DİNİMİZ İSLAM Evlilik ve Aile Bilgileri

Transkript

DİNİMİZ İSLAM Evlilik ve Aile Bilgileri
www.dinimizislam.com
DİNİMİZ İSLAM
www.dinimizislam.com
Evlilik ve Aile
Bilgileri
Künye
Sahibi:
Mehmet Ali Demirbaş
Gazeteci – Yazar
29 Ekim Cad. No:23 Kat:4
Yenibosna İstanbul
Tel: (0212) 454 38 20
[email protected]
Hazırlayan:
www.bizimsahife.org
1
www.dinimizislam.com
Evlilik ve Aile Bilgileri
İÇİNDEKİLER
Ana baba hakkı
Ana-babanın seksen hakkı
Kadın-erkek ve anne
Kayınpedere "baba" demek
Ana-babaya hizmet
Ana babayı dinlemeyip
evlenmek
Baba evladına iyilik ister
Ölmüş ana baba hakkı
Ana baba hakkıyla ilgili
sorular
Koca hakkı
Hanım hakkı
Evlat hakkı
Evladın ana baba
üzerindeki hakları
Çocuk sevgisi
Çocuk terbiyesinde ilk şart
Çocuk nasıl terbiye edilir
Babanın mesuliyeti
Evladın günahları sevapları
Sağlığında çocuklara mal
bağışlamak
Kız çocuğu bir nimettir
Ana babanın dine aykırı
emirleri
Sakat doğan çocuklar
Sünnet olmanın dinimizdeki
yeri
Çocuklara hangi isimleri
koymalı
Erkek isimleri
Kadın isimleri
Erkeğe de, kadına da
konulan isimler
Erkek-kadın isimleri
Evlat katili
Evladım elimden gitti
5
5
15
16
17
Evlat hakkıyla ilgili çeşitli
sorular
Boşanmada çocukların
durumu
Nikahı düşenler – düşmeyenler
Nikah düşenlerle görüşmek
ve halvet
Yabancı kadınlara erkeklere
bakmak
Kadınların sesleri haram mı?
Kadınların selam vermesi 147
Zaruret ve fitne zamanında
Kimlerle evlenilir
Evlenmenin fayda ve zararları
Evlenecek kızlara tavsiyeler
Evlenecek erkeklere tavsiyeler
Bekâr olarak ölmek
Fakir bir gencin ibretli
mektubu
Nasibin çıkmaması
Evlenene kadar ne yapmalı
İffet ve hayanın önemi
Bir baba kızını evlendireceği
zaman
Dengi ile evlenmek
Asalet önemli mi?
İyi kimse ile evlenmeli
Gayri müslimle evlenmek
Flört
Evlilik görüşmesi
Fâsıkla evlenmek
Çeşitli sual ve cevaplar
Evlilik ve aile ile ilgili konular
Nikah nasıl kıyılır
Nikahla ilgili sorular
Nikâhta vekâlet
Mehr nedir
Müta nikahı haramdır
20
22
23
24
29
36
47
47
51
53
55
65
65
67
67
70
71
73
76
84
95
106
107
114
116
2
117
119
120
128
136
144
149
151
151
154
155
157
158
160
161
162
167
168
169
171
173
180
183
184
184
190
190
195
203
204
209
www.dinimizislam.com
Hülle nedir
Eşini kıskanmak
Hak mezheplerimizdeki
hükümler
Hürmet-i müsahere nedir
Tüp bebek
Gelin kaynana meselesi
Ana-baba ve gelin
Yalan söylemenin caiz
olduğu yerler
Bu gerçekten önemli mi?
Aile bağlarını yıkmak için
İddet müddeti beklemek
İnsanı kısırlaştırmak
Düğünde gelen hediyeler kimin
Gelinlik İslam âdeti mi?
Doğumda günahlar affolur
Hastalık halinde
Başlık parası
Kadınların çalışması
Tarlanız tabiri
Nafaka nedir?
Evlilik ve aile ile ilgili çeşitli
sorular
Evlilik Rehberi
Boşanmak ve nikahı
bozan şeyler
Kadına da boşanma hakkı
Nikah nasıl tazelenir
Doğum kontrolü ve kürtaj
Çocuk sahibi olmak
Evlat edinmek
Evladın ölümüne sabır
Süt kardeşlik
Süs ve takılarla ilgili sual
cevaplar
Sağlık öğütleri
Az yemenin faydaları
Temizliğe riayet
Ruh temizliği
Sağlık bir nimettir
Sağlıklı ve çok yaşamak için
210
211
Hacamat [kan aldırmak]
Kaylule faydalıdır
Şifalı bitki, sebze ve meyveler
Kur’an müminler için şifadır
Ağız temizliği ve misvak
Unutkanlık ve çaresi
Bunamamak için
Çok uyumak zararlıdır
Her şeye kızmak
doğru değildir
Meme kanseri ve
anti-perspirant
Gözün sıhhati için
Bal şifalıdır
Sirke faydalıdır
Yemeğe tuzla başlamak
Eldeki siğiller
Zayıflamak için pratik bilgiler
Kilo almak için
Kanser hastasıyım
Hastalıkta şifa vardır
Zarar veren gıdalar
Sağlık için faydalı bilgiler
Hasta yemekleri ve
şifalı bitkiler
Baş ağrısı için
Yiyip içerken
Görgü kuralları
Ailede görgü kuralları
Toplumda görgü kuralları
Aksırmak
Yolda yürüme şekli
Misafire nasıl davranmalı
Misafirin görevleri
Misafir için külfete girmek
Davete gitmeli mi?
Latife yapmak
Uyku adabı
Yemeği beraber yemek
İyiliğe teşekkür etmeli
Nasılsın demek
Esnemek
213
214
220
221
222
226
227
228
230
231
232
232
233
233
234
235
237
238
243
254
274
292
293
294
297
307
309
314
321
333
333
337
337
338
339
3
341
343
343
347
348
349
350
351
354
355
356
356
357
358
358
359
361
362
364
364
365
366
405
406
409
409
411
414
417
418
422
425
426
426
427
429
431
432
433
www.dinimizislam.com
Geğirmek
İkramı reddetmek
Oturmanın edebi
Konuşurken sözü kesmek
Taziye etmek
Çeşitli sual ve cevaplar
434
435
435
436
436
438
İhtiyarlık nimeti
Bereket ve bereketsizlik
Uyuşturucu iptilası
Nakli esas alan kitap
Kıssadan hisse
4
440
441
443
444
444
www.dinimizislam.com
Evlilik ve Aile Bilgileri
Ana baba hakkı
Ana-babanın seksen hakkı
Sual: Ana-baba hakları nelerdir?
CEVAP
İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki:
Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı
sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu
bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.
Bedenle olan hakları:
1- Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur.)
[İslam Ahlakı]
(Ana-babasını dine uygun hizmetleriyle razı eden, Allahü teâlâyı
razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahü teâlâyı gazaplandırmış
olur.) [İbni Neccar]
(Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde, [rızalarını alamayıp]
Cenneti kazanamayanın burnu sürtsün.) [Tirmizi]
Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir
zat görüp der ki:
- Niçin yükle tavaf ediyorsun?
- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim.
Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.
- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu
yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar
hizmete karşılık olur.
Ana-babaya hizmette kusur etmemelidir. Hazret-i İbni Abbas, "Anababana karşı, kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert, kaba efendisine
karşı bulunduğu hâl üzere ol!" buyurdu.
Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.) [İ. Gazali]
(Önce annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve
sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!) [Nesai]
(Veysel Karani’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, anasına
yaptığı iyilik sebebiyledir.) [R.Nasıhin]
5
www.dinimizislam.com
(Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye
sorana, (Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu
Davud)
Her Peygamber, kendi annesinden de üstündür. Buna rağmen,
Peygamberler de annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir.
Kâfir olan ana-babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek,
ziyaretlerine gitmek gerekir. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından
korkulursa, ziyaretlerine gidilmez. (Bezzâziyye)
Hazret-i Musa, Cennetteki komşusunun kim olduğunu Hak teâlâdan
sorup öğrendikten sonra yanına gider. Bu bir kasaptır. Kasap, bir parça
et pişirir. Asılı zenbili aşağı alır, çok zayıf bir kadına et ve su verir. Üstünü
başını temizleyip, zenbile koyar. Kasap, (Bu annemdir. Yaşlanıp bu hale
girdi; sabah-akşam böyle bakarım) der. Kasabın annesinin, (Ya Rabbi
oğlumu Cennette Musa aleyhisselama komşu eyle) dediğini Hazret-i
Musa da işitir. Kasaba, (Müjde, Allahü teâlâ, seni Musa aleyhisselama
komşu etti) buyurur. (Şir’a)
2- İyilik etmek. Ana-babaya iyilik ve ihsan, evlada farzdır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber
Cennete girer.) [İ. Rafii]
(Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.) [İ.
Ahmed]
(Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder.)
[Taberani]
(Sen de malın da babana aittir.) [İbni Mace]
3- Asi olmamak, karşı gelmemek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babaya karşı gelmek büyük günahtır.) [Buhari]
(Ana-babasına asi olan Cennete giremez.) [Nesai]
(Ana-babasına karşı gelenin ömrü bereketsiz ve kısa olur.) [İslam
Ahlakı]
İmanı olanlardan Cehennemden en sonra çıkacak olanlar, Allahü
teâlânın yolunda olan ana-babasının İslamiyet’e uygun olan emirlerine
asi olanlardır.
Ana-babanın ve hiç kimsenin, dine uymayan emri yapılmaz. Fakat,
ana-babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek gerekir.
Ana-baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak
bile, geri getirmek gerekir. Fakat, oralara götürmek gerekmez.
Ana-baba zalim de olsa, onlara karşı gelmek, onlarla sert konuşmak
caiz değildir. (Anam-babam çok şefkatsiz, onlara nasıl itaat edeyim)
6
www.dinimizislam.com
diyen bir kimseye, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Anan seni 9 ay karnında gezdirdi. 2 yıl emzirdi. Seni
büyütünceye kadar koynunda besledi ve kucağında gezdirdi. Baban
da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdare ve
maişetini temin etti. Sana dinini, imanını öğretti. Seni islam terbiyesi
ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha
büyük ve kıymetli şefkat olur mu?) [Ey Oğul İlmihali]
(Ya Resulallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır,
sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum?) diye soran kişiye buyurdu
ki:
(Hayır, yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O sana, yaşaman için
hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekleyerek hizmet ediyorsun.
Ancak Allahü teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevap ihsan eder.) [R.
Nasıhin]
Bir zat, (Ya Resulallah, ana-baba, evladına zulmetse de rızalarını
almayan Cehenneme girer mi?) diye sorunca, cevaben 3 defa (Evet
zulmetseler de rızalarını almayan Cehenneme girer) buyurdu.
(Beyheki)
Şu halde ana-baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah
işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye
çalışmalıdır! Günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz
söylemek caiz olmaz.
Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini
terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup
yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır!
Kur'an-ı kerimde 3 şey, 3 şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa,
ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmezse, Allah’a itaat edilmiş
olmaz. Ana-babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz.
Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (Tefsir-i Mugni)
4- İtaat etmek, karşı gelmemek, günah olmayan emirlerini yapmak.
Hazret-i Musa, Allahü teâlâdan 9 defa nasihat istedi. Hepsinde de,
ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi
olmaktır.) [Taberani]
Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına
kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir’a)
5- Sert bakmamak, şefkatle, sevgi ile bakmak. Ana-babasına şefkat
ve sevgi ile bir defa baksa, kabul edilmiş bir hac sevabına kavuşur.
Peygamber efendimiz (Ana-babanın yüzüne merhametle bakana,
7
www.dinimizislam.com
hac ve umre sevabı yazılır) buyurunca, (Günde bin defa bakarsa da
böyle midir?) denildi. Cevaben buyurdu ki:
(Günde yüzbin defa baksa da...) [R. Nasıhin]
Yine buyurdu ki:
(Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.) [Ebu Nuaym]
6- Üzmemek, incitmemek, rızalarını kazanmak. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın
gazabındadır.) [Buhari]
(Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene
de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki]
(Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme
girmez, inciten de Cennete girmez.) [Şir’a]
(Hak teâlâ, bazı günahların cezasını kıyamete kadar geciktirir.
Ana-babaya isyan bundan müstesnadır.) [Hakim]
Ana-babayı üzmek, onlara eziyet etmek büyük günahtır. Anababanın veya hiç kimsenin günah olan emirleri yapılmaz. Ana-babanın
yemeklerinde haram karışığı olduğu şüpheli olsa, ana-baba bu yemekten
yemesi için evladını zorlasa, evladın o yemekten yemesi gerekir. Çünkü
şüpheli şeylerden kaçınmak vera, ana-babanın rızasını almak ise
vaciptir. Fakat gayrı meşru emirleri dinlenmez. Mesela onlar, (İçki iç,
namaz kılma, yoksa senden razı olmayız) deseler de, haram olan şeyler
yapılmaz. Çünkü (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez) emri vardır.
Hak teâlâ buyuruyor ki:
(Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer
onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için
zorlarlarsa, onlara itaat etme.) [Ankebut 8]
Ana-babası günah işleyen çocuk, bunlara bir defa nasihat eder.
Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder.
7- İzinsiz sefere gitmemek.
Hacca giderken, muhtaç olmayan ana-babadan izin almak sünnettir.
Ana-baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Ana-babası muhtaç
olmayan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan
hacca izinsiz gidemez. (Redd-ül-muhtar)
Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının
sağ olduğunu öğrenince, (Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet
cihaddır.) (Buhari)
Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki:
(Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.)
8
www.dinimizislam.com
[Nesai]
Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak
geldim) dedi. Peygamber efendimiz bu duruma üzülerek buyurdu ki:
(Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!) [Ebu Davud]
Ana-babayı ziyaret etmemek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam
göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır.
8- Saygıda, hürmette kusur etmemek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Büyüğünü saymayan bizden değildir.) [Tirmizi]
Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya
kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak gerekir. Otururken edepli
oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır.
Onlar bana bir şey demiyor diye bunları ihmal etmemelidir.
9- Onlarla yolda giderken, arkalarından gitmek. Zaruretsiz önlerinde
yürümemek.
10- Çağırınca, hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Anababa çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa,
bozmamalıdır. Sünnetler bozulur. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki,
o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.) [İslam
Ahlakı]
Dil ile olan hakları:
1- Yumuşak söylemek, tevazu etmek. Öf bile dememek. Hak teâlâ
buyuruyor ki:
(Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.) [Ahkaf 15]
(Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi
davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında
yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme; ağır söz söyleme, onlarla
yumuşak ve tatlı konuş, onlara acı, tevazu kanadını gerip "Rabbim,
küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et" diye
dua et.) [İsra 23, 24]
Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
(Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için
ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple
bütün amellerinin sevabı yok olur.)
2- Konuşurken sesini, onların sesinden yüksek çıkarmamak.
3- Yanlarında çok konuşmamak, edebi aşmamak. Ana-baba bildiği
şeyleri de anlatsa, yine aynı şeyler mi dememek. Hiç duymamış gibi can
kulağı ile dinlemek.
4- Kaba, dokunaklı ve argo söz söylememek. Mesela iki kardeşi olan
9
www.dinimizislam.com
biri, öteki kardeşini kastedip (Oğlun şunu yaptı. Ben yapsam kıyameti
koparırdınız) veya (Anne torunu tepene çıkartıyor, çok şımartıyorsun.
Söz dinletemiyoruz) gibi sözlerle ana-babayı üzmemelidir. Çocuklarını
ana-babanın yanında dövmemeli, azarlamamalıdır. Böyle şeyler anababayı üzer.
5- Hanımını onlardan üstün tutmamak. Peygamber efendimiz
buyuruyor ki:
(Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve
diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Şir’a]
6- İsimleri ile çağırmamak, sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına
girmemek. Bilgiçlik taslamamak. Ana-baba yanlış da söylese, öyle değil
diyerek itiraz etmemek.
7- Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak.
Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak.
Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak
tutmalıdır. Peygamber efendimiz, (Ana ile oğulun arasını açana lanet
olsun) buyurmuştur. (Gunye)
8- Konuşurken, yap, yapma gibi ifadeler kullanmamak. Yapar mısın
gibi ricada bulunmalıdır.
9- Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin
duası.) [Tirmizi]
(Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.) [İbni
Mace]
10- Beddualarını almamak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları,
reddolmaz.) [Tirmizi]
(Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların
kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.) [Müslim]
Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu
terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp
bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak
istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış! Bu işini
beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana
darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını
teskin et! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve
felaketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise,
ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil!
10
www.dinimizislam.com
Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur.
Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil!
Kalb ile olan hakları:
1- Acımak, merhamet etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.)
[Müslim]
2- Sevmek. Her fırsatta ana-babanın ellerini öpmeli, sevdiğini
hissettirmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Annesinin ayağını öpen, Cennetin eşiğini öpmüş olur.) [Şir’a]
3- Sevinçlerine sevinmek. Bir şeye sevinince, (Ne iyi olmuş, hayırlı
olsun) gibi sözlerle memnuniyetini bildirmelidir.
4- Üzüntülerine üzülmek, dertleri ile hemdert olmak. Bir şeye
üzülmüşlerse, (Geçmiş olsun) diyerek ilgilendiğini, üzüldüğünü bildirmeye
çalışmalıdır.
5- Çok söylemelerinden incinmemek. İncinse bile, kesinlikle
incindiğini hissettirmemek.
6- Sitem ve cefalarına kızmamak. Sözlerini hiç duymamış gibi
hareket etmek.
7- Onlardan razı olmak. Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya
çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın rızası anababanın rızasındadır.) [R. Nasihin]
8- İncitmekten çok korkmak. İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde
ana-babaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek
emredilmektedir. Gaflete düşüp ana-babanın kalbini kırarsan, derhal
rızalarını almaya çalış, yalvar ve ne yaparsan yap, onların gönlünü al!
9- Nazlanmamak. Aksine onların nazına katlanmalıdır. Çünkü anababa küçükken bizim çok nazımızı çektiler. Nazlanma sırasının onlarda
olduğunu unutmamalıdır.
10- Sıkıntı görse de, ölseler de kurtulsak diye düşünmemek, çok
yaşamalarını arzu etmek. Onlar, bizden çok sıkıntı gördükleri halde,
yaşamamızı istemişlerdi. İcabında kendileri aç durup bizi doyurmuşlardı.
Mal, para ile olan hakları:
1- Kendinden önce, onlara elbise almak. Kendi yiyeceğinden iyisini
onlara vermek.
2- Uzakta iseler ziyaretlerine gitmek. Ana-baba ve mahrem
akrabaları ziyaret etmek vaciptir. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı
mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır. Ziyarette sıra, ana, baba,
evlat, dede, nine, kardeş, amca, hala, dayı ve teyzedir.
3- Beraber yemek.
11
www.dinimizislam.com
4- Arzularını sormak, öğrenip yerine getirmek.
5- Evlerini temizlemek, boyamak, tamir etmek.
6- Para vermek. İhtiyaçları olup da söyleyemezler belki.
7- Malı, parayı onlara serbest etmek. Ne zaman isterseniz, malım,
param size feda olsun demeli, bir kızgınlıkları varsa, bu yolla onları teskin
etmelidir. Ana-babaya harcanan paradan sual olunmaz. Muhtaç olan
ana-babaya yardım farzdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara infak
edin!) [Bekara 215]
Kime infak edeceğini soran kimseye Resulullah efendimiz, (Kendine,
ana-babana, sonra hanımına ve çocuklarına, hizmetçine bundan
sonrasını da artık sen bilirsin) buyurdu. (Nesai)
Babası hasta olup, bakacak kimse bulunamazsa, kocasından izinsiz
gidip hizmet eder. Zimmi baba da böyledir. Çocuk, zengin olan babasına
bakmaya mecbur değildir. (Bezzâziyye)
Zengin çocuğun, fakir olan ana-babasına nafaka vermesi farzdır.
Fakir kimsenin, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan
ana-babasını kendi evine alıp, birlikte otururlar. (Fetava-i Hayriyye)
Ana-babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet ve
itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir.
8- Ara sıra güzel yemek yapıp, davet etmek. Gönülleri ister de, belki
söyleyemezler.
9- Dostlarını, dost bilip davet ederek gönüllerini almak.
Düşmanlarından da uzak durmaya çalışmak.
10- Hastalandıkları zaman, tedavileri ile meşgul olmak, ilaç almak.
Bir bakıcı, bir hizmetçi tutmak yerine, bizzat kendisi hizmet etmeye
çalışmalıdır.
Vefatlarından sonraki 40 hak:
1- Definlerinde erken davranmak.
2- Sünnet üzere yıkamak. Bu işi bilen iyi kimselere yıkatmalıdır.
3- Sünnet üzere kefenlemek.
4- Caiz olmayan kefen yapmamak.
5- Sünnet olan sayıya dikkat etmek. Erkeklere 3 parçadan fazla
yapmamak.
6- Kefende israf etmemek.
7- Helal parasından kefen almak.
8- Cenaze namazını biliyorsa kendisi kıldırmak. Bid'at ehli kimselere
kıldırmamak.
9- Onlara hep dua etmek. Bir hadis-i şerif meali: (Ana-babasına dua
12
www.dinimizislam.com
etmeyenin rızkı kesilir.) [Şir’a]
10- Toprağa kendisi koymak.
11- Mezarı kazan ve çalışanları memnun etmek.
12- İyi ve salih kimselerin arasına defnetmek.
13- Kötülerin arasına gömmemek. Çünkü kötü komşudan onlara
sıkıntı gelir.
14- Kabrin üzerini balık sırtı gibi yapmak.
15- Kerpiç kullanmak.
16- Pişmiş tuğla kullanmamak. Çivi, tuğla gibi fırınlanmış şeyleri
kabrin içinde kullanmak mekruhtur. Kabrin üstünü, dışardan tuğla ve
mermerle örtmek caizdir.
17- Toprağı başında sadaka vermek.
18- Kabir başında dua etmek. [Sadakayı ve duayı geciktirmemek. 40.
ve 52. gece gibi bid'at olan işlerden uzak durmak.]
19- Borçlarını ödemek.
20- Telkini kendi vermek.
21- İskatını hemen yapmak. Ölünün namaz ve oruç borcu için,
başkası onun yerine namaz kılamaz ve oruç tutamaz. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Başkası yerine oruç tutulmaz ve namaz kılınmaz. Fakat onun
orucu ve namazı için fakir doyurulur.) [Nesai]
22- Mezar taşına caiz olmayan ifadeler yazdırmamak. Mesela Fatiha
veya Besmele veya âyet yazmak caiz değildir. Latin harfleriyle de caiz
olanı yazmamalıdır. Başkaları uzun yıllardan beri yazıyorsa da, caiz
değildir.
23- Vasiyetlerini yerine getirmek. Dine uygun değilse yerine
getirilmez.
24- Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına
göndermek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse,
Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni
Ebiddünya]
25- Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak.
26- Sevabı onlara olmak üzere hac etmek. Âlimlerin çoğuna göre
ana-baba için hac caizdir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de anababası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde
verilir.) [Dare Kutni]
13
www.dinimizislam.com
27- Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna
niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın
sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey
eksilmeden size de yazılır.) [Taberani]
28- Kabirlerini ziyaret edip Kur'an-ı kerim okumalıdır. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak
ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin
kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim]
29- Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları
affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi]
30- Ziyarette dua ve Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olmak,
uygunsuz söz söylememek.
31- Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar.
Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da
ulaşır.
32- Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da
günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile
öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde
azap ettirmemelidir.
33- Ana-babaya sövmemek. Hadis-i şerifte, (Ana-babaya sövmek
büyük günahtır) buyuruldu. (Buhari) Yani birinin ana-babasına
söversen, o da senin ana-babana sövebilir.
34- Yakınlarına iyi davranmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölmüş ana-baba için dua ve istiğfar etmek, borçlarını ödemek,
dostlarına ikram etmek, onların yakınlarını ziyaret etmek, iyi
davranmak suretiyle onlara ikramda bulunun.) [Hakim]
35- Dostlarını ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Babası öldükten sonra, onun dostlarını ziyaret eden, en iyi
iyiliği yapmış olur.) [Müslim]
36- Dostları ile görüşmek. Hadis-i şerifte (İyiliklerin en mükemmeli,
baba dostunu görüp gözetmektir) buyuruldu. (Müslim)
37- Fıtır bayramında, sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır
vermek.
38- Kurban bayramında sevabı onlara olmak üzere kurban kesmek.
14
www.dinimizislam.com
39- Ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere verip ruhlarını şâd
etmek.
40- Kötülüklerini söylememek. Hadis-i şerifte (Ölülerinizi hayırla
anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın) buyuruldu.
(Tirmizi)
Kadın-erkek ve anne
Sual: Âyet ve hadiste ana hakkının öneminin büyük olduğu, bu
bakımdan kadının erkekten üstün olduğu söyleniyor. Üstünlüğün cinsiyet
ile ilgisi var mıdır?
CEVAP
Dinimizde ırk, renk ve cinsiyet üstünlüğü yoktur. Üstünlük, takvaya,
Allah indindeki dereceye göredir. Müslüman zenci bir kadın, müslüman
olmayan beyaz bir kraldan çok üstündür. Mukayese bile edilmez. Birisi
ebedi Cennetlik, öteki ise ebedi Cehennemliktir.
Anne hakkı önemlidir. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir.
Biri, sual etti ki:
- Ya Resulallah, insanlar içinde iyilik etmeme en layık olan kimdir?
- Annendir.
- Sonra?
- Annendir.
- Daha sonra?
- Babandır. (Buhari, Müslim)
Başka bir hadis-i şerifte de, (Önce, annene, sonra babana, kız
kardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!)
buyuruldu. (Nesai)
Üstünlük ve Hak
Üstünlük başka, hakkı olmak, iyiliğe layık olmak başkadır. Anne, kâfir
bile olsa ona iyilik etmelidir! Bir kimse (Ya Resulallah, annem müşriktir.
Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorunca, (Evet annene iyilik ve
ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu Davud)
Her Peygamber, kendi annesinden de üstündür. Buna rağmen,
Peygamberler de annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir. Çünkü anne,
hak sahibidir, hizmete ve hürmete layıktır. Hakkı bulunmak, hizmete ve
hürmete layık olmak ayrı, üstün olmak ayrıdır. Bir zat sual etti ki:
- Ya Resulallah cihada gitmek istiyorum.
- Annen var mı?
- Evet var.
- Ona hizmet et, Cenneti, onu razı etmekle kazanırsın! (Taberani)
15
www.dinimizislam.com
Cihada gitmek için gelen başka birisine de, (Annenin yanından
ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır) buyuruldu. (Nesai)
Hak sahibi olmak, üstün olmayı gerektirmez. Hadis-i şerifte (İnsanlar
içinde en büyük hak sahibi, erkeğin üzerine annesi, kadının üzerine
de kocasıdır) buyuruluyor. (Hakim)
Ana-babanın evladı üzerinde hakkı olduğu gibi, evladın da ana-baba
üzerinde hakkı vardır. Erkeğin hanımı üzerinde hakkı olduğu gibi,
hanımın da kocası üzerinde hakkı vardır. Fakat ana-baba hakkı ve koca
hakkı daha önce gelir. Bu öncelik, üstün olmayı göstermez. Buradan
(İslamiyet evlada veya kadına hak tanımıyor) demek iftira olur. Kimin
imanı daha kuvvetli ve kim Allahü teâlânın emirlerine daha çok riayet
ediyorsa o daha üstündür. (K. Saadet)
Kayınpedere "baba" demek
Sual: Kayınvalideye ve kayınpedere, "Ana - baba" demek caiz midir?
CEVAP
Kayınvalideye ve kayınpedere, "Ana-baba" demek, akla yanlış gibi
gelmekte ise de, ceddimiz hürmet olarak bunlara "Ana-baba" demişlerdir.
Bekara suresinin 133. âyet-i kerimesinde, Yakub aleyhisselama
hitaben (Baban İbrahim, İsmail ve İshak) buyuruluyor. Bilindiği gibi,
Yakub aleyhisselam, İshak aleyhisselamın oğludur. İsmail aleyhisselam
amcası, İbrahim aleyhisselam ise dedesidir.
İbrahim aleyhisselamın babası Taruh olduğu halde, amcası ve üvey
babası Azer için Kur'an-ı kerimde (İbrahim’in babası) ifadesi
geçmektedir. (Enam 74)
Peygamber efendimizin, amcası Ebu Talibe ve Ebu Lehebe "Baba"
dediği hadis-i şeriflerle sabittir. Türkiye’de de, insanlara iyilik eden, onları
himayesine alan kimselere mecaz olarak, "Baba adam", "Fakir babası"
dendiğini hepimiz biliriz. Yaşlı kimselere de hürmeten "Baba" denir.
Yaşlı kadınlara da , "Ayşe ana", "Fatma ana" veya "Hacı anne"
dendiği meşhurdur. Böyle söylemekle, yani baba demekle, o kimse bizim
babamız olmadığı gibi anne dediğimiz kadın da annemiz olmaz. Bunlar
hürmet için söylenir.
Yine yaşlı kimselere, bir akrabalığımız olmadığı halde, "Amca, dede",
yaşlı kadınlara da, "Teyze, nine" deriz. Bunlar bir saygı ifadesidir.
Kayınvalideye ve kayınpedere, "Ana-baba" demek ise daha tabiidir.
Riya maksadıyla söylenirse, riya, saygı için söylenirse saygı olur.
Ceddimiz, kayınvalideye ve kayınpedere, "Hanım anne", "Bey baba" da
demişlerdir. Hakiki ana-baba ile karışmamaları için böyle söylemek daha
16
www.dinimizislam.com
iyidir. Bazı yerlerde kayınvalideye "Cici anne" de diyorlar. Bunlar mubah
âdetlerdir. Günah olmayan âdetlere uymakta mahzur yoktur. Hatta
mubah olan âdete uymamak şöhrete, kalb kırmaya sebep olursa böyle
âdetlere uymak gerekir. (Hadika)
Ana-babaya hizmet
Sual: Ana baba hakkı, onlara hizmetin önemi hakkında bilgi verir
misiniz?
CEVAP
İmandan sonra birinci vazifemiz ana-babanın kalbini kırmamaktır.
Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır.
Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve
müslüman yetişmemize sebep olan ana-babamızın kalbini kırarsak
Cennete girmemiz düşünülebilir mi? Müslüman ana-babamız, bizden razı
olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmamız çok zordur. İyilik ederek
rızalarını almaya çalışmalıdır!
Allahü teâlâ ana-babaya iyilik edin buyuruyor. (Nisa 36, Enam 151,
Ankebut 8)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur.
Onlara karşı gelenin, âsi olanın ömrü bereketsiz ve kısa olur.) [Ey
Oğul İlm.]
(Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde, [onların rızalarını
alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün.) [Tirmizi]
(Cihad, fisebilillah [Allah yolunda] sadece kılıç sallamak değildir.
Ana-babaya veya evlada bakmak da cihaddır. Ele muhtaç olmamak
için çalışmak da cihaddır.) [Deylemi]
Ana babanın yüzüne sert bakmamalı, şefkatle ve sevgi ile bakmalı!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ana-babanın yüzüne şefkatle bakana, kabul olmuş bir hac
sevabı yazılır.) [İ.Rafii]
(Huzurunda alıcı ile satıcı arasındaki köle gibi durmayan kimse
babasının hakkını ödeyemez.) [İ.Gazali]
Evladın, ana-babasına, sevgi ile bakışı için, kabul edilmiş bir hac
sevabı verileceği bildirilince, oradakiler, (Günde bin defa bakarsa da
böyle sevaba kavuşur mu?) dediklerinde, Peygamber efendimiz, (Günde
yüzbin defa baksa da) buyurdu. (Şir’a)
Evliyanın büyüklerinden birisi, nafile hacca gitmek üzere yola çıktı.
Bir ara Bağdat’a uğradı. Orada Ebu Hâzım-ı Mekki hazretlerini ziyarete
17
www.dinimizislam.com
gitti. O anda uyuyordu. Biraz bekledi. Uyandı ve o zata dedi ki:
- Şimdi Resulullah efendimizi rüyada gördüm. Bana, senin hakkında,
(Annesinin hakkını gözetsin, bu, hac etmekten daha iyidir) haberini
ulaştırmamı emretti. Bunun üzerine o zat geri döndü ve bütün hayatı
boyunca annesine hizmet edip duasına kavuştu.
Buhari’deki hadis-i şerifte özetle deniyor ki:
Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıkarlar. Geceyi geçirmek
üzere bir mağaraya girince dağdan bir kaya parçası yuvarlanarak
mağaranın ağzını kapatır. “Bizi bu kayadan ancak iyi amellerimizi
dile getirerek Allahü teâlâya yapacağımız dua kurtarabilir” derler.
İçlerinden biri şöyle dedi:
Anam-babam çok yaşlı idi. Onları doyurmadan çoluk çocuğumu
ve hayvanlarımı doyurmazdım. Bir gün, odun toplamak için uzaklara
gitmiştim. Geç vakte kadar da dönemedim. Akşam içecekleri sütü,
getirdiğimde anamla babam uyumuşlar. Onlara sütlerini içirmeden
önce çoluk çocuğumun ve hayvanlarımın karınlarını doyurmazdım.
Çocuklar da, yanımda ağlıyorlardı. Çanak elimde tanyeri ağarıncaya
kadar onların uyanmalarını bekledim. Anamla babam uyanıp
sütlerini içtiler. (Ya Rabbi bunu senin rızan için yapmışsam buradan
bizi kurtar)
Kaya biraz açıldı. Fakat çıkmak mümkün değildi.
İkincisi, her türlü imkan varken çok sevdiği amcasının kızı ile
zina etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı olayı
hatırlayıp, (Ya Rabbi, bunları senin rızan için yapmışsam bizi
buradan kurtar) dedi. Kaya biraz daha açıldı. Ancak yer
çıkabilecekleri kadar değildi.
Üçüncüsü şöyle dedi:
Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan gitmişti. Ben de
onun ücretini ürettim. Bundan birçok mal meydana geldi. Bir
müddet sonra bana gelip ücretini istedi. (Şu gördüğün develer,
sığırlar, koyunların hepsi senin ücretinden üremiştir, al götür)
dedim. O da (benimle alay etmiyorsun ya) dedi. Ben de (hayır, alay
etmiyorum, doğrusu bu) deyince, malların hepsini alarak götürdü.
Bana hiçbir şey bırakmadı. (Ya Rabbi bunu senin rızan için
yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu beladan bizi kurtar.)
Bunun üzerine kaya tamamen açıldı. Onlar da mağaradan çıktı.
(Buhari)
Ana baba çağırınca
Sual: Ana baba çağırınca, namazda isek veya başka önemli bir iş
18
www.dinimizislam.com
yapıyorsak, hemen gitmek gerekir mi? İkisi aynı anda çağırırsa hangisini
tercih etmelidir?
CEVAP
Ana babanın salih veya fâsık olmasının da, önemi vardır. Evladını
İslam terbiyesi üzerine yetiştirmeyen ana babanın, evladı üzerinde ana
babalık hakkı yoktur. Bakıp büyüttükleri için, başka hakları vardır. Ana
babanın veya başkalarının dine aykırı emirlerine itaat edilmez.
Ana baba çağırdığı zaman, önemli bir işle uğraşılsa da, hemen onu
terk edip, derhal ana babanın emrine koşmak gerekir. Allahü teâlâ
buyuruyor ki:
(Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki,
o da, ana baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.) [İslam
Ahlakı]
Ana baba, çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç
yoksa bozmamalıdır. Nafile ve sünnet namazlar, bozulur. Bunlar, imdat
isterse, farzları da bozmak gerekir. Namaz kıldığını bilerek çağırıyorlarsa,
nafileyi de bozmayabilir, bilmeyerek çağırdılarsa bozmak gerekir.
İkisi aynı anda çağırırsa, anneyi tercih etmek gerekir. Bir hadis-i şerif
meali şöyledir:
(Anne ve baba aynı anda çağırınca, önce annenin çağrısına uy!)
[Deylemi]
Anneye hizmet
Sual: Annem babamdan ayrılınca, başka biriyle evlendi. Babam
annemle görüşmemi istemiyor. Gizlice görüşsem, işlerine yardım etsem
günah olur mu?
CEVAP
Babanız duymadan gizlice görüşünce günah olmaz. Anneye hürmet
ve hizmet, babadan önce gelir.
Ana veya babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet
ve itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir. (Hazanet-ürrivayat)
Kâfir ana babaya hizmet
Sual: Kâfir ana babaya da hizmet edip ziyaretlerine gidilir mi?
CEVAP
Kâfir olan anaya babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek,
ziyaretlerine gitmek lazımdır. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından
korkulursa, ziyaretlerine gitmemeli. Kâfirlerle birlikte yiyip içmek, bir iki
kere caizdir. Her zaman ise, mekruh olur. (Bezzaziyye - S. Ebediyye)
Sefere giderken
19
www.dinimizislam.com
Sual: Sefere çıkarken ana-babadan izin almak gerekir mi?
CEVAP
Ticaret, hac, umre gibi tehlikeli olmayan yolculuklarda, ihtiyacı
olmayan ana babanın iznini, rızasını almak lazım olmasa da, tehlikeli
yolculukları için ve cihad için rızalarını almak lazımdır. İlim öğrenmek için
gidilecek yolda ve yerde emniyet varsa ve ana-babanın yalnız kalarak
helak olmaları tehlikesi yoksa, rızaları olmasa da, gitmek caizdir.
Hiçbir zaman ve hiçbir sebeple ana babaya karşı sert söylemek caiz
değildir. Rızaları olmadan gitmek caiz olduğu zaman, gittiği yerden sık
sık gönül alıcı mektup yazarak [telefon ederek veya başka bir vasıtayla]
selam ve hediye yollayarak rızalarını almalıdır. (S. Ebediyye)
Ana babayı dinlemeyip evlenmek
Sual: Bir kızın salih ana babasını dinlemeyip sevdiği biri ile
evlenmesi caiz midir? Ana-babanın evladı üzerinde ne hakkı vardır?
CEVAP
İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki:
Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Bunlardan
birkaçı şöyledir: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babasını hizmetleriyle razı eden, Allahü teâlâyı razı etmiş
olur, onları gazaplandıran, Allahü teâlâyı gazaplandırmış olur.) [İbni
Neccar]
Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir
zat görüp der ki:
- Niçin yükle tavaf ediyorsun?
- Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim.
Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.
- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu
yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar
hizmete karşılık olur.
(Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye
sorana, (Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu
Davud)
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya
iyiliktir.) [Müslim]
(Ana-babaya ihsan, bedbahtlığı saadete çevirir, ömrü uzatır ve
insanı kötü ölümden korur.) [Ebu Nuaym]
Şu halde ana-baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah
20
www.dinimizislam.com
işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye
çalışmalıdır! Onları üzücü söz ve hareket caiz olmaz.
Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini
terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup
yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır!
Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına
kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir’a)
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene
de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki]
(Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme
girmez, inciten de Cennete girmez.) [Şir’a]
Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının
sağ olduğunu öğrenince, (Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet
cihaddır) buyurdu. (Buhari)
Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki:
(Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.)
[Nesai]
Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak
geldim) dedi. Peygamber efendimiz, bu duruma üzülerek buyurdu ki:
(Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!) [Ebu Davud]
Hak teâlâ, buyurdu ki:
(Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki,
o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır) [İ.Ahlakı]
Hak teâlâ buyuruyor ki:
(Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.) [Ahkaf 15]
Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
(Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için
ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple
bütün amellerinin sevabı yok olur.)
Peygamber efendimiz, (Ana ile çocuğun arasını açan kimseye
lanet olsun) buyurmuştur. (Gunye)
Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya çalışmalıdır. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın
gazabındadır.) [Buhari]
Üzmekten çok korkmalı. İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde anababaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek
emredilmektedir.
21
www.dinimizislam.com
Salih ana babanın rızalarını almadan onları üzerek evlenmenin
tehlikesini bu âyet ve hadis-i şeriflerden iyi anlamalıdır.
Baba evladına iyilik ister
Sual: Babam namaz kılmam hususunda aşırı nasihat ediyor. Kendisi
ise her şeyi tam yapmıyor. Ne yapmalıyım?
CEVAP
Babanızı şikayet ediyorsunuz. Bizim yazmamızla babanız hemen
düzelmez. Şikayetlerde her iki tarafı da dinlemek gerekir. Sizin
anlattığınıza göre, babanızın yaptıklarının bir kısmı normal değildir. Fakat
namaz kılmanız için gösterdiği gayreti ayıplamamak gerekir. Her
müslüman babanın yapması gerekeni yapıyor. Allahü teâlânın emrini
hatırlatana kızılır mı? Kendisi yapamasa bile, hakkı tavsiye eden bir
müslümanı ayıplamak doğru değildir.
O sizin iyiliğiniz için çalışmakta, sizi namaza ısındırmaya
uğraşmaktadır. Böyle babanın eli öpülür.
Baba zalim de olsa, ona karşı gelmek, onunla sert konuşmak, onu
üzmek caiz değildir. Ana-babası günah işleyen çocuk, bunlara bir defa
nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder.
Namazın önemi çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır.
Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün
değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]
(Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi
günahları dökülür.) [İ.Ahmed]
(Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, namazlarını
vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale
çekmeden Cennete koyarım") [Hakim]
(Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.)
[Gunye]
Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok
büyük günahtır. Hanbeli’de namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve
Maliki’de büyük günah işlediği için ceza olarak katli gerektiği fıkıh
kitaplarında yazılıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr]
(Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur.)
[Taberani]
22
www.dinimizislam.com
(Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur.)
[Bezzar]
(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza
başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu
Nuaym]
(Beş vakit namazı kasten, mazeretsiz terk eden, Allah’ın hıfz ve
emanından mahrum olur.) [İbni Mace]
(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir
olur.) [Nesai]
Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır:
Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz. Bunun için namaz
kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için,
namaz kılmayanın imanla ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz
kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Bazı
âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını bildirmişlerdir. Bu bakımdan her
ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı!
Ölmüş ana baba hakkı
Sual: Ölmüş ana baba hakkı nasıl ödenir?
CEVAP
Aşağıdakileri yapmaya çalışmalı.
Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına
göndermeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse,
Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni
Ebiddünya]
Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmalı.
Sevabı onlara olmak üzere hac etmeli. Âlimlerin çoğuna göre anababa için hac caizdir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de anababası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde
verilir.) [Dare Kutni]
Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermeli. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna
niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın
sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey
eksilmeden size de yazılır.) [Taberani]
23
www.dinimizislam.com
Kabirlerini ziyaret edip Kur'an-ı kerim okumalı. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak
ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin
kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim]
Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları
affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi]
Ziyarette dua ve Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olmalı, uygunsuz
söz söylememeli.
Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların
öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır.
Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah
ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği
kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap
ettirmemelidir.
Sual: Babam beddua etti. O öldüğünden beri işim rast gitmiyor,
çaresi var mı?
CEVAP
Tevbe istiğfara devam edip, ölmüş babanız için hayırlı işler
yapmalısınız. Diyelim bir fakire bir ayakkabı aldınız, sevabını babanıza
ve Peygamber efendimize ve bütün müslümanlara bağışlarsanız, sevabı
hiç eksilmeden hepsine gider. Babanız sevaplara kavuşunca memnun
olur ve işleriniz de artık rast gider. Buna benzer hayır hasenat yapmaya
çalışın.
Ana baba hakkıyla ilgili sorular
Sual: İhtiyar ve salih anam babam yanımdadır. Ancak sıkıntıları çok
fazla. Ayrı bir ev tutsam uygun olur mu?
CEVAP
İster yanınızda kalsın, ister ayrı ev tutun, ama onların rızalarını
almaya çalışın. Onlara bakmak, ihtiyaçlarını karşılamak iyidir ancak
hazine bu değildir. Hazine onların rızasını duasını kazanmaktır. Aynı
niyetle, kayınvalide ve kayınpederinize de öyle davranın. Yani karı koca,
anne ve babalarınıza iyilik edin, dualarını rızalarını alın, bu fırsatı
kaçırmayın. Çünkü salih ana babanın rızasını almak önemlidir. Bir hadis-i
şerif meali şöyledir:
(Yanında adım anıldığı halde bana salevat getirmeyen kişinin
burnu yere sürtülsün. Ramazana erişip de günahları bağışlanmayan
24
www.dinimizislam.com
kişinin burnu yere sürtülsün. Ana ve babası, yanında ihtiyarladığı
halde onları razı ederek Cennete giremeyen kimsenin burnu yere
sürtülsün.) [Tirmizi, İ.Ahmed]
Sual: Yaşlanmasına rağmen babam namaz kılmıyor, annem açık
geziyor. Bunları zorlayabilir miyim?
CEVAP
Ana baba zorlanmaz. Ana babası günah işleyen çocuk, bunlara bir
kere nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder.
Sual: Babam ölünce annem biriyle evlendi. Bana yardım et diyor.
Anneme yardıma mecbur muyum?
CEVAP
Kocası zengin olan kadın, oğlundan nafaka isteyemez. Oğlu ona
yardım etmeye mecbur değildir. Ancak ana baba zengin de olsalar onlara
hizmet ve yardım etmeli, rızalarını almaya çalışmalı.
Sual: Babam, evlenmeme yardımcı olmuyor. Halbuki bir hadis-i
şerifte baba oğlunu evlendirmeye mecburmuş. Babamın benim
evlenmeme yardımcı olması gerekmez mi?
CEVAP
Baba zengin oğlunu evlendirmeye mecbur değildir. Ama fakir olan
oğlunu evlendirmesi vaciptir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Babanın evladına güzel isim vermesi, dinini öğretmesi ve vakti
gelince de evlendirmesi, evladın babası üzerindeki haklarındandır.)
[Hâkim]
Sual: Ana baba, oğlunu namaz kılmadığı ve oruç tutmadığı için
zorlayabilir mi?
CEVAP
Evet baliğ olmayan oğlunu namaz kılmadığı ve oruç tutmadığı için
zorlayabilir, tazir edebilir. Ama büyük oğlunu, yani baliğ olmuş oğlunu
zorlayamaz, tazir edemez. Ona nasihat eder.
Sual: Baba ehl-i sünnet değilse yahut namaz kılmıyor ve içki içiyorsa
da bedduası kabul olur mu?
CEVAP
Ehl-i sünnet olsa da, namaz kılsa, içki içmese de, haksız olarak
beddua ediyorsa, bedduası geçmez. Kâfir bile olsa, zulmedilmişse, onun
duası kabul olur.
Yaşlı baba, (Oğlum bir bardak su ver) dese, oğlu da, (kalk kendin iç)
dese, sonra babasına vursa, babası da, Allah belanı versin dese, bu
duanın kabul olma ihtimali çok kuvvetlidir. Hadis-i şerifte bildirilen kabul
olan dualardan biri de budur.
25
www.dinimizislam.com
Sual: Anam babam ateisttir. İslamiyet’e gericilik diyorlar, namazımı
bıraktırmaya çalışıyorlar. Bayramda ziyaretlerine gitmesem günah olur
mu?
CEVAP
Ana baba, kâfir olsa da, ziyaretlerine gitmek, hizmet ve iyilik etmek
gerekir. Ama küfre teşvik ederlerse ziyaretlerine gidilmez.
Sual: Babam vasiyet etmeden öldü. İskatını yapmam caiz midir?
CEVAP
Çok iyi olur.
Sual: Babam, (Sigara içersen hakkımı helal etmem) demişti. Şimdi
öldü. Sigara içebilir miyim?
CEVAP
Evet.
Sual: Kötü iş yapan ana-babamı sevmemem günah mı?
CEVAP
Dinin yasakladığı iş ise, sevmemek günah olmaz.
Sual: Yatalak hasta olan annesinin altını oğlu temizleyebilir mi?
CEVAP
Bu hizmeti yapan kadın bulunmazsa, oğlu da yapar.
Sual: Memlekette babamın dostları var. Onları ziyaret etmem gerekir
mi?
CEVAP
Salih olan babanın salih olan dostlarını ziyaret etmek, onlarla dost
olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En iyi iyilik, babasının vefatından sonra, onun dostlarını
yoklamaktır.) [Müslim]
(Babanın dostluğunu koru, dostlarıyla dost ol. Şayet babanın
dostluğunu korumazsan, Allahü teâlâ da senin nurunu söndürür.)
[Buhari]
(Baba dostuna iyilik, babaya iyilik demektir.) [Taberani]
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Evlada yapılan iyilik de, babaya yapılmış
demektir) buyuruyor. O halde, çocuklarına iyilik etmek, ölmüş veya
yaşayan babaya iyilik etmek demektir.
Sual: Fakir olan ana ve babaya, zengin olan kız çocuğunun da
nafaka vermesi bakması gerekir mi?
CEVAP
Evet nafaka vermesi ve bakması gerekir. Kız ve oğlan çocuklar eşit
miktarda nafaka verir.
Oğlunun oğlu ile kızı bulunan ana ve babaya yalnız kızları bakar.
26
www.dinimizislam.com
Halbuki, mirası kız ile torun yarı yarıya alır.
Ana babaya nafaka
Sual: (Sen de, malın da, babanındır) hadisine göre, evladın malı
babanın mıdır? Baba, evladının malını istediği gibi harcayabilir mi?
CEVAP
Hayır. Evlat, zengin babaya bakmaya mecbur değildir. Zengin
evladın, fakir olan Müslüman ana babaya nafaka vermesi farzdır.
Fakir evladın, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan
ana babasını kendi evine alıp, birlikte geçinirler. (Fetava-i Hayriyye)
Fakir baba, kaybolan büyük oğlunun yalnız menkul mallarını, kendi
nafakası için satabilir. Binasını, toprağını satamaz. (Dürer-ül-hükkam)
Baba bedduası
Sual: Babam ve ağabeyim Avrupa’da çalışıyor. Babam Türkiye’deki
yengemin yanında kalmamı söylüyor. (Eğer yengenle kalmazsan hakkımı
helal etmem) diyor. Yengemle aynı evde kalmam doğru mudur?
CEVAP
Yenge ve baldız yabancı kadındır. Beraber kalınmaz, haram olur.
Babanın dine aykırı olan bedduası geçerli olmaz. Babayla münakaşa
etmemeli, günaha önem vermiyorsa, başka bahane bulmalı.
Fâsık ana baba
Sual: Fâsık ana babanın her emrine itaat etmek gerekir mi?
CEVAP
Her emrine itaat gerekmez. Dine aykırı emirlerine asla itaat edilmez.
Namaz kılma, tesettüre riayet etme, şu günahı işle gibi emirlerine asla
itaat edilmez. Ana ve babanın böyle itaat lazım olmayan emirleri
yapılmadığı zaman özür ve bahane bulmalı ve yumuşak söylemeli. Yani
itirazı isyan ve hakaret şeklinde olmayıp, bir bahaneyle olmalıdır. Mesela
niye içki içmedin denince, midem ağrıyordu gibi bir bahane bulmalıdır.
Yahut fâsık baba, (Beni arabanla meyhaneye götür) dese, bir bahaneyle
götürmemeli, (Önemli bir işim var) gibi bir şeyler demelidir. Ama
meyhanede sızıp kalmışsa, arabasına alıp evine getirmesi gerekir.
Mubah olan emirlerini yapmaya çalışmalıdır.
Ana babanın emri
Sual: Ananın babanın, günah olmayan emirlerine itaat etmek farz
mıdır?
CEVAP
Evet, farz-ı ayndır.
Ana babaya isyan
Sual: Salih ana babanın dine uygun emirlerini dinlemeyen evlat
27
www.dinimizislam.com
günaha girer mi?
CEVAP
Elbette günaha girer. Peygamber efendimiz bildiriyor ki:
(Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama “Âsi olanın sözünün ağırlığı,
dünyadaki bütün kumların ağırlığına eşittir” buyurunca, Musa, “Ya
Rabbi, bu âsi kimdir” dedi. Allahü teâlâ, “Ana babasının sözünü
dinlemeyendir” buyurdu.) [Ebu Nuaym]
Ana babaya sert davranmak
Sual: (Ana babanın iyiliği için onlara sert davranmanın mahzuru
olmaz. Mesela, ana baba içki içse, gıybet etse, başka günahları işlese,
onun iyiliği için bunları yapma diye sert davranmak caizdir) diyenler
oluyor. Dinimiz (Ana babaya öf demeyin) buyururken, onun iyiliği için
sert davranmak nasıl caiz olur?
CEVAP
Her söyleyene itibar edilmez. Din kitaplarında, (Ana baba kâfir ise,
onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek
gerekir) deniyor. Onların iyiliği için, (Kiliseye gitmeniz yanlıştır. Ben
getirmem, gittiğiniz gibi geri gelin) denmez.
Yine din kitaplarında, (Ana babası günah işleyen evlat, sert
konuşmadan bunlara bir defa nasihat eder. Kabul etmezlerse susar.
Onlara dua eder) buyuruluyor. Onun iyiliğine diye sık sık söylenmez.
Ana baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah işlemeyi
emretseler de, yine onları üzmek caiz olmaz. Günah olan emirleri
yapılmaz, ama yine de onlara sert konuşmak, üzmek caiz olmaz. Bir
hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Rabbin rızası, ana babanın rızasında, gazabı da, ana babanın
gazabındadır.) [Buhari]
Ana babanın iyiliği için onlara sert davranan rızalarını almış olmaz,
aksine onları üzmüş olur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi
davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında
yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme, ağır söz söyleme, onlarla
yumuşak ve tatlı konuş! Onlara acı, tevazu kanadını ger! “Rabbim,
küçükken beni yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et” diye dua
et!) [İsra 23, 24]
Hasan-ı Basri hazretleri, (Âlim bir evladın ana babası kâfir olsa,
kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova
çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok
olur) buyuruyor. Şu hâlde, ana babanın iyiliği için onlara sert davranmak
28
www.dinimizislam.com
caiz değildir.
Fâsık ana babanın hakkı
Sual: Annem ve babam, (Namaz kılma, oruç tutma, tesettüre riayet
etme, biraz içki iç!) diyorlar. Bunları yapmazsam beddua edeceklerini
söylüyorlar. Dinde ana babanın hakkı çok önemli olduğu için, onların
sözlerini dinlemezsem günaha girmiş olur muyum?
CEVAP
Ana babaya, ana baba hakkını veren Allah’tır. Ancak onlara kendi
emrine aykırı bir hak vermemiştir. Mesela onların (Namaz kılma!) deme
hakları yoktur. Allah'a asi olan işte, kula yani ana babaya ve âmire itaat
edilmez.
Dine uymayan ve çocuğunu İslâmiyet'e uygun yetiştirmeyen ana
babanın, evladı üzerinde dinimizin bildirdiği ana babalık hakkı yoktur.
Büyütme, yedirip içirme gibi hakları vardır sadece. Onların haksız olarak
ettiği beddualar da geçerli olmaz.
Salih ana baba hakkı
Sual: Ana baba hakkı neden önemlidir?
CEVAP
Fâsık, sapık veya kâfir ana babanın, ana babalık hakkı olmaz,
normal hizmet etme, onları büyütme hakkı olur. Salih ana babanın ana
babalık hakkı vardır. Salih ana babayı razı eden, Allahü teâlâyı razı eder.
Allahü teâlânın rızası, salih ana babanın rızasındadır. Çünkü doğru
imanımızı ilk olarak, salih ana babamızdan öğrendik. Onlar ilk
mürşidimizdir. Onun için, salih ana babanın hakkı çok büyüktür.
Koca hakkı
Sual: Erkeğin hanımı üstündeki hakkı nedir?
CEVAP
Erkeğin de hanımı üzerinde hakkı çoktur. Kadın kocası ile iyi
geçinmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir.) [Taberani]
Bir kadın, kocasını güzel karşılar, güzel sözler söyleyerek
hoşnutluğunu kazanmaya çalışırdı. Peygamber efendimiz aleyhisselam,
kadının bu hareketinden dolayı kocasına buyurdu ki:
(Hanımına selam söyle, yarı şehid sevabına kavuştuğunu haber
ver!) [Şir’a]
Kadınların Cennete girmeleri erkeklere göre daha kolaydır. Bir hadisi şerif meali:
29
www.dinimizislam.com
(Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini
yabancılardan korur ve kocasına muti olursa, Cennete girer.) [İbni
Hibban]
Erkeğini razı eden kadın için korku yoktur. İki hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Kocası razı olduğu halde ölen kadın Cennete girer.) [Tirmizi]
(Kocasına muhabbet gösteren, çocuk doğuran, öfkelendiği an
veya kocası kendine kızdığı zaman, kocasını razı edinceye kadar
uyumayan kadın Cennetliktir.) [Taberani]
Kadına ziynet eşyası mubahtır. Ziynet almak için kocasını müşkül
duruma düşürmemeli, yabancılara ziynetlerini göstermemelidir! Böyle
olunca ziynetleri Cennete girmelerine mani olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Cennette kadınların az olduğunu gördüm. Sebebini sordum.
"Onları altın ve ziynet eşyası meşgul etti" dediler.) [İ. Ahmed]
Kocasına, elinden geldiği kadar güler yüzlü davranıp, sevgi
göstermeli, dili ile de onu incitmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kıyamette Allahü teâlâ, kocasına dili ile eziyet eden kadının
dilini 70 arşın uzun yapıp, boynuna dolar. Kocasına kötü gözle
bakan kadını da başı kesik ve bedeni parçalanmış hale çevirir.)
[Şir’a]
(Senden ne gördüm) diyerek küfran-ı nimette bulunmamalıdır! İki
hadis-i şerif meali şöyledir:
(Eğer kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunmasalar, namaz
kılanlar hemen Cennete girerdi.) [Şir’a]
(Cehennem halkının ekseriyetini kadınların teşkil ettiğini
gördüm. Sebebi de, çok lanet ederler ve kocalarına karşı küfran-ı
nimette bulunurlar.) [Buhari]
Kocasına bir iyilik yapmışsa, başına kakmamalıdır. Yeme ve giyme
gibi hususlarda kocasını üzmemeli, yapamayacağı şeyi ondan
istememelidir! Kocasının şerefini korumalı, her işte onun rızasını kazanıp
gönlünü hoş etmeye çalışmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kocanın hanımı üzerindeki hakkı, benim sizin üzerinizdeki
hakkım gibidir. O halde kocasının hakkını gözetmeyen, Allahü
teâlânın hakkını gözetmemiş olur.) [Şir’a]
Kadın, kocasını üzmemelidir.
Bir gün Hazret-i Fatıma, ağlayarak babasının huzuruna geldi.
Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Ya Fatıma, niçin ağlıyorsun?
- Kasıtsız söylediğim bir sözden Ali bana kızdı. Özür diledim.
30
www.dinimizislam.com
Fakat onu üzdüğüm için ağlıyorum.
- Kızım, bilmez misin, Allahü teâlânın rızası kocanın rızasına
bağlıdır. Ne mutlu o kadına ki daima kocasının rızasını arar, kocası
ondan razı olur. Kadınlar için en üstün ibadet, kocasına itaattir.
Erkek, hanımından razı olunca, o kadın istediği kapıdan Cennete
girmeye hak kazanır. Kocasını üzen kadın, onu razı edinceye kadar,
Allahü teâlânın lanetinde olur.) [R. Nasıhin]
Koca hakkına riayet, kadına cihad etmiş gibi sevap kazandırır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Koca hakkına riayet, Allah yolunda cihad etmek gibidir.)
[Taberani]
(Kadın, kocasından izinsiz olarak nafile oruç tutamaz. Eğer
tutarsa, aç ve susuz kalmış olur, sevap kazanamaz. Kocasından
izinsiz evinden dışarı çıkamaz. Çıkarsa, gökteki melekler, geri evine
dönünceye kadar ona lanet eder.) [Taberani]
(Bir erkek, ihtiyacı için hanımını çağırsa, kadın tandır başında
olsa da, hemen ihtiyacına cevap versin!) [Tirmizi]
(Kocası çağırdığı halde yatağa gelmeyen kadına melekler
sabaha kadar lanet eder.) [Buhari]
(İzinsiz evden çıkan kadına, kocası razı oluncaya kadar, güneşin
ve ayın doğduğu her şey lanet eder.) [Deylemi]
(Kadın, kocasından izinsiz [ana, baba, kardeşleri dahil] hiç
kimseyi evine alamaz, nafile namaz kılamaz.) [Taberani]
(Kadınlarınızı süslü giyinmekten men ediniz! Beni İsrail kadınları
süslü
giyinip
camiye
gururlanarak
yürüdükleri
için
lanetlenmişlerdir.) [İbni Mace]
(Kocası razı oluncaya kadar, kadının namazları ve hiçbir iyiliği
kabul olmaz.) [Taberani]
(Kadının namazları kabul olmaz) demek, namaz borcundan kurtulur,
fakat namaz kılmakla meydana gelecek büyük sevaba kavuşamaz
demektir. Namazı boşa gider demek değildir.
Bir kadından kocası razı olmazsa, kadın, günahının cezasını
çektikten sonra, Cennete girer. Cennete sadece kâfirler girmez.
Müslümanın günahı çok olsa da, sonunda mutlaka Cennete girer.
Karı koca iyi geçinip, birbirlerinin rızalarını almaya çalışmalıdır.
Sual: Beyimden habersiz, mevlit için, vaaz dinlemek için, namaz
kılmak için camiye, komşuların evlerine gitmem doğru mudur?
CEVAP
Zaruri gereken din ilimlerini beyi öğretmeyen kadın, münasip bir
31
www.dinimizislam.com
kadın hocadan bunları öğrenebilmek için izinsiz gidebilir. Beyiniz izin
verse bile, komşularda uygunsuz şeyler konuşulan toplantılara gitmenizi
tavsiye etmeyiz. Kadınların camilere de gitmeleri uygun değildir. Birkaç
kadının toplanıp uygun bir ilmihal kitabı okumaları çok iyi olur.
Sual: Dışarı çıkarken her defasında eşimden izin almak durumunda
mıyım?
CEVAP
Bir defa izin alınır. Yani ben istediğim zaman dışarı çıkabilir miyim
dersiniz. Tamam derse her zaman çıkabilirsiniz. Çıkamazsın derse işe de
gidemezsiniz. Evde ona ait malları da dilenciye veya misafirlere izinsiz
veremezsiniz. Yani misafirinize bir bardak çay veremezsiniz. Ama
(İstediğin şeyi istediğin yere harcayabilirsin ve istediğin zaman
istediğin yere gidersin) gibi izin alırsanız, istediğinizi istediğiniz gibi
harcarsınız ve istediğiniz yere gidersiniz. İzinsiz yapmamak gerekir.
Sual: Kadın, gittiği yerde, gıybet ediyor, yalan söylüyorsa işlediği
günahlar kocasına da yazılır mı?
CEVAP
Bilmezse yazılmaz. Günah işleyeceğini bilerek gönderirse yazılır.
Sual: Mukim bir bayan başka şehirdeki kocasının veya mahrem bir
akrabasının yanına mahremsiz gidebilir mi?
CEVAP
Mukim iken gidemez. Seferde ise gidebilir. Mesela kocası ile
İstanbul’da oturuyor. Kocası ile Ankara’ya gitmiştir. Sonra kocası
İstanbul’a gelmiştir. Kadın bir hafta sonra yanında mahremi olmadan da
İstanbul’a kocasının yanına gelebilir.
Kadının cihadı
Sual: Kadının cihadı nasıl olur?
CEVAP
Riyad-un Nasıhinde buyuruluyor ki:
Resulullah efendimiz, ev işlerini Hazret-i Fatıma’ya, dış işlerini
Hazret-i Ali’ye vermiş, bu hususta şöyle buyurmuştur:
(Hanımının evde oturması için, işlerini gören, ihtiyaçlarını
karşılayan, onu yabancı erkeklerin görmesinden koruyan, ümmet-i
Muhammedin düşmana esir düşenlerini satın almış, azat etmiş gibi
sevaba kavuşur.)
(Ya Fatıma, ne mutlu o kadına ki, kocası ondan razı olur. Allahü
teâlânın farz kıldığını yapmaktan ve kocasına itaatten sonra kadınlar
için, yün eğirmekten, iplik bükmekten üstün iş yoktur. Bir saat yün
eğirmek, iplik bükmek veya dokumak, kadınlar için bir yıl ibadet
32
www.dinimizislam.com
etmekten daha sevaptır. Dokudukları her iplik için amel defterlerine
bir şehid sevabı yazılır.)
(Beş vakit namazını kılan, malının zekâtını veren, Ramazan-ı
şerif orucunu tutan, kocasının günah olmayan işlerinde ona itaat
eden ve tesettüre uyan kadın, Cennete istediği kapıdan girer.) (Karıkoca Hakları bahsi)
Peygamber efendimiz, kendi kızına ve diğer kadınlara şehid sevabı
kazanmak için ev işleri ile meşgul olmalarını emretmektedir. Başka bir
hadis-i şerifte de, (Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir)
buyuruldu. (Şir’a)
Geçimsiz kocanın hakkı
Sual: Huysuz bir kocaya da dinin emrettiği şekilde mi davranmalıdır?
CEVAP
Zalime de, mazluma da dinin emrettiği şekilde hareket edilir. İyilik
eden, hanımını üzmeyen kocanın nesine sabredilir? Kadın huysuz
olursa, kocası sabreder, kocası huysuz olursa hanımı sabreder. Bu
imtihanda sabreden çok sevap alır. Kötülük eden, kendine eder.
Mazlumların, sabredenlerin yardımcısı Allah’tır. Allahü teâlâ,
kimsenin hakkını kimsede koymaz. Sabredenlere sayısız mükafat verir.
Karı-koca birbirinin kötü huylarına sabretmelidir! Hadis-i şerifte,
(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb
aleyhisselam gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna
sabreden kadın da, Hazret-i Asiye gibi sevaba kavuşur) buyuruldu.
(İ.Gazali)
Kur'an-ı kerimde de, Allahü teâlânın sabredenlerle beraber olacağı
ve sabredenlerin mükafatlarının hesapsız verileceği bildirilmiştir. (Enfal
46, Zümer 10)
İyi insan, yalnız başkalarına kötülük etmeyen kimse demek değildir.
Başkalarından gelen kötülüklere de güzel sabreden kimsedir.
Sual: Kocanın dine aykırı emirlerine uyulur mu?
CEVAP
Hiçbir koca, hanımına dine aykırı emir veremez. (İçki içeceksin,
namaz kılmayacaksın, açık gezeceksin) diyemez. Derse, yapılmaz.
Peygamber efendimiz, (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez)
buyuruyor. (Hakim)
Ana-baba da dese, âmir de dese, yapılmaz. Fakat yine de güzellikle
yapmamaya çalışmalıdır.
Erkeğin hakkı çoktur
Sual: Kadınların haklarından bahsettiniz. Erkeklerin hakkı yok mu?
33
www.dinimizislam.com
CEVAP
Erkeğin hanımı üzerinde hakkı daha çoktur. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Kocasının yatağından kaçan kadına, melekler sabaha kadar
lanet eder.) [Buhari]
(Kadının üzerinde en büyük hak sahibi kocasıdır, erkeğin de
anasıdır.) [Hâkim]
(Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allahü teâlânın hakkını
ödemiş olmaz.) [Taberani]
Günümüzün çalışma şartları ağır, para kazanma çok zordur. İş
ahlakı, güzel ahlak, yok gibidir. Erkek çoğu zaman bu şartlar karşısında
bunalır, çok sıkıntı çeker. Evine, pestil olmuş şekilde gelir. Yorgundur,
sinir sistemi bozuktur. Bunu düzeltmek, sıkıntılarını unutturmak, onu
neşelendirmek, ona destek olmak, yardımcı olmak kadına düşer. Bu
halde eve gelen koca, haklı olarak hanımından en azından tatlı dil, güler
yüz ve ilgi bekler. Bunu da göremezse dengesi iyice bozulur. Sözleri ve
hareketleri normal olmaz. Hanıma düşen vazife, bu sayılanları
yapamıyorsa hiç olmazsa susup, onu daha fazla üzmemelidir. (Evinde
huzuru olmayan, zindandadır) buyuruluyor.
Bu kadar sıkıntıda olandan her türlü dengesizlik beklenir. Kadın,
bardağı taşıran son damla olmamalı. Aksine, hemen devreye girmeli, onu
hoş görmeli, idare etmeli, teselli etmeli. Onun evde olduğu zamanlar ev
işiyle meşgul olmayıp, onu neşelendirmeli. O olmadığı zamanlar işini
gücünü yapmalı. Kadınlara tavsiyemiz hep şu oluyor: Dışarısı ateş, ahlak
namus yok gibidir, kocanıza sahip çıkın, güzel ahlakla, tatlı dille, güzel
yemeklerle, evinizin temizliği intizamıyla veya hoşlandığı neyse, o usulle
kocanızı evinize bağlayın. O, eve adımını atmak için can atsın. (Yuvayı
dişi kuş yapar) derler.
(Şeytanlar kâfirlerle değil, Müslümanlarla uğraşıyor) buyuruluyor.
Nefsimiz keza, kuduruyor. Neye kuduruyor, tesettüre, namaza niyaza,
doğru itikada kudurup duruyor. Şeytan adamlarını sabah salarmış, gece
rapor alırmış. Birisi, namazını bozdurdum dermiş, birisi orucunu
bozdurdum dermiş. Diğeri haram yedirdim dermiş, hepsine tamam
dermiş. Bir başkası da, karı ile kocanın arasını bozdum dermiş. Şeytan
çok sevinir, aferin der, onu alnından öpermiş, en büyük işi başardın, bu
olunca hepsi zamanla bozulur dermiş. Onun için hep tetikte olmalı,
şeytana nefse bu fırsatı vermemelidir.
İslamiyet, sadece kadına veya erkeğe gelmedi. Sadece anneye,
babaya, evlada da gelmedi, herkese geldi. Herkes uymak zorundadır.
34
www.dinimizislam.com
Kim uyarsa dünyada ve ahirette rahat eder, faydasını görür. Nasıl ki,
arabanın bir lastiği patlayınca araba gitmiyorsa, nasıl ki saatin
dişlilerinden biri kırılırsa saat çalışmıyorsa, aileden birisinin de yanlışı,
eksiği, bütün ailenin huzurunu, düzenini bozabilir.
Buna göre herkes dikkat etmeli, haddini ve vazifesini bilmeli,
kusurları için özür dileyip, yeni bir sayfa açıp, yeni bir başlangıçla hayata
neşeyle devam etmeli. Dinimizde üzmek yasak olduğu gibi, üzülmek de
yasaktır. Müslümanı hep hoş görmeli, kusurunu örtmeli, görmezden
gelmeli. Bilmediğim bir mazereti vardır diyerek onu affetmeli. Affeden
affedilir, seven sevilir.
Eşinden izin almak
Sual: Erkeğin bir yere giderken hanımından izin alması gerekmiyor
da, kadının niye kocasından izin alması gerekiyor?
CEVAP
Dinimiz, en ağır sorumluluğu erkeğe yüklemiştir. Erkeğin görevi,
çalışıp evin geçimini sağlamak, hanımını günahlardan ve her türlü
tehlikeden korumaktır. Kadın çalışmaya mecbur olmadığı gibi, ev işlerini
de yapmaya mecbur değildir. Kocasının işlediği günahlardan da sorumlu
olmaz. Fakat erkek, kadının işlediği günahlardan da sorumludur. Onun
için, kocası onun günah işlenen yere gitmesine rıza gösteremez;
gösterirse kendisi de günaha girer. Bunun için kadın, bir yere giderken
kocasından izin almaya mecburdur.
Terbiyesizlik
Sual: Bir hanım, beyinin yanında terbiyesizce oturabilir mi?
CEVAP
Uygun olmaz. Resulullah efendimiz, kızının yanında bile ayaklarını
uzatıp oturmazdı.
Nafile için izin istemek
Sual: Nafile namaz kılmak ve nafile oruç tutmak için, kadın
kocasından izin alacak mıdır?
CEVAP
Evet, namaz, oruç gibi nafile ibadetleri yaparken izin alması gerekir.
İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kadın kocasından izinsiz [nâfile] oruç tutamaz.) [Buhari, Müslim]
(Kadın kocasından izinsiz eve kimseyi alamaz ve [nâfile] namaz
kılamaz.) [Taberânî]
Hazret-i Safvânın hanımı, (Yâ Resulallah, namaz kıldığım zaman
kocam beni dövüyor) diye şikâyette bulundu. Hazret-i Safvan ise, (O da
bir rekatte uzun iki süre okuyor. Hâlbuki ben bunu yasakladım) dedi.
35
www.dinimizislam.com
Resulullah kadına, (Tek sure okumak yeterlidir) buyurdu. (Ebu Davud)
Bu hadis-i şerifler gösteriyor ki, evde huzurun sağlanması için, kadın
kocasından habersiz iş yapmamalıdır. Kadının kocasıyla iyi geçinmesi
yapacağı nafile ibadetlerden daha üstündür daha çok sevab alır.
Çevreye sıkıntı vermek
Sual: Komşumuzun hanımı çok cadalozdur. Kocası da, çevresi de
şirretliğinden dolayı bizar olmuşlardır. Namaz falan kıldığı da yoktur.
Kocası günah değilse boşarım diyor. Böyle bir kadını boşamak günah
olur mu?
CEVAP
Düzelmesi ve iyilikle tutması mümkün değilse, komşularına ve
kocasına sıkıntı veren veya namaz kılmayan, diğer farzları yapmayan
kadını boşamanın günah olmadığı din kitaplarında yazılıdır.
Haramı helâl yapmak
Sual: Bazı ablalar, (Bir kız evlendikten sonra kocası isterse, kaşını
alabilir, yüzük, bilezik gibi ziynetlerini sokakta takabilir) diyor. Bir kocanın
haramı helâl yapma yetkisi var mıdır?
CEVAP
Hâşâ, hiç kimse, haramı helâl yapamaz. Ana baba, koca ve âmir
gayri meşru emir verse, bu emre uyulmaz, çünkü Peygamber efendimiz,
(Hâlık’a isyan olan işte, kula itaat edilmez) buyuruyor. Mesela onlar,
(İçki iç, namaz kılma, tesettürsüz gez!) deseler de, haram olan şeyler
yapılmaz. Kadınların kaş aldırması, yüzük ve bilezik takarak, bunlar
görünecek şekilde dışarı çıkmaları haram olduğu için, hiç kimse bunlara
helâl diyemez ve bunları helâl yapamaz.
Hanım hakkı
Sual: Hanımla iyi geçinmenin yolu nedir?
CEVAP
Hanımının güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu
olmalıdır! Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları
sebebiyle geldiği bildirilmektedir. O halde, dinimizin emir ve yasaklarına
riayet eden, hanımı ile iyi geçinir.
Aliyy-ül Havas hazretlerine hanımı küsmüştü. Hanımı, kocasına
muhalefet etmek için ayrı testi, ayrı bardak kullanıyordu. Aliyy-ül Havas
hazretleri, bir gün yanlışlıkla hanımının testisinden su içince, hanımı
hemen testiyi kırmıştı. Hazret, "Testiyi niçin kırdın?" bile dememiş, hiçbir
şey olmamış gibi davranmıştı.
36
www.dinimizislam.com
Osman el-Hattab hazretlerinin komşusu, Nureddin Şuni efendi
anlatır: Bir gece dışarı çıktım eski bir hasıra sarılı birinin dışarıda yattığını
görüp (Sen kimsin, burada niçin yatıyorsun?) dedim. (Komşu ben Osman
el-Hattabım. Oğlumun annesi, beni evden kovduğu için sokağa çıktım,
onun kızgınlığı gidinceye kadar burada yatmaya karar verdim) dedi.
Huysuz hanım
İbni Ebil Hamayil-i Sevri hazretlerinin hanımı huysuzdu. Kocasına
ağzına geleni söyler, onu rahat bırakmazdı. O mübarek zat da hep
sabrederdi. Yine bir gün hanımının yaptığı huzursuzluktan kurtulmak için
uçarak kaçmıştı. Hanımı arkasından bakıp, (Hele şuna bak, uçup
kaçmakla elimden kurtulacağını sanıyor) diye söylenmişti. Bizim gibilerin
uçması mümkün olmayacağına göre, kaçmak suretiyle kavgadan,
münakaşadan uzak durmaya çalışmalıyız. Haklı olduğumuzu ispata
kalkışmamalıyız!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir mümin, hanımına kızmasın! Kötü huyu varsa, iyi huyu da
olur.) [Müslim]
(Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki
kusurlarını görmemeye çalışın!) [İbni Lal]
(Müslümanların iman yönünden en üstünü, ahlakı en güzel
olanı, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranandır.) [Tirmizi]
(Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı
olandır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı
olan benim.) [Nesai]
(Kocası razı oluncaya kadar, kadının namazları ve hiçbir iyiliği
kabul olmaz.) [Taberani]
(Namazları kabul olmaz) demek, namaz borcundan kurtulur, fakat
namaz kılmakla meydana gelecek büyük sevaba kavuşamaz demektir.
Namazı boşa gider demek değildir. Bir kadından kocası razı olmazsa,
kadın, günahının cezasını çektikten sonra, Cennete girer. Cennete
sadece kâfirler girmez.
Müslümanın günahı çok olsa da, sonunda mutlaka Cennete girer.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İyi kadınlar, Allah’a itaat eder ve kocalarının haklarını gözetir.
Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allah’ın yardımı
ile korurlar.) [Nisa 34]
Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve
sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız
kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neşelendiricisi,
37
www.dinimizislam.com
çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir. Hadis-i
şeriflerde buyuruluyor ki:
(Haksız olarak hanımını dövenin, Kıyamette hasmı ben olurum.
Hanımını döven, Allah ve Resulüne asi olur.) [R.Nasıhin]
(Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere
emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
(Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azat
etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin]
(Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını
artırır.) [İ.Lâl]
Huzurun anahtarı tebessümdür
Sual: Akşama kadar yemek, çamaşır, dikiş gibi ev işleriyle
uğraşıyorum. Beyim gelince yorgunluğumu dinlendirmesini arzularım.
Kapıdan asık suratla girer. Gülümsediği yok. Selam vermez. Bir gün
kazara yemek tuzlu olsa, küser yemek yemez. Hiç takdir ettiği bir şey
yok. Hep kusur araştırır. Bu adam nasıl düzelir?
CEVAP
Kocasından şikayet eden hanımlar, hanımından şikayet eden
erkekler, sanki dertlerine deva olacakmışız gibi bizden tavsiye bekliyorlar.
Biz zaten devamlı yazıyoruz. Biraz da kendilerinin uyması, dikkat etmesi
lazım. Genelde kavga, iki taraftan oluyor. Biri susar, özür dilerse kavga
büyümez. Her iki taraf da ben haklıyım dediği sürece kavga bitmez. Suç
genelde erkeklerde oluyor. Hanımını idare edemeyen erkek aciz
demektir. Hanımını kötü yola düşüren de erkeklerdir. Hanımını kötü
yerlere götürüyor, hanımı kötülük işleyince de, suçu hanıma yüklüyor.
Hanım suçsuz demek istemiyoruz. Fakat asıl suçlu kocasıdır. Ona iyi bir
ortam sağlamalıdır. Sağlamaktan aciz olan da evlilik sorumluğunu
yüklenmemelidir.
Her iki taraf da ben haklıyım diyor. O evde hiç kavga biter mi? Bir
erkek de şöyle yazmış:
(Evimiz düzensiz. Hanım, doğru dürüst yemek pişirmez. İçeride
pasaklı, dışarı giderken süslüdür. Çok konuşur, dinlemesini bilmez ve
müsriftir.)
Birkaç tavsiyemiz var. Fakat tavsiyeden, nasihatten ne çıkar
dememelidir! Uyana, dinleyene çok şey çıkar. Yeter ki uyulsun,
dinlenilsin. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Ahlakınızı güzelleştirin.) [İbni Lâl]
38
www.dinimizislam.com
Ahlakı değiştirmek mümkün olduğu için böyle buyurulmuştur. Zaten
din, güzel ahlak demektir. Şu halde dinin emrine uyup yasak ettiğinden
kaçan, huyunu değiştirip güzel ahlaklı olur. Güzel ahlaklı olan da iki
cihanda rahat olur. Şimdi esas konuya geçelim!
Kusursuz kul olmaz. Kusursuz arkadaş arayan, arkadaşsız kalır,
kusursuz eş arayan bulamaz. Yiğitlik, kusurlu insanla iyi geçinmektedir.
Evde hiçbir şeyi kusurlu bulmamalıdır! Tenkit, münakaşa, bir yuvanın
yıkılmasına veya huzursuz hale gelmesine sebep olur. Şunu iyi bilmeli ki,
yalnız karı-koca değil, hiç kimse tenkitten hoşlanmaz. Herkes takdir
bekler. Genel olarak kadınlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler.
Aldığı bir elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış)
dersek, bir şey kaybetmeyiz. Çünkü dinimiz, hanımla iyi geçinmek için
yalan söylemeyi bile caiz görmüştür. Hele haklı bir takdiri esirgemek
ahmaklıktır.
Bir kadın için en büyük mutluluk, kocasının kendisini takdir etmesidir.
Bilhassa kadınlar, basit şeylere dikkat ederler. Bayramlarda, mübarek
gecelerde, evlenme yıldönümlerinde ufak da olsa bir hediye vermeyi
ihmal etmemelidir!
Kadının biri, senelerce güzel yemekler yapar. Buna rağmen,
beyinden en ufak bir takdir, bir teşekkür görmez. Bir gün kapalı bir sahan
içinde saman koyup yemeklerle birlikte sofraya koyar. Beyi kabı açıp
samanı görünce, şaşırır, kızarak;
- "Bu ne, saman yenir mi? Ben hayvan mıyım?" diye çıkışır. Hanımı
der ki:
- Yıllardır nefis yemekler yapıyorum. "Beyim galiba iyiyi, kötüyü
ayıramıyor. Önüne ne konsa yer" diye düşünmüştüm. Şimdi, yalnız
kötüyü anladığın, iyiyi hiç anlamadığın meydana çıktı.
Kötüyü tenkit etmesini bilen, iyiyi de takdir etmekten aciz
olmamalıdır! Takdirden aciz olan da, tenkitten vazgeçmelidir! Beğendiği
yemekler ve hizmetler için teşekkür etmek gerektiği gibi, beğenmedikleri
için de teşekkür etmek gerekir. Çünkü, beğenilmeyen yemekler için de
aynı hizmeti yapmış, aynı gayreti göstermiştir. Onun için atalarımız, "An
beni bir kozla da, varsın çürük çıksın!" derler. Biri, bize bir ceviz ikram
etse, o da çürük çıksa, arkadaşa kızmak mı gerekir?
Yabancıya gösterilen nezaketin hiç değilse onda birini, evde karıkoca birbirine göstermelidir! Kabalık, sevgiyi köreltir, huzursuzluğa yol
açar. Mesela yabancı birine (Hep aynı şeyi anlatıyorsun) diyemediğimiz
halde, evimizde de hiç duymamış gibi dinleyemiyorsak, mesela (Yine
aynı şeyleri mi anlatıyorsun) diyorsak, nezaketten ne kadar uzak
39
www.dinimizislam.com
olduğumuz anlaşılmış olur.
Evdeki mutluluk, iş yerindeki nezaketten daha mühimdir. Huzur,
milyarları kazanmaktan daha önemlidir. O halde, takdir edici, nazik ve
güler yüzlü olanın evinde geçimsizlik olmaz.
Peygamber efendimiz, eve gülümseyerek girer, selam verirdi.
Üzüntülü de olunsa, tebessüm ihmal edilmemelidir! Çünkü "Lisan-i hal,
lisan-ı kalden entaktır", yani, hareketlerimiz, sözlerimizden daha fazla
tesir eder.
Evet, tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz. Kalblerin fethi
gülümsemekten geçer. Bir tebessüme esir olan genç, bir kızın hiçbir
meziyetini dikkate almadan onunla evlenmek hatasına kurban gidebilir.
Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur. Tebessüm,
bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez. Bazen bir tebessümün
hatırası ömür boyu unutulmaz. Huzurun anahtarı tebessümdür.
Tebessüm edemeyen zavallıdır. Gülümsemesini bilmek, dünya ve ahiret
saadetine sebep olur.
Hanımla iyi geçinmek gerekir
Sual: Ev işlerinde çok gevşek olan, saliha bir hanımım var. Ütüyü
geç yapar, çamaşırları geç yıkar. Yemekleri tatsız tuzsuzdur. Bunu
bırakıp da, dört dörtlük birisiyle evlenmem uygun mudur?
CEVAP
Din kitaplarında yazıyor ki, kadın çamaşır yıkamaya, yemek
pişirmeye ve hatta çocuğuna bakmaya mecbur değildir. Mecbur olmadığı
işlerde onu, çamaşırcı, aşçı, hizmetçi gibi kullanmaya kimsenin hakkı
yoktur.
Yeryüzünde dört dörtlük kadın olmaz. Hepsinin iyi yönü olduğu gibi,
kötü yönü de olabilir. Bir atasözü var. (Elin karısı ele kız, elin tavuğu
ele kaz görünür) derler. Kadından çok şey beklemek, dini bilmemenin
alametidir. Bir hadis-i şerif meali:
(Kadın doğrultmaya çalışılırken, kırılabilir. Kırılması boşanması
demektir.) [Buhari]
Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle
geldiği bildiriliyor. Fudayl bin İyad hazretleri, (Eşim huysuzluk yapınca,
dine aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Hemen o şeye tevbe edince, eşimin
huysuzluğu da giderdi. Böylece, tevbemin kabul edildiğini de anlardım)
buyurdu. O halde Müslüman erkek, eşiyle iyi geçinir. Çünkü Peygamber
efendimiz buyuruyor ki:
(Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir.
Allah'ın emanetine yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
40
www.dinimizislam.com
Şu halde kimin emaneti olduğunu düşünmeli, Allah'ın emanetine
hıyanet etmemeli.
Erkek hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle
olmazdı) diye düşünmeli. Eşinin iyiliğini, iffetini, Allahü teâlânın büyük
nimeti bilmeli. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği
çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya
şükretmeli. Çünkü uygun bir kadın, büyük bir nimettir. İyi davranmak,
sadece hanımı üzmemek değil, onun verdiği sıkıntılara da katlanmak
demektir. Yani bir erkek, ben iyi bir kocayım diyorsa, hanımından gelen
sıkıntılara katlanması gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden
Eyyüb aleyhisselam gibi mükâfatlara kavuşur) [İ. Gazali]
İyi Müslüman olmak için hanımla iyi geçinmek şarttır. Çünkü Allahü
teâlâ, (Onlarla iyi, güzel geçinin) buyuruyor. (Nisa 19)
İyi geçinme, güzel geçinmek, ne demektir? İyi erkek, sadece eşine
kötülük etmeyen değil, eşinden gelen sıkıntılara da katlanandır. Eğer bir
erkek, eşinden gelen sıkıntılara katlanamıyorsa, iyi birisi olduğunu iddia
edemez, buna hakkı da yoktur.
Mürşid-i kâmil olan büyük zatlar, talebelerine, (Hanımını üzeni
sevmeyiz. Allahü teâlâ evin içini hanıma verdi. Bir erkek evin içine ne
kadar çok karışırsa, dünya ve ahirette çok sıkıntı çeker) buyururdu. İki
hadis-i şerif meali de şöyledir:
(İman yönünden en üstün mümin, hanımına, en iyi davranandır.)
[Tirmizi]
(Eşinin haklarını ifa etmeyenin namazları, oruçları kabul olmaz.)
[Mürşid-ün-nisa]
Erkek, eşinin yemeğine karışmaz, temizliğine karışmaz, ütüsüne,
eşyaları düzenlemesine karışmaz. Onun dünyası evidir. İstediğini yapar.
Yemek yapmamışsa, olsun peynir ekmek yeriz demesi gerekir. Tuzlu
tuzsuz yapmışsa ses çıkarmaz. Yemek yanmışsa hiç görmemesi gerekir.
Eğer erkek bunları yaparsa, kadın kocasına hayran olur, kendisi utanır,
düzeltmeye çalışır. Aksine niye böyle yapıyorsun denirse, iş çığırından
çıkar. Kadın zayıftır, tez üzülür, tez sevinir, çok şeyi bir anda silip atar.
Bütün iyiliklerini unutur. Bunun için boşama hakkı erkeğe verilmiştir.
Erkekten daha dirayetli kadın olmaz mı; elbette olur, ama istisnalar
kaideyi bozmaz.
Yine büyük zatlar buyuruyor ki:
(Hanım, evde hizmetçi değil, sultandır. Hanımını üzmek akıllı insanın
yapacağı iş değildir. Bir Müslüman, hanımını nasıl üzer, akıl almıyor. Aklı
41
www.dinimizislam.com
olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek,
ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek
sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar
hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sona
ermiş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır.
Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış
olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen
sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık
ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapılacak huysuzluğun
zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı!
Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Allahü teâlânın rızasını da
kazanır!)
Bir kadına kaşın böyle gözün şöyle demek, yani çirkinsin demek,
öldürmekten beterdir. Bir arkadaş anlattı:
Yakın akrabamız bir bayan, (Kocam bana esmersin, pasaklısın dedi,
hiçbir zaman “Güzelsin, seni seviyorum” demedi, hep kötü yönlerimi
söyledi, elin adamlarından güzel söz duyunca, ister istemez gönlüm o
adamlara düştü, kocamdan soğudum) dedi. Bu durumu iyi bilen bir
arkadaş, oğlunu evlendirirken (Aman oğlum, eşinle kavga etsen, kötü söz
söylesen bile, ona sen çirkinsin deme, her zaman güzel olduğunu söyle)
derdi. Kızımla annesi tartışınca, kız bana, (Baba bu köylüyü nereden
buldun da aldın) der. Ben de, (Ama annen güzeldi onun için) derim.
Kavga biter hemen.
Bir de, daha önce başından bir evlilik geçmişse, hanım sorsa bile,
eski eşten kesinlikle bahsetmemelidir. Eski eşin adını sakın evde
anmamalı. Bir gün Peygamber efendimiz, vefat eden Hazret-i Hatice
validemizi anınca, kadınların en üstünü olan Âişe validemiz bile üzüldü.
O üzülünce kim üzülmez ki?
Kadın, erkek iyi geçinmek için yalan söyleyebilir. Bir hadis-i şerif
meali:
(Erkek, eşini, eşi de, beyini idare etmek için yalan söylerse
günah olmaz.) [Müslim]
İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Eşim, beni sevmediğini
söyledi. Beni sevmeyen bir kadınla birlikte yaşayamam, ayrılmak
istiyorum) dedi. Hazret-i Ömer, kadına sordu:
- Kocana, seni sevmiyorum dedin mi?
- Evet dedim.
- Niçin?
- Bana sordu. Ben de yalan söyleyemedim. Yoksa burada yalana izin
42
www.dinimizislam.com
var mıdır?
- Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını
sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz.
Hanımı idare etmek, onu haramdan korumak, neşelendirmek birinci
vazife olmalıdır.
Evliya zatlar buyuruyor ki:
(Talebeye ne yapılırsa, hocasına gider. Evlada yapılan bir şey,
babaya yapılmış gibidir. İyilik de kötülük de.)
O halde büyükleri üzmemek için saliha hanımla iyi geçinmek
zorundayız.
Saliha hanım, bulunmaz nimettir, Cennet nimetidir. Cennet nimetinin
kıymetini bilmek, muhafaza etmek her Müslümanın vazifesi olmalı.
Çocukları kavgalı, stresli bir ortamda yetiştirmemeli. Yarının büyüğü
olarak yetiştirmeli. Ivır zıvır şeylerle bu hayatı kendimize, çoluk
çocuğumuza zehir etmemeliyiz. Problemli ailelerin çocuklarıyla kimse
oğlunu kızını evlendirmek istemez. Bu da ayrı bir konu.
Bütün sıkıntılar ölümü unutmaktan, hak ve hukuka riayet
etmemekten yani dine uymamaktan ileri gelir. Bir zat anlatır:
(Bir gün bana bir arkadaş geldi. Hanımı ile hiç geçinemiyormuş.
Evde her gün basit şeyler yüzünden tartışma oluyormuş, bıkmış bu
tartışmalardan, artık ondan ayrılmak istiyordu. Bunların münakaşaları
yüzünden iki taraf aileleri de birbirine girmiş. Hanımı bunun tarafına, bu
da hanımının tarafına düşman vaziyette. Kanlı bıçaklı deniyor ya aynen
öyle imişler. Yine bir gün perişan bir vaziyette geldi, hiçbir nasihat
dinleyecek halde değildi. Ya Rabbi, ben buna ne diyeyim diye düşündüm.
Sonra ona, “Ayrılsan da fark eden bir şey olmayacak, bir ay kadar
ömrün kaldı, ne istiyorsan git yap” dedim. Bu sözü duyan arkadaş şok
oldu, rengi attı, yine perişan bir durumda çıkıp gitti.
Sonra arkadaşlardan ve kendisinden dinlediğim için ne yaptığını
anlatayım. Kapıdan çıkar çıkmaz özel kalemdeki arkadaşlarla
helalleşmeye başlamış. Rastladığı herkesle helalleşiyormuş. Eve gidince
kavgalı hanımına, (Hatun gel demiş, bunca zamandır seni üzdüm, sana
iyi kocalık yapamadım, istediğini alamadım, hakkına riayet edemedim, ne
olur beni affet, bana hakkını helal et) demiş. Tabii bunu ağlamaklı diyor,
gerçekten diyor.
Hanımı bakmış, Allah Allah, bu adama ne oldu da böyle şeyler
yapıyor, acımış ona, bey demiş, sen hakkını helal et, ben hep edepsizlik
yaptım, seni çok üzdüm demiş. Başlamışlar ağlamaya, sarılıp
ağlaşmışlar. Sonra adam, kavgalı olduğu kayınpederlerine gitmiş. Aynı
43
www.dinimizislam.com
şekilde onlardan ağlamaklı olarak özür dilemiş, size iyi evlatlık
yapamadım, hizmet edemedim, ne olur beni affedin, hakkınızı helal edin
demiş. Onlar da şaşırmışlar, yavrum demişler, sen hakkını helal et, biz
büyüklük yapamadık, sizi hoş göremedik, sizin aranızı çok zaman biz
bozduk. Sen bizi affet, hakkını helal et diyerek ağlaşmışlar. Sonra hanımı
da bunun kavgalı olduğu annesine babasına gitmiş. Aynı şekilde o da
onlardan özür dilemiş, size iyi gelinlik yapamadım, çok edepsizlik ettim,
sizi çok üzdüm demiş, helallik istemiş. Onlar da aynı şekilde mahcup
olup, asıl sen bizi affet hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi çok
üzdük demişler, sarılıp ağlaşmışlar. Evde ise her gün sanki Cennet
hayatı yaşıyorlar. Karı koca birbirlerine hizmet ediyor, terlik vesaire
getiriyorlarmış. Bir dedikleri iki olmuyormuş.
Ama arkadaş, benim sözümü hiç söylememiş. Bir ayın dolması için
günleri sayıyormuş. Günler yaklaştıkça bunun iyiliği artıyormuş, geceleri
ibadeti artıyormuş. Bunun iyiliği artınca hanımının da ve ailelerin de iyiliği
artıyormuş. Derken bir ay dolmuş. Ha bugün öleceğim derken, nedense
ölmemiş. Kesin bir ay denmedi, bir ay kadar dendi, belki birkaç gün daha
var diye düşünmüş. Birkaç gün daha beklemiş, yine ölmemiş. Sonra
yanıma geldi, odadan içeri girince, (Efendim ben ölmedim) dedi. Ne
ölmesi dedim. Efendim siz bana demiştiniz ki bir ay kadar ömrün kaldı, o
bir ay doldu ama ben ölmedim. Kardeşim, ben senin ne zaman öleceğini
bilemem, ama şunu biliyorum, ölüm var, bir gün elbette öleceksin. Ölecek
adam kavga niza ile hayatını zehir etmez. Şu andaki hayatından
memnun musun dedim. Evet hiç tartışmamız olmuyor dedi. Haydi böyle
devam edin dedim. İki çocukları oldu, gül gibi geçinip gidiyorlar. Bütün
mesele ölümü unutmamak. Ölümü unutunca ne oluyor, unutmayınca ne
oluyor bu açık bir örnek.)
Çeşitli sual ve cevaplar
Sual: Hanımdan ayrılınca da mehrini vermek gerekir mi?
CEVAP
Hanımından ayrılan erkeğin, hanımının mehrini vermesi gerekir.
Mehr kul hakkıdır. Peygamber efendimiz, günahları, haramları sayarken
buyuruyor ki:
(Hevesi geçince hanımını bırakıp mehrini vermemek. Çalıştırdığı
işçiye ücretini vermemek. Zararsız hayvanı sebepsiz öldürmek.)
[Hakim]
Erkek hanımını ahlaksızlığı sebebiyle de boşasa, yine mehrini verir.
Çocuk erkeğe verilmişse, kadına ayrıca nafaka verilmez.
Sual: Evleneli yedi sene oldu. Kocamla beraber olamadık. Yani
44
www.dinimizislam.com
kusur kocamdadır. Artık ayrılmaya karar verdim. Dinen ayrılmak istemem
günah olur mu? Kocam ayrılmamı istemiyor, ayrılmak istiyorum dediğim
zaman ağlıyor. Doktora da gitmiyor. Psikolojik bir rahatsızlığı var.
CEVAP
Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
(Kendinde engel bulunmayan kadın, zevcinin innin yani hadım,
iktidarsız olduğunu anlarsa, nikahın feshi için, çok zaman sonra bile,
dava açabilir. Erkek inkâr ederse, kadı yani hakim bir ebeye muayene
ettirir. Zevceyi bakire bulursa, bir yıl sonra tekrar muayene ettirir. Yine
bakire bulunursa aralarını tefrik eder [ayırır]. Tam mehrini verir ve kadının
da iddet beklemesi lazım olur. Bir kere cima yapınca kadının dava açma
hakkı kalmaz ise de, birden fazlasını terk etmesi günah olur. İnnin,
ihtiyarlık, tenasül hastalığı veya büyü sebebi ile cima yapamayandır.)
Sual: Beyimin borcu var. Ben de bu borcumuzu daha çabuk ödeyip,
sıkıntıdan kurtulmak için gayrimüslim hanımların yanında çalışıyorum.
Uygun mudur?
CEVAP
Bayan çalışmaya mecbur değildir. Kendi arzunuzla erkeklerin
olmadığı bir yer varsa, yani günah işlemeden çalışma imkanı varsa
çalışabilirsiniz. Beyinizin borcu sizi ilgilendirmez.
Sual: Kocam zengin. Ne kendi güzel giyiniyor, ne de bize alıyor.
Doğru mu yapıyor?
CEVAP
Zengin bir kimsenin, durumuna uygun giymemesi ve ev halkına da
aynı şeyi yapması doğru değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sana bir mal verdiği zaman, bu nimet ve ikramın
eseri, senin üzerinde görülsün.) [Ebu Davud]
(Allahü teâlâ, birinize mal ihsan ettiğinde, ikrama, önce
kendisinden ve ev halkından başlasın!) [Müslim]
Sual: Beyim beni, Avustralya’ya götürmek istiyor. Burada çok
tanıdıklarımız var. Durumumuz da iyidir. Ben de tanımadığım
gayrimüslim ülkeye beni götürme diye itiraz ediyorum. Yakınlarım beyine
itiraz etmek günahtır diyorlar. Burada itiraz hakkım yok mu, yani götürme
beni demem günah mıdır?
CEVAP
Bu konuda itiraz etmeniz günah olmaz. Hindiyye'de (Zamanımızda,
erkek, hanımı istemezse, onu başka memlekete götüremez) diyor. Bu
bakımdan bir zaruret yoksa götürmemeli, huzursuzluğa sebep
olmamalıdır. Orada rahat edecekseniz zaten siz de itiraz etmezsiniz.
45
www.dinimizislam.com
Böyle işlerde anlaşarak karar vermelidir.
Sual: Hanımı başka memlekete götürmek uygun değil deniyor. Ben
hanımımı İstanbul’dan Erzurum’a, Konya’ya götüremez miyim?
CEVAP
Gezdirmeye her yere götürürsünüz elbette. Onu Konya’ya,
Erzurum’a yerleştirip kendiniz zaruretsiz İstanbul’da ikamet etmeniz
uygun olmaz. Onu kendi ikamet ettiğiniz yerde, akrabalarının ikamet ettiği
yerde bulundurmalısınız. Bir de kadın razı olmadıkça, onu
memleketindeki akrabalarının yanından alıp başka memlekette ikamete
zorlamak da uygun değildir.
Sual: Erkek, hanımı razı olmadığı halde, çocuk olmaması için tedbir
alabilir mi veya hanımını tedbir almaya zorlayabilir mi?
CEVAP
Hayır.
Sorumlu dört erkek
Sual: Cehenneme müstahak olan kadın, kocası, babası, kardeşi ve
oğlu olmak üzere, dört erkeği de, beraberinde götürecekmiş. Bu dört
erkek, bu kadının hangi hallerinden sorumludur?
CEVAP
Engel olabilecekleri bütün günahlarından sorumludur. Babası,
kardeşi, daha çocukken ona Ehl-i sünnet itikadını öğretmeli, namaz
kıldırmalı, tesettüre riayet ettirmeli, haramlardan ve ileride haram
işlemesine sebep olacak işlerden, uzak tutmalı. Evlenecek çağa gelince,
dinini bilen salih birisiyle evlendirmeli. Bundan sonra, kocasının
sorumluğu da başlar. Oğlu olur ve çocuğu akıl baliğ olunca, onun
sorumluluğu da başlar.
Nafaka parası
Sual: Beyim, bana harçlık vermiyor. Evin ihtiyaçları için bıraktığı
paraların bir kısmını, yakınlarıma alacağım hediyeye vermem caiz midir?
Bir de, kayınvalidemin kocası olmayıp, fakir olduğu için yanımızda
kalıyor. Kayınvalidem, oğlunun cebinden para alıp harcayabilir mi?
CEVAP
Erkek, hanımının veya annesinin parasını onlardan izinsiz
harcayamadığı gibi, siz de, kayınvalideniz de, beyinizin parasını ondan
izinsiz harcayamazsınız. Nafakaya dâhil olan yiyecek ve giyeceği
almıyorsa, aç ve açıkta bırakıyorsa, o zaman sadece, nafaka kadarını
almak caiz olur; çünkü erkek, hanımının da, annesinin de, nafakasını
vermeye mecburdur.
İzinsiz hacca gitmek
46
www.dinimizislam.com
Sual: S. Ebediyye’de (Zevcesinden izinsiz sefere, hatta nafile
hacca gitmemeli) deniyor. Bu, gitmesi haram mı demek, yoksa
hanımıyla iyi geçinmek için izin almalı anlamında mıdır?
CEVAP
İyi geçinmek için, izinli gitmeli anlamındadır. Eğer, erkek nafaka
bırakmadıysa, hanımından izinsiz hacca gitmesi de haram olur. Nafaka
bırakmışsa, izin vermese de gidebilir.
Başka şehre yerleşmek
Sual: Hanımını bırakıp başka şehre yerleşmek günah mıdır?
CEVAP
Evet, mazeretsiz olursa günahtır.
Cenaze masrafı
Sual: Evli kadın ölünce, cenaze masraflarını kim verir?
CEVAP
Cenaze masrafı nafakaya dâhil olduğu için cenaze masrafını kocası
verir. Kadının mirasını alanların vermesi gerekmez.
Evlat hakkı
Evladın ana baba üzerindeki hakları
Sual: Evladın ana-baba üzerindeki hakları nelerdir?
CEVAP
Evladın, ana-baba üzerinde hakları vardır. Bazıları şöyledir:
1- İleride, çocuk annesiyle kötülenmemesi için, evladına anne olacak
kızı, iyi yerden seçmelidir. Saliha olmasına dikkat etmelidir!
2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın baba üzerindeki
haklarındandır.) [Beyheki]
Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Peygamber efendimizin isimlerini
koymalıdır! Allahü teâlâ, (Habibimin isminde olan müslümana azap
etmeye hayâ ederim) buyurdu. Resulü de, (Üç oğlu olup da, birine
benim adımı vermeyen, cahillik etmiş olur) buyurdu. (Taberani)
3- Çocuğu güzel terbiye etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.)
[Beyheki]
(Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni
Mace]
(Çocuğu terbiye etmek torunlara sadaka vermekten daha
sevaptır.) [Tirmizi]
47
www.dinimizislam.com
4- Çocuğa karşı şefkatli davranmalıdır! Peygamber efendimiz
aleyhisselam, torununu öperken birisi görüp, (Ya Resulallah, benim on
çocuğum var, hiç birini öpmem) dedi. Ona, (Merhamet etmeyen
merhamet bulamaz) buyurdu. (Buhari)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde Cennetteki dereceniz
yükselir.) [Buhari]
(Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani]
5- Çocuklara beddua etmemelidir. İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu
şikayet edene, (Çocuğa beddua ettin mi?) dedi. O da, evet deyince,
(Çocuğun ahlakını sen bozdun) buyurdu.
6- Çocuklara iyilik etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Evladınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi,
evladınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberani]
7- Çocuğu helal gıda ile beslemelidir! Haram gıdanın etkisi çocuğun
özüne işler, çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur.
Hadis-i şerifte (Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız,
bunlardan hasıl olur) buyuruldu. (R.Nasıhin)
8- Babanın, çocuklarına ilim, edep ve sanat öğretmesi farzdır. Önce,
Kur'an-ı kerim okumasını öğretmelidir. Sonra imanın ve İslam’ın şartlarını
öğretmelidir. Yedi yaşından itibaren namaz kılmaya alıştırmalıdır! Dünya
ve ahirette kurtuluş ilimledir. Çocuğu, din bilgilerini öğrendikten sonra,
okula göndermeli, lise ve üniversite tahsili yaptırmalıdır. Dinini
öğrenmeden mektebe gönderilirse, artık bunları öğrenecek vakit
bulamaz. Din düşmanlarının tuzaklarına düşüp, onların yalanlarına
aldanır. Dinsiz ve İslam ahlakından mahrum olarak yetişir. Dünya ve
ahirette felaketlere sürüklenir. Millete zararlı olur. Kendine ve başkasına
yapacağı kötülüklerin günahları, ana-babasına da yazılır. Çocuğunu, din
bilgilerini öğretmeden önce, kâfir ve Hıristiyanların mekteplerine
göndermenin büyük zararları, İrşad-ül-hiyara kitabında yazılıdır.
9- Çocuk akıl baliğ olup evlendikten sonra ona şöyle demelidir:
(Evladım, seni terbiye ettim. Okutup, evlendirdim. Dünyada bir
felakete, ahirette azaba uğramaktan Allahü teâlâya sığınırım. Aklını
başına topla, buna göre çalış!) [İ.Hibban]
10- Ahnef bin Kays hazretleri buyurdu ki:
(Çocuklar için zorluklara katlanmalı, onların ayakları altında yumuşak
yer, başları üstünde gölge olmalıyız! Onlara sert davranmayalım ki
bizden uzaklaşmasınlar. Bizden usanıp ölümümüzü beklemesinler.
Uygun isteklerini yerine getirmeli, hiddetlenirlerse teskine çalışmalıyız!)
48
www.dinimizislam.com
11- Çocuklar arasında adalete riayet etmelidir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet ediniz!)
[Taberani]
12- Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki:
(Ana-babasına iyilik eden, akrabasını ziyaret eden, din kardeşine
ikramda bulunan, çoluğu çocuğu ve hizmetçisi ile iyi geçinen, dinini
koruyan, malını iyi yerlerde harcayan, dilini tutan, gözünü haramlardan
koruyan, fuzuli işlerden uzak duran ve Rabbine ibadet eden mürüvvet
ehlidir.)
13- Baba, yapmayacağını zannettiği emri çocuğuna söylememelidir.
Söyleyip de onu itaatsizliğe sürüklememelidir. Salih zatın birisi, oğlundan
hiçbir şey istemezdi. Sebebi sorulunca, (Bir şey istediğim zaman,
oğlumun bana karşı gelmesinden korkarım. Karşı gelince, Cehenneme
müstahak olur. Ben de oğlumun ateşte yanmasına razı olamam)
buyurdu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şunlar, saadet alametidir: Saliha hanım, itaat eden çocuklar,
salih arkadaş.) [Hakim]
Çocuğun da hakkı var
Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu
kimsenin oğluna der ki:
- İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır.
Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır.
Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve
Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak
Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini
almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü
teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur.
Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki:
- Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat
çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur?
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
- Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak
kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve
dinini öğretmesi gerekir.
Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi:
- Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir
Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından
bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey
49
www.dinimizislam.com
bilmiyorum.
Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki:
- Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun
hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.
Sual: Bazı kimseler, “Çocuk din dersini, ancak lise, hatta üniversiteyi
bitirince öğrenmelidir. Daha önce öğrenirse aklı karışır. Fen bilgilerini
öğrenmesi ve inanması zor olur” diyorlar. Çocuğa küçükken dinini
öğretmek gerekmez mi?
CEVAP
Fen bilgisi din bilgisinden ayrı değildir. Fen bilgisi İslami ilimlerin bir
koludur. İslami bilgileri öğrenen fen ilimlerini de öğrenir. Her Müslüman,
çoluk çocuğuna ve emri altında bulunanlara dinini öğretmekle
sorumludur. Bir hadis-i şerif meali:
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü
koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları
Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz,
mesul olursunuz.) [Müslim]
Bir âyet meali de şöyledir:
(Ey iman edenler, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden
kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyun.) [Tahrim 6]
İyiliğe de, kötülüğe de sebep olanlar, yaptıkları işe ortak olurlar. Üç
hadis-i şerif meali:
(Dinimizde iyi bir çığır açan, bununla amel edenler gibi sevaba
kavuşur, onların sevabından da hiçbir şey eksilmez. Kim de,
dinimizde kötü bir çığır açarsa, onların günahı, ona da verilir, o kötü
yoldakilerin günahından hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]
(Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi
sevaba kavuşur.) [Taberani]
(Bir Müslümanın evladı ibadet edince, kazandığı sevap kadar,
babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna dinini öğretmeyip, günah
olan şeyler öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da
o kadar günah yazılır) [S. Ebediyye]
(Ağaç yaşken eğilir) ve (Demir tavında dövülür) gibi ata sözleri
meşhurdur. Her şey zamanında yapılır. Bir hadis-i şerif meali:
(Çocukken öğrenilen şey, taş üzerine kazılan nakış gibi kalıcıdır.
Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkması ise, su üzerine yazı
yazmaya benzer.) [Hatib]
Bu bakımdan çocuklarımıza ilkönce, dinimizin emir ve yasaklarını ve
Kur’an-ı kerimi öğretmeliyiz. Daha sonraya bırakmamalıyız. (Helekel50
www.dinimizislam.com
müsevvifun) hadis-i şeriftir. Anlamı ise, (Hayırlı işlerinizi hemen yapın.
Yarına bırakmayın, yoksa helak olursunuz) demektir. Hayırlı işlerin
birincisi ve en önemlisi çoluk çocuğuna İslamiyet'i öğretmektir. Her
Müslümanın bu birinci görevi hemen yapması, yarınlara bırakmaması
gerekir.
Çocuk sevgisi
Sual: Ana-babanın, büyük de olsa, oğlunu, kızını ve torununu
öpmesi caiz mi?
CEVAP
Büyük-küçük çocuklarımıza sevgi ve şefkat göstermek, sevip öpmek
sünnettir. Resulullah efendimiz, evine gelen küçük çocukları sevip
başlarını okşar, evin içinde oynamalarına da izin verirdi. Enes bin Malik
hazretleri anlatır:
Resulullah, çocuklara karşı da insanların en şefkatlisi idi. Oğlu
İbrahim’in süt annesi, Medine’nin bir kenarında otururdu. Kadının kocası
demirci idi. Resulullah ile bu eve sık sık giderdik. Varınca demircinin
dumanla dolmuş evine girer, çocuğu kucaklar, öper ve bir müddet sonra
dönerdi. Bir torunu ve kendi oğlu İbrahim ölünce de ağlamış,
(Şefkatimden ağlıyorum. Allahü teâlâ ancak merhametli olana
rahmet eder) buyurmuştur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte Cennetteki dereceniz
yükselir.) [Buhari]
(Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani]
(Çocuk dünyada nur, ahirette sürurdur.) [Şir’a]
(Çocukları sevip okşayın, onlar gönül meyvesi, göz nurudur.)
[Ebu Ya’la]
(Çocuklarımız ciğerpârelerimizdir.) [B.Arifin)]
(Çocuk sevgisi, Cehennem ateşine karşı perdedir. Çocuklara
iyilik etmek, Sıratı geçmeye sebeptir. Onlarla beraber yiyip içmek,
Cehennemden kurtuluştur.) [Şir’a]
(Cennetteki "Sevinç sarayı"na, ancak çocukları sevindirenler
girer.) [İ.Adiy]
(Evladınıza ikram edin, nasıl ana-babanızın sizde hakkı varsa,
evladınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberani]
(Çocuğuna iyilik etmek için yardımcı olan babaya Allah rahmet
etsin!) [İ Hibban]
(La ilahe illallah diyene kadar çocuğu terbiye eden, hesaba
51
www.dinimizislam.com
çekilmez.) [Taberani]
(Çocuksuz bir evin bereketi olmaz.) [Ebuşşeyh]
Bir bedevi, (Ya Resulallah, siz çocukları sevip öpüyorsunuz. Biz hiç
öpmeyiz) dediği zaman, ona, (Şefkat ve merhamet duygusu olmayana
ne diyeyim?) buyurdu. (Buhari)
Ahnef bin Kays hazretlerinin bir babaya nasihati şöyle:
(Çocuklar gönlümüzün meyvesi, sırtımızın dayanağıdır. Bizler,
onların ayağı altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olur ve onlar
için her müşkülata katlanırız. Ne isterlerse verir, öfkelenirlerse hiddetlerini
teskine çalışırız. Sana olan sevgileri, seni memnun etsin. Sıkıntı verme
ki, senden uzaklaşmasınlar veya senden usanıp ölümünü istemesinler!)
Bir göreve tayin edilen bir zat, Hazret-i Ömer’in çocuğunu öptüğünü
görünce der ki:
- Benim birkaç çocuğum var, ama hiçbirini öpmem.
Hazret-i Ömer ise buyurur ki:
- Senin küçüklere şefkatin yokmuş, büyüklere nasıl merhamet
edersin? Sana verdiğim görevi geri alıyorum.
Ebu Seleme anlatır:
Çocukken sofradaki yemeği herkesten önce yemeye çalışırdım. Yine
aynı şeyi yapınca, Resulullah nazikçe, Besmele çekilmesini, sağ eli ile
önünden yenilmesini söyledi.
Torun sevgisi
Torun sevgisi, evlat sevgisinden daha ileridir. Resulullah efendimiz,
namaz kıldırırken secdede, torunu Hazret-i Hasan, mübarek omzuna
çıkıp oturdu. Resulullah efendimiz, secdeyi uzatınca, sahabeden, "acaba
emr-i hak vaki olup, vefat mı etti" diye düşünenler oldu. Namazdan sonra
secdeyi niçin uzattığını soranlara buyurdu ki:
(Secdede iken torunum omzuma çıktı. Gönlü oluncaya kadar
indirmediğim için secde uzadı.) [Nesai]
Peygamber efendimizin Hazret-i Hasan`ı öptüğünü gören bir zat, (On
oğlum var, hiçbirini öpmem) dedi. Resulullah efendimiz, (Merhamet
etmeyen, merhamete kavuşamaz) buyurdu. (Buhari)
Resulullah efendimiz, Hazret-i Hasan’ı bir dizine Hazret-i Hüseyin’i
de öteki dizine oturtur, bağrına basar, sonra da, (Ya Rabbi, bunlara
rahmetini ihsan et, bunları seviyor, bunlara şefkat duyuyorum) derdi.
(Buhari)
Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan’ı öptükten sonra Eshab-ı
kirama buyurdu ki:
(Çocuk çekingendir, hâli bilinmez, belki üzüntülüdür.) [B.Arifin)]
52
www.dinimizislam.com
Kur'an-ı kerimde, malın, evladın, fitne yani imtihan olduğu bildiriliyor.
(Tegabün 15)
(Ya Rabbi, düşmanlarıma çok mal, çok evlat ver) hadis-i şerifi,
mal ve evlat hayırlı olmadığı takdirde bela olacağını bildirmektedir.
(Berika)
Mal, çocuk ve hanım, cihad, namaz gibi ibadetlerden alıkoyabilir.
Dikkatli olmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Ahir zamanda sizin en
iyiniz, çoluk çocuğu olmayandır) buyuruyor. En iyilerden olanlara
müjdeler olsun! Bunun için bir İslam âlimi, (Bu devirde çocuğu olmayan
şükür secdesi yapmalıdır) buyurmuştur.
Çocuk terbiyesinde ilk şart
Sual: İki çocuğumuz var. Biri kız biri erkek. Ergenlik çağına girdiler.
Ancak son bir iki senedir çok değiştiler, asabi oldular, nasihat kabul
etmiyorlar, karşılık vermeye, bizi azarlamaya bile başladılar. Bunun
üzerine beyimle beraber çocuk eğitimi kitaplarını okuduk, bunlar ergenlik
çağında normalmiş, sevgi ve şefkatle yaklaşmalı, onlarla arkadaş olmalı
imiş. Bunu da denedik ancak değişen bir şey yok. Sizin bir tavsiyeniz var
mı?
CEVAP
Teşhis doğru yapılmazsa tedavi de hem yanlış olur hem de netice
vermez. Bir çocuk akıl baliğ olunca yani ergenlik çağına gelince mükellef
olur, yani dinimizin emir ve yasaklarına muhatap olur. İmanın şartlarını
yani Amentü’yü manasıyla beraber bilip söylemesi, İslam’ın beş şartına
inanması, gereğini yapması farz olur. Gusletmesi, abdest alması, namaz
kılması farz olur. Anne babalar ve gençler buna dikkat etmezse, hem
günaha girdikleri gibi hem de huzur yüzü görmezler.
Ergenlik çağındaki gençlerde problemlerin ana sebebi, belki
imanlarının olmayışı, varsa gusletmemeleri ve namaz kılmamalarıdır.
Çocuk akıl baliğ olunca bunları bilmezse, inanmazsa, beğenmezse
mürted olur. Buna sebep olan anne baba da mürted olur.
Yeni müslüman olanın veya akıl-baliğ olan çocuğun, önce Kelime-i
şehadet söylemesi ve bunun manasını öğrenip, inanması gerekir.
Bundan sonra, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikad, yani
iman edilmesi gereken bilgileri öğrenip, bunlara inanması gerekir.
Sonra Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan
fıkıh bilgilerini, yani İslam’ın beş şartını ve helal, haram olan şeyleri
öğrenmesi ve bunlara inanması ve uygun yaşaması gerekir. Bunları
53
www.dinimizislam.com
öğrenmek ve uymak gerektiğine inanmayan, önem vermeyen mürted
olur. Yani kelime-i şehadet getirerek müslüman olduktan sonra, tekrar
kâfir olur.
Nikahlı müslüman bir kız, baliga olduğu zaman, Müslümanlığı
bilmezse, nikahı bozulur. Yani mürted olur. Allahü teâlânın sıfatlarını ona
bildirmelidir. O da, tekrar etmeli ve (bunlara inandım) demelidir. (Dürr-ülmuhtar)
İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken diyor ki:
Kız küçük iken, ana-babasına tâbi olarak müslümandır. Baliga
olunca, ana babasının dinine tâbi olması devam etmez. İslamiyet’i
bilmeyerek baliga olunca, mürted olur. İman edilecek şeyleri işitip de,
inanmamış kimse, kelime-i tevhid söylese, yani (La ilahe illallah
Muhammedün resulullah) dese, müslüman olmaz. Amentü’de bulunan
altı esasa inanan ve (Allahü teâlânın emirlerinin ve yasaklarının
hepsini kabul ettim, beğendim) diyen kimse müslüman olur.
Her müslüman, çocuklarına Amentü’yü ezberletmeli, manasını iyice
öğretmelidir! Çocuk bu altı esası öğrenmez ve inandığını söylemezse,
baliğ olduğu zaman müslüman olmaz, mürted olur.
Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Amentü’de bildirilen altı
esastan birini, mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok
olur. (Redd-ül-muhtar)
Amentü şöyledir:
Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil
ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del
mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden abdühü ve resülühü.
[Yani, Allah’a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine,
ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten
sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah olmadığına ve
Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son Peygamberi olduğuna
şehadet ediyorum.]
Her müslümanın birinci vazifesi, evladına İslamiyet’i ve Kur'an-ı
kerimi öğretmektir. Evlat nimetinin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun
için Pedagoji [çocuk terbiyesi] dinimizde çok kıymetli bir ilimdir. İslam
dinine karşı olanlar, bu önemli noktayı anladıkları içindir ki, “Birinci
hedefimiz, gençliğin ele alınması ve onların dinsiz olarak yetiştirilmesidir”
diyorlar.
54
www.dinimizislam.com
Çocuk nasıl terbiye edilir
Sual: Çocuğu nasıl terbiye etmelidir?
CEVAP
Çocuk, ana baba elinde bir emanettir. Çocukların temiz kalpleri
kıymetli bir cevher olup, mum gibi, her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir
şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum
ekilirse, onun mahsulü alınır. Onun için Ağaç yaşken eğilir demişlerdir.
Bunun gibi çocuk da neye meylettirilirse, oraya yönelir. Eğer hayrı âdet
eder, öğrenirse hayır üzerine büyür. Çocuklara iman, Kur'an ve Allahü
teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine
ererler. Bu saadete ana-baba ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar
öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Yapacakları her kötülüğün
günahı, ana-baba ve hocasına da verilir.
Müslüman, emri altında bulunanlardan mesuldür. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü
koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları
Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz,
mesul olursunuz.) [Müslim]
(Çocuklarına Kur'an-ı kerim öğretenlere veya Kur'an-ı kerim
hocasına gönderenlere, öğretilen Kur'anın her harfi için, on kere
Kâbe-i muazzama ziyareti sevabı verilir ve kıyamette, başına devlet
tâcı konur. Bütün insanlar görüp imrenir.) [S.Ebediyye]
(Çok müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki
Cehenneme gidecektir. Çünkü bunların babaları, yalnız para
kazanmak ve keyf sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri
arkasında koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur'an-ı kerimi
öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden
uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler Cehenneme gidecektir.)
[S.Ebediyye]
Kendinin yapması haram olan şeyi çocuğa yaptıran kimse, haram
işlemiş olur. Çocuklarına içki içiren, kumara alıştıran, müstehcen
neşriyatı okumasına sebep olan, yalancılık, hırsızlık gibi kötü huylara
alıştıran, kıbleye karşı ayak uzatmasına sebep olan kimse, günah işlemiş
olur. Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve
öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir.
Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslamiyet yıkılır, yok olur. Allahü
teâlâ, Müslümanlara Emr-i maruf yapmayı emrediyor. Yani, benim
emirlerimi, bildiriniz, öğretiniz buyuruyor. Nehy-i münker yapmayı da
55
www.dinimizislam.com
emrederek, yasak ettiğini bildirdiği haramların yapılmasına razı
olmamamızı istiyor.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Kendinizi ve aile
efradınızı Cehennem ateşinden koruyun!) [Tahrim 6]
Kur'an-ı kerimde, nefslerimizi ve aile efradımızı, yakıtı insan ve taş
olan Cehennem ateşinden korumamız emredilmektedir. Elli-yüz senelik
kısa bir hayat için evladımızı dünya felaketlerinden korumaya çalıştığımız
gibi, ebedi felakete düçar olmaması için ahiretini de korumamız lazımdır.
Bir babanın, evladını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden
korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı
ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibadete alıştırmakla ve kötü
arkadaşlardan ve zararlı neşriyattan korumakla olur.
Bütün fenalıkların başı, kötü arkadaştır. Kötü arkadaşları, onun,
küstah, yalancı, hırsız, ve saygısız olmasına sebep olabilir. Senelerce de
bu kötü huylardan kurtulamaz.
Ne zaman çocukta iyi bir hareket görülürse, onu takdir etmeli,
mükafatlandırmalıdır! İnsanların yanında bazen onu övmelidir. Amcası
benim çocuğum böyle yaptı diyerek iyiye teşvik etmelidir. Bir kabahat
işler veya kötü bir söz söylerse birkaç defa görmezden gelmeli, (onu
yapma) dememeli, azarlamamalıdır. Sık sık azarlanan çocuk,
cesaretlenir, gizli yaptıklarını açıktan yapmaya başlar. Yaptığı kötü işlerin
zararı, kendisine tatlı dil ile anlatılmalı, ikaz edilmelidir! Yapılan iş, dine
aykırı ise işin zararı, fenalığı ve neticesi anlatılarak, o kötü işe mani
olmalıdır.
Baba, baba olduğunu, büyük olduğunu hissettirmelidir! Anne, çocuğu
babası ile korkutmalıdır!
Her gün bir müddet oynamasına izin vermelidir ki, çocuk sıkılmasın.
Sıkılmak ve üzülmekten kötü huy hasıl olur ve kalbi körleşir. Hiç
kimseden para istemesine müsaade etmemeli, fazla konuşmamasını,
büyüklere saygıyı öğretmelidir. İyi insanların güzel hallerini anlatıp, onlar
gibi olmaya, kötü insanların kötülüklerini anlatıp, onlar gibi olmamaya
dikkat etmesi öğretilmelidir.
Çocuğa her istediğini almak ve lüks içinde yaşatmak uygun değildir.
Büyüyünce de her istediğini ele geçirmeye çalışır; fakat bunda muvaffak
olamayınca sükutu hayale uğrar, isyankâr olur. Kendimiz helal yediğimiz
gibi çocuklarımıza da helal yedirmeliyiz. Haramla beslenen çocuğun
bedeni, necasetle yoğrulmuş çamur gibi olur. Böyle çocuklar da pisliğe,
kötülüğe meylederler.
Çocuğa, israf etmemesini, kanaatkâr olmasını öğretmelidir. Bazen de
56
www.dinimizislam.com
yavan ekmek yemeye alıştırmalıdır. Kötü yerlere gitmesine mani
olmalıdır! Çocuk kötülerin yanında ahlaksız, yalancı ve hayasız olur.
Baba, ne devamlı asık suratlı durmalı, ne de çocukla fazla yüz göz
olmalı, konuşmasının heybetini korumalıdır. Çocuğa babasının malı ile,
rütbesi ile övünmemesi tembih edilmelidir! Tevazu sahibi ve kibar olması
öğretilmelidir! Başkalarından bir şey almanın zillet olduğu, veren elin alan
elden üstünlüğü bildirilmelidir! Cimriliğin çirkinliği öğretilmelidir!
Başkalarının yanında edepli oturması, ayak ayak üstüne atmaması,
lâubâli hareketlerden uzak durması telkin edilmelidir!
Fazla konuşmaktan çocuğu men etmelidir! Fazla konuşmanın
hayasızlığa yol açtığı, çenesi düşüklüğün kötülüğü belirtilmelidir! Çocuk
nasıl olsa konuşmasını öğrenecektir. Maksat, ona icap edince susmasını
ve büyüklerin sözünü dinlemesini öğretmektir.
Doğru da olsa, çokça yemin etmesine izin vermemelidir! Vara yoğa
yemin, kötü bir alışkanlıktır. Büyüklere hürmetin, yerini onlara vermenin
ve herkesle iyi geçinmenin önemi anlatılmalıdır.
Çocuğu daha küçükken namaza alıştırmalıdır. Büyüyünce namaz
kılması zor gelebilir. Başkasının malını çalmayı, haram yemeyi, yalan
söylemeyi gözünde çirkin gösterecek şekilde anlatmalıdır! Böyle yetiştirip
büluğa erince, bu edeplerin inceliklerini ona söylemelidir.
Her işi âdet olarak yapmaması, niyetle, şuurla yapmasının lüzumu
anlatılmalıdır. Mesela, yemekten maksat, kulun Rabbine ibadet etmesi,
insanlara, vatanına, milletine faydalı hizmetlerde bulunması, insanların
saadeti için çalışması olduğu öğretilmelidir. Dünyadan maksadın, ahiret
için azık toplamak olduğu, zira dünyanın kimseye kalmadığı, ölümün
çabuk ve ansızın gelebileceği anlatılmalı, (Ne mutlu o kimseye ki,
dünyada iken ahiret azığı elde eder, Cennete ve Allahü teâlâya kavuşur)
demelidir. Küçük yaşında böyle terbiye edilirse, taş üzerine yazılan yazı
gibi olur ve kolay kolay silinmez.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Bütün çocuklar, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir.
Daha sonra bunları, ana-babaları hıristiyan, yahudi ve dinsiz yapar.)
[Taberani]
Hadis-i şerifte Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde
en mühim işin, çocuklukta ve gençlikte olduğu bildirilmektedir. O halde,
her müslümanın birinci vazifesi, evladına İslamiyet’i ve Kur'an-ı kerimi
öğretmektir. Evlat nimetinin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için
(Pedagogie), yani çocuk terbiyesi, çok kıymetli bir ilimdir.
İslam dinine karşı olanlar, bu mühim noktayı anladıkları içindir ki,
57
www.dinimizislam.com
(Gençliğin ele alınması birinci hedefimizdir. Çocukları dinsiz olarak
yetiştirmeliyiz) diyorlar. İslamiyet’i yok etmek ve Allah’ın emirlerinin
öğretilmesini ve yaptırılmasını engellemek için, (Gençlerin kafalarını
yormamalıdır. Din bilgilerini büyüyünce kendileri öğrenirler) diyorlar.
Bugün, bütün hıristiyan ülkelerinde, bir çocuk dünyaya gelince, buna
bozuk dinlerinin icaplarını yapıyorlar. Her yaştaki insanlara, hıristiyanlığı
titizlikle aşılıyorlar. Müslümanların imanlarını, dinlerini çalmak ve yok
etmek ve onları da, hıristiyan yapmak için, İslam ülkelerine paket paket
kitap, broşür ve kaset gönderiyorlar.
O halde, müslümanlar din cahillerinin hilelerine, yalanlarına
aldanmamalı, çocuklarımıza sahip olmalıyız. Onlara sahip olmak da,
dinimizin emirlerine uygun olarak yetiştirmekle olur. Ahlakı değiştirmek
mümkün olduğu için Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin)
buyurdu. Zaten din, güzel ahlak demektir. Şu halde dinin emrine uyup
yasak ettiğinden kaçan, huyunu değiştirip güzel ahlaklı olur. Güzel ahlaklı
olan da iki cihanda rahat olur.
En vahşi hayvan bile terbiye ile ehlileştiriliyor. Hiçbir zaman elma
çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat elma fidanını büyüterek, lüzumlu aşı
ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren bir ağaç olarak yetiştirmek
mümkündür. Bunun gibi insan tabiatında bulunan bazı arzular yok
edilemez, fakat terbiye edilebilir.
Çocuklarımızı nasıl terbiye etmeli
Sual: Çocuklarımızı nasıl terbiye etmeli, terbiyede esas olanlar
nedir?
CEVAP
Terbiyede, bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak
gerekir. Bunun için, Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır denmiştir. Yani
insanın hâl ve hareketi, sözünden daha etkilidir.
Bir örnek:
Bir ticaret kervanı gelip, gece Medine’nin dışına kondu. Yorgunluktan
uyudular. Halife Hazret-i Ömer, bunları görünce, Abdurrahman bin Avf’a,
(Bu gece bir kervan gelmiş. Hepsi kâfirdir. Ama bize sığınmıştır.
Eşyaları çok ve kıymetlidir. Yabancılar, yolcular bunları soyabilir.
Gel, bunları koruyalım) dedi. Sabaha kadar bekleyip, sabah namazında
camiye gittiler. Kervandaki bir genç uyumayıp, bunları takip etti.
Soruşturdu, bu iki kişiden birinin Halife olduğunu öğrenince, gelip,
arkadaşlarına anlattı. Halifenin bu hareketinden, İslamiyet’in hak din
olduğunu anlayıp, hepsi müslüman oldu.
Baba, sigara içiyor, kumar oynuyorsa, çocuğuna bunları yapma
58
www.dinimizislam.com
demesi o kadar etkili olmaz. Bunlar kötü olsa babam yapmaz der. İyi
şeyler, fedakârlıklar yapılırsa, örnek teşkil eder. Çocuğa iyilik yapmanın
faydası anlatılmalı. Böylece çocuk bencil olmaktan kurtulur. Bencil
yetişenler kendilerini topluma uyduramaz, hatta örf, âdet ve kanun
tanımaz olur.
Terbiyede esas olanlar:
Zeka: Çocuk, ilk gördüğü eşyayı tetkik etme, kurcalama ve sorup
öğrenmeye heveslidir. Onun için çocuklara hep iyi ve güzel şeyler
gösterilmeli ve soruları doğru cevaplandırılmalı. Böyle çocuğun düşünme
kabiliyeti gelişmiş olur. [3-6 yaş arası buna çok dikkat etmeli. Bu zaman
dilimi, beyin ve zekâ gelişmesi için en önemli devredir.]
Ruh: Hassas ve alıngan çocuklara acı da olsa gerçekleri görmesi ve
tahammül edebilmesi öğretilmelidir. Katı ruhlu çocuklar ise onu
duygulandıracak, örnekler vererek, hassas olmasına çalışılmalı.
İrade: Güçlü iradeye sahip olmasına çalışılmalı. Zayıf iradeli
çocukları biraz serbest bırakıp kendine olan güvenini arttırmalı. İradesi
kuvvetli çocuklarda ise terbiye daha sert olmalı. Ancak yine sevgi ve
anlayış göstermek şarttır.
Terbiyede şunlar önemlidir:
Din: Allahü teâlânın iyi, çalışkan ve dürüstleri sevdiğini, onları
Cennete koyacağını, kötüleri sevmediğini ve bunları da Cehennemde
cezalandıracağını öğretmeli.
Sevgi: Terbiyede sevgi gibi, ciddiyet de çok önemlidir. Ana babanın
geçimsizliği, hele ayrılığı çocuk ruhunda fırtınalar koparır.
Ceza ve mükafat: Bunu yaparsan, şunu vermeyiz, sokağa
çıkarmayız gibi bazı cezalar uygun ise de, kesinlikle dayak atılmamalı.
Ceza kalb kırıcı olmamalı, kimsenin önünde de yapılmamalı. Yerinde
yaşına göre oyuncak veya bisiklet almak gibi mükafat verilmeli. “Bu
bisikleti Kuran-ı kerimi hatmettiğim için babam bana aldı” diyebilmeli.
Oyunlar: Yaşına uygun olarak, çeşitli sporlar bedenin ve zekânın
gelişimini sağlar.
Çevre: Hadis-i şerifte, (Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir)
buyuruldu. İyi çevre ve iyi arkadaş edinmelidir.
En değerli yatırım
Sual: Çocuklar evde tutturdular ki bize her hafta dergi alın. Biz de bir
bakalım dedik, araştırmak için. Çünkü korkuyoruz, yanlış bir şey okuturuz
diye, zira onlar bizim her şeyimizdir. Bize tavsiye edeceğiniz bir yayın var
mı?
CEVAP
59
www.dinimizislam.com
Gayretiniz için sizi tebrik ederiz. Çünkü bugün insanların en çok
konuştuğu konulardan biri ekonomidir. Birçok sohbetin konusu, arsa,
borsa, euro, dolar, altın, hisse senedi, devlet tahvilleri vs. İnsanlar; en
değerli yatırım aracı hangisi ise, haklı olarak ona yönelmek istiyor. Bu
normaldir, yadırganacak tarafı yoktur.
Unutmamalı ki bu yatırımlardan çok daha önemli bir yatırım daha
var. O da çocuğa yapılan yatırım, insana yapılan yatırımdır. Dünyanın en
zor işi insan yetiştirmektir. Bir insanın yetişmesinde birçok unsur rol alır.
Bunlar içinde en önemlileri; aile, çevre, okul ve medyadır.
Dünyadaki bütün ülkeler, kendi çocuklarının ve gençlerinin dürüst,
çalışkan, güzel ahlaklı, başarılı, kültürlü, topluma faydalı, vatansever,
eğitimli ve kendi öz değerlerine saygılı insanlar olarak yetişmesini ister.
Bunun için çaba harcar. Bunu başaran ülkelerin, diğer sıkıntıları daha
kolay ve daha çabuk çözülür. Çünkü, her şeyin başı insandır. İnsanın iyi
yetişmesi için hiçbir masraftan ve güçlükten kaçınmayanlar, başarının ve
medeniyetin zirvesine yükseldiler. Osmanlı böyle yaptı. Amerika ve
Avrupa şimdi [Osmanlıyı taklit ederek] böyle yapıyor.
Ülkemiz, yukarıda bahsedilen bir insanın yetişmesinde en önemli
rolü üstlenen kurumlar konusunda yetersizdir. Çocuklarımız, hâlâ
kalabalık sınıflarda, laboratuarsız, bilgisayarsız ortamlarda ders görüyor.
Büyük şehirler başta olmak üzere, çevremiz de pek tekin değil. Yani,
dışarısı tehlikelerle dolu.
Görüntülü ve yazılı medyanın büyük bir bölümü şiddet ve cinsel
konulara ağırlık veriyor...İnsanın edep duygularını zedelediği ve çeşitli
kötülükleri cazip hâle getirdiği için izlenmesi, okunması sakıncalı bir sürü
yayın var.
Geriye ne kaldı... Bir tek aile...
Bütün ebeveynlerin biricik derdi, çocukların iyi bir şekilde
yetiştirmektir. Bu konuda kendi gayretleri yeterli değil. Çocukları, kötü
arkadaşların, görüntülü ve yazılı medyanın zararlarından korumak lazım.
Evet, size de tavsiye edeceğimiz, bu konuda yıllardır yüzümüzü
ağartan bir yayın var. Biz ona "En iyi arkadaş" diyoruz. İyi ki var.
Çocuklarımızı, birer hanımefendi birer beyefendi olarak yetiştirmek için
gayret sarf ediyor. Onlara vatan-millet-bayrak sevgisini, ecdada saygıyı,
kendi kültürüne ve değerlerine sahip çıkmayı öğretiyor.
Onlara çalışkan, sabırlı, kibar ve zarif olmayı, başarılı olmanın
yollarını öğretiyor, anne babaya saygıyı öğretiyor. Okuma alışkanlığı
kazandırıyor. Onları eğlendirirken, çok değerli bilgiler veriyor. Zekalarının
gelişmesi için özel bulmacalar, zekâ oyunları hazırlıyor. Sözün kısası,
60
www.dinimizislam.com
ebeveynlerin özledikleri çocuk modelini Türkiye Çocuk Dergisi
yetiştirmeye çalışıyor. Bu konuda anne babaların yükünü oldukça
hafifletiyor. Çocuğunun iyi yetişmesini isteyen; onu mutlaka Türkiye
Çocuk Dergisi ile tanıştırmalıdır.
[Web adresi: www.turkiyecocuk.com.tr]
Tek başına bir çocuğu yetiştirmek de mümkün değildir. İyi bir
çevreye gitmeli, iyi insanlarla komşuluk etmelidir. Türkiye Gazetesi
yayınları, Türkiye Çocuk gibi faydalı eserler okumalı ve okutmalıdır.
Her şeyi, zıddı kırar. Kötü huyları, iyi huylar yok eder. Bu bakımdan
kendini zorla da olsa iyi işler yapmaya alıştırmalı, onları âdet haline
getirmelidir. Çocuk, işleri ve ahlakı iyi olan insanlarla arkadaşlık ettirilirse,
güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Bu esaslar dahilinde
çocuklar yetiştirilirse dünya ve ahiret saadeti elde edilir.
Kıyamet günü, ana baba, çocuğuna öğretmesi gereken ilimlerden
mesul olacak, vazifesini yapmamış ise, yahut kusur etmiş ise cezaya
çaptırılacaktır. Çocuklarını İslam terbiyesi üzerine yetiştirmeyenler, dünya
ve ahiret felaketine maruz kalacaklardır. Ne mutlu çocuğunu İslam ahlakı
ile yetiştirenlere...
Huy değişir mi?
Sual: Can çıkar, huy çıkmaz deniyor, kötü huy değişmez mi?
CEVAP
Can çıkar, huy çıkmaz sözü, gazap, şehvet gibi insanın fıtratında
olan şeylerin tamamen yok edilemeyeceğini bildirmek için söylenmiştir.
Terbiye etmek başka, yok etmek başkadır. Nasihat ile insan terbiye
edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Huyu değiştirmek mümkün olduğu için, çocuk terbiyesi hakkındaki
hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.)
[Beyheki]
(Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni
Mace]
(Çocuğu terbiye etmek, tonlarla sadakadan daha sevaptır.)
[Tirmizi]
Çocuklara dini sevdirmek
Sual: Küçük çocuklara dinimizi nasıl sevdirebilir, nasıl terbiye
edebiliriz?
CEVAP
Bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. Lisan-ı
61
www.dinimizislam.com
hâl, lisan-ı kalden entaktır. Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha
etkili olur. Kendimiz, hal ve hareketlerimizle güzel örnek olursak, yarı
yarıya bu işi başarmış sayılırız. Daha sonra, Peygamber efendimizin,
Eshab-ı kiramın, din büyüklerinin, Evliyânın sevgisini aşılamalıdır. Bu
sevgi verilirse, onların ismini söyleyerek Allahü teâlâyı anlatmak,
dinimizin emir ve yasaklarına alıştırmak kolay olur. İnsan, sevdiğine
benzemek ister; insan, sevdiğinin sözlerine uyar. Büyükler, talebelerine,
önce namazdan, oruçtan, haramlardan bahsetmezlerdi. Mesela, İmam-ı
Rabbani hazretlerini, kendi hocalarını anlatırlar, bu büyükleri sevdirirlerdi.
