Hillsider 70 TURKCEL01

Transkript

Hillsider 70 TURKCEL01
koşuda devrim yaratan teknoloji
BOOST™ teknolojisi endüstrideki tüm köpük yastıklama malzemelerinden daha
fazla enerji dönüşümü sağlar. Geri kazanılan enerji ve üstün konfor ile koşuda
ileri performans deneyimi sunar.
Go all in
adidas.com/boost
#boost
© 2013 adidas AG. adidas, the 3-Bars logo and the 3-Stripes mark are registered trademarks of the adidas Group.
17/20
22/26
28/30
32/34
36/40
42/46
48/50
52/76
54/58
60/63
68/71
72/74
78
81/84
86
87/89
90/92
94
96/106
le tour du monde
Dünyadan en son haberler,
tasarımdaki en son yenilikler.
sibel arna
Modayla, trendlerle,
hayatla dopdolu bir kalem!
kült filmler
Çok eskiden rastlayacaktık…
bu sene neler olacak
2013 trendleri...
hillsider likes
remix
Swarovski kristalleri...
70. sayıya katkıda bulunanlar
Republica
A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. . şti.
Tel: 0212 281 6448
Oto Sanayi Sitesi, Yeyilce Mah.
Donanma Sk. No:16 Kağıthane/İstanbul
Mart 2013
Yerel Süreli Yayın (Dergi)
bir akdeniz rüyası
En ilginç limanları ile
bir Akdeniz seyahati.
look
tour de france 50.yıl
Bir bisiklet klasiği...
art blog
Yakın geçmiy ve yakın
gelecekteki sanat gündemi.
summary
Ali Rıza Bilal
Berna Gençalp
Burak Iyık
Çağla Cabaoğlu
Elmira Gürses
Hüseyin Aksoy
Mehmet Ali Tokgözlü
Özlem Avcıoğlu
Özlem Yücelener
Pelin Çakar
Fotoğraflar
en beğenilen ilanlar
Attay Alarko Turistik Tesisler A.ş.
Tel: 0212 362 30 00
Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6
Etiler 34337 İstanbul / Türkiye
Attay Alarko Turistik Tesisler Adına Sahibi İshak Alaton
Genel Yayın Koordinatörü
Edip İlkbahar
Sorumlu Yazı İyleri Müdürü ve
Özlem Gökbel ([email protected])
Reklam Sorumlusu
Yazı İşleri
Çağan şimyek
Serkan Mekikoğlu
İpek Kigan
Çeviri
Ayyem Özbayaran
Basıldığı Tarih
Yayın Türü
astronomi, astroloji,
mitoloji kardeyliği
Birimiz hepimiz,
hepimiz birimiz için!
havada bahar kokusu var
Uykuda kalmıy tatlara
taze bir bakıy.
Yayımcı
Tasarım
Basımcı ve Basıldığı Yer
coachella festivali
Müzikle sanatın buluyması…
kartvizitler
Kurumsal tasarımlarda
cesur bir çağ.
good for men
Bir erkeğin bilmesi gerekenler...
open 24/7
hipsters
Modern Bohemyalılar...
Selin Sönmez
Serhat Kapki
Uğur Bektay
Sayı 70 (Mart, Nisan, Mayıs 2013)
Üç ayda bir yayımlanır.
“Hillsider Magazin’de yayımlanan yazı ve fotoğrafların tüm hakları, Hillsider logosu
ve
isim hakkı Attay AlarkoTuristik Tesisler A.ş.’ye aittir.
Kaynak gösterilecek de olsa Attay Alarko Turistik Tesisler A.ş.’nin
yazılı izni olmadan hiçbir yekilde yazı ve fotoğraflardan alıntı yapılamaz.”
Hillside Leisure
Nispetiye Cad. Ahular Sok. No: 6
Etiler 34337 İstanbul / Türkiye
T.(90) 212 362 30 00
F.(90) 212 362 30 04
www.hillside.com.tr
[email protected]
DÜNYADAN HABERLER
LE TOUR DU MONDE
“Tüketim Çılgınlığı:
Vending Machines
Teknolojinin ayak uydurulamayan ilerlemesi,
günümüz modern toplumunun hızlı yaşamı ve zaman
ile yerden kazanmanın hiç olmadığı kadar önemli hale
gelmesiyle, üreticiler çabuk tüketimi heveslendiren
paralı makinelere yöneliyor.
Teknolojinin lideri ve dünyanın en güvenli
ülkelerinden biri olan Japonya’da hali hazırda,
ayakkabıdan tutun, araba bile alabileceğiniz
paralı makineler var.
Bozuk paranın yerini, entegre kredi kartı
okuyucuların aldığı veya cep telefonuyla ödeme
imkanı da sunan makinalar tüketiciler tarafından
da çok seviliyor. Şİarküteri ürünlerinden, makyaj
malzemelerine, bisiklet bakımı malzemelerinden,
kiralık DVD’lere, reçetesiz satılan ilaçlardan,
Eskiden beridir bir kutu Cola, biraz abur cubur
bilgisayar aksesuarlarına, çocuk bezlerinden
veya serin bir şişe su almak için yöneldiğimiz paralı oyuncaklara ve hatta sıcak yemeğe kadar
makinler, günümüzde akla hayale gelmeyecek şeyler aklınıza gelebilecek her şey için bir paralı makine
için kullanılıyor. Pek çok büyük markanın, taşınabilir bulmak artık mümkün.
ürünlerini daima hareket halinde olan tüketicilere
çabuk ve en dolaysız yoldan ulaştırmak için yatırım Philadelphia’daki Drexel Üniversite’sinde
yaptıkları bu “eski” ama bir o kadar da yeni makineler bulunan Laptops Anytime makinesi öğrencilere
büyük bir hızla yayılıyorlar.
gerektiği anda dizüstü bilgisayar kiralıyor.
Öğrencilerin, ellerinde pahalı taşınabilir
bilgisayarlarla sokaklarda saldırıya uğramasını
istemedikleri için bu yöntemi seçtiklerini anlatan
yönetim, öğrencilerin de uygulamadan çok
memnun olduklarını belirtiyor.
Los Angeles’ta ise lüks paralı makineler
piyasasına yeni katılan havyar makinası çok ilgi
çekiyor.
Pek çok markanın sayısız yerde minik
mağazalara sahipmiş gibi olması, tüketicilerin
her istediklerine, istedikleri anda, beklemeden
ulaşabilecek olmaları, paralı makinaları yılın
yükselen teknolojisi haline getiriyor. Zaman hiç
kimseyi beklemeden akıyor ama bizim de
beklemek gibi bir niyetimiz yok zaten. Yeni
çağda her şey hemen şimdi ve her şey hemen
buracıkta.
DÜNYADAN HABERLER
“ABBA
Eve Dönüyor...
Liverpool’daki Beatles Müzesi’nden ilham alınarak
yapılan ve açılışı 7 Mayıs'ta gerçekleşmesi
planlanan ABBA Müzesi için hazırlıklar bu
günlerde tüm hızıyla sürüyor.
İsveç Music Hall of Fame’de interaktif bir
ortamda ve modern bir tarzda sergilenecek olan
ABBA’nın tüm eserlerinin bulunduğu müze,
Stockholm, Djurgården’daki yeni bir sergi
alanında açılacak. İsveçli pop topluluğu için
Stockholm’de yapılan müzenin, ABBA’nın
şarkılarını tüm tutkusuyla kalbinde yaşatan
binlerce hayranını cezbedeceği ve yılda yarım
milyondan fazla ziyaretçi çekeceği düşünülüyor.
Müzenin müdürü Mattias Hansson, “İsveç
devletinin bakış açısından bu müzenin yıllar önce
yapılması gerekiyordu, çünkü ABBA İsveç’in en
ünlü markalarından biri,” dedi. Müze için en çok
çalışan isimlerin başında gelen grup üyelerinden
Björn Ulvaeus ise, “Birinin tüm sorumluluğu alması
gerektiğini düşünüyordum ve giderek o
sorumlunun ben olduğumu anladım” diyor. Müze
deneyiminin sınırlarını zorlamayı hedefleyen
proje, müzeden çok diskoyu andırıyor. 2009-2011
yılları arasında dünyayı gezen ABBAWORLD
sergisinin kalıcı yeri olacağı öngörülen müze, grup
üyelerinin bağışladığı sahne kostümlerine de ev
sahipliği yapacak.
“Mont Blanc,
Albert Einstein’i
onurlandırıyor...
Almanya'nın en önemli markalarından biri olan ve
100 yılı aşkın süredir lüks “yazı yazma
enstrümanları” üreten Mont Blanc, Limited Edition
koleksiyonuna Albert Einstein dolma kalemini
ekledi.
Aralarında ressamlardan yazarlara, oyunculardan
devlet adamlarına kadar birçok dünyaca ünlü ismin
özel kaleminin yer aldığı bu çok özel koleksiyona
katılan Albert Einstein edisyonunda, fizikçinin
kullandığı formüller platin kaplama gövdenin
üzerine kazınmış, kapakta lacivert lake kaplama
tercih edilmiş, Mont Blanc'ın ikonik beyaz yıldız
logosuysa safir kristalden üretilmiş. 3.000 adet ile
sınırlı olan kalem 3.115$ değerinde, bir de aynı
modelin 99 adet ile sınırlı beyaz altın versiyonu
bulunuyor.
DÜNYADAN HABERLER
“Happy Birthday,
London Subway!
Londra’nın yehrin altında örümcek ağı gibi her
yöne uzanan meyhur metrosu bu yıl 150. yayını
kutluyor.
Pek çok tasarım yirketiyle bu özel günü
onurlandırmak adına iybirliği yapan devlet,
Olimpiyat Meyalesi tasarımlarıyla dünyayı
büyüleyen Edward Barber ve Jay Osgerby ile
tekrar bir araya gelerek 2 Euro değerinde bozuk
paraları yeniden tasarladı. Sıra dıyı değerine
rağmen, 1998’lerden beri Londra’da çok kullanılan
bu bozuk para Londra’nın meyhur metrosu için
tasarımı değiytirilen ilk para olarak da tarihe geçti.
Paranın tura kısmında Kraliçe II. Elizabeth’in
tanıdık siması var. Yazı tarafına ise 1967 yılındaki
Victoria hattının ilk treni iylenmiy. Kabartmanın
dıy kenarları sanki tren bir tünelden çıkıyormuy
izlenimi yaratırken, tasarımı da Harry Beck’in
1938’deki metro haritasından esinlenilmiy olma
özelliği tayıyor. Paranın ince kenarları ise demir
raylarını ve onların üstündeki durakları
hatırlatacak yekilde minik çizgi ve noktalarla
tasarlanmıy.
İkinci tasarım yeni paranın ön yüzünde ise
Underground kültürünün meyhur yuvarlak simgesi
var. 1908 yılından beri metroların giriylerini
iyaretleyen logonun küçük ve incelikle iylenmiy
bir kopyası. Londralılar her iki tasarıma sahip
parayı da bu yıl bol bol görecek gibi. Bize de ‘Happy
Birthday, London Subway! demek kalıyor.
“GQ Bar:
İstanbul’un Yeni
Hit Mekanı!
Dünyaca ünlü erkek dergisi GQ, Etiler’in en hareketli
köyelerinden birinde yepyeni bir bar-restoran açtı.
Dünyada bir eyi Moskova’da bulunan iki bardan biri
olan ve “One stop shop” konsepti ile yaratılan bar,
güzel bir akyamda hem iyi bir yemek yiyip, hem de
eğlenmek isteyenlerin her ikisini de tek mekanda
yapabileceği elit ve kaliteli bir mekan.
GQ dünya mutfağının bay ayçısı yıllarca Buckingham
Sarayı’nda Prens Charles’ın kiyisel yefliğini yapmıy
olan Gary Robinson. Bar’ın dıyında bulunan dev
ekranda GQ’nun kapak, moda ve ünlü çekimleri ve
kamera arkası görüntülerden hazırlanan klipler
yayınlanacak. Yaklayık 600 kiyi alabilen ve yu anda
Etiler’de gece 03’e kadar açık kalacak tek yer olan
GQ’nun İstanbul’un hareketli gece hayatına çok
ihtiyaç duyduğu yeni bir soluk katacağına yüphe yok.
DÜNYADAN HABERLER
“Les (Art)ists’den
Bahar 2013
Koleksiyonu
Fransız t-shirt markası Les (Art)ists
2013 bahar sezonu için geri dönüyor.
Tasarım formülleri oldukça basit; sırt kısmında
tasarımcısının adını ve doğum yılını taşıyan spor
tarzı grafik t-shirtler. Geçen yıl sanatçıları,
müzisyenleri ve moda tasarımcılarını konu alan
büyük bir koleksiyon yarattıktan sonra bu yılki Bahar
2013 koleksiyonunun daha ince odaklı olmasına özen
göstermişler.
Sadece tasarımcılara özel modeller sunuyorlar ve
koleksiyona eskisine nazaran daha fazla renk
katıyorlar; böylece renklerle oynayarak ve
grafik elementlerden faydalanarak her t-shirt’e
adını veren tasarımcının kendi tarzına
bir saygı duruşunda bulunuyorlar.
Koleksiyona Kaws, Takashi Murakami, Damien
Hirst, Andy Warhol ve Keith Haring de dahil.
Koleksiyonu Colette’de bulabilirsiniz.
22
Sibel Arna
Modayla, trendlerle,
hayatla dopdolu bir kalem;
Sibel
Arna
Beşiktaş-Valideçeşme’de doğmuş ve tam bir mahalle kültürü ile
büyümüş... Bir yanı meşin top peşinde koşturacak kadar erkek
Fatma, diğer yanı içine aynasını, tarağını koyduğu çantasıyla
sokakta oynamaya çıkacak kadar kokoş.. “Kibarlık yapmayayım,
sokak çocuğuydum” diyor içtenlikle, geçmişine sahip çıkıyor.
Mesafeli, hatta zırhlı duruşuna rağmen samimi bir yürek Sibel Arna.
16 yıldır aynı samimiyetle gazete sayfalarından, zaman zaman
televizyon ekranlarından milyonlara sesleniyor... Onu okuyoruz,
onu dinliyoruz, onu takip ediyoruz...
Kendisini biraz daha yakından tanımak istedik, iyi de ettik...
Çocukluk dönemine ait en anlamlı hatıran
nedir?
Anneannem. Tanıdığım en güçlü kadınlardan
biriydi. Urfa Halfeti’li, şiddet uygulayan
dedemden, iki küçük kızıyla İstanbul gibi kaotik
bir şehirde yalnız kalma pahasına boşanabilmişti.
Tam bir hanımağaydı, otobüs işletmeciliği, tır
taşımacılığı falan yaptığını, üstü açık Amerikan
otomobillere bindiğini hatırlıyorum. Tabii ki
şoförlü... Okuma-yazması olmadığı için ehliyet
alamamıştı ki.
Röportaj: Özlem Gökbel
Fotoğraflar: Uğur Bektaş
[email protected]
Nişantaşı Kız Lisesi’nden sonra,
Marmara Üniversitesi’nde İşletme okumuşsun.
Nasıl bir öğrenciydin?
Orta şekerli... Üniversitedeyken ilk yılımda
benden işletme ile ilgili bir cacık olmayacağını
anlamıştım mesela. Ne bankacı olabilirdim, ne
yönetici. Daha sosyal bir iş yapmalıyım diye
düşünüp duruyordum.
Gazetecilik serüvenin böyle mi başladı?
Sosyal iş arayışlarım iki alanda yoğunlaşıyordu.
Ya gazeteci olacaktım ya da bir reklam
ajansında metin yazarı. Bir gün gazeteci
olmak konusunda korka korka babamın
ağzını aradım.
Ve beklediğimden çok daha pozitif bir tepkiyle
karşılaştım.Bana, yeni tanıştığı birinin
Milliyet’te Baskı-Ofset bölümünün başında
olduğunu, ona stajyer başvurusunun nasıl
yapıldığını sorabileceğini söyledi.
O kişi yılların emektarı Beşir Usta’ydı.
Onun sayesinde Milliyet’e stajyer olarak
başladım.
Yıl 1997. Üç yıl boyunca her gün çalıştım.
Üniversiteye sınavdan sınava uğruyordum.
İki ay sonra sözleşmeli muhabir olmuş,
gazetenin hafta sonu ilavelerinde imzam
çıkmaya başlamıştı bile... Sonra sırası ile Sabah,
Vatan ve 2003’den beri de Hürriyet.
Yıllarca bir meslek sahibi olmak için
okuyan, sonra da bambaşka bir meslekte alaylı
olup, işini de uzun yıllar başarıyla götüren
insanları çok takdir ediyorum. Cesaret işi
aslında.
Gazetecilikte kendineörnek aldığın
(yerli-yabancı) idolün var mıydı? Var mı?
Var tabii, olmaz mı... Ama o kadar çok ki.
Bir kişiyi bütünüyle değil de, farklı kişileri
farklı özellikleri ile örnek alıyorum.
Birinin habere takla attırma becerisini,
diğerinin fotoğrafa bakışını, berikinin röportaj
sırasında karşısındakine hiç söylemeyeceği
şeyleri söyletmesini seviyorum.
Bana göre stil sahibi birisin.
Moda senin için nedir? Senin aran nasıl?
Moda bence bir iletişim biçimi.
Aramın kötü olması gibi bir durum söz konusu
değil.
O kadar içli dışlıyım ki...
Her şeyden önce, dünyanın en büyük
endüstrilerinden biri olduğu için saygı
duyuyorum. Sonra iyi bir defile izleyip, alt metni
sağlam bir koleksiyon gördüğümde söz konusu
tasarımcının önünde şapka çıkarıyorum.
Özellikle tasarımcı cephesinde büyük bir emek
var,
o ilhamları pazardan satın almıyorlar,
çok ciddi mesai harcıyorlar.
Çocuk sahibi olduğun dönemde anne olmayı
planlıyor muydun? Ani bir karar mıydı?
Neler değişti hayatında?
Evlendiğim ilk günden beri çocuk sahibi
olmayı istiyordum. Rüzgar planlı ve
istenen bir bebekti. Onun gelişiyle birlikte
hayatımda her şey değişti. Öncesi ve
sonrası diye birşey var artık.
Ama çocuk büyük bir zenginlik, hayattaki
en büyük güç kaynağı. Tüm bunlar size yüklediği
sorumluluğu farkedilmez kılıyor.
24
Sibel Arna
Televizyon programcılığı konusunda ne
düşünüyorsun? Senin deneyimin nasıldı?
Ben geçmişte bir yıl CNN Türk’de Trends adlı bir
program hazırlayıp sundum. Geçen sene kış
sezonu boyunca da HTV’de Anne isminde bir sağlık
programında sunucu olarak yer aldım.
Hafta içi her sabah 1,5 saatlik bir sağlık
programında, alanında üç uzman doktor
ağırlıyordum. Çocuk sağlığı ve gelişimine dair
merak ettiğim ne varsa sorup sorup,
rahatlıyordum.
Şİimdilerdeki moda/trend vb programları
nasıl buluyorsun?
İnanın hiç televizyon izlemiyorum. Tamamen
annelikten. Rüzgar uyanıkken bir tek çizgi film
izleniyor, o da en fazla günde 40 dakika. O
uyuduktan sonra da ya bende hal kalmıyor ya da
sosyalleşmek için sokağa çıkıyorum.
Hah, tam da yeri gelmişken... Hem annesin,
hem iş kadını... Ama sosyal hayatta da aktifsin.
Partiler düzenliyorsun zaman zaman...
Başka nerelere gidersin? Neler yaparsın?
Bu aralar bir tek kendi host ettiğim partilere
gidebiliyorum. Dışarı çıktığında eline içki alıp
süzülen, kasılan insanlardan olamadım hiç.
Gece çıkmak benim için dans etmekle
eş değer. Eğlenceli bir sosyal çevrem var.
Hep birlikte eğleniyoruz.
Bu kadar çok şeye yetişebilmenin,
bu dinamizmin sırrı nedir?
Özellikle Rüzgar doğduktan sonra, hayatı mutlu
olmak için yaşamaya karar verdim. Hayatımdaki
her şeyi de böyle kurguladım. Arkadaşlarım, işim,
ailem... Annem, babam en büyük destekçilerim.
Rüzgar onların şefkati ile büyüyor çok şükür.
Hep söylenen anne-oğul aşkı bizde de var tabii.
Ama ben elimden geldiğince eğlenceli
bir anne olmaya çalışıyorum.
Tabii ki kendimi geliştirmeye ihtiyaç duyuyorum,
doğduğu ilk günden beri her gün onlarca soru ile mücadele
ediyorum, bir bilene soruyorum, araştırıyorum,
okuyorum, anne olunca da gelişimin sonu yok.
Bu kadar sosyal biri olarak sosyal medya ile
ilişkin nasıl? Nerelerde varsın?
Çok seviyorum. Twitter, Vine, İnstagram ve tabii ki
ilk göz ağrımız Facebook. Hepsinde varım.
Megaloman gibi kendi fotoğraflarımı ve çekmeye
doyamadığım oğlum Rüzgar’ın fotoğraflarını
paylaşıyorum.
Sosyal medyanın, internet gazetelerinin,
blogların vs. klasik medyaya ciddi bir rakip
olduğunu düşünüyor musun?
Sence gazetelerin pabucu dama atılır mı bir
gün?
Hiç sanmıyorum. Çünkü gazeteler de kendi
internet dünyalarını son hızla geliştiriyorlar. Kağıt
üzerinde olmasa bile sanal dünyada baskın
kalacaklar.
Çünkü temelde 65 yıllara varan bir deneyim,
çok güçlü kadrolar var.
26
Sibel Arna
Hayatta hedefleri olan biri misin? Gerçek bir
Kova olduğunu düşünüyor musun?
Hedefsiz insan benzinsiz araba gibi değil midir?
Hedeflerin yoksa bir arpa boyu yol gidemezsin.
Evet, tam bir kovayım. Ne okursa okusun
sonunda hep bildiğini okuyanlardan, arkadaşları
için çıldıranlardan, bağlılık sevip, bağımlılıktan
tiksinenlerden ve asla teslim olmayanlardan.
Bundan 10 sene sonra kendini nerede,
ne yaparken görüyorsun?
Hiç öyle uzun vadeli planlar yapamadım ki
hayatta. Yapsam da sadık kalamadım.
Bi tek 13,5 yaşında bir delikanlının annesi
olacağımı ve eğlenmeye devam edeceğimizi
öngörebiliyorum.
Kısa kısa Sibel Arna
En beğendikleri, en sevdikleri,
vazgeçemedikleri:
Gazete / Dergi Radikal, Elle, Vogue
TV kanalı NTV
Modacı Özgür Masur, Elif Cığızoğlu, Arzu Kaprol
Müzik Kapı gıcırtısı
Tatil beldesi Çeşme, Cunda, Kaş,
Yurt dışı Arjantin, Küba, Barcelona, Londra
Restoran / Kulüp
Sushico, Zelda Zonk, W, Unter, Aztek
Hobi
Dans. Ama tamamen hobi. Bakmayın siz benim
dans yarışmasına falan katıldığıma.
Olmazsa olmazları:
Rüzgar, ailem, arkadaşlarım, şevkat, huzur,
eğlence, müzik, iyi yemek, flört, seks, deniz, kum,
güneş, topuklu ayakkabı.
Seni sen yapanlar?
Çillerim, işim, sağ ayağımı açık basmam,
içki içince tek gözümü kısmam, kırılganlığım,
kolay ağlamam, dans, oğlum, arkadaşlarım...
Ha bi de çok pis rakı içerim.
Oğlum, ailem ve arkadaşlarım tabii.
Maddi ve madde olan hiçbir şey hiçbir
anlam ifade etmez nazarımda.
Fotoğraf çekimimiz sırasında gösterdikleri misafirperverlik için The House Hotel Bosphorus'a teşekkür ederiz.
Modern Bohemyalılar;
HİPSTERLAR
28/29/30
Retro olan her yey onlar için “cool”du,
bulundukları ortamlar değerli ve “eski” olan her
yey yeniydi.
Onlar Sylvia Plath’ın hırkalarını giyip, Buddy
Holly’nin gözlüklerini takmak istediler. Böylesine
modası geçmiy tarzlardan yeni bir tarz
yaratmanın ironisinden zevk aldılar. Doğayla
bütün olup,
organik beslenmeyi seçtiler. Popüler olan
toplumdan tamamen zıt bir yöne gitmek, sadece
kendilerine ait bir köye yaratmak istediler.
Bu yeni nesil için stil, bir markanın butiğinden
alabileceğin bir yey değildi. Onlar bitpazarlarına
gittiler. İkinci el giysilere, eskiyi yansıtan
markalara değer verdiler. Hele kendi elleriyle
yaptılarsa, daha bile iyiydi. Onlar için cool olmak
televizyon yıldızı gibi görünmek değildi, sanki hiç
televizyon izlememiy gibi görünmekti.
Çok uzun zamandır kimsenin görmek için
uğraymadığını görebilen Hipsterlar
iyte böyle doğdu.
2000’li yılların toplumu kendini
televizyon, dans müziği ve
ünlülerle meygul ederken,
sahne arkasında sessizce ve
yavayça bir baykaldırma
gerçekleyiyordu. Çoktan
unutulmuy giyim tarzları,
biralar, sigaralar ve müzikler
onların hayatlarında yeniden
can buldu.
Yazı: Elmira Gürses
“Hipster” kelimesi daha yeni yeni kulağımıza
çalınmaya bayladı ama aslında 1940’lar kadar
eskilere dayanan uzun bir geçmiyi var bu akımın.
1940’ların caz dolu yıllarında, orta-sınıf ve üstü
beyaz gençlerin hayran oldukları siyahi caz
sanatçıların tarzlarını kendi hayatlarına
iylemeleriyle ilk kez ortaya çıktı Hipsterlar.
‘Gözlerini açmak’ anlamına gelen batı Afrikalı
‘hipi’ kelimesinin Amerikan İngilizcesine ‘ster’ eki
ile (gangster dermiy gibi) sokulmasıyla
neredeyse bir asırlık bir akımın ilk kıvılcımları
ateylenmiy oldu. Kendilerinin popüler olmayana
duydukları ilgiyle tanınmasından hoylanan
Hipsterlar günümüzde “orijinal tarz ve stilin
temsilcileri” olarak görülüyorlar.
Peki kim bu Hipsterlar?
1940 yıllarındaki öncüleri gibi günümüzde de
Hipsterlar, orta ve üst sınıfa mensup, orijinalliğe
ve eski olana değer veren insanlardan oluşuyor.
Hipsterlar pek çok sosyal akımın aksine hiçbir
politik görüş ve dini inanca bağlılık
göstermiyorlar. Onların tek bir düşmanı var:
Popüler kültür.
Hipsterlar ilk olmayı seviyorlar. Bir filmi ilk
izleyen kişi olmayı; bir müziği ilk duyan dinleyici;
bir grubu ilk keşfeden yetenek avcısı,
bir restoranı ilk bulan gurme olmayı seviyorlar.
Her şeyin ilkine daha popüler olmadan imzasını
atan insanlar onlar. Coldplay’in en ateşli hayranı
olmaktansa, Coldplay daha popüler bile olmadan
onu dinlemiş olmayı tercih ediyor onlar.
Kitleleri harekete geçiren, dünyada iz bırakan,
izlenme rekorları kıran filmler yerine, az tanınmış,
adı sanı duyulmamış, nadide bir
mücevhermişçesine incelikle aradıkları
deneysel filmleri seviyorlar. Modada tamamen
kendilerine has bir görünüşe sahipler ve
neredeyse ilk bakışta tanınıyorlar. Çünkü
Hipsterların hayat felsefesi “gerçek kaliteyi
popüler değilken tanımak”.
Genelde çok zeki, alaycı ve kültürlü insanlar.
Nostaljik ve zamansız trendler, orijinalliğini asla
yitirmeyecek markalar, solgun sayfalı kitaplar ve
sıcak kahve kokusunun asla eksik olmadığı
hayatlara sahip, “stil gözü keskin”, zor beğenen
modern eskiler onlar. New York Times’ın
“Bohemyalılar” diye adlandırdığı, sanat ve müzik
aşığı, içgüdüsel bir zevk duyusuyla giyinen,
düşünen, seçen, özgür bir akımın temsilcileri
Hipsterlar.
Starbucks’ta elinde büyük boy kahve, üstlerinde
iki beden büyük örme kazak, dar pantolon, atkı ile
şapkanın eşlik ettiği büyük güneş gözlükleri ile
iPod’larından özgün müzik dinleyen bu insanları
gözden kaçırmanız mümkün değil. Genelde
görünüşleri ile yakından ilgilenirler ama asla aşırı
özenli görünmezler. Doğallık ve hafiften
dağınıklık tarzlarının en önde gelen temalarıdır.
Boş vakitlerinde kitap okurlar, film izlerler,
fotoğraf çekerler. Siyah-beyaz, Retro tarzına
duydukları aşk onları her yerde ele verir. Hepsi bir
şekilde sanatla alakalıdır. Ya yazarlar, ya da
çizerler. Tiyatro gruplarına katılırlar. Ellerinde
gitar, kafe köşelerinde şarkı söylerler. Hem her
şeyden biraz bilir, hem de hiçbir şeye bağlı
değildirler.
Günümüzün hızlı toplumunun çabuk değişen
trendleri ve büyüleyen popüler kültürü karşısında
sakince ayakta duran, yılların eskittiği,
unutulmaya yüz tutmuş hazineleri onurlandıran
ve yeniden yaşatan romantik bir neslin üyeleri
olan Hipsterlar sessizce güçlenen bir akımın
liderleri.
Belki de tarih ileri doğru aktıkça geçmişe
duyulan özlem pek çoğumuzun içinde
başkaldırıyor.
Belki de Hipsterlar bu çağrıyı ilk duyanlar.
Belki baş döndüren metropollerin göz
kamaştıran ışıkları ortasında yaşayıp, gün
batımlarının sade güzelliğini unutan bizlerin
yavaşça ama istikrarlı bir uyanışı bu. Eski
şarkıların, siyah beyaz filmlerin,
el örgüsü kazakların ve kahve kokusunun
hatırlattığı o günlere geri dönmek için hissedilen
nostaljik bir hasret duygusu belki de.
Belki de hepimizin bir miktar Hipster
olması gerek...
NİŞANTASI KANYON CEŞME MARINA HILLSIDE FETHİYE
wwww.hartford.fr
facebook.com/hartfordturkiye
twitter.com/hartfordtr
BİR AKDENİZ
RÜYASI...
32/33/34
Geceleri yıldızların altında
uyumayı, sabah dünyanın
en güzel yerlerinden birinde
uyanmayı, inanılmaz lezzette
yemekler yemeyi, şımartılmayı
ve kendini özel hissetmeyi
kim istemez ki..
İşte bütün bunları düşünerek Amerikalı seyahat
firması SeaDream 2 tane tekne tasarlamış ve
tüm sene boyunca dünyanın çeşitli deniz ve
kıtalarında misafirlerini ağırlıyor. Kendilerini
“biz bir gemi değil yatız” diye tanıtan SeaDream
bu konuda oldukça haklı. Apartman gibi gemiler
yerine müşterilerine kendi özel yatınızda seyahat
ediyor hissini vermek için ellerinden geleni
yapıyorlar. Her biri maksimum 100 kişi alan
yatlarında kişi başına 1 adet servis elemanı
düşüyor.
Rahat kamaralar, dileyenlere yıldızların altında
açık havada uyuma deneyimi, 24 saat havyar ve
şampanyanın eksik olmadığı bir servis,
Michelin Star restoran yemekleri, havuzu,
su sporları kulubü ile iddialarını fazlasıyla
kanıtlıyorlar.
Yaz ayları ve sonbaharda Akdeniz kıyılarında
olan tekneler, kış aylarında Karayip Adaları ve
Amazon’da bir veya iki haftalık seyahatler
yapıyorlar.
Ben de bu yazımda SeaDream ile yaptığım bir
haftalık mükemmel bir Akdeniz seyahatimden
söz etmek istiyorum, en ilginç limanları anlatarak.
Yazı: Özlem Avcıoğlu
Fotoğraflar: Özlem Avcıoğlu & Arşiv
Galaxidi ve Delfi
Galaxidi Yunanistan’ın Korint Körfezi’nde
bulunan ufak bir balıkçı kasabası. Önemi Antik
çağlarda Yunan halkları için önemli bir dinî
merkez olan Delfi’ye ulaşmak için bir kapı
oluşundan geliyor. Galaxidi’de sıcak basmadan
sabahın erken saatlerinde ziyaret edilen Delfi
sonrası taze balık ve deniz ürünleri yenecek şirin
tavernalar var.
Bunlar arasında en iyileri taze balık ve tipik
Yunan mezeleri bulabileceğiniz Tasso ve
Kavouras. Parnasos Dağı’nın tepesinde bulunan
Delfi’ye
1 saatlik bir karayolu yolculuğu ile ulaşılıyor.
Yunan tanrıları Apollo ve Athena´ya ibadet
edilen bir alan olan Delfi, aynı zamanda klasik
dönem süresinde Apollon'a adanan kahin
tapınağının
belki de en iyi bilineni.
Korint Boğazı ve Hydra
Adriyatik Denizi’ni Ege’ye bağlayacak
bir kanal yapma fikrinin başlangıcı Antik
Yunanistan'a kadar gider. Ancak bu fikir 1893
yılında açılıp hizmete giren 6,3 km uzunluğundaki
Korint Kanalı ile gerçekleşebilmiştir. Ancak 24
metreye ulaşabilen genişlikten tekne ve ufak
gemilerin geçebilmesi mutlaka bir kılavuz tekne
eşliğinde gerçekleştiriliyor.
Saronik Körfezi’nin en güzel adası; pırıl pırıl denizi
ile meşhur, ressam ve sanatçıların favori
adalarından biri olarak bilinen Hydra... Adanın en
büyük özelliği, taşımacılığın adanın sembolü olan
eşeklerle ve ufak teknelerle yapılması.
Limanı en güzel Yunan adalarından biri olan Hydra’da
Leonard Cohen, Mick Jagger, Keith Richards gibi
birçok ünlünün evi bulunmakta.Son senelerde ada;
Çağdaş Sanat okulunda yapılan workshoplar ve
Yunanlı iş adamı ve sanat koleksiyoneri Dakis
Joannou’nun kurduğu Deste Foundation’ın ufak sergi
mekanı ile dünyanın her bir yanından sanat
severlerin, yazar ve gazetecilerin ilgisini çeker oldu.
Eski bir mezbahanın sergi mekanı haline
getirildiği Deste Foundation’da yaz aylarında
mutlaka önemli sergiler oluyor. Ada mekezi cafeler
ve lokantalarla dolu. Adanın bembeyaz evlerinin
aralarında yer alan dar sokaklarında ise sanat
galerileri ve özellikle takının öne çıktığı
birçok ufak dükkan var.
Hydra’nın en sevimli oteli Four Seasons Hydra.
Ada merkezinden 5 dakikalık bir tekne seyahati ile
ulaşılabilen otelin mükemmel bir denizi, harika bir
plajı ve istakoz, balık ve Yunan mezeleri
yiyebileceğiniz muhteşem bir lokantası var.
Santorini
Dünyanın en romantik yerlerinden biri olan
Santorini Ege’de bulunan Kyklad Adaları’nın en
ünlüsü.
Başka hiçbir yere benzemeyen kendine has
coğrafyası ile Santorini volkanik bir ada.
Adanın batı tarafında büyüleyici manzaraya karşı
Caldera diye adlandırılan uçurumun tepesine
konumlanan Fira ve Oia tipik bembeyaz evleri ile
en bilinen şehirler. Adanın merkezi de olan Fira’da
Caldera boyunca muhteşem manzaralı barlar,
restoran ve oteller yan yana sıralanıyor.
Fira’ya göre daha şık ve butik bir yer olan adanın
kuzey ucundaki Oia hem günbatımı manzarası hem
de birbirinden güzel butik otelleri ile ünlü.
Konaklamak için en iyi seçeneklerin başında
geçen sene Oia’da uçurumun tepesindeki kayaların
içine oyularak açılan, oldukça lüks otel
Mystic ve hemen yakınındaki Katikies yer alıyor.
Her iki otel de muhteşem Caldera manzarasına ve
olabilecek en romantik odalara sahipler.
Santorini’de gece, gün batımına karşı
Caldera üstünde bulunan restoran-barlarda,
karşıdaki adanın ve buraları ziyaret eden dev
gemilerin oluşturduğu manzara eşliğinde içkinizi
yudumlayarak başlar. Deniz mahsullerini ve
Yunan mutfağından seçenekleri tadabileceğiniz bir
lokanta veya tavernada devam eder.
Fira’daki Nikolas ve Selene en ünlü tavernalardan.
Oia’dan arabalarla ulaşılan ya da yüzlerce basamak
ile aşağıya inilen deniz kenarındaki balıkçı limanı
Ammoudi de sahil kenarındaki restoranlarda güneş
batarken Uzo eşliğinde deniz mahsülleri yemeden
dönmemek lazım.
Fira ve Oia’dan denize girmek imkansız olsa da
umutsuzluğa kapılmayın. Adanın doğusundaki alan
Kamari Sahili’nde bulunan Perivolos Beach bizim
Bodrum’u aratmayan yan yana dizilmiş beach
kulüpleri ile çok eğlenceli. Volkanik karakterden
dolayı kumunun siyah olduğu bu plaj bölgesinde
hem deniz güzel, hem beach kulüpler çok iyi, hem de
çok eğlenceli akşamüstü partileri var. Chilli Beach
Bar bunların en iyilerinden. Ammos ve Notos da
buradaki en iyi restoranlar.
ÇOK ESKİDEN
RASTLAŞACAKTIK...
36/37/38/40
Konu rastlaşmamız değil,
kült filmler...
“Çok eskiden rastlaşacaktık” da kült bir
filmin ünlü bir repliği. “Tekrar çal, Sam”
gibi... “Ona reddedemeyeceği bir teklifte
bulundum” gibi. “Işınla beni Scotty” gibi...
Matrix ise Estonya’dan Brezilya’ya kült film olarak kabul görmüş durumda. Filmin güçlü bir dağıtım
ağına sahip olması, ulaşılabilir olması ve dünyadaki dominant kültürün bir taşıyıcısı ya da yansıtıcısı
olması burada belirleyici bir etken. Ama pazarlama başarısı bir filmi kült kılmaya yetmez.
Diyeceğim o ki; hangi film kült, kime göre kült, bu değişir... Hatta, bu yazıya başlık olarak kullandığım
repliğin hangi Yeşilçam filminden alındığını çıkaramamış olabilirsiniz...
Şİimdi bir daha düşündüm, belki de konu
rastlaşmış olmamızdır... Bir filmin kült
sayılması için en az üç temel unsur olması
gerekiyor... Seyirci, zaman ve tabii filmin
kendisi...
Bir filmi kült kılan, seyircinin ona bakışı, o filmi algılayışı. Bu bakış, film izleyici ile buluştuğu anda
oluşamayabiliyor. Bazen zaman alıyor. Dünyayı Kurtaran Adam’da öyle oldu. 1990’lı yıllarda
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki özel gösterimlerin yarattığı ivmeyle bu film giderek bizim
kendi aramızda ‘kült’ saydığımız bir filme dönüştü. Sonra ülke sınırlarını aştı, yurt dışındaki bazı
festivallerde de Cüneyt Arkın’ın dünyayı kurtarması gerekti. Seyirci var. Film var. Zamansa zaman...
Ama kült ne? Bir duygu seli mi desem? Ah, biz çok eskiden rastlaşacaktık...
Selvi Boylum Al Yazmalım, eski Hababam
Sınıfı filmleri bizim için kült filmlerdir.
Ama bir Estonyalı için kült sayılmazlar.
Adlarını bile duymamışlardır. Biz de kült
Norveç filmlerini bilmiyor olabiliriz.
Kült Ne?
Kült kelimesinin kökeni Latince ve tapınma anlamına geliyor. Kült film sadık, tutkulu ama
görece az sayıda bir hayran kitlesine sahip filmler için kullanılan bir terim. Bu kitle bıkmadan
usanmadan filmi defalarca izler, repliklerini ezberler, film ile ilgili her türlü bilgiye ulaşmaya çalışır,
hatta filmle ilgili koleksiyon yapar.
Yazı: Berna Gençalp
Fotoğraflar: sadibey.com
[email protected]
Bazı kült filmlerin büyük bir hayran kitlesi olabilir. Mesela Sapık, Yaşayan Ölüler Gecesi, Star Trek,
Dünyaya Düşen Adam, Suspiria, Alphaville, Taksi Şİöförü, Godfather serisi, Harold ve Moude,
Barton Fink, Ghost In The Shell, Yojimbo, Maymunlar Cehennemi, Makas Eller, Kuzuların Sessizliği,
Temel İçgüdü, Katil Doğanlar, Thelma ve Louise, Ucuz Roman, 12 Maymun, Dövüş Kulübü, Matrix,
Altıncı His, John Malkovich Olmak, Memento, Trainspotting, Olağan Şİüpheliler...
Film, izleyende belli bir duygu yaratır.
Bu duygu belki özlenen, belki de
yeterince ifade edilememiş bir duygudur.
Üstelik bu, filmin izleyicide yaratmayı
hedeflemediği bir duygu bile olabilir.
