laleler sınıfı

Transkript

laleler sınıfı
...........................................................................
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ülkenin birinde Muhammed Eren adında bir çocuk
varmış. Hayvanları çok seviyormuş. Ailesi de ona barınaktan onun sevdiği bir köpek yavrusu almışlar.
Daha o kadar minikmiş ki Muhammed Eren onu elleriyle beslemiş. Bembeyaz bir köpekmiş ama
gözünün kenarında siyah bir beneği varmış. Bu yüzden adını benekli koymuş.
M. Eren beneklinin bakımı ile yakından ilgileniyormuş. Her gün onu yıkıyor , temizliyor,
gezmeye götürüyormuş. Günlerden bir gün M. Eren benekliyi parka gezmeye götürmüş. Parkta
gezerken benekli bir anda kedinin peşinden koşarak uzaklaşmış. M. Eren ne kadar koştuysa da
yetişememiş. Benekli gözden kaybolmuş. Parkın her yerini aramış. En sonunda beneklinin sesini
inşaat için açılmış kuyunun dibinden duymuş. Eren ne yapacağını gayet iyi bilirmiş ve hemen 110
itfaiyeyi aramış. Ekip hemen gelmiş ve benekliyi kuyudan çıkarmış. Fakat benekli yaralanmış. M. Eren
hemen benekliyi veterinere götürmüş . Veteriner benekliyi muayene etmiş ve ayağının kırık olduğunu
söylemiş. Beneklinin eski haline döneceğini fakat bunun için biraz zamana ihtiyaç olduğunu söylemiş.
M. Eren benekliye o kadar güzel bakmış ki benekli kısa sürede iyileşmiş. Bu masal da burada
bitmiş.
YAZAR: M . EREN DEĞİRMEN
LALELER SINIFI
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
KARINCA VE KURBAĞA
Annesinden izin almadan dolaşmaya çıktığında yolunu kaybeden karınca bir ağacın dibinde
ağlıyormuş. Bunu gören kurbağa karınca kardeş neden ağlıyorsun demiş. Karınca yuvamı kaybettim ,
bana yuvamı bulmam için yardım eder misin demiş. Kurbağa tabiî ki yardım ederim demiş ve beraber
karıncanın yuvasını aramaya başlamışlar. Uzun süre aradıktan sonra karıncanın evini bulmuşlar.
Karınca arkadaşına çok teşekkür etmiş ve bir daha annesine ondan izinsiz evden ayrılmayacağına söz
vermiş.
YAZAR : MERT AKDOĞAN
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
YUYU’NUN GEMİSİ
Bir varmış bir yokmuş yuyu adında bir astronot varmış. Uzay gemisi ile yıldızların arasında
gezerken alevleriyle parlayan bir gezegen görmüş , merak edip oraya doğru gitmiş. Uzay gemisi
gezegene gelince yanmış. Yuyu içinden çıkıp kurtulmuş. Canlı bitkilerin arasına düşmüş. Yuyu ‘yu
bitkiler ısırmaya başlamış. Yuyu hemen aralarından koşarak kaçmış. İleride karşısına uzaylılar çıkmış.
Yuyu onlara da uzay gemim yandı bana yardım eder misiniz lütfen demiş. Uzaylılar tabiî ki ederiz gel
arkadaş olalım demişler. Yuyu’nun gemisini hep beraber tamir etmişler. Yuyu çok mutlu olmuş.
Teşekkür etmek için uzaylıları kendi dünyasına davet etmiş. Onlar da kabul etmişler. Yuyu ile uzaylılar
çok güzel arkadaş olmuşlar. Hep birbirlerini sevmişler.
