laleler sınıfı
Transkript
laleler sınıfı
........................................................................... Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ülkenin birinde Muhammed Eren adında bir çocuk varmış. Hayvanları çok seviyormuş. Ailesi de ona barınaktan onun sevdiği bir köpek yavrusu almışlar. Daha o kadar minikmiş ki Muhammed Eren onu elleriyle beslemiş. Bembeyaz bir köpekmiş ama gözünün kenarında siyah bir beneği varmış. Bu yüzden adını benekli koymuş. M. Eren beneklinin bakımı ile yakından ilgileniyormuş. Her gün onu yıkıyor , temizliyor, gezmeye götürüyormuş. Günlerden bir gün M. Eren benekliyi parka gezmeye götürmüş. Parkta gezerken benekli bir anda kedinin peşinden koşarak uzaklaşmış. M. Eren ne kadar koştuysa da yetişememiş. Benekli gözden kaybolmuş. Parkın her yerini aramış. En sonunda beneklinin sesini inşaat için açılmış kuyunun dibinden duymuş. Eren ne yapacağını gayet iyi bilirmiş ve hemen 110 itfaiyeyi aramış. Ekip hemen gelmiş ve benekliyi kuyudan çıkarmış. Fakat benekli yaralanmış. M. Eren hemen benekliyi veterinere götürmüş . Veteriner benekliyi muayene etmiş ve ayağının kırık olduğunu söylemiş. Beneklinin eski haline döneceğini fakat bunun için biraz zamana ihtiyaç olduğunu söylemiş. M. Eren benekliye o kadar güzel bakmış ki benekli kısa sürede iyileşmiş. Bu masal da burada bitmiş. YAZAR: M . EREN DEĞİRMEN LALELER SINIFI ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ KARINCA VE KURBAĞA Annesinden izin almadan dolaşmaya çıktığında yolunu kaybeden karınca bir ağacın dibinde ağlıyormuş. Bunu gören kurbağa karınca kardeş neden ağlıyorsun demiş. Karınca yuvamı kaybettim , bana yuvamı bulmam için yardım eder misin demiş. Kurbağa tabiî ki yardım ederim demiş ve beraber karıncanın yuvasını aramaya başlamışlar. Uzun süre aradıktan sonra karıncanın evini bulmuşlar. Karınca arkadaşına çok teşekkür etmiş ve bir daha annesine ondan izinsiz evden ayrılmayacağına söz vermiş. YAZAR : MERT AKDOĞAN ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI YUYU’NUN GEMİSİ Bir varmış bir yokmuş yuyu adında bir astronot varmış. Uzay gemisi ile yıldızların arasında gezerken alevleriyle parlayan bir gezegen görmüş , merak edip oraya doğru gitmiş. Uzay gemisi gezegene gelince yanmış. Yuyu içinden çıkıp kurtulmuş. Canlı bitkilerin arasına düşmüş. Yuyu ‘yu bitkiler ısırmaya başlamış. Yuyu hemen aralarından koşarak kaçmış. İleride karşısına uzaylılar çıkmış. Yuyu onlara da uzay gemim yandı bana yardım eder misiniz lütfen demiş. Uzaylılar tabiî ki ederiz gel arkadaş olalım demişler. Yuyu’nun gemisini hep beraber tamir etmişler. Yuyu çok mutlu olmuş. Teşekkür etmek için uzaylıları kendi dünyasına davet etmiş. Onlar da kabul etmişler. Yuyu ile uzaylılar çok güzel arkadaş olmuşlar. Hep birbirlerini sevmişler. YAZAR: YUSUF ACAR ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI LALELER Bir varmış, bir yokmuş . Ayşe ve Öykü adında ikiz kız kardeşler varmış. Anneleri bir gün kızlarım yanıma gelin demiş. Kızlar efendim anneciğim diyerek annelerinin yanına gelmişler. Bugün ormana pikniğe gideceğiz orada bol bol oynarsınız demiş. Öykü tamam anne bizde gitmek istiyorduk diye cevap vermiş. Annesi hadi o zaman eşofmanlarınızı giyin rahat oynarsınız demiş. Ayşe annesine piknikte ne yiyeceklerini sorumuş. Annesi babanız sizin için mangal yakacak diye cevaplamış. Ayşe tamam anneciğim o zaman biz odamıza çıkıp hazırlanalım demiş. Öykü Ayşeciğim bugün seninle çok eğleneceğiz demiş. Ayşe ipi ve topumuzu da alalım diyerek hazırlanmaya başlamışlar. 