CAT 2010 briefing final-TR

Transkript

CAT 2010 briefing final-TR
Ekim 2010
Kamusal Belge
Uluslararası Af
Örgütü
Türkiye: Đşkence
Karşıtı Komite’ye
sunulan
bilgilendirme raporu
2
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
GİRİŞ
Bu bilgilendirme raporu, Kasım 2010’da Türkiye’nin, İşkence, Kötü Muamele ve
Diğer Zalimane, Gayrı İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’yi
(Sözleşme) uygulayıp uygulamadığı konusundaki periyodik raporuyla ilgili İşkence Karşıtı
Komite’ye (Komite) sunulmuştur. Bu bilgilendirme raporu, Komisyon’un 2008 yılı Şubat
ayında kabul ettiği bir dizi noktaya (CAT/C/TUR/Q/3) cevap niteliğinde olup, Türkiye’nin
Sözleşme uyarınca altına girdiği yükümlülükleri yerine getirip getirmediği ile ilgili Uluslararası
Af Örgütü’nün ek birtakım kaygılarını da özetlemektedir.
Uluslararası Af Örgütü özel olarak savcılık önüne çıkmadan önceki yakalama-gözaltı süresinde
ve cezaevleri gibi resmi gözaltı merkezlerinde yapılan işkence ve kötü muamele
uygulamalarının yanı sıra, resmi gözaltı merkezleri dışında uygulanan işkence ve kötü
muameleden de kaygı duymaktadır. Türkiye’nin, İşkence Karşıtı Sözleşme Ek Protokol’ü
(OPCAT) onaylamayıp ulusal bağımsız insan hakları kurumları oluşturamaması ve ulusal
yasalarda gözaltına alınan kişilerin haklarının yeterli derecede korunmuyor olması, gözaltına
alınan kişilerin kötü muamele görme risklerini artırıyor.
Gösterilere katıldıkları iddia edilen 18 yaşından küçük çocukların Terörle Mücadele Kanunu
altında hem çocuk hem de yetişkinler için oluşturulan mahkemelerde adil olmayan şekilde
yargılanmaları da işkence ve kötü muamele görmeme hakları da dâhil olmak üzere çocuk
haklarının korunmasındaki eksikliklere dikkat çekmektedir.
Kolluk kuvvetleri tarafından yapıldığı iddia edilen insan hakları ihlalleri konusunda, ivedi,
tarafsız ve etkin soruşturma yürütülmemesi; yetkililerin ihlal iddialarıyla yargılandıkları
davaların yürütülme biçimi; yetkililerle ilgili suçlamalarda adaletin nadiren tecelli ediyor
oluşu, işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına karşı güçlendirilen yasaların hâlâ
işkence ve kötü muameleye karşı yeterince kuvvetli bir caydırıcı etki yapmıyor olmasına ve
insan hakları ihlalleri konusunda cezasızlık kültürünün sürmesine neden olmaktadır.
2. MADDE
1. soruya cevaben, gözaltına alınan kişilerin, kötü muamele ve işkence uygulamalarına karşı
önleme mekanizmalarına erişim imkânları:
Resmi olmayan gözaltı: avukatlara erişim ve ailelerin ya da avukatların işkence ve kötü
muamele konusunda bilgilendirilmeleri
Uluslararası Af Örgütü’ne, kişilerin gözaltına alındıkları kayıt altına alınmadan önce resmi
olmayan bir şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları ve polis merkezlerinde savcılık
önüne çıkmadan önce kayıtsız bir şekilde gözaltına tutulduklarıyla ilgili haberler ulaşmaya
devam etmektedir. Bu uygulama kişileri yasal koruma imkânından yoksun bırakmaktadır.
Kişiler bu süre zarfında avukatlarını ve ailelerini bilgilendirememekte ya da
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
3
bilgilendirilmelerini sağlayamamakta ve yasal yardım alamamaktadır.
Yetkililerin resmi olmayan şekilde gözaltı merkezlerinde tutmuş olduğu ve tutmaya devam
ettiği kişiler arasında çocuklar da vardır. Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı araştırmalar,
çocukların, yasaların gerektirdiği şekilde Çocuk Şubeleri yerine Emniyet Müdürlüğü’nün
Terörle Mücadele birimlerinde gözaltına alındıklarını ortaya koymaktadır. 1 Yetkililer,
Diyarbakır ve Adana’daki gösterilerle bağlantılı durumlarda sık sık çocukları saatler boyunca
resmi olmayan şekilde alıkoymuş ve bu süre içinde onlara ailelerine haberdar etme ya da
hukuki yardımdan yararlanma haklarından yararlandırmamışlardır.
Uluslararası Af Örgütü’ne, çocukların bu resmi olmayan gözaltı süreleri boyunca polis
memurlarının kötü muamelesine maruz kaldıkları ve tehdit edildikleri yolunda çok sayıda
iddia ulaşmıştır. Buna ek olarak, çocukların resmi olmayan bu gözaltı süreleri boyunca, polis
memurları tarafından, çocukların yanında bulunması gereken yetişkinler olmadan ve yasal
yardıma erişimleri olmadan polis memurları tarafından sorgulandıkları ve yasaların
gerektirdiği şekilde savcılara ifade vermeden önce poliste bazı ifadeleri imzalamaya
zorlandıkları da bildirilmektedir.2
Çocukların terörle mücadele mevzuatı altında yargılanmalarına son veren yasa değişikliklerine
rağmen, Uluslararası Af Örgütü’ne, gösterilerle bağlantılı bir şekilde gözaltına alınan
çocukların resmi olmayan gözaltı merkezlerinde tutuldukları ve kötü muameleye uğramaya
devam ettikleri yolunda bilgiler de ulaşmaktadır.
Etkili tıbbi yardıma erişimde engeller:
Gözaltı süresince
Gözaltına alınan kişinin tıbbi muayene ve yardıma erişiminin sağlanarak kötü muamele
uygulamalarını ve cezasızlığı engellemeye yönelik önlemler, özgürlüğünden mahrum
bırakılmış ya da gözaltına alınan kişilerin adli tıp muayeneleri sırasında polis memurlarının da
kişilerin yanında bulunmaları nedeniyle etkili olamamaktadır. Aralarında çocuklar da olmak
üzere gözaltına alınan kişiler, polis memurlarının mevcut olduğu ortamlarda tıbbi personele
aldıkları yaraları ve bu yaraların boyutunu anlatmaktan çekinmektedirler.
Uluslararası Af Örgütü, tıbbi personelin gözaltına alınan kişilerin aldıkları yaraları resmi
muayene kayıtlarına işlemedikleri yolunda haberler de almaktadır. Bazı durumlarda, bir süre
önce gözaltına alınmış kişiler, bağımsız doktorlarca muayene edildiklerinde, resmi adli tıp
muayene kayıtlarına işlenmemiş yaraları belgelendirilebilmiştir.
