Hillsider 70 TURKCEL01
Transkript
Hillsider 70 TURKCEL01
koşuda devrim yaratan teknoloji BOOST™ teknolojisi endüstrideki tüm köpük yastıklama malzemelerinden daha fazla enerji dönüşümü sağlar. Geri kazanılan enerji ve üstün konfor ile koşuda ileri performans deneyimi sunar. Go all in adidas.com/boost #boost © 2013 adidas AG. adidas, the 3-Bars logo and the 3-Stripes mark are registered trademarks of the adidas Group. 17/20 22/26 28/30 32/34 36/40 42/46 48/50 52/76 54/58 60/63 68/71 72/74 78 81/84 86 87/89 90/92 94 96/106 le tour du monde Dünyadan en son haberler, tasarımdaki en son yenilikler. sibel arna Modayla, trendlerle, hayatla dopdolu bir kalem! kült filmler Çok eskiden rastlayacaktık… bu sene neler olacak 2013 trendleri... hillsider likes remix Swarovski kristalleri... 70. sayıya katkıda bulunanlar Republica A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. . şti. Tel: 0212 281 6448 Oto Sanayi Sitesi, Yeyilce Mah. Donanma Sk. No:16 Kağıthane/İstanbul Mart 2013 Yerel Süreli Yayın (Dergi) bir akdeniz rüyası En ilginç limanları ile bir Akdeniz seyahati. look tour de france 50.yıl Bir bisiklet klasiği... art blog Yakın geçmiy ve yakın gelecekteki sanat gündemi. summary Ali Rıza Bilal Berna Gençalp Burak Iyık Çağla Cabaoğlu Elmira Gürses Hüseyin Aksoy Mehmet Ali Tokgözlü Özlem Avcıoğlu Özlem Yücelener Pelin Çakar Fotoğraflar en beğenilen ilanlar Attay Alarko Turistik Tesisler A.ş. Tel: 0212 362 30 00 Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6 Etiler 34337 İstanbul / Türkiye Attay Alarko Turistik Tesisler Adına Sahibi İshak Alaton Genel Yayın Koordinatörü Edip İlkbahar Sorumlu Yazı İyleri Müdürü ve Özlem Gökbel ([email protected]) Reklam Sorumlusu Yazı İşleri Çağan şimyek Serkan Mekikoğlu İpek Kigan Çeviri Ayyem Özbayaran Basıldığı Tarih Yayın Türü astronomi, astroloji, mitoloji kardeyliği Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için! havada bahar kokusu var Uykuda kalmıy tatlara taze bir bakıy. Yayımcı Tasarım Basımcı ve Basıldığı Yer coachella festivali Müzikle sanatın buluyması… kartvizitler Kurumsal tasarımlarda cesur bir çağ. good for men Bir erkeğin bilmesi gerekenler... open 24/7 hipsters Modern Bohemyalılar... Selin Sönmez Serhat Kapki Uğur Bektay Sayı 70 (Mart, Nisan, Mayıs 2013) Üç ayda bir yayımlanır. “Hillsider Magazin’de yayımlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları, Hillsider logosu ve isim hakkı Attay AlarkoTuristik Tesisler A.ş.’ye aittir. Kaynak gösterilecek de olsa Attay Alarko Turistik Tesisler A.ş.’nin yazılı izni olmadan hiçbir yekilde yazı ve fotoğraflardan alıntı yapılamaz.” Hillside Leisure Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6 Etiler 34337 İstanbul / Türkiye T.(90) 212 362 30 00 F.(90) 212 362 30 04 www.hillside.com.tr [email protected] DÜNYADAN HABERLER LE TOUR DU MONDE “Tüketim Çılgınlığı: Vending Machines Teknolojinin ayak uydurulamayan ilerlemesi, günümüz modern toplumunun hızlı yaşamı ve zaman ile yerden kazanmanın hiç olmadığı kadar önemli hale gelmesiyle, üreticiler çabuk tüketimi heveslendiren paralı makinelere yöneliyor. Teknolojinin lideri ve dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olan Japonya’da hali hazırda, ayakkabıdan tutun, araba bile alabileceğiniz paralı makineler var. Bozuk paranın yerini, entegre kredi kartı okuyucuların aldığı veya cep telefonuyla ödeme imkanı da sunan makinalar tüketiciler tarafından da çok seviliyor. Şİarküteri ürünlerinden, makyaj malzemelerine, bisiklet bakımı malzemelerinden, kiralık DVD’lere, reçetesiz satılan ilaçlardan, Eskiden beridir bir kutu Cola, biraz abur cubur bilgisayar aksesuarlarına, çocuk bezlerinden veya serin bir şişe su almak için yöneldiğimiz paralı oyuncaklara ve hatta sıcak yemeğe kadar makinler, günümüzde akla hayale gelmeyecek şeyler aklınıza gelebilecek her şey için bir paralı makine için kullanılıyor. Pek çok büyük markanın, taşınabilir bulmak artık mümkün. ürünlerini daima hareket halinde olan tüketicilere çabuk ve en dolaysız yoldan ulaştırmak için yatırım Philadelphia’daki Drexel Üniversite’sinde yaptıkları bu “eski” ama bir o kadar da yeni makineler bulunan Laptops Anytime makinesi öğrencilere büyük bir hızla yayılıyorlar. gerektiği anda dizüstü bilgisayar kiralıyor. Öğrencilerin, ellerinde pahalı taşınabilir bilgisayarlarla sokaklarda saldırıya uğramasını istemedikleri için bu yöntemi seçtiklerini anlatan yönetim, öğrencilerin de uygulamadan çok memnun olduklarını belirtiyor. Los Angeles’ta ise lüks paralı makineler piyasasına yeni katılan havyar makinası çok ilgi çekiyor. Pek çok markanın sayısız yerde minik mağazalara sahipmiş gibi olması, tüketicilerin her istediklerine, istedikleri anda, beklemeden ulaşabilecek olmaları, paralı makinaları yılın yükselen teknolojisi haline getiriyor. Zaman hiç kimseyi beklemeden akıyor ama bizim de beklemek gibi bir niyetimiz yok zaten. Yeni çağda her şey hemen şimdi ve her şey hemen buracıkta. DÜNYADAN HABERLER “ABBA Eve Dönüyor... Liverpool’daki Beatles Müzesi’nden ilham alınarak yapılan ve açılışı 7 Mayıs'ta gerçekleşmesi planlanan ABBA Müzesi için hazırlıklar bu günlerde tüm hızıyla sürüyor. İsveç Music Hall of Fame’de interaktif bir ortamda ve modern bir tarzda sergilenecek olan ABBA’nın tüm eserlerinin bulunduğu müze, Stockholm, Djurgården’daki yeni bir sergi alanında açılacak. İsveçli pop topluluğu için Stockholm’de yapılan müzenin, ABBA’nın şarkılarını tüm tutkusuyla kalbinde yaşatan binlerce hayranını cezbedeceği ve yılda yarım milyondan fazla ziyaretçi çekeceği düşünülüyor. Müzenin müdürü Mattias Hansson, “İsveç devletinin bakış açısından bu müzenin yıllar önce yapılması gerekiyordu, çünkü ABBA İsveç’in en ünlü markalarından biri,” dedi. Müze için en çok çalışan isimlerin başında gelen grup üyelerinden Björn Ulvaeus ise, “Birinin tüm sorumluluğu alması gerektiğini düşünüyordum ve giderek o sorumlunun ben olduğumu anladım” diyor. Müze deneyiminin sınırlarını zorlamayı hedefleyen proje, müzeden çok diskoyu andırıyor. 2009-2011 yılları arasında dünyayı gezen ABBAWORLD sergisinin kalıcı yeri olacağı öngörülen müze, grup üyelerinin bağışladığı sahne kostümlerine de ev sahipliği yapacak. “Mont Blanc, Albert Einstein’i onurlandırıyor... Almanya'nın en önemli markalarından biri olan ve 100 yılı aşkın süredir lüks “yazı yazma enstrümanları” üreten Mont Blanc, Limited Edition koleksiyonuna Albert Einstein dolma kalemini ekledi. Aralarında ressamlardan yazarlara, oyunculardan devlet adamlarına kadar birçok dünyaca ünlü ismin özel kaleminin yer aldığı bu çok özel koleksiyona katılan Albert Einstein edisyonunda, fizikçinin kullandığı formüller platin kaplama gövdenin üzerine kazınmış, kapakta lacivert lake kaplama tercih edilmiş, Mont Blanc'ın ikonik beyaz yıldız logosuysa safir kristalden üretilmiş. 3.000 adet ile sınırlı olan kalem 3.115$ değerinde, bir de aynı modelin 99 adet ile sınırlı beyaz altın versiyonu bulunuyor. DÜNYADAN HABERLER “Happy Birthday, London Subway! Londra’nın yehrin altında örümcek ağı gibi her yöne uzanan meyhur metrosu bu yıl 150. yayını kutluyor. Pek çok tasarım yirketiyle bu özel günü onurlandırmak adına iybirliği yapan devlet, Olimpiyat Meyalesi tasarımlarıyla dünyayı büyüleyen Edward Barber ve Jay Osgerby ile tekrar bir araya gelerek 2 Euro değerinde bozuk paraları yeniden tasarladı. Sıra dıyı değerine rağmen, 1998’lerden beri Londra’da çok kullanılan bu bozuk para Londra’nın meyhur metrosu için tasarımı değiytirilen ilk para olarak da tarihe geçti. Paranın tura kısmında Kraliçe II. Elizabeth’in tanıdık siması var. Yazı tarafına ise 1967 yılındaki Victoria hattının ilk treni iylenmiy. Kabartmanın dıy kenarları sanki tren bir tünelden çıkıyormuy izlenimi yaratırken, tasarımı da Harry Beck’in 1938’deki metro haritasından esinlenilmiy olma özelliği tayıyor. Paranın ince kenarları ise demir raylarını ve onların üstündeki durakları hatırlatacak yekilde minik çizgi ve noktalarla tasarlanmıy. İkinci tasarım yeni paranın ön yüzünde ise Underground kültürünün meyhur yuvarlak simgesi var. 1908 yılından beri metroların giriylerini iyaretleyen logonun küçük ve incelikle iylenmiy bir kopyası. Londralılar her iki tasarıma sahip parayı da bu yıl bol bol görecek gibi. Bize de ‘Happy Birthday, London Subway! demek kalıyor. “GQ Bar: İstanbul’un Yeni Hit Mekanı! Dünyaca ünlü erkek dergisi GQ, Etiler’in en hareketli köyelerinden birinde yepyeni bir bar-restoran açtı. Dünyada bir eyi Moskova’da bulunan iki bardan biri olan ve “One stop shop” konsepti ile yaratılan bar, güzel bir akyamda hem iyi bir yemek yiyip, hem de eğlenmek isteyenlerin her ikisini de tek mekanda yapabileceği elit ve kaliteli bir mekan. GQ dünya mutfağının bay ayçısı yıllarca Buckingham Sarayı’nda Prens Charles’ın kiyisel yefliğini yapmıy olan Gary Robinson. Bar’ın dıyında bulunan dev ekranda GQ’nun kapak, moda ve ünlü çekimleri ve kamera arkası görüntülerden hazırlanan klipler yayınlanacak. Yaklayık 600 kiyi alabilen ve yu anda Etiler’de gece 03’e kadar açık kalacak tek yer olan GQ’nun İstanbul’un hareketli gece hayatına çok ihtiyaç duyduğu yeni bir soluk katacağına yüphe yok. DÜNYADAN HABERLER “Les (Art)ists’den Bahar 2013 Koleksiyonu Fransız t-shirt markası Les (Art)ists 2013 bahar sezonu için geri dönüyor. Tasarım formülleri oldukça basit; sırt kısmında tasarımcısının adını ve doğum yılını taşıyan spor tarzı grafik t-shirtler. Geçen yıl sanatçıları, müzisyenleri ve moda tasarımcılarını konu alan büyük bir koleksiyon yarattıktan sonra bu yılki Bahar 2013 koleksiyonunun daha ince odaklı olmasına özen göstermişler. Sadece tasarımcılara özel modeller sunuyorlar ve koleksiyona eskisine nazaran daha fazla renk katıyorlar; böylece renklerle oynayarak ve grafik elementlerden faydalanarak her t-shirt’e adını veren tasarımcının kendi tarzına bir saygı duruşunda bulunuyorlar. Koleksiyona Kaws, Takashi Murakami, Damien Hirst, Andy Warhol ve Keith Haring de dahil. Koleksiyonu Colette’de bulabilirsiniz. 22 Sibel Arna Modayla, trendlerle, hayatla dopdolu bir kalem; Sibel Arna Beşiktaş-Valideçeşme’de doğmuş ve tam bir mahalle kültürü ile büyümüş... Bir yanı meşin top peşinde koşturacak kadar erkek Fatma, diğer yanı içine aynasını, tarağını koyduğu çantasıyla sokakta oynamaya çıkacak kadar kokoş.. “Kibarlık yapmayayım, sokak çocuğuydum” diyor içtenlikle, geçmişine sahip çıkıyor. Mesafeli, hatta zırhlı duruşuna rağmen samimi bir yürek Sibel Arna. 16 yıldır aynı samimiyetle gazete sayfalarından, zaman zaman televizyon ekranlarından milyonlara sesleniyor... Onu okuyoruz, onu dinliyoruz, onu takip ediyoruz... Kendisini biraz daha yakından tanımak istedik, iyi de ettik... Çocukluk dönemine ait en anlamlı hatıran nedir? Anneannem. Tanıdığım en güçlü kadınlardan biriydi. Urfa Halfeti’li, şiddet uygulayan dedemden, iki küçük kızıyla İstanbul gibi kaotik bir şehirde yalnız kalma pahasına boşanabilmişti. Tam bir hanımağaydı, otobüs işletmeciliği, tır taşımacılığı falan yaptığını, üstü açık Amerikan otomobillere bindiğini hatırlıyorum. Tabii ki şoförlü... Okuma-yazması olmadığı için ehliyet alamamıştı ki. Röportaj: Özlem Gökbel Fotoğraflar: Uğur Bektaş [email protected] Nişantaşı Kız Lisesi’nden sonra, Marmara Üniversitesi’nde İşletme okumuşsun. Nasıl bir öğrenciydin? Orta şekerli... Üniversitedeyken ilk yılımda benden işletme ile ilgili bir cacık olmayacağını anlamıştım mesela. Ne bankacı olabilirdim, ne yönetici. Daha sosyal bir iş yapmalıyım diye düşünüp duruyordum. Gazetecilik serüvenin böyle mi başladı? Sosyal iş arayışlarım iki alanda yoğunlaşıyordu. Ya gazeteci olacaktım ya da bir reklam ajansında metin yazarı. Bir gün gazeteci olmak konusunda korka korka babamın ağzını aradım. Ve beklediğimden çok daha pozitif bir tepkiyle karşılaştım.Bana, yeni tanıştığı birinin Milliyet’te Baskı-Ofset bölümünün başında olduğunu, ona stajyer başvurusunun nasıl yapıldığını sorabileceğini söyledi. O kişi yılların emektarı Beşir Usta’ydı. Onun sayesinde Milliyet’e stajyer olarak başladım. Yıl 1997. Üç yıl boyunca her gün çalıştım. Üniversiteye sınavdan sınava uğruyordum. İki ay sonra sözleşmeli muhabir olmuş, gazetenin hafta sonu ilavelerinde imzam çıkmaya başlamıştı bile... Sonra sırası ile Sabah, Vatan ve 2003’den beri de Hürriyet. Yıllarca bir meslek sahibi olmak için okuyan, sonra da bambaşka bir meslekte alaylı olup, işini de uzun yıllar başarıyla götüren insanları çok takdir ediyorum. Cesaret işi aslında. Gazetecilikte kendineörnek aldığın (yerli-yabancı) idolün var mıydı? Var mı? Var tabii, olmaz mı... Ama o kadar çok ki. Bir kişiyi bütünüyle değil de, farklı kişileri farklı özellikleri ile örnek alıyorum. Birinin habere takla attırma becerisini, diğerinin fotoğrafa bakışını, berikinin röportaj sırasında karşısındakine hiç söylemeyeceği şeyleri söyletmesini seviyorum. Bana göre stil sahibi birisin. Moda senin için nedir? Senin aran nasıl? Moda bence bir iletişim biçimi. Aramın kötü olması gibi bir durum söz konusu değil. O kadar içli dışlıyım ki... Her şeyden önce, dünyanın en büyük endüstrilerinden biri olduğu için saygı duyuyorum. Sonra iyi bir defile izleyip, alt metni sağlam bir koleksiyon gördüğümde söz konusu tasarımcının önünde şapka çıkarıyorum. Özellikle tasarımcı cephesinde büyük bir emek var, o ilhamları pazardan satın almıyorlar, çok ciddi mesai harcıyorlar. Çocuk sahibi olduğun dönemde anne olmayı planlıyor muydun? Ani bir karar mıydı? Neler değişti hayatında? Evlendiğim ilk günden beri çocuk sahibi olmayı istiyordum. Rüzgar planlı ve istenen bir bebekti. Onun gelişiyle birlikte hayatımda her şey değişti. Öncesi ve sonrası diye birşey var artık. Ama çocuk büyük bir zenginlik, hayattaki en büyük güç kaynağı. Tüm bunlar size yüklediği sorumluluğu farkedilmez kılıyor. 24 Sibel Arna Televizyon programcılığı konusunda ne düşünüyorsun? Senin deneyimin nasıldı? Ben geçmişte bir yıl CNN Türk’de Trends adlı bir program hazırlayıp sundum. Geçen sene kış sezonu boyunca da HTV’de Anne isminde bir sağlık programında sunucu olarak yer aldım. Hafta içi her sabah 1,5 saatlik bir sağlık programında, alanında üç uzman doktor ağırlıyordum. Çocuk sağlığı ve gelişimine dair merak ettiğim ne varsa sorup sorup, rahatlıyordum. Şİimdilerdeki moda/trend vb programları nasıl buluyorsun? İnanın hiç televizyon izlemiyorum. Tamamen annelikten. Rüzgar uyanıkken bir tek çizgi film izleniyor, o da en fazla günde 40 dakika. O uyuduktan sonra da ya bende hal kalmıyor ya da sosyalleşmek için sokağa çıkıyorum. Hah, tam da yeri gelmişken... Hem annesin, hem iş kadını... Ama sosyal hayatta da aktifsin. Partiler düzenliyorsun zaman zaman... Başka nerelere gidersin? Neler yaparsın? Bu aralar bir tek kendi host ettiğim partilere gidebiliyorum. Dışarı çıktığında eline içki alıp süzülen, kasılan insanlardan olamadım hiç. Gece çıkmak benim için dans etmekle eş değer. Eğlenceli bir sosyal çevrem var. Hep birlikte eğleniyoruz. Bu kadar çok şeye yetişebilmenin, bu dinamizmin sırrı nedir? Özellikle Rüzgar doğduktan sonra, hayatı mutlu olmak için yaşamaya karar verdim. Hayatımdaki her şeyi de böyle kurguladım. Arkadaşlarım, işim, ailem... Annem, babam en büyük destekçilerim. Rüzgar onların şefkati ile büyüyor çok şükür. Hep söylenen anne-oğul aşkı bizde de var tabii. Ama ben elimden geldiğince eğlenceli bir anne olmaya çalışıyorum. Tabii ki kendimi geliştirmeye ihtiyaç duyuyorum, doğduğu ilk günden beri her gün onlarca soru ile mücadele ediyorum, bir bilene soruyorum, araştırıyorum, okuyorum, anne olunca da gelişimin sonu yok. Bu kadar sosyal biri olarak sosyal medya ile ilişkin nasıl? Nerelerde varsın? Çok seviyorum. Twitter, Vine, İnstagram ve tabii ki ilk göz ağrımız Facebook. Hepsinde varım. Megaloman gibi kendi fotoğraflarımı ve çekmeye doyamadığım oğlum Rüzgar’ın fotoğraflarını paylaşıyorum. Sosyal medyanın, internet gazetelerinin, blogların vs. klasik medyaya ciddi bir rakip olduğunu düşünüyor musun? Sence gazetelerin pabucu dama atılır mı bir gün? Hiç sanmıyorum. Çünkü gazeteler de kendi internet dünyalarını son hızla geliştiriyorlar. Kağıt üzerinde olmasa bile sanal dünyada baskın kalacaklar. Çünkü temelde 65 yıllara varan bir deneyim, çok güçlü kadrolar var. 26 Sibel Arna Hayatta hedefleri olan biri misin? Gerçek bir Kova olduğunu düşünüyor musun? Hedefsiz insan benzinsiz araba gibi değil midir? Hedeflerin yoksa bir arpa boyu yol gidemezsin. Evet, tam bir kovayım. Ne okursa okusun sonunda hep bildiğini okuyanlardan, arkadaşları için çıldıranlardan, bağlılık sevip, bağımlılıktan tiksinenlerden ve asla teslim olmayanlardan. Bundan 10 sene sonra kendini nerede, ne yaparken görüyorsun? Hiç öyle uzun vadeli planlar yapamadım ki hayatta. Yapsam da sadık kalamadım. Bi tek 13,5 yaşında bir delikanlının annesi olacağımı ve eğlenmeye devam edeceğimizi öngörebiliyorum. Kısa kısa Sibel Arna En beğendikleri, en sevdikleri, vazgeçemedikleri: Gazete / Dergi Radikal, Elle, Vogue TV kanalı NTV Modacı Özgür Masur, Elif Cığızoğlu, Arzu Kaprol Müzik Kapı gıcırtısı Tatil beldesi Çeşme, Cunda, Kaş, Yurt dışı Arjantin, Küba, Barcelona, Londra Restoran / Kulüp Sushico, Zelda Zonk, W, Unter, Aztek Hobi Dans. Ama tamamen hobi. Bakmayın siz benim dans yarışmasına falan katıldığıma. Olmazsa olmazları: Rüzgar, ailem, arkadaşlarım, şevkat, huzur, eğlence, müzik, iyi yemek, flört, seks, deniz, kum, güneş, topuklu ayakkabı. Seni sen yapanlar? Çillerim, işim, sağ ayağımı açık basmam, içki içince tek gözümü kısmam, kırılganlığım, kolay ağlamam, dans, oğlum, arkadaşlarım... Ha bi de çok pis rakı içerim. Oğlum, ailem ve arkadaşlarım tabii. Maddi ve madde olan hiçbir şey hiçbir anlam ifade etmez nazarımda. Fotoğraf çekimimiz sırasında gösterdikleri misafirperverlik için The House Hotel Bosphorus'a teşekkür ederiz. Modern Bohemyalılar; HİPSTERLAR 28/29/30 Retro olan her yey onlar için “cool”du, bulundukları ortamlar değerli ve “eski” olan her yey yeniydi. Onlar Sylvia Plath’ın hırkalarını giyip, Buddy Holly’nin gözlüklerini takmak istediler. Böylesine modası geçmiy tarzlardan yeni bir tarz yaratmanın ironisinden zevk aldılar. Doğayla bütün olup, organik beslenmeyi seçtiler. Popüler olan toplumdan tamamen zıt bir yöne gitmek, sadece kendilerine ait bir köye yaratmak istediler. Bu yeni nesil için stil, bir markanın butiğinden alabileceğin bir yey değildi. Onlar bitpazarlarına gittiler. İkinci el giysilere, eskiyi yansıtan markalara değer verdiler. Hele kendi elleriyle yaptılarsa, daha bile iyiydi. Onlar için cool olmak televizyon yıldızı gibi görünmek değildi, sanki hiç televizyon izlememiy gibi görünmekti. Çok uzun zamandır kimsenin görmek için uğraymadığını görebilen Hipsterlar iyte böyle doğdu. 2000’li yılların toplumu kendini televizyon, dans müziği ve ünlülerle meygul ederken, sahne arkasında sessizce ve yavayça bir baykaldırma gerçekleyiyordu. Çoktan unutulmuy giyim tarzları, biralar, sigaralar ve müzikler onların hayatlarında yeniden can buldu. Yazı: Elmira Gürses “Hipster” kelimesi daha yeni yeni kulağımıza çalınmaya bayladı ama aslında 1940’lar kadar eskilere dayanan uzun bir geçmiyi var bu akımın. 1940’ların caz dolu yıllarında, orta-sınıf ve üstü beyaz gençlerin hayran oldukları siyahi caz sanatçıların tarzlarını kendi hayatlarına iylemeleriyle ilk kez ortaya çıktı Hipsterlar. ‘Gözlerini açmak’ anlamına gelen batı Afrikalı ‘hipi’ kelimesinin Amerikan İngilizcesine ‘ster’ eki ile (gangster dermiy gibi) sokulmasıyla neredeyse bir asırlık bir akımın ilk kıvılcımları ateylenmiy oldu. Kendilerinin popüler olmayana duydukları ilgiyle tanınmasından hoylanan Hipsterlar günümüzde “orijinal tarz ve stilin temsilcileri” olarak görülüyorlar. Peki kim bu Hipsterlar? 1940 yıllarındaki öncüleri gibi günümüzde de Hipsterlar, orta ve üst sınıfa mensup, orijinalliğe ve eski olana değer veren insanlardan oluşuyor. Hipsterlar pek çok sosyal akımın aksine hiçbir politik görüş ve dini inanca bağlılık göstermiyorlar. Onların tek bir düşmanı var: Popüler kültür. Hipsterlar ilk olmayı seviyorlar. Bir filmi ilk izleyen kişi olmayı; bir müziği ilk duyan dinleyici; bir grubu ilk keşfeden yetenek avcısı, bir restoranı ilk bulan gurme olmayı seviyorlar. Her şeyin ilkine daha popüler olmadan imzasını atan insanlar onlar. Coldplay’in en ateşli hayranı olmaktansa, Coldplay daha popüler bile olmadan onu dinlemiş olmayı tercih ediyor onlar. Kitleleri harekete geçiren, dünyada iz bırakan, izlenme rekorları kıran filmler yerine, az tanınmış, adı sanı duyulmamış, nadide bir mücevhermişçesine incelikle aradıkları deneysel filmleri seviyorlar. Modada tamamen kendilerine has bir görünüşe sahipler ve neredeyse ilk bakışta tanınıyorlar. Çünkü Hipsterların hayat felsefesi “gerçek kaliteyi popüler değilken tanımak”. Genelde çok zeki, alaycı ve kültürlü insanlar. Nostaljik ve zamansız trendler, orijinalliğini asla yitirmeyecek markalar, solgun sayfalı kitaplar ve sıcak kahve kokusunun asla eksik olmadığı hayatlara sahip, “stil gözü keskin”, zor beğenen modern eskiler onlar. New York Times’ın “Bohemyalılar” diye adlandırdığı, sanat ve müzik aşığı, içgüdüsel bir zevk duyusuyla giyinen, düşünen, seçen, özgür bir akımın temsilcileri Hipsterlar. Starbucks’ta elinde büyük boy kahve, üstlerinde iki beden büyük örme kazak, dar pantolon, atkı ile şapkanın eşlik ettiği büyük güneş gözlükleri ile iPod’larından özgün müzik dinleyen bu insanları gözden kaçırmanız mümkün değil. Genelde görünüşleri ile yakından ilgilenirler ama asla aşırı özenli görünmezler. Doğallık ve hafiften dağınıklık tarzlarının en önde gelen temalarıdır. Boş vakitlerinde kitap okurlar, film izlerler, fotoğraf çekerler. Siyah-beyaz, Retro tarzına duydukları aşk onları her yerde ele verir. Hepsi bir şekilde sanatla alakalıdır. Ya yazarlar, ya da çizerler. Tiyatro gruplarına katılırlar. Ellerinde gitar, kafe köşelerinde şarkı söylerler. Hem her şeyden biraz bilir, hem de hiçbir şeye bağlı değildirler. Günümüzün hızlı toplumunun çabuk değişen trendleri ve büyüleyen popüler kültürü karşısında sakince ayakta duran, yılların eskittiği, unutulmaya yüz tutmuş hazineleri onurlandıran ve yeniden yaşatan romantik bir neslin üyeleri olan Hipsterlar sessizce güçlenen bir akımın liderleri. Belki de tarih ileri doğru aktıkça geçmişe duyulan özlem pek çoğumuzun içinde başkaldırıyor. Belki de Hipsterlar bu çağrıyı ilk duyanlar. Belki baş döndüren metropollerin göz kamaştıran ışıkları ortasında yaşayıp, gün batımlarının sade güzelliğini unutan bizlerin yavaşça ama istikrarlı bir uyanışı bu. Eski şarkıların, siyah beyaz filmlerin, el örgüsü kazakların ve kahve kokusunun hatırlattığı o günlere geri dönmek için hissedilen nostaljik bir hasret duygusu belki de. Belki de hepimizin bir miktar Hipster olması gerek... NİŞANTASI KANYON CEŞME MARINA HILLSIDE FETHİYE wwww.hartford.fr facebook.com/hartfordturkiye twitter.com/hartfordtr BİR AKDENİZ RÜYASI... 32/33/34 Geceleri yıldızların altında uyumayı, sabah dünyanın en güzel yerlerinden birinde uyanmayı, inanılmaz lezzette yemekler yemeyi, şımartılmayı ve kendini özel hissetmeyi kim istemez ki.. İşte bütün bunları düşünerek Amerikalı seyahat firması SeaDream 2 tane tekne tasarlamış ve tüm sene boyunca dünyanın çeşitli deniz ve kıtalarında misafirlerini ağırlıyor. Kendilerini “biz bir gemi değil yatız” diye tanıtan SeaDream bu konuda oldukça haklı. Apartman gibi gemiler yerine müşterilerine kendi özel yatınızda seyahat ediyor hissini vermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Her biri maksimum 100 kişi alan yatlarında kişi başına 1 adet servis elemanı düşüyor. Rahat kamaralar, dileyenlere yıldızların altında açık havada uyuma deneyimi, 24 saat havyar ve şampanyanın eksik olmadığı bir servis, Michelin Star restoran yemekleri, havuzu, su sporları kulubü ile iddialarını fazlasıyla kanıtlıyorlar. Yaz ayları ve sonbaharda Akdeniz kıyılarında olan tekneler, kış aylarında Karayip Adaları ve Amazon’da bir veya iki haftalık seyahatler yapıyorlar. Ben de bu yazımda SeaDream ile yaptığım bir haftalık mükemmel bir Akdeniz seyahatimden söz etmek istiyorum, en ilginç limanları anlatarak. Yazı: Özlem Avcıoğlu Fotoğraflar: Özlem Avcıoğlu & Arşiv Galaxidi ve Delfi Galaxidi Yunanistan’ın Korint Körfezi’nde bulunan ufak bir balıkçı kasabası. Önemi Antik çağlarda Yunan halkları için önemli bir dinî merkez olan Delfi’ye ulaşmak için bir kapı oluşundan geliyor. Galaxidi’de sıcak basmadan sabahın erken saatlerinde ziyaret edilen Delfi sonrası taze balık ve deniz ürünleri yenecek şirin tavernalar var. Bunlar arasında en iyileri taze balık ve tipik Yunan mezeleri bulabileceğiniz Tasso ve Kavouras. Parnasos Dağı’nın tepesinde bulunan Delfi’ye 1 saatlik bir karayolu yolculuğu ile ulaşılıyor. Yunan tanrıları Apollo ve Athena´ya ibadet edilen bir alan olan Delfi, aynı zamanda klasik dönem süresinde Apollon'a adanan kahin tapınağının belki de en iyi bilineni. Korint Boğazı ve Hydra Adriyatik Denizi’ni Ege’ye bağlayacak bir kanal yapma fikrinin başlangıcı Antik Yunanistan'a kadar gider. Ancak bu fikir 1893 yılında açılıp hizmete giren 6,3 km uzunluğundaki Korint Kanalı ile gerçekleşebilmiştir. Ancak 24 metreye ulaşabilen genişlikten tekne ve ufak gemilerin geçebilmesi mutlaka bir kılavuz tekne eşliğinde gerçekleştiriliyor. Saronik Körfezi’nin en güzel adası; pırıl pırıl denizi ile meşhur, ressam ve sanatçıların favori adalarından biri olarak bilinen Hydra... Adanın en büyük özelliği, taşımacılığın adanın sembolü olan eşeklerle ve ufak teknelerle yapılması. Limanı en güzel Yunan adalarından biri olan Hydra’da Leonard Cohen, Mick Jagger, Keith Richards gibi birçok ünlünün evi bulunmakta.Son senelerde ada; Çağdaş Sanat okulunda yapılan workshoplar ve Yunanlı iş adamı ve sanat koleksiyoneri Dakis Joannou’nun kurduğu Deste Foundation’ın ufak sergi mekanı ile dünyanın her bir yanından sanat severlerin, yazar ve gazetecilerin ilgisini çeker oldu. Eski bir mezbahanın sergi mekanı haline getirildiği Deste Foundation’da yaz aylarında mutlaka önemli sergiler oluyor. Ada mekezi cafeler ve lokantalarla dolu. Adanın bembeyaz evlerinin aralarında yer alan dar sokaklarında ise sanat galerileri ve özellikle takının öne çıktığı birçok ufak dükkan var. Hydra’nın en sevimli oteli Four Seasons Hydra. Ada merkezinden 5 dakikalık bir tekne seyahati ile ulaşılabilen otelin mükemmel bir denizi, harika bir plajı ve istakoz, balık ve Yunan mezeleri yiyebileceğiniz muhteşem bir lokantası var. Santorini Dünyanın en romantik yerlerinden biri olan Santorini Ege’de bulunan Kyklad Adaları’nın en ünlüsü. Başka hiçbir yere benzemeyen kendine has coğrafyası ile Santorini volkanik bir ada. Adanın batı tarafında büyüleyici manzaraya karşı Caldera diye adlandırılan uçurumun tepesine konumlanan Fira ve Oia tipik bembeyaz evleri ile en bilinen şehirler. Adanın merkezi de olan Fira’da Caldera boyunca muhteşem manzaralı barlar, restoran ve oteller yan yana sıralanıyor. Fira’ya göre daha şık ve butik bir yer olan adanın kuzey ucundaki Oia hem günbatımı manzarası hem de birbirinden güzel butik otelleri ile ünlü. Konaklamak için en iyi seçeneklerin başında geçen sene Oia’da uçurumun tepesindeki kayaların içine oyularak açılan, oldukça lüks otel Mystic ve hemen yakınındaki Katikies yer alıyor. Her iki otel de muhteşem Caldera manzarasına ve olabilecek en romantik odalara sahipler. Santorini’de gece, gün batımına karşı Caldera üstünde bulunan restoran-barlarda, karşıdaki adanın ve buraları ziyaret eden dev gemilerin oluşturduğu manzara eşliğinde içkinizi yudumlayarak başlar. Deniz mahsullerini ve Yunan mutfağından seçenekleri tadabileceğiniz bir lokanta veya tavernada devam eder. Fira’daki Nikolas ve Selene en ünlü tavernalardan. Oia’dan arabalarla ulaşılan ya da yüzlerce basamak ile aşağıya inilen deniz kenarındaki balıkçı limanı Ammoudi de sahil kenarındaki restoranlarda güneş batarken Uzo eşliğinde deniz mahsülleri yemeden dönmemek lazım. Fira ve Oia’dan denize girmek imkansız olsa da umutsuzluğa kapılmayın. Adanın doğusundaki alan Kamari Sahili’nde bulunan Perivolos Beach bizim Bodrum’u aratmayan yan yana dizilmiş beach kulüpleri ile çok eğlenceli. Volkanik karakterden dolayı kumunun siyah olduğu bu plaj bölgesinde hem deniz güzel, hem beach kulüpler çok iyi, hem de çok eğlenceli akşamüstü partileri var. Chilli Beach Bar bunların en iyilerinden. Ammos ve Notos da buradaki en iyi restoranlar. ÇOK ESKİDEN RASTLAŞACAKTIK... 36/37/38/40 Konu rastlaşmamız değil, kült filmler... “Çok eskiden rastlaşacaktık” da kült bir filmin ünlü bir repliği. “Tekrar çal, Sam” gibi... “Ona reddedemeyeceği bir teklifte bulundum” gibi. “Işınla beni Scotty” gibi... Matrix ise Estonya’dan Brezilya’ya kült film olarak kabul görmüş durumda. Filmin güçlü bir dağıtım ağına sahip olması, ulaşılabilir olması ve dünyadaki dominant kültürün bir taşıyıcısı ya da yansıtıcısı olması burada belirleyici bir etken. Ama pazarlama başarısı bir filmi kült kılmaya yetmez. Diyeceğim o ki; hangi film kült, kime göre kült, bu değişir... Hatta, bu yazıya başlık olarak kullandığım repliğin hangi Yeşilçam filminden alındığını çıkaramamış olabilirsiniz... Şİimdi bir daha düşündüm, belki de konu rastlaşmış olmamızdır... Bir filmin kült sayılması için en az üç temel unsur olması gerekiyor... Seyirci, zaman ve tabii filmin kendisi... Bir filmi kült kılan, seyircinin ona bakışı, o filmi algılayışı. Bu bakış, film izleyici ile buluştuğu anda oluşamayabiliyor. Bazen zaman alıyor. Dünyayı Kurtaran Adam’da öyle oldu. 1990’lı yıllarda Boğaziçi Üniversitesi’ndeki özel gösterimlerin yarattığı ivmeyle bu film giderek bizim kendi aramızda ‘kült’ saydığımız bir filme dönüştü. Sonra ülke sınırlarını aştı, yurt dışındaki bazı festivallerde de Cüneyt Arkın’ın dünyayı kurtarması gerekti. Seyirci var. Film var. Zamansa zaman... Ama kült ne? Bir duygu seli mi desem? Ah, biz çok eskiden rastlaşacaktık... Selvi Boylum Al Yazmalım, eski Hababam Sınıfı filmleri bizim için kült filmlerdir. Ama bir Estonyalı için kült sayılmazlar. Adlarını bile duymamışlardır. Biz de kült Norveç filmlerini bilmiyor olabiliriz. Kült Ne? Kült kelimesinin kökeni Latince ve tapınma anlamına geliyor. Kült film sadık, tutkulu ama görece az sayıda bir hayran kitlesine sahip filmler için kullanılan bir terim. Bu kitle bıkmadan usanmadan filmi defalarca izler, repliklerini ezberler, film ile ilgili her türlü bilgiye ulaşmaya çalışır, hatta filmle ilgili koleksiyon yapar. Yazı: Berna Gençalp Fotoğraflar: sadibey.com [email protected] Bazı kült filmlerin büyük bir hayran kitlesi olabilir. Mesela Sapık, Yaşayan Ölüler Gecesi, Star Trek, Dünyaya Düşen Adam, Suspiria, Alphaville, Taksi Şİöförü, Godfather serisi, Harold ve Moude, Barton Fink, Ghost In The Shell, Yojimbo, Maymunlar Cehennemi, Makas Eller, Kuzuların Sessizliği, Temel İçgüdü, Katil Doğanlar, Thelma ve Louise, Ucuz Roman, 12 Maymun, Dövüş Kulübü, Matrix, Altıncı His, John Malkovich Olmak, Memento, Trainspotting, Olağan Şİüpheliler... Film, izleyende belli bir duygu yaratır. Bu duygu belki özlenen, belki de yeterince ifade edilememiş bir duygudur. Üstelik bu, filmin izleyicide yaratmayı hedeflemediği bir duygu bile olabilir. Bu filmlerin fanatikleri neredeyse her ülkede rahatlıkla bulunabilir. Bir sinema klasiği ise sinema klasiğidir. Örneğin, Potemkin Zırhlısı. Ama bazen bir sinema klasiği aynı zamanda kült bir film de sayılabilir. Örneğin, Otomatik Portakal. Bir kült film sever, sinefil olmak zorunda değildir. Her sinefil de kült film sevmek zorunda değildir. Sinefil sinemasız yapamaz. Kült film sever, ”o” film olmadan yapamaz. Her kült filmin sinemasal bir değeri olması da gerekmez... 70’li yıllarda Türk sinemasında kendi hatalarından utanmayan, fütursuz, patavatsız filmler üretildi. Seyirciler Yeşilçam filmlerini o haliyle benimsedi, hatta onlarla özdeşleşti. Filmlerdeki eksiklikleri kendileri tamamladılar. Ve o filmlerde film olmaktan fazlasını buldular. Biraz da bu nedenle; çok eskiden rastlaşacaktık. Seyirci filmi defalarca, büyülenmişcesine izler. Sonra bu duygunun somutlaştığı cümleyi ya da hareketi kendi konuşmaları içinde, kendi hayatı içinde tekrar etmeye başlar. O tavrı kendisinin kılar. Kimbilir belki o söz ya da tavır zaten onun hakkıdır. Bir sinema salonunda takma Spock kulakları ile Star Trek izleyen 1000 kişiyi gözünüzün önüne getirin. Bu oldu. San Diego’da. Eğer bu size komik geliyorsa, stadları takım kaşkolu ile dolduran onbinlere de gülüyor olmalısınız. Kült Olacak Bir Film Çektik… Bir filmi çekenler bu cümleyi kuruyorsa o filmden kaçın, derim. Çünkü filmin kült olmasına çeken kişi karar veremez. Kült film ile izleyicisi arasında bir elektriklenme olur. Durum bence çok da farklı sayılmaz. Vasat bir film olarak çekilen, çekilirken senaryosu üzerinde dahi uzlaşılamamış olan, zor bela montajda toparlanan, klişelerle dolu Kazablanka nasıl olur da bu kadar etkili ve uzun ömürlü olur? Yeşilçam filmleri bütün teknik ilkelliklere rağmen nasıl olur da gönlümüzün telini titretir ? Ne bu filmleri yaratanlar, ne de ilk vizyona girdiklerinde izleyenler bu filmlerden böyle bir performans beklemiyordu. Çağan Irmak filmleri Babam ve Oğlum ile Issız Adam da kült ya da kült olmaya aday en yeni yerli yapımlardan. Geçen zamana rağmen seyircide yarattıkları duygu yoğunluğu devam ederse kült film kategorisindeki yerlerini koruyacaklar. Bu filmlerden daha eski olan Herşey Çok Güzel Olacak’ın da son dönem kült olmaya aday ya da kült sayılabilecek yerli filmler kategorisinde bir yeri olduğu söylenebilir. Parodi Meselesi Kitlelerin filmi kendine ait kıldığına uyanan akademisyen ve eleştirmenler de filmi mercek altına alırlar. Ve filmin “aşırı yorum”ları günlük sohbetlerden akademik çalışmalara hatta yeni eserlere doğru dolaşıma girer. Bir bakmışsınız Woody Allen “Tekrar Çal Sam” isimli bir senaryo yazmış ve çekmiş. Yıl 1972. Bu arada, Kazablanka 1942 mahsulü. Hesabı siz yapın. Kült filmler o kadar kendileri olmaktan çıkarlar, gördükleri ilgi o kadar öngörülemeyen bir hacme ulaşır ki; artık onların parodisini yapmak farz olur... Exorcist bir kült filmdir. Türkiye mahsulü Şİeytan ise onun parodisi. Turist Ömer Uzay Yolunda da yine parodidir. Thelma ve Louise’in final sahnesi, parodisi sıkça yapılan sahnelerden biridir. G.O.R.A filminde deri ceketinin eteğini uçurarak Neo taklidi yapan Cem Yılmaz Matrix bir parodisidir. Tersten gidersek, parodisi yapılan film kült filmdir. Ertem Eğilmez’in bütün bir Yeşilçam sinemasının parodisini yaptığı Arabesk filmine de burada değinmeden edemem. Arabesk benim için, ülke sinemasının kendisiyle komplekssizce, güleryüzlülükle, tatlılıkla yüzleşip olgunlaşmasının resmidir... In a world without walls, the best new office is the one you bring with you. TuMI.coM © 2013 TuMI, Inc. Kanyon aVM, TEL.: + 90 212 353 53 01 BEyMEn I HarVEy nIcHoLs I BrandrooM I THE rITz carLTon IsTanBuL Aşağı yukarı 30 yıldır en saygın sinema okullarında kült filmler üzerine çalışmalar sürdürülüyor. Geceyarısından sabaha dek film gösteren sinema salonları ve daha sonra evde videoda film izleyebilme olanağı, ilk vizyona girdiğinde kitlelerin dikkatini yeterince çekmemiş eski filmlere hayat öpücüğü gibi geldi. Türkiye’de de özel televizyon kanallarının açılması ve eski Yeşilçam filmlerinin ısrarla, tekrar tekrar yayınlanması aynı etkiyi yarattı. Bu yolla, izleyicilerin bakışlarını üzerinde toplayan filmler kültleşti. Belki de çok evvel rastlaşmadığımız iyi oldu... İsyanım Var! Bir film niye kült olur, niye olmaz? Ne zaman unutulur, ne kadar kült kalır? Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde bir roman kişisine söylettiği gibi... “Kalabalık neyi sever, neyi sevmez? Bunu kimse bilemez.” Bir filmin kült olması aslında tamı tamına bir rastlaşma hikayesi. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru seyirci ile rastlaşma ve seyircinin filmde tutuklu kalmasının hikayesi... Ha, bitirmeden, çok eskiden rastlaşamayanların filmi, Vesikalı Yarim... Yönetmen Lütfü Akad film ile ilgili hazırlanan Çok Tuhaf Çok Tanıdık isimli kitap için yapılan röportajın bir yerinde şöyle demiş; “Ne yapacaksınız bunları siz? Filmi seyredin, kalbinize dokunuyorsa o kadarla yetinin. O güzel bir şey. Didiklediğiniz zaman filmi bozarsınız. O şey kalmaz sizde, tadı kalmaz.” Ben de kendimi bir hayli tutarak yazdım bu yazıyı. Kendi favori filmlerimden bahsetmeye fazla dalmadım. Çünkü, bir yanım hak veriyor Akad’a, ama bir yanım da isyan ediyor... HANGİ VOLVO V40’SIN? SPORTİF Mİ? VOLVO V40 VOLVO V40 CROSS COUNTRY VOLVO V40 R-DESIGN VOLVO V40 VOLVO V40 CROSS COUNTRY VOLVO V40 R-DESIGN VOLVO V40 VOLVO V40 CROSS COUNTRY VOLVO V40 R-DESIGN VOLVO V40 VOLVO V40 CROSS COUNTRY VOLVO V40 R-DESIGN VOLVO V40 VOLVO V40 CROSS COUNTRY VOLVO V40 R-DESIGN VOLVO’NUN TERCİHİ VOLVO V40 VOLVO V40 CROSS COUNTRY VOLVO V40 R-DESIGN VOLVOCARS.COM.TR #OSENSİN VEOSENSİN.COM facebook.com/VolvoCarTurkiye | twitter.com/VolvoCarTurkiye | Volvo OtoLine 444 48 58 2013 TRENDLERİ 42/43/44/45/46 Yayamdan zevk almamızı sağlayan, hayatımıza renk ve anlam katan, bazen kendimizi keyfetmemize yardımcı olan belli baylı kavramlar var... Onlarsız olmuyor hayat... Ve onlar her daim bir devinim içinde. Bizi de canlı tutuyor, meraklandırıyor, heyecanlandırıyor... Sehayat, moda, spor, eğlence hayatı, mimari ve yeme-içme keyfi kavramlarından - ya da dünyalarından demek daha doğru olacak- bahsediyorum. Bu dünyalardaki bitmez tükenmez devinim 2013'de bizi nerelere götürecek diye merak ettik ve her biri kendi alanında uzman kiyilere sorduk... Saffet Emre Tonguç Ödüllü Rehber ve Seyahat Yazarı 1990’lara kadar seyahatler alıyveriy merkezli yapılırdı. Türkiye’de olmayan ya da zor bulunan eyyalarla valizler tıka basa doldurulur, yetmezse ekstra valiz alınır ve yurda öyle dönülürdü. Daha sonra hem yurt içinde hem de yurt dıyında kültür gezileri öne çıkmaya bayladı. İnsanlar kendi kültürlerinin dıyındaki dünyayı da merak ettiler ve öğrenmek istediler. Son zamanlarda ise “kiyiye özel” yolculuklar talep edilir oldu. İnsanlar artık ilgi alanları çok farklı kalabalık bir grupla yola çıkmak ve yolculuğun sadece bir kısmından keyif almak istemiyorlar. Tam aksine kendi ilgi alanları ile mutlu olmayı tercih ediyorlar. Bunda bir diğer etken de modern çağlar insanının zamansız oluyu ve ekonomik kriz. Daralan zaman ve ekonomi insanları kısa süreli seyahatlere ittiği için günlerinin olabildiğince planlı ve dolu olmasını arzu ediyorlar. Hazırlayan : Özlem Gökbel Fotoğraflar : Uğur Bektay [email protected] Son günlerde gurme turizmi revaçta. Yiyecek ve içecek temalı turlar düzenleniyor. Bu konuda benim önerim Torino. Tarihte bir dönem İtalya’nın baykentiymiy Torino. Bugünse İtalya’nın en önemli lezzet duraklarından. Slow Food ve Slow City akımının uluslararası merkezi. İstanbul’dan direkt uçuyla daha da yakınlayan Torino, İtalyanlar’ın bile farkında olmadıkları güzelliklere sahip, etrafındaki kayak merkezleri ise kıy ayları için ayrı bir çekim merkezi. Tarihi binalar büyük bir titizlikle korunmuy. Müzeleri ise olağanüstü eserlere ev sahipliği yapıyor. “Slow Food” akımının destekçilerinden olan dev market Eataly burada. Tüm yehir fast food akımına karyı yavay açmıy inanılmaz lezzetlerin servis edildiği kocaman bir mutfak gibi. Buralara kadar gelmiyken 50 km uzaktaki Alba’yı görmeden dönmek olmaz. Bir ortaçağ kasabası Alba. Üzüm bağları muhteyem, o kadar ki yaraplarının kalitesi ile Toskana’ya kafa tutar hale gelmiy. Hatta yakınlarındaki Barolo’da bir de şarap Müzesi yapmıylar (Museo del Vino a Barolo; www.wimubarolo.com). şarap tadım günleri düzenleniyor. şarap kültürüne ilgi duyanların Tenuta di Fontanafredda’ya uğramadan dönmemesini öneririm. Burada üretilen yaraplar eyliğinde tipik bir “merenda sinoira” deneyimi hem yorgunluğunuzu alacak hem de keyif verecek (Via Alba, 15 – 12050 Serralunga d’Alba; tel: 0039 0173 626 111; http://www.fontanafredda.it). İspanya’daki Bilbao ve San Sebastian civarı da Michelin yıldızlı restoranlarıyla midesine düykün insanların yeni cazibe merkezi olma noktasında. Bunun dıyında macera ve mistik turizmi de bu senenin gözde akımları. Macera turizmi deyince ilk aklıma gelen son yılların parlayan yıldızı Slovakya oluyor. Yeni Zelanda, Laponya ve Kosta Rika da maceracılar arasında moda olan yerlerden bazıları. Spritüel günler geçirmek isteyenler için ise önerim misafirlerini yımartmak konusunda sınır tanımamasıyla olduğu kadar tapınaklarıyla da ünlü Bali Adası. Özellikle Julia Roberts’ın bayrolünü oynadığı “Ye Dua Et Sev” filminden sonra hayatına mistik anlamlar katmak isteyenler için hem Bali hem de Hindistan yolculukları farklı anlamlar kazandı. Özlem Süer / Moda Tasarımcısı Modanın gittikçe, gidilen yere ve/veya okazyona göre belirlendiği anlardan çıkarak; kiyinin ruh halinin arzu ettiğine göre giyinmek yönünde ilerlediği; sosyal medyada “what i wore today” akımının da öne çıkmasıyla, kiyisel stylingin yükselen önem kazandığı dönemler yayıyoruz. Her birey, kendi sosyal medyasının “celebrity”si olma yolunda ilerlerken; en özgün, en cool ve en kendini yansıtan akımları sentezlemeye odalanıyor. Umulmadık davet kostümleri, bir çift Superga ile yehir hayatının aktif gündüz saat dilimlerinde tercih edilirken, üzerinde visual statement yazılı olan t-shirtler, maskülen bir kuyruklu ipek etek ve stiletto ile birleyerek; kırmızı halı davetinde tercih edilebiliyor... Bu bakımdan öngörüm yapmak; yunlar hit demek gittikçe karmayıklayıyor... Çünkü moda gittikçe sokakta izlenir hale geliyor... Ya da global anlamda ilham verici iyler çıkaran style hunting sayfalarından... Genel anlamda mercek altına almak gerekirse; 2013 yazında sarı ve zümrüt yeyili, kabile tarzı kolyeler, ihtiyamlı aksesuarlar, zımbalı sandaletler, hippie saç bantları, hayvan desenli / baskılı üstler, baskılı ipek pijama pantolonlar, peplum, drape, safari / çöl temalı tüm renkler ve ürünler, floral desenler, tropik kuy baskıları,transparan üstler, kruvaze diz altı elbiseler, neonlar, püsküller saçaklar ve tığ örgüsü elbiseler geçmiy sezonlardan da süregelen, tüm zamanların favorileri kendini gösterecek. Asimetri, keskin kesimler, tül inceliğinde kumaylar, kadınsılık hissinin vurgulanması, beyazın tüm spektrumları, gök mavileri, kırmızı+beyaz, siyah+beyaz birlikteliği, ihtiyamlı fırfırlardan oluyan yakalar, 70’ler ruhu tayıyan upuzun yifonlar, deri, grafik desenler, sert görünümlü ham / raw kumaylar bu yaz yeni göreceğimiz baylıklar arasında ilk akla gelenler olarak sayılabilir. Sezon trendleri arasında, her vücut formundan bireye uygun çok çeyitli seçenek var. Farklı zevklerden pek çok giyim tarzına etkili bir gusto katacak bir sezon açıldı.Eklektik, egzotik, durağan sıcak yaz günlerinden izler tayıyan parçalar, dinamik yehir hayatına yönelik iddialı kesimler ve mimari formlar, Andy Warhol ilhamlı baskılardan, jet - set hayat yayayan kadınlara kadar uzanan pek çok farklı tema arasından eminiz ki her kadın kendi tarzına uygun bir yeyler bulacaktır yeni sezonda. Trendleri elinizdeki parçalarla birleytirip, kendi stilinize minik dokunuylar yaparak, size özel bir sezon yaratıp tadını da çıkarabilirsiniz. Mehmet Can Uzun Hillside City Club - Etiler Kulüp Müdürü 2013’ün favori antrenmanlarının ortak noktası: Kısa zamanda etkili sonuç Günümüzün yoğun ve stresli iş hayatı içerisinde, spora kısa vakit ayırabilen kişiler, hızlı sonuç alabilmelerine yardımcı olacak, “fitness, beslenme ve dinlenme” üzerine kurgulanan antrenman sistemlerini tercihediyorlar. Bu yılın spor trendlerinde de kısa zamanda etkili sonuçlar alınabilecek, bu türde antrenmanlar öne çıkıyor. Bu kapsamda, son zamanlarda dünyada spor tutkunlarının en çok tercih ettiği antrenman yöntemlerinden biri olan functional training’in (fonksiyonel antrenman) fitness dünyasının yükselen trendlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. İnsanların yüzyıllardır günlük hayatta yaptığı ancak sanayi toplumuna geçişle birlikte bırakılan temel hareketleri yaparak, kendi vücut ağırlığınız, serbest ağırlıklar ve alternatif özel ekipmanlarla yapılan bir antrenman sistemi olan functional training, kasları güçlendirmeye, vücudu sıkılaştırmaya, kişinin günlük fonksiyonel hareketlerini en rahat şekilde yapabilmesine yardımcı oluyor. Bu sayede, günlük hayatımızın kolaylaşmasına da destek oluyor. Hillside Functional Training®’de olduğu gibi, kısa zamanda fit bir vücuda sahip olmanızı hedefleyen; fitness, beslenme ve dinlenme üzerine kurgulanan bir diğer antrenman sistemi olan Hillside Tri-Action Intense de büyük ilgi görüyor. Hillside Tri-Action Intense, kardiyovasküler kapasitenizi ve çevikliğinizi artırmaya, kendi vücut ağırlığınızı kullanarak kuvvet ve dayanıklılığınızı güçlendirmeye yardımcı oluyor. Günümüzün popüler sloganı: Farklı deneyimleri keşfet, hedef için sıkı çalış, sonuç al, hedefine ulaş! Günümüzde insanlar, sporda farklı deneyimleri keşfetmek, belirledikleri hedeflerine ulaşmak için sıkı bir şekilde çalışarak, takım halinde başarının keyfini yaşamak istiyorlar. Biz de Hillside City Club olarak, Hillsider Challenge aktivitelerimizle her yıl üyelerimize, hayatlarında bir kere yaşayabilecekleri, ciddi bir antrenman sürecinin ardından ekip olarak başarmanın keyfini hissedebilecekleri deneyimler yaşatmayı hedefliyoruz. Daha önce Hillsider Challenge ile Ağrı Dağı’nın zirvesine tırmanmış, İstinye’den Bozcaada’ya kürek çekmiş olan spor tutkunu, maceracı, takım ruhuna sahip Hillsider’lar, 2012 yılında ise, dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotasından biri olarak gösterilen tarihi Likya Yolu’nun tamamını bir uçtan bir uca katettiler. Ayrıca tüm bu farklı deneyimlerin yanı sıra günümüzde birçok kişi, yarışlara katılmak ve hedeflerine ulaşmak için sıkı bir hazırlık programıyla çalışıyor, elde edeceği başarının keyfini yaşamak istiyor. Üyelerimizden triatlona, hatta Ironman yarışına katılanlar bile bulunuyor. Dolayısıyla spor tutkusu içinde, farklı deneyimlerle bu konuda bilgisini ve tecrübesini geliştirmek isteyenlerin sayısının hızla artacağını, bu trendin gittikçe yükseleceğini düşünüyoruz. Yükselen trend koşu, spor tutkunlarının favorisi Günümüzün yükselen trendlerinden ve spor tutkunlarının favorilerinden biri de kuşkusuz outdoor antrenmanlar. Bunlar arasında koşu ve cycle egzersizleri en çok tercih edilenler arasında yer alıyor. Her dönemin en çok tercih edilen egzersizlerinden biri olan koşu antrenmanları, günümüzde özellikle büyükşehirlerde yaşayan kişilerin favorilerinden. Yoğun iş hayatının stresinden uzaklaşmak, aynı zamanda spor yapmak isteyen kişiler açık havada da yapabildikleri koşu antrenmanlarından büyük keyif aldıklarını belirtiyorlar. Stresten arınmaya yardımcı olan koşu antrenmanları, herkesin her yerde yapabileceği bir aktivite olma özelliği taşıması sebebiyle de popülaritesini gün geçtikçe daha da çok artırıyor. Levent Özçelik Eğlence Hayatı & Müzik / Yazar – Fotoğrafçı 2013’de geçen sene olduğu gibi açık hava imkanı sunan mekanlar avantajlı olacak. Malum sigara yasağı bu durumu zorunlu kıldı. Ben sigara yasağının insanları sosyalleytireceğini ön görmüytüm yasak ilk bayladığında, bunun bir dezavantajdan çok avantaj olacağını... Dünyada pek çok yerde durum böyleydi, ülkemize biraz gecikmeli geldi. Eventlerde yeni akımların geleceğini, daha doğrusu gelmesi gerektiğini düyünüyorum. Maalesef son zamanlarda özellikle içki firmalarının veya diğer markaların birbirinin tıpkısı parti organizasyonlarından sıkıldım. Hiçbir yaratıcılık yok, pek çoğu birbirinin tekrarı, takliti iyler. Son dönemlerde bir de ünlülerin ve cemiyet hayatının öne çıkan yüzlerinin ev sahipliği yaptığı davetler artmaya bayladı. Bu davetlerin de ortak sorunu hep aynı insanları bir arada görmek. Aynı kitle benzer partilerde bir araya geliyor. Haliyle bu tip organizasyonlar da sıkıcı olmaya bayladı. Bence ev partileri daha yaratıcı. 2013’de; underground mekanlardan ziyade daha aydınlık, sohbete müsait, ama eğlenceyi de dolu dolu yayatan bar konseptleri çıkıyını sürdürecek. Alıyılmıy bölgelerin dıyında, yeni lokasyonlar keyfetmek kaçınılmaz olacak. Müzik konusuna gelince; elektronik müzik zaten birkaç yıl önce popülaritesini yitirmiyti. House müzik de yavay yavay gözden düyüyor. Eklektik müzik ve eski yarkılar yu an bayağı gündemde.Soul müzik geri döndü. RnB bizim ülkemizde iy yapmadı, yapmıyor. DJler eski- yeni türkçe yarkıları orijinal ve remix halleriyle çalıyor. Türkçe müziğe her daim talep var. Belli bir kalitede Türkçe müzik kesinlikle iyi. Müzikle ilgili her yey iyi aslına bakılırsa, çok iyi Djler var. Ancak benim takıldığım konu; bizde gece kulüplerinde insanlar dans etmiyor. Bence kulüp ve gece hayatı anlamında yurt dıyı ile en büyük farkımız bu. Bizde dans edilmiyor. Insanlar dıyarıya muhabbet etmeye, daha çok sosyalleymeye çıkıyor. Belki 2013’de bu alıykanlık biraz kırılır. Barbara Pensoy / İç Mimar Yeni çağla birlikte bireysellik ve içe dönüş kavramları güçlendikçe, yaşadığımız ve çalışırken uzun saatler geçirdiğimiz alanlar da eskiye nazaran daha bir önem kazandı hayatımızda. Bu alanları çok daha bilinçli olarak döşüyoruz artık. Malzemelerin, renklerin, dokuların seçimine gösterilen özen, geçmişe oranla hayli arttı. 2013’de genel olarak iç mimarideki eğilimlere baktığımızda; ortak payda doğallık. Organik modernlik, malzemelerin ekolojik oluşu bu sene ön planda, geri dönüşümlü malzemeleri kullanarak mobilyadan duvar kaplamasına kadar birçok şeyi üretmek ve kullanmak çok moda. El işçiliği ve özel tasarım ön planda. İşlenmiş demir kadar pirinç de bu senenin önde gelen metallerinden, pirinci aksesuardan mobilyaya kadar her yerde görmek mümkün. Ahşapta ise Afrika'nın doğallığı ve egzotik yapısı iç mekanlara taşınıyor. Değişik dokuları beraber kullanmak çok moda. Ahşabı, deriyi, elişini, örgüyü bir arada görmek mümkün. Kumaş ve duvar kağıdında çizgili ve grafik desenlerin canlı enerjisi dikkat çekiyor. Ahsap, metal ve kumaşlarda seçimler hep hammaddeyi mümkün olduğu kadar doğal ve işlenmemiş halinde bırakarak kullanmaktan yana. Doygun renkler, turuncu, hardal, Monaco mavisi, denge ve uyumun rengi zümrüt yeşili 2013’ün renkleri. Bir süredir etkisini gösteren, 70’li yılların vintage modası ise hissedilmeye devam ediyor. Cem Mirap Yeme – İçme / Lucca 2013’de popülerleşen yemek ve içkilere birkaç örnek vermek gerekirse; Son yıllarda özellikle yemekte popülerleşen, tarladan - sofra'ya akımıyla güçlenen, yerel ve organik içeriklere talep içecekte de önemini artırmaya devam ediyor. Taze, organik ve mevsimsel beslenme önemini koruyacak. Bu akım kokteyllerde de Luxardo, Aperol gibi eski yerel Avrupa likörlerinin tekrar popülerleşmesi ve mevsim sebze ve meyvelerinin kokteylde kullanılmasıyla kendini gösteriyor. Lucca'da son yaptığımız yiyecek ve içecek menülerinde doğallığa çok önem veriyoruz. Yemekte; Kore Mutfağı ve ulusal yiyecekleri 'kimchi' dünya mutfağında çok popüler. Sebze filizlerini salatalarda kullanmak çok moda. Lucca’da yaptığımız yazlık salatalarda özellikle roka filizi çok rağbet görüyor. İçkide: Cin tekrar geri dönüyor. Cin ve Cin kokteylleri Türkiye ve dünyada çok yükselişte. İspanya gibi Akdeniz ülkelerinde yazın içkisi Cin. Meşe fıçıda özel bekletilmiş, “Barrel Aged” kokteyller ve içkiler bu sene çok moda. Japon viskilere ve malt viskilere ilgi artıyor. INFINITI Centre İstanbul Darüşşafaka Cad. No: 45 İstinye Tel: 0 (212) 362 40 40 INFINITI Servis Ankara GMK Bulvarı Ali Suavi Sok. No: 9 Maltepe Tel: 0 (312) 582 60 00 INFINITI Servis Izmir Akçay Cad. No:13 Gaziemir Tel: 0 (232) 237 36 06 Dahili: 608 COACHELLA FESTİVALİ Hemen şimdi gözünüzü kapatın... 