pdf - WINGS

Transkript

pdf - WINGS
Kopenhag
Nedir bu Kopenhag, herkes ayılıp bayılıyor? Mütemadiyen en iyi bilmem ne
listelerinden fırlıyor, değil mi ama? Akdenizliler burayı devamlı soğuk ve
karanlık bilir, buralarda yaşayan insanlara da üzülürler. En iyisi bu
düşünceyi hiç bozmamak, burayı hep soğuk ve donuk bellemek. Gidip aslını
görünce, insan geri dönmek istemiyor, yerleşmek falan istiyor, sonra al
başına bela.
Kopenhag’ı Kopenhag yapan en önemli şeylerden biri gelişmiş estetik algısı,
kaygısı. Mimaride, tasarımda, dekorasyonda, ev eşyalarında, modada, hatta
yemek sunumunda estetik arayış hep hissediliyor. Her şeyin çağdaş ve güzel
gözükmesine kafayı takmış gibiler. İnsan etkileniyor tabii ister istemez. Bu
güzelliği donuk ve ruhsuz bulup, sıcak denizlere inmek isteyenler de
olacaktır elbette. Gene de burası gibi düzenli, güzel görünen, yaşama ve
insana değer veren bir şehrin fikri bile insanı cezbetmeye yetiyor.
Siz en iyisi, Kopenhag’a gidip, onun iyi yönlerini alın bir. Sonra nasıl olsa
İstanbul en canlı ve akışkan haliyle sizi önüne katıp götürecek gene.
>>NEREDE KALMALI?
En İyiler
 Nimb: İskandinav tasarımının mabedi bir otel arayanlara kötü bir
haberimiz var. Nimb, bir Arap prensinin sarayını andırıyor. Oryantal
desenli
döşemelik
kumaşlar,
şömineler,
cibinliksiz
yatak
çerçeveleriyle, dekorasyona da biraz doğu esintisi bulaştırmışlar.
Ortaya doğu motiflerinin İskandinav çizgilerine yedirilmesi gibi tarif
1
Kopenhag
edilebilecek, modern ve şık bir sonuç çıkmış ortaya. Toplam 14 tane
odası var. Bir odası hariç hepsi Tivoli Bahçeleri’ne nazır. Nimb’in
gastronomik ününün otel ününü de geçtiğini söylemeden olmaz.
Louise, şehrin en ünlü ve prestijli restoranlarından biri. Burada
kalmıyor olmasanız bile mutlak deneyin. Brasserie de aynı şekilde,
şehrin önemli gastronomi mekânlarından biri. Bir de Vinotek var ki,
1000’den fazla şarap seçeneğiyle, gerçek bir koleksiyoner.
 Andersen Hotel: Andersen, Vesterbro tarafına düşüyor. Öyle olunca
n’oluyor? Veserbro kendi şahsına münhasır kentsel dönüşüm geçiren
bölgelerden biri. Şehrin sakinlerinin özellikle kaçındıkları bir yerken
bugün butiklerin kafelerin olduğu bir yer. Eski bıçkın ruhunu tam
kaybetmiş değil ama gün geçtikçe sakinleşiyor. Andersen Hotel,
İskandinav soğuğunda depresyona girenler için özel tasarlamış gibi.
Pembeler, morlar, yeşiller, maviler her köşeyi capcanlı bir hale
getiriyor. Özenle hazırlanmış, sıcacık 73 odayı size, en az 24
saatliğine veriyorlar. Yani akşam check-in yaptıysanız, ertesi akşam
aynı saatte check-out yapabiliyorsunuz. Çıkış saatleri, giriş saatlerine
göre belirleniyor. İşte böyle de düşünceliler.
 Bertrams: Bertrams da, Kopenhag’ın “meatpacking” bölgesi olarak
bilinen Vesterbro’da bulunuyor. Bir 19. yüzyıl malikânesine yerleşen
Bertrams, şehir içinde İskandinav kır evi hissi yaşatıyor. Çakıl taşlı
sevimli avlusu, içinin baştan aşağı ahşap malzemelerle yapılmış
olması ve rustik eşyalarıyla kuzey ormanlarındaki modern eviniz gibi.
