PDF SAYI 12 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 12 - Hayat Online
12. sayi sayfalar
24.04.2009
Seite 1
Rahmet, Bereket ve Kur’an ayı “Ya ehr-i Ramazan”
Evrensel Barı
Ayı Ramazan
Dr. Yusuf IIK
Dosya
Sayfa 5’te
Dilden
yetimler
Mahmut
AKAR
Dosya
Sayfa 9’da
RAMAZAN GELD
HO GELD
Ali YÜKSEL
Dosya
16:32 Uhr
Sayfa 22’de
Önemli
bir kaç
konu
onbir ayın sultanı
hogeldin
Asım TOZOLU
Bilgilendirme
Sayfa 4’te
RAMAZAN
AYINDAN ALMAMIZ
GEREKEN DERSLER
VE HKMETLER
Mustafa MULLAOLU
Dosya
Sayfa 7’de
Kendi iini
kendin gör…
Ekrem KIZILTA
Dosya
Sayfa 6’da
ORUÇ VE
SALIK
Dr. Mehmet BLGN
Salık Sayfası
Sayfa 33’te
ARASAT VE
SOYZEDE
Mustafa
KASALAK
Özel Köe
Sayfa 29’da
ZZET- NEFS
Aydın ERSOY
Özel Köe
Sayfa 13’te
99
49,
Euro
Almanya çi Posta Ücreti Dahildir
yeni l
e
mod
Tam Otomatik
EZAN SAATi
Siparileriniz çin
0171-1970212
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 2
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Seite 3
HASBHAL
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
3
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
EDTÖR’DEN
Rahmet ve bereket ayından istifade edin...
Sevgili dostlar!
Yaz tatilinden sonra yine beraberiz.
Bu say›m›zda özellikle “Ramazan” ay› ile alakal› doyurucu oldu¤una inand›¤›m›z dosyalar bulacaks›n›z.
Gazetemizin ç›kt›¤› günden beri
bir iddiam›z var: Ayl›k bir gazete kesinlikle bir günlük gazete gibi haber
gazetesi olamaz diye. Bu prensipten
hareketle yaflanan olaylar›n haber niteli¤i olarak de¤il içerik olarak de¤erlendirmenin daha uygun olaca¤›
düflüncesindeyiz.
Mesela Almanya`da yap›lan genel seçimlerin say›sal durumu bizi
çok fazla ilgilendirmemekte. Ama
bu seçimlerin Almanya`da yaflayan
insanlar hakk›nda do¤uraca¤› sonuçlar› de¤erlendirmek daha uygun olur
diye düflünüyoruz.
A¤ustos ve Eylül aylar› Hessen`de ve Almanya`da genel seçim havas›yla geçti. Bu seçimler flunu gösterdiki özellikle Almanya`da yabanc›
düflmanl›¤› yap›larak bir yere var›lamaz. Yani siz, oy toplayabilmek için
buraya baflka ülkelerden gelmifl insanlar› rencide edecek davran›fllar
sergileyerek bir yere varamazs›n›z.
Bunda ›srar ederseniz o zaman oyunuzu art›raca¤›n›za oy kayb›na u¤rars›n›z.
Art›k Almanya`da insanlar siyasi
h›rs ve istekler için toplumda devam
etmekte olan huzur ortam›n›n bozulmas›na prim vermiyorlar. Bunun en
bariz örne¤i Hessen`de geçen seçimlerde yabanc›lara karfl› yürüttü¤ü
kampanya ile seçimleri kazanan
CDU; son yap›lan kamuoyu araflt›rmalar›na göre flu anda oy kayb›na
u¤ram›fl durumdad›r.
Almanya`da yap›lan seçimler yine iktidar›n koalisyonlar taraf›ndan
yönetilece¤ini gösterdi. Ama Almanya`n›n bir özelli¤i hangi iktidar
formülü olursa olsun; oturmufl bir
sistem sayesinde ülkede kaosa benzer durumlar oluflmuyor. Bunu hep
birlikte gözlemliyoruz.
Eylül ay›n›n bafl›nda Frankfurt`ta
insan›m›z aç›s›ndan bir ilk olan “1.
Avrupa Türk Dil Kongresi” yap›ld›.
Sevgili Prof. Dr. Yaflar Bilgin öncülü¤ünde gerçeklefltirilen bu kongre
sonuç olarak belki isteneni veremedi
ama hiç olmazsa insan›m›z›n bir yaras›na merhem olma çabas›n› ortaya
koydu.
Kongrenin ilk günü Türk ve Alman resmi yetkililerinin kat›l›m› ile
gerçeklefltirildi. ‹lk gün yap›lan konuflmalardan hem Türk yetkililerin
ve hem de Alman yetkililerin ortak
noktalarda bulufltu¤u gözlendi. Ama
kongrenin ikinci günü maalesef bizim her iflimizde oldu¤u gibi hiç bir
resmi yetkili kat›l›mda bulunmad›.
Burada her ne kadar istedi¤i sonucu alamasa da kongrenin düzenlenmesindeki çabalar›ndan dolay›
baflta sevgili Yaflar Bilgin ve tüm
katk›da bulunan sivil örgütlere flükranlar›m›z› sunuyoruz.
Sevgili dostlar onbir ay›n sultan›
Ramazan-› fierif hepimiz için hay›rlara vesile olur inflaallah.
Bildi¤iniz gibi Ramazan rahmet
ve bereket ay›d›r. Bu ayda Alemlerin
Rabbi Allah-ü Teala insanlara sonsuz ihsanda bulunmaktad›r. Bizler
insan›m›z›n Ramazan›n bereketini
ve rahmetini fazlas›yla yaflamas›n›
istiyoruz. Bu vesile ile bu say›m›zda
sayfalar›m›z›n ço¤unu Ramazan ile
alakal› dosyalara ay›rd›k.
‹çerisinde bulundu¤umuz ülke ‹slami de¤erlere sayg›l› bir ülke. Ama
Türkiye gibi ‹slami havan›n teneffüs
edildi¤i bir ülkede Ramazan›n ya-
flanmas› ile; bu ülkede Ramazan›n
yasanmas› aras›nda da¤larca fark
var. Çocuklar›m›z, ailelerimiz Ramazan›n güzelliklerini eksik olarak
buralarda yaflamakta. Türkiye`de yaflanan Ramazanlar›n burada da yaflanmas› için baz› fedakarl›klarda bulunulmas› gerekmektedir. Mümkünse; ki önümüzde iki haftal›k “Herbstferien” tatili bulunmaktad›r. Bu tatilde 3-4 günlük turlar düzenleyerek
Türkiye`de Ramazan›n güzel havas›n› teneffüs etmek için organizeler
yap›lmas›n› tavsiye ediyoruz. Bildi¤imiz kadar› ile bu tür organizeler
oldukça uygun fiyatlara mal olmaktad›r.
Ramazan›n oruç ile birlikte üzerimize yükledi¤i baflka görevlerde bulunmaktad›r. Bunlar›n bafl›nda fitre
ve zekat gelmektedir. Ramazan bize
aç insanlar›n, muhtaç insanlar›n durumlar›n› daha iyi anlayabilmemiz
için f›rsatlar sunmaktad›r. Bu f›rsatlar› iyi de¤erlendirip bu ay›n bereketinden faydalanmay› teklif ediyoruz.
Evlatlar›m›za Ramazan›n güzelliklerini yaflatmak için elimizden geleni yapmam›z hem dini ve hem de
milli görevlerimizin bafl›nda gelmektedir. Çocuklar›m›za oruç tutmalar›nda teflvik edici olmal›y›z. Hepimizin çocuklu¤unda yaflad›¤› tecrübeleri; buran›n atmosferini de hesaba katarak evlatlar›m›za aktarmal›y›z.
Ramazan münasebetiyle dünya
üzerindeki mazlumlar› da unutmayal›m. Bu ayda al›nacak dualar›n bereketini hep birlikte yaflayal›m.
Bizim tavsiyemiz yak›n çevrenizde ihtiyac› olan insanlarla beraber
imkan dahilinde sivil teflkilatlar›n da
düzenledi¤i kampanyalara ifltirak etmenizdir.
Rabbim bizleri; Ramazan›n rahmet ve bereketinden istifade eden
kullar›ndan eylesin.
Bu vesile ile Ramazan›n›z› en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz.
Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z› bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak
bizden, baflar› Allah`tand›r.
Allah`a emanet olun.
Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK
Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Mahmut Aflkar, Sinan Aktürk,
Ayd›n Ersoy, ‹hsan Güler, Saim Ayas, Mustafa Kasalak
Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg
Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 · E-mail: [email protected]
Gazetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz.
Sevgili Yaar
Bilgin Bey’e...
atı Avrupa Türkleri’nin
beflerî, hukukî ve kültürel sahada halledilmesi
gereken önemli meseleleri vardır. Fakat buradaki varlıklarının
devamı açısından anadil meselesi en öncelikli olanların baflında gelir kanaatindeyiz. Bilhassa
burada yetiflen nesillerimizin
millî-manevî de¤erlerimize
olan yakınlı¤ı veya uzaklı¤ı yine anadilimiz olan Türkçe’yle
ba¤lantılıdır.
Birçok Türk sivil kitle üst
kurulufllarının da üyesi oldu¤u
RTS/ETU Baflkanı Sayın Prof.
Dr. Yaflar Bilgin’in öncülü¤ünde gerçeklefltirilen "1. Avrupa
Türk Dil Kongresi" flüphesiz ki
göç tarihinde bir ilkdir. Herkesin farklı de¤erlendirme ve konuya bakıfl açısı oldu¤u gibi, bu
kongre de bazılarımızın beklentilerine tam cevap vermemifl
olabilir. Herfleyden önce bu istikamette ilk adımın atılmıfl olması, gerek Almanya ve gerekse Türkiye cephesinden ve bunların yanısıra de¤iflik ülkelerden Türk sivil kitle kurulufllarının temsilcilerinin ifltirak etti¤i
1. Avrupa Türk Dil Kongresi’nde buradaki insanlarımızın
anadilden kaynaklanan meselelerinin masaya yatırılması, kaydede¤er bir geliflmedir.
Birçok elefltiri oklarına hedef olmasına ra¤men, bu kongrenin gerçekleflmesinde hiç
flüphesiz yakın mesai arkadafllarıyla birlikte Prof. Dr. Yaflar
Bilgin’in inkâr edilemez bir
gayreti vardır. Bu hayırlı ve kalıcı olaca¤ını ümit etti¤imiz
gayretlerinden dolayı Hessen
Hayat olarak Prof. Dr. Yaflar
Bilgin’e teflekkür ediyoruz.
B
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
4
Seite 4
BLGLENDRME
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Önemli bir kaç konu
ASIM TOZOLU
Her telefona kanmayın!!!!
Son günlerde çok sayıda okuyucumuzdan aldı¤ımız bilgiler do¤rultusunda okurlarımızı uyarmak istiyoruz:
Evlere telefon eden bir flahıs,
“ben Finanzamttan arıyorum, vergi
iadenizi gönderece¤imiz hesap numaranızda bir de¤ifliklik var galiba,
lütfen bize yeni hesap numaranızı
verir misiniz” fleklinde söze baflladıktan sonra, karflı taraftaki insanın
davranıfl durumuna göre, bankada
kullanaılan PIN (flahsi gizli numara)
ve TAN (havaleler için kullanılan
ocuk merakl›d›r. Çocuk heveslidir. Çocuk saf, temiz, iyi
niyetlidir. Davran›fllar›, düflünceleri ön yarg›s›zd›r. ‹çinden geldi¤i gibi, düflündü¤ü gibi yapar. Hayal dünyas› genifltir. Olmazlar›n
içinde hayaliyle gezinir ve onlar›n
güzelli¤i ile hep güler. Çiçekler solmay›nca, çocuklar a¤lamay›nca güzeldirler. Onlar› a¤latmamak gerekir. Bombalar›n, enkazlar›n, yoksullugun, sadizmin, bencilli¤in alt›nda
ezilmemeli çocuklar. Çocuk güzelin,
iyinin, mutlulu¤un kahraman› olmal›d›r.
Ramazan bir hofl, bir güzel ayd›r,
aylar içinde. Oruç da o ay›n gülü. O
gülden koklamak, o gülü seyretmek
güzeldir. Ramazan gibi has bir ay›n,
has gülü orucu Mü’minler doya doya
koklarlar, onu tâ ci¤erlerine kadar
doldururlar. Mü’minlerin çocuklar›
da o aydan büyük zevk al›rlar.
Normal ibadetlerden biri olan
oruçta, senede bir kere gelmesinden
dolay› evlerde büyük bir de¤iflim yaflan›r. Evlerde gece hayat› bafllar.
Ramazan öncesi tatl› bir heyecan ve
telafl kaplar evleri. Al›nmayan müstesna yiyecekler o ayda borç harç
al›n›r. O ayda, yemeklerin, tatl›lar›n
say›s› ve çeflidi ço¤al›r. Hele iftar
öncesi evin han›m›n›n memnun, edal› telafl› ve ezan dakikas›nda yeme¤in sofrada oluflu...
Aile fertleri uyuyor. Evin han›m›
gece ikinci yar›s›nda kalkm›fl, mutfakta uykulu gözlerle, ama mutlu,
yemek yap›yor. Sofra haz›rl›¤›nda.
Derken, sofra kurulmaya haz›r hale
Ç
özel numaralara) kadar soruyorlar.
Hatta Hungen flehrinde bir okuyucumuzun bankasını da arıyarak
“flu anda babam Türkiye’de acele
paraya ihtiyacı var. Falanca konto
hesap numaramıza para gönderir misiniz lütfen” diyorlar ve bankacının
aileyi tanıması sonucu olayın de¤iflik boyutlu oldu¤u ortaya çıkıyor.
Diyoruz ki: sakın telefonda kimseye hesap numaranızı ve banka ile
ilgili bilgileri vermeyiniz.
Gurbetçiyi ilgilendiren di¤er iki
önemli konu:
1. Türkiye de
evlenenler için dikkat
Federal Almanya’da yaflayan çok
sayıda gurbetçimiz, izinde Türkiye’de evleniyorlar. Resmi ifllemler
yaptırılıyor ve genellikle sene sonuna do¤ru Türkiye’deki efl aile birleflimi, Almanca tabiriyle “Familienzusammenführung” kanunundan yararlanarak Almanya’ya geliyor. Ne
var ki, Türkiye’deki eflin Almanya’ya gelifli bazan ikinci seneye kalıyor. Bu ise, ailenin 3 veya 4000 Euro’ya varan zarara u¤ramasına yola-
çıyor. Kısacası, Türkiye’deki eflin
31 Aralık’tan önce Almanya’ya girmifl olması gerekmektedir.
E¤er aile birleflimi çeflitli nedenlerden dolayı bu yıl içinde mümkün
olmayacaksa, Federal Almanya’da
çalıflan efl, Türkiye’deki efli için kaymakamlıktan bakım belgesi çıkartarak bakım yapabilir ve bakım yaptı¤ı aylarla oranlı olarak vergi iadesi
alır. Evlendi¤i aydan itibaren yukarda belirtilen aylık 340 euroyu göndermifl olması gereklidir.
Aile birleflimini hızlandırmak
için tüm gerekli evrakın birlikte götürülmesinde büyük yarar vardır.
Böylelikle vize ifllemleriniz hızlı bir
flekilde yapılabilir. Bazen, bir avukat
yardımıyla eflin aynı yıl içinde Almanya’ya getirilmesi çok daha
avantajlı olmaktadır.
2. 16 YAfiINA G‹REN
ÇOCUKLARIN
OTURMA OLAYI
Yabancılar yasasına göre, 16. yaflına giren çocukların derhal oturma
izni için oturdukları yabancılar polisine baflvurmaları gerekmektedir.
ÇOCUK VE RAMAZAN
Fehmi Reyhan
gelince, oruç tutma yükümlülügü
olanlar uyand›r›l›r. Mahmur gözlerle, el yüz y›kamaya gidenlerin sallan›fllar› da pek hofltur hani. Sofraya
oturulur, besmele çekilir, mahmur
bak›fllarla yemek fasl› bafllar. O da
ne? ‹çerden baz› sesler gelir. Bu,
evin küçük çocuklar›n›n sesleridir.
Kafl›k seslerini ve yanan ›fl›¤› merak
ederler. Akflam demiflti ya "Beni de
sahura kald›r›n, ben de oruç tutaca¤›m." Büyükler de "Sen küçüksün"
demifllerdi. Ama merak öldürülür
mü, merak uyutur mu? "Acaba ne yiyorlar?" Yorgan›n alt›nda sa¤a-sola
dönerek, uyan›k oldu¤unu belli etmeler. Acaba biri "gel" der mi? Hele
bir "gel" dese çocuk nas›l mutlu oturur sofraya. Böylece merak› gider,
yorgan›n alt›nda k›p›r k›p›r eden
gözlerin sahibinin.
Oruç tutmak büyük zevk verir
çocuklara. Açl›¤›n zorlu¤unu, ailesine kendisini ispat etmenin mutlulu¤u
yeter. O gün oruç tutar. Sonra iftar
saati yaklaflt›kça heyecan artar. Dakikalar geçmek bilmez. Bir elinde
bir meyve, di¤er elinde fleker gibi k›r›nt›lar, akflam yeme¤inin hofl kokular› aras›nda beklenen ses: Top sesi.
Ha at›ld› ha at›lacak derken "gümm"
sesiyle, mutlulu¤un doru¤una ulaflan
çocuklar. Hangisini önce yiyece¤ini
bilmeyen çocuklar. Sonra sofradaki,
mutlulu¤un en küçük üyesi olmanin
güzelli¤i. Çocu¤un orucu güzeldir.
fieytan›n belini k›ran bir oruç, çocuk
orucu.
Yemek sonras›, neler neler yemek ister. O gün büyümüfltür. Öyleyse, babas›n›n gitti¤i yere gitmelidir. Camiye, teravih namaz›na... Arka saflardaki çocuklar›n k›k›rdamalar›n›, ön saftaki çocuklar merak
eder. Büyükler rükûya var›nca hemen kofluflmaya, etraf› kolaçan etmeye bafllayan çocuklar. Teravihin
uzunlu¤undan usan›p yar›da b›rak›lmas›, büyüklerin sert uyar›lar› ve homurdanmalar› sonucu gerçekleflebilir.
"Bak sak›n orada koflturma, gülme, yaramazl›k yapma." gibi tembihlerle camiye götürülen çocuklarin, tüm masumiyeti camiye yans›rken, vakit geçtikçe, çocuklara galebe
çalar ve verdi¤i sözleri unuturlar. K›k›rdar, güler, oynar, kosar, elleri
ba¤l› yürür, gözleriyle her yeri kolaçan eder ama yine de camide oldu¤unu unutmazlar.
Mevlid ve çocuk. Okutulan mevlidin arkas›ndan da¤›t›lan simit, lokum, tatl›, çocuk için o kadar de¤erlidir ki. Onun için mevlidi usanma
pahas›na dinlemeye çal›fl›r. Mevlid
öncesi da¤›t›l›rsa ne alâ, dinlemek,
oturmak zorunda de¤il. Ama, sonra
da¤›t›l›rsa, o zaman ifl kötü. Sahi,
mevlid flekerlerini niçin önce büyük-
Son zamanlardaki duyumlarımıza göre çok sayıda vatandaflımız bunu unutmakta veya ihmal etmektedirler. 16. yaflına girmelerine ra¤men polise baflvurmayanlar hakkında soruflturma açılmaktadır.
Di¤er taraftan, çocuklar 16. yaflına girmeden birkaç ay önceden baflvururlarsa, Anayasayı Koruma Kurumu ve Federal Kriminal Dairelerine sorulmaksızın oturma hakkı almaları mümkündür.
16. yaflını dolduranlar polise baflvurunca, en az altı ay yukarda bahsedilen kuruluflların cevabı beklenilmekte ve çocuklara sadece ‘Fiktionsbescheinigung’ adı altında geçici
oturma verilmektedir.
Bu belgeyle Türkiye’ye hava yoluyla seyehat mümkündür fakat karayoluyla Avusturya vb. ülkelerden
geçmek mümkün de¤ildir.
Not: Çocuk parasıyla ilgili heberimiz büyük yankı uyandırdı.
Çocuk paraları üç yıl geriye dönük alınabiliniyor.
Daha genifl bilgi için:
069/731919
Veya [email protected]
lere da¤›t›rlar? Ondan çocuklar daha
sevinçli olmaz m›? Hele yetmeyiverirse flekerler. Çocu¤un ümidi, hayal
k›r›kl›¤› ne olacak? Bu sebeple, sevindirme önce çocuklardan bafllamal›d›r. Bir flekerlik mutlulu¤u çocuklardan esirgemeyelim. Mevlid maksad›na ulafls›n.
‹ftar›, sahuru, teravihi, mevlidi ile
çocuklar ramazan› severler. Onun,
insanlar› mutlu edici havas›n› doya
doya solurlar. ‹ftar sofras›nda, önünde mis gibi kokan ve insana gülen
yemekleri, tatl›lar› iftar saatinde beklemenin anl›k tad›n›, hiçbir d›fl bask›
olmadan, açl›¤a ra¤men sabretmenin
büyüklü¤ünü, göremedi¤imiz ama
bize her türlü güzellikleri bahseden
Allah’› ö¤renir, yaflar çocuklar. ‹ftarla beraber yemenin zevkiyle, yiyemeyenlerin ac›s›n› da hat›rlar.
"Tekne orucu"yla bafllayan ve
ömrün sonuna kadar giden oruç yükselifli, ramazan maneviyat›, çocuklar
için çok önemli, büyükler için özlenesi günlerdir.
Bu zevkten, bu mutluluktan çocuklar› mahrum etmeyiniz. Onlar›n
oruç isteklerine karfl› ç›kmay›n›z.
Tutulan oruçlardan, k›l›nan namazlardan dolay› çocuklar› tebrik edelim, ödüllendirelim. Çünkü çocuk
haf›zas› unutmaz. Cami, teravih,
mevlid, iftar, sahur... Hepsini büyükler flu anda "Ahh eski ramazanlar!"
diye hasretle an›yorsa, çocuklar da
bu kavramlar› ve bu kavramlarla yaflamay› ö¤renecek ve unutmayacakt›r.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 5
DOSYA
5
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Evrensel Barı Ayı Ramazan
Dr. Yusuf IIK
lahiyatçı-Eitimci
amazan`dan önceki fiaban
ay›n›n onbeflinci gününe
rastlayan mübarek geceye
“Berat Kandili” denir.
Berat, kurtulmak, berat etmek ve
suçsuz, günahs›z olmak anlam›na
gelir. E¤er bu gece ibadetle geçirilirse, bu gecede müminlerin affa u¤rayarak günahlar›ndan kurtulmalar›,
berat etmeleri mümkündür. Bu gecede Allah, canl›lar›n bir y›ll›k r›z›klar› ve ecelleri hakk›nda meleklere bilgi verir. Ayn› zamanda insanlar›n fakir veya zengin, üstün veya düflkün
(zelil) olacaklar›na dair de bilgi verir.
Berat gecesi, bir y›ll›k geçmiflin,
sevab›yla, günah›yla hesab›n›n yap›ld›¤› gecedir. Berat gecesinde
müslümanlar tövbe ve ibadetle meflgul olmal›, Kur`an okumal›, kaza
namaz› k›lmal›d›r. Bu geceye özel
bir namaz yoktur. Bu gece hakk›nda
Peygamberimiz (s.a.v) bir hadis-i
flerifinde flöyle buyurur:
“Bu gece Beni Kelb kabilesinin
koyunlar›n›n tüyleri kadar kimseyi
Allah (c.c) cehennemden kurtar›r.
Fakat bu gece Allah, kendine ortak
koflanlar›n, kin tutanlar›n, akrabalar›yla ba¤lar› koparanlar›n, hayat
ve varl›klar›na ma¤rur olanlar›n,
ana ve babas›na isyan edenlerin, içki içenlerin yüzüne bakmaz.”
Dikkat edilirse bu hadis-i flerifle
Hz. Muhammed (s.a.v) tüm insanl›¤a evrensel bir mesaj vermektedir.
Bu mesaj› bir kez daha altalta s›ralayacak olursak ahlaki ve insani de¤erlerin nedenli bir boyutta oldu¤unu iyice kavram›fl ve anlam›fl oluruz.
- Allah`a hiçbir fleyi ortak koflmamak, ona efl görmemek, noksan
s›fatlardan tenzih ve kemal s›fatlarla
muttas›f olarak kabul etmek ve dolay›s›yla tevhid inanc›na sahip olmak.
- Kin tutmamak, hoflgörü sahibi
olmak, yarad›lan› sevmek Yaratandan ötürü.
- Akrabalar›yla, kendi milletiyle,
tüm inananlarla ve hatta tüm insanlarla ba¤lar› koparmamak. Onlarla
pozitif diyalog içerisinde olmak.
Hayat/yaflant›, mal, mülk, serveti sâman, evladü iyal...vb. konular›
öne ç›kararak gururlanmamak. Tam
R
tersi bunlar›n gecici oldu¤unu idrak
ederek tevazu (alçak gönüllü) bir hayat tarz›n› beimsemek.
- Ana-Babaya isyan etmemek,
onlar› hor ve hakir görerek küçük
düflürmemek. Aile disiplinine karfl›
gelmemek ve tam tersi sayg› duymak.
- ‹çki baflta olmak kayd›yla, her
türlü sarhoflluk veren s›v› ve kat›
maddelerden uzak durmak.
Demekki Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz bu prensipleri bu flekilde
belirtmektedir ki, aksini yapanlar
Berat Gecesi gibi bir imkandan yararlanabilsinler. Tövbe ve isti¤far
ederek günahlar›ndan ve aklaks›zl›klar›ndan kaç›ns›nlar ve böylece de
Mübarek Ramazan› idrak etsinler.
Ramazanda da, tuttuklar› oruçlar,
verdikleri sadaka/fitre ve zekatlarla
sevap hanelerine art› getirebilsinler.
Ramazan ay› (flehr-i Ramazan)
müslümanlar›n oruç ay›d›r. Kameri
aylar›n dokuzuncusu, üç aylar›n
üçüncüsüdür.
Kur`an-› Kerim bu ayda indirilmeye bafllanm›fl ve oruç müslümanlara bu ayda farz k›l›nm›flt›r.
“Ramazan ay› ki, onda Kur`an,
insanlara yol göstererek -yol gösterici ve do¤ruyu yanl›fltan ay›r›c›
belgeler olarak- indirildi. Sizden bu
ay› idrak eden, onda oruç tutsun;
hasta veya yolculukta olan, tutamad›¤› günlerin say›s›nca di¤er günlerde tutsun. Allah size kolayl›k ister, zorluk istemez. Say›y› tamamlaman›z›, size yol göstermesi karfl›l›¤›
O`nu ululaman›z›, flükretmenizi ister.” (Bakara Süresi: 185. ayet)
Kadir suresi ile müjdelenen, feyz
ve bereketine iflaret olunan, bin aydan hay›rl› Kadir Gecesi (leyle-i kadir) de Ramazan ay›n›n içindedir.
Galip ihtimale dayanan genel kabule göre Kadr, Ramazan›n yirmi
yedinci gecesidir. ‹htiyatl› ve titiz
müslümanlar bir hadis-i flerife dayanarak Ramazan›n son on günü içinde tek gecelerin hepsine Kadir Gecesi olmas› ihtimaline binaen itina
ederler.
Müslümanlar›n rahmet, ma¤firet
ve bereket ay› sayd›klar› ve ibadetlerle ihya ettikleri bu mübarek ay›n
de¤erini bilmeleri ona göre hayat›na,
yaflant›s›na yepyeni bir yön vermelidir.
Ramazan ay› geldi denilince bir
dizi ibadet akla gelir. Ama öncelikle
ilk akla gelen “oruç” tur.
Oruç, ‹slam Dininin olmazsa olmaz befl flart›ndan ve dört temel ibadetinden biridir. Arapças› “savm”
ço¤ulu “s›yam”dir ki, her ikisi de
fark gözetilmeden ayn› anlamda kullan›l›r.
Dini terim olarak oruç; “Allah r›zas› için, tanyeri a¤ard›ktan güneflin
bat›fl›na kadar ki süre içinde nefsin
en çok arzulad›¤› yemekten, içmekten ve cinsi münasebette bulunmaktan niyet ederek vazgeçmek (yani
bunlar› yapmamak)t›r.” Buna Türkçede oruç tutmak (imsak) denir.
Karfl›l›¤›; oruç bozmak, oruç açmak,
iftar etmektir.
Ramazan orucunun edas› da kazas› da farzd›r. Bedeni olmakla birlikte, manevi fayda ve fazileti çok
yüksek olan bir ibadettir. Kameri aylardaki devirden dolay› her y›l miladi takvime göre 10 gün farkederek
döner ve y›l›n bütün aylar›na gelir.
Gösterifl/riya için yap›lmas› asla
sözkonusu de¤ildir.
Orucun getirdi¤i mahrumiyetler
gösterifl için katlan›lmayacak kadar
a¤›rd›r. Ancak buna ra¤men herkesin niyet ve amelini Allah bilir. Mahiyetçe samimiyet gerektiren, halis
niyetle yap›ld›¤› zaman en yüce bir
samimiyet derecesini gösteren bir
kulluk görevidir. Bu sebeble, Allah
kat›nda ayr› bir yeri ve de¤eri vard›r.
Evrensel bar›fl› öngören Ramazan; sevgi, flefkat, bar›fl, eflitlik, yard›mlaflma, dayan›flma, bolluk ve bereket ay›d›r. Nefse hakimiyet, iradeyi güçlendirme, nimetlere flükür,
aç›n halinden bilme, h›rslardan ar›nma, Allah`a yak›nlaflma bak›m›ndan
oruç çok ciddi bir imtihan ve e¤itimdir.
Orucun sevab› ve de¤eri çok
yüksektir. Basit bir açl›k ve susuzluk
olarak düflünmemek ve sadece bedeni bir eziyet seviyesinde b›rakmamak gerekir. En az›ndan y›lda bir ay,
‹slam ahlak›n› eksiksiz yaflamak, bütün melekeleriyle ruhu terbiye etmek ve yüceltmek, dünya kirlerinden ar›nmak, böylece bütün bir y›l
güçlü, temiz, ahlakl›, yard›msever,
müflfik ve iyi kalpli olmak için müstesna bir takviye f›rsat› olarak de¤erlendirilen Ramazan, zamanlar›n
içinde ayr› bir hayat ve medeniyettir.
Bir hadis-i flerife göre “fleytan bu
ayda zincire vurulur.” Ramazan› ve
orucu ilkel bir seviyede basit bir perhiz olarak anlay›p uygulayanlar için
de Hz. Muhammed (s.a.v): “Nice
oruç tutanlar vard›r ki, tuttuklar›
oruç kendileri için açl›k ve susuzluktan baflka bir fley de¤ildir.” buyurmufltur.
Allah`›n kimsenin açl›k ve susuzlu¤una muhtaç olmad›¤› ise bellidir.
Bütün ibadetler gibi, oruç da Allah
emridir, O`nun r›zas› için tutulur,
ancak faydas› insanad›r. ‹nanarak ve
flartlar›na riayet ederek oruç tutan
insan, meleki bir tabiat/huy kazan›r.
Oruç ibadeti sadece ‹slam Dininde farz olan bir ibadet de¤ildir, di¤er
dinlerde de oruç ibadeti vard›r. Bizzat Kur`an-› Kerim, daha önceleri de
insanlara bu ibadetin buyuruldu¤unu
bildirmektedir. Ancak, Ramazan
orucu sadece ‹slama mahsustur. Hicretin ikinci y›l›nda (10 fiaban 624)
inen flu ayetlerle farz k›l›nd›:
“Ey iman edenler! fenal›klardan sak›nas›n›z diye, sizden evvelkilere oldu¤u gibi, size de oruç farz
k›l›nd›.” (Bakara Suresi: 183)
“Ramazan ay›, insanlara do¤ru
yolu bildiren ve hidayet delillerini
ortaya koyan Kur`an`›n indirildi¤i
ayd›r. Sizden kim o aya eriflirse,
oruç tutsun.” (Bakara Suresi: 185)
Ancak ne varki, oruçlunun flu
esaslara uygun olarak ibadetini yerine getirmesi iyi, güzel do¤ru davran›fl olarak kabul edilmektedir.
- Günefl batar batmaz, namazdan
önce orucunu açmak,
- Orucunu hurma, su, zeytin gibi
fleylerle açmak ve iftar esnas›nda flu
duay› okumak:
“Ya Rabbi! Ben senin r›zan için
oruç tuttum; Senin r›zk›nla iftar ettim; Sana tevekkül ettim; Sana
iman ettim. Susuzluk gitti; ecir de
sabit oldu.
Ey fazileti genifl olan Rabbim
beni yarl›¤a; bana yard›m edip
oruç tutmama ve bana r›z›k verip iftar etmeme sebep olan Allah`a
hamdolsun.”
- Sahura kalkmak ve az da olsa
birfley yemek veya bir yudum su içmek. Hz. Muhammed (s.a.v): “Sahura kalk›n›z, muhakkak sahurda
bereket vard›r.” buyurmustur.
- Lüzumsuz, fazla söz konuflmaktan, g›ybet ve haram olan di¤er
davran›fllardan kaç›nmak (eli, dili,
gözü, kula¤›... bütün uzuvlar› günahlardan korumak).
- Akrabalara, fakirlere yard›m ve
sadakay› her zamankinden daha çok
yapmak.
- ‹limle u¤raflmak, Kur`an okumak, zikretmek, salavat getirmek.
- ‹`tikafa girmek ve Allah`tan
baflka herfleyden kendini uzaklaflt›rmak.
Böylece, orucun faziletce derecelenmesi de sözkonusu olmakta ve üç
mertebe görümektedir:
1- Orucun en alt derecesi, orucu
bozan fleylerden sak›narak orucu tamamlamak.
2- ‹kinci derecesi, orucu bozan
fleylerden sak›nmakla birlikte vücudunun her organ›n› günahlardan sak›nd›rmak.
3- Üçüncü ve en üst derecesi ise,
bütün bunlara ek olarak dünyevi fikir, duygu ve arzulardan uzaklaflarak
Allah`tan baflka herfleyden/masivadan ilgisini kesmek.
Oruç tutan müslümanlar olarak
Allah ibadetlerimizi r›zas›na uygun
olarak kabul etsin ve nice ramazanlara ve bayramlara kavuflmamaz› nasibü müyesser k›ls›n. Amin...
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 6
DOSYA
6
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Kendi iini kendin gör…
Ekrem KIZILTA
zel hayatta rahat etmenin
yollar› vard›r. Mesela eviniz
temizlenecekse ve han›m›n›z
herhangi bir sebeple yetiflemiyorsa,
gündelikçi tutars›n›z. Muslu¤unuz
ar›zal›ysa ve kendiniz tamir etmeye
kalk›flarak, ifli iyice içinden hale getirmeye niyetli de¤ilseniz, tamirci
ça¤›r›r halledersiniz. Yani özel hayat›m›zda ifllerimizi kolayl›kla halledebilmenin yollar› çoktur.
Ama devlet hayat›nda iflleri halletmeyi, d›flardan birilerine ihale etti¤iniz zaman ifller kar›fl›r. Savunman›z› baflkas›na ihale edemezsiniz,
varl›¤›n›z ve yoklu¤unuzla alakal›
bir meseledir. Milli e¤itim kendi iflinizdir ve bir flekilde çözüm bulmak
mecburiyetindesinizdir. Farkl›l›klar›n›z, birçok konuda 'kendinize özel'
olman›z› gerektirir ve baflkalar›n›n
size verdi¤i ak›l bile iflinize yaramaz.
Evrensel olan bile zaman zaman size
ait olanla çat›fl›r ve siz size ait olan›
tercih edersiniz.
Laf› fazla dolaflt›rmadan Türkiye'nin haline getirmek gerek. Türkiye'nin ekonomisi son senelerde nerdeyse tamamen IMF'ye havale edil-
Ö
mifl durumda. IMF'nin ülkemizle ilgili masas› ne derse o oluyor. Adamlar; ekti¤imize, dikti¤imizi, satt›¤›m›za, ald›¤›m›za velhas›l›, herfleyimize kar›fl›yorlar. ‹flin garibi yine de
memnun edemiyoruz kendilerini.
Ekonomi birçok konuda belirleyici oldu¤u için de, IMF ekonomiyi
kontrol etmekle asl›nda birçok fleyi
kontrol alt›nda tutmufl oluyor. ‹stedi¤iniz miktar›, istedi¤iniz sahaya aktar›m›yorsunuz sözgelimi. Yapmay›
düflündü¤ünüz her ifli, önce onlara
dan›flmak zorundas›n›z.
Öncelik s›ras›...
Okul a盤› var, ö¤retmen a盤›
var; Milli E¤itim zor durumda, diyorsunuz; 'önce borçlar›n›z›n faizleri'
diyorlar.
Sa¤l›k politikam›z yerlerde sürünüyor; hastane, doktor, ilaç laz›m, diyorsunuz; 'ama önce borçlar›n›z ve
faizleri' diyorlar. yani adamlar borç
ve faiz meselesine takm›fl durumda.
Ancak iflin garip taraf› da, bugün itibariyle yaklafl›k 340 milyar ABD
Dolar› tutan iç ve d›fl borçlar› neden
ald›k; kim ald›, nerelere harcad›lar,
bilme flans›m›z yok. Dahas›, devletin
kar eden kurulufllar›n›n, neden paralar›n› özel bankalara yat›rd›klar›n› ve
o özel bankalar›n neden devletin paras›n› daha fazla faizle devlete satt›klar›n› da, ö¤renemedik zaten. Ö¤rendi¤imiz tek fley; buna mani olmaya
çal›fl›rsak, halk›n oylar›yla gelmifl bile olsak, bize karfl› 'postmodern darbe yap›laca¤›' gerçe¤i idi.
Uluslararas› iliflkiler konusunda
da problemlerimiz var. Bu ifllerin nas›l yürüyece¤i konusunda da kendi
halimize de¤il gibiyiz. Bütün münasebetlerde tuhaf bir flekilde ABD'nin
ve AB'nin bask›lar›yla muhatab›z nedense.
Okyanus ötesindeki ABD'nin
burnumuzun dibindeki eski eyaletimiz Irak'› iflgal etmesine ses ç›karmad›¤›m›z gibi, yard›m ve yatakl›k
etmenin en yo¤un biçiminin de k›y›s›ndan döndük. Bugün iflgal gücüne
karfl› savaflan direniflçi Irakl›lar› 'terörist' olarak damgalama konusunda
istekli gibiyiz. Oysa biz, Kurtulufl
Savafl› vererek Yedi Düvelin elinden
ba¤›ms›zl›¤›n› alm›fl bir milletin çocuklar›y›z...
Dünyaya hakim olma konusunda,
hegemonik olman›n da ötesine geçip,
imparatorluk kurma peflindeki
ABD'nin, ne yapt›¤›n›, neden yapt›¤›n› anl›yoruz asl›nda ama nedense,
bütün yap›p ettiklerine gönüllü destekçi oldu¤umuzu deklare edip duruyoruz. Adamlar bizim de içinde bulundu¤umuz co¤rafyay› kendi menfaatlerine göre dizayn etmekten bahsediyorlar ve biz de, 'mutab›k›z, üzerimize terettüp edeni yapmaya haz›r›z' deyip duruyoruz.
Euro ya¤mayacak...
AB Konusunda da ayn› durum
sözkonusu. Türkiye'nin 40 küsür y›ll›k yolculu¤unun sonunda geldi¤i
nokta, AB aday ülke olma durumu.
Ama öyle bir aday ülke ki, buraya
gelene kadar bafl›na gelmeyen kalmad› ve yolculu¤un bundan sonras›
daha da kar›fl›k.
Kap›n›n önünde tek ayak üstünde
beklememiz hariç, istemedikleri kalmad› bizden. ‹ç bünyemizde, ço¤u
hakim çevrelerin ifline gelmeyen ve
uygulamada tekleyen baz› de¤ifliklikler yapt›k ve daha da yapmaya haz›r›z. K›br›s meselesinde özel olarak
inat ettikleri için KKTC'nin yok olaca¤› bir protokole bile imza att›k.
‹flin tuhaf›, nas›l olsa bizi alacaklar
diye yap›p etti¤imiz bir sürü fleye
ra¤men, adamlar›n bizi almaya niyetleri yok.
AB ülkeleri alacakm›fl gibi, biz de
girecekmifl gibi yapmay› sürdürüyoruz ve bu sab›r savafl›nda onlar istedikçe biz veriyor ve sanki oraya girdi¤imizde bafl›m›za Euro ya¤acakm›fl gibi heyecanla da titriyoruz.
Oysa adamlar, bizi almayacaklar›n›, almak istemediklerini, bizi al›rlarsa yap›lar›n›n bozulaca¤›n› söyleyip duruyor ve 'illa da istiyorsan›z,
süresiz ve ucu aç›k müzakereler bafllat›r›z sizin için, ama sonu kesin de¤il' demeyi sürdürüyorlar.
Biz biz olarak kalacaksak…
Konumuz ifllerimizi baflkalar›na
yapt›rma üzerineydi, malumunuz.
Özel hayatta az bir bedel ödeyerek,
bafl›m›z›n rahat edebilece¤ini düflündü¤ümüz bu formül, devlet hayat›nda ifle yaram›yor, anlayaca¤›n›z.
Aslında ekonomimizin dizginlerini ellerimize alıp, iç ve dıfl politikada
kendi yönümüzü kendimizin çizmesi gereken bir zemine fliddetle muhtacız. AB Konusunda da hayal kurmayı bırakıp, öncelikle orada yaflayan vatandafllarımızın meselelerine
ciddi olarak e¤ilmek ve bu arada,
muhakkak istiyorsak; ikinci sınıf olmayı kesinlikle reddedip, farklı muamelelere hayır diyerek, bu konuyu
en baflından ele almanın yollarını
aramak gerek.