Ondan sonra, bunlar; karada, denizde, havada yani her yerde namazı,
dinimin emir ve yasaklarını düşünürlerdi. Büyüklerin sevgisi, her derde
ilaç gibidir. Onların sevgisi ve bereketi ile dinimize uymak çok kolay olur.
Çocuk terbiyesinin önemi
Genç bir yazarın bizzat uyguladığı çocuk terbiyesi ile ilgili hususların
özeti şöyledir:
* Çocuğa dert ve sıkıntılar söylenmemeli, neşe ve sevincimizi
anlatabiliriz.
* Çocuğu aileden birisi azarlarsa, diğeri ona arka çıkmamalı.
* Onun yanında hep güler yüzlü olmaya çalışmalı. Üzüntülü isek
çocuk hemen etkilenir.
* Onu başkalarının yanında azarlamamalı.
* Kusurlarını kabul etmesi öğretilmeli. Kusurlarını bilip yapmamaya
çalışması hayatta başarılı olmasına sebep olur.
* Çocuğu yalancılıkla suçlamamalı.
* Kardeşler arasında ayırım yapmamalı.
* Kibrin kötülüğü anlatılıp kibirlenmesi önlenmeli.
* Çocuğun yanlışları olur. Hemen cezalandırmamalı. Yanlışı izah
edilmeli, zararı anlatılmalı.
* ''Sen adam olmazsın'', ''Senden köy kasaba olmaz' gibi
suçlamalardan kaçmalı. Bunlar, çocuğun kendine güvenini azaltır, kişilik
sahibi olmasını engeller.
* Çocuk büyükleri taklit eder. Bunun için onlara iyi örnek olmalı.
* Çocuğun sevilmeye, oynamaya sohbete ihtiyacı vardır. Çocuk
kendisine soğuk, sert, kaba ve kırıcı davranan büyüklerinin kendisini
sevmediğini zannedip bunalıma girer. Bu sebeple onlara şefkatli, güler
yüzlü davranmalı.
* Çocuğa nasihat vermek yerine bizzat uygulamalı iş yaptırmak daha
uygun olur. Mesela yemekten önce ellerini yıka diye yüz defa
demektense, birkaç defa, hadi ellerimizi yıkayalım diyerek birlikte
62
www.dinimizislam.com
yapmaya çalışmak daha etkili olur.
* Ona verilen işi takip etmeli, yapıp yapmadığını kontrol etmeli ki,
takip edildiğini bilsin.
* Çocuğun yapmayacağı bilinen şeyleri söylememeli. Yapacağı
şeyleri de artık yapmaz.
* Evliya menkıbelerinin, çocuğun zekâsının gelişmesinde ve
onlardan alacağı derste rolü büyüktür. Bunlar hassas şekilde seçilip
anlatmalı.
* Yerine getiremeyeceğimiz sözü vermemeliyiz. Bunlar söz verir
yapmaz dedirtmemeli.
* (Kişinin dini arkadaşının dini gibi olur) hadis-i şerifi esas
alınmalı, iyi arkadaş edinmesi sağlanmalı.
* (Çocuktan al haberi) sözünü unutmamalı, sırlarımızı çocuğa
duyurmamalı.
* Çocuğa karşı ne kadar sabırlı ve anlayışlı olursak o kadar başarılı
oluruz.
* Sözlerine önem verilmeyen veya sürekli eleştirilen çocuk; suskun,
içine kapanık, güvensiz, huysuz ve saldırgan olur.
* Onun yanında başkaları kötülenmemeli.
* Hep şiddet kullanılarak çocuğu yönlendirmeye çalışan ana baba;
çocuğun korku içinde asabi ve saldırgan olmasına, kendi problemlerini
şiddet yoluyla çözmeye çalışmasına sebep olur.
* Çocuğun yüzüne ve başına kesinlikle vurmamalı.
* Çocuğa söylenecek sözden çok ne zaman ve nasıl söylediğiniz
önemlidir.
* İyi iş ve davranışları ödüllendirilmeli, kötülerinin ise zararı tatlı dille
anlatılmalı.
* Tenkit gibi aşırı takdir de uygun değildir. Aşırı sevgi ve takdir,
çocuğu şımartabilir.
* Çocuğu suçlamak, lakap takmak, alay etmek, tehdit etmek uygun
değildir. Git gel gibi emir yerine gider misin, gelir misin gibi ifadeler
kullanmalı.
* Çocuk edepli konuşmalı. “Lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim,
peki efendim” gibi kelimeler kullanmasını öğretmeli.
* Hatalı olunca hatamızı kabul edip özür dilememiz, onun da hatası
olursa özür dilemeyi öğrenmesine yol açar.
Allah sevmez demek
Sual: Çocukları terbiye ederken, hırsızlık edeni Allah taş eder, yalan
söyleyeni Cehennemde yakar gibi sözler söylemek uygun mudur? Yahut
63
www.dinimizislam.com
bunun tersini mi söylemek gerekir? Mesela hırsızlık etmeyeni, yalan
söylemeyeni Allah sever mi demek gerekir?
CEVAP
Hırsızlık edeni taş eder denirse, o da hırsızları görünce bunlar niye
taş olmadı diye düşünerek ana babasına itimadı kalmayabilir. Hem
Allahü teâlâ, gerçekte de kötülük edenleri taş etmiyor. Hep şunu
yapmazsan Allah seni sevmez diye devamlı söylenirse, bu sefer de,
sevmezse sevmesin diyebilir. İyilik edenlerin Cennete, kötülük edenlerin
Cehenneme gideceğini uygun bir dil ile anlatmak gerekir. Her yanlış
hareketine Allah seni şöyle yapar demek uygun olmaz. İyilik edince
ödüllendirmeli, kötülüklerin ise, bazısını görmemeli. Kötülüğü de uygun
şekilde cezalandırmalı.
Esas olan sevgidir
Sual: Çocuklarımıza öncelikle neleri tavsiye etmeliyiz?
CEVAP
Gençlere önce Ehl-i sünnet âlimlerinin, Evliyaların, Silsile-i aliyye
büyüklerinin hayatlarını okumalı veya okutmalı. O mübarek zatları
tanımalı, sevmeli.
Esas olan emir değil, sevgidir. Yani içinde sevgi olmayana, bunu
yap, şunu yapma demek, fayda getirmez. İnsan büyük zatları sevince,
ister istemez dinimize uyar, emir ve yasakları yerine getirir. Büyüklerin
sevgisiyle hâsıl olan sevgi, kalıcı sevgidir. Kalbe nakşetmek gibidir.
Çocuğunu dövmek
Sual: Ana baba, yaramazlık veya zararlı iş yapan çocuğunu dövebilir
mi?
CEVAP
Baba, gerektiğinde oğluna kızıp bağırabilir. Lüzumlu bilgileri
öğretmek ve terbiye etmek için dövebilir. Öğretmen, talebesini,
babasından izinsiz dövemez. Yedi yaşındaki çocuğa, namaz kılması
emredilir, on yaşında kılmazsa, yumrukla değil, elle vurabilir. Öğretmen,
ilim öğretmek, çalıştırmak için, talebesine yüzü hariç, elle üç kere
vurabilir. Daha fazla vuramaz. Hiçbir canlının yüzüne vurmak da caiz
değildir. (S. Ebediyye)
Terbiyede dayak atılmaz. Dayağın zararları çoktur:
1- Çocuğu dövmek ahlakının bozulmasına, hırçınlaşmasına sebep
olur.
2- Dayakla büyüyen çocuk esnek düşünemez.
3- Dövülmek, çocukta ana babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk
kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez,
64
www.dinimizislam.com
kendini döveni suçlar.
4- Dövülen çocuk, kızdırılınca, o da şiddete başvurur, bir başkasını
döver. Böylece dayak, saldırganlığa sebep olur.
5- Sözden anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden
anlamayana hafifçe vurmak yeter. Başa, yüze vurmak, sopayla dövmek
hem günah, hem zararlıdır. Bunları işkenceci yapar.
Çoluk çocuğu terbiye etmek için dayak atmak doğru değildir. Ancak
yanlış, zararlı bir iş yapınca, cezalanabileceği hissini vermek gerekir.
Peygamber efendimiz, ev halkının dövülmemesini emrettiği hâlde, terbiye
edilmeleri için gerekirse cezalanabilecekleri, dövülebilecekleri hissini
taşımaları gerektiğini bildirmiştir. Bu husustaki bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Ev halkınızı terbiye için bastonunuzu onların göreceği yere
asın!) [Taberani]
Demek ki çoluk çocuk, (Cezayı hak edersek dövülebiliriz) hissini
taşımalı. (Ne yaparsak yapalım, bize kimse karışamaz) duygusuna
kapılmamalı. Öyle bir duyguya kapılırsa her çeşit suçu rahatça işleyebilir.
Babanın mesuliyeti
Sual: Baba, çocuğundan hangi yaşa kadar mesuldür?
CEVAP
Erkek çocuğundan akıl baliğ olana kadar, kızından ise evlenene
kadar mesuldür.
Oğlunu evlendirmek
Sual: Baba, oğlunu evlendirmeye mecbur mudur?
CEVAP
Baba, oğlunu evlendirmeye mecbur değildir. Erkek çocuk, akıl-baliğ
olduktan sonra, babasının mesuliyetinden çıkar. Fakir oğlunu
evlendirmek ise zengin babaya vaciptir. (Uyun-ül-besair)
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince
evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym]
Evladın günahları sevapları
Sual: Bir evladın işlediği sevapları ana-babasına da yazılıyormuş.
Günahları da yazılır mı? Kabil'in işlediği günahlardan babası Âdem
aleyhisselama da yazılır mı?
CEVAP
65
www.dinimizislam.com
Evet evladın işlediği sevaplar, müslüman ana-babaya da yazılır.
Günah işlemeyi öğreten ana-babaya evladının günahı da yazılır. İbadet
öğretirse, onun sevabı da ana-babasına yazılır. Hadis-i şerifte, (Bir
müslümanın evladı, ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına
da verilir. Bir kimse, çocuğuna günah öğretirse, bu çocuk ne kadar
günah işlerse, o günahı öğreten babasına da o kadar günah yazılır)
buyuruldu. (S. Ebediyye)
Günah öğretmeyen Hazret-i Âdem'e, kardeşini öldüren Kabil'in
günahı yazılmaz. Peygamberler günah işlemez. Birinin günahı,
başkasına yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Hiç kimse diğerinin günahını
çekmez) buyuruldu. (Hakim)
Kur'an-ı kerimde aynı manadaki âyet-i kerimelerden birinin meâli
şöyle:
(Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez.) [Enam 164]
Halkı sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını
yüklendikleri gibi o kimselerin günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25Beydavi)
Bir kimse, bir iyiliği yapmaya gücü yetmiyorsa, o iyiliğin yapılmasına
sebep olursa, o iyiliği yapmış gibi sevap kazanır. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi
sevaba kavuşur.) [Beyheki]
Sual: Salih evlat yetiştiren bunun faydasını öldükten sonra da görür
mü?
CEVAP
Elbette görür. Müminlerin ihlasla yaptıkları iyi işlerin sevapları
kıyamete kadar onların amel defterlerine yazılır. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan
müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden
salih evlat bırakan.) [Buhari]
(Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih
evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği
dualar, ana-babasına ulaşır.) [Müslim]
(Şu yedi şeyi yapan, öldükten sonra da devamlı sevap kazanır:
1- [Dine uygun] ilmi bir eser yazan,
2- Bir çeşme yapan,
3- Bir su kuyusu açan,
4- Bir hurma ağacı diken,
66
www.dinimizislam.com
5- Bir mescid bina eden,
6- Bir Mushaf yazan,
7- Öldükten sonra kendisine dua edecek salih bir evlat
yetiştiren.) [Beyheki, Ebu Davud]
Sual: Büluğ çağına gelmemiş müslüman çocuğu, günah işlese,
günah yazılır mı? Yahut küfre düşücü ifadeler kullansa kâfir olur mu?
CEVAP
Baliğ olmamış çocuk, daha mükellef [yükümlü] değildir. Günah
yazılmaz. Küfür söz söylemekle kâfir olmaz. Anne babası günah, küfür
olan şeyleri yaptırmamalıdır. Onlara günah olur.
Sual: Evladın yaptığı iyiliklerin, kâfir olarak ölmüş ana babasına da
faydası olur mu?
CEVAP
Evet, faydası olur. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kur’an-ı kerim okuyan kimsenin, ana babası, kâfir olsa da,
azapları hafifler.) [Tenbih-ül-gafilin]
(Besmele yazılı bir kâğıdı, çiğnenmesin diye hürmetle yerden
kaldıran, sıddıklardan yazılır. Ana babası kâfir de olsa, azapları
hafifler.) [İ. Süyuti]
Sağlığında çocuklara mal bağışlamak
Sual: Ana baba, çocuklarına sağlığında mal bağışlasa, bunlara eşit
vermek şart mı, ayrım yapmak günah mı?
CEVAP
Eğer çocuklar salih ise aralarında ayrım yapmak caiz olmaz.
Fâsıklara salih olanlardan az vermek caizdir. Kâfir ise hiç verilmez.
Bir kimse, malının hepsini çocuğunun birine verip diğerlerine
vermese caiz olur. Bu mal, çocuğun mülkü olur. Fakat babası, salih
çocukları arasında ayırım yaptığı için günaha girer. (Hindiyye)
Salih veya ilim tahsilinde olan çocuklarına daha çok mal vermek
caizdir. Salâhları eşit ise, eşit vermelidir. Çocukları fâsık olan kimsenin,
miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Böylece, günaha
yardım etmemiş olur. (Fetâvâyı Bezzâziyye)
Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır.
Kız çocuğu bir nimettir
Sual: Kız çocuğu
dinimizdeki yeri nedir?
olunca
üzülenler
67
oluyor.
Kız
çocuğunun
www.dinimizislam.com
CEVAP
Kız, çocuğu olunca üzülmek, hele hele anneyi suçlamak çok
yanlıştır.
Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah dilediğine kız, dilediğine erkek
çocuk bahşeder. Kimine hem erkek, hem kız çocuğu verir, dilediğini
de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten
ancak Allah’tır) buyuruldu. (Şura 49, 50)
Peygamber efendimiz, (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu.
Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Hayırlı evlat istemelidir. Hayırlı
olmadıktan sonra, kız veya erkek olmuş ne fark eder?
Dinimizde, kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun!
İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!)
[Hakim]
(Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği
nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir
bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine
vesile olur.) [Taberani]
(İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.)
[İbni Mace]
(İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce
sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi]
(Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına
verene Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ, rahmetle
nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti]
(Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır.
Getirdiği meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin!
Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayanlar gibi
sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme
haram olur.) [İbni Adiy]
(Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren,
elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud]
(Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına
katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane
olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki
tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?)
diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.)
[Hakim, Harâiti]
68
www.dinimizislam.com
Görüldüğü gibi, kız ve kadınlara değer vermeyenler, müslümanlığı
bilmeyen kimselerdir. Müslüman, dinini iyi öğrenip kadına layık olduğu
değeri vermelidir!
Başlık parası denilen kötü âdetin birçok yöreden kalktığını işitiyoruz.
Halen bazı bölgelerde devam eden bu âdetin kaldırılmasına çalışmak
gerekir.
Kız evlat kıymetlidir
Sual: Mirasta farklı olduğu gibi, erkek çocuğu için iki, kız çocuğu için
bir akika hayvanı kesiliyor. Bu evlat ayrımı değil mi? Kız evlada niye az
değer veriliyor?
CEVAP
Dinimizde kadın, miras almaya muhtaç bırakılmamıştır. Onun bütün
ihtiyaçlarını, kocası, babası, erkek kardeş ve amca gibi yakınları, ona
vermeye mecbur tutulmuştur. Bakacak hiçbir akrabası yoksa onun
ihtiyaçlarını Beyt-ül-mal karşılar. Kadın, çalışıp kazanmak zorunda
değildir. Erkeklerin bu güç vazifelerinden dolayı, mirasın hepsini almaları
gerektiği halde, dinimiz kadınlara yine ikide bir pay verdi. İki akika
kesmek yerine bir akika kesilmesi kızların faziletini gösterir. Yani kız için
kesilen bir akika, erkek için kesilen iki akika sevabı kadardır. Dinimiz,
kadınlara çok değer verir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kimin kız çocukları olur, onların sıkıntılarına katlanır, iyi
yetiştirir ve dengiyle evlendirirse, bu kız çocukları onun için
Cehenneme perde olur.) [Tirmizi]
(İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir]
(Üç kız çocuğunu terbiye edip evlendiren ve onlara iyilikte
bulunan, Cennete gider.) [Buhari]
Kadınlara, kızlara değer vermeyenler, Müslümanlığı bilmeyen
cahillerdir. Dinini bilen bir Müslüman, kız çocuklarına ve kadına layık
olduğu değeri verir. Üç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kadınlara ancak, asalet ve şeref sahibi kimse değer verir.
Onları ancak kötü ve aşağı kimseler hor görür.) [İ. Asakir]
(Allahü teâlâdan hayırlı evlat istedim. Bana kız çocukları ihsan
etti.) [Şir’a]
(Kız çocuklarını hor görmeyin; çünkü ben kızlar babasıyım.) [M.
Cinan]
Peygamber efendimiz, kız babası olmakla iftihar ediyor. Bu vesikalar
karşısında hiç kimse, İslamiyet kadınlara, kızlara değer vermiyor
diyemez.
Önceki milletler, 300, 500 hatta 1000 sene yaşayıp, ibadet ederlerdi.
69
www.dinimizislam.com
Peygamber efendimiz, (Ya rabbi benim ümmetimin ömrü kısadır. Diğer
ümmetler çok yaşadı, çok sevab kazandı. Ümmetimin hali nice olur?)
diye sual ettiği zaman, (Allahü teâlâ, ben ümmetine bin aydan daha
hayırlı olan Kadir gecesini verdim) buyurdu. Bin ay, 83 sene eder. 50
sene ibadet eden bir Müslüman, 4000 seneden fazla ibadet etmiş gibi
sevab kazanıyor. Bu ümmetin az yaşaması, az ibadet etmesi, bir
dezavantaj gibi görülemez. Bu ümmetin az ibadeti, diğer ümmetlerin çok
ibadetinden üstün olduğu gibi, kız çocuk için kesilen bir akika, erkek
çocuk için kesilen iki akikaya denk gelmektedir. Dinimiz kız evlatlar için
bu kolaylığı bildirmiştir. Bu da, kız çocuklarının değerini göstermektedir.
Ana babanın dine aykırı emirleri
Sual: Annem babam başımı örtmeme karşılar. İtiraz edince de anne
baba hakkından bahsediyorlar, ne yapmamı tavsiye edersiniz?
CEVAP
Ana-babanın dine uygun emirleri yapılır. (İçki iç, namaz kılma, açık
gez) derlerse, bu emirlerine uyulmaz. Böyle emirlere uymayan kimse, asi
evlat değildir. Çocuklarını dine uygun yetiştirmeyen ana-babanın evladı
üzerinde hakkı olmaz. Ana-babanızı üzmeden halletmeye çalışın. Sizin
dine uymanızdan ana-babanız rahatsız olursa, bunun size bir zararı
olmaz. Kim ne derse desin, tesettüre riayet edip namazınızı kılmaya
çalışmanız gerekir.
Müsait vakitlerinde bu yazıları onlara okursunuz. Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
([Ey aile reisleri] Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden
koruyunuz!) [Tahrim 6]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Hepiniz çobansınız ve hepiniz raiyesinden [güttüklerinden,
evindekilerden ve emri altındakilerden] mesuldür. Çoban sürüsünü
koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları
Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz,
mesul olursunuz.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İ.Ahmed,
Taberani]
Sual: Babam, "Kızım açılmazsan hakkımı helal etmem" diyor. Ben
de babamın kalbinin kırılmaması için ve bana hakkını helal etmesi için
açılsam günah olur mu? Beyim de, açılmamı istiyor. "Ben de hakkımı
helal etmem" diyor.
CEVAP
Dine aykırı işte hiç kimsenin sözüne uyulmaz. Ana, baba, koca ve
70
www.dinimizislam.com
âmir de emretse, onun sözü yerine getirilmez. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Hâlıka isyan olan işte, mahlûka itaat olmaz.) [Hakim]
Yani Allah’a karşı gelinen, günah olan bir işte, mahlûka yani
insanların sözüne uyulmaz. Yaptırılan iş, Allah'ın rızasına uygun değilse,
ana baba da, koca da söylese önemi yok, kalbi kırılmış olmaz.
Bedduaları da geçerli olmaz. Ana babanın ve kocanın hatırı için günah
işlenmez. Onlara ana hakkını, baba hakkını, koca hakkını veren de
Allahü teâlâdır. Seni de onlara emanet etmiştir. Senin hakkın ne oluyor?
Senin hakkını niye hiç gündeme getirmiyorlar? Hepimiz en önce Allahü
teâlânın hakkına yani dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmeliyiz.
Sual: Babalığım Allah’a inanmıyor, Peygamber efendimize hakaret
ediyor. Bunun rızasını almam gerekir mi?
CEVAP
Böyle kimse dinsiz demektir. Dinsiz babalığın, rızasını almak
gerekmez. Hatta öz ana-baba da olsa, böyle dinsiz kimselerin
bayramlarda falan ellerini öpmek caiz olmaz.
Sakat doğan çocuklar
Sual: Ana-babasının hatası, sarhoşluğu veya hastalığı sebebiyle,
kör, topal, sağır, dilsiz, geri zekâlı, sakat veya gayrı meşru olarak doğan
bebeğin günahı nedir? Ana-babası kâfir olan ve kâfir bir ülkedeki bir
çocuğun İslamı öğrenmesi çok zor olduğuna göre, bunlar çocuğun
aleyhine değil midir?
CEVAP
Hakiki müslüman, Allahü teâlânın rızasından başka muradı olmayan
kimsedir. Allahü teâlâ emrettiği için rızk kazanmaya çalışılır. Çalışırken
ibadetlerini terk etmez ve haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını
sarf ederken de dinimize uyar. Böyle kimseye zenginlik de, fakirlik de
faydalı olur. Fakat böyle olmayan kimse, Allahü teâlânın kaza ve
kaderine razı olmaz. Fakir olunca az diye itiraz eder. Zengin olursa,
doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de
fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur.
Körlük, topallık ve diğer sakatlıkların faydalı veya zararlı olması
insandan insana değişir. Kimi, Allahü teâlânın takdirine razı olduğu için
sonsuz olarak Cennet nimetlerine kavuşur, kimi de razı olmadığı için
sonsuz olarak Cehennemde cezaya müstahak olabilir. Bir kimse kendisi
için sakatlığın faydalı veya zararlı olduğunu bilemez.
Bir arkadaş, fakültede okurken son sınıfta kaldı. Sonra yeni
71
www.dinimizislam.com
arkadaşlarla tanışma mecburiyeti hasıl oldu. Bunların içinde salihlerle
beraber olduğu için, kötü yolu bırakıp doğru yolu buldu. Görünüşe göre
onun sınıfta kalması kötü idi. Fakat salih arkadaşlarla tanışması dünya ve
ahiret saadetine sebep oldu.
Bazısı illa son model bir arabasının olmasını ister. Arabayı alıp çoluk
çocuğuyla bir dereye uçabilir. Onun için illa bir şeyin olmasını değil,
hayırlı olmasını istemelidir!
Çocuğun sakat olarak doğmasında kendi günahı yoktur. Eğer bunda
ana-babasının kusuru varsa, günahı onlara aittir. Kör bir kimse, eğer kör
olmasaydı kötü işler peşinde gezip dünya ve ahiretini mahvedebilirdi.
Kimi de kör olduğu için isyan edip Yaratıcının takdirine razı olmaz, ebedi
felaketine sebep olur.
Doğuştan veya sonradan kör olan bir müslüman, Cennete gider. İki
hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ, iki gözü olmayan müslümanı Cehenneme
koymaz.) [Taberani]
(A’ma, sabrederse, Allahü teâlâ mükafat olarak ona Cenneti
verir.) [Buhari]
Yalnız gözü olmayan değil, diğer sakatlıkları olan da sabrederse,
ölürken, kabirde ve mahşer yerinde sıkıntı çekmeden Cennete girer.
Cennette ise sakatlık yoktur. İmansız olan, sağlam da sakat da olsa, yeri
sonsuz olarak Cehennemdir.
Adaletle ihsanı karıştırmamalıdır! Herkese, fazlası ile adalet
yapılmıştır. Akıl-baliğ olmadan ölen kâfir çocukları Cehenneme girmez.
İslamiyet’i duymadan ölen kâfirler de girmez. Bunlar, İslamiyet’i, Cenneti,
Cehennemi işittikten sonra, öğrenmez, inat edip inanmazsa, o zaman
azap görür.
Çevrenin etkisi
Akıl-baliğ olanlar, ana-babanın, çevrenin etkisi altında kalmaz. Eğer
kalsaydı, yıllardır İslam ülkelerinde, İslam terbiyesi ile yetişen müslüman
çocukları, İslam düşmanlarının yalan ve iftiralarına aldanmaz, dinsiz
olmazdı. Bunlar, akıl-baliğ olunca dinden çıkıyor. Ana-babasına, gerici
diyerek alay ediyorlar.
Bu acı misaller, ana-babanın verdiği terbiyenin devamlı olmadığını
açıkça göstermektedir. Bunun içindir ki, bugün dinden çıkmak, bütün
dünyayı saran feci bir akım halindedir. Genç, ihtiyar, bu felakete
kapılmayan pek az kimse kalmıştır.
Diğer taraftan, birçok kâfirler, ilim, fen adamları müslüman oluyor.
Pek az olsa da, dinini değiştirmeyenlerin bulunması, ana-baba
72
www.dinimizislam.com
terbiyesinin etkisinin, bazen de devamlı olduğunu gösteriyor. Bir çocuğun
müslüman evladı olması, İslam terbiyesi ile yetişmesi, Allahü teâlânın bir
ihsanıdır. Kâfir çocuklarına bu ihsanı yapmıyor. Fakat, kimseye ihsan
yapmaya mecbur değildir. İhsan yapmamak zulüm olmaz. Mesela,
bakkaldan bir kilo pirinç alsak, tam bir kilo tartması adalettir. Noksan
tartarsa zulüm olur. Biraz fazla verirse ihsan olur. Bu ihsanı istemek,
kimsenin hakkı değildir.
Sünnet olmanın dinimizdeki yeri
Sual: (Sünnet olmak bid’at olup dinde yeri yoktur) diyorlar. 1400
yıldan beri âlimiyle evliyasıyla müctehidiyle bütün Müslümanlar toptan
bid’at mi işliyorlar?
CEVAP
Kim oldukları ve neye hizmet ettikleri herkesçe bilinmeyen bir kısım
insanlar, her şeye bid’at diyorlar. Sanki din yeni gelmiş gibi, dinin
Peygamberi yokmuş gibi, her fırsatta dinimiz ve Resulullahın vârisleri
olan İslam âlimlerini sorgulamaya çalışıyorlar. Bunlar kıyamet alametidir.
Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kıyamet yaklaştıkça, yeniler, önceki âlimleri cahillikle
suçlayacaktır.) [İbni Asakir]
Müslüman, sünnet olmaya bid’at demez. Misyonerlerin böyle
uyduruk sözlerine müslümanların kanması çok acıdır. Eskiden de, (gavur
icadıdır)
diyerek
müslümanları
fenne
tekniğe
yaklaştırmak
istememişlerdi. Şimdi de her şeye bid’at diyerek, müslümanları
dinlerinden uzaklaştırmak istiyorlar.
Sünnet olmak meşhur bir sünnettir. Bilmeyen müslüman yoktur.
Hatta müslümanlıkta sünnet olduğunu bilmeyen kâfir bile yoktur. Gayri
müslimler bile namazın, tesettürün ve sünnet olmanın İslam dininin
esasları arasında olduğunu bilirler.
Sünnet olmak İslam’ın şiârındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sünnet olmak, erkekler için, sünnettir.) [Taberani]
(Fıtri sünnet beştir: Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak
kesmek, koltuk altını temizlemek ve bıyıkları kısaltmak.) [Buhari]
(İbrahim aleyhisselam, 80 yaşında [sünnet emri gelince
gecikmemek için] balta ile kendisini sünnet etti.) [Buhari]
(Sünnetsiz adam, 80 yaşında da olsa, Müslüman olunca yine
sünnet edilir.) [Beyheki]
Resulullah, Müslüman olan erkeğe, 80 yaşında olsa bile, sünnet
olmayı emrederdi. (Taberani)
73
www.dinimizislam.com
Sünnet ikiye ayrılır: Sünnet-i zevaid ve sünnet-i hüda.
Sünnet-i zevaid: Resulullahın giyim, yemek, içmek, oturmak,
barınmak, yatmak ve yürümekteki âdetleri bu sünnete dahildir.
Sünnet-i hüda: Ezan, ikâmet okumak, cemaat ile namaz kılmak
gibidir. Bunlar, İslam dininin şiârıdır. Çocukların sünnet edilmeleri de bu
sünnete dahil edilmiştir. Bu sünnete Arapça’da hıtan denilir. Sünnet
olmak [hıtan], İslam’ın şiârı kabul edildiği için akıl baliğ olanları sünnet
etmelidir. İmana gelen yaşlı adamın sünnet olması şart değildir. Hiç
olmasa da olur diyen müctehid âlimler olmuştur. Çünkü sünnet, avret
yerinin görünmesi için özür olmaz demişlerdir.
Müslüman olan yaşlı erkek ve hastalar, sünnetin acısına
dayanamazlarsa, sünnet edilmezler. (Hadika)
Çocuğun sünnet olmasının belli bir yaşı yoktur. Ancak, yedi ile on iki
yaş arası en iyisidir.
Sünnet olmayanlarda çeşitli hastalıklar görülür. Fransız kitapları bu
hastalıkları Affection du Prepuce adı altında bildirmektedir. Bunlardan
birkaçı ise tehlikelidir. Bu sebeple, Avrupa’da ve Amerika’da Hıristiyanlar
sağlık sebebiyle, kendilerini ve çocuklarını sünnet ettirmektedirler. Artık
tabâbet yoluyla varılan sonuç, sünneti bugün tıbbi bir zaruret haline
getirmiştir. Nitekim Dr. Dubais Raymond’un; “Sünnet çiçek aşısı gibi
bütün erkeklere mecbur edilmelidir” sözü de bu hususu vurgulamaktadır.
Sünnetin tarihi çok eskidir. Çünkü Peygamberlerin âdetidir.
Peygamber efendimiz, sünnet olmayı fıtrat olan beş şeyden biri olarak
bildirmiştir.
Müslüman ülkelerinde bütün erkek çocuklar, ergenlik çağına
gelmeden önce bir düğün havası içinde sünnet olurlar. Bu bakımdan
sünnet olmaya halk arasında yaygın olarak Sünnet düğünü denir.
Yüzyıllardan beri Müslümanlar çocuklarının sünnet düğünlerine ayrı
bir önem verirler bunu genellikle ailede birinci mürüvvet olarak kabul
ederlerdi. Sünnete karar verilince herkes durumuna göre hazırlıklara
başlar. Sandıktan işlemeli yatak takımları çıkarılır, oda takımlarının
yüzleri yenilenir, kaplar kalaylanır, ev halkına yeni yeni elbiseler
yaptırırlardı. Çocuğun yatağı süslenir. Genellikle işlemeli bir torba içindeki
yüce kitabımız Kur’an-ı kerim baş ucuna asılırdı. Durumu müsait olan
aileler fakir çocukları da tespit edip, onları da sünnet ettirirlerdi. Bugün
hayır kurumları, toplu sünnet düğünleriyle bu geleneği devam
ettirmektedirler.
Eskiden sünnet günü çocuk giydirilir, bineceği at hazırlanır, dualarla
ata bindirilirdi. Sonra evliya türbeleri ziyaret edilir, sonra alay halinde
74
www.dinimizislam.com
davullar çalarak sokaklar dolaşılırdı. Eve gelen çocuk, hediyeler
verilmeden attan inmez, yakınları, akrabaları hediyeleri verdikten sonra,
dualarla indirilip içeri alınırdı. Bugün at yerine arabalarla bu iş
yapılmaktadır.
Sünnetten önce veya sonra Kur’an-ı kerim ve mevlid okunurdu.
Sünnet çocuğu el öptükten sonra bazı yerlerde kirve denilen, ailenin çok
sevdiği bir şahıs tarafından sıkıca tutulurdu. Mesleğinde usta, eli çabuk
sünnetçi, hep bir ağızdan getirilen bayram tekbirleri arasında sünnet
ediverirdi. Hemen süslü yatağa yatırılan çocuğa (Mâşaallah, bârekallah)
diye, hayır dua edilirdi. Misafirlere şerbet, şekerleme ve benzeri
ikramlarda bulunulurdu. Bundan sonra misafirler sırayla çocuğun
yatağının yanına gelirler, hediyeler verip ayrılırlardı.
Saraylardaki, konaklardaki sünnet düğünleri dillere destan olurdu.
Şehzadelerin sünnet düğünlerinden bazıları hâlâ anlatılmaktadır. Hâli
vakti iyi ailelerin sünnetlerinde, kaynayan kazanlarla fakir fukara da
doyardı. Misafirlerin yanında herkese açık olan sünnet düğün evi, bayram
yeri gibi olurdu. Eskiden genellikle etli pilav, zerde ikram etmek âdet
halindeydi. Ayrıca lokum, şerbet gibi şeyler de verilirdi.
Günümüzde eski ihtişamında olmasa bile bu güzel âdet her yerde
benzeri şekilde devam etmektedir. Örf ve âdetlerine çok bağlı olan
Anadolu halkı, sünnet düğünlerine aynı önemi vermektedir. Ancak bazı
yerlerde bu güzel düğüne, haram karıştırıldığı, içkili ziyafetler verildiği
görülmektedir. Sünnet olan böyle işlerde haramların işlenmesi daha
büyük günah olur. Müslüman aileler bu işlerden uzak durmalıdır.
Gücü yetmeyen kimselerin sünnet düğünü yaptırmaları gerekmez.
Sual: Çocuğumuzun sünnet töreni için restaurant kiraladık. Orada
içki içeceklerin günahı bize de olur mu? Mevlidhanlar da kadın-erkek
karışık vaziyette mevlid okuyacaklar, mahzuru var mı?
CEVAP
Günah her zaman günahtır. Ama dini merasimlerde ve camilerde
günah işlenmesi daha büyük günah olur.
Sual: Müslüman sünnetçi bulamazsam, çocuğu kâfir doktora sünnet
ettirmem günah mı?
CEVAP
Günah değildir. İhtiyaç halinde kâfir doktora muayene ve tedavi
olmak caizdir. (Hadika)
Sual: Sünnette elektrikli havya kullanmak caiz mi?
CEVAP
Evet.
75
www.dinimizislam.com
Sual: Kâfirler de sünnet olsa, hıtan [sünnet olmak] sünnet-i
hüdalıktan çıkar mı?
CEVAP
Çıkmaz.
Sual: Çocuklar sünnet edilirken tekbir getirmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Doğuştan sünnetli olan bir çocuğu, sünnet diye bir miktar kesip
kanatmak gerekir mi?
CEVAP
Hayır, gerekmez.
Sünnet günü
Sual: Çocuk sünneti için belli bir gün var mıdır?
CEVAP
Çocuk sünneti için belli bir yoktur. Her gün olabilir.
Çocuklara hangi isimleri koymalı
Sual: Çocuklara hangi isimleri koymak gerekir?
CEVAP
Çocuklara koyduğumuz veya koyacağımız isimlerin anlamlarının,
dinimize, örf ve âdetimize uygun olup olmadığını öğrenmek, uygun
değilse, değiştirmek gerekir. Haklı sebeplerle adını veya soyadını
değiştirmek isteyenler de çıkabilir. Böylece isimlerin anlamlarını bilmek
faydalı olur.
Bu konuda yazılmış piyasada birkaç kitap vardır. Kimisi çok geniş.
Ne kadar Arapça veya Farsça kelime varsa, isim olarak kitaba yazmışlar.
Kimi de, çok basit yazıp, kelimenin gerekli bütün anlamlarını yazmamış.
Hepsinin ortak yönü, mastar halindeki isimleri, mastar olarak tarif
etmişler. Bir şey isim halini alınca, artık o mastarlıktan çıkar. Mesela
Türkçede yanlış olarak, meşhur kelimesi yerine, (Falanca şöhret oldu)
diyorlar. Bir çocuğa Şöhret ismi verilmişse, bunun anlamı (meşhur olmak)
denmez. Burada Şöhret kelimesini meşhur, ünlü olarak bildirmek gerekir.
Çünkü maksat budur.
Kelime isim olunca İslam, cihad kelimeleri de böyledir. Bu kelimeler
isim olarak konmuşsa, artık, İslam’a, müslüman olmak denmez.
Müslüman olan diye tarif edilir. Cihad kelimesine de savaş, savaş etmek
denmez. Allah için savaşan denir. Cihad kelimesinin biraz daha kuvvetlisi
Câhid’dir. Bunun da daha kuvvetlisi Mücâhid’dir. İsim olarak konunca,
76
www.dinimizislam.com
artık, Cihad da, Câhid de, Mücâhid de, biri diğerinden daha kuvvetli
olmak üzere, cihad eden anlamına gelir.
Bunun gibi, Hicabi, utanmakla ilgili demektir. Ama bu isim olarak
kullanılınca, mahcup, utangaç, hayalı, edepli, terbiyeli, perdeli, namuslu
gibi anlamlara gelir.
Hulki, Ruhi, Sulhi kelimeleri de böyledir. Piyasadaki kitaplarda bu
husus kiminde hiç dikkate alınmamış, kimi de çok az yer vermiştir.
Çocuklara güzel isim koymalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince
evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym]
(Kıyamette, babanızın ismi ile beraber [Mesela Ali oğlu Emin, veya
Ali kızı Emine diye] çağrılacaksınız. O halde isminiz güzel olsun!)
[Ebu Davud]
Güzel isimler çoktur. Mesela Peygamber isimleri, Resulullah
efendimizin 400 kadar olan mübarek isimleri, Allahü teâlânın Esmâ-i
hüsnasından olup da, isim olarak koyması caiz olan Ali, Aziz, Macid,
Mucib, Rafi, Reşid isimleri, Eshab-ı kiramın, âlimlerin ve evliyanın isimleri
konabilir.
Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur’an-ı kerimde bulunması
gerekmez. Yüz binden fazla Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zeyd hariç,
hiçbirinin ismi Kur’an-ı kerimde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim
olsun diye, yahut en güzel isim olsun diye Kur’an-ı kerimde geçen her
kelimeyi, sırf Kur’an-ı kerimde geçtiği için çocuğa isim olarak koymak,
çok yanlış olur. Çünkü Kur’an-ı kerimde güzel isimlerin yanında kâfirlerin
isimleri de vardır. En başta şeytan var, İblis var, Hannas vardır.
Kâfirlerden Karun, Haman vardır. Peygamber efendimizin düşmanı Ebu
Leheb’in ismi vardır. Bunları koymak doğru değildir.
Kur'an-ı kerimde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek, gitmek gibi
kelimelerin arabisini isim olarak koyanlar oluyor. Bu kelimelerden en
meşhurlarından biri Esra’dır. Esra, gece yürümek manasına gelir. Ünzile,
indirildi, indirilmiş demektir. Böyle isimleri koymak caiz ise de, enbiyanın,
ulemanın, evliyanın ismini tercih etmek elbette iyi olur.
İsim sahiplerine şefaat
Her Peygamber, kendi isminden olanlara, her âlim ve evliya da,
kendi isminden olanlara şefaat edecektir. Güzel ismin bu yönden de
önemi vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah indinde en güzel olan isimler, Abdullah, Abdurrahmandır.)
[Müslim] (Üç oğlu olup da, birine adımı vermeyen, cahillik etmiş
olur.) [Taberani]
77
www.dinimizislam.com
(Allahü teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi
Habibimin isminden olan mümine azap etmekten haya ederim.) [R.
Nasıhin]
(Bir evde bir, iki veya üç Muhammed olmasının zararı olmaz.)
[İbni Sâd]
(Oğlunun adını Muhammed koyan, çocuğu ile Cennetlik olur.)
[A. Rufai]
(Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu
aşağılamayın.) [Hatib]
(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum
etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.)
[Deylemi]
İbni Abbas hazretleri, (Kıyamette, “adı Muhammed olan müminler
gelsin” denilir, hepsi Cennete götürülür) buyurmaktadır.
Ecdadımız, saygıda kusur olmasın diye Muhammed ismini
“Mehmed” şeklinde kullanmıştır.
Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden birini de koymak çok
iyi olur. [Bu isimler, Peygamber Efendimiz maddesinde var.] Eshab-ı
kiramın isimleri de çok kıymetlidir. Ecdadımızın koyduğu isimler de
önemlidir.
Hazret-i Talha, on çocuğunun her birine bir peygamber ismi
koymuştu. Hazret-i Zübeyr’in de on çocuğu vardı. O da hepsine şehid
ismi vermişti. Hazret-i Talha, Hazret-i Zübeyr’e, “Neden çocuklarına
peygamber ismi değil de, şehid ismi verdin?” dedi. O da, “Çocuklarım
peygamber olamayacağına göre, şehit olmalarını arzu ettiğim için” dedi.
İsmi kötü olan değiştirmelidir! Hadis-i şerifte, (Kötü ismi olan bunu
güzel isme çevirsin) buyuruldu. (Berika)
Kötü isimler
Memiş, Senem, Sanem, Efrayim, Ökkeş isimleri caiz değildir.
Ahmede hamo, Mehmede memo demek caiz olmadığına göre, Abdullah
Öcalana Apo, İbrahim Tatlısese İbo demek caiz mi diye düşünülebilir.
Caizdir; çünkü meşhur ismi söylemek adını değiştirmek olmaz.
Kezban, Farisi Kedbanudan gelmiştir. Ev kadını veya vekilharç kadın
demektir. Vekilharç ise, bir sarayın, alış veriş işlerini yapan kimse
demektir. Her ne kadar Arabide yalancı manasına gelirse de, Farsçadan
geldiği için değiştirilmesi gerekmez.
Kâfir ismi koymaktan da kaçınmalıdır! İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki:
Bir müslümanın, bir kâfir ismini almaktan, korkunç aslanlardan
78
www.dinimizislam.com
kaçmaktan daha çok kaçması gerekir. Bu isimler ve onların sahipleri,
Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Hadis-i şerifte, (Kötü zan altında
kalınacak yerlerden kaçınız) buyuruldu. Dinsizlik alameti olan ve bu
zannı uyandıran isimleri koymaktan kaçınmak gerekir.
Övücü isimler koymak
İbni Âbidin hazretleri buyurdu ki:
(Çocuğa Ali, Aziz gibi isimleri koymak caiz ise de, bu isimleri
söylerken hürmet etmek gerekir.) [Redd-ül-muhtar]
Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak caiz ise de koymamak iyi
olur. Çünkü böyle isimleri söyleyerek, sahibine hakaret etmek, isme de
hakaret olur. (Şir’a)
Kıyamette günahları, sevaplarından daha çok olan bir kimse,
Cehenneme götürülürken, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama buyurur ki:
- Ya Cebrail, buna sor, hayatında hiçbir âlimin sohbetinde
bulundu mu?
Hazret-i Cebrail, o kimseye sorar. O da, (Ne yazık ki, hiçbir âlimle bir
arada bulunmadım) der. Allahü teâlâ tekrar buyurur:
- Ya Cebrail, buna sor ki, hiçbir âlimi ilminden dolayı sevdi mi?
Cebrail aleyhisselam, ona sorar. O da, (Hayır, sevdiğim bir âlim
yoktu) der. Hak teâlâ buyurur:
- Ya Cebrail, tesadüfen de olsa, bu bir âlimle yemek yemiş mi?
Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (Hayır hiçbir âlimle bir sofrada
bulunmadım) der. Hak teâlâ buyurur ki:
- Ya Cebrail, bu kulun ismi, bir âlimin ismine benziyor mu, bunu
da sor!
Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (İsmim hiçbir âlimin ismine
benzemez) der. Hak teâlâ buyurur ki: - Bunu Cennete götürün. O, âlimi
seven birini severdi.) [El-Envâr]
Görüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek, hatta âlimi seveni
sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır. Elbette her şeyden
önce mümin olmak şartı vardır. Mümin olmadıktan sonra, güzel ismin ve
ibadetin kıymeti olmaz.
Çocuğa, doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur.
Doğduktan sonra hemen ölen çocuğa da ad konur. Yıkanır, cenaze
namazı kılınır. Ölü doğan çocuklara isim vermek gerekmez. Fakat isim
vererek defnetmek iyi olur.
İsmi koyacak kimse
Çocuğun ismini ilim ehli, salih bir zata koydurmalıdır! Eshab-ı kiram,
çocuklarına isimlerini Peygamber efendimize verdirmeyi tercih
79
www.dinimizislam.com
etmişlerdir. Çocuğa ad koyarken, çocuğun babası, dedesi veya en yaşlı,
ilmi en çok olan, çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner ve
ayakta sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okur. İsmi üç kere tekrar
etmek iyi olur. Bu arada çocuğun ağzına bir tatlı sürmek iyi olur.
Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan doğunca, kulağına ezan
okumuştur. Ezan okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey
üstüne koyarak kucağına alır. Çocuğu birisi kucağına alıp, ezanı bir
başkası da okuyabilir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet
okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.) [Beyheki]
Çocuğa isim koyduktan sonra, salih bir evlat olması ve dine hizmet
etmesi için, dua etmelidir. Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, bu çocuğu
hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini
sağla) diye dua etmiştir.
Ebu Musel Eşari hazretleri, (Çocuğumu doğduğu gün Resulullaha
götürdüm, adını İbrahim verdi) dedi. Amr bin Şuayb’ın dedesi ise,
(Resulullah, yeni doğan çocuğa yedinci günü isim verilmesini ve
akika kesilmesini emretti) dedi. [Tirmizi]
Buhari’de “Eğer akika kesilmeyecekse, çocuk doğduğu vakit
isim konur ve ağzına tatlı bulaştırılır” deniyor.
Sual: Ece ve Ökkeş ismi uygun mu?
CEVAP
Müslümana yakışan isim koymalı.
Sual: Melis ismi Kur'an da geçiyor mu? Çocuğuma bu ismi
vermemde bir sakınca var mıdır?
CEVAP
Melis kelimesi Kur'anda geçmez. Peygamber efendimizin yüz binden
fazla arkadaşı vardı, bir tanesi hariç hiçbirinin ismi Kur'anda geçmez. Ebu
Bekir, Ömer, Osman, Ali, hiçbiri Kur'anda yoktur. Bir ismin Kur'anda
geçmesi gerekmez. Büyük zatların ismini koymak, Peygamberlerin ismini
koymak iyi olur. Çünkü her Peygamber her âlim, kendi isminde olan
insana şefaat edecektir. Onun için ot ismi taş ismi koymamalı. Evliyanın,
büyüklerin ismi konmalı. Melis ismi koymakta mahzur yoktur.
Sual: Samed ismi caiz mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Azrail ismi caiz mi?
CEVAP
Mekruhtur.
80
www.dinimizislam.com
Sual: Çocuğum doğduktan üç gün sonra öldü. Defnedileli birkaç ay
oldu. İsim koymamıştık. Şimdi isim koymamız caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Muhammed ismi koymak mekruh mu?
CEVAP
Mekruh değil. Koyduktan sonra hürmet lazımdır.
Sual: Naziye, Oğuzhan, Furkan, Güneş, Kürşad, Yadallah, Kezban,
Dudu, Yasin, Rauf, İrem, Melek, Kenan, Damra ismi caiz mi?
CEVAP
Caiz. Kâfir adından başkası caiz. Efdal olanı koymalı.
Sual: Ali Osman ismini koymak uygun mu?
CEVAP
Ali Osman ismi koymak iyidir.
Sual: Beş aylık iken doğup ölen çocuğa isim konur mu?
CEVAP
Canlı doğmuşsa, nefes almışsa, isim konur.
Kâfir ismi vermek
Sual: Almanya'daki bazı gençler, Alman veya başka gayrı
müslimlerin isimlerini kullanıyorlar. Mesela ismi "Hasan" olan bir arkadaş,
gayrı müslimler "Adın ne" diye sorunca "Adım Hans" diyor. "Hans" olarak
çağırılmasını istiyor. Bir müslümanın kâfir ismi ile çağırılmasını istemesi
caiz midir?
CEVAP
Caiz olmadığını İslam âlimleri bildirmektedir. Ehl-i sünnet âlimlerinin
en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, Hân-ı Hânân'a yazdığı
mektupta buyurdu ki:
Ne kadar şaşılacak şeydir ki, kıymetli teveccühünüze kavuşmakla
şereflenen şairlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı olarak aldığını işittim.
Bu alçak ismi acaba niçin aldı? Böyle isimleri almaktan, korkunç
aslanlardan kaçmaktan, daha çok kaçmak lazımdır. Çünkü, bu isimler ve
onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Onun Peygamberinin
düşmanlarıdır. Müslümanların, [ister Hıristiyan olsun, ister Yahudi olsun,
isterse kitabsız olsun bütün] kâfirleri düşman bilmesi emr olunmuştur.
Bu gibi pis isimleri, evladına koymamaları, her müslümana vaciptir.
Ona söyleyiniz! Bu ismi değiştirsin! Onun yerine, müslümana yakışan bir
isim koysun. Müslüman olana, müslüman ismini koyması yakışır. Allahü
teâlânın sevdiği ve Onun Peygamberinin beğendiği, İslam dininde
bulunmakla şereflenmiş bir kimsenin haline uygun da, ancak budur.
81
www.dinimizislam.com
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette
isimlerinizle
ve
babalarınızın
isimleri
ile
çağırılacaksınız. Onun için güzel isimler alınız!) [Ebu Davud]
Dinsizlik alameti olan isimleri koymaktan kaçınmak her müslümanın
vazifesidir. (1/23)
Sual: Nick name olarak prince (prens) king koymakta mahzur var
mıdır?
CEVAP
Kısa bir zaman için de olsa, kâfirlerin ismini koymak uygun değildir.
Bu kelimeler yerine şehzade, sultan, hakan, bey, beylerbeyi gibi isimler
konabilir.
Kötü isimleri değiştirmek
Sual: İsminin anlamı çok kötü olan birisinin, nüfustan ismini
değiştirmesi gerekir mi?
CEVAP
Nüfustan değiştirmek gerekmez. Ailesi ve çevresi yeni isimle
çağırırsa mesele kalmaz. Zamanla herkes alışır ve daha sonra nüfus
kaydından da kolayca değiştirilebilir. Hazret-i Âişe validemiz (Resulullah,
çirkin isimleri değiştirirdi) buyurdu. (Tirmizi)
Asiye ve Âsıye
Sual: Asiye ismi uygun mu? Değiştirmek gerekir mi?
CEVAP
Asiye başka, Âsıye başkadır. Asi, uygun, elverişli demektir. Âsi,
isyan eden demektir. İslam harfleriyle yazılışları da farklıdır.
Asiye, Firavun'un hanımı olan Hazret-i Asiye'nin ismidir. Uygun,
elverişli anlamına geldiği gibi direk, hüzünlü kadın anlamına da gelir.
Âsıye ise, isyan eden anlamındadır. Bu bakımdan Asiye ismini
değiştirmek gerekmez.
Muhammed ismi koymak
Sual: (Üç oğlu olup da birine benim ismimi koymayan, cahillik
etmiş olur) hadisine uyarak çocuğa Muhammed ismi koymak uygun olur
mu?
CEVAP
Bu zamanda gerekli hürmet yapılamayacağı için mahzurludur.
Peygamber efendimizin isimlerinden olan Ahmet veya Mahmut yahut
ecdadımızın koyduğu gibi Mehmet ismi konmalıdır. Muhammed ismi
konursa, hürmette kusur edileceği için uygun olmaz. İki hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Muhammed ismini koyduğunuz çocuğu dövmeyin ve iyilik
82
www.dinimizislam.com
edin!) [Bezzar]
(Muhammed ismini verdiğiniz çocuğa saygı gösterin,
meclislerde ona yer açın ve ona karşı asık suratlı olmayın!) [Hatîb]
Çocuğun ismini peygamberler ve meleklerin adlarından koyunca,
ismini söyleyerek o çocuğu kötülemek, ona küçültücü şey söylemek, onu
aşağılamak caiz değildir. (Şir’a şerhi)
Zamanımızda gerekli hürmet gösterilmediği için Muhammed ismi
yerine Mehmet konmalıdır.
Kıyamette, birisini Cehenneme götürürlerken, Allahü teâlâ, (Ey
meleklerim, o kulumu üzmeyin, onun benim yanımda bir iyiliği
vardır) buyurur. Melekler, merak edip o iyiliğin ne olduğunu sorarlar.
Allahü teâlâ (Onun ismi, benim Habibimin ismindendir. İsmi, Ahmed,
Muhammed veya Mahmud olan mümin kuluma azap etmeye hayâ
ederim) buyurur. (Riyad-ün-nasıhin)
Muhammed ismi
Sual: Muhammed isimli çocuğa Muhammed diye hitap etmek edebe
aykırı mıdır?
CEVAP
Hayır, aykırı değildir, fakat tembel, huysuz gibi çirkin ifadeleri
Muhammed ismiyle beraber kullanmak caiz olmaz. Tek başına bunları
söylemenin, mesela yine o kast edilerek, (Bu tembeldir) demenin
mahzuru olmaz. İsim söylenince hürmet etmek gerekir. İki hadis-i şerif
meali şöyledir:
(Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu
aşağılamayın!) [Hatib]
(Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum
etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.)
[Deylemi]
Bunun için saygıda kusur olmasın diye, ecdadımız Muhammed
ismini Mehmed şeklinde kullanmıştır.
İsim koyarken ezan okumak
Sual: Çocuk yeni doğunca isim konurken kulağına ezan okumak
gerekir mi?
CEVAP
Ezan okumak iyidir. Çünkü Peygamber efendimizin, Hazret-i Hasan
doğduğu zaman kulağına ezan okuduğu hadis kitaplarında yazılıdır.
(Tirmizi)
[İsmini koyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne
koyarak kucağına alır, yavaşça sağ kulağına ezan, sol kulağına da
83
www.dinimizislam.com
ikamet okur. Sonra kulağına ismini söyler. Çocuğu birisi kucağına alıp,
ezanı bir başkası da okuyabilir.]
Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Yeni doğan çocuğunun sağ kulağına ezan, sol kulağına da
ikamet okunursa, "Ümmü sıbyan" denilen hastalıktan korunmuş
olur.) [Beyheki]
Erkek isimleri
Sual: Kıymetli isimlerden bazılarını ve anlamlarını bildirir misiniz?
CEVAP
Haklı olarak çocuğuna koyacağı ismin anlamını öğrenmek isteyenler
oluyor, isimlerin anlamını soruyorlar. Biz burada daha çok merak edilen
isimleri bildiriyoruz.
Âbidin : İbadet edenler kulluk yapanlar.
Adnan : Üstün insan.
Affan : Çirkin şeylerden kaçınan, iffetli, namuslu.
Âgah : Bilgili, basiretli, haberdar, uyanık.
Âhi : Arkadaş, dost, cömert, yiğit.
Ahmed : Çok övülmüş, beğenilmiş.
Alican : Cana yakın, kanı sıcak, candan.
Âlişan : Şan ve şerefi yüce olan.
Alişir : Aslan Ali.
Alpaslan : Korkusuz, yiğit, güçlü, kuvvetli.
Alper : Cesur asker, yiğit asker.
Alperen : Hem din adamı hem komutan olan yiğit.
Altemur : Demirin korlaşmış kırmızı hali.
Âmir : İmâr eden.
Ammâr : Bir yeri bakımlı hale getiren.
Aşkın : Aşmış, ileri, üstün, seçkin.
Ata : Baba, dede, yaşlı, tecrübeli, bilgili.
Atalay : Tanınmış, ünlü.
Atâullah : Allah’ın hediyesi, ihsanı, lütfu.
Avşar : İşi hemen yapan.
Aykan : Kanı parlak ve canlı.
Aykut : Armağan, mükafat, ödül.
Aytekin : Ay gibi tek ve biricik olan, çok değerli.
Ayvaz : Koca, eş.
Babacan : Cana yakın, güvenilir, anlayışlı.
Baha : Değer, kıymet, zariflik, üstünlük.
84
www.dinimizislam.com
Bahadır : Yiğit, cesur, kahraman.
Battal : Kahraman, cesur, çok büyük.
Batu : Güçlü, kudretli.
Bedir : Dolunay. Ayın ondördü gibi güzel.
Behcet : Sevinç, güler yüzlü, şirin.
Behlül : Çok gülen, hayır sahibi, cömert.
Behnan : İyi huylu, güler yüzlü, herkesçe sevilen.
Behram : Merih yıldızı.
Behzat : Soyu güzel, doğuştan asil.
Bekir : İlk çocuk. Genç, taze.
Bektaş : Akran, eş.
Bera : Fazilet, meziyet sahibi.
Berkan : Şakıyan, parıldayan.
Berkin : Güçlü, sağlam.
Beşer : İnsan.
Beşir : Müjdeleyen. Güler yüzlü.
Bilal : Su.
Bilgehan : Derin bilgi sahibi hakan.
Bişr : Güler yüzlü.
Buğra : Erkek deve, hindi, aslan.
Burak : Peygamber efendimizin Miracda bindiği at.
Burhan : Delil, sağlam delil, hakkı bâtıldan ayıran.
Bülent : Yüksek, yüce, uzun.
Cafer : Çay, dere, küçük akarsu.
Câbir : Cebreden, zorlayan, galip gelen.
Can: Ruh. Aziz, sevgili. Gönül.
Candar : Silahlı asker.
Caner : Can dostu.
Canib : Yan, taraf, yön.
Cârullah : Allah’a yakın olan, Allah dostu.
Celâl : Azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi.
Çelebi : Efendi, görgülü ve ince insan.
Cem : Hükümdar, şah.
Cemal : Yüz güzelliği
Cemaleddin : Dinin güzeli, dinin cemali.
Cemali : Yüzü güzel olan, güzellik sahibi.
Cenab : Büyük, şerefli
Cengiz : Sert ve haşin huylu, gönlü yumuşamaz.
Cerrah : Ameliyat yapan, operatör.
85
www.dinimizislam.com
Cevat : Çok cömert, eli açık, çok ihsan eden.
Cevdet : Güzel, kusursuz, cömert, olgun.
Cevheri : Cevher sahibi.
Cezmi : Azimli, kararlı.
Cihad : Din uğrunda düşmanla ve nefsi ile savaşan.
Cihangir : Cihanın büyük bir bölümünü ele geçiren.
Civan : Genç, taze, delikanlı.
Cihanşah : Dünyanın padişahı.
Cübeyr : Küçük kahraman, küçük yiğit.
Cüneyt : Küçük asker, askercik.
Dâhi : Üstün zekâlı, son derece zeki, anlayışlı.
Dâi : Dua eden, duacı, hak dine çağıran.
Dânâ : Çok bilen, bilgili.
Daniş : Bilgi, bilme, biliş, ilim.
Danişmend : Bilgili, âlim.
Dâver : Doğru ve insaflı olan, âdil hükümdar.
Derviş : Allah için alçak gönüllüğü kabul eden.
Dilhan : İçten, gönülden söyleyen.
Dilaver : Yiğit, yürekli, erkek.
Doğan : Atılgan ve yiğit.
Dülger : Marangoz.
Ecehan : Hanların başı.
Ecmel : En güzel, en yakışıklı.
Ecvet : En cömert, varını yoğunu dağıtan. En iyi olan.
Ede : Ata, büyük kardeş, ağabey.
Edhem : Kara donlu, yağız at.
Efe : Batı anadolu yiğidi, zeybek.
Efken : Atıcı, yıkıcı.
Eflah : Tamamiyle kurtulan, en çok talihe kavuşan.
Ekmel : En olgun, mükemmel.
Ekrem : Çok cömert, iyiliksever, keremi lütfu çok olan.
Elvan : Renkli, renk renk.
Emced : Çok şerefli, ve haysiyet sahibi.
Emir : Bir kavmin, şehrin başı, reisi.
Emre : Aşık, dost, abi. Beylerbeyi.
Enes : İnsan.
Engin : Uçsuz bucaksız deniz.
Enver : Çok nurlu, çok ışıklı, çok parlak, çok güzel.
Ercümend : Muhterem, şerefli, itibarlı.
86
www.dinimizislam.com
Erdem : Fazilet.
Ergün : Sert başlı, oynak ve hızlı giden at.
Erhan : Yiğit hakan.
Erkam : Rakamlar, isimler.
Erkan : Esaslar, direkler, reisler.
Erkin : Bağımsız hareket eden.
Erman : Arzusu, isteği olan.
Erol: Sözünde duran er.
Ertuğrul : Temiz, yürekli, doğru insan.
Esat : Çok uğurlu ve mutlu.
Esed : Aslan, gazanfer, cesur.
Esved : Siyah, esmer.
Eşref : En çok şerefli, itibarı en çok yüksek olan.
Etem : Kusursuz, noksansız.
Evran : Baht, büyük yılan.
Eymen : Daha uğurlu, çok talihli, hayırlı. Sağ taraftaki.
Eyüp : Tevbe eden, hatalarına pişman olan.
Ezrak : Mavi, gök renkli. Su gibi saf ve temiz olan.
Fazlı : İyilik, fazilet, erdem, lütuf.
Fahreddin : Dinin büyüğü, dinde övülmeye layık.
Fâlih : İsteğine kavuşan, başaran. Çiftçi.
Faris : Yiğit, mert, binici, at yetiştiricisi.
Faruk : Hak ile bâtılı ayıran.
Fasih : Güzel, düzgün ve açık konuşan.
Fatih : Fetheden, zapteden, aşan.
Fatin: Zeki, anlayışlı.
Faysal : Kesin hüküm vereni. Keskin kılıç.
Fazlullah : Allahü teâlânın lütfu. Üstün ve değerli
Feda : Kurban olma, gözden çıkarma.
Fedai : Canını esirgemeyen, can vermeye hazır.
Feramuz : Şanlı, şerefli, ün kazanmış.
Feramuş : Hatırdan çıkan, unutulan.
Ferhan : Sevinçli, neşeli, ferahlı, şen, memnun.
Ferhat : Sevinç, neşe sahibi.
Feridüddin : Dinin en üstünü.
Feridun : Tek, eşi ve benzeri olmayan, kıymetli cevher.
Ferman : Emir. Padişahların tarafından verilen emir.
Ferruh : Uğurlu, mübarek, yüzü nurlu, aydın.
Fettah : Fetheden, her türlü müşkülleri kolaylaştıran.
87
www.dinimizislam.com
Feyyâz : Feyz, bereket ve bolluk veren.
Feyzullah : Allahü teâlânın feyzi.
Fuat : Kalb, gönül.
Furkan : İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren.
Fuzuli : Fazla, anlamsız, yersiz.
Gazanfer : Yiğit, aslan gibi cesur.
Gazi : Savaştan sağ dönen.
Gevheri : Pırlanta gibi temiz insan.
Gıyas : Yardım eden.
Giray: Kırım hanı.
Gürbüz : Toplu, güçlü dinç erkek.
Habbab : Seven, sevgili, dost.
Habil : Yumuşak ve temiz huylu.
Hacib : Kapıcı, kapıcı başı.
Hafi : Güler yüzlü, çok ikramcı, gizli.
Hafid : Torun.
Hakan : Türk hükümdarı.
Hakem : Hüküm veren.
Haki : Hikaye eden, anlatan.
Hakkı : Doğru olan, irfan sahibi, insaflı.
Haldun : Devamlı yaşlanıp ihtiyarlamayan.
Halife : Birinin yerine geçen .
Halil : Dost, sevgili, samimi dost, içten arkadaş.
Haluk : İyi ve güzel huylu, geçim ehli, İslama yakışır.
Hamdullah : Allahü teâlâya hamd eden.
Hammâd : Çok hamd eden, çok dua eden.
Hamza : Aslan, heybetli, azametli.
Han : Hakan veya hakana bağlı hükümdar.
Hanefi : İstikamet üzere olan.
Hani : Yumuşaklık ve vakar sahibi.
Hasan : Güzel, iyi, hoş.
Haseki : Hükümdarların hizmetlerine tahsis edilen zat.
Hasibi : Cömert, hayırhah.
Hasin : Kuvvetli, sağlam, muhafaza eden.
Hâtem : Mühür, üstü mühürlü yüzük, en son.
Hattâb : Çok güzel konuşan ve nasihat eden.
Hatip : Hitabeden, güzel söz söyleyen.
Hayali : Hayal eden.
Haydar : Aslan, cesur, yiğit, kahraman.
88
www.dinimizislam.com
Hayrani : Hayran olan.
Hazım : ihtiyatlı, basiretli, gözü açık, hazımlı.
Haşim : Ezen, parçalayan. Hürmet ve ikram eden.
Haşmet : Heybet ve ihtişam sahibi. Tevazu gösteren.
Hızır : Yeşil.
Hicabi : Mahcup, utangaç, hayalı, edepli, terbiyeli, iffetli.
Hilmi : Yumuşak huylu, sabırlı, vakarlı, sakin.
Himmet : Lütfeden, gayret eden.
Hişam : Haya eden, utanan.
Hud : Büyük, çok hürmet eden.
Hulusi : Halis, saf, samimi, candan, içi temiz.
Hurşid : Güneş.
Huzeyfe : Küçük testici, çömlekçi çırağı.
Hüccet : Senet, vesika, delil.
Hüdâvendigâr : Hükümdar, sultan, âmir, hâkim.
Hüdayi : Hüdânın kulu.
Hümayun : Mübarek, mutlu, padişaha olan.
Hüsameddin : Dinin keskin kılıcı.
Hüseyin : Küçük güzel.
Hüsrev : Padişah, hükümdar, sultan.
İhsan : Hakkından fazlasını veren.
İhvan : Sadık, samimi, candan dost.
İkrime : Kerem sahibi, cömert.
İlhami : İlham sahibi.
İlker: İlk erkek çocuk.
İmadeddin : Din direği, devleti ayakta tutan.
İmam : Nümune, rehber, önder, başkan.
İnayetullah : Allah’ın lütfu, ihsanı.
İslam : Müslüman, Hakka teslim olan.
İsmail (İb): Allahü teâlâya çok ibadet eden.
İzzet : Değer, şeref, kudret, hürmet ve ikram sahibi.
Kaan: Kağan. Hanların hanı, şahinşah.
Kabil : Kabul eden, önde olan.
Kadem : Ayak, adım.
Kâdir : Tükenmez güç ve kudret sahibi.
Kadîr : Çok güçlü, çok kudretli.
Kadı : Hüküm, karar ve hakimlik.
Kalender : Dünyadan el etek çekip boş dolaşan derviş.
Kamran : İsteğine kavuşmuş, mutlu, bahtiyar.
89
www.dinimizislam.com
Kasım: Taksim eden, bahşeden.
Kâzım : Öfkesini, gazabını yenen.
Keleş: Güzel yakışıklı, bahadır.
Kemal : Olgunluk, bilgi ve fazilet sahibi.
Keramet : Kerem, ihsan, evliyada görülen harika.
Kerami : Soylu, şerefli.
Kerem : Asalet, izzet ve şeref sahibi. Cömert, eli açık.
Keremşah : Çok cömert, çok eli açık, çok soylu.
Key : Büyük hükümdar, padişah.
Keşşaf : Keşfeden, sırları çözen, gizlileri açığa çıkaran.
Kılıç: İki yüzü keskin eski bir silah.
Kıymet : Değer, baha, bedel, onur, itibar, makbul oluş.
Kiram : Soyu temiz olanlar, şerefli ve cömert olanlar.
Korkut: Büyük dolu tanesi.
Kuddusi : Mukaddes, ulvi, pak.
Levent : Bahriyeli. Boylu poslu, yakışıklı.
Levni : Renkli, boyalı.
Mahdum : Hizmet edilen, evlat.
Mahmud : Övülmüş, medhedilmiş, sena edilmiş.
Mahmur : Sarhoş, uykulu, baygın gözlü.
Murat : İstek, arzu, maksat. Seçilen
Mazhar : Nail olan, şereflenen, bir iyiliğe kavuşan.
Memun : Korkusuz, tehlikesiz, sağlam, emin.
Mecdeddin : Dinin büyüğü.
Mecnun : Deli, divâne, delice seven.
Medeni: Şehirli, bilgili ve görgülü.
Mert : Sözünün eri, yiğit, bahadır.
Mestan : Mest olmuş, bayılmış.
Metin : Sağlam, dayanıklı.
Mir : Amir, kumandan, bey, vali, hükümdar.
Miraç : Merdiven, yükselen, yükseklere çıkan .
Mirkelam : Kibar konuşan, hoş sohbet, sohbet adamı.
Mirza : Hükümdar soyundan gelen, beyzade.
Misbah : Lamba.
Mithat : Methetme, övme.
Muammer : Uzun ömürlü, ömür süren, yaşayan, talihli.
Muaz : Sığınan, korunan, sarılan.
Muhammed : Yerde ve gökte çok övülen.
Muharrem : Haram kılınmış, dinen yasak edilmiş.
90
www.dinimizislam.com
Muhtar : Seçilmiş, seçkin.
Muhterem : Saygıdeğer, sayın, kıymetli, şerefli.
Muhteşem : Göz kamaştıracak büyüklükte veya güzellikte olan.
Muhyiddin : Dini ihya eden.
Muktedi : İktida eden, tâbi olan, uyan.
Muktedir : iktidarlı, gücü yeten.
Muktefi : İktifa eden, izinden takip eden, örnek tutan, birine uyan.
Muslih : Islah eden, düzelten.
Mustafa : Saf hale getirilmiş, süzülmüş, güzide.
Mutahhar : Temizlenmiş, mübarek.
Mutasım : Günahtan çekinen, eliyle tutan, yapışan.
Muteber : Kadri bilinen, kıymeti takdir edilen.
Mutemed : Kendisine itimat edilen, güvenilen.
Mutlu: Halinden, memnun, mesut, bahtiyar.
Muttalib : Talep eden, isteyen.
Mübarek : Bereketli, feyizli, uğurlu, hayırlı.
Mübeşşir : Müjdeci, hayırlı haber verip sevindiren.
Müjdat : İyi haber, müjdeli haber.
Mükerrem : Şerefli, muhterem, hürmete erişmiş.
Mülayim : Yumuşak huylu, medenice hareket eden.
Mümtaz : İmtiyazlı, üstün tutulmuş, seçkin, seçilmiş.
Müren : Akarsu, nehir, ırmak.
Mürsel : Gönderilmiş, yollanmış, nebi.
Müşir : İşaret eden, yol gösteren, mareşal.
Müzdad : Artmış, çoğalmış, uzun.
Nabi : Haberci, haber veren.
Namdar : Meşhur namlı, ünlü, tanınmış.
Nasreddin : Dine yardım eden.
Nebi : Haberci, haber getiren, peygamber.
Necat : Kurtuluşa, selamete eren.
Necati : Kurtulan, felah bulan.
Neccar : Dülger, marangoz, doğramacı.
Necdet : Kahraman, yiğit, efe.
Necih : Başarılı, galip, muzaffer.
Necmi : Yıldız
Nefi : Kazançlı, kârlı.
Nejat : Soy nesil, nesep, tabiat.
Nesimi : Hoş ve mülayim.
Nevzat : Yeni doğmuş çocuk.
91
www.dinimizislam.com
Neşet Yetişen, ileri gelen, doğan.
Neşat : Sevinç, neşe, keyif.
Nihat : Tabiat, huy, yaratılış, bünye, karakter.
Nijad : Soy.
Niyazi : Yalvaran, yakaran, dua eden.
Nizam : Düzen, usul, tertip, yol,kaide, sıra, dizi.
Numan : Refah, konfor.
Nuaym : Hayat güzelliği, refah.
Nusret : Yardım, başarı, üstünlük, zafer, galebe, fetih.
Nüzhet : Neşe, sevinç, eğlence, temizlik, ferahlık.
Oğuz : Doğru, sağlam, güçlü, genç.
Oğuzhan : Oğuzların hükümdarı.
Okan : Anlayışlı, kavrayışlı.
Oktay : Hiddetli, kızgın, sinirli.
Orhan : Şehrin hakimi.
Ozan : Halk şairi, geveze.
Öktem : Gösterişli, korkusuz, güçlü.
Ömer : Diri, canlı, yaşayan hayat süren
Önder : Lider, şef, reis.
Peyami : Haberci.
Raci : Rica eden, yalvaran, ümitli, dileyen.
Racih : Üstün, kıymetli, faziletli ve itibarı fazla olan. Tercihli.
Rafet : Merhamet etme, acıma, esirgeme.
Ramazan : Çok sıcak olan, günahları yakan.
Ramiz : İşaret koyan, işaretle konuşan.
Rauf : Pek esirgeyen, çok merhamet eden.
Recai : Rica eden, dua eden, Allahü teâlâya yalvaran.
Recep : Mübarek, muazzam, muhterem; kıymetli.
Refah : Bolluk, rahatlık, her türlü sıkıntıdan kurtulma.
Re'fet : Acıyan, merhamet eden.
Reha : Kurtuluş, halas.
Reis : Baş, başkan.
Resül : Yeni bir kitap ile gönderilen peygamber.
Reşat : Hak yolunda yürüme, doğru yol.
Reşid : Akıllı, iyi ve olgun.
Rifat : Yükseklik, yücelik, büyük rütbe.
Rüçhan : Üstün olan.
Rıdvan : Razı, memnun. Cennetin kapısındaki melek.
Rıza : Kadere razı olan. Tasavvufta iradenin yok edilmesiyle elde
92
www.dinimizislam.com
edilen makam.
Sadeddin : Dinin mübarek kişisi.
Sadullah : Allahü teâlânın saadeti.
Sadun : Uğurlu olan, uğur getiren.
Safa : Saf, berrak, temiz, kedersiz, gönlü şen.
Saffet : Saf, halis, temiz. Hile ve dubaradan uzak olan.
Saffan : Saf, halis.
Salahaddin : Dine bağlı, dini düzgün.
Sâman : Servet sahibi, zengin, rahat, dinç, düzenli.
Sedat : Doğru ve haklı
Selami : Barış, huzur ve selamet sahibi.
Selçuk: Sel gibi akan.
Selman : Barışçı, sulhçu.
Serdar : Asker başı, kumandan, komutan, reis.
Serhat : Sınır boyundaki asker.
Sertaç : Başa konan taç.
Server : Baş, reis, seyyid, bir topluluğun ileri geleni.
Sevban : Elbiseli, giyinmiş, kuşanmış.
Seyfi : Kılıç kuşanmış, asker.
Seyfullah : Allah’ın kılıcı, askeri.
Seymen : Çiftlik bekçisi.
Seyyid : Efendi, bey, Peygamber efendimizin torunu Hazret-i
Hüseyin’in soyundan gelenler.
Sezgin : Sezen sezici, duygulu, hassas.
Sinan : Mızrak, süngü.
Sirac : Lamba, ışık, güneş, ay.
Siraceddin : Dinin kandili.
Siyami : Oruçlu, kendini kötülüklerden men eden.
Soner : Bir işte son yardımı yapan. Son olması istenen.
Sunullah : Allah’ın kudreti, meydana getirdiği varlığı.
Şaban : Aralık, fasıla.
Şabi : Cemaat ehli.
Şadan : Sevinçli, keyifli, neşeli, bahtiyar.
Şahap : Alev, ateş parçası, akan yıldız.
Şahinalp: Şahin gibi yiğit.
Şahsüvar : Usta binici, çok iyi ata binen.
Şâfi : Şefaat eden, şifa veren.
Şarani : Saçı gür
Şecaeddin : Dinin kahramanı, dinin yiğidi.
93
www.dinimizislam.com
Şehlevent : Uzun boylu, yakışıklı genç.
Şemseddin : Dinin güneşi.
Şemsi : Güneş gibi parlayan.
Şerafeddin : Dinin şereflisi.
Şeref : Asil, yüksek, şanlı, şöhretli atalara sahip olmak.
Şevket : Büyüklük, kudret ve kuvvetten doğan haşmet.
Şevki : Şevkli, neşeli, istekli.
Şeyban : Saçlarına ak düşmüş, ihtiyar, yaşlı.
Şihab : Cesur, parlak yıldız, kıvılcım.
Şihabeddin : Dinin parlak yaldızı.
Şinasi : Tanıyan, tanıyıcı, bilen, anlayan.
Şir : Aslan.
Taceddin : Dinin tacı.
Taci : Taçlı.
Tahsin : Kale gibi sağlamlaştırma.
Taki : Günahtan kaçınan, dinine bağlı.
Talat : Yüz, çehre, dindar.
Talha : Bir zamk ağacı.
Tamer : Tam erkek.
Taner : Şafak gibi canlı erkek.
Tanju : Türk hükümdarı [Çinlilerce]
Tarkan : Dağınık, perişan.
Tarık : Sabah yıldızı, parlak yıldız.
Tayfur : Uçan, yükselen.
Taylan : Uzun boylu.
Tayyar : Uçan, uçucu uçma kabiliyeti olan.
Tekin : Uğurlu, hayırlı.
Temel : Asıl, esas.
Tevfik : Uygun getirme, Allah’ın yardımına kavuşma.
Timur : Demir gibi sağlam.
Timurtaş : Demir ve taş gibi sağlam.
Tufan : Afet, felaket, çok şiddetli yağmur.
Turan : Cesur atılgan, yiğit.
Turanşah : Cesur Türk hükümdarı.
Turgay : Küçük kuş, sığırcık.
Turgut : Belde, yerleşme merkezi, mesken.
Ubeydullah : Kulcağız, kölecik.
Üsame : Bir aslan cinsi.
Vakkas : Savaşçı, okçu.
94
www.dinimizislam.com
Vakur : Ağırbaşlı, temkinli.
Vakıf : Duran, ayakta duran.
Vâlâ : Yüksek, yüce.
Vecdi : İlahi aşka dalan, vecde gelen, kendinden geçen.
Vecit : Vecde gelen, İlahi cezbe ile bayılan.
Vecihi : Bir kavmin büyüğü.
Vedat : Sevgi ve dostluk gösteren.
Vefa : Sözünde duran, dostluğunu devam ettiren.
Veli : Ermiş.
Yahya : Canlı, hayat süren.
Yaver : Yardım edici, imdada koşan.
Yavuz : Yaman, korkusuz.
Yekta : Tek, eşsiz, benzersiz.
Zafer : Maksada ulaşma, barışma, düşmanı yenme.
Zâfir : Zafer kazanan, üstün gelen.
Zamir : Yürek, iç, vicdan.
Zekai : Çabuk anlayışlı, keskin zekâlı.
Zekeriyya : Erkek zat.
Zeyd : Artan, çoğalan.
Zeynel : Süslü.
Ziver : Süs, ziynet ehli.
Ziya : Işık, aydınlık, nur.
Ziyad : Fazlalık, çokluk, bolluk.
Zübeyr : Akıllı.
Kadın isimleri
Adalet : Doğruluk, zulmetmeme, haksızları terbiye.
Adniye : Salih, Cennetlik.
Afet : İnsanların önleyemediği büyük felaket.
Afitab : Güneş ışığı.
Ahu : Ceylan, maral.
Aişe : Bolluk içinde rahat yaşayan.
Amine : Korkusuz.
Arzu : İstek, hasret. İstenilen beğenilen kadın.
Asiye : Direk, acılı kadın.
Aslı : Temelli, köklü.
Aslıhan : Han soyundan olan.
Asuman : Gök, gökkubbe, sema.
95
www.dinimizislam.com
Atiye : Bağış, verme, iyilik.
Atıfet : Bir sebebi bulunmadan duyulan sevgi.
Ayfer : Ay ışığı.
Ayla : Kadın, eş hanım.
Aylin : Ayın çevresinde görülen ışıklı daire, hale.
Aynur : Ay gibi parlak.
Ayperi : Peri gibi güzel.
Ayten : Ay gibi parlak renkli.
Ayşegül : Güleç, gül gibi renkli, canlı ve rahat ömür süren.
Ayşen : Neşeli, parlak, sevimli.
Azimet : Gidiş. Takva yolunu seçen.
Azra : Bakire.
Banu : Ev kadını.
Begüm : Saygı değer kadın, hanım.
Behiye : Güzel, alımlı kadın.
Benan : Parmakla gösterilecek kadar güzel.
Bengi : Sonsuz, tiryaki.
Berat : Yapılan hayırlı bir iş yüzünden affetmek üzere verilen
karşılık.
Beren : Kuzu.
Berin : Manen çok yüksek, yüce yaradılışlı.
Berire :İhsan sahibi, sadık.
Berna : Genç, cesur, civan.
Besamet : Güler yüzlü.
Betigül : Gül gibi kokan mektup.
Betül : Erkeklerden çekinen, ibadete düşkün, namuslu ve çok temiz
kadın. Hazret-i Fâtıma ve Hazret-i Meryem'in ünvanı.
Beyhatun : Hakanın hanımı.
Beylem : Çiçek demedi, buket, sunuş.
Beyza : Çok beyaz, çok temiz, parlak.
Bilge : Bilgisiyle davranışları birbirine uyan.
Bilgehatun : Derin bilgi sahibi kadın.
Binnaz : Çok nazlı.
Birgül : Tek ve benzersiz gül.
Buket : Demet, çiçek demedi.
Burc : Taze dal, filiz.
Burçin : Dişi geyik.
Burcu : Güzel kokan.
Büşrâ : Müjde, sevinç, hayırlı haber. Acele, çabuk.
96
www.dinimizislam.com
Cânân : Sevgili, dilber, gönül verilen. Tasavvufta Allah.
Cangül : İç açıcı.
Cavidan : Sonsuz, ölümsüz, ebedi.
Ceyda : Yararlı, herkese iyilik yapan.
Ceylan : İnce biçimli, güzel gözlü bir geyik cinsi.
Cihanfer : Cihanı aydınlatan çok güzel kadın.
Derya : Deniz, çok bol, pek çok.
Destegül : Gül demeti, çiçek buketi.
Dicle : Büyük ırmak. Irak'ta denize dökülen bir nehir.
Didar : Yüz, çehre, suret, görüş, göz, görme gücü.
Dilara : Gönül alıcı, sevgili.
Dilber : Güzel, sevgili, gönül çekici.
Dilbeste : Gönül bağlamış, âşık.
Dildade : Gönül vermiş, düşkün, tutkun.
Dildar : Gönlü hüküm altında tutan sevgili.
Dilrüba : Gönül kapan, herkesi kendine bağlayan.
Dilsafa : Gönlü ferah kedersiz.
Dilşad : Gönlü sevinçli, yüreği şen.
Dilşikâr : Gönül avlayan, kendine bağlayan.
Dürdane : İnci tanesi, inci serpen.
Ebru : Kaş.
Eda : Tavırları hoş, nazlı.
Efser : Taç.
Ela: Sarıya çalar kestane rengi.
Elif : Arap alfabesinin ilk harfi, dost, tanıdık.
Emel : Güçlü arzu, umulan şey.
Erva : Çok güzel, son derece cesur ve yiğit adam.
Esma : İsmi olan.
Esra : Gece yolculuğuna çıkan.
Fatıma : Kendisi ve nesli Cehennem ateşinden kesilmiş.
Fazilet : Erdem, iyi huyların ve üstün vasıfların hepsi.
Ferdiye : Tek ve eşsiz.
Ferah : Bol, geniş, neşeli, açık.
Feray : Parlak, aydınlık ay.
Ferhunde : Uğurlu kutlu.
Feriha : Sevinçli, ferah.
Ferihan : Razı, hoşnut, sevinçli.
Ferişte : Melek.
Ferzane : Hakim, filozof, bilgin, âlim.
97
www.dinimizislam.com
Figen : Çiçek demeti, gölge eden.
Fitnat : Zihin açık, çabuk kavrayışlı.
Firdevs : Sekiz Cennetten biri, altın ve gümüştendir.
Firkat : Ayrı olan, sevgiden uzak kalan.
Fulya : Güzel kokulu bir nergis.
Füruzan : Çok parlak, aydınlık, parlayan, nurlu.
Füsun : Büyü, sihir, efsun.
Füsünkâr : Büyüleyici güzel.
Gazal : Geyik, ceylan, ahu.
Gönül : Kalb.
Gözde : Göze girmiş, bir büyüğün sevip beğendiği.
Gülbanu: Gül hanım.
Gülberk : Gül yaprağı.
Gülbin : Gül fidanı, gül dalı, gül bahçesi, güllük.
Gülbiz : Gül saçan, gül serpen.
Gülçehre : Gül yüzlü, yüzü gül gibi hoş.
Gülcemal : Yüzü gül gibi güzel.
Gülçiçek : Gül gibi taze, çiçek tazeliği taşıyan.
Gülçin : Gül toplayan, gül derleyici.
Güldemet : Gül buketi, gül demeti.
Gülendam : Gül gibi ince, uzun, güzel vücutlu.
Güleser : Yüzünde gülümseme eksik olmayan.
Gülfam : Pembe, gül renginde.
Gülfem : Gül dudaklı, gül ağızlı.
Gülfer : Gül gibi parlak.
Gülfeşan : Gül saçan.
Gülfidan : Gül gibi genç.
Gülhiz : Gül yetiştiren.
Gülistan : Gül bahçesi, güllük.
Gülizar : Gül yanaklı.
Gülnar : Katmerli ve büyük gül, büyük çiçek.
Gülnaz : Gül gibi ince ve narin, nazlanan.
Gülsima : Gül yüzlü.
Gülsüm : Yüzü dolgun. Ümmügülsüm: Gülsümün annesi.
Gülter : Yeni açılmış gül.
Gülşen : Gül bahçesi, gülistan.
Güzide : Seçkin, seçilmiş, seçme.
Hacer : Taş, kaya parçası.
Hatice : Erken doğan kız çocuğu.
98
www.dinimizislam.com
Hale : Ayın çevresinde görülen ışık halkası.
Halenur : Işıklı, aydınlık daire, hale.
Hamiyet : Milli onur ve haysiyet.
Handan : Gülen, şen.
Hande : Gülen, alay eden.
Harika : Tabiat dışı meydana gelen fevkalade olay.
Hasna : Çok güzel kadın.
Haver : Gün doğusu, ortak.
Havle : Güçlü, kuvvetli, takatlı, kudretli.
Havva : Bir şeyin kıvamı, olgun. Hazret-i Ademin hanımı.
Hayrunnisa : Kadınların hayırlısı, iyisi.
Hediye : İkram olarak verilen şey.
Hicran : Ayrılık, ayrılığın verdiği unutulmaz acı.
Hicret : Bir ülkeden başka birine göç etmiş olan.
Hilâl : Yeni ay.
Hoşeda : Davranışı hoş, hareketi güzel.
Hoşendam : Boyu posu güzel, görünümü düzgün.
Hoşkadem : Güzel ayaklı, uğurlu.
Hoşneva : Güzel sesli.
Hoşnigar :Tatlı, güzel bakışlı.
Huban : Güzeller. Güzel olan.
Huri : Cennet kızı gibi güzel.
Huriye : Çok güzel.
Hülya : Kuruntu, hayal.
Hümeyra : Küçük kırmızı. Hazret-i Âişe’nin ünvanı
Hürrem : Taze, şen şakrak, sevinçli. Güler yüzlü.
Hürriyet : İradesine göre karar veren. Kendine ve başkasına zarar
vermeyecek şekilde serbest.
Hüsnâ : En güzel, pek güzel.
Hüsnügül : Gül gibi güzel.
Hüveyda : Apaçık, belli, besbelli.
Itri : Kokulu, güzel kokulu.
İclal : Saygı ve büyüklük gösteren, ikram eden.
İffet : Namuslu, helali isteyen, haramdan kaçan.
İkbal : Baht açıklığı, işlerin yolunda gitmesi.
İrem : Şeddatın Cennet diye yaptırdığı ünlü bahçe.
Jale : Kırağı, çiğ, şebnem.
Jülide : Saçı dağınık.
Kader : Hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanan.
99
www.dinimizislam.com
Keriman : Kerimin çoğulu, keremi bol, cömert.
Kevser : Maddetenn ve mânen çok, nesli kalabalık. Cennetteki
meşhur havuz.
Kezban : Ev kadını.
Kısmet : Talih, nasip, kader.
Kudret : Kuvvet, takat, güç, varlık, ehliyet, kabiliyet.
Kutan : Kutlu, kutsal, mutlu.
Kübra : En büyük en azametli.
Kündem : İtaatli, saygılı.
Lalezar : Lale bahçesi.
Lamiha : Parlayan, parıldayan, parlak.
Leman : Titrek.
Lerzan . Titreyen, titrek.
Letafet : Latiflik, hoşluk, yumuşaklık.
Leyan : Konforlu, lüks hayat.
Leyla : Uzun ve karanlık gece.
Mahinev : Yeni doğmuş ay.
Mahiye : Aylık.
Mahpeyker : Ay yüzlü parlak ve nur yüzlü.
Mahru : Ay gibi parlak yüzlü.
Maide : Kurulmuş hazır sofra.
Makbule : Kabul olunmuş, beğenilmiş.
Maral : Dişi geyik.
Mayda : Narin ince yapılı.
Mebşure : Yüzü güzel, endamlı.
Mefharet : İftihar eden.
Mefkure : Ulaşılmak istenen en yüce amaç.
Mehlika : Ay yüzlü.
Mehpare : Ay parçası.
Mehtap : Ay ışığı.
Mehveş : Ay gibi güzel.
Melahat : Güzel yüzlü.
Melda : İnce ve taze.
Melek : Masum, halim selim.
Melis : Bal arısı.
Menfuse : Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel.
Meriç : Ege denizine dökülen nehir.
Merve : Kâbe yakınındaki küçük bir tepe.
Meryem : Dinine bağlı.
100
www.dinimizislam.com
Mesadet : Mutlu.
Mestinaz : Süzgün bakışlı.
Mevhibe : Bahşiş, ihsan, bağış.
Meysere : Zenginlik, rahatlık.
Mihman : Misafir.
Mihriban : Seven, güler yüzlü.
Mihrimah : Güneş ile ay.
Mihrinaz : Çok nazlı
Mimoza : Yaprağına dokununca toplanan bir çiçek.
Mualla : Yüce, yüksek.
Muattar : Güzel kokulu.
Muazzez : İzzet ve şeref sahibi, değerli.
Muhabbet : Sevgi.
Muhaddere : Namuslu, iffetli, örtülü müslüman
Mukadder : Alın yazısına inanan.
Mukaddes : Mübarek, temiz.
Mübeccel : Yüceltilmiş, büyütülmüş, tebcil edilmiş.
Müberra : Temize çıkarılmış, açıkca belirtilmiş.
Mübeşşer : Müjdelenen, iyi haber verilip sevindirilen.
Mübeyyen : Açıklanmış ortaya çıkarılmış.
Müjde : İyi haber sevinçli haber.
Müjgan : Kirpikler.
Müjgen : Kirpik
Münevver : Aydınlatılmış, kültürlü ve bilgili, aydın.
Münteha : Netice, son yer.
Mürüvvet : İnsanlık, mertlik, sevinçli günlerini görme.
Müşerref : Şerefli kılınmış.
Müveddet : Sevgi, dostluk, muhabbet.
Müyesser : Kolayca yapılan nasip olan.
Müzehher : Çiçekli, çiçek açmış, çiçeklenmiş.
Müzeyyen : Süslü, süslenmiş, bezenmiş, donanmış.
Nadide : Görülmemiş, az bulunur, çok değerli.
Nakşıdil : Gönül nakışı.
Nalan : İnleyen, ağlayan, sızlayan, figan eden.
Narin : İnce yapılı, nazik ve kibar.
Nazan : Nazlı, naz eden.
Nazende : Naz edici, nazlı.
Nazenin : Çok nazlı, narin, ince yapılı.
Nazik : İnce, narin, zarif.
101
www.dinimizislam.com
Nazikendam : Narin yapılı.
Nazile : Aşağı inen.
Nazlı : Naz eden.
Nebahat : Şan ve şeref sahibi.
Necla : Kız evlat.
Nedret : Az bulunan, ender.
Nehar : Gündüz.
Nemika : Mektup.
Neriman : Pehlivan, kahraman, yiğit.
Nermin : Yumuşak, nazik, kibar.
Neslihan : Padişah soyundan gelen.
Neslişah : Şah neslinden.
Nesrin : Yaban gülü, mısır gülü, van gülü.
Neşe : Sevinç içinde olan.
Neşide : Ünlü mısra, beyit, manzume.
Neval : Talih, kısmet, baht açıklığı. İhsan, bağış.
Nevbahar : İlk bahar.
Nevbaht :Talihi yeni.
Nevber : Yeni yetişmiş turfanda sebze, meyve.
Nevcivan : Taze, genç, delikanlı.
Neveda : Herkesten ayrı bir edası olan.
Nevin : Yeni, yepyeni, yeni şey.
Nevinbal : Taze yeni yetişmiş fidan.
Nevinur : Çeşitli görünümde ışıklar.
Nevres : Yeni biten, genç taze.
Nevsal : Yeni yıl.
Nevvare : Nurlu, ışıklı, parlak, ağaç çiçeği.
Nezafet : Temizlik, paklık.
Nezahet : Temizlik, paklık, iç temizliği, incelik, rikkat.
Nezaket : Naziklik, zariflik, incelik, terbiye, edep.
Nida : Seslenen.
Nigahban : Gözcü, bekçi.
Nigar : Resim, nakış, resim gibi güzel.
Nihal : Fidan, genç. Fidan gibi ince yapılı.
Nihan : Gizli, sır, örtünmesi gerekli yerleri örten.
Nilgün : Mavi renkli.
Nilüfer : Bir su bitkisi
Niran : Ateş, parlaklık.
Nur : Işık, parıltı, aydınlık, nur.
102
www.dinimizislam.com
Nuran : Işıklı, nurlu, aydın.
Nuray : Ay ışığı gibi.
Nurbanu : Işıklı hanım, nurlu hanım.
Nurcihan : Cihanın nuru, kâinatın ışıklı, parlak, nurlu.
Nurçin : Işıklı.
Nurhan : Aydın hükümdar.
Nurhayat : Parlak hayat.
Nurperi : Yüzü nur gibi parlayan peri gibi güzel.
Nurşen : Işık gibi şen ve güler yüzlü.
Nurşin : Çok lezzetli.
Nükhet : Güzel ve hoş koku.
Özge : Başka, yabancı, iyi, güzel, şakacı, cana yakın.
Özlem : Hasret. Yeniden görme arzusu.
Pakize : Çok temiz, hoş ve güzel saf, iyi, lekesiz.
Pendiye : Öğüt veren.
Peren : Ülker yıldızı.
Peri : Çok güzel, çekici.
Peride : Uçarak yükselmiş, rengini atmış.
Perihan : Peri padişahı.
Rahime : Müminlere çok acıyan kadın.
Rahşan : Parlak, parlayan.
Rana : Güzel, hoş görünen.
Ravza : Bahçe, yeşilliği bol, çiçekli bahçe.
Rayiha : Koku, güzel koku.
Refhan : Varlık içinde yaşayan, bolluk içinde bulunan.
Remide : Ürkmüş, korkmuş, ürkek, korkak.
Rengin : Renkli, boyalı, güzel.
Reside : Erimiş, yetişmiş, olgunlaşmış.
Reyhan : Rızk, merhamet, güzel koku. Fesleğen.
Rikkat : İncelik, naziklik.
Rugeş : Canlı yüzlü, taze yüzlü.
Ruken : Güler yüzlü, müjde veren.
Rukiye : Büyüleyici güzellikte.
Rumeysa : Büyük yıldız
Ruşen : Aydın, parlak, belli, aşikar, apaçık, ortada.
Ruzenin : Çiçek gibi güzel yüzlü.
Rüveyda : Hoş, ince, nazik.
Rüveyha : İncelik, zariflik.
Saadet : Kavuşan, mutlu.
103
www.dinimizislam.com
Sabahat : Latif, yüzü güzel, cemal sahibi.
Sabia : Yedinci.
Saniye : İkinci.
Sara : Halis, katkısız, saf.
Sare : Sıçrayan, atlayan.
Satıa : Meydana çıkan, yükselen, nur saçan, parlak.
Seda : Ses.
Seha : Eli açık, cömert.
Sehavet : Cömertliği seven
Seher : Gecenin son altıda biri olan vakit ki, bu zaman yapılan dualar
makbuldür.
Sekine : Gönlü rahat.
Selamet : Sağlık, esenlik, kurtuluş, sâkin olma.
Selma : Barışçı, itaatli, iyi yolda.
Selvican : Selvi seven, selvi canlı.
Semahat : Cömert, iyiliksever.
Semra : Esmer, kumral renkte, esmer güzeli.
Sena : Övme, methetme.
Seniyye : Yüksek, yüce.
Serap : Işığın yansımasından doğan yanılma.
Sevde : Esmer güzeli.
Sibel : Buğday başağı.
Suna: Erkek ördek. Endamlı.
Suzan : Yakan, yanan.
Süeda : Saadetli, kutlu, uğurlu. Saidin çoğulu.
Sükeyne : Sessiz, sakin, başlı, vakarlı.
Sülün : İnce narin.
Sümeyye : Ammar b.Yaser'in annesi. İlk İslam şehidi.
Sündüs : Altın ve gümüş telle işlemeli ipek kumaş.
Süveyda : Kalbin ortasındaki kara benek.
Şahdane : Mutlu, bahtiyar, dindar, temiz yürekli.
Şahika : Dağ tepesi, dağ doruğu.
Şahmelek : Güzeller güzeli.
Şaziment : Özellikleri kimseye benzemeyen.
Şebnem : Gece nemi, çiğ, nem, rutubet.
Şehnaz : Çok nazlı.
Şehriban : Şehrin en büyük âmiri, vali.
Şemsinisa : Kadınların güneşi.
Şermende : Utangaç.
104
www.dinimizislam.com
Şermin : Utanan, sıkılan.
Şermize : Küçük insan topluluğu.
Şetaret : Şenlik, neşeli olma, sevinç.
Şeybe : Beyaz saçlı, yaşlı, saçı ağarmış.
Şeyda : Âşık, tutkun. Sevgiden aklını kaybetmiş.
Şeyma : Bedeninde ben, alamet olan.
Şirin : Tatlı, cana yakın sevimli.
Şule : Alev, parıltı.
Şükran : Teşekkür eden, minnettar kalan.
Şükufe : Çiçek gibi güzel, tomurcuk.
Tıflıgül : Gonca gül.
Tiraje : Gök kuşağı.
Tuba Cennet ağacı.
Tülin : Ayna.
Türkan : Padişaha saltanatta ortaklık eden eşi.
Ulya : Pek yüce.
Ülfet : Dost olan, yakınlık duyan.
Ümeyme : Küçük anne.
Ümmühan : Hükümdarın annesi.
Vecahet : Güzel yüzlü, itibarlı, şerefli.
Vedia : Emanet.
Vedide : Dost, sevgili. Çok seven.
Vesamet : Güzel olan.
Vesile : Vasıta olan.
Vildan : Yeni doğmuş çocuk.
Vuslat : Dostuna, sevdiğine kavuşan.
Yâdigar : Dost hatırası.
Yârıdil : Gönül dostu, içten arkadaş.
Yelda : Uzun ve siyah.
Yeldem : Çabuk, çevik, çalak.
Yeşim : Sert ve kıymetli yeşil taş.
Zehra : Yüzü beyaz ve parlak, nurani yüzlü.
Zekavet : Çabuk anlayan, tez kavrayan.
Zerafet : Kibarlı, incelik, zariflik.
Zerengül : Altın gibi gül.
Zerişte : Altın tel, sırma.
Zerrin : Altına benzeyen, altın gibi parlak ve kıymetli.
Zeyneb : Görünüşü ve kokusu güzel, olgun ve dolgun.
Ziba : Süslü, bezekli. yakışıklı güzel.
105
www.dinimizislam.com
Zinnur : Nur sahibi, nurlu, ışıklı, parlak, bahtiyar.
Zişan : Şanlı, ünlü, çok tanınmış.
Zübeyde : En seçkin, öz, hülasa, cevher.
Zülal : Saf, berrak.
Züleyha : Hızlı yürüyen, yolda emsalini geçen.
Zülfibar : Dağılmış, yayılmış saç.
Zülfiyar : Sevgilinin saçı.
Zümrüt : Yeşil renkte, cam parlaklığında bir süs taşı.
Erkeğe de, kadına da konulan isimler
Ahsen : En güzel, pek güzel.
Bahşi : Aşık, seven, tutkun.
Bahtıgür : Kısmeti bol.
Behmen : Zeki, anlayışlı, tedbirli.
Bera : Fazilet, meziyet, iyilik.
Bereket : Bol ve verimli.
Elmas : Çok kıymetli.
Ferda : Yarın.
Hayran : Şaşmış, hayrette kalan hayranlık duyan.
Hidâyet : Doğruya kavuşan. Hak yol, İslamiyet.
Hilal : Yeni ay.
Işık : Aydınlatan.
İfakat : Hastalıktan kurtulan, iyileşen.
İmran : Evine bağlı kalan.
İrfan : Bilip anlayan, zihni olgun.
İsmet : Namuslu, kötülük ve rezaletlerden kaçınan. Bütün büyükküçük günahlardan uzak, kendi dininde ve diğer dinlerde haram olmuş
veya olacak bir şeyi yapmayan, hiç bir günah işlemeyen masum olan
peygamber sıfatı.
Muzaffer : Zafer, kazanmış, kahraman.
Merset : Kerim, cömert.
Mücteba : Seçilmiş.
Nimet : İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş, saadet, mutluluk.
Olcay : Talih, ikbal, kader.
Refet : Merhamet etme, acıma, esirgeme, çok acıma.
Seçkin : Seçilmiş, üstün, güzide, emsallerinden üstün.
Sermet : Daimi, sürekli.
Servet : Mal, mülk, bakımından zengin.
Sezer : Sezgisi güçlü erkek
106
www.dinimizislam.com
Siret : Tavır, davranış, hareket genel olarak ahlak.
Suat : Kutlu, uğurlu, uğur getiren
Sultan : Hükümdar, iktidar sahibi
Şadman : Sevinçli, hoşnutluk.
Şafak : Güneş doğmadan önceki ufuktaki aydınlık.
Şenal : Şen ve neşelilerle arkadaşlık yapan.
Ufuk : Yerle göğün birleşmiş gibi göründüğü yer
Uğur : Baht, talih.
Utku : Zafer, galip gelme, karakter ve ahlak
emsallerinden önde.
Ümit : Umut, umulan, beklenen şey emel, arzu, rica.
Ümran : Bayındırlık, medeniyet, refah, bereket.
Üstün : Emsallerinden daha ilerde, galip gelen.
Yakut : Değerli bir süs taşı.
Yâran : Dost. Yâr'ın çoğuludur.
Yüksel : Manevi alanında yüksel ol.
Ziynet : Süs.
bakımından
Erkek-kadın isimleri
Erkek isminin sonuna Arapça dişilik eki getirilerek yapılan kadın
isimleri:
Abdi : Kul olan, köle olan. Abdiye.
Âbid : Allahü teâlâya ibadet eden, kulluk yapan, zahid, köle. Âbide.
Âdil : Adaletli, adalet sahibi, doğru, doğruluk gösteren, hakperest.
Âdile.
Akif : Bir şeyde sebat eden. Bir yerde devamlı oturan, devamlı
ibadetle meşgul olan, dünya dertlerinden uzaklaşıp Allah’a yönelen.
Âkife.
Âkil : Akıllı, uyanık, zeki. Reşid, olgun. Âkile.
Ali : Üstün yüce, yüksek, şerif ve aziz, şan, şeref sahibi meşhur.
Aliye.
Âlim : Çok şey bilen. Âlime.
Âmil : Bir işle mükellef olan, yapan. Âmile.
Arif : İlim ve irfan ehli, âmir, kumandan. Arife.
Asım : Kendini her türlü kötülüklerden koruyan, temiz, namuslu.
Asıme.
Atik : Serbest bırakılan. Soyu temiz, genç. Atike.
Atıf : Meyleden, bağlayan. Atıfa.
Avni : Yardım eden, kafadar. Avniye.
107
www.dinimizislam.com
Ayni : Gözde. Ayniye.
Aziz : Muhterem, saygı değer. Azize.
Azmi : Kemikli, güçlü, kuvvetli. Azmiye.
Bahri : Deniz gibi gözü gönlü geniş. Bahriye.
Basri : Görmesi kuvvetli. Basriye.
Basit : Sade, düz, arızasız. engelsiz. Basite.
Bedri : Dolunay gibi güzel ve nurlu. Bedriye.
Behic : Şen, güler yüzlü, şirin. Behice.
Besim : Şen, güleç. Besime.
Câhid : Gayret eden, dini yaymak için cihad eden. Câhide.
Câvid : Sonsuz, ölümsüz. Câvide.
Celil : Büyük, aziz, mertebesi yüksek. Celile.
Cemil : Güzel, cemal sahibi. Cemile.
Cevher : Yaradılıştan kıymetli. Cevhere.
Cevri : İnciten, sitem eden. Cevriye.
Edib : Edepli, terbiyeli. Edibe.
Emin : Doğru, dürüst, güvenilir. Çok iyi bilen. Emine.
Enis : Cana yakın, sevimli dost, arkadaş. Enise.
Erib : Akıllı, zeki, olgun. Eribe.
Fâdıl : Faziletli, faik, üstün, parlak. Fadıle.
Fâhir : Şerefli, değerli, kıymetli, mükemmel. Fahire.
Fahri : Faziletli, şan ve şeref sahibi. Fahriye.
Fâik : Herkesten güzide, en seçkin ve en üstün. Faika.
Faiz : Kurtulan, ebedi saadete kavuşan. Faize.
Fakih : Din bilgilerini çok iyi bilen. Fakihe.
Farig : Vazgeçmiş, çekilmiş, rahat, asude, boş. Fariga.
Faris : Ferasetli anlayışlı, uyanık, usta. Farise.
Fazlı : Faziletli, erdemli, üstünlük sahibi. Fazilet.
Fazıl : Faziletli. Hünerli, olgun, ihsan sahibi. Fâzıla.
Fehim : Zekalı, anlayışlı, çabuk kavrayan. Fehime.
Fehmi : Zeki, akıllı, anlayış sahibi. Fehmiye.
Fenni : Fen ve tekniğe sahip. Fenniye.
Ferdi : Tek ve eşsiz, tek şey. Ferdiye.
Ferid : Tek, eşsiz, eşi ve benzeri olmayan. Feride.
Fethi : Fetih yapan, zafer kazanan. Fethiye.
Fevzi : Galip, üstün, selamette. Fevziye.
Feyzi : Feyizli, değerli, ilim ve irfan sahibi. Feyziye
Fikri : Düşünce sahibi. Fikriye.
Firuz : Mesut, ferah, uğurlu, muzaffer Firuze.
108
www.dinimizislam.com
Galip : Üstün gelen, yenen. Galibe.
Habib : Sevgili, dost, sevilen. Habibe.
Hâdi : Hidayet eden, doğruyu gösteren. Hâdiye.
Hâfiz : Koruyan, esirgeyen. Hâfiza, hâfize
Hafs : Biriktirme, toplama. Hafsa
Hâkim : Hüküm veren, emreden. Hâkime
Hakim : Hikmet sahibi. Hakime
Halim : Yumuşak huylu, ince tavırlı. Halime
Halis : Hilesiz, katkısız, saf, temiz. Halise.
Hamdi : Allah’a hamd eden. Hamdiye
Hamid : Hamd edici, övülmeye değer. Hamide.
Hasib : Değerli, itibarlı, soylu. Hasibe.
Hayri : Hayırla ilgili. Hayır yapan. Hayriye
Hazin : Hazine bekçisi, haznedar. Hazine.
Hükmi : Hüküm sahibi. Hükmiye
Hulki : İyi huy ve ahlak sahibi. Hulkiye
Hüsnü : Cemal ve kemal sahibi güzel. Hüsniye
Hıfzı : Saklayan, koruyan. Hıfzıyye
Kadri : İtibarlı, şerefli, kıymetli. Kadriye
Kaim : Duran, ayakta duran, mevcut. Kaime.
Kâmil : Noksansız, tam. Kâmile.
Kebir : Pek büyük. Kebire.
Kerim : Keremi bol, ihsan sahibi. Kerime.
Kâşif : Keşfeden, bulan. Kâşife.
Kibar : Terbiyeli, görgülü, nazik. Kibariye.
Kudsi : Kutsal, mukaddes. Kudsiyye.
Lami : Parlayan, parlak. Lamia.
Latif : Hoş, nazik, mülayim, şirin. Latife.
Lebip : Akıllı, zeki, anlayışlı. Lebibe
Lemi : Parlak, parıldayan. Lemiye
Leziz : Lezzetli, tatlı. Lezize
Lütfi : Hoşluk ve güzellik sahibi. Lütfiye
Macid : Şan ve şerefi büyük, yüce. Macide
Mahir : Usta, elinden iş gelen, uzel. Mahire.
Maruf : Herkesçe bilinen, meşhur. Marufe.
Mâsum : Suçsuz, günahsız. Masume.
Mâşuk : Sevilen, aşk ile sevilen, sevgili. Maşuka.
Mahbub : Sevilen, sevgili. Mahbube.
Maksud : Arzu edilen. Maksude.
109
www.dinimizislam.com
Maksur : Kısaltılmış, bir şeye ayrılmış. Maksure.
Mâlik : Sahip. Malike.
Mansur : Galip gelen. Mansure.
Mazlum : Zulüm görmüş. Mazlume.
Mebruk : Tebrik edilmeye lâyık. Mebruka.
Mebrur : Hayırlı, makbul, beğenilmiş. Mebrure.
Medih : Övülmeye değer. Mediha.
Mecid : Şan ve şeref sahibi, azametli. Mecide.
Meftun : Gönül vermiş, tutkun, vurgun. Meftune.
Mehcur : Bir köşede bırakılmış. Mehcure.
Mehdi : Doğru yolda olan. Mehdiye.
Mekki : Mekkeli. Mekiyye.
Melih : Güzel, şirin, sevimli. Meliha
Melik : Padişah, mal sahibi. Melike
Memduh : Övülmüş, beğenilmiş. Memduha
Memnun : Sevinmiş, hoşnut. Memnune
Mergub : Herkesçe beğenilen rahmet gören. Mergube
Mesrur : Memnun, sevinmiş. Mesrure
Mestur : Örtülü, kapalı, gizli. Mesture
Meşkur : Teşekküre değer, şükre layık. Meşkure
Mevlüt : Yeni doğmuş çocuk. Mevlüde
Meymun : Uğurlu, bereketli, kutlu. Meymune
Mezid : Artmış, arttırılmış, büyümüş. Meziyet
Mihri : Güneş gibi parlak ve ışıklı. Mihriye
Muallim : Tâzim eden, hoca. Muallime.
Mucib : İstenileni veren, boş çevirmeyen. Mucibe
Muhib : Seven, dost, sevgili. Muhibbe
Muhlis : Halis, gerçek dost, ihlâslı. Muhlise
Muhsin : İyilik ve ihsan eden, cömert. Muhsine
Muin : Yardım eden, yardımcı, muavin. Muine
Muiz : İkram eden, şeref veren, ağırlayan. Muize
Mukbil : Mutlu, bahtiyar, mübarek. Mukbile
Munis : Ünsiyetli, alışılan, cana yakın, sevimli. Munise
Muslih : Islah edilmiş, ıslah olunmuş. Muslihe
Muti : İtaat eden, boyun eğen. Mutia
Muvahhid : Allah’ın birliğine inanan. Muvahhide
Mübin : Açık, belli. Mübine
Mücâhid : Cihâd eden, nefsini terbiye eden,. Mücâhide
Müdrik : İdrak eden, anlayışlı, akıllı. Müdrike
110
www.dinimizislam.com
Müfid : Sohbetinden istifade edilen, yararlı. Müfide
Mükrim : İkram eden, misafir ağırlayan. Mükrime
Mümin : Hak dine inanmış, müslüman. Mümine
Mümtaz : İmtiyazlı, seçkin. Mümtaze
Münci : Kurtaran, halaskâr. Münciye
Münib : Hakka dönen, pişman olan. Münibe
Münif : Yüksek, büyük, meşhur. Münife
Münir : Işık veren, parlak, nurlu. Münire
Mürşid : İrşad eden, doğru yolu gösteren. Mürşide
Müslim : Teslim olmuş, müslüman. Müslime
Müşfik : Şefkatli, merhametli, acıyan. Müşfika
Naci : Kurtulan, selamete kavuşan. Naciye
Nadi : Nida eden, haykıran, bağıran. Nadiye
Nadir : Az bulunur. Nadire
Nafi : Faydalı şeyler yapan. Nafia
Nafiz : İçe işleyen, tesir eden, sözü geçen. Nafize
Nahid : Zühre yıldızı. Nahide
Naib : Vekil, birinin yerine geçen. Naibe
Nail : Muradına eren. Naile
Naim : Bollukta yaşayan. Naime
Naki : Temiz, pak, çok takvalı. Nakiyye
Nami : Namlı, meşhur, tanınmış. Namiye
Namık : Katip, yazar. Namıka
Nasib : Hisse, kısmet. Nasibe
Nâsih : Nasihat eden. Nâsiha
Nasır : Yardımcı, imdada yetişen. Nasıra
Nasuh : Çok nasihat eden. Nasuhi
Naşid : Şiir okuyan, şiir yazan. Naşide
Naşir : Neşreden, dağıtan, saçan. Naşire
Natık : Söyleyen, düşünen. Natıka
Nazim : Tanzim eden, nizama koyan. Nazime
Nazmi : Tertipli, düzenli. Nazmiye
Nebih : Namlı, şerefli. Nebihe
Nebil : Akıllı, anlayışlı, bilgili. Nebile
Necib : Soyu temiz, asaletli. Necibe
Necmi : Yıldız gibi parlak. Necmiye
Nedim : Dost, aşık, büyükleri fıkra ve hikâyeleri ile eğlendiren,
sohbet arkadaşı. Nedime
Nefis : Çok hoş, pek hoş, çok hoşa giden. Nefise
111
www.dinimizislam.com
Nesib : Soyu sopu temiz. Nesibe
Nezih : Temiz. Nezihe
Nezir : Doğru yola sokmak için korkutan. Nezire
Nuri : Nurlu, ışıklı, parlak. Nuriye
Rabi : Dördüncü. Rabia
Rebib : Üvey evlat. Rebibe
Radi : Rıza gösteren, boyun eğen. Radiye, Raziye
Rafi : Kaldıran, yükselten, sahip. Rafia
Ragıb : İstekli, isteyip rağbet eden. Ragıbe
Rahil : Göçen, göç eden, ölen. Rahile
Rahmi : Rahmete mensup, koruyan. Rahmiye
Raif : Merhametli, acıyan, esirgeyen. Raife
Rakım : Yazan, çizen. Rakıme
Rasih : Temeli sağlam. Rasiha
Rasim : Resim yapan. Rasime
Rasin : Sağlam, dayanıklı. Rasine
Raşit : Doğru yolda yürüyen. Raşide
Ratib : Tertib eden, sıraya koyan. Ratibe
Razi : Rıza gösteren, boyun eğen. Raziye
Rebi : Bahar. Rebia
Refik : Arkadaş, yoldaş. Refika
Remzi : İşaretli, işaret veren. Remziye
Resmi : Devlet adına olan. Resmiye
Reşit : Doğru yolda giden, akıllı. Reşide
Rıfkı : Yumuşak, halim selim. Rıfkıye
Ruhi : Ruh sahibi. Ruhiye
Ruhsar :Yanak, yüz, çehre. Ruhsare
Rüşdi : Doğru yolda giden, olgun. Rüşdiye
Sadi : Saade ve uğur sahibi. Sadiye
Sabih : Güzel, latif, şirin. Sabiha
Sabir : Sabreden, dayanan, acelesiz bekleyen. Sabire
Sabit : Doğruluğu isbat edilmiş. Sabite
Sabri : Sabırlı, acelesiz, dayanıklı. Sabriye
Sacid : Secde eden. Sacide
Sadık : Doğru, gerçek, sadakatli. Sadıka
Safi : Temiz, katkısız. Safiye
Sahib : Arkadaş. Sahibe
Said : Mutlu, uğurlu. Saide
Sadri : Gönül ehli. Sadriye
112
www.dinimizislam.com
Saim : Oruç tutan. Saime
Sâlih : Dindar, evliya. Saliha
Salim : Sağlam, emin ve korkusuz. Salime
Sami : Yüksek. Samiye
Samih : Cömert. Samiha
Samim : İç, öz, asıl, merkez. Samime
Sarim : Keskin, kesici. Sarime
Sakıp : Delen, etkili, parlak, ışıklı. Sakıbe
Satı : Meydana çıkan, yükselen. Satıa
Selim : Sağlam, kusursuz. Selime
Semih : Cömert. Semiha
Sıddık : Doğru sözlü Sıddıka
Sırrı : Sır tutan, gizliliğe dikkat eden. Sırrıye
Subhi : Sabahçı, erken kalkan. Subhiye
Sudi : Faydalı. Sudiye
Sulhi : Barış taraftarı, barışsever. Sulhiye
Süheyl : Bir parlak yıldız. Süheyla
Şadi : Memnun, sevinçli, gönlü ferah. Şadiye
Şaik : Hevesli, istekli, arzulu, şevkli. Şaika
Şakir : Şükreden. Şakire
Şebib : Genç, taze. Şebibe
Şefik : Şefkatli, merhametli. Şefika
Şehim : Akıllı yiğit. Şehime
Şerif : Büyük, soylu. Peygamber efendimizin torunu Hazret-i
Hasan’ın soyundan. Şerife
Şükrü : Şükreden, iyiliğe teşekkür eden. Şükriye.
Tahir : Temiz, pak, temiz. Tahire
Talib : İsteyen, talebe. Talibe
Tayyib : İyi, temiz, helal, güzel kokulu. Tayyibe
Temim : Nazar boncuğu. Temime
Ubeyd : Kulcağız, kölecik. Ubeyde
Ulvi : Yüksek, yüce. Ulviye
Ünsi : Arkadaş, alışmış. Ünsiye
Vâcid : Vücuda getiren. Vacide
Vafi : Yeter, tam, elverir. Vafiye
Vahid : Tek, bir, eşsiz, eşi ve benzeri olmayan. Vahide
Vasfi : Vasıflı, kaliteli mi? özellikli. Vasfiye
Vasıf : Vasfeden,, bildiren, öven. Vasıfe
Vecih : Bir kavmin ulusu, büyüğü, hürmetli. Vecihe
113
www.dinimizislam.com
Vefi : Vefalı, tam, mükemmel insan. Vefia
Vefik : Uygun, kafa dengi, aynı fikirde arkadaş. Vefika
Vehbi : Hediye, Allah vergisi. Vehbiye
Vehib : Hibe eden, bağışlayan. Vehibe
Velid : Yeni doğmuş, çocuk. Velide
Vesim : Güzel, hoşa giden. Vesime
Yümni : Uğurlu, bereketli, sağcı. Yümniye
Zahid : Helalin fazlasından da sakınan. Zahide
Zahir : Açık, bir şeyin dış yüzü ve dışı, belli. Zahire
Zaim : Baş, lider. Zaime
Zakir : Anan, Allahü teâlâyı daima zikreden. Zakire
Zarif : Şık, nazik, ince. Zarife
Zati : Özlük, özel, zatına mahsus. Zatiye
Zeki : Zekalı, çabuk kavrayan. Zekiye
Zihni : Zihinli, düşünceli, kavrayışlı. Zihniye
Zühdi : Zühd ve takva sahibi. Zühdiye
Zülfi : Zülüflü. Zülfiye
Evlat katili
Hülya hanım, emekli bir öğretmendi. Sabah gazete okumak, günlük
haberleri öğrenmek, belli yazarların köşe yazılarını takip etmek, onun en
büyük zevki idi. Yıllarca çalıştığı için sabahları gazete alıp okumaya fırsat
bulamıyordu; ama artık emekli olmuştu ve daha önce isteyip de
yapamadığı birçok şeyi yapabilecek zamanı vardı. Hep gıpta etmişti karşı
komşusuna. Sabah, abone oldukları gazeteleri kapılarına geliyordu.
Kendisi işe giderken, komşusu da, kapıdan gazetesini almak için kapıyı
açtığında, karşılaşıyorlardı. Yaz tatilinde komşusu olmadığı için, gazeteyi
onun almasını istediklerini söylediklerinde, ne kadar da mutlu olmuştu.
İşte o zaman tanışmıştı Türkiye gazetesiyle. Bu gazeteyi okumadan
hiçbir işe başlamıyor, okumadığında da, kendinde eksiklik hissediyordu.
En çok da dini sayfası, onun ilgisini çekiyordu. Birçok dini meseleyi
buradan öğrenmişti. Şimdi dininin emirlerini yerine getirmeye çalışıyordu.
Daha önce kendisine hiç öğretilmeyen, ne kadar çok şey olduğunu
anladı. Duymadığı, bilmediği bu önemli meseleleri öğreniyor, öğrendikçe
de kıymetli olan zamanını boşa geçirdiği için hayıflanıyordu.
O gün her zaman ki gibi gazetesini almış okurken ilk sayfada bir
haber gördü:
“Gazetemiz 39 yaşında...”
114
www.dinimizislam.com
Demek 39 yıl olmuş, diye düşündü. Gazeteye bir tebrik ve teşekkür
mektubu yazmaya karar verdi. Mektubu yazıp postaladı. Gazete yetkilileri
mektubu alıp okuduklarında çok duygulandılar. Gazetede, bu mektubu
yayınlamaya karar verdiler. Mektup şöyle idi:
“Pek muhterem gazete yetkilileri,
Öncelikle gazetenizin 39. yılını kutluyorum ve kıyamete kadar
hizmetlerinizin devam etmesini Allahü teâlâdan niyaz ederim. Efendim,
ben gazetenizle 5 yıl önce komşum vesilesiyle tanıştım, sonra da
vazgeçemez hale geldim. Bu gazeteyle hayatım, dünyam, her şeyim
değişti. Siz bana öyle büyük bir iyilik yaptınız ki, bu iyiliği ana babamdan
görmedim. Siz bana sonsuz saadet kapısını açtınız. Sizlere, en
büyüğünden en küçük birimde çalışan dağıtıcı arkadaşlara kadar,
teşekkürü bir borç biliyorum. Yüce Rabbime benim gibi, birçok insana da
faydalı olmanız için, hep dua ediyorum ve hizmetlerinizin devamını
diliyorum. Efendim, aslında size hayat hikâyemi anlatarak vaktinizi almak
istemiyorum; ancak benim gibi başka insanlara örnek olması için ve de
size minnettarlığımın ölçüsünü anlatmak için kısaca bahsetmek
istiyorum.
Bendeniz ailemin tek çocuğuyum. Anne ve babam okumuş yüksek
tahsil yapmış kariyer sahibi hatırı sayılır insanlardı. Beni de, kendileri gibi
kariyer yapmış, modern, kültürlü birisi olarak yetiştirmek için çok
uğraştılar. Görgü ve kültürümün artması için dış ülkelere tatillere
gönderdiler. Özel hocalar tutarak, piyano dersi aldırdılar. Özel
öğretmenler, özel okullarda okuttular. Her şeyin en iyisi, her şeyin en
güzeli, en özeli benim olmalıydı, beni çok sevdiklerini söylüyorlardı; ama
işleri çok olduğundan hiç benim yanımda bulunamıyorlardı. Yalnız
büyüdüm yalnızım diye şikâyet edecek olsam, (Arkadaşlarını al diskoya
git, arkadaşlarını al bara git eğlen) derlerdi. Kısacası, şımarık büyüdüm.
Kimseleri beğenmedim, kimselerle geçinemedim, hiç kimse benim
dengim olmadığı için evlenemedim. Kendimi öyle beğeniyor, öyle kültürlü
ve görgülü zannediyordum ki, herkesi küçük görüyordum. Yanımda olan
ve arkadaş bildiğim kimseler sırf imkânlarımdan faydalanmak için
benimle arkadaş göründüler. Fakirlere ise hiç tenezzül etmez, onları cahil
ve yobaz olarak görürdüm. Eğlence diye yaptığım şeyler hatırama
geldikçe, kendimden utanıyorum. Annem ve babam, belki bana her şeyi
verdiklerini zannettiler. Aslında hiçbir şey vermediklerini sizin
gazetenizden öğrendim. Anne ve babamı bir yılbaşı partisinden, içkili bir
halde eve dönerlerken geçirdikleri trafik kazası sonucunda kaybettim.
Düşünüyorum da, bir insanın ana babası ona eğer dinini, dinin
115
www.dinimizislam.com
emirlerini öğretmediyse hiçbir şey öğretmemişler demektir. Ben, bizi
yaratanın olduğunu, onun bir olduğunu ve peygamberi olduğunu sizden
öğrendim. Namazın, orucun, zekâtın farz olduğunu sizden öğrendim.
Şükürler olsun ki, beni yaradan bana acımış, ailemin göstermesi gereken
merhametin daha büyüğünü bana göstererek, dinimi öğrenmemi ve
yaşamamı bana nasip etmiş. Ailem kendileri ölmeden önce, beni
öldürmüş aslında, yani evlat katili olmuşlar. Bütün ana babalar evlatlarına
dinlerini öğretsinler. Çünkü yurt dışında yaşamak, zengin olmak, iyi
eğitim almak insana, dinini bilmedikçe bir şey kazandırmıyor, aksine
yoldan çıkarıyor. Bütün ana babalara yalvarıyorum, lütfen çocuklarınızı
öldürmeyin, evlat katili olmayın, dinini öğretmeyecekseniz evlat sahibi
olmayın. Evladına dinini öğretmeyenler onu ebedi ateşe atmış, yani evlat
katili olmuşlar demektir. İşte benim gerçek ana babam bana dinimi
öğretenler, beni ebedi ateşten kurtaranlardır. Sanırım niçin size bu kadar
minnettar olduğumu anlamışsınızdır.
Nice 39 yıllara efendim. Evladınız Hülya.”
Evladım elimden gitti
Sual: Evlenirken kız ve oğlan tarafı, neyi düşünmelidir?
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(İki aile de, karşı tarafın hatırına, evladım elimden gitti diye bir
düşünce getirmeyecek şekilde davranmalıdır.)
Hangi taraf, evladım elden gitti diye düşünürse, gençlerin yuvasını
da, karşı aileyi de, sıkıntıya sokar. Bu düşüncenin kuvvetine göre,
sıkıntının şiddeti artar. Bu geçimsizlikleri, elden çıkan evladını kurtarmak
için yapar, hatta yuvayı da yıkar. Güya evladını kurtardığı için, zerre
kadar üzülmez, savaş kazanmış kumandan edasına bürünür; ama yuva
yıkılmıştır. Her iki taraf, çocuklarının aile düzenine karışmamalıdır.
Her iki taraf da, kendilerinin bir zamanlar yaptığı gibi çocuklarının da,
artık yeni bir aile olduklarını kabul etmeleri, Onları salih bir komşu, salih
bir arkadaş gibi görmeleri, evladım evladım diye yanıp tutuşmadan,
gerçeği kabul etmeleri gerekir. İnsanın salih arkadaşı, eşiyle mutluysa,
onun ailesiyle iyi geçiniyorsa, nasıl memnun oluyorsa, evladının da,
eşiyle ve onun ailesiyle iyi geçinmesine, böyle çok sevinmelidir. Evladım
elimden gitti diye düşünmemelidir. Bilmeli ki, onlar da artık yeni bir ailedir,
onların da kendi hayalleri, kendi prensipleri, kendi zevkleri vardır.
Nasihati gerektirecek durumlarda, tatlılıkla nasihat etmeli, maddi yardımı
gerektirecek durumlarda yardım etmelidir. Evladım diye yanan, evladını
116
www.dinimizislam.com
da yakar, yuvasını da yıkar; ama bunun sıkıntısını hem dünyada, hem de
ahirette fazlasıyla çeker. Herkes nefsine hâkim olmalı, hayatın
gerçeklerini kabul etmelidir!
Evlat hakkıyla ilgili çeşitli sorular
Sual: Çocuk doğunca neler yapmak gerekir?
CEVAP
Yedinci günü isim koymak ve başını kazıyıp, saçının ağırlığı kadar,
altın veya gümüş, sadaka vermek ve mümkünse akika hayvanı kesmek,
müstehabdır. (S. Ebediyye)
Saçını kazımadan tahmini olarak verilebilir. Altın ve gümüş yerine,
kâğıt para verilse ve yedinci günden sonra da verilse olur.
Sual: Dinimizde erkek çocuğu mu daha makbuldür?
CEVAP
Hayır, kız çocuğu daha makbuldür.
Sual: Evladımı red edebilir miyim?
CEVAP
Baba, akıl-baliğ olan oğlundan mesul olmayı red edebilir. Evlatlıktan
red diye bir şey yok. Emr-i maruf yapmayı, tevbesini, ziyarete gelmesini,
hediyesini ve vâris olmasını reddedemez. Red ettim dese de geçerli
değildir.
Sual: Çocuk ne zamana kadar emzirilir?
CEVAP
Çocuğu, altı ay kadar anne sütü ile beslemek kâfidir. Mama yiyecek
hâle gelinceye kadar emzirmek vacip, bundan sonra, iki yaşına kadar
müstehap, iki buçuk yaşına kadar ise, caizdir. Bundan sonra emzirmek
günahtır. (Redd-ül-muhtar)
Sual: Kaç yaşına gelen kız çocuğunun odasını ayırmak gerekir?
CEVAP
On yaşına gelen kız ve erkek çocuğun yatak odasını birbirinden ve
ana-babanın odasından ayırmalıdır. (Hadika)
Sual: Çocuk, hanım ve mala fitne denir mi? Fitne ne demektir?
CEVAP
Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela,
düşman ve daha başka manalara da gelir. Mal, hanım ve çocuklar hayırlı
olmazsa bela olur, fitne olur. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Ya Rabbi, beni sevenlere, hayırlı mal ver! Bana düşmanlık
edenlere de çok mal, çok evlat ver!) [İbni Asakir]
Çocuğu ve malı olan imtihan içindedir. İmtihanı kazanamazsa başı
117
www.dinimizislam.com
belaya girer, Cehenneme gider. Mal, çocuk ve hanım, cihad, namaz gibi
ibadetlerden alıkoyabilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, hanımlarınız ve çocuklarınızdan size düşman
olanlar vardır. Onlardan sakının!) [Tegabün 14]
(Mallarınız ve çocuklarınız sizin için elbette bir fitnedir.)
[Tegabün 15]
Buradaki fitne de imtihan ve benzeri manalardadır.
İnsan, genel olarak malını iyi yolda kullanmaz. Bu bakımdan malı
kendisi için düşman olmuş olur. Aslında mal, kılıç gibi bir nimettir. İyi
kullanılmazsa sahibini keser. Evlat da, bir nimet iken, iyi terbiye
edilmezse, ana-babaları ile birlikte Cehenneme gider. Nimet, düşman
olmuş olur. Çoğunluk bu imtihanı kazanmadığı için, mala, hanıma ve
evlada fitne, düşman gibi tabirler kullanılmıştır. Mesela, İskoçyalılar,
genelde cimri oldukları için, her İskoçyalıya cimri gözü ile bakılır. Belki de
içlerinde çok cömert olanları da vardır. Kayserililer, gözü açık olarak
bilinir. (Okur-yazar değilim ama Kayseriliyim) denir. Kayseri’de gözü açık
olmayan da vardır. Hüküm ekseriyete göre verilir. Peygamber efendimiz,
(Zenginleri ve kadınları Cehennemde gördüm) buyurmuştur. Halbuki
Cennete gidecek zenginler ve kadınlar da çoktur. (Ramuz)
Sual: Çocuklara büyüklerin ellerini öptürmek caiz mi?
CEVAP
Salihlerin elini öpmeye alıştırmalı. Menduptur.
Sual: (Çocuklarım büyüyünce kâfir olacaksa, şimdiden ölsün) demek
caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Hep hayır dua etmeye çalışmalıdır!
Sual: Kocamdan ayrıldım. Ondan olan oğlumu on yaşına kadar
büyüttüm. Kötü olduğu için babasını tanıtmadım. Günah oldu mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Beyimin ilk hanımından olan 5 yaşındaki çocuğunu, eve
koymamaya hakkım var mı?
CEVAP
Küçük olduğu için hakkınız yoktur.
Sual: Toplumda, babası bilinmeyen, piç denilen çocuklar gün
geçtikçe çoğalıyor. Ana-babalarının günahları bu çocuklara da yazılır mı?
CEVAP
Veled-i zinanın çoğalması, kıyamet alametidir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
118
www.dinimizislam.com
(Ahir zamanda, veled-i zina [piç] çoğalır.) [Taberani]
Kâfir çocukları bile günahsız doğar. Ana-babanın günahını çocuğu
çekmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Veled-i zina, babasının günahını çekmez. Hiç kimse, diğerinin
günahını yüklenmez.) [Hakim]
Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruldu ki:
(Bir kimse, diğer kimsenin günahını çekmez.) [Necm 38]
Çocuğu sütten ayırmak
Sual: İki yaşına girmek üzere olan çocukları, üç aylarda sütten
ayırmak ve bir kere ayırdıktan sonra tekrar süt vermek haram mıdır?
CEVAP
Hayır, haram değildir.
Çocuğu emzirmek
Sual: Anne bebeğini emzirmek zorunda mıdır?
CEVAP
Hayır, ama ihsan ederek emzirmesi çok sevab olur. Emzirmezse
babasının sütanne tutması gerekir.
Evladın malından yemek
Sual: Baba, oğlunun malından izinsiz yiyebilir mi? Evlat babasına
bakmaya mecbur mudur?
CEVAP
Eğer baba muhtaç değilse, cimri oğlunun malından izinsiz yiyemez,
yemesi helâl olmaz. Cömert oğlunun malından, ihtiyacı olmasa da
yemesi, helâl olur. (Hindiye)
Evlat, zengin babaya bakmaya mecbur değildir. Baba fakir, evlat
zenginse, Müslüman ana babaya nafaka vermek farz olur.
Evlat da, baba da fakirse, yine babaya nafaka vermek farz değildir.
Fakir olan evlat, fakir ana babasını kendi evine alıp, onlarla birlikte
geçinirler. (Fetava-i Hayriyye)
Doğmamış çocuğa
Sual: Çocuk doğmadan akika kesmek ve sadaka-i fıtrını vermek
gerekir mi?
CEVAP
Hayır, gerekmez.
Boşanmada çocukların durumu
Sual: Erkek, hanımını boşarsa, çocukları yetiştirmek dinen kimin
hakkıdır?
119
www.dinimizislam.com
CEVAP
Ayrılıkta, çocuğu yetiştirmek, başkasıyla evli olmayan annenin
hakkıdır. Anadan sonra, anneanneye, sonra babaanneye verilir. Bundan
sonra kız kardeşe, sonra teyzeye verilir.
Çocuk kimde olursa olsun, nafakasını babası verir. Kadın fakirse,
çocukla birlikte yiyebilir. Babası yoksa çocuğun malından sarf edilir. Malı
da yoksa nafakayı kendilerinin vermeleri vacib olur.
Küçük kızı, başkasıyla evli olan annesi, annesinin teyzesi ve halası
isteseler, annesinin teyzesine verilir. Oğlan yedi yaşına gelince, kız
büluğa erince babasına zorla verilir. Babası yoksa fâsık olmayan, baba
tarafından akrabaları alabilir. (S. Ebediyye)
Nikahı düşenler – düşmeyenler
Sual: Bir erkeğe, ana-babasının hala ve teyzesi, bir kadına da, anababasının amca ve dayısı mahrem midir? Kimler kimlerle evlenemez?
CEVAP
Önce usül ve füru meselesini bilmek gerekir.
Usül, ana-baba, bunların ana-baba, dede ve büyük anneler. [Ananın
anası ve babanın anası, bunların anaları.]
Füru ise, evlatlar, bunların çocukları ve torunlarıdır.
İlmihallerdeki (Hala ve teyze ile evlenilmez) ifadesinden, anababanın da, hala ve teyzesiyle evlenilemeyeceği anlaşılır. Çünkü bir
kadına, erkek ve kız kardeşlerinin oğulları ve bunların erkek torunları
mahremdir. [Mahrem demek, evlenmesi haram demektir. Mesela
annemiz, bacımız, halamız, teyzemiz bize mahremdir.]
Erkeğe de, erkek ve kız kardeşlerinin kızları ve bunların kız torunları
mahremdir. Baba, halanın erkek kardeşidir. Halamıza, babamızın oğulları
ve erkek torunları mahremdir. Teyzemize de annemizin oğulları ve erkek
torunları mahremdir.
Erkeğe mahrem olan kadınlar
Soydan olan ve evlenilmesi erkeğe caiz olmayan yedi akraba
şunlardır:
1- Analar:
Anası, ana-babasının anaları, onların da anaları mahremdir.
2- Kızlar:
Kızı, oğlunun ve kızının kızları ve torunlarının kızları mahremdir.
3- Kız kardeşler:
Ana-baba bir veya ana bir veya yalnız baba bir kız kardeşler de
120
www.dinimizislam.com
mahremdir.
4- Halalar:
Halası, ana-babasının halaları, dedelerinin, büyük annelerinin
halaları da mahremdir.
5- Teyzeler:
Kişiye teyzesi, ana-babasının teyzeleri, dede ve büyük annelerinin
teyzeleri de mahremdir.
6- Erkek kardeş kızları:
Ana-baba bir, sadece ana bir veya yalnız baba bir erkek kardeşin
kızları ve bunların kız torunları da mahremdir.
7- Kız kardeş kızları:
Ana-baba bir veya sadece ana bir yahut yalnız baba bir kız kardeşin
kızları ve bunların kız torunları da mahremdir.
Bu yedi kişi soydan olmayıp, süt ile de olsa yine mahremdir. Zina ile
de olursa, yine haramdır. Mesela bir kimse, zina ettiği kadının kızı ile,
torunu ile veya anası ile evlenemez. Sadece oğlunun sütkardeşi olan kız
ile ve erkek kardeşin sütannesi ile evlenmek caizdir.
Nikah sebebi ile haram olanlar
Nikah sebebi ile sonradan akraba olan şu 4 kadınla da evlenmek
erkeğe haramdır:
1- Kayınvalideler:
Kayınvalidesi haram olduğu gibi, kayınvalidesinin ve kayınpederinin
anneleri de haramdır.
2- Üvey kızlar:
Hanımının, başka erkekten olan kızları, torunları, üvey oğlunun
kızları ve torunları da haramdır.
3- Gelinler:
Oğlunun hanımı haram olduğu gibi, torunlarının hanımları da
haramdır. Sadece üvey oğlun hanımı namahremdir.
4- Üvey analar:
Babasının hanımı, yani üvey annesi haram olduğu gibi, dedelerinin
evlendiği bütün kadınlar da haramdır. Zina sebebiyle de olsa haramdır.
Yani bir kimsenin, babasının veya dedesinin zina ettiği kadınla evlenmesi
haram olur.
Amca kızı, dayı kızı, hala kızı ve teyze kızı ve yenge, yani kardeş
zevcesi (Zirahm-i mahrem) değildir. Yani bu beş kadın, yabancı demektir.
Bu beş kadın yabancı olduğundan, bunlarla evlenmek caizdir. Fakat,
bunlardan ilk dördü ile evlenmek tenzihen mekruhtur. (K.Saadet)’teki,
hadis-i şerifte, (Bunların çocukları zayıf, hastalıklı olur) buyuruldu.
121
www.dinimizislam.com
Fakat amca kızının kızı ve amca oğlunun kızı ile, hala kızının kızı veya
hala oğlunun kızı ile, dayı oğlunun kızı ve dayı kızının kızı ile, teyze
kızının kızı ve teyze oğlunun kızı ile evlenmek mekruh olmaz.
Bazı kimseler, Hazret-i Ali’nin amcasının kızı ile evlendiğini
söylüyorlar. Bu yanlıştır. Peygamber efendimiz, Hazret-i Ali’nin amcası
değil, amcasının oğludur. Yani Hazret-i Ali, amcasının oğlunun kızını aldı.
Bu bakımdan tenzihen de mekruh olmadı.
Erkeğe neseb ile haram olanlar:
1- Anası
2- Büyük analar [Annesinin ve babasının annesi ve onların anneleri]
3- Kızı, oğlunun ve kızının kızları
4- Bacısı
5- Bacısının ve biraderinin kızları
6- Halası
7- Teyzesi.
Erkeğe süt itibariyle haram olanlar:
1- Süt anası
2- Süt büyük anaları
3- Süt kızı, süt oğlunun ve süt kızının kızları,
4- Süt bacısı
5- Süt bacısının ve süt biraderinin kızları
6- Süt halası
7- Süt teyzesi.
Erkeğe nikah sebebi ile haram olanlar:
Kaynanası, üvey kız, üvey anası, gelini.
Erkeğe geçici haram olanlar:
1- Hanımının bacısı,
2- Hanımının halası,
3- Hanımının teyzesi,
4- Hanımının erkek ve kız kardeşinin kızları,
5- Hanımının süt bacısı, süt halası, süt teyzesi, erkek veya kız süt
kardeşinin kızları,
6- Kitapsız kâfir kadınları.
Sual: Annemin dayısı, amcası ya da babamın dayısı, amcası bana
haram oluyor mu? Yani onlar benim öz dayım gibi oluyor mu?
CEVAP
Onlar sizin de öz dayınız, öz amcanız gibidir.
Sual: Hanımım üvey babam yanında bizimle benimle, bensiz
annemle birlikte yemek yemek, sohbet etmek vb gibi nedenlerle
122
www.dinimizislam.com
bulunabilir mi?
CEVAP
Üvey babanız hanımınıza yabancıdır.
Sual: Dedemin üvey kızını nikah edebilir miyim?
CEVAP
Evet nikah edebilirsiniz. Babanızın üvey kızını da nikah edebilirsiniz.
Çünkü baba ve anne tarafından sana akraba değil.
