için girişimsel
davranışlarda bulunma ya da girişimcilikten elde edilen kârın
avantajsız grupların faydalanması için kullanılmasıdır (Hibbert vd.,
2002, s: 288). Sosyal girişimci liderlerin dönüştürücü liderlik ve
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
105
girişimci kişilik özellikleri ile birçok sosyal soruna çözüm
üretebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle sosyal girişimcilerin
girişimcilik ve dönüştürücü liderlik algılarını belirlemeye yönelik bir
araştırma yapılmıştır.
Araştırmada, girişimcilik boyutunda; başarı ihtiyacı, risk
alma eğilimi, belirsizliklere karşı toleranslı olma ve yenilikçi olma
kişilik özellikleri üzerinde durulmuştur. Dönüştürücü liderlik
boyutunda; idealize edilmiş etki/karizma, ilham verici motivasyon,
entelektüel teşvik ve bireysel ilgi gösterme ele alınmıştır. Sosyal
girişimcilikte ise sosyal içerikli misyon sahibi olma, sosyal değer
yaratma, sosyal girişim fırsatlarını görme, kaynak yaratma ve
sürdürülebilirliği sağlama ve sosyal ağlardan faydalanma boyutları
üzerinde durulmuştur.
Türkiye’de sosyal girişimci liderlerle ilgili çok az sayıda
araştırma yapıldığı gözlenmektedir. Yapılan bu araştırma ile
Türkiye’deki sosyal girişimci liderlerin demografik özellikleri ve STK
bilgileri ile ilgili önemli bulgular elde edilmiş olup sosyal girişimci
liderliğin yaygınlaşması ve toplumsal olarak daha fazla bilinir
kılınması için çaba sarf edilmiştir.
Çalışmanın birinci bölümünde girişimcilik, sosyal girişimcilik
ve dönüştürücü liderlikle ilgili kavramsal bir çerçeve sunulmuştur.
İkinci bölümde yer alan araştırma metodolojisinde; ölçekler, evren
ve örneklem, sınırlılık ve kısıtlılıklar açıklanmıştır. Üçüncü bölümde
araştırma için geliştirilen hipotezler ve bu hipotezler sonucunda
elde edilen bulgular açıklanmıştır.
1.
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Girişimciliğin genel olarak herkes tarafından kabul edilmiş
bir tanımı bulunmamakla birlikte, Schumpeter 1934 yılında
girişimciliğin yenilik ve risk alma boyutuna, Gartner 1985 yılında
yeni organizasyon yaratma boyutuna dikkat çekmiştir (Aktaran
Carrier, 1996, s. 5). Girişimcilik, Shane (2003, s. 4) tarafından, yeni
mal ve hizmetlerin sunumu için fırsatların keşfi, değerlendirilmesi
ve kullanılması aktivitelerini içeren, daha önce var olmayan
pazarlar, süreçler ve hammaddelerin elde edilebilmesi için
organizasyon yaratma sürecidir şeklinde tanımlanmıştır. Curran ve
Stanworth girişimciliği tanımlarken daha çok yenilikçilik boyutu
üzerinde durmuşlar, yeni ürünler ya da hizmetlerin merkezde yer
aldığı veya pazarda var olan ürün ya da hizmetlerin farklı bir
biçimde sunulduğu ve buna bağlı olarak yeni bir ekonomik
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
106
Selma KILIÇ KIRILMAZ
kurumun yaratıldığı bir süreç olarak tanımlamışlardır (Aktaran
Henry vd., 2003, s. 29). Girişimci ise Gartner (1988, s. 23)
tarafından birincil amaç olarak kârı ve büyümeyi hedefleyerek bir
işi kuran ve yöneten kişi olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, Gartner
(1988, s. 23) girişimcinin işletmede yenilikçi davranış ve stratejik
yönetim uygulamalarını hayata geçirecek kişi olduğunu belirtmiştir.
Sosyal girişimcilik Zahra vd. (2009, s. 519)’ne göre,
yenilikçi bir yaklaşımla yeni girişimler yaratarak ya da var olan
organizasyonların yönetilmesi ile sosyal refahı arttırmak için
fırsatları keşfederek, tanımlayarak ve kullanarak oluşturulan bir
süreci içeren aktivitelerdir. Austin, Stevenson ve Wei-Skillern
(2006, s. 2) sosyal girişimciliği “kâr amacı gütmeyen, özel ya da
kamu sektörlerine karşın ya da bunların içinde ortaya çıkan, sosyal
değer yaratan, yenilikçi girişimler” şeklinde tanımlamışlardır. Dees
(1998, s. 1), sosyal girişimciliğin sosyal misyon tutkusu ile iş
disiplinini, yeniliği ve yaygın bağlantıların belirleyicilerini kombine
ettiğini belirtmektedir.
Sosyal girişimcilik, yeni kullanılmaya başlayan bir kavram
olabilir ancak olgu olarak yeni değildir. Her zaman sosyal
girişimciler olmuştur ancak sosyal girişimci tabiri ile
nitelendirilmemişlerdir (Dees, 1998, s: 1). Sosyal girişimcilik
kavram olarak 1980’lerde Bill Drayton’un sosyal girişimcilere dünya
çapında fon sağlayan bir kuruluş olan Ashoka’yı kurması ile ortaya
çıkmıştır (Dees, 2007, s: 24).
Sosyal girişimciler sosyal problemlere odaklanmakta,
yenilikçi girişimler yaratmakta, yeni sosyal düzenlemeler inşa
etmektedirler (Alvord vd,. 2004, s: 262). Sosyal girişimciler, enerjik,
ısrarcı ve çoğunlukla, diğerlerini kendi işlerine dâhil edebilecekleri
konusunda kendinden emindirler. Tipik olarak bir neden ya da
misyon için kendilerini sorumlu hissetmektedirler. Sosyal
girişimciler genellikle oldukça pragmatiktirler ve kendi iş planlarını
en küçük detaylarına kadar açıklayabilecek yeteneğe sahiptirler.
Sosyal girişimciler ayrıca oldukça bağımsız bir kişiliğe sahiptirler.
Ancak sosyal girişimcilerin hepsi aynı özelliklere sahip değildir.
Bazıları, oldukça karizmatik konuşmacı, enerji dolu, kibar, iyi giyimli
iken, bazıları ise oldukça yavaş konuşan, ısrarcı, kendilerini
pragmatik olarak tanımlayan kişilerdir (Barendsen ve Gardner,
2004, s. 45-46).
Dönüştürücü liderlik ise son yıllarda liderlik konusunda en
çok tartışılan yaklaşımlardan birisidir. Dönüştürücü liderlik,
organizasyonların her seviyesindeki performansta artış sağlanması
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
107
için takipçilerin cesaretlendirilmesidir (Bass, 1990, s: 25).
Dönüştürücü lider, izleyicilerini kendi çıkarlarından çok grubun
çıkarlarını düşünmesi konusunda ikna eder. (Waldman, Bass ve
Einstein, 1987, s: 178). Ayrıca dönüştürücü lider, beklenenden
daha fazla motivasyon sağlar (Bass, 1990, s: 31). Groves ve
LaRocca (2011, s. 512) dönüştürücü liderlerin paylaşılan bir vizyon
ile takipçileri ile iletişim kurduklarını ve onları geliştirdiklerini, onları
etkilediklerini, takımın ve organizasyonun iyiliği için takipçilerine,
bireysel ilginin ötesinde ilham verdiklerini söylemişlerdir.