YAZAR: YUSUF ACAR
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
LALELER
Bir varmış, bir yokmuş . Ayşe ve Öykü adında ikiz kız kardeşler varmış. Anneleri bir gün
kızlarım yanıma gelin demiş. Kızlar efendim anneciğim diyerek annelerinin yanına gelmişler. Bugün
ormana pikniğe gideceğiz orada bol bol oynarsınız demiş. Öykü tamam anne bizde gitmek istiyorduk
diye cevap vermiş. Annesi hadi o zaman eşofmanlarınızı giyin rahat oynarsınız demiş. Ayşe annesine
piknikte ne yiyeceklerini sorumuş. Annesi babanız sizin için mangal yakacak diye cevaplamış. Ayşe
tamam anneciğim o zaman biz odamıza çıkıp hazırlanalım demiş. Öykü Ayşeciğim bugün seninle çok
eğleneceğiz demiş. Ayşe ipi ve topumuzu da alalım diyerek hazırlanmaya başlamışlar. 1 saat sonra
piknik alanına ulaşmışlar. Annesi hazırlık yaparken babaları da mangalı yakmaya başlamış. Öykü braz
dolaşmak için annesinden izin istemiş. Annesi evet dolaşın ama çok uzaklaşmayın ayrıca tanımadığınız
insanlar da konuşmayın demiş. Kızlar peki anneciğim diyerek dolaşmaya başlamışlar. Birden bir ses
duymuşlar pat güm diye. Ne sesi diye düşünmeye başlamışlar. Öykü ses şu taraftan geldi şuradaki
amca galiba o sesi yaptı demiş. O esnada avcı onlara doğru yürürken lalelere ve çiçeklere basmış.
Öykü bağırarak ve heyecanla neden lale ve çiçeklere basıyorsun onlar bizim nefes almamızı sağlıyorlar
onlara basma amca demiş. Avcı kızlara ben hiç böyle düşünmemiştim teşekkür ederim beni bu
konuda uyardığınız için demiş. Ayşe de evet onlar olmasa biz rahat nefes alamayız demiş. Avcı tamam
çocuklar bundan sonra çok dikkatli olacağım. Peki siz neden buradasınız ormanda böyle dolaşmak çok
tehlikelidir demiş. O anda çocuklar ne kadar uzaklaştıklarını fark etmişler. Öykü annemlerle pikniğe
gelmiştik ama kaybolduk ne yapacağız şimdi demiş. Avcı hiç merak etmeyin çocuklar ben sizi anne
babanızın yanına götürürüm demiş. Avcı ve kızlar anne babalarının olduğu piknik alanına doğru
yürümeye başlamışlar. Kızlar bundan sonra çok uzaklaşmadan oynamaya avcı ise ormandaki bitkilere
karşı daha nazik ve dikkatli olmaya söz vermiş.
YAZAR: YAĞMUR TURUL
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
AYŞEGÜL
Ayşegül ile ailesi denize gitmişler. Kumsalda kumda gezerken yengeç onun ayağını ısırmış.
Canı çok yanmış koşarak annesinin yanına gitmiş. Annesi yengeci kovalamış. Sonra annesi yüzerken
köpek balığı gelmiş. Babası çok güçlüymüş köpek balığını korkutmuş ve köpek balığı gitmiş. Sonra
başka yere gidip güneşlenmişler.
Sonra hayvanat bahçesine gitmişler. Orada gezerken kocaman bir aslan varmış. Aslan
kükreyince çocuk çok korkmuş. Annesinin yanına kaçmış. Annesi Ayşegül’e korkma kızım demiş.
Ayşegül gezerken zürafayı görmüş. Anne ne kadar büyük bir hayvan demiş. Gezerken küçük mecikleri
görmüş hemen koşmuş biraz ot alıp onlara yedirmiş. Ayşegül bütün gün ailesi ile gezmiş çok
yorulmuş. Eve gelinde yorgunluktan uyuyup kalmış.
YAZAR : TUNAHAN KARLAR
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
İŞTE BENİM HİKAYEM
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir kız çocuğu varmış. Bu
kız çocuğu mutlu olsun diye ailesi özellikle de babası her istediğini yaparmış. Ama kız yine de mutlu
olmaz her defasında bir bahane bulup ağlarmış. Annesi bir gün kızına ağlamaması için ne yapmaları
gerektiğini sormuş. Küçük kız çocuğu babası bisikletini istediği gibi almadığı için onu götürmeden
kendi beğenip aldığı için ve ona bebek almadığı için ağladığını söylemiş. Babası mutlu olması için
elinden geleni yapıyormuş. Acaba babası nerede hata yapıyormuş? Annesi ve babası bu sorunun
cevabını düşünürken uyuyakalmışlar.
Acaba annesi ve babası nerede hata yapıyor?