Restoranı da organik malzemeleriyle meşhur olmuş zaten. Şehrin
ortasında doğallık ve rahatlık arayanlara duyurulur ve hatırlatılır ki
2
Kopenhag
avluya bakan odaların aksine, caddeye bakan odalar gürültülü
olabiliyor.
 Avenue Hotel: Avenue’nün binası, 19. yüzyılın sonlarında Tivoli
Bahçeleri’nin girişinin mimarı Emil Blichfeldt tarafından inşa edilmiş.
Bugüne kadar pek çok tadilattan geçmiş. Şimdilerde Avenue’nün
yarattığı sıcak, renkli ve ev halinin, ev sahibi. Ahşap döşemeler, rahat
ve pofuduk koltuklar, desenli kilimler ve şömine, şehri kasıp kurutan
soğuğu kapıdan da bacadan da kovup sıcak ve rahat bir koza
yaratıyor. Restoranı yok ama barı çok keyifli. Atıştırmalıklarda
ellerini korkak alıştırmıyorlar ve odaya kahvaltı servisleri de var.
Kışın avluda servis edilen sıcak şarapları da pek meşhur.
Bunlara Da Bakmaya Değer
 Hotel Fox: Hotel Fox, Volkswagen’in Fox modelinin lansmanı için
yapılmış bir otel. Farklı ülkelerden toplam 21 sanatçı bu iş için bir
araya gelmiş. Otelin 61 odası için 1000 civarında fikir üretmişler.
Sonuçta elbette 61 tanesini uygulamışlar. Büyüklükleri small,
medium, large ve x-large olarak kategorize edilmiş. Odalar o kadar
farklı ki hangi odanın neye benzediğine şöyle bir göz gezdirdikten
sonra, beğendiğiniz kendi şahsına münhasır odayı kendine has
numarasından ayırt edebiliyorsunuz.
 Ibsens Hotel: Ibsens, Nansengrade Caddesi üzerinde bulunuyor.
Etrafında büyük markalar, büyük alışveriş merkezleri yok pek fazla.
Daha çok, küçük kafelerin, dikiş atölyesiyle karışık butiklerin,
3
Kopenhag
kafelerin ve butik kitapçıların olduğu bir yer. Şehrin mekân kullanım
alışkanlıklarını ve yaşam biçimini en iyi yansıtan otel belki de. Bir de
misafirlerin kendi aralarında kitap dergi alışverişi yapmalarını
sağlayan sistemleri var. Dekorundan, konseptinden, hizmetlerinden,
Kopenhag’ın ruhunu çok iyi yakaladıkları belli oluyor gerçekten de.
 First Hotel Skt. Petri: Kopenhag gibi bir tasarım şehrinde, eski
alışveriş merkezlerini tabii ki kırpıp tasarıma dönüştürürler. Yanındaki
Skt. Petri Kilisesi’nden nam alan First Hotel Skt. Petri’nin binası, bir
zamanlar Daells Varehus isminde bir alışveriş merkeziymiş. Lobiden
çıkan yürüyen merdivenler, o günlerin arkeolojik kanıtları gibi
korunmuş. 2003 yılında açıldığında, otelcilik ve tasarım dünyası
burayı konuşa konuşa bitirememiş.
 Stay: Otel önerilerimizi, “bu değil, bu sıradan, bunları herkes yapıyor”
şeklinde geçenler için bulduğumuz çözüm, Stay. Stay bir apart otel.
Tipik bir Kopenhag binasında yaşıyor. Kanalın kenarında ticari amaçlı
kullanılan bir depo iken çeşitli zamanlarda çeşitli renovasyonlardan
geçerek konut alanı olarak kullanılır olmuş. Şimdilerde de Stay’e ev
sahipliği yapıyor. Binanın tasarımıyla iç mekân tasarımı çok uyumlu.