‹fllerimizi baflkalarına yaptırma
konusunda biraz daha ileri gidersek;
bu gidiflle, biz ortada kalmayaca¤ız
çünkü…
Zeyneb el-Gazali vefat etti
‹slam dünyasının tanınmıfl kadın düflünürlerinden olan
Zeyneb el-Gazali Hakk’ın rahmetine kavufltu
8 yaflında ölen Zeyneb el-Gazali, Kahire’nin do¤usundaki
Nasr kentindeki Rabiatu’l
Adaviyye Camii’nde kılınan ö¤len
namazının ardından topra¤a verildi.
Gazali Türkiye’de, Mısır yönetiminin kendisine uyguladı¤ı iflkence ve
eziyetlere yer verdi¤i kitabı "Zindan
Hatıraları" ile tanınıyor.
Zeyneb el-Gazali, 2 Ocak 1917
tarihinde, Kahire yakınlarındaki
Meyyit Yaifl köyünde dünyaya geldi. Mısır’da tanınmıfl bir aileye
mensuptur. Babası Ezher bilginlerindendir. Zeyneb Gazali, ilk çalıflma yıllarında Hüda Sa’ravi ile
aynı do¤rultuda idi. Sonra ondan
8
ayrılarak Müslüman Kadınlar Birli¤i’ni kurdu. Mısır’ın siyasi hayatında önemli rol oynayan bu birlik,
protesto eylemleri ve mitinglerle rejime karflı olan bir topluluk olarak
Mısır siyasetinin gündemine oturdu.
Zeyneb el-Gazali 1948’de Müslüman Kardefller’e katılarak genel
baflkan Hasan el Benna’ya biat etti.
Abdunnasir, Müslüman Kardefller’i
da¤ıttı¤ı ve bütün mallarına el koydu¤unda Zey- nep el-Gazali’nin kocasının da servetini kamulafltırdı.
1965’de Müslüman Kardefller’in
birçok üyesiyle beraber Zeyneb elGazali de tutuklanarak çeflitli eziyet
ve iflkencelere maruz kaldı. Sonun-
da ömür boyu hapse mahkûm edildi. 1970–71 yıllarında hapisten çıktı. Bu tarihten itibaren Mısır içinde
ve dıflında aralıksız olarak hizmetini
sürdüren Zeyneb el-Gazali, Suudi
Arabistan, Pakistan, Kuveyt, Birleflik Arap Emirlikleri, Ürdün, Cezayir, Türkiye, Sudan, Hindistan,
Almanya, Fransa, ‹ngiltere, Amerika, Kanada, Avusturya, ‹spanya gibi birçok ülkede tebli¤ ve irflat çalıflmalarına katıldı.
Ça¤ımızın müfessir kadınlarından olan Gazali, Kahire'deki evinde
Seyyid Kutub’un kız kardefli Emine
Kutub ile birlikte genç bayanlara
yönelik ilmi çalıflmalarda bulundu.
Zeyneb el-Gazali, burada genç bayanlara verdi¤i tefsir derslerini daha
sonra kitaplafltırıp "Nazarât Fi Kitâbillah" adını koyarak, ça¤dafl bayan
müfessireler arasına girmifl oldu.
Zeyneb el-Gazali’nin Türkçe
tercümesi bulunan eserleri flunlardır: Kur’an’a Bakıfllar, Zindan Hatıraları, Müslüman Aileye Do¤ru,
Gençlerle Mektuplaflmalar.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 7
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
7
RAMAZAN AYINDAN ALMAMIZ
GEREKEN DERSLER VE HKMETLER
Mustafa Mullaolu
lahiyatçı
amazan, ramad kökünden türeme bir kelime olup, aflırı sıcaklı¤a ve susuzluktan dolayı
insanın içinin yanmasına kullanılmaktadır. Ayrıca güneflin kumlara ve
tafllara vurması neticesinde meydana
aflırı sıcaklıklara kullanılan bir kelimedir. Ramazan ayının genelde böyle zamanlara denk gelifli ve oruçlu
insanların sıca¤ın etkisinden duydukları susuzluklardan dolayı bu aya
Ramazan ayı adı verilmifltir. Ramazan ayı, Kameri aylardan ve ayların
en hayırlısı kılınmıfltır. O’nun kıymetini Rasulullah (s.a.v) Efendimiz
flu sözleriyle ifade buyurmufllardır:
‘’E¤er siz, ramazanın kıymetini
bilseydiniz, bütün senenin Ramazan olmasını isterdiniz’’ Nebevi sözün manasını, Ramazan ayının aramızdan ayrılıp gitmesiyle yafladı¤ımız burukluk, üzerinden birkaç ayın
geçmesiyle kalbimizin derinliklerinde hissetti¤imiz özlem ve gelmesi
yaklafltıkça da duydu¤umuz heyecanla daha iyi anlıyoruz kanaatindeyim.
Çünkü Ramazan, bizi yansıtıyor,
bizi bize hatırlatıyor. Yılboyunca biriktirdi¤imiz bir takım hofl olmayan
alıflkınlıklardan, görünen veya görünmeyen hastalıklardan arındırıyor,
en önemlisi de bizi yaradanımızla
barıfltırıyor. Ve iflte bütün güzellikleriyle bir kez daha aramıza teflrif ediyor. Bizim bütün eksiklerimize ra¤men, gönüllerimize, evlerimize, mahallelerimize ve camilerimize geliyor. Sohbetlerimize konuk ve konu
oluyor. Bizleri sa¤ selamet Ramazana kavuflturup ‘’mükafatını ancak
ben veririm’’ buyuran, Ramazan
orucunu tutmamızı bize nasib eden,
Yüce Rabbimize hamdü senalar olsun. Evet Ramazan ayı geldi gelmesine de acaba bizler onu hakkıyla
a¤ırlayabiliyor muyuz? Ferdi yaflamımızda, evlerimizde, mahallelerimizde, camilerimizde Ramazana yakıflır bir flekilde a¤ırlayabiliyor muyuz bu ayı? ‹flte bu soruya cevabımız
R
evet olabilmesi için ve Ramazan ayını ruhuna uygun ihya edebilmemiz
için, onun özellikleri ve getirdi¤i
mesaj ve dersler üzerinde tefekkür
etmemiz kaçınılmaz bir görevdir.
Önce bilmemiz gereken fludur ki,
Ramazan orucunun farz oluflunu bizlere bildiren ayet-i kerime ‘’Ey iman
edenler! Oruç sizden öncekilere
farz kılındı¤ı gibi size de farz kılındı. Ola ki sakınıp korunasınız.’’(1)
fleklinde gelmifltir. Yani muhatap
kitle, iman edenlerdir, oruç gibi
müstesna bir ibadeti ancak imanın
tadını tatmıfl olanlar eda ederler.
‹manın tadını tatmayı ise, Rasulullah
(s.a.v) efendimiz flöyle ifade etmifllerdir:
‘’fiu üç haslet hanginizde bulunursa, imanın tadını tatmıfl olur:
1-Allah ve rasulünü her fleyden
daha çok sevmesi.
2-Sevdi¤ini ancak Allah için
sevmesi.
3-Ve Allah, kendisini kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi,
atefle atılmaktan nefret etti¤i gibi
nefret etmesi.’’
Ramazan bize geçmifl milletleri
de hatırlatarak onların durumuna
düflmememizi hatırlatıyor. ’’Sizden
öncekilere farz kıldı¤ı gibi sizede
farz kılındı’’ buyurularak.
Ramazanın bize getirdi¤i dersleri ve vermek istedi¤i ruhu özetleyelim:
1- Ramazan ayı: ‹man ayıdır. ‹slam‘ın adeta özetidir. Çünkü Ramazanda, iman var, Kur’an var, pratik
olarak nasıl tutulaca¤ını bizzat yaflayarak bizlere ö¤reten’ Rasulullah
(s.a.v) var. ‹slam da iflte bunlarla
özetlenmekdedir.
2- Ramazan ayı, Kur’an ayıdır.
Yaradanın kullarına mesajı, dünya
ve ahiret saadetinin rehberi, kurtulufl
reçetesi ve O’nun (cc) ön gördü¤ü
hidayet kayna¤ı olan Kur’anı Kerim,
iflte bu ayda insanlı¤a hediye edilmifltir. Öyle bir hediye ki, Allah (cc)
onu meleklerin en hayırlısı olan
Cebrail (a.s)la yeryüzünün en hayırlı
flehri mekke-i mükerremeye, Mekkenin de en hayırlı da¤ı nur da¤ına,
onunda en hayırlı ma¤arası hira ma¤arasına, ayların en hayırlısı Ramazan ayında, onunda bin aydan hayırlı olan Kadir gecesinde, Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed
Mustafa’ya O’nunla da ümmetlerin
en sonuncusu Muhammed ümmetine
en hayırlı hediye olarak göndermifl-
tir. Ramazanla birlikte birkez daha
yaflam biçimimizi gözden geçirerek,
Kur’anla barıflıp, Yüce Rabbimiz
(cc)’e verdi¤imiz kulluk sözümüzü
pekifltirmeliyiz. Kur’an ayında,
Kur’an’ı çok okumak ve onunla bütünleflmek zorundayız.
3- Ramazan ayı: Muhasebe ayıdır. Bir yılın adeta finali ve özetidir.
Onun için onbir ayın sultanıdır. Hem
sevap bakımından, hem ibadet olarak, hem de ümmet ruhunun geliflmesi ve yaflanması bakımından Müslümanlar, neredeyse onbir aya bedel
bir kulluk icra ederler. Zira bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini içinde barındırması bu manayı ifade etmeye yeterlidir.
4- Ramazan ayı, ümmetin ayıdır.
Çünkü ümmet bu ayda Yaratıcısının
huzurunda birlefliyor, daha çok dayanıflma ve yardımlaflma içerisine girip
bütünlefliyor. Böylece ‹slam kardeflli¤i perçinlefliyor. Müslümanlar çevrelerindekileriyle birlikte iftarlar yapıyor; Ramazan sohbetleri tertip ediliyor ve teravihlerle de yan yana,
omuz omuza ve tek yürek ve tek saf
halinde özlenen manevi atmosferi
birlikte yaflıyorlar. Binlerce km.
uzaktaki Müslümanlarla da adeta
mesafeler aradan kalkıyor. Maddi ve
manevi ba¤larla ‹slam kardeflli¤i ruhu bir kez daha canlanıyor.
5- Ramazan ayı tabi ki oruç ayıdır. Oruç ise, imsak vaktinden iftar
vaktine kadar aç ve susuz kalmaktan
ibaret de¤ildir. Oruç, bütün organlarla tutulması gereken bir ibadettir.
Ayet-i kerimedeki ’’Korunasınız’’
ifadesi de iflte bunun içindir. Yani,
ellerin yanlıfl ifller yapmaktan, ayakların yanlıfl yerlere gitmekten, dilin
gıybet, kötü söz, bofl kelam ve kalp
kırıcı ifadelerden ve orucun ruhuna
ters düflecek fleylerden, gözlerin ve
kulakların haramlardan korunması
demektir. Oruçtan maksat da ancak
böyle hasıl olur.
6- Ramazan ayı, disiplin, nefsi
terbiye ve güzel ahlak ayıdır. Müslüman, hem kendi nefsine karflı, hem
aile ferdlerine ve çevresine hemde
gayri Müslimlere karflı Ramazanın
farkıyla güzel ahlak timsali oldu¤unu göstermelidir. Oruçlu Müslüman
güzel ahlakla süslenir, nefsi dizginlenir, kiflili¤i geliflir, flahsiyeti güçlenir ve karekteri güzelleflir.
7- Ramazan ayı, sabır ayıdır.
Müslüman, Ramazanda hem nefsi
arzularına karflı, hem haramlara kar-
flı hem de çevresinden zuhur edecek
olumsuzluklara karflı sabır ve dayanıklılı¤ın en güzel örne¤ini gösterirler, göstermelidirler. Rasulullah(s.a.v) bu ayın adını sabır ayı olarak koymufltur.
8- Ramazan ayı, Rahmet, bereket, ma¤firet ve ateflten kurtulufl
ayıdır. Rasulullah(s.a.v) bir hadis-i
flerifte flöyle buyurmufllardır: ’’Ramazanın, evveli rahmet, ortası ma¤firet, sonu da ateflten kurtulufltur.’’(2) ‹flte bu kurtuluflun mükafatı
bir Hadis-i flerifte flöyle müjdelenmifltir. ’’fiüphesiz ki Cennette bir
kapı vardır, ona REYYAN denir.
Kıyamet gününde o kapıdan sadece
oruçlular girer, onlardan baflka
hiçbir kimse giremez. Oruçlular o
kapıdan içeri girince kapı kapanır
ve baflka bir kimse giremez
olur.’’(3)
9- Ramazan ayı, fleytanların
ba¤landı¤ı, cehennem kapılarının
kapandı¤ı ve cennet kapılarının
açıldı¤ı aydır. Cenab-ı Hakk’ın fleytana ’’flüphesiz kullarım üzerinde
senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak
azgınlardan sana uyanlar müstesna.’’(4) buyurdu¤u aydır. ‹nsan,
dünyada fleytan ve avanelerinin tuzaklarına düflmeyip, dünyadaki varlık nedeni olan kulluk vazifelerini
yerine getirirse ve orucunu gayesine
uygun olarak tutarsa, cennet ve cemalullah’la mükafatlanacaktır. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz flöyle buyurmufllardır: ’’Oruç tutan için iki
sevinç vardır. Birisi, iftar etti¤i zaman, ikincisi ise, Rabbi ile bulufltu¤unda.’’(5)
10- Ramazan ayı, Fitre ve Zekat
ayıdır. Müslümanlar, bu ayda yapılan amellerin sevabının di¤er aylarınkinden kat kat fazla oldu¤unu bildikleri için, zekatlarını bu ayda vermeyi tercih ediyorlar. Ameller ise niyete göredir. Allah (cc) kulları arasındaki sosyal dengeyi ve adaleti zekat ibadeti ile sa¤lamıfltır. Zekattan
maksadın gerekti¤i gibi hasıl olması
için, nasılki namaz ibadeti cemaatle
yirmiyedi derece üstün oluyor. Teravihlerimiz cemaatle olunca daha çok
anlam kazanıyor ve Allah’ın rahmeti
cemaat üzerinde oluyorsa, zekat ibadeti de cemaat halinde yapıldı¤ı zaman daha çok anlam kazanıyor, gayeye daha uygun oluyor. Daha çok
hizmete vesile oluyor ve maksad daha iyi hasıl oluyor. Fitre ise, sa¤lı¤ımızın daha do¤rusu insan olarak ya-
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
8
radılıflımızın bir flükrüdür.
11- Ramazan ayı, ‹slam’ın ilan
edildi¤i aydır. Hiradan do¤an ‹slam
güneflinin yeryüzüne yayılmaya ve
bütün insanlı¤ı kapladı¤ı aydır. Peygamberler silsilesinin son halkası
oluflunun, semavi dinlerin ‹slam’da
tekamüle eriflinin ve Allah’ın kulları
için seçti¤i son din oluflunun ilan
edildi¤i aydır. Öyle ise, ‹slam’a ve
Müslümanlara yönelik yapılan haksız itham ve saldırılara karflı, ‹slam’ın insanlı¤a getirdi¤i, Hak, adalet, özgürlük mesajını ve insanlı¤ın
özledi¤i ve susadı¤ı, herkes için geçerli olan evrensel insan hakları beyannamesini bir kez daha duyurmak
ve göstermek gerekir.
12- Ramazan ayı, umre ayıdır.
Ramazanda yapılan umrenin sevap
ve mükafaatı büyüktür. Bazı rivayetlerde, Ramazanda yapılan umreye
Hac sevabı verilir denmifltir. Bir Hadis flerifte ise: ’’Umre ile Umre arası günahlara kefarettir. Mebrur
olan hac için ise, ancak cennet vardır.’’(6) buyrulmufltur. Bir Hadis’i
flerifte ise ’’Muhakkak, ramazanda
bir umre bir hacca denktir.’’(7) buyurulmufltur.
13- Ramazan ayı, dua ayıdır. Allah(cc), ’’Dua edin kabul edeyim.’’
buyuruyor. Duanın zamanı ve mekanı olmaz. Müslüman, her yerde ve
her zaman Allah (cc)’a dua etmekle
yükümlüdür. Ancak duaların kabule
en flayan oldu¤u zamanlardan birisi
de Ramazan ayıdır. Dolayısıyla bu
ayı iyi de¤erlendirip, hem nefislerimizin, hem de nesillerimizin ıslahı
ve kurtuluflu için dua etmeliyiz. Geçmifllerimize dualar ve salih ameller
iflleyip sevabını ruhlarına ba¤ıfllamak suretiyle vefa bocumuzu ödemeliyiz. Esenlik bekleyen dünya
Müslümanlarına hem kalbi, hem
kavli ve hem de fiili dualarımızı göndermeliyiz. Peygamberimiz (s.a.v),
’’Dua ibadetin ta kendisidir.’’(8)
buyuruyor. Bir rivayette de:’’Dua
Seite 8
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
ibadetin beynidir.’’(9) denilmifltir.
1. Evet dünya Müslümanlarının
bu gün duaya ihtiyaçları, her zamankinden daha az de¤ildir.
2. Yine bir Hadis’i flerifte Hz.
Peygamber (as) flöyle buyurmufllardır: ’’Muhakkak, oruç tutanın iftar
anında yaptı¤ı dua reddedilmez.’’(10)
14- Ramazan ayı, Kadir gecesi
ayıdır. Allah (cc), bu gece hakkında:
’’Bin aydan hayırlıdır.’’(11) buyurmufltur. Yapılan ibadetler, ameller,
dualar, iyilikler bin ile de¤il bin ay
ile çarpılır. Amellerde ihlas ve samimiyete göre daha da artırılır. ‹flte bunun içindir ki, bu geceyi cemaat olarak dünya mazlum ve ma¤durlarının
dertlerine ortak olarak geçirmeyi uygun görüyoruz. Çünkü Allah’ın rızasını en çok celbeden amel, mazlum
ve ma¤dur kullarını memnun eden
davranıfl ve güzelliklerdir. Onların
bizim uzataca¤ımız kardefllik ve yardım elimize, bizim de Avrupa’da yaflayan, nefisleri ve nesilleri tehlikede
bulunan Müslümanlar olarak onların
duasına fliddetle ihtiyacımız vardır.
15- Ramazan ayı, itikaf ayıdır.
Hz. Aifle (r.a)’nin rivayet etti¤i Hadis-i flerife göre ’’Hz. Peygamber
(s.a.v) Medineye geldikten sonra vefatına kadar Ramazan’ın son on
gününde itikaf’a girerdi.’’(12) Bu
büyük sünneti, on gün olmasa da bir
gün de olsa, hatta birkaç saat de olsa
ifllemekte çok büyük sevaplar vardır.
Allah (cc)’la bafl bafla kalmanın izzetini ve manasını yaflamanın en güzel
flekillerinden biridir itikaf.
16- Ramazan, aynı zamanda bir
doktordur. Vücutlarda biriken bir
yıllık hastalık ve kirlerden arındıran,
insan sa¤lı¤ını dengeleyen eflsiz bir
tedavi ayıdır. Rasulullah (s.a.v) bir
hadis-i fleriflerinde flöyle buyurmufllardır: ’’Oruç tutun sıhhat bulun.’’(13)
17- Ramazan, inançtır, fikirdir,
zihniyettir ve bir medeniyettir. Çün-
kü oruç, bir aylık oruç tutmaktan daha ötede bir anlayıfl veriyor. O da insano¤lunun bir hayat boyunca dünyanın aldatıcılı¤ına, fleytan ve avanelerinin kuflatmalarına, bütün kötülere
ve kötüklere karflı korunma; yani
oruç tutma anlayıflına ve zihniyetine
sahip olması demektir. ‹flte Hasan
el-Basri Hazretleri, Ömer b. Abdulaziz’e yaptı¤ı nasihatların birisinde
flöyle diyordu: ‘’Ey Emirel-Müminin! Dünyanın lezzetlerine ve aldatıcılı¤ına karflı öyle bir oruç tut ki,
iftarın ölüm olsun.’’ ‹flte bu bir medeniyettir. Bir hayat boyu oruç kültürü bu günün insanlarında olsaydı,
insanlar birbirlerinin kanına, malına,
ırzına, topra¤ına veya inancına tecavüz eder miydi?
18- Ramazan ayı, galipken bile
af ve ba¤ıfllama ayıdır. Allah (cc)’ın
Feth-i mubin adını verdi¤i Mekkenin
fethi hicretin sekizinci yılında ve Ramazan ayının ilk on gününün sonlarında gerçekleflmifl; sadece Mekkenin fethi de¤il aynı zamanda kalplerin de fethi gerçekleflmiflti. Çünkü
Rasulullah Efendimiz, kendisini
haksız ve zalimce yerinden ve yurdundan çıkaran Mekkelileri ba¤ıfllıyor ve affediyordu. Bütün insanlı¤ı
hayrete düflüren bu hoflgörü ve ba¤ıfllama örne¤i, aynı zamanda eflsiz
‹slam medeniyetininin temelini oluflturuyordu. Çünkü bu medeniyette
hem dünya, hem de ahiret saadeti
vardı.
19- Evet Ramazan ayı, bir okuldur. Bu okulun mezunlarına hidayet
diploması verilir. Çünkü Allah (cc)
Kur’anda ’’Hüden linnas-Bütün insanlar için hidayettir.’’(14) buyuruyor. Hidayetin en belirgin alameti
ise, oruç ayetinde görüldü¤ü gibi
imandır. Onun gere¤i olarak da
’’Vel-Furkan’’ yani, Hakkı batıldan
ayıran demektir. Hakkı batıldan ayırmanın özellikleri ise, iyiyi kötüden,
hayrı flerden, güzeli çirkinden, do¤ruyu yanlıfltan ve faydalıyı zararlı-
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
dan ayırma kabiliyetine, ferasetine
ve dirayetine ermektir.
Bu okulun sahibi bizzat Allah
(cc)dır; adını da Ramazan koymufltur. Bafl muallimi Hz. Muhammed
Mustafa’dır. Sınıfları camilerdir.
Ders müfredatı Kur’an ve Sünnettir. Ve bütün güzellikleri ve hikmetleriyle bir kez daha teflrif etmifl bizleri flereflendirmifl ve onurlandırmıfltır.
Ehlen ve sehlen ya flehri Ramazan. Hofl geldin ey flehri Ramazan!.
Konuyu flu Hadis-i flerifle bitirelim: ’’Do¤rusu oruçla Kur’an, kıyamet gününde kul için flefaatçı olurlar. Oruç derki: Ey Rabbim! Ben bu
kulunu yemek ve flehvetten alıkoydum, onun için flefaat etmeme izin
ver. Kur’an da der ki: Ben bu kulunu geceleri uykudan alıkoydum,
onun için flefaat etmeme izin ver…
Rasulullah (s.a.v) devamla buyurdu
ki: Oruçla Kur’an iflte böyle flefaat
ederler.’’(15) Yüce Rabbimiz (cc)
Kur’anın, Rasulünün ve orucun flefaatlarına cümlemizi mazhar kılsın.
Dipnotlar:
1- Bakara suresi ayet: 183.
2- Hadis’i flerif’i Selman’ı Farisi
rivayet etmifltir.
3- Buhari-Müslim-Tirmizi
ve Nesa’i.
4- Hicr suresi ayet: 42.
5- Buhari ve Müslim.
6- Buhari ve Müslim
7- Buhari ve Müslim.
8- Tirmizi-Ebu Davud‹bni Maceh-Nesa’i
9- Tirmizi.
10- ‹bni Maceh.
11- Kadr suresi ayet:3
12- Buhari-Müslim-Tirmizi
ve ‹bni Maceh.
13- Tabarani,Ebu Hüreyrede
rivayet etmifltir.
14- Bakara suresi ayet: 185.
15- Ahmed b. Hanbel-Beyhaki
ve Tabarani rivayet ettiler.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 9
DOSYA
9
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Dilden yetimler
Mahmut AKAR
ATB Genel Sekreteri
enab-ı Allah hiçbir çocu¤u
yetim bırakmasın!.. Yetim
olanlara da sabır ve selâmet
versin!.. Çocuk vardır anadan yetimdir, çocuk vardır babadan yetimdir ve çocuk vardır hem anadan
hem de babadan yetimdir. Yardımsever halkımızın bilhassa yetimlere
karflı özel bir hassasiyeti vardır. Bu,
hem insanlı¤ımızın ve hem de dinimizin gere¤idir. Hatta dilencilerin
en fazla istismar ettikleri kimsesizyetim çocuklardır. Yetimin anası
veya babası ve hatta ikisi de yoksa,
hiç olmazsa azçok meramını anlatacak dili vardır.
Yazının da bafllı¤ından anladı¤ınız gibi benim ele almak istedi¤im,
dilden yetim olan çocuklarımızdır.
Yani, analı, babalı ve hatta varlıklı
olmasına ra¤men dilini yitirmifl
olanlarımız.. Allah kimsenin baflına
vermesin!... Bu türden yetimlik, yetimliklerin en kötüsüdür. Çünkü
dilsizlik, sadece ana-baba ve yakın
aile çevresinin kaybolmasına sebep
olmuyor, aynı zamanda bütünüyle
mensubu oldu¤unuz milletle ve
onun tarih, edebiyat, din, musiki ve
di¤er kültürel de¤erleriyle irtibatınızın kesilmesine vesile oluyor.
Neticede daha hayatın bafllangıcında bulunan genç insan benli¤ini de
yitirerek dünyada yapayalnız kaldı¤ına kanaat getiriyor. Bu yalnızlık
ise, kiflinin herfleyle ve herkesle
kavgalı olmasının zeminini hazırlar.
"Ana gibi yar, vatan gibi diyar
olmaz" derken, ana ile vatan arasında bir ba¤lantı kurmufluz ve Batılıların "babavatan (Vaterland)" dediklerine biz "anavatan" demifliz.
Anadilimiz de, anamızın bize ninniler söyledi¤i, severken, ö¤üt verirken, çevremizdeki eflya, insan ve
di¤er canlı-cansız varlıkları bize tanıtırken kullandı¤ı lisandır. Güzeli,
çirkini, do¤ruyu, yanlıflı, helâlı, haramı, sevme¤i ve kızmayı da önce
anamızın dilinden ö¤renerek haya-
C
tımızın kırmızı çizgilerini de böylece belirlemifl oluyoruz. Her dilde
bizdeki "ayıp" sözcü¤ünün mutlaka
karflılı¤ı vardır ama anamızın bize
ta çocuklu¤umuzda "ayıp!" diyerek
ikaz etti¤i hâller, bizim için ölünceye kadar geçerli olup, hayatımızın
kırmızı çizgilerini belirleyen sınır
tafllarıdır. Fakat bizim ayıp olarak
kabul ettti¤imiz durumlar bir baflka
millette insanı utandıracak, ar damarını çatlatacak derecede ayıp olmayabilir. Misâlleri daha da ço¤altmaya gerek yoktur. Anadilinden
mahrum olan veya onu zaman içinde unutan, kendi anasıyla da irtibatı kalmayan/unutan evlat seviyesine
düfler ki, bu noktadan sonra güzelle
çirkini, yanlıflla do¤ruyu, helâlla
haramı da birbirine karıfltırmaya
bafllar. Bu saatten sonra bu insan
anadil yetimidir!... Kim ona analık
yapar veya kimi analı¤a kabul ederse, onun terbiyesi, e¤itimiyle yetiflir. Bazı analıkların verdi¤i "terbiye" ise, özana nezdinde terbiyesizlik olarak de¤erlendirilebilir. Anadolu insanı, "anasına bak kızını al"
derken, kıza verilen, verilmesi gereken ana e¤itimi, terbiyesini kasdetmektedir. Bu da yine anadiliyle
mümkündür.
Hem Türkiye sınırları dahilinde,
hem de haricinde yetiflen nesillerimizden bir öncekilerle irtibat kopuklu¤u olanlarda herfleyden evvel
anadildeki yetersizlik bafllıca sebep
olarak görülebilir. Bu yetersizlik,
sadece günlük lisandaki kelimelerle
sınırlı de¤ildir. O dildeki kavramların tam anlaflılamayıflı, kelimelere
yüklenen manaların idrak edilemeyifli, dildeki yetersizli¤e ve karflı tarafla anlaflmazlı¤a yeterli sebep
olabilir. Kavgalar, anlaflmazlıklar
umumiyetle dil yetersizli¤inden,
yani kiflinin kendini kelimelerle ifade edemedi¤i, konuflamadı¤ı noktada, yumrukların konuflmasıyla bafllar. ‹nsan kelimelerle düflünür, derler. Dil zenginli¤i, kelime çoklu¤uyla ölçülür. Bu da sadece okumakla mümkündür. Okuyan insanın kelime hazinesi büyüdükçe, düflünce kapasitasi de genifller. Bu
noktaya gelebilmifl insanın da baflkalarıyla irtibat (diyalog) kurması
kolaylaflır. Sıkça duydu¤umuz, "bu
adam laftan anlamıyor"un hemen
arkasından kavganın gelme ihtimali yüksektir. Buna karflı tersinden
bir soru da sorulabilir: O adam mı
laftan anlamıyor, yoksa sen mi laf
anlatamıyorsun?
Batı Avrupa Türklerinin
anadil yetersizli¤inden
kaynaklanan meseleleri:
-Ailede durum:
Aslında konumuzun odak noktasında burada yetiflen genç nesillerimiz olmasına ra¤men, onların bir
veya iki nesil önceki, uzun yıllardır
Batı Avrupa ülkelerinde yerleflik
olarak yaflayan ana-baba ve di¤er
büyüklerinde de sınırlı Türkçe konuflmalarından kaynaklanan sıkıntılar vardır. ‹lmî ve beflerî geliflmelere paralel olarak dil de öze sadık
kalınarak de¤iflme ve geliflme gösterir. 1960’lı veya 70’li yılların
Türkiyesine takılıp kalan dıflarıdaki
Türklerin Türkiye Türkçesi’ndeki
geliflmeleri takip etmeleri zordur.
Hele bunlar bir de günlük siyasîsosyal geliflmelere ilgi duymuyor
ve okumuyorlarsa, dildeki fakirleflme daha da bariz olarak kendini
gösterir. Türkiye dıflında yaflayan
bir Türk ailesinin küçük dünyası
kendi evidir. Bu hanede dünyaya
gözünü açan yavrucak aile içinde
görüp götürdükleriyle flekillenmeye
bafllar. Bölge flivesinin dıflında do¤ru dürüst bir Türkçe’yi duymayan
ve aileden anadilin geliflmesi istikametinde teflvik, yardım görmeyen
çocuk, zamanla bu kadarıyla yetinmek mecburiyetinde kaldı¤ı gibi,
Türkçe’yi de bu kadardan ibaret
zannedecektir. Buradaki Türk ailelerin henüz daha iflin vehametini idrak edemedikleri en önemli meseleleri, yetiflen nesillere zamanında
sistemli ve istikrarlı bir flekilde
Türkçe’yi ö¤retmemeleridir.
-fiahsiyet kazanmada
anadilin önemi:
Kendisini bilmeyen, yakın çevresini tanımayanın baflkalarını bilmesi ve kendi dar çevresinin dıflındaki dünyayı tanıması mümkün de¤ildir. Bu basamakları atlayarak tanıdı¤ını iddia edenlerde mutlaka bir
ve birden fazla eksiklikler; hâl ve
hareketlerinde, çevresiyle münasebetlerinde ve kiflilik karakterinde
bozukluklar vardır. Yurtdıflında yetiflen gençlerimizin ailesiyle anlaflmazlıklarının, dıfl çevreyle uyumsuzluklarının, haflin, isyankâr ve
suç iflleme¤e meyilli olufllarının sebeplerini herfleyden evvel anadil
yetersizli¤inde aramak gerekir.
Genç insanın kendisini ve kendisinden olanları bilmesinin yolu anadili
bilmekten geçer. Kendisini bilen
de, di¤erlerini ve di¤erlerinin de¤erlerini de bilir!.. Kültür de_erleri
farklı bir toplumda, kifli hangi konumda olursa olsun, flahıs olarak
varlı¤ını kabul ettirmenin yolu da
yine layıkıyla ve hakkıyla kendinden haberdar olmaktır. Bu haberdarlık da, sadece anadilin vasıtasıyla olabilir.
-Mensubiyette anadilin önemi:
Herhangi bir millete, dine veya
kültüre mensup olmanızdan dolayı
kimse sizi kınamaz, kınayamaz!..
Fakat mensup oldu¤unuz milletten,
yani onun dili, dini, tarihi, töresi ve
edebiyatından habersizseniz, o zaman karflınızdakinin alaylı ve küçümseyici bakıfllarına muhatap olabilirsiniz. Bu ifl, "Millî Takım"ın
zafer kazandı¤ında, Türk bayraklarıyla Avrupa sokaklarında sevinç
gösterileri yapmayla yerine getirilmifl olamaz!.. Bir millete fluurlu
mensubiyet duygusu, o milleti millet yapan de¤erleri tanımak, bilmek
ve onlara gönül vermekle olur.
Türk-‹slam medeniyet de¤erlerini
Almanca veya ‹ngilizce gibi bir dilin aracılı¤ıyla (sın›rlı da olsa) tanıyabilirsiniz. Fakat en basitinden
Nasreddin Hoca’nın herhangi bir
fıkrasını bir Türk’ün algıladı¤ı gibi
bir Alman veya Fransız algıyabilir,
onu bizim anladı¤ımız gibi anlayabilir mi? Türkülerimizdeki o engin
manâyı, Anadolu insanın aflka ve
hayata bakıflını bir yabancı lisanla
izah edebilir misiniz? Bir Türk’ün
uzun havalarımızdan aldı¤ı hazzı
yüre¤inizde hissedebilmeniz için,
"Türküm" demek yeterli de¤ildir!..
"Türk" olup da Türk’ü ve türküyü
sevmeyen çoklarını biliriz. Anadil,
mensubiyet duydu¤unuz millete sizi yaklafltıran, tanıtan, anlatan ve
sevdiren vasıtadır. Yurtdıflında yetiflen gençlerimizin ekseriyeti, fluurlu olmaktan ziyade, hamasi/hissî
bir yaklaflımla Türktürler. Anadil
Türkçe’ye hâkimiyet, bunu fluurlu
bir mensubiyete do¤ru dönüfltürecek tek yoldur.
-Uyumda anadilin
vazgeçilemez önemi:
Uyum; içinde yafladı¤ınız çevreye, toplum de¤erlerine, hukuki düzene adapte olmak, bu flartları kabullenmek ve bunlarla barıflık yaflamaktır. Azınlıkların beraber yafladı¤ı yerli toplumla uyum sa¤lamasının baflında muhakkak ki ço¤ulcu
toplumun resmî lisanını bilmek gelir. Batı Avrupa ülkelerine iflçi göçüyle gelen 1. Nesil Türkler yeterli
lisan bilmemelerine ra¤men, yerli
toplumla uyum konusunda ciddi
meseleleri olmadı. Toplum de¤erlerine, sosyal hayatın kurallarına saygılı ve itaatkâr oldular. Onların en
büyük sıkıntısı, kendilerini anlatmakta oldu. Anadolu’nun de¤iflik
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
10
yörelerinden çiftini çubu¤unu bırakıp gelen bu nesil kendinden haberdardı. Yukarıda da izah etme¤e çalıfltı¤ımız gibi, kendinden haberdar
olanlar, baflkalarından da haberdardı. Türk Milleti’ne mensup olan bu
insanlar, yeri geldi¤inde; (uygunsuz bir harekete karflılık) "bu bize
(Türk’e) yakıflmaz" ikazını hem
kendilerine hem de arkadafllarına
yöneltiyorlardı. Çünkü onlar anadille yetifltikten sonra buralara gelmifllerdi. Onlardan sonra gelenler,
babalarının yaptı¤ı o ikazı yapmaktan mahrumdurlar çünkü, neyin
Türk’e yakıflıp neyin yakıflmadı¤ını
bilmiyorlarki...
‹lmî tesbitler dünyanın her tarafında geçerlili¤i olan verilerdir. Almanaya’da yabancı kökenli çocuklar üzerinde yapılan arafltırmalar
da, ana- ve ilkokul ça¤ındaki çocukların flahsiyet, kimlik kazanabilmeleri ve toplumla uyum sa¤layabilmeleri için mutlaka anadilini bu
yafllarda ö¤renmeleri tavsiyesinde
bulunmaktadır. Çocuk sahibi her
Türk ailesi, burada yetiflen nesillerimizin çıkmazlarını görebilen herkes, Batı Avrupa’da do¤up büyüyen Türk çocuk ve gençlerinin hem
aile çevresiyle, hem de dıfl çevreyle
uyumlu ve kendilerinin de huzurlu
olmadıklarını rahatlıkla söyleyebilir. Orantı olarak di¤erlerine kıyasla çok az olmalarına ra¤men, hem
Türkçe’yi ve hem de (meselâ) Almanca’yı iyi derecede bilen gençlerin hayatın her kesiminde daha baflarılı ve gerek aile çevresi ve gerekse yerlisi yabancısıyla dıfl çevreyle
münasebetlerinin gayet düzgün oldu¤unu biliyoruz.
Tüm bu bilinenler maalesef herkes tarafından bilinmemekte,
önemsenmemekte ve zamanında
tedbirler alınmamaktadır. Anadiline, millî kültürüne önem veren, buralarda yetiflen nesillerinin bilhassa
anadil meselesine karflı çareler üreten, imkânlar seferber eden bazı
azınlıklar gibi biz de (istersek) olabiliriz. Gelece¤in Avrupasında
Türk varlı¤ının devam etmesini arzulayanlar, birtakım beyhuda meflguliyetlerini bir kenara bırakarak,
ana meselemize, yani anadil meselemize dönmelidirler. Anadan-babadan yetimler zorluk çekerler ama
hayattan silinmezler. Anadilden yetim kalanların ise akibeti meçhuldur!
Bat› Avrupa Türk Az›nl›¤›n
Anadil Meselesi
Batı Avrupa ülkelerinde kalıcı
olarak yaflayan vatandafllarımızın
belli-bafllı hayatî meseleleri vardır.
Sözkonusu ülkelerin iktisadî yapı-
Seite 10
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
larının gerek iyiye ve gerekse kötüye do¤ru gitmesinde, bu ülkelerdeki Türk azınlık da di¤erleri gibi bu
geliflmelerden müsbet veya menfi
olarak etkilenmektedir. Hemen altı
çizilerek belirtilmesi gerekir ki,
Türk veye Türk kökenli olmanın
beraberinde getirdi¤i olumsuzluklar (dezavantajlar) yüzünden ekonomi iyiye giderken bundan en az
istifadelenen ve kötüye giderken de
en fazla zarar gören Türklerdir.
Geçim için elzem olan ekonomik durumu önemsemedi¤imizden
de¤il, bu sahada mevcut ferdî giriflimcilerimizin dıflında yapabilece¤imiz fazla bir fleyimiz yoktur. Batı
Avrupa Türk Göçü’nün ifl gücü olarak baflladı¤ı gözönünde bulundurulursa, ne demek istedi¤imiz daha
iyi anlaflılır.
Meselâ Almanya’yı iktisadî darbo¤azdan biz Türkler kurtaramayız
ama kendi evlatlarımızı kimliksizlik girdabından kurtarabiliriz. ‹stersek buna gücümüz de yeter!
Gerek millî kültürümüzün, medeniyet de¤erlerimizin muhafazasında, gerekse bizden sonra gelen
ve gelecek olan nesillerimizin flahsiyetinin oturmasında, beraber yafladı¤ı toplumla uyum sa¤lamasında anadilimiz Türkçe’ye hâkimiyet
en belirgin rolü oynamaktadır. Hatta flahıs veya aile olarak iç huzuru
yakalamamız da buna ba¤lıdır.
Çünkü bizi huzurlu kılacak (manevî) kaynaklara da ancak anadille
ulaflabiliriz. Bu sebeplerden dolayı
Batı Avrupa Türk Azınlı¤ının en
önceklikli meselesi, yafladı¤ı ülkenin diline paralel olarak anadilin
yeterli derecede ö¤renilmemesidir.
O halde, hem fert, hem aile ve hem
de kurulufllar olarak halletmemiz
gereken en bafl meselemiz anadildir. Anadile vurgu yaparken, bir
Almanca, Hollandaca veya Fransızca’yı geri plana atmıfl, önemsememifl olmuyoruz. Yafladı¤ı ülkenin
dilini ö¤renme mecburiyetini hatırlatmayı bile gereksiz görüyoruz
çünkü, bu zaten en mükemmeliyle
olması gereken bir husustur. Bizim
ikidililik gibi bir mecburiyetimiz
var.
Yukarıda da temas etti¤imiz gibi, birçok meselemizin çözümü veya çözümsüzlü¤ü anadille ba¤lantılıdır. Sorumluluk taflıyan Türk
azınlı¤ın flu anda kanayan yarasının
adı, Türk çocukları ve gençleridir.
