PDF SAYI 12 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 12 - Hayat Online
12. sayi sayfalar 24.04.2009 Seite 1 Rahmet, Bereket ve Kur’an ayı “Ya ehr-i Ramazan” Evrensel Barı Ayı Ramazan Dr. Yusuf IIK Dosya Sayfa 5’te Dilden yetimler Mahmut AKAR Dosya Sayfa 9’da RAMAZAN GELD HO GELD Ali YÜKSEL Dosya 16:32 Uhr Sayfa 22’de Önemli bir kaç konu onbir ayın sultanı hogeldin Asım TOZOLU Bilgilendirme Sayfa 4’te RAMAZAN AYINDAN ALMAMIZ GEREKEN DERSLER VE HKMETLER Mustafa MULLAOLU Dosya Sayfa 7’de Kendi iini kendin gör… Ekrem KIZILTA Dosya Sayfa 6’da ORUÇ VE SALIK Dr. Mehmet BLGN Salık Sayfası Sayfa 33’te ARASAT VE SOYZEDE Mustafa KASALAK Özel Köe Sayfa 29’da ZZET- NEFS Aydın ERSOY Özel Köe Sayfa 13’te 99 49, Euro Almanya çi Posta Ücreti Dahildir yeni l e mod Tam Otomatik EZAN SAATi Siparileriniz çin 0171-1970212 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 2 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Seite 3 HASBHAL Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN 3 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 EDTÖR’DEN Rahmet ve bereket ayından istifade edin... Sevgili dostlar! Yaz tatilinden sonra yine beraberiz. Bu say›m›zda özellikle “Ramazan” ay› ile alakal› doyurucu oldu¤una inand›¤›m›z dosyalar bulacaks›n›z. Gazetemizin ç›kt›¤› günden beri bir iddiam›z var: Ayl›k bir gazete kesinlikle bir günlük gazete gibi haber gazetesi olamaz diye. Bu prensipten hareketle yaflanan olaylar›n haber niteli¤i olarak de¤il içerik olarak de¤erlendirmenin daha uygun olaca¤› düflüncesindeyiz. Mesela Almanya`da yap›lan genel seçimlerin say›sal durumu bizi çok fazla ilgilendirmemekte. Ama bu seçimlerin Almanya`da yaflayan insanlar hakk›nda do¤uraca¤› sonuçlar› de¤erlendirmek daha uygun olur diye düflünüyoruz. A¤ustos ve Eylül aylar› Hessen`de ve Almanya`da genel seçim havas›yla geçti. Bu seçimler flunu gösterdiki özellikle Almanya`da yabanc› düflmanl›¤› yap›larak bir yere var›lamaz. Yani siz, oy toplayabilmek için buraya baflka ülkelerden gelmifl insanlar› rencide edecek davran›fllar sergileyerek bir yere varamazs›n›z. Bunda ›srar ederseniz o zaman oyunuzu art›raca¤›n›za oy kayb›na u¤rars›n›z. Art›k Almanya`da insanlar siyasi h›rs ve istekler için toplumda devam etmekte olan huzur ortam›n›n bozulmas›na prim vermiyorlar. Bunun en bariz örne¤i Hessen`de geçen seçimlerde yabanc›lara karfl› yürüttü¤ü kampanya ile seçimleri kazanan CDU; son yap›lan kamuoyu araflt›rmalar›na göre flu anda oy kayb›na u¤ram›fl durumdad›r. Almanya`da yap›lan seçimler yine iktidar›n koalisyonlar taraf›ndan yönetilece¤ini gösterdi. Ama Almanya`n›n bir özelli¤i hangi iktidar formülü olursa olsun; oturmufl bir sistem sayesinde ülkede kaosa benzer durumlar oluflmuyor. Bunu hep birlikte gözlemliyoruz. Eylül ay›n›n bafl›nda Frankfurt`ta insan›m›z aç›s›ndan bir ilk olan “1. Avrupa Türk Dil Kongresi” yap›ld›. Sevgili Prof. Dr. Yaflar Bilgin öncülü¤ünde gerçeklefltirilen bu kongre sonuç olarak belki isteneni veremedi ama hiç olmazsa insan›m›z›n bir yaras›na merhem olma çabas›n› ortaya koydu. Kongrenin ilk günü Türk ve Alman resmi yetkililerinin kat›l›m› ile gerçeklefltirildi. ‹lk gün yap›lan konuflmalardan hem Türk yetkililerin ve hem de Alman yetkililerin ortak noktalarda bulufltu¤u gözlendi. Ama kongrenin ikinci günü maalesef bizim her iflimizde oldu¤u gibi hiç bir resmi yetkili kat›l›mda bulunmad›. Burada her ne kadar istedi¤i sonucu alamasa da kongrenin düzenlenmesindeki çabalar›ndan dolay› baflta sevgili Yaflar Bilgin ve tüm katk›da bulunan sivil örgütlere flükranlar›m›z› sunuyoruz. Sevgili dostlar onbir ay›n sultan› Ramazan-› fierif hepimiz için hay›rlara vesile olur inflaallah. Bildi¤iniz gibi Ramazan rahmet ve bereket ay›d›r. Bu ayda Alemlerin Rabbi Allah-ü Teala insanlara sonsuz ihsanda bulunmaktad›r. Bizler insan›m›z›n Ramazan›n bereketini ve rahmetini fazlas›yla yaflamas›n› istiyoruz. Bu vesile ile bu say›m›zda sayfalar›m›z›n ço¤unu Ramazan ile alakal› dosyalara ay›rd›k. ‹çerisinde bulundu¤umuz ülke ‹slami de¤erlere sayg›l› bir ülke. Ama Türkiye gibi ‹slami havan›n teneffüs edildi¤i bir ülkede Ramazan›n ya- flanmas› ile; bu ülkede Ramazan›n yasanmas› aras›nda da¤larca fark var. Çocuklar›m›z, ailelerimiz Ramazan›n güzelliklerini eksik olarak buralarda yaflamakta. Türkiye`de yaflanan Ramazanlar›n burada da yaflanmas› için baz› fedakarl›klarda bulunulmas› gerekmektedir. Mümkünse; ki önümüzde iki haftal›k “Herbstferien” tatili bulunmaktad›r. Bu tatilde 3-4 günlük turlar düzenleyerek Türkiye`de Ramazan›n güzel havas›n› teneffüs etmek için organizeler yap›lmas›n› tavsiye ediyoruz. Bildi¤imiz kadar› ile bu tür organizeler oldukça uygun fiyatlara mal olmaktad›r. Ramazan›n oruç ile birlikte üzerimize yükledi¤i baflka görevlerde bulunmaktad›r. Bunlar›n bafl›nda fitre ve zekat gelmektedir. Ramazan bize aç insanlar›n, muhtaç insanlar›n durumlar›n› daha iyi anlayabilmemiz için f›rsatlar sunmaktad›r. Bu f›rsatlar› iyi de¤erlendirip bu ay›n bereketinden faydalanmay› teklif ediyoruz. Evlatlar›m›za Ramazan›n güzelliklerini yaflatmak için elimizden geleni yapmam›z hem dini ve hem de milli görevlerimizin bafl›nda gelmektedir. Çocuklar›m›za oruç tutmalar›nda teflvik edici olmal›y›z. Hepimizin çocuklu¤unda yaflad›¤› tecrübeleri; buran›n atmosferini de hesaba katarak evlatlar›m›za aktarmal›y›z. Ramazan münasebetiyle dünya üzerindeki mazlumlar› da unutmayal›m. Bu ayda al›nacak dualar›n bereketini hep birlikte yaflayal›m. Bizim tavsiyemiz yak›n çevrenizde ihtiyac› olan insanlarla beraber imkan dahilinde sivil teflkilatlar›n da düzenledi¤i kampanyalara ifltirak etmenizdir. Rabbim bizleri; Ramazan›n rahmet ve bereketinden istifade eden kullar›ndan eylesin. Bu vesile ile Ramazan›n›z› en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z› bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak bizden, baflar› Allah`tand›r. Allah`a emanet olun. Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Mahmut Aflkar, Sinan Aktürk, Ayd›n Ersoy, ‹hsan Güler, Saim Ayas, Mustafa Kasalak Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 · E-mail: [email protected] Gazetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz. Sevgili Yaar Bilgin Bey’e... atı Avrupa Türkleri’nin beflerî, hukukî ve kültürel sahada halledilmesi gereken önemli meseleleri vardır. Fakat buradaki varlıklarının devamı açısından anadil meselesi en öncelikli olanların baflında gelir kanaatindeyiz. Bilhassa burada yetiflen nesillerimizin millî-manevî de¤erlerimize olan yakınlı¤ı veya uzaklı¤ı yine anadilimiz olan Türkçe’yle ba¤lantılıdır. Birçok Türk sivil kitle üst kurulufllarının da üyesi oldu¤u RTS/ETU Baflkanı Sayın Prof. Dr. Yaflar Bilgin’in öncülü¤ünde gerçeklefltirilen "1. Avrupa Türk Dil Kongresi" flüphesiz ki göç tarihinde bir ilkdir. Herkesin farklı de¤erlendirme ve konuya bakıfl açısı oldu¤u gibi, bu kongre de bazılarımızın beklentilerine tam cevap vermemifl olabilir. Herfleyden önce bu istikamette ilk adımın atılmıfl olması, gerek Almanya ve gerekse Türkiye cephesinden ve bunların yanısıra de¤iflik ülkelerden Türk sivil kitle kurulufllarının temsilcilerinin ifltirak etti¤i 1. Avrupa Türk Dil Kongresi’nde buradaki insanlarımızın anadilden kaynaklanan meselelerinin masaya yatırılması, kaydede¤er bir geliflmedir. Birçok elefltiri oklarına hedef olmasına ra¤men, bu kongrenin gerçekleflmesinde hiç flüphesiz yakın mesai arkadafllarıyla birlikte Prof. Dr. Yaflar Bilgin’in inkâr edilemez bir gayreti vardır. Bu hayırlı ve kalıcı olaca¤ını ümit etti¤imiz gayretlerinden dolayı Hessen Hayat olarak Prof. Dr. Yaflar Bilgin’e teflekkür ediyoruz. B 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 4 Seite 4 BLGLENDRME Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Önemli bir kaç konu ASIM TOZOLU Her telefona kanmayın!!!! Son günlerde çok sayıda okuyucumuzdan aldı¤ımız bilgiler do¤rultusunda okurlarımızı uyarmak istiyoruz: Evlere telefon eden bir flahıs, “ben Finanzamttan arıyorum, vergi iadenizi gönderece¤imiz hesap numaranızda bir de¤ifliklik var galiba, lütfen bize yeni hesap numaranızı verir misiniz” fleklinde söze baflladıktan sonra, karflı taraftaki insanın davranıfl durumuna göre, bankada kullanaılan PIN (flahsi gizli numara) ve TAN (havaleler için kullanılan ocuk merakl›d›r. Çocuk heveslidir. Çocuk saf, temiz, iyi niyetlidir. Davran›fllar›, düflünceleri ön yarg›s›zd›r. ‹çinden geldi¤i gibi, düflündü¤ü gibi yapar. Hayal dünyas› genifltir. Olmazlar›n içinde hayaliyle gezinir ve onlar›n güzelli¤i ile hep güler. Çiçekler solmay›nca, çocuklar a¤lamay›nca güzeldirler. Onlar› a¤latmamak gerekir. Bombalar›n, enkazlar›n, yoksullugun, sadizmin, bencilli¤in alt›nda ezilmemeli çocuklar. Çocuk güzelin, iyinin, mutlulu¤un kahraman› olmal›d›r. Ramazan bir hofl, bir güzel ayd›r, aylar içinde. Oruç da o ay›n gülü. O gülden koklamak, o gülü seyretmek güzeldir. Ramazan gibi has bir ay›n, has gülü orucu Mü’minler doya doya koklarlar, onu tâ ci¤erlerine kadar doldururlar. Mü’minlerin çocuklar› da o aydan büyük zevk al›rlar. Normal ibadetlerden biri olan oruçta, senede bir kere gelmesinden dolay› evlerde büyük bir de¤iflim yaflan›r. Evlerde gece hayat› bafllar. Ramazan öncesi tatl› bir heyecan ve telafl kaplar evleri. Al›nmayan müstesna yiyecekler o ayda borç harç al›n›r. O ayda, yemeklerin, tatl›lar›n say›s› ve çeflidi ço¤al›r. Hele iftar öncesi evin han›m›n›n memnun, edal› telafl› ve ezan dakikas›nda yeme¤in sofrada oluflu... Aile fertleri uyuyor. Evin han›m› gece ikinci yar›s›nda kalkm›fl, mutfakta uykulu gözlerle, ama mutlu, yemek yap›yor. Sofra haz›rl›¤›nda. Derken, sofra kurulmaya haz›r hale Ç özel numaralara) kadar soruyorlar. Hatta Hungen flehrinde bir okuyucumuzun bankasını da arıyarak “flu anda babam Türkiye’de acele paraya ihtiyacı var. Falanca konto hesap numaramıza para gönderir misiniz lütfen” diyorlar ve bankacının aileyi tanıması sonucu olayın de¤iflik boyutlu oldu¤u ortaya çıkıyor. Diyoruz ki: sakın telefonda kimseye hesap numaranızı ve banka ile ilgili bilgileri vermeyiniz. Gurbetçiyi ilgilendiren di¤er iki önemli konu: 1. Türkiye de evlenenler için dikkat Federal Almanya’da yaflayan çok sayıda gurbetçimiz, izinde Türkiye’de evleniyorlar. Resmi ifllemler yaptırılıyor ve genellikle sene sonuna do¤ru Türkiye’deki efl aile birleflimi, Almanca tabiriyle “Familienzusammenführung” kanunundan yararlanarak Almanya’ya geliyor. Ne var ki, Türkiye’deki eflin Almanya’ya gelifli bazan ikinci seneye kalıyor. Bu ise, ailenin 3 veya 4000 Euro’ya varan zarara u¤ramasına yola- çıyor. Kısacası, Türkiye’deki eflin 31 Aralık’tan önce Almanya’ya girmifl olması gerekmektedir. E¤er aile birleflimi çeflitli nedenlerden dolayı bu yıl içinde mümkün olmayacaksa, Federal Almanya’da çalıflan efl, Türkiye’deki efli için kaymakamlıktan bakım belgesi çıkartarak bakım yapabilir ve bakım yaptı¤ı aylarla oranlı olarak vergi iadesi alır. Evlendi¤i aydan itibaren yukarda belirtilen aylık 340 euroyu göndermifl olması gereklidir. Aile birleflimini hızlandırmak için tüm gerekli evrakın birlikte götürülmesinde büyük yarar vardır. Böylelikle vize ifllemleriniz hızlı bir flekilde yapılabilir. Bazen, bir avukat yardımıyla eflin aynı yıl içinde Almanya’ya getirilmesi çok daha avantajlı olmaktadır. 2. 16 YAfiINA G‹REN ÇOCUKLARIN OTURMA OLAYI Yabancılar yasasına göre, 16. yaflına giren çocukların derhal oturma izni için oturdukları yabancılar polisine baflvurmaları gerekmektedir. ÇOCUK VE RAMAZAN Fehmi Reyhan gelince, oruç tutma yükümlülügü olanlar uyand›r›l›r. Mahmur gözlerle, el yüz y›kamaya gidenlerin sallan›fllar› da pek hofltur hani. Sofraya oturulur, besmele çekilir, mahmur bak›fllarla yemek fasl› bafllar. O da ne? ‹çerden baz› sesler gelir. Bu, evin küçük çocuklar›n›n sesleridir. Kafl›k seslerini ve yanan ›fl›¤› merak ederler. Akflam demiflti ya "Beni de sahura kald›r›n, ben de oruç tutaca¤›m." Büyükler de "Sen küçüksün" demifllerdi. Ama merak öldürülür mü, merak uyutur mu? "Acaba ne yiyorlar?" Yorgan›n alt›nda sa¤a-sola dönerek, uyan›k oldu¤unu belli etmeler. Acaba biri "gel" der mi? Hele bir "gel" dese çocuk nas›l mutlu oturur sofraya. Böylece merak› gider, yorgan›n alt›nda k›p›r k›p›r eden gözlerin sahibinin. Oruç tutmak büyük zevk verir çocuklara. Açl›¤›n zorlu¤unu, ailesine kendisini ispat etmenin mutlulu¤u yeter. O gün oruç tutar. Sonra iftar saati yaklaflt›kça heyecan artar. Dakikalar geçmek bilmez. Bir elinde bir meyve, di¤er elinde fleker gibi k›r›nt›lar, akflam yeme¤inin hofl kokular› aras›nda beklenen ses: Top sesi. Ha at›ld› ha at›lacak derken "gümm" sesiyle, mutlulu¤un doru¤una ulaflan çocuklar. Hangisini önce yiyece¤ini bilmeyen çocuklar. Sonra sofradaki, mutlulu¤un en küçük üyesi olmanin güzelli¤i. Çocu¤un orucu güzeldir. fieytan›n belini k›ran bir oruç, çocuk orucu. Yemek sonras›, neler neler yemek ister. O gün büyümüfltür. Öyleyse, babas›n›n gitti¤i yere gitmelidir. Camiye, teravih namaz›na... Arka saflardaki çocuklar›n k›k›rdamalar›n›, ön saftaki çocuklar merak eder. Büyükler rükûya var›nca hemen kofluflmaya, etraf› kolaçan etmeye bafllayan çocuklar. Teravihin uzunlu¤undan usan›p yar›da b›rak›lmas›, büyüklerin sert uyar›lar› ve homurdanmalar› sonucu gerçekleflebilir. "Bak sak›n orada koflturma, gülme, yaramazl›k yapma." gibi tembihlerle camiye götürülen çocuklarin, tüm masumiyeti camiye yans›rken, vakit geçtikçe, çocuklara galebe çalar ve verdi¤i sözleri unuturlar. K›k›rdar, güler, oynar, kosar, elleri ba¤l› yürür, gözleriyle her yeri kolaçan eder ama yine de camide oldu¤unu unutmazlar. Mevlid ve çocuk. Okutulan mevlidin arkas›ndan da¤›t›lan simit, lokum, tatl›, çocuk için o kadar de¤erlidir ki. Onun için mevlidi usanma pahas›na dinlemeye çal›fl›r. Mevlid öncesi da¤›t›l›rsa ne alâ, dinlemek, oturmak zorunda de¤il. Ama, sonra da¤›t›l›rsa, o zaman ifl kötü. Sahi, mevlid flekerlerini niçin önce büyük- Son zamanlardaki duyumlarımıza göre çok sayıda vatandaflımız bunu unutmakta veya ihmal etmektedirler. 16. yaflına girmelerine ra¤men polise baflvurmayanlar hakkında soruflturma açılmaktadır. Di¤er taraftan, çocuklar 16. yaflına girmeden birkaç ay önceden baflvururlarsa, Anayasayı Koruma Kurumu ve Federal Kriminal Dairelerine sorulmaksızın oturma hakkı almaları mümkündür. 16. yaflını dolduranlar polise baflvurunca, en az altı ay yukarda bahsedilen kuruluflların cevabı beklenilmekte ve çocuklara sadece ‘Fiktionsbescheinigung’ adı altında geçici oturma verilmektedir. Bu belgeyle Türkiye’ye hava yoluyla seyehat mümkündür fakat karayoluyla Avusturya vb. ülkelerden geçmek mümkün de¤ildir. Not: Çocuk parasıyla ilgili heberimiz büyük yankı uyandırdı. Çocuk paraları üç yıl geriye dönük alınabiliniyor. Daha genifl bilgi için: 069/731919 Veya [email protected] lere da¤›t›rlar? Ondan çocuklar daha sevinçli olmaz m›? Hele yetmeyiverirse flekerler. Çocu¤un ümidi, hayal k›r›kl›¤› ne olacak? Bu sebeple, sevindirme önce çocuklardan bafllamal›d›r. Bir flekerlik mutlulu¤u çocuklardan esirgemeyelim. Mevlid maksad›na ulafls›n. ‹ftar›, sahuru, teravihi, mevlidi ile çocuklar ramazan› severler. Onun, insanlar› mutlu edici havas›n› doya doya solurlar. ‹ftar sofras›nda, önünde mis gibi kokan ve insana gülen yemekleri, tatl›lar› iftar saatinde beklemenin anl›k tad›n›, hiçbir d›fl bask› olmadan, açl›¤a ra¤men sabretmenin büyüklü¤ünü, göremedi¤imiz ama bize her türlü güzellikleri bahseden Allah’› ö¤renir, yaflar çocuklar. ‹ftarla beraber yemenin zevkiyle, yiyemeyenlerin ac›s›n› da hat›rlar. "Tekne orucu"yla bafllayan ve ömrün sonuna kadar giden oruç yükselifli, ramazan maneviyat›, çocuklar için çok önemli, büyükler için özlenesi günlerdir. Bu zevkten, bu mutluluktan çocuklar› mahrum etmeyiniz. Onlar›n oruç isteklerine karfl› ç›kmay›n›z. Tutulan oruçlardan, k›l›nan namazlardan dolay› çocuklar› tebrik edelim, ödüllendirelim. Çünkü çocuk haf›zas› unutmaz. Cami, teravih, mevlid, iftar, sahur... Hepsini büyükler flu anda "Ahh eski ramazanlar!" diye hasretle an›yorsa, çocuklar da bu kavramlar› ve bu kavramlarla yaflamay› ö¤renecek ve unutmayacakt›r. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 5 DOSYA 5 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Evrensel Barı Ayı Ramazan Dr. Yusuf IIK lahiyatçı-Eitimci amazan`dan önceki fiaban ay›n›n onbeflinci gününe rastlayan mübarek geceye “Berat Kandili” denir. Berat, kurtulmak, berat etmek ve suçsuz, günahs›z olmak anlam›na gelir. E¤er bu gece ibadetle geçirilirse, bu gecede müminlerin affa u¤rayarak günahlar›ndan kurtulmalar›, berat etmeleri mümkündür. Bu gecede Allah, canl›lar›n bir y›ll›k r›z›klar› ve ecelleri hakk›nda meleklere bilgi verir. Ayn› zamanda insanlar›n fakir veya zengin, üstün veya düflkün (zelil) olacaklar›na dair de bilgi verir. Berat gecesi, bir y›ll›k geçmiflin, sevab›yla, günah›yla hesab›n›n yap›ld›¤› gecedir. Berat gecesinde müslümanlar tövbe ve ibadetle meflgul olmal›, Kur`an okumal›, kaza namaz› k›lmal›d›r. Bu geceye özel bir namaz yoktur. Bu gece hakk›nda Peygamberimiz (s.a.v) bir hadis-i flerifinde flöyle buyurur: “Bu gece Beni Kelb kabilesinin koyunlar›n›n tüyleri kadar kimseyi Allah (c.c) cehennemden kurtar›r. Fakat bu gece Allah, kendine ortak koflanlar›n, kin tutanlar›n, akrabalar›yla ba¤lar› koparanlar›n, hayat ve varl›klar›na ma¤rur olanlar›n, ana ve babas›na isyan edenlerin, içki içenlerin yüzüne bakmaz.” Dikkat edilirse bu hadis-i flerifle Hz. Muhammed (s.a.v) tüm insanl›¤a evrensel bir mesaj vermektedir. Bu mesaj› bir kez daha altalta s›ralayacak olursak ahlaki ve insani de¤erlerin nedenli bir boyutta oldu¤unu iyice kavram›fl ve anlam›fl oluruz. - Allah`a hiçbir fleyi ortak koflmamak, ona efl görmemek, noksan s›fatlardan tenzih ve kemal s›fatlarla muttas›f olarak kabul etmek ve dolay›s›yla tevhid inanc›na sahip olmak. - Kin tutmamak, hoflgörü sahibi olmak, yarad›lan› sevmek Yaratandan ötürü. - Akrabalar›yla, kendi milletiyle, tüm inananlarla ve hatta tüm insanlarla ba¤lar› koparmamak. Onlarla pozitif diyalog içerisinde olmak. Hayat/yaflant›, mal, mülk, serveti sâman, evladü iyal...vb. konular› öne ç›kararak gururlanmamak. Tam R tersi bunlar›n gecici oldu¤unu idrak ederek tevazu (alçak gönüllü) bir hayat tarz›n› beimsemek. - Ana-Babaya isyan etmemek, onlar› hor ve hakir görerek küçük düflürmemek. Aile disiplinine karfl› gelmemek ve tam tersi sayg› duymak. - ‹çki baflta olmak kayd›yla, her türlü sarhoflluk veren s›v› ve kat› maddelerden uzak durmak. Demekki Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz bu prensipleri bu flekilde belirtmektedir ki, aksini yapanlar Berat Gecesi gibi bir imkandan yararlanabilsinler. Tövbe ve isti¤far ederek günahlar›ndan ve aklaks›zl›klar›ndan kaç›ns›nlar ve böylece de Mübarek Ramazan› idrak etsinler. Ramazanda da, tuttuklar› oruçlar, verdikleri sadaka/fitre ve zekatlarla sevap hanelerine art› getirebilsinler. Ramazan ay› (flehr-i Ramazan) müslümanlar›n oruç ay›d›r. Kameri aylar›n dokuzuncusu, üç aylar›n üçüncüsüdür. Kur`an-› Kerim bu ayda indirilmeye bafllanm›fl ve oruç müslümanlara bu ayda farz k›l›nm›flt›r. “Ramazan ay› ki, onda Kur`an, insanlara yol göstererek -yol gösterici ve do¤ruyu yanl›fltan ay›r›c› belgeler olarak- indirildi. Sizden bu ay› idrak eden, onda oruç tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamad›¤› günlerin say›s›nca di¤er günlerde tutsun. Allah size kolayl›k ister, zorluk istemez. Say›y› tamamlaman›z›, size yol göstermesi karfl›l›¤› O`nu ululaman›z›, flükretmenizi ister.” (Bakara Süresi: 185. ayet) Kadir suresi ile müjdelenen, feyz ve bereketine iflaret olunan, bin aydan hay›rl› Kadir Gecesi (leyle-i kadir) de Ramazan ay›n›n içindedir. Galip ihtimale dayanan genel kabule göre Kadr, Ramazan›n yirmi yedinci gecesidir. ‹htiyatl› ve titiz müslümanlar bir hadis-i flerife dayanarak Ramazan›n son on günü içinde tek gecelerin hepsine Kadir Gecesi olmas› ihtimaline binaen itina ederler. Müslümanlar›n rahmet, ma¤firet ve bereket ay› sayd›klar› ve ibadetlerle ihya ettikleri bu mübarek ay›n de¤erini bilmeleri ona göre hayat›na, yaflant›s›na yepyeni bir yön vermelidir. Ramazan ay› geldi denilince bir dizi ibadet akla gelir. Ama öncelikle ilk akla gelen “oruç” tur. Oruç, ‹slam Dininin olmazsa olmaz befl flart›ndan ve dört temel ibadetinden biridir. Arapças› “savm” ço¤ulu “s›yam”dir ki, her ikisi de fark gözetilmeden ayn› anlamda kullan›l›r. Dini terim olarak oruç; “Allah r›zas› için, tanyeri a¤ard›ktan güneflin bat›fl›na kadar ki süre içinde nefsin en çok arzulad›¤› yemekten, içmekten ve cinsi münasebette bulunmaktan niyet ederek vazgeçmek (yani bunlar› yapmamak)t›r.” Buna Türkçede oruç tutmak (imsak) denir. Karfl›l›¤›; oruç bozmak, oruç açmak, iftar etmektir. Ramazan orucunun edas› da kazas› da farzd›r. Bedeni olmakla birlikte, manevi fayda ve fazileti çok yüksek olan bir ibadettir. Kameri aylardaki devirden dolay› her y›l miladi takvime göre 10 gün farkederek döner ve y›l›n bütün aylar›na gelir. Gösterifl/riya için yap›lmas› asla sözkonusu de¤ildir. Orucun getirdi¤i mahrumiyetler gösterifl için katlan›lmayacak kadar a¤›rd›r. Ancak buna ra¤men herkesin niyet ve amelini Allah bilir. Mahiyetçe samimiyet gerektiren, halis niyetle yap›ld›¤› zaman en yüce bir samimiyet derecesini gösteren bir kulluk görevidir. Bu sebeble, Allah kat›nda ayr› bir yeri ve de¤eri vard›r. Evrensel bar›fl› öngören Ramazan; sevgi, flefkat, bar›fl, eflitlik, yard›mlaflma, dayan›flma, bolluk ve bereket ay›d›r. Nefse hakimiyet, iradeyi güçlendirme, nimetlere flükür, aç›n halinden bilme, h›rslardan ar›nma, Allah`a yak›nlaflma bak›m›ndan oruç çok ciddi bir imtihan ve e¤itimdir. Orucun sevab› ve de¤eri çok yüksektir. Basit bir açl›k ve susuzluk olarak düflünmemek ve sadece bedeni bir eziyet seviyesinde b›rakmamak gerekir. En az›ndan y›lda bir ay, ‹slam ahlak›n› eksiksiz yaflamak, bütün melekeleriyle ruhu terbiye etmek ve yüceltmek, dünya kirlerinden ar›nmak, böylece bütün bir y›l güçlü, temiz, ahlakl›, yard›msever, müflfik ve iyi kalpli olmak için müstesna bir takviye f›rsat› olarak de¤erlendirilen Ramazan, zamanlar›n içinde ayr› bir hayat ve medeniyettir. Bir hadis-i flerife göre “fleytan bu ayda zincire vurulur.” Ramazan› ve orucu ilkel bir seviyede basit bir perhiz olarak anlay›p uygulayanlar için de Hz. Muhammed (s.a.v): “Nice oruç tutanlar vard›r ki, tuttuklar› oruç kendileri için açl›k ve susuzluktan baflka bir fley de¤ildir.” buyurmufltur. Allah`›n kimsenin açl›k ve susuzlu¤una muhtaç olmad›¤› ise bellidir. Bütün ibadetler gibi, oruç da Allah emridir, O`nun r›zas› için tutulur, ancak faydas› insanad›r. ‹nanarak ve flartlar›na riayet ederek oruç tutan insan, meleki bir tabiat/huy kazan›r. Oruç ibadeti sadece ‹slam Dininde farz olan bir ibadet de¤ildir, di¤er dinlerde de oruç ibadeti vard›r. Bizzat Kur`an-› Kerim, daha önceleri de insanlara bu ibadetin buyuruldu¤unu bildirmektedir. Ancak, Ramazan orucu sadece ‹slama mahsustur. Hicretin ikinci y›l›nda (10 fiaban 624) inen flu ayetlerle farz k›l›nd›: “Ey iman edenler! fenal›klardan sak›nas›n›z diye, sizden evvelkilere oldu¤u gibi, size de oruç farz k›l›nd›.” (Bakara Suresi: 183) “Ramazan ay›, insanlara do¤ru yolu bildiren ve hidayet delillerini ortaya koyan Kur`an`›n indirildi¤i ayd›r. Sizden kim o aya eriflirse, oruç tutsun.” (Bakara Suresi: 185) Ancak ne varki, oruçlunun flu esaslara uygun olarak ibadetini yerine getirmesi iyi, güzel do¤ru davran›fl olarak kabul edilmektedir. - Günefl batar batmaz, namazdan önce orucunu açmak, - Orucunu hurma, su, zeytin gibi fleylerle açmak ve iftar esnas›nda flu duay› okumak: “Ya Rabbi! Ben senin r›zan için oruç tuttum; Senin r›zk›nla iftar ettim; Sana tevekkül ettim; Sana iman ettim. Susuzluk gitti; ecir de sabit oldu. Ey fazileti genifl olan Rabbim beni yarl›¤a; bana yard›m edip oruç tutmama ve bana r›z›k verip iftar etmeme sebep olan Allah`a hamdolsun.” - Sahura kalkmak ve az da olsa birfley yemek veya bir yudum su içmek. Hz. Muhammed (s.a.v): “Sahura kalk›n›z, muhakkak sahurda bereket vard›r.” buyurmustur. - Lüzumsuz, fazla söz konuflmaktan, g›ybet ve haram olan di¤er davran›fllardan kaç›nmak (eli, dili, gözü, kula¤›... bütün uzuvlar› günahlardan korumak). - Akrabalara, fakirlere yard›m ve sadakay› her zamankinden daha çok yapmak. - ‹limle u¤raflmak, Kur`an okumak, zikretmek, salavat getirmek. - ‹`tikafa girmek ve Allah`tan baflka herfleyden kendini uzaklaflt›rmak. Böylece, orucun faziletce derecelenmesi de sözkonusu olmakta ve üç mertebe görümektedir: 1- Orucun en alt derecesi, orucu bozan fleylerden sak›narak orucu tamamlamak. 2- ‹kinci derecesi, orucu bozan fleylerden sak›nmakla birlikte vücudunun her organ›n› günahlardan sak›nd›rmak. 3- Üçüncü ve en üst derecesi ise, bütün bunlara ek olarak dünyevi fikir, duygu ve arzulardan uzaklaflarak Allah`tan baflka herfleyden/masivadan ilgisini kesmek. Oruç tutan müslümanlar olarak Allah ibadetlerimizi r›zas›na uygun olarak kabul etsin ve nice ramazanlara ve bayramlara kavuflmamaz› nasibü müyesser k›ls›n. Amin... 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 6 DOSYA 6 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Kendi iini kendin gör… Ekrem KIZILTA zel hayatta rahat etmenin yollar› vard›r. Mesela eviniz temizlenecekse ve han›m›n›z herhangi bir sebeple yetiflemiyorsa, gündelikçi tutars›n›z. Muslu¤unuz ar›zal›ysa ve kendiniz tamir etmeye kalk›flarak, ifli iyice içinden hale getirmeye niyetli de¤ilseniz, tamirci ça¤›r›r halledersiniz. Yani özel hayat›m›zda ifllerimizi kolayl›kla halledebilmenin yollar› çoktur. Ama devlet hayat›nda iflleri halletmeyi, d›flardan birilerine ihale etti¤iniz zaman ifller kar›fl›r. Savunman›z› baflkas›na ihale edemezsiniz, varl›¤›n›z ve yoklu¤unuzla alakal› bir meseledir. Milli e¤itim kendi iflinizdir ve bir flekilde çözüm bulmak mecburiyetindesinizdir. Farkl›l›klar›n›z, birçok konuda 'kendinize özel' olman›z› gerektirir ve baflkalar›n›n size verdi¤i ak›l bile iflinize yaramaz. Evrensel olan bile zaman zaman size ait olanla çat›fl›r ve siz size ait olan› tercih edersiniz. Laf› fazla dolaflt›rmadan Türkiye'nin haline getirmek gerek. Türkiye'nin ekonomisi son senelerde nerdeyse tamamen IMF'ye havale edil- Ö mifl durumda. IMF'nin ülkemizle ilgili masas› ne derse o oluyor. Adamlar; ekti¤imize, dikti¤imizi, satt›¤›m›za, ald›¤›m›za velhas›l›, herfleyimize kar›fl›yorlar. ‹flin garibi yine de memnun edemiyoruz kendilerini. Ekonomi birçok konuda belirleyici oldu¤u için de, IMF ekonomiyi kontrol etmekle asl›nda birçok fleyi kontrol alt›nda tutmufl oluyor. ‹stedi¤iniz miktar›, istedi¤iniz sahaya aktar›m›yorsunuz sözgelimi. Yapmay› düflündü¤ünüz her ifli, önce onlara dan›flmak zorundas›n›z. Öncelik s›ras›... Okul a盤› var, ö¤retmen a盤› var; Milli E¤itim zor durumda, diyorsunuz; 'önce borçlar›n›z›n faizleri' diyorlar. Sa¤l›k politikam›z yerlerde sürünüyor; hastane, doktor, ilaç laz›m, diyorsunuz; 'ama önce borçlar›n›z ve faizleri' diyorlar. yani adamlar borç ve faiz meselesine takm›fl durumda. Ancak iflin garip taraf› da, bugün itibariyle yaklafl›k 340 milyar ABD Dolar› tutan iç ve d›fl borçlar› neden ald›k; kim ald›, nerelere harcad›lar, bilme flans›m›z yok. Dahas›, devletin kar eden kurulufllar›n›n, neden paralar›n› özel bankalara yat›rd›klar›n› ve o özel bankalar›n neden devletin paras›n› daha fazla faizle devlete satt›klar›n› da, ö¤renemedik zaten. Ö¤rendi¤imiz tek fley; buna mani olmaya çal›fl›rsak, halk›n oylar›yla gelmifl bile olsak, bize karfl› 'postmodern darbe yap›laca¤›' gerçe¤i idi. Uluslararas› iliflkiler konusunda da problemlerimiz var. Bu ifllerin nas›l yürüyece¤i konusunda da kendi halimize de¤il gibiyiz. Bütün münasebetlerde tuhaf bir flekilde ABD'nin ve AB'nin bask›lar›yla muhatab›z nedense. Okyanus ötesindeki ABD'nin burnumuzun dibindeki eski eyaletimiz Irak'› iflgal etmesine ses ç›karmad›¤›m›z gibi, yard›m ve yatakl›k etmenin en yo¤un biçiminin de k›y›s›ndan döndük. Bugün iflgal gücüne karfl› savaflan direniflçi Irakl›lar› 'terörist' olarak damgalama konusunda istekli gibiyiz. Oysa biz, Kurtulufl Savafl› vererek Yedi Düvelin elinden ba¤›ms›zl›¤›n› alm›fl bir milletin çocuklar›y›z... Dünyaya hakim olma konusunda, hegemonik olman›n da ötesine geçip, imparatorluk kurma peflindeki ABD'nin, ne yapt›¤›n›, neden yapt›¤›n› anl›yoruz asl›nda ama nedense, bütün yap›p ettiklerine gönüllü destekçi oldu¤umuzu deklare edip duruyoruz. Adamlar bizim de içinde bulundu¤umuz co¤rafyay› kendi menfaatlerine göre dizayn etmekten bahsediyorlar ve biz de, 'mutab›k›z, üzerimize terettüp edeni yapmaya haz›r›z' deyip duruyoruz. Euro ya¤mayacak... AB Konusunda da ayn› durum sözkonusu. Türkiye'nin 40 küsür y›ll›k yolculu¤unun sonunda geldi¤i nokta, AB aday ülke olma durumu. Ama öyle bir aday ülke ki, buraya gelene kadar bafl›na gelmeyen kalmad› ve yolculu¤un bundan sonras› daha da kar›fl›k. Kap›n›n önünde tek ayak üstünde beklememiz hariç, istemedikleri kalmad› bizden. ‹ç bünyemizde, ço¤u hakim çevrelerin ifline gelmeyen ve uygulamada tekleyen baz› de¤ifliklikler yapt›k ve daha da yapmaya haz›r›z. K›br›s meselesinde özel olarak inat ettikleri için KKTC'nin yok olaca¤› bir protokole bile imza att›k. ‹flin tuhaf›, nas›l olsa bizi alacaklar diye yap›p etti¤imiz bir sürü fleye ra¤men, adamlar›n bizi almaya niyetleri yok. AB ülkeleri alacakm›fl gibi, biz de girecekmifl gibi yapmay› sürdürüyoruz ve bu sab›r savafl›nda onlar istedikçe biz veriyor ve sanki oraya girdi¤imizde bafl›m›za Euro ya¤acakm›fl gibi heyecanla da titriyoruz. Oysa adamlar, bizi almayacaklar›n›, almak istemediklerini, bizi al›rlarsa yap›lar›n›n bozulaca¤›n› söyleyip duruyor ve 'illa da istiyorsan›z, süresiz ve ucu aç›k müzakereler bafllat›r›z sizin için, ama sonu kesin de¤il' demeyi sürdürüyorlar. Biz biz olarak kalacaksak… Konumuz ifllerimizi baflkalar›na yapt›rma üzerineydi, malumunuz. Özel hayatta az bir bedel ödeyerek, bafl›m›z›n rahat edebilece¤ini düflündü¤ümüz bu formül, devlet hayat›nda ifle yaram›yor, anlayaca¤›n›z. Aslında ekonomimizin dizginlerini ellerimize alıp, iç ve dıfl politikada kendi yönümüzü kendimizin çizmesi gereken bir zemine fliddetle muhtacız. AB Konusunda da hayal kurmayı bırakıp, öncelikle orada yaflayan vatandafllarımızın meselelerine ciddi olarak e¤ilmek ve bu arada, muhakkak istiyorsak; ikinci sınıf olmayı kesinlikle reddedip, farklı muamelelere hayır diyerek, bu konuyu en baflından ele almanın yollarını aramak gerek. ‹fllerimizi baflkalarına yaptırma konusunda biraz daha ileri gidersek; bu gidiflle, biz ortada kalmayaca¤ız çünkü… Zeyneb el-Gazali vefat etti ‹slam dünyasının tanınmıfl kadın düflünürlerinden olan Zeyneb el-Gazali Hakk’ın rahmetine kavufltu 8 yaflında ölen Zeyneb el-Gazali, Kahire’nin do¤usundaki Nasr kentindeki Rabiatu’l Adaviyye Camii’nde kılınan ö¤len namazının ardından topra¤a verildi. Gazali Türkiye’de, Mısır yönetiminin kendisine uyguladı¤ı iflkence ve eziyetlere yer verdi¤i kitabı "Zindan Hatıraları" ile tanınıyor. Zeyneb el-Gazali, 2 Ocak 1917 tarihinde, Kahire yakınlarındaki Meyyit Yaifl köyünde dünyaya geldi. Mısır’da tanınmıfl bir aileye mensuptur. Babası Ezher bilginlerindendir. Zeyneb Gazali, ilk çalıflma yıllarında Hüda Sa’ravi ile aynı do¤rultuda idi. Sonra ondan 8 ayrılarak Müslüman Kadınlar Birli¤i’ni kurdu. Mısır’ın siyasi hayatında önemli rol oynayan bu birlik, protesto eylemleri ve mitinglerle rejime karflı olan bir topluluk olarak Mısır siyasetinin gündemine oturdu. Zeyneb el-Gazali 1948’de Müslüman Kardefller’e katılarak genel baflkan Hasan el Benna’ya biat etti. Abdunnasir, Müslüman Kardefller’i da¤ıttı¤ı ve bütün mallarına el koydu¤unda Zey- nep el-Gazali’nin kocasının da servetini kamulafltırdı. 