Dönüştürücü liderlik teorisi dört boyut önermektedir.
İdealize Edilmiş Etki (Karizma), İlham Verici Motivasyon,
Entelektüel Uyarım ve Bireysel İlgi (Cavazotte vd., 2012, s. 444).
İdealize Edilmiş Etki (Karizma) boyutunda dönüştürücü liderler,
takipçilerine rol model olacak davranışlar sergilerler. Bu liderlere
hayran olunur, saygı duyulur ve güvenilir. Takipçiler kendi
kimliklerini bu liderler ile tanımlarlar ve onlara benzemek isterler.
(Bass ve Avolio, 1994, s: 3). İlham Verici Motivasyon boyutunda,
dönüştürücü liderler takipçilerinin yaptıkları işe anlam ve fırsatlar
katarak onları motive ederler ve onlara ilham verirler. Bu liderler
takım ruhu oluştururlar, coşku ve iyimserlik aşılarlar, takipçilerinin
gelecekle ilgili olumlu düşüncelere sahip olmalarını sağlarlar (Bass
ve Avolio, 1994, s: 3). Entelektüel Uyarım boyutunda dönüştürücü
liderler, takipçilerini varsayımları sorgulayarak, problemleri yeniden
tanımlayarak ve eski sorunlara yeni yollarla yaklaşarak yaratıcı ve
yenilikçi olmaları konusunda desteklerler (Bass ve Avolio, 1994, s:
3). Bireysel İlgi boyutunda dönüştürücü liderler, takipçilerini
geliştirmek ve onların ihtiyaçlarına cevap verebilmek için bir
danışman gibi hareket ederler (Bass, 1990, s: 21).
2. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ
Araştırma Türkiye’de Aile, Çevre, Çocuk, Eğitim, Engelliler,
Kadın, Sağlık ve Yardım alanlarında faaliyette bulunan vakıf ve
derneklerin liderleri üzerinde yapılmıştır. Veriler anket yoluyla
toplanmıştır. Anketler surveey.com (http://www.surveey.com)
araştırma sitesine yüklenerek vakıf ve derneklerin elektronik posta
adreslerine gönderilmiştir. Bu yolla vakıf ve derneklerin liderleri
araştırmaya katılmaya davet edilmiştir. Elektronik posta adresi
olmayan STK’ların bir kısmına faks çekilerek araştırmaya
katılmaları istenmiştir. Ayrıca Ankara’nın Çankaya ve Sincan
ilçelerindeki STK liderlerinin bir kısmı ile yüz yüze görüşülerek
anket doldurulmuştur.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
108
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Araştırmada kullanılan anket iki bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde katılımcıların demografik özelliklerine (cinsiyet,
yaş, medeni durum, eğitim durumu, çalışma süresi) ve Sivil Toplum
Kuruluşu (STK türü, STK çalışma alanı ve STK finansal gelir
kaynakları) bilgilerine yönelik 8 adet soru sorulmuştur.
Anketin ikinci bölümünde girişimcilik, dönüştürücü liderlik
ve sosyal girişimcilik ölçekleri kullanılmıştır. Girişimcilik Ölçeği;
Başarı İhtiyacı Ölçeği (Heckert vd., 1999), Risk Alma Eğilimi Ölçeği
(Cho ve Lee, 2006), Belirsizliklere Karşı Toleranslı Olma Ölçeği
(Norton, 1975) ve Yenilikçilik Ölçeği (Mueller ve Thomas, 2000) alt
ölçeklerinden oluşmaktadır. Kullanılan ikinci ölçek, dönüştürücü
liderliği ölçmeye yönelik olarak, Bass ve Avolio’nun geliştirmiş
olduğu Çok Faktörlü Liderlik Ölçeğidir (Erturgut, 2007).
Son olarak, sosyal girişimciliği ölçmek için geliştirilen ölçek
beş alt boyuttan oluşmaktadır. Sosyal girişimciliğin alt
ölçeklerinden olan sosyal içerikli misyon sahibi olma ölçeği ile
kaynak yaratma ve sürdürülebilirliği sağlama ölçeği araştırmacı
tarafından oluşturulmuştur. Ayrıca, sosyal ağlardan faydalanma
ölçeğinin ilk maddesi Onyx ve Bullen’in (2000) yapmış olduğu
çalışmadan alınmış olup diğer üç madde bu ölçekten faydalanılarak
araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Sosyal girişimcilik ölçeğinin
diğer bir alt ölçeği olan sosyal değer yaratma ölçeği Schuyt,
Bekkers ve Smit’in (2010) çalışmasından alınmıştır. Son olarak,
sosyal girişimcilik ölçeğinin alt ölçeklerinden birisi olan sosyal
girişim fırsatlarını görme ölçeğinin ilk 3 maddesi Bateman ve
Crant’ın (1993) çalışmasından alınmıştır. Sosyal girişim fırsatlarını
görme ölçeğinin son iki maddesi Schwer ve Yücelt’in (1984)
çalışmasının fırsat yönelimi ile ilgili olan 2 maddesi alınarak
oluşturulmuştur.
Sosyal girişimcilik ölçeğinin oluşturulması sırasında
öncelikle sosyal girişimcilikle ilgili alt boyutlar belirlenmiştir. Alt
boyutların belirlenmesinde sosyal girişimcilik literatüründe üzerinde
durulan ve tartışılan konular ele alınmıştır. Araştırmacı tarafından
geliştirilen ölçek maddelerinin oluşturulmasında detaylı bir literatür
taraması yapılmıştır. Oluşturulan maddelerin kapsam geçerliliğini
sağlamak için sosyal girişimci liderlerin görüşlerine başvurularak
ölçekte belirlenen eksiklikler tamamlanmıştır. Ayrıca ölçek
geliştirme sürecinin her aşamasında bir ölçme ve değerlendirme
uzmanından yardım alınmıştır.
Ölçek maddeleri belirlendikten sonra 2 farklı dil uzmanının
görüşlerine başvurularak ölçek maddelerinin daha anlaşılır
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
109
kılınması sağlanmıştır. Bu aşamadan sonra oluşturulan ölçek 50
kişilik bir sosyal girişimci lider üzerinde uygulanmıştır. Yapılan
analizler sonucunda ölçek bütünlüğünü bozan ve Cronbach Alpha
değeri düşük olan ifadeler ölçekten çıkartılmıştır. Araştırılmak
istenen alt boyutlar literatür taraması yapılarak belirlendiğinden
açımlayıcı faktör analizi yapılmamış bunun yerine doğrulayıcı faktör
analizi yapılmıştır.
Tüm ölçekler 1 hiç katılmıyorum, 5 Tamamen Katılıyorum
ifadelerini içeren, 5’li Likert Ölçeği tarzında hazırlanmıştır.
2.1. Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini; aile, çevre, çocuk, eğitim, engelliler,
kadın, sağlık ve yardım konularında faaliyette bulunan 2.538 adet
vakıf başkanı ve yardımlaşma, sağlık, çevre, sosyal ve hayır işleri
amacıyla kurulan 20.927 adet dernek başkanı oluşturmaktadır.
Dolayısıyla araştırmanın evreni 23.465 vakıf ve dernek başkanını
kapsamaktadır. Araştırma sırasında 5.463 Sivil Toplum
Kuruluşu’nun iletişim bilgisine ulaşılmış ve anket doldurmaya davet
edilmiştir. Ancak, Web üzerinden, faks yoluyla ve yüz yüze
görüşme metoduyla 223 adet kullanılabilir anket elde edilebilmiş ve
analizler bu anketler üzerinden gerçekleştirilmiştir.