Çok az Türk ailesi çocuklarının
mevcut durumundan ve gidiflatından hoflnuttur. Aileyle anlaflmazlıklar, okuldaki baflarısızlık veya düflük seviyede baflarılar, polisiye
olaylara meyilli olmalar ve zararlı
alıflkanlıklar gibi menfi durumlar,
karflı karflıya oldu¤umuz gençlik
meselelerimizdir. Durumun vehametini artık herkesin görmesine
ra¤men, çıkıfl yolları ve tesbit konusunda, teslimiyetçi bir kadercilik
anlayıflının a¤ır bastı¤ını görüyoruz. fiikâyetçi çok, flikâyeti dinleyip
de çare üreten yok...
fiimdi sadece birkaç cümlelik
ba¤lıklar halinde yapılması gerekenleri sıralayalım:
Önce aileler:
-Çocuk sahibi her aile bebeklik
yafllarından itibaren çocu¤uyla önce Türkçe konuflmaya bafllamalı ve
bunu bir kural haline getirerek istikrarlı bir flekilde devam ettirmelidir. Anaokulu veya çocuk yuvası
ça¤larına gelmeye bafllayınca o ülkenin resmî lisanıyla da çocukla
konuflma ihmal edilmemelidir.
-Okula bafllamıfl olan çocu¤a
düzgün Türkçe okuma ve yazma
evde de ö¤retilmelidir.
-Çocu¤a Türkçe’yi sevdirecek
masal, hikâye gibi okuma parçaları
aile büyükleri tarafından okunmalı,
bunlarla ilgili çocuk kitapları temin
edilmeli, bayramlar ve do¤um günlerinde kitap en de¤erli hediye olarak verilmelidir.
-Türk müzi¤i, bizi anadilimize
ve dolayısıyla kültür de¤erlerimize
ba¤layan, onları bize sevdiren, yakınlafltıran, anlaflılır hâle getiren
unsurların baflında gelir. Bebe¤inizi
Türk müzi¤iyle neflelendirin, oynatın.
-Çocuklar kendi aralarında
Türkçe-Almanca karıflımı veya sadece Almanca konufluyorlarsa, onları azarlayarak, "Türkçe konuflun!"
ikazını yapmaktan ziyade, siz onlarla düzgün Türkçe konuflarak; niçin (meselâ) bir Almanca’nın yanısıra anadilimizi de konuflmaları gerekti¤ini izah edin.
-Bütün bunlar yetmiyor veya siz
yetersiz kalıyorsanız, çevrenizdeki
derneklere müracaat edin, onlardan
Türkçe kurslar vermelerini talep
edin.
Dernekler ve resmî,
sivil kurulufllar:
Sadece Almanya’da birkaç bin
tane Türk dernekleri var. Derneklerin üye sayısı gittikçe azalıyor,
mevcutlar ise hem yafllanıyor hem
de yoruluyorlar. Hemen hemen
hepsi de Türk kültürüne hizmet gayesiyle kurulmufllardır. Her dernek
veya üst kurulufl temsilcisi elini
vicdanına koyarak flu sorumuza cevap versinler: fiimdiye kadarki dernekçilik faaliyetleriniz içinde ço-
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
cuklarımıza Türkçe’yi ö¤retmek
için ne kadar yer, zaman ve eleman
ayırdınız? Topluma önderlik iddianızı bir kenara bırakıyor ve en
azından, kendi çocu¤unuza anadil
husunda ne kadar zaman ayırdı¤ınızı sormak istiyorum?.. Devletimizin konsolosluk ve elçilik gibi temsilcilikleri ise, di¤er görevlerinin
yanısıra kendi vatandaflına e¤itim
hizmetini götürmesi kadar tabii birfley olamaz.
-Dernekler, ö¤rencilere yönelik
sundukları kurslardan ayrı olarak,
mutlaka Türkçe kurslar düzenlemelidirler.
-Türkçe fliir, piyes, hikâye ve
kompozisyon yarıflmaları düzenlenmeli, okuma günleri tertiplenerek anadilin geliflmesi teflvik edilmelidir.
-Dinî inanç ve de¤erlerine hassasiyetlerinden dolayı çocuklarını
"Kuran Kursları"na gönderen ailelerle beraber dernek yöneticileri ve
cami hocaları biraraya gelerek, dil
ö¤retilmeden dinin kalıcı olarak
ö¤renilemeyece¤i gerçe¤inde anlaflma sa¤lamalı ve ona göre adım
atmalıdırlar.
-Dernekler, bulundukları ülkenin resmî/sivil yetkili ve kurulufllarıyla dillerden düflmeyen "uyum"
konusunu ele aldıklarında, toplumun hem azınlıklar ve hem de ço¤unluk adına huzuru ve sosyal barıflı için çocuklarımızın mutlaka anadillerini de ö¤renmeleri gerekti¤ini
ve bu konuda yardıma ihtiyaçları
oldu¤unu vurgulamalıdırlar. Bu hususla ilgili sloganımız: "Beni tanımayan çocu¤um seni de tanımaz!"
olmalıdır. Zaten flu andaki gidiflat
da maalesef o yöne gitmektedir.
-Esas gayesi topluma kimlikli ve
kiflilikli insanların yetiflmesinde
önayak olması gereken (altı ve üstüyle) kurulufllarımız, geçmiflte yapılan hatalar ve ihmalkârlıklardan
ders çıkararak, bizden sonraki Türk
varlı¤ının bize yakıflır bir tarzda devam edebilmesi için anadilimizin
ö¤renilmesi ve ö¤retilmesi için cemiyet faaliyetlerinin en önünde yer
vermelidirler.
Sonuç olarak sıkça dile getirdi¤im bir ça¤rımla konuyu burada
noktalamak istiyorum:
Yıllar yılı tafla topra¤a yatırım
yaptınız. Hiç de¤ilse bundan sonra
hem kendiniz, hem milletiniz, hem
de insanlık için yatırımların en hayırlısı ve bereketlisi olan, "insana
yatırım"a öncelik verin! Yani evlatlarınızın e¤itim ve ö¤renimine yatırım yapın ki, hem bu dünyanıza
hem de ahiretinize faydası olsun!
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 11
DOSYA
11
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
(Ramazan Ayının balangıcının tesbiti)
Rü’yet-i Hilal
Dr. Yusuf IIK
lahiyatçı-Eitimci
amazan ay› flu flekillerde isbat
edilir:
a) Gökyüzünde görüfle engel
olacak bulut, duman, toz gibi fleyler
bulunmad›¤› zaman Ramazan Hilalini görmekle,
b) Gökyüzü görüfle müsait olmad›¤› zaman fiaban ay›n› otuz güne tamamlay›p otuzbirinci günde
Ramazan`a bafllamak suretiyle. Bu
konuda ‹slam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) flöyle buyurmufllard›r:
“(Ramazan hilalini) görmekle
oruç tutunuz. (Bayram hilalini)
görmekle iftar ediniz (bayram yap›n›z). E¤er (hava) sizin üzerinize
örtülü ise fiaban ay›n›n say›s›n›
otuza tamamlay›n›z." (Bu hadisi
Buhari Ebu Hureyre`den rivayet etmifltir.)
Bu hadisten anlafl›lan anlam fludur: Gökyüzü berrak oldu¤u zaman
oruç tutma ifli Ramazan Hilalini
görmeye ba¤l›d›r. Bu durumda hilal
görülmedikçe oruca bafllanmaz.
Gökyüzü bulan›k oldu¤u zaman fiaban ay›na bak›lacakt›r. E¤er eksik
ay (yirmidokuz gün) ise, otuz tamamland›ktan sonra Ramazana
bafllanacakt›r. Fakat tam ay (otuz
gün) ise, biter bitmez Ramazana
bafllamak farz olacakt›r. Bu kural›
dinin mutlak sahibi oruç konusunda
ortaya koymufltur. Ve bize flunu demek istemifltir: “Hava berrak oldu¤u zaman hilali görmek mümkündür. Onu rasat ediniz (gözetleyiniz)
ve onu görünce oruca bafllay›n›z.
Ve illa görmedikçe tutmay›n›z.
Ama hava bulutlu oldu¤u zaman
fiaban ay›n›n hesab›na bak›n›z, eksik ise otuza tamamlay›n›z”
Yukar›da bahsetti¤imiz Hadis-i
fieriften bu anlam› Hanefi, fiafii ve
Maliki mezhebleri ç›karmaktad›r.
Hava bulutlu oldu¤u zaman ne yap›laca¤› konusunda Hanbeli mezhebi farkl› düflünmektedir. Hanbeli
mezhebinin esas ald›¤› Hadis-i fierif, ‹bn-i Ömer (r.a)den rivayet edi-
R
len flu Hadistir:
“(Hilali) görmekle oruç tutunuz ve (hilali) görmekle oruç bozunuz (bayram yapiniz). Eger (hava) sizin üzerinize örtülü ise bu
durumda takdir ediniz.”
Hilalin nas›l isbat edilece¤i konusunda dört hak mezheb aras›nda
görüfl farkl›l›klar› vard›r. Bu konuda en büyük tabisi bulunan Hanefi
Mezhebinin görüflü flöyledir:
- Gökyüzünde görüfle engel olacak fleyler bulunmay›p berrak oldu¤u zaman: Hilalin birçok kifli taraf›ndan görülmesi gerekir. Hilali görecek flah›slar›n say›s›n› devlet baflkan› veya vekili tayin edecektir.
Bunun için belirli bir say› tesbit
edilmemifltir. Hilali görenlerin bunun söylerken “Eflhedü” (flehadet
ederim) sözünü kullanmalar› flart
koflulmufltur.
- Gökyüzü berrak olmad›¤› zaman: Bir kifli bile hilali görebilmifl
olsa yeterlidir. Bu kiflinin ak›ll›, ergenlik ça¤›na ermifl, adil ve müslüman olmas› flartt›r. Bunun “eflhedü”
sözcü¤ünü kullanmas› flart olmad›¤› gibi, flehadetin isbat› için hakimler kurulu veya mahkeme hükmü
gerekmemektedir. Gökyüzü bu flekilde bulan›k oldu¤u zaman bir kaç
kiflilik bir cemaatin hilali görmesine imkan olmad›¤› için bu formatilere gerek yoktur.
Hilali görüp flahitlik edenin erkek veya kad›n olmas›nda, hür veya
köle olmas›nda fark yoktur.
Dince flahitlik yapmas›nda sak›nca olmayan biri taraf›ndan hilal
görülüp yine ayn› durumda bir baflkas›na onun taraf›ndan haber verilmifl olsa bu ikinci flah›s hakime gider ve kendisine hilali gördü¤ünü
söyleyen kifli hakk›nda flahitlik yapar. Hakim bu ikinci adam›n flahitli¤ini kabul eder. Bu kiflinin halk
aras›nda güvenilir ve adaletli olmas› laz›md›r.
fiahitlik yapmas›nda sak›nca olmayan biri taraf›ndan hilal görüldü¤ü zaman bu flahs›n hemen o gece
hakim huzurunda flehadet yapmas›
laz›md›r. Bu, flehirde oldu¤u zaman
böyledir. Hilali gören kifli köyde oldu¤u zaman flehadetini köydeki camide halka karfl› yapmas› gereklidir. Hilali gören kad›n bile olsa durum ayn›d›r.
Hilali gören ve orucu isbat eden
kimselerin hakim taraf›ndan reddedilse bile kendilerinin orucu tutma-
lar› gereklidir. Hakimin red karar›na dayanarak kendileri de orucu bozarlarsa veya tutmazlarsa sonradan
kaza etmeleri gereklidir, keffaret
icap etmez.
Rasathane ve Astronomlar›n
Hesab›na Güvenilir mi?
‹slam Aleminde bugüne kadar
yayg›n olan kanaat ve tatbikata göre müneccimlerin, hesapç›lar›n ve
astronomicilerin sözüne itibar yoktur. Onlar›n hesab›yla hiç kimsenin
üzerine oruç farz olmaz. Çünkü Dinin sahibi orucu ebedi olarak de¤iflmeyecek sabit bir kural üzerine
oturtmufltur. O da hilali görmek,
yahut görülemedi¤i takdirde fiaban
ay›n› otuza tamamlamakt›r.
Fakat astronomlar kendi hesaplar›n›n ince hassas esaslar üzerine
dayand›r›ld›¤›n› iddia ediyorlar.
Ama bizler onlar›n birçok zamanlarda ihtilafa düfltüklerini görüyoruz. Bu bak›mdan din sahibinin
koydu¤u esas, en hikmetli esast›r/kurald›r. Bu görüfl Hanefi, Hanbeli ve Maliki mezheblerine aittir.
fiafii mezhebinde durum baflkad›r. Onlara göre müneccimin, hesapç›n›n veya astronomi uzmanlar›n›n hesab›, kendisine göre ve ona
inananlara göre geçerlidir. Türkiye
ve benzeri baz› ülkelerde bu görüfl
benimsenmifltir.
Türkiye`de bir müddetten beri
bu düflünceye uygun olarak kameri
aylar rasathane taraf›ndan bir cetvel
halinde tayin edilmektedir. Resmi
makamlarca rasathanenin hesab›na
göre Ramazan ve bayramlar ilan
edilmektedir.
Nitekim ayet ve hadislerdeki
“rü`yet” kelimesi baz› alimlerce “ilmi görüfl” olarak anlafl›lm›fl ve rasathane hesaplar›yla amel etmenin
sak›ncas› olmayaca¤› neticesine var›lm›flt›r.
Ancak fluras› da bir gerçektir ki,
‹slam Hukukçular›n›n/Fakihlerinin
ço¤unlu¤u rasathanelerin/astronomlar›n hesaplar›n›n geçerli olmad›¤› ve muteber say›lmad›¤› konusunda ittifak etmifllerdir. Fakat
az›nl›kta kalan baz› alimler astronomlar›n/rasathanenin hesab›na
baflvurulabilir, bu hesaplara itimatta bir beis/sak›nca yoktur derler.
Hilal Bir Ülkede
Görülürse Ne Olur
Ramazan ay›n›n görüldü¤ü bir
memleketin/ülkenin bir yerinde isbat edilirse di¤er yerlerde/ülkelerde
de oruca bafllamak farz olur. Rü`yetin (hilalin görüldü¤ünün) isbat
edildi¤i yerin uzak veya yak›n olmas›nda fark yoktur.
Çeflitli ülkelerde hilalin do¤ufl
yerinin ve zaman›n›n farkl› olmas›
nazar› itibara al›nmaz. Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhebleri bu kanaattad›r. Bu, f›k›hta flu cümleyle kaideleflmifltir: “‹htilaf-i metalia mesa¤ yoktur”.
fiafii mezhebine göre hilalin görüldü¤ü bir yerde isbat edildi¤i zaman bu isbat yak›n yerler için muteberdir/geçerlidir. Yak›n yerlerden
kas›t hilalin do¤ufl yeri ve zaman›n›n ayn› oldu¤u yerlerdir. Bu da hemen hemen 24 fersahl›k (115,848
km) bir hudut/s›n›r içindedir. Bundan uzak yerlerde ise, hilalin do¤ufl
yeri ve zaman› ayr› oldu¤u için oruca beraberce bafllamak farz de¤ildir.
Oruçta Hakimin
Hükmü fiart m›d›r?
Ramazan hilalinin isbat›nda ve
müslümanlar üzerine oruç tutman›n
farz olmas›nda “fier`i Hakimin hükmü flart de¤ildir” Fakat ay›n girmifl
oldu¤una ser`i bir hakim kendi
mezhebince hüküm vermifl olsa, bu
hüküm her mezhebdeki müslümanlar için geçerlidir. Çünkü, hakimin
hükmüyle mezheb ihtilafi ortadan
kalkm›fl olur.
Fakat fiafii mezhebine göre hilalin isbat› ve orucun müslümanlar›n
üzerine farz olmas› için hakimin
hükmü flartt›r. E¤er, hakim adil bir
müslüman›n flehadetine dayanarak
hüküm vermifl olsa dahi bu oruç
için geçerlidir.
(Not: Adil kifli: “iyi amelleri,
kötü amellerinden çok olan müslümana verilen bir s›fatt›r.”)
Bayram ‹çin fievval Ay›n›n
Bafllang›c›n›n Tesbiti
fievval ay›n›n tesbit edilmesi de
yine hilalin görülmesine ba¤l›d›r.
Hanefi mezhebine göre hava bulan›k oldu¤u zaman fievval ay›n›n hilalinin isbat› iki adil erke¤in, yahut
yine adil bir erkekle adil iki kad›n›n
flahitli¤iyle olur. (Not: “Ramazan
ay›n›n bafllang›c›n›n tesbitinde bir
flahitle yetinilmesi, ibadete girmekten dolay›; bayram için fievval ay›n›n bafllang›c›n›n isbat›nda ise en az
iki flahidin gerekmesi ibadetten çalma ihtimalinin ortadan kalkmas›ndan dolay›d›r”)
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 12
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
DOSYA
12
HESSEN
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
E¤er hava aç›k ve berrak ise
fievval hilalini birçok kiflinin görmesi flartt›r. Hilal görülmedi¤i takdirde Ramazan ay›n› (orucu) otuz
güne tamamlamak gereklidir. Ramazan otuz gün oldu¤u halde fievval ay›n›n hilali görülmezse, havaya bak›l›r, e¤er hava berrak ise oruca devam etmek farz olur. Böylece
Ramazan ay›n›n bafllang›çta yanl›fl
tesbit edildi¤i ortaya ç›kar. E¤er hava bulan›k ise, ertesi gün fievval
ay›n›n birinci günü farzedilerek
bayram yapmak vacip olur. Bu konuda Hanefi ve Maliki mezhebleri
ittifak etmifllerdir.
Fakat fiafii mezhebine göre Ramazan ay›n›n hilali adil kiflilerce isbat edilmiflse, otuz gün tamam olduktan sonra ister hava aç›k olsun
veya kapal› olsun Bayram yapmak
vacip olur.
Netice:
Hz. Muhammed (s.a.v) flöyle
buyurmufltur: “Ümmetimin ihtilaf›nda rahmet vard›r”
Muhtelif mezheblerin, çeflitli
yorumlar› olabilir. Ayet ve Hadislerin yorumlar›ndan meydana gelen
mezheblerin farkl› görüflleri bir
zenginliktir. Onun için sevgili Peygamberimiz bu ihtilaflar› rahmet
olarak de¤erlendirmektedir.
Ne var ki, bu ihtilaflar› iftiraka
(ayr›flmaya, bölünmeye ve parçalanmaya) vard›rmak haram k›l›nm›flt›r. Bu konuda da sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)
flöyle buyurmaktad›r: “Cemaatta
(birlik ve beraberlikte) rahmet, ayr›l›kta azap vard›r.”
fiimdi, bu iki mübarek peygamber buyru¤undan hareketle flu kural› ortaya koymam›z ve benimseme-
miz kaç›n›lmazd›r: “‹ftiraka götürmeyen ihtilaflar rahmettir, zenginliktir ve berekettir. Fakat iftiraka
(ayr›l›¤a, parçalanmaya ve bölünmye) götüren ihtilaflar azapt›r,
hüsrand›r ve bedbahtl›kt›r.”
Zaman›m›zda, muhtelif mahfillerde tezgahlan›p müslüman kamuoyunda panik meydana getirecek,
flüphe uyand›racak, itikadi ve ameli
bozulmalara yolaçabilecek propagandalar bütün h›z›yla devam etmektedir.
Sadece Kur`an`a dayal›(!) sünneti reddeden bir ‹slam Hz. Muhammedsiz bir din meydana getirilmeye çal›fl›ld›¤› ortadad›r. Bu bak›mdan Ramazan ve Bayram konular› da dahil, mezheblerimizin ortaya koydu¤u farkl› yorumlar› öne ç›kartarak müslümanlar›n ayr›l›¤a
Dier Dinlerde ORUÇ
HIRISTIYANLIK'TA ORUÇ
H›ristiyanl›k'ta da oruç farz
H›ristiyanl›k'ta oruç Kilise'nin üçüncü emridir.
Kuran'›n bildirdi¤ine göre oruç Hiristiyanlara da
farz k›l›nm›flt›r. Hiristiyanl›k'ta oruç ve perhiz ayn› anlamda kullan›l›r. Orucun amac›, ifllenmifl günahlar›n cezas›n› bu dünyadan çekmeye bafllamaktad›r. ‹ncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zaman›, uyulacak
kurallar H›ristiyan mezhepleri aras›nda farkl›l›k
gösterir.
Hiristiyanl›k'ta oruç tutma yafl› 21'de bafllar.
H›ristiyanlar, 60 yafl›na kadar oruç tutar. Oruç konusunda 1966 y›l›nda al›nan Roma kararlar›nda
bu konu yaz›l› olarak belirtilmifltir. Bir H›ristiyan›n perhiz için ise, en az 14 yafl›nda olmas› gerekir.
H›ristiyanl›kta iki çeflit oruç bulunur. Okaristi
orucu yani flükran orucu ve ekleziyastik oruç yani
kilise orucu. Bu iki çeflit orucu Katolik'ler tutar,
Protestanlar tutmaz. H›ristiyanlik, çarflamba, cuma ve cumartesi günleri ile baz› yortular›n arefe
günlerinde oruç tutmay› teflvik eder. H›ristiyan
inanc›na göre, Hz. ‹sa, çarsamba günü ele verilmifl, cuma günü çarm›ha gerilmifl ve cumartesi
günü de gömülmüfltür.
H›ristiyanl›kta Hz. ‹sa'n›n öldükten sonra dirildi¤i ve gö¤e ç›kar›ld›¤›na inan›lan Paskalya'da
oruç tutulmas› önemlidir. Paskalya öncesinde iki
gün oruç tutmak dindar H›ristiyanlar aras›nda
yayg›n bir uygulamad›r.
MUSEV‹L‹K'TE ORUÇ
Musevilik'te oruç: Yom Kippur
Tevrat'ta baz› günlerde oruç tutulmas› emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve
bazen de ac› çekme arac› say›l›rken, bazen de Allah'a yaklaflma arac› olarak kabul edilmektedir.
Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Da¤›'nda 40 gün 40
gece kalm›fl ve bu süreyi oruç tutarak geçirmifltir.
Arabistan'›n çeflitli bölgelerinde yaflayan Yahudiler oruç tuttuklar›nda yats›dan sonra da bir
fley yemezlerdi. Hatta baz› Müslümanlar da oruçla
ilgili ayetler tamamlanmadan önce ayn› Yahudiler
gibi hareket ederdi.
Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü
olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah'›n kendilerine felaketler verdi¤ine inand›klar› dönemlerde
sürekli oruç tutard›.
Yahudilikte oruca çocuklar, 12'nci yafllar›ndan
bir ay al›nca bafllar. Yahudilik'te tutulmas› gerekli
görülen tek oruç Yom Kippur ad› verilen keffaret
orucudur. Kippur piflmanl›k anlam›ndad›r. Yahudiler bu günde günahlar›ndan piflman olurlar. Allah da onlar› affeder. Yom Kimpur ‹branice'de
'tövbe günü' anlam›ndad›r.
Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan
Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilir.
Yom Kippur denen ve 19 Nisan'da bafllay›p ve bir
hafta süren Pesah Bayram› orucu ise genellikle
Hamursuz Bayram›'ndan sonra gelen pazartesi ve
perflembe günleri tutulur.
Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak flartt›r. ‹msak önceki akflam günefl batarken bafllar. O
gece ve ertesi gün ilk iki y›ld›z görününceye kadar da yemek içmek yasakt›r. Bu süre yaklafl›k 25
saattir. Yom Kippur orucunun Hz. Musa'n›n Allah'tan buyruklar›n› almak üzere Tur Da¤›'na gitti¤inde Yahudilerin alt›n bir buza¤›ya tap›nmalar›ndan ötürü tutuldu¤u anlafl›lmaktad›r.
Yahudiler Babil dönüflünden sonra Kudüs'ün
tahrip edilmesi ve di¤er felaketler nedeniyle dört
ayr› oruç daha ortaya ç›karm›fllard›r. Baz› Talmud
yorumcular› bu 4 orucun, baflka devletlerin himayesi alt›ndaki Yahudiler taraf›ndan tutulmas› gerekti¤ini aksi takdirde gerekli olmad›¤›n› belirtir.
Yahudilerde oruç genellikle flafa¤›n sökmesinden ilk y›ld›z›n görülmesine kadar sürer. Ancak
Yom Kippur gibi baz› oruçlar ile bir akflamdan ertesi akflama kadar devam eder.
D‹⁄ER D‹NLERDE ORUÇ
Nirvana'n›n yolu oruçtan geçer ‹nsanl›k tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutmak yer
al›r. Semavi dinlerin d›fl›ndaki dinlerde de orucun
önemli bir yeri vard›r. Örne¤in Budizm'in kurucusu Buda, 'kurtulufla' yani Nirvana'ya ulaflman›n
yolunun arzulardan vazgeçmekten geçtigini vurgular. Bunun pratik yolu da oruç tutmakt›r. ‹flte
baz› dinlerde orucun yeri:
düflmeleri ve ayr›l›¤› körükleyen
ihtilaflar› çat›flmaya, hakarete, afla¤›lamaya götürmeleri son derece
yanl›flt›r. Bu tutum ve davran›fllar,
Peygamber buyruklar›yla taban tabana z›tt›r.
Rabbim Allah, Peygamberim
Hz. Muhammed, kitab›m Kur`an.
dinim ‹slam ve adim müslüman diyen herkes bu konularda titiz olacakt›r. Bunun d›fl›nda kalanlara sözümüz yoktur.
“Leküm dinüküm ve liyedin”
(sizin dininiz size, benim dinim de
bana) der geçeriz.
Bu duygu ve düflüncelerle Ber`at
Gecesi, Ramazan Ay› ve idrakiyle
fleref duydu¤umuz Kadir Gecesi ve
akabinde kutlayaca¤›m›z Ramazan
Bayram› cümlemize mübarek olsun. Özelde beynel ‹slam ve genelde evrensel bar›fla vesile olsun dileklerimle... Allah`a emanet olunuz.
Hinduizm'de oruç: Hint dinlerinden Hinduism'de oruç nefsi terbiye için y›l›n belirli aylar›nda ve günlerinde oruç tutulur. ‹badet amac›yla dualar›n okundu¤u günlerde oruç tutulmas› gerekir.
Hinduizm'de oruç genellikle belirli baz› besinleri
yememe, yani bir çeflit perhiz fleklindedir.
Taoizm'de oruç: Do¤u kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, daha genifl bir anlamda ele
al›nm›flt›r. Burada oruç, sa¤l›¤› koruma ve böylece yafllanmay› geciktirme özelli¤iyle ön plana ç›kar. Çinliler ayr›ca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin artt›¤› dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar.
Brahmanizm'de oruç: Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ay›n 12 ve 13'üncü
günlerinde oruç tutmak gelenektir. Brahmanizm'de yafll›lar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan
muaf de¤ildir. Baz›lar› insani isteklerini yenmek
için 15 gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir
yudum sudan baflka bir fley yiyip içmeleri orucu
bozar.
Jainizm'de oruç: Hint dinlerinden Jainizm'de
orucun kurallar› daha serttir. Jainistler kesintisiz
olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu
Mahavira'n›n (M.Ö 599-527)) kendisine iflkence
yaparak dinde yüksek dereceye ulaflmaya çal›flt›¤›, et ve yumurta yemedi¤i ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttugu söylenmektedir.
Budizm'de oruç: Güneydo¤u Asya dinlerinden
Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir.
Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya
ba¤lanmak ne de dünyadan vezgeçmez gerekir.
Bu amaca ulaflmak için koydu¤u kurallar›n birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre
içinde de toplum içinde tüm günahlar›n› itiraf etmektir. Buda'ya göre sonsuz kurtulufla, yani Nirvana'ya engel olan tek fley arzulard›r. Kurtulufl ancak arzular› terketmekle sa¤lan›r. Ve arzulardan
kurtulman›n birinci yolu da oruç tutmakt›r.
Maniheizm'de oruç: Manilikte oruç, ›fl›¤› gönderen günefl ve aya dua etmek amac›yla tutulur.
Babil ve Asurlular›n da orucu büyük önem verdi¤i bilinir. Eski M›s›r'da ise oruç genellikle dini
bayramlarda tutulur.
Avrupa yerel dinleri: Keltler'in oruç tuttu¤u,
eski Roma ve Yunanl›lar›n da orucu felaketlerden
kurtulmak için bir yol olarak kabul etti¤i bilinir.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 13
Hayat
ÖZEL KÖE
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
HAYATA DÜÜLEN NOTLAR…
Aydın ERSOY
[email protected]
ZZET- NEFS
nsanın insanlık, fleref ve haysiyetini koruması. ‹zzet kelimesi
kuvvet, üstünlük, fleref ve galibiyet anlamlarını dile getirdi¤i gibi, insanı zillete düflmekten alıkoyan iyi nitelikler anlamına da gelir.
‹zzet'in zıddı zillettir. ‹nsan, nefsinin izzetini korumakla yükümlüdür. Bu ise ancak Allah'a iman etmek mümkün olabilir. Küfür, flirk,
nifak, isyan ise insanı zillete düflürür. Mümin imanı ile izzet kazanır.
Ne var ki kendisini küçültücü, izzetini zedeleyici her türlü davranıfltan kaçınmalıdır.
Gerçek mümin, izzetini korumak için küçültücü davranıfllardan
kaçınmak, a¤ırbafllı, vakur olmak
zorundadır. Fakat bu durum kibirle
karıfltırılmamalıdır. fiihâbuddîn
Ömer el-Sühreverdî, "insanın nefsinin hakikatini bilmesi ve dünyevi
istekleri sebebiyle zelil etmeden
ona ikram etmesi" biçiminde tanımladı¤ı izzetin, "insanın nefsini
tanımayarak onu kendi yerinden
daha yukarı koymaya çalıflması"
fleklinde tanımladı¤ı kibirle karıfltırılması tehlikesine dikkat çekerek
ikisi arasındaki farkı flöyle belirtir:
"Meskenet ve zillete düflmeden tevazu sınırında durmak, kibir ateflinin ortasına kurulmufl izzet köprüsünde durmak gibidir. Bunu becerebilen ve bu hususta sabit kadem
olabilenler ancak râsih ulema, kurb
makamına ermifl sâdât-ı kirâm ile
sıddîklerdir" (Sühreverdî, Avârifu'l-Maarif, s. 305).
‹
amazan bayramı sadakası. Buna zekatul-fıtır veya yalnız fıtır da denir. Yaratılıfl flükranesi olmak üzere sevap kazanmak kasdiyle verilir. Fıtır sadakası Hicret'in
ikinci senesinde zekat farz olmadan
önce vacib olmufltur. Hür müslüman
ve asıl ihtiyacından fazla nisap miktarı bir mala sahip olan kiflilerin vermesi gerekir.
Akıl ve bülu¤ flart de¤ildir. Akıl
hastalarının ve delilerin velileri onların mallarından fıtır sadakası verirler.
Ramazanda oruç tutmamıfl olanlar da
fıtır sadakası verirler.
Sadaka-i fıtrın edasının vakti, bayram sabahıdır. O günden önce ölen ve
zengin iken fakir düflen kimselere sadaka-i fıtır vacib olmaz. Bayram gecesi günefl do¤madan önce do¤an ço-
R
eygamberimizin bu evrensel
mesajının taflıdı¤ı mana, ça¤lara ıflık tutmakta, dinimizin
emirlerindeki sır ve hikmetler zaman
geçtikte daha iyi anlaflılmaktadır. Sözü, konunun uzmanı olan tıp doktorlarına bırakarak orucun sa¤lık yönünden faydalarını bir kere de uzmanlarından dinleyelim:
"Sa¤lam insanlara orucun hiç bir
zararı yoktur. Aksine (Oruç tutunuz,
sıhhat bulursunuz) hadis-i flerifinde
iflaret edildi¤i gibi, vücûda faydası
vardır. 8-16 saat sindirim cihazının,
karaci¤erin dinlenmesi kendi kendini
toparlaması büyük bir faydadır."
"Oruç normal sıhhatli olan insanlar için çok faydalı bir perhiz teflkil
eder. Az yemek ve itidal ile yaflamak
sonucu oruç tutanlar genellikle Ramazanda bir kaç kilo zayıflarlar. Bu
suretle 11 ay zarfında vücutta depo
edilen zararlı ya¤lar erimifl olur. Bu
ise asrımızda herkese tavsiye edilen
en önemli sa¤lık kuralıdır. Çünkü
fliflmanlık fleker hastalı¤ına pek yakındır. Ayrıca damar sertli¤i, kalb
hastalı¤ı, tansiyon yüksekli¤i ve buna ba¤lı pek çok hastalı¤a müsait bir
zemin hazırlar.
Bu gerçe¤i, sadece bizim bilim
adamlarımız de¤il, konuyu inceleyen
yabancı bilim adamları da dile getirmektedir:
1940 Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan ünlü bilim adamı, Dr. Alexis
Carrel "L'Hamme, Cet ‹nconnu" adlı
eserinde: "Oruç sırasında organizmalarda depo edilmifl besin maddelerinin harcandı¤ını, sonradan bunların
P
ORUÇ ÜZERiNE
"Oruç tutunuz ki sa¤lıklı olasınız."
yerine yenilerinin geldi¤ini, böylece
bütün vücutta bir yenilenme oldu¤unu ve orucun sa¤lık bakımından çok
yararlı oldu¤unu." söyler.
Orucun faydaları sadece bedenimizle ilgili de¤ildir. Onun ruhumuzda ve sinir sistemi üzerindeki olumlu
etkileri ve bu ibadetten oruçlunun
duydu¤u iç huzuru, pek çok manevî
rahatsızlı¤ı tedavî ederek kifliye güçlü bir moral kazandırır. "Oruçta asıl
sinir sistemi tam bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme
mutlulu¤u bizdeki gerginliklerin, huzursuzlukların hemen hemen tümünü
yok eder. Günümüzün en önemli iç
sorunlarından olan stresler böylece
büyük ölçüde kalkar."
Nimet elde iken de¤eri gere¤i gibi
bilinemez. ‹nsan sahip oldu¤u nimetlerin de¤erini ancak bunlar elden çıktıktan sonra anlayabilir. Fakat ifl iflten geçti¤i için artık bunun yararı olmaz.
Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan kimse bunların de¤erini daha iyi anlar. Sahip oldu¤u nimetlerden bir süre uzak kalmak insana, onları daha iyi korumasını, israf
etmemesini ve nimetleri kendisine
veren Allah'a daha çok flükretmesini
ö¤retir. Nimetlere flükür ise onların
ço¤almasına vesile olur.
Allah Teala flöyle buyuruyor:
"Andolsun, flükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım."
Sabır, baflarıya ulaflmanın en
önemli flartlarından biridir. Sahip oldu¤u helal fleylere oruçlu oldu¤u için
el sürmeyen kimse; iradesine hakim
olmufl, nefsini zorluklara alıfltırarak
terbiye etmifl ve üstün bir meziyet
kazanmıfl olur.
Böyle bir insan hayatta karflısına
FTRE (SADAKA-I FITIR)
cu¤un fitresini vermek vacibtir. Fitre
bayram sabahından önce ve sonra her
ne zaman verilse sahihtir ve eda olur;
onun kazası yoktur. Fakat müstehap
olan sabah namazı ile bayram namazı
arasında veya birkaç gün önce vermektir. Fitreyi bayramdan sonra vermek caiz ise de, bir vacib geciktirilmifl olaca¤ından iyi de¤ildir.
Sadaka-i fıtır, zekat gibi malın de¤il, baflın zekâtıdır. Bunun için asıl
ihtiyaçlardan fazla olan malın büyüyücü olması, üzerinden bir yılın geçmesi ve ticaret malı olması flart de¤ildir. Bayram sabahı nisaba malik olan
kifliye bile sadaka-i fıtır vacibtir. Nisap, gümüfle göre ikiyüz dirhem
13
(561.2) gr. de¤erindeki bir maldır. Nisap miktarı mal, sadaka-i fıtır vacib
olduktan sonra telef olsa yine fitre
vermek lazımdır. Bu miktar bir mala
sahip olan bir kimse kendisi için, bali¤ olmayan malsız çocukları için,
hizmetinde bulunanlar için, sadaka-i
fıtır vermesi vacibtir. Hanımı ve büyük çocu¤unun fitrelerini vermesi
üzerine vacib de¤ildir. Fakat yanında
bulunan büyük çocu¤unun ve hanımının fitrelerini kendilerine sormadan
verebilir. Malı olan küçük çocu¤un
fitresi kendi malından verilir.
Sadaka-i fıtır, bu¤day, arpa, kuru
hurma, kuru üzümden verilir. Bu¤day
veya bu¤day unundan yarım sa', (520
çıkabilecek sıkıntılar karflısında sarsılmaz, bunlara kolaylıkla sabreder
ve güçlükleri yenerek baflarıya ulaflır.
Acılı ve üzüntülü durumlar karflısında sabır ve tahammül göstererek so¤ukkanlılı¤ını korur.
Orucun fert bakımından pek çok
faydaları yanında toplumun huzuruna da sa¤ladı¤ı çok önemli faydaları
vardır.
Oruç, insanın flefkat ve merhamet
duygularını gelifltirerek bunun topluma sevgi ve yardım fleklinde yansımasını sa¤lar.
Hayatında açlık nedir bilmeyen
bir insan yoksulların çekti¤i açlık ve
sıkıntıyı gere¤i gibi anlayabilir mi?
"Bir eli yaflda, bir eli balda" olan varlıklı bir kimse yoksulların çekti¤i ızdırabı yüre¤inde duyabilir mi?
Elbetteki, gere¤i gibi duyamaz.
Fakat oruç tutan kimse açlı¤ın ne
demek oldu¤unu bizzat tatmıfl oldu¤undan yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları içinde duyarak flefkat ve acıma
duyguları geliflir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak
sıkıntılarını giderir, toplumun huzur
ve mutlulu¤una katkıda bulunur. Dinimiz, bütün müslümanları tek bir
vücut gibi kabul etmifl, müslümanların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmelerini istemifltir.
Peygamberimizin, "Yanıbaflında
komflusu aç oldu¤u halde tok yaflayan, olgun mü'min de¤ildir" anlamındaki sözü, konunun önemini açık
bir flekilde ortaya koymaktadır. Bizim için en güzel örnek olan sevgili
Peygamberimiz insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında cömertli¤i
doruk noktasına ulaflırdı.
dirhem 1459 gr.), ötekilerden ise bir
sa' (1040 dirhem 2918 gr.) verilir
(bak: Sa'). Bu dört maddenin herhangi
birine göre vermek caizdir. Bu miktar
aynen verilebilece¤i gibi, kıymet olarak da verilebilir. Fakirin menfaatine
uygun olanı vermek daha faziletlidir.
Sadaka-i fıtrın rüknü, onu ehline vermektir. Zekat kimlere verilirse sadaka-i fıtırda onlara verilir. Fitre yalnız
bir fakire verilmeli, onu bir kaç fakire
vermek için parçalamamalıdır. Sadaka-i fıtır verirken niyet etmek gerekir.
Ancak fakire Sadaka-i fıtr oldu¤unu
söylemeye gerek yoktur. Sadaka-i fıtr
öncelikle mükellefin bulundu¤u yerdeki fakirlere verilmelidir. Baflka yerlere göndermek mekruhtur. Gönderilecek olan kifliler akraba veya daha
muhtaç kiflilerse mekruh olmaz.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
14
Seite 14
RÖPORTAJ
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Arkadaımız Mahmut Akar’ın röportajı
Psikolog Katrin Kuhla ile söylei
ayet insan kendisini tanımıyor
ve tahammülü yoksa, yabancıyı kabullenmede oldukça zorla-
fi
nır.
Kadının fiark’ta üstlendi¤i göreviyle ilgili, önceden birçok menfi düflüncelere sahiptim. Bilinen aksine,
kadının Mısır’da umumiyetle daha
çok yetkiye ve güce sahip oldu¤unu
tesbit ettim.
Garp’ın peflinhükümlü tutumu,
asırlardan beri devam etmekte ve ne
yazık ki gerek siyaset ve gerekse sanat, ilim v.s. çevrelerce devamlı destek görmektedir.
Birçok çekincenin arkasında, her
iki taraftan da yabancıya karflı duyulan korku yatmaktadır.
M. Aflkar:
Bayan Kuhla, kendinizi okuyucularımza tanıtır mısınız?
K. Kuhla:
Münih’in güneybatısındanki bir
köydenim. Regensburg’da psikoloji
ve ikinci bölüm olarak da sosyoloji
okudum. Diploma tezimi “Alman Bilirkifli Gözüyle Mısır Kültür Standartı” konusu üzerinde yazarken; Almanlar ve Mısırlılar arasındaki anlaflmazlık noktalarını baz olarak aldım.
Bu ilmî çalıflmamdan dolayı altı ay
Mısır’da kalarak, ‹slâmiyet ve Batı
ile fiark’ın Diyalog Tarihi üzerine
arafltırmalar yaptım. “11. Eylül”den
sonra fiarklı dostlarımla beraber, ‹slam’ın ve fiark’ın bölge okullarında
ve iflyerlerinde realist tanıtımı için,
“Garp ile fiark Arasında Diyalog”
(DOOR) adlı bir dernek kurduk.
Mesle¤ime, iki yıl boyunca görev
yaptı¤ım Alman Teknik Kalkınma
için Birlikte Çalıflma Kuruluflu’nda
(GTZ) kültürlerarası uzlaflma ve barıflı teflvik sahasında çalıflmamla baflladım. Almanya’daki üç büyük din
olan ‹slam, Hıristiyanlık ve Musevilik temsilcilerin biraraya gelerek gelifltirdikleri ve bu üç dinden olan insanların barıfl içinde yaflamasını
amaçlayan, “Biliyor musun, Ben Kimim?” adlı projenin görevlisi olarak
2005 yılının baflından beri buradayım.
M. Aflkar:
Bitirme tezinizi Mısır üzerine
yaptınız. Sizi bu konuyu seçmeye
iten sebep neydi, niçin Mısır? Bu ilmi çalıflmanızla ilgili bize biraz bilgi
verir misiniz?
