dergi son - Kemerburgaz Üniversitesi

Transkript

dergi son - Kemerburgaz Üniversitesi
OCAK 2014
SAYI: 02
İçimizden biri:
Onu hiç böyle
tanımadınız.
Röportaj:
Yiğit Alıcı
Hukuk
öğrencilerinden
çarpıcı rapor
Üniversitelerde
af tartışması
Altın ayımızı
yaşadık
Âşık olmadan,
aşk acısı çekmeden geçirilen bir üniversite hayatı,
yarım yaşanmış bir üniversite hayatıdır!
REKTÖRDEN
İÇİNDEKİLER
Üniversitelerde af tartışması
Altın ayımızı yaşadık
Bilgi paylaşılınca anlamlı
Hukuk öğrencilerinden çarpıcı rapor
Öğrenciye Mesaj Var - Yrd. Doç. Dr. Hasan SINAR
Röportaj - Yiğit Alıcı
Hayallerinize dikkat edin gerçek olabilir! Onu hiç böyle tanımadınız - Serkan Çayıroğlu
Sanatçılar hayal etti öğrenciler hayata geçirdi
Ayrışıyoruz ama, negatif şekilde...
Çağımızın vebası
KÜNYE
2
3
4
6
7
9
10
14
19
21
22
Sahibi: İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ
Genel Yayın Yönetmeni: Sibel Kahraman
Yayın Kurulu: Prof. Dr. Kaan Ökten, Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Boğaçhan Çanak
Görsel Tasarım ve Grafik: Onur Sertel
Katkıda Bulunanlar: Öğrenci Konseyi, Öğrenci Kulüpleri
Mahmutbey Dilmenler Caddesi No:26 34217 Bağcılar / İstanbul
�stanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tel: 0212 604 01 00
www.kemerburgaz.edu.tr
1
af tartışması
Üniversitelerde
Bugünlerde üniversitelerde eğitim süresinin ne olması gerektiği, bunun üzerine
sınırlar konulup konulamayacağı, başarısız öğrenciler için “af ” hakkı tanınıp
tanınmayacağı gibi hususlar yeniden tartışılmaya başlandı. Aslında bu tartışmaların
kökeninde genelde eğitimin, özelde ise yükseköğretimin ne olması, nasıl olması
konusunda bir mutabakat eksikliği göze çarpıyor.
Ülkemizde yükseköğretim ne yazık ki geniş bir
kesim tarafından seçme
sınavıyla girilen, ders
sınavlarıyla devam eden
ve önünde sonunda
mutlaka bir diplomayla
tamamlanması gereken
bir süreç olarak algılanıyor. Eğitimin sınavlardan oluştuğu yanılgısı
giriş sınavlarıyla, bütünlemesınavlarıyla, af
Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ
sınavlarıyla
sürekli
Rektör
olarak pompalanıyor.
Bu yanlış yönlendirme, öğrenci-öğretim üyesi etkileşimi, derse devam, sınıf içi
tartışmalar, ödev, küçük sınavlar, ara sınavlar, laboratuar,
atölye, stüdyo çalışmaları gibi eğitimin olmazsa olmaz bileşenlerini tümden dışlıyor. Bunların hiçbirine yer vermeksizin final
sınavında, olmazsa bütünleme sınavında, olmazsa af sınavında 3-5 satır bilgi kırıntısı yazıp öğretim üyesini bıktıran öğrencinin eline bir gün diploma tutuşturulmasını yükseköğretimin
başarı göstergesi olarak bizlere sunuyor.
Oysa yükseköğretim geniş zaman süresi içerisinde devamlılığı,
derse, tartışmaya, bilgi edinme sürecine katılımı, başarının
birden çok unsurun bir araya getirilmesiyle değerlendirilmesini içeren kapsamlı bir süreç. Diğer tüm eğitim basamaklarında olduğu gibi yükseköğretimde de bir bina inşası söz konusu.
Nasıl ki bir binanın temelinin bu yıl atılıp, ikinci katının üç
sene sonra çıkılması, çatısının 7 sene sonra kapatılması düşünülemez, bu ayak sürümeler binanın sağlamlığına
olumsuz etki ederse eğitime verilen aralar da
yetişen kişinin arzu edilen seviyeye ulaşmamasına neden olur.
Öte yandan sadece sınavla başarı değerlendirilecek olsaydı tarihte üniversite diye bir kavram hiç
ortaya çıkmaz, sadece kitaplar ve sınav merkezleri bu
iş için yeterli olurdu. Bütünleme sınavı, af sınavı gibi
kavramlar yükseköğretim felsefesine hizmet
edecek olsalar bu felsefeyi yaratmış,
özümsemiş ülkelerde bu sınavlar
uygulanıyor olurdu. Fazlasıyla eleştirilmiş olsa da mevcut YÖK yasası
Türk yükseköğretiminin Anglosakson
modeline geçişini simgeleyen bir çabanın
eseridir. Ama ne yazık ki genelinde baktığımızda üniversite
sistemimizin bu modeli
gerçek anlamda benimseyemediğine tanık oluyoruz.
Tartışmalarımızın ve sık
sık karar değiştirmelerimizin temelinde de bu
yatıyor. 2547 sayılı yasanın
belirlediği hedef ortadayken,
dünyanın en başarılı yükseköğretim modeli belliyken,
Avrupa ülkelerinin de Bologna
süreci adı altında aynı sistemi
adapte etmek için çaba sarfettikleri
bilinirken bizim devamlı yalpalıyor olmamızı yükseköğretimimiz
adına bir zaman kaybı, bir enerji kaybı olarak görüyorum.
Bu bağlamda, yükseköğretimi yeniden bir bütünlüğe kavuşturacak olan mezuniyet süre sınırlamasının getirilmesini, bütünleme ve af sınavı gibi evrensel yükseköğretim felsefesine aykırı
uygulamalardan vazgeçilmesini önemsiyorum. Kontenjan - talep
dengesi büyük ölçüde sağlanmışken, sorumluluğunun bilincinde,
gerçek anlamda bir yükseköğretim süreci tamamlamış gençlerin yetiştirilmesinin “mağdura hoş görünme” kaygısından çok
daha önemli telakki edilmesi gerektiğine inanıyorum.
2
ÖĞRENCİ KONSEYİ
Cemre KETENCİOĞLU
Öğrenci Konseyi Başkanı
Altın
ayımızı yaşadık
Sevgili Arkadaşlarım,
Öğrenci Konseyimiz tarafından
altın ay olarak değerlendirdiğimiz
bu ayda öğrenci konseyimiz tarafından yürütülen öğrenci sorunları
çözme çalışmalarımız bu ayda
arka arkaya meyvelerini vermeye
başlamıştır.
Sizlere bu ay içersinde sonuçlarını
aldığımız ve tüm arkadaşlarımızın
ortak sorunu olarak gördüğümüz
üniversitemize ulaşımı sorunu ile
ilgili son gelişmelerden bahsetmek
istiyorum. Bildiğiniz üzere üniversitemize akbil makinası geçtiğimiz
aylarda üniversitemize gelmiş
bulunuyor.
-1.Katta bulunan kırtasiyeden tüm arkadaşlarımız İstanbul Kart dolumlarını
üniversitemiz içersinden yapabiliyor. Bunların yanında uzun süredir üzerinde
çalıştığımız ulaşım konusunda da önemli adımlar atıldı. Ulaşım için kullandığımız otobüs hatları çeşitlendirildi ve sayıları da arttırıldı. Bu çalışmlarımızdan
kısaca bahsetmek gerekirse 3 ana noktaya Mecidiyeköy, Yenibosna ve
Kazlıçeşme(Marmaray)”ye artık üniversitemizden ulaşımlar kolaylaştı.
Mecidiyeköy’den okulumuza gelen 141M otobüsü saat 07:40, Mecidiyeköy-Üniversite Ekspres ve saat 13:40 seferi Üniversite-Mecidiyeköy olarak yeniden
düzenlendi.Ayrıca
97İM
hattıda
üniversitemiz
önüne
ötelenerek
Üniversite-Mecidiyeköy’e saat 17:40 ekspres olarak hizmet veriyor.
Okulumuzun ilk kurulduğu yıllarda üniversitemize ulaşım için tahsis edilen 97E
hattı da Anadolu yakasından gelen arkadaşlarımızı düşünerek artık
Üniversite-Kazlıçeşme(Marmaray) olarak öğrenci konseyimizin girişimleri ile
yeniden düzenlendi. Yenibosna-Üniversite arasındaki ulaşımı da kolaylaştırmak
amacıyla genel sekreterimizin yardımıyla bir turizm firması ile gerekli toplantıları
yaptık. 30 Aralık 2013 tarihinde Üniversite-Yenibosna arasında bir ring servis
hizmeti de siz değerli arkadaşlarımızın kullanıma açılacak.
Tüm bunların yanında daha 3’ncü yılını yaşayan üniversitemiz aralık ayı içersinde İstanbul’da bulunan 20 Vakıf Üniversitesi Konsey başkanını üniversitemizde ağırladı.Yapılan
toplantıda gerek üniversite öğrenci sorunları gerek vakıf
üniversitesindeki öğrencilerin ortak sorunları ele alındı. Ayrıca
bu sorunları Ankara’da . 3 büyük siyasi parti ile bu paylaşma
kararı aldık. Bu doğrultuda 17 Aralık 2013 Salı günü öğrenci
konseyi heyetimiz bu raporları iletmek üzere Ankara’da parti
genel merkezlerinde ve TBMM’de gerekli temaslarını
sağladı.Bu rapoların kısaca özetini vermek isterim: Genel
öğrenci sorunları ve özellikle vakıf üniversitelerinde yaşanan
yüzde 18 gibi bizce çok yüksek bulunan KDV muafiyeti
konusu oluşturuyor. Tüm bu çalışmalarımızın yanında da
öğrenci konseyimiz tarafından koordine edilen ve Şişli yerleşkemizde gerçekleşen kulüp fuarları etkinliğimiz de düzenlen3
Meslek Yüksek Okulu’nda bulunan arkadaşlarımızın gerek
kulüplere üye olması gerek kulüplerde aktif roller alması da
öğrenci konseyimiz aracılığıyla gerçekleşti.Bizlere artık
üniversitemiz tarafından yeni tahsis edilen ve A Blok -1.
Katta bulunan Konsey odamızdan veya twitter ve facebook adreslerimizden ulaşabilirsiniz.
Çalışmalarımız öğrenci arkadaşlarımıza destek amacayla
görevde
olduğumuz
süre
zaarfında
devam
edecektir.Bizlere olan güveninizi boşa çıkartmamak en
büyük temennimizdir.Tüm arkadaşlarımıza yaklaşan final
haftalarında başarılar dilerim.Final haftalarından sonra
çıkacağımız tatil içinde şimdiden tüm arkadaşlarımıza
kazasız,sorunsuz ve iyi tatiller geçirmelerini dilerim.
EDİTÖRDEN
Sibel KAHRAMAN
Bilgi paylaşılınca
anlamlı
Üniversite öğrenimi ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün
oluşmasında, bilginin üretilmesi ve paylaşılmasında önemli bir unsur.
Bilgi toplumuna geçiş süreciyle birlikte, kişilerin ekonomik güçleri
öğrenim düzeyleriyle ölçülmeye başladı. Tüm bu gelişmeler bilginin
üretilmesi ve paylaşılmasından birinci derecede sorumlu olan üniversitelerden beklentileri de artırdı.
Toplumun entelektüel kültürünü özümleyen, geliştiren ve yayan bir
kurum olan üniversitelerde; artık bilgiyi tek ağızdan, klasik metotlarla
vermenin dışına çıkmak büyük önem kazandı.
İş ve sanat dünyasında konusunda uzman kişilerin üniversite öğrencileriyle bir araya gelmeleri, sempozyum, seminer ve söyleşilerle bilginin
aktarımı klasik öğrenim metotlarına çıkmak isteyen üniversitelerin
vazgeçilmezleri arasında yer aldı.
Üniversitemiz de bu anlamda farklılığını ortaya koyan sayılı üniversitelerden birisi. Hemen her gün birkaç seminer, panel, söyleşiyle hem
akademisyenler hem de öğrenciler için ilgi alanlarına göre farklı dünyaları aralıyor.
Bütün ay yapılacak etkinliklerden hangilerine katılacağımı ilgi alanlarıma göre belirledim. Bazen bir günde iki, hatta üç seminer dinlediğim
oldu.
Bu yıl üniversitemiz yeni bir etkinlikler serisi başlattı. Fark Yaratanlar
ismini taşıyan bu etkinlikle Türk kamuoyuna damgasını vuran ve
çalışmalarıyla fark yaratan kişiler üniversitemize gelerek gençlerimizle
söyleşi yapıyor. Amacımız, Türkiye için fark yaratanların üniversitemiz
gençlerine de dokunmaları; böylece gençlerimizin rol model olarak
aldıkları isimlerle bir araya gelmelerine, vizyonlarını genişletmelerine
ve hedeflerini belirleyerek sağlam adımlarla hayata atılmalarına katkıda bulunmak.
Yaşamı başarı öyküsü niteliği taşıyan, girişimcilik ruhu ve azmiyle gençlerimizin ufkunu açacağına inandığımız Altur Turizm Yönetim Kurulu
Başkanı Abdurrahim Albayrak, bu etkinlik kapsamındaki ilk konuğumuz oldu. Bir Beşiktaşlı olarak Galatasaray camiasının çok sevdiği
Albayrak’ın söyleşisinde hem futbol dünyası hakkında hem de girişimcilik konusunda yeni bilgiler edinme fırsatım oldu.
Sürdürülebilir yaşam
Bazı kelimelerin öyle bir ağırlığı vardır ki, tam
olarak anlayabilmek için hayli zorlanabilirsiniz.