Kentin tasarımla bütünleşmiş halinin en belirgin örneklerinden biri.
Yaşam alanlarının hepsi geniş, aydınlık ve ferah. Büyüklükleri 75 ila
160 m2 arasında değişen 12 farklı tipte daire sunuyorlar. Hepsi de ev
teçhizatıyla donatılmış ve kanal manzaralı daireler.
>>NEREDE YEMELİ?
4
Kopenhag
Öğle Yemeği İçin En İyi Adresler
 Café Victor: Café Victor, yarı Fransız yarı Danimarkalı bir ruha sahip.
Sabah 8:00’dan akşam 22:30’a kadar açık. Daha çok öğlen ve
akşamüstü saatlerinde tercih ediliyor. Bu saatlerde şehrin jet
sosyetesini ve ünlü sanatçılarını burada görmek mümkün. Şarap
menüsünde iddialı yerlerden biri. Fransa, İtalya, Amerika, İspanya,
Güney Amerika, Arjantin, Yeni Zelanda, Portekiz, Avusturya, Şili ve
Almanya şaraplarından oluşan zengin bir koleksiyonu var.
 Aamanns:
Danimarka’nın
alameti
farikası
smørrebrød’ün
en
esaslılarının yapıldığı adres. Smørrebrød, bir çeşit açık sandviç. Hem
atıştırmalık yerine hem de öğün yerine geçebiliyor. Ekmeklere kadar
her şeyi kendileri yapıyor, hazır malzeme kullanmak yok. Mümkün
olduğunca da yerel taze malzemeleri kullanıyorlar.
 Café Halvvejen: Krystalgade Caddesi üzerindeki butiklerin ve
kafelerin arasında Halvvejen de yerini almış. Şehrin gurmelerinin ve
ünlü şeflerinin uğrak noktası. Tipine bakıp aldanmayın. Pek ilginç bir
yere benzemiyor, evet. Ama gelin görün ki Danimarka’nın damak
tadının en lezzetli hali burası. Üstüne bir de menüdeki biralardan
birini seçtiniz mi, damak şöleni başlasın artık.
 Mash: Mash, tipik bir modern Amerikan steakhouse restoranı. Etleri
Amerika, Uruguay, Avustralya ve Danimarka üreticilerinden geliyor.
Etin üzerine sos seçenekleri, yanına sebzeli tabaklar bulmak da
mümkün. İçki menüsünde şarap ve kokteyllerin yanı sıra, yemek
sonrası için ayrı bir kokteyl listesi ve sindirime yardımcı lezzetli
5
Kopenhag
karışımlar da yer alıyor. Öncesi, sonrasıyla tam bir “steak deneyimi”
yaşattıkları kesin.
 Paté Paté: Şehir içinde birkaç mekân açmış Husted kardeşlerden yeni
bir yer daha. Şehrin dönüşüm halindeki bölgelerinden birinde
bulunuyor. Fransa, İspanya ve Fas mutfağından esintiler menüden
başlayarak hissediliyor. İç mekân tasarlanırken, endüstriyel temelin
üzerine rustik dokunuşlarda bulunulmuş. Niş şarap ve bira markalarını
sunuyorlar. Farklı bir şeyler içmek isteyenler mutlaka bir göz atmalı.
Tembellik ve yemekle geçirilecek bir öğlen ve akşamüstü için ideal.
Akşamları da yemeğin ardından muhabbet ve şarapla geceyi
sündürmek oldukça keyifli.
 Pastis: Kopenhag’da bir Fransız bistrosu. Masası, sandalyesi, lambası,
fincanı, menüsü, servis şekli daha da neleriyle Fransız’ım diye
bağırıyor. Kopenhag-Paris arasındaki en kısa ve lezzetli yol. Haline
tavrına yaraşır uzunlukta bir de şarap listesi var.