K. Kuhla:
‹lk binbirgece masalımdan sonra
fiark beni büyülemiflti. Mısır’ı tanımak istiyordum, çünkü Almanya’dayken klasik Mısır müzi¤ine
(Um Kultshum, Farit El Atrache v.s.)
hayranlı¤ım vardı ve Arapça ö¤renmek istiyordum. Mısır film endüstrisinde konuflulan diyale¤in, Mısır
Arapçası olarak bütün Arap ülkelerinde sözde kabul gördü¤ü söylenmekteydi. Konumla ilgili Mısır’da
çalıflan 17 Alman ekspertle röportaj
yaptım. Onlarla anlaflmamın, AlmanMısır münasebetlerinden daha zor oldu¤unu ö¤rendim. Her iki kültüre ait
8 bilirkifli bana, Mısırlıların böylesi
durumlarda tavır almalarının sebebini
ve Almanların da bunu niçin anlayamadıklarına izaha çalıfltılar.
M. Aflkar:
Batı Avrupalı bir kadın olarak
aylarca fiark’ta kaldınız. ‹ntibalarınız neler oldu?
K. Kuhla:
‹lk haftalarda Kahire’de kelimenin tam manasıyla bir kültür floku yafladım. Bana devamlı birfleyler satmaya çalıflan insanlar, sürekli laf atan erkekler, bunaltıcı sıcaklık ve kirli hava, beni bunaltıyordu. Mısırlı’lardan
dost bir çevre edindikten sonra, Elhamdülillah bambaflka bir dünyayla
tanıfl oldum. Çok kalpten ve anlayıflla
kabul gördüm. Bilhassa Mısırlı kadınlar arasında kendimi güvencede
hissetme¤e baflladım. Böylesine bir
durumu Almanya’da çok nadir yaflıyorum. Mısır’da kadının toplumdaki
yeriyle ilgili flahsi intibam; beni tamamiyle tahminlerimin ötesinde,
bambaflka bir noktaya getirmiflti. Kadının fiark’ta üstlendi¤i göreviyle ilgili, önceden birçok menfi düflüncelere sahiptim. Bilinen aksine, kadının
Mısır’da umumiyetle daha çok yetkiye ve güce sahip oldu¤unu tesbit ettim. Ama bu initibayı, e¤er Mısrlılarla beraber yaflarsanız, kazanabilirsiniz. Turistler ise, genellikle önyargıların a¤ır bastı¤ı çok sı¤ bir intibaya
sahip oluyorlar.
M. Aflkar:
Bayan Kuhla, ACK adlı bir kuruluflun “Biliyor musun Ben Kimim?”
projesinde “Proje Görevlisi” olarak
çalıflıyorsunuz. ACK ve dolayısıyla
bu projenin hedefi nedir?
K. Kuhla:
Hıristiyan Kiliseleri Çalıflma Birli¤i; Almanya’daki kiliselerin ço¤unlu¤unu teflkil eden Katolik, Protestan,
Ortodoks ve de¤iflik Serbest Kiliselerin biraraya gelmesinden oluflmaktadır. ACK, Almanya Müslümanları
Merkez Konseyi (ZMD), D‹T‹B ve
Almanya Yahudileri Merkez Konseyi’yle beraber bu projenin taflıyıcısıdır. Bu projeyle Almanya genelinde
lokal düzeydeki üç büyük din arasında barıfl ve uzlaflmaya katkıda bulunan çalıflmaları teflvik ediyoruz. Bu
istikametteki gayretler, tarafımızdan
ihtiva (içerik) ve maddi kaynak olarak desteklenmektedir. Bu konudaki
muhatap kifli benim.
M. Aflkar:
Geçen zaman içinde Almanya’daki Müslüman Azınlık üzerinde
bilgi sahibi oldunuz. Yıllardan beri
Müslüman Azınlık ve Hıristiyan Ço¤unluk arasında, dinlerarası diyalog
çerçevesinde köprü kurma çalıflmaları yapılmaktadır. Kanaatimce her
iki taraf da henüz arzu edilen hedefe ulaflamadılar. Bunu neye ba¤lıyorsunuz, (her iki taraftan da) daha
neler yapılması gerekir?
K. Kuhla:
Garp’ın peflinhükümlü tutumu,
asırlardan beri devam etmekte ve ne
yazık ki gerek siyaset ve gerekse sanat, ilim v.s. çevrelerce devamlı destek görmektedir. Kanaatimce, insanıyla beraber fiark’ın, (Batılı) insanların kafasında yer etmifl olan mevcut
intibasının silinmesi için birkaç nesil
de¤iflikli¤ine ihtiyaç var. Bir de buna
ilaveten, birçok toplumda kendilerine
göre flu veya bu flekilde “farklı” olanların dıfllanması ve eflit muamele görmemesi olayının etkili oldu¤u düflüncesindeyim. Burada e¤er bir grup ço¤unlu¤u oluflturuyorsa; aynı zamanda
güce de sahip demektir ki, bu da genellikle bir zihniyet meselesidir. Bu
konu sadece bizim buradaki (Almanya) münasebetlerimiz için de¤il, aynı
zamanda ‹slâm dünyasındaki azınlıklar için de geçerlidir.
Birçok çekincenin arkasında, her
iki taraftan da yabancıya karflı duyulan korku yatmaktadır. Bu korkunun
yabancıya duyulacak merak ve bilmediklerinizi keflfetmeyle giderilebilece¤ine inanıyorum. Meselâ; Mısırlılarla tanıflmada ısrarcı oluflumu,
hem kendimi daha iyi tanımada, hem
de ufkumun genifllemesinde bir flans
olarak de¤erlendirdim. Bu merak ve
sevinç zorla veya politik düzenlemelerle olmaz. Sadece, insandan insana
iletiflim sa¤lanarak olabilece¤i kanaatindeyim.
M. Aflkar:
Hıristiyanlı¤ın dıflındaki azınlıkların kültürel de¤erlerini kabullenmede Almanya gerçekten zorlanıyor
mu, yoksa bu sadece buradaki müslüman azınlı¤ın kuruntusu mu?
K. Kuhla:
Galiba her ço¤ulcu toplumun
farklı kültürel de¤erleri kabullenmede problemi var. Yabancı olan birfleyi kabullenmek, korku ve nahofllu¤u
beraberinde getirir. Belki de bu durum, Almanya’nın, Avrupa’lı di¤er
milli devletlere kıyasla, oldukça genç
bir milli devlet kimli¤ine sahip olmasından ve Nasyonal Sosyalizm’in neticesi olarak bölünmüfl kimli¤inden
dolayı, kendine has problemlerinden
kaynaklanmaktadır. fiayet insan kendisini tanımıyor ve tahammülü yoksa,
yabancıyı kabullenmede oldukça zorlanır. Ayrıca, Almanlar yabancılarla
çok az tarihi tecrübeye sahiptirler,
çünkü hemen hemen kolonileri de olmamıfltır. Bununla beraber o zihniyetteki Almanları daha iyi anlamaya
çalıflırken, yabancılara karflı düflmanca tavır takınanları masum gösterme
niyetinde de de¤ilim.
Almanya’nın bir göçmen ülkesi
oldu¤u gerçe¤inin bu ülkedeki insanlar tarafından idrak edilmesinin ve
ona göre tavır alınmasının tam zamanı geldi¤i kanaatindeyim.
M. Aflkar:
“Medeniyetler Savaflı” tezinin
gerçekleflmemesi için ne yapılmalıdır?
K. Kuhla:
Huntington, “Clash of Civilizations” iddasında tamamıyla yanlıfl varsayımlardan hareket etmifltir. Onun
için, Amerika politikası bu tezi strateji haline getirmedi¤i müddetçe, inflallah o çatıflma meydana gelmeyecektir.
M. Aflkar.
Almanya Müslüman Azınlı¤ı’na
mesajınız?
K. Kuhla:
Onlara yönelik bir mesaj bana zor
geliyor, çünkü onların toplumumuz
içinde düflmanlıklara karflı mücadele
vermek mecburiyetinde olduklarını
biliyorum. E¤er seçme hürriyetim olsaydı, iki arzum olurdu: Türk kökenli müslüman azınlı¤ın, Almanya’daki
hayatı merak etmeleri, ona ilgi duymalarını ve di¤er müslüman azınlı¤ın
da, herkes için baflarılı bir diyalo¤a
ümit ba¤lamalarını...
M. Aflkar:
Sayın Kuhla Hanımefendi, söyleflimiz için size çok teflekkür ediyorum.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 15
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
15
Receb ekim, aban sulama,
Ramazan ise harman ayıdır
Mehmet Talu
lahiyatçı
ürüyenler koflun, konuflanlar
susun ve davranın, yatanlar
kalkın! Haydi, haydi durmayın! Bu pazar hiçbir ayrımcılık, hiçbir
formalite, hiçbir belge, hiçbir ücret istenilmeden girilen ve mutlak kârla çıkılan tek pazar, haydi durmayın koflun!
Cenab–ı fiaban ayı bir noktada ramazana hazırlık ayı da sayılabilir. Sahâbe–i Kiram Hazeratı fiaban ayında
Kur'an–ı Kerîm'i çok okumaya bafllar
ve ramazan–ı flerife hazırlıklı çıkmaya
çalıflırlardı. Bu maksatla ifllerini ve
halk ile münasebetlerini düzene koyarlar, borçları varsa öderler, alacakları
varsa alırlar, fakir ve düflkünlere de
yardım ederek onların da gönüllerini
hofl etmeye önem verirlerdi.
Abdülkadir–i Geylânî Kuddise Sırruhu Hazretleri flöyle demifltir:
"Recep, cefayı terk ayıdır; fiaban,
amel ve vefa ayıdır; ramazan ise, sadakat ve safa ayıdır.
Recep tevbe ayıdır; fiaban muhabbet ayıdır; ramazan, Hakk'a yakınlık
bulma ayıdır.
Recep, hürmet ayıdır; fiaban, hizmet ayıdır; ramazan, nimet ayıdır.
Recep, ibadet ayıdır; fiaban, zahidlik ayıdır; ramazan ise, ziyadesi ile nimetlere ermek ayıdır.
Recep ayında iyilikler kat kat artar;
fiaban ayında kötülükler kalkar; ramazan ayında ikramlar gelmeye bafllar.
Recep, önce gidenlerin ayıdır; fiaban ortadakilerin ayıdır; ramazan ise,
âsilerin ayıdır."
Zunnûn–i Mısrî Kuddise Sırruhu
flöyle demifltir:
"Recep, âfetlerin geri bırakıldı¤ı;
fiaban, taatların yapıldı¤ı; ramazan da
ikramların beklendi¤i aydır." Bu duruma göre: Bir kimse âfetleri terk etmez,
taatta bulunmaz, ikramları da gözetmez ise, o kimse herzecilerdendir.
Zunnûn–i Mısrî bir baflka zamanda
flöyle demifltir. "Recep, ekim, fiaban,
sulama; Ramazan ise, harman ayıdır."
Her ekilen biçilir. Her yapılan iflin karflılı¤ı görülür. Bir kimse ekim zamanını bofla geçirirse, harman zamanında
Y
piflmanlık duyar. hirette kötülük görece¤inden dünyada besledi¤i ümitler de
hiç olur.
Salih zatlardan bazısı flöyle demifltir: "Sene bir a¤açtır. Recep ayı, senenin yapraklanma günleridir. fiaban ayı,
meyvelenme günleridir. Ramazan ayı
ise, senenin meyvelerinin toplandı¤ı
günlerdir."
fiöyle anlatılmıfltır: Recep ayı, Allahu Teâlâ'dan gelecek ma¤firetlere
tahsis edilmifltir. fiaban, özel olarak,
flefaat ayı kılınmıfltır. Ramazan ayında
iyilikler kat kat verilir. Bunun için tahsis edilmifltir.
Görülüyor ki, Cenâb–ı Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz
ve büyüklerimiz, bu aylara ve günlere
oldukça fazla önem vermifller, Allahu
Teâlâ'ya ibadet ve taatte büyük gayret
göstermifller ve bizlere güzel örnek olmufllardır. Bu yüzden ki, bu ayların
kadr–ü kıymetini idrak eden ve bu büyük rahmetten istifade etmeye çalı_an
büyük zatlar bu ayları büyük bir canlılık içerisinde geçirmifllerdir. Mümkün
mertebe oruç tutmufl, Kur'an okumufl,
etraflarındaki insanları da bu güzel
hasletlerle donatmaya gayret etmifllerdir. ‹flte asrın kirine–pasına bulaflmıfl
insanlar, kâinatın alkıflladı¤ı böylesi
mübarek ayları vesile kılarak, bu fırsatları en iyi flekilde de¤erlendirmenin
yollarını aramalılar. Böylesi günlere
bir daha kavuflamama ihtimalini de hesaba katan bir mü'min nasıl bir devlet
ve nimetle karflı karflıya kaldı¤ının farkına varırsa, umulur ki flanına uygun
bir flekilde de¤erlendirir.
Bilhassa bizim yanımızda bu ay ve
günlerin yeri olmalı ve fevkalade
önem taflımalıdır. Bütün bu günler, bizi ecri ve mükâfatı hudutsuz olan ramazan ayına tam bir safiyet ve temizlik içinde hazırlamalıdır.
Evet, yine tüllendi flafak, yine açıldı nikab. Bafllara sindi cennetasa menevfle kokuları, yüzlerde görüldü tebessüm, pazara ra¤bet geldi. Bire on,
bire yüz, bire yedi yüz, bire binlerin
verilece¤i bir pazarın, bir sonsuz hazinenin önüne kuruldu ota¤. Yürüyenler
koflun, konuflanlar susun ve davranın,
yatanlar kalkın! Haydi, haydi durmayın! Bu pazar hiçbir ayrımcılık, hiçbir
formalite, hiçbir belge, hiçbir ücret istenilmeden girilen ve mutlak kârla çıkılan tek pazar, haydi durmayın koflun!
Bu pazar sahibi ne kadar zengin, ne
kadar cömert, ne kadar affedici ve ba¤ıfllayıcı ki, baksanıza yıllardır da¤larda isyan bayra¤ını açanlara bile açmıfl
rahmet sinesini. Bir dostunun diliyle:
"Gelin, gelin! Kim olursanız, ne olursanız olun, yine gelin. Bu kapı, bu pazar ümitsizlik kapısı de¤il!" diye ferman ediyor. Evet, bu kapı kazanmanın,
tebessümün, kurtuluflun pazarına açılan ilk kapıdır; haydi u¤urlar ola.
Unutmayın, insan bir fleye nasıl bafllarsa, öyle bitirir. ‹flte burada bize düflen
ifl, o pazarı, önümüze açılmıfl rahmetten bir hazine bilerek, eteklerimizi alabildi¤ince doldurarak oradan ayrılmak
olmalı. Zira orada israf yok, orada
azalma, bitme korkusu yok. Herkes
gönlünce, alabildi¤i kadar almanın, taflımanın bütün yollarını denemeli.
Gerçek ticaret bu aylarda yapılır
Maddî ticaret peflinde koflan tüccarlar malının daha iyi satılaca¤ı ve
daha iyi ra¤bet görece¤i mevsimleri
beklerler. O mevsimler yaklafltı¤ı zaman çok ciddi bir çalıflmaya bafllarlar.
Piyasaya arz edecekleri malın her çeflidinden ve her sınıfından en iyisini ve
en güzelini ararlar ve hazırlarlar.
Kazanç ümidi ile icabında çok uzak
yerlere giderler. Ticaretine olan hırslarından dolayı rahatlarını bırakırlar.
Çoluk çocuklarından ayrılırlar. Her
türlü tehlikeyi göze alarak gerekti¤inde karadan, denizden ve havadan hareket ederek uzak ülkelere kadar giderler. Çünkü kazancının tadını tadan bir
kimse yanında sıkıntı ve her çeflit güçlük ona hiçtir.
Bu dünya peflinde koflan tüccarların
yüzde yüz kazanacaklarına dair herhangi bir garantileri de yoktur. Belki
kazanır, belki de kazanamazlar ve hatta zarar etmesi de her zaman mümkündür. Bu durumda olan, maddî ticaret
peflinde koflan flu insanların hâline bakalım, ibret alalım.
Kazanacaklar da sonu ne olacak?
Ne olacak; kendisi öbür âleme göçtü¤ü
zaman kazancının hepsi dünyada kalacak. Enes b. Malik Radıyallahu
Anh'dan rivayete göre; Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Ölüyü üç fley takip eder, kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner. Biri orada onunla beraber kalır. Ölüyü ailesi, malı ve ameli takip eder. Neticede
ailesi ve malı geriye döner de, kendisiyle beraber sadece ameli kalır."(1)
buyurmufltur.
Hep dünya ticaretiyle meflgul olmayan, bu arada âhiretini unutmayan
ve orası için mal biriktiren, mânevî ticaret yapanlar da vardır. hireti kazanmaya çalıflan sadık ve muhlis âhiret
tüccarları da mevcuttur.
Bunlar da bu içerisinde bulundu¤umuz mânevî ticaret ve kazancın bol oldu¤u ve yüzde yüz kârla çıkaca¤ı mübarek günlerin kadr–ü kıymetini bilirler. Zamanlarını de¤erlendirirler. Kendilerini bu kârlı kazançtan hiçbir fley
alıkoyamaz. Böylelerini Yüce Rabbimiz Kur'an–ı Kerîm'de flöyle anlatıyor:
"Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alıfl verifl Allah'ı anmaktan (O'na ibadet etmekten ve emirlerine ba¤lanmaktan), namazı gere¤i üzere kılmaktan, zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar bir günden (kıyametten) korkarlar ki, o günde kalpler
ve gözler korkudan hâlden hâle döner,
kıvranır. Çünkü Allah, kendilerine
yaptıkları ifllerin en güzeli ile mükâfat
verecek ve fazlından da, onlara daha
ziyadesini verecektir. Allah diledi¤i
kimseye hesapsız rızık verir." (2)
Bire on kazançlı ticaret
Bunlar yüzde yüz kazanan tüccarlardır. Aldanma, aldatma, zarar etme
ve kazanmama diye bir fley olamaz.
Daima kazanırlar. Cenab–ı Hak, hep
de¤erinden fazla veriyor. Kulunun bir
ameline karflı ihlâs ve niyetine göre,
ondan yedi yüze kadar ve hatta "Allah
diledi¤i kimseye (sayısız olarak) kat
kat verir, Allah'ın ihsanı çok genifltir,
her fleyi hakkıyla bilendir."(3) âyet–i
kerîmesi hükmünce, sayısız olarak ihsan ve ikramda bulunur. Fazl–u keremi
nihayetsiz olan Allah; kendisinden
korkan, emirlerine sımsıkı sarılan,
muhsin ve muttaki kullarına onlar için
hazırladı¤ı ve eni, göklerle yer arası
kadar olan uçsuz bucaksız ve nimetleri tükenmeyen cennetleri verecektir.
fiöyle ki:
"Rabbinizin ba¤ıflına ve takva sahipleri için hazırlanmıfl olup geniflli¤i
gökler ve yer arası kadar olan cennete
koflun! O takva sahipleri ki, bollukta
da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranıflta bulunanları sever. Yine onlar ki, bir kötülük
yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe isti¤far
ederler. Zaten günahları Allah'tan baflka kim ba¤ıfllayabilir ki! Bir de onlar,
iflledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar
etmezler. ‹flte onların mükâfatı, Rableri tarafından ba¤ıfllanma ve altlarından
ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin
mükâfatı ne güzeldir!(4)
Bu üç âyet–i kerîmede ‹slâm ahlâkının bir hülâsası verilmifltir.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
16
133. âyette, Rabbimizin ba¤ıflına,
gökler ve yer geniflli¤inde olan cennetine kavuflmanın, bütün ahlâkî davranıfllarımız için temel gaye oldu¤u; iyili¤i, birtakım dünyevî menfaatler kaygısıyla de¤il de, sırf Allah'a saygı ve
sevgi demek olan takva saiki ile ve sadece uhrevî saadet u¤runa yapmak gerekti¤i hatırlatılmıfltır.
134–135. âyetlerde ise ‹slâm'da
ideal ahlâk tipi olan "muttaki insan"ın
temel ahlâkî nitelikleri olarak sayılan
her hâlde cömert olmak, öfkeyi yenmek, insanları ba¤ıfllamak ve hatasını
görerek kabul etmek ve vazgeçmek gibi vasıflar, ancak ihtirasları ve bencil
duyguları karflısında hürriyetine kavuflmufl üstün ruhların faziletleridir.
"Rabbimiz Allah deyip, sonra istikametten ayrılmayanlar ve (dosdo¤ru)
olanlar için ne korku vardır, ne de onlar hüzünleneceklerdir."(5) âyet–i kerîmesine göre ise maddî ve manevî ticaretlerinde pür dikkat kesilenler, do¤ruluktan, ihlâs ve samimiyetten ayrılmayanlar, içi dıflı bir olanlar için hiçbir
zaman kaybetmek yoktur. Onlar her
türlü korku ve kederden emin olarak
Rablerinin hıfz–u emânındadırlar.
Bu bakımdan istikametten ayrılmamak ve bilhassa âhiret hazırlı¤ında ve
kazancında en küçük bir kusur ve ihmal yapmamak için, çok ciddi bir çalıflmanın içinde bulunmak her mü'minin yapması gereken bir borçtur.
"Sizin yanınızda olan tükenir; fakat
Allah katındaki bâkidir."(6) âyet–i kerîmesi hükmünce, fâniyi bâkiye tercih
etmek, akıl kârı de¤ildir.
"Kendileriniz için hayırdan ne takdim ederseniz (sizden önce ne gönderirseniz), onu Allah'ın katında daha hayırlı ve ecrini daha büyük olarak bulursunuz. Allah'tan (günahlarınızın) affını
isteyiniz. fiüphesiz, Allah Gafûr'dur,
Rahîm'dir."(7) ayet–i kerîmesi hükmünce de, içerisinde bulundu¤umuz
büyük mânevî ticaret mevsiminin kıymetini bilelim.
Bu mevsim; Hâlık–ı Zü'1–Celâl'in
ihsanıyla cehennem ateflinden kurtulan, geçmifl günahları ba¤ıfllanan kimselerin ticaret mevsimidir.
Bu mevsim, iyilikle, ihsanla, itaatle
ve ibadetlere devamla Rabbine yakınlık kazanan, büyük hayırlar ve umumî
rahmetler sebebi ile kurtulufla eren
kimselerin ticaret mevsimidir.
Bu mevsim, güzel niyetlerle sadaka
ve zekâtlarını verenlerin, her çeflit orucunu bofl sözlerden, kötü ifllerden koruyanların, gözünü, kula¤ını ve dilini
haramlardan çekenlerin ticaret mevsimidir.
O hâlde bütün gücümüzle bu mevsimde çalıflalım. Karflılı¤ı kat kat olan
salih amellerle meflgul olalım. fiunu iyi
bilelim ki, yaptı¤ımız her fley yazıcı
Seite 16
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
melekler tarafından zapt olunmaktadır.
Yazılanların hep iyi fleylerimiz olması
hususunda büyük titizlik ve gayret gösterelim.
"Gerçekten iman edip salih ameller
iflleyenlere gelince; flüphe yok ki, Allah güzel bir amel iflleyenin mükâfatını
zayi etmez." (8)
Eyvah! diyece¤imiz zaman yakındır
Bir de bakın! Sanki daha dün u¤urladı¤ımız üç aylar geldi ve yine geçip
gidecek. Uyumayalım! Ömrümüz de
böyle gelip geçiyor. Hani dedelerimiz,
ninelerimiz! Hani annemiz, babamız!
Hani dostlarımız, kardefllerimiz! Hani
geçen sene aramızda bulunan dost ve
ahbaplarımız! Nereye gittiler? Niçin
aramızda yoklar? Unutmayalım ki, onları sinelerine çeken kara toprak yakında bizi de çekecek... Binaenaleyh bu
mübarek üç ayları toparlanmamıza vesile kılarak, Rabbimizin:
"Ey iman edenler! Allah Teâlâ'dan
korkun (da emirlerini ifa edin). Herkes
yarını (kıyamet günü) için önden ne
göndermifl oldu¤una bir baksın. Allah
Teâlâ'dan korkun (da yasak edilen fleyleri terk edin). Çünkü Allah Teâlâ, ne
yaparsanız hakkıyla haberdardır."(9)
emrine kulak vererek, âhiret için ne hazırlık yaptı¤ımıza bir bakalım. Abdullah b. Abbas'tan rivayete göre; Peygamberimiz vaaz etti¤i bir flahsa flöyle
buyurmufltur:
"Befl fley gelmeden evvel befl fleyi
ganimet bil:
1– ‹htiyarlamadan evvel, aciz ve
düflkün duruma düflmeden önce gençli¤inin kıymetini bil…
2– Hasta olmadan evvel sıhhatinin
kıymetini bil…
3– Fakir düflmeden evvel zenginli¤inin kıymetini bil…
4– ‹flin gücün artmadan evvel bofl
vakitlerinin kıymetini bil…
5– Ölüm gelmeden evvel hayatının
kıymetini bil…"(10)
Unutmayalım ki, içinde bulundu¤umuz bu aylar, bu günler ve bu geceler,
her zamankinden daha feyizli, daha bereketli, tevbelerin daha çok kabule flâyân oldu¤u vakitlerdir.
Elhamdülillah! ‹drak etti¤imiz flu
üç ayları güzelce de¤erlendirebilmek
için:
l–Geçmifli iyi bir muhasebe etmeli,
tevbe ve isti¤farda bulunmalıyız. Hazret–i Ömer bir hutbesinde flöyle buyurmufltur:
"Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet
günündeki en büyük arz, huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı
yapınız. O gün huzura alınırsınız. Öyle
ki, size ait hiçbir sır gizli kalmaz, bü-
tün sırlar meydana çıkar."(11)
Nitekim Cenab–ı Hak flöyle buyurur:
"(Ey insanlar!) O gün (hesap ve
sorgu sual için) huzura alınırsınız.
(Öyle ki,) size ait hiçbir sır gizli kalmaz, (bütün sırlar meydana çıkar)."
(12)
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.
Yapılacak tevbe samimi, gerçek olmalı, bir daha o günaha dönülmemelidir. Kul hakkı varsa, helâlleflmelidir.
Allah Teâlâ flöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri
utandırmayaca¤ı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sa¤larından
(amellerinin) nurları aydınlatıp gider
de: "Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim
için tamamla, bizi ba¤ıflla; çünkü sen
her fleye kâdirsin" derler."(13)
Bu mübarek ayları idrak eden herkes, Allah Teâlâ'nın:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine
haddi aflan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah
bütün günahları ba¤ıfllar. fiüphesiz ki
O, çok ma¤firet edici, çok merhamet
edicidir."(14) müjdesinin farkına vararak, kendi özüne dönmeli, ümitlerini
canlandırmalı, ba¤ıfllama ve ba¤ıfllanma duygularını güçlendirmelidir.
Ancak flu hususa dikkat etmek gerekir ki, "Allah'ın rahmetinden ümit
kesmeyin" demek, "günah ifllemeye
devam edin" demek de¤ildir. Bundan
maksat, en günahkâr insanların bile
tevbelerinin kabul edilece¤ini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip Allah'a dönmelerini teflvik etmektir. Çünkü tevbe kapısı daima açıktır. Allahu Teâlâ Hazretleri
kulun tevbe etmesini sever. Günahını
itiraf etmesini sever. "E¤er, kullar günah ifllemeseydi, Allah'ın Gaffâr'lı¤ı
nerede kalacaktı?" diyor, büyükler.
Gaffâr'lı¤ı, Gafûr ve Rahîm olması,
günahları affetme sıfatının olması, o
zaman nereden anlaflılacaktı? Onun
için tevbe kapısı açıktır. Tevbe ederse,
kurtulur hâsılı.
Tevbe, sadece belli günahları iflleyenlerin baflvuraca¤ı bir af kapısı de¤il; herkesin yapması gereken bir ibadettir. Ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir. Kur'an–ı Kerîm, ameli
ne olursa olsun, istisna koymaksızın
herkesi tevbeye davet etmekte ve flöyle
buyurmaktadır:
"....Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan Allah'a tevbe ediniz ki, felaha, kurtulufla eresiniz."(15)
Ruhî olgunlu¤un doru¤una yükselmifl peygamberlerle befler arasında bu
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
bakımdan fark yoktur. Sevgili Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Ben günde yüz kez tevbe isti¤far
ederim." (16) buyururken bu gerçe¤e
iflaret etmektedir. Bu itibarla, idrak etti¤imiz mübarek üç ayları eflsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son üç ayları gibi kabul edelim. Her anın, her zaman diliminin gere¤ini yapabilenler,
hayatlarının sonunda piflman olmayacaklardır.
Netice itibariyle, içerisinde bulundu¤umuz bu mübarek günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar etti¤i
ortak bir hakikat vardır. Hâl lisanıyla
söylenen bu hakikat fludur:
"‹man edenler için, Allah'ın zikri ve
kendilerine inen hakikat sebebiyle
kalplerinin ürperece¤i, saygıyla yumuflama zamanı daha gelmedi mi? Onlar,
daha önce kendilerine kitap verilen,
üzerlerinden uzun zaman geçti¤i için
kalpleri katılaflan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birço¤u fasık, yoldan
çıkmıfl kimselerdir." (17) Ömrünü eflkıyalıkla geçiren Fudayl b. ‹yaz, bir
gün yüksekçe bir duvarın üzerine çıkmıfl, bir kadını seyrediyordu. O sırada
biraz ileride bir zat da yukarıdaki âyeti
okuyordu. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda
flaklayan: "Kalplerinin ürperece¤i, saygıyla yumuflama zamanı daha gelmedi
mi?" âyetini duyar duymaz kendini yere atmıfl ve: "O an geldi yâ Rabbi" diyerek tevbe etmiflti. ‹flte o an, Fudayl'ın
Hakk'a vuslat yolunda yeni bir dönüm
noktasıydı. Ayet–i kerîme bizi de tevbeye davet ederek içinde bulundu¤umuz flu günlerde genifl mefhumuyla
flöyle ihtarda bulunuyor:
"Mübarek üç aylara girdiniz, bir yılınızı geride bıraktınız. Bu elinizdeki
son fırsat olabilir. Hâlâ Allah'ı zikrederek ve Kur'an okuyarak kalplerinizin
yumuflama zamanı gelmedi mi?"
Dipnotlar:
1– Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd
5; Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52;
Ahmed 3/110
2– Nur sûresi, 37–38
3– Bakara sûresi, 261
4– Al–i ‹mrân sûresi, 133–136
5– Ahkaf sûresi,13
6– Nahl sûresi, 96
7– Müzzemmil sûresi, 20
8– Kehf sûresi, 30
9– Haflr sûresi, 18
10– Hâkim, "Müstedrek", 4/306
11– ‹bn Ebû fieybe, "el–Musannef", 7/96, No: 34459
12– Hakka sûresi,18
13– Tahrim sûresi, 8
14– Zümer sûresi, 53
15– Nûr sûresi, 31
16– Müslim, Zikr 41
17– Hadid sûresi, 16.
12. sayi sayfalar
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 17
ÇZGNN DL
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
17
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 18
DOSYA
18
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Ramazan ayı Kur’an-ı Kerim ayı
Sevgili dostlar!
Yukar›daki sorulara soru numaras› vererek cevaplamaya çal›flal›m.
1-Kur’an-› Kerim ayet ayet, bazen de sureler fleklinde nazil olmufltur. ‹lk nazil olan Alak suresinin ilk
befl ayeti 610 y›l›nda Hira da¤› Nur
ma¤aras›nda Ramazan ay› içinde
bulunan Kadir gecesinde nazil oldu¤unu Kur’an-› Kerimden anl›yoruz.(1) Vahiy Mele¤i olan Cebrail
(as) ile zikredilen bu ma¤arada ilk
defa müflerref olan Efendimiz bu flereften önceki y›llarda her sene o ma¤araya gider düflünürdü.
Müflahede etti¤i bu durumdan tedirgin olan Hz. Muhammed (s.a.s)
ma¤aradan ç›kt›¤› gibi evine vard›
ve durumu biricik efli Hatice validemize anlatt› O da:
“Müjdeler olsun sana! Sebat et.
Allah’a yemin ederim ki sen bu ümmetin Peygamberi olacaks›n.”
Bu olaydan sonra, Hatice validemiz akrabas› olan Tevrat ve ‹ncili
okumufl Hristiyan bilgini Varakaya
gider ve durumu anlat›r. O da: “Allah aflk›na söylerim ki; e¤er ifl söyledi¤in gibi ise, Ona Hz. Musa’ya gelen Namus-u Ekber Büyük Melek
gelmifltir” der.
Kur’an-› Kerim Hz. Muhammed
(as)a yedi de¤iflik flekilde gelmifltir.
1- Rüya-y› Sad›ka: Sonucu do¤ru
ç›kan rüya fleklindedir ki her gördü¤ü rüya aynen olmufltur.
2- Hz. Peygamber uyan›k, Cebrail (as) görünmeden Onun kalbine
vahyi yerlefltirirdi.
3- Ç›ng›rak: Zil sesine benzeyen
bir sesle gelirdi ki Efendimize en
a¤›r geleni bu flekilde gelen olurdu.
4- Cebrail (as)in kendi suretinde
geliflidir ki biri ilk geldi¤i Nur ma¤aras›ndaki di¤eri de Mirac gecesi
gelifli olarak iki kere olmufltur.
5- Hz. Muhammed (as) uyan›k
iken Allah (cc) ile konuflmas›d›r.
6- Hz Muhammed (as)in uykusunda iken Cebrail (as)in gelmesidir. (Kevser suresinin bu flekilde geldi¤i rivayet edilmifltir.)
7- Son olarak da Cebrail (as) in
Dihye ismindeki Sahabenin flekline
girerek gelmesidir.
Yeri gelmiflken sizlere Dihye ile
ilgili bir olay› nakledeyim: Dihye ticaretle u¤rafl›yordu. Zengindi. Kabilesinin de reisiydi. Müslüman olmadan önce de Peygamberimizi çok sever ve sayard›. Ticaretten dönüflünde Peygamberimize u¤rar hem Onun
hem de torunlar› olan Hasan ve Hüseyinin hediyelerini verirdi. Ama
Mukadder DEMR
Yavuz Sultan Selim Camii mam-Hatibi / Alzenau
Efendimiz de her seferinde ona beni
memnun etmek istiyorsan iman et
derdi. Halbuki Cebrail (as) Peygambere Onun Bedir harbinden sonra
iman edece¤ini bildirmiflti. Ama O
yine de davetten geri durmuyordu.
‹flte o zaman geldi ki Dihye Mescide geldi. Peygamberimiz h›rkas›n›
ç›kard› onun oturaca¤› yere serdi.
Dihye geldi. Efendimizin mübarek
h›rkas›n› yerden ald› äptü öptü ve
bafl›n›n üzeri ne koydu.
Yine bir gün (as) Dihyenin suretinde mescide geldi. Mescidde Efendimizin yan›na oturdu. Bu s›rada çocuk yaflta olan torunlar gelen kimsenin Dihye oldu¤unu zannederek
Onun ceplerini kar›flt›rmaya bafllad›lar. Fakat bir fley yok. Efendimiz
mahcup bir eda ile:
Ya Cebrail! Sen bunlar› edepsiz
zannetme. Onlar› Dihye böyle al›flt›rd›. Onlar da seni Dihye sand›lar.
Cebrail hediyesiz geldi¤ine üzüldü. Ama elini uzatt›¤› gibi Cennetten bir salk›m üzüm kopar›p Hasan’a, di¤er eliyle de yine Cennetten
nar kopar›p Hüseyin’e verdi. Hediyeyi alan çocuklar do¤ru mescidin
kap›s›na yöneldiler ama kap›da yafll›, ak sakall›, elinde baston, toz toprak içinde beli bükük bir ihtiyar belirdi ve:
Yavrular›m, günlerdir bir fley yemedim. Allah r›zas› için birfleyler
verin, dedi.
Cocuklar tam vermek üzereyken,
Cebrail (as) durun, vermeyin o meluna. O fleytand›r. Cennetin nimetleri ona haramd›r, diyerek onu kovdu.
Efendimize vahiy geldi¤i zamanlarda vücudunun titredi¤i, yüzünün
renginin de¤iflti¤i, en so¤uk anlarda
bile terledi¤i, deve üzerinde ise devenin çöktü¤ü Efendimizin de deveden indi¤i müflahede edilmifltir. Hatta bir defas›nda Zeyd b. Sabitin dizi
üzerinde Efendimizin dizi dururken
vahiy gelmifl Zeyd dizinin k›r›laca¤›n› sanm›flt›r.
Di¤er Peygamberlere gelen kitaplar sadece yaz›lm›fl olmas›na karfl› Kur’an-› Kerim hem yaz›lm›fl hem
de baflta vahiy katipleri olmak üzere
çok kimse taraf›ndan kelime kelime
ezberlenmifl ve zaman›m›za kadar
gelmifltir. K›yamete kadar da korunaca¤› Allah taraf›ndan zikredilmifltir. (Hicr suresi)
Hz. Muhammed (s.a.s) bir Hadisi fieriflerinde: “Kim Kur`an-› okur,
ezberler ve helalini helal haram›n›
da haram kabul eder ve uygularsa
Allah o kimseyi cennete koyar. Bu
kifli ailesinden cehenneme gitmesi
gereken on kifliyi flefaat ederek Cennete götürür" buyurmufltur ki bu
müjde müslümanlar aras›nda Haf›z
olmay› teflvik etmifltir. Ne yaz›k ki
son zamanlarda ülkemizde e¤itimin
kesintisiz bir flekilde Kur`an e¤iminin de zorunlu e¤itim d›fl›nda tutul-
mas› sebebiyle haf›zl›k müessesi de
di¤er dini kurum ve kurulufllar gibi
menfi yönde etkilenmifltir. Müslümanlar bir flekilde bu müesseseyi
aya¤a kald›rmak için plan yapmal›d›r. Örne¤in ifladamlar› Haf›z olan
bir kifliyi yüksek maaflla ifl garantisi
vermeli, evlenmesi ve aile yap›s›n›
oluflturmada yard›m yapmal›d›rlar ki
say›lar› ço¤als›n ve Farz-› kifaye de
yerine getirilsin.
Ayr›ca Kur’an-› Kerim okumak
ibadettir. Her harfine karfl›l›k Allah’›n sevap verece¤i, namazda da
okuman›n farz oldu¤u düflünülürse
ve bir müslüman›n ibadetlerinde
kendine yetecek kadar Kur´an ö¤renmesinin gerekli oldu¤u düflünülürse, bütün bunlar Kuran-› Kerim’in mü´minin hayat›nda ne derece önemli oldu¤unu ortaya koyar.
Sahabeden Useyd b. Hudayr anlat›yor.
Bir gece Bakara suresinden okuyordum. Yan›mdaki at birden flahlanmaya bafllad›. Okumay› b›rakt›m.
O da sakinleflti. Okumaya tekrar
bafllad›m o yine flahlanmaya bafllad›
ve bu olay birkaç kere devam etti.
Gayr-i ihtiyari gökyüzüne bakt›m ki
bembeyaz, bulut gölgesine benzer
bir sis. ‹çinde kandiller gibi bir tak›m cisimlerin parlad›¤›n› gördüm.
Sabahleyin durumu Hz. Peygambere
arzettim.
- O da o gördü¤ün fleylerin ne oldu¤unu biliyor musun?
- Hay›r.
- Onlar Meleklerdi. Seni dinlemeye gelmifllerdi. E¤er okumaya
devam etseydin sabaha kadar dinlerlerdi.
- Sevgili dostlar:
‹slam alimleri yapt›klar› araflt›rma sonunda Kur’an-› Kerimi ezberleme yafl›n› genel olarak 7-15 yafl
olarak belirlemifllerdir. Ancak tecrübelerimiz bize göstermifltir ki daha
sonraki yafllarda da haf›zl›k yap›labilir ama Avrupa ülkelerinde zor.
Manevi havan›n ve ortam›n oluflmas› için gerekli çaba ve gayret harcan›r ve bunun bir farz-› kifaye oldu¤u
varsay›larak hareket edilir ve bir de
Haf›z olan kiflinin dünyas›n› mamur
etme garantisi verilirse olur. Acizane insan›m›z›n bu konuya gerekli
hassasiyeti gösterece¤ini, her konuda oldu¤u gibi bu konuda da önderlik yapaca¤›n› inan›yorum.
Sevgili dostlar:
Baflka bir yaz›da buluflmak üzere
hoflçakal›n. Ramazan›z mübarek olsun.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 19
E. Bekir Duran
ve Kardeflleri
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
20
Seite 20
FAALYET HABER
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
IGMG 2005-2006 sezonunu dualarla açtı
Geniflletilmifl Bölgeler Toplantısı Leverkusen’de yapıldı
‹slam Toplumu Millî Görüfl 2005-2006 çalıflma dönemi, tatil mevsimi sonrasında yapılan önemli toplantılar ile
baflladı. Tüm bölge ve cemiyetlerin tatili müteakiben yaptıkları toplantıların yanı sıra, IGMG Genel
Merkezi’nde Bölge Baflkanları, Bölge E¤itim, Sosyal Hizmetler ve Gençlik Teflkilatı baflkanları ile Hac ve
Umre sorumlularının ayrı ayrı bir araya geldi¤i toplantılar yapıldı.
GMG’in çalıflma döneminin baflında yaptı¤ı en büyük toplantı ise Almanya’nın Leverkusen kentinde yapıldı. Bu toplantıya, IGMG Merkez
Yürütme Kurulu ile, Bölge Baflkanları,
Bölge Yürütme Kurulu Üyeleri, Bölge
Kadın Kolları ve Gençlik Teflkilatı Yürütme Kurulu üyeleri, Cemiyetve fiube
Baflkanları, Cemiyet ve fiube Kadın
Kolları ve Gençlik Teflkilatı Baflkanları
ile ‹rflad hizmetli ve görevlileri katıldı.