Bu filmlerin fanatikleri neredeyse her ülkede rahatlıkla bulunabilir. Bir sinema klasiği ise sinema
klasiğidir. Örneğin, Potemkin Zırhlısı. Ama bazen bir sinema klasiği aynı zamanda kült bir film de
sayılabilir. Örneğin, Otomatik Portakal. Bir kült film sever, sinefil olmak zorunda değildir. Her sinefil
de kült film sevmek zorunda değildir. Sinefil sinemasız yapamaz. Kült film sever, ”o” film olmadan
yapamaz. Her kült filmin sinemasal bir değeri olması da gerekmez... 70’li yıllarda Türk sinemasında
kendi hatalarından utanmayan, fütursuz, patavatsız filmler üretildi. Seyirciler Yeşilçam filmlerini
o haliyle benimsedi, hatta onlarla özdeşleşti. Filmlerdeki eksiklikleri kendileri tamamladılar.
Ve o filmlerde film olmaktan fazlasını buldular. Biraz da bu nedenle; çok eskiden rastlaşacaktık.
Seyirci filmi defalarca, büyülenmişcesine
izler. Sonra bu duygunun somutlaştığı
cümleyi ya da hareketi kendi konuşmaları
içinde, kendi hayatı içinde tekrar etmeye
başlar. O tavrı kendisinin kılar. Kimbilir
belki o söz ya da tavır zaten onun
hakkıdır.
Bir sinema salonunda takma Spock
kulakları ile Star Trek izleyen 1000 kişiyi
gözünüzün önüne getirin. Bu oldu.
San Diego’da. Eğer bu size komik
geliyorsa, stadları takım kaşkolu ile
dolduran onbinlere de gülüyor olmalısınız.
Kült Olacak Bir Film Çektik…
Bir filmi çekenler bu cümleyi kuruyorsa o filmden kaçın, derim. Çünkü filmin kült olmasına çeken kişi
karar veremez. Kült film ile izleyicisi arasında bir elektriklenme olur.
Durum bence çok da farklı sayılmaz. Vasat bir film olarak çekilen, çekilirken senaryosu
üzerinde dahi uzlaşılamamış olan, zor bela montajda toparlanan, klişelerle dolu Kazablanka
nasıl olur da bu kadar etkili ve uzun ömürlü olur? Yeşilçam filmleri bütün teknik ilkelliklere
rağmen nasıl olur da gönlümüzün telini titretir ? Ne bu filmleri yaratanlar, ne de ilk vizyona
girdiklerinde izleyenler bu filmlerden böyle bir performans beklemiyordu. Çağan Irmak
filmleri Babam ve Oğlum ile Issız Adam da kült ya da kült olmaya aday en yeni yerli
yapımlardan. Geçen zamana rağmen seyircide yarattıkları duygu yoğunluğu devam ederse
kült film kategorisindeki yerlerini koruyacaklar. Bu filmlerden daha eski olan Herşey Çok
Güzel Olacak’ın da son dönem kült olmaya aday ya da kült sayılabilecek yerli filmler
kategorisinde
bir yeri olduğu söylenebilir.
Parodi Meselesi
Kitlelerin filmi kendine ait kıldığına uyanan akademisyen ve eleştirmenler de filmi mercek
altına alırlar. Ve filmin “aşırı yorum”ları günlük sohbetlerden akademik çalışmalara hatta
yeni eserlere doğru dolaşıma girer. Bir bakmışsınız Woody Allen “Tekrar Çal Sam” isimli bir
senaryo yazmış ve çekmiş. Yıl 1972. Bu arada, Kazablanka 1942 mahsulü. Hesabı siz yapın.
Kült filmler o kadar kendileri olmaktan çıkarlar, gördükleri ilgi o kadar öngörülemeyen bir
hacme ulaşır ki; artık onların parodisini yapmak farz olur... Exorcist bir kült filmdir.
Türkiye mahsulü Şİeytan ise onun
parodisi. Turist Ömer Uzay Yolunda da
yine parodidir. Thelma ve Louise’in final
sahnesi, parodisi sıkça yapılan
sahnelerden biridir. G.O.R.A filminde deri
ceketinin eteğini uçurarak Neo taklidi
yapan Cem Yılmaz Matrix bir parodisidir.
Tersten gidersek, parodisi yapılan film
kült filmdir. Ertem Eğilmez’in bütün bir
Yeşilçam sinemasının parodisini yaptığı
Arabesk filmine de burada değinmeden
edemem.
Arabesk benim için, ülke sinemasının
kendisiyle komplekssizce,
güleryüzlülükle, tatlılıkla yüzleşip
olgunlaşmasının resmidir...
In a world without walls, the
best new office is the one you
bring with you.
TuMI.coM © 2013 TuMI, Inc.
Kanyon aVM, TEL.: + 90 212 353 53 01
BEyMEn I HarVEy nIcHoLs I BrandrooM I THE rITz carLTon IsTanBuL
Aşağı yukarı 30 yıldır en saygın sinema okullarında kült filmler üzerine çalışmalar sürdürülüyor.
Geceyarısından sabaha dek film gösteren sinema salonları ve daha sonra evde videoda
film izleyebilme olanağı, ilk vizyona girdiğinde kitlelerin dikkatini yeterince çekmemiş eski
filmlere hayat öpücüğü gibi geldi. Türkiye’de de özel televizyon kanallarının açılması ve eski
Yeşilçam filmlerinin ısrarla, tekrar tekrar yayınlanması aynı etkiyi yarattı. Bu yolla, izleyicilerin
bakışlarını üzerinde toplayan filmler kültleşti. Belki de çok evvel rastlaşmadığımız iyi oldu...
İsyanım Var!
Bir film niye kült olur, niye olmaz? Ne zaman unutulur, ne kadar kült kalır? Ahmet Hamdi
Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde bir roman kişisine söylettiği gibi... “Kalabalık
neyi sever, neyi sevmez? Bunu kimse bilemez.”
Bir filmin kült olması aslında tamı tamına bir rastlaşma hikayesi. Doğru yerde, doğru zamanda,
doğru seyirci ile rastlaşma ve seyircinin filmde tutuklu kalmasının hikayesi...
Ha, bitirmeden, çok eskiden rastlaşamayanların filmi, Vesikalı Yarim... Yönetmen Lütfü Akad
film ile ilgili hazırlanan Çok Tuhaf Çok Tanıdık isimli kitap için yapılan röportajın bir yerinde
şöyle demiş; “Ne yapacaksınız bunları siz? Filmi seyredin, kalbinize dokunuyorsa o kadarla
yetinin. O güzel bir şey. Didiklediğiniz zaman filmi bozarsınız. O şey kalmaz sizde, tadı kalmaz.”
Ben de kendimi bir hayli tutarak yazdım
bu yazıyı. Kendi favori filmlerimden
bahsetmeye fazla dalmadım.
Çünkü, bir yanım hak veriyor Akad’a, ama
bir yanım da isyan ediyor...
HANGİ VOLVO V40’SIN?
SPORTİF Mİ?
VOLVO V40
VOLVO V40 CROSS COUNTRY
VOLVO V40 R-DESIGN
VOLVO V40
VOLVO V40 CROSS COUNTRY
VOLVO V40 R-DESIGN
VOLVO V40
VOLVO V40 CROSS COUNTRY
VOLVO V40 R-DESIGN
VOLVO V40
VOLVO V40 CROSS COUNTRY
VOLVO V40 R-DESIGN
VOLVO V40
VOLVO V40 CROSS COUNTRY
VOLVO V40 R-DESIGN
VOLVO’NUN TERCİHİ
VOLVO V40
VOLVO V40 CROSS COUNTRY
VOLVO V40 R-DESIGN
VOLVOCARS.COM.TR #OSENSİN VEOSENSİN.COM
facebook.com/VolvoCarTurkiye | twitter.com/VolvoCarTurkiye | Volvo OtoLine 444 48 58
2013
TRENDLERİ
42/43/44/45/46
Yayamdan zevk almamızı sağlayan, hayatımıza renk ve anlam katan, bazen kendimizi keyfetmemize
yardımcı olan belli baylı kavramlar var... Onlarsız olmuyor hayat... Ve onlar her daim bir devinim içinde.
Bizi de canlı tutuyor, meraklandırıyor, heyecanlandırıyor...
Sehayat, moda, spor, eğlence hayatı, mimari ve yeme-içme keyfi kavramlarından - ya da dünyalarından
demek daha doğru olacak- bahsediyorum. Bu dünyalardaki bitmez tükenmez devinim 2013'de bizi nerelere
götürecek diye merak ettik ve her biri kendi alanında uzman kiyilere sorduk...
Saffet Emre Tonguç
Ödüllü Rehber ve Seyahat Yazarı
1990’lara kadar seyahatler alıyveriy merkezli yapılırdı.
Türkiye’de olmayan ya da zor bulunan eyyalarla valizler
tıka basa doldurulur, yetmezse ekstra valiz alınır ve
yurda öyle dönülürdü. Daha sonra hem yurt içinde hem
de
yurt dıyında kültür gezileri öne çıkmaya bayladı.
İnsanlar kendi kültürlerinin dıyındaki dünyayı da merak
ettiler ve öğrenmek istediler. Son zamanlarda ise
“kiyiye özel” yolculuklar talep edilir oldu. İnsanlar artık
ilgi alanları
çok farklı kalabalık bir grupla yola çıkmak ve
yolculuğun sadece bir kısmından keyif almak
istemiyorlar.
Tam aksine kendi ilgi alanları ile mutlu olmayı tercih
ediyorlar. Bunda bir diğer etken de modern çağlar
insanının zamansız oluyu ve ekonomik kriz.
Daralan zaman ve ekonomi insanları kısa süreli
seyahatlere ittiği için günlerinin olabildiğince planlı ve
dolu olmasını arzu ediyorlar.
Hazırlayan : Özlem Gökbel
Fotoğraflar : Uğur Bektay
[email protected]
Son günlerde gurme turizmi revaçta. Yiyecek ve içecek
temalı turlar düzenleniyor. Bu konuda benim önerim
Torino. Tarihte bir dönem İtalya’nın baykentiymiy
Torino.
Bugünse İtalya’nın en önemli lezzet duraklarından.
Slow Food ve Slow City akımının uluslararası merkezi.
İstanbul’dan direkt uçuyla daha da yakınlayan Torino,
İtalyanlar’ın bile farkında olmadıkları güzelliklere
sahip, etrafındaki kayak merkezleri ise kıy ayları için
ayrı bir
çekim merkezi. Tarihi binalar büyük bir titizlikle
korunmuy. Müzeleri ise olağanüstü eserlere ev
sahipliği yapıyor. “Slow Food” akımının
destekçilerinden olan dev market Eataly burada. Tüm
yehir fast food akımına
karyı yavay açmıy inanılmaz lezzetlerin servis edildiği
kocaman bir mutfak gibi.
Buralara kadar gelmiyken 50 km uzaktaki Alba’yı
görmeden dönmek olmaz. Bir ortaçağ kasabası Alba.
Üzüm bağları muhteyem, o kadar ki yaraplarının
kalitesi ile Toskana’ya kafa tutar hale gelmiy. Hatta
yakınlarındaki Barolo’da bir de şarap Müzesi yapmıylar
(Museo del Vino a Barolo; www.wimubarolo.com).
şarap tadım günleri düzenleniyor. şarap kültürüne ilgi
duyanların Tenuta di Fontanafredda’ya uğramadan
dönmemesini öneririm. Burada üretilen yaraplar
eyliğinde tipik bir “merenda sinoira” deneyimi hem
yorgunluğunuzu alacak hem de keyif verecek (Via Alba,
15 – 12050 Serralunga d’Alba; tel: 0039 0173 626 111;
http://www.fontanafredda.it). İspanya’daki Bilbao ve
San Sebastian civarı da Michelin yıldızlı restoranlarıyla
midesine düykün insanların yeni cazibe merkezi olma
noktasında.
Bunun dıyında macera ve mistik turizmi de bu senenin
gözde akımları. Macera turizmi deyince ilk aklıma
gelen son yılların parlayan yıldızı Slovakya oluyor. Yeni
Zelanda, Laponya ve Kosta Rika da maceracılar
arasında moda olan yerlerden bazıları. Spritüel günler
geçirmek isteyenler için ise önerim misafirlerini
yımartmak konusunda sınır tanımamasıyla olduğu
kadar tapınaklarıyla da ünlü Bali Adası. Özellikle Julia
Roberts’ın bayrolünü oynadığı “Ye Dua Et Sev”
filminden sonra
hayatına mistik anlamlar katmak isteyenler için hem
Bali hem de Hindistan yolculukları farklı anlamlar
kazandı.
Özlem Süer / Moda Tasarımcısı
Modanın gittikçe, gidilen yere ve/veya okazyona göre
belirlendiği anlardan çıkarak; kiyinin ruh halinin arzu
ettiğine göre giyinmek yönünde ilerlediği; sosyal
medyada “what i wore today” akımının da öne
çıkmasıyla, kiyisel stylingin yükselen önem kazandığı
dönemler yayıyoruz.
Her birey, kendi sosyal medyasının “celebrity”si olma
yolunda ilerlerken; en özgün, en cool ve en kendini
yansıtan akımları sentezlemeye odalanıyor.
Umulmadık davet kostümleri, bir çift Superga ile yehir
hayatının aktif gündüz saat dilimlerinde tercih
edilirken, üzerinde visual statement yazılı olan
t-shirtler, maskülen bir kuyruklu ipek etek ve stiletto
ile birleyerek; kırmızı halı davetinde tercih edilebiliyor...
Bu bakımdan öngörüm yapmak; yunlar hit demek
gittikçe karmayıklayıyor... Çünkü moda gittikçe
sokakta izlenir hale geliyor... Ya da global anlamda
ilham verici iyler çıkaran style hunting sayfalarından...
Genel anlamda mercek altına almak gerekirse;
2013 yazında sarı ve zümrüt yeyili, kabile tarzı kolyeler,
ihtiyamlı aksesuarlar, zımbalı sandaletler, hippie saç
bantları, hayvan desenli / baskılı üstler, baskılı ipek
pijama pantolonlar, peplum, drape, safari / çöl temalı
tüm renkler
ve ürünler, floral desenler, tropik kuy
baskıları,transparan üstler, kruvaze diz altı elbiseler,
neonlar, püsküller saçaklar ve tığ örgüsü elbiseler geçmiy sezonlardan da
süregelen, tüm zamanların favorileri kendini
gösterecek.
Asimetri, keskin kesimler, tül inceliğinde kumaylar,
kadınsılık hissinin vurgulanması, beyazın tüm
spektrumları, gök mavileri, kırmızı+beyaz,
siyah+beyaz birlikteliği, ihtiyamlı fırfırlardan oluyan
yakalar, 70’ler ruhu tayıyan upuzun yifonlar, deri,
grafik desenler, sert görünümlü ham / raw kumaylar bu
yaz yeni göreceğimiz baylıklar arasında
ilk akla gelenler olarak sayılabilir.
Sezon trendleri arasında, her vücut formundan bireye
uygun çok çeyitli seçenek var. Farklı zevklerden
pek çok giyim tarzına etkili bir gusto katacak bir sezon
açıldı.Eklektik, egzotik, durağan sıcak yaz günlerinden
izler tayıyan parçalar, dinamik yehir hayatına yönelik
iddialı kesimler ve mimari formlar, Andy Warhol ilhamlı
baskılardan, jet - set hayat yayayan kadınlara kadar
uzanan pek çok farklı tema arasından eminiz ki
her kadın kendi tarzına uygun bir yeyler bulacaktır
yeni sezonda. Trendleri elinizdeki parçalarla birleytirip,
kendi stilinize minik dokunuylar yaparak, size özel
bir sezon yaratıp tadını da çıkarabilirsiniz.
Mehmet Can Uzun
Hillside City Club - Etiler Kulüp Müdürü
2013’ün favori antrenmanlarının ortak noktası:
Kısa zamanda etkili sonuç
Günümüzün yoğun ve stresli iş hayatı içerisinde,
spora kısa vakit ayırabilen kişiler, hızlı sonuç
alabilmelerine yardımcı olacak, “fitness, beslenme ve
dinlenme” üzerine kurgulanan antrenman sistemlerini
tercihediyorlar. Bu yılın spor trendlerinde de kısa
zamanda etkili sonuçlar alınabilecek, bu türde
antrenmanlar öne çıkıyor. Bu kapsamda, son
zamanlarda dünyada spor tutkunlarının en çok tercih
ettiği antrenman yöntemlerinden biri olan functional
training’in (fonksiyonel antrenman) fitness dünyasının
yükselen trendlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.
İnsanların yüzyıllardır günlük hayatta yaptığı
ancak sanayi toplumuna geçişle birlikte bırakılan temel
hareketleri yaparak, kendi vücut ağırlığınız, serbest
ağırlıklar ve alternatif özel ekipmanlarla yapılan bir
antrenman sistemi olan functional training, kasları
güçlendirmeye, vücudu sıkılaştırmaya, kişinin günlük
fonksiyonel hareketlerini en rahat şekilde
yapabilmesine yardımcı oluyor. Bu sayede, günlük
hayatımızın kolaylaşmasına da destek oluyor.
Hillside Functional Training®’de olduğu gibi,
kısa zamanda fit bir vücuda sahip olmanızı hedefleyen;
fitness, beslenme ve dinlenme üzerine kurgulanan
bir diğer antrenman sistemi olan Hillside Tri-Action
Intense de büyük ilgi görüyor. Hillside Tri-Action
Intense, kardiyovasküler kapasitenizi ve çevikliğinizi
artırmaya, kendi vücut ağırlığınızı kullanarak kuvvet ve
dayanıklılığınızı güçlendirmeye yardımcı oluyor.
Günümüzün popüler sloganı:
Farklı deneyimleri keşfet, hedef için sıkı çalış,
sonuç al, hedefine ulaş!
Günümüzde insanlar, sporda farklı deneyimleri
keşfetmek, belirledikleri hedeflerine ulaşmak
için sıkı bir şekilde çalışarak, takım halinde başarının
keyfini yaşamak istiyorlar.
Biz de Hillside City Club olarak, Hillsider Challenge
aktivitelerimizle her yıl üyelerimize, hayatlarında bir
kere yaşayabilecekleri, ciddi bir antrenman sürecinin
ardından ekip olarak başarmanın keyfini
hissedebilecekleri deneyimler yaşatmayı hedefliyoruz.
Daha önce Hillsider Challenge ile Ağrı Dağı’nın zirvesine
tırmanmış, İstinye’den Bozcaada’ya kürek çekmiş olan
spor tutkunu, maceracı, takım ruhuna sahip
Hillsider’lar, 2012 yılında ise, dünyanın en iyi 10 uzun
mesafe yürüyüş rotasından biri olarak gösterilen tarihi
Likya Yolu’nun tamamını bir uçtan bir uca katettiler.
Ayrıca tüm bu farklı deneyimlerin yanı sıra günümüzde
birçok kişi, yarışlara katılmak ve hedeflerine ulaşmak
için sıkı bir hazırlık programıyla çalışıyor, elde edeceği
başarının keyfini yaşamak istiyor. Üyelerimizden
triatlona, hatta Ironman yarışına katılanlar bile
bulunuyor. Dolayısıyla spor tutkusu içinde, farklı
deneyimlerle bu konuda bilgisini ve tecrübesini
geliştirmek isteyenlerin sayısının hızla artacağını, bu
trendin gittikçe yükseleceğini düşünüyoruz.
Yükselen trend koşu, spor tutkunlarının favorisi
Günümüzün yükselen trendlerinden ve spor
tutkunlarının favorilerinden biri de kuşkusuz outdoor
antrenmanlar. Bunlar arasında koşu ve cycle
egzersizleri en çok tercih edilenler arasında yer alıyor.
Her dönemin en çok tercih edilen egzersizlerinden biri
olan koşu antrenmanları, günümüzde özellikle
büyükşehirlerde yaşayan kişilerin favorilerinden.
Yoğun iş hayatının stresinden uzaklaşmak, aynı
zamanda spor yapmak isteyen kişiler açık havada da
yapabildikleri koşu antrenmanlarından büyük
keyif aldıklarını belirtiyorlar. Stresten arınmaya
yardımcı olan koşu antrenmanları, herkesin her yerde
yapabileceği bir aktivite olma özelliği taşıması
sebebiyle de popülaritesini gün geçtikçe daha da çok
artırıyor.
Levent Özçelik
Eğlence Hayatı & Müzik / Yazar – Fotoğrafçı
2013’de geçen sene olduğu gibi açık hava imkanı
sunan mekanlar avantajlı olacak. Malum sigara yasağı
bu durumu zorunlu kıldı. Ben sigara yasağının insanları
sosyalleytireceğini ön görmüytüm yasak ilk
bayladığında, bunun bir dezavantajdan çok avantaj
olacağını...
Dünyada pek çok yerde durum böyleydi,
ülkemize biraz gecikmeli geldi.