2.2. Araştırmanın Sınırlılıkları
Sivil toplum kuruluşları birçok konuda ve alanda faaliyet
göstermesine rağmen araştırma Türkiye’de Aile, Çevre, Çocuk,
Eğitim, Engelliler, Kadın, Sağlık ve Yardım konularında faaliyette
bulunan vakıf ve dernek başkanları ile sınırlandırılmıştır.
3. ANALİZ VE BULGULAR
Araştırmada kullanılan ölçekler, ölçeklerin alt boyutları,
güvenilirlik değerleri ve genel ortalamaları Tablo: 1’de
gösterilmiştir.
Girişimcilik ölçeğinin güvenilirlik değeri 0.68 olarak
hesaplanmıştır. Hesaplanan bu değere göre ölçek toplum
taramalarında kullanılabilir düzeydedir (Özdamar, 2011, s: 605).
Dönüştürücü liderlik ölçeğinin güvenilirlik değeri 0.919 olarak
hesaplanmıştır. Cronbach Alpha değerine göre liderlik ölçeği çok
yüksek güvenilirlik düzeyine sahip bulunmuştur (Özdamar, 2011, s:
605). Sosyal girişimcilik ölçeğinin güvenilirlik değeri 0.894 olarak
hesaplanmış olup bu ölçek yüksek güvenilirlik düzeyine sahip
bulunmuştur. (Özdamar, 2011, s: 605).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
110
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Tablo: 1
Kullanılan Ölçeklerin Güvenilirlik Sonuçları
Cronbach Alfa
GİRİŞİMCİLİK ÖLÇEĞİ
Başarı İhtiyacı
Risk Alma Eğilimi
Belirsizliklere Karşı Toleranslı Olma
Yenilikçi Olma
DÖNÜŞTÜRÜCÜ LİDERLİK ÖLÇEĞİ
Karizma
İlham Verici Motivasyon
Entelektüel Teşvik
Bireysel İlgi
SOSYAL GİRİŞİMCİLİK ÖLÇEĞİ
Sosyal İçerikli Misyon Sahibi Olma
Sosyal Değer Yaratma
Sosyal Girişim Fırsatlarını Görme
Kaynak Yaratma ve Sürdürülebilirliği
Sağlama
Sosyal Ağlardan Faydalanma
0,68
0,753
0,726
0,692
0,699
0,919
0,782
0,862
0,80
0,826
0,894
0,849
0,728
0,783
Genel
Ortalama
3,689
4,485
2,683
3,479
3,701
4,151
4,155
4,112
4,154
4,187
4,21
4,278
4,253
3,945
0,715
4,329
0,678
4,280
Araştırma verilerinin analizinde ve hipotezlerin test
edilmesinde SPSS 13.0 paket programı kullanılmıştır. Doğrulayıcı
faktör analizi için LISREL 8.54 programı kullanılmıştır.
Bu bölümde İlk önce Demografik Sorulara Yönelik
Tanımlayıcı İstatistikler üzerinde durulmuştur. Tablo: 2’de
görüldüğü gibi, araştırmaya katılan 223 sosyal girişimcinin 128’ini
erkek, 95’ini kadınlar oluşturmaktadır. Yine araştırmaya
katılanlardan; 20-29 yaş aralığında 11 kişi; 30-39 yaş aralığında 48
kişi; 40-49 yaş aralığında 65 kişi; 50 yaş ve üstü 99 kişi
bulunmaktadır. Katılımcıların medeni durumuna bakıldığında 173
kişinin evli, 50 kişinin bekâr olduğu görülmektedir. Demografik
bilgilerin sonuncusunu oluşturan eğitim durumuna bakıldığında;
ortaokul mezunu 6 kişi; lise mezunu 43 kişi; ön lisans mezunu 12
kişi; lisans mezunu 104 kişi; yüksek lisans mezunu 38 kişi; doktora
mezunu 20 kişinin olduğu görülmektedir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
111
Tablo: 2
Sosyal Girişimcilere İlişkin Demografik Bilgiler
Demografik Değişken
Cinsiyet
Yaş
Medeni Durum
Eğitim Durumu
Erkek
Kadın
Toplam
20-29
30-39
40-49
50+
Toplam
Evli
Bekâr
Toplam
Ortaokul
Lise
Ön Lisans
Lisans
Yüksek Lisans
Doktora
Toplam
Sayı
(N=223)
128
95
223
11
48
65
99
223
173
50
223
6
43
12
104
38
20
223
Yüzde
%
57
43
100
5
22
29
44
100
78
22
100
3
19
5
47
17
9
100
Tablo 3’de görüldüğü gibi, araştırmaya katılan sosyal
girişimcilerin 108’i vakıf başkanı, 115’i ise dernek başkanıdır.
Sosyal girişimcilerin çalışmakta oldukları STK’nın çalışma alanına
bakıldığında; aile konusunda çalışan 5; çevre konusunda 20; çocuk
konusunda 16; eğitim konusunda 63; engelliler konusunda 25;
kadın konusunda 22; sağlık konusunda 17; yardım konusunda 23
ve Diğer-Birden Çok (İnsan Hakları, Yaşlılar, Kültür, Gençlik, Sivil
Toplumun Güçlendirilmesi) konularında 32 kişinin olduğu
görülmektedir.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
112
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Tablo: 3
Sivil Toplum Kuruluşları İle İlgili Bilgiler
Değişken
Çalışılmakta
STK Türü
Olan
Çalışılmakta
Olan
STK’nın
Çalışma
Alanı
Çalışma Süresi (Yıl)
Vakıf
Dernek
Toplam
Aile
Çevre
Çocuk
Eğitim
Engelliler
Kadın
Sağlık
Yardım
Diğer (İnsan Hakları, Yaşlılar,
Kültür, Gençlik, Sivil
Toplumun Güçlendirilmesi)
Toplam
1-5
6-10
11-15
16-20
21-25
26+
Toplam
Sayı
(N=223)
108
115
223
5
20
16
63
25
22
17
23
Yüzde
%
48
52
100
2
9
7
28
11
10
8
10
32
15
223
78
73
33
21
11
7
223
100
35
33
15
9
5
3
100
Araştırmaya katılan sosyal girişimcilerin çalışma süresine
bakıldığında; 78 kişinin 1-5 yıl arası, 73 kişinin 6-10 yıl arası, 33
kişinin 11-15 yıl arası, 21 kişinin 16-20 yıl arası, 11 kişinin 21-25 yıl
arası, 7 kişinin 26 yıl ve üzeri çalışma süresine sahip oldukları
görülmektedir (Tablo 3).