Bölge Bakanları toplantısında,
IGMG Genel Merkez Birimleri, önümüzdeki çalıflma döneminde yapacakları faaliyetler ile ilgili bilgilendirimelerde bulunurken, bu çalıflmalarla ilgili
olarak bölge baflkanlarının önerilerini
ve geçen dönemdeki çalıflmalarla ilgili
de¤erlendirmelerini aldılar. Bu toplantıda bütün birimler çalıflma programlarını sundu.
‹rflad Baflkanlı¤ı Ramazan ayının
yaklaflması dolayısıyla ‹rflad hizmetleri
üzerinde hassasiyetle durulaca¤ını bildirirken, IGMG camiasının Sosyal Hizmetler Baflkanlı¤ı da mazlum, ma¤dur
ve ihtiyaç sahiplerine gösterdi¤i ilgi
için teflekkür etti. ‹rflad Baflkanlı¤ı, bu
sene Umre hizmetlerine katılan Umreci
sayısının di¤er yıllara göre artıfl gösterdi¤ini, Hac döneminin de yaklaflması
sebebiyle hac organizesi çalıflmalarının
hızlandı¤ını bildirdi.
Genel Merkez’de bir araya gelen
E¤itim Baflkanları, özellikle yaz aylarında yürütülen Yaz Okulları ve Yaz
Tatilini De¤erlendirme Programlarını
de¤erlendirdiler. E¤itim Baflkanı
Mehmet Gedik, bu sene de 20
bin aflkın ö¤rencinin bu programlardan yatılı ve gündüzlü olarak
yararlandı¤ını belirtti. E¤itim
Baflkanları da, programlarla ilgili
tecrübe ve önerilerini anlatarak
gelecek dönemlerde yapılacak
olan programlarla ilgili görüflleri-
I
ni dile getirdiler.
Geniflletilmifl Bölge Toplantısında,
Genel Baflkan Yavuz Çelik Karahan ve
Genel Sekreter O¤uz Üçüncü’nün yanı
sıra, Teflkilatlanma Baflkanı Sami Ganio¤lu, Kadın Kolları Baflkanı Zehera
Dizman, Gençlik Teflkilatı Baflkanı
Mesut Gülbahar çalıflma yılında yapılacak olanları anlattıkları birer konuflma
yaptılar.
Genel Baflkan Yavuz Çelik Karahan, organizeli ve disiplinli bir flekilde
hizmetlerin yürütülmesini istedi¤i konuflmasında Kur’an-ı Kerim’in Asr Sûresi’nden okudu¤u ayetlerle de müslümanların zamanı hem iyi de¤erlendirmeleri gerekti¤ini ve hem de ifllerini,
görevlerini ve yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeleri gerekti¤ini bildirdi. "Kendimize, ailemize, ebeveyn
ve çocuklarımıza karflı olan yükümlülüklerimizin yanı sıra, teflkilatımıza ve
içinde yafladı¤mız toplumlarla, hassaten ‹slam ümmetine karflı sorumluluklarımızın bilincinde olmamız, teflkilat
olarak bize ayrıca bir görev yüklüyor,’’
diyen Yavuz Çelik Karahan Avrupa’da
‹slam ve müslümanlarla ilgili önyargıların, ayırımcılı¤a dönüflmeye baflladı¤ını bunun da özgürlükcü demokratik
sistemle ba¤daflmadı¤ını söyledi.
Genel Sekereter O¤uz Üçüncü de,
hizmet ve faaliyetlerde IGMG farkının
mutlaka ortaya konulmasını istedi¤i konuflmasında, "Allah rızasına talib bir
cemaat olarak, bizi bundan daha fazla
teflvik edecek bir unsur bulunmuyor,’’
dedi¤i konuflmasında flunları söyledi:
"Biz daha fazla insanla buluflmak ve
kendi dünyamızı onlara anlatmak istiyoruz. Bilinçli müslümanların sayısının
artmasını istiyoruz. Allah’ın insanlardan istediklerinin bilincinde olan insanların ço¤almasını istiyoruz. Bunun için
de 513 camimiz ile önemli bir alt yapıya sahibiz. Bu alt yapıyı en verimli flekilde kullanmak, müslüman olarak bizim görevimizdir; gelecek nesillerimize
ve içinde yafladı¤ımız toplumlara karflı
sorumlulu¤umuzdur.’’
IGMG’nin en önemli özelli¤inin
Kur’an ile Sünnet’e ba¤lılık ve ümmet
bilinci oldu¤una vurgu yapan Üçüncü
daha sonra flöyle dedi: "Bizden bu iki
konuda taviz bekleyen varsa yanılıyor.
Bu konuda tepkimizi her zaman açıkça
ortaya koyarız. Ancak, varsa kendi
yaptı¤ımız hataları ve yanlıfllıkları da
her zaman yeniden de¤erlenedirmeye,
tartıflmaya ve hesabını sorup hesabını
vermeye de hazırız. Yer yüzünde ‹slam
ümmetinin karflılafltı¤ı durumlara karflı
da bize ne, diyemeyiz, sorumlulu¤umuzun bilincinde olarak görevlerimizi yaparız.’’
Geniflletilmifl Bölge Toplantısına
katılanlar, gerek toplantı ile ilgili gerekse gerekli gördükleri her konuda dilek, temenni ve elefltirilerini bildirmek
üzere birer fifl doldurdular. Bu fifller,
daha sonra ilgili Genel Merkez birimleri tarafından incelenecek ve de¤erlendirilecek.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 21
“Mü’minlerin mallar›ndan zekat al ki,
onunla kendilerini ar›nd›rm›fl ve mallar›n› bereketlendirmifl olursun.” Tevbe: 103
Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank Köln
Kontonr.: 162 888 56 01 • BLZ: 370 101 11
Verwendungszweck: Zekat/Fitre
‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • [email protected] · www.igmg.de
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 22
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
DOSYA
22
HESSEN
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
RAMAZAN GELD, HO GELD
Ali YÜKSEL
lahiyatçı
Aziz okuyucular!
Allah kısmet ederse, Mîladî 2005
Ekim ayının 5. günü, 1426 Hicrî yılı Ramazan’ının ilk günü olmufl olacak. fiimdiden cümle ‹slam dünyasına mübarek olsun.
Tâ çocukluk zamanından hatırlarım; Ramazan girmeden bir önceki
Cuma hutbesinde, imam efendiler
hep, aynı hutbeyi okurlardı. Hutbenin ilk cümlesi, (cemaata hitab cümlesinden sonra) flöyle olurdu.
Receb, fiâban, derken gelip çattı
yine (geldi) Ramazan.
Ondan sonra da, hemen hemen
herkesin ezberlemifl oldu¤u ve her
sene hiç de¤ifltirilmeyen hutbelerini,
ama ilk defa okuyormuflcasına, canlı
ve heyacanlı bir flekilde okuyup biti-
rirlerdi.
Herkesi, hissedilir bir heyacan,
görülebilir bir sevinç kaplardı. Çarflıpazar ve alıfl-verifller canlanır, hertarafa bir hareket ve herfleye bir bereket gelirdi. Belki, flimdi de öyledir
herhalde, ama bizler, flimdi oralarda
de¤iliz ki, nerden ve nasıl bilelim.
Hem belki o gibi haller, o yafllarda
hissedilebilen hallerdir.
NASIL B‹R RAMAZAN VE
ORUÇ YAZISI (SOHBET‹)?
De¤erli okuyucularımız! Bu yazımız ilmihâl bilgilerinin alt-alta yazılması fleklinde bir yazı olmayacaktır. ‹lmihâlle ilgili kafamızda oluflacak (orucu bozan-bozmayan fleyler
nelerdir, hilalin tesbiti nasıl olur? vs
..) sorular için en iyisi, bir ilmihal kitabına mürâcaat etmelidir. Bu gibi
soruları cemaatımız, her hocaya sorup durma âdetini bırakıp kitablardan okuyup ö¤renme alıflkanlı¤ını
edinmelidir artık. Hocalara, kitablarda bulamadıklarımızı sormalıyız.
Çok soru soran, çok konuflan bir topluluk olmaktan çok, çok okuyuparafltıran ve çokça dinleyip bildikleriyle amel eden bir topluluk olmalıyız. Bu sözlerimizden kimse alınmasın, sözlerim en baflta kendi nefsimedir. Haa, bu arada benim kendi nefsime söylediklerimden sizi de ilgilendiren olur da, kulak verirseniz, belki
faydalanır ve bana da duâ edersiniz
umarım. Sizlere ilmihâl kitabı olarak
tavsiye edebilece¤im bir çok kitab
olmakla beraber, bir tanesinin adını
burada yazayım isterseniz:
Delilleriyle ‹SLAM ‹LM‹HAL‹
Yazarı: Prof. Dr. Hamdi
DÖNDÜREN
Altınoluk Yayınları
RAMAZANIN
NE ÖNEM‹ VAR?
Aalemlerin Rabbi’nden dinleyelim: "Ramazan ayı, insanlara yol
gösterici, do¤runun ve do¤ruyu e¤riden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildi¤i aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak
edenler, onda oruç tutsun. [...]"
(Bakara Su. 185. Aayet)
Demek ki ORUÇ, Ramazan’da
tutulacak. ‹slam’ın befl flartından biri. Neden? Dinin ve herfleyin sahibi
böylece emretmifl.
Rabbimiz Kitabı Kuran-ı Kerim’de buyuruyor ki: "Ey iman
edenler! Oruç sizden önceki gelipgeçmifl ümmetlere farz kılındı¤ı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki
korunursunuz." (Bakara Su. 183.
Aayet)
ORUÇ, daha önceki ümmetlere
de farz kılınmıfl. Köklü bir ibadet.
ORUÇ, tutanları koruyor.
Ne gibi fleylerden koruyor?
- Atefl (cehennem) den,
- Haram ve kötü amellerden,
- Nefsin sonu gelmez isteklerinden,
- fiehvet ve kötü arzuların esiri
olmaktan,
- fieytanın hile ve desiselerine
teslim olmaktan.
Kısacası; bir inanan için, en güzel
irade e¤itimi vesilesi.
AYRICA:
Bu ayda, bin aydan daha hayırlı
bir gece var... KAD‹R GECES‹
Yaradanımız buyuruyor: "Biz
onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesinde indirdik. [...] Kadir Gecesi, bin aydan
hayırlıdır." (Kadir Su. 1-3. Aayetler)
Ramazan ayının kadrini içinde
bulunan Kadir Gecesi arttırıyor. Ona
ayrı bir de¤er kazandırıyor. Çünkü;
O gecede Kur’an inmeye bafllamıfl.
Kur’an ise Hak ile batılın ölçülerini
bize bildiriyor, ö¤retiyor. Kur’an, aslında bafllı-baflına bir de¤erler manzumesi. Onu Allah (c.c.) bize, çokca
okuyalım, iyice anlıyalım ve Ona
göre yaflayalım diye gönderdi.
Öyle de¤il mi yoksa, aziz okuyucular? Sadece anlamadan okuyup,
hatmedilmek ve bir de mezarlıklarda
ölülere okuyup, üflenmek için mi
gönderildi? Asla öyle de¤il herhalde!
Einbauküchen&
Elektrogeräte
Küche
Inhaber: Tefik ‹zci
Marktstraße. 6-8 · D-65428 Rüsselsheim
Tel: 06142-797793 · Tel: 06142-798627
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
ORUÇ NED‹R?
ORUÇ, lügatte; bir fleyden uzaklaflmak, kiflinin arzu etti¤i bir fleye
karflı kendini tutması demektir. Istılaahii (fler’ii mânaa) olarak ORUÇ
ise; mükellef olan kiflilerin niyet
ederek, ikinci fecir (tan yerinin a¤armasın)den îtibâren, güneflin batmasına kadar, orucu bozan fleylerden
uzak durmasıdır.
ORUC’un arapçası savm ve sıyaam’dır. Rüknü (flartı), midenin ve
cinsel organların istek ve flehvetlerinden kendini korumaktır.
Yukarıda zikredilen oruç aayeti
vesiilesi ile, orucun, kiflileri korudu¤undan kısaca bahsetmifltik. fiimdi
de, bafllıca faydalarından kısaca bahsedelim.
Oruç; herfleyden önce, mü’minin
gönlünde kulluk duygularının yerleflmesini sa¤lar. Sadece Allah emretti¤i için böyle meflakkatlı bir ifli
yerine getirmenin hazzını kifliye tattırır. Allah’ın hakimiyetini kiflinin
vucut ikliminde tahkim eder. Oruç,
aalemlerin Rabbi’ne teslimiyetin
tam gerçekleflti¤i, kifliye sınırsız sevap kazandıran bir amel, dînen sayılamayacak kadar faydaları olan çok
güzel bir ibadettir. Çünki oruç, yalnız Allah içindir. Allah’ın kerem ve
ihsanı ise, sınırsızdır.
Bunun dıflında, sosyolojik, pedagojik, ekonomik ve sa¤lık bakımlarından da pek çok faydaları vardır.
Oruç, bedenin bir yıllık yorucu faaliyetinden sonra, azalar için bir istitirahat-dinlenme vesîlesidir. Onun
için yüce Peygamberimiz buyurmufl;
"Oruç tutun, sıhhat bulun (bulasınız)".
Oruç, nefis terbiyesi açısından
da, flehvet ve nefsânî arzuları kırmada, bir kalkandır. Allah Rasuulüne
kulak verelim. "Ey gençler toplulu¤u! Sizden evlenmeye gücü yetenler
evlensin. Çünki evlenmek, gözü daha çok muhâfaza eder, iffeti korur.
Evlenmeye gücü yetmeyenler oruç
tutsun. Çünki oruç, bir kalkandır."
(Buhaarii, Ebuu Daavud, Nesaaii,
‹bn Maace, Daarimii)
Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN,
delilleriyle ‹SLAM ‹LM‹HAL‹ kitabında, ‹bnü’l- Hümaam’ın Fethu’lKadiir isimli fıkıh kitabının ilgili bölümünde zikretti¤i, orucun pek çok
faydalarından üçünü flöylece nakletmektedir:
"1- Nefs-i emmaare oruçla sukuunet bulur, nefsin harama karflı flehveti kırılır. Onun için flöyle denilmifltir: "Nefis acıkınca bütün azalar doyar, nefis doyunca bütün azalar acıkır."
2- Oruç yoksullara karflı flefkatli
ve merhametli olmayı ö¤retir. Çünkü
nefis açlı¤ın acısını tadınca, yoksul-
Seite 23
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
ların halinden anlar ve yapaca¤ı yardımlarla, Allah katında güzel bir karflılı¤a ulaflır.
3- Oruçlu, yoksulların katlandıkları güçlükleri bizzat yaflar ve onların sıkıntılarını daha iyi kavrar. Bu
da, onların problemlerine e¤ilmeye
ve çözüm aramaya sevkeder. Kifli,
böylece Allah nezdinde derece kazanır."
ORUÇ NE ZAMAN
TUTULUR?
Oruç, ay olarak Ramazan ayında
tutulur. Yukarıda âyet- i kerîmeyi
nakletmifltik: "Sizden her kim Ramazan ayına eriflirse, oruç tutsun."
(Bakara Su. 185. Àyet)
Ramazan ayı hepimizin bildi¤i
gibi, kamerî takvime göre idrak edilir. Bu da, gökyüzündeki hilâl’in hareketlerine göre tesbit edilir. Bu konuda Allah Rasûlü bize yol gösteriyor: "(Ramazan) Hilâli (ni) görünce
oruç tutun, (fievvâl) hilâli (ni) görünce oruc (unuzu) bozun. E¤er hava
bulutlu olursa, fiâban ayını otuza tamamlayın." (Buhârî, Müslim v.d.
Savm-sıyam bölümleri)
Orucun zamanı; tan yerinin a¤armasından, güneflin batmasına kadar
olan süredir.
Alemlerin Rabbi flöyle buyurur:
"Sabah vakti, beyaz iplik siyah iplikten ayrılıncaya kadar yiyiniz, içiniz."
(Bakara Su., 187. Aayet) Buradaki
"iplik (hayt)" kelimesi, mecaz olarak
kullanılmıfl, gündüzün beyazlı¤ı ve
gecenin siyahlı¤ı arasındaki sınır
kastedilmifltir.
Gündüz ve gecenin tam teflekkül
etmedi¤i yerlerde, oruç zamanının,
gece ve gündüzün tam teflekkül etti¤i en yakın bölgelere göre ayarlanması, uygun olur denilmifltir.
ORUCU K‹MLER TUTAR?
Oruc kimlere farz? Buna, orucun
farz olmasının flartları diyorlar.
1- Müslüman olmak
2- Erginlik ça¤ında ve akıllı olmak
3- Oruç tutmaya gücü yetmek ve
mukim olmak
1- Orucun ve di¤er ibadetlerin
yerine getirilmesi için, elbette en
baflta müslüman olmak gerekir.
‹nanmadan, Allah’ın dinine teslim
olmadan (yani müslüman olmadan)
kifli neden ibadet etsin, neye, kime
ibadet etsin? ‹slamın emirlerini yerine getirmek-getirebilmek, nehiylerinden (yasaklanmıfl fleylerden) kaçınmak-kaçınabilmek elbette güçlü
bir imanı, kuvvetli bir teslimiyeti gerektirir. Kifli, Allah’ın varlık ve birli¤ine inanacak, göndermifl oldu¤u
peygamberine ve ona indirdi¤i kitabın hakikat oldu¤una inanacak, dünya ve ahiret huzur ve mutlulu¤una
eriflebilmenin tek yolunun iyi bir
müslüman olmaya ba¤lı oldu¤una
inanacak; iflte o zaman oruç tutabilir,
orucun zahmetine katlanabilir.
Oruç, müslüman olana farz, müslüman olmayana de¤ildir.
2- Varlıklardan bazıları vardır,
do¤unca çabuk geliflir, büyür. ‹htiyaçlarını kısa zamanda kendi baflına
görebilir. Ama ömürleri de ona göre
kısa olur. Mesela; bir inek do¤urdu¤u zaman buza¤ısı kısa zamanda yürür, kısa bir zaman sonra otlamaya
bafllar, kendi-kendine yetmeye bafllar. Ama ömrü de fazla uzun de¤ildir. Ama bir insan evladı do¤ar, ortalama bir yıldan sonra yürümeye bafllar. Uzun yıllar anasının yardım ve
deste¤ine ihtiyacı vardır. E¤itilmesi
ve terbiyesi uzun yıllar alır. Bedenen
ve aklen geliflmesi, olgunlaflması
uzun yıllar alır. ‹yiyi-kötüyü farketmesi, aklen olgunlaflması için erginlik ça¤ına gelmesi gerekir. Bu erkek
ve kızlarda, so¤uk-sıcak bölgelerde
biraz farklılık gösterse de, ortalama
9-12 arasında bir yafla gelmeleri demektir. Aynı zamanda da akıl nimetinden mahrum olunmaması gerekir.
Aklii dengesi (Allah kimseye vermesin) bozuk olan kifliler, din ile, ibadet
ile mükellef de¤illerdir.
Yani; din ve ibadet akıllıların iflidir, delilerin ifli de¤il....
3- Bedenen hasta ve yolcu olanların da, oruç tutmaları farz de¤ildir.
Hastalıktan kurtulana ve yolculukları bitene dek bu kiflilerin oruç tutma
mecburiyetleri yoktur. Ancak, daha
sonra tutmadıkları günleri kazaa
ederler. Bu durumda olanlar oruçlarını Ramazanda tutabilirlerse daha
iyi olur. Hastalı¤ı geçme ihtimali olmayanlar fidye verirler. Bu konuda
Rabbimiz flöyle ferman buyurur:
"Sayılı günlerde oruç tutunuz.
Sizden her kim hasta olur veya seferde bulunursa, di¤er günlerden tutamadı¤ı günler sayısınca oruç tutsun.
Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin,
bir yoksulu doyuracak fidye vermeleri iicaabeder. Kim gönül iste¤iyle
bir hayır yaparsa, o kendisi için daha
hayırlıdır. E¤er bilirseniz, oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır."
(Bakara Sur. 184. Aayet)
Elbette ‹slam, mensuplarına dini
yaflamakta kolaylık gösteriyor, ama
bir taraftan da hayatın güçlüklerine
dayanabilecek dayanıklılı¤ı elde
edebilmeleri için, kendi irade ve istekleriyle güçlüklere gö¤üs germeye
teflvik ediyor.
Ne kadar tabii, ne kadar kolay ve
ne kadar da güzel bir dinimiz var. Ya
Rabbi! bize ‹slâmı bahfletti¤in için,
sana ne kadar flükretsek azdır.
Peki orucun sıhhatinin flartları nelerdir?
Tutulan orucun sahih olabilmesi
23
flu üç flarta ba¤lıdır:
1- Hayız ve nifastan temizlenmek: Hayız (aybaflı, âdet görme) ve
nifas (lohusalık) halinde bulunan bir
kadının, tutaca¤ı oruç geçerli de¤ildir. Bu durumda olan bir kadın Ramazanda tutamadı¤ı oruçları, daha
sonra kazâ eder.
2- Oruca niyet: Oruç, ister farz
olsun, ister nafile, bütün çeflitlerinde
niyet flarttır. Bu niyetin kalben olması yeterlidir. Ancak, dil ile de yapılması daha iyidir.
3- Orucu bozan hallerden uzak
olmak: Bir orucun sahih olabilmesi,
elbette ki onun belirli zaman içerisinde bozulmadan tamamlanmasına
ba¤lıdır. Orucu bozan haller ise, özet
olarak; yemek, içmek ve cinsii münaasebette bulunmaktır. (Teferruaat
için ilmihaale muraacaat)
RAMAZANI NASIL
KARfiILAMALIYIZ?
fiimdi de, ramazana nasıl hazırlanmalıyız, onu nasıl karflılamalıyız?
Bu konuda birkaç meseleyi beraberce hatırlayalım.
Hepinizin bildi¤i gibi, üç aylar
diye bir kavram var. Üç mübaarek
ay. Receb, fiâban ve Ramazan.
Receb ve fiâban aylarında, kandil
diye adlandırdı¤ımız, mübârek geceler vardır.
Ramazan için hazırlık ayları olan
bu mubaarek aylardan Receb-i fieriif
(flerefli ay) in ilk cumaa akflamı, Regaaib kandili’dir. Bu gece ve bunu
taakibeden Mîrac gecesi de pek mubaarek gecelerdendir. Mîrac gecesi;
fierefli Receb ayının 27. gecesine tesadüf etmektedir.
Allah Rasuulünün Mîraca çıktı¤ı
gecedir.
fiâban ayının 15. gecesine rastlayan gece de, Berât Gecesi olup, bu
dahi mübârek bir gecedir.
Bu mubârek aylarda, yavafl yavafl
nafile oruç tutmaya bafllamak, âdetâ
farz olan Ramazan orucuna bir alıfltırma gibidir. Tutulan nafile oruçlar,
kutlanan kandil geceleri, insanları
Ramazan’ın manevî havasına yavaflyavafl bürünmeye bafllar. Bu aylarda
yapılan ibadetler, verilen sadakalar
di¤er aylardan daha fazîletli ve makbüldür. Yapılacak tevbelerin kabül
olma flansı daha fazladır. Bütün bunlar neticesi, müslümanlar arasında
daha bir kaynaflma ve daha bir yakınlaflma olur. Ramazan ile bu güzellikler doru¤a ulaflır.
Ramazan geldi, hofl geldi. Allah
hepimizin tuttu¤u oruçları, kıldı¤ı
namazları, verdi¤i sadaka ve zekatları en makbul amellerden eylesin.
Hepinizin, Receb, fiâban ve Ramazan’ını tebrik eder, duâlarınızı
beklerim.
Hakk’a emanet olunuz.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
24
Seite 24
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
RAMAZAN VE SOSYAL YARDIMLAMA
bdullah b. Abbas -radiyallahü anh’den rivayet edildi¤ine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem flöyle buyurmufltur:
"Yan› bafl›ndaki komflusu aç
iken tok olarak geceleyen kifli (olgun) Mü’min de¤ildir." (1)
Hadis-i fierif "kardefl"(2) ve "bir
binan›n tafllar› gibi birbirine kenetli"(3) olduklar› yüce yarat›c› taraf›ndan tescil edilmifl bulunan Müslümanlar›n, yak›n çevrelerine karfl›
sorumluluklar›n› hat›rlatmaktad›r.
Ne zaman sosyal duyarl›l›k ve
yard›mlaflma üzerinde bir söz aç›lsa
bu hadis-i flerif mutlaka hat›rlanm›fl,
Müslüman komflusunun yan› bafl›nda aç, bîilaç durmas› halinde asla ve
kat’a ilgisiz kalamaz. Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) komflusunun ihtiyaç halinde oldu¤unu bile bile ilgisiz kalman›n olgun Mü’min olmaman›n delili saymaktad›r.
Yard›mda bulunmak bir bafllang›ç de¤il, bir neticedir. Yard›m yapma duygusu ve duyarl›l›¤› ise, o
yard›m›n gerçek amili ve öncüsüdür. O halde yard›m›n bizzat kendisinden önce "yard›m duygusu"nun
gönüllerde yer etmifl olmas› esast›r.
‹mkan› oldu¤u halde çevresine yararl› olmayanlar, bu duyguyu gönüllerine yerlefltirememifl olanlard›r. Çevresine s›cak bakman›n zevkini tadamayanlard›r.
Yard›m her fleyden önce bir duygu ise; onun iman ile ilgisi de pek
aç›k ve köklüdür. Zira insan hareketlerini yönlendiren en müessir
güç imand›r, iç yöneliflidir. O halde
çevreye karfl› duyars›zl›k ve yard›ms›zl›k pek tabii olarak iman›n
olgunluk derecesiyle alakal› olacakt›r. Bu sebeple hadiste geçen
"Mü’min de¤ildir" hükmü, "yapmas› gerekenleri icraya sevk edecek
derecede ve olgun bir imana sahip
de¤ildir." anlam›ndad›r. "Kendi aralar›nda yumuflak, merhametli, flefkatli."(4) olmalar› gereken Müslümanlar›n, hemen yan› bafllar›ndaki
komflular›na karfl› ilgisizli¤i elbette
iman›yla irtibatland›r›lacak bir göstergedir.
Hadis-i flerifte iflaret edilen tehdit ve tespit, komfluya ilgisiz kalmaktan kaynaklanmaktad›r. Komflular hakk›nda Hz. Peygamber:
"Cibril, komflu hakk›nda o kadar
tavsiyede bulundu ki, nerde ise
komfluyu komfluya mirasç› k›lacak
zannettim."(5) buyurmufltur. Bu ölçüde meselenin üzerinde durulmas›n›n hikmetini büyük flehir hayat›n›
tan›yanlar herkesten çok daha iyi
anlayacaklard›r. 20 cm’lik bir tu¤la
duvar›n ve afl›lmaz setler oluflturdu¤unu ancak apartman hayat›n›n
A
Ömer ÇAVUOLU
kahredici hissiz ve alâkas›zl›¤›n›
yaflayanlar bilir. ‹fl hayat›na ilaveten
iletiflim ve haberleflme vas›talar›n›n
birbirinden kopar›p yaln›zl›¤a mahkum etti¤i büyük flehir sakinleri için
bu hadis-i flerifte ve di¤er pek çok
ayet ve hadislerde yer alan ifadeler,
son derece tehdit ve uyar› yüklüdür.
Sosyal yard›mlaflma duygusunu
en çarp›c› bir biçimde gözler önüne
seren bu hadisin verdi¤i mesaj pek
tabii olarak sadece ev komflular›na
yönelik de¤ildir. Her çeflit ve kapsamdaki komfluluklar için de aynen
geçerlidir. Devletler çap›nda da ayn› fleyi düflünmeye mani herhangi
bir hal yoktur. Çeflitli sebeplerle s›k›nt› çekmekte olan, yar› aç, yar›
tok idare etmeye çal›flan komflu
milletlere imkan› olan komflu ülkelerin ilgi duymalar›, yard›m etmeleri gerekmektedir. Aksi halde ayn›
sorumluluk, onlar için de geçerlidir.
"Aç olan komflu"nun mutlak olarak zikredilmifl olmas›, "Müslüman
komflu" gibi bir tahsise ve vas›fland›rmaya gidilmemifl olmas›, olgun
Müslüman›n duyarl›l›k alan›n› iman›n s›n›rlar›n›n ötesine tafl›maktad›r.
Hangi dinden ve inançtan olursa olsun "aç olan komflu" ya s›rf komfluluk hukuku gere¤i olarak ilgi duymas›, ihtiyac›n›n giderilmesi hedef
olarak gösterilmifl olmaktad›r.
Vali iken kendisine bir köflk
yapt›ran ve çarfl›n›n gürültüsünden
kurtulmak isteyen Sa’d b. Ebi Vakkas’› teftifl için Hz. Ömer, Muhammed b. Mesleme’yi az›ks›z olarak
Kûfe’ye gönderdi. On dokuz günlük bir yolculuktan sonra Medine’ye dönen Muhammed b. Mesleme, kendisine niçin az›k vermeden
yola ç›kard›¤›n› Hz. Ömer’den sordu. Ömer (r.a.) flöyle dedi: "Medine’de Müslümanlar açl›ktan k›r›lmak üzereyken sana bir fleyler verip
de nimeti sen, vebalini de ben yüklenmek istemedim. Zira ben Peygamber (s.a.v.)’i flöyle buyururken
dinlemifl bulunmaktay›m:
"Komflusu açken Mü’minin tok
dolaflmas› yak›fl›k almaz."(6)
Bu olaydan da anlafl›ld›¤› gibi
küçülen dünyam›zda açlara yard›ma
koflmak, bunu da en yak›n komflusundan bafllatmak her olgun ve imkan› olan Mü’minin temel görevidir. ‹man olgunlu¤unun alametidir.
Unutulmamal›d›r ki, bir hadislerinde Peygamberimiz: "Hangi mahallede bir kifli aç kal›rsa, o mahalle
halki Allah’›n korumas›ndan uzak
düfler."(7) buyurmufltur. ‹bni Hazm
da, ayn› delilleri de¤erlendirerek
"Bir beldede bir kifli açl›ktan ölecek olursa, o belde halk›n›n tümü
ölenin katili say›l›r ve ölünün diyeti onlardan tahsil edilir."(8) hükmüne varmaktad›r.
Bütün bu izahlardan flu neticeleri ç›karmam›z mümkündür:
1- Zengin komfluya komflular›n›
aç b›rakmas› haramd›r.
2- Onlar› açl›klar›n› giderecek
kadar yedirmek, ç›plak iseler giydirmek vaciptir.
3- Servette zekattan baflka mükellefiyetler de bulunmaktad›r.
4- Senelik zekat›n› verenler mükellefiyetten kurtulamazlar. Duruma göre baflka birçok görevleri daha vard›r.
5- Gerçek ve olgun Mü’minler,
çevrelerine karfl› ilgisizli¤e ve duyars›zl›¤a düflemezler. Muhtaç kimselerin, ihtiyaçlar›n› karfl›lamak,
iman›n kemaline iflarettir.
‹flte ramazan ay› yard›mlaflmalar›n ve dayan›flmalar›n Mü’minler
aras› hay›rda yar›flman›n, yaralar›
sarman›n, Mü’min derdiyle dertlenmenin zirveye ç›kt›¤› bir ayd›r.
Mü’min, iman›n›n kendisinde meydana getirdi¤i hassasiyet ile çevresini araflt›rmal›, ihtiyaç sahibi insanlar›n dertlerine derman olmaya çal›flmal›d›r. Oruç açl›¤›n›n da coflturdu¤u flefkat ve merhamet ça¤layan›ndan her zamankinde daha çok
ramazan ay›nda ihtiyaç sahiplerini
kana kana sulamal›d›r. ‹manlar›n›,
›rz-namus ve vatanlar›n› korumak
ve kurtarmak için emperyalistlerle
s›cak savafl›n içerisinde bulunan
mü’min kardefllerini de unutmamal›, onlar içinde "Ne yapabilirim?"
sorusu gündeminden asla düflürmemelidir.
fiu gerçe¤i hiçbir zaman unutmamam›z gerekir ki, mal da, mülk
de Allah’›nd›r. Kullar›ndan baz›lar›na bunlardan çok vererek, o kullar›n› bunlarla imtihan eder. Varl›kl›
Mü’minler servetin kendileri için
imtihan dünyas›nda yöneltilmifl bir
soru oldu¤u fluuruyla hareket etmeli
ve mallar›ndaki "ihtiyaç sahiplerinin hakk›"n› gasbederek zalim ve
hak yiyen konumuna düflmemelidir.
Allah (c.c.) yaratt›¤› her canl›n›n
r›zk›na kefildir. Mallar›m›zdaki ihtiyaç sahiplerinin haklar›n› gasbederek kimseyi açl›ktan ölüme mahkum edemeyiz. Ama bizler imtihan›
kaybetmifl oluruz.
"Vermek" ve "‹nfak" ile sadece
maddi yönden varl›kl› Mü’minler
sorumlu de¤ildir. Evet nisap miktar›
mal› olan kifli zekat verecektir.
Onun ümmete karfl› sorumlulu¤u
içinde "mal vermek" vard›r. Ama,
yüre¤inde mü’min kardefli için yüzüne yans›yacak bir tebessümü bu-
lunan da ondan sorumludur. Her
Mü’minin, bir tebessümcük zenginli¤i vard›r ve e¤er varsa "sadaka"
ile yükümlüdür. Her mü’minin, bir
yetimin bafl›n› okflayacak di¤ergaml›¤› vard›r. Kendisini bunca genifl
bir sadaka çerçevesi (Allah Rasulü
Efendimiz flu davran›fllar› "sadaka"
olarak de¤erlendirmektedir: Allah’›
tekbir etmek, La ilahe illallah demek, Sübhanallah demek, Allah’tan
ma¤firet dilemek, Namaza giderken
at›lan her ad›m, iyili¤i emir-kötülükten nehy, her iyi olan ifl, iki kifli
aras›nda adaletle hükmetmek, mazluma yard›m, at›na binene, yük
yükleyene yard›m, tatl›-güler yüzlü
söz, ifli bilene yard›m, bilmeyene
ö¤retmek, insana eziyet veren fleyi
yoldan kald›r›p atmak.... vb.) ‹çine
sokamayan kifli, ümmetin içindeki
yerini yeniden de¤erlendirmelidir.
Çünkü Efendimiz; "Zenginlik mal
çoklu¤undan ibaret de¤ildir. (Hakiki zenginlik gönül zenginli¤idir."
buyurmufllard›r.(9) As›l dert, gönül
fakiri olmakt›r. Mü’mine karfl› bir
tebessümü infak edememektir.
Allah Rasulü (bu ba¤lamda) bütün Mü’minleri zengin olarak görüyor. O, ümmetinin her ferdinin infak edecek bir zenginli¤e sahip oldu¤una inan›yor. Malî yönden fakir
olan, gönlündeki zenginlikle, nice
zenginin eriflemedi¤i yücelikleri bulabilir. Sadaka terbiyesi, var olan›
verebilmekle bafllar. ‹çinizde ümmete karfl› bir sevgi ça¤layan› cofluyorsa, onu verin. Ümmet onunla ihya olacakt›r. Allah Rasulü, ümmetinin gönül ezikli¤ine düflmesine raz›
de¤ildir. E¤er bizim gönlümüz
iman yönünden yeterli zenginli¤i
bulmuflsa Allah Rasulü ona, infak
için bütün bir hayat› açm›flt›r. Mal
zenginli¤i ise, onun sadece bir parças›d›r. Bütün mesele var olandan
verebilmekte.
‹flte size uçsuz bucaks›z umranlar gibi bir "infak" ve "sosyal dayan›flma" dünyas›. Bu dünyadan hiç
kimsenin ama hiç kimsenin "benim
neyim var ki dayan›flma için seferber edeyim, infak edeyim." demeye
hakk› yoktur. fiu güzel ramazan ikliminde bunlar› coflturmaya, flaha
kald›rmaya ve bütün bir ümmetin
yüzünü güldürmeye var m›s›n›z?
Dipnotlar :
1) ‹bni Ebî Seybe, Kitabü’l Iman
s. 33.
2) Hucurat/10.
3) Saff/4.
4) Fetih/29. 5) Buhari, Edeb, 28.
6) Ahmed b. Hanbel, I., 55.
7) Ahmed b. Hanbel, II., 33.
8) S. Kutub, El Adeletü’l Fetimaiyye fi’l Islam, s. 221.
9) Müslim, Zekat, 470.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 25
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
25
Bin aydan daha hayırlı: Kadir Gecesi
ur'an-ı Kerim'de Cenab-ı
Hak, bu mübarek gecenin
kıymet ve faziletini äöyle
beyan buyurmaktadır:
"Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne
oldu¤unu sen bilir misin? Kadir
gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve
Ruh (Cebrail), her ifl için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ
fecrin do¤ufluna kadar." (Kadir
Suresi)
Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz
buyuruyor;
"Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmifl günahları ba¤ıfllanır."
"Kadir Gecesi yatsı namazında
cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıfltır."
Müminlerin annesi Hz. Aifle
(r.a.) flöyle diyor:
-Dedim ki: Ya Resullullah, Kadir Gecesi'ni bilirsem onda ne flekilde dua edeyim? fiöyle buyurdu:
- Allahümme inneke afüvvün
kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni.
(Allah'ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)
Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir.
Süfyan-ı Sevrî demifltir ki, o gece
dua etmek, namaz kılmaktan daha
sevaptır. Kur'ân okuyup da dua
ederse güzel olur.
‹bnü Hacer Heytemî Tuhfetü'lMuhtâc'da der ki:
"Kadir gecesini görene, saklaması sünnettir. Onun kemâliyle faziletine ancak Allah Teâlâ'nın bildirdi¤i kimseler nail olur."
K
Kadir Gecesi Kaçıncı Gecedir?
Kadir gecesinin, Ramazanı fierifin 20.sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadis
flerifler varid olmufltur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyüklerimiz de vardır.
‹mamı fia'rani Hazretleri, Kadir
gecesinin kaçıncı gece oldu¤unu,
Ramazanı fierifin girifl günlerine göre flöyle tesbit etmifltir. ‹mamı fia’rani Hazretleri 30 sene Kadir gecesiyle bu tarife göre müflerref olmufllardır. Bir çok Allah dostuda bu usulle
Kadir gecesini bulmufllardır.
Pazar günü girerse 29.gece
Pazartesi girerse
21.gece
Salı girerse
27.gece
Çarflamba girerse
19.gece
Perflembe girerse
25.gece
Cuma girerse
17.gece
Cumartesi girerse 23.gece
Kadir Gecesinin 27. Gecedir
Diyenlerin Delilleri
Ulemanın ekserisi "Leyle-i kadir
ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir." demifllerdir. Bu görüflün sahibi bulunan ilim adamları delil olarak
flu hadis-i flerifi göstermektedirler:
"Leyle-i Kadir, yirmi yedinci gecedir."
Bu nakli delile ilaveten akli bir
delil ile mevzûu daha belirgin hale
getirmek istiyoruz. Süre-i celilede
(Kadir Suresi) "Leylet'ül Kadri" lafzı üç yerde geçmektedir. Bu lafzın
harfleri dokuz tanedir. Bu sayıyı üçle çarptı¤ımız zaman çıkan yekün de
yirmi yediyi göstermektedir. (3)
Kadir Gecesi Oldu¤u
Nasıl Anlaflılır?
Hava berrak ve güzel olur. O gece herfley Allah'a secde eder. Denizlerin suyu bir an tatlılaflır.
Kadir Gecesinde Ne Yapılır?
Bu gece 4 rekat Kadir Gecesi
Namazı kılınır.
1. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹nna enzelnâhü
2. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹hlası fierif
3. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹nna enzelnâhü
4. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹hlası fierif
okunur.
Namazdan sonra 1 defa:
Allahü ekber Allahü ekber La
ilahe illalahü vallahü ekber Alahü
ekber ve lillahil hamd.
100 defa Elem neflrah leke...
100 defa ‹nna enzelnâhü....
100 defa Allahümme inneke
afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü
anni
okunup dua yapılır.
Mümkünse, kandil gecesi olması sebebiyle bir de tesbih namazı kılınır.
Kadir gecesini
görmek ne demektir?
Onu görmek demek, ona mahsus
olan nurlar ile meleklerin inmesi gibi özelliklere, ilmi ifade eden alametleri görmek yahut öyle bir ilmi
ifade eden ve hakikati ancak ehlince
bilinen bir keflfe ermektir.
Kadir Gecesi Geçmifl midir
Yoksa Tekrar Etmekte midir?
Kadir gecesi, meflhur oldu¤u
üzere, Kur'ân'ın nazil oldu¤u veya
sabahında Bedir zaferinin vuku buldu¤u gece oldu¤una göre o bir defa
olmufl geçmifltir. Her sene Ramazan'da olacak olan onun fleref ve hatırasıdır, demek olur. Nitekim bazıları onun bir defa olup kalktı¤ını kabul etmifllerdir. Fakat Kadir gecesi
onlardan dolayı de¤il, onlar Kadir
gecesine rastlamıfl oldu¤una göre de
Kadir gecesi bütün sene içinde gizli
olup, en çok Ramazan'da ve en çok
son onunda ve en çok yirmi yedinci
veya sonuncu gece olması ihtimali
en galip bulunan mübarek bir takdir
gecesi olarak tekrar eder ki, bilinen,
ço¤unlu¤un görüflü de budur.
En Mübarek Gece Hangisidir?