48/49/50 Önce dünyada muhteşem enerjik bir nokta düşünün: Kaliforniya... Havasıyla, yaşam tarzıyla, sahilleri, palmiyeleri, ünlüleri ve Hollywood’da çekilen filmleriyle herkesin aklında bir şekilde yer eden Kaliforniya...Kaliforniya denince aklınıza ilk gelen şehirlerden birini düşünün: Los Angeles... Sonra haritanıza biraz zum yapıp Los Angeles yakınlarında bu şehri bulun: Indio... Şİimdi de bir festival hayal edin; gitmezseniz çok şey kaçırdığınızı düşündüren, müzikle sanatı birleştiren, moda ve ünlüleri ayağınıza getiren, dolu dolu geçen, “bu 3 gün hiç bitmesin” dedirten... İşte tam da bu özellikleri yılın en çok beklenenlerinden biri yapıyor Coachella Festivali’ni. İnternette hakkında yazılan 15 sayfalık 150’ye yakın entry, kendi adını aldığı Coachella Vadisi (Coachella Valley), sahne alanlar arasında Red Hot Chili Peppers, Two Door Cinema Club, Benny Benassi, Paul Oakenfold gibi isimler, izlemeye gelenlerin kim olduğu kadar ne giydikleri, Coachella’yı Coachella yapan detaylardan sadece birkaç tanesi. Uzun adıyla “Coachella Vadisi Müzik ve Sanat Festivali” ama bilinen adıyla kısaca Coachella Festivali, her yıl Nisan ayında 3 gün boyunca, çölün ortasında rock, indie, hip hop ve elektronik müzikten efsanevi isimleri dinlerken bir yandan da dinlenebildiğiniz, kısacası eğlence ve dinlenceyi birleştirebildiğiniz ideal bir hafta sonu etkinliği. Yazı: Özlem Yücelener Gitmeye kalksanız, nerden başlayıp nasıl yaparsınız? Etkinliği planlarken, en ince detayına kadar beğeni ve isteğinize göre şekillendirebilmeniz için her şey düşünülmüş, hatta o kadar çok alternatif sunulmuş ki, bu festivali kaçırmak için bahane zor bulunur. Organizasyon sahibi Goldenvoice, günübirlik katılımcılar için festival alanı dışında otel ve shuttle hizmetleri, doğada olmak isteyenlere kamping seçeneği, arabasından ayrılamayanlar için arabada konaklama paketleri, Eldorado Gölü kenarındaki modern çadırlar ile içinde havuzu, lounge’u ve çift kişilik yataklarıyla en konforlusu olan “Safari Çadırı”nda oteldekinden farksız bir festival deneyimi sunmakta. Müzikle sanatı buluşturan özelliği sayesinde Coachella, diğer festivallerden ayrılıp dünyadaki sayılı etkinlikler arasında da yerini kolayca alıyor. Coachella, sahne alan grupları dinlemek kadar, 200.000’in üzerinde katılımcısının arasında Rihanna, Leonardo di Caprio, Katy Perry, Kesha, Paris Hilton, Alessandro Ambrosio gibi dünya starlarını yakından görmek için de gidilesi bir festival. Ünlülerden kurduğunuz bir “Dream Team”in en az bir yıldızına bu festivalde rastlamanız gayet mümkün. Coachella için “first-timer”sanız, organizasyonun sayfasında hayatınızı kolaylaştıracak ipuçları elbette var. Klasik festival kurallarının geçerli olduğu Coachella’da, özellikle de çevreyi Hem çöl ortasında, hem de çılgın eğlence korumak adına “Türkiye’ye de uygulanası” birkaç ortamında 3 gün boyunca gerçekleşen bir detay festival için Nisan ayının seçilmiş olması bir çıkarılabilir aslında. Mesela; “Carpoolchella” tesadüf değil. Türkiye’nin alışkın olduğu “yaz” dedikleri uygulamayla, 4 kişi 1 araba paylaşarak, hatta “yaz sonu” festivallerinin aksine, Coachella bunu da kocaman yazdığınız bir kağıdı camınıza Nisan ayının ortasında ve buna rağmen 43 koyarak, yani az arabayla çok iş yaparak, derece sıcaklığı bulan bir zamanda. Bu sene 12-14 hiç beklemediğiniz bir anda bilet upgrade’i ve 19-21 Nisan olacak şekilde ayarlanmış ki; bu da yaşayabilir, baskılı festival ürünlerinden Türkiye’de Mayıs ayında gerçekleşen ve senenin kazanabilir ve buna çok sevinebilirsiniz. Ayrıca, ilk açık hava festivallerinden biri olan Chillout sanat eserlerinin interaktif olması yetmemişse, Festivali’nden bile epey önce. içinizdeki çocuk büyümüş de festivalle birlikte küçülmüşse, Coachella’nın ünü ve çok yönlülüğü, sadece “Energy Playground” tam size göre... sunduğu konaklama veya sahne alanların çeşitliliğinden kaynaklanmıyor. Heykel ve interaktif sanat eserlerinin festival alanında açık havada sergilenmesi, çekilen fotoğraflara orijinal bir arka plan yaratmaktan öteye geçiyor. Enerjisini sizden alan “Energy Playground” sayesinde, pili biten cep telefonunuzu tahterevallide saçtığınız enerjiyle tekrar şarj ettiğinizde eminim çok şaşıracaksınız. “Trashed” uygulamasıyla ise, yeni baştan yarattığınız çöplerinizi, nam-ı diğer Dünya’nın 8. Harikası şaheserlerinizi, bir sonraki senenin “Coachella”sında polo sahalarını süslemek için finalde yarıştırabilirsiniz. “Geridönüşüm”ün gücüne inananlarsa, topladıkları plastikler karşılığı poster, soğuk su şişesi ve Coachella baskılı ürünler kazanabilmekte. 3 gün boyunca ne yer ne içeriz der iseniz, yemek seçiminde vejeteryanlardan, organik pazara hatta yiyecek tırlarına kadar her imkanı kolaylıkla bulabilirsiniz. İçeceklerde festival klasiği biraya ilaveten “Rose Garden” ve “Cantina Restaurant” bu yıl ilk kez uygulanacak yeniliklerden. Peki, örnek alınacak uygulamalardan dışında, katılımcıları arasında ünlüler, sponsorları arasında H&M olan, müzikle sanatı buluşturan yüksek zevkli bir festivalden daha başka ne beklenir? Forumlarda Hipster checklistinin bile bulunduğu bir durumda, rahatsız edecek kadar dar kotlar, XXXL bollukta 80’lerden esinlenilmiş t-shirtler, bel çantaları ile kemere takılmış anahtarlar ve arkadaşlık, sevgi, şans bileklikleri gelirken giyilmesi tavsiye edilenlerden. Kaliforniya’ya hakim “özgür ruh”u Festivalin bohem tarzında hissederken, boho-chic tarzına ait denim şortlar, rahat ve renkli parçalar ise festival sırasında etrafta çokça rastlanması muhtemellerden. Ünlülerin sıklıkla görüldüğü bir festival olması sebebiyle, konserler, setler kadar bloglara da taşınıyor, haliyle giyilenler de gelenler kadar konuşuluyor. Geçmiş yıllarda sahne alanlar arasında Dr.Dre, Björk, Tiesto, Depeche Mode, Manu Chao, Jay Z, Muse, Gorillaz ve Leonard Cohen gibi isimlerin geçtiği Coachella’nın bu seneki “line-up”ında, Türkiye’ye de gelenlerden Benny Benassi, Dead Can Dance, Eric Prydz, Red Hot Chili Peppers ve Two Door Cinema Club var. Festivale gitmeye can atmamak mümkün değil. Bu yazının etkisinden sonra, olur da Coachella’ya gitmek ister ve bunu kaçırmamanız gerektiğine karar verirseniz elinizi çabuk tutun! Tabii ancak Coachella 2014 için hazır olun; çünkü ilk haftası 12-14 Nisan olan Coachella’nın biletleri satışa çıktığı gibi 20. dakikada tükenmiş durumda. Ama üzülmeyin gülümseyin; çünkü yeterince hızlıysanız, 19-21 Nisan haftası için çoktan bu yıla bilet buldunuz ve Coachellalı oldunuz demektir! THE NEW FRAGRANCE FOR MEN SIMON BAKER JEANS BOY PIERRE BALMAIN SARI SÜVETER RALPH LAUREN TURKUAZ DERi ÇANTA MICHAEL KORS HAMILTON AYAKKABILAR MANOLO BLAHNIK HILLSIDER LIKES 54/55/56/57/58 Küpe Shouoruk, Harvey Nichols Faith Connexion, Harvey Nichols Saat Salvatore Ferragamo, Harvey Nichols Sandro Harvey Nichols Clutch Khirma Eliazov, Harvey Nichols Kurumsal tasar›mlarda daha cesur bir çağ: KARTVİZİTLER Glammer saç tasar›m› kursu... İlk ders kartviziti verdiğiniz anda başl›yor. (Tayland) 60/61/62/63 Kartvizitiniz s›k›c› olmak zorunda değil... Kurumsal kimlik tasar›m›nda art›k eski kal›plar y›k›lm›ş durumda. Evet, sağlam, düzgün, kendinden emin kurumsal kimlik materyalleri hala dünyaya hakim ve hep olacaklar ama eğer ait olduklar› marka biraz daha yarat›c› olmaya müsaitse ve markan›n d›şar›ya yans›tt›ğ› karakter cesur olmaya eğimliyse o zaman tüm s›k›c› kurallar› unutmak gerekiyor. Şimdi cebinizdeki, çantan›zdaki, kartvizitliğinizdeki kartvizitinizi ç›kar›n, elinize al›p inceleyin. Onu ne kadar gururla taş›yorsunuz? Sizi, markan›z›, iş yap›ş şeklinizi, markan›z›n karakterini ne kadar yans›t›yor? Yoksa taş›d›ğ›n›z ve tan›şt›ğ›n›z herkese verdiğiniz bu kartvizit santimi santimine diğer kartvizitlere benzeyen, “aman diğerlerinden bir fark›m olmas›n” diye bağ›ran, muhafazakar, bir kartvizit y›ğ›n› aras›nda dikkati çekmeyecek bir tasar›ma m› sahip? Dünya art›k h›zl› yaşanan, rekabetin k›yas›ya olduğu bir dünya. İş yap›ş şekliniz kadar, yapt›ğ›n›z işi nas›l sunduğunuz da bir o kadar önem taş›yor. Çoğu zaman bire bir görüşme şans› yakalad›ğ›m›z müşterilere, potansiyel müşterilere, çözüm ortaklar›m›za iletebildiğimiz tek kurumsal kimlik malzememiz kartvizitimiz oluyor. Asl›nda değil! Dünyada özellikle son 10 y›ld›r kartvizit tasar›mlar›nda farkl› bir tasar›m anlay›ş› hakim olmaya başlad›. Dediğim gibi markan›n, vizyonun ve cesaretin elverdiğince… Kimilerine göre cesaret kartvizit boyutlar›n›n az›c›k değiştirilmesi, kiminde kartvizit üzerinde fotoğraf, illüstrasyon gibi öğelere yer verilmesi, kimileri için tahta, plastik, kumaş gibi farkl› materyaller kullan›lmas›, kimileri için ise “oyuncakl›” bir tasar›m yap›lmas› anlam›na geliyor. Bir toplant›... Bilemediniz 1 saat karş›n›zdakinin gözünün önünde olacak ve markan›zla, firman›zla, sizinle ilgili kanaat oluşturacak tek materyal o masan›n üzerinde duran kartvizitiniz. Ve belki ofisinizi bir kez bile ziyaret etmeyecek bu kişiye sizi anlatma ve hat›rlatma görevi o kartvizite yüklenmiş durumda. Yaz› : Burak Iş›k Twitter : @burakisik_ Blog : marka123.com Ne tuhaf değil mi, halbuki siz kendinizle, markan›zla, yapt›ğ›n›z işle ilgili diğerlerinden ne kadar farkl› olduğunuzu, ne kadar çağdaş olduğunuzu, yeniliğe ne kadar yatk›n olduğunuzu anlat›p duruyorsunuz tan›şt›ğ›n›z kişilere. Peki kartvizitiniz neden bunun tam tersini söylüyor? Neden içerisinde bir zeka par›lt›s› bar›nd›rm›yor? 8,5 cm x 5 cm tüm kartvizitlerin kaderi olmak zorunda m›? Gelin dünyan›n farkl› tasar›m stüdyolar›nda yarat›lm›ş kartvizit tasar›mlar›na birlikte göz atal›m. Glammer saç tasar›m› kursu… İlk ders kartviziti verdiğiniz anda başl›yor. (Tayland) Bir finans uzman› kart›... Caligiuri Group sadece bu kartvizitle zekas›n› daha ilk görüşmede potansiyel müşterilerine iletmiyor mu sizce? (Kanada) Bir bisiklet tamircisinin kartviziti ancak bu kadar işlevsel olabilirdi. Metal üzeri serigrafi bask›. Pahal› ama etkili bir kartvizit. (Kanada) Güveneceğiniz, işinin ehli bir diş cerrah› ile tan›şt›ğ›n›zdan emin olabilirsiniz. Jason Hopkins’in kartviziti bir film üzerine bas›lm›ş ve röntgen filmi hissini direkt olarak yans›t›yor. (İngiltere) Yoga One, hareketin gücünü karta taş›m›ş. Basit bir özel b›çak kesim fikri ile kartvizit bir anda farkl› bir işlevi sahiplenmiş. (A.B.D) Bir şeyler yüreğinizi parçal›yorsa, sorunlar›n›z› dinlemeye haz›r bir ilişki terapisti var. Basit bir kalp figürü ve perforajl› bask› uygulamas› ile güçlü bir fikir kartvizite yans›t›lm›ş. (Brezilya) TAM Cargo, kraft kağ›t üzerine 2 renk bask› ile maliyeti asl›nda oldukça düşük bir kartvizit tasarlatm›ş. Tek fark özel b›çak kesimi ile kartvizitin basitçe bir kargo kutusu haline gelebilmesi. Brezilya’dan başar›l› bir tasar›m. (Brezilya) Masaj terapisti Derek Michael Rayer vücutta oluşabilecek gerginlikleri nas›l düzelttiğini kumaş üzeri bask›l› kartvizitiyle vurgulam›ş. (Kanada) Belçikal› ünlü ressam ve sanat direktörü Tom De Graeve, kendi deyimiyle “An artist called Tom” Lizbon, Hague ve İstanbul’da sanat›na devam ediyor. Tom yaratt›ğ› “AIR Gallery” konsepti için ºcelsius ile çal›şt›. Özellikle kartvizit tasar›m›n›n sade, basit, ancak içerisinde ince bir zeka bar›nd›ran bir tasar›m olmas›n› istiyordu. Lazer kesimle AIR yaz›lan katlamal› kartvizit, ›ş›k geçirgenliğinden faydalanarak logonun kendiliğinden oluşmas›n› sağl›yor. İçinden hava geçen bu kartvizit tasar›m› sadece tek renk bask›yla üretilmiş. (Türkiye) Radyo programc›s› Chris Fisher, mikrofon şeklinde, özel b›çak kesimli, metal zeminli bir kartvizit tasarlatm›ş kendisine. Sizce de ak›lda kal›c› bir kartvizit olmam›ş m›? (Dubai) Watsons ve Gratis magazalarında! facebook.com/AussieTurkiye “Hayatta saçtan daha önemli şeyler de var. Ama saç, başlamak için iyi bir nokta.” facebook.com/AussieTurkiye Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için: ASTRONOMİ, ASTROLOJİ, MİTOLOJİ, KARDEŞLİ⁄İ! 68/69/70/71 Küçüktüm; uzay her zaman ilgimi çekerdi. En güçlü rüyalar›m uzay›n içinde geçirdiklerimdi. Dakikalarca Ay’a bakt›ğ›m› hat›rl›yorum. Y›ld›zlarla s›rdaş olduğumu da! Güneş, ay ve gezegenler... Birlikte döndüğümüz, yak›nlaş›p, uzaklaşt›ğ›m›z, birlikte anlam kazand›ğ›m›z, var olduğumuz sistem. En büyük gerçeği bilen ve ona ulaşmak isteyen her çocuk gibi astronot olmak isterdim. Büyüdüm; uzayla aram›zdaki aşk devam ediyordu. O kusursuz düzen, sonsuzluk duygusu, bitmek tükenmek bilmeyen döngüler, yukar›dan aşağ›ya, soldan sağa birbirini etkileyen enerjiler... Bir yerlerde bir kelebeğin kanat ç›rp›ş›, dünyay› oynatabiliyorsa yerinden, bu sistemin başka bir anlam› daha var dedim içimden. Bizimle onlar aras›nda başka bir bağ daha olmal›. Astroloji öğrenmeye karar verdim. Zodyak’›n kap›s›na geldim. Kap›y› çald›m, aç›ld›. Sonra bir kap› daha aç›ld› ve sonra bir kap› daha… İlerledikçe, derinleşti. Derinleştikçe anlam kazand›. Anlam kazand›kça gizemli hale geldi. Bakt›m daha çok kap› var aç›lacak. Tam o s›rada da Hillsider’a bir yaz› yaz›lacak. En az›ndan öğrendiklerimi yazarsam daha iyi sindiririm dedim ve baz›lar›n› sizinle paylaşmak istedim. Bir taşla iki kuş yani… Yazı: İpek Kigan Önce Şöyle Bir Geriye Gideyim Dedim, M.Ö 15.000’lere Kadar Gittim… İnsanoğlu işte. Bugün de, binlerce y›l önce de benzer şeyleri merak ediyormuş demek ki! Bak›yormuş gökyüzüne ve düşünüyormuş. Tabii yap›lacak çok fazla şey de yok! Güneş’e, Ay’a, gezegenlere bak›p onlar›n hareketlerini incelemişler. Gezegenlerin özelliklerini ve hareketlerini anlamaya ve anlamland›rmaya çal›şmak da astrolojinin temelini oluşturmuş. Ve bu hareketlerin insanlara, doğaya, ülkelere etkilerini... Uzay, gökyüzü, sistemler, bilinmezlik her zaman ilgi çekici tabii. Kaç›nc› yüzy›l olursa olsun. Bu konuyla ilgili ilk çal›şmalar M.Ö 15.000’li y›llara kadar uzan›yor. M.Ö 3000’li y›llarda Sümerler döneminde çivi yaz›s›yla yaz›lm›ş belgeler mevcut. Ayn› dönemlerde Mezopotamya bölgesi başta olmak üzere M›s›r, Çin, Meksika, Orta Amerika ve Indus Vadisi astroloji çal›şmalar›n›n yap›ld›ğ› medeniyetlerin baz›lar›. M.S 250 y›llar›nda ise Kildanili astrologlar ve bilgin Berossus, Yunanistan’da Kos adas›nda ilk astroloji okulunu kurmuşlar. Bugün Zodyak olarak bildiğimiz çembere o zamanlar Hayvanlar Çark› deniliyormuş. Günümüzde ise Hayat Döngüsü deniyor. Yunan ve Roma Uygarl›klar›’n›n çal›şmalar›yla astroloji şimdiki formuna kavuşmuş, yay›lm›ş ve daha çok bilinir hale gelmiş. Tabii astroloji Yunanistan’da ilk şekillenmeye başlad›ğ› zamanlarda Zodyak‘› yönetenler gezegenler değil, Olimpos’un mitolojik tanr› ve tanr›çalar›ym›ş. Bu yüzden mitoloji ve astroloji birbiriyle çok yak›ndan ilişkili. Her gezegeni aç›klayan ya da ona ismini vermiş bir mitolojik kahraman mevcut. Mitolojiyi incelediğinizde bu kahraman›n, o gezegenle ayn› özellikleri taş›d›ğ›n› ve o gezegenin yöneticisi olduğu burcun özelliklerinin de buradan ileri geldiği görülüyor. Asl›nda gezegenlerin astronomik bilgileriyle astrolojik özellikleri de son derece paralel gidiyor. K›saca astrolojiyi daha yak›ndan anlamak için mitolojiyi de, astronomiyi de biraz bilmek gerekiyor. İşte benim de en ilgimi çeken nokta bu. Astronomi, astroloji ve mitoloji kardeşliği. Hal böyle olunca ben de bu konuyu biraz ve hatta bayağ› açmaya karar verdim. Merkür ve Yaramaz Oğlan Çocuğu Hermes Güneş’e en yak›n ve en h›zl› dönen gezegeni, tanr›lar›n en h›zl›s›, en hareketlisi Hermes yönetirmiş. O da Zeus’un oğlu. Topuklar›nda kanatlarla uçan yetenekli, kurnaz, genç bir erkek olarak tasvir edilmiş. Roma mitolojisinde ismi Mercurius. Tanr›larla tanr›lar ve tanr›larla insanlar aras›nda haber ve bilgi taş›rm›ş. Ani gidiş gelişleriyle huzursuz eden, keyif kaç›ran bir taraf› da olan Hermes, genellikle kendini sevdirecek zekaya, konuşkanl›ğa ve sevimliliğe sahipmiş. Güneş ve Zeus’un oğlu Apollo Çok tan›d›k bir Tanr› değil mi Apollo? Ya da bana öyle geliyor. Apollo Güneş’i yönetirmiş. Güneşi doğuran, aktif, ›ş›k ve yaşam enerjisi taş›yan, sanat yeteneği olan, koruyucu, iyileştirici, hayat veren ve ayn› zamanda y›k›c› ve öldürücü olabilen bir tanr›. Zeus ile Karanl›klar Tanr›ças›n›n oğlu. Yani güçlü olduğu kadar, yak›c› özellikleri olduğu genlerinden belli! Sistemimizin merkezi, eşsiz bir öneme ve büyüklüğe sahip Güneş asl›nda bir y›ld›z olmas›na rağmen astrolojide Ay ile birlikte gezegen olarak geçiyor. Yaşamsal öneminden olsa gerek burç kavram› onunla özdeşleştirilmiş. Yani kişinin haritas›nda güneşinin nerede olduğu, burcunu gösteriyor. Bu yüzden san›r›m Güneş kişiliğimizin özünü ve ‘ben’ dediğimiz noktay› aç›kl›yor. Var olmak, canl›l›k, olma ve yaratma dürtüsü, kendini