1965’de Müslüman Kardefller’in birçok üyesiyle beraber Zeyneb elGazali de tutuklanarak çeflitli eziyet ve iflkencelere maruz kaldı. Sonun- da ömür boyu hapse mahkûm edildi. 1970–71 yıllarında hapisten çıktı. Bu tarihten itibaren Mısır içinde ve dıflında aralıksız olarak hizmetini sürdüren Zeyneb el-Gazali, Suudi Arabistan, Pakistan, Kuveyt, Birleflik Arap Emirlikleri, Ürdün, Cezayir, Türkiye, Sudan, Hindistan, Almanya, Fransa, ‹ngiltere, Amerika, Kanada, Avusturya, ‹spanya gibi birçok ülkede tebli¤ ve irflat çalıflmalarına katıldı. Ça¤ımızın müfessir kadınlarından olan Gazali, Kahire'deki evinde Seyyid Kutub’un kız kardefli Emine Kutub ile birlikte genç bayanlara yönelik ilmi çalıflmalarda bulundu. Zeyneb el-Gazali, burada genç bayanlara verdi¤i tefsir derslerini daha sonra kitaplafltırıp "Nazarât Fi Kitâbillah" adını koyarak, ça¤dafl bayan müfessireler arasına girmifl oldu. Zeyneb el-Gazali’nin Türkçe tercümesi bulunan eserleri flunlardır: Kur’an’a Bakıfllar, Zindan Hatıraları, Müslüman Aileye Do¤ru, Gençlerle Mektuplaflmalar. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 7 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 7 RAMAZAN AYINDAN ALMAMIZ GEREKEN DERSLER VE HKMETLER Mustafa Mullaolu lahiyatçı amazan, ramad kökünden türeme bir kelime olup, aflırı sıcaklı¤a ve susuzluktan dolayı insanın içinin yanmasına kullanılmaktadır. Ayrıca güneflin kumlara ve tafllara vurması neticesinde meydana aflırı sıcaklıklara kullanılan bir kelimedir. Ramazan ayının genelde böyle zamanlara denk gelifli ve oruçlu insanların sıca¤ın etkisinden duydukları susuzluklardan dolayı bu aya Ramazan ayı adı verilmifltir. Ramazan ayı, Kameri aylardan ve ayların en hayırlısı kılınmıfltır. O’nun kıymetini Rasulullah (s.a.v) Efendimiz flu sözleriyle ifade buyurmufllardır: ‘’E¤er siz, ramazanın kıymetini bilseydiniz, bütün senenin Ramazan olmasını isterdiniz’’ Nebevi sözün manasını, Ramazan ayının aramızdan ayrılıp gitmesiyle yafladı¤ımız burukluk, üzerinden birkaç ayın geçmesiyle kalbimizin derinliklerinde hissetti¤imiz özlem ve gelmesi yaklafltıkça da duydu¤umuz heyecanla daha iyi anlıyoruz kanaatindeyim. Çünkü Ramazan, bizi yansıtıyor, bizi bize hatırlatıyor. Yılboyunca biriktirdi¤imiz bir takım hofl olmayan alıflkınlıklardan, görünen veya görünmeyen hastalıklardan arındırıyor, en önemlisi de bizi yaradanımızla barıfltırıyor. Ve iflte bütün güzellikleriyle bir kez daha aramıza teflrif ediyor. Bizim bütün eksiklerimize ra¤men, gönüllerimize, evlerimize, mahallelerimize ve camilerimize geliyor. Sohbetlerimize konuk ve konu oluyor. Bizleri sa¤ selamet Ramazana kavuflturup ‘’mükafatını ancak ben veririm’’ buyuran, Ramazan orucunu tutmamızı bize nasib eden, Yüce Rabbimize hamdü senalar olsun. Evet Ramazan ayı geldi gelmesine de acaba bizler onu hakkıyla a¤ırlayabiliyor muyuz? Ferdi yaflamımızda, evlerimizde, mahallelerimizde, camilerimizde Ramazana yakıflır bir flekilde a¤ırlayabiliyor muyuz bu ayı? ‹flte bu soruya cevabımız R evet olabilmesi için ve Ramazan ayını ruhuna uygun ihya edebilmemiz için, onun özellikleri ve getirdi¤i mesaj ve dersler üzerinde tefekkür etmemiz kaçınılmaz bir görevdir. Önce bilmemiz gereken fludur ki, Ramazan orucunun farz oluflunu bizlere bildiren ayet-i kerime ‘’Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındı¤ı gibi size de farz kılındı. Ola ki sakınıp korunasınız.’’(1) fleklinde gelmifltir. Yani muhatap kitle, iman edenlerdir, oruç gibi müstesna bir ibadeti ancak imanın tadını tatmıfl olanlar eda ederler. ‹manın tadını tatmayı ise, Rasulullah (s.a.v) efendimiz flöyle ifade etmifllerdir: ‘’fiu üç haslet hanginizde bulunursa, imanın tadını tatmıfl olur: 1-Allah ve rasulünü her fleyden daha çok sevmesi. 2-Sevdi¤ini ancak Allah için sevmesi. 3-Ve Allah, kendisini kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, atefle atılmaktan nefret etti¤i gibi nefret etmesi.’’ Ramazan bize geçmifl milletleri de hatırlatarak onların durumuna düflmememizi hatırlatıyor. ’’Sizden öncekilere farz kıldı¤ı gibi sizede farz kılındı’’ buyurularak. Ramazanın bize getirdi¤i dersleri ve vermek istedi¤i ruhu özetleyelim: 1- Ramazan ayı: ‹man ayıdır. ‹slam‘ın adeta özetidir. Çünkü Ramazanda, iman var, Kur’an var, pratik olarak nasıl tutulaca¤ını bizzat yaflayarak bizlere ö¤reten’ Rasulullah (s.a.v) var. ‹slam da iflte bunlarla özetlenmekdedir. 2- Ramazan ayı, Kur’an ayıdır. Yaradanın kullarına mesajı, dünya ve ahiret saadetinin rehberi, kurtulufl reçetesi ve O’nun (cc) ön gördü¤ü hidayet kayna¤ı olan Kur’anı Kerim, iflte bu ayda insanlı¤a hediye edilmifltir. Öyle bir hediye ki, Allah (cc) onu meleklerin en hayırlısı olan Cebrail (a.s)la yeryüzünün en hayırlı flehri mekke-i mükerremeye, Mekkenin de en hayırlı da¤ı nur da¤ına, onunda en hayırlı ma¤arası hira ma¤arasına, ayların en hayırlısı Ramazan ayında, onunda bin aydan hayırlı olan Kadir gecesinde, Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed Mustafa’ya O’nunla da ümmetlerin en sonuncusu Muhammed ümmetine en hayırlı hediye olarak göndermifl- tir. Ramazanla birlikte birkez daha yaflam biçimimizi gözden geçirerek, Kur’anla barıflıp, Yüce Rabbimiz (cc)’e verdi¤imiz kulluk sözümüzü pekifltirmeliyiz. Kur’an ayında, Kur’an’ı çok okumak ve onunla bütünleflmek zorundayız. 3- Ramazan ayı: Muhasebe ayıdır. Bir yılın adeta finali ve özetidir. Onun için onbir ayın sultanıdır. Hem sevap bakımından, hem ibadet olarak, hem de ümmet ruhunun geliflmesi ve yaflanması bakımından Müslümanlar, neredeyse onbir aya bedel bir kulluk icra ederler. Zira bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini içinde barındırması bu manayı ifade etmeye yeterlidir. 4- Ramazan ayı, ümmetin ayıdır. Çünkü ümmet bu ayda Yaratıcısının huzurunda birlefliyor, daha çok dayanıflma ve yardımlaflma içerisine girip bütünlefliyor. Böylece ‹slam kardeflli¤i perçinlefliyor. Müslümanlar çevrelerindekileriyle birlikte iftarlar yapıyor; Ramazan sohbetleri tertip ediliyor ve teravihlerle de yan yana, omuz omuza ve tek yürek ve tek saf halinde özlenen manevi atmosferi birlikte yaflıyorlar. Binlerce km. uzaktaki Müslümanlarla da adeta mesafeler aradan kalkıyor. Maddi ve manevi ba¤larla ‹slam kardeflli¤i ruhu bir kez daha canlanıyor. 5- Ramazan ayı tabi ki oruç ayıdır. Oruç ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar aç ve susuz kalmaktan ibaret de¤ildir. Oruç, bütün organlarla tutulması gereken bir ibadettir. Ayet-i kerimedeki ’’Korunasınız’’ ifadesi de iflte bunun içindir. Yani, ellerin yanlıfl ifller yapmaktan, ayakların yanlıfl yerlere gitmekten, dilin gıybet, kötü söz, bofl kelam ve kalp kırıcı ifadelerden ve orucun ruhuna ters düflecek fleylerden, gözlerin ve kulakların haramlardan korunması demektir. Oruçtan maksat da ancak böyle hasıl olur. 6- Ramazan ayı, disiplin, nefsi terbiye ve güzel ahlak ayıdır. Müslüman, hem kendi nefsine karflı, hem aile ferdlerine ve çevresine hemde gayri Müslimlere karflı Ramazanın farkıyla güzel ahlak timsali oldu¤unu göstermelidir. Oruçlu Müslüman güzel ahlakla süslenir, nefsi dizginlenir, kiflili¤i geliflir, flahsiyeti güçlenir ve karekteri güzelleflir. 7- Ramazan ayı, sabır ayıdır. Müslüman, Ramazanda hem nefsi arzularına karflı, hem haramlara kar- flı hem de çevresinden zuhur edecek olumsuzluklara karflı sabır ve dayanıklılı¤ın en güzel örne¤ini gösterirler, göstermelidirler. Rasulullah(s.a.v) bu ayın adını sabır ayı olarak koymufltur. 8- Ramazan ayı, Rahmet, bereket, ma¤firet ve ateflten kurtulufl ayıdır. Rasulullah(s.a.v) bir hadis-i flerifte flöyle buyurmufllardır: ’’Ramazanın, evveli rahmet, ortası ma¤firet, sonu da ateflten kurtulufltur.’’(2) ‹flte bu kurtuluflun mükafatı bir Hadis-i flerifte flöyle müjdelenmifltir. ’’fiüphesiz ki Cennette bir kapı vardır, ona REYYAN denir. Kıyamet gününde o kapıdan sadece oruçlular girer, onlardan baflka hiçbir kimse giremez. Oruçlular o kapıdan içeri girince kapı kapanır ve baflka bir kimse giremez olur.’’(3) 9- Ramazan ayı, fleytanların ba¤landı¤ı, cehennem kapılarının kapandı¤ı ve cennet kapılarının açıldı¤ı aydır. Cenab-ı Hakk’ın fleytana ’’flüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.’’(4) buyurdu¤u aydır. ‹nsan, dünyada fleytan ve avanelerinin tuzaklarına düflmeyip, dünyadaki varlık nedeni olan kulluk vazifelerini yerine getirirse ve orucunu gayesine uygun olarak tutarsa, cennet ve cemalullah’la mükafatlanacaktır. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz flöyle buyurmufllardır: ’’Oruç tutan için iki sevinç vardır. Birisi, iftar etti¤i zaman, ikincisi ise, Rabbi ile bulufltu¤unda.’’(5) 10- Ramazan ayı, Fitre ve Zekat ayıdır. Müslümanlar, bu ayda yapılan amellerin sevabının di¤er aylarınkinden kat kat fazla oldu¤unu bildikleri için, zekatlarını bu ayda vermeyi tercih ediyorlar. Ameller ise niyete göredir. Allah (cc) kulları arasındaki sosyal dengeyi ve adaleti zekat ibadeti ile sa¤lamıfltır. Zekattan maksadın gerekti¤i gibi hasıl olması için, nasılki namaz ibadeti cemaatle yirmiyedi derece üstün oluyor. Teravihlerimiz cemaatle olunca daha çok anlam kazanıyor ve Allah’ın rahmeti cemaat üzerinde oluyorsa, zekat ibadeti de cemaat halinde yapıldı¤ı zaman daha çok anlam kazanıyor, gayeye daha uygun oluyor. Daha çok hizmete vesile oluyor ve maksad daha iyi hasıl oluyor. Fitre ise, sa¤lı¤ımızın daha do¤rusu insan olarak ya- 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 8 radılıflımızın bir flükrüdür. 11- Ramazan ayı, ‹slam’ın ilan edildi¤i aydır. Hiradan do¤an ‹slam güneflinin yeryüzüne yayılmaya ve bütün insanlı¤ı kapladı¤ı aydır. Peygamberler silsilesinin son halkası oluflunun, semavi dinlerin ‹slam’da tekamüle eriflinin ve Allah’ın kulları için seçti¤i son din oluflunun ilan edildi¤i aydır. Öyle ise, ‹slam’a ve Müslümanlara yönelik yapılan haksız itham ve saldırılara karflı, ‹slam’ın insanlı¤a getirdi¤i, Hak, adalet, özgürlük mesajını ve insanlı¤ın özledi¤i ve susadı¤ı, herkes için geçerli olan evrensel insan hakları beyannamesini bir kez daha duyurmak ve göstermek gerekir. 12- Ramazan ayı, umre ayıdır. Ramazanda yapılan umrenin sevap ve mükafaatı büyüktür. Bazı rivayetlerde, Ramazanda yapılan umreye Hac sevabı verilir denmifltir. Bir Hadis flerifte ise: ’’Umre ile Umre arası günahlara kefarettir. Mebrur olan hac için ise, ancak cennet vardır.’’(6) buyrulmufltur. Bir Hadis’i flerifte ise ’’Muhakkak, ramazanda bir umre bir hacca denktir.’’(7) buyurulmufltur. 13- Ramazan ayı, dua ayıdır. Allah(cc), ’’Dua edin kabul edeyim.’’ buyuruyor. Duanın zamanı ve mekanı olmaz. Müslüman, her yerde ve her zaman Allah (cc)’a dua etmekle yükümlüdür. Ancak duaların kabule en flayan oldu¤u zamanlardan birisi de Ramazan ayıdır. Dolayısıyla bu ayı iyi de¤erlendirip, hem nefislerimizin, hem de nesillerimizin ıslahı ve kurtuluflu için dua etmeliyiz. Geçmifllerimize dualar ve salih ameller iflleyip sevabını ruhlarına ba¤ıfllamak suretiyle vefa bocumuzu ödemeliyiz. Esenlik bekleyen dünya Müslümanlarına hem kalbi, hem kavli ve hem de fiili dualarımızı göndermeliyiz. Peygamberimiz (s.a.v), ’’Dua ibadetin ta kendisidir.’’(8) buyuruyor. Bir rivayette de:’’Dua Seite 8 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 ibadetin beynidir.’’(9) denilmifltir. 1. Evet dünya Müslümanlarının bu gün duaya ihtiyaçları, her zamankinden daha az de¤ildir. 2. Yine bir Hadis’i flerifte Hz. Peygamber (as) flöyle buyurmufllardır: ’’Muhakkak, oruç tutanın iftar anında yaptı¤ı dua reddedilmez.’’(10) 14- Ramazan ayı, Kadir gecesi ayıdır. Allah (cc), bu gece hakkında: ’’Bin aydan hayırlıdır.’’(11) buyurmufltur. Yapılan ibadetler, ameller, dualar, iyilikler bin ile de¤il bin ay ile çarpılır. Amellerde ihlas ve samimiyete göre daha da artırılır. ‹flte bunun içindir ki, bu geceyi cemaat olarak dünya mazlum ve ma¤durlarının dertlerine ortak olarak geçirmeyi uygun görüyoruz. Çünkü Allah’ın rızasını en çok celbeden amel, mazlum ve ma¤dur kullarını memnun eden davranıfl ve güzelliklerdir. Onların bizim uzataca¤ımız kardefllik ve yardım elimize, bizim de Avrupa’da yaflayan, nefisleri ve nesilleri tehlikede bulunan Müslümanlar olarak onların duasına fliddetle ihtiyacımız vardır. 15- Ramazan ayı, itikaf ayıdır. Hz. Aifle (r.a)’nin rivayet etti¤i Hadis-i flerife göre ’’Hz. Peygamber (s.a.v) Medineye geldikten sonra vefatına kadar Ramazan’ın son on gününde itikaf’a girerdi.’’(12) Bu büyük sünneti, on gün olmasa da bir gün de olsa, hatta birkaç saat de olsa ifllemekte çok büyük sevaplar vardır. Allah (cc)’la bafl bafla kalmanın izzetini ve manasını yaflamanın en güzel flekillerinden biridir itikaf. 16- Ramazan, aynı zamanda bir doktordur. Vücutlarda biriken bir yıllık hastalık ve kirlerden arındıran, insan sa¤lı¤ını dengeleyen eflsiz bir tedavi ayıdır. Rasulullah (s.a.v) bir hadis-i fleriflerinde flöyle buyurmufllardır: ’’Oruç tutun sıhhat bulun.’’(13) 17- Ramazan, inançtır, fikirdir, zihniyettir ve bir medeniyettir. Çün- kü oruç, bir aylık oruç tutmaktan daha ötede bir anlayıfl veriyor. O da insano¤lunun bir hayat boyunca dünyanın aldatıcılı¤ına, fleytan ve avanelerinin kuflatmalarına, bütün kötülere ve kötüklere karflı korunma; yani oruç tutma anlayıflına ve zihniyetine sahip olması demektir. ‹flte Hasan el-Basri Hazretleri, Ömer b. Abdulaziz’e yaptı¤ı nasihatların birisinde flöyle diyordu: ‘’Ey Emirel-Müminin! Dünyanın lezzetlerine ve aldatıcılı¤ına karflı öyle bir oruç tut ki, iftarın ölüm olsun.’’ ‹flte bu bir medeniyettir. Bir hayat boyu oruç kültürü bu günün insanlarında olsaydı, insanlar birbirlerinin kanına, malına, ırzına, topra¤ına veya inancına tecavüz eder miydi? 18- Ramazan ayı, galipken bile af ve ba¤ıfllama ayıdır. Allah (cc)’ın Feth-i mubin adını verdi¤i Mekkenin fethi hicretin sekizinci yılında ve Ramazan ayının ilk on gününün sonlarında gerçekleflmifl; sadece Mekkenin fethi de¤il aynı zamanda kalplerin de fethi gerçekleflmiflti. Çünkü Rasulullah Efendimiz, kendisini haksız ve zalimce yerinden ve yurdundan çıkaran Mekkelileri ba¤ıfllıyor ve affediyordu. Bütün insanlı¤ı hayrete düflüren bu hoflgörü ve ba¤ıfllama örne¤i, aynı zamanda eflsiz ‹slam medeniyetininin temelini oluflturuyordu. Çünkü bu medeniyette hem dünya, hem de ahiret saadeti vardı. 19- Evet Ramazan ayı, bir okuldur. Bu okulun mezunlarına hidayet diploması verilir. Çünkü Allah (cc) Kur’anda ’’Hüden linnas-Bütün insanlar için hidayettir.’’