Tutukluluk ve Hükümlülük süresince
Uluslararası Af Örgütü, hüküm giyen ve tutuklu yargılanmalarına karar verilen kişilerin, gerekli
tıbbi yardımdan mahrum bırakıldıklarına dair de birçok kez bilgi edinmiştir. Gelen
haberlerden bazıları, Diyarbakır E-tipi cezaevinde tutulan çocuklarla ilgilidir. Bu çocuklardan
bazıları, Uluslararası Af Örgütü’ne haftada ancak bir kez revire gidebildiklerini ve doktor
muayenesinden sonra gerekli tedavinin yapılmadığını söylemektedirler.
Cezaevinde sağlanması mümkün olmayan birtakım tedavi gereksinimleri olan tutuklu ve
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
4
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
hükümlülerin durumları özellikle sorunlu bir hal arz etmeye devam etmektedir. Uluslararası
Af Örgütü’ne ulaşan bazı bilgiler, tutuklu veya hükümlünün tedavi için başka bir kuruma sevk
edilip edilmemesine karar veren Adli Tıp Kurumu’nun kararlarını ciddi şekilde geciktirdiği ve
verdiği kararların bağımsız tıbbi raporlarla çeliştiğine işaret etmektedir. Adli Tıp Kurumu’nun
işleyişi ile ilgili Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan bir raporda, bu kurumun
işleyişinde yapısal ve örgütsel bir dizi sorun olduğu kaydedilmiş ve bu kurumun görevini
yerine getirmesi için Adalet Bakanlığı’ndan bağımsız hale getirilmesi, yeterli kaynaklarla
donatılması gerektiği belirtilmiştir.3 Uluslararası Af Örgütü, Devlet Denetleme Kurulu
raporunun tamamının Komiteye sunulması ve kamuya açık hale getirilmesi gerektiğine
inanmaktadır.
Sınır dışı etme merkezlerinde tutulan yabancı uyruklu kişiler
Uluslararası Af Örgütü, Yabancılar Misafirhaneleri olarak bilinen ve sınır dışı edilecek kişilerin
tutulduğu gözaltı merkezlerindeki kişilerin, ulusal yasalarca özgürlüğünden yoksun bırakılan
kişilere sağlanan koruma önlemlerinden yararlanamıyor olmasından kaygı duymaktadır. Bu
kişilerin gözaltına alınmalarının gerekliliği, gözaltına alternatif tedbirlerin değerlendirilmesi
konusunda izlenebilecek bir prosedür ve bu kişilerin gözaltına alınmalarının gerekliliğini
ortaya koyan bir yazılı bildirim de bulunmamaktadır. Uygulamada gözaltına alınma
gerekçelerine itiraz için başvurulacak bir prosedür ve gözaltıları denetleyen adli bir makam da
mevcut değildir.4 Türkiye makamları, bu kişilerin “gözetim altında” olduklarını ve bu nedenle
gözaltına alınan kişilerin korunmasına yönelik önlemlere tabii olmadıklarında ısrar
etmektedir.5 Uluslararası Af Örgütü, bu tür yasal koruma mekanizmalarının olmamasının geri
gönderme merkezlerinde yapıldığı iddia edilen kötü muamele uygulamalarının sürmesine
neden olmasından kaygı duymaktadır.6
4. soru: Ombudsmanlık kurumunun oluşturulması
Uluslararası Af Örgütü Anayasa’nın 74. Maddesinde yapılan değişiklikle Ombudsmanlık
kurumunun oluşturulmasının yolunun açılmış olmasından memnuniyet duymaktadır. Ancak
bu kurumun, İnsan Hakları Danışma Kurulu, polisle ilgili bağımsız şikâyet mekanizması,
eşitlik ve ayrımcılık karşıtı komisyon gibi önerilen diğer bağımsız ulusal insan hakları
kurumlarının yanı sıra nasıl bir işlev göreceği belirsizliğini korumaktadır. Uluslararası Af
Örgütü, yukarıda belirtilen kurumların yasal zeminin hazırlanmasından bu yana çok az bir
ilerleme kaydedilmiş olmasından ve devlet yetkililerin Meclis İnsan Hakları Danışma Kurulu
ile ilgili yasa tasarısının hazırlanması sırasında Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına etkin
bir şekilde danışılmış olmamasından üzüntü duymaktadır. Uluslararası Af Örgütü İnsan
Hakları Danışma Kurulu’yla ilgili yasa tasarısının mevcut halinin OPCAT’in gerektirdiği
şekilde bu kuruma tüm gözaltı merkezlerinde sınırsız ve önceden duyurulmamış denetim
yapabilme hakkı tanınması koşulunu yerine getirmeyecek olmasından da kaygı duymaktadır.
3. MADDE
Düzensiz yabancıların sınır dışı edilmesiyle ilgili 8. soruya cevaben:
2009 yılından bu yana BMMYK’ya kayıtlı olan ve ülkelerinde işkence görme tehlikesi altında
olan sığınmacı ve göçmenlerin Türkiye tarafından geri gönderilme vakaları ciddi şekilde
azalmıştır.
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
5
Ancak, Türkiye’ye düzensiz şekilde giren kişilerin ya da Türkiye’deki statülerini
resmileştiremeyen kişilerin ve BMMYK’ya kayıt olamamış kişilerin geri gönderildikleri takdirde
ne tür risklerle karşı karşıya kalacaklarının saptanmasına dair bir çalışma yapılmadan
tehlikede olacakları ülkelere geri gönderilmeleri uygulaması sürmektedir.7
Uluslararası Af Örgütü, geri gönderilmeme (non-refoulement) ilkesinin ihlal edilmesine karşı
ulusal yasalarda etkili başvuru hakkı olmamasından da üzüntü duymaktadır. Sınır dışı edilme
kararına karşı İdare Mahkemesine yapılan başvurular, mahkemeye başvuru üzerine sınır dışı
edilme uygulamasının durdurulmasını gerektiren yasal bir düzenleme olmaması nedeniyle
etkili olmamaktadır.8
4. MADDE
İşkence suçu işleyenlerin kovuşturulması ve mahkûm edilmesi ile ilgili 9. soruya cevaben:
Uluslararası Af Örgütü kolluk kuvvetleri mensuplarının etkili bir şekilde soruşturulup
kovuşturulmalarının, ilgili vakaların büyük çoğunluğunda gerçekleşmiyor olmasından kaygı
duymaktadır. Bunun sonucunda ise cezasızlık birçok vakada tekrar etmektedir.