Ve "bin aydan hayırlıdır" âyetinden ortaya çıkan da bu gecenin
"günlerin efendisi" olan cuma ve
arefe gecelerinden de daha faziletli
olmasıdır. Bununla beraber bunda
da hayli münakafla edilmifltir. Bu
âyet gere¤ince bunun Mirâc gecesinden de daha faziletli olması gerekir. Fakat yukarıda da geçti¤i üzere
Resulullah hakkında Mirac gecesi
daha faziletli, ümmet hakkında da
Kadir gecesi daha faziletli oldu¤u
söylenmifltir. Fakat Kadir gecesi, sene içinde dönen gizli bir gece oldu¤una göre bu büyük olayların hepsi
birer Kadir gecesine tesadüf etmifl
olması, bütün ihtilafı kaldıracak
olan en güzel bir flekil olmufl olur.
Bunlar içinde Kur'ân'ın ilk nazil oldu¤u Kadir gecesi ise, hepsinden en
faziletli olan yegane Kadir gecesi
olması gerektir ki, her Ramazan'ın
yirmi yedinci gecesi, bunun her sene
devretmifl olma flerefiyle gizli olan
Kadir gecesine isabeti en çok düflünülen bir gece oldu¤u cihetle ço¤unlu¤un görüflü burada toplanmıfltır.
Bunun gündüzünde de gecesi gibi
dua ve ibadet ile mücahede sünnet
olur. Ki bunda çeflitli mütâlaalar sebebiyle meydana gelen farklılıklar
da ortadan kaldırılmıfl olur. Zira bilinmektedir ki yer üzerinde bir yerde gece olurken, di¤er bir yerde
gündüz olur. Her iklimde bulunan
kendi gecesini ihya etmek suretiyle
aynı hayır ve selametten faydalanırsa da gündüzüyle beraber hesap
edilmesi, icabet için daha ihtiyatlı
demektir.
Bütün bu açıklamadan sonra sûrenin kendisinden sonrasına ba¤lanmasından çıkacak olan mânâ da flu
olur: O okunması emredilen Kur'ân'ı
böyle bir Kadir gecesinde indiren
biz büyük fian sahibi olan Rabbin
oldu¤umuz için ancak bize secde et
ve yaklafl. Bu mânâda ise Mirac gecesinin daha yüksek oluflunu anlamak mümkün olur. Cenab-ı Allah
biz kullarını da Kadir gecesinin hayır ve faziletine eren salih kullar
zümresine soksun. Alûsî'nin kaydetti¤i üzere Sofiyye ıstılahında Kadir
gecesi, Allah yolunu tutanın, sevilen
Hakk'a oranla kıymet ve mertebesi-
ni tanıyaca¤ı özel bir tecelliye erdi¤i gecedir ki, o gece hak yolcusunun
aynı toplantıya ve marifette yetiflkinler makamına ilk girdi¤i vaktidir.
Nitekim ‹bnü Farıd bu mânâda flu
beyti ne güzel söylemifltir:
"E¤er o sevgili yaklaflırsa bütün
geceler Kadir gecesidir, Nasıl ki bütün kavuflma günleri Cuma günüdür."
Her geceyi kadir, her
gördü¤ünü Hızır bilmek
Din adamlarının bazısı, leyle-i
kadrin senenin günleri içinde gizlenmifl oldu¤unu söylemifllerdir. ‹hmalkarlık yapmasınlar ve di¤er geceleri de ihya etsinler diye bu gecenin gizlendi¤ini ifade etmifllerdir.
Hızır aleyhisselam da gizlenmifltir. ‹lim adamlarına ve zahid kimselere gösterilen alaka, fukara ve gurebaya da gösterilmelidir. bu ihitimalden dolayı "Her geceyi kadir bil, her
gördü¤ünü Hızır bil" denilmifltir. (3)
Cenab-ı Hak bu geceyi hakkıyla
ihya eden kullar arasına bizleri de ilhak eylesin ve bizi zatına kul ve Habine ümmet olma flerefinde daim eylesin.
Kaynaklar:
1) Elmalı Tefsiri
2) Mübarek Gün ve Gecelerde
Yapılması Tavsiye Edilen Dua ve
‹badetler, Fazilet Neflriyat, 1983
3) Kürsiden Mü'minlere Sohbet
ve Nasihatler, 1.Cild, Mehmed Emre, Erhan Yayınları, 1998
Kadir Gecesi'nin
kadrini nasıl bilmeli?
"Hz. Peygamber (sas)’e ümmetinin ömrü gösterilmifl. Resûlullah
(sas), önceki ümmetlerin ömrüne
nisbetle kısa oldu¤u için, amelde
onların uzun ömürde ifllediklerine
yetiflemezler diye bu ömrü kısa bulmufl. Bunun üzerine Cenab–ı Hakk
bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi’ni vermifltir." (Muvatta, ‹’tikaf
15)
Kadir Gecesi nasıl bir gecedir?
Kadir Gecesi, semavî tâkların
kuruldu¤u, sultanların gelip geçti¤i
ve meleklerin kutladı¤ı gecedir. Kadir Gecesi, gecelerin en feyizlisi ve
bereketlisidir. Bu gecede melekler
bölük bölük inerler. Kadir Sûresi’nde bu inifl anlatılırken, zorluk
ifade eden bir kip kullanılır: "Tenezzelü" yani o kadar çok melek, o kadar ciddi bir arzu ile iner ki, hep birlikte bir turnikeden geçiyorlarmıfl
gibi bir sıkıflıklık ve zorluk yaflanır.
Ve bu inifl flafak atıncaya kadar devam eder.
Ayrıca Kadir; de¤er, kıymet ve
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 26
26
ölçü mânâlarına da gelir. Bu kelimenin kudretle de münasebeti vardır.
Allah, nasıl ahirette hikmetinden daha çok kudretiyle muamele eder; öyle de Kadir Gecesi’nde de hikmetten
daha çok kudret hâkimdir. O gecenin kadrini bilenlere ‹lâhî feyizler
dolu dolu gelir; hem de ahirette müminlere mükâfat verilmesi ölçüsünde gelir. Bunları elde etmek için,
Kadr’in kıymetini bilmek, semâvî
vericilerden ya¤an feyizleri alabilmek için Kadir Gecesi’ni bir alıcı
gibi kullanabilmeye ba¤lıdır. Bu gecede, insan melekî yanının inkiflafıyla, meleklerle flu veya bu flekilde
temasa da geçebilir.
Kadir Gecesi hangi gecedir?
1. Kadir Gecesi’nin kesin olarak
senenin hangi gecesi oldu¤u bildiril-
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
DOSYA
HESSEN
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
memifltir.
2. Bununla beraber, Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on günündeki tek gecelerden biri (21, 23, 25,
27, 29) oldu¤uyla ilgili kuvvetli rivayetler nakledilmifltir.
3. Bütün bunlarla beraber genel
kabule göre Kadir Gecesi Ramazan
ayının 27. gecesidir. Ancak, Kadir
Gecesi’nin Ramazan ayının son on
gecesindeki di¤er gecelerden biri olma ihtimalini de göz ardı etmemek
gerekir.
Kadir Gecesi’nde
Kur'an okumak
Kur’an-ı Hakim’in her bir harfinin bir sevabı vardır. Fazl–ı ‹lâhî’den o harflerin sevabı sümbüllenir, bazen on tane verir, bazen yetmifl, bazen yediyüz... Bazen on bin
(Berat Gecesi’nde oldu¤u gibi) ve
bazen otuz bin (Kadir gecesinde oldu¤u gibi). Ve "O gece bin aya mukabil" iflaretiyle, bir harfinin o gece
otuz bin sevabı oldu¤u anlaflılır.
Evet her bir harfi otuz bin baki meyveler veren Kur’an–ı Hakim, öyle
bir nuranî tûba a¤acı hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o baki meyveleri
Ramazan–ı fierif’te mü’minlere kazandırır.
Kadir Gecesi
ismini nereden alır?
1. Kadir Gecesi Arapça olan
"kadr" kelimesinden gelir. Yani o
gece bir kadirflinaslık rûh ve manası
nümâyândır (âflikârdır, parlar). Öyle
ise o gecenin kadrini bilin ki, kadriniz bilinsin. Ayrıca Allah (cc)’ın
fevkalâdeden nimetlerinin verildi¤i
fleyler de olabilir bu gecede. Tıpkı
ulûfe gibi...
2. Bu geceye Kadir Gecesi denilmesi fleref ve kıymetinden dolayıdır.
Çünkü:
a) Kur’an–ı Kerim bu gecede inmeye bafllamıfltır.
b) Bu gecedeki ibadet, içerisinde
Kadir Gecesi bulunmayan bin ayda
yapılan ibadetten daha faziletlidir.
c) Gelecek bir seneye kadar cereyan edecek olan her türlü hadiseler
Allah Teâla’nın ezeli kaza ve takdiri ile ilgili meleklere bu gece bildirilir.
d) Bu gecede yeryüzüne Cebrail
ve çok sayıda melek iner.
e) Bu gece tanyerinin a¤armasına kadar esenliktir, her türlü kötülükten uzaktır.
LUKASKRANKENHAUS’A MESCD
Neuss flehrinin en büyük hastanelerinden Lukaskrankenhaus bünyesinde, müslüman
hastaların ibadet ihtiyaçlarını karflılıyaca¤ı bir mescit açıldı.
üslümanlar arasında büyük bir sevince
vesile olan ve dinlerarası diyolog adına
güzel bir örne¤i teflkil eden mescidin
ibadete açılmasıyla ilgili olarak düzenen programa; T.C. Berlin Büyükelçili¤i Din Hizmetleri
Müflaviri ve D‹T‹B Genel Baflkanı Rıdvan Çakır,
T.C. Düsseldorf Baflkonsoloslu¤u Din Hizmetleri
Ataflesi Mustafa Üstün, Hastane Tıbbi ‹dare Müdürü Prof. Dr. Med. Peter Czygan, ‹dare Baflkanı
Dr. Hainz Günther Hüsch, Türk-Alman Dostluk
Formu Üyeleri, bölge müslüman ve hiristiyan cemaat yetkilileri ile çok sayıda davetli ifltirak etti.
Açlıflta bir konuflma yapan T.C. Berlin Büyükelçili¤i Din Hizmetleri Müflaviri ve D‹T‹B Genel Baflkanı Rıdvan Çakır; "Hastaneler inançların
en hasas oldukları yerlerdir. Hastanelerde insanlar, kendi kendilerini düflünme fırsatları bulurlar.
Hastanelerde insanlar tedavi olurken, dünya ile
ahiret arasında, yani hayatla ölüm arasında bir
M
noktada bulunduklarının farkında olurlar. Bu durum hastanelere manevi bir hava verilmesi konusunda önemli bir ölçü olmalı. Bunun için hastanelerde ibadethanelerin bulunması, yani bir kilisenin, bir havranın, bir mescidin bulunması, aynı
zamanda o hastanede yatan, o inanca mensup insanlara moral verir. Belkide onların tedavilerinde
önemli destek teflkil eder. Bu sebeble, özelikle bizim tarihimizde müslüman Türklerin tarihinde,
hastane yapan hayır sahipleri, vakıf olarak hastane yapan hayır sahipleri, aynı zamanda o hastanenin yakınına bir cami ve ibadethane yapmıfllardır.
Bir kaç asırdan beri ‹stanbul’da faal olan yafllılar
evi var. Ve yapıldı¤ı günden beri bahçesinde sinagog vardır, kilise vardır ve mescid vardır. Halada
aynı ifllemi, aynı görevi devam ettirmektedir.
Biz bu diyalo¤un, bu anlayıflın, bu kültürlerin
bir araya geli¤inin devam etmesini, daha ileri
noktalara getirilmesini arzu ediyoruz. Bu gün, yi-
ne camiler ve kiliseler arasındaki diyalo¤un konuflulaca¤ı bir programın açılıflında bulunduk. Orada
hıristiyan din adamlarıyla imamlar bir arada, kendi inançlarını görüflüyor. Kendi kültürlerini birbirlerine anlatıyor ve bu anlatma sonunda da ümid
ediyorum yeni dostluklar meydana gelecek. Böylece özellikle son senelerde ortaya atılan "kültürler arası çatıflma" idasının da havada kalaca¤ına
inanıyorum.
Konuflmaların ardından T.C. Berlin Büyükelçili¤i Din Hizmetleri Müflaviri ve D‹T‹B Genel Baflkanı Rıdvan Çakır Hastane ‹dare Baflkanı Dr. Hainz Günther Hüsch’e Kur’an-ı Kerim
hediye etti.
Neuss D‹T‹B Türk-‹slam Derne¤i tarafından
halı ve tezyinatı yapılan mescidin açılıflından
sonra, Neuss D‹T‹B hanımlar kolunun hazırlayıp sundu¤u açık büfe ikramıyla program sona
erdi.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
1. Ramazan ile Yenilenmek
Dünyada hareket halindeki her
fleyin zaman zaman tazelenmeye, silkinmeye, ar›nmaya ve adeta hayata
yeniden bafll›yormufl gibi dinçleflmeye ihtiyac› vard›r. Çünkü ak›p giden
zaman monotonlaflmaya, durgunlaflmaya sebep olur. Bu yüzden ara s›ra
ak›p giden zaman›n fark›na varmay›
ve silkinmeyi sa¤layacak özel uygulamalar›n ve dönemlerin olmas› gerekir. Befl vakit namaz günlük hayatimizda bunu sa¤lar. Cuma namazlari haftada bir farkl› bir ortamda, bizimle ayn› inanc› paylaflanlarla bir
araya gelerek silkinmemize, belli bir
ümmetin mensubu oldu¤umuzun
fark›na varmam›za vesile olur. Ramazan ay› da y›ll›k silkinmeyi, bir
y›l içinde tutan paslardan ar›nmay›,
gevfleyen vidalar› s›kmay› ve böylece sahip oldu¤umuz inanç do¤rultusunda bir dirilifl gerçeklefltirmeyi
sa¤lar.
Allah Teala, mübarek Ramazan
ay›n› özel olarak seçmifl ve onu on
bir ay›n sultan› yapm›flt›r. Onu özel
olarak seçti¤inden dolay› da Kur'an› Kerim'in indirilifli de bu ayda gerçeklefltirilmifltir. Sonra da müminlerin bu ayda bütün nefsani paslardan
ar›narak din ve inançta tazelenmeleri, kendilerine gelmeleri, adeta bir
dirilifl gerçeklefltirmeleri için bu aya
özel bir ibadet koymufltur.
Oruç, iman ve ihlasta samimiyeti
simgeleyen müstesna bir ibadettir.
Çünkü oruç tamamen Allah'la kul
aras›nda olan bir ibadettir. Sevab›n›
da Allah verecektir. Oruç Allah ve
ahiret inanc› konusundaki samimiyetin de göstergesidir. Çünkü bu konuda tereddütleri olanlar birtak›m dünyevi hesaplarla di¤er ibadetleri yerine getirebilirler. Ama oruç tamamen
Allah'la kul aras›nda oldu¤undan bu
ibadeti Allah için ve sevab›n› ahirette Allah'tan umarak yerine getirirler.
Oruç, ayn› zamanda bir azim ve
irade terbiyesidir. Bu ibadetle insan
nimetler içinde olsa da belli bir zaman süresince onlardan yararlanmayarak itaat konusundaki kararl›l›¤›n›
ve iradesine hakim olmadaki baflar›s›n› ortaya koyacakt›r.
Orucun temel hikmetlerinden biri
de açl›k ve ›zd›rap içinde olan Müslümanlar›n s›k›nt›lar›n› tatmak ve
onlar›n dertlerini anlamakt›r. ‹flte bu
hikmetin temelinde de ümmet bilinci
var. Yüce Allah tüm Müslümanlar›
tek bir ümmet k›lm›fl, onlar› kardefl
ilan etmifl ve birbirlerinin dertleriyle
dertlenmelerini istemifltir.
Sonuç itibariyle oruç bir tazelenme, iman tazeleme, nefis terbiyesi,
iman kardeflli¤ini ve ümmet bilincini
Seite 27
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Ramazan Dosyası
iliklerine kadar hissetme çabas›d›r.
2. Gelin ‹manlar›m›z›
Tazeleyelim
Gerçekte bizim iman›m›z› güçlendirecek olan az›¤›n kaynaklar› çeflitlidir. Bu kaynaklar›n ilki, en
önemlisi ve hatta bu konuda yararlanabilece¤imiz bütün kaynaklar›n
kayna¤› Kur'an-› Kerim'dir. Yüce
Allah, Kur'an-› Kerim'i bizzat
Kur'an-› Kerim'in içinde, hidayet,
nur, rahmet, ö¤üt, zikir, kalplerde
olan için bir flifa, en do¤ru yola ileten kitap olarak ve daha baflka özellikleriyle anm›flt›r. Kur’an-› Kerim'i
üzerinde düflünerek okumak ve dinlemek kiflinin iman›n› art›r›r. Yüksek
fleref sahibi ay olan Ramazan ay› da
imanlar›m›z› tazelememiz için bir
vesiledir. Bu ayda da ruh için oldukça büyük az›k bulunmaktad›r.
Kur’an-› Kerim'de Ramazan ay›n›n
üstünlü¤ünden söz edilirken bu ay›n
Kur’an’›n indirildi¤i ay oldu¤una
vurgu yap›lmas› iman› tazelemede
ve güçlendirmede her ikisinin de tafl›d›¤› öneme iflaret ediyor olsa gerek.
3. Hay›r ve
Bereket Ay› Ramazan
Ramazan ay›, hay›r ve bereket
ay›d›r. Senenin bütün aylar›n›n en
hay›rl›s› olan bu mübarek ayda yap›lan iyiliklerin karfl›l›¤› kat kat fazlas›yla verilir. Bu ay her y›l büyük bereket ve hay›rlarla gelir. Ramazan
ay› ayn› zamanda insan›n salih amellerini ve hay›rlar›n› art›rmas› için bir
f›rsatt›r. Bu f›rsat› iyi de¤erlendirerek, bu ayda salih amellerini ve hay›rlar›n› art›ranlar Ramazan'›n getirdi¤i bereketlerden ve hay›rlardan daha çok yararlanm›fl olacaklard›r mutlaka. Böylece Resulüllah (s.a.v)'in
da müjdeledi¤i üzere rahmet, ma¤firet ve cehennemden kurtulufl mükafat›na kavuflacaklard›r.
Ramazan ay› içinde bin aydan daha hay›rl› bir gece bulunmaktad›r ki
o da Kadir gecesidir. Allah Teala bu
ayda kullar› için rahmetinin kap›lar›n› açar. Resulüllah (s.a.v) bir hadisi
flerifinde flöyle buyurmufltur: "Bu ay›
oruç tutarak, ibadet ederek ve hay›r
için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!"
Resulüllah (s.a.v)'›n bildirdi¤ine
göre: "Ramazan'›n ilk gecesinden itibaren fleytan ve cinlerin azg›nlar›
ba¤lan›r. Cehennemin kap›lar› kapan›r, art›k (Ramazan'›n sonuna kadar)
onun hiçbir kap›s› aç›lmaz. Cennetin
kap›lar› aç›l›r ve art›k (Ramazan'›n
sonuna kadar) hiçbir kap›s› kapat›lmaz. Bir seslenici: "Ey hay›rda öne
geçen sen gel! Ey kötülükte ileri giden sen dur!" diye seslenir. Allah’›n
o zaman cehennemden azat edilen
kullar› vard›r. Bu her gece böyle
olur" (Tirmizi).
Ramazan, ayn› zamanda cömertlik, hay›r için da¤›tma ve ihsan ay›d›r. Müminlerin annesi Hz. Aifle
(r.ah)'nin bildirdi¤ine göre Resulüllah (s.a.v) insanlar›n hay›r yolunda
en cömert olan›yd›. En çok da Cebrail (a.s)'in kendisini çok s›k ziyaret
etti¤i Ramazan ay›nda da¤›t›rd›"
(Buhari).
Ramazan ay› kiflinin günahlar›ndan s›yr›larak bayrama ba¤›fllanm›fl,
günahlardan ar›nm›fl bir flekilde girmesi için bir f›rsatt›r. Bunun yolu da
Allah'a ihlasla ibadet etmek, onun rizas› için oruç tutmak ve Yüce Peygamber (s.a.v)'in yolunu izleyerek
zorda bulunan müminler için tasaddukta bulunmakt›r. Müslümanlar›n,
bu ayda Resulüllah (s.a.v)'› örnek
edinerek hay›rlar›n› ve hay›r yolundaki harcamalar›n› art›rmalar›, dünyan›n çok de¤iflik bölgelerinde zulüm gören, de¤iflik maddi s›k›nt›larla
karfl› karfl›ya olan Müslüman kardefllerini hat›rlamalar› gerekir.
Kur’an-› Kerim'de Allah yolunda
harcamak, Allah yolunda olanlara
maddi destek sa¤lamak, hay›r ve infakta bulunmak hakk›nda pek çok
ayeti kerime mevcuttur. Bunlardan
baz›lar› flöyledir:
"Mallar›n› Allah yolunda harcayanlar›n örne¤i, her bir bafla¤›nda yüz tane olmak üzere yedi baflak
çikaran bir taneye benzer. Allah diledi¤ine kat kat verir. Allah lütfu
genifl oland›r, bilendir" (Bakara,
261).
"Hay›r yolunda her ne harcarsan›z O (Allah) onun yerine baflkas›n› verir. O r›z›k verenlerin en hay›rl›s›d›r" (Sebe, 39).
"Hay›r için ne verirseniz size
karfl›l›¤› eksiksizce verilir ve siz
haks›zl›¤a u¤rat›lmazs›n›z" (Bakara, 272).
"Kendilerinin ona sevgi duymalar›na (mala karfl› gönüllerinde bir
sevgi olmas›na) ra¤men yiyece¤i
yoksula, yetime ve esire yedirirler"
(‹nsan, 8).
"Art›k kim (Allah için) verir ve
(Allah'tan) sak›n›rsa ve en güzel
olan› do¤rularsa, ona en kolay
olan(a ulasflmay)› kolaylaflt›raca¤›z" (Leyl, 5-7).
27
Resulüllah (s.a.v) de bu konuda
teflvikte bulunmufl ve Allah yolunda
harcamak, hay›r için infakta bulunmak hakk›nda birçok hadisi flerif serdetmifltir. Bu hadisi fleriflerden ikisini afla¤›da veriyoruz:
"Kim temiz kazançtan -ki Allah
temiz olandan baflkas›n› kabul etmez- bir hurma de¤erinde bir fley
tasadduk ederse Allah onu sa¤ eliyle kabul eder. Sonra, birinizin tayini büyütüp adeta bir da¤ gibi yapt›¤› gibi onu büyütür" (Buhari, Müslim).
"Bir hurman›n yar›s›yla da olsa
ateflten korunun" (Buhari, Müslim).
Allah yolunda yap›lan hiçbir iyili¤i küçük görmemek gerekir. Herkes ancak gücünün yetti¤i kadar›n›
yapabilir. Allah yolunda bir hurma
infak etmenin bile büyük karfl›l›¤›
vard›r. Ancak kendisi iftar sofras›na
çeflit çeflit yemekler koyarken, bin
bir türlü s›k›nt› içinde olan mümin
kardefllerini akl›na getirmeyen, sonra
da Allah yolunda harcama yapmamas›na çeflitli mazeretler uyduran bir
kimsenin yapt›¤› da yüce ‹slam dininin kazand›rd›¤› kardefllik anlay›fl›yla ba¤daflmaz.
4. Oruç ve Takva
Yüce Allah orucun farziyetini
bildiren ayeti kerimede flöyle buyurmaktad›r: "Ey iman edenler! Sizden
öncekilere farz k›l›nd›¤› gibi, (fenal›klardan) sak›n›rs›n›z diye oruç sizin üzerinize de farz k›l›nd›" (Bakara, 183).
Bu ayeti kerimede orucun temel
gayesi ortaya konuyor: Fenal›klardan sak›nmak yani takva. Takva, nefis terbiyesiyle kazan›lan bir vas›ft›r
ve tüm ahlâki güzellikleri flamildir.
Çünkü takva Allah’›n yasaklad›¤›
herfleyden sak›nman›n ve Allah’›n
emretti¤i herfleyi yerine getirmenin
genel ad›d›r. Oruç da insana takvay›
kazand›ran etkili bir nefis terbiyesi
metodudur. Takva, kalplerin uyan›kl›¤›n› sa¤lar. Kalplerin uyan›kl›¤› da
Allah’›n r›zas›n› kazanmaya vesiledir. Kalplerin bozularak günaha yönelmesini engelleyen fley takvad›r.
Günlük hayat, kiflisel iliflkiler, karfl›lafl›lan s›k›nt›lar insanda bazen y›pranmaya ve paslanmaya dolay›s›yla
takvas›n›n k›smen de olsa tahrip olmas›na sebep olur. Y›lda bir ay boyunca her gün tutulan oruç sayesinde
iflte bu tahribat giderilir. Zarar gören
yerler onar›l›r. Böylece takvan›n yeniden kalbi kuflatmas› için gayret
sarf edilir.
5. Orucun Fazileti
Orucun fazileti hakk›nda Resulüllah (s.a.v)'den birçok hadisi flerif
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
28
nakledilmifltir. Bunlardan birkaç tanesini aktaral›m:
"Adem o¤lunun her ameline on
kattan yedi yüz kata kadar sevap verilir. (Ancak) Allah (c.c) flöyle buyurmaktad›r: "Oruç bunun d›fl›ndad›r. O benim içindir ve onun sevab›n› da ancak ben veririm. (Kulum) benim için flehevi arzusunu ve
yemesini terk etmektedir" Oruçlu
için iki rahatlama vard›r. Bir rahatlama orucunu açt›¤› s›rada, bir rahatlama da Rabbine kavufltu¤u s›radad›r. fiüphesiz oruçlunun a¤›z
kokusu Allah kat›nda misk kokusundan daha hofltur" (Buhari).
"Yüce Allah buyurmaktad›r ki:
Ademo¤lunun her ameli kendi içindir. Oruç hariç. O benim içindir ve
mükafat›n› da ben veririm. Benim
için yemesini, içmesini ve flehevi arzusunu terk etmektedir" (Ibn Huzeyme).
"Her iftar vaktinde Allah'›n (cehennemden) azat etti¤i kifliler vard›r. Bu, her gece böyle devam eder"
(‹bn Mace).
isâl orucuyla ilgili olarak Allah Rasûlü (s.a.s)'nden rivayet edilen hadisler mevcuttur.
Fakihler bu hadislerden istidlal ile visal orucunun hükmünü ortaya koymufllard›r. Ancak hadislerin farkl›
yorumu neticesinde de¤iflik görüfller
ortaya ç›km›flt›r.
Hz. Peygamber (s.a.s) visal orucunu yasaklad›¤›nda ashâb-› kirâm:
"Yâ Rasûlullah! Ama sen visal orucu tutuyorsun" dediklerinde Hz.
Peygamber: "Ben sizin gibi de¤ilim.
Çünkü ben Rabbim taraf›ndan doyurulur ve sulan›r›m" buyurmufltur
(Müslim, Siyam, 56, 57). Ashab visâl
orucundan vazgeçmek istemeyince
Rasûlüllah onlara bir gün, sonra bir
gün daha visal yapt›rd›. Bilahare
üçüncü gün hilali gördüler. Bunun
üzerine Allah Rasûlü (s.a.s) visal
orucundan vazgeçmeyi kabule yanaflmamalar›ndan dolay› onlara bir ibret
dersi verircesine "fiayet bu hilal gecikseydi size daha ziyade visal yapt›racakt›m" buyurmufltur (Buhârî,
Savm, 48; Müslim, Siyam, 57). Yine
bir baflka hadiste Hz. Peygamber
"Sizler orucunuzu öbür günün orucuna eklemeyiniz. Hanginiz orucunu öbür günün orucuna eklemek isterse, nihayet onu sahura kadar
ulaflt›rs›n" buyurmufltur (Buhârî,
Savm, 49: Müslim, Siyâm, 38; Müsned, lI, 231, 237, 244, 315, 345,
418).
Uleman›n ihtilaf›na sebep olan
noktalardan birisi de sahabîlerden ve
tabiûndan baz›lar›n›n visal orucu tutmalar›d›r. Meselâ Abdullah b. Zübeyr (ö. 73/692)'in on befl gün visal
orucu tuttu¤u nakledilmektedir. mir
b. Abdillah b. Zübeyr'in Ramazan›n
V
Seite 28
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
"Oruç bir kalkand›r" (Nesai).
"Oruç sizden birinin çarp›flma
esnas›nda kulland›¤› kalkan gibi
bir kalkand›r" (Nesai).
"Allah buyurmaktad›r ki: Oruç,
kulun ateflten korunmas›na yarayan bir kalkand›r. O benim içindir
ve sevab›n› da ben veririm" (Ibn
Hanbel).
"Oruç ve Kur'an k›yamet gününde kul için sefaat ederler. Oruç
der ki: Ey Rabbim! Ben onu yemekten ve flehevi arzusundan al›koydum, beni onun için flefaatçi k›l.
Kur'an da der ki: Ben onu gece
uyumaktan al›koydum, beni onun
için flefaatçi k›l. Böylece onlar flefaat ederler" (Ibn Hanbel).
6. Oruç Gerçek Bir
Ar›nma Olmal›
Son yüzy›lda zihinleri kuflatan
maddeci anlay›fl›n bizde b›rakt›¤› izlerden biri hayat›m›z›n çok önemli
bir parças› ile, oruç, Kur'an, ibadet,
itikaf, sadaka ve Allah'a yaklaflma
ay› olan Ramazan ay›m›zla ilgilidir.
Bu ay birçoklar› aç›s›ndan türlü türlü
yiyeceklerle bedeni fliflirme ay› haline geldi. Ramazan ay›nda yiyecek
için yap›lan harcamalar di¤er aylardakine oranla daha da art›r›l›yor.
Pek çok kimse de orucu sadece
Ramazan ay›nda kendini yeme içme
ve cinsel iliflkiden uzak durma olarak görmekte göz, kulak, dil, el, ayak
gibi di¤er organlar›n› ise Allah'›n haram k›ld›¤› iflleri iflleme konusunda
serbest b›rakmaktad›rlar. Bu flekilde
neyin orucu tutulur?
Ramazan'› yeniden eski Rabbani
ve ruhani havas›na kavuflturmak gerekir. Kifliler o ayda Kur'an okumak,
teheccüt namaz› k›lmak, Allah'› zikretmek, fakirlere ve düflkünlere yard›m etmek, Allah'›n gadab›n› gerektirecek ve orucun güzelli¤ini bozacak her iflten kendini sak›nd›rmak
suretiyle hayatlar›na yeni bir canl›l›k
kazand›rmal›d›rlar.
7. ‹man Kardeflli¤i ve Oruç
Daha önce ifade etti¤imiz üzere
orucun en önemli hikmetlerinden biri açl›k ve ›zd›rap içinde olan kardefllerimizin ac›lar›n› hissetmek, onlar›n
ftar etmeksizin pepee birkaç gün tutulan oruç
VSAL ORUCU
Saffet KÖSE
on alt› ve onyedinci günlerinde visal
yapt›¤›, hiç bir fley yemeyip içmemek
suretiyle orucuna devam edip sonra
ya¤ ile iftar etti¤i nakledilmifltir.
Kendisine niçin böyle yapt›¤› soruldu¤unda "ya¤ ba¤›rsaklar›n› ›slat›yor
ve su cesedimden ç›k›yor" cevab›n›
vermifltir (‹bn Hacer, Fethu'l-Bârî,
Beyrut, t.y, (Dârü'l-Fikr), IV, 204;
Ahmed Davudo¤lu, Sahih-i Müslim
Tercemesi ve fierhi, ‹stanbul 1977,
VI, 74).
Alimlerin bâz›lar› "Ashab›n, "Ya
Rasûlullah ama sen visal orucu tutuyorsun?" sorusuna, "Siz benim gibi
de¤ilsiniz", visal orucu tutmak yok",
demesi, Hz. Peygamberin bir sahurdan di¤erine kadar visal orucu tutmas›; Hz. Peygamber (s.a.s)'in iki gün
bir gece visal orucu tutmas›ndan sonra Cebrâilin Hz. Peygambere gelerek
"Senin visal orucun kabul edildi, ancak ümmetine visal orucu helal de¤ildir" demesi gibi rivayetlerden hareket ederek visal orucunun Hz. Peygambere has k›l›nd›¤› ve ümmete sadece sahura kadar ruhsat verildi¤i görüflündedirler (Aynî, Umdetu'l-Kârî,
Kahire 1348, XI, 74; Ibn Hacer,
a.g.e., IV, 204).
Visal orucuna devam edenler Hz.
Peygamberin nehyettikten sonra ashab›yla visal orucu tuttu¤unu, dolay›s›yla bu nehyin haram k›lma manas›n› ifade etmedi¤ini ve onlara rahmet
olmas› kendilerinden baz› fleylerin
hafifletilmesini ifade etti¤inden hareket etmek suretiyle kendisine güç
gelmeyen ve ehl-i kitaba benzemeyi
kastedmeksizin visal orucu tutulabilece¤ini kabul etmektedirler (‹bni
Hacer, a.g.e., IV, 204).
Alimlerin ço¤unlu¤u ise visal orucunun haram oldu¤una hükmetmifllerdir. Sâfiîlerden haram ve mekruh
olmak üzere iki görüfl vard›r. ‹mam
Sâfiî (ö. 204/819) böyle bir orucu
mahzurlu kabul etmifltir. Zâhirîler de
haram oldu¤u görüflündedirler. Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) bazi Mâlikî fukahas›, Ibn Huzeyme (ö.
311/924), Ibnü'l-Münzir (ö. 309/911)
de sahurdan sahura visal orucunu caiz görmüfllerdir. Ebû Hanîfe (ö.
150/767) ve ‹mam Mâlik'e (ö.
179/795) göre visal orucu mekruhtur
ve hiç kimsenin visal yapmas› caiz
de¤ildir (Aynî, a.g.e., XI, 70-76; Ibn
Hacer, a.g.e., IV, 202-213; Ahmed
Davudoglu, a.g.e., VI, 72-79).
Ashabtan baz›lar›n›n uzun süre
yeme içmeyi terketmelerinin sebeplerine gelince: Baz›lar›n›n visal orucuna güç yetirebilmeleri ve iftarlar›n›
fakirlere tasadduk etmeleri, baz›lar›n›n visal orucuna al›flmalar›, baz›lar›n›n flehvetlerine engel olmak maksad›yla visal orucu tuttuklar› belirtilmektedir (Ahmed Davudo¤lu, a.g.e.,
VI, 74). Gerek Kur'ân-› Kerîm'de ve
gerekse hadis-i fleriflerde orta yolu
tavsiye eden bir çok nass mevcuttur.
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
s›k›nt›lar›n› paylaflmakt›r. Bunun fiiliyata dökülmesi için Ramazan'a
özel olarak f›t›r sadakas› ad›nda bir
sadaka uygulamas› da getirilmifltir.
Bu sadaka sembolik de olsa tüm
Müslümanlarin birbirlerinin dertleriyle dertlenmelerini sa¤lama aç›s›ndan büyük anlam ve önem tafl›maktad›r. Ayr›ca "damlaya damlaya göl
olur" sözünde ifade edildi¤i üzere bu
küçük damlalar bir yerde toplan›nca
büyük havuzlar oluflabilmekte ve s›k›nt› içinde yaflayan pek çok mümin
kardeflimizin yaras›na merhem olabilmektedir. Ancak mümin olarak ilgi alan›m›z› daraltmamam›z, ümmet
bilinci içinde tüm Müslümanlar›n
dertleriyle dertlenmemiz gerekir.
Maddi imkanlar›m›z s›k›nt› içindeki
tüm Müslümanlara el uzatmam›z
için yeterli olmayabilir. Ama hiç olmazsa düflünce ve ilgi s›n›rlar›m›z›
daraltmayal›m. Dünyan›n neresinde
olursa olsun Müslüman kimli¤i tafl›yan herkesin bizim kardeflimiz oldu¤unu unutmayal›m.
Bunlar›n baz›lar› flunlard›r: Kur'ân-›
Kerîm'de; "Onlar harcad›klar› vakit
israf etmezler, cimrilik de yapmay›p
ikisinin oras›nda orta bir yol tutarlar"
(Furkan, 25/67): "Yeyiniz, içiniz israf etmeyiniz" (A'raf, 7/31); Namazda sesini pek yükseltme. Çok da alçaltma. ‹kisinin aras›nda yol tut" (‹sra, 17/110) buyurulmaktad›r.
Hz. Peygamber de kendisiyle görüflüp ayr›ld›ktan sonra aradan bir y›l
geçip tekrar karfl›laflt›klar› kifliye "Seni fleklin güzeldi; seni ne de¤ifltirdi?"
diye sordu¤u soruya karfl›l›k; "Sizden
ayr›ld›¤›mdan bu yana her gün oruç
tuttum" cevab›n› al›nca "Nefsine neden azap ettin?" dedi ve devamla:
"Ramazan ay›, ve her aydan bir gün
oruç" tut buyurdu... (Ebu Dâvûd,
Savm, 54; Nesâî, Siyâm, 76, 77; Tirmizî, Savm, II; Ibn Mâce, Siyam, 43,
Müsned, V, 28; VI, 383, 384). Yine
Hz. Peygamberin yapt›¤› ameli ö¤renen baz› sahabîlerin bir ömür boyu
oruç tutaca¤›n›, baz›lar›n›n evlenmeyece¤ini söylemeleri üzerine Hz.
Peygamber kim benim sünnetimden
yüz çevirirse benden de¤ildir" buyurmufltur (Buhârî, Nikâh, 1; Müslim,
Nikâh, 5; Ebû Dâvûd, Tatavvu, 27,
Ramazan, 1; Nesâî, Siyâm, 76).
Bir baflka hadisinde de "Bu din
kolayl›k dinidir. Hiçbir kimse yoktur
ki, bu din hususunda kendisini zorlas›n da ona galip gelmesin. Öyleyse
orta yolu tutun, ifrat ve tefrîtin ortas›n› bulun" (Buhârî, ‹mân, 29; Müslim,
"Münafikun", 78; Müsned V, 69).
Müslümanlara düflen vazife Allah'›n Kur'ân-› Kerîm'de bildirdi¤i ve
Allah Rasûlünün de aç›klad›¤› üzere
ifrat ve tefritten uzak olarak orta yolu
tutarak hareket etmesidir.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 29
ÖZEL KÖE
29
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
ARASAT VE SOYZEDE
Mustafa KASALAK
[email protected]
vet, sevgili okurlar›m. Bir izin
sezonunu, hatta bir yaz mevsimini geride b›rakt›k. Bu vesile ile izinini anavatan›m›zda kullanm›fl veya herhangi bir sebebten
dolay› izine gidememifl tüm okurlar›m› can-› gönülden selamlar, Allah’tan mutluluklar dilerim.
Tabi, izin güzel bir olay, insan
yenileniyor. De¤iflik bir duygu, farkl› bir ortam. Hülasa k›smen olumsuzluklar›n yan›nda genel mana itibar› ile bir tatil, bir dinlence olarak
de¤er kazan›yor. fiunu hemen belirteyim, izine gidemeyen dost ve arkadafllara giden arkadafllar onlar› özendirmek için balland›ra, balland›ra
abart›l› bir flekilde anlatmas›nlar. Bu
sat›rlar› yazan kifli olarak, flükür Allah’a her y›l izine giden biriyim.
Kendimin ve baflkalar›n›n bafl›na gelenleri bir yazmaya kalksam, ne yer
yeter ne zaman yeter. Yap›m ve yaz›m›n gere¤i benim iflim, dramatik
dahi olan bir olay›n mizah yönünü
sizlerle paylaflmak. Zaten araba ile
izine gidenleri kasdediyorum, yoksa
Frankfurt`tan binip üç saat sonra
Antalya´ya iniverenlerle iflimiz yok.
Tabiri caiz ise Hac’dan sonra meflakkatli yol s›la yolu. Maceralarla
dolu hele bilhassa S›rbistan, H›rvatistan, Makedonya ve Bulgaristan.
‹flte size macera…
ARASAT
‹flyerinde Ayd›n/Söke do¤umlu
Nurol diye bir arkadafl›m var. Söke
do¤umlu diyorum, art›k o flimdi bir
Alman. Kendisine benden daha güzel Türkçe konufltu¤u için hayran oldu¤umu söyleyince, Ayd›nl› oldu¤u
için efelik damar› tutar ve ben Almanlar›n efesindenim der, güleriz…
Nurol bana çok tak›l›r. “Hoca, siz
cennetliksiniz, filanlar cehennemlik.
Ya bizim yerimiz neresi?” diye sorar. Ben de biraz laubali: “Allah bilir
ama sen tam arasatl›k yerdesin,” derim. “Hoca, arasat neresi?” diye sorar. “Eh, bir gün gelince anlat›r›m,”
der, geçifltirirdim.
Bizim Nurol cebine (Ausweis)
yani kimliklerini alm›fl Türkiye`ye,
do¤du¤u topraklara izine gitmek için
yola koyulmufl. Han›m› ve iki k›z›
E
ile nefleli, nefleli s›ras› ile Almanya’y›, Avusturya’y›, Slovenya’y› ve
H›rvat› ç›km›fl. Neflesine diyecek
yok, buraya kadar normal, hatta Alman vatandafl› olman›n tad›n› ç›kararak yol al›yormufl. Ne oldu ise tam
burada, yani S›rbistan s›n›r›na gelince olmufl.
S›rp Gümrük polisi:
"Komflu PASAPORT" demifl.
Nurol:
“Bitte,” diye Ausweislar› uzatm›fl.
Polis:
“Komsu, PASS BITTE!”
Nurol:
“Komflu, PASAPORT: no…
AUSWEIS: ja”
Polis:
“Pasaport no??? ZURÜCK BITTE!”