ifade etme ve tan›nma ihtiyac› hepsi onunla ilgili. En bize özel, en temel özelliklerimiz, yaşam enerjimiz, olmazsa olmaz›m›z Güneş! *Aslan burcunun yönetici gezegeni. Ay ve Koruyucu Artemis Elinde gümüş oklar›yla bir kad›n tanr›ça Artemis. Belki heykeli gözünüzün önüne gelmiştir. Bilinen diğer ismi Diana. Hayvanlar›n, doğan›n, çocuklar›n koruyucusu. Ormanlar›n kraliçesi. Baz› kaynaklarda bakire diye geçerken, baz›lar›nda bereket ve doğurganl›k sembolü olarak geçiyor. Güçlü duygular› ve kendine has bir gizemi var. Ay’da öyle değil mi? Ay bir uydu ama bizim için diğer bütün gezegenlerden daha önemli. Kendi ekseni ve Dünya çevresini dolaşma süresi ayn› olduğundan hep ayn› yüzünü gördüğümüzü biliyor muydunuz mesela? Yani bir yüzünü bize hiç göstermiyor. Hep gizemli bir taraf› var. Her gün ve her an farkl› yerden farkl› şekilde ortaya ç›kabilen Ay, astrolojide dişi bir sembolizm içeriyor. Kad›nl›ğ›n her dönenimi anlat›yor. Ay bizim gizemli, karanl›k ve içsel yönümüzü, en temel duygular›m›z› ve duygusal ihtiyaçlar›m›z› temsil ediyor. Dolunay da kurt adama dönüşme efsanesi de Ay’›n bizim üzerimizdeki etkilerini, en karanl›k taraf›m›zla kurduğu bağlant›n›n bir ifadesi olarak ç›km›ş san›r›m. “Yengeç burcunun yönetici gezegeni. Kişinin zihin yap›s›n› anlamak için de astrolojide Merkür’e bakmak gerekiyor. İletişim, ak›l, rasyonellik, konuşmak, merak, sürekli bilgi peşinde olmak ve bütün bunlar için de başkalar›yla bağlant› kurmak Merkür’ün özelliklerinden. Mitolojik Tanr›s› Hermes’in o tat kaç›ran h›zl›l›ğ› tam da insan zihnini, düşünce ak›ş›n› tasvir ediyor bence. *İkizler ve Başak burcunun yönetici gezegeni. Venüs ve Güzeller Güzeli Afrodit Bu en parlak, en güzel gezegeni kim yönetebilir? Tabii ki Iş›k, Aşk, Güzellik ve Cinsellik Tanr›ças› Afrodit. K›br›s’ta sedefin içinde doğmuş bir inci tanesi. Karaya ç›kt›ğ›nda çok güzel bir kad›na dönüşmüş. Tüm doğay› güzelleştirir, diriltir, bereketlendirirmiş. Güzelliği ve tatl› dili ile tanr›lar›n ziyafetlerinin baş köşesine konuk edilir, kendisini sevenlere aşk, neşe, mutluluk verirmiş. Ama ona hayranl›k duymayan zavall›lara ise sadece ac› ve ›st›rap… Venüs, güneşe en yak›n 2. gezegen. Yavaş ve diğer gezegenlerin tersine dönüyor. Güneşin çevresini 224, kendi çevresini ise 243 günde dönüyor ki; bu Venüs’te bir y›l bir günden daha k›sa demek! Bu güzel, inci tanesi gibi parlak ve şaş›rt›c› gezegen astrolojide ilişki kurma ihtiyac›n›, tarz›n›, paylaşma eğilimini sembolize ediyor. Her türlü konuda genel olarak hoşumuza giden, bize keyif veren şeyleri aç›kl›yor. Beğeniler, değerler, para, keyifler, ilişkiler, aşk ve güzellik onunla ilgili. *Boğa ve Terazi burcunun yönetici gezegeni. Mars ve Savaş Tanr›s› Ares K›z›l gezegen Mars, Kanl› Savaşlar›n Tanr›s› Ares’in gezegeni. Zaten gezegenin rengi bile savaş› çağr›şt›r›yor. Halbuki k›z›l renkte olmas›n›n nedeni gezegendeki demir-çelik yoğunluğu ve üzerinde yer alan büyük sönmüş yanardağlar. Ares, körü körüne savaş›n temsilcisiymiş ve her zaman akla yenilirmiş. Afrodit’le ilişkisinden oğullar› Phobos (bozgun), Deimos (korku) ve k›z› Harmonia doğmuş. Savaş gezegeni Mars, astrolojide kendimizi savunma ve savaşma gücümüzü gösteriyor. En temel güdülerimizle ilgili. Hayatta kalma ihtiyac›m›z›, fiziksel, cinsel ve ruhsal gücümüzü, dayan›kl›l›ğ›m›z› gösteriyor. Hareket isteği, inisiyatif kullanabilme, liderlik yapabilmek, iddial› olabilmek, kararl› hareket etmek, ileri at›lmak Mars’la mümkün oluyor. Hepimizin içindeki aktif taraf. Bu arada bilim adamlar›n›n Mars’›n uydular›na Ares’in oğullar›n›n ismini vermesi ilginç, değil mi? *Koç ve Akrep burcunun yönetici gezegeni. Jüpiter ve Tanr›lar›n Kral› Zeus Ve tanr›lar›n en büyüğü, Tanr›lar›n Tanr›s› Zeus. Güneş sistemindeki en büyük gezegenin tanr›s›. İyiliksever, konuksever, cömert, zordakilere ve gariplere sevgi ve sayg› gösteren, böylece adalete dayanan insanca bir düzenin kurucusu ve koruyucusuymuş. Göktekilerin uyumu, yeryüzündekilerin düzeni, onun bilgeliğinden sorumluymuş. Jüpiter gezegeni o kadar büyük ki, çekim gücü sayesinde Dünya’ya doğru gelmekte olan pek çok gök cismini kendine çekerek Dünya’y› felaketlerden koruyor. Bu özelliğiyle dünyan›n şans›. Astrolojide de Jüpiter ”Büyük Şans” olarak adland›r›l›yor. Şans, bolluk, bereket ve servet göstergesi. Haritada nas›l ve hangi alanda şans› yakalayabileceğimizi, rahat, güvenli ve korunakl› olabileceğimizi, hayat›m›zda nelerin garanti alt›nda olduğunu gösteriyor. Felsefe, din, inançlar, adalet ve kanun onunla ilgili. Tanr›lar›n Kral› Zeus da başka bir gezegeni yönetemezmiş hani! Her aç›dan birbirlerine uyumlar› tam. *Yay ve Bal›k burcunun yönetici gezegeni. Satürn ve Zeus’un Babas› Kronos Evet, Tanr›lar›n Kral› Zeus’un da bir babas› varm›ş. İsmi Yunan mitolojisinde Zaman Tanr›s› Kronos... Kronos, Uranüs’ün oğlu ve Zeus’un babas›ym›ş. Ama Kronos h›rsl›, hakimiyet gücünü elinde tutmak isteyen ve bunun için babas›n› had›m eden bir evlat. Ayr›ca egemenliği sadece kendi elinde tutabilmek için bütün çocuklar›n› yutan bir baba. Bu sald›r›dan bir tek Zeus kurtulmuş ve babas›n› sürgüne göndermiş. Kronos zamanla yumuşam›ş. Daha merhametli olmuş. İnsanlara ödül verir ama hak etmediğini düşündüklerinden geri al›rm›ş. Pek iç aç›c› bir tanr›dan bahsetmiyoruz yani. Sistemimizin en yavaş, çekim gücü en az ve oldukça soğuk gezegenlerinden biri Satürn. Tabii tanr›s› da böyle olacak! Zaten eski astrologlar Satürn gezegenini Büyük Kötülük diye tan›mlar ve ölümü sembolize ettiğini düşünürlermiş. Şimdi de benzer bir düşünce hakim Satürn ile ilgili. Ama ölümün d›ş›nda çok önemli başka noktalar› da anlatt›ğ›n› düşünüyorlar. Asl›nda haritadaki ana sütun olarak kabul ediliyor. Çünkü Satürn hayat›m›zdaki ana s›navlar›, ne yoluyla olgunlaşacağ›m›z› gösteriyor. Yaşam› ciddiye ald›ğ›m›z nokta. Sorumluluk, s›n›rlar› bilmek, başkalar›n›n s›n›rlar›na sayg› göstermekle ilgili. Hayat›m›zdaki döngüleri de anlat›yor. Mitolojik olarak zaman›n hükümdar› olmas› ve çocuklar›n› yemesi, zaman›n bir yerinde var olan her şeyin yok olacağ›n› da gösteriyor olabilir. Kronos’un egemenlik arzusu, zorlu hikayesi, hediyelerini hak etme zorunluluğu, hak etmediğini düşündüğüne ceza vermesi Satürn’ün astrolojik anlam›n› ile bire bir örtüşüyor. *Kova ve Oğlak burcunun yönetici gezegeni. Uranüs ve Gök Tanr›s› Uranos Kronos taraf›ndan had›m edilen baba. Sonu hüzünlü olsa bile asl›nda çok güçlü bir tanr›ym›ş. Var olan her şeyi yöneten ve ölümsüz bir tanr›. Astroloji ve Astronomi Tanr›s›ym›ş ayn› zamanda. En ilginç özelliklerinden biri diğer tanr›lar gibi bir bedene sahip olmamas›ym›ş. İnatç›, asi, huysuz. Çocuklar›n› k›skanarak yeralt›na hapsetmiş ama Kronos onu had›m edip, diğerlerini ç›karm›ş. Uranüs, binlerce y›l 7 gezegen diye kabul edilmiş güneş sistemimizin öyle olmad›ğ›n› gösteren, bulunuşuyla insanlar üzerinde şok etkisi yaratan bir gezegen. En enteresan yan› da 1781 y›l›nda William Hershel taraf›ndan bulunduktan sadece 8 sene sonra Frans›z Devrimi’nin gerçekleşmesi. Ayn› ve hatta daha büyük şok etkisini yaratmaya devam etmiş olmas›. Uranüs astrolojide işte bu şok duygusunu anlat›yor. Sistem y›kmay› temsil ediyor. Karanl›ktan ayd›nl›ğa geçişi ifade ediyor. Uranüs’ün bulunmas› ile birlikte bilim çağ› başlad›, büyük devrimler oldu, ayd›nlanma ve özgürlük rüzgarlar› dünyay› sard›. Özgürleştiren, kal›plar› k›rd›ran, olmaz denileni olduran gezegen. Bireyin gücünü gösteriyor. *Yöneticisi olduğu bir gezegen yok ama Kova burcu ile ilişkili. Neptün ve Sular›n Sahibi Poseidon Denizlerin, deniz canl›lar›n›n, akarsular›n dünyadaki bütün sular›n tanr›s› Poseidon. Elinde üç çatall› yabas›. O yabayla, f›rt›nalar, korkunç dalgalar oluşturur, dünyadaki her şeyi parçalayabilirmiş. Gücünü sudan alan bu tanr› tabii ki okyanusun derinliklerinde yaşar, yunus ve deniz atlar›n›n çektiği arabas›yla gezermiş. Okyanusun dibinde hem bütün gücüyle var, hem de sular›n içinde yok gibi. İşte Neptün de zor bulunan bir gezegen. Belki Poseidon yüzündendir! Ç›plak gözle kesinlikle görülemeyen Neptün, önce 1795 y›l›nda Lanlande taraf›ndan bulunmuş, ancak y›ld›z olduğu düşünülmüş. Sonra 1846 y›l›nda tekrar bulunuyor. Astrolojide Neptün aşk›nl›ğ› anlat›yor. Dünyevi konularda dağ›n›kl›k, konsantre bozukluğu getiriyor. Aş›r›ya kaçt›ğ›n yeri gösteriyor. Kendimizden kaçmak istediğimiz nokta. Bütün bağ›ml›l›klar Neptün ile alakal›. Neptün’ün bulunduğu dönemde sanatta romantik ak›m başl›yor, psikanalizde önemli gelişmeler, t›pta narkoz kullan›m› oluyor. Spiritüalizm, hipnotizma, mistik organizasyonlar ve sosyal bilinçlenmede radikal art›ş oluyor. *Yöneticisi olduğu bir burç yok ama Bal›k burcu ile ilişkili. Pluto ve Sevilmeyen Tanr› Hades Sistemin en uzak, en küçük ve en soğuk gezegenin tanr›s›, insanlar›n ve tanr›lar›n hiç sevmediği, sert, zalim, açgözlü Yeralt› Tanr›s› Hades. Ölülere hükmeder, şölenlere kat›lmaz ve yer alt›ndaki ülkesindeki saray›nda kar›s›yla yaşarm›ş. İnsanlar ölünce ihtiyar kay›kç› Kharon ruhlar› yer alt›n›n en derin yerine götürürmüş. Hades’e gelmek kolay, dönmek zormuş! Tek uydusu olan Pluto İkinci Dünya Savaş› y›llar›nda, atom bombas› öncesinde bulunuyor. Uydusunun ismi Kharon.(İhtiyar Kay›kç›!) Kharon çok büyük bir uydu, Pluto ile sanki çift gezegenden oluşan bir sistem oluşturuyorlar. Pluto, astrolojide de atom bombas›yla simgeleniyor. Beni öldürmeyen güçlendirir diyor Pluto. Transformasyonu anlat›yor. Kendini ar›tma, ac› çekerek eskiyi b›rakma ihtiyac›n› temsil ediyor. Ölüm, yeniden doğuş, yeralt›, cinsellik, atom bombas›, mafya, terör, karanl›k gibi temalar› var. Hayat›m›n gerçek anlam›n› nerede bulabilirim, beni değiştirebilecek savaş ve bask› alan› neresi, hayat›m› nas›l transforme edebilir, gücümü koruyabilirim sorular›na bu gezegenin haritada bulunduğu alan cevap veriyor. *Yöneticisi olduğu bir burç yok ama Akrep burcu ile ilişkili. Bu kadar anlatt›ktan sonra biraz da 2013 y›l›nda bu gezegenlerin bizim üzerimizde ne gibi etkileri olacak acaba diye merak edip, küçük bir araşt›rma yapt›m. San›r›m gökyüzünün 2013 için en önemli mesaj› önemli bir değişim döneminin başlang›c›nda olduğumuz. İşte böyle! Asl›nda bu y›l ile ilgili söylenecek çok söz var ama onu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Daha da detaya girmeyip, tad›nda b›rak›vereyim. *** Bu uzun ve zor yaz›y› haz›rlarken bilgisini ve ilgisini benim üzerimden eksik etmediği için sevgili hocam Astrolog Zeynep Süzmen Şen’e çok teşekkür ederim. Bir Bisiklet Klasiği: 72/73/74 Bisiklet sporunun en prestjili yarıylarından biri olan Tour de France ilk olarak 1903 yılında yapılmıy. Özellikle 1960'lardan sonra popülaritesi yükselen tur, son yıllarda uluslararası niteliğini de iyice artırdı. Artık Fransa Turu'nun etapları, Benelux ülkeleri, İtalya ve İsviçre'yi de kapsayacak yekilde düzenleniyor. ZDF, Eurosport, Rai Sport gibi dünyanın önemli spor yayıncılarının üç hafta boyunca canlı olarak ekrana getirdiği Fransa Bisiklet Turu, yıllık spor organizasyonları arasında en fazla izlenen spor yayınları arasında bulunuyor... Fransa Turu'nu en çok kazanan isim, 2005'teki üst üste 7. yampiyonluğunun ardından sporu bıraktığını açıklayan Amerikalı Lance Armstrong. Ancak efsane adam Armstong'un ünvanları doping yaptığı gerekçesiyle USADA tarafından elinden alınmıy ve UCI tarafından bir basın açıklaması ile doping nedeniyle 1998-2005 yılları arasında herhangi bir turda birinciliği olmadığı duyurulmuytu. Armstrong'dan sonra en fazla yampiyonluk yayayan isimler Eddy Merckx, Bernard Hinault, Miguel Indurain ve Jacques Anquetil'dir. Yazı: Ali Rıza Bilal Fransa Bisiklet Turu’nun biraz detaylandıracak olursak; Tura sadece davetli takımlar katılabilir. Her takımda 9 bisikletçi var. Bunlardan genellikle bir tanesi takımın “ası” yani “en iyisi” olur. Tüm takım yani geriye kalan 8 bisikletçi takımın en iyi bisikletçisini yampiyon yapabilmek için tüm tur boyunca çalıyırlar. “Peleton” yüzlerce bisikletçinin grup sürüyü yaptığı topluluğa verilen addır. Burada rüzgara karyı sürmek hayli kolaydır. Ancak yüzlerce bisikletçi arasında kaza yapmadan ortalama 40/50 kmh hızla sürüy yapmak çok risklidir. Zaten genelllikle virajlarda ve iniylerde yayanan kazaları televizyondan izliyoruz. Turda her gün için bir birinci açıklanırken çeyitli renklerde mayo (forma) giyme geleneği vardır. Genel klasman birincisi sarı mayoyu giyer. Turun ilk etabında ise sarı mayoyu bir önceki yılın yampiyonu tayır. Her gün yapılan etaplarda elde edilen dereceler üst üste konularak genel klasman belirlenir ve sarı mayo genel klasmanın ilk sırasındaki bisikletçi tarafından tayınır. Turda puan klasmanının lideri, yeyil mayoyu giyer. En iyi sprinter'a verilen yeyil mayonun klasmanı, etap içinde zorlu derecelerine göre puanları değiyen sprint kapılarından geçen bisikletçilerin aldığı puanlarla belirlenir. 1996 ve 2001 yılları arasında ünlü Alman sprinter Erik Zabel, üst üste altı kez yeyil mayoyu kazanarak bu alanda rekor kırmıytı. En iyi tırmanıyçıya verilen birinciliği ise kırmızı puanlı mayo temsil eder. Tırmanıy etaplarında 1., 2. ve 3. kategoriden tırmanıy kapılarında alınan puanlar toplanarak, turun en iyi tırmanıyçısı seçilir. Tur tarihindeki en iyi tırmanıyçı, 2004'te 7. kez kırmızı puanlı mayoyu giyerek kariyerini noktalayan Fransız bisikletçi Richard Virenque olmuytur. Beyaz mayo, turun en iyi genç bisikletçisine verilir. 25 yay altındaki bisikletçilerin girebildiği bir klasmandır. Yar›ş içinde baz› sporcular atak yaparak peletondan kopmaya çal›ş›rlar. Tak›mdaki aslar hariç diğerleri s›ra ile kopmaya çal›şan sporcunun arkas›ndan atak yap›p yakalamaya çal›ş›rlar, tekrar peletonun içine al›rlar. Dolay›s›yla tak›mlar›n as bisikletçileri kendilerini pek yormazlar. As bisikletçiler genellikle o günkü etab›n sonlar›na doğru atak yap›p yar›ş› önde bitirmeye çal›ş›rlar. Ya da antrenörleri ne zaman atak yapmalar›n› isterse o zaman atak yap›p, öne geçmeye çal›ş›rlar. Diğer sporlar›n aksine bisikletçilerin kulaklar›nda tak›l› bir telsiz sistemi vard›r. Durmadan antrenörlerinin taktiklerini dinleyip ataklar›n› ona göre düzenlerler. Antrenörler tur içinde arabalarla yar›ş› takip eder. Bisikletlerde ar›za olduğunda hemen müdahale ederler. Sporcular›n yiyecek ve içeceklerini bu arabalar taş›r. Gerekli gördüklerinde sporcular›na dağ›t›r. Yar›ş›n uzunluğu her y›l değişiyor. 1903 y›l›nda yap›lan ilk yar›ş 2428 km. ve 6 etapken ,1926 y›l›nda tarihin en uzun yar›ş› yap›l›yor ve sporcular 5745 km.’yi geçiyorlar. Bu yar›şa 69 sporcu kat›l›p sadece 10 bisikletçi finişi görebiliyor. 2011 y›l›nda ise tura 179 bisikletçi davet edildi ve 167’si bitirebildi. Toplam uzunluk ise 21 etapda 3431 km. idi. Art›k tur 21 etap ve 3500 km. üzerinden organize ediliyor. Tabii ki bu yar›şç›lar boşa pedal çevirmiyorlar. Turda çeşitli ödüller de var. Her sene ödüller artarken 2009 y›l›nda tur birincisi 450.000 Euro ald›. Evet, yanl›ş okumad›n›z: 450.000 Euro... Her etap birincisi 8.000 Euro kazan›rken zamana karş› yar›şan tak›m birincisi 10.000 Euroyu tak›m› ile paylaşt›. Dağ t›rman›ş› birincisi en yüksek etap ödülü olan 25.000 Euro al›rken, birinci olan en genç sürücü ise 20.000 Euro ald›. Tak›m ödülü ise 50.000 Euro olarak dağ›t›ld›. Sporcular bunlar›n d›ş›nda sporcusu olduklar› tak›mdan maaş ve yar›ş baş›na bonus al›rken, co-sponsorlardan ve reklamlardan da fahiş paralar kazan›yorlar. Örneğin Lance Armstrong TREK marka bisikleti ile 7 y›l üst üste birinci olurken hem TREK’den, hem giydiği formaya markas›n› veren NIKE’dan, gözüne takt›ğ› OAKLEY’den milyonlarca dolar reklam ücreti kazanm›şt›. Hatta öyle ki Oakley ve Nike Armstrong serisi ürünler üretip, satm›şt›. Okuduğunuz üzere bisiklet yar›şlar›, özellikle Tour de France, olimpiyatlar kadar prestijli, karl› ve bol seyircili... Umar›m bu muhteşem yar›şa bir gün ülkemiz bisikletçileri de kat›labilir. TAVPORT.COM'dan bilet alana havalimanında öncelikli geçiş ve ücretsiz lounge! Uçak biletini TAVPORT'tan alanlar, havalimanı girişlerinde, güvenlik ve pasaport kontrollerinde ayrıcalıklı geçiş hakkından yararlanırken lounge'lardan ücretsiz olarak faydalanıyorlar. Başka yerde yok! BEYAZ MAVİLİ TULUM DIANE VON FURSTENBERG LACİVERT DERİ ÇANTA TORY BURCH BİLEZİK TORY BURCH AYAKKABILAR MANOLO BLAHNIK Tatil alana TAVPORT farkı! ücretsiz transfer!* * 1500 TL ve üzeri alışveriş yapanlara tek yön havalimanı transferi bedava. GOOD FOR MEN 78 RAHATLI⁄I HiSSEDiN! ZAMANI DURDURAN SAATLER! DERiNiN YÜKSELiŞi 2013 İlkbahar / Yaz Erkek modas›n›n en dikkat çeken parçalar›ndan biri kolej ayakkab›lar›. Sezonun renk trendlerine uyan çift renklerle üretilen ayakkab›lar sadece sezonun en ş›k parçalar›ndan biri olmakla kalm›yor ayn› zamanda da birinci s›n›f kalite derinin konforu ve göze batmayan zarif branding’i ile de çok iyi bir seçim olduklar›n› kan›tl›yorlar. New Era Japan, Amerikan saat markas› Timex’le el ele verdi ve iki büyük isim, klasik “hafta sonu saatlerine” yepyeni bir yorum getirdiler. Gelenekselliğine rağmen günlük de kullan›labilecek ş›k bir tasar›m› olan “Central Park” modeli bu bahar ve yaz aylar›nda benzerlerini s›kça göreceğiniz kol saatlerinden. Ç›tç›t ve kilitsiz naylon kay›ş›, mavi İndiglo arka ›ş›ğ› ve 24 saatlik yüzüyle kendini sevdiren saat, “buraday›m” diye bağ›rmayan zevkli ve alçakgönüllü bir brandinge sahip. Deri, İlkbahar / Yaz modas›n›n en güçlü materyallerinden. 