Bu kaygı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun İstanbul’da 2003-2008 yılları arasındaki
işkence iddialarının soruşturulması ve kovuşturulması ile ilgili bulguları üzerine ortaya
çıkmıştır. 2009 yılı Ocak ayında yayınlanan rapor, işkence ve kötü muamele uygulamakla
suçlanan 432 devlet görevlisi aleyhindeki 35 adli soruşturmanın hiçbirinin mahkûmiyet ile
sonuçlanmamış olduğunu ortaya koymuştur.9
12. MADDE
Polis tarafından gözaltına alınan tüm kişilerin kayıtlarının tutulması ile ilgili 16. soruya cevaben:
Uluslararası Af Örgütü, polisin gözaltı uygulamasının gerçeğe uygun bir şekilde kayıt altına
alınmamasının gözaltına alınan kişilerin yasal yardıma ve aile üyelerine erişimlerini
geciktiriyor ve bu şekilde işkence ve diğer kötü muamele riskini artırıyor olmasından
kaygılıdır.
Gözaltı merkezlerinde işkence ve kötü muamelenin gerçekleştiği iddia edilen zamanlara
ilişkin kamera kayıtları, ya kameraların o sırada çalışmadığı iddia edilerek ya da olaydan sonra
bu kayıtların imha edilmesi sonucunda erişilemez hale gelmektedir.
Örneğin, 2007 yılı Aralık ayında İstanbul’da gözaltında ölen Mustafa Kükçe’nin vakasını
inceleyen savcılar Kükçe’nin gözaltına alınması ile ilgili resmi kayıtlara rastlamamış ve
karakoldaki kameralar çalışmaz halde olduğundan gözaltı sırasındaki kayıtlara
erişememişlerdir.
Nijeryalı sığınmacı Festus Okey’in 2007 yılı Ağustos ayında gözaltında ölmesi vakasında,
polis önce hiçbir kamera kaydının olmadığını bildirmiş; ancak ardından İçişleri Bakanlığı
müfettişlerine Festus Okey’in gözaltına girerken ve çıkarkenki görüntülerini içeren kayıtları
sunmuştur. Ancak, Festus Okey’in gözaltındayken polis silahıyla vurulup öldüğü anların kaydı
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
6
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
erişilebilir değildir. 2010 yılı Eylül ayı itibariyle, Festus Okey’i kasten öldürmekle suçlanan
polis memurunun davası, savunma avukatının Festus Okey’in kimliğinin uygun şekilde teyit
edilmediği başvurusu nedeniyle, Festus Okey’in kimlik tespiti aşamasında tıkanmış
bulunmaktadır.
Vicdani Retçi Enver Aydemir’e kötü muamelede bulunmakla suçlanan askeri yetkililerin
davasında da, Aydemir’in İstanbul’daki Maltepe Askeri Cezaevi’nde gözaltında olduğu 2009
yılı Aralık ayından kamera kayıtları mevcut değildir. Askeri yetkililer, ilk duruşmada
mahkemeye, olay dönemine ilişkin kamera kayıtlarının askeri makamlar tarafından
incelendiğini ve suçun işlediğine dair herhangi bir kayıt bulunmaması nedeniyle bantların
imha edildiğini söylemişlerdir.
Yukarıda birinci soru ile ilgili yorumlarda da belirtildiği gibi, Uluslararası Af Örgütü,
yetkililerin, teröre destek olarak gördükleri gösteriler bağlamında gözaltına alınan çocukları
ulusal yasaların gerektirdiği şekilde Emniyet Müdürlüklerinin Terörle Mücadele Şubelerinde
yetişkinler için düzenlenmiş olan gözaltı merkezlerinde resmi olmayan şekilde tutulduklarını
belgelemiştir. Resmi olmayan bu gözaltı merkezlerinde, çocuklar yasal olmayan şekilde
tutulmakta ve ailelerini haberdar etme ya da ailelerinin haberdar edilmesi haklarından ve
hukuki yardım alma haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Saatler sürebilen bu resmi
olmayan gözaltı sürelerinde, çocukların kötü muameleye uğradıkları ve polis tarafından
sorgulandıkları bildirilmektedir.
Terörle mücadele sırasında insan haklar ve temel hakların korunması ve geliştirilmesi
konusunda Özel Raportörün tavsiyelerinin uygulanması ile ilgili 18. soruya cevaben:
İşkence ve diğer kötü muamele de dâhil olmak üzere insan hakları ihlalleri konusunda
başlatılan soruşturmaların etkililiği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu uyarınca oluşturulan
ve savcılık gözetiminde bağımsız soruşturmalar yapılmasına izin veren adli kolluk kuvvetleri
sisteminin uygulanmaması nedeniyle engellenmektedir. Bir başka engel de, soruşturmaların
sık sık hak ihlalini gerçekleştiren kurumun kendi içindeki yetkililerce yürütülüyor olmasıdır.
2007 yılı Ekim ayında İstanbul’da yasal bir sol derginin satışı sırasında polisle yaşanan ihtilaf
üzerine polis tarafından vurulan ve kalıcı olarak felç olan 19 yaşındaki Ferhat Gerçek’in
vakasında, olayla ilgili soruşturmayı yürüten polis memuları, Ferhat Gerçek’i vuran polis
memuru ile aynı karakolda (Bahçelievler 75. yil Polis Merkezi) görev yapan polis
memurlarıdır. Ferhat Gerçek’in avukatı, olay sonrasında tutanak tutan polisler arasında, dergi
satışı sırasındaki olayda görev alan polis memurlarının da olduğunu söylemiştir.
Soruşturmanın bağımsızlığı ve kapsamlılığı ile ilgili bir başka kaygı da, en kritik delillerden
olan Ferhat Gerçek’in vurulduğu sırada giydiği t-shirtin polisler tarafından kaybedilmiş
olmasıdır. Gerçek’in avukatı, balistik testlerin ardından Ferhat Gerçek’e isabet eden kurşunun
polis silahından çıktığının ortaya konduğunu ancak kurşunun Ferhat Gerçek’e isabet etmeden
önce sert bir yüzeyden sektiğinin iddia edildiğini söylemektedir. Bu iddia Ferhat Gerçek’in
avukatı tarafından reddedilmektedir. İddianame, herhangi bir delil sunmadan kurşunların
sektiği varsayılarak hazırlanmıştır. Delil olmadan böyle bir iddiada bulunulması ve olay
yerinde süratle bir incelemenin düzenlenmemiş olması ateş açılma anıyla ilgili soruşturmanın
kapsamlılığı konusunda kaygılara yol açmaktadır. Soruşturma ve dava sürecinde hiçbir polis
memuru görevden alınmamıştır. Soruşturmada polis memurlarıyla “mağdur” sıfatıyla
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
7
görüşülürken, Ferhat Gerçek ile ise şüpheli olarak görüşülmüştür.