Eventlerde yeni akımların geleceğini, daha doğrusu
gelmesi gerektiğini düyünüyorum. Maalesef son
zamanlarda özellikle içki firmalarının veya diğer
markaların birbirinin tıpkısı parti
organizasyonlarından sıkıldım. Hiçbir yaratıcılık yok,
pek çoğu birbirinin tekrarı, takliti iyler. Son
dönemlerde bir de ünlülerin ve cemiyet hayatının öne
çıkan yüzlerinin ev sahipliği yaptığı davetler artmaya
bayladı. Bu davetlerin de ortak sorunu hep aynı
insanları bir arada görmek. Aynı kitle benzer
partilerde bir araya geliyor. Haliyle bu tip
organizasyonlar da sıkıcı olmaya bayladı. Bence ev
partileri daha yaratıcı.
2013’de; underground mekanlardan ziyade daha
aydınlık, sohbete müsait, ama eğlenceyi de dolu dolu
yayatan bar konseptleri çıkıyını sürdürecek. Alıyılmıy
bölgelerin dıyında, yeni lokasyonlar keyfetmek
kaçınılmaz olacak.
Müzik konusuna gelince; elektronik müzik zaten
birkaç yıl önce popülaritesini yitirmiyti. House müzik
de
yavay yavay gözden düyüyor. Eklektik müzik ve eski
yarkılar yu an bayağı gündemde.Soul müzik geri
döndü. RnB bizim ülkemizde iy yapmadı, yapmıyor.
DJler eski- yeni türkçe yarkıları orijinal ve remix
halleriyle çalıyor. Türkçe müziğe her daim talep var.
Belli bir kalitede Türkçe müzik kesinlikle iyi. Müzikle
ilgili her yey iyi aslına bakılırsa, çok iyi Djler var. Ancak
benim takıldığım konu; bizde gece kulüplerinde
insanlar dans etmiyor. Bence kulüp ve gece hayatı
anlamında yurt dıyı ile en büyük farkımız bu. Bizde
dans edilmiyor. Insanlar dıyarıya muhabbet etmeye,
daha çok sosyalleymeye çıkıyor. Belki 2013’de bu
alıykanlık biraz kırılır.
Barbara Pensoy / İç Mimar
Yeni çağla birlikte bireysellik ve içe dönüş kavramları
güçlendikçe, yaşadığımız ve çalışırken uzun saatler
geçirdiğimiz alanlar da eskiye nazaran daha bir
önem kazandı hayatımızda. Bu alanları çok daha bilinçli
olarak döşüyoruz artık. Malzemelerin, renklerin,
dokuların seçimine gösterilen özen, geçmişe oranla
hayli arttı. 2013’de genel olarak iç mimarideki
eğilimlere baktığımızda; ortak payda doğallık.
Organik modernlik, malzemelerin ekolojik oluşu bu
sene ön planda, geri dönüşümlü malzemeleri
kullanarak mobilyadan duvar kaplamasına kadar
birçok şeyi üretmek ve kullanmak çok moda.
El işçiliği ve özel tasarım ön planda.
İşlenmiş demir kadar pirinç de bu senenin önde gelen
metallerinden, pirinci aksesuardan mobilyaya kadar
her yerde görmek mümkün.
Ahşapta ise Afrika'nın doğallığı ve egzotik yapısı iç
mekanlara taşınıyor.
Değişik dokuları beraber kullanmak çok moda.
Ahşabı, deriyi, elişini, örgüyü bir arada görmek
mümkün. Kumaş ve duvar kağıdında çizgili ve grafik
desenlerin canlı enerjisi dikkat çekiyor.
Ahsap, metal ve kumaşlarda seçimler hep
hammaddeyi mümkün olduğu kadar doğal ve
işlenmemiş halinde bırakarak kullanmaktan yana.
Doygun renkler, turuncu, hardal, Monaco mavisi,
denge ve uyumun rengi zümrüt yeşili 2013’ün renkleri.
Bir süredir etkisini gösteren, 70’li yılların vintage
modası ise hissedilmeye devam ediyor.
Cem Mirap
Yeme – İçme / Lucca
2013’de popülerleşen yemek ve içkilere birkaç örnek
vermek gerekirse;
Son yıllarda özellikle yemekte popülerleşen,
tarladan - sofra'ya akımıyla güçlenen, yerel ve organik
içeriklere talep içecekte de önemini artırmaya
devam ediyor. Taze, organik ve mevsimsel beslenme
önemini koruyacak. Bu akım kokteyllerde de Luxardo,
Aperol gibi eski yerel Avrupa likörlerinin tekrar
popülerleşmesi ve mevsim sebze ve meyvelerinin
kokteylde kullanılmasıyla kendini gösteriyor. Lucca'da
son yaptığımız yiyecek ve içecek menülerinde
doğallığa çok önem veriyoruz.
Yemekte;
Kore Mutfağı ve ulusal yiyecekleri 'kimchi' dünya
mutfağında çok popüler. Sebze filizlerini salatalarda
kullanmak çok moda. Lucca’da yaptığımız yazlık
salatalarda özellikle roka filizi çok rağbet görüyor.
İçkide:
Cin tekrar geri dönüyor. Cin ve Cin kokteylleri
Türkiye ve dünyada çok yükselişte. İspanya gibi
Akdeniz ülkelerinde yazın içkisi Cin. Meşe fıçıda özel
bekletilmiş, “Barrel Aged” kokteyller ve içkiler bu sene
çok moda. Japon viskilere ve malt viskilere ilgi artıyor.
INFINITI Centre İstanbul
Darüşşafaka Cad. No: 45 İstinye
Tel: 0 (212) 362 40 40
INFINITI Servis Ankara
GMK Bulvarı Ali Suavi Sok. No: 9 Maltepe
Tel: 0 (312) 582 60 00
INFINITI Servis Izmir
Akçay Cad. No:13 Gaziemir
Tel: 0 (232) 237 36 06 Dahili: 608
COACHELLA
FESTİVALİ
Hemen şimdi gözünüzü kapatın...
48/49/50
Önce dünyada muhteşem enerjik bir nokta
düşünün:
Kaliforniya... Havasıyla, yaşam tarzıyla, sahilleri,
palmiyeleri, ünlüleri ve Hollywood’da çekilen
filmleriyle herkesin aklında bir şekilde yer eden
Kaliforniya...Kaliforniya denince aklınıza ilk gelen
şehirlerden birini düşünün: Los Angeles...
Sonra haritanıza biraz zum yapıp Los Angeles
yakınlarında bu şehri bulun: Indio... Şİimdi de bir
festival hayal edin; gitmezseniz çok şey
kaçırdığınızı düşündüren, müzikle sanatı
birleştiren, moda ve ünlüleri ayağınıza getiren,
dolu dolu geçen, “bu 3 gün hiç bitmesin”
dedirten...
İşte tam da bu özellikleri yılın en çok
beklenenlerinden biri yapıyor Coachella
Festivali’ni. İnternette hakkında yazılan 15
sayfalık 150’ye yakın entry, kendi adını aldığı
Coachella Vadisi
(Coachella Valley), sahne alanlar arasında
Red Hot Chili Peppers, Two Door Cinema Club,
Benny Benassi, Paul Oakenfold gibi isimler,
izlemeye gelenlerin kim olduğu kadar ne
giydikleri, Coachella’yı Coachella yapan
detaylardan sadece birkaç tanesi.
Uzun adıyla “Coachella Vadisi Müzik ve Sanat
Festivali” ama bilinen adıyla kısaca Coachella
Festivali, her yıl Nisan ayında 3 gün boyunca,
çölün ortasında rock, indie, hip hop ve elektronik
müzikten efsanevi isimleri dinlerken bir yandan
da dinlenebildiğiniz, kısacası eğlence ve
dinlenceyi birleştirebildiğiniz ideal bir hafta sonu
etkinliği.
Yazı: Özlem Yücelener
Gitmeye kalksanız, nerden başlayıp nasıl
yaparsınız? Etkinliği planlarken, en ince detayına
kadar beğeni ve isteğinize göre
şekillendirebilmeniz için her şey düşünülmüş,
hatta o kadar çok alternatif sunulmuş ki, bu
festivali kaçırmak için
bahane zor bulunur. Organizasyon sahibi
Goldenvoice, günübirlik katılımcılar için festival
alanı dışında otel ve shuttle hizmetleri, doğada
olmak isteyenlere kamping seçeneği,
arabasından ayrılamayanlar için arabada
konaklama paketleri, Eldorado Gölü kenarındaki
modern çadırlar ile içinde havuzu, lounge’u ve çift
kişilik yataklarıyla en konforlusu olan “Safari
Çadırı”nda oteldekinden farksız bir festival
deneyimi sunmakta.
Müzikle sanatı buluşturan özelliği sayesinde
Coachella, diğer festivallerden ayrılıp dünyadaki
sayılı etkinlikler arasında da yerini kolayca alıyor.
Coachella, sahne alan grupları dinlemek kadar,
200.000’in üzerinde katılımcısının arasında
Rihanna, Leonardo di Caprio, Katy Perry,
Kesha, Paris Hilton, Alessandro Ambrosio gibi
dünya starlarını yakından görmek için de
gidilesi bir festival. Ünlülerden kurduğunuz
bir “Dream Team”in en az bir yıldızına
bu festivalde rastlamanız gayet mümkün.
Coachella için “first-timer”sanız, organizasyonun
sayfasında hayatınızı kolaylaştıracak ipuçları
elbette var. Klasik festival kurallarının geçerli
olduğu Coachella’da, özellikle de çevreyi
Hem çöl ortasında, hem de çılgın eğlence
korumak adına “Türkiye’ye de uygulanası” birkaç
ortamında 3 gün boyunca gerçekleşen bir
detay
festival için Nisan ayının seçilmiş olması bir
çıkarılabilir aslında. Mesela; “Carpoolchella”
tesadüf değil. Türkiye’nin alışkın olduğu “yaz”
dedikleri uygulamayla, 4 kişi 1 araba paylaşarak,
hatta “yaz sonu” festivallerinin aksine, Coachella bunu da kocaman yazdığınız bir kağıdı camınıza
Nisan ayının ortasında ve buna rağmen 43
koyarak, yani az arabayla çok iş yaparak,
derece sıcaklığı bulan bir zamanda. Bu sene 12-14 hiç beklemediğiniz bir anda bilet upgrade’i
ve 19-21 Nisan olacak şekilde ayarlanmış ki; bu da yaşayabilir, baskılı festival ürünlerinden
Türkiye’de Mayıs ayında gerçekleşen ve senenin kazanabilir ve buna çok sevinebilirsiniz. Ayrıca,
ilk açık hava festivallerinden biri olan Chillout
sanat eserlerinin interaktif olması yetmemişse,
Festivali’nden bile epey önce.
içinizdeki çocuk büyümüş de festivalle birlikte
küçülmüşse,
Coachella’nın ünü ve çok yönlülüğü, sadece
“Energy Playground” tam size göre...
sunduğu konaklama veya sahne alanların
çeşitliliğinden kaynaklanmıyor. Heykel ve
interaktif sanat eserlerinin festival alanında açık
havada sergilenmesi, çekilen fotoğraflara
orijinal bir arka plan yaratmaktan öteye geçiyor.
Enerjisini sizden alan “Energy Playground”
sayesinde, pili biten cep telefonunuzu tahterevallide
saçtığınız enerjiyle tekrar şarj ettiğinizde eminim
çok şaşıracaksınız. “Trashed” uygulamasıyla ise,
yeni baştan yarattığınız çöplerinizi, nam-ı diğer
Dünya’nın 8. Harikası şaheserlerinizi, bir sonraki
senenin “Coachella”sında polo sahalarını süslemek
için finalde yarıştırabilirsiniz. “Geridönüşüm”ün
gücüne inananlarsa, topladıkları plastikler karşılığı
poster, soğuk su şişesi ve Coachella baskılı ürünler
kazanabilmekte. 3 gün boyunca ne yer ne içeriz
der iseniz, yemek seçiminde vejeteryanlardan,
organik pazara hatta yiyecek tırlarına kadar her
imkanı kolaylıkla bulabilirsiniz. İçeceklerde festival
klasiği biraya ilaveten “Rose Garden” ve “Cantina
Restaurant” bu yıl ilk kez uygulanacak yeniliklerden.
Peki, örnek alınacak uygulamalardan dışında,
katılımcıları arasında ünlüler, sponsorları arasında
H&M olan, müzikle sanatı buluşturan yüksek
zevkli bir festivalden daha başka ne beklenir?
Forumlarda Hipster checklistinin bile bulunduğu bir
durumda, rahatsız edecek kadar dar
kotlar, XXXL bollukta 80’lerden esinlenilmiş
t-shirtler, bel çantaları ile kemere takılmış
anahtarlar ve arkadaşlık, sevgi, şans bileklikleri
gelirken giyilmesi tavsiye edilenlerden.
Kaliforniya’ya hakim “özgür ruh”u Festivalin bohem
tarzında hissederken, boho-chic tarzına ait denim
şortlar, rahat ve renkli parçalar ise festival sırasında
etrafta çokça rastlanması muhtemellerden.
Ünlülerin sıklıkla görüldüğü bir festival olması
sebebiyle, konserler, setler kadar bloglara da
taşınıyor, haliyle giyilenler de gelenler kadar
konuşuluyor.
Geçmiş yıllarda sahne alanlar arasında Dr.Dre,
Björk, Tiesto, Depeche Mode, Manu Chao, Jay Z,
Muse, Gorillaz ve Leonard Cohen gibi isimlerin
geçtiği Coachella’nın bu seneki “line-up”ında,
Türkiye’ye de gelenlerden Benny Benassi,
Dead Can Dance, Eric Prydz, Red Hot Chili Peppers
ve Two Door Cinema Club var. Festivale gitmeye
can atmamak mümkün değil.
Bu yazının etkisinden sonra, olur da Coachella’ya
gitmek ister ve bunu kaçırmamanız gerektiğine
karar verirseniz elinizi çabuk tutun! Tabii ancak
Coachella 2014 için hazır olun; çünkü ilk haftası
12-14 Nisan olan Coachella’nın biletleri satışa
çıktığı gibi 20. dakikada tükenmiş durumda.
Ama üzülmeyin gülümseyin; çünkü yeterince
hızlıysanız, 19-21 Nisan haftası için çoktan bu yıla
bilet buldunuz ve Coachellalı oldunuz demektir!
THE NEW FRAGRANCE FOR MEN
SIMON BAKER
JEANS BOY
PIERRE BALMAIN
SARI SÜVETER
RALPH LAUREN
TURKUAZ DERi ÇANTA
MICHAEL KORS HAMILTON
AYAKKABILAR
MANOLO BLAHNIK
HILLSIDER
LIKES
54/55/56/57/58
Küpe Shouoruk, Harvey Nichols
Faith Connexion, Harvey Nichols
Saat Salvatore Ferragamo, Harvey Nichols
Sandro
Harvey Nichols
Clutch Khirma Eliazov, Harvey Nichols
Kurumsal tasar›mlarda daha cesur bir çağ:
KARTVİZİTLER
Glammer saç tasar›m› kursu...
İlk ders kartviziti verdiğiniz anda başl›yor. (Tayland)
60/61/62/63
Kartvizitiniz s›k›c› olmak
zorunda değil... Kurumsal kimlik
tasar›m›nda art›k eski kal›plar
y›k›lm›ş durumda. Evet, sağlam,
düzgün, kendinden emin
kurumsal kimlik materyalleri
hala dünyaya hakim ve hep
olacaklar ama eğer ait olduklar›
marka biraz daha yarat›c›
olmaya müsaitse ve markan›n
d›şar›ya yans›tt›ğ› karakter
cesur olmaya eğimliyse o zaman
tüm s›k›c› kurallar› unutmak
gerekiyor.
Şimdi cebinizdeki, çantan›zdaki, kartvizitliğinizdeki
kartvizitinizi ç›kar›n, elinize al›p inceleyin.
Onu ne kadar gururla taş›yorsunuz? Sizi, markan›z›,
iş yap›ş şeklinizi, markan›z›n karakterini ne kadar
yans›t›yor? Yoksa taş›d›ğ›n›z ve tan›şt›ğ›n›z
herkese verdiğiniz bu kartvizit santimi santimine
diğer kartvizitlere benzeyen, “aman diğerlerinden
bir fark›m olmas›n” diye bağ›ran, muhafazakar,
bir kartvizit y›ğ›n› aras›nda dikkati çekmeyecek
bir tasar›ma m› sahip?
Dünya art›k h›zl› yaşanan, rekabetin k›yas›ya
olduğu bir dünya. İş yap›ş şekliniz kadar, yapt›ğ›n›z
işi nas›l sunduğunuz da bir o kadar önem taş›yor.
Çoğu zaman bire bir görüşme şans› yakalad›ğ›m›z
müşterilere, potansiyel müşterilere, çözüm
ortaklar›m›za iletebildiğimiz tek kurumsal kimlik
malzememiz kartvizitimiz oluyor.
Asl›nda değil!
Dünyada özellikle son 10 y›ld›r kartvizit
tasar›mlar›nda farkl› bir tasar›m anlay›ş› hakim
olmaya başlad›. Dediğim gibi markan›n, vizyonun ve
cesaretin elverdiğince… Kimilerine göre cesaret
kartvizit boyutlar›n›n az›c›k değiştirilmesi, kiminde
kartvizit üzerinde fotoğraf, illüstrasyon gibi
öğelere yer verilmesi, kimileri için tahta, plastik,
kumaş gibi farkl› materyaller kullan›lmas›, kimileri
için ise “oyuncakl›” bir tasar›m yap›lmas› anlam›na
geliyor.
Bir toplant›... Bilemediniz 1 saat karş›n›zdakinin
gözünün önünde olacak ve markan›zla, firman›zla,
sizinle ilgili kanaat oluşturacak tek materyal o
masan›n üzerinde duran kartvizitiniz. Ve belki
ofisinizi bir kez bile ziyaret etmeyecek bu kişiye
sizi anlatma ve hat›rlatma görevi o kartvizite
yüklenmiş durumda.
Yaz› : Burak Iş›k
Twitter : @burakisik_
Blog : marka123.com
Ne tuhaf değil mi, halbuki siz kendinizle,
markan›zla, yapt›ğ›n›z işle ilgili diğerlerinden ne
kadar farkl› olduğunuzu, ne kadar çağdaş
olduğunuzu, yeniliğe ne kadar yatk›n olduğunuzu
anlat›p duruyorsunuz tan›şt›ğ›n›z kişilere.
Peki kartvizitiniz neden bunun tam tersini
söylüyor? Neden içerisinde bir zeka par›lt›s›
bar›nd›rm›yor? 8,5 cm x 5 cm tüm kartvizitlerin
kaderi olmak zorunda m›?
Gelin dünyan›n farkl› tasar›m stüdyolar›nda
yarat›lm›ş kartvizit tasar›mlar›na birlikte göz
atal›m.
Glammer saç tasar›m› kursu…
İlk ders kartviziti verdiğiniz anda başl›yor. (Tayland)
Bir finans uzman› kart›... Caligiuri Group sadece bu kartvizitle zekas›n› daha ilk görüşmede potansiyel
müşterilerine iletmiyor mu sizce? (Kanada)
Bir bisiklet tamircisinin kartviziti ancak bu kadar
işlevsel olabilirdi. Metal üzeri serigrafi bask›.
Pahal› ama etkili bir kartvizit. (Kanada)
Güveneceğiniz, işinin ehli bir diş cerrah› ile
tan›şt›ğ›n›zdan emin olabilirsiniz. Jason Hopkins’in
kartviziti bir film üzerine bas›lm›ş ve röntgen filmi
hissini direkt olarak yans›t›yor. (İngiltere)
Yoga One, hareketin gücünü karta taş›m›ş.
Basit bir özel b›çak kesim fikri ile kartvizit bir anda farkl› bir işlevi sahiplenmiş. (A.B.D)
Bir şeyler yüreğinizi parçal›yorsa, sorunlar›n›z›
dinlemeye haz›r bir ilişki terapisti var.
Basit bir kalp figürü ve perforajl› bask› uygulamas› ile
güçlü bir fikir kartvizite yans›t›lm›ş. (Brezilya)
TAM Cargo, kraft kağ›t üzerine 2 renk bask› ile maliyeti asl›nda oldukça düşük bir kartvizit tasarlatm›ş.
Tek fark özel b›çak kesimi ile kartvizitin basitçe bir kargo kutusu haline gelebilmesi. Brezilya’dan başar›l› bir tasar›m. (Brezilya)
Masaj terapisti Derek Michael Rayer vücutta oluşabilecek gerginlikleri nas›l düzelttiğini kumaş üzeri bask›l› kartvizitiyle vurgulam›ş. (Kanada)
Belçikal› ünlü ressam ve sanat direktörü Tom De Graeve, kendi deyimiyle “An artist called Tom” Lizbon,
Hague ve İstanbul’da sanat›na devam ediyor. Tom yaratt›ğ› “AIR Gallery” konsepti için ºcelsius ile çal›şt›.