2013 Giyimden teknolojiye, deriyi her alanda göreceğiniz bir y›l olacak. Pek çok marka derinin cazibesine o kadar kap›ld› ki, profesyonel görünmeye özen gösteren beyler için doğal deriden mousepadler bile üretiyorlar. Tabii derinin yükselişine erkek tarz›n›n olmazsa olmas› olan cüzdanlar da dahil. Erkek cüzdan› çok uzun zamand›r deriyi en iyi kullanan aksesuarlar›n baş›nda geliyor. Bu sezon da derinin en saf haliyle ve etkileyici estetiğiyle yarat›lan cüzdanlar para harcamay› bir zevk haline getirecek. Zamans›z bir klasik olan deri cüzdan›n›z› seçerken işlevselliğe de eşit derece özen gösterildiğinden emin olun! Deluxe ve Timberland markalar›n›n son işbirliğinden doğan Stussy Deluxe X Timberland ayakkab›lar, önümüzdeki günlerde sahillerden yaz gecesi partilerine, Pazar brunchlar›ndan, şehir gezilerine her yerde karş›m›za ç›kacak. 2013 erkek modas›n›n yak›n bir takipçisiyseniz, size de öneririz! Havan›n yavaş yavaş ›s›nmas› ile sosyal buluşmalar›n ve partilerin s›klaşacağ› önümüzdeki günlerde zaman›n hep bir ad›m ilerisinde olmak için tam da ihtiyaç duyduğunuz şey! HAVADA BAHAR KOKUSU VAR! 81/82/83/84 Ha geldi ha gelecek derken en güzel mevsim geldi iyte! Toprak kokar bu mevsim, baharat kokar, çiçek kokar... Küçük fesleğen yapraklarından yükselen kokular sarar mutfağımızı. Güneyi hisseden nane, coykuyla çoğalır balkonumuzda. Ve çiçek verir bahçemizdeki limon ağacı...Kızarır minik çilekler mahçup mahçup. Bahar önce ruhumuza iyler, sonra burnumuzda tüter ve sofralarımızda yerini alıp damağımızda iz bırakır. Canlanan doğanın sunduğu sebzelerden, meyvelerden ve baharatlardan nimetlenmek de bize düyüyor. Seralarda kapalı kalan yeyillerin halinden en iyi kıyın kasvetinde dört duvar arasında kalmıy bizler anlayabiliriz. O halde pazara gitme zamanıdır yimdi. Bahar sofralarında özellikle taze sebzelere yer açmak için dolduralım sepetimizi enginarla, taze baklayla, yabani otlar ve baharatlarla. Uykuda kalmıy tariflere taze gözlerle bir kez daha bakalım, yeniliklere merhaba demenin keyfini çıkartalım.. Baktık olmadı tekrar deneyelim... Belki eksik kalan bir tutam baharattır. Hazırlayan: Pelin Çakar / Lucca Fotoğraflar: Selin Sönmez Limon Çorbas› (7-8 kişilik) - 2 soğan (küp doğranm›ş) - 2 diş sar›msak - 3 kabak - 1 havuç - 1 patates - 2 sar› dolmal›k biber - 3-4 bütün limon - Yar›m taze zencefil - 1 limon suyu - 1 tatl› kaş›ğ› toz zerdeçal - 200 ml beyaz şarap - 1 tatl› kaş›ğ› toz şeker - Sebze suyu veya tavuk suyu - Riviera zeytinyağ› - Tuz Yapılış›: Öncelikle soğan› zeytinyağ›nda soteleyin. Rendelenmiş iki diş sar›msağ› da ekleyip sar›msağ›n yanmamas›na dikkat ederek küp doğranm›ş tüm sebzeleri ekleyip, 5-6 dk kavurarak terletin. 200 ml. (veya 1 su bardağ›) beyaz şarap ekleyip alkolü uçana kadar pişirin. Tencerenin yar›s›na kadar gelecek şekilde sebze suyu veya tavuk suyu ilave edip aroma vericileri ekleyin. Bu aşamada kabuklar› soyulmuş 40 gr zencefili ve 3 bütün limonu tencereye ekleyip sebzeler pişinceye kadar kar›ş›m›n içerisinde tutun. Bask›n bir sar› rengi vermek için toz zerdeçal› bu aşamada ekleyin. Sebzeler yumuşayana kadar pişirip ara ara tad›n› kontrol edin. Limon çok ekşiliğini geçirmeye başlad›ğ› zaman içersinden alabilirsiniz.. 1 kaş›k toz şeker ekleyip asit dengesini ayarlay›n. Son aşamada limon ve zencefili içerisinden al›p blender'dan çorbay› geçirin. Tekrardan tad›na bakarak tuz veya limon suyu gibi aromalar› da ekleyip çorbay› tamamlayabilirsiniz.. Izgara Kay›n Mantar› - 1 paket (200 gr) Kay›n Mantar› - 1-2 diş sar›msak - Kuru kekik / taze kekik - Maydanoz - Tuz - Riviera zeytinyağ› Yapılış›: Kay›n mantar›n› yağ, tuz ve baharatlarla aromaland›r›p, ›zgarada veya harl› ateşte bir tavada pişirin. Servis ederken üzerine taze kekik dallar› veya sebze filizleri ekleyin. Izgara Taze Enginar - 1 adet enginar - 1/2 adet avokado - 4-5 adet taze bakla içi veya bezelye - Dereotu - Limon - Tuz - S›zma zeytinyağ› Yapılış›: Enginar› önce limonlu suda hafif haşlay›n. Soğuduktan sonra yağlay›p ›zgarada iz verin. S›zma zeytinyağ›, tuz ve limon ile birlikte kar›şt›r›p servis tabağ›nda avokado dilimleri ile birlikte dizin. Üzerine dekor olarak taze dereotu, limon rendesi ve bakla taneleri ekleyip servis edin. Dr. Dre Beats’ten Swarovski Kulakl›klar› Aurumania’dan Swarovski Bisikleti Paran›n sat›n alabileceği en iyi şeylerden biri Dr. Dre Beats’nin kulakl›klar› hiç kuşkusuz. CrystalRoc şirketinin Beats’le el ele vermesinden doğan Swarovski kulakl›klar› serisi neredeyse vahşi bir cazibeye sahip. Müzik dinlerken baş›n›z›n üstünde galaksiyi taş›yormuşças›na... Gerçek bir stille bisiklet sürmenin tan›m› olan muhteşem bir ürün yaratan Aurumania 24 karat alt›ndan elle yap›lan ve tam 600 kristalle süslenen s›n›rl› say›daki bisikleti, 102,419 dolar gibi bir fiyattan sat›şa sunuyor. Swarovski Kristalleri Gerçek p›rlanta ›ş›lt›s›yla parlayan ve lükse en yak›şan buluşlardan biri olan Swarovski kristalleri art›k hayat›n parças› olan her şeyde... 1895 Avusturya’s›n›n nostaljisinde doğan uzun bir geçmişi var Swarovski’nin. Şimdilerde akl›n›za gelebilecek hemen her şeyi zarif bir par›lt›yla saran kristaller, dünyan›n en çok aranan ve en beğenilen süslerinden biri haline geldi. Eskinin yald›zlar› art›k Swarovski kristalleri... Tiffany Iş›ğ› Evinize Getiriyor Silven’in Tiffany duvar kağ›tlar› yüzlerce Swarovski Elements kristalinin gök kuşağ›n› and›ran par›lt›s›yla göz kamaşt›r›yor. Kristallerden yap›lan zarif desenler evinizin duvarlar›nda ille işlenmiş gibi duran ak›l almaz güzellikte resimler yarat›yor. En ufak ›ş›ğ›n dokunuşunda ise ortaya gökkuşağ› renklerinden oluşan rüya gibi bir tablo ç›k›yor. Iş›ğa Boğulmuş Apple Serileri Apple’›n dünyay› kas›p kavuran üç büyük ürünü iPhone, iPod ve iPadler Swarovski kristalleri ile bezenen ilk ürünlerden biriydi. Teknolojinin en ileri formuna göz al›c› bir ş›kl›k katan kristaller, tarz sahibi Apple severler için k›sa zamanda bir vazgeçilmez oldu. Banyoda Kristal Taht West Palm Beach, California’n›n Lets Crystal It firmas› tam 100,000 birinci s›n›f kalite Swarovski kristali ile dünyan›n en göz al›c› tuvaletini yapt›. 25,000 dolardan sat›lan süper lüks tuvaletin yap›m› üç işçinin 40 saatten fazla olmak üzere üç hafta boyunca titizlikle çal›şmas› ile bitti. ART BLOG Sevgili ArtBlog okurlar›, 2013 Şubat ve Mart aylar› oldukça yoğundu. Yak›n geçmiş ve yak›n gelecekteki sanat gündemine ARCO Madrid’le başlamak istiyorum... 87/88/89 Ayr›ca ARCO Madrid Fuar› için gelen koleksiyonerlere verilen ilk gün daveti, mimarisiyle dikkat çeken Telefonica binas› ve koleksiyonu çok etkileyiciydi. Yak›nlarda yolunuz düşerse… 14 Nisan 2013’e kadar UCCA (Ullens Center for Contemporary Art) 798 Pekin’de ; Louis Vuitton, Moet, Hennessy ana sponsorluğunda; küratorleri Bao Dong ve Sun Dongdong olan ON/OFF isimli 52 genç sanatç›y› içeren büyük bir sergi yap›l›yor. Eminim bu listedeki genç sanatç›lar›n çoğu büyük galeriler taraf›ndan çoktan transfer edildi. Arco Madrid Fuar› / Genel görüntü 2013 Uluslararas› sanat ödülü Elgiz'lere... 2013 Uluslararas› Koleksiyonerlik Ödülü, IFEMA Amigos de ARCO taraf›ndan Elgiz Koleksiyonu’na verildi. 2001 senesinde koleksiyonerlik tutkusunun sosyal sorumluluğa dönüşerek sanat›n desteklenmesi ve Türk sanat›na uluslararas› görünürlük sağlanmas› amac›yla Sevda & Can Elgiz taraf›ndan kurulan, kar amac› gütmeyen Proje4L / Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi' kuruluşunun 12. senesinde böyle bir ödülle onurland›r›ld›. Her sene sanata katk›lar› ve özverileri nedeniyle farkl› kuruluşlara verilen bu uluslararas› ödülün bu y›l bir Türk kurumuna veriliyor olmas› ülkemizdeki sanat gelişmelerine bir ivme katt›. Bu y›l İstanbul’dan 10 galerinin kat›ld›ğ› fuar› 100’den fazla Türk koleksiyoneri ziyaret etti. Madrid’de fuar paralelindeki tarihlerde (13-17 Şubat 2013) şu sergiler dikkatimi çekti; Tören 13 Şubat’ta ARCO Madrid Fuar› VIP Lounge’da uluslararas› bas›n, koleksiyonerler ve sanatç›lar›n olduğu çok kalabal›k bir grup taraf›ndan izlendi. Thyssen-Bornemisza Müzesi’nde klasik koleksiyon d›ş›nda,''Impressionism and Open-air Painting From Corot to Van Gogh'' sergisi 12 May›s tarihine kadar devam ediyor. Yazı ve Fotoğraflar: Çağla Cabaoğlu Jean Nouvel’in klasik Sabatini binas› ile entegre ederek dev bir müze haline getirtiği Reina Sofia National müzesinde 4 ayr› katta, 1900’lerden günümüze değişik dönem ve konulu sergiler Mart ve May›s aylar› boyunca devam ediyor. Prado Müzesi’nde; klasik koleksiyon ve 3 Mart’ta sona eren El Joven Van Dyck (The Young Van Dyck) retrospektif sergisi 31 Mart’a kadar uzat›ld›... San Francisco Moma’da 175 sanatç› 550 eserlik Logan Koleksiyonu sergisi "DON'T BE SHY, DON'T HOLD BACK’’ 2 Hazirana kadar devam ediyor. Yine 21 Nisan’a kadar, ‘’Signs Taken in Wonder'' / Searching for Contemporary İstanbul sergisi MAK (Austrian Museum of Applied Arts / Contemporary Art) Stubenring / Viyana’da görülebilir. 33 sanatç›n›n yer ald›ğ› büyük bir sergide, Yeşim Akdeniz, Sibel Horada, Füsun Onur, İrem Tok, Güneş Terkol, Cevdet Erek hemen sayabildiğim birkaç isimden baz›lar›. Yaklaşan Fuarlar: Art Paris Art Fair 28 Mart-1 Nisan tarihlerinde Miart 2013 Milano International Modern and Contemporary Art Fair 5-7 Nisan tarihlerinde Milano’da, Art Basel / Hong Kong 23-26 May›s tarihlerinde ve Art Basel / Basel 13-16 Haziran 2013 tarihlerinde gerçekleşecek. Tacita Dean “Fatigues” Sergisi Enstelasyon Marian Goodman Gallery, New York foto by Marian Goodman Gallery Telefonica Art Collection, Madrid IFEMA Amigos de ARCO taraf›ndan, Elgiz Koleksiyonu’na verilen 2013 Uluslar aras› Koleksiyonerlik ödülü ARCO Madrid Fuar› Görseldeki eserler Stephan Balkenhol, Tony Oursler, Secundino Hernandez’e ait. Thyssen- Bornemisza Müzesi, Madrid ARCO Madrid Fuar› Guillermo Mora, (Formatocomodo) 2012 Enstelasyon Prado Müzesi, Madrid Reina Sofia Müzesi, Madrid Oki-ni X Dr.Martens 1960’dan beri kullan›şl›, isyankar, işlevsel ve göz al›c› çizgisiyle Dr.Martens ikonik tarz›n› bu sezonun trendleri ile mükemmel şekilde yeniden yorumluyor. Mutlaka deneyin! 345.92 EUR www.oki-ni.com/brands/dr-martens Haz›rlayan: Mehmet Ali Tokgözlü Flower Girls Gökkuşağ›n›n her tonuyla bahar çiçekleri bu sezon modada tomurcuklan›yor. İlkbahar›n ve yaklaşan yaz›n en trendi moda ak›m›n› sak›n kaç›rmay›n. İşte size birkaç öneri. www.revolveclothing.com 90 USD 127 USD 120 USD 138 USD Fuji Dağ› Mendil Çantas› Tomohiro Ikegaya taraf›ndan tasarlanan, Fuji Dağ›’ndan ilham al›nm›ş mendil çantalar› esprisi ve Japonlar’a has işlevselliği ile thefancy.com’da al›c› bekliyor. Mini bir Fuji dağ›n› cebinizde taş›mak isterseniz kaç›rmay›n deriz. 35 USD www.thefancy.com İşte 69. say›m›z›n en beğenilen 3 ilan› // AUDİ ŞENYILDIZ // HAS HALI // MAXX ROYAL // REEBOK // YAPI KREDİ // ADİDAS // VODAFONE // WINGS // NEW BALANCE // VW BEETLE 2 /3 4 /5 6/7 8/9 10/11 12/13 15 16 21 27 // HARTFORD 31 // MASERATİ 35 // TUMİ 39 // VOLVO 41 // İNFİNİTİ 47 // GIVENCHY PARFÜM 51 // SEAT 53 // ULUDA⁄ 59 // P & G ŞAMPUAN 64/65 // YENİ RAKI-ALA 66/67 // TAV 1 // TAV 2 // TWEEN // KAYRA // SETUR / SEDVENTURE // FG // AVİVA // BİLFEN OKULLARI // AUDI Bu say›daki en beğendiğiniz ilan› bize e-mail'le bildirmenizi rica ederiz. [email protected] 75 77 79 80 85 93 95 107 108 Aviva'dan hem evinizi hem sevdiklerinizi koruyan, benzersiz sigorta: Geni Kapsamlı Ev Sigortası Geni Kapsamlı Ev Sigortası, bugüne kadar bildi¤iniz tüm sigortaların bir adım ötesi. Sizi yangın, deprem, su basması gibi tehlikelere karı korumakla kalm›yor, kaybettiklerinizin yerine yenisini koymanızı sa¤lıyor. Hem de sadece sizin zararınızı de¤il, komularınızın ve misafirlerinizin de zararını karılıyor. Tüm bunlar iyi. Peki ya ötesi? Geni Kapsamlı Ev Sigortası, kapkaç durumunda ya da çilingir arad›¤›n›zda yanınızda. Üstelik ister kirac› olun ister ev sahibi, size özel çok uygun fiyatlar ve Aviva’ya özel 12 taksit fırsatıyla. www.avivasigorta.com.tr Kiiye özel sigorta A penwoman filled with fashion, trends and life: 22/23/24/26 Interview: Özlem Gökbel Photos: Uğur Bektaş She was born in the Valideçeşme quarter of Beşiktaş and raised in neighborhood culture... Part of her was a tomboy chasing the leather ball, and the other part a fashionista grabbing her purse with the mirror and comb in it while going out on the street to play... “There is no need to polish things here; I was a real scamp” she says with candor, owning her past. Despite her distant, even armored stance, Sibel Arna is a guileless heart. She has been addressing millions of people from newspaper pages and at times from the TV screen with the same candor for 16 years... We read her, listen to her, follow her... We wanted to get know her a little bit more closely. All to the good ? What is your most meaningful memory from your childhood? My grandmother. She was one of the strongest women I have ever known. She was from Halfet, Urfa. She had dared to divorce my grandfather who battered her at the expense of staying alone with her two little daughters in the chaotic city of İstanbul. You studied business administration at Marmara University. How were you as a student? In my first year, I had figured out that I was not the business administration material. I could neither be a bank professional nor an administrator. I kept thinking that I had to do a more sociable job. Is this how your adventure as a journalist began? My search for a sociable job intensified in two fields. I was either going to be a journalist or a copywriter in an advertising agency. One day, I faint-heartedly sounded out my dad. I got a much more positive reaction than I expected. I started as a trainee with Milliyet newspaper in 1997. Two months later, I was a contracted correspondent and my signature started appearing in the weekend supplements... Then I went on to work for Sabah, Vatan, and since 2003, Hürriyet. I find you a stylish person. What does fashion mean to you? To me, fashion is a mode of communication. I am not in bad terms with it. I am deeply involved in fashion... First of all, I respect it as one of the biggest industries in the world. How do you get along with your son, Rüzgar? How do you see yourself as a mother? Do you think you need to improve in any area? Rüzgar and I have the motherand-son love everyone keeps talking about. But I am trying to be a fun mother as much as I can. Of course I need to improve myself. I have been dealing with dozens of questions every day since the day he was born; I ask other people; I research, I read. There is no end to self-development when you become a mother. You are a mother and a businesswoman... But you also have an active social life. You throw parties from time to time... Where else do you go? What do you do? Nowadays, I can only go to the parties that I host. I could never be one to take a glass of drink and pose when I went out. A night out means dancing for me. I have a fun social circle and we have a good time together. What is the secret of your energy? How can you keep up with so many things? Especially after Rüzgar was born, I decided to live life to be happy. And I have arranged everything in my life accordingly. My friends, my job, my family... My parents are my greatest support. Fortunately, Rüzgar is growing up with their compassion. Do you have goals in life? Do you regard yourself a true Aquarius? Isn’t a person without a goal is like a car without gas? If you don’t have goals, you cannot move forward even by an inch. Yes, I am a true Aquarius. I have things my way no matter what I read, I am crazy for my friends, I like commitment and I am disgusted by dependence and I never surrender. Where do you see yourself and doing what in 10 years from now? I was never able to make such long-term plans. And even if I did, I could not stick to them. All I can foresee is that I am going to be mother of a 13.5-year-old teenager and we will keep having fun. What are your essentials? Rüzgar, my family, my friends, compassion, peace of mind, fun, music, good food, flirting, sex, sea, sand, sun, high heels. What are the things that make you you? My speckles, my job, the way I put my right foot outwards when I walk, the way I squint one eye when I drink alcohol, my vulnerability, that I cry readily, dancing, my son, my friends... And I am a hell of a rak› drinker. What are your major values in life? My son, my family and my friends, of course. Nothing material or monetary has any meaning in my world. Modern Bohemians: The Hipsters 28/29/30 Article: Elmira Gürses While the society of the 2000s busied itself with reality TV, dance music and celebrities, an uprising was quietly and conscientiously taking place behind