Engin Çeber’in 10 Ekim 2008 tarihinde polis gözaltısında ölmesinin ardından savcılığın
başlattığı bağımsız soruşturma, olayla ilgili önceki soruşturma ile ciddi şekilde farklılıklar arz
etmektedir. Engin Çeber, Ferhat Gerçek’in polis tarafından vurulmasını protesto için
düzenlenen bir gösteriye katıldığı için gözaltına alınmıştır. Dönüm noktası olarak
görülebilecek bir kararla, 19 görevli Engin Çeber’in ölümüyle ilgili işkence ve görevi ihmal
suçlarından mahkûm olmuştur. 1 Haziran 2010 tarihinde açıklanan kararın ardından, dava
Yargıtay’da temyiz aşamasında beklemektedir.10
Ferhat Gerçek davasındaki cezai kovuşturma, hem Ferhat Gerçek hem de suçlanan polis
memurları aleyhinde devam etmektedir. Gerçek’in, suçlu bulunması durumunda, “Toplantı ve
Gösteri Kanunu”nu ihlal etmekten, “görev başındaki memura mukavemet etmekten,”
“memura hakaretten” ve “kamu malına zarar vermekten” 15 yıl hapse mahkûm olması söz
konusudur. Polis memurları ise suçlu bulunmaları halinde, “zor kullanma yetkisini aşarak
kasten yaralama” suçundan dokuz buçuk yıl hapse mahkûm olmaları söz konusu
olabilecektir.
Ferhat Gerçek’in vurulmasının ardından başlatılan soruşturmada gözlenen hataları devlet
yetkililerinin hak ihlalleriyle suçlandığı diğer davalarda da gözlemek mümkündür. Festus
Okey’in ölümüyle ilgili soruşturmada da, Okey’in giydiği kıyafetler polis tarafından
kaybedilmiştir.
İşkence ve diğer kötü muamele uygulamaları da dâhil olmak üzere insan hakları ihlallerinin
ardından etkili olay yeri incelemelerinin yapılmadığı vakalar bildirilmeye devam etmektedir.
Bu vakalara örnek bir durum, Ceylan Önkol adlı kız çocuğunun 2009 yılı Eylül ayında
öldürülmesinin ardından yaşanmıştır. Bu vakada görülenler, soruşturmanın ilk aşamalarında
yapılanların, cezasızlığı nihai bir hale getirdiğine işaret etmektedir. Ceylan Önkol, Türkiye’nin
güneydoğusunda Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki evinin yakınındaki bir patlamada ölmüştür.
Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, Ceylan Önkol, öldüğü sırada, evinin 200 metre kadar
ilerisinde hayvanlarını otlatmaktadır. Görgü tanıkları, patlamadan hemen önce Tapantepe
jandarma karakolunun olduğu yönden bir havan topu atışı sesi duyduklarını söylemektedirler.
Patlamadan ve Ceylan Önkol’un bedeninin bulunmasının ardından, yerel makamlara haber
verilmiş ve olay yerinde incelemelerde bulunması için cumhuriyet savcısına haber verilmiştir.
Resmi belgelerce de doğrulanan görgü tanıkları ifadelerine göre, cumhuriyet savcısı olay
yerine patlamadan ancak üç gün sonra gelmiştir. Olay yerinde derhal ve etraflı bir inceleme
yapılmamıştır. Adli makamlar güvenlik kaygıları nedeniyle olay yerine süratle gidemediklerini
belirtmişlerdir. Biri ölüm nedeni ve diğeri de yetkililerin olay yerine zamanında gelmemiş
olmalarıyla ilgili iki soruşturma 2010 yılı Eylül ayı itibariyle sürmektedir.
İnsan hakları ihlali iddialarıyla ilgili cumhuriyet savcıları tarafından yürütülen cezai
soruşturmaların bağımsızlığı, yetkililerin, bu soruşturmaların tamamlanmasından önce
kamuoyuna yaptıkları açıklamalarla da tehlikeye atılmaktadır.
52 yaşındaki Resul İlçin, 2009 yılı Ekim ayında Şırnak’ta polis tarafından gözaltına
alındıktan sonra başına aldığı darbeler sonucu öldü. İlçin’in ailesini temsil eden avukatının
Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgilere göre, Resul İlçin, Mehmet İlgin ile birlikte 21 Ekim
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
8
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
tarihinde seyahat etmekte oldukları arabanın polis tarafından durdurulması ardından polis
memurları tarafından İdil İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Olayların gelişimi Resul
İlçin’in ailesinin polis memurları aleyhinde yaptıkları şikâyet başvurusunda şöyle
anlatılmaktadır:
Söz konusu iki kişi İdil İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmeden önce, yolun kenarında
bir saati aşkın bir süre polis memurları tarafından sorgulanmışlardır. Emniyet
Müdürlüğü’ne götürüldükten sonra, Mehmet İlgin binanın dışında sorgulanırken, Resul
İlçin ise sorgulanmak üzere içeri götürülmüştür. Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştıktan 10-15
dakika sonra, polis memurları Mehmet İlgin’e Resul İlçin’in düştüğünü haber vermiştir.
Mehmet İlgin, bunun üzerine Emniyet Müdürlüğü binasının içine girmiş ve Resul İlçin’in
bedeninin girişte yerde olduğunu görmüştür. Resul İlçin, sonrasında polis memurları
tarafından önce İdil Devlet Hastanesine ardından da Cizre Devlet Hastanesine
götürülmüş, İlçin’in öldüğü burada kayda geçirilmiştir. Resmi otopsi raporunda, Resul
İlçin’in başında birden fazla yara olduğu ve vücudunun çeşitli yerlerinde de yaralar
olduğu tespit edilmiştir. Ölümün ardından, Şırnak valisi yaptığı bir açıklamada, olayla
ilgili soruşturmanın sonucunu beklemeden, Resul İlçin’in kötü muamele nedeniyle değil,
düşme sonucu öldüğünü belirtmiştir.
2010 yılı Haziran tarihinde, cumhuriyet savcısı olayla ilgili cezai soruşturmayı sona
erdirdi ve isnat edilecek suç olmadığına karar verdi. Bu karar, Adli Tıp Kurumu
tarafından hazırlanan ve ölüm nedeninin kalp krizi olduğunu belirten adli tıp raporuna
dayanıyordu. Resul İlçin’in ailesini savunan avukatlar soruşturmanın kapatılmasını
temyiz ettiler ve otopsi raporunun kötü muamelede bulunulmuş olduğunu belgelediğini
ve İlçin’in kalp sorunları bulunan bir kişi olmadığını savundular. Yerel idare mahkemesi
buna rağmen 2010 yılı Temmuz ayında temyizi reddetti ve soruşturmanın sona
erdirilmesine karar verdi.
Birçok vakada, işkence ve kötü muameleye işaret eden tıbbi raporlar gibi tersi kesinlik
kazanıncaya kadar geçerli olan delillere rağmen cezai soruşturma açılmamaktadır.
Uluslararası Af Örgütü’ne başvuran bazı kişiler kendilerine karşı açılacak davalardan
çekindikleri için işkence ve diğer kötü muameleler konusunda başvuruda bulunmadıklarını
söylemişlerdir.
Gösteriler sırasında ya da gösterilerin ardından gözaltına alındıklarında çocuklara kötü
muamelede bulunulduğunun iddia edildiği birçok vakada bu nedenden ötürü suç
duyurusunda bulunulmamıştır. Bazı vakalarda ise işkence ve kötü muamelede bulundukları
iddiasıyla kolluk kuvvetleri mensupları aleyhinde yapılan başvurular üzerine, başvuran kişilere
karşı davalar açılmıştır.11
Muammer Öz vakası, polis memurlarının tıbbi muayene sırasında gözaltına alınmış kişinin
yanında durmaları, bağımsız tıbbi muayenelerde belgelenen yaralanmaların resmi tıbbi
raporlarda kayıt altına alınmaması ve devlet yetkilileri aleyhinde kötü muamele suçlamasında
bulunulmasının ardından karşı davaların açılması durumlarını örnekleyen bir davadır.
Avukat Muammer Öz, 2007 yılı Temmuz ayında İstanbul’un Moda semtinde polis memurları
tarafından kötü muameleye tabii olmuştur. Öz, Uluslararası Af Örgütü’ne yaptığı açıklamada,
polis memurlarının kendisini cop ve yumruklarla dövdüğünü ve hiçbir şekilde ceza
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
9
almayacaklarını söylediklerini aktarmıştır. Polis memurlarının mevcut olduğu adli tıp
muayenesi sırasında, Öz’ün burnun kırılmış olduğu kaydedilmemiştir. Öz’ün burnunun
kırıldığı daha sonrasında yapılan bağımsız bir tıbbi raporla belgelenmiştir.
Bunun üzerine, Muammer Öz İstanbul Barosunun yardımıyla suç duyurusunda bulunmuştur.
İlk başta İstanbul valiliği polis memurları aleyhinde ne adli ne de idari soruşturma açılmasına
izin vermemiştir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yayınlanan bir duyuruda Muammer
Öz’ün polisten kaçmaya çalışırken düşüp yaralandığı belirtilmiştir. Bu duruma rağmen,
nihayetinde polis memurları aleyhinde bir dava açılmıştır. Sonrasında Muammer Öz’e karşı
davalar açılarak kendisinin polise direndiği ve hakaret ettiği iddia edilmiştir. İki polis memuru
yerel mahkeme tarafından Muammer Öz’e kötü muamelede bulunmaktan suçlu
bulunmuşlardır. Ancak 2010 yılı Eylül ayı itibariyle dava temyiz aşamasında Yargıtay’da
beklemektedir. Kendisine karşı “gözaltına alınmaya direnmek” suçlamasıyla açılan dava da
2010 yılı Eylül ayı itibariyle devam etmektedir.
Uluslararası Af Örgütü, Ahmet Kaymaz ve oğlu Uğur Kaymaz’ın 2004 yılı Kasım ayında
Mardin Kızıltepe’deki evlerinin önünde vurularak öldürülmeleri ardından başlatılan
soruşturma ve kovuşturmada yaşanan ciddi sorunları belgelemiştir. Mardin Valisi Temel
Koçaklar, olayın hemen ardında yaptığı açıklamada, Uğur Kaymaz’ın 12 yaşında olmasına
rağmen, öldürülen kişilerin Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyeleri olduğunu ve güvenlik
güçleriyle girdikleri çatışmalarda öldürüldüklerini söylemiştir. Adli tıp raporları ise, baba ve
oğlun kısa mesafeden defalarca ateş edilerek öldürüldüklerine işaret etmektedir.12 Yargılanan
dört polisle ilgili verilen beraat kararı 2009 yılı Haziran ayında Yargıtay’da da onaylanmıştır.
Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 2005 yılında bir kitapevinin bombalanması ve olay yerinde üç
askeri istihbarat üyesinin yakalanması sonrası başlatılan kovuşturma 2010 yılı Eylül ayı
itibariyle devam etmektedir. Uluslararası Af Örgütü, bu davada, terörle mücadele
operasyonları sırasında Türk güvenlik güçlerinin işkenceye başvurduğu iddiaları da dâhil
olmak üzere insan hakları ihlalleri açısından önemli sorunlara işaret etmektedir. Olay ayrıca,
Türk yetkililerin, güvenlik güçleri tarafından yapıldığı iddia edilen hak ihlallerini etkili şekilde
soruşturup soruşturmadığı konusunda da şüpheler uyandırmaktadır. Üst düzey hükümet,
devlet ve askeri yetkililerin olayla ilgili yaptıkları açıklamalar davayı etkileme noktasına kadar
varmış, bu sırada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun iddianameyi hazırlayan savcıyı
meslekten men etmesi, Türkiye’de kovuşturmaların bağımsızlığına büyük bir saldırı teşkil
etmiştir.13 Bombalamanın arka planı hiçbir zaman tam olarak incelenmezken, olay yerinde
yakalanan kişilerin mahkûmiyeti kararı bozulmuş ve dava, sanıkları derhal serbest bırakan ve
görev başına dönmelerine izin veren askeri mahkemeye sevk edilmiştir.14
Aşağıda, bir sonraki bölümde de (sözleşmenin 15. maddesiyle ilgili) belirtildiği gibi, işkence
ve diğer kötü muamele uygulamaları sonucu elde edilen deliller terörle bağlantılı suçlara
karışmakla suçlanan kişilerin yargılanmalarında kullanılmaya devam edilmekte ve işkence ile
elde edilen bilgiler üzerinden mahkûm edilen kişilerin yeniden yargılanmaları gündeme
gelmemektedir.
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
10
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
15. MADDE
İşkence ile elde edilen bilgilerin delil olarak kullanılmaması ilkesinin uygulanmasıyla ilgili 20.
soruya cevaben:
Uygulamada işkence altında elde edilen bilgiler mahkemelerde delil olarak kabul edilmeye
devam etmektedir.
2010 yılı Eylül ayı itibariyle Erdoğan Akhanlı, terörle mücadele mevzuatı altında tutuklu
yargılanmayı beklemektedir. Mahkeme tarafından kabul edilen iddianame, işkence altında
alındığı iddia edilen görgü tanığı ifadelerini de içermektedir.15 Uluslararası Af Örgütü,
özellikle de işkence gördüğünü belgeleyen ve ifadesini geri alan görgü tanığının ifadesinin
iddianamenin odağını oluşturuyor olmasından ve bu ifade dışında güçlü ve mesnetli bir
delilin bulunmuyor olmasından endişe etmektedir. Savunma avukatlarının Erdoğan
Akhanlı’nın serbest bırakılması için yaptıkları başvurular, Akhanlı aleyhindeki “suç
şüphesinin varlığını gösteren olgular” bulunması nedeniyle reddedildi.
Yukarıda 1. Soruya cevaben belirtildiği gibi, Uluslararası Af Örgütü, gösterilere katılımları
ardından terörle mücadele mevzuatı altında yargılanan çocukların davalarında, polis
memurlarının tehdit ve baskı ile elde ettikleri iddia edilen polis ifade tutanaklarının delil
olarak kullanıldığını da belgelemiştir.