Özellikle kartvizit tasar›m›n›n sade, basit, ancak içerisinde ince bir zeka bar›nd›ran bir tasar›m olmas›n› istiyordu.
Lazer kesimle AIR yaz›lan katlamal› kartvizit, ›ş›k geçirgenliğinden faydalanarak logonun kendiliğinden oluşmas›n› sağl›yor.
İçinden hava geçen bu kartvizit tasar›m› sadece tek renk bask›yla üretilmiş. (Türkiye)
Radyo programc›s› Chris Fisher, mikrofon şeklinde,
özel b›çak kesimli, metal zeminli bir kartvizit tasarlatm›ş
kendisine. Sizce de ak›lda kal›c› bir kartvizit olmam›ş m›?
(Dubai)
Watsons ve Gratis magazalarında!
facebook.com/AussieTurkiye
“Hayatta saçtan daha önemli şeyler de var. Ama saç, başlamak için iyi bir nokta.”
facebook.com/AussieTurkiye
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için:
ASTRONOMİ,
ASTROLOJİ, MİTOLOJİ,
KARDEŞLİ⁄İ!
68/69/70/71
Küçüktüm; uzay her zaman
ilgimi çekerdi. En güçlü
rüyalar›m uzay›n içinde
geçirdiklerimdi. Dakikalarca
Ay’a bakt›ğ›m› hat›rl›yorum.
Y›ld›zlarla s›rdaş olduğumu da!
Güneş, ay ve gezegenler...
Birlikte döndüğümüz,
yak›nlaş›p, uzaklaşt›ğ›m›z,
birlikte anlam kazand›ğ›m›z, var
olduğumuz sistem. En büyük
gerçeği bilen ve ona ulaşmak
isteyen her çocuk gibi astronot
olmak isterdim.
Büyüdüm; uzayla aram›zdaki aşk devam ediyordu.
O kusursuz düzen, sonsuzluk duygusu, bitmek
tükenmek bilmeyen döngüler, yukar›dan aşağ›ya,
soldan sağa birbirini etkileyen enerjiler... Bir yerlerde
bir kelebeğin kanat ç›rp›ş›, dünyay› oynatabiliyorsa
yerinden, bu sistemin başka bir anlam› daha var dedim
içimden.
Bizimle onlar aras›nda başka bir bağ daha olmal›.
Astroloji öğrenmeye karar verdim.
Zodyak’›n kap›s›na geldim. Kap›y› çald›m, aç›ld›. Sonra
bir kap› daha aç›ld› ve sonra bir kap› daha… İlerledikçe,
derinleşti. Derinleştikçe anlam kazand›. Anlam
kazand›kça gizemli hale geldi. Bakt›m daha çok kap› var
aç›lacak. Tam o s›rada da Hillsider’a bir yaz› yaz›lacak.
En az›ndan öğrendiklerimi yazarsam daha iyi sindiririm
dedim ve baz›lar›n› sizinle paylaşmak istedim. Bir taşla
iki kuş yani…
Yazı: İpek Kigan
Önce Şöyle Bir Geriye Gideyim Dedim,
M.Ö 15.000’lere Kadar Gittim…
İnsanoğlu işte. Bugün de, binlerce y›l önce de
benzer şeyleri merak ediyormuş demek ki!
Bak›yormuş gökyüzüne ve düşünüyormuş.
Tabii yap›lacak çok fazla şey de yok! Güneş’e, Ay’a,
gezegenlere bak›p onlar›n hareketlerini incelemişler.
Gezegenlerin özelliklerini ve hareketlerini anlamaya ve
anlamland›rmaya çal›şmak da astrolojinin temelini
oluşturmuş. Ve bu hareketlerin insanlara, doğaya,
ülkelere etkilerini... Uzay, gökyüzü, sistemler,
bilinmezlik her zaman ilgi çekici tabii. Kaç›nc› yüzy›l
olursa olsun.
Bu konuyla ilgili ilk çal›şmalar M.Ö 15.000’li y›llara kadar
uzan›yor. M.Ö 3000’li y›llarda Sümerler döneminde
çivi yaz›s›yla yaz›lm›ş belgeler mevcut.
Ayn› dönemlerde Mezopotamya bölgesi başta olmak
üzere M›s›r, Çin, Meksika, Orta Amerika ve Indus Vadisi
astroloji çal›şmalar›n›n yap›ld›ğ› medeniyetlerin
baz›lar›. M.S 250 y›llar›nda ise Kildanili astrologlar ve
bilgin Berossus, Yunanistan’da Kos adas›nda ilk
astroloji okulunu kurmuşlar. Bugün Zodyak olarak
bildiğimiz çembere o zamanlar Hayvanlar Çark›
deniliyormuş. Günümüzde ise Hayat Döngüsü deniyor.
Yunan ve
Roma Uygarl›klar›’n›n çal›şmalar›yla astroloji şimdiki
formuna kavuşmuş, yay›lm›ş ve daha çok bilinir hale
gelmiş. Tabii astroloji Yunanistan’da ilk şekillenmeye
başlad›ğ› zamanlarda Zodyak‘› yönetenler gezegenler
değil, Olimpos’un mitolojik tanr› ve tanr›çalar›ym›ş.
Bu yüzden mitoloji ve astroloji birbiriyle
çok yak›ndan ilişkili.
Her gezegeni aç›klayan ya da ona ismini vermiş
bir mitolojik kahraman mevcut. Mitolojiyi
incelediğinizde
bu kahraman›n, o gezegenle ayn› özellikleri taş›d›ğ›n› ve
o gezegenin yöneticisi olduğu burcun özelliklerinin de
buradan ileri geldiği görülüyor. Asl›nda gezegenlerin
astronomik bilgileriyle astrolojik özellikleri de son
derece paralel gidiyor. K›saca astrolojiyi daha yak›ndan
anlamak için mitolojiyi de, astronomiyi de biraz bilmek
gerekiyor. İşte benim de en ilgimi çeken nokta bu.
Astronomi, astroloji ve mitoloji kardeşliği. Hal böyle
olunca ben de bu konuyu biraz ve hatta bayağ› açmaya
karar verdim.
Merkür ve Yaramaz Oğlan Çocuğu Hermes
Güneş’e en yak›n ve en h›zl› dönen gezegeni, tanr›lar›n en
h›zl›s›, en hareketlisi Hermes yönetirmiş. O da Zeus’un
oğlu. Topuklar›nda kanatlarla uçan yetenekli, kurnaz,
genç bir erkek olarak tasvir edilmiş. Roma mitolojisinde
ismi Mercurius. Tanr›larla tanr›lar ve tanr›larla insanlar
aras›nda haber ve bilgi taş›rm›ş. Ani gidiş gelişleriyle
huzursuz eden, keyif kaç›ran bir taraf› da olan Hermes,
genellikle kendini sevdirecek zekaya, konuşkanl›ğa ve
sevimliliğe sahipmiş.
Güneş ve Zeus’un oğlu Apollo
Çok tan›d›k bir Tanr› değil mi Apollo?
Ya da bana öyle geliyor. Apollo Güneş’i yönetirmiş.
Güneşi doğuran, aktif, ›ş›k ve yaşam enerjisi taş›yan,
sanat yeteneği olan, koruyucu, iyileştirici,
hayat veren ve ayn› zamanda y›k›c› ve öldürücü
olabilen bir tanr›. Zeus ile Karanl›klar Tanr›ças›n›n oğlu.
Yani güçlü olduğu kadar, yak›c› özellikleri olduğu
genlerinden belli!
Sistemimizin merkezi, eşsiz bir öneme ve büyüklüğe
sahip Güneş asl›nda bir y›ld›z olmas›na rağmen
astrolojide
Ay ile birlikte gezegen olarak geçiyor. Yaşamsal
öneminden olsa gerek burç kavram› onunla
özdeşleştirilmiş. Yani kişinin haritas›nda güneşinin
nerede olduğu, burcunu gösteriyor. Bu yüzden san›r›m
Güneş kişiliğimizin özünü ve ‘ben’ dediğimiz noktay›
aç›kl›yor.
Var olmak, canl›l›k, olma ve yaratma dürtüsü, kendini
ifade etme ve tan›nma ihtiyac› hepsi onunla ilgili.
En bize özel, en temel özelliklerimiz, yaşam enerjimiz,
olmazsa olmaz›m›z Güneş!
*Aslan burcunun yönetici gezegeni.
Ay ve Koruyucu Artemis
Elinde gümüş oklar›yla bir kad›n tanr›ça Artemis.
Belki heykeli gözünüzün önüne gelmiştir. Bilinen diğer
ismi Diana. Hayvanlar›n, doğan›n, çocuklar›n koruyucusu.
Ormanlar›n kraliçesi. Baz› kaynaklarda bakire diye
geçerken, baz›lar›nda bereket ve doğurganl›k sembolü
olarak geçiyor. Güçlü duygular› ve kendine has
bir gizemi var.
Ay’da öyle değil mi? Ay bir uydu ama bizim için diğer
bütün gezegenlerden daha önemli. Kendi ekseni ve
Dünya çevresini dolaşma süresi ayn› olduğundan hep
ayn› yüzünü gördüğümüzü biliyor muydunuz mesela?
Yani bir yüzünü
bize hiç göstermiyor. Hep gizemli bir taraf› var. Her gün
ve her an farkl› yerden farkl› şekilde ortaya ç›kabilen Ay,
astrolojide dişi bir sembolizm içeriyor. Kad›nl›ğ›n her
dönenimi anlat›yor. Ay bizim gizemli, karanl›k ve içsel
yönümüzü, en temel duygular›m›z› ve duygusal
ihtiyaçlar›m›z› temsil ediyor. Dolunay da kurt adama
dönüşme efsanesi de Ay’›n bizim üzerimizdeki etkilerini,
en karanl›k taraf›m›zla kurduğu bağlant›n›n bir ifadesi
olarak ç›km›ş san›r›m.
“Yengeç burcunun yönetici gezegeni.
Kişinin zihin yap›s›n› anlamak için de astrolojide
Merkür’e bakmak gerekiyor. İletişim, ak›l, rasyonellik,
konuşmak, merak, sürekli bilgi peşinde olmak ve bütün
bunlar için de başkalar›yla bağlant› kurmak Merkür’ün
özelliklerinden. Mitolojik Tanr›s› Hermes’in o tat kaç›ran
h›zl›l›ğ› tam da insan zihnini, düşünce ak›ş›n› tasvir
ediyor bence.
*İkizler ve Başak burcunun yönetici gezegeni.
Venüs ve Güzeller Güzeli Afrodit
Bu en parlak, en güzel gezegeni kim yönetebilir?
Tabii ki Iş›k, Aşk, Güzellik ve Cinsellik Tanr›ças› Afrodit.
K›br›s’ta sedefin içinde doğmuş bir inci tanesi. Karaya
ç›kt›ğ›nda çok güzel bir kad›na dönüşmüş. Tüm doğay›
güzelleştirir, diriltir, bereketlendirirmiş. Güzelliği ve tatl›
dili ile tanr›lar›n ziyafetlerinin baş köşesine konuk edilir,
kendisini sevenlere aşk, neşe, mutluluk verirmiş. Ama
ona hayranl›k duymayan zavall›lara ise sadece ac› ve
›st›rap…
Venüs, güneşe en yak›n 2. gezegen. Yavaş ve diğer
gezegenlerin tersine dönüyor. Güneşin çevresini 224,
kendi çevresini ise 243 günde dönüyor ki;
bu Venüs’te bir y›l bir günden daha k›sa demek!
Bu güzel, inci tanesi gibi parlak ve şaş›rt›c› gezegen
astrolojide ilişki kurma ihtiyac›n›, tarz›n›, paylaşma
eğilimini sembolize ediyor. Her türlü konuda genel
olarak hoşumuza giden, bize keyif veren şeyleri
aç›kl›yor. Beğeniler, değerler, para, keyifler, ilişkiler,
aşk ve güzellik onunla ilgili.
*Boğa ve Terazi burcunun yönetici gezegeni.
Mars ve Savaş Tanr›s› Ares
K›z›l gezegen Mars, Kanl› Savaşlar›n Tanr›s› Ares’in
gezegeni. Zaten gezegenin rengi bile savaş› çağr›şt›r›yor.
Halbuki k›z›l renkte olmas›n›n nedeni gezegendeki
demir-çelik yoğunluğu ve üzerinde yer alan büyük
sönmüş yanardağlar. Ares, körü körüne savaş›n
temsilcisiymiş ve her zaman akla yenilirmiş. Afrodit’le
ilişkisinden oğullar› Phobos (bozgun), Deimos (korku) ve
k›z› Harmonia doğmuş. Savaş gezegeni Mars, astrolojide
kendimizi savunma ve savaşma gücümüzü gösteriyor.
En temel güdülerimizle ilgili. Hayatta kalma ihtiyac›m›z›,
fiziksel, cinsel ve ruhsal gücümüzü, dayan›kl›l›ğ›m›z›
gösteriyor. Hareket isteği, inisiyatif kullanabilme,
liderlik yapabilmek, iddial› olabilmek, kararl› hareket
etmek, ileri at›lmak Mars’la mümkün oluyor.
Hepimizin içindeki aktif taraf.
Bu arada bilim adamlar›n›n Mars’›n uydular›na Ares’in
oğullar›n›n ismini vermesi ilginç, değil mi?
*Koç ve Akrep burcunun yönetici gezegeni.
Jüpiter ve Tanr›lar›n Kral› Zeus
Ve tanr›lar›n en büyüğü, Tanr›lar›n Tanr›s›
Zeus. Güneş sistemindeki en büyük gezegenin tanr›s›.
İyiliksever, konuksever, cömert, zordakilere ve gariplere
sevgi ve sayg› gösteren, böylece adalete dayanan
insanca bir düzenin kurucusu ve koruyucusuymuş.
Göktekilerin uyumu, yeryüzündekilerin düzeni,
onun bilgeliğinden sorumluymuş.
Jüpiter gezegeni o kadar büyük ki, çekim gücü sayesinde
Dünya’ya doğru gelmekte olan pek çok gök cismini
kendine çekerek Dünya’y› felaketlerden koruyor.
Bu özelliğiyle dünyan›n şans›. Astrolojide de Jüpiter
”Büyük Şans” olarak adland›r›l›yor. Şans, bolluk, bereket
ve servet göstergesi. Haritada nas›l ve hangi alanda
şans› yakalayabileceğimizi, rahat, güvenli ve korunakl›
olabileceğimizi, hayat›m›zda nelerin garanti alt›nda
olduğunu gösteriyor. Felsefe, din, inançlar, adalet ve
kanun onunla ilgili. Tanr›lar›n Kral› Zeus da başka bir
gezegeni yönetemezmiş hani! Her aç›dan birbirlerine
uyumlar› tam.
*Yay ve Bal›k burcunun yönetici gezegeni.
Satürn ve Zeus’un Babas› Kronos
Evet, Tanr›lar›n Kral› Zeus’un da bir babas› varm›ş.
İsmi Yunan mitolojisinde Zaman Tanr›s› Kronos...
Kronos, Uranüs’ün oğlu ve Zeus’un babas›ym›ş.
Ama Kronos h›rsl›, hakimiyet gücünü elinde tutmak
isteyen ve bunun için babas›n› had›m eden bir evlat.
Ayr›ca egemenliği sadece kendi elinde tutabilmek için
bütün çocuklar›n› yutan bir baba. Bu sald›r›dan bir tek
Zeus kurtulmuş ve babas›n› sürgüne göndermiş.
Kronos zamanla yumuşam›ş. Daha merhametli olmuş.
İnsanlara ödül verir ama hak etmediğini
düşündüklerinden geri al›rm›ş.
Pek iç aç›c› bir tanr›dan bahsetmiyoruz yani.
Sistemimizin en yavaş, çekim gücü en az ve oldukça
soğuk gezegenlerinden biri Satürn. Tabii tanr›s› da
böyle olacak! Zaten eski astrologlar Satürn gezegenini
Büyük Kötülük diye tan›mlar ve ölümü sembolize
ettiğini düşünürlermiş. Şimdi de benzer bir düşünce
hakim Satürn ile ilgili.
Ama ölümün d›ş›nda çok önemli başka noktalar› da
anlatt›ğ›n› düşünüyorlar. Asl›nda haritadaki ana sütun
olarak kabul ediliyor. Çünkü Satürn hayat›m›zdaki ana
s›navlar›, ne yoluyla olgunlaşacağ›m›z› gösteriyor.
Yaşam› ciddiye ald›ğ›m›z nokta. Sorumluluk, s›n›rlar›
bilmek, başkalar›n›n s›n›rlar›na sayg› göstermekle ilgili.
Hayat›m›zdaki döngüleri de anlat›yor.
Mitolojik olarak zaman›n hükümdar› olmas› ve
çocuklar›n› yemesi, zaman›n bir yerinde var olan her
şeyin yok olacağ›n› da gösteriyor olabilir. Kronos’un
egemenlik arzusu, zorlu hikayesi, hediyelerini hak etme
zorunluluğu, hak etmediğini düşündüğüne ceza
vermesi Satürn’ün astrolojik anlam›n› ile bire bir
örtüşüyor.
*Kova ve Oğlak burcunun yönetici gezegeni.
Uranüs ve Gök Tanr›s› Uranos
Kronos taraf›ndan had›m edilen baba. Sonu hüzünlü
olsa bile asl›nda çok güçlü bir tanr›ym›ş. Var olan her şeyi
yöneten ve ölümsüz bir tanr›. Astroloji ve Astronomi
Tanr›s›ym›ş ayn› zamanda. En ilginç özelliklerinden biri
diğer tanr›lar gibi bir bedene sahip olmamas›ym›ş. İnatç›,
asi, huysuz. Çocuklar›n› k›skanarak yeralt›na hapsetmiş
ama Kronos onu had›m edip, diğerlerini ç›karm›ş.
Uranüs, binlerce y›l 7 gezegen diye kabul edilmiş güneş
sistemimizin öyle olmad›ğ›n› gösteren, bulunuşuyla
insanlar üzerinde şok etkisi yaratan bir gezegen. En
enteresan yan› da 1781 y›l›nda William Hershel taraf›ndan
bulunduktan sadece 8 sene sonra Frans›z Devrimi’nin
gerçekleşmesi. Ayn› ve hatta daha büyük şok etkisini
yaratmaya devam etmiş olmas›. Uranüs astrolojide işte bu
şok duygusunu anlat›yor. Sistem y›kmay› temsil ediyor.
Karanl›ktan ayd›nl›ğa geçişi ifade ediyor. Uranüs’ün
bulunmas› ile birlikte bilim çağ› başlad›, büyük devrimler
oldu, ayd›nlanma ve özgürlük rüzgarlar› dünyay› sard›.
Özgürleştiren, kal›plar› k›rd›ran, olmaz denileni olduran
gezegen. Bireyin gücünü gösteriyor.
*Yöneticisi olduğu bir gezegen yok ama Kova burcu ile
ilişkili.
Neptün ve Sular›n Sahibi Poseidon
Denizlerin, deniz canl›lar›n›n, akarsular›n dünyadaki
bütün sular›n tanr›s› Poseidon. Elinde üç çatall› yabas›.
O yabayla, f›rt›nalar, korkunç dalgalar oluşturur,
dünyadaki her şeyi parçalayabilirmiş. Gücünü sudan alan
bu tanr› tabii ki okyanusun derinliklerinde yaşar, yunus ve
deniz atlar›n›n çektiği arabas›yla gezermiş. Okyanusun
dibinde hem bütün gücüyle var, hem de sular›n içinde yok
gibi. İşte Neptün de zor bulunan bir gezegen.
Belki Poseidon yüzündendir!
Ç›plak gözle kesinlikle görülemeyen Neptün,
önce 1795 y›l›nda Lanlande taraf›ndan bulunmuş, ancak
y›ld›z olduğu düşünülmüş. Sonra 1846 y›l›nda tekrar
bulunuyor. Astrolojide Neptün aşk›nl›ğ› anlat›yor.
Dünyevi konularda dağ›n›kl›k, konsantre bozukluğu
getiriyor. Aş›r›ya kaçt›ğ›n yeri gösteriyor. Kendimizden
kaçmak istediğimiz nokta. Bütün bağ›ml›l›klar Neptün ile
alakal›. Neptün’ün bulunduğu dönemde sanatta romantik
ak›m başl›yor, psikanalizde önemli gelişmeler, t›pta
narkoz kullan›m› oluyor. Spiritüalizm, hipnotizma, mistik
organizasyonlar ve sosyal bilinçlenmede radikal art›ş
oluyor.
*Yöneticisi olduğu bir burç yok ama Bal›k burcu ile ilişkili.
Pluto ve Sevilmeyen Tanr› Hades
Sistemin en uzak, en küçük ve en soğuk gezegenin tanr›s›,
insanlar›n ve tanr›lar›n hiç sevmediği, sert, zalim,
açgözlü Yeralt› Tanr›s› Hades. Ölülere hükmeder, şölenlere
kat›lmaz ve yer alt›ndaki ülkesindeki saray›nda kar›s›yla
yaşarm›ş. İnsanlar ölünce ihtiyar kay›kç›
Kharon ruhlar› yer alt›n›n en derin yerine götürürmüş.