Sual: Gelinin kocası ölse, kayınpederine olan mahremliği devam
eder mi?
CEVAP
Kayınpeder öz baba gibi mahremdir.
Sual: Torunun hanımı dedeye mahrem midir?
CEVAP
Torunun hanımı, dedenin gelinidir, yani mahremdir.
Sual: Annemin üvey annesi bana ve babama yabancı kadın mıdır?
CEVAP
Evet yabancı kadındır.
Sual: Benim amcam hanımıma yabancı erkek hükmünde midir?
CEVAP
Evet, yabancı erkek hükmündedir.
Sual: Kuzenlerle evlenmek caiz midir?
CEVAP
Kuzenden kastınız amca, dayı, hala ve teyze çocukları ise, hepsi ile
evlenmek caizdir. Fakat tenzihen mekruhtur. Yeğene de kuzen
denebiliyor. Onlarla evlenilmez.
Sual: Üvey oğlun hanımı mahrem mi?
CEVAP
Mahrem değildir. Yabancıdır.
Sual: Üvey kızın kızı da mahrem mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Benim üvey babam, hanımıma yabancı mı?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir babanın üvey kızı, kendi öz kızı gibi mahrem midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Gelin, insanın kendi kızı gibi midir? Nerelerine bakmak caiz,
nerelerine bakmak caiz değildir?
123
www.dinimizislam.com
CEVAP
Gelin, insanın kendi kızı gibidir. Kızının neresine bakması caiz ise,
gelinin de aynı yerine bakması caizdir. Erkek, nikahla alması ebedi
haram olan 18 kadının, mesela annesinin, kızının ve gelininin saçına,
yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetten emin ise,
bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına [böğürlerine], uyluk ve
dizlerine ve sırtına bakamaz. (Bedayı)
Sual: Bir kadın, mürted amcanın yanında başı açık oturabilir mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Gayrı müslim kardeş, kayınpeder, mürted amca dayı yabancı
sayılır mı?
CEVAP
Evet.
Sual: Kayınvalidenin annesi de, kayınvalide gibi mahrem mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kardeş torunu mahrem mi?
CEVAP
Evet.
Babamın teyzesi
Sual: Erkeğe göre, annesinin veya babasının teyzesi ve halası
kendisine namahrem midir? Kadına göre de, annesinin veya babasının
dayısı ve amcası kendisine namahrem midir?
CEVAP
Erkeğe göre, kendi teyzesi ve halası gibidir, yabancı değildir. Kadına
göre de, kendi dayısı ve amcası gibidir, yabancı değildir. Yani namahrem
değil, mahremdir.
Sual: Damadımın yanında başı açık durabilir miyim?
CEVAP
Kayınvalide, aynen anne gibidir. Başınız açık, kollarınız açık, diz
kapağınızdan altı yani bacaklarınız açık olarak damadınızın yanında
durabilirsiniz. Hiç mahzuru olmaz. Ancak genç iseniz, fazla açık
durmanız iyi olmaz.
Sual: Kaç yaşındaki kadına ihtiyar kadın denir?
CEVAP
55 yaşından büyük olana ayise [ihtiyar kadın] denir.
Sual: Bir erkeğe, hanımı mahrem midir, yoksa namahrem midir?
CEVAP
124
www.dinimizislam.com
Mahrem, nikah düşmeyen, evlenmesi haram olan demektir. Hala,
teyze gibi evlenilmesi haram olan kadınlara mahrem denir.
Namahrem, yabancı, nikah düşen demektir. Evlenilmesi haram
olmayanlar, başkalarının hanımları ve bütün yabancı kadınlar
namahremdir.
Bir erkeğin hanımı, onun mahremi olmadığı gibi, namahremi de
değildir. Onun nikahlısı, yani helalidir.
Sual: Bir kadını kendim, kızını da oğlum için almam caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Nikahlısını, halvet olmadan boşayan erkek, bu kadının kızı ile
evlenmesi caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: 16 yaşında baliğ olmayan, baliğ hükmünde midir?
CEVAP
Evet.
Sual: İki kız kardeşle aynı anda evlenmek caiz mi?
CEVAP
Caiz değildir. Caiz demek âyeti inkâr olur. Harama helal demiş olur.
Kendi kız kardeşi ile evlenenin durumu da aynıdır. Annesi ile evlenenin
durumu da aynıdır. Anne ile kardeş ile evlenmek caiz diyen kimse,
Allah’ın bildirdiği âyeti inkâr etmiş olur. Harama helal demiş olur. Meşhur
bir harama helal diyen de kâfir olur.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Analarınız; kızlarınız, bacılarınız, halalarınız, teyzeleriniz,
kardeşlerinizin kızları, bacılarınızın kızları, sizi emziren süt
anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, öz oğullarınızın
eşleri ve iki kız kardeşi bir arada alarak evlenmek, size haram
kılındı.) [Nisa 23]
Sual: Öz ablamın kızı ile evlenmem caiz midir?
CEVAP
Abla kızı da, aynen abla gibidir. Evlenmek asla caiz değildir. Nisa
suresinin 23. âyet-i kerimesinde haram olduğu yazılıdır. Ablanızın kızının
kızı ile de ve bütün torunları ile evlenmeniz caiz değildir.
Hıristiyanlık ve Yahudilikte bile abla kızıyla evlenmek caiz değildir.
Amca ve dayı ile, hala ve teyze ile de evlenilmez. (Nisa 23)
Sual: Üvey ağabeyim ile üvey ablam evlenebilir mi? Yani Babamın
hanımı ölünce, dul bir kadınla evlendi. Bu kadının bir kızı var. Babamın
125
www.dinimizislam.com
da ölen karısından bir oğlu var. Bu oğlan bu kız ile evlenebilir mi?
CEVAP
Evlenebilir. Çünkü hiç akrabalığı yoktur.
Sual: Çocuklu dul bir kadınla evlendim. Bu kadının oğlunun hanımı
bana yabancı mı?
CEVAP
Evet, yabancıdır. Ama bu kadının kızları size yabancı olmaz.
Sual: Hanımımın üvey annesi, bana namahrem mi?
CEVAP
Evet yabancıdır.
Sual: Bir hoca, süt bacı, genç kayınvalide, başka bir kocadan olma
kızı ve benzerleriyle halvetin caiz olmadığını bildiriyor. Bunlar mahrem
değil mi, bunlarla halvet caiz olmaz mı?
CEVAP
Bu kadınlar ebedi mahremdir. Ebedi mahrem olan kadınlarla halvet
caizdir. Süt kardeş ile, Genç kaynana ve Gelin ile, fitne şüphesi yani
insanların suizan edip yanlış anlaması söz konusu olunca, mekruhtur.
Fitne şüphesi olmayınca mekruh olmaz.
Sual: Bir erkeğin ölen hanımından olan kızı ile evli olan damadı,
sonraki evlendiği hanımına mahrem mi, namahrem mi? Yani bir erkeğe,
karısının üvey annesi mahrem midir?
CEVAP
Namahremdir yani yabancıdır.
Sual: Bir kadın için, kayınpederinin ve kayınvalidesinin babası, bir
erkek için kayınvalidesinin ve kayınpederinin annesi kendisine mahrem
midir?
CEVAP
Evet, yabancı değildir. Kayınvalide ve kayınpederin anne, baba,
dede ve nineleri de mahremdir.
Sual: Bir erkeğe, ana babasının, hala ve teyzeleri mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Süt ile olanlar da böyledir. Yani süt hala, süt teyze
de böyle mahrem olur.
Sual: Bir kadına ana babasının, dayı ve amcaları mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Süt ile olanlar da böyledir. Yani süt amca, süt dayı
da böyledir.
Sual: Bir erkeğe, kardeşinin çocuklarının kızları mahrem midir?
CEVAP
126
www.dinimizislam.com
Evet mahremdir. O kızların kızları da mahremdir.
Sual: Bir kadına, kardeşinin çocuklarının oğulları mahrem midir?
CEVAP
Evet mahremdir. (Redd-ül muhtar)
Mahrem akraba
Sual: Babanın hala ve teyzesi, kardeş çocuklarının torunları mahrem
midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Babanın hala ve teyzesi, bizim hala ve teyzemiz
demektir. Kardeşimizin torunları da, bizim yeğenimizdir.
Üvey kardeşler
Sual: Babamın eşi ölünce, dul ve çocuklu olan annemle evlenmiş.
Annemle gelen üvey ablam var. Babamın ölen eşinden de bir abim var.
Bunlar, birbirleriyle evlenebilirler mi?
CEVAP
Elbette evlenebilirler; çünkü ikisinin de, ana babaları ayrıdır. Hiçbir
akrabalıkları yoktur. Babanız, ileride anneniz olacak kadına, (Oğluma
kızını ver, seninle biz evlenelim) demiş oluyor. Bu gayet normaldir.
Akraba ve hısım
Sual: Kitaplarda hısım ve akraba ifadesi geçiyor. Bunların ikisi aynı
değil mi?
CEVAP
Hayır, ikisi farklıdır. Ana, baba ve dedelerden, çocuklardan ve
torunlardan başka olan yakınlara akraba denir. Mesela erkek kardeş,
erkek yeğen ve amca, kadın için mahrem akrabadır. Kız kardeş, kız
yeğen ve hala erkek için mahrem akrabadır.
Amcaoğlu, halaoğlu kadın için namahrem akrabadır. Amcakızı,
halakızı da erkek için namahrem akrabadır.
Hısım, kadın tarafından, evlilik sebebiyle doğan akrabalık demektir.
Kayınpeder, kayınvalide, gelin ve damat, mahrem hısımdır. Baldız, erkek
için namahrem hısımdır. Enişte, kadın için namahrem hısımdır.
Arapçada hısımlar için eshar deniyor. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Esharımın Cennetlik olmasını istedim. Rabbim de bu isteğimi
kesin olarak kabul etti.) [Hakim]
(Esharıma sövüp sayana, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve
insanların laneti olsun!) [Hakim]
Peygamber efendimize Eshardan, akraba olmakla şereflenip,
Cennetlik olanlardan bazıları şunlardır:
1- Kayınpeder olanlar: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i
127
www.dinimizislam.com
Ebu Süfyan. (Radıyallahü anhüm.)
2- Damat olanlar: Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali. (Radıyallahü
anhümâ.)
3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi Ümmi Ruman,
Hafsa validemizin annesi Hazret-i Zeyneb, Ümmi Habibe validemizin
annesi Hazret-i Hind. (Radıyallahü anhünne.)
4- Kayınbirader olanlar: Hazret-i Abdullah bin Ömer, vahiy kâtibi
Hazret-i Muaviye. (Radıyallahü anhüm.)
Bu dört grup hısımdan birini sevmemek münafıklık alametidir, çünkü
bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin sevgisi, bir münafığın
kalbinde toplanmaz) [İ. Asakir]
Nikah düşenlerle görüşmek ve halvet
Sual: Halvet nedir?
CEVAP
Halvet, yabancı bir kadınla bir erkeğin bir odada, bir yerde yalnız
kalmaları demektir. Bu haramdır.
Sual: Yakınlarım fâsık, kötü insanlar. Onlarla iyi geçinmem için
günah işlemem caiz olur mu? Mesela nikah düşen bayan akrabalarıma
hoş geldin diyerek kucaklaşıp öpüşmem caiz olur mu?
CEVAP
Zaruretsiz caiz olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Eşin, dostların
gönüllerini yapmak için, kendini günaha sokmak ve ahiretin sonsuz
azaplarına atılmak, aklı olanın yapacağı iş değildir) buyuruyor.
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bir kimse kötü insanların kızacakları şeyde Allahü teâlânın
rızasını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur.
Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa,
Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır.) [Tirmizi]
Sual: Yenge, baldız, amca ve dayı hanımları gibi akraba kadınlarla
yalnız bir odada bulunmak günah mıdır?
CEVAP
Bahsettiğiniz kadınlar namahremdir. Böyle kadınlarla halvet
haramdır. Halvet, yabancı bir kadınla bir erkeğin, bir yerde yalnız
kalmasıdır. Kadın çok olsa da halvete mani değildir. Erkeğin hanımı veya
annesi, bacısı gibi mahrem bir kadın bulunursa halvet olmaz.
Müslüman kadın, fâsık kadınların yanında da saçı açık duramaz.
128
www.dinimizislam.com
Mürted amca ve dayının yanında da açık duramaz. Mürted ana-babanın
yanında, başı açık durmak caiz ise de, ellerini öpmek caiz değildir.
Zaruret olmadıkça namahremle konuşmamalıdır. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Ey kadınlar, mahreminiz olan erkeklerle konuşunuz,
namahremle konuşmayınız!) [İ.Sa’id]
[Mahrem, kendisi ile evlenmek haram olan yakın akraba demektir.
Namahrem, kendisi ile evlenmek haram olmayan yabancı veya uzak
akraba demektir.]
Peygamber efendimiz, (Kadınlarla beraber olmaktan, onlarla
yalnız kalmaktan sakının) buyurunca, oradakiler, bir kadının,
kayınbirader, enişte gibi akrabalarla yalnız kalmasının hükmünü sorunca,
Resulullah efendimiz, (Kayınbirader daha tehlikelidir, ölüm gibidir)
buyurdu. (Buhari)
Bunun sebebi, toplumda kayınbirader, enişte yabancı sayılmadığı
için, yengesinin, baldızının yanına teklifsiz girip çıkar. Bunlar yalnız
kalınca üçüncüleri şeytan olur. Sonra da, (Bayram değil, seyran değil,
eniştem beni niye öptü) derler. Bayram da olsa, yalnız bir yerde kalmak,
zaruretsiz konuşmak, tokalaşmak haramdır. Şeytan insanı kadınlarla
aldatmaya çalışır. Zaruretsiz, akraba da olsa, yabancı kadınlardan uzak
durmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir erkekle bir kadın yalnız kalınca, aralarına şeytan girer.
Yabancı bir kadınla sıkışık durmak, üstü pis bir hınzırla sıkışık
durmaktan daha kötüdür.) [Taberani]
(Şeytanın, takva sahiplerini avlamakta, kadınlardan daha uygun
bir tuzağı yoktur.) [Deylemi]
(İblis, şeytanlara der ki: Et, kadın ve içki ile insanları aldatmaya
çalışın! Bu işte bunlardan daha etkilisi yoktur.) [Deylemi]
(Ümmetim için en korktuğum şey, kadın ve içki fitnesidir.) [İ.
Süyuti]
(Bir fâcire [kötü] kadının fücuru [kötülüğü] bin erkeğin fücuru gibi
ve bir iyi kadının iyiliği, yetmiş sıddıkın iyiliği gibidir.) [Ebu Nuaym]
(Gençlik, delilikten bir şubedir, kadınlar da şeytanın tuzağıdır.)
[E.Nuaym]
(Kadın avrettir ve dışarı çıkınca şeytan onu gözetler.) [İbni
Hibban]
(Bir genç kız ile genç bir erkek beraber idi. Onları şeytandan
emin görmedim.) [Tirmizi]
Sual: Eniştemle veya beyimin kardeşi ve hanımı ile veya damadım
129
www.dinimizislam.com
ile uzun yola gitmemiz caiz midir?
CEVAP
Enişteniz, yani kız kardeşinizin kocası size yabancı olduğu gibi
beyinizin kardeşi de yabancıdır. Mahrem akraba olmadığı için bunlarla
beraber uzun yola gitmeniz caiz olmaz, haram olur. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının, yanında babası
veya oğlu veya kocası veya erkek kardeşi veya bir mahremi
olmadan üç günlük ve daha fazla bir yola, gitmesi helal olmaz.)
[Buhari, Müslim]
(Kocası veya mahremi olmayan müslüman bir kadının hacca
gitmesi helal olmaz.) [Taberani]
Damadınız size mahrem olduğu için uzun yola gidebilirsiniz. Ancak
bir zaruret veya ihtiyaç olunca, mesela mahrem kimse bulamayıp sefere
de çıkmak gerekince, yanında mahrem erkekleri bulunan saliha
hanımlarla beraber gitmek caiz olur. Fâsık akraba yerine, salih olan
yabancılar tercih edilir. Salih kimse, insanın düşmanı bile olsa, haram
işlemekten korktuğu için malımıza, canımıza, ırzımıza zarar vermez.
Seferde olan bir hanım ise, yanında mahrem akrabası olmasa da, beyinin
ikamet ettiği yere gelebilir.
Sual: Baldızımı veya yengemi İstanbul’un bir semtinden öteki
semtine arabamla götürebilir miyim?
CEVAP
Yenge de baldız da yabancı kadındır. Zaruret olmadıkça da onları
yalnız olarak bir yere götürmenizi tavsiye etmeyiz.
Sual: Yanlarında yedi yaşında akıllı bir çocuk olursa yine de halvet
olur mu?
CEVAP
Evet yine halvet olur.
Sual: Yirmi yaşın üzerinde, akıl-baliğ olmayan, kadın-erkek
münasebetlerini bilmeyen, konuşamayan zararsız deli olan biri erkek,
diğeri kız olmak üzere iki çocuğum var. Kadın-erkek münasebetlerindeki
durumları nedir? Komşu kadınlar, oğlumun yanında başı açık oturabilirler
mi? Bunlarla halvet olur mu?
CEVAP
Kızınız, her ne kadar, kadın-erkek münasebetlerini bilmese de,
netice itibarıyla bir kadındır. Ona şehvetle bakmak, onunla halvet etmek
haramdır. Açık gezmesinin ona günahı olmaz ise de, bakanlara günah
olacağı için, tesettüre riayet ettirmeye çalışmalı! Yabancı kadınların
130
www.dinimizislam.com
oğlunuzla halvet etmeleri ve yanında açık durmaları haramdır.
Sual: İnançsız bir dayım var. Yanımda da 8 yaşında bir oğlum ve 10
yaşında da bir kızım var. Oğlumla beraber veya oğlum kızım ve dayımla
birlikte İstanbul’dan Trabzon’a gidebilir miyiz? Yahut kızımı dayımla
gönderebilir miyim?
CEVAP
Kendiniz oğlunuzla veya dayınızla gidemediğiniz gibi, kızınız da
dayınızla gidemez.
Müslüman bir kadın, dinsiz veya emin olmayan mahremiyle ve baliğ
olmamış çocuk mahremiyle sefere çıkamaz. Baliğa olmamış, gösterişli
kız da, kadın gibidir. Yani mahremsiz sefere çıkamaz. (Hadika)
Sual: Hadım olan erkekle, felçli ve deli ile de halvet olur mu?
CEVAP
Evet, olur.
Sual: 20 yaşında ihtilam olmayan dilsiz bir deli ile halvet olur mu?
CEVAP
Halvet olur.
Sual: Şehir otobüsünde ve caddedeki dükkanlarda halvet olur mu?
CEVAP
Olmaz.
Sual: Salih erkek birden fazla olunca halvet olur mu?
CEVAP
Halvet olmaz.
Sual: Muayenehanede başkaları yoksa, dışarıdan da görülmüyorsa
halvet olur mu?
CEVAP
Olur.
Sual: Hastanenin özel bir odasında yatarken, erkek doktor gelince
halvet olur mu?
CEVAP
Hastalık zaruri olduğu için hastaya günah olmaz.
Sual: Hastanede yanımdaki hasta şuursuzdur. Refakatçi olarak
hanımı var. Benimle halvet olur mu?
CEVAP
Hanımınızı getirmek veya tek odada kalmak mümkün olmazsa,
zaruret olur, caiz olur.
Sual: On yaşında bir oğlum var. Bu oğlum yanımda iken eniştemle
bir odada oturmamız halvet olur mu? Günah mıdır?
CEVAP
131
www.dinimizislam.com
Evet günahtır. Çünkü bu yaştaki çocuk, halvete mani değildir.
Sual: Yabancı bir erkek ile yabancı bir kadın ahiret kardeşi olur mu?
Komşumuz bir kadın, yabancı bir erkek ile ahiret kardeşi olmuş. Beraber
bir odada kalıp, yiyip içiyorlar. "Namahremlik şartları aradan kalktığı için
bize günah olmaz" diyorlar. Bu hususun dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Bir erkek, yabancı bir kadınla "Ahiret kardeşi" olup onunla yalnız
kalamaz. O kadın ona yine yabancıdır. Onunla evlenebilir. "Aradan
namahremlik şartları kalkar" demek, dinsizlerin, mülhidlerin, zındıkların
uydurdukları şeylerdir. Nikah olmadan hiç bir yabancı kadın, bir erkeğe
helal olmaz. Beraber bir odada bulunmaları haram olur.
Dinimizin hükümleri ortadadır. Haram belli, helal bellidir. Hiç kimse,
haramı helal, helali haram yapamaz. Harama helal diyen kâfir olur.
İslamiyet’te din kardeşliği vardır. Din kardeşiyle de evlenebilir. Ahiret
kardeşi olmak da, din kardeşi olmak demektir. Bir kimse, ahiret
kardeşiyle de evlenebilir. (Hadika)
Sual: Bir kızla birbirimizin kanını yaladık. Kan kardeşi olduğum bu
kız ile evlenmem uygun mudur? Kan vermekle de kan kardeşliği olur mu?
CEVAP
Kan yalamak, kan içmek haramdır. Eti yenen koyun, sığır gibi
hayvanların da kanlarını içmek haramdır. Birbirinin kanını yalamakla veya
birbirine vermekle kan kardeşi olunmaz. Yani birbirinin kanını yalayan
veya birbirine kan veren kimseler, birbiriyle evlenebilir.
Sual: Babam yengemin yanında kal diyor. Kalmazsan hakkımı helal
etmem diyor. Ne yapmalıyım?
CEVAP
Asla yenge ile oturulmaz. Babanın haksız bedduası da tutmaz.
Sual: Ana-baba ve mahrem dinsiz akrabayla, emr-i maruf gayesiyle
görüşmek caiz mi?
CEVAP
Bu niyetlerle caiz, bu niyet olmadan caiz olmaz.
Sual: Uygunsuz namahrem akrabalarımın ziyaretlerine gitmeyişim
günah oluyor mu?
CEVAP
Dinimizdeki şu ölçü iyi bilinmeli:
Günah işlenerek farz yapılmaz. Farz ile haram bir araya gelirse farz
tehir edilir. Mesela bayanların hacca gitmesi farz, fakat yanında mahrem
akrabası yoksa başka kadınlarla gitmesi haramdır. Kadın bu halde hacca
bile gidemez. Haram işlenecekse, akrabaların evine gitmezsiniz. Amca
132
www.dinimizislam.com
dayı gibi mahrem akrabalarınıza telefon edersiniz, telefonla bayramlarını
tebrik edersiniz.
Sual: Eşim, yabancı erkeklerle çok nazik konuşuyor. Ciddi konuş
diyorum. Benim kötü niyetim yok ki diyor. İyi niyetle nazik konuşmakta
mahzur var mı?
CEVAP
Tam İlmihal’de diyor ki:
Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde kadınların, kızların, yabancı erkeklerle
yumuşak sesle, nezaketle konuşmalarını, böylece kötü adamların
kalblerine kötülük getirmelerini yasaklamakta, buna sebep olmayacak
şekilde söylemelerini istemektedir. Kadınların, yabancı erkeklere
süslenmelerini yasak etmektedir. Bileziklerinin sesini duyurmamak için,
yavaş, sessiz yürümelerini emretmektedir. Yani günaha sebep olan her
şey de günahtır. O halde günaha, harama sebep olan şeylerden kaçmak
gerekir
Sual: Şehvetsiz olarak bir kadınla iyi niyetle konuşmak, mesela din
bilgisi vermek caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir.
Sual: Benim çok sevdiğim hıristiyan bir yengem var. Hıristiyan
arkadaşlarım da var. Yengeme Müslümanlığı anlattık, daha Müslümanlığı
seçmedi. Diğer arkadaşlar da Müslümanlığı seçmezse onlarla ve
yengemle mükemmel bir şekilde devam ettirdiğim dostluğumu bozmam
mı gerekecek?
CEVAP
Dost olmak ayrı, onlarla arkadaşlık etmek ayrıdır. Onların dinini
sevmek yanlıştır. Bir hıristiyan kızı sevip onunla evlenmek de caizdir.
Kendisini sevmek ayrı, dinini sevmek ayrıdır. Âyet-i kerimede kastedilen
mana dinlerini sevmektir. Normal arkadaşlık dinlerini de sevmeye sebep
olabilir. Onun için dikkatli olmak gerekir. Mesela onların bayramlarını
falan tebrik etmek caiz değildir.
Sual: İslamiyet’i öğrenmek isteyen bir bayana yabancı bir erkek nasıl
yardımcı olabilir?
CEVAP
Sadece kitap verebilir veya gönderebilir.
Sual: Müslüman kadının, kâfir kadınla tokalaşması caiz mi?
CEVAP
Zaruretsiz caiz olmaz. İhtiyaç olunca Hanbeli mezhebi taklit edilir.
Sual: Hadis-i şerifte, bir kadının evinden başka yerde başını
133
www.dinimizislam.com
açmasının günah olduğu bildiriliyor. Namahremin yanında mı
kastediliyor?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir erkek, evleneceği kızı daha iyi tanımak için konuşması
haram mıdır?
CEVAP
Evlenmek için kız görmeye gidildiği zaman kıza bakmak ve
konuşmak sünnettir, günah değildir.
Sual: Kız görmeye gidince, babamın da bakması caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: İstenilecek kızın neresine bakmaya izin vardır?
CEVAP
Yalnız yüzüne bakılır.
Sual: Nikahtan önce sadece oğlanın kızı görmesi kâfi mi?
CEVAP
Birbirini görmek sünnettir.
Sual: Evlenecek kızı ikinci defa görmek caiz mi?
CEVAP
Üçüncüsü bile caizdir.
Sual: Bir kadın, şeyhinin elini öpebilir mi?
CEVAP
Peygamber efendimiz, yabancı kadınlara el öptürmemiştir. Kadınlar,
kızlar şeyh denilen kimselerin elini öpemezler. Böyle zamane
şeyhlerinden uzak durmalı.
Sual: Üniversitede okuyoruz. Ben de, erkek arkadaşım da namaz
kılıyoruz. İkimiz de haramdan kaçıyoruz. İkimizin de kötü niyeti yok.
Beraber aynı evde, ayrı odalarda kalıyoruz. Bir arkadaş, erkekle kadının
aynı odada kalması halvet olur, haram olur dedi. Biz gündüz beraberiz
ama gece ayrıyız. Gündüz aynı odada kalmak gerçekten haram olur mu?
CEVAP
Bahsettiğiniz olay, dinimize aykırı olduğu gibi eşyanın tabiatına da
aykırıdır. Siz ne kadar namuslu olursanız olun, yabancı bir kadınla bir
erkek aynı odada halvet edemez, yalnız kalamaz. Yalnız kalmaları
haramdır. Şeytan bunları rahat bırakmaz. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir erkekle bir kadın yalnız kalınca, aralarına şeytan girer.)
[Taberani]
(Bir erkekle bir kadın halvet ederse, [yalnız kalırlarsa] üçüncüleri
134
www.dinimizislam.com
şeytan olur.) [Tirmizi]
Kadınla erkek, iki zıt varlıktır. Ateşle barut gibidir. Ne kadar masum
olurlarsa olsunlar, barut ateşe yaklaşırsa yanar. Ateşle suya da benzer.
Ateş suyun içine girerse söner. Aç kurtla kınalı kuzuya da benzer.
Ormanda taze otlar var diye kuzuyu götürür. Sonra kuzunun canına okur.
Ateistler, feministler, (aynı odada kalsalar ne olur) diyebilirler, yani onlar
için bu normaldir ama Müslüman bir kızla Müslüman bir erkek için normal
değildir, yani dinimize aykırıdır. Dinimize aykırı bir husus için de niyetimiz
iyi demek doğru değildir. Haram bir iş, iyi niyetle de yapılsa haramlıktan
çıkmaz. İçki içen, zina eden veya her türlü haramı işleyen de, iyi niyetle
yapıyorum diyebilir. Böyle iyi niyet insanı kurtarmaz. Hadis-i şerifte,
(Cehennem iyi niyetlilerle doludur) buyuruluyor. Bir kimse, iyi niyetle
işlediği harama alışır, sonra bunu dinin emri zanneder. Hazret-i Ömer,
(Dininizi doğru öğrenip, buna uygun yaşayın. Yoksa yaşadığınızı din
zannedersiniz) buyuruyor. İyi ve halis niyete bir örnek verelim:
Odunların arasına ayağı sıkışan bir ayıyı adamın biri kurtarır. Ayı da,
adam uyurken, benim de ona bir iyiliğim dokunsun diye, yüzüne konan
sinekleri öldürmek ister. Kocaman taşı, adamın yüzündeki sineklere
vurur. Evet, ayı iyi niyetiyle sinekleri öldürmüşse de, adamın başını da
ezmiş oldu. Görüldüğü gibi tek başına iyi niyet insanı kurtarmıyor, ilim de
şarttır. Ayının ilmi olsaydı, sineğe vurduğu taşın adamı öldüreceğini
bilirdi. Bir kadınla bir erkek halvet edince, halvetin günahı ve zararı
bilinirse, elbette halvetten, nikâhsız görüşmekten uzak durulur.
Sual: Bir kadın, günah olur diye, erkek doktora gitmese, hastalığı
ilerleyip ölse, günaha girmiş olur mu?
CEVAP
Bu hususta kitaplarımızdaki bilgiler şöyledir:
İlaç kullanmayıp ölen, günaha girmez. Çünkü, ilacın faydası kesin
değildir. (Redd-ül-muhtar)
Yemeyip, içmeyip, açlıktan, susuzluktan ölen, günaha girer. Halbuki,
ilaç almayıp ölen, günaha girmez. Fakat, faydası kesin olan ilaçları
kullanmak farzdır. (S.Ebediyye)
Etkisi kesin olan sebeplere yapışmak lazımdır; bu sebeplere
yapışmayıp zarar görmek günah olur. (Hadika)
Kadın doktor bulunmazsa, hastalık tehlikeli veya çok ağrılı ise,
(Zaruretler haramları mubah kılar) hükmüne uyularak erkek jinekologa
da gidilebilir.
Sual: Yaşlı erkek ile yaşlı kadının, beraber yolculuğa çıkmaları caiz
midir?
135
www.dinimizislam.com
CEVAP
Yabancı kadınla bir yerde yalnız kalmaya (Halvet) denir ki, haramdır.
Fakat, ihtiyar kadının selamına cevap vermek, onunla müsafeha ve
halvet caiz olur. (S. Ebediyye)
Çok ihtiyar kadınla, ihtiyar erkek sefere çıkar ve yalnız kalabilirler.
(Eşbah)
Halvete mani olmak için
Sual: Tesisat veya tamir işleri için gidilen bir evde, evin hanımı
yalnızsa, halvet olur mu?
CEVAP
Evin hanımı başka odada durursa veya bu işleri yapmak için, iki kişi
gidilirse, halvet olmaz.
Kuzen yabancıdır
Sual: Benim bir kuzenim var. Bana namahrem olduğu hâlde,
devamlı mail yazıyor, uygunsuz şeyler yazıyor, hem kendi günaha giriyor,
hem de beni günaha sokuyor. (Amca oğlu, dayı oğlu, hala oğlu ile
yapılan görüşmeler günah olmaz) diyor. Öyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Nikâh düşen kimse, ne kadar yakın akraba olursa olsun yabancı
hükmündedir. Ablasının kocası, yani eniştesi de, baldız da yabancıdır.
Yabancılarla flört etmek veya halvette bulunmak caiz olmaz.
Yabancı kadınlara erkeklere bakmak
Sual: Yabancı kadınlara bakmak günah mıdır?
CEVAP
Kadınlara da erkeklere de lüzumsuz veya şehvetle bakmak günahtır.
Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki:
(Ey Resulüm, müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret
yerlerini haramlardan korusunlar! İmanı olan kadınlara da söyle,
harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!) [Nur
30]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.)
[Taberani]
(Harama bakmak, şeytanın zehirli okudur. Allahü teâlâdan
korkup yabancı kadına bakmayana, zevkli bir iman nasip olur.)
[Ramuz]
(Yabancı kadına şehvetle bakanın gözleri ateşle doldurulup,
136
www.dinimizislam.com
Cehenneme atılır, onunla toka edenin kolları ensesinden bağlanıp,
Cehenneme sokulur, lüzumsuz ve şehvetle konuşan, her kelimesi
için, bin yıl Cehennemde kalır.) [R.Nasıhin]
(Komşu ve arkadaş hanımına şehvetle bakmak yabancı kadına
bakmaktan ve evli kadına bakmak, kıza bakmaktan daha çok
günahtır. Zina da böyledir.) [R. Nasıhin]
Bir erkeğin bir kadınla tokalaşması, zaruretsiz konuşması,
görünmeyen bir yerde yalnız kalmaları haramdır. Peygamber efendimiz
bile hiçbir kadınla tokalaşmamıştır. Bir hadis-i şerifte buyuruyor ki:
(Elbette ben kadınlarla tokalaşmam.) [Nesai, İbni Mace, Taberani]
Hazret-i Âişe validemiz de buyurdu ki:
(Resulullah, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir
kadınla tokalaşmadı.) [Buhari, Müslim]
Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Bir erkeğin başına demir bir şişin batması, namahrem bir
kadına dokunmasından daha hafif kalır.) [Taberani, Beyheki]
(Yabancı kadınla kucaklaşan, şeytanla beraber zincire vurulup
ateşe atılır.) [Şir’a]
(Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah’a yemin
ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer.
Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o
kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha
hafiftir.) [Taberani]
Namahremle konuşmak
Kadınlar zaruret olmadıkça namahrem erkeklerle konuşamaz.
Ramuz’un 469. sayfasında yazılı ilk hadis-i şerif şöyle:
(Ey kadınlar, ancak mahreminiz olan erkeklerle konuşun,
mahreminiz olmayanlarla konuşmayın!) [İbni Said]
Siz iffetli olursanız
Erkekler, iffetsiz [yani namussuz] olursa, geneleve falan giderse,
karıları, kızları da kötü yola düşebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur.) [Hakim]
(Ey gençler, namusunuzu koruyun, zina etmeyin! İyi bilin ki,
namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni
Asakir]
(Onun bunun karısını, kızını ayartan bizden değildir.) [İ.Ahmed]
(Zina eden, aynı şeye maruz kalır.) [İ.Neccar]
["Çalma elin kapısını, çalarlar kapını", "Eden bulur" denmiştir.]
137
www.dinimizislam.com
Kur'an-ı kerimde mealen, (Fuhşun açığına da, gizlisine de
yaklaşmayın) buyuruluyor. (Enam 151)
Buradaki yaklaşmayın demek, zinaya götürecek sebeplerden,
hareket ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla
konuşmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın demektir.
Yabancı kadınlara bakmak gözü zayıflatır, kalbi karartır. Peygamber
efendimiz de, "göz zinası" hakkında buyuruyor ki:
(Yabancı kadına şehvetle bakmak göz zinasıdır, onu tutmak el
zinasıdır, ona gitmek ise ayakların zinasıdır.) [R.Nasıhin]
(Bir yabancı kadın görüp de, Allah’tan korkarak, başını ondan
çevirene, Allahü teâlâ, ibadetlerin tadını duyurur.) [Ebu Davud,
İ.Ahmed, Hakim]
(Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet
etsin!) [Beyheki]
(Kadının yüzünden ve iki eli ayasından başka bütün bedeni
avrettir.) [M.Enhür]
Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere
duyurmaları haramdır. [Hoparlör, radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh
olur.] (Tergib-üs-salat, Hadika)
Sual: Aşağıdaki iddialar reformcu bir yazara ait. Cevap verir
misiniz?
(Karşılaşan iki arkadaşın birbirinin elini öpmesi sünnettir.)
CEVAP
Haram olduğu Redd-ül-muhtar’da yazılıdır.
(Peygamberimiz kadınlara el öptürmemişse de, onlarla müsafeha
ederdi. Çünkü müsafeha etmek sünnettir. Eğer Peygamberimiz şimdi
olsaydı kadınlara mutlaka el öptürürdü. Çünkü âlimlerin elini öpmek
caizdir.)
CEVAP
Peygamber efendimizin kadınlarla müsafeha ettiği yalandır. Âlimin,
ana-babanın eli öpülür. Fakat namahrem kadın, bir âlimin elini öpemez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Peygamber efendimiz erkeklerle müsafeha ederek sözleştikten
sonra, kadınlarla da sözleşme yaptı. Kadınların biati yalnız söz ile oldu.
Mübarek eli kadınların eline dokunmadı.) [3/.41]
Tibyan’da Mümtehine suresinin 12. âyetinin açıklamasında deniyor
ki:
Peygamber efendimiz, kendisi ile biat edilirken hiçbir yabancı
[namahrem] kadınla müsafeha yapmamıştır. Hazret-i Âişe dedi ki:
138
www.dinimizislam.com
(Peygamber efendimizin kadınlarla biati söz ile idi. Onun eli,
hiçbir yabancı kadının eline değmemiştir.) [Müslim]
(Doktor, kadına dokunuyor, günah olmuyor da, benim elimi öpünce
niçin günah olsun?)
CEVAP
Doktor, zaruret olunca, ihtiyaç miktarı kadına dokunması caizdir.
İhtiyaçtan fazla yerini açması haramdır. El öpmekte bir zaruret yok ki
doktorla mukayese edilsin.
(Âlim evlat, cahil babasına imam olamaz.)
CEVAP
Yanlış bu. Evlat bilgiliyse, babasına imam olabilir. Bunu yanlış olarak
kölenin imamlığına benzetmiş. Kölenin imamlığının mekruh olması, köle
olduğu için değil, hizmetle meşgul olmasından dolayı ilim tahsiline vakit
bulamayacağı içindir. Eğer âlim olursa kölenin de imamlığı mekruh
olmaz. A’manın [körün] imamlığının mekruh olmasının sebebi de,
elbisesini temizleyememesidir; fakat elbisesi temiz olan a’manın da imam
olması mekruh değildir. Çünkü Peygamber efendimiz, a’ma olan İbni
Mektum hazretlerini defalarca kendi yerine imamlığa seçmişti. (Nimet-i
İslam)
Namahreme bakmak günahtır
Sual: Bazı ateistler, “Peygamber zamanında kadınlar örtünmezdi.
Umacı gibi örtünmek o zaman yoktu. Hazret-i Âişe başı açık gezerdi.
Şimdiki örtünmeyi, sonradan, yobazlar uydurdu) diyorlar. Bu durum
hicab âyeti gelmeden önce değil miydi?
Bir de ateistlerin etkisi altında kalan, bir arkadaş, “Kadınlara
bakmak, onlarla konuşmak, hatta onlarla beraber oturmak da günah
değildir. Kadınların erkeklerle namaz kılmasının da mahzuru olmaz.
Resulullah kadınların arka safta kılmasını söylemesi huşu
açısındandır. Yoksa beraber kılmalarında mahzur olmaz. Tesettür
detaydandır” diyor. Kadınların açık gezmesi, onlara bakmak ve
konuşmak günah değil mi?
CEVAP
Elbette günahtır. İçkiyi yasaklayan âyet-i kerime gelmeden önce
müslümanlardan içki içenler vardı. Bunu örnek gösterip de içki yasak
değildi demek yanlış olduğu gibi, hicab âyetinden önceki durumu bildirip
kadınlarla konuşmanın, onlara bakmanın, onlarla oturmanın günah
olmadığını söylemek de böyle yanlıştır.
Hicab [tesettür = örtünme] âyeti gelmeden önce, kadınlar
örtünmezler, Resulullaha gelip, bilmediklerini sorup öğrenirlerdi.
139
www.dinimizislam.com
Resulullah efendimiz birinin evine gitse, kadınlar da gelir, oturur, dinler,
istifade ederlerdi. Beydavi’de ve Buhari’nin tefsir kısmında bildirildiği
gibi, hicretten üç yıl sonra, Ahzab ve beş yıl sonra Nur surelerindeki
hicab âyetleri gelip, kadınların yabancı erkekler yanında, oturmaları,
bunlarla konuşmaları yasak edildi. Bundan sonra, Resulullah efendimiz,
kadınların bilmediklerini, mübarek hanımlarından sormalarını emreyledi.
Hicab âyetinden önceki durumu bildirip kadınların açılmasının
mahzuru olmadığını söylemek, Müslümanları aldatmak olur. Resulullah
efendimizin mübarek hanımı Ümm-i Seleme validemiz anlatır:
Meymune ile birlikte Resulullahın yanında idik. İki gözü de görmeyen
İbni Ümmi Mektum izin isteyip içeri girdi. Resulullah bunu görünce, bize
(İçeri geçin) buyurdu. (O a'mâ değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi
görmüyorsa, siz onu görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör
değilsiniz ya, buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud, İ. Ahmed)
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Yabancı kadını görünce, yüzünüzü ondan ayırın! Ansızın
görmek günah olmaz ise de, tekrar bakmak günah olur.) [Ebu Davud,
Darimi]
(Buluğa eren kız, yüz ve elinden başka yerini namahreme
gösteremez.) [Ebu Davud]
(Şarkıcı kadının aldığı para haram olduğu gibi, onu dinlemek ve
yüzüne bakmak da haramdır. Haramla beslenen vücuda Cehennem
ateşi layıktır.) [Taberani]
(Bir kadın koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için
bir topluluğun yanından geçerse, ona bakana da, kendisine de zina
günahı [göz zinası] yüklenir.) [Nesai]
(Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina eder, ferc zina
eder.) [Ahmed, Taberani]
(Gözün zinası harama [namahreme] bakmak, dilin zinası fuhuş
konuşmaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]
(Bir kadın, güzel kokular sürünüp, göz alıcı güzel elbiseler
giyerek, bir topluluğun yanından geçerse, zina işlemiş gibi günaha
girer.) [İbni Hibban]
(Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez.) [İsfehani]
(Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp
Cehenneme atılır.) [M. Enhür]
(Komşu kadına, arkadaş hanımına şehvet ile bakmak, yabancı
kadına bakmaktan on kat daha günahtır. Evli kadınlara bakmak,
kızlara bakmaktan daha günahtır.) [Taberani]
140
www.dinimizislam.com
Kadınların saçları da avrettir. Avret yerine bir zaruret olmadan
şehvetsiz de bakmak haramdır.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Kadınların, kızların, başı, saçı, kolları, bacakları açık olarak sokağa
çıkmaları haram olduğu gibi, ince, süslü, dar, hoş kokulu elbise ile
çıkmaları da haramdır. Böyle çıkmalarına izin veren, razı olan ana
babası, kocası veya kardeşi de, onun günahına ve azabına ortak olurlar.
(Kimya-yı saadet)
İmam-ı Zehebi de buyuruyor ki:
Erkeklere ziynetini gösteren kadınlara, mesela altın, inci gibi şeyleri
örtüsünün üstüne takan, koku süren, renkli ve ipek kumaş örtünmüş olan,
kol ağızları geniş olup kolları görünen ve bunlar gibi kendilerini erkeklere
gösteren kadınlara Allahü teâlâ dünyada ve ahirette azap edecektir.
(Zevacir-İbni Hacer-i Mekki)
Tesettüre riayet etmemek ve ziynetlerini göstermek gibi günahlar,
kadınlarda çok olduğu için, Resulullah efendimiz, (Mirac gecesi
Cehennemi gösterdiler, çoğunun kadın olduğunu gördüm) buyurdu.
(Tirmizi)
Harama bakmamak için
Sual: Sokağa açık-saçık çıkmış bayanlara bakmamaya çalışsak da
bazen de bakabiliyoruz. Bu gibi durumlarda günah işlememek için ne
yapmalıyız?
CEVAP
Harama bakmamak için şunları bilmeli:
a- Yabancı kadınlara bakmak gözü zayıflatır, kalbi karartır.
Gözümüzün zayıflamaması, kalbimizin kararmaması için bakmamaya
çalışmalıyız. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Haramlar, yaldızlanmış necaset
gibidir) buyuruyor. Dışı süslü ama, içi berbat. Bunu düşünebilen bakmaz.
b- (Avret yerini açana ve ona bakana Allah lanet etsin) hadis-i
şerifini düşünerek lanetlik olmamak için hep bu hadis-i şerifi
hatırlamalıdır.
c- (Allah’ın azabından korkarak, başını yabancı kadından
çevirene, Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur) hadis-i şerifini
düşünerek ibadetlerin zevkine varabilmek için bayanlara bakmamalıyız.
d- (Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp,
Cehenneme atılır) hadis-i şerifini düşünerek, gözümüze erimiş kurşun
dökülerek Cehenneme atılmaktan korkmalıyız.
e- Yabancı kadına bakmak iffetsizlik, yani namussuzluktur. Durup
dururken niye namussuz olalım?
141
www.dinimizislam.com
f- Baktığımız kadınlar, birisinin anası, bacısı, kızı veya karısıdır. Birisi
bizim anamıza, bacımıza, kızımıza ve karımıza baksa razı olur muyuz?
İffetli insan razı olmaz. Bizim baktığımız bayan da mutlaka birisinin anası,
bacısı, kızı veya karısıdır. Namussuzluk olan bu işi nasıl yaparız? Bir
hadis-i şerifte, (Erkekler, namuslu olun ki, karılarınız kızlarınız da
namuslu olsun) buyuruluyor. Karımızın kızımın namussuz olmasına
sebep olmamız kadar ahmaklık var mıdır?
g- Atalarımız da çalma elin kapısını çalarlar kapını buyuruyorlar.
Kapımızın başkaları tarafından çalınmaması için kimseye kötü gözle
bakmamamız gerekir.
Kadınlara yaklaşmayın
Sual: Kur’anda (Zina etmeyin) denmeyip de, niye, (Zinaya
yaklaşmayın) deniyor?
CEVAP
Evet, Kur’an-ı kerimde, (Zinaya yaklaşmayın) buyuruluyor. (İsra 32)
Yine, Kur’an-ı kerimde, (Ana ve babanı dövme) denmez; ama, (Ana
babana öf deme) buyurulur. (İsra 23)
Bu âyet-i kerimede öf demeden maksat, onlara üzücü bir şey
söyleme demektir. (Beydavi)
Burada, en hafifi söylenerek, bundan bile sakınılması, böylece daha
kötü olan işe yaklaşılmaması emredilmektedir.
(Zinaya yaklaşmayın) ifadesi de, zinaya götürecek sebeplerden,
hallerden, hareketlerden ve işlerden sakının demektir. Yani erkekler için,
yabancı kadınları düşünmeyin, onlara gülümsemeyin, onlara selam
vermeyin, ihtiyaç olmadıkça onlarla konuşmayın, hal hatır sormayın,
yüzlerine karşı dua etmeyin, onlara mektup, mesaj yazmayın,
mailleşmeyin, chat yapmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara
bakmayın, onlarla tokalaşmayın, yalnız bir odada kalmayın, dans etmeyin
vesaire demektir.
Kadınlar için de, dikkati çekici elbise giyinmeyin, kocanızdan
başkasına makyaj yapmayın, ziynetlerinizi göstermeyin, koku sürünerek
sokağa çıkmayın, onların görebileceği yerlerde durmayın, onlarla
selamlaşmayın, tebrikleşmeyin, yüzlerine karşı dua etmeyin,
tokalaşmayın vesaire demektir.
Kadınların erkeklere bakması
Sual: Kadınların, yabancı erkeklere şehvetsiz bakması, caiz değil
midir?
CEVAP
Şehvetsiz, ihtiyaç kadar, avret yeri açık olmayan yabancı erkeklere
142
www.dinimizislam.com
bakmak caizdir. Şehvetten emin olan kadının yabancı erkeğe bakması,
erkeğin erkeğe veya erkeğin, mahremi olan kadınlara bakması gibi
caizdir, yani günah değildir. Şehvetle bakması ise, haram olur. Ancak
ben şehvetsiz bakıyorum diyerek, yabancı erkeklere bakmayı âdet haline
getirmesi, ihtiyaçsız bakması uygun olmaz.
Telefonla sohbet
Sual: (Kendileri görülmediği için, namahremle telefonla sohbet,
mesajlaşmak veya mailleşmek caiz olur) deniyor. Bunda bir ölçü yok
mudur?
CEVAP
İhtiyaçsız konuşmak caiz olmaz. Kur’an-ı kerimdeki, (Zinaya
yaklaşmayın) ifadesi, zinaya götürecek sebeplerden, hallerden,
hareketlerden ve işlerden sakının demektir. Mesela erkekler için, yabancı
kadınları düşünmeyin, onlara gülümsemeyin, ihtiyaç olmadıkça onlarla
konuşmayın, selam vermeyin, hal hatır sormayın, onlar duyacak şekilde
dua etmeyin, onlara mektup, mesaj yazmayın, mailleşmeyin, chat
yapmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın gibi anlamlara
geldiği kitaplarda yazılıdır.
Çamaşıra bakmak
Sual: Yabancı kadının iç çamaşırlarına bakmak caiz midir?
CEVAP
Şehvetle bakmak haramdır. (S. Ebediyye)
Televizyondaki görüntü
Sual: Yabancı kadınların, resimlerine ve bilgisayar veya
televizyondaki görüntülerine bakmak caiz midir?
CEVAP
Kadınların, saç, kol gibi bakılması haram olan yerlerinin, aynadaki
veya sudaki görüntülerine şehvetsiz bakmak caizdir. Bunları görmek,
kendilerini görmek gibi olmaz. Resimlerine, televizyondaki ve
bilgisayardaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak
gibidir. Hepsine şehvetsiz bakmak caiz olup, şehvetle bakmak veya
şehvete sebep olacak görüntülerine bakmak haramdır. Yani şehvete
sebep olacak görüntüyse, şehvetsiz de olsa, buna bakmak haramdır.
Harama sebep olmak
Sual: Televizyon ve gazetedeki şehvete sebep olmayan görüntülere,
şehvetsiz bakmak caiz olduğuna göre, bunları yayınlamak da caiz midir?
CEVAP
Bunlara şehvetle bakanlar da çıkacağı için, şehvete, harama sebep
olan fotoğraf ve görüntüleri yayınlamak caiz olmaz.
143
www.dinimizislam.com
Kadınların sesleri haram mı?
Sual: Bazıları, kadınların erkeklerle konuşmasına helal diyorlar.
Haram değil mi?
CEVAP
İslamiyet’in hükümleri, 23 yılda geldi. Tesettür âyeti gelmeden önceki
olayları ele alıp yabancı erkeklerle konuşmayı mubah saymak yanlıştır.
İçki de haram edilmeden önce günah değildi. Daha önceki olayları örnek
gösterip, asr-ı saadette içki içiliyordu diyerek içkiye mubah denir mi? Eski
Peygamberlerin dinlerindeki olayları örnek gösterip bak kadınlarla
konuşmak caiz denir mi? Hazret-i Âdem zamanında şimdi evlenilmesi
haram olan bazı kimselerle evlenmek caizdi. Daha sonra haram edildi.
Şimdiki olaylar için o zamanki hükümler örnek verilir mi hiç?
Cariyelerin şarkı söylemeleri, hür kadınlar için örnek gösterilemez.
Hazret-i Ömer, mehrin azaltılmasını tavsiye edince, perde
arkasından yaşlı bir kadın, itiraz mahiyetinde, Nisâ suresinin
(Bıraktığınız eşinize, yüklerle [altın mehir] vermiş de olsanız, ondan
bir şey geri almayın) mealindeki 20. âyetini okuyor. Hazret-i Ömer bu
kadına itiraz etmiyor.
Bazı sapıklar, (Bu olay, kadının sesinin haram olmadığını gösterir)
diyorlar. Perde arkasındaki kadının ihtiyar olduğunu açıklamıyorlar.
İhtiyar kadının sesi haram değildir. İhtiyar kadına caiz olan şey, genç
kadına caiz olmaz.
Sapıklar yine diyor ki:
(Hazret-i Âişe anlatır: "Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini
def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah yatağına yatıp yüzünü öbür
tarafa çevirdi, sonra babam [Hazret-i Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl,
Resulullahın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni
azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır,
bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgul
olunca cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar.)
Sapık kimseler, bu olayı delil göstererek, kadınların erkeklerle
beraber oturmasının, çalgı çalmasının, şarkı söylemesinin ve seslerini
erkeklere duyurmasının helal olduğunu söylüyorlar.
Şimdi yukarıdaki ifadeleri inceleyelim:
1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir.
Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini erkeklere duyurmaları
günah değildir. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah
olacağını söylemek Müslümana yakışmaz.
144
www.dinimizislam.com
2- Kahramanlık şiirleri veya şarkıları da, mehter marşları da caizdir.
Bunların caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin de caiz olmasını
gerektirmez. Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi
ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri
yoktur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları
[cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı
övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında
beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun
arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)
3- Hazret-i Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının
mubah olmadığını gösterir. Ulema sadece düğünlerde, bayramlarda
kadınların def çalmasının caiz olduğunu bildirmiştir. Yani def çalmanın
kadınlara caiz olması, düğün ve bayram içindir. Başka zaman caiz
değildir.
Kadın sesinin haram olduğunu bildiren vesikalardan bazıları:
Resulullahın hanımları müminlerin anneleri olduğu için, onun
hanımları ile yani annelerimizle evlenmek de haramdır. Üç âyet meali:
(Ey iman edenler, Resulullahın eşleri ile evlenmeniz caiz
değildir.) [Ahzab 53]
(Resulullahın eşleri, müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6]
(Ey nebi hanımları, siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Allah'tan
sakının, edalı, yumuşak konuşmayın, kalbi bozuk olan, ümide
kapılır; hep ciddi konuşun.) [Ahzab 32]
Âyette, Peygamber hanımlarının yani annelerimizin yumuşak
konuşmaları caiz olmayınca, başka kadınların yumuşak konuşmaları
nasıl caiz olabilir. Annelerimize kötü gözle bakan çıkabileceğine göre,
diğer kadınlara kötü gözle bakan çıkmaz mı?
Kadının ihtiyaçsız sesini erkeklere duyurması caiz olmadığı gibi,
bakması da caiz değildir. Bir âyet meali:
(Mümin kadınlara da söyle, gözlerini [yabancı erkeklere
bakmaktan] sakınsınlar.) [Nur 31]
Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.)
[Taberani]
(Yabancı kadını görünce, yüzünüzü çevirin!) [Ebu Davud]
(Şarkı söyleyen kadını dinlemek ve yüzüne bakmak haramdır.)
[Taberani]
(Namahreme bakmak göz zinasıdır.) [Buhari]
Ümm-i Seleme vâlidemiz anlatır:
145
www.dinimizislam.com
Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektûm,
izin isteyip içeri girdi. Resulullah bize, (İçeri girin) buyurdu. (Ya
Resulallah o a’ma değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz
onu görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör değilsiniz ya,
buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud)
Bir âyet meali de şöyle:
(Resulullahın eşlerinden ihtiyacınızı perde arkasından isteyin.)
[Ahzab 53]
Namahreme bakmak günah olduğu gibi onunla konuşmak da
günahtır. İki hadis-i şerif meali:
(Ey kadınlar, ancak mahreminizle konuşun, namahremle
konuşmayın!) [Ramuz, İbni Said]
(Yabancı kadınla şehvetle konuşana, her kelimesi için,
Cehennemde azap vardır.) [R. Nasıhin]
Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini
namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan ve ikamet okumaları da
caiz değildir. (Redd-ül-muhtar)
Genç kadın, yabancı erkeğe selam veremez ve aksıran erkeğe bir
şey söylemez ve kendine söylenince de cevap vermez. (Hamevi Eşbah
şerhi)
Kadınların seslerini erkeklere duyurması haramdır. Bazı âlimler,
ihtiyaç zamanında, ihtiyaç kadar ve sert, ciddi konuşmaları caiz olup
fazlası yine caiz olmaz buyurmuşlardır. (Tezkiye-i ehli beyt)
Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)
Allahü teâlâ, kadının namahremle yumuşak sesle konuşmasını men
ediyor. (Mekt. Rabbani 3/41)
Kadınların, saçı, başı ve kolları açık sokağa çıkmaları ve yabancı
erkeklerle lüzumsuz yere, konuşmaları, şarkı söyleyerek, hatta Kur'an,
mevlit, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır.
Ancak yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyaç olduğu zaman, fitneye
sebep olmayacak şekilde, sert ve ciddi konuşmaları caizdir.
(Tergibüssalat, Hadika, S. Ebediyye)
Sual: Kadın resmine bakmak caiz midir? Açıkken, arkadaşlarla
çektirdiğim resimlerden onlarda da vardır. Geri alma imkanı da yoktur. O
resimlerin bana da günahı olur mu?
CEVAP
Kadın resmine ihtiyaçsız ve şehvetsiz bakmak mekruh, şehvetle
bakmak haramdır. Bir ihtiyaçtan dolayı şehvetsiz bakmak caizdir.
Resim, hoparlörden çıkan sese benzetilemez. Resim, o kimsenin
146
www.dinimizislam.com
bizzat kendisi değil ise de, neticede bir kadın resmidir. Hangi kadın
olursa olsun, resme de şehvetle bakmak caiz değildir.
Kadının erkeğin, erkeğin de kadının yüzüne ihtiyaçsız bakması
tenzihen mekruhtur. Bir ihtiyaç varsa, ihtiyaç kadar bakılır. Açık gezmeye
tevbe edip, resimleri de, geri alamadığınıza göre, size günah olmaz.
Sual: TV’lerdeki bayanların resimlerine şehvetli veya şehvetsiz
bakmak ve seslerini dinlemek caiz mi?
CEVAP
Kadınların saç, kol gibi bakılması haram olan yerlerinin aynadaki
görüntülerine şehvetsiz bakmak haram değildir. Resimlerine,
televizyondaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak
gibidir. Şehvetsiz bakmak caiz, şehvet ile bakmak veya şehvete sebep
olacak görüntülerine bakmak, böyle sesleri dinlemek haramdır. Kaba
[galiz] avret yerlerine, mesela göğüslerine, kalçasına ise, şehvetsiz de
bakmak haramdır.
Sual: Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini
erkeklere duyurmaları haram mıdır?
CEVAP
Evet haramdır. [Hoparlör, radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh
olur.] (Tergibüssalat, Hadika)
Kadınların selam vermesi
Sual: Tanımadığımız kadınlar, telefonla veya dükkanımıza girince
selam veriyorlar. Bunların selamlarını almak günah mıdır?
CEVAP
Günah değildir. Selam; emniyet, huzur, selamet, sağlık, barış,
rahatlık, kurtuluş gibi manalara gelir. Selam vermek, yani Selamün
aleyküm demek, (Ben müslümanım, benden sana zarar gelmez,
selamet üzere ol, Müslüman olarak öl) manalarına da gelen en güzel
bir duadır.
Bir kadın bir erkeğe, Allah razı olsun diyebiliyorsa veya tersi, bir
erkek bir kadına Allah razı olsun diyebiliyorsa, niye selam vermesin?
Yabancı birine selam verince veya Allah razı olsun diye dua edince,
karşıdaki bu beni seviyor ki, bana böyle dua ediyor düşüncesi gelebilir.
Karşı cins olunca, fitne durumu da varsa, böyle dua edilmez. Yabancı
kadına selam vermek ve dua etmek gibi, ihtiyaçsız konuşmak da caiz
olmaz. Eğer ihtiyaç halinde konuşuluyorsa, selam vermek veya Allah razı
olsun demek de caiz olur. (Yabancı ile her şeyi konuş, selama veya
duaya gelince, bunlar caiz değil) denmez.
147
www.dinimizislam.com
İyi günler, merhaba, hayırlı sabahlar demek de selam vermek gibidir.
Bunları da, yabancıya söylemek caiz olmaz. İhtiyaç olduğu zaman
bunları söylemek caiz olunca, selam vermek de caiz olur.
Mecelle’nin 39. maddesinde, (Zamanın değişmesiyle, hükümler
değişir) kaidesinin açıklaması şöyledir: Zamanın değişmesi ile, örf ve
âdete ait hükümler değişebilir. Nassa, delile dayanan hükümler, zamanla
değişmez. (Dürer-ül-hükkam)
Namaz, oruç, zekât gibi hükümler zamanla değişmez ama, âdete ait
hükümler değişebilir. Mesela sokakta tanımadığınız bir kimseye selam
verseniz, (Bu adam beni nereden tanıyor, niye selam verdi) gibi size
tuhaf tuhaf bakar. Selamı yaymak dinimizin emri iken, böyle durumlarda
herkese selam verilmez. Dinimizde bid’at ehline, fâsıklara selam
verilmez. Ama günümüzde bunlar tanıdık kimseler ise, karşılaşınca
selam verilir. Selam vermeseniz veya selam almasanız, (Bu adam bana
niye selam vermedi, selamımı niye almadı) diye düşünür. Halbuki eski
devirde, bir kimseye selam vermeyince, o kimse anlardı ki, ben şu günahı
açıkça işlediğim için bana Müslümanlar selam vermiyorlar. Bugün bunu
uygulamak fitneye sebep olur. Gerektiğinde kâfire de selam vermek
caizdir.
Bazı hükümler, Darülharb denilen gayri Müslim ülkelerde farklıdır.
Peygamber efendimiz, böyle ülkelerde, onlardan faiz almanın caiz
olduğunu bildirmiştir. Alış verişe ait fâsid hükümler de caizdir.
Hazret-i Ömer, günah işleyen şarkıcı kadına kamçı ile vururken,
kadının başı açıldığında, (Haram işlemeyi âdet edindiği için, hürmeti
kalmamıştır, ihtiyaç kadar saçlarına bakmak günah olmaz)
buyurmuştur. Ebu Bekr-i Belhi hazretleri de, dere kenarında giderken,
başları ve kolları açık kadınlar görüyor, (Bunların hürmetleri kalmadığı
için ihtiyaç kadar bakmak günah değildir) buyuruyor. İş icabı böyle
kadınlara selam vermek ve selamlarını da almak caizdir.
Çalışmaya mecbur kalan muhtaç, kimsesiz kadınlar, işin gerektirdiği
kadar, ayaklarını ve kollarını açabilir. Erkeklerin, bunları, iş için görmeleri,
şehvetsiz bakmaları, verdikleri selamı almaları ve onlara selam vermeleri
caiz olur.
Yukarıda açıklanan sebeplerle bazı yasaklar mubah hale geliyor.
Mesela iş yerimize gelen veya onların iş yerlerine gittiğimizde, konuşmak
zorunda kaldığımız kadınlara selam vermek, selamlarını almak günah
olmuyor. Hatta kadın, hoş geldiniz diyerek elini uzatırsa, tokalaşmak bile
caiz oluyor. Halbuki ihtiyaçsız bir kadınla tokalaşmak haramdır. Bu
konudaki birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
148
www.dinimizislam.com
(Başından bir şişle vurulmak, yabancı kadına dokunmaktan
daha hafiftir.) [Beyheki]
(Yabancı kadına şehvetle bakmak, göz zinası, ona dokunmak el
zinasıdır.) [R. Nâsıhin]
(Pislik içindeki bir domuza sürtünmek, yabancı kadına
dokunmaktan iyidir.) [Taberani]
(Yabancı kadınla tokalaşanın elleri bağlanıp, Cehenneme atılır.)
[R.Nâsıhin]
Dinimizin verdiği ruhsatlardan ihtiyaç kadar faydalanmalı, fitneye
sebep olmamalı. Fitne yoksa dinin emri ne ise ona uymalıdır.
Zaruret ve fitne zamanında
Sual: Harama helal veya haram bir şey için Allah razı olsun diyenin
kâfir olacağı din kitaplarında yazılıdır. Biz namaz kılan tesettürlü
kimseleriz. Bayramda seyranda yabancı erkeklerle tokalaşıyor veya
öpüşüyoruz. Bizi öpen yaşlı erkeklere Allah razı olsun desek küfür olur
mu? Maksadımız harama helal demek değildir. Teşekkür kabilinden bir
şeydir. Yine de küfre girmiş oluyor muyuz? Bazı arkadaşlar siz küfre
giriyorsunuz diyor.
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bilmeden fetva verene, yerdeki ve gökteki melekler lanet
ederler.) [İbni Lal]
Müslümana kâfir demek çok tehlikelidir. Bir kurtuluş yolu varsa onu
bulmak lazımdır. Çünkü hangi söz küfür, hangisi değil, bilmek şarttır. 99
tane âlim, bir şeye küfür dese, bir tek âlim de küfür değil dese, o kimseye
o işten dolayı kâfir denmez. Hanefi mezhebindeki bütün âlimler, bir şeye
küfür dese, diğer mezheplerdeki bir âlim, bu şey küfür değil dese, o
kimseye kâfir denmiyor. Onun için küfür olan bir konuda ince eleyip sık
dokumak gerekiyor. Sorumsuz kimseler hemen haramdır, helaldir diye
çekinmeden söylerler. Bilmeden, kitaba bakmadan, caizdir, caiz değildir
gibi konuşmaktan çok sakınmalı! Haramdan korkmayan, günah işlemeye
cesaret eden cahildir. Nitekim, (Cahil, cesur olur) yani (Cahil cüretkâr
olur) deniyor. Bu söz, (Cahil, günah işlemekten korkmaz) demektir.
Hadis-i şerifte, (Fetva vermekte en cüretkâr olanınız, ateşe
[Cehenneme atılmaya] en cüretkâr olanınızdır) buyuruldu. (Darimi)
Mecelle’de diyor ki:
Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin,
zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21)
149
www.dinimizislam.com
Zaruret olunca haram bir şey ilaç olarak kullanılıyor ve şifa hasıl
olabiliyor. Halbuki Peygamber efendimiz, (Haramda şifa yoktur)
buyuruyor. Haram olan şey, nasıl şifa olabiliyor diye hatıra gelebilir. Evet
haramda şifa olmaz. Zaruret olunca haram mubah hale geliyor.
Mubahtan şifa hasıl oluyor.
Genelde erkek için, yabancı kadınla tokalaşmak gibi bir zaruret hasıl
olabiliyor. Böyle zaruri durumlarda, haram olan fitneye sebebiyet
vermemek için tokalaşmak mubah oluyor. Mubah olan bir işten dolayı
teşekkür etmeye, Allah razı olsun demeye küfür demek doğru olmaz.
[Ancak, zaruret ve fitne zamanlarında yapılması caiz olan şeyleri,
sair zamanlarda yani fitne ve zaruret olmayan durumlarda yapmak uygun
değildir.]
Yabancının elini öpmek
Bazı bayanlar, mail ile, telefon ile, (Hocam ellerinizden öperiz)
diyorlar. Bizzat öpmekle, öperim demek farklı şeylerdir. Mesela eski bir
âdettir, mektuplarda, (Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden
öperiz) denir. Halbuki gözden öpülmez, bu sevgiyi belirten bir ifadedir.
Hatta her büyüğün elini de öpmek uygun değildir. Sadece ana baba ve
âlimin eli öpülür diye bildiriliyor. Ama âdettir, fitne olmaması için amca,
dayı, hala ve teyzemizin elini öpüyoruz. Hatta yabancı yaşlı kadın veya
erkeklerin de elini öpüyoruz. “Ana babadan başkasının eli öpülmez, siz
haramı mubah sayıyorsunuz, o halde kâfir oldunuz” demek yanlış olur.
Bir teyzenin elini öpsek, o da “Evladım Allah razı olsun” dese, teyzeye
“Haram bir işe Allah razı olsun dediniz, küfre girdiniz“ demek de yanlıştır.
Zaruret ve haramlar
Sual: Zaruret olursa, yabancı kadınla tokalaşmak caiz olur deniyor.
Zarureti bahane ederek, haram işlemek caiz olur mu?
CEVAP
Zaruret halinde, haram olan bir işi, zaruret bitene kadar yapmanın
caiz olduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Mecelle’de deniyor ki:
Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret
devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21) Birkaç örnek
verelim:
1- Domuz eti yemek ve içki içmek, haramdır. Zaruret varsa, zaruret
bitene kadar mubah olur. Yani ölmemek için domuz yenir ve şarap içilir.
Yiyip içmeyip ölen, haram işlemiş olur.
2- Faiz haramdır. Zaruret olunca, zaruret miktarı mubah olur.
3- Kadınların saçlarını açması haramdır. Zaruret varsa, zaruret
bitene kadar mubah olur.
150
www.dinimizislam.com
Bunlar gibi, zaruret olunca yabancı kadınla tokalaşmak da caizdir.
Mesela, İslam ülkelerindeki bir devlet başkanı, başka ülkelerden gelen
bayan başbakanlarla tokalaşmazsa fitneye sebep olur. Fitneye sebep
olmak ise haramdır.
Kimlerle evlenilir
Evlenmenin fayda ve zararları
Sual: Günümüzde evlilik zararlı mı? Evlilikte dikkat edilecek hususlar
nelerdir?
CEVAP
Evlenmenin fayda ve mahzurları, şahıstan şahısa göre değişir. Kimisi
için evlenmek dünya ve ahiret saadetine sebeptir. Kimisi için ise
mahzurlu olabilir. Birisiyle nikahlanmak isteyen, birkaç defa istihare
etmeli, Hak teâlâya sığınmalı, nefsin ve kötü kimselerin araya
katılmasından korunmak için, yalvarmalıdır.
Evlenmenin faydalarından birkaçı şunlardır:
1- Evlilikten çocuk olabilir. Evladı salih olursa, kendisi için dua eder.
Onun sebebiyle birçok nimetlere kavuşur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih
evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği
dualar, ana-babasına ulaşır.) [Müslim]
Çocuk, ana-babasından önce küçükken ölür, ebeveyni de bu acıya
katlanırsa, çocuk onlara şefaatçı olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Çocuğa Cennete gir, denir. Öfke ile "Ana-babamı almadan
girmem" der. Sonra ana-babası ile Cennete girer.) [Nesai]
(Çocuklar Cennet kapısının önünde toplanıp, hep birden bağırıp,
ana-babalarını isterler. Bağırmaları, ana-babaları oraya gelinceye ve
her biri ana-babasının elini tutup Cennete girinceye kadar devam
eder.) [İ.Gazali]
2- Evlenmeyen kimse, gözünü haramlardan koruyamayabilir. Evlilik,
şeytanın kötülük yapmasından uzaklaştırabilir ve dinini korumaya yardım
edebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Evlenen, dininin yarısını korumuştur. Artık diğer yarısını
korumak için de Allahü teâlâya karşı gelmekten sakının!) [Taberani]
(Şükreden kalbe, zikreden dile ve ahiret hususunda size
yardımcı olacak saliha bir hanıma sahip olmaya çalışın!) hadis-i
şerifinde hanımın, zikir ve şükürle beraber buyurulması, saliha hanımların
bir nimet olduğunu göstermektedir. Dinini korumakta yardımcıdır.
151
www.dinimizislam.com
(Tirmizi)
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
(İmandan sonra, iyi bir hanımdan daha büyük nimet yoktur.)
Günümüzde bekâr kalarak dini korumak zordur. Evlenmek, dini
korumaya yardımcıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir genç evlenince, şeytan şöyle der: "Eyvah, dinini benden
korudu.") [İ. Asakir]
Başka bir hadis-i şerifte de, evlinin 2 rekat namazının, bekârın kıldığı
80 rekattan daha fazla sevaba kavuşacağı bildirilmiştir. (Ramuz)
3- Kadınların huysuzluklarına ve onların ihtiyaçlarını temin için
sabretmek, üstün ibadetlerdendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Günahlardan bir günah vardır ki, ailesinden çektiği sıkıntıdan
başka bir şey ona kefaret olmaz.) [Taberani]
Kötü kadınlar arasına düşerek, nefsine aldanıp haram işlemekten
korkan gencin, afif, temiz müslüman bir kız bulup evlenmesi farz olur.
Böyle sıkışık durumda olmayan genç, ilim ve ahlak edinmek için çalışıp
kadınlara ait özel bilgileri öğrendikten sonra evlenmelidir. Çoluk
çocuğuna helalden nafaka kazanmaktan aciz olanın evlenmesi doğru
olmaz.
Müslüman bir gencin önce dinini iyice öğrenmiş olması gerekir.
Ondan sonra sünneti yerine getirmek niyetiyle evlenebilir. Edebi, hayası,
ahlakı güzel olan, dinini, imanını, İslam’ın şartlarını öğrenmiş, İslamiyet’e
uyan, sokakta dinin emrettiği şekilde giyinen bir kızla nikahlanmalıdır!
İffet sahibi, dinini kayıran bir kız aramalıdır! İllâ da (Malı çok, güzel bir kız
olsun) dememelidir! Mal için, güzellik için iffeti ve salahı elden
kaçırmamalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadın, ya malı için veya güzelliği için, yahut da dini için alınır.
Siz dini olanını alınız! Malı için alan malına kavuşamaz. Yalnız
güzelliği için alan, güzelliğinden mahrum kalır.) [Müslim]
Din ile güzelliğin birlikte bulunması çok iyidir. Yine hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Güzelliği ve malı için bir kadınla evlenen, ikisinden de mahrum
kalır. Dini için evlenene, mal ve güzellik de verilir.) [Taberani]
Nikahtan önce kızı görmek sünnettir. (Görmeden olan evliliğin
sonu, üzüntü ve pişmanlıktır) hadis-i şerifi, nikahtan önce kızı
görmenin önemini bildirmektedir.
Evliliğin külfetleri çoktur. Ailenin ve çocukların mesuliyetleri vardır.
Her babayiğit bu mesuliyetlerden kurtulamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
152
www.dinimizislam.com
(İkinci asırdan sonra insanların en hayırlısı, gailesi az ve çoluk
çocuğu olmayandır.) [Ebu Ya’la]
(Gün gelir, kişinin helakı, hanımının, ana-babasının ve
çocuklarının elinden olur. Bunlar onu, fakirlikle ayıplar. Gücünün
yetmediğini kendisinden isterler. Kişi bu sebeple tehlikeli işlere
girer ve dini gider, helak olur.) [Beyheki]
(Kulun dağlar gibi iyiliği, sevabı olduğu halde, Kıyamette aile
hakkından, onların bakımından, malını nereden kazanıp nereye sarf
ettiğinden sorulur. Böylece bütün hasenatı borçlarına ödenir. Bir
şeyi kalmaz. Sonra bir melek şöyle der: İşte şu, çoluk çocuğu
dünyada bütün sevaplarını yiyip bitiren ve bugün rehin olarak kalan
kimsedir.) [İ.Gazali]
Evliliğin külfetlerinden bazıları şunlardır:
1- Helal nafaka temininde güçlük çeken kimse, harama sapar ve
kendini helake sürükler. Bekâr olursa kendini geçindirmesi daha kolay
olur.
Kıyamette insanın ilk hasmı aile efradıdır. Derler ki: (Ya Rabbi,
bundan hakkımızı al! Biz bilmiyorduk. O bize haram yedirdi.) Çoluk
çocuğun hakkı alınır. Sadece mal bakımından değil, ilim bakımından da
aile efradını cahil bırakmamalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kişi, ehlini cahil bırakmaktan daha büyük günahla huzur-i
ilahiye çıkamaz.) [Deylemi]
2- Ailesiyle hoş geçinememek, kötü huylarına sabredememek
felakettir. Çünkü erkek çoban gibidir, âmir gibidir, maiyetinden mesuldür.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kişiye, tekeffül ettiği kimseye bakmaması günah olarak yeter.)
[Nesai]
Allahü teâlâ, kendimizi ve aile efradımızı Cehennemden korumamızı
emrediyor. Halbuki insan kendini korumaktan aciz iken, mesuliyeti
altındakileri nasıl koruyabilir? Geçimsiz, sinirli kimseler hanımlarının kötü
huylarına sabredemeyeceği için evlenmemeleri daha uygun olur.
3- Çoluk çocuk kalbi meşgul edebilir. Kendisini ibadetten alıkoyabilir.
Ebu Süleyman-i Darani hazretleri buyurdu ki: (Bekârlığa dayanmak,
ailenin çilesine dayanmaktan daha hayırlı, onların eziyetine katlanmak,
Cehennem ateşine dayanmaktan daha hayırlıdır.)
Güzel ahlaka sahip olan, helal nafaka kazanabilen, hanımını
üzmeyecek olan, evlenmesi ibadetine mani olmayan kimsenin
evlenmesinde mahzur yoktur. Helal nafaka kazanması zor ise, geçimsiz
ve huysuz ise, evlenmesi hayırlı işlerine mani oluyorsa evlenmesi
153
www.dinimizislam.com
mahzurlu olur.
Evlenecek kızlara tavsiyeler
Sual: Evlenecek kızlara tavsiyeniz nedir?
CEVAP
Erkek için de, kadın için de iyi geçinmek, fedakârlık ve sabır ister.
(Külfetsiz nimet olmaz) buyurmuşlardır.
İyi geçinmek için, sıkıntılara katlanmak ve her zaman kendini haklı
görmemek gerekir. Ben haklıyım demek geçimsizliğe yol açar.
Tecrübeli ve Müslüman bir annenin, asırlar önce kızına verdiği bir
öğüt:
Doğup büyüdüğün, senelerce yaşadığın bir yuvadan çıkarak,
yabancı bir yere gidecek, huyunu, suyunu bilmediğin bir insanla
yaşayacaksın.
Sen ona yer ol ki, o sana gök olsun.
Sen ona ev ol ki, o da evin direği olsun.
Sen ona cariye ol ki, o da sana köle olsun.
Ona sıkıntı verme ki sevgisini azaltmasın.
Ondan uzak kalma ki, seni unutmasın!
Onun gözünü, burnunu ve kulağını koruyasın ki, gözü senden
başkasını görmesin, senden başkasının kokusunu almasın ve senden
hep güzel şeyler işitsin.
Evinde otur, ev ve el işleriyle meşgul ol!
Yiyecek, içecek hususunda o ne getirirse, onunla kanaat et ve şunu
bunu alamıyoruz diye asla şikayette bulunma!
Koca hakkını kendi hakkın üzerine tercih et!
Kocanın akrabasının hakkını da önde tut!
İntizama ve temizliğe dikkat et!
Komşularınla iyi geçin, onlardan gelecek sıkıntılara katlan!
Bilhassa komşular arasında laf getirip götürme! Dedikodudan kaç!
Namazlarını vakit girer girmez kıl!
Sual: Yeni evlenen kızıma nasıl nasihat edeyim?
CEVAP
Aşağıdaki mektup, tecrübeli bir annenin kızına yazdığı nasihatlerdir:
Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak
bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu
bir ömür geçirdiğin gibi, ahirette de ebedi saadete ulaşırsın.
1- Kanaatkâr ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek
her şeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü, kanaat, kalbi huzura kavuşturur.
154
www.dinimizislam.com
2- Söylenenleri daima iyi dinle ve kocanın meşru emirlerine itaat et!
3- Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun!
4- Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık insanı
huysuz eder, uykusuzluk ise, öfkelendirir.
5- Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa
kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik
unutulmaz.
6- Eşinin yakınlarına güzel muamelede bulun! Kocanın hatalarını,
yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!
7- Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar
kabre beraberlerinde gömülmelidir.
8- Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir
hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur.
9- Aranızdaki problemleri kendiniz halledin! Sakın bunları, bize ve
başkasına taşıma! Kimseden medet umma!
10- Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri
isteme!
11- Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nimetidir. Sen kocana
Cennet nimeti ol! Azap çektirme!
12- Bunları yapabilmen, ancak, onun isteklerini kendi isteklerine,
onun rızasını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi
istek ve arzularını ön plana çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün
olmaz.
13- Beş vakit namazını şartlarına uygun kılmazsan zaten bu, felaket
olarak sana da kocana da çocuklarına da yeter. Beş vakit namazın doğru
olması için gusül ve abdestin doğru olması lazım. Bunların faydasını
görmen için itikadının doğru olması lazım. Doğru itikad ehl-i sünnet
itikadıdır. Her şeyden önce bunları öğrenin ve tatbik edin. Bunlar varsa
her şey zamanla düzelir.
Evlenecek erkeklere tavsiyeler
Sual: Evlenecek erkeklere tavsiyeleriniz nelerdir?
CEVAP
Şunlara riayet eden erkek mutlu olur:
1- Eşine karşı her zaman, güzel huylu olmalı. Allahü teâlâ iyi huylu
olanları sever, huysuzları sevmez. Eşini incitmek haramdır. Ona karşı her
zaman, yumuşak davranmalı. Eve gelince selam verip hâl ve hatırını
sormalı, şakalaşmalı. Eşi ile oynamak sevaptır. Sıkıntısını, düşmanlarını,
borçlarını söyleyerek onu üzmemeli. Üzüntülü ise, onu çok sevdiğini,
155
www.dinimizislam.com
söyleyip halini sormalı, tatlı şeyler söylemeli.
Bir hadis-i şerif meali:
(Müslümanların en iyisi, en faydalısı, eşine karşı iyi ve faydalı
olandır.) [Nesai]
2- Yapması zor olan şeyleri bile inşallah yaparım diye söz vererek
gönlünü almalı. Çünkü o, kendisine alışmış olan dostu, dert ortağı,
yemeklerini yapan, çocuklarını yetiştiren fedakâr eşidir.
3- Çocuk terbiyesinde, ona yardımcı olmalı. Bebek, gece gündüz
ağlayıp anasına hiç rahat vermeyen, onu insafsızca üzen bir alacaklıdır.
O halde, ona yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder.
4- Ona, gücü yetiyorsa o şehirde âdet olan elbisenin, ziynetlerin en
kıymetlisini almalı. Sokağa çıkarken, bunları da örtmeli, yabancıya
göstermemeli. Helalinden en iyi gıdalar almalı. Yemeği yalnız yememeli.
Çoluk çocukla yemek sevaptır. Eve nafaka alırken kısmamalı, israf da
etmemeli. Çoluk çocuğa verilen paranın sevabı, sadaka sevabından
daha çoktur. Nafaka temin edemeyenin evlenmesi haramdır.
5- Eşi ile iyi geçinmeli. Onu azarlamamalı, yüksek sesle
konuşmamalı. Mala ve namusa hıyanet etmeyen kadınları dövmek değil,
onları hiçbir suretle üzmek caiz değildir. Dünya işlerindeki kusuru için,
dövmek şöyle dursun, acı, sert bile söylememelidir. Kadınların kalbleri
ince ve nazik olduğundan, birbirlerini çekemeyenleri çoktur. Bu
bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kız kardeş ve başka
kadınların,
eşini
çekiştirmelerine
aldanmamalı,
böyle
şeyler
söylenmesine fırsat vermemeli. Böyle sözlere uyarak eşini incitmekten
sakınmalı. Anası ve kız kardeşleri için eşinin söylediklerine karşı da
uyanık olmalı. Anaya eziyet edilmesine fırsat vermemeli. Anasına,
kendisi, eşi ve çocukları, muhakkak saygı göstermeli. Ana babaya, kayın
valide ve kayın pedere saygı, hizmet edilmesi birinci vazife olmalı.
Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını, büyük
kazanç bilmeli.
6- Huysuzluğunu yumuşak karşılamalı. Onunla iyi geçinmeye
çalışmalı. Akıllı eşler, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, ahmaklık
alametidir. Huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir
hastası olur. Böylece çeşitli hastalıklar meydana gelir. Eşi hasta olan
kimse, perişan olmuş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum
kalmıştır. Ömrü, onun dertlerine çare aramakla geçer. Bütün bu
sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Ne yazık ki bu
pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapacağı huysuzluğun zararı
kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı!
156
www.dinimizislam.com
7- Huyu değişirse, suçu kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle
olmazdı, demeli.
8- O kızınca, susmalı. Böylece, pişman olup, özür dileyebilir. İyilikleri
görülünce Allah’a şükretmeli ve ona dua etmeli. Öyle davranmalı ki, eşim
beni çok seviyor intibaını vermeli.
9Günah
olmayan
kusurlarını
görmemeli.
Günahlardan
vazgeçmesini, namaza, oruca ve gusle devam etmesini tatlı ve yumuşak
sözlerle anlatmalı. Kıymetli şeyler alacağını söz vererek ibadetleri
yaptırmalı, günahlarını önlemeli. Ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemeli.
Kur'an okumasını ve ilmihalini öğretmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin
kitaplarını okumalı.
10- Ona, hep hayır dua etmeli. Çünkü, o, evinin bekçisi, aşçısı,
terzisi, yoldaşı ve hayat arkadaşıdır.
Evlenene yardım
Sual: (Evlenenle ev yaptırana, Allah yardım eder) diye bir söz var.
Fakirlikten evlenemeyen kimse, evlenmeye teşebbüs etse, Allah ona
yardım eder mi?
CEVAP
Eğer haramdan korunmak niyetiyle evleniyorsa, elbette Allahü teâlâ
ona yardım eder. Dört hadis-i şerif meali şöyledir:
(Haramdan korunmak maksadıyla evlenene, Allah’ın yardımı hak
olur.) [İbni Meniy]
(Evlenerek rızık arayın!) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, evli bir ailenin şakalaşmasından hoşlanır ve
bundan dolayı ikisine de sevab yazar, rızıklarını da helâlinden
artırır.) [İ. Adiy]
(Bir aile, birbirine iyilik ve ikramda bulunduğunda, Allahü teâlâ
onlara bol rızık verir ve onları himayesine alır.) [İ. Asakir]
Bekâr olarak ölmek
Sual: Kötü birisiyle evlenmeyeceğime dair yemin ettim. Salih birini
de bulmak zor. Bekâr olarak ölmenin büyük günah olduğunu da duydum.
Doğru mu?
CEVAP
Hayır. Bekâr olarak ölmek küçük günah bile değildir. Hatta ahir
zamanda çoluk çocuk sahibi olmamak daha iyidir. İmam-ı Gazali
hazretleri buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, bir hadis-i şerifinde, (İkiyüz yılından sonra,
157
www.dinimizislam.com
sizin en iyiniz, hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir,
dediklerinde, (Hanımı ve çocuğu olmayandır) buyurdu. (Ebu Ya’la)
Bişr-i Hafi, Bayezid-i Bistami, Ebül-Hüseyn Nuri [ve Rabia-i Adviyye]
gibi büyük âlimler bekâr idi. Hicretin ikiyüz yılından sonra gelenler
arasında, bunların ve bunlar gibi olanların şeref ve üstünlüklerini, bu
hadis-i şerif bildirmektedir. (İhya)
İmam-ı Gazali hazretlerinin bu bildirdiklerine uyup, salih biri
çıkmadıkça evlenmemelidir.
Bekâr olarak ölmekten de korkmamalıdır! Rabia-i Adviyye
hazretlerine, Hasan-ı Basri hazretleri gibi evliya zatlar, evlenme teklifinde
bulunduğu halde, bu hanım evliya evlenmemiş, bâkire olarak ölmeyi
tercih etmiştir.
Kötü birisiyle evlenirseniz yemininizi bozmuş olursunuz.
Fakir bir gencin ibretli mektubu
Biz fakir gençlerin müşterek derdi, evlenip bir yuva kuramamaktır.
Tahsille birlikte para, hemen her kapıyı açıyor. Bunlar yoksa, ister
ağzınızla kuş tutun, ister salih olun faydası yok. Çoğu, (Hem salih olsun,
hem de zengin ve tahsilli olsun) diyor. Üçünün bir arada bulunması her
zaman mümkün mü? Salih olduktan sonra diğerlerinin üstünde
durmalarının sebebini anlayamadık.
Tavsiye üzerine beş-on kişiye gittik. Birisi, (Kardeşim, namaz kıl
yeter. Başka şey istemiyoruz) dedi. Tamam dedim, işte bu oldu. Kızın
babası, (Madem bir yuva kuracaksın, yuvan sağlam olmalı. Evine şunları
al, nişanı yapalım) diyerek bir liste uzattı. Bulaşık makinesi ve temizlik
robotundan tutun da, mobilyaya kadar, ancak zenginlerin evinde bulunan
bütün ev eşyalarını yazmış. Hepsinin değeri beş-on milyarı aşıyor.
Listeyi veren zata gidip, (Vallahi ben banka soyamam) dedim. Bana,
tuhaf tuhaf bakarak, (Ne bankası, niçin soyacaksın?) dedi. (Verdiğiniz
listedeki eşyaları alabilmem için zengin olamadığıma göre, başka çıkar
yol yok) dedim. Son cevabı şu oldu: (Evlenecek genç, bu eşyaları
hazırlamış olması gerekirdi. Ben evladımı sokakta bulmadım. Benim
kızım bunlar olmadan iş yapamaz.)
(Hani namaz kılmam yeterliydi, madem kızına bunlar şartsa, kendiniz
alın) diyemeden ayrıldım. Başkalarına da gittim. Onlar daha baştan, (Evin
var mı, şunları alabilecek misin?) diye soruyorlar. Benden hayır cevabını
alınca, onlar da hayır diyorlar.
Bir de çok fakir bir ailenin kızına talip oldum. Babası, (Biliyorsun, biz
fakiriz. Bütün düğün masraflarını sen yapacaksın. Evine de hiç değilse,
158
www.dinimizislam.com
şu eşyaları alacaksın) dedi. (Gücüm yettikçe alsam olmaz mı?) dedim.
(Öteki kızımı senin gibi birisine verdim. Kuru evde, kızcağız perişan oldu.
Bunu da aynı duruma düşürmek istemiyorum) dedi.
Hiçbir problem çıkarmayan fakir birisine gittim. O da, (Kızımı yalnız
oturtacaksın, yanına anneni istemeyiz) dedi.
Diğer fakir arkadaşlarımız da buna benzer olaylarla karşılaştı. Kimine
kısa boylu dediler, kimine çirkin dediler. Kimine de çok iri dediler. Kimini
de içgüveyi olarak istediler. Fakat para ve tahsil olsaydı, belki bunlara hiç
bakmazlardı.
Efendim, durumlar böyledir. Bu gidişle evde kalacağım...Bir kızın
küfvü [dengi] ne demektir? Ana babamız günahkâr diye mi başımıza
bunlar geliyor? Asalet nedir?
CEVAP
Bahsettiğiniz olaylar, hemen her yerde, her zaman böyledir.
Asırlardan beri, (Şimdi rağbet güzel ile zengine) demişlerdir. Bunu
yıkmak çok zordur. Bunu ancak, gerçekten dinine bağlı olanlar yıkabilir.
Bunlar hiç yok değildir. Bize rastlamamışsa da mutlaka vardır. (Onlar
zengindir, bize kız vermez) diye suizan etmek de doğru olmaz. Uygun
görülen kapıları çalmalı, bir açan bulunur inşallah.
Allahü teâlâya dua edip hayırlısını istemelidir! Rabbimizin bir adı
Mucib’dir. Yani kendisine çevrilen elleri boş çevirmez, boş çevirmekten
haya eder. Yeter ki şartlarına uygun dua edilsin!
Eskiden Ankara’da zengin, itibarlı bir zat varmış. Evlenen herkes,
ona danışırlarmış. (Beyim, falancanın oğlu kızımızı istedi. Verelim mi?)
derlermiş. Eğer kendileri uygun görürlerse, bu zat da, (Haydi hayırlı
olsun) dermiş. Eğer bu evliliğe rızaları yoksa, (Emriniz başımızın üzerine.
Fakat bir de kıza, dayısına, amcasına sorsak) derlermiş. Sorup gelenler
şöyle dermiş: (Efendim, emriniz başımızın üzerine, ben razıyım. Fakat
kız, (Beni evlendirmeye kalkarsanız, intihar ederim) diyor. Amcası ile
dayısı, (Ona kız vermeyiz, evlendirilirse, kan gövdeyi götürür) diyorlar.
Yine biz sizin emrinize göre hareket ederiz. İtibarlı zat da, ister istemez,
(İşin içinde kan varsa, elbette olmaz. Bu işler iki tarafın rızası ile olur)
dermiş. O itibarlı zat, (Herkes bize kendi isteklerini onaylatmak için
geliyor. Hiç kimse bizim tavsiyemize uymuyor) diye yakınırmış.
En şerefli kimseler
Kur’an-ı kerimde ise mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde en şerefliniz, takva ehli olanınızdır.) [Hucurât 13]
[Takva ehli olmak, Allah’tan korkup dinin emirlerine uymak ve yasak
ettiklerinden kaçmak demektir.]
159
www.dinimizislam.com
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
(Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!) [Tirmizi]
Görülüyor ki, kadını, kızı küfvü ile evlendirmek lazımdır. Küfv,
erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması
demektir. Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir.
Küfv olmak, erkeğin salih müslüman olması, namaz kılması, içki
içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş
sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, apartman
sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme
atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa çıkmaması
lazımdır.
Nasibin çıkmaması
Sual: Hiçbir ahlaki ve bedeni bir kusurum olmadığı halde, yaşım
otuzu geçmesine rağmen evlenemeyen bir kızım. Çevremdekiler, (evde
kaldı) diye dedikodu ediyorlar. Bunda benim suçum olmadığı halde, bu
da kaderden midir?
CEVAP
Cebriyye denilen bid’at fırkası, kaderi suçlar. Mutezile fırkası da,
kaderin rolünü inkâr eder. Her şey takdir iledir. Kaderin, iyisi, kötüsü,
tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Kader, Allahü teâlânın, olacak
şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince
yaratmasıdır.
Evlenmek, nasibi çıkmak veya çıkmamak da takdire bağlıdır. Allahü
teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Mesela bir kız dua eder, (Ya
Rabbi, evlenmek hakkımda hayırlı ise, evlenmeyi bana nasip eyle) der.
Duası kabul olursa evlenir. Evlenmek için tedbir almak ve sebeplere
yapışmak lazımdır. Mesela kötü birisi ile evlenip de suçu kadere
yüklemek doğru değildir.
Tedbir alıp sebeplere yapıştıktan sonra evlenemedim diye kendini
sıkıntılara sokmak çok yanlış olur. (Nasibuke, yusibuke)
buyurmuşlardır. (Nasipse, kavuşursun) demektir. Yine, (Nasipse gelir
Hint’ten, Yemen’den, nasip değilse, ne gelir elden) demişlerdir.
Sıkıntılı şeylerden kurtulmak için, rahat ibadet edebilmek ve
haramlardan kaçmak için, sabrederek dua etmek gerekir. Peygamber
efendimiz, (Müminin silahı duadır) buyurdu. (İ. Ebiddünya)
Kur’an-ı kerimde de mealen, (Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve
namazla yardım isteyiniz) buyuruluyor. (Bekara 153)
Görüldüğü gibi, sabrın, namaz ve duanın önemi çok büyüktür. İnsana
160
www.dinimizislam.com
sıkıntı bazı şeylerde ısrar etmesinden ileri gelir. Tedbir almalı, fakat
tedbire de güvenmemeli. Çünkü tedbir, takdiri bozamaz. Takdire boyun
eğmek ve ona inanmak farzdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadere rıza göstermek mutlu olmaya, rızasızlık ise mutsuzluğa
alamettir.) [Tirmizi]
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
İnsana gelen elemler, takdir-i ilahi ile gelmektedir. Razı olmak
gerekir. İbadetlere devam, elemlere, hastalıklara sabredebilmelidir.
Allahü teâlânın kereminden afiyet beklemelidir! Mahluklardan bir şey
beklememeli, her şeyin Hak teâlâdan geldiğini bilmelidir! Dertlerden,
elemlerden kurtulmak için dua ve istiğfar etmelidir! Onun takdiri, iradesi
olmadıkça, kimse kimseye zarar veremez. Bununla beraber, sebeplere
yapışmak, Peygamberlerin yoludur. Sebeplerin tesirini de Allahü teâlâdan
talep etmelidir! (C.1, m.72)
Evlenene kadar ne yapmalı
Sual: Herhangi bir sebeple evlenemeyen genç, günah işlememek
için ne yapmalı? Evlenirken kızda hangi özellik aranır? Ahireti kazanmak
için zenginlik şart mıdır?
CEVAP
Evlenene kadar sık sık oruç tutmanız iyi olur. Çünkü Peygamber
efendimiz, (Evlenmeye gücü yeten evlensin! Evlenmek gözü
haramdan korur. Herhangi bir sebeple evlenemeyen oruç tutsun!
Çünkü oruç şehveti kırar) buyurmuştur. (Diyâ)
Evlenirken saliha olanını aramalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Saliha bir kadına kavuşan, dinin yarısını korumuş olur. Geri
kalan yarısında da Allah’tan korksun!) [Taberani]
Ahireti kazanmak için zenginlik mutlaka şart değildir. Bir kimse,
namaz ve oruçtan başka ibadet edemediğini, parası olmadığı için zekât,
sadaka veremediğini ve hacca gidemediğini, hayır hasenat
yapamadığını, halinin, ne olacağını arz edince, Peygamber efendimiz,
(Eğer kalbini riya ve hasetten, dilini gıybet ve yalandan, gözünü
namahremden ve halka hakaretle bakmaktan korursan, Cennette
benimle olursun) buyurdu.
Müslüman bir gencin, benim evlenme vaktim geldi demesi için, önce
dinini iyice öğrenmiş olması gerekir. Ondan sonra sünneti yerine
getirmek niyetiyle evlenmelidir. Edebi, hayası olan, güzel ahlaklı, dinini,
imanını, İslam’ın şartlarını öğrenmiş, İslamiyet’e uyan, sokakta dinin
emrettiği şekilde giyinen bir kızla nikahlanmalıdır. İffet sahibi, dinini
161
www.dinimizislam.com
kayıran bir kız aramalıdır. İllâ da (Kötü olsun, yeter ki malı çok, güzel bir
kız olsun) dememelidir. Mal için, güzellik için iffeti ve salahı elden
kaçırmamalıdır.
İffet ve hayanın önemi
Sual: İffet ve hayanın önemi nedir?
CEVAP
Allahü teâlâ, insan neslinin devamı için, erkek ve kadını birbirine
karşı cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu kuvvetli duygu karşısında,
insanları, dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Dünyadaki kısa
ömrümüz içinde, en zor imtihan iffet imtihanıdır. Bu imtihanda kazanan
bir insan, dünya ve ahiretin kahramanıdır.
İnsanların kusursuz olması veya insanın düşüklüğü, daha ziyade iffet
işinde belli olur. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini
muhafaza edenlere, büyük mükafatlar vaad etmiş, iffetini muhafaza
etmeyenlere de, Cehennem azabını göstermiş, iffetsizleri, bir insanı
öldüren bir câni ile bir tutmuştur. Müminlerin vasfını anlatırken de
buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz
şeylerden yüz çevirir, zekâtlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve
ahidlerine riayet eder.) [Müminun 1-8]
İffetli kimse, haya sahibidir, yani günah işlemeye utanır. Haya sahibi
olmanın önemi büyüktür. Bu husustaki birkaç hadis-i şerif:
(Haya imandandır.) [Buhari]
(Hayası olmayanın imanı da olmaz. İmansız da Cennete
giremez.) [Deylemi]
(Haya azlığı küfürdendir.) [Hakim]
(Haya, iffet, dile sahip olmak ve akıl imandan; cimrilik,
müstehcenlik, çirkin söz ve hayasızlık nifâktandır.) [Beyheki]
İffet, yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar
kötüdür. Namusun önemi hakkındaki hadis-i şeriflerin birkaçı şöyledir:
(İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]
(Zinadan korunan müslüman Cennete girer.) [Beyheki]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni
Asakir]
(Başkasının karısını kızını ayartan bizden değildir.) [Hakim,
İ.Ahmed]
(Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile
iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer.) [İ. Hibban]
162
www.dinimizislam.com
(Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Doğru konuşan,
verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu
koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.)
[İ.Ahmed]
(Haya on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir) hadis-i
şerifinde de bildirildiği gibi, kadınların hayası erkeklerden çoktur. Öyle
olmasaydı, çok çirkin işler meydana çıkardı. Din düşmanları bunu
bildikleri için, daha çocukken kadınlardan hayayı kaldırmaya çalışıyorlar.
Hayasız bir toplum meydana getirmeye çalışıyorlar. Müslüman kadını
hayalı olmaya devam etmelidir. Hadis-i şerifte, (Haya güzeldir, fakat
kadında daha güzeldir) buyuruldu. (Deylemi)
İnsan günahlarının çoğu, iffet konusu içindedir. İffet, bir genç kızın
veya kadının, değeri para ile ölçülemeyen bir mücevheridir. Bu
mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek, bütün
şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o,
mücevherlikten çıkmış, adi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızıdır. Kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir
zavallıdır.
İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır.
Bir namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir
köpeğin itibarı kadar yoktur. Erkeklik ve dişilik duyguları, insanlarda da,
hayvanda da vardır. Hayvanlarda utanma hissi olmadığı için, onlar, bu
duygularını gizlemez. İnsan ise, şeref ve haysiyet duygularına sahip
olduğu için, erkeklik ve dişilik hislerine karşı meşru yol arar.
Bir insanın ve bir ailenin şerefi ve itibarı, bu duygu karşısındaki
tutumu ile ölçülür. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise,
itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her yerde, her zaman
itibarlıdır, saygıya layıktır. Bunlar, normal ve temiz bir toplumun iffet
ölçüleridir. İffet kaidelerini ayaklar altına almış, yalnız hayvani hisleri
peşinde koşan insan topluluğu, bu sözlerle alay eder. Onlara sözümüz
yoktur. Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, iffetsizlik yüzünden
meydana gelmektedir.
İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin fenalıklarını bildikleri halde,
kendilerini bu fena yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu
karşısında, onları selamet yoluna çıkaracak çare, terbiye ve ahlak
meselesidir.
Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza
Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev
oluyor. Allahü teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı
163
www.dinimizislam.com
bilmek için, Onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız.
Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allah korkusuna sahip
olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve
bir gayret işidir. Durup dururken, Allah korkusu meydana gelmez. Dinin
emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.
Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın,
kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi,
cidden güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale
gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda,
otobüste, komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını
bırakmaz.
Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahlûk olarak, ahlaksızların
elinde bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona
zarar gelebilir. Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve
haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine
konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür.
İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu
tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan evlilik, çok zaman mutluluk
getirmez.
İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti
zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli
eğlenceler, genç kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna
inanmayan bir kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat
iş işten geçmiştir. Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar,
erkeklerin elinde çabucak birer oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir
kız bile, onların karşısında sonuna kadar dayanamaz. Yakışıklı bir
erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir. Artık o kız, tuzağa
düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur. Halbuki, o tuzak
dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. (Göz
görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir
genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması zordur.
Kadın gözü ile kadın
Erkek gözü ile kadın konusunu ele almadan önce, kadın gözü ile
kadınların halini anlatan bir yazıyı buraya almak istiyorum. Bayan Gülay
Göktürk, Yeni Yüzyıl’daki yazısında özetle diyor ki:
(Kadınların, hayatın çeşitli alanlarında vitrin süsü gibi kullanılmasına
hep tepki duydum. Politik partilerin, vitrinlerine mostralık birkaç kadın
koyarak, kolay tarafından çağdaş parti imajı peşinde koşmalarına da,
gazetelerin her Allah’ın günü arka sayfalarında ayırdıkları “güzel kadın”
164
www.dinimizislam.com
kontenjanına da, basının kadın unsurunu tabak-çanak gibi bir promosyon
malzemesi olarak kullanmasına da, reklamlarda pazarlanan ürüne uysa
da uymasa da çıplak kadınların boy göstermesine de bir türlü
alışamadım. Ama, şu fuarlar var ya fuarlar... Kadın vücudunun fuarlarda
son model arabaların, tekstil makinelerinin, inşaat malzemelerinin yanı
başında “hostes” olarak kullanılışı...
İşte aşağılanışın bu kadarına katlanamıyorum. Kim bilir, belki canlı
canlı gördüğüm içindir; belki orada bulunuşlarına bir gerekçe bulmak için
en ufak bir gayret gösterilmeye bile zahmet edilmeden, tam bir
utanmazlıkla resmen ve alenen kullanıldıkları için...
Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların
üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem
bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada
öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine
sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı,
hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya
çalışanlara karşı öfke doluyor içim.
Bilişim 98’i dolaşırken yine aynı mide bulantısını yaşadım.
Göğüslerini ve uzun bacaklarını açıkta bırakan giysileri ve frapan
makyajlarıyla hostes kızlar yine iş başındaydı. Hayatlarında tek bir
tuşuna basmadıkları, en basit bir soruya cevap verebilecek kadar bile
tanımadıkları bilgisayarların yanında durarak, bulundukları standı bir
cazibe merkezine dönüştürmeye çalışıyorlardı.
Önlerinden çabucak ve göz göze gelmemeye çalışarak geçip
Bilgisayarlı Beste Yarışması’nın yapılacağı salona yöneldim. Yarışmada
finale kalan 11 gencin bilgisayarlarıyla kurdukları orkestralarına
çaldırdıkları özgün besteleri dinledim. Yarışmacılar arasında bir tek bile
kız yoktu. Hatırladığım kadarıyla geçen yıl ve ondan önceki yıl da yoktu.
Erkekler bilgisayarda beste yapıyor, kızlar da o bilgisayarların yanında
durup erkekleri çekmeye çalışıyordu.
Avrupa’daki seks yerleri
Gidenler bilirler, Amsterdam’ın Red Light District denen semtinde
gezerken, seks shopların neon ışıklı geniş vitrinlerinde müşteri bekleyen
fahişeler görürsünüz. Akşam hava karardı mı, üzerlerinde bir sütyen bir
külotla vitrine çıkar, saatlerce ya ayakta ya da bir sandalyeye oturarak,
arada bir seksi hareketler yaparak müşteri bulmaya çalışırlar. Vitrine
çıkmış kiralık kadınlardır bunlar. Vücutları hiç tartışmasız metadır.
Sadece üzerlerinde fiyat etiketleri eksiktir. Seks shop sahipleri hiç
değilse, sattıkları mal konusunda müşteriyi yanıltmaya çalışmıyorlar.
165
www.dinimizislam.com
Fuarlardaki gibi kadın vücudu ile müşterinin aklını karıştırıp, dikkatini
dağıtıp başka bir şey satmıyorlar. Müşteri ne almak istiyorsa ona bakıyor,
beğenirse parasını bastırıp alıyor.
Bence fuarlarda yapılan şey ticari ahlaka da sığmıyor. Kadın gösterip
araba ya da bilgisayar satmaya çalışmak doğrudan dolandırıcılığa giriyor.
Hostes kızlarımız da bu dolandırıcılığa alet oluyor.)
İffetli kadın
Yukarıdaki yazıda Kadın gözü ile kadın demiştik. Bu isabetli bir tabir
değildir. Çünkü iyi bir kadının diğer kadınlara bakışı ile, kötü bir kadının
bakışı farklıdır. İyi bir erkekle, kötü bir erkeğin bakışları da farklıdır. İyi bir
kadınla, iyi bir erkeğin bakışları arasında fazla fark olmaz. Yukarıdaki
yazıyı feminist bir kadının, kadınlara hangi açıdan baktığını göstermek
için almıştık. Şimdi de, Türkiye Gazetesi yazarlarından Sayın Rahim Er’in
yazısını özetle alıyoruz:
(Bir Müslüman genç kız ve kadının giyinişi sade olmalı; dikkat
çekmemelidir.
Sade ve özenli bir kıyafet, muhatabında saygı uyandırır. Aşırı renkler
ve dikkat çekici ve gösterişe kaçan süslerden kaçınmalıdır! Pantolon,
erkek kıyafetidir. Ayrıca pantolon, hanımları çirkinleştirmekte, manto
altında bile olsa kaba saba olmaktadır. Ayakkabıları da sade olmalı,
yürürken ses çıkartmamalıdır.
Tesettür, sade ve gösterişten uzak ve zarif olmalıdır. Mümine narin
olur.
Kadın, gülünç olacak şekilde giyinip süslenmemeli; partal da
olmamalıdır. Sadelikteki ihtişam ve estetiği yakalamaya çalışmalıdır.
Örtünme, gösteriş veya başka bir maksatla olmamalı. Tesettür, yüce
Allah’ın emri olduğu için yapılırsa, bunu yapan hanım, her an sevap alır.
Sırf rızk endişesi ile, zaruretsiz, uygunsuz işlerde çalışmamalıdır. İş
hayatında, erkeklerle sürekli muhatap olmanın büyük zararı olur.
Evlerimiz kadınlarımızın sarayıdır. Kızlar ve kadınlar, bu saraylarda el işi,
ev işi, mutfak işi... gibi işlere zevklerini, estetiklerini, göz nurlarını,
ihlâslarını katarak eserler vermekte; anneler, dinimizin ve millet
hayatımızın teminatı sağlam nesiller yetiştirmektedir.
Bunlar yapılırken de günün nasıl bittiğinin farkına bile varılmaz.
Nerede cennet benzeri bu hayat; nerede servise yetişme, işe ulaşma
ve iş hayatında verimli olma kaygısı? Evlerde ne patron baskısı, ne
müdür sorgusu, ne azar, ne de kem gözler vardır; günahtan uzak bir
huzur iklimi.
Dışarıdaki işte çalışan bir kadın; ne kadın kalmakta, ne erkek
166
www.dinimizislam.com
olmakta ve bu çelişkinin ruhunda doğurduğu sancı yüzünden de çok
çabuk çökmekte ve devamlı namahremlerle görüştüğü için de maalesef,
yüzündeki nur kaybolmaktadır.
Bu sebeple, işte çalışmaktan başka çaresi olmayan hanımlar,
günaha girmeden, günlerini kurtarmaya azami dikkat etmelidir. Bunlara
uyan kazanır, uymayan ise kaybeder. Peygamber efendimiz, (Ateşe
dayanacağın kadar günah işle) buyuruyor. Ar damarı çatlamış
kıyafetlerle sokaklarda dolaşmamalıdır.
Uygunsuz giyiniş, pervasız bakışlar, iç gıcıklayıcı ses tonu, dikkat
çekici yürüyüş gibi dinimizin yasakladığı hal ve hareketlerden uzaklaş;
yüksek iman, edep ve iffetle bayraklaş...
Bir hanım, zaruret olmadan, yabancı erkeklerle telefonla bile
görüşmemeli, onlarla senli benli olmamalıdır. Zaruret varsa, konuşma
gayet kısa ve mesafeli, resmi ve ciddi olmalıdır. İhtiyaçtan fazla
konuşmak, şakalaşmak, şımarıklık, lâubalilik ciddiyetten uzaklaştırır; kötü
puana sebep olur. Hareketler hiçbir zaman hoppa, hafif meşrep
olmamalıdır.
Hanımlarının en büyük serveti iffet ve edebidir. İffet ve edep, insanla
hayvanı ayıran farktır. Bir genç kız, kısmetini sokakta ve gayri meşru
yollarla aramamalıdır. Bir kız, evlenmek, hakkında hayırlı mı, hayırsız mı
bilemez. Bu bakımdan mutlaka evlenmeyi değil, hakkında hayırlı olanı
istemelidir!
Bu tavsiyelere uyan, herkesin hürmet edeceği hakiki bir hanımefendi
olur. Hanımefendi olan da, Allah’ı, Resulullahı ve Müslümanları sevindirir;
öbür halde ise şeytanı...
Bir mümine öyle olmalı ki, başka mümineler de ona imrenmeli ve ona
benzemeye çalışmalıdır.)
Bir baba kızını evlendireceği zaman
Sual: Müslüman bir baba kızını evlendireceği zaman nelere dikkat
etmeli?
CEVAP
Kızını evlendireceği erkeğin salih müslüman olmasına, Ehl-i sünnet
itikadında olmasına, namaz kılmasına, içki içmemesine yani İslamiyet’e
uymasına ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olmasına dikkat etmeli.
Kızını bu vasıfta olan ile evlendirmeyen, evladını felakete sürüklemiş,
Cehenneme atmış olur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
167
www.dinimizislam.com
(Kızını fâsık bir erkekle evlendirene, her gün bin lanet iner, onun
ibadetleri ve duası kabul olmaz, farz ve nafilesi makbul değildir.)
[Şir’a şerhi] [Fâsık, açıktan günah işleyen demektir. Mesela namaz
kılmayan, tesettüre riayet etmeyen fâsıktır.]
(Kızını veya aile fertlerinden birini içki içene veren, onu ateşe
atmış olur.) [Deylemi]
(Fâsık erkekle evlenmeye razı olanın, kabrinden kalkarken
alnında, "Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş" yazısı bulunur.)
[M.Cinan]
(Kızını evlendirmek, onu elden çıkarmak demektir. O halde
kızınızı evlendirirken nereye verdiğinize dikkat ediniz!) [Beyheki]
(Kızını fâsıka veren, Allahü teâlânın emanetine hıyanet etmiş
olur. Emanete hıyanet edenin gideceği yer, Cehennemdir.) [S.
Ebediyye]
(Kızını fâsıka veren kimse, melundur.) [S. Ebediyye]
(Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fâsıka vermesin!) [Şir’a]
Dengi ile evlenmek
Sual: Tecrübeli kimseler, (Evlenirken seçeceğin eşin tahsili kendi
tahsilinizle aynı olmasına ve bir de aynı yöreden olmasına dikkat
etmelisiniz) diyorlar. Bu durum dini yönden de böyle midir? Bir kız,
erkekte neleri araması lazımdır?
CEVAP
İyi geçinmekte, tahsilin ve aynı yöreden olmanın avantajları vardır.
Ama bunlar şart değildir. Tahsil farkı çok olursa, onun seviyesine inip bir
şey anlatmak zor olur. Ayrı yörelerden olursa alışkanlıklar farklı olduğu
için anlaşma zor olabilir. Aynı yöreden olursa âdetlerde anlaşma
kolaylaşır. Ama kızda ve erkekte şu üç vasfın bulunmasına dikkat
etmelidir:
1- Dinine bağlı olmalı.
2- Sağlıklı olmalı, evliliğe gölge düşürecek hastalıkları bulunmamalı.
3- Mizacı, ahlakı iyi olmalı. Her şeye kızan, pire için yorgan yakan
tiplerle geçim zor olur.
Bu vasıflara haiz olan oğlanı da, kızı da dengi ile evlendirmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kızınızı küfvüne [dengine] uygun olanla evlendirin.) [Tirmizi]
Küfüv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun
olması demektir. Yoksa, zengin olmak, maaşı çok olmak, tahsilli olmak
ve aynı yöreden olmak demek değildir. Küfüv, erkeğin salih Müslüman
168
www.dinimizislam.com
olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka
kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkek şu hususlarda
kadından üstün olmalıdır. Eşit olsa da olur.
1- Sanatta erkek daha üstün olmalı ve denk olmalı. Aşağı sanatlı
erkek, yukarı sanatlı kadının dengi sayılmaz.
2- Erkek kadından zengin olmalı yahut geliri, kadınınkinden çok veya
eşit olmalı. Zengin kadın, fakir erkeğin dengi sayılmaz. Erkek, mehr-i
muacceli ve bir aylık nafakayı verecek güçte ise, zengin kadına denk
sayılır. Köylü erkek, şehirli kızın dengi sayılır.
3- Erkek kadından daha dindar olmalı veya eşit olmalı. Fâsık erkek,
saliha kızın, hatta salih kimsenin kızının dengi olamaz.
Asalet önemli mi?
Sual: Damat veya gelin seçilirken, adayın mı; yoksa ailesinin mi
özelliklerine bakmalı?
CEVAP
İkisine de bakmalıdır. Mesela itikadı düzgün olmalı, namaz kılmalı,
dinimize uygun giyinmeli. Kötü huylardan uzak olmalı. Bundan sonra en
önemli husus, ailenin özellikleri gelir. Günümüzde, bu çok önemli hale
geldi. Günümüzde, gençlerin yuvalarını şimdi ailelerin kaprisleri
yıkmaktadır. Nişan, düğün aşamasındaki, ev kurmadaki lüzumsuz, kötü
âdetleriyse ayrı bir konudur.
(Asıl azmaz, bal kokmaz) diye bir atasözümüz var. İyi bir aileden
gelen kimse, ne kadar tahrik edilirse edilsin, ailesinden aldığı terbiyeyi
bozmaz demektir. Yani asil aileden, kolay kolay problem çıkmaz. Çıkan
problemleri de, adil ve ağırbaşlılıkla çözerler. Yıkıcı değil, yapıcı olurlar.
Yaşlılarımızdan duyardık; ama manasını tam anlayamazdık. (Kız soydan
alınıp, soya verilmeli) derlerdi. Şimdi aile büyüklerinin yaptıklarını, yeni
evlenen gençlere hayatı zehir ettiklerini görünce, bu atasözlerinin
kıymetini daha iyi anlamaya başladık.
Bu hususta atasözlerinden bazıları şöyledir:
— Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
— Asıl zadeyle evlenmek zorsa da, geçinmesi kolaydır.
— At alırsan taydan, kız alırsan soydan al.
— Atı yazın al, deveyi güzün, kızı da gezin [araştırarak] al.
— Bezi Musul'dan, kızı asıldan al.
— Alma soysuzun kızını, sürer gider anasının izini.
Bir arkadaş şunu anlattı: Sonradan görme bir komşumuz var. Çok
kibirli birisi, hanımı da aynı... Oğlu, saliha bir kızla evlendi. Kaynana olan
169
www.dinimizislam.com
bu hanım, eve gelir, mobilyaların konuş şeklini, evin tanzimini beğenmez.
Her seferinde değişiklik yapar. Evin yerleşme düzenine dahi, itiraz eder.
Gelin sonra beğendiği gibi yapınca, (Bizim sözümüz niye dinlenmiyor)
diyerek gelini her seferinde paylar. Tabii onlar gidince, evde gençler
birbirine girerler. Neticede birkaç ay sonra genç çift ayrıldılar.
Dikkat edilirse, sadece ev tanzimine karışmaktan ileri gelen olay
neticesi yuva yıkıldı. Bu olay da, gösteriyor ki, sadece damada ve geline
değil, ana babasına, yani soyuna da bakmak gerekiyor.
Asalet işte böyle çok önemlidir, evlenirken asil aile olmasına dikkat
etmelidir, ancak asalet her şey de değildir.
Asalet her şey olsaydı, hâşâ dinler lüzumsuz yere gönderilmiş
olurdu. Âdem babamızdan ve Havva validemizden sonra hiçbir insanın
kâfir olmaması lazım gelirdi.
Asalet her şey olsaydı, babası kâfir olan bir insanın Müslüman
olmaması lazım gelirdi. Hâlbuki müslüman olup evliya bile, İslam âlimi
bile olanları vardır. Mesela Ebu cehil kâfirinin oğlu Hazret-i İkrime eshab-ı
kiramdan idi. Yani sonraki gelen evliyadan da büyük zat idi.
Asalet her şey olsaydı, babası peygamber iken kâfir olanlar olmazdı.
Hâlbuki Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil ve Hazret-i Nuh’un oğlu Kenan kâfir
idi. Çocuk mutlaka babaya çeker diye bir kural yoktur.
Bir başka husus, eğitimle, terbiye ile de bir insan peygamber olmaz.
Peygamberlik Allahü teâlâ tarafından verilir.
Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, dindar
ise, onun için güzel huyu ve dindarlığı asaletten çok kıymetlidir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Güzel huy gibi asalet olmaz.) [İbni Mace]
(Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikâh edilir. Sen
dindar olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari]
(Kadını sırf malı ve güzelliği için alan, malından da,
güzelliğinden de hayır görmez. Dindarlığı için evlenene Allahü teâlâ
ikisini de nasip eder.) [Taberani]
(Kadını güzelliği için tercih etmemeli, güzelliği onu helake
sürükleyebilir. Sırf malı için de tercih etmeyin, malı onu zarara
sokabilir. Dindar olanla evlenin!) [İbni Mace]
Nasihat ile asaletsiz insan da terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Asaletsiz olanı da terbiye etmek mümkün olmasaydı, Peygamber
efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurur muydu? (İbni Lal)
170
www.dinimizislam.com
Hazret-i Lokmana, (Edep, asalet, mal ve ilimden hangisi daha
üstündür?) diye sordular. (Edep asaletten, ilim maldan üstündür)
buyurdu.
İyi kimse ile evlenmeli
Sual: Dinimizde ırk ayrımı var mıdır? Zenci ile, Alman ile, Japon ile,
çingene ile, Sünni ile alevi ile, Hıristiyan ile, Budist ile, ateist ile
evlenmenin sakıncası var mıdır?
CEVAP
Erkek veya kadın olduğunuzu yazmamışsınız. Çünkü cevap farklı
olur. Dinimizde, Müslüman erkeklerin Ehl-i kitap [Hıristiyan veya Yahudi]
olan kadın ile evlenmeleri tahrimen mekruh olsa da caizdir. Fakat
Müslüman bir kadının Ehl-i kitap olan erkek ile evlenmesi caiz değildir.
Evlenmeye niyet ettiği an Müslümanlıktan çıkar. Müslüman erkek de,
Müslüman kadın da Budist ile, Ateist ile evlenemez. Evlenen,
Müslümanlıktan çıkmış olur.
Dinimizde ırk ayrımı kesinlikle yoktur. Din ayrımı vardır. Çingene
olmak, zenci olmak bir ırktır. Salih bir Müslüman ise evlenmekte hiçbir
mahzur yoktur.
Bir kadın, Müslüman olan Alman ile veya Japon ile evlenebilir.
Ancak, o kimsenin salih olması önemlidir. Namaz kılması ve haramlardan
sakınması lazımdır.
Erkeğin de, evleneceği kadında aradığı özelliklerin içinde, namaz
kılması ve tesettüre riayet etme başta gelir. Ben Müslümanım diyen bir
kadın, eğer namaz kılmıyorsa, tesettüre riayet etmiyorsa onunla
evlenmek günah olur. Ben Müslümanım diyen bir erkek de, namaz
kılmıyorsa, içki, zina, hırsızlık gibi haramlardan sakınmıyorsa, onunla da
evlenmek günah olur. Çünkü Şir’at-ül İslam kitabındaki hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Kızını fâsıkla evlendirenin duası ve ibadetleri kabul olmaz.)
(Fâsık erkekle evlenmeye razı olan kimsenin, kabrinden
kalkarken, alnında, “Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş” yazısı
bulunur.)
(Şefaatime kavuşmak isteyen, kızını fâsıkla evlendirmesin!)
[Fâsık, açıktan günah işleyene denir. Mesela namaz kılmayan,
tesettüre riayet etmeyen fâsıktır. Fâsıkla, yani açıktan günah işleyenle
evlenmek doğru değildir. Hele inancı bozuk birisi ile evlenmek hiç doğru
değildir.]
Müslüman erkek de, edebi, hayâsı, ahlakı güzel olan, dinini, imanını,
171
www.dinimizislam.com
İslam’ın şartlarını öğrenmiş, İslamiyet’e uyan, sokakta dinin emrettiği
şekilde giyinen namuslu bir kız ile evlenmelidir. İffet sahibi, dinini kayıran
saliha bir kız aramalı, illâ da (Malı çok, güzel bir kız olsun) dememelidir.
Mal için, güzellik için, ırk için, renk için iffeti ve salahı [dine olan bağlılığı]
elden kaçırmamalı! Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Güzelliği ve malı için bir kadınla evlenen, ikisinden de mahrum
kalır. Dini için, saliha olduğu için evlenene, mal ve güzellik de nasip
olur.) [Taberani]
Netice:
Erkek olsun kadın olsun, evleneceği kişinin, haramlardan kaçan,
namazını kılan ve diğer ibadetlerini yapan, güzel ahlaklı biri olması
lazımdır. Sadece boyuna bosuna, kaşına gözüne bakan, ulu sözü
dinlemeyen, dünyada ve ahirette uluyakalır.
Evlenilecek kişinin ırkı ve rengi önemli değildir. Önemli olan, iyi insan
yani salih Müslüman olması, fâsık olmaması ve itikadının düzgün
olmasıdır.
Sual: Namaz kılmayan birisi ile, ileride kılar ümidiyle, tesettürsüz bir
kız ile ileride kapanır ümidiyle evlenmek uygun mudur?
CEVAP
Namaz kılmadıkça, kapanmadıkça evlenmek uygun değildir.
Düşmanlık tehlikeli
Sual: Hiçbir gruba mensup olmayan; fakat doğru kitapları da
okumamış olan bir kızla evlenmek uygun olur mu?
CEVAP
Doğru kitapları okumamasının, o kadar zararı olmaz. Zararlı olan,
başka kitapları okuyup da, doğru olan kitaplara düşmanlık beslemektir.
Evlilik için diğer şartlar mevcutsa, mesela itikadı düzgünse, namaz
kılıyorsa, tesettüre riayet ediyorsa, Ehl-i sünnet kitaplarına düşmanlığı da
yoksa, evlenmekte mahzur olmaz.
Evlenirken
Sual: Evlenmek için talip olduğum kızların hiçbirini beğenemiyorum.
Kiminin boyu uzun, kiminin kısa, kimi kilolu, kimi zayıf, kimi benden yaşlı,
kimi de benden küçük diyorum. Kimine çirkin, kimine fakir diyorum.
Kimseyi beğenemiyorum. Bu konuda ölçümüz ne olmalıdır?
CEVAP
Ölçümüzü dinimiz bildirmiştir. Yaş ve boy farkı dinde önemli değildir.
Çirkin ve fakir de olabilir. Olmaması gereken tek şey dinde zayıflıktır. Dini
noksansa, her şey mükemmel olsa önemli değildir. Çünkü Peygamber
efendimiz buyuruyor ki:
172
www.dinimizislam.com
(Kadın, ya malı için veya güzelliği için yahut da dini için alınır.
Siz dindar olanını alınız! Yalnız malı için alan, malına kavuşamaz.
Yalnız güzelliği için alan, güzelliğinden mahrum kalır.) [Müslim]
Peygamber efendimize inanmazsak kime inanacağız? Kendi
nefsimize mi inanacağız? Dindar ise güzellik de ona verilir, deniyor.
Allahü teâlâ her şeye kadirdir, çirkin bile olsa bize çok güzel gösterir onu.
Demek ki bizim tek seçimimiz dindarlık olmalıdır. Dindar olursa, mutlu
olmamak için hiçbir sebep kalmaz.
Kızlar da, kadınlar da, sadece dindar olanını, yani beş vakit namaz
kılan, Ehl-i sünnet itikadında olan ve iyi huylu olup günahlardan
kaçınanları tercih etmelidir. Dindarlık ön plana alınmazsa, o ailede huzur
olmaz.
Gayri müslimle evlenmek
Sual: Müslüman erkek ve kadın gayri müslimle evlenebilir mi?
CEVAP
Müslüman erkek kitapsız kâfirlerle evlenemez. Kitaplı kâfir kadınla
yani Hıristiyan ve Yahudilerle evlenmesi caiz ise de, tahrimen mekruhtur,
harama yakındır. Zimmi ile evlenmesi tenzihen mekruhtur. (Hindiyye)
İslam idaresi altında zimmi olarak yaşayan kitap ehli kadın ile
evlenmek tenzihen mekruh idi. Zimmi olmayan kendi memleketinde
yaşayan gayri Müslimlere harbi kâfir denir. Bugün yer yüzünde zimmi
kâfir yoktur. Onun için bugün kitap ehli kadınla evlenmek tahrimen
mekruhtur. Zaruretsiz evlenmemelidir.
Müslüman kadın, kitapsız kâfirle evlenemediği gibi, ister harbi olsun,
ister zimmi olsun hiçbir kitap ehli kâfirle de evlenemez. Evlenmeye karar
verdiği zaman kâfir olur. (Redd-ül-muhtar)
Konu ile ilgili âyet-i kerimelerden üçünün meali şöyledir:
(Kitap ehli [Yahudi ve Hıristiyan] kadınlarla evlenmeniz helaldir.)
[Maide 5]
(İmanlı kadınların kâfirlerle evli kalmaları helal değildir.)
[Mümtehine 10]
(İman etmedikçe, müşrik [dinsiz, putperest] kadınlarla
evlenmeyin. İmanlı bir cariye, beğendiğiniz, imrendiğiniz müşrik bir
kadından elbette daha üstündür. Kadınlarınızı da, iman edinceye
kadar müşrik erkeklerle evlendirmeyin! Mümin bir köle, müşrik bir
erkekten elbette daha üstündür.) [Bekara 221]
Allahü teâlânın emrini beğenmeyen
173
www.dinimizislam.com
Sual: Bir erkek, dinsiz bir kadınla evlenmeye niyet edince, bir kadın
da, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmeye karar verince, niye hemen
imanı gidiyor? Sadece haram işlemiş olmuyor mu? Haram işleyene kâfir
denir mi?
CEVAP
Haram ile küfür farklıdır. Allahü teâlânın emrini yapmamak veya
yasak ettiğini yapmak haramdır. Ancak Allahü teâlânın emrini
beğenmemek, onu yanlış görmek küfürdür. Bu inceliği iyi anlamalıdır.
Kur’an-ı kerimde evlenmesi yasak edilen kadınlar şunlardır:
(Ana, kız, bacı, hala, teyze, kardeş kızı, süt anne, süt kardeş,
kayın valide, üvey kız, gelin ve iki kız kardeşi nikahında
bulundurmak.) [Nisa 23]
(Müşrik kadın.) [Bekara 221]
Burada bildirilen kadınlarla zina eden büyük günah işlemiş olur, fakat
kâfir olmaz. Ancak bunlarla evlenmek caizdir diyen kimse, Allahü teâlânın
emrini beğenmemiş olur, hafife almış olur. Kâfir olması, zina
yapmasından dolayı değil, Allahü teâlânın emrini yanlış kabul ederek
evlenmeyi meşru kabul etmesindendir.
Sual: Hıristiyan kadına mehr vermek lazım mı? Hangi haklardan
faydalanabilir?
CEVAP
Mehr verilir. Mesela on altın verilirse iyi olur. Her haktan faydalanır.
Bir Müslüman, hıristiyan olan zevcesinin kiliseye gitmesine ve evde şarap
yapmasına engel olabilir. Hayz ve nifas sonunda, gusletmeye
zorlayamaz. Kapatmaya da zorlayamaz, örtünmesini sağlarsa iyi olur.
Sual: Erkek arkadaşım bir Hollandalı kadın ile konuşuyor. Kadın
domuz etini çok seviyormuş. Erkek arkadaşım ise kadının domuz eti
yemeyi bırakmasını istiyor. Çünkü evlenirseler erkek bu domuz eti işini
evinde istemiyor. Evlenmeyi ciddi olarak düşünüyorlar. Kadın diyor ki
(Erkek arkadaşım benden bunu isteyebilir mi, yani bu hakkı var mı?
Varsa uyacağım.)
CEVAP
Bir müslüman, hıristiyan zevcesinin kiliseye gitmesini ve evde şarap
yapmasını yasaklayabilir. Hayz ve nifas sonunda, gusletmeye
zorlayamaz. Tesettür ettirirse iyi olur. (Nimet-i islam)
Bu ifadelerden eve domuz eti sokmasını yasaklamaya kocanın
yetkisi vardır.
Sual: Bir Hıristiyan kadınla evlenmek istiyorum. Bu kadının başını
kapatmam gerekir mi?
174
www.dinimizislam.com
CEVAP
Hıristiyan kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Yani harama
yakındır. Evlenince başını kapatmanız gerekmez. Hiç bir ibadeti
yaptırmanız da gerekmez. Çünkü gayri müslimin önce iman etmesi
gerekir. İmansız ibadetlerin faydası olmaz.
Sual: Müslümanlığı kabul etmiş bir yabancıyla evlenmenin, ana baba
razı olmasa da, onların izni olmadan evlenmenin dinimizde hükmü nedir?
İleride kültür farkından doğan problemler çıkabilir ve evlilik geçimsiz bir
hâl alabilir mi?
CEVAP
Gerçekten Müslümanlığı kabul etmişse, kültür farkı o kadar önemli
olmaz. Çünkü kültürden kasıt, dine uymaktır. İnanılıyorsa her ikisi de dine
uyacaktır. Fazla bir problem olmaz. Evet yöre farkı bile evliliğe etki
ediyor. Bir taraf anlayışlı olunca problem kalmıyor. Evet yabancı çok şeyi
bilmez. Müslümanlığı kabul edince dinin kaidelerini uygulaması gerekir.
Ana babanın dine aykırı olan emirlerine uyulmaz. Mesela ana baba
namaz kılmayan birisi ile evlen diyemez, derlerse, sözlerine uymak
gerekmez. Yabancı müslüman ise evlenmek iyi olabilir. Belki o
akrabalarının da müslüman olmasına sebep olabilir. Her ana babanın
değil, dinini iyi bilen ehl-i sünnet olan ana babanın sözüne itibar edilir.
Yabancı da olsa uygun biri bulunca evlenilebilir.
Sual: Kâfire aşık olmak caiz mi?
CEVAP
Evet. Ehl-i kitap ise evlenmek de caizdir.
Sual: Müslüman erkek ile hıristiyan kadının nikah akdi, nasıldır?
CEVAP
Müslüman erkek ile müslüman kızın nikahı gibidir. Fakat bu nikahın
sahih olması için hıristiyan denilen kadının ehl-i kitap olması lazımdır.
Yalnız laf ile Hıristiyanlık olmaz.
Sual: Hıristiyan bir kadınla evlendim. Sonradan öğrendim ki
Hıristiyan kadınla evlenmek tahrimen mekruh imiş. Bir kere mi tahrimen
mekruh işledim, yoksa ömür boyu mu tahrimen mekruh işliyorum?
CEVAP
Hıristiyan kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Bir kere mekruh
işlenmiş olur.
Sual: Ben ateistim. Müslüman bir bayanla evlenebilir miyim?
CEVAP
Ateist iseniz dinen nikah olmaz. Yani o mümin kız hemen kâfir olur.
O kızın kanına girmeyin. Kendiniz de müslüman olmadıkça müslümanla
175
www.dinimizislam.com
evlenmeyin. İleride problem olur.
Sual: Bir aylığına Amerika'ya gideceğim. Orada bir Hıristiyan kadını
ile nikah yapıp dönüşümde onu boşamam uygun mudur?
CEVAP
Bu iki yönden yanlıştır:
1- Dinimizde kitaplı kadın zimmi ise, tenzihen mekruh, harbi ise
onunla evlenmek tahrimen mekruhtur. Şimdi dünyada zimmi kitap ehli
kadın yoktur. Hepsi harbidir. Zaruretsiz tahrimen mekruh işlemek caiz
olmaz. O sizin hanımınız olacağına göre, onun işleyeceği bazı günahlara
ortak olursunuz. Bu ise asla caiz olmaz.
2- Belli bir süre ile nikah yapmak haramdır. Bu süre ister kısa, ister
uzun olsun. Buna müt'a nikahı denir, haramdır.
Eşlerin Cennette beraber olması için
Sual: Hadis-i şerifte, (Herkes sevdiği ile beraberdir) buyuruluyor.
Kitap ehli bir kızı sevip evlenen, Cennette onunla beraber olur mu?
CEVAP
Müslüman olmayan hiç kimse, asla Cennete giremez. Hadis-i
şeriflerde, Cennete cömert, güzel ahlaklı ve merhametli olanların gireceği
bildirilmiştir. İmanı olmayan kimse, cömert, güzel ahlaklı, merhametli,
temiz olsa da, yine Cennete giremez. Müslüman olan, bu vasıflara haiz
olmasa bile, günahlarının cezasını çektikten veya affa uğradıktan sonra
muhakkak Cennete girer. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cennete ancak Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
Müslüman olmayan herkes ebedi Cehennemdedir. Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruldu ki:
(Şüphesiz, kâfirlere Cehennem azabı ebedidir.) [Zuhruf 74]
Bugünkü yahudiler Hazret-i Musa’yı, Hıristiyanlar Hazret-i İsa’yı
sevse de, ahir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselama
inanmadıkları için Cehenneme gideceklerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [müslüman
olmayan herkes] muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hakim]
Kâfire asla af yoktur
Allahü teâlâ, müminlerden dilediğinin günahlarını affedeceğini; fakat
müşrikleri, yani kâfirleri asla affetmeyeceğini Kur'an-ı kerimde açıkça
bildirmektedir. (Nisa 116)
Zerre kadar imanı olan, Cennete girecektir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Cebrail aleyhisselam, "Allah’a şirk [ortak] üzere ölmeyen
Cennete girer" dedi.) [Buhari]
176
www.dinimizislam.com
Peygamber efendimiz, birkaç günah ismi sayıp, (Bu günahları
işleyenler de mi Cennete girecektir?) diye sorunca, Cebrail
aleyhisselam, (Evet) dedi. Bunun için günah ne kadar çok olursa olsun,
Allahü teâlânın rahmetinden ümit kesilmemelidir. İmanlı ölen herkes, geç
de olsa Cennete girecektir. (Hadika)
Şu halde, bir kimseyi temizliğinden, cömert oluşundan, yaptığı
iyiliklerden dolayı sevmek ayrı, müslüman olduğu için sevmek ayrıdır. Bir
çok gayrı müslim, Peygamber efendimizi takdir eder, insanlığa yaptığı
hizmetlerden dolayı sever. Müslüman olmadıkları için, bu sevgilerinin
hiçbir faydası olmaz. Müslüman, Peygamber efendimizi severse,
Cennette sevdiği ile beraber olur. Kadının da, Cennette kocası ile
beraber olabilmesi için mümin olarak ölmesi gerekir. Kadın mümin,
kocası kâfir olarak ölürse, yine ikisi beraber olamaz. (Berika)
İyilerle beraberlik
Sual: Bir kimse hem iyileri, hem de kötüleri sevse, hangileri ile
beraber olur?
CEVAP
İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım
pis olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi hem de Ebu Cehilin
itikadını sevse Cehenneme gider.
(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir kimseye, Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]
Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifini şöyle
açıklıyor:
Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun
gibi amel işlemeye gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını
da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur.
Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever,
gayrı müslimlerin itikadlarını beğenirse, gayrı müslimlerle birlikte
Cehenneme gider.
(Kişi sevdiği ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin derecesine
kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için Cennette onlarla birlikte
olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde
bulunur. (Mektubat-ı Rabbani, Hadika)
Bu yazıdan anlaşılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikadlarını
beğenmek, insanı ebedi Cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber
olabilmek için, dünyada da onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların
yolundan gitmek gerekir.
177
www.dinimizislam.com
Kocası öldükten sonra, birisi ile evlenen, ondan da ayrılıp başka bir
erkekle evlenen kadın, ahirette hangisi ile evlenecektir? Ümm-i Habibe
validemiz, böyle bir suali sorunca, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Böyle bir kadın, serbesttir. Hangi kocası güzel huylu ise
ahirette onunla olur. Güzel ahlak sahibi olan, dünya ve ahiret
iyiliğine kavuşur.) [B.Arifin]
Görüldüğü gibi, kadın, üç kişiden hangisini daha çok seviyorsa,
onunla beraber olur. Üçünü de istemiyorsa, hiç birisi ile beraber olmaz.
Cennette üzüntü yoktur. Çocuk veya bekâr olarak ölenler de Cennette
evlenecektir.
Sual: Müslüman bir erkek, Yahudi ve Hristiyan kadınla evlenebiliyor
da, Müslüman kadın, gayrimüslim erkekle niye evlenemiyor?
CEVAP
Dinimiz öyle emrediyor. Bunun elbette hikmetleri vardır, fakat
dinimizin emir ve yasaklarının her hikmeti bildirilmemiştir. Hikmetini bilip,
hikmetinden dolayı inanmak, “gayba iman”a aykırı olur. Din ne bildirmişse
öylece inandım demek gerekir. Eskiden zimmî olan gayrimüslim kadınla
evleniliyordu. Çocuklar, babanın ve çevrenin etkisiyle Müslüman olarak
büyüyorlardı. Şimdi Avrupa’da Hristiyan kadınla evlenen erkek,
çocuklarını Müslüman olarak yetiştiremiyor. Onun için dinimiz, bu evliliği
yani zimmî olmayan ehl-i kitap kadınla evlenmeyi tahrimen mekruh olarak
bildirmiştir. Böyle bir sebep olmasa bile, dinimizin emri neyse ona uymak
gerekir.
Müşrikle evlenmek
Sual: S. Ebediyye’nin nikâh bahsinde deniyor ki:
(Evlenmesi muvakkat haram olan yedi kadından altıncısı, müşrik
kadındır.
Müslüman kızın kâfir erkekle evlenmesi caiz değildir. Kâfir erkekle
evlenmeye niyet edince mürted olur. İki kâfir birbiriyle evlenmiş olur.)
Birinci cümlede müşrik kadınla evlenmek haram denirken, ikinci
cümlede, kâfirle evlenmek küfürdür deniyor. Aradaki fark nedir?
CEVAP
Haram demek caiz değildir demektir. Küfre de bazen haram denir.
Dinsizle evlenen Müslüman kız veya erkek, evlenmeyi meşru gördükleri
için kâfir olur.
Gayrimüslim kadınla evlenmek
Sual: Günümüzde Yahudi veya Hristiyan’la evlenmek caiz midir?
CEVAP
Müslüman bir kadının, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi,
178
www.dinimizislam.com
kesinlikle caiz değildir. Evlenmeye niyet ettiği anda imanı gider. (S.
Ebediyye)
Bugün dünyada zimmî olmadığı için, bir erkeğin Hristiyan veya
Yahudi kadınla evlenmesi tahrimen mekruh, yani harama yakındır, caiz
değildir, günahtır.
Gayrimüslim kadınla evlenmek, dünyaya gelecek olan çocukları
açısından da çok mahzurludur. Eskiden İslam devletinde çocuklar,
çevresinin etkisiyle, dinini koruyabiliyordu. Bugün Hristiyan ülkesinde
evlenen erkeğin, çocuklarını çevresinden koruması çok zordur, belki
mümkün bile değildir. Halkı Müslüman olan bir ülkede olsa bile, böyle bir
zamanda, annesi Müslüman olmayan çocuğu İslam terbiyesiyle
yetiştirmek imkânsız gibidir. Çocuğunu kâfir olarak yetiştirmek kadar
büyük vebal olmaz. Onlarla birlikte, kendisi de Cehenneme gider. İki
hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü
koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları
Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz,
mesul olursunuz.) [Müslim]
(Çok Müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki
Cehenneme gidecektir, çünkü bunların babaları, yalnız para
kazanmak ve keyif sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri
arkasında koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur’an-ı kerimi
öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden
uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler Cehenneme gidecektir.)