1 saat sonra piknik alanına ulaşmışlar. Annesi hazırlık yaparken babaları da mangalı yakmaya başlamış. Öykü braz dolaşmak için annesinden izin istemiş. Annesi evet dolaşın ama çok uzaklaşmayın ayrıca tanımadığınız insanlar da konuşmayın demiş. Kızlar peki anneciğim diyerek dolaşmaya başlamışlar. Birden bir ses duymuşlar pat güm diye. Ne sesi diye düşünmeye başlamışlar. Öykü ses şu taraftan geldi şuradaki amca galiba o sesi yaptı demiş. O esnada avcı onlara doğru yürürken lalelere ve çiçeklere basmış. Öykü bağırarak ve heyecanla neden lale ve çiçeklere basıyorsun onlar bizim nefes almamızı sağlıyorlar onlara basma amca demiş. Avcı kızlara ben hiç böyle düşünmemiştim teşekkür ederim beni bu konuda uyardığınız için demiş. Ayşe de evet onlar olmasa biz rahat nefes alamayız demiş. Avcı tamam çocuklar bundan sonra çok dikkatli olacağım. Peki siz neden buradasınız ormanda böyle dolaşmak çok tehlikelidir demiş. O anda çocuklar ne kadar uzaklaştıklarını fark etmişler. Öykü annemlerle pikniğe gelmiştik ama kaybolduk ne yapacağız şimdi demiş. Avcı hiç merak etmeyin çocuklar ben sizi anne babanızın yanına götürürüm demiş. Avcı ve kızlar anne babalarının olduğu piknik alanına doğru yürümeye başlamışlar. Kızlar bundan sonra çok uzaklaşmadan oynamaya avcı ise ormandaki bitkilere karşı daha nazik ve dikkatli olmaya söz vermiş. YAZAR: YAĞMUR TURUL ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI AYŞEGÜL Ayşegül ile ailesi denize gitmişler. Kumsalda kumda gezerken yengeç onun ayağını ısırmış. Canı çok yanmış koşarak annesinin yanına gitmiş. Annesi yengeci kovalamış. Sonra annesi yüzerken köpek balığı gelmiş. Babası çok güçlüymüş köpek balığını korkutmuş ve köpek balığı gitmiş. Sonra başka yere gidip güneşlenmişler. Sonra hayvanat bahçesine gitmişler. Orada gezerken kocaman bir aslan varmış. Aslan kükreyince çocuk çok korkmuş. Annesinin yanına kaçmış. Annesi Ayşegül’e korkma kızım demiş. Ayşegül gezerken zürafayı görmüş. Anne ne kadar büyük bir hayvan demiş. Gezerken küçük mecikleri görmüş hemen koşmuş biraz ot alıp onlara yedirmiş. Ayşegül bütün gün ailesi ile gezmiş çok yorulmuş. Eve gelinde yorgunluktan uyuyup kalmış. YAZAR : TUNAHAN KARLAR ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI İŞTE BENİM HİKAYEM Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir kız çocuğu varmış. Bu kız çocuğu mutlu olsun diye ailesi özellikle de babası her istediğini yaparmış. Ama kız yine de mutlu olmaz her defasında bir bahane bulup ağlarmış. Annesi bir gün kızına ağlamaması için ne yapmaları gerektiğini sormuş. Küçük kız çocuğu babası bisikletini istediği gibi almadığı için onu götürmeden kendi beğenip aldığı için ve ona bebek almadığı için ağladığını söylemiş. Babası mutlu olması için elinden geleni yapıyormuş. Acaba babası nerede hata yapıyormuş? Annesi ve babası bu sorunun cevabını