Hades’e gelmek kolay, dönmek zormuş!
Tek uydusu olan Pluto İkinci Dünya Savaş› y›llar›nda,
atom bombas› öncesinde bulunuyor. Uydusunun ismi
Kharon.(İhtiyar Kay›kç›!) Kharon çok büyük bir uydu,
Pluto ile sanki çift gezegenden oluşan bir sistem
oluşturuyorlar. Pluto, astrolojide de atom bombas›yla
simgeleniyor. Beni öldürmeyen güçlendirir diyor Pluto.
Transformasyonu anlat›yor. Kendini ar›tma, ac› çekerek eskiyi
b›rakma ihtiyac›n› temsil ediyor. Ölüm, yeniden doğuş, yeralt›,
cinsellik, atom bombas›, mafya, terör, karanl›k gibi temalar›
var. Hayat›m›n gerçek anlam›n› nerede bulabilirim, beni
değiştirebilecek savaş ve bask› alan› neresi, hayat›m› nas›l
transforme edebilir,
gücümü koruyabilirim sorular›na bu gezegenin
haritada bulunduğu alan cevap veriyor.
*Yöneticisi olduğu bir burç yok ama Akrep burcu ile ilişkili.
Bu kadar anlatt›ktan sonra biraz da 2013 y›l›nda bu
gezegenlerin bizim üzerimizde ne gibi etkileri olacak acaba
diye merak edip, küçük bir araşt›rma yapt›m. San›r›m
gökyüzünün 2013 için en önemli mesaj› önemli bir değişim
döneminin başlang›c›nda olduğumuz. İşte böyle! Asl›nda bu y›l
ile ilgili söylenecek çok söz var ama onu ne siz sorun, ne ben
söyleyeyim. Daha da detaya girmeyip, tad›nda b›rak›vereyim.
*** Bu uzun ve zor yaz›y› haz›rlarken bilgisini ve ilgisini benim
üzerimden eksik etmediği için sevgili hocam Astrolog Zeynep
Süzmen Şen’e çok teşekkür ederim.
Bir Bisiklet
Klasiği:
72/73/74
Bisiklet sporunun en prestjili yarıylarından biri olan
Tour de France ilk olarak 1903 yılında yapılmıy.
Özellikle 1960'lardan sonra popülaritesi yükselen tur,
son yıllarda uluslararası niteliğini de iyice artırdı.
Artık Fransa Turu'nun etapları, Benelux ülkeleri,
İtalya ve İsviçre'yi de kapsayacak yekilde
düzenleniyor. ZDF, Eurosport, Rai Sport gibi
dünyanın önemli spor yayıncılarının üç hafta boyunca
canlı olarak ekrana getirdiği Fransa Bisiklet Turu,
yıllık spor organizasyonları arasında en fazla izlenen
spor yayınları arasında bulunuyor...
Fransa Turu'nu en çok kazanan isim, 2005'teki üst
üste 7. yampiyonluğunun ardından sporu bıraktığını
açıklayan Amerikalı Lance Armstrong. Ancak
efsane adam Armstong'un ünvanları doping yaptığı
gerekçesiyle USADA tarafından elinden alınmıy ve
UCI tarafından bir basın açıklaması ile doping
nedeniyle 1998-2005 yılları arasında herhangi bir
turda birinciliği olmadığı duyurulmuytu.
Armstrong'dan sonra en fazla yampiyonluk yayayan
isimler Eddy Merckx, Bernard Hinault, Miguel
Indurain ve Jacques Anquetil'dir.
Yazı: Ali Rıza Bilal
Fransa Bisiklet Turu’nun biraz detaylandıracak
olursak;
Tura sadece davetli takımlar katılabilir. Her takımda 9
bisikletçi var. Bunlardan genellikle bir tanesi takımın
“ası” yani “en iyisi” olur. Tüm takım yani geriye kalan 8
bisikletçi takımın en iyi bisikletçisini yampiyon
yapabilmek için tüm tur boyunca çalıyırlar. “Peleton”
yüzlerce bisikletçinin grup sürüyü yaptığı topluluğa
verilen addır. Burada rüzgara karyı sürmek hayli
kolaydır. Ancak yüzlerce bisikletçi arasında kaza
yapmadan ortalama 40/50 kmh hızla sürüy yapmak çok
risklidir. Zaten genelllikle virajlarda ve iniylerde
yayanan kazaları televizyondan izliyoruz.
Turda her gün için bir birinci açıklanırken çeyitli
renklerde mayo (forma) giyme geleneği vardır. Genel
klasman birincisi sarı mayoyu giyer.
Turun ilk etabında ise sarı mayoyu bir önceki yılın
yampiyonu tayır. Her gün yapılan etaplarda elde edilen
dereceler üst üste konularak genel klasman belirlenir
ve sarı mayo genel klasmanın ilk sırasındaki bisikletçi
tarafından tayınır.
Turda puan klasmanının lideri, yeyil mayoyu giyer.
En iyi sprinter'a verilen yeyil mayonun klasmanı,
etap içinde zorlu derecelerine göre puanları
değiyen sprint kapılarından geçen bisikletçilerin
aldığı puanlarla belirlenir. 1996 ve 2001 yılları
arasında ünlü Alman sprinter Erik Zabel, üst üste
altı kez yeyil mayoyu kazanarak bu alanda rekor
kırmıytı.
En iyi tırmanıyçıya verilen birinciliği ise kırmızı
puanlı mayo temsil eder. Tırmanıy etaplarında 1., 2.
ve
3. kategoriden tırmanıy kapılarında alınan puanlar
toplanarak, turun en iyi tırmanıyçısı seçilir.
Tur tarihindeki en iyi tırmanıyçı, 2004'te 7. kez
kırmızı puanlı mayoyu giyerek kariyerini
noktalayan Fransız bisikletçi Richard Virenque
olmuytur.
Beyaz mayo, turun en iyi genç bisikletçisine verilir.
25 yay altındaki bisikletçilerin girebildiği
bir klasmandır.
Yar›ş içinde baz› sporcular atak yaparak peletondan
kopmaya çal›ş›rlar. Tak›mdaki aslar hariç diğerleri
s›ra ile kopmaya çal›şan sporcunun arkas›ndan atak
yap›p yakalamaya çal›ş›rlar, tekrar peletonun içine
al›rlar. Dolay›s›yla tak›mlar›n as bisikletçileri
kendilerini pek yormazlar. As bisikletçiler genellikle o
günkü etab›n sonlar›na doğru atak yap›p yar›ş›
önde bitirmeye çal›ş›rlar. Ya da antrenörleri
ne zaman atak yapmalar›n› isterse o zaman
atak yap›p, öne geçmeye çal›ş›rlar.
Diğer sporlar›n aksine bisikletçilerin
kulaklar›nda tak›l› bir telsiz sistemi vard›r.
Durmadan antrenörlerinin taktiklerini dinleyip
ataklar›n› ona göre düzenlerler. Antrenörler tur içinde
arabalarla yar›ş› takip eder. Bisikletlerde ar›za
olduğunda hemen müdahale ederler. Sporcular›n
yiyecek ve içeceklerini bu arabalar taş›r. Gerekli
gördüklerinde sporcular›na dağ›t›r.
Yar›ş›n uzunluğu her y›l değişiyor. 1903 y›l›nda yap›lan
ilk yar›ş 2428 km. ve 6 etapken ,1926 y›l›nda tarihin en
uzun yar›ş› yap›l›yor ve sporcular 5745 km.’yi
geçiyorlar. Bu yar›şa 69 sporcu kat›l›p sadece
10 bisikletçi finişi görebiliyor.
2011 y›l›nda ise tura 179 bisikletçi davet edildi ve
167’si bitirebildi. Toplam uzunluk ise 21 etapda
3431 km. idi.
Art›k tur 21 etap ve 3500 km. üzerinden
organize ediliyor.
Tabii ki bu yar›şç›lar boşa pedal çevirmiyorlar.
Turda çeşitli ödüller de var. Her sene ödüller artarken
2009 y›l›nda tur birincisi 450.000 Euro ald›.
Evet, yanl›ş okumad›n›z: 450.000 Euro...
Her etap birincisi 8.000 Euro kazan›rken zamana
karş› yar›şan tak›m birincisi 10.000 Euroyu tak›m› ile
paylaşt›. Dağ t›rman›ş› birincisi en yüksek etap ödülü
olan 25.000 Euro al›rken, birinci olan en genç sürücü
ise 20.000 Euro ald›. Tak›m ödülü ise 50.000 Euro
olarak dağ›t›ld›.
Sporcular bunlar›n d›ş›nda sporcusu olduklar›
tak›mdan maaş ve yar›ş baş›na bonus al›rken,
co-sponsorlardan ve reklamlardan da fahiş
paralar kazan›yorlar.
Örneğin Lance Armstrong TREK marka bisikleti ile
7 y›l üst üste birinci olurken hem TREK’den, hem
giydiği formaya markas›n› veren NIKE’dan, gözüne
takt›ğ› OAKLEY’den milyonlarca dolar reklam ücreti
kazanm›şt›. Hatta öyle ki Oakley ve Nike Armstrong
serisi ürünler üretip, satm›şt›.
Okuduğunuz üzere bisiklet yar›şlar›, özellikle
Tour de France, olimpiyatlar kadar prestijli, karl› ve
bol seyircili... Umar›m bu muhteşem yar›şa bir gün
ülkemiz bisikletçileri de kat›labilir.
TAVPORT.COM'dan bilet alana
havalimanında
öncelikli geçiş ve
ücretsiz lounge!
Uçak biletini TAVPORT'tan alanlar, havalimanı girişlerinde, güvenlik ve pasaport kontrollerinde
ayrıcalıklı geçiş hakkından yararlanırken lounge'lardan ücretsiz olarak faydalanıyorlar.
Başka
yerde
yok!
BEYAZ MAVİLİ TULUM
DIANE VON FURSTENBERG
LACİVERT DERİ ÇANTA
TORY BURCH
BİLEZİK
TORY BURCH
AYAKKABILAR
MANOLO BLAHNIK
Tatil alana
TAVPORT
farkı!
ücretsiz transfer!*
* 1500 TL ve üzeri alışveriş yapanlara tek yön havalimanı transferi bedava.
GOOD
FOR
MEN
78
RAHATLI⁄I
HiSSEDiN!
ZAMANI
DURDURAN SAATLER!
DERiNiN
YÜKSELiŞi
2013 İlkbahar / Yaz Erkek modas›n›n en dikkat
çeken parçalar›ndan biri kolej ayakkab›lar›.
Sezonun renk trendlerine uyan çift renklerle
üretilen ayakkab›lar sadece sezonun en ş›k
parçalar›ndan biri olmakla kalm›yor ayn›
zamanda da birinci s›n›f kalite derinin konforu ve
göze batmayan zarif branding’i ile de çok iyi bir
seçim olduklar›n› kan›tl›yorlar.
New Era Japan, Amerikan saat markas› Timex’le
el ele verdi ve iki büyük isim, klasik “hafta sonu
saatlerine” yepyeni bir yorum getirdiler.
Gelenekselliğine rağmen günlük de kullan›labilecek
ş›k bir tasar›m› olan “Central Park” modeli bu bahar
ve yaz aylar›nda benzerlerini s›kça göreceğiniz
kol saatlerinden. Ç›tç›t ve kilitsiz naylon kay›ş›,
mavi İndiglo arka ›ş›ğ› ve 24 saatlik yüzüyle
kendini sevdiren saat, “buraday›m” diye bağ›rmayan
zevkli ve alçakgönüllü bir brandinge sahip.
Deri, İlkbahar / Yaz modas›n›n en güçlü
materyallerinden. 2013 Giyimden teknolojiye,
deriyi her alanda göreceğiniz bir y›l olacak.
Pek çok marka derinin cazibesine o kadar kap›ld›
ki, profesyonel görünmeye özen gösteren beyler
için doğal deriden mousepadler bile üretiyorlar.
Tabii derinin yükselişine erkek tarz›n›n olmazsa
olmas› olan cüzdanlar da dahil. Erkek cüzdan›
çok uzun zamand›r deriyi en iyi kullanan
aksesuarlar›n baş›nda geliyor. Bu sezon da
derinin en saf haliyle ve etkileyici estetiğiyle
yarat›lan cüzdanlar para harcamay› bir zevk
haline getirecek. Zamans›z bir klasik olan deri
cüzdan›n›z› seçerken işlevselliğe de eşit derece
özen gösterildiğinden emin olun!
Deluxe ve Timberland markalar›n›n son
işbirliğinden doğan Stussy Deluxe X Timberland
ayakkab›lar, önümüzdeki günlerde sahillerden
yaz gecesi partilerine, Pazar brunchlar›ndan,
şehir gezilerine her yerde karş›m›za ç›kacak. 2013
erkek modas›n›n yak›n bir takipçisiyseniz, size de
öneririz!
Havan›n yavaş yavaş ›s›nmas› ile sosyal
buluşmalar›n ve partilerin s›klaşacağ› önümüzdeki
günlerde zaman›n hep bir ad›m ilerisinde olmak için
tam da ihtiyaç duyduğunuz şey!
HAVADA BAHAR
KOKUSU VAR!
81/82/83/84
Ha geldi ha gelecek derken en güzel mevsim geldi iyte! Toprak kokar bu
mevsim, baharat kokar, çiçek kokar... Küçük fesleğen yapraklarından yükselen
kokular sarar mutfağımızı. Güneyi hisseden nane, coykuyla çoğalır
balkonumuzda.
Ve çiçek verir bahçemizdeki limon ağacı...Kızarır minik çilekler mahçup
mahçup. Bahar önce ruhumuza iyler, sonra burnumuzda tüter ve
sofralarımızda yerini alıp damağımızda iz bırakır. Canlanan doğanın sunduğu
sebzelerden, meyvelerden ve baharatlardan nimetlenmek de bize düyüyor.
Seralarda kapalı kalan yeyillerin halinden en iyi kıyın kasvetinde dört duvar
arasında kalmıy bizler anlayabiliriz.
O halde pazara gitme zamanıdır yimdi. Bahar sofralarında özellikle taze
sebzelere yer açmak için dolduralım sepetimizi enginarla, taze baklayla,
yabani otlar ve baharatlarla. Uykuda kalmıy tariflere taze gözlerle bir kez daha
bakalım, yeniliklere merhaba demenin keyfini çıkartalım.. Baktık olmadı tekrar
deneyelim... Belki eksik kalan bir tutam baharattır.
Hazırlayan: Pelin Çakar / Lucca
Fotoğraflar: Selin Sönmez
Limon Çorbas› (7-8 kişilik)
- 2 soğan (küp doğranm›ş)
- 2 diş sar›msak
- 3 kabak
- 1 havuç
- 1 patates
- 2 sar› dolmal›k biber
- 3-4 bütün limon
- Yar›m taze zencefil
- 1 limon suyu
- 1 tatl› kaş›ğ› toz zerdeçal
- 200 ml beyaz şarap
- 1 tatl› kaş›ğ› toz şeker
- Sebze suyu veya tavuk suyu
- Riviera zeytinyağ›
- Tuz
Yapılış›:
Öncelikle soğan› zeytinyağ›nda soteleyin. Rendelenmiş iki diş sar›msağ› da ekleyip sar›msağ›n yanmamas›na dikkat ederek küp doğranm›ş tüm sebzeleri ekleyip, 5-6 dk kavurarak terletin. 200 ml.
(veya 1 su bardağ›) beyaz şarap ekleyip alkolü uçana kadar pişirin. Tencerenin yar›s›na kadar gelecek şekilde sebze suyu veya tavuk suyu ilave edip aroma vericileri ekleyin. Bu aşamada kabuklar›
soyulmuş 40 gr zencefili ve 3 bütün limonu tencereye ekleyip sebzeler pişinceye kadar kar›ş›m›n içerisinde tutun. Bask›n bir sar› rengi vermek için toz zerdeçal› bu aşamada ekleyin. Sebzeler yumuşayana
kadar pişirip ara ara tad›n› kontrol edin. Limon çok ekşiliğini geçirmeye başlad›ğ› zaman içersinden alabilirsiniz.. 1 kaş›k toz şeker ekleyip asit dengesini ayarlay›n. Son aşamada limon ve zencefili
içerisinden al›p blender'dan çorbay› geçirin. Tekrardan tad›na bakarak tuz veya limon suyu gibi aromalar› da ekleyip çorbay› tamamlayabilirsiniz..
Izgara Kay›n Mantar›
- 1 paket (200 gr) Kay›n Mantar›
- 1-2 diş sar›msak
- Kuru kekik / taze kekik
- Maydanoz
- Tuz
- Riviera zeytinyağ›
Yapılış›:
Kay›n mantar›n› yağ, tuz ve baharatlarla aromaland›r›p, ›zgarada veya harl› ateşte bir tavada pişirin. Servis ederken üzerine taze kekik dallar› veya sebze filizleri ekleyin.
Izgara Taze Enginar
- 1 adet enginar
- 1/2 adet avokado
- 4-5 adet taze bakla içi veya bezelye
- Dereotu
- Limon
- Tuz
- S›zma zeytinyağ›
Yapılış›:
Enginar› önce limonlu suda hafif haşlay›n. Soğuduktan sonra yağlay›p ›zgarada iz verin. S›zma zeytinyağ›, tuz ve limon ile birlikte kar›şt›r›p servis tabağ›nda
avokado dilimleri ile birlikte dizin. Üzerine dekor olarak taze dereotu, limon rendesi ve bakla taneleri ekleyip servis edin.
Dr. Dre Beats’ten Swarovski Kulakl›klar› Aurumania’dan Swarovski Bisikleti
Paran›n sat›n alabileceği en iyi şeylerden biri
Dr. Dre Beats’nin kulakl›klar› hiç kuşkusuz.
CrystalRoc şirketinin Beats’le el ele vermesinden
doğan Swarovski kulakl›klar› serisi neredeyse
vahşi bir cazibeye sahip. Müzik dinlerken
baş›n›z›n üstünde galaksiyi taş›yormuşças›na...
Gerçek bir stille bisiklet sürmenin tan›m› olan
muhteşem bir ürün yaratan Aurumania
24 karat alt›ndan elle yap›lan ve tam 600 kristalle
süslenen s›n›rl› say›daki bisikleti, 102,419 dolar
gibi bir fiyattan sat›şa sunuyor.
Swarovski
Kristalleri
Gerçek p›rlanta ›ş›lt›s›yla parlayan ve lükse en
yak›şan buluşlardan biri olan Swarovski
kristalleri art›k hayat›n parças› olan her şeyde...
1895 Avusturya’s›n›n nostaljisinde doğan uzun bir
geçmişi var Swarovski’nin. Şimdilerde akl›n›za
gelebilecek hemen her şeyi zarif bir par›lt›yla
saran kristaller, dünyan›n en çok aranan ve en
beğenilen süslerinden biri haline geldi.
Eskinin yald›zlar› art›k Swarovski kristalleri...
Tiffany Iş›ğ› Evinize Getiriyor
Silven’in Tiffany duvar kağ›tlar› yüzlerce Swarovski
Elements kristalinin gök kuşağ›n› and›ran par›lt›s›yla
göz kamaşt›r›yor. Kristallerden yap›lan zarif desenler
evinizin duvarlar›nda ille işlenmiş gibi duran ak›l almaz
güzellikte resimler yarat›yor. En ufak ›ş›ğ›n
dokunuşunda ise ortaya gökkuşağ› renklerinden oluşan
rüya gibi bir tablo ç›k›yor.
Iş›ğa Boğulmuş Apple Serileri
Apple’›n dünyay› kas›p kavuran üç büyük ürünü
iPhone, iPod ve iPadler Swarovski kristalleri ile
bezenen ilk ürünlerden biriydi. Teknolojinin
en ileri formuna göz al›c› bir ş›kl›k katan kristaller,
tarz sahibi Apple severler için k›sa zamanda
bir vazgeçilmez oldu.
Banyoda Kristal Taht
West Palm Beach, California’n›n Lets Crystal It
firmas› tam 100,000 birinci s›n›f kalite Swarovski
kristali ile dünyan›n en göz al›c› tuvaletini yapt›.
25,000 dolardan sat›lan süper lüks tuvaletin
yap›m› üç işçinin 40 saatten fazla olmak üzere
üç hafta boyunca titizlikle çal›şmas› ile bitti.
ART BLOG
Sevgili ArtBlog okurlar›,
2013 Şubat ve Mart aylar› oldukça yoğundu.
Yak›n geçmiş ve yak›n gelecekteki sanat gündemine
ARCO Madrid’le başlamak istiyorum...