[S. Ebediyye]
Annesi Hristiyan olan bir çocuğa, dinini öğretmek, ne kadar zordur!
Herhangi bir sebeple çocuğuna dinini öğretmezse, onunla birlikte
Cehenneme gideceği yukarıdaki hadis-i şerifte bildirilmektedir.
Haramı caiz görmek
Sual: S. Ebediyye'nin nikâh bahsi ile namazı bozanların 21.
maddesinde, kâfirle evlenmeye karar veren Müslüman kızın, hemen
mürted, kâfir olacağı bildiriliyor. Hâlbuki nikâh bahsinde, anneyle, kız
kardeşle ve müşrik kadınla evlenmenin haram olduğu bildiriliyor. Burada
haram, küfür mü demektir?
CEVAP
Sualde bildirilen kadınlarla zina eden, büyük günah işlemiş olur, fakat
kâfir olmaz. Ancak anneyle, kız kardeşle ve müşrik kadınla evlenmeyi
kabul eden, bu evliliği meşru görmüş oluyor, Allahü teâlânın emrini
beğenmemiş oluyor ve kâfir oluyor. Kâfir olması, zinadan dolayı değil,
179
www.dinimizislam.com
Allahü teâlânın emrini yanlış kabul ederek, evlenmeyi meşru kabul
etmesindendir. Allahü teala, (Müşrik kadınla evlenilmez) buyuruyor. Bu
emri hiçe sayıp evlenen kimse ise, (Niye evlenilmesin ki, ben evlendim
bile) demiş sayılıyor.
Zina ile evlilik farklıdır. Zinanın haram olduğunu bilerek yapan,
sadece haram işlemiş olur. Müşrik kadınla veya anneyle evlenen ise,
haramı caiz gördüğü için kâfir oluyor. Müslüman kızın gayrimüslimle
evlenmesinin haram olması da böyledir. Evlenmeye karar verince mürted
oluyor, çünkü bu evlenmeyi meşru görmüş oluyor. Bu inceliği herkesin
anlaması elbette kolay değildir. Mecmua-i Zühdiye’de şöyle bildiriliyor:
Bekara suresinin, (İman etmedikçe, müşrik kadınlarla
evlenmeyin!) mealindeki 221. âyeti gereğince, semavi bir dine mensup
olmayan veya Allahü teâlâyı inkâr eden dehriyye [ateistler], putperest,
ateşe tapan ve dinden dönen [mürted] kadınlarla evlenmek şirktir.
(Dürer, Halebî, Bahr-ür-râık, Redd-ül-muhtar)
Bu hususu merhum hocamıza da sormuştum. Sual ve cevap şöyle
idi:
Sual: Mecusi, dinsiz bir kadınla evlenen erkek, mürted olur mu?
CEVAP: Evet, mürted olur.
Dinimiz, müşrik, dinsiz kadınla evlenmeyi haram kılmıştır. Böyle bir
kadınla evlenen erkek, zina ettiği için değil, Allah'ın bu haram emrini
beğenmediği, yersiz bulduğu için, evlenmesi küfür oluyor.
Flört
Sual: Evlenecek tarafların, iyi niyetle, birbirlerini daha iyi tanımaları
için, flört etmeleri, nikâhsız beraber yaşamaları niye uygun değildir?
CEVAP
Evlenecek gençlerin flört denilen bir arkadaşlığa asla ihtiyaçları
yoktur. Hatta flörtün birçok sakıncası da vardır:
Flörtte tuzak vardır. Flörtte çok defa, kız, erkek tarafından
kandırıldıktan sonra terkedilir.
Flört, gençlerde gafilce tecrübelere yol açar. Bu tecrübelerin çoğu,
kötü şekilde sonuçlanır. Tecrübe için insan, cebine barut koyup kendini
tehlikeye atmaz. Ateşle barut bir arada durmaz. Yılan acaba nasıl sokar
diye yılanla oynanmaz.
Flört, akıl mantık hislerini alt üst eder. Flörte alışan, sık sık arkadaş
değiştirir. Kızı kandırıp terkeden erkek hain, kandırılan kız da maskara
durumuna düşer. Flörtte çok defa, iffet elden gider. Namuslu Müslüman
180
www.dinimizislam.com
bir kız için bundan büyük felâket olamaz. Flört, birçok gençleri serseri,
müsrif ve perişan eder. Gençler arasında aşağılık kompleksi, kıskançlık,
kin, nefret, karamsarlık, düşmanlık, anarşi ve çeşitli ruhî bunalımlar
doğurur.
Flört arzusu, tenhada buluşmaya davet eder. Sonunda, birçok gencin
başı belâya girer. Bu arkadaşlıkta iş eğlenceye dökülünce, genç erkeğin
güveni sarsılır. Önce kızı zorlar, arzusuna kavuşunca da kızı ayıplar,
ahlâksız diye ona hakaret eder. Genelde bu hissî eğlencelerden sonra
hep soğukluk olur.
Genç erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar, sonra başka bir renk,
başka bir çiçek arar. Artık bu sahne onu avutmaz, ondaki esrar, onu
çeken cazibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir cazibe,
daha esrarlı bir düğüm ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu bakımdan flört
hususunda kız veya kadın, çok hassas olmalıdır.
Başından böyle işler geçmemiş bir gence, bunlar anlamsız gelir.
Çünkü birisine gönlünü kaptıran genç, kendisine verilecek nasihati, deli
saçması kabul eder. Onun için Peygamber efendimiz, (Sevgi insanı
sağır ve kör eder) buyurdu.
Sağıra ne anlatsanız duymaz. Köre bütün renkleri gösterseniz, birini
diğerinden ayıramaz. Seven kimsenin de gözüne bir şey görünmez.
Morfinman gibi olur. Her bakımdan yanlış da olsa, yine onunla evlenmeyi
ister.
Atalarımız da demişler ki:
Âşık ile delinin farkı, biri gülmez, biri ağlamaz.
Aşk başta karar etse, akıl firar eder.
Aşk bir deryadır, dalmayan bilmez.
Bir yiğit ne kadar kahraman olsa, sevdiğine yenilir.
Sevda geçer yalan olur, sonu sokar yılan olur.
Flört sonucu evlenen gençlerin çoğu sonunda pişman olmuştur. Bu
bakımdan salih ana babanın tavsiyelerine mutlaka uymalıdır! Ana baba,
oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlâtlarının gözü ile bakmaz. Acı
tecrübelerin verdiği firasetle bakar. Atalarımız, (Ulu sözü dinlemeyen
uluyakalır) demişlerdir.
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
Başkanı Doç. Dr. Hasan Herken de, (Flörtle evlenenler, boşanmaya daha
yatkın oluyorlar) diyor. (Net Gazete)
Bütün bu mahzurlarından başka asıl önemli olan, dinimiz, nikâhsız
gezip tozmayı haram etmiştir. Haram edilen bir şeyde ise, fayda
aranmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
181
www.dinimizislam.com
(Allahü teâlâ haramda şifa tesiri yaratmadı.) [Buhari, Hâkim]
Evlenecek olsalar bile, dini nikahı olmayan erkekle kadın, dinen
birbirine yabancıdır. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.)
[Taberani]
(Harama bakmak, şeytanın zehirli okudur. Allahü teâlâdan
korkup yabancı kadına bakmayana, zevkli bir iman nasip olur.)
[Ramuz]
(Kişinin başına demirden bir şişin batırılması, nikah düşen bir
kadına dokunmasından daha hafif kalır.) [Taberani, Beyheki]
(Yabancı kadınla kucaklaşan, şeytanla beraber zincire vurulup
ateşe atılır.) [Şir’a]
(Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah’a yemin
ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer.
Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o
kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha
hafiftir.) [Taberani]
(Ey gençler, namusunuzu koruyun, zina etmeyin! İyi bilin ki,
namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim]
(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni
Asakir]
(Ey kadınlar, ancak mahreminiz olan erkeklerle konuşun,
mahreminiz olmayanlarla konuşmayın!) [İbni Said]
(Yabancı kadına şehvetle bakmak göz zinasıdır, onu tutmak el
zinasıdır, ona gitmek ise ayakların zinasıdır.) [R.Nasıhin]
Facebook’ta eş aramak
Sual: Facebook ve benzeri sitelerde, kitap tanıtımı veya başka
maksatlarla kurulan gruplar var. Buralarda karşı cinsle tanışıp
konuşuluyor, hatta internet üzerinden Messenger’da sesli ve görüntülü
görüşülüyor. Bu görüşmeler, evlenmek veya dine hizmet gayesiyle olursa
uygun olur mu?
CEVAP
Uygun olmaz. Günah işleyerek dine hizmet edilmez. Evlenmek için
de olsa, bu da bir flört çeşididir. Flörtle eş bulunmaz. Görüştüğümüz
uygun birisi bile olsa, bu yolla aranmaz. Hele genç kızların, böyle sitelere
üye olmaları hiç uygun değildir. Kötü niyetli veya cahil kimselerin
oyununa gelmelerine, evden kaçarak buluşmalarına bile sebep olabilir.
Hiç kötü bir şeye sebep olmasa bile, görüşmenin kendisi kötüdür.
182
www.dinimizislam.com
Evlilik görüşmesi
Sual: Müslüman bir erkekle kız evlenmeden önce, aralarındaki
görüşmeler nasıl olmalı, neler konuşulmalı ve neler sorulmalı? Bunların
yanında, başka bir kimsenin olması gerekir mi?
CEVAP
Kızla erkeğin oturup pazarlığa girişmeleri doğru değildir. Yani sünnet
olan o görüşme, pazarlık yeri ve zamanı değildir. Birbirine uygun olup
olmadıkları, zaten aileler arasında konuşulur, sorulup araştırılır. Her
bakımdan evlenmeleri uygun görülürse, kızla oğlanın görüşmesi ondan
sonra olmalıdır. Namaz kılıyor mu, yeterli geliri var mı, hangi okulu bitirdi,
mizacı, huyu nasıldır, ehliyeti var mı, oğlan annesiyle mi oturacak gibi
öğrenilmesi istenen şeyler, daha önce aileler arasında konuşulup
halledilir. Yani aileler, akrabalar araştırıp, evlenmeye mani halleri
olmadıkları meydana çıktıktan sonra, gençlerin, fiziki olarak birbirini
görmeleri sağlanır. Bu da kısa olabilir.
Görüşme, halvete mani olacak şekilde olmalıdır. Mesela, odanın
kapısı, hafif aralıklı olmalı veya kızın mahrem bir erkek akrabası
bulunmalı yahut erkeğin mahrem bir kadın akrabası olmalı. Mesela
annesi, bacısı, halası, teyzesi, ninesi olabilir. Kızın veya oğlanın babası
da, içeride durabilir.
Oğlanla kız birbirlerinin dengiyse, buna büyüklerin tavsiye ve
tecrübeleri de eklenince, artık ince eleyip sık dokumak uygun olmaz.
Eskiden, çocuklarını evlendirecek olanlar, büyük bir zata sorarlar, o
da, uygun dedikten sonra evlendirirlermiş. Zamanla, sormadan iş
yapıyor denilmesin diye sormalar başlamış. Uygun denmesine rağmen,
(Kız istemiyor, oğlan beğenmiyor) diyerek o zatın sözüne
uymuyorlarmış. Bu aileler, tekrar, (Başka bir talip var mı) diye
sordurunca, o zat da, (Bizim bulduğumuzu beğenmiyorlar, kendileri
at pazarından baksınlar) dermiş.
Şu hâlde, kime danışıyorsak, söz dinleyeceksek danışmalıyız,
dinlemeyeceksek hiç danışmamalıyız.
Evlilik görüşmesinde
Sual: Taraflar, yakınları tarafından gerekli araştırmayı yapıp, karar
verme safhasındayken, sünnet olan evlilik görüşmesinde, her iki taraf,
neler konuşur, neler yapar?
CEVAP
Sadece görünüşüne, konuşmasına, sağır, dilsiz, kör, topal, çolak gibi
bedenî bir kusurunun olup olmadığına bakılır. Orada evlilik pazarlığı
183
www.dinimizislam.com
yapılmaz. Ben şunları isterim gibi şeyler söylenmez. Onlar daha önce
yakınları tarafından konuşulup karara bağlanır. Evlilik görüşmesinde, her
iş bittikten sonra, sadece görünüşe bakılır.
Fâsıkla evlenmek
Sual: Namaz kılmayan ve tesettüre riayet etmeyen Hıristiyan bir
kızla evlenmek caiz olduğuna göre, namaz kılmayan, oruç tutmayan, açık
saçık giyinen bir Müslüman kızla evlenmenin daha iyi olacağını
düşünüyorum. Bu görüşüm yanlış mıdır?
CEVAP
Evet, yanlıştır. Hıristiyan kızla evlenmek de tahrimen mekruhtur,
harama yakındır. Yani Hıristiyan kızla evlenmek zaruretsiz caiz olmaz.
Bugün kitap ehli yani Hıristiyan kız da bulmak çok güçtür. Çoğu müşriktir.
Müşrikle evlenmek ise kesinlikle caiz değildir. Kitap ehli kız bulunsa bile,
Hıristiyan yani kâfir kızla, fâsık Müslüman kız mukayese edilmez.
Hıristiyan kızın başını kapatması ve hiçbir ibadeti yapması gerekmez,
çünkü gayrimüslimin önce iman etmesi gerekir. İmansız ibadetlerin
faydası olmaz. Âhirette Hıristiyan kadına, niye namaz kılmadın, oruç
tutmadın, içki içtin diye sorulmaz. Ona sadece, niye Müslüman olmadın
diye sorulur, ama Müslüman kadının namaz kılma zorunluluğu vardır, içki
içemez, saçlarını açamaz. Böyle bir kadın fâsık olur. Fâsık, çekinmeden,
açıkça günah işleyen, mesela beş vakit namaz kılmayan, açık gezen
kimse demektir. Fâsıkla evlenmemeli, çünkü Şir’at-ül İslam kitabındaki
hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kızını fâsıkla evlendirenin duası ve ibadetleri kabul olmaz.)
(Fâsıkla evlenmeye razı olan kabrinden kalkarken, alnında
“Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş” yazısı bulunur.)
(Şefaatime kavuşmak isteyen, kızını fâsıkla evlendirmesin!)
S. Ebediyye’deki iki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bir kimse, kızını fâsıka [kötü kimseye] verirse, Allahü teâlânın
emanetine hıyanet etmiş olur. Emanete hıyanet edenlerin gideceği
yer, Cehennemdir.)
(Kızını fâsıka veren kimse, melundur.)
Görüldüğü gibi, Hıristiyan kızla da, fâsık kızla da evlenmek uygun
değildir. Saliha bir kızla evlenmek ise bir nimettir.
Çeşitli sual ve cevaplar
Sual: Gayri müslim bir kadın, (Benimle evlenirsen Müslüman
184
www.dinimizislam.com
olacağım) dese, onunla evlenmeyi reddetmek küfür olur mu?
CEVAP
Hayır küfür olmaz. Evlenme zorunluluğu yoktur.
Sual: Gayri müslim bir kadın, (Benimle içki içersen veya benimle
zina edersen Müslüman olacağım) dese, onun Müslüman olmasını
sağlamak için bu günahları işlemek caiz olur mu?
CEVAP
Asla caiz olmaz.
Sual: Evlenirken neye dikkat etmeli, ince eleyip sık dokuyunca
uygun kimse yok gibi, ne tavsiye edersiniz?
CEVAP
Evlenmek isteyenler, dinimizin bildirdiği tavsiye, emir ve ahlaka önem
vermelidir. Dış görünüşe aldanıp da yanlış karar vermekten sakınmalıdır.
Çünkü evlilik hayatına başladıktan sonra, geri dönmek zordur ve kötü
huylu kimsenin, bundan sonra düzeltilmesi de kolay değildir.
Aradığımız vasıfların önemli olanları karşı tarafta var ise, karar
vermek için yeterli sayılabilir. Gereğinden fazla ince eleyip sık dokuyan,
kendine bir türlü eş beğenemeyen, kolay kolay evlenemez.
Bulunması gereken vasıflar yoksa, (Onunla evlenmek istiyorum) diye
ısrar eden gençlerin, bu yolda şuursuzca hareketlerle ana babalarını
üzmeleri çok yanlıştır. Ana babalar da, aranan gerekli vasıflar var ise,
maddi menfaatler gibi basit sebepler yüzünden gençlerin evlenmesine
mani olmamalıdır.
Dört dörtlük bir talip bulmak elbette çok zor, hatta imkansızdır.
Kusursuz eş arayan eşsiz kalır.
Sual: Bir gençle konuşuyoruz. Dini bilmiyor, namaz kılmıyor, fakat
ben onu düzeltirim. Çünkü evlenince hepsini yaparım diyor. Genç salih
biri değil diye babamın bu işe kesinlikle rızası yok. Ne yapmamı tavsiye
edersiniz?
CEVAP
Flört döneminde, gençler açık vermemeye çalışır. Nazik, uysal
görünür. Evlendikten sonra, gerçek kimliği ortaya çıkar. (Dini bilmiyor,
namaz kılmıyor, fakat ben onu düzeltirim) diyorsunuz. Kimin kimi
düzelteceği sonra yani evlenince belli olur. Önce dinini öğrensin! Namaz
kılmaya da başlasın. (Evlenince hepsini yaparım) demesine itibar
edilmez.
Babanızın dediği gibi, şu anda onunla evlenmek uygun değildir.
Dinimizde böyle kimseye fâsık denir. Fâsık, dinsiz demek değildir.
Açıktan günah işleyen kimse demektir. Fâsıkla evlenmek bile uygun
185
www.dinimizislam.com
değilken, dinsiz ile evlenmek asla caiz olmaz.
Anne ve babalar, kızlarını fâsıkların, kötü kimselerin bulunduğu yere
göndermemeliler. Onlar orada, uygunsuz, hatta dinsiz insanlar ile
tanışabilirler. Böyle yapıp, başlarına felaket gelince, (Şimdi suç bizde
mi?) diyen anne babalara, elbette suça sebep sizsiniz diyoruz.
İslam dinine göre müslüman olmadan evlenilmez. (Evlenince
müslüman olurum) veya (Evlenince namaz kılarım) gibi sözlere itibar
edilmez.
Sual: Çirkin ve fakir biri ile evlenmek uygun mudur?
CEVAP
Evlenilecek kimsenin sadece dindar olması kâfidir. Zengin ve güzel
olursa daha iyidir. Fakat dindar olmazsa zenginlik, güzellik işe yaramaz.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kadın, malı, güzelliği, asâleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen
dindar olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari]
(Kadını güzelliği için alma, güzelliği onu helake sürükleyebilir.
Sırf malı için de alma, malı onu zarara sokabilir. Dindar olanla
evlen!) [İbni Mace]
Salih kimse ile evlenirken fakirlikten korkmamalı. Çünkü Allahü teâlâ,
(Eğer fakir iseler, Allah onları, [evlenmeleri sayesinde] fazlı ile zengin
yapar) buyuruyor. (Nur 32)
Sual: Evli birisini seviyorum. Buluşmuyoruz, sadece kalben
seviyorum. Yine de çok günah işliyor muyum?
CEVAP
Sevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti [namusu] korumak
ve günah olan işlerden kaçmak şartı ile birisine karşı sevgi duymak
günah olmaz. Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.) [Hakim,
Hatib]
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek sabredeni Allahü teâlâ,
affedip Cennete koyar.) [İ.Asakir]
Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle
günah işlememeye sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi
insanı sağır ve kör ettiği için, insanın kendisini günah işlemekten
alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın sevabı da büyük olur.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimin hayırlıları, aşk belasına maruz kalınca iffetini
muhafaza edenlerdir.) [Deylemi]
186
www.dinimizislam.com
Sual: Teyze çocuklarının evlenmesi mekruh mudur?
CEVAP
Evet tenzihen mekruhtur. Amca çocukları da öyledir.
Sual: Zina etmiş biri ile evlenilir mi?
CEVAP
Dört mezhepte de, zina eden, zina etmemiş birisi ile veya zina
etmemiş olan, zina etmiş biri ile evlenebilir. (Cessas)
Sual: Cinlerle evlenilir mi?
CEVAP
Cin ile evlenmek, Şafii mezhebinde caiz, Hanefi’de caiz değildir.
Cinnin çoğalması gaz [hava] iledir. Bundan dolayı, cin ile evlenmek,
hakiki evlenmek değildir. Cin, insan şekline girip evlendiği de söyleniyor.
Bu âlimler, (Belkıs, cin ile insan arasında hasıl olmuştur) diyorlar. Cinden,
cin ile uğraşanlardan uzak durmak gerekir.
Sual: 24 yaşındayım, bugüne kadar hiç kız arkadaşım olmadı. Bazı
sebeplerden dolayı olmadı. Onlardan birisi de şu, karşı cinse saygı
duyuyorum ve onunla eğlenmek istemiyorum.Yaş ilerledikçe kız
arkadaşa ihtiyaç duyuyorum. Çünkü kendimi çok yalnız hissediyorum.
Dua ederken Allahü teâlâdan müslüman bir kızla tanışmayı nasip
etmesini istemem caiz olur mu?
CEVAP
Evlenmek niyetiyle olursa caiz olur. Sırf arkadaşlık niyetiyle
konuşmak bile caiz olmaz, duası hiç caiz olmaz. Kendinizi yalnız
hissediyorsanız erkek arkadaş edinin. Evlenmeye ihtiyaç duyuyorsanız
evlenin.
Sual: Bir kızla flört ediyoruz, öpüşüyoruz. Evlenme niyetim beni
günahtan kurtarmaz mı?
CEVAP
Kurtarmaz. Evlenmeye karar vermek, günahı işlemeyi mubah kılmaz.
Sual: Dün yazı-tura attım. Evlilik işine karar vermeden önce “Ya
Rabbi, eğer bu iş şöyle ise tura getir, böyle ise yazı getir dedim. Bu fala
girer mi?
CEVAP
Yaptığınız uygun bir şey değil. Dinimizde istihare vardır. Bir iş hayır
mı olacak şer mi olacak istihare ile belli olur. Öyle yazı tura ile olmaz.
Dinde bid'at çıkarmamalıdır.
Sual: Ehl-i kitap ile evlenmek caiz ise, tesettürsüz bir müslüman
kadını ehl-i kitap kapsamında değerlendiremez miyiz?
CEVAP
187
www.dinimizislam.com
Ehl-i kitap kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur, yani harama
yakındır. Müslümanla kitap ehli aynı kapsama alınmaz. Müslüman kadın
namaz kılmak ve tesettüre bürünmek mecburiyetindedir.
Sual: İman bilgilerini okumamış olan iman etmiş olmuyor mu?
CEVAP
Sorunuzun cevabı evet de hayır da olabilir. Lüzumlu iman bilgilerini
bilmek farzdır. Bilmeden iman olmaz. İster okuyarak ister duyarak
öğrenmek gerekir. Mesela Amentü’de bildirilen altı esasa inanmak şart.
Sonra Allah’ı sıfatları ile bilmek de şart. Mesela Allah’ın bir olduğunu
bilmek, mekansız olduğunu, yaratıklara hiç benzemediğini ve diğer
sıfatları ile birlikte öğrenmek farzdır. Sırası ile bilmek değil de, sorulunca
bilmesi gerekir. Mesela Allah’ın her şeye gücü yeter mi dendiği zaman
evet diyebilmelidir. Bir Rus kızına Müslümanlığı öğrettik. Teker teker
sorduk. Mesela Allah’ın bir olduğuna inanıyor musun? Ölünce ahirete
gideceğimize inanıyor musun ve diğer lüzumlu bilgileri sorduk. Evet
cevabını alınca kelime-i şehadet getirip müslüman oldu. Onun için
Amentü’yü iyi bilmek gerekir.
Sual: Kızımı oğluna isteyene (Sen de oğluma kızını ver) demek caiz
midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Genç bir kızım. Bir yıllık eşinden ayrılmış bir erkek benimle
evlenmek istiyor. Ben de onu sevdim. Neye dikkat etmemi tavsiye
edersiniz?
CEVAP
Namaz kılan, namuslu birisi ise, istihare ettikten sonra kararınızı
verin! Eğer namaz kılmıyorsa, eski karısına yaptığını size de yapabilir.
Çünkü Allah’tan korkmayan kimse, insanları aldatmaktan çekinmez.
Ebu lehebin oğulları
Sual: Resulullahın kızları Ebu Lehebin oğulları ile nişanlı imiş,
evlenmeden boşanmışlar. Ebu Lehebin çocukları müşrik değil miydi? Bu
iş nasıl oldu?
CEVAP
Ebu Leheb, Resulullahın azılı düşmanı idi. Tebbet suresi gelerek,
kendisinin ve Resulullahın kapısına dikenleri yığan karısının Cehenneme
gidecekleri bildirilince çok öfkelendi. Oğulları Utbe ve Uteybe’ye daha
önceleri nişanlı oldukları Resulullahın kızlarını boşamalarını emretti.
Bunlar da babalarının sözlerine uyarak, Resulullahın damatlığı gibi bir
şerefi ellerinden çıkardılar, müşrikliklerine devam ettiler. Uteybe,
188
www.dinimizislam.com
Resulullahın huzuruna da gelip, hakaret etti. Resulullah efendimiz de,
(Ya Rabbi, buna bir canavar musallat et) buyurdu. Cenab-ı Hak,
Peygamberinin duasını kabul buyurdu. Şam’a giderken bir gece, bir aslan
gelip, kafile içinde, koklayarak bunu bulup parçaladı.
Bu iki müşrik, o iki hanım kızı boşadıkları zaman, nişanlı idiler, daha
düğünleri olmamış idi. Onları boşayarak Resulullahı geçim sıkıntısına
sokmak istemişlerdi. Fakat, Hazret-i Osman, bu fırsattan istifade edip,
Utbenin boşadığı Hazret-i Rukayye’yi kız olarak nikah etmekle,
Resulullahın damadı olmak şerefine kavuştu. Hazret-i Osman, çok
yakışıklı ve beyaz bir gençti. Ebu Lehebin müşrik veletlerinden çok daha
zengin idi.
Ebu Lehebin oğulları ile nişanlandıklarında, Bekara suresinin,
(Kadınlarınızı müşrik erkeklerle evlendirmeyin) mealindeki 221. âyeti
henüz inmemişti. Çünkü o zaman İslamiyet daha yeni gelmişti.
Sual: İslam Ahlakı’nda, (Genç kızları, koca kimselere vermemeli.
Fesada sebep olur) deniyor. Bu, kızları kendilerinden yaşça büyük olan
erkeklerle evlendirmemeli demek midir?
CEVAP
Hayır, değildir. Bu, genç kızlar ihtiyar erkeklerle evlendirilmemeli,
mesela 15-20 yaşındaki genç bir kız ile 60-70 yaşındaki ihtiyar ile
evlendirilirse fitneye sebep olur demektir. Yoksa erkeğin kızdan büyük
olmasının mahzuru olmaz, hatta iyi olur. Erkeğin olgun ve oturaklı olması
tercih edilir.
Allah’ı suçlamak
Sual: Evlilik için dua ettim. (Yâ Rabbi, hakkımda hayırlısı kim ise onu
bana nasip et!) dedim. Sarhoş ve beynamaz bir fâsık talip çıktı. Ben de
dua ettiğim için, (Rabbim bunu bana layık gördü) diyerek kabul ettim.
Arkadaşlarım yanlış yaptığımı söylüyor. Hâlbuki ben dua neticesinde
buna karar verdim. Rabbimin layık gördüğüne benim ne demeye hakkım
var?
CEVAP
Çok yanlış bir karar veriyor, suçu da Allah’a yüklüyorsunuz. Dua
ettiniz, fakat duanız kabul oldu mu? Bunu biliyor musunuz? Beynamaz
birisinin gelmesi, ettiğiniz duanın kabul olduğunu gösterir mi hiç? Fâsıkla
evlenmek caiz olmadığına göre, dua kabul olmamış demektir.
189
www.dinimizislam.com
Evlilik ve aile ile ilgili konular
Nikah nasıl kıyılır
Sual: Gelin ve damadın kendileri de orada bulunuyorsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Belediyedeki resmi muameleler bittikten sonra, Müslüman bir erkek,
Hanefî mezhebine göre, Müslüman iki erkek şahit yanında, evleneceği
kıza, (Seni hanım olarak aldım) der, kız da, (Ben de, seni koca olarak
kabul ettim) derse, nikâh sahih olursa da, sünnete uygun nikâh şöyle
kıyılır:
Bu devirde dini bilenler azaldığı için, nikâh kıyacak kimse, damada
ve geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, İmanın ve İslam’ın şartlarını da
söyledikten sonra, (Kabul ettin mi?) diye sorar. Evet cevabını alıp,
damatla gelinin Müslüman olduğu böylece anlaşıldıktan sonra nikâhları
kıyılır.
Önce gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra
damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar. Sonra iki erkek
şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehri müecceli ve mehr-i muacceli yazar. [Mehr-i müeccelin çok olması kızın
menfaatinedir. Mesela 11 Reşat altını olabilir. Erkek boşadığı zaman bu
mehri vermesi şarttır. Çok olursa, basit sebeplerle hanımını boşamaz.]
İstiğfar okuyarak, oradakilere tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yaptırır:
Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah el’azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv
elhayyelkayyûme ve etûbü ileyh, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ
yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Yâ Rabbî! Hîn-i
büluğumdan bu âna gelinceye kadar, İslam düşmanlarına ve bid’at ehline
aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikadlarıma ve bid’at, fısk olan
söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim
oldum, pişman oldum, bir daha böyle yanlış inanmamaya ve yapmamaya
azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm
ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu iki
Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine
iman ettim. Hepsi haktır, sadıkdır. Bildirdikleri doğrudur. Âmentü billah ve
bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ
câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah. Âmentü billâhi ve
Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve
şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevti hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe
illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh. Allahümme
190
www.dinimizislam.com
innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah
Muhammedün resûlullah.
Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdü lillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha
ve
harremessifâh.
Vessalâtü
vesselâmü
alâ
resûlinâ
Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve
Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin 32. âyet-i kerimesini okuyup,
(Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî
femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi
ve alâ sünnet-i resûlillah) der.
Sonra geline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin
sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife
hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela]
11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan
oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettin mi?) der. Gelin de, (Evet, bildirilen mehr-i
müeccel ve mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim)
der.
Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur.
(Ahmet kızı Fatma’yı, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile
hanımlığa kabul ettin mi?) der.
Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap
alınca, (Ben de nikâhınızı kıydım) der. Sonra, şu duayı okur.
Nikâh duası:
(Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beynehümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ
nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ
ellefte beyne Âdeme ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin
sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîce-tel-kübrâ ve Âişe-te ümm-il
mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin radıyallahü anh ve
Fâtıma-tez-zehrâ radıyallahü anhâ. Allahümmea’ti le-hümâ evlâden
sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min
ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lilmüttekîne
imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten
ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike rabbil’ızzeti ammâ yesıfûn ve
selâmün alel mürselîn velhamdülillahi rabbil’âlemin. El-fatiha.)
Bu duayı Peygamber efendimiz ve bütün âlimler, veliler okudular.
Bunu okuyunca, karı koca arasında, ölünceye kadar muhabbet mevcut
olur, rahat ve huzur içinde yaşarlar. Evlerinden bereket eksik olmaz.
191
www.dinimizislam.com
Duanın meali de şöyledir:
(Allah’ım! Bu evliliği mübarek eyle! Aralarında ülfet, geçim, sevgi ve
evliliklerinde sebat nasip eyle, bunları nefret, geçimsizlik ve ayrılıktan
koru! Allah’ım! Âdem aleyhisselam ile Havva validemiz, Muhammed
aleyhisselam ile Hatice-i kübra ve müminlerin annesi Âişe validemiz;
Hazret-i Ali ile Hazret-i Fatıma-tüz-Zehra validemiz arasındaki var olan
ülfeti bunlara da nasip eyle! Kendilerine, salih çocuklar, uzun ömürler ve
bol rızık ihsan eyle! Âmin. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize
göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara rehber eyle!
Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette iyilik, güzellik ver. Bizi Cehennem
azabından koru! Kudret ve şeref sahibi olan senin Rabbin, onların
söylediği uygunsuz şeylerden münezzehtir. Bütün Peygamberlere selam
olsun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.)
Damat var, gelin yoksa
Sual: Gelin orada hazır olmayıp, gelinin vekili ile damat varsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Nikâh kıyacak kimse, damada, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp,
imanın ve İslam’ın şartlarını anlatır ve (Bunları kabul ettin mi?) diye sorar.
Gelinin vekiline de, gelinin, bilip bilmediğini, yani Müslüman olup
olmadığını sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını,
mesela Ahmet kızı Fatma diye ve gelinin vekilinin adını babasının adıyla
birlikte yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar.
Sonra iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra,
uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar.
Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan
sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha
ve
harremessifâh.
Vessalâtü
vesselâmü
alâ
resûlinâ
Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve
Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur,
(Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî
femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi
ve alâ sünnet-i resûlillah) der.
Sonra gelinin vekiline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber
efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu
Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle,
vekili olduğun Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
192
www.dinimizislam.com
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye
tezvice, vekâletin hasebiyle, verdin mi?) der.
Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur.
(Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel
ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, hanımlığa kabul ettin mi?) der. Her
ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca,
(Ben de nikâhınızı kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını
okur.
Gelin var, damat yoksa
Sual: Damat orada hazır olmayıp, damadın vekili ile gelin varsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Nikâh kıyacak kimse, geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın
ve İslam’ın şartlarını anlatır ve (Bunları kabul ettin mi?) diye sorar.
Damadın vekiline de, damadın, bunları bilip bilmediğini, yani Müslüman
olup olmadığını sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını,
mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra damadın adını, mesela
Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının adıyla birlikte
yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle
birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar.
Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan
sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha
ve
harremessifâh.
Vessalâtü
vesselâmü
alâ
resûlinâ
Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve
Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur,
(Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî
femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi
ve alâ sünnet-i resûlillah) der.
Sonra geline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin
sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife
hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela]
11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan
oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettin mi?) der. Gelin de, (Evet, bildirilen mehr-i
müeccel ve mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim)
der.
Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp
okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
193
www.dinimizislam.com
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu
Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı?) der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı
sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de nikâhınızı kıydım)
der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur.
Damat ve gelin yoksa
Sual: Damat ve gelin orada hazır olmayıp, sadece vekilleri varsa,
dini nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Nikâhı herkes kıyabilir, imamların kıyması gerekir diye bir şart yoktur.
Nikâhı kıyacak kimse, gelinin ve damadın vekillerine, damadın ve gelinin,
Allahü teâlânın sıfatlarını, imanın ve İslam’ın şartlarını bilip bilmediklerini,
yani Müslüman olup olmadıklarını sorar. Müslüman oldukları
anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye ve
gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra damadın
adını, mesela Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının
adıyla birlikte yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının
isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i
muacceli yazar.
Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan
sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha
ve
harremessifâh.
Vessalâtü
vesselâmü
alâ
resûlinâ
Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve
Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur,
(Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî
femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi
ve alâ sünnet-i resûlillah) der.
Sonra gelinin vekiline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber
efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu
Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle,
vekili olduğun Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye
tezvice, vekâletin hasebiyle, verdin mi?) der.
Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp
okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu
Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı?) der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı
sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de bu nikâhı
194
www.dinimizislam.com
kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur.
Nikahla ilgili sorular
Sual: Dini nikâha niye “imam nikâhı” deniyor?
CEVAP
Hristiyanların nikâhlarını, kilisede papazlar kıydığı halde, papaz
nikâhı denmiyor. Nikâh kıymasını bilen her Müslüman, her yerde, nikâh
kıyabilir. Nikâhın, camide olması veya imamın kıyması, şart değildir.
Doktor kıyarsa, doktor nikâhı, mühendis kıyarsa, mühendis nikâhı
denmeyeceği gibi, imam kıyınca da, imam nikâhı denmez. Normal adı
nikâhtır. Resmî nikâh muamelesiyle karışmaması için, dini nikâh deniyor.
Yoksa nikâh, namaz gibi dinin bir emridir. Dini namaz veya imam namazı
diye bir namaz olmadığı gibi, imam nikâhı da olmaz. Sadece, belediyede
yapılan nikâh işlemleriyle karışmaması için, dini nikâh veya İslam
nikâhı demeli, imam nikâhı dememeli.
Sual: Kızla erkek varken, ikisinin babası şahit olsa nikah sahih olur
mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Nikahta kız ve erkeğe üçer defa mı sorulur?
CEVAP
Evet, her ikisine ayrı ayrı üç kere sorulur.
Sual: Farklı mezheptekilerin nikahı, iki mezhebe uygun mu kıyılır?
CEVAP
Bir mezhebe uygun olması kâfidir.
Sual: Karı-koca nikah için aynı kişiye vekalet verebilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Evlenecek çocuk, babasının yanında çekindiği için, babası
vekaleten konuşuyor. Asıl var iken, vekilin nikah kıyması caiz mi?
CEVAP
Baba kıyabilir.
Sual: Nikahta şahidin biri yoksa, birine telefonla söylense caiz mi?
CEVAP
Şahitlerin bir arada bulunması lazımdır.
Sual: Nikahta vekalet verilirken şartlar nelerdir?
CEVAP
Hiç bir şartı yok. (Beni falanca ile evlendirmek üzere seni vekil ettim)
195
www.dinimizislam.com
demek yeterlidir. Vekil edilen kişinin illâ kızın mahremi olması gerekmez.
Sual: Şahitler gelinin ve damadın şahidi diye ayrılmalı mıdır?
CEVAP
Öyle bir şey yok. Sadece şahitlerin gelini ve damadı tanımış olmaları
yeterlidir.
Sual: İki bayram arası nikah olmaz deniyor bu doğru mu?
CEVAP
İki bayram arası nikah olur. Bir bayram günü Cumaya rastlamıştı.
Bayram namazından çıkıp Cumaya gelene kadar pek çok zaman
olmadığı için, iki bayram (Yani bayram ve Cuma) arasında nikahla
uğraşmayın denilmişti. Yoksa Âişe validemizin nikahı da iki bayram
arasında kıyıldı. Düşünülürse iki bayram arası olmayan gün yoktur.
Ramazan bayramı ile Kurban bayramı arası veya Kurban bayramı ile
ramazan bayramı arası. Yani bir senenin bir kısmı Ramazan bayramı ile
Kurban bayramı arasıdır, bir kısmı da Kurban bayramı ile Ramazan
bayramı arasıdır.
Sual: Bir kız dinimizde anne ve babasından izinsiz evlenebilir mi?
CEVAP
Evet. Hanefi mezhebinde ana babanın rızası şart değil. Diğer
mezheplerde şarttır.
Sual: Gayri sahih nikahlı, tecdid-i nikah yapsa, nikahlanmış olur mu?
CEVAP
Evet. Sahih nikahın sakatlanması ihtimaline karşı da, iki şahit
yanında tecdid-i nikah lazım.
Sual: Resmi nikahtan sonra dini nikah da yapıyoruz. Bir kız ile erkek
evlenirken, imam olmasa, sadece kızın babası ile oğlanın babası olsa,
Hanefi mezhebine göre başka şahit olmadan nikahlarını kendileri kıyabilir
mi?
CEVAP
Evet kıyabilirler. İmam şart değildir. Oğlanın veya kızın babası nikahı
kıyar. Hem de şahit olmaları sahih olur.
Sual: Dini nikahım kıyılırken hayzlı idim. Hayzlı iken nikah kıyılırsa
sahih olmaz diyorlar. Doğru mu?
CEVAP
Cünüplüğün nikahla alakası yoktur. Nikah sahihtir.
Sual: Şafii’ye göre nikah nasıl yapılır?
CEVAP
Şafii’de nikahın doğru olması için, birinci şart, baliga olan kıza da
velinin izin vermesi lazımdır. Veli, erkek akrabadır. Baba yoksa, babanın
196
www.dinimizislam.com
babası ve onun babasıdır. Bunlardan sonra, erkek kardeştir. Bundan
sonra, erkek kardeş oğlu, sonra onun oğludur. Sonra amca, sonra amca
oğlu ve onun oğludur. Bunlar yoksa, kadı [yani Kur'an-ı kerime göre
yaşayan adil bir hakim] veli olur. Bu velilerden birisini bulamazsa, orada
salih bir arkadaşı veli tayin eder. Şafii’de, şahitlerin erkek olması ve
fıskları belli olmaması şarttır.
Bunları yapamazsa, Hanefi mezhebini taklit ederek nikah yaparlar.
Sual: Şafii, nikahta salih şahit bulamazsa, Hanefi’yi taklit eder mi?
CEVAP
Salih insan bulunmazsa, Hanefi taklit edilir.
Sual: Şafii’de, nikah için iki şahit yanında mı kadın vekalet verir?
CEVAP
Evet. Nikah için iki şahit yanında vekalet almak lazım.
Sual: Kocası ile Şafii’ye göre nikahlanması gereken hanım,
velilerden izin alma imkanı yoksa, Hanefi’yi taklit etse, caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Şafii’ye göre nikahlanmam lazım. Hanımın velileri fâsıktır.
Hanım salih birini veli tayin edebilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Şafii’de, fâsıkın tevbe edip nikah şahitliği yapması caiz mi?
CEVAP
Salih şahit bulunmazsa, bildirilen hile-i şeriyye caiz olur. Fakat
tevbenin şartlarına uymak gerekir.
Sual: Şafii’de, hiç veli yoksa, nikahta, birini veli tayin etmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Almanya’da yaşıyorum. Türkiye’deki bir kızla nikahlanacağım.
Kız, vekaletini telefonla bir arkadaşıma verse, burada nikah kıymamız
sahih olur mu?
CEVAP
Şahitler kızı tanımıyorsa nikah sahih olmaz. Tam İlmihal'de diyor ki:
Vekil yapmakta ve nikahta, şahitlerin kadını tanımaları lazımdır.
Yanında iseler, yüzünü görmeleri iyi olur. Başka odadan sesini
duyarlarsa, kadın odada yalnız ise, caiz olur. Nikah kıyılırken, veli veya
vekil şahitlerin bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları
kadının, babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır. Tanımak,
kimin kızı ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek
197
www.dinimizislam.com
değildir.
Ehl-i kitapla nikâh
Sual: Müslüman erkek ile Ehl-i kitabın nikahlarının kıyılmasında bir
fark var mı?
CEVAP
Nikahın kıyılmasında bir fark yoktur. Sadece, zimmi olan Hıristiyan
veya Yahudi, yani ehl-i kitap kadınla nikah kıyılırken, iki şahidin de, zimmi
olması caiz olur. Zimmi, İslam devleti idaresinde yaşayan kitap ehli
gayrimüslim demektir.
Ölen eşinin cenazesine bakmak
Sual: Karı kocadan biri ölünce, yaşayan, ölenin cenazesine bakabilir
mi?
CEVAP
Kadın, ölen kocasına bakabilir; çünkü kocanın ölümünden sonra
nikâh, iddet bitinceye kadar [dört ay on gün] devam eder. Hanefi
mezhebinde kadın ölünce, kocası buna bakamaz; çünkü ölünce nikâh
bozulur. Fakat diğer üç mezhepte, bakması caizdir. (Redd-ül-muhtar)
Erkek, ölen hanımının ellerine ve yüzüne, Hanefi mezhebinde de
bakılabilir. Diğer yerlerine bakmak için bir ihtiyaç olursa, mesela teşhis
için bakmak gerekirse, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek bakılabilir.
Sual: İslam nikahı her gün kıyılabilir mi? Yoksa, mübarek günleri mi
beklemek gerekir?
CEVAP
Her gün, her gece kıyılabilir. Cuma gecesi veya Cuma günü olursa,
daha iyi olur.
Evlenirken Amentü’yü bilmek
Sual: Evlenecek kişilerin Amentü’nün esaslarını ezbere sayması şart
mıdır?
CEVAP
Ezbere sayması şart değildir. Amentünün esasları, Allahü teâlânın
sıfatları anlatılır. Bunlara inanıyor musun denir. Evet, inanıyorum derse
mesele kalmaz. Birini bile kabul etmezse, Müslüman sayılmaz.
Düğünden önce nikâh
Sual: Düğünden bir ay önce, nikâhımız kıyıldı. Dinen de eşim
olduğuna göre, hanım her isteğimi kabul etmek zorunda değil mi?
Benden izinsiz sefere çıkabilir mi? Benimle birlikte sefere çıkmayı
reddedebilir mi?
CEVAP
Kadın, mehr-i müecceli değil, mehr-i muacceli almadıkça, düğünü,
198
www.dinimizislam.com
halveti ve birlikte sefere çıkmayı istemeyebilir, yani sizin her isteğinizi
kabul etmek zorunda değildir. Mehrin hepsi müeccelse, yani daha sonra
verecekse, kadın, mehri almadığı için, kocası bunları menedemez. Mehr-i
muacceli almayan kadın, kocasından izinsiz evden çıkabilir ve başka bir
mahremiyle sefere gidebilir. (S. Ebediyye)
Sual: Dinimizde evlenmemek yani aynı evde birlikte yaşamamak
şartıyla, henüz buluğa ermemiş bir kızı sadece uygun birine nikâh etmek
caiz mi?
CEVAP
Hanefi mezhebinde, babası nikâhı yapabilir ama kız baliğa olunca,
istemezse bu kimseyi reddedebilir. (S. Ebediyye)
Nikâh kıyılırken
Sual: Dini nikâh kıyılırken, aldım, verdim, kabul ettim gibi geçmiş
zaman olarak söylemek şart mıdır?
CEVAP
Evet, şarttır. Mesela, kabul ettin mi diye sormalı, cevap veren de,
kabul ettim demelidir. Bunun gibi, soran emir şeklinde söyleyip, cevap
veren geçmiş zaman şeklinde söylese de olur. Yani soran, benimle veya
şununla evlenmeyi kabul et der, cevap veren de, kabul ettim derse, nikâh
yine sahih olur. (S. Ebediyye)
Şafii'de, kızın babası, (Kızımı sana nikâhladım) dese, damat da
(kabul ettim) dese, nikâh sahih olmaz. (Nikâhını kabul ettim) demesi
gerekir.
Şakası olmaz
Sual: S. Ebediyye'de, (Erkek, filanca kadın zevcemdir der, kadın da
tasdik ederse, nikâhları sahih olur) deniyor. Mesela Ali, iki erkek şahit
yanında, (Zeynep benim karımdır) dese, Zeynep de, (Evet, bu Ali benim
kocamdır) dese, nikâhları sahih olmuş olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olmuş olur. Dinde söze bakılır. Şaka olarak söylese bile,
yine nikâhları sahihtir. Mehir işini daha sonra hallederler. Şakayla boşasa
da, boşamış olur. Nikâh ve boşama işleri oyuncak değildir, şakaları da
ciddi gibi sahih olur.
Kızını verdin mi?
Sual: Bir erkek evleneceği kızın babasına, iki erkek şahit yanında,
kızını bana verdin mi dese, babası da verdim dese, nikâh sahih olur mu?
CEVAP
Kitaplarda şöyle deniyor:
Kızın babasına, (Kızını bana zevce olarak verdin mi?) dese, o da
199
www.dinimizislam.com
(Evet) veya (Zevce olarak verdim) dese, nikâh olmaz. Evlenmeyi teklif
edenin tekrar, (Kabul ettim) demesi lazımdır, çünkü önce sormuştu.
Soruyla vekil yapılmaz. (Kızını bana zevce olarak ver) deseydi olurdu,
çünkü emirle vekil yapmış olur. Bu vekilin cevabı, iki taraf adına
söylenmiş olup, iki şahit de varsa, nikâh tamam olur. (Redd-ül-muhtar)
Kâğıda yazmakla nikâh olur mu?
Sual: Kâğıda yazmakla nikâh olur mu?
CEVAP
İki erkek şahidin yanında, erkek, (seni zevceliğe aldım) diye bir
kâğıda yazsa, kız da (kabul ettim) diye yazsa, nikâh olmaz. Söylemeleri
lazımdır. Orada bulunmayan erkeğin, (Seni zevceliğe aldım) yazısını,
kız, şahitlere okuyup da, (kabul ettim) derse, nikâh olur. Yazıyı
okumayıp, yazılmış olduğunu söylerse, yani (beni zevceliğe aldığını
bildirdi, ben de kabul ettim) dese, nikâh yine olur. (Mecmua-i
Zühdiyye)
Nikâh için haber göndermek
Sual: Bir erkek, hanımı olması için bir kıza haber gönderse, kız da
habercinin sözünü işiten iki erkek şahit yanında (kabul ettim) dese, nikâh
sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. (Mecmua-i Zühdiyye)
Mektupla nikâh
Sual: Evleneceğim kıza mektup veya mail yazsam, kız da, beni
tanıyan iki erkek yanında mesela babasıyla abisinin yanında okusa, (Ben
de kabul ettim dese), nikâh sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. Babasıyla abisi şahit yerine geçer. Kitaplarda şöyle
yazıyor: Erkekten gelen yazıyı, kız, iki erkeğe okur veya anlatır, (Şahit
olun, onun karısı olmayı kabul ettim) derse nikâh sahih olur. Yazıyı
şahitlere okuması, erkeğin şahitler yanında sözle teklif etmesi gibi sahih
olur. (Redd-ül-muhtar)
Başka yerde kabul etmek
Sual: Nikâh için teklif yazılı mektubu, bir kız, bir yerde şahitlerin
yanında okusa, sonra başka yerde de, yine aynı şahitlerin yanında kabul
etse, nikâh sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. Nikâhta icap [teklif] ve kabulün aynı yerde yapılması
şart olduğu halde, başka yerdeki birinden gelen icap mektubunu,
şahitlere bir oturumda söyleyip, kabul ettiğini başka oturumda söylemek
200
www.dinimizislam.com
caizdir. (Mecmua-i Zühdiyye)
Zina edenle nikâh
Sual: Zinadan hamile kalan kadını veya nikâhlıyken hamile kalıp
sonra ayrılan veya kocası ölen kadını nikâh etmek caiz midir?
CEVAP
Zinadan hamile kalan kadını, doğumdan önce, nikâh etmek caizdir.
Eğer o kadınla zina eden başkası ise, çocuk olmadan önce cima caiz
olmaz. (Feyziyye)
Nikâhlıyken hamile kalan, sonra kocası ölen veya boşanan kadını,
doğuma kadar nikâh etmek sahih değildir. Zina ettiği kadını nikâh etmek
ve onunla cimada bulunmak helaldir. (S. Ebediyye)
Kaybolan kişinin eşi
Sual: Bir kadının kocası, Almanya’ya çalışmaya gitse, birkaç sene
haber alınamasa, öldüğü kabul edilerek, karısı başkasıyla evlenebilir mi?
CEVAP
Evlenemez. Kesin öldüğü bilinirse evlenebilir. Din kitaplarında
deniyor ki:
Gaib olan [yani uzak ülkelere gidip yıllarca gelmeyen] kocasının
öldüğü veya üç talak verdiği haberini âdil bir müslümandan öğrenen
kadın, başkasıyla evlenebilir. Hâkimin, 90 yaşını dolduran gaibin
öldüğüne hüküm edeceği Mecelle’nin 10. maddesinin şerhinde yazılıdır.
Öldüğünü işitip veya boşadığını bildiren mektubunu alıp, başkasıyla
evlendikten sonra birinci koca gelirse, ikincisinin nikâhı batıl olur. (Nimeti İslam, S. Ebediyye)
Dini nikâh yapılırken
Sual: Dini nikâhı kızın vekiliyle mi, yoksa bizzat kendisiyle mi
yapmak daha uygun olur?
CEVAP
Dinini iyi bilen bir kız olduğu bilinmiyorsa, nikâh bizzat kızın kendisi
bulunarak yapılmalı. Çünkü eskiden herkese lüzumlu dini bilgiler
öğretiliyordu. Şimdi ise, nikâhlanacak olanların çoğu bu bilgileri
bilmiyorlar. Bilinmesi lazım olan bilgileri söyleyip, bunları tasdik ettiklerini
söyledikten sonra nikâhı yapılır. Orada bulunanlar da anlatılanları
duymuş, bilmiyorlarsa öğrenmiş olurlar.
Şahitsiz nikâh
Sual: Halk arasında, şahit olmasa da, değişik şekillerde dini nikâh
kıyılabileceğini söyleyenler oluyor. Mesela, (Bir erkek, bir kadına sen
benim namusumsun derse, o da kabul ederse veya bir erkek evleneceği
kadına üç kere benimle evlenir misin derse, o da evet derse dini nikâh
201
www.dinimizislam.com
kıyılmış olur) diyorlar. Yine bunlar gibi, Allah bizim şahidimizdir diyerek
şahitsiz nikâh kıyanlar oluyor. Böyle nikâh olur mu?
CEVAP
Şahitsiz nikâh sahih olmaz. Mezheplere göre farklıysa da, Hanefi’de,
ya iki erkek veya bir erkekle iki kadın şahit olmazsa nikâh geçersiz olur.
Şafii’de ise salih iki erkek şahidin bulunması ve kızın babası yoksa
velisinin evliliğe izin vermesi de şarttır.
Dünya ahiret bacımsın
Sual: Bir kadına, (Sen benim dünya ahiret bacımsın diyen kimse,
o kadınla evlenemez o kadın artık onun mahremi olmuş olur)
deniyor. Bir de bir kadına, (Sen benim namusumsun, denirse nikâh
kıyılmış olur) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Böyle bir şey yoktur. Bir kimse, kendisine namahrem [yabancı] olan,
yani nikâh düşen bir kadına ne söylerse söylesin, o yine yabancıdır,
nikâh düşer. Bacımsın demekle bacısı olmaz, karımsın demekle karısı
olmaz. Namusumsun demekle nikâh kıymış olmaz.
Zinadan hamilenin nikâhı
Sual: Yeni Zelanda’dan yazıyorum. Bir arkadaş, zina ettiği bayanla
evlenmek istiyor, fakat kadın hamiledir. Buradaki hocalar, (Hamile
bayanın nikâhı caiz değildir) diyorlar. Zinadan hamile kalan kadını nikâh
etmek caiz değil midir?
CEVAP
Zinadan hamile kalan kadını nikâh etmenin, yani onunla evlenmenin
caiz olduğu Bedayi, Bahr-ür-raık, İbni Abidin, Hindiyye gibi muteber
kitaplarda bildirilmektedir.
Zinadan hamile kadını doğurmadan önce nikâh etmek sahihtir, fakat
doğum yapıncaya kadar vaty etmek [ilişkiye girmek] caiz olmaz. Nikâhtan
hamile olan kadını, doğum yapıncaya kadar, nikâh etmek sahih değildir.
(S. Ebediyye)
Hanefî'de olduğu gibi, Şâfiî mezhebinde de zina eden kadınla
evlenmenin caiz olduğu Mezahib-i Erbaa kitabında bildirilmektedir.
Şahitlerin kızı tanıması
Sual: S. Ebediyye’de, (Nikâh kıyılırken, veli veya vekil, şahitlerin
bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları kadının,
babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır. Tanımak, kimin kızı
ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek değildir)
deniyor. Buna göre, babasını ve dedesini de hiç tanımasak, nikâh sahih
olur mu? Kızda olduğu gibi oğlanı da tanımaları gerekir mi?
202
www.dinimizislam.com
CEVAP
Tanımak tarif edilirken, (İsmini bilmek demek değildir) deniyor. Kız
nikâhta bulunmuyorsa, yani şahitler kızı görmüyorsa, kızın ismi ve soyadı
söylenilse, fakat o kız bilinmiyorsa nikâh sahih olmadığı gibi, sadece
babasının ve dedesinin ismini bilmekle de nikâh geçerli sayılmaz. Mesela
Ali oğlu Veli’nin kızı dense, sarı çizmeli Mehmet ağanın kızı gibi bir şey
olur. Sarı çizmeliyi bilmiyoruz ki, nikâh sahih olsun. Kızı tanımak, kimin
hangi kızı olduğunu bilmek demektir deniyor. Büyük kızı mı, küçük kızı
mı, bunu da bilmek şarttır. Ali ve oğlu Veli de bilinmiyorsa nikâh sahih
olmaz. Mesela Turgut Özal’ın büyük kızı dense, Özal’ı şahitler tanıdığı
için nikâh sahih olur. Büyük kızını hiç görmeseler de sahih olur. Kimin
hangi kızı olduğu bellidir.
Oğlan da, nikâhta bulunmayıp yerine vekili varsa, oğlanın da kim
olduğu bilinmiyorsa, şahitlerin, kızda olduğu gibi oğlanı da tanımaları
gerekir. Erkek genelde tanındığı için, tanınmasa da, nikâhta bulunduğu
için, kitaplarda kızı tanımak bildiriliyor. Ali oğlu Veli’nin kızı, Mahir oğlu
Tahir’in oğluyla evlense, şahitler bunları tanımasa nikâh sahih olmaz.
Yahut kızı tanısalar, oğlanı tanımasalar yine nikâh sahih olmaz.
Nikâha mani olmaz
Sual: Kız veya erkekten birinde sağlık açısından bir rahatsızlık
varsa, mesela çocuğu olmayacaksa, frengi, AIDS gibi bulaşıcı bir
hastalığı varsa, bunu evlenirken söylemezse nikâhları geçersiz olur
diyorlar. Böyle bir şeyin aslı var mı?
CEVAP
Böyle bir şeyin aslı yoktur. Hastalık, sakatlık gibi özürler nikâha mani
değildir.
Nikâhta vekâlet
Sual: Bir kız, kendisini evlendirecek kimseye nasıl vekâlet verir ve
vekilde aranan vasıflar nelerdir?
CEVAP
(Beni falancayla evlendirmek üzere seni vekil ettim) der. Yahut
gerektiğinde, vekilin de başkasına vekâlet verebilmesi için, (Beni
falancayla evlendirmek ve dilediğin şekilde hareket etmek üzere
seni umumi vekil ettim) der.
Vekâlet vermekte ve vekilde aranan şartlar şunlardır:
1- Vekilin Müslüman, akıl ve temyiz edici [iyiyi kötüden ayırabilecek
özelliğe sahip] olması şarttır. Büluğa ermesi ve erkek olması şart değildir.
203
www.dinimizislam.com
Mesela on yaşındaki bir kız çocuğu vekil olabilir.
2- Şahitlerin olduğu gibi, vekil yapılacak kimsenin de, evlenecek kızı
veya kadını tanıması lazımdır.
3- Vekâlet telefonla, mektupla, maille verilebilir. Vekil yaparken
şahide lüzum yoktur. Şahit olursa iyi olur.
4- Bir kimse iki tarafın da, velisi veya vekili olabilir. Hem kızın, hem
de erkeğin vekili veya velisi olabilir.
5- Bir kimse, birinin velisi iken, ötekine vekil olabilir. Mesela kızın
vekili, oğlanın velisi olabildiği gibi, kızın velisi, oğlanın da vekili olabilir.
6- Bir kimse iki tarafın da, velisi veya vekili yahut birine veli, ötekine
vekil yahut bir taraftan asil, öte taraftan veli yahut bir taraftan asil, öte
taraftan vekil olabilir. Evlenecek erkek, kızın vekâletini alarak, kızı
tanıyan şahitlerin yanında nikâh yapabilir.
7- Baliğ olmayan çocuğu, velilerinden yakın olanı nikâhlar. Veli,
Hanefi hariç, üç mezhepte babadır. Baba yoksa, babanın babası ve onun
babasıdır. Bunlardan sonra, erkek kardeştir. Bundan sonra, erkek kardeş
oğlu, sonra onun oğludur. Sonra amca, sonra amcaoğlu ve onun oğludur.
8- Veli, asebelerdir. Asebe, baba tarafından olan akrabalara denir.
Asebe yoksa, anne veli olur.
9- Vekil olmayan birinin [mesela baliğ erkek veya kızın velilerinden
birinin veya yabancının] yaptığı nikâhı, asil olan işitince reddetmezse,
nikâh sahih olur.
10- Çocuk baliğ olunca, baba ve dededen başka velilerin yaptıkları
nikâhı reddedebilir.
Nikâh için vekâlet
Sual: Bir kız birine, (Beni evlendirmek üzere seni vekil ettim) dese,
fakat falanca erkekle demese, bu vekâlet sahih olur mu? Bir de, vekâleti
alan kişi, kızın istediği erkekle değil de, başka bir erkekle nikâhını yapsa,
nikâh sahih olur mu?
CEVAP
Birincisi, verilen vekâlet sahihtir. Falancayla evlendirmek üzere
demesi gerekmez. O kişiyle evlendirince nikâh sahih olur. Eğer vekil
başkasıyla evlendirirse, kız bu durumu kabul ederse nikâh yine sahih
olur, kabul etmezse sahih olmaz.
Mehr nedir
Sual: Mehr nedir? Dinimizde mehrin önemi nedir?
CEVAP
204
www.dinimizislam.com
Mehr, erkeğin evlenirken kıza vermesi gereken altın, mal veya bir
menfaattir. İstanbul’da genel olarak 11 Reşat altını mehir olarak verilir.
Mehrin altın olması şart değildir. Herhangi bir mal [ev, apartman, bağ,
araba, fabrika] veya bir menfaat de olabilir. Dul kadınla evlenen de mehr
verir.
Mehr söylenmeden yapılan nikah da sahihtir. Fakat evlendikten
sonra da erkeğin hanımına Mehr-i misil vermesi gerekir.
Bir kız veya kadın evlenirken, (Benim nikahım mehirsiz olsun)
diyemez. Bir mehirde anlaşılır. Bu mehir kadının hakkı olduktan sonra,
henüz almadan da kocasına bağışlayabilir. Bağışlaması ise çok sevaptır.
Hanım, mehrimi helal ettim dedikten sonra, haram olsun demesi ile
haram olmaz, hediyesini geri isteyemez.
Düğünden önce, kıza verilen takılar, nikahta mehirden söz
edilmemişse, mehr yerine geçer. Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler
mehr idi dese, kadın ise, hediye idi dese, yenilen şeyler hediye olur.
Başka şeyler, mehr olur.
Mehr iki kısımdır. Mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel. Her iki mehr,
nikahta bildirilmedi ise, Mehr-i misil verilmesi gerekir. Kadının baba
tarafından akrabasına verilen kadar verir.
Mehr-i muaccel:
Acele verilmesi gereken mehr demektir. Bir bilezik, bir küpe, bir
buzdolabı vesaire olabilir. Nikah yapılınca, verilmesi vacip olur. Zifaftan
veya halvetten önce verilir. Mehr-i muacceli geciktirmek caiz değildir.
Hanım ayrılmaya sebep olan bir şey yaparsa, mesela mürted olursa,
hürmet-i müsahere’ye sebep olursa, mehr-i muaccel verilmez. Erkek
boşarsa veya ayrılığa sebep olanı yaparsa, yarısı verilir.
Önce kıza takılan takılardan hangisinin mehri muaccel olduğu
bilinmeli. Nikah kıyılırken o zaman (malum olan) denilir. Bilinmiyorsa,
malum olan demek yanlış olur. En uygunu ise, mehri müeccel gibi
muaccel de tespit edilip, şu kadar mehri muaccel ve şu kadar mehri
müeccel ile denmelidir. Taraflar, mehri muacceli tespit ettikleri halde
söylemek istemezlerse o zaman, (aralarında malum olan mehri muaccel
ile) ifadesi kullanılır. İleride boşanma vaki olunca takılan takıların hangisi
emanet, hangisi hediye, hangisi mehri muaccel olduğu bilinmeli, herhangi
bir uyuşmazlığa sebep olmamalı.
Mehr-i müeccel:
Hemen verilmeyip daha sonra verilmesi gereken mehr demektir.
Halvet olmuşsa veya ikisinden biri ölmüşse, mehr-i müeccelin verilmesi
vacip olur. Hanımının istediği zamanda verilir. Eğer istemedi ise,
205
www.dinimizislam.com
ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir. Hanım ölünce, kocası, hanımının
vârislerine verir. Kocası ölünce, mirasından hanımına verilir. Mehrin
başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır.
Boşanma halinde, zifaf veya halvet olmuşsa, müeccel mehrin
tamamı, olmamışsa yarısı verilir. Bir âyet-i kerime meali:
(El dokunmadan boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını verin!)
[Bekara 237]
Nikah kıyılırken mehr söylenip de, ne kadarı muaccel olduğu
bildirilmedi ise, âdete ve hanımının emsaline göre, söylenilenin bir miktarı
muaccel olur. Nikah kıyılırken, mehr-i müeccelin belli bir tarihte
ödenmesini şart etmek caizdir. Boşanma halinde, mehrin ödeme tarihi
beklenir. Ödeme tarihi belli değilse, boşarken hemen ödenir. (Fetava-yı
Hindiyye)
İslamiyet’te mehr parası, evlenmek için değildir. Evliliğin düzenli,
mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve hürriyetlerinin korunması, din
cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması içindir. Mehr parasını
vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek korkusundan,
erkek, hanımını boşayamaz. Bu korkunun olmadığı yerlerde,
mahkemeler boşanma davaları ile dolup taşar. Bunun için, evlenecek
kızın, İslam’ın güzel ahlakını ve kadına verdiği kıymeti bilen ve bunlara
önem veren erkekten az miktarda, böyle olmayandan ise, fazla miktarda
mehr istemesi efdaldir.
Mehr parası, kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği veya
hiç veremeyeceği bir mehr ile evlenen kadını, erkek boşayamaz.
Boşarsa, maddi hayatı felce uğrar. Mehr vermek korkusu, erkeğin iyi
geçinmesine de sebep olur. Şayet erkek, mehr parasını verir de,
hanımından ayrılırsa, hanımın kimsesi de yoksa, bu mehr parası ile
geçinme imkanı bulabilir. İmkanı olan erkeğin, saliha kız veya kadına çok
mehr vermesi iyi olur. Habeş imparatoru Necaşi, Ümm-i Habibe validemiz
ile Peygamber efendimizin nikahlarını kıyınca, mehr olarak yaklaşık 2 kilo
altın vermişti. (Nesai)
Mehr biçilmeden yapılan nikah da sahihtir. Ama daha sonra mehr-i
misil vermek gerekir. Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur. Fakat en azı, 5
gram altındır.
Boşadığı kadına mehrini ödememek kul hakkıdır. Ödemezse,
ahirette azabı çok şiddetlidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kadınlara mehrlerini gönül rızası ile verin; kendi arzuları ile
mehrin bir kısmını size hediye ederlerse, onu da afiyetle yersiniz.)
[Nisa 4]
206
www.dinimizislam.com
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mehr vermemek niyeti ile evlenen, kıyamette hırsızlarla
haşrolur.) [R.Nasıhin]
(Hanımını bırakıp mehrini vermemek haramdır.) [Hakim]
(Mehr olarak, bir yüzük olsa da verin!) [Müslim]
(Mehr parası hayırlı maldır.) [Deylemi]
(En iyi mehr kolay ödenendir. Mehirde kolaylık gösterin. Çok
mehr istemek düşmanlığa sebeptir.) [Abdürrezzak]
Karı koca arasında olan meşru halvet, yabancı kadın ile olan haram
halvet gibi değildir. Yanlarında hissen veya şeran yahut tabiaten cinsi
münasebete mani bir sebep bulunursa, meşru halvet olmaz. İkisinden
birinin hasta olması, ihramlı olması, farz namazda, Ramazan orucunda
olması, kadının hayız veya nifas halinde olması, yanlarında akıllı [7
yaşında] bir çocuk bulunması bu halvete mani olur. Fakat akıl baliğ
olmayan bir çocuk, haram olan halvete mani olamaz. (Mezahib-i erbea)
Bir kız ile bir erkek nikahlanıp, sonra boşanırlarsa, böyle meşru bir
halvet de olmamışsa, mehrin yarısını verir. Halvet olmuşsa mehrin
tamamını verir.
Zifafa girmeyen ve halvet de olmayan kız, bir kere boşanınca, bain
[kesin boşanmış] olur. Erkeğin buna hemen yarım mehir vermesi lazım
olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile evlenebilir.
Mehirsiz nikâh
Sual: Mehirsiz kıyılan nikâh sahih olur mu?
CEVAP
Nikâh sahih olur. Daha sonra da anlaşabilirler. Anlaşamayıp erkek
mehir vermezse, mehr-i misil vermesi vacib olur. Yani kadının baba
tarafından akrabasına verilen miktar kadar verir. Hiç vermezse kul hakkı
olur, fakat kadın isterse, alacağı mehrini hediye edebilir.
Sual: Evlenirken, hanımımın kapalı ve namaz kılan birisi olmasını
istedim. Açık bir kıza teklif ettim. Kabul etti ve evlendik. Sonra açılıp
saçıldı. Namazı bıraktı. Müslümanlığı kabul etmiyorum dedi. Beni bırakıp
gitti. Yani boşandık. Mehr borcumu vermem gerekiyor mu?
CEVAP
Vermek gerekmez. Çünkü kadının mürted olması veya hürmet-i
müsahereye kasten sebep olması gibi, kadının sebep olduğu
ayrılmalarda, mehri vermek gerekmez. Verilmişse, erkek hepsini geri alır.
Düğünde verilenler
Sual: Düğünden önce kız tarafı altın lira ve bilezik istiyor. Nikâh
yapılırken mehir konuşulmazsa, mehir yerine geçer mi?
207
www.dinimizislam.com
CEVAP
Evet, geçer.
Dul kadına mehir verilir
Sual: Dul kadınla evlenen de mehir verir mi?
CEVAP
Evet, verir.
Mehri muaccel
Sual: S. Ebediyye’de, nikâh kıyılırken, (Şu kadar mehri müeccel ve
aralarında malum olan mehr-i muaccel ile) deneceği bildiriliyor. Eğer
mehr-i muaccel aralarında malum değilse, yani hiç mehr-i muaccel
konuşulmamışsa yine böyle söylenebilir mi?
CEVAP
Hayır. O zaman önce her iki mehri de malum hâle getirmek gerekir.
Mehir konuşulmadan yapılan nikâh sahih olursa da, doğrusu önceden
bunları belirlemektir. Belirlenmemişse, nikâhtan sonra belirlenir.
Mehrin en azı nedir?
Sual: Mehrin en çoğu ve en azı ne kadar olmalıdır?
CEVAP
Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur, en azı ise, 5 gram altındır. Kadın
mehrini alınca veya almadan da kocasına hediye edebilir. Mehr
söylemeden, hattâ mehr vermemek şartıyla yapılan nikâh sahihtir, fakat
şart fasid olur. Erkeğin, mehr-i misl vermesi vacib olur. Mihr-i misl, kızın
baba tarafından akrabasına verilen miktardır. (S. Ebediyye)
Mehr-i mislden az mehirle nikâhlanan kızın velisi, mehri
tamamlatabilir, damat tamamlamazsa, velisi kızı, mahkeme kanalıyla
ayırabilir. (Nimet-i İslam)
Mehr iki kısımdır:
a- Mehr-i muaccel: Nikâh yapılınca, verilmesi vacib olur.
b- Mehr-i müeccel: Verilmesi, şu üç şeyden biri hâsıl olunca vacib
olur:
1- Halvet,
2- Vaty [Zifaf],
3- İkisinden birinin ölmesi. Kadın ölünce, mehir kadının varislerine
verilir. Koca ölünce, mirasından hanımına verilir. (Kitab-ül-fıkh alelmezahib-il-erbea)
Mehri az istemeli
Sual: Çok mehir istemek iyi midir?
CEVAP
Mehir, evlenecek kızın sigortası gibidir. Mehri çok isterse, erkek basit
208
www.dinimizislam.com
şeyler yüzünden karısını boşayamaz. Güvenilemeyen erkekten mehri çok
istemekte mahzur olmaz. İstediği zaman kadın mehrini kocasına hediye
edebilir. Bu bakımdan çok istemesinin bir zararı olmaz.
Salih, güvenilir biriyle evlenen kız, fazla mehir istememeli. Birkaç
hadis-i şerif meali şöyledir:
(En iyi mehir kolay ödenendir.) [Hâkim]
(Mehirde kolaylık gösterin! Çok mehir istemek düşmanlığa
sebeptir.) [Abdurrezzâk
]
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
(Mehri çok istemeyin! Mehri çok almak fazilet olsaydı,
Resulullah bunu yapardı.) [Tirmizî]
Bir kadının mehri, bir çift ayakkabıydı. Peygamber efendimiz, bu
kadının mehrinden memnun olup olmadığını sordu. Kadının memnun
olduğu bildirilince, Peygamber efendimiz de sevindi. (Tirmizî)
Müta nikahı haramdır
Sual: Dinimizde müta nikahı var mı?
CEVAP
Müta nikahı dört mezhepte de haramdır. Müta nikahı, şahitsiz olarak
bir kadına belli para verip, belli zaman için beraber yaşamayı sözleşmek
demektir. Müta nikahının haram olduğunda bütün âlimlerin sözbirliği
bulunduğu, Mizan-ül-kübra’da ve İbni Âbidin’de yazılıdır.
İmam-ı Taberani bildiriyor ki:
Abdullah ibni Abbas (Müta nikahı önce helal idi. Fakat, (Analarınız,
size haramdır) mealindeki âyet-i kerime geldikten sonra, haram edildi.
Müminun suresinin (Ancak zevceleriniz ve sahip olduğunuz
cariyeleriniz helaldir) mealindeki âyet-i kerimesi, müta nikahının haram
edildiğini kuvvetle bildiriyor. Çünkü, bu âyetten yalnız zevcelerin ve
cariyelerin helal olup, başkalarının haram olduğu anlaşılmaktadır)
demiştir.
Müta nikahının haram olduğunu, Hazret-i Ali de içinde olmak üzere,
birçok Sahabi-yi kiram bildirmiştir. Buhariyi şerif kitabında (Hazret-i Ali,
Abdullah ibni Abbas’a, Resulullah, Hayber gazasında, müta nikahını ve
eşek eti yemesini yasak etti, buyurmuştur) yazılıdır. Bundan başka,
(Müslim-i şerif) kitabında ve İbni Mace’nin kitabında, Peygamber
efendimizin (Ey müslümanlar! Kadınlar ile müta nikahı yapmanıza
izin vermiştim. Fakat, şimdi bunu, Allahü teâlâ haram etti. Kimin
209
www.dinimizislam.com
yanında böyle kadın varsa, onu salıversin ve ona vermiş olduğu
malı geri almasın!) buyurduğu yazılıdır.
Bütün tefsirler ve fıkıh kitapları diyor ki, Nisa suresi, 24.âyetinin
(İstimta' ettiğiniz kadınların ücretini veriniz) meal-i âlisi, müta nikahı
için değildir. Nikahtaki mehr parasını vermek içindir. Mesela (Beydavi
tefsiri) ve bunun hâşiyesi (Şeyhzade tefsiri) ikinci cilt, 26. sayfada,
yukarıdaki âyetin tefsirinde buyuruyor ki:
(Bu âyet-i kerime, sahih olan nikahı bildirmektedir. Müta nikahının
mubah olmasını göstermiyor. Nitekim mehr parasını emrediyor. Müta
nikahı, önce mubah olmuştu. Sonra yasak edildi. İslamiyet’te belli bir
zaman için nikah yapmak yoktur.)
[Müta nikahı hakkında geniş bilgi için, İbni Sebecilik maddesinde
Hazret-i Ömer’e dil uzatılamaz kısmına bakınız.]
Hülle nedir
Sual: Dine saldırmak için hülleyi dillerine dolayıp alay konusu
yapanlar oluyor. Hülle nedir?
CEVAP
Hüllenin meşru ve gayri meşru olanı vardır. Gayri meşru olanını
gösterip İslamiyet böyle yapıyor demek insafsızlık olur. Dinimizde, bir
erkek bir kadını üç talakla boşadıktan sonra, artık o kadınla evlenmesi
helal olmaz. Yani nikah yapılsa da nikah geçerli olmaz. Erkek, kadını
boşayınca kadın, üç hayız müddeti iddet bekler. Sonra, isterse bu kadın,
başka bir erkekle evlenebilir. Kadın, bu erkekle de geçinemeyip
ayrılırlarsa, o zaman bu kadın yine iddet müddeti bekledikten sonra,
istediği erkekle evlenebilir. Eski kocası talip olursa, onunla da evlenebilir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İki defa boşadıktan sonra, ya iyilikle tutulur veya güzellikle
bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizi [mehirlerini] geri almanız size
helâl olmaz. Eğer, bu karı kocanın Allah'ın emirlerini yerine
getirmelerinden korkarsanız, o zaman kadının [serbestçe boşanması
için] fidye vermesinde [hakkından vazgeçmesinde] günah yoktur.
Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır, onları çiğnemeyin, Allah'ın
sınırlarını aşanlar ancak zalimlerdir.) [Bekara 229]
(Eğer erkek kadını [üçüncü defa da] boşarsa, ondan sonra kadın
bir başka erkekle evlenmedikçe [zifaf olmadıkça] onunla evlenmesi
kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, Allah’ın
koyduğu sınırları muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde,
210
www.dinimizislam.com
yeniden evlenmelerine engel yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği
sınırdır. Bunlar, anlayan [emri yerine getirecek olan] bir kavim için
Allah’ın açıkladığı sınırlardır.) [Bekara 230]
(Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin.) [Nisa 4]
Bu şekilde kadının evlenmesi meşrudur, dinimizin emrine aykırı
değildir.
Boşanan kadının mehrini ödememek kul hakkıdır. Ödenmezse,
ahirette azabı çok şiddetlidir.
Mehir, evliliğin düzenli, mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve
hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak
olmaması içindir. Mehir parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını
her ay ödemek korkusundan, erkek, hanımını boşayamaz. Mehir parası,
kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği bir mehir ile evlenen
kadını, erkek boşayamaz. Boşarsa, maddi hayatı felce uğrar. Mehir
vermek korkusu, erkeğin iyi geçinmesine de sebep olur.
Hülle yapmak demek, bir erkeğin, üç talakla boşadığı eşi ile tekrar
evlenebilmesi için, o kadını rızasıyla başka bir erkekle nikahlayıp, bir
geceliğine zifafa sokması demektir. Şayet o erkek zifaftan sonra boşarsa,
o zaman bu kadın da isterse ilk kocasıyla evlenebilir. Böyle bir uygulama
ise bir erkek için zillettir, aşağılıktır. Allahü teâlâ, erkeklere boşamak
hakkını verdi ise de, bu hakkı gelişi güzel kullanmamaları ve kadınlar,
erkeklerin elinde oyuncak olmamaları için, erkeklere bu hülle zilletini
yüklemiştir. Hülle korkusundan bir erkek, boşama lafını ağzına bile
alamaz. Aile arasında boşamanın şakası da olamaz.
Hülle için, hileye baş vuranlar olmuş, iddet beklemeden evlenmek
caiz değil iken, nikah yapanlar çıkmıştır. Bu gece evlenip sabah
boşayacak kiralık adam aramışlardır. Dinimizde böyle geçici nikah yoktur.
Birisi ile anlaşıp bu gece evlen, yarın boşarsın diye bir anlaşma yapmak,
yani belli bir süreliğine evlenmek sahih değildir. Peygamber efendimiz,
hülleciyi kiralık teke olarak vasıflandırıp buyurdu ki: (Hülle yapana da,
yaptırana da Allah lanet etsin.) [İbni Mace, Taberani, Hâkim, Beyheki]
Boşadığı kadını kiralık tekeye nikahlayan kişi zillete düştüğü gibi,
kiralık teke de, nikahladığı karısını sabahleyin boşayıp ona vermekle de
aynı zillete düşmüş oluyor.
Eşini kıskanmak
Sual: Karı-kocadan birinin eşini kıskanmasında bir sakınca var
mıdır?
CEVAP
211
www.dinimizislam.com
Bazı çevrelerde kıskanmayı ayıp gibi, çağ dışı gibi göstermeye
çalışıyorlar. Gayur olmak, yani namusunu korumak için, meşru hudutlar
içinde kıskançlık göstermek dinimizin emridir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve bunun için fuhşu
yasaklamıştır.) [Buhari]
(Namus gayreti imandan, kadın-erkek bir arada eğlenmek de
nifaktandır.) [Deylemi]
Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Deyyuslar için hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “Cimri, sana giremez, deyyus
senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]
(İçki içene, ana-babasına âsi olan kimseye ve deyyusa, Cennete
girmek haramdır.) [İ.Ahmed]
Bu büyük günahları işleyen kimsenin zerre kadar da olsa imanı
varsa, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete gider. Fakat
günahlar insanı küfre sürüklediği için, bu günahlara devam etmek büyük
felakete yol açar. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir an önce tevbe
edip günahlardan sıyrılmalıdır. Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi
olur. Kadının, kumasını da kıskanması normaldir. Fakat kıskançlığını
açığa vurarak meşru sınırı aşmamalıdır. (Allahü teâlâ, kıskançlığı
kadınlara ve cihadı erkeklere yükledi. Hangi kadın, bu emre iman
ederek sabrederse, şehid olan mücahid kadar sevap kazanır) hadis-i
şerifinde de, kadınların sabır göstermelerine işaret buyurulmaktadır.
Kadın, hem kıskanacak, hem de buna katlanacaktır. İşte bu büyük
fedakârlık, erkeklerin cihadı gibi tutulmuştur.
Sual: Gayur olmakla, kıskanmakla haset etmek arasında ne fark
vardır?
CEVAP
Haset, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın
birisine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan
gitmesini istemeyip de, kendisinde de olmasını istemek, haset olmaz.
Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta güzel bir huydur. İslamiyet’in
ahkamına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden,
gözeten salih kimseye gıpta edilmesi vaciptir. Dünya nimetleri için gıpta
etmek tenzihen mekruh olur. Birisinde bulunan kötü, zararlı şeyin
gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gösterene de gayur denir. Gayret,
bir kimsede olan hakkına, onun başkasını ortak etmesini istememektir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
212
www.dinimizislam.com
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]
(Namus gayreti imandandır.) [Deylemi]
Allahü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin şey yapmasına
razı olmamasıdır.
İnsanın Allahü teâlâya gayret etmesi, haram işlenmesini
istememekle olur.
Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!)
demesi gayret-i ilahiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına
sebep oldu. İbrahim aleyhisselamın, oğlu İsmail’in dünyaya gelmesine
sevinmesi, gayret-i ilahiyyeye dokunarak, bunu kurban etmesi
emrolundu. Allahü teâlânın çok sevdiklerine, bazı evliyaya böyle gayret
etmesi çok vâki olmuştur.
Hak mezheplerimizdeki hükümler
Sual: Evlilikle ilgili meselelerde diğer hak mezheplerimizdeki
hükümler hakkında da bilgi verir misiniz?
CEVAP
İki kişinin yanında bir erkek, bir kıza, (Bu benim hanımım) dese, kız
da bunu tasdik etse, üç mezhepte nikah sahih olur, Maliki’de sahih
olmaz.
Baba evlenmek isteyince, Hanefi’de ve Maliki’de, oğlu babasını
evlendirmeye mecbur değil ise de iyi olur. Şafii ve Hanbeli’de,
mecburdur.
Üç mezhepte şahitsiz nikah sahih olmaz ve gizli tutulmaları caiz olur.
Maliki’de, şahitsiz nikah sahih olur ise de, tanıdıklara duyurmak lazımdır.
Şafii’de ve Hanbeli’de iki şahidin âdil erkek olmaları lazımdır.
Hanefi’de bir erkekle iki kadın fâsıkın şahitlikleri ile sahih olur. Üç
mezhepte, Müslüman erkekle zimminin nikahında iki şahidin Müslüman
olmaları lazımdır. Hanefi’de, ikisi de zimmi olabilir.
Şafii’de ve Hanbeli’de, tezvic veya nikah kelimelerini söylemek
şarttır. Hanefi’de temliki bildiren her kelimeyi söylemekle sahih olur.
Maliki’de, Hanefi gibi ise de, mehri de söylemek lazımdır.
Hanbeli’de kadın ve velileri razı olunca, küfvün gayrısı ile
evlenemez. Diğer üç mezhepte evlenebilir. [Küfüv, erkeğin kadına denk
olması demektir.]
Şafii’de, küfüv, nesepte, sanatta, dinde, ayıpsız olmakta ve
hürriyette şarttır. Maliki’de küfv yalnız dinde olur. Hanefi’de dinde,
nesepte ve malda olur. Hanbeli’de dinde ve sanatta olur.
Zina eden kadınla evlenmek üç mezhepte caiz, Hanbeli’de, tevbe
213
www.dinimizislam.com
etmeden önce nikahı haramdır.
Cin ile evlenmek, Şafii’de caiz, Hanefi’de caiz değildir. Cinlerin
çoğalması gaz [hava] iledir. Bundan dolayı, cin ile evlenmek, hakiki
evlenmek değildir.
Boşamayı mülke bağlamak, Hanefi ve Maliki de caiz. Şafii ve
Hanbeli’de caiz değildir.
Hanbeli’de, bir kavilde her yaşta süt emen, süt kardeş olur. Şafii’de,
iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeş olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30
aydan, Maliki’ye göre 26 aydan sonra emen süt çocuğu olmaz.
Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeş olur.
Şafii’de ve Hanbeli’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir.
Hürmet-i müsahere nedir
Sual: Hürmet-i müsahere nedir?
CEVAP
Karşı cinse, unutarak ve yanılarak da olsa, şehvetle dokunmakla
veya şehvetle ön avret yerine çıplak olarak bakmakla hâsıl olan duruma,
hürmet-i müsahere denir. Bir erkek, bir kadının herhangi bir yerine
şehvetle dokununca, o kadının neseble veya sütle olan anası ve
kızlarıyla, o erkeğin evlenmesi haram olur. Şehvetle dokunan kadınsa, o
erkeğin neseble veya sütle olan babası ve oğullarıyla, o kadının
evlenmesi haram olur. Kadın için, oğlu, damadı, babası ve kayınpederi;
erkek için ise, kızı, gelini, annesi ve kayınvalidesi dışında, başka biriyle
hürmet-i müsahere olmasının nikâha zararı olmaz.
Mesela, bir erkek, kayınvalidesinin elini öperken şehvetlense,
hürmet-i müsahere vaki olur. Hanımı kendisine ebedi haram olur. Bir
gelin de kayınpederinin elini öperken veya başka şekilde dokununca
şehvet hasıl olursa yine hürmet-i müsahere hasıl olur. Yani bu kadına
kocası ebedi haram olur. Bir baba ile kızı veya torunu yahut bir anne ile
oğlu veya torunu arasında hürmet-i müsahere olursa, karı-koca birbirine
ebedi haram olur. (Bezzâziyye)
Şafii mezhebinde hürmet-i müsahere yoktur. Evli hanefiler arasında
hürmet-i müsahere olursa, sadece nikah ve talakta Şafii mezhebine göre
nikahlarını tazelemeleri gerekir. Böyle bir ihtiyaç halinde başka bir
mezhebi taklit caiz ve gerekir. (Hadika)
Nikâhlı ve nikâhsız hısımlık
Sual: Hürmet-i musahere nedir ve bu sebeple kimlerle evlenilemez?
CEVAP
214
www.dinimizislam.com
Musahere, evlenmekle meydana gelen hısımlık demektir. Buna
sıhriyet de denir.
Hürmet-i musahere, evlenmekle meydana gelen haramlıktır. Yani
buradaki hürmet kelimesi, haramlık demektir. Mesela, bir erkek,
hanımını boşasa veya hanımı ölse bile kayınvalidesiyle asla evlenemez,
evlenmesi haramdır. Kayınvalidesinin annesiyle de evlenemez. Bir gelin
de, asla kayınpederiyle ve kayınpederinin babasıyla evlenemez.
Hürmet-i musahere denen haramlık durumu, meşru evlenmeyle
meydana geldiği gibi, gayri meşru ilişkiyle de meydana gelir. Şehvetle
dokunmak, öpmek ve şehvetle ön avret yerine bakmakla da hürmet-i
musahere vaki olur.
Hürmet-i musaherenin olması için, iki taraftan birinin şehvetlenmesi
yeter.
Bir erkek, hürmet-i musahere olan kadının anasıyla, nineleriyle ve
daha yukarıdaki analarıyla; kızlarıyla, kızının kızları ve daha aşağıdaki
kız torunlarıyla evlenemez. Tersi de böyledir. Yani bir kadın da, hürmet-i
musahere olan erkeğin babasıyla, dedeleriyle, oğullarıyla ve daha
aşağıdaki torunlarıyla evlenemez.
Bir kadın, bir erkeğin ön edep yerine şehvetle baksa veya ona
şehvetle elini dokundursa yahut da o erkeği şehvetle öpse, hürmet-i
musahere sabit olur. Tersi de böyledir. Yani erkek de aynı şeyleri yapsa
hürmet-i musahere sabit olur.
Bir kadın ayaktayken, fercine bakılırsa, tam görünmediği için hürmeti musahere olmaz. Eğer kadın, dayanarak oturmuş olduğu halde fercine
bakılırsa, tam görüldüğü için hürmet-i musahere sabit olur.
Bir kimse, ince bir örtü veya bir cam arkasından bir kadının fercine
bakmış olsa; eğer ferci açıkça görünürse, hürmet-i musahere sabit olur.
Bir havuzun kenarında oturan bir kadının ferci, suyun içinde görünse,
bir erkek de ona şehvetle bakmış olsa, bu görüntü kendisi değil benzeri
olduğu için hürmet-i musahere sabit olmaz. Ancak, bir erkek, suyun
içinde bulunan bir kadının fercine şehvetle bakarsa, bu durumda hürmet-i
musahere sabit olur. Çünkü bizzat kendisine bakmış oluyor.
Aynada bir kadının fercini görmekle hürmet-i musahere sabit olmaz.
Görünen bizzat kendisini değil benzeridir. [Bunun gibi, birisinin yüzüne
bakmayacağım diye yemin eden, aynadaki görüntüsüne baksa yemini
bozulmuş olmaz, çünkü bu görüntü, kendisi değildir, benzeridir. (İbni
Âbidin)]
Şehvetle dokunmak, kasten, unutarak, zoraki veya yanlışlıkla olsa
da, hürmet-i musahereye sebep olur. Gece karısı zannedip kızını
215
www.dinimizislam.com
şehvetle öpmekle, hürmet-i musahere sabit olur. Kendi kızının başındaki
saçlarını veya tırnaklarını şehvetle okşamakla da hürmet-i musahere
olur.
Elbiseyle değil, çıplak olarak dokununca hürmet-i musahere sabit
olur. Elbisenin, mantonun üzerinden dokununca hürmet-i musahere
olmaz, fakat örtü ince olur da dokunanın eli, dokunulanın sıcaklığını
duyarsa, hürmet-i musahere sabit olur.
Erkek, kadının ayağındaki çorabını okşarken ayağının yumuşaklığını
hissetse, hürmet-i musahere sabit olur. Bir erkek, bir kadını örtüsünün
üzerinden öpse; kadın, eğer erkeğin dudaklarının sıcaklığını hissederse
hürmet-i musahere sabit olur.
Hürmet-i musaherenin olabilmesi için, kız çocuğunun 9 yaşında
olması gerekir. Eğer 7-8 yaşlarında olup da, 9 yaşındaki gibi
gösterişliyse, yine hürmet-i musahere sabit olur.
Şehvetle tutulan kadın, çok yaşlı, hatta şehvetten uzak olsa bile,
hürmet-i musahere olur.
Şehvetsiz olarak tutan veya bakan bir kimse, onu bıraktıktan sonra
şehvete gelse hürmet-i musahere sabit olmaz.
Bir sarhoş, kendi kızını şehvetle öpse; kızı da, (Baba, ben senin
kızınım) dese, sarhoş da, kızını bıraksa yine hürmet-i musahere sabit
olur.
Hanımına şehvetliyken kızına dokunsa hürmet-i musahere olmaz,
çünkü şehveti kızı için değildir.
Şehvetlenmek, erkekte ereksiyonun meydana gelmesi veya daha
önce ereksiyon varsa, bunun artmasıdır. İhtiyar erkeklerin, hadımın
şehveti, kalbinin meyletmesi, o işten lezzet alması demektir. Kadınların
şehveti de ihtiyar erkeklerinki gibidir.
(Yukarıdaki bilgilerin tamamı Fetava-i Hindiyye’den alınmıştır.)
Sual: Bir anne oğlunu, bir baba kızını kucaklayıp sevebilir mi? Bir
ölçüsü var mıdır?
CEVAP
Bir anne, büyük de olsa oğlunu kucaklayabilir. Ancak insanlık icabı,
hiç düşünmediği halde, bir şehvet hasıl olursa hürmet-i müsahere denilen
durum ortaya çıkar. Kayınvalide de damadını kucaklarken şehvet hasıl
olursa yine hürmet-i müsahere olur. Anne ve kayınvalidede bir şey
olmayıp oğlunda veya damadında şehvet hasıl olursa yine hürmet-i
müsahere olur. Yedi yaşından büyük, gösterişli kız ile de, hürmet-i
müsahere olur. 15 yaşındaki kız, yüz yaşındaki dedesi ile de hürmet-i
müsahere olabilir. Kızın ve ihtiyarların şehveti, kalbinin meyletmesi
216
www.dinimizislam.com
demektir.
Hürmet-i müsahere gibi herhangi bir tehlikeyi önlemek için, anne
oğlunu, baba kızını severken dikkatli olmalıdır. Çocukların anababalarının ellerini öpmeleri kâfidir.
Hürmet-i müsahere, ana-baba ile olduğu gibi yabancı insanlarla da
olur. Mesela herhangi bir yabancı kadına şehvetle dokunmak, unutarak
veya yanılarak bile olsa, hürmet-i müsahereye sebep olur. Yani o kadının
anası ile ve kızları ile o erkeğin evlenmesi Hanefi ve Hanbeli mezhebine
göre haramdır. Bir kız da, bir erkeğe şehvetle dokunsa, o erkeğin babası
ve oğlu ile evlenmesi haram olur. Şafii ve Maliki’de hürmet-i müsahere
yoktur.
Sual: 80 yaşındaki deli ile de hürmet-i müsahere olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Hürmet-i müsahere olması için iki tarafın baliğ olması şart mı?
Beş yaşındaki çocuğumla hürmeti müsahere olur mu?
CEVAP
Akıl baliğ olmak şart değildir. Ancak gösterişli olması büluğ
hükmündedir. Beş yaşındaki çocuk, gösterişli olamaz.
Sual: (Unutarak da olsa hürmet-i müsahere olur) daki unutmak
nedir?
CEVAP
Hürmet-i müsahereyi bildiği halde, hatırlamamak.
Sual: Elbise üzerinden dokunmakla hürmet-i müsahere olur mu?
CEVAP
Vücudun sıcaklığı hissedilecek derecede ince ise olur.
Sual: Hürmet-i müsaherede, hanımın anneannesi de annesi gibi mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Hanıma şehvetliyken kızım elimi tutsa, hürmet-i müsahere olur
mu?
CEVAP
Hayır.
Sual: Hürmet-i müsahere için hanımın süt kızı, kendi kızım gibi mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Hürmet-i müsahere şüphesiyle Şafii’yi taklit caiz olur mu?
CEVAP
Vesvese zamanında mezhep taklidine lüzum yoktur.
217
www.dinimizislam.com
Sual: Hürmet-i müsahere olan kadınla, halvet de haram mı?
CEVAP
Elbette haramdır.
Sual: Hürmet-i müsahere sebebiyle Şafii’ye göre nikahlanan, Şafii’ye
mi geçer, yoksa sadece nikah ve talakta mı taklit eder?
CEVAP
Sadece nikah ve talakta taklit eder.
Sual: Bir babanın üvey kızı, kendi öz kızı gibi mahrem midir, bununla
hürmet-i müsahere olur mu?
CEVAP
Evet, mahremdir. Eğer üvey kızını şehvetle öpse, hürmet-i müsahere
olur. Yani hanımı, o adama haram olur.
Sual: Bir erkek ile yabancı bir kadın arasında, hürmet-i müsahere
olunca, bunlar, bir biri ile evlenemez mi?
CEVAP
Evlenebilirler. Sadece o erkek, o kadının kızı veya annesi ile
evlenemez.
Sual: S. Ebediyye’de, (Bir baba ile kızı arasında hürmet-i müsahere
hasıl olursa, kızın anası ile, yani adamın zevcesi ile adam arasındaki
nikah bozulmaz..Kadın başkası ile evlenemez. Adamın bu kadını
boşaması lazım olur. Bu kadın ile evli kalması ebedi haram olur) deniyor.
Nikah bozulmuyorsa, niye haram oluyor? Kadın, o adama haram
oluyorsa, niye başkası ile evlenemiyor?
CEVAP
Kadın, birisi ile nikahlı olduğu için başkası ile evlenemez. Hürmet-i
müsahere olduğu için de, kocasına haram oluyor. Yani kendi hanımı,
artık onun kayın validesi durumuna düşüyor, kayın validesi ile de, evli
kalması caiz olmaz, hemen boşaması gerekir.
Bir erkek, bir kadınla zina etse, o kadının annesi ile ve kızı ile
evlenemez. O kadının annesi kaynanası, kadının kızı da, kendi kızı
yerine geçiyor.
Sual: Şehvetle tutmak veya öpmek suretiyle, hem bir kızla ve hem
de kızın annesiyle hürmet-i musahere olsa, hangisiyle evlenmek caiz
olur?
CEVAP
İkisiyle de artık evlenmek caiz olmaz. Eğer annesiyle hürmet-i
musahere olsaydı, kızıyla olmasaydı, o zaman annesiyle evlenmek caiz
olurdu. Kızıyla hürmet-i musahere olup annesiyle olmasaydı, kızıyla
evlenmek caiz olurdu. Bir kadını şehvetle tutunca veya öpünce, artık o
218
www.dinimizislam.com
kadının annesiyle veya kızıyla evlenmek caiz olmuyor.
Mahremi olmaz
Sual: Hürmet-i musahere olan yabancı kadının annesiyle veya
kızıyla evlenmek haram olduğuna göre, bu kadınlarla aynı odada yalnız
kalmak helal olur mu?
CEVAP
Helal olmaz, haram olur.
Torunla hürmet-i müsahere
Sual: Evli olan bir erkek torun, babaannesinin elini öperken
şehvetlense, hürmet-i müsahere açısından nasıl bir durum meydana
gelir?
CEVAP
Üç durum ortaya çıkar:
Babaannesi dedesine haram olur; babası annesine haram olur ve
kendi karısı kendisine haram olur. Şöyle ki:
1- Torunla babaannesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
babaannesi karısı hükmüne girmiş olur. Dedesi, torununun karısı
durumundaki kendi karısıyla evli kalamaz.
2- Torunla babaannesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
babası oğlu hükmüne girer. Bu oğlu da, baba hükmünde olan torunun
annesiyle evlenemez; çünkü kendi karısı, babasının annesi olmuş oluyor.
3- Torunla babaannesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
torunun babası, oğlu hükmüne girer. Oğlunun gelini [yani torunun karısı]
oğlun babasına haram olur. (Redd-ül muhtar)
Kız torunla hürmet-i müsahere
Sual: Evli olan bir kız torun, babasının babası olan dedesinin elini
öperken şehvetlense, hürmet-i müsahere açısından nasıl bir durum
meydana gelir?
CEVAP
Üç durum ortaya çıkar. Dedesine babaannesi haram olur; annesine
babası haram olur ve kendi kocası kendisine haram olur. Şöyle ki:
1- Kız torunla dedesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
dedesi kocası hükmüne girmiş olur. Babaannesi, torununun kocası
durumundaki kendi kocasıyla evli kalamaz.
2- Kız torunla dedesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
babası oğlu hükmüne girer. Bu oğlu da, anne hükmünde olan torunun
annesiyle evlenemez. Çünkü kendi karısı annesinin annesi olmuş oluyor.
3- Kız torunla dedesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
torunun annesi kızı hükmüne girer. Kızının damadı [yani torunun kocası]
219
www.dinimizislam.com
kızın annesine haram olur.
Kaynana ile hürmet-i müsahere
Sual: Bir erkekle, kaynanası arasında hürmet-i müsahere olursa,
durum nasıl olur?
CEVAP
Karısı kendisine haram olur. Şöyle ki:
Kaynanası karısı hükmüne girer. Karısı da kaynanasının kızı olduğu
için karısının kızıyla evli kalamaz.
Hürmet-i müsahere olunca, kurtuluş çaresi, Şafii mezhebini nikâhta
taklit etmektir. Çünkü Şafii’de hürmet-i müsahere ile haramlık meydana
gelmiyor. (Dürer)
Şafiî’de hürmet-i müsahere
Sual: Şafiî mezhebinde hürmet-i müsahere olmadığına göre, mesela
Hanefî gelinle Şafiî kayınpederi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olsa,
hangi mezhebe göre hüküm verilir?
CEVAP
Herkes kendi mezhebine göre hareket eder. Gelin Hanefî olduğuna
göre, kayınpederiyle arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca,
kayınpederinin hanımı gibi olur, kocası da oğlu hükmünde olur. Kocasıyla
birbirine ebedî haram olur. Evliliği devam ettirebilmek için, nikâhta Şafiî
mezhebini taklit etmeleri gerekir. İlk nikâhları Şafiî’ye uygunsa evliliğe
devam ederler. İlk nikâhları Şafiî’ye uygun değilse, Şafiî’ye göre tekrar
nikâh kıymaları gerekir. Kayınpeder ise, Şafiî mezhebinde olduğu için,
onun bir şey yapması gerekmez.
Hürmet-i müsahere
Sual: Bir erkek, herhangi bir sebeple şehvetli iken, bir kadına
dokunsa hürmeti müsahere olur mu?
CEVAP
Hayır, dokunduğu kadından dolayı şehvet hâsıl olmadığı için,
hürmet-i müsahere olmaz.
Tüp bebek
Sual: Tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olmak caiz midir?
CEVAP
Çocuğu olmayan karı-kocanın, silsile-i aliyyeyi [büyük İslam
âlimlerini] vasıta yaparak, dua etmeleri ve meşru sebeplere sarılmaları
gerekir. Materyaller, evli karı kocadan alınır ve haram işlemeden
yapılırsa, tüp bebek de caiz olur. (İ. Ahlakı)
220
www.dinimizislam.com
Bu işi erkek doktora yaptırmak caiz olmaz; çünkü hem çocuk sahibi
olmak zaruret değil, hem de kadın doktor bulma imkânı vardır.
Taşıyıcı annelik
Sual: Taşıyıcı annelik yapmak, yani başkasına ait embriyoyu
taşımak caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Sadece, nikâhlı kocasından olanı taşıması caizdir.
Gelin kaynana meselesi
Sual: Bir çocuklu evli bir erkeğim. Hanımım kapalı ve namazını
kılıyor. Fakat annem babam hanımımı istemiyorlar, hep ona hakaret
ediyorlar. Ben de, hanıma annem babamla iyi geçin diyorum, annemi
babamı üzgün görünce hanımıma kızıyor, vuruyorum. Baktım bu iş böyle
gitmeyecek nihayet hanımı götürüp çocuğumla birlikte ana babasının
evine bıraktım. Ne tavsiye edersiniz?
CEVAP
Kapalı ve namazını kılan bir hanım büyük nimettir. Nimetin kıymetini
bilmezseniz elinizden çıkar.
Gelin kaynana meselesi yeni değildir. Evlerin ayrı olması bir çözüm
şekli olabilir. Eğer gelin kaynana kavga ediyorlarsa hiç görüştürmemek
daha uygun olur.
Ana babanın isteği ile hanım dövülmez, hanım bırakılmaz. Yaptığınız
çok çirkin ve çok yanlış. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere
emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
(Haksız olarak hanımını dövenin, Kıyamette hasmı ben olurum.
Hanımını döven, Allah ve Resulüne asi olur.) [R.Nasıhin]
(Müslümanların iman yönünden en üstünü, ahlakı en güzel
olanı, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranandır.) [Tirmizi]
(Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı
olandır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı
olan benim.) [Nesai]
(Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azat
etmiş sevabı yazılır.) [R. Nasıhin]
Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve
sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız
kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neşelendiricisi,
çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir. Âyet-i
221
www.dinimizislam.com
kerimede mealen buyuruluyor ki:
(İyi kadınlar, Allah’a itaat eder ve kocalarının haklarını gözetir.
Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allah’ın yardımı
ile korurlar.) [Nisa 34]
Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle
olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın
büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli,
iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya
şükretmelidir. Çünkü, uygun bir kadın büyük bir nimettir. İyi davranmak,
sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak
demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden
Hazret-i Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur.) [İ.Gazali]
İyi müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır. Kur'an-ı
kerimde de mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin!) buyuruluyor. (Nisa 19)
Sual: Ana-babanın seksen hakkı ile ilgili yazıdan sonra, işlerimiz
iyice karıştı. Beyim, annesini yanımıza almak istiyor. Evimiz ayrı iken
anlaşamıyorduk. Şimdi yuvamız iyice bozulacaktır. Münakaşamızdan
liseye giden oğlumun sinirleri bozuldu, bunalıma girdi. Beyimin ve
annesinin sağlığı ve maddi durumu iyidir. Kaldığı evde durabilir. Gelip de
huzurumuzu kaçırmaya hakkı var mıdır?
CEVAP
Beyinizin durumu iyi olduğuna göre, annesini kendi yanına alması
gerekmez. Defalarca yazdığımız gibi, gelin, kayınvalidesi ile aynı evde
yaşamaya mecbur edilemez. Mecbur edilince evde huzur kalmaz. Akıllı
erkek, evinde huzursuzluk çıkarmaz. Dine aykırı olmayan bir çare bulur.
Ana-baba ve gelin
Sual: Toplumda gelin, kocasının ana-babasını ve diğer akrabalarını
istemiyor. Damadın yanında oğlan tarafından bir kişi, iki gün kalabilirse,
kız tarafından aylarca kalıyor. Bu adaletsizlik değil mi? Ceviz kabuğunu
doldurmayan küçük bir şey, üzücü olaylara sebep oluyor. Daima gelin
tarafına haklı gözü ile bakılıyor. Ortada damat kalıyor. Bu durum, damadı
bunalıma sokuyor. Gelin, haklı bir sebep yokken, kocasının ana-babasını
veya diğer akrabalarını eve sokmuyor. Gelseler bile, gelip gittikleri bir
oluyor. Gelin, (Ben onlara bakmaya mecbur değilim) diyor. Dini yönden
gelin, kocasının akrabasını eve sokmayabilir mi? Onun hakkı, erkek
tarafın hakkından üstün mü? Kocasının ana-babasından birisi
ihtiyarlayınca veya bakıma ihtiyacı olunca, bunlara kim bakacaktır?
222
www.dinimizislam.com
Peygamberimiz, (Ana-babanız sizin yanınızda ihtiyarladığı zaman onlara
iyi muamele edin) buyurmadı mı? Toplumun kanayan yaralarından biri
olan bu olaya kim neşter vuracaktır?
CEVAP
Dinimizde, erkek, hanım tarafının akrabalarını, gelin de, kocasının
akrabalarını, eve almaya mecbur değildir. Fakat ben mecbur değilim
diyerek eşinin akrabalarını, dolayısıyla eşini üzerse, o evde saadet
olmaz. Bu bakımdan hanımını seven, onunla iyi geçinmek isteyen erkek,
hanımın mahrem akrabalarının eve gelmesine mani olmaz. Gülü seven
dikenine katlanır. Katlanması gerekir. Dostun dostlarını sevmek,
düşmanlarına da düşman olmak gerekir.
Erkek, hanımının mahrem akrabalarını evine sokmazsa, hanımının
bunları görmelerine ve konuşmalarına mani olamaz. Bunlardan salih
olanlarına, haftada bir kere, gelip oturmaları için mani olmaması iyi olur.
Hanımın akrabaları
Hanımın salih olan akrabasını, misafir etmeli, onları iyi karşılamalıdır.
Hanımının ana-babasının ellerini öpmeli, onlara yiyecek, içecek ikram
etmelidir. Onlarla güzel güzel sohbet etmeli, emr-i maruf ve nehy-i
münkerde bulunmalıdır. Uzak yerden gelmişlerse, "istediğiniz kadar
kalın" demelidir. Onların kalblerini kazanmaya, hayırlı dualarını almaya
çalışmalıdır. Kendisinin ve hanımının akrabasından fâsık olanlar,
hanımının dinini, ahlakını bozmak isteyenler varsa, onları evine almamalı
ve onların evlerine gitmemelidir. Onlarla görüşmemeli ve hanımını da
görüştürmemelidir. Fakat, onlara da ve hiç kimseye sert davranmamalı,
münakaşa etmemeli, fitne çıkmasına sebep olmamalıdır. Din ve
dünyalarına zarar gelecek şeylerden sakınmalıdır. Herkese karşı, güler
yüzlü, tatlı dilli olmalıdır.
Kadınların kalbleri ince ve nazik olduğundan, birbirine haset edenleri
çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, kadınların,
hanımını çekiştirmesine aldanmamalı, böyle şeyler söylenmesine fırsat
vermemeli, böyle sözlere kanıp hanımını incitmekten sakınmalıdır!
Annesi ve kız kardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uyanık
olmalı, anaya yapılan eziyete hiçbir suretle göz yummamalıdır! Anasına,
kendisi, hanımı ve çocukları, muhakkak saygı göstermelidir. Ana-babaya,
kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife
olmalıdır! Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını,
büyük kazanç bilmelidir. Bunlara riayet eden, dünyada da, ahirette de
mutlu olur.
Hanımla iyi geçinmek
223
www.dinimizislam.com
Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle
olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın
büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli,
iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya
şükretmelidir. Çünkü, uygun bir kadın büyük bir nimettir. İyi davranmak,
sadece hanımı üzmemek değil, onun verdiği sıkıntılara da katlanmaktır.
İyi müslüman olmak için hanımla iyi geçinmek şarttır. Kur'an-ı kerimde de
mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin) buyuruldu. (Nisa 19)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı
olandır.) [Nesai]
(Kadınlarınızı üzmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir.
Onlara yumuşak davranın, iyilik edin!) [Müslim]
Aklı olan karı-koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek,
incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin hayat arkadaşı
devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca,
çeşitli hastalıklar hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş,
mahvolmuş, saadeti sona ermiş demektir. Eşinin hizmetinden,
yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona
doktor aramakla, ona, alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer.
Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep
olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki, bu pişmanlığının faydası olmaz.
O halde, hayat arkadaşına yapılacak huysuzluğun, işkencenin zararı
kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalıdır!
Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Rabbinin rızasını da
kazanır!
Haksız olan erkek mi, kadın mı?
Yukarıdaki yazımız üzerine, bazı erkekler, (Hep hanımların
hakkından bahsediyorsun, biraz da erkeklerin hakkından bahset! Hanım
kendi akrabalarını eve alır, bizimkileri almaz. Koca hakkı mühim diye yaz)
dediler.
Ben, her zaman erkeği hükümet, kadını da muhalefet olarak kabul
ederim. Erkeğin, (Hanım, kendi akrabasını eve alıyor da, benimkileri
koymuyor) demesi, hükümetin, (Muhalefet bize iş yaptırmıyor) demesine
benzer. Hükümet icra kuvvetidir. Muhalefete danışmadan, hatta onun
engellemesine rağmen, istediğini yapabilir. Hanımına (Sen benim
akrabalarımı kabul etmiyorsun, ben de senin akrabalarının gelmesine
razı olmam) diyemeyen erkeğin, suçu hanımına yüklemesi, affedilmez bir
hatadır. Sevgi, saygı karşılıklı olur. Kadın, mecbur olmadığı şeyleri bir
224
www.dinimizislam.com
ihsan olarak yaparsa, erkek de ona elinden gelen iyiliği, fedakârlığı
elbette yapar.
Hizmeti tercih
Annem, on yılı yatalak olmak üzere yirmi yıl hasta yattı. Hanım,
mecbur olmadığı halde, gece gündüz yatalak anneme baktı. Hanım,
bakmasaydı elbette annemi sokağa atamazdım. (Hanımını anasından
üstün tutana Allah lanet etsin) hadis-i şerifini biliyordum. Hanım
bakmasaydı, anneme kendim bakar, hanım da, istirahat etmek üzere
babasının evine giderdi. Hanım da bunu bildiği için istirahat etmeyi
düşünmedi, hizmeti tercih etti. Çünkü hanım, şu hadis-i şerifleri biliyordu:
(Kadın için en büyük hak sahibi kocası, erkeğin de anasıdır.)
[Hakim]
(Koca hakkına riayet, Allah yolunda cihad etmek gibi sevaptır.)
[Bezzar]
(Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allahü teâlânın hakkını
ödemiş olmaz.) [İ.Mace]
(Kocasına nankörlük etmeyen ve namaz kılan kadın Cennete
girer.) [Şir’a]
Evet hanımı üzmek doğru değildir. Fakat onun yerli yersiz her
dediğini yapmak da doğru değildir. Şu hadis-i şerifleri bilmek gerekir:
(Hanıma kul olan helak olur.) [İ.Gazali]
(Hanıma itaat pişmanlıktır.) [Kudai]
Kadın ne düşünmeli
Kadınların kötü yola düşmemesi için erkek, gerekli tedbirleri
almalıdır! Yani kadın, (Eğer ben hainlik edersem, kocam beni belki
bırakır) düşüncesinde olmalıdır! İyi kadın, yaptığı iyiliği kocasının başına
kakmaz. Yiyip içme ve giyinme gibi hususlarda kocasını üzmez,
yapamayacağı şeyi ondan istemez. Kocasının şerefini korur, her işte
onun rızasını kazanıp gönlünü hoş etmeye çalışır ve onu üzmez.
Peygamber efendimiz kızının ağladığını görüp sordu:
- Ya Fatıma, niçin ağlıyorsun?
- Kasıtsız söylediğim bir sözden dolayı beyimi üzdüğüm için
ağlıyorum.
- Kızım, bilmez misin, Allahü teâlânın rızası kocanın rızasına
bağlıdır. Ne mutlu o kadına ki hep kocasının rızasını arar. Kadınlar
için en üstün ibadet, kocasına itaattir. Kocasını razı eden kadın,
istediği kapıdan Cennete girer. Kocasını üzen kadına, kocası razı
oluncaya kadar, Allah lanet eder.) [R.Nasıhin]
Bunları bilen erkek ve kadın, birbirini niçin üzsün?
225
www.dinimizislam.com
Bir arkadaş anlattı:
(Gelin, komşu kadınlarla rahat dedikodu yapabilmek için, bizim
hanımı evine almak istemiyor. Oğluma "Anneni niçin evinize
almıyorsunuz?" dedim. O da "Hanım, annemi istemiyor, annem gelince,
evimizin huzuru kaçıyor" dedi. Gelinin annesi gelince, eve huzur geliyor,
kocasının annesi gelince, huzur kaçıyor. Şimdi kabahat gelinde değil
mi?) Bu arkadaşa, "Kabahat, gelinde değil sizin çocukta" dedim. Bütün
okuyucularımıza söylüyorum. Hükümetin kusurunu muhalefete
yüklemeyelim.
Yalan söylemenin caiz olduğu yerler
Sual: Kadının kocasını idare etmek için yalan söylemesi caiz mi?
Yalan söylemenin caiz olduğu başka haller de var mıdır?
CEVAP
Din düşmanlarının zararından korunmak veya müslümanları
korumak için her zaman yalan söylemek caiz olur. Zalimden, bir
müslümanın bulunduğu yeri, malını, günahını saklamak da caizdir. İki
müslümanın arasını bulmak için, malını korumak için, müslümanın
sırrının, aybının meydana çıkmaması için ve bunlar gibi haramları
önlemek için, yalan caiz olur. Ölmemek için leş yemeye benzer. Hazret-i
Sevban, (Bir müslümana faydası dokunan veya bir müslümanın zararını
kaldıran yalan, yalan sayılmaz) buyuruyor.
Kadın da kocasını idare etmek için yalan söyleyebilir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Erkek, hanımını, hanım da, kocasını idare etmek için yalan
söylerse günah olmaz.) [Müslim]
İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Hanım beni sevmiyor. Beni
sevmeyen bir hanımla ben nasıl birlikte yaşarım) dedi. Hazret-i Ömer,
kadına sordu:
- Kocana, "seni sevmiyorum" dedin mi?
- Evet dedim.
- Niçin?
- Bana yemin ettirdi. Ben de yalan söyleyemedim. Yoksa burada
yalana izin var mıdır?
- Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını
sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz.
226
www.dinimizislam.com
Bu gerçekten önemli mi?
İş yerindeki, sokaktaki, evdeki tartışmalara, kavgalara bakıldığında
bunların çoğunun esas sebebinin kayda değer şeyler olmadığı görülür.
“Armudun sapı var, üzümün çöpü var...” diyerek, her şeye kusur
bulmak, hiçbir şeyi beğenmemek, müşkülpesent olmak geçimsizliğe yol
açar.
Birçok kimse, üstün yeteneğe, güçlü bir zekâya sahip olmasına
rağmen, önemsiz şeylerle oyalanıp, kendilerini başarıya götürecek yolları
kendileri tıkar. Önemsiz şeyleri aşıp asıl hedefe ulaşamazlar. Bilhassa
klasik idarecilerde bu özellik ağır basar. Bir tarafta, bir milyonun hesabını
takip ederken, diğer tarafta milyarlar gider de haberi olmaz.
Teferruatla uğraşıp, asıl meseleyi ihmal, yalnız idarecilikte değil,
hayatımızın her kesitinde görülür. Aile geçimsizliğinde, iş hayatında,
sokakta vs...
İş yerindeki, sokaktaki, evdeki tartışmalara, kavgalara baktığımızda
da bunların çoğu incir kabuğunu doldurmayan hususlardır. Şöyle bir
durup, kendi kendimize, daha önce ettiğimiz kavgaların gerçek
sebeplerinin ne olduğunu hiç düşündük mü?
Sakin bir kafayla düşündüğümüzde, -mübalağasız- kavgaların yüzde
yüze yakınının küçük, önemsiz şeylerden başladığını görürüz...
Mesela, evin erkeği eve biraz yorgun, biraz da sinirli gelir. Akşam
yemeği onu yeterince tatmin etmez ve kafasını çevirip yemeği eleştirir.
Aslında yemeğin tadında tuzunda bir eksiklik yoktur, fakat beyefendinin
günü stresli geçmiştir, deşarj olmak için bahane aramaktadır...
Akşama kadar, çocuklarından, ev işlerinden bunalan kadın da,
“Kocam gelsin de, dertleşeyim, rahatlayım” diye beklerken, ummadığı
bir durum ile karşılaşır. Hesaplar altüst olmuştur ve hanım da hemen
bütün gücünü toplayıp, şöyle bir cevap verir:
“Bu kadar parayla başka ne bekliyordun ki?” veya “Benim de
herkes gibi kaliteli bir fırınım olsaydı, evde hizmetçilerim
bulunsaydı, daha iyi yemek yapabilirdim!.”
Bu cevap beyefendinin gururuna dokunur ve açar ağzını yumar
gözünü:
“Bak hanım, bunun sebebi paramızın az olması değil, basitçe
sen bu işi beceremiyorsun!.”
Tabii bunun da cevabını verir hanım. Bir müddet bu tartışma devam
eder... Yemeğin ortasında bırakıp odalarına çekilirler. Her ikisinin de
“sinir katsayıları” artmıştır... Deşarj olayım derken, her ikisi de şarj
olmuştur!
227
www.dinimizislam.com
Her iki taraf da birbirine her türlü ithamda bulunur... Kaynanalar,
kayınpederler, para, evlilik öncesi ve sonrası verilmiş olan sözler ve diğer
konular gündeme gelir. O kadar senelik evlilik zamanındaki olaylar
gözden geçirilir!
Her iki taraf da savaşı sinirli ve gergin olarak terk eder. Hiçbir şey
yerine oturmaz ve her iki taraf da bir sonraki kavganın daha da berbat
olmasını sağlarcasına kendisine yeni cephaneler, savunma malzemeleri,
yeni taktikler bulmaya koyulur. Bu arayışla uykuya dalarlar...
Sabah olup geçmiş günün yorgunlukları, stresleri uykuda
kaybolunca, her ikisi de yaptıklarına pişman olur. Tartışılan konuların
incir çekirdeğini doldurmadığını anlarlar ve açıktan olmasa da içlerinden
hâllerine gülerler. Genelde, hep böyle ufak tefek, küçük şeyler büyük
tartışmalara sebep olur. Bu bakımdan kavgaları önlemek için, ufak tefek
düşünmeyi bir kenara bırakmalıdır...
Birini eleştirmeden, azarlamadan, ona ithamda bulunmadan önce
veya meşru müdafaa niyetine, karşı saldırıya geçmeden evvel, kendimize
şunu sormalıyız: “Bu gerçekten önemli mi?”
Birçok durumda önemli olmadığını anlar, böylece uyuşmazlıktan
kaçınmış olursunuz. Kendinize tekrar tekrar sorun: “Gerçekten de
önemli mi?”
Yemeğin tuzunun az veya çok oluşu, tadının şöyle böyle olması,
biraz parayı çarçur etmesi veya eve sevmediği kayınvalidesini,
görümcesini davet etmesi gerçekten de o kadar önemli mi?
Olumsuz bir tutum içine gireceğinizi hissettiğiniz an, kendinize sorun:
“Gerçekten de önemli mi?” Bu sorunun daha hoş bir ev ortamı
meydana getirmede büyük rolü vardır.
Bu durum, büroda, iş yerinde, sokakta kısaca hayatımızın her
kesitinde geçerlidir. Eve giderken trafikte birisinin aniden önünüze
geçmesinde de. Bu soru, hayatta tartışma meydana getirmeye açık bütün
durumlarda işinize yarar. Her zaman mutlaka bu soruyu kendimize
soralım:
“Gerçekten de önemli mi?”
Şu üç günlük dünyada Allahü teâlâ bizi “Gerçekten önemli”leri idrak
edenlerden ve ona göre yaşayanlardan eylesin!.
Aile bağlarını yıkmak için
Cağaloğlunda, adliyeye yakın bir yerde idim. Bir grup insan, “Nikaha
hayır, nikahsız beraberlik, özgür yaşamak için ileri” diyerek yürüyüş
228
www.dinimizislam.com
yapıyorlar ve eşleri ile nikahsız yaşamak için eşlerini mahkemeye
vermişlerdi. Mahkemeden boşanma kararını aldıktan sonra kol kola girip
evlerine giderken resim çektirmişlerdi. Bazı kimseler, “Doğada böyle bir
şey yok, insanın özgürlüğüne engel olunmamalı, herkes istediği gibi
yaşamalı” diyorlar. Ancak hayvanlar kaidesiz, kuralsız yaşar. İnsan
medenidir, yaşamak için belli kuralları vardır. Başıboş hayvan sürüsü gibi
yaşamak mutluluk getirmez, anarşi doğurur. Ben özgürüm diye
başkalarının eşleriyle yatıp kalkamaz.
Özgürlük, başıboşluk, her istediğini yapabilmek değildir. Suç işleyeni
mahkum etmek, hapse atmak özgürlüğe zıt değildir. Herkesin
özgürlüğüne mani olan birkaç caninin esir olması, esaret, [tutsaklık]
değildir. Sadece başkalarına değil, kendine bile zararlı olmak özgürlük
değildir.
Uyuşturucu madde gibi, vücuda zararlı olan şeyleri yasaklamak,
hürriyetsizlik olarak vasıflandırılamaz.
Trafiğin düzgün olması için, çeşitli kural koyarak, soldan gitmeyi
yasaklamak hürriyetsizlik değildir.
Suç işleyene ceza vermek, onu affetmeyip cezasını çekmesini
istemek özgürlüğe zıt değildir.
Kafesteki yılanı, halkın içine salmak, yılan için bir özgürlük ise de,
insanlık için bir felakettir.
Bir caninin serbest bırakılması, onun için özgürlük ise de, millet için
özgürlük düşmanlığıdır.
İlahiyatçı bir bayan, “Kadın için kapanmak köleliktir. Kölelik bir hak
olmadığı için kadının kapanmasına rıza gösterilemez. Açılmak özgürlüğü
doğal bir haktır. Daha çok açılmak hakkı için uğraş vermeli” diyerek tek
erkekle yaşamanın özgürlüğe aykırı olduğu düşüncesiyle kocasını
bırakmıştır.
Eski çağlarda, Peygamber efendimizden önce, Kâbe çıplak olarak
tavaf ediliyordu. İslamiyet gelince, böyle geri âdetler kaldırıldı. Köle olan
kadınların başı, kolları ve dizden aşağı bacakları açıktı. Özgür olan
kadınlar kapalı idi. Demek ki açılmak kölelik, kapanmak özgürlük idi.
Eskiye özenen bayanlar çıkabilir. Kimsenin düşüncesine kelepçe
vurulamaz. Ancak ummadığımız bir gazetede, hürriyet düşmanı
özgürlükçü bir bayan, nikaha, evliliğe ateş püskürüyor. “Sanatçı, sanki
ölene kadar evli kalmaya ant içmiş gibi direnmesini aklım almadı” diyor
ve ilave ediyor:
“Evliliği, romantik bulurum ama, asla inanmadığım bir kurumdur.
Sümerlerden bu yana miras ve nüfus problemlerini çözebilmek amacıyla
229
www.dinimizislam.com
başvurulan bir akit. Halbuki insanlardan ömür boyu aynı kişiyi
seveceklerine dair imza atmalarını isteyemezsiniz. Aşka güvence
verilmez. Çok seversiniz ama bir gün bir de bakarsınız ki gözleriniz başka
gözlerin içinde eriyor. Hiçbir yasal baskı sevgiyi sürekli kılmaya yetmez.
Kim çıkıp da, "hayır birbirinizi illâ ki seveceksiniz" diye emir verebilir?
Veren olsa bile onu kim dinler? Dedim ya nikah akdi inandırıcı değildir.”
Bunlar bayanın kendi düşüncesidir, toplumda anası babası belli
olmayan çocukların çoğalmasını isteyebilir, buna bir şey diyemeyiz. Ama
nikah müessesesine inanan bir gazetenin, böyle bir yazarın yazısına
gazetesinde yer vermesini çok yadırgadım.
İnandığımız gibi yaşamak zorundayız. İnanmadıklarımızı yaşıyor gibi
görünmemiz bize bir şey kazandırmaz, aksine çok şey kaybettirir.
İddet müddeti beklemek
Sual: Bir kadın boşandıktan veya kocası öldükten sonra belli bir
müddet evlenmeden beklemesi gerekir mi? Bu iddet müddetinde evden
dışarı çıkabilir mi? İddet müddeti içinde nikah yapılabilir mi?
CEVAP
Bâin talâk ve ölüm iddetinde, kadın süslenmez ve koku sürünmez.
İddet müddeti içinde kadın evlenemez. Hatta kadını nikahlamaya
talip olunmaz.
Talak iddetinde, iddet bitinceye kadar nafakasını alır. Ama gece ve
gündüz evden çıkmaz. Evden çıkarsa nafaka alamaz.
Ölüm iddetinde, nafaka verilmez. Ama kadın, kocasının evinde iddet
bekler. Çünkü kadın iddet müddeti bitinceye kadar, ölen kocasının
hanımı sayılır.
İddet bitmeden de kimse ile evlenemez.
Ölüm iddeti dört ay on gündür.
Hayz görmeyen kadın, boşanınca üç ay iddet bekler.
Hayz görüyorsa, ilk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar
beklemesi gerekir.
Sual: 20 yıl önce Almanya’ya gidip hiç gelmeyen erkek, orada
ölüyor. Türkiye’deki hanımı iddet beklemeden evlenebilir mi?
CEVAP
İddet beklemeden evlenemez.
Halvet olmuşsa
Sual: Dini nikâhları varken, vaty olmayıp sadece halvet olmuş kadın
boşanınca, iddet beklemesi gerekir mi?
230
www.dinimizislam.com
CEVAP
Evet, iddet beklemesi gerekir; çünkü S. Ebediyye’de, (İddet, vaty
veya halvet olunmuş zevcenin yeniden evlenmesi haram olan zamandır)
deniyor.
İddet beklemek
Sual: Almanya’da yaşayan bir kimse, üç beş yıldır yanına gitmediği
Türkiye’deki yaşlı hanımını boşasa veya kendisi ölse, hayızdan kesilen
bu kadının, hamile olma durumu olmadığına göre, yine iddet beklemesi
gerekir mi?
CEVAP
Evet, yine gerekir. İddet beklemenin yaşla ve hamile olmamakla ilgisi
yoktur. Dinimizin emri öyledir. Dinî emirleri mantığımıza vurmak çok
yanlıştır. Çünkü bizim mantığımıza uygun gelmeyen şeyler olabilir.
Mantığımıza uygun gelmedi diye o emri beğenmezsek, dinimizi
beğenmemiş oluruz. Bu da küfür olur.
İddet müddeti, Hanefî ve Hanbelî’de, ilk temizlik başından, üçüncü
hayzın sonuna kadar olan zamandır. Şâfiî ve Mâlikî'de, üç temizlik
geçinceye kadardır. Hayz görmeyen kadın, talak için üç ay, ölüm için dört
ay on gün iddet bekler. (S. Ebediyye)
İnsanı kısırlaştırmak
Sual: Kadın hastalıklarından ameliyat olan bazı hanımlar, bir daha
çocuk olmaması için kordonları bağlatıyorlarmış. Bu iş, dinen caiz midir?
CEVAP
İnsanı kısırlaştırmak haramdır. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Kasap hayvanlarını, semizlemeleri için kısırlaştırmak caizdir. Diğer
hayvanları ve insanları kısırlaştırmak haramdır.) [c.5, s.249]
Hadika ve Berikada da aynı şekilde yazmaktadır.
Yine İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Özürsüz, çocuk düşürmek, [çocuk aldırmak] haramdır. Ananın veya
süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları
teşekkül etmeden düşürmek [veya aldırmak] caiz olur.) [c.5, s.276]
Demek ki, sebepsiz kadınları kısırlaştırmak caiz değildir. Salih bir
doktor, (Bir daha doğum yaparsa ölür) derse, veya buna benzer bir
sebep söylerse, o zaman, çocuk aldırmak veya çocuk olmaya mani
olmak için tedbir almak [mesela kadını kısırlaştırmak için kordonlarını
bağlatmak] caiz olur.
Sual: Kadını muvakkat [geçici olarak] kısırlaştırmak caiz mi?
231
www.dinimizislam.com
CEVAP
Caiz değil, haramdır.
Düğünde gelen hediyeler kimin
Sual: Düğünde hediyeler geliyor. Zamanla evde geçimsizlik oluyor,
evliliğe son veriliyor. Bu gelen hediyelere kadın ortak mıdır? Erkek
hanımına hediye ettiği bilezik ve diğer ziynet eşyalarını, boşanma
tahakkuk ettikten sonra geri isteyebilir mi?
CEVAP
Düğünde gelen hediyelerden, eşarp, entari gibi kadına mahsus olan
eşya kadınındır. Müşterek eşya ise erkeğindir. Sünnet çocuğuna gelen
hediyeler de böyledir. (Hadika)
Hanıma hediye olarak verilen mal geri alınamaz. Mahrem akrabası
veya nikahlısı olmayan kimseye hibe edilen malı geri almak caizdir. Fakat
karşılığı verilmiş, verilen şey çoğalmış ise yahut ikisinden biri ölmüş ise
veya verilenin mülkünden çıkmış ise, geri alınamaz. (El-İhtiyar)
Nişanda verilenler
Sual: Nişan bozulunca, her iki taraf verdiklerini geri isteyebilir mi?
CEVAP
Nikâh yapmamışlarsa, verilen hediyeler mevcutsa isteyebilirler. Eğer,
her iki tarafın nişanda birbirine gönderdiği şeyler telef olmuşsa ödemek
gerekmez. (M. Zühdiye)
Gelinlik İslam âdeti mi?
Sual: Gelinlik İslam âdeti mi?
CEVAP
İslam âdetidir, kapalı yerde giydirmelidir. Yabancılara göstermemek
gerekir.
Sual: Âriyeten gelinlik almak caiz mi?
CEVAP
Caizdir. Verene sevap olur.
Sual: Gelinlikle yabancıya resim çektirmek haram mı?
CEVAP
Evet. Çünkü gelini yabancının gelinlikle görmesi haramdır.
Sual: Dinimizde yerlere kadar sürünen şatafatlı gayrı müslimlerin de
giydiği beyaz gelinlik var mıdır? Bir günlüğüne milyarlar verilip alınan bu
gelinlik israf değil midir? İsraf haram olduğuna göre, buna niçin mani
olunmuyor?
232
www.dinimizislam.com
CEVAP
Gelinlik elbise sünnettir. Ancak damadın da, gelinin de yeni giymesi
sünnettir. Rengi beyaz olacak diye bir şey yoktur. Mubah âdetlerde gayrı
müslimler gibi giyinmek günah olmaz. Fakat bugünkü gelinliklerin çoğu
tesettüre uygun değildir. Üstelik gelini, gelinlik elbisesiyle yabancıların
görmesi de caiz değildir.
Doğumda günahlar affolur
Sual: Doğum esnasında ölen Müslüman kadın, şehid olur mu?
CEVAP
Evet, şehid olur. Şehidin, farz borçları ve kul hakları hariç bütün
günahları affolur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kadın hamileliğinde, doğum yapıncaya ve çocuğu emzikten
keseceği günü kadar, Allah yolunda nöbet bekleyen mücahit gibidir.
Bu zaman ölürse şehid ecri vardır.) [Taberani]
(Hamileyken, doğum yaparken veya lohusayken ölen kadın
şehiddir.) [Ebu Davud, Taberani]
(Kadın, hamileyken, gündüz saim, gece kaim ve Allah'tan korkan
bir mücahit sevabı kazanır. Onu ağrı tuttuğunda kendisine verilecek
sevabın çokluğunu hiç kimse bilmez. Bebeğin her emişinde bir can
diriltmiş gibi sevab alır.) [Ebu-ş-şeyh] (Saim oruçlu; kaim gece kalkıp
ibadet eden demektir.)
Hastalık halinde
Sual: Hanım ikide bir yalandan hasta numarası yapıyor. Doğru mu?
CEVAP
Yalandan hasta gibi görünmek doğru değildir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Hasta gözükmeyin hasta olursunuz.) [Deylemi]
Sual: Bazıları önüne gelene hasta olduğunu söylüyor. Hastalığı
gizlemek lazım değil mi?
CEVAP
Hastalığı gizleyebilmek, kimseye söylememek bir nimettir. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Üç şey iyilik hazinesidir: Hastalığı, musibeti, sadakayı gizlemek.
Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Mümin hastalanınca, ziyaretçilerine beni
şikayet etmezse, etinin yerine daha iyi bir et, kanının yerine de daha
iyi kan verip iyileştirir, günahlarını da affederim, ölürse rahmetime
233
www.dinimizislam.com
kavuşur.") [Taberani]
Her hastalığı nimet bilip bundan ibret almalıdır! Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Mümin hastalanıp iyileşince, hastalığı günahlarına kefaret ve
ilerisi için ders olur. Münafık ise, hastalanıp iyileşince, bağlanıp
salıverilen deve gibi kalkar. Niçin bağlandığını ve niçin
salıverildiğini bilmez.) [Taberâni]
Hastalıklar çeşitli sebeplerle olursa da genel olarak fazla yiyip
içmekten ileri gelir. (Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır)
hadis-i şerifi bunu açıkça bildiriyor. (İbni Sünni)
Sual: Ağır hastaya ne yapmalı?
CEVAP
Hasta istemese de, salih insanlar gidip bir İhlas okuyacak kadar
oturmalıdır! Doktor, kimse görüşmesin, konuşmasın dedi diyerek, hastayı
mahrum etmemelidir! Yanına salihler girip, Yasin-i şerif okumalıdır! Gizli
okumak da faydalıdır. Başka dua da okunabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Eceli gelmemiş bir hastayı ziyarete giden, yedi kere
"Eselullahel azim, Rabbil Arşil azim en yeşfiyek" derse Allahü teâlâ
onu bu hastalıktan afiyete kavuşturur.) [Hakim]
Hastaya zararlı olan gıdalar hariç, hastanın istediği, sevdiği gıdaları
vermelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hastaya, canı çektiği şeyi yedirin.) [İbni Mace]
Ölüm hastası
Sual: Ölmek üzere olan hastayı yatağına nasıl yatırmak gerekir?
Ölünce yıkanırken nasıl yatırılır?
CEVAP
Ölüm hastası, sağ yanı üzere yatırılıp, yüzü kıbleye çevrilir. Böyle
yatırmak sünnettir. Ayakları kıbleye doğru, sırt üstü yatırmak da caizdir;
fakat, baş altına bir şey koymalı. Böylece yüzü kıbleye karşı olur. Bunlar
güç olursa, kolayına gelecek şekilde yatırmak da caiz olur. Cenaze, sırt
üstü veya kolay olan şekilde yatırılır. Kıbleye karşı yatırmak sünnettir.
Başlık parası
Sual: Başlık parası almakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Kızın babasının veya akrabasının nikaha veya kızı vermeye razı
olmaları için damattan istedikleri para veya mal rüşvet olur. Rüşvet ise
234
www.dinimizislam.com
haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Rüşvet alan da, veren de Cehennemdedir.) [Taberani]
Erkek de, kız da evlattır. İnsan, evladının mesut olması için elinden
gelen yardımı yapmalı, damattan para almak yerine, gücünün yettiği
nispette damada yardım etmelidir! Kız evladın kıymeti büyüktür. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Kimin kız çocukları olur, onların sıkıntılarına katlanır, iyi
yetiştirir ve dengi ile evlendirirse, bu kız çocukları onun için
Cehenneme perde olur.) [Tirmizi]
(Kız çocuklarını hor görmeyin; çünkü ben kızlar babasıyım.)
[M.Cinan]
(Allahü teâlâdan zahmetsiz çocuk istedim. Bana kız çocukları
verdi.) [Şir’a]
(İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir]
Başlık parası yüzünden evlenemeyenler, kötü yola düşenler
görülmektedir. Evliliği zorlaştırmak günahtır.
Sual: Evlenmemize engel olmasın diye, kızın yakınlarına verdiğim
para ve eşyayı evlendikten sonra isteme hakkım var mı?
CEVAP
Evet, erkeğin bu maksatla verdiklerini isteyebileceği Mecmua-i
Zühdiye’de yazılıdır.
Kadınların çalışması
Sual: Kadınların çeşitli sanayi kollarında çalışmasında bir sakınca
var mıdır?
CEVAP
Dinimizde kadın, geçim derdinden, düşüncesinden muaf tutulmuştur.
O, çalışarak, didinerek para kazanmaya, bunun için beş vakit namazı
aksatmaya, başını, kolunu açarak veya erkeklerin arasına karışarak
günah işlemeye mecbur değildir. Her şeyi onun ayağına getirmek
mecburiyeti vardır. Dinimiz ona bu kıymeti vermiştir.
Müslüman kadın ticaret, fen, sanat ve ziraat ile uğraşmaya mecbur
değil ise de, bunlarla meşgul olması, para kazanması günah değildir,
kendi isteğiyle çalışabilir. Yalnız, bunlarla meşgul olurken, haramlardan
sakınması şarttır. Haram işleyerek ibadet de yapılamaz. Mesela farz olan
hacca kadın mahremsiz gidemez.
İhtiyaç halinde çalışmak
Sual: Kadın hangi şartlarda çalışabilir?
235
www.dinimizislam.com
CEVAP
Bir kadının, kızın, anası, babası ve mahrem akrabası yoksa veya var
da, fakir iseler ve devlet de yardım etmez ve kimse yardım etmezse, bu
kadın, kendinin, çocuklarının ve hastalık, ihtiyarlık sebebiyle çalışamayan
fakir ana babasının nafakalarını temin etmek için çalışmak zorundadır.
Erkekle karışık olmayan kadın işlerinde çalışır. Erkek bulunmayan iş
yoksa, sıhhatini, dinini, namusunu, Müslümanlık haysiyetini ve şerefini
koruyacak kadar farz olan nafakayı kazanmak için, yabancı erkeklerin
bulunduğu yerde örtülü olarak çalışması caiz olur. Bu nafakayı
kazanmasında mani olunması, ikrah olur. Böyle ihtiyaçtan fazla, orada
kalması caiz olmaz. Çalışırken, başını, kollarını açması için zorlarlarsa,
açmazsan burada çalışma derlerse, örtülü olarak çalışacak başka yer
bulamayınca, kolları açık çalışması, İmam-ı Ebu Yusuf’un kavline göre
caiz olur. Kadının kulaklarından sarkan saçlarını örtmesi farz değildir
diyen âlimler de vardır. Harac olduğu zaman, bu zayıf kaville amel etmek
caiz olur. Başında bulunan saçları örtmenin farz olduğu sözbirliğiyle
bildirildiyse de, kulaklardan sarkan saçların açılması, zorlanmak
sebebiyle caiz olur. Böyle zorlanan kadın, her zaman, erkekle karışık
olmayan veya örtülü çalışacak yer aramalıdır. Bulunca, orada çalışması
lazım olur. Saçlarını, kollarını sokakta, gidip gelirken örtmelidir.
Müslüman erkekle evlenince, bunun nafakasını kocası temin etmeye
mecburdur. Zengin olmadığı için, anasına, babasına ve çocuklarına
nafaka vermesi lazım gelmezse de, kocasının izniyle çalışıp onlara
bakması lazımdır. (S. Ebediyye)
Nafakayı kazanmak
Sual: Kocam gereksiz harcamalar yapıyor. Mesela, neredeyse her
gün gereksiz yere dışarıda yemek yiyor, cep telefonlarını gereksiz yere
değiştiriyor, telefonla çok uzun konuşuyor, süs olsun diye lüks eşyalar
alıyor. Bir de bunlar için borçlanıyor, aldığı para borçlara gidiyor.
Nafakamızı sağlamak için, ev temizliğine gitmek gibi bazı işler
yapıyorum. Bazen haram işlemek zorunda da kalıyorum. Bu şartlar
altında, haram işlemem mazeret olur mu?