Buna ek olarak, işkence altında alındığı iddia edilen deliller üzerinden mahkûm edilen
kişilerin tekrar yargılanması da gündeme gelmemektedir. Uluslararası Af Örgütü, Mehmet
Desde ve beraberindeki 9 kişinin davasında, bu kişilerin işkence altında alındığı iddia edilen
ifadeler üzerinden terörle mücadele mevzuatı altında mahkûm edildiklerini de belgelemiştir.16
16. MADDE
Çocuk Adalet Sistemi ile bağlantılı Keyfi Gözaltı Çalışma Grubunun Türkiye ziyareti ardından
yayımladığı rapordaki tavsiyelerin yerine getirilip getirilmediği ile ilgili 22. soruya cevaben:
Uluslararası Af Örgütü, çocukların terörle mücadele mevzuatı kapsamında rutin bir şekilde
gözaltına alınmaları uygulamasından kaygı duymaktadır. Uluslararası Af Örgütü’ne bilgi veren
çocuklar, uzun süren gözaltı-tutukluluk süreleri boyunca, gerekli tıbbi yardıma, eğitim ve
sosyal aktivitelere erişimleri olmayan kötü koşullar altında tutulduklarını söylemişlerdir.
Çocuklar, gözaltındayken kötü muameleye uğradıklarını da ifade etmişlerdir.17
Uluslararası Af Örgütü, düzenlenen bir takım gösterilerle bağlantılı şekilde gözaltına alınan
çocukların çoğunluğunun yapılan yasa değişikliği ardından (1. soruya bakınız)
salıverilmelerini memnuniyetle karşılamaktadır. Ancak Uluslararası Af Örgütü, çocukların
çocuk adalet sistemi bağlamında öncelikle diğer tedbirler değerlendirilmeden gözaltına
alınıyor olmalarından kaygı duymaya devam etmektedir. Uluslararası Af Örgütü, duruşmaların
yeterli sıklıkta yapılmıyor olması nedeniyle davaların uzuyor olması ve 2010 yılı Temmuz
ayında yapılan değişikliklerin hakimler ve savcılar tarafından farklı şekilde yorumlanması
nedeniyle, yasa değişikliği ardından salıverilmesi gereken çocukların bir kısmının halen
tutuklu yargılanıyor olmalarından da kaygı duymaktadır. Türkiye makamlarının, uzun süre
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
11
tutuklu kalan çocukların rehabilitasyon programlarına alınması ve kovuşturma sırasında
hakları ihlal edilen çocukların mağduriyetini gidermek için başka önlemler almıyor olması da
Uluslararası Af Örgütü’nde kaygı yaratmaktadır.
Uluslararası Af Örgütü ayrıca, cezai suçlardan yargılanan çocukların yasalara göre Çocuk
Mahkemeleri’nde yargılanması gerekirken, bu mahkemelerin tüm vilayetlerde bulunmaması
nedeniyle, bazı çocukların uygulamada yetişkinler için olan mahkemelerde yargılanıyor
olmalarından da kaygı duymaktadır. 18
Uluslararası Af Örgütü, yabancı uyruklu kişilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin
Sözleşmeye aykırı bulduğu şekilde gözaltına alınmalarına yol açan mevzuatın hala yürürlükte
olmasından da kaygı duymaktadır. 2009 yılı Eylül Ayında Abdolkhani ve Karimnia vs. Türkiye
davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, göçmenlerin tutulduğu merkezlerdeki kişilerin
özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının yasal olmadığına hükmetmiştir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, başvuruculara gözaltına alınma nedenlerinin bildirilmediği ve hukuki
yardıma erişimleri olmadığı için gözaltının yasal zeminine itiraz edemedikleri sonucuna da
varmıştır.19
İnsan hakları savunucularının ve hükümet dışı kuruluşların ve bu kişi ve kuruluşların büroları ve
arşivlerinin korunması amacıyla alınan önlemler ile ilgili 24. soruya cevaben:
Uluslararası Af Örgütü, insan hakları savunucuları ve öne çıkan belirli kişiler aleyhinde çok
sayıda kovuşturma başlatılması uygulamasının sürdürülmesinden de kaygı duymaktadır.
2009 yılında İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana şubesi başkanı Ethem Açıkalın aleyhinde,
insan hakları savunucusu olarak yürüttüğü çalışmaları nedeniyle yedi ayrı kovuşturma
yürütülüyordu. Açıkalın, 2009 yılı Ekim ayında “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek”ten
suçlu bulundu ve 2008 yılında çocukların gözaltına alınması uygulamasını ve çocukları
gözaltına alınan ailelerin yeşil kartlarının iptal edilmesini eleştirdiği için üç yıl hapse mahkûm
edildi.
Uluslararası Af Örgütü, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel (LGBT) bireylerin haklarını
savunan örgütler üzerindeki süre giden baskıları belgelemiştir. Türkiye’de kurulan tüm LGBT
dernekleri aleyhinde kapatma davası açılmıştır.20
Uluslararası Af Örgütü, insan hakları savunucularının kimliği belirsiz kişilerce şiddet
tehditlerine maruz kalmasından da kaygı duymaktadır. Bu durumdaki bazı kişilere polis
koruması sağlanırken, tehditlerin kaynağını tespit için yürütülen soruşturmaların çok azının
kovuşturma aşamasına geliyor olması da Uluslararası Af Örgütü’nde üzüntü yaratmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Dink vs. Türkiye davasında, Türkiye’nin, gazeteci ve insan
hakları savunucusu Hrant Dink’in yaşamını korumak için makul önlemler almadığına
hükmedip, yetkililerin Dink’in 2007 yılı Ocak ayında öldürülmesini engelleyebilecek bilgiler
üzerine zamanında harekete geçmediği sonucuna varmıştır. Mahkeme ayrıca, Türk
makamlarının, cinayetin ardından etkili bir soruşturma yürütmeyerek yaşam hakkını bir kez
daha ihlal ettiği sonucuna da varmıştır. Mahkeme özellikle, yetkililerin, güvenlik güçlerinin
olaydaki rolünü incelemekte başarısız olduğunun altını çizmiştir. Mahkeme, Türkiye’nin Hrant
Dink aleyhinde Türk Ceza Kanununun 301. maddesi uyarınca “Türklüğe hakaretten” açılan
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
12
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
davalar ile Dink’in ifade özgürlüğünü de ihlal ettiği sonucuna da varmıştır.21
İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı ve İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Muharrem Erbey
24 Aralık 2009 günü Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri
tarafından gözaltına alınmıştır. Muharrem Erbey’in, Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (KCK)
üye olduğu iddiasıyla PKK ile bağlantılı olmaktan tutuklandığı anlaşılmaktadır.22 Aynı gün,
evi, işyeri ve İHD’nin Diyarbakır Şubesi terörle mücadele polisleri tarafından aranmıştır.
Uluslararası Af Örgütü, Erbey’in insan hakları savunucusu olarak yürüttüğü çalışmalardan
ötürü hedef haline geldiğinden kaygı duyduğunu ifade etmiş ve Erbey’i muhtemel bir düşünce
mahkûmu olarak gördüğünü belirtmiştir.
Resmi kayıtlar cumhuriyet savcısı tarafından yapılan sorguda, Muharrem Erbey’e İHD
bünyesinde yürüttüğü çalışmalar konusunda sorular sorulduğunu ortaya koymaktadır. Dernek,
Uluslararası Af Örgütü’ne, İHD Diyarbakır Şubesi’ne yapılan polis baskınında el konulan
dosyalar arasında güvenlik güçleri tarafından haklarının ihlal edildiğini söyleyerek İHD’ye
başvuran kişilerle ilgili gizli bilgilerin de olduğunu bildirmiştir. Baskında el koyulan bilgisayar
hard diskleri 2010 Ocak ayına kadar İHD’ye iade edilmemiş bu da derneğin insan hakları
alanındaki çalışmalarını engellemiştir. İHD Uluslararası Af Örgütü’ne, 2010 Eylül ayı
itibariyle bazı belge ve ekipmanların hala kendilerine iade edilmediğini de ifade etmiştir.
Gözaltına alınan kişilerin tutukluluk sürelerinin uzunluğu ile ilgili 25. soruya cevaben:
Uluslararası Af Örgütü, tutukluluk sürelerinin ve mahkeme sürecinin uzunluğu ile ilgili uzun
süreden beri kaygı duymaktadır.23 Örgüt, özellikle ağır ceza mahkemelerinde yargılanan
kişilerin, tutuklu yargılanmalarının nedenleri etkili bir şekilde gözden geçirilmeden tutuklu
bulundurulmaları uygulamasından kaygılanmaktadır. Tutuklu yargılama uygulamasının fiili bir
ceza olarak kullanıldığını düşünenler bulunmaktadır.
Uluslararası Af Örgütü, mahkemelerin terörle mücadele mevzuatı altında yargılanan (fakat
uygulama bu mevzuat altında yargılananlarla sınırlı değildir) kişiler aleyhindeki delilleri bu
kişilere ve avukatlarına açıklamama uygulamasından da kaygılanmaktadır. "Gizlilik kararı"
olarak bilinen bu uygulamalar, avukatların gözaltına alınma gerekçelerine karşı çıkabilme
olanaklarını sınırlamaktadır (bu savunma hakkının kısıtlanması anlamına da gelebilir). Bu tür
"gizlilik kararları" savcılığın Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 153. maddesi uyarınca
yaptıkları başvuru sonucunda hâkimler tarafından alınmaktadır. Karara neden olarak delil ve
belgelerin açıklanmasının "soruşturmanın amacını tehlikeye atacağı" gerekçesi sunulmaktadır.
DİĞER KONULAR
Kolluk kuvvetlerinin aşırı güç kullanmaları ve kötü muamelede bulunmaları
Uluslararası Af Örgütü, kolluk kuvvetlerinin protesto gösterileri sırasında gerçek mermi
kullanımı da dâhil olmak üzere süregiden aşırı güç kullanmasından ve kötü muamele
uygulamalarından kaygı duymaktadır. Örgüt, bu bağlamda, yetkililerin düzenin sağlanması
için gerekli olduğunu ve göstericilerin polisin dağılma çağrısına uymadıkları için kullanıldığını
söyleyerek meşrulaştırdığı kötü muamele uygulamalarına yaygın bir şekilde başvurulduğunu
belgelemiştir.24 Uluslararası Af Örgütü, kötü muamele uygulamalarının bu bağlamda,
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
13
yetkililerden tepki görmemiş olmasından üzüntü duymakta ve bu şekilde gerçekleştiği iddia
edilen kötü muamele uygulamalarının etkili bir şekilde soruşturulması ihtimalinin zayıf
olmasından kaygı duymaktadır.
Uluslararası Af Örgütü, polis memurlarının zor kullanma yetkisini düzenleyen yasaların, kolluk
kuvvetlerinin ateşli silah kullanımıyla ilgili uluslararası yasalara uymamasından kaygı
duymaktadır. Uluslararası Af Örgütü, bu bağlamda, Polisin Vazife ve Salahiyetleri
Kanunu’nda 2007 yılı Haziran ayında yapılan değişikliklerin, polisin öldürücü silah kullanma
yetkilerini artırmış olmasından da kaygılıdır. Söz konusu yasa, polis memurlarına dur
uyarısına uymayarak kaçan şüphelileri vurma yetkisi tanınmaktadır. Yasada, silah
kullanımının orantılı olması gerektiği vurgulanırken, öldürücü silah kulllanımında gereken
orantılılık ilkesi, sıkı kurallarla belirlenmek yerine tasvir edilmiştir.
Askeri cezaevlerinde vicdani retçilere kötü muamele uygulamaları
Uluslararası Af Örgütü'ne, vicdani gerekçelerle zorunlu askerlik hizmetini yapmayı reddeden
kişilerin tutuldukları askeri cezaevlerinde kötü muameleye uğradıklarına dair çok sayıda haber
ulaşmıştır. Vicdani ret hakkının kabul edilmemesinin ve vicdani retçilerin defalarca
kovuşturmaya uğratılıp hapsedilmelerinin yanı sıra, hemen hemen tüm vicdani retçiler, kötü
muameleye tabi tutulduklarına dair güvenilir iddialarda bulunmuştur. Bir vicdani retçinin
tutukluyken asker üniforması giymeyi ya da cezaevi kurallarına uymayı reddetmesi sıklıkla
kötü muameleye uğramalarına neden olmaktadır.25
DİPNOTLAR
1
15 Temmuz 2005 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 16.1
maddesi
2
15 Temmuz 2005 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 15.1
maddesi Bkz Uluslararası Af Örgütü, Çocuk hakları evrenseldir: Çocukların terörle mücadele kanunu
altında adil olmayan yargılamalarına son verin, EUR 44/011/2010 pp12-13.
http://www.amnesty.org/en/news-and-updates/report/turkey-must-stop-unfair-prosecutions-children-underanti-terrorism-laws-2010
3
“Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 2007, 2008 ve 2009 Yıllarına Ait Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi
ile Adli Tıp Kurumu Hizmetlerinin Etkin ve Verimli Şekilde Yürütülmesinin ve Geliştirilmesinin
Sağlanması” Hakkında Hazırlanan 01/07/2010 tarih ve 2010/12 sayılı Denetleme Raporu Özeti. Şu
adresten ulaşılabilir: http://www.tccb.gov.tr//kategori-ilk-icerik.asp?caid=366&categoryName=ddkraporlari
4
Bkz Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu'nun Türkiye ziyareti raporu A/HRC/4/40/Add.5 7, February 2007,
paras. 86-90
5
Bkz Abdolkhani ve Karimnia vs. Turkey (Başvuru no. 30471/08), 22 Eylül 2009 tarihli karar
6
Bkz Uluslararası Af Örgütü, İki arada bir derede: Türkiye'deki mültecilere korunma sağlanmıyor, Index:
EUR 44/001/2009, pp 24-26, Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/001/2009/en
7
Bkz Uluslararası Af Örgütü, İki arada bir derede: Türkiye'deki mültecilere korunma sağlanmıyor, Index:
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
14
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
EUR 44/001/2009, p.13-15, Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/001/2009/en
8
Bkz Uluslararası Af Örgütü, İki arada bir derede: Türkiye'deki mültecilere korunma sağlanmıyor, Indeks:
EUR 44/001/2009, p.19, Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/001/2009/en
9
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Karakollarda İnceleme Raporu 2008 Raporun tam metnine
şu adresten ulaşılabilir:
http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/belge/Karakollarda_inceleme_Raporu2008.pdf
10
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Türk yetkililer eylemcinin ölümünden mahkûm oldular, 2 Haziran 2010.