"Sürdürülebilirlik" de böyle bir kelimedir. "Sürdürülebilir Yaşam" bazen okurken sıkıldığım ama
öğrenmek zorunda olduğumu da bildiğim bir
konuydu. Çünkü yaşamımızı sürdürebilmek için
gereken malzemeler ve enerji sınırsız bir kaynaktan gelmiyor. Dünyanın ve doğanın sınırları var.
Peki ne yapmak gerek? İşte bu noktada İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültemizin düzenlediği, Cumhuriyet Gazetesi Sürdürülebilir Yaşam Dergisi
Genel Yayın Yönetmeni Özlem Yüzüak'ın seminerinde pek çok soruma cevap buldum.
Fen Edebiyat Fakültemizin "İKB-FAS Sociology
Talk Series" kapsamında düzenlediği "Türkiye'deki 1996 ve 2000 ölüm oruçlarının karşılaştırmalı analizi", Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi'nin, Kıbrıs'ta Rumların Türkleri
katletmeye başladıkları gün(Kanlı Noel) için
düzenledikleri panel, "Adaletin mimarları",
"Suça sürüklenen çocuklar " Güzel Sanatlar ve
Tasarım Fakültemizin düzenlediği “Bunu
Duymalısın” sergisi katıldığım etkinliklerden
birkaç tanesi.
Öğrencilerimizin ve bizlerin güvenliği için tüm
çalışanlara verilen temel ve ilk yardım eğitimini
de unutmamam gerekiyor. İnsan Kaynakları
Depertmanımızın düzenlediği eğitimle ilk müdahaleler konusunda oldukça bilgilendik. Eğitimin
sonunda bir de sınav olduk. Sonuçlar henüz
açıklanmadı ama geçer not alacağımdan
eminim.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. Tüm bu
bilgi aktarımına bir de dans sıkıştırdım. Dünya
Salsa Şampiyonu Aytunç Bentürk'ün söyleşisi
sonrasında hep birlikte öyle bir dans ettik ki
kendimi Salsa Kraliçesi hissettiğimi itiraf etmeliyim.
Üniversitemizde başka neler mi oldu? Kantin
yine dopdolu. Yazması bizden okuması sizden.
4
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
HABER
HABER
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
Hukuk öğrencilerinden
çarpıcı rapor
Dünya Salsa Şampiyonuyla Dans
Dünya Salsa Şampiyonu Aytunç Bentürk öğrencilerimizle
“Dansla Söyleşi” etkinliğine katıldı. Fatma Altınbaş Konferans
Salonu’nda öğrencilerle söyleşi yapan Bentürk, öğrencilerin
sorularını da cevapladı. Dansın hayatında hep olduğunu ve
olmaya da devam edeceğini söyleyen Bentürk, dansın bazı
sorunları da ortadan kaldırdığına şahit olduğunu söyledi.
Bentürk, merkezlerine ailesi tarafından getirilen hiç konuşmayan, çevresiyle iletişim kurmayan bir kız çocuğunun dansa
başladıktan sonra tamamen değiştiğini, sosyal, kendine güvenen, çevresiyle rahat iletişim kuran bir birey haline geldiğini
anlattı. Aytunç Bentürk söyleşinin ardından öğrencilerle birlikte dans etti.
Hukuk Fakültesi ikinci sınıf öğrencilerinden Müslüm Taşkın, İrem Şahin, Dilara Çar ve Burcu Ecem Karadoğan'ın
"Çocuk Hukuku" dersinde hazırladıkları "Cinsel İstismara Karşı Çocukların Korunması" projeleri ürkütücü sonuçlar
ortaya koydu. Öğrencilerin hazırladığı rapora göre cinsel istismar mağduru çocukların yüzde 35'i 11 yaş altında.
"Cinsel istismar her çocuğun başına gelip, onu derinden yaralayan bir olgu olarak ortaya çıkabilir" düşüncesiyle rapor
hazırlayan öğrenciler iki ay süreyle İstanbul, Ankara Baroları, çocuk merkezleri, Koruncuk Vakfı, avukat, hakim ve çok
sayıda sivil toplum kuruluşlarıyla görüşerek bu konuda araştırma yaptılar. Öğrencilerin yaptığı çalışmadan bazı satırbaşları şöyle:
İstismarın nedenleri
INTERNATIONAL STUDENTS CLUB
Meet,
Greet
AND Eat
Meet, Greet and Eat
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nde
eğitim gören 10 farklı ülkeden gelen
yabancı uyruklu öğrenciler üniversitenin Yabancı Öğrenci Ofisi’nin “Meet,
Greet and Eat” etkinliği ile kendi
kültürlerini arkadaşlarıyla paylaşma
fırsatı yakaladı. Öğrenciler, Somali,
Güney Afrika, Pakistan, Suriye, Morokko, Irak, Türkmenistan, İngiltere, Nigar
ve Nijerya ülkelerinin stantlarında yöresel yemeklerini ve kostümlerini sergilediler. Farklı kültürlerin aynı çatı altında
toplandığı bir eğitim kurumu olan
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi
öğrencilerin kültürel zenginliklerini
sergiledikleri bir güne imza atmış oldu.
Pakistanlı öğrenciler Chicken Biryani,
Somalili öğrenciler Canjelo, Nijeryalı
öğrenciler i Couslous isimli yöresel
yemeklerini pişirip arkadaşlarına ikram
ettiler. İngiltereli öğrencilerin elmalı kek
sunumunun ardından müzikli saatlere
başlayan öğrenciler, hemen her ülkenin
müziğiyle coşup dans ettiler.
Albayrak’dan girişimcilik dersi
Tez canlı, komik, heyecanlı. Futbolcuların Abdurrahim ağabeyi.
Elinde serum şişesi ayağında terlikle stada koşacak kadar Galatasaraylı.
Altur Yönetim Kurulu Abdurrahim Albayrak üniversitemiz öğrencileriyle yaptığı söyleşide hem spor dünyası hem de girişimcilik konusunda
bilgiler verdi.
Çok sayıda öğrencinin katıldığı söyleşide, öğrencilere mutlaka para
biriktirmelerini öğütleyen Albayrak, “Sabah 6’da kalkıp gece 12’ye
kadar çalışıp her gün para biriktirmeden yatmamayı kendime şart
koştum. Babam Almanya’dan izne gelip de banka cüzdanımı görünce
şaşkınlığını gizleyemedi. Ertesi gün bir minibüs satın aldık. Şu anda 8
bin filoluk araçlık filoyla 200 bin personeli taşıyoruz” dedi.
5
- Geleneksel erkek egemenliğini romantikleştiren ve popüler yapan medya programları,
- Medya yolu ile çocuklara gösterilen cinsel ilgiye toplumsal tolerans gösterilmesi,
- Cinsel saldırganlara yönelik hukuki yaptırımların uygulama da zayıf ve yetersiz olması,
- Duygularını cinsel bir yolla ifade etmeyi öğreten kültürel normlar,
- Pornografi gibi aşırı uyaranların kolay ulaşılır olması ve seyredilmesi,
- Sosyal açıdan izole olmuş aile, aile bireyleri arasındaki sınırların ve mahrumiyetin erozyona uğraması,
- Saldırganların güçlü olma ve kontrol etme ihtiyaçları,
- Reddedilme veya yetersiz olma korkusu,
- Aile içi şiddet, ebeveyn-çocuk bağlılığının uzak olması,
- Alkol ya da madde kullanımı.
Söyleyemezler çünkü;
Olayın ne olduğunu anlamayacak ve kelimelerle ifade edemeyecek kadar
küçük olabilirler,
Olayın gizli tutulması için tehdit edilmiş veya rüşvet verilmiş olabilirler,
Cinsel istismar yolu ile verilen ilgiden ve buna eşlik eden duygulardan
dolayı kafaları karışmış olabilir,
Kimsenin kendilerine inanamayacağını düşünürler,
Kendilerini suçlarlar veya kendilerinin kötü olduğuna ve istismarın kendileri için bir ceza olduğuna inanırlar,
Utanıyor olabilirler,
Cezalandırılma korkusuyla yaşıyor olabilirler,
Sevdiklerinin sorun yaşayacağı korkusu ile söylemeyebilirler.
Doğru bilinen yanlışlar
Yanlış; Çocuklar cinsel istismarı hayal güçlerinin genişliği nedeniyle uydururlar.
Doğru; Çocuklar bu konuda genellikler yalan söylemezler. İlk kural çocuğa inanmak olmalıdır.
Yanlış; Yaşanmış bir iki olay önemli değildir. Çocuklar olan biteni çabuk unuturlar.
Doğru; Bir kez olan ya da tekrarlayan cinsel istismar çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığı açısından ciddi derecede zarar vericidir.
Yanlış; Şu çocuklar potansiyel kurbanlardır: Olayı provoke eden çocuklar, şirin ve cazip kız çocuklar, evden kaçan çocuklar,
ihmal edilmiş çocuklar.
Doğru; İstismar ve ihmalin bir coğrafyası yoktur. Mağdurlar her sosyo-ekonomik ve her sosyo-kültürel gruptan gelen kız ve
erkek çocuklar olabilir.
Yanlış; Parklar, genel tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları tehlikeli bölgelerdir.
Doğru; Olayın olduğu yer genellikle ev, okul, ev ile okul arasındaki yol gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevresidir.
Yanlış; İstismarcılar genellikle yaşlı ve yabancı erkeklerle sokakta yaşayan kimsesiz insanlardır.
Doğru; Olguların yüzde 80-95’inde fail 20-40 yaşları arasındaki, mağdur tarafından tanınan evli ve çocuklu erkeklerdir.
Yanlış; Marjinal ortamlarda ortaya çıkar, muhafazakar veya tutucu ortamlarda ortaya çıkmaz.
Doğru; Çocuklara yönelik cinsel taciz, tüm ortamlarda ve istisnasız tüm sosyal sınıflarda görülebilir.
Yanlış; Bazı tacizler daha önemsiz, bazıları ise çok önemlidir.
Doğru; Cinsel tacizde önem dereceleri olmaz, şiddetin dereceleri vardır.
6
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
Aşık olmadan,
ÖĞRENCİYE MESAJ VAR
aşk acısı çekmeden
geçirilen bir üniversite
hayatı, yarım yaşanmış
bir üniversite hayatıdır!
Sevgili arkadaşlar,
Bu yazıyı yazmam için gelen nazik öneriyi kabul ettiğimde ilk
olarak sizlere nelerden söz etmem ve nasıl hitap etmem gerektiğini tam olarak kestirememenin endişesini yaşadım. Öyle ya,
üniversitemizin bu öğrenci odaklı yeni ve farklı dijital yayınına
akademik bir yazı veremezdim; zira hiçbir öğrenci zorunlu
olmadıkça dipnotlu, teknik hukuki terimler içeren sıkıcı bir
akademik yazıyı okumak istemezdi. Diğer yandan, üsluba
ilişkin olarak da öğrencilere
“şunu yapın, bunu yapın” gibi
emir kipiyle yaklaşan ve bol
miktarda tavsiye, nasihat ve
eleştiri içeren soğuk bir hoca
yazısı döşenmeyi de sizlere saygısızlık saydım. Hatta itiraf
edeyim, derginin ilk sayısında
aynı köşeyi olağanüstü güzel bir
yazıyla dolduran sevgili Kaan
Hoca’nın yazısını da belki bir
şeyler kaparım diye bir daha
dikkatle okudum. Ama yok,
bana ait bir şeyler yapmalıydım,
yoksa önce kendime sonra yine
size saygısızlık olacaktı. Derken
aniden zihnimde bir parıltı belirdi ve kısa bir süre önce okuduğum Meri İstiroti’nin “Otuz
Yaşa Mektuplar” isimli kitabını
hatırladım.
Bu kitapta şu an bir hayli ileri
yaşlara gelmiş olan ülkemizin
birbirinden ünlü ve başarılı 45
siması, kendi otuzlu yaşlarına mektuplar yazıyorlar ve hem
hayatlarının muhasebesini çıkartırken hem de kendi gençlikleri üzerinden bugünün gençlerine de deneyimlerini aktarıyorlardı. Otuzlu yaşlarını sürmekte olan birisi olarak o kitaptaki
çok değerli deneyimlerden, kazanılmış başarılardan ve elbette
yapılmış olan hatalardan kendi payıma gelecekteki hayata
yönelik çok şey öğrendim ve öğrendiklerimi zihnime kazımaya
çalıştım.
Şimdi de bu kitapta izlenen yöntemden ilham alarak, naçizane kendi üniversite öğrenciliğime dönerek, öğrenciliğimden
bugüne kadar geçen zaman diliminde yaşadıklarımdan öğrendiğim bazı deneyimlerimin, hatalarımın, yapabildiklerimin ve
yapamadıklarımın bir kısmını bu yazının konseptinin izin
verdiği ölçüde çok özetle paylaşmaya çalışacağım. Ve eğer bu
mütevazi paylaşım bu yazıyı okuyan tek bir öğrenciye dahi
dokunmayı başarabilirse inanın amacıma ulaşmış olacağım:
“Evet Sevgili Hasan,
Bir gün kendi geleceğinden geçmişe doğru kendine bu şekilde
sesleneceğin hiç aklına gelmezdi sanıyorum
Hukuk Fakültesi’nin kapısından ilk girip ilk hukuk dersini
7
Yrd. Doç. Dr. Hasan SINAR
Hukuk Fakültesi
aldığın günü hatırlıyorsun değil mi? Daha ilk andan itibaren
Fakülte’de işinin hiç kolay olmayacağını anlamıştın. Her biri
fevkalade ilginç ama bir o kadar da ağır dersler, hepsi birbirinden kariyerli/nitelikli hocalar tarafından büyük bir ciddiyet
içerisinde yürütülüyordu. Tüm dersleri düzenli takip etmek ve
günü gününe tekrar etmek gerekiyordu, çünkü geride kalırsan
kimse senin için yavaşlamayacak veya geri dönmeyecekti ve
öyle bir durumda ise yine senin çok ekstra çaba sarf etmen
gerekecekti. Bu açık gerçeğin bilincine erken varmak sana Fakültede
başarılı bir öğrenci olmanın kapılarını araladı. Hukukun diğer branşlara
göre çok daha ağır olduğunu ancak
tüm o kalın kitaplardan altını tekrar
tekrar çizerek öğrendiğin bilgilerin,
seni toplum içerisinde girdiğin her
ortamda özel ve ayrıcalıklı kıldığını
da ilk o zamanlar fark ettin. İnan
bana yıllar içerisinde bu hissiyatını
daha da pekiştirecek birçok farklı
olay yaşayacaksın. Aynı şekilde
Hukuk Fakültesinin bugünkü öğrencilerinin de basamakları çıktıkça
kendilerini, benzer biçimde özel ve
ayrıcalıklı hissettiklerini gözlerinden
okuyabilmek çok güzel bir duygu.