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
113
Tablo:4
Vakıf ve Derneklerin Finansal Gelir Kaynakları
Gelir Kaynağı/Kaynakları
Sayı Yüzde
Bağışlar
42 18,8
Devlet Desteği-Sübvansiyonlar
6
2,6
Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar
2
0,9
Gelir Sağlayan Faaliyetler Gerçekleştirerek
9
4
Üye Aidatları
6
2,7
Proje Gelirleri
3
1,3
Sponsorluklar
1
0,5
Diğer (Uluslararası Fonlar, Kira Gelirleri)
5
2,2
Bağışlar-Devlet Desteği-Sübvansiyonlar
10 4,4
Bağışlar-Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar
10 4,4
Bağışlar-Gelir Sağlayan Faaliyetler Gerçekleştirerek
73 33,6
Bağışlar-Üye Aidatları
13 5,8
Bağışlar-Proje Gelirleri
2
0,9
Bağışlar-Diğer (Uluslararası Fonlar, Kira Gelirleri)
2
0,9
Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar-Gelir Sağlayan Faaliyetler
2
0,9
Gerçekleştirerek
Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar-Diğer (Uluslararası Fonlar, Kira
1
0,5
Gelirleri)
Gelir
Sağlayan
Faaliyetler
Gerçekleştirerek-Diğer
1
0,5
(Uluslararası Fonlar, Kira Gelirleri)
Üye Aidatları-Proje Gelirleri
1
0,5
Proje Gelirleri-Sponsorluklar
1
0,5
Bağışlar- Devlet Desteği-Sübvansiyonlar-Gelir Sağlayan
2
0,9
Faaliyetler Gerçekleştirerek
Bağışlar- Devlet Desteği-Sübvansiyonlar-Proje Gelirleri
1
0,5
Bağışlar- Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar-Gelir Sağlayan
7
3,1
Faaliyetler Gerçekleştirerek
Bağışlar- Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar-Proje Gelirleri
1
0,5
Bağışlar-Kişisel/Aileye Ait Kaynaklar-Diğer (Uluslararası
1
0,5
Fonlar, Kira Gelirleri)
Bağışlar-Gelir Sağlayan Faaliyetler Gerçekleştirerek-Üye
15 6,7
Aidatları
Bağışlar-Gelir Sağlayan Faaliyetler Gerçekleştirerek-Proje
2
0,9
Gelirleri
Bağışlar-Devlet
Desteği-Sübvansiyonlar-Gelir
Sağlayan
Faaliyetler Gerçekleştirerek- Diğer (Uluslararası Fonlar, Kira 1
0,5
Gelirleri
Bağışlar-Kişisel/Aileye
Ait
Kaynaklar-Gelir
Sağlayan
Faaliyetler Gerçekleştirerek-Diğer (Uluslararası Fonlar, Kira 1
0,5
Gelirleri
Toplam
223 100
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
114
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Sosyal girişimcilerin çalışmakta oldukları STK’ların gelir
kaynaklarına bakıldığında (Tablo: 4) sadece Bağışlardan gelir elde
eden 42; Devlet Desteği-Sübvansiyonlardan 6; Kişisel/Aileye Ait
Kaynaklardan 2; Gelir Sağlayan Faaliyetler Gerçekleştirerek 9;
Üye Aidatları 6; Proje Gelirleri 3; Sponsorluklar 1; Diğer
(Uluslararası Fonlar, Kira Gelirleri) 5 STK olduğu görülmektedir.
Birden çok alandan gelir sağlayan STK’larla ilgili, bilgiler Tablo:
4’te gösterilmektedir.
Demografik Verilere Yönelik Hipotezlerin Analizi
Bu bölümde, sosyal girişimcilerin Demografik özelliklerine
(cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim durumu, çalışma süresi) ve örgüt
bilgisine (türü, çalışma alanı, finansal gelir kaynakları) yönelik
geliştirilen hipotezlerin analizleri üzerinde durulmaktadır.
H1: Sosyal girişimcilerin cinsiyetlerine göre; girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları arasında anlamlı
farklılıklar vardır.
cinsiyetlerine
göre
girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamalarında faklılık olup
olmadığı Bağımsız Çift Örneklem t Testi ile araştırılmıştır. t testi
sonucunda sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarında farklılık bulunamamıştır. (P>0,05).
Sosyal
girişimcilerin
H1 hipotezi doğrulanamamıştır.
H2: Sosyal girişimcilerin cinsiyetlerine göre; girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt boyutlarını algılamaları
arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının cinsiyete
göre değişip değişmediği Bağımsız Çift Örneklem t Testi ile
araştırılmıştır. t testi sonucunda liderlik boyutlarından Karizma ve
sosyal girişimcilik boyutlarından Sosyal Değer Yaratma boyutunda
farklılık bulunmuştur. Karizma boyutunda kadın yöneticilerin karizma
liderlik algılaması daha yüksek bulunmuştur. Benzer bir sonuç sosyal
girişimcilik boyutlarından Sosyal Değer Yaratmada elde edilmiş ve
kadın liderlerin Sosyal Değer Yaratma algısı daha yüksek
bulunmuştur. Sonuçlar Tablo: 5’te gösterilmiştir.
H2 hipotezi Karizma ve Sosyal Değer Yaratma boyutlarında
doğrulanmış diğer boyutlarda doğrulanamamıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
115
H3: Sosyal girişimcilerin yaşlarına göre; girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları arasında anlamlı
farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik algılamalarının yaşlarına göre anlamlı farklılık gösterip
göstermediği Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ile araştırılmıştır.
Sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik algılamalarında yaşlarına göre anlamlı bir farklılık
bulunamamıştır (P>0,05).
H3 hipotezi doğrulanamamıştır.
H4: Sosyal girişimcilerin yaşlarına göre; girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt boyutlarını algılamaları
arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının yaşlarına
göre değişip değişmediği Tek Yönlü Varyans Analizi ile
araştırılmıştır. Fark bulunan gruplar çoklu karşılaştırma testlerinden
Tukey HSD testi ile araştırılmıştır. Tek yönlü varyans analizine göre
sadece girişimcilik boyutlarından Risk Alma Eğilimi boyutunda fark
bulunmuştur. Risk Alma Eğilimi en yüksek olan sosyal girişimcilerin
40-49 yaş grubundakiler olduğu, Risk Alma Eğilimi en düşük
sosyal girişimcilerin ise 50 ve üstü yaş grubundakiler olduğu
belirlenmiştir. Tukey HSD istatistiğine göre 40-49 yaş aralığındaki
sosyal girişimciler ile 50 ve üstü yaş grubundaki sosyal girişimciler
arasında farklılık bulunmuştur. Sonuçlar Tablo: 6’da verilmiştir.
H4 hipotezi Risk Alma Eğilimi boyutunda doğrulanmış diğer
boyutlarda doğrulanamamıştır.
Tablo: 5
Cinsiyete Göre Boyutlar Arasında Farklılık Testi
Cinsiyet
Başarı İhtiyacı
Risk Alma Eğilimi
Belirsizliklere Karşı
Toleranslı Olma
Yenilikçi Olma
Karizma
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
N
Ortalama
128
95
128
95
128
95
128
95
128
4,4500
4,5326
2,7526
2,5895
3,4766
3,4821
3,6641
3,7519
4,0938
Std.
Sap.
,41997
,40382
,97137
,83574
,72573
,69312
,54806
,48878
,46488
t
P
-1,477 ,141
1,315 ,190
-,057 ,954
-1,238 ,217
-2,243 ,026
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
116
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
95
128
95
128
95
128
95
4,2376
4,0898
4,1421
4,1211
4,1982
4,1563
4,2274
,48495
,48778 -,745 ,457
,55595
,45762 -1,164 ,246
,52945
,46816 -1,048 ,296
,54234
Erkek
Kadın
Erkek
Sosyal Değer Yaratma
Kadın
Erkek
Sosyal Girişim
Fırsatlarını Görme
Kadın
Kaynak Yaratma ve
Erkek
Sürdürülebilirliği
Kadın
Sağlama
Erkek
Sosyal Ağlardan
Faydalanma
Kadın
128
95
128
95
128
95
128
95
4,2281
4,3453
4,1338
4,4132
3,9547
3,9326
4,3359
4,3193
-1,524 ,129
,57929
,55155
,52875 -4,159 ,000
,44813
,49132 ,322 ,748
,52561
,50630 ,245 ,806
,49325
128
95
4,2617
4,3053
,50865 -,611 ,542
,54964
İlham Verici
Motivasyon
Entelektüel Teşvik
Bireysel İlgi
Sosyal İçerikli Misyon
Sahibi
Olma
Tablo: 6
Yaşa Göre Boyutlar Arasında Farklılık Testi
Yaşlar
N
Ortalama
Std.