87/88/89
Ayr›ca ARCO Madrid Fuar› için gelen
koleksiyonerlere verilen ilk gün daveti, mimarisiyle
dikkat çeken Telefonica binas› ve koleksiyonu çok
etkileyiciydi.
Yak›nlarda yolunuz düşerse…
14 Nisan 2013’e kadar UCCA (Ullens Center for
Contemporary Art) 798 Pekin’de ;
Louis Vuitton, Moet, Hennessy ana sponsorluğunda;
küratorleri Bao Dong ve Sun Dongdong olan ON/OFF
isimli 52 genç sanatç›y› içeren
büyük bir sergi yap›l›yor. Eminim bu listedeki
genç sanatç›lar›n çoğu büyük galeriler taraf›ndan
çoktan transfer edildi.
Arco Madrid Fuar› / Genel görüntü
2013 Uluslararas› sanat ödülü Elgiz'lere...
2013 Uluslararas› Koleksiyonerlik Ödülü, IFEMA
Amigos de ARCO taraf›ndan Elgiz Koleksiyonu’na
verildi. 2001 senesinde koleksiyonerlik
tutkusunun sosyal sorumluluğa dönüşerek
sanat›n desteklenmesi ve Türk sanat›na
uluslararas› görünürlük sağlanmas› amac›yla
Sevda & Can Elgiz taraf›ndan kurulan, kar amac›
gütmeyen
Proje4L / Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi'
kuruluşunun 12. senesinde böyle bir ödülle
onurland›r›ld›.
Her sene sanata katk›lar› ve özverileri nedeniyle
farkl› kuruluşlara verilen bu uluslararas› ödülün bu
y›l bir Türk kurumuna veriliyor olmas› ülkemizdeki
sanat gelişmelerine bir ivme katt›.
Bu y›l İstanbul’dan 10 galerinin kat›ld›ğ› fuar›
100’den fazla Türk koleksiyoneri ziyaret etti.
Madrid’de fuar paralelindeki tarihlerde
(13-17 Şubat 2013) şu sergiler dikkatimi çekti;
Tören 13 Şubat’ta ARCO Madrid Fuar› VIP
Lounge’da uluslararas› bas›n, koleksiyonerler ve
sanatç›lar›n olduğu çok kalabal›k bir grup
taraf›ndan izlendi.
Thyssen-Bornemisza Müzesi’nde klasik koleksiyon
d›ş›nda,''Impressionism and Open-air Painting
From Corot to Van Gogh'' sergisi 12 May›s tarihine
kadar devam ediyor.
Yazı ve Fotoğraflar:
Çağla Cabaoğlu
Jean Nouvel’in klasik Sabatini binas› ile entegre
ederek dev bir müze haline getirtiği
Reina Sofia National müzesinde 4 ayr› katta,
1900’lerden günümüze değişik dönem ve konulu
sergiler Mart ve May›s aylar› boyunca
devam ediyor.
Prado Müzesi’nde; klasik koleksiyon ve
3 Mart’ta sona eren El Joven Van Dyck
(The Young Van Dyck) retrospektif sergisi
31 Mart’a kadar uzat›ld›...
San Francisco Moma’da 175 sanatç› 550 eserlik
Logan Koleksiyonu sergisi "DON'T BE SHY,
DON'T HOLD BACK’’ 2 Hazirana kadar devam ediyor.
Yine 21 Nisan’a kadar, ‘’Signs Taken in Wonder''
/ Searching for Contemporary İstanbul sergisi
MAK (Austrian Museum of Applied Arts /
Contemporary Art) Stubenring / Viyana’da
görülebilir. 33 sanatç›n›n yer ald›ğ› büyük bir sergide,
Yeşim Akdeniz, Sibel Horada, Füsun Onur,
İrem Tok, Güneş Terkol, Cevdet Erek hemen
sayabildiğim birkaç isimden baz›lar›.
Yaklaşan Fuarlar:
Art Paris Art Fair 28 Mart-1 Nisan tarihlerinde
Miart 2013 Milano International Modern and
Contemporary Art Fair 5-7 Nisan tarihlerinde
Milano’da,
Art Basel / Hong Kong 23-26 May›s tarihlerinde ve
Art Basel / Basel 13-16 Haziran 2013 tarihlerinde
gerçekleşecek.
Tacita Dean “Fatigues” Sergisi Enstelasyon
Marian Goodman Gallery, New York foto by Marian Goodman Gallery
Telefonica Art Collection, Madrid
IFEMA Amigos de ARCO taraf›ndan,
Elgiz Koleksiyonu’na verilen 2013 Uluslar aras› Koleksiyonerlik ödülü
ARCO Madrid Fuar›
Görseldeki eserler Stephan Balkenhol, Tony Oursler,
Secundino Hernandez’e ait.
Thyssen- Bornemisza Müzesi, Madrid
ARCO Madrid Fuar› Guillermo Mora, (Formatocomodo)
2012 Enstelasyon
Prado Müzesi, Madrid
Reina Sofia Müzesi, Madrid
Oki-ni X Dr.Martens
1960’dan beri kullan›şl›, isyankar, işlevsel ve göz al›c› çizgisiyle
Dr.Martens ikonik tarz›n› bu sezonun trendleri ile mükemmel şekilde yeniden yorumluyor. Mutlaka deneyin!
345.92 EUR
www.oki-ni.com/brands/dr-martens
Haz›rlayan:
Mehmet Ali Tokgözlü
Flower Girls
Gökkuşağ›n›n her tonuyla bahar çiçekleri bu sezon modada tomurcuklan›yor.
İlkbahar›n ve yaklaşan yaz›n en trendi moda ak›m›n› sak›n kaç›rmay›n. İşte size birkaç öneri.
www.revolveclothing.com
90 USD
127 USD
120 USD
138 USD
Fuji Dağ› Mendil Çantas›
Tomohiro Ikegaya taraf›ndan tasarlanan, Fuji Dağ›’ndan ilham al›nm›ş mendil çantalar› esprisi ve
Japonlar’a has işlevselliği ile thefancy.com’da al›c› bekliyor. Mini bir Fuji dağ›n› cebinizde taş›mak isterseniz kaç›rmay›n deriz.
35 USD
www.thefancy.com
İşte 69. say›m›z›n en beğenilen 3 ilan›
// AUDİ ŞENYILDIZ
// HAS HALI
// MAXX ROYAL
// REEBOK
// YAPI KREDİ
// ADİDAS
// VODAFONE
// WINGS
// NEW BALANCE
// VW BEETLE
2 /3
4 /5
6/7
8/9
10/11
12/13
15
16
21
27
// HARTFORD
31
// MASERATİ
35
// TUMİ
39
// VOLVO
41
// İNFİNİTİ
47
// GIVENCHY PARFÜM
51
// SEAT
53
// ULUDA⁄
59
// P & G ŞAMPUAN
64/65
// YENİ RAKI-ALA
66/67
// TAV 1
// TAV 2
// TWEEN
// KAYRA
// SETUR / SEDVENTURE
// FG
// AVİVA
// BİLFEN OKULLARI
// AUDI
Bu say›daki en beğendiğiniz ilan› bize e-mail'le bildirmenizi rica ederiz.
[email protected]
75
77
79
80
85
93
95
107
108
Aviva'dan hem evinizi hem sevdiklerinizi
koruyan, benzersiz sigorta:
Geni Kapsamlı Ev Sigortası
Geni Kapsamlı Ev Sigortası, bugüne kadar bildi¤iniz tüm sigortaların bir
adım ötesi. Sizi yangın, deprem, su basması gibi tehlikelere karı korumakla
kalm›yor, kaybettiklerinizin yerine yenisini koymanızı sa¤lıyor. Hem de sadece
sizin zararınızı de¤il, komularınızın ve misafirlerinizin de zararını karılıyor.
Tüm bunlar iyi. Peki ya ötesi?
Geni Kapsamlı Ev Sigortası, kapkaç durumunda ya da çilingir arad›¤›n›zda
yanınızda. Üstelik ister kirac› olun ister ev sahibi, size özel çok uygun fiyatlar ve
Aviva’ya özel 12 taksit fırsatıyla.
www.avivasigorta.com.tr
Kiiye özel sigorta
A penwoman filled with fashion, trends and
life:
22/23/24/26
Interview: Özlem Gökbel
Photos: Uğur Bektaş
She was born in the
Valideçeşme quarter of
Beşiktaş and raised in
neighborhood culture...
Part of her was a tomboy
chasing the leather ball,
and the other part
a fashionista grabbing
her purse with the mirror
and comb in it while
going out on the street
to play...
“There is no need to polish things here;
I was a real scamp” she says with
candor, owning her past. Despite her
distant, even armored stance, Sibel
Arna is a guileless heart. She has been
addressing millions of people from
newspaper pages and at times from
the TV screen with the same candor
for 16 years...
We read her, listen to her, follow her...
We wanted to get know her a little bit
more closely. All to the good ?
What is your most meaningful
memory from your childhood?
My grandmother. She was one of the
strongest women I have ever known.
She was from Halfet, Urfa. She had
dared to divorce my grandfather who
battered her at the expense of staying
alone with her two little daughters in
the chaotic city of İstanbul.
You studied business administration
at Marmara University. How were
you as a student?
In my first year, I had figured out that
I was not the business administration
material. I could neither be a bank
professional nor an administrator.
I kept thinking that I had to do a more
sociable job.
Is this how your adventure as a
journalist began?
My search for a sociable job intensified
in two fields. I was either going to be a
journalist or a copywriter in an
advertising agency. One day,
I faint-heartedly sounded out my dad.
I got a much more positive reaction
than I expected. I started as a trainee
with Milliyet newspaper in 1997. Two
months later, I was a contracted
correspondent and my signature
started appearing in the weekend
supplements...
Then I went on to work for Sabah,
Vatan, and since 2003, Hürriyet.
I find you a stylish person. What does
fashion mean to you?
To me, fashion is a mode of
communication. I am not in bad terms
with it. I am deeply involved in fashion...
First of all, I respect it as one of the
biggest industries in the world.
How do you get along with your son,
Rüzgar? How do you see yourself as a
mother? Do you think you need to
improve in any area?
Rüzgar and I have the motherand-son love everyone keeps talking
about. But I am trying to be a fun
mother as much as I can. Of course
I need to improve myself. I have been
dealing with dozens of questions
every day since the day he was born;
I ask other people; I research, I read.
There is no end to self-development
when you become a mother.
You are a mother and a
businesswoman... But you also
have an active social life.
You throw parties from time to
time...
Where else do you go?
What do you do?
Nowadays, I can only go to the parties
that I host. I could never be one to take
a glass of drink and pose when I went
out. A night out means dancing for me.
I have a fun social circle and we have a
good time together.
What is the secret of your energy?
How can you keep up with so many
things?
Especially after Rüzgar was born,
I decided to live life to be happy.
And I have arranged everything in
my life accordingly. My friends,
my job, my family... My parents are my
greatest support. Fortunately,
Rüzgar is growing up with their
compassion.
Do you have goals in life? Do you
regard yourself a true Aquarius?
Isn’t a person without a goal is
like a car without gas? If you don’t
have goals, you cannot move forward
even by an inch. Yes, I am a true
Aquarius. I have things my way no
matter what I read, I am crazy for my
friends, I like commitment and I am
disgusted by dependence and
I never surrender.
Where do you see yourself and doing
what in 10 years from now?
I was never able to make such
long-term plans. And even if I did, I
could not stick to them. All I can
foresee is that I am going to be mother
of a 13.5-year-old teenager and we will
keep having fun.
What are your essentials?
Rüzgar, my family, my friends,
compassion, peace of mind, fun, music,
good food, flirting, sex, sea, sand, sun,
high heels.
What are the things that make
you you?
My speckles, my job, the way I put my
right foot outwards when I walk, the
way I squint one eye when I drink
alcohol,
my vulnerability, that I cry readily,
dancing, my son, my friends...
And I am a hell of a rak› drinker.
What are your major values in life?
My son, my family and my friends, of
course. Nothing material or monetary
has any meaning in my world.
Modern Bohemians:
The Hipsters
28/29/30
Article: Elmira Gürses
While the society of the
2000s busied itself with
reality TV, dance music
and celebrities, an
uprising was quietly and
conscientiously taking
place behind the scenes.
Long-forgotten clothing styles, beer,
cigarettes and music came back to life
in their lifestyles.To them, anything
retro was cool, the environment was
precious and any thing old was new.
They wanted to return to the nature
and pursue an organic diet. They
wanted to diverge from the popular
society
and to carve a niche for themselves
only.
For them, the way to be cool wasn’t
to look like a television star: it was
to look like as though you’d never
seen television.
This is how Hipsters, who can see what
others have not been bothering to see
for a very long time, were born.
Who are these Hipsters?
Like their pioneers in the 1940s,
Hipsters are people from the middle
and upper class, who cherish originality
and the old. As opposed to many social
trends, Hipsters are not affiliated to
any political view or religious faith.
They have just one enemy: the
mainstream culture.
Hipsters like to be the first. The first to
see a movie; the first listener to hear a
music; the first talent hunter to discover
a band; the first gourmet to find a
restaurant.
They are those who put their signatures
under anything before it gets popular.
They prefer to have heard Coldplay
before they got famous rather than
being the hottest Coldplay fan. They
have a totally distinctive notion of
fashion and they are almost instantly
recognizable. The motto of Hipsters is to
“appreciate true quality while it is still
unpopular”.
They are usually highly intelligent,
cynical and cultured people.
“Bohemians” as the New York Times
calls them, the Hipsters are the
representatives of a free trend,
who are in love with music and the arts,
adopt an instinctive sense of taste in
their clothes, think and choose.
It is impossible to miss them as they
sip their tall coffees at Starbucks,
wearing baggy knitted sweaters on top
of their tight pants, completed by
scarves, hats and big sunglasses,
listening to authentic music on their
iPods.
Mostly, they carefully tend to their
appearance but they never look
over-groomed. Their style is
characterized by natural looks and a
slight touch of sloppiness. They read
books, watch films, and take
photographs in their free times. They
are easily spotted for their love in
black-and-white and retro.
Each one is somehow engaged in arts.
They either write or paint; they join
theater companies. They sing songs
and play the guitar in a corner in coffee
shops. They know a little something
about everything, but also they are not
attached to anything.
As time moves ahead, perhaps a
longing for the past arises within most
of us. Maybe Hipsters are the first
ones to hear this call. Perhaps this is a
slow but consistent awakening for us,
who live amid the dazzling lights of
dizzying metropolises and forget
about the plain beauty of sunsets.
Perhaps it is a nostalgic yearning for
returning to those days that old songs,
black-and-white movies, hand-knit
sweaters and
the smell of coffee remind us.
Maybe we all need to become Hipsters
to some extent...
A Mediterranean Dream
32/33/34
Article : Özlem Avc›oğlu
Photos: Özlem Avc›oğlu & Archives
Who wouldn’t want to
sleep under a starry
night sky, wake up in one
of the loveliest places on
Earth, savor exquisite
food, be pampered and
feel special?
With all of these in mind, SeaDream,
an American travel company,
designed two boats for hosting
its guests along various coastlines in
different continents throughout the
year. SeaDream’s slogan “It’s yachting,
not cruising” is highly justified.
They do their best to give their clients
the sense of a voyage on a private
yacht rather than on towering cruise
ships. As each one accommodates a
maximum of 100 people, there is one
crew member for every guest.
In this article, I want to share with
you a perfect one-week voyage on the
Mediterranean that I took with
SeaDream, touching upon the most
intriguing ports.
Galaxidi and Delphi
Galaxidi is a small fishing town with a
harbor on the Gulf of Corinth in
Greece. Mainly it is important because
it serves as a gateway to Delphi,
a significant religious center for the
Greek people in the Antiquity.
A major site for the worship of the
Greek gods Apollo and Athena,
Delphi is probably the most commonly
known oracle temple dedicated to
Apollo in the classical Greek world.
Corinth Canal and Hydra
The notion of building a canal that
would connect the Adriatic Sea and
the Aegean Sea was materialized with
the 6.3-km Corinth Canal that opened
for service in 1893. However, boats and
small ships must seek the guidance of
pilot boats to pass through the Canal
that has a mere width of 24 meters.
Famous for its crystal clear sea and
known as one of the favorite islands of
painters and artists, Hydra is the
loveliest island in the Saronic Gulf...
One of the Greek islands with
the most beautiful ports, Hydra is
home to Deste Foundation, a former
slaughterhouse turned into an
exhibition venue that hosts major
exhibitions
in the summertime.
The center of the island is packed with
cafés and restaurants. The cutest
hotel on the island is Four Seasons
Hydra.
Santorini
One of the world’s most romantic
places, Santorini is the most famous
one of the Cyclades archipelago on the
Aegean Sea. With its unique geography
unmatched by elsewhere in the world,
Santorini is a volcanic island. The
towns of Fira and Oia that cling to the
top of the cliff, Caldera and
overlooking a captivating view from
the west of the island are known for
their typical chalk white houses.
Relatively more elegant and
presenting a boutique-style compared
to Fira, Oia is located on the north end
of the island and is reputed for its
glorious sunset and boutique hotels,
each one lovelier than the other.
Best accommodation options include
the quite luxurious Hotel Mystique,
embedded into the rocks on top of the
cliff in Oia and opened last year, and
Katikies right next to it. Both hotels
boast the dazzling Caldera views and
the most romantic rooms possible.
While it is impossible to take a dip in
the sea in Fira or Oia, keep your hopes
alive. Perivolos Beach is packed with
fun with its beach clubs dotting the
Kamari Coast to the east of the island,
in a fashion reminiscent of Bodrum.
While Chilli Beach is one of the best
beach clubs, Ammos and Notos are the
best restaurants here.
We should have met
a long time ago…
36/37/38/40
Article: Berna Gençalp
Photos: sadibey.com
This article is not about
encounters; it is about
cult films... ”We should
have met a long time
ago” is a tagline from a
cult film. Like “Play it
again, Sam”... Like “I’m
gonna make him an offer
he won’t refuse”. Or like
“Beam me up, Scotty”.
There are three basic elements that
make a film cult... Fanbase, time,
and last but not least, the film itself...
Telling factors are a strong
distribution network backing the film,
ease of access, and the film as a
conveyer or representation of the
mainstream culture. Yet, successful
promotion is not enough to render a
film cult. I mean, which one is a cult film;
who consider it a cult film - that is all
relative...
Perhaps you can’t even place the
Turkish movie that incorporates the
tagline that I used as the title of this
writing...
What renders a film cult is the
perception of the spectators, the way
they see it. The perception might not
always come into being at its first
release. It sometimes takes time.
What is cult?
Of Latin origin, the word cult means
worship. Cult film is a phrase used to
denote movies with a loyal and
passionate, yet relatively smaller
fanbase. These followers watch the
film over and over, memorizing the
catch phrases, trying to reach all sorts
of trivia about the film, and even
collecting objects related to the movie.
Not every cult film needs to have a
cinematic value... The ‘70s Turkish film
industry produced unconcerned,
tactless films, unbothered by the
mistakes committed. The audiences
embraced the Yeşilçam movies as they
were, even espousing them as aspects
of their lives. Whatever the films
lacked, they complemented. And in
those films, they found more than a
film.
For this reason as well, we should have
met a long time ago.
We made a film that will become
cult…
I say, avoid a film if its makers are
uttering this sentence, because those
who make the film do not get to decide
if it will be a cult movie or not.
There is supposed to be electrification
between a cult film and its followers.
Shot as an ordinary film with
disagreements hovering over its
screenplay even during the shooting,
packed with clichés and hardly
montaged into something passable,
how did Casablanca manage to be so
influential and long-lived? Despite all
their primitive technicalities, how
come Turkish Yeşilçam movies strike a
chord and touch our hearts?
Parody
Academics and critics who realize that
its fans own a film begin scrutinizing it.
Cult films get so beyond themselves
and the attention they receive acquire
such huge volumes that it becomes
inevitable to make a parody of them...
The Exorcist is a cult film, whereas
Şeytan (The Devil), made in Turkey,
is its parody. I must mention Arabesk
(Arabesque) here, a parody of the
entire Yeşilçam cinema by director
Ertem Eğilmez. To me, Arabesk is a
good-humored, amiable, uncomplexed
self-confrontation of the national
cinema; it is the picture of maturity...
How does and does not a film become
cult? When does it get to be forgotten?
How long does it remain a cult film?
Like the big Turkish novelist Ahmet
Hamdi Tanp›nar gets a character in his
book Saatleri Ayarlama Enstitütüsü
(The Time Regulation Institute) to
say… “What does the crowd like?
What does it dislike? No one can know
that…”
A cult film is in fact the perfect story of
the perfect encounter. An encounter
with the right audience at the right
place, at the right time, which goes on
to build a crowd that remains locked in
the film...
2013 Trend’s...
42/43/44/45/46
Prepared by: Özlem Gökbel
Photos: Uğur Bektaş
Travel
Saffet Emre Tonguç / Award-winner
Guide and Travel Writer
Recently, there is an increasing
demand for “personalized” trips.