Sanıyorum bu hissiyatın her şeyden
ziyade insanın yaptığı işi sevmesiyle
çok yakın ilgisi var. Sen hep hukukçu
olmayı istedin ve Allah da bu dileğinin yerine gelmesinde ve sana hep
sevdiğin işle uğraşmanda yardımcı
oldu. Bugün de tüm öğrencilerimize, mutlu bir yaşam sürebilmeleri için, mesleki uğraşlarını daima severek ve hatta büyük
bir aşkla, tutkuyla ifa etmelerinin değerini ve önemini aşılamaya gayret ediyoruz. Umarım hepsi gerçekten sevdikleri,
istedikleri alanda ömür boyu mutlu bir şekilde faaliyet gösterebilme şansına sahip olabilirler.
Senin Fakülte’deyken en çok takdir ettiğim yönlerinden biri
yabancı dilini geliştirme ve yeni bir yabancı dil öğrenme konusundaki gayretindi. Üstelik o dönemde yabancı dile ulaşmak
bugünkü kadar kolay da değildi. Bunun için üniversite dışındaki kurslara, hocalara ekstra para, zaman ve emek harcamak
gerekiyordu. Şimdiki öğrencilerimizin bir vakıf üniversitesinde olmanın da avantajıyla zorunlu hazırlık sınıfları var, lisans
eğitimlerinin bir parçası olarak yabancı dil dersleri var, ikinci
hatta üçüncü yabancı dili öğrenebilme imkânları var. Ancak
bu imkânları ne derece değerlendirebiliyorlar işte orası biraz
tartışılır! Oysa yabancı dili ve özellikle İngilizceyi meslek hayatında aktif olarak kullanabilmenin kendilerini ne kadar ileriye
taşıyabileceğinin keşke biraz daha fazla farkında olabilseler!
ÖĞRENCİYE MESAJ VAR
Bununla bağlantılı diğer bir husus ise, yurtdışında öğrenim
görme konusu; sen öğrencilik döneminde bunu çok arzu
etmiş, bu amaçla uluslararası öğrenci derneklerine üye olmuş,
yönetim kurullarında dahi çalışmıştın. Buna karşın, yurtdışında öğrenim görebilme imkânın ancak doktora aşamasına
geldiğinde mümkün olabilmişti. O günün şartlarında, bu iş
hele hukukçular için çok zordu gerçekten! Bugün ise, böyle bir
hayali olan bir öğrenci için bunu gerçekleştirebilmek çok daha
kolay. Erasmus sistemi var örneğin, yabancı dilini ve derslerdeki başarısını belirli bir seviyeye çıkartan neredeyse her
öğrenci, ailesine hemen hiç malî bir külfet getirmeden öğreniminin bir veya iki yarıyılını Avrupa’daki bir üniversitede
geçirebiliyor. Bir de Fakülte’den mezun olduktan sonrası için
sayıları giderek artan yurtdışı yüksek lisans burs imkânları var
ki, bence tüm öğrenciler bunları sonuna kadar zorlamalı.
Çünkü yurtdışında böyle bir lisansüstü çalışma yapmak
sadece ileride kendilerine avantaj sağlayacak önemli bir etiket
kazandırmakla kalmıyor; ancak orada dünyanın çeşitli ülkelerinden, farklı kültürlerden gelen öğrencilerle geçirilen bu
zaman dilimi insanı fevkalade zenginleştiriyor. İyi haber, senin
başına ileride bizzat gelecek, oradan biliyorum . Dilerim tüm
öğrencilerimiz de, bugün çok daha kolay hale gelen yurtdışında öğrenim görme imkânı için biraz olsun çaba sarf eder ve
bunu elde edebilirler.
Yalnız senin öğrenciliğinin de eleştirilecek yanları yok değildi.
Öncelikle iyi bir yönünden bahsedeyim, Fakülte’de çok iyi
arkadaşlar edindin, doğru insanlardan bir arkadaş çevresi
oluşturdun ve o arkadaş grubu seni hep yukarıya taşıdı. Onun
için bugünün öğrencilerinin de kendi iyilikleri için, üniversitedeki arkadaş grubu ve arkadaş seçimi konusunda çok ihtimam
göstermeleri gerektiğini düşünüyorum. Senin seçimlerin
gerçekten iyiydi ama sanırım şu rekabet olayını biraz fazlaca
abarttınız! Sürekli ders çalışırdınız ve gözünüz hep diğerlerinin aldığı notlarda olurdu. Oysa bu yanlıştı; çünkü hayatının
o döneminde insanın daha sosyal bir yaşantısı olmalıydı. Sen
bunu sonrasında özellikle asistanlık yıllarında fark edip, telafi
etmeye çalıştın ama sanırım biraz geç kaldın. Şimdi açıklıkla
söylüyorum ki, Üniversite yıllarında ders çalışmak kadar,
sosyalleşmek, dışarı çıkmak, yeni insanlarla tanışmak, yeni
yerler, hayatlar, kültürler keşfetmek de gerekli. Yeter ki,
arada makul bir denge kurulabilsin.
Biliyorum sen özelini paylaşmayı sevmezsin. Ama
biliyorsun ki, aşık olmadan, aşk acısı çekmeden geçirilen bir üniversite hayatı, yarım yaşanmış bir üniversite hayatıdır! Ve ileride insanın başına ne gelirse, işte
bu zamanında yaşaması gerekirken yaşayamadıklarından yani yaşanmamışlıklarından gelir! Yıllar
sonra sen bu savını, cinsel suçlara ilişkin Yargıtay
kararlarının tartışıldığı resmi bir toplantıda “Gençliğinde sevgilisi olmamış, aşk acısı çekmemiş bir
adamı hâkim veya savcı yapmamak gerek, çünkü
böyle bir adamın gençlik yıllarında çok istediği
halde ama asla elde edemediği kadın imgesine
karşı içindeki kin hiç bitmiyor ve işte böyle kadın
düşmanı kararlara o kinle imza atıyor” dediğin
için salondaki hâkim/savcılardan çok şiddetli
eleştiriler alacaksın. Ama olsun haklı olduğunu
hepimiz biliyoruz . Onun için, bugünün
üniversite öğrencilerine de ileride o hâkim ve
savcılar gibi, kendi yaşanmamışlıklarından
çektikleri yüzünden başkalarının hayatına
zarar verecek hatalar yapmak yerine; üniversite yaşamında hayallerinin peşinden giderek
aşık olmalarını ve mutlaka aşk acısı çekmelerini şiddetle tavsiye ediyorum!
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
Bir insan 20 yaşında dünyayı değiştirmek istemiyorsa onda bir sorun vardır
Bununla bağlantılı çok sevdiğim bir söz var, şöyle: “Bir insan
20 yaşında dünyayı değiştirmek istemiyorsa onda bir sorun
vardır”! Sen Allah var, öğrencilik yıllarından beri içinde
yaşadığı dünyayla, toplumla bir meselesi olan; daha eşit ve
özgür bir hayatın var olabileceğine inanan bir insan oldun.
Ha, bunun için yeterince çaba harcadın mı? Hayır, yeterince
değil! Ama hayata karşı bir duruşun, bir tavrın hep oldu.
Bugün beni en çok hayal kırıklığına uğratan şeylerden bir
tanesi üniversite öğrencilerinin içinde yaşadıkları dünyada,
toplumda olup biten yanlışlıklara karşı duyarsızlıkları! Elbette
salt onların suçu değil bu, özellikle 12 Eylül sonrasındaki
depolitizasyon süreci bir “fast food” gençlik kültürünü bilinçli
bir şekilde yarattı ne yazık ki! Ama bu negatif kültürün görünmeyen zincirleri, bizzat bağladığı üniversite gençliği tarafından birer birer kırılıyor sanki! Şahsi düşüncem, son dönemde
çok umut verici bir kıpırdanma yaşanıyor ve kurulu düzenin
eşitsizlik ve adaletsizlik üreten çarklarını sorgulayan, gördüğü
haksızlıklara karşı isyan eden ve en önemlisi kendini ifade
etmek için şiddet yerine kendi ürettiği yaratıcı bir mizahı,
anlatım dili kullanan pırıl pırıl bir üniversite gençliği giderek
yükseliyor.
Ve ben sana keşke bugün öğrenci olsaydın ve her türlü haksızlığa ve adaletsizliğe karşı
sakin, barışçıl ama kararlı
bir biçimde direnen bu
olağanüstü heyecan verici
gençlerin arasında yer
alabilseydin
demekten
kendimi alamıyorum!”
8
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
RÖPORTAJ
sunucu,
jeolog,
aşçı
Heyecanlı, canlı, kıpır kıpır.
Siz onu sunucu olarak tanıyorsunuz yakında yemek yaparken görürseniz hiç şaşırmayın.
Çünkü en büyük hayalini gerçekleştirip mutfak atölyesi açmaya hazırlanıyor.
Jeoloji Mühendisliği eğitimi almış olmasına rağmen mesleğini hiç yapmadı. Okul yıllarında şans ve
hevesle başlayan Radyo/TV sunuculuğu mesleğini ise 16 yıldır yapıyor. Kantin bu ay Kanal D’nin
eğlenceli ve farklı bilgi yarışması “Şans Kapıda”nın başarılı sunucusu Yiğit Alıcı ile buluştu.
Aldığınız eğitim ile kariyer yaşamınız farklı ilerlemiş.
Mühendislikten sunuculuğa nasıl bir kariyer yolculuğunuz oldu?
Daha çok ailemin arzusuydu mühendis olmam. Gereğini
yaptım, bölümü kazandım, ancak aklımda hep başka bir
şeyler yapmak vardı, üniversiteye başladığım sene (1996) bir
özel radyo kanalında çalışmaya başladım. Yıllar içerisinde
hem okul hem iş derken birinden mezun olurken aslen diğerini meslek edinmiş oldum. Kabaca böyle başladı serüven.
Sizi bugüne kadar temposu yüksek ve eğlenceli yapımlarda izledik. Bunlardan biri de Huysuz Virjin ile
birlikte sunuculuğunu yaptığınız “Benimle Dans Eder
Misin?” yarışmasıydı. Seyfi Dursunoğlu ile çalışmak
size neler kattı?
Bu soruya, her sorulduğunda, tüm içtenliğimle cevap veriyor
ve diyorum ki; Seyfi Dursunoğlu eşi benzeri olmayan bir
değer. Her hareketi, düşünce yapısı, samimiyeti, iş disiplini,
nezaketi, kıvrak zekasıyla etrafındaki herkese muazzam
örnek oluyor. Ben Seyfi Bey’i sadece izlerken bile çok şey
öğrendim. Elbette muazzam anılarım oldu ve onunla aynı
sahneyi paylaşabilmiş olmak gurur veriyor.
O zamanlarda Huysuz Virjin’in espirilerine konu olan
ve son projeniz olan Şans Kapıda’da soru olarak çıkan
boyunuzu öğrenebilir miyiz?
Olduğumdan daha
1,90m.Hepi topu.
uzun
gözüküyorum
anlaşılan,
Boyunuzun uzunluğu ile ilgili olarak yaşadığınız bir
anınız var mı?
Galiba bir şeyler yaşıyorum ama ardından mutlaka kafamı
alçak bir yere vurduğum için, sadece silik anılar var zihnimde.
Sizleri rol model alıp sunucu ya da sanat dünyasında
yer almak isteyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Bir daha düşünün, gerçekten istediğiniz bu olmayabilir.
Madem kararlısınız, bu büyük mecranın ilgilendiğiniz bir
bölümü hakkında kendinizi eğitmeye başlayın.
9
Yeni projeleriniz nelerdir?
17 yıllık sunuculuk kariyerimin yanı sıra profesyonel olarak
mutfak sanatlarıyla ilgileniyorum, gastronomi üzerine iki
eğitim kurumundan mezun oldum. En kısa zamanda kendime bir mutfak atölyesi açmak istiyorum, bu keyfi benimle
paylaşmak isteyenlerle tecrübemi paylaşabilirim.
Uzun soluklu yapımlarda olmanın sırları nelerdir?
Sanırım buna iş disiplini diyebilirim. İşinize bayılmak zorunda değilsiniz, ama saygı duymanız mesleki itibarınızın temelini oluşturur.
Kanal D’de yayınlanan Şans Kapıda eğlenceli ve farklı
bir yarışma programı. Yarışmacıları sokakta yürüyen
insanların arasından seçiyorsunuz. Bu seçimleri yaparken nasıl karar veriyorsunuz?
Benim için işin eğlenceli kısımlarından biri bu. Akışında
gidiyor, kimi cevap vermek istemiyor, kimi mutlaka kazanmak istiyor, kimi yolunu değiştirirken, kimi bana sesleniyor.
Yarışmayı teklif ettiğiniz insanların ilk tepkisi ne
oluyor?