düşünürken uyuyakalmışlar. Acaba annesi ve babası nerede hata yapıyor? YAZAR: BERFİN GÖKDERE ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI YUNUS BALIĞI Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel bir kız varmış. Yeşil mi yeşil güzel mi güzel bir yerde yaşıyormuş. Küçük kız annesi babası ve küçük kız kardeşiyle çok iyi anlaşıyormuş. Bu küçük kızın adı Esma Nur ‘muş. Esma’nın bulunduğu yerde onunla arkadaşlık eden atları , kuşları ve filleri varmış. Bütün gün onlarla oyun oynarmış. Bir sabah Esma Nur gezerken denizin kenarında bir yunus balığı görmüş. Onunla arkadaş olmuş. Yunusla arkadaş olduktan sonra senin sırtına binebilir miyim ? demiş. Yunus balığı da elbette arkadaşım demiş. Ve yunus balığı ile oyuna dalan küçük kız eve çok geç kalmış. Annesi babası ve kız kardeşi onu çok merak etmiş. Eve döndüğünde annesinin babasının çok üzüldüğünü gören Esma Nur bir daha eve geç kalmayacağı için söz vermiş. Bundan sonra anne babasını hiç üzmeden mutlu yaşamışlar. YAZAR: ECRİN TUANA ALTAY ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI GÖKKUŞAĞI , ANNESİ VE PİNTOŞ Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir balık varmış. Bu balık rengarenk olduğu için adı rengarenkmiş. Bir gün annesinden izin alıp arkadaşlarıyla oyun oynamaya gitmiş. Zayıf balıkları tutmak için denizin kenarına balıkçılar da gelmiş. Gökkuşağı arkadaşı ile bayrağın oraya kadar gitme yarışı yapmışlar. Sonra yüzmüşler yüzmüşler. Gökkuşağı balığı ben kazanacağım ben kazanacağım diyerek kuyruğunu sallaya sallaya çok hızlı yüzmüş. Yaşasın ben kazandım demiş. Diğer arkadaşları da gökkuşağını alkışlamışlar. Annesi gökkuşağını yemeğe çağırmış. Gökkuşağı arkadaşlarına sonra görüşürüz diyerek el sallamış ve evine dönmüş. Annesine oyunda kazandığı hediyeyi göstermiş. Arkadaşları gökkuşağına çok güzel bir tane taç vermişler. Gökkuşağı bu güzel tacını özel günlerde takmaya başlamış. Ama en çok düğünlerde takmayı seviyormuş. Gökkuşağının kardeşi olmuş ve adını Pintoş koymuşlar. Pintoş çok yaramazlık yapıyırmuş. Her şeyi bozuyor ve kırıyormuş. Günlerden bir gün gökkuşağı okuldayken Pintoş ablasının kitaplarını yırtmış. Sonra annesi ve ablası gelmiş. Ablası kitaplarının yırtıldığını görünce çok üzülmüş ve çok sinirlenmiş. Hemen annesine söylemiş. Annesi de Pintoşa yaptığının doğru olmadığını ablası Gökkuşağının çok üzüldüğünü anlatmış. O günden sonra Pintoş bir şeyi kırmamaya ve yırtmamaya dikkat etmiş. Çok uzun zaman sonra pintoş büyümüş ve ablası ile güzel vakit geçirmeye ve eğlenceli oyunlar oynamaya başlamışlar. Mutlu aile olarak yaşamaya devam etmişler. YAZAR: NEVRA ÇEVİK ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI GÜZEL OYUN EVİ Bir tane çocuk varmış kendine oyun evi yapmış. Arkadaşlarını çağırmış ve dışını birlikte süslemişler. Çok güzel bir ev olmuş. Çocuğun evinde kuşları , tavşanları varmış. Bu hayvanlar biraz yaramazmış. Çocuk arkadaşlarıyla oyun oynarken birden tavşan gelmiş. Çocuğun arkadaşının topunu almış. Başlamışlar tavşanı kovalamaya . Tavşanı yakalamışlar ama bu biraz zor olmuş. Aslında tavşanı yakalamaya çalışmak eğlenceli de olmuş. Bu sefer de kuş oyun evini dağıtmış. Bunu gören çocuklar kuşa kızmışlar. Çocuklar