Nurol ne dediyse, polis hay›r demifl. ‹kna edememifl. Zorunlu olarak
geri dönmüfl ama moral s›f›r. Bu sefer geri H›rvatistan’a da girememifl!
H›rvat da içeri almay›nca, bizim Nurol ne S›rp’a girebilmifl, ne dönünce
H›rvata girebilmifl. ‹ki gümrük aras›ndaki 50 metrelik arada kalm›fl,
oturmufl tafl›n üstüne, kafas›n› iki elinin aras›na alm›fl, bafllam›fl düflünmeye (art›k o an ne düflündü, oras›n›
ben bilemem). Ama iyi düflünmedi¤i
malum. Saatler sonra baya¤› paralarla geçici bir cözüm bulmufllar. Çekti¤i s›k›nt›, stres ve bir sürü para da
cabas›. Neticede güç, bela atlatm›fllar. ‹zmir Alman konsoloslu¤undan
Reisepass ç›kartm›fllar.vs. vs.
Kendisine: "Hanau’dan Frankfurt’a giderken bile, ben pasaportumu yan›ma al›yorum. Sen sadece
kimlikle o kadar ülkeleri aflmaya iyi
cesaret etmiflsin," dedim.
O an akl›ma geldi: "Nurol, sen
hep Hoca arasat nedir diye bana tak›l›rd›n. Ben bir gün anlat›r›m demifltim ya!…" Nurol: "Evet," dedi
heyecanla. “Arasat: S›rp ile H›rvat
gümrü¤ü aras›ndaki 50 metrelik ara
varya, iflte oras›. Ne S›rpa ne H›rvata
giremedi¤in, iki tel örgünün aras›
olan yer. Bafl›n› iki elinin aras›na
al›p koyu koyu düflündü¤ün yer gibi.
Bilmem anlad›n m›?"
„Yahu hoca, e¤er dedi¤in gibi ise
yand›k."
„Orada para da geçmez ha!" diye ikaz ettim.
Yollar›n boflalmas›n› bekledim.
Hessen bölgesinde okullar bu y›l
22.07.05 cuma günü tatile girdi.
Hafta sonu malum, di¤er üç eyalet
ve baz› avrupa ülkelerinin de ayn›
anda tatile girmesi ile yollar tamamen ful ve kaos. Her y›l araba ile
izin yapt›¤›m için bu konuda baya¤›
tecrübeliyimdir. 25.07.05 Pazartesi
ö¤le namaz›na müteakip, iki rekat
yolcu namaz›m›z› da eda edip, ana-
m›z›n ve babam›z›n ellerini öpüp dualar›n› ald›ktan sonra, ya bismillah
diyerek yola ç›kt›k. Aschaffenburg,
Würzburg devam› Nürnberg’e kadar
olan etab›n› ya¤ gibi geçivermem,
yollar›n bofl olmas› beni oldukça rahatlatt› ve moralize etti. Hava tam
kararmadan Slovenya’n›n sonuna
vard›m. K›sa bir mola ve ikmalden
sonra yola devam ettim. Gece iki civar› Belgrad› geride b›rakarak, sabah
saat befl gibi Nifl`e yak›n Nais’deki
tesislere ulafl›p, sabah namaz›n› eda
edip kendimi yoklad›m. Baya¤› iyiyim, hiç durmadan buraya kadar geldim. Duble bir çay ald›m, sabah›n
serinli¤i ruhuma anlatamayaca¤›m
bir güzellik getirdi. Aile efrad›na
belli ettirmeden, içimden "yolun belini k›rd›k, Kap›kule`ye takriben 500
km filan kald›. ‹nflallah böyle giderse kendi çap›mda bir rekora imza
ataca¤›m," diye hay›flan›yorum.
Gözlerim parklardaki arabalarda
gayri ihtiyari dolaflmaya bafllad›.
Arabalar›n lüks oluflundan ziyade,
tan›d›k bir plaka ve aflina oldu¤umuz
bir sima var m› diye.
Akl›ma ilk araba ile izine 1970
y›l›n›n temmuz ay›nda, babama muavinlik (Tarih tekerrürden ibarettir
derler. Aradan 35 y›l geçmesine, çok
fleyin de¤iflmesine ra¤men, de¤iflmeyen flimdi benim o¤lumun da bana
yolda muavinlik yap›yor olmas›) yaparak, merakl› sorular sorarak Hanau’dan Konya’ya 5-6 günde vard›¤›m›z, henüz çocuk yafl›nda iken
yapt›¤›m›z yolculuk geldi. Bir sine-
ma fleridi gibi zaman tüneline dald›m ve peflpefle y›llar›n izinleri…
Hey gidi günler hey… Neydi o zamanlar Ford Transitler, Opel Rekortlar, Granadalar, Taunuslar, 17 Mler,
20 Mler v.s. Her birinin içi t›kl›m,
t›kl›m çoluk çocuk dolu oldu¤u gibi,
bir de araban›n yüksekli¤i kadar üst
bagaj vurulurdu. A¤›r tak›m sand›¤›,
her önemli parçadan birer yedek al›n›rd›, marfl ve flarj dinamolar›, kay›fl,
pilatin, su pompas›, buji v.s. yedek
benzin cerakan› da unutulmazd›.
En hofluma giden, herhangi bir
araban›n arkas›na durduk mu, ya cam›nda ya bagaj kapa¤›nda, ya da genelde minibüslerin tozluklar›ndaki
yaz›lar› okumaya bay›l›rd›m.
‹flte akl›mda kalan o günlere ait
baz› yaz›lar:
“Kuzu kurdun, yol Fordun”
“Yokuflta geçme beni, düzde tokatlar›m seni”
“Kes h›z›n›, üzme el k›z›n›”
“Vatan Hasreti yaklaflt›kça yakar
beni”
Daha neler neler. Her park yerleri
sanki panay›r gibi. Herkes sanki birbirini tan›yor, sohbetler, yemek piflirmeler, çay kaynatmalar, birbirine
ikramlar, merakla ne zaman ve nereden yola ç›kt›klar› sorulur. O zamanlar eski Yugoslavya takriben 1000
km tek devlet, otoban az idi. Babam
üç yol bana bitmez derdi.
1) Frankfurt – Münih aras›
2) Zagreb – Belgrad aras›
3) Edirne – ‹stanbul aras›
fiimdi bu üçü de otoban.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 30
AVRUPA
Avrupa Göç Tarihinde Bir
lk:
HAYATIN
Hak Geldi Batıl Zail Oldu
1.
Avrupa
Avrupa Göç Tarihinde Bir lk:
Kongresi
1.Türk
AvrupaDil
Türk
Dil Kongresi
16 EYLÜL 2005 CUMA / 16 SEPTEMBER 2005 FREITAG
ÇNDEN
16
■ Batı Avrupa Türklerinin göç tarihinde bir ilk olarak kayıtlara geçecek olan "1.Avrupa Türk Dili Kongresi"ne Avrupa’nın de¤iflik ülkelerinden davet edilen Türk sivil kitle kuruluflları, Bulgaristan ve Yunanistan Türk Azınlık Temsilcileri, Almanya siyaseti ve akademik hayatından temsilciler Frankfurt’ta iki gün boyunca Batı Avrupa Türklerinin
Anadil Meselesi’ni masaya yatırdılar.
■ Almanya Türk Vatandaflları Konseyi
(RTS) tarafından gerçeklefltirilen kongrenin
tarafımızdan teklif edildikten sonra hayata
geçirilmesinden de (birtakım eksikliklerine
ra¤men) bu co¤rafyada yaflayan Türkler adına mutluluk duyduk.
1. Avrupa Türk Dil Kongresi’nin ilk günkü
toplantısı Hessen Eyaleti Meclis Binasında,
bu eyaletin Baflbakanı Roland Koch’un konuflmasının gölgesinde kaldı. Gazetelere de
yansıdı¤ı gibi R. Koch, biraz yaklaflan seçimlerde Türk kökenli seçmenin gönlünü kazanmak, biraz da kerhen gibi görünen itirafında,
Türkçe ikinci veya üçüncü yabancı dil olarak
okullarda verilebilir, dedi. Fakat rüyalarımızın bile Almanca görülmesini vurgulamaktan
da geri kalmadı. Konuflmacı Almanlar, hep
Almanca’nın önemi üzerinde dururken, gayesi Almanca’nın yanısıra anadilimiz olan
Türkçe’ye de a¤ırlık vermek olan kongre, birinci günde biraz düfl kırıklı¤ına vesile oldu.
Sadece Prof. Huppertz; Almanya’da yetiflen
Türk çocuklarının üç yaflına kadar anadillerini ö¤renmeleri gerekti¤ini, anaokullarında bu
çocukların Türk ve Alman e¤itimciler tarafından yetifltirilebileceklerinin altını çizerken,
çok dilli yetiflen bu ö¤rencilerin okula iyi bir
bafllangıç yapabileceklerini ve iki dilli Türkçe-Almanca anaokullarının önemine iflaret etti.
T.C. Devleti’nin buradaki temsilcilerinden
sadece Frankfurt Baflkonsolosunun davete
icabet etti¤i de, devletimizin meselelerimize
ne derece ilgi duydu¤unun göstergesi olarak
de¤erlendirildi.
En doyurucu ve akademik konuflma Türk Dil
Kurumu Baflkanı Sayın Prof. fiükrü Haluk
Akalın tarafından yapıldı. Prof. Akalın’ın konuflmasından bazıları:
- 9. yüzyıldan itibaren Uygurlar’da Türkçe
ilim dili olarak kullanılmaya bafllandı.
- Türkçe, 12 milyon km2.’de, 200 milyon insan tarafından konuflulmaktadır.
- Türkçe’yi en erken konuflan Türk çocuklarıdır (2-3 yafl). Bu, Almanlarda 4-5 yafl civarıdır.
- 600 bine yaklaflan Türkçe sözlük mevcuttur.
- Türkçe olmazsa, Türk kültürü ve kimli¤i de
olmayacaktır.
- Çocuklarımız iki dilli (Türkçe-Almanca)
yetiflmezlerse, ne Türk ne de Alman olan
kimliksiz, kültürsüz ve uyumsuz olan bir nesil yetiflecektir.
- AB, yerel a¤ızlara, azınlık dillere Türkiye
için flart koymasına ra¤men, kendi içlerindeki
Türklere bu hakkı tanımamaları bir çeliflkidir.
Avrupa’daki Türk sivil kitle kurulufllarından,
AT‹B’in Genel Baflkanı Fikret Ekin de, 18.
faaliyet döneminde Türkçe’yi burada yetiflen
nesillerimize ö¤retebilmek gayesiyle, "Anadil
Yılı" ilan ettiklerini dile getirdi.
1. Avrupa Türk Dili Kongresi’nin
2. gününden notlar:
Kongrenin 1.gününe kıyasla, ikinci gün için
"biz bizeydik" denilebilir. Oturumu M. Serdar Çelebi yönetiyordu. AT‹B Fahri Baflkanı
Çelebi’nin kısa bir de¤erlendirmesinden sonra Batı Avrupa Türkleri temsilcilerine ve misafirlere söz verildi. Önce M. S. Çelebi’yi
dinleyelim:
"Avrupa topraklarına göçerek gelen, Göçmen
Türkler olarak adlandırdı¤ımız insanlarımızın
öncüsü durumununda olan arkadafllarımızın
aldı¤ı ortak amaçlar do¤rultusundaki kararları, milli kimli¤imizin korunması ve eflit haklara sahip olunması fleklinde özetleyebiliriz.
Bunun için güçlü bit toplum olmak zorundayız. Güçlü bir toplum olmayı, yıllardır yaptı¤ımız çalıflmalarda üç maddede topladık: Her
alanda örgütlü olmak, ifl-güç sahibi zengin
toplum olabilmek, siyasi kararlar alınan mercilerde söz ve oy hakkını elde edebilmek. Bu
çalıflmaları yürütürken hepimizin olmazsa olmaz dedi›i iki temel prensip var: Bunlardan
birisi, Türk Milleti’yle düflmanlı¤ı olmamak.
Bu çerçeve dahilindeki farklılıkları zenginlik
olarak görüyoruz ve herkesle çalıflmaya hazırız. Di¤er bir husus da, ırkçılı¤a karflı ve onun
iki temel ürünü olan ayrımcılı¤a ve yabancı
düflmanlı¤ına karflı oluflumuzdur."
Türkolog Christina Castaing (Fransa):
Türk duygulu ve gururludur. Türk istemez,
istemesini de bilmez. ‹stemek ona zor gelir.
Buraya iflçi olarak gelenler, güçlerini vere vere kendi kültürlerini unutmufllar.
Dr. Mine Eray (Finlandiya): Hayatımda en
çok utandı¤ım gün; Finlandiya’daki üniversitede okurken, bir Finlandiyalı Profesör tarafından, kendi tarihimizi bilmedi¤imin yüzüme söylenmesiydi."
Rıza Kırlıdökme (Yunanistan): Anadilinden ve kültüründen kopanlar, kökünden çıkarılmıfl ve nereye sürüklenece¤i belli olmayan
a¤aca benzer. Batı Trakya’da anadilden uzaklaflmalar var. Türkler arasında yarısı Yunanca, yarısı Türkçe bir kokteyl dili peydah oldu.
Osman Özkanat (‹sveç): Anadil problemi siyasetle ba¤lantılıdır. Eflitlikle aynılık aynı fley
de¤ildir. Kanunlar karflısında eflit fakat aynı
de¤iliz. Sayın Koch (Hessen Eyaleti Baflbakanı) müsade buyurun, ben de rüyalarımı
anadilimde görmek istiyorum.
Mahmut Aflkar (Almanya): Batı Avrupa’da
yaflayan insanlarımızın dertlerinin bafllangıcı
da çaresi de anadille ba¤lantılıdır. En büyük
derdimiz, yetiflen nesillerimizin gün geçtikçe
Türkçe’den uzaklaflmalarıdır. Genç insanımızın kimlik, kiflilik ve hem ailesi hem de çevresiyle ilgili uyum bunalımında anadil yetersizli¤ini görmekteyiz. Buradaki gelece¤imiz
karanlıktır, çünkü gençli¤imizin üzerinde kara bulutlar dolaflmaktadır. Sivil kitle kuruluflları ve aileler henüz daha iflin vehametini
kavrayamamıfl, devletimizin resmi temsilciliklerinden gereken ilgiyi ve deste¤i görmemifliz. Gençli¤imiz sele kapılmıfl giderken,
biz ancak birkaçını kurtarabiliyoruz. Yüre¤imiz yanıyor, S.O.S diyoruz. Yardıma ihtiyacımız var.
Dil kongresinin en etkileyici konuflmasını
beklenildi¤i gibi Yavuz Bülent Bakiler yaptı.
fiair-Yazar Y. B. Bakiler (Türkiye): Türkiye Cumhuriyeti Konsolosu ve Büyükelçisi toplantının sonuna kadar burada bizimle beraber
olmalıydı. Büyükelçinin böylesine
önemli bir toplantıya gelmeyifli
ayıptır, rezalettir!
- 1. Dünya Savaflı’nda Alman dostlarımız için 1 milyon insan kaybettik.
- Alman Paflaları, Ermenileri güneye indirin dediler.
- Biz, bin yıldan beri beraber yafla-
dı¤ımız insanlara, Türkçe konuflun dersek buna niçin karflı çıktıkları sorulmalıdır.
Prof. Abdurrahman Güzel (Türkiye): Burada 260 devlet memuru sizlerin parasıyla sizin için vardır. Dost Almanya’nın ders kitaplarında Türkiye ve Türklere çok az yer verilirken, bu durum bizde tersinedir. Dil konusunda istiflare kurulu olmalı, alt komisyonlar
oluflturulmalıdır. Türkçe dergi, kitap gibi yayın organları akademik boyutta hazırlanmalıdır.
T. D. Kurumu Baflkanı Prof. Dr. fiükrü
Halûk Akalın (Türkiye): Türk Dil Kurumu
Baflkanı Prof. Akalın, gayet doyurucu ve akademik seviyede hazırladı¤ı konuflmasında,
anadilin insan ve toplum üzerindeki etkilerini
ve önemini anlattı. Kültürel kimli¤in korunmasında anadilin vazgeçilmez öneminin altını
çizdi.
Dr. Yaflar Bilgin (Almanya)
RTS (Almanya Türk Vatandaflları Konseyi)
baflkanı olarak bu kongrenin gerçekleflmesinde flüphesiz ki en büyük rolü oynayan, gecegündüz kofltururken en çok da elefltirilen insandır. Batı Avrupa Türkünün göç tarihinde
böylesine bir ilkin gerçeklefltirilmesinde, di¤erlerinin yanısıra Dr. Yaflar Bilgin’in eme¤ini inkâr etmek mümkün de¤ildir. Bilgin kapanıfl konuflmasında, devletimizin resmi temsilcilerinin, konuya en fazla ilgi duyması gerekenlerin davet edilmelerine ra¤men gelmeyifllerinden flikâyetçiydi.
"Bizi elefltirenlere bir sözüm var: Daha iyisini
yapabilecekler varsa, buyursun yapsınlar" sözü, bir dahaki dil kongresi için kolları sıvamak
isteyenlere "hodri meydan!" gibi birfleydi.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 31
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
31
EFENDMZE (s.a.v) SALAT VE SELAM
Yrd. Doç. Dr. Muhittin AKGÜL
üce Yaratıcımız, insanlı¤ın
bafllangıcıyla birlikte de¤iflik dönemlerde yeryüzüne
kendi mesajlarını ulafltıracak peygamberler göndermifl, rahmeti ve
hikmeti gere¤i bu peygamberleri
insanlar içinden seçmifltir. Ancak
bu seçim alelâde bir seçim olmayıp, inceden inceye arafltırma, süzme ve titizce ayıklama anlamına
gelen bir seçmedir. Dolayısıyla bu
göreve seçilen peygamberlerin, insanlardan farklı bir konumda olmaları garipsenmemelidir. Hattâ yeryüzünün bu de¤erli görevlileri,
kendi aralarında bile Cenâb-ı Hakk
tarafından farklı derecelerde kılınmıfllardır. "‹flte flimdiye kadar zikretti¤imiz resullerden kimini kimine üstün kıldık. Allah onlardan
bazısına hitap buyurdu, bazısını
birçok derecelerle yükseltti..."1,
"..Biz nebîlerden bazısını bazısına
üstün kıldık..."2 beyanları da bu
gerçe¤i göstermektedir.
Hz. Peygamber'e
Has Hususiyetler
Yeryüzüne gönderilen son peygamberin, üstünlük bakımından
farklı bir konumda oldu¤unu,
Kur'ân'ın ifadelerinden anlıyoruz.
Ona, di¤er hiçbir peygambere verilmeyen birtakım özellikler verilmifltir. Son peygamber olması,3 risâletinin evrenselli¤i,4 risâletinin
cinleri de kapsaması,5 hanımlarının mü'minlerin anneleri olması,6 geçmifl-gelecek günahlarının
affedilmesi,7 kendisine inanılması
noktasında peygamberlerden söz
alınması,8 Kevser'in verilmesi,9
ganimetlerin helal kılınması,10
âlemlere rahmet olması,11 özelliklerinin ehl-i kitap tarafından
bilinmesi,12 getirdi¤i dinin korunması teminatının verilmesi,13
‹srâ ve Mi'rac'ın ona has olması,14 çeflitli zamanlarda meleklerin yardım etmesi,15 ismiyle hitap
edilmemesi,16 kendisine soru sorma kasdıyla görüflmeden önce sadaka verilmesi,17 kendisine ita-
Y
atın aynı zamanda Allah'a itaat
olması,18 âhirette flahit olması,19
kendisine Makam-ı Mahmûd'un
verilmesi,20 ümmetinin en hayırlı
ümmet olması,21 hayatına ve beldesine yemin edilmesi,22 bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'nin lutfedilmesi23 gibi hususlar
bunlardan bazılarıdır.
Alemlere rahmet olarak yeryüzünü flereflendiren Hz. Peygamber,
insanî niteliklerin yanısıra, aynı zamanda kendisine vahiy gelen bir
elçidir. Bu sebeple Cenâb-ı Hakk
ona Kendisi ve ümmetiyle olan
iliflkilerinde farklı bir konum takdir
buyurmufltur. Kur'ân da bu gerçe¤i
beyan etmifltir. Buna göre, inananların söz ve davranıfllarında
ileri gidip de onun önüne geçmemeleri,24 seslerini Resûlullâh'ın
sesinden fazlaca yükseltmemeleri
ve insanların birbirlerine hitap ettikleri gibi ona hitapta bulunmamaları,25 aksi takdirde bütün
amellerinin zâyi olaca¤ı26 belirtilmifl, Hz. Peygamber'in huzurunda
seslerini ayarlamak suretiyle, gerekli saygıyı gösterenlerin, takva
noktasında imtihanı baflardıkları,
dolayısıyla ma¤firet ve büyük bir
mükafata nâil olacakları27 vurgulanmıfltır. Hattâ o kadar ki, Cenâbı Hakk, Kur'ân-ı Kerîm'de di¤er
peygamberlere kendi isimleriyle
hitap etmesine mukabil, Hz. Muhammed (sas)'e "Ey Resûl!.. Ey
Nebi!" gibi sıfatlarla hitapta bulunmufltur. Böylece inananların, birbirlerine seslendikleri gibi Resûlullâh'a seslenmemeleri, "Ey Muhammed!.. Ey Ebe'l-Kâsım!" gibi isim
zikrederek hitapta bulunmamaları,
ancak Yâ Resûlullah! Yâ Nebiyyullâh! gibi saygı ifade eden kelimeler kullanmaları gerekti¤i belirtilmifltir. Aynı zamanda böyle bir
davranıfl, ‹lâhî ahlâk gere¤idir. Allah'ın ona verdi¤i de¤eri ümmetinin de vermesi, yerine getirilmesi
gerekli olan bir vecîbe olsa gerektir.
Bu ba¤lamda Cenâb-ı Hakk'a
karflı birtakım görevlerimiz oldu¤u
gibi, O'nun elçisi Hz. Muhammed'e
karflı da bazı görevlerimiz vardır.
Kur'ân-ı Kerîm bu görevleri, ona
inanmak,28 itaat etmek,29 onu
gere¤i gibi sevmek,30 ve ona salât
u selâm getirmek,31 fleklinde ifade
etmektedir.
Salât u Selâm'ın Mânâsı
Bu yazıda, Hz. Peygamber'e
karflı olan görevlerimizden, salâtselâm getirme konusu üzerinde durulacaktır. "Salât" kelimesi; istî¤fâr, ma¤firet, duâ, bereket, övgü,
namaz32 gibi anlamlara gelmektedir. "Salât", Allah tarafından
olunca rahmet,33 meleklerden
olunca Allah'ın ma¤firetini istemek, mü'minler tarafından söylenince de 'hayır duâ etmek' mânâlarına gelmektedir.34
"Selâm" kelimesi ise selâmet,
esenlik, emniyet anlamlarınadır ki
"selâmet ve emniyet senin üzerine
olsun." demektir. Selâm aynı zamanda Allah'ın bir ismidir. Selâm'ın Allah'tan olması ise "Allah
seni korumayı, gözetmeyi üzerine
almıfltır, kefildir." demektir. Selâmın bir de itâat etme ve sulh içerisinde bulunma anlamı vardır.35
Bu hususla ilgili olan âyet-i kerime meâlen flöyledir: "Muhakkak
ki Allah ve melekleri, Peygambere
hep salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam
bir içtenlikle selâm verin."36 Bu
âyet, Hz. Peygamber'e salavât getirmenin farz oldu¤unu göstermektedir.37 yet-i kerîmenin bu sîga ile
gelmesi, Resûlullâh'a salavâtın sürekli yenilenece¤ini ve devamlı
tekrar edilece¤ini belirtmektedir.
yetteki "salavât getirirler" ifadesi
devamlılı¤a iflâret etmektedir.38
Hz. Peygamber'e salât ve selâm
getirmenin önemini vurgulayan
pek çok hadîs rivâyet edilmifltir.
Bu cümleden olarak Resûlullah:
"Yanında adım zikrolunup da bana salavât getirmeyen kimsenin
burnu sürtülsün."39 buyurmufllardır. "Burnu sürtülsün" ifadesi,
bunu yerine getirmeyen kiflinin
böyle olaca¤ını haber verme anlamına gelebilece¤i gibi, Hz. Peygamber'in bu kiflilere bir bedduası
anlamına da gelebilir. Her iki durum da son derece tehlikelidir. Zira
bu bir ihbarsa, zaten böyle bir durum olacaktır demektir. fiayet bir
beddua ise, Peygamberin duası Cenâb-ı Hakk tarafından reddedilmeyece¤ine göre, yine olacaktır demektir. Di¤er bir rivâyette: "Allah
benim için iki melek görevlendirmifltir. Ben bir müslümanın yanında anıldım da bana salavât getirdi mi, mutlaka o iki melek ona:
"Allah seni ba¤ıfllasın" derler. Allah Teâlâ ve di¤er melekleri de o
iki mele¤e cevap olarak: "Amîn"
derler. Bir müslümanın yanında
adım zikrolundu¤unda da bana
salavât getirmedi mi, mutlaka o
iki melek: "Allah seni ba¤ıfllamasın." der. Yüce Allah ve öteki melekler de o iki mele¤e cevaben:
"Amîn" derler."40 buyurmufllardır.
Konuyla ilgili di¤er bir hadîslerinde de flöyle der:
"Kim bana bir defa salât getirirse, Allah da ona on salât getirir
ve on günahını affeder; on derece
yükseltir."41 Hadîsin devamında:
Bir gün Resûlullah sevinçli olarak
geldi. Kendisine: "Sizi sevinçli görüyoruz!" denilince, flöyle buyurmufllardır: "Bana melek geldi ve
flu müjdeyi verdi: "Ey Muhammed! Rabb'in diyor ki: "Sana salât eden herkese benim on rahmette bulunmam, selâm eden herkese de benim on selâm etmem sana (ikram olarak) yetmez mi?"42
"Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavât
edendir."43
"Gerçek cimri, yanında anıldı¤ım hâlde bana salavât etmeyendir."44
"Yeryüzünde Allah'ın seyyah
melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana ulafl-
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
32
tırırlar."45
‹bn Ebî Leylâ'nın rivayet etti¤ine göre bir defasında Ka'b b. Aceze ile karflılaflmıfltık. Bana flöyle
dedi: Sana bir hediye vereyim mi?
Bir gün Hz. Peygamber yanımıza
geldi ve ona sorduk: Ey Allâh'ın
Resûlü, size nasıl selâm verece¤imizi bize ö¤rettiniz. Peki ama size
sana nasıl salavât getirece¤iz, bunu
da ö¤ret." Buyurdular ki: flöyle deyin: "Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed,
kemâ salleyte alâ ‹brâhîm'e ve alâ
âli ‹brâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed,
kemâ bârekte alâ ‹brâhime ve alâ
âli ‹brâhîm, inneke hamîdün mecîd."46
‹slâm âlimlerine göre Resûlullâh'ın ismi zikredilince bir defa
salât ve selâm getirmek vâcip,47
isminin tekrar edili¤i sayısınca getirmek ise müstehap sayılmıfltır.48
Keza namazda, tahiyyattan sonra
onun isminin geçti¤i ve yazıldı¤ı
yerlerde, ezan okundu¤unda, cuma
günlerinde, camiye girildi¤inde,
cenaze namazı kılınırken, kabri ziyaret edildi¤inde salâ u selâm okumak müstehap olarak kabul edilmifltir.49
Salât u selâm'ın iki yönü vardır:
Mü'minlerin Resûlullâh (sas) için
getirdi¤i salavât, Allah Teâlâ'nın,
peygamberinin kendi katındaki de¤erini artırması içîn bir duâ niteli¤i
taflımaktadır. Salavatın mü'minlere
bakan yönü de kulu Allah'a yakınlafltıran vesilelerden birisi olmasıdır.
Resûlullâh'a (sas) yapılan salât,
onun aslında salâta olan ihtiyacından dolayı de¤ildir. Aksi halde,
peygambere Allah salât-selâm
edince, meleklerin de salâtına ihtiyaç kalmazdı. Bu, ancak ona duyulan saygıyı ifade etmek içindir. Nitekim Yüce Yaratıcı da, kendisinin
aslâ ihtiyacı olmadı¤ı hâlde bize,
kendini anmamızı farz kılmıfltır.
Bu, ancak Cenâb-ı Hakk'ın bize
bundan dolayı mükâfat vermesi,
bize flefkat ve merhamet göstermesi ve bizlerden Hz. Peygamber'e
saygımızı ortaya koymamız içindir.50 ‹flte bundan dolayıdır ki, Hz.
Peygamber de: "Kim bana tek bir
defa salât u selâm getirirse, Allâh
da ona on defa salât eder."51 buyurmufllardır. Allah Teâlâ, Peygamberini, ümmetinin kendisine
getirmifl oldu¤u salât u selâmın
minneti altında bırakmamıfltır.
Çünkü buna bedel, Peygamber'in
Seite 32
DOSYA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
de ümmetine salâtta bulunmasını
emrederek, mukâbele etmesini sa¤lamıfltır:52 Nitekim bu husus
Kur'ân-ı Kerîm'in âyetiyle beyan
edilmifltir: "..Onlara duâ et. Çünkü
senin salâtın (duân), onların kalplerini yatı_tırır."53
Yukarıda geçti_i üzere 'salavât'ın bir mânâsı, rahmettir. Rahmet duası olan salavât ise, Rahmetenlil-lemîn'in vusûlüne vesiledir.
Öyle ise salavâtı kendimiz için
alemlere rahmet Hz. Muhammed'e
(sas) ulaflmaya bir vesile yapmalı
ve o Zâtı da rahmet-i Rahman'a nâil olmaya vesile kılmalıyız.
Teflehhüdde Hz. Peygambere
bütün mahlukatın salavât ve selâmlarını kendi hesabına Yüce
Rabb'imize hediye edip, Resul-i
Ekrem'e selâm etmekle, ona karflı
olan ba¤lılı¤ımızı yenilemifl ve aynı zamanda onun bize olan emirlerine itaatımızı izhar etmifl oluyoruz. Yine Asr-ı Saâdet'ten günümüze kadar bütün ümmetin salâtları,
Resûlullâh'ın duasına devamlı surette bir âmîn demektir ve bir umumî ifltiraktir. Hattâ ona getirilen her
bir salavât dahi, onun duasına birer
âmîndir ve ümmetinin her bir ferdinin, namazlarında ona salât ve
selâm getirmeleri, onun ebedi saâdet hususundaki duasına gayet
kuvvetli ve umumî bir âmîndir.
Yani bir yönüyle Hz. Peygamber
dua ediyor, di¤er insanlar da bu duaya âmîn diyorlar. Bu da, onun duasının ne derece makbul oldu¤unu
gösterir.
Hz. Peygamber'e getirilen salât
ü selâmda, ümmetinin ona karflı bir
teflekkür borcunu yerine getirmesi
anlamı da vardır. Zira ümmetine
karflı son derece düflkün olan ve
onlara dünya-ukbâ saâdetinin yolunu gösteren o Zât'a karflı salât ü selâm getirmek hem bir vefa ve sadakat borcu olmanın ötesinde bir ilahî emirdir.
Rasuli Ekrem (sas) ahirette ümmetine daha çok flefaat edebilmesi
için ümmetinin sınırsız dualarına
ve salavâtına ihtiyaç duymaktadır.
Hz. Peygamber'e salavât getirmede flu hususlar düflünülebilir: O,
ümmetine her noktada örnek olma
durumundadır. Bu durumda da örnek olmufltur. Nasıl mü'minler namaz kılarken Resûlullâh'ın namaz
kılıflını örnek alıp namaz kılıyor,
oruç, hac gibi ibadetlerde Ona bakarak eda ediyorsa, salavâtta da
O'nun uygulamalarına uymaktadırlar ve uymalıdırlar.
Netice itibariyle, salât selâm ge-
tirme, mü'minlerin Resûlullâh'a
karflı yapmaları gereken en önemli
görevlerden birisidir. Çünkü âyetin
ifadesine göre hem Yüce Allah,
hem de melekler Hz. Peygamber'e
salât-selâm getirmektedir. ‹nananların bundan geri durması, do¤ru
bir davranıfl de¤ildir Bu davranıfl,
Hz. Peygamber'e karflı olan saygı
ve sevginin alâmeti olarak kabul
edilmekte ve aynı zamanda böyle
bir davranıflla mümin, bu konuda
Allah'a ve meleklere ittibâ etmifl
olmaktadır.
Kaynaklar
1- Bakara 2/253. 2- ‹srâ 17/55.
3- Ahzâb 33/40 4- A'râf 7/158;
Enbiyâ 21/107; Sebe' 34/28; Bakara 2/21; Nisâ 4/179... 5-Ahkâf
46/29; Cinn 72/113. 6-Ahzâb
33/6. 7- Fetih 48/12. 8-Ali ‹mrân
3/81. 9-Kevser 108/1. 10- Enfâl
8/1. 11- Enbiyâ 21/107. 12- Bakara 2/89,146; A'râf 7/157. 13-Tevbe 9/33; Mâide 5/3; ‹brahim 14/9.
14-‹srâ 17/1; Necm 53/118. 15Ali ‹mrân 3/13, 122123; Enfâl
8/912, 4344... 16-Mâide 5/67; Enfal 8/64; Müddessir 74/1;Nûr
24/63. 17- Mücâdele 58/1213. 18Ali ‹mrân 3/31, 32, 132; Nisâ
4/80; A'râf 7/158. 19- Bakara
2/143; Nisâ 4/4142; Nahl 16/89;
Ahzâb 33/45. 20-‹srâ 17/79. 21Ali ‹mrân 3/110. 22- Hicr 15/72;
Beled 90/12. 23-Kadr 97/15. 24Hucurât 49/1. Bunun anlamı: Hz.
Peygambere inanan kimselerin,
karflı karflıya kaldıkları konularda, Allah ve Resûlünün bir hükmünün olup olmadı¤ını arafltırmaları ve ona uymaları gereklidir.
25-Nûr 24/63; Hucurât 49/2. Bu
âyette o dönemde yaflayan kimselerin, onunla konuflurken dikkatli
davranmaları, seslerini ayarlamaları ve sadece ona duyuracak
kadar bir ses tonuyla konuflmaları
istenmektedir. Daha sonra gelecek olanlar gelince, onlar da bu
saygıyı, onun sünnetine karflı göstermeli, hadîsleri sükûnet ve saygıyla dinlemeli ve gereklerini tam
anlamıyla uygulamalıdırlar. 26Hucurât 49/2. 27-Hucurât 49/3.
28-Bakara 2/136; 137; 285; Nisâ
4/152; A'râf 7/158; Te¤âbun
64/8... 29-Ali ‹mrân 3/3132; Nisâ
4/1314; 6465; 69; Tevbe 9/71...
30-Ali ‹mrân 3/31; Tevbe 9/24.
31-Ahzâb 33/56. 32-Dâme¤ânî,
Hüseyn b. Muhammed, Kâmûsu'lKur'ân, Dâru'1‹lm Li'1Melâyîn Beyrut 1985, s. 284285; Râ¤ıb, el ‹sfehânî, el Müfredât, Dâ-
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
ru'1Ma'rife, Beyrut ts; s. 285286;
‹bn Fâris, Ebu'1Hüseyn Ahmed b.
Fâris b. Zekeriyya, Mu'cemu 'l
Mekâyîs fi'l Lü¤a, (Neflr: fiihâbuddîn Ebû Amr), Dâru'1Fikr, Beyrut
1994, s. 572573. 33- Râ¤ıb, a.g.e,
s. 285; ‹bn Fâris, a.g.e, s.573. 34Dâme¤ânî, a.g.e, s. 284; Râ¤ıb,
a.g.e, s. 285; Cessâs, Ebûbekr Ahmed b. Ali erRâzî, Ahkâmu'lKur'ân, Dâru ‹hyâi'tTurâsi'1
Arabî, Beyrut 1985, 5/231, 243;
Kâdı Iyaz, Ebu'1Fadl elYehsubî,
eyflifâ Bi Ta'rfi Hukûki'l Mustafâ,
Dâru'1Fikr, Beyrut 1988, 2/60;
‹bn Kesîr, Ebu'1Fidâ ‹smâîl edDımeflki, Tefsîru'lKur'âni'l Azîm,
Dâru Kahraman, ıst.1992, 6/447
vd. 35-Kâdı Iyaz, a.g.e, 2/6061.
36-Ahzâb 33/56. 37-Cessâs, a.g.e,
5/243; ‹bnü'1Arabî, Ahkâmu'l
Kur'ân, 3/623; Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, elCâmi'li Ahkâmi'l Kur'ân, Beyrut
1985, 14/232233; Sâbûnî, M. Ali,
Revâiu 'lBeyân Tefsîru Ayâti'lAhkâm Mine'l Kur'ân, Dersaadet Kitabevi, ‹st.ts. 2/366; Elmalılı,
Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur'ân Dili, Feza Gazetecilik A.fi, ts; 6/333.
38-Sâbûnî, a.g.e, 2/367. 39-Tirmizî. Daavât 110; Ahmed b. Hanbel,
2/254. 40-Heysemî, Nûreddîn Ali
b. Ebûbekr, Mecmeu'zZevâid ve
Menbeu'lFevâid, Dâru'rReyyân,
Kâhire 1987, 10/164166; Kurtubî,
a.g.e, 14/233; ‹bn Kesîr, a.g.e,
6/465466. 41-Nesâî Sehv 55. 42Nesâî Sehv 55. 43-Tirmizî Salât
357. 44-Tirmizî Daavât 110. 45Nesâî Sehv 46. 46-Buhârî, Enbiyâ
10; Tefsîru Sûreti (33) 10: Daavât
31, 32; Müslim, Salât 65, 66, 68,
69; Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitr 20; Tefsîru Sûreti (33) 23;
Nesâî, Sehv 49, 54; ‹bn Mâce,
‹kâme 25; Dârimî, Salât 85; Muvatta, Sefer 66, 67; Ahmed b.
Hanbel, 1/162, 199; 3/47; 4/118,
119, 241, 243, 244; 5/274. 374,
424. 47-Cessâs. a.g.e, 5/243; Kurtubî, a.g.e, 14/233; Elmalılı, a.g.e,
6/333. 48-Zuhaylî, Vehbe, etTefsîru'lMunîr, Dâru'1Fikr, Beyrut
1991, 22/102; Sâbûnî, a.g.e, 2/367
vd. 49-Kâdı Iyaz, a.g.e, 2/6468:
Zuhaylî, a.g.e, 22/99. 50-Râzî,
Fahruddin Muhammed b. Ömer b.
Huseyn b. Hasan b. Ali et-Teymî,
etTefsîru'lKebîr, Dâru'1Kütübi'I‹lmiyye, Beyrut 1990, 25/196.
51-Ebû Dâvud, Vitr 26; Dârimî,
Rikâk 58; Ahmed b. Hanbel,
2/172, 187; 3/102, 261. 52-Râzî,
a.g.e, 25/196. 53-Tevbe 9/103.
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 33
Hayat
SALIK SAYFASI
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
33
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
ORUÇ VE SALIK
Dr. Mehmet BLGN
[email protected]
amazan ayının gelmesiyle
birlikte tutulan orucun manevi yönü oldu¤u kadar sa¤lık
açısından da pek çok faydası vardır.
Ramazan ayında yenilen gıda miktarının azalması karaci¤er, mide ve
ba¤›rsaklar, kalp ve damarlar gibi
bazı önemli organlar üzerinde olumlu etkiler yapmaktadır. Ayrıca sindirim sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları, hipertansıyon ve obezite (fliflmanlık) gibi pek çok hastalık içinde
önemli yararları vardır. Ancak orucun yararlı olabilmesi için iftar ve
sahurlarda fazla yemekten kaçınmak
gerekir.
Orucun sa¤lı¤a faydaları
- Mide ve ba¤›rsaklar oruç esnasında yaklaflık 14-16 saatlik bir süre
boyunca dinlenir ve kendilerini yenileme fırsatı bulurlar.
- Küçük boyuttaki mide fıtıklarının iftar ve sahurda az yemek kaydıyla daha da küçüldü¤ü bildirilmifltir.
- Vücudumuzun en önemli organlarından biri olan karaci¤er oruçlu iken çalıflmasını iyice yavafllatarak dinlenir ve Ramazan boyunca
kendini yeniler. Bu arada karaci¤er
vücutta birikmifl olan toksinleri daha kolay bir flekilde vücuttan uzaklafltırır.
- Di¤er zamanlarda daha çok tüketilen sigara gibi zararlı maddeler
Ramazan ayı boyunca daha az tüketilir. Dolayısıyla bu maddelerin vücuda verdi¤i zararlar azalmıfl olur.
- Obezite (fliflmanlık) bilindi¤i gi-
R
bi aflırı yemekten kaynaklanan bir
hastalık durumudur. Ramazan haricinde iradelerine hakim olamayan
bu hastalar çok sık yemek yerler.
Oruç tuttuklarında ise iftar ve sahurda fazla yemekten kaçınırlarsa kilo
verme fırsatı bulurlar.
Oruç ayrıca obez hastalara yeme
alıflkanlıklarını düzenlemek ve kendilerini kontrol etmek için yardımcı
olur.
- Oruç tutan kiflilerde damar cidarındaki birikmifl olan ya¤lar kan dolaflımına girer ve yakılır.
Böylece damar sertli¤i azalarak
hipertansiyon, kalp ve beyin damarlarının tıkanması, felç gibi önemli
hastalıkların önlenmesine katkı sa¤lanmıfl olur.
- Oruçlu iken vucutta su azaldı¤ı
için damarlardaki basınç azalır. Bu
da kalbin yükünü hafifleterek kalbi
rahatlatır ve tansiyonun yükselmesini önler. Kalb yetmezli¤i, kalp ritim
bozuklu¤u ve tansiyon yüksekli¤i
olan hastalar oruçlu iken daha rahat
oldukları gözlenmifltir.