CEVAP
Mazeret olmaz. Dışarıda yemek yemek, cep telefonu değiştirmek,
lüks eşyalar almak günah değilse de, önce evin nafakasını temin etmesi
gerekir. Nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp
kazanmak farzdır. Bunu yapmayıp, ailesini zor durumda bırakan
günahkâr olur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Çalışıp kazanmak her Müslümana farzdır.) [Taberani]
236
www.dinimizislam.com
(Kimseye muhtaç olmamak ve ana baba, çoluk çocuğunu
muhtaç etmemek için işe gidenin, her adımı ibadettir.) [Taberani]
(Çalışmayıp kendini sadaka isteyecek hâle düşüren, 70 şeye
muhtaç olur.) [Tirmizi]
Erkek mesleği
Sual: İslam Ahlakı kitabında, zaruret olmadan erkekler gibi giyinen,
onlar gibi tıraş olan ve erkeklere mahsus işleri yapan kadınlarla, kadın
gibi saçlarını uzatan ve süslenen erkeklere, bunların caiz olmadığı
bildiriliyor. Erkeklere mahsus işler hangileridir?
CEVAP
Bu işler, zamana göre değişirse de, genelde, güreş, hamallık,
polislik, şoförlük, veznedarlık, genel hizmetler, inşaat, mezbaha gibi
meslekler bu sınıfa dâhildir. Zaruret olmadan kadınlar bu meslekleri
seçmemelidir.
Tarlanız tabiri
Sual: (Kadınlar sizin tarlanızdır) mealindeki âyetle, anal veya oral
yol gibi, her çeşit ilişkiye izin verildiği söyleniyor. Bunlar dinimizde yasak
değil mi?
CEVAP
Bildirdiğiniz âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Kadınlarınız sizin [evlat yetiştiren, ekin] tarlanızdır. O halde, [evlat
yetiştirmek üzere tohum ekilen tarlanıza, yani döl yatağına] dilediğiniz
gibi [arzu ettiğiniz şekilde, gece, gündüz] gelin. Kendiniz için önden iyi
ameller gönderin [hayırlı evlatlar yetiştirin]. Bir de Allah’tan korkun ve
bilin ki, elbette Allah’ın huzuruna varacaksınız. İman edenlere
[Cenneti] müjdele!) [Bekara 223]
Bu âyette, çocuk yetiştirmekten bahsediliyor. Bir önceki âyette,
kadınlarınıza meşru yoldan yaklaşın deniyor. Bu âyette de tarla deniyor.
Tarla, ürün yetiştirilen yer demektir. Tarlaya tohum ekilen yer bellidir.
Başka yerden tohum ekilse ürün alınmaz. Bu ayetin iniş sebebi tefsirlerde
şöyle bildiriliyor:
Yahudilerin (Kadının arkasından ön uzvuna yaklaşılırsa, çocuk
şaşı olur) demeleri üzerine, Allahü teâlâ da, öyle bir şey olmadığını, ön
uzuvdan olmak şartıyla her şekilde birleşmenin mahzuru olmadığını
bildiriyor.
Bu âyetin anal veya oral yolla bir alakası yoktur. Hele dübürden
yaklaşmak, büyük günahtır. Peygamber efendimiz, (Hanımına arka
237
www.dinimizislam.com
uzvundan [dübüründen] yanaşan melundur) buyuruyor.
Karısına arka yoldan yaklaşan kimseyle, erkekle livata yapan, hüküm
itibariyle aynıdır; çünkü pislik çıkan yerdeki pislik ve rahatsızlık verici
şeyler, ay hali kanından daha fazladır. Ay halinde, kan necaseti
bulunduğu için, helal yol bile haram olmaktadır. O bakımdan, pislik yeri
olan dübür, daha çirkin ve daha kötüdür. (Kurtubi tefsiri)
Nafaka nedir?
Sual: Nafaka ne demektir? Neler nafaka sınıfına girer?
CEVAP
Nafaka, insanın yaşayabilmesi için gerekli şey demektir. Bu da,
yiyecek, giyecek ve evdir. Yani mutfak masrafı, ev kirası, giyim ve ev
eşyası masrafıdır. Bu masraflar, zamana, hâle, örf ve âdete göre değişir.
(Nikâye)
Hanımın nafakası
Sual: Erkeğin hanımına nafaka vermesi ne zaman farz olur? Kadın
zenginse de, erkeğin yine nafaka vermesi gerekir mi?
CEVAP
Evet, hanımı zengin olsa bile, bunun nafakasını vermek, kocası
üzerine farzdır. Nafaka, nikâhtan sonra hemen farz olur. Erkek ve hanımı
fakirseler, fakir nafakası verir. Zenginseler, zengin nafakası vermesi
gerekir. İkisinden biri zengin olup, öteki fakirse, orta hal nafakası verir.
Örf ve âdete göre, kadına gereken gıda, elbise ve ev eşyasının
hepsi, nafakaya dâhil olur. Erkek bunları getirir. Kadın kendi malını
kullanmaya zorlanamaz. Kullanırsa, erkek bunların parasını hanımına
öder. Her şeyi erkeğin getirmesi gerekir. Kadını, çalışıp kazanmaya
zorlamak haramdır. (Bahr-ür-raık)
Kızın nafakası
Sual: Evli olmayan kadının nafakasını kim verir?
CEVAP
Kız olsun, dul olsun, evli olmayan fakir kadına babası bakmaya
mecburdur. Babası yoksa veya fakirse, zengin akrabası bakar. Bunlar da
yoksa veya bakamazlarsa devlet maaş bağlar.
Nikâhlanan kızın nafakası
Sual: Dini nikâh kıyılan kıza, düğünden önce de nafaka vermek
gerekir mi?
CEVAP
Erkek, nikâhladığı kızı kendi evine çağırmazsa, kız babasının evinde
238
www.dinimizislam.com
kalsa da nafakasını vermesi gerekir. [Kız, çağırıldığı halde gelmezse
veya düğün olmadan gelmezse, o zaman nafaka vermek gerekmez.]
(Behcet-ül-fetava)
Yakın akraba
Sual: Kadın, kocasının yakınlarının evde kalmasına razı olmak
zorunda mıdır?
CEVAP
Hayır, ana babası da dâhil, kocasının akrabasından hiç kimsenin
evde bulunmamasını istemek, kadının hakkıdır. Kadın izin verirse, kocası
mahrem akrabasını evinde bulundurabilir. Erkek de, hanımının ana, baba
ve kardeşlerini bile eve sokmayabilir, fakat onları görmelerine ve onlarla
konuşmalarına mani olamaz. (S. Ebediyye)
Mani olursa erkek günaha girer. Buna rağmen kadın, kocasından
izinsiz yakınlarını ziyarete gidemez. Giderse, kocasının emrine uymadığı
için o da, günah işlemiş olur.
Evden kaçan kadın
Sual: Hangi kadına, kocası nafaka vermek zorunda değildir?
CEVAP
Mürtet olana, kocasının oğlunu şehvetle öpüp hürmet-i müsahereye
sebep olana, ölüm iddeti bekleyen kadına, bir de kocasının evinden
haksız olarak kaçıp giden kadına nafaka vermek gerekmez. Kocasından
kaçan kadına nâşize denir.
Babası ölen çocuk
Sual: Babası ölen çocuğun nafakasını kim verir?
CEVAP
Fakir olan küçük çocuğun annesi, kız kardeşi ve amcası zengin
olsalar, nafakanın üçte birini annesi, yarısını kardeşi, gerisini amcası
verir. Fakir bir kimsenin, zengin bir kız kardeşi ve baba bir kız kardeşi ve
anne bir kız kardeşi varsa, bu kimseye üç kız kardeşi ortaklaşa bakar.
Nafakanın beşte üçünü kız kardeşi, beşte birini baba bir kız kardeşi,
beşte birini de anne bir kız kardeşi verir, çünkü bu kimse ölseydi, mirası
bu oranda paylaşırlardı.
Küçük çocuğun, annesi, iki kız kardeşi ve amcası bulunsa ve hepsi
zengin olsa, nafakayı altıda bir oranında annesi ve amcası verir.
Kardeşleri de altıda iki oranında verirler.
Babası ölen çocuğa, mirasçıları miras miktarlarına göre ortaklaşa
nafaka verirler. Bunlar, nesep [soy] bakımından nikâhı ebedî haram olan
yedi kişidir. Bunlardan zengin olanları, fakir olan kandan mahrem
akrabalarına ortaklaşa bakmaya mecburdur. Mesela bir kimsenin dayısı
239
www.dinimizislam.com
ve amcasının oğlu olsa, bunun nafakasını, dayısı verir, çünkü bu kimse
kadınsa, dayısı mahremdir. Amcası oğlu ise namahrem olur.
Namahremin nafaka vermesi farz değildir. Miras almasa da, nafakayı
mahrem verir.
Akrabaya nafaka
Sual: Hangi akrabaya nafaka vermek gerekir?
CEVAP
Fakir ve çalışamayacak halde olan akrabasına nafaka vermek,
zengin olana vacibdir. Çalışabilen erkek büyük akrabaya, fakir olsalar da
nafaka verilmez. Küçük yetim çocukların ve dul kadınların nafakalarını
vermek, sağlam olsalar da, zengin akrabasına vacib olur. Küçük
çocukların anneleri ve amcaları bulunsa yahut anneleri ve ağabeyleri
olsa, bunlar zenginseler, çocukların nafakalarını, miras oranında
ortaklaşa verirler.
Boşanan kadına nafaka
Sual: Boşanan kadına, kocası ne zamana kadar nafaka verir?
CEVAP
İddet bitene kadar nafaka vermesi farzdır. İddet zamanı bitince artık
dinen nafaka verilmez. Fakat büluğa ermemiş erkek çocuğu veya
evlenmemiş kız çocuğu da varsa, onların nafakasını vermeye devam
eder.
Kocası zengin kadın
Sual: Kocası olan kadın, oğlundan nafaka isteyebilir mi?
CEVAP
Kocası zengin olan kadın, oğlundan nafaka isteyemez.
Ana babaya kim bakar?
Sual: Ana babaya, daha çok miras alacak olan mı bakar?
CEVAP
Hayır. Ana babaya bakmak, bunlar öldüklerinde daha çok miras
alacak olana farz değildir. Bunlara daha yakın olana ve onların parçası
olana farzdır. Mesela oğlunun oğlu ile kızı bulunan ana babaya yalnız
kızları bakar. Hâlbuki mirası kız ile torun yarı yarıya alır. Kızının çocuğu
ile erkek kardeşi bulunana, torunu bakar. Hâlbuki mirasın hepsini erkek
kardeş alır. Kızlarının çocuklarına hiç miras düşmez.
Kadın zenginse
Sual: Kadın zengin olsa, malı olsa, yine kocasının ona nafaka
vermesi gerekir mi?
CEVAP
Evet, kadın kendi malını kullanmaya zorlanamaz. Kadın mecbur kalır
240
www.dinimizislam.com
da kullanırsa, kocası bunların parasını hanımına ödemek zorundadır.
Nafaka için
Sual: Kocası nafaka vermezse kadın kocasının evine bıraktığı
paradan harcayabilir mi?
CEVAP
Sadece nafaka için harcama yetkisi vardır. Nafaka, yiyecek, giyecek
ve barınaktır.
Sefere çıkamayan kadın
Sual: Kocası uzakta olup kocasının yanına gidemeyen kadına
nafaka verilir mi?
CEVAP
Evet. Erkek seferilik mesafesi kadar uzaklıkta olan yerdeyse, yol
parası göndererek hanımını yanına çağırır, o da mahremi olmadığı için
gidemezse, kadının nafakası kesilmez. Sefer mesafesi kadar değilse ve
buna rağmen gelmezse nafaka vermek gerekmez.
Kocasını eve sokmazsa
Sual: Kadın, kocasını eve sokmazsa, kadına yine nafaka verilir mi?
CEVAP
Ev kadının mülkü olup, kocasını evine sokmazsa, nafakası verilmez.
Kadın kocasına, beni evine götür derse, kocası da kendi evine
götürmezse, nafakasını kesemez.
Hacca giden kadın
Sual: Hacca kocasıyla giden kadının yol parasını da kocasının
vermesi gerekir mi?
CEVAP
Vermesi gerekmez. Verirse iyi olur.
Kâfir ana baba
Sual: Kâfir olan ana baba, dede, nine ve diğer akrabaya nafaka
vermek gerekir mi?
CEVAP
Kâfir olan zî rahm-i mahrem akrabaya nafaka vermek farz değildir,
fakat zimmî kâfir olan ana, babaya ve çocuklara vermek farzdır.
Zî rahm-i mahrem, kan ile olan, nesepten, soydan akraba demektir.
Bugün dünyada zimmî kâfir olmadığı için, kâfir olan ana baba ve
çocuklara nafaka vermek gerekmez.
Hasta olan kadın
Sual: Kocasından uzak duran kadına nafaka verilir mi?
CEVAP
241
www.dinimizislam.com
Kocasının izniyle hanımı, babasının evinde olunca, nafakası
kesilmez. İzinsiz gitmişse, nafaka vermek gerekmez. Kocasının evinde
kendisini teslim etmese de nafakasını vermek gerekir.
Kocasından kaçarsa
Sual: Kocasından uzaklaşıp ayrı bir evde duran kadına nafaka verilir
mi?
CEVAP
Kocasından kaçan kadına nafaka verilmez. Geri gelirse verilir.
Çocuğun nafakası
Sual: Çocuğun nafakasını kim verir?
CEVAP
Fakir çocuğun nafakasını yalnız babası verir. Babası fakirse,
babasına ödetmek üzere, zengin olan annesi verir. Annesi de fakirse,
zengin olan dedesi verir. Çocuk zenginse, kendi malından verilir.
Erkek ve kız çocuk
Sual: Kız ve erkek çocuğa, ne zamana kadar nafaka verilir?
CEVAP
Erkek çocuğa, büluğa erinceye kadar nafaka verilir. Kız çocuklara,
evleninceye kadar ve büluğa ermiş hasta oğula, iyi oluncaya kadar
babası bakar. Bunlar zenginse, kendi mallarıyla bakılır.
Ana babanın nafakası
Sual: Fakir ana babanın nafakasını kim verir?
CEVAP
Zengin olan kız ve erkek çocuklar eşit miktarda verir. Mirastan
aldıkları paya göre verilmez.
Çocukların nafakası
Sual: Baba, büluğa ermiş çocuğuna nafaka vermeye mecbur
mudur?
CEVAP
Büluğa ermiş erkek çocuğuna nafaka vermeye mecbur değildir.
Büluğa ermeyen oğlan ve her yaştaki evlenmemiş veya dul kız ve hasta
veya kör olan büyük oğluna, nafakalarını babaları vermeye mecburdur.
Fakir ana babaya nafaka
Sual: Fakir evlat, fakir ana babasına nafaka verir mi?
CEVAP
Kazandığı, geçimini karşılayabilen fakir evladın, fakir babasına
nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana babasını kendi evine alıp,
birlikte geçinirler.
242
www.dinimizislam.com
Geçmiş zamanın nafakası
Sual: Kadın ölünce, kocası birkaç ay veya birkaç yıl için peşin vermiş
olduğu nafakaları geri alabilir mi?
CEVAP
Verilmiş olan nafaka kadının kendi malı olduğu için onları geri
alamaz. Bu mallar kadının mirasçılarına kalır.
Fakirin nafaka vermesi
Sual: Fakir kimsenin, yakın akrabalarına nafaka vermesi gerekir mi?
CEVAP
Hayır, gerekmez. Ancak fakir kocanın, hanımına ve fakir babanın,
fakir çocuklarına nafaka vermesi farzdır.
Oğlunun malını satmak
Sual: Baba, kendi nafakası için oğlunun malını satabilir mi?
CEVAP
Evet, sadece nafakası için satabilir, fakat binayı, toprağını satamaz.
Anne ise, nafaka için bile oğlunun malını satamaz.
Fakir oğula bakmak
Sual: Zengin baba, farz olan dînî ilimleri tahsil eden akıl baliğ ve fakir
oğluna, bakmaya mecbur mudur?
CEVAP
Evet.
Evlilik ve aile ile ilgili çeşitli sorular
Sual: Evlenecek olanlara, Mürşid-i müteehhilin kitabı tavsiye
ediliyor. Bu kitap muteber midir?
CEVAP
Osmanlıca orijinali muteberdir. Bunun dışındaki baskıları, bazı
mahzurları olduğu için tavsiye etmiyoruz. Evlilikle ilgili, sitemizde ve
www.evlilikrehberi.net sitesinde yeterli bilgi mevcuttur.
Sual: Tanımadığımız bir insanın iyi veya kötü olduğunu nasıl
anlarız?
CEVAP
Sözlerine ve işlerine bakılır. Dine uygun hareket ediyorsa ve dine
uygun konuşuyorsa iyi, dine aykırı ise kötüdür. Bir hadis-i şerif meali:
(Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre
ölçülür.) [M. Cami]
Sual: Bir kadının kalktığı yer soğumadan hemen oraya bir erkeğin
oturması mekruh olur deniyor. Belediye otobüslerinde de durum böyle
243
www.dinimizislam.com
midir?
CEVAP
Evet. Ancak belediye otobüslerinde oturması gereken kimsenin,
başkası kapmasın diye oturması mekruh olmaz.
Sual: Müslüman bir arkadaş, komşu kızımıza talip oldu. Bize de, (Bu
kızın kötü huyları var mı?) diye sordu. Biz de bazı kötü huylarını
biliyorduk. Biz bilmiyoruz diyerek bu kötü huylarını saklamamız caiz olur
mu?
CEVAP
Caiz olmaz. Söylenmesi gerekenleri söylemek gerekir.
Sual: Damat siyah elbise giyse caiz mi, kâfire benzemiş olur mu?
CEVAP
Caizdir. Benzemiş olmaz.
Sual: Damat adayına, (Evine çamaşır makinesi ile kızıma 3 bilezik
alırsan, evlenmenize razı olurum) demek caiz midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Düğüne kimleri davet etmeli?
CEVAP
Düğünde, fakir-zengin ayrımı yapmadan davet edilmelidir! Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Yemeklerin en fenası, zenginlerin davet edilip de fakirlerin
çağrılmadığı düğün yemekleridir.) [Buhari]
Sual: Düğünde davul ve def çalmak günah mıdır?
CEVAP
Davul çalarak düğünü tanıdıklara duyurmak sünnettir. Kadınların
düğünde kendi aralarında def çalıp oynamaları caizdir. (Menahic-ülibad, K.Saadet)
Sual: Düğünde çalgı çalmak eğlenmek günah mıdır?
CEVAP
Düğünde kadınların def çalıp oynaması caizdir. Düğünü duyurmak
için davul çalmak da caizdir. Diğer müzik aletlerini çalmak caiz değildir.
Haram işlemeden eğlenmek günah değildir.
Sual: Bir düğünde eğer çalgı çalınıyorsa oraya gidilmez mi?
CEVAP
Mecburiyet yoksa gidilmez.
Sual: Bazı arkadaşlar, evlenmeden önce işledikleri günahları
kocalarına söylüyorlar. Söylemek lazım mı?
CEVAP
244
www.dinimizislam.com
Hayır, bir kadın, evlenmeden önce işlediği günahları kocasına
söylememelidir. Aslında günah hiç kimseye söylenmez! Tevbe edilip bir
daha yapılmayan günahları Allahü teâlâ affeder.
Sual: Evdeki işleri kimin yapması lazım?
CEVAP
Hanım ev işlerini yapmaya mecbur değildir. Ancak, erkek de ihsan
etmeye mecbur değil. Kadın ev işini yapınca erkek de fazlası ile ihsanda
bulunur. Bu işler karşılıklı olur.
Sual: Sokakta eşimizle el ele tutuşup gezmemizde, öpüşmemizde bir
mahzur var mıdır?
CEVAP
Kol kola girilebilir. Ancak diğerlerini yapmak hayasızlık olur. Hadis-i
şerifte (Haya imandadır) buyuruldu. (Buhari)
O dediğiniz işleri evde, insanların görmediği yerlerde yapmak
sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Karı koca birbirine sevgi ile bakınca Allahü teâlâ da onlara
rahmet nazarı ile bakar ve ellerini ellerine aldıklarında, günahları
parmakları arasından dökülür.) [Râfi’î]
(Erkek hanımının yüzüne sevgi ile bakarsa, bir köle azat etmiş
sevaba kavuşur. Tebessüm ederse hac ve umre sevabı, kucaklayıp
öperse sıddıklık sevabı verilir. Eğer beraber olurlarsa, günahları çok
olsa da, ikisi de mağfiret olur.) [R. Nasıhin]
Resulullah efendimiz, (Hanımıyla cima edene sadaka sevabı
verilir) buyurunca, eshab-ı kiram, (Bu işi şehvetle yapan da aynı sevaba
kavuşur mu?) diye sordular, (O kimse, şehvetini harama
harcamasında [zina falan ederse], günah olduğu gibi, helale
harcamasında da sevap vardır) buyurdu. (Müslim)
Sual: Yeni doğan çocukları tuzlamak gerektiği söyleniyor. Böyle bir
şey var mı?
CEVAP
Tuzlamak gerekmez. Tuzlama diye bir şey yoktur. Anadolu’da bazı
yerlerde yapılıyorsa da dini mahiyeti yoktur.
Sual: İki yeni doğan çocuğun 40 günlük olmadan bir araya
gelmesinin bir mahzuru var mı?
CEVAP
Hiçbir mahzuru yoktur.
Sual: Benim bir kızım var, çok utangaçtır. Erkeklerin yanına
çıkmaya, onlarla yüzü kızarmadan konuşmaya utanıyor. Bu bir hastalık
mıdır?
245
www.dinimizislam.com
CEVAP
Utanmak çok iyidir. Peygamber efendimizin hayasından yani
utanmasından bahsedilirken, (Resulullahın hayası, bâkire İslam kızlarının
hayalarından daha çoktu) buyuruluyor. Kadınlar için utanmak fazilettir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Haya on kısımdır biri erkeklerde, dokuzu kadınlarda. Böyle
olmasaydı kadınlar, hayvanlar gibi, erkeklerin ayakları altına,
dökülürdü.) [Deylemi]
Sual: Hanımım çok çekingendir. Çekingen olması kötü müdür?
CEVAP
Hazret-i Ali buyuruyor ki:
Üç haslet var ki erkekler için kötü, ev kadınları için iyidir:
1- Cimrilik erkek için kötüdür, evine ve ihtiyaçlarına harcayamaz.
2- Kendini beğenmek erkek için kötüdür. Kendini beğenen, başkasını
aşağı görür. Bu da iyi değildir.
3- Korkaklık, çekingenlik erkekler için iyi değildir. Faydalı işleri
yapamaz.
Aynı huylar ev kadınları için iyidir:
1- Kadın cimri, fazla tutumlu olursa, kocasının ve kendi malını
muhafaza eder, bir yere harcamaz.
2- Kadın kendini beğenirse, sert ve kesin konuşur, erkekler bundan
ümidini kesmiş olurlar.
3- Kadının çekingen olması da çok iyidir. Lüzumsuz yerlere gitmez,
tehlikeli işlerden kaçarlar.
Sual: Almanya’da yaşıyoruz. Doğumu gerçekleştirecek doktorun
bayan doktor mu olması lazım? İsteğimize bağlı olabilir, anlayışla
karşılıyorlar?
CEVAP
Bayan doktor olması lazım. Elbette bayan doktor isteyin.
Sual: Amca kızı ile evlenen bir defa mı tenzihen mekruh işlemiş
olur?
CEVAP
Evet, bir defa tenzihen mekruh işlemiş olur.
Sual: Mümin kadına, melek gibidir demek caiz mi?
CEVAP
Denebilir.
Sual: Hanımın, kocasının elini öpmesi caiz mi?
CEVAP
Evet.
246
www.dinimizislam.com
Sual: Hanım, kocasını, Ali bey, Veli efendi diye çağırsa, caiz mi?
CEVAP
Oranın âdetine itibar olunur. [Ayıplanmıyorsa caizdir.]
Sual: Hanımla iyi geçinmek farz mı?
CEVAP
Herkesle iyi geçinmek farz. Kalb kırmak haramdır.
Sual: Nikahlı kıza, babasının evinde iken, kocası nafaka verir mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Düşük çocuk da ana-babasına şefaat eder mi?
CEVAP
Canlı doğup ölen çocuklar şefaat eder.
Sual: Aldığımız elbiseleri, çocuklara ariyet verirsek, birininkini öteki
çocuğa giydirebilir miyiz?
CEVAP
Âriyet verilince uygun olur.
Sual: Sakal bırakmak için, hanımdan izin almak gerekir mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Çocuğa kocam için (babamız çağırıyor) demem günah mı?
CEVAP
Hayır.
Sual: Huysuz hanımın ölmesini istemek caiz mi?
CEVAP
Zararlı kâfir ve zalimden başkasının ölümü istenmez.
Sual: Baba, yetişkin kızını öpebilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Ramazan ayında çocuk yaparsak asi olurmuşuz, doğru mu?
CEVAP
Böyle bir şeyin aslı yoktur. Çocuk yapmak tabiri de hoş değil.
Çocuğu Allahü teâlâ yaratır. İnsanlar sadece sebeptir.
Sual: Kadın veya erkek, namaz kılmayan eşinden ayrılmazsa
günaha girer mi?
CEVAP
Kadın, namaz kılmayan kocasından ayrılmaz. Çünkü kocanın günahı
eşinden sorulmaz. Farzı yapmayan kadını boşamamak günah değildir.
Namaz kılmayan kadını boşamak gerekmez. Çünkü namazın faydası
kocası için değildir.
247
www.dinimizislam.com
Sual: Vücut temizliğinde, tırnak, kıl kesmenin ölçüsü nedir?
CEVAP
Her hafta saç, sakal ve bıyık tıraş etmek, tırnak kesmek, koltuk,
kasık temizlemek sünnettir. Daha fazla geciktirmek ve hele kırk gün
uzatmak günah olur.
Sual: Herkese itimat ediyorum. Bu yüzden çok aldatılıyorum. Doğru
mu yapıyorum?
CEVAP
Günümüzde herkese itimat etmek doğru değildir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Ahir zamanda, helal para ve kendisine itimat edilen arkadaş az
bulunur.) [İ.Asakir]
Sual: Arkadaşlarla bir araya geldiğimizde az da olsa dinden
bahsedelim diyorum. İş için toplandık diyenler oluyor. Halbuki bahsedilse
daha iyi değil mi?
CEVAP
Ne maksatla olursa olsun, yapılan toplantılarda, mutlaka dinden,
imandan bahsetmeli, Allahü teâlâya hamd, Muhammed aleyhisselama
salevat getirmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah’ı anmadan, Peygambere salevat getirmeden toplanıp
dağılmak, leşin başından dağılmak gibidir.) [İ.Ahmed]
Sual: Otururken bir şeye dikkat etmek lazım mı?
CEVAP
Otururken kıbleye karşı oturmak iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her şeyin bir efendisi vardır. Meclislerin efendisi de kıbleye
doğru oturmaktır.) [Taberani]
Sual: Ben jinekolog bir bayan doktorum. Bekaretini kaybeden kızlar,
diktirmek için bize başvuruyorlar. Ben müslüman bir doktor olarak bunu
yapmayı uygun bulmuyorum. Fakat tesettürlü kızlar da geliyor. Zina
etmediklerini tahmin ettiğim bu kızlar, sivri herhangi bir şeyi kastederek,
bir kaza geçirdik bizimkini diker misiniz diyorlar. Bunlarınkini dikmem
günah olur mu?
CEVAP
Zina edenlerinkini dikmek, onların yaptıkları hileye ortak olmak
demektir. Veballi bir iştir. Bu arada kaza ile yırtılanların da olması
mümkündür. Bunu tespit etmek tıpça mümkün olmadığına göre,
müslüman olan kızların sözlerine itimat etmenizde vebal olmaz.
Sual: Fakirliğe sebep olanlar nelerdir?
CEVAP
248
www.dinimizislam.com
Hadis-i şerifte şöyle bildirilmiştir:
Cünüp olarak yemek yemek.
Ekmek ufağını, hor görüp basmak.
Büyüklerin önünde yürümek.
Babasını ve anasını adıyla çağırmak.
Defi hacet yaptığı yerde, temizlemeden abdest almak.
Çanağı ve çömleği, yıkamadan yemek koymak.
Elbisesini üstünde dikmek.
Aç iken soğan yemek.
Yüzünü elbisesi ile silmek.
Evinde örümcek bırakmak.
Sabah namazını kılınca mescidden acele çıkmak.
Pazara, erken gidip, geç dönmek.
Babaya ve anaya, kötü duada bulunmak.
Yemek kaplarını açık bırakmak.
Bir iş yaparken besmele çekmemek.
Zaruretsiz ayakta defi hacet görmek.
Sual: Günümüzün şartları çok ağır, artık yılgınlık geldi, her şeye
küsüp, pes etmek üzereyim...
CEVAP
Yılmak, pes etmek yok. Şu olay belki azminizi artıracaktır. İlmi ve
âlimleri seven ve İslamiyet’e çok hizmetleri geçen Timur Han, ilk
savaşlarının birinde bozguna uğradıktan sonra, çadırına çekilir. İşin
içinden nasıl çıkacağını düşünürken, çadır bezinin üstünde bir karıncanın
tırmana tırmana yukarıya çıktığını görür. Hemen bir fiske atıp yere
düşürür. Yine düşüncelerine dalar. Bir iki dakika sonra hayvanın tekrar
yukarı çıkmaya başladığını görür. Onu tekrar yere düşürür. Ama biraz
sonra yine aynı manzarayla karşılaşır. Bu hâl çok defa tekrarlanınca,
Timur Han nihayet elini alnına koyup, "İşin sırrını şimdi çözdüm. Bunu
bana bu karınca öğretti. Başarının yegane çaresi sebat etmektir" der
ve ondan sonra ömrü boyunca bu esastan ayrılmaz.
Sual: Yatağa girince hangi tarafa yatılır?
CEVAP
Sağ tarafa, kıbleye karşı yatılır. Sonra sola dönülebilir. Hatta rahatsız
olan sırt üstü de yatabilir. Yüzükoyun yatmak mekruhtur.
Sual: Sırtüstü yatmak da mekruh mu?
CEVAP
Evet. Hastalar rahat ettiği şekilde yatar.
Sual: İhtiyaç olunca, 2 kadın veya 2 erkek aynı yatakta yatabilir mi?
249
www.dinimizislam.com
CEVAP
Yatabilir.
Sual: Öğretmek için akıl baliğ oğulun elini öpmek haram mı?
CEVAP
Hayır.
Sual: Beni boşayan kocamın, mahkeme kararı ile çocuğuma verdiği
nafakayı almam caiz mi?
CEVAP
Elbette caizdir.
Sual: Vazife icabı dövmek gerektiğinde, ne yapmalı?
CEVAP
Terbiye için baba oğlunu, hoca talebesini hafif dövebilir. Tokat
atamaz. Başka ceza vermeli.
Sual: Doğup büyünen yeri, akraba olmasa da ziyaret iyi mi?
CEVAP
Faydalıdır, kalbe rikkat verir.
Sual: Gündüzün ilk vaktinde uyumak mekruh. Bu hangi vakittir?
CEVAP
Güneş doğduktan işrak vaktine kadar olan vakittir.
Sual: Hangi lisanı öğrenmelidir?
CEVAP
İngilizce ve Arapça.
Sual: Kurumuş ekmekleri çöpe atmak uygun mu?
CEVAP
Kurumuş da olsa, ekmeği çöpe atmak hiç uygun değildir. Üstelik israf
da olur. Bir hayvana yedirilirse israf olmaz. Ekmek parçalarını, kırıntılarını
çöpe atmayıp yemek sevap olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sofradan düşen kırıntıları yiyen fakirleşmez, çocukları da
ahmak olmaz.) [İ.Neccar]
Sual: Oturmak için ev ararken nelere dikkat etmelidir?
CEVAP
Her müslümanın, bilhassa yeni evlilerin, ehl-i sünnet olan ve
haramlardan sakınan, ibadetini yapan salih müslümanlar arasında ev
araması gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ev satın almadan önce, komşuların nasıl olduklarını araştırınız!
Yola çıkmadan önce, yol arkadaşınızı seçiniz!) [Şir’a]
Sual: Küpe için kulağımı deldirmedim. Bazı kadınlar, "Kulağı
deldirmek sünnettir. Küpe için kulağını deldirmeyen günaha girer" dediler.
Kulağımı deldirmesem günaha girer miyim?
250
www.dinimizislam.com
CEVAP
Küpe takmak için kız çocuğun kulağını delmek caizdir. (Eşbah)
Küpe takmak ibadet değil âdettir. Peygamber efendimizin ibadet
olarak değil de, âdet olarak devamlı yaptığı veya yapılmasına izin verdiği
şeylere, (Sünnet-i zevaid) denir. Zevaid sünnetleri terk etmek günah
olmaz. Mesela Peygamber efendimiz, gümüş yüzük takardı. Gümüş
yüzük takan Eshab-ı kirama da mani olmazdı. Erkeklerin gümüş yüzük
takmaları (sünnet-i zevaid) olduğu için terk etmeleri günah olmaz.
Bayramlarda herkesin takması müstehaptır. Gösteriş için takmak
haramdır. (Mevahib)
Sual: Hamileyken saç kestirmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Hamileyken veya değilken, ihtiyaç varsa saç kestirmekte mahzur
yoktur. Hamile değilken de, lüzumsuz yere saç kestirmek uygun değildir.
(Hadika)
Sual: Kaç yaşına gelen kız çocuğunun odasını ayırmak gerekir?
CEVAP
On yaşına gelen kız ve erkek çocuğun yatak odasını birbirinden ve
ana-babanın odasından ayırmalıdır. (Hadika)
Sual: Camiye bitişik lokalde, dinimize aykırı olmayan toplantılar
yapmak, kına gecesi düzenlemek caiz midir?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Burada dini bilgisi olmayan yaşlı bir kadın, Kırk Yasin
Toplantısı düzenliyor. Namazdan haberi olmayan ve tesettüre riayet
etmeyen kadınları topluyor, çeşitli dedikodulardan sonra ezbere bilenlere
Yasin okutuyor. Böylece Cennete gidileceğini söylüyor. Bu kadının
yaptığı uygun mudur?
CEVAP
Sadece Belçika’da değil, dünyanın çeşitli yerlerinde dine aykırı
acayip toplantılar yapılıyor, âdetler ibadetlere karıştırılıyor. Böyle
toplantılarda muteber bir ilmihal okunması çok iyi olur. Çünkü itikadı
düzgün olmayanın, bid'at işleyenin, ibadetleri kabul olmaz.
Sual: Evde huzursuzluk olmaması iyi midir?
CEVAP
Elbette iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın sevdiği ev halkı arasında mülayemet [uygunluk,
yumuşaklık] olur.) [İ.Ebiddünya]
Sual: Bir çocuklu eşim İstanbul’dan İzmir’e gidince, orada bir
251
www.dinimizislam.com
arkadaşımla beraber olduğunu itiraf etti. Bir daha böyle bir şey olmaması
için, o arkadaşı tehdit etmem veya gözdağı için yaralamam uygun olur
mu?
CEVAP
O insanın yaralanması veya öldürülmesi asla çare değildir. O
arkadaşla niye beraber olduğunu tespit etmek gerekir. Sizden daha mı
zengin? Mevkisi mi yüksek? Daha mı yakışıklı? Mutlaka bir sebebi vardır.
O sebepler bir başkasında da olabilir. Sizden ayrılıp, o arkadaşla evlense
bile, ondan daha iyisini bulunca bu sefer onunla da beraber olabilir.
O arkadaş İstanbul’a gelip beraber olmuyor ki. Kabahat onun
ayağına giden eşinizdedir. Tehdit edilmesi gereken birisi varsa eşinizdir.
Bir daha öyle bir şey duyarsam seni bırakabilirim diye gözdağı vermeniz
gerekir. Çocuğumuz var diye göz yumuyorsanız, bu da sizin bileceğiniz
bir iş.
Bir hadis-i şerifte (Kadınlarınızın iffetli olmasını istiyorsanız, siz
iffetli olunuz) buyuruluyor. Siz başkasının karısına kızına böyle şeyler
yapıyorsanız, sizin başınıza da aynı şeylerin gelmesi anormal sayılmaz.
Etme bulma dünyasındayız.
Sual: Din kitaplarında vaty ve cima kelimeleri geçiyor. Bunlar aynı
şeyler midir?
CEVAP
Vaty, cinsel ilişkinin genel ismidir. Nikahlı ile olan ilişkiye cima,
nikahsız olan ilişkiye ise, zina denir.
Sual: Evimizin ihtiyaçları için, beyimin cebinden habersiz para
almam, caiz midir?
CEVAP
Caiz değil, haramdır.
Tek başına
Sual: Bir kimsenin evde tek başına yaşaması caiz midir?
CEVAP
Mekruhtur. Bir mazereti varsa, o zaman yalnız kalabilir.
Sual: Dinde ikinci bir kadınla evlenmenin hükmü nedir?
CEVAP
Din kitaplarımızda şöyle bildiriliyor:
Dörde kadar evlenmek, vacib, hatta mendub da değildir. İhtiyaç
halinde izin verilmiştir. Bu bir emir olmadığı gibi, kadınlar da bunu kabul
etmeye mecbur değildir. (Nimet-i İslam)
Devlet haram olmayan bir şeyi yasak ederse, bu şeyi yapmak mubah
olmaktan çıkar, haram olur; çünkü Müslüman, kanuna karşı gelmez, suç
252
www.dinimizislam.com
da işlemez. Bir erkeğin ikinci bir kadınla evlenmesi için, bu hususta birinci
hanımının hakkını koruyan ekonomik ve sosyal şartlar vardır. İkinci
kadının da, ayrıca hakları vardır. Bu şartlara haiz olmayanın, ikinci bir
kadınla evlenmesini dinimiz yasak etmiştir. Zaruretsiz, böyle bir şey
yaparak birinci kadını incitmek haramdır. Hayat şartları da, göz önüne
alınınca, ikinci bir kadınla evlenmenin caiz olmayacağı açıktır. Örf ve
âdete tâbi olan ahkâmın, zamana göre değişebileceğini İslam dini kabul
eder. (H.L.O.İman)
Sual: Düğünlerde, âdete uyarak, gelin arabasının önünü kesip, para
alıyorlar. Gelinin akrabaları kapıyı kapatıp, para almadan açmıyorlar.
Böyle alınan paralar helal olur mu?
CEVAP
Rızalarıyla veriyorlarsa helal olur. Mecbur bırakılarak, gasp ediliyorsa
helal olmaz.
Evlilik günü
Sual: Evlilik için belli bir gece var mıdır?
CEVAP
Pazartesi ve Cuma gecelerini tercih etmelidir.
Allah’ın emriyle
Sual: Kız istenirken (Allah’ın emriyle) deniyor. Evlenmek farz mı da
böyle söyleniyor?
CEVAP
Allahü teâlânın her emri farz değildir. Kur’an-ı kerimde evlenilmesi
haram olanlar ve caiz olanlar bildirilmiştir. Evlenmek, Allahü teâlânın
emrine aykırı değildir. Kur’an-ı kerimde, (Haksızlık yapmaktan
korkarsanız, bir kadınla evlenin!) buyuruluyor. Evlenmek farz değildir.
Allah’ın emriyle demek, Allah’ın emrine aykırı olmayan, onun emrine
uygun olan demektir.
Kadının sütü
Sual: (Üç yaşındaki bir çocuk, bir kadının sütünü içse, o kadının süt
çocuğu olmaz. Bu bakımdan, erkeğin hanımının sütünü emmesinde bir
mahzur yoktur) demek yanlış değil mi?
CEVAP
Evet, yanlıştır. Erkeğin, hanımının sütünü içmesiyle süt çocuğu
olmadığı doğrudur; fakat hanımının sütünü içmesi haramdır. Ancak salih
ve uzman olan doktor, kadın sütü, bu hastalığa iyi gelir derse, ilaç olarak
içilebilir. (İslam Ahlakı)
Yemek için ücret
Sual: Dinimize göre kadın evde yemek pişirmek zorunda olmadığına
253
www.dinimizislam.com
göre, yemek yaparsa, bunlar için kocasından ücret istemesi gerekir mi?
Kadın yemek yapmazsa kadının yiyeceğini erkeğin getirmesi gerekmez
mi?
CEVAP
Kadın ücret istemez. Kendisine yaptığı yemekten kocasına da verir.
Müslüman kadınlar bu ihsanı kocalarına yapmışlardır. Kadın yemek
pişirmem derse, pişir diye zorlanamaz. Kocası ona peynir, zeytin gibi
şeyler getirir. (Hindiyye)
Nikâhta istibra
Sual: S. Ebediyye’de, (Zina eden kadını başkasının, istibra
etmeden nikâh etmesi caiz olur) deniyor. Burada istibra nedir?
CEVAP
Buradaki istibra, nikâhla alınan zina etmiş bir kadının, gebe
olmadığına kanaat getirmek için, bir âdet görünceye kadar beklemek
demektir. Bu zamanı beklemeden başka birinin nikâh etmesi, yani
evlenmesi caizdir.
Evlenene yardım
Sual: (Ev alanla evlenene Allah yardım eder) atasözü doğru
mudur? Evlenecek olan fakire Allah yardım eder mi?
CEVAP
Atasözleri genelde âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin açıklaması
mahiyetinde olur. Bu söz de, diğer atasözleri gibi doğrudur.
Nur suresinin (Aranızdaki bekâr [veya dul] köle ve cariyelerden
[evlenecek durumda olan] salihleri evlendirin! Eğer onlar fakirseler,
Allah kendi lütfuyla onları zenginleştirir. Allah’ın lütfu boldur. O, her
şeyi hakkıyla bilendir) mealindeki 32. âyet-i kerimesiyle, Deylemi’nin
bildirdiği (Rızkı evlilikte arayın!) hadis-i şerifi gereğince, evlilik genelde
rızık bolluğuna ve nimet çokluğuna sebep olur.
Evlilik Rehberi
Sual: Yakında evleneceğim. Evlilik, özellikle ilk gece hakkında bilgi
verir misiniz?
CEVAP
Evlenmek isteyenler, eşlerinin dinimizin bildirdiği ahlâka sahip
olmalarına önem vermelidir. Dış görünüşe aldanıp da yanlış karar
vermekten sakınmalıdır. Çünkü evlilik hayatına başladıktan sonra, geri
dönmek zordur ve kötü huylu kimsenin, bundan sonra düzeltilmesi de
kolay değildir.
254
www.dinimizislam.com
Aradığımız vasıfların çoğu karşı tarafta var ise, karar vermek için
yeterli sayılabilir. Lüzumundan fazla ince eleyip sık dokuyan, kendine bir
türlü aday beğenemeyen, kolay kolay evlenemez.
Müstakbel eşler birbirinde aradıkları vasıfları bulurlarsa, sonraki
devreler için iyi bir başlangıç teşkil eder. Bulunması zaruri lazım olan
vasıflar yoksa, (Ben seviyorum) diyen gençlerin, bu yolda şuursuzca
hareketlerle ebeveynlerini üzmeleri çok yanlıştır. Ana-babalar da, aranan
vasıflar var ise sebepsiz yere mesela maddi menfaatler yüzünden
gençlerin evlenmesine mani olmamalıdır.
Aşırılıktan uzak durmak gerekir. Dört dörtlük bir talip bulmak zor,
hatta imkansızdır. Unutmamalı ki, kusursuz dost arayan dostsuz kalır;
noksansız eş arayan eşsiz kalır.
Gençlere tavsiyemiz, salih ana-babanın tavsiyelerine mutlaka
uymalıdır! Ana-baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlatlarının
gözü ile bakmaz. Acı tecrübelerin verdiği firasetle bakar.
Yeni evliler için faydalı olabilecek aşağıdaki yazıları çeşitli
kitaplardan derledik:
Lüzumlu (ilk) evlilik bilgileri
Nikahtan sonra, zifaf (gerdek) gecesi, evlilik hayatının en mühim bir
dönemidir. Eşler mümkün mertebe temizliğe riayet etmelidir. Temiz ve
güzel kıyafet, ilk gecede etkili olur. Zifaf odası tenha, emniyetli bir yerde
olmalıdır. Damadın, evlilik tecrübesi olan, güvenilir bir sağdıçın
tavsiyelerinden istifade etmesinde mahzur yoktur. Fakat, sağdıç olmasa
da olur.
Damat şunu yapmayı ihmal etmemeli:
Resulullah efendimiz, Hazret-i Fatıma’yı Hazret-i Ali’ye tezvic
ettiklerinde buyurdu ki:
(Ya Ali! Gelini kendi evine götürdüğün zaman, çorabını
ayağından çıkar. Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç.
Böyle yapınca, Allahü teâlâ senin evinden yetmiş türlü fakirliği
dışarı çıkarır. Yetmiş türlü bereketi evine dahil eder. Yetmiş rahmeti
sana nazil kılar. O gelin ile ve onun bereketi evin köşelerine erişir. O
gelin, delilikten ve diğer hastalıklardan emin olur.) [Menakıb]
İlk gecede eşlerin dikkat etmeleri gereken bazı hususlar:
İlişki konusunda çok kimse bilgisizlikten bunalımlara düşmektedir.
Bunun için önce cimanın ne olduğunu iyi bilmek gerekir. İyi bilinmez ve
yanlış yapılırsa huzursuzluk zamanla artarak ailenin yıkılmasına sebep
olabilir. Bunun için bu mahrem bilgileri lüzumu kadar öğrenmek gerekir.
Her şeyden önce, eşler birbirine çok samimi, nazik ve yumuşak
255
www.dinimizislam.com
davranmalı, sevgi ve şefkatle yakınlaşmalıdır. Erkek, eşini gerdeğe
psikolojik yönden iyice hazırlamalıdır. Ona cesaret vermeli; endişelerinin
yersiz olduğunu, onu da rahat bir atmosferde konuşturarak izah etmeli.
Eşini incitecek küçük davranış, hatta imadan sakınmalı. Eşinin, özellikle
bu gecede sevgi ve şefkat görmeye, iltifat işitmeye çok ihtiyacı olduğunu
bilmeli.
Erkek aceleci ve kaba olmamalı. "Artık evlendik, ona istediğim gibi
sahip olurum" gibi bir düşünce son derece yanlıştır. Cima, sevgi oyunları
sırasında meydana gelen bir olaydır. Temasa her iki tarafın da aktif
şekilde katılması gerekir. Nitekim Resulullah efendimiz de bu hususa
dikkat çekerek, erkeğin, eşinin haklarına da riayet etmesini istemiştir.
Cinsi tatmin, kadının da hakkıdır.
Genç kız da eşinin heyecan ve sevgisini paylaşmalı, kendisini ona
tabii ve fıtri bir şekilde, isteyerek teslim etmeli. Cimanın bir yaratılış
vazifesi olduğunu düşünmeli, mana ve hikmetlerini hatırlamalı, sevgisine
ve yaratılış özelliklerine güvenip, yersiz korku ve endişelerden sıyrılmalı.
Düğünün stresli ve gergin ortamından sonra eşler, uykusuz, yorgun
düşebilir. Bu bakımdan cimaya çoğu zaman hazır olmazlar. Bu durumda,
ilk cima tehir edilebilir. Bunun hiç mahzuru yoktur; aksine çok faydası
olabilir.
İlk gece, eşler için en meraklı heyecanların yaşandığı andır. Yıllar
yılı beklenen, hasretle gözetlenen, genç kız ve delikanlının rüyalarını
süsleyen, sevinçli, tatlı ve heyecanlı bir zaman. Daha önce gayrı meşru
hayat yaşayan bu duygudan mahrum kalır.
Damat, tebessüm ve nezaketle içeriye girmeli, geline selam vermeli
ve onu tebrik etmeli. Moral verici sözlerle gelinin gönlü alınmalı,
heyecanını yatıştırmaya çalışmalı. Gelin de ona güler yüzle karşılık
vermeli, lüzumsuz somurtkanlık ve çekingenlik göstermemeli.
Bu gece, iki rekat nafile namaz kılıp dua edilir. Gelinin ayağı bir
leğende yıkanır, odanın köşelerine serpilir. Bugünlere kavuşmanın şükrü
ve gelecek günlerin saadeti için, Allahü teâlâya dua edilir. Bu arada,
oturup, bir müddet sohbet etmeli. Böylece, fazla heyecan atılmaya
çalışılır.
Her kız, bu ilk gecede, az-çok ürkeklik ve çekingenlik gösterir, utanır,
sıkılır. İlk defa bir erkekle baş başa buluşmanın, ona açılmanın utancını
hisseder. Bu hâli, gayet tabiidir, hoş karşılanmalı.
Erkek kızı hiç sıkmadan ve zorlamadan, samimi bir yakınlık
göstermeli, ürkekliğini gidermeye çalışmalı. Kız konuşmaktan, ona
açılmaktan çekinse bile, erkek samimi sohbet ve yakınlığı sabırla
256
www.dinimizislam.com
sürdürmeli, onun gönlüne yavaş yavaş girmeli. Kızın sessizce dinlemesi
ve ara sıra hafif karşılık vermesi de kâfidir. Bütün mesele, öpüp
okşayarak kızı cimaya hazır vaziyete getirmektir! İlk gecenin değişmez
bir ölçü olmadığı unutulmamalı. İlk gece yalnızca bir başlangıçtır. İlk
deneme başarısız olabilir, bu normal kabul edilmeli.
İnancı gereği kadından uzak kalan erkek, çoğu zaman kadını
yakından gördüğünde veya dokunmasıyla hemen boşalabilir. Ümitsizliğe
kapılmayıp, yarım saat kadar sonra ön hazırlıktan sonra, tekrar harekete
geçilir. İkinci halde ilk heyecan geçip hemen boşalma olmayacağı için ön
hazırlık daha rahat şekilde yapılabilir. Bu durum çok önemlidir. Bu
durumu bilip kendilerini buna göre ayarlayan eşler rahat eder. Olduydu
olmadıydı endişesine kapılmaz. Çünkü bu normal bir olaydır. Birkaç saat
dinlenilebilir veya ertesi güne tehir edilebilir. Böyle bir durumda genç kız
da durumu kabul etmeli, anlayışla karşılamalı.
Temas başarıyla sonuçlanınca, erkek mutluluk hislerini eşiyle
paylaşmalı, ona teşekkürlerini sunmalı ve bütün bir hayat boyunca
saadetlerinin devamı için dua etmelidir.
Zifaf gecesinde kızda ürkeklik ve çekingenlik görüldüğü zaman,
erkek, ilk karşılaşmanın normal bir neticesi olan bu hâli hoş karşılamalı,
lüzumsuz telaş ve sabırsızlık göstermemeli. İlk geceki kabalıktan
doğacak ürkeklik, incinme ve tatsızlık, daha sonra uzun müddet
silinmeyen etkisini gösterir. Bunun gibi, o gecenin sabır ve nezaketinin
mükafatı da sonradan görülür.
İlk olarak bir erkekle buluşmak, yıllarca barındığı ailesinden ayrılıp,
yeni bir aile hayatına girmek, bir kız için elbette çok önemli bir olaydır. O
anda, erkeğin geniş şefkat ve sevgi kanatlarına ihtiyacı vardır. Bir kadın,
kendisiyle buluştuğu ilk erkeği asla unutmaz. Eğer kadın ilk zifaf
gecesinde tatlı heyecanlar yaşamışsa, sevgi, sabır, nezaket ve geniş bir
anlayışla karşılaşmışsa, o erkeğe ömür boyu minnettar kalır. Bu ilk olay,
kadın için unutulmaz bir hatıradır. Hatta o adam o kadını sonradan terk
etse, hayal kırıklığına uğratsa bile, kalbindeki o esrarlı hatıra daima
yaşar.
Gerdek gecesi
Erkeklik gösterisi sanılan, "kedinin bacağını ayırmak" gibi kabalık
uygun değildir. Bilhassa bu gece, erkek de çok nazik olmalı!
"Bir kadın, on senedir kocasıyla garip bir şekilde yaşıyor Ancak ayda
bir defa temasta bulunuyor ve bu temas esnasında da kadın tamamen
soğuk davranıyor. Gerdek gecesi, kocası bu kadının kalbini kırmış. (Ne
zayıfmışsın, hem de çirkinmişsin) demiş. Kadın bunu unutamamış.
257
www.dinimizislam.com
Kadını yaralayacak, zayıfsın, şişmansın, uzunsun, kısasın, yaşlısın gibi
sözlerden uzak durmalı!
Ön hazırlık:
Gerdek gecesinde diğer önemli husus da, ön hazırlığın gelini
ürkütecek ve gönlünü soğutacak bir vaziyette olmamasıdır. Bunun için bir
de, soyunma sırasında dikkatli olmak gerekir. Bir kere damadın gelini
kendi eliyle soymaya kalkması doğru değildir. Gelin ve damat, kendi
kendine soyunmalı. Çırılçıplak soyunmak da uygun değildir. Ekseriya
gelin, erkeğin karşısında ilk defa çıplak olarak görünmekten ve erkeği
çıplak olarak görmekten dehşet ve sıkıntıya düşebilir.
Soyunma sırasında, utanma duygularının korunması için, bu işin de
perdelenmesi gerekir. Bunun için ya lamba söndürülmeli veya az ışıklı
gece lambası bulundurulmalı. Çıplak vücutla ortada görünmenin vereceği
sıkıntıyı hesaba katmalı. Bu durum edebe de aykırıdır. Âişe validemiz,
(Ben Resulullahın edep yerini görmediğim gibi, o da benim edep
yerimi görmedi) buyuruyor. Müslüman da bu sünnete uymaya çalışmalı!
Bazı erkekler, zifaf gecesinde hem kendi vücutlarını teşhir eder, hem
de kadını tamamen soyarak, kaba ve hoyratça davranışlarıyla, gelini
sıkıntı içinde bırakırlar. Bu çok yanlıştır.
Soyunma olayında, ayakta büsbütün soyunmaya kalkışmamalı,
yalnız üstteki kaba elbiseler çıkartılmalı, iç çamaşırları, yorgan altına
girdikten sonra çıkarılmalı.
İlk temas:
Zifaf gecesinde sevgi oyunu önemlidir. Sevgi oyunu nâzikâne,
erkeğin gelini heyecana getirme tekniği mükemmel olduğu zaman, kadın
ne kadar utangaç olursa olsun, yavaş yavaş eşine itimadı çoğalmaya ve
rahatlamaya başlar. Ondan sonra teslimiyet duygusu artar, çekingenlik
yerine arzu doğmaya başlar. Birçok gelini inciten ve ürküten şey,
eşlerinin bu gece kaba ve anlayışsız davranmalarıdır. Henüz mahcubiyet
içinde bulunan bir gelini, evlilik hayatına yavaş yavaş alıştırmalı. Damat,
gelinde arzu uyandırma yollarını aramalı, utangaçlık hislerinden
kurtulmasına yardımcı olmalı. Normal bir kadın, belki kocasının arzusunu
tahrik etmek için önce çekingen davranır. Aslında o, fethedilmekten
hoşlanır. Fakat mukavemetin kaba bir şekilde kırılma teşebbüsünü asla
hoş görmez. Bunun için damat, nezâket, sabır ve incelik hususlarını asla
gözden uzak tutmamalı. Gelin de, hayatının belki en heyecanlı anlarını
yaşayan eşinin başarısını baltalayacak davranışlardan, mümkün olduğu
kadar kaçınmalı.
Bekâretin izâlesi:
258
www.dinimizislam.com
Normal vasıfları taşıyan kız ve erkek için, bunun bir zorluğu olmaz.
Yapılacak iş; sevgi oyunlarıyla temas ortamı hazırlanır, gelin o safhaya
geldikten sonra, yani ilişkiyi kolaylaştırıcı kaygan sıvı gelince, üstten
aşağı hafif kuvvette bir tazyikle zifaf ilişkisini tamamlanır. Kız uyarılamaz,
kaygan sıvı gelmezse, bir merhem kullanılmalı. Cinsiyet organlarına bir
miktar vazelin sürmek bu işi kolaylaştırır. Kızlık zarının yırtılmasında,
kanama ve acının hafifletilmesi için eşlerin yatakta alacakları pozisyon
önemlidir. Bunun için, genç kız bacakları ayrık ve dizleri bükülmüş
vaziyette sırt üstü yatmalı; erkek diz ve dirseklerinin desteğini kullanarak,
cinsiyet uzvunu eşinin döl yoluna üst taraftan ve üst kenarı boyunca,
aşağı doğru kaydırarak koymalıdır. Burada cinsiyet organının hazneye
girişinde, eşinin hazne ağzının tabii açıklığı yardımcı olur. Bu esnada zar
gerilir ve yapılan basınçla, umumiyetle iki yerden ve arkaya doğru yırtılır.
İşte, sözü geçen hafif ağrı bu anda, zarın direnci ile erkeğin cinsi
uzvunun yapacağı güçlü tazyik karşı karşıya geldiğinde duyulur. Böyle bir
durumda genç kızın kalçalarını küçük bir hareketle kasarak eşine
yardımcı olması iyi olur. Aslında temas öncesinde, genç kızın cinsi
bakımdan başarılı bir şekilde uyarılması, temasın her iki taraf için de
kolayca tahakkukuna yeterlidir. Cinsi tatmine erişen genç kızın ve erkeğin
cinsi organlarında, girişi kolaylaştıracak kaygan sıvılar ifraz edilir.
Vazelin kullanmak birleşmeyi kolaylaştırır. Ama asıl çözüm, temas
öncesi hazırlığın ideal şekilde yapılmasıdır. Kadın, okşama ve sevişme
ile hazır vaziyete gelmiş olmalı! Bu olursa, başka bir tedbire ihtiyaç
duyulmaz.
Tahriş, acıma gibi hallerde, sonraki temaslar için 1-2 gün ara vermek
iyi olur. Ama bu da şart değildir. Karşılıklı istek varsa, ertesi gün veya
birkaç saat sonra temas yapılabilir. Aşırı istek acıyı hissettirmez. Zarın
yırtılmasıyla gelen kan durmazsa telaşa mahal yoktur. Genç kız sırt üstü
vaziyette dizlerini kaldırıp bacaklarını kasarak bitiştirirse, kanama çoğu
zaman kendiliğinden durur. Nadiren de olsa durmayıp aktığı da görülür.
Gerçekten de cinsi temasa her iki tarafın da ruhen ve bedenen çok
iyi hazırlanmış olmaları, erkeğin eşini başarılı bir şekilde uyarması ve her
ikisinin de cinsi heyecan bakımından tatminkâr bir seviyeye çıkmaları
hâlinde neredeyse hiç acı duyulmaz. Aşırı heyecan, aşırı zevk ağrı hissini
ortadan kaldırır. Savaşta ve kavgada yaralanma, neden sonra kan
görülmesi ile anlaşılır. Bu arada, eşlerin birbirine yardımcı olması,
bilhassa erkeğin çok sabırlı, anlayışlı ve şefkatli olması gerekir.
Zifaf gecesinde acı duymak korkusu, yabancı bir erkekle en mahrem
buluşmanın verdiği utanma hissi ve kızlıktan kadınlığa geçiş gibi, çok
259
www.dinimizislam.com
önemli bir dönüm noktasında bulunuşu dolayısıyla, kadının göstereceği
çekingenliği anlayışla karşılamalı.
Onu samimiyetle kendisine alıştırdıktan ve ürkeklik hislerini teskin
ettikten sonra, nâzik ve yumuşak bir surette birleşmelerini temin etmek,
erkeğin vazifesidir. Netice olarak; zifaf gecesinin ilk teması ve
sonrasında, dikkatli, sabırlı ve ihtiyatlı olmalı. Bu hususlara dikkat
edilmezse, cinsi temastan kadın, zevk yerine acı ve ıstırap duyabilir. İlk
zifaf ilişkisinde, arzulanan cinsi zevkin bulunamaması tabiidir.
Zifaf engelleri:
Zifaf gecesi, ciddi bir engelle karşılaşıldığı zaman, ilişkinin daha
sonraki gecelere tehir edilmesi gerekir. Mesela kızın hayız hâli devam
ediyorsa, beklemeyi tercih zarureti vardır. Esasen gerdek gecesinin, kızın
hayızdan temizlendiği zamana getirilmesi gerekir. Zifaf ilişkisinin de, illâ
ilk gecede tamamlanmış olması gerekmez. Sabır ve anlayışla hareket
edilirse, sonraki gecelerde güçlük ve engeller ortadan kalkar.
Bazı erkekler, bu gece kapıldıkları aşırı heyecan sebebiyle, geçici
iktidarsızlığa düşebilirler. Gerdek gecesi böyle bir olayla karşılaşılırsa,
teşebbüsü birkaç saat geciktirmek veya sonraki gecelere bırakmak
gerekir. Çünkü bu durum geçici bir başarısızlıktır; bir müddet sonra
heyecan ve engellerin çözülmesiyle geçer. Duruma göre birkaç saat veya
birkaç gece sürebilir.
Zifaf engellerinin başlıcaları:
Kızın aşırı ürkekliği:
Bu durum, birçok kızların öteden beri sahip olduğu zifafın çok sıkıntılı
geçeceği gibi bazı yanlış kanaatten dolayı olabileceği gibi, o gece erkeğin
kaba bir "erkeklik" gösterisiyle, sabırsız, nezâketsiz ve hoyrat
davranışlarından da ileri gelebilir.
Erkeğin endişesi:
Bazı erkeklerin, zifafta başarısız kalma endişesinin içlerinde yer
etmesi, bu duygular içinde telaş ve heyecan göstermesi; ayrıca temas
esnasında "erken boşalma" hâliyle karşılaşmaları, geçici bir başarısızlık
sebebi olabilir.
Çeşitli etkiler:
Birçok yerlerde görülen zifaf neticesini bekleme âdetlerinin, erkek
üzerindeki psikolojik baskısı, zifaf mekanının elverişsiz, gürültülü ve
görüntülü bir yerde oluşu, o anda kadında beklenmedik tatsız bir hâlin
görülmesi, o kadına karşı duyulan sevgi, şefkat ve hürmet duygularının
aşırı dereceye varması, geçici iktidarsızlık sebeplerine dahildir. İşte bu
gibi hallerle gerdekte cinsi başarısızlığa uğrayan, bunun geçici olduğunu
260
www.dinimizislam.com
idrak edip, ilişkisini daha sonraki gecelere ertelemelidir.
Zifaf âdetleri:
Her memleketin, çeşitli ve farklı özelliklerde evlenme ve zifaf âdetleri
vardır. Ekserisi anormal ve lüzumsuzdur. Dinimize aykırıdır.
Zifaf gecesinde, gelin ve güveyin yakınları tarafından dışarıda nöbet
tutulması veya sabahleyin çarşaf kontrolü tuhaf ve kaba bir âdettir.
Bazılarında ise, neticeyi ilan cinsinden silah atma, belli bir işaret ve
alamet gösterme gibi farklı usuller vardır. Bunun doğuracağı zararlardan
bazıları şöyledir:
1- Gerdeğe giren eşler, o akşam heyecanlı olur. Erkek, bir kontrol
durumuyla karşılaştığı zaman daha da endişe duyacak, belki bu sebeple
o gece iktidarsızlık gösterebilir.
2- O gece kapı bekleyenler, ilişkinin vaki olmadığını anladıkları
zaman, hem damadın maneviyatı kırılır, hem de yanlış bir kanaatin
dedikodusu yapılır. Böyle bir baskı ve kontrol altındaki ilişkiden, beklenen
netice alınamayınca, gelin-damat ve diğer akrabalar arasında, üzücü ve
kırıcı olaylar ve kavgalar meydana gelebilir.
3- Zifafta bekâret işareti açıkça görülmeyen bazı kızlar da vardır. Bu
görülmeyince yanlış hüküm verebilirler. Böylece evliliğin başında,
günahsız bir kızın, "iffetsiz" olarak ilan edilmesine sebep olurlar. Bu da
namuslu bir kız için, gerçekten çok çirkin bir suçlamadır.
4- Eşler arasındaki mahrem sırlar, çevreye yayılmış olur. Dilden dile
dolaşırken herkes bir şey ilave eder. Yanlış dedikodulara sebebiyet verir.
5- Zifaf gecesinin mahremiyeti, gelin-güvey arasında kalmalı. Şayet
gerdek sonrası, ciddi şüpheler hasıl olup da, erkek müşkül durumda
kalırsa, kimseye ifşa edilmeden, bu meselede tecrübesi olan ebeye veya
kadın doktoruna gidip, gizlice öğrenebilir.
Bekâret özellikleri:
Bâkire kızın zifaf gecesinde, yanlışlıkla haksız bir muameleye
uğramamasına dikkat etmelidir. Bazı kızların zifafında -kızlık zarının
özelliğinden dolayı- yırtılma olmaz, bekâret işareti açıkça görülmez. Bu
incelik bilinmezse, yanlışlıkla töhmet ve hataya düşülebilir. Böyle bir
duruma meydan verilmemelidir. Bekâret hususunda kuvvetli şüphe hasıl
olup da, iffetsizlikle itham durumu ortaya çıkarsa, kadın doktoruna
başvurulabilir.
Sayıları, % 5 gibi az da olsa, bazı kızların ilk cinsi temasında,
bekâretlerinde bir değişiklik olmadığı bilinmektedir. Bunlar daha çok
"halkalı, hilâlli" kızlık hâllerinde olur. Bunlardan bir kısmı, ilk doğuma
kadar bâkire kalabilir. Tabii ki bu özelliklere sahip olup da zifaf hâlinde
261
www.dinimizislam.com
zedelenme olmayan kızlıklardan, genelde beklenen kan işareti de
görülmez. İşte böyle bir durumda, bu işin inceliğini bilmeyen ve "bâkire"
bir kızla evlendiği inancıyla zifafa giren bir erkek, burada beklediği işareti
göremeyince, telaş ve endişeye kapılabilir. Ortada kesin deliller olmadan,
namuslu bir kadını "fâhişe" olarak itham etmek de, büyük günahtır. Bütün
bunlar hesaba katılınca, mutlak bir işaret görülmedi diye ortalığı
karıştırmak da, gerçekten lüzumsuz ve mesuliyetli bir durumdur.
Ne var ki, zifafta eşini bâkire olarak bekleyen bir adam da, aradığını
bulamayınca, en azından vicdanen şüpheli ve huzursuz olacaktır. Bunun
sıkıntısından kurtulmak için: Ya yukarıdaki ihtimalleri düşünerek hüsnü
zan etmek ve bir mesele çıkartmamak; yahut şüphe ve sıkıntıyı atmak
için, gelin-damat arasında, özel bir kontrol ve anlaşmayla, mâkul
ölçülerde neticeyi tatlıya bağlamak; veya lüzum görülürse, bir hekime
gösterip işin mahiyetini öğrenip gereğini yapmak gerekir.
Hassas bölgeler:
Öpüşme; hem cinsel beraberliği başlatır, hem de orgazma varmada
önemli bir rol oynar. Dudaklar ve dil, en duyarlı bölgelerdendir. Özellikle
alt dudakların ve dilin emilmesi, kadınlar için cinsel hazzı artırıcı etki
uyandırır. Bu bakımdan, eşler sevişme ve birleşme sırasında yapacakları
hareketlere çok dikkat etmeli, ilişkiyi bir işkenceye çevirmemelidir.
Esas itibariyle, kadın vücudu duyarlı ve cinsel uyarılmaya açıktır, bu
açıdan, kadın vücudunun hemen her noktası, aynı zamanda bir haz
noktasıdır. Ancak, cinsel zevk açısından bazı bölgeler daha gelişmiştir.
Bunların başında "klitoris" gelir. Bu, kadınlık organının üst tarafında
bulunan bir çıkıntıdır. Bu organ, erkeğin penisi gibi bir yapıya sahiptir ve
cinsel uyarma sonucu kabarır. Kadın vücudunun en duyarlı noktası
olduğu için, klitorisi sürekli uyarmak, üzerine baskı uygulamak yanlıştır ve
bu zevkten çok acı verebilir. Klitorisi, hafifçe okşamalıdır!
Cinsel organ dışındaki haz ve uyarı bölgelerinin başında, göğüsler
gelir. Kadınların meme uçları adeta birer klitoris görevi görür ve
uyarılmaları kadına büyük haz verir. Aynı şekilde, memelerin koltuk
altlarına doğru uzanan yan kısımları ile iki memenin ortası, bir de
altlarındaki yuvarlıklar, hassas ve uyarıya açık bölgelerdir.
Kadın vücudunun geri kalan hemen bütün bölümleri de, kadından
kadına değişen bir biçimde, yüksek duyarlığa sahip olabilir. Bunlar, bacak
araları, göbek yuvarlağı, kulaklar, boyun, ense, sırt.
İlişkiden önce, hassas bölgelerin hafif okşamalarla tahrik edilmesi
gerekir. Ama bu okşamaya da, belirtilen en hassas bölgelerden
başlanmaz. Daha az hassas bölgelerden başlayarak, en hassas
262
www.dinimizislam.com
bölgelere, merkeze doğru kaydırılan yumuşak bir okşama idealdir.
Oral seks denilen, erkeklik uzvunu kadının ağzına alması, dini
açıdan çok çirkin ve günah olduğu gibi sağlık açısından o derece
tehlikelidir. Yapılan araştırmalarda, aids hastalığının bu yolla da bulaştığı
tespit edilmiştir. Ayrıca erkeğin kadının organını öpmesi yalaması da aynı
derecede tehlikeli, çirkin ve günah bir harekettir.
İlişki safhası:
Eşlerin ihtiyacına göre uzunca veya kısaca yapılan başlangıç
oyunlarından sonra, şehvet hislerinin iyice uyanmasıyla, kadında
birleşmeyi kolaylaştırıcı mezi denilen sıvı çıkar. Kadın, cinsi his
bakımından zayıf olur veya yeterince tahrik edilmemiş bulunursa, böyle
bir sıvı görülmez.
Temas safhasında en önemli mesele, erkeğin acele etmemesidir.
Sabırla idare etmesini bilmek, erkeğe düşen önemli bir vazifedir. Eğer
erkek, kadının hâlini düşünmeden sadece kendi zevki için davranırsa, biriki dakika içinde zevkin sonuna geliverir. Bu durum ise, kadını yarı yolda
terk edip, sıkıntı içinde bırakır. O halde erkek, ihtiyatlı tavırlarıyla,
"orgazm" durumuna gelmeyi geciktirmeli, bu noktada kadınla beraberliği
sağlamaya çalışmalı.
Esas itibariyle birleşmenin sorumluluğu da erkeğe düşer. Erkek,
birleşmeye doğru yönelirken, kadının bunu anlayacağını sağlayacak
hareketler yaparak onu hazırlamalı, aynı zamanda da, yavaş
hareketlerde bulunarak "birleşme" durumuna geçmeli. Sevgi oyunları
sonucu uyarılmış bir durumda olan kadın, zevk içinde olduğu kadar,
"şefkat" ihtiyacı da içindedir. Bu bakımdan, erkek hangi pozisyona
geçecekse, bu arada hassas yerleri öpmeyi ve vücudunun çeşitli yerlerini
okşamayı ihmal etmemelidir. Birleşme sırasında da, kararlı ama yumuşak
olmaya çalışmalı, yavaş yavaş yaklaşmalı, başlangıçtaki yavaş
hareketlerin temposunu sonra yavaş yavaş artırmalıdır.
Kadının orgazm hâline gelmesi, erkeğe nispetle daha geç ve yavaş
olduğundan, başlangıçta gerekli tahrik oyunlarıyla bu zamanı
hızlandırmak ve kısaltmak gerekir. Erkekle beraber kadının da tatmini
için, orgazm devresinin hemen hemen aynı anda -veya erkekten önceolması gerekir. Bu da hazırlanış safhasının iyi tanzimine, devamının
sabırla idare edilmesine bağlıdır. Cinsi ilişkinin baştan sona normal bir
bütün hâlinde, 15-20 dakika sürmesine ihtiyaç vardır. Bu müddet, duruma
göre uzayıp kısalabilir.
Orgazmdan sonra genel olarak erkekler, baştakine benzer bir sevgi
ve ilgi göstermeyi ihmal ederler. Kadın ise bu andan sonra da, sevgi
263
www.dinimizislam.com
kucağında bir miktar daha eğlenmeyi arzular. Bunu ihmal etmemelidir.
Onun cinsi yakınlıktaki hissesinin önemli bir kısmı da, sonundaki
muamelenin güzelce neticelenmesine bağlıdır. Öyleyse erkek, eşinin bu
ândaki haklı arzusunu da ondan esirgememelidir. Son safhadaki bu
arzuya cevap vermek için, yerine göre bir kendine çekiş, kucaklayış ve
okşayış da kâfi gelebilir. Önemli olan, boşalmadan sonra hemen
çekilmeyip, az da olsa bir ilgi gösterilmelidir!
Eşlerin tatmini
Cinsi yakınlıkta erkeğin tatmin olmasında zorluk olmaz. Fakat
kadınların çoğu tatmin edilmemiş, doyuma ulaşamamış durumda kalırlar.
Gerçekte erkeğin cinsi başarısı ve eşini tatmin için, fazla güçlü
olmasına ihtiyacı yoktur. Erkeklik organının küçük olmasının da rolü
yoktur. Biraz cinsi teknik ve normal erkeklik vasfını taşıyan, ilişkilerde
gerekli faaliyet gücünü kendinde bulan her erkek, bunu başarabilir.
Kadının zevk bölgesi yüzeye çok yakın olduğu için erkeklik organı
normalden küçük bile olsa, cinsi tatmine engel değildir.
Evlilik hayatında pek az tatmin olabilen, hatta hiç olmayan kadınlar
da vardır. Sık sık tatminsiz bırakılırsa ve bilhassa iyice duygulanma
safhasında temas kesilirse, kadının huzurunu kaçırır. Bu da, evlilik
saadetine zarar verir. Cinsi tatminsizliğe maruz kalan kadın, sinir
gerginliğinin verdiği ıstırapla, çok zaman uykusuz kalır. Gittikçe erkeğiyle
ilişkiden çekinmeye başlar; ona olan sevgi ve itimadı sarsılır. Neticede
sıkıntı, sinir bozukluğuna yol açar. Bu durum devam ederse, evlilik hayatı
tadını kaybeder. Erkeklerin pek çoğu, bu noktada gaflete düşer.
Erkekleriyle geçinemeyen kadınların yüzde doksanı da, cinsi tatmini
bulamayan kadınlardır.
İlişkide kadının boşalması ve tatmini
Sık nefes, mahrem bölgede hafiften kasılmalar ve gevşeyip
rahatlama gibi hâllerden belli olur. Bunlar sezilmiyorsa, onun tatmin
olmadığı bilinmelidir. Kadındaki bu hâlin en önemli sebebi erkeğin
sabırsızlık ve dikkatsizliğidir. En önemli çaresi de, erkeğin ilişki tekniğini
gerektiği kadar bilmesi ve dikkat etmesidir. Bu iş, evlilik hayatında
zamanla kazanılan tecrübelerle gelişir. İlk safhada mükemmellik
beklenmez.
Orgazm olayı
En başta gelen problem budur. Bunu beceremeyen istenilen neticeye
varamaz. Bunun için, damdan düşer gibi yapılan bir temas, kadın için
büyük hayal kırıklığı ve tatminsizlik demektir.
Birleşmede orgazma ulaşan kadın sayısı oranı hayli düşüktür.
264
www.dinimizislam.com
Ömründe orgazm olmamış kadın sayısı da az değildir. Orgazma
ulaşamamanın sebebi, ekseriyetle, psikolojik gerginliktir.
Cinsi temasın başarısında psikolojik yakınlık ve hazırlığın yanı sıra,
uygun yer ve zamanın da büyük önemi vardır. Kaba olmadan, tatlı bir
şekilde yapılan tembihler mutlaka tesirli olur. Sabır, güven, anlayış, sevgi,
şefkat. Bunlar uzun ömürlü ve mutlu bir evliliğin önde gelen
şartlarındandır.
Bu arada sık sık boşalma noktasına gelebilir. Böyle durumlarda,
kendisi hareketi durdurur, eşinin de durmasını, hareket etmemesini
söyler ve eşi de ona yardımcı olursa, erken boşalmayı önlemek mümkün
olabilir. Sakinleştikten sonra, tekrar devam ederler. Sakinleşmenin,
boşalmayı geciktirmenin başka bir yolu da, zihni başka yönlere
kaydırmaktır. O anda hanımı ile beraber değil de, başka yerde, başka
işlerle ilgilenmeli, zihnini dağıtmaya çalışmalı. Mesela, yarın yapacağı
işleri düşünür. Geçmişteki hoşlanmadığı olayları hatırlarsa orgazm
gecikebilir.
Önce uyarma, sonra gerilimi sona erdirme safhalarından meydana
gelen bu metotta, birbirini takip eden tembih ve durma seansları
sırasında, erkek boşalmaksızın cinsi heyecanın en üst mertebesine
çıkmayı öğrenebilir. Bunu geciktirmek, tecrübeyle zamanla öğrenilir. Bu
süre ne kadar uzun sürerse, o kadar iyi netice alınmış olur, o kadar
faydalı olur. Bu esnada erkek boşalsa bile bu geciktirmeden dolayı
organının sertliliği hemen kaybolmaz. Dolayısıyla kadın orgazm
olamamış ise bu sırada o da orgazm olmuş, rahatlamış olur. Kısacası
erkek kendine her ne metotla olursa olsun hakim olup, boşalmayı istediği
zaman, kadının durumuna göre ayarlaması gerekir. Erkek sabırlı
davranıp, eşinin hassas bölgelerini tahrik ederek, onun da cinsi tatmine
erişmesi için gayret gösterirse, zamanla kendi orgazmını geciktirmeyi
öğrenebilir. İradesine hakim olarak, gerekli ayarlamayı yapabilir.
Genellikle penisin hazneye girmesi ile 2-3 dakika içinde boşalabilir. Buna
meydan vermemek için, erkeğin iradesine hakim olarak penisi dışarı
çekmesi veya hareketsiz durması gerekir. Bu esnada 10-30 saniye kadar
derin derin nefes almalıdır. Yarım dakikalık bir duraklama, genellikle
boşalma isteğini geriletir. Bu hususta bir başka tavsiye, sıkma
metodudur. "Tehlikeli" an gelmeden önce, penisin dibi, yani torbaların altı
ile makat arasındaki perine bölgesi sıkılır. İşaret ve orta parmak
kullanılarak yapılacak bu tazyik, boşalmayı geciktirici bir tesir yapar. Şu
da unutulmamalıdır ki, kadının mutlaka orgazm olmasını beklemek de
yanlıştır. Belirtilen şartlarda yapılan bir birleşmede kadın rahatlar. Zaten
265
www.dinimizislam.com
her defasında kadının orgazm olması da çok zordur. Her defasında
orgazm olması kadını yıpratır. Bunun için kadın, zaten her beraberlikte
bunu beklemez. Psikologlar mutlaka orgazm demenin yanlış olduğunu
belirtmektedir. Orgazm önemli olmakla beraber dikkati devamlı orgazm
üzerine çekmek de yanlış olur. Bu konudaki zorlama cinsi beraberliğe
olumsuz etki edebilir.
Kısacası cinsel birleşme eşittir orgazm demek değildir. Orgazmda
önemli olan bunun önemini bilip kadını bundan mahrum etmemektir.
Pozisyonlar
Evlilik hayatı boyunca cinsi münasebetlerin, şeklen değişmeyen bir
vaziyette devam etmesi bıkkınlığa sebep olabilir. Bunun için, zaman
zaman farklı şekil ve vaziyetleri kullanmaya ihtiyaç görülebilir. Bunun da
dinen bir mahzuru yoktur. Cinsi temasta en uygun pozisyon, kadın sırt
üstü yatar, erkek kadına yüzü dönük olarak üstten yaklaşır
Ay hâlinde iken
Ay hâllerinde, erkekle bir araya gelmemelidir. Büyük günahlardandır.
Ay hâlinde, kadının tenâsül yolları kanla dolgun, rahmin damarlarının
ağzı açık, az çok bereli bir hâldedir. En titiz ve temiz olanlarda bile, bu
yollarda sinsi bekleyen milyonlarca mikroplar vardır. Ay hâllerinde bunlar
hemen süratle ürer, çoğalır, kuvvetlenir; fırsat kollar ve en ufak bir
sebeple hemen bereli bulunan tenâsül uzuvlarını, rahim ve yumurtalıkları
sarar. Bu ara vuku bulan cinsi yakınlık, mikropların her yana yayılmasına
sebep olur. Bu hâl kadını hasta eder. Devamlı olursa fazla kan
boşanmalarına, bel ve kasık ağrılarına, ciddi birçok kadın
rahatsızlıklarına sebep olur. Sonra, âdet kanının kendine mahsus ağır bir
kokusu vardır. Bu koku, pek temiz kadınların bile ter ve tenini kaplar. Bu
kokudan kadın kendisi bile tiksinir. Bu sırada vuku bulan cinsi yakınlıkta,
bu ağır koku erkeği de tiksindirir. Kadın bunları bilerek, temizliğe bu
zamanda daha çok dikkat etmeli ve eş oynaşından hep uzak kalmalı,
yakınlıkta bulunmamalıdır. Ay hâlinde ilişki haramdır, büyük günahtır.
Lohusa iken de, yakınlıkta bulunmaktan sakınmalıdır. Bu da
haramdır. Zira doğum esnasında tenâsül uzuvları, bilhassa rahim, hazne
berelenir, çok defa yırtıklar husule gelir. Bu sırada kadınla yakınlıkta
bulunmak, kadını pek fena örseler. Mikropların hemen faaliyete geçmesi
birçok önemli kadın hastalıklarının meydana gelmesine sebep olur. Onun
için rahim ufalmadan, kadının tenâsül uzuvları tabiî hâlini almadan
kadına yanaşmamalıdır.
Gebeliğin son üç haftasında ilişki kadın için zararlı olabilir. Fakat
dinen günah değildir.
266
www.dinimizislam.com
Tekrarlama zamanı
İlişkiyi tekrarlama zamanı ve miktarı şartlara göre değişik olur.
Bundaki genel ölçü şudur: Kendiliğinden uyanan ve sonunda yorgunluk
vermeyen, insana ferahlık ve zindelik kazandıran ilişkiler, tabii ölçüde
demektir.
Hâli ve yaşı müsait kimseler için bunun muayyen bir sınırı olmamakla
beraber, aradan 4-5 gün geçmeden tekrar edilmemesi yerinde olur.
Çünkü erkek, boşalttığı cinsi enerjiyi, ancak bu müddet zarfında kâfi
miktar doldurur. İlişkilerin, evli eşler için kırk yaşına kadar, ortalama
haftada iki defası normal sayılırken, kırkından sonra haftada bir,
ellisinden sonra iki haftada bir, altmıştan sonra ayda bir olması tabii
ölçüde sayılmaktadır. Ancak bunlar kesin ölçüler değildir; her insanın hâl
ve şartlarına göre değişiklik gösterir. Kadın haklı olarak, cazip hâlleriyle
erkeğine karşı cinsi arzusunu hissettirince, erkeğin onu ihmâl etmeden,
yakınlıkta bulunması gerekir.
Cinsi ilişkilerin fazla olması, erkeği sıkıntıya sokar. Yorgunluk,
hâlsizlik ve dermansızlık yapar. Hele pek genç yaşlardan itibaren bu
yoldaki aşırı faaliyetlerle yıllarca israfta bulunanlar, zamanla cinsi
kudretlerini kaybedebilirler. Fazlası iyi olmadığı gibi, lüzumsuz cinsi
perhiz de iyi değildir. İlişkinin fazlası bedene zarar verir, azı da ruha zarar
verir, insanın psikolojisini bozar.
Erken boşalma
Gerçekten bir sıkıntı kaynağıdır. Erkeklerin yarıdan çoğu, erken
boşalmadan şikayetçidir. Bu hâlin devam edip gitmesi kadın hakkında
tatminsizlik ve huzursuzluk doğurur. Erken boşalmanın başlıca sebepleri;
acelecilik, yanlış teknik ve heyecandır.
Acelecilik
Normal olarak erkeklerde cinsi boşalma, kadından daha hızlıdır ve
birkaç dakikada gerçekleşir. Bazı kadınların orgazmı da kısa zamanda
gerçekleşmekle beraber, çoğunda 5-10 dakikalık zamanı alır. Eğer erkek
bu noktada acele davranıp, 1-2 dakika içinde orgazm olup ilişkiyi bitirirse,
kadın, henüz arzulanan zevk seviyesine yaklaşmadığı için sıkıntı olur. Bu
vaziyetten kurtulmak için, erkeğin ağır davranması zaruridir. İlk temas
başladığı an, bir müddet bekleyip nefes alınır. Sonraki kısımda ise,
ihtiyatlı hareketler ve yer yer duraklamalarla kendini emniyete alarak,
boşalmanın geciktirilmesine çalışılır.
Yanlış teknik
İlişkinin başında gerekli olan heyecanlandırma oyunları ihmâl
edilirse, normal olarak kadının orgazmı gecikeceğinden, erkek elbette ki
267
www.dinimizislam.com
ondan önce boşalma durumuna gelecektir. Bunun için başlangıç
oyunlarını gerektiği ölçüde yerine getirmek suretiyle, aradaki mesafeyi
kapatmak mümkündür.
Ayrıca erkekte idrar sıkıntısı varken temasa geçmek de, erken
boşalmaya sebep olur. O hâlde ilişkiden önce abdest bozmak ve avret
yerlerini soğuk suyla yıkamak da, boşalmanın geciktirilmesinde yardımcı
olur. Bir de kendini arada bir sıkmak suretiyle, orgazmın hızlanması
önlenebilir.
Heyecan
Lüzumsuz telaş ve heyecan, erken boşalmayı kamçılar. Bu hâl, daha
ziyade zifaf gecesinde ve ilk temaslarda görülür. Merak ve heyecandan
itidâlini koruyamayan erkek, erken boşalmayla o anda bir başarısızlığa
düşebilir. Fakat bundan telaşlanmaya hâcet yoktur. Zifaf bahsinde
belirtildiği gibi, bu olay o an için olağandır ve daha sonra normal
dengesini bulacaktır. İlişkiden uzunca bir zaman uzak kalan eşler de,
erken boşalmaya daha müsait duruma gelirler. Bu yüzden erken boşalma
engeline takılan erkek, bir müddet sonra ikinci bir teşebbüsle de
noksanını tamamlayabilir. Boşalmadan sonra bedenleri ayırmadan, bir
süre daha bekleşmek de kâfi gelebilir.
Bu ölçüler içinde sabır alışkanlığına devam edilirse, ilişkileri 20-30
dakikaya kadar uzatmak ve birkaç ay içinde erken boşalma sıkıntısından
kurtulmak mümkündür.
İktidarsızlık
Esas itibariyle, yaşı geçkin olmayan erkeklerin ereksiyon, yani
organın sertleşme zorluğu çekmeleridir. Bunun bir biçimi de, ereksiyona
geçme, ancak ilişkinin ortasında penisin yumuşamasıdır. Bu bozukluğun
bazen penise kan iletimini düzenleyen prostat bezinden kaynaklanan
fizyolojik bir temeli vardır. Ancak çoğunlukla nedeni fizyolojik değil,
psikolojiktir. Bunun ölçüsü de, erkeğin, her sağlıklı erkekte görülen
"sabah erken ereksiyonunda” bulunup bulunmadığıdır. Bulunabiliyorsa,
iktidarsızlığın sebebi fizyolojik değil psikolojiktir.
Başta kendine güvensizlik, suçluluk duygusu, eşinden bıkma gibi
sebeplerle gelen, ancak çok çeşitli sebeplerin yol açabileceği
iktidarsızlığın önemli bir kaynağı da alkol ve sigaradır. Öte yandan, yaşı
ilerledikçe, erkeklerin penislerinin hem dikelme açısı hem de ereksiyonda
bulunabilme süresi, penisi sertleştiren damarların deformasyonu sonucu
azalır.
Erken boşalma aslında fizyolojik bir bozukluk değildir ve birçok
durumda, erkek ile kadın arasındaki orgazm süresinin farkından
268
www.dinimizislam.com
kaynaklanan bir olgudur. Erken boşalan erkek, genellikle çok çabuk
uyarılabilen ve çok hızlı bir ereksiyona sahiptir. Aşırı heyecan sonucu,
daha soyunmaya bile fırsat bulamadan boşalan erkekler görülmüştür.
Ancak, sahici bir bozukluk olmadığından, eşlerinin de anlayış
göstermesiyle erken boşalan erkekler kendi kendilerini eğitebilirler.
Burada önemli olan, aşırı uyarıcı durumlardan kaçınmak, sakin olmaya
çalışmak ve cinsel birleşmeyi mümkün olduğu kadar yavaş yavaş
hareketlerle gerçekleştirmektir.
Cinsi istekte tutukluk, penisin sertleşmemesi veya sertleşmenin kısa
sürmesi, normal bir cinsi temas devam ederken isteğin aniden
kaybolması gibi iktidarsızlık hallerinin çoğu, psikolojik sebeplere dayanır.
Bunun altında çoğunlukla başaramama korkusu ve yanlış saplantılar
yatar. Sağlıklı ve yeterli bir cinsi eğitim alınamayışından da kaynaklanan
bu korku, genç yastaki erkeklerde geçici iktidarsızlıklara meydan
verebilir. Nitekim sinirli, heyecanlı, hassas ve evhamlı şahıslarda
iktidarsızlık çok görülür. Bu gibi erkekler bir defa başarısız olduktan
sonra, korkuları ve heyecanları iyice artar. Hatta aşağılık kompleksine
bile kapılabilirler. Çünkü her ilişkide hormonlar yeniden faaliyete
geçirildiğinden, evlilik hayatında belirli ve düzenli aralıklarla devam
ettirilen cinsi hayat, cinsi iktidarın da uzun ömürlü olmasını sağlar.
Cinsi gücü arttırmaya dönük ilaçların tesiri bir yere kadardır. Bu gibi
ilaçlar da rastgele kullanılmamalıdır.
İktidarsızlık sebepleri:
1- Uzun müddet, aşırı derecede ilişkide bulunmanın sebep olduğu
fazla israf.
2- Sinir yollarını tahrip eden ve vücudu eriten bazı yıpratıcı
hastalıklar.
3- İlmi meseleler üzerinde, fazla çalışma sonucu hasıl olan
yorgunluğa bağlı geçici arıza.
4- Gebeliğe mani olmak için, bazı erkekler tarafından kullanılan
prezervatif.
5- Tiksinmekten doğan nefret, hissi veya aşırı sevgi ve şefkat hâlinde
beliren hürmet duygusu.
6- Çeşitli sebeplerle ortaya çıkan şiddetli korku ve endişeler.
7- Fazla duygulanma ve sinirlenmelere bağlı heyecan ve asabiyet.
8- Yaşlanmaktan dolayı ortaya çıkan tabii iktidarsızlık.
9- Âşık olmaktan ileri gelen duygu veya tatsız hatıralar.
10- Gıdasızlık, vücut yorgunluğu.
11- Alkollü içkiler, keyif verici ve uyuşturucu maddeler.
269
www.dinimizislam.com
12- Büyü.
İktidarsızlık arızaları ekseriyetle geçicidir ve hemen hemen hepsinin
de çaresi vardır. Doğru teşhis konduktan sonra, tedavisi zor değildir.
Bedeni tedavi
Bedeni arızalar içindir. Kuvvetli gıda, muntazam uyku ve istirahat, bir
müddet cinsi yakınlıktan uzak kalmak, temiz hava seyahatleri, ılık su,
deniz ve kaplıca banyoları. Ayrıca cinsi arzuyu arttıran kuvvet macunları
ve faydalı ilaçlar da vardır. Fakat ilaçlar son çaredir; mecbur kalmadıkça
başvurmamalı, daha ziyade tabii gıda almalı!
Ruhi tedavi
Ruhi olaylardan dolayı zuhur eden iktidarsızlığın tedavisinde en iyi
hekim, yine o şahsın kendisi sayılır. İktidarsız olduğuna iyice inanan,
hakikaten öyle oluverir. Böyle bir kanaatten sıyrılınca da, bu dertten
kurtulur. Bir de anlayışlı hanım, bu derdin devasında yardımcı olabilir.
İlaç ve besin takviyesi
Beslenme ve vitamin takviyesi yararlıdır. B6 ile birlikte diğer B
vitaminleri, A vitamini, F vitamini, demir ihtiva eden gıda ve ilaçlar,
proteince zengin gıdalar faydalıdır. Padişah macunu diye bilinen gıda ve
ilaçlar genel olarak kalori bakımından zengin ve beslenme
yetersizliğinden doğan ciddi problemleri bertaraf edebilecek vasıftadır.
Aynı şekilde bal, pekmez, helva gibi besinler de faydalı olur.
Beslenmeye ve vitamin eksikliklerine dikkat edilmelidir. Psikolojik
faktörlerin rolünü düşünerek, asabi gerginlik, endişe ve korkulardan uzak
durulmalıdır. Aşırı ve ihtiraslı çocuk isteğinin dahi geçici kısırlık sebebi
olabileceği bilinmelidir. Bilhassa genç kızlar ve kadınlar taş ve rutubetli
zeminlerde çalışmamalı, oturmamalı, ayaklar başta olmak üzere
vücutlarını soğuktan korumalıdır. Banyo, deniz, kaplıca sonrasında ıslak
dolaşmamalı, hemen kurulanmalı. Âdet zamanlarında denize, havuza,
kaplıcaya girmemeli, bugünlerde temizliğe azami dikkat etmelidir. İçi su
dolu küvette banyo yapmamalı. Yağmurlu ve soğuk havalarda ayaklar
sıcak tutulmalı, tercihen yün çorap giyilmeli. Naylon veya sentetik iç
çamaşırlarından sakınmalı, yünlü iç giysiler tercih edilmeli. Âdet
günlerinde kullanılan bez, pamuk ve petler sık sık değiştirilmeli. Muayyen
günlerde aşırı yorucu beden faaliyetlerinden kaçınmalı, istirahat etmeli.
Bazı kadınlar, cinsiyet hissi bakımından soğuk olur, ilişkilerden bir
zevk almazlar. Bu durum, kadında üreme uzuvlarının olgunlaşmaması,
erkeğin, ilişkilerde kabalık gösterip kadını hırpalaması, onun cinsi hayatta
devamlı tatminsiz bırakılması gibi çeşitli sebeplerden ileri gelebilir.
Bilhassa erkeğin eşine karşı samimi sevgi ve ilgisinin, bu olumsuz
270
www.dinimizislam.com
soğukluğu gidermekte önemli etkisi vardır.
Zinanın sebepleri
Zinanın başlıca sebebinin cinsi değil, ruhi tatminsizliğin büyük önemi
olduğu ortaya çıkmıştır. Öyleyse, ıstırabın kökü buradadır. İnanç zayıflığı
varsa, erkek sevilmediğini veya takdir edilmediğini hissettiği anda, başka
bir kadın arama arzusuna kapılır. Kadın için de aynı şey söylenebilir.
Eğer günlük hayatında karı koca birbirine sevgi ile mukabele ederse,
cinsi ilişkiler de bu sevgiyi aksettirecek ve zenginleşecektir. Şimdiye
kadar keşfedilmiş olan en iyi ilişki tekniği, evlendiği insana karşı sıcak,
derin bir sevgi ve bağlılık göstermektir.
Her şehvetin neticesi, kalbi kararttığı ve bunalttığı halde, meşru
olarak yapılan cima [ilişki], kalbde ferahlık, ruh ve bedende sükunet ve
rahatlık temin eder. Cimadan asıl maksat, nesil üretme gayesidir ve
bundaki zevk de, böyle bir maksada binâen lütf-i İlâhî olarak verilmiştir.
Âdâbına riayet ederek cimada bulunan eşler, bununla ibadet sevabı da
kazanır. Nikahlı olarak yapılan ilişkiye "cima" denir; nikahsız olana "zina"
denir.
Kadının meşru mazeretsiz olarak, kocasının talep ettiği ilişkiyi kabul
etmemesi büyük günahtır. Boşalma anında meniyi dışarı atmak, kadının
rızasıyla olursa mubah, ondan izinsiz yapılırsa mekruhtur. İhtiyaç
olduğunda, kadın hayz halinde iken de edep yeri hariç, her yerine
dokunulabilir.
Hanıma arkadan yani dübüründen yaklaşmak büyük günahtır. Hadisi şerifte (Hanımına, arkadan yaklaşan melundur) buyuruldu. Cimadan
sonra bir parça uyumalıdır.
Cimada müstehap olanlar:
1- Cimaya Euzü Besmele ile başlamalıdır. Niyeti kendini ve hanımını
zinadan korumak ve hayırlı evlat yetiştirmek olmalıdır!
2- Cima başlamadan önce, kadınla kâfi miktar oynaşmak ve kadında
kuvvetli bir arzu belirdikten sonra başlamak gerekir. Böyle bir başlangıç
olmadan cimada bulunmak kadına cefadır.
3- Cima anında acele etmemeli, kadının tatmin olmasını da
beklemeli!
4- Cima bitince hemen çekilmemeli, biraz daha birlikte kalmaya
çalışmalı.
5- Cimadan sonra tekrar ilişkide bulunmak veya uyumak için, hemen
avret yerlerini yıkamalı. Abdest almak veya gusletmek hemen lazım
değilse de iyi olur.
6- Cimanın Pazartesi ve Cuma geceleri olması iyidir. Diğer geceler
271
www.dinimizislam.com
de caizdir. [Cuma gecesi, Perşembeyi Cumaya bağlayan gecedir.]
Cimada mekruh olanlar:
1- Cima esnasında kıbleye ayak dönmek.
2- Yorgan ve benzeri bir örtü olmadan, açık olarak çırılçıplak cima
etmek.
3- Tam orgazma ererken konuşmak, gülmek, sesi yükseltmek. Bu
hâl, çocuk için konuşma aksaklığına sebep olabilir. Bu konuşmalar, cima
zevkini kısar ve tatsızlık doğurur. Konuşma ve fısıldamalar, başlangıç
sırasında olmalı.
4- Eşinin ve kendinin avret uzvuna bakmak mekruhtur; bu görme
noksanlığına ve unutkanlığa sebep olur. İhtiyaç hâlinde karı koca
birbirine tepeden tırnağa bakabilir.
5- Kamerî ayların ilk, orta ve son gecelerinde cima etmemeli!
Eşler arasında geçen cinsi ilişkilerle ilgili mahrem sırların başkalarına
ifşâ edilip yayılması haramdır.
Cima âdâbı
Bazı âdâb kitaplarında, cima vakitleriyle ilgili zamanlardan ve bu
vakitlerin doğacak çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir. Bunlar
dini bakımdan uyulması mecbur olan hükümlerden değildir. Fakat
bahsedilen vakitlerin gözetilmesi faydalı olur.
Cima için tavsiye edilen vakitler:
Pazartesi, Salı, Perşembe, Cuma geceleri ve gündüz öğleden önce.
Tavsiye edilmeyen vakitler:
1- Hafta içinde Pazar gecesi ve Çarşamba gecesi,
2- Kameri aylarının birinci, on beşinci ve sonuncu geceleri.
3- Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri,
4- Berat gecesi,
5- Yola çıkılacak gece,
6- Gündüz öğleden sonra.
Bunlar da bir tavsiyedir. Şehvetlenip haram işlemek mesela yabancı
kadına şehvetle bakma tehlikesi varsa mekruh olmaz. Bilakis beraber
olmak lazım olur. Güne, zamana bakılmaz.
Cima için uygun görülmeyen hâller:
1- Kadının rızası yoksa,
3- Abdesti sıkışıksa,
4- Fazla tok, hasta ve yorgun ise,
5- Çok soğuk ve çok sıcaksa.
Cimada diğer edebler
272
www.dinimizislam.com
Kendini haramdan korumaya, helâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima
ederken şeytandan Allahü teâlâya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme
cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demeli. Bu
durumda gebe kalırsa, şeytan ona zarar vermez.
Resulullah efendimiz, (Cimada Besmele söyle. Cünüplükten
temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa
sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri
sayısınca sevap yazılır) buyurdu.
Hanımda şehvet, istek belirinceye kadar onunla oynaşmalı. Bunda
bedenin rahatlığı ve doğacak çocuğun kusursuz olması faydaları vardır.
Acele etmemeli. Hadis-i şerifte, (Erkek hanımı ile cima ederken, horoz
gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da
rahatlayıncaya kadar, karnı üzerinde kalsın) ve (Kadın rahatlamadan,
sen rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve
tembellikle geçer) buyuruldu.
Geline bir tavsiye:
Gelin ilk günden itibaren yemesine içmesine dikkat etmelidir. Bazı
yiyecekler zararlı olabilir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Gelin, ilk hafta yoğurt, ayran, sirke, turşu ve ekşi yememelidir!
Bunlar çocuk olmasına engel olabilir. Sirke yiyen kadının hayz
görmesi zahmetli olur ve hayzı düzensiz olur. Ekşi elma yemek hayz
kanını keser. Bu da başka bir hastalık meydana getirir.)
Erkeğe tavsiye:
Hanıma karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine,
akla uymayan sözlerine ve işlerine sabretmelidir. Onunla tatlı konuşmalı.
Onun seviyesine ve aklına uymalıdır. Onunla şakalaşmalı, oynamalıdır.
Yemede, giyinmede, gücü yettiği kadar eli açık olmalıdır.
Dinimizde, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette
öğretmelidir.
Hanımının giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı
davranmamalı ve başı boş da bırakmamalı. Kendini ve hanımını
şüpheye, iftiraya düşürecek hallerden sakınmaya çok önem vermeli.
Hanımını, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli,
yabancıları görmesine mani olmalı.
Ev işleri ile vakit geçirmesi, onun zevki olmalıdır. Ona sert
davranmamalıdır.
Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zaman boşamak,
ayrılmak lafını ağza almamalı, bir defa daha evlenmek lafı
etmemelidir. Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç
273
www.dinimizislam.com
kullanmamalıdır. Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine bu kelimeleri
kullanmamalı. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir. Yakınları ile
dostları ile istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten sonra bir
talak vermelidir. Hiçbir zaman üç talak birden vermemeli. Zaten üç
talak birden vermek haramdır. Hayat şartları insanı birçok şeye
katlanmayı gerektirebilir. Olmaz denilen şey olabilir. Bir talakla
boşama yapılırsa, hem haram işlenmemiş olur, hem de kapı
tamamen kapatılmamış olur. Boşamamak bir risk getirmez; ancak
boşamak hele üç talak vermek çok büyük risktir. Telafisi mümkün
olmayabilir.
Boşanmak ve nikahı bozan şeyler
Sual: Dinimizde boşanmak hakkında geniş bilgi verir misiniz?
CEVAP
1- Boşamak için kullanılan kelimeleri erkeğin hanımına karşı
söylemesi ile talak yani boşama hasıl olur. Boşamak için kullanılan sözler
iki çeşittir: Açık sözler ve Kinayeli sözler.
"Sen benden boş ol", "Ben seni boşadım" gibi sözler açık sözdür. Bu
sözleri, şaka olarak veya şaşırarak da söylediği anda, manasını bilmese
bile, boşamış olur.
"Seni bıraktım, seni terk ettim" kelimeleri açık söz kabul edilir. Bir
veya iki defa böyle açık sözle boşamaya, yani geri dönüşü mümkün olan
boşamaya talak-ı rici denir. Ama yine de üç haktan biri gitmiş olur. Bu
sözlerden herhangi biri bir defa söylendiğinde, pişman olunmuşsa, eski
nikaha dönmek niyetiyle hanımının elini tutar veya öperse, tekrar nikah
yapmadan iki bağ ile evliliğe devam eder.
2- Evlilikte üç bağ vardır. Yani, boşama sözleri üç defa tekrarlanırsa,
"Seni boşadım, boşadım, boşadım" derse, veya "Seni üç defa boşadım"
derse üç bağı birden koparmış, geri dönüşü olmayacak şekilde boşamış
olur. Böyle üç kere boşayınca talak-ı rici, talak-ı baine dönmüş olur.
3- "Babanın evine git!", "Defol git!", "Cehenneme git!", "Senin kocan
değilim artık" gibi, başka manalarda da kullanılan sözler kinayeli, kapalı
sözlerdir. Bu sözler, boşamak niyeti ile söyleyince boşamış olur. Buna
bain talak, yani iddet müddeti içinde geri dönüşü olmayan kesin boşama
denir.
Bu şekilde boşamada, iddet müddeti geçip yeniden nikah
yapılmadıkça bir araya gelinemez.
4- Kayınpederine "Ben senin kızını istemem, kime ister ise varsın"
274
www.dinimizislam.com
demek ve hanımı gezmek için izin istediğinde, "Ben seni ip ile
bağlamadım git", "İstediğin yere gidersin. Bana hanım olmazsın" veya
"Artık ben seni istemem”, "Seni boşamak istiyorum" gibi şeyler söylese,
boşamak niyet etmedikçe, boşamış olmaz.
5- "Şart olsun", "Dilediğini yap!" sözleri, boşamak manasına
kullanılan yerlerde, hanımına böyle söyleyince, niyet etmese bile, bir bain
talak olur.
6- Hanımına, anam, kızım, kardeşim demekle boşama olmaz. Fakat
(Şimdiden sonra anam, kızım veya kardeşim ol) derse boşama olur. Bu
bir talak-ı bain olur.
7- Kinayeli sözle boşamada, bain talak iddetinde, hanımının odasına
giremez. Kadın süslenemez, koku sürünemez, yabancı kadın gibi talak
veren kocasından uzak durur. İddet sonunda yeniden nikah lazımdır.
8- Boşamada, sayı bildirilmezse bir boşama olur. Üç veya fazla sayı
söylerse, üç talak ile boşamış olur. "Bedenimdeki kıllar adedince" veya
"Denizdeki balıklar adedince" yahut "Gökteki yıldızlar kadar" veya "Üçten
dokuza" deyince, yine üç boşama olur.
9- Hanımını boşayan erkeğin akıllı ve uyanık olması gerekir.
Sarhoşun, hastanın ve tehdit edilenin sözü ile veya mektubu ile, e-maili
ile, faksı ile boşama geçerli olur. Bunlar kadının eline vardığı anda, boş
olur. Yani kadın bu boşamayı öğrenince, haberdar olunca boşama
gerçekleşmiş olur.
10- Delinin, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak
dalgın olanın söylemesi ile boşama olmaz. Kızarak dalgın olmak,
söylediğini bilmemek demektir. Bu da iki türlü olur:
a) Manasını bilmeden, kast ve arzu etmeden söyleyince, boşama
olmaz. Bu kinaye sözler içindir. Yoksa açık kelime ile yani seni boşadım
dese, kast ve arzusu olmasa bile yine talak vaki olur.
b) Manasını bilerek ve isteyerek söyleyip, sonra söylediğini
bilmemek, hatırlamamaktır. Bu sözünü iki şahit işitip, sonra söylerlerse,
boşama olur. Yani seni boşadım der, fakat sonra bunu hiç hatırlamaz,
sen böyle demiştin denilince hayır ben hiç hatırlamıyorum, böyle bir şey
söylemedim derse, eğer iki şahit, evet biz duyduk bu hanımını boşadı
derse, o zaman boşama vuku bulur. Demezlerse, adam inkâr ettiği için
boşama vaki olmaz.
11- Hiç ilişki olmamış veya bir odada veya tenha bir yerde hiç
beraber kalınmamış ise, bir kere boşayınca, kadın iddet beklemeden aynı
gün bile, başkası ile evlenebilir.
12- Kocasına veya başkalarına dili ile, hareketleri ile sıkıntı veren,
275
www.dinimizislam.com
herhangi bir farzı yapmayan, mesela farz namazları kılmayan, fuhuş
şüphe olunan kadını boşamak şart değildir müstehaptır, boşamak iyi olur.
13- Farzı yapmayan mesela namazın farz olduğuna inandığı halde
kılmayan kadını boşamamak günah değildir. Kocasının ona güzellikle
namaz kıldırmaya çalışması gerekir, çalışmazsa günaha girer.
Evlilik vazifesini yapamayan, mesela büyü yapılmış, ilişkiden aciz
olan erkeğin hanımı ayrılmak isterse, bunu boşaması vacip olur.
14- Hanımına başka başka üç zamanda birer kere boşarsa, üç defa
(Boş ol) veya (Boşadım) derse yahut bir defa (Üç kere boşadım) derse,
geri dönüşü olmayacak şekilde nikah bozulmuş olur.
Bu kadını tekrar alabilmek için, hulle lazım olur. Hulle demek, iddet
zamanı geçtikten sonra kadın başka erkekle nikahlanıp, düğün olup, ilişki
olup, o erkek de boşayıp ve bundan sonra, tekrar iddet zamanı geçmek
demektir. Ancak bundan sonra, birinci kocası yeni bir nikah ile tekrar
alabilir.
Bu ise, bir erkek için zillettir, aşağılıktır. Allahü teâlâ, erkeklere
boşamak hakkını verdi ise de, bu hakkı gelişi güzel kullanmamaları ve
kadınlar, erkeklerin elinde oyuncak olmamaları için, erkeklere bu hulle
zilletini yüklemiştir. Hulle korkusundan Müslüman bir erkek, boşama lafını
ağzına bile alamaz. Aile arasında boşanmak lafı, şakası olamaz.
Üç talakla boşanan kadın, iddet zamanı geçtikten sonra başka bir
erkekle evlenip, o erkek de, zifaftan sonra bunu boşamadıkça, ve tekrar
iddet zamanı geçmedikçe eski kocasıyla evlenemez. Böyle bir durumda,
ilk nikâhları Şafii’ye uygun yapılmamışsa, başka birisiyle evlenmeye
gerek kalmadan, Şafii mezhebi taklit edilerek, Şafii’ye uygun nikâh
yapmaları caiz olur. (Redd-ül-muhtar)
15- Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç
kullanmamalı. Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine boş ol, boşadım
kelimelerini hemen kullanmamalı. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir.
Yakınlarıyla dostlarıyla istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten
sonra bir talak vermeli. Hiçbir zaman üç talak birden vermemeli. Zaten üç
talak birden vermek bid’at ve haramdır.
16- İddet, boşanmadan sonra, kadının yeniden evlenmesi haram
olan zamandır. İlk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar olan
zamandır. Hayz görmüyorsa, talak için üç ay, ölüm için dört ay on
gündür.
17- Hanıma karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış
hareketlerine, akla uymayan sözlerine ve işlerine sabretmelidir. Onunla
tatlı konuşmalı. Onun seviyesine ve aklına uymalıdır. Onunla
276
www.dinimizislam.com
şakalaşmalı, oynamalıdır. Yemede, giyinmede, gücü yettiği kadar eli açık
olmalıdır.
Dinimizde, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette öğretmelidir.
Hanımının giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı
davranmamalı ve başı boş da bırakmamalıdır. Kendini ve hanımını
şüpheye, iftiraya düşürecek hallerden sakınmaya çok önem vermelidir.
Hanımını, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli,
yabancıları görmesine mani olmalıdır.
Ev işleri ile vakit geçirmesi, onun zevki olmalı. Ona sert
davranmamalı. Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zaman boşamak
lafını ağza almamalı, bir defa daha evlenmek lafı etmemelidir.
Sual: Nikahı bozan şeyler nelerdir?
CEVAP
Boşadım demek, boşamak niyetiyle kinaye sözler söylemek, mesela
hanımına çık git demek. Bir de küfre düşürücü söz söylemek.
Sual: Hanıma çık git (defol git) dedi isek nikah bozulur mu?
CEVAP
Def ol git demekle nikah bozulmaz. Eğer niyeti boşamak ise, yani
artık senden ayrıldım, boş ol anlamında ise, o zaman bir talak-ı bain olur.
İddet müddeti geçtikten sonra nikah etmek gerekir.
Sual: İnsan hanımı ile tartışma esnasında ben seni bıraktım derse
nikah bozulur mu yoksa boşadım demediği müddetçe nikah bozulmaz
mı?
CEVAP
Bıraktım = boşadım demektir. Bir talakla boşamış olur.
Sual: İnsan elfaz-ı küfür söyleyince imanı ve nikahı gidiyor mu?
CEVAP
Evet imanı da nikahı da gidiyor.
Boşamak ayrı, küfre düşmek ayrı. Bu talak sayılmıyor. Yani bağın biri
kopmuyor. Bin kere küfre düşse bin kere nikah tazelemek gerekir, fakat
bu talak sayılmaz.
Sual: Bir talak-ı bain olunca, bir boşama olduğunda, iddet müddeti
boyunca bu karı koca ayrı mı olurlar? Aynı evde kalabilirler mi?
Konuşmaları, görüşmeleri, uygun olur mu?
CEVAP
Aynen yabancı gibi olur. Adam fâsıksa aynı evde beraber
kalmamalıdır. Salih ise haramdan korkacağı için aynı evde kalabilir.
Ancak yabancı gibi durur. Zaruretsiz konuşamazlar. Oturup beraberce
yemek bile yemeleri caiz olmaz.
277
www.dinimizislam.com
Sual: Üçten dokuza şart etmek nedir? Dinimizce sakıncası nedir?
Böyle şart edenin ne yapması gerekir?
CEVAP
Üçten dokuza demek galattır, abartmalıdır. Hepsi üçtür fazlası
fazladır. Üç talakla hanım boşanınca bir daha o erkekle evlenemez.
Sual: Erkek talak verse, hanım duymadığı müddetçe, boş olur mu?
CEVAP
Hayır.
Sual: Biri, hanımını herkesin yanında boşasa, hanımı bunu 20 yıl
sonra duysa, 20 yıl sonra mı boş olur?
CEVAP
Evet.
Sual: Kinayeli sözle hanımını boşayan, sonra bunu kasten inkâr
etse, yine boşamış olur mu?
CEVAP
Evet boşamış olur.
Sual: Talak-ı rici ile boşayan, boşadığını hatırlatmak niyetiyle, birkaç
defa (Artık işin bitmiştir) dese, talak-ı selase olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Hanıma (Senden ayrılmak istiyorum) demekle talak olur mu?
CEVAP
İstiyorum demekle talak olmaz.
Sual: İki talak-ı bainden sonra bir talak-ı rici verilse, üç talak olur
mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Kayınpedere boşamak niyetiyle (Kızını götür) dedim. Hanım
duymazsa talak vaki olur mu?
CEVAP
Olmaz.
Sual: Hanıma (İzmir’e varınca seni boşayacağım) dedim. Böyle
söylemekle talak vaki oldu mu?
CEVAP
Hayır. Boşayacağım demekle talak vaki olmaz. Boşadım denirse
talak vaki olur.
Sual: Hanıma (Annen bize gelirse, şart olsun seni boşarım) dedim.
Annesi bize geldi. Talak-ı rici mi oldu?
CEVAP
278
www.dinimizislam.com
Evet.
Sual: Oğluma, (Evime girersen, hanımım boş olsun) dedim. Kavga
esnasında istemeyerek girmiş. Talak-ı rici oldu mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Talakta kullanıldığını bilmeyenin şart sözü ile talak olur mu?
CEVAP
Hayır.
Sual: Hamile kadının da boşanması sahih midir?
CEVAP
Evet sahihtir.
Sual: Hanımdan ayrılmak günah mıdır?
CEVAP
Hanımdan ayrılmak günah değildir, helaldir. Ancak Allahü teâlâ, helal
da olsa, talakı sevmez. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allahü teâlânın hiç sevmediği helal şey, talaktır.) [Hakim]
Sual: Sitedeki yazı şöyle: Bir kimse, hanımına “Seni boşadım” dese,
sonra, şakadan boşamaktan vazgeçtiğini bildirse, boşamaktan
vazgeçmiş olur. Hadis-i şerifte, (Üç şeyin şakası da, ciddisi gibi
sahihtir. Nikah, boşamak, boşamaktan vazgeçmek) buyuruldu.
Boşamaktan vazgeçince, yine üç talak baki mi, yoksa birisi gitmiş
olur mu?
CEVAP
Şakadan boşayınca da bir talak vermiş oluyor, iki talak kalıyor. Rici
talakta erkek, iddet zamanı içinde, söz ile veya fiilen, eski nikaha
dönebilir. Yani hanımı istemese de, nikah yapmadan evliliğe devam eder.
Tekrar almak için, Hanefi ve Maliki’de şahide lüzum olmadan, (Önceki
nikaha döndüm) demesi yetişir. Yahut, önceki nikaha dönmek niyeti ile
öpmesi veya şehvetle elinden tutması da yetişir. Nikah tazelenmiş olur.
Şafii ve Hanbeli’de ise, iki şahit yanında, (Önceki nikaha döndüm)
demesi lazımdır. Fakat, velinin bulunması ve izin vermesi gerekmez.
Sual: Beyime büyü yapılmış, evlilik vazifesini yapamıyor, ayrılmak
istiyorum. Beyimin beni boşamaması günah değil mi?
CEVAP
Evlilik vazifesini yapmaktan aciz olan erkeğin hanımı ayrılmak
isterse, kocasının bunu boşaması vacip olur. Yani boşamaması günahtır.
Sual: Uzun zaman ayrı kalmakla nikah bozulmuş olur mu?
CEVAP
Uzun zaman ayrılmakla nikah bozulmuş olmaz. Boşanmadıkça
279
www.dinimizislam.com
boşanılmış olmaz.
Sual: Deliren kimsenin nikahları devam eder mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Düğünde oynamak nikahı giderir mi?
CEVAP
Halk arasında bu çok yaygın, düğünde karı koca oynarsa nikah gider
diyorlar. Bu bazı din cahillerinin uydurmasıdır. Çırılçıplak soyunsalar da
nikaha zarar vermez.
Haram ayrı, günah ayrı, nikah ayrıdır. Orada haram işlenir ve bu
harama önem verilmezse, (Herkes yapıyor biz de yapsak ne çıkar)
diyerek günaha önem vermezse o zaman küfre düşer, küfre düşenin
nikahı da gider. Açık gezenin durumu da böyle. Açık gezmenin günah
olduğunu bilir, ama (Mecburen açık geziyoruz) derse küfür olmaz. (Açık
gezmek günah değil, bu kadar günahın ne önemi var) gibi diyerek, günah
küçümsenirse küfür olur. İçki içmek de böyledir.
Sual: Boş ol demekle kadın boş mu olur? Boşamak öyle kolay mı?
Erkeğin bunu söylemeye üç kere hakkı varmış, üçüncüsünde o kadınla
bir daha evlenemezmiş. Bunlar Kur'anda var mı?
CEVAP
Dinde delil sadece Kur'an değildir. Öyle olsaydı, Allahü teâlâ Kur'anı
gönderirdi, alın bununla amel edin derdi, Peygamber göndermezdi.
Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (Kur’anı insanlara açıkla)
buyuruyor. Her şey Kur’an-ı kerimde açıkça yazmaz. Onun için hadis-i
şerifler ve âlimlerin açıklaması da delil olur.
Konu ile ilgili dört âyet-i kerime meali:
(Boşanmış kadınlar, üç ay iddet müddeti beklerler.) [Bekara 228)
(Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutulur, veya iyilikle bırakılır.)
[Bekara 229]
(Eğer erkek kadını, üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir
başka erkekle evlenmedikçe onunla evlenmesi kendisine helal
olmaz. Eğer bu kişi de o kadını boşarsa, [her iki taraf da] Allah’ın
sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden
evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlarıdır.)
[Bekara 230]
(Bu söylenenler Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları
aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir, yani
kâfirlerdir.) [Bekara 229]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
280
www.dinimizislam.com
Âişe validemiz anlatır: Bir kimsenin üç talakla boşadığı kadınla, bir
başkası evlendi; ancak bu kimse, zifafa girmeden o kadını boşadı. Kadın
tekrar önceki kocasına dönmek istemişti. Durum Resulullaha sorulunca
buyurdu ki:
(Hayır, ikinci evliliğinde cinsi ilişki olmamışsa, önceki kocasıyla
evlenemez.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud Tirmizi, Nesai, Muvatta]
Sual: Bir ateist ile talak üzerine konuşuyorduk. “Bir söz ile talak olur
mu?” dedi. Ne cevap vermeliyiz?
CEVAP
Bu hüküm, Müslümanlar içindir, ateistler için değildir demeniz yetişir.
Din öyle diyorsa öyledir.
Müslüman için durum şöyledir:
Bir söz ile [boşadım demekle] insanın hanımı yabancı olduğu gibi, bir
söz [nikah] ile de elin kızı, bizim hanımımız olur.
Bir söz ile [kelime-i şehadet ile] müslüman olur. Bir söz ile [Mesela
Allah yok demekle] insan kâfir olur.
Kanunlar bir Evet ile çıkar, bir Hayır ile reddedilir.
Bütün hayatımız bir evet ve hayır ile cereyan eder. Günlük işlerde
bunu ateist de bilir ve yapar, ancak söz konusu din olunca, ateistliğini
gösterir. Unutmamalı ki, Allahü teâlâ, Cenneti boşuna yaratmadığı gibi,
Cehennemi de boşuna yaratmadı.
Tehditle talak
Sual: Hanımına zulmeden, döven, dine uymasını yasaklayan,
kocalık vazifesini yapmayan, eve barka girmeyip nafakasını bile
vermeyen, buna rağmen onu boşamayan sadist bir erkeğe, kadının
yakınları, (Karını boşa yoksa seni öldürürüz) diye tehdit etseler, o da
korkup hanımını boşasa, bu boşama dinen sahih olur mu?
CEVAP
Evet sahih olur. O kadın iddet bittikten sonra başkasıyla evlenebilir.
Evlendikten sonra da artık o kadını geri alamaz. Din kitaplarındaki ifade
şöyledir:
Tehdit edilen kimsenin sözü, mektubu, telefonu, mesajı ile talak yani
boşama Hanefi mezhebinde sahih olur. Diğer üç mezhepte sahih olmaz.
Tehdit bittikten sonra, tehdit edilerek karısını boşayan kimsenin, kadın
başkasıyla evlenmemişse ve eski kocasıyla da evlenmek istiyorsa,
boşadığı kadını, iki talak hakkı daha olduğu için tekrar nikâh ederek
alması sahih olur.
Talak-ı bain ve talak-ı rici
Sual: Talak-ı bain ile talak-ı rici arasındaki fark nedir?
281
www.dinimizislam.com
CEVAP
Talak, boşamak demektir. Talak-ı bain kesin boşama demektir.
Talak-ı rici, açık boşamadır. Mesela seni boşadım denirse, talak-ı rici
olur. Ama istediği zaman, eski nikahına dönebilir. İddet bitene kadar
dönmezse, talak-ı rici, talak-ı bain halini alır. Üç talak hakkından birini
kaybetmiş olur.
Talak-ı bainde ise, kinayeli sözlerle kadın boşanır. Mesela boşamak
niyetiyle, (babanın evine git) demesi gibi. İddet bitmeden artık o kadınla
evlenilemez. Boşama niyeti olmadan söylerse talak olmaz.
Talak-ı ricinin, talak-ı bainden farklı yönleri şunlardır:
1- Nikahı yenilemek gerekmez. Eski nikaha döndüm diyerek
hanımının elini tutması yeter. Bainde ise, iddet bitmeden nikah
yapılamaz. İddet bitince de, kadın razı olursa ancak nikah yapılabilir.
2- Mehri çoğaltmaya gerek kalmaz. Bainde ise, yeni nikah olacağı
için arzu ettiği mehri isteyebilir.
3- Şahitsiz evlenebilir. Bainde ise, iddet bitince iki şahit şarttır. Çünkü
bu yeni bir evliliktir.
4- Kadın razı olmasa da erkek ben eski nikahıma döndüm demesi
yeterlidir. Bainde ise, kadın razı olmadan evlenilemez.
5- İddet müddeti içinde, karı kocadan biri ölürse, biri diğerine mirasçı
olur. Bainde mirasçı olamaz.
6- İddet müddeti içinde erkek ölürse, kadının iddeti, ölüm iddeti olur,
yani dört ay on gün bekler. Bainde ise, normal iddeti bitince, başkası ile
evlenebilir.
7- Kadın, riciden sonra süslenebilir. Ama bainde, iddet müddeti
içinde süslenemez.
8- Kadın, kocası ile aynı evde kalabilir. Bainde ise kalamaz. Ancak
ayrı odada kalabilir. Yani ona yabancı durumdadır.
9- Talak-ı rici, nikahı kökten söküp atmaz, ona bir gevşeklik meydana
getirir. Rici, yaralamaya, bain ise öldürmeye benzer.
10- Îlâ, Zıhar geçerli olur, kazf ederse li’an gerekir.
Îlâ: Hanımına, dört ay veya daha çok zaman veya zaman
söylemeyerek, (Sana yaklaşmayacağım) diye yemin etmektir. Dört ay
içinde yaklaşmazsa, bir talak-ı bain olur. Dört ay içinde, yemini bozarsa,
hanımı boş olmaz. Yemin kefareti verir.
Zıhar: Erkeğin, hanımını veya yüz, baş, ferç gibi bir organını,
mahreminin bakması haram olan yerine benzetmesidir. (Senin başın
anamın sırtı gibidir) demek gibi. Kefaretsiz hanımına sarılması, öpmesi,
beraber yatması haram olur. Zıhar kefareti, oruç kefareti gibidir.
282
www.dinimizislam.com
Li’ân: Hanımına, zaniyesin veya bu çocuk benden değildir dese,
karısı hakimden li’an isterse, hakim, li’an yapılmasını emreder. Li’an
yapmak için, önce erkek, (Sözüm doğrudur) diye yemin eder. Dört kere
tekrar eder. Beşincisinde, (Yalan söylüyorsam, Allah’ın laneti benim
üzerime olsun) der. Sonra kadın, dört defa (Allah şahit olsun ki, bu adam
bana zaniye demekle, yalan söyledi) diye yemin eder. Beşincisinde,
(Doğru söyledi ise, Allah’ın gazabı benim üzerime olsun) der. Sonra
hakim, bunları bir talak-ı bain ile ayırır.
Kazf: Namuslu bir kadına zina etti diye iftira etmektir.
Sarhoşun sözlerinin hükmü
Sual: Sarhoşun talakı ve küfrü geçerli midir?
CEVAP
Delinin, çocuğun, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve
kızarak dalgın olanın söylemesi ile talak olmaz. Kızarak dalgın olmak,
söylediğini bilmemek demektir. Bu da iki türlü olur: Manasını bilmeden,
kast ve arzu etmeden söyleyince, talak vaki olmaz. Manasını bilerek ve
isteyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hatırlamamaktır. Bu
sözünü iki şahit işitip, sonra söylerlerse, talak vaki olur.
Bayılanın, delirenin, ilaçla veya içki içerek sarhoş olanın abdesti
bozulur.
Talak veren erkeğin uyanık olması lazımdır. Sarhoşun sözü ile veya
mektubu ile talak vaki olur. Şafii mezhebinde, sarhoşun sözü ile, talak
vaki olmaz. (Mecmuai Zühdiyye)
Sarhoş iken, bilmeyerek küfre sebep olan bir şey söyleyenin imanı
gitmez. Mürted olmaz. Ancak sarhoş iken, zevcesini boşaması, alış verişi
sahih olur. (Emali kasidesi)
Sarhoş iken, ne söylediğini bilerek kıldığı namazları sahih olur,
borçtan kurtulur ancak namaz kılmakla hasıl olacak büyük sevaba
kavuşamaz.
Boşanmadan evlenilmez
Sual: Bir olay yüzünden hapse düştüm. Karım, uzun yıllar hapiste
kalacağımı sanarak, hemen gidip başka biri ile evleniyor. Bu olaydan hiç
haberim olmadı. Çok geçmeden hapisten çıktım. Karım, yeni kocasından
ayrılıp tekrar benimle evlendi. Ama boşanınca iddet bekleme diye bir şey
varmış, biz iddet beklemedik. Günah oldu mu?
CEVAP
O sizin zaten nikahlı eşiniz idi. Siz onu boşamamıştınız. Onun
başkası ile evlenmesi caiz değil idi. Tekrar sizinle beraber olması için
iddet beklemesi gerekmez, hatta nikah da gerekmez. Ama her zaman
283
www.dinimizislam.com
nikah tazelemek iyi olur. Siz boşamadan hanımınız başkası ile asla
evlenemez. Başkası da eşini boşamadan sizinle evlenemez.
Sual: Bir kimse, hanımını boşamak niyetiyle (Babanın evine git!) gibi
kinayeli bir söz söylese, hanımı da, (Boşamak niyetiyle mi söyledin?)
dese, o da, inkâr edip, (Hayır, gezmek için git demek istedim) dese
hanımını boşamış olur mu?
CEVAP
Evet, boşamış olur; çünkü burada niyet geçerlidir.
Boşanma dilekçesi
Sual: Hanımla avukata gidip, boşanmaya karar verdik diye bir
dilekçe yazdırdık. Dilekçeye, ayrılmaya karar verdik diye imza atınca,
dinen bir talak mı vaki oldu?
CEVAP
Evet.
Tehditle boşatmak
Sual: Şafii mezhebinde işkenceyle zorlananın sözüyle talak vaki
olmadığını bilen Hanefi bir erkek, talak vermesi için tehdit edilince,
boşamanın sahih olmaması için, Şafii mezhebini taklit etmesi caiz olur
mu?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Talak olmaz
Sual: Beyim, (Şart olsun seni yalnız olarak hiç bir yere göndermem)
dedi. Ondan habersiz teyzeme gidip gelsem talak vaki olur mu?
CEVAP
Beyiniz göndermediği için talak vaki olmaz. Beyiniz duysa da, yine
talak vaki olmaz.
Talak-ı bain
Sual: Boşamak niyetiyle hanımına, (Seni eşim olarak tutarsam Allah
benim canımı alsın) demekle, bir talak-ı bain olur mu?
CEVAP
Evet.
İddet müddeti içinde talak
Sual: S. Ebediyye’nin talak bahsinin başında, (Ric’i olsun, bain
olsun, üçten az olarak boşanmış kadına, iddet zamanındayken tekrar
talak verilebilir) deniyor. Bir talak vermekle kadın zaten boş oluyor. İkinci
talak vermesi geçersiz değil mi?
CEVAP
(İddet zamanındayken tekrar bir talak verilebilir) deniyor; çünkü o
284
www.dinimizislam.com
kadın hâlâ o adamın hanımı sayılıyor. Erkek, nafaka vermek
mecburiyetinde oluyor. Kadın da bu iddet müddeti bitmeden başkasıyla
evlenemiyor. Ölüm iddetinde de kadın, iddet bitmeden başkasıyla
evlenemiyor, ölen adamın hanımı sayılıyor. Ölüsüne bakabiliyor.
Talak-ı selase
Sual: S. Ebediyye’de, başka başka üç zamanda birer kere
boşamanın talak-ı selase [üç boşama] olacağı bildiriliyor. Bir kimse,
hanımına peş peşe (Seni boşadım, seni boşadım, seni boşadım) dese
veya birer saat arayla üç ayrı yerde (Seni boşadım) dese, yine talak-ı
selase olur mu?
CEVAP
Evet, üç bağ da kopmuş olur.
Sen bana haramsın
Sual: S. Ebediyye’de, (Erkek zevcesine (Sen bana haramsın)
deyince, niyet etmese bile, bir talak-ı bain vaki olur) deniyor. Bu söz
kinayeliyse niye niyet gerekmiyor? Sarih yani açık bir sözse niye talak-ı
ric’i olmuyor?
CEVAP
Bu, istisna bir sözdür. (Sen bana haramsın) sözü, kinaye olmasına
rağmen, bunda, sarih söz gibi niyete gerek kalmıyor. Kinaye söz olduğu
için de talak-ı bain oluyor.
Sen haramsın
Sual: Nikâh kıyılırken, boşama yetkisi verilmiş olan kadın, kocasına
(Sen haramsın) dese boşama vaki olur mu?
CEVAP
Boşama olmaz. Eğer, (Sen bana haramsın) derse o zaman bir
talak-i bain olur. (Hindiyye)
Çünkü bir erkek, nikâhı olmayan bütün kadınlara haramdır. Sen bana
haramsın denince, kime haram olduğu bildiriliyor. O zaman da, talak vaki
oluyor.
Birinci talakı tasdik
Sual: Avukata gidip, (Karımı boşamaya karar verdim) diye bir dilekçe
yazdırdım. Avukat bana (Ciddi olarak hanımından ayrılmayı kabul ediyor
musun?) diye sorunca da, evet dedim. Sonra pişman oldum. Dilekçeye
(Boşamaya karar verdim) diye imza atınca, bir talak mı vaki oldu? Avukat
sorunca evet demem ikinci bir talak mı?
CEVAP
Boşamaya karar verdim denince, yani geçmiş zaman şeklinde
söylenince, bir talak vaki olur. Avukata evet denince, birinci söz tasdik
285
www.dinimizislam.com
edilmiş olur. İkinci bir talak yani boşama olmaz.
Hanımına kızım demek
Sual: Bir kimseye, hanımıyla telefonda konuşurken, (Kiminle
konuştun?) deseler, o da, (Kızımla konuştum) dese veya hanımını
gösterip (Bu benim kızım) dese nikâha zararı olur mu?
CEVAP
Hayır, zararı olmaz. Bunun gibi, bizzat hanımına, kızım, anam veya
kız kardeşim demekle de talak olmaz. (Artık, bundan sonra, anam, bacım
ol) denirse, bir talak-ı bain olur.
Mubahla sarhoş olmak
Sual: Gıda, ilâç gibi, mubah bir şey yiyip içmekle sarhoş olan bir
kimsenin, sarhoşken söylediği sözüyle talâk yani boşama geçerli olur
mu?
CEVAP
Geçerli ve geçersiz olduğunu bildiren muteber fıkıh kitapları vardır.
(Redd-ül muhtar, Hindiyye)
Böyle durumlarda ihtiyata riayet etmelidir.
Şarta bağlı boşama
Sual: Bir kimse, hanımına, (Falan yere gidersen, üç talakla boş ol)
dese, hanımının da, o yere gitmesi mutlaka gerekiyorsa, bunun kurtuluş
çaresi var mıdır?
CEVAP
Evet, çaresi vardır. Hanımını bir talakla boşar. İddet zamanı bittikten
sonra, hanımı boş olduğu için, artık rahatça gidilmesi gereken yere gider.
Daha sonra, hanımla tekrar nikâh kıyarlar. Hanımı artık oraya gitse de
boşama olmaz. Bağın biri koptuğu için, iki bağ ile evliliğe devam ederler.
(Nimet-i İslam)
Nikâh ve talak
Sual: Erkek cünüpken, kadın hayzlıyken nikâh yapılmaz ve boşama
da geçerli olmaz deniyor. Dinde böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Hayır, nikâh da, talak da geçerlidir. Hayzlıyken boşamak bid’attır,
haramdır; fakat boşama yine geçerli olur. (Redd-ül-muhtar)
Nikâhı Şâfiî’ye uygun yapmamak
Sual: Günümüzde, çok kimse, boşamakla ilgili hükümleri bilmiyor.
Üç talakla boşamalar, çok oluyor. O zaman da, pişman olunca geri dönüş
imkânı olmuyor. Şâfiî’ye göre bir çıkış yolu bırakılması için, ilk nikâh
Şâfiî’ye uygun yapılmasa, mesela dini nikâh kıyılırken kızın babası veya
velisi, orada bulunmasa uygun olur mu?
286
www.dinimizislam.com
CEVAP
Evet, iyi olur. O zaman, ileride üç talakla boşama gibi bir durum
olursa, Şâfiî’ye göre nikâh kıyma imkânı olur.
Öfkeliyken boşamak
Sual: S. Ebediyye’de, (Kinaye söyleyince, boşamaya niyet ettiyse
veya öfkeliyse bir bain talakla boşamış olur) deniyor. Bu ifadeden,
öfkeli olunca, kinaye söz söylese, mesela (babanın evine git) dese, fakat
boşamaya niyet etmese de yine boş olduğu mu anlaşılıyor?
CEVAP
Evet, kadaen boşamış oluyor. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Talak müzakeresi ile, öfke hali de niyet hükmündedir. Bir kimse (sen
benden üç defa) dese, boşamaya niyet etmişse yahut talak müzakeresi
halindeyse, kadın boş olur. Öfke ve müzakere hallerinde, niyetsiz talak
vaki olur. Öfke veya müzakere, kadaen yani hukuken [mahkemece]
niyetin yerini tutar. (Redd-ül muhtar)
Talak müzakeresi demek, karı koca arasında, kavga esnasında
boşanma konusunun görüşüldüğü durumdur.
Boşama çeşitleri
Sual: Sünnete uygun boşama nasıl olur?
CEVAP
Boşama, sünnete uygun ahsen ve hasen talak ile bid’at talak olmak
üzere üçe ayrılır:
1- Ahsen talak:
Zifafa girilmemiş bir kadını, iddeti tamam oluncaya kadar, bir daha
boşamamak üzere, cinsel ilişki vâki olmayan bir temizlik halinde, yalnız
bir talak-ı ric’i ile boşamak, hem sünnete uygun, hem de hasen kısmına
göre ahsen yani daha güzeldir.
2- Hasen talak:
Zifafa girmiş hanımını, içinde cinsel ilişki vâki olmayan bir temizlik
halinde bir kere boşadıktan sonra, iddet tamam oluncaya kadar üç ayrı
temizlik zamanında, hayz görmeyen kadınlardan olduğu takdirde de,
cima etmeksizin ayrı ayrı üç ayda, üç defa boşamaktır. Bu da sünnete
uygundur.
3- Bid’at talak:
Birinci ve ikinci kısma aykırı olan talak şeklidir. Böyle boşama geçerli
olmakla beraber, haramdır. Bir temizlik müddeti içinde bir defada üç kere
boşamak veya üç ayrı temizlik zamanında boşayacak şekilde ara
vermeden, ayrı ayrı üç defada boşamak, iki talakı bir defada veya ayrı
ayrı zamanlarda vermek, cinsel ilişkide bulunduğu temizlik müddeti içinde
287
www.dinimizislam.com
ve bir de, kadın hayzlıyken yapılan boşamadır. Nifas da hayz gibidir. Yani
lohusalık hâlinde de boşamak bid’attir. (Mecmua-i Zühdiye)
Zifafa girmeden önce
Sual: Zifafa girmeden önce verilen talak geçerli olur mu?
CEVAP
Evet, geçerli olur. Talak, zifafa girmeden önce verilirse, kadın iddet
beklemeksizin ayrılmış olur.
Bir kimse zifafa girmediği hanımına (Sen üç defa boşsun) dese,
boşama, sayı ile söylendiği için boşama vâki olur, fakat ayrı ayrı yapılan
boşamada, üç talakın yalnız birincisi vâki olup, ondan sonraki ikinci ve
üçüncüsü geçerli olmaz.
Zifafa girilmiş kadında ise, boşamaların hepsi vaki olur. Bu sebeple
kocanın, zifafa girdiği hanımı hakkında yaptığı üç boşama için, (Yalnız
birinci boşamayı kastetmiştim) demesi geçerli olmaz, yani üç boşama da
vaki olur.
(Bir kere boşsun) veya (iki kere boşsun) yahut (üç kere boşsun)
denilse, kadın zifafa girilmiş olsun veya olmasın, boşama, ancak
söylenilen sayıya göre gerçekleşir.
Bir kimse zifaf görmüş hanımına (Sen boşsun, sen boşsun) dese iki
boşama vâki olur. Eğer maksadının, ilk söylediğini kuvvetlendirme
olduğunu söylerse, bu sözü dini bakımdan tasdik olunur, ama kadaen
yani hukuken iki boşama vâki olur Bir şeye niyet edilmezse, o zaman
dinen de iki boşama olur. (Mecmua-i Zühdiye)
Şaka ve yanılma
Sual: Hanımına şaka olarak (Boşadım) demekle, bunu yanılarak, dil
sürçmesiyle söylemenin hükmü aynı mıdır?
CEVAP
Aynı değildir. Şakayla söylemek, bilerek, şuurlu söylemektir. Dil
sürçmesi ise, insanın elinde olmayan bir durumdur.
Şaka ile yanılma arasındaki fark, şaka yapanın, hem kadaen, hem
de dinen, yanılanın ise yalnız kadaen yani hukuken boşaması vâki olur.
Yani yanılarak söylenince dinen talak olmaz. (Mecmua-i Zühdiye)
Delinin ve uyuyanın boşaması
Sual: Delinin, bunağın, baygın olanın ve uyuyanın boşaması geçerli
olur mu?
CEVAP
Gerek hiç iyileşmesin, gerekse bazı vakitlerde iyi olsun, delinin,
hastalığı halinde boşaması geçerli olmaz. Aklı başındayken söylerse
boşaması vâki olur. Bunağın, bayılmışın ve uyuyanın boşaması da
288
www.dinimizislam.com
geçerli olmaz. (Mecmua-i Zühdiye)
Zifaf olmamışsa
Sual: Zifafa girilmemiş olan kadını sünnete uygun boşamak için,
hayzdan temizlenmesini beklemek gerekir mi?
CEVAP
Hayır. (Mecmua-i Zühdiye)
Hayızlı kadını boşamak
Sual: Kadına, hayız halindeyken (Boşsun) dense, boşama geçerli
olur mu?
CEVAP
Hayızdan temizlenene kadar boş olmaz. Hayızdan temizlenince
boşama gerçekleşmiş olur. (Mecmua-i Zühdiye)
Boşama vaki olur demek
Sual: Erkek, (Evden çıkarsan, boşama vâki olur) derse, yani açıkça
(Sen boşsun) ifadesini kullanmazsa, hanımını boşamış olur mu?
CEVAP
Hayır. Burada boşamanın kime veya hangi kadına yönelik olduğu
belirtilmediği için, yani (Boşama vâki olur) sözünün, kim için söylendiği
belli olmadığı ve açıkça (Sen boşsun) denmediği için, boşama vâki
olmaz. (Evden çıkarsan sen boşsun) denirse, o zaman boşama
gerçekleşir. (Mecmua-i Zühdiye)
Boşadın mı?
Sual: Birisine, (Hanımını boşadın mı?) dense, o de (Evet) dese,
hanımını boşamış olur mu?