Akşam Yemeği
 Noma: Yazar ekibimiz “Noma” yazıp bırakmak istedi ancak editörler
kabul etmedi. Bunun üzerine yazarlar “Noma!!!!” yazıp bırakmak
istedi ama o da olmadı. Malumunuz burayı dünyanın en iyi restoranı
olarak kabul etmeyen, duymayan kalmadı. Ferran Adria, El Bulli’yi
kapattığından artık rakipsiz de kaldı. Haliyle talep fazla ama
kapasiteleri çok değil. 3-4 ay sonrasına masa ayırabiliyorlar, bekleme
6
Kopenhag
listeleri uzayıp gidiyor. Şef René Redzepi, nordik mutfağın kitabını
ekibiyle yeniden yazıyor.
 Relae: Noma’da yer bulamayanlar soluğu burada alıyor. Ne de olsa
şefi ve sommelier’si Noma emektarlarından. Ancak buranın da 12
masası olduğundan, gene masa bulma garantisi yok. Ama genelde
birkaç hafta erken davranmışsanız masa bulabiliyorsunuz. Çok ufak
bir menüsü var. “Ne yemek olsa yaparız abi” demiyorlar yani. Her
yapılanı ustalıkla kotarabilmek için böyle bir duruş gerekebiliyor
bazen. Hem yemekler için hem de şarap için tadım menüsü bulunuyor.
 Mums Bar & Kitchen: Mums ünlü restoranlara göre daha eğlenceli ve
hareketli bir yer. Akdeniz mutfağına bir Danimarka cover’ı yapmışlar.
Kokteylleri ve hafta sonu akşamları yarattığı gece kulübü havası
sebebiyle tercih ediliyor.
 Restaurant AOC: AOC de Noma alternatiflerinden biri. Nordik
mutfağını yeniden yorumlayarak kendiyle özdeşleşmiş tatlar yaratan
bir restoran. Eski bir malikânenin içinde yer alıyor. Hem yemek hem
de şarap menüsü az seçenek sunuyor ancak çok övülüyor.
Rezervasyon için fazla bekletmiyor.
 Kadeau: Şehirdeki bir başka büyük isim de Kadeau. Her ne kadar
diğer alternatifler gibi burası da Noma’ya benzetilseler de, kendine
has bir stili ve mutfak anlayışı var. Daha kolay masa bulunabiliyor
olması da daha az ünlü olmalarından kaynaklanıyor sadece.
Kadeau’nun üç, beş veya altı tabaklık tadım menülerinden birini
bitirdiğinizde, şehrin damak tadını ve yemekle ilişkisini daha
yakından tanımış olacaksınız.
7
Kopenhag
 Fiskebar: Fiskebar, otellerden bahsederken ismini zikrettiğimiz
Vesterbro’da bulunuyor. Özellikle gurme mekânlar açısından bu
bölgenin yükselişte olduğu fark ediliyor. Fiske balık demekmiş
efendim. Ancak burası istiridyesiyle meşhur. Limford adlı bir
bölgeden gelen istiridyeler, ideal aromada oluyorlarmış ve de menüde
geniş bir yer tutuyorlar. Şehrin deniz ürünleri ve balıkta en iyi
restoranlarından biri.
Atıştırmalıklar
 The Royal Café: Bu şehirde konvansiyonel tek bir yer bulmak bile
çok zor. Hemen her yerin nevi şahsına münhasır bir konsepti var.
Royal Café bunlardan biri. Bir kere tasarım kısmında ellerini hiç
korkak alıştırmamışlar. Tabak çanak, koltuk, aydınlatma ve teknolojik
donanımda ünlü İskandinav üreticileri bir araya getirmişler. Ayrıca
burası şehrin ünlü alışveriş caddesi Stroget’te bulunduğundan
alışverişle kafe konseptini de birleştirmişler. Alışveriş yaparken
atıştırabiliyor veya atıştırırken alışveriş yapabiliyorsunuz. Mutfakta da
klasik Danimarka atıştırmalığı smørrebrød’le sushi’yi bir araya getirip
‘smushi’ diye bir şey icat etmişler. Bira ve şarap seçenekleri bulunsa
da hatırı sayılır bir çay seçkileri olduğunun altını çizelim. Aman
dikkat, pazar günleri, ‘Smushi’ servisi, brunch nedeniyle kapalı.