Birçok farklı semtte bir çok farklı kişiyle karşılaşma, tanışma
fırsatım oldu. Sadece şaşkınlık değil, merak ve heves de
oluyor yüzlerde.
Yarışmada sorulara kısa sürede cevaplar veriliyor ve
takas yöntemiyle evdeki eşyalarını değiştiriyordunuz.
Oldukça stresli bu süreçte ilginç bir anınız var mı?
Olmaz olur mu… Yarışmacılara, cevaplarını değiştiremeyecekleri noktaya geldiklerinde, vermiş oldukları cevabın yanlış
olabilme ihtimalini destekleyen bir takım bilgiler veriyorum.
Doğru olduğunu düşündükleri bilginin tamamen yanlış
olabilme ihtimalinin yarattığı hissiyatı, yarışmacıların müthiş
bir heyecan yaşamasını sağlıyor. Kazanç ya da kayıptan
ziyade, kendileriyle mücadele ediyorlar, doğru cevabı verebilmiş olmak istiyorlar. Bunun yarattığı adrenalin ile ortaya
çıkan sevinç çığlıkları, oldukça ilginç.
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
KEMERBURGAZ’DA ÖĞRENCİ OLMAK
Hayallerinize
Emre DURMUŞ
dikkat edin gerçek olabilir! Elektrik Elektronik
Bölümü Öğrencisi
İstanbul'da yaşamak, bu şehirde öğrenci
olmak adına öylesine samimi hayallerim
vardı ki, istiklal caddesinde yürümek,
tramvay ile tarihi yarım adayı
gezmek, bir Kadıköy vapurunda
Boğaz'ın eşsiz manzarasıyla gün
batımını izlemek…
Bir sonbaharda adalarda çay
içmek belki de sevdiğim bir
yazar ile yüz yüze tanışabilme ihtimali... diye
devam edip giden ve
her
düşündüğümde
beni heyecanlandıran
İstanbul
hayalleriydi
bunlar. Üniversite sınav
döneminin
öylesine
stresli ve depresif günlerine
karşı tüm bu hayaller benim
motive olmam için yetiyordu.
Lise yıllarında maceralarla deli dolu bir hayatım varken birden
birileri üniversite sınavlarından, dershanelerden bahsetmeye
başladılar. O zaman anladım artık liseli olmanın benim
yapmak istediklerimi gerçekleştiremeyeceğini. Bir yaşam
tarzım vardı zaten bunu lisede kazanmıştım. ''Ben bir gezgindim'' otostop ile Türkiye'nin pek çok yerini gezmiş ve bir sürü
farklı insanla tanışma fırsatım olmuştu ve bu deneyimlerle çok
şey öğreniyordum ama eksik olan bir şey vardı bir şehir ve
kimlik edinmeliydim. Hiç unutmuyorum 2011 Haziran ayında
dostum Sari ile beraber otostop ile ilk defa İstanbul'a geldiğim
zamanı ve söylediklerimi 'Ben bu şehirde öğrenci olmalıyım' ve
böylece yaşamam gereken şehir olan İstanbul'u bulmuştum.
O inanılmaz sıkıntılı üniversite sınavı hazırlık döneminden
sonra tamamen İstanbul üniversitelerinden oluşan bir tercih
listesi hazırlamam gerekiyordu. Tabi ki mühendislik okumak
tüm okul hayatım boyunca sorduklarında söylediğim ve olmak
istediğim bir olguydu. Mühendislik teknik üniversitede okunur,
bunu neredeyse herkesten duyar olmuştum. Öyleyse İstanbul
için zaten iki tercihim olacaktı İTÜ ya da YTÜ. Fakat her
zaman bir araştırma içerisindeydim çünkü bu bilginin yeterli
olduğuna inanmıyordum. Sonra şunun farkına vardım eğer iyi
eğitmenlerin varsa iyi öğrenci olursun. O dönemde Rektörümüz Yıldırım Üçtuğ'u TRT Okul programında dinledim.
Kendisi ODTÜ Elektrik Elektronik mezunu, çok güzel başarılara imza atmış ve yeni açılan bir üniversitenin rektörü konumunda. Herhangi bir konuda yeri göğü inleten Ekşi Sözlük
bile Yıldırım hocayı çok güzel anlatmıştı. Bu bana avantajlarla
dolu bir fırsat gibi geldi ve İngilizce eğitim veren İstanbul
Kemerburgaz Üniversitesi’ni tercih listemde yazmamdaki en
büyük etken oldu.
Bir zaman sonra sonuçlar açıklandı, ben de artık İstanbul
Kemerburgaz Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği
öğrencisi oldum. Mutluydum, çünkü gerçekten isteklerimin
doğrusunda akıllı bir tercih yapmıştım, üniversite hakkında
pek bir fikrim olmamasına rağmen Yıldırım hocaya güveniyordum. Ayrıca okul İngilizce eğitim veriyordu ve ben bir
kelime dahi bilmiyordum. Hazırlık okuyacaktım ve İngilizce öğrenecek ardından mühendislik derslerini İngilizce alacak-
tım. Önümde epey bir yol vardı, hiçbir şey bilmemekten başlayıp proficiency sınavını geçmem gerekiyordu.
Gerçekten çok zor gözüküyordu. Ama şunu
biliyordum İngilizce öğrenmek bana sadece
okul için lazım değildi eğer bir gezginsen
uluslararası dil olan İngilizcem iyi olmalıydı.
Kemerburgaz
Üniversitesi'nin hazırlık fakültesi benim adıma bir başarıya
imza attı ve gerçekten çok iyi
eğitim verdiler. Hazırlıktaki
tüm hocalarımı saygıyla
selamlıyorum. Üniversiteden aldığım bilgileri
İstanbul'da
olmanın
avantajlarıyla birleştirince
proficiency sınavı atlayacak
kadar İngilizce öğrenmiştim
ve artık kendi departmanımın
öğrencisi olmuştum.
Üniversitekimliğimizle
öğrencisi olmak bir
kavramını
artık hissedeb
Öğrenci
çok kapıyı
açabiliyoruz.
Okulun açılmasıyla beraber artık istediklerimi, düşüncelerimi gerçekleştirmeye başladım. Bunlardan bir tanesi üniversitemizde kurduğumuz Girişimcilik Kulübü oldu. Kulüple
yaptığımız çalışmalarla birbirinden farklı fırsatlar elde ettik.
Kemerburgaz Üniversitesi adıyla birçok yerde kendimizi
tanıtıyor üniversite öğrenci kimliğimizle bir çok kapıyı açabiliyoruz. Ayrıca okulun bana sağladığı avantajlarından biri de
okulda çalışıp kurumsal bir alanda iş tecrübesi alabilmemdi.
Sağlık Spor ve Kültür Direktörlüğü’nde çalışmam hem iş
tecrübesi kazanmamı sağlıyor hem de tüm etkinlikleri yakından takip edebiliyordum. Bu benim için güzel bir avantajdı.
Böylece tiyatro, sinema ve edebiyat dünyasını da yakından
takip edebiliyordum.
Hangi üniversitede okuyorsun? sorusuna cevap verirken
tanınmadığını bile bile gururla söyleyebileceğim bir üniversitenin öğrencisiyim. Kendi adıma söyleyebilirim ki Kemerburgaz Üniversitesi öğrencisi olmak demek; Bora Büyüktürk
hocamın deneyimlerinden yararlanmak, SKS ve kurumsal
iletişim gibi birimlerden iş tebrübesi edinmek, kantinde
Ferhat Abi ile samimi sohbet etmek, Kaan Öktem hocanın
güleryüzlü selamını almak, 141M beklerken edinilen arkadaşlıklar demek ya da Nilüfer Alptekin gibi kaliteli bir hocadan
tiyatro eğitimi almak demek.
İstanbul'da öğrenci olmanın avantajı benim spor hayatımda
da gelişmemi sağladı, 2011 yılından beri yaptığım slackline
sporunu geliştirmem ve bunu yapan insanlarla tanışmam
bana bambaşka pencereler açtı. Başkanlığını yaptığım Doğa
Sporları Kulübü de bunlardan bir tanesi. Arkadaşlarımızla
beraber slackline, trekking, kaya tırmanışı, yamaç paraşütü
gibi birbirinden farklı sporlarda eğitimler vermeye ve almaya
başladık. Sanırım daha büyük festivallerle imza atacağız. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin bana vermiş olduğu
kimlikle İstanbul'da daha birçok şey yapacağımı düşünüyorum ve hayallerimin peşinden gitmeye devam ediyorum.
10
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
KÜTÜPHANE
Yazgı CİHANGİR
Kütüphane Direktörü
En Yeniler
(Yeni çıkan ve kütüphaneye yeni gelenler)
1)
2)
3)
4)
5)
6)
Ustam ve Ben/Elif Şafak
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi/Ahmet Ümit
Gerçekten Bilmeniz gereken 50 sanat fikri/ Susie Hodge
Çizgibilim serisi/NTV yayınları
Medeni Hukuk Pratik Çalışmaları (Çözümlü)/Serap Helvacı
Benim de Söyleyeceklerim Var/ Umut Sarıkaya
Yakında Çıkacaklar
1) Sinema Savaşları/ Douglas Kellner (SİNEMA)
2) 12’den vurmak/ Kasım Sezen (KİŞİSEL GELİŞİM)
3) Aslan gözleri/Claire Berlinski (DÜNYA EDEBİYATI)
4) Yargı etiği/ Selma Çetiner (HUKUK)
5) Gezi, İsyan Özgürlük/ Kemal İnal (POLİTİKA)
6) Uzaklarda üç mevsim/Sema Bekmez (TÜRK EDEBİYATI)
1 Aralık-24 Aralık tarihli kütüphane kullanım bilgileri
1)
2)
3)
4)
5)
En çok okuyan öğrenci: Tuğba Sipahi (Psikoloji Bölümü)
En çok okuyan akademisyen: Nurcan Perdahcı (Plastik Sanatlar Bölümü)
En çok okunan roman: Serenad / Zülfü Livaneli
En çok izlenen DVD: The Proposal = Teklif/ yönetmen: Anne Fletcher
En çok okunan ders kitabı: Sears and Zemansky's university physics:
with modern physics / Hugh D. Young
6) En çok bağış yapan: Mütevelli Heyet Başkanı Ali Altınbaş
11
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
BASINDA BİZ
BİZDEN BİRİ
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
Onu hiç böyle tanımadınız
TESİS BULAMIYORLAR
Rektörümüz Prof. Dr. Yıldırım Üçtu�’un “Mezuniyette süre sınırlaması
olsun” başlıklı yazısı 20 Aralık tarihinde Milliyet Gazetesi’nin Düşünenlerin
Düşüncesi köşesinde yer aldı.
Serkan ÇAYIROĞLU
Mali İşler Direkörü
Rektörümüz Prof. Dr. Yıldırım Üçtu�, Tek Rumeli TV’de 16 Aralık tarihinde
canlı olarak yayınlanan Hayat Sohbetleri programına katıldı.
Duruşuyla, konuşmasıyla hep
ölçülü. Görenlerin aklına ya
para ya da bütçe geliyor. Bu
şekliyle kimden bahsedildiğini
bilmemeniz mümkün. Filmlerde, reklamlarda oynamış, gitar
çalmayı çok seviyor ve dünyalar yakışıklı Arda ile Kaan’ın
çiçeği burnunda babası
desem…
Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nin “Bunu Duymalısın” etkinliği Milliyet Gazetesi’nde 16 Aralık tarihinde “18 Yıldıza 36 Kulaklık” başlığıyla yer aldı.
Hukuk Fakültesi ö�rencilerinin “Çocuk Hukuku” dersi kapsamındaki “Cinsel
suistimale karşı çocukların korunması” proje 16 Aralık tarihinde Hürriyet
Gazetesi’nde yer aldı.
Psikoloji Bölüm Ba�kanı Doç. Dr. Aylin �lden Koçkar'ın "Çocukların
Kültürel, Sanatsal ve Bilimsel Etkinliklere Ulaşımı" konulu araştırması 11 Aralık
tarihli Zaman Gazetesi'nde "Öğrenciler sosyalleşme imkanı bulamıyor" başlığıyla
yer aldı.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozano�lu’nun Birgün
gazetesinde 10 Aralık tarihinde yer alan köşe yazısı "Çöküş sonrası ekonomisi"
başlığıyla yer aldı.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozano�lu, 9 Aralık
tarihinde SkyTürk TV’de yayınlanan DünyAlem programına canlı yayın konuğu
olarak katıldı.
Türkiye'de Çocuk Üniversiteleri Sempozyumu 8 Aralık tarihinde, "Çocukların yaşama bayram değil" başlığıyla Dokuz Sütun Gazetesi'nde yer aldı.
Psikoloji Bölüm Ba�kanı Doç. Dr. Aylin �lden Koçkar'ın "Çocukların
Kültürel, Sanatsal ve Bilimsel Etkinliklere Ulaşımı" konulu araştırması, "Çocukların yüzde 73'ü müze ve sergiye gitmiyor" başlığıyla 8 Aralık tarihinde Hürriyet
Gazetesi İnsan Kaynakları ekinde yer aldı.
Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Sınar'ın, Taraf Gazetesi Muhabiri Mehmet Baransu hakkında başlatılan casusluk soruşturmasıyla ilgili
görüşleri, "Yayımlayana değil sızdırana ceza olmalı" başlığıyla 7 Aralık tarihinde
Radikal Gazetesi'nde yer aldı.
Psikoloji Bölüm Ba�kanı Doç. Dr. Aylin �lden Koçkar'ın "Çocukların
Kültürel, Sanatsal ve Bilimsel Etkinliklere Ulaşımı" konulu araştırması "Çocukların
Tek Eğlencesi" başlığıyla Milliyet Gazetesi Akademi ekinde 6 Aralık tarihinde yer
aldı.
Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bünyamin Özgültekin, 4 Aralık 2013 tarihinde Habertürk TV’de yayınlanan Balçiçek İlter’in
sunduğu “Söz Sende” adlı programa Sivas Katliamı’nda ölen 35 aydının anısına,
35 çağdaş sanatçının bağışladığı eserlerle düzenlenen “Unutmamak” sergisi ile ilgili
canlı yayın konuğu olarak katıldı.
Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar'ın meclise
gönderilen pakette yer alan nefret suçlarının düzenlenmesiyle ilgili görüşleri
13
Metin Akpınar’ın Abuzer Kadayıf filmini seyredenler bilir; talk show programına
fırlama bir futbolcu çıkar ve salona oley çektirir. Çakır gözlü, gür saçlı, yerinde
duramayan bir tiptir. Aynı Ülker çizi şenlik ailesinin, acıktığı için sınıfı bir birine
katan, ordan oraya koşturan oğulları Şenşen gibi.
Hoplayıp zıplayan, tüm kuralları alt üst eden Şenşen’in bugün ağır başlı, kurallar
ve prosedürlerle konuşan, yanında kendinize çeki düzen vermek zorunda kaldığınız bir yönetici olduğunu düşünebilir misiniz? Doğrusu bu röportajı yapmadan önce benim aklıma bile gelmemişti.
Hatta itiraf etmeliyim ki röportajı elimden geldiğince geciktirdim. Genellikle “hayır” diyen, gördüğümde aklıma direkt olarak
bütçeyi getiren Mali İşler Direktörü Serkan Çayıroğlu’yla eğlenceli bir röportaj yapmanın hayli zor olacağını düşünmüştüm.
Ama çok yanılmışım. Karşıma gitar çalan, reklam, sinema filmlerinde oynamış, ‘bir zamanlar saçlarım gürdü’ diyebilecek
kadar kendisiyle barışık, 30 günlük ikiz bebeklerini anlatırken gözlerinin içi gülen çiçeği burnunda bir baba çıktı.
Biz sorduk, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Mali İşler Direktörü Serkan Çayıroğlu cevapladı:
Sizi ciddi, programlı, katı biri imajı veriyorsunuz.
Hep böyle misiniz?
İş yaşamına denetmen olarak başladım. Kuralcı, ciddi yapımda bundan geliyor. Hep ciddi ortamlarda oldum. Üstatlarımıza karşı saygılıydık. Yemek yerken bekler, ceketimizi iliklerdik.
Böyle bir disiplinden geliyorum. Tabii ki bu zamanla üzerinize
oturuyor, ruh halinize yansıyor. Ancak belli ki yatkın bir
kişiliğim var. Çünkü üzerime giydiğim elbise tam olarak oturuyor.
Bu ciddiyet, kuralcılık özel yaşamınızda da aynı şekilde mi?
İşten çıkıyorum serviste, yolda ciddiyim. Ancak evime gidip
kıyafetlerimi çıkardığımda, eşimle akşam yemeğine oturduğumda bambaşka birisi oluyorum. Son bir yıldır çok önemli
bir konu olmadığı sürece eve girdiğimde işi kapıda bırakmayı
öğrendim. Dış görünüşüm aşırı ciddi olabilir ama çok sosyal
biriyim.
Mesela?
Lisede tiyatro kulübündeydim. Okan Yalabık’la aynı sahnede
oynadık. Abuzer Kadayıf ’da futbolcu tiplemesini oynadım.
Telsim reklamında oynadım. Ülker çizi şenlik ailesinin sınıfın
altını üstüne getiren çocukları Şenşen’i oynadım. İyi de para
kazandım. Tabi o zamanlar saçlarım daha gürdü Gitar
çalıyorum ama sesim çok güzel değil. İnsanlar evet beni hep
çalışırken görüyor ama sadece çalışan, kurallar ve prosüdürlerle yaşayan sorunlu biri değilim.
Eğitim hayatınız oldukça başarılı. Zeki misiniz, çalışkan mı?
Bilmiyorum. Ama sorumluluk sahibiydim. Yılbaşı partisinden
iki gün sonra sınav varsa kız arkadaşım dahi partiye gitse ben
gitmez ders çalışırdım. Notlarım ilk okuldan itibaren hep çok
yüksekti.
Yaptığınız iş çok riskli. Risk almayı sever misiniz?
Hayır tam aksine riskleri en aza indirmeyi seviyorum. Belki de
bu nedenle işimi severek yapıyorum.
Çalışma alanı olarak öğrencilerle ne kadar yakınsınız?
Bana derdi olan öğrenci gelir. Ödemede sıkıntısı olmayan
bana gelmez. Özellikle kayıt döneminde öğrencilerle, velilerle
fazla görüşüyoruz. Kayıt sırasında “başarı bursu alabilir
miyim?” “ödemeyi yılın sonunda yapsak olmaz mı” diye
soranlar oluyor.
Hep mantıklı mı hareket edersiniz?
Mantığımla değil duygularımla hareket ettiğim tek insan eşimdir. Aşık olarak evlendim. Hala da aşığım. Bebeklerim konusunda da mantığım değil duygularım öndedir. Eşim cıvıl cıvıl
bir insandır. Hareketli, esprili, güler yüzlü. Öyle ki girdiğimiz
ortamlarda benim ciddiyetimi al aşağı edebiliyor.
14
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
KEMERBURGAZ’DA YAŞAM
TANIDIK TANITTIK
Fuarlar, seminerler, okul ziyaretleri derken
Aralık ayı tanıtım uzmanlarımız için dopdolu geçti
Şanlıurfa’dan İstanbul’a
Rehberlik öğretmenlerimiz, tanıtım uzmanlarımız, öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz üniversitemizi
aday öğrenci ve velilere tanıtmaya devam ediyor. Şanlıurfa’ da ilk kez yapılan Educaturk Fuarı’na iki gün
süresince katılan üniversitemiz tanıtım ekibi, fuarda pek çok öğrenciye tanıtım yapmanın, yanı sıra liseleri
de gezme imkanı buldular.
Şanlıurfa Belediyesi Sergi ve Fuar Merkezi’nde düzenlenen fuara Türkiye’nin değişik bölgelerinden yaklaşık
25 devlet ve vakıf üniversitesinden eğitimciler katıldı. Fuarda üniversitemize ilginin büyük olduğunu belirten Rehberlik Öğretmeni Özgür Akoğlan, “Üniversitemiz standını ziyaret eden Şanlıurfa’nın üniversite
hazırlık grubu öğrenci, veli ve öğretmenlerine fakülteler, programlar, yabancı dil eğitimi, öğrenci değişim
programları, mezuniyet sonrası iş olanakları, sosyal imkanlar, burs koşulları ve öğrenim ücretleri hakkında
detaylı bilgi verildi” dedi.
ETKİNLİKLERİMİZ
Lösev'i tanımak
Yabancı Diller Yüksekokulu "LÖSEV 'i tanıyalım" konferansı düzenledi. LÖSEV adına konuşma yapan Selcan Sezer,
tanıtım ve farkındalığın artması için bir konuşma yaptı.
Etkinlik Fatma Altınbaş Konferans Salonu'nda düzenlendi.
Kanlı Noel
Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Kıbrıs'ta Rumların Türkleri katletmeye başladıkları günü (KANLI NOEL)
toplantılarla anıyor. Kanlı Noel bu yıl da üniversitemizde
düzenlenen bir panel ve fotoğraf sergisiyle anıldı.
Üsküdar Gençlik Platformu
Bu yıl 10-11 Aralık 2013 tarihlerinde 2’si düzenlenen fuar Üsküdar Gençlik Merkezi’nde düzenlendi. Yaklaşık 30 üniversitenin katıldığı etkinliğin en önemli amacı, ülkemizin seçkin üniversitelerinin ve en çok talep
gören mesleklerin tanıtılması. Bu çalışma için İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün desteğiyle liseler
davet edilerek yaklaşık 3 bin gencin üniversitelerle buluşması sağlandı.
Üniversitemizde pazar kuruldu
Üniversite öğrencilerimiz ve çalışanlar bu ay çok farklı bir
pazarla buluştu. Para geçmeyen bu fuarda her şey takasla el
değiştirdi. Herkes az kullandığı veya kullanmadığı eşyalarını
takas pazarına getirdi. Beğenen de aldı gitti. .
Ölüm oruçlarının analizi
Fen Edebiyat Fakültesi, “IKBU-FAS, Sociology Talk Series”
serisi kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji
Bölümü’nde doktora sonrası araştırmacı olan Dr. Arda
İbikoğlu “Toplum ve Hapishane: Türkiye’deki 1996 ve 2000
Ölüm Oruçlarının Karşılaştırmalı Analizi” konulu bir seminer verdi.
�� sa�lı�ını ö�rendik
İstanbul Educatürk Üniversiteler Kariyer ve Tanıtım Fuarı
17-18 Aralık tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen fuarda hem ziyaretçiler hem de üniversiteler tarafından büyük ilgi gördü. Yaklaşık 10 bin kişinin ziyaret ettiği fuarda 70’e yakın üniversite ve yurt
dışı eğitim danışmanlık şirketleri kendilerini tanıttı. Rehberlik Öğretmeni ve Tanıtım Uzmanı Murat Acet,
“Üniversite standımız ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü. Özellikle pek çok üniversiteye göre yüksek
olan burs oranlarımız ve eğitim öğretim metodlarımız hakkında bilgi alındı” dedi.
Adana Educatürk Üniversiteler Kariyer ve Tanıtım Fuarı
26-27 Aralık 2013 tarihlerinde Çukurova Üniversitesi Sakıp Sabancı Spor ve Sergi Sarayı düzenlenen
fuarda ziyaretçiler 10:00-16:00 saatleri arasında standımızı ziyaret ederek bilgi aldılar.
Liseler okulumuzda
İstanbul’da bulunan liseler atölye çalışmaları, laboratuvar günleri, bölüm tanıtımları gibi çalışmalar için
üniversiteye gelmeye başladılar. Bahçeşehir Yıldızlar Koleji öğrencileri üniversitenin bölümlerini gezerek
bilgi alırken, Kadıköy Ahmet Sani Gezici Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nin 100 öğrencisi ilgi alanlarına göre
çalışmalar yaptılar.
15
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de
yayınlanan “ Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esaslarına” göre tüm personele sağlık, genel ve
teknik konularda eğitim verildi.
�nsan hakları günü
Hukuk Fakültesi, İnsan Hakları Günü etkinlikleri kapsamında, Yrd. Doç. Dr. Nihan Yancı Özalp, Arş. Gör. Sinem Şirin
ve Arş. Gör. Yeşim Yılmaz’ın konuşmacı ve sunumlarıyla
İnsan Hakları ve Ayrımcılık Yasağı Tematik Film Gösterimi
ve Sunum düzenledi.
Reklam oburları Kemerburgaz'da
Reklam oburları kampüste Bay J ile Kemerburgaz
Üniversitesi'nde buluştu. Öğrencilerle 40 dakika boyunca
komik ve yaratıcı reklamlarını izlerken ödüllü, eğlenceli
yarışmalara da katıldılar.
Sürdürülebilir ya�am
“IKBU-SEAS, Interdisciplinary Research and Intellectual
Development Seminar” serisi kapsamında, Cumhuriyet
Gazetesi Sürdürülebilir Yaşam Dergisi Genel Yayın Yönetmeni gazeteci, yazar Özlem Yüzak seminer verdi.
AKADEMİK PANO
Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Kaan Polatoğlu'nun "Chemistry and Biological
Activities of Tanacetum Chiliophyllum var.
“Oligocephalum Extracts" başlıklı makalesi
Journal of AOAC International adlı dergide
yayınlandı.
Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr.
Bianca Kaiser, 12 Aralık 2013 tarihinde İçişleri
Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından Ankara'da düzenlenen, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında "Göç Yönetimi ve Uyum" çalıştayında "AB
Vatandaşları Yabancıların Uyum Deneyimleri"
başlıklı bildiriyi sundu.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü
ve Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım
Fakültesi İletişim Tasarımı Bölümü 24 Aralık
2013 – 3 Ocak 2014 tarihleri arasında Yıldız
Teknik Üniversitesi Kampüsü’nde yer alan
Yüksel Sabancı Sanat Merkezi’nde “1’e 1”
başlıklı bir ortak sergi düzenliyor. Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Dilek, 14-18
Aralık tarihleri arasında, New Orleans, LA
USA’de düzenlenen “53rd Meeting of ASCB
(American Society for Cell Biology)” toplantısına, Tıp Fakültemiz adına katıldı. Yrd. Doç. Dr.
Özlem Dilek, bu toplantıda, International
Affairs programında görevli olarak, associate ve
ögrenci poster değerlendirme jüriliği yaptı.
Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Beken Saatçioğlu 4-6 Aralık tarihleri arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 13.
Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi'nde "Gezi
Protestoları Sonrası Türkiye'nin AB Üyelik
Süreci" başlıklı bildiriyi sundu.
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Derya
Yorgancıoğlu’nun "Praxis As A New Conceptual
Tool For Architectural Education In The Changing University Context" başlıklı bildirisi, Doğu
Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin
“the European Association for Architectural
Education (EAAE)” ile ortaklaşa düzenlemekte
olduğu “International Conference on Unspoken
Issues in Architectural Education” isimli konferansta sunulmak üzere kabul edildi.
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Makine
Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr.Çekdar Avkıfahmetoğlu, R&D (Research
and development) dergisinin, her yıl dünyadan
100 çalişmaya verdiği R&D2013 ödülüne "yeşil
beton" çalışması ile layık görüldü.
16
KEMERBURGAZDA YAŞAM
KARİYER
İKBU’DAN KARELER
Kariyerime giden yolda
hayatımın mesleğini seçtim.“mi”?