CEVAP
Evet, bir talak-ı ric’i olur. Niyeti bain de olsa, üç talak da olsa, yine bir
talak-ı ric’i olur. (Mecmua-i Zühdiye)
Boşsun demek
Sual: Erkek hanımına, iple bağlı değilsin anlamında, yani “boş”
kelimesinin talakla hiç ilgisi olmayan bir anlamını kastederek (Boşsun)
dese, yine talak vâki olur mu?
CEVAP
Dinen boşama olmaz, kadaen yani hukuken bir talak-ı ric’i olur.
(Mecmua-i Zühdiye)
Bana haramsın
Sual: Hanımına, (Bana haramsın) demekle, boşama gerçekleşir mi?
CEVAP
Evet, boşama niyeti olmasa da, böyle demekle boşama gerçekleşmiş
289
www.dinimizislam.com
olur. (Mecmua-i Zühdiye)
Sen boşandın
Sual: Bir kimse, evlendiği dul hanımına, (Sen boşandın) dese,
hanımını boşamış olur mu?
CEVAP
Eski kocasından talakla değil de, ölerek boşanmışsa, talak vâki olur.
(Mecmua-i Zühdiye)
Senden boşum
Sual: Erkek hanımına, (Ben senden boşum) dese, boşama
gerçekleşir mi?
CEVAP
Hayır. Bu sözle boşamaya niyet etse bile boşama vâki olmaz, çünkü
erkek boşanmaz, kadın boşanır. Kadın, (Ben kendimi boşadım) der de,
kocası tasdik ederse, o zaman niyete bakılmaksızın kadın boş olur.
(Mecmua-i Zühdiye)
Nikâhını bağışladım
Sual: (Sana nikâhını bağışladım) demekle talak olur mu?
CEVAP
Evet, olur. (Mecmua-i Zühdiye)
Beni boşa!
Sual: Bir erkek, (Beni boşa) diyen karısına, (Seni boşamazsam iki
elim kurusun) dese, boşama vâki olur mu?
CEVAP
Evet, hanımını boşamış olur. (Mecmua-i Zühdiye)
Zevcelikten uzaklaştırdım
Sual: Hanımına, (Seni hanımlıktan uzaklaştırdım) demekle, boşama
gerçekleşir mi?
CEVAP
Evet, boşamaya niyet etmese de boşama vaki olur. (Mecmua-i
Zühdiye)
Hanımın var mı?
Sual: (Senin hanımın var mı?) diye sorulduğunda, (Yok) cevabını
verilirse, talak vâki olur mu?
CEVAP
Hayır. Boşamaya niyet etse bile, nikâhı inkâr, talak olmayacağı için,
talak vâki olmaz. (Mecmua-i Zühdiye)
Şartlı boşama
Sual: (Falancayla konuşursan boşsun) veya (Şu eve girersen
290
www.dinimizislam.com
boşsun) denildikten sonra, falanca dediği kimse ölse ve o ev bahçe olsa,
ne olur?
CEVAP
Yapılan şartlı boşama, hükümden düşer. (Mecmua-i Zühdiye)
Bir boşama için üç imza
Sual: Eşimle anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdik. Üç nüsha
boşanma anlaşması hazırlayıp imzaladık. Böyle üç nüshaya üç imza
atmakla bir talak mı oldu? Yemin etmek de böyle midir?
CEVAP
Boşama anlaşmasına bin tane de imza atılsa, bir talak olur. Bir
kimse, hanımına, (Seni boşadım) dese, sonra hanımının duymadığını
sanarak tekrar, (Seni boşadım dedim, duymadın mı?) dese yine bir talak
olur. Tekrar, (Anlamıyor musun, seni boşadım diyorum) diye ilk
söylediğini hatırlatmak için söyleyince bir talak olur. Boşadığını
hatırlatmak maksadıyla bin kere söylese, ayrı bir boşama olmaz, eskisini
açıklamak olur. Ne niyetle söylediğini ancak erkek bilebilir. Onun sözü
geçerlidir. Yalan söylerse sorumlu kendisi olur. Hanımına günah olmaz.
Hatırlatmak için değil de, üç kere boşamak için, (Seni boşadım, seni
boşadım, seni boşadım) derse üç talak olur. Önceki söylediğini
hatırlatmak maksadıyla defalarca söylese, bir talak olur. Hanımına bir
kere, (Seni boşadım) dedikten sonra hanımı (Beni boşadın mı) diye
sorsa, o da (Evet, boşadım dedim ya) dese yine bir talak olur. Yani ilk
söylediğini bildirmiş olur, ikinci bir talak olmaz. Başkaları sorsa, (Hanımını
boşadın mı) deseler, o da önceki boşadığını bildirmek için, (Evet,
boşadım) dese ikinci bir talak olmaz. Böyle kaç kişi sorarsa sorsun, bir
talak olur.
Bu durum yeminde de aynıdır. Aynı şeyi kuvvetlendirmek amacıyla,
peş peşe veya başka zamanlarda defalarca, (Vallahi şunu
yapmayacağım) diye yemin etse, bu yeminini bozunca yine bir yemin
kefareti gerekir, çünkü sonraki yeminler birinci yemini hatırlatmak,
vurgulamak için söylenmiştir. Ayrı bir yemin değildir. Tekit için değilse,
hepsi ayrı yemin olur.
Yemin ve talak
Sual: (Şart olsun) veya (Üçten dokuza şart olsun…) denince,
dinen boşama gerçekleşir mi?
CEVAP
Bir kimse, o sözün boşamada kullanıldığı biliyorsa, öyle söyleyince,
boşama geçerli olur. Bilmiyorsa boşama olmaz. Yani şart olsun demenin,
(Hanımımı boşadım) anlamında olduğunu bilmiyorsa, boşama olmaz.
291
www.dinimizislam.com
Şarta bağlı talak
Sual: Bir kimse, (Şu işi yaparsam veya şu kişiyle konuşursam
hanımım boş olsun) dese, bu şartından vazgeçebilir mi?
CEVAP
Hayır. Şarta bağlı talak veren, bundan vazgeçemez. (Nimet-i İslam)
Kadına da boşanma hakkı
Sual: Bir kadın, boşanma hakkı kendi elinde olmak üzere
nikahlanmak için ne yapması gerekiyor?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de diyor ki:
Kadın, boşanmak benim elimde olmak üzere seninle evlendim der ve
erkek de bunu kabul ettim derse, kadının boşanması kendi elinde de olur.
Erkek eşine (İşin, senin elinde olsun) veya (Kendini sen boşa) yahut
(Diler isen boşsun) gibi cümlelerden birini söylerse, kadın, ancak o
oturumda kendisini boşayabilir. Kocası (Ne zaman istersen kendini
boşa) derse, o oturuma mahsus olmaz. Kadın istediği zaman, kendini
boşayabilir.
Kendisine boşanmak hakkı verilen kadın, kocasına (Seni boşadım)
derse, boşanma işi gerçekleşmez. (Kendimi boşadım) demesi lazımdır.
Nikah yapılırken kadın, (Ne vakit istersem, kendimi senden boşamak
üzere...) diyerek, şart ederse, erkek de, nikah yapılırken, bu şartı kabul
ettim derse, böyle şartlı nikah sahih olur ve kadın da boşanmak hakkına
sahip olur. Erkek boşanma hakkını verse, kadın (Ben boşanma hakkını
istemem) dese de, hakkını red etmiş olmaz. Dilediği zamanda, kendini
boşayabilir. Erkek nikah yaparken, (Boşanmak senin elinde olmak
üzere, seni nikah ettim) derse, nikah sahih olup, boşanmak hakkı
kadının elinde olmaz. Fakat, önce kadın, (istediğim zaman, boşanma
hakkı elimde olmak üzere sana nikahlandım) der, erkek de, (kabul
ettim) derse, hem nikah sahih olur, hem de, boşanmak kadının elinde
olur.
Sual: Nikah kıyılırken, kadının boşanma hakkını almasını tavsiye
eder misiniz?
CEVAP
Tecrübelerimize istinaden söylüyoruz. Genelde kadın erkeğe göre
daha duygusaldır. Olaylarda tez etkilenir. Hislerine mağlup olur. Zaruri
haller hariç, boşanma hakkını almasını tavsiye etmeyiz.
292
www.dinimizislam.com
Nikah nasıl tazelenir
Sual: Nikâh nasıl tazelenir?
CEVAP
Nikâh tazelemek demek, yeniden nikâh kıymak demektir. Bunu bir
hocanın nezaretinde yapmak gerekmez. Yalnız birinin nikâhı tazelemesi
yetişmez. Erkek ile hanımının, iki erkek veya bir erkekle iki kadın şahit
yanında nikâhı tazelemeleri lazımdır. Kolaylık olmak için, nikâhını
yenilemeye, hanımından vekâlet almalı.
Nikâh tazelemek için hanımdan vekâlet aldıktan sonra, iki erkek şahit
yanında, (Öteden beri, nikâhlım olan hanımımı, onun tarafından
vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime nikâh ettim) denirse nikâh
tazelenmiş olur. Eğer önceki nikâh sahih değil ise bu nikâh sahih olur.
Erkek hanımından vekâlet almadan kendi kendine şahitler huzurunda
nikâh tazeleyemez.
Kadının nikâh tazelemek için eşine (Nikâhımızı kıymak üzere seni
vekil ettim) demesi yetişir. Vekillikten azletmedikçe ömür boyu bu
vekâlet geçerlidir. Vekâlet verirken şahit gerekmez.
Hanımdan vekâlet alarak, tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh duası fâsık
da olsa iki Müslüman şahit yanında okunursa, o iki kişi de, bu duanın
nikâh tazelemek duası olduğunu bilirlerse, nikâh yine tazelenmiş olur. İki
erkek veya bir erkek ile iki kadın şahit olmadan sadece bu duayı
okumakla nikâh tazelenmez.
Erkek ve kadın şahitlerin müslüman, akıllı ve baliğ olmaları şarttır.
Nikâhı tazelenecek erkek ve kadını tanımaları da gerekir. Dede, nine,
baba, anne, amca, hala, dayı, teyze, evlat, torun, kardeş, yeğen de şahit
olabilir.
Camide imam efendi, tecdid-i iman ve nikâh duasını cemaatle birlikte
okursa, cemaat birbirlerine şahit olmuş, nikâhları da tazelenmiş olur.
Tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh duası şöyledir:
(Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden
bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah.)
Vekâleten nikâh tazelemek
Sual: Evli olan karı kocanın, ikisinin de vekâletini alan kişi, onlar
yokken nasıl nikâh tazeler?
CEVAP
Nikâh tazelemek, yeniden nikâh kıymak demektir. Vekil, nikâhları
tazelenecek karı kocayı tanıyan, iki erkek Müslüman şahit yanında,
293
www.dinimizislam.com
(Vekili olduğum filan kadını, vekili olduğum filan kimseye tezvic ettim)
derse, nikâhları tazelenmiş, yani yeniden nikâhları kıyılmış olur.
Doğum kontrolü ve kürtaj
Sual: Çocuk olmaması için tedbir almak mesela prezervatif
kullanmak caiz mi?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: Kadın çocuk olmaması için spiral kullansa, caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Erkek, hanımı razı olmadığı halde, çocuk olmaması için tedbir
alabilir mi veya hanımını tedbir almaya zorlayabilir mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Kürtajın, tıptaki ve dindeki yeri nedir?
CEVAP
Tıp yetkilileri diyor ki:
“Kürtajın riskleri gebelik büyüdükçe artar. Özellikle büyük
gebeliklerde kürtaj esnasında çok kanama olabilir. Kanama
durdurulamaz ise tehlike arz edebilir. Onun için kürtaj ilk aylarda
yapılmalıdır. Kürtajın yasal sınırı 10 hafta, yani 2,5 aydır. Bundan sonra
kürtaj olmak illegaldir. O halde kürtaj için gecikmemeli, 2,5 ayı aşmamaya
gayret etmelidir. Kürtaj imkanına ulaşmamış binlerce bayanın gayri sıhhi
metotlarla gebeliğini kendi kendine sonlandırmasında meydana gelen
ağır hastalıkla hayatını kaybettiği acı bir gerçektir. O halde kürtaj meşru
yollarla yapılmalıdır. Yasalara göre 18 yaşından büyük ve evli olan
kadınlar, hem kendi, hem de eşlerinin rızası ile kürtaj olabilir. Resmen
evli görülmeyen kadınlarda eş rızası aranmaz. 18 yaşından küçükler ise
ancak veli veya vasilerinin onayı ile kürtaj olabilirler.”
Dinimizde ise, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Hele
fakirlikten korkarak, rahmindeki çocuğu öldürmek, haksız yere cana
kıymak, yani cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da tanımamaktır, büyük
günahtır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir
özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden çocuk aldırmak caiz olur. Kütüb-i
sittedeki, (İnsan, anne karnında nutfe [sperma] olarak 40, aleka
[embriyo] olarak 40, et parçası olarak da 40 gün kalır. Bundan sonra
ruh verilir) mealindeki hadis-i şerifini de esas alan âlimler, bir özürden
dolayı, 1 aydan 4 aya kadar kürtaja izin vermişlerdir. (Redd-ül-muhtar)
294
www.dinimizislam.com
Başka sebep olmasa da, İslam terbiyesi ile yetiştirememek korkusu
özür olur. Yani İslam terbiyesi verememek niyetiyle dört aydan önce
çocuk aldırmak caiz olur. (S. Ebediyye)
Çocuk aldırmak
Sual: S. Ebediyye’de, dört aylık olmamış çocuğu, din bilgisi
verememek, İslam terbiyesiyle yetiştirememek korkusuyla aldırmanın
caiz olduğu bildirilirken, İslam Ahlakı kitabında, Fetava-yı Hindiyye’den
naklen, bir şart bildirilmeden, dört aydan önce aldırmanın caiz olduğu
bildiriliyor. Bu iki ifade arasında bir çelişki yok mu?
CEVAP
Hayır, bir çelişki yoktur. İslam Ahlakı’nda, (Dört aylık çocuğunu
aldıran kadın cezalandırılır. Daha önce aldırması caizdir) deniyor.
Hindiyye’ye bakılınca, mesele daha kolay anlaşılıyor. Bir özürle, dört ayı
geçmiş bir çocuğu aldıran kadının cezalandırılacağı bildirildikten sonra,
ancak dört aydan önce aldırabileceği açıklanıyor. Yani özürle de olsa,
zaruretsiz dört aydan sonra aldıramaz, dört aydan önce özürle aldırabilir
deniyor. İfade şöyle:
Emzikli bir kadın, gebe olur, sütü kesilir ve emen çocuğun hayatı
tehlikeye düşer, o çocuğun da babası olmazsa; gebelik 4 ay olmadan
önce, o kadın ilaçla çocuğunu düşürebilir. Ancak 4 ay geçtikten sonra,
çocuğunu aldırması caiz olmaz. (Fetava-yı Hindiye)
Dinimizde, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Hele
fakirlikten korkarak, çocuğu, anne karnındayken, ilaçla veya başka
metotla öldürmek, kürtajla almak, cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da
tanımamaktır, büyük günahtır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun
ölümüne sebep olacak bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden, yani
120 günlük olmadan önce aldırmak caiz olur.
Demek ki, çocuk aldırabilmek için iki şart gerekiyor:
1- Çocuğun 120 günlükten küçük olması,
2- İslam terbiyesi verememe endişesi, çocuğa veya anneye bir zarar
gelmesi gibi bir özrün bulunması.
5 aylık çocuk
Sual: Down sendromu olduğu anlaşılan beş aylık çocuğu kürtaj caiz
midir?
CEVAP
Dört aydan büyük olursa, caiz olmaz. Down sendromu, bir hastalıktır.
Hasta diye, çocuk öldürülmez. Dört aydan önce aldırmak gerektiği
zaman, niyet başka da olsa değiştirip, İslam terbiyesi verememek
endişesiyle çocuk aldırdığına niyet etmelidir.
295
www.dinimizislam.com
Sual: Ananın ölümüne sebep olacağı anlaşılan, dört aydan büyük
olan çocuğu aldırmak caiz midir?
CEVAP
Caiz olmaz. Annenin ölümü kesin değildir. Çocuk da, anne de
canlıdır. Canlının biri, diğerine tercih edilmez. Yani çocuğu kurtarmak için
anne öldürülemez, anneyi kurtarmak için çocuk öldürülmez; ama dört
aydan küçükse, o zaman meşru bir sebeple çocuğu aldırmak caiz olur.
Sual: (Sağlık, estetik, ekonomik ve sosyolojik gibi bir sebeple dört
ayı da geçse kürtaj caizdir) diyen oluyor. Caiz midir?
CEVAP
Hayır, saymadığı başka bir sebep kalmamış. Yani her sebeple çocuk
aldırılır diyor. Halbuki uzuvları teşekkül ettikten sonra, yani dört ayı
geçtikten sonra çocuk aldırmanın caiz olmadığı bütün fıkıh kitaplarında
yazılıdır.
Sual: Fakir bir aileyiz, eşim bir çocuğa hamiledir. Fakir olduğumuz
için bakamayacağız, bu yüzden aldırmamız günah mıdır?
CEVAP
Çocuğun da, sizin de rızkınızı veren Allahü teâlâdır. Fakirlikten
dolayı, iyi bakamamak, besleyememek korkusu, çocuk düşürmek için
özür olmaz. Çocuk aldırmak demek, çocuğu öldürmek demektir.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.) [Enam 151]
(Allahü teâlânın rızk vermediği, yer yüzünde bir mahlûk yoktur.)
[Hud 6]
Ancak din bilgisi verememek, İslam terbiyesi ile yetiştirememek
korkusu özür olur. Uzuvları teşekkül etmeden [120 günden önce]
düşürmek caiz olur.
Demek ki, fakirlikten dolayı bakamamak değil, İslam terbiyesi ile
yetiştirememek niyetiyle çocuğu aldırmak caiz oluyor.
Sual: Kadın, kocasından izinsiz, çocuk aldırabilir mi?
CEVAP
Aldıramaz.
Çocuğunu aldıran
Sual: Hamile bir kadın, kocasından habersiz çocuğunu aldırır veya
bilerek düşürürse, gurre denilen bir ceza gerekiyormuş. Bu ceza ne
kadardır ve kime verilir?
CEVAP
Kocasından izinsiz çocuk aldıran veya ilaçla yahut başka suretle ölü
olarak çocuk düşüren kadının âkılesi, 500 dirhem gümüşü [veya 50 dinar
296
www.dinimizislam.com
altını], kadının kocasına verir. İşte buna gurre denir. Kocasının izniyle
düşürürse veya bu olay dar-ül-harbde olmuşsa bir şey vermek gerekmez.
Âkıle, katilin öldürme işindeki yardımcılarıdır.
Dinar, bir miskal altındır. 50 dinar, 240 gram basılı altın eder.
Dirhem, 3,36 gram gümüştür.
Çocuk düşürmek
Sual: (Sperm ve yumurta canlıdır, döllenmiş yumurta bir günlük de
olsa, bir aylık da olsa canlı olduğu için, ne maksatla olursa olsun,
düşürmek veya aldırmak caiz olmaz; fakat doğum kontrolü için, spermi
dışarı atmak caizdir) deniyor. Sperm canlı olduğuna göre, dışarı atılınca
canlı olan sperm öldürülmüş olmuyor mu? Bu mantık yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Din nakle dayanır, mantıkla din olmaz. Sperm
öldürüldüğü halde, doğum kontrolü caizdir. İbni Âbidin hazretleri
buyuruyor ki:
Çocuk düşürmek, haramdır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun
ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden düşürmek
caiz olur. (c. 5, s. 276)
Demek ki uzuvlar teşekkül etmemişse, bildirilen özürlerle çocuğu
aldırmak veya ilaçla düşürmek caiz oluyor. Uzuvlar teşekkül etmiş olan
çocuğu almak da, aldırmak da haramdır. (S. Ebediyye)
Kütüb-i sittedeki, (İnsan, anne karnında nutfe [sperma] olarak 40,
aleka [embriyo] olarak 40, et parçası olarak da 40 gün kalır. Bundan
sonra ruh verilir) mealindeki hadis-i şerifini de esas alan âlimler, bir
özürden dolayı, dört aya kadar kürtaja izin vermişlerdir.
Başka sebep olmasa da, İslam terbiyesiyle yetiştirememek korkusu
özür olur. Yani İslam terbiyesi verememek niyetiyle, dört aydan önce
çocuk aldırmak caiz olur. (S. Ebediyye)
Çocuk sahibi olmak
Sual: Çocuk olmamasının sebepleri nelerdir?
CEVAP
Çocuk olmaması, bazıları için en büyük sıkıntı ve problemlerinin
başında geliyor. Aile huzursuzluğundan tutun boşanmalara kadar gidiyor.
Kusur bazen kadında bazen de erkekte olur. Bazen her ikisinde de
olabilir.
Çocuk olmamasının sebeplerinin başında daha çocukken geçirilen
hastalıklar, psikolojik rahatsızlıklar, yanlış ve zararlı beslenme, aşırı
297
www.dinimizislam.com
sıcağa soğuğa dikkat etmeme yüzünden bedende meydana gelen tıbbi
arızalar gelir. Çocuğu olmayan eşler bu arızaya çok büyük ihtimalle daha
çocukluklarında, gençliklerinde yakalanmışlardır.
Bir kısmı da yanlış beslenme yüzünden yakalanmış olabilir. Çünkü
hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Gelin, ilk hafta yoğurt, ayran, sirke, turşu ve ekşi yememelidir!
Bunlar çocuk olmasına engel olabilir. Sirke yiyen kadının hayz
görmesi zahmetli olur ve hayzı düzensiz olur. Ekşi elma yemek hayz
kanını keser. Bu da başka bir hastalık meydana getirir.)
Bir kısmı da, evliliğin başında, birkaç sene çocuğumuz olmasın diye
aldıkları yanlış tedbirlerle, sonraki senelerde çocuklarının olmamasına
zemin hazırlarlar.
Çocuk olmama sebepleri iyi araştırılmalı. Şuna da inanılmalı ki, tıp
çok ilerlediği halde hâlâ eksiklikleri vardır. Yanlış tedavilerin ve bilinçsizce
kullanılan ilaçların zararları çoktur. Tedavide çok hassas olunmalı,
gelişigüzel ilaç kullanılmamalı. Hele kocakarı ilaçlarını ehil bir doktora
sormadan kullanmamalı.
Uzman doktorların, kısırlık sebepleri ve önleyici tedbirleri
hususundaki yazıları şöyledir:
İNFERTİLİTE (kısırlık)
Eşlerin çocuk sahibi olma arzularına rağmen bir yıl içerisinde
hamilelik elde edilmemesine infertilite (kısırlık) adı verilmektedir.
Korunmayan çiftlerin %85’inde bir yıl içerisinde hamilelik oluşması
beklenir. İnfertilite %30-40 arasında erkek, %40-50 arasında bayana ait
nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Çiftlerin %25’inde erkek ve kadın faktörü
birlikte bulunmaktadır. %10-15’inde bütün araştırmalara karşılık
infertiliteyi açıklayabilecek bir neden bulunamamaktadır.
İlk ziyarete eşlerin birlikte katılması ve değerlendirilmesi tedavi
yönünden oldukça önemlidir. Çocuk arzusuyla başvuran çiftlerin
doktoruna ve merkezine tam bir güven içinde olması, hiçbir şey
saklanmaması, sorulara açık yüreklikle cevap verilmesi ve hiçbir konunun
utanma duygusuyla gizlenmemesi gerekir.
Kadının muayenesi sadece üreme organlarının değil bütün vücudun
değerlendirilmesine yönelik olarak yapılır. Bazı hormonal hastalıklar
(tiroid bezi ve şeker hastalığı gibi) üreme organlarının fonksiyonunu
yakından etkilemektedir. Muayenede tespit edilecek ek rahatsızlıklar
tedavi öncesinde ortadan kaldırılmalıdır. Kadında mevcut olabilecek
mikrobik-iltihabı rahatsızlıklar yapılacak tetkiklerle tanımlanarak tedavi
edilmelidir. Bu nedenle rahim ağzından ve vajenden örnekler alınarak
298
www.dinimizislam.com
inceleme yapılır.
Kadına ait infertilite nedenleri:
Tüplere ait nedenler
Hamilelik oluşabilmesi için spermlerin (erkek hücresi) rahim ağzı ve
rahim içini geçerek tüplerden yumurtaya ulaşması gerekmektedir. Bu
nedenle tüplerin açıklığını ve görevlerini yerine getirme yeteneğine sahip
olup olmadığı gösterilmelidir. İnfertilite nedenlerinin yaklaşık %35 ini
tüplere ait bozukluklar oluşturmaktadır. İlaçlı rahim filmi (HSG) tüplerdeki
tıkanıklığı ve oluşmuş hasarı gösterebilir. HSG filminde bir bozukluk
varsa tanı amaçlı laparoskopi önerilebilir. Tüpler kapalı, hasar görmüş
veya yapışık bulunursa cerrahi olarak düzeltilebilir. Ancak ameliyat ile
sonuç alınamayacağı düşünülüyor ise tüp bebek yöntemi tedavide en iyi
alternatiftir.
Yumurtlama problemleri
Düzensiz ve anormal yumurtlama, kısırlığı oluşturan nedenlerin
ortalama %5-25 ini oluşturur. Normal koşullarda her ay yumurtalıklardaki
yumurtalardan bir tanesi gelişip büyüyerek çatlar ve yumurtlama
(ovulasyon) meydana gelir. Yumurtlamanın olmaması âdet düzensizlikleri
ve infertilitenin en önemli nedenidir. Bir bayanda yumurtlamanın olmadığı
ya da âdet görse bile ovulasyonsuz seyrettiğini gösterebilmek için bir
takım testler yapılır.Yumurtalıkların rezervi ve ilaç uyarısına verecekleri
cevap âdetin 2. veya 3. günü yapılacak hormon testleri ve ultrasonografik
görüntü ile tespit edilebilir. Yumurtlama olmadığı tespit edilirse ilaç
tedavisi ile yumurtlama sağlanabilir.
- Rahim kaynaklı problemler
- Karın iç zarı ile ilgili problemler (Endometriozis)
Genellikle yumurtlama âdetin ortalarına rastlar. Eşlerin bu
dönemlerde bir arada olmaları döllenmenin şansını artırır. [Yani,
kadınlarda iki âdet arasındaki temizlik süresinin ortasında yumurtlama
olur. Bu günlerde eşler birada olursa çocuk olma ihtimali yükselir. Mesela
temizlik günü 14 gün ise 6-8. günler arasında yumurtlama şansı yüksek
demektir.]
Yaş faktörü
Normal şartlarda korunmayan bir çift için evliliğin birinci yılında
hamile kalma şansı %85’tir. İkinci yılında, birinci yıl gebe kalamayan %15
oranındaki kadınların %10’u da ikinci yıl gebe kalır. [İkinci yıldan sonra
gebe kalınmazsa, eşlerin kısırlık tedavisi görmeleri gerekir.] İlerleyen
yıllarda bu oran giderek düşer. Kadınlarda yaş ilerledikçe gebelik şansı
da giderek azalır, 40 yaş ve üzerinde gebe kalma oranı %10’un altına
299
www.dinimizislam.com
düşer. Yumurtalar gelişse ve ovulasyon meydana gelse de, yumurtaların
kolayca döllenebilmesi oldukça güçtür.
Açıklanamayan (izah edilemeyen) infertilite
Ancak bazen çiftlere yapılan bütün testler normal bulunmaktadır. Bu
durumda açıklanamayan yani izah edilmemiş infertiliteden bahsedilir.
Öncelikle aşılama tedavisi denenir. Aşılama tedavileri başarısız
olduğunda infertilite sebepleri yeniden değerlendirilerek tüp bebek gibi
diğer yardımcı üreme teknikleri uygulanabilir.
Erkeğin değerlendirilmesi
Erkeklerin muayenesi gerektiğinde üroloji uzmanı tarafından
yapılmaktadır. Öncelikle yapılması gereken semen analizidir. Ardından
gerekiyorsa hormon tetkikleri, mikrobiyolojik ve serolojik testler,
ultrasonografi yapılabilir. Erkek infertilitesi tedavisinde son yıllarda
uygulanan teknikler ile hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Özellikle
mikroenjeksiyon tekniği, daha önceden tedavi edilmeyen erkeğe ait
birçok infertilite faktörüne çözüm getirmiştir.
Erkeğe ait infertilite nedenleri:
- Hormonal bozukluklar
- Genetik bozukluklar
- Sebebi bilinmeyen
- Varikosel
- Kriptorşidizm (inmemiş testis)
- Sperm taşıyıcı kanallara ve organlara ait nedenler
- İmminolojik (bağışık sistemine ait) nedenler
- Kullanılan ilaçlar, aşırı sıcak ortam, sistemik hastalıklar
Teknolojideki bütün ilerlemeler sayesinde, üreme tedavisinde elde
edilen inanılmaz gelişmeler çocuk sahibi olamayan çiftlere yeni umutlar
sunmaktadır.
Yapılan tetkik ve tedaviler sonucunda ilaç tedavisi yetersiz kalacak
olursa tüp bebek ve mikroenjeksiyon metotları ile çocuk sahibi olunabilir.
Bu iş ile ilgili olarak güvenilir hastanelerin tüp bebek merkezlerine
müracaat edilebilir. Türkiye Hastanesi’nde de bu işlemleri yapacak kadro
bulunmaktadır.
Yukarıda yazılan rahatsızlıklara yakalanmamak için:
Kız çocuklarını dünyaya geldikleri andan itibaren üşütmemeli, alt
temizliğine dikkat etmeli. Altı ıslak bırakılmamalı. 6 ayda bir idrar tahlili
yapılmalı. En ufak bir akıntıda, idrar kaçırmada, idrar yanmasında hekime
gitmeli.
Çocukluk çağında geçirilen kabakulakta eğer hastalık testisleri,
300
www.dinimizislam.com
kızlarda yumurtalıkları tutmuş ise üreme hücrelerini tahrip ederek
kısırlığa yol açabilir. Bu hastalıktan korunmak için kabakulak aşısı
yapılmalıdır. Eğer kız çocukları genital bölge tüberküloz hastalığına
yakalanmış ise tüplerde tıkanma yapabilir. Rahimde yapışıklıklar yaparak
çocuk olmasına engel olabilir. Mantar hastalıkları da akıntı, spermde
tahribat yapabilir. Üreme organlarındaki en ufak şikayette hekime gitmek
iyi olur.
Çocukluktan itibaren dikkat edilecek hususlar (Kızlar için)
1- Bebeklik döneminden itibaren üşütmeyecek.
2- Dondurma, soğuk meşrubat, kola gibi soğuk şeyler yiyip
içmeyecek.
3- Kabakulak, kızamıkcık, kızamık, verem aşıları yapılacak.
4- Alkol, sigara içilmeyecek.
5- Banyo yapılırken üşütülmeyecek. Özellikle özür halinde iken
denize girip üşütülmeyecek.
6- Acılı baharatlı gıdalardan fazla yemeyecek. Kışın üşütmeyecek,
özellikle yumurtalıklar korunacak.
7- Ateşli hastalıklarda mutlaka hekime gidecek.
8- Evli gençler birbirini kırmayacak, üzmeyecek. Beslenmesine dikkat
edecek. Hastalıklardan korunacak.
Çocukluktan itibaren dikkat edilecek hususlar (Erkekler için)
1- Kabakulak, kızamıkcık, kızamık, verem aşıları yapılacak.
2- Alkol, sigara içilmeyecek. [Bunlar bazı erkeklerde iktidarsızlık
sebebidir.]
3- Erken yatıp erken kalkılacak.
4- Acılı baharatlı gıdalardan fazla yemeyecek. Kışın üşütmeyecek.
5- Testisler darbelere karşı korunacak. Ateşli hastalıklarda mutlaka
hekime gidilecek. Sünnet dikkatli yapılacak.
6- Evli gençler birbirini kırmayacak, üzmeyecek. Beslenmesine dikkat
edecek. Hastalıklardan korunacak.
Evliliğin ilk yıllarında
Evliliğin ilk yıllarında bilinçsizce yapılan doğum kontrolleri ileride
çocuk olması üzerinde zararlı olabilir. Rahim içi araçları steril konulmazsa
iltihaplanmaya, yabancı cisim reaksiyonuna yol açabilir. Doğum kontrol
hapları hormonal dengeyi etkileyebilir. Yeni evlilerin hemen doğum
kontrolü uygulamaması iyi olur.
Aşırı üzüntü, stres, sinir sistemini bozar
Stres hem hormon dengesini bozar hem de eşler arasındaki cinsel
hayatı etkiler. Eşler tam boşalamaz, zevk almaz, temaslar işkence halini
301
www.dinimizislam.com
alır. Bu durumda hem yumurtlama hem de sperm yapımı etkilenir. Stresin
etkisi ile erken boşalma olabilir. Yine stresten dolayı uterus hareketleri
artar ve yumurtayı atabilir. Erken boşalmaya bağlı yeterli sayıda sperm
rahime gitmeyebilir. Onun için eşlerin stressiz, sıkıntısız, sakin
ortamlarda ve istekli oldukları zamanda birlikte olmaları gerekir.
Bünyenin çocuk tutmaması
Bünyenin çocuk tutmaması denen şey hormon yetersizliğinden veya
rahim ağzının tam kapanmamasından dolayı çocuğun düşmesidir. Bu
şekilde olan çiftler evvela hormonlarının durumunu öğrenecekler. Bir
bozukluk var ise tedavi ettirecekler. Rahim ağzının durumu mutlaka
kontrol edilecek. Darlık, yetmezlik, enfeksiyon var mı diye bakılacak.
Yatak istirahatı yapılacak. Strese girmek, sinirlenmek, ağır kaldırmak,
fazla çalışmak olmayacak. Bu ailelerde bir de genetik tarama yapılıp
kromozomal bozukluk var mı diye bakılmalı.
Kısırlığa dair alametler görülünce
Acılı baharatlı yiyecekler, çok soğuk içecekler, yasaklanmalı. Hiç bir
zaman ezbere ilaç kullanmamalı. Ezbere kullanılan yanlış ilaçlar, yumurta
ve sperm üzerine zararlı etkide bulunabilir. Özellikle böbrekleri ve
yumurtalıkları üşütmek, testislere darbe gelmesi kısırlığa yol açabilir.
Çocuk olmuyorsa
Yukarıdaki bilgilere uyulduğu halde evli çiftler çocuk sahibi olamamış
ise kesinlikle ezbere ilaç kullanmamalı, komşu tedavilerine rağbet
etmemeli. Aksi halde tedavi zorlaşır veya imkansız hale gelir. Bu
hastalıklar artık kısırlık merkezi bulunan tam teşekküllü hastanelerde
yapılmaktadır. Böyle bir merkeze bağlanmalı sistematik bir şekilde kısırlık
sebepleri araştırılmalı. Hastaya en uygun tedavi metodu seçilmeli. Tüp
bebek merkezleri içinde kadrosu iyi, güvenilir yerlere gitmelidir.
Bunlara rağmen hiçbir tıbbi arıza olmasa bile çocuk olmayabilir.
Çocuk da bir rızktır. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Dilerse verir dilerse
vermez.
Çocuk da bir rızktır
Sual: Eşimde ve bende çocuk olmaması için hiçbir tıbbi engel
olmadığını doktorlar söylüyorlar. Buna rağmen çocuğumuz olmuyor. Eş
dost yüzünden, yani onların dedikoduları yüzünden sıkıntı yaşıyoruz.
Bunda bizim suçumuz olmadığı halde, bu da kaderden midir?
CEVAP
Her şey takdir iledir. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü
teâlâdandır. Kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir.
Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır.
302
www.dinimizislam.com
Çocuk olması veya olmaması da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ,
takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Sebeplere yapıştıktan sonra, yani
tıbbi bir engel kalmadıktan sonra eşler dua eder, (Ya Rabbi, çocuk
hakkımızda hayırlı ise, bize nasip eyle) derler. Dua kabul olursa çocuk
olur. Çocuk olması için tedbir almak ve sebeplere yapışmak lazımdır.
Mesela tıbbi yasakları çiğneyip de, suçu kadere yüklemek doğru değildir.
Çocuk istemek normaldir. Ancak her çocuk mutlaka hayırlı olur mu?
Çok az da olsa, çocuk bir kimsenin dünya ve ahiret felaketine sebep
olabilir. Ne olursa olsun çocuk olmasını değil de, mutlaka hayırlı olanını
istemelidir. Hayırsız bir evlat yerine çocuksuzluğu tercih etmelidir!
Esas hayat, ahiret hayatıdır. Muhteşem bir hayat sürülse de, dünya
geçicidir. Akıllı, ahiretini düşünüp, (Ya Rabbi çocuk hakkımda hayırlı ise
nasip et) diye dua eder.
Ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamak daha iyidir. İmam-ı Gazali
hazretleri buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (İkiyüz yılından sonra, sizin en iyiniz,
hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir, dediklerinde, (Hanımı ve
çocuğu olmayandır) buyurdu. (Ebu Ya’la)
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de (Bu zamanda çocuğu
olmayan şükür secdesi yapsın) buyurmuştur.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de,
kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]
Çocuğun olması, nimet olduğu gibi büyük tehlike de olabilir. Kur'an-ı
kerimde çocuk için (fitne) buyuruluyor. Buradaki fitne, imtihan demektir.
Çocuk imtihanından yüzümüzün akı ile çıkmak kolay değildir. Onun için
daima hakkımızda hayırlı olanı istemeliyiz! (Hadika)
Çocuk sahibi olmak isteyenler veya herhangi bir dileği olanlar şunları
yapmalıdır:
1- İstiğfar okumalı. (Malım çok, ama çocuğum olmuyor. Ne
yapayım?) diyen kişiye, bir sahabi istiğfara devam etmesini söyledi. O da
günde 700 defa istiğfar okurdu. Nihayet on çocuğu oldu. Hasan-ı Basri
hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikayette
bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca,
Kur’an-ı kerimden üç âyet-i kerime okudu. Meali şöyle:
(Çok affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur
indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler,
ırmaklar versin.) [Nuh 10-12]
Çocuklarını idarede sıkıntı çeken bir sahabiye Peygamber efendimiz,
303
www.dinimizislam.com
(Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim)
buyurdu. İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullah min külli ma
kerihallah, Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel
kayyume ve etubü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemeli.
Manası şöyledir: (Razı olmadığın şeylerden yaptıklarımı affet ve
yapmadıklarımı yapmaktan koru. Kendisinden başka ilah bulunmayan
hay, kayyum ve azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman
olup Ona sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde, Hay, ezeli ve ebedi
bir hayatla diri olan, Kayyum, zatı ile kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta
durduran demektir.]
2- Dileğine kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını Silsile-i
aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye
dua etmeli. Mesela, “Ya Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle” diye dua
edip, “Bu duamı silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle” demeli.
(Mekatib-i şerife)
Sabah ve yatsı namazından sonra silsile-i aliyyenin isimlerini, sonra
Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan dua
kabul olur. Tecrübe edilmiştir.
3- Âyât-i hırz, usulüne uygun okunur ve yanında taşınırsa, murat
hasıl olur.
4- Adakta bulunmalı. Mesela, (Şununla evlenirsem, sevabı Seyyidet
Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasin okumak nezrim
olsun) denince, bu dileğin kabul olduğu tecrübe edilmiştir.
5- Dua izinli okunmalı! Bir hacetin hasıl olması için dua okunurken,
tesir etmesi, üstadın izni ile okumalı. Üstad vefat etmişse, kitabından
öğrenip okumak da izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur.
Vekilin okuması, üstad gibi tesirli olur.
6- Bir dileği olan aşağıdaki duayı okumalıdır. Kör bir zat gelip, (Ya
Resulallah! Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın) dedi. Peygamber
efendimiz de, (Kusursuz bir abdest al! Sonra, ya Rabbi! Sana
yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya
koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim
Muhammed
aleyhisselam!
Seni
vesile
ederek,
Rabbime
yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi,
bu yüce Peygamberi bana şefaatçı eyle! Onun hürmetine duamı
kabul et) duasını okumasını söyledi. O da, abdest alıp dua etti. Hemen
gözleri açıldı. [Tirmizi]
Bu duayı okuyanlar, maksatlarına kavuşmuşlardır.
Namaz kılmayanın, haram işleyenin ve kalbi gafil olanın duası kabul
304
www.dinimizislam.com
olmaz. Ehl-i sünnet itikadında olmayanın okuması fayda vermez. Hak
teâlâ, her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak isteyen, o
şeyin sebebine yapışmalıdır. Rabbimiz, insana sıhhat, şifa vermek için,
dua etmeyi, sadaka vermeyi ve ilaç kullanmayı sebep yapmıştır.
Duanın kabul olması için
Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Duanın kabul
edileceğinden şüphe etmemeli, şartlarına riayet edilip edilmediğinden
şüphe etmelidir. Gereken şartlara riayet etmeden duanın kabul edilmesini
beklemek uygun olmaz.
Önce çalışmak, sonra dua dinin esası!
Kabul edilir ancak, çalışanın duası!
Duanın kabul edilmesi için şartlardan bir kısmı şöyle:
* Haram lokmadan sakınmalıdır!
* İtikadı düzgün olmalıdır.
* Dualarım niçin kabul olmuyor dememelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul
olmadı diye acele etmeyiniz! Allahü teâlâdan çok isteyiniz! Çünkü
kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari]
İstenilen şeyin olmaması, duanın kabul olmadığını göstermez. Onun
için duaya devam etmelidir! Duanın kabulünün gecikmesinin başka
sebepleri de vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebraile, "Ben onu seviyorum,
isteğini hemen yerine getirme!" Facir, [günahkâr] dua edince de "Ben
onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir" buyurur.) Şu
halde, duanın kabulünün gecikmesi zararlı değildir.
* Bela gelmeden önce çok dua etmelidir.
* Duaya hamd ve salevatla başlamalıdır.
* Yalvararak dua etmelidir.
* Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çalışmadan dua eden, silahsız harbe
giden gibidir.) [Deylemi]
* Günah işlemeyen dil ile dua etmelidir.
Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâya günah işlemeyen dil ile dua
edin) buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sual edilince, (Birbirinize
dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir)
buyurdu. [Tergibüs-salât]
* İsm-i a’zam ve esma-i hüsna ile dua etmelidir.
Duayı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak
305
www.dinimizislam.com
mekruhtur. Her fırsatta dua etmelidir! Bilhassa şerefli vakitleri ve şerefli
halleri kaçırmamalı, fırsat bilmelidir!
Duanın makbul olduğu zamanlar
Ezan okunurken ve ezan ile kamet arasında yapılan dua. Kur’an
okunurken, Kur'an-ı kerim hatmedilince, Kâbe-i şerifi görünce, yağmur
yağarken, düşmanla karşılaşınca, zulme uğrayınca, cemaat halinde iken,
farz namazlardan sonra, kalbinde incelik hissettiği an, Esma-i hüsna ile,
ism-i a'zam ile dua edince, seher vakti, yalvararak dua etmek,
Bid’atlerden sakınmak, gafil olmamak, uyanık olmak, helal yemek,
haramlardan kaçmak, Cuma günü ve gecesi, Recebin ilk, Şabanın 15.
gecesi, Bayramın birinci geceleri, Arefe günü, Ramazan gün ve geceleri,
iftar zamanı edilen dualar makbuldür.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ezanla kamet arasında dua makbuldür.) [Tirmizi]
(Kur'anı hatmedenin duası makbuldür.) [Beyheki]
(Rikkat halinde duayı ganimet bilin.) [Deylemi]
(Hac yapanların, duaları kabul olur.) [Taberani]
(Kur’an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca,
yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) [Taberani]
(Bir cemaatten bir kısmı dua eder, ötekiler de amin derse o
duayı, Allah kabul eder.) [Hakim]
(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buhari]
(İsm-i a’zamla edilen dua makbuldür.) [İbni Mace]
(Her gece seher vakti, Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok
mu, affedeyim. İsteyen yok mu, vereyim, duasını kabul edeyim.)
[Müslim]
(Allahü teâlâya yakararak edilen dua makbuldür.) [Ebu Ya’la]
(En efdal dua, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki]
(Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve cuma
gecesi ile Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi.) [İbni
Asakir]
(Bid'at ehlinin duası kabul olmaz.) [İbni Mace]
(Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi]
(Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.)
[Taberani]
7- Hacet namazı kılmalı.
[Namaz - Abdest bölümündeki Hacet namazı yazısında, bu namazın
nasıl kılınacağı hakkında bilgi var.]
Erkek çocuk olması için:
306
www.dinimizislam.com
Duanın kabul olması hakkında yazıda bildirdiğimiz gibi düzgün
itikada sahip olup, haramlardan kaçıp, dinimizin emrine uyanın ve
şartlarına uygun dua edenin duası muhakkak kabul olur. Böyle salih bir
kimse, yatağa girince, önce İhlas suresini okur. (Ya Rabbi, bana bir oğul
ihsan edersen ismini Muhammed koyacağım) der. Böyle dua edenin,
Allahü teâlânın izniyle erkek çocuğu olur. (Şir’a şerhi)
Yine aynı kitaptaki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hanımı hamile iken, elini onun karnına koyup, “Bismillahi
ahadis samed ellezi lem yelid ve lem yuled. Ya Rabbi, bu çocuğun
ismini Muhammed aleyhisselamın hürmetine, Muhammed koydum”
derse, bu çocuk erkek olur.)
Yine aynı kitapta, (Kadın, hayzdan temizlendikten sonra beş gün
içinde hamile kalırsa, çocuğu erkek olur. Beşinci günden sekizinci güne
kadar olursa kız olur) deniyor.
Sual: S. Ebediyye’de ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamanın
daha iyi olduğunu bildiren bir hadis-i şerif naklediliyor. Bu zamanda,
ikiden fazla çocuk sahibi olmak caiz değil mi?
CEVAP
Ahir zamanda çocukları İslam terbiyesi ile yetiştirmek çok zordur.
Çocuk çoğaldıkça bu zorluk artar. Terbiye edebilecek olan istediği kadar
çocuk sahibi olur.
Sual: İslam âlimleri kaç çocuk sahibi olmayı tavsiye ediyorlar?
CEVAP
Peygamber efendimiz (Ahir zamanda, sizin en iyiniz çoluk çocuğu
olmayandır) buyuruyor. Yani çocuk sahibi olmamak tavsiye ediliyor.
Eskiden ise, (Ben ümmetimin çokluğu ile iftihar ederim) buyurarak
çok çocuk sahibi olunmasını tavsiye ediyordu.
Ahir zamanda çocukları İslam terbiyesi ile yetiştirmek çok zordur.
Çocuk çoğaldıkça bu zorluk artar. Terbiye edebilecek olan istediği kadar
çocuk sahibi olur.
Evlat edinmek
Sual: Çocuğu olmayan bir bayanım. Evlatlık almak istiyorum. Nasıl
yapayım?
CEVAP
Alınan evlatlık, büyüyünce erkek ise size, kız ise beyinize yabancı
olur. Yabancı bir kimse ile beraber kalmak ise caiz değildir. Bu bakımdan
evlatlık alırken, kardeşlerinizden birinin oğlunu veya beyinizin
307
www.dinimizislam.com
kardeşlerinden birinin kızını alırsanız mesele kalmaz.
Yahut, aldığınız erkek bebek, kız kardeşlerinizden birisini veya erkek
kardeşlerinizden birinin hanımını emerse, sizin yeğeniniz olacağı için
yabancı olmaz.
Kız bebek alınca da, beyinizin kız kardeşlerinden birisi veya
kardeşlerinin hanımlarından birisi emzirirse, beyinizin yeğeni olacağı için
ona yabancı olmaz.
Sual: Evlatlığa miras düşer mi?
CEVAP
Evlatlık alınan çocuk, dinen mirasçı olamaz. Ancak sağlığınızda,
malınızın bir kısmını veya tamamını hediye etmenizde hiçbir mahzur
yoktur.
Mal kaçırmak niyetiyle evlatlık olmak doğru değildir. Sağlığında,
evlatlığa mal vermek caizdir.
Sual: Evlatlık alınan çocuğa oğlum veya kızım demek caiz midir?
CEVAP
Bu benim oğlumdur veya bu benim kızımdır demek haram olur.
Fakat çağırırken, yahut onlardan bahsederken oğlum, kızım demekte
mahzur yoktur.
Evlatlığa (Biz senin öz anan-baban oluruz) demek günah olur.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı.) [Ahzab 4]
Hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Babası olmadığını bildiği halde, kasten birine “Bu benim
babam” diyene Cennet haram olur.) [Buhari]
Sual: Kızını veya oğlunu birine evlatlık verince, o çocuğun hakkı
senden gidiyor mu? Yoksa devam ediyor mu?
CEVAP
Gitmez, devam eder.
Sual: Ahirette o çocuk anne babasından hak talep eder mi?
CEVAP
Elbette, kötü bir kimseye verilmişse niye namaz kılmayan içki içen
birisine verdin diye sorabilir.
Çocuğu birine evlatlık verirken müslüman bir aileye ve dini öğretecek
birine vermek lazım. İstenildiği zaman geri alınabilir. Çocuğu iyi terbiye
edip etmediği kontrol edilmelidir. Evlatlık verince onların çocuğu olmuş
olmaz. Miraslarını almaya dinen hak kazanmaz. Erkek ise evin hanımına
yabancı olur, büluğa erince o evde kalamaz. Kız ise evin erkeğine
yabancıdır. Baliga olunca o evde kalamaz. Bunun gibi zararları vardır.
308
www.dinimizislam.com
Sual: Evlatlık öz evlat gibi olur mu? Yani yanında başı açık gezebilir
mi, nikah düşer mi?
CEVAP
Evlatlık edinmenin dini bir yönü yoktur. Yani o çocuk yabancı olur.
Nikah düşer, evlenilir, yanında açık durulamaz.
Sual: Üstümüze kaydı yapılan evlatlığımın ateist babası şimdi
çocuğu istiyor. Vermek zorunda mıyız?
CEVAP
Hayır vermek zorunda değilsiniz. Verip de çocuğun dinsiz
yetişmesine sebep olmamak gerekir.
Evlatlık yabancıdır
Sual: Mutezile kafalı bir yazar, (Evlat edinilen çocuk, evlatlık alan
karı kocaya mahrem olur) diyor. Evlatlık yabancı değil mi?
CEVAP
Elbette yabancıdır. Evlatlığı mahrem ve kendi öz evladı gibi bilmek,
cahiliye âdetlerindendir. İslamiyet bu âdeti kaldırmıştır. Bir âyet-i kerime
meali:
(Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız kılmadı.) [Ahzab 4]
Evladın ölümüne sabır
Sual: Küçük çocuğumuz öldü. Ana-baba olarak çok ağladık. Bize
günah oldu mu?
CEVAP
Ağlamak merhametten ileri gelir. Ağlamak günah olmaz. Bağırıp
çağırıp isyan etmek günahtır. Çocuğun ölmesi, malın elden çıkması,
gözün kör, kulağın sağır olması, bir uzvun telef olması gibi, insanın isteği
ile ilgisi olmayan musibetlere sabretmekten daha faziletli sabır yoktur.
Sabredenlere verilen sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez.
Musibetlere sabır, sıddıkların derecesidir. Bunun için Peygamber
efendimiz şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbi, bana öyle yakîn ver ki, musibetler bana kolay gelsin!)
[Tirmizi]
Oğlu İbrahim ölünce de, (Ya İbrahim, ölümüne çok üzüldük.
Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor. Fakat, Rabbimizi gücendirecek
bir şey söylemeyiz) buyurmuştu.
(Bir çocuk ölünce, Allahü teâlâ, bildiği halde, meleklerine sorar:
- Kulumun çocuğunu aldınız, kalbinin meyvesini kopardınız.
Peki kulum buna ne dedi?
309
www.dinimizislam.com
- Ya Rabbi, hamd edip teslimiyet gösterdi.
- O kuluma Cennette bir ev yapıp, adını da, “Hamd evi” koyun!)
[Tirmizi]
Bunları Cennete götürün
Kıyamette Allahü teâlâ, müminlerin çocukları için, (Bunları Cennete
götürün) buyurur. Melekler, çocukların Cennete girmesini söylerler.
Çocuklar, (Ana-babamız hani?) derler. Melekler, (Onlar sizin gibi
günahsız değildir. Görülecek hesapları var) derler. Çocuklar ağlaşır,
(Ana-babamızı almadan girmeyiz) derler. Cenab-ı Hak, çocuklara
buyurur ki:
(Ey yavrular, haydi gidin, ana-babanızı da alıp Cennete girin!)
[Nesai]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Küçükken ölen çocuklar, ana-babaları ile karşılaşınca,
ellerinden tutup, ana-babaları Cennete girinceye kadar, onlardan
ayrılmazlar.) [Müslim]
(Hiçbir Müslüman yoktur ki, büluğa ermemiş bir çocuğu ölsün
de, Allahü teâlâ, bol rahmeti sebebiyle, onu Cennete koymasın.)
[Buhari, Nesai]
(Üç evladı ölmüş olan bir Müslüman ateşe girmez.) [Buhari,
Müslim]
(Kimin bâlig olmamış üç evladı ölmüşse, bu çocuklar, onu
ateşten koruyan bir kale olur, ölen evlat iki, hatta bir olsa da...)
[Tirmizi]
Peygamber efendimiz, (Üç çocuğu ölen, Cennete girer) buyurdu.
Oradakiler, (İki çocuğu ölen de mi?) diye sual edince, (İki çocuğu ölen
de Cennete girer) buyurdu. (Ya bir çocuğu ölen?) diye tekrar sual
edilince, buyurdu ki: (Allah’a yemin ederim ki, bir çocuk doğup hemen
ölse, annesi sabredip sevabını Allahü teâlâdan beklerse, annesini
Cennete götürür.) [Taberani]
Yine buyurdu ki:
(Alan da, veren de Allahü teâlâdır. Çocuğu ölen o kadına
taziyede bulunun. Sabretsin, ecrini görecektir.) [Müslim]
Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir.
Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.)
[Tirmizi]
Sual: Çocuğum yok veya öldü diye fazla üzülmek uygun mu?
CEVAP
310
www.dinimizislam.com
Hayır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ sevdiği kulu kendisine bağlar. Çoluk çocuğu ile
meşgul etmez.) [Deylemi]
Belanın geliş sebepleri
Sual: Bazı hadis-i şeriflerde, Peygamberi sevenin, çeşitli musibetlere
maruz kalacağı ve Ona düşmanlık edenin ise, mal ve evladının çok
olacağı bildiriliyor. Bunların açıklaması nasıldır?
CEVAP
İnsanlara dert, bela, musibet birkaç bakımdan gelir:
1- Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir. İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki: Belaların gelmesine sebep günah işlemektir.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Size gelen musibet, işlediğiniz [günahlar] yüzündendir.) [Şura
30]
(Sana gelen kötülük, kendindendir, [günahların yüzündendir.])
[Nisa 79]
(Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini
değiştirmez.) [Rad 11]
2- Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti [affolması] için
gelir. Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse,
ahirete günahsız gider.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Her musibet, affedilecek bir günah için gelir.) [Ebu Nuaym]
(Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur.) [Buhari]
(Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir.)
[Hakim]
İnsan kendisine gelen beladan hoşlanmaz. Halbuki günahları
affolacak ve güzel sabrederse ahirette büyük nimetlere kavuşacaktır.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de,
kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216]
3- Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir.
Bunun için Peygamberlere çok bela gelmiştir. Hadis-i şeriflerde
buyuruluyor ki:
(Nimete kavuşması için insana musibet gelir.) [Buhari]
(Musibet, kavuşulacak bir derece için gelir.) [Ebu Nuaym]
(Allahü teâlânın hayrını murad ettiği kul, belaya maruz kalır.)
[Taberani]
(Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için
311
www.dinimizislam.com
kâfi gelirdi.) [İ.Asakir]
(Mümin, keler deliğine saklansa, ona, eza edecek biri musallat
olur.) [Beyheki]
(Dünya, [Cennetteki nimetlerin yanında] mümine zindandır.)
[Müslim]
(Allah’ı ve Resulünü seven, belaya [hazırlıklı olsun] zırh giysin!)
[Beyheki]
(En şiddetli bela, Peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir.)
[Tirmizi]
Demek ki belanın en şiddetlisi, Allahü teâlânın çok sevdiği kimselere
geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber efendimiz,
kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allahü
teâlâya dua ederdi.
4- Bela, imtihan için de gelir. Bakalım kul, Allahü teâlânın gönderdiği
belaya razı olacak mı, olmayacak mı? Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Şüphe edilen altın, ateşle muayene edildiği gibi, insan da bela
ile imtihan olur.) [Taberani]
(Ya Rabbi, beni sevene, hayırlı mal ver! Bana düşmanlık edene
de çok mal, çok evlat ver!) [İbni Asakir]
Mal ve evlat fitne mi?
Mal ve evlat kötü mü de böyle buyuruluyor? Kur'an-ı kerimde de
mealen buyuruluyor ki:
(Mallarınız ve çocuklarınız sizin için elbette bir fitnedir.)
[Tegabün 15]
Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela,
düşman ve daha başka manalara da gelir. Mal ve çocuklar hayırlı
olmazsa bela olur, fitne olur.
İnsan, genel olarak malını iyi yolda kullanmaz. Bu bakımdan malı
kendisi için düşman olmuş olur. Aslında mal, kılıç gibi bir nimettir. İyi
kullanılmazsa sahibini keser. Evlat da, bir nimet iken, iyi terbiye
edilmezse, ana-babaları ile birlikte Cehenneme gider. Nimet, düşman
olmuş olur. Çoğunluk bu imtihanı kazanmadığı için, mala ve evlada fitne
denilmiştir. Mesela, İskoçyalılar, genelde cimri oldukları için, her
İskoçyalıya cimri gözü ile bakılır. Belki de içlerinde çok cömert olanları da
vardır. Kayserililer, gözü açık olarak bilinir. (Okur-yazar değilim ama
Kayseriliyim) denir. Kayseri’de gözü açık olmayan da vardır. Hüküm
ekseriyete göre verilir. Peygamber efendimiz, (Zenginlerin ve kadınların
çoğunu Cehennemde gördüm) buyurdu. Halbuki Cennete gidecek
zenginler ve kadınlar da çoktur. (Ramuz)
312
www.dinimizislam.com
(Sizin çokluğunuzla, diğer ümmetlere karşı iftihar ederim) ve
(Velud [doğurgan] kadınla evlenin) hadis-i şerifleri, evlenmeyi teşvik
etmektedir. Gerekli İslami terbiye verilemediğinden gençler, namaz
kılmamakta, dinden uzaklaşmakta, hatta bir kısmı dinsiz ve anarşist
olmaktadır. Peygamber efendimiz elbette, böyle gençlikle övünmez. İbni
Asakir’in bildirdiği (İki yüz yılından sonra en iyiniz, hanımı ve çocuğu
olmayandır) hadis-i şerifi, ortam müsait olmayınca, çoluk çocuk sahibi
olmamanın daha iyi olduğunu göstermektedir.
Sual: Küçük çocuklar da ölürken sıkıntı çeker mi?
CEVAP
Bir Müslümanın çocuğu, ölüm döşeğinde iken, 360 melek gelir, o
masumun karşısında durup, (Ya masum, müjdeler olsun sana, bugün,
ölmüş olan, âbâ ve ecdadını ve bütün komşularını, Hak teâlâdan
dile) derler.
Melekler, başına bir şefaat tacı ile gayret ve kuvvet gömleğini
giydirip, gözünün perdesini kaldırırlar. Perdeler kalkınca, tâ Hazret-i
Âdem aleyhisselamdan beri, geçmiş ecdatlarını görür. Onların bazısı için
hazırlanan azabı görünce, haykırıp titrer. Bunu bilmeyenler can çekişiyor
zanneder.
Can alıcı melekler gelirler, (Ya masum, âlemlerin yaratıcısı sana
selam söyleyip, “Ben onu yarattım, yine bana gelsin. O ruh emanetini
ben verdim, yine bana versin. Onun karşılığında ona Cennet ve
didar vereyim” buyurdu. Haydi yüzünü çevir, bak) dediklerinde, o
masum da, bakar, melekleri görür. Sevinçten coşup titrer ve döşeğinde
can vermeye atılır.
Yine o azap içindeki ecdatları gözüne erişince, yine canını vermek
istemeyip, (Ey melekler! Allahü teâlâ, akraba ve ecdadımı bana
bağışlasın) der. Allahü teâlâ da, (İzzim hakkı için bağışladım) buyurur.
Melekler, (Ya masum, sana müjdeler olsun, Hak teâlâ, imanı
olanların günahlarını bağışladı ve bütün dileklerini kabul eyledi)
dediklerinde, masum sevinçli iken, masumun anası ve babası suretinde
iki huri gelip, kollarını açarak, (Ey evladımız, bizimle gel, biz Cennette
sensiz olamayız) derler.
Masumun eline bir Cennet meyvesi verirler. Masum, meyveyi
koklarken Azrail aleyhisselam, kendi gibi, bir güzel masum olup,
habersizce canını alır ve Cennete götürür.
Orada, yeşil bir sahra vardır. Masum, (Beni buraya niçin getirdiniz)
diye sorar.
Melekler şöyle cevap verirler:
313
www.dinimizislam.com
Kıyamet yeri vardır. Çok sıcaktır. Bu sahrada, 70 bin rahmet pınarı
vardır. Resul-i ekremin havzının başında durup, nurdan bardakları
görürsün.
Anan, baban kıyamet yerine geldiklerinde, bu bardakları su ile
doldurup, onlara verirsin ve onları bırakma ki, Cehennem yoluna
gitmesinler. Çünkü, senin duan, Hak katında makbuldür. Cuma geceleri,
yeryüzüne inersin. O vakit Allahü teâlânın selamını, Müslümanlara
ulaştırırsın.
Ne mutlu, çocuğu ölüp de, sabreden ana-babaya...
Süt kardeşlik
Sual: Bir çocuk bir kadının sütünü emse, çocuk kimlerle süt kardeş
olur?
CEVAP
İki yaşından küçük iki çocuk, aynı kadından süt emince, süt kardeşi
olur.
Bir çocuk, bir kadının sütünü emince, bu sütün hasıl olmasına sebep
olan erkek, bu çocuğun süt babası olduğu gibi, bu erkeğin babası da, süt
dedesi, anası da, süt ninesi, kardeşleri de süt amca ve süt halası olur.
Çocuğun, süt anası ve süt babası ile ve bunların anaları, babaları ve
kardeşleri ve çocukları ve her kuşaktan torunları ile evlenmesi, ebedi
haramdır. Bunlarla soydan akraba olsaydı, yine evlenemezdi. Bu
çocuğun çocukları, bunun süt anası veya süt babası ile evlenemez.
Çocuğun hanımı, çocuğun süt babası ile ve çocuğun kocası da, çocuğun
süt anası ile evlenemez. Aynı kadından emen oğlan ile kız, süt babaları
başka olsa ve başka yıllarda emmiş olsalar bile, birbiri ile ve birbirlerinin
çocukları ve torunları ile evlenemez.
Sual: Ağabeyimin hanımı, bir kızı emzirmiş. Bu kızla evlenmem
haram mıdır?
CEVAP
Evet haramdır. O kız ağabeyinizin kızı sayılır, sizin de yeğeniniz olur.
Öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek haram olduğu gibi, süt kardeşinin öz
kızı ile ve süt kardeşinin süt kızı ile de evlenmek haramdır.
Sual: Annemi emen çocuğun, yani süt kardeşimin annesi veya
bacısı ile evlenebilir miyim?
CEVAP
Evet.
Sual: Ağabeyim, amcamın hanımını emmiş. Amcamın kızı ile
314
www.dinimizislam.com
evlenebilir miyim?
CEVAP
Evet evlenebilirsiniz.
Sual: Bir çocuk benim hanımımı emdi. Bu çocuğun ablası bana
namahrem mi?
CEVAP
Evet yabancıdır.
Sual: Amcamın hanımını emdim. Bu hanım ölünce amcam, başka
bir kadınla evlendi. Bu kadın da bana süt annem gibi mahrem midir?
CEVAP
Evet mahremdir; yani yabancı değildir. Süt babanın başka hanımı da
mahrem olur.
Sual: Hanımımdan süt emen çocuk büyüdü ve evlendi. Onun hanımı
bana yabancı mıdır?
CEVAP
Süt oğlun hanımı, kendi öz oğlunuzun hanımı gibi gelininiz olur yani
yabancı değil, mahremdir.
Sual: Sütünü emdiğim kadının kardeşi, yani süt dayım, benim
ablamla evlenebilir mi?
CEVAP
Süt annenin ve kocasının yani süt babanın, nesebden ve süt
emzirmekle hasıl olan akrabasının hepsi, süt çocuğunun akrabasıdır.
Fakat süt çocuğun akrabası, süt annesinin ve süt babasının akrabası
değildir. Mesela süt annenin erkek kardeşi, süt çocuğunun bacısı ile
evlenebilir. Süt babasının kardeşi de evlenebilir.
Sual: Ağabeyim, amcamın hanımını emmiş. Amcamın kızları
benimle de süt kardeş olur mu?
CEVAP
Amcanızın bütün kızları ağabeyinizle süt kardeştir. Sizinle hiç biri süt
kardeş olmaz.
Sual: Süt kardeşliğinde, "Süt aşağı akar, yukarı akmaz" sözü doğru
mudur?
CEVAP
Böyle bir şeyin aslı olmadığı Nimet-i İslam kitabında yazılıdır.
Mesela bir kız, bir kadından süt emse, bu kadının bütün çocukları ile süt
kardeş olur. Fakat bu kadının çocukları, emen kızın ablası ve küçük
kardeşi ile de evlenebilir. Yalnız bu kız, onlara süt kardeş olur. Büyükküçük diğerleri süt kardeş olmaz.
Sual: Amcamın büyük kızı, annemi emmiş. Amcamın diğer kızları ile
315
www.dinimizislam.com
süt kardeş olur muyuz?
CEVAP
Annenizden süt emen büyük kız ile hepiniz süt kardeş olursunuz.
Annenizi emmeyen diğer kızların hiçbirisi, hiçbirinizle süt kardeş olmaz.
Sual: Süt kardeşin süt kızı da, süt kardeş hükmünde midir?
CEVAP
Evet süt kardeş hükmündedir.
Sual: Bir kişi, hanımının süt kızına şehvet ile dokunsa, kendi kızına
dokunmuş gibi hürmet-i müsahere hasıl olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: (Bir kadın biberona sütünü sağsa, biberonun içinde inek sütü
de olsa ve bu süt başka birisinin küçük çocuğuna içirilse, bu çocuk,
sütünü içtiği kadının çocukları ile süt kardeş olur mu?)
CEVAP
Kadının sütü, inek sütünden fazla ise süt kardeş olur. Az ise süt
kardeş olmaz. Kadın sütü yoğurt yapılsa, çocuğa bu yoğurt yedirilse yine
süt kardeş olmaz. (Merakıl felah, Dürer, Tahtavi)
Sual: Annem bir çocuğu emzirmiş. Bu çocuğun kız kardeşi ile
evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: Süt oğlunun veya süt kızının kız kardeşi ile evlenmek caiz
midir?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: Süt kardeşinin veya öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek caiz
midir?
CEVAP
Hayır caiz değildir. Çünkü kardeşinizin kızı demektir.
Sual: Oğlumun süt anasının kızı ile evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: Kardeşimin kızını emziren kadının kızı ile evlenmek caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir.
Sual: Küçük kardeşimin emdiği kadının kızı ile veya bu kadınla
evlenmem caiz midir?
CEVAP
316
www.dinimizislam.com
Evet caizdir.
Sual: Oğlum, bir kadını emmiş. Bu kadınla evlenmem caiz midir?
CEVAP
Evet oğlunun süt annesi ile evlenmek caizdir.
Sual: Süt kardeşimin yanında başı açık durabilir miyim?
CEVAP
Evet. Normal kardeşinizden farkı yoktur. Dinen kardeşinizin yanında
nasıl durabilirseniz onun yanında da öyle durabilirsiniz.
Sual: Çocuklarımızı birbirine süt kardeş yapmanın faydası veya
zararı ne olabilir? Nelere dikkat etmemiz gerekir? Her iki çocuk da
birbirinin annesini emmesi gerekir mi, yoksa birisi yeterli mi?
CEVAP
Süt kardeş genelde tavsiye edilmez. Ama ihtiyaç olursa yani bir
arada büyüme gibi zorunluluklar varsa, süt kardeş yapılır. Birinin emmesi
yeterlidir. Emen, emdiği kadının bütün çocukları ile kardeş olur.
Sual: Çocuğumuz olmuyor. Hanımdan süt gelmeye başladı. Küçük
bir kız çocuğunu emzirmiş. Hanımım sütanne oldu mu?
CEVAP
Dokuz yaşından büyük bâkire kızdan süt gelse, sütünü bir çocuğa
emzirse sütanne olur. Hanımınız da, emzirdiği çocuğun sütannesi olur.
Bu emzirilen kız çocuğu, sizin üvey sütkızınız olur ise de, sütün
gelmesine siz sebep olmadığınız için, önceki hanımdan olan
çocuklarınız, bu kadının emzirdiği çocukla sütkardeş olmaz. (Hindiyye)
Sual: İslamiyet’te evlatlık olarak zikredilen kişi gerçek evlat olmadığı
ve anne-babaya namahremiyeti devam ettiği için kız veya erkek bu
çocuğu süt evlat yapmak marifetiyle bundan kurtulmak mümkün müdür?
CEVAP
Süt evlat yapılırsa mümkündür.
Sual: (Bu hususta hanımın suni bir şekilde memesinden süt alınıp
çocuğa içiriliyor ve böylelikle kendisi ve kocasının varsa sair çocuğun vs.
süt akrabası oluyormuş) Böyle bir usul caiz midir?
CEVAP
Kadının sütü varsa caizdir. Emen çocuğun da iki yaşını geçmemesi
gerekir. Başka yolu da vardır. Çocuk erkekse, kadın o çocuğu abisinin
hanımına emzirtir, yahut kız kardeşine emzirtir, böylece yeğeni olur.
Çocuk kız ise, erkek aynı şeyi yapar, yani erkek kardeşlerinden birisinin
hanımına emzirtir veya kız kardeşlerinden birine emzirtir, böylece kız
bunun yeğeni olur.
Sual: Bu durumda şahıs erkek kardeşinin hanımına emzirdiği için süt
317
www.dinimizislam.com
emmeden dolayı yeğeni olan çocuk ile ebedi mi mahrem olur? Yoksa
eğer yengesi ile abisi boşanırlarsa yengesi ile akrabalığı sona erdiğinden
bu çocuk ile olan namahremlikte biter mi?
CEVAP
Ebedi mahrem olur. Annesi ile ilgisi olmaz. O onun her zaman
yeğenidir.
Sual: Babası Şafii, annesi Hanefi olan 2 yaşından küçük bir kız
çocuğuna Hanefi olan bir hanım bir kaşık içinde süt verse süt annesi olur
mu?
CEVAP
Hanefi’ye göre süt anne olur, Şafii’ye göre süt anne olmaz.
Sual: Dayımın oğluyla ortanca kardeşim süt kardeşler. Biz 3
kardeşiz onlar da 3 kardeş. Ortancalar süt emmiş. Ben ablamın süt
kardeşinin büyüğü olana mahrem miyim?
CEVAP
Eğer, ablanız dayınızın hanımını emmişse, dayınızın bütün çocukları
ile kardeş olur. Dayınızın oğlu annenizi emmişse, emen çocuk annenizin
bütün çocukları ile kardeş olur.
Ablanızın süt kardeşinin büyüğü size yabancıdır, namahremdir,
mahrem değildir. Onunla evlenebilirsiniz.
Sual: Bir kızın abisi teyzesini emmiş. Ve o kız şu anda teyzesinin
oğlu ile evlendi. Bunların durumu nedir?
CEVAP
Bir mahzuru yoktur. Süt kardeşi olmaz. Eğer kız teyzesini emseydi,
teyzesinin oğlu ile evlenemezdi. Abisinin emmesinin önemi olmaz. Süt
aşağı falan akmaz.
Süt kardeşlik sebebi ile taklit
Sual: Hanefi mezhebindeki bir kimse, evlenip çocukları olduktan
sonra, hanımının kendisinin süt kardeşi olduğu meydana çıksa ne
yapılması gerekir?
CEVAP
Bir erkeğin, hanımı ile süt kardeş oldukları, ama 1-2 kere emmiş
olduğu anlaşılsa, Hanefi’ye göre nikahları bozulur. Bunu kurtarmak için
diğer mezheplerde bir çare aranır. Mesela Şafii veya Hanbeli taklit edilir.
Çünkü Şafii’de ve Hanbeli’de ayrı ayrı beş kere doya doya emmedikçe
süt kardeşi olmaz.
(Artık olan olmuş, evlenmişler, çocukları olmuş, yuvayı yıkmak uygun
olmaz) diyerek evliliğe devam edilemez. Böyle hallerde, yalnız o hususta
başka bir mezhebi taklit edilerek yuvanın yıkılması önlenir. Hanefi’de iki
318
www.dinimizislam.com
yaşından küçük bir çocuk, bir kadını bir defa emse, o kadının bütün
çocukları ile süt kardeş olur. Şafii’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya
emmesi gerekir. 2-3 defa emerek süt kardeş olan böyle karı-koca, Şafii
mezhebini taklit ederek evliliklerini devam ettirebilirler. Şafii’yi taklit
etmeden evliliklerini devam ettirmeleri mümkün olmaz.
(Şafii’ye göre süt kardeş olmaz) diyerek, bir Hanefi, süt kardeşiyle
evlenemez. Ancak, evlendikten sonra süt kardeş oldukları meydana
çıkmışsa, o zaman bir yuvanın yıkılmaması için Şafii mezhebi taklit edilir.
Böyle bir zaruret olmadan süt kardeşle evlenmek caiz olmaz, nikah bâtıl
olur.
[Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeş olur.
Şafii’de ve Hanbeli’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir.
Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeş olmaz. İmam-ı a’zama
göre, 30 aydan, Maliki’ye göre 26 aydan sonra emen süt çocuğu olmaz.
Hanbeli’de, bir kavilde her yaşta süt emen, süt kardeş olur.]
Süt kardeşliğinde yaş
Sual: Bir erkek hanımın sütünü içse nikahına zararı olur mu?
CEVAP
Nikahına zararı olmaz ancak, kadın sütünü zaruretsiz içmek caiz
değildir. Bilerek içmek günah olur ise de, büyük kimse, süt emmekle süt
çocuğu veya süt kardeşi olmaz. Hanbeli’de, bir kavilde, her yaşta süt
emen, süt kardeşi olur. Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt
kardeşi olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30 aydan, Maliki mezhebinde, 26
aydan sonra emen, süt kardeşi olmaz. Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir
yudum emmekle süt kardeşi olur. Şafii ve Hanbeli’de ise, ayrı ayrı 5 kere
doya doya emmesi gerekir.
Kardeşin oğlu olur
Sual: Yengem babaannesini emmiş. Yengemin halasının oğlu
yengeme mahrem midir?
CEVAP
Evet, mahremdir. Çünkü yenge babaanneyi emmekle babaannenin
kızı olmuş oldu, yani halası ile kardeş oldu. Halasının oğlu da kardeşinin
oğlu olmuş olur. Kardeşin oğlu da mahrem olur.
Süt kardeşle konuşmak
Sual: (Süt kardeş olan kadınla konuşmak haramdır) deniyor. Böyle
bir şey var mıdır?
CEVAP
Öyle bir şey yoktur. Süt kardeş kendi kız kardeşi gibidir; fakat halvet
durumunda dikkatli olmalı. S. Ebediyye’de deniyor ki:
319
www.dinimizislam.com
Ebedi mahrem olan 18 kadından biriyle halvet caizse de, yalnız süt
kardeşle ve genç kaynana veya gelinle, fitne şüphesi olunca mekruhtur.
Halvet, kapalı bir odada yalnız kalmaktır.
Sütbabaları farklı olsa
Sual: Kocası öldükten veya kendisini boşadıktan sonra, başkasıyla
evlenen bir kadını, bir oğlan önceki kocasıyla evliyken, bir kız da yeni
kocasıyla evliyken emse, bu oğlan ve kız birbiriyle evlenebilir mi?
CEVAP
Hayır. Aynı kadından emen oğlan ile kız, sütbabaları başka olsa ve
başka senelerde emmiş olsalar bile, birbiriyle ve birbirlerinin çocukları ve
torunlarıyla evlenemez. (S. Ebediyye)
Sütçocuğun anne ve babaları
Sual: Bir kadının sütünü emerek, onun süt çocuğu olan çocuğun, öz
annesiyle sütbabası ve öz babasıyla sütannesi mahrem olur mu?
CEVAP
Hayır, mahrem olmaz. Yani öz annesiyle öz babası ve sütannesiyle
sütbabası ayrılırlarsa, öz annesiyle sütbabası, öz babasıyla da sütannesi
evlenebilir.
Süt kardeş
Sual: Süt kız kardeşim, bir kızı emzirmiş. Ben bu kızla evlenebilir
miyim?
CEVAP
Evlenemezsiniz. Öz yeğeniniz gibi size mahremdir, yani evlenmeniz
haramdır.
Sütkardeşlik
Sual: Sütkardeşlikte ölçü nedir?
CEVAP
Şu beyitte bildiriliyor:
Sütana baba akrabasının hepsi,
Sütçocuk evladı, zevc veya zevcesi.
Birinci mısraın açıklaması şöyledir:
Bir çocuk bir kadından süt emerse, emdiği kadın onun sütannesi
olur, kadının kocası sütbabası olur. Aynen kanla olan akrabalık gibi olur.
Sütannesinin kız kardeşi teyzesi olur, erkek kardeşi dayısı olur.
Sütannesinin annesi büyük annesi olur. Sütannesinin bütün çocukları
onun kardeşi olur, bunların çocukları da yeğenleri olur. Yani sütannesinin
torunları bunun yeğenleri olur. Hiçbirisiyle evlenemez. Sütbabasının
akrabaları da aynıdır. Sütbabasının erkek kardeşleri amcası olur, kız
kardeşleri halası olur. Sütbabasının babası onun dedesi olur.
320
www.dinimizislam.com
Torunlarının hepsi onun yeğeni olur.
İkinci mısraın açıklaması şöyledir:
Sütçocuğun kendisi gibi, onun çocukları da, sütanneye, sütbabaya
mahremdir. Sütkızın kocası, sütoğlanın hanımı da, sütanneye, sütbabaya
mahremdir.
Sütkardeşin sütkızı da mahrem olur.
Bir kaide de şöyledir: Bir kadını bir çocuk emse, o çocuğa bu kadının
bütün çocukları mahremdir, hepsi sütkardeş olur. Süt emziren kadına ise,
sadece emzirdikleri mahrem olur, emzirmedikleri mahrem olmaz.
Sütkardeşin kızı
Sual: Ben doğmadan önce annem, halamı emzirmiş. Halamın kızıyla
evlenebilir miyim?
CEVAP
Emzirince, halanız, annenizin kızı, yani sizin kız kardeşiniz oluyor.
Onun kızı da sizin kardeşinizin kızı oluyor. Kardeş kızı ile evlenilmez.
Bunun kızının kızıyla da evlenilmez.
Süs ve takılarla ilgili sual cevaplar
Sual: Kadınların da alyanslarını ve diğer ziynetlerini yabancılara
göstermeleri caiz midir? Mesela kürk veya küpesini yabancılara
gösterebilir mi? İpek gömlek ve ipek kravat erkeğe caiz midir?
CEVAP
İpek erkeğe haramdır. Ancak elbisedeki dört parmak enindeki ipek
şeritler, mesela ipek kravat caizdir. İpek gömlek ve ipek elbise erkeğe
haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Altın ve ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine
haramdır.) [Taberani]
Altın ve diğer süs eşyalarını kadınların kullanması caizdir. Ancak,
kocasından başkasına süslenmesi caiz değildir.
Domuz hariç, yırtıcı hayvanların derileri dabağlanınca temiz olur.
Bunlarla yapılan elbiseleri, kürkleri, kürklü paltoları erkeklerin giymesi
caizdir. (Redd-ül-muhtar c.5, s.223)
Kadınların, kendilerine caiz olan her çeşit süslerini, yabancılara
göstermeleri caiz olmadığı gibi, kürklerini de kocasından başka kimseye
göstermesi caiz değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ahir zamanda ümmetimin kadınları vücutlarını gösterecek
elbiseler giyecekler, saçlarını da deve hörgücüne benzetecek
şekilde topuz yapacaklardır. Onlar lanetliktir.) [İbni Hibban]
321
www.dinimizislam.com
(Herkes baksın diye [süslü] elbise giyen, onu çıkartıp atıncaya
kadar, Allahü teâlânın rahmetinden uzak olur.) [Taberani]
Bu hadis-i şerifleri İslam âlimleri şöyle açıklıyor:
Cemal ile ziyneti [süsü], birbirine karıştırmamalıdır! Cemal, çirkinliği
gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için nimeti göstermek
demektir.
Gösteriş için, öğünmek için güzel giyinmek cemal değil, kibir olur.
Nefsin azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş
olduğunu gösterir. Cemal için güzel giyinmek iyidir. (Allahü teâlâ
cemildir, cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı
övmektedir. (Bahr-ür raik)
Güzel elbise giymek müstehaptır. İmam-ı a'zam hazretleri 400 altın
kıymetinde elbise giyerdi. Talebelerine de güzel giyinmelerini emrederdi.
(Tahtavi)
Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine
sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir.
Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak,
öğünecek şeyleri yapmaktır. Bu bakımdan erkeklerin ipek hariç, cemal
niyetiyle güzel giyinmeleri iyidir. (S.Ebediyye)
Altın ile gümüşü süs olarak takmak yalnız kadınlara helaldir. Fakat,
bunları mahrem olmayan erkeklere göstermeleri haramdır. (Redd-ülmuhtar)
Sual: Kadın veya erkeğin güzel koku sürünmesi günah mıdır?
CEVAP
Koku sürünen, iyi giyinen; dünya lezzeti için veya gösteriş yapmak,
öğünmek için yahut yabancı kadın ve kızlara şık görünmek için güzel
giyinirse, günah işlemiş olur.
Kadının, kocasına karşı, meşru olan ziynetlerini takarak, güzel koku
sürünerek süslenmesi gerekir ve çok sevaptır. Kadınların sokağa
çıkarken sürünmeleri haramdır. Kadınların koku sürmesi erkekleri
cezbeder. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa,
evine gelinceye kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani]
Bu kimse, sünnet olduğu için güzel koku sürünür, şık giyinirse;
camiye saygı için, camide yanına oturan müslümanları incitmemek için,
temiz olmak için, sıhhatli olmak için, İslam’ın vakarını, şerefini korumak
için niyet edince, her niyeti için ayrı sevaplar kazanır. Her mubah işte,
hatta yiyip-içmede, uyumada ve helaya girmekte bile iyi niyet etmelidir.
Niyetine göre sürme çekmek de günah veya sevap olur. Bir hadis-i
322
www.dinimizislam.com
şerifte, (Kişi gözünün sürmesinden de mesuldür) buyuruluyor. Tedavi
niyetiyle sürme çekmek caizdir. (Bahr-ür-raık)
Koku sürünmekte ve diğer mubah işlerde niyetin önemi büyüktür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz.
Kalblerinize ve amellerinize bakar.) [Müslim]
(Allah için koku sürünen, misk gibi kokar halde, başka
maksatlarla koku sürünen de leşten daha pis kokarak Mahşer yerine
gelir.) [İ.Gazali]
(Güzel koku bedeni besler.) [S.Ebediyye]
(Dünya nimetlerinden bana, güzel koku sevdirildi.) [Nesai]
(Kendisine güzel koku ikram edilen, reddetmesin, alıp
sürünsün!) [Hakim]
Bayram günleri güzel koku sürünmek, yeni ve temiz giyinmek,
misvak ile dişleri temizlemek, sevindiğini belli etmek sünnettir. Cuma
günü de aynı şeyleri yapmalıdır! Cumaya giderken güzel koku
sürünmelidir! Melekler de güzel kokudan hoşlanır.
Sual: Erkeklerin gümüş veya diğer madenlerden kolye, bilezik,
künye takması caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Ancak romatizma gibi bir hastalığı tedavi amacı ile
kullanmak caizdir.
Sual: Kadının, süs için, burnunu deldirip altın vs. takması caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir.
Sual: Kadınların kol saati takmaları ziynete girer mi?
CEVAP
Girer.
Sual: Bazı bölgelerde kadınlar ayaklarına halhal denilen bilezik gibi
bir şey takıyorlar. Bunları takmak ve sesini duyurmak caiz midir? Abdest
alırken çıkarmak şartı ile oje sürmek caiz midir?
CEVAP
Kadınlara her türlü süs caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler.
Örtülü olarak takınabilirler. Ancak şıngırdatıp da halhal sesini duyurmak
caiz olmaz. Bir âyet meali şöyledir:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere,
birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31]
Dikkat edilirse, ayaktaki örtülü ziynet tabiri geçiyor. Yani ziynetlerin
gizlenmesi gerekiyor.
323
www.dinimizislam.com
Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye,
kına, sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin
başında buna da işaret edilmektedir.
Diğer süsler gibi oje de caizdir. Ancak yabancılara gösteremez.
Altına su geçmeyeceği için abdest ve gusülde ojeyi çıkarmak gerekir.
Sual: Bir kadın, kolye, nişan yüzüğü gibi ziynetlerini yabancı
erkeklere gösterse, renkli ipek eşarplar takarak şık bir kıyafetle gezse
mahzuru olur mu?
CEVAP
Faideli Bilgiler kitabında diyor ki:
İmam-ı Zehebi buyuruyor ki: Erkeklere ziynetini gösteren kadınlara,
mesela altın, inci gibi şeyleri örtüsünün üstüne takan, koku süren, renkli
ve ipek kumaş örtünmüş olan, kol ağızları geniş olup kolları görünen ve
bunlar gibi kendilerini erkeklere gösteren kadınlara Allahü teâlâ dünya ve
ahirette azap edecektir. Bu kötülükler, kadınlarda çok olduğu için,
Peygamber efendimiz, (Miraca çıktığım gece, Cehennemdekilerin
çoğunun kadın olduğunu gördüm) buyurdu. (Tirmizi)
Sual: Kadınlar ziynetlerini yabancıya gösteremez. Burada
yabancıdan maksat, sadece yabancı erkek mi, yoksa kadın da dahil mi?
Kardeş, baba, kayın baba gibi mahremlerine de gösteremez mi?
CEVAP
Yabancıdan maksat yabancı erkektir, kadın değildir. Amca, dayı,
kayınpeder gibi mahrem akrabaya ziynetlerini, saçını ve kollarını
göstermesi caizdir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kadınların, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa
olsun, yabancıya süslenmeleri caiz değildir.
Dikkat edilirse, süslenmek ifadesi geçiyor. Süsünü, ziynetini
göstermek ayrı, onlar için süslenmek ayrıdır. Kadının kadına süslenmesi
caiz değil, ama süslerini göstermesi caizdir.
Sual: Kadının kadına, cemal niyetiyle süslenmesi caiz mi?
CEVAP
Cemal caiz, ziynet caiz değil, yani mekruhtur.
Sual: Erkeklerin kaşlarını alması ve daha yakışıklı görünmek için saç
ektirmesi caiz midir?
CEVAP
Niyete bağlıdır. Yeni elbise giymek gibidir. Yani müslüman düzgün
kıyafetli olur niyetiyle olursa caizdir. Kadınlara kızlara hava atmak
niyetiyle yapılırsa caiz olmaz. Ne niyetle olursa olsun, kadınların kaşlarını
alması, inceltmesi ise haramdır.
324
www.dinimizislam.com
Sual: Erkeklerin, saç ektirmeleri caiz midir?
CEVAP
Erkeklerin saç ektirmesi veya peruk takması günah değildir. (Hadika,
Fetava-i kübra)
Sual: Kadın ve erkeğin saç boyatması caiz mi, gusle mani midir?
CEVAP
Caizdir, gusle manisi yoktur. Kına gibidir.
Sual: Kadınların, metal kolye-küpe veya cam veya naylon takmaları
caiz midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Kadınların süslenmesi, çeşitli makyajlar yapması caiz midir?
CEVAP
Sadece kocasına karşı süslenmesi, makyaj yapması sevaptır.
Sual: Dinimizin kadınların saçlarını kesmedeki hükmü nedir? Kesilen
saçları ne yapmalıyız?
CEVAP
Kadınlar saçlarını kesmez, örgü yapar. Kadının saçını kazıması veya
kesmesi tahrimen mekruhtur. Erkeğe benzeterek kazıması, tıraş etmesi
haram olur. Saçını örtmesi güç veya fitneye sebep olduğu zaman,
erkeklere benzetmemek şartı ile kulak yumuşağına kadar kesmesi
caizdir.
Bir hastalıktan dolayı, salih uzman bir doktor kazıması gerekir derse,
kazımak da caiz olur.
Kesilen saçlar, bir yere gömülmelidir. Buna imkân olmazsa, bir poşet
içine koyup yanına ağırlık yapsın diye taş da koyarak denize atmalıdır.
Kadınların kesilen parçaları, erkeklere göstermesi haramdır.
Sual: Kadınların kaşlarını almaları, inceltmeleri haramdır, fakat ben
kaşlarımı almayınca gözüm ağrıyor. Bu nedenle kaş aldırmam caiz olur
mu?
CEVAP
Evet böyle bir özürle caiz olur.
Sual: Kadınlar için, saçlarını tepede olduğu gibi, arkaya da deve
horgücü gibi topuz yapmak caiz olmaz mı?
CEVAP
Evet, caiz olmaz.
Sual: Bir kadının, hormon bozukluğundan dolayı yüzünde çıkan
tüyleri laserle yaktırmasında bir mahzur var mıdır?
CEVAP
325
www.dinimizislam.com
Mahzuru yoktur.
Sual: Bayanların ses çıkartmayan yüksek topuklar giymesi caiz olur
mu?
CEVAP
Caizdir. Ancak, uzun topukla yürümek biraz zor ve rahatsızlıklara da
sebep oluyormuş. Bir de dikkati çekici şeylerden uzak durmalıdır.
Sual: İpek çorap, kravat, iç çamaşırı, bunlar saf ipek olursa durum
nedir?
CEVAP
Caiz değildir. Sadece kravat 4 parmak eninde ise caizdir.
Sual: İpek giymek erkeğe haramdır, ipek karışımlı çorap, iç çamaşırı
caiz midir?
CEVAP
Hakiki ipek ise, %50 den fazla olursa haramdır, % 50den aşağı
olursa mekruh olur.
Sual: Bayanlar saçlarını boyatıyorlar ya da kına yakıyorlar ya da
çeşitli ilaçlarla saçlarının renklerini açtırıyorlar. Bunlar caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Kadının her süsü caizdir,
yabancı erkeklere göstermemek şartı ile. Ama belki diyeceksiniz ki biz
yabancılara süsleniyoruz, evde süslenmeye ne gerek var. Kocaya
süslenmek sünnettir. Yabancıya süslenmek haramdır.
Sual: Kadın ve erkeklerin vücutta alınması gereken kıllarını,
epilasyon aletiyle veya başka aletle, temizlemelerinde bir sakınca var
mıdır?
CEVAP
Bir sakınca yoktur.
Sual: Bayanların bacaklarında bulunan kılları, herhangi bir usulle
almaları uygun mu?
CEVAP
Tenzihen mekruhtur. Kocası emrederse almak caiz olur.
Sual: Erkeklerin kulaklarda, burunda tüyler oluyor. Bunları yakmakta
mahzur var mıdır?
CEVAP
Caizdir.
Sual: Makyajın ne kadarı yasak?
CEVAP
Hepsi yasak. Kadının kocasından başkasına güzel görünmesi caiz
değil. Ona ne kadar süslenirse süslensin ama yabancılara gösteremez.
326
www.dinimizislam.com
Sual: Erkeklerin saçlarını yanlar ve arkalar kısa, ön biraz daha uzun
kestirmeleri kerahetsiz caiz midir? Bazıları bunun hadis-i şerif ile men
edildiğini söylüyorlar?
CEVAP
Saç şekli âdettir, âdette bid'atin zararı olmaz.
Sual: Erkeğe caiz olup da kadınların kaşlarını almasının haram
olmasının hikmeti nedir?
CEVAP
Bayanlar kocalarından başkalarına süslenemezler. Kaş almaları
süslenmek demektir. Kadınların kaşlarını almaları, inceltmeleri haramdır.
Alın, yanak ve çenedeki kılları almaları caizdir.
Erkeklerin ise cemal niyetiyle kaş aldırmaları caiz, süs için ziynet için
olursa onlara da günah vardır. Yeni elbise giymek gibi. Yeni elbiseyi süs
için, gösteriş için hava atmak için, bayanlara şık görünmek için giymek
günahtır. Cemal için yani Müslümanın şerefini korumak için olursa günah
olmaz.
Sual: (Zaruret varsa haramlar mubah olur.) Burada zaruret ne
demektir?
CEVAP
Evet, zaruret varsa haramlar mubah olur. Fakat ihtiyaçla zarureti
karıştırmamak lazım. Zaruret: aç, susuz, çıplak ve barınaksız kalmak,
mubah hiçbir çare bulamamak demektir.
Sual: Kadın, takı denen süslerini yabancı erkeklere gösterebilir mi?
CEVAP
Kadın, takı denen süslerini yabancı erkeklere gösteremez. İster
yüzük ister küpe, ister bilezik, isterse kolye olsun.
Sual: Gümüş kolye içinde satılan duaları taşımak caiz midir?
CEVAP
Erkeklerin gümüşten de olsa kolye kullanmaları caiz değildir.
Sual: Kız çocuklarına hoşlandıkları için taklit takılar alıyoruz.
Mahzuru var mı?
CEVAP
Kız çocuklarına, bilezik, kolye, zincir vesaire hangi madenden olursa
olsun mahzuru olmaz, cam olur, ağaç olur, naylon olur, pırlanta olur, inci
olur, mercan olur, taş olur, akik olur, olur da olur. Fakat yüzük olarak
yalnız altın ve gümüşten başkası olmaz.
Sual: Hanımların sünnet niyetiyle, dışarıya çıkarken sürme sürmeleri
uygun mudur?
CEVAP
327
www.dinimizislam.com
Sağlık açısından, sünnet diye çekebilir. Mesela akşam sürülür,
sabah yıkanır. Ancak, sürme de makyajdır. Yabancılara karşı makyajlı
görünmek caiz olmaz. Kadın sadece kocasına karşı süslenir.
Evlenmeden önce süslenmek de caiz olmaz.
Sual: Kadınların kulaklarını küpe takmak için deldirmek caiz midir?
CEVAP
Caizdir, yani günah değildir. Ama delmemek daha iyidir.
Sual: Bu deliğin kapanması için veya doğru şeyi yapmak için, hiç
takmasam düzelir mi?
CEVAP
Hiç küpe takılmazsa, zamanla küpe deliği kapanabilir. Kapanırsa
gusle zararı olmaz.
Sual: Modaya uymak caiz midir?
CEVAP
Faydalı şeyde modaya uymak caizdir.
Sual: Papyon kravat takmak uygun mudur?
CEVAP
Papyon kravat da, diğer kravatlar gibidir. Kâfirlerin haram olmayan
âdetlerini yapmakta, kullanmakta mahzur yoktur. Nitekim Peygamber
efendimizin kolları dar Rum cübbesi giydiği Tirmizi’deki hadis-i şerifte
bildirilmiştir. (Mevahib-i ledünniyye)
Sual: Örme başlığın kenarını dışarıya kıvırmakta mahzur var mı?
CEVAP
Hiç mahzur yoktur.
Sual: Kadının, iki kaşın birleştiği yerdeki kılları alması caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Suni kadife, kadife gibi ziynete girer mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kadınların deri manto giymesi caiz mi?
CEVAP
Dar ve vücuda yapışık ise caiz olmaz.
Sual: Sosyetik çevrede, kadın, bol döpiyes giyebilir mi?
CEVAP
O çevrede giyebilir
Sual: Aldığım manto hınzır derisi imiş. Satmam caiz mi?
CEVAP
Hınzır derisini satmak caiz değildir. Gayri müslime satmak bir kavle
328
www.dinimizislam.com
göre caizdir.
Sual: Kadına benzemek için saç uzatmak, Budiste benzemek için
saç kazıtmak, Kastroya benzemek için sakal bırakmak haram mı?
CEVAP
Tahrimen mekruhtur.
Sual: İki kaşı farklı kadın, birbirine uydurmak için boyasa caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kadınların bot ve çizme giymeleri uygun mudur?
CEVAP
Ziynete girdiği için uygun değildir. Ama ayağında romatizma gibi bir
hastalık varsa veya ayakları normal ayakkabı ile üşüyorsa, o zaman bot
ve çizme giyebilir ise de, yine yabancılara göstermemelidir. Eğer bot ve
çizme görünmüyorsa, mahzuru olmaz.
Sual: Erkeklerin gözlerine sürme çekmesi caiz midir?
CEVAP
Erkeklerin süs, ziynet için sürme çekmeleri caiz değildir. Fakat tedavi
maksadıyla sürme çekmeleri caizdir. Kirpiklerin dökülmemesi, gözlerin
kuvvetlenmesi için sürme çekmek iyidir. [Sürme, göz kalemi denilen
boyalardan farklıdır. Attarda bulunur. Bazı hacılar, Hicazdan gelirken
sürme de getiriyorlar.]
Sual: İpek eşyanın haram ve caiz olduğu yerler nerelerdir?
CEVAP
İç ve dış elbise olarak ipek giymek haram, kadınlara her çeşit ipek
eşya caizdir. Savaşta ipek giymek caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Altın ve ipek, kadına helal, erkeğe ise haramdır.) [Taberani]
İpek kefen ve tabutu ipekle örtmek haramdır. İpek sofra örtüsü ve
ipek yorgan caiz değildir.
Erkek çocuğa ipek giydirmek mekruhtur. İpekten yapılmış yemek
peçetesi, iç donu ve takke mekruhtur. Elbisedeki dört parmak enindeki
ipek şeritler ve dört parmak enindeki ipek kravat caizdir. Suni ipek,
cibinlik, abdest havlusu, tesbih ipi, çanta, mushaf kılıfı ve bohçanın
ipekten olması caizdir. Duvara ipek halı asmak, süs için olmazsa caizdir.
İpek halıya oturmak ve ipek seccadede namaz kılmak caizdir.
Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zübeyr ve Hazret-i Abdurrahman'ın ipek
giymelerine izin verilmesi, yalnız bunlara mahsustu. Arfece bin Sâd
hazretlerine de, altın burun takması için izin verilmesi, yalnız ona
mahsustu.
Sual: Kadınların, cam, naylon, tunç, pirinç, platin, bakır ve diğer
329
www.dinimizislam.com
madenlerden ziynet olarak bilezik ve kolye takmaları caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir. Bu maddelerden yapılmış yüzükleri takmak kadınlara da
haramdır. Yabancılara göstermemek şartı ile sadece altın ve gümüş
yüzük takmak kadınlara caizdir. Erkeğin altın yüzük takması haramdır.
(İbni Âbidin, Mevahib-i ledünniyye)
Sual: Kadınların saçlarını bir araya toplayarak, başta, ensede, deve
hörgücü gibi, topuz yapmalarını yasaklayan hadis-i şerif, hangi kitapta
yazılıdır?
CEVAP
Berika ve Hadika’da vardır. Müslim, Muvatta v.s.de vardır. Belki
mezhepsizlere senet olur diye yazıyoruz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi’nin
(El-halal vel-haram...) kitabında da yazılıdır. Kardavi diyor ki:
(Örtülü çıplak ve başları deve hörgücü gibi yükseltilmiş
kadınlar, Cennete girmeyecek. Kokusunu bile duymayacaklardır.
Halbuki, Cennetin kokusu, çok uzaklardan duyulacaktır) hadis-i şerifi,
kadınların ince, şeffaf veya cilde yapışık dar elbise, baş örtüsü ile
örtünmelerini ve saçlarını, başlarının üstünde küme, topuz yapmalarını
yasak etmektedir.
Koku sürünmek
Sual: Kadınların, koku sürünerek, sokağa çıkması caiz olmayınca,
erkeklerinki caiz olur mu? Dedem, cuma günleri camiye giderken, koku
sürünüyor, caiz değil mi?
CEVAP
Erkeklerin, sünnete uymak için, din kardeşi erkeklere güzel kokmak
niyetiyle, koku sürünmeleri caizdir. Kadınlara güzel kokmak niyetiyle
sürünmek, caiz olmaz.
Sual: Gömlek kolundaki düğmelerin, altından olması caiz midir?
CEVAP
Hayır. Çünkü altın ziynettir.
Kocası için süslenmek
Sual: Yeni evliyiz. Kocam, sanatçı bayanlarla çalışıyor. Eşimin
onlara gönlünün düşmemesi için, eşe karşı süslenmek caiz olduğuna
göre, ben de makyaj yapıyorum. Bu makyajlı hâlimle, dışarı da
çıkıyorum. Günah oluyor mu? Günahsa sadece bana mı, yoksa eşime de
günah oluyor mu?
CEVAP
Eğer eşiniz, harama bakmaktan çekinmiyorsa, ne kadar güzel
olursanız olun, ne kadar süslenirseniz süslenin, hatta dünyanın en güzel
330
www.dinimizislam.com
kadını siz olsanız bile, yine o, çirkin birine bakabilir. Çünkü insanın nefsi,
haramlardan hoşlanır, gıdası haramlardır. Onun için, önce nefsin
terbiyesi gerekir. Haramların ateş olduğunu bilen, eşi çok çirkin olsa da,
harama bakmaz.
Dışarı makyajlı çıkmak haramdır. Mubah olsa da, yani evde de
yapsanız, makyaj, eşinizin harama bakmasını önleyemez. Bu, sadece
kendimizi kandırmak olur. Makyajlı olarak sokağa çıkan kadından, eşi de,
sözü geçen diğer aile büyükleri de, sorumlu olur. Koldaki bilezikleri ve
eldeki yüzükleri, kolye, kına, sürme, fondöten gibi diğer ziynetleri de
göstermemek gerekir. Süslenip, koku sürünerek sokağa çıkmak günahtır.
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir kadın, koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak
için, bir topluluk yanından geçerse, ona bakana da, kendine de, zina
günahı [göz zinası] yüklenir.) [Nesai]
Gümüş rozet
Sual: Gümüş rozet takmak caiz midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir erkek arkadaş, sağlık için mahzuru olmaz diyerek, boynuna
taktığı muskaya ip olarak kadınların kullandığı incileri takıyor. Başka bir
genç de, altın zincir kolyeyi muska ipi olarak kullanıyor. Erkeğe inci ve
altın kolye takmak haram değil mi?
CEVAP
Evet haramdır. Altın, gümüş, inci mercan gibi şeyler, kadınlara
caizdir. Ancak, onlar da bu ziynetleri yabancı erkeklere gösteremezler.
Erkeklerin kolye olarak inci veya altın zincir kullanmaları caiz değildir.
Gümüş, bakır veya başka madenden kolye takmaları da caiz olmaz.
Sağlık için bakır kolye, bakır bilezik veya başka maden takmak caiz olur.
Bu ifadeden, boyna takılan muskanın ipinin inci, altın veya başka
madenden olmasının caiz olduğu anlaşılmaz.
Burna, göze, dişe takılan süsler
Sual: Kadınların burna hızma, göze renkli lens veya dişe renkli taş
takmaları, ziynete girer mi? Gusle mani olur mu?
CEVAP
Evet, ziynete girer. Gözü bozuk olanlar, renkli lens yerine, renksiz
lens takmalı. Lens gusle mani olmaz; çünkü gözün içini yıkamak farz
değildir; fakat dişe takılan taş gusle manidir. Gusle mani olmaması için,
Maliki mezhebini taklit etmek gerekir. Hızmalar iki çeşittir. Birincisi, küpe
gibi burna halka olarak takılıyor. Bunlar gevşekse, küpe gibi olup gusle
331
www.dinimizislam.com
mani olmaz. Bir de, burna iğne gibi batırıyorlar. Bunların altına su
geçmeyeceği için, dört mezhepte de gusle mani olur. Mezhep taklidine
de imkân olmadığı için, çıkarmaktan başka yolu yoktur. Eğer abdestte ve
gusülde çıkarma imkânı varsa, abdest ve gusül yönünden problem
olmaz; ama ziynet olduğu için takılması caiz olmaz.
Kadının kadına süslenmesi
Sual: S. Ebediyye’de, (Kadının kadına süslenmesi caiz değil)
buyuruluyor. Buradaki süslenmek nedir? Ne yapılırsa süslenmek sayılır?
CEVAP
Süs, ziynet demektir. Kadının diğer kadınlar için, gösterişli elbise
giymesi, dekolte kıyafetle oturması, ziynetlerini görünür yerlere takması,
saçlarını yaptırması ve boyatması, kadının süslenmesidir. Bunları
özellikle kadınlar için yapmak caiz olmaz.
Akik yüzük takmak
Sual: Kadın ve erkek, tamamı akik olan yüzük takabilir mi?
CEVAP
Kadına da, erkeğe de akik yüzük caiz değildir; fakat sıkıntıyı
gidermek için tedavi maksadıyla, kadının da erkeğin de akik yüzük
takmaları caiz olur. Ancak kadınların, sokakta yüzüklerini göstermeleri
caiz olmaz.
Hızma takmak
Sual: Kadınların, burunlarına pırlanta, altın veya gümüş takmaları
caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir.
Gümüş zincir
Sual: Cep saatinin zincirinin gümüş olması caiz iken, erkeğin boyna
taktığı muskanın ipinin gümüş zincir olması neden caiz değil ki?
CEVAP
Gümüş zinciri, kolye olarak takmak caiz olmuyor. Kolye takmak,
benzemek niyeti olmasa bile, kadınlara benzemek oluyor. Tedavi
niyetiyle bakır veya başka metal kolye takmak caiz olur.
Kürk ve kadife
Sual: Kadınların deri, kürklü manto veya kadife giymesi caiz mi?
CEVAP
Dar ve vücuda yapışık olmazsa, deri elbise caizdir. Kürk ve kadife
ziynete girer, caiz olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir kadın, güzel kokular sürünüp, [kürk ve kadife gibi] göz alıcı
güzel elbiseler giyerek, bir toplumun önünden geçerse, zina işlemiş
332
www.dinimizislam.com
gibi günaha girer.) [İbni Hibban]
Alınmış böyle elbiseleri başkalarına satmak caiz olur.
Resim şeklinde küpe
Sual: Balık veya başka hayvan şeklinde küpe takmak caiz mi?
CEVAP
Caiz değildir.
Gömlek kol düğmesi
Sual: Kravatı tutturmak için kravat iğnesi takmak, gömleğe madeni
kol düğmesi geçirmek ve cekete rozet takmak caiz midir?
CEVAP
Altından başkası caizdir.
Sağlık öğütleri
Az yemenin faydaları
Sual: Oruç tutarak aç durmanın faydaları nelerdir?
CEVAP
Oruç tutmak başka, aç durmak başkadır. Aç durmanın faydaları:
1- Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şerifte,
(Aç duranın idraki artar, zekâsı açılır) ve (Tefekkür, ibadetin yarısı,
az yemek ise tamamıdır) buyuruldu. (İ. Gazali)
Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçer. Çok yiyenin
zekâsı ve zihni dumura uğrar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çok yiyip içeni Allahü teâlâ sevmez.) [İ.Gazali]
2- Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla
dolar) ve (Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini
sever) buyuruldu. (Deylemi)
3- Açlıkta arzular kırılır, nefs uysallaşır. Çok yemek, gafleti doğurur.
Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle nefsi zaptetmek
de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Az yemekle kalbinizi ihya edin!) [İ.Gazali]
4- Tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, açın halinden
anlamaz. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur. Hadis-i şerifte, (Çok yemekle
kalbinizi öldürmeyin!) ve (Allahü teâlâ doyduktan sonra yiyip,
midesini bozana buğzeder) buyuruldu. (İ. Gazali)
5- Sinirlerine hâkim olan huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu
kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aç ve susuz durarak nefsle cihad, Allah yolunda cihad gibidir.)
[İ. Gazali]
6- Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Ömrü uyku ile geçer.
333
www.dinimizislam.com
Çok uyku da dünya ve ahiret kazancına mani olur. Açlık, sinirleri uyanık,
zinde tutar. Tokluk ahmaklığa yol açar, okuduğunu anlaması ve hatırında
tutması zor olur. İki günde üç öğün yemek normaldir. Yani, bir gün
sabah-akşam, öbür gün öğle vakti yemelidir. (Teshil-ül-menafi)
7- Çok yiyip göbek bağlamak zararlıdır. Peygamber efendimiz
göbekli birine, (Bu fazlalık başka yerde olsaydı, daha iyi olurdu)
buyurdu. (Hakim)
Yiyip içme ilmini öğrenmek, ibadet ilminden önce gelir. Beden
sağlam olursa, dünyada rahata kavuştuğumuz gibi, sağlam vücutla daha
çok hizmet etme imkanı olacağı için, ahireti kazanmaya da sebep olur. İki
cihan saadeti için midemizi düşünmek gerekir. Acıkmadan yememeli,
doymadan kalkmalıdır! İlim ve amel, az yemekte, kalb temizliği az
uyumakta, hikmet az konuşmaktadır.
Az yemek ustalık, çok yemek hastalıktır. Evliya az uyur, az yer, az
içer, sıratı kuş gibi geçer. Çok yiyen çok uyur, herkesten tembel olur. Çok
yemek heder, çok uyumak kederdir. Çok yemek zihni çalıştırmaz, çok
uyumak menzile ulaştırmaz. Az yiyenin kalb gözü körleşmez, açlıkla
hastalık birleşmez.
Az yemek, meyveli bir ağaçtır, hasta kalblere ilaçtır. Az yemek,
nefsani arzuları öldürür, kalbe ferahlık verir, ahirette güldürür. Az yemek
tembellikten uzaklaştırır, bilgi kazanmayı kolaylaştırır. Az yiyenin kalbinde
hikmet kapıları açılır, ağzından inci mercan saçılır. Çok yemek akıl için
kıtlıktır, zekâ için sakatlıktır. Oburluk insana düşman olur, çok yiyenler
pişman olur.
Az yemek, insan için nezafettir, zihni açan firâsettir. Çok yemek, çok
uyumak, çok konuşmak, kalbe sıkıntı verir, mide şişer, kalb ölür, acıkınca
tekrar dirilir. Çok yiyen çok uyur, çok uyuyan çok konuşur, çok konuşan
nimetten mahrum olur. Çok yemek mideyi bozar, midesi bozulanın
dertleri azar. Bilen bilir, deli bile acıkınca aklı başına gelir. Az yemek
nefse zindan, kalbe gülistandır. Çok yiyen unutkan olur, yüzü gülmez
somurtkan olur.
Midenin esiri olmak
Kim ki hep yemek fikrini güder, aklını nefse esir eder. Mideye olmak
esir, aklı ve şuuru giderir. Kim az yemekle yarışır, evliyaya karışır. Çok
yiyen obur olur, kalb evi kabir olur. Seni taşıyacak kadar yemek ye, sen
onu taşıyacak miktar yeme! Şunu iyi bilesin, yemeği sen yiyesin, yemek
seni yemesin! Eğer sen onu yersen, hepsi derman olur, yemek seni
yerse hepsi dert ve duman olur. Ben insanım demeli, yemek için
yaşamamalı, yaşamak için yemeli. Oruçtur vücudun zekâtı, çok yiyenin
334
www.dinimizislam.com
bozulur sıhhati, azalır şefkati, tükenir takati. Az yemek bedenin istirahatı,
az uyumak ruhun rahatı.
Çok yiyerek kalbini öldürme, şeytanı kendine güldürme! Çok yemek,
organları çok çalıştırıp yıpratır, tedavi için doktor aratır. Çok yiyen
hakikati göremez, haramlardan çekinemez. Haram yiyenin işleri harama
yönelir, her bela haramdan gelir. Helalden bile fazla yiyenin yersiz olur
sözleri, hem de ibretsiz bakar gözleri. Deme çok yemek çok yakıt olur,
çok yiyenin anlayışı kıt olur.
Çok yiyenin az olur ibadeti, kaçırır ebedi saadeti. Çok yiyenin gözü
doymaz, ibadetten zevk duymaz. Çok yemek tohumudur her derdin, az
yemek ilacıdır her ferdin.
Az ye, az uyu, az söyle, nimete kavuşulur böyle. Çok yiyenin diridir
nefsi, gönlü uyur çıkamaz sesi. Gönlü uyandırmak için bu sözü tutmalı,
az yiyerek nefsi uyutmalı. Çok yiyen kötü fikirler güder, her an günaha
meyleder. Gaflet istersen durma mideyi doyur, çünkü tok yatan çok uyur.
Çok yemeyi unutmalı, sık sık oruç tutmalıdır.
Oruç tutmak faydalıdır
Sual: Orucun vücuda zarar verdiği söyleniyor. Dinimiz zararlı şeyi
emreder mi?
CEVAP
Allahü teâlâ, insanlara zararlı olan bir şeyi emretmez. Tıp uzmanları
diyor ki:
Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha
kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler
üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar, kansere karşı bir
çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını
önlemektedir.
Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir,
vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalb
ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemet kazanır.
Çeşitli vazifeleri bulunan karaciğer, sindirimle de vazifelidir. Oruç
müddetince, 3-5 saat istirahat eder, gıda depolama işine bir müddet ara
vermiş olur. Bu arada, korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar.
Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat
dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalb rahatlar.
Bilhassa yüksek tansiyonlular için oruç, bir ilaç gibi faydalıdır.
Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar,
damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama
doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Yani bütün gıdalar yakılmış olur.
335
www.dinimizislam.com
Bu bakımdan bilhassa “damar sertliği” olanların başka aylarda da oruç
tutmaları tavsiye edilir. Oruç müddetince vücudun diğer organlarında da
dinlenme olur. Az yemek ve oruç tutmak, vücudun sıhhati için çok
önemlidir. Zekat, malın kiridir. Zekat veren, malını kirden koruduğu gibi,
oruç tutan da vücudun zekâtını ödemiş, hastalıklardan onu korumuş olur.
Oruç tutmakta sabır da vardır.
Hadis-i şerifte, (Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır)
buyuruldu. (Müslim)
Oruç sıhhat getirir. Hadis-i şerifte, (Oruç tutan sıhhatli olur)
buyuruldu. (Taberani)
Hastalıkların ekserisi çok yemekten ileri gelir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır.) [Dâre Kutni]
Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayrı
meşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın
yolunu tıkar. Hadis-i şerifte, (Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta
dolaşır, açlık ile yolunu daraltın) buyuruldu. (İhyâ)
Bekâr için de oruç faydalıdır. Hadis-i şerifte (Oruç şehveti keser)
buyuruldu. (İ. Ahmed)
İyi ye, iyi çalış!
Sual: Çok yemek ne demektir? Doyuncaya kadar yemek, çok yemek
midir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Tasavvuf, az yemek, az içmek değil.
Herkesin helalden kazanıp, doyuncaya kadar yemesi lazımdır)
buyuruyor. Şah-ı Nakşibend hazretleri de, (Bir şey yemek, aç
kalmaktan iyidir) buyuruyor.
Az yemek, elbette iyidir; fakat az yemek, doymadan önce sofradan
kalkmak ve acıkmadan sofraya oturmamak demektir. Yoksa aç kalmak
demek değildir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İnsanlar, riyazet çekmek
denince, açlık çekmeyi ve nafile oruç tutmayı anladılar. Hâlbuki dinimizin
emrettiği kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nafile oruç
tutmaktan daha güç ve daha faydalıdır. Bir kimsenin önüne lezzetli, tatlı
yemekler konsa, iştahı olduğu hâlde ve hepsini yemek istediği hâlde,
dinimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyazettir ve
diğer riyazetlerden çok üstündür. (Menakıb-ı Ahmediye, H. S.
Vesikaları)
Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki: Yemekte, içmekte
336
www.dinimizislam.com
orta yolu gözetmeli. Gevşeklik verecek kadar çok yememeli. İbadet
yapamayacak kadar da, perhiz etmemeli. Evliyanın büyüklerinden Şah-ı
Nakşibend hazretleri, (İyi ye, iyi çalış) buyurdu. İbadet ve iyilik yapmaya
yardımcı olan her şey, iyi ve mübarektir. Bunları azaltanlar da, yasaktır.
(2/110)
Sınava aç girmek
Sual: Sınavlara aç karnına mı yoksa tok karnına mı girmek daha
uygun? Oruçlu olmanın bir mahzuru var mıdır?
CEVAP
Sınava aç girmenin mahzuru olmaz. Oruçlu olmak da iyidir. Tokluk,
unutkanlık yapar. Kalbi kör eder, zihin iyi çalışmaz. İhtiyaç kadar yemeli.
Çok yiyip içmenin mahzurları çoktur. Bir hadis-i şerif meali:
(Kıyamette en aç kalacak olan, dünyada en çok tok olandır.)
[Beyheki]
Temizliğe riayet
Burayı tıklayınız. (Dinimiz ve bâtıl dinler > Dinimiz > Dinimizde
temizliğin önemi)
Ruh temizliği
Sual: Ruh temizliği nedir?
CEVAP
Hadis-i şerifte (İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi) buyuruldu.
Yani (İlimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni
koruyan sağlık bilgisidir) buyurarak, her şeyden önce, ruhun ve bedenin
zindeliğine çalışmak gerektiğini emretti. İslamiyet, beden bilgisini, din
bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor. Çünkü, bütün iyilikler, bedenin
sağlam olması ile yapılabilir.
İslamiyet’te ruh temizliği esastır. Yalan söyleyen, hilekârlık yapan,
insanları aldatan, zulmeden, haksızlık yapan, din kardeşlerine yardım
etmeyen, büyüklük satan, yalnız kendi menfaatlerini düşünen bir kimse,
ne kadar ibadet ederse etsin, hakiki bir müslüman sayılmaz. Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruldu ki:
(Ey Resulüm, kıyamet gününü inkâr eden, yetimi, öksüzü incitip
hakkını gasp eden, fakiri doyurmayan ve başkalarını da fakire iyilik
yapmaya teşvik etmeyen o kimseyi gördün mü?) [Maun]
Bu gibi kimselerin ibadeti kabul olunmaz. İslam dininde yasaklardan,
haramlardan sakınmak, emirleri, farzları yapmaktan daha önce
337
www.dinimizislam.com
gelmektedir. Hakiki bir müslüman, her şeyden önce, tam ve mükemmel
bir insandır. Güler yüzlü, tatlı dilli, doğru sözlüdür. Kızmak nedir bilmez.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve ahiret iyilikler
verilmiştir.) [Tirmizi]
Müslüman son derece mütevazı, alçak gönüllüdür. Kendisine
başvuran herkesi dinler ve imkan buldukça yardım eder. Müslüman
vakurdur, kibardır. Ailesini ve vatanını sever. Hadis-i şerifte (Vatan
sevgisi imandandır) buyuruldu. Bunun için, vatanına saldıranlara karşı
gereken vazifesini yapar. Hakiki müslüman, dinine, anasına, babasına,
hocasına, âmirine karşı saygılıdır. Lüzumsuz şeylerle uğraşmaz. Ancak
faydalı şeylerle meşgul olur. Kumar oynamaz, vaktini boş geçirmez.
Sağlık bir nimettir
Sual: Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü müdür?
CEVAP
Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü değildir. Cenab-ı Hak,
dünya saadetini de istememizi emrediyor: (Ey Rabbimiz, bize dünyada
ve ahirette de hasene ver!) [Bekara 201] [Hasene, iyilik, güzellik, sıhhat
ve afiyet içinde mutlu yaşamaktır.]
Her Peygamber beladan Cenab-ı Hakka sığınmış, dünya ahiret
güzelliği istemişlerdir. Allahü teâlâ, iman eder, salih amel işlerseniz, size
dert-bela ve korku vermem, mahzun etmem buyurdu. O halde, bir
kimsede iman, salih amel ve sıhhat varsa, en büyük saadet ve
sultanlıktır. Sıhhatin önemi hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Duanın efdali, dünya ve ahirette Rabbinden af ve afiyet
istemektir. Affa ve afiyete kavuşan, dünya ve ahirette kurtuluşa
ermiştir.) [Tirmizi]
(İhlastan sonra, afiyetten iyisi yoktur. O halde Allahü teâlâdan
afiyet isteyin!) [Nesai]
(Sıhhat, müttekiye, zenginlikten hayırlıdır.) [Müslim]
(Seyahat edin ki, sağlığa kavuşasınız.) [Şir’a]
(Oruç tutun ki, sıhhate kavuşasınız.) [Taberani]
(Kalk namaz kıl, namaz elbette şifadır.) [İ.Ahmed, İ.Mace]
(Ya Rabbi, bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver!) [Tergib]
(Ya Rabbi, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver.) [Harâiti]
338
www.dinimizislam.com
Sağlıklı ve çok yaşamak için
Sual: Sağlıklı ve çok yaşamak için ne yapmak lazım?
CEVAP
Yaşlı bir âlime, çok yaşamasının sırrını sormuşlar. O da, (Biz iki
günde üç defa yemek yeriz. Yemeği iyi pişiririz, iyice çiğnemeden de
yutmayız, acıkmadan yemeyiz, henüz iştahımız varken sofradan kalkarız.
Sabah kahvaltısını erken yaparız, akşam yemeğini geç yeriz, tok karnına
uyumayız) demiştir.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Sağlıklı ve çok yaşamak için, eşine ihtiyaç halinde yaklaş.
Münasebetin fazlası bedene, azı ise ruha zarar verir. Ayda bir ishal edici
bir şey al, yılda bir kan aldır.
Çok üzüntü ve çok şiddetli sevinç zararlıdır, kanı pıhtılaştırabilir. Boş
durmamalı, bir işle meşgul olmalıdır. Atalarımız demiş ki:
Ayağın sıcak tut, başını serin,
Bir işle meşgul ol, düşünme derin.
Hastalığa sebep olan şunlardan sakınmalıdır:
Gece az, gündüz çok uyumak, tok iken yemek yemek, idrarını
tutmak. Sık sık cinsi münasebette bulunmak.
Şu zamanlarda su içmemelidir:
Hamamdan çıkınca, uykudan uyanınca, cimadan sonra ve terli iken.
Aç karna su içmemelidir. Suyu yavaş yavaş emerek içmelidir. Suyun
hepsini bir solukta içmemelidir. Üç nefeste içmelidir. Soluğu suya değil,
bardağın dışına vermelidir. Çok soğuk içmemelidir. Gece uykudan
uyanınca su içmek sağlığa zararlıdır.
Ayakta ve yürürken yememelidir. Hadis-i şerifte, (İnsan kalbi,
tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini
kuruttuğu gibi, fazla gıda kalbi öldürür) buyurdu. Çok yemek,
hastalıkların başı, perhiz ederek az yemek ilaçların başıdır.
Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte biri
hava payı olarak ayrılmalıdır. Yemekten sonra dişleri misvak ile
temizlemek sünnettir. Az yemeli ve az uyumalıdır. Tok olarak
yatmamalıdır. Hadis-i şerifte, (Tok olarak yatmayın, kalbiniz katılaşır)
buyuruldu. Ayrıca müminin artığında ve cömerdin yemeğinde şifa vardır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müminin artığı şifadır.) [Fetava-i Kübra, El-Medhal]
(Cömerdin yemeği şifa, cimrininki hastalıktır.) [Hatib]
Gül koklayınca, salevat-ı şerife getirmelidir. Çünkü, Peygamber
efendimizin mübarek teri, gül gibi kokardı. Hadis-i şerifte, (Üç şey,
339
www.dinimizislam.com
bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaştan güzel elbise ve bal
yemek) buyuruldu.
Tıbben vücuda zararlı olan şey, dinen de yasaktır. Kışın soğukta
kalıp donmak, yazın güneş altında çok kalıp hastalanmak günahtır.
Yoğun güneş ışığında kalmanın, bilhassa göz sağlığı için tehlikeli olduğu,
kanserojen etkisi olan ultraviole ışınlarının ozon tabakasından
süzülmeden geldiği bildirilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Güneşte fazla durmayın! Güneş elbiseyi eskitir, soldurur,
hastalığa da sebebiyet verir.) [Hakim]
Asırlar önce yaşamış bir tabib diyor ki:
Hasta olmadıkça ilaç kullanmamalıdır!
Dalında olgunlaşmış meyveyi ve genç olan, körpe hayvan etini tercih
etmelidir!
Yemek iyi pişmiş olmalıdır. Yerken iyice çiğnenmelidir! Canının
istediği yemeği yemelidir!
Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder.
Yemek üzerine su içmemelidir. Yemekten sonra bir saat geçmeyince
su içme, vücuda iyi değildir.
Küçük ve büyük abdesti bekletmemelidir! İdrarı bekletmek, mecrası
kapatılan nehrin, etrafını tahrip etmesi gibi, vücudu tahrip eder.
Gündüz yemekten sonra biraz uyumalıdır!
Akşam yemeğinden sonra az da olsa yürümeden uyumamalıdır!
Araplarda, "Sabah kahvaltısından sonra yat uzan, akşam
yemeğinden sonra gezin" sözü meşhurdur. İki hadis-i şerif meali:
(Akşam yemeğini kesmek ihtiyarlığa sebeptir.) [İbni Adiy]
(Bir avuç kötü hurma ile de olsa, akşam yemeğini ihmal
etmeyiniz!) [Tirmizi]
Sabah kahvaltısını yapmadan dışarı çıkmamalı! Çünkü kahvaltı
sayesinde halim ve ağırbaşlı olunur, aynı zamanda çarşıda görülen her
şeye can çekmemiş olur.
Hikmetli ehli zatlardan biri, etli birine kinaye ile, "Sırtındaki kadifeyi
kim dokudu?" der. O, "Ekmeğin özünü, genç hayvan etini yemekle;
menekşe ile yağlanıp yumuşak elbise giymekle ..." diye cevap verir.
Dört şey bedeni kuvvetlendirir:
Et ve bal yemek, güzel koku sürünmek, münasebet olmadan çok
yıkanmak, yumuşak kumaştan güzel elbise giymek.
Dört şey bedeni zayıflatır:
Fazla düşünce, çok ekşi yemek, aç karnına çok su içmek, fazla
münasebet.
340
www.dinimizislam.com
Dört şey gözü kuvvetlendirir:
Sürme çekmek, yeşilliğe, akar suya ve helal olan güzel yüze
bakmak.
Dört şey gözün nurunu azaltır:
Pisliğe bakmak, idam edilene bakmak, helali de olsa, kadının edep
yerine bakmak, Kıbleye arkası dönük oturmak.
Dört şey aklı çoğaltır:
Fazla ve lüzumsuz konuşmamak, misvak kullanmak, salihlerle,
âlimlerle beraber olmak, günah işlememek.
Hacamat [kan aldırmak]
Sual: Kan aldırmanın iyi olduğu söyleniyor. Herkesin, her zaman kan
aldırması iyi mi?
CEVAP
Kan aldırmak kimine faydalı, kimine zararlı olabilir. Bu bakımdan
herkesin, her zaman kan aldırması doğru değildir. Doktor tavsiyesine
uygun olarak, bilhassa yazın, sıcak ülkelerde bulunanların, kan basıncı
artanların kan aldırması iyi olabilir.
Hadis-i şerifte (Kanın artması [tansiyon yükselmesi] Allahü teâlânın
ölüme sebep yaptığı hastalıklardan biridir) buyuruluyor. (Bezzar)
Bu bakımdan ihtiyaç olunca, doktora danışıp kan aldırmak faydalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hacamat [kan aldırmak], en iyi tedavi usullerinden biridir.)
[Hakim]
(Sıcaklar artınca, hacamat olun! Çünkü kan basıncı artar da
hastalığa veya ölüme sebep olur.) [Hakim]
(Hacamat birçok hastalığa şifadır. Aman hacamat olun!)
[Deylemi]
(Mirac gecesi, uğradığım her melek topluluğu, ümmetime
hacamatı tavsiye etti.) [Hakim]
(Hazret-i Cebrail, hacamatı o kadar tavsiye etti ki mutlaka
lüzumlu zannettim.) [Deylemi]
(Şifa veren üç şeyden biri hacamattır.) [Buhari]
(Hacamat, aklı artırır, hafızayı kuvvetlendirir.) [Hakim]
(Baştan hacamat olmak, cüzzam, cünun, baras, uyuklama, göz
kararması, baş ve diş ağrısına şifadır.) [Taberani]
(Boyundan hacamat olmak, 72 çeşit hastalığa devadır.)
[Taberani]
341
www.dinimizislam.com
(Hacamat ne güzel âdettir.) [Deylemi]
(Hacamat, Peygamberlerin âdetindendir.) [Tirmizi]
Hacamat Günleri
Hacamat, bazı gün ve bazı hallerde faydalı veya zararlı olabilir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Pazar günü hacamat olmak şifadır.) [Deylemi]
(Aç karnına hacamat olmak deva, tok karnına ise derttir.)
[Deylemi]
(Arabi ayın 17, 19 veya 21. günü hacamat olmak, birçok derde
şifadır.) [Hakim]
(Ayın 17’sine rastlayan Salı günü hacamat olmak, bir yıllık
hastalığa şifadır.) [Bezzar]
(Pazartesi veya Salı günü hacamat olun! ) [İbni Mace]
(Çarşamba veya Cumartesi günü hacamat olup da bir hastalığa
yakalanan, kendinden başkasını suçlamasın!) [Ebu Davud]
(Başın çukurundan hacamat olmak unutkanlığa sebep olur.)
[Deylemi]
Kan aldırmanın faydalarını öğrenen bir kimse, doktor kontrolünden
geçmeden, sık sık kan aldırmaya kalkarsa, zararlı olabilir. İhtiyaç kadar
kan aldırmalıdır!
Hacamattan sonra hamama girmemeli, tehlikeli olabilir. Tuzlu yemek
iyidir. Süt ve yoğurt yememeli, suyu da az içmelidir! Çarşamba ve
Cumartesi günleri kan aldırmak mekruhtur.
Hadis âlimlerinden biri, cumartesi kan aldırdı. Baras hastalığına
yakalandı. Doktorlar bir çare bulamadılar. O zat, Allahü teâlâya yalvardı,
ağladı, secdeye kapanıp, Rabbine sığındı. Secdede iken uyudu.
Resulullahı rüyada görüp hastalığını arz etti. Peygamber efendimiz, "Bu
husustaki hadisimi işitmedin mi?" buyurdu. İşittim ama, sıhhatinde
şüphe ettim, mevdu [uydurma] olabilir dedim. (Benden bildirilen ve
hadis denilen bir sözde niçin ihtiyatlı olmadın?) buyurup, mübarek
elini, yaralara sürdü. O zat uyanınca, hastalığından eser kalmadığını
gördü. Bir daha da hadis-i şerifleri mevdu sanmakta ihtiyatlı hareket etti.
(Şir’a)
Sual: Tahlil için kan verirken hacamata niyet etmek caiz mi?
CEVAP
Evet. Niyet edince sünnet sevabı alınır.
Sual: Tetkik için hangi gün kan vermek uygundur?
CEVAP
Hacamat olmak ayrı, tetkik için kan aldırmak ayrıdır. Pazar, Pazartesi
342
www.dinimizislam.com
ve Salı günleri hacamat olmak iyidir. Çarşamba ve Cumartesi mekruhtur.
Kaylule faydalıdır
Sual: Kaylule nedir? Ne zamana kadar yapılır?
CEVAP
Kaylule, öğle vakti uyumak demektir. Öğleye doğru kaylule yapmak,
yani biraz uyumak sünnettir. (Mevahib-i ledünniyye)
Kaylule öğleden sonra da yapılabilir. (Mizan)
Şifalı bitki, sebze ve meyveler
Sual: Hadis-i şeriflerde tavsiye edilen sebze ve meyveler hakkında
bilgi verir misiniz?
CEVAP
Bazıları şöyledir:
(Kuru üzüm, safra açar, balgamı söker, sinirleri kuvvetlendirir ve
sıkıntıyı giderir.) [Ebu Nuaym, Deylemi]
(Kavun, karpuzda on özellik var: yemek, içmek, koku, meyve,
çöğen, mesaneyi yıkar, karnı yıkar, iç hastalıklarına iyi gelir ve cildi
temizler.) [Deylemi, İ. Rafii]
(Yemekten önce kavun karpuz yemek şifadır.) [İ. Asakir]
(Zeytinyağı 70 derde devadır.) [Ebu Nuaym, Deylemi]
(Zeytinyağı ile tedavi basura faydalıdır.) [Taberani, Ebu Nuaym]
(Zeytinyağı ile tedavi olun.) [Hâkim]
(Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. O, mübarek, bereketli bir
ağacın meyvesinden çıkar.) [Tirmizi, İbni Mace]
(Sarmısak yiyin ve onunla tedavi olun. Çünkü o, 70 derde
devadır. Eğer bana melek gelmeseydi, elbette ben de yerdim.)
[Deylemi, Tirmizi, Hakim]
(Soğan-sarmısak yemek haram değildir. Fakat kokusu gitmeden
mescidimize yaklaşmayın!) [İbni Huzeyme]
(Kabak dimağı besler, aklı artırır.) [Deylemi, İ.Münavi]
(Kabak, baş ağrısına iyidir. Mercimeğe 70 Peygamber dua
etmiştir.) [Nesai, Müslim Taberani, Deylemi, İ. Gazali]
Hazret-i Enes anlatır: (Resulullahın çorba içinde kabakları bulup
yediğini gördüğümden beri Kabağı severim.) [Buhari, Müslim, Muvatta,
Ebu Davud, Tirmizi]
(Yemeklerin seyyidi [üstünü] et ve pirinçtir.) [Tirmizi, Hakim, Ebu
Nuaym]
343
www.dinimizislam.com
(Acve hurması zehire karşı, küm'e mantarının suyu göze şifadır.)
[Buhari, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, İ. Ahmed, Deylemi, İ. Münavi]
(Lohusa hurma yerse, çocuklar sakin olur. Hazret-i İsa'nın
doğumunda Hazret-i Meryem hurma yedi. Daha iyisi olsa idi, Allahü
teâlâ onu verirdi.) [Hatib]
(Lohusaya taze hurma, hastaya, bal gibi şifalı bir şey yoktur.)
[Ebu Nuaym]
(Mantar suyu göze şifadır.) [Buhari, Müslim,Tirmizi, Nesai, İbni
Mace, İ.Ahmed, İbni Meniy, Z.Makdisi]
(İncir kulunca iyi gelir.) [Deylemi]
(Çörek otuna devam edin. Zira onda ölümden başka her derde
şifa vardır.) [Ebu Nuaym]
Resulullah rahatsızlanınca bir avuç çörek otunu ağzına koyup bal ile
su içerdi. (Hatib)
(Çörek otu dertlere şifadır.) [İbni Sünni]
(Zemzem ve çörek otu her derde şifadır.) [Deylemi, İbni Sünni]
(Zemzem, içenin niyetine göre şifa verir, susuzluğu gidermek
için içenin susuzluğunu giderir. Şerden korunmak için içen, şerden
korunur. Açlığı gidermek için içeni doyurur, hastalık için içene
şifadır.) [Hakim]
(Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek 70 hastalığa şifadır.) [R.
Nasıhin]
(İnek sütü şifa, yağı ilaçtır.) [Beyheki]
(Sütlü gıdalar, hastanın kalbini ferahlandırır.) [Şir’a]
(Süt içen hamilenin oğlu olursa kalbi temiz, kız olursa güzel
olur.) [Ebu Nuaym]
Sual: Nebati gıdalar yemek iyi midir?
CEVAP
Nebati gıdalar yemek elbette çok iyidir. İbrahim Nehai hazretleri,
(Nebati gıda bulunmayan sofra, akılsız ihtiyara benzer) buyuruyor.
(Mal ve evladının çok olmasını isteyen, bitkisel gıda çok yesin)
buyurulmuştur. Sofrada bitkisel gıda, yeşillik bulundurmak müstehaptır.
(Nebati gıda, yeşillik bulunan sofrada melekler de hazır olur)
buyuruldu.
Cenab-ı Hak, hiçbir otu sebepsiz, lüzumsuz yaratmamıştır. Her
meyve, sebze ve bitkinin çeşitli faydaları vardır. Birkaçının faydası şöyle:
Çörek otu, çeşitli hastalıklara şifa verir. Ekmek ile yenilirse sancıları
giderir, baş ağrısını dindirir. Karın ağrısına, üşütmeye iyi gelir.
Unutkanlığı giderir. Âdet söktürücü ve kanı sulandırıcıdır. Ayrıca, basur
344
www.dinimizislam.com
rahatsızlığına iyi gelir. Gözü kuvvetlendirir, görme bozukluğunu önler.
İncir, tayyib bir yemiş, latif bir gıdadır. Hazmı kolay, faydası çok bir
devadır. Kalbe ferahlık verir, kuluncu, sindirim organı sancılarını giderir.
Kabızlığı önler, balgamı eritir, böbrekleri temizler, mesanedeki kumları
yok eder. Karaciğer ve dalağın tıkanan deliklerini açar, basuru izale eder,
nekrise, romatizmaya faydalıdır. Her sabah aç karnına bir tane yemelidir.
Ayva, kalbdeki sıkıntıyı giderir, mideyi kuvvetlendirir, idrar söker,
zafiyeti önler, hazmı kolaylaştırır, bulantıyı keser, fakat dişlere ve
bağırsaklara zararlıdır. Hamile iken ayva yiyenin çocuğu güzel olur.
Kompostosu çocuk ishaline çok tesirlidir.
Armut, mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır, ferahlık verir.
Bağırsak parazitine de etkilidir.
Elma, akli bozuklukları ve teneffüs yolları rahatsızlıklarını azaltır, diş
çürümesini önler.
Kuru üzüm, sinirleri kuvvetlendirir, safra açar, balgamı söker,
yorgunluğu giderir, ağız kokusunu giderir, zihni açar. Fıstıkla beraber
yenirse, hafızayı kuvvetlendirir. Ekmekle yemeye devam edilirse
hastalanmayı önler.
Kavun, karpuz böbrekleri ve mideyi temizler, baş ağrısını giderir.
Solucan düşürür. Gözlere kuvvet verir, iştah açar.
Kereviz, hafızayı kuvvetlendirir, unutkanlığı giderir, idrar söker,
karaciğeri temizler, gaz giderir, kan ve süt yapar. Tohumları idrar
tutulmasına iyi gelir.
Kabak, dimağı ve aklı kuvvetlendirir.
Nar, mideyi temizler, göğsü yumuşatır, öksürüğe iyi gelir. Çarpıntıya
iyidir. Et kısmı ile birlikte sıkılıp içilirse, safra söker, pekliği giderir.
Sirke, safrayı giderir, balgamı keser, şehveti kırar.
Enginar, safra taşını eritir, kanı temizler, damar sertliğine iyi gelir.
Dimağa kuvvet verir.Ter kokusunu da giderir.
Bir memlekete gelenin, önce biraz çiğ soğan yemesi sıhhate iyidir.
Soğan, mikroplara karşı koyma gücünü arttırır. Soğandan sonra kereviz
yenirse, kötü kokusunu giderir.
Turp, idrar söker, hazmı kolaylaştırır, sarılığı giderir, göze kuvvet
verir. Rendelenen siyah turp sıkılır, suyu aç iken, birer çay bardağı birkaç
gün içilirse, büyük-küçük her taşı eritir.
Havuç, kansızlığa, kabızlığa iyi gelir. Göz ve cilt hastalıklarını önler.
Limon, içinde C vitamini olduğu için, skorbüt ve kanamalarda,
soğuğa karşı ve yorgunlukta, romatizmada, ruh hastalıklarında faydalıdır.
Greyfurtun faydası daha çoktur.
345
www.dinimizislam.com
Sarmısak, sayılamayacak kadar çok faydası olan süper bir bitkidir.
Soyulmuş bir avuç sarmısak, akşam bir litre süt ile, pelte haline gelene
kadar kaynatılır, nemlenmesi için sabaha kadar bahçede bırakılır. Süt
kısmı, aç iken [bir veya birkaç defada] içilirse kansere iyi gelir. Bu işe bir
hafta devam edilebilir.
Kudret narı, mide ülserine karşı çok iyi ilaçtır. İkisi doğranıp,
şişedeki bir litre zeytin yağına konur. Şişe, güneşte bırakılır. Bir ay sonra,
sabahları aç iken, bir çorba kaşığı içip, bir saat hareketsiz sırt üstü yatılır.
Şeftali çekirdeğinin içi, 3-5 tanesi sabahları aç karnına yenirse,
basura çok faydalıdır. Bir ay kadar devam etmelidir.
Basur için 50 gr kara helile tozu, sabah açken ve yatarken birer gram
yutulur. Hadis-i şerifte (Kara helile, acı ise de her derde devadır)
buyuruldu. (Hakim)
Her meyve ve her yiyeceği çok yemek zararlıdır. Yiyip içme bilgisini
öğrenmek, ibadet bilgisini öğrenmekten önce gelir. Hadis-i şerifte,
(Hastalıkların başı çok yemektir. İlaçların başı perhizdir.) buyuruldu.
(S. Ebediyye)
Böbrek taşına etkili ilaç
Sual: Böbrekteki taş ve kum için doktordan başka bir tavsiyeniz var
mıdır?
CEVAP
Siyah turpun suyu çıkarılır. Aç iken birer çay bardağı, birkaç gün
içilir. Büyük, küçük taşları eritir. Tecrübe edilmiştir. Böbrek taşını
parçalamak için şekerli karpuz suyu içilir. Mantar, kaymak, keşkek, beyaz
peynir, balık, pelte ve sütlü şeyler böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları
yememeli. Tuzlu, kireçli su içmemeli. Bayat et, sığır, pirinçli yemekler
yasaktır. Kara nohut suyu, tarçın suyu veya mahlep, anason, kimyon
yenir veya suları içilirse ve çemen ekmek ile yenirse, böbrekteki ve
mesanedeki taşları parçalayıp döker. Hulbe yemek de böbrek taşlarını
parçalar, öksürüğü keser.