Sapma
Farklı
yaşlar
P
20-29
11
2,8485
,75076
40-49 ile
50+
,0001
30-39
40-49
50+
Toplam
48
65
99
223
2,7778
2,9949
2,4141
2,6831
,76363
,97449
,89733
,91764
Boyut
Risk
Alma
Eğilimi
H5:
Sosyal
girişimcilerin
medeni
durumlarına
göre;
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları
arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarının medeni duruma göre değişip
değişmediği Bağımsız Çift Örneklem t Testi ile araştırılmış olup t
testi sonucunda anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (P>0,05).
H5 hipotezi doğrulanamamıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
H6:
Sosyal
girişimcilerin
medeni
durumlarına
117
göre
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt boyutlarını
algılamaları arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının
medeni duruma göre değişip değişmediği Bağımsız Çift Örneklem t
Testi ile araştırılmıştır. t testi sonucunda tüm boyutlarda anlamlı bir
farklılık bulunamamıştır, (P>0,05).
H6 hipotezi doğrulanamamıştır.
H7:
Sosyal
girişimcilerin
eğitim
durumlarına
göre;
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları
arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarının eğitim durumlarına göre değişip
değişmediği Tek Yönlü Varyans Analizi ile araştırılmıştır. Fark
bulunan gruplar çoklu karşılaştırma testlerinden Tukey HSD testi
ile araştırılmıştır. Fark bulunan gruplar Tablo: 7’de gösterilmiştir.
Tablo: 7’ye göre; sosyal girişimcilerin girişimcilik algılamasında,
doktora mezunu olanlar ile lise ya da yüksek lisans mezunu olanlar
arasında anlamlı fark bulunmuştur. Bu farka göre lise ve yüksek
lisan mezunu olan sosyal girişimcilerin girişimcilik algısı doktora
mezunlarından daha yüksek bulunmuştur.
Sosyal girişimcilerin dönüştürücü liderliği algılamasında lise
mezunu olanlarla, doktora mezunu olanlar arasında farklılık
bulunmuştur. Lise mezunu sosyal girişimcilerin dönüştürücü liderlik
algılamalarının doktora mezunlarından daha yüksek olduğu
belirlenmiştir. Benzer şekilde yüksek lisans mezunu olan sosyal
girişimciler ile doktora mezunu olanlar arasında da fark bulunmuş
olup, yüksek lisans mezunu olan sosyal girişimcilerin dönüştürücü
liderlik algısının daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Sosyal girişimcilerin eğitimlerine göre sosyal girişimcilik
algılamaları araştırıldığında en yüksek ortalamanın yüksek lisan
mezunu sosyal girişimcilerde olduğu belirlenmiştir. Farklılıklar
doktora mezunu sosyal girişimciler ile lise, lisans ve yüksek lisan
mezunu sosyal girişimciler arasında gerçekleşmiştir.
H7 hipotezi doğrulanmıştır.
H8:
Sosyal
girişimcilerin
eğitim
durumlarına
göre;
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt boyutlarını
algılamaları arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
118
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Tablo: 8’e göre, Dönüştürücü Liderlik boyutlarından olan
Karizma boyutunda doktora mezunu sosyal girişimciler ile lise,
lisans ve yüksek lisan mezunu olanlar arasında anlamlı farklılıklar
bulunmuştur. Buna göre lise ve lisans ve yüksek lisans mezunu
sosyal girişimcilerin Karizma puanları doktora mezunlarından daha
yüksek bulunmuştur. Sosyal girişimcilik boyutlarından olan sosyal
değer yaratma algısında ön lisans mezunu olan sosyal
girişimcilerin sosyal değer yaratma algısı en düşük bulunmuştur.
Tablo: 7
Eğitim Durumuna Göre Girişimcilik, Liderlik, Sosyal Girişimcilik
Farklılık Testi
Boyut
Girişimcilik
Dönüştürücü
Liderlik
Sosyal
Girişimcilik
Eğitim
N
Ortalama
Orta
Lise
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
Orta
Lise
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
Orta
Lise
6
43
12
104
38
20
223
6
43
12
104
38
20
223
6
43
3,5310
3,6903
3,5685
3,5583
3,6836
3,3607
3,5872
4,1919
4,2434
4,0713
4,1323
4,2487
3,9097
4,1519
4,1661
4,2766
Std.
Sapma
,44054
,39095
,26219
,33240
,35389
,45643
,36800
,40719
,42919
,45381
,36365
,35663
,55916
,40888
,48506
,34015
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
12
104
38
20
223
4,0031
4,2322
4,3364
3,9269
4,2170
,39597
,35906
,36950
,60812
,40317
Farklı Gruplar
P
Lise ile Doktora ,011
YL ile Doktora
,017
Lise ile Doktora ,029
YL ile Doktora
,030
Lise ile Doktora ,014
,019
Lisans ile
Doktora
YL ile Doktora
,003
Sosyal girişimcilik boyutlarından birisi olan sosyal girişim
fırsatlarını görme boyutunda en düşük puan doktora mezunu
sosyal girişimcilere ait olup, doktora mezunu sosyal girişimciler ile
lise ve yüksek lisan mezunu sosyal girişimciler arasında farklar
bulunmuştur.
Sosyal girişimcilik boyutlarından olan kaynak yaratma ve
sürdürülebilirliği sağlama boyutunda en düşük puan doktora
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
119
mezunu sosyal girişimcilere ait olup, doktora mezunu sosyal
girişimciler ile lisans ve yüksek lisans mezunu sosyal girişimciler
arasında fark bulunmuştur.
Sosyal girişimcilik boyutlarından olan sosyal ağlardan
faydalanma boyutunda en düşük puan doktora mezunu sosyal
girişimcilere ait olup, doktora mezunu sosyal girişimciler ile lise,
lisans ve yüksek lisan mezunu yöneticiler arasında fark
bulunmuştur.
H8 hipotezi Karizma, Sosyal Değer Yaratma, Sosyal Girişim
Fırsatlarını Görme, Kaynak Yaratma ve Sürdürülebilirliği Sağlama ve
Sosyal Ağlardan Faydalanma boyutlarında doğrulanmış diğer
boyutlarda doğrulanamamıştır.
H9:
Sosyal
girişimcilerin
çalışma
sürelerine
göre;
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları
arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin; çalışma sürelerine göre; girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları arasında
anlamlı farklılık olup olmadığı Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA)
ile araştırılmıştır ANOVA sonucunda tüm boyutlarda anlamlı bir
farklılık bulunamamıştır, (P>0,05).
H9 hipotezi doğrulanamamıştır.