- Kalp hücreleri enerji yakıtı olarak glikoz ve ya¤ asitlerini kullanır.
Fakat bunlardan ya¤ asitlerini daha
çok tercih eder. ‹flte bu ya¤ asitleri
açlık süresi uzadı¤ında daha fazla
üretilir.
Böylece oruçlu iken kalbin ifli bu
flekilde de kolaylaflmıfl olur.
- Oruç tutmak hücreler üzerinde
de olumlu etkiler yapar. Oruç sırasında ya¤lanmıfl ve ölmekte olan
hücrelerin dıfları atılması kolaylaflır
ve hızlanır. Böylece sa¤lıklı hücreler
daha iyi oksijen alır ve daha kolay
beslenirler. Unutulmamalıdırki bünyemizi sa¤lıklı ve dinç kalabilmesi
hücre faaliyetlerinin normal ifllemesine ba¤lıdır.
- Ramazan ayının ve orucun manevi havası insanlarda sitres ve buna
ba¤lı olumsuzlukları azalttı¤ı gözlenmifltir.
- Özet olarak oruç tutan bünye
adeta bakıma girmekte, iç organları
çevreleyen ve damar cidarındaki
ya¤lar azalmakta, vucudun zindeli¤i
artmakta, mide-ba¤›rsak, kalp, da-
mar ve karaci¤er hastalıklarına karflı
vücut mukavemet kazanmaktadır.
Sa¤lıklı oruç nasıl tutulur?
Sa¤lıklı oruç tutmanın temelinde
bir defada bol miktarda gıdanın alınmaması yatmaktadır.
Özellikle iftarlarda mideye aflırı
yüklenmeden dolayı hazımsızlık,
fliflkinlik, mide a¤rısı ve yorgunluk
gibi flikayetler ortaya çıkmaktadır.
Ramazan ayında en çok karflılaflılan
sa¤lık problemi iftarda aflırı yemekten kaynaklanan sindirim sistemi bozuklu¤u vakalarıdır. Bunu önlemenin yolu iftar yeme¤inin ikiye bölünmesidir. Önce sulu ve hafif gıdalarla
(çorba vs. gibi) oruç açılmalı ve en
azından 20 dakika beklendikten sonra di¤er ana yeme¤e geçilmelidir.
Bunun yanında yavafl yemeye ve
aflırı yememeye özen göstermelidir.
Hızlı ve fazla miktarda yemek yenildi¤inde besinler mideden ba¤›rsa¤a
do¤ru dürüst sindirilmeden geçece¤inden gaz ve hazımsızlık flikayetleri ortaya çıkar. Genel olarak sık aralıklarla fakat azar azar yemek daha
yararlıdır.
Tok karnına yatmanın sa¤lık için
pek çok zararları oldu¤undan yatmadan 1,5-2 saat öncesinde yemek yemeyi mutlaka kesmelidir.
Sahura kalkmak yararlıdır fakat
a¤ır yiyeceklerden kaçınmalı ve hafif kahvaltılık gıdalar tercih edilmelidir. Sahurdan hemen sonra tok karnına yatılmamalı ve bir süre beklenmelidir.
‹ftarda ve sahurda bol sıvı almak,
en az 3-4 bardak su içmek yararlıdır.
Ramazanda a¤ır, çok ya¤lı, tuzlu
ve kızartma türü yiyecekler yerine
çorba, komposto, etli sebzeler, yo¤urt, süt ve sütlü tatlılar gibi hafif
yiyecekler tercih edilmelidir. Ayrıca
vitamin içeren taze sebze ve meyveler de ihmal edilmemelidir.
Yemeklerden sonra mümkünse
bir süre yürüyüfl yapmak çok yararlıdır.
Ramazanda mide ve ba¤›rsak flikayetleri olanlar asit ve gaz giderici
ilaçlar alabilirler.
“ ‹ n n a l i l l a h i ve i n n a i l e y h i ra c i u n”
“ ‹ n n a l i l l a h i ve i n n a i l e y h i ra c i u n”
“ ‹ n n a l i l l a h i ve i n n a i l e y h i ra c i u n”
TAZiYE
TAZiYE
TAZiYE
Hastaların oruç tutması
fieker hastalarının oruç tutması
kural olarak tehlikelidir. Çünkü fleker hastaları sık sık azar azar yemek
zorunda ve gerekti¤i zaman ilaçlarını kullanmak zorundadırlar. Insülin
ve di¤er fleker ilaçlarını kullanan
hastalarda zaman zaman fleker düflmeleri (hipoglisemi) ve fleker yükselmeleri (hiperglisemi) görülebilece¤inden oruç tutmaları hayati yönden tehlikeli olabilir. Oruç tutan fleker hastalarında bazen komaya varan ciddi sa¤lık sorunları ortaya çıkabilmaktadir. ‹laç kullanmayan hafif fleker hastaları ise oruç tutmak isterlerse doktorlarına danıflmalıdırlar.
Tansiyonu henüz kontrol altına
alınamamıfl hipertansiyon hastaları,
ciddi kalp yetmezli¤i olan hastalar
hastalıkları kontrol altına alınana kadar oruç tutmamalıdırlar. Bu hastalıklar ilaçlarla kontrol altına alındıktan ve düzene girdikten sonra hastalar ilaçlarını muntazam kullanmak
flartı ile oruç tutabilirler. Hatta oruç
bu hastalıklarda tedaviye yardımcı
bir rol oynamaktadır. Fakat bu hastalar iftar ve sahurda normal bireylere göre daha dikkatli davranmak ve
fazla yememek zorundadırlar.
Ayrıca vücudu yıpratıcı a¤ır hastalı¤ı olanlar, kanser hastaları ve sürekli ilaç kullanması gereken hastalar oruç tutmamalıdırlar.
Bayramda yiyeceklere dikkat!
Ramazan ayında belli bir tempoya alıflan mide ve barsaklar Ramazandan sonra birdenbire a¤ır yiyeceklerle karflılafltıklarında rahatsızlanmaktadırlar. Bayramlarımızda geleneksel olarak bolca ikram edilen
baklava türü tatlılar fleker ve ya¤ yönünden zengin olduklarından mide
ve barsakları bozabilmektedirler. Bu
tür tatlılar aflırı yendi¤inde midede
yanma, ekflime ve ishal flikayetleri
ile sıkça karflılaflılmaktadır. Bu nedenle özellikle bayramlarda bu tür
a¤ır tatlıları ölçülü yeme konusunda
dikkatli olmalıyız.
Hepinize sa¤lıklı ramazanlar ve
hayırlı bayramlar dilerim.
GÖZAYDINLII
GEÇM OLSUN
Kıymetli Dostumuz
IGMG Eitim Bakanı
Mehmet GEDK Bey`in
annesinin
vefat›n› teessürle
ö¤renmifl bulunuyoruz.
Merhumeye Allah`tan rahmet;
kederli ailesi ve sevenlerine
baflsa¤l›¤› diliyoruz.
Sevgili Dostumuz
Gazetemizin Yazarlarından
Zeki Kantarolu Bey`in
Kıymetli kardeimiz
Ahmet ÖLMEZ Bey`in
brahim GÜMÜOLU Bey`in
Babasının vefat›n› teessürle
babasının
Fatıma Müberra ad› verilen
vefat›n› teessürle
ö¤renmifl bulunuyoruz.
Merhuma Allah`tan rahmet;
kederli ailesi ve sevenlerine
baflsa¤l›¤› diliyoruz.
bir k›z evlad› dünyaya gelmifltir.
Hessen Hayat Gazetesi
Adına Sinan Aktürk
Hessen Hayat Gazetesi
Adına Sinan Aktürk
ö¤renmifl bulunuyoruz.
Merhuma Allah`tan rahmet;
kederli ailesi ve sevenlerine
Yavruya Cenab-› Allah`tan
hay›rl› uzun ömürler diler;
Çelik ailesini tebrik ederiz.
baflsa¤l›¤› diliyoruz.
Hessen Hayat Gazetesi
Adına Sinan Aktürk
Hessen Hayat Gazetesi
Adına Sinan Aktürk
Aydın ERBA Bey`in
babasının
rahats›zl›¤›n› ö¤renmifl
bulunuyoruz
Kardeflimize Cenab-› Allah’tan
acil flifalar diliyor;
geçmifl olsun diyoruz.
Hessen Hayat Gazetesi
Adına Sinan Aktürk
12. sayi sayfalar
34
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 34
KOMED-MZAH
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 35
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
36
DUA
Erzurumspor yenilirse küme düflecek, berabere kalır ya da yenerse
ligde kalacaktır. Hoca'dan dua etmesini isterler:
- Hocam bi dua et de takım yensin, heç degilse berabere galsın.
Hoca dua eder. Maçın 90 dakikası berabere biter ama Erzurumspor
uzatmalarda bir gol yer ve küme düfler. Taraftarlar:
-Ne biçim dua ettin" diye Hoca'ya çıkıflırlar. Hoca:
- Ula uflah ben 90 dekke için dua
ettim. Ne bülim hakem uzadacah!.
CENEZE NAMAZI
Zamanın Diyanet ‹flleri Baflkanı
Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Erzurum'a gelmiflken okudu¤u medreseyi
de ziyaret etmek ister ve fieyhler
medresesine gider. O sıralarda da
Naim Hoca hem fieyhler Camiinde
müezzinlik yapmaktadır hem de yanındaki medresede talebe okutmaktadır. Uzun a¤ızlı¤ına cıgarasını takmıfl, bir aya¤ını uzatmıfl, Hocanın
verdi¤i selamı "elesine" almıfltır.
Gelen baflında biraz bekleyince:
-Gurban adın ba¤ıflla, der Naim
Hoca.
Baflında bekleyen:
- Ömer Nasuhi
Naim Hoca'da jeton düfler gibi
olur.
-Bülmeni de var mi?
-Evet. Naim Hoca yerinden fırlar
ve Ömer Nasuhi Hocanın eline uzanırken:
-Buyurun ceneze namazına, der.
EHMED
Bir zamanlar yol vergisi vardı.
Ya yol vergisi vereceksin ya da yol
iflinde çalıflacaksın. ‹ki Tortumlu
hem vergi verememifl hem de iflten
kaçmıfllardı ki yolda jandarmayla
karflılafltılar.
-Dipkoçanızi verin bahim!
-Yohdur.
-Adın ne?
Tortumlu, arkadaflının gözlerine
bakıp bir iflaret verdi. Adlarını da
söylemezlerse kurtulacaklardı.
-Ola benüm adım neydi Memmed?
-Ben ne bülim Ehmed!
PN UCU
PUTUN ELNDE
- Yeni mezun hoca ilk defa vaaz
verecektir. Camiye gider ve vaaza
bafllar. Konuflmasının bir yerinde
"gaile" (derler ki anlamında) diye
bir kelime kullanır. Bu sırada cemaatten biri kalkıp yanlıfl oldu¤unu
söyler. Bunun üzerine hoca ilk söyledi¤ini de¤ifltirir ve "gaele" der.
Aynı adam tekrar yanlıfl oldu¤unu
söyler. Hoca bu kez "gaeile" der.
Aynı flahıs tekrar yanlıfl oldu¤unu
Seite 36
KOMED-FIKRA
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
söyler.
Bu bir kaç kez böyle sürüp gider.
Sonunda: Hoca itiraz eden adamı ça¤ırır ve adama:
"Bak kardeflim, tamam anladık
yanlıfl. Ama cemaatin içinde ayıp
oluyor." diyerek cebinden bir makara ip çıkarıp, bir ucunu aya¤ına ba¤lar, öteki ucunu da adama vererek:
"Bir yanlıfl söylersem sen ipin
ucunu çekersin, bende anlarım ve
düzeltirim."
Hocayla adam anlaflırlar. Adam
yerine oturur. Hoca vaaza yeniden
bafllar, bir süre sonra adam ipi çeker.
Öyleki her kelimede ip çekilir.
- Hoca yine dayanamayıp adamı
ça¤ırır ve makarasını alıp cebine koyarak dıfları çıkar. Bunun üzerine
cemaat hocaya:
"Hocam nereye, daha vaaz bitmedi, hemin daha namaz da kılmadık." derler.
Hoca ise sitemkar bir flekilde:
"Cemaat kusura bakmayın ipin
ucu pufltun elinde" der ve camiden
ayrılır...
DAYI AYI
OLDUKTAN SONRA
Harput’ta, beyler selamlık dedi¤imiz bir yerde oturur, uzun kıfl gecelerinde kahve içip sohbetlerde bulunarak so¤uk geceleri sıcak ederlerdi.
Gene böyle bir günde, aniden kapı çalınır, içeriye yafllı, eli aya¤ı so¤uktan donmufl birisi girer. Hemen
mangalın yanına gelir ve üflümüfllü¤ün vermifl oldu¤u bir düflüncesizlikle, mangalın üzerine üfler. Mangaldan yükselen küller, beyleri küle
bo¤ar.
Mangalın küllerini yiyen beylerden biri, nazik ve beyli¤in vermifl
oldu¤u bir heybetle:
"Dayı sorması ayıp sen nerelisin?"
Yaptı¤ı ayıbın farkında olan yafllı
adam:
"Bey bey, dayı ayı olduktan sonra nereli oldu¤u ne lazım." der ve
kendisini affettirir.
HANIMINDAN
KORKMAYAN VAR MI?
Elazı¤’da adamın biri kahveye
girer ve oyun oynayanlara hitaben:
"Hop abeler, bi dakka. Hanımından gorhanlar aya¤a gahsın."
Ani bir gürültü, hayda herkes
ayakta. Bir kifli hariç. Kahvenin tamamı hayretler içinde. Soruyu soran
adam, oturan adama yaklaflır ve:
"Abe helal olsun be, deliganlı
adam mıflsın. Harbiden sen hanımından korkmaz mısın?"
Adam nefes nefesedir. Heyecanı
biraz geçince:
"Yav gardaflım ele bi laf ettin ki,
dizlerim kırıldı, galhamadım." der.
SALON KARANLIKTA
KALIRMI
Akıl hastanesinde hastasını ziyarete gelen baflhekim salonun tavanında bir hastanın bafl afla¤ı sallandı¤ını görür. Baflhekim sorar:
"Bu hasta niye böyle duruyor?"
Doktor:
"Bu hasta kendini lamba zannediyor efendim" der.
Baflhekim büyük bir kızgınlıkla
doktora:
"Çabuk indirin" diyince
Doktor tepkiye tepkiyle karflılık
vererek:
"Ama efendim, o zaman salon
karanlıkta kalır"
Eein sicili
Zamanın birinde yafllı bir amca
efle¤i ile karayolunda a¤ır a¤ır ilerlerken yolda görev yapan trafik polislerince durdurulur ve kırmızı ıflık
ihlali yaptı¤ı söylenir bu sebebten
ötürü ceza yazılacaktır trafik polisi
yafllı amcaya dönerek
- Amca kırmızı ıflık ihlali yaptın
ceza yazaca¤ım cezayı sanamı yazayım yoksa efle¤emi. Efle¤e yazarsam
3 kurufl sana yazarsam 5 kurufl nasıl
istersin ?
- Bana yaz o¤lum
-Amca anlamadın galiba sana yazarsam 5 kurufl efle¤e yazarsam 3
kurufl
- Anladım o¤lum anladım. Efle¤in sicilini bozmayalım belki ilerde
polis olur der...
"Bu biiirrr"
ÇOCUK dedesine sormufl:
Dede ninem ile kaç y›ld›r evlisin?
40 y›ld›r evlat
Peki ama dede, ben sizi hiç kavga ederken görmedim bunun s›rr›
nedir?
Otur evlat anlatay›m... Nikah›m›z
k›y›ld›. Benim at arabas›na ninenin
üç-befl eflyas›n› att›k ve bizim köyün
yolunu tuttuk. Yolda at›n aya¤› tökezlendi. 'Bu bir' dedim. Yola devam ederken bir daha tökezlendi,
ben yine 'Bu iki' dedim. Köye de
epey yolumuz vard›. Bizim at›n aya¤› bir daha tökezleyince 'Bu üç' dedim ve çektim pifltovu, at› orada
vurdum. Ben at› vurunca bafllad› bana söylenmeye:
Biz nas›l gidece¤iz. Niye durup
dururken at› vurdun. Sende hiç ak›l
yok mu? Bu eflyalar› nas›l götürece¤iz?
Ben de döndüm ninene:
"Bu biiirrr" dedim.
O gündür bu gündür, gül gibi geçinip gidiyoruz....
Bob nerede?
George Bush bir ilkokulu ziyaret
eder. Çocuklara:
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
- Sorusu olan var m›? der. ve küçük Bob sözü al›r.
- Benim üç sorum olucak:
1- Seçimlerde daha az oy alman›za ra¤men nas›l oldu da Baflkan oldunuz?
2- Hiroflhima'ya at›lan atom
bombas› sizce dünyan›n en büyük
terör faaliyeti de¤il midir?
3- Hiçbir neden yokken neden
Irak'a sald›rmak istiyorsunuz? Aniden zil çalar ve cocuklar tenefüsse
ç›karlar. Çocuklar geri döndü¤ünde
bu sefer sözü küçük Tom al›r. Benim befl sorum olacak:
1- Seçimlerde daha az oy alman›za ra¤men nas›l oldu da Baflkan oldunuz?
2- Hiroflhima'ya at›lan atom
bombas› sizce dünyan›n en büyük
terör faaliyeti de¤il midir?
3- Hiçbir neden yokken neden
Irak'a sald›rmak istiyorsunuz?
4- Bugün neden zil 30 dakika erken çald›?
5- Bob nerede?
Burada ne halt yiyoruz
Genç deve annesine sormufl
-"Anne niye bizim ayaklar›m›z
bu kadar büyük?"
Anne cevap vermifl:
-"Çölde kuma batmamak için."
Genç deve tekrar sormufl:
-"Peki kipiklerimiz niye bu kadar
gür.
Anne tekrar cevap vermifl:
-"Çölde kum f›rt›nalar›nda kum
kaçmas›n diye."
Merak› yat›flmam›fl olan genç deve bir soru daha sormufl:
-"Bizim niye hörgüçlerimiz var."
Anne deve sab›rla yan›tlam›fl:
-"Çölde çok uzun süre susuz idare edebilme için suyu hörgüçlerimizde depolar›z."
Sonunda dayanamayan genç deve sormufl:
-"Peki biz Ankara Devlet Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz?"
"Lütfen sütuna
dikkat edin..
Amerika'da ölen bir kad›n için
kilisede cenaze töreni düzenlenmiflti. Tören sonunda cenaze görevlileri
tabutu tafl›rken, tabutun ön bölümünü yanl›fll›kla kilisedeki sütunlardan
birine çarpt›lar. Bu olaydan sonra tabuttan bir inilti sesi duyuldu. Tabut
aç›ld› ve öldü¤ü san›lan kad›n›n gerçekte yaflad›¤› anlafl›ld›. Bir süre
hastanede tedavi edilen kad›n iyileflti ve 10 y›l daha yaflad›. 10 y›l sonra
öldü¤ünde ise cenaze töreni yine ayn› kilisede yap›ld›. Tören sonras› görevliler tabutu tafl›rken, kilisedeki
ayn› sütunun önüne geldiklerinde,
ölen kad›n›n kocas›n›n, arkalardan
sesi duyuldu;
"Lütfen sütuna dikkat edin..
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 37
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
SPOR
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
37
5. ampiyon aranıyor Hakan rekora göz dikiyor
Murat Erbay
utbolseverlerin hasreti nihayet dindi ve Türkcell Süper Ligi 48. kez ‘merhaba’ dedi.
F
Futbol Federasyonunu’nun çok tartıflılan yeni havuz sistemiyle sahada kazanan takımın kasasına yüksek miktarda paraların girece¤i, yani performansın
kazancı belirleyece¤i 2005-06 sezonu G.Birli¤iF.Bahçe maçıyla açıldı. ‘Flafl’ transferlerle renklenen, derbilerde misafir takım taraftarlarının yer alamayaca¤ı, hakeme dokunan futbolcunun adeta yanaca¤ı, Nike markalı topların sahalarda uçaca¤ı ligimizin ilk yarısı 18 Aralık’ta tamamlanacak. 32 günlük
devre arasının ardından ikinci yarı 20 Ocak 2006’da
start alacak ve sezon 14 Mayıs 2006’da sona erecek.
Kavgasız, gürültüsüz, flikesiz ve sakatlıklardan uzak
bir sezon temennisiyle bafllayan Süper Lig’de geriye
dönüp flöyle bir bakıldı¤ında birbirinden ilginç sonuçlarla karflılaflmak mümkün. Farklı skorlarla biten
maçlar, hükmen ma¤lubiyetler, nama¤lup tamamlanan sezonlar... ‹flte, 47 yılı deviren ligimizin önemli
istatistikleri...
fiampiyonlukları yalnızca 4 takım paylafltı.
1959’da bafllayan ligde flimdiye dek F.Bahçe 16,
G.Saray 15, Befliktafl 10, Trabzon ise 6 kez mutlu sona ulafltı. Befliktafl’ın 1959’da bafllayan lig öncesi 2
flampiyonlu¤unun, Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu kararıyla lig flampiyonlu¤una eklenmesiyle Siyah-Beyazlıların flampiyonluk sayısı 12 olarak tescillendi.
fiampiyonluklardan 34’ünde yabancı, 13’ünde
Türk teknik adamların imzası bulunuyor. Befliktafl,
Türk teknik direktörlerle flampiyonluk ipini gö¤üsleyemezken, Trabzon 4 kez Ahmet Suat Özyazıcı, 2
kez de Özkan Sümer’le olmak üzere toplam 6 flampiyonlu¤a yerlilerle ulafltı. G.Saray’ın da 15 flampiyonlu¤undan 4’ünde Fatih Terim, 2’sinde de Gündüz Kılıç’ın adı bulunuyor. F.Bahçe ise tarihinde ilk kez
Mustafa Denizli yönetiminde mutlu sona ulafltı.
fiampiyonluklarda 6 ülkeden toplam 20 yabancı
teknik direktörün imzası var. Yugoslavlar, 10 flampiyonlukla ilk sırada. Onları 7’fler flampiyonlukla ‹ngiliz ve Almanlar izledi. Macarlar 4, Brezilyalılar ve
Rumenler de 3’er kez mutlu sona ulafltı.
Ligde flimdiye dek 4 teknik adam, çalıfltırdı¤ı iki
ayrı takımda da flampiyonluk yafladı. Kaleperoviç:
G.Saray-F.Bahçe, Stankoviç: F.Bahçe-Befliktafl, Lucescu: G.Saray-Befliktafl, Daum: Befliktafl ve F.Bahçe.
Tanju Çolak, 5 kez aldı¤ı ‘Gol Kralı’ unvanına
Samsun, G.Saray ve F.Bahçe’de olmak üzere 3 ayrı
kulüpte ulaflarak rekor kırdı. Ülkemizde flimdiye kadar yalnızca iki yabancı ‘Gol Kralı’ unvanını yakalayabildi: Tarık Hosic ve fiota Arveladze.
240 gol atan Tanju Çolak, 100’ler kulübü listesinin en baflında yer alıyor. Çolak’ı 224 golle Hakan
flükür, 219 golle Hami Mandıralı, 217 golle Metin
Oktay, 200 golle de Aykut Kocaman izliyor. Bu futbolcular, aynı zamanda 200 gol barajına ulaflan 5 futbolcu. 100 gol barajını ise yalnızca 27 futbolcu geçebildi. Elvir Boliç ve Kongolu Andre Kona da bu
isimler arasında.
3 Büyükler içinde ligi eksi averajla tamamlayan
tek büyük takım Befliktafl olarak kayıtlara geçti.
F.Bahçe ise 1990-91 sezonunda ligi sıfır averajla kapattı.
Lig tarihinde ilk resmi golü ‹zmirsporlu Özcan
Altu¤ attı. ‹zmirspor’un 21 fiubat 1959’da Beykoz’u
2-1 yendi¤i maçın 11. dakikasında meflin yuvarla¤ı
rakip filelere gönderen Özcan, böylece tarihe geçmifl
oldu. ‹lk golü ise bu maçta Beykoz’un kalesini koruyan Sıtkı yedi.
F.Bahçe, flampiyonlu¤a ulafltı¤ı 2000-2001 sezo-
nunun 5. haftasında, tarihi bir hata yaptı ve yönetmeliklere aykırı olarak 6 yabancı oyuncuyu aynı anda
sahaya sürdü. F.Bahçe’nin, ‹nönü Stadı’nda ezeli rakibi Befliktafl’a sahada 3-0 yenildi¤i maçın sonucu federasyon kararıyla hükmen 3-0 tescil edildi.
fiimdiye dek kural hatasından dolayı 2 maç tekrar
edildi. 2003-2004 sezonunda, F.Bahçe-Çaykur Rizespor maçı ve geçti¤imiz sezon oynanan BefliktaflG.Birli¤i karflılaflması.
TÜRKCELL SÜPER
L‹G’‹N ‘EN’LER‹
En çok flampiyon olan takım:
F.Bahçe (16)
En gollü maç: 1991-92,
F.Bahçe-G.Antep: (8-4)
En farklı galibiyet: 1989-90,
Befliktafl-Adana Demir: (10-0)
En uzun süre yenilmeyen takım:
Befliktafl (48 maç)
En çok gol kralı çıkaran takım:
G.Saray (13)
En çok gol kralı olan futbolcu:
Metin Oktay (6)
En çok gol atan futbolcu:
Tanju Çolak (240)
En uzun süre gol yemeyen kaleci: 1978-79 sezonu, Trabzonspor’un kalecisi fienol Günefl (1112 dakika)
4 büyüklerde oynayan tek futbolcu: Sergen Yalçın
En iyi performans: 1988-89 sezonunda 36 maçta
29 galibiyet, 6 beraberlik, 1 yenilgi ve 103 golle
F.Bahçe.
En çok seyircili maç: 2003-2004, G.Saray-F.Bahçe (70 bin 125 kifli)
Üst üste en çok kazanan takım: 1959-60, Befliktafl
(13 hafta)
En uzun süre yenilen takım: 1996-97, Zeytinburnu (10 maç)
En uzun süre deplasmanda kazanan takım: 200203, G.Saray (9 maç)
En çok takımı yer alan il: ‹stanbul (15)
En çok gol atılan sezon: 1987-88 (1032 gol)
En az gol atılan sezon: 1973-74 (405 gol)
Gol ortalaması en yüksek sezon: 2000-2001 (3.32
gol)
Gol ortalaması en düflük sezon: 1973-74 (1.69
gol)
En çok flampiyonluk gören teknik adamlar: Ahmet Suat Özyazıcı (Trabzonspor) ve Fatih Terim
(G.Saray) 4 kez
En uzun süre yenilmeyen takım: G.Saray (40
maç)
En çok düflen takım: Karflıyaka (6)
Ligi yenilgisiz kapatan takımlar:
1985-86, G.Saray; 1991-92,
Befliktafl.
Yenilgisiz flampiyon: 1991-92, Befliktafl.
En çok yenilen flampiyon: 1980-81, Trabzon (7)
En çok gol yiyen flampiyon: 1997-98, G.Saray
(43)
En az gol yiyen flampiyon: 1969-70, F.Bahçe (6)
Puanı silinen ilk takım: 1981 yılında Befliktafl karflısında sahadan çekilen Mersin ‹dman Yurdu.
En çok gol atan takım: 1962-63’de 2 aflamalı ligde 42 maçta 105 gol atan G.Saray ile 1988-89’da 36
maçta 103 gol atan F.Bahçe
En az gol atan takımlar: 1971-72, Samsunspor;
1972-73, Befliktafl (14)
En çok gol yiyen takım: 2000-01, Adanaspor (91)
En çok berabere kalan takım: 1982-83, A.Gücü
(18)
En çok gol atan futbolcu: 1987-88, Tanju Çolak
(39 gol)
En az golle gol kralı olan futbolcu: 1959, Metin
Oktay (11 gol)
Kendi evindeki bütün maçları kazananlar: 200001 sezonu, Fenerbahçe; 2001-02 sezonu, Galatasaray
(17)
En fazla puan farkıyla flampiyon olan takım:
1987-88, Galatasaray (2. sıradaki Befliktafl’a 12 puan
fark attı)
Bir maçta en çok gol atan: 1992-93 sezonu, Tanju
Çolak, (7-1’lik Fenerbahçe-Karflıyaka maçında 6 gol)
Bir maçta en çok penaltı atan takım: 1986-87, Fenerbahçe-Eskiflehir maçında Fenerbahçe (4)
Bir maçta en çok penaltı atan futbolcu: Zafer Tüzün, (Aynı maçta 4’ünü de gole çevirdi.)
Bir maçta en fazla kırmızı kart gören takım: 20032004, Befliktafl (5)
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 38
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HABER
38
HESSEN
Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426
MLL GÖRÜ, ‘HACC-2006’ UÇU PLANINI AÇIKLADI
- ‹lk uçufllar 15.12.2005 tarihinde Frankfurt ve Düsseldorf’tan.
- 2006 yılında Avrupa genelindeki uçufllar toplam 19 merkezden ve 31 kafile olarak planlandı.
Kerpen/Özel
illi Görüfl Hacc ve Umre Organizasyonu
2006/1426 tahmini uçufl planını açıkladı.
Kısa adı IGMG olan ve Avrupa’dan Hacc Organizesi gerçeklefltiren ‹slam Toplumu Milli Görüfl Hacc
ve Umre Oranizasyonu, 2006/1426 Hacc tahmini uçufl
M
planını açıkladı.
Hacc, Umre ve Seyhat ‹flleri Müdürlü¤ünden yapılan açıklamada; ‘Hacca gidifl tarihine üç ay kadar bir
zaman olmasına ra¤men, bilhassa hacca gitmek için
çalıfltıkları ifl yerlerinden izinlerini ona göre ayarlaması gereken insanlarımıza kolaylık olması bakımdan gerekli çalıflmalar yapılarak 2006/1426 tahmini uçufl planımız hazırlandı ve ilan ediyoruz’ denildi.
Aynı açıklamada; tarihlerde 1-2 günlük bir de¤ifliklik olabilece¤i, ifl yerlerinizden izin almada bunun
gözönünde bulundurulmasının da gerekti¤i hatırlatıldı.
Milli Görüfl Hacc Organizesinin 2006 / 1426 Hacc
uçuflları 15.12.2005 tarihinde bafllayıp, 02.01.2006 tarihine kadar devam edecek.
Milli Görüfl Hacc Organizesi 2006/1426 hacc
uçufllarını Avrupa genelinden toplam 19 merkezden
ve 31 kafile halinde hedefliyor.
Hacc kayıtları baflladı
Milli Görüfl Hacc, Umre ve Seyahat ‹flleri Müdürlü¤ünün açıklamasında 2006/1426 hac kayıtlarının
baflladı¤ı, kayıtların direk Genel Merkez Hacc Bürosuna yapılabilece¤i gibi, Milli Görüfl Bölge Merkezleri ile flubelerine de yapılabilece¤i bildirildi. 2006/1426
hac ücretlerinin ise önümüzdeki günlerde açıklanaca¤ı belirtildi.
Ramazan ayında dört ayrı program
UMRE KAYITLARINA HIZ VERLD
Kerpen/Özel
mre yapmak isteyenler için çok seçenekli
imkanlar sunan Milli Görüfl Hac ve Umre
Organizasyonu, Ramazan ay›nda dört ayrı
Umre programı sunuyor.
‹slam Toplumu Milli Görüfl (IGMG) Hac ve Umre ‹flleri Müdürlü¤ünden yapılan açıklamada; "Avrupa ülkelerinde yaflayan müslümanlara geçen yıllardan farklı olarak bu yıl hem yaz tatili öncesi, hem de
yaz tatili sonrası çok seçenekli Umre programları düzenledik.
Hac ve Umre Organizasyonumuz bu senede Mısır
(Kahire), biri de Suriye (fiam) olmak üzere dört ayrı
Umre programı düzenledi.
1. Seçenek: Mısır (Kahire) ziyaretli. Bu kafile
02.10.2005 tarihinde Frankfurt’tan hareket edecek.
Kafile Baflkanı ‹smail Tüzen hoca.
2. Seçenek: Suriye (fiam) ziyaretli. Bu kafile
U
IGMG Çocuk Kulübü
Boschstrasse 61-65
D-50171 Kerpen
Tel: 0 22 37 - 656 330
Fax: 0 22 37 - 656 555
www.igmg.de
E-Mail: [email protected]
01.10.2005 tarihinde yine Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Baflkanı Erol Ergün hoca.
3. Seçenek: Direk grup 1 ayl›k Ramazan program›. Bu kafile 07.10.2005 tarihinde Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Ba=kanı Muzaffer Kurnaz hoca.
4. Seçenek: Direk grup Ramazan’›n son iki haftas›. Bu kafile 21.10.2005 tarihinde Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Baflkanı Murat Kalkan hoca.
Mısır (Kahire) üzeri gidecekler iki gün Kahire’de
kalarak buradaki tarihi ve kültürel yerleri ziyaret edecekler.
Suriye (fiam) üzeri gidecekler de iki gün fiam’da
kalarak buradaki tarihi ve kültürel yerleri ziyaret edecekler" denildi.
Umre için kaydını yaptırmak isteyenler, IGMG
Bölge ve flubelerine müracaat edebilecekleri gibi,
müraccatlarını direk olarak Genel Merkez Hac bürosuna da yapabilecekler. Kayıt için pasaport, Umre
kayıt müracaat formu (doldurulmufl) ve iki adet fo• Her türlü Kitaplar
(Türkçe, Almanca, Arapça)
• Bilgisayar Programlar›
• Video ve Teyp Kasetleri
• Hediyelik Eflyalar
Hac, Millî Görüfl ile yap›l›r
K‹TAP
KULÜBÜ
Daha fazla hizmet için daha da büyümek ve
güçlenmek zorunday›z. Bunun için sizi üye olmaya, üye iseniz yeni bir üye bulmaya davet ediyoruz.
Gayret bizden tevfik Allah (c.c)’tand›r.
Üye kay›t formu için telefon etmeniz yeterlidir.
Tel.: 02237 / 656 292-293 · Fax: 02237 / 656 222 · www.igmg.de · E-mail: [email protected]
M‹LLÎ GÖRÜfi HAC ORGAN‹ZES‹
HAC 2006-1427
Merheimer Straße 229 • 50733 Köln
Tel.: 0221-73 94 41 • Fax: 0221-72 30 61
www.igmg.de • E-mail: [email protected]
GENEL MERKEZ‹M‹ZE (LASTSCHRIFT) ÜYE OL! ÜYE BUL!
to¤raf gerekiyor.
Kontenjanın sınırlı olması nedeniyle Umreye niyetli olanların bir an önce kayıtlarını yaptırmaları ve
uçufl tarihinden iki hafta önce pasaportların vize ifllemi için Genel Merkez Hac bürosuna teslim edilmifl
olması gerekti¤i belirtildi.
Son müracaat tarihinin 20 Eylül’de sona erece¤ini belirten yetkililer, Umre yapmaya niyet eden kardefllerimizin acele müracaat etmelerini belirttiler.
Tel: 02237/ 656 311 - 311 · Fax: 02237/ 656 319 · e-mail: [email protected]
Rabbin için Namaz k›l
ve Kurban Kes!
(Kevser Suresi)
Tel
: 02237 / 656 292 - 293
Fax
: 02237 / 656 222
e-mail : [email protected]
www.igmg.de
KURBAN KAMPANYASI
“Mazlum ve ma¤durlar›n duas› sizinle”
Mü’minlerin mallar›ndan zekat al ki, onunla kendilerini ar›nd›rm›fl ve
mallar›n› bereketlendirmifl olursun. (Tevbe: 103)
ZEKAT ve F‹TRE
KAMPANYASI
“Mazlum ve mağdurlara uzanan dost el”
Boschstrasse 61-65 · 50171 Kerpen · Germany
Tel: 0 22 37 - 656 293 · Fax: 0 22 37 - 656 222
(Al-i ‹mran-97)
Gidifl-dönüfl uçak bileti · Vize-ifllem
masrafları Ayakbastı (çek) ücreti
Mekke-Medine otel Otel-Kabe arası
servisi · Arafat-Mina çadır hizmetleri
ve transferler · Ziyaretler · Hacc’da
kullan›lacak özel hediyelik eflyalar.
Hacc ve Umre
„Milli Görüfl” ile bir baflkad›r
Genel Merkez üyelerine
50,- T indirim yap›l›r.
(Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda için)
1.950,-Q
Ücrete dahil hizmetlerimiz:
Frankfurt
Düsseldorf
Stuttgart
Stuttgart
Stuttgart
Viyana
Brüksel
Amsterdam
Frankfurt
Zürich
Kopenhag
Stokholm
Stokholm
Münih
Münih
Toronto
Frankfurt
Köln
Paris
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
15.12.2005
15.12.2005
16.12.2005
16.12.2005
16.12.2005
17.12.2005
18.12.2005
18.12.2005
24.12.2005
24.12.2005
25.12.2005
25.12.2005
25.12.2005
25.12.2005
25.12.2005
25.12.2005
26.12.2005
26.12.2005
27.12.2005
Uçufl
Tarihi
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Medine
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
‹lk
Ziyaret
14.01.2006
14.01.2006
15.01.2006
15.01.2006
15.01.2006
16.01.2006
17.01.2006
17.01.2006
14.01.2006
18.01.2006
22.01.2006
22.01.2006
22.01.2006
23.01.2006
23.01.2006
23.01.2006
23.01.2006
23.01.2006
24.01.2006
Dönüfl
Tarihi
0176-20022995
0177-7475199
0163-8332882
0174-3268158
0170-2312309
0043-650-5202929
0032-477-509141
0031-653-669338
02237-656 310
0041-793-201022
0045-29260534
0046-70-4444008
0047-95-235086
0160-93029560
0043-6508880402
02237-656 310
0179-6938982
0176-22051030
0033-615702975
Müracaat
Tel.
Strasbourg
20
22.12.2005
Hannover
Hannover
Hannover
Malbourne
Nürnberg
Frankfurt
32 Hannover
33 Kuzey Ruhr
34 Bremen
35 Avustralya
36 Nürnberg
37 Frankfurt-Son
Lyon
Lyon
Düsseldorf
29 Ruhr A
31 Alp/Annecy
Hamburg
28 Hamburg
30 Lyon
Londra
27 ‹ngiltere
Berlin
02.01.2006
02.01.2006
25.12.2005
31.12.2005
31.12.2005
31.12.2005
31.12.2005
31.12.2005
31.12.2005
30.12.2005
30.12.2005
30.12.2005
Amsterdam
24 Amsterdam
29.12.2005
26 Berlin
Viyana
23 Avusturya 1
29.12.2005
29.12.2005
Strasbourg
22 Fransa
30.12.2005
27.12.2005
Uçufl
Tarihi
25 Kuzey Hollanda Amsterdam
Frankfurt
21 Frankfurt-(K›sa)
Strasburg
Uçufl
Yeri
Nr. Kafile
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Mekke
Medine
Medine
Medine
Medine
Mekke
‹lk
Ziyaret
01.02.2006
01.02.2006
23.01.2006
31.01.2006
31.01.2006
31.01.2006
31.01.2006
31.01.2006
30.01.2006
30.01.2006
30.01.2006
29.01.2006
29.01.2006
15.01.2006
15.01.2006
15.01.2006
15.01.2006
24.01.2006
Dönüfl
Tarihi
02237-656 310
0172-8288495
02237-656 310
0173-6155959
0162-3946072
0172-5233766
0033-614441620
0033-685-862664
0172-5955232
0174-2612566
0044-7940468640
0163-3823890
0031-651570446
0031-651570446
0043-650-5202929
0033-1-45235512
02237-656 310
0033-622-741850
Müracaat
Tel.
NOT: 1. Uçufl tarihlerinde 2-3 gün de¤ifliklik olabilir. 2. Gerekti¤inde kafileler bir baflka kafile ile birlefltirilebilir. 3. THY ile uçuylarda, biletler Avrupa’dan uçufl tarihinden itibaren 6 ay geçerlidir. 4. Hac dönüflü, Türkiye’de kalmak isteyenler, Türkiye’den
dönüfl tarihlerini kay›t formunda belirtmeleri gerekir. - PS: 1- Die Termine für den Abflug können 2-3 Tage variieren. 2- Bei Bedarf können Reisegruppen zusammengelegt werden.
Rhein-Saar
Düsseldorf
Stuttgart
Freiburg
Schwaben
Avusturya 1
Belçika
Güney Hollanda
Frankfurt-(K›sa)
‹sviçre
Danimarka
‹sveç
Norveç
Münih
Avusturya 2
Kanada
Hessen
Köln
Paris
Uçufl
Yeri
BLZ: 370 101 11
Konto Nr.: 162 888 5602
SEB AG-Köln
IGMG
Banka Hesab›:
www.igmg.de · E-Mail: [email protected]
Gutenberg
Straße
· 65428KERPEN
Rüsselsheim
Boschstr.
61-65,9D-50171
Tel: 06142-174549 · Fax: 06142-8330743
Tel.: +49 2237
656 310/11
· Fax: +49 2237 656 319
Handy:
0179-6938982
HACC ve UMRE ORGAN‹ZASYONU
Millî Görüfl
16:33 Uhr
Nr. Kafile
24.04.2009
UÇUfi PLANI / FLUGPLAN 2006-1426
"...Yoluna gücü yeten herkesin, Kabe'ye gidip hacc etmesi,Allah'›n insanlar üzerinde bir hakk›d›r..."
Hacc
2006
1426
12. sayi sayfalar
Seite 39
12. sayi sayfalar
24.04.2009
16:33 Uhr
Seite 40

Benzer belgeler