 42 Raw: 42 Raw, çiğ yemek trendinin örneklerinden biri. Ama
gözünüz korkmasın, burayı tercih etmek için sağlıklı ve organik
8
Kopenhag
beslenme derdiniz olmasına gerek yok. Lezzetli salataları ve
smoothie’leri için gitmeye değer. Oturacak yerleri kalabalıklara
müsait değil ancak paket servisleri de var. Hem de çok sevimli
paketler yapıyorlar. Siparişinizi bu şekilde alıp, canınızın istediği bir
yerde ufak sağlıklı bir piknik de yapabilirsiniz.
GECE KUŞLARINA
 Ruby: Ruby şehrin en iyi barlarından biri. Kopenhag, pek çok sanat,
zanaat ve tasarım alanında olduğu gibi, iş kokteyllere geldiğinde de
sıradan olan hiçbir şeyi kabul etmiyor. Menüde klasik, bilindik
kokteyller de var tabii ama pek tercih edildikleri söylenemez. Çünkü
bu şehirde tasarımcılar ve aşçılar kadar, barmenler de - yoksa
miksolojist mi demeliydik? - yarışma kapışma halindeler. Ne tatlar, ne
karışımlar çıktığına hayret edeceksiniz. Ruby’nin kapısında bir şey
yazmadığından bulmak zor ama ısrarla arayın. 2 odalı eski bir evden
bozup yapılmış, yüksek tavanlı, “mad men” dekoru gibi bir yer.
 K Bar: K Bar da çeşitleriyle ünlü bir yer. Ancak buranın esas
spesiyali, martinileri. Martiniyi çok farklı şekillerde yorumlamışlar.
Şöyle bir uğrayıp, bir martini deneyip başka bir mekâna geçmek çok
havalı sayılıyor.
 Ved Stranden 10: Ved Stranden 10’un isim babası, bizzat kendi
adresi. Sofistike görünümü ve 5000 şişeye kadar çıkan mahzenine
rağmen çok da mütevazı bir yer. Bütün listeyi görmüyorsunuz.
Sommelier’ler size bazı sorular sorduktan sonra, size uygun olduğunu
9
Kopenhag
düşündükleri şarabı servis ediyorlar. Pazartesi günleri hariç, yemek
servisi bulunmuyor. Ancak şarküteri ürünleri, peynir çeşitleri ve
lokmalık atıştırmalıklarda oldukça başarılılar. Bütün bu özellikleri göz
önünde bulundurulduğunda fiyatlarının oldukça cazip olduğunu da
fısıldamayı bir borç biliriz.
 1105: 1105 simsiyah dekoruyla dikkat çekiyor ilk bakışta. Tam ortada
kare, siyah bir bar var. Siyah duvarların önünde birkaç tane de siyah
koltuk var ama daha çok barda oturuluyor. Klasik kokteylleri, caz
müziği, barmenlerin tipik beyaz ceketleri, siyah ve loş ortamda bir
araya gelince ortaya sofistike bir sonuç çıkıyor.
 Karriere Bar: Burası biraz restoran, biraz bar, biraz galeri ve biraz da
gece kulübü. Belki de burayı müze kısmına yazmalıydık. Buranın
dekorunda 40’a yakın çağdaş sanatçının imzası var. Bunların arasında,
İstanbul Bienali’nden de tanıdığımız, dünyaca ünlü ikili Michael
Elmgreen ve Ingar Dragset de bulunuyor. Bir şeyler içme bahanesiyle
mutlaka gidip gezin.
 L’etoile: Kopenhag gecelerine mart ayında katılmış bir bar. Yeşil
duvarları
tavandan
sarkıtılmış
ampullerle
ve
mum
ışığıyla
aydınlatılmış. Çok da hoş olmuş. Mekânın sahibi Morten Drasdrup
alışılmış içkilere ve kokteyllere yeni bir standart getirmeyi amaçlamış.