kendi aralarında konuşurken ben kuşun evimizi dağıtacağını hiç düşünmemiştim demiş birisi diğerleri de sana katılıyoruz demişler ve oyun evlerini toplamışlar. Sonra çocuklar oyun evlerini toplamışlar ve günleri çok güzel geçmiş. YAZAR: ECE MERYEM TEKDEMİR ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI GECE Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir dondurma varmış. Gece uyumadan önce uyku duasını okumamış. Çok çok çok kötü rüyalar görmüş. Dondurma sabahleyin kalkmış ve neden kötü rüyalar gördüğünü anlamış. Aaaa demiş ben uyku duamı okumadığım için böyle kötü rüyalar gördüm demiş. Sonra da uyumamış. Sabaha kadar uykulu kalmış. Sonra da yine gece olmuş. Dondurma sabah öğlen ve akşam yemek yememiş. Dondurma bir dahaki akşam yemeğini yemiş. Ellerini ve ayaklarını yıkamış. Dişlerini fırçalamış. Pijamalarını giymiş. Annesine iyi geceler demiş. Sonra da yatmış. Sağına dönmüş uyku duasını okumuş ve uyumuş. Sabah kalkınca da günü çok güzel geçmiş ve bundan sonra da hep böyle yapmış. YAZAR : YUSUF ÇETİNKAYA ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI DONDURMANIN RÜYASI NE OLABİLİR? BENEKLİ ZÜRAFA VE TİLKİ TİPİ TİP Evvel zaman içinde kalbur saman içinde , pireler berber iken develer tellal iken ben anamın beşiğinde tıngır mıngır sallanırken ormanın birinde köpek duman, bay aslan, ayı pofuduk ve benekli zürafa mutlu yaşıyorlarmış. Her sabah karınlarını doyurduktan sonra dere kenarında toplanırlarmış. Kahkahalar atarak tüm gün doyasıya eğlenirlermiş. Birbirleriyle o kadar iyi anlaşıyorlarmış ki bu durum ormandaki diğer hayvanların kıskançlık duymasına sebep olmuş. Bu durum özellikle tilki tipi tipi çok rahatsız ediyormuş. Ağaçların arkasına gizlenip onları izliyormuş. Ne yapsam da onların arasını bozsam onların mutlu oynamasına nasıl engel olsam diye sinsi sinsi düşünüyormuş. Günlerce bunu düşündükten sonra tilki tipi tip planını hazırlamış. Bir gün yine mutlu bir şekilde dere kenarında oynayan benekli zürafa ve arkadaşlarının yanına gülümseyerek gitmiş. Arkadaşlar sizleri böyle eğlenirken görmek ne kadar güzel demiş. Tipi tipin bu sözlerini arkadaşları şaşırmışlar ama yine de teşekkür etmişler. İstersen sende bizimle oynayabilirsin demişler. Zaten bu teklifi bekleyen tipi tip çok sevinmiş . Tilki arkadaşlar sizleri hep dere kenarında oynarken görüyorum. Birazda ormanın farklı yerlerini görseniz oralarda oynasanız güzel olmaz mı demiş. Benekli zürafa ve arkadaşları tabi güzel olur diye düşünmüşler . Tilki ben her gün yukarıdaki ağaçlıkların orada oynuyorum hem de kendime yiyecekler buluyorum isterseniz yarın sabah orada buluşalım demişler. Bu teklife herkes çok sevinmiş . Ertesi gün tipi tip erkenden oraya gitmiş. Bu yeri özellikle uçuruma yakın olduğu için seçmiş. Sonra benekli zürafa gelmiş. Günaydın tipi tip demiş. Tilki zürafayı yanına çağırmış. Buraya kadar gelirsen çok güzel manzara göreceksin demiş. Bu sözlerin üzerine tipi tipin yanına giden zürafa aaa ne kadar harika bir manzara demiş. Tam o sırada tilki zürafayı ittirmiş. Zürafa son anda ağacın dalına tutunarak uçurumdan düşmekten kurtulmuş. Zürafa imdaaaaat diye bağırırken tilki oradan uzaklaşmış. Benekli zürafa yardım için