the scenes. Long-forgotten clothing styles, beer, cigarettes and music came back to life in their lifestyles.To them, anything retro was cool, the environment was precious and any thing old was new. They wanted to return to the nature and pursue an organic diet. They wanted to diverge from the popular society and to carve a niche for themselves only. For them, the way to be cool wasn’t to look like a television star: it was to look like as though you’d never seen television. This is how Hipsters, who can see what others have not been bothering to see for a very long time, were born. Who are these Hipsters? Like their pioneers in the 1940s, Hipsters are people from the middle and upper class, who cherish originality and the old. As opposed to many social trends, Hipsters are not affiliated to any political view or religious faith. They have just one enemy: the mainstream culture. Hipsters like to be the first. The first to see a movie; the first listener to hear a music; the first talent hunter to discover a band; the first gourmet to find a restaurant. They are those who put their signatures under anything before it gets popular. They prefer to have heard Coldplay before they got famous rather than being the hottest Coldplay fan. They have a totally distinctive notion of fashion and they are almost instantly recognizable. The motto of Hipsters is to “appreciate true quality while it is still unpopular”. They are usually highly intelligent, cynical and cultured people. “Bohemians” as the New York Times calls them, the Hipsters are the representatives of a free trend, who are in love with music and the arts, adopt an instinctive sense of taste in their clothes, think and choose. It is impossible to miss them as they sip their tall coffees at Starbucks, wearing baggy knitted sweaters on top of their tight pants, completed by scarves, hats and big sunglasses, listening to authentic music on their iPods. Mostly, they carefully tend to their appearance but they never look over-groomed. Their style is characterized by natural looks and a slight touch of sloppiness. They read books, watch films, and take photographs in their free times. They are easily spotted for their love in black-and-white and retro. Each one is somehow engaged in arts. They either write or paint; they join theater companies. They sing songs and play the guitar in a corner in coffee shops. They know a little something about everything, but also they are not attached to anything. As time moves ahead, perhaps a longing for the past arises within most of us. Maybe Hipsters are the first ones to hear this call. Perhaps this is a slow but consistent awakening for us, who live amid the dazzling lights of dizzying metropolises and forget about the plain beauty of sunsets. Perhaps it is a nostalgic yearning for returning to those days that old songs, black-and-white movies, hand-knit sweaters and the smell of coffee remind us. Maybe we all need to become Hipsters to some extent... A Mediterranean Dream 32/33/34 Article : Özlem Avc›oğlu Photos: Özlem Avc›oğlu & Archives Who wouldn’t want to sleep under a starry night sky, wake up in one of the loveliest places on Earth, savor exquisite food, be pampered and feel special? With all of these in mind, SeaDream, an American travel company, designed two boats for hosting its guests along various coastlines in different continents throughout the year. SeaDream’s slogan “It’s yachting, not cruising” is highly justified. They do their best to give their clients the sense of a voyage on a private yacht rather than on towering cruise ships. As each one accommodates a maximum of 100 people, there is one crew member for every guest. In this article, I want to share with you a perfect one-week voyage on the Mediterranean that I took with SeaDream, touching upon the most intriguing ports. Galaxidi and Delphi Galaxidi is a small fishing town with a harbor on the Gulf of Corinth in Greece. Mainly it is important because it serves as a gateway to Delphi, a significant religious center for the Greek people in the Antiquity. A major site for the worship of the Greek gods Apollo and Athena, Delphi is probably the most commonly known oracle temple dedicated to Apollo in the classical Greek world. Corinth Canal and Hydra The notion of building a canal that would connect the Adriatic Sea and the Aegean Sea was materialized with the 6.3-km Corinth Canal that opened for service in 1893. However, boats and small ships must seek the guidance of pilot boats to pass through the Canal that has a mere width of 24 meters. Famous for its crystal clear sea and known as one of the favorite islands of painters and artists, Hydra is the loveliest island in the Saronic Gulf... One of the Greek islands with the most beautiful ports, Hydra is home to Deste Foundation, a former slaughterhouse turned into an exhibition venue that hosts major exhibitions in the summertime. The center of the island is packed with cafés and restaurants. The cutest hotel on the island is Four Seasons Hydra. Santorini One of the world’s most romantic places, Santorini is the most famous one of the Cyclades archipelago on the Aegean Sea. With its unique geography unmatched by elsewhere in the world, Santorini is a volcanic island. The towns of Fira and Oia that cling to the top of the cliff, Caldera and overlooking a captivating view from the west of the island are known for their typical chalk white houses. Relatively more elegant and presenting a boutique-style compared to Fira, Oia is located on the north end of the island and is reputed for its glorious sunset and boutique hotels, each one lovelier than the other. Best accommodation options include the quite luxurious Hotel Mystique, embedded into the rocks on top of the cliff in Oia and opened last year, and Katikies right next to it. Both hotels boast the dazzling Caldera views and the most romantic rooms possible. While it is impossible to take a dip in the sea in Fira or Oia, keep your hopes alive. Perivolos Beach is packed with fun with its beach clubs dotting the Kamari Coast to the east of the island, in a fashion reminiscent of Bodrum. While Chilli Beach is one of the best beach clubs, Ammos and Notos are the best restaurants here. We should have met a long time ago… 36/37/38/40 Article: Berna Gençalp Photos: sadibey.com This article is not about encounters; it is about cult films... ”We should have met a long time ago” is a tagline from a cult film. Like “Play it again, Sam”... Like “I’m gonna make him an offer he won’t refuse”. Or like “Beam me up, Scotty”. There are three basic elements that make a film cult... Fanbase, time, and last but not least, the film itself... Telling factors are a strong distribution network backing the film, ease of access, and the film as a conveyer or representation of the mainstream culture. Yet, successful promotion is not enough to render a film cult. I mean, which one is a cult film; who consider it a cult film - that is all relative... Perhaps you can’t even place the Turkish movie that incorporates the tagline that I used as the title of this writing... What renders a film cult is the perception of the spectators, the way they see it. The perception might not always come into being at its first release. It sometimes takes time. What is cult? Of Latin origin, the word cult means worship. Cult film is a phrase used to denote movies with a loyal and passionate, yet relatively smaller fanbase. These followers watch the film over and over, memorizing the catch phrases, trying to reach all sorts of trivia about the film, and even collecting objects related to the movie. Not every cult film needs to have a cinematic value... The ‘70s Turkish film industry produced unconcerned, tactless films, unbothered by the mistakes committed. The audiences embraced the Yeşilçam movies as they were, even espousing them as aspects of their lives. Whatever the films lacked, they complemented. And in those films, they found more than a film. For this reason as well, we should have met a long time ago. We made a film that will become cult… I say, avoid a film if its makers are uttering this sentence, because those who make the film do not get to decide if it will be a cult movie or not. There is supposed to be electrification between a cult film and its followers. Shot as an ordinary film with disagreements hovering over its screenplay even during the shooting, packed with clichés and hardly montaged into something passable, how did Casablanca manage to be so influential and long-lived? Despite all their primitive technicalities, how come Turkish Yeşilçam movies strike a chord and touch our hearts? Parody Academics and critics who realize that its fans own a film begin scrutinizing it. Cult films get so beyond themselves and the attention they receive acquire such huge volumes that it becomes inevitable to make a parody of them... The Exorcist is a cult film, whereas Şeytan (The Devil), made in Turkey, is its parody. I must mention Arabesk (Arabesque) here, a parody of the entire Yeşilçam cinema by director Ertem Eğilmez. To me, Arabesk is a good-humored, amiable, uncomplexed self-confrontation of the national cinema; it is the picture of maturity... How does and does not a film become cult? When does it get to be forgotten? How long does it remain a cult film? Like the big Turkish novelist Ahmet Hamdi Tanp›nar gets a character in his book Saatleri Ayarlama Enstitütüsü (The Time Regulation Institute) to say… “What does the crowd like? What does it dislike? No one can know that…” A cult film is in fact the perfect story of the perfect encounter. An encounter with the right audience at the right place, at the right time, which goes on to build a crowd that remains locked in the film... 2013 Trend’s... 42/43/44/45/46 Prepared by: Özlem Gökbel Photos: Uğur Bektaş Travel Saffet Emre Tonguç / Award-winner Guide and Travel Writer Recently, there is an increasing demand for “personalized” trips. People no longer want to go on a trip with a crowded group with diverse areas of interest and enjoy only part of the trip. To the contrary, they choose to be happy with their own interest areas. Gourmet tourism is also popular. Tours with a wining and dining theme are organized. My recommendation in this respect is Turin. At some point in time, Turin was the capital city of Italy. Today, it is one of Italy’s most important stops for exquisite tastes. It is the international hub of Slow Food and Slow City trends. Even closer now with the direct flight from İstanbul, Turin offers beauties that even the Italians are unaware of. The surrounding ski centers make the city a center of attraction also for the wintertime. Apart from that, adventure and mystic tourism are among this year’s popular trends. I immediately associate adventure tourism with Slovakia, the shining star of the recent years. New Zealand, Laponia and Costa Rica are some of the favorite places among adventurers. For those seeking to spend some spiritual time, I would recommend the Bali Island, which is famous for its temples as well as its unlimited pampering of its visitors. Fashion Özlem Süer / Fashion Designer We are living through a time when fashion is increasingly moving toward dressing as one desires depending one one’s mood rather than dressing depending on the venue and/or occasion; with the “what i wore today” trend standing out in social media, personal styling began gaining increasing importance. Let’s take a look at it in general terms: 2013 summer highlights will be yellow and emerald green, tribal necklaces, sumptuous accessories, studded sandals, hippie headbands, tops with animal prints/imprints, printed silk pajama trousers, peplum, drapes, all colors and products with safari/dessert theme, floral patterns, tropic bird prints, see-through tops, double-breasted knee-length dresses, neon, fringes and t assels, and crochet dresses, as well as all-time favorites that live on from previous seasons. Asymmetry, sharp cuts, fabrics as thin as tulle, underlined femininity, all spectrums of white, sky blue, red&white, black&white combinations, collars made of gorgeous frills, long chiffon dresses bearing the ‘70s spirit, leather, graphic patterns, rough looking raw fabrics can be listed among the new headlines we will be seeing this summer. Sport Mehmet Can Uzun / Hillside City Club-Etiler Club Manager Amid the intense and stressful business life of the present day, people who can spare only a short time for exercise prefer training systems built on fitness, nourishment and rest, which will help them achieve results quickly. In this framework, we can say that functional training is a fast rising trend in the world of fitness, which is one of the most preferred training methods by sports fans across the world. Targeting to give you a fit body quickly, as does Hillside Functional Training®, Hillside Tri-Action Intense, which is another training system, also attracts great attention and interest. A rising trend today and one of the favorites of sport addicts is surely outdoor trainings. Among them, running and cycling exercises are the most preferred ones. Nightlife & Music Levent Özçelik / Writer & Photographer In 2013, venues with outdoor spaces will have an edge as they did last year. You know, this is a forced outcome of the smoking ban. Recently, there has been an increase in parties hosted by celebrities and eminent names of the society. manufacture numerous items from furniture to wall boards. Choices in wood, metal and fabrics always weigh toward leaving the raw materials in their natural and unprocessed state as far as possible. Hand-workmanship and custom designs come to the fore, as well. Brass, along with wrought iron, is a popular metal this year. You can see brass everywhere from accessories to furniture. In terms of wood, the naturalness and exotic nature of Africa is being transported to inner spaces. It is very trendy to use different textures in combination. You can see wood, leather, knitted materials and handicraft together.The vibrant energy of striped and graphic motifs stands out in fabrics and wallpapers. The colors of 2013 are saturated colors: orange, mustard, Monaco blue, and emerald green, which is the color of balance and harmony. Wining & Dining Cem Mirap / Lucca Local and organic concepts recently became popular with food, and got stronger with the field-to-table trend. Demand for local and organic ingredients continues to gain importance in beverages as well. Fresh, organic and seasonal eating will remain important. This trend is manifested also in cocktails– old local European liquors like Luxardo and Aperol are regaining popularity, and season-appropriate fruits and vegetables are being used in cocktails. In 2013, not underground venues but places designed in bar concepts and that are better lit, suitable for chatting and conversing but also offering entertainment to the full will continue to rise. Inevitably, people will have to discover new locations outside the usual districts. As for the music, electronic music had already lost its popularity a few years ago. House music is also losing its charm gradually. Eclectic music and old songs are quite popular nowadays. Soul music made a comeback. And there is always demand for the Turkish music. Here are a few examples of food and drinks with increased popularity in 2013: Interior Architecture Barbara Pensoy / Interior Architect When we look at the trends in interior architecture in 2013, we see naturalness as the common characteristic. Also highly popular this year are barrel-aged cocktails. Organic modernity and ecological materials take the foreground this year; it is very in to use recyclable materials to In food: the Korean cuisine and “kimchi”, their national food, is highly popular around the world. It is very trendy to use vegetable springs in salads. In drinks: gin is coming back. Gin and gin cocktails are rising rapidly in Turkey and across the world. Gin is declared the drink of this summer in Mediterranean countries like Spain. There is increasing interest in Japanese whiskeys and malt whiskeys. Coachella Festival 48/49/50 Article: Özlem Yücelener The Coachella Valley Music and Arts Festival, commonly known as the Coachella Festival, is a 3-day event organized every year in April in the middle of the dessert, which brings on stage the legendary names in rock, indie, hip hop and electronic music while giving a chance to relax. It is an ideal weekend activity combining entertainment and relaxation. Where to start, what to do to go there? When planning the event, the organizers gave a careful thought to make sure that one can shape everything according to one’s desires and likes. The alternatives are so many that it is quite a challenge to find