Şu adresten ulaşılabilir: http://www.amnesty.org/en/news-and-updates/turkish-officials-convicted-overactivists-death-2010-06-02
11
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Çocuk hakları evrenseldir: Çocukların terörle mücadele kanunu altında adil
olmayan yargılamalarına son verin, EUR 44/011/2010 pp11-12. http://www.amnesty.org/en/news-andupdates/report/turkey-must-stop-unfair-prosecutions-children-under-anti-terrorism-laws-2010
12
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Türkiye : Yerleşik Cezasızlık Kültürü Sona Ermeli, Index EUR
44/008/2007, pp.16-22. Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/asset/EUR44/008/2007/en/40714f7e-d38d-11dd-a3292f46302a8cc6/eur440082007en.pdf
13
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Türkiye: İnsan haklarını ihlal eden devlet yetkilileri cezasız kalmasın
Şemdinli bombalaması soruşturması ve davası üzerine bilgilendirme raporu, Index: EUR 44/006/2006.
Şu adresten ulaşılabilir: http://www.amnesty.org/en/library/asset/EUR44/006/2006/en/3bfcfa21-d43611dd-8743-d305bea2b2c7/eur440062006en.pdf
14
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Şemdinli bombalaması davasında olayın üstünün örtülmesi kaygısı, Indeks
EUR 44/020/2007. Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/asset/EUR44/020/2007/en/ce2634f4-ad88-11dc-8aeeed0e803226be/eur440202007eng.pdf
15
25 Ağustos 2010 tarihli iddianame, İddianame no. 419/2010.
16
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Geciken ve esirgenen adalet, Index: EUR 44/013/2006, pp. 23-28 Şu
adresten ulaşılabilir: http://www.amnesty.org/en/library/asset/EUR44/013/2006/en/e83c909f-d3fe-11dd8743-d305bea2b2c7/eur440132006en.pdf
17
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Çocuk hakları evrenseldir: Çocukların terörle mücadele kanunu altında
adil olmayan yargılamalarına son verin, EUR 44/011/2010 pp21-24. http://www.amnesty.org/en/newsand-updates/report/turkey-must-stop-unfair-prosecutions-children-under-anti-terrorism-laws-2010
18
Uluslararası Af Örgütü, Türkiye çocuk göstericilerin terörle mücadele mevzuatı altında yargılanmalarına
son veriyor, 23 July 2010. Şu adresten ulaşılabilir: http://www.amnesty.org/en/news-and-updates/turkeyends-prosecution-child-demonstrators-under-anti-terror-laws-2010-07-23
19
Bkz Abdolkhani ve Karminia vs. Turkey (Başvuru no. 30471/08), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Kararı, 22 Eylül 2009
20
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Af Örgütü LGBT derneğine uygulanan baskıyı eleştirdi, Index:
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010
Indeks: EUR 44/023/2010
Türkiye: BM İşkence Karşıtı Komite’ye Bilgilendirme Raporu
15
EUR 44/003/2010. Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/asset/EUR44/003/2010/en/73cd6f61-9a2d-4fa2-a8d453ce87dd7e1d/eur440032010en.pdf
21
Bkz Dink vs. Turkey, (Başvuru no'ları. 2668/07, 6102/08, 30079/08, 7072/09, 7124/09), Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi 14 Eylül 2010 kararı.
22
Savcılar, KCK'nin Kürdistan İşçi Partisi (PKK) tarafından kentsel alanlardaki PKK yanlısı grupları bir
araya getirip harekete geçirmek için kurulmuş bir örgüt olduğunu belirtiyor
23
Bkz Uluslararası Af Örgütü, Geciken ve esirgenen adalet: Terörle mücadele mevzuatı altında uzun
süren ve adil olmayan yargılamalar, Index: EUR 44/013/2006. Şu adresten ulaşılabilir:
http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/013/2006
24
Bkz Uluslararası Af Örgütü Türkiye: Polisin gösteriye müdahalesi üzerine bir kişi öldü çok sayıda kişi
yaralandı, Index: PRE01/254/2008. Şu adresten ulaşılabilir: http://www.amnesty.org/en/for-media/pressreleases/turkey-one-dead-and-scores-injured-police-breakup-demonstrations-2008102. Ayrıca bkz
Uluslararası Af Örgütü, Çocuk hakları evrenseldir: Çocukların terörle mücadele kanunu altında adil
olmayan yargılamalarına son verin, EUR 44/011/2010 pp9-11. http://www.amnesty.org/en/news-andupdates/report/turkey-must-stop-unfair-prosecutions-children-under-anti-terrorism-laws-2010
25
Bkz Uluslararası Af Örgütü Türkiye: Vicdani ret kişilik bozukluğu değil bir insan hakkıdır, Index: EUR
44/013/2010. Şu adresten ulaşılabilir: http://www.amnesty.org/en/library/info/EUR44/013/2010/en
Indeks: EUR 44/023/2010
Uluslararası Af Örgütü Ekim 2010

Benzer belgeler

Türkiye`de Gözaltında İşkenceye Son Verilmesi

Türkiye`de Gözaltında İşkenceye Son Verilmesi ilerleme kaydedilmiş olmasından ve devlet yetkililerin Meclis İnsan Hakları Danışma Kurulu ile ilgili yasa tasarısının hazırlanması sırasında Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına etkin bir şekil...

Detaylı

uluslararası af örgütü - Amnesty International

uluslararası af örgütü - Amnesty International yapılanların, cezasızlığı nihai bir hale getirdiğine işaret etmektedir. Ceylan Önkol, Türkiye’nin güneydoğusunda Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki evinin yakınındaki bir patlamada ölmüştür. Görgü tanı...

Detaylı

Adalete Karşı Safları Sıklaştırmak

Adalete Karşı Safları Sıklaştırmak Raporda yer alan vakalardan bazılarında görülen önemli bir nokta da kanıtların ele alınma biçimidir. İşkence, kötü muamele ya da silah kullanma iddialarıyla ilgili polisin görevini nasıl yürüttüğün...

Detaylı