bağırırken oraya yaklaşmakta olan arkadaşları bir terslik olduğunu anlamışlar hemen zürafanın yardımına koşmuşlar. Bay aslan bende bir ip var onu zürafaya atalım sonra tüm gücümüzle çekeriz demişler . Atılan ipi tutan zürafayı bütün arkadaşları yukarı çekmeyi başarmışlar ve bir daha yeni tanıştıkları insanlara karşı daha dikkatli olacaklarına dair birbirlerine söz vermişler. Arkadaşlar ormanda dostça yaşamaya devam etmişler tilkiyi de ormanda bir daha gören olmamış. YAZAR : MEHMET ARDA SÖNMEZ ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI PRENSES ELA Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir prenses varmış. Çok candan ve iyilik dolu bir prensesmiş. Bu prensesin adı Ela’ymış . Pastalar diyarında yaşarmış. Prenses Ela bir gün bale prenses arkadaşını ziyaret etmek için yola çıkmış. Sonra yolda giderken birden hava kararmış. Ela ne yapacağını bilememiş. Azcık korkmuş. Hışır hışır sesler gelmeye başlamış. Sesin geldiği yere baktığında önce aslan zannetmiş ve korkmuş. Yine de yaprakların yanına gitmiş. Bir cesaretle yaprakları aralamış. Ve bir tavşan görmüş. Sonra da bir sürü hayvan çıkmış. Yaprakları tam açtığı zaman karşısına daha önce hiç görmediği bir prens çıkmış. Prens elini uzatmış ve merhaba benim adım prens cora demiş. Prenses de kendini tanıtmış . Pren Ela’ya korkma benden sana zarar gelmez demiş. Prenses Ela Prens Cora’yı saraya götürüp annesi ve babası ile tanıştırmış. Baba kral prensi görünce hemen tanımış çünkü prens onun öğrencisiymiş. Prens’e hayvanlara nasıl bakılır onu öğretmiş. Prenses de hayvanları çok seviyormuş fakat tehlikeli hayvanlardan uzak duruyormuş azcık da korkuyormuş. Prens de korkmaması gerektiğini beraber ilgileneceğini söylemiş ve arkadaş olarak mutlu bir şekilde yaşamışlar. YAZAR : EFSA SARAÇ ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI BONCUK BONCUK Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir tane kuş varmış. Kuşun adı boncukmuş. Boncuk kocaman güzel bir evde yaşıyormuş. Onun altın renginde bir kafesi varmış. O kafesin içinde rahat ve huzurlu şekilde uyuyormuş. Boncuk birlikte yaşadığı insanların omzuna konmayı çok seviyormuş. Onlar da boncuk omuzlarına konunca çok mutlu oluyormuş. Sahibi bir gün onun yemini vermeyi unutmuş. Sonra boncuk aç kaldığı için çok tedirgin olmuş. Bulunduğu odadan çıkıp sahibinin yanına gitmiş. Ama daha önce bulunduğu odadan hiç çıkmadığı için şaşırmış ve oradan oraya uçmaya başlamış. En sonunda perdeye konmuş. Sahibi onu yakalamaya çalışmış. Ama tutamamış. En sonunda boncuğun kafesini yanına getirmiş. Boncuk kafesini görünce çok mutlu olmuş ve hemen kafesinin üstüne konmuş. Kafesi alıp onun yaşadığı odaya götürmüşler. Sonra da bir bakmışlar ki boncuğun yemi yok. Hemen yemini koymuşlar. Boncuk yemi görünce çok sevinmiş afiyetle yemiş. Sonra da sahibine teşekkür etmek için güzel güzel ötmüş. Sahibi de bir daha onu hiç yemsiz bırakmamış. Masal da burada bitmiş. YAZAR: M. EMİN ÇELİK ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI SAVURGAN KRAL Ülkenin birinde bir kral yaşarmış. Bu kral paralarını düşünmeden hemen harcarmış. Bir gün tahtı eskimiş ve yeni bir taht almak istemiş. Hazine deposuna gittiğinde hiç