Tablo: 8
Eğitim Durumuna Göre Boyutlar Arasında Farklılık Testi
Boyut
Karizma
Sosyal
Değer
Yaratma
Eğitim
N
Ortalama
Orta
6
4,0952
Lise
43
4,2757
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
Orta
12
104
38
20
223
6
4,1548
4,1511
4,2481
3,7571
4,1550
4,2083
Lise
43
4,2936
On lisans
12
3,7708
Lisans
YL
104
38
4,2740
4,3651
Std.
Farklı Gruplar
Sapma
,61056 Lise ile
Doktora
,49819 Lisans ile
Doktora
,42839 YL ile Doktora
,38796
,46343
,67977
,47780
,54006 Lise ile Ön
lisans
,49917 Ön lisans ile
Lisans
,68845 Ön lisans ile
YL
,45624
,51937
P
,001
,008
,002
,021
,015
,006
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
120
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Boyut
Sosyal
Girişim
Fırsatlarını
Görme
Kaynak
Yaratma ve
Sürdürülebilirliği
Sağlama
Sosyal
Ağlardan
Faydalanma
H10:
Eğitim
N
Ortalama
Doktora
Toplam
Orta
20
223
6
4,1438
4,2528
3,9667
Lise
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
Orta
43
12
104
38
20
223
6
3,9953
3,8833
3,9288
4,1368
3,5900
3,9453
4,2222
Lise
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
Orta
43
12
104
38
20
223
6
4,3488
4,1111
4,3846
4,4211
3,9833
4,3288
4,3333
Lise
43
4,3547
On lisans
Lisans
YL
Doktora
Toplam
12
104
38
20
223
4,0833
4,3005
4,3750
3,9375
4,2803
Sosyal
girişimcilerin
Std.
Farklı Gruplar
Sapma
,58247
,51394
,59889 Lise ile
Doktora
,40588 YL ile Doktora
,46286
,47616
,47215
,72104
,50517
,54433 Lisans ile
Doktora
,46549 YL ile Doktora
,45690
,39894
,44306
,89492
,49973
,43780 Lise ile
Doktora
,48560 Lisans ile
Doktora
,49237 YL ile Doktora
,49313
,51906
,70185
,52573
çalışma
sürelerine
P
,031
,001
,012
,017
,037
,050
,029
göre;
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt boyutlarını
algılamaları arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin çalışma sürelerine göre; girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt boyutlarını algılamaları
arasında anlamlı farklılık olup olmadığı Tek Yönlü Varyans Analizi
(ANOVA) ile araştırılmıştır. ANOVA sonucuna göre tüm boyutlarda
anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (P>0,05).
H10 hipotezi doğrulanamamıştır.
Örgüt Bilgisine Yönelik Hipotezlerin Analizi
H11: Sosyal girişimcilerin vakıf veya dernek başkanı
olmalarına göre; girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik algılamaları arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin, girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarının sivil toplum örgütü türüne göre
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
121
değişip değişmediği bağımsız çift örneklem t testi ile araştırılmıştır.
Bağımsız çift örneklem t testine göre girişimcilik boyutlarının
toplamından oluşan girişimcilik puanlarında farklılık bulunmuştur.
Dernek başkanı olan sosyal girişimcilerin girişimcilik puanları vakıf
başkanlarına göre daha yüksek bulunmuştur. Sosyal girişimcilerin,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamalarında ise sivil
toplum örgütü türüne göre anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.
Sonuçlar Tablo: 9’da verilmiştir.
H11 hipotezi Girişimcilik boyutunda doğrulanmış Dönüştürücü
Liderlik ve Sosyal Girişimcilik boyutlarında doğrulanamamıştır.
H12: Sosyal girişimcilerin vakıf veya dernek başkanı olmalarına
göre; girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik alt
boyutlarını algılamaları arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının sivil
toplum örgütü türüne göre değişip değişmediği bağımsız çift
örneklem t testi ile araştırılmıştır. Bağımsız çift örneklem t testine
göre girişimcilik boyutlarından risk alma eğilimi puanlarında farklılık
bulunmuştur. Dernek başkanı olan sosyal girişimci liderlerin risk
alma eğilimi vakıf başkanı olan sosyal girişimci liderlerinkinden
daha yüksek bulunmuştur. Diğer boyutlarda anlamlı bir fark
bulunamamıştır. Sonuçlar Tablo: 10’da gösterilmiştir.
H12 hipotezi sadece Risk Alma Eğilimi
doğrulanmış diğer boyutlarda doğrulanamamıştır.
boyutunda
H13: Sosyal girişimcilerin örgütlerinin çalışma alanına göre
(aile, kadın, çevre vb.); girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik algılamaları arasında anlamlı farklılıklar vardır.
Sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarının örgütlerinin çalışma alanına göre
farklılık gösterip göstermediği Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA)
ile araştırılmıştır. Sosyal girişimcilerin girişimcilik, dönüştürücü
liderlik ve sosyal girişimcilik algılamalarında anlamlı bir farklılık
bulunamamıştır, (P>0,05).
H13 hipotezi doğrulanamamıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
122
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Tablo: 9
Vakıf veya Dernek Başkanı Olmaya Göre Girişimcilik, Liderlik,
Sosyal Girişimcilik Farklılık Testi
Boyut
Girişimcilik
Dönüştürücü
Liderlik
Sosyal
Girişimcilik
STÖ
Türü
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
N
Ortalama
108
115
108
115
108
115
3,5373
3,6340
4,1111
4,1902
4,2101
4,2235
Std.
Sapma
,36288
,36819
,43117
,38472
,40036
,40743
t
P
-1,973
,050
-1,448
,149
-,247
,805
H14: Sosyal girişimcilerin örgütlerinin çalışma alanına göre
(aile, kadın, çevre vb.); girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik alt boyutlarını algılamaları arasında anlamlı farklılıklar
vardır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının görev
yaptıkları STK’ların faaliyet alanına göre değişip değişmediği Tek
Yönlü Varyans Analizi ile araştırılmıştır. Fark bulunan gruplar çoklu
karşılaştırma testlerinden Tukey HSD testi ile araştırılmıştır. Tek yönlü
varyans analizine göre girişimcilik boyutlarından Belirsizliklere karşı
toleranslı olma boyutunda fark bulunmuştur. En yüksek BKTO puanı
etkinlik alanı, yardım ve sağlık olan STK yöneticilerine ait olup, birden
çok etkinlik alanı bulunan STK yöneticilerinin puanları ile farklılık
göstermiştir. Sonuçlar Tablo: 11’de verilmiştir.
Tablo: 10
Sivil Toplum Örgütü Türüne Göre Farklılık Testi
Boyut
Başarı İhtiyacı
Risk Alma Eğilimi
Belirsizliklere Karşı
Toleranslı Olma
Yenilikçi Olma
Karizma
STÖ
Türü
Vakıf
Dernek
N
Ortalama
108
115
4,4704
4,4991
Std.
Sapma
,43605
,39414
Vakıf
108
2,4969
,86647
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
115
108
115
108
115
108
115
2,8580
3,5167
3,4435
3,6653
3,7354
4,1098
4,1975
,93352
,74989
,67267
,53743
,51168
,52357
,42840
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
t
P
-,517
,606
-2,98
,003
,768
,443
-,997
,320
-1,37
,171
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
Boyut
İlham Verici
Motivasyon
Entelektüel Teşvik
Bireysel İlgi
Sosyal İçerikli
Misyon Sahibi Olma
Sosyal Değer
Yaratma
Sosyal Girişim
Fırsatlarını Görme
Kaynak Yaratma ve
Sürdürülebilirliği
Sağlama
Sosyal Ağlardan
Faydalanma
STÖ
Türü
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
Dernek
Vakıf
N
Ortalama
108
115
108
115
108
115
108
115
108
115
108
115
108
4,0571
4,1638
4,1127
4,1928
4,1648
4,2070
4,2481
4,3061
4,2373
4,2674
3,9333
3,9565
4,3796
Std.