Herkesin küçük yaşlarda başlayan gelecek hayalleri mutlaka vardır.
Çocukluğumuzdaki hayallerimiz genellikle aile büyüklerimizde gördüğümüz ya
da bizi etkileyen meslekler olmuştur. Ancak zaman ilerledikçe, gerçek kariyerle
yüzleşme zamanı geldikçe durup düşünmemiz gerekebilir; acaba “hayatımın
mesleğini mi seçtim”?
Çiğdem ÇAMGÖZ
İnsan Kaynakları Uzmanı
Bunu anlamanın en iyi yollarından biri kendinizi iyi tanımaktır. Bu nedenle kendinize bazı sorular sorarak bu soruya yanıt
verebilirsiniz.
- Hangi televizyon ya da radyo programları ilgimi çekiyor?
- Gazetelerde en çok hangi köşe yazılarını okumaktan
hoşlanıyorum?
- Hobilerim neler?
- Arkadaşlarımla hangi konular hakkında sohbet etmekten
hoşlanıyorum?
- En çok takdir ettiğim ve hayran olduğum rol modelim kim?
Neden? (Yoksa tekrar düşünmelisiniz)
- En kolay tamamladığım, hazırlarken en çok keyif aldığım ve
başarılı olduğum projeler hangi kariyer alanıyla ilgili?
- En çok sevdiğiniz dersler neler?
- Ve en önemlisi “HAYALLERİM NELER” ?
sorularla her şey kolayca çözümlenecek değildir. 4 yılınızı
geçireceğiniz üniversitenizde bu zamanlardan geçmiş çok
deneyimli hocalarınız, kariyer danışmanlarınız var.
Sizlere yol gösterebilmek adına farklı sektörlerden öne çıkmış
kişilerle sohbetler, seminerler düzenleniyor. Elinizden geldiğince bu etkinliklere katılarak paylaşılan tecrübelerden fikirler
edinmeye çalışın.
Ancak kariyer karmaşasına kapılarak öğrencilik hayatınızın
en özel anlarını yıpratmayın çünkü her şey; sizin elinizde.
Yukarıdaki sorulara verdiğiniz yanıtlar içinde sürekli tekrar
edenler varsa, ilgi alanlarınızı belirlemede ve bu alanlarda bir
kariyere yönelmenize yardımcı olacaktır. Elbette ki bu
Yabancı dil ön koşul
Yabancı dil bilgisi geleceğin dünyasında başarılı olmanın adeta ön koşulu
haline geldi. Öğrencinin kendi başına öğrenme becerisini geliştirmesi de
aynı şekilde önemli.
[email protected]
e-posta adresimize resimlerinizi
mail atın, fotoğraflarınızı
bu sayfada yayınlayalım.
17
YÖK'ün
hazırladığı
"Türkiye'nin Yükseköğretim
Stratejisi" raporunda yabancı
dilin çok önemli olduğu belirtilerek, "Yabancı dil bilgisi
geleceğin dünyasında başarılı
olmanın adeta ön koşulu
haline gelmiştir" denildi.
Raporda öğrencinin kendi başına öğrenme becerisini geliştirmesinin de çok önemli olduğuna yer verildi.
Bilgi toplumuna geçmiş bir dünyada bireylerin başarılı olabilmesinin büyük ölçüde bu becerilerle donatılmış olmasına
bağlı olduğunun yer aldığı raporda konuyla ilgili şu bilgilere
yer verildi:
Bilgi toplumunda başarılı bir birey olabilmek için salt belli bir
düzeyde mesleki ve teknik bilgiye sahip olmak artık yeterli
olmamaktadır. Bu bireyden bilgiye ulaşma, bilgiyi çözümleme ve sürekli olarak işine uygun olarak bilgisini yenileyebilme
ve geliştirebilme kapasitesine sahip olması beklenmektedir.
Böyle bir öğrenci davranışsalcı bir eğitim anlayışıyla değil,
ancak yapılanmacı bir anlayışla eğitilebilir.
Sorumluluk alan bireyler
Bilgi toplumuna geçmiş bir dünyada bireylerin başarılı olabilmesi büyük ölçüde bu becerilerle donatılmış olmasına bağlıdır. Ancak bir öğrenciden beklenen salt belli bir beceri kümesine sahip olması değildir. Onun bir toplumun üyesi ya da
yurttaşı olarak belli eğilimler ve duyarlılıklar edinmesi de
beklenmektedir. Bu bireyin aktif bir yurttaş olarak yetişmesi,
yani girişimde bulunmaktan ve sorumluluk almaktan kaçınmaması, insan hakları ve özgürlükleriyle, çevresel ve kültürel
değerlere saygılı olması istenmektedir. Bu da etik ve estetik
yargılar geliştirebilme duyarlılığına sahip olmasını gerektirecektir. Türkiye’nin, nüfusunu bilgi toplumunda geçerli bir
sermaye haline dönüştürebilmesi, ancak böyle bir eğitim
vizyonuna sahip olması halinde olanaklı hale gelecektir.
Eğitim konusundaki bu genel vizyon çizildikten sonra, bunun
içinde yükseköğretim vizyonunun nasıl bir yer alacağı saptanabilir. Bilgi toplumunun küreselleşmiş dünyasında ekonomi,
bilgiye ve bilgili insangücüne bağlı hale gelmiştir. Küresel
bilgi toplumu içindeki yarışma, çoklu beceriye ve yaşam boyu
öğrenme kapasitesine sahip olan işgücüne ihtiyacı artırmıştır.
18
kapak konusu
Sanatçılar hayal etti
öğrenciler hayata
geçirdi
Kamuoyunun tanıdığı ünlü isimler kendi
kulaklıklarını hayal ettiler. Kimi isminin baş
harfini kulaklığında taşımak istedi, kimisi de
grubunun simgesini. Onların hayallerine
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Güzel
Sanatlar ve Tasarım Fakültesi öğrencileri
şekil verdi. Kulaklıklardan elde edilen gelir
ise dezavantajlı gençlerimizin eğitimine
verildi.
Philips 18 sanatçıya sordu; "Sadece size özel bir kulaklık tasarlansa, nasıl bir
şey hayal edersiniz?"
Nilüfer mavi gözlü kedisini istedi. Hande Yener “taç şeklindeki dövmem
kullanılsın” dedi; ucunda kırmızı boncuklarla. Gupse Özay, kulak şeklinde
3 boyutlu bir küpe hayal etti. Ali Sunal, “Kaptan Spark kulakları” olsun dedi.
Sanatçıların hayallerine İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar
ve Tasarım Fakültesi öğrencileri hayat verdi. Her öğrenci bir ünlünün hayalinden sorumlu oldu. O hayali gerçekleştirmek için malzemeler satın alındı ve
atölyelere girildi. Kimi zaman kendileri kimi zaman da kulaklığını yaptıkları
sanatçılarla çalıştılar.
Kulaklıklardan, biri gittigidiyor.com’da satılmak, diğeri de sanatçıda kalmak
üzere 2 tane üretildi. Gittigidiyor.com’da satılan kulaklıkların gelirleri engelli
ve dezavantajlı gençlerimize farklı sanat dallarından atölyelerde eğitim
imkanı sunan Düşler Akademisi’ne bağışlandı.
kapak konusu
Kulaklıklar üniversitemizde tanıtıldı
“Bunu Duymalısın” projesi kapsamında yapılan kulaklıklar üniversitemiz Fatma Altınbaş Konferans Salonu’nda
tanıtıldı. Üniversite Mütevelli Heyeti’nin de katıldığı ve
öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği tanıtımın sunuculuğunu
Yiğit Alıcı yaptı. Projeye destek veren sanatçılardan
Pamela Spance ve Derin Sarıyer’in de katıldığı tanıtımda
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Yıldırım Üçtuğ, üniversitenin yalnızca akademik hayat ile
var olmayı hedeflemediğini belirterek, “Biz akademik
başarılarla, sosyal sorumluluk projeleri ve etkinliklerle
öğrencilerimizi hayata hazırlıyoruz. Onların yalnızca
akademik yönünü değil sosyal yaşam yönünü de güçlendirmeyi hedefliyoruz” dedi. Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ,
“Akademik yaşama başladığımız ilk günlerden bugünlere
imza attığımız sosyal sorumluluklar arasında en özel
anlam taşıyan projelerden biri de Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi ile hayata geçirdiğimiz "Philips Bunu Duymalısın" projesi oldu. Bugün bu projeyi hayata geçiren
herkese teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.
Philips Pazarlama Müdürü Sinem Yücel, projenin kendileri için önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu
belirtirken, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Güzel
Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bünyamin
Özgültekin,“Üniversitelerin bu türlü sosyal sorumluluk
projeleri yürütmeleri gerekiyor. Çünkü üniversiteler toplumun lokomotifleridir, taşıyıcı güçleridir. Dolayısıyla
eğitimlerinin yanında sosyal sorumluluk üstlenerek gençlerine eğitimin yanında vizyon verirler” dedi.
20. yüzyılın artık arkada kaldığını ve kendimize sorduğumuz “Biz neredeyiz” sorusunun cevabının çok umut verici
olmadığını belirten Prof. Dr. Özgültekin, “Tahrip edilen
bir doğa, eğitim hakkı bulamayan çocuklar, şiddet gören
kadınlar, eğitim krizleri, askeri krizlerle iç içeyiz. Bunlarla
baş etmek, buradan çıkış yolları bulmak mümkün mü?
Evet küçük de olsa mümkün. Ve bu proje de onlardan
birisi. Çünkü iç içe yaşadığımız sorunlarla baş etmek
sadece sivil toplum kuruluşlarının ve devletin sorumluluğunda değildir. Toplumu oluşturan kişilerin, marka olan
isimlerin de bir şeyler yapması gerekir” dedi.
Düşler Akademisi’nin düş gençleri
Tanıtımın ardından Düşler Akademisi’nin gençleri
katılımcılara konser verdiler. Gençler yaptıkları müzikle
büyük beğeni topladılar.Düşler Akademisi Yaratıcısı Ercan
Tutal, engelli ve sosyal dezavantajlı gençlere ücretsiz olarak
kültür ve sanat eğitimleri verdiklerini söyledi.
19
20
EKONOMİ
SAĞLIK
Ayrışıyoruz ama,
negatif şekilde...
2013 yılını geride bırakırken
Türkiye'de yatırımcının moralini bozan iki türlü gelişme var.
Bunlardan ilki iş dünyası ve
piyasaların serbest rekabet mantığı altında kanunlara uygun
yürüyüp yürümediği konusunda
ciddi kuşkuların ortaya çıkması.
İkincisi ise 17 Aralık'ta başlayan
Prof. Dr. Emre ALKİN operasyonun devletin bir iç
çekişmesi haline dönüşmüş
TFF Genel Sekreter
olması. Her iki gelişme de
piyasaların paradan, gayri menkullerden ya da menkul
kıymetlerden daha önemli bulduğu "güven" faktörüne zarar
veren gelişmelerdir. Ortada bir rahatsızlk olduğu aşikardır
ve bu tip ortamlarda yatırım kararı almak kolay değildir.
Diğer taraftan kırılgan ülkeler arasında sınıflandırılan
Türkiye'nin sabit sermaye yatırımı açısından cazibesinin
azalmış olduğunu da görüyoruz. Aslında son 5 yılın rakamlarına göz attığımızda giderek azalan bir trendin net olarak
ortaya çıktığı gözüküyor. Türkiye'nin diğer ülkelerden farklı
olarak "az üreten-çok tüketen" bir konumda olduğunu da
eklemek gerekiyor. Bu durumda
2014 Türkiyesi'nin eskisine göre
daha fazla yabancı para gereksinimi olacak diyebiliriz. Eldeki model
aynı kaldığı sürece Dolar/TL'nin
yükselmesini önleyebilecek tek
gelişme büyümenin yavaşlaması.
Ancak bu gelişmenin de kurları
durdurmasının garantisi yok.
Hem siyasi çekişmeler hem de
ekonominin kırılganlığı göz önüne
alındığında, 2014'ün ilk çeyreğinde
BIST'in kısa vadeli çıkışlar ve
dalgalanmalar
yaşayacağını,
Dolar/TL'nin daha önce görülmemiş seviyeleri test edeceğini ve sonra geri geleceğini, gösterge tahvilin faizinin % 10-12 arasında salınacağını görebiliyoruz. Tüketim cephesi için yapılan ayarlamalar ve atılan
adımlar çok geçmeden reel sektörü de etkileyecektir. İhracat
2014 yılının can kurtaranı olacağa benzemekte.
İşin
doğrusu
siyasi
istikrarın
saglanması,
yasama-yürütme-yargı'nın yani Anayasal Kurumların
birbirleriyle ve hükümetle olan ilişkisine bağlıdır. Eğer
kuvvetler ayrılığı prensibine uygun bir yapı varsa ve söz
konusu prensip doğrultusunda kurumlar birbirleriyle ülkeyi
yönetirken sağlıklı bir diyalog koruyor, birbirlerinin işine
karışmıyorlarsa orada siyasi istikrar vardır demektir. Eğer
ortada bunun tersine bir durum varsa siyasi istikrardan
bahsetmek mümkün olamaz.
Hal böyleyken Hem BIST'de sert düşüş hem de
Dolar/TL'de sert yükseliş meydana gelmesi kaçınılmaz
oldu. Döviz sepetinde uzmanlar 2.50 seviyesini "kritik"
olarak nitelendiriyorlardı. Bize göre bu açıklamanın bir
seviye tespitinden öteye bir anlamı yok. Çünkü 2.40 TL
seviyesinden itibaren "kırmızı alarm" bölgesine girmiş
durumdayız. Bundan sonraki her seviye riskin artması
anlamına gelecektir. 2013'ü bitiriken 2.50'nin üzerinde bir
döviz sepeti ile karşı karşıyayız. Dolar/TL'deki yükselişe
paralel olarak Akaryakıt ile diğer mal ve hizmetlerin fiyatla21
rında yükselişler mutlaka enflasyon beklentilerinin bozulmasına yol açacaktır. 2014 yılının ilk çeyreğine makro
ekonomik öngörülerin revize edildigini görebiliriz.
Aslına bakılırsa, Türkiye dünyadan negatif olarak ayrışıyor.
Bilimsel ve tarihsel olarak incelendiğinde siyasi istikrarın
bozulmasının adli vakalar ya da anlaşmazlıklardan çok
hükümetler ile anayasal kurumlar arasındaki koordinasyonun kaybolduğu zamanlarda olduğunu görmekteyiz. Eğer
hatırlanırsa 2001 yılındaki kriz de hükümet ile anayasal
kurumlar ve Cumhurbaşkanlığı makamı arasındaki gerginlik ile patlak vermişti. Siyasi istikrar güçlü bir hükümet
kadar, anayasal kurumlar ve güçler ayrılığı prensibinin söz
konusu ülkede nasıl işletildiği ile de doğru orantılıdır.
Gelinen noktada, hükümet ile anayasal kurumlar arasında fikir ayrılıklarından öte bir çatışma yaşandığı, güçler
ayrılığı prensibi konusunda problemlerin olduğu ve bu
durumun yatırımcılar açısından tedirgin edici hatta tehlikeli bulunması sebebiyle piyasaların düşüşe geçtiği görülüyor. Piyasalardaki rakamlar hayra alamet rakamlar
değil. Yurtdışından bakıldığında tüm bu detaylar
Türkiye'nin gelişen ülkeler arasında negatif ayrışma
içimde olması sonucunu doğuruyor.
Tecrübeli yatırımcılar, BIST'te
tutunma sağlanamazsa sırasıyla
63.000 ve ardından 57.000 destek
seviyelerinin test edilebileceğini
söylüyorlar. Dolar/TL'deki beklenti
de radikal sayılabilir. Eğer bu
seviyelerde sakinleşme sağlanamazsa teknik analiz bizi 2.2200
seviyesine doğru atacak. Bunlar
enflasyon beklentilerinin bozulması anlamına gelir. Bu seviyelerin kalıcı olmasını beklemiyoruz.
Ancak kalış süresi uzarsa makroekonomik beklentilerde bozulma
başlayacaktır. Petrol Fiyatları
radikal bir şekilde düşmeden de akaryakıt fiyatlarında
gerileme imkansız gözüküyor. Açıkçası biz de Petrol Fiyatlarında radikal bir düşüş ihtimali şu an için görmüyoruz.
Son olarak; Türkiye'deki gelişmeler büyük fonlar ve kurumların yayımladığı raporlarda yorumlanmaya devam ediyor.
Ortak görüş, ortaya çıkan sorunun bir iç siyaset sorunu
olmasına rağmen "yurtdışı" kaynaklı olarak gösterilerek
konuya çare bulmaktan çok tespit ile zaman kaybedildiği
yönünde. Özetle, ortaya çıkan krizle alakalı olarak
Türkiye'nin bir hamle yapmadığı ve meseleyi akut hale
getirdiği konuşuldukça, Türk Para ve Sermaye Piyasalarında düzelme beklememek lazım. Tüm bu olumsuzlukların
hükümetin yargıyı ya da diğer anayasal kurumları bir şekle
sokmaya devam etmesiyle durmayacağını belirtmek gerekiyor. Kuvvetler ayrılığı prensibine uygun şekilde yasama-yürütme-yargı arasındaki koordinasyonun bir an önce sağlanması ve 21. yy gereklerine uygun donanımda insan kaynağının hem yurtiçine hem de yurtdışına güven veren şekilde
eşitliği sağlayacak kararlar ve davranışta bulunarak göreve
devam etmeleri , hükümetin de ülkeyi bu prensibe bağlı
olarak anayasal kurumlarla beraber yönetmesi gerekiyor.
Demokrasinin gerekleri ile hükümetin hedeflerinin çelişmemesi gerekiyor.
Çağımızın
vebası
1800’lü yılların sonlarına doğru sigara sarma makinesinin icadına kadar
sigara yaygın bir alışkanlık değildi. Ancak bu icatla birlikte sigara kullanımında patlama yaşandı. 1940’lı yıllarda sigaranın akciğer kanserine neden
olduğu bilimsel olarak tespit edildi. Günümüzde bilimsel otoriteler akciğer
kanserini çağımızın vebası olarak nitelendirmektedir.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.
Doç. Dr. Ahmet Selvi günümüzde tüm vücudun sağlığını bozan en önemli
tehdidin sigara olduğunu belirterek yanan tütün ve kağıdın ortaya çıkardığı binlerce farklı maddeden oluşan duman, buhar ve gaz karışımının
akciğerleri ciddi şekilde etkilediğini söyledi.
Yoğun karışımı oluşturan maddelerin filtre edilebilenlerinin akciğerde
biriktiğini edilemeyenlerin ise kana karışarak vücudun diğer organlarına
yayıldığını belirten Yrd. Doç. Selvi şunları söyledi:
“Kana karışan bu maddeler vücudun farklı organlarında çeşitli mekanizmaları tetikleyerek ya da düzenli işleyen değişik
mekanizmaları engelleyerek etki gösterir. Bu yüzden sigara sadece akciğerlerde değil vücudun diğer organlarında da özellikle kalp ve damar sisteminde hastalıklara neden olur. Kana geçemeyen, hava yollarında biriken maddeler akciğerin kendisine
büyük zarar verir. Biriken bu maddeleri vücudumuz temizlemeye çalışır. Akciğerler bu temizlik işlemi sırasında da bir miktar
hasar görür. Bu olayların bir kısır döngü şeklinde sürekli tekrarlanması hasarın boyutlarını giderek artırır. Başta akciğer
kanseri ve KOAH olmak üzere çeşitli tehlikeli ve kronik hastalıkların gelişimine neden olur.”
Sistem nasıl işliyor
Akciğerlerimizin ana görevi vücudumuza ihtiyacı olan oksijeni sağlamak ve bir atık ürün olan karbondioksiti vücuttan uzaklaştırmaktır. Bu sayede vücudumuzun diğer organlarına görevlerini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmeleri
için uygun bir ortam sağlanır. Bu görev vücudun canlılığı sürdüğü müddetçe devam eder ve aslında en önemli yaşam
belirtilerinden birisidir.
Sakin bir şekilde dinlenirken dakikada yaklaşık 12-15 kez nefes alıp veririz. Hareket halindeyken ya da efor sarf ederken bu sayı rahatlıkla 2’ye 3’e katlanabilir. Her defasında yaklaşık 500 ml. havayı ciğerlerimize çekeriz. Akciğerlerimiz
gerekli olan oksijeni bu havadan ayrıştırıp atık ürün olan karbondioksiti yine bu havayla karıştırıp tekrar atmosfere
gönderir. Görüldüğü gibi akciğerler yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli olan son derece kritik ve hassas bir görevi
üstlenmişlerdir.
Akciğerlerimiz çevremizdeki havayla sürekli temas halindedir. İhtiyacımız olan oksijenin kaynağı bu havadır. Dolayısıyla özellikle günümüzde ciğerlerimiz birçok tehlikeyle karşı karşıyadır. Tozlar, buharlar, dumanlar ve gazlar.
22
KÜLTÜR SANAT
Müzik
KÜLTÜR SANAT
Türkiye’de �ehir müzi�inin önemli isimlerinden olan Bülent Ortaçgil, sevilen �arkılarını
seslendirece�i konseri ile 20 Ocak’ta BKM’de olacak.
Suzan Karde� ve Bekriya Band,
6 Ocak'ta BKM'de...
Bülent Ortaçgil’in, efsane sesinden, unutulmaz aşk parçalarını dinleyeceğimiz
gecede romantik dakikalar yaşanacak. "Sen" isimli albümünü Ada Müzik’ten çıkartan Ortaçgil, her zamanki gibi tüm söz ve bestelerin kendisine ait olduğu bu albümde çok özel şarkılara yer verdi. Bülent Ortaçgil, yoğun konser temposuna rağmen
yedi yıldır albüm yapmamıştı. Son çalışması "Sen"de yer alan yeni şarkılar sanatçının sevenlerini ziyadesiyle memnun edeceğe benziyor. Albümde müziklerin yanı
sıra şarkı sözlerinin de şiirselliği göze çarpıyor. "Sen"de Ortaçgil her zamanki gibi
gitar ve vokaliyle yer alırken usta müzisyenler Baki Duyarlar (klavye), Cem Aksel
(davul), Gürol Ağırbaş (bas gitar), Birol Ağırbaş (perküsyon) ve Barlas Tan Özemek
(elektrikgitar) enstrümanlarıyla sanatçıya eşlik ediyor.
On kişilik orkestrası ile Balkan şarkılarından, sanat müziğine, arabeskten, pop şarkılara kadar yenilenen zengin repartuvarı ile
BKM Pazartesi konserinde dinleyicileri
eğlence dolu saatler bekliyor. Sahnede
Balkan enstrümanları ile Türkiye bölgelerinden sevilen, bildiğimiz şarkıların yanısıra; Roman havaları, Arnavutça, Boşnakça,
Makedonca şarkılara da yer veren sanatçı
ile kimi zaman hüzünlü, kimi zaman coşku
dolu bir gece yaşanacak.
Dünyaca ünlü kediler �stanbul’a geliyor.
Svetlana Bezrodnaya ve “Vivaldi Orkestra” Rus Devlet Akademik Oda Orkestrası 25 ki�ilik
kadın orkestra kadrosuyla 17-18 Ocak’ta T�M Show Center’da…
Vivaldi Orkestra, Antonio Vivaldi'nin kurduğu kadın orkestrasının başarılı bir
kopyasıdır. Orkestranın 24 yıldır verdiği konser sayısı iki bini aşıyor. Repartuvarlarında binden fazla farklı tarzı, zamanı ve ülkeyi temsil eden eserler bulunuyor.
Barok'tan günümüze, klasikten çağdaş müziğe kadar geniş bir yelpazenin içerisinde, Skarlatti, Korelli, Mozart, Çaykovski, Verdi ve The Beatles’dan, eserler
bulunuyor. Günümüze kadar yirmi altı CD albüm çıkartan orkestra, yeni albüm
çalışmalarına devam ediyor. Dünyada pek çok ülkede kapalı gişe, başarılı konserler veren Rus Devlet Akademik Oda Orkestrası “Vivaldi Orkestra” sergilediği
tüm konserlerde birbirinden farklı harika bir şov sergiliyor ve seyirciye gerçek bir
müzik ziyafeti sunuyor.
Koray Candemir sevenleriyle
yeniden bulu�uyor.
Koray Candemir, son birkaç yıldır
yaşadığı yurtdışı serüveninden sonra
yuvasına dönüp solo çalışmalarına
başladı.
Önce sahne performanslarıyla dinleyicisiyle buluşmayı isteyen müzisyen,
önümüzdeki aylarda kariyerinin
2. solo albümünü çıkarttı. Yeni ekibi ve
repartuvar ile Ocak ayı boyunca her
Cuma gecesi 00.30'da Beyoğlu Hayal
Kahvesi sahnesinde sevenleriyle olacak.
Günümüz ça�da� müzi�inin en önemli �arkıcı ve bestecilerinden Jehan Barbur, 23 Ocak Per�embe gecesi
yeniden Babylon sahnesinde.
Daha önce bünyesinde yer aldığı pek çok projeyle adından söz ettiren
Jehan Barbur, prodüktörlüğünü üstlendiği kendi söz ve bestelerinden
oluşan şarkıların yer aldığı ve önemli müzisyenlerle birlikte çalıştığı ilk
albümü Uyan’ı , 2009 Şubat ayında yayımladı. 2010 yılında Sarp Maden
ile ortak bir bestesi dışında, tüm şarkıların söz ve müziğinin kendisine ait
olduğu ve prodüktörlüğünü kendi üstlendiği ikinci albümü Hayat’ı dinleyicileriyle buluşturdu. Kendi neslinin ve kendi tarzının temsilcisi olarak özel
bir hayran kitlesi yaratan sanatçının, son ve üçüncü stüdyo albümü Sarı’yı
yine ADA Müzik etiketiyle geçtiğimiz yıl raflarda yerini aldı. Kendi albümleri dışında tiyatro ve dizi müzikleri için yaptığı bestelerle de öne çıkan
Jehan Barbur, hikaye güdümlü masalsı şarkıları ile çağdaş kadın ozan
geleneğini günümüzde de sürdürmeye devam ediyor.
23
T.S Eliot’un Old Possum’s Book of Practical Cats adlı eserine ve Andrew Lloyd Webber’in
rekorlar kıran uyarlamasına dayanan Brodway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan
CATS, bugüne kadar yüzden fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi tarafından izlenen gerçek
bir fenomendir.
Müzikalin öyküsü kediler arasında geçse de aslında yaşamın ta kendisidir. Müziğin, dansın,
şiirin, hayallerin, tiyatronun ve aşkın mükemmel uyumunu içinde taşıyan Cats, en iyi müzikal ve en iyi yönetmen dallarında olmak üzere Broadway’de 7 kez Tony Ödülünü kazandı.
Olivier Award en iyi müzikal ödülü ve en iyi orjinal kadro kategorisinde Grammy ödülü
bulunan Cats muhteşem set tasarımı olağanüstü kostümleri ve mükemmel koreografisiyle
büyüleyici bir müzikal. En son 2008 yılında İngiltere çapında çok başarılı bir turne yaparak
kapalı gişe oynamış olan CATS yoğun istek üzerine bu yıl yeniden turneye başlayacak ve ne
mutlu ki dünyanın ünlü kedileri 21 Ocak 2014 ile 02 Şubat 2014 tarihleri arasında İstanbul’a
da uğrayacak.