Bu farklılığı Kopenhaglı gençler sevmişler ki mekân yeni olmasına
rağmen en uğrak adreslerden biri olmayı başarmış.
>>YA BAŞKA?
10
Kopenhag
Alışveriş
 Acne: Acne, Stokholmlü bir tasarım ekibinin, sonradan moda tasarımı
yapmaya başlamış markası. Hem kadın hem de erkek koleksiyonları
çıkarıyorlar. Avrupa’daki pek çok şehrin yanı sıra Melbourne, Sydney
ve New York’ta da birer mağazaları var. Dünyanın her yerinde ilgi
çekmeyi başarmışlar kısaca. Kopenhag’da da dört mağazaları
bulunuyor. Mekân tasarımı oldukça ilginç.
 Storm: Storm’da kimler yok kimler. Ne kadar çağdaş tasarımcı varsa
toplamışlar adeta. Comme des Garçons, Diane von Furstenberg, Thom
Browne, Ann Demeulemeester ve daha kimler kimler. Tasarım tekstil
ürünlerinin yanı sıra sanat kitapları, dergiler ve plaklar da raflarda
yerini almış.
 Hope: Hope, esasında bir İsveç markası. İsveç dışındaki tek
mağazaları da Kopenhag’da bulunuyor. Kazaktan, elbiseden, gömleğe
pantolona her tür kıyafet ve hatta aksesuarlar ve ev eşyaları
koleksiyonlarında bulunuyor ancak onları özel yapan anorakları ve
montları. ‘Stay warm in your heart’ sloganıyla yola çıkan Hope, bir
sosyal sorumluluk projesi üretiyor. Proje evsizlere yardım etmeyi ve
daha fazla insanın evsizleşmesini engellemeyi amaçlıyor. Projeye
destek vermek için Hope montlarıyla ısınan isimler arasında Ethan
Hawke, Alexander Skarsgard ve Lykke Li gibi isimler yer alıyor.
 Play Type: Eh, bu kadar tasarım şehri olma iddiası taşıyan bir şehirde
bir tipografi mağazası olmazsa olur mu? Play Type, kelimenin tam
anlamıyla yazı tipleri satıyor. Buradan yeni yazı tipleri alabileceğiniz
11
Kopenhag
gibi, bu yazı tiplerinin özelliklerini ön plana çıkaran posterler,
fincanlar, çantalar da alabilirsiniz.
 Day Birger et Mikkelsen: Danimarkalı tasarımcı Keld Mikkelsen’in
1997’de açtığı mağaza. Yalnızca kadınlar için koleksiyon tasarlıyor.
Oldukça minimal ve klasik bir çizgisi var. Bünyesine bir de “2nd
Day” başlıklı koleksiyon bulunuyor. Bu koleksiyonun arkasında ise,
Mikkelsen’in kızı Amalie var.
 Kyoto: Danimarkalı bir marka olan Kyoto, erkek modasında
ustalaşmış. Sokak modası diye tanımladıkları spor ve rahat kıyafetler
tasarlıyorlar.
İskandinav
markaların
ve
tasarımcıların
koleksiyonlarından parçalar bulmak da mümkün.
 Time’s up: Time’s up, Avrupa’nın en iyi vintage mağazalarından biri.
Tüm parçalar tek tek özenle seçilmiş. O yüzden de hepsi çok güzel,
hepsi çok temiz durumda. Dior, Chanel, Gucci, Kenzo, Burberry
burada ürünlerini bulabileceğiniz markalardan bazıları. Dönem olarak
da 50’ler, 60’lar ve 70’ler çoğunluğa sahip. Hem kadınlara hem de
erkeklere bir şeyler var.
 AC Perch: Çılgın bir çay deneyimine hazır olun. Burada çeşit çeşit
karışımlar, diyar diyar çaylar sizi şaşırtabilir. En kahveci bünyelerin
bile çay iştahını kabartacak lezzetler ve kokular bulacaksınız. Kraliçe
hazretleri de çaylarını buradan alıyorlarmış efendim. Hatta kendilerine
özel bir de karışımları varmış. Ondan da alabilirmişsiniz. İnsan merak
ediyor bazen, bu kraliyet aileleri de senin benim gibi insan değil mi,
neyle besleniyorlar acaba diye. İşte size uygun fiyata kraliçeler gibi
beslenme fırsatı. Size bir çay poşeti kadar yakın.
12
Kopenhag
 Royal Copenhagen: Kopenhag, modern tasarımın başkenti tamam
ama, bu tasarım merakı gökten zembille inmedi herhalde diye
düşünüp araştırdık. Kopenhag’ın zarif tasarımlarının kaynaklarından
birine ulaştık. Royal Copenhagen, 1775 yılında kurulmuş. Beyaz
porselenleri ve kobalt mavisi desenleriyle ikonik bir stilleri var.
Rustik, sofistike ve asil. Her genç kızın rüyası.
 Summerbird:
Summerbird
bir
çikolatacı.
Buradaki
dolgulu
çikolatalar, lokumumsu şekerlemeler, renkli şekerler ve kekler insanın
damağını başından alıyor. Geleneksel Danimarka şekerlemesi
flødebolle’yi keşfetmek için de en iyi adreslerden biri. Flødebolle,
çikolata kaplı marşmelov olarak tarif edilebilir. Ancak tariflere
aldanmayın ve mutlaka bir kez tadına bakın.
Müzeler
 Nationalmuseet: Nam-ı diğer, National Museum of Denmark.
Danimarka’nın en çok özdeşleştiği ve en ünlü müzesi. Müze
koleksiyonu, bölgenin 14.000 yıllık kültürünü kapsıyor. Buz
Devri’nden Vikingler’den alıyor, ortaçağdan modern zamanlara kadar
bir tur atıyor.
 Statens Museum For Kunst: Kısaca Statens Museum olarak biliniyor.
Kraliyet ailesine ait sanat eserleri burada sergileniyor. Parçaların
çoğu, Avrupalı sanatçıların resim ve heykel çalışmalarından oluşuyor.
Geçici sergilerde 19. ve 20. yüzyılın önemli sanatçıları ağırlanıyor.
13
Kopenhag
 Carlsberg Glytotek: Carlsberg’in kurucusunun oğlu Carl Jacobsen’ın
özel sanat koleksiyonunun sergilendiği müze. Heykel koleksiyonu çok
geniş. Roma, Mısır ve Yunan kültürlerinin heykellerini yakından
görme imkânı sunuyor. Resim koleksiyonunda da hatırı sayılır işler
var. Rodin, Van Gogh, Monet, Degas, Toulouse-Lautrec gibi
sanatçıların işlerini görmek mümkün.
 Louisiana Museum of Modern Art: Louisiana, şehrin 35 km. dışında
konumlanmış bir modern ve çağdaş sanat müzesi. Mutlaka görülmesi
gereken bir koleksiyona sahip. Modern sanat akımlarına yön veren
isimlerin eserlerine örnekler bulabilirsiniz. Andy Warhol mu dersiniz,
Picasso mu, Jean Arp mı... Hepsinden bir şeyler var.
 Ordrupgaard: Şehrin 8 km dışındaki müzenin koleksiyonunda 19. ve
20.yüzyıl Fransa ve Hollanda ekolünden eserler ağırlıkta. Yine bütün
ünlü isimler burada bir arada. Bir resim ve heykel müzesi olmanın
yanı sıra, aynı zamanda bir mimari, iç mekân tasarımı ve mobilya
müzesi. Müze binasının mimarisi de başlı başına görülmeye değer.
 Oksnehallen: Sanatsal etkinlikler için kullanılan, 100 yılı devirmiş bir
bina burası. Konferanslar, sergiler, partiler düzenleniyor. Hareketli ve
değişken bir takvimi var. Seyahat tarihlerinize nelerin denk geldiğine
mutlaka bakın.