Sapma
,55961
,47088
,49232
,48646
,46871
,53109
,57608
,56402
,52644
,50379
,53512
,47741
,44525
Dernek
115
4,2812
,54360
Vakıf
Dernek
108
115
4,2523
4,3065
,52340
,52884
123
t
P
-1,54
,124
-1,22
,223
-,627
,532
-,759
,449
-,437
,663
-,342
,733
1,474
,142
-,769
,443
Tablo: 11
Sivil Toplum Örgütünün Etkinlik Alanına Göre Farklılık
Boyut
Belirsizliklere
Karşı
Toleranslı
Olma
Etkinlik
alanı
Aile
N
Ortalama
5
3,0400
Çevre
20
3,2100
Çocuk
Eğitim
Engelliler
Kadın
Sağlık
Yardım
Birden çok
Toplam
16
63
25
22
17
23
32
223
3,5125
3,5397
3,6960
3,2727
3,8000
3,8174
3,1375
3,4789
Std.
Farklı
Sapma
Gruplar
,88769 Birden çok
ile Sağlık
,68817 Birden çok
ile Yardım
,58864
,70357
,55714
,65769
,80932
,61766
,71199
,71045
P
,036
,010
H14 hipotezi sadece Belirsizliklere Karşı Toleranslı Olma boyutunda
doğrulanmış diğer boyutlarda doğrulanamamıştır.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
124
Selma KILIÇ KIRILMAZ
SONUÇ
Yapılan araştırma sonucunda Sosyal girişimcilerin
cinsiyetlerine göre girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik algılamaları arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Bu araştırmada, cinsiyetin girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılaması açısından farklılık yaratmadığı
görülmüştür.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının
cinsiyete göre değişip değişmediği araştırıldığında, dönüştürücü
liderlik boyutlarından Karizma ve sosyal girişimcilik boyutlarından
Sosyal Değer Yaratma boyutunda farklılık bulunmuştur. Karizma
boyutunda kadın yöneticilerin karizma liderlik algılaması daha
yüksek bulunmuştur. Benzer bir sonuç sosyal girişimcilik
boyutlarından Sosyal Değer Yaratma boyutunda elde edilmiş ve
kadın liderlerin Sosyal Değer Yaratma algısı daha yüksek
bulunmuştur. Kadınların dönüştürücü liderliğin karizma boyutuna
daha fazla önem verdikleri ve erkeklere göre daha fazla sosyal
değer yaratmak istedikleri söylenebilir.
Sosyal girişimcilerin yaşlarına göre girişimcilik, dönüştürücü
liderlik
ve
sosyal
girişimcilik
algılamalarında
farklılık
bulunamamıştır. Ayrıca, Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki
algılamalarının yaşlarına göre değişip değişmediğine bakıldığında
sadece Risk Alma Eğilimi boyutunda fark olduğu görülmüştür. Risk
Alma Eğilimi en yüksek olan sosyal girişimcilerin 40-49 yaş
aralığındakiler olduğu belirlenmiştir. Risk Alma Eğilimi en düşük
olan sosyal girişimcilerin ise 50 ve üstü yaş grubundakiler olduğu
belirlenmiştir.
Sosyal girişimcilerin medeni durumlarına göre girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları arasında
farklılık olmadığı belirlenmiştir. Benzer şekilde, sosyal girişimcilerin
medeni durumlarına göre girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal
girişimcilik alt boyutlarını algılamaları arasında da anlamlı farklılık
bulunamamıştır.
Sosyal girişimcilerin eğitim durumlarına göre girişimcilik,
dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları arasında
anlamlı farklılık olup olmadığı araştırıldığında; lise ve yüksek lisans,
mezunu olan sosyal girişimcilerin girişimcilik algısı doktora
mezunlarından daha yüksek bulunmuştur. Ayıca, lise mezunu
sosyal girişimcilerin dönüştürücü liderlik algılamaları doktora
mezunu olanlardan daha yüksek bulunmuştur. Benzer şekilde
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
125
yüksek lisans mezunu olan sosyal girişimcilerin dönüştürücü
liderlik algısı doktora mezunu olanlardan daha yüksek
bulunmuştur. Yüksek lisan mezunu sosyal girişimcilerin sosyal
girişimcilik algısı en yüksek doktora mezunlarının ise en düşük
olduğu belirlenmiştir.
Sosyal girişimcilerin eğitim durumlarına göre dönüştürücü
liderlik alt boyutlarını algılamalarında lise, lisans ve yüksek lisans
mezunlarının karizma algılarının doktora mezunlarından daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Sosyal girişimcilerin eğitim
durumlarına göre ön lisans mezunlarının sosyal değer yaratma
algısının en düşük olduğu belirlenmiştir. Eğitim durumuna göre
sosyal girişim fırsatlarını görme boyutunda en düşük puanın
doktora mezunu sosyal girişimcilere ait olduğu belirlenmiştir.
Eğitim durumuna göre kaynak yaratma ve sürdürülebilirliği
sağlama boyutunda en düşük puanın doktora mezunu sosyal
girişimcilere ait olduğu belirlenmiştir. Sosyal girişimcilik
boyutlarından olan sosyal ağlardan faydalanma boyutunda da
farklılıklar bulunmuştur. En düşük puan doktora mezunu sosyal
girişimcilere ait olup, doktora mezunu sosyal girişimciler ile lise,
lisans ve yüksek lisan mezunu yöneticiler arasında fark
bulunmuştur.
Sosyal girişimcilerin, girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarının sivil toplum örgütü türüne göre
değişip değişmediği araştırılmıştır. Girişimcilik boyutlarının
toplamından oluşan girişimcilik puanlarında farklılık bulunmuştur.
Girişimcilik puanlarında dernek yönetiminde bulunan sosyal
girişimcilerin girişimcilik puanları vakıf yöneticilerine göre daha
yüksek bulunmuştur. Sosyal girişimcilerin, dönüştürücü liderlik ve
sosyal girişimcilik algılamalarında ise sivil toplum örgütü türüne
göre anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının sivil
toplum örgütü türüne göre değişip değişmediğine bakıldığında
girişimcilik boyutlarından risk alma eğilimi algılarında farklılık
bulunmuştur. Dernek başkanı sosyal girişimci liderlerin risk alma
eğilimi vakıf başkanı olanlardan daha yüksek bulunmuştur.
Sosyal girişimcilerin örgütlerinin çalışma alanına göre
girişimcilik, dönüştürücü liderlik ve sosyal girişimcilik algılamaları
arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Sosyal girişimcilerin tüm boyutlardaki algılamalarının görev
yaptıkları STK’ların faaliyet alanına göre değişip değişmediği
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
126
Selma KILIÇ KIRILMAZ
araştırıldığında, yardım ve sağlık alanında faaliyet gösteren STK
liderlerinin belirsizliklere karşı toleranslı olma algısının birden çok
etkinlik alanı bulunan STK liderlerinden yüksek olduğu
belirlenmiştir.