parası kalmadığını görmüş. Çok üzülmüş. Yaptığının yanlış olduğunu anlamış. Sonra çok çalışmış ve artık tutumlu olmaya karar vermiş. Parasını boş yere hiç harcamamış. YAZAR: OĞUZ AKDOĞAN ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI DİKKATLİ OLMALI İNSAN Uzun uzun yağan karların ve yağmurların ardından nihayet gülümseyen güneş yüzünü göstermişti. Ama Yavuz Selim karın gitmesine yine de üzülüyordu. Çünkü kardan adam yapmayı kartopu oynamayı karların üzerine yatıp kelebek şekli çıkarmayı çok seviyordu. Ama artık yaz gelmişti. Ailesi ile birlikte dayısının yazlığına gittiler. Yollar uzayıp gidiyordu. Yolda rüzgar güllerini gördüler. Yavuz selim gördüklerine hayran kalmıştı. Onları saymayı denedi. Ama o kadar çoktular ki bir türlü sayamadı. Nihayet yazlığa ulaştılar. Onları dayısı ve dayısının çocukları heyecanla karşıladı. Kucaklaşmanın ve yemeğin ardından İbrahim dedeleri torunlarını toplayıp havuza götürdü. Yavuz selim çok heyecanlıydı. Çünkü ilk defa kolluklarla havuza girecekti. İşte tam bu sırada çok sabırsız davrandı. İbrahim dedesinin hiç beklemediği bir anda onun üzerine atladı. Az daha dedesiyle birlikte batıyordu. Ama o esnada kenarda bekleyen yengesi onu kolundan tutup çıkardı. Yavuz selim bu olaydan çok etkilenmişti. Artık bir daha sabırsızlık yapmayacağına kendi kendine söz verdi. Daha sonraki günlerde dedesi ve kuzenleriyle çok iyi vakit geçirdi. YAZAR: YAVUZ SELİM KİRAZ ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI BİR GARİP ASLAN Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir çok hayvanın yaşadığı kocaman bir orman varmış. Bu ormanda yaşayan çok mutlu hayvanlar varmış. Bu ormanda kimler mi yaşarmış? Tavşanlar, arılar, kirpiler, kangurular, ayılar, kaplumbağalar dostça yaşarmış. Her sabah erkenden kalkıp toplanırlar ve yiyeceklerini toplarlarmış. Karınlarını doyurduktan sonra güle oynaya yuvalarına dönerlermiş. Bu ormanda birde kurnazlığı ile ün salmış bir tilki ve kendini ormanların kralı ilan eden aslan varmış. Bir gün aslanın ayağına diken batmış. Yoldan geçen tilkiden yardım istemiş. Bunu fırsat bilen tilkinin aklına bir kurnazlık gelmiş. Ayağından dikeni çıkartırım ama bir şartla demiş. Sen bana canın acıyacağı için zarar verebilirsin. Bu yüzden ellerini ayaklarını bağlayıp dikeni çıkaracağım demiş. Aslan bir an düşünmüş. Çünkü tilkinin ne yapacağı belli olmazmış. Ama çaresiz kaldığı için kabul etmek zorunda kalmış. Derken tilki aslanın ellerlini kollarını bağlayıp ormanların kralını yendiğini düşünerek oradan uzaklaşmış. Çaresiz orada kalan aslan bu seferde yoldan geçen çakaldan yardım istemiş. Çakal aslanın bu durumunu görünce aslanın ayağındaki dikeni çıkarmış ve aslanın elini ayağını çözmüş. Aslan bu durumda çok üzülmüş ve bütün hayvanları toplayıp bir konuşma yapmış. Şimdiye kadar ben bu ormanların kralıydım ama küçük bir diken benim aklımı başıma getirdi. Kurnaz tilki ben bağladı ve ummadığım çakal beni kurtardı. Demek ki çaresiz kaldığın zamanlarda küçük bir arkadaşa ihtiyacın varmış. Bundan sonra ben ormanların kralı değil hepinizin dostuyum demiş. Hep birlikte bu ormanda güzel ve mutlu yaşamışlar. YAZAR: YUNUS EMRE ERGİN ÖZEL ALTIN NESİL ÇOCUK EVİ LALELER SINIFI