YAZAR: BERFİN GÖKDERE
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
YUNUS BALIĞI
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel bir kız varmış. Yeşil mi
yeşil güzel mi güzel bir yerde yaşıyormuş. Küçük kız annesi babası ve küçük kız kardeşiyle çok iyi
anlaşıyormuş. Bu küçük kızın adı Esma Nur ‘muş. Esma’nın bulunduğu yerde onunla arkadaşlık eden
atları , kuşları ve filleri varmış. Bütün gün onlarla oyun oynarmış.
Bir sabah Esma Nur gezerken denizin kenarında bir yunus balığı görmüş. Onunla arkadaş
olmuş. Yunusla arkadaş olduktan sonra senin sırtına binebilir miyim ? demiş. Yunus balığı da elbette
arkadaşım demiş. Ve yunus balığı ile oyuna dalan küçük kız eve çok geç kalmış. Annesi babası ve kız
kardeşi onu çok merak etmiş. Eve döndüğünde annesinin babasının çok üzüldüğünü gören Esma Nur
bir daha eve geç kalmayacağı için söz vermiş. Bundan sonra anne babasını hiç üzmeden mutlu
yaşamışlar.
YAZAR: ECRİN TUANA ALTAY
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
GÖKKUŞAĞI , ANNESİ VE PİNTOŞ
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir balık varmış. Bu balık
rengarenk olduğu için adı rengarenkmiş. Bir gün annesinden izin alıp arkadaşlarıyla oyun oynamaya
gitmiş. Zayıf balıkları tutmak için denizin kenarına balıkçılar da gelmiş. Gökkuşağı arkadaşı ile bayrağın
oraya kadar gitme yarışı yapmışlar. Sonra yüzmüşler yüzmüşler. Gökkuşağı balığı ben kazanacağım
ben kazanacağım diyerek kuyruğunu sallaya sallaya çok hızlı yüzmüş. Yaşasın ben kazandım demiş.
Diğer arkadaşları da gökkuşağını alkışlamışlar.
Annesi gökkuşağını yemeğe çağırmış. Gökkuşağı arkadaşlarına sonra görüşürüz diyerek el
sallamış ve evine dönmüş. Annesine oyunda kazandığı hediyeyi göstermiş. Arkadaşları gökkuşağına
çok güzel bir tane taç vermişler. Gökkuşağı bu güzel tacını özel günlerde takmaya başlamış. Ama en
çok düğünlerde takmayı seviyormuş.
Gökkuşağının kardeşi olmuş ve adını Pintoş koymuşlar. Pintoş çok yaramazlık yapıyırmuş. Her
şeyi bozuyor ve kırıyormuş. Günlerden bir gün gökkuşağı okuldayken Pintoş ablasının kitaplarını
yırtmış. Sonra annesi ve ablası gelmiş. Ablası kitaplarının yırtıldığını görünce çok üzülmüş ve çok
sinirlenmiş. Hemen annesine söylemiş. Annesi de Pintoşa yaptığının doğru olmadığını ablası
Gökkuşağının çok üzüldüğünü anlatmış. O günden sonra Pintoş bir şeyi kırmamaya ve yırtmamaya
dikkat etmiş. Çok uzun zaman sonra pintoş büyümüş ve ablası ile güzel vakit geçirmeye ve eğlenceli
oyunlar oynamaya başlamışlar. Mutlu aile olarak yaşamaya devam etmişler.
YAZAR: NEVRA ÇEVİK
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
GÜZEL OYUN EVİ
Bir tane çocuk varmış kendine oyun evi yapmış. Arkadaşlarını çağırmış ve dışını birlikte
süslemişler. Çok güzel bir ev olmuş. Çocuğun evinde kuşları , tavşanları varmış. Bu hayvanlar biraz
yaramazmış. Çocuk arkadaşlarıyla oyun oynarken birden tavşan gelmiş. Çocuğun arkadaşının topunu
almış. Başlamışlar tavşanı kovalamaya . Tavşanı yakalamışlar ama bu biraz zor olmuş. Aslında tavşanı
yakalamaya çalışmak eğlenceli de olmuş. Bu sefer de kuş oyun evini dağıtmış. Bunu gören çocuklar
kuşa kızmışlar. Çocuklar kendi aralarında konuşurken ben kuşun evimizi dağıtacağını hiç
düşünmemiştim demiş birisi diğerleri de sana katılıyoruz demişler ve oyun evlerini toplamışlar. Sonra
çocuklar oyun evlerini toplamışlar ve günleri çok güzel geçmiş.
YAZAR: ECE MERYEM TEKDEMİR
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
GECE
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir dondurma varmış. Gece
uyumadan önce uyku duasını okumamış. Çok çok çok kötü rüyalar görmüş. Dondurma sabahleyin
kalkmış ve neden kötü rüyalar gördüğünü anlamış. Aaaa demiş ben uyku duamı okumadığım için
böyle kötü rüyalar gördüm demiş. Sonra da uyumamış. Sabaha kadar uykulu kalmış. Sonra da yine
gece olmuş. Dondurma sabah öğlen ve akşam yemek yememiş. Dondurma bir dahaki akşam yemeğini
yemiş. Ellerini ve ayaklarını yıkamış. Dişlerini fırçalamış. Pijamalarını giymiş. Annesine iyi geceler
demiş. Sonra da yatmış. Sağına dönmüş uyku duasını okumuş ve uyumuş. Sabah kalkınca da günü çok
güzel geçmiş ve bundan sonra da hep böyle yapmış.
YAZAR : YUSUF ÇETİNKAYA
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
DONDURMANIN RÜYASI NE OLABİLİR?
BENEKLİ ZÜRAFA VE TİLKİ TİPİ TİP
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde , pireler berber iken develer tellal iken ben anamın
beşiğinde tıngır mıngır sallanırken ormanın birinde köpek duman, bay aslan, ayı pofuduk ve benekli
zürafa mutlu yaşıyorlarmış.
Her sabah karınlarını doyurduktan sonra dere kenarında toplanırlarmış. Kahkahalar atarak
tüm gün doyasıya eğlenirlermiş. Birbirleriyle o kadar iyi anlaşıyorlarmış ki bu durum ormandaki diğer
hayvanların kıskançlık duymasına sebep olmuş. Bu durum özellikle tilki tipi tipi çok rahatsız
ediyormuş. Ağaçların arkasına gizlenip onları izliyormuş. Ne yapsam da onların arasını bozsam onların
mutlu oynamasına nasıl engel olsam diye sinsi sinsi düşünüyormuş.
Günlerce bunu düşündükten sonra tilki tipi tip planını hazırlamış. Bir gün yine mutlu bir
şekilde dere kenarında oynayan benekli zürafa ve arkadaşlarının yanına gülümseyerek gitmiş.
Arkadaşlar sizleri böyle eğlenirken görmek ne kadar güzel demiş. Tipi tipin bu sözlerini arkadaşları
şaşırmışlar ama yine de teşekkür etmişler. İstersen sende bizimle oynayabilirsin demişler. Zaten bu
teklifi bekleyen tipi tip çok sevinmiş . Tilki arkadaşlar sizleri hep dere kenarında oynarken görüyorum.
Birazda ormanın farklı yerlerini görseniz oralarda oynasanız güzel olmaz mı demiş. Benekli zürafa ve
arkadaşları tabi güzel olur diye düşünmüşler . Tilki ben her gün yukarıdaki ağaçlıkların orada
oynuyorum hem de kendime yiyecekler buluyorum isterseniz yarın sabah orada buluşalım demişler.
Bu teklife herkes çok sevinmiş .
Ertesi gün tipi tip erkenden oraya gitmiş. Bu yeri özellikle uçuruma yakın olduğu için seçmiş.
Sonra benekli zürafa gelmiş. Günaydın tipi tip demiş. Tilki zürafayı yanına çağırmış. Buraya kadar
gelirsen çok güzel manzara göreceksin demiş. Bu sözlerin üzerine tipi tipin yanına giden zürafa aaa ne
kadar harika bir manzara demiş. Tam o sırada tilki zürafayı ittirmiş. Zürafa son anda ağacın dalına
tutunarak uçurumdan düşmekten kurtulmuş. Zürafa imdaaaaat diye bağırırken tilki oradan
uzaklaşmış. Benekli zürafa yardım için bağırırken oraya yaklaşmakta olan arkadaşları bir terslik
olduğunu anlamışlar hemen zürafanın yardımına koşmuşlar. Bay aslan bende bir ip var onu zürafaya
atalım sonra tüm gücümüzle çekeriz demişler . Atılan ipi tutan zürafayı bütün arkadaşları yukarı
çekmeyi başarmışlar ve bir daha yeni tanıştıkları insanlara karşı daha dikkatli olacaklarına dair
birbirlerine söz vermişler. Arkadaşlar ormanda dostça yaşamaya devam etmişler tilkiyi de ormanda
bir daha gören olmamış.
YAZAR : MEHMET ARDA SÖNMEZ
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
PRENSES ELA
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir prenses varmış. Çok candan
ve iyilik dolu bir prensesmiş. Bu prensesin adı Ela’ymış . Pastalar diyarında yaşarmış.
Prenses Ela bir gün bale prenses arkadaşını ziyaret etmek için yola çıkmış. Sonra yolda
giderken birden hava kararmış. Ela ne yapacağını bilememiş. Azcık korkmuş. Hışır hışır sesler gelmeye
başlamış. Sesin geldiği yere baktığında önce aslan zannetmiş ve korkmuş. Yine de yaprakların yanına
gitmiş. Bir cesaretle yaprakları aralamış. Ve bir tavşan görmüş. Sonra da bir sürü hayvan çıkmış.
Yaprakları tam açtığı zaman karşısına daha önce hiç görmediği bir prens çıkmış. Prens elini uzatmış ve
merhaba benim adım prens cora demiş. Prenses de kendini tanıtmış . Pren Ela’ya korkma benden
sana zarar gelmez demiş. Prenses Ela Prens Cora’yı saraya götürüp annesi ve babası ile tanıştırmış.
Baba kral prensi görünce hemen tanımış çünkü prens onun öğrencisiymiş. Prens’e hayvanlara nasıl
bakılır onu öğretmiş. Prenses de hayvanları çok seviyormuş fakat tehlikeli hayvanlardan uzak
duruyormuş azcık da korkuyormuş. Prens de korkmaması gerektiğini beraber ilgileneceğini söylemiş
ve arkadaş olarak mutlu bir şekilde yaşamışlar.
YAZAR : EFSA SARAÇ
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
BONCUK
BONCUK
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir tane kuş varmış. Kuşun adı
boncukmuş. Boncuk kocaman güzel bir evde yaşıyormuş. Onun altın renginde bir kafesi varmış. O
kafesin içinde rahat ve huzurlu şekilde uyuyormuş. Boncuk birlikte yaşadığı insanların omzuna
konmayı çok seviyormuş. Onlar da boncuk omuzlarına konunca çok mutlu oluyormuş.
Sahibi bir gün onun yemini vermeyi unutmuş. Sonra boncuk aç kaldığı için çok tedirgin olmuş.
Bulunduğu odadan çıkıp sahibinin yanına gitmiş. Ama daha önce bulunduğu odadan hiç çıkmadığı için
şaşırmış ve oradan oraya uçmaya başlamış. En sonunda perdeye konmuş. Sahibi onu yakalamaya
çalışmış. Ama tutamamış. En sonunda boncuğun kafesini yanına getirmiş. Boncuk kafesini görünce
çok mutlu olmuş ve hemen kafesinin üstüne konmuş. Kafesi alıp onun yaşadığı odaya götürmüşler.
Sonra da bir bakmışlar ki boncuğun yemi yok. Hemen yemini koymuşlar. Boncuk yemi görünce çok
sevinmiş afiyetle yemiş. Sonra da sahibine teşekkür etmek için güzel güzel ötmüş. Sahibi de bir daha
onu hiç yemsiz bırakmamış. Masal da burada bitmiş.
YAZAR: M. EMİN ÇELİK
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
SAVURGAN KRAL
Ülkenin birinde bir kral yaşarmış. Bu kral paralarını düşünmeden hemen harcarmış. Bir gün
tahtı eskimiş ve yeni bir taht almak istemiş. Hazine deposuna gittiğinde hiç parası kalmadığını
görmüş. Çok üzülmüş. Yaptığının yanlış olduğunu anlamış. Sonra çok çalışmış ve artık tutumlu olmaya
karar vermiş. Parasını boş yere hiç harcamamış.