Sabahları aç iken bir çorba kaşığı badem yağı içmek böbrek ve
mesane taşlarını düşürür. Bir fincan zeytin yağı içmek de kumları döker.
Eşkina balık taşı: Büyüklüğüne göre, 5 veya 8 adet eşkina taşı
alınır, yarım litre limon suyu sıkılarak cam şişeye doldurulur. İlacın
kullanımı acil ise, taşlar ezilerek toz haline getirilir. Acil değil ise 4 parça
yapılıp, limon suyunun içine konarak bir fincan sızma zeytin yağı da ilave
edilerek yaz mevsimi ise buz dolabında 4,5 ayarında iki gün, kış günü ise
donmayacak şekilde dışarıda 1-2 gün bekletilir.
İlaç her sabah idrara çıktıktan sonra, aç karnına limonata bardağının
346
www.dinimizislam.com
2/3 oranda doldurularak içilir. İçmeden önce bir fincan zeytinyağı içilmesi
iyi olur. Ağır mide rahatsızlığı ve ameliyatı olanlar dikkat etmeli veya
doktora danışmalı.
Sual: Meyve yemekten sonra mı yenir?
CEVAP
Âdete ve şahsın durumuna göre değişir. Önce de, sonra da, yemek
arasında da yenir. İmam-ı Gazali hazretleri yemekten önce yemeyi
tavsiye etmektedir.
Kur’an müminler için şifadır
Sual: Baş ağrıma doktorlar bir çare bulamadılar, ağrı kesici almakla
midem bozuldu. Bildiğiniz bir ilaç var mıdır? Ayrıca dua ve şifa âyetlerinin
önemi nedir?
CEVAP
Sıcak su ile banyo yapıp, banyodan çıkarken ayaklara soğuk su
dökmek baş ağrısına iyi gelir. Bu konudaki hadis-i şerif şöyledir:
(Hamamdan çıkarken ayakları soğuk su ile yıkamak baş ağrısını
giderir.) [Ebu Nuaym]
Kur’an-ı kerimde mealen, (Kur’an, müminler için şifa ve rahmettir)
buyuruldu.
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz.) [İbni
Mace]
(Yasin suresi yazılı kağıdı suya koyup, o suyu içene bin rahmet,
bin bereket, bin şifa girer ve ondan bin hastalık çıkar.) [Râfii]
(Şu iki şifa kaynağını bırakmayın: Bal ve Kur’an.) [İ. Mace]
(Dua belayı önler, duaya devam edin.) [Tirmizi]
(Fatiha, zehre ve her hastalığa şifadır.) [Beyheki]
(Kalbin şifası, zikrullahtır.) [Beyheki]
(Allahü teâlâyı zikir şifa, halkı zikir derttir.) [Beyheki]
(Kalk namaz kıl, namaz elbette şifadır.) [İ. Mace]
(Hastalığı veren, şifasını da verir.) [Hakim]
(Haram olan şeylerde şifa yoktur.) [Buhari]
(Aksırınca elhamdülillah demek her derde şifadır.) [Hakim]
(Cuma günü tırnak kesmek şifa getirir.) [Ebuşşeyh]
(Müminin artığı şifadır.) [Fetava-i Kübra, El-Medhal]
(Cömerdin yemeği şifa, cimrininki hastalıktır.) [Hatib]
(Şifa veren ancak Allahü teâlâdır.) [Ebu Davud]
347
www.dinimizislam.com
7 Fatiha okunup ağrı olan yere üflenirse, şifa hasıl olur. (Tefsir-i
Azizi)
Baş ağrısı için, abdestli olarak Bekara suresinin 196. âyeti, femen
den ev-nüsük’a kadar yazılıp, başa konur. İslam harfleri ile başına
Besmele ve sonuna üskün lillah yazılır. (Menâfi’un-nâs)
Osman bin Ebil’âs hasta idi, ağrı ve sancısı çoktu. Resulullah
efendimiz, (Ağrıyan yeri sağ elin ile 7 kere mesh et! Her seferinde
(Euzü bi’izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ-ecidü ve ühâzirü oku!)
buyurdu. Aynen yaptı ve hastalığı hiç kalmadı. (Bostân)
Şifa âyetlerini, abdestli olarak yazıp, bu kağıdı, bir kaptaki suya
koymalı, bu suyu hasta içerse Allahü teâlâ şifa ihsan eder. (Mevahib)
Ağız temizliği ve misvak
Sual: Misvakın önemi nedir?
CEVAP
Misvak, erak ağacının dalından, kesilen parçadır. Erak dalı
bulunmazsa, zeytin veya başka dallardan da olabilir. Nar dalından
misvak olmaz.
Bugün, modern tıbbın diş sağlığı konusunda ortaya koymaya yeni
başladığı tedavi usullerini, İslamiyet 14 asır önce öğretmiştir. Diş
sağlığına büyük bir fayda temin eden misvak, gayet basit ve en iyi diş
temizleme vasıtasıdır. Dişlerin çürümesini önlemek için misvak kullanmak
çok faydalıdır.
Bütün diş macunları ve tozları, dişlere zarar verir. En iyisi, sert bir
fırçadır. Önce, dişleri kanatırsa da, korkmamalıdır. Diş etlerini
kuvvetlendirir ve artık kanamaz. (Larousse İllustre Medical)
Bu şekildeki diş temizliğini sağlayan en iyi vasıta misvaktır. Diş
macunları, ağızdaki faydalı ve zararlı bütün mikropları öldürürken, misvak
sadece zararlı mikropları öldürür. Dinimiz, temizliğin her çeşidini
emretmiştir. Allahü teâlâ, (Temiz olanları severim) buyuruyor. (Bekara
222)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cebrail aleyhisselam, misvak kullanmayı o kadar tavsiye etti ki,
misvakın farz olacağından korktum.) [İbni Mace]
(Gece namazı için kalkınca, ağzınızı misvakla temizleyin! Çünkü
bir melek, namazda Kur'an okuyanın ağzına yaklaşarak dinler.)
[Deylemi]
(Misvak; ağzı temizler, görmeyi keskinleştirir, diş etlerini
güçlendirir, dişleri beyazlaştırır ve çürümeyi önler, hazmı
348
www.dinimizislam.com
kolaylaştırır, mideye sıhhat verir, balgamı keser, hasenatı artırır.
Allahü teâlâyı razı eder, melekleri sevindirir.) [Ebu Nuaym]
(Misvak erkeğin fesahatini [konuşma güzelliğini] artırır.) [İ. Adiy,
Hatib]
Misvakın faydaları çoktur. En aşağısı sıkıntıyı giderir, en iyisi de
ölürken şehadet getirmeyi hatırlatır. Sıratı geçmeyi kolaylaştırır,
yaşlanmayı yavaşlatır. Resulullah efendimiz her zaman yanında ayna,
tarak ve misvak taşırdı. Eshab-ı kiram, savaşlarda bile misvaklarını ihmal
etmezlerdi. İmam-ı a'zam hazretleri, “Misvak kullanmak, dinin
sünnetlerindendir” buyurdu.
Misvakı kullanmanın en az miktarı üst dişlere üç, alt dişlere de üç
defa sürmektir. Misvaklarken dişlerin içi, dışı, üst ve alt kısımları
ovuşturulur. Misvakı sağ el ile kullanmalıdır. Misvakı avucunun içine
almamalı ve emmemelidir. Misvak, sağ elin küçük ve baş parmağı altta,
diğer üç parmak üstte olarak tutulur. Misvaklamaya başlanınca, ağızdaki
yaşlığı yutmak iyidir. Ondan sonra yutmak iyi değildir. Kullandıktan sonra
misvakı yıkamalıdır. Misvakı yere yatırmamalı, ağız kısmı aşağıya
gelecek şekilde dikine koymalıdır. Misvak, çok yaş, çok kuru ve bir
karıştan uzun olmamalıdır! Yeni alınan misvakın ucu hafifçe çekiçle
dövülünce tel tel ayrılır. Suya koymak gerekmez.
Unutkanlık ve çaresi
Sual: Unutkanlığa sebep olan şeyler nelerdir?
CEVAP
Çok şey vardır. Bazıları şunlardır:
Günah işlemek. (İsyanı [günahı] çok olanın, nisyanı [unutması] çok
olur) buyuruluyor. Sabah namazı vakti uyumak, dünya için çok üzüntü,
dünya ile çok meşgul olmak, tuzlu et yemek, çok sıcak yiyip içmek, çok
şaka yapmak, mezarlıkta gülmek, mezar taşlarını okumak, tuvalette
abdest almak, çok cünüp durmak, ellerini elbisesine silmek, camiye sol
ayakla girmek, avret yerine bakmak, çok aç durmak, hep tok durmak,
işlerin dağınık olması, kötü kokulu şeyler yemek, uyuşturucu kullanmak,
ekşi elma yemek.
Zihni açan ve unutkanlığı gideren şeyler:
Kereviz, kuru üzüm, çörek otu yemek, koyun sütü içmek, başı, gül
yağı ile yağlamak, badem yemek, misk ve karanfil kullanmak, kimyon unu
koklamak, öd buharını teneffüs etmek, bal yemek.
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Hacamat, aklı artırır, hafızayı kuvvetlendirir.) [Hakim]
349
www.dinimizislam.com
(Hafızayı kuvvetlendirmek için bal yiyin!) [M.Nasihat]
(Kabak dimağı besler, aklı artırır.) [Deylemi, İ.Münavi]
Unutmamak için günah işlememek gerekir. Daima Allahü teâlâyı
anmalı, Peygamber efendimiz aleyhisselama salevat-ı şerife getirmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam
getirsin!) [İbni Sünni]
Unutmamak için
Sual: Bir şeyi unutmayıp hatırlamak için saatimi sağ koluma
takıyorum. Bunun bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Hiç mahzuru olmaz, iyi olur. Peygamber efendimizin de, bir şeyi
unutmamak için, parmak veya yüzüğüne ip bağladığı, hadis-i şerifle
bildirilmiştir. (Hakîm)
Bunamamak için
Sual: Bunamamak için bir çare var mıdır?
CEVAP
Nahl suresi 70. âyet-i kerimesinde, (Bildikten sonra bilmez olur)
buyuruluyor. Yani, yaşlanır, dermansız ve aklı noksan olur. Bir çocuğa
benzer. [Beydavi]
Hazret-i İkrime, (Kur'an-ı kerimi okumaya devam eden, âyet-i
kerimede bildirilen bunaklık haline düşmez) buyuruyor. Hadis-i şerifte de
buyuruldu ki:
(Kur'an-ı kerim okuyan bunamaz.) [Tirmizi]
Erzel-i ömür
Sual: Erzel-i ömür nedir? Eğer erzel-i ömür, ihtiyarlığın son günleri
demekse, niye erzel-i ömür istenmiyor? Çok yaşamanın ne mahzuru var?
CEVAP
Erzel-i ömür, ihtiyarlığın son günlerinde görülen rezil haller demektir.
Erzel, en rezil demektir. Bunun gibi elzem, en lazım demektir. Ehem, en
ehemmiyetli demektir.
Erzel-i ömürde, insan bunar, oğlunu, kızını, eşini tanıyamaz. Evinin
yolunu bilemez. Yatalak hasta olur, pislik içinde yatar. Kimse kokudan
yanına yaklaşmayabilir. Bir bardak su vereni bulunmayabilir. Başkalarına
muhtaç olunan böyle sıkıntılı ihtiyarlık dönemine, erzel-i ömür deniyor.
Allahü teâlânın bizi erzel-i ömürden muhafaza etmesi için dua etmeliyiz.
350
www.dinimizislam.com
Çok uyumak zararlıdır
Sual: Çok uyumak zararlı mıdır?
CEVAP
Evet hastalık yoksa çok uyumak zararlıdır. Okuyucularımızdan
Ahmet Kanter’in gönderdiği şiirimsi yazı şöyledir:
Az ye kalbini pakla,
uykuyu kabre sakla.
Az uyumak nimettir,
çok uyumak gaflettir.
Gaflet ise zarardır,
kalbimizi karartır.
Fazla uykuyu at,
ihtiyacın kadar yat.
Seher gayet kutludur,
o an kalkan mutludur.
Seherde rahmet kapısı açılır,
uyanık olana nimet saçılır.
Az ye, az uyu, çok konuşma,
bir gün veli olursan şaşma.
Evliyâlığa bunlarla girilir,
sonra sayısız nimetler verilir.
Çok uyku eziyettir,
az uyku meziyettir.
Çok uyku çok fazilet götürür,
gaflet ve tembellik getirir.
Çok sevme sen yatağı ve yorganı,
uyku tembelleştirir her organı.
Unutma ki uyku ölüme eştir,
gafletle yatanın sonu ateştir.
Arifler sehere her an hasrettir,
bilirler çok uyumak musibettir.
Geceleri ne güneşler doğar,
gafletle yatanı zulmet boğar.
Uyanıklık huzurda edeptir,
çok uyku pişmanlığa sebeptir.
Midesi boş olana uyku gelmez,
az uyuyana korku gelmez.
Arif, seherde lezzet alır,
351
www.dinimizislam.com
gâfiller bundan mahrum kalır.
Az uyku kalbe ciladır,
çok uyku ise beladır.
Sanma çok yemek kan olur,
çok uyuyan unutkan olur.
Çok uyumak ayıptır,
kıymetli vakitten kayıptır.
Az uyumak nimeti
Sual: Çok uyumanın zararlı, az uyumanın faydalı olduğunu
söylüyorlar. Bu hususta bilgi verir misiniz?
CEVAP
Çok eser vermiş zatların hayatı incelenirse, az uyuyup çok çalıştıkları
görülür. Ancak ihtiyaç miktarı uyumalıdır! Hikmet ehli buyuruyor ki:
Allah sevgisinin alametlerinden birisi az uyumaktır. Gece çok az,
gündüz çok uyumak, hastalığa sebep olur. Az yemek bedene, az uyumak
ruha rahatlık verir. Çok uyumak zararlıdır. Çok yiyip içen istemese de çok
uyur. Az yiyip içmek ve az uyumak gerekir. Çok yiyen çok su içer. Çok su
içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret
kazancına mani olur. Bir hadis-i şerifte, (İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.
Din, ifrat ve tefritin ortasındadır) buyuruldu. (Beyheki)
[Vasat, orta yoldur. İfrat, normalden fazla, tefrit, normalden az
demektir. Mesela çok uyumak ifrat, pek az uyumak tefrittir. Çok yiyip
içmek ifrat, çok az yemek tefrittir.]
Uykuya düşkün murada eremez, gece dağılan nimeti göremez.
Cenab-ı Hak her gece, (Dua eden yok mu, duasını kabul edeyim)
buyurur. (Buhari)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cehennemden kaçıp, Cenneti isteyenin gözüne uyku girmez.)
[İ.Mende]
(Ümmetim için en çok korktuğum şey, göbek büyüklüğü, uykuya
devam, tembellik ve iman zayıflığıdır.) [Deylemi]
(En üstün amel, herkes uykuda iken gece namaz kılmaktır.)
[C.Yolu]
(Yemekten sonra uyumak kalbi katılaştırır.) [İbni Mace]
(Çok uyumak, insanı ahirette fakir eder.) [Beyheki]
(Allahü teâlâ, çok uyuyanı sevmez.) [İ.Gazali]
(Sabah uykusu, acizlik, tembellik, gevşeklik ve unutkanlığa
sebep olur.) [İ. Maverdi]
(Sabah namazından sonra, güneş doğana kadar uyumayın!)
352
www.dinimizislam.com
[Beyheki]
(Sabahları uyuyan sırt ve bel ağrılarına müptela olur.) [İ. Şarani]
(Kuşluk uykusu zamansız, kaylule faydalıdır. Akşam üstü
uyumak ahmaklıktır.) [İ. Maverdi]
(Çok yiyip içene ve çok uyuyana Allahü teâlâ buğzeder.) [İ.
Gazali]
(Annesi, Hazret-i Süleyman’a "Çok uyuma, çok uyku kıyamette
insanı fakir bırakır" dedi.) [İbni Mace]
(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]
Hazret-i Fatıma anlatır: Sabah namazından sonra yattım. Babam,
beni uyandırıp, (Kızım kalk, gafillere benzeme! Allahü teâlâ rızıkları,
sabah namazının vaktinde verir) buyurdu. [Beyheki]
Allahü teâlâ, (Beni sevdiğini söyleyip de, sabaha kadar uyuyan,
yalancıdır. Çünkü dost, dostla sohbet ister. Gafleti bırakıp beni anar,
sohbetime kavuşur) buyurdu. (M.Name)
Sabah kalkarken
Erken yatıp erken kalkmaya çalışmalıdır! Özürsüz sabah vakti
uyumak uygun değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Günün evvelinde uyumak aklı azaltır, ortasında uyumak [kaylule
yapmak] enbiya ve evliyanın ahlakındandır. Gündüzün sonunda
uyumak tembelliktir.) [Şir’a]
(Şu dört şeye riayet edenin kendisi ve aile efradı muhtaç duruma
düşmez:
1- Sabahtan önce kalkıp namaz kılmak,
2- Vakit girmeden abdest almak,
3- Ezandan önce mescide girmek,
4- Vitir namazından sonra konuşmamak.)
Her sabah kalkınca şunları yapmalıdır:
1- Kalkar kalkmaz Allahü teâlâyı anmalı!
2- Durumuna uygun şekilde giyinmeli!
3- Abdest almalı! Hep abdestli durmaya çalışmalı!
4- Namazı vaktinde ve noksansız kılmalı!
5- Rızkı Allahü teâlânın verdiğine inanıp helalden talep etmeli!
6- Allahü teâlânın taksimatına razı olmalı, verdiklerine kanaat etmeli!
7- Allahü teâlâya tam tevekkül etmek.
8- Allahü teâlânın takdirine razı olarak sabretmeli!
9- Onun verdiği bütün nimetlere şükretmeli! En büyük nimet
müslüman olmaktır.
10- Helalinden kazanıp helalinden yemelidir! (T. Gafilin)
353
www.dinimizislam.com
Uyumak mekruh olan vakitler
Sual: Bir hadis-i şerifte, (Sabah uykusu rızka manidir) buyuruluyor.
Sabah ne zaman uyumak uygun değildir? Uyumak uygun olmayan başka
hangi vakitler vardır?
CEVAP
Güneş doğduktan 50 dakikaya yani işrak vaktine kadar olan vakitte
uyumak mekruhtur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sabah namazından sonra, güneş doğana kadar uyumayın!)
[Beyheki]
(Sabahları uyuyan sırt ve bel ağrılarına müptela olur.) [İ. Şarani]
(Sabah uykusu, tembellik ve unutkanlığa sebep olur.) [İ.Maverdi]
Hazret-i Fatıma anlatır:
Sabah namazından sonra yatmıştım. Babam, (Kızım kalk, gafillere
benzeme! Allahü teâlâ rızıkları, sabah namazının vaktinde verir)
buyurdu. (Beyheki) [Rızkların dağılması sabah namazından sonra olur.
Manevi rızkların dağılması ise ikindi namazından sonradır. Bu iki vakitte
uyumamaya dikkat etmelidir.]
(Kaylule [öğle üzeri uyumak] faydalıdır. Akşam üstü uyumak
ahmaklıktır.) [İ. Maverdi]
Resulullah efendimiz, yatsı namazından önce uyumayı uygun
görmezdi.
Yatsıdan önce uyumak ve yatsıyı kıldıktan sonra [ihtiyaçsız]
konuşmak mekruhtur. Yatsıdan sonra konuşmak ancak faydasız laf
etmeye sebep olacağı için mekruhtur. Mühim bir hacetten dolayı olursa
mekruh değildir. Kur'an okumak, zikretmek, evliya menkıbelerini
anlatmak, fıkıh okumak ve misafirle konuşmak mekruh olmaz. (Redd-ül
muhtar)
Her şeye kızmak doğru değildir
Sual: Kızan bir kimse, tansiyonum yükseldi diyor. Kızmak tansiyonun
yükselmesine sebep olur mu?
CEVAP
Olur. Kızmak sonucu sinir bozulması ile, kasları büzülerek daralırsa,
tansiyon artar. Nikotin gibi bazı zehirler, kana yayılan toksinler de,
damarları daraltarak tansiyonu yükseltir. Bedeni ve sinirleri yormamalı,
üzülmemelidir. Sinirleri teskin edici ilaç almalı, yeteri kadar uyumalıdır. Az
tuzlu ve az yağlı perhiz yapmalı, idrar söken ilaç vermelidir.
Kızan kimse, sinirini yenemeyince, gazabı, nefret halini alır. Kızmak,
354
www.dinimizislam.com
kanın hareketinin artmasından [tansiyonun artmasından], meydana gelir.
Allah için sinirlenmek, iyidir. Dine olan gayretindendir.
İslam âlimleri, sinir sistemi bozukluklarında (La havle...) okumayı da
tavsiye etmektedirler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(“La havle...” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi
sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym]
[İmam-ı Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için
her gün 500 defa “La havle vela kuvvete illa billah” okurdu. Okumaya
başlarken ve okuyunca yüzer defa Salevat getirirdi. (Tefsir-i Mazheri)]
(Her gün yüz defa salevat getiren, münafıklıktan ve Cehennem
ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberani]
İmam-ı Rabbani hazretleri cinden korunmak için ve korkulu
zamanlarda, (La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim)
okunmasını emrederdi.
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Dertlerden kurtulmak ve murada kavuşmak için 500 kere La havle
vela kuvvete illa billah demeli, okumaya başlarken ve okuduktan sonra
yüzer kere salevat-ı şerife okuyup dua etmelidir.
Meme kanseri ve anti-perspirant
Sual: Kadınların meme kanserine yakalanmalarının en büyük
sebeplerinden birisi de kullandıkları terlemeyi önleyici deodorantlarmış,
doğru mu?
CEVAP
Çevirisini Dr. Himmet Okyay’ın yaptığı yazıda deniyor ki:
“Meme kanserinin neden daha çok koltuk altına yakın bölgede
yerleştiğini sordum. Hepinizi her gün kullandığınız ve bizi ölümcül bir
hastalığa sürükleyebilecek bir ürün üzerinde yeniden düşünmeye davet
ediyorum. Bu günden sonra ben bunu kullanmayacağım. Meme
kanserlerinin en önde gelen sebeplerinden birisi anti-perspirant'tır.
Toksinlerin konsantrasyonuna ve hücre bölünmesine dolayısıyla kansere
yol açar. Evet anti-perspirant .....
Deodorant kombinasyonu olan ürünlerin pek çoğu da antiperspirant’tır. Deodorantlar zararlı değildir. Ancak terlemeyi engelleyici
deodorantlar zararlıdır. Çünkü insan vücudunun toksinleri için sahip
olduğu birkaç önemli bölge vardır. Bunlar, Kulak arkaları, Diz arkaları,
Apış araları ve koltuk altlarıdır. Toksinler buralardan terleme yoluyla
atılır. Adından da anlaşılacağı gibi anti-perspirant (terlemeyi engelleyici)
kullanımı koltuk altının terlemesini önlediği için toksinlerin dışarıya
355
www.dinimizislam.com
atılımını önler. Bu toksinler sihirli bir şekilde yok olmazlar. Bunun yerine
vücut onları koltuk altı lenf nodüllerinde biriktirir ve hemen hemen meme
kanserlerinin büyük bir bölümü memenin üst dış kadranında oluşur.
Burası tam olarak lenflerin olduğu bölgedir. Buna ek olarak erkekler: antiperspirant’la oluşan meme kanserlerinde kadınlara oranla daha
şanslıdırlar. Nedeni koltuk altı kıllarının oluşudur. Kullanılan antiperspirant'ın çoğu kıllar tarafından tutulur. Cildin direkt teması önlenir.
Oysa anti-perspirant'ı kılları tıraş ettikten hemen sonra kullanan kadınlar
bu riski arttırırlar. Çünkü traş derinin koruyucu tabakasını zedelediği için
kimyasal maddeler girişini kolaylaştırırlar.”
Gözün sıhhati için
Sual: Göz için ilaçlardan pek faydalanamadım. Gözün sıhhati için ne
tavsiye edilir?
CEVAP
Her ilaç, herkese aynı şekilde tesir etmez. Başka doktora da gidip
kullanılan ilaçları göstererek başka ilaçları denemek iyi olur. Çünkü
hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız ölüme çare
yoktur.) [Taberani]
Göğe, denize ve yeşile bakmak insanı dinlendirir. Yeşilliğe bakmanın
göze cila verdiği, gözü kuvvetlendirdiği, denize bakmanın ibadet olduğu,
Peygamber efendimizin akarsuya ve yeşilliğe bakmaktan hoşlandığı
hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Ebu Nuaym)
Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Üç şey, göze cila verir: Yeşilliğe, akarsuya ve güzel yüze
bakmak) [Hakim]
(Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak gözü
kuvvetlendirir.) [İ.Süyuti]
(Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani]
Bakması helal olan kimselere bakmak faydalıdır. Yoksa, yabancı
kadınlara bakmak, gözü zayıflatır, kalbi karartır.
Göz ağrısı için, Kur'an-ı kerimi okumasını bilmeyenin de, Mushafa
bakması çok faydalıdır. Peygamber efendimiz gözü ağrıyınca, Cebrail
aleyhisselam (Mushafa bak!) dedi. (Şir’a)
Bal şifalıdır
Sual: Doktorlar bal yememi söyledi. Balın dindeki yeri nedir?
356
www.dinimizislam.com
CEVAP
Kur'an-ı kerimde balın şifa olduğu bildirilmektedir. (Nahl 69)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Hafızayı kuvvetlendirmek için bal yiyin!) [M.Nasihat]
(Bedeni besleyen üç şeyden biri de bal yemektir.) [Şir’a]
(Hastaya, bal gibi şifalı bir şey yoktur.) [Ebu Nuaym]
(Balda bereket ve şifa vardır. 70 Peygamber bala dua etmiştir.)
[B.Arifin]
(Şifa olan şeyden biri de bal yemektir.) [Buhari]
(Faydalı tedavilerden biri de bal şerbeti içmektir.) [Buhari]
(Her ay, 3 sabah aç karnına bal yiyene, büyük bir hastalık isabet
etmez.) [Beyheki]
(Helal para ile alınan bal, yağmur suyu ile şerbet yapılıp içilirse
her derde deva olur.) [Deylemi]
(Böğür sancısının ilacı sıcak bal şerbetidir.) [Hakim]
(Şu üç şeyde şifa vardır: Bal şerbeti, hacamat, ateşle dağlama.
Ama ümmetimi ateşle dağlamadan men ederim.) [Buhari]
(İki şifa kaynağını elden bırakmayın: Bal ve Kur’an.) [İbni Mace]
(Resul-i Ekrem, bal şerbetini çok severdi.) [İbni Sünni]
Baldan başka tatlıda fazla şifa olmaz.
Zehirden başka acıda fazla zarar olmaz.
Arı sütü vitamin ve proteince zengindir. Bal birçok hastalığa ilaçtır.
Kanı temizler, deveranı kolaylaştırır. Kalb çarpıntılarını önler. Mideye
ferahlık verir. Hazımsızlık, sinir bozukluğu ve uykusuzluk için faydalıdır.
Kansızlığa iyi gelir. Kemik hastalığı için çok faydalıdır. Sulandırılmış süt,
bal şerbetine karıştırılıp içilirse, bağırsak parazitlerini öldürür.
Sirke faydalıdır
Sual: Sofrada sirke bulundurmanın bir faydası var mıdır?
CEVAP
Evde, sofrada sirke bulundurmak çok iyidir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Sirke ne güzel katıktır. Allahü teâlâ sirkeye bereket versin, o,
benden önceki Peygamberlerin de katığı idi. Sirke varsa, başka
katığa ihtiyaç olmaz.) [İ.Mace]
(Sirke yiyene, Allahü teâlâ iki melek vazifelendirir. Yemek
bitinceye kadar o kişiye dua, istiğfar ederler.) [İ.Asakir]
(Sirke bulunmayan evde, geçim darlığı olur.) [Ebuşşeyh]
Sual: Bazı kimseler, sirkenin şaraptan yapıldığını, bu bakımdan sirke
357
www.dinimizislam.com
yemenin doğru olmayacağını söylüyorlar.
CEVAP
Birçok necis şey, kimyevi değişmelerle temiz olur. Sirke üzümden
başka maddeden de yapılır. Fakat üzüm şırasından yapılan daha
makbuldür. Şıra önce şarap, sonra sirke olur.
Şarap sirke haline dönünce, artık bir daha şaraplaşmaz. Onun için
sirke kullanmakta mahzur yoktur. Hadis-i şerifte, (Sirke ne güzel
yiyecektir) buyuruldu. (Müslim)
Yemeğe tuzla başlamak
Sual: Yemeğe tuzla başlamak sünnettir. Sofrada tuzlu zeytin falan
oluyor. Zeytinle başlasak sünnet yerine geçer mi? Böyle sünnetlere
uymasak günah olur mu?
CEVAP
Evet geçer. Hatta ekmekteki tuza niyet ederek bir lokma ekmek
yemekle de bu sünnet yerine getirilmiş olur. Bu sünnetlere uyulmasa
günah olmaz. Ancak bir sünnete uymak dünyadaki her şeyden daha
kıymetlidir. Unutmazsak, imkanımız varsa sünnetlere uymaya
çalışmalıyız.
Tuzla başlamakla ilgili iki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ya Ali, yemeğe tuz ile başla!) [Şir’a]
(Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek 70 hastalığa şifadır.)
[R.Nasıhin]
Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmenin tıbben de çok faydalı
olduğu bildirilmektedir. Sadece tuz ile çıkan salgı varmış. Bu salgı hazım
için önemli imiş. Tuz ile başlayıp bitirilince, yemek bu iki salgı arasında
kalıp daha kolay hazmediliyormuş. Gıdalar tam hazmedilmezse, çeşitli
hastalıklar zuhur edebilir. Her sünnette bir çok hikmetler vardır.
Eldeki siğiller
Sual: Bir yakınımın elinde siğiller var, ilaçla tedavi edemedik, aksine
büyüdüler. Bir çaresi var mı?
CEVAP
Siğil duası aşağıdadır:
Üç adet boğumlu arpa çubuğu alınır boğumları siğillerin üzerine
sürülür ve Taha suresinin 105, 106 ve 107 âyetler bir defa okunur. Sonra
çubuklar rutubetli bir yere gömülür ve çürümeye terk edilir. Çubukların
çürümesiyle siğiller de Allahü teâlânın izniyle düşer.
358
www.dinimizislam.com
İmam Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
Kendim ve başka kişilerde tecrübe ettim faydalı oldu.
Zayıflamak için pratik bilgiler
Sual: Zayıflamak için bazı pratik bilgiler yazmanız mümkün müdür?
CEVAP
Pratik bilgi yazmanın pek faydası olmaz. Bu işin esası şu:
Nasıl iyi bir müslüman haramlardan kaçıyorsa, zayıflamak isteyen
kimse de, kilo aldıran gıdalardan sakınmalı. Beyin her zaman
zayıflamaya hazır olmalıdır. Önüne konulan nefis bir baklava için, “Hayır
ben yemem” diyecek azme sahip olmalıdır. Nefsinin çektiği gıdalarda
taviz verirse, diyetinden fayda görmez.
Mideyi küçültmeden yapılacak bütün diyetlerin etkisi sınırlı kalır,
iradesini kaybettiği an daha fazla yiyip içmesine, daha fazla kilo almasına
sebep olur. Her şeyden önce mideyi büyültecek veya mevcut büyük şekli
dolduracak kadar çok yiyip içmemeli.
Diyette esas vücudun ihtiyaç duyduğu gıdaları, mineralleri,
vitaminleri eksiksiz almalı; ama harcanan kalori alınan kaloriden fazla
olmalı.
Zayıflarken vücudun temel çatısını bozmamalı, her gün yeterli
proteini mutlaka almalı. Yiyecekler proteince zengin olmalı. En faydalı
protein yumurta akında bulunur. Sonra balık, süt, et ve baklagillerde.
Protein kaybı ile olan zayıflama, gerçekte vücuttan su kaybedilmesidir.
Normal diyete geçince, kaybedilen su vücut tarafından tutulur ve eski
kiloya geri dönülür. Ayrıca vücudun adale yapısı da eriyerek vücutta
çökme olur.
Zayıflamak geçici bir uygulama değil, ömür boyu sürecek bir iştir.
İstenilen kiloya geldikten sonra, en az 6 ay bu kilo muhafaza edilmezse,
diyetin gevşetilmesiyle, eski kiloya varılır ve hatta geçilir.
Yapılması gereken bazı şeyleri bildirelim:
1- Zayıflamanın temel şartı, kabız olmamaktır. Bunun için kabız
yapan gıdalardan uzak durmalı.
2- Sabahları aç karnına ve yemek arasında, yetecek kadar ılık veya
sıcak su yahut çay içmeli. Normalden fazla su içmemeli. Kalb ve böbrek
hastaları ve bazı kimselere fazla su zarar verir.
3- Yeteri kadar su içerek kepekli ekmek yemeli, az su içilirse, kepek
kabızlık yapar.
4- İki günde üç öğün yemek en uygun olanıdır. Eğer buna
359
www.dinimizislam.com
dayanamazsa, iştah kesici, kalorisi düşük gıdaları az miktarda almalı.
Mesela yoğurt, salatalık, leblebi gibi gıdalar yenmelidir. İştahı azaltmak
için yağsız küçük bir yoğurt, az süt gibi gıdalar tercih edilmeli. Çok yemek
vücutta çeşitli zararlara sebep olur. Dinimizde de çok yemek haramdır.
5- Acıkmadan sofraya oturmamalı, doymadan sofradan kalkmalı.
6- Unlu, şekerli ve yağlı gıdalardan uzak durmalı.
7- Baklagilleri, sebze ve bazı meyveleri bol yemeli, şekerli meyveleri
az yemeli.
8- Yiyecekleri çok yavaş yemeli ve çok çiğnemeli,
9- Meyveleri yemeklerden önce yemeli, aç karnına yemeli.
10- Akşam yemekleri hafif olmalı, çünkü gece enerji sarfı az olur.
11- Yatmadan önce bir şey yememeli, tok karnına yatmamalı.
12- Hareketli olmalı, enerji veren işlerde çalışmalı, bu mümkün
olmazsa, bol egzersiz yapmalı. Hızlı yürümek de bir egzersizdir. İlk 20
dakikasından sonra vücuttaki yağ dokusu harcanır. Bunun için yapılan
egzersiz 20 dakikadan fazla sürmelidir.
13- Sağlık için sıvı yağları tercih etmeli, ama zayıflamak için bütün
yağları az yemelidir. Margarini hiç eve sokmamalıdır. Çünkü Margarin,
sıvı
bitkisel
yağların
ve
balık
yağlarının,
hidrojenlenerek
katılaştırılmasından elde ediliyor. Margarin, beden sıcaklığında erimiş
hale gelmiyor. Zerreler halinde dağılmış olmadığından mide ve
bağırsaklarda, taş parçaları gibi katı kalıyor, yüzeylerinden aşınarak güç
hazm oluyor. Bu bakımdan margarinli gıdaları yemekten uzak durmalıdır.
14- Yağlı kızartmalardan kaçmalı.
15- Sirke, limon gibi ekşi şeyler, zayıflamaya yardımcı olurlar ise de,
iştah açıcı olduğu için, fazla yemek yemeye sebep olabilir. Sofradan
kalkarken sirke içilebilir.
16- Yemeklerden sonra, bir çorba kaşığı kekik suyu içmek de
faydalıdır.
17- Fındık, fıstık, ceviz gibi kuru yemişleri az yemeli.
18- Bisküvi, pasta, gofret, çikolata gibi gıdalar; margarinli, şekerli ve
unlu olduğu için, bunlar zayıflamaya çok zararlıdır.
19- Yiyecekler karbonhidrat [şekerli gıdalar] yönünden fakir olmalı.
Ekmek, bulgur, pirinç, makarna, hamur işi gibi maddelerde çok miktarda
şeker vardır.
20- Kabız olmamaya dikkat etmeli, kabız olmamanın yolu da, yeterli
miktarda lifli gıda almaktır. Lif; tahıllarda, bazı meyve ve sebzelerde çok
bulunur. Mesela: Portakal, greyfurt, mandalina gibi meyveler, salatalık,
havuç, marul, maydanoz, tere gibi sebzeler liflidir. Yulaf ezmesi de liflidir.
360
www.dinimizislam.com
% 100 saf olan yulaf ezmesini yoğurtla karıştırıp yemeli.
21- Sıkıntıdan, stresten uzak durmalı. İnsan sıkıntılı iken çok yer,
içer. Aile içindeki sevgisizlik, çocukların ana babalarını sevmemeleri,
evdeki geçimsizlikler strese yol açar. Stres de çok yemeye sebep olabilir.
22- Ne çok uyumalı, ne de az. Yeterli uykuyu almalı. Yetersiz
uykularda, metabolizma hızı düşer, enerji sarfiyatı azalır ve yağ artar.
23- Tok karnına uyumamalı. Özellikle göbek kısmında çok kilo yapar.
Bunun için akşam yemekleri biraz erken yenirse iyi olur.
24- Mideyi küçültmeden fazla egzersiz yapmak, metabolizmayı
hızlandırdığı için iştahın açılmasına, daha fazla yiyip içmeye sebep
olabilir.
25- Bütün zayıflama metotları diyetle beraber olursa istenen netice
alınır. Ancak herkesin bünyesi ve ihtiyacı değişiktir. Birine iyi gelen bir
şey, ötekine zarar verebilir. Bu diyetleri doktor tavsiyesine uygun
yapmalıdır.
[Bu yazı, doktor ve diyet uzmanlarının kontrolünden geçmiştir.]
Kilo almak için
Sual: Zayıflamak için pratik bilgiler yazdınız. Ama ben kilo almak
istiyorum. Ne yapmalıyım?
CEVAP
Eğer kilo alamamanız, vücut yapısından ise, vücudunuz gıdaları çok
yakıyorsa, hormon muayenesi yaptırmak ve ona göre hareket etmek
gerekir. Yani uzman doktorun muayene ve teşhisinden sonra, onun
tavsiyelerine uymak gerekir.
Normal bir insanın kilo almak için o yazdıklarımızın tersini yapması
yeter. Mesela:
1- Her zaman unlu, şekerli ve yağlı gıdalar yemeli. Hamur işi ve yağlı
börekler, tatlılar yemeli.
2- Zeytin yağı hem sağlık için hem de kilo almak için çok iyidir.
3- İştah açıcı gıdalar yemeli, sofrada sirkeyi eksik etmemeli.
4- Fındık, fıstık, ceviz gibi kuru yemişler yemeli.
5- Yiyecekler karbonhidrat [şekerli gıdalar] yönünden zengin olmalı.
Mesela pilav yemeli.
Kilo almada, ölçü, verilen kaloriden daha çok kalori almaktır. Bunlar
yapılırsa normal insan kısa zamanda çok kilo alır.
İştah açan gıdalar
Sual: Zayıfım kilo almak istiyorum. İştah açan, vücuda kuvvet veren
361
www.dinimizislam.com
gıdalar hangileridir?
CEVAP
Kavun, karpuz: Baş ağrısını giderir, gözlere kuvvet verir, iştah açar.
Greyfurt: Kansere karşı koruyucudur, C vitamini deposudur. İştah
açar.
Çörekotu: İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir.
Defne: İdrar ve âdet söktürür. İştah açar.
Havuç: Görmeyi kuvvetlendirir, kansızlığı giderir, yüz kırışıklıklarını
giderir.
Tere: İştah açar, hazmı kolaylaştırır.
İncir: Enerji verir, kilo almaya çok faydalıdır.
Karanfil: Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Hazmı kolaylaştırır.
İştah açar.
Kırmızı biber: C vitamini çoktur. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
İştah açar, sindirimi kolaylaştırır, sinir hastalıklarını yatıştırır, kolesterolü
önler.
Nohut: Vücudu kuvvetlendirir. Kuru fasulye ve pirinç de faydalıdır.
Soğan sarımsak: İştah açar.
Tarçın: Ruhi sıkıntıları giderir. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar, hazmı
kolaylaştırır.
Yoğurt: Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar.
Çikolatalı puding: Kilo almaya yarar.
Zencefil: İştah açar.
Tuz: İştah açar.
Baharatlar: İştah açar.
Zeytinyağı: En fazla kalori zeytin yağındadır.
Kuru yemişler: Kalori çoktur.
Hurma: Kansızlığa iyi gelir.
Unlu, şekerli ve yağlı gıdalar tercih edilmelidir.
Kanser hastasıyım
Sual: Ben 54 yaşında bir bayanım. Mayıs ayında safra kesesi
ameliyatı oldum. Ameliyatımda mide kanseri olduğum ve kanserin
yayıldığı ortaya çıktı. Doktorum, (Bu safhadan sonra tedavi sonuç
vermez, kemoterapi ilaçları sizi iyice yıpratır) dedi ve 6 aylık ömrümün
olduğunu söyledi. Şu anda ölüm iyice yaklaştı. Ölmekten çok
korkuyorum. Bazen çok rahatsızlaşınca ne olacaksa olsun diyorum, biraz
iyileşince de ölmekten çok korkuyorum.
Çok rahatsızım. Beni rahatlatmak için ne tavsiye edersiniz? Ölümle
362
www.dinimizislam.com
ilgili beni rahatlatacak kitaplar gönderebilir misiniz? Lütfen bana yardım
edin bu dünyam zaten bitmek üzere ama ahiretimi de kaybetmek
istemiyorum.
CEVAP
Allahü teâlâ şifalar versin. Kimin ne zaman öleceğini doktor falan
bilmez. Allahü teâlâdan başka hiç kimse bilmez. Kâzım amca diye bir
akrabamız vardı. Böbrekleri tamamen yok olmuş, iplik gibi kalmıştı.
Doktor, birkaç aya kalmaz ölür demişti. O haliyle 20 yıl kadar yaşadı.
Onun için, şu kadar ömrün kaldı gibi sözlere itibar edilmez. Bu hiç
ölmeyeceksiniz demek değildir, biz de öleceğiz, siz de öleceksiniz, yani
her canlı ölecek. Hepimiz ahirete gideceğiz. Asıl hayat orada. Müslüman
ölmekten korkmaz, bilakis bir an önce ölsem de yüce Rabbime, sevgili
Peygamberime, asıl vatanıma kavuşsam diye sevinçle bekler.
Hepimizin hatası günahı çok. İbadetlerimiz kusurludur. Sevgili
Peygamber efendimiz (İmanla öl, gerisine karışma) buyuruyor. Bunun
için, imanla ölmek için dua etmeli. Mesela şöyle dua edilebilir:
(Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir iş
yaptıysam, bir söz söylediysem, ben hepsine tevbe ettim, pişman oldum,
beni affet. Ben sana iman ettim. Ben Peygamber efendimize ve ne
bildirdiyse hepsine iman ettim, hepsini kabul ettim, beğendim. İmanla
ölmemi nasip et. Şeytanın, nefsimin şerrinden sana sığınırım. Beni
bunlardan ve diğer şerlerden muhafaza et, imanla öldür.)
Şehitliğe sebep hastalıklar, sabrın önemi gibi yazılar da gönderdik,
onları okursunuz. Ayrıca adresinize en kıymetli iki din kitabı
gönderiyoruz. Bunları severek okuyun, ne yazıyorsa hepsini kabul ettim,
inandım diye dua edin.
Bir diğer husus da, sevgili Peygamber efendimiz, kanser gibi iç
hastalıklarından ölen müslümanın, şehid olacağını bildirmiştir. Şehid
olmak büyük nimettir. Bu yüzden de hiç üzülmemelidir. Sevgili
Peygamber efendimizin torunları olan tanıdığımız seyyidler var, çoğu
kanserden vefat etti.
Demek ki siz de çok sevgili kulmuşsunuz ki, şu anda kansere
yakalanmışsınız. Müslüman için vaki olanda hayır vardır. İnsanız, aciziz,
insanlık icabı üzülüyoruz ancak neticesine de sevinmek lazım.
Allahü teâlâ size de bize de son nefeste şehitlik nasip etsin. Bir de
gönderdiğimiz kıymetli kitapta, kanser için şu ilaç tavsiye ediliyor:
Sarmısak, sayılmayacak kadar çok faydası olan süper bir bitkidir.
Soyulmuş bir avuç sarmısak, akşam bir litre süt ile, pelte haline gelene
kadar kaynatılır, nemlenmesi için sabaha kadar bahçede bırakılır. Süt
363
www.dinimizislam.com
kısmı, aç iken [bir veya birkaç defada] içilirse kansere iyi gelir. [Bu işe bir
hafta devam edilebilir. Sonra haftada bir, daha sonra da ayda bir içilmesi
iyi olur.]
Hastalıkta şifa vardır
Sual: İslam âlimleri, “Hastalıkta şifa vardır. Beden ne kadar sıkıntı
çekerse, ruh o kadar rahat eder. Bu vücuda rahatsızlık veren her şey
insanın âcizliğini anlamasına, Cenab-ı Hakka dönmesine sebep olur. Bu
sebeple kalb için şifadır” buyuruyorlar. Fakat ben hastalanınca, ruhum
çok acı çekiyor, sanki işkence içinde gibi rahatsız oluyorum. Anlaşılan,
hastalıkta şifa olması herkes için değildir. Öyle değil mi?
CEVAP
Siz ruh ile nefsi karıştırdığınızdan dolayı böyle söylüyorsunuz.
İnsanın bir yeri ağrıyınca, az veya çok hastalanınca, rahatsız olan, keyfi
bozulduğu için, isteklerine kavuşamayacağı için deli divane olan nefsidir.
Rahatsızlığımız oranında onun da rahatsızlığı artar. Kulak, renkten zevk
almadığı gibi göz de sesten zevk almaz. Hepsinin zevki farklıdır.
Nefs, Allahü teâlânın düşmanıdır, hep haram olan şeylerden zevk
alır. Ruhun gıdası namazdır ve diğer ibadetlerdir, haramlar ruhun
zehridir. Mesela müzik nefsi besler. Nefsimiz müzikten hoşlanır. Ruh
hoşlanmaz, sıkıntı duyar. Nefsi ruh ile karıştırmamalıdır. İnsan
hastalanınca, günahları affolur. İsa aleyhisselam, (Hasta olup,
musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen
kimse, âlim değildir) buyurdu. Musa aleyhisselam da, bir hastayı görüp,
(Ya Rabbi, Bu kuluna merhamet et, hastalıktan kurtar!) dediğinde, Allahü
teâlâ, (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde
bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını,
bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla
arttıracağım) buyurdu.
Musibetlere, elemlere sevap olmaz. Bunlara sabretmeye sevap
verilir. Fakat, elemlere sabredilmese de, günahların affına sebep olurlar.
Hastalık da musibettir, sabredilmezse sadece günahlar affolur. Sabredilir,
kimseye şikayet edilmezse, o zaman sevap da alınır. Görüldüğü gibi,
hastalık faydalı bir şeydir.
Zarar veren gıdalar
Sual: Zeytinyağı benim mideme dokunuyor. Ama bazı arkadaşlar,
(Zeytin yağında şifa var, yemekte mahzur yoktur) diyorlar. Zeytinyağı
364
www.dinimizislam.com
yemem uygun olur mu?
CEVAP
Hastalığınızın ne olduğunu bilmiyoruz. Bunu doktora sormak gerekir.
Gerçekten midenize zarar veriyorsa yememek gerekir. Zeytin yağı
normal mideler için iyidir. Bal da öyledir. Balın şifa oluşu, Kur’an-ı
kerimde ve hadis-i şeriflerde bildiriliyor. Ancak şeker hastasının, zarar
verecek kadar çok bal yemesi haramdır. Zeytinyağı birisine zarar verirse
onun yemesi de caiz olmaz. Bunun gibi balık, çilek bazı kimselerde alerji
yapar. Alerji yapan gıdaları yemek bu kimselere caiz olmaz.
Sağlık için faydalı bilgiler
1- Yeteri kadar su içmeye gayret etmeli.
2- Her sebze ve meyveyi mevsiminde yemeli. Mevsim dışında uzak
durmalı.
3- Her gün yoğurt ve biraz bal yemeli
4- Nane, kekik, keten tohumu, çörekotu gibi bitkileri evden eksik
etmemeli.
5- Her gün bir elma ve bir havuç yemeli.
6- Fazla tuz ve şekerden uzak durmalı.
7- Eti az yemeli.
8- İki günde üç öğün yemeli. Bu mümkün olmazsa, günde iki öğün
yemeli. Bu da olmazsa, sabah kahvaltısı iyi, öğle hafif, akşam daha hafif
olmalı.
9- Sıcak yemekler için toprak ve cam kap kullanmalı.
10- Kışın narenciyegilleri yemeli.
11- Zihinsel çalışan, kuru üzüm yemeli.
12- Kepekli ekmeği tercih etmeli.
13- Yağlardan zeytinyağını tercih etmeli.
14- Margarinler zararlıdır.
15- Her sabah 20 dakika derin nefes alıp vermeli, her nefeste 4–5
saniye nefesi tutmalı.
16- Sabahları yarım saat kadar yürüyüş yapmalı.
17- Her gün öğle vakti kaylule yapmalı, yani biraz uyumalı.
18- İmkân olunca, toprağa çıplak ayakla basmalı.
19- Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalı.
20- Çok soğuk ve çok sıcak şeylerden uzak durmalı.
21- Sakin olmalı, âni sevinç ve üzüntülerden uzak durmalı.
22- Karı koca birbirini üzmemeli. Üzülünce sinirler bozulur,
hastalıklar başlar.
365
www.dinimizislam.com
23- Ruhun gıdası dini ilimdir. Ruha da gıdasını vermeli, onu hasta
etmemelidir. Her gün, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarından, nakli esas alan ilmihal kitaplarından, birkaç
sayfa okumalı. Namazı da, asla aksatmamalı. Namaz kılmak, maddi ve
manevi huzura kavuşturur.
Hasta yemekleri ve şifalı bitkiler
Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye
kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak lazımdır.
Her şeyin yaratılmasında müşterek olan manevi sebep, sadaka vermek,
yetmiş kere (Estagfirullah min külli ma kerihallah) duasını okumaktır.
Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Allahü teâlâ, her
hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız, ölüme çare yoktur) ve
(Hastalıkların başı, çok yemektir. İlaçların başı, perhizdir) ve
(Hastalarınızı, sadaka vererek tedavi ediniz!) buyurdu.
Hastalıkların ilaçlarını bildiren kitaplara, (Kitab-ül-edviye), (formüler
farmasötik) ve (Acrabadin) denir.
İnsan hasta olmamaya dikkat etmelidir. Bunun için de, İslamiyete
uygun yaşamak lazımdır. İslamiyete uymakta gevşek davranarak, hasta
olan kimse, ilaç almalı, perhiz etmeli ve fakirlere sadaka nezretmeli ve sık
sık sadaka vermelidir. Perhiz, yani Regime [Rejim] yapmak caiz ve lazım
olduğunu, (Teyemmüm ayeti) göstermektedir. (Su zarar verince,
kullanmayın, teyemmüm edin!) mealindeki ayet-i kerime meşhurdur.
Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Hazret-i Ali ile bir eve gitti.
Meyve getirdiler. Hazret-i Ali’nin gözleri ağrıyordu. Meyveden kendisi
yedi. Hazret-i Ali’ye, (Sen yeme! Göz ağrısına zarar verir) buyurdu.
Pişmiş pazı ile arpa getirdiler. (Bundan yi! Gözüne fayda verir)
buyurdu. Ödemi olanlara, (Su içmeyin! Suya perhiz ediniz!) buyururdu.
İslam âlimleri, tıp ve tedavi üzerinde çok kitap yazdı. Bunlardan Davud-i
Antaki’nin, (Tezkiret-ü ülil-elbab) kitabı ve Türkçe (Nusret efendi
risalesi) ve İbrahim Ezrak’ın, (Teshil-ül-menafi) kitabı ve Ebu Abdullah
Zehebi’nin, (Et-tıbbün Nebevi)si çok kıymetlidir. Son ikisi, 1976’da,
İstanbul’da, Hakikat Kitabevi tarafından ofset yolu ile bastırılmıştır.
Perhizi, hadis-i şeriflerden ve tecrübeli kimselerden ve tabipten
öğrenmelidir. İlaç kullanmak ve perhiz yapmak sünnettir. [Vacib ve farz
olduğu yerler de vardır.] Bunun için, perhize de çok lüzum gösteren
hastalıklardan, otuz altı hastalıkta nasıl perhiz edileceği ve bunlara karşı
hangi ilaçları kullanacağı aşağıda bildirilmiştir. Ayrıca, uçuk, dudak ve el
366
www.dinimizislam.com
çatlaması, kaşıntı, arı sokması, yanık ve arpacık için kısa tedavi yolları
gösterilmiştir.
Aşağıdaki perhizler, Fransa’da kullanılan, meşhur Lemoine ve
Gerard’ın, (Formulaire consultation medicales) adındaki Fransızca
kitabından tercüme edilmiştir.
1- ALBÜMİNÜRİ: İdrarda albümin bulunmasıdır. Böbrek iltihabını
gösterir. İdrar bulanıktır. Sancı ile çıkar. Kanlı olabilir. Ateşli hasta yalnız
süt içmeli. İdrar söken sıvılar içmelidir. Tuzsuz yemekler bile
yememelidir. Fazla su içmemelidir. Böbrekleri yorar. Ateş düşmeden,
bacaklardaki şiş inmeden yemeye başlamamalıdır. Bunlar kalmayınca,
günde bir litre süt verilir. Sonra, muhallebi ve tuzsuz ekmeğe başlar.
Daha sonra, patates haşlaması ve sütlaç verilir.
Böbrekten olmayan albümin çıkaranlara perhiz lazım değildir. Fakat,
konserve, baharat, biber, turşu, koyu kahve verilmemelidir.
Tansiyonu yüksek ise, tuzsuz perhiz yapmalı, su az içmelidir. Tuzsuz
perhiz, yirmi dokuzuncu sıradaki (ÖDEM) hastalığında bildirilmiştir. Her
sebze serbesttir. Nekris [gut]da varsa, ekşi sebze ve meyve yememelidir.
Bazı hastaya, süt, şişkinlik yapıyor. Bunlara kaymağı alınmış süt
vermelidir. Gayrimüslimler kefir veriyorlar. Bu olmazsa, sebze suyu verilir.
Hafif hastalara, et ve yumurta çok pişmiş olarak verilebilir. Hiçbir zaman
çiğ süt vermemelidir. Haftada bir iki gün üzüm verilir. Sabah, öğle, akşam
birer kilo taze üzüm yer. Başka bir şey yemez. Böyle üzüm perhizi,
prostat ve karaciğer hastalarına da faydalıdır.
Böbrek hastalığı hafifleyince çok taze kasap hayvanı ve kümes
hayvanı etleri verilir. Yağlı et ve iç yağı verilebilir. Çünkü, bunlarda
kolesterin çok azdır. Lipoidlerin hazmını da kolaylaştırırlar. Bunlar da
kolesterini eritir. Kolesterin kumun hâsıl olmasını önler. Hamur işi ve
sebze de verilir. Meyve de verilir. Az miktarda fasulye, mercimek, bakla,
nohut verilir.
YASAK OLANLAR: Et suyu, av hayvanları, akciğer, karaciğer,
böbrek, beyin, paça, dalak, işkembe, her çeşit balık, et ve balık
konserveleri, yağlı maddeler yasaktır. Yalnız taze tereyağı ve bitki yağları
verilebilir.
Lahana, kuzukulağı, kuşkonmaz, domates, mantar yasaktır. Biber,
kereviz, hıyar, sarımsak gibi baharlı şeyler yasaktır. Sirke yerine limon
kullanmalıdır. Mayalı bütün peynirler yasaktır. Yumurta az yiyebilir. Koyu
kahve ve koyu çay yasaktır. Çilek, ağaç çileği denilen ahu dudu yasaktır.
Alkollü içkiler yasaktır. Böbrekleri zedeleyebilecek ilaçlar, mesela
piramidon, antipirin vermemelidir.
367
www.dinimizislam.com
FAYDALI GIDALAR: Sebze çorbaları, kızarmış et, haşlama et, çok
taze balık, yağlı beyaz peynir, az miktarda süt, meyveler verilir. Tuza izin
verilir.
YEMEK CETVELİ:
Sabah: Açık çay, kızarmış ekmek, tereyağı, bal, meyve reçeli.
Öğle yemeği: Bir et parçası, iki tabak sebze, meyve.
Akşam yemeği: Haftada üç gün sebze çorbası, bir tabak hamur işi
veya sebze, meyve.
Öğle ve akşam yemeklerinden sonra, bir fincan papatya çayı içmeli.
Sigara içmemelidir.
İDRARDA ALBÜMİN ARAMAK: İdrar, cam hunideki pamuktan
süzülür. Deney tüpünün yarısına kadar, süzülmüş idrar konur. Üzerine,
beşte biri kadar, koyu tuzlu su konur. Çalkalanıp, yukarı kısmı, alevde
ısıtılır.
A) Bulanmazsa, bir şey yok demektir. Birkaç damla asit koyup, yine
ısıtmalı. Yine bulanmamalıdır.
B) Tuzlu su koyup ısıtınca, bulanırsa:
1- Bir damla asit asetik (sirke ruhu) konur. Bulanıklık tekrar erirse,
yirmide bir sulu nitrat asidi (HNO3) damlatıp ısıtılır:
a) Tekrar bulanırsa, aseto-solübl albümin var demektir.
b) Bulanmazsa, önceki bulanıklığın fosfat olduğu anlaşılır.
2- Asetik asit damlatınca, bulanıklık erimezse, albümin bulunduğu
anlaşılır.
Sağlam insan idrarında da, yorgunluk ve başka sebeplerle albümin
bulunabilir. Albümin bulunan kimsenin böbreklerini kontrol etmek
lazımdır. Bunun için, idrarda silindir ve kan serumunda üre aranır.
Süleymaniye Kütüphanesi (Laleli) kısmında, 3735 sayılı kitapta diyor
ki, üç gün beşer gram Ravend tozu yutunca, mesane taşını eritir ve idrar
yollarını temizler. Akkavak yaprağını çay gibi hazırlayıp içmek de
böyledir.
2- ANEMİ (kansızlık): Deri, dudaklar, göz kapakları soluktur.
Çarpıntı, baş dönmesi, soluk alma, ağrılar, mide ağrısı olur. Kanda
alyuvarlar azalır. Akyuvarlar sayısı değişmez. Kan zayi etmek, havasızlık,
ışık azlığı, hareketsizlik ve bazı hastalıklar sebep olur.
İştiha azdır. Sevdikleri yemeği vermelidir. Bıktırasıya et yedirmek
doğru değildir. Sebzeli yemekler, etten daha faydalıdır. Çünkü mideyi
bozmaz.
Eti çeşitli şekillerde vermelidir. Beyin çok iyidir. Çünkü, beyinde çelik
vardır. Kan yapar. Kemik suyu ve iliği vermelidir. Kan yapmasını
368
www.dinimizislam.com
kolaylaştırır. Sığır eti suyu, yumurta sarısı çok vermelidir. Karaciğer ve
dalak ızgara kebabı çok yemelidir. Bu ikisi kan yapar. Sebze eksik
etmemelidir. Tere, ıspanak, yeşil lahana, hindiba, maydanoz, kuru
meyveler, tavşan eti, tavuk katısı, yumurta sarısı, kuşkonmaz, bezelye,
patates, fasulye, havuç ve mercimekte de çelik vardır. Çok faydalıdırlar.
Her meyveyi yemelidir. Et yiyemeyenleri zorlamamalıdır. Eti sebze,
hamur işi ile vermelidir. Demiri, iyodu bol şeyler, mesela mersin balığı,
orkinos [istavrit azması], hamsi, yılan balığı yemeli, taze balık yağı
içmelidir. Mide ve karaciğer hülasaları, folik asit ve B12 vitamini almak
lazımdır. (Minadeks) adındaki kuvvet şurubu da çok faydalıdır.
3- ARTERİO-SCLEROZ (Damar sertliği): Tansiyon artar. Nabız
atması yatarken çoktur. Ayakta dururken azdır. Nefes darlığı, çarpıntı,
geceleri idrara çok kalkmak, berrak ve bol idrar, karaciğer kifayetsizliği bu
hastalığın alametleridir.
Karaciğer, beden fabrikasının büyük bir laboratuarıdır. Sağ kaburga
kemiklerinin ve diyaframın altında bulunur. İnce bağırsaklardan gıda
maddelerini ve bir miktar zehirli maddeleri almış olan kanı getiren kılcal
damarlar, birleşerek bir toplardamar halinde karaciğere girer. Burada
tekrar kılcal damarlara ayrılır. Her birindeki kan, kalburdan süzülüyormuş
gibi, karaciğer içinde yayılır. Sonra yine başka kılcal damarlara girer.
Bunlar da birleşerek, ciğerden çıkan bir damar, bu kanı kalbin sağ
kulakçığına götürür. Karaciğer, bağırsaklardan gelen kandaki karbonhidrat maddelerini tutar. Kana lazım olan, az miktarını kalbe gönderir.
Böylece karaciğer, ihtiyat şeker deposu vazifesini görür. Yumurta akı
maddelerine ve yağlara da tesir eder. Gelen tuzların bir kısmını kalbe
gönderir. Bir kısmını da, sonradan yavaş yavaş gönderir. Bir kısmını
safra ile tekrar bağırsaklara gönderir. Bağırsaktan gelen zehirli maddeleri
imha eder. Kan ile gelen protein parçalarından üre sentezi yapar ve
yavaş yavaş böbreklere gönderir. Harap olan alyuvarların kırmızı boya
maddeleri artıklarından, safra boyası ve safra asidi yapar. Bu asit,
yağların hazmına yarar. Bu iki madde, karaciğerde kolesterin denilen yağ
gibi bir madde ile birleşir. Kolesterin esteri olur. Esterleşen kolesterinin,
mecmu kolesterine nispeti, normal olarak, yüzde yetmiş [0,70]’tir. Bu
nispetin azalması, karaciğer kifayetsizliğini gösterir. Bunun için karaciğer
kolesterinle ilgili madde mübadelesinde tesirli olur ki, atardamar
sertleşmesinde mühimdir. Bu üç madde, safrayı meydana getirir.
Karaciğer, bu sıvıyı, devamlı olarak safra kesesinde toplar.
İnsan karaciğerinden, yirmi dört saatte, yedi yüz litre kan
geçmektedir.
369
www.dinimizislam.com
Sıhhati yerinde bir insanın karaciğerinde çeşitli miktarda yağ toplanır.
Bu miktar, yenilen yağ miktarına, yağların imtisas ve karaciğere nakil
temposuna ve karaciğerde yağların oksitlenme hızına bağlıdır. Fazla yağ
yenildiği zaman karaciğerde nötr yağ miktarı artar. Kolesterinli maddeler
yenirse, yağ ve kolesterin toplanır. Karaciğerde yağ toplanırsa,
karbonhidrat [glikojen] miktarı azalır ve ciğer hücrelerinin çoğalma kuvveti
bozulur. Açlıkta, yağlı dokulardan ayrılıp kana karışan yağ da
karaciğerde toplanır. Şeker hastalarında, kanda yağ çoğaldığı için de,
karaciğerde yağ toplanır. Sari hastalıklarda ve fosfor, kloroform, dört
klorlu karbon gibi karaciğer zehirleri alınmasında da yağ [Lipid] toplanır.
Karaciğerde yağ toplanmasını azaltan ve yağları ciğerden çıkaran
maddelere (Lipotropik) denir. Kolin, metiyonin, inositol ve B12
lipotropiktirler. Çünkü bu cisimler, Fosfolipid metabolizmasını tanzim
ederler. Bu maddelerin değişmeleri bozulunca, kanda kolesterin çoğalır.
Bundan da siroz, diyabet, nefrit, tansiyon artması, damar sertliği, kalb
damarlarında hastalık hâsıl olur. Damarlarda lipoid birikir. Lipotropikler,
karaciğerin zehirleri temizleme kuvvetini de arttırmaktadır.
Damar sertliği hastalığı ikiye ayrılır:
A) Damarların iç yüzleri kolesterin sıvası ile örtülür. Tansiyon
yüksektir.
B) Karaciğer ve böbrekler kifayetsizdir.
Birinci hal için, perhiz yapmalı, az su içmelidir. İkinci bakımdan,
karaciğer ve böbrekleri zedelememek için, mide ve bağırsaklardan
gelecek zehirleri çok azaltmalıdır. Bu iki hali de karşılamak için, hastaya
kolesterini az ve zehir giderici sütlü sebze perhizi verilir. Zeytin yağlı
enginar yemeği kanda kolesterini azaltır. İot ve iot bileşikleri faydalıdır.
Mesela, potassium iodür, lipiodol, pepton iodé, (İodopepton Kazım)
verilir. (Sülfarlem), kolesterini eritir ve karaciğeri kuvvetlendirir.
Kolesterini az perhiz, damar sertliğinde, gut (yani nekris) de, bazı
şekerlilerde, kandaki çok miktardaki kolesterini azaltmaya yarar. Kanda
fazla kolesterin bulunursa, damar içi yüzeylerde toplanarak (aterom)
denilen levhalar yapar.
YASAK YEMEKLER: Yumurta, süt, beyaz peynir, bilhassa bayat
peynir, kaymak, tereyağı, beyin, iç organ etleri, havyar, yağlı et, suni
tereyağları, çikolata, katı bitki yağları, ceviz, fındık, badem, hurma gibi
yağlı maddeler ve sigara yasaktır. Prof. Dr. Süleyman Yalçın, 16.7.1985
tarihli Türkiye gazetesindeki beyanatında, (Domuz etinde yüksek
miktarda bulunan yağ ve kolesterol, damar sertliğine sebep olmaktadır)
demektedir. 23 Mart 1988 tarihli Türkiye gazetesinde diyor ki, (Avrupa’nın
370
www.dinimizislam.com
en fazla okunan sıhhi mecmuası (Neuform kurier), domuz etinin deri
hastalıklarına, kansere, tansiyonun artmasına, romatizma ve gribe sebep
olduğunu ve domuz etinde hiçbir vitamin bulunmadığını, zararının çok
olduğunu bildirmektedir.) Sıvı yağlar ve şekerli maddeler az miktarda
verilebilir. Tavada kızartmamalıdır.
Böbrek iltihabı da varsa, eti, sebzeyi azaltmalı, kuzukulağı, kuş
konmaz ve ekşi şeyler vermemelidir. Tansiyon yüksekliği, diyabet,
şişmanlık varsa, bunların tedavisi de yapılmalıdır. Tansiyon artmasına
karşı, tuzsuz perhiz iyidir.
4- KLOROZ (zafiyet): Deri solgundur. Göz kapakları ve topuklar
şişer. Nefes tıkanıklığı, çarpıntı, kadında adet bozukluğu, sinir bozukluğu,
histeri, iştahsızlık, kabız ve kay görülür.
Açık, havadar yerde ev tutmalıdır. Üzüntü, düşünce olmamalıdır. El
işi hafif olmalı, beden hareketi fazla olmamalıdır. Geç yatmamalı, dokuz
saat uyumalıdır.
Çeşitli ve bol yemelidir. Süt, yumurta, et, yeşillik, püre (ezme), hamur
işi yemelidir. Çok et yemeye özenmemeli, beyaz eti tercih etmelidir.
Hamur işi, yeşil sebze çok yemelidir. Bunlarda, bilhassa ıspanakta çelik
vardır. Kahve ve çay açık olmalıdır. Hububat, bilhassa mercimek, fasulye
iyidir. Meyve çok yemelidir. Pilav, sütlaç, dolma gibi pirinçli yemelidir.
Yemek arasında sıcak şerbetler ve iştaha getirici ot suları içmelidir. Paris
Tıp Fakültesi profesörlerinden M.Loeper ve Saint Louis Hastanesi
laboratuar şefi J.Lesure tarafından hazırlanmış olan Fransızca tıbbi
formüllerde diyor ki, (Kına-kına kabuğu, kuvvetlendirici ve ateş
düşürücüdür. Zafiyet hallerinde, bilhassa veremden, şeker hastalığından,
sıtmadan halsiz kalanlara ve tehlikeli hastalıklardan kurtulan kuvvetsiz ve
kansız kalanlara çok faydalıdır. Toz halinde günde, 0,20 gramdan iki
grama kadar kuvvet için verilir.) Otuz gram kına-kına kabuğu ile yarım
kilo kuru siyah üzüm havanda ezilir. Sonra, bir buçuk kilo, yani altı su
bardağı kadar su ile yarım saat kaynatıp, kevgirden veya tülbentten
şişeye süzülür. Üç yemek arasında yarım fincan içilir.
Kloroz hastalarının çoğu, kansız olduklarından, bunlar anemi perhizi
de yapmalıdır. Çelikli ilaçlar çok faydalıdır.
5- SİROZ HEPATİK (Karaciğer sertleşmesi): Çeşitli şekilleri vardır.
Alkol ve domuz eti, karaciğerin ve sinir sisteminin amansız düşmanıdır.
Karaciğer şişer veya küçülür. (İstiska) olur. Yani, karın su toplar.
Bacaklarda ödem olur. Bazen makattan kan gelir. Mide ağrısı, kan
dolaşımı bozukluğu olur. Yahut sarılık, halsizlik, ateş, renkli idrar, dalak
şişmesi olur. Üremi hastalığı gibi de görünür.
371
www.dinimizislam.com
Bol et, az yağ vermelidir. B vitamini çok faydalıdır. Mesela, bira
mayası verilir. Bira mayası, bira değildir. Alkolü yoktur. C ve K vitamini
bulunan ilaçlar ve limon verilir. Karaciğer hülasası, Bejektal veya (Vitamin
B Complex) iğnesi yapılır.
Her gün, bir litre süt verilir. Ekmek yiyebilir. Yeşil sebze, iyi pişmiş et
verilir. Zehir hâsıl etmeyen şeyler yemesi esastır. Bunun için bayat
yemekler, av eti yasaktır. Çok taze balık yiyebilir. Baharlı, ekşi, turşulu
şeyler yememelidir. Bayat peynir yasaktır. Sütlü-sebzeli gıda yemelidir.
Çelikli ve arsenikli ilaçlar almalıdır. Ödem perhizi ve susuzluk perhizi
yapılmalıdır.
6- KONSTİPASİYON (Kabızlık): Halaya az ve katı çıkılır. Umum
bedende değişikliklere sebep olur: İştahsızlık, nefes darlığı, safra yolu
nezlesi, baş ağrısı, takatsizlik, zehirlenme sebebi ile titreme ve ateş
yükselmesi görülür.
Kabızlığın muhtelif sebepleri vardır:
1- Bağırsak tıkanması,
2- Gıda sebebi. Süratli hazım edilen maddeleri yemek,
3- Mide usaresinin bozulması,
4- Bağırsak adalesinin hareket kuvvetinin azalması,
5- Makat halkasının teşennücü [spazmozu, kasılıp kalması] gibi.
Kabızlık çekenler, her gün aynı saatte halaya çıkmalıdır. Mesela,
sabah kalkınca ve akşam yatarken çıkmalıdır. Bir kere çıkmak yetişir. İki
kere, daha iyidir.
Hazmedilemeyip geride kalan kısmı çok olan yemekleri yemelidir. Bu
kısımlar, bağırsakları harekete getirir ve usare akmasına sebep olur.
Bunun için, selülozu çok gıda (sebze, meyve) yemelidir. Yemekleri iyi
çiğnemelidir.
YENECEK ŞEYLER: Öğle ve akşam, sebze çorbası. Sebze
yemekleri, salatalar, hamur işi, bilhassa yulaf unu ile yemelidir. Et, yalnız
öğle vakti yenir.
Her çeşit et, balık, bol tereyağı, esmer ekmek, çavdar ekmeği,
peksimet, patates, mercimek, şalgam, havuç, nohut püreleri, bol sebze,
salata, ıspanak, erik reçeli, ravend çok iyidirler. Çiğ ve pişmiş her meyve,
bilhassa kuru meyveler, kuru incir, üzüm, erik, dut, ceviz, badem, bal
yemelidir. Seyyid Abdülhakim Efendi, (Keşkül) risalesinde diyor ki, (İncir,
tayyip bir yemiştir. Latif bir gıdadır. Hazmı kolaydır. Menfaatleri çok bir
devadır. Tabiata yumuşaklık verir. Balgamı eritir. Böbrekleri temizler.
Mesanedeki kumları izale eder. Karaciğerin ve dalağın tıkanmış olan
deliklerini açar. Bedeni şişmanlatır. Basuru izale eder. Nekrise,
372
www.dinimizislam.com
romatizmaya faydalıdır.) İncirin Arapçası (Tin)dir. Tin suresinde Allahü
teâlâ, inciri methetmektedir. Hem faydalı, hem mübarektir. Taze veya
kurusu aç iken üç adedi birkaç gün yenirse, rahat ishal yapar. Sabah ve
akşam yemeklerinden bir saat evvel, iki, üç adet taze veya kuru incir
yemek, sancısız, ağrısız, rahat ishal yapmaktadır. Çikolata ve madlen,
bunlara zarar vermektedir.
YASAK OLANLAR: Yumurta kabız yapar. Çok az yemelidir. Pirinç,
koyu çay, çikolata yasaktır.
YEMEK CETVELİ:
Sabah: Taze meyve, bir dilim ekmek doğranmış şekersiz ballı sıcak
süt 300 gram ve bol tereyağı.
Öğle: Bir tabak et, bir tabak sebze, beyaz peynir, turp, tereyağı,
komposto.
İkindi (saat dörtte): Komposto, hafif çay.
Akşam yemeği: Sebze çorbası, makarna, patates ve meyve.
Bağırsaklarda mayalanan, gaz yapan yemekler yemelidir. Mesela,
bayat et, kıymalı börek, mantar, baharlı şeyler, bayat peynir, yoğurt
yemelidir. Gazoz, limonata, bikarbonatlı su, açık kahve ve çay iyidir.
Bağırsakları hareketsiz olanlar, sabah aç karnına, olmuş meyve ile
çavdar ekmeği yemelidir. Bununla, taze sebze yemeği yemek iyi olur. Bir
kahve kaşığı Karbonat veya süzülmüş bal bir bardak ılık suda eritilerek
sabahları aç olarak içmelidir. Yahut, iki kahve kaşığı Karlsbad tuzu bir
bardak ılık suda eritilip sabahları aç iken içmelidir. Hem safra söker, hem
bağırsakları harekete getirir. Hiç ağrı, sancı yapmadan, su gibi ishal
yapar. Erbalax ve Bilagit hapları da iyidir.
Spazmdan olan kabızlılar, et yememeli. Hamur işi, sebzeli yemelidir.
Baharlı yememelidir. Kahve, çay, biber yememelidir. Yağlı yemekleri de
azaltmalıdır.
(Duphalac), (Normacol), (Granocol) gibi kaydırıcı ilaçlar çok
faydalıdır. Bu şuruplar, tesir etmezlerse, ertesi sabah bir çorba kaşığı
daha verilir. Sinameki, ravend, sarı-sabır, fenolftalein gibi tahriş edici
maddeleri fazla kullanmamalıdır. (Teshil-ül-menafi)de diyor ki, (Alınan
gıda, bir saatte dışarı çıkar. 24 saatte çıkmazsa, hastalık alametidir.)
7- KOLEMİ (Sarılık): Safra boyası kana geçmiş olduğundan, derileri,
yüzleri, gözleri sarıdır. Perhiz ile birlikte, vücut hareketleri ve sıcak banyo
da yapmak lazımdır. Ağır hallerde yatmalıdır.
Yağsız süt, yağlı peynir, gravyer peyniri yemelidir. Yumurta az yemeli
ve rafadan olmalı, yani az pişmelidir. Hamur işi, pirinçli, patatesli
yemelidir. Pişmiş salata, sebze yemeklerinin çoğu iyidir. Fakat, kuzu
373
www.dinimizislam.com
kulağı, ıspanak, semiz otu yememelidir. Her olgun meyve, kızarmış
ekmek, beyaz tereyağı iyidir.
Vita yağı, sana yağı, margarin gibi yağlar, tereyağının yerini tutamaz.
Evet bunlar, hakiki yağdır. Fakat, sıvı yağlardaki oleik asit gibi çok
karbonlu büyük moleküllerin, nikel katalizörü ile hidrojen verilerek
doyurulması ile yapılıyorlar. Oleik asit, stearik asit haline dönerek katı
yağ, don yağı oluyor. On sekiz karbonlu, büyük yağ molekülleri, sindirim
mayaları tarafından kolay parçalanamıyor. Güç hazım oluyor.
Tereyağındaki tri bütirin esteri ise, küçük molekül olduğundan çabuk
hazım oluyor. Bundan başka, tereyağı emülsiyon (sübye) halindedir.
Mayalar, tereyağı zerrelerini kolay hazım ediyor. Katılaşdırılmış yağlar
ise, sübye halinde değildir. Beden sıcaklığında ergimiş hale gelmiyor.
Zerreler halinde dağılmış olmadığından mide ve bağırsaklarda, taş
parçaları gibi katı kalıyorlar. Ancak, yüzeylerinden aşınarak güç hazım
oluyorlar.
[Margarin, yani suni tereyağı piyasada çeşitli isimlerle mevcuttur.
Margarin ilk olarak 1870’da üçüncü Napolyon’un arzusu ile Parisde
Mege-Mourié tarafından oleomargarinden yapıldı. Oleomargarin, iç
yağının sıcakta tazyik ile süzülmesinden elde edilen sıvı yağdır. Otuz
kısım oleomargarin, yirmi beş kısım kaymağı alınmış inek sütü ve elli beş
kısım su ile uzun zaman karıştırılıp emülsiyon, yani sübye haline getirilir.
Tuz, boya konarak yapılırdı. Böylece otuz yedi derecede eriyen, hazmı
kolay iyi margarin elde edilirdi. Bugün oleomargarin yerine mayı nebati
yağların ve balık yağlarının, hidrojenlenerek katılaştırılmasından elde
edilen stearin yağları kullanılıyor. Katılaştırılmada vitaminler bozulduğu
için, sonradan A ve D vitaminleri ilave edilerek, gıda kıymeti iyi oluyor ise
de, hazımları güç olmakta, tereyağı yerini tutamamaktadır. Margarin,
Rumca inci demek olan margaron kelimesinden alınmıştır.]
Yasak olanlar - İç yağı, yağlı et, bayat et, deniz ve av hayvanları, etli
hamur işleri, tahin, lahana, ıspanak, semizotu, kuzukulağı, şalgam,
baharat, bayat peynir yasaktır.
Yalnız öğle yemeğinde, yağsız et, kebap, tavuk, yağsız taze balık, dil
yiyebilir. Kuru sebze yemeği, çay, kahve yasaktır. Şekerli ve pastalar
yemelidir. Karaciğer hülasası iğnesi yapılır. Sabah ve akşam bir kahve
kaşığı (Sel le Karlsbat) bir bardak soğuk suda eritip içilir. Sıcak su ile
içmek, kabza karşı çok faydalıdır. (Bilsan) hapları safra yollarını temizler.
8- KALP HASTALIĞI - Kalp zedelenmemiş, ıslahı kabil ise, perhize
lüzum yok gibidir. Bilhassa akşam yemekleri, hafif olmalıdır. Çok su
içmemeli, sulu yemek az olmalıdır. Av eti, konserve, baharat,
374
www.dinimizislam.com
mayalanmış peynir yememelidir.
Kalpte arıza varsa ve tam giderilemezse çok sıkı perhiz lazımdır. Et
hiç yememeli veya aralıklarla ve az miktarda, iyi pişmiş yemelidir. Nefes
darlığı varsa, tuzu azaltmalıdır. Akşamları az yemeli. Yemekten sonra
yürümemelidir.
Yağsız süt, yumurta, öğle vakti biraz söğüş, kızarmış ekmek, sebze,
unlu, hamur işi, taze peynir, meyve yemelidir.
Günde bir litreden çok su içmemelidir. Hasta sık sık tartılmalıdır.
Kilosu artınca vücutta su toplandığı anlaşılır. Sulu şeyleri azaltması lazım
olur.
9ASİSTOLİ
(Kalb
zafiyeti):
Kalb
tam
sıkışmayıp,
toplardamarlardaki kanı çekemez. Akciğer toplardamarlarında ve
ciğerlerde ve daha sonra, büyük dolaşımda kan hareketsiz kalır. Ayaklar
şişer (ödem). Karında su toplanır. İdrar kesilir.
Yatakta istirahat etmeli. Heyecanlanmamalı, sinirlenmemelidir. Tam
istirahat etmelidir. Çok az yemelidir. Katı yemekler yasaktır. Sıvı
yemekler de az olmalıdır. Böylece, kalbi yormamak lazımdır. Bunun için,
günde yedi defa yemelidir.
Sabah sekizde: Elli gram nişasta ile yapılmış muhallebi. Saat onda:
Pişmiş elma veya reçeli. On ikide: Elli gram iyi pişmiş balık ile otuz gram
ekmek. On dörtte: Bir pişmiş elma veya reçeli. On altıda: Bir fincan süt.
Yirmide: Hububat ezmesi veya hamur işi verilir.
Günde dokuz yüz gramdan çok su içmemelidir. Bu perhiz bir iki ay
yapılmalıdır. (Ödem perhizi)ne bakınız!
10- DİYABET (Şeker hastalığı): İdrarda şeker bulunur. Salim
insanın kanında, aç iken litrede bir gram glikoz bulunur. Litrede 1,30
gramı geçerse, hastalık alameti olur. 1,60 gram olunca, idrarda şeker
bulunur. İdrar artar. Susuzluk, açlık, zayıflamak, halsizlik, çıban, kaşıntı
görülür. Diyabet iki türlüdür:
1- Vücudu eritmez. Yağlı ve mafsal ağrılı kimselerde çok olur.
İdrardaki şeker, gıdadan olur.
2- Vücudu eritir. Az rastlanır. Pankreas bozulmuştur. İdrardaki şeker,
gıdadan ve dokuların erimesinden hâsıl olur.
Diyabetiklerde, hazımsızlık, albüminüri, bronşit, verem, çıban,
antraks (şir pençe), gangren (parmak ve saire çürümesi), kramp (adale
tutulması), inatçı nevralgi (sinir ağrısı), diyabet koması (uzun bayılma)
hâsıl olabilir.
Haftada iki kere, ılık hamam yapmalıdır. Yirmi dakika yıkanıp, sonra
havlu ile friksiyon (delk, ovma) yapmalıdır. Deniz ve soğuk su banyosu
375
www.dinimizislam.com
yasaktır. Sıcak elbise giymeli, sıcak yerlerde yaşamalıdır. Beden hareketi
yapmalı, masaj, yürüyüş, bisiklet, eskrim faydalıdır. Namaz kılmak, çok
faydalıdır.
Perhiz
mühimdir.
Dikkat
etmelidir.
Sinirlenmemeli,
heyecanlanmamalıdır.
Yağlı diyabet perhizi - Önce üç gün sulu perhiz (rejim) yapılır. Günde
üç dört litre su verip, yataktan kalkmaz. Sabah müshil verilir. Böylece kan
şekeri süratle azalıp normale iner. Bir litre kanda bir gram olur. Yani, yüz
gram kanda yüz miligram olur. Yahut, üç gün, yeşil sebze yemelidir. Üç
gün sonra az et verilir. Fazla et, asidoz ve aseton yapar ki, ikisi de
tehlikelidir. Bol sebze yemelidir.
Yasak olanlar - Şekerli ve nişastalı her madde yasaktır. Bunlara
(karbonhidrat) denir. Her tatlı meyve, hamur işleri, karbon hidratlı
sebzeler, mesela havuç, şalgam, soğan, pancar, turp, bezelye ve
benzerleri hububat yasaktır.
Her türlü et yiyebilir. Glikojen bulunduğu için karaciğer yasaktır. Her
yemekte, elli gram ekmek yiyebilir. Kabuk daha iyidir. Alöron ve glüten
ekmekleri yemelidir. Fazla protein (et) ve yağ asidoz yapar. Bu ise
zehirdir. Yağ az yemelidir. Tereyağı ve zeytinyağı tercih edilmelidir.
Ceviz, fındık, fıstık, badem gibi yağlı meyve yemelidir. Tere, marul,
salatalık, hindiba, ıspanak, taze fasulye gibi sebzeler ve lahana,
karnabahar, iskorçina, enginar, kereviz, kuşkonmaz, yer elması, yer
mantarı yiyebilir.
Patateste % 17 (yüzde on yedi) nişasta bulunduğu halde, yiyebilir.
Ekmek yerine, zeytinyağlı patates püresi verilir. Patateste alkali tuzları
bulunması faydalı olmaktadır. Yumurta, peynir yiyebilir. Şekersiz olarak
süt içebilir.
Limonata, gazoz yasaktır. Su ve maden suları, bikarbonatlı sular
serbesttir. Şekersiz, çay ve kahve içilebilir. Şeker yerine sakkarin hapları
kullanmalıdır. Her susayışta, az su içmelidir. Çok su, mideyi bozar.
Asidoz tehlikesi olduğu zaman, bir gün yulaf unu verilir. Yulaf unu,
uzun zaman, az tuz ve tereyağı ile pişirilir. Soğuyunca yumurta akı ile
karıştırılır.250 gram un, yüz gram yumurta akı ve üç yüz gram tereyağı
karışımı bir günde yenecektir. Bundan sonra üç gün, çeşitli sebze ve
yumurta verilir. Albüminüri de varsa, fazla süt vermelidir. Şekeri değil,
albümini düşürmek lazımdır. Diyabetle nekris [yani mafsal ağrıları]
birleşirse, beyaz ve yavru etleri yememelidir. Az kırmızı et ve çok sebze
yemelidir.
Vücudu eriten diyabet - Zayıflatır. Yine çok et vermemelidir.
376
www.dinimizislam.com
Fazlası, aseton zehirlenmesi yapar. Tereyağı vermeli, balık yağı
içirmelidir. Bol yeşil sebze yemelidir. Patates yemelidir. Karbon hidratlı
(şekerli, nişastalı) maddeleri arada bir vermelidir. Bunlar, şekeri arttırır ise
de, aseton zehri yapmazlar. Bunları, tesiri ters olan et ile ayarlamak lazım
olur.
Çalışan bir şekerliye günde 250 gram glikoz [veya karbon hidratlı
maddeler] ile yüz gram yağ ve altmış gram protein verilir. Hasta bu kadar
glikoza tahammül etmezse, insülin iğnesi yapmak lazım olur.
Asidoz yok ise, her sabah, kahvaltıdan yarım saat önce (insülin
protamin zink)den on iki ünite zerk edilir. İdrarda şeker gayb oluncaya
kadar, dört günde bir, iki ünite arttırılır. Piyasada bulunan (Depot-insülin)
veya (N.P.H. insülin organon) reçete ile alınır.
Asidoz var ise, sabah, öğle ve akşam yemeklerinden on dakika önce,
on ünite adi insülin zerk edilir. Piyasada bulunan (İnsülin Horm sempl)
reçete ile alınır. İdrarda şeker kesilinceye kadar onbeş günde bir beş
ünite arttırılır. Her üç ayda bir kanda kolesterol, aseton ve glikoz
ölçülmelidir. B12, C ve P vitaminleri verilir.
Kanda aseton olursa, yatakta istirahat etmeli. Yalnız süt vermelidir.
Günde iki, üç litre verilir. Limon suyu, bikarbonatlı su içmelidir.
İdrarda şeker aramak: Fehling miyarı ile aranır. Fakat Fehling
eriyiği, uzun zaman saklanamaz. Bozulur. Taze hazırlamak lazımdır.
Daha kolay olarak, cam kapaklı şişeye % 5 (yüzde beş) bakır sülfat
(CuSO4) eriyiği konur. Lastik veya mantar kapaklı başka bir şişeye % 10
(yüzde on) sodium hidroksid (Na OH) eriyiği konur. Bunlar, senelerce
bozulmadan durur.
Yirmi dört saatlik idrar toplanıp bundan veya yemekten sonra alınan
idrardan deney tüpe, yarıdan fazla konup, kaynatılır. Sonra, iki üç damla
asetik asit konur. Albümin çöker. Cam hunideki pamuktan veya kıvrılmış
süzgeç kâğıdından süzülür. Süzülenden, bir deney tüpünün üçte birine
kadar konur. Üzerine, aynı miktarda sodium hidroksit eriyiği konur.
Üzerine, bakır sülfat (göztaşı) eriyiği damlatılır. İdrarda şeker varsa,
meydana gelen mavi bulanıklığın tekrar eridiği görülür. İdrar koyu mavi
olur. Bakır sülfat eriyiği, o kadar damlatılmalı ki, meydana gelen mavi
(bakır iki hidroksit) Cu (OH)2 çökeltisi, tüp çalkalanınca, artık erimez
olsun ve biraz bulanıklık görülsün. Çökelti çok olmamalıdır. Bunun için,
eriyiği fazla damlatmamalıdır. Koyu mavi eriyik alevde ısıtılır.
Kaynamadan önce, sarı (bakır bir hidroksit) Cu OH bulanıklığı olursa,
şeker bulunduğu anlaşılır. Sarı turuncu bulanıklık yavaş yavaş hâsıl
olursa, şekerin az olduğunu gösterir. Kaynayınca hâsıl olursa, şeker pek
377
www.dinimizislam.com
az demektir.
Helvada, pastada ve tatlılarda glikoz bulunup bulunmadığı da, böyle
anlaşılır. Adi şekerle [sakkarozla] yapılan tatlılar, sarı turuncu olmaz.
Sağlam insanın idrarında şeker bulunmaz. İdrarın bir litresinde
bulunan glikoz miktarını bilmenin faydası yoktur. Yirmi dört saatte çıkan
şeker miktarı, hastalığın derecesini ve perhizin nasıl olacağını gösterir.
Hastalık olmayıp, fazla gıdadan da glikozüri olabilir. Bunu anlamak için,
sabah aç karnına,150 gram glikoz şekerinin üç yüz gram suda eriyiği,
birden içilir. Her saat, idrarda şeker aranır. Şeker bulunursa, gıdadan
olduğu anlaşılır. Karaciğerin şeker tutmadığını gösterir.
Hafif diyabetler, gıda şartları ile sükunet bulur. Orta derecedeki, sıkı
perhizle idare edilir.
Ağır şekli, sıkı perhiz ve ilaç ile ve yatakta, tedavi ister. Bunları ayırt
etmek için, kanda glikoz miktarını ölçmek, asidoz aramak, albüminüri
aramak lazımdır. Asidozu anlamak için, idrarda amonyak, aseton aranır
ve akciğerlerdeki karbon dioksid basıncı ölçülür ve kanın rezerv alkaleni
tayin edilir.
Sağlam insan idrarında iki santigram aseton bulunur. Açlıkta, miktarı
artar. Kanda aseton ve diasetik asit ve oksi bütir asidi bulunursa, asidoz
denir. Asidoza, yağlar çok, albüminler az sebep olur. Şeker ve nişastalı
gıdalar ise, asidozu azaltır. Asidozu olmayan şeker hastalarında, açlık,
sağlam insanda olduğu gibi, asidoz yapar. Asidozu çok hastada ise açlık,
asidozu azaltır. Asidoz komasında olana, şekerli su içirilir. Bikarbonatlı su
içirilir. Bir litre, yüzde üç eriyiği damara şırınga edilir.
11- DİYARRE (İshal): Halaya sık ve sıvı halde çıkılır. Önce karın
ağrısı olur. İnsanı zayıflatır. Anemiye (kansızlığa) sebep olur. Diyarre,
birçok hastalıkların alametidir. Mesela, anterit (bağırsak iltihabı) veya
mide sıkıntısı, hazımsızlık, zehirlenme veya mikroplu hastalık olduğunu
haber verir. Perhiz de, bu hastalıklara göre çeşitli olur.
Mikroplu ishallerde, sulu şeyler vermeli, fakat süt vermemelidir.
Yalnız bağırsaklardaki mikroplardan veya asabi sebeple osmosun
artmasından ise, taze kızarmış et, çiğ veya rafadan (az pişmiş) yumurta,
pirinç veya arpa unundan yapılmış şeyler, ayva kompostosu, pişkin bayat
ekmek verilir. Çiğ elma, havuç, keçiboynuzu yemelidir.
Önce bol su içilir. Kaynamış su, pirinç suyu veya maden suyu içirilir.
Sonra karbon hidratlı gıdalar verilir. Sütlü şeyler iyi gelmez. Süt yerine
sebze suyu verilir. Alüminium veya Bismütlü haplar verilir. Mikroplu
ishalleri durdurmak için (Siostéran) drajeleri veya (Diyareks) hapları
kullanılmakta ve iyi gelmektedir. Bağırsaktaki zararlı mikropları öldürmek
378
www.dinimizislam.com
için (Sülfamisetin) hapları çok iyidir.
Sebze suyu, buğday, arpa, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru
sebzelerden birinden otuz gramı, üç litre suda, üç saat kaynatılır. Sonra
beş gram tuz konur. Süzülür. Bir litre kalır ki, bir günde içilir. Malt
hulasası da iyidir.
Mikropsuz ishal, iki türlüdür.
1- Madde-i gaita, köpüklü, gazlı, sellüloz parçaları ve nişasta
bulunursa, (Fermantasion)lu Kolopati denir. Bunlara taze ekmek, patates,
kuru sebze, hamur işi, peynir verilmez. Tatlı da azaltılır.
2- Gaita esmer, çok kokulu, amonyaklı ise, (Pütrefaksion)lu Kolopati
denir. Unlu ve şekerli gıdalar verilir. Et suyu ve tavası verilmez. Beyaz et
ve balık kebapları verilir.
Az bal ve yoğurt verilir. Alkollü, baharlı, çay, kahve gibi tahriş ediciler
verilmez. Lahana, karnabahar, domates, kabak, ıspanak gibi sellülozu
fazla sebzeler de verilmez. Salata, kereviz, havuç, enginar verilir. Günlük
yumurta, olgun meyveler ve komposto verilir. Fermantasiona karşı,
kalsiyum, Bismutlu tozlar verilir. Pütre-faksiona karşı Bismutlu tozlar
iyidir.
Şiddetli ishalde albüminli su verilir. Bunun için, dört yumurta akı, bir
litre suda çalkalanır. Biraz şeker ve çiçek suyu konur. Karın, pamuklu
veya yün fanila ile sarılmalıdır. Ağır hallerde yatmalıdır.
12- TEVESSÜ’İ MİDE (Mide genişlemesi): Boş olduğu zaman
küçülmeyen mide demektir. Mideden çalkantı sesleri gelir. Yemeklerden
sonra karın şişer. Geğirme, bol kay, kabız olur. Baş ağrısı yapar.
Günde iki yemek yemelidir. Arada bir şey yememelidir. Gıda hacmi
en az olmalıdır. Anormal fermantasyon (mayalanma)lardan sakınmalıdır.
O halde, az su içmelidir. Gazoz ve gaz yapan sıvılar içmemelidir. Çiğ
sebzeler, salata, çorba, sulu şeyler, mideyi şişiren her şey yasaktır. Kara
ve kanlı et, konserve eti yememelidir. Yağlı balık, iç yağı, kuyruk yağı,
yağsız peynir yememelidir. Simeko veya Kompensan haplarını çiğnemek,
gaza ve ağrıya karşı iyi gelmektedir.
İyi pişmiş kırmızı ve beyaz et, nişastalı sebze püreleri, az miktarda
pişmiş yeşil sebze, pişkin kızarmış ekmek, yumurta, şekersiz meyve
kompostoları yemelidir. Açık çay, ıhlamur içilir. Büsbütün susuz kalmak
doğru değildir.
Yemek iki türlü olur:
1- On birde ve on sekizde iki kere yenir. Arada, açlığa dayanamazsa,
çörekle, bisküvi ile bir açık çay içmelidir.
2- Üç saatte bir hafif yemektir. Öğle ve akşam, biraz kuvvetli olur.
379
www.dinimizislam.com
Yemek arasında sıcak su içmelidir. Sulu hiç yenmezse, idrar yapılamaz.
Mafsal (eklem) hastalığı olur.
Yemeklerin midede toplanmaması, ağırlık vermemesi için
yemeklerden sonra, yarım saat sağ yan üstüne yatmalıdır. Hastaneye
yatırmalıdır.
13- ASİDLİ DİSPEPSİ: Mide salgısının artmasından hâsıl olur. 1940
da Berlin’de on üçüncü olarak basılmış, Doktor Domarrusün (Grundriss
der inneren Medizin) kitabında diyor ki:
Yemeklerden bir iki saat sonra, midede ağrı, kazıntı, yanma, tazyik
hâsıl olur. Ekşi geğirmeler, ağızda, boğazda yanmalar [kabartılar] olur.
Bazen, ekşi kusmalar olur. Midedeki hazım saatlerce sürer. İdrar alkali ve
ekseriya bulanıktır. Asabi bozukluk olur ve vegetatif sinirlerin faaliyetleri
artar. Spasmik kabız olur. Ekseriya üzüntü, hüzün olur. Mide, düodenum
ülserinde ve pilor stenozunda [daralmasında] ve müzmin appendisitde de
asitli dispepsi hâsıl olur.
Mide ifrazını arttıran yemeklerden perhiz edilmelidir. Tuzlu, baharlı,
şekerli yemekler, et konserveleri, ateşte, tavada kızartmalar, sirke, ekşi
peynir, yoğurt, ispirtolu içkiler, hububat, ham meyveler, salata, koyu çay,
kahve ve ıspanak, çiğ soğan gibi sebzeler ve tütün, mide ifrazını
arttırırlar. Proteinli maddeler faydalıdır. Süt, bunların en iyisidir. Et, yalnız
suda haşlama olarak ve ufak parçalar halinde verilir. Yumurta içilir. Taze
beyaz peynir, plasmon, sanatogen verilir. Uzun zaman az tuzlu yenir.
Yani, günde beş gram tuz kâfidir. Fazla miktarda karbon hidrat verilebilir.
Mesela, mısır unu, pirinç, patates püresi verilir. Yağ çok muvafıktır.
Çünkü, mide ifrazını azaltır. Fakat, yalnız tereyağı, kaymak, badem
sübyesi vermelidir. Üç yemekten sonra birer kaşık zeytinyağı muvafıktır.
Bu, kabza da mani olur. Her lokma, ufak parçacıklar halinde olmalıdır. Az
ve sık yemelidir. Çok ifraz ve kay halinde su ve sulu şeyleri azaltmalıdır.
İstirahat etmeli ve tevekkül ederek üzülmemelidir. Bromlu ilaçlar alarak
sinirleri teskin etmelidir. Magnesium oksit, kalsiyum, karbonat, sodium
bicarbonat, belladonlu ilaçlar almalıdır. Yatarken karlsbad mahlülü [litrede
bir kahve kaşığı] içmelidir.
YEMEK CETVELİ:
Sabah: Süt, beyaz peynir, kızarmış ekmek verilir.
Öğle yemeğinden bir saat evvel, bir bardak süt içilir.
Öğle ve akşam yemekleri: Haşlama köfte. Haşlama et veya tavuk,
yahut balık. Yanmamış yağ ile makarna, pilav. İkindi vakti: Bir bardak süt
verilir.
Mide ülserine karşı çok iyi ilaç, iki (Kudret narı) doğranıp, şişedeki bir
380
www.dinimizislam.com
kilo zeytinyağına konur. Şişe, güneşte bırakılır. Birkaç hafta sonra,
sabahları aç iken, bir çorba kaşığı içirilip, bir saat hareketsiz sırt üstü
yatılır. Kudret narı, [Momardika Charantia, Bolsanaple] sarmaşık olup,
çiçekleri küçük sarı, yaprakları çınar ağacının yaprağı gibidir. Meyvesi,
üstü çıkıntılı, yeşil hıyar gibidir. İçi beyaz ise de, kesilince, kırmızı olur.
Kırmızı çekirdekleri saklanıp, Mayıs’ta dikilir. Bu yağ, basur için de içilir.
Derideki yaralara da sürülür. (Teshil-ül-menafi), sayfa 61’de diyor ki:
(Biber gibi yakıcı, acı yiyince, midede yanma olursa, Karha yani ülser
olduğu anlaşılır. Yalnız saf bal ve taze ılık süt bol miktarda içmekle de
şifa hâsıl olur.)
14- ASİDSİZ DİSPEPSİ: Mide salgısında asidin az olmasından ileri
gelen hazımsızlıklardır. Midede hafif felç veya genişleme olabilir.
Yemeklerden sonra, hazım bitinceye kadar (bir iki saat) midede ağırlık
olur. Geğirme, halaya çıkma pis kokulu olur. İshal, ateş nöbetleri, baş
ağrısı yapar.
Beden hareketleri, açık hava, kır hayatı iyidir. Mide üzerine masaj
yapılır.
Hiç süt vermemelidir. Mide, başka hiçbir şey kabul etmezse, o
zaman süt vermek lazım olur. Her et verilir. İyi pişirmeli, kıyma ve püre
halinde ve az vermelidir. Yumurta, rafadan, tavada pişmiş veya çorba
içinde verilir. Yağsız balık (Barbunya, Kalkan gibi) verilir. Bayat kızarmış
ekmek verilir. Nişastalı sebzeler, püre halinde verilir, yeşil sebze az
verilir.
Lahana, hıyar, domates, kuzukulağı yasaktır. Yağsız, çok tuzlu çorba
verilir. Çok tuzlu yemeli, baharat da kullanmalıdır. Tereyağı, kaymak,
zeytinyağı yiyebilir. Tatlı meyve kompostosu, mayasız taze peynir, ekşili
olmayan meyve reçeli, taze üzüm yiyebilir. Üzümün kabuğu ve çekirdeği
çıkarılmalıdır.
Açık kahve, çay, ıhlamur, papatya çayı, turunç çiçeği çayı içilir.
Yemek, sabah, öğle, akşam yenir. Sabah ve akşam yemekleri hafif
olmalıdır. Yemeklerden sonra, yarım saat, sağ yan üzerine yatmalıdır.
Midede ve bağırsaklarda gaz toplanmasına karşı sinir teskin edici,
mesela (Belladonal) hapı alınır. Gaz emici tozlar ve (Alüjel), (Simeko)
iyidir. (Festal) gibi maya tesiri yapan ilaçlarla hazmı kuvvetlendirmek de
faydalıdır.
YEMEK CETVELİ:
Sabah: Bir rafadan yumurta, hafif çay.
Öğle ve akşam: Et, sulu veya yağlı çorba, bir tabak balık veya
külbasdı, biftek (sığır külbasdısı), bonfile, but, piliç, beyin, dalak veya
381
www.dinimizislam.com
karaciğer kebabı, sığır eti sövüşü verilir.
SEBZELER: Patates, sebze püreleri, havuç, kereviz, ıspanak, pişmiş
salata verilir. Pepsin ve klorür asidi verilir. Mesela, (Asidol pepsin)
tabletleri bu işi görür. Hıçkırığı durdurmak için, bir çorba kaşığı toz şekeri
bir defada yutmak çok iyi geldiği 1972 de altı numaralı eczacılık
mecmuasında yazılıdır.
15- ANTERİT (Karın ağrısı): Kalın bağırsakların hafif
iltihablanmasıdır. Bağırsak zarları bozulur. Asabi ve mafsal ağrılı
kimselerde görülür. Bazen ishal, bazen kabız olur. Madde-i gaita katıdır
ve bir yabancı zarla örtülüdür. Veca, sancı vardır. Veca zamanında ateş
yükselir, kay eder.
Asabiyeti gidermek için sabahları, ılık (35 derecede) hamam
yapmalı. Açık havada gezmeli. Evde beden hareketleri yapmalı [mesela
kaza namazları kılmalı].
1 - Mide ve bağırsakların yükünü hafifletmelidir.
2 - Bu hastalara kabız çok zararlıdır. Kabız olmamak için, mide ve
bağırsaklar boş kalmamalıdır. Bunun için ekmek yemelidir.
Kasap ve kümes hayvanları yenir. Taze ve yağsız olmalıdır. Kebap
olmalı, fakat kuru olmamalıdır. Konserve eti yasaktır. Erimiş tereyağı
yiyebilir. Yağsız balık (Pisi, alabalık, turna balığı, mezgit, karagöz balığı
gibi) yenilir.
Nişastalı sebzelerin yağsız püresi yenir. Yeşil sebze güç hazım olur.
Süt ve sütlü, hiç verilmez. Süt, kabız yapar. Süt yerine sebze suyu
verilir. Yumurta da kabız yaptığı için yasaktır. Pişmiş peynir az verilir.
Maya peyniri hiç verilmez. Hamur işleri verilir. Pirinç, ekmek verilir. Fakat,
iyi pişmiş olmalıdır. Yalnız; taze ve erimiş tereyağı konulabilir. Kekik ve
turunç çiçeğinden başka bütün baharat, tuz ve biber yasaktır. Şeker ve
pasta az verilir. Olmuş meyve yenir. Tatlı meyve kompostoları verilir.
Ayva, dut, çilek gibi taneli meyveler, kabız yaptıklarından yasaktır. Su
serbesttir. Açık çay, ot çayları serbesttir. Yağlı et suları, ancak ekmek
doğrayarak ve az verilir.
Ağır hallerde, sulu perhiz yapılır. Sebze suları verilir. Hafifleyince,
nişastalı, pirinç unu verilmeye başlanır. Sonra patates, sonra umumi
perhize göre yenir. Anterit için ve mikroplu, sancılı, kanlı ishal için en iyi
ilaç, (Sulfamysetine) haplarıdır. Sülfamisetin, sabah, öğle ve akşam birer
tane alınır.
Süleymaniye Kütüphanesi, (Laleli) kısmında,3735 sayılı kitapta diyor
ki, (Göbek ağrısı ve göbek kaçması ve göbekte su toplanmasına karşı,
on gram şekeri, yirmi gram sadeyağ ile ezip karıştırılır, içirilir. Yahut,
382
www.dinimizislam.com
Arabide Fak veya Arhun denilen ak ve yumuşak tomlan mantarı,
[Beletus] kurutulup dövülür. Bal mumu ile ısıtılır. Karıştırılır. Soğuyunca,
göbek üzerine yakı olarak yapıştırılır. Yahut Anason dövülüp sirke ile
kaynatılır. Süzüp yanmış şap ile hamur yapılıp göbek üzerine yakı yapılır.
Gayet nafidir, tecrübe edilmiştir.) Ağır bir şey kaldıran, raf gibi yüksek
yerlere uzanan veya çok üzülenlerde, (Göbek kaçması) hâsıl olur.
Göbek üzerine parmak ile veya ayak topuğu ile bastırıldığı zaman,
altındaki damarın atışı işitilmektedir. Göbeği kaçanın, damar atması
işitilmez. Başı döner. Midesi bulanır. İçine fenalık gelir. Bayılacak gibi
olur. Epigastralgie denilen karın ağrısı olur. Kesiklik, halsizlik olur. Göbek
kaçmasına karşı, sabah aç iken, sırt üstü yatıp, göbek açılıp, üzerine iki
kat bez ve bunun üzerine, kaynar su dolu, dibi geniş çaydanlık oturtulur.
Sapı bezle tutulur. Üzeri yorganla örtülür. Böyle yarım saat yatılır. Göbek
yerine gelinciye, yani damar atması duyuluncaya kadar, birkaç sabah,
buna devam edilir. (Fevaid-i Osmaniye)deki muska da iyidir.
16- GASTRİT (Mide nezlesi): İştahsızlık, kirli dil, ishal, sancı, göbek
altında ağrı, 39 derece ateş olur. Hastalığı anlamak için radioloji veya
gastroskopi yapmalıdır. Her şeyden önce çürük dişleri tedavi etmelidir.
Soğuk su iyidir. Azar azar, sık sık içilir. Karbonatlı su karıştırılmış süt
içilir. Birkaç gün sonra, soğuk et suyu verilir. Sonra, yumurta sarısı, daha
sonra, az pişmiş et verilir. Her türlü sebze, kahve, çay, baharlı, alkollü
şeyler, karbonatlı sular, aspirin yasaktır. (Phenergam) iyi gelmektedir.
Mide ağrısını kesmek için, (Gastro-gut) suya damlatarak verilir. (Kitabürrahme)de diyor ki, (Müsavi miktarda kereviz, hulbe tohumları ve
kimyon kavrulup, toz edilir. Aç karna su ile içilir. Yeşil nane toz toz edip,
ekmek hamuru ile yoğrulur. Mide üzerine konur.)
17- GUT (Nekris): Gıdalarla alınan nükleo-protein maddelerinin
hazım olunamamasından meydana gelir. Vücuttaki mayaların tesiri ile
bozulup parçalanarak (Ürik asit) haline dönerler. Sağlam insanda, (Asid
ürik) dokularda parçalanır. En çok, karaciğerde parçalanır.
Parçalanmayan kısmı, idrar ile dışarı atılır.
Nekris hastasında, (Ürik asit) maddesi kanda toplanır. Bu (ürisemi)
hali, idrarla atılamadığını gösterir. Bunun sebebi, bu asidin, suda az
eriyen, izomer bir aside dönmesidir. Sağlam insanın kanında ürik asit,
litrede iki ile beş santigram arasındadır. Nekrisde ve böbrek taşı olanda
ise, bir litre kanda yedi ile on iki santigram arasında olur. Önce ayak
başparmağında ve tabanda şiddetli ağrı, kriz olur. Kriz, geceleri artar.
Sabah azalır. Ayak başparmağı kızarır, şişer. Deri parlar.
Hastalık yerleşince, krizler [veca ve sızlama] başka mafsallara
383
www.dinimizislam.com
[eklemlere] yayılır. Şişer, şekilleri değişir. Halsizlik, baş ağrısı, böbrek
taşı, damar hastalığı, kalb hastalığı, şeker hastalığı, böbrek hastalığı
hâsıl olabilir.
Kriz olan yer hiç hareket etmeyecek. Sülük koymamalı, tentürdiyot ve
yakı kullanmamalıdır. Kuru fanila ile, pamukla sarmalıdır. Büyük mafsal
şişerse, çok temiz iğne ile su almalıdır. Veca kesilir. Eskimiş hallerde,
beden hareketleri yapılır. Ilık su banyosu, friksiyon, masaj yapmalıdır.
Ağrı zamanında: Yemek vermemelidir. Bol içecek vermelidir. Her
yarım saatte bir olarak, günde iki üç litre içmelidir. Kiraz sapı, keten
tohumu, çayırgüzeli, mısır püskülü çayları içilir. Limon suyu, şerbetler,
sebze suları içilir. Nöbet atlatılınca, yağsız süt, iki litre süt, bir litre arpa
suyu verilir. Hafifleyince komposto, daha sonra, pırasa çorbası veya
patates çorbası, nişasta, pişmiş salata verilir. Daha iyi olunca ete
başlanır. İçecek olarak, limon suyu verilir.
Her gün ihtikan (lavman) yapılır. Ağrı nöbeti bitince, müshil verilir.
Nöbet olmadığı zamanlarda, karışan başka hastalıklar tedavi edilir.
YASAK OLANLAR: Fazla et, unlu, oksalik asitli, asetik ve laktik asitli,
proteinli gıdalar yasaktır. Ciğerci etleri, karaciğer, böbrek, beyin, dalak
yasaktır. Av etleri, konserve etleri, yağlı balıklar, az pişmiş ekmek, kakao,
çay, kahve, çikolata, nişastalı sebzeler (nohut, fasulye, bezelye, bakla,
mercimek) yasaktır. Hamur işi az yiyebilir. Kuzu kulağı, ravend, yeşil
fasulye, tere, patlıcan, mantar, kereviz, kakao, şalgam ve sirke, süt,
yumurta, alkollü meşrubat yasaktır. Çikolata, antibiotikler ve B12 yasaktır.
ZARARSIZ OLANLAR: Balıklardan, pisi, dil, kalkan, merlan (mezit),
stronkilos, su tavuğu, taze morina, kaya balığı, turna, tatlı su hanyası,
alabalığı, piliç yiyebilir. Yirmi sekizinci sırada bildirdiğimiz zayıflama
perhizi yapılmalıdır.
Sebzelerden, patates, havuç, hindiba, çiğ veya pişmiş limonlu salata,
yer elması, enginar, karnabahar yiyebilir. Domates ile ıspanak az
yemelidir.
YEMEK CETVELİ:
Sabah: Süt, kızarmış ekmek, tereyağı.
Öğle: Turşu, turp, domates, patatesli külbasdı, makarna, pişerek
yapılan bir peynir, meyve kompostosu, bisküvi, yüz gram kızarmış
ekmek.
On altıda: Hafif çay, tereyağlı çörek.
Akşam: Sebze çorbası, pirinçli, pişmiş salata, portakal, yüz gram
ekmek, en sonra sıcak bir ot çayı içilir.
İlaç olarak sodium salicylat, aspirin, atofan, (Colchicine)
384
www.dinimizislam.com
komprimeleri verilir. (Butazolidine) drajeleri, (Sodofan) iğneleri verilir.
Eczanelerde bulunan (Benemid) hapları, yahut (A.C.T.H.Byla) iğneleri,
(Amplivix) ve (Zyloric) tabletleri çok iyi gelmektedir. Devamlı incir
yemelidir.
Nekris hastalığını mafsal romatizması ile karıştırmamalıdır. Mafsal
romatizması mikroptan veya zehirlenmeden olur. Toksik ise, antibiotik ve
sülfamid verilir. İkincisinde Nekris tedavisi yapılır.
Her çeşit romatizma ve sinir ağrıları, bel, kol ve boyun tutulması için,
1. cm. (Finalgon) veya (Ben-gay) merhemi ile ovmak çok iyi
gelmektedir.
18- KUM SANCISI: Hücrelerde, gıda maddelerinin noksan
yanmasından kum hâsıl olduğu gibi, azotlu maddelerin noksan
parçalanmasından da asit ürik kumu hâsıl olur. Böbreklerde şiddetli veca
olur. Ağrı bel ve karına yayılır. İdrar az, bulanık, bazen kanlıdır. Kay olur.
Ürat bulunan idrar, sarı kırmızı olur. Isıtınca, ürat eriyip, berrak olur.
Soğuyunca tekrar bulanır.
Ürik asidi en az yapan süt, yumurta, yeşil sebze ve tatlı meyvelerdir.
Bilhassa, kuru incir, çok faydalıdır. En çok yapan ise, genç hayvan etleri,
jelâtinli etler (baş, ayak, deri), ahşa, beyin, karaciğer, böbrek, işkembedir.
Bunlarda çok nüklein vardır. Nükleinin parçalanmasından, ürik asit kolay
meydana gelir. Ekmek ve et de oldukça ürik asit yapar.
Yasak olanlar - Genç hayvanlar (dana, güvercin palazı, kuzu, oğlak,
genc kuşlar, piliç yasaktır.) Jelâtinli etler (dana başı, paça, peltelenmiş et
suyu), iç organ etleri (beyin, böbrek, dalak, karaciğer, işkembe, sucuk),
konserve etleri, mantar, çikolata ve ekşi meyveler, sıcak meşrubat, sıcak
kompres koymak yasaktır.
Ekmek, sebzeler (mercimek, fasulye, bakla, bezelye) az verilmelidir.
VERİLECEK YEMEKLER: Büyük hayvan etleri (sığır, koyun), taze av
etleri (tavşan gibi), kümes hayvanları, çok taze balık, soğuk süt, yumurta
verilir. Yeşil sebze, patates, tatlı meyve bilhassa kuru incir verilir. Taze
peynir verilir. Kahve, gazoz yasaktır. Hafif ılık çay verilir. Her gün iki üç
litre bol su içmelidir. Limon suyu ve mide sodası vererek idrarın asitliği
azaltılmalıdır. PH 6’dan aşağı olmamalıdır. İlaç olarak piperazine,
(A.C.T.H.) ve (Cortisone) iğneleri faydalıdır. Süleymaniye Kütüphanesi
(Laleli) kısmında,3735 sayılı kitapta diyor ki, (Üç gün beşer gram
Ravend-i Çini tozu yutunca, incir, mesane taşını eritir ve idrar yollarını
temizler. Akkavak yaprağını çay gibi hazırlayıp içmek de böyledir. Kadın
sütü bal ile karıştırılıp içilirse, mesanedeki taşları eritir.)
Almanya’da yeni yapılan (Nieron) adındaki haplar, böbrek taşlarını
385
www.dinimizislam.com
parçalamakta, bunları ve kumları dökmektedir. Bu ilaç, günde üç defa
yemeklerde birer hap alınmaktadır. İçinde, (verge dor) denilen altın kamış
otunun çiçeği ve (Ammi) denilen mısır anasonu meyveleri ve (Saxifrage)
denilen taşkıran otu ve (Souci) denilen Ayn-ı safa otu ve (Bugrane)
denilen kayış kıran otunun kırmızı çiçekleri ve (Garance) denilen kökboya
kökü vardır. Bunları kaynatıp suyunu içmek de taş ve kum düşürür.
19- OKSALAT KUMU: Çok sebze yemekten hâsıl olur. Bilhassa
oksalat (hummaz) bulunan sebzeler yasaktır. Kuzukulağı, ıspanak, beyaz
fasulye, semizotu, elma, armut, frenk üzümü (ahududu), kiraz, vişne,
çilek, yasaktır. Domatesin zararlı olmadığı anlaşılmıştır. Biber, çikolata,
kakao yasaktır. Mesane ve böbrek hastalığı yoksa, her et, bilhassa beyaz
et verilir. Kepeksiz beyaz ekmek yemelidir.
Sultan dördüncü Muhammed han zamanında hâkim başı iken
1669’de Yeni şehirde vefat eden Doktor Salih efendinin (Gayet-ül-itkan)
kitabını, Mustafa Ebülfeyz efendi, 1728’de, Arapçadan Türkçeye tercüme
ettirerek (Nüzhet-ül-ebdan) adını vermiştir. Gayet güzel hat ile yazılmış
ve 850 sayfa olan bu kitabın bir nüshası Türkiye gazetesi kitaplığında
mevcuttur. Bu kitapta diyor ki: Böbrek taşı yapan gıdalardan perhiz
etmelidir. Taş hâsıl olmasını men eden şeyler yemelidir. Buzağı eti ve
oğlak eti, yumurta sarısı, kaya balığı, fıstık, acı badem, şam fıstığı,
zerdali ve kayısı çekirdeği, incir, siyah nohut yemelidir. Ebe gümeci,
maydanoz, kuşkonmaz, hindiba yemelidir. Yemeklere tarçın koymalıdır.
Tatlı yemelidir. Ayda iki kere müshil almalıdır. Müshillerden hıyarışenbih,
kudret helvası, gül şurubu, ravend, terementi münasiptir. Kırımtartarı
ravendli şekerle vermelidir. Böbrek taşına karşı en iyi ilaç terementidir.
Taşları paralar. Terementi dört gram ve ravend bir gram, tarçın yarım
gram, meyankökü ve altın otu, yani ipeka yirmişer santigram hap yapıp
haftada bir kere bir gram vermelidir. Sarı sabır bir dirhem ve ravend ile
garikon birer buçuk dirhem ve mahmude, yani skamone on iki santigram
ve tarçın, sümbül ve mustakiden, yani damla sakızından,
meyankökünden yirmişer santigram, kafi miktar terementi ile hap yapılıp,
haftada bir kere bir dirhem verilir. Yahut dört gram hıyarışenbih balını iki
gram terementi ve yarım gram meyankökü, kâfi miktar şeker ile karıştırıp
bir defada içmelidir. Taşı parçalamak için, sassafras ağacı kabuğu,
taragyon, yani peninla zamkı, maydanoz, raziyane, ventilla, turp,
betonika, yani yer pırasası, baldırı kara, yer sarmaşığı, yapışkan otu,
altın otu, katır kuyruğu çiçeği, sarmaşık tohumu, acı badem, kara nohut,
zerdali çekirdeği, ağaç kavunu çekirdeği, kaküne, yani güvey feneri veya
frenk yasemini, terementi, kahrüba, kırımtartar tuzu, tuzruhlu su, zaçyağlı
386
www.dinimizislam.com
su, ağaçkavunu, limondan herhangi birini vermelidir. Terementiden ceviz
kadarını şekerle veya menekşe şerbeti ile içmek çok faydalıdır. Tecrübe
edilmiştir. Terementinin taş düşürdüğü Fransızca tıp kitaplarında da
yazılıdır. Yer sarmaşığı çayını veya tozunu her sabah kullanmak da çok
faydalıdır. Her sabah on iki adet arı-ar, yani ardıç tohumu yutmak ve
hatmi kökünü üzümle kaynatıp içmek ve incir yemek de çok nafidir.
Tecrübe edilmiştir.
(Teshil-ül-menafi)de, 27 ve 153. sayfalarında diyor ki, (Böbrek
taşını parçalamak için şekerli karpuz suyu içmelidir. Mantar, kaymak,
herise yani keşkek, cübün yani beyaz peynir, balık, pelte ve sütlü şeyler
böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları yememelidir. Tuzlu, kireçli su
içmemelidir. Bayat et, sığır, tavşan eti, pirinçli yemekler yasaktır. Kara
nohut suyu veya tarçın suyu veya mahleb, yani andız otu, anason ve
kimyon ve hulbe, yani buy tohumu yenir veya suları içilirse ve çemen
ekmek ile yenirse, böbrekteki ve mesanedeki taşları parçalayıp döker.
Siyah turp rendelenip sıkılır. Suyu, aç iken birer çay bardağı, birkaç gün
içilir. Büyük, küçük taşları eritir. Tecrübe edilmiştir. Hulbe, dört defa su ile
kaynatılır. Her defa suyu atılır. İnce toz edilip, havanda kuyruk yağı ile
karıştırılır. Hafif ısıtılıp, içine yüzerlik tohumu tozu ve şeker karıştırılır.
Cilde sürülünce, mafsal ağrısı, şiş, öksürük, karın ağrısı, yara ve çiban iyi
olur, yinirse, idrar söker. Böbrek taşlarını parçalar. Öksürüğü keser.)
Teshil kitabını Hakikat Kitabevi bastırmıştır. Sabahları, aç iken bir fincan
zeytinyağı içmek de, kum döker.
1972’de Parisde basılmış olan (Dictionnaire pratique Thérapeutique)
kitabında Magnésium, Vitamine B6, aspirin, Bleu de metiléne tavsiye
etmektedir.
20- HEMOFİLİ (Kanama): Kendiliğinden veya yaradan, çıbandan
kan akmasıdır. İrsi veya sonradan olabilir. Bazen, deri altındaki
damarcıklardan akar. Bazen, mafsal yerlerine akar. Ekseriya burun, diş
etleri kanaması o kadar çok olur ki, ölüme sebep olabilir. Bağırsak ve
rahim kanaması nadir görülür. Kanın alyuvarları azalmıştır. Formül
lökositler normaldir. Kanın pıhtılaşma kabiliyeti azdır. Kanda hematoblast
sayısı artmıştır.
Sahil yerlerde oturmalı, kuvvetli yemelidir. Taze ve kanlı et yemelidir.
Kemik suyu, sığır ayağı haşlaması vermelidir. Bunlarda jelâtin çoktur.
Kanın pıhtılaşmasını arttırırlar. Taze buğday, çavdar ekmeği, bulgur
yemelidir. Mısır yasaktır.
Yeşil sebze çok yemelidir. Bilhassa taze ıspanak, sirkeli salata
yemelidir. Ekşi meyve iyidir. Frenk üzümü (ahududu), kiraz, limon,
387
www.dinimizislam.com
portakal yemelidir. Konserve, salamura (tuzlama) yasaktır. Suyu ve her
şeyi az içmelidir. Burun kanamasında başı geriye eğmemeli, oturup ileri
eğmelidir. Burun deliklerini birer birer silmelidir. Baş ve şehadet
parmaklar ile burnu sıkmalıdır. Bir pamuğa kan kesici toz serpip burna
sokmalıdır. İlaç olarak, her iki ayda bir, deri altına yirmi santimetreküp
serum zerk edilir. Deri kanamalarında, önce tuzlu su ile yıkayıp
temizlenir. Sonra, (Thrombase Rousel) denilen kutulardaki, ampuldeki
sıvı, şişe ağzı kesilip, şişeye dökülür. Çalkalayıp, iyice eritilir. Gazlı bez
veya pamuk, bununla ıslatılıp, kanayan yere konur. Buruna sokulur. Kanı
keser. İki ampullük kutu halinde satılmaktadır. Bayerin (Manetol)
ampulleri erimiş, hazır olarak satılır. Daha kolay kullanılır. Beş ampullük
kutu halinde satılmaktadır. (K) vitamini bulunan ilaçlar, mesela, (Vitabiyol
K) da faydalıdır.
(Hemeroid) denilen kanlı basurda, makattan az veya çok kan akar.
Basur kanına karşı en iyi ilaç perhizdir. Baharat, biber, kabuklu
hayvanlar, midye, tahan [tahin], bayat av etleri, domuz eti, alkollü içkiler
ve tavada, yağda kızartmalar, çay, kahve ve soğuk su yasaktır. Unlu az
yemelidir. Ekmek ve patates zararlıdır. Sellülozu çok gıdaların hazmı güç
olur. Bunun için, lahana, karnabahar, kuzukulağı, ıspanak, domates,
helvacı kabağı, pırasa, kuşkonmaz yememelidir. Taze yumurta,
komposto, reçel, peynir, şeker, ılık meyve suyu, tereyağı, yağsız balık,
taze et, sebze, meyve yemelidir. Çok istirahat etmelidir. Üzüntü,
uykusuzluk ve dimağı yorgunluk ve soğuk meşrubat basura zarar verir.
Hafif müshil olarak ravend, podofillin, hind yağı vermelidir. Müshil tuzları
kullanmamalıdır. Otuz ikinci sayıdaki, prostat perhizine uymalıdır. Üzüm
iyidir. Her gün sıcak su ile yıkanmalıdır. Kanı ve ağrıları kesmekte
atkestanesi [maron dind] çok faydalıdır. At kestanesi romatizmaya da iyi
gelmektedir. Birinci sultan Mahmud hanın sertabibi olan Hayati zade
Muhammed Emin efendinin Veli-ahd üçüncü Osma’na verdiği basur hapı
fayda vermişti. Şöyle idi: Kara helile [mirobalan] bir gram, sarı helile bir
gram, belile veya belilec bir gram, makul-i ezrak [Bdellium] denilen zamk
altı gram, toz edilip pırasa ile kaynamış su ile hamur ve yirmi hap yapılır.
Her gece yatarken iki hap yutulur. Yahut elli gram kara helile, kahve gibi
kavrulup el değirmeninde toz edilir. Yatarken ve sabah aç karna birer
gram yutulur. İshal yapıp pis kanları çıkarır. Bir daha kan gelmez. Ağrı
kesilir.
(Nüzhet-ül-ebdan) kitabının sahibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor
ki, (Basur akmaz ise, pis kanı akıtmalıdır. Yer fesleğeni, yapışkan otu,
sığırdili, incir yaprağı, buhur-ı Meryem kökü, yani cyclame, kantaryun-ı
388
www.dinimizislam.com
sağır kaynatıp içilir veya buğusuna oturulursa kanı akıtır. Basurun
ağrısını kesmek için, makat üzerine kavak [Populeum] merhemi sürülür.
Bu merhemin kavak tomurcuğundan nasıl yapıldığı Fransızca formülerde
yazılıdır. Tereyağı ve gül yağı sekizer dirhem, esfidac yani üstübec dört
dirhem merhem yapıp sürmek de faydalıdır. Menekşe yağı ve gül yağı ve
pamuk tohumu merhemi de iyidir. Ebegümeci yaprağı, papatya ve
sığırkuyruğu, yani bouillon blanc yaprağı ve keten tohumu su ile kaynatıp
lapa yaparak sürmek veya buğusuna oturmak da ağrıyı keser.) (Teshilül-menafi)de, (sıcak şey [beze sarılı sıcak ince tuğla] üzerine devamlı
oturmak ağrıyı ve şişleri izale eder) yazılıdır.
Çok okuyanlarda, çok düşünenlerde makattan gelen kan faydalıdır.
Dimağa toplanan kanın tazyikini azaltarak, beyin kanamasına mani olur.
Kaba etler arasına pamuk koyup, yatılırsa, bu kan kesilir.
Kan kusmada, hareket ettirilmez. Buzlu bir şey içirilir. Vitamin K,
kardeşkanı kan kesicidir. Anti-koa-gülan ilaçlar çok iyi, fakat tabip
nezareti lazımdır.
21- İKTER KATARAL (Safra yolu nezlesi ile sarılık): Deri ve
zarlar, gözler sararır. Çünkü safra, kana karışmıştır. Safra yolu az çok
tıkanarak,
safra
yolunun
spasmından
veya
nezlesinden
(mikroplanmasından) hâsıl olur. Bağırsaklarda her zaman bulunan
mikroplar safra yoluna geçerek, safra yollarında infeksiyon (fesad)
yapması ile olur. Bazı ilaçların çok kullanılması da karaciğeri
bozmaktadır. Sülfamidler ve bazı antibiotikler böyledir.
İdrar koyu renklidir. Gaita renksizdir veya çok boyalıdır. Nabız
yavaştır. Kaşıntı ve hazımsızlık, kay ve kanama olur.
Sağlam insanda, safra boyaları, bağırsakta redüklenerek idrobilirübin
ve ürobilin haline döner. Safra bağırsağa gelemezse, ürobilin hâsıl
olmaz. Bu hal ise nadirdir. Sağlam idrarda, çok az ürobilin bulunur.
Sarılıkta, miktarı artar.
Sağ böğürde ağrı olunca, idrarda safra boyası (bilirübin) aranır.
İdrarda bilirübin bulunması, kana geçtiğini, sarılık olduğunu gösterir.
İdrarda safra tuzları bulunur. Buna, boya ve tuz sarılığı denir. Bu sarılıkta
kanda kolesterin miktarı artar. İdrarda safra tuzları yoksa yalnız boya
sarılığıdır ki, safra ile ilgisi yoktur.
Sağlam insan kanında bilirübin yoktur. Bazı kimselerde az bulunur ve
bozukluk yapmaz. Safra yolu tıkanınca, kanda birikir. Elli binde bir olunca
idrara geçer.
Safra kesesi kuvvetsiz ise, safra söktürücü maddeler verilir. Taze
tereyağı, kaymak, yumurta sarısı, zeytinyağı verilir. Yağlı, tavada
389
www.dinimizislam.com
kızartma, baharat, alkollü içkiler, kahve, çay verilmez. Tavada kızartmalar
çok zararlıdır.
Spazm sebebi ile olan sarılıkta, safra söktürücüler verilmez. Süt,
kaymak, tereyağı, iç yağı, zeytinyağı, yumurta, fırında pişmeler, yağlı
balık, pastalar, ceviz, fındık, badem gibi yağlı meyveler, çiğ portakal ve
şeftali verilmez. (Buscopan), (Tribrom) gibi Antispasmodik ilaç verilir.
Et ve yağ yenir. Sebze suyu, sebze püresi ve yeşil sebze yenir.
Hamur işi verilir. Süt az verilir. Yumurta yasaktır. Süt fermantasyon
yapar. Pişmiş meyve verilir. En sonra, iyi pişmiş et yenir. Alkali,
bikarbonatlı su içmeli, her gün müshil vermelidir. Her sabah aç karna, bir
su bardağı serin suda, bir kahve kaşığı dolusu (Karlsbad tuzu) eritip
içmelidir. Safra yollarını açar. Yarım gram sodium salisilât ve yarım gram
sodium bikarbonat karışımı paketlerden her gün üç adet, su ile
yutmalıdır. Safra söker. Karaciğeri kuvvetlendirmek için (Bilsan) veya
(Metikodin), (Dycholium) yahut (Sülfarlem) veya tercihan (Fosepar)
hapları vermelidir. (Bilagit) hapları, (Boldo) otunun yaprakları kaynatılıp
içilirse, safra yollarını açar ve hazmı kolaylaştırır. Hazmı kolaylaştırmak
için ve gaz için (Festal) hapları da iyidir.
Kaşınan yerlere (Saltazinç) losyonu veya sirkeli su sürmelidir.
(Doxergan) veya (Polaramine) hapları almalıdır. [8 ve 39. hastalıklara
bakınız!].
22- İKTER HEMOLİTİK (Boya sarılığı): Karaciğerde bir bozukluk
olmadığı halde, kan boyalarının değişmesi demektir. Çok defa zararsız
ise de, vahim sarılığa ve kansızlığa dönebilir. Dalak şişebilir. Hemati
(alyuvarlar) çabuk harap olur. İdrarda ürobilin bulunur. Deri saman
sarısıdır. Gaita çok renklidir. Kaşıntı yoktur. Kanda kolesterin normaldir.
Yani 1,2 gram ile 1,8 gram arasındadır.
Kolesterini bol şeyler yemelidir. Verem hastasının perhizine bakınız.
Sıcak su banyosu, friksiyon iyidir. Açık hava, istirahat ve çelikli şuruplar
ve karaciğer hülasası verilir.
23- VAHİM SARILIK: Mikroptan ileri gelir. Bulaşıcıdır. Kalb çok
zayıflar. Her şeyden önce, kalbi kuvvetlendirmelidir. Kendiliğinden
zehirlenmeği önlemelidir. Bunun için bağırsakları soğuk su ile
yıkamalıdır. Çok su içmelidir. Yatakta istirahat lazımdır.
Çok miktarda (Extrait Hépatiue) yani karaciğer hülasası ve K vitamini
ve cortisone (Kortizon) verilir. Hastalığa yakalanmamak için, eller,
çamaşırlar ve hala temiz olmalıdır. Kalçaya (Gamma-globuline) yapmak
bir ay korumaktadır.
24- ENFEKSİYON (Sâri hastalıklar): Bulaşıcı hastalıklarda sindirim
390
www.dinimizislam.com
organı zayıftır. Kolay hazım olan şeyler verilmezse, bağırsaklardan, kana
mikrop girer. Bunun için süt perhizi verilir. Süt de ağır gelirse, sebze
suları, hububat suları verilir. Sütlü çay, sütlü kahve de verilir. Hastanın
ateşi tabii hale (37 C) düşünce, yumurta ve bol et verilir. Mesela, beyin,
dalak, çikolata, bonfile, piliç, dana gibi kolesterini bol şeyler, günde bir
kere verilir. Sonra, sütlü, tereyağlı hububat püreleri verilir. Püre ağır
gelirse, muhallebi, sütlaç, nişastalı pelte verilir. Az miktarda ve sık sık
yemelidir.
Yağlı et suyunda, kuvvet verici tuzlar vardır. İdrarda albümin yoksa,
karaciğer ve kalb yıpranmamış ise, verilmelidir. Bulaşıcı hastalıklar ateş
yapar. Ateşi düşürmek için (Piramidon) veya (Optalidon), (Veramon)
hapları verilir. Mikropları öldürmek için (Ultra dizayin) veya (Diyazinol)
gibi haplar veya (Antipen), (Penisilin) iğnesi yapılır. (Dürenat), (SP3) ve
(Sülfagenisil-V) hapları çok iyidir.
Sâri [bulaşıcı] hastalıklardan korunmak için, aşı, serum yaptırmak,
anti-biyotik, sülfamid kullanmak lazımdır. Doğar doğmaz B.C.G. verem
aşısına, üç aylık olunca, kabakulak, beş aylık olunca diğer aşılara
başlanabilir. Yapılan aşılar, sıhhat karnesine yazılmalıdır. Cilt ve böbrek
hastalığı geçinceye kadar hiç aşı yapılmaz. Bir aşı yapılırken, başka aşı
yapılmaz. Sâri hastalığa yakalanmış veya yeni kurtulmuş olana aşı
yapılmaz. Aşıdan ateş olursa, aspirin verilir. Cilt kızarır, şişerse, alkollü
bez [kompres] konur. İnsan kanının (Gamma globülin) maddesi, sâri
hastalıklar ve alerji halleri için aşı olarak kullanılmaktadır. Her yirmi
günde bir yalnız adaleye yapılır.
Çiçek aşısı 4 ile 12 ay arasında yapılmalıdır. Aşıdan 4 gün sonra
kızartı (Papule), altıncı günde kabarcık (Vésicule), 8-11 inci günlerde
kayh, cerahatlanma (Pustule) ve ateş, bezlerin şişmesi (adénite) ve on
beşinci günde kabuk hâsıl olur. Ateşin artmaması için, çiçek aşısını yaz
aylarında yapmamalıdır. Kabuk 21 inci günde düşer. Yedi ve yirmi bir
yaşlarında ve salgın zamanlarında tekrar aşılanmalıdır. Ekzemalı
kimselere ve lösemiklerde çiçek aşısı yapılmamalıdır. Çiçek aşısı
1762’de Müslüman Türkler tarafından keşfedildi. 1796’de Jenner bu aşıyı
Avrupa’ya götürdü. Haksız olarak çiçek aşısını bulan kimse ünvanını aldı.
25- EKZEMA: Kaşıntılı, kanlı deri yarasıdır. Sulu veya kuru olur.
Çabuk veya yavaş meydana gelir. Deri kızarır. Su, cerahat akar.
Kabuklanır. Bir yerde olur veya bütün deriyi kaplıyabilir. Hazım bozulur.
Kısa ateş yapar. Çok acı kaşınabilir. Bedenin her yerinde olabilir.
Hastanın alerjisi ve alerjiye sebep olan şey aranmalı, bunlar yok
edilmelidir. Yapılan testlerle kati teşhis elde edilememektedir.
391
www.dinimizislam.com
Soğuktan korunmalıdır. Rivanol binde bir eriyiği ile ıslatılmış bez
sarmalıdır. Su temas etmemelidir. Mide ve bağırsak zarlarından
zehirlenmeyi önleyecek perhiz yapmalıdır. Mide-bağırsak zarları ile, dış
derimiz arasında, sıkı bağlılık vardır. Mide ve bağırsaktaki bozukluklar,
dış derideki gösterileri ile tanınabilmektedir. O halde, ekzema, sivilce,
kaşıntı, sedef hastalığı, deri yağlanması, çıban prürigo (kaşıntılı
kabarcıklar), deri kaşınması, kurdeşen ve baras gibi cilt hastalıklarında,
sindirim yollarından biraz zehirlenme yapabilecek gıdalar yasak
edilmelidir. Midede, bozuk asitler meydana gelmesine sebep olacak
gıdalar da yememelidir. Çok kimseler, balık, çilek ve haram olan midye
gibi maddelere karşı hassas olur. Böyle şeyler verilmemelidir. Yavaş
yavaş ve iyi çiğnemelidir. Yağsız, kızarmış et, piliç kebabı, patates,
hamur işi, pirinç, yağsız pişmelidir. Sebze yağsız pişmeli, yerken taze
tereyağı koymalıdır. Pişmiş veya çok olgun meyve yemelidir. Yağlı ve
yağda kızarmış vermemelidir. Lahana, baharat, salça, turşu, mayalı
peynir, çikolata, alkollü içkiler yasaktır. (Anti-histaminique) haplar,
tedaviye yardımcı olmaktadır. On binde bir permanganatlı su ile
yıkamalıdır. Kunfüz, yani kirpi eti yemenin yukarıda yazılı cilt
hastalıklarına ve gelincik, yani fil hastalığına iyi geldiği, (Hayatül-hayvan)
kitabında yazılıdır. Hanefi ve Hanbeli mezheplerinde kirpi yemek
haramdır. Hasta, diğer iki mezhepten birini taklit ederek yiyebilir. Kirpi
suya konur. Başını sudan çıkarınca boynu kesilir.
26- MİGREN (Yarım baş ağrısı): Zafiyetten ileri gelir. En çok,
sinirleri, hücre sindirimi zayıf olanlarda görülür. Başın yarısı şiddetli ağrır.
İştahsızlık, kay ve kabız olur. Ağrı durunca hiçbir şey yoktur. Gıdaların
parçalanmasından hâsıl olan zehirleri dışarı atamaz.
Bazı insanlarda, yumurta, süt, balık, peynir ve bazı gıdalardan birine
karşı anaflaksi, hassasiyet vardır. Bunu yiyince baş ağrısı ve öteki
alametleri hâsıl olur. Albüminli gıdalar yasaktır. Üç yemekten bir saat
önce yarım gram pepton vermelidir. Albümine karşı anaflaksiyi önler.
Deriyi her gün ılık su ile ovmalı, haftada iki kere ılık su ile hamam
yapmalıdır.
Hazımsızlığı önlemelidir. En iyisi, sebze perhizi yapmaktır. Sebze
çorbası, püresi vermelidir. İyi pişmiş kırmızı et veya suyu verilebilir.
Beyin, paça verilmez. Yağsız balık, meyve yemelidir. İyi pişmiş kızarmış
ekmek, az yemelidir.
YASAK OLANLAR: Yumurta, turşular, av hayvanı, hamur işi, salata,
peynir, çörek, kızartmalar, baharat, kaymak ve tereyağı yasaktır. Süt, çok
defa, iyi gelmez. Kahve, çay, alkollü meşrubat vermemelidir. Deri altına
392
www.dinimizislam.com
(Histamine) yapılması, birçok hastaya iyi gelmektedir. Kalsiyum bileşikleri
tedaviye yardımcı olmaktadır. Bellergal hapları da iyi gelmektedir.
27- NEVRASTENİ: Sinir hastalığıdır. Sinir sisteminin hepsi bozuktur.
Çok yorulmaktan, sıkıntı ve heyecanlardan olur. İrsi de olur. Ağır
hastalıktan kalkınca da, arıza olarak kalabilir. Yorgunluk, yataktan halsiz
kalkmak, başın tepesinde ağrı, gelip geçici ağrılar, evham, korku halleri,
hazım zafiyeti, bağları gevşeyerek bağırsakların düşmesi, kabız, hafif
uzun süren bağırsak nezlesi, unutkanlık, umumi zafiyet, halsizlik,
damarları açıp büzen sinirlerin zafiyeti görülür. Yüzü, birdenbire kızarır
veya solar. Elleri, ayakları soğur. Bazen çok terler. Kalb çarpıntısı, nefes
darlığı, yürek sıkıntısı olur.