People no longer want to go on a trip
with a crowded group with diverse areas
of interest and enjoy only part of the trip.
To the contrary, they choose to be
happy with their own interest areas.
Gourmet tourism is also popular.
Tours with a wining and dining theme
are organized.
My recommendation in this respect is
Turin. At some point in time, Turin was
the capital city of Italy. Today, it is one of
Italy’s most important stops for
exquisite tastes. It is the international
hub of Slow Food and Slow City trends.
Even closer now with the direct flight
from İstanbul, Turin offers beauties that
even the Italians are unaware of. The
surrounding ski centers make the city a
center of attraction also for the
wintertime.
Apart from that, adventure and mystic
tourism are among this year’s popular
trends. I immediately associate
adventure tourism with Slovakia, the
shining star of the recent years. New
Zealand, Laponia and Costa Rica are
some of the favorite places among
adventurers. For those seeking to spend
some spiritual time, I would recommend
the Bali Island, which is famous for its
temples as well as its unlimited
pampering of its visitors.
Fashion
Özlem Süer / Fashion Designer
We are living through a time when
fashion is increasingly moving toward
dressing as one desires depending one
one’s mood rather than dressing
depending on the venue and/or occasion;
with the “what i wore today” trend
standing out in social media, personal
styling
began gaining increasing importance.
Let’s take a look at it in general terms:
2013 summer highlights will be yellow
and emerald green, tribal necklaces,
sumptuous accessories, studded
sandals, hippie headbands, tops with
animal prints/imprints, printed silk
pajama trousers, peplum, drapes, all
colors and products with safari/dessert
theme,
floral patterns, tropic bird prints,
see-through tops, double-breasted
knee-length dresses, neon, fringes and t
assels, and crochet dresses,
as well as all-time favorites that live on
from previous seasons.
Asymmetry, sharp cuts, fabrics as
thin as tulle, underlined femininity, all
spectrums of white, sky blue, red&white,
black&white combinations, collars made
of gorgeous frills, long chiffon dresses
bearing the ‘70s spirit, leather,
graphic patterns, rough looking raw
fabrics can be listed among the new
headlines
we will be seeing this summer.
Sport
Mehmet Can Uzun / Hillside City
Club-Etiler Club Manager
Amid the intense and stressful business
life of the present day, people who can
spare only a short time for exercise
prefer training systems built on fitness,
nourishment and rest, which will help
them achieve results quickly. In this
framework, we can say that functional
training is a fast rising trend in the world
of fitness, which is one of the most
preferred training methods by sports
fans across the world.
Targeting to give you a fit body quickly,
as does Hillside Functional Training®,
Hillside Tri-Action Intense, which is
another training system, also attracts
great attention and interest. A rising
trend today and one of the favorites of
sport addicts is surely outdoor trainings.
Among them, running and cycling
exercises are the most preferred ones.
Nightlife & Music
Levent Özçelik / Writer &
Photographer
In 2013, venues with outdoor spaces will
have an edge as they did last year.
You know, this is a forced outcome of
the smoking ban. Recently, there has
been an increase in parties hosted by
celebrities and eminent names of the
society.
manufacture numerous items from
furniture to wall boards. Choices in wood,
metal and fabrics always weigh toward
leaving the raw materials in their natural
and unprocessed state as far as
possible.
Hand-workmanship and custom designs
come to the fore, as well. Brass, along
with wrought iron, is a popular metal this
year.
You can see brass everywhere from
accessories to furniture.
In terms of wood, the naturalness and
exotic nature of Africa is being
transported to inner spaces.
It is very trendy to use different
textures in combination. You can see
wood, leather, knitted materials and
handicraft together.The vibrant energy
of striped and graphic motifs stands out
in fabrics and wallpapers.
The colors of 2013 are saturated colors:
orange, mustard, Monaco blue, and
emerald green, which is the color of
balance and harmony.
Wining & Dining
Cem Mirap / Lucca
Local and organic concepts recently
became popular with food, and got
stronger with the field-to-table trend.
Demand for local and organic
ingredients continues to gain
importance in beverages as well. Fresh,
organic and seasonal eating will remain
important. This trend is manifested also
in cocktails– old local European liquors
like Luxardo and Aperol are regaining
popularity, and season-appropriate
fruits and vegetables are being used in
cocktails.
In 2013, not underground venues but
places designed in bar concepts and that
are better lit, suitable for chatting and
conversing but also offering
entertainment to the full will continue to
rise. Inevitably, people will have to
discover new locations outside the usual
districts.
As for the music, electronic music had
already lost its popularity a few years
ago. House music is also losing its charm
gradually. Eclectic music and old songs
are quite popular nowadays. Soul music
made a comeback. And there is always
demand for the Turkish music.
Here are a few examples of food and
drinks with increased popularity in 2013:
Interior Architecture
Barbara Pensoy / Interior Architect
When we look at the trends in interior
architecture in 2013, we see naturalness
as the common characteristic.
Also highly popular this year are
barrel-aged cocktails.
Organic modernity and ecological
materials take the foreground this year;
it is very in to use recyclable materials to
In food: the Korean cuisine and “kimchi”,
their national food, is highly popular
around the world.
It is very trendy to use vegetable springs
in salads.
In drinks: gin is coming back. Gin and gin
cocktails are rising rapidly in Turkey and
across the world. Gin is declared the
drink of this summer in Mediterranean
countries like Spain.
There is increasing interest in Japanese
whiskeys and malt whiskeys.
Coachella Festival
48/49/50
Article: Özlem Yücelener
The Coachella Valley
Music and Arts Festival,
commonly known as the
Coachella Festival,
is a 3-day event organized
every year in April in the
middle of the dessert,
which brings on stage the
legendary names in rock,
indie, hip hop and
electronic music while
giving a chance to relax. It
is an ideal weekend
activity combining
entertainment and
relaxation.
Where to start, what to do to go there?
When planning the event, the organizers
gave a careful thought to make sure that
one can shape everything according to
one’s desires and likes. The alternatives
are so many that it is quite a challenge to
find an excuse to miss this festival.
The event will take place on April 12-14
and April 19-21, which is quite earlier than
the Chillout Festival held in May in
Turkey as one of the first outdoor
festivals
of the year.
With its nature that brings music
together with the arts, Coachella stands
out among its peers and easily finds
itself a spot among the major events in
the world.
If you are a first-timer with Coachella,
the event website is certainly a good
resource of tips that will make your life
easier. Implementing the usual festival
rules, Coachella can actually serve as
a source of a number of details “that
would be nice to be applied to Turkey”
particularly with respect to protection of
the environment. While beer, the regular
festival drink, is available on campus,
“Rose Garden” and “Cantina Restaurant”
will make their debut as onsite
venues this year.
What else could be expected from a
highly pleasurable festival that includes
celebrities among its audience and
H&M among its sponsors, and combines
music and the arts, besides exemplary
practices? While the forums include
even hipster checklists, recommended
clothing includes uncomfortably tight
pair
of denim pants, 80s inspired t-shirts in
XXXL sizes, keys on a belt loop, and
friendship, love, good luck charm
bracelets.
Since the festival is frequently scene to
celebrity appearances, the concerts take
to the blogs as well as to the stages, and
therefore, outfits are talked about as
much as the goers.
Hurry up if you are magnetized by this
article and decided that you must not
miss this and must go to Coachella! But
then you must get ready for Coachella
2014,
of course. Because the tickets for the
first weekend of the event on April 12-14
were sold out on the twentieth minute of
their release. But don’t worry and smile:
because if you are fast enough, you have
already found tickets for the Weekend
of
April 19-21 and have become a
Coachellan.
A bolder era in corporate designs...
Business cards are
no longer doomed to
dullness…
60/61/62/63
Article: Burak Iş›k
The old norms are torn down today.
Yes, sound, proper, confident corporate
identity materials still dominate the
world and they always will; but if the
brand they are representing is conducive
to getting
a little bit more creative and the
character reflected by the brand has a
tendency to be bold, then all those boring
rules need to be omitted.
The world today is one with a fast pace
of life, filled with fierce competition.
How you present your work is as
important as how you do it. Most of the
time, a business card is the only
corporate identity material one can
present to customers, prospects and
solution partners on the chance of a
one-on-one encounter.
A meeting... Probably it will be no more
than an hour that you will be eye to eye
with the other person, and the only
material that will create an opinion about
your brand, your company and yourself is
that business card sitting on the table.
And that same card is charged with the
task of giving an account of you and
reminding about you to the other person
who might not pay even a single visit to
your office.
Strange, isn’t it? You keep telling to the
people you get to meet about how you
are so different from the others with
your personality, your brand and your
work, how modern you are, how open to
novelties.
Then why does your business card say
just the opposite? Why does it lack a
glimpse of wit? Does 8,5 cm by 5 cm has
to be the fate of all business cards?
Actually no!
A different approach to design began to
prevail across the world in the past
decade, particularly in business card
designs. Like I said, to the extent allowed
by the brand, vision, and boldness... To
some, boldness is a slight change in the
dimensions of the business card, to
some inclusion of elements such as a
photograph or an illustration, to some
use of different materials such as wood,
plastic or fabric, and to some others it is
doing a ‘sophisticated’ design.
One for All, All for One...
The Fellowship of
Astronomy, Astrology &
Mythology
68/69/70/71
Article: İpek Kigan
It must be the human nature: the object
of our curiosity was apparently the same
thousands of years ago with that of
today’s! They looked up in the sky and
pondered.
In astrology, Mercury is the key to
understanding a person’s mentality.
The characteristics of Mercury include
communication, reason, rationality,
speaking, curiosity, constant pursuit of
knowledge, and contacting with others
to achieve all these.
* It is the ruling planet of Gemini and
Virgo.
When astrology was first taking its
shape in Greece, the Zodiac was under
the control of not the planets, but the
mythological gods and goddesses of
Mount Olympus, of course. Therefore,
mythology and astrology are correlated.
In fact, the astronomic information on
planets is highly aligned with their
astrological characteristics. To tell a long
story short, one needs to know a little
something about astronomy to gain an
insight into astrology. And this is what
intrigues me: the fellowship of
astronomy, astrology and mythology.
This being the case, I decided to
elaborate -more than a little- on the
subject.
Venus and the Beautiful Aphrodite
Who could rule the brightest, the most
beautiful planet? Nobody else but
Aphrodite, the goddess of light, love, beauty
and sexuality. A pearl drop born in a seashell
in Cyprus, she turned into a beautiful woman
when she arose out of the sea. She revived,
replenished and redecorated the nature.
Venus is the second planet from the Sun; it is
slow and revolves in the reverse direction of
other planets. In astrology, this beautiful,
amazing planet that shines like a pearl drop
symbolizes the need to build relationships,
relationship styles, and the tendency to
share. Tastes, values, money, enjoyment,
relationships, love and beauty are all related
to her.
The Sun and Apollo, the son of Zeus
Apollo ruled the Sun. Apollo is an active
god that brings the sun up, bears light and
life energy, has artistic skills; he was a
protector and a healer who could at times
be deadly. He is the son of Zeus and the
Goddess of Darkness. Although the
center of our solar system, the immensely
important and sizable Sun is a star, in
astrological terms it is a planet along with
the Moon. The horoscope notion is
identified with the Sun, probably due to
its vital importance. I believe this is why
the Sun means the essence of our
personality and “I”.
* The ruling planet of Libra and Taurus.
* It is the ruling planet of Leo.
* It is the ruling planet of Aries and
Scorpio.
The Moon and Artemis, the Protector
Artemis is a goddess that carries silver
arrows. She is the protector of animals,
the nature and the children. She is the
queen of forests. According to some
sources she symbolizes virginity, while
some others refer to her as the symbol
of childbirth and fertility. She has strong
feelings and a unique mystery. Isn’t it the
same for the Moon? It always has a
mysterious facet. Rising at any time of
the day from a different spot in a
different way, the Moon encompasses
female symbolism. It symbolizes every
phase of femininity. The Moon
represents our mysterious, dark and
inner face, our deepest feelings and
emotional needs.
* It is the ruling planet of Cancer.
Mercury and Hermes, the Naughty Boy
The fastest moving planet that is the
closest to the Sun was under the rule of
Hermes, the speediest, the most
energetic God. He is the son of Zeus, too.
He carried news and information
between gods and gods, and between
gods and mortals.
Mars and Ares, the God of War
The red planet Mars is the planet of Ares,
the God of Bloody Wars. Even the color
of the planet reminds of war. The planet
of war, Mars indicates our power to
defend ourselves and to fight in
astrology. It is about our most basic
instincts. It denotes our need to survive,
our physical, sexual and spiritual power
and stamina. It is because of Mars that
we feel a desire to move, take initiative,
lead, challenge,
act determinedly and charge ahead.
Jupiter and Zeus, the King of Gods
And Zeus – the mightiest God, the
God of the Gods. He is the god of the
largest planet in the Solar System. Jupiter
is such a big planet that it protects the
Earth from calamities by sidetracking
many earthbound celestial bodies thanks
to its gravitational force. For that, it is the
Earth’s luck. In astrology, Jupiter is
referred to as the “Big Luck”. It is an
indication of luck, plenitude and fortune.
* It is the ruling planet of Pisces and
Sagittarius.
Saturn and Kronos, the father of Zeus
Zeus, the King of Gods, also had a
father. In Greek mythology, his name is
Kronos, the God of Time. Kronos was the
son of Uranus and father of Zeus.
But Kronos was an ambitious son who
wanted to come into power and
castrated his own father to achieve this.
Moreover, as a father, he did not
hesitate to swallow his children. In short,
he was not a heartwarming god.
Saturn is the slowest planet in our
system;
it is quite cold and has the lowest
gravitational force.
Saturn indicates at the major tests in our
lives, and that through which we will
mature. It is the point we take life
seriously. It is about responsibility,
knowing boundaries and respecting
others’ boundaries. It also refers to the
cycles in our lives.
* It is the ruling planet of Aquarius and
Capricorn.
Uranus and Uranos, the God of Sky
Uranos was the father who was
castrated by Kronos. Though his life
ended sadly, he was actually a very
powerful god. He ruled everything that
was in existence and he was immortal.
He was also the god of astrology and
astronomy. Uranus is the planet that
shocked humans with its discovery since
it disproved the thousands of years old
knowledge that our solar system
consisted of seven planets. Uranus
refers to this sense of shock. It
represents breaking down systems.
* It does not rule any signs but it is
associated with Aquarius.
Neptune and Poseidon, the master of
Waters
Poseidon is the god of seas, marine
creatures, rivers and all waters on Earth.
Deriving its strength from water, this
god, not surprisingly, lived deep in the
ocean and rode in his cart drawn by
dolphins and seahorses. In astrology,
Neptune refers to excess. It induces
confusion and disorientation in worldly
matters. It shows the aspects where you
go to the extremes.
* It does not rule any signs but it is
associated with Pisces.
Pluto and Hades, the disliked God
The god of the farthest, smallest and
coldest planet in the solar system,
Hades, or the God of the Underworld,
was a rigid, cruel and greedy god disliked
by the mortals and gods alike. He ruled
the dead, did not attend the festivities
and lived in his underground palace with
his wife. Having just one satellite, Pluto
was discovered during the Second World
War, before the A-bomb was detonated.
It refers to transformation. It represents
the need for self-purification and to let
go of the past through suffering. It has
some dark themes including death,
rebirth, underworld, sexuality, atomic
bomb, mafia, terror and darkness.
* It does not rule any signs but it is
associated with Scorpio.
*** I would like to thank Zeynep Süzmen
Şen, astrologer and my teacher, for
supporting me with her knowledge and
attention during the creation of this
lengthy, challenging article.
The Cycling Classic: TOUR de FRANCE
One of the most
prestigious races of the
cycling sport and a Grand
Tour event, the Tour de
France was first held in
1903.
72/73/74
Article: Ali R›za Bilal
Having gained higher popularity
particularly after the 1960s, the tour has
also become increasingly international in
the recent years. The current stages of
Tour de France are now organized to
cover Benelux countries, Italy and
Switzerland as well. Broadcast live over
a three-week period by the world’s major
sports channels including the ZDF,
Eurosport, and Rai Sport, the Tour de
France ranks among the most watched
sporting events held annually.
American Lance Armstrong is the record
holder with the most wins in the Tour de
France, who announced his retirement
following his 7th consecutive claim of the
championship in 2005. The legendary
man was, however, stripped of his titles
by the USADA for doping.
Entry to Tour de France is by invitation
to chosen teams. There are nine riders on
each team, with one of them usually
being the “team leader” or “the best
overall rider”. The entire team, meaning
the other eight riders, work throughout
the race to make the team’s best rider
the champion. Peloton is the name given
to the pack of hundreds of riders that
ride as a group.
As opposed to the other sport
disciplines, riders are equipped with
two-way radios through which they
constantly listen to the directives given
by their trainers and make their attacks
accordingly. The trainers follow the race
in team cars during the tour. They
respond immediately if the bikes need
repair. The food and drinks for the
athletes are also carried in these cars.
The length of the race changes every
year. While the initial race held in 1903
consisted of 6 stages covering 2428 km,
the longest race in history took place in
1926 as riders covered 5745 km. Out of
the 69 racers at the start, only 10 were
able to see the finish line in that edition.
Currently, the tour is organized to
include 21 stages totaling 3500 km.
The riders do not pedal for nothing,
of course. There are various prizes to be
won in the Tour. While the prize money
increases by the year, the Tour winner
had received 450,000 Euros in 2009.
No, no mistakes there: 450,000 Euros...
While the winner of each stage won
8.000 Euros, the team leader shared
10,000 Euros for time trial with his
teammates. The leader of the mountain
climbers was awarded 25,000 Euros,
which is the highest prize for an
individual stage, while the best young
rider got 20,000 Euros.
The prize for the team competition was
50,000 Euros. In addition to the prize
money, athletes receive salaries and
bonuses per race from the teams they
belong, and also make exorbitant sums
from co-sponsors and on promotions.
As you have read, cycling races and
particularly Tour de France is as
prestigious as the Olympics; it is
profitable, and attracts big crowds of
spectators... We hope that some day
Turkish riders will also be able to take
part in this
magnificent race.
ART BLOG
87/88/89
Article and photos: Çağla Cabaoğlu
2013 International art award goes to
the Elgiz couple...
The Elgiz Collection received the
International Collecting Award 2013 of
IFEMA Amigos de ARCO. Founded in
2001 by Sevda and Can Elgiz who
transformed their passion for collecting
into a social responsibility project with
the mission of supporting art and giving
international visibility to the Turkish art,
the non-profit "Proje4L/Elgiz Museum of
Contemporary Art" was awarded in its
12th year. Granted to different
organizations every year in recognition
of their contributions to art and their
commitment; the international award’s
receipt by a Turkish organization added
momentum to developments in Turkey’s
artistic scenery. A large crowd of the
members of international media,
collectors and artists followed the
awards ceremony that took place in the
VIP Lounge at ARCO Madrid Fair on
February 13th.
More than 100 Turkish collectors visited
the fair, in which 10 galleries from
İstanbul participated this year. I have
noted a few other exhibitions held
around the same dates with the one in
Madrid
(13-17 February 2013).
If you happen to be on the scene soon...
UCCA (Ullens Center for Contemporary
Art) 798 Peking hosts ON/OFF,
an extensive exhibition covering 52
artists. Sponsored by Louis Vuitton,
Moet, and Hennessy, and curated by Bao
Dong and Sun Dongdong, the exhibition
is on until
14 April 2013.
‘’DON'T BE SHY, DON'T HOLD BACK’’,
the Logan Collection consisting of 550
artworks of 175 artists, is on at San
Francisco Moma until June 2nd.
‘’Signs Taken in Wonder'' / Searching for
Contemporary İstanbul exhibition can be
visited until April 21st at MAK (Austrian
Museum of Applied Arts /
Contemporary Art) Stubenring, Vienna.
This comprehensive exhibition puts on
display works by 33 artists including,
among others, Yeşim Akdeniz, Sibel
Horada, Füsun Onur, and İrem Tok.
Daha akıllı
bir dokunuş.
Yeni Audi A3 Sportback.
MMI touch ile daha akıllı.
Audi mühendisleri tarafından geliştirilen MMI touch sayesinde Yeni Audi A3 Sportback,
tüm araç içi yönetim fonksiyonlarını bir araya topluyor. Böylece size sezgisel kontrol
imkânı sağlıyor. Kendini yeniden yaratan Audi A3 Sportback ile tanışmak için sizi
Audi Yetkili Satıcıları’na bekliyoruz.
Audi AG Türkiye distribütörü Doğuş Otomotiv Servis ve Tic. A.Ş.’dir.
Yeni Audi A3 Sportback’in ortalama CO2 emisyonu 102–116 g/km, ortalama yakıt tüketimi 3,9-5,0 lt/100 km arası değerlerdedir.
Audi info (212) 335 04 24, www.audi.com.tr veya www.facebook.com/Auditurkiye