an excuse to miss this festival. The event will take place on April 12-14 and April 19-21, which is quite earlier than the Chillout Festival held in May in Turkey as one of the first outdoor festivals of the year. With its nature that brings music together with the arts, Coachella stands out among its peers and easily finds itself a spot among the major events in the world. If you are a first-timer with Coachella, the event website is certainly a good resource of tips that will make your life easier. Implementing the usual festival rules, Coachella can actually serve as a source of a number of details “that would be nice to be applied to Turkey” particularly with respect to protection of the environment. While beer, the regular festival drink, is available on campus, “Rose Garden” and “Cantina Restaurant” will make their debut as onsite venues this year. What else could be expected from a highly pleasurable festival that includes celebrities among its audience and H&M among its sponsors, and combines music and the arts, besides exemplary practices? While the forums include even hipster checklists, recommended clothing includes uncomfortably tight pair of denim pants, 80s inspired t-shirts in XXXL sizes, keys on a belt loop, and friendship, love, good luck charm bracelets. Since the festival is frequently scene to celebrity appearances, the concerts take to the blogs as well as to the stages, and therefore, outfits are talked about as much as the goers. Hurry up if you are magnetized by this article and decided that you must not miss this and must go to Coachella! But then you must get ready for Coachella 2014, of course. Because the tickets for the first weekend of the event on April 12-14 were sold out on the twentieth minute of their release. But don’t worry and smile: because if you are fast enough, you have already found tickets for the Weekend of April 19-21 and have become a Coachellan. A bolder era in corporate designs... Business cards are no longer doomed to dullness… 60/61/62/63 Article: Burak Iş›k The old norms are torn down today. Yes, sound, proper, confident corporate identity materials still dominate the world and they always will; but if the brand they are representing is conducive to getting a little bit more creative and the character reflected by the brand has a tendency to be bold, then all those boring rules need to be omitted. The world today is one with a fast pace of life, filled with fierce competition. How you present your work is as important as how you do it. Most of the time, a business card is the only corporate identity material one can present to customers, prospects and solution partners on the chance of a one-on-one encounter. A meeting... Probably it will be no more than an hour that you will be eye to eye with the other person, and the only material that will create an opinion about your brand, your company and yourself is that business card sitting on the table. And that same card is charged with the task of giving an account of you and reminding about you to the other person who might not pay even a single visit to your office. Strange, isn’t it? You keep telling to the people you get to meet about how you are so different from the others with your personality, your brand and your work, how modern you are, how open to novelties. Then why does your business card say just the opposite? Why does it lack a glimpse of wit? Does 8,5 cm by 5 cm has to be the fate of all business cards? Actually no! A different approach to design began to prevail across the world in the past decade, particularly in business card designs. Like I said, to the extent allowed by the brand, vision, and boldness... To some, boldness is a slight change in the dimensions of the business card, to some inclusion of elements such as a photograph or an illustration, to some use of different materials such as wood, plastic or fabric, and to some others it is doing a ‘sophisticated’ design. One for All, All for One... The Fellowship of Astronomy, Astrology & Mythology 68/69/70/71 Article: İpek Kigan It must be the human nature: the object of our curiosity was apparently the same thousands of years ago with that of today’s! They looked up in the sky and pondered. In astrology, Mercury is the key to understanding a person’s mentality. The characteristics of Mercury include communication, reason, rationality, speaking, curiosity, constant pursuit of knowledge, and contacting with others to achieve all these. * It is the ruling planet of Gemini and Virgo. When astrology was first taking its shape in Greece, the Zodiac was under the control of not the planets, but the mythological gods and goddesses of Mount Olympus, of course. Therefore, mythology and astrology are correlated. In fact, the astronomic information on planets is highly aligned with their astrological characteristics. To tell a long story short, one needs to know a little something about astronomy to gain an insight into astrology. And this is what intrigues me: the fellowship of astronomy, astrology and mythology. This being the case, I decided to elaborate -more than a little- on the subject. Venus and the Beautiful Aphrodite Who could rule the brightest, the most beautiful planet? Nobody else but Aphrodite, the goddess of light, love, beauty and sexuality. A pearl drop born in a seashell in Cyprus, she turned into a beautiful woman when she arose out of the sea. She revived, replenished and redecorated the nature. Venus is the second planet from the Sun; it is slow and revolves in the reverse direction of other planets. In astrology, this beautiful, amazing planet that shines like a pearl drop symbolizes the need to build relationships, relationship styles, and the tendency to share. Tastes, values, money, enjoyment, relationships, love and beauty are all related to her. The Sun and Apollo, the son of Zeus Apollo ruled the Sun. Apollo is an active god that brings the sun up, bears light and life energy, has artistic skills; he was a protector and a healer who could at times be deadly. He is the son of Zeus and the Goddess of Darkness. Although the center of our solar system, the immensely important and sizable Sun is a star, in astrological terms it is a planet along with the Moon. The horoscope notion is identified with the Sun, probably due to its vital importance. I believe this is why the Sun means the essence of our personality and “I”. * The ruling planet of Libra and Taurus. * It is the ruling planet of Leo. * It is the ruling planet of Aries and Scorpio. The Moon and Artemis, the Protector Artemis is a goddess that carries silver arrows. She is the protector of animals, the nature and the children. She is the queen of forests. According to some sources she symbolizes virginity, while some others refer to her as the symbol of childbirth and fertility. She has strong feelings and a unique mystery. Isn’t it the same for the Moon? It always has a mysterious facet. Rising at any time of the day from a different spot in a different way, the Moon encompasses female symbolism. It symbolizes every phase of femininity. The Moon represents our mysterious, dark and inner face, our deepest feelings and emotional needs. * It is the ruling planet of Cancer. Mercury and Hermes, the Naughty Boy The fastest moving planet that is the closest to the Sun was under the rule of Hermes, the speediest, the most energetic God. He is the son of Zeus, too. He carried news and information between gods and gods, and between gods and mortals. Mars and Ares, the God of War The red planet Mars is the planet of Ares, the God of Bloody Wars. Even the color of the planet reminds of war. The planet of war, Mars indicates our power to defend ourselves and to fight in astrology. It is about our most basic instincts. It denotes our need to survive, our physical, sexual and spiritual power and stamina. It is because of Mars that we feel a desire to move, take initiative, lead, challenge, act determinedly and charge ahead. Jupiter and Zeus, the King of Gods And Zeus – the mightiest God, the God of the Gods. He is the god of the largest planet in the Solar System. Jupiter is such a big planet that it protects the Earth from calamities by sidetracking many earthbound celestial bodies thanks to its gravitational force. For that, it is the Earth’s luck. In astrology, Jupiter is referred to as the “Big Luck”. It is an indication of luck, plenitude and fortune. * It is the ruling planet of Pisces and Sagittarius. Saturn and Kronos, the father of Zeus Zeus, the King of Gods, also had a father. In Greek mythology, his name is Kronos, the God of Time. Kronos was the son of Uranus and father of Zeus. But Kronos was an ambitious son who wanted to come into power and castrated his own father to achieve this. Moreover, as a father, he did not hesitate to swallow his children. In short, he was not a heartwarming god. Saturn is the slowest planet in our system; it is quite cold and has the lowest gravitational force. Saturn indicates at the major tests in our lives, and that through which we will mature. It is the point we take life seriously. It is about responsibility, knowing boundaries and respecting others’ boundaries. It also refers to the cycles in our lives. * It is the ruling planet of Aquarius and Capricorn. Uranus and Uranos, the God of Sky Uranos was the father who was castrated by Kronos. Though his life ended sadly, he was actually a very powerful god. He ruled everything that was in existence and he was immortal. He was also the god of astrology and astronomy. Uranus is the planet that shocked humans with its discovery since it disproved the thousands of years old knowledge that our solar system consisted of seven planets. Uranus refers to this sense of shock. It represents breaking down systems. * It does not rule any signs but it is associated with Aquarius. Neptune and Poseidon, the master of Waters Poseidon is the god of seas, marine creatures, rivers and all waters on Earth. Deriving its strength from water, this god, not surprisingly, lived deep in the ocean and rode in his cart drawn by dolphins and seahorses. In astrology, Neptune refers to excess. It induces confusion and disorientation in worldly matters. It shows the aspects where you go to the extremes. * It does not rule any signs but it is associated with Pisces. Pluto and Hades, the disliked God The god of the farthest, smallest and coldest planet in the solar system, Hades, or the God of the Underworld, was a rigid, cruel and greedy god disliked by the mortals and gods alike. He ruled the dead, did not attend the festivities and lived in his underground palace with his wife. Having just one satellite, Pluto was discovered during the Second World War, before the A-bomb was detonated. It refers to transformation. It represents the need for self-purification and to let go of the past through suffering. It has some dark themes including death, rebirth, underworld, sexuality, atomic bomb, mafia, terror and darkness. * It does not rule any signs but it is associated with Scorpio. *** I would like to thank Zeynep Süzmen Şen, astrologer and my teacher, for supporting me with her knowledge and attention during the creation of this lengthy, challenging article. The Cycling Classic: TOUR de FRANCE One of the most prestigious races of the cycling sport and a Grand Tour event, the Tour de France was first held in 1903. 72/73/74 Article: Ali R›za Bilal Having gained higher popularity particularly after the 1960s, the tour has also become increasingly international in the recent years. The current stages of Tour de France are now organized to cover Benelux countries, Italy and Switzerland as well. Broadcast live over a three-week period by the world’s major sports channels including the ZDF, Eurosport, and Rai Sport, the Tour de France ranks among the most watched sporting events held annually. American Lance Armstrong is the record holder with the most wins in the Tour de France, who announced his retirement following his 7th consecutive claim of the championship in 2005. The legendary man was, however, stripped of his titles by the USADA for doping. Entry to Tour de France is by invitation to chosen teams. There are nine riders on each team, with one of them usually being the “team leader” or “the best overall rider”. The entire team, meaning the other eight riders, work throughout the race to make the team’s best rider the champion. Peloton is the name given to the pack of hundreds of riders that ride as a group. As opposed to the other sport disciplines, riders are equipped with two-way radios through which they constantly listen to the directives given by their trainers and make their attacks accordingly. The trainers follow the race in team cars during the tour. They respond immediately if the bikes need repair. The food and drinks for the athletes are also carried in these cars. The length of the race changes every year. While the initial race held in 1903 consisted of 6 stages covering 2428 km, the longest race in history took place in 1926 as riders covered 5745 km. Out of the 69 racers at the start, only 10 were able to see the finish line in that edition. Currently, the tour is organized to include 21 stages totaling 3500 km. The riders do not pedal for nothing, of course. There are various prizes to be won in the Tour. While the prize money increases by the year, the Tour winner had received 450,000 Euros in 2009. No, no mistakes there: 450,000 Euros... While the winner of each stage won 8.000 Euros, the team leader shared 10,000 Euros for time trial with his teammates. The leader of the mountain climbers was awarded 25,000 Euros, which is the highest prize for an individual stage, while the best young rider got 20,000 Euros. The prize for the team competition was 50,000 Euros. In addition to the prize money, athletes receive salaries and bonuses per race from the teams they belong, and also make exorbitant sums from co-sponsors and on promotions. As you have read, cycling races and particularly Tour de France is as prestigious as the Olympics; it is profitable, and attracts big crowds of spectators... We hope that some day Turkish riders will also be able to take part in this magnificent race. ART BLOG 87/88/89 Article and photos: Çağla Cabaoğlu 2013 International art award goes to the Elgiz couple... The Elgiz Collection received the International Collecting Award 2013 of IFEMA Amigos de ARCO. Founded in 2001 by Sevda and Can Elgiz who transformed their passion for collecting into a social responsibility project with the mission of supporting art and giving international visibility to the Turkish art, the non-profit "Proje4L/Elgiz Museum of Contemporary Art" was awarded in its 12th year. Granted to different organizations every year in recognition of their contributions to art and their commitment; the international award’s receipt by a Turkish organization added momentum to developments in Turkey’s artistic scenery. A large crowd of the members of international media, collectors and artists followed the awards ceremony that took place in the VIP Lounge at ARCO Madrid Fair on February 13th. More than 100 Turkish collectors visited the fair, in which 10 galleries from İstanbul participated this year. I have noted a few other exhibitions held around the same dates with the one in Madrid (13-17 February 2013). If you happen to be on the scene soon... UCCA (Ullens Center for Contemporary Art) 798 Peking hosts ON/OFF, an extensive exhibition covering 52 artists. Sponsored by Louis Vuitton, Moet, and Hennessy, and curated by Bao Dong and Sun Dongdong, the exhibition is on until 14 April 2013. ‘’DON'T BE SHY, DON'T HOLD BACK’’, the Logan Collection consisting of 550 artworks of 175 artists, is on at San Francisco Moma until June 2nd. ‘’Signs Taken in Wonder'' / Searching for Contemporary İstanbul exhibition can be visited until April 21st at MAK (Austrian Museum of Applied Arts / Contemporary Art) Stubenring, Vienna. This comprehensive exhibition puts on display works by 33 artists including, among others, Yeşim Akdeniz, Sibel Horada, Füsun Onur, and İrem Tok. Daha akıllı bir dokunuş. Yeni Audi A3 Sportback. MMI touch ile daha akıllı. Audi mühendisleri tarafından geliştirilen MMI touch sayesinde Yeni Audi A3 Sportback, tüm araç içi yönetim fonksiyonlarını bir araya topluyor. Böylece size sezgisel kontrol imkânı sağlıyor. Kendini yeniden yaratan Audi A3 Sportback ile tanışmak için sizi Audi Yetkili Satıcıları’na bekliyoruz. Audi AG Türkiye distribütörü Doğuş Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş.’dir. Yeni Audi A3 Sportback’in ortalama CO2 emisyonu 102–116 g/km, ortalama yakıt tüketimi 3,9-5,0 lt/100 km arası değerlerdedir. Audi info (212) 335 04 24, www.audi.com.tr veya www.facebook.com/Auditurkiye