Duş, hamam, ovma iyidir. Zihni ve bedeni istirahat lazımdır. Tenbih
edici, harekete getirici ve hazmı güç gıda yememelidir. Açık yerlerde
oturmalı, teselli edici, kuvvet verici kimselerle konuşmalıdır. Fosfatlı,
çelikli gıda ve ilaç vermelidir. Sabah gevşekliğini gidermek için, (Validol)u
şekere üç damla damlatıp, her sabah yemelidir. Kınakına ile kuru üzüm
kaynatıp, yemeklerden yarım saat önce içmelidir. (Anxiété) denilen
korku, sıkıntı için trankilisan haplar iyidir. Bromür, afyon ve morfin
vermemelidir. (İberol) hapları kanı ve sinirleri kuvvetlendirir. Ruhi tedavi,
nasihat çok faydalıdır.
Her gün yarım saat istirahattan sonra, ılık banyo yapmalı, sonra
gezmelidir. Yayla hayatı iyidir. Deniz iklimi iyi gelmiyor. Elektrik tedavisi
de iyidir. Gaz yapıcı şeyler yememeli, gazoz içmemelidir. Kahve ve tütün
içmemelidir.
Her gün çok defa, (Estagfirullah min külli mâ kerihallah)
okumalıdır.
28- ŞİŞMANLIK: Şişmanların yüzde otuzu şeker hastalarıdır.
Ağırlığı, normal ağırlıktan yüzde on [% 10]’dan fazla olan kimseye şişman
denir. Boydan yüz elli santimetre çıkarıp kalan dörde bölünür. Bölüm
yüzden çıkarılır. Kalanın boydan farkı, tabii ağırlığı gösterir. Kadının tabii
ağırlığı, erkekten birkaç kilogram azdır. Boza, şıra gibi mayalanmış
şeyleri içmemelidir. Yağ yapan maddeleri (şekerli, unlu şeyleri)
yememelidir. Tuzsuz yemelidir. Tuz iştaha açar. Diğer maddeleri az
yiyebilir. Sıkı perhiz yapmamalıdır. Zafiyete sebep olup hazım da bozulur.
Bu da, kendi kendine zehirlenme yapar. Latif şeyler yemelidir. Yalnız süt
veya sebze perhizi yapmamalıdır. Beş türlü perhiz vardır:
A) ÇOK YİYENLERİN PERHİZİ: Günde iki kere yemelidir. Bir
yemekte: Sirkeli, limonlu salata, domates, kereviz, hıyar, sirkeli sebzeler,
turp. Hepsi yüz gramdır. İstediği şekilde bir yumurta, iyi pişmiş et veya
393
www.dinimizislam.com
balık. Et miktarı, hastanın kilosu kadar gram olacaktır. Yağsız et suyu,
pişmiş meyve yenir. Kuru meyve yasaktır.
B) AZ YİYENLERİN PERHİZİ: Her yemekte: Bir tabak et, bir tabak
sebze, bir tabak meyve. Karbonhidrat ihtiyacı, taze meyve ile alınmalıdır.
C) AZ ŞİŞMANLARIN PERHİZİ: Her yemekte: Bir yumurta veya elli
gram balık, bir tabak et, yeşil veya nişastalı sebze yüz gram. Meyve
yemelidir. Sıcak su ile hamam yapmalıdır.
D) ÇOK ŞİŞMANLARIN PERHİZİ: Birinci gün müshil verilir ve yalnız
su ile perhiz yapılır. İkinci gün müshil verip sebze püresi, suyu verilir.
Sonraki günlerde iki yemek verilir. Her yemekte: Sebzeli turşular, (Sirkeli
sebze, domates, kereviz, hıyar, salata, turp, hepsi yüz gramdır.) Bir
yumurta veya balık, bir et, sabah sebze, akşam yüz yirmi gram
kızarmamış patates, meyve ve kahve. İki yemekten sonra açlık olursa,
kahve veya süt veya bir yumurta ve meyve yenebilir. Ekmek yasaktır.
Yemek arasında su içmemeli, bir saat önce yalnız su içilir. Yağ yapan
şeyleri, mesela, ekmek, hamur işi, tatlı, tereyağı yememelidir.
E) NORMAL KİLOSUNDA OLANLARIN PERHİZİ: Otuz gram
tereyağlı ekmek ve sütlü kahve ile sabah kahve altısı yapılır. Öğle ve
akşam yemeklerinde: İki yumurta veya balık, seksen gram et, yeşil sebze
veya yüz gram nişastalı sebzeler, yoğurt, yirmi gram taze peynir. Arzu
edilen bir meyve (muz yasaktır), kırk gram ekmek ve kahve. İkindi kahve
altısı - Galeta ile çay. Su, yemek arasında içilir. Şurup içilmez.
İstenilen ağırlığa ininceye kadar, bu perhize dikkatle devam etmelidir.
Haftada, bir kilodan fazla zayıflamamalıdır. İştiha kesici ilaç kullanmak
faydalı değildir. Perhiz esnasında, atar damar tansiyonu on dörtten aşağı
düşmemelidir. Fransız tıp akademisi üyesi profesör Doktor Andre de
Gennes 1964 Nisan ayında yaptığı konuşmada, (Ağırlık, boydan otuz kilo
fazla ise, kalb fazla yorulur. Tehlikeli olur. Veremden daha korkunç olur.
Şişmanlık, her zaman, çok yemekten ileri gelmez. Yağ sindirimini
düzenleyen sinir merkezinin bozulmasından hâsıl olabilir. İstirahat
lazımdır. Gıda günde 1500 kaloriyi aşmamalıdır) demektedir.
29- ÖDEM (Deri altı su toplaması): Ödemlere perhiz yapmak için
eskiden, sebep olan hastalıklara, başka başka perhiz yapılırdı. Hâlbuki
ödemler, uzviyette sodium klorür (yemek tuzu) toplanmasından hâsıl
oluyor. Hastalığın sebebi ne olursa olsun, dokularda suyun toplanmasına
sebep, bu tuz toplanmasıdır. O halde ödem, anasark (istiska, deri altı su
toplanması), Ascite (habn, karında su toplanması) için (Régime desodé),
yani tuzsuz perhiz lazımdır.
Tuzsuz perhiz (Régime déchlorure), böbrek hastalığından hâsıl olan
394
www.dinimizislam.com
ödemlere de iyi gelmektedir. Önce, su giderici rejim (perhiz) yapılır.
Sonra tuzsuz perhiz yapılır. Yahut, ikisi birlikte yapılır. Tuzsuz perhiz
yapan, her gün yarım kilo kadar hafifler. Sütte, litrede bir buçuk gram (az)
tuz olduğu için, böbrek hastaları, süt ile, tuzsuz perhiz yapar. Çiğ ette de
az tuz vardır. Öğle yemeği: Tuzsuz ekmek 200 gram, patates 700 gram,
tereyağı elli gram. Akşam yemeği: Tuzsuz ekmek 250 gram, patates 300
gram, pirinç 100 gram, şeker 100 gram, tereyağı 25 gram.
Tuzu az gıdalar: Patates, un, bezelye, sebze, meyve, taze peynir,
tereyağı, şeker, çay, kahve, çikolata, yumurta.
Et suyu yasaktır. Kalb hastasına tuzsuz perhiz çok faydalıdır.
Kızıl için, tuzsuz perhiz sütten daha iyidir ve hastanın hoşuna gider.
Süleymaniye Kütüphanesi, (Esad efendi) “rahmetullahi teâlâ aleyh”
kısmındaki [3697] sayılı kitapta, 109 sayfadaki dua yazılıp, Gelincik [Fil
hastalığı] denilen hastalığa karşı, şişmiş yere sarılıp bağlanırsa şifa bulur.
Müslümanlara kolaylık olmak için, bu dua, (Teshil-ül-menafi) kitabının
sonuna da yazıldı. Bu kitap, (Hakikat Kitabevi)nde satılmaktadır.
Gelincik hastalığı bir nevi istiska (hidropisi) olup, kollarda, bacaklarda su
toplanarak şişer, ödem olur.
30- SU AZALTMA PERHİZİ: Yatakta istirahat. Beş gün, sabah, öğle,
ikindi, yatsıda 200 gram süt. İkinci beş günde, her gün 800 gram süt ile,
birinci günü, sabah bir yumurta, ikindi vakti bir bisküvi, ikinci gün iki
yumurta, üçüncü günü bir parça da ekmek, dördüncü günü, kıymalı
sebze ve sütlaç da alır. Kalb hastası, süt alamazsa, sebze, patates,
kaynamış havuç suyu günde 250-350 gr.lık üç tabak verilir. İkindi ve
yatsıda 150 gram açık çayla bir bisküvi verilir.
31- FOSFATÜRİ: İdrarda fosfat bulunmasıdır. Fosfor bulunan
organların mesela sinir sisteminin iyi beslenmemesinden meydana gelen
bir hastalıktır. İdrar, turnsola karşı baz reaksiyonu gösterir. Alkali kum adı
verilir. Çok et, az sebze verilir. Yani fosfat verici gıdalar yemelidir. Maden
bileşikleri çok olan gıdaları vermek de faydalıdır. Kırmızı et (sığır, koyun)
vermelidir. Beyaz etlerde fosfor azdır. Yağlı et suyu, beyin ve yağlı
karaciğer, dalak, tarla kuşu, havyar, tavuk yumurtası yemelidir. Yumurta
sarısında çok fosfor vardır. Fasulye, mercimek, bakla, şalgam, nohut,
turp, kereviz, enginar bilhassa taze iken yemelidir. Her meyve iyidir.
Hamur işi, şekerli, baharlı, sirkeli yememelidir. Süt ve kahve iyidir.
Fosforlu ve amonium klorürlü ilaç verilir.
32- PROSTAT (İdrar yolu bezi şişmesi): İdrar yolunu halka gibi
saran salgı bezinin uzun zaman mikrop alarak cerahatlanması ve
şişmesidir. İstibra yapmayanlarda daha fazla hâsıl olur. İdrar yapmak güç
395
www.dinimizislam.com
olur. Kati ilacı ameliyattır. Calcibronat gibi hafif müsekkinler ve
Magnesium bileşikleri gibi ilaçlar, ağrıyı önlemeye ve ameliyatı
geciktirmeye yarar. Damar sertliği hâsıl olur. Damar sertliği perhizine
benzer. Kırmızı et, taze kümes ve av eti, çok taze yağsız balık yemelidir.
Etler, salçasız, sade olacak, garnitürlü (terbiyeli) olmayacak. Tereyağı
serbesttir. Hayvan yağı, vita, sana az verilir. Konserve ve tuzlama, yağlı
balık, yağlı karaciğer böreği, bayat av eti, mayalı peynir, çay, kahve,
alkollü meşrubat, baharat yasaktır. Ateşin artması, (Prostatit) alametidir.
Antibiyotik ve sülfamid verilir. Düronat veya (Azo Gantrisin) tabletleri ve
Almanya’da yapılan (Sitosterin) hapları, prostatit, sistit ve üretrit gibi
idrar yolları iltihapları tedavisinde faydalı olmaktadır.
Sebzeler bol verilmelidir. Unlu, aşırı gitmemeli. Çünkü, besleyici
kuvvetleri çoktur. Prostatlılara çok gıda vermek iyi değildir. Yeşil sebze,
(yeşil fasulye, ıspanak) iyidir. Kuzukulağı, domates, kuşkonmaz yasaktır.
Taze salata verilebilir. Fakat, biber ve sirke yasaktır. Meyve konserveleri,
komposto yenir. Kırmızı meyve ve çilek yememelidir. Her gün çok
yürümelidir.
Ekmek az yemeli, pasta, gevrek yememeli, kuru pasta az yemelidir.
Hamur işi yemekler serbesttir. Maden suları iyidir. Mideyi temizler.
Kriz ve ateşli zamanlarda süt verilir. Yemek zamanları dışında bir şey
yememeli. Yemeği iyi çiğnemelidir. Azotlu çok yememelidir. Bunlar,
idrarda kum yapar. Baharat ve münebbihler yasaktır. Akşam
yemeklerinde et az olmalıdır.
33- RAŞİTİZM (Kemik hastalığı): Küçük çocuklarda olur. Kemikler
kıvrılır. Şekilleri değişir. Hazım yolları bozulur. Lenfa bezleri şişer. Sâri
hastalıklardan sonra, kendiliğinden zehirlenme, frengi, verem veya iyi
gıda alamamaktan meydana gelir. Hayvan sütü verilen çocukların
bağırsakları bozulmasından veya vaktinden önce, memeden kesilmeden
de olur. Sebebini anlayıp, bu sebebi tedavi etmelidir. Ana sütü
verilmeyen çocuklara D2 vitamini vermelidir. Hastalığa yakalananlara,
ışık tedavisi, ultra-viole ışınları yapılır. Ergosterol halinde D vitamini
verilir. D2 vitamini, tabip nezareti altında verilmelidir.
Kemik dokularda fosfat azalmıştır. Mide ve bağırsaklarda zehirlenme
vardır. Bu ise, fosfatların hazım olunmasını güçleştirir. Küçük çocukların
ana sütü emmesi, bu iki şeyi düzeltir. Ana sütü olmazsa, fenne uygun süt
verilmeli, pastörize veya kaynamış süt vermelidir. Sütten kesilmiş
çocukların sütüne mısır ve yulaf unu katmalıdır. Bunlarda fosfat vardır.
Yağ ve yumurta sarısı, lesitin, glisero-fosfat, fasulye ve mercimek püreleri
de katmalıdır. Bu fosfatlı perhize, kireçli gıdalar da eklenmelidir.
396
www.dinimizislam.com
Gıdasında, asit (hamız) bulunmamalıdır. Sirkeli yemekler, eski peynir,
limon, portakal vermemelidir. Hazım yollarında asit mayalanması
olmamalıdır.
Çocuk, sekiz ay yalnız ana sütü emmeli, sonra bir, daha sonra iki
emzirme yerine, süt ve un bulamacı ile iki kere doyurmalıdır. On-on beş
aylık iken, iki kere bulamaç yapıp, beş kere de emzirmelidir. On beş-on
sekiz ay arasında, üç bulamaç vermeli, üç kere de emzirmelidir. On sekiz
aydan sonra, yukarıda yazılı çeşitli şeylerle beslemelidir. Ayakta çok
tutmamalı, yürütmemelidir. Güneşli ve havalı odada bulundurmalıdır.
Deniz iklimi çok iyidir. Deniz ve kum banyosu, birinci ilaçtır. Haftada iki-üç
tuzlu ılık banyo, bu işi görür. Müleyyin, lavman ile kabzı önlemelidir.
Büyük çocuklara balık yağı, günde bir çorba kaşığı içirmelidir.
34- SPERMATORRE (Bel gevşekliği): Bu hastalık üç türlüdür:
1 - Hasta kuvvetli, sağlamdır. Ruhi bir kusuru da yoktur. Her gece
ihtilam olmaktadır. Yorgun kalmaktadır. Halaya gidince, önünden birkaç
damla muhat çıkmaktadır.
2 - Asabı bozuktur. Nevrasteni vardır. Çok ihtilam olur. Çok yorgun
kalkar. Gündüz, hareketleri esnasında akan muhatı, çamaşırında görür.
3 - Akıntının sebebi reflekstir. Yani bir nevi gıdıklanmadır. Avret
yerine hafif dokunma, varikosel, yani zeker varisi, damarda kan birikmesi,
hemoroid (kanlı basur), makat kaşınması, kabızlık ve başka sebeplerle
sarsılan sinirler, refleks ile, akıntı sinirlerini harekete getirerek olur. Birinci
hal fizyolojik, sıhhidir. Birinci, ikinci halde, erken kalkmalı, yatak sert
olmalı, yastık kullanmamalı, yatağa kafuri serpmeli, sabah akşam ılık su
banyosu yapmalı.
Tenbih edici (sinirleri harekete getirici) gıdalar, baharat, biber, turşu,
çay, kahve, konserve etleri, mayalanmış peynir yasaktır. Hazmı kolay
şeyler yemelidir. Akşam yemeği yalnız su ve ıhlamur olmalıdır.
Belladonlu, kafurili ilaç alınır.
Çocukların gece idrar yapması, ruhi, asabi hastalıktır. Büyüklerin
idrar kaçırması [Silis-ülbevl], bir hastalık değildir. Başka bir hastalığın
alametidir. İdrar kaçırmaya karşı, kıssa yani hiyarı suda kaynatıp suyu
içilir. Hıyar çekirdeği veya reyhan, yani fesleğen tohumu da böyledir.
Meşe palamutu toz edilip, her gün bir kaşık alınır. Sabah aç karna nohut
kadar günnük veya sarımsak yahut kimyon, soğuk su ile yutmalıdır.
35- TÜBERKÜLOZ (Verem): Veremlilere, hem besleyici, hem de
zayıflamaya önleyici şeyler verilmelidir. Fazla doyurmak doğru değildir.
Mide ve bağırsakları bozulur. Karaciğer, böbrek gibi uzuvlar yıpranır.
Hasta zamanla veya süratle zehirlenir. Zehirlenme ise, nefes darlığı,
397
www.dinimizislam.com
hazımsızlıktan albüminüri, karaciğer şişmesi, tansiyon yükselmesi, kan
tükürmesi gibi şeylere sebep olur.
Bugün (Pirampicine) veya (İsoniozide) ihtiva eden müstahzarlar ve
(Cyclocérine Roche) tabletleri ve (İso-Benzacyl Wander) komprimeleri
veremi tedavi etmektedir. Bu haplar, tabibin tarifine göre, dikkatle
yutulunca ve aşağıda yazılı perhiz yapılınca, verem hastalığı tamamen
geçmektedir.
(Streptomycine)
de
iyi
gelmektedir.
Vereme
yakalanmamak için, (B.C.G.) aşısı ile aşılanmalıdır. Bacille de Calmette
et Guérine kelimelerinin ilk harfi ile gösterilen bu aşı, yeni doğan çocuğa
yapıldığı gibi, tüberkülin deneyi yapılarak, negatif bulunan büyüklere de
yapılır. Tüberkülin deneyi, çiçek aşısı gibi kola yapılır. Kızarır,
kabuklanırsa, pozitif demektir. Bu kimseye aşı yapılmaz. Grip ve
tüberkülozda öksürüğü kesmek için (Lüdikodin) veya (Perebron) şurupları
veya hapları iyi gelmektedir.
Her şey verilir. Fakat aşırı verilmez. İştahı olduğu kadar yemeli,
kendini zorlamamalıdır. Kolesterini bol lipoid yağları yemelidir. Kolesterin
maddeleri, verem basillerini ve toksinlerini çok iyi tahrip etmektedir.
Damar sertliği, bunun aksinedir. Onlara kolesterin vermemelidir.
VERİLECEK ŞEYLER: Beyin ve karaciğerde çok kolesterinli lipoid
vardır. Yumurta sarısı da böyle ise de, kabız yapar. Az vermelidir (günde
iki, üç yumurta kâfidir.) Fazlası, zehirlenme yapabilir. Sütte de lipoid
vardır. Bunu da, fazla vermemeli, yemeklerde su yerine içmemelidir.
Yemekten uzak zamanda içilir.
Balık tohumu ve havyarda, yağlı balıkta çok lipoid vardır. Bunları
yemelidir. Balık yağı çok kıymetli gıdalarıdır.
Hayvan yağlarında lipoid azdır. Kolesterinleri de azdır. Hazımları güç
olur.
Et çok lazımdır. Büyük hayvan kırmızı eti, taze olarak verilmelidir.
Genc ve beyaz etler sonra gelir. Kümes hayvanları yenir. Av hayvanları
yememelidir. Et suyu faydalıdır. İçinde maden bileşikleri çoktur.
Ciğerci etleri, dalak, ciğer, böbrek çok lipoidlidir. Sık sık verilmelidir.
Haşlama et, ancak iştahı olmayan hastalara verilmelidir. Başka şey
yiyebilenlere verilmemelidir.
Hamur işi, nohut, mercimek, fasulye, bakla, kestane iyidir. Azot,
fosfor ve karbon kaybını telafi ederler. Bunların kurusunu vermek çok
faydalıdır.
Yeşil sebzeler, kabızlığı önler ve kalsiyum verir. Bunlarda manganez
ve çelik de bulunduğundan kireç temin eder ve kan yapımına yardım
ederler.
398
www.dinimizislam.com
Çok ekşi olmayan bütün meyveler serbesttir. Az çay verilir.
Veremlilerin karaciğeri arızalı olduğundan, bunlara da alkollü içki
vermemelidir.
KAN TÜKÜRENLERE PERHİZ: Tansiyonu yüksek ve kanlı olanlara
ve az kan tükürenlere et az verilir. Yumurta, beyin ve ciğerci etleri de,
bunlara az verilmelidir. Böyle, artritik kimselerin lipoide çok ihtiyacı
yoktur. Bunlara daha çok, kuru sebze verilir. Ateşi olmayanlara yalnız
sebze ve az süt verilir. Ateşli olanlara, sebze suyu, sebze çorbası ve süt
verilir. Ateş azalınca, patates ve meyve kompostosu verilir.
Alkolik olanların karaciğerleri bozulur. Vereme çabuk yakalanırlar.
Tedavileri de güçtür. Karaciğerleri, zehir temizleme vazifesini göremez.
Safraları az lipoid çıkardığından vücutları mikroplara karşı dayanıksız
olur. Bunlara, gıda zehirlenmesi az olan şeyler vermek lazımdır. Et çok
verilmez. Bunların lipoid ihtiyaçları çoktur. Beyinli, ciğerli, ciğerci etleri ile
sebze vermelidir. Hamur işi de verilir.
Lipo, yağ demektir. Lipoid, yağa benzeyen demektir. Yağları eriten,
eter, benzol, kloroform gibi sıvılarda eriyen kolloid cisimlerdir, yani
kimyevi yapıları başka olduğu halde, fizik özellikleri yağlara benzeyen
cisimlerdir. Fosfatidler, sterinler lipoiddir. Sinir hücrelerinde bulunan
miyelin de, lipoidlerin karışımıdır.
36- BRONCHİTE (Bronşit): İltihab-ı kasabat denilen bu hastalık,
nefes yolunun iltihaplanmasıdır. Öksürük ve renksiz yahut sarı koyu
ifrazat olur. Şiddetli hallerinde nefes darlığı ve hırıltı, ses hâsıl olur.
Sigaraya devam edenlerde şiddetli olur. Ekseriya soğuk ve rutubetli
rüzgâr buna sebep olmaktadır.
Ağız ve diş iltihaplarını hemen izale etmelidir. Her sene, sonbaharda
antibakteriel ve anti-gripal aşı yapılmalıdır. Birkaç gün anti-biyotik vererek
ağız ve bronche intanına mani olmalıdır. Terpin, benzuat vererek, göğüs
ifrazatının dışarı atılmasını kolaylaştırmalıdır. 24 saatte 1 ila 2 gram
olarak ve 15 gün fasıla ile 3-4 gün antibiyotik vermelidir. Kloramfenikol
vermemelidir. Öksürüğü kesmeli, fakat afyon sınıfı kullanmamalıdır.
Rutubetli, soğuk havadan, rüzgârdan ve soğuk su ve meşrubattan
çok sakınmalı. Göğüs ve boyun daima örtülü olmalıdır. Astım ve nefes
darlığına karşı, çok az kortikoid verilir. Kalb ve kan deveranı zayıflarsa,
tuzsuz perhiz yapılır. Su azaltılır, idrar söken ilaçlar, bilhassa
asetazolamid verilir.
Dafi-i süal (Béchique) ilaçlar, öksürük keserler. (Teshil-ül-menafi)de
diyor ki, yaş öksürüğü kesmek için, yüz otuz gram süzülmüş bal hafif
ateşte ısıtılır. İçine bir gram günnük, bir gram damla sakızı konup,
399
www.dinimizislam.com
karıştırılır. Bunlar eriyince ateşten indirilir. Katılaşmadan önce içine birer
gram kavrulup toz edilmiş çörek otu ve hulbe tohumu ve zencefil ve
karabiber konup karıştırılır. Sabah aç karna ve yatarken ve öksürük
artınca, bu macundan bir kahve kaşığı alınır. Yahut yatarken beş adet
karabiber yutulur. Soğuktan olan öksürükte saf bal yememelidir. Bal,
damarları ve adaleyi büzer ve safraya zarar verir. Safra kaşıntıya sebep
olur. Balgam sökmek için, ılık su içmelidir. Sıcak suda günnük eritip
içmek ve sabah aç karna kuru üzüm, bayat ekmek de söker. Kuru
öksürük için, hulbe tohumu beş ayrı su ile kaynatılır, her defasında suyu
dökülür. Aynı miktar un koyup, süt, şeker ve tereyağı ile macun yapılır.
Sabah, akşam bir çay kaşığı yenir. Zeytin yağı ve badem, muz ve taze
süt, meyan kökü balı iyidir. Hulbe buy tohumu olup, taze fasulye gibi olan
meyvelerinin içinde, kırmızı, buğday gibi tohumlar bulunur. Farsçada
Şemliz, Fransızcası (Semence fenugrec)dur. Pastırmaların üstüne
sürülen çemen ismindeki macun (sarımsak, kırmızıbiber ve buy tohumu
unu)dur. Bunun için hulbeye çemen otu da denir. Ekmek ile çemen
yemek de öksürüğü keser. Hadis-i şerifte, (Ümmetim hulbenin
faydasını bilse, ağırlığı kadar altın verip, satın alırdı) buyuruldu.
Teshilden tercüme tamam oldu. Ağız ve boğaz temizliği için, binde üç
fenosalil mahlulu veya (fenol 1 gr, gliserin 10 gr, su 250 gr) ile sabah ve
akşam gargara yapılır. Müsavi miktarda (sığırkuyruğu, gelincik, hatmi,
kedi ayağı, deve tabanı ve menekşe) çiçekleri karışımına (Espes
pektoral) denir. Beş gramı bir litre su ile çay gibi hazırlanıp içilirse,
öksürüğü keser. (Kitab-ürrahme)de diyor ki, (Öksürük için, Mürrü safi,
günnük, damla sakızı ve kavrulup toz edilmiş hulbe tohumu birer gram,
120 gram zeytinyağı ile karıştırıp, hafif ateşte eritilir. Yatarken bir kaşık
alınır. Yahut müsavi miktar mürrü safi, hulbe ve şeker tozları karıştırıp,
sabah ve öksürünce, sıcak su ile birer kaşık yutulur. Hulbe tohumu, un,
bal karışımı da iyidir. Hulbe, kereviz tohumları ve kimyon tozları
karışımından [bir çay kaşığı], aç iken su ile içilince göğüs hırıltısına, mide
ve karın ağrısına iyi gelir.)
37- UÇUK: Fransızca (perléche) denir. Alt ve üst dudakların birleştiği
yerde çıkan ufak yaradır. Kabuk bağlar. Ağız hareket edince, kabuk
çatlayarak çok acı yapar. Dâhili hastalıklardan veya mikroptan hâsıl olur.
Mikroba karşı iki gram gümüş nitrat, yani Cehennem taşı, yüz gram inbik
suyunda eritilir. Bu eriyik renkli şişede ve karanlık yerde senelerce
saklanabilir. Bir pamuğa veya tülbende birkaç damla damlatıp, bu yaş
bez bir dakika kadar uçuk üstüne dokundurulur. İki üç gece yatarken bir
kere yapılır. Uçuk tamamen geçer. İlacı çamaşıra damlatmamalıdır.
400
www.dinimizislam.com
Siyah leke yapar. Antibiotikli merhem sürmeli, C ve B12 vitaminleri
vermelidir.
38- DUDAK ÇATLAMASI: Yatarken, yağlı krem ile ovulur.
39- EL ÇATLAMASI: Kış mevsiminde soğuktan, el, ayak derileri
çatlar. Hatta kanar. Küçük bir şişeye bir limon sıkılır. Üzerine iki misli
gliserin konup çalkalanır. Gece yatarken, çatlak yerler bununla ovulur.
40- KAŞINTI: Kaşıntıya karşı bir fincana, birer kahve kaşığı asit
salisilik ve boraks tozları konur. Üzeri çocuk pudrası ile doldurulur. Hepsi
bir havanda iyice karıştırılır. Kaşınan yere ekilir. Eczahanelerde muhtelif
isimler ile satılmaktadır. (Doxergane) veya (Polaromine) hapları ve
(Volog) kremi kaşıntıya iyi gelmektedir. [21. hastalıktaki ilaçlardan da
almalıdır.]
41- ARI SOKMASI: Önce, iğnesi, pensle ucundan çekerek çıkarılır.
Üç misli sulandırılan amonyakla ıslatılmış pamuk konur. Amonyak yoksa
bir kibrit çöpü yanarken söndürülür. Kıvılcımı kalmayınca, ucu kızgın iken
yaraya bastırılır.
42- YANIK: İnşaat yerinden fındık kadar sönmüş kireç alınır. Bir
fincan su ile çalkalanır. Durulunca berrak kireç suyu alınır. Üzerine, aynı
miktar zeytinyağı konur, karıştırılır. Hâsıl olan merhem yanık üzerine
sürülür.
43- ARPACIK: Göz kapakları çapaklanmasını ve arpacık denilen şişi
gidermek için, bir cezve suda yarım çay kaşığı asit borik kaynatılır. Sıcak
asit borikli suya pamuk batırılır. Sırt üstü yatan hastanın gözü üstüne
konur. Soğuyuncaya kadar, iki üç dakika, göz üstünde durur. Koyarken,
pamuğun çok sıcak olması lazımdır. Antibiotikli göz merhemi de iyidir.
Göze ilaç koymak, orucu bozmaz.
Başı açık güneşte, rüzgârda kalanın yüzüne kan toplanırsa, sabah
akşam, göze bir damla taze limon suyu damlatılır. Çok yakarsa da, acı bir
dakikada geçer.
44- SAÇ DÖKÜLMESİ: (Alopecie) denilen saç dökülmesinin çeşitli
sebepleri vardır. Bulaşıcı hastalıktan, bazı ilaçlardan, hamilelik veya tiroid
salgısının az olmasından ve ruhi bozukluktan dolayı saç dökülmesi az
değildir. Seborrhé [Seborre] denilen yağlı, kepekli saçların dökülmesi de
çoktur. Bunların ayrı ayrı tedavileri vardır. Müşterek, umumi bir tedavi
yoktur. Saç dökülmesine karşı, başı esmer sabun, yani yumuşak potas
sabunu ile yıkamalıdır. Süleymaniye Kütüphanesi, (Laleli) kısmında,3735
sayılı kitapta diyor ki, (Saçı dökülen kimse, sabah-akşam başına
menekşe yağı sürse, saçı dökülmez ve yenisi gelir. Menekşe veya başka
çiçeğin yağını yapmak için, Fransızca (Dorvault)da diyor ki, yüz gram saf,
401
www.dinimizislam.com
yani asitsiz zeytinyağı, yirmi beş gram çiçek ile karıştırılır. El ile yoğrulur.
Yahut havanda ezilir. Şişeye koyup ağzı kapanır. Ara sıra çalkalayarak
üç gün güneşte tutulur. Sonra, sıkarak yağı süzülür. Posa sıkılıp yağ iyice
alınır. Posa atılır. Bu yağa tekrar yirmi beş gram çiçek konup, yine üç gün
güneşte tutulur. Böylece üç kere yapılır. On günde kuvvetli çiçek yağı
elde edilmiş olur. Yahut, yüz gram yağa iki gram menekşe esansından
koyup çalkalanır. Bunun gibi yapılan lavanta çiçeği yağı ile, baş
ovulmasını, Doktor Heraud, Fransızca (Tıbbi nebatlar) kitabında
yazmaktadır.
Sinameki yaprağı kaynatıp içmek veya tozunu yutmak saçı çoğaltır.
Hatmi çiçeğini kaynatıp, hamamda, o su ile saçı yıkasalar, kıl diplerini
kuvvetlendirir ve dökülmesini önler. Havuç yaprağı da böyledir.) (Gayetül-itkan)da diyor ki, (Saç dökülmesi, kan bozukluğundan ise, kan
aldırmalı ve müshil ilaçlar vermelidir. Zafiyet var ise, kuvvetli gıda
yemelidir. Mersin yaprağı yağı, sakız yağı veya ladün ağacı [cistüs] yağı
sürmelidir. İvadne, baldırı kara, gül, biberiye, sarız ağacı yaprakları
kaynatılıp, bu su ile kıl biten yerleri yıkamalıdır. Kaysum, yani kara pelin
[Aurone] ve kamış kökü, labada, asaron, yani çoban düdüğü, arı ve kirpi
külü, fare tersi ve ayı yağı da kaynatıp sürmek veya yıkamak, saç
dökülmesini önlemektedir.)
45- ÇIKIK ve BURKULMA: (Nüzhet-ül-ebdan)da diyor ki, insan
düşünce veya bir yere çarpınca, iğri basınca, oynak kemiği yerinden
çıkar. Buna, (çıkık) denir. Fransızca’da, (Luxation) denir. Yerinden
oynar, fakat çıkmazsa (burkulma) veya (Entorse) denir. Her ikisinde de,
bu oynak yerini hiç hareket ettirmemelidir. Çıkan kemik başı yavaşça
yerine oturtulmalıdır. Bunu oturtması için hemen doktora veya çıkıkçıya
gitmelidir. Yerine oturunca ve burkulma üzerine kardeşkanı reçinesi,
kilermeni, nar kabuğu ve çiçeği, günnük ve delice tanesinin unu ile
yumurta akı karıştırıp yapılan lapa sürülür. Üzeri bezle sarılır. Yetmiş beş
gram sarı balmumu ve on beş gram sakız ve on beş gram ratinc, yani
reçine sıcakta eritilip yapılan lapayı koymak da iyi gelmektedir. Bunlar
bulunamazsa, bir bez üzerine et kıyması serip üzerine karabiber ekilir.
Burkulan yer üzerine konup, üzeri sarılır. Ağrı, sızı birkaç saat sonra
kesilmezse, kemikte çatlama veya kırık ihtimali olur ki, hastahaneye
götürmelidir. Orada alçıya koyarak tedavi edilir.
46- EZİK, BERE, CİLD MORARMASI, BEL TUTULMASI: İnsanın
derisi bir yere sıkışınca, ezilince, oraya kan toplanır. Morarır. Çok acır,
sızlar. Buna (Ezik) veya (Contüsion) denir. Kurşun suyu veya (Eaude
Goulard) denilen süt gibi beyaz, bulanık su, eczanelerde bulunur. Bir gaz
402
www.dinimizislam.com
bezi bu su ile ıslatılıp, morarmış deri üzerine konur. Acı, sızı birkaç
dakikada kesilir, gider. Kurşun suyu yok ise, bir gaz bezi üzerine
(Lasonil) denilen merhem sürüp, deri üzerine koymalı, üzeri sargı bezi
ile bağlanmalıdır. Deri yırtılmış, kan çıkmış ise, bunları sürmemeli, yara
(Oxigenli su) ile yıkanıp, üzerine (Tetra-cortril) veya (Cortril) merhemi
sürülüp, üstü (Hansaplast) denilen gazlı bez ile örtülmelidir. Bel
tutulması için, tüpten üç santimetre (Lasonil) veya (Ben-gay) merhemi
çıkarıp, cilt üzerine konup, iki avuç ile sürmeli, birkaç dakika ovmalıdır.
Sabah akşam yapmalıdır.
47- DİZ KALÇA SIZLAMASI: Soğuk zamanlarda, tavşan tüyünden
yapılmış diz örtüsü giyilir. Almanya’dan gelmektedir. Bulunamazsa, kalın
yün fanilanın iki kolu omuzdan ayrılıp, bacaklara geçirilir. Her gün, 2-3
incir yemelidir.
48- ÇIBAN: Deri üzerinde, sivilce, çıban delinmemiş ise, gaz bezi
üzerine mercimek kadar siyah (ihtiyol merhemi) konup sivri yerine
kapatılır. Gaz bezi üzerine pamuk konur. Üzeri filaster denilen yapışkan
bez şerit ile örtülür. Şeridin iki ucu deriye yapıştırılır. Her akşam hepsi
değiştirilir. Birkaç günde çibanın ucu delinir. Sonra, her açışta, oksijenli
su damlatılmış pamukla delikteki kıyh, cerahat temizlenip ihtiyol merhemi
ile kapatılır. Cerahat hâsıl olmazsa, gaz bezine beyaz (oksid dü zenk)
merhemi koyup, delik üzerine kapatılır. Gaz bezi üzerine filaster şerit
konur. Bunlar da her akşam değiştirilir. Birkaç günde tedavi tamam olur.
49- AKREP, YILAN SOKMASI: Sokulan yer, aleve tutulmuş veya
ispirtoya sokup çıkarılmış jilet veya bıçak ile hafif yarılıp, emilir ve
tükürülür. Yukarı tarafa bir şey sarıp hafif sıkılır. Yarım saatten fazla
sıkmamalıdır. Kızgın şey sürmek faydasızdır. Hemen çok sulu [yüzde on]
(Javel suyu) [yani çamaşır suyu] veya [yüzde bir] (Permanganat) ile
yıkamalı ve yaraya yakın (Serum antiscorbio), (Akreb Serumu) (Serum
Anti-Venimeux) yani (Yılan Serumu) deriye veya adaleye şırınga
etmelidir. Serumun cinsi, yılanın cinsine göre değişir. miktarı, hastanın
veznine ve aradan geçen zamana göre değişir. Bir adam için, 20-30
c.c.dir. Önce 10. c.c. yapılıp, 2-3 dakika fasıla ile 1 c.c. yaparak, 10
dakikada tamamlanır. Serum +4 derece serinde 5 sene muhafaza edilir.
Antibiotik ve ağrı kesici ilaç vermelidir. Afyonlu ilaçlar verilmez. Lüzum
görülürse (corticoide solouble forte) iğnesi yapılır. 24 saatte 1-2 gram
Hemisuccsinate hydrocortisone uygundur.
Hasta olmamak için ve hastalıktan kurtulmak için, dört şey yapmak
lazımdır:
1- Fazla yememeli,
403
www.dinimizislam.com
2- Alkollü içkileri hiç içmemelidir.
3- Üzülmemeli, asabileşmemeli,
4- Vücudu, eşyası, yiyecekleri temiz olmalıdır.
Grip hastalığını yapan virüsün, etrafımızı çeviren hayvanlarda,
bilhassa domuzda bulunduğu ve bunlarda ürediği Amerika’da tesbit
edilmiş olup, eczacılık bülteni 1974 senesi, 6. sayısında yazılıdır. Evlerde
köpek bulundurmamalıdır.
50- VİTAMİNLER - Hayvan ve nebatlarda bulunan ve gıdalar
vasıtası ile insanlara gelen ve yaşamamız için lazım olan uzvi
maddelerdir. Günlük gıdalarımızla, ağırlıklarının on milyonda biri kadar
vitamin almaktayız. Vitaminler, yalnız nebatlarda teşekkül eder. Hepsinin
kimya yapıları anlaşılmış olup, bazıları suni yapılmaktadır. Vitaminler
birer büyük harf ile gösterildiği gibi, hususi isimleri de vardır. Vitaminlerin
ilaç olarak kullanıldığı başlıca hastalıklar şunlardır:
A - Bebeklerin, hamile kadınların ve ihtiyarların zafiyet hallerinde,
görme zayıfladığında, yaraların iyi olmasının gecikmesinde ve tansiyon
yükselmesinde.
B Komplex - Mide ve hücrelerdeki hazım bozukluğunda.
B1 - Sinir zafiyetinde, çarpıntıda, ödemde ve romatizmada.
B2 - Dil ve deri hastalıklarında, adale gerilmesinde, konjonktivitte,
tüberkülozda.
B3 - Hazım yolları iltihaplarında, karaciğer kifayetsizliğinde, kurşun,
barbitürik ve sülfamid zehirlenmesinde.
B4 - Agronülositosda, kan zehirlenmelerinde, romatizmada.
B6 - Sinir hastalıklarında, adale tesennücünde, ispirto ile ve ispirtolu
içkilerle zehirlenmelerde.
B12 - Kansızlıkta, sinir bozukluğunda.
C - Skorbüt ve kanamalarda, soğuğa ve yorgunluğa mukavemeti az
olanlarda, romatizmada, ruh hastalıklarında.
D - Kemik hastalıklarında, tüberkülozda, alerjide.
E - Cinsi zafiyetlerde, Ayise kadındaki asabi rahatsızlıklarda, kalb ve
damar hastalığında, romatizma ağrılarında.
F ve H1 - Cilt hastalıklarında.
H2 - Ateşli cilt hastalıklarında, nefes darlığında.
I ve J - Karaciğer zafiyetinde.
K - Kanamalarda.
M - Cilt sertleşmesi, siyatikte
.
N - Zehirlenmelere karşı mukavemeti arttırır.
404
www.dinimizislam.com
O ve T - Hazımsızlıkta, kemik hastalığında.
P - Damar zafiyetinde, basurda, ödemde, egzamada.
B2, B6, B12, C ve E vitaminleri, fazla alınırsa, zarar vermez. A
vitamininin fazlası, kafada tansiyonu arttırıp, ruhi ve asabi bozukluk yapar
ise de, alınmayınca düzelir. B1 fazlası, hassasiyeti bozar. P’nin fazlası,
tansiyonu düşürür. D’nin fazlası, kanda kalsiyumu arttırıp, bulantı, kusma,
ruhi ve asabi bozukluk yapar. Fitate de sodyum verilerek, kalsiyumun
kana geçmesi azaltılır.
Derviş Muhammed Nidai efendinin 1578 senesinde yazdığı, Türkçe
(Menafiun-nas) kitabında, hastalıklar ve ilaçları uzun bildirilmektedir.
Kitap altmış bab, 376 sayfadır. 33. sayfasında diyor ki, (Baş ağrısı deva
ile gitmezse, Bekara suresinin 196. ayetini, femen’den ev-nüsük kadar
yazıp, başında götüre, bi-iznillah şifa bulur. Başına besmele ve sonuna
üskün lillah yazılır.) Abdestli olarak ve İslam harfleri ile yazmalıdır.
NOT: Bu yazı, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabından alınmıştır.
Baş ağrısı için
Sual: Tıbbi bir çare bulamayan bir kimse, baş ağrısını önlemek için
ne yapması gerekir?
CEVAP
Başka doktorlara da gitmelidir. Bazı gıdaların da baş ağrısına iyi
geldiği bilinmektedir:
1- Meyve sebzeler
Çörek otu ekmekle yenirse baş ağrısını dindirir. Badem, haşhaş
tohumu, nane, biberiye, çikolata, elma yemek baş ağrısına iyi gelir.
Karabiber tarçınla içilirse baş ağrısını giderir. Tere tohumu müzmin baş
ağrısına iyi gelir. Kavun, karpuz baş ağrısını giderir. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Kabak, baş ağrısına iyi gelir.) [Müslim]
Nane, limon, toz karanfil ve iki çay kaşığı sirkeyi 5 dakika kaynatıp
balla tatlandırarak iki-üç bardak içmek, çörek otunu, toz karanfili enfiye
gibi koklamak, tuzlu veya sirkeli patatesi veya salatalığı ikiye bölerek alna
koymak, çörek otunun dumanının tütsüsünü koklamak, kavrulmuş
kahveyi koklamak, kabak suyunu burna çekmek, soğan ezmesine sirke
ilave ederek alna koymak, taze marul sirkeyle yemek, haşlanmış nohut
yemek, limonu kahve karışımıyla yemek, limon kabuğu tozunu balla
yemek, burna 2–3 damla soğan suyu damlatmak, kulağa acı badem yağı
damlatmak, servi kozalağı çayını gül suyuyla karıştırarak başa sürmek,
baş ağrılarına iyi gelir.
405
www.dinimizislam.com
2- Çaylar
Oğul otu çayı, zencefil çayı, şahtere çayı, karabaş otu çayı, papatya
çayı, yavşan otu çayı içmek baş ağrısına iyi gelir.
200 gr. üzerlik tohumu 5 kilo üzüm şırasıyla 1,5 kilo kalıncaya kadar
kaynatılıp her gün iki bardak bir ay içilirse, müzmin baş ağrısını ve sarayı
geçirdiği tecrübe edilmiştir.
Bir avuç arpa, bir litre suda kabukları ayrılıncaya kadar kaynatılır.
Cam sürahiye süzülür. Bekletilip ılıklaşınca üzerine bir limon sıkılır. Balla
tatlandırılıp içilir yarım baş ağrısına iyi gelir.
Anason çayı içmek, ıhlamur, kiraz sapı çayını içmek, reyhan çayını
içmek, kekik suyu içmek, iki gram karabiberi 3 çay kaşığı tarçınla içmek,
bir bardak kaynar suya 4–10 gr. kimyon koyup demleyerek içmek de baş
ağrılarına iyi gelir.
3- Hareketlerde bulunmak
Deriyi her gün ılık suyla ovmalı, haftada iki kere ılık suyla yıkanmalı.
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hamamdan çıkarken ayakları soğuk suyla yıkamak, baş ağrısını
giderir.) [Ebu Nuaym]
Açık havada dolaşmak, yeşilliğe ve akarsuya bakmak da iyidir. Baş
ağrısı için, başa kına koymak da faydalıdır.
4- Dua okumak
Abdestli olarak Bekara suresinin 196. âyeti, femen den ev-nüsük’e
kadar yazılıp, başa konur. İslam harfleriyle, başına Besmele ve sonuna
üskün lillah yazılır. Başağrısına iyi gelir. (Menafi’un-nas)
Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Ya Ali, başın ağrıyınca, iki elini başın üzerine koyup, Haşr
suresinin sonu olan Lev enzelna âyet-i kerimesinden sonuna kadar
oku!) [M.Ç.Y. Güzin]
Yiyip içerken
Sual: Yiyip içerken, nelere dikkat etmek gerekir?
CEVAP
İslam âlimleri bildiriyor ki:
1- Yemekten önce elleri yıkamak sünnettir. [Ellerimizin bir nevi
mikrop deposu olduğu bugün bilinmektedir.]
2- Çok çeşitli değil, tek çeşit gıda yemeli. [Hazım için, her çeşit
gıdaya ayrı ayrı salgı, asit yayılır. Bu da mideyi yorar.]
3- Çok sıcak yiyip içmemeli. [Sıcak yiyip içmek, mide kanserine
sebep olur.]
406
www.dinimizislam.com
4- Yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirmek sünnettir. [Tuz dile
dokunduktan sonra, tükürük bezleri hemen çalışmaya başlar. Salgı
yayar. Bu salgı, hazım için önemlidir, hazma yardım eder ve kolaylaştırır.
Yemeğe tuzla başlanırsa, beyin tarafından gönderilen bir uyarı
sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka
oluşur ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önler. Yemeği tuzla
bitirince de, yine hazım için lüzumlu olan salgı salınır. Bu önemli salgı,
sadece tuzla çıkar.]
5- Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalı. [Fazla tokluğun
unutkanlık yaptığı, kalbi körleştirdiği, alkollü içkiler gibi kanı bozduğu;
açlığın, oruç tutmanın ise, aklı temizlediği, kalbi parlattığı bugün
bilinmektedir.]
6- Yemek yerken, yerde oturarak, sol ayağı katlayıp, sağ ayağı
karna çekerek oturulmalı. [Böyle oturunca, suyla doldurulmuş balon
şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak, yenilen gıdanın tam
sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önler ve mide dolunca da
doygunluk hissi vererek, çok fazla yemeden kalkılmasına sebep olur.]
7- Yemek yerken neşeli konuşmalı, yemekte korkunç ve iğrenç
şeyler söylememeli. Ölümden, hastalıktan konuşmamalı. [Üzücü
şeyler konuşulursa, hazım sistemini çalıştıran sinirlerin dengesi bozulur
ve adrenalin salgısının yükselmesine sebep olur.]
8- Her gün et yememeli, kalbe sıkıntı verir, eti az yemekse ahlakı
bozar. [Aşırı kırmızı et tüketimi kalın bağırsak kanserine, meme
kanserine, sindirim yolu kanserine yol açar. Boston’daki Tufts
Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, sık sık kırmızı et yiyenlerin, sindirim
yolu kanserlerine yakalanma risklerinin yüksek olduğunu gösterdi.
Normal yenen etin, beyin ve sinir sisteminin düzenli çalışması için faydası
vardır.]
9- Bitkisel gıda faydalıdır. Yeşillik bulunmayan sofra, akılsız
ihtiyara benzer. [Bugün bitkisel gıdaların önemi iyice ortaya çıkmıştır.]
10- Lokma küçük olmalı ve iyi çiğnenmeli. [Tükürük bezleri fazla
çalışır. Bu salgı, midedeki salgılarla beraber hazmı kolaylaştırır. Kilo
aldırmaz. Aksi olursa salgı eksik olur. Yiyecekler tam çiğnenmeden ve
yeterli salgı olmadan mideye gider. Bu tükürük salgısının eksikliği ise, bu
yediklerimizi vücudun hazmetmesine engel olur ve kilo aldırır, şişmanlığa
sebep olur.]
11- Açken de yavaş yavaş yemeli. [Yavaş yemek, tükürük
bezlerinin çalışmasına, salgı yaymasına ve hazmı kolaylaştırmasına
sebep olur.]
407
www.dinimizislam.com
12- Yemek arasında, bir şey için, hatta namaz için, sofradan
kalkmamalı, namazı önce kılmalı. Eğer hazırlanmış yemekler
soğuyacak veya bozulacaksa ve namaz vakti, yemekten sonra
kılmaya elverişliyse, namazdan önce yemeli. [Yemeğe ara vermek,
psikolojik olarak bazı insanlara yaramaz. Hazım sistemi salgılarının
çalışma düzeni zayıflar. Ara verilince midede hazım başlar. Tekrar yemek
yenince, hazım sisteminin düzeni bozulur.]
13- İçtiği suya bakmalı. Üç nefeste içmeli. Soluğu suya değil,
bardağın dışına vermeli. Yazın, serin içmeli. Çok soğuk şeyler
içmemeli. Aç karna su içmemeli. Suyu yavaş yavaş, emer gibi
içmeli. Ağzı doldurarak içmemeli. Nefes verirken bardağı ağızdan
çekmeli. Kaynar şeyi, soluyarak içmemeli. Soğutup sonra içmeli.
Suyun hepsini bir solukta içmemeli. [Suyu bir solukta içince, yemek
borusunda fıtıklaşmaya yol açabilir. Nefeste, ağız ve dişten çıkan bazı
zararlı mikroplar olabilir. Suya üflenince, suyla beraber tekrar vücuda
girer. Bu da hastalıklara yol açabilir. Çok soğuk yemek ve içmek, boğaz
ağrılarına, bademcik iltihaplarına, bronşit hastalıklarına, eklem ağrılarına,
baş ağrısına yol açar. Ayrıca oturularak ve en az üç yudumda içilen su,
dil ve ağız bölgesinde daha fazla kaldığından tükürük bezleri için gerekli
olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip
tükürüğün salgılanmasını artırarak, ağız ve diş sağlığına faydası olur.]
14- İçilecek şeyleri ayakta içmemeli. Terliyken de su içmemeli.
[Sıcak havada veya aşırı terliyken ayakta su içince, ayaklarda varise yol
açar. Soğuk suyu ayakta aç karnına içince, bünyesi zayıf kişilerde mide
sarkmasına yol açar.]
15- Bardağın kırık yerinden içmemeli. [Kırık yerleri tam
temizlenemediği için mikrop toplar. Hem de eli, ağzı kesebilir.]
16- Yemekten sonra dişleri misvakla, kürdanla veya diş
fırçasıyla temizlemeli. [Ağız ve dişlerin temizliği çok önemlidir. Her
şeyden önce dişler tedavi edilmeli. Birçok hastalığa sebep olurlar. Diş
kökünde iltihap olduktan sonra, siyatik hastalıklara ve kalbi çeviren dış
zar iltihaplarına yol açar. Kalb hastalarının çoğunda diş eti hastalığı
vardır. Virüsler ana rahmine ulaştığında, erken doğuma bile sebep
olabilir.]
17- Ağzında, elinde et, yemek kokusu varken yatmamalı.
Çocukların elini de, ağzını da yıkamalı. [Bu, çeşitli rahatsızlıklara
sebep olur, hem de diş eti hastalıklarına yol açar. Eşe sıkıntı vermesi
bakımından, aile hayatı için de uygun değildir.]
18- Aşırı tokken yatmamalı. [Bu oldukça zararlıdır. Uyku halinde,
408
www.dinimizislam.com
kalp ve akciğerler hariç, iç organların çalışması çok azalır, bir nevi
istirahat ederler. Kalbin ve akciğerlerin de yükleri gündüze nazaran
azalır. Tok yatınca, kalp de fazla çalışmak zorunda kalır. Aşırı tok
yatmak, kalp ve başka organların yorulmasına, dolayısıyla erken
yaşlanmaya, baş ağrısına, kilo almaya, göz hastalıklarına yol açar.]
19- Akşam yatarken, yiyecek ve içecekleri açık bırakmamalı üstü
örtülmeli. [Gıdalar bozulabilir, mikrop kapabilir.]
Bu hususlara, sağlığımıza olan faydaları için değil, dinimiz bildirdiği
için, dine uymak niyetiyle uymak gerekir. Böyle olunca hem dünyamız,
hem de ahiretimiz için faydalı olur. Sırf sağlık için yapılırsa sevabına
kavuşamayız.
Görgü kuralları
Ailede görgü kuralları
Sual: Toplumlarda yazılı olmayan birer kanun hükmünde olan görgü
kurallarının önemi hakkında bilgi verir misiniz? Türk aile yapısında görgü
kuralları nasıldır?
CEVAP
Görgü kuralları; toplumların inanç, eğitim, ekonomik güç, teknolojik
seviye, örf ve âdetlerine göre farklılıklar gösterir. Dünyadaki toplumların
görgü kuralları, değişik olabildiği gibi, zamanın geçmesi ve teknolojik
ilerlemeler de bazı görgü kurallarını kaldırıp, yerlerine yenilerinin
konulmasına sebep olur.
Görgüden
maksat;
bir
toplumdaki
insanların
birbiriyle
münasebetlerinde olgun, medeni davranışlar içinde bulunarak, fert ve
toplumun huzurunu, rahatını temin eder. Ayrıca bunlar, çok sık
karşılaşılan günlük işlerde bir nizam ve intizamın hakim olmasını sağlar.
Böylece toplum, belli bir rahatlığa kavuşur.
Türkler, Müslüman olmadan önceki hayatlarında görgüye çok önem
vermişlerdir. Obalardan meydana gelen göçebe Türk boyları, beşeri
münasebetlerini organize eden seviyeli ve ciddi görgü kuralları
geliştirmişlerdir. Diğer bir adı töre olan bu davranışlar, örf ve âdetler
olarak toplumda uyulan kurallardır. Uymayanlar çeşitli cezalara
çarptırılırdı. Müslüman olduktan sonra, eski inanışlarının yanı sıra,
görgülerinden dinimize uygun olmayan tarafları da bırakarak uygun olan
davranış şekilleri almışlar, uygun olanlarını ise dinin verdiği aşk ve şevkle
iyice pekiştirmişlerdir. Bu bakımdan milletimiz arasında yakın zamana
kadar bu kurallar, âdeta yazılı olmayan birer kanun hüviyetini muhafaza
etmiştir. Böylece seviyeli, huzurlu ve sistemli bir toplum hayatı
409
www.dinimizislam.com
yaşanmıştır. Bugün milletimizin çocuklarına büyük bir ihtimamla öğrettiği
görgü kurallarının çoğu, asırlar öncesinden gelmektedir.
Bunlar kısaca şöyledir:
Türk ailesinde evin reisi babadır. Aile fertleri babanın verdiği
kararlara uyar ve onun arzu ve isteklerini yerine getirir. Anne, ailenin en
saygıya layık varlığıdır. Evin iç düzeni ondan sorulur. Çocuklar, her
zaman şefkat ile bakılır, iyi yetişmeleri için itina edilir. Dede ve ninelerin
de beraber olduğu ailelerde, onların söz hakkı ve kararları daha önce
gelir. Görgünün esasını büyüklere saygı ve itaat, küçüklere şefkat ve
merhamet teşkil eder. Bu bakımdan her görgü kuralı bu temele göre
şekillenmiştir.
Evde küçükler büyüklerin yanında daima edepli bulunur. Yanlarına
izin alarak girer ve çıkarlar, kendilerine söyleneni dikkatle dinlerler.
Büyüklerin sözüne izin almadan karışmazlar ve sözü lüzumsuz yere
uzatmazlar. Kendilerine hitap edildiğinde, “Buyurun efendim” diye karşılık
verirler.
Ana babanın yatak odalarına, kapıyı vurup izin almadan girmezler.
Kardeşler, birbirine bağlı ve saygılıdır. Abi, abla şefkatle doludur,
kendilerini küçükler karşısında mesul hissederler. Küçükler de büyük
kardeşlerine hürmet gösterir, onların isteklerini yerine getirirler. Onların
sözlerini dikkatle dinleyip peki efendim, baş üstüne diyerek cevap verirler.
Birbirinin eşya ve oyuncaklarını izinsiz kullanmazlar. Kendilerinde
olanlardan birbirine ikram ederler. Kimseyi rahatsız etmez, gürültü
çıkarmazlar.
Misafirliğe gitmeden önce ev sahibine haber verilir. Kararlaştırılan
gün ve saatte gidilir. Evine girerken, kapının zilini çalarak veya
seslenerek, izin istenir! İzin üç defa olur. İlkinde ses verilmezse, bir
dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile
basmalı, yine ses yoksa, 4 rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra
gitmelidir! Kapı aralanırsa, aradığını sormadan önce, kendini tanıtmalıdır.
Evde ev sahibinin gösterdiği yere oturulur. Eşyalar, tablolar,
kütüphanedeki kitaplar izinsiz kullanılmaz. Ne ikram ederse, severek
kabul edilir. Ev sahibinin o günkü hâline göre, üzüntü veya sevincine
ortak olunur. Onun hoşlandığı konulardan konuşulur. Çok fazla
oturulmaz. Evin içinin döşenişi, eşyaların yeri ve durumu tenkit edilmez.
Giderken izin istenir, teşekkür edilir, dua etmesi istenir ve bize de
buyurun denilir.
410
www.dinimizislam.com
Toplumda görgü kuralları
Sual: Toplum yaşayışında görgü kuralı olarak nelere dikkat
etmeliyiz?
CEVAP
Müslüman, edepli, görgülü, nazik, kibar, güler yüzlü olmalı, efendim
demeden konuşmamalıdır! Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak,
haya, nezaket, zarafet demektir. Edep, hiçbir hırsızın çalamadığı güzel
bir ziynettir. Edep, insanla hayvanı ayıran farktır.
Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. İbni Mübarek
hazretleri ise, (Her ilmi bilen bir âlimin, edebinde noksanlık varsa,
onunla görüşmemek kayıp sayılmaz. Fakat edepli biri ile
görüşemezsem üzülürüm) buyurdu.
Edepli kimselerin görgülerinden bazıları şöyledir:
Sokakta:
Sokağa tükürmek, çöp atmak, geliş geçişe mani olmak, tiksindirici
çirkin şeyler bırakmak, görgüsüzlüktür. İhtiyar, kadın ve hastalara her
zaman öncelik verilir. İhtiyaçları varsa yardımcı olunur.
Yürürken:
Pek yavaş veya pek hızlı ve büyüklenerek yürümemelidir! Kur’an-ı
kerimde mealen, (Böbürlenerek yürüme) buyuruldu. (Lokman 18)
Yolda, büyük bir zat veya bir âlim ile beraber giden kimse, onun
önünden ve solundan değil, sağından yürür.
Taşıma araçlarında:
İnip binerken itişmek, sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkin
davranıştır. Gençler; yaşlılara ve hastalara yer verir. Peygamber
efendimiz, (Büyüklerini saymayan bizden değildir) buyuruyor. (Tirmizi)
Günümüzde bazı gençler, yer vermemek için uyur numarası yapıyor,
volkmen dinliyor. Ecdada layık torunlar olmaya çalışmalıyız.
Alış verişte:
İzin almadan satıcının malına dokunulmaz. Malın görünüşünü,
kalitesini bozacak şekilde ellenilmez ve bakılmaz. Fiyat konusunda fazla
ısrar edilmez. Alınsa da alınmasa da teşekkür edilir. Satıcı müşterisinin
memnun olacağı hâl ve harekette bulunur. Malını almayanlara kızmaz,
darılmaz, aleyhlerine olacak bir sözü arkalarından da söylemez. Alış
verişte her iki taraf birbirlerini aldatmaktan uzak durur.
Toplu yerlerde:
Düğün, cenaze ve bayramda daha hassas, nazik ve kibar olunur.
411
www.dinimizislam.com
Yere ve zamana göre uygun tavır takınılır. Cenazede, cenaze
sahiplerinin üzüntüsü paylaşılır, maddi ve manevi üzerine düşen yardım
yapılır, teselli edici söz ve davranışlarda bulunulur. Yakınlarını
kaybedenlere daha yakın davranılır.
Düğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü,
neşeli, nazik, ikram edici olmak, büyüklere ve küçüklere uygun hediyeler
vermek, gönüllerini ve dualarını almak, görgülerimiz arasındadır.
Görgüde, eliyle ve diliyle başkalarını incitmemek esastır.
Komşulukta:
İyi geçim, karşılıklı yardımlaşma, dert ve sevinçlerine iştirak, her
karşılaştıklarında selamlaşma, hal hatır sorma, birbirinden isteklerini
imkan ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır. Gürültü, çöp,
pislik, rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsız etmek
hiç hoş karşılanmaz. Komşu kadın ve çocuklarına ayrı bir itina, hürmet ve
şefkat gösterilir.
Misafirlikte:
Misafire ikram etmelidir! Peygamber efendimiz, (Allah’a ve
kıyamete inanan, misafirine ikram etsin) buyurdu. (Buhari)
Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır. Yemek için
külfete girmemeli, hazırda ne varsa, onu ikram etmeli. Peygamber
efendimiz, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız
olur. Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur) buyurdu. (İbni Lâl)
Hazret-i Ali, (Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür
dilemeye mecbur bırakandır) buyuruyor.
Misafirden hizmet beklememeli! Peygamber efendimiz, (Misafirden
hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. (Deylemi)
Bir arkadaş anlattı: (Bir haftadır evimizde misafir kalan samimi
arkadaşıma, “Bizim hanım, bir iş için dışarı çıkmıştı. Ben namaz kılana
kadar sizin hanım, sofrayı hazırlarsa, çok makbule geçer” dedim. Daha
sonra, bu sözüme çok gücendiklerini öğrendim. Bu acı tecrübe
misafirden hizmet beklemenin doğru olmadığını göstermektedir.)
Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, ona itiraz etmemelidir.
Peygamber efendimiz, (Bir arkadaşın yanına gidince, oradan ayrılana
kadar, o arkadaş senin emirindir) buyurmaktadır. (İbni Adiy)
Hasta ziyaretinde:
Ziyarete yeni elbise ile değil, her gün giydiği elbise ile gitmelidir!
Giderken meyve veya çiçek gibi bir hediye götürmek iyi olur. Hastaya
bakmayıp, sağa sola veya önüne bakmak uygun olmadığı gibi, devamlı
olarak hastanın yüzüne bakmak da uygun değildir. Hastanın yanında
412
www.dinimizislam.com
asık suratlı durmamalı, güzel şeylerden bahsetmeli, iyileşmesi için dua
etmelidir!
Okulda:
İlme son derece büyük önem veren Müslüman, ilim yuvası olan
okullardaki görgü üstünde de titizlikle durmuşlardır. Çok kıymetli bir varlık
olan öğretmenin sözleri dikkatle dinlenir ve bir şey istediğinde, “Peki
efendim” gibi sözlerle cevap verilir. Talebeler arasında birbirine
saygısızlık yapılmaz. Kaba hareket yapılmaz. Tahta, sıra, harita gibi ders
âletleri tahrip edilmez. Kimsenin bedeni ve ruhi kusurlarıyla alay edilmez,
küçük görülmez, tahkir edilmez. Ders içinde ve dışında öğretmenle
konuşmada saygılı hareket edilir. Dinimizde öğretmen [hoca] hakkı, ana
baba hakkından önce gelir.
Telefonda:
Telefon eden, karşı taraf ahizeyi kaldırınca, önce kendini tanıtmalıdır!
Osman Ünlü hoca, beni evden arayınca, her seferinde, ahizeyi kaldırır
kaldırmaz, daha bizim, (Buyurun efendim) dememizi beklemeden, (Ben
Osman Ünlü’yüm) der, maksadını kısaca anlatır, konuşmayı uzatmaz.
Bunun için, telefon eden, önce kendini tanıtmalı, kısa ve öz konuşmalı,
dakikalarca sohbet etmemeli ve efendimsiz konuşmamalıdır! Her yerde,
her zaman, hep nazik ve kibar olmalıdır. Argo ve nahoş konuşmamalıdır.
Bazı santrallerde, şunu bağlar mısınız diye sorunca, Peki efendim
denmiyor, “Ayrılmayın” deniyor. Telefon eden niçin ayrılsın ki? Bir de, hı
hı diyorlar. Tanımadık bir insana karşı bu uygun değildir. Telefon
santrallerinde çalışan görevliler, bu yönden de bilgilendirilmelidir.
Konuşurken:
Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte, (Arkadaşı
konuşurken susmak mürüvvettendir) buyuruldu. Mürüvvet; insanlık,
yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en
güzeline riayet etmek demektir.
Mektup yazarken:
Mektup, kısa ve öz olmalı, maksadı iyi anlatmalı. Büyüklere, ilim
sahiplerine, mektup yazarken daha edepli olmalıdır.
Eve girerken:
Evimize Besmele ile ve İhlas suresini okuyarak girmeliyiz! Sağ
ayakla içeriye girip, selam vermeliyiz! Her işe Besmele ile başlamaya
alışmalıdır!
Birinin evine girerken, izin istemek gerekir. Kapının zilini çalarak veya
seslenerek, izin istemelidir! İzin üç defa olur. Birincisinde ses verilmezse,
bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile
413
www.dinimizislam.com
basmalı, yine ses yoksa, dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten
sonra gitmelidir! Kapı aralanırsa, aradığını sormadan önce, kendini
tanıtmalıdır! Fatih’te oturan Abdullah bey, Ahmet bey isimli bir arkadaşa,
(Akşam bize gel, sana bir şey vereceğiz) der. Ahmet bey, akşam olunca,
Abdullah beyin evinin zilini çalar. İçeriden, buyurun diye bir ses gelir.
(Abdullah bey evde mi) der. Üsküdar’a, Kâmil beylere gittiği söylenir. O
da, Üsküdar’a gider. Abdullah bey, Ahmet beyi görünce, (Sen bizim eve
gidince, kendini tanıtmadın mı) der. O da, hayır der. (Kendini tanıtsaydın
sana bir paket vereceklerdi) der. Ahmet bey, kapının zilini çalınca,
kendini tanıtma edebini bilmediği için, tekrar Fatih’e gitmek zorunda kalır.
Sual: Bir büyüğün yanında konuşulan konuyla ilgili aklımızda olan bir
söz veya hadis-i şerifi nakletmek edebe aykırı mıdır?
CEVAP
Evet. Sadece dinlemek gerekir. Bilinen şeyler anlatılmaz. Tabii bu
da, büyüğüne göredir. Büyük sanılanlara göre değil.
Aksırmak
Sual: Aksırmanın [hapşırmanın] imanla, doğru söylemekle ve duanın
kabul olması ile bir ilgisi var mıdır?
CEVAP
Evet vardır. Aksırmak çok iyidir. Bir hadis-i şerif meali:
(Aksırmak Rahmandan, esnemek Şeytandandır.) [Tirmizi]
Hazret-i Osman aksırınca Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müjde sana ya Osman. Şu gelen Cebrail aleyhisselamdır.
Allahü teâlâdan bana haber getirdi ki: Hiç bir mümin yoktur ki, peş
peşe üç kere aksırsın da onun kalbinde iman sabit olmasın.) [Tirmizi,
Hakim]
Konuşurken aksıran kimsenin doğru söylediği anlaşılır. Bir hadis-i
şerif meali şöyledir:
(Konuşurken aksırmak, sözün doğruluğuna işarettir.) [Taberani,
Hakim]
Dua ederken aksırmak da o duanın kabul olduğuna alamettir. Bir
hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dua ederken aksırmak, duanın kabulüne işarettir.) [Taberani]
Sual: Aksırana ne demelidir?
CEVAP
Selam verenin selamını almak farz olduğu gibi, aksırana da
Yerhamükellah demek Hanefi’de farzdır. Bu farz-ı ayn değil, farz-ı
414
www.dinimizislam.com
kifayedir. Aksıran kadına, yerhamükillah denir; fakat yabancı kadınların
aksırmalarına yerhamükillah demek caiz değildir. Bir toplantıda, bir kimse
aksırıp Elhamdülillah dese, oradaki biri, Yerhamükellah demezse,
hepsi günah işlemiş olur. Biri derse diğerlerinin de söylemesi gerekmez.
Söyleseler de zararı olmaz, iyi olur. Hadis-i şerifte, (Selamı ve teşmiti
yayın!) buyuruldu. (İbni Asakir)
[Teşmit; aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene, "Yerhamükellah" diyerek
hayır ve bereketle dua etmektir.]
Aksırınca Elhamdülillah demeli, bunu duyan müslüman da,
Yerhamükellah demeli! Daha sonra aksıran Yehdina ve yehdikümullah
demeli! Oradaki başka biri de bunu söyleyebilir. Helada iken aksıran
heladan çıkınca "Elhamdülillah" der veya içinden söyler. Hadis-i
şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ aksırmayı sever, esnemeyi sevmez.) [Buhari]
(Esnemek şeytandandır. Esnemeye mani olmaya çalışın.
Esneyene şeytan güler.) [Buhari]
(Aksıran hamd etmemişse, hatırlatmak için Elhamdülillah de!
Çünkü aksıranın hamd etmesi her derde devadır.) [Deylemi]
(Aksıran, "Elhamdülillahi Rabbil âlemin" veya "Elhamdülillahi alâ
külli hal" desin. Yanındaki de "Yerhamukellah" desin. Aksıran da
"Yağfirullahü lena ve leküm" desin.) [Hakim]
(Aksıran "Elhamdülillah" derse, melekler de "Rabbil alemin" derler.
Aksıran "Rabbil alemin" derse, melekler bu defa "Rahimekellah"
derler.) [Taberani]
(Müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkından biri, aksırıp
Elhamdülillah diyene, Yerhamükellah demektir.) [Buhari]
(Aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene "Yerhamükellah" demek
farzdır.) [Buhari]
(Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani]
(Aksıranı teşmit etmek, diş ve kulak ağrısından korur.) [Şir’a]
(Aksırınca "Elhamdülillah alâ külli hâlin minel hal" demek 70 derde
devadır.) [Hatib]
Nezle olan, üçten fazla aksırsa, her aksırışta Elhamdülillah dese caiz
olur. Böyle nezle olan kimse Elhamdülillah derse bir defa Yerhamükellah
denir. Bundan sonra Elhamdülillah dese de, yerhamükellah demek
gerekmez. Dense de mahzuru olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aksıranı 3 defaya kadar teşmit et. Daha sonra ister et, ister
etme!) [Tirmizi]
(Üç defadan fazla aksıran nezle olmuş demektir.) [Ebu Davud]
415
www.dinimizislam.com
Çok kuvvetli aksırmak ve anormal şekilde esnemek uygun değildir.
Uykusuzluk veya asabiyetten ileri gelenler hariç, esnemek iyi sayılmaz.
Esnerken ağzı, dudağı ısırarak kapamak mümkün olmazsa, sol elin dışı
ile kapatmalıdır! Yemeğe veya insanlara karşı değil de başı başka yöne
çevirmelidir. Aksırırken de, çok ses çıkmaması için ağzı kapamaya
çalışmalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kuvvetli aksırmak da şeytandandır.) [İbni Sünni]
(Geğirirken, aksırırken sesinizi yükseltmeyin.) [Beyheki]
Sual: Aksırınca hamd edilmesi gerektiğini bilmeyen veya
söylendiğinde de kabul edeceği şüpheli olan kişiler aksırınca çevredekiler
"çok yaşa" diyor. O da "siz de görün" diyor. Boş laf olduklarını biliyorum
da acaba aksırınca böyle söylenmesini bekleyen çevrelere bunları
söylemekte bir mahzur var mı?
CEVAP
Hiç duymamış gibi hareket edilir. Ama gerçekten çok yaşa demesini
bekliyorsa denebilir.
Sual: Beş kere aksıran, her aksırışta, elhamdülillah dese caiz mi?
CEVAP
Mahzuru yoktur.
Sual: Beşinci defa aksırana (Yerhamükellah) denir mi?
CEVAP
Beş kere demek gerekmez. Üç kere söylemek farz-ı kifaye, fazlası
müstehabdır.
Sual: İlim meclisinde aksırıp hamd edene (Yerhamükellah) denir mi?
CEVAP
İlim meclisinde aksıran hafif olarak hamd etmelidir.
Sesimizi duyurmak
Sual: Selama cevap verirken veya aksırıp elhamdülillah diyene
yerhamükellah derken, mutlaka sesimizi karşımızdakinin duyması şart
mı?
CEVAP
Bunlara cevap vermek farzdır. Ortam gürültülü olabilir veya o kimse
ağır işitebilir yahut başka bir sebeple de duymayabilir. Biz selamı sesli
almışsak, mesuliyetten kurtuluruz.
Yerhamükallah demek
Sual: Dini sohbette, mesela beraber dini kitap okunurken, aksırıp
elhamdülillah diyene de, yerhamükallah denir mi?
CEVAP
416
www.dinimizislam.com
Böyle yerde aksıran, sessizce elhamdülillah demelidir. Duyanlardan
birisinin yerhamükallah demesi kâfidir.
Yolda yürüme şekli
Sual: Dinimizde yolda yürüme şekli de bildirilmiş midir?
CEVAP
Dinimizde eksiklik yoktur. Yürüme, oturma kalkma, yatma, konuşma
şekli gibi insana faydalı veya zararlı olan her şey en ince teferruatına
kadar bildirilmiştir. Diğer dinlerde böyle şeyler yoktur. Yürümekle ilgili
olarak Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Böbürlenerek yürüme!) [Lokman18]
([Ne çok yavaş, ne de koşarak] vasat bir şekilde yürü!) [Lokman
19]
(Rahman olan Allahü teâlânın [salih] kulları, yeryüzünde vakar ve
tevazu ile yürürler.) [Furkan 63]
(Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir
ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.) [İsra 37]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Koşarak yürümek müminin değerini düşürür.) [Ebu Nuaym]
Yürürken pencerelere ve kadınlara bakılmaz! Yolda giderken
büyüklerin ve âlimlerin önünden ve solundan yürünmez! Rütbesi veya
ilmi fazla olan solda yürür. Yürümede sağın, sola göre üstünlüğü vardır.
Bir yere giderken, yol ikiye ayrılırsa, soracak kimse de yoksa ne yapmak
gerekir? Hadis-i şerifte, (Karşınıza iki yol çıkarsa, sağdan yürüyün)
buyuruldu. (B. Arifin)
Kadınlar, zaruretle sokağa çıkınca kenardan yürürler. Hanımların
ayakkabıları sade olmalı, yürürken ses çıkartmamalıdır! Peygamber
efendimiz de, önüne bakarak yürürdü, yürüyüşü ne yavaş ve ne pek
süratli idi. Hadis kitaplarında Peygamber efendimizin yürüyüş durumunu
bildiren birkaç hadis-i şerif meali:
(Yürürken [dimdik yürümez] hafif öne meyilli yürürdü.) [Müslim]
(Yolda yürürken, sağa sola hiç bakmazdı.) [Hakim]
(Yürürken gayet vakarlı, fakat hızlı giderdi.) [İbni Sad]
(Köle ve miskinlerle beraber yürürdü.) [Hakim]
(Yürüyüşünden aciz ve tembel olmadığı anlaşılırdı.) [İbni Asakir]
Yürümekle ilgili diğer hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Asa ile yürümek tevazudandır. Asa ile yürüyen kimsenin her bir
adımına bir sevap yazılır.) [Deylemi]
(Asa ile yürümek, müminin alameti, Peygamberlerin sünnetidir.)
417
www.dinimizislam.com
[Deylemi]
(Yürürken yorulan, yürüyüşünü hızlandırırsa, yorgunluğu gider.)
[Deylemi]
(Bir kimse hayvana güç gelecek yerde inip de yürürse, bir köle
azat etmiş gibi sevap kazanır.) [Hakim]
Misafire nasıl davranmalı
Sual: Ev sahibi, misafire karşı nasıl hareket etmeli? Misafire ikram
şart mı?
CEVAP
Evet şarttır. Ev sahibinin gözetmesi gereken hususlardan bazıları:
1- Misafir gelince, rızkımız azalır sanmamalıdır! Bu, şeytandan gelen
bir düşüncedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Şeytan, [hayra harcatmayıp] fakir olursunuz diye korkutur,
cimriliği [ve hayra harcamamayı] telkin eder. Allah ise, [hayra
harcayana] mağfiret, lütuf, bolluk vaad eder.) [Bekara 268]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(İblis, en azgın militanlarını malını hayra sarf edenlere gönderir.)
[Taberani]
Mümin, iyi kimsedir. Bir hadis-i şerif meali:
(Müminlerin imanca en olgunu, ahlakça yüksek olanıdır. Herkes
bunun yanına rahatça gelebilir, geleni gideni çok olur, başkaları ile
ülfet eder, hem de kendisi ile ülfet edilir. Ülfet edemeyende [geçimsiz
olanda] hayır yoktur.) [Taberani]
Misafire yedirmekle, sadaka vermekle, insanın eli daralmaz.
Peygamber efendimiz, yemin ederek, (Sadaka vermekle mal azalmaz)
buyurdu. (Tirmizi)
Cimrilik çok kötüdür. Misafir kabul edip cimrilikten kurtulmaya
çalışmalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Zekatını veren, misafirlerini ağırlayan, darda olanlara yardım
eden kimse, cimri sayılmaz.) [Taberani]
(Ancak şerli, kötü kimseler, misafir kabul etmez.) [Beyheki]
2- Misafir bereket getirir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur.)
[İ.Sünni]
(Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.) [Nisâb-ül ahbâr]
3- Hak teâlânın bir hediyesi olan misafire ikram etmeli. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
418
www.dinimizislam.com
(Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram eylesin!) [Buhari]
İmam-ı Evzâi, (Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli
olmaktır) buyurdu. Misafire ikram çok sevaptır. Misafiri nimet ve ganimet
bilmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir
gönderir.) [E. Nuaym]
Her nimet bir külfet karşılığıdır! Külfetsiz nimet olmaz. Misafirin
sıkıntısı olabilir. Yüksünmeden, yumuşaklıkla ve lütufla hizmet etmelidir!
4- Her zaman misafir gelmesini arzu etmeli. Peygamber efendimiz,
(Misafir istemeyende hayır yoktur) buyurdu. (İ.Ahmed)
5- Misafir gelmezse üzülmeli. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Misafir girmeyen eve, melekler de girmez.) [Şir’a]
(Misafirle yenilen yemekten sorgu-sual olmaz.) [Deylemi]
6- Külfete girmemeli, hazırda ne varsa onu vermeli, çeşitli ve pahalı
yemekler getirmemeli! Allahü teâlâ, külfete girenleri sevmez. Peygamber
efendimiz buyurdu ki:
(Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur.
Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur.) [İbni Lâl]
Hazret-i Ali, (Arkadaşın en kötüsü, külfete giren, kendisinin idare
edilmesine seni mecbur kılan, seni özür dileyici işlere itendir) buyuruyor.
[Külfet; Lüzumundan fazla ikram, zahmetli iş, sıkıntı.]
7- Misafire ikram ederken, herhangi bir menfaat düşünmemeli, sırf
Allah rızası için hizmet ve ikram etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Garip, yatacak yer bulamayan bir misafire yardım etmek, yemek
yedirmek müslümanlar üzerine borçtur.) [İ.Asakir]
İbrahim aleyhisselam, misafir olarak gelen mecusiye, (Müslüman
olursan sana çok ikramda bulunurum) buyurdu. Mecusi darılıp gitti.
Allahü teâlâ, Hazret-i İbrahim’e, (Neden onu misafir etmek için dinini
değiştirmeyi şart koştun? O beni tanımadığı halde, ben onun yetmiş
yıldır rızkını veriyorum) buyurdu. Hazret-i İbrahim, koşup mecusiyi
buldu. (Bana misafir ol) diye ricada bulundu. Mecusi hayret etti. Hazret-i
İbrahim, olayı anlattı. Mecusi, (Demek ki Allah, bana karşılıksız nimet
veriyor. O halde bana İslamiyet’i öğret, müslüman olayım) dedi.
Hazret-i İbrahim ona gerekli dini bilgileri öğretti. O da kelime-i şehadet
getirip müslüman oldu.
8- Misafirden hizmet beklememelidir! Peygamber efendimiz,
(Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu.
(Deylemi)
419
www.dinimizislam.com
9- Dini inanışı, siyasi görüşü farklı olsa da, misafiri üzecek sözler
söylememelidir!
10- Misafire hizmet edene büyük sevaplar vardır. Hazret-i Ömer,
misafirine bizzat kendisi hizmet ederdi. Hizmet edenler mevcut iken niçin
kendisinin hizmet ettiği sorulduğunda, (İçinde misafir bulunan evde,
melekler ayakta durur) hadis-i şerifini nakledip, (Melekler ayakta
dururken oturmaktan haya ederim) buyurdu.
Misafir rızkı ile gelir
Misafire ikram etmek, güzelce ağırlamak gerekir. Misafire yedirilecek
şeylerden korkmamalı, misafire ikram etmeyi ganimet bilmelidir!
Atalarımız, (Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır)
demişlerdir. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Misafir rızkı ile gelir.) [Şir’a]
(Misafir girmeyen eve, melek girmez.) [Şir’a]
(Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev
sahibi için istiğfar ederler.) [Taberani]
(Kişi, dostlarla yediği yemekten hesaba çekilmez.) [İ.Gazali]
Evde bulunan şeyleri bolca ikram etmeli, misafire verilen çok yemeği
israf saymamalıdır. Allah için olan şey, çok olsa da israf olmaz. Allah için
olmayan şey, az olsa da israftır.
Misafire (ye) diye üçten fazla teklif etmemeli. Hele (Allah aşkına ye)
diye zorlamamalı. Böyle zorlamalar misafiri gücendirebilir. Misafiri
gücendiren Allahü teâlâyı gücendirir.
Hikmet ehlinden birini yemeğe davet ederler. O da, (Şu üç şartla
kabul ederim der:
1- Yediğimi zehir etmezseniz,
2- Sizin çok sevdiğiniz ama benim rahatsız olacağım birini yanıma
oturtmazsanız,
3- Kendimi zindanda yani mahkum gibi hissettirmezseniz.)
Teklife razı olurlar. Ev sahibi misafirin yanına küçük çocuğunu
oturtur. Çocuk zararlı şeyler yapar. Ev sahibi de yemesi için ısrar edince
misafir, (Verdiğin sözü bozdun. Üç şarta da uymadın, gidiyorum) der.
Yine aynı zatı davet ederler. Yine üç şart ileri sürer: (Tekellüf, zulüm ve
hıyanet olmazsa kabul…) der.
Tekellüf: Evinde bulunmayan şeyi zahmet ve masrafa girerek
getirmek.
Hıyanet: Evinde olanı misafire ikramdan sakınmak.
Zulüm: Evde bulunan her şeyi misafire verip çoluk çocuğu aç
bırakmak.
420
www.dinimizislam.com
Hazret-i Ali, yemeğe davet edilince (Üç şartla kabul ederim. Bir şey
almak
için
çarşıya
gitmeyeceksiniz.
Evinizde
olanı
da
esirgemeyeceksiniz. Benim yüzümden çoluk çocuğunuzu da aç
bırakmayacaksınız) buyurdu.
Yemeği acele hazırlayıp getirmelidir! Misafirleri bekletmek uygun
olmaz. Davetlilerin ekseriyeti gelmişse, bir iki kişi beklenilmeden yemeğe
başlanır. Gelmeyen fakir ise veya kalbi kırılacak birisi ise beklenebilir.
Yalnız beş şeyde acele etmek sünnettir. Bunlardan biri, misafire yemek
hazırlamakta acele etmektir.
Sofraya et ve tatlı da getirmelidir! Çünkü yemeklerin iyisini yedirmek,
Allahü teâlânın rızasını celbeder. Yemekte iyi su bulundurulmalıdır!
(Serin su içmek, Allahü teâlâya şükrü gerektirir) buyurulmuştur.
Sofrada sirkeli salata bulundurulması iyidir. Çünkü sirke ve yeşillik hadis-i
şerifle övülmüştür. Yeşil sebzelerin bulunduğu sofrada melekler hazır
olur.
Yemeklerin iyisini önce getirmelidir! Arzu edenler bunlardan çokça
yer. Diğer yemeklere lüzum kalmaz. Halbuki midesine düşkün olanlar çok
yiyebilmek için, önce diğerlerinin, sonra da nefis yemeklerin sofraya
konmasıyla lüzumundan fazla yemek yemiş olurlar. En iyisi bütün
yemekleri ortaya koymalı, herkes arzu ettiğini yiyebilmelidir.
Misafir, güler yüz, tatlı dil, hoş sohbet ister. Bunlar yapılınca memnun
olur. Misafiri kapıya kadar uğurlamalıdır! Hadis-i şerifte (Misafiri 7 adım
geçirene, Cehennemin 7 kapısı kapanır. 8 adım geçirene, 8 Cennet
kapısı açılır ve dilediği kapıdan girer) buyuruldu. (Şir’a)
Misafiri uğurlarken, (Memnun ettiniz, şeref verdiniz, her zaman
bekleriz) gibi güzel sözler söyleyip, uğurlamalı, onun da dua etmesini
ganimet bilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Misafirin duası makbuldür.) [Beyheki]
Misafirin de giderken veya yemekten sonra (Evinizde oruçlular iftar
etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin!) gibi dua etmesi sünnettir. (Tirmizi)
Sual: Bir çeşit yemek yemenin sünnet ve sıhhat için daha iyi olduğu
söyleniyor. Misafirlere çeşitli yemek vermek israf olur mu?
CEVAP
Misafirlere çeşitli yemekler ikram etmek israf olmaz. Misafirperver,
mürüvvet sahibi bir zat, sofraya getireceği yemek çeşitlerini yazar
misafirlere arz ederdi. Bir âlim buyuruyor ki: Misafirler için sofrada çeşitli
yemekler bulundurmak çok hoş olur. Çünkü her insanın tabiatı da
farklıdır. Bunun gibi, Allahü teâlânın, insanların istek ve arzularına göre
Cennette vereceği nimetlerden onu şöyle:
421
www.dinimizislam.com
1- Manzara hayranları için (Altlarından nehirler akan Cennetler)
[Talak 11]
2- Giyimi, kuşamı sevenler için (Cennetteki elbiseleri ipektir.) [Hac
23]
3- Ziyneti sevenler için (Orada, altın bilezikler takarlar.) [Kehf 31]
4- Et gibi yiyecekleri sevenler için (İstedikleri cinsten kuş etleri)
[Vakıa 21]
5- İçecekleri, sütleri, temiz şerbetleri sevenler için (Cennette temiz
su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren
şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır.) [Muhammed suresi 15]
(Tertemiz şarap içerler) [İnsan 21]
Kur'an-ı kerimde, Cennet ehline verilecek Şeraben tahura diye
buyurulan "Temiz şarap" tan maksat, temiz bir içecektir. Türkçe şurup,
meşrubat denebilir. Alkollü olan şarap ile bir alakası yoktur. Kur'an-ı
kerimde alkollü içki haramdır. (Maide 90) Arapça şarap, içilen şeylere
denir.
Cehennemdeki zakkum ile dünyadaki zakkum ağacının da bir
benzerliği yoktur. Sadece isimleri aynıdır. Cennetteki altın, gümüş, süt,
su gibi şeylerin dünyadakilerle yalnız isim benzerliği vardır.
6- Hizmet edilmekten hoşlananlar için (Çeşitli hizmetçiler onların
etrafında divan dururlar.) [Tur 24]
7- Mağfireti sevenler için (Sizi, mağfiret etmek için çağırıyor)
[İbrahim 10]
8- Meyveleri sevenler için (Canlarının istediği meyveler vardır.)
[Mürselat 42]
9- Allahü teâlânın rızasını isteyenler için (Allah’ın rızası ise en
büyüktür.) [Tevbe 72]
10- Arzusu Allahü teâlâyı görmek olanlar için (Güzel amel işleyen
müminlere Cennet ve bir de fazlası [Allah’ın cemalini görmek] var.)
(Yunus 26) [Şir’a]
Sual: Misafirlikte yenilen yemekten misafire mi, ev sahibine mi hesap
yoktur?
CEVAP
Her ikisine de hesap yoktur.
Misafirin görevleri
Sual: Misafir, ev sahibine karşı nasıl hareket etmelidir?
CEVAP
Misafirin gözetmesi gereken edeplerden bazıları şunlardır:
422
www.dinimizislam.com
1- Davete geç kalmamalı, erken de gitmemelidir. Giderken, biraz
yiyip gitmek sünnettir. Sırf yemek için değil, ev sahibini memnun etmek
için gittiği belli olmalıdır!
2- Misafir, sağına soluna bakmamalı, sıkıntı vermekten çekinmelidir.
Ev sahibinden izinsiz bir başka misafire bir şey ikram etmemelidir! Ev
sahibinin gösterdiği yere oturmalı, izinsiz nafile oruç tutmamalı ve ev
sahibi teklif etmeden imam olmamalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Misafir, evin baş köşesine oturmasın!) [Müslim]
(Misafir, ev sahibinden izinsiz [nafile] oruç tutmasın ve
gösterilen yere otursun! Çünkü ev sahibi evinin âdetini daha iyi
bilir.) [İbni Asakir]
(Misafir olan bir kimse, ev sahibine imam olmasın!) [Tirmizi]
3- Sofraya edepli bir şekilde oturmalı ve bu edebi sonuna kadar
muhafaza etmeye çalışmalıdır! Resul-i Ekrem efendimiz, yer sofrasına
bazen diz çöker, bazen de sağ ayağını bükerek sol ayağı üzerine oturup
buyururdu ki:
(Yemek yerken yaslanmam! Ben Allah’ın kuluyum; kul nasıl
yerse öyle yer, öyle otururum.) [Buhari]
Yemek yerken yaslanmak günah değildir. Başkalarının yanında
mazeretsiz yaslanmak edebe aykırıdır.
4- Gelen yemekte kusur bulmamalı. Bir kusuru olsa da söylememeli.
Mesela yemeğin tuzu fazla veya noksan olsa, yahut yemekten
hoşlanmasa, bir şey dememeli, beğenmediğini belli etmemelidir! Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Misafirin, gelen yemeği beğenmemesi, ona şer olarak kâfidir.)
[İbni Ebiddünya]
5- Misafir, arzu ettiği şeyleri istememeli, gelen ile iktifa etmeli, “Şu var
mı?” diye belli bir yemek istememelidir! Eğer ev sahibi, birkaç yemek ismi
sayıp (Hangisini hazırlayalım?) diye sorsa, külfetten uzak, sıkıntıya
sokmayacak şekilde daima kolay, ucuz ve zahmetsiz olanını tercih
etmelidir! Peygamber efendimiz, muhayyer bırakıldığı iki şeyden, daima
hafifini, kolay olanını tercih ederdi. (Buhari)
Atalarımız, (Misafir umduğunu değil, bulduğunu
yer)
buyurmuştur. Ekmeğe hürmet gerekir. Ekmeğe hürmet, ona katık
aramamaktır. İnsanı ayakta tutan ve ibadet etmeye imkan veren her
yemek, berekettir; onu beğenmemek doğru olmaz. Sadece ekmekle sirke
verilse küçümsenmemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir evde ekmeğe katık olarak sirke varsa, bu ev yoksul
sayılmaz.) [Tirmizi]
423
www.dinimizislam.com
(Ya Rabbi, sirkeye bereket ver. Sirke, ne güzel nimettir. Benden
önceki enbiyanın katığı da sirke idi. Sirke olan evin, başka katığa
ihtiyacı yoktur.) [İbni Mace]
6- Ev sahibinin veya oradaki diğer misafirlerin hoşuna gitmeyecek
hareketlerde bulunmamalı, tiksinti verecek hareket ve sözlerden uzak
durmalıdır.
7- Dini inanışı, siyasi görüşü farklı olsa da, ev sahibini veya
oradakileri üzecek sözler söylememelidir.
8- Misafir, gereği gibi ikram yapılamamış olsa da, gönül hoşluğu ile
ve memnuniyetini ifade edecek şekilde ayrılmalıdır! Mesela (Çok
memnun olduk, Allah razı olsun, evinizde oruçlular iftar etsin, yemeğinizi
iyi insanlar yesin!) gibi dua etmesi sünnettir. (Tirmizi)
Peygamber efendimiz, kendisi ev sahibine, en güzel dualarda
bulunur ve müslümanlara da, (Ev sahibine bereketle dua edin)
buyururdu. (Beyheki)
Böyle yapmak, çok az da olsa bir iyiliği küçük görmemek güzel
ahlakın alametidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin, güzel ahlakı ile, gündüzü oruçla, geceyi ibadetle
geçirenlerin derecesine yükselir.) [Tirmizi]
9- Ev sahibinden izinsiz veya habersiz evi terk etmemelidir!
Peygamber efendimiz, böyle habersiz gitmeyi, hiç uygun görmezdi.
Giderken de yine ev sahibine dua etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah’a ısmarladık demeden ayrılan misafir, hırsız olarak girmiş,
yağmacı olarak çıkmış olur.) [İ.Gazali]
10- Yatılı olarak giden misafir, ev sahibine ağırlık vermemek için,
zaruret yoksa, üç günden fazla kalmamaya, yük olmamaya gayret
etmelidir!
Eğer ev sahibi samimi olarak ısrar ederse, daha fazla kalınabilir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Misafirlik üç gündür. Fazlası sadakadır. Misafirin, ev sahibini
sıkacak kadar çok kalması helal değildir.) [Buhari]
Sual: Misafir olduğumuz evde yere bir şey dökülse, kendimiz
temizlemeye çalışsak uygun olur mu?
CEVAP
Ev sahibi, temizliğimi beğenmedi, evimi temizliyor diye üzülüp,
mahcup olabilir. Ev sahibi üzülmeyecekse, ondan izin alınarak temizlik
yapılabilir.
424
www.dinimizislam.com
Misafir için külfete girmek
Sual: Misafiri gücendirmeden ona nasıl ikram etmelidir?
CEVAP
Misafiri nimet bilmeli. Her nimetin bir külfet karşılığı olduğu da
unutulmamalı. Külfetsiz nimet olmaz. Elbette misafirin sıkıntısı olur.
Yüksünmeden hizmet etmeli! Yani yüksünsek bile bunu asla misafire
hissettirmemeli. Ülfetin şartı, külfeti terktir. Külfeti olmayanın ülfeti artar.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Salihler, külfete girmez ve zahmet vermez.) [Dare Kutni]
(Misafir için külfete girme, misafir üzülebilir. Misafirini üzen
Allahü teâlâyı üzmüş olur.) [İbni Lâl]
(Müminin külfeti azdır.) [Beyheki]
Külfet: Lüzumundan fazla ikram, zahmetli iş, sıkıntı.
Ülfet: Samimiyet, dostluk iyi geçinmek.
Misafire iyi muamele etmeli. İmam-ı Evzâi, (Misafire ikram, ona karşı
güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır) buyurdu. Evde bulunan şeyleri bolca
ikram etmeli, misafire verilen çok yemeği israf saymamalı. Allah için olan
şey, çok olsa da israf olmaz. Allah için olmayan şey, az olsa da israftır.
Misafire ye diye üçten fazla teklif etmemeli. Hele (Allah aşkına ye)
diye zorlamamalı. Bunlar misafiri gücendirebilir.
Hazret-i Ali buyuruyor ki: Daveti ancak şu üç şartla kabul ederim:
1- Bir şey almak için çarşıya gidilmeyecek.
2- Evinizde olan da esirgenmeyecek.
3- Benim yüzümden çoluk çocuk da aç kalmayacak.
Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye mecbur
bırakandır. (Hazret-i Ali)
Arkadaşlarımdan bana en çok ağırlık vereni benim için külfete giren
ve bu suretle kendisinden çekindiğim kimsedir. Yalnız iken nasılsam,
onunla beraber bulunduğum zaman da davranışımı değiştirmediğim
kimseyi ise çok severim. (İmam-ı Cafer-i Sadık)
İki arkadaşın aralarının açılması, fuzuli külfetler yüzündendir.
Ziyaretine gittiği arkadaşı, lüzumsuz bir sürü külfete girince, insan bir
daha ziyaretine gitmez. (Fudayl bin İyad)
İki arkadaştan birinin diğerinden çekinmesi, mutlaka birinin
kusurundandır. (Cüneyd-i Bağdadi)
Çeşitli zahmetlere giren, arkadaşına ağırlık vermiş olur. Bu suretle
kendisinden çekinilir. Yalnız iken nasıl hareket ediyorsa, arkadaşı varken
de öyle hareket eden kimse ile arkadaşlık kolay olur. Yanımızda ev
425
www.dinimizislam.com
kıyafeti ile duramayan arkadaş bizden çekiniyor demektir. Bu ise samimi
olamamanın alametidir.
Davete gitmeli mi?
Sual: Ziyafetlere, davetlere, mesela düğün yemeğine gitmek vacip
mi, sünnet mi? Davet edilince, gitmemek günah mıdır?
CEVAP
(Buhari)deki hadis-i şerifte, (Davete icabet etmeyen, Allah ve
Resulüne isyan etmiştir) buyuruluyor. Âlimler bu hadis-i şerifi açıklamış,
her çeşit davete icabet etmenin vacip değil, sünnet olduğunu
bildirmişlerdir. (Menahic-ül-ibad)
Düğün yemeğine çağırılınca gitmek de sünnettir. Bazı âlimler vacip
demişlerdir.
Yalnız, günah işlenmiyorsa gitmek sünnettir. Şartlardan biri noksan
olan ziyafete gitmek sünnet değildir.
Mesela, yemek riya ve şöhret için değilse, helal maldan
hazırlanmışsa, içki, çalgı ve benzeri günah olan şeyler yoksa, zenginfakir ayrımı yapılmadan herkes davet edilmişse, böyle davete, sünnet
olduğunu düşünerek gitmeli, karın doyurmayı ve başka şeyleri
düşünmemelidir.
Süfyan-ı Sevri hazretleri buyuruyor ki:
(Allah rızası için niyet etmeden yemeğe davet edene, bir günah
yazılır. Böyle niyet etmeden gidene de, iki günah yazılır)
Latife yapmak
Sual: Şaka yapmak, fıkra anlatıp insanları güldürmek iyi bir şey mi?
CEVAP
Asık yüzlü, somurtkan insanların pek sevilmediğini hepimiz biliriz.
Güler yüzlü insanların sattığı sirkeyi alırız da, asık suratlı insanların
sattığı balı almak istemeyiz. Bu, insanların tabiatında var.
Yoğun çalışmalar ve üzücü olaylar karşısında sıkılan insanın, neşeli
olmaya ihtiyacı vardır. Bunun için ara sıra [dini hususların haricinde] fıkra
anlatmak, şakalaşmak iyi olur. Peygamber efendimizin de şakalaştığı,
(Ben de şaka yaparım, fakat doğru konuşurum) buyurduğu hadis
kitaplarında bildirilmektedir. Bir defasında, yaşlı bir kadına, (Cennete
kocakarı girmez) buyurunca, kadıncağız üzülür. Bunun üzerine kadına,
(Sen o zaman genç olursun) buyurur.
Güler yüzlü, yumuşak ve cana yakın insanlarla konuşmak, tanışmak
426
www.dinimizislam.com
ve kaynaşmak kolaydır.
Asık suratlı insanlar ile konuşmak, sıkıntıdır. İhtiyaç kadar konuşur,
bir an önce ayrılmak isteriz.
Uyku adabı
Sual: Uyku adabı nelerdir?
CEVAP
Günümüzün ortalama üçte biri uyku ile geçmektedir. Gafletle
geçmemesi için uykuyu da değerlendirmek gerekir. Müminin her hareketi
şuurlu olmalıdır. Gafletle yatıp gafletle kalkmamalıdır!
Rastgele yatağa girip uyumak doğru değildir.
1- Yatağa abdestli girmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Abdestli yatanın ruhu Arşa yükselir ve gördüğü rüyalar doğru
olur. Abdestsiz yatanın ruhu yükselmez, gördüğü rüyalar, karışık
olur, doğru çıkmaz.) [İ. Gazali]
(Abdestli yatan, gece ibadet eden ve gündüz oruç tutan kimse
gibi sevap kazanır.) [Hakim]
2- Misvaklanıp sağ yanı üzere kıbleye karşı yatmak sünnettir. Uyku,
ibadetleri kuvvetle ve sağlam yapmak niyetiyle olursa ibadet olur. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Âlimlerin uykusu ibadettir.) [İ.Gazali]
3- Borçları ve önemli işleri olan kimse, vasiyetini yazmadan
yatmamalıdır! Çünkü sabaha çıkacağını kimse bilemez. Eğer vasiyetsiz
ölürse, Kıyamete kadar konuşamaz. Ölüler kendini ziyaret eder, onunla
konuşmaya çalışırlar, fakat o cevap veremez. O zaman (Bu miskin
vasiyetsiz ölmüş) derler. Vasiyet olarak, varsa kul borçlarını, namaz ve
oruç kazaları gibi Hak borçlarını yazmalı, ölümünden sonra ne
yapılmasını istiyorsa bildirmelidir!
4- Günahlarına tevbe edip uyumalıdır! Herkese iyilik yapacağına,
uyandığı zaman kimseye fenalık etmeyeceğine niyet ederek yatmalıdır!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hiç kimseye zulüm ve kin hissi duymadan yatanın günahları
affolur.) [İ.Ebiddünya]
5- Yatarken, gece ibadete kalkmaya niyet etmelidir! Hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Gece ibadet etmek niyetiyle yatan, fakat uyku galebe çalıp
sabaha kadar uyanamayan, niyeti sebebiyle gece ibadet etmiş gibi
sevaba kavuşur. Uykusu da kendisine Allahü teâlânın ihsan ettiği
bir sadaka olur.) [İ. Mace]
427
www.dinimizislam.com
6- İyice uyku gelmeden yatmamalıdır! Kıymetli ömrü uyku ile
geçirmemelidir! İhtiyaç kadar uyumalıdır!
7- Yatarken Âyet-el-kürsi, üç İhlas ve bir Fatiha, iki Kuleuzüyü
okumalıdır! Salevat-ı şerife getirmelidir! "Amenerresulüyü yatsıdan sonra
okumayı âdet edinmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Gece Bekara suresinin son iki âyetini okuyana, bu iki ayet, her
şey için kâfidir.) [Müslim]
8- Uykunun bir nevi ölüm, uyanmanın da dirilmek olduğunu
düşünmelidir! Hazret-i Lokman, oğluna (Oğlum, ölümden şüphen
varsa, uyuma! Uyumak mecburiyetinde kaldığın gibi, ölmeye de
mahkumsun. Eğer dirilmekten şüphe ediyorsan, uykudan uyanma!
Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin) buyurmuştur.
9- Yatarken yarınki hayırlı işleri yapabilmek için istirahat etmeye,
sabah namazına kalkmaya ve ertesi gün hayırlı işler yapmaya niyet
etmeli! Böyle niyet edenin uykusu ibadet olur. Gece uyanınca dua etmeyi
âdet haline getirmeli! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Uykudan uyanınca, "Allahümmağfirli" derse, duası kabul olur.)
[İ. Ebiddünya]
10- Henüz sabah namazının vakti girmeden, yani seherde kalkmaya
çalışmalıdır. Seher vakti kalkmak berekettir. Hele sabah namazının vakti
girdikten sonra, güneş doğana kadar uyumak rızk yönünden de zararlıdır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sabah uykusu, rızka manidir.) [Beyheki]
İbni Abbas hazretleri, sabah vakti oğlunu uyur görünce buyurdu ki:
(Oğlum, rızıkların dağıtıldığı saatte uyunur mu? Bu saatte
uyumak, tembellik alametidir, unutkanlığa sebep olur.) [Şir’a]
Yatarken
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Yatarken Fatiha ve İhlası okuyan, ölüm hariç, her şerden emin
olur.) [Bezzar]
(Yatarken Kâfirun suresini okuyan şirkten beri olur.) [Tirmizi]
(Yatarken Mülk [Tebareke] suresini okumadan yatma! Çünkü
ölürsen kabirde sana yoldaş olur.) [Ey Oğul İlmihâli]
Tok karnına uyumak
Mümkün mertebe yemeği yatarken yememelidir! Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Tok karnına uyumak, kalbi katılaştırır.) [Taberani]
Yenilen yemekleri namaz kılarak veya helal kazanç yollarında
eritmeye çalışmalıdır!
428
www.dinimizislam.com
Yüzükoyun uyumak
Peygamber efendimiz, yüzükoyun yatan birine, (Kalk, bu yatış,
Cehennem ehlinin yatışıdır) buyurdu. Yüzükoyun ve örtüsüz yatan
birine de, (Bu, Allahü teâlânın hiç sevmediği bir yatış şekli) buyurdu.
Çorapla yatmak
Sual: (Çorapla yatmak caiz değil) deniyor. Caiz ise, delili nedir?
CEVAP
Çorapla yatmanın dinen hiçbir mahzuru yoktur. Caiz olan, mubah
olan şeylerin delili olmaz. Haram olan, mekruh olan, yasak olan şeylerin
delili olur. Muz yemek caiz mi diye sorulsa, caiz diye cevap verilse, delil
aranmaz. Haram diyen çıkarsa, delilini onun göstermesi gerekir.adabı
Sual: (Sırtüstü yatmak peygamberlerin âdeti) deniyor. Doğru mu?
CEVAP
Sırtüstü yatmak bizim dinimizde mekruhtur.
Yatağa abdestli girmek
Sual: (Gece yatarken, abdesti sıkışık olan, abdestli yatağa girip,
sonra abdestini bozsa, yatağa abdestli girmiş sayılır) deniyor. Bu bir
hile değil midir? Allahü teâlâyı kandırmaya çalışmak olmaz mı?
CEVAP
Hâşâ, öyle bir şey olmaz. Allahü teâlânın bildirdiği ihsandan
faydalanmak olur. Önemli olan, yatağa abdestli girmektir. Uyuyunca,
zaten abdest bozulacaktır; ama abdestli yatağa girmesi büyük fazilettir,
sabaha kadar namaz kılmış sayılır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yatağa abdestli girene, o gece bir melek sabaha kadar, “Ya
Rabbi bu kulunu affet!” diye dua eder.) [Hâkim]
(Abdestli yatıp Allahü teâlâyı anarak uyuyan, uyanana kadar
namazda sayılır. Bir melek onun için ibadet eder. Uyandığı zaman
yine Allahü teâlâyı anarsa, o melek, bu kulun affı için Allah’a dua
eder.) [İbni Hibban]
(Abdestli yatan, gece vefat ederse şehid olur.) [İbni Sünni]
Yemeği beraber yemek
Sual: Birlikte yemek yenince, birinden ötekine hastalık geçeceği
söyleniyor. Bu bakımdan yemeği çoluk çocuk ile aynı kaptan yemeyip
ayrı kaptan mı yemelidir?
CEVAP
Yemek işi, ibadet değil, âdettir. Her mubah âdette olduğu gibi, yemek
yerken de, o ülkenin âdetine uymakta, ayrı kaplarda yemekte mahzur
429
www.dinimizislam.com
yoktur. Bulaşıcı hastalığı olan kimsenin, diğer insanlarla düşüp kalkması
uygun olmaz. Bulaşıcı hastalıkların çevreye yayılmasını önlemek için
dinimiz, karantinaya büyük önem vermektedir. Bulaşıcı hastalık bulunan
yere girilmemesini ve burada bulunanların da başka yere gitmemesini
emretmektedir.
Bulaşıcı hastalık bulunan yerden dışarı çıkmanın yasak edilmesinin
iki sebebi vardır.
1- Sağlam olanlar, hastaların yanından ayrılınca, hastalara bakacak
kimse kalmaz, hastalar, perişan ve helak olur.
2- Bulaşıcı hastalık bulunan yerde, mikroplu hava, herkesin içine
yerleşince, o yerden başka yere gidenler, hastalıktan kurtulamadığı gibi,
hastalığı başka yere götürüp, sağlam insanlara da bulaştırmış olur. Bu
bakımdan karantinaya önem verilmelidir.
Bulaşıcı hastalığı bulunmayan aile fertlerinin birlikte sofraya oturup
yemek yemelerinde mahzur yoktur. Hatta bugünkü tıbbın açıkladığına
göre, birlikte yemek yenince, birinden diğerine mikrop geçmekte, vücut o
mikroba karşı bağışıklık kazanmaktadır. Çocuklara, büyüklere yapılan
aşılar da, bir cins mikrop verilmesidir. Aşı ile verilen mikroba bağışıklık
kazanan kimse, o mikropla karşılaştığı zaman hastalanmaz. Birlikte,
rahmet ve bereket vardır. Birlikte yemenin fazileti hakkında bildirilen
hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Yemeği, toplu olarak yiyiniz; bereket topluluktadır.) [İbni Mace]
(Bir kişilik yemek, iki kişiye, iki kişilik yemek, dört kişiye, dört
kişilik yemek de sekiz kişiye kâfi gelir. Allahü teâlânın fazlı, bereketi
toplulukla birliktedir.) [Müslim]
(En şerliniz, yemeği yalnız yiyendir.) [İ.Şarani]
(Yemeği beraber yiyenin kalbi yumuşar.) [Harâiti]
(Allahü teâlânın en çok sevdiği sofra, çevresinde fazla el
bulunan sofradır.) [Taberani]
(Yemeğin hayırlısı toplulukta yenilendir.) [Harâiti]
(Toplu halde yiyin, bir kişinin yemeği iki kişiye yeter.) [Taberani]
Bazıları, (Ya Resulallah, çok yediğimiz halde doymuyor, yemeğin
bereketini göremiyoruz) dediler. Peygamber efendimiz bunlara, (Sizler
yemeği ayrı yiyorsunuzdur. Yemeği beraber yer, besmele
çekerseniz, yemeğiniz bereketli olur) buyurdu. (İbni Mace)
Yemeği çoluk çocukla yemek muhabbeti de artırır. Çok çocuklar,
birlikte yiyebilmek için babalarının işten gelmesini beklerler.
Çocuklarından ayrı yemek yemeyi âdet haline getirmemelidir.
430
www.dinimizislam.com
İyiliğe teşekkür etmeli
Sual: İyiliğe teşekkürün dindeki yeri nedir?
CEVAP
İyilik edene, mal ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan,
hamd ve sena, teşekkür ve dua eder. İyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık
vazifesidir. Böyle olunca, her iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken
var eden, en güzel şekli veren, lüzumlu uzuvları, kuvvetleri ihsan eden,
herbirini bir ahenk ile işleterek sıhhat veren, akıl ve zekâ bahşeden, çoluk
çocuk, ev, ihtiyaç eşyası, gıda, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir
sahibe, bu nimetleri sebepsiz, karşılıksız ihsan eden ve her an yok
olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhafaza eden ve bize hiç ihtiyacı
olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan Allahü teâlâya şükretmemek,
kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve ne alçak
bir vaziyet olur? Hele, Ona ve nimetlerin Ondan geldiğine inanmamak
veya bunları başkasından bilmek en büyük zulüm, en çirkin yüz karası
olur.
İyilik övülmeli
Bir kimseye her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıda hediye
olunsa, bu kimse, o ihsan sahibini her yerde, herkese nasıl över. Gece
gündüz onun sevgisini, teveccühünü, onun kalbini kazanmaya uğraşmaz
mı? Onu dertlerden, sıkıntılardan muhafaza etmeye çalışmaz mı? Ona
hizmet edebilmek için, kendini tehlikelere atmaz mı? Bunları yapmasa, o
ihsan sahibine hiç kıymet vermese, herkes onu ayıplamaz mı? Hatta,
insanlık vazifesini yapmıyor diye cezalandırılmaz mı?
İyilik eden bir insanın hakkına böyle riayet ediliyor da, her nimetin,
her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen, Allahü teâlâya
şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak niçin gerekmesin?
Elbette, en çok Ona şükretmek, ibadet etmek gerekir. Çünkü, Onun
nimetleri yanında başkalarının iyilikleri deniz yanında damla kadar bile
değildir. Hatta diğerlerinden gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir.
Şükür, her nimetin Allahü teâlâdan geldiğini bilip dil ile de hamd
etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden sakınan
şükretmiş olur. İnsanların hidayeti için çalışmak, onları irşad etmek de
şükür sayılır.
Kalbi yumuşatmak için
Katılaşan kalbleri korku veya şükür halindeki gözyaşı
yumuşatmak gerekir. Kur'an-ı kerimde şükredilmesi emredilmektedir:
(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bekara 152]
431
ile
www.dinimizislam.com
[Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek
demektir.]
(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük
ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]
(Kullarımdan şükreden azdır.) [Sebe 13]
Hadis-i şerifte de (Kıyamet günü "Şükredenler gelsin!" diye
seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve
genişlikte, her halükârda Allahü teâlâya şükredenlerdir) buyuruldu.
(İ.Gazali)
Şükür nedir?
Şükür, İslamiyet’e uymak demektir. Dinimizin emirlerine uyan
şükretmiş olur.
Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama buyurdu ki:
(Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden
bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını
kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda
etmemiş olur.) [İ. Gazali]
Şükür, kendini o nimete layık görmemektir. Şükür, Allahü teâlânın
verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır. Allahü teâlâ bir kula
birbirini takip eden çeşitli nimetler verince, kul buna layık olmadığını
düşünüp utanması da şükür olur. Şükürdeki kusurunu bilmesi de şükür
olur.
Şükredemiyoruz diye özür beyan etmesi de şükürdür. (Allahü teâlâ,
kusurlarımı örtüyor) demesi de şükürdür. Şükür vazifesini yerine
getirmenin Allahü teâlânın bir lütfu olduğunu düşünmek de şükürdür.
Hatta vasıtalara şükür de şükür olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlara teşekkür etmeyen Allahü teâlâya şükretmemiş olur.)
[İ. Ahmed]
Nasılsın demek
Sual: Alışkanlık halinde nasılsın diyoruz. Maksatsız nasılsın demek
uygun mudur, riya mıdır?
CEVAP
Uygun değildir. Eski âlimler, bir kimsenin derdine deva
olamayacaksa, laf olsun diye nasılsın demezlermiş. Nasılsın dediğimiz
kimse, (Şu kadar paraya ihtiyacım var, şu derdim var) derse, eğer
gücümüz yeterken buna yardım etmezsek, nasılsın dememiz anormal bir
şey olur. Derdine deva olabileceğimiz kimseye nasılsın demeliyiz.
432
www.dinimizislam.com
Nasılsın demek, bir ihtiyacın varsa göreyim demektir. İhtiyacını
görmeyeceksek nasılsın dememiz samimiyetten uzak olur. Hiç değilse,
(Elhamdülillah iyiyim, Allah razı olsun) diye dua etmesini sağlamak
gayesiyle söylersek, nasılsın dememiz boşa gitmez, riya olmaz.
Sual: Bir arkadaşım var. Nasılsın dediğim zaman, Allah razı olsun
diyor, ama o da benim hatırımı sormuyor. Onun da bana sen nasılsın
demesi gerekmez mi?
CEVAP
Dua ettiğine göre memnuniyetini bildiriyor. Evet onun da nasılsın
demesi gerekir ama, belki bir mazereti vardır. Nasılsın dese, siz de şu
kadar paraya ihtiyacım var deseniz, vermese arkadaşlığa sığmaz, verse
belki kendi ihtiyacı vardır. Derdine deva olamayacağıma göre hiç
sormayayım diyordur.
Bazı eski âlimler, bir kimsenin derdine deva olamayacaksa, laf olsun
diye nasılsın demezlermiş. Nasılsın demek bir ihtiyacın varsa göreyim
anlamında olduğu gibi, onun (Elhamdülillah iyiyim, Allah razı olsun) diye
dua etmesini sağlamaktır. Müslüman, beterin beteri var diyerek mevcut
hâline şükreder.
Nasılsın dediğiniz zaman, o kimse de paraya ihtiyacım var derse,
hemen cüzdanı çıkarıp öylece önüne koyarsanız, herkese rahatça
nasılsın diyebilirsiniz. Yahut sırf dua ettirmek, duasını almak için de
nasılsın denebilir.
Esnemek
Sual: Esnemeyi durdurmak gerekir mi? Bir duası var mıdır?
CEVAP
Esnemek mekruhtur. Esnemek midenin dolu olmasından ve bedenin
ağırlaşmasından meydana gelir. Dudağı ısırarak mani olmaya
çalışmalıdır. Böyle yapamayan, sol elin arkası ile ağzını kapatmalıdır. Üç
hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ esnemeyi sevmez.) [Buhari]
(Esnerken ağzınızı kapatın.) [Müslim]
(Esnemek şeytandandır.) [Buhari]
Her esneme şeytandan değildir. Yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde
de sinirsel esnemeler olur. Peygamberler esnemekten mahfuzdur. İbni
Abidin hazretleri buyuruyor ki:
Esnemeyi def etmenin çaresi, Peygamberlerin hiç esnemediklerini
hatırlamaktır. Peygamber efendimizin de esnemediğini hatırlayıp hemen
salevat getirmektir. Kuduri rahmetullahi aleyh, (Biz bunu defalarca
433
www.dinimizislam.com
tecrübe ettik ve doğruluğunu gördük” buyuruyor. Ben de tecrübe ettim ve
doğru olduğunu gördüm. (Redd-ül-muhtar)
Geğirmek ve esnemek
Sual: Geğirmek, esnemek gibi şeytandan mıdır?
CEVAP
Geğirmek çok yemenin alametidir. Hastalık hariç, çok yemeyen
geğirmez. Peygamber efendimiz, çok yiyip çok geğiren birisine buyurdu
ki:
(Yanımızda öyle geğirme! Çünkü bu dünyada çok tok olan,
âhirette çok açlık çeker.) [Tirmizî, İbni Mace, Hâkim]
Kur’an-ı kerim okurken esneme geldiğinde durmalı, çünkü
mekruhtur. Esneme ve çok yedikten sonraki rehavet hâli tembelliğe,
ağırlığa ve ibadetlerden kesilmeye sebeptir. Bunun için esnemek şeytana
nispet edilmiştir. Hadis-i şerifte de, (Esnemek şeytandandır)
buyuruluyor. (Şir’a şerhi)
Bazı esnemelerin şeytandan olmadığı, uykusuzluk, yorgunluk gibi
sebeplerle olduğu da bildirilmiştir.
Demek ki, geğirmek de, esnemek gibi genelde çok yemekten ileri
geliyor. Yani istenmeyen bir durumdur. Esneme ve geğirmeyi azaltmak
için az yiyip içmeli. Çok yiyip içtiğimize tevbe istiğfar etmelidir.
Esnemeye ve geğirmeye sebep olan çok yiyip içme işine istiğfar
etmeli, bir daha yapmamaya çalışmalı.
Bir nimet gelince veya bir sıkıntıdan kurtulunca şükretmek gerekir.
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Aksıran veya geğiren “Elhamdülillah alâ külli hâlin minel hâl”
derse, 70 dertten kurtulur.) [Hatîb, İbni Neccar]
Geğirmek
Sual: Çok geğiriyorum. Ne yapmam lazım?
CEVAP
Geğirmek çok yemenin alametidir. Hastalık hariç, aç insan geğirmez.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Geğirmeni kısalt. Zira bu dünyada çok doyan, ahirette çok açlık
çeker.) [Hakim]
(Yanımızda geğirme. Dünyada çok tok olan [çok yiyip içen],
ahirette en uzun açlığı çeker.) [Tirmizi]
Geğirirken yemeğe veya insanlara karşı değil de başı başka yöne
çevirmeli, çok ses çıkmaması için ağzı kapamaya çalışmalıdır! Hadis-i
434
www.dinimizislam.com
şerifte buyuruldu ki:
(Geğirirken, aksırırken sesinizi yükseltmeyin.) [Beyheki]
İkramı reddetmek
Sual: Gittiğim yerlerde çeşitli sebeplerden dolayı bazı bahaneler
bularak yapılan ikramları kabul etmiyorum. Günah oluyor mu?
CEVAP
Meşru bir mazeretiniz yoksa, yiyip içilmesi haram olmayan ikramı
reddetmek uygun değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimseye bir arkadaşı ikramda bulunursa, onu kabul etsin!
Çünkü o Allahü teâlânın ikramıdır. Allahü teâlânın ikramını da
reddetmeyin!) [Ebu Nuaym]
(Arkadaşının evine gelip de, önüne konulanı yememek cefadır.)
[Deylemi]
Oturmanın edebi
Sual: Otururken kıbleye karşı oturmak gerekir mi?
CEVAP
Kıbleye dönüp oturmak sünnettir. Özürsüz [mazeretsiz] kıbleye karşı
ayaklarını uzatmak mekruhtur. Bir mazeretle veya yanlışlıkla uzatmak
mekruh olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Birçok kişi ile oturunca, birbirinin yüzüne doğru oturmak gerekir.
Çünkü, namaz dışında mümine doğru dönmek Kâbe’ye dönmekten
efdaldir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ey Kâbe, ey Beytullah, seni Allah, şerefli, mükerrem ve
muazzam kıldı. Fakat mümin, hürmet bakımından senden daha
kıymetlidir.) [Taberani]
Yalnız otururken, başka tarafa dönmeye ihtiyaç yoksa, kıbleye
dönerek oturmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her şeyin en güzel ve en uygun bir şekli vardır. Oturma şeklinin
en güzeli de, kıbleye karşı oturmaktır.) [Ebu Davud]
Sual: Bacak bacak üstüne atarak oturmak, günah mıdır?
CEVAP
Günah olmaz. Büyüklerin yanında böyle oturmak, edebe aykırı
olduğu için, uygun değildir. Resulullah efendimiz, kızının yanında bile,
mübarek ayaklarını uzatmazdı.
435
www.dinimizislam.com
Konuşurken sözü kesmek
Sual: Konuşurken sözü kesmenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Bir din kardeşi konuşurken susmak mürüvvettendir.) [Hatib]
Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara
gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir.
Taziye etmek
Sual: Müslümanın cenazesi olunca ne yapmalı?
CEVAP
Taziye etmeli, yani sabretmesini söylemeli ve cenazesinin hizmetine
koşmalıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanın, müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını
almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek, davetine
icabet etmek, aksırıp da elhamdülillah dediği zaman, yerhamükallah
demektir.) [Müslim]
Cenaze sahiplerinden büyük, küçük erkeklere ve yaşlı kadınlara rast
gelince, taziye etmek, yani, başın sağ olsun demek gibi, sabır tavsiye
etmek müstehaptır. Taziye için, (Azamallahü ecrek ve ahsene azaek ve
gafere limeyyitik) denir ki, (Allahü teâlâ, sevabını, dereceni arttırsın ve
güzel sabretmeni nasip eylesin ve meyyitinin [ölünün] günahlarını af
eylesin) demektir.
Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir.
Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.)
[Tirmizi]
Resulullahın taziyesi
Resulullah efendimizin taziye mektubu şöyledir:
Allahü teâlâ sana selamet versin! Ona hamd ederim. Herkese
iyilik ve zarar, yalnız Ondan gelir. Allahü teâlâ, sana çok sevap
versin. Sabretmeni nasip eylesin! Onun nimetlerine şükretmenizi
ihsan eylesin! İyi bilmeliyiz ki, kendi varlığımız, mal, servet, kadın ve
çocuklarımız, Allahü teâlânın, sayısız nimetlerinden, tatlı ve faydalı
ihsanlarındandır.
Bu nimetleri, bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak
436
www.dinimizislam.com
kullanmak, sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan, belli bir
zamanda faydalanırız. Vakti gelince, hepsini geri alacaktır.
Allahü teâlâ, nimetlerini bize vererek sevindirdiği zaman,
şükretmemizi, vakti gelip geri alınca da, sabretmemizi emreyledi.
Senin bu oğlun, Allahü teâlânın tatlı, faydalı nimetlerinden idi.
Geri almak için sana emanet bırakmış idi. Şimdi, geri alırken de,
sana çok sevap, iyilik verecek, acıyarak, doğru yolda ilerlemeni,
yükselmeni ihsan edecektir.
Bu ihsana kavuşabilmek için sabretmeli, Onun yaptığını hoş
görmelisin! Kızar, bağırır, çağırırsan, sevaba kavuşamazsın ve
sonunda pişman olursun.
İyi bil ki, ağlamak, sızlamak, belayı geri çevirmez, üzüntüyü
dağıtmaz. Kaderde olanlar başa gelecektir. Sabretmek, olmuş bitmiş
şeye kızmamak gerekir. Allahü teâlâ, hepinize selamet versin!
Sual: Cenaze defnedildikten sonra, mezarlıkta bulunanların, cenaze
sahiplerine taziyede bulunmaları bid’at midir?
CEVAP
Bid'at değildir.
Sual: Ölü için kaç güne kadar taziye etmek uygun olur?
CEVAP
Üç günden sonra taziye yapmak mekruhtur. Ancak uzakta olanlar ve
yakın olup da, geç haber alanlar için mekruh olmaz.
Sual: Van’da cenaze çıkan eve giren herkes, Fatiha diyor. Herkes
Fatiha okuyup ölüye bağışlamak bid’at mi?
CEVAP
Âdette bid'at olduğu için caizdir.
Sual: Ölü sahibi, taziyeyi kabul için evde üç gün durması gerekir mi?
CEVAP
Durması caizdir. Ama durmaması iyidir. İbni Âbidin hazretleri, (Ölü
sahibinin taziye için evinde oturması mekruh, kabristandan çıkarken
taziye mekruh değildir) buyuruyor.
Sual: Ölüyü taziyeye gelenlere bir şeyler ikram etmek caiz mi?
CEVAP
Eve gelene bir şey ikram etmek âdettir, caizdir.
Sual: Taziye için uzaktan gelen misafire yemek yedirmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Ölü evine yemek getiriliyor. Ekşimemesi için taziyeye gelenlere
vermek caiz mi?
437
www.dinimizislam.com
CEVAP
Fakire vermek sevap. Ölünün ruhuna bağışlanır.
Sual:Taziye, mektup ile de olur mu?
CEVAP
Evet olur.
Çeşitli sual ve cevaplar
Sual: Düğüne, davete gidenin, başkasını da götürmesi caiz midir?
CEVAP
Evet.
Sual: Helaya başı örtülü girmek müstehap mı?
CEVAP
Evet.
Sual: (Beni de davet eder misin?) diyerek davet ettirmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Evinde davet olan arkadaşın zilini çalıyoruz. Bizi görünce ister
istemez buyurun diyor. Böyle davete gitmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Telefon eden, kapı zilini çalan gibi, dört rekat namaz kılınacak
kadar bekledikten sonra mı tekrar telefon etmeli?
CEVAP
Evet.
Sual: Dört katlı apartmanın merdivenlerinin temizliği nasıl yapılır?
CEVAP
Aralarındaki anlaşmaya göre yapılır.
Sual: Kadının, erkeğin önünden geçmemesi iyi bir âdet mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Evin önüne pislik bırakan kimseyi, şikayet etmek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir arkadaş bize iyilik edince, teşekkür etmeyip gıyabında dua
etsek mahzuru olur mu?
CEVAP
Yüzüne karşı da teşekkür etmeli, gıyabında da dua etmelidir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(İyilik gördüğüne Cezakellahü hayran kesira [Allah, seni çok
438
www.dinimizislam.com
hayırla mükâfatlandırsın] diyen, ona en büyük duayı etmiş olur.)
[İ.Asakir]
(Bir müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de
ona, "Aynen bir mislini de Allah sana versin" diye dua eder.) [Müslim]
Meleğin duası ise elbette kabul olur.
Sual: Kadının sigara içmesi, erkeğe göre daha uygunsuz.
Külhanbeyi gibi, bacak bacak üstüne atıp, dumanını insanın yüzüne karşı
üflemesi doğru mudur?
CEVAP
Bir şey zararlı ise, kadına da erkeğe de uygun olmaz. Şu kadar var
ki, bir ülkenin örf ve âdetine uymak gerekir. Uyulmazsa tuhaf karşılanır.
Bazı şeyler zengine ayıp sayılmasa da, fakir için ayıp sayılır. Mesela
dolmuşla gideceği yere taksiyle gitmesi fakir için uygun karşılanmaz.
Zenginin en lüks vasıta ile gitmesi uygunsuz olmaz. Hatta şükretmek için
nimeti göstermek olur. Çünkü Allahü teâlâ, (Verdiğim nimetleri
kullananları severim) buyuruyor.
Bazı şeyler hem zengin, hem de fakir için kötüdür. Mesela kibir
böyledir. Fakat fakirin kibirli olması daha kötüdür. Allahü teâlâ kibirli fakire
buğzeder. Zina büyük günah ve çok çirkin bir iştir. Fakat ihtiyarın zina
etmesi daha çirkin, daha kötüdür. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyara lanet eder.) [Bezzar]
İyi işler, güzellikler de böyledir.
Şimdi sorunuza gelelim. Sigara içerek, başkasını rahatsız etmek hoş
değildir. Örf ve âdetimize göre, kadının sigara içmesi de pek hoş
karşılanmaz.
Sual: Müslümana zararı olmasın diye yoldaki taş, çivi gibi şeyleri
almak sevap mı?
CEVAP
Evet. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İman yetmiş küsur şubedir. En üstünü “La ilahe illallah”, en
aşağısı da, yolda eza veren bir şeyi kaldırmaktır.) [Tirmizi]
Sual: Görgünün temeli nedir?
CEVAP
Görgünün temeli; her zaman, her yerde, herkese karşı güler yüzlü,
tatlı dilli olmak, haddini bilmek, eliyle ve diliyle hiç kimseyi incitmemektir.
Ayakta bekletmek
Sual: Suyu getiren kimse, ayakta iken, içmekte bir mahzur var mı?
CEVAP
Ayakta bekletmemeli, o oturunca içmelidir.
439
www.dinimizislam.com
İhtiyarlık nimeti
Sual: Müslüman olarak ihtiyarlamak çok faziletlidir deniyor. Bu
hususta açıklama yapar mısınız?
CEVAP
Müslüman, nimetlere konmuş kimse demektir. Bir kimsenin
müslüman olarak saçını başını ağartması daha büyük nimettir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: İhtiyarlık, nurumdur. Nuruma narımla
[Cehennem ateşiyle] azap etmekten haya ederim. O halde siz de
benden haya edin!) [Ebuşşeyh]
(Hak teâlâ, müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya
eder.) [Hatib]
(Allahü teâlâ, 40 yaşına gelen müslümanı, cinnet, cüzzam, baras
gibi hastalıklardan emin kılar. 50 yaşına gelince hesabını hafifletir.
60a ulaşınca onu keremiyle rızıklandırır. 70e gelince gök ehline onu
sevdirir. 80e gelince, iyiliklerini mükafatlandırır, kötülüklerini
affeder. 90 yaşına varınca, onun geçmiş ve gelecek günahlarını
mağfiret eder ve kendisini aile halkına şefaatçi kılar ve bir münadi
ona, "Bu, dünyada Allahü teâlânın himayesine girmiş bir kimsedir"
diye seslenir.) [Ebu Ya’la]
(Müslüman olarak ihtiyarlayan kimseye ikram eden, Nuh
aleyhisselama ikram etmiş gibi sevap alır. Nuh aleyhisselama ikram
eden de Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [Hatib]
(Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle müslüman olarak
ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur.) [İ.Ahmed]
[Tekbir Allahü ekber, tahmid Elhamdülillah, tesbih Sübhanallah,
tehlil ise la ilahe illallah, demektir.]
(Allahü teâlâ, yemin ederek, "Müslüman olarak ihtiyarlayana
azap etmekten haya ederim" buyurdu.) Resulullah efendimizin
ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca, (Allahü teâlâ, kendisinden haya
ettiği halde, Ondan haya etmeyen kimseye ağlıyorum) buyurdu.
(Beyheki)
[Burada bildirilenler kul hakkı ve farz borçları hariç diğer günahlar
içindir.]
Sual: Yaşlılığımızı göstermemek için, ağarmış saçlarımızı boyamak
veya o kılları koparmak caiz midir?
CEVAP
Bir kimsenin müslüman olarak saçının ağarması iyidir. Hadis-i
440
www.dinimizislam.com
şeriflerde buyuruldu ki:
(Ağaran kılları koparmayın! Çünkü bir kimsenin müslüman
olarak ağaran her kılı, Kıyamette kendisi için bir nur olur. O kıl
sebebiyle, bir günahı affolur, bir sevap yazılır.) [Tirmizi]
(Beyazlaşmış kılları koparmayın! O, müslümanın nurudur.)
[Tirmizi]
(İhtiyarlığı saklamak için yolunan beyaz kıllar, Kıyamette, ona
batırılmak için süngü olur.) [Deylemi]
(Saçını, sakalını müslüman olarak ağartan affolur.) [M.Rabbani]
Müslüman olarak yaşlanmak böyle bir nimet iken, zaruret olmadan
saçları boyamak iyi değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, saçını sakalını siyaha boyayanın yüzüne
Kıyamette bakmaz.) [İbni Said]
(Saçını sakalını yolanın veya siyaha boyayanın Allah indinde
nasibi yoktur.) [Taberani]
İslam âlimleri, erkeklerin, saçını, sakalını siyahtan başka renge
boyamalarının caiz olduğunu bildirmişlerdir. Hatta cemal için siyaha
boyamanın da caiz olduğunu bildiren âlimler vardır. Hadis-i şerifte, (Allah
cemildir, cemal sahiplerini sever) buyuruldu. Kibir için giyinmek veya
bu maksatla saçını boyamak haramdır. Cemal için olursa caizdir. Cemal,
çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak,
bunları yok etmek demektir. (Hadika, Envar, Bahr)
Bereket ve bereketsizlik
Sual: Bereket, bereketsizlik ne demektir?
CEVAP
Bereket, az malın çok faydası olmak, çok işe yaramak demektir. Az
bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi işlerin
yapılmasına yarar. Bereketli olmayan çok mal vardır ki, sahibinin
dünyada ve ahirette felaketine sebep olur. O halde malın çok olmasını
değil, bereketli olmasını istemelidir!
Rızk hiç değişmez, azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını
yiyemez. Hiç kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez. Bir kimse, Allahü
teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan
rızkına kavuşur. Bu rızk, ona bereketli olur. Eğer, rızkını Allahü teâlânın
yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka
kavuşur. Fakat, bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak
için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
İslam âlimleri buyurdu ki:
441
www.dinimizislam.com
(Evde Mushaf bulundurmak berekettir. İyilik edenin malı bereketli
olur. Eshab-ı Kehfin ve Eshab-ı Bedrin isimleri yazılı kağıdı evde ve
üstünde taşımakta bereket vardır. Tarlayı abdestsiz sürmek
bereketsizliğe sebeptir. Ustasına hürmet etmeyenin de kazancının
bereketi olmaz. Seher vakti kalkmak berekettir.)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yemeği, toplu olarak yemekte bereket vardır.) [İbni Mace]
(Besmele ile yenen yemek bereketli olur.) (İbni Mace)
(Bereket, yemeğin ortasına iner. Onun için kenarından yiyin,
ortasından yemeyin!) [Tirmizi]
(Sahurda ve sahur yemeğinde bereket vardır.) [Taberani]
(Yemekten önce ve sonra, elini yıkayanın evinin bereketi artar!)
[İ.E.Şeybe]
(Sıcak yemekte bereket olmaz). [Deylemi]
(Balda bereket ve şifa vardır.) [T.Gafilin]
(Sirkede, hurmada, sütte bereket vardır.) [İbni Mace]
(Rızkına razı olanın bereketi artar, razı olmayanınki bereketsiz
olur.) [Ahmed]
(Alış verişte çok yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim]
(Ticarette bereket vardır, ticarete yalan, hıyanet karışınca
bereket gider.) [Buhari]
(Bereket büyüklerinizdedir.) [İ.Rafii]
(İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir]
(Kız çocuğu bereketlidir.) [Deylemi]
(Çocuksuz ev bereketsiz olur.) [Ebuşşeyh]
(Evine girince, ev halkına selam ver ki, evin iyiliği ve bereketi
artsın!) [Harâiti]
(Dua, ömrün bereketini artırır.) [Tirmizi]
(Kur'an okunan evin bereketi artar. Kur'an okunmayan ev,
bereketsiz olur.) [Darimi]
(Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.) [Nisab-ül ahbar]
(Evinden erken çıkanın işi bereketli olur.) [Bezzar]
(Yola çıkarken arkadaşları ile vedalaşan, onların duaları ile
berekete kavuşur.) [Deylemi]
(Ana babasına hizmet edenin ömrü bereketli, onlara karşı
geleninki bereketsiz olur.) [İ.Ahlakı]
(Muhammed isimli kimse bulunan ev ve yerde bereket olur.)
[Deylemi]
(Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine sebep olur.)
442
www.dinimizislam.com
[İmad-ül-islam]
(Namaz kılanın rızkı bereketli olur.) [M.cenne]
(Vadeli alış verişte, ödünç vermekte ve arpa karışmış ekmekte
bereket vardır.) [İ.Mace]
(Evde çöp bulunması bereketsizliğe sebeptir.) [Deylemi]
(Şarkıcı ve faizcilerin kazancında bereket olmaz.) [Deylemi]
(Bir toplumda birisi söylerken diğerleri susmazsa, orası
bereketsiz olur.) [Beyheki]
Uyuşturucu iptilası
Sual: Esrar, afyon, kokain gibi uyuşturucuları kullanmak günah değil
mi? Dünyada uyuşturucuya bağımlı olmanın sebebi ne olabilir?
CEVAP
Her çeşit uyuşturucu günahtır. İslam Ahlakı kitabında, büyük
günahlar arasında bildirilmektedir. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor
ki:
Afyon ve diğer zehirli otlar haramdır, fakat ilaçların içine konan az
miktarı haram değildir. (Zevacir)
Esrar ve afyon gibi katı cisimlerin akla zarar veren miktarları
haramdır. İlaçların içine konan az miktarı haram değildir. Fazla alındığı
zaman, aklı ve sinirleri bozan böyle otlardaki zararlı maddeleri ayırıp,
bunları ve benzerlerini hap ve iğne halinde keyf ve zevk ilacı ismiyle
talebelere, işcilere ve futbolculara satıyorlar. Ahlak, namus, din, iman ve
vatan sevgisi gibi mukaddes bağlarımızı koparan bu uyuşturucu
maddeleri satın almak ve kullanmak haramdır. Büyük günahtır. (S.
Ebediyye)
İmanlı gençler, anarşiye yanaşmadığı gibi, uyuşturucuya da
yanaşmaz, çünkü Allah korkusu, her türlü kötülüğü işlemeye engeldir.
Dinimiz, vücuda ve insanlığa zararlı olan şeyi yasaklamıştır.
Müslüman genç, üstüne para verilse de uyuşturucuya elini sürmez.
İmansız kimse, huzursuz kimse demektir. Böyle bir kimse de, huzura
kavuşabilmek ümidiyle, gücünün yettiği her şeyi yapmaya çalışır. Her
bataklığa ayak basar, her basışta biraz daha batar. Amerikalı bir
kriminoloji uzmanı diyor ki:
(Gençler, hazır paraya sahip olunca, her tadı tatmaya çalışır.
Tadacak başka şey bulamayınca, hayat onu sıkmaya başlar. Uyuşturucu
kaçakçısı, böyle zengin çocuklarını bulur. Gençler, bunu da tatmak ister.
Tadınca mutlu olduğunu zanneder. Daha fazla mutlu olmak için, daha
kuvvetli zehir almaya çalışır. Bunlar da, daha fazla parayı gerektirdiği
443
www.dinimizislam.com
için, hırsızlıklar, soygunlar başlar. Eroine alışanda çılgınlıklar başlar. Artık
arsenik içmiş gibi olur. Hayatta olmak onu rahatsız eder. Ölümü tercih
eder.)
Kriminoloji uzmanına göre, uyuşturucuya zengin çocukları müptela
oluyor. Hâlbuki birçok Müslüman zengin çocuğu, uyuşturucuların
isimlerini bile bilmez. Uyuşturucuyu önlemek de, diğer bütün kötülüklerde
olduğu gibi, dinimizin emirlerine riayet etmekle mümkündür. Namazlarını
doğru kılan bir Müslümanın uyuşturucuya alışması mümkün olmaz. Eğer
daha önceden alışmışsa, namazı doğru kılarsa bundan ve diğer bütün
kötülüklerden kurtulur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan
uyuşturucu, içki, zina, livata gibi her türlü kötülükten her türlü günahtan]
alıkoyar.) [Ankebut 45]
Nakli esas alan kitap
Bilgi için. (Merak edilen konular > Bazı kaynak kitaplar > Nakli esas
alan kitap)
Kıssadan hisse
Kıssadan hisse bölümü için tıklayınız. (Şiir-Menkıbe-Güzel sözler
Kıssadan hisse)
444
>

Benzer belgeler

DİNİMİZ İSLAM Alış Veriş Bilgileri

DİNİMİZ İSLAM Alış Veriş Bilgileri Evlilik ve Aile Bilgileri İÇİNDEKİLER Ana baba hakkı Ana-babanın seksen hakkı Kadın-erkek ve anne Kayınpedere "baba" demek Ana-babaya hizmet Ana babayı dinlemeyip evlenmek Baba evladına iyilik iste...

Detaylı

DİNİMİZ İSLAM Helal ve Haramlar

DİNİMİZ İSLAM Helal ve Haramlar DİNİMİZ İSLAM www.dinimizislam.com

Detaylı