Tiyatro
Müzikal
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları 100.yılını kutlayacağı
Ocak ayında 2’si yeni 34 oyunla seyirci karşısına çıkıyor.
Harbiye Muhsin Ertu�rul Sahnesi’nde;
Anton Çehov’un yazdığı Engin Alkan’ın yönettiği Vi�ne Bahçesi (2-5 Ocak 2014)
Joe Masteroff ’un yazdığı Yücel Erten’in yönettiği Kabare (8-12 Ocak 2014)
Nazım Hikmet’in yazdığı Yıldırım Fikret Urağ’ın yönettiği Yolcu (15-19 Ocak 2014)
Haldun Taner’in yazdığı Can Doğan’ın yönettiği Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (22-26 Ocak 2014)
Gökhan Erarslan’ın yazdığı Naşit Özcan’ın yönettiği Vakti Geldi (29-31 Ocak / 1-2 �ubat 2014)
Çocuk Oyunları;
Sema Ergenekon - Gökhan Aktemur’un yazdığı Cengiz Özek’in yönettiği Damlaların Dansı (4-5-11-12 Ocak 2014)
Aziz Nesin’in yazdığı Haşmet Zeybek’in yönettiği Pırtlatan Bal (18-19 Ocak 2014)
Adrian C. Mitchell’in yazdığı Cem Karakaya’nın yönettiği Fareli Köyün Kavalcısı (25-26 Ocak / 1-2 �ubat 2014)
Lysistrata “Kadınlar da Sava�ırsa”
Vakti Geldi
Damlaların Dansı
Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde;
Gökhan Erarslan’ın yazdığı Naşit Özcan’ın yönettiği Vakti Geldi (2-5 Ocak 2014)
NazımHikmet’in yazdığı Yıldırım Fikret Urağ’ın yönettiği Yolcu (8-12 Ocak 2014)
Turgut Özakman’ın yazdığıYıldırım Fikret Urağ’ın yönettiği Ocak (15-19 Ocak 2014)
Aristophanes’in yazdığı Kemal Kocatürk’ün yönettiği Lysistrata “Kadınlar da Sava�ırsa” (22-26 Ocak 2014)
Fehime Seven’in yazdığı Şükrü Türen’in yönettiği Türkiye Kayası “Bir Göç Hikâyesi” (29-31 Ocak / 1-2 �ubat 2014)
Çocuk Oyunları;
Caner Bilginer’in yazıp yönettiği Karagöz Tatlıcı (4-5-11-12 Ocak 2014)
OkanKaraca’nın yazıp yönettiği ÜçKarde� ve Muhte�em Kurt (18-19-25-26 Ocak / 1-2 �ubat 2014)
24
‹STANBUL KEMERBURGAZ ÜN ‹VERS‹TES‹
İŞ HAYATINA
BUGÜNDEN HAZIR OLUN!
FAKÜLTELER
Eczac›l›k
Fen - Edebiyat
Psikoloji
Sosyoloji
Güzel Sanatlar ve Tasar›m
Grafik Tasar›m
Moda ve Tekstil Tasar›m›
Plastik Sanatlar
Tak› Tasar›m›
Hukuk
‹ktisadi ve ‹dari Bilimler
Ekonomi
‹flletme
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
Uluslararas› ‹liflkiler
Uluslararas› Lojistik Yönetimi
Uluslararas› Ticaret
Mühendislik ve Mimarl›k
Bilgisayar Mühendisli¤i
Elektrik-Elektronik Mühendisli¤i
Endüstri Mühendisli¤i
‹ç Mimarl›k ve Çevre Tasar›m›
‹nflaat Mühendisli¤i
Makine Mühendisli¤i
Mimarl›k
T›p
MESLEK
YÜKSEKOKULU
Çocuk Geliflimi
‹fl Sa¤l›¤› ve Güvenli¤i
Sosyal Hizmetler
‹stanbul Kemerburgaz Üniversitesi deneyimli akademik kadrosu, önemli uluslararas› iflbirlikleri, aktif ö¤renci
kulüpleri ve etkin sosyal alanlar›yla ö¤rencilerine kaliteli bir üniversite hayat› sunuyor. Siz de tercihinizi flansa
b›rakmay›n, gelece¤e emin ad›mlarla yürüyün.
0212 604 01 00
facebook.com/KemerburgazUniversitesi
twitter.com/KemerburgazUni
KÜLTÜR SANAT
TEKNOLOJİ
Frankenstein Ölümsüzlerin
Sava�ı
Tarihin en ayrıksı karakterlerinden biri
olan Frankenstein'ın üzerine çekilen
onlarca filmden sonra yepyeni bir
hikayeye odaklanan I Frankenstein, Dr.
Victor Frankenstein'ın kendi elleriyle
yarattığı canavarının hikayesini ele
alıyor. Yaratıcısının soyadını alıp yola
çıkan Adam, antik bir şehirde iki ölümsüz klan arasında yaşanan bir savaşa
sürükleniyor. Bu karanlık ve vahşi
kentte süregelen korkunç savaşın sıradışı yanı ise iki tarafın da ölümsüz varlıklardan oluşması oluyor.
Orijinali Mary Shelley tarafından Frankenstein or the Modern Prometheus
ismiyle 1818 yılında yayınlanan hikaye,
1910 yılında ilk kez sinemaya uyarlandığından bu yana çeşitli örnekleriyle
beyaz perdede canlandı. Bu son uyarlamanın yönetmen koltuğunda Karayip
Korsanları: Kara İnci'nin Laneti ve
Avustralya filmlerinin senaryolarını
yazan Stuart Beattie bulunuyor.
Lenovo
Sinema
Sa� Salim -2
Genç ve hırslı Marc Tourneuil, Avrupa'nın en büyük
bankalarından biri olan Phoenix Bank'ın genel müdürlüğünü yürüten Jack Marmande'ın sağ koludur. Jack
Marmande'a konulan kanser teşhisinin ardından
hastaneye kaldırılmasıyla işler gerçek anlamda Marc'a
kalmış olur. Yeni görevine resmi olarak atanan Marc,
bankayı kendi usullerine göre yönetme konusunda son
derece hırslı ve kararlıdır. Üstüne bankanın Amerikan
yatırımcılar tarafından satın alınmasının gündeme
gelmesiyle işler bir hayli karışır; Mark Tourneuil'in
dudak uçuklatan yükselişi böylece başlamış olur.
Z ve Missing gibi başyapıtlara imzasını atan Oscar
ödüllü Yunan yönetmen Costa-Gavras tarafından
yönetilen film, Sundance Film Festivali'nde büyük ödül
için yarışmıştı.
2012'de vizyona giren ve
beğeniyle karşılanan komedi
filmi Sağ Salim'in devam filmi
olan filmde Salih'in hikayesini
izlemeye devam ediyoruz.
Salim kimsesi olmayan bir
cenazeyi memleketine
götürmeye karar verir. Ancak
bu yolculuk yolda karşılaştığı
yol arkadaşı Nihal'le birlikte
azılı katiller ve kötü adamlarla
mücadele ettikleri bir maceraya dönüşür. Nihal'in annesi
intikam için rehin alındığında
ise işler iyice karışır. Adamlarımız artık seri katil olarak
aranmaktadır ve yakalanmamak için kılık değiştirmek
zorunda kalırlar. Ne var ki bu
da çözüm olmaz ve talihsizlikler iyice çığrından çıkar. Salim
tekrar eline silah almak
zorunda kalır, Nihal ise başı
beladan kurtulmayan
Salim'den uzaklaşıp annesini
tek başına kurtarmak zorundadır. Salim ise yaşadığı bu
büyük travmalar sonrasında
artık ölümden korkmamaktadır, Nihal'i yalnız bırakmak
istemez ve peşine düşer...
Yönetmenliğini yine Ersoy
Güler'in yaptığı devam
filminin başrolünde bir kez
daha Burçin Bildik yer alıyor.
Ona eşlik eden isimler ise
Ezgi Asaroğlu, Hüseyin Avni
Danyal, Nazlı Tosunoğlu ve
Murat Akkoyunlu.
Krallık, Karlar Kraliçesi (Snow Queen)'nin laneti sonrasında ebediyen sürecek bir kış mevsimine mahkum
edilmiştir. Bu krallıkta yaşamakta olan maceracı ve iyi
kalpli Anna, Karlar Kraliçesi'ni bulup laneti sona erdirmesini sağlayarak, şehrinde yaşayan insanları eski güzel
günlerine döndürmeye karar verir. Masalsı bir yolculuğa
çıkan Anna'nın yol arkadaşı ise usta bir dağcı olan
Kristoff'tur. Başarıya ulaşmaları için Karlar Kraliçesi'ni
görüp tanıyabilmeleri gerekmektedir. Görünürde basit
olan bu plan, izbe dağdaki yolculuk ilerledikçe zorlaşmaya başlar. Mitolojik yaratıklar ve ürkütücü büyüler
eşliğinde süren yolculuğun her dönemecinde ayrı bir
tehlike ortaya çıkar. Yolculuğun asıl zor yanı ise zamanla
yarışıyor oldukları gerçeğidir.
Disney yapımı animasyon filmin yönetmenliğini Chris
Buck ve Jennifer Lee yürütürken, başkarakterleri seslendiren isimler Kristen Bell ve Jonathan Groff.
25
Teknoloji
Dünya’nın en küçük arabası.
Le Capital
Karlar Ülkesi
Çin’li telefon üreticisi Lenovo, bu yılın sonuna kadar piyasaya sürülmesi beklenen iki yeni akıllı telefonu S930 ve S650′yi resmi olarak
tanıttı. Lenovo S930 ve S650′nin bu ay Rusya’da satışa sunulması
bekleniyor. Ancak Lenovo’nun bu telefonları diğer Avrupa ülkelerinde satışa sunup sunmayacağı henüz bilinmiyor. Yeni açıklanan bu iki
orta seviye akıllı telefon arasında S930 daha iyi özelliklere sahip.
Öncelikle S930′da, 720p çözünürlükte 6 inç dokunmatik ekran bulunuyor. Ayrıca Lenovo S930′un donanımsal özellikleri arasında 1.3
GHz dört çekirdekli işlemci, 1GB RAM, 32GB’a yükseltilebilen 8
GB dahili hafıza, 8 mega piksel arka kamera ve 1.6 mega piksel ön
kamera yer alıyor. Lenovo tarafından açıklanan diğer telefon olan
S650′de ise 540 x 960 çözünürlükte 4.3 inç dokumatik ekran, 1.3
GHz dört çekirdekli MediaTek işlemci, 1 GB RAM ve 8 GB dahili
hafıza bulunuyor.
İngiliz tasarımcı Perry Watkins dünyanın en küçük arabasını
Almanya’da tanıttı. En küçük araba Guinness Rekorlar Kitabı’na
“en küçük araba” kategorisinde giren aracın plakası bile var.
Otoyola çıkma izni olan araç saatte 60 kilometre yapabiliyor.
Emniyet kemeriyle güvenliğin sağlanabildiği araç 104 santim
yüksekliğinde ve sadece 129 santimetre uzunluğunda.Özellikle
kalabalık şehirlerde ufak arabaların hayat kurtarıcı olduğunu
belirten Watson “Hiçbir zaman park sorunu yaşamıyorum” dedi.
iPhone 6’ya “Air”Makyajı
Animasyon ve grafik stüdyosu
Set Solutions, Apple’ın 2014′te
piyasaya sunması beklenen
akıllı telefonu iPhone 6 için
hayali bir prototip çıkardı. Aynı
stüdyo geliştirdiği iPhone 6C
modellemesini de tıpkı iPhone
5C gibi renkli tasarladı. Ancak
telefonun farkı, kıvrımlı tasarımı. Videolar şimdilik hayalden
ibaret olsa da iPhone Air
konseptini ortaya çıkaran ilk
çalışma oldu.
360 Derece Fotoğraf Çekebilen Top
Fotoğraf çekmeyi sevenler artık kendi ‘Google Street View’ tecrübesini yaşayabilir.
Küre şeklinde 11 santimetre çapındaki kamera, 300 gram ağırlığında.Üzerinde 36
kamera bulunan Panono, toplamda 72 MP çözünürlüğe sahip. Panono havaya
fırlatıldığı zaman, kamera içindeki ivme ölçer devreye giriyor ve topun en yüksekte
olduğu yüksekliği tespit ediyor. Bu noktada, 36 kamera birden eşzamanlı fotoğraf
çekiyor.
Topu fırlattıktan sonra tutamama riskini ortadan kaldırmak için, Panono bir çubuk
yardımıyla da kullanılabiliyor. Satışa sunulacağı tarih Eylül 2014 olarak belirtilen
Panono’nun ön sipariş fiyatı 499 Dolar.
26

Benzer belgeler

Vakıf üniversiteleri - Kemerburgaz Üniversitesi

Vakıf üniversiteleri - Kemerburgaz Üniversitesi Kış aylarında düşmeye dikkat Koca Kafaları çok sevdik 14 Şubat aşkın günü İKBU’da bir Prens Dünya sularında güvencenin adı Yükseköğretimde Değişen ‘Öğrenen Profili’ ve Mimarlık Eğitimi

Detaylı

00KantinNisan1-18 copy - Kemerburgaz Üniversitesi

00KantinNisan1-18 copy - Kemerburgaz Üniversitesi Bilgi paylaşılınca anlamlı Hukuk öğrencilerinden çarpıcı rapor Öğrenciye Mesaj Var - Yrd. Doç. Dr. Hasan SINAR Röportaj - Yiğit Alıcı Hayallerinize dikkat edin gerçek olabilir!  Onu hiç böyle tanım...

Detaylı