KAYNAKÇA
ALVORD, Sarah; H., L. David BROWN, Christine W. LETTS
(2004).
“Social
Entrepreneurship
and
Societal
Transformation”, The Journal of Applied Behavioral Science,
Cilt: 40, Sayı: 3 (September), s: 260-282.
AUSTİN, James; Howard STEVENSON, Jane WEİ-SKİLLERN
(2006). “Social and Commercial Entrepreneurship: Same,
Different, or Both?”, Entrepreneurship: Theory and Practice,
Ocak, s: 1-22.
BARENDSEN, Lynn; Howard GARDNER (2004). “Is The Social
Entrepreneur a NewType of Leader?”, Leader to Leader,
Cilt: Güz, s: 43-50.
BASS, Bernard M.; Ronald E. RİGGİO (2006). Transformational
Leadership, Lawrence Erlbaum Associates, New Jersey.
BASS,
Bernard M.; Bruce J. AVOLİO (1994). Improving
Organizational Effectiveness Through Transformational
Leadership, SAGE Publications, USA.
BASS; Bernard M. (1990) “From Transactional to Tranformational
Leadership Learning to Share the Vision”, Organizational
Dynamics, Kış, s: 19-31.
BATEMAN, Thomas S.; Michael CRANT (1993). “The Proactive
Component of Organizational Behavior: A Measure and
Correlates”, Journal of Organizational Behavior, Cilt: 14, s:
103-118.
CAVAZOTTE, Flavia; Valter MORENO, Mateus HİCKMANN
(2012). “Effects of Leader Intelligence, Personality and
Emotional Intelligence on Transformational Leadership and
Managerial Performance”, The Leadership Quarterly, Cilt:
23, Sayı: 3, s: 443-455.
CHO, Jinsook; Jinkook LEE (2006). “An İntegrated Model of Risk
and Risk-Reducing Strategies”, Journal of Business
Research, Cilt: 59, 2006, s: 112-120.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü Liderlik Algılarının Belirlenmesi
127
DEES, J. Gregory (2007). “Taking Social Entrepreneurship
Seriously”, Society, Cilt: 44, Sayı: 3, s: 24-31.
DEES,
(1998). “The Meaning of Social
Entrepreneurship”, Stanford University: Draft Report for the
Kauffman Center for Entrepreneurial Leadership, s: 1-5.
J.
Gregory
ERTURGUT, Ramazan (2007). Toplam Kalite Yönetimi
Uygulamaları İle Dönüştürücü Liderlik Arasındaki İlişki:
Ulusal Kalite Ödülü Almış Olan Kamu Örgütlerinde Bir
Araştırma, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Kocael: Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
GARTNER, William B. (1998). “Who Is an Entrepreneur?" Is the
Wrong Question”, American Journal of Small Business,
Bahar, s: 11-32.
GROVES, Kevin S.; Michael A. LAROCCA (2011). “An Empirical
Study of Leader Ethical Values, Transformational and
Transactional Leadership, and Follower Attitudes Toward
Corporate Social Responsibility”, Journal of Business
Ethics, Cilt: 103, s: 511-528.
HECKERT, T. M.; G. CUNEİO; A. P. HANNAH; P. J. ADAMS; H. E.
DROSTE; M. A. MUELLER; H. A. Wallis; C. M. GRİFFİN; L.
L. ROBERTS (1999). “Creation of a New Needs
Assessment Questionnaire”, Journal of Social Behavior and
Personality, Cilt: 15, Sayı: 1, s: 121-136.
HİBBERT, Sally A.; Gillian HOGG; Theresa Quinn (2002).
“Consumer Response to Social Entrepreneurship: The
Case of the Big İssue in Scotland”, İnternational Journal of
Nonprofit and Voluntary Sector Marketing, Cilt: 7, Sayı: 3, s:
288-301.
LEE, Sang M.; Suzanne J. PETERSON (2000). “Culture,
Entrepreneurial Orientation and Global Competitiveness”,
Journal of World Business, Cilt: 35, Sayı: 4, s: 401-416.
MUELLER, Stephen L.; Anisya S. THOMAS (2000). “Culture and
Entrepreneurial Potential: A Nine Country Study of Locus of
Control and Innovativeness”, Journal of Business Venturing,
Cilt: 16, s: 51-75.
Robert W (1975). “Measurement of Ambiguity
Tolerance”, Journal of Personality Assessment, Cilt: 39,
NORTON,
Sayı: 6, s: 607-619.
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
128
Selma KILIÇ KIRILMAZ
ONYX, Jenny, Paul BULLEN (2000). “Measuring Social Capital in
Five Communities”, The Journal Of Applied Behavioral
Science, Cilt: 36, Sayı: 1, Mart, s: 23-42.
ÖZDAMAR, Kazım (2011). Paket Programlar İle İstatistiksel Veri
Analizi-1, Eskişehir, Kaan Kitabevi, 8. Baskı.
SCHUYT, Theo; Rene BEKKERS, Jan SMİT (2010). “The
Philanthropy Scale: a Sociological Perspective in
Measuring New Forms of Pro Social Behaviour”, Social
Work & Society, Cilt: 8, Sayı: 1, s: 121-135.
SHANE, Scott (2003). A General Theory of Entrepreneurship, UK,
Edward Elgar Publishing.
SCHWER, R. Keith; Uğur YÜCELT (1984). “A Study of Risk-
Taking Propensities Among Small Business Entrepreneurs
and Managers: an Empirical Evaluation”, American Journal
of Small Business, Cilt: 8, Sayı: 3, Ocak-Mart, s: 31-40.
WALDMAN, David A.; Bernard M. BASS; Walter O. EİNSTEİN
(1987). “Leadership and Outcomes of Performance
Appraisal Processes”, Journal of Occupational Psychology,
Cilt: 60, s: 177-186.
ZAHRA, Shaker A. (2007). “Contextualizing Theory Building in
Entrepreneurship Research”, Journal of Business Venturing,
Cilt: 22, s: 443-452.
http://www.dernekler.gov.tr/
http://www.surveey.com
http://www.vgm.gov.tr
Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi (8:1) 2013
Journal of Entrepreneurship and Development
Özlem Çetinkaya BOZKURT & Ali Murat ALPARSLAN
Girişimcilerde Bulunması Gereken Özellikler
İle Girişimcilik Eğitimi:Girişimci ve Öğrenci
Görüşleri
Özgür TOPKAYA
Tarihsel Süreçte Girişimcilik Teorisi:
Girişimciliğin Ekonomik Büyüme ve İstihdam
Boyutu
Cilt/Volume: 8 Sayı/Number: 1
Yaz / Summer 2013
Burcu KILINÇ SAVRUL, Hasan Alp ÖZEL
& Cüneyt KILIÇ
Osmanlı’nın Son Döneminden Günümüze
Türkiye’de Dış Ticaretin Gelişimi
Selma KILIÇ KIRILMAZ
Sosyal Girişimcilerin Girişimcilik ve Dönüştürücü
Liderlik Algılarının Belirlenmesine Yönelik Bir
Araştırma
KKALE
O
NA
A
1 99 2
IVERSIT
E
C
ISSN: 1306-8946
KIZ MAR
T
SE
SI
N
UN
Yaz / Summer 2013
Pozitif / 0312 397 00 31
Cilt/Volume: 8 Sayı/Number: 1
Soner KARAGÜL
Türkiye’nin Balkanlardaki “Yumuşak Güç”
Perspektifi: Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı