Köy-Koop Haber Gazetesi 4. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 4. Sayı
M
LA
AÇLI KOO
PE
R
İR
FB
V E D İ Ğ E R TA
R
SA
İ
AT
IM
REKLAM ALANI
E
Z
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
Bİ
RLİ
Ğİ • KÖY
KA
L
ŞUBAT 2012
Yıl:1 Sayı:4
• ÜCRETSİZDİR •
KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
“Okul Sütü Projesi
Bir An Önce Uygulanmalı”
»»Dünya’nın pek çok ülkesinde uzun yıllardır uygulanan ve uygulandığı ülkelerde gerek sosyal
gerekse ekonomik katkıları kanıtlanmış olan Okul Sütü Programının Ülkemizde de mutlaka ve
biran önce yeniden uygulanmasına ihtiyaç vardır.
Yarının Türkiye’sinin temsilcileri çocuklarımızın ve gelecek kuşaklarımızın da
sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmesi konusunda kamuoyunda farkındalık ve bilinç yaratmak, biz sorumlu
profesyonellerin de önünde duran en
önemli görevlerden birisidir.
Ayrıca ve özellikle ilerleme hızıyla çağımızın en büyük salgın tehditlerinden biri kabul edilen obezite ile mücadele edebilmek
için de; protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral içerikli ürünlerin tüketiminin günlük beslenme oranları içerisinde
dengeli bir şekilde yer almasını sağlamak
hepimizin ödevidir. Ancak, tüketilecek et
ve süt ürünlerinin hijyenik açıdan güvenilir ve içerdiği besin öğelerinin istenen düzeylerde olması gerektiği de bir gerçektir.
Başbakanımızın “süt içmeyen çocuk kalmasın” talimatı üzerine başlatılan “Okul
Sütü Projesi”nde çalışmalar hızlandı.
2012’nin ikinci yarısından itibaren başlatılacak çalışma ile ilköğretim okulla-
rında okuyan öğrencilere bedava günlük
süt dağıtılacak. Süt arzının fazla olduğu
dönemde süt tozu üretimine verilen teşvikin ardından, bir destek de okul sütü
uygulaması ile gündeme gelecek. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
uzun süredir üzerinde çalıştığı fakat bir
dönem Maliye Bakanlığı ile çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle rafa kaldırılan süt
dağıtımı projesinde son viraja girildi.
Süt üretiminin fazla olduğu dönemlerde toplanacak sütler, öğrencilere bedava
dağıtılarak değerlendirilecek. Türkiye
genelindeki tüm ilköğretim okullarında uygulanacak “Okul Sütü Projesi”nin
2012’nin ikinci yarısı, yani sömestr tatili sonrası başlatılması planlanırken, üç
Bakanlığın ortaklaşa yürüttüğü proje ile
ilgili yönetmeliğin de Başbakanlığa gönderildiği bilgisi edinildi. Özellikle gelir
seviyesi düşük ailelerin çocuklarını hedef alan “Okul Sütü Projesi” anasınıfları
da dahil tüm ilköğretim okullarında okuyan yaklaşık 11 milyon öğrenciyi kapsıyor. Bedava sütün ilgili bakanlıkların belirleyeceği günlerde okullara dağıtılması
planlanıyor. Bu projenin hayata geçirilmesi çocuklarımızı, üreticimizi ve bizleri
son derece mutlu kılacaktır. » Syf 8’de
2-B Arazilerinin
Satışını Öngören Tasarı
Komisyondan Geçti
»»Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
tarım çalışanlarının sigortalanmasını ve
sağlık hizmetlerinden faydalanmasını için
düzenleme yapıldı.
»»TBMM İçişleri Komisyonu, tali komisyon
olarak görüştüğü, orman özelliğini
yitirmiş ve 2-B arazisi olarak bilinen
Hazine arazilerinin satışını öngören kanun
tasarısını benimsedi.
“Dünyayı Döndüren Canlılar;
Böcekler”
Röportaj
» Syf 4’de
Türk Time Dergisi'nin okuyucularının ortak değerlendirmeleri ve düzenlenen anket sonucu, 2011
yılında ülkesi ve halkı için
gösterdiği gayretli çalışmalar ve başarılara imza
atan, kamuoyunun takdirini kazanmış siyasetçi, iş
adamı ve sivil toplum kuruluşları liderlerinin ödüllendirildiği 2011 yılının en başarılı
isimleri açıklandı. Bu kapsamda Köy-Koop Genel Başkanı
Yakup Yıldız 2011 yılının en başarılı yöneticileri arasında,
“2011 YILININ ALTIN ADAMLARI” ödülünü Ankara düzenlenen törenle aldı. » Syf 3’de
Gıdada Markalaşmanın
önü açılacak
»»TİM, gıda sektöründe yaratıcı fikirlerin
ortaya çıkması için “Gıda ARGE Proje
Pazarı”nı hayata geçiriyor.
Sıfır Faizli Krediye Devam…
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahir Küçük, yabancılara satışın bu düzenlemede yer almadığını söyledi. » Syf 17’de
»»Hükümet, tarımda sıfır faizli kredinin
2012’de de uygulanmasına karar verdi.
Resmi Gazete’nin 22 Şubat tarihli sayısında yayınlanan
Bakanlar Kurulu Kararı ile
tarımsal yatırım ve işletmelere yönelik düşük faizli kredinin şartlarında önemli değişiklikler yapıldı. » Syf 9’da
Umut ÖZDİL
MEHMET VAROL
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -4- » Syf 4’de
TZOB Başkanı Şemsi
Bayraktar Değerleniriyor...
» Syf 6’da
Kral Çıplak Mı?
Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI
Ünal ÖRNEK
M.İlhan SARIKAYA
Tarım ve Çiftçi Sorunlarının
Çözümü için Ne Yapmalı (2)
» Syf 8’de
BM 2012 Uluslararası
Kooperatifler Yılını Kutlarken!
» Syf 12’de
Kooperatifçiliğe Önem
Veriyor Muyuz?
» Syf 10’da
Dr. Ayhan ÇIKIN
Dr . Hilal TUNCA
TEVFİK FİKRET CENGİZ
Hadi İLBAŞ
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Özkan ile Böcek Şenlik
Okulu (BÖŞO) hakkında konuştuk.
»»Başarılı çalışmalarından dolayı ödüle
layık gösterilen Köy-Koop Genel Başkanı
Yakup Yıldız, ödülünü Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin
Arzu’nun elinden aldı.
Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği 500 milyar dolar ihracat
hedefine, inovasyon ve ARGE çalışmalarıyla 55 milyar dolarlık katkıda bulunmayı hedefleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), gıda sektöründe yaratıcı fikirlerin ortaya çıkması
için “Gıda ARGE Proje Pazarı”nı hayata geçiriyor. » Syf 13’de
Çiftçiler Sosyal Güvenlik
Kurumu Hizmetlerinden
Nasıl Yararlanacak?
Çalışma şartları göz önüne alınarak yapılan bu düzenlemeler
tarım emekçileri için avantajları da beraberinde getirdi. Tarım çalışanlarını, kendi adına çalışan çiftçiler ile mevsimlik
tarım işçileri olarak iki gruba ayıran Sosyal Güvenlik Kurumu, her iki kesimi de koruma altına alıyor. » Syf 16’da
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
Yıldız, 2011 “Yılın Altın Hizmet
Adamı” Ödülünü Aldı
Ekonominin Kooperatif
Girişimlere İhtiyacı Var Mı?
» Syf 13’de
Neden Tarımsal Üretimde
Biyolojik Mücadele
» Syf 9’da
» Syf 19’da
IPARD Programı
Uygulaması
» Syf 20’de
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
KÖY-KOOP HABERLERİ
Mahmut Eskiyörük, İzmir
Tarım Grubu’nun Yeni
Başkanı Oldu
»»İzmir’de tarımsal üretim örgütleri ve
tarımsal sanayi temsilcilerinin üç yıl önce
kurduğu İzmir Tarım Grubu (İTG) yeni
başkanını seçti.
2009 yılından bu yana büyük
bir başarıyla başkanlık görevini sürdüren Sümer Tömek
Bayındır’ın yeni bir yönetime
fırsat vermek amacıyla görevden ayrılması sonucu yapılan
seçimde grubun kurucu üyelerinden Mahmut Eskiyörük,
oybirliğiyle İTG’nin dönem
başkanlığına getirildi.
Bilindiği üzere aynı zamanda
Küçük Menderes Havzası’nda
örnek bir kooperatifçilik hareketi ile yeni bir kırsal kalkınma
modeli yaratan 2 bin ortağa
sahip Tire Süt Kooperatifi’nin
başkanı olan Mahmut Eskiyörük, Grubun Şubat ayı olağan toplantısında yaptığı konuşmada, “Öncelikle Sümer
Hanım’a bugüne kadarki hizmetleri için içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonra
da kendisiyle yakın işbirliğimizi sürdürmeye kararlıyız. Yeni
dönemde farklı projeler ile bir
yandan bölge ekonomisine diğer yandan da tarım sektörü
ve çiftçimize destek olmaya
devam edeceğiz. Bizim misyonumuz belli. Biz bir dernek
ya da meslek odası değiliz.
‘Tarım Önemlidir’ sloganı ile
yola çıkan tarım temsilcilerinin oluşturduğu bir gönüllü
toplum kuruluşuyuz. Bütün
kamuoyunda tarım ve tarımsal sanayinin taşıdığı büyük
katma değerin daha iyi bilinmesini ve bu konuda bir farkındalığın oluşmasını amaçlıyoruz. Üç yılda çok sayıda
proje ve faaliyete imza attık.
Şimdi de çıtayı daha yukarıya
taşımanın mücadelesi içine
gireceğiz. İTG’nın yarattığı
olumlu imaj, birçok ilimizde
karşılık bulmaya başladı. Türkiyemizin farklı bölgelerinden
sektör temsilcileri bizi arayıp,
işbirliği yapmak istediklerini
söylüyor. Bu tabii çok sevindirici. Sonuç olarak ortaya koyacağımız çalışmalarla tarım ve
tarımsal sanayinin ülke ekonomisi için bir fırsat olduğunu
söylemeyi sürdüreceğiz” dedi.
İzmir Tarım Grubu Başkanı
Mahmut Eskiyörük, en kısa
zamanda 7 kişilik yeni Yürütme Kurulu’nun oluşacağını
ve çalışmalara başlayacağını
ifade etti.
Organik Destek
»»İzmir Büyükşehir Belediyesi, büyük destek
verdiği organik tarım üreticilerini Amerikalı
ve Rus alıcılarla buluşturarak, ürünlerin
pazarlanması konusunda da son derece
önemli bir adım attı
Seferihisar’a bağlı Orhanlı Köyü’nde Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde organik tarıma geçen üreticiler, yabancı alıcılarla bir
araya geldi. Büyükşehir’in organik tarım alanındaki çalışmalarını duyan ve hayata geçirecekleri “organik gıda temin” internet
portalı için alım yapmaya hazırlanan Rus işadamı Bogdan Gogulan, Büyükşehir’in aracılığıyla köylülerle bir araya geldi. Eşi
Türk olduğuu için İzmir’de yaşayan Gogulan, Amerikalı ortağı
Joe Elliot ile birlikte İzmir’in organik tarım potansiyelini alıcılara pazarlayacaklarını söyledi.
Organik tarım ürünleri “Ekolojik Pazar”da satılıyor
Rus işadamı, Büyükşehir Belediyesi’nin organik tarım çalışması
yaptığı bölgelerdeki üreticilerden ürün alarak bunları pazarlamayı çok istediklerini söyledi. Bogudan, kendilerini üreticilerle bir
araya getiren Büyükşehir Belediyesi yetkililerine de teşekkür etti.
Orhanlı’da organik tarım üreticiliği yapan köylüler, ellerindeki
ürünü çoğunlukla Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Karşıyaka Belediyesi, İzmir Tarım İl Müdürlüğü ve Ekolojik Tarım
Organizasyonu Derneği (ETO) işbirliğinde açılan Bostanlı’daki
“Ekolojik Pazar”da sattıklarını söyledi.
Tahtalı’ya teşvik
Üreticiler, alım anlaşması imzalanması halinde dikim mevsiminde yabancı alıcılar için ekstradan dikim yapabileceklerini
ifade ettiler. Tarım, Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı yetkilileri
organik tarımı özendirme çalışmalarının süreceğini belirttiler.
Üretici 460’a çıktı
Organik tarım kapsamında Efemçukuru, Şaşal, Yeniköy, Bulgurca, Doğançay, Değirmendere, Çatalca, Şaşal, Gödence ve Kavacık köylerinde organik tarıma geçiş çalışmaları yapıldı. Tahtalı
Havzası’nda 131 çiftçi organik tarıma geçti. Buca köylerindeki
üreticiler ve Yarımada bölgesi ile birlikte bu sayı 460’a yükseldi.
3
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, 2011
“Yılın Altın Hizmet Adamı” Ödülünü Aldı
»»Başarılı çalışmalarından dolayı ödüle layık gösterilen Köy-Koop Genel Başkanı Yakup
Yıldız, ödülünü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu’nun elinden aldı.
ALTIN ADAM ÖDÜLÜ
Türk Time Dergisi'nin okuyucularının ortak değerlendirmeleri
ve düzenlenen anket sonucu,
2011 yılında ülkesi ve halkı için
gösterdiği gayretli çalışmalar ve
başarılara imza atan, kamuoyunun takdirini kazanmış siyasetçi,
iş adamı ve sivil toplum kuruluşları liderlerinin ödüllendirildiği
2011 yılının en başarılı isimleri
açıklandı. Bu kapsamda KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız 2011 yılının en başarılı yöneticileri arasında, “2011 YILININ
ALTIN ADAMLARI” ödülünü
Ankara Şahane Restoran’ da düzenlenen törenle aldı.
Altın Adamlar Ödülü, ülkesi ve halkı
için başarılı ve gayretli çalışmalara imza
atan, örnek mücadelelerle toplumun
takdirini kazanmış siyasetçi, işadamı ve
sivil toplum örgütü önderlerine verilmektedir.
2011 yılının ‘Altın Adamları’ ödülüne
layık gören Türk Time okuyucularına
ve Türk Time Dergisine teşekkür eden
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız,
ayrıca; ”bu başarıda kooperatifçiliğe
emek ve gönül vermiş kişilerin katkısının olduğunu belirterek tüm kooperatifçiler adına almış olduğum bu ödül bizim çalışmalarımızın hızını artıracaktır.
Kooperatifçiliğe, tarıma emek ve gönül
vermiş tüm üreticilere ve dostlara teşekkürlerimi sunarım” dedi.
Onur Belgesi
Türk Time Dergisi, ayrıca Başkan
Yıldız’a, “Sayın Yakup Yıldız, KöyKoop Genel Başkanı, 2011 yılında
yaptığı, ülkesi ve halkı için gösterdiği gayretli çalışmalara ve başarılara
imza atan, örnek mücadelesiyle takdirini kazanmış, siyasetçi, işadamı ve
sivil toplum kuruluşlarının liderlerinin ödüllendirildiği Altın Adamlar
Ödül Töreninde, Yılın Hizmet Adamı
ödülüne layık görüldünüz” İbaresinin yer aldığı Onur Belgesi verdi.
Düzenlenen törende konuşma yapan, Türk Time Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kerim Akbaş, ‘Altın
Adam’ Ödüllerinin hak sahiplerinin
belirlenmesi aşamasında en çok dikkat ettikleri hususun, Ülkemize etkin
bir şekilde hizmet eden, dürüst bir
tutumla vatan için çalışan, gösterdikleri
yüksek performansla ulusal ve uluslararası alanda örnek teşkil eden isimleri
belirlemek olduğunu belirterek tüm katılımcılara teşekkür etti.
Yoğun katılımının gerçekleştiği ‘2011
Yılın Altın Adamı’ ödül törenine çok
sayıda devlet büyükleri, Bakan Yardımcıları, Belediye Başkanları, bürokratlar
ve sivil toplum kuruluşları katıldı.
Denizli Birliğimiz 8. Ege Tarım Ve Hayvancılık Fuarındaydı
»»Denizli’de Yılın İlk Tarım Fuarı 8.kez kapılarını ziyaretçilere açtı.
Her yıl Denizli’de düzenlenen Ege Tarım ve
Hayvancılık fuarı, 16 İlden 700 otobüs 270
minibüs ile ziyaret için gelen ve Denizli’den
121.000 üreticinin ziyaret ettiği 550 marka
ve 310 firmanın katılımıyla 17.000 m2 kapalı
alan ve 13.000 m2 açık alanda gerçekleşen
fuar her yıl olduğu gibi kendi rekorunu kırarak gerçekleşti.
2011 yılında düzenlenen Tarım Fuarında fuarı 103.000 kişi izlemiş, 2012 yılında % 18
artış ile bu sayı 121.000 kişiye ulaşmıştır.
22-26 Şubat 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen 8. Ege Tarım ve Hayvancılık Fuarı
22 Şubat Çarşamba günü saat 11:00‘de Denizli Vali Vekili, Halil İbrahim Ertekin, Denizli Belediye Başkan Vekili Sezayi Güralp,
Denizli Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Yusuf Gülsever, Denizli Ticaret Odası
Başkanı Nejdet Özer, Borsa Başkanı İbrahim
Tefenlili, Denizli Hay-Koop Birlik Başkanı
Mehmet Varol, Ziraat Odası Başkanı Hamdi
Gemici, Denizli DSYB Başkanı İsmail Topaloğlu , Orion Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Tan ve çok sayıda protokol’ün katılımı ile fuarın açılışı gerçekleştirildi.
“Süt Endüstrisinde Çiğ Süt kalitesi ve önemi”
konulu konferans düzenlendi.
Katılım ve ilginin yüksek olduğu fuar süresince üreticiler; sanayici ve tedarikçiler ile birebir görüşmelerini yaparken bir
yandan da sezonda kullanacağı ekipmanları tanıma ve sipariş
verme imkanı buldu.
25 Şubat Cumartesi günü ise fuar alanının konferans salonlarında farklı etkinlikler farklı heyecanlar vardı.
Denizli Hay-Koop Birliği, Birliğe ortak Kooperatiflerimiz ile
Pamukkale Üniversitesi’nin birlikte yürüttükleri TUBİTAK
tarafından desteklenen “Süt Endüstrisinde Çiğ Süt kali-
tesi ve önemi” konulu konferans düzenlendi.
“En iyi yoğurdu kim yapar” yarışmasında ödül alan kooperatif ortaklarına ödülleri verilmiş, ayrıca “Bilinçli yetiştiriciler” bilgi yarışması yapılmıştır.
“Bilinçli Yetiştiriciler” bilgi yarışmasında finale kalan HayKoop Denizli Birliğine ortak 4 Kooperatif final de yarışmış, çok
çekişmeli geçen bilgi yarışmasında 15 soru sorulmuş, 13 soruya doğru cevap veren S.S. Beylerbeyi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi birinci, 12 soruya doğru cevap vereren S.S.
Uzunpınar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ikinci; 11 soruya doğru cevap veren S.S. Kurtluca Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi üçüncü ve 10 soruya doğru cevap veren S.S. Akköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi dördüncü olmuştur.
TARIM
Bütün bu paraların dönüşü yoktur, tamamı hibedir.”
bulunuyorlar. Onlar da vaatlerde bulunup onlaDedi. Ayrıca, Büyükelçiye durumu bildirmek isrın oylarını alıyorlar. Ne var ki, işsizliğin ortadan
tediklerini, ona nereden telefon edebileceklerini
kaldırıldığı, insanlar ekonomik bağımsızlıklarına
sordu. Hep birlikte belediyeye gittik. Fon başkavuştukları zaman oy alma olanağı tehlikeye gikanı Büyükelçiye gördüklerini anlattıktan sonra,
riyor. Bu olayda ve daha sonraki olaylarda karşı“bunların acil paraya ihtiyaçları olabilir.. Gelecek
laştığımız engellerde hep bu “oy kaygısı” karşımıfondan kesilmek üzere en az bir milyon gönderilza çıkarıldı.
mesini rica etti. Ne kadar mutlu olduğumu tahMehmet Hadi İLBAŞ Burada, şimdi hayatta olmayan yönetim kurulu
min edebilirsiniz.
ikinci başkanı olan Durmuş Durmuş’un büyük
Biz ayağımıza gelen bu olağanüstü desteğin ver- Köy-Koop Eski Genel Başkanı özverisini anlatmadan geçemiyeceğim. Durmuş
diği sevinçle çalışmaların daha da hızlanması için gecemizi
Usta, Çandır’da tek inşaatçı idi. İşi başından aşkındı. İnşaagündüzümüze kattık. Her şeyi bir an önce bitirmek istiyor- tın sürdürüldüğü dönemde bir kontrol mühendisimiz olmaduk. Sanki nazara gelmiştik. Bu heyecanlı faaliyet içinde
sına rağmen, bir gün bana geldi. “Hadi Bey, işim başımdan
iken b ir gün Hollanda Büyükelçisi beni aradı ve Ankara’ya
aşkın olduğu, bir kontrol mühendisimiz olmasına rağmen,
gelip kendisi ile görüşmemi istedi. Gittim; Büyükelçi üzüntü
ben sabahtan akşama kadar inşaatın başında bulunmak isiçinde, “ Bay İlbaş, iki gün önce beni bakanlıktan çağırdılar.
tiyorum. Dediğini harfiyen yerine getirdi. Zaman zaman inOraya vardığımda bana “siz Anadolu’nun ortasında küçük bir
şaatta kullanılan malzemelerin istenilen evsafta olmadığını
yere büyük çapta bağışta bulunuyor muşsunuz. Hükümete
ileri sürüyor. Düşük kaliteli malzemenin kullanılmasını öndanışmadan, onun olurunu almadan böyle bir şey yapamaz- lüyordu. Projede 12 lik demirler öngörüldüğü halde o, 16’lık
sınız. Bize gelecektiniz konuyu anlatacaktınız. Hükümet bu
demir döşetiyordu. Bir gün kontrol mühendisi yanıma geldi
paranın büyük bir ihtimalle kendi aracılığıyla kullandırılma- ve Durmuş Ustanın kendisini devre dışı bıraktığını söyledi.
sını isteyecekti. Prayı Çandır’a verir ya da başka bir kuruluşa
Kendisine böyle bir çalışma aşkından dolayı onu hoşgörü ile
verirdi. Yanlış yaptınız. O nedenle bu kararınızı uygulamak- karşılamasını önerdim. Binaların kaba inşaatı bittiğinde bir
tan vazgeçin” dediler. “Ben onları ikna edemedim. Siz belki
sabah fabrika alanına geldiğimde müteahhit ve yardımcıları,
bir şeyler yapabilirsiniz” dedi. Köyişleri Bakanlığına gittim.
kontrol mühendisi ve Durmuş Ustanın toplanıp beni bekleDurumu sordum. “Evet” dediler “biz engelledik. Hükümetin
diklerini gördüm. Kendilerine “hayrola, bir şey mi var” diye
oluru olmadan böyle bir şey yapamazsınız.” Kendilerine “basorduğumda bana “birlikte çekirdek deposunun henüz çatısı
kın beyler, bu bir kredi olsaydı, Hazineye bildirmem ve orakurulmamış düz damına götüreceklerini söylediler. Deponun
dan izin almam gerekirdi. Ayrıca, Merkez Bankasına da haber
oldukça geniş olan damına çıktığımızda müteahhit arkadaş
vermeliydim. Çünkü kredi aldığımızda belli bir süre sonunda
“Hadi Bey,” dedi, “buraya çok rahat en ağır uçaklar inip kalbu para döviz olarak dışarı çıkacak. Ama, bu paranın dönüşü
kabilirler. Buranın ve tüm binaların böylesine sağlam olması
yok. Sizin yapmadığınızı onlar yapıyorlar. Yaptığınız yanlış”
Durmuş Ustanın eseridir.” Hepimiz Durmuş Ustayı içtenlikdedim. Ne var ki, söylediklerim bir kulaklarından girdi, kafale kutladık.
larına uğramadan öbür kulaklarından çıktı. Ve bizi ihya edecek hibenin böylece yolu kesildi.
Yıllar sonra, eski bir Yozgat senatörü
tanıdığımın bürosuna gitmiştim. Bana “Hadi,
sizin hibenize kimin engel olduğunu biliyor
musun” diye sordu.
“Bilmiyorum” dedim. “Bizim Yozgat Milletvekili olan kişi
(adını burada açıklamak istemiyorum) bir gün elinde kağıtlarla mecliste telaşla koşuşturup duruyordu. Kendisine “hayrola, ne bu telaşın” diye sordum. “Çandır’daki sizinkileri biliyorsun. Fabrikalarına Hollanda’dan hibe verilecekmiş. Bir
yabancı kuruluş, Anadolu’nun ortasında küçük bir yere ne
amaçla hibe verir? Bunun altında mutlaka bir şey var. Onun
için mutlaka engel olacağım. “dedi. Kendisine, böyle bir şey
yapmamasını, bu yatırımın önce Yozgat’a, sonra ülkemize
önemli bir katkı sağlayacağını, gerekirse, kooperatif başkanını çağırıp konuşabileceğimizi söyledim. Ama beni dinlemedi.
Kırk yedi yıllık kooperatifçilik yaşamımda
siyasilerin oy kaygısını birinci planda
tuttuklarına büyük bir hayret ve üzüntü içinde
tanıklık ettim.
İşsiz insanlar sık sık siyasileri ziyaret edip yardım talebinde
Durmuş Usta yanıma geldi ve “Hadi Bey, benim
yüzümden siz yıpranıyorsunuz. İzin verin, ben
istifa edeyim” dedi.
Hemen her yıl en az bir kez yurtdışına gidiyor, çeşitli Avrupa
Ülkelerindeki işçi ortaklarımızla toplantılar yapıyordum. O
toplantılarda bir ya da birkaç kişi, Durmuş’un yönetim Kuruluna demir attığını söylüyor. “Yetmez mi artık, birazda
başkaları gelsin diye şikayetler yağdırıyorlardı. Onlara Durmuş Ustanın ne büyük işler yaptığını anlatmaya çalışıyorum.
Ne var ki, benzeri şikayetler sürüp gitti. Bu şikayetlerle ilgili
Durmuş Ustaya tek kelime söylemiyordum. Buna rağmen, bir
gün Durmuş Usta yanıma geldi ve “Hadi Bey, benim yüzümden siz yıpranıyorsunuz. İzin verin, ben istifa edeyim” dedi.
Ben karşı çıktım. Kendisine ihtiyacım olduğunu söyledim.
Bir sabah büroya geldiğimde Durmuş Ustanın istifa mektubunu masamın üstünde buldum.
Üzüntü içinde oturup kendisi için görevinde gösterdiği başarıyı yansıtan bir belge hazırladım.
Birkaç yıl sonra Durmuş Usta hastalandı. Evine kendisini
ziyarete gittiğimde verdiğimiz başarı belgesini duvarda asılı
gördüm. Bu ziyaretimden bir süre sonra Durmuş Usta hayata
gözlerini yumdu. Kooperatifçiliğe bu denli hayatını adamış
bir arkadaşımı burada hayırla yadediyorum. (Sürecek)
İzmir’de Okul Sütüne Devam
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Av sezonunun başlamasıyla son 4 ayda 14 ilde 8-10 kişiden oluşan ekipler halinde 877
denetim yaptı. Bu denetimler 24 saat esasına dayalı, eş zamanlı ve çapraz olarak karaya çıkış noktaları, nakil güzergahları, balıkçı gemileri, balık halleri ve perakende satış yerlerinde gerçekleştirildi. İzmir’de 204, Hatay’da 39, Balıkesir’de
82, Bursa’da 69, Ankara’da 26, İstanbul’da 194, Düzce’de
58, Zonguldak’ta 67, Sakarya’da 25, Kocaeli ve Sinop’ta 17,
Trabzon’da 7, Çanakkale’de 22, Samsun’da 50 adet olmak
üzere toplam 877 adet denetimden 81 aykırı durum tespit
edilerek 63 bin 796 lira idari para cezası kesildi. Yapılan denetimlerde 1775 kasa (20 bin 519 kilogram) ürüne el konuldu
bunun 643 kasasını (7 bin 892 kilogram) ise lüfer oluşturdu.
1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu çerçevesinde Sahil Güvenlik, jandarma, emniyet, milli emlak, belediye, zabıta ve hal
müdürlerinin katılımlarıyla denetimleri gerçekleştiren Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, avcılığın her aşamasını yakından takip ediyor. Denetimler, ruhsat alma aşamasından
başlayarak son satış yerlerine kadar yapılıyor. Denetimler
esnasında mevzuata aykırı bir durum tespit edildiğinde ürünlere el konularak gerekli idari ve cezai yaptırımlar yetkililer
tarafından uygulanıyor. Bakanlık denetim sayısından çok etkinliğine ve caydırıcılığına önem veriyor. Sadece yereldeki il
teşkilatlarıyla değil merkezde de ekipler kurarak çapraz denetimler yapıyor. Böylece hem yereldeki denetçilerin görevlerini yapıp yapmadığı kontrol edilirken hem de balıkçılar
denetlenmiş oluyor.
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan KöyKoop Merkez Birliği; Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatiflerin merkezi kuruluşudur. Tarıma ait
farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve
işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik,
fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI
• Dr. Bediha DEMİRÖZÜ
• Dr. Caner KOÇ
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Alper Serdar ANLI
• Dr. Umut TOPRAK
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
PE
R
E
Z
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
Bİ
RLİ
Ğİ • KÖY
KA
L
Okul Sütü Projesi’nin hem üretici hem de çocuklar için son derece önemli olduğunu vurgulayan Tire Süt Kooperatifi Başkanı
Mahmut Eskiyörük, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, yıllardır
uyguladığı Okul Sütü Projesi’nin artarak devam etmesi zor günler yaşayan biz üreticiler için büyük bir destek olmuştur.” dedi.
• Dr. Özdal KÖKSAL
BİR
Tüm belediyeler uygulamalı
İzmir Büyükşehir Belediyesi ile başlayan projeye daha sonra Bergama,
Seferihisar ve Selçuk Belediyelerinin
de dahil olduğunu dile getiren Eskiyörük açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Okul Sütü Projesi, bir belediyenin,
vatandaşa verebileceği en yararlı ve
anlamlı hizmettir. Temennimiz, bu
projeyi ülke çapında tüm belediyelerin uygulamasıdır. Her belediye
bütçelerine göre haftada bir gün bile
okullara süt dağıtsa, hem süt içme
alışkanlığı olan bir nesil yetişmiş
olur, hem de üretimin devamlılığı sağlanır.”
Eskiyörük, “Eğer 3 yıl öncesinde olduğu gibi süt sektöründe
büyük bir kriz yaşamak istemiyorsak, Okul Sütü gibi tüketimi
arttırıcı çözümler üretmek zorundayız. Okul Sütü’nün yanı sıra
devlet, ‘Askere Süt’, ‘Yoksula Süt’ gibi uygulamalara ivedilikle
geçmelidir. Hayvancılığımızın dışa bağımlı olmasını istemiyorsak tüketimi artırarak, süte talep yaratıp fi yatların düşmesini
önlemeliyiz.” dedi.
• Dr. Hilal TUNCA
F
Türkiye’de sadece İzmir Büyükşehir
Belediyesi’nin uyguladığı Okul Sütü
programı, Tire Süt Kooperatifi’yle imzalanan protokol ile ikinci dönemde de
devam ediyor. Günlük pastörize ve UHT
sütlerin dağıtımını içeren sözleşme 7
Şubat’ta imzalandı. İzmir Büyükşehir
Belediyesi ve Tire Süt Kooperatifi arasında imzalanan yeni protokole göre,
İzmir’deki 248 okulda, 194 bin 922 öğrenciye 16 hafta boyunca süt dağıtımı
yapılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi,
Okul Sütü Projesi’ne ikinci dönem için 6
milyon 393 bin lira bütçe ayırdı.
• Dr. Yener ATASEVEN
İ
AT
»»İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Tire Süt Kooperatifi ile birlikte 4 yıldır uyguladığı ‘Okul Sütü
Projesi’ yeni eğitim döneminde de devam ediyor.
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
su ürünleri kaynaklarının koruması
amacıyla denetimleri sıklaştırdı.
M
»»Siz burada bir mucize yaratmışsınız. Sizin için bir fon oluşturuldu. Bu fonla binalarınızın
bitirilmesi, makinelerin alınması ve montajı, ne kadar işletme sermayesine ihtiyacınız olduğu
hesaplanacak ve kısa zamanda buradaki banka hesabınıza gönderilecektir.
Yasa Dışı Su Ürünleri
Avcılığı Takip Altında
RI
DÜNDEN BUGÜNE KOOPERATİFÇİLİK -4-
V E D İ Ğ E R TA
4
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet VAROL
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96
Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Şubat 2012 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
RÖPORTAJ
5
“Dünyayı Döndüren Canlılar; Böcekler”
• Emel Tuğrul
• Ayhan Elmalıpınar
»»Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü'nce başlatılan Böcek Şenlik Okulu sayesinde çocuklar
böceklerden korkmamayı öğreniyorlar. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Cem Özkan ile Böcek Şenlik Okulu (BÖŞO) hakkında konuştuk.
Köy-Koop (K.K.) - Çocukları böceklerle
tanıştırmak fikri nasıl gelişti?
- Öncelikle bizler Ziraat mühensidiyiz. Özel çalışma
alanımızda böcekler. Diğer taraftan çocukların böceklere karşı doğal bir merakları vardır. Çocukların böceklere olan bu doğal merak ve ilgisi, birçok konuyu
öğretmek için sınırsız bir yakıt olarak kullanılabilir.
Çocuklara böceklerle ilgili sağlıklı bir tavır geliştirmeleri, gereksiz yere böcekleri öldürmemeleri en azından tüm böceklerin zararlı olmadıkları öğretilebilir.
Böcekleri; ekoloji eğitimi, bahçıvanlık, sanat ve zanaat, okuma, fotoğrafçılık, çizgi film, bilgisayar, yurttaşlık bilgisi gibi faaliyetlerle birleştirmek kolaydır. Son
yıllarda yapılan çalışmalar tüm insanlar için özellikle
de çocuklar için doğanın hava kadar, su kadar temel
bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle
çocukları ve öğretmenleri böcekle tanıştırmak istedik.
“Çocuklarda,
böcekler
konusunda
farkındalık
oluşturarak
ekoloji bilincini
geliştirmek ve
onları bilimsel
çalışmalara
özendirmek
amacıyla;
BÖŞO
kapsamında,
fakülte olarak
2008-2009
öğretim yılında
‘’İlköğretimde
Böceklerle
Ekoloji Eğitimi
Programı’’
başlattık ve
Ankara’daki
birçok
ilköğretim
okulunu
gezerek, farklı
yaş grubundaki
5500 öğrenci
ve 1000’ nin
üzerinde
öğretmene
sertifikalı
ekoloji eğitimi
verdik”
destek almıştır. Böceklerle Ekoloji Eğitimi etkinliğinde temel hedef, bilimin eğlenceli yönleri kullanılarak doğanın önemli unsurları olan böceklerin
önemlerinin çocuklara ve öğretmenlere benimsetilmesi, çocuklarda ve öğretmenlerinde böceklere olan
önyargının kırılması, böcekleri kullanarak gözlem
yapma yeteneklerinin kazandırılması, toplumda ekoloji bilincinin yaratılması, bilime karşı merak uyandırılması ve bilimsel düşünmeye özendirilmesidir.
nun ekoloji eğitimi etkinliği sonrasında %5’ e kadar
düştüğünü belirledik. Ayrıca böceklere karşı duyulan
bu korkunun oranı çocukların sosyo-ekonomik seviyeleriyle de ilişkili olarak değişebilmektedir. Gelir
seviyesi düşük olan yerlerde yaşayan çocuklarda bu
korkunun daha az olduğu gözlemlenmiştir. Ancak
önemli olan başka bir konu, öğretmenlerdeki böcek
korkusunun yenilebilmesidir. Öğretmenlerimizde
böceklere karşı mevcut olan korku ile bu öğretmenlerimizden çocuklarımıza doğa sevgisini aşılamalarını beklemek yanlış olacaktır. Bu nedenle ekoloji eğitiminin çocuklardan önce öğretmenlere verilmesinin
daha uygun olduğu kanısına varılmıştır.
K.K. Yürütücüsü olduğunuz BÖŞO’da
Böceklerle Ekoloji Eğitimi eğitim kimler
tarafından verilmektedir?
K.K. Böceklerin çevreye olan önemlerinden
bahsedebilirmiyiz?
- Bugün teşhis edilmiş bir milyon ikiyüzbinin üzerindeki hayvanların dörde üçünden fazlasını böcekler
oluşturmaktadır. Böcekler ekolojik dengeye olan katkılarından dolayı dünyayı döndüren küçük canlılar
olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın doğruluk payı
çok fazladır. Böcekler bitkilerin temel tozlayıcısı durumundadır. Diğer bir ifadeyle böcekler olmasaydı
bitkilerdeki tozlaşma azalacağı için yemekten zevk
aldığımız birçok meyve ve sebze de olmazdı. Böcekler; kuşlar, balıklar, küçük memeliler, sürüngenler,
örümcekler ve daha birçok canlılar için temel besin
kaynağıdır. Böceklerin olmadığı bir ortamda sözkonusu bu canlıların da yaşamı sınırlanmaktadır. Bitkilerde meydana getirdikleri bazı zararlardan dolayı
böcekler, salt zararlı olarak kabul edilmektedir. Ancak besin ağı içerisinde zararlı böcekleri baskı altında
tutan birçok faydalı böcek, doğal dengenin kurulmasını sağlayan önemli etmenlerdir. Aynı zamanda temel geri dönüştürücüler olan böcekler, bitki artıkları,
hayvan leşleri ve gübreleri geri dönüştürerek gezegenimizi temiz tutarlar. Böceklerin doğaya ve insanlara
olan benzer katkıların sayılarını arttırmak mümkündür. Sonuç olarak, böceklerin bu tür rolleri olmasaydı, bugünkü dünyamızın çok farklı bir yerde olacağı
kesindir.
- Eğitimler A.Ü. Ziraat Fakültesi öğretim elemanlarından Doç. Dr. Cem Özkan, Prof. Dr. Neşet Kılınçer, Prof Dr. Avni Uğur, Dr. Hilal Tunca ayrıca lisans
- yüksek lisans öğrencileriyle birlikte verilmektedir.
BÖŞO ekibi böcekler konusunda sahip oldukları deneyimlerini; çocuklara ve öğretmenlere aktarmaktadır. Ayrıca programın gelişimi için eğitim bilimleri ve
çocuk gelişimi bölümlerinden önemli katkılar alınmaktadır.
- Eğitim sürecinde etkinlikler, görsel sunular ve atölye çalışmalarını içermektedir.
Böcek Şenlik Okulu kapsamında hazırlanan “İlköğretimde Böceklerle Ekoloji Eğitimi” programında üç
farklı görsel sunu hazırlanmıştır. Bunlar: poster sunu,
bilgisayar sunusu ve animasyon filmlerdir.
K.K. Hangi yaş grubundaki çocuklara eğitim
veriyorsunuz?
- Öncelikle ilköğretim 4. ve 5. sınıf öğrencileri için
düzenlenen “Böceklerle Ekoloji Eğitimi”, daha sonra
ilköğretim okullarının bütün sınıflarındaki öğrencilerine (1.-8.sınıf), anaokulu öğrencilerine ve zihinsel
engelli öğrencilerine ayrıca bu öğrencilerin öğretmenlerine de verilmeye başlanmıştır.
K.K. Eğitim öncesinde ve sonrasında böcek
korkusunda nasıl bir değişiklik oluyor?
- Gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde Eğitim öncesinde
çocuklardaki %20-50 arasında olan böcek korkusu-
K.K. Böcek Şenlik Okulu Ne zaman Kuruldu
ve Amacı nedir.?
- Böcek Şenlik Okulu (BÖŞO), Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim elemanları tarafından 2008 yılında kurulmuş ve aynı
yıl ilköğretim öğrencilerine yönelik böceklerle ekoloji eğitimi etkinliğine başlamıştır. Bu yıl Böcek Şenlik Okulu, Böceklerle Ekoloji Eğitimi konulu proje
için TÜBİTAK Bilim Toplum Daire Başkanlığı’ndan
K.K. Böcek Şenlik Okulu Böceklerle
Ekoloji Eğitimi’nde hangi etkinlikleri
gerçekleştirilmektedir?
Atölye çalışmaları bilgisayar sunusunun ardından
gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmalar, rehberler ve
eğitmenlerin sınıftaki öğrencileri 5-6’lı gruplara
ayırarak gerçekleştirilmektedir. Atölye çalışmaları
böcek koleksiyonlarının incelenmesi, cam arı kovanının incelenmesi, karınca yuvasının incelenmesi,
İpek böceğinin incelenmesi, zararlı böcek örneklerinin incelenmesi, zararlı böcekleri yiyen faydalı böcek
örneklerinin incelenmesi, böcekleri kullanarak proje
geliştirme örneklerinin verilmesi şeklinde gerçekleştirilmektedir.
K.K. Eğitimin sonunda çocuklar bir belge
alıyormu?
- Evet. Böcek Ekoloji Eğitimi Etkinliği’nin sonunda
hem çocuklara hem de öğretmenlere ekoloji eğitimine katıldıkları için bir katılım belgesi verilmektedir.
K.K. Böcek Şenlik Okulu bu güne kadar kaç
kişiye eğitim verdi?
- Böcek Şenlik Okulu bugüne kadar 5500 öğrenci ve
1000’ nin üzerinde öğretmene sertifikalı ekoloji eğitimi vermiştir.■
6
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
RÖPORTAJ
TZOB Başkanı Şemsi BAYRAKTAR Değerlendiriyor…
»»Değerli okuyucularımız, geçtiğimiz ay Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Vedat
Mirmahmutoğulları ile Bu Toprağın Sesi Programında gerçekleştirdiğimiz sohbetin bir özetini sunmuştuk. Bu ay ise
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar’ın görüşlerine yer vereceğiz. Bu açıklamalar, genel
değerlendirmelerle birlikte, ülkemiz tarımının yapısal sorunlarına çözüm önerileri de sunuyor…
Umut ÖZDİL
TRT - Bu Toprağın Sesi
Programı Sunucusu
www.bts.gen.tr
[email protected]
“Sütte süt/
yem paritesi
çok önemlidir.
Bu paritenin
1,5’in altına
düşmemesi,
2 civarında
seyretmesi
gerekir.
Yani üreticimizin
süt üretiminden
para
kazanabilmesi
için 1 kilogram
süt sattığında
en az 1,5
kilogram yem
almalı”
Tarım sektörünün 2011 yılı genel
değerlendirmesini yapar mısınız? 2011’de
tarımda büyüme ne oldu?
- Tarım sektörü 2011’i genel olarak olumlu geçirmiştir. Zaten, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2004-2010 döneminde, 2007 yılı hariç,
istikrarlı bir şekilde büyümüştür. 2011 yılında da
Ocak-Eylül dönemi itibarıyla yüzde 5,3’lük büyümeyi yakalayan tarım sektörünün, henüz açıklanmayan
yıllık bazda da büyümesi beklenmektedir.
Ama bu durum, tarımda 3 bin 566 dolarla kişi başına
düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) miktarı ise
hala Türkiye ortalamasının yaklaşık 3’te 1’inde kalması sorununu çözmemektedir.
Tarımdaki önemli sorunlardan biri kayıt dışılık.
Türkiye’de sağlıklı bir tarım envanteri bulunmuyor.
Bu yüzden tarımda bir üretim planlaması yapmak
zorlaşıyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı 2 milyon 800
bin çiftçi desteklerden faydalandığı halde, kayıtlı olmayan yaklaşık 2,5 milyon çiftçi destekten mahrum
kalıyor. Bu nedenle bütün çiftçileri kayıt altına alacak
şekilde, gerekli çalışmalar yapılmalı.
Enflasyonu mevsimlik olarak meyve sebze
ve gıda fiyatlarının yükselttiğine yönelik
iddialar var. Siz buna katılıyor musunuz?
- Enflasyonu özellikle Ocak-Nisan döneminde tarım
ve gıdanın artıracağı iddiaları gerçeği yansıtmıyor.
Örneğin 2011 yılında tarımda enflasyon, Ocak-ŞubatMart, gıdada ise tüm aylarda ÜFE’nin altında kaldı.
2011 yılında TÜİK rakamlarıyla, Üretici Fiyatları
Endeksindeki (ÜFE) artış yüzde 13,33, Tüketici Fiyatları Endeksindeki (TÜFE) artış, yüzde 10,45 oldu.
ÜFE’de tarımda enflasyon, 2011 yılında yüzde 10,54,
gıdada yüzde 12, TÜFE’de gıdada yüzde 12,21’e oldu.
2011 yılında genel olarak tarım ve gıda fiyatları menfi değil, müspet, enflasyonu aşağı düşürücü yönde
ekonomiye olumlu katkıda bulundu. 2012 yılında da
yıl sonu tarım ve gıda enflasyonunun ÜFE artışının
altında kalmaması için hiçbir gerekçe yok. Enflasyonun sorumlusu olarak meyve sebze fiyatlarını ve çiftçiyi görmek doğru değildir. Rakamlar da bunun böyle
olmadığını kanıtlıyor.
Bu yıl Ocak ayında ülke genelinde hava sıcaklıklarının
son yıllara göre fazla düşmesi ülke genelinde sıkıntıları artırdı. Üreticilerin de üretim şartlarını zorlaştırdı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin verilerine göre,
bu yılın Ocak ayında üretici fiyatlarına bakıldığında;
13 üründe fiyatların bir önceki aya göre değişmezken,
4 üründe azalma, 10 üründe ise fiyat artışları oldu.
Üretici fiyatlarında, en fazla fiyat düşüşünün yüzde
16,6 ile domateste, en fazla fiyat artışı ise yüzde 61,7
ile sivri biberde görüldü. Market fiyatlarına bakıldığında ocak ayında, 1 üründe fiyat değişimi olmazken,
11 üründe azalma, 17 üründe ise fiyat artışı oldu. Toz
şeker fiyatlarında değişim görülmezken, fiyat düşüşü
yüzde 18,4’le en fazla domateste, en fazla fiyat artışı
ise yüzde 43,7 artışla sivri biberde görüldü.
Ocak ayındaki, üretici ve market arasındaki fiyat farkı
en fazla kuru soğanda yüzde 383,6 ile gerçekleşti. Ürün
grupları itibarıyla bakıldığında ise bu oranın yaş sebze
ve meyvede yüzde 383,6, kurutulmuş ürünlerde yüzde
202,9, baklagillerde yüzde 263,1, pirinçte yüzde 210,9’a
ve hayvansal ürünlerde yüzde 175’lere kadar çıktı.
Tarım sektörü dış ticaret rakamları nedir?
Potansiyel kullanılabiliyor mu?
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre,
aslında gıda ve tarım son 16 yılda 22,5 milyar dolar
dış ticaret fazlası vererek, ülke ekonomisine katkı
sağladı ve dış ticaretin yüz akı oldu. Buna karşın, ihracatın yüz akı olarak lanse edilen motorlu kara taşıtı ve römorklar ile ulaşım araçlarında toplam 30,9
milyar dolar dış ticaret açığı oluşurken, gıda ve tarım
ile tamamen tarıma dayalı, tekstil ve giyim eşyasında
1996-2011 döneminde toplam 204,1 milyar dolarlık
dış ticaret fazlası verilmesi, tarımın ne kadar önemli
olduğunu açıkça gösteriyor.
2011 yılında 589,2 milyon dolara inse de gıda ve tarım sektörünün dış ticaret fazlası vermeye devam etti.
Bu açıdan genel dış ticaret dengesine olumlu etkisi
bulundu. Gıda ve tarımda, cari fiyatlarla, 1996-2011
döneminde, 115,1 milyar dolarlık ihracat yapılırken,
ithalatın 92,5 milyar dolarda kaldı.
Gıda ve tarımda 2010’de 12,1, 2011 yılında ise 14,5
milyar dolarlık ihracat yapıldı. İthalat ise, 2010’da 10,
2011 yılında ise 13,95 milyar dolar oldu. 14,5 milyar
dolarlık tarım ve gıda ihracatının olağanüstü tarım
potansiyeli bulunan Türkiye’ye yakışmıyor. Akılcı
devlet politikaları uygulanması, çiftçinin desteklenmesi halinde, sektör Cumhuriyetin 100. yılında 85
milyonluk ülke nüfusuyla birlikte 50 milyon turisti
besleyebilir. Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra Ortadoğu, Rusya ve Türk cumhuriyetlerinin gıda açığını
kapatabilir. 50 milyar dolar ihracat geliri ve ekonomiye 150 milyar dolar katma değer sağlayacak gıda
üretimini gerçekleştirebilir.
Tarımda önemli bir nüfus da var. Hala
istihdamda önemli bir konuma sahip.
Gelişmiş ülkelerde tarımdaki istihdam çok
daha düşük düzeylere inmiş durumda. Bu
geçiş nasıl sağlanacak?
- Evet, tarım sektörü, toplam istihdam içindeki önemini korumaktadır. Toplam istihdamda tarımın payı,
2005-2011 döneminde yıllara göre, yüzde 23,5 ile
yüzde 25,7 arasında değişmiştir. TÜİK’in son açıkladığı rakamlarla 74,7 milyonluk ülke nüfusun 57,4
milyonunun il ve ilçe merkezlerinde, 17,3 milyonunun belde ve köylerde ikamet ediyor. Kırsal nüfus
olarak köy ve beldelerdeki nüfus baz alınırsa, nüfusun yüzde 23,20’si kırsal kesimde yaşıyor.
Aslında tarımdaki istihdam ile kırsal nüfusu ayırmak
gerekir. Kırsal nüfusla tarımda istihdam edilen nüfusun çoğunlukla karıştırılıyor. İsviçre gibi bazı gelişmiş ülkelerde kırsal nüfus oranının hala yüzde 50’lere
yaklaşıyor ama bu nüfusun büyük bölümü sanayi ve
hizmetlerde istihdam ediliyor. TÜİK’in, 16 Ocak 2012
tarihinde yayınlanan Hane Halkı İşgücü İstatistiklerine göre, 2011 yılı Ekim ayı itibarıyla tarımda çalışan
nüfus son bir yılda 387 bin kişi arttı. Halen tarım sektörü, istihdamın yüzde 25,7’sini karşılıyor. Tarım, iş
bulmanın çok zorlaştığı günümüzde 6 milyon 292 bin
kişiye istihdam sağladı. Buna karşın sanayi 4 milyon
657 bin kişiye istihdam sunabildi.
Kırsalda tarım dışı istihdam yaratılarak, tarımdaki
nüfusun bu alana transfer edilmesi ülke ekonomisine
fayda sağlayacaktır.
Ancak tarımsal istihdam yine de, genç nüfusu yüksek,
kronik işsizlik problemiyle mücadele eden ülkemiz için
çok önemli katkı yapmakta, sorunların çözümüne yardımcı olmaktadır. Bu açıdan istihdama olumlu katkısı
dikkate alınarak, tarım sektörünün daha da yoğun ve etkin bir biçimde desteklenmesi gerekmektedir.
Tarımda en büyük sıkıntılardan biri de
girdi fiyatları. Özellikle gübre ve mazot
fiyatlarındaki enflasyonun üzerinde yaşanan
artışlar çiftçiyi nasıl etkiliyor?
- Gübre kullanımı, tarımsal girdi olarak çiftçimizi
azami derecede etkileyen faktörlerden biridir. 2011
yılında gübre fiyatları, çeşitlerine göre yüzde 40 ile
yüzde 100 arasında artmıştır. Bu durum gübre kullanımını olumsuz etkilemiştir. Kullanılan gübre miktarları, 2009’da 5,3 milyon ton iken şimdi 5 milyon
tonun altına düşmüştür. Gübre fiyatlarındaki yüksek
artış çiftçinin ekonomik olarak erimesine, zaman
zaman gübre kullanımını azaltmasına neden olmaktadır. Bu durum ise üründe miktar ve kalite azalmasına sebebiyet vererek, çiftçiyi ekonomik olarak zora
sokmaktadır.
Diğer bir önemli girdi unsuru olan mazottur. Ülkemiz, tarımda dünyanın en pahalı mazotunu kullanan
ülkeler arasındadır. Bunun yanı sıra devletin verdiği
mazot desteği, Çifti Kayıt Sistemine dahil çiftçileri
kapsadığı için, üreticilerimizin önemli bir bölümü
bu destekten mahrum kalmaktadır. Yukarıda vurgulanan, çiftçilerimizin temel iki girdisinin fiyatları,
devamlı kontrol altında tutularak, çiftçinin ekonomik
açıdan ezilmemesi sağlanmalıdır.
Türk çiftçisi, yukarıda vurgulanan gübre ve mazot
desteği başta olmak üzere, genel manada girdi fiyatlarında diğer ülke çiftçilerine oranla olumsuzluk
yaşamaktadır. Bu olumsuzluk; ekonomik olmayan işletme ölçeği, sermaye ve gelirdeki düşüklük, tabiat ve
coğrafi koşullar ile ürün pazarlamasının yanı sıra sermaye yapısı, mevsimsel ürün, sertifikalı depoculuk ve
depolama imkansızlıkları, bilinçsiz ve yetersiz sulama gibi unsurlarla çiftçi açısından daha da ağır hale
gelmektedir. “Lisanslı depoculuk” konusunda atılan
adımların bu açıdan önemini bir kez daha vurgulamak gerekir. Bu alanda kısa sürede büyük atılımlar
yapılması, fiyat istikrarı ve üreticilerimiz açısından
hayati önem taşımaktadır.
Tarıma verilen destek yeterli mi?
- Tarım destek bütçesi sektörün ihtiyacına göre belirlenmelidir. 2011 bütçesinde tarım sektörüne, bir
önceki yıla göre yüzde 14,2’lik artışla 6,4 milyar lira
kaynak ayrılmıştır. Kayıt sisteminin yetersiz olması
nedeniyle desteklerden tüm çiftçilerimiz yararlanamamaktadır. 2-B arazileri ile hazine arazilerinde
üretim yapan ve ecrimisil ödeyen çiftçilerimiz, Çiftçi
Kayıt Sisteminde (ÇKS) yer almadıklarından, bütün
desteklerden mahrum kalmaktadır. Söz konusu çiftçilerimizin de ÇKS’ye kaydedilmesi ve desteklerden
yararlandırılması gerekmektedir.
Orman vasfını yitirmiş 2-B kapsamına giren arazilerde yıllardan beri üretim yapan çiftçiler hiçbir destekten yararlanmadan, zor şartlarda üretimlerini devam
ettirmektedirler. Bu insanların en az 4-5 nesildir bu
alanlarda üretim yaptıkları dikkate alınmalıdır. Bu
arazilerin bedelleri, tarımsal gelir durumu göz önüne alınarak belirlenmeli ve uzun vadeli krediyle hak
sahiplerine devredilmelidir. Desteklerin üreticilerin
tamamını kapsaması, halen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülen ÇKS’nin, üreticilerin gerçek temsilcisi Birliğimiz tarafından devralınmasıyla mümkün olabilecektir. Büyük oranda dışa
bağımlı olduğumuz temel girdilerindeki vergiler kaldırılmalıdır. Bilindiği üzere mazot bedelinin yaklaşık
yüzde 30’unu özel tüketim vergisi (ÖTV) oluşturmaktadır. Buna ilaveten mazotta yüzde 18 katma değer
vergisi (KDV) yükü vardır. Çiftçilere verilen mazot
desteği, tarımda kullanılan mazota ödenen bedelin
yüzde 5’ini ancak karşılamıştır. Bu rakam da mazot
için çiftçinin ödediği KDV’nin ancak 4’te 1’ine tekabül
etmektedir. Gübredeki destek de üreticinin gübreye
ödediği paranın yüzde 16’sında kalmıştır.
Üretim maliyetlerinin düşürülmesi için, çiftçimizin
kullandığı mazota ÖTV ve KDV istisnası getirilmelidir.
Hayvancılıktaki durum nedir? Türkiye’nin,
canlı hayvan ithalatından kurtarılması için
neler yapılmalıdır? Süt fiyatlarındaki sorun
nasıl giderilmelidir?
- İthalata başladığı günden günümüze kadar geçen
süreçte yaklaşık 1,5 yıllık sürede 1,5 milyar ABD doları döviz ödenmiştir. Kırmızı et üretiminde ithalatın
başlatıldığı döneme ancak yaklaşabilen bir üretim
gerçekleştirilebilmiştir. Perakende sığır eti, koyun
eti, salam, sosis, sakatat, sucuk gibi et ürünlerinin
fiyatları yapılan ithalata rağmen, ne yazık ki düşürülememiştir. En son 2011 Temmuz ayında verilen
besicilere yönelik destek uygulamasının yeniden başlatılmasını talep ediyoruz.
Sütte süt/yem paritesi çok önemlidir. Bu paritenin
1,5’in altına düşmemesi, 2 civarında seyretmesi gerekir. Yani üreticimizin süt üretiminden para kazanabilmesi için 1 kilogram süt sattığında en az 1,5 kilogram yem almalı. Fakat Türkiye’de; paritenin genelde
1 ve 1,2 arasında değişiyor, 2011 yılında 0,7-0,8 oranına düştü. Üreticilerimizin sürdürülebilir bir üretim
yapabilmesi için öncelikle piyasada fiyat istikrarını
sağlayıcı tedbirlerin alınması, süt desteğinin de artarak devam etmesi gerekmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre;
1990’lı yıllarda 50 milyon baş civarında olan küçükbaş hayvan sayımız, 2010 yılında 29 milyonlara kadar gerilemiştir. Kırmızı et tüketimimiz 10 kilogram
dolayındadır. Kırmızı et ihtiyacımızın mutlaka dana
eti haricinde başka bir kaynaktan da ikame edilmesi gerekmektedir ki, bunun için en önemli alternatif
küçükbaş hayvancılıktır. Bundan dolayı, son zamanlarda küçükbaş hayvancılığa verdiği destekleri çok
olumlu buluyor ve önemsiyoruz. Desteklerin artarak
devam etmesini bekliyoruz.
Uzun süredir önemsediğimiz, hayvancılığımızın gelişmesine ve sorunlarının çözümlenmesine önemli
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere
her platformda ilettiğimiz, hayvancılık sektöründe müdahale kurumlarının oluşturulmasıyla
ilgili talebimizi dikkate alan çalışmanın, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi
Eker’in yaptığı, Avrupa Birliği ve gelişmiş birçok
ülkede yıllardır uygulanan “hayvansal ürünlerle
ilgili müdahale sistemlerini kuracağız” şeklindeki açıklamasıyla başlatılmış olmasını da memnuniyetle karşılıyoruz.
Kanatlı sektörü, güçlü alt yapısıyla sektör, son
zamanlarda gerek üretimde, gerekse dış ticarette hızlı bir ivme yakalamış olup, hızla büyümeye
devam etmektedir. Bugün yumurta üretimimiz
15 milyar adetlere, kanatlı eti üretimimiz ise 1,5
milyon tonlara yükselmiştir. Sektör, ihracatta da
ciddi bir atılım gerçekleştirmiş, bugün itibarıyla
yumurta ihracatımız 200 bin tonlara (250 milyon dolar değerinde), kanatlı eti ihracatımız ise
200 bin tonlara (340 milyon dolar) yükselmiştir.
Bütün bunlara rağmen sektörün hala önemli sorunları vardır.
Tarımdaki bir diğer önemli konu da sigorta. Bu açıdan TARSİM’in faaliyetlerini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 2010-2011 tarım yılında yöresel ve bölgesel olarak, sel, don, dolu, aşırı yağış, fırtına gibi tarımsal riskler oldukça fazla yaşanmıştır. Bu yıl da
Trakya’da, Hatay’da, Antalya’da, Aydın Söke’de
sel, aşırı yağış, fırtına, Bursa gibi bazı illerimizde
ise kışlık sebzelerde don olayı gibi doğal olumsuzluklar meydana gelmiştir. Bundan dolayı,
5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile kurulan
Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) önemlidir.
2010 yılı Ocak-Ekim döneminde 6,5 milyon dekar olan sigortalı alan, 2011 yılı aynı döneminde
yüzde 40 artarak, 9,1 milyon dekara ulaşmıştır.
Aynı dönemlerde poliçe sayısı yüzde 60 artarken, sigortalı büyükbaş hayvan sayısı yüzde 126
oranında artarak 305 bin başa ulaşmıştır. Ancak, ülkemizde toplam ekilen tarım alanı dikkate
alındığında sigortalanma oranı halen yüzde 5, sigortalanan büyükbaş hayvan sayısı yüzde 3’tür.
Bu oranlar oldukça düşüktür.
Tarım sigortasında istenilen düzeyde artışın sağlanamamasının nedenleri arasında, tarımsal üretimde çiftçilerimizi mağdur eden bazı risklerin
kapsamda olmaması, hayvancılıkta kapsamdaki
hastalıkların yeterli olmaması, yüzde 50 prim
desteğine rağmen sigorta bedellerinin yüksek
olması, eksperlerin raporlarına güven duyulmaması, muafiyet ve müşterek sigorta oranlarının
yüksekliği ile zarar durumunda tazminatın az
ödenmesi başta gelmektedir. Bu nedenle tarım
sigortasında prim bedelleri düşürülmeli, muafiyet ve müşterek sigorta oranları yeniden belirlenmeli, üreticileri sigorta yaptırmaya teşvik
edici tedbirler alınmalı, eksperlerin çalışması
gözden geçirilmeli, 2012 yılı için sigortalanma
oranı artışına yönelik hedef tespit edilmelidir.
2011 yılında tarla ürünlerinden patates ve şeker
pancarı gibi ürünlerde yaşanan don afeti çiftçileri mağdur etmiştir. Bu nedenle kuraklık ile tarla
ürünlerinde yaşanan don gibi önemli riskler, en
kısa zamanda sigorta kapsamına alınmalıdır.
Ülkemizde 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu
kapsamına girmeyen risklere karşı çiftçiler 2090
sayılı Kanun’dan faydalanabilmektedirler. Ancak,
2090 sayılı Kanunun uygulanabilirliğinin yetersiz
olması, söz konusu Kanuna ödenek ayrılmaması
nedenleriyle 2011 yılında da tarım sigortaları uygulamaları kapsamı dışında kalan risklerle karşılaşılan üreticilerimiz mağdur olmuştur.
Birliğimizin talebi üzerine yapılan çalışma sonucunda, 2011 yılı Eylül, Ekim, Kasım aylarında
gerçekleşen afetlerle ilgili olarak, 2011’e 2488
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanmıştır.
Kararla, Ziraat Bankası ve Türkiye Tarım Kredi
Kooperatifleri Birliği’ne (TKK) olan kredi borçları 1 yıl süreyle ertelenmiştir. Yayımlanan karar
için çiftçilerimiz adına teşekkür ederiz. Ancak bu
kararın diğer bankaları kapsamaması nedeniyle
bu bankalarla çalışan üreticilerimizin mağduriyeti giderilememiştir.
2011 yılında üreticiler tarımsal
risklere karşı yeteri kadar
korunamamıştır.
Sonuç olarak; 2011 yılında üreticiler tarımsal
risklere karşı yeteri kadar korunamamıştır. 5363
sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile 2090 sayılı
kanun üreticilerin karşılaştığı tarımsal risklere
karşı korunmasına yönelik birbirini tamamlayıcı kanunlardır. Bu amaçla sigorta kapsamına
girmeyen riskler için 2090 sayılı kanun gözden
geçirilerek ihtiyacı karşılar hale getirilmelidir.
Tarımsal kredilerde durum nedir? Geri
dönüşlerde sorunlar yaşanıyor mu?
- Tarımda verilen kredilerin üçte ikisini Ziraat
Bankası, yaklaşık yüzde 9’unu ise Tarım Kredi
Kooperatifleri vermektedir. Bankalar arasında
Ziraat Bankası’ndan sonra yüzde 6 ile Denizbank gelmektedir. Kredi faiz oranlarının devlet
desteğiyle düşürülerek Ziraat Bankası ve TKK
aracılığıyla kullandırılması 2011 yılında da devam etmiştir. Ziraat Bankası cari faiz oranlarının
da yüzde 10’a gerilemesiyle, çiftçilerimiz, 2011
yılında yıllık yüzde 0-5 oranlarıyla tarımsal kredi
kullanabilmişlerdir. Bu destekle Ziraat Bankası
ve TKK’nın, sektöre kullandırılan toplam tarımsal krediler içindeki payları artmıştır.
Sübvansiyonlu kredi (selektif) uygulaması için
Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan kaynak,
2011 yılında bir önceki yıla göre yüzde 46 oranında artırılarak, 776 milyon liraya çıkarılmıştır.
Kredi faiz oranlarının indirilmesine yönelik bütçeden ayrılan kaynağın artırılması çiftçilerimiz
açısından memnuniyet verici olmuştur. Benzer
kararın her yıl devam etmesi sağlanmalıdır.
2011 yılında da geçmiş yıllarda çeşitli nedenlerle
borcunu ödeyememiş üreticiler ile krediye karşılık istenen teminatları bulamayan üreticiler,
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan düşük faizli krediden faydalanamamışlardır. Üreticilerimizin dörte biri,
kredi faiz oranı yüzde 15-25 arasında değişen
diğer bankalara yönelmek zorunda kalmışlardır.
2011 yılında Ziraat Bankası yatırım kredisi kullanımında Ağustos ayından itibaren sorun yaşanmıştır. Ziraat Bankası, faizsiz yatırım kredilerine başvurunun çok fazla olması ve kaynak
yetersizliği nedeniyle başvuruları 2011 yılı Ağustos ayından itibaren değerlendirememiştir. Bu
durum, kullanacağı krediye güvenerek yatırıma
başlamış olan girişimcileri oldukça mağdur etmiştir.
BDDK verilerine göre, 2011 yılında toplam kredinin yüzde 3,2’si takibe düşmüş kredileri kapsamaktadır. Diğer bankaların takip oranının
yüksekliği, üreticileri arazilerinin satılması riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Özellikle yabancı sermayeli bankalar dikkate alındığında,
tarım arazilerinin yabancılara satışı gündeme
gelmekte, bu durum geleceğe yönelik tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda
ek bir kaynak ayrılarak, üreticilerin özel bankalara olan borçları yapılandırılmalıdır.
Yabancılara arazi satışını kolaylaştırmak amacıyla hazırlanan bir Kanun Taslağı gündemdedir. Bu Taslak yasalaştığı takdirde özel bankalara borcunu ödeyemeyen çiftçilerin arazilerinin
yabancılara satışı kolaylaşabilecektir. Bundan
endişe duymaktayız. Taslakta bu endişelerin
giderilmesine yönelik düzenlemelerin alınması
sağlanmalıdır.
Üreticilerin yüksek faiz oranlarıyla kredi kullanmasının önlenmesi ve tarımsal kredi kullanımının kontrol altına alınmasının sağlanması
amacıyla sadece Ziraat Bankası ve TKK aracılığıyla uygulanan sübvansiyonlu kredi, diğer
kamu bankalarını da kapsamalıdır.
Arazi toplulaştırma çalışmalarını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Tarım toprakları, miras hukukundan kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle üzerinde, karlı
işletmelerin kurulmasına imkan vermeyecek
ölçüde küçük parçalara ayrılmış olduğundan
büyük bir kısmı ekonomik olmaktan çıkmıştır.
Tarım işletme ölçeklerinin küçüklüğü yanında
çok parçalı olması, tarımda verimliliğin artmasının önündeki en büyük engellerden birini teşkil
etmektedir. Tarımdaki bu küçük ölçekli ve çok
parçalı yapı tarımda teknolojinin ve uygun girdilerin kullanılmasına ve rasyonel tarım yapılmasına izin vermemekte, verimlilik arttırılamamakta ve üretici gelirleri giderek düşmektedir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca
Türkiye genelinde toplulaştırmaya ihtiyaç olan
14 milyon hektar alanın 4 milyon hektarının
2012 yılı sonuna kadar toplulaştırılması hedefini
memnuniyetle karşılamaktayız. Toplulaştırma
çalışmalarının hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Arazi toplulaştırması çiftçilere
sağlayacağı yararların yanı sıra yatırımlar açısından ve sosyal açıdan da önemli faydalar sağlayacaktır.
Bir taraftan arazileri toplulaştırırken, mevcut tarım topraklarının yeniden parçalanmaması için, miras hukukunun en kısa zamanda
değiştirilmesi, tarım arazilerinin mirasla parçalanmasının önlenmesi tarımımız için hayati
önem taşımaktadır.
7
“GDO’lu Soya Tehlikesi”
»»Biyogüvenlik Kurulu’na GDO’lu 3 soya türünün gıda amaçlı
ithalatı için yapılan izin başvurusu tepki yarattı.
Tüm Gıda İthalatçıları Derneğin’in, Biyogüvenlik Kurulu’na başvurarak GDO’lu 3
soya türünün gıda amaçlı ithalatına izin
verilmesini talep etmesi tepki uyandırdı.
3 soya geni için izin çıkarsa ilk kez doğrudan gıdada kullanılmak üzere genetiği
değiştirilmiş soya ithalatı izni verilmiş
olacak.
Konu ile ilgili olarak Fikir Sahibi Damaklar, Slow Food hareketinin kurucusu
Defne Koryürek şunları söylüyor: “Gıda
amaçlı GDO’lu soyanın ithal edilmesi artık ürünlerin içeriğinde GDO’lu soya olabileceği anlamına geliyor. Bu bir ve fevkalade önemli bir durum. Zira içinde soya
olmayan hemen hemen hiç bir paketli/
endüstriyel gıda mevcut değil! Margarinden, peynire, ekmekten, gofrete, sakıza...
her yerde soya var!
İkinci olarak oran mevzuu mesele olacak.
Binde 9 diye bir kaide var, bir ürünün
içeriğinde binde 9 kadar GDO’ya AB izin
veriyor ve etikete yazma gereği görmüyor.
Biz de AB uyum gayreti içerisinde bu esası benimsedik 2010’da ama mevzuatı net
yazmadık: ürünün toplamında binde 9
mu yoksa her bir içerik için binde 9 mu,
belirsiz. Yani bir gofrete eklenen soya lesitini, soya lesitininin binde 9’u oranında
mı GDO’lu olabiliyor yoksa gofretin binde
9’u oranında mı? Bunlar çok kafa karıştırıcı meseleler haline gelecektir ve o arada
acaba neler yiyecek çocuklarımız, düşünemiyorum bile!
Üçüncü olarak, bu gıda amaçlı GDO’lu
soya ithalat iznini ardından şüphesiz sıra
GDO’lu türlerin biyo yakıt amaçlı ekim di-
kimi konu edilmeye başlanacak! Yol, belli.
Bugün dur demediğimizde yarın elimizden gidecek korkarım.
Bu arada, biliyorsundur, gıda sanayii
GDO’lu soyaya muhtaç değil. Soya, gıda
sanayiinde en çok lesitin olarak kullanılıyor ve GDO’lu soya lesitinine alternatif
GDO’suz ayçiçek lesitini var!”
Fikir Sahibi Damaklar/Slow Food Türkiye hareketi, Tüm Gıda İthalatçıları
Derneği’nin “GDO’lu soya” ithalatı izni
isteğine karşı sosyal medyada imza kampanyası başlattı.
Kampanyada özellikle TÜGİDER’in üye
firma ve kuruluşlarına “Siz, TÜGİDER’in
bu başvurusunu onaylıyor musunuz? Siz,
çocuklarımızın GDO’lu gıdaya maruz kalmasına razı mısınız? Yoksa, biz bugün ne
kadar para kazandığımıza bakarız, mı diyorsunuz?” sorusu soruluyor.
Danıştay’dan GDO Darbesi
»»GDO ile ilgili tartışmaya Danıştay aldığı kararla yeni bir boyut
getirdi. Buna göre firmalar ithal ettikleri ürünün zararsızlığını
ispat ile yükümlü.
Danıştay, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ile ilgili sürece “dur” dedi. Şirketlerin zararsız olduğuna dair somut veri
getirmesi gerektiğini söyleyen Danıştay
“Avrupa Birliği’nde serbest olması yeterli bir açıklama değil” dedi. Hukukçulara
göre karar GDO’ya izin veren idareye de
cezai sorumluluk getirir.
Türkiye’de uzun süredir tartışma konusu
olan genetiği değiştirilmiş organizmalar
(GDO) yargı gündemine girdi. Danıştay
İdari Dava Daireleri Genel Kurulu Türk
Tabipleri Birliği’nin (TTB) başvurusu
üzerine, GDO ile ilgili olarak Türkiye’nin
ihtiyatilik prensibine göre hareket etmesi
gerektiği kararını verdi.
ZARARSIZLIĞI İSPAT ET
Danıştay, Tabipler Birliği’nin istemini
değerlendirerek karara bağladı ve kısmi bir yürütmeyi durdurma kararı ver-
di. Danıştay’ın gerekçeli kararında ise,
GDO’larla ilgili net saptamalara yer verildi. Türkiye’nin taraf olduğu uluslar ararası sözleşmelerde insan sağlığı, çevre,
gıda güvenliği, biyoçeşitlilik gibi konular
söz konusu olduğunda, devletlerin ihtiyatlılık (ön tedbirci) çerçevesinde yaklaşmasının öngörüldüğü belirtilen kararda,
antibiyotiklere direnç geni içeren GDO
ve ürünleri hakkında geleceğe dönük endişeler olduğu vurgulandı. Kararda, “Bu
açıdan yaklaşıldığında, antibiyotiklere
direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin
zararlı olmadığı bilimsel araştırmalarla
ortaya konulmadan sırf AB ülkelerinde bu
konuda yasaklayıcı bir düzenleme olmadığından bahisle bu tür ürünlerin üretimi,
ithalatı ve piyasaya sunulmasının tamamen serbest bırakılması, taraf olduğumuz
uluslararası sözleşmelere ve kamu yararı
ilkesine aykırıdır” denildi.
Organik Ürün Talebinde Patlama
»»Alman tüketicilerin organik ürün talebi artıyor. Ancak Alman
ziraatçiler, bu talebe yetişemiyor.
Nürnberg’de başlayan Organik Ürünler
Fuarı’na (BioFach), uluslararası üreticiler
rekor düzeyde katılım sağladı.
Domatesler Hollanda’dan, salatalıklar
İspanya’dan... Muzlar Kolombiya’dan ve
mercimek ise Kanada’dan... Almanya’da
organik ürün talebi, giderek büyüyor. Geçtiğimiz yıl organik ürün satışı, Almanya’da
bir önceki yıla oranla yüzde 10 artış gösterdi. Ancak yerli ziraatçiler bu talebe yetişemiyor. Aksine Alman çiftçiler, ekolojik
ekim yerine daha çok biyogaz elde edilen
mısır ekimini tercih ediyor. O nedenle
Almanya’nın organik ürün ithalatı giderek
büyüyor.
Almanya’da artık her 5 kişiden biri, haftada en az bir kez organik ürün satın alıyor.
Organik ürün ihtiyacını, öncelikli olarak
Avrupa ülkelerinden temin etmeye çalışıyor. Doğu Avrupa ülkeleri bu anlamda
giderek Almanya’nın tahıl ambarı haline
geliyor. Ancak iş pirinç, kahve ve muz ihtiyacına gelince, organik ürün ithalatçıları
dünyanın farklı kıtalarına uzanıyor.
8
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Geleceğin Önemli Sektörü Tarım Olacak
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
»»Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın, yılın ikinci
yarısında faizleri aşağı yönlü gördüğünü bildirdi.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
TARIM VE ÇİFTÇİ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ
İÇİN NE YAPMALI? (2)
»»Tarım Ve Çiftçi Sorunlarının Çözümü İçin Ne Yapmalı? (1) adlı
yazımda, toprak reformunun yapılması, desteklenmelerin küçük ve
orta ölçekli işletmelere yönlendirilmesi ve bunların kooperatifleşmesi
üzerinde durmuştum.
Bu yazımda ise, tarımsal Ar-Ge hizmetleri ve eğitimin yeniden düzenlenmesi, gıda egemenliğinin
korunması, uluslararası denilen ancak merkez
ülkelerin denetimindeki örgütlere karşı tavır geliştirme ve bölgesel anlaşmalar yapmak ile yerel
üretim ve tüketim konusu öne çıkarılmalıdır gibi
konular üzerine önermeler yapacağım.
Tarımsal Ar-Ge Ve Eğitimi Yeniden
Düzenlenmelidir
Tarımsal Ar-Ge etkinlikleri ve eğitim, genellikle
endüstriyel tarım ve büyük tarımsal işletmelerin gereksinimlerine göre şekillendirilmiştir.
Bu durum, özellikle güney ülkelerinde de girdiler temelinde dışa bağımlılığı besleyen önemli
bir etmen olmuştur. Diğer yandan Ar-Ge planlanmasında, üretici örgütlerinin ve meslek odalarının katkısı da yoktur. Bütün bu olumsuzluklar dikkate alınarak, küçük ve orta ölçekli
işletmeler için düşük endüstriyel girdiye dayalı
sürdürülebilir tarım, organik tarım ve permakültür tarımın gereksinimlerine uygun Ar-Ge
etkinlikleri ve eğitim hizmetleri düzenlenmelidir Diğer yandan,ileride meydana gelmesi beklenen olumsuz iklim değişikliğinin yaratacağı
kurak koşullarda yapılabilecek tarım sistemleri
ve bu tarım sistemlerinde varlıklarını sürdürecek damızlık ve tohumluk üretimi konularında
araştırmalara ağırlık verilmelidir. Bu bağlamda
yerli gen kaynaklarının korunması yaşamsal bir
konudur.
Ulusların Gıda Egemenliği
Korunmalıdır
Gıda egemenliği için, ulusal gıda pazarlarının
adil olmayan dış ticaretten korunması, çiftçilerin genetik, toprak ve su gibi kaynaklar üzerinde haklarının tekelci şirketlere karşı korunması sağlanmalıdır. Bu bağlamda, Türkiye’de
de tarım topraklarının ve meraların korunması
yanında tarımsal suyun özelleştirilmesine karşı
tavır gösterilmelidir. Birkaç örnek verelim; 22
Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete’de 6172 sayılı
“Sulama Birlikleri” adlı bir yeni bir yasa yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Yasa, temel olarak
tarımda kullanılan suyun rantının uluslararası tekellerin emrine sunulmasını sağlayacak
önemli değişiklikler içermektedir. (http://www.
mevzuat.adalet.gov.tr)
Yine 23 Şubat 2011 tarihli “Mera Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik”
ile de aslında yeterince korunamayan meraların betona dönüştürülmesi yolu açılacak gibi
gözlemlenmektedir. Bunların önlenmesi, ekonominin diğer dallarında olduğu gibi kamunun
denetimiyle olasıdır. Bu bağlamda uluslararası
finans kuruluşlarının müdahalesi önlenmeli, iç
pazara sermaye giriş ve çıkışları denetlenmelidir.
Merkez Ülkelerin Denetimindeki
Finans Örgütlere Karşı Tavır
Geliştirmelidir
Uluslararası denilen, Dünya Bankası, IMF,
Dünya Ticaret Örgütü gibi finans örgütleri,
ABD/AB gibi merkez ülkelerin denetimindedir.
Bu örgütlerin denetimine karşı önlemler geliştirilmelidir. Bu önlemlerin başında ise çevre
ülkelerinde, uluslararası sermaye ile çıkarları
gereği işbirliği içinde bulunan sosyal sınıf ve
katmanlarının egemenliklerinin geriletilmesi
konusu gelmektedir. Diğer yandan, işlenmemiş
ya da işlenmiş tarım ürünlerine konacak gümrük fonlarının iç pazarı koruyacak şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da;
iç piyasadaki tarım ürünleri fiyatlarının, dünya
borsa fiyatları arasındaki bağı koparmak zorunluluğu vardır. Çünkü dünya borsa fiyatları, genellikle, üçüncü dünya pazarlarını ele geçirmek
için müdahale edilerek düşürülmüş fiyatlardır.
Anılan fiyatlarla, bir yandan merkez ülkeler için
sorun olan stokları eritilmekte, bir yandan da
üçüncü ülkelerinin tarımları çökertilerek sürekli sosyal, siyasal ve ekonomi bağımlılık yaratılmaktadır.
Bölgesel Anlaşmalar Yapılmalıdır
Merkez ülkeler ile anlaşmalar yerine çevre ülkeler arasında sosyal, siyasal ve ekonomik anlaşmalar yapmak daha yararlı bir seçenek olarak
düşünülmelidir. Bu bağlamda tarımsal Ar-Ge,
eğitim ve tarım ürünleri ticareti temelinde anlaşmalar yapılabilir.
Yerel Üretim Ve Yerel Tüketim
Konusu Öne Çıkarılmalıdır
İnsan sağlığına en uygun gıda, kendi ekosisteminde yetişen ürünlerdir. Gıdalarve özellikle
sebze, meyve, süt vb. tüketiciye varana kadar
vitamin mineral ve antioksidan özelliğini kaybederler. Bu süre zaman ve ulaşım açısından
ne kadar kısa ise besinler kalitelerini o ölçüde
korurlar. Gıdaların taşınması için de enerji gereksinmesi vardır. Bir yılda tüketilen enerjinin
yüzde 2-17’sinin besin taşımacılığında harcandığı bilinmektedir. Gıdaları yerel üretilip, yerel
tüketilmesi taşımacılığa ayrılan enerji en düşük
düzeye indirir. Bu bağlamda yukarıda belirtildiği üzere kooperatifçilik öne çıkarılmalıdır. Kooperatifler genellikle küçük çiftçilerden ürünleri
alır ve işlerler, bu nedenle gıda değerleri endüstriyel tarımla elde edilenlerden yüksektir.
Kooperatifler,ayrıca sağlıklı koşullarda ve sıkı
denetim altında ürünlerini işlerler, merdiven
altı üretim yapmazlar, ürünleri sağlık açısından
güvencelidir. Tüketicilere aracısız ve kısa yoldan
ulaştırıldığı için daha ucuzdur. Kooperatifler,
aynı zamanda çiftçilerin tarımsal ürünlerini işleyip pazarladıkları için de onları aracılara karşı
korur, onların emeğini en iyi şekilde değerlendirirler. Diğer yandan tüketim normları konusunda
değişiklikler yapılması ve yiyecek israfının önlenmesi de üzerinde durulması gereken konulardır.
Sonuç
Dünyada milyarlarca insan açlık sınırında yaşıyor, milyarlarcası da açlıktan ölüyor. Bununla
birlikte kapitalizm gerekiyorsa, gıdaları yakıyor, yok ediyor ya da insan beslenmesi yerine
hayvan beslenmesinde kullanıyor. Söz gelişi
AB’de tonlarca tereyağı hayvan beslenmesinde
kullanılıyor, süt tankerleriyle tarlalar sulanıyor.
Yazımı, bir soruyu tekrarlayarak bitirmek istiyorum. Üçüncü dünya ülkelerinde köylülüğün
tasfiyesi ile küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine, kurulması özendirilen dev işletmeler ve sözleşmeli tarım modeli ile üretim ve verimi artırmak olası mı? Buna bağlı olarak, “Köylülüğün
tasfiyesi ile açıkta kalacak yaklaşık üç milyar dolayında insana, kentlerde iş var mı?”sorusunu
da soralım. Samir Âmin bu soruya şöyle cevap
veriyor; ”Kapitalizm doğası gereği, köylü sorununu çözemez ve ortaya koyduğu tek perspektif, gecekondulaşmış bir dünya ve beş milyar
fazla insandır.Bu nedenletarımda küçük ve
orta ölçekli işletmeler ölçeğinde, kapitalist olmayan bir yolu izlemek zorunluluğu vardır.”
Ben de şunu ekleyebilirim; “Köylü nüfusunun
yerlerinden koparılması, yabancılaşma, geldikleri yerlerde adam yerine konmama, gecekondulaşma gibi sonuçları şimdiden ortaya çıkarmaya başlamıştır bile.Bu durum,güncel deyişle
sadaka ekonomisi ve sadaka kültürünü de yaratmış bulunmaktadır.”
Ankara Sanayi Odasının (ASO)
15’inci gündem toplantısında konuşan TBB Başkanı Hüseyin Aydın, daha sonra soruları yanıtladı.
Bankaların kredi uygulamalarının 30 yıl öncesi ile hemen hemen
aynı olduğunu anlatan Aydın, şöyle konuştu: “Aslında her şeyde yenilik yaptığımız bir dönemde kredilendirme
süreçlerini yeniden tarif etmemiz lazım. Nasıl bir tarımı finanse etmek istediğimizi daha
önce açıkladık. Biz tarımın endüstriyelini
yapacağız. Endüstriyel tarım için de devletin
sağladığı imkanların farklı alanlarda ticaret
yapanlarca da bu sektörlere yatırım yapılmasının yönünün ve yolunun açılmasının doğru
olduğunu düşünüyoruz.
Her yıl devlet uygulayacağı sübvansiyonlarla
ilgili bir kararname çıkarıyor. Bu kararname
de bugün yarın çıkacaktır. Bu kararnamede
bu söylediklerimizin bazı ipuçlarını göreceksiniz. Tarım, geleceğin önemli sektörlerinden birisidir, onun için bu sektöre yatırım
yapanları finanse etmeye devam edeceğiz.’’
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin
Aydın, normal olarak alınan her kredinin teminatının bulunmasının mümkün olmadığını, bu şekilde hiç bir zaman büyük projelerin
hayata geçirilemeyeceğini belirterek, “Bazen
hayalleri de teminat yapmak lazım. Böyle
yaptığımız zaman verdiğimiz kredilerin tamamına yakını geri gelir. Bu sürecin buna
dönüşmesi için gayret gösteriyoruz’’ dedi.
Projenin kendisinin teminat olduğu bir yapıya hızla geçilmesi gerektiğini ifade eden Aydın, çünkü
geri dönüşün garanti edilmesi ve
hep teminata dayalı bir kredi mantığının verimliliği düşürebileceğini
kaydetti.
“Çek Kanunu ile ilgili Bankalar
Birliğinin görüşü nedir’’ şeklindeki
soru üzerine de Aydın, şunları söyledi: “Yasaya şöyle bir bakıldığında hani bir deyim
vardır ‘ekonomik suç, ekonomik ceza’ diye.
Yasa yapıcılar sormuşlardır biz de kendi üyelerimizle bunu paylaştık görüşlerimizi bildirdik. Yasa yapıcılar doğal olarak bizim görüşlerimizin bir bölümüne katıldı, bir bölümüne
katılmadı. Kamu oyunda en çok tartışılan
konu hapis cezasıyla ilgili bölüm. Biz onun
tartışma tarafı olmayacağız. Bazen o işi yapamamak, kullandırmayı yasaklamak da son
derece önemli bir müeyyidedir. Aslında çek
bir ödeme aracıdır. Biz bir müşteriye kredi
verirken nelere bakıyorsak, o zaman çek alıp
verirken de girişimcilerimizin o hassasiyetleri göstermesi lazım.
Ekonominin sağlıklı yürümesi, karşılıklı
tarafların edimlerini birlikte yerine getirmesiyle mümkündür. Burada biraz daha
duyarlı ve basiretli davranırsak bir problem
olacağını düşünmüyorum. Risk santralizasyon merkezinin de daha işlevsel hale getirilerek girişimcilerimizin tereddüt ettiği konuların orada çözülebileceğini de ifade etmek
istiyorum.’’
“Okul Sütü Projesi Bir An Önce Uygulanmalı”
Sütün Yararları
• Kemik erimesini önler
• Mikrobik
enfeksiyonlara karşı
etkilidir
• İshali tedavi eder
• Mide rahatsızlıklarını
giderir
• Sindirim sistemini
düzene sokar
• Ülseri önler
• Beyine enerji verir
• Diş çürüklerini önler
• Kronik bronşiti önler
• Tansiyonu düşürür
• Yağsız süt, kolestrolü düşürür
• Kanserin önlenmesine yardımcı olur.
Kış aylarının olumsuz etkilerini asgariye indirmek için günlük yoğurt tüketimini öneriyoruz. Bu ürünler taze, hiçbir katkısı olmayan süt ürünleri tercih edilmesi önemli.”
Yıldız, ayrıca son yıllarda yapılan araştırmada da probiyotiklerin özellikle bronşit ve sinüzit gibi kronik tekrarlayan solunum sistemi enfeksiyonlarında nükslerin azalmasına
neden olduğunu da sözlerine ekledi.
“Sütte bulunan kalsiyum
bağırsaklardaki,
kansere
yol açabilen fazla asitleri
yok eder ve böylece sindirim sistemi sağlıklı bir
şekilde çalışır. Süt içen
hastaların kanser hücrelerine bakıldığında, hücre
gelişmelerinde yavaşlama
saptanmıştır. Böylece, kalsiyumun kanser hücrelerini
yavaşlattığı kanıtlanmıştır.
Yine birçok bilimsel araştırma, D vitamininin başta
meme, yumurtalık, prostat ve bağırsak kanseri gibi toplumda sıkça
görülen çok kanser türünden ve kalp hastalıklarından insanları koruduğunu göstermiştir.’’
Süt Hayatımızın Her Evresinin
Vazgeçilmez Bir Besin Kaynağıdır.
Özellikle;
• Bebeklik ve çocukluk döneminde,.
• Gençlik döneminde,
• Yaşlılık döneminde mutlaka kullanılmalıdır.
Özellikle sporcuların performanslarını en
üst düzeye çıkaran emsalsiz bir besin kaynağıdır.
Ülke Genelinde ‘Meyve Havzaları’ Oluşturuyor
»»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Havzaları Üretimi
Destekleme Modeli kapsamında ülke genelinde ‘meyve havzaları’
oluşturuyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Tarım Havzaları Daire Başkanı Tuncer Kalkay, ekonomik
değeri yüksek ürünlere göre havzalar oluşturulmasının planlandığını kaydetti.
İhraç potansiyeli yüksek ve ithal edilen ürünler üzerinde durduklarını dile getiren Tuncer
Kalkay, bu nedenle meyvecilik üzerinde yoğunlaştıklarını bildirdi.
Tarım Havzaları Daire Başkanı Tuncer Kalkay, bu modelle yeni çeşitler geliştirme gibi
bir amaçlarının olmadığına da dikkat çekti.
Tuncer Kalkay, geniş bir ürün yelpazesinden
ziyade, bazı havzalarda belirli ürünler üzerinde çalışma yaptıklarını söyledi.
Kalkay, parasal desteğin yanı sıra meyveciliğe uygun ekipman destekleri de vereceklerini anlattı.
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
9
TARIM
Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve
İşletme Kredisi Kullandırılacak
Dr. Hilal TUNCA
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü
NEDEN TARIMSAL ÜRETİMDE
BİYOLOJİK MÜCADELE
»»Tarımsal ürünleri zararlı, hastalık ve yabancı otların
zararından korumak amacıyla yapılan bütün işlemlere zirai
mücadele adı verilmektedir. Zirai mücadelede akla ilk gelen
ve ençok tercih edilen yöntem kimyasal mücadeledir.
Ancak kimyasal mücadelede yoğun ve bilinçsiz olarak kullanılan sentetik kökenli pestisit uygulaması, sadece insan
sağlığını tehdit etmekle kalmayıp, birçok canlı türünün yok olmasına, toprak, hava ve yer altı sularına karışarak
çevreye zarar vermekte ayrıca hedef
alınmayan diğer organizmalarında (bal
arıları, faydalı böcekler vb.) olumsuz
etkilenmesine neden olabilmektedir.
Kimyasal mücadelenin ekolojik dengeye olan olumsuz müdahalesi daha önce
sorun olmayan bazı türlerin zararlı hale
gelmesine de neden olmaktadır.
Ayrıca zararlıların sentetik kökenli kimyasal bileşiklere karşı direnç geliştirmesi
kimyasal mücadelenin diğer bir olumsuz etkisidir. Bu tür mücadelede diğer
önemli bir sorun da tarımsal ürünlerdeki
ilaç kalıntısıdır. Sevindirici olarak zararlılarla mücadelede bu olumsuz etkilerin
görülmediği farklı mücadele yöntemleri
de bulunmaktadır.
Bu mücadele yöntemlerinin başında
‘Biyolojik Mücadele’ yer almaktadır.
Biyolojik Mücadelede kullanılan organizmalar parazitoitler, predatörler (avcı
böcek) ve mikrobiyal etmenlerdir. Parazitoitler, zararlı böceğin farklı biyolojik dönemlerinin (yumurta, larva, pupa,
ergin) birinin içine ya da üzerine kendi
yumurtasını bırakmakta ve tüm yaşamını zararlı böcek üzerinde geçirip, zararlı
böceğin ölmesine neden olmaktadır.
Zararlı böceğe yumurta
bırakanlar dişi parazitoitlerdir.
Erkekler parazitoitler yumurta
bırakmazlar.
Ergin parazitoitler doğada bal arıları
gibi polen, nektar ve bazı zararlı böceklerin çıkarmış olduğu tatlımsı maddeyle
beslenirler. Parazitoitler zararlı türlere
özelleşmişlerdir.
Predatörler, avcı böcekler olarak bilinirler ve yaşamları süresince birden fazla
av yani zararlı böcek tüketebilirler. Avcı
böceğin hem erkek hem de dişisi zararlı
böcekleri tüketir. Bazı avcı böceklerin de
sadece larva dönemi avcıdır.
Avcı böcekler içinde ‘gelin böceği’ ya
da ‘uğur böceği’ en iyi bilinen örnektir.
Uğur böceğinin hem larva hem de ergin
dönemi avcıdır. Uğur böceğinin tüketti-
ği zararlı böcekler arasında yaprak biti,
kabuklu bit, koşnil ve unlu bitler bulunmaktadır. Mikrobiyal etmenler ise
zararlı etmenleri hastalandırarak gelişimlerini engellemektedir. Örneğin Bacillus thuringiensis biyolojik mücadele
uygulamalarında kullanılan bir mikrobiyal etmendir.
Biyolojik mücadele
etmenlerinin bitkilere ve
çevreye herhangi bir zararlı
etkisi bulunmamaktadır.
Doğada zaten var olan bu faydalı
etmenler, birçok zararlı etmeni
baskı altına alabilmektedir.
Biyolojik mücadelede parazitoitler, predatörler ve mikrobiyal etmenler, tarım
yapılan alanlarda etkinliği arttırılarak
ya da doğrudan üretilip tarım alanlarında kullanılarak biyolojik mücadele
kapsamında başarılı bir şekilde kullanılabilmektedir.
Biyolojik mücadelenin avantajları arasında ekolojik dengeyi koruması, çevre
ve insan sağlığına herhangi bir zararlı
etkisinin olmaması, pestisit kalıntısı olmayan ürün elde edilmesi, direnç problemi olmaması ve sürdürülebilir olması
sayılabilir.
Biyolojik mücadeleden beklenen başarının elde edilmesi için çevreyle uyumlu
diğer mücadele yöntemleriyle (kültürel
önlemler, mekanik mücadele, biyoteknik mücadele vb) birlikte kullanılması
gerekmektedir.
Son yıllarda seralarda doğa dostu biyolojik mücadele uygulamalarına Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından teşvik verilmektedir. Bu başarılı ve
sevindirici gelişmenin açık tarım alanlarında da desteklenmesi hem çevre
hem de insan sağlığı için önemlidir.
»»T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal üretime
dair düşük faizli yatırım ve işletme kredisi kullundırılmasına ilişkin karar 22
Şubat 2012 tarih ve 28212 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Üreticilerin finansman ihtiyaçlarının uygun koşullarda karşılanması amacıyla, Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi Kooperatifleri
(TKK) tarafından, indirim yapılmak ve kredi üst limitleri aşılmamak suretiyle, tarımsal kredi
kullandırılacak.
Resmi Gazete’nin 22 Şubat 2012
tarihli sayısında yayımlanan
karar uyarınca, bu yıl, yatırım
kredilerinde yatırım dönemi
ve işletme dönemine ayrı faiz
uygulanacak. Yatırım kredilerinde uygulanacak sübvansiyon
oranları yüzde 25 ile yüzde 100
arasında değişecek. Tarımsal
krediler, kredi üst limitlerini
aşamayacak.
İndirim oranlarının kademeli olarak uygulanacağı üretim
konularında kredi kullanacak
üreticiler, indirim oranlarından,
kullanacakları kredi miktarına
göre kademeli olarak yararlanacak. Traktör alımı konusundaki
kredilerde ise kademelendirme
uygulanmayacak.
Kredi kullandırmadaki teknik
kıstaslar (Hayvanların cinsi,
yaşı, sertifikasyona ilişkin tanımlamalar gibi) bu kıstasla
ilgili değişiklikler ise; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca
Hazine müsteşarlığının uygun
görüşü alınarak hazırlanacak ve
Resmi Gazete’de yayımlanacak
tebliğ ile belirlenecek.
Tasfiye olunacak alacaklar hesabında borcu bulunan veya bu
hesaplarda kaydı bulunan borçları ertelenmiş veya taksitlendirilmiş veya yeniden yapılandırılmış olup, geri ödeme süreci
devam eden üreticilere banka
ve/veya TKK tarafından bu karar kapsamında hiçbir şekilde
kredi açılmayacak.
iNDİRİM ORANI (%)
KREDİ KONULARI
Yatırım
Dönemi
İşletme
Dönemi/
Kredisi
250.000. TL’ye kadar
100
50
250.001-3.000.000 TL
75
50
3.000.001-20.000.000 TL
50
25
50.000 TL’ye kadar
50
50
50.001-500.000 TL
KREDİ ÜST
LİMİT (TL)
HAYVANSAL ÜRETİM KONULARI
Damızlık Süt Sığır Yetiştiriciliği
20.000.000
Yaygın Hayvansal Üretim
500.000
25
25
Damızlık Etçi Sığır Yetiştiriciliği
100
100
7.500.000
Damızlık Düve Yetiştiriciliği
100
100
7.500.000
Büyükbaş Hayvan Yetiştiriciliği
50
25
3.000.000
Büyükbaş Hayvan Besiciliği
50
50
3.000.000
Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği
100
100
5.000.000
Küçükbaş Hayvan Besiciliği
100
50
1.500.000
Arıcılık
50
50
1.500.000
Kanatlı Sektörü
50
25
1.500.000
Su Ürünleri Yetiştiriciliği/
avcılığı
50
25
3.000.000
250.000 TL’ye kadar
50
50
250.001-3.000.000 TL
50
25
3.000.001-10.000.000 TL
25
25
25.000 TL’ye kadar
50
50
25.001-500.000 TL
BİTKİSEL ÜRETİM KONULARI
Kontrollü Örtüaltı Tarımı
10.000.000
Yaygın Bitkisel Üretim
500.000
25
25
Yurtiçi Sertifikalı Tohum, Fide,
Fidan Üretimi
100
100
3.000.000
Yurtiçi Sertifikalı Tohum, Fide,
Fidan Kullanımı
50
50
1.500.000
İyi Tarım/Organik Tarım
Uygulamaları
50
50
3.000.000
35.000 TL’ye kadar
50
50
35.000
35.001 TL-500.000 TL
25
25
500.000
Tarımsal Mekanizasyon
(traktör hariç)
50
50
500.000
Modern Basınçlı Sulama
100
100
Arazi Alımı
25
25
500.000
Diğer Üretim Konuları
25
25
500.000
MUHTELİF KONULAR
Traktör Alımı
Çiftçiye 6 Milyar
TL Destek
»»Çiftçiye 6 milyar lira nakit
destek ödenecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Eker, haziran ayına kadar, çiftçiye 6 milyar lira nakit destek ödeneceğini
söyledi.
Beraberinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu, Diyarbakır milletvekilleri Galip Ensarioğlu,
Mine Lök Beyaz, Cuma İçten ve Süleyman Hamzaoğulları ile kongreye katılan
Bakan Eker, burada yaptığı konuşmada,
Türkiye’nin yoksullukla mücadele konusunda tarımsal faaliyetlerle ilgili ortaya
koyduğu modelin, Birleşmiş Milletler kuruluşları tarafından benimsendiğini ifade
ederek, Mart ayı içerisinde çiftçilere 1 milyar 900 milyon lira mazot, gübre ve diğer
bazı tarımsal desteği verileceğini belirtti
ve “Çiftçiye haziran ayına kadar 6 milyar
lira nakit destek ödenecek” diye konuştu.
1.500.000
Tarım Faaliyetlerine Uydu
Desteği
Yöntemde, uydu fotoğrafları yol gösterici nitelikte...
Tohumlar ne zaman ekilmeli? Tarım ilaçları ne zaman
kullanılmalı? Ya da, “Her bir kilometrekarelik alanda en
iyi hangi ürün yetişir?
Büyük bölümü çöl üzerine kurulu olmasına rağmen tarım sektörünün oldukça gelişkin olduğu İsrail’de, bilim
adamlarının geliştirdiği son yöntem, tüm bu sorulara
yanıt verir nitelikte. Havada küçük çaptaki değişimler
uydu fotoğraflarının yardımıyla tespit edilebiliyor.
Yöntemde tarım alanları, mikroklimalara bölünüyor.
Bilim adamlarına göre, iklim koşullarının aynı olduğu
düşünülen yanyana iki tarlada bile farklılıklar söz konusu olabilir. Tarım alanlarının mikroklimalara bölünmesiyle, herbir bölgede tohumların ne zaman ekileceği,
tarım ilaçlarının ne zaman kullanılacağı belirleniyor.
Alanda, en iyi hangi ürünün yetişeceğini öğrenmek bile
mümkün. Yöntem, dünyada gıda üretiminin artırılması
konusunda da ümit vaad ediyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre, 2050
yılına gelindiğinde gıda ihtiyacını karşılayabilmek için
üretimin yüzde 70 artırılması gerekiyor.
10
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
KÖY-KOOP MANİSA BİRLİĞİ PELİT İHRAÇ EDEREK
ÜRETİCİSİNE YENİ GELİR KAYNAĞI YARATTI
»»Manisa’da Meşe ağacı, ekonomiye ve üreticiye önemli bir kazanç kapısı oldu.
Manisa İli Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal
Amaçlı Kooperatifleri Birliği (Köy-Koop)
ilk kez aracı firma kullanmadan “pelit”
meyvesini ihraç etti. Meşe palamudunun
içinde bulunan ve pelit adı verilen meyveden İspanya’ya 40 ton satan Köy-Koop
Manisa Birliği, 17 bin euro gelir kazandı.
Türkiye’de ekonomik değeri olmayan
pelitin jambon üretimi için yetiştirilen
domuzların beslenmesinde kullanıldığı
belirtiliyor.
102 kooperatif ve 14 bin
üyesinin yaptığı ürünleri
satarak üreticiye destek olan
Köy-Koop Manisa Birliği, pelit
sayesinde köylüye, üreticisine
yeni bir gelir kapısı yarattı.
Türkiye ormanlarının yüzde 60’ını oluşturan meşe ormanlarından elde edilen
ve ekonomik değeri olmayan peliti ilk
zamanlar köylülere toplatmakta zorluk
çektiklerini belirten Köy-Koop Manisa
Birliği Başkanı Nurettin Dingaz, “Köylülerin yıllardır hiçbir yerde kullanılmayan
Hedef Yurt Dışında
Pazar Payı Oluşturmak
ve doğada heba olan pelidin para edeceğine inanmadıklarını, ancak yaptığımız
bilgilendirmeler ve toplayan köylülere
ödediğimiz paralarla para ettiğini gördüklerini ve toplamaya başladıklarını,
herhangi bir masrafı olmayan pelitin
yöre halkı için güzel bir gelir kapısı olduğunu belirtti.
Dingaz yaptığı açıklamada, “Biz bu meşe
palamudu pelidi toplama işini 3–4 yıldır yapıyoruz. Ancak toplayıp bir şirkete
veriyorduk. İhracatı o şirket yapıyordu.
Bu yıl ilk defa kendimiz yaptık. İlk defa
kendimiz gerçekleştirdik. En azından gelecek yıllara pazar oluşturulması açısından bizim çok önemli. İspanya’ya 40 ton
gönderdik.” dedi.
Çinliler, Korelililer, İsviçreliler,
Belçikalılar, Almanlar meşe
palamudu peliti istiyor.
Ege İhracatçılar Bilrliği’ne
üye olduklarını ve ihracat
belgesi aldıklarını belirten
Dingaz, Demirci, Selendi,
Köprübaşı ve Salihli ilçelerine bağlı köylerde toplanan
40 ton peliti İspanya’ya ihraç ettiklerini dile getirdi.
17 bin euro gelir elde ettiklerini söyleyen Dingaz,
İspanya’dan başka birçok
ülkenin meşe palamudu pelitini istediğini kaydederek
“Çinliler, Korelililer, İsviçreliler, Belçikalılar, Almanlar
meşe palamudu peliti istiyor. Bize söylenen hayvan yemine katkı
olarak kullanılıyormuş. Bizim gönderdiğimiz mal birçok müşteriye dağılacak. Daha
fazla pelit talep ediyorlar, görüşmeler sürüyor. Önümüzdeki yıl bu ülkelere de yüzde 90 gibi başlayacağız.” dedi.
Devletten Destek İstiyoruz
Hedeflerinin yurt dışında pazar payı
oluşturmak olduğunun altını çizen Dingaz, “Meşe Palamudu Peliti pazarını
daha fazla geliştirirsek kurutma fabrikası
kurmamız ve peliti kurutmamız gerekiyor. Kendi kurutma tesislerimiz olması
lazım. Daha farklı bir teknoloji kurmak
istiyoruz. Önümüzdeki hedefimiz, hem
ihracatı artırmak hem de böyle bir tesisi
kurmak. Kendi imkânlarımızla faaliyetlerimizi yürütmeye çalışıyoruz. Bu faaliyetleri yürütürken mutlaka sorunlarımız
var. Bu konuda devletten destek istiyoruz.” dedi.
Köylüye 1 Milyon Dolarlık Gelir
»»Köylülere kendi işletmelerini kurma
fırsatı sunacak
Astım hastalığına çare için keşfettiği farsak ağacı ile yüzde 100
doğal 10 farklı ürün geliştiren 71 yaşındaki Tuncer Gültang,
gelecek yıl elde etmeyi planladığı 1 milyon dolarlık satış geliriyle asıl üretici konumunda bulunan köylülere kendi işletmelerini kurma fırsatı sunacak.
Gültang, bir süre öncesine kadar astım hastalığı ile mücadele ettiğini, doktorların kronik hale geleceğini söylediği
hastalığından farsak ağacından yapılan kahve sayesinde
kurtulduğunu belirtti.
Gültang, “Amacımız dünya standartlarının üzerinde ürün
çıkartmak. Eğer standardı biz koymazsak, başkasının standartlarını taklit ederiz” dedi. Bu amaca ulaşmak için bilimden
yararlanmanın önemine değinen Gültang, kendilerinin de
ürünlerini üretirken bilimsel kriterleri esas aldıklarını söyledi.
Ürünlerin geliştirilmesi konusunda Çukurova Üniversitesindeki öğretim üyeleri ve öğrencilerle gruplar kurmaya
başladıklarını ifade eden Gültang, “Bu grupların kurulmasındaki amaç şu: Üniversite artık köye gidecek. Böylece üniversitedeki bilgi köylere kadar ulaşacak” diye konuştu.
Yetiştirdikleri ürünler hakkında da bilgi veren Gültang,
ürünlerini yetiştirirken bugüne kadar hiçbir kurumdan hibe
desteği almadıklarını ancak makine ihtiyacını sponsor desteğiyle sağladıklarını söyledi.
Ürünleri arasında yer alan farsak kahvesinin özellikle solunum yolu rahatsızlıkları ve KOAH’a karşı etkili olduğunu belirten Gültang, söz konusu ürünün Adana-Feke’de üretildiğini dile getirdi. Farsak ağacından elde ettikleri yağı şampuan
ve mantar hastalarına iyi gelen sabun, sedef, mantar, egzama
hastalıklarına iyi gelen zeytin suyu ürettiklerini belirtti.
Gültang, bütün bu ürünlerin yanında proje kapsamında
nar, dut, andız pekmezleri ile tamamen doğal deterjan üretiminin yapıldığını da dile getirdi.
2012 hedefi 1 milyon dolar
Gültang, ürünlerinin pazarlanmasına yönelik olarak “Kardeş aile” sistemi kurduklarını, gelecek yıl valilikler ve kaymakamlıklarla bir protokol imzalayacaklarını, bu protokol
çerçevesinde elde ettikleri bütün kazancın yüzde 20’sinin
köylülere işletme kurmaları için verileceğini söyledi.
Kooperatifçiliğe Önem Veriyor Muyuz?
M. İlhan SARIKAYA
Birçok ekonomist ve devlet adamının görüşlerini
incelediğimizde bu sorunun cevabını vermek
çok zor... Bazılarına göre yeterli, bazılarına
göre ise gelişmiş toplumlar seviyesine çekilmeli...
Türkiye’nin kooperatif mevzuatında sınıfta
kaldığını ve kooperatifçiliğin gelişmiş toplumlar seviyesine çıkmasının gereğini savunanlardanız. Bu seviyeye çıkmak için, toplumların
konum ve şartlarına göre çeşitlilik gösteren
ekonomik yapılarının kendi kaynaklarıyla ilintili olduğu gerçeğini kavramalı, sağlam bir
ekonominin kooperatifçilik kavramından geçtiğini kabul etmeliyiz.
Kooperatiflerin birçok ülkenin iktisadi, kültürel, sosyal ve siyasi amaçlarına ulaşmasında
önemli katkıları olduğunu ve toplumların kalkınmasında önemli roller oynadığı gerçeğini
kimse inkâr edemez. Türk kooperatifçiliğinin
gelişebilmesi ve etkili olabilmesi için bu temel
sorunların çözümüyle ilgili önlemlerin bir an
önce ve mutlaka alınması gerekmektedir.
Yukarıda bahsedilen tüm sorunlara yönelik,
makro ekonomik acıdan izlenecek politika ve
siyasi yol haritası nasıl olmalıdır?
Kooperatifçiliğimizin sorunları ve çözüm önerileri konusunda su saptamaları yapabiliriz:
»» Birleşmiş Millerler tarafından İlan edilen 2012 Yılı Dünya Kooperatifçilik yılında Kooperatiflere gerekli
önem veriliyor mu acaba? Bunu düşünmek gerek...
bilincinden yoksun bulunmaktadır. Ülke düzeyinde gerçekleştirilecek yaygın eğitim çalışmalarında, basta televizyon olmak üzere, kitle
iletişim araçlarından etken olarak yararlanılması gerekmektedir. Ayrıca, köylerde sohbet
toplantıları düzenlenmesi, başarılı kooperatiflerin tanıtıldığı filmler gösterilmesi ve başarılı kooperatiflerin tesislerine geziler düzenlenmesi gibi etkinlikler de yararlı olabilir. Bu
tur etkinlikler çerçevesinde çiftçiler kooperatif
kurma, kooperatife ortak olma ve sahip çıkma
ile ortaklık paylarını yükseltme gibi konularda
özendirilmelidir. Ayrıca, kooperatif önderleri
yetiştirmeye yönelik özel eğitim programlan
düzenlenmesi yararlı olacaktır.
KOOPERATİFÇİLİK..
Kooperatifçilik bugün bütün
dünya’da ve özellikle de ekonomik
olarak gelişmiş demokratik ve
çağdaş batı ülkelerinde büyük
gelişme göstermiştir.
Kooperatifçilik “Birlikten kuvvet doğar. “ atasözümüz de belirtildiği gibi bir güç odağı ve iktisadi faaliyetler için bir baskı aracıdır.
Kooperatif, fertlerin tek tek altından kalkamayacakları işleri gerçekleştiren mükemmel bir
dayanışma kuruluşudur.
Kooperatifçilik gelir dağılımından zarar görenlerin, bu zararlarını etkisiz hale getirmede
(dağıtımda) denge oluşturan bir teşekküldür.
Kooperatifçilikle, maddi ve manevi ihtiyaçların en az gider ve maliyetle ortakların ayağında
giderilmesi mümkün olabilmektedir. Diğer bir
ifadeyle üretici ile tüketici arasındaki kademeler kooperatifler vasıtasıyla ya tamamen kalkmakta veya en aza inmektedir.
Bunlar, sosyal ve ekonomik hayatta çok etkili,
güçlü üst örgütlere sahip ve tümüyle demokratik kuruluşlardır. Öte yandan, eğer çiftçi
kesiminin yatırım, üretim ve tüketim potansiyelinin ekonomiye kazandırılması isteniyorsa,
Her konuda olduğu gibi kooperatiflilikte de
başarının temel koşulu “eğitim” olacaktır. Çiftçilerimizin büyük çoğunluğu kooperatifçilik
Kooperatifçilikle, emek ve
ürünün gerçek değerini bulması
sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle
kooperatifler fiyatın oluşmasında
üreticinin zararlarının bertaraf
edilmesinde bir sigorta görevi ifa
eder.
Kooperatifler bencilliği (egoizm) önler. Kendi
çıkarlarını hesaba katmadan başkaları lehine
karşılıklı olarak çaba harcanmasına hizmet
eder. Bu fonksiyonlarıyla kooperatifler insani
ve ahlaki kuruluşlardır.
Kooperatifleşmeyle Maliyet düşer,
üretim ve verimlilik yükselir.
Kooperatifler birer demokrasi okuludur. Seçimle göreve gelip, seçimle görevden ayrılma
sayesinde toplum ihtiyaçlarına daha kısa sürede cevap verme, ortaklara hizmet konusunda
en güzel fırsatları veren kurumlardır. Tüketici,
kontrolden geçmiş üretilen besin maddelerine
kavuşmuş olur.
Serbest Pazarda fiyatların yükselmesine kooperatifler engel olur. Bu anlamda tüketicinin
korunmasına hizmet edilmiş olur.
Bütün ülkeyi kaplayacak tesisleri, fabrikaları,
satış mağazaları ve eğitim kurumları ile kooperatifler işsizliğe karşı düşünülecek çarelerin
birisi, belki de en etkilisidir.
Kooperatifler Ortaklarına, ucuz ve kaliteli mal
sağlamayı amaç edinirler. Küçük tasarrufları,
büyük yatırımlara dönüştürürler. Kooperatifin
ortak sayıları ve sermayeleri sınırlandırılamaz.
Kooperatiflerin gerçek ve kamu tüzel kişileri
tarafından kurulabilirler. Kooperatifler tüzel
kişiliğe sahiptir. Aynı çevrede, meslekte ve hayat koşulları içinde olan ortaklarının ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamaktır. Kooperatifler
temel amacını gerçekleştirirken kendine özgü
temel kurallar geliştirmişlerdir. Kooperatifler
amacına ulaşabilmek için “eşitlik” ilkelerine göre hareket ederler. Serbest ortak olma,
Demokratik yönetim, kooperatifler kar elde
etme amacında değildir. Kooperatif çeşitleri
çok fazladır ama bizim uygulamak istediğimiz.
Köylerde tarıma, hayvancılığa dayalı Köylerde kurulan ve kurulmuş olan üretime yönelik
çok amaçlı kooperatifler Ortaklarına düşük
maliyetli ve uygun şartlarda kredi sağlamak
amacıyla kurulan kooperatiflerdir. Üretim
yapanların ihtiyaçlarını karşılamak için kurulurlar. Üreticilerin yetiştirdikleri ürünleri uygun fiyatla satarlar. Ürünlere uygun pazarlar
bulunurlar. Ortaklarına uzun ve orta vadeli
kredi sağlamaya çalışırlar. Bu amaçla kaynak
sağlarlar. Ortaklarına kefil olurlar. Kooperatif
ortağı olan ailelerin kooperatif ortağı olmayan
ailelere göre daha kolay kalkındıkları görülebilir. Ailenin kalkınması toplumun ve ülkenin
kalkınmasına katkıda bulunur. Örgütlü bir
toplumun daha sağlıklı bir ekonomik yapıya ve
dengeye sahip olduğu görülür.
Kooperatifçiliğin Ülke
Kalkınmasındaki Faydaları:
kooperatifler gelir seviyesi düşük
kişilerin tasarruf yapmalarını
sağlar. Sağlanan tasarruflar
kişilerin, dolayısı ile ülkenin
kalkınmasında kullanılır.
Kişilerin tek başına yapamayacakları işler olabilir. Bu tür işler kişilerin bir araya gelerek
güç birliği yapmalarıyla yapılabilir. Birden
çok kişinin bir araya gelerek kooperatifler zamanla büyük işletme niteliğine sahip olabilir.
Büyük işletme niteliğine sahip olan kooperatifler istihdam imkânı sağlayabilirler. Yeni
teknolojiler ve üretim teknikleri geliştirebilirler Üretimde sağlayacakları artışla ekonomiye
katkıda bulunurlar Üretici ve tüketici arasında
bağlantı sağlayan kooperatif aracıyı ortadan
kaldırırlar. Kaliteli ve standartlara uygun mal
üretimi yaparlar. Mal ve hizmetlerin tüketiciye
ucuza ulaşmasını sağlarlar.
Kooperatiflerin toplumda sosyal denginin sağlanmasına ve korunmasına katkıları vardır.
Bu doğrultuda Kooperatifçiliğe gerekli önem
verilmeli ve Kooperatifler Örgütlü bir şekilde
desteklenmeli ve Üretime teşvik edilmelidir.
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
İŞ SAĞLIĞI
11
ORMANCILIK SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
»»Genel Profil
Ormanlar, en eski çağlardan beri insanlar için
önemli bir geçim kaynağı olmuştur. Kuru
ağaçların yakılması ısınmaya yardım etmiş,
ağaçların meyveleri toplanmış ve yere düşen
dallar barınakların yapımında kullanılmıştır.
Endüstrileşme ile birlikte ormanlardan elde
edilen kerestelerin kullanım alanı giderek artmıştır. Bugün mobilya, kağıt ve ahşap sanayii
başta olmak üzere ormanlardan gelen hammadeler pek çok sektörde kullanılmaktadır.
Dünya’nın kereste üretimi yaklaşık 4 milyar
metreküptür. Dünyanın en büyük üreticisi 450
milyon metreküp ile ABD’dir ve onu Rusya,
Kanada, Çin, Brezilya, İsveç, Endonezya ve
Finlandiya takip etmektedir. Orman ürünlerinin ticaret hacminin yaklaşık 130-150 milyar
dolar değerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Özellikle gelişmekte olan bazı ülkelerde ormancılık, ulusal gelire en büyük katkı yapan
Kazalar; Ormancılık sektöründe kullanılan
testereler çok kesicidir. Çünkü insan bedeninden bile kat kat kalın ağaçların gövdelerini kesebilecek güçte tasarlanmışlardır. Kesme
işlemi sırasında, bir anlık dalgınlık, kayma,
çarpma ve makinanın geri tepmesi vücudun
herhangi bir yerinde ağır yaralanmalara, kesilmelere, kopmalara ve çoğu zaman ölümlere
neden olabilmektedir.
Kesilen ağaçların nereye düşeceklerinin ayarlanması ve özellikle birçok kişi çalışırken bunun haber verilmesi oldukça önemlidir. Tersi
durumda, bazen ağırlığı tonlarla ölçülen büyük ağaçlar işçilerin üstüne düşmekte ve çok
ciddi kazalara, yaralanmalara ve ölümlere neden olmaktadir.
Ormancılık Sektöründe Meydana Gelen
Kazaların Vücüttaki Dağılımı
Ayak Bilekleri %11
Göz %13
sektör durumundadır.
Bütün dünya’da yaklaşık 20 milyon insanın ormancılıkla uğraştığı tahmin edilmektedir. Bu
toplam dünyada çalışanların yaklaşık %1’ini
oluşturmaktadır. Ormancılık genel olarak 3D
(dirty, difficult and dangerous) sektör olarak
tanımlanır. Yani ağır, kirli ve tehlikeli kelimelerinin ingilizce ilk harfleri olan 3D olarak
tanımlanır. Ormancılık işi doğada yapıldığından çalışanlar; aşırı soğuklara, aşırı sıcaklara,
yoğun kar yağışına, sağnak yağmur yağışına ve
Ultraviole Radyasyona (UV) maruz kalabilirler. Bunun dışında çamura batma riski, ortamın dev bitkilerle dolu olması ve benzeri ağır
koşullar her zaman var olabilir.
Bunlarla birlikte işin genelde oturma alanlarından uzak yapılması, acil müdahale isteyen
durumlarda, büyük sıkıntılar doğurur. Ayrıca
uzun süre evden uzakta çalışma da bazı psikolojik tehlikeleri beraberinde getirir.
Ormancılık, en tehlikeli sektörler arasında yer
almaktadır. Bu nedenledir ki ABD’de iş kazası sigorta primlerinin ücrete olan oranının, en
yüksek olduğu sektörlerden biridir. İşçiye ödenen ücretin yaklaşık %40’ı kadar bir prim iş
kazalarına karşı sigorta olarak yatırılır. Ağaçların kesilmesi sırasında testere ve diğer kesici
makinalardan kaynaklanan kazalar, ağaçların
düşerken altında kalınması sonucu meydana
gelen kazalar, çoğunlukla ölümle sonuçlanmaktadır. Yaklaşık her 4-10 işçiden biri, ülkelere göre oranı değişmekle birlikte, her yıl ağır
bir kaza geçirmektedir. Bu oran çok büyük bir
tehlikenin varlığına işaret etmektedir.
ORMANCILIK SEKTÖRÜNDE
KAZALAR, HASTALIKLAR VE
TEHLİKELER
Ayak %8
Baş %9
Diz %10
Eller %18
Kimyasal Tehlikelerden
Kaynaklanan Hastalıklar
ORMAN İŞÇİLERİ İÇİN SAĞLIK VE
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
Testereleri çalıştırmak için gereken enerji ,gaz
yağlarıyla sağlanır. Bu makinalardan çıkan
egzoz dumanı’nın önemli bir kısmı yanmamış
gaz yağıdır. Egzoz emisyonunun en önemli
bileşenleri gaz yağını oluşturan hidrokarbonlardır. Aromatik hidrokarbonlar, olan toluen
ve benzen bunların en sık rastlananıdır. Egzoz
gazlarının önemli bir bölümü yanma sırasında oluşur ki bunların içinde en tehlikeli olan
karbon monoksittir. Yanma sonucunda ayrıca
aldehit, formaldehit ve azot oksitler de oluşur.
Bu gazlara maruz kalan işçiler, mide bulantısı,
baş ağrısı, halsizlik ve en çok da solunum yollarının tahriş olmasından yakınırlar. Ancak açık
havada çalışılıyor olması, bu gazların çabucak
dağılmasını sağladığından riskleri azaltır. Çok
az da olsa bazen karbon monoksit zehirlenmesi görülebilir.
Pestisitler ve herbisitler ise ormanın çalışılan ve yaşanan bölümünde mantarların,
kemirgenlerin ve böceklerin kontrol edilmesi
için kullanılır. Ormancılıkta kullanılan pestisit
ve herbisitler, tarım sektörü ile karşılaştırıldığında genellikle hem miktar hem de zehirleyicilik açısından daha az tehlikelidir. Bunlara
yoğun olarak maruz kalınması nedeniyle akut
zehirlenme, Parkinson hastalığı, periferal nörit, Alzheimer hastalığı, akut ve kronik ensefalopati, Hodgkin lenfoma, Non-Hodgkin lenfoma, multipl miyeloma ve lösemi görülebilir.
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte ormancılık sektöründe de mekanizasyon artmıştır.
Ağaçlar artık grayderlere benzeyen araçlar
sayesinde insan eli hiç değmeden kesilebilmektedir. Bu makinaların kullanıyor olması
elbette iş sağlığı açısından önemli bir gelişmedir; çünkü yapılan işler kabin içinden idare
edildiği için elle kullanılan testerelerin yarattığı birçok risk ortadan kalkmaktadır. Ayrıca kabinler, değişik hava koşullarında çalışmayı da
kolaylaştırmaktadır. Ne var ki, bu makinalar
çok pahalıdır. Birçoğunun değeri 1,000,000
Amerikan Doları’ndan aşağı değildir. Ayrıca
mekanizasyonun artması, işsizlik sorununu da
beraberinde getirebilir.
Biyolojik Tehlikelerden
Kaynaklanan Hastalıklar
Enfeksiyonlar ve hayvanlardan bulaşan hastalıklar, en önemli biyolojik tehlikelerdir. Bazı
mikroplar, virüsler ve neden oldukları hastalıklar aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Diz Altı %6
Gövde %19
Kollar %4
Hastalıklar
Fiziksel Tehlikelerden Kaynaklanan
Hastalıklar
İklim en önemli faktörlerden biridir. Sıcak
havalarda çalışırken, insan vücudu duruma
adapte olmak için kalp atış hızını arttırır ve
kendini soğutmaya çalışır. Ayrıca terleme nedeniyle sürekli su kaybedildiğinden çok sıcak
havalarda çalışabilmek için her saate bir litre
su içmek gereklidir. Çok soğuk havalarda ise
vücut kendini ısıtmak için çok enerji kullanır.
Soğuk havalarda kaslar tutulabilir ve bu da kas
iskelet sistemi rahatsızlıklarına neden olabilir.
Ormancılıkta ağaçları kesmek ve bunları daha
standart boylara sahip kütükler haline getirmek
için makinalar kullanılır. En eski yöntem elbette balta ve elle kullanılan büyük testerelerin
kullanılmasıdır. Bugün ne var ki bu yöntemler
artık hemen hiç kullanılmamaktadır.
Elle kullanılan testereler, oldukça çok gürültü
çıkartır onun için kulaklarda duyma bozukluklarına hatta sağırlığa neden olabilir. Testerelerin kullanımı sırasında sürekli bir sarsıntı
vardır. Bu Raynaud Sendromu ve Karpal Tünel
Sendromu gibi meslek hastalıklarının görülmesine neden olur.
ENFEKSİYONUN
ADI
Amebiyazis
BULAŞMA
YÖNTEMİ
İnsandan insana,
meyve ve
sebzeden, sudan
Dengue
Humması
Aedes sinekleri
Meningoensefalit
Flavivirüs
ETKİLERİ
Sindirim sistemi
rahatsızlıkları
Yüksek ateş,
halsizlik,
döküntü,
bitkinlik
Komplikasyonlar
Baş ağrısı,
döküntü, mide
bulantısı, üreme
organlarında
ödem
Filariyazis
Hayvanlardan,
sineklerden
Tilki Şeridi
Ölü tilkiler, vahşi
hayvanlar
Lyme hastalığı*
Keneler
Leptospirosiz*
Hayvanların
idrarından
Sarılık, böbrek
yetmezliği ve
menenjit ile
karakterizedir.
Sıtma*
Sivrisinekler
Yüksek ateş, kas
ağrısı, halsizlik
Karaciğeri
etkiler
Yüksek ateş, ani
ağrılar
Tatarcık Humması Sivrisinekler
Yüksek ateş,
halsizlik,
döküntü, bitkinlik
Kuduz*
Hayvanların
salyası
Şuur kaybı,
huzursuzluk,
felç ve ölüm
Tetanoz*
Mikrop;
topraktan,
tozdan, nemli
ortamlardan
Omur ilik ve
sinir sisteminin
tahribatı
Tüberküloz*
Koch basili
mikrobundan
Akciğerin,
omurganın,
kalça kemiklerin, lenflerin
tahribatı
Sarı Humma
Aedes sinekleri
Ateş, baş ağrısı,
titreme, bulantı
Kesilmelere karşı alınacak mekanik önlemlerden sonra elleri ve vücudu korumak için el koruyucu eldivenlerin ve koruyucu giysilerin içine koruyucu tabanlar ve yastığa benzer pedler
(ayakkabı tabanlığına benzer) yerleştirilmektedir. Birkaç kat ‘dayanıklı liflerden’ oluşmuş
bu elyaf, giysilerin içine yerleştirildikten sonra,
testere zincirleri bu bölgeye dokunduğunda,
dayanıklı lifler dışarı çıkar ve gerilimden ötürü
makine durur ve böylecek kesilme riski azalmış
olur. Ancak unutulmamalıdır ki, kesilmeye karşı vücudu tamamen koruyabilecek materyal çok
kalındır ve genellikle uzun çalışmalar açısından
kullanım rahatlığı hemen hiç yoktur.
Kauçuktan yapılmış ayak koruyucu botlar
ve ayakkabılar, testerelerin neden olduğu kesikleri önlemek konusunda oldukça etkilidir.
Kesikler özellikle ayaklarda, parmaklara yakın
yerlerde sıkça meydana gelmektedir onun için
bu bölgelerin ‘metal kaplı’ olması, parmakları
kesiklere karşı koruyacaktır. Çok sıcak havalarda kauçuk botların kullanılması mümkün
değildir bunun için deri olanlar yine parmakların olduğu bölge metalle kaplanmak suretiyle kullanılabilir (çelik burunlu ayakkabı).
Düşen ağaçlara ve dallara karşı işçilerin korunması için baş koruyucu donanımlar olan
baretler, kasklar ve başlıklar takmak gerekmektedir. Bunlar aynı zamanda testerenin geri
tepmesiyle birlikte başa gelmesi durumunda da kesilmeye karşı yaşamsal bir rol oynar.
Çünkü baş bölgesinde testerenin yarattığı kesilmeler çoğunlukla ölümle sonuçlanmaktadır.
Bununla birlikte kafaya rahatça oturan ve ağır
olmayan bir başlığın kullanılması çok önemlidir. Tersi durumda, işçi rahatsız olduğu için
dikkati dağılacak ya da gün sonunda bazı ağrılar ortaya çıkacaktır. Sıcak havalarda başın
hava alması için, delikli olanlar yeğlenmelidir.
Ancak deliklerin çoğalması, başlığın travmalara karşı gösterdiği direnci azaltır.
Yüzü korumak için özellikle başlığa monte
edilmiş, indirilip-kaldırılabilen yüz koruyucu
siperler (maskeler) kullanılabilir. Bunlar genellikle plastikten yapılmaktadır ve şeffaf olduğu için net bir görüş sağlamaktadır. Ancak
kolayca pislenir ve plastik temizlenirken kullanılan kimyasallar kolayca aşındırma yapar. Bu
nedenle farklı materyallerden yapılmış ağ şeklinde yüz tülleri de kullanılabilir. Yine gözleri
korumak için koruyucu gözlükler takılabilir;
ancak buğulunmaya karşı özel olarak tasarlanmış olan modeller kullanılmalıdır. Tersi durumda görüş engellenir ki, bu daha büyük kaza
riskleri doğurur.
Ormancılıkta kullanılan makinalar ve testereler oldukça çok gürültü çıkarırlar. Bu nedenle
bu gürültüye uzun süre maruz kalan işçilerde
duyma ile ilgili sorunlar meydana gelir. Eğer
önlem alınmaz ve çok uzun yıllar bu gürültüye maruz kalınırsa, sonunda sağırlıklar ortaya
çıkar. Bunun için kulak koruyucu donanımlar
olan kulaklıkların ve kulak tıkaçlarının mutlaka çalışılırken kullanılması gerekmektedir.
Bu kulaklıkların etkili olarak kullanılabilmesi için kulağa tam oturması ve kulakla ortam
arasında tam bir tampon oluşturması gerekir.
Gözlüklerin ya da başlıkların çıkıntıları kulaklıkların tam oturmasını engellerse o zaman
tam bir koruma sağlanamaz (www.fisek.org.tr)
12
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KOOPERATİFÇİLİK
BM 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılını kutlarken
»»Birleşmiş Milletler Dünya’da hızla artan açlık ve yoksulluk ile küresel iklim değişikliğinin etkisi
ile ortaya çıkan gıda sorunları karşısında, bugüne kadar gösterdiği başarıları dikkate alarak
çözüm için en iyi modelin kooperatifçilik olduğunu kabul etti.
Ziraat Yüksek Mühendisi
Kamu teşkilatlanması ve kooperatiflere
hizmet sunum biçimi yeniden yapılandırılacağını, eğitim, bilgilendirme ve ARGE
faaliyetleri geliştirileceğini, örgütlenme
kapasitesi ve kooperatifler arası işbirliği
imkânları artırılacağını belirtti. Sermaye
yapısı ile kredi ve finansmanına erişim
imkânları güçlendirileceğini, iç ve dış
denetim sistemleri tümüyle revize edileceğini, kurumsal ve profesyonel yönetim
kapasitesi artırılacağını, mevzuat altyapısı uluslararası esaslara ve ihtiyaçlara
göre geliştirileceğini ifade etti. Belgenin
Yüksek Planlama Kurulu’na sunulduğunu Kurul’un onayının ardından bu yıl
içinde kamuoyuna ayrıntılı olarak açıklanacağını kaydetti.
Türkiye’de 84 bin 232 kooperatif bulunduğunu, bu rakamın dünya kooperatiflerinin yüzde 10’undan fazlasına denk
geldiğini söyledi. Birleşmiş Milletlerin
tahminine göre dünya genelinde 750
binden fazla kooperatif bulunduğunu ve
1 milyardan fazla kişinin bu kooperatiflere ortak olduğunu açıkladı. Kooperatiflerin dünya çapında 100 milyondan fazla
kişiye iş imkânı sağladığını anlatan Bakan Yazıcı, 2008 yılında kooperatiflerin
»»Gelişmiş ülkelerde kooperatif
işletmeleri, yarattıkları ekonomik güçle
ülke ekonomisine önemli katkılarda
bulunmaktadırlar.
Tabloda görüldüğü üzere yarattıkları ekonomik hacim bakımından kooperatifler özellikle Fransa, Amerika, Japon ve Alman
ekonomilerinde önemli bir rol oynamaktadır. GSYH’daki
payları dikkate alındığında ise; Filandiya, Hollanda ve Fransa’daki kooperatif işletmeleri ön plana çıkmaktadır.
Ünal ÖRNEK
Bu nedenle kooperatifçiliğe dünyanın ilgisini çekmek ve bu konuda farkındalığı artırmak amacıyla 2012 yılını Uluslararası
Kooperatifler Yılını ilan etti. Bu yılın tüm
üye ülkelerde kutlanmasına karar verildi.
Bu çerçevede 12 Ocak 2012 tarihi itibariyle bu yılın açılış toplantıları ve törenleri yapılmaya başlandı.
Ülkemizde de 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı ve ilgili bakanlıkların yetkilileri ile ülkemizdeki kooperatiflerin üst
örgütü olan Türkiye Milli Kooperatifler
Birliği, çeşitli sektörlerden kooperatif üst
örgütlerinin Genel Başkanları, yöneticileri ve temsilcilerinin katılımı ile 2 Şubat
2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi.
Toplantıda
yapılan
konuşmalarda,
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, kooperatifçiliğin temelinde topluma hizmet anlayışının bulunduğunu
ifade etti. Birleşmiş Milletler tarafından
‘’Uluslararası Kooperatifler Yılı’’ ilan edilen 2012’de gerçekleştirecekleri faaliyetlerle ilgili eylem planının detaylarını ele
alacaklarını, kooperatifçilik bilincinin
yaygınlaştırılması, geliştirilmesi ve kooperatiflerin küresel ve yerel sorunlarının
çözümüne katkılarının artırılması için
her kesimin desteğini beklediklerini dile
getirdi. Bu amaçlara ulaşmak için Bakanlığın koordinasyonunda bir komite
oluşturulduğunu hatırlattı. Söz konusu
komite tarafından bu yıl düzenlenecek
faaliyetlerin neler olacağı ile bunların
nasıl yürütüleceğini içeren bir eylem planı hazırladıklarını bildirdi. Bu yıl içinde
gerçekleştirecekleri en önemli eylemin
kamu kurumları, üniversiteler ve sivil
toplum kuruluşlarının geniş katılımıyla
hazırladıkları, ‘’Türkiye Kooperatifçilik
Strateji Belgesi’’nin resmi bir belge haline getirilmesi olacağına dikkati çekti.
Kooperatiflerin Dünya
Ekonomilerindeki Yeri
Ülke
toplam cirolarının 1,6 trilyon dolar olarak
hesaplandığını kaydetti. Türkiye’de ise
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının görev ve sorumluluk alanında faaliyet gösteren 27 ayrı türdeki kooperatifin 13 bininin tarımsal, 71
bininin ise tarım dışı amaçlarla kurulduğunu belirtti. Bugün 8 milyonu aşkın insanımızın güçlerini birleştirmeyi başaran
kooperatif işletmeler, refah ve zenginliğin
gözden ırak hanelere ulaşmasına öncülük
ettiğini söyledi. Kooperatif yılı faaliyetleri
Birleşmiş Milletlerin Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan ettiği 2012 yılında Türkiye’deki kooperatifçiliğin de daha güçlü ve
büyük adımlar atması için hazırlıklarını
sürdürdüklerini ifade eden Bakan Yazıcı,
yaptıkları çalışmalarla ilgili şu bilgileri
verdi: ‘’Kooperatiflerin Desteklenmesi Programı (KOOP-DES) çalışmamız
devam ediyor. Böylece kooperatiflerin
mali imkânsızlıklar sebebiyle gerçekleştiremedikleri üretim ve istihdama katkı
sağlamayı amaçlıyoruz. Bu program ile
özellikle dezavantajlı gruplarca kurulan
kooperatifleri destekleyerek onların reel
sektör içinde daha fazla yer almasını sağlayacağız. Kooperatif işlemlerinin elektronik ortamda yapılması, sektöre ilişkin
görev ve hizmetlerin daha hızlı, verimli ve
etkin yürütülmesi, kooperatiflerin yürüttükleri faaliyetler ile sonuçlarına ilişkin
istatistikî veri elde edilmesi, sektör büyüklüklerinin belirlenmesi amacıyla bir
bilgi sisteminin oluşturulmasına ihtiyaç
duyulduğunu belirtti.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız açış konuşmasında;
Türkiye’deki kooperatiflerin ortak sayısının çok, ancak her bir kooperatifin
üye sayısı itibariyle yetersiz ve dağınık
bir yapıda olduklarını söyledi. Almanya
ve ABD’de her 4 kişiden 1’inin, Kanada
ve Norveç’te her 3 kişiden 1’inin kooperatif ortağı olduğunu açıkladı. Gelişmiş
ülkelerde ayrıca ülkemizde olduğu gibi
sadece belirli alanlarda değil, ekonominin tüm katmanlarında bankacılıktan sigortacılığa, bilgi yönetimlerinden,
üretim ekonomilerine kadar her alanda
çok ciddi kooperatifler bulunuyor’’ dedi.
Hollanda’da kooperatiflerin tarım pazarındaki payının yüzde 90’lara ulaştığını
ancak Türkiye’de bu oranın % 2’ler düzeyinde olduğunu kaydetti.
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Başkanı Muammer Niksarlı yaptığı konuşmada; kooperatifçilerin en büyük sorunlarının örgütlenme konusunda yaşandığını,
şu anda Türkiye’de kooperatiflerin yüzde
80’inin tek başına hareket ettiğini, bir
üst yapıya bağlı olmadıklarını söyledi.
Türkiye’de kooperatif enflasyonu bulunduğunu anlattı. 80 bin kooperatif,
bu ülkede olmaması gereken kooperatif
sayısıdır. Bunların büyük bir çoğunluğu
ekonomik işletme değildir. Birçok iktisadi kuruluş, ayakta kalabilmek için birleşirken bizim 80 binden fazla kooperatife
sahip olmamız övünülecek bir durum
değildir. Bu sayı çok fazladır’ dedi. Kooperatifçiler olarak Türkiye’de 120 bin kişiye
yılda 12 ay ücret ödediklerini ifade ederek,
dünyanın birçok ülkesinin anayasasında
kooperatifçilikle ilgili hükümler bulunduğunu belirtti. Yeni oluşturulacak anayasa-
da kooperatifçiliğin yer almasında büyük
yarar gördüklerini sözlerine ekledi.
Yapılan konuşmalar aslında ülkemizdeki mevcut tabloyu ortaya koymaktadır.
Ülkemizdeki kooperatif sayısı dünya kooperatiflerinin neredeyse %10’unu oluşturmaktadır. Ancak ekonomideki yerleri
gerek yatırım gerekse istihdam olarak
beklenen düzeyde değildir. Aslında sosyal amaçlı bu ekonomik hareket bugün
kalkınmanın, yoksullukla mücadelenin
dünyadaki tek adresi gibidir. Günümüz
iş dünyasının en parlak isimi olan Microsoft’ un sahibi Billy Gates bile sahip
olduğu vakfın açlık ve yoksullukla mücadele için uyguladığı projelerde kooperatif
modelini dikkate almaktadır.
Ülkemizde de çeşitli vakıf ve kuruluşlar
gerek şehirlerde gerekse kırsal alana yönelik projelerinde kooperatifler ile çalışmayı yeğlemektedirler. Çünkü kooperatiflerin birden fazla insanı ve olanların
sosyal ve ekonomik refahını dikkate alan
yüzü projelerin etkilerini artırmakta, insanlara güven vermektedir. Yaşamın her
dalında faaliyet gösteren kooperatifler
ayni zamanda insana ve çevreye duyarlı
politikaların öncüsü rolünü üstlenmiştir. Globalleşen dünyanın yaşadığı ekonomik krizler, çevre felaketleri, her gün
artan açlık ve yoksulluk karşısında sosyal
ve ekonomik yaralarını saracak bir model olarak yeniden önem kazanmıştır.
ABD’de son günlerde 5.6 milyon banka
müşterisi hesaplarının kooperatif bankalarına aktarılmasını talep etmiştir.
Ülkemizde başta geri kalmış yöreler olmak üzere ülke genelinde yoksulluk ve
gelir adaletsizliğinin önlenmesini istiyorsak kooperatifçilik modelini desteklemeliyiz. Kooperatifçiliğin topluma daha
faydalı hizmetler yapmasını istiyorsak,
ülke ekonomisine katkısını artırmayı hedefliyorsak, öncelikle kooperatifçilik sorunlarını kalıcı şekilde çözmeliyiz.
Bu konuda dünya deneyimleri ortadadır.
Ülkemizdeki kooperatiflerin önemli bir
kısmı dünyadaki gelişmeleri yakından
izlemekte ve Uluslararası Kooperatifler
Birliği yapısı içinde üye ve yönetici olarak yer almaktadır. Örneğin Dünyanın
en eski ve en büyük sivil toplum hareketi
örgütü olan Uluslararası Kooperatifler
Birliği’ne (ICA) bağlı sektör örgütlerinin
en büyüğü olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü (ICAO) yönetiminde
OR-KOOP Genel Başkanı Cafer YÜKSEL
Avrupa kıtasını temsilen yer almaktadır.
Sonuç olarak; dünyadaki birçok ülkeye
göre uzun bir kooperatifçilik geçmişi ve
deneyimi olan ülkemizde sorunlar ve çözüm yolları bellidir. Bu konuda en temel
sorunumuz kuralları belli olan kooperatifçilik sisteminde değil bizlerin yaklaşımındadır. Yeter ki sorunları çözmede
kararlı olalım. Kooperatifçiliğe inanalım.
BM 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılını kutlayacağımız bu yılda kooperatifçilikte dünya gerçeklerini halkımıza en iyi
şekilde anlatalım. Çünkü 21 yüzyılda yaşadığımız ve uzun süre etkisi artarak devam edeceği tahmin edilen ekonomik ve
sosyal krizin yaralarını saracak tek model
kooperatifçiliktir. Batı dünyası şimdiden
bu yönde politikalarını ve hesaplarını revize etmeye başlamıştır.
Kooperatif
Sayısı
Kooperatiflerin 2006 Ciro
Toplamı
(Milyar $)
2006 GSYH
(Milyar $)
Oran
(%)
ABD
67
150,057
13.336,200
1,125
Fransa
48
197,583
2.266,136
8,718
İtalya
29
50,950
1.863,380
2,734
Almanya
27
139,426
2.918,555
4,777
İngiltere
22
55,302
2.439,423
2,267
Hollanda
17
81,089
677,691
11,965
Japonya
13
142,752
4.362,589
3,272
Finlandiya
9
33,663
207,796
16,200
Kanada
9
23,906
1.278,610
1,869
İsviçre
7
38,162
391,233
9,754
248
912,162
29.741,613
3,069
TOPLAM
Tablodan çıkan bir başka sonuç ise; bu ülkelerin sadece ICA
Global-300 2008 yılı listesinde yer alan kooperatif işletmeleri dikkate alınsa bile, kooperatiflerin yarattıkları ekonomik büyüklük, tablodaki on ülkenin toplam GSYH rakamının %3’ünü oluşturmaktadır.
Tabloda belirtilen ortalama oran ve bu orandan daha yüksek oranlar, gelişmiş ülkelerde kooperatifçiliğin rolünü ve
bunun ekonomiye yansımasının en açık göstergesidir.
Kooperatiflerin Ekonomik
ve Sosyal Fonksiyonları
Kooperatifler, topluluk hedeflerini gerçekleştirmede iyi bir temel sunarken ekonominin
olduğu kadar toplumun da vazgeçilmez unsurlarıdır.
Kooperatifler;
• Piyasa başarısızlığını düzeltebilir ve etkin bir piyasa organizasyonunu destekleyebilir.
• Küçük işletmelere, kendi
özerkliklerini kaybetmeksizin
daha büyük ve güçlü ekonomik yapılar şeklinde birleşme
olanağı sağlar.
• Düşük sermayeli ortaklara
da ekonomik kararlara katılım olanağı sağlar.
• Kooperatif ortaklarına/vatandaşlara hizmet ihtiyaçlarını
düzenleme veya tespit etme olanağı sağlar.
• Ortaklarla ilgili değer değil de paylaşımın yararı ön planda
olduğundan, geleceği daha fazla düşünebilir. Kooperatif ortakları hissedarlara göre daha az değişkendir.
• Sorumlu pozisyonlara gelenler için bir yönetim deneyimi
kazanma olanağı sunar.
• Nüfusun büyük bölümlerinin ekonomik entegrasyonuna
olanak sağlar.
• Bölge ekonomisi için avantaj sağlar, yerel ihtiyaçları karşılar ve sektörde ekonomiyi canlandırır.
• Ekonomik ve sosyal istikrarı sağlar. Maksimum kâr hedeflemediği için, hiç kâr etmediği durumlarda dahi, ortaklarına hizmet götürmeyi sürdürerek ayakta kalabiliyorsa, yatırımcıların kurduğu ticari şirketlerle farkını ortaya çıkartır.
• Demokratik olarak yönetildiğinden ve ekonomik açıdan
yönetime katılmaya olanak sağladığından, güveni ve barışı
tesis eder. Sosyal sermaye oluşturur ve korur.
Bu özellikler, bölgesel kalkınma stratejilerine entegrasyon
için kooperatifleri elverişli hale getirir.
Ayrıca, Dünya genelinde kooperatifler, ekonominin olduğu
kadar toplumun da vazgeçilmezidir.
İş sahalarının oluşturulması, kaynakların mobilizasyonu,
yatırımların teşvik edilmesi ve bunlara bağlı olarak, genel
anlamda ekonomi açısından sahip oldukları önem giderek
daha çok takdir edilmektedir.
Dünya ekonomik krizlerin derinleşmesi, işsizliğin artması,
toplumsal dışlanma, açlık ve yoksulluğun yaygınlaşması
gibi problemler, toplumun yararına yeni çözüm arayışlarında kooperatifçiliğin ne kadar önemli olduğunu ortaya
çıkartmaktadır.
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
Çağımız, sürekli değişim ve gelişim süreci
içinde… Yaşamın her alanındaki sorunların karmaşıklığı giderek artıyor. Ekonomi,
yaşamın en önemli , “olmazsa olmaz” alanlarından biri… Ayrıntılara bakılmazsa, ekonominin sürekli büyüdüğü söylenebilir.
Gelir dağılımı çok bozuk… Zengin ülkeler
ile fakir ülkeler arasındaki ve/veya ayni
ülke içindeki çok zengin toplum grupları ile çok fakir toplum grupları arasındaki
gelir dağılımı arasında aşırı uçurumlar var.
Tüketimi aşırı pompalayan ve üretimlerini kar motivasyonuna göre planlayan
ticari/endüstriyel şirketler, doğanın biyolojik sistemini bozarak büyük bir çevre sorunu yaratmaktadırlar. Daha güzel
bir dünya kurmak için doğal bir özgecilik
bilincini geliştirecek yeni bir işletmecilik
yaklaşımına ihtiyaç var.
Dünyanın doğal varlıkları giderek azalıyor. Bilim insanları, doğal kaynakların
çoğunun bitmrkte olduğunu öngörmekteler. Örneğin hala en önemli enerji
kaynağı olan petrolün 50-60 yıl içinde
tükeneceğini hesaplayanlar var. Her insan, zenginler kadar tüketse, 11,4 Dünyaya, ABD’li bir yurttaş kadar tüketse, 6,8
Dünya’ya ihtiyaç olacağı hesaplanmaktadır. Bu tüketim hızıyla Dünya giderek
yok oluyor.
Kalkınma modeli gözden
geçirilmeli
Bu durumda ekonomik kalkınmayı salt
kar ölçütlerine göre planlayan gelenekselkapitalist işletmelerin durumlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Çünkü, bu işletmeler, üretim kararlarını
verirken bölüşümü de şekillendirmektedirler. Örneğin, üretimden piyasa fiyatları üzerinden pay alan üretim faktörlerinin
gelirleri, sürekli emek aleyhine gelişmiş,
kar ve faiz gelirlerinin bankalardaki birikimi, son onlu yıllarda Dünya reel gelirini
ikiye katlamıştır. Bu da ekonominin işlemesi için temel kural olan “Toplam gelir
ile Toplam harcamalar”ın eşitlenmesini
imkansız hale getirmekte, ekonomi sürekli “bunalımlar” üretmektedir.
Yatırımın dinamiği…
Liberal ütopyaya dayalı geleneksel ticari organizasyonların kalkınma modeli
“yatırım karının azamileştirilmesine”
dayandırılmıştır. Buna karşıt olarak
önerilen kalkınma modelinde, karın azamileştirilmesinden ziyade, daha çok “istihdam yaratılması” ve “zenginlik üretilmesi” araştırılmaktadır. Yatırım karları,
istihdam yaratmadan ve mevcut istihdamı korumadan artıyorsa, bu yatırımlar
toplum açısından bir anlam taşımazlar.
Yatırımlar yoluyla karın
artırılması dinamiğinde iki
gerçeklik ayırt edilir :
• Emeğe bağlı yatırımlar,
• Emeğe bağlı olmayan yatırımlar
Emeğe bağlı yatırımlarınözünde, işyeri sahibi hem yatırımcı ve hem de yönetici konumundadır. İşyeri sahibi, yatırım yaptığı
organizasyon içinde çalışır, işçisiyle, müşterisiyle, toplumla sürekli bağlantılıdır;
Emeğe bağlı olmayan (Sermayeye bağlı) yatırımlardaise sermaye sahibi, yatırımın konusu ile hiç bağlantısı olmayan bir realiteye sahiptir. O, sektörü ne
olursa olsun, salt karını azamileştirmeyi
araştırır, yatırımlarını sürekli daha karlı
organizasyonlara doğru akacak şekilde
finansal sermayenin akıcılığını izleyerek
farklı bir işletmecilik/yöneticilik biçimine doğru gelişimini sürdürür.
EKONOMİNİN KOOPERATİF
GİRİŞİMLERE İHTİYACI VAR MI ?
» Her şey değişiyor…
Bir başka girişimcilik:
Kooperatifçilik…
Bir buçuk asırı aşan bir zamandan beri,
kalkınmayı ve organizasyonların yönetimini tasarımlayan bir başka işletmecilik
biçimi de vardır : Kooperatifler.
Kooperatifçilik, sermayenin araç olarak
hizmet ettiği ve fazlaların(kapitalist dilde karın) dağıtımı, yatırılan sermayeye
göre değil, kooperatif girişim ile ortak
arasında gerçekleşen ticari işlem üzerine
oturtulmuş çağdaş bir vizyondur.
Ekonomi pratiğinde başlıca işletme modelleri şöylece gruplandırılabilir :
• Özel işletmeler (kar amacına yönelik
çalışırlar);
• Geleneksel İşletmeler (Gelir yaratma
amacına yönelik işletmeler);
• Kamu girişimleri (Kamu hizmetleri
üreten girişimler).
Özel işletmeler, sermayeyi kar arayan
işletme modelleridir. Bireysel veya şirket tipinde olabilirler. Tarih boyunca
varolagelmiş işletme tipidir. Bunlar kar
amaçlı yatırımlar ararken istihdam yaratma, yeni katma değerler üretme ve
çevre koruma konularını özen gösterecek
şekilde yönlendirilmelidirler.
Kooperatif ekonomi modeli
Geleneksel işletmeler ise, daha çok
emeğe dayalı yatırım yapan işletmelerdir. Amacı, aileye ait emek, sermaye,
toprak,vb… üretim faktörlerinin gelirini artırmaktır; çoğunlukla aile işletmesi
olarak adlandırılırlar; toplum bünyesinde en çok görülen işletmelerdir (çiftçiler,
esnaflar,vb..). Bu işletme tipleri pazarla
bütünleşmek ve fiyatları kendi lehlerine
çevirebilmek için başta kooperatifler olmak üzere çeşitli biçimlerde birleşerek
yeni “ortaklık” tipleri yaratırlar. Son onlu
yıllarda batı ülkelerinde “sosyal ekonomi
modeli” olarak adlandırılan bu sektör üç
temel bileşene dayanır :
• Gerçek bir ortak projeye dayalı
kooperatifler;
• İmece, yardımlaşma sandıkları ve
mediko-sosyal faaliyetleri;
• Ekonomik işlev üstlenen dernekler/
vakıflar.
Kooperatifler, ekonomik faaliyetlerin ortaklaşmalar yoluyla gerçekleştirilmiş yeniden gruplandırılmış bir tür şirketlerdir.
Başlıca özellikleri: kardan ziyade üyelerine/topluma hizmet amacı güderler; yönetim özerktir; demokratik karar süreçleri ile çalışır; gelirlerin paylaşımındaki
özelliği risturn biçimindedir.
Kooperatifleri gerekli kılan
nedenler…
Ekonomik teori açısından kooperatifleri
gerekli kılan en önemli hayati nedenbölüşümde görülen sıkıntılardır. Bilindiği
gibi ekonominin en önemli sorunu üretmek ve üretileni paylaşmaktır. Paylaşım mekanizması, üretim süreci içinde
gerçekleşmektedir. İnsanlar, tükettikleri
mal ve hizmetler için harcayabilecekleri
gelirleri, sahip oldukları üretim faktörlerini (emek, toprak, sermaye, girişimcilik)
kullanarak yaratırlar. Yani ulusal düzeyde üretim/gelir, üretim faktörlerine ödenen “faktör ödemeleri ” ile belirlenmekte,
ayni zamanda bu faktör gelirleri, insanların ihtiyaçlarını gideren mal ve hizmetlere harcanmaktadır. Ayrıca ekonominin
sağlıklı çalışması için “toplam gelirlerle, toplam harcamaların eşitlenebilmesi” gerekir. Oysa, uzun yıllardan beri,
sermayeye bağlı faktör gelirleri, emeğe
bağlı faktör gelirlerini aşmış, 2008 krizi
öncesinde tahminlere göre bankalarda
biriken likit fonlar, dünya reel gelirinin
iki katını aşmıştır. Bu durum, son büyük
krizin tetikleyicisi olmuştur. Bunun da
en önemli sebebi, üretimin, dolayısıyla
gelirin, “insan ihtiyaçlarına göre planlayan işletmelerden” çok, “kar amacına
göre organize eden işletmelerin” egemen
olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Eğer, ekonomide üretim kararları “insan
ihtiyaçlarına” yanıt arayan bir işletmecilik yaklaşımıyla çözümlenebilirse,
ekonomide harcanamayan gelir, dolayısıyla tüketilmeyen ürün kalmayacak demektir. Böylece, ekonomide “üretim-tüketim”, “toplam gelir- toplam harcama”
dengesi kurulabilecek, ve ekonominin
akıcı bir şekilde çalışması beklenebilecektir. Üretimi insan ihtiyaçlarına göre
planlayan işletmeler pazar koşullarında
kooperatif işletmelerdir.
Burada gözden kaçırılmaması geren bir
noktayı hatırlamakta yarar var : binlerce yıldır ekonomide yer almış, üretimini
“karlılık” ekseni üzerine oturtmuş kapitalist işletmelere, “kar” arayışları yanında, istihdamı artırma , çevreyi koruma
ve geliştirme i konularında ek yükümlülükler getirmektir. Nitekim gelişmiş bazı
ülkelerde, büyük sermaye şirketlerinin
bazıları, kooperatif modelle kendi geleneksel modellerini birleştirme arayışları
içine girmişlerdir.
Kooperatifler, dağınık
kaynakları ekonomiye sokarlar
Özellikle tarımda üretim birimleri aile
işletmesi durumundadırlar. Kapitalizmin bütün gelişmişliğine karşılık ABD’de
tarımında bile aile işletmeleri % 80’ler
dolayındadır. Kooperatifler, piyasa mekanizması içinde, tek başına yerine getirilemeyen ekonomik ihtiyaçları yanıt
ararlar ve üretim faaliyetlerini süreklilik
kazandırırlar. Büyük ticari güçler karşısında küçük ekonomi birimlerinin, piyasada kendilerini savunmalarının en
önemli araçlarıdır.
Ayrıca insanlar özerk olmak istemektedirler. Kooperatif girişimler, insanlara
özerklik sunmaktadırlar. Kooperatifler
yoluyla “ortak nitelikli insanlar” bir araya gelerek toplumu sosyolojik olarak zenginleştirmektedirler. Kooperatifler, özel
girişim modelini ortadan kaldırmamakta, aksine onun egemenliğini topluma
yaymaktadır. Öte yandan kooperatifler
yoluyla bir araya gelen insanlar arasındaki bağlar farklılaşmakta, toplum yeniden çeşitlenmekte ve zenginleşmektedir.
Kooperatifler, ayni ekonomik soruna sahip insanların bu sorununu çözebilecek
bir “kooperatif proje” etrafında birleşmesi sonucunda ortaya çıkmış bir girişim tipidir. Yani kooperatif ortakları, ortak bir
proje ile işletmesinin ve ailesinin projelerini (beklentilerini) gerçekleştirmenin
yollarını bulurlar.
Bir üretici kooperatife katılırken şu üç
öğeyi dikkate almak durumundadır :
ürününü veya hizmetini değerlendirmek;
işletme yönetimini, mesleki faaliyetini ve
yaşam kalitesini yükseltmek; kişisel ve
mesleki projesini gerçekleştirmek.
Bir kooperatif, ortağına şunları sağlamalıdır : tamamlayıcılık; sinerji; karşılaştığı karmaşık durumlar için çözüm; ürün
muhiti; formasyon ve enformasyon; vb..
Özetle, ekonomide üretimle bölüşüm
arasındaki, zamanla birbiri ile çelişen ve
bunalımlar üreten fasit dairenin kırılabilmesi için geleneksel işletmelerin üretimlerini planlarlarken, “kar” öğesinin yanına
“çevre” ve “istihdamı artırma” sorumluluğunu yüklenebilecek önlemler geliştirilmelidir. Ayrıca “üretimi insan ihtiyaçlarına” göre planlayan işletmelere, yani
“kooperatif girişimlere” ekonomi politikaları içinde daha fazla yer verilmelidir.
13
Gıdada
Markalaşmanın Önü
Açılacak
»»TİM, gıda sektöründe yaratıcı fikirlerin
ortaya çıkması için “Gıda ARGE Proje
Pazarı”nı hayata geçiriyor.
Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği 500 milyar dolar
ihracat hedefine, inovasyon ve ARGE çalışmalarıyla 55
milyar dolarlık katkıda bulunmayı hedefleyen Türkiye
İhracatçılar Meclisi (TİM), gıda sektöründe yaratıcı fikirlerin ortaya çıkması için “Gıda ARGE Proje Pazarı”nı
hayata geçiriyor.
TİM’den yapılan açıklamaya göre, proje, ihracat odaklı
gıda alt sektörlerinde ürün çeşitliliğini artırmanın yanı
sıra gıda sektöründe markalaşmanın da önünü açacak.
Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi ve
TİM Gıda ARGE Proje Pazarı Yürütme Kurulu Başkanı
Eli Alharal, Gıda ARGE Proje Pazarı çalışmasıyla ihracat odaklı gıda alt sektörlerinde ürün çeşitliliğini artırmanın yanında, tarımsal üretim, işleme, paketleme,
nakliye, pazarlama gibi üretim süreçlerinin tamamında
yenilikler getiren projelerin oluşturularak, gıda sektörü
ile buluşturulmasını amaçladıklarını kaydetti.
Çalışma ile üniversite-özel sektör işbirliğini maksimum
seviyeye çıkarılacağını ve gıda sektöründe oluşturulacak yeniliklerin firmaların faydalanmasına sunulacağı
ifade eden Alharal, çalışmaya TİM çatısı altında faaliyet gösteren gıda sektör kurullarının tamamının destek
verdiğini bildirdi.
Alharal, Gıda ARGE Proje Pazarı’nı fikirlerin projeye
dönüşmesi, ürünlerin gelişmesi, ticari bir değere dönüşmesi, patent alması ve marka oluşumunu sağlamanın
yanı sıra sosyal sorumluluk projesi olarak gördüklerini, projenin yaratıcı, yenilikçi fikirleri olan ancak bunu
olanaksızlıkları nedeniyle hayata geçiremeyen gençlere,
bir fırsat penceresi açacağını vurguladı.
Gıda ARGE Proje Pazarı’nın her yıl tekrarlanacağını, bu
sayede yenilikçi, yaratıcı gençlerin projelerini sanayici
ve ihracatçılara ulaştırmaları için vitrin görevi yapacaklarını dile getiren Alharal, bu sayede Türkiye Gıda
Sektörü’nün ihracatta gerçek potansiyelini ortaya çıkaracağını kaydetti.
Yürütme ve Danışma Kurulu oluşturuldu
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatörlüğü’nde sürdürülen Gıda ARGE Proje Pazarı çalışmaları için yaş meyve
sebze, meyve sebze mamulleri, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri, ağaç mamulleri ve orman
ürünleri, kuru meyve ve mamulleri, fındık ve fındık mamulleri, zeytin ve zeytinyağı, su ürünleri ve hayvansal
mamuller sektörleri temsilcileri ve akademisyenlerin
katılımıyla 13 kişilik Yürütme Kurulu oluşturuldu. Yine
aynı sektörlerin temsilcilerinin, üniversitelerin ilgili
bölümlerinden her biri Türkiye’de alanında otorite öğretim üyesi profesörlerin ve ilgili bakanlık yetkililerinin
katılımı ile 40 kişilik Danışma Kurulu oluşturuldu. Yürütme Kurulu ayda bir, Danışma Kurulu 3 ayda bir araya gelerek projenin gelişimini yönlendirecek.
Başarılı projeler ödüllendirilecek
Gıda alanında yaratıcı fikirleri olan gençlerin 12 Mart
2012’ye kadar başvurularını yapmaları gerekiyor. Gelecek projeler 29-30 Mayıs 2012 tarihlerinde İzmir’de
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın himayelerinde, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Dünya
Gıda Örgütü (FAO) Başkanı Jose Graziano da Silva’nın
konuşmacı olarak katılacağı organizasyonla yarışacak
ve başarılı olan projeler ödüllendirilip iş hayatında hayata geçirilecek.
Birinci olan projeye 10 bin lira, ikinciye 7 bin 500 lira,
üçüncüye ise 5 bin lira ödül verilecek. Ayrıca özel ödüller de verilecek.
14
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
BİRLİKLERİMİZ
KÖY-KOOP
BALIKESİR BİRLİĞİ
Türkiye’yi Doyuran İl
Balıkesir İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü
Binlerce yıllık kültürel birikime sahip bir merkez olan Balıkesir, batıda Ege, kuzeyde Marmara Denizi’ne kıyısı olan; stratejik konumu, doğal güzellikleri, verimli toprakları ile ulaşımı
kolay bir ildir. Sınırları içinde hem Ege, hem Marmara hem
de karasal iklim özelliklerini yaşamak mümkündür.
Toplam yüzölçümü 1.452.814 hektar alandır. Bunun 515.589
haktarı ekilebilir arazidir. Balıkesir, Sındırgı, Bigadiç, Gönen
ve Edremit en verimli başlıca gıda üretim alanlarıdır.
»»S.S. Balıkesir Bölgesi Hayvancılık Kooperatifleri Birliği
BALIKESİR-HAYKOOP
Kısa adı HAYKOOP olan S.S Balıkesir
Bölgesi Hayvancılık Kooperatifleri Birliği Balıkesir merkez ve ilçelerde faaliyet
gösteren tarımsal kalkınma kooperatiflerinin bir araya gelerek kurmuş olduğu
bir birliktir.
Birlik 2004 yılında 9 kurucu kooperatif
tarafından kurulmuş ve kısa bir zamanda 173 kooperatifin ortak olduğu büyük
bir birliğe dönüşmüştür. 30.000’in üzerinde çiftçi üyesi mevcuttur.
Birlik bünyesinde gübre bayiliği faaliyeti
yapılmaktadır. Kooperatif ortağı olan çiftçilerin hayvancılık desteklemelerinin müracaatları da birliğimiz tarafından yapılmakta ve takip edilmektedir. Ayrıca birliğe
ortak olan kooperatifler köylerde çiftçilerden toplamış oldukları sütleri HAYKOOP
çatısı altında pazarlamaktadır.
Demokrasinin Toplumun
Her Alanına Yayılmasında
Kooperatifçilik Öncülük Eder.
Kooperatiflerin genel kurul organı en yetkili icra makamı olarak işler. Kooperatif
ortakları genel kurul toplantılarında hür
iradelerini ortaya koyarak kararların alınmasında etkin rol oynarlar. Gerek bireysel haklarını gerekse kooperatifin kurumsal haklarını en rahat bir şekilde savunma
yeridir genel kurullar. Böylece kooperatifçilik toplumda demokrasinin ilerlemesine katkı sağlamış olur. Birlik yönetimi
birim kooperatiflerin genel kurullarına
katılarak, genel kurulların daha verimli
icra edilmesine imkân sağlamaktadır.
Doğanın Balıkesir’e Verdiği En Büyük Hediye...
Makineleşmede Kooperatifçilik
Cumhuriyetin kurucusu M. Kemal Atatürk çıktığı yurt gezilerinde tarımın en
stratejik ve Türk milletinin çiftçi bir millet olduğunun vurgusunu yapmıştır. Ayrıca makineleşmenin ve bir araya gelerek
çalışmanın önemini anlatmıştır. 1925 yılında Kastamonu’da halka hitap ederken
makinesiz ziraat olmaz demiştir.
Kooperatiflerimiz köylümüzün tek başına alamadığı pahalı makineleri alarak
onları modern ile tanıştırmada ve verim
artışında önemli rol oynamaktalar. Birliğimiz KKYDP çerçevesinde makine ve
ekipman almak isteyen kooperatiflere
rehberlik ederek bu desteklemelerden
faydalanmalarına vesile olmaktadır.
Köylünün Toplu Pazarlıktaki
Tek Gücü; Kooperatif
alış verişinde bulunarak bilgiler edinmektedir. Ayrıca geleneksel hale gelen
iftar yemekleri, sosyal kaynaşmaya imkan sağlamaktadır.
Birlik Dirlik Ve Düzen İçinde
Devam Eden Çalışmalar…
Türkiye, dünyada zeytinyağı üretiminde 4. sırada yer almaktadır. Balıkesir ise, Türkiye zeytin üretiminin yaklaşık
17,2’sini karşılamaktadır. 81.291 hektar alanda yaklaşık 11
milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. Yıllık ortalama 100-125
bin ton teytin üretimi gerçekleşmektedir. Bu payın %20’si
sofralık zeytin, %80’i de zeytinyağı üretimi için kullanılmaktadır.
Birliğimiz kooperatifimizin üretmiş olduğu sütleri sanayi firmalarına pazarlanması konusunda etkin rol oynamaktadırlar.
İşletme bedelleri ile gelir kaybeden kooperatifler de köyünde hizmet kalemleri
açarak çiftçilerimize hak ettikleri hizmetleri sunmaktadırlar. Ayrıca Devletin
çiftçilere verdiği teşvik ve desteklemeler
de yine birliğimiz bünyesinden geçerek
ilgili organlara ulaştırılmakta ve hak edişler birliğimiz tarafından dağıtılmaktadır.
Böylece hayvansal desteklemeleri ayağına kadar gelmektedir.
Süt ve Süt Ürünleri
Ülke Ekonomisine Güç
Katıyoruz…
Ortalama olarak yılda 400.000 bin ton domates, 130.000 ton
kavun, 130.000 ton karpuz, 20.000 ton fasulye, 45.000 ton
salçalık biber, 11.000 ton sarımsak yetiştirilip yurtiçi ve yurdışına pazarlanmaktadır.
Bu alanda yaklaşık 160 adet işletme, Balıkesir’de yıllık ortalama 5.000 ton tereyağı, 90.000 ton peynir, 50.000 ton yoğurt
üretmektedir. Bu üretim Balıkesir Merkez, Gönen, Susurluk,
Manyas, Savaştepe ve Havran başta olmak üzere hemen hemen tüm ilçelerde gerçekleşmektedir.
Özellikle İvrinde, Ayvalım, Edremit ve Burhaniye’de yapılan
Sepet Peyniri ve loru, Ayvalık yöresinin Kirli Hatun Peyniri
ve loru, Gönen, Manyas, Erdek ve Bandırma yöresinin Kelle
ve Manyas Peyniri, Sındırgı, Bigadiç, Kepsut ve Dursunbey
ilçelerinin Keçi Peyniri Balıkesir’e özgü önemli süt ürünleri
olarak ön plana çıkmaktadır.
Meyve ve Sebze
Ayrıca börülce, kuzu kulağı,
tere, susam otu, ebegümeci,
şevketibostan gibi yenilebilir
otların yanında baharat olarak da kullanılan nane, kekik,
adaçayı, kuşburnu, kapari
gibi lezzet arttırıcı özellik
taşıyan sebzeleri de il ve ilçe
semt pazarlarında taze olarak bulabilmek mümkündür.
Örgütlü Olmanın Getirileri
İnsanların bir araya gelerek potansiyel pazar oluşturmaları sonucunda elde
ettikleri toplu pazarlık gücü sayesinde
tarım ve hayvancılık alanında gereksinim duydukları tüm ihtiyaç ürünlerini
ve mallarını piyasa şartlarından daha
uygun fiyatlarla alabilmeleri ve ürettikleri değerinde satabilmeleri mümkün olmaktadır. Birliğimize bağlı kooperatifler
yem, gübre, mazot, tohum vb. gibi temel
ihtiyaçları uygun fiyatlara çiftçilerimize
tedarik etmektedirler. Bölge birliğimiz
ise kooperatiflerimizin üstesinden gelemediği bayilik işlemlerini bünyesine
alarak kooperatiflerimizi faydalandırmaktadırlar. Bu kapsamda gübre bayilik
belgelerimiz kooperatiflerimizin hizmetine sunulmuştur.
ıda Tarım ve Hayvancılık BakanG
lığı tarafından sadece kooperatiflere has
verilen tip projeler sayesinde kooperatiflerimiz çiftçimizi hayvan sahibi yaparken
tesisleşeme açısından da bu projeler büyük fayda sağlamıştır. Proje uygulayan
kooperatiflerimiz aynı zamanda işletme
binalarına ve soğutma merkezlerine kavuşmuşlardır.
Toplumsal Barışın Ve
Kaynaşmanın Sağlandığı Yer;
Kooperatifçilik
Bazen sorunların çözümü için, bazen
iş planlamak için bazen ise istişare için
kooperatifler insanları bir araya getirir,
kaynaştırır.
Birliğimiz kooperatiflerimizi genel kurulların haricinde eğitim ve bilgilendirme amaçlı toplantılarda bir araya getirmektedir. Bu toplantılarda kooperatifçi
köylerin temsilcileri bir birleriyle görüş
Birliğimize bağlı 173 Kooperatifimize
27.058 çiftçi ailenin 69.857 Büyükbaş
hayvanı ile günlük 600 ton süt üretiminin
tamamı kayıt altındadır. Kooperatiflerimiz 2011 yılında gerçekleştirdikleri faaliyetlerden oluşan bilânço ciroları yaklaşık
300.000.000 TL dir. Yine 2011 yılında
bu kooperatiflerimiz 25.500.000 TL KDV
ve 5.300.000 TL stopaj vergisi ödeyerek
ülke ekonomisine katkı sağlarken kayıt
dışılığına engel olmuştur. Birliğimiz yönetim kurulu Balıkesir kooperatifçiliğinin
hak ettiği yerlere gelmesi ve kırsal kalkınmanın bir parçası olmak için gayretli çalışmalarına devam etmektedir.
Balıkesir HAYKOOP Birliğinin 2011
yılında yapılan genel kurulunda asil yönetim kuruluna Cemil İLCAN, Ahmet
KÖSEOĞLU, Hüseyin ÖZCAN, Faruk
ÖZEN ve Hüseyin KUZGUN seçilmişlerdir. Cemil İLCAN yönetim kurulu
başkanı görevini yürütmekte olup aynı
zamanda KÖYKOOP Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyesidir.
Tahıl Üretimi
Balıkesir, tahıl ve baklagil üretiminde kendi ihtiyacını karşılayabilen az sayıdaki ilden biridir. Tahıl üretiminde en çok;
buğday, arpa, pirinç, mısır, yulaf, kuru fasuyle, nohut, bakla,
mercimek, bezelye ön plana çıkmaktadır.
Bal Üretim
Yılda ortalama 1.600 ton bal üretimi gerçekleşmektedir.
Balıkesir’de yaklaşık 128.322 kovan mevcuttur.
Hayvancılık
Toplam 495.073 büyükbaş, 791.265 küçükbaş, 5.334.806 Yumurta tavuğu, 16.745.848 et tavuğu üretimine sahiptir.
Su Ürünleri
Yıllık Deniz Balıkları
Üretimi 1.148,6 ton, Diğer Deniz Ürünleri Üretimi 151,5 ton, İç Su Balıkları Üretim 517,8 ton,
Kültür Balıkları Üretimi
89,2 ton olarak gerçekleşmektedir.
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
BAŞARILI KOOPERATİFLERİMİZ
15
S.S. HAMİDİYE KÖYÜ TARIMSAL
KALKINMA KOOPERATİFİ - Bigadiç - BALIKESİR
S.S MECİDİYE KÖYÜ TARIMSAL
KALKINMA KOOPERATİFİ - Bigadiç - BALIKESİR
»»S.S.Hamidiye Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 1973 yılında
kurulmuş olup halen Balıkesir bölgesinde sayılı kooperatifler arasında
yer almaktadır.
»»S.S. Mecidiye Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 1972 yılında
kurulmuş olup günümüze kadar gücüne güç katarak büyümeye
devam etmektedir. Kooperatifimizin bu seviyeye gelmesinde
bilinçli yöneticilerin yanında birbirine bağlı ve birliktelikten ödün
vermeyen özveri ile çalışan ortaklarımızın payı çok daha büyüktür.
Kuruluşundan 2000 yılına kadar aktif bir ilerleme gösteremeyen Hamidiye Köyü Tarımsal
Kalkınma Kooperatifi 2004 yılında Tarım
Bakanlığının 100x2 büyükbaş hayvan projesinden yararlanmıştır. O yıllardaki mevcut
süt potansiyeli olan 3 tonluk miktarı projeden
sonra her yıl bir önceki yıllara oranla daha artırmıştır. Son yıllarda bu rakam 10 tonun üzerine çıkmıştır. 2004 yılında yönetime 2005
yılında da Kooperatif Başkanlığına seçilen
Hüseyin Kuzgun ve yönetimdeki takım arkadaşları, büyük başarılara imza atmışlardır.
Yönetim kurulu aldığı kararlarla kooperatife
2 adet 5 tonluk, 1 adet 2 tonluk olmak üzere
3 adet soğutma tankını kooperatife kazandırmışlardır.
Daha sonra elektrik sorununu ortadan kaldırmak amacıyla alınan kararla 60 kw lık jeneratör kooperatife kazandırılmıştır. Kooperatifin
hızla büyümesi ile birlikte mevcut yerin küçük
gelmesi gerekçesi ile yeni bir arsa alınmasına
karar verilmiştir.2006 yılın da yaklaşık 7000
m kare yer satın alan kooperatif,sınırlarını
büyütmüş ve bu alana yeni kooperatif işletme binası, akaryakıt istasyonunu,süt toplama
merkezi, market, hırdavat malzeme reyonu
gibi yeni yapılar inşa etmiştir.
Bunun yanında gıda maddeleri,yem,kömür,un,
kepek, madeni yağ, mısır silajı paketlenmesi ve satışı, yaklaşık 2 yıl gibi bir süreyle de
hafriyat hizmetini üyelerine ve çevre köylere
sunmaktadır.
Hamidiye köyü arazi yapısının yüksek ve engebeli oluşu, bunun yanında sulak arazinin az
olmasından dolayı kaba yem üretimi çok az
yapıldığından kooperatif yönetimi, üyelerini
bu durumdan yoksun bırakmamak için bazı
önlemler alınması gerektiğini düşünerek mısır silajı paketleme makinesını alarak faliyete
geçirmişlerdir.
Yapılan bu hizmetlerle yetinmeyen başkan
Hüseyin Kuzgun ve yönetim kurulu üyeleri
2010 yılında kooperatif işlerinde kullanılmak
üzere 1 adet ısızu marka pikap ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere volvo marka kepçe
alarak hizmete sunmuştur.
Köyde hayvancılığın giderek artması ile veterinerlik hizmetlerine gereksinim duyulmasından dolayı 2010 yılında bir veterinerle başlayan kooperatif, 2011-2012 yıllarında da iki
veteriner hekim ile kooperatif üyelerine veterinerlik hizmeti sunmaya devam etmektedir.
Kooperatifimiz 2010 yılı alış ve satış faaliyetlerinde 6.014.221 tl cirosu ile 245.081,47 tl net
kar elde etmiştir. Halen bünyesin de 1 sorumlu
müdür, 5 personel, 2 anlaşmalı veteriner hekim
ve yaz sezonunda mısır silajı paketlemesinde
çalışmak üzere 4 geçici işçi ile hizmetlerine
devam etmektedir. Kooperatifimiz yönetim ve
çalışanlarının üstün başarı ve gayretleriyle hızla büyümeye devam etmektedir.
1972 yılından 1992 yılına kadar yavaş ilerleyen
Kooperatifimiz 100x2 hayvancılık projesi ve
yeni hizmet binasının devreye girmesiyle
birlikte günlük 3 ton olan süt miktarı projeden sonra birkaç yıl içinde 8 tona ulaşmıştır.
hibe destekli, promotik mibzer ve balya makinesi alınarak makineleşmeye doğru gidilmiş ve ortaklarımıza hizmete sunulmuştur.
278 ortağı olan Kooperatifimizin aylık yem
Hayvancılığın bilinçli bir şekilde yapılması
ile bu süt miktarı 17-18 tonlara kadar çıkmaktadır. 20 ton soğutma kapasitesi olan
süt alım merkezinde, ortaklarımızdan alınan sütler Ülkemizin Ulusal bir firmasına
satılmaktadır.
Ayrıca ortaklarımızın Yem, Mazot , Gübre,
Kömür, Yem Ham maddesi, Kaba Yem İhtiyaçları da karşılanmaktadır. Tarım Gıda ve
Hayvancılık Bakanlığının uygulattığı % 50
tüketimi 400-450 tondur. 6 çalışan personeliyle birlikte Özel Veteriner Kliniğiyle de
ortaklarımıza hayvancılık konusunda büyük
katkılar sağlamaktadır. Kooperatifimiz Seminer ve Fuarlara katılım organizasyonları
düzenleyerek ortaklarımızın bilinçlenmesine katkıda bulunmaktadır.
Kooperatifimizin daha da büyümesinde rol
alacak proje ve yatırımları hayata geçirmek
için çalışmalarımız sürmektedir.
S.S. ATKÖY ve ÇEVRESİ TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ - Merkez- BALIKESİR
»»Balıkesir merkezine 13 km uzaklıkta tamamı sulanabilen verimli topraklarda 1800 nüfuslu ve 450 haneli bir köy olan Atköy köyünde 2001 yılında
kurulan S.S. Atköy ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 10 yıllık bir süre içinde büyük gelişme göstererek köye ve köylüye eşsiz hizmetler
sunmaktadır.
Kooperatife ortak olan çiftçilerin tarım ve hayvancılık alanındaki her türlü ihtiyaçlarını temin eden kooperatif aynı zamanda üretilen
sütün ve domatesinde pazarlamasını yapmaktadır. Yem, kömür, tohum, gübre, zirai alet ve
ekipman bayilikleri ile ortaklarına düşük maliyetli girdi sağlayan kooperatif bir adet sözleşmeli veteriner hekim ve bir adet ziraat mühendisi istihdam etmektedir.
Kooperatifçiliğin en önemli ilkelerinden biri
olan risturn ilkesini de çalıştıran Atköy Kooperatifi 10 yıllık süre içinde ortaklarına 309.000
TL risturn (kar payı) dağıtmıştır. Bu rakam
ödenmiş sermayenin iki katından fazladır.
5 kişilik yönetim kurulu ile yönetilen kooperatifte 1 müdür, 1 memur, 1 veteriner hekim, 1
ziraat mühendisi ve 6 işçiden oluşan toplam 10
kişilik çalışan kadro mevcuttur.
Kooperatifin Başkanlığını 2002 yılından beri
Faruk Özen yürütmektedir.
Faruk Özen kooperatif ile ilgili şunları söyledi;
“ Kooperatifimiz köyümüzde 10 yıllık bir maziye sahip. Geçen 10 yıl boyunca köy halkı olarak
3- Sosyal işler ( ortaklara zirai ve hayvancılık
alanında eğitici seminerler, geziler düzenlemek, fuarlara katılmak, Maddi ihtiyaçlarında
bankalardan kredi temin etmesini sağlamak,
köyün genel ihtiyaçları için katkı sağlamak
veya aracılık etmek) olarak gruplara ayırmış
ve her bir iş grubunda profesyonel çalışmalar
gerçekleştirmektedir. Kooperatifçiliği Atköy’lü
çiftçilerin günlük hayatlarının bir parçası yapmayı başarmanın gurunu yaşamaktayız.”
Balıkesir HAYKOOP bölge birliği ortağı olan
Atköy Kooperatifi üstbirlik ile en çok iş hacmi
olan kooperatiflerin başında yer almaktadır.
Başkan Faruk Özen aynı zamanda 2009 yılından beri HAYKOOP Başkan Yardımcılığı görevini de yürütmektedir.
bu kooperatife büyük emekler verdik. Sabırla
büyüttüğümüz ağaç misali bugün meyvelerinden herkes istifade ediyor. İlk yıllarda çekilen
zorluklar artık geçti ve unutuldu. Şimdi tek
hedef her yıl bir öncekine göre büyümek genişlemek ve daha fazla hizmet. Üretmek adına
çalışmalarımız sürmektedir. Bugün itibariyle 1
damperli kamyon, 2 traktör, 3 adet kamyonet,
1 balya makinesi 1 pnomatik mibzer, 1 akaryakıt istasyonu, 1 köy mazot pompası ile hizmet
eden kooperatifimiz yılda 5 milyon TL ciro gerçekleştirmektedir.
Birlikle gelen bereket sloganı ile hareket eden
kooperatifimiz çalışmalarını 3 gruba ayırarak
yürütmektedir. 1- İdari işler (personel, ortak
giriş-çıkış ve devir işleri, sermaye ve risturn
işleri, destekleme işlemleri ve hayvan kayıtları). 2- Ticari işler ( Süt, domates, yem, kömür,
tohum, gübre, akaryakıt, ilaç alım ve satım
işleri ve balya bağlama, tohum ekme işleri).
16
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
ÇİFTÇİLER SOSYAL GÜVENLİK
KURUMU HİZMETLERİNDEN NASIL
YARARLANACAK?
»»Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından son dönemde tarım
çalışanlarının sigortalanmasını ve sağlık hizmetlerinden
faydalanmasını kolaylaştırmak için birçok düzenleme yapıldı.
Çalışma şartları göz önüne alınarak yapılan bu
düzenlemeler tarım emekçileri için avantajları da beraberinde getirdi. Tarım çalışanlarını,
kendi adına çalışan çiftçiler ile mevsimlik tarım işçileri olarak iki gruba ayıran Sosyal Güvenlik Kurumu, her iki kesimi de koruma altına alıyor.
Çiftçilerin prim ödemeleri ilk olarak 2008 yılında 5510 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle
yeniden düzenlendi. Çiftçilerin bir ay boyunca
sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi için
kademeli olarak prim ödemesi öngörülüyor.
Buna göre 2008’de 15 gün prim ödeyen bir
çiftçi bugün ayda 19 gün prim ödeyerek bir
aylık sağlık hizmetinden faydalanabiliyor. Öte
yandan sigortalı çiftçinin, bakmakla yükümlü
olduğu kişilerle birlikte sağlık hizmetlerinden
faydalanabilmesi için 60 günden fazla prim
borcunun bulunmaması gerekiyor. Aylık prim
ödemelerinin tahsili ise gerçek ve tüzel kişilere
satılan ürün bedellerinden yüzde 1 oranında
kesinti yapılarak gerçekleşiyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarımsal faaliyette
bulunan kadın çiftçiler için de birçok avantaj
sunuyor. Kadın çiftçilere doğum yapmaları halinde ‘analık sigortası’ kapsamında emzirme
ödeneği ile istirahatli kaldıkları dönemdeki gelir kayıplarını telafi edebilmek amacıyla geçici
iş görmezlik ücreti ödeniyor. Ayrıca emzirme
ödeneğinden karısının doğum yapması halinde sigortalı erkek de faydalanabiliyor.
Doğum yapan bir kadının emzirme ödeneğinden faydalanabilmesi için doğumdan önceki
bir yıl içinde 120 gün kısa vadeli sigorta kolları
primi bildirmiş olmalı ve hiçbir borcunun bulunmaması gerekiyor.
Ayrıca, sigortalılığın sona erdiği tarihten başlamak üzere 300 gün içinde çocuğu doğan sigortalı kadına ya da sigortalı erkeğin eşine de
emzirme ödeneğinden faydalanabiliyor.
İş kazasına uğrayan çiftçi kendine iş görmezlik ödeneğinin bağlanması için rahatsızlığını
üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na
bildirmek zorunda. İş kazasına ya da mesleğe
bağlı oluşan hastalık ve özürler nedeniyle çalışamaz hale gelen çiftçilere sürekli iş görmezlik
gelirinin bağlanması için en az yüzde 10 oranında iş görme gücünü kaybetmiş olması gerekiyor. Öte yandan, iş görmezlik sigortasının
bağlanması için sigortalının prim borçlarının
ödenmiş olması da gerekiyor. Ayrıca, sigortalının tekrar çalışmaya başlaması durumunda ise
iş görmezlik geliri ödenmeye de devam ediyor.
Çalışma gücünün en az yüzde 60’ının kaybedilmesi durumunda ise malullük aylığı bağlanıyor.
Malullük aylığının bağlanabilmesi için en az 10
yıl sigortalı ve 1800 gün prim ödemesi bulunma
şartı aranıyor. Sigortalının başka birinin sürekli
bakımına muhtaç derecede malul olması halinde ise 10 yıllık sigortalılık süresi aranmaksızın
1800 gün prim ödemiş olması kafi. Yine malullük aylığının bağlanabilmesi için sigortalının
hiç borcunun bulunmaması gerekiyor.
Tarım çalışanlarının emeklilikleri ise 1999 yılından başlamak suretiyle kademeli olarak gerçekleştiriliyor. 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olanlardan kadınların sigortalılıkta 20,
erkeklerin ise 25 tam yılı doldurmuş olması gerekiyor. Yaş durumu göz önünde bulundurulduğunda kadın 50 yaşını, erkek 55 yaşını doldurduğunda 15 yıllık sigortalılık süresi yeterli
görülüyor. Kadınlarda 20, erkeklerde 25 tam
yılı 1 Haziran 2002 tarihinde dolduranların ise
emeklilik yaşları kademeli olarak artıyor.
1999 yılından sonra ilk defa sigortalı olan kadın 58, erkek ise 60 yaşını doldurduğunda 25
yıl sigortalılık süresiyle emekli olabiliyor.
Tarımsal faaliyette bulunmakta iken sigortalının ölmesi durumunda hak sahiplerine Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından ölüm aylığı bağlanıyor. Ölüm aylığının bağlanabilmesi için
hayatını kaybeden çiftçinin en az 1800 gün
prim ödemiş olması gerekiyor. Ayrıca, ölüm
aylığı almakta iken evlenen ve bu nedenle aylığı kesilen kız çocuklarına talepte bulunmaları
halinde almakta oldukları aylıklarının iki yıllık
tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme
ödeneği olarak peşin ödeniyor.
Sigortalı çiftçinin prim borcu olması halindeyse 2011 yılının sonunda yürürlüğe ‘Gelir Testi
Yönetmeliğiyle’ bakmakla yükümlü olduğu ailesi artık sağlık hizmetlerinden faydalanabilecek. Yönetmeliğe göre sigortalının ailesi Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından gelir testine tabi
tutulacak. Sigortalının ailesi testi geçerse sağlık hizmetlerinden faydalanabilecek.
Tarımda Kendi Hesabına Çalışan Kadınlar
Sigortalı Olacak
Kadınların ekonomik hayatta güçlü olarak var olabilmeleri ve hak kaybına uğramamaları için yapılan çalışmalara tarım alanında devam edildi.
Türk Medeni Kanunu, Esnaf ve Sanatkarlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanununu ve Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunununda yeni düzenlemeler yapıldı. 1983
yılından itibaren tarım iş kolunda çalışanların
sigortalılığı konusunda “22 yaşını doldurmuş
aile reisi kadınlar, kanunda sayılan diğer şartları da taşımaları halinde sigortalı sayılmışlardır “ denilmekteydi.
Türk Medeni Kanunu’nda aile reisliği konusunda “... Birliği eşler beraberce yönetirler...”
şeklindeki değişiklikten sonra Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar S.S.K. Kanununun ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun bazı
maddeleri değiştirildi. Artık; Sosyal güvenlik
kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın
nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan 22
yaşını doldurmuş kadın, başka bir şart aranmaksızın sigortalı olacak. Aynı şekilde 22 yaşını dolduran erkeklerde bu kapsam da olacak.
İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran
kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler ise
istekleri halinde kapsama alınacaklar.
Yapılan hukuki düzenlemeler sonucu; kendi
nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan
kadın çiftçiler için süre gelen farklı uygulama
tümüyle kaldırılmış ve kadın çiftçilerin mağduriyeti giderilmiş oldu.
Dr. Umut TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü
Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar:
Kurtarıcı mı Felaket mi?
Türkiye ve dünya tarım gündemi sık sık değişse de güncelliğini uzun zamandır koruyan
bir konu var ki “Genetik Yapısı Değiştirilmiş
Organizmalar” yani kısaca bilinen adıyla
GDO’lar. Peki nedir GDO’lar? Nasıl yapılır?
Neden GDO’lar geliştirilir? GDO’lu bitkilerden elde edilen besinler insan ya da hayvan
sağlığı için riskler taşıyor mu? Bazılarının
dile getirdiği gibi bir canavarlar mı yoksa
müthiş bir biyoteknoloji mucizesi mi? Aslında bu soruları irdeleyebilmek için biraz gerilere gitmek gerekiyor.
1953 Nisanında Watson ve Crick isimli iki
bilim insanın DNA’nın yapısını çözümlemesiyle başlayan tarihi süreç 9 yıl sonra bu iki
bilim adamına Nobel’i kazandırsa da insan
DNA’sında bulunan yaklaşık 3 milyar nükleotidin çözümlemesi için yaklaşık bir 40
yıl daha geçmesi gerekiyordu. Dünya üzerindeki milyonlarca yıldır var olan yaşamın
şifresine yönelik araştırmalar yaklaşık 15
yılda büyük emekler ve paralar harcanarak
oluşturulan “İnsan genom projesi”nin 2002
yılında tamamlanmasıyla yepyeni bir boyut
kazandı: Genlerin şifreleri artık DNA alfabesine dökülmüştü. 20. yy’ın son çeyreğindeki teknolojinin baş döndürücü ilerlemesine
bağlı olarak sadece insan değil daha pek çok
canlı grubunun genleri deşifre edildi. Fonksiyonel genom çalışmaları ile de pek çok
genin var oluş nedenlerinin ortaya konulmasında ciddi adımlar atıldı. Bu ilerlemeler
genetik yapının yönetilmesi aslında bir nevi
“DNA yönetimi” kavramını da beraberinde
getirdi. Bu strateji istenmeyen genlerin aktivitesinin durdurulmasından, organizmalara
yabancı genlerin ilave edilmesine kadar pek
çok yöntemi içeriyordu. Çalışmaların odağını tıp ve insan genomu oluştursa da pek çok
ülkenin 2050 yılı projeksiyonlarında öne çıkan hayati bir konu da, artan dünya nüfusunun beslenmesi sorunu, yani “tarımsal üretim” stratejileri üzerine idi. Bu durumu fark
eden teknoloji üreten ülkeler tarım bilimine
de çok ciddi yatırımlar yapmaya başladı ve
bu alanda pek çok yeni buluşa imza atıldı.
Yabancı ot ilaçlarına veya dona dayanıklı bitkilerden tarımsal zararlı ve hastalıklara karşı “kendilerini koruyabilen” bitkilere kadar
çeşitli GDO’lu tarımsal ürünler hayatımıza
girdi.
GDO nedir?
GDO’lar rekombinant DNA teknikleri ile
DNA’ları değiştirilen organizmalardır. Bu
değişimlerde başka bir organizmadan alınan
bir gen dizisi hedef organizmanın DNA’sına
eklenebileceği gibi mevcut organizmada bulunan gen değişime de uğratılabilir ya da
çıkartılabilir. Bunun tarımsal mücadeledeki
en yaygın uygulamalarından biri doğal olarak böceklerde hastalık meydana getiren
Bacillus thrungiensis bakterisiyle ilişkili olanıdır. Bu bakteri ürettiği bir toksin ile doğada böcekleri öldürmektedir. İşte bu toksin
proteinini kodlayan gen bitki genomlarına
eklenmekte ve bu şekilde bitkiler bu toksini
üreterek üzerlerinde beslenen zararlı bazı
böcekler etkisiz hale getirilebilmektedir. Yine
yabancı ot ilaçlarına dayanıklı bitkilerden
besin öğeleri düzenlenebilen yüksek protein
içerikli bitkilere kadar pek çok farklı GDO’da
şu an piyasada. Daha uç örnekler verirsek;
buzullarda yasayan pek çok canlı grubunda
soğuğa dayanıklılığı sağlayan “antifreezing”
proteinlerinin kültür bitkilerine aktarılarak
dona dayanıklı kültür bitkileri geliştirilmesi
ya da tam tersine çöl bitkilerinde aşırı sıcağa
dayanımı sağlayan proteinlerle “çöllerde tarımın yapılabilirliği” kulağa hoş geliyor.
Avantajlar ve riskler
Belirlenen hedefe göre geliştirilen GDO’lar
uygun olmayan arazilerde tarım yaparak
üretimin artırılması ve 2050 yılında 9.1 milyar olarak tahmin edilen dünya nüfusunun
doyurulması konusunda belli avantajları potansiyel olarak barındırıyor. Yine GDO’lar
kullanılarak, tarım ilacı kullanımına bağlı
çevre kirliliği ve tarım ilacı kalıntısı sorunları azaltılabilir. Ancak burada haklı olarak
tüketiciler GDO’ların sağladığı avantajlardan ziyade riskleri bilmek istiyor. Yapılan bu
genetik değişikliklerin bize bir zararı var mı?
GDO’lardan hedef alınmayan doğadaki diğer
canlılar, kuşlar faydalı böcekler nasıl etkileniyor? Ya da bu değişiklik doğa gibi kontrolsüz bir ortamda başka bitkilerin genetiğini
de tozlaşma yoluyla değiştirebilir mi? Sorular bu şekilde uzayıp gidiyor. Aslında burada
yapılan genetik değişikliklere spesifik olarak
bakarak risk analizleri yapmakta fayda var.
Mesela B. thrungiensis bakterisine ait toksin geninin kullanıldığı GDO’larda üretilen
toksin aslında zaten doğadaki böcek popülasyonlarında ölüme yol açan bir protein.
Doğada var olan bir mekanizmayı kontrol
eden bir genin bitki genomuna eklenerek bu
toksin proteininin bitki tarafından üretilecek
şekilde bir genetik değişiklik yapılması böcek
açısından aslında farklı bir durum yaratmamakta. Bu toksin sıcakkanlılarda ve hedeflenmeyen bal arısı, parazitoid ve predatörler
gibi faydalı böceklerde her şeyden önce ağız
yapısı, beslenme fizyolojisi ve mide pH’ı gibi
faktörler nedeniyle etki yapamıyor. İnsan
tarafından yenilen böyle bir bitkideki toksin
geni de insan midesinde diğer bütün DNA’lar
gibi parçalanıp büyük çoğunluğu atılsa da bu
konuda bazı küçük DNA’ların diğer kana ve
diğer doku organlara geçebileceğini ve çeşitli
reaksiyonlara yol açabileceğini iddia edenler
de var. Burada kodlanan toksin genel olarak
güvenli de olsa bazı araştırıcılar da GDO’lu
bitkilerin yapılması esnasında seleksiyon
için kullanılan antibiyotik marker’lara dikkat çekiyor ve insanlarda hastalığa yol açan
bakterilerin, GDO’larla antibiyotiklere karşı
direnç kazanabileceklerini iddia ediyorlar.
Bu konuda da kesin bulgular yok ama konu
araştırılmaya muhtaç. Bir diğer kaygı ise
tozlaşma yoluyla GDO’lu ürünlerden doğal
floraya genetik materyal aktarımı. Bu noktada GDO’lu bir bitki yeni bir ekosisteme sokulduğunda oradaki mevcut diğer bitkilerle
olan tozlaşma durumlarının (akraba bitkilerin olup olmadığı) değerlendirilmesi önem
kazanıyor
Öneriler ve Sonuç:
Günümüzde GDO’lu mısır, pamuk, patates,
kanola ve soya fasülyesi gibi bitkiler Kuzey
Amerika, Güney Amerika, Avustralya, Çin,
ve Hindistan’da yaygın olarak yetiştirilmekte. A.B.D’de kullanılan mısır ya da Kanada’da
kullanılan kanola’nın en az %90’u GDO’lu.
GDO teknolojisinin güvenli olduğunu savunan bilim adamları buna dikkat çekerek bu
ülkelerdeki tarım bakanlıklarının oldukça
titiz değerlendirmeler sonucunda ruhsatlandırma yaptığına değiniyor. Ancak burada
belki de en önemli nokta her GDO ile ilgili
çok özel analizlerin yapılması gerekliliği çünkü bitki genomunda yapılan genetik değişiklik çok farklı şekillerde olabiliyor. Ancak biyoteknolojinin hızla ilerlemesiyle GDO’ların
risklerinin her geçen gün azaltılabileceği ve
daha güvenli ürünlerin geliştirilebileceği görülüyor. Ayrıca her tarımsal üretim modelinin belli riskleri içerdiği düşünüldüğünde,
GDO teknolojisine tamamen kapı kapamak
çok anlamlı gözükmüyor. Moleküler genetik
alanında yapılabileceklerin hayallerle sınırlı olması tarımın gelecekteki sınırlarını ise
tamamen değiştirecek gibi. Tarlalarda boş
bitki tohumlarında üretilebilecek antiserumlardan, böcekler tarafından üretilecek
çeşitli proteinlerin tıpta ilaç olarak, ya da
kozmetikte bakım ürünü olarak kullanılmasına kadar pek çok yeni yaklaşım bu teknolojiye daha geniş bir bakış açısıyla bakmayı
gerektirmekte.
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
ORMANCILIK
17
2-B Arazilerinin Satışını Öngören
Tasarı Komisyondan Geçti
Erol AKAR
Köy-Koop
Kastamonu Birlik Başkanı
ORMAN ÜRETİMİNDE
KOOPERATİFLER
»»TBMM İçişleri Komisyonu, tali komisyon olarak görüştüğü, orman
özelliğini yitirmiş ve 2-B arazisi olarak bilinen Hazine arazilerinin
satışını öngören kanun tasarısını benimsedi.
»»Gelişmiş ülkelerde olmayan fakat hala Ülkemizin bir gerçeği olan
orman köylüsü profili yıllardan bu tarafa çok fazla değişmemiştir.
Hâlâ; Gayri safi milli hâsıladan en az payı alan,
En az toprağa sahip,
Tarımsal üretim olanakları çok sınırlı,
Şehirlerden uzak yaşayan ve Ülkenin vermiş
olduğu eğitim, sağlık vb. hizmetlerden en
az yararlanan orman köylüsüdür ve geçimi
ağırlıklı olarak ormana dayalı olup önemli
ölçüde orman kaynaklarına bağlı olarak yaşamaktadır
1970’li yıllardan bu tarafa bizzat orman teşkilatımızın öncülüğü ile ve yasal alt yapısı da
hazırlanarak orman köylüsünün örgütlenmesi adına önemli çalışmalar yapılmıştır.
Ancak 2000’li yılların başına kadar bölge ve
merkez düzeyinde örgütlenmesini tamamlayamamış ve köylerde kurulmuş olan bu kooperatifler yalnız başına kalmıştır.
Yıllardan bu tarafa Kooperatiflerimiz aynı
statü içerisinde ve aynı yapılanma modeli ile
hizmet yürütmektedir. Kooperatif yapıların
geliştirilmesi ve sorunlarının çözümü için de
kısa zamanda başlatmaları gerekmektedir.
İşgücü olan, sermaye yapısı güçlü, teknik
kadrosunu oluşturmuş, profesyonelce yönetilen, kurumsallaşmış kooperatiflerin çeşitli
argümanlar kullanılarak oluşturulması çok
zor olmayacaktır. Çünkü gelişmiş ülkelerde
bununla ilgili örnekleri görmek mümkündür.
Son yıllarda orman üretimi ile ilgili model
arayışlarına girilmiş ve dikili satış gündeme
getirilmiştir. Dikili satış uygulamasının, Orman köylüsünün içinde yaşadığı ormanlardan
yararlanmasını engelleyen, örgütlü yapısına
zarar veren, yerel ekonomileri zafiyete uğratan
ve ekolojik değerleri zarara uğratan bir uygulama olarak görülmesi gerekmektedir.
Orman üretiminin özel sektöre
açılması çabalarını doğru
bulmamız mümkün olmadığı
gibi, sosyal barışı zedeleyecek bir
yaklaşımdır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahir Küçük, yabancılara satışın bu düzenlemede yer almadığını söyledi.
Küçük, yapılan ağaçlandırmalarla orman alanlarının 3 kat artırıldığını belirterek, Türkiye’nin
daha önce en çok ağaçlandırma yapan 10 ülke
arasındayken, şimdi Çin ve Hindistan’dan sonra 3. ülke konumuna yükseldiğini bildirdi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
(TMMOB) temsilcisi Ahmet Demirtaş, tasarıya ilişkin eleştirilerini dile getirdi.
Tasarıda, “Bir daha Ormana dönüştürülmesi
mümkün olmayan yer” denildiğini belirten
Demirtaş, “Böyle bir hüküm olamaz. Bir yer
Ormana dönüştürülemeyecek bir yer olmamalı. Bu gerekçe 2-B ve 2-A’yı haklı göstermek için özellikle konulmuş bir cümle” dedi.
neredeyse hiçbir çaba sarf edilmemiştir.
Orman köylüsünün ekonomik ve sosyal gelişimini sağlamak amaçlı kurulmuş bulunan
Orköy’ ün kuruluşundan bu yana yaptığı hizmetler sağladığı birikim ve deneyim kurumsal gelişimin önemli bir örneğidir. Ancak yasa
ile öngörülen ödenek hiçbir zaman ayrılmamış ve beklenen hizmetler alınamamıştır.
Orköy kredilerinde Bireysel
kredilere öncelik verilmiş.
Bu durumda;
• Bölgesel kalkınma sağlanamamış,
• Üretimde Pazar potansiyeli yaratılamamış,
• Hizmetin götürülme maliyeti daha yüksek
olmuştur.
Bu hizmetlerin yetersizliğinde, kooperatif yapıların kurumsal kimlik kazanamaması ve öz
kaynak yetersizliği de önemli rol oynamıştır.
Orman köylerinde yaşanan göç olgusu, kooperatiflerde giderek iş gücü kaybına ve kooperatiflerin giderek küçülmesine ve arzulanan hizmeti veremez noktasına gelmesine
neden olmuştur.
Bu nedenle; özellikle orman üretimi yapan
kooperatiflerin yeniden yapılandırılması, bazı
özendirici tedbirler getirilerek bölge şefliği
hatta İşletme Müdürlüğü bazında kooperatiflerin yapılandırılması son derece önemlidir.
Sorunun çözümünde, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ile Merkez Birliğinin müşterek çalışmayı en
Diğer taraftan ormanlarımıza sadece ekonomik değer olarak bakmak son derece yanlış
bir bakış açısıdır.
Çünkü;
Ülkemiz geçmiş yıllarda bu uygulamanın acı
sonuçlarını yaşamış ve ormanlarımız talan
edilme noktasına getirilmiştir.
Gerek Anayasa ile ve gerekse yasalarla belirlenmiş haklar gözetilerek, orman köylüsünün ve örgütlerinin mağduriyetine neden
olan bu uygulamadaki sorunlara eğer istenilirse çözüm üretilebileceği kanaatindeyiz.
Sayıları üç binin üzerindeki orman üretimi
yapan tarımsal kalkınma kooperatifi, her türlü olumsuzluğa rağmen orman üretiminin
halen en önemli kısmını gerçekleştirmektedir.
Ülkemizde, yıllardan bu tarafa, genelde ormanı orman köylüsünden korumak amaçlı
politikaların ağırlık kazandığı hepimiz tarafından bilinmektedir. Halbuki ormanın,
orman köylüsü ve diğer ekolojik değerlerle
müşterek değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ancak hiçbir dönemde arzulanan ölçüde orman köylüsünün ekonomik ve sosyal sorunlarına yeterince çözüm getirilememiş, yapılan çalışmalar, palyatif çözümlerin ötesine
geçememiştir.
En zor doğa koşullarında, yetersiz ekipmanla, her türlü sosyal güvenceden yoksun, geleneksel bilgiyle ve yeterince artırılamayan ücretlerle çalışan orman köylüsü için çözümler
üretmek, hem sivil toplum kuruluşlarının,
hem siyasi iradenin, hem de kamunun acil
ve önemli bir görevi olduğuna inanıyoruz.
Demirtaş, 2-B olan yerlerin, devletin yasadışı yerleşmeye imkan sağladığı ve buna
göz yumduğu yerler olduğunu iddia ederek,
“2-B arazileri tartışılıyor ama asıl amaç 2-A
arazilerini ileride yerleşime açmak için talan
etme anlayışıdır. Buraları köylü alamayacak,
parası olan sermaye alacak” diye konuştu.
Demirtaş, bu kapsamda olduğu söylenen 410
bin hektarın, sadece 22 bin hektarında yapılaşma olduğunu belirterek, “22 bin hektar
alan üzerindeki yapılaşma sorununu gidereceğiz” denilerek 410 bin hektarın tamamının
bu kapsama dahil edildiğini savundu.
HAL VE GİDİŞ
“Orman kaynak değil, doğal varlıktır”
TEMA Vakfı Genel Müdürü Serdar Sarıgül
ise “Orman bir kaynak değil, doğal bir varlıktır” dedi.
Tasarının sorunu çözmediğini, işgalciyi
ödüllendirdiğini ve yeni işgallere neden olduğunu iddia eden Sarıgül, “Biz buna karşıyız. Sonraki nesillere bir şeyler bırakmak
istiyorsak ormanlarımızı korumalıyız” dedi.
Sarıgül, “Ormanı biz kendimiz yok ediyoruz.
Oralara sanayi tesisleri kuruyoruz, ondan
sonra ‘orman yok oldu’ deyip oraları satıyoruz. Hepimiz bir gün öleceğiz, bunun vebalı
var, gelin yapmayın, satmayın buraları. Bugün buraları satacağız, yarın neyimizi satacağız peki- Sata sata nereye gideceğiz- Ormanı satarak kaynak yaratmayın. Yapmayın
bunu, bütün partilere söylüyoruz bunu. 1
milyon 200 bin imza var arkamızda, gerekirse 2 milyon imza da toplarız. Gerekirse gece
gündüz burada yatarız. Ormanlarımızı satmayın” diye konuştu.
Komisyon, müzakerelerin ardından, hak sahiplerine satılacak Hazineye ait tarım arazilerinin satış bedelindeki yüzde 70 rayiç bedelinin yüzde 50 olmasını; arazinin, belediye
sınırları içinde kalması halinde arazi bedelinin 4 yıl ve 8 eşit taksitte, dışında kalması
halinde ise 5 yıl ve 10 eşit taksitte ödenmesine ilişkin görüşün esas komisyona bildirilmesine karar verdi.
Sait MUNZUR
18
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Mavi Bayraklı
Ürünler Artıyor
»»Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığından yapılan yazılı
açıklamada, mavi bayraklı
bağ, bahçe ve sera sayısının
2011 yılında 3 bin 39′dan 8
bin 551′e yükseldiği belirtildi.
Açıklamada, taze sebze ve meyvede ihracat
ve iç tüketimde kalite sorununun yaşanmaması için Bakanlığın 2010 yılından bu
yana EKÜY çalışması yürüttüğü hatırlatılırken, gönüllülük esasına dayalı proje
kapsamında, üretim sezonu başlamadan
önce proje personelince köylerde tanıtım
toplantıları yapıldığı ve eğitim verildiği
ifade edildi.
Projede yer alıp teknik elemanların tavsiyeleri doğrultusunda üretim yapmak
isteyen gönüllü üreticilere ”mavi bayrak”
verildiğine işaret edilen açıklamada, çalışmaya üreticilerin yoğun ilgi gösterdiği
belirtildi.
Uygulama kapsamında 2010 yılında 3
bin 39 bağ, bahçe ve seraya mavi bayrak
asılırken, 2011 yılında bu rakamın 8 bin
551′e yükseldiği bildirilen açıklamada,
çalışmanın yürütüldüğü il sayısının da
16′dan 29′a çıktığı vurgulandı. 13 ürün
grubunda yürütülen projede, analizlerden
geçen 4 bin 42 ürün
örneğinin kalite bakımından belgelenerek
mavi bayrak logosuyla pazara sürüldüğü
kaydedildi.
Ekiminden hasadına kadar kontrol
altında
Açıklamada, mavi bayraklı sera, bağ ve
bahçelerde tüm tarımsal faaliyetlerin teknik elemanların kontrolü altında yapıldığına işaret edilirken, teknik personelin
uygun ürün seçimi ve çeşitliliğinin, toprak işleme, bitki sağlığı, sulama, gübreleme, budama, münavebe gibi sistemlerin
uyumlu bir şekilde kullanımı için üreticiye yardımcı olduğu belirtildi.
Üreticilerin devamlı eğitime tabi tutulduğu ve hatalı uygulamaların önüne geçildiği bildirilen açıklamada, özellikle zirai
mücadele uygulamalarında daha az ilaç
kullanılarak, üretici girdileri azaltıldığı,
aşırı ilaçlama ve gübre kullanımının da
önüne geçilerek çevre kirlenmesinin önlendiği ifade edildi.
Narenciyeyi, 25 ‘Dünya Starı’ Tanıtacak
»»Türk narenciyesini dünyada marka haline getirmeyi hedefleyen Narenciye Tanıtım Grubu (NTG), bu yıl 25
ülkede yürüteceği kampanyada dünyaca çapında ünlü yıldızları kullanacak.
Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) Koordinatör
Başkanlığının yanı sıra Narenciye Tanıtım Grubu (NTG) Yönetim Kurulu Başkanlığını da yürüten Ali Kavak, yaptığı açıklamada, 2007 yılı Kasım ayında narenciye ürünlerine yurt içi ve yurt
dışında talebi artırmak ve kaliteli üretim planlamasını, doğru pazarlama kanallarının kullanımını yürütmek için Ekonomi Bakanlığı’nın
izniyle NTG’yi kurduklarını hatırlattı.
Vitamin ve lif açısından zengin narenciye meyvelerinin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini tanıtım kampanyalarıyla destekleyerek,
hem dışarıda hem iç piyasada tüketici alışkanlığı yaratmak ve bunu “Türk Malı” imajıyla pekiştirmek adına çalışmalarına devam ettiklerini ifade eden Kavak, şöyle devam etti:
“Uzun yıllar gerek üreticilerimizin gerekse ihracatçılarımızın en büyük sorunu narenciye
ürünlerimize marka oluşturulamamasıydı.
Günümüzde rekabetin iyice sertleştiği uluslararası pazarlarda ürünlerimizin kalitesini
vurgulayan bir Türk ürünü markası ve imajı
oluşturmak hayati bir önem kazanmaktadır.
Yoğun rekabet ortamında var olma mücadelesi
veren ihracatçılarımız için Narenciye Tanıtım
Grubu’nun yurt içinde ve yurt dışında yapmakta olduğu tanıtım çalışmaları çok büyük
önem arz etmektedir. Bu noktada son yıllarda
önemli adımlar atıldı. Ancak bunlar her geçen
gün büyüyen ülkemiz için yeterli değil. Bu noktada daha büyük projeler hayata geçirmemiz
gerektiğine inanıyoruz.”
“Odun Dışı Orman
Ürünleri İşlenerek
İhraç Edilecek”
»»Bursa Orman Bölge Müdürü
Ahmet Köksal Coşkun, kestane,
ıhlamur ve defne yetiştiriciliğinin,
odundan daha fazla gelir
getireceğini söyledi.
Bursa Orman Bölge Müdürü Ahmet Köksal Coşkun, odun dışı orman ürünü kabul edilen
kestane, ıhlamur ve defne yetiştiriciliğinin,
odundan daha fazla gelir getireceğini söyledi.
Coşkun, odun dışı orman ürünlerini işleyerek
ihraç etmek istediklerini dile getirdi.
Eğitim çalışmalarına katılarak projede
yer almak isteyen üreticilere tarlalarına
asmak üzere mavi bayrak veriliyor. Bayrağın asılı olduğu bahçelerde yapılan tüm
tarımsal faaliyetler kayıt altına alıyor. Hasat sonrası ürünler de yine aynı şekilde
mavi bayrak logosuyla pazarlanıyor.
Reklam filmiyle sınırlı kalınmayacak
Hazırlanacak proje kapsamında çekilecek reklam filminin yanı sıra bilboard reklamlarının
da hazırlanacağını ve tanıtım çalışmalarının
yürütüleceği ülkelerde şehir içi ulaşımı sağlayan otobüslerin afişlerle giydirileceğini aktaran Kavak, sözlerini şöyle noktaladı:
Bugüne kadar yapılan çalışmalar kapsamında Rusya Federasyonu ile başlatılan şarkıcı
Tarkan’ın yer aldığı tanıtım kampanyalarına
2010 yılında ek olarak Ukrayna ve Azerbaycan ile devam edildiğini, söz konusu reklam
filminin gösterildiği ülkelerde büyük ilgi ile
karşılandığını, bu ülkelerde bilboardlar ve otobüslerin Türk narenciyesi görselleriyle süslendiğini anımsatan Kavak, şunları kaydetti:
“Bu reklam çalışmasında dünyaca ünlü starlardan da yararlanılacak. Ayrıca bölgesel olarak farklı filmlerin çekilmesi de düşünülüyor.
Mesela Ortadoğu ülkeleri için hazırlanacak
filmlerde Türk starlarından da yararlanabiliriz. Bu proje için herhangi bir bütçe sorunumuz yok. Yeter ki istediğimiz gibi güzel ve
narenciyeye yararlı olacak bir çalışma ortaya
çıkarabilelim.”
“Bugüne kadar yapılmış en büyük narenciye
tanıtım faaliyetini hayata geçirmeye çalışıyoruz. Çünkü hazırlayacağımız çalışma 25 ülkede
gösterime girecek. Bu ülkeler Afrika’dan Avrupa ülkelerine kadar çok geniş bir coğrafyayı
kapsayacak.
Hazırlanacak proje kapsamında reklam filmleri ve tanıtımların Haziran ayında başlayacak
narenciye ihracat sezonunda yayınlanmaya
başlayacağını dile getiren Kavak, ayrıca ilgili
ülkelerin yazılı basınına da reklamların verileceğini bildirerek, böylelikle reklam çalışmalarındaki tüm aşamaların değerlendirileceğini
sözlerine ekledi.
Tanıtım çalışmasının 25 ülkede yayınlanacak
olması nedeniyle en iyi projeyi hazırlamanın
2 Çocuk Annesi Ekmeğini Ormandan
Sağlıyor
»»Harmancık’ta oturan 37 yaşındaki Emine Aydın, ormanda
çalışarak aile bütçesine katkı sağlıyor.
Ağaç kesimi yapan ve kaldırdığı tomrukları
traktörle kamyona kadar götüren Aydın,
Harmancık’a bağlı Çakmak köyündeki kadınların aile ekonomisine katkıda bulunmak
amacıyla ormanda çalıştığını söyledi.
14 ve 16 yaşlarında iki çocuğu olduğunu anlatan Aydın; “Sabah erken kalkarak ormanın
yolunu tutuyorum. Ormanda kesim işi yapıyorum. Ayrıca tomrukları kaldırıyor ve bunları traktörle çekerek kamyona kadar götürüyorum. Köyümüz, orman yönünden zengin
bir köy olduğu için tarım alanları çok kısıtlı.
Bu yüzden de köyümüzde eşlerimiz genelde
ormanda çalışarak ekmek parasını çıkarıyor. Tarım alanlarının azlığı dolayısıyla ben
de aile ekonomimize katkıda bulunmak için
eşim gibi ormanda çalışmaya karar verdim.”
Sabah çocukları okula gönderdikten sonra
eşiyle birlikte akşama kadar ormanda çalıştıklarını dile getiren Aydın, “2 yıldır bu şekilde günlerimizi geçiriyoruz. Ömrümüz el
verdiği sürece ormanda çalışmaya devam
edeceğim. Ormanın içinde yaşamak ve çalışmak insana ayrı bir huzur veriyor” dedi.
Harmancık Orman İşletme Şefi Ali Sarıbaş ise
kadınların da erkekler kadar bu işte dikkatli
ve Çalışkan olduğunu vurgulayarak, “İşlerini
hiç aksatmadan çalışan kadınlarımızla gurur
duyuyorum. Başta, kadınların ormanda çalışmalarına tereddütle yaklaşmıştık. ‘Acaba
üstesinden gelirler mi-’ diyorduk. Emine Aydın gibi Çalışkan ve tuttuğunu koparan kadınlarımız bizleri mahcup etmedi” dedi.
Mirasla Küçülen Toprağa Karşı 3 Formül
Mavi bayrak nasıl alınıyor
Açıklamaya göre, mavi bayrak almak isteyen gönüllüler, üretim sezonu başlamadan önce Entegre ve Kontrollü Ürün
Yönetimi proje personeliyle bir araya
geliyor. Gönüllü üreticilerin tarım alanları incelemeye alınıyor. Kaliteli ürün için
toprak analizi, uygun ürün seçimi ve çeşitliliği, toprak işleme, bitki sağlığı, sulama, gübreleme ve budamayla ilgili çalışmalar yapılıyor.
gayretindeyiz. Bunun için prodüksiyon şirketlerine Mart ayının sonuna kadar süre verdik.
25 şirket kendi bünyesinde proje hazırlayacak.
Bunların içerisinden de NTG yönetimi olarak
ilk 3’e giren projeyi seçeceğiz ve tekrar bunlar
arasında eleme yaparak birinci projeyle bu yılki tanıtım çalışmamıza devam edeceğiz.”
Orman kaynaklarını en iyi şekilde yönetmeleri gerektiğinin altını çizen Coşkun, “Odun dışı
orman ürünleri hususunda iki konunun çok
önemli olduğunu düşünüyorum; sağlıklı bir
envanterin yapılması ve bu ürünleri işleyerek
ihraç etmektir.” dedi.
Bursa bölgesinin odun dışı ürünlerde kestane,
ıhlamur ve defne örneğinde olduğu gibi marka
konumuna yükseldiğini belirten Coşkun, buna
benzer birçok ürün bulunabileceğini ifade etti.
Sanayi merkezlerinin ortasında olan Bursa’da
yeni keşfedilen bir ürünü işleme sıkıntısı olmayacağını kaydetti.
Bölgedeki odun dışı orman ürünleri potansiyelinin ortaya çıkartılması için talimat veren
Coşkun, bu ürünlerin işlenerek ihraç edilmesinin önemine işaret etti. Coşkun, bu amaçla
Kurşunlu’da bir tesisin düzenlenebileceğini ya
da diğer ilçelerde arazi tahsisi yapılarak işleme
tesisi kurulabileceğini sözlerine ekledi.
Odun Dışı Ürünler Şube Müdürü Turgut Keskin ise bu ürünlerin çeşitliliğinin artırılması ve
işlenmesi konusunda kısa süre içinde önemli
adımlar atılacağını dile getirdi.
»»Hükümet uzun süredir üzerinde çalıştığı tarım arazilerinin
miras yoluyla bölünmemesine ilişkin yasa tasarısını olgunlaştırdı.
Tarım Bakanı Mehdi Eker, hazırlanan yasa
tasarı taslağında ailelere üç formül önerileceğini belirtirken, bunları, “ya aile bireylerinden işi bilen biri diğerlerinin hisseteleri
alıp işletecek, ya aile şirketleri gibi şirketler kurulacak ve herkes hakkı oranında pay
alacak ya da anlaşma sağlanamazsa mahkeme kayyım gibi bir aile bireyini işletmeden sorumlu tutacak” şeklinde sıraladı.
Eker, TBMM kulisinde bazı gazetecilerle
sohbetinde, hükümetin gündeminde uzun
süredir bulunan ve ne zaman gerçekleşeceği hep tartışma konusu olan tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engelleyecek yasa tasarısı hakkında son gelişmeleri
anlattı. Eker, “Arazinin toplulaştırılmasıyla tarım arazileri daha düzenli hale geliyor.
Ekipman kullanımı daha verimli oluyor.
Bu da maliyeti azaltıyor. Türkiye’de ortalama tarım işlemesi 5.5 hektar. Avrupa’da
27 ülkenin tarım işletmesi ortalaması 17.5
hektar. Gerisini siz düşünün” dedi.
Evlad-ı ekber uygulaması...
Türkiye’de de miras yoluyla arazilerin bölünmesinin tamamen yasaklayan bir yasa
çalışmayı tamamlamak üzere olduklarını
belirten Eker, düzenlemeler hakkında şu
bilgileri verdi:
“Tarım reformu kapsamında miras hukukunda da değişiklik yapılıyor. Üç formül
var. Birinci uygulamada, ya bir kardeş diğerlerinin hisselerini satın alır. Hisseleri
satın alan kişiyi desteklemek için ‘Tarımsal
Arazi Edindirme Ofisi’ kurup, kredi temin
edeceğiz. İkinci olarak aile şirketi kurulur.
Herkes mirası oranında ortak olur. İngiltere’deki gibi büyük evlat (evlad-ı ekber)
veya içlerinden işi iyi bilen birine özgüleme yapılır. Bu kişi diğer mirasçılara gelirden pay öder. Üçüncüsü de anlaşma sağlanamazsa mahkeme devreye girer, kayyım
gibi mirasçılardan birini tayin veder ve o
işletir.”
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
TARIM
Mehmet VAROL
Köy-Koop Merkez Birliği
Genel Başkan Vekili
“KRAL ÇIPLAK” mı?
»»Tarım, Stratejik bir sektördür. Tarım
gıda üretir, Gıda canlı yaşam için olmazsa
olmaz. Canlı yaşamı için üretiyor isek, bu
işin sağlıklı, ekonomik olması lazım ki,
alıcıya-tüketiciye, sağlıklı ürünü, daha kısa
sürede ve daha ucuza ulaştırılabilsin.
Bunun içindir ki, Tarım’da yeni teknoloji ile tanışmak lazım.
Teknoloji ile toprağı tanıştırmak, zamanında iyi ekimi yapmak, zamanında iyi gübre ile, ürünü buluşturmak, uygun
makina ve ekipman ile, sulamayı, hasadı ve bu işleri yapmaktır.
Tarım fuarları bunun için önemlidir. Tarım’a girdi temin
eden firmalar, Tarım makine ve ekipmanı üreten firmaların
çiftçileri ile en iyi buluşma yeri Tarım Fuarlarıdır.
Denizli’nin üreticileri, Tarım fuarlarını iyi tanır. Çünkü,
Denizli’li çiftçiler fuarda yeni teknolojiler ile tanışırlar. Her
yıl Denizli’de düzenlenen, Denizli Tarım ve Hayvancılık
Fuarı, Türkiye’de yılın ilk fuarı olmasına, genellikle şubat
ay’ında, kötü hava ve yol şartlarında yapılmış olmasına rağmen, her yıl katılım rekorları kırılarak tekrarlanır.
Bildiğim kadarı ile, Denizli Tarım ve Hayvancılık fuarı,
Türkiye’nin 2. büyük fuarı olarak bilinir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, yeni teknoloji ile
üreticilerimizi buluşturmak, üreticilerin makine ve ekipmanlarını temin etmek, kısacası makinalı tarımı yaygınlaştırmak
için, çiftçilerimize makina ekipman desteği verir. Bu uygulama, olması lazım gelen doğru bir uygulamadır. Bu anlamda,
Bakanlığımıza bu çalışmasından dolayı teşekkür ederim.
Bilindiği gibi Bakanlığımız, çiftçilerimize % 50 si hibe olmak üzere, makine ve ekipman desteği veriyor.
Kime veriyor? Hali vakti yerinde olana, daha açık söyler isek,
bol arazisi, traktörü, bol miktarda hayvanı olana, daha açığı
zengin olana bu desteği veriyor.
Ama Ülkemizin, başka bir gerçeği var. Ülkemizde, işlenilebilir arazinin bir kısmının tapusu yok. Tapulu araziler, çok
parçalı ve işletme hacmi çok küçük. Mevcut miras Hukukundan doğan sıkıntılar var. Baba, 70 yaşında tarım ile uğraşmıyor, Tarımı yapan oğlu, 30 yaşında ama, üzerine kayıtlı arazi yok. Arazin yok ise, destek te yok.
Nüfusun % 30’u geçimini, çiftçilik ile temin ediyor, % 30
nüfusun, % 70’inde işletme büyüklüğü 10 dekarın altında.
Ayrıca, mevcut Hayvancılık işletmelerinin yaklaşık % 70’i
4 baş altı işletmeler. Durum böyle olunca, bu tip hibe yardımlar, toplumun geneline değil, seçilmiş özel şahıslara yapılabiliyor.
Bu tip özel şahıslara verilen makine ekipman desteği ile satın alınan, makinalar ile, birilerine para kazandırılıyor. Burada niyet, doğrudan hedef kitleye ulaşmak ise, hedef kitle
de, çiftçilik yapan herkes ise, uygulamada bir yanlışlık var.
Benim itirazım, işte bunadır.
Prof.Dr. İlkay DELLAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım
Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve TARIMA ETKİSİ
İklim değişikliği nedir? Nedenleri
nelerdir?
İklim Değişikliği, günümüzün en büyük
çevre sorunlarından birisidir. Nüfusun,
tüketimin, benzin, mazot, doğal gaz,
kömür gibi yakıt kullanımının artması,
ormanlık alanların azalması atmosfere
salınan sera gazlarının artışına neden
olmaktadır. Atmosferdeki sera gazı katmanı aslında dünyamızı bir battaniye
gibi sararak, canlı yaşamına olanak tanımaktadır. Karbon gibi sera gazlarının
atmosfere daha fazla verilmesi, bu battaniyeyi kalınlaştırmaktadır. Böylece,
dünyada sıcaklık artmakta ve iklim değişmektedir. Sera gazı emisyonlarındaki
artış özellikle sanayi devriminden günümüze net olarak gözlenmektedir ve sera
gazı emisyonları ile sıcaklık artışları arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır.
Bu nedenle, sera gazları emisyonundaki
artışlar, iklimi değiştirmektedir.
İklim değişikliği ne gibi etkiler
yapmaktadır?
İklim değişikliği konusunda yapılan
çalışmalarda, son 100 yılda dünyadaki sıcaklığının yaklaşık olarak 0,74 Co
arttığı tespit edilmiştir. Bu kadar küçük bir sıcaklık artışı bile buzullarının
erimesi, kar örtüsünün azalması, deniz
seviyesinin yükselmesi, yağış rejiminin
değişmesi, aşırı sıcaklıklar, aşırı soğuklar, kuraklık, çölleşme gibi sonuçlar yaratmıştır. Son 200 yılın en sıcak 10 yılı
2000’li yıllar olmuştur. Yine, son 10 yıl,
sel, kuraklık, aşırı sıcak günler, aşırı soğuk günler gibi afetlerin, ekstrem olayların sayısı ve şiddeti açısından da ilk
sıralardadır. Geleceğe yönelik yapılan
tahminlerde ise, eğer önlem alınmazsa
gelecek 100 yılda sıcaklığın 5 C º daha
artacağı tahmin edilmektedir. Türkiye
ise bu tahminlerine göre iklim değişikliğine en duyarlı bölgelerden birinde yer
almaktadır. Şu ana kadar kaydedilen
0,74 Co lik artış bile bu derece önemli
etkiler yapmışken, 5 Co lik artışın daha
büyük felaketlere yol açacağı şimdiden
tahmin edilebilir.
Hedef kitlemiz, bu ülkenin çiftçileri, üreticileri ise, amacımız daha az tohum ile yeterli oranda gübreyi buluşturmak.
Araziyi, zamanında hazırlamak, işçilik maliyetlerini asgariye çekmek, zamanında hasat edebilmek ise, yöntem, hedef
kitleye ulaşmak ise, yöntemde bir sorun var diye düşünüyorum. Gerçek anlamda, hedef kitleye ulaşmanın yolu, Tarımsal örgütlerden, yani Tarımsal amaçlı Kooperatiflerden
geçer.
Makina ve ekipman destekleri, Tarımsal Amaçlı Kooperatiflere verilmeli, Tarımsal Amaçlı Kooperatiflerin makina parkları
büyütülmelidir diye düşünüyor ve bunu yüksek ses ile dillendiriyorum.
Örneğin bir biçerdöğer, balya makinası, pamuk toplama
makinası yada silaj makinasını şahsa verirseniz, o şahsı
zengin edersiniz. Adı geçen şahıs, kendi işini görür, işine
gelir ise, başkasının işini görür, ancak fahiş fiyat ile. Ancak,
bu makine ve ekipman desteğini, kooperatiflere verir iseniz,
o köy ya da kasabadaki yüzlerce aileye maliyet fiyatına hizmet eder.
Örneğin, bir merkezi sağım ünitesini şahsa verir iseniz, bir
işletmeye hizmet eder. Ama, Kooperatife kuracağınız bir sağım merkezi, yüzlerce kooperatif ortağına hizmet verir. O,
Köy yada kasabada, sağlıklı ortamda hijyenik süt’ün üretilmesini sağlar.
Bu sözlerim ile beni, servet düşmanı olarak görmeyin. Bu
sözlerim, birilerini acıtabilir. Ama, birileri de çıkıp, “Kral
çıplak” demesini bilmelidir, diye düşünüyorum…
Doğru söyleyeni 9 Köyden kovarlar.
Ama, benim için fark etmez, çünkü ben, 10. Köydeyim.
19
İklim değişikliğinin tarıma
etkileri nelerdir?
Aslında tarımın iklim değişikliği ile ilişkisi 3 yönlüdür. Bunlardan en çok sözü
edileni iklim değişikliğinin etkisidir.
Oysa tarımın, iklim değişikliğine neden
olan ve iklim değişikliğini azaltan yönü
de bulunmaktadır.
Etkisinden söz edecek olursak, İklim
değişikliği, doğal kaynaklardan, ekonomik sektörlere, sağlıktan turizme kadar
tüm faaliyetleri etkilemektedir. Tarım
ise doğaya bağlı sürdürülen bir faaliyet
olması nedeniyle iklim değişikliğinden
en fazla etkilenecek sektör olacaktır.
Bunun yanında tarımın çok fonksiyonlu olması, yani tarımın gıda yanında, lif,
yakıt gibi ürünler üretmesi, toprak, su
gibi doğal kaynakları kullanması, sosyal
açıdan önemli olması, ekonomik bir faaliyet olması, iklim değişikliğinin etkisini artırmaktadır.
Bu nedenle, tarımda iklim değişikliği,
gıda güvencesinden gıda güvenliğine,
çiftçi gelirinden milli gelire, hammaddesi tarıma dayalı sanayiden tarım
ürünleri atıklarını kullanan sanayiye
kadar, tarımda üretimden tüketime
kadar uzanan zincirde tüm kesimleri
birebir etkilemektedir. Gıda güvencesi
yanında ülke ekonomisinde Milli Gelirimizin ve ihracatımızın %9’unu oluşturan, istihdamın %25 ini sağlayan ve
tarıma dayalı sanayinin belkemiği olan
tarım sektörü, mevcut sınırlılıkları yanında doğa olaylarının da eklenmesiyle
ülke ekonomisindeki stratejik önemini
ve hassasiyetini artıracaktır.
İklim, tarımsal üretimin gerçekleşmesini sağlayan birinci faktördür. Bu nedenle
sıcaklık, yağış ve atmosferdeki karbondioksit içeriğindeki değişmeler, ekstrem
olayların tekrarı ve deniz seviyesindeki
yükselmeler tarımı etkilemektedir. Bu
etkiler kısaca şöyle sıralanabilir.
Bitkilerde ürün verimi, üretim
maliyeti, ürün kalitesi değişecektir. Sıcaklık, yağış, atmosferdeki karbondioksit içeriği ve ekstrem olayların
tekrarı bitkilerde büyümeyi, su ihtiyacını, verimi, üretim miktarını, hasat
zamanını ve çayır ve meralar açısından otlatma verimini değiştirmektedir.
Kuraklık yada aşırı yağışlar sık sık ve
şiddetli şekilde gerçekleştiğinde ürün
kayıpları artmaktadır. Üretim miktarındaki bu değişiklikler maliyetleri etkilemektedir.
Hayvansal üretimde verim ve üretim maliyeti etkilenecektir Hayvansal üretim iklim değişikliğin doğrudan
yada dolaylı olarak etkilenmektedir. Sıcaklık artışıyla hayvanlarda ısı üretimi
ve ısının kullanılması arasındaki denge
bozulabilmekte buda ölüm oranı, yem
tüketim oranı, canlı ağırlık artışı, süt
üretimi ve gebelik oranı üzerinde etkiler yapabilmektedir. Hayvansal üretim
miktarındaki değişiklikler maliyetleri
de etkilemektedir.
Doğal kaynakları etkileyecektir.
Bitki gelişimi için sıcaklık ve yağış yanında, toprağın nemi, nem depolama
kapasitesi ve toprak verimliliği önemlidir. Sıcaklıktaki artış, toprak nemini
azaltmakta, bitkinin su ihtiyacını karşılayabilmek için daha fazla sulama
yapılması gerekmekte, ancak sıcaklık
nedeniyle buharlaşmanın fazla olması
sulama işlemini zorlaştırabilmektedir.
Ayrıca sıcaklık toprağın mikrobiyal bileşimini arttırmakta, böylece topraktaki
besin elementleri etkilenebilmektedir.
Sulama suyu açısından ise sıcaklıktaki artış buharlaşmayı artırmakta bu da
sulama suyu hacminin düşmesine neden
olabilmektedir. Ayrıca sıcaklık rejimindeki değişiklikler kar yağış zamanını ve
süresini etkileyebilmekte böylece yaz döneminde ihtiyaç duyulan su miktarının
azalmasına neden olabilmektedir. Yeraltı suları miktarı ve dönüşüm oranı da
yine etkilenen diğer faktörlerdir. Yerleşim yerlerinde veya bazı sanayi kollarında kullanılan tarım dışı su talebi sıcaklık
ile birlikte artabilmektedir.
İklim değişikliklerinin bu doğrudan etkilerine ek olarak tarımsal üretimi dolaylı olarak etkileyen etmenlerde bulunmaktadır. Örneğin deniz seviyesindeki
artış sel baskınlarına yol açabilmektedir. Dolaylı etkiler, bitki büyüme oranındaki değişikliklerden, yabani ot, hastalık ve zararlıların artmasından, toprak
erozyonundan, ozon seviyesinden yada
UV ışınlarından ortaya çıkmaktadır.
İklim değişikliğinin tarım üzerine etkileri, gıda güvencesinde, kalkınmada
ve uluslararası ticaret üzerinde etkiler
yapabilmektedir. Tarımın, gıda temini
yanında ekonomik bir faaliyet olması
nedeniyle, ekonomik dengeleri de büyük oranda etkilemektedir. Örneğin,
üretimin azalması, ürün fiyatlarının
artmasına, tüketicilerin daha fazla ödemesine, ithalatın artmasına ve ihracatın
azalmasına neden olabilmektedir.
İklim değişikliğinin etkilerini
azaltmak için neler yapılabilir?
İklim değişikliğinin tarımdaki olumsuz
etkileri uyum önlemleri ile azaltılabilir. Örneğin bitkisel üretimde sıcaklığa
dayanıklı çeşitlerin yetiştirilmesi, sulamada suyu tasarruflu kullanan sulama
sistemlerinin tercih edilmesi gibi. Bitkilerde sıcaklık nedeniyle oluşabilecek
olumsuz durumlara karşı geliştirilen
yeni tekniklerin izlenmesi ve uygun
olanlarının uygulaması yapılabilir. Uygun işleme tekniklerinin tercih edilmesi, yeterli gübrelemenin yapılması ise
toprak koruma açısından gereklidir.
Hem bitkisel üretimde hem de hayvansal üretimde verimde oluşacak kayıplara karşı önceden önlem almak, hastalık,
sel, dolu gibi afetler için tarım sigortası
yaptırmak ise gelir kaybı riskini önlemek açısından önemlidir.
20
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
KIRSAL KALKINMA
Eğiticilerin Eğitimi Projesi Başladı
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü
[email protected]
IPARD Proji Hazırlama
»»Daha önceki yazılarımızda ve bu sayfada IPARD programından
bahsetmiştik. Ancak IPARD programı teklif çağrıları yıl içinde
belirli periyotlarda sürekli yapılacağı için bu sayfada biz de sık sık
bahsedeceğiz.
Bu programa daha fazla proje teklifi verilebilmesi
için, hem tanınırlığının artması hem de proje
yazma kapasitesinin geliştirilmesi gereği açıktır. Nitekim Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
bu amaçla eğitim programları başlatmıştır.
Bu sütunda tanıtım ve proje hazırlanması
konusunda yapacağımız açıklamalar ile katkıda bulunmaya çalışacağız.
IPARD projesi halen 20 ilde
uygulanan bir “Tarım ve Kırsal
Kalkınmayı Destekleme” projesidir
Bu yıl sonuna doğru veya gelecek yıl uygulama alanı genişleyecek ve yeni iller dahil olacaktır.
IPARD proje hazırlama safhaları aşağıda genel olarak sıralanmıştır. Yatırımcılar açısından bakıldığında hazırlanması gereken belgelerin fazlalığı, projeyi yazan açısından ise
karmaşık olduğu düşünülebilir. Ancak gerçekte bu yatırımı yaptığınızda zaten almanız
gereken izinler ve belgelerin ya baştan alınması ya da bazıları için yatırım başladıktan
sonra alınması istenmektedir. Burada amaç
ürün ve hizmet standartlarında ulusal / uluslararası standartların sağlanmasıdır.
1. Proje fikrinin oluşturulması,
IPARD kapsamında desteklenen konularda
bir yatırım konusunun belirlenmiş olması
gerekir.Yatırımcı bulunduğu yöredeki veya
ülkenin yatırım ortamı koşullarını da dikkate
alarak bir konu belirlelemelidir.
2. Uygun yatırımcımıyız, ilgili tedbiri
dikkatlice okuyunuz
IPARD programıda her tedbirin için başvuru
koşulları ayrı bir kitapçık olarak hazırlanmıştır. TKDK web sayfasından da indirilebilir.
Yatırımcı burada belirtilen koşulları sağladığını, hangi koşulları proje kabul edildiğinde,
hangilerini işletmeye açılma safhasında sağlayabileceğini açıkça görmelidir. Eğer bir danışmanla çalışıyorsa bu kriterler konusunda
kendisini aydınlatmasını istemelidir.
3. Prosesin belirlenmesi (teknoloji
seçimi)
Ne yatırımı yapılacaksa onunla ilgili araştırmalar yapılarak en uygun teknoloji seçilmeli,
iş akış prosesi belirlenmelidir. Proses belirlenmesi aşamasında makine ekipman ve bunların teknik şartnamesi de hazırlanmış olacaktır. Bu teknik şartnameler ihale aşamasında
kullanılacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus TKDK’nın makine ekipman olarak
olmazsa olmazlarını incelemek (web sayfasında vardır) gerektiğidir. Örneğin süt işlemede
hangi makinaların mutlaka olması gerektiği
açıkça belirtilmiş, zeytinyağ üretiminde ise şu
makine olmalıdır şeklinde bir koşul bulunmamaktadır. Sonuç itibariyle bu bölüm mutlaka
seçilen proses ile uyumlu olmalıdır. Aksi halde proje baştan kaybedecektir.
4. Gerekli Belgelerin hazırlanması,
Yatırımcının aslında bu yatırım için gerekli
olan belgeleri ya taahhüt etmesi ya da hazırlaması gerekmektedir. Neleri sözleşme aşamasında, neleri işletme aşamasında yapacağının
taahhütleri ile proje ile birlikte verilecek belgeler başvuru rehberinde her tedbir için verilmiştir.
5. Teknik özellikler (mimari, statik,
elektrik, tesisat projeleri)
Makine yerleşim planı ve diğer gereksinimler
belirlenip(örn.soğuk hava deposu) toplam kapalı alan bulunduktan sonra,
a) Mimari, statik, elektrik,tesisat vs. projelerin ve keşfinin hazırlanması, keşif hazırlanırken bayındırlık birim fiyatlarının kullanılması
(bayındırlık poz numarası olmayan kalemler
uygun maliyet değildir)gerekmektedir.
b) Mimari proje üzerinde yerleşim planın
yapılması, makinaların numaralandırılması
(teknik proje hazırlanırken aynı no.ların kullanılması)
c) İnşaat projesinin alt başlıklara ayrılarak
numaralandırılması(teknik proje hazırlanırken aynı no.ların kullanılması)
d) Alınacak hizmetler ve görünürlük faaliyetleri ile ilgili teknik şartnamelerin hazırlanması
e) Hazırlanacak teknik şartnameler ve diğer
evrakların tamamının TKDK’nın web sayfasından indirilecek örnekler üzerinden yapılması gerekir.
f) İnşaat, makine ekipman ve diğer konularda
ihalelerin yapılması
İhaleler yine başvuru rehberinde belirtilen
usul ve esaslara göre yapılmalıdır. 10.000
avro’nun altındaysa tek teklif üstünde ise en
az üç teklif alınmalıdır.
g) Uygun tekliflerin belirlenmesi,
Uygun teklif teknik şartnameyi karşılayan en
ucuz tekliftir. Burada unutulmaması gereken
hem uygun teklifin ve hem de diğerlerinin
başvuru dosyasında yer almasıdır.
h) İş planı hazırlanması,
Her tedbir için uygulanacak iş planı formatı bilgisayardan indirilildikten sonra(örnek
yazılı yerleri kaldırınız) iş planı doldurulmalıdır. İş planının nasıl doldurulacağı gelecek
sayımızda anlatılacaktır.
ı) Başvuru paketi oluşturma
Başvuru paketinin oluşturulması adımları
yine bilgisayarda bulunmaktadır.
i) Online başvuru,
Başvurular online olarak yapılacak oradan
alınan belge hazırlanan dosyaya(üç dosya) takılacaktır.
j) Başvuru paketinin kuruma sunulması (teslim belgesi alınması)
Daha sonra bu dosyalar hangi ilde yatırım yapılıyorsa o ildeki TKDK il koordinatörlüğüne
teslim edilecektir.
»»IPARD kapsamında yayım ve danışmanlık hizmetlerinin
geliştirilmesi projesi” kapsamında Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Kırsal Kalkınma Daire Başkanlığı tarafından organize edilen eğitim
programları devam ediyor.
Toplam üç hafta sürecek olan eğitimlerin birinci haftası Antalya’da 6-10 Şubat tarihinde
yapılmıştı. Eğitimin ikinci modülü 20-24 Şubat 2012 tarihleri arasında Ankara’da yapılmış ve üçüncü haftası da devam etmektedir.
IPARD projesinin uygulandığı illerden, Tarım Bakanlığı İl Müdürlüğü personeli, Tarım
ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
(TKDK)il Koordinasyon Ofislerinden ve bazı
tarımsal amaçlı Sivil Toplum Kuruluşlarından 80 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen
eğitim programı TKDK ve AB uzmanlarınca
başarıyla yürütülmüştür.
Programın, asıl amacı olan IPARD programı konusunda bir Çekirdek ekip yetiştirmek
konusunda oldukça başarılı olduğu görülmüştür. Yabancı uzmanların da aktif olarak
katıldıkları, gerek teorik ve gerekse AB ülkelerindeki uygulamalardan örneklerle yaptıkları açıklamalar katılımcılar açısından son
derece yararlı olmuştur.
Katılımcılar sekiz guruba ayrılmış ve her gurup tarafından farklı bir tedbir kapsamında oluşturulan senaryolar tam bir projeye
dönüştürülmüştür. Teorik eğitimlerde ise
iş planı nasıl hazırlanır, finansal analiz, bir
eğitmen nasıl davranır nasıl konuşur, eğitim
planı neleri kapsamalıdır gibi konular yerli ve
yabancı uzmanlar tarafından anlatılmıştır.
İlk kez bu sayıda teknisyenin eğitici
olarak eğitiminin yapılmış olması da
IPARD programı açısından önemli bir
gelişmedir.
Eğitilen kişilerin proje hazırlayabilecek düzeye gelmiş olmaları yanında, hedef kitleye
her türlü açıklamayı yapabilecek donanıma
sahip olmaları bu programın başarısı için iyi
bir altyapı oluşturacaktır. Katılımcılar her
türlü eğitim donanımına sahip olarak illerine döneceklerdir.
Eşleştirme projesi bu eğitimleri alan katılımcıların kendi illerinde hedef kitleye bilgi
aktarımını yapmalarını sağlamak yanında
IPARD projesi hazırlayacak olan kişilerin de
yetiştirilmesini ve proje hazırlanmasında hataların en aza indirilmesini amaçlamaktadır.
Bu çerçevede, ileriki günlerde 20 ilde toplam
400 kişinin IPARD konusunda eğitilmesi ve
proje yazabilir hale gelmesi sağlanacaktır.
Eşleştirme Projesi Mayıs ayında bir değerlendirme toplantısıyla sonlanacaktır.
Projenin bu döneminde gerek Kırsal Kalkınma Daire başkanlığı personelinin organizasyondaki başarısı ve gerekse TKDK’nın genç
ve enerjik ekibinin gösterdiği yoğun çaba katılımcılar tarafından takdirle karşılanmıştır.
Birikim ve deneyimden doğan
büyük güç.
Pamuk küspesi üretiminde lider kuruluş.
ULUSLARARASI ZEYTİNYAĞI
YARIŞMALARINA KATILIM
»»Türk zeytinyağının dünyadaki konumunu sağlamlaştırmak ve
ülkemizde üretilen zeytinyağının kalitesinin anlaşılmasını sağlamak
amacıyla, uluslararası yarışmalar düzenlenecektir.
İsrail, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Çin Halk Cumhuriyeti, Belçika,
Japonya’da yapılacak Zeytinyağı yarışmalarına katılmak isteyen Ege İhracatçılar Birliği
üyelerinin numune gönderim masrafları, Ege
Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu’nca karşılanacaktır. (Yarışma
başvuruları bizzat E.İ.B üyelerine yapılacak,
katılım bedeli, vb. ödemeleri kendilerince
karşılanacaktır.)
322 4591212
www.serinler.com
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
SAĞLIK
SÜT İÇELİM
Dilek CENGİZ / Beslenme ve Diyet Uzmanı
Süt; inek, keçi, koyun ve mandanın meme
bezlerinden salgılanan, kendine özgü tat
ve kıvamda olan, içine başka maddeler
karıştırılmamamış, içinden herhangibir
madde alınmamış beyaz veya krem renkli sıvıdır. 1,5 Türk Gıda Kodeksine göre
ise, “Bir veya daha fazla, inek, keçi, koyun, mandanın sağılmasıyla elde edilen,
40 0C üzerinde ısıtılmamış veya eşdeğer
etkiye sahip herhangibir işlem görmemiş
kolostrum dışındaki meme bezi salgısıdır.
Kolostrum; Doğum yapan hayvanın ilk
sütüdür, yoğun protein kazein içerir, halk
diliyle “ağız” olarak adlandırılır)
Yeteri ve dengeli beslenebilmek için günde 1-2 bardak süt, eşdeğeri oranda yoğurt
veya 1-2 kibrit kutusu Peynir yenmesi gerekir( 30-60 gr.). Süt ve türevleri özellikle
bebek, gebe ve emzikli anneler için büyük
önem taşır. İnsan yaşamının her evresinde gerekli olan süt, C vitamini ve demir
dışında, iyi bir besin kaynağıdır. Özellikle
kalsiyum, fosfor başta olmak üzereönemli
mineraller, protein, riboflavin ve bazı B vitaminlerin kaynağı olarak halk sağlığı için
gereklidir.
• Çocukların büyüme ve gelişme döneminde önemlidir
• Diş çürümesine karşı etkilidir
• Kalsiyum emilimi için gereklidir,
• İmmün sistemine olumlu katkısı vardır
• Doku farklılaşmasında etkilidir
• Kan basıncını azalttığı bilinir
• Zayıflamada, vücut ağılığını azaltmada,
etkilidir
Süt organoleptik özelliklerine göre
üç sınıfta değerlendirilir.
En extra sütün rengi, tadı, kıvamı ve görünüşü kusursuzdur. Laboratuar koşullarında bakıldığında; Resazurin boyasıyla
boyandığında mavi rengi göstermesi,kir
miktarı en çok 3 mg/100ml., yağ oranı
inek sütü için en az % 3.5, koyun % 7, keçi
%4.5 olması,
Birinci sınıf süt renk, tad, koku, kıvam ve
görünümde hissedilir kusuru olmayan, laboratuar koşullarında resazürün boyasıyla
boyandığında erguvani veya koyu pembe
renge kadar açılan, kir miktarı en çok 6
mg/100ml., yağ miktarı en az inek sütü
için % 3, koyun %6, keçi % 4.5 olması,
İkinci sınıf süt, renk, tad, koku, kıvam ve
görünüşte çok belirgin kusuru olmayan,
kir miktarı en çok 10 mg/ 100 ml., resazürün boyasıyla boyandığında pembe veya
beyaza dönüşen, yağ miktarının en az inek
sütü için % 3, koyun % 5, keçi % 3.5 olması
Sütün tadı tuzlumsu ve tatlımsı arasında
gider gelir. İyi bir süt tatlımsı olmalıdır.
Ama eğer hayvanınmeme hastalığı varsa,
laktoz azalıp klor iyonları artarsa tuzlumsu acı bir tada dönüşür.Böylece sütün tadından hayvanın durumu hakkında bilgi
sahibi oluruz. Sütün kokusu ise hayvanın
hormonal bozuklukları ve bazı bakteriyel
Multifokal Lens
hastalıklarda değişir. Değilse vücut sıcaklığında iken salgılandığı hayvana göre değişen çok hafif ve özel bir kokuya sahiptir.
Sütün özgül ağırlığı 15.5 0C’da bir ml. sütün gram cinsinden ağırlığıdır. Donma
noktası 0 0C, kabarma noktası 65 0C, kaynama noktası ise 85-100 0C arasındadır.
Süte su, soda gibi alkali maddeler süt kesilmesin diye katılmış olabilir. Bu dumda
donma noktası düşer kaynama noktası
yükselir. Sadece ısıtma ve soğutma yoluyla
bile sütün hileli olduğu anlaşılabilir.
Yeni sağılan süt asidik reaksiyon gösterir.
Buna doğal asitlik denir. Sağım koşulları
nedeniyle mikroorganizmaların süte bulaşmasıyla asitlik artar.
»»Kudret Göz Hastanesi Başhekimi Op.Dr. Kubilhan ELMAS
Katarakt: Göz içindeki doğal merceğin saydamlığını kaybetmesidir. Göz içindeki saydam lensin
görevi işığı kırarak retina üzerinde doğru noktaya odaklanmasını sağlmaktır. Bu şekilde retina
üzerinde görüntü oluşur. Zaman içinde lens bulanıklaşmaya başlar ve saydamlığını yirirse ışığın
geçişi engelleneceğinden görüş bozulabilir. Hasta
puslu ve bulanık görmeye başlar.
Göz içi lensi: Katarakt ameliyatında saydamlığını kaybeden doğal merceğin çırarılarak yerine
hastanın görüşünü düzeltecek yapay mercek yerleştirilir. Bu yapay merceğe göz için lensi denir.
Multifokal (çok odaklı) göz içi lensi: Katarakt ameliyatı ile göz içine yerleştirilen standart
göz içi lensler hastanın uzağı gözlüksüz görebileceği şekilde dizayn edilmiştir.
Standart göz içi lens ile hastanın, yakını gözlüksüz görme şansı yoktur. Bu zamana kadar değişik özellikleri bulunan göz içi lensler ile de yakını
görmek mümkün değildi. Multifokal göz içi lensi
ile sonunda okuma gözlüklerinden kurtulma şansınız var. Multifokal göz için lensler, güçlendirilmiş obje kalitesi ile tam görüş sağlayan yakında,
uzakta ve her yerde okuma gözlüklerine bağımlılıktan kurtulmanıza yardımcı olacak teknolojik
bir gelişmedir.
Multifokal (Çok Odaklı) göz içi lensler
nasıl işlev sağlar?
Günde 1-2 bardak süt içerek ;
• Kalsiyum gelişimini sağlayarak kemik
erimesini (osteoropoz) önleriz.
• Kalsiyum alımı artırımının kan basıncını düşürdüğü yapılan çalışmalarla ortaya
konmuştur. Yüksek kalsiyum sodyumu
idrarla atmaya yardımcıdır. Dolayısıyla
düşürme ve sodyum dengesi korunmasına
yardımcıdır.
• Şişmanlık (Obezite) , kalsiyum alan
kişilerde adipoz dokunun azaldığı görülmüş, süt ürünleriyle alınan protein, yağ,
kalsiyum vs.nin doygunluğu artırıp yeme
sıklığını düşürdüğü sabitlendiğinden zayıflamaya katkısı vardır.
• İnsan için elzem vitaminlerin hepsi sütte
bulunmaktadır. Sadece C vitamini ve demir sütte bulunmaz. Sütü tahılla çeşnilendirerek bu eksiklikleride giderilebilir.
• Yoğurt olarak enfeksiyonlu hastalıklarda
kullanılır. Lactobacillerbarsak direncini
artırır. Oluşturdukları asidik ortam nedeniylezararlı bakteri sayısını düşürür.
• Yoğurt ve ayran asit ortamda olduklarından koku oluşturan bakterilerin oluşmasını önlerler. Yaralara sürmek gerektiği öne
sürülür.
Süt ve türevleri, yoğurt,peynir ve ayran
yukarda değindiğimiz miktarlarda kullanılması halinde besin gereksinmemizi
karşılar. Krema ve tereyağ ise enerjileri
yüksek buna karşın kullanılan miktarlarına oranla diğer besin ögeleri değerleri düşük olduğundan süt yerine geçmezler.
İnsan Beyni 45’İnde ‘Çöküş Dönemine Giriyor’
»»Yeni bir araştırma insanlarda hafıza ve diğer beyinsel işlevlerin
40’lı yaşların ortasında gerilemeye başladığını ortaya koydu.
Ayrıntıları yayımlanan araştırma sonuçlarında, bilim adamları; Londra’da, on yıllık bir
süre zarfında yaşları 45 ile 70 arasında değişen 7 bin İngiliz memurun zihinsel yeteneklerini inceledi. Yaşları 45 ile 49 arasında
değişen kesimin hafıza, idrak ve akıl yürütme yetisinde yüzde 3’ün üzerinde bir gerilemenin gayet açık ve net biçimde görüldüğünü söylüyor. Bundan önceki araştırmalar
zihinsel faaliyetlerde düşüşün 60’lı yaşlara
kadar başlamadığına işaret ediyordu.
Alzheimer Derneği, beyindeki değişimin
hangi evrede ve nasıl gerçekleştiğini daha
iyi anlamanın bunama tedavisine büyük
katkı sağlayacağını söylüyor. 1997’den
2007 yılına kadar süren araştırmada 5 binin üzerinde erkek ve 2 bini aşkın kadın
21
memura hafıza, kelime haznesi, işitsel ve
görsel yetenekleri konusunda testler uygulandı. Doktorlar, yaş ilerledikçe kelime
haznesi haricinde diğer bütün beyinsel faaliyetlerde gerileme gözlendiğini söylüyor.
65 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin akıl yürütme yeteneği yüzde 9.6 oranında gerilerken, aynı yaş grubundaki kadınlarda bu
oran yüzde 7.4 olarak belirlendi.
45 ile 49 yaş arasında ise hem erkek hem
de kadın deneklerin beyin gücü yüzde 3.6
olarak aynı seviyede düşüş gösteriyor.
Araştırmacılar, elde ettikleri bulguların
bunamanın, beyinde 20-30 yıla yayılan
bir çöküşün sonucu olduğunu gösterdiğini
söylüyor.
Kitap okumak, televizyon izlemek veya bilgisayar
başında çalışmak gibi günlük aktivitelerimize yerine getirirken gözlerimiz sık sık yakın, ortaya da
çok uzakta bulunan değişik objelere odaklanır.
Görüş açımızı çabuk ve kolayca değiştirebilme
yeteneğine akomodasyon-uyum adı verilmektedir. Ne yazık ki yaşlandıkça bu yetimizi kaybetmeye başlar ve aşamalı olarak okuma gözlüklerine daha bağımlı hale geliriz.
Apodize
difraktif
ve refaktif
teknolojleri
birleşmesi
neticesinde,
multifokal
göz içi lensleri yakın, orta ve uzak kaliteli bir görüş ve okuma gözlüklerinden gittiçe artan bir bağımsızlık
sağlar.
Cerrahi tekniği standart katarakt ameliyatı ile
aynıdır. Bu lensler özel üretim teknolojisi ve
üstün optik tasarımı ile hasta memnuniyetini
artırmaktadır. Yeni jenerasyon materyale sahip multifokal göz içi lensler hastanın yaşam
kalitesini yükselterek, günlük hayata gözlük
takmanın yarattığı sıkıntıları ortadan kaldırır.
Multifokal göz içi lensin avantajları:
• Gözlüksüz yakın, uzak ve orta mesafeyi görme keyfi.
• Hem gece hem gündüz mükemmel görüş kalitesi.
• Renklerin daha net ve gerçek görünümü.
Kışları Bağışıklığı Korumak İçin
Çorbalara Un Yerine Yumurta
»» Kış aylarında tatlı krizleriyle başa çıkmak, kilonuzu korumak ve
bağışıklık sisteminizi güçlendirmek sanıldığı kadar zor değil!
Çorbalara Un Yerine Yumurta
Soğuklarda mantı, pirinç pilavı ve pizza gibi yiyeceklere olan eğilim de artar. Bu noktada önemli
olan; doğru karbonhidrat kaynaklarını seçebilmektir. Ana yemeklerde pirinç pilavı yerine bulgur pilavı, mantı yerine az pişmiş makarna doğru
seçimler olur.
Çorba hazırlarken yağda un kavurarak kıvam
vermek yerine, yumurta ile tam buğday unu karışımından yararlanabilirsini
Mantı yerine makarna pirinç yerine bulgur
Doğru seçimler ve sağlıklı pişirme yöntemleriyle kışı hastalanmadan atlatabilirsiniz. Beslenme
Uzmanı Gizem Keservuran; soğuklarda bağışıklık sistemini güçlendirmek ve kiloyu korumak
için beslenme tüyoları verdi:
Tatlı Krizine Bitter Çikolata
Kış aylarında karbonhidrat ihtiyacı artar ve tatlı
krizleri başlar. Bu gibi durumlarda, şerbetli tatlılar yerine kakao oranı yüksek bitter çikolata yiyebilirsiniz. Şeker içeriği yüksek besinlerin kan
şekeri kontrolünü zorlaştıracağını unutmayın.
Bağışıklık İçin Ekinezya Çayı
Ekinezya çayı, insülin içeriğiyle bağışıklık sistemini destekler. Şubat ve Mart aylarında beş günlük ekinezya çayı kürü yapabilirsiniz.
Bunun için; 1 poşet ekinezya çayı, 1 poşet ıhlamur
çayı, 2 dilim portakal kabuğu ve 1 küçük parça
kabuk zencefili yarım litre sıcak suda demleyip
her gün iki fincan için. 12 gün ara verdikten sonra
aynı kürü tekrarlayabilirsiniz. Bu çayı çocuklarınıza da güvenli bir şekilde içirebilirsiniz.
‘Biyolojik Saate Göre Hastalanıyoruz’
»»Bilim adamlarına göre bir insanın enfeksiyon kapması olasılığı, günün
hangi saati olduğuna göre değişebiliyor.
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacılar, bağışıklık sistemindeki bir proteinin biyolojik saatten
nasıl etkilendiğini inceledi.
Araştırma sonuçlarına göre, bir enfeksiyonun ne
kadar ciddi olduğu, günün saatine göre değişiyor. Ekipten bir uzman, ileride ilaçların biyolojik
saate göre ayarlanmasının sözkonusu olabileceğini söyledi. Bitkiler, hayvanlar ve hatta bakteriler, “sirkadiyen ritim” olarak bilinen 24 saatlik
bir rutine göre yaşıyor. Uzun uçak yolculukları
ardından bünyenin uyum sağlamakta zorlanması, biyolojik saatin farklı bir zaman dilimine ayak
uydurmaya çalışmasından kaynaklanıyor.
Araştırmacılar,
kan zehirlenmesi
geçiren hastaların
biyolojik saatin yavaşladığı sabah 2
ile 6 arasında ölüm
riskinin
arttığının bundan önce
başka deneylerde
kanıtlandığını hatırlatıyor.
Bağışıklık sisteminin bünyeye giren virüs ve
bakterileri tanımakta kullandığı TLR9, bakteri
ve virüslerin DNA’sını tespit ederek bağışıklık
sistemini harekete geçiriyor.
Uzmanlar, ileride
ilaçların günün belirli saatlerinde verilmesi sayesinde daha etkin hale
getirilebileceğini ya da doğrudan biyolojik saati etkileyen ilaçlar geliştirilerek bağışıklık sisteminin
güçlendirilebileceğini belirtiyor.
Fareler üzerinde yapılan deneylerde, vücudun
ürettiği TLR9’un miktarı ve işlevlerinin biyolojik
saate göre farklılık gösterdiği görüldü.
Dr. Reddy, biyolojik saate göre ayarlı ilaçların
“10 yıl içerisinde’’ piyasaya çıkabileceğini tahmin ediyor.
22
̇
̇
Şubat 2012 Köy-Koop Merkez Birliği
ETKİNLİKLER
MART 2012
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
MART AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Her türlü tarla ziraati için toprak işlemesine devam edilir. İşleme ile birlikte gübreleme yapılır.
Kaymak bağlamış tarlalar tırmık ve kazayağı
ile kırılır. Böylece hububatta kardeşlenme de
sağlanmış olur. Güzlük ekim yapılan yerlerde ikinci azot uygulaması yapılır.
b) Yazlık hububat ekimi devam eder. Bu arada çayır-mera ve yem bitkilerinin de ekimi,
iklimi uygun yerlerde tütün fidelikleri tesisi
ve pamuk ekimine başlanır.
01 Mart 12- 4 Mart 12
FOTEG İstanbul, Gıda İşleme Teknolojileri
Uluslararası İhtisas Fuarı. İstanbul.
Gıda İşleme Teknolojileri Ve Ekipmanları,
Katkı Maddeleri, Ambalajlama ve Lojistik,
Teknolojileri, Unlu Mamul Teknolojileri,
Gıda Güvenliği ve Hijyen.
HKF Fuarcılık.
SEBZECİLİK
a) Seralarda turfanda domates, hıyar, kabak
gibi sebzelerin hasadına devam edilir.
b) Sıcak ve ılık yastıklara ekilen sebzelerin
birinci şaşırtması yapılır.
c) Sebze bahçesi topraklarının işlenmesine
devam edilir ve gübrelenerek ekime hazır
hale getirilir.
d) Domates, biber, patlıcan yavaş yavaş tavalara alınır.
c) Sulanabilir sahalarda cansuyu verilirken,
tarlalardaki fazla su boşaltılır.
e) Şaşırtılan ve tavaya alınan fidelere cansuyu verilir. Şaşırtılma yapılmamışsa çapalama
yapılmalıdır. Özellikle bakla ve bezelyelerde
çapalama başlar.
d) Güzlük ekilmiş hububatta mücadeleye
önem verilmelidir.
f) Bahçede, serada, sıcak ve ılık yastıklardaki
zararlı ve hastalıklarla mücadele edilir.
BAĞCILIK
a) Bağ kurulacak yerlerde ve eski tesislerde
toprak işlemesi ve gübrelemeye devam edilir.
b) Köklü ve köksüz bağ çubuğu dikimine devam edilir.
1 Mart 12 - 4 Mart 12
c) Don tehlikesi olmayan yerlerde bu ay içinde bağ budamasına son verilir. Tehlikesi olan
yerlerde donların geçmesi beklenmelidir.
Nispeten mutedil iklimli yerlerde ve ılıman
bölgelerde aşılama işlemlerine de başlanır.
AGRODAYS Mersin 7. Uluslararası Tarım
Fuarı.
Tarım, Tarım Makineleri, Gübre, Tohum,
Seracılık, Hayvancılık, Sulama.
Forza Fuarcılık.
MEYVECİLİK
1 Mart 12 - 4 Mart 12
a) Toplu meyvecilik kurulacak sahalar ile
eski tesisler sürülür ve gübrelenir.
3. Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı. Milas
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık Teknolojileri, Hayvan Sağlığı,
Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve
Gıda Endüstrisi, Ambalaj.
Expolink Fuarcılık
b) Fidan dikimine birçok bölgelerde devam
edilir
c) Meyvelerde budama ile birlikte aşılama
işleri de devam eder. Ilık bölgelerde sert çekirdekli meyveler çiçek açabileceğinden donlara karşı dikkatli olunmalıdır. Yeni kurulan
meyve bahçelerine cansuyu verilmelidir.
8 Mart 12 - 11 Mart 12
d) Çeşitli zararlı ve hastalıklara karşı mücadeleye devam edilmelidir. Özellikle armut
göz kurdu, püseron ve zeytin güvesine karşı
önlem alınmalıdır.
6. Çukurova Gıda- Gıda-Tek Fuarı
Gıda, İçecek Ürünleri, Gıda İşleme, Unlu
Mamuller Teknolojileri, Depolama, Soğutma,
Taşıma ve Mağaza, Market Ekipmanları.
Tüyap Adana Fuarcılık
e) Turunçgillerin hasadına ve ambalajlanarak piyasaya arz edilmesine devam edilir.
d) Hastalık ve zararlılarla mücadele edilmeli,
soğuk bölgelerde omcalar gözler patlamadan
bordo bulamacı ile yıkanmalıdır.
HAYVANCILIK
a) Bazı bölgelerde hayvanlar meraya çıktıklarından ahır işleri yavaşlar. Ancak Doğu
Anadolu Bölgelerinde ahır temizliği, havalandırma, dezenfeksiyon işler devam eder.
b) Meraya çıkarılmış hayvanlara da ek yemler verilir. Diğer ahırda bulunan hayvanların
yemlenmesi ve bakım işleri yapılır.
c) Devam eden doğum işleri ile ilgili gerekli
tedbirler alınmalıdır.
d) Bazı bölgelerde meralarda otlatma başladığından meraların ıslah çalışmaları yapılır.
Özellikle nöbetleşe otlatma yapmakla mera-
ları korunduğu gibi daha uzun süre faydalanılabilir.
e) İlkbahar mevsimi ile birlikte oluşabilecek
salgın hastalıklar ile diğer zararlılara karşı
koruyucu aşı ve mücadele yapılır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım, temizlik, dezenfeksiyon işleri devam eder. Kümes pencereleri
kedi, köpek, tilki, sansar gibi hayvanların ve
kuşların girmelerine engel olacak şekilde kafes teli ile kaplanmalıdır.
b) Kuluçka mevsimi olması nedeniyle bu
amaçla yapılan işlere önem verilir. Damızlığa
uygun yumurtalar seçilerek üretim yapılır.
c) Beslenmede özellikle yeni çıkan civcivlere
önem verilerek,büyümelerini sağlayan yemçeşitleri seçilir.
d) Tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar
ve önleyici ilaçların uygulanmasına devam
edilir. Özellikle civcivlerde bu durum özel bir
önem taşımaktadır.
ARICILIK
a) Arılar bazı bölgelerde dışarıya çıkacaklarından kovan bakım işleri buna uygun olarak
devam eder.Kovan çerçeveleri tamir edilir.
Küflü ve kırık çerçeveler değiştirilir.
b) Arılar bal toplama faaliyetine başladıklarından bakım işleri artacağından arıcılık malzemeleri daima çalışır halde bulundurulmalıdır.
c) Kovanlarda hastalık yapmaması için ilkbahar temizliği yapılır ve gerekli ilaçlar kullanılır.
14 Mart 12 - 18 Mart 12
Konya Tarım 2012 10. Uluslararası Tarım,
Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı.
Tarım, Hayvancılık, Süt Endüstrisi.
Tüyap Konya Fuarcılık
Mevzuat
3 Nisan 12 - 8 Nisan 12
AFTAR Afyonkarahisar Tarım ve Tarım Teknolojileri Fuarı.
Tarım, Hayvancılık, Tarım Makineleri, Süt
Endüstrisi, Ambalaj, Tohum, Peyzaj, Seracılık, Yumurta, Sulama Sistemleri.
ART Fuar.
5 Nisan 2012 - 8 Nisan 12
• SÜT ZİRVESİ 2012
Süt ve Süt Endüstrisi Konferansı 17-20 Mayıs 2012
Kaya İzmir Thermal Hotel & Convention İZMİR
• SIZMA ZEYTİNYAĞI YARIŞMASI
• 21-22 Nisan 2012 tarihleri arasında Japonya’nın Tokyo kentinde The Olive Oil Sommelier Association of Japan (OSAJ)
organizatörlüğü ile Olive Japan 2012 Fuarı ve Sızma Zeytinyağı Yarışması düzenlenecektir.
AGRITECH 2012 2. Fethiye Tarım, Seracılık,
Hayvancılık, Gıda ve Tarım Fuarı.
Tarım, Tarım Makineleri ve Teknolojileri, Seracılık, Tohum, Fidancılık, Sulama Sistemleri, Gübre, Organik Tarım, Gıda, Hayvancılık.
Marmaris Fuarcılık.
2012 - KONGRE
5 Nisan 12 - 8 Nisan 2012
Malatya 6. Tarım Teknolojileri, Makine, Hayvancılık Ekipmanları Fuarı.
Tarımsal Üretim, Tarım Makineleri ve Yan
Sanayı, Sulama Sistemleri, Seracılık, Gübre,
Peyzaj, Hayvancılık, Organik Gıda Ürünleri.
Malatya Belediyesi.
5 Nisan 12 - 8 Nisan 2012
Gönen Tarım ve Hayvancılık Fuarı.
Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohum, Fidan, Gübre, Sulama
Teknolojileri, Süt Endüstrisi.
Orion Fuarcılık.
▶▶7 Şubat 2012 Tarihli ve
28197 Sayılı Resmî Gazete,
Çiftlik Muhasebe Veri Ağı
Sisteminin Kuruluş ve Çalışma
Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶8 Şubat 2012 Tarihli ve
28198 Sayılı Resmî Gazete,
Derilerin Elde Edilmesi,
Taşınması, Toplanması,
Korunması Ambalajlanması
ve Depolanması Hakkında
Yönetmeliğin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Yönetmelik
5 Nisan 12 - 8 Nisan 12
Eskişehir 2. Tarım, Hayvancılık ve Gıda Teknolojileri Fuarı.
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık Teknolojileri, Hayvan Sağlığı,
Yem Tohum, Fidancılık, Seracılık, Sulama.
Expolink Fuarcılık
▶▶1 Şubat 2012 Tarihli ve
28191 Sayılı Resmî Gazete,
Hayvansal Ürünlerin Kişisel
Sevkiyatlarının Ülkeye Girişine
İlişkin Kurallar Hakkında
Tebliğ (No: 2012/11)
▶▶
Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu,
TUSAF 2012 Uluslararası Kongresi: Buğday, Un ve Ekmek
Tarih: 29.03.2012 - 01.04.2012
Düzenleneceği Yer: Susesi Hotel, Belek- Antalya
▶▶
8. Öğrenci Kongresi
Tarih: 19.04.2012
İl: Ankara
Organizasyon: Ankara Üni. Ziraat Fak.
▶▶
35. Dünya Bağ ve Şarap Kongresi
Tarih: 18-22.06.2012
İl: İzmir
▶▶
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi
Tarih: 05-07.09.2012 İl: Konya
Organizasyon: Selçuk Üni. Ziraat Fak.
▶▶11 Şubat 2012 Tarihli ve
28201 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Gıda Kodeksi Etiketleme
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶12 Şubat 2012 Tarihli ve
28202 Sayılı Resmî Gazete,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının Kontrolüne Tabi
Ürünlerin İthalat Denetimi
Tebliği (Ürün Güvenliği
ve Denetimi: 2012/5)’nde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Tebliğ (Ürün Güvenliği ve
Denetimi: 2012/24)
▶▶14 Şubat 2012 Tarihli ve
28204 Sayılı Resmî Gazete, İç
Karantinaya Tabi Bitki Hastalık
ve Zararlıları Hakkında
Tebliğ (Tebliğ No: 1995/3)’in
Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Tebliğ (No: 2012/14)
▶▶14 Şubat 2012 Tarihli ve
28204 Sayılı Resmî Gazete,
Ralstonia Solanacearum
(Smith) Yabuuchi Et Al. ile
Mücadele Hakkında Tebliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Tebliğ (No: 2012/16)
▶▶14 Şubat 2012 Tarihli ve
28204 Sayılı Resmî Gazete,
Patates Halka Çürüklüğü
(Clavibacter Michiganensis
Subsp. Sepedonicus) Hastalığı
ile Mücadele Hakkında Tebliğin
Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Tebliğ (No: 2012/17)
▶▶19 Şubat 2012 Tarihli ve
28209 Sayılı Resmî Gazete,
Hayvansal Ürün İthalatında
Kontrol Belgesi Onaylanması ve
İthalat Aşamasında Sunulması
Gereken Belgeler Hakkında
Tebliğ (No: 2012/12)
▶▶22 Şubat 2012 Tarihli ve
28212 Sayılı Resmî Gazete,
2012/2781 T.C. Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatiflerince Tarımsal
Üretime Dair Düşük Faizli
Yatırım ve İşletme Kredisi
Kullandırılmasına İlişkin Karar
̇
̇ Şubat 2012
Köy-Koop Merkez Birliği
23
Spora Yeni Başlayanlar İçin Uyarılar
SPOR - TARIM BULMACA
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
Spor yapmaya karar verme aşamasındasınız ya da
karar verdiniz.O halde ilk yapmanız gereken
genel bir sağlık kontrolüdür. Çok basit bir kalp
kontrolü ve kan tahlilleri gibi testlerin sonucu,
spora daha güvenli başlamanıza neden olacaktır. Tabi ki bu sağlık testlerinin sonuçlarının
değerlendirmesi uzman bir antrenör ya da çalıştırıcı tarafından yapıldığı taktirde ileride doğabilecek rahatsızlık ve sakatlıkların da önüne
geçme şansınız fazla olacaktır.
Bu çok önemli ön hazırlığı yerine getirmeniz
spora başlamak için yeterlimi? Tabi ki değil.
Bir diğer önemli konu da spor yaparken nasıl bir giyim şeklimiz olmasıdır.Bu yazımızda
özellikle bu konu üzerinde duracağız.
Giyinmek ama özellikle sağlıklı giyinmek, sadece spor için değil günlük hayatın da bir gereğidir.İnsan bedeni diğer canlılardan yani hayvanlardan farklı olarak iklim şartlarına karşı
korunmasızdır. Bu nedenle insanlar, iklim
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
» Diyelim ki bir sabah uyandınız ve hayatınızda değişiklikler yapmaya karar verdiniz.O kararlardan biride
spor yapmaksa bu noktada 1-2 dakika durup uyarılarımızı dikkate almanızda yarar var.
şartlarına ve sağlık durumlarına göre giyinerek
kendisini korumak, elbisesi ile bedeni arasında bir ortam yaratarak zorundadır. Özellikle
spor yaparken iklim şartlarını göz önüne alarak, soğuk havalarda koruma özelliği olan giysilerden giyinmek,giysileri koyu renkli ve kalın
maddelerden seçmek gerekir. Sıcak havalarda,
ince, açık renkli ve hafif giyecekler seçilmelidir.Özellikle güneşli ortamlarda da şapka ihmal edilmemelidir.
Spor kıyafeti ile ilgili dikkat edilmesi gerekenleri özetlersek:
1. Kıyafet bedeni dış ortamın soğuk ve sıcağından korumalı.
2. Yakıcı güneş ışığından korumalı.
3. Vücut derisinin solunumuna ve ter buharının dışarı çıkmasına engel olmamalıdır.
4. Kıyafetlerin suni değil doğal maddelerden
yapılmış olanları tercih edilmeli.
5. Dış ortamın toz, kir, yağmur, kar gibi etkenlerinden korumalı.
6. Serbest hareketlere engel olmamalıdır.
Sayılanlar arasında dikkat edersiniz, spor
ayakkabısı konusuna hiç değinmedik. Çünkü
spor ayakkabısı ve ayak sağlığı başlı başına
bir konudur. Yanlış ve amaca uygun olmayan
ayakkabı ile yapılan spor çalışmaları, birçok
sakatlığın nedeni olabildiği gibi uzun süreçte
ayak iskelet yapısı ve vücut dengesinin bozulmasına, yürüme bozukluklarına neden olabilir.
8
9
10
11
12
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
SUDOKUKOLAY
9
7
2
3
4
6
9
8
6
5
8
7
4
8
4. Ayak başparmağınızla ayakkabı arasında
0,5-1,0 cm’lik bir boşluk olmalı.
5. Ayağınızın ayakkabı içine ayak tabanınızda
boşluk kalmayacak şekilde oturduğuna dikkat etmelisiniz.
6. Almayı düşündüğünüz spor ayakkabısının,
yapmayı düşündüğünüz spor dalına uygun
Soldan Sağa
1- Gülgillerden, sarı, beyaz çiçekli bir yabani bitki 2- Anlam...
Ortak yaşayan bitkilere verilen ad... 3- Bir ilimiz.... Az değil... 4Başka, diğer... Özellik, vasıf 5- Sodyumun simgesi... Eski Yunan,
Helen 6- Beyaz... Hayvanlarda besili olma durumu.. Derinin
gözeneklerinden sızan sıvı 7- Kan bağıyla birbirine bağlı olan kimseler... 8- Associated Press’in kısaltılmışı... En kısa zaman birimi...
Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret. 9- Sıvacı aleti...
Bir orman ağacı, akaju 10- Bir ağaç çeşiti... Bir ırmağımız 11- Bir
nota... Tantalın simgesi... Çin para birimi 12- Sipariş etme... Bir
nota.
Yukarıdan Aşağıya
1- Adını iline vermiş tatlı bir elma çeşiti... 2- Sebze ve meyvelerin
yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer... Yankı... 3- Mavi çam.. Kuru ve taze fasulye 4- Bir
çeşit kilim, çul... Hamurdan yapılan tatlı çeşitleri. 5- Türkiye’nin
plaka kodu... Uçurum 6- Ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın
zincir... Gözleri görmeyen 7- Budizmin “kurtuluş” için kullandığı
terim.... Rusçada evet 8- Hollanda’nın plaka kodu... Bir çetvel
çeşiti... İşe yatkın, becerikli 9- Güzel kokulu, renkli bitki... Nazım
Hikmet’in soyadı... Bir şaşma ünlemi 10- Yöntem veya akım...
Uzaklık belirtir... Altın’ın simgesi. 11- Oturmak için evlerin önüne
taş ve çamurdan yapılan set... Doğum yaptıran 12- Yabani hayvan
barınağı.... Bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belli
bir bölgenin koruma altına alınması.
1
9
8
4
3
1
6
9
4
7
7
8
1
9
7
1
3
5
5
3
Bir karpuz tarlası olan çiftçi, her akşam tarlasına çocukların dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini farketti.
Epey düşündükten sonra, tarlaya bir uyarı levhası koymaya karar verdi.
“Dikkat! Karpuzlardan birine siyanür enjekte
edildi !”
Ertesi akşam karpuz yiyemeden kaçan çocukları
keyifle izledi. Bir hafta sonra, çiftçi tarlasında geziyordu. Karpuzlarını kontrol ederek eksik olmadığını düşünürken, gözü kendi levhasının yanına
konan bir levhaya ilişti.
“Şimdi o karpuzlardan iki tane var!”
• Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini
öğrendik ama kardeşçe yaşamayı öğrenemedik.
(Martin Luther King)
• Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil o güce karşı
koydukları için yükselirler (Winston Churchill)
• Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur. (Albert Einstein)
3
7
3
2
9
6
9
2
3
4
9
7
6
4
5
6
4
Zehirli karpuz
ZOR
6
6
4
2
8
8
2
1
7
8
2
5
9
5
5
9
6
2
6
2
4
3
4
ORTA
5
4
5
3
olup olmadığını spor dalının antrenöründen, çalıştırıcısından ya da o sporla uzun
süre uğraşan birinden öğrenmeye çalışmalısınız.
7. Spor ayakkabının mevsim şartlarına uygun
olup olmadığına dikkat etmelisiniz.
8. Ve aldığınız ayakkabının içine muhakkak
teri emen, sentetik olmayan, doğal malzemeden yapılmış çorap giyilmesi gerektiğini
de ihmal etmemelisiniz.
Tüm bu söylediklerimiz spor yapmanın
olmazsa olmazlarındandır. Eğer gerçekten
sağlıklı bir biçimde uzun süre spor yapmak
istiyorsanız bu hususlara da dikkat etmek zorundasınız.
Kısaca, sporda giyinmek demek modaya uygun
ve yeni demek değildir. Amaca uygun, sağlıklı,
koruyucu ve temiz giyinmek demektir.
Spor dolu günler sizinle olsun…
Y. İzzettin BAŞER
1
4
Bu yüzden spor yaparken amaca ve ayağa uygun ayakkabı seçimine de dikkat etmek gerekir. Ayakkabı seçiminde dikkat etmeniz gerekenler ise:
1. Spor ayakkabı alırken kesinlikle her iki
ayakkabıyı da denemeniz gerekir.
2. Ayakkabılar ayakta denenmelidir.Hatta yürünmelidir.
3. Ayak parmaklarınızın ayakkabı içinde rahatça hareket edip etmediğine dikkat etmelisiniz.
7
2
8
7
2
6
4
1
8
1
9
2
4
2
4
2
5
5
9
1
8

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 10. Sayı “2011 YILININ ALTIN ADAMLARI” ödülünü Ankara düzenlenen törenle aldı. » Syf 3’de

Detaylı