Gitmeden Göz Atılacaklar
14
Kopenhag
 ‘Copenhagen’: Aynı adlı tiyatro eserinden sinemaya uyarlanan
filmde, 1941 yılında iki ünlü fizikçi Neils Bohr ve Werner
Heisenberg’in buluşmasının ilginç hikâyesi anlatılıyor.
 ‘Adam’s Apples’: Film tam olarak Kopenhag’da geçmiyor. Ücra bir
kilisede geçiyor tüm film. Ancak Danimarka sinemasının en ünlü
örneklerinden biri olması bakımından izlenmeye değer film tam bir
kara komedi.
 Dogme 95: Dogma akımı Danimarkalı yönetmenler Lars von Trier ve
Thomas Vinterberg tarafından yazılan manifestoyla başlatılmış bir
sinema hareketi. Harekete daha sonra başka Danimarkalı yönetmenler
de katıldı. Manifestodan da anlaşıldığı gibi, bu hareket, minimal bir
film yapımı sürecini savunuyor. Görsel efektler, özel filtre ve ışıklar
kullanılmadan,
çekim
mekânlarına
müdahalede
bulunmadan,
kamerayı sabitlemeden çekim yapılmasını savunuyorlar. 1995 ve 2005
yılları arasında, Danimarkalı birkaç yönetmeni çok etkilemiş olan bu
akımın en önemli isimlerinden biri de elbette Lars von Trier.
‘Epidemic’, ‘Dogville’, ‘Antichrist’ ve ‘Melancholia’ gibi çok ünlü
film yapmış olan Trier uçak fobisi ve ağır depresyonuyla da gündeme
gelen bir yönetmen.
Aman Aman!
O bir klasik! O bir olmazsa olmaz! Kanal gezisi boyunca sıra sıra binaları
gördükçe şehrin ruhunu çok daha iyi anladığınızı fark edeceksiniz. Bu şehri
15
Kopenhag
mimari açıdan bu kadar önemli kılan şeyin ne olduğunun da ipuçlarını
yakalayabilirsiniz.
Sıkıcı Bilgiler
Havaalanından şehir merkezine taksiyle gitmek yaklaşık 16 dakika sürüyor
ve 220 kr (60-65 TL) tutuyor.
Genelde bir şehrin bisiklet kullanmaya ne kadar uygun olduğu tartışılır. Söz
konusu Kopenhag olunca, şehrin bisikletsizliğe uygun olup olmadığını
konuşmak daha mantıklı olacaktır. Bu şehir bisiklet üstünde dolaşan bir
şehir. Zaten taksi tarifesi dünya ortalamasına göre pahalı kalıyor. En iyisi
bisiklet kiralamak.
Bahşiş verme kültürü yok Danimarka’da. Ancak içinizden gelen durumlarda
bırakmanız hoş karşılanacaktır.
Ülkenin telefon kodu +45. Bölgesel kodlar yok. Acil durumlarda 112’yi
arayın.
16

Benzer belgeler

Kopenhag`IN Break – Kopenhag, DANİMARKA

Kopenhag`IN Break – Kopenhag, DANİMARKA Küçük Deniz Kızı’nın yazarı Hans Christian Andersen’in Masallar Şehri Kopenhag Dünyanın en eski krallıklarından birisi olan Danimarka, krallık öncesi Vikingler dönemiyle de ilgi çekici bir tarihe s...

Detaylı

Kopenhag`IN Break

Kopenhag`IN Break Dünyanın en eski krallıklarından birisi olan Danimarka, krallık öncesi Vikingler dönemiyle de ilgi çekici bir tarihe sahip. Kopenhag’daki National Museum’u gezerek bu tarihe biraz daha yakından tan...

Detaylı

Kopenhag - WordPress.com

Kopenhag - WordPress.com 300 kişilik kapasitesiyle Nimb Brasserie, 38 kişilik gurme restoranı Louise, geniş bir ızgara menüsüne sahip Nimb Bar’n’Grill ve Fransız mutfağının ön planda olduğu Nimb Terrasse ile otel, her zevk...

Detaylı