YAZAR: OĞUZ AKDOĞAN
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
DİKKATLİ OLMALI İNSAN
Uzun uzun yağan karların ve yağmurların ardından nihayet gülümseyen güneş yüzünü
göstermişti. Ama Yavuz Selim karın gitmesine yine de üzülüyordu. Çünkü kardan adam yapmayı
kartopu oynamayı karların üzerine yatıp kelebek şekli çıkarmayı çok seviyordu. Ama artık yaz gelmişti.
Ailesi ile birlikte dayısının yazlığına gittiler. Yollar uzayıp gidiyordu. Yolda rüzgar güllerini
gördüler. Yavuz selim gördüklerine hayran kalmıştı. Onları saymayı denedi. Ama o kadar çoktular ki
bir türlü sayamadı. Nihayet yazlığa ulaştılar. Onları dayısı ve dayısının çocukları heyecanla karşıladı.
Kucaklaşmanın ve yemeğin ardından İbrahim dedeleri torunlarını toplayıp havuza götürdü. Yavuz
selim çok heyecanlıydı. Çünkü ilk defa kolluklarla havuza girecekti. İşte tam bu sırada çok sabırsız
davrandı. İbrahim dedesinin hiç beklemediği bir anda onun üzerine atladı. Az daha dedesiyle birlikte
batıyordu. Ama o esnada kenarda bekleyen yengesi onu kolundan tutup çıkardı. Yavuz selim bu
olaydan çok etkilenmişti. Artık bir daha sabırsızlık yapmayacağına kendi kendine söz verdi. Daha
sonraki günlerde dedesi ve kuzenleriyle çok iyi vakit geçirdi.
YAZAR: YAVUZ SELİM KİRAZ
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI
BİR GARİP ASLAN
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir çok hayvanın yaşadığı
kocaman bir orman varmış. Bu ormanda yaşayan çok mutlu hayvanlar varmış.
Bu ormanda kimler mi yaşarmış? Tavşanlar, arılar, kirpiler, kangurular, ayılar, kaplumbağalar
dostça yaşarmış. Her sabah erkenden kalkıp toplanırlar ve yiyeceklerini toplarlarmış. Karınlarını
doyurduktan sonra güle oynaya yuvalarına dönerlermiş. Bu ormanda birde kurnazlığı ile ün salmış bir
tilki ve kendini ormanların kralı ilan eden aslan varmış. Bir gün aslanın ayağına diken batmış. Yoldan
geçen tilkiden yardım istemiş. Bunu fırsat bilen tilkinin aklına bir kurnazlık gelmiş. Ayağından dikeni
çıkartırım ama bir şartla demiş. Sen bana canın acıyacağı için zarar verebilirsin. Bu yüzden ellerini
ayaklarını bağlayıp dikeni çıkaracağım demiş. Aslan bir an düşünmüş. Çünkü tilkinin ne yapacağı belli
olmazmış. Ama çaresiz kaldığı için kabul etmek zorunda kalmış. Derken tilki aslanın ellerlini kollarını
bağlayıp ormanların kralını yendiğini düşünerek oradan uzaklaşmış.
Çaresiz orada kalan aslan bu seferde yoldan geçen çakaldan yardım istemiş. Çakal aslanın bu
durumunu görünce aslanın ayağındaki dikeni çıkarmış ve aslanın elini ayağını çözmüş. Aslan bu
durumda çok üzülmüş ve bütün hayvanları toplayıp bir konuşma yapmış. Şimdiye kadar ben bu
ormanların kralıydım ama küçük bir diken benim aklımı başıma getirdi. Kurnaz tilki ben bağladı ve
ummadığım çakal beni kurtardı. Demek ki çaresiz kaldığın zamanlarda küçük bir arkadaşa ihtiyacın
varmış. Bundan sonra ben ormanların kralı değil hepinizin dostuyum demiş. Hep birlikte bu ormanda
güzel ve mutlu yaşamışlar.
YAZAR: YUNUS EMRE ERGİN
ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ
LALELER SINIFI