(14) buyuruyor. Hidayetin en belirgin alameti ise, oruç ayetinde görüldü¤ü gibi imandır. Onun gere¤i olarak da ’’Vel-Furkan’’ yani, Hakkı batıldan ayıran demektir. Hakkı batıldan ayırmanın özellikleri ise, iyiyi kötüden, hayrı flerden, güzeli çirkinden, do¤ruyu yanlıfltan ve faydalıyı zararlı- Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN dan ayırma kabiliyetine, ferasetine ve dirayetine ermektir. Bu okulun sahibi bizzat Allah (cc)dır; adını da Ramazan koymufltur. Bafl muallimi Hz. Muhammed Mustafa’dır. Sınıfları camilerdir. Ders müfredatı Kur’an ve Sünnettir. Ve bütün güzellikleri ve hikmetleriyle bir kez daha teflrif etmifl bizleri flereflendirmifl ve onurlandırmıfltır. Ehlen ve sehlen ya flehri Ramazan. Hofl geldin ey flehri Ramazan!. Konuyu flu Hadis-i flerifle bitirelim: ’’Do¤rusu oruçla Kur’an, kıyamet gününde kul için flefaatçı olurlar. Oruç derki: Ey Rabbim! Ben bu kulunu yemek ve flehvetten alıkoydum, onun için flefaat etmeme izin ver. Kur’an da der ki: Ben bu kulunu geceleri uykudan alıkoydum, onun için flefaat etmeme izin ver… Rasulullah (s.a.v) devamla buyurdu ki: Oruçla Kur’an iflte böyle flefaat ederler.’’(15) Yüce Rabbimiz (cc) Kur’anın, Rasulünün ve orucun flefaatlarına cümlemizi mazhar kılsın. Dipnotlar: 1- Bakara suresi ayet: 183. 2- Hadis’i flerif’i Selman’ı Farisi rivayet etmifltir. 3- Buhari-Müslim-Tirmizi ve Nesa’i. 4- Hicr suresi ayet: 42. 5- Buhari ve Müslim. 6- Buhari ve Müslim 7- Buhari ve Müslim. 8- Tirmizi-Ebu Davud‹bni Maceh-Nesa’i 9- Tirmizi. 10- ‹bni Maceh. 11- Kadr suresi ayet:3 12- Buhari-Müslim-Tirmizi ve ‹bni Maceh. 13- Tabarani,Ebu Hüreyrede rivayet etmifltir. 14- Bakara suresi ayet: 185. 15- Ahmed b. Hanbel-Beyhaki ve Tabarani rivayet ettiler. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 9 DOSYA 9 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Dilden yetimler Mahmut AKAR ATB Genel Sekreteri enab-ı Allah hiçbir çocu¤u yetim bırakmasın!.. Yetim olanlara da sabır ve selâmet versin!.. Çocuk vardır anadan yetimdir, çocuk vardır babadan yetimdir ve çocuk vardır hem anadan hem de babadan yetimdir. Yardımsever halkımızın bilhassa yetimlere karflı özel bir hassasiyeti vardır. Bu, hem insanlı¤ımızın ve hem de dinimizin gere¤idir. Hatta dilencilerin en fazla istismar ettikleri kimsesizyetim çocuklardır. Yetimin anası veya babası ve hatta ikisi de yoksa, hiç olmazsa azçok meramını anlatacak dili vardır. Yazının da bafllı¤ından anladı¤ınız gibi benim ele almak istedi¤im, dilden yetim olan çocuklarımızdır. Yani, analı, babalı ve hatta varlıklı olmasına ra¤men dilini yitirmifl olanlarımız.. Allah kimsenin baflına vermesin!... Bu türden yetimlik, yetimliklerin en kötüsüdür. Çünkü dilsizlik, sadece ana-baba ve yakın aile çevresinin kaybolmasına sebep olmuyor, aynı zamanda bütünüyle mensubu oldu¤unuz milletle ve onun tarih, edebiyat, din, musiki ve di¤er kültürel de¤erleriyle irtibatınızın kesilmesine vesile oluyor. Neticede daha hayatın bafllangıcında bulunan genç insan benli¤ini de yitirerek dünyada yapayalnız kaldı¤ına kanaat getiriyor. Bu yalnızlık ise, kiflinin herfleyle ve herkesle kavgalı olmasının zeminini hazırlar. "Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz" derken, ana ile vatan arasında bir ba¤lantı kurmufluz ve Batılıların "babavatan (Vaterland)" dediklerine biz "anavatan" demifliz. Anadilimiz de, anamızın bize ninniler söyledi¤i, severken, ö¤üt verirken, çevremizdeki eflya, insan ve di¤er canlı-cansız varlıkları bize tanıtırken kullandı¤ı lisandır. Güzeli, çirkini, do¤ruyu, yanlıflı, helâlı, haramı, sevme¤i ve kızmayı da önce anamızın dilinden ö¤renerek haya- C tımızın kırmızı çizgilerini de böylece belirlemifl oluyoruz. Her dilde bizdeki "ayıp" sözcü¤ünün mutlaka karflılı¤ı vardır ama anamızın bize ta çocuklu¤umuzda "ayıp!" diyerek ikaz etti¤i hâller, bizim için ölünceye kadar geçerli olup, hayatımızın kırmızı çizgilerini belirleyen sınır tafllarıdır. Fakat bizim ayıp olarak kabul ettti¤imiz durumlar bir baflka millette insanı utandıracak, ar damarını çatlatacak derecede ayıp olmayabilir. Misâlleri daha da ço¤altmaya gerek yoktur. Anadilinden mahrum olan veya onu zaman içinde unutan, kendi anasıyla da irtibatı kalmayan/unutan evlat seviyesine düfler ki, bu noktadan sonra güzelle çirkini, yanlıflla do¤ruyu, helâlla haramı da birbirine karıfltırmaya bafllar. Bu saatten sonra bu insan anadil yetimidir!... Kim ona analık yapar veya kimi analı¤a kabul ederse, onun terbiyesi, e¤itimiyle yetiflir. Bazı analıkların verdi¤i "terbiye" ise, özana nezdinde terbiyesizlik olarak de¤erlendirilebilir. Anadolu insanı, "anasına bak kızını al" derken, kıza verilen, verilmesi gereken ana e¤itimi, terbiyesini kasdetmektedir. Bu da yine anadiliyle mümkündür. Hem Türkiye sınırları dahilinde, hem de haricinde yetiflen nesillerimizden bir öncekilerle irtibat kopuklu¤u olanlarda herfleyden evvel anadildeki yetersizlik bafllıca sebep olarak görülebilir. Bu yetersizlik, sadece günlük lisandaki kelimelerle sınırlı de¤ildir. O dildeki kavramların tam anlaflılamayıflı, kelimelere yüklenen manaların idrak edilemeyifli, dildeki yetersizli¤e ve karflı tarafla anlaflmazlı¤a yeterli sebep olabilir. Kavgalar, anlaflmazlıklar umumiyetle dil yetersizli¤inden, yani kiflinin kendini kelimelerle ifade edemedi¤i, konuflamadı¤ı noktada, yumrukların konuflmasıyla bafllar. ‹nsan kelimelerle düflünür, derler. Dil zenginli¤i, kelime çoklu¤uyla ölçülür. Bu da sadece okumakla mümkündür. Okuyan insanın kelime hazinesi büyüdükçe, düflünce kapasitasi de genifller. Bu noktaya gelebilmifl insanın da baflkalarıyla irtibat (diyalog) kurması kolaylaflır. Sıkça duydu¤umuz, "bu adam laftan anlamıyor"un hemen arkasından kavganın gelme ihtimali yüksektir. Buna karflı tersinden bir soru da sorulabilir: O adam mı laftan anlamıyor, yoksa sen mi laf anlatamıyorsun? Batı Avrupa Türklerinin anadil yetersizli¤inden kaynaklanan meseleleri: -Ailede durum: Aslında konumuzun odak noktasında burada yetiflen genç nesillerimiz olmasına ra¤men, onların bir veya iki nesil önceki, uzun yıllardır Batı Avrupa ülkelerinde yerleflik olarak yaflayan ana-baba ve di¤er büyüklerinde de sınırlı Türkçe konuflmalarından kaynaklanan sıkıntılar vardır. ‹lmî ve beflerî geliflmelere paralel olarak dil de öze sadık kalınarak de¤iflme ve geliflme gösterir. 1960’lı veya 70’li yılların Türkiyesine takılıp kalan dıflarıdaki Türklerin Türkiye Türkçesi’ndeki geliflmeleri takip etmeleri zordur. Hele bunlar bir de günlük siyasîsosyal geliflmelere ilgi duymuyor ve okumuyorlarsa, dildeki fakirleflme daha da bariz olarak kendini gösterir. Türkiye dıflında yaflayan bir Türk ailesinin küçük dünyası kendi evidir. Bu hanede dünyaya gözünü açan yavrucak aile içinde görüp götürdükleriyle flekillenmeye bafllar. Bölge flivesinin dıflında do¤ru dürüst bir Türkçe’yi duymayan ve aileden anadilin geliflmesi istikametinde teflvik, yardım görmeyen çocuk, zamanla bu kadarıyla yetinmek mecburiyetinde kaldı¤ı gibi, Türkçe’yi de bu kadardan ibaret zannedecektir. Buradaki Türk ailelerin henüz daha iflin vehametini idrak edemedikleri en önemli meseleleri, yetiflen nesillere zamanında sistemli ve istikrarlı bir flekilde Türkçe’yi ö¤retmemeleridir. -fiahsiyet kazanmada anadilin önemi: Kendisini bilmeyen, yakın çevresini tanımayanın baflkalarını bilmesi ve kendi dar çevresinin dıflındaki dünyayı tanıması mümkün de¤ildir. Bu basamakları atlayarak tanıdı¤ını iddia edenlerde mutlaka bir ve birden fazla eksiklikler; hâl ve hareketlerinde, çevresiyle münasebetlerinde ve kiflilik karakterinde bozukluklar vardır. Yurtdıflında yetiflen gençlerimizin ailesiyle anlaflmazlıklarının, dıfl çevreyle uyumsuzluklarının, haflin, isyankâr ve suç iflleme¤e meyilli olufllarının sebeplerini herfleyden evvel anadil yetersizli¤inde aramak gerekir. Genç insanın kendisini ve kendisinden olanları bilmesinin yolu anadili bilmekten geçer. Kendisini bilen de, di¤erlerini ve di¤erlerinin de¤erlerini de bilir!.. Kültür de_erleri farklı bir toplumda, kifli hangi konumda olursa olsun, flahıs olarak varlı¤ını kabul ettirmenin yolu da yine layıkıyla ve hakkıyla kendinden haberdar olmaktır. Bu haberdarlık da, sadece anadilin vasıtasıyla olabilir. -Mensubiyette anadilin önemi: Herhangi bir millete, dine veya kültüre mensup olmanızdan dolayı kimse sizi kınamaz, kınayamaz!.. Fakat mensup oldu¤unuz milletten, yani onun dili, dini, tarihi, töresi ve edebiyatından habersizseniz, o zaman karflınızdakinin alaylı ve küçümseyici bakıfllarına muhatap olabilirsiniz. Bu ifl, "Millî Takım"ın zafer kazandı¤ında, Türk bayraklarıyla Avrupa sokaklarında sevinç gösterileri yapmayla yerine getirilmifl olamaz!.. Bir millete fluurlu mensubiyet duygusu, o milleti millet yapan de¤erleri tanımak, bilmek ve onlara gönül vermekle olur. Türk-‹slam medeniyet de¤erlerini Almanca veya ‹ngilizce gibi bir dilin aracılı¤ıyla (sın›rlı da olsa) tanıyabilirsiniz. Fakat en basitinden Nasreddin Hoca’nın herhangi bir fıkrasını bir Türk’ün algıladı¤ı gibi bir Alman veya Fransız algıyabilir, onu bizim anladı¤ımız gibi anlayabilir mi? Türkülerimizdeki o engin manâyı, Anadolu insanın aflka ve hayata bakıflını bir yabancı lisanla izah edebilir misiniz? Bir Türk’ün uzun havalarımızdan aldı¤ı hazzı yüre¤inizde hissedebilmeniz için, "Türküm" demek yeterli de¤ildir!.. "Türk" olup da Türk’ü ve türküyü sevmeyen çoklarını biliriz. Anadil, mensubiyet duydu¤unuz millete sizi yaklafltıran, tanıtan, anlatan ve sevdiren vasıtadır. Yurtdıflında yetiflen gençlerimizin ekseriyeti, fluurlu olmaktan ziyade, hamasi/hissî bir yaklaflımla Türktürler. Anadil Türkçe’ye hâkimiyet, bunu fluurlu bir mensubiyete do¤ru dönüfltürecek tek yoldur. -Uyumda anadilin vazgeçilemez önemi: Uyum; içinde yafladı¤ınız çevreye, toplum de¤erlerine, hukuki düzene adapte olmak, bu flartları kabullenmek ve bunlarla barıflık yaflamaktır. Azınlıkların beraber yafladı¤ı yerli toplumla uyum sa¤lamasının baflında muhakkak ki ço¤ulcu toplumun resmî lisanını bilmek gelir. Batı Avrupa ülkelerine iflçi göçüyle gelen 1. Nesil Türkler yeterli lisan bilmemelerine ra¤men, yerli toplumla uyum konusunda ciddi meseleleri olmadı. Toplum de¤erlerine, sosyal hayatın kurallarına saygılı ve itaatkâr oldular. Onların en büyük sıkıntısı, kendilerini anlatmakta oldu. Anadolu’nun de¤iflik 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 10 yörelerinden çiftini çubu¤unu bırakıp gelen bu nesil kendinden haberdardı. Yukarıda da izah etme¤e çalıfltı¤ımız gibi, kendinden haberdar olanlar, baflkalarından da haberdardı. Türk Milleti’ne mensup olan bu insanlar, yeri geldi¤inde; (uygunsuz bir harekete karflılık) "bu bize (Türk’e) yakıflmaz" ikazını hem kendilerine hem de arkadafllarına yöneltiyorlardı. Çünkü onlar anadille yetifltikten sonra buralara gelmifllerdi. Onlardan sonra gelenler, babalarının yaptı¤ı o ikazı yapmaktan mahrumdurlar çünkü, neyin Türk’e yakıflıp neyin yakıflmadı¤ını bilmiyorlarki... ‹lmî tesbitler dünyanın her tarafında geçerlili¤i olan verilerdir. Almanaya’da yabancı kökenli çocuklar üzerinde yapılan arafltırmalar da, ana- ve ilkokul ça¤ındaki çocukların flahsiyet, kimlik kazanabilmeleri ve toplumla uyum sa¤layabilmeleri için mutlaka anadilini bu yafllarda ö¤renmeleri tavsiyesinde bulunmaktadır. Çocuk sahibi her Türk ailesi, burada yetiflen nesillerimizin çıkmazlarını görebilen herkes, Batı Avrupa’da do¤up büyüyen Türk çocuk ve gençlerinin hem aile çevresiyle, hem de dıfl çevreyle uyumlu ve kendilerinin de huzurlu olmadıklarını rahatlıkla söyleyebilir. Orantı olarak di¤erlerine kıyasla çok az olmalarına ra¤men, hem Türkçe’yi ve hem de (meselâ) Almanca’yı iyi derecede bilen gençlerin hayatın her kesiminde daha baflarılı ve gerek aile çevresi ve gerekse yerlisi yabancısıyla dıfl çevreyle münasebetlerinin gayet düzgün oldu¤unu biliyoruz. Tüm bu bilinenler maalesef herkes tarafından bilinmemekte, önemsenmemekte ve zamanında tedbirler alınmamaktadır. Anadiline, millî kültürüne önem veren, buralarda yetiflen nesillerinin bilhassa anadil meselesine karflı çareler üreten, imkânlar seferber eden bazı azınlıklar gibi biz de (istersek) olabiliriz. Gelece¤in Avrupasında Türk varlı¤ının devam etmesini arzulayanlar, birtakım beyhuda meflguliyetlerini bir kenara bırakarak, ana meselemize, yani anadil meselemize dönmelidirler. Anadan-babadan yetimler zorluk çekerler ama hayattan silinmezler. Anadilden yetim kalanların ise akibeti meçhuldur! Bat› Avrupa Türk Az›nl›¤›n Anadil Meselesi Batı Avrupa ülkelerinde kalıcı olarak yaflayan vatandafllarımızın belli-bafllı hayatî meseleleri vardır. Sözkonusu ülkelerin iktisadî yapı- Seite 10 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 larının gerek iyiye ve gerekse kötüye do¤ru gitmesinde, bu ülkelerdeki Türk azınlık da di¤erleri gibi bu geliflmelerden müsbet veya menfi olarak etkilenmektedir. Hemen altı çizilerek belirtilmesi gerekir ki, Türk veye Türk kökenli olmanın beraberinde getirdi¤i olumsuzluklar (dezavantajlar) yüzünden ekonomi iyiye giderken bundan en az istifadelenen ve kötüye giderken de en fazla zarar gören Türklerdir. Geçim için elzem olan ekonomik durumu önemsemedi¤imizden de¤il, bu sahada mevcut ferdî giriflimcilerimizin dıflında yapabilece¤imiz fazla bir fleyimiz yoktur. Batı Avrupa Türk Göçü’nün ifl gücü olarak baflladı¤ı gözönünde bulundurulursa, ne demek istedi¤imiz daha iyi anlaflılır. Meselâ Almanya’yı iktisadî darbo¤azdan biz Türkler kurtaramayız ama kendi evlatlarımızı kimliksizlik girdabından kurtarabiliriz. ‹stersek buna gücümüz de yeter! Gerek millî kültürümüzün, medeniyet de¤erlerimizin muhafazasında, gerekse bizden sonra gelen ve gelecek olan nesillerimizin flahsiyetinin oturmasında, beraber yafladı¤ı toplumla uyum sa¤lamasında anadilimiz Türkçe’ye hâkimiyet en belirgin rolü oynamaktadır. Hatta flahıs veya aile olarak iç huzuru yakalamamız da buna ba¤lıdır. Çünkü bizi huzurlu kılacak (manevî) kaynaklara da ancak anadille ulaflabiliriz. Bu sebeplerden dolayı Batı Avrupa Türk Azınlı¤ının en önceklikli meselesi, yafladı¤ı ülkenin diline paralel olarak anadilin yeterli derecede ö¤renilmemesidir. O halde, hem fert, hem aile ve hem de kurulufllar olarak halletmemiz gereken en bafl meselemiz anadildir. Anadile vurgu yaparken, bir Almanca, Hollandaca veya Fransızca’yı geri plana atmıfl, önemsememifl olmuyoruz. Yafladı¤ı ülkenin dilini ö¤renme mecburiyetini hatırlatmayı bile gereksiz görüyoruz çünkü, bu zaten en mükemmeliyle olması gereken bir husustur. Bizim ikidililik gibi bir mecburiyetimiz var. Yukarıda da temas etti¤imiz gibi, birçok meselemizin çözümü veya çözümsüzlü¤ü anadille ba¤lantılıdır. Sorumluluk taflıyan Türk azınlı¤ın flu anda kanayan yarasının adı, Türk çocukları ve gençleridir. Çok az Türk ailesi çocuklarının mevcut durumundan ve gidiflatından hoflnuttur. Aileyle anlaflmazlıklar, okuldaki baflarısızlık veya düflük seviyede baflarılar, polisiye olaylara meyilli olmalar ve zararlı alıflkanlıklar gibi menfi durumlar, karflı karflıya oldu¤umuz gençlik meselelerimizdir. Durumun vehametini artık herkesin görmesine ra¤men, çıkıfl yolları ve tesbit konusunda, teslimiyetçi bir kadercilik anlayıflının a¤ır bastı¤ını görüyoruz. fiikâyetçi çok, flikâyeti dinleyip de çare üreten yok... fiimdi sadece birkaç cümlelik ba¤lıklar halinde yapılması gerekenleri sıralayalım: Önce aileler: -Çocuk sahibi her aile bebeklik yafllarından itibaren çocu¤uyla önce Türkçe konuflmaya bafllamalı ve bunu bir kural haline getirerek istikrarlı bir flekilde devam ettirmelidir. Anaokulu veya çocuk yuvası ça¤larına gelmeye bafllayınca o ülkenin resmî lisanıyla da çocukla konuflma ihmal edilmemelidir. -Okula bafllamıfl olan çocu¤a düzgün Türkçe okuma ve yazma evde de ö¤retilmelidir. -Çocu¤a Türkçe’yi sevdirecek masal, hikâye gibi okuma parçaları aile büyükleri tarafından okunmalı, bunlarla ilgili çocuk kitapları temin edilmeli, bayramlar ve do¤um günlerinde kitap en de¤erli hediye olarak verilmelidir. -Türk müzi¤i, bizi anadilimize ve dolayısıyla kültür de¤erlerimize ba¤layan, onları bize sevdiren, yakınlafltıran, anlaflılır hâle getiren unsurların baflında gelir. Bebe¤inizi Türk müzi¤iyle neflelendirin, oynatın. -Çocuklar kendi aralarında Türkçe-Almanca karıflımı veya sadece Almanca konufluyorlarsa, onları azarlayarak, "Türkçe konuflun!" ikazını yapmaktan ziyade, siz onlarla düzgün Türkçe konuflarak; niçin (meselâ) bir Almanca’nın yanısıra anadilimizi de konuflmaları gerekti¤ini izah edin. -Bütün bunlar yetmiyor veya siz yetersiz kalıyorsanız, çevrenizdeki derneklere müracaat edin, onlardan Türkçe kurslar vermelerini talep edin. Dernekler ve resmî, sivil kurulufllar: Sadece Almanya’da birkaç bin tane Türk dernekleri var. Derneklerin üye sayısı gittikçe azalıyor, mevcutlar ise hem yafllanıyor hem de yoruluyorlar. Hemen hemen hepsi de Türk kültürüne hizmet gayesiyle kurulmufllardır. Her dernek veya üst kurulufl temsilcisi elini vicdanına koyarak flu sorumuza cevap versinler: fiimdiye kadarki dernekçilik faaliyetleriniz içinde ço- Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN cuklarımıza Türkçe’yi ö¤retmek için ne kadar yer, zaman ve eleman ayırdınız? Topluma önderlik iddianızı bir kenara bırakıyor ve en azından, kendi çocu¤unuza anadil husunda ne kadar zaman ayırdı¤ınızı sormak istiyorum?.. Devletimizin konsolosluk ve elçilik gibi temsilcilikleri ise, di¤er görevlerinin yanısıra kendi vatandaflına e¤itim hizmetini götürmesi kadar tabii birfley olamaz. -Dernekler, ö¤rencilere yönelik sundukları kurslardan ayrı olarak, mutlaka Türkçe kurslar düzenlemelidirler. -Türkçe fliir, piyes, hikâye ve kompozisyon yarıflmaları düzenlenmeli, okuma günleri tertiplenerek anadilin geliflmesi teflvik edilmelidir. -Dinî inanç ve de¤erlerine hassasiyetlerinden dolayı çocuklarını "Kuran Kursları"na gönderen ailelerle beraber dernek yöneticileri ve cami hocaları biraraya gelerek, dil ö¤retilmeden dinin kalıcı olarak ö¤renilemeyece¤i gerçe¤inde anlaflma sa¤lamalı ve ona göre adım atmalıdırlar. -Dernekler, bulundukları ülkenin resmî/sivil yetkili ve kurulufllarıyla dillerden düflmeyen "uyum" konusunu ele aldıklarında, toplumun hem azınlıklar ve hem de ço¤unluk adına huzuru ve sosyal barıflı için çocuklarımızın mutlaka anadillerini de ö¤renmeleri gerekti¤ini ve bu konuda yardıma ihtiyaçları oldu¤unu vurgulamalıdırlar. Bu hususla ilgili sloganımız: "Beni tanımayan çocu¤um seni de tanımaz!" olmalıdır. Zaten flu andaki gidiflat da maalesef o yöne gitmektedir. -Esas gayesi topluma kimlikli ve kiflilikli insanların yetiflmesinde önayak olması gereken (altı ve üstüyle) kurulufllarımız, geçmiflte yapılan hatalar ve ihmalkârlıklardan ders çıkararak, bizden sonraki Türk varlı¤ının bize yakıflır bir tarzda devam edebilmesi için anadilimizin ö¤renilmesi ve ö¤retilmesi için cemiyet faaliyetlerinin en önünde yer vermelidirler. Sonuç olarak sıkça dile getirdi¤im bir ça¤rımla konuyu burada noktalamak istiyorum: Yıllar yılı tafla topra¤a yatırım yaptınız. Hiç de¤ilse bundan sonra hem kendiniz, hem milletiniz, hem de insanlık için yatırımların en hayırlısı ve bereketlisi olan, "insana yatırım"a öncelik verin! Yani evlatlarınızın e¤itim ve ö¤renimine yatırım yapın ki, hem bu dünyanıza hem de ahiretinize faydası olsun! 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 11 DOSYA 11 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 (Ramazan Ayının balangıcının tesbiti) Rü’yet-i Hilal Dr. Yusuf IIK lahiyatçı-Eitimci amazan ay› flu flekillerde isbat edilir: a) Gökyüzünde görüfle engel olacak bulut, duman, toz gibi fleyler bulunmad›¤› zaman Ramazan Hilalini görmekle, b) Gökyüzü görüfle müsait olmad›¤› zaman fiaban ay›n› otuz güne tamamlay›p otuzbirinci günde Ramazan`a bafllamak suretiyle. Bu konuda ‹slam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) flöyle buyurmufllard›r: “(Ramazan hilalini) görmekle oruç tutunuz. (Bayram hilalini) görmekle iftar ediniz (bayram yap›n›z). E¤er (hava) sizin üzerinize örtülü ise fiaban ay›n›n say›s›n› otuza tamamlay›n›z." (Bu hadisi Buhari Ebu Hureyre`den rivayet etmifltir.) Bu hadisten anlafl›lan anlam fludur: Gökyüzü berrak oldu¤u zaman oruç tutma ifli Ramazan Hilalini görmeye ba¤l›d›r. Bu durumda hilal görülmedikçe oruca bafllanmaz. Gökyüzü bulan›k oldu¤u zaman fiaban ay›na bak›lacakt›r. E¤er eksik ay (yirmidokuz gün) ise, otuz tamamland›ktan sonra Ramazana bafllanacakt›r. Fakat tam ay (otuz gün) ise, biter bitmez Ramazana bafllamak farz olacakt›r. Bu kural› dinin mutlak sahibi oruç konusunda ortaya koymufltur. Ve bize flunu demek istemifltir: “Hava berrak oldu¤u zaman hilali görmek mümkündür. Onu rasat ediniz (gözetleyiniz) ve onu görünce oruca bafllay›n›z. Ve illa görmedikçe tutmay›n›z. Ama hava bulutlu oldu¤u zaman fiaban ay›n›n hesab›na bak›n›z, eksik ise otuza tamamlay›n›z” Yukar›da bahsetti¤imiz Hadis-i fieriften bu anlam› Hanefi, fiafii ve Maliki mezhebleri ç›karmaktad›r. Hava bulutlu oldu¤u zaman ne yap›laca¤› konusunda Hanbeli mezhebi farkl› düflünmektedir. Hanbeli mezhebinin esas ald›¤› Hadis-i fierif, ‹bn-i Ömer (r.a)den rivayet edi- R len flu Hadistir: “(Hilali) görmekle oruç tutunuz ve (hilali) görmekle oruç bozunuz (bayram yapiniz). Eger (hava) sizin üzerinize örtülü ise bu durumda takdir ediniz.” Hilalin nas›l isbat edilece¤i konusunda dört hak mezheb aras›nda görüfl farkl›l›klar› vard›r. Bu konuda en büyük tabisi bulunan Hanefi Mezhebinin görüflü flöyledir: - Gökyüzünde görüfle engel olacak fleyler bulunmay›p berrak oldu¤u zaman: Hilalin birçok kifli taraf›ndan görülmesi gerekir. Hilali görecek flah›slar›n say›s›n› devlet baflkan› veya vekili tayin edecektir. Bunun için belirli bir say› tesbit edilmemifltir. Hilali görenlerin bunun söylerken “Eflhedü” (flehadet ederim) sözünü kullanmalar› flart koflulmufltur. - Gökyüzü berrak olmad›¤› zaman: Bir kifli bile hilali görebilmifl olsa yeterlidir. Bu kiflinin ak›ll›, ergenlik ça¤›na ermifl, adil ve müslüman olmas› flartt›r. Bunun “eflhedü” sözcü¤ünü kullanmas› flart olmad›¤› gibi, flehadetin isbat› için hakimler kurulu veya mahkeme hükmü gerekmemektedir. Gökyüzü bu flekilde bulan›k oldu¤u zaman bir kaç kiflilik bir cemaatin hilali görmesine imkan olmad›¤› için bu formatilere gerek yoktur. Hilali görüp flahitlik edenin erkek veya kad›n olmas›nda, hür veya köle olmas›nda fark yoktur. Dince flahitlik yapmas›nda sak›nca olmayan biri taraf›ndan hilal görülüp yine ayn› durumda bir baflkas›na onun taraf›ndan haber verilmifl olsa bu ikinci flah›s hakime gider ve kendisine hilali gördü¤ünü söyleyen kifli hakk›nda flahitlik yapar. Hakim bu ikinci adam›n flahitli¤ini kabul eder. Bu kiflinin halk aras›nda güvenilir ve adaletli olmas› laz›md›r. fiahitlik yapmas›nda sak›nca olmayan biri taraf›ndan hilal görüldü¤ü zaman bu flahs›n hemen o gece hakim huzurunda flehadet yapmas› laz›md›r. Bu, flehirde oldu¤u zaman böyledir. Hilali gören kifli köyde oldu¤u zaman flehadetini köydeki camide halka karfl› yapmas› gereklidir. Hilali gören kad›n bile olsa durum ayn›d›r. Hilali gören ve orucu isbat eden kimselerin hakim taraf›ndan reddedilse bile kendilerinin orucu tutma- lar› gereklidir. Hakimin red karar›na dayanarak kendileri de orucu bozarlarsa veya tutmazlarsa sonradan kaza etmeleri gereklidir, keffaret icap etmez. Rasathane ve Astronomlar›n Hesab›na Güvenilir mi? ‹slam Aleminde bugüne kadar yayg›n olan kanaat ve tatbikata göre müneccimlerin, hesapç›lar›n ve astronomicilerin sözüne itibar yoktur. Onlar›n hesab›yla hiç kimsenin üzerine oruç farz olmaz. Çünkü Dinin sahibi orucu ebedi olarak de¤iflmeyecek sabit bir kural üzerine oturtmufltur. O da hilali görmek, yahut görülemedi¤i takdirde fiaban ay›n› otuza tamamlamakt›r. Fakat astronomlar kendi hesaplar›n›n ince hassas esaslar üzerine dayand›r›ld›¤›n› iddia ediyorlar. Ama bizler onlar›n birçok zamanlarda ihtilafa düfltüklerini görüyoruz. Bu bak›mdan din sahibinin koydu¤u esas, en hikmetli esast›r/kurald›r. Bu görüfl Hanefi, Hanbeli ve Maliki mezheblerine aittir. fiafii mezhebinde durum baflkad›r. Onlara göre müneccimin, hesapç›n›n veya astronomi uzmanlar›n›n hesab›, kendisine göre ve ona inananlara göre geçerlidir. Türkiye ve benzeri baz› ülkelerde bu görüfl benimsenmifltir. Türkiye`de bir müddetten beri bu düflünceye uygun olarak kameri aylar rasathane taraf›ndan bir cetvel halinde tayin edilmektedir. Resmi makamlarca rasathanenin hesab›na göre Ramazan ve bayramlar ilan edilmektedir. Nitekim ayet ve hadislerdeki “rü`yet” kelimesi baz› alimlerce “ilmi görüfl” olarak anlafl›lm›fl ve rasathane hesaplar›yla amel etmenin sak›ncas› olmayaca¤› neticesine var›lm›flt›r. Ancak fluras› da bir gerçektir ki, ‹slam Hukukçular›n›n/Fakihlerinin ço¤unlu¤u rasathanelerin/astronomlar›n hesaplar›n›n geçerli olmad›¤› ve muteber say›lmad›¤› konusunda ittifak etmifllerdir. Fakat az›nl›kta kalan baz› alimler astronomlar›n/rasathanenin hesab›na baflvurulabilir, bu hesaplara itimatta bir beis/sak›nca yoktur derler. Hilal Bir Ülkede Görülürse Ne Olur Ramazan ay›n›n görüldü¤ü bir memleketin/ülkenin bir yerinde isbat edilirse di¤er yerlerde/ülkelerde de oruca bafllamak farz olur. Rü`yetin (hilalin görüldü¤ünün) isbat edildi¤i yerin uzak veya yak›n olmas›nda fark yoktur. Çeflitli ülkelerde hilalin do¤ufl yerinin ve zaman›n›n farkl› olmas› nazar› itibara al›nmaz. Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhebleri bu kanaattad›r. Bu, f›k›hta flu cümleyle kaideleflmifltir: “‹htilaf-i metalia mesa¤ yoktur”. fiafii mezhebine göre hilalin görüldü¤ü bir yerde isbat edildi¤i zaman bu isbat yak›n yerler için muteberdir/geçerlidir. Yak›n yerlerden kas›t hilalin do¤ufl yeri ve zaman›n›n ayn› oldu¤u yerlerdir. Bu da hemen hemen 24 fersahl›k (115,848 km) bir hudut/s›n›r içindedir. Bundan uzak yerlerde ise, hilalin do¤ufl yeri ve zaman› ayr› oldu¤u için oruca beraberce bafllamak farz de¤ildir. Oruçta Hakimin Hükmü fiart m›d›r? Ramazan hilalinin isbat›nda ve müslümanlar üzerine oruç tutman›n farz olmas›nda “fier`i Hakimin hükmü flart de¤ildir” Fakat ay›n girmifl oldu¤una ser`i bir hakim kendi mezhebince hüküm vermifl olsa, bu hüküm her mezhebdeki müslümanlar için geçerlidir. Çünkü, hakimin hükmüyle mezheb ihtilafi ortadan kalkm›fl olur. Fakat fiafii mezhebine göre hilalin isbat› ve orucun müslümanlar›n üzerine farz olmas› için hakimin hükmü flartt›r. E¤er, hakim adil bir müslüman›n flehadetine dayanarak hüküm vermifl olsa dahi bu oruç için geçerlidir. (Not: Adil kifli: “iyi amelleri, kötü amellerinden çok olan müslümana verilen bir s›fatt›r.”) Bayram ‹çin fievval Ay›n›n Bafllang›c›n›n Tesbiti fievval ay›n›n tesbit edilmesi de yine hilalin görülmesine ba¤l›d›r. Hanefi mezhebine göre hava bulan›k oldu¤u zaman fievval ay›n›n hilalinin isbat› iki adil erke¤in, yahut yine adil bir erkekle adil iki kad›n›n flahitli¤iyle olur. (Not: “Ramazan ay›n›n bafllang›c›n›n tesbitinde bir flahitle yetinilmesi, ibadete girmekten dolay›; bayram için fievval ay›n›n bafllang›c›n›n isbat›nda ise en az iki flahidin gerekmesi ibadetten çalma ihtimalinin ortadan kalkmas›ndan dolay›d›r”) 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 12 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir DOSYA 12 HESSEN Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 E¤er hava aç›k ve berrak ise fievval hilalini birçok kiflinin görmesi flartt›r. Hilal görülmedi¤i takdirde Ramazan ay›n› (orucu) otuz güne tamamlamak gereklidir. Ramazan otuz gün oldu¤u halde fievval ay›n›n hilali görülmezse, havaya bak›l›r, e¤er hava berrak ise oruca devam etmek farz olur. Böylece Ramazan ay›n›n bafllang›çta yanl›fl tesbit edildi¤i ortaya ç›kar. E¤er hava bulan›k ise, ertesi gün fievval ay›n›n birinci günü farzedilerek bayram yapmak vacip olur. Bu konuda Hanefi ve Maliki mezhebleri ittifak etmifllerdir. Fakat fiafii mezhebine göre Ramazan ay›n›n hilali adil kiflilerce isbat edilmiflse, otuz gün tamam olduktan sonra ister hava aç›k olsun veya kapal› olsun Bayram yapmak vacip olur. Netice: Hz. Muhammed (s.a.v) flöyle buyurmufltur: “Ümmetimin ihtilaf›nda rahmet vard›r” Muhtelif mezheblerin, çeflitli yorumlar› olabilir. Ayet ve Hadislerin yorumlar›ndan meydana gelen mezheblerin farkl› görüflleri bir zenginliktir. Onun için sevgili Peygamberimiz bu ihtilaflar› rahmet olarak de¤erlendirmektedir. Ne var ki, bu ihtilaflar› iftiraka (ayr›flmaya, bölünmeye ve parçalanmaya) vard›rmak haram k›l›nm›flt›r. Bu konuda da sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) flöyle buyurmaktad›r: “Cemaatta (birlik ve beraberlikte) rahmet, ayr›l›kta azap vard›r.” fiimdi, bu iki mübarek peygamber buyru¤undan hareketle flu kural› ortaya koymam›z ve benimseme- miz kaç›n›lmazd›r: “‹ftiraka götürmeyen ihtilaflar rahmettir, zenginliktir ve berekettir. Fakat iftiraka (ayr›l›¤a, parçalanmaya ve bölünmye) götüren ihtilaflar azapt›r, hüsrand›r ve bedbahtl›kt›r.” Zaman›m›zda, muhtelif mahfillerde tezgahlan›p müslüman kamuoyunda panik meydana getirecek, flüphe uyand›racak, itikadi ve ameli bozulmalara yolaçabilecek propagandalar bütün h›z›yla devam etmektedir. Sadece Kur`an`a dayal›(!) sünneti reddeden bir ‹slam Hz. Muhammedsiz bir din meydana getirilmeye çal›fl›ld›¤› ortadad›r. Bu bak›mdan Ramazan ve Bayram konular› da dahil, mezheblerimizin ortaya koydu¤u farkl› yorumlar› öne ç›kartarak müslümanlar›n ayr›l›¤a Dier Dinlerde ORUÇ HIRISTIYANLIK'TA ORUÇ H›ristiyanl›k'ta da oruç farz H›ristiyanl›k'ta oruç Kilise'nin üçüncü emridir. Kuran'›n bildirdi¤ine göre oruç Hiristiyanlara da farz k›l›nm›flt›r. Hiristiyanl›k'ta oruç ve perhiz ayn› anlamda kullan›l›r. Orucun amac›, ifllenmifl günahlar›n cezas›n› bu dünyadan çekmeye bafllamaktad›r. ‹ncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zaman›, uyulacak kurallar H›ristiyan mezhepleri aras›nda farkl›l›k gösterir. Hiristiyanl›k'ta oruç tutma yafl› 21'de bafllar. H›ristiyanlar, 60 yafl›na kadar oruç tutar. Oruç konusunda 1966 y›l›nda al›nan Roma kararlar›nda bu konu yaz›l› olarak belirtilmifltir. Bir H›ristiyan›n perhiz için ise, en az 14 yafl›nda olmas› gerekir. H›ristiyanl›kta iki çeflit oruç bulunur. Okaristi orucu yani flükran orucu ve ekleziyastik oruç yani kilise orucu. Bu iki çeflit orucu Katolik'ler tutar, Protestanlar tutmaz. H›ristiyanlik, çarflamba, cuma ve cumartesi günleri ile baz› yortular›n arefe günlerinde oruç tutmay› teflvik eder. H›ristiyan inanc›na göre, Hz. ‹sa, çarsamba günü ele verilmifl, cuma günü çarm›ha gerilmifl ve cumartesi günü de gömülmüfltür. H›ristiyanl›kta Hz. ‹sa'n›n öldükten sonra dirildi¤i ve gö¤e ç›kar›ld›¤›na inan›lan Paskalya'da oruç tutulmas› önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar H›ristiyanlar aras›nda yayg›n bir uygulamad›r. MUSEV‹L‹K'TE ORUÇ Musevilik'te oruç: Yom Kippur Tevrat'ta baz› günlerde oruç tutulmas› emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de ac› çekme arac› say›l›rken, bazen de Allah'a yaklaflma arac› olarak kabul edilmektedir. Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Da¤›'nda 40 gün 40 gece kalm›fl ve bu süreyi oruç tutarak geçirmifltir. Arabistan'›n çeflitli bölgelerinde yaflayan Yahudiler oruç tuttuklar›nda yats›dan sonra da bir fley yemezlerdi. Hatta baz› Müslümanlar da oruçla ilgili ayetler tamamlanmadan önce ayn› Yahudiler gibi hareket ederdi. Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah'›n kendilerine felaketler verdi¤ine inand›klar› dönemlerde sürekli oruç tutard›. Yahudilikte oruca çocuklar, 12'nci yafllar›ndan bir ay al›nca bafllar. Yahudilik'te tutulmas› gerekli görülen tek oruç Yom Kippur ad› verilen keffaret orucudur. Kippur piflmanl›k anlam›ndad›r. Yahudiler bu günde günahlar›ndan piflman olurlar. Allah da onlar› affeder. Yom Kimpur ‹branice'de 'tövbe günü' anlam›ndad›r. Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilir. Yom Kippur denen ve 19 Nisan'da bafllay›p ve bir hafta süren Pesah Bayram› orucu ise genellikle Hamursuz Bayram›'ndan sonra gelen pazartesi ve perflembe günleri tutulur. Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak flartt›r. ‹msak önceki akflam günefl batarken bafllar. O gece ve ertesi gün ilk iki y›ld›z görününceye kadar da yemek içmek yasakt›r. Bu süre yaklafl›k 25 saattir. Yom Kippur orucunun Hz. Musa'n›n Allah'tan buyruklar›n› almak üzere Tur Da¤›'na gitti¤inde Yahudilerin alt›n bir buza¤›ya tap›nmalar›ndan ötürü tutuldu¤u anlafl›lmaktad›r. Yahudiler Babil dönüflünden sonra Kudüs'ün tahrip edilmesi ve di¤er felaketler nedeniyle dört ayr› oruç daha ortaya ç›karm›fllard›r. Baz› Talmud yorumcular› bu 4 orucun, baflka devletlerin himayesi alt›ndaki Yahudiler taraf›ndan tutulmas› gerekti¤ini aksi takdirde gerekli olmad›¤›n› belirtir. Yahudilerde oruç genellikle flafa¤›n sökmesinden ilk y›ld›z›n görülmesine kadar sürer. Ancak Yom Kippur gibi baz› oruçlar ile bir akflamdan ertesi akflama kadar devam eder. D‹⁄ER D‹NLERDE ORUÇ Nirvana'n›n yolu oruçtan geçer ‹nsanl›k tarihinde dinlerin neredeyse tümünde oruç tutmak yer al›r. Semavi dinlerin d›fl›ndaki dinlerde de orucun önemli bir yeri vard›r. Örne¤in Budizm'in kurucusu Buda, 'kurtulufla' yani Nirvana'ya ulaflman›n yolunun arzulardan vazgeçmekten geçtigini vurgular. Bunun pratik yolu da oruç tutmakt›r. ‹flte baz› dinlerde orucun yeri: düflmeleri ve ayr›l›¤› körükleyen ihtilaflar› çat›flmaya, hakarete, afla¤›lamaya götürmeleri son derece yanl›flt›r. Bu tutum ve davran›fllar, Peygamber buyruklar›yla taban tabana z›tt›r. Rabbim Allah, Peygamberim Hz. Muhammed, kitab›m Kur`an. dinim ‹slam ve adim müslüman diyen herkes bu konularda titiz olacakt›r. Bunun d›fl›nda kalanlara sözümüz yoktur. “Leküm dinüküm ve liyedin” (sizin dininiz size, benim dinim de bana) der geçeriz. Bu duygu ve düflüncelerle Ber`at Gecesi, Ramazan Ay› ve idrakiyle fleref duydu¤umuz Kadir Gecesi ve akabinde kutlayaca¤›m›z Ramazan Bayram› cümlemize mübarek olsun. Özelde beynel ‹slam ve genelde evrensel bar›fla vesile olsun dileklerimle... Allah`a emanet olunuz. Hinduizm'de oruç: Hint dinlerinden Hinduism'de oruç nefsi terbiye için y›l›n belirli aylar›nda ve günlerinde oruç tutulur. ‹badet amac›yla dualar›n okundu¤u günlerde oruç tutulmas› gerekir. Hinduizm'de oruç genellikle belirli baz› besinleri yememe, yani bir çeflit perhiz fleklindedir. Taoizm'de oruç: Do¤u kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, daha genifl bir anlamda ele al›nm›flt›r. Burada oruç, sa¤l›¤› koruma ve böylece yafllanmay› geciktirme özelli¤iyle ön plana ç›kar. Çinliler ayr›ca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin artt›¤› dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar. Brahmanizm'de oruç: Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ay›n 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir. Brahmanizm'de yafll›lar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf de¤ildir. Baz›lar› insani isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir yudum sudan baflka bir fley yiyip içmeleri orucu bozar. Jainizm'de oruç: Hint dinlerinden Jainizm'de orucun kurallar› daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira'n›n (M.Ö 599-527)) kendisine iflkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaflmaya çal›flt›¤›, et ve yumurta yemedi¤i ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttugu söylenmektedir. Budizm'de oruç: Güneydo¤u Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya ba¤lanmak ne de dünyadan vezgeçmez gerekir. Bu amaca ulaflmak için koydu¤u kurallar›n birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlar›n› itiraf etmektir. Buda'ya göre sonsuz kurtulufla, yani Nirvana'ya engel olan tek fley arzulard›r. Kurtulufl ancak arzular› terketmekle sa¤lan›r. Ve arzulardan kurtulman›n birinci yolu da oruç tutmakt›r. Maniheizm'de oruç: Manilikte oruç, ›fl›¤› gönderen günefl ve aya dua etmek amac›yla tutulur. Babil ve Asurlular›n da orucu büyük önem verdi¤i bilinir. Eski M›s›r'da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur. Avrupa yerel dinleri: Keltler'in oruç tuttu¤u, eski Roma ve Yunanl›lar›n da orucu felaketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul etti¤i bilinir. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 13 Hayat ÖZEL KÖE Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 HAYATA DÜÜLEN NOTLAR… Aydın ERSOY [email protected] ZZET- NEFS nsanın insanlık, fleref ve haysiyetini koruması. ‹zzet kelimesi kuvvet, üstünlük, fleref ve galibiyet anlamlarını dile getirdi¤i gibi, insanı zillete düflmekten alıkoyan iyi nitelikler anlamına da gelir. ‹zzet'in zıddı zillettir. ‹nsan, nefsinin izzetini korumakla yükümlüdür. Bu ise ancak Allah'a iman etmek mümkün olabilir. Küfür, flirk, nifak, isyan ise insanı zillete düflürür. Mümin imanı ile izzet kazanır. Ne var ki kendisini küçültücü, izzetini zedeleyici her türlü davranıfltan kaçınmalıdır. Gerçek mümin, izzetini korumak için küçültücü davranıfllardan kaçınmak, a¤ırbafllı, vakur olmak zorundadır. Fakat bu durum kibirle karıfltırılmamalıdır. fiihâbuddîn Ömer el-Sühreverdî, "insanın nefsinin hakikatini bilmesi ve dünyevi istekleri sebebiyle zelil etmeden ona ikram etmesi" biçiminde tanımladı¤ı izzetin, "insanın nefsini tanımayarak onu kendi yerinden daha yukarı koymaya çalıflması" fleklinde tanımladı¤ı kibirle karıfltırılması tehlikesine dikkat çekerek ikisi arasındaki farkı flöyle belirtir: "Meskenet ve zillete düflmeden tevazu sınırında durmak, kibir ateflinin ortasına kurulmufl izzet köprüsünde durmak gibidir. Bunu becerebilen ve bu hususta sabit kadem olabilenler ancak râsih ulema, kurb makamına ermifl sâdât-ı kirâm ile sıddîklerdir" (Sühreverdî, Avârifu'l-Maarif, s. 305). ‹ amazan bayramı sadakası. Buna zekatul-fıtır veya yalnız fıtır da denir. Yaratılıfl flükranesi olmak üzere sevap kazanmak kasdiyle verilir. Fıtır sadakası Hicret'in ikinci senesinde zekat farz olmadan önce vacib olmufltur. Hür müslüman ve asıl ihtiyacından fazla nisap miktarı bir mala sahip olan kiflilerin vermesi gerekir. Akıl ve bülu¤ flart de¤ildir. Akıl hastalarının ve delilerin velileri onların mallarından fıtır sadakası verirler. Ramazanda oruç tutmamıfl olanlar da fıtır sadakası verirler. Sadaka-i fıtrın edasının vakti, bayram sabahıdır. O günden önce ölen ve zengin iken fakir düflen kimselere sadaka-i fıtır vacib olmaz. Bayram gecesi günefl do¤madan önce do¤an ço- R eygamberimizin bu evrensel mesajının taflıdı¤ı mana, ça¤lara ıflık tutmakta, dinimizin emirlerindeki sır ve hikmetler zaman geçtikte daha iyi anlaflılmaktadır. Sözü, konunun uzmanı olan tıp doktorlarına bırakarak orucun sa¤lık yönünden faydalarını bir kere de uzmanlarından dinleyelim: "Sa¤lam insanlara orucun hiç bir zararı yoktur. Aksine (Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz) hadis-i flerifinde iflaret edildi¤i gibi, vücûda faydası vardır. 8-16 saat sindirim cihazının, karaci¤erin dinlenmesi kendi kendini toparlaması büyük bir faydadır." "Oruç normal sıhhatli olan insanlar için çok faydalı bir perhiz teflkil eder. Az yemek ve itidal ile yaflamak sonucu oruç tutanlar genellikle Ramazanda bir kaç kilo zayıflarlar. Bu suretle 11 ay zarfında vücutta depo edilen zararlı ya¤lar erimifl olur. Bu ise asrımızda herkese tavsiye edilen en önemli sa¤lık kuralıdır. Çünkü fliflmanlık fleker hastalı¤ına pek yakındır. Ayrıca damar sertli¤i, kalb hastalı¤ı, tansiyon yüksekli¤i ve buna ba¤lı pek çok hastalı¤a müsait bir zemin hazırlar. Bu gerçe¤i, sadece bizim bilim adamlarımız de¤il, konuyu inceleyen yabancı bilim adamları da dile getirmektedir: 1940 Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan ünlü bilim adamı, Dr. Alexis Carrel "L'Hamme, Cet ‹nconnu" adlı eserinde: "Oruç sırasında organizmalarda depo edilmifl besin maddelerinin harcandı¤ını, sonradan bunların P ORUÇ ÜZERiNE "Oruç tutunuz ki sa¤lıklı olasınız." yerine yenilerinin geldi¤ini, böylece bütün vücutta bir yenilenme oldu¤unu ve orucun sa¤lık bakımından çok yararlı oldu¤unu." söyler. Orucun faydaları sadece bedenimizle ilgili de¤ildir. Onun ruhumuzda ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkileri ve bu ibadetten oruçlunun duydu¤u iç huzuru, pek çok manevî rahatsızlı¤ı tedavî ederek kifliye güçlü bir moral kazandırır. "Oruçta asıl sinir sistemi tam bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme mutlulu¤u bizdeki gerginliklerin, huzursuzlukların hemen hemen tümünü yok eder. Günümüzün en önemli iç sorunlarından olan stresler böylece büyük ölçüde kalkar." Nimet elde iken de¤eri gere¤i gibi bilinemez. ‹nsan sahip oldu¤u nimetlerin de¤erini ancak bunlar elden çıktıktan sonra anlayabilir. Fakat ifl iflten geçti¤i için artık bunun yararı olmaz. Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan kimse bunların de¤erini daha iyi anlar. Sahip oldu¤u nimetlerden bir süre uzak kalmak insana, onları daha iyi korumasını, israf etmemesini ve nimetleri kendisine veren Allah'a daha çok flükretmesini ö¤retir. Nimetlere flükür ise onların ço¤almasına vesile olur. Allah Teala flöyle buyuruyor: "Andolsun, flükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım." Sabır, baflarıya ulaflmanın en önemli flartlarından biridir. Sahip oldu¤u helal fleylere oruçlu oldu¤u için el sürmeyen kimse; iradesine hakim olmufl, nefsini zorluklara alıfltırarak terbiye etmifl ve üstün bir meziyet kazanmıfl olur. Böyle bir insan hayatta karflısına FTRE (SADAKA-I FITIR) cu¤un fitresini vermek vacibtir. Fitre bayram sabahından önce ve sonra her ne zaman verilse sahihtir ve eda olur; onun kazası yoktur. Fakat müstehap olan sabah namazı ile bayram namazı arasında veya birkaç gün önce vermektir. Fitreyi bayramdan sonra vermek caiz ise de, bir vacib geciktirilmifl olaca¤ından iyi de¤ildir. Sadaka-i fıtır, zekat gibi malın de¤il, baflın zekâtıdır. Bunun için asıl ihtiyaçlardan fazla olan malın büyüyücü olması, üzerinden bir yılın geçmesi ve ticaret malı olması flart de¤ildir. Bayram sabahı nisaba malik olan kifliye bile sadaka-i fıtır vacibtir. Nisap, gümüfle göre ikiyüz dirhem 13 (561.2) gr. de¤erindeki bir maldır. Nisap miktarı mal, sadaka-i fıtır vacib olduktan sonra telef olsa yine fitre vermek lazımdır. Bu miktar bir mala sahip olan bir kimse kendisi için, bali¤ olmayan malsız çocukları için, hizmetinde bulunanlar için, sadaka-i fıtır vermesi vacibtir. Hanımı ve büyük çocu¤unun fitrelerini vermesi üzerine vacib de¤ildir. Fakat yanında bulunan büyük çocu¤unun ve hanımının fitrelerini kendilerine sormadan verebilir. Malı olan küçük çocu¤un fitresi kendi malından verilir. Sadaka-i fıtır, bu¤day, arpa, kuru hurma, kuru üzümden verilir. Bu¤day veya bu¤day unundan yarım sa', (520 çıkabilecek sıkıntılar karflısında sarsılmaz, bunlara kolaylıkla sabreder ve güçlükleri yenerek baflarıya ulaflır. Acılı ve üzüntülü durumlar karflısında sabır ve tahammül göstererek so¤ukkanlılı¤ını korur. Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında toplumun huzuruna da sa¤ladı¤ı çok önemli faydaları vardır. Oruç, insanın flefkat ve merhamet duygularını gelifltirerek bunun topluma sevgi ve yardım fleklinde yansımasını sa¤lar. Hayatında açlık nedir bilmeyen bir insan yoksulların çekti¤i açlık ve sıkıntıyı gere¤i gibi anlayabilir mi? "Bir eli yaflda, bir eli balda" olan varlıklı bir kimse yoksulların çekti¤i ızdırabı yüre¤inde duyabilir mi? Elbetteki, gere¤i gibi duyamaz. Fakat oruç tutan kimse açlı¤ın ne demek oldu¤unu bizzat tatmıfl oldu¤undan yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları içinde duyarak flefkat ve acıma duyguları geliflir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutlulu¤una katkıda bulunur. Dinimiz, bütün müslümanları tek bir vücut gibi kabul etmifl, müslümanların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmelerini istemifltir. Peygamberimizin, "Yanıbaflında komflusu aç oldu¤u halde tok yaflayan, olgun mü'min de¤ildir" anlamındaki sözü, konunun önemini açık bir flekilde ortaya koymaktadır. Bizim için en güzel örnek olan sevgili Peygamberimiz insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında cömertli¤i doruk noktasına ulaflırdı. dirhem 1459 gr.), ötekilerden ise bir sa' (1040 dirhem 2918 gr.) verilir (bak: Sa'). Bu dört maddenin herhangi birine göre vermek caizdir. Bu miktar aynen verilebilece¤i gibi, kıymet olarak da verilebilir. Fakirin menfaatine uygun olanı vermek daha faziletlidir. Sadaka-i fıtrın rüknü, onu ehline vermektir. Zekat kimlere verilirse sadaka-i fıtırda onlara verilir. Fitre yalnız bir fakire verilmeli, onu bir kaç fakire vermek için parçalamamalıdır. Sadaka-i fıtır verirken niyet etmek gerekir. Ancak fakire Sadaka-i fıtr oldu¤unu söylemeye gerek yoktur. Sadaka-i fıtr öncelikle mükellefin bulundu¤u yerdeki fakirlere verilmelidir. Baflka yerlere göndermek mekruhtur. Gönderilecek olan kifliler akraba veya daha muhtaç kiflilerse mekruh olmaz. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 14 Seite 14 RÖPORTAJ Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Arkadaımız Mahmut Akar’ın röportajı Psikolog Katrin Kuhla ile söylei ayet insan kendisini tanımıyor ve tahammülü yoksa, yabancıyı kabullenmede oldukça zorla- fi nır. Kadının fiark’ta üstlendi¤i göreviyle ilgili, önceden birçok menfi düflüncelere sahiptim. Bilinen aksine, kadının Mısır’da umumiyetle daha çok yetkiye ve güce sahip oldu¤unu tesbit ettim. Garp’ın peflinhükümlü tutumu, asırlardan beri devam etmekte ve ne yazık ki gerek siyaset ve gerekse sanat, ilim v.s. çevrelerce devamlı destek görmektedir. Birçok çekincenin arkasında, her iki taraftan da yabancıya karflı duyulan korku yatmaktadır. M. Aflkar: Bayan Kuhla, kendinizi okuyucularımza tanıtır mısınız? K. Kuhla: Münih’in güneybatısındanki bir köydenim. Regensburg’da psikoloji ve ikinci bölüm olarak da sosyoloji okudum. Diploma tezimi “Alman Bilirkifli Gözüyle Mısır Kültür Standartı” konusu üzerinde yazarken; Almanlar ve Mısırlılar arasındaki anlaflmazlık noktalarını baz olarak aldım. Bu ilmî çalıflmamdan dolayı altı ay Mısır’da kalarak, ‹slâmiyet ve Batı ile fiark’ın Diyalog Tarihi üzerine arafltırmalar yaptım. “11. Eylül”den sonra fiarklı dostlarımla beraber, ‹slam’ın ve fiark’ın bölge okullarında ve iflyerlerinde realist tanıtımı için, “Garp ile fiark Arasında Diyalog” (DOOR) adlı bir dernek kurduk. Mesle¤ime, iki yıl boyunca görev yaptı¤ım Alman Teknik Kalkınma için Birlikte Çalıflma Kuruluflu’nda (GTZ) kültürlerarası uzlaflma ve barıflı teflvik sahasında çalıflmamla baflladım. Almanya’daki üç büyük din olan ‹slam, Hıristiyanlık ve Musevilik temsilcilerin biraraya gelerek gelifltirdikleri ve bu üç dinden olan insanların barıfl içinde yaflamasını amaçlayan, “Biliyor musun, Ben Kimim?” adlı projenin görevlisi olarak 2005 yılının baflından beri buradayım. M. Aflkar: Bitirme tezinizi Mısır üzerine yaptınız. Sizi bu konuyu seçmeye iten sebep neydi, niçin Mısır? Bu ilmi çalıflmanızla ilgili bize biraz bilgi verir misiniz? K. Kuhla: ‹lk binbirgece masalımdan sonra fiark beni büyülemiflti. Mısır’ı tanımak istiyordum, çünkü Almanya’dayken klasik Mısır müzi¤ine (Um Kultshum, Farit El Atrache v.s.) hayranlı¤ım vardı ve Arapça ö¤renmek istiyordum. Mısır film endüstrisinde konuflulan diyale¤in, Mısır Arapçası olarak bütün Arap ülkelerinde sözde kabul gördü¤ü söylenmekteydi. Konumla ilgili Mısır’da çalıflan 17 Alman ekspertle röportaj yaptım. Onlarla anlaflmamın, AlmanMısır münasebetlerinden daha zor oldu¤unu ö¤rendim. Her iki kültüre ait 8 bilirkifli bana, Mısırlıların böylesi durumlarda tavır almalarının sebebini ve Almanların da bunu niçin anlayamadıklarına izaha çalıfltılar. M. Aflkar: Batı Avrupalı bir kadın olarak aylarca fiark’ta kaldınız. ‹ntibalarınız neler oldu? K. Kuhla: ‹lk haftalarda Kahire’de kelimenin tam manasıyla bir kültür floku yafladım. Bana devamlı birfleyler satmaya çalıflan insanlar, sürekli laf atan erkekler, bunaltıcı sıcaklık ve kirli hava, beni bunaltıyordu. Mısırlı’lardan dost bir çevre edindikten sonra, Elhamdülillah bambaflka bir dünyayla tanıfl oldum. Çok kalpten ve anlayıflla kabul gördüm. Bilhassa Mısırlı kadınlar arasında kendimi güvencede hissetme¤e baflladım. Böylesine bir durumu Almanya’da çok nadir yaflıyorum. Mısır’da kadının toplumdaki yeriyle ilgili flahsi intibam; beni tamamiyle tahminlerimin ötesinde, bambaflka bir noktaya getirmiflti. Kadının fiark’ta üstlendi¤i göreviyle ilgili, önceden birçok menfi düflüncelere sahiptim. Bilinen aksine, kadının Mısır’da umumiyetle daha çok yetkiye ve güce sahip oldu¤unu tesbit ettim. Ama bu initibayı, e¤er Mısrlılarla beraber yaflarsanız, kazanabilirsiniz. Turistler ise, genellikle önyargıların a¤ır bastı¤ı çok sı¤ bir intibaya sahip oluyorlar. M. Aflkar: Bayan Kuhla, ACK adlı bir kuruluflun “Biliyor musun Ben Kimim?” projesinde “Proje Görevlisi” olarak çalıflıyorsunuz. ACK ve dolayısıyla bu projenin hedefi nedir? K. Kuhla: Hıristiyan Kiliseleri Çalıflma Birli¤i; Almanya’daki kiliselerin ço¤unlu¤unu teflkil eden Katolik, Protestan, Ortodoks ve de¤iflik Serbest Kiliselerin biraraya gelmesinden oluflmaktadır. ACK, Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (ZMD), D‹T‹B ve Almanya Yahudileri Merkez Konseyi’yle beraber bu projenin taflıyıcısıdır. Bu projeyle Almanya genelinde lokal düzeydeki üç büyük din arasında barıfl ve uzlaflmaya katkıda bulunan çalıflmaları teflvik ediyoruz. Bu istikametteki gayretler, tarafımızdan ihtiva (içerik) ve maddi kaynak olarak desteklenmektedir. Bu konudaki muhatap kifli benim. M. Aflkar: Geçen zaman içinde Almanya’daki Müslüman Azınlık üzerinde bilgi sahibi oldunuz. Yıllardan beri Müslüman Azınlık ve Hıristiyan Ço¤unluk arasında, dinlerarası diyalog çerçevesinde köprü kurma çalıflmaları yapılmaktadır. Kanaatimce her iki taraf da henüz arzu edilen hedefe ulaflamadılar. Bunu neye ba¤lıyorsunuz, (her iki taraftan da) daha neler yapılması gerekir? K. Kuhla: Garp’ın peflinhükümlü tutumu, asırlardan beri devam etmekte ve ne yazık ki gerek siyaset ve gerekse sanat, ilim v.s. çevrelerce devamlı destek görmektedir. Kanaatimce, insanıyla beraber fiark’ın, (Batılı) insanların kafasında yer etmifl olan mevcut intibasının silinmesi için birkaç nesil de¤iflikli¤ine ihtiyaç var. Bir de buna ilaveten, birçok toplumda kendilerine göre flu veya bu flekilde “farklı” olanların dıfllanması ve eflit muamele görmemesi olayının etkili oldu¤u düflüncesindeyim. Burada e¤er bir grup ço¤unlu¤u oluflturuyorsa; aynı zamanda güce de sahip demektir ki, bu da genellikle bir zihniyet meselesidir. Bu konu sadece bizim buradaki (Almanya) münasebetlerimiz için de¤il, aynı zamanda ‹slâm dünyasındaki azınlıklar için de geçerlidir. Birçok çekincenin arkasında, her iki taraftan da yabancıya karflı duyulan korku yatmaktadır. Bu korkunun yabancıya duyulacak merak ve bilmediklerinizi keflfetmeyle giderilebilece¤ine inanıyorum. Meselâ; Mısırlılarla tanıflmada ısrarcı oluflumu, hem kendimi daha iyi tanımada, hem de ufkumun genifllemesinde bir flans olarak de¤erlendirdim. Bu merak ve sevinç zorla veya politik düzenlemelerle olmaz. Sadece, insandan insana iletiflim sa¤lanarak olabilece¤i kanaatindeyim. M. Aflkar: Hıristiyanlı¤ın dıflındaki azınlıkların kültürel de¤erlerini kabullenmede Almanya gerçekten zorlanıyor mu, yoksa bu sadece buradaki müslüman azınlı¤ın kuruntusu mu? K. Kuhla: Galiba her ço¤ulcu toplumun farklı kültürel de¤erleri kabullenmede problemi var. Yabancı olan birfleyi kabullenmek, korku ve nahofllu¤u beraberinde getirir. Belki de bu durum, Almanya’nın, Avrupa’lı di¤er milli devletlere kıyasla, oldukça genç bir milli devlet kimli¤ine sahip olmasından ve Nasyonal Sosyalizm’in neticesi olarak bölünmüfl kimli¤inden dolayı, kendine has problemlerinden kaynaklanmaktadır. fiayet insan kendisini tanımıyor ve tahammülü yoksa, yabancıyı kabullenmede oldukça zorlanır. Ayrıca, Almanlar yabancılarla çok az tarihi tecrübeye sahiptirler, çünkü hemen hemen kolonileri de olmamıfltır. Bununla beraber o zihniyetteki Almanları daha iyi anlamaya çalıflırken, yabancılara karflı düflmanca tavır takınanları masum gösterme niyetinde de de¤ilim. Almanya’nın bir göçmen ülkesi oldu¤u gerçe¤inin bu ülkedeki insanlar tarafından idrak edilmesinin ve ona göre tavır alınmasının tam zamanı geldi¤i kanaatindeyim. M. Aflkar: “Medeniyetler Savaflı” tezinin gerçekleflmemesi için ne yapılmalıdır? K. Kuhla: Huntington, “Clash of Civilizations” iddasında tamamıyla yanlıfl varsayımlardan hareket etmifltir. Onun için, Amerika politikası bu tezi strateji haline getirmedi¤i müddetçe, inflallah o çatıflma meydana gelmeyecektir. M. Aflkar. Almanya Müslüman Azınlı¤ı’na mesajınız? K. Kuhla: Onlara yönelik bir mesaj bana zor geliyor, çünkü onların toplumumuz içinde düflmanlıklara karflı mücadele vermek mecburiyetinde olduklarını biliyorum. E¤er seçme hürriyetim olsaydı, iki arzum olurdu: Türk kökenli müslüman azınlı¤ın, Almanya’daki hayatı merak etmeleri, ona ilgi duymalarını ve di¤er müslüman azınlı¤ın da, herkes için baflarılı bir diyalo¤a ümit ba¤lamalarını... M. Aflkar: Sayın Kuhla Hanımefendi, söyleflimiz için size çok teflekkür ediyorum. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 15 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 15 Receb ekim, aban sulama, Ramazan ise harman ayıdır Mehmet Talu lahiyatçı ürüyenler koflun, konuflanlar susun ve davranın, yatanlar kalkın! Haydi, haydi durmayın! Bu pazar hiçbir ayrımcılık, hiçbir formalite, hiçbir belge, hiçbir ücret istenilmeden girilen ve mutlak kârla çıkılan tek pazar, haydi durmayın koflun! Cenab–ı fiaban ayı bir noktada ramazana hazırlık ayı da sayılabilir. Sahâbe–i Kiram Hazeratı fiaban ayında Kur'an–ı Kerîm'i çok okumaya bafllar ve ramazan–ı flerife hazırlıklı çıkmaya çalıflırlardı. Bu maksatla ifllerini ve halk ile münasebetlerini düzene koyarlar, borçları varsa öderler, alacakları varsa alırlar, fakir ve düflkünlere de yardım ederek onların da gönüllerini hofl etmeye önem verirlerdi. Abdülkadir–i Geylânî Kuddise Sırruhu Hazretleri flöyle demifltir: "Recep, cefayı terk ayıdır; fiaban, amel ve vefa ayıdır; ramazan ise, sadakat ve safa ayıdır. Recep tevbe ayıdır; fiaban muhabbet ayıdır; ramazan, Hakk'a yakınlık bulma ayıdır. Recep, hürmet ayıdır; fiaban, hizmet ayıdır; ramazan, nimet ayıdır. Recep, ibadet ayıdır; fiaban, zahidlik ayıdır; ramazan ise, ziyadesi ile nimetlere ermek ayıdır. Recep ayında iyilikler kat kat artar; fiaban ayında kötülükler kalkar; ramazan ayında ikramlar gelmeye bafllar. Recep, önce gidenlerin ayıdır; fiaban ortadakilerin ayıdır; ramazan ise, âsilerin ayıdır." Zunnûn–i Mısrî Kuddise Sırruhu flöyle demifltir: "Recep, âfetlerin geri bırakıldı¤ı; fiaban, taatların yapıldı¤ı; ramazan da ikramların beklendi¤i aydır." Bu duruma göre: Bir kimse âfetleri terk etmez, taatta bulunmaz, ikramları da gözetmez ise, o kimse herzecilerdendir. Zunnûn–i Mısrî bir baflka zamanda flöyle demifltir. "Recep, ekim, fiaban, sulama; Ramazan ise, harman ayıdır." Her ekilen biçilir. Her yapılan iflin karflılı¤ı görülür. Bir kimse ekim zamanını bofla geçirirse, harman zamanında Y piflmanlık duyar. hirette kötülük görece¤inden dünyada besledi¤i ümitler de hiç olur. Salih zatlardan bazısı flöyle demifltir: "Sene bir a¤açtır. Recep ayı, senenin yapraklanma günleridir. fiaban ayı, meyvelenme günleridir. Ramazan ayı ise, senenin meyvelerinin toplandı¤ı günlerdir." fiöyle anlatılmıfltır: Recep ayı, Allahu Teâlâ'dan gelecek ma¤firetlere tahsis edilmifltir. fiaban, özel olarak, flefaat ayı kılınmıfltır. Ramazan ayında iyilikler kat kat verilir. Bunun için tahsis edilmifltir. Görülüyor ki, Cenâb–ı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz ve büyüklerimiz, bu aylara ve günlere oldukça fazla önem vermifller, Allahu Teâlâ'ya ibadet ve taatte büyük gayret göstermifller ve bizlere güzel örnek olmufllardır. Bu yüzden ki, bu ayların kadr–ü kıymetini idrak eden ve bu büyük rahmetten istifade etmeye çalı_an büyük zatlar bu ayları büyük bir canlılık içerisinde geçirmifllerdir. Mümkün mertebe oruç tutmufl, Kur'an okumufl, etraflarındaki insanları da bu güzel hasletlerle donatmaya gayret etmifllerdir. ‹flte asrın kirine–pasına bulaflmıfl insanlar, kâinatın alkıflladı¤ı böylesi mübarek ayları vesile kılarak, bu fırsatları en iyi flekilde de¤erlendirmenin yollarını aramalılar. Böylesi günlere bir daha kavuflamama ihtimalini de hesaba katan bir mü'min nasıl bir devlet ve nimetle karflı karflıya kaldı¤ının farkına varırsa, umulur ki flanına uygun bir flekilde de¤erlendirir. Bilhassa bizim yanımızda bu ay ve günlerin yeri olmalı ve fevkalade önem taflımalıdır. Bütün bu günler, bizi ecri ve mükâfatı hudutsuz olan ramazan ayına tam bir safiyet ve temizlik içinde hazırlamalıdır. Evet, yine tüllendi flafak, yine açıldı nikab. Bafllara sindi cennetasa menevfle kokuları, yüzlerde görüldü tebessüm, pazara ra¤bet geldi. Bire on, bire yüz, bire yedi yüz, bire binlerin verilece¤i bir pazarın, bir sonsuz hazinenin önüne kuruldu ota¤. Yürüyenler koflun, konuflanlar susun ve davranın, yatanlar kalkın! Haydi, haydi durmayın! Bu pazar hiçbir ayrımcılık, hiçbir formalite, hiçbir belge, hiçbir ücret istenilmeden girilen ve mutlak kârla çıkılan tek pazar, haydi durmayın koflun! Bu pazar sahibi ne kadar zengin, ne kadar cömert, ne kadar affedici ve ba¤ıfllayıcı ki, baksanıza yıllardır da¤larda isyan bayra¤ını açanlara bile açmıfl rahmet sinesini. Bir dostunun diliyle: "Gelin, gelin! Kim olursanız, ne olursanız olun, yine gelin. Bu kapı, bu pazar ümitsizlik kapısı de¤il!" diye ferman ediyor. Evet, bu kapı kazanmanın, tebessümün, kurtuluflun pazarına açılan ilk kapıdır; haydi u¤urlar ola. Unutmayın, insan bir fleye nasıl bafllarsa, öyle bitirir. ‹flte burada bize düflen ifl, o pazarı, önümüze açılmıfl rahmetten bir hazine bilerek, eteklerimizi alabildi¤ince doldurarak oradan ayrılmak olmalı. Zira orada israf yok, orada azalma, bitme korkusu yok. Herkes gönlünce, alabildi¤i kadar almanın, taflımanın bütün yollarını denemeli. Gerçek ticaret bu aylarda yapılır Maddî ticaret peflinde koflan tüccarlar malının daha iyi satılaca¤ı ve daha iyi ra¤bet görece¤i mevsimleri beklerler. O mevsimler yaklafltı¤ı zaman çok ciddi bir çalıflmaya bafllarlar. Piyasaya arz edecekleri malın her çeflidinden ve her sınıfından en iyisini ve en güzelini ararlar ve hazırlarlar. Kazanç ümidi ile icabında çok uzak yerlere giderler. Ticaretine olan hırslarından dolayı rahatlarını bırakırlar. Çoluk çocuklarından ayrılırlar. Her türlü tehlikeyi göze alarak gerekti¤inde karadan, denizden ve havadan hareket ederek uzak ülkelere kadar giderler. Çünkü kazancının tadını tadan bir kimse yanında sıkıntı ve her çeflit güçlük ona hiçtir. Bu dünya peflinde koflan tüccarların yüzde yüz kazanacaklarına dair herhangi bir garantileri de yoktur. Belki kazanır, belki de kazanamazlar ve hatta zarar etmesi de her zaman mümkündür. Bu durumda olan, maddî ticaret peflinde koflan flu insanların hâline bakalım, ibret alalım. Kazanacaklar da sonu ne olacak? Ne olacak; kendisi öbür âleme göçtü¤ü zaman kazancının hepsi dünyada kalacak. Enes b. Malik Radıyallahu Anh'dan rivayete göre; Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ölüyü üç fley takip eder, kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner. Biri orada onunla beraber kalır. Ölüyü ailesi, malı ve ameli takip eder. Neticede ailesi ve malı geriye döner de, kendisiyle beraber sadece ameli kalır."(1) buyurmufltur. Hep dünya ticaretiyle meflgul olmayan, bu arada âhiretini unutmayan ve orası için mal biriktiren, mânevî ticaret yapanlar da vardır. hireti kazanmaya çalıflan sadık ve muhlis âhiret tüccarları da mevcuttur. Bunlar da bu içerisinde bulundu¤umuz mânevî ticaret ve kazancın bol oldu¤u ve yüzde yüz kârla çıkaca¤ı mübarek günlerin kadr–ü kıymetini bilirler. Zamanlarını de¤erlendirirler. Kendilerini bu kârlı kazançtan hiçbir fley alıkoyamaz. Böylelerini Yüce Rabbimiz Kur'an–ı Kerîm'de flöyle anlatıyor: "Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alıfl verifl Allah'ı anmaktan (O'na ibadet etmekten ve emirlerine ba¤lanmaktan), namazı gere¤i üzere kılmaktan, zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar bir günden (kıyametten) korkarlar ki, o günde kalpler ve gözler korkudan hâlden hâle döner, kıvranır. Çünkü Allah, kendilerine yaptıkları ifllerin en güzeli ile mükâfat verecek ve fazlından da, onlara daha ziyadesini verecektir. Allah diledi¤i kimseye hesapsız rızık verir." (2) Bire on kazançlı ticaret Bunlar yüzde yüz kazanan tüccarlardır. Aldanma, aldatma, zarar etme ve kazanmama diye bir fley olamaz. Daima kazanırlar. Cenab–ı Hak, hep de¤erinden fazla veriyor. Kulunun bir ameline karflı ihlâs ve niyetine göre, ondan yedi yüze kadar ve hatta "Allah diledi¤i kimseye (sayısız olarak) kat kat verir, Allah'ın ihsanı çok genifltir, her fleyi hakkıyla bilendir."(3) âyet–i kerîmesi hükmünce, sayısız olarak ihsan ve ikramda bulunur. Fazl–u keremi nihayetsiz olan Allah; kendisinden korkan, emirlerine sımsıkı sarılan, muhsin ve muttaki kullarına onlar için hazırladı¤ı ve eni, göklerle yer arası kadar olan uçsuz bucaksız ve nimetleri tükenmeyen cennetleri verecektir. fiöyle ki: "Rabbinizin ba¤ıflına ve takva sahipleri için hazırlanmıfl olup geniflli¤i gökler ve yer arası kadar olan cennete koflun! O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranıflta bulunanları sever. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe isti¤far ederler. Zaten günahları Allah'tan baflka kim ba¤ıfllayabilir ki! Bir de onlar, iflledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. ‹flte onların mükâfatı, Rableri tarafından ba¤ıfllanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!(4) Bu üç âyet–i kerîmede ‹slâm ahlâkının bir hülâsası verilmifltir. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 16 133. âyette, Rabbimizin ba¤ıflına, gökler ve yer geniflli¤inde olan cennetine kavuflmanın, bütün ahlâkî davranıfllarımız için temel gaye oldu¤u; iyili¤i, birtakım dünyevî menfaatler kaygısıyla de¤il de, sırf Allah'a saygı ve sevgi demek olan takva saiki ile ve sadece uhrevî saadet u¤runa yapmak gerekti¤i hatırlatılmıfltır. 134–135. âyetlerde ise ‹slâm'da ideal ahlâk tipi olan "muttaki insan"ın temel ahlâkî nitelikleri olarak sayılan her hâlde cömert olmak, öfkeyi yenmek, insanları ba¤ıfllamak ve hatasını görerek kabul etmek ve vazgeçmek gibi vasıflar, ancak ihtirasları ve bencil duyguları karflısında hürriyetine kavuflmufl üstün ruhların faziletleridir. "Rabbimiz Allah deyip, sonra istikametten ayrılmayanlar ve (dosdo¤ru) olanlar için ne korku vardır, ne de onlar hüzünleneceklerdir."(5) âyet–i kerîmesine göre ise maddî ve manevî ticaretlerinde pür dikkat kesilenler, do¤ruluktan, ihlâs ve samimiyetten ayrılmayanlar, içi dıflı bir olanlar için hiçbir zaman kaybetmek yoktur. Onlar her türlü korku ve kederden emin olarak Rablerinin hıfz–u emânındadırlar. Bu bakımdan istikametten ayrılmamak ve bilhassa âhiret hazırlı¤ında ve kazancında en küçük bir kusur ve ihmal yapmamak için, çok ciddi bir çalıflmanın içinde bulunmak her mü'minin yapması gereken bir borçtur. "Sizin yanınızda olan tükenir; fakat Allah katındaki bâkidir."(6) âyet–i kerîmesi hükmünce, fâniyi bâkiye tercih etmek, akıl kârı de¤ildir. "Kendileriniz için hayırdan ne takdim ederseniz (sizden önce ne gönderirseniz), onu Allah'ın katında daha hayırlı ve ecrini daha büyük olarak bulursunuz. Allah'tan (günahlarınızın) affını isteyiniz. fiüphesiz, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir."(7) ayet–i kerîmesi hükmünce de, içerisinde bulundu¤umuz büyük mânevî ticaret mevsiminin kıymetini bilelim. Bu mevsim; Hâlık–ı Zü'1–Celâl'in ihsanıyla cehennem ateflinden kurtulan, geçmifl günahları ba¤ıfllanan kimselerin ticaret mevsimidir. Bu mevsim, iyilikle, ihsanla, itaatle ve ibadetlere devamla Rabbine yakınlık kazanan, büyük hayırlar ve umumî rahmetler sebebi ile kurtulufla eren kimselerin ticaret mevsimidir. Bu mevsim, güzel niyetlerle sadaka ve zekâtlarını verenlerin, her çeflit orucunu bofl sözlerden, kötü ifllerden koruyanların, gözünü, kula¤ını ve dilini haramlardan çekenlerin ticaret mevsimidir. O hâlde bütün gücümüzle bu mevsimde çalıflalım. Karflılı¤ı kat kat olan salih amellerle meflgul olalım. fiunu iyi bilelim ki, yaptı¤ımız her fley yazıcı Seite 16 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 melekler tarafından zapt olunmaktadır. Yazılanların hep iyi fleylerimiz olması hususunda büyük titizlik ve gayret gösterelim. "Gerçekten iman edip salih ameller iflleyenlere gelince; flüphe yok ki, Allah güzel bir amel iflleyenin mükâfatını zayi etmez." (8) Eyvah! diyece¤imiz zaman yakındır Bir de bakın! Sanki daha dün u¤urladı¤ımız üç aylar geldi ve yine geçip gidecek. Uyumayalım! Ömrümüz de böyle gelip geçiyor. Hani dedelerimiz, ninelerimiz! Hani annemiz, babamız! Hani dostlarımız, kardefllerimiz! Hani geçen sene aramızda bulunan dost ve ahbaplarımız! Nereye gittiler? Niçin aramızda yoklar? Unutmayalım ki, onları sinelerine çeken kara toprak yakında bizi de çekecek... Binaenaleyh bu mübarek üç ayları toparlanmamıza vesile kılarak, Rabbimizin: "Ey iman edenler! Allah Teâlâ'dan korkun (da emirlerini ifa edin). Herkes yarını (kıyamet günü) için önden ne göndermifl oldu¤una bir baksın. Allah Teâlâ'dan korkun (da yasak edilen fleyleri terk edin). Çünkü Allah Teâlâ, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır."(9) emrine kulak vererek, âhiret için ne hazırlık yaptı¤ımıza bir bakalım. Abdullah b. Abbas'tan rivayete göre; Peygamberimiz vaaz etti¤i bir flahsa flöyle buyurmufltur: "Befl fley gelmeden evvel befl fleyi ganimet bil: 1– ‹htiyarlamadan evvel, aciz ve düflkün duruma düflmeden önce gençli¤inin kıymetini bil… 2– Hasta olmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil… 3– Fakir düflmeden evvel zenginli¤inin kıymetini bil… 4– ‹flin gücün artmadan evvel bofl vakitlerinin kıymetini bil… 5– Ölüm gelmeden evvel hayatının kıymetini bil…"(10) Unutmayalım ki, içinde bulundu¤umuz bu aylar, bu günler ve bu geceler, her zamankinden daha feyizli, daha bereketli, tevbelerin daha çok kabule flâyân oldu¤u vakitlerdir. Elhamdülillah! ‹drak etti¤imiz flu üç ayları güzelce de¤erlendirebilmek için: l–Geçmifli iyi bir muhasebe etmeli, tevbe ve isti¤farda bulunmalıyız. Hazret–i Ömer bir hutbesinde flöyle buyurmufltur: "Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük arz, huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız. Öyle ki, size ait hiçbir sır gizli kalmaz, bü- tün sırlar meydana çıkar."(11) Nitekim Cenab–ı Hak flöyle buyurur: "(Ey insanlar!) O gün (hesap ve sorgu sual için) huzura alınırsınız. (Öyle ki,) size ait hiçbir sır gizli kalmaz, (bütün sırlar meydana çıkar)." (12) Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Yapılacak tevbe samimi, gerçek olmalı, bir daha o günaha dönülmemelidir. Kul hakkı varsa, helâlleflmelidir. Allah Teâlâ flöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayaca¤ı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sa¤larından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de: "Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi ba¤ıflla; çünkü sen her fleye kâdirsin" derler."(13) Bu mübarek ayları idrak eden herkes, Allah Teâlâ'nın: "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aflan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları ba¤ıfllar. fiüphesiz ki O, çok ma¤firet edici, çok merhamet edicidir."(14) müjdesinin farkına vararak, kendi özüne dönmeli, ümitlerini canlandırmalı, ba¤ıfllama ve ba¤ıfllanma duygularını güçlendirmelidir. Ancak flu hususa dikkat etmek gerekir ki, "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin" demek, "günah ifllemeye devam edin" demek de¤ildir. Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tevbelerinin kabul edilece¤ini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip Allah'a dönmelerini teflvik etmektir. Çünkü tevbe kapısı daima açıktır. Allahu Teâlâ Hazretleri kulun tevbe etmesini sever. Günahını itiraf etmesini sever. "E¤er, kullar günah ifllemeseydi, Allah'ın Gaffâr'lı¤ı nerede kalacaktı?" diyor, büyükler. Gaffâr'lı¤ı, Gafûr ve Rahîm olması, günahları affetme sıfatının olması, o zaman nereden anlaflılacaktı? Onun için tevbe kapısı açıktır. Tevbe ederse, kurtulur hâsılı. Tevbe, sadece belli günahları iflleyenlerin baflvuraca¤ı bir af kapısı de¤il; herkesin yapması gereken bir ibadettir. Ruhu arındırmanın en güzel yollarından biridir. Kur'an–ı Kerîm, ameli ne olursa olsun, istisna koymaksızın herkesi tevbeye davet etmekte ve flöyle buyurmaktadır: "....Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan Allah'a tevbe ediniz ki, felaha, kurtulufla eresiniz."(15) Ruhî olgunlu¤un doru¤una yükselmifl peygamberlerle befler arasında bu Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN bakımdan fark yoktur. Sevgili Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ben günde yüz kez tevbe isti¤far ederim." (16) buyururken bu gerçe¤e iflaret etmektedir. Bu itibarla, idrak etti¤imiz mübarek üç ayları eflsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son üç ayları gibi kabul edelim. Her anın, her zaman diliminin gere¤ini yapabilenler, hayatlarının sonunda piflman olmayacaklardır. Netice itibariyle, içerisinde bulundu¤umuz bu mübarek günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar etti¤i ortak bir hakikat vardır. Hâl lisanıyla söylenen bu hakikat fludur: "‹man edenler için, Allah'ın zikri ve kendilerine inen hakikat sebebiyle kalplerinin ürperece¤i, saygıyla yumuflama zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilen, üzerlerinden uzun zaman geçti¤i için kalpleri katılaflan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birço¤u fasık, yoldan çıkmıfl kimselerdir." (17) Ömrünü eflkıyalıkla geçiren Fudayl b. ‹yaz, bir gün yüksekçe bir duvarın üzerine çıkmıfl, bir kadını seyrediyordu. O sırada biraz ileride bir zat da yukarıdaki âyeti okuyordu. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda flaklayan: "Kalplerinin ürperece¤i, saygıyla yumuflama zamanı daha gelmedi mi?" âyetini duyar duymaz kendini yere atmıfl ve: "O an geldi yâ Rabbi" diyerek tevbe etmiflti. ‹flte o an, Fudayl'ın Hakk'a vuslat yolunda yeni bir dönüm noktasıydı. Ayet–i kerîme bizi de tevbeye davet ederek içinde bulundu¤umuz flu günlerde genifl mefhumuyla flöyle ihtarda bulunuyor: "Mübarek üç aylara girdiniz, bir yılınızı geride bıraktınız. Bu elinizdeki son fırsat olabilir. Hâlâ Allah'ı zikrederek ve Kur'an okuyarak kalplerinizin yumuflama zamanı gelmedi mi?" Dipnotlar: 1– Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5; Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52; Ahmed 3/110 2– Nur sûresi, 37–38 3– Bakara sûresi, 261 4– Al–i ‹mrân sûresi, 133–136 5– Ahkaf sûresi,13 6– Nahl sûresi, 96 7– Müzzemmil sûresi, 20 8– Kehf sûresi, 30 9– Haflr sûresi, 18 10– Hâkim, "Müstedrek", 4/306 11– ‹bn Ebû fieybe, "el–Musannef", 7/96, No: 34459 12– Hakka sûresi,18 13– Tahrim sûresi, 8 14– Zümer sûresi, 53 15– Nûr sûresi, 31 16– Müslim, Zikr 41 17– Hadid sûresi, 16. 12. sayi sayfalar Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 17 ÇZGNN DL Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 17 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 18 DOSYA 18 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Ramazan ayı Kur’an-ı Kerim ayı Sevgili dostlar! Yukar›daki sorulara soru numaras› vererek cevaplamaya çal›flal›m. 1-Kur’an-› Kerim ayet ayet, bazen de sureler fleklinde nazil olmufltur. ‹lk nazil olan Alak suresinin ilk befl ayeti 610 y›l›nda Hira da¤› Nur ma¤aras›nda Ramazan ay› içinde bulunan Kadir gecesinde nazil oldu¤unu Kur’an-› Kerimden anl›yoruz.(1) Vahiy Mele¤i olan Cebrail (as) ile zikredilen bu ma¤arada ilk defa müflerref olan Efendimiz bu flereften önceki y›llarda her sene o ma¤araya gider düflünürdü. Müflahede etti¤i bu durumdan tedirgin olan Hz. Muhammed (s.a.s) ma¤aradan ç›kt›¤› gibi evine vard› ve durumu biricik efli Hatice validemize anlatt› O da: “Müjdeler olsun sana! Sebat et. Allah’a yemin ederim ki sen bu ümmetin Peygamberi olacaks›n.” Bu olaydan sonra, Hatice validemiz akrabas› olan Tevrat ve ‹ncili okumufl Hristiyan bilgini Varakaya gider ve durumu anlat›r. O da: “Allah aflk›na söylerim ki; e¤er ifl söyledi¤in gibi ise, Ona Hz. Musa’ya gelen Namus-u Ekber Büyük Melek gelmifltir” der. Kur’an-› Kerim Hz. Muhammed (as)a yedi de¤iflik flekilde gelmifltir. 1- Rüya-y› Sad›ka: Sonucu do¤ru ç›kan rüya fleklindedir ki her gördü¤ü rüya aynen olmufltur. 2- Hz. Peygamber uyan›k, Cebrail (as) görünmeden Onun kalbine vahyi yerlefltirirdi. 3- Ç›ng›rak: Zil sesine benzeyen bir sesle gelirdi ki Efendimize en a¤›r geleni bu flekilde gelen olurdu. 4- Cebrail (as)in kendi suretinde geliflidir ki biri ilk geldi¤i Nur ma¤aras›ndaki di¤eri de Mirac gecesi gelifli olarak iki kere olmufltur. 5- Hz. Muhammed (as) uyan›k iken Allah (cc) ile konuflmas›d›r. 6- Hz Muhammed (as)in uykusunda iken Cebrail (as)in gelmesidir. (Kevser suresinin bu flekilde geldi¤i rivayet edilmifltir.) 7- Son olarak da Cebrail (as) in Dihye ismindeki Sahabenin flekline girerek gelmesidir. Yeri gelmiflken sizlere Dihye ile ilgili bir olay› nakledeyim: Dihye ticaretle u¤rafl›yordu. Zengindi. Kabilesinin de reisiydi. Müslüman olmadan önce de Peygamberimizi çok sever ve sayard›. Ticaretten dönüflünde Peygamberimize u¤rar hem Onun hem de torunlar› olan Hasan ve Hüseyinin hediyelerini verirdi. Ama Mukadder DEMR Yavuz Sultan Selim Camii mam-Hatibi / Alzenau Efendimiz de her seferinde ona beni memnun etmek istiyorsan iman et derdi. Halbuki Cebrail (as) Peygambere Onun Bedir harbinden sonra iman edece¤ini bildirmiflti. Ama O yine de davetten geri durmuyordu. ‹flte o zaman geldi ki Dihye Mescide geldi. Peygamberimiz h›rkas›n› ç›kard› onun oturaca¤› yere serdi. Dihye geldi. Efendimizin mübarek h›rkas›n› yerden ald› äptü öptü ve bafl›n›n üzeri ne koydu. Yine bir gün (as) Dihyenin suretinde mescide geldi. Mescidde Efendimizin yan›na oturdu. Bu s›rada çocuk yaflta olan torunlar gelen kimsenin Dihye oldu¤unu zannederek Onun ceplerini kar›flt›rmaya bafllad›lar. Fakat bir fley yok. Efendimiz mahcup bir eda ile: Ya Cebrail! Sen bunlar› edepsiz zannetme. Onlar› Dihye böyle al›flt›rd›. Onlar da seni Dihye sand›lar. Cebrail hediyesiz geldi¤ine üzüldü. Ama elini uzatt›¤› gibi Cennetten bir salk›m üzüm kopar›p Hasan’a, di¤er eliyle de yine Cennetten nar kopar›p Hüseyin’e verdi. Hediyeyi alan çocuklar do¤ru mescidin kap›s›na yöneldiler ama kap›da yafll›, ak sakall›, elinde baston, toz toprak içinde beli bükük bir ihtiyar belirdi ve: Yavrular›m, günlerdir bir fley yemedim. Allah r›zas› için birfleyler verin, dedi. Cocuklar tam vermek üzereyken, Cebrail (as) durun, vermeyin o meluna. O fleytand›r. Cennetin nimetleri ona haramd›r, diyerek onu kovdu. Efendimize vahiy geldi¤i zamanlarda vücudunun titredi¤i, yüzünün renginin de¤iflti¤i, en so¤uk anlarda bile terledi¤i, deve üzerinde ise devenin çöktü¤ü Efendimizin de deveden indi¤i müflahede edilmifltir. Hatta bir defas›nda Zeyd b. Sabitin dizi üzerinde Efendimizin dizi dururken vahiy gelmifl Zeyd dizinin k›r›laca¤›n› sanm›flt›r. Di¤er Peygamberlere gelen kitaplar sadece yaz›lm›fl olmas›na karfl› Kur’an-› Kerim hem yaz›lm›fl hem de baflta vahiy katipleri olmak üzere çok kimse taraf›ndan kelime kelime ezberlenmifl ve zaman›m›za kadar gelmifltir. K›yamete kadar da korunaca¤› Allah taraf›ndan zikredilmifltir. (Hicr suresi) Hz. Muhammed (s.a.s) bir Hadisi fieriflerinde: “Kim Kur`an-› okur, ezberler ve helalini helal haram›n› da haram kabul eder ve uygularsa Allah o kimseyi cennete koyar. Bu kifli ailesinden cehenneme gitmesi gereken on kifliyi flefaat ederek Cennete götürür" buyurmufltur ki bu müjde müslümanlar aras›nda Haf›z olmay› teflvik etmifltir. Ne yaz›k ki son zamanlarda ülkemizde e¤itimin kesintisiz bir flekilde Kur`an e¤iminin de zorunlu e¤itim d›fl›nda tutul- mas› sebebiyle haf›zl›k müessesi de di¤er dini kurum ve kurulufllar gibi menfi yönde etkilenmifltir. Müslümanlar bir flekilde bu müesseseyi aya¤a kald›rmak için plan yapmal›d›r. Örne¤in ifladamlar› Haf›z olan bir kifliyi yüksek maaflla ifl garantisi vermeli, evlenmesi ve aile yap›s›n› oluflturmada yard›m yapmal›d›rlar ki say›lar› ço¤als›n ve Farz-› kifaye de yerine getirilsin. Ayr›ca Kur’an-› Kerim okumak ibadettir. Her harfine karfl›l›k Allah’›n sevap verece¤i, namazda da okuman›n farz oldu¤u düflünülürse ve bir müslüman›n ibadetlerinde kendine yetecek kadar Kur´an ö¤renmesinin gerekli oldu¤u düflünülürse, bütün bunlar Kuran-› Kerim’in mü´minin hayat›nda ne derece önemli oldu¤unu ortaya koyar. Sahabeden Useyd b. Hudayr anlat›yor. Bir gece Bakara suresinden okuyordum. Yan›mdaki at birden flahlanmaya bafllad›. Okumay› b›rakt›m. O da sakinleflti. Okumaya tekrar bafllad›m o yine flahlanmaya bafllad› ve bu olay birkaç kere devam etti. Gayr-i ihtiyari gökyüzüne bakt›m ki bembeyaz, bulut gölgesine benzer bir sis. ‹çinde kandiller gibi bir tak›m cisimlerin parlad›¤›n› gördüm. Sabahleyin durumu Hz. Peygambere arzettim. - O da o gördü¤ün fleylerin ne oldu¤unu biliyor musun? - Hay›r. - Onlar Meleklerdi. Seni dinlemeye gelmifllerdi. E¤er okumaya devam etseydin sabaha kadar dinlerlerdi. - Sevgili dostlar: ‹slam alimleri yapt›klar› araflt›rma sonunda Kur’an-› Kerimi ezberleme yafl›n› genel olarak 7-15 yafl olarak belirlemifllerdir. Ancak tecrübelerimiz bize göstermifltir ki daha sonraki yafllarda da haf›zl›k yap›labilir ama Avrupa ülkelerinde zor. Manevi havan›n ve ortam›n oluflmas› için gerekli çaba ve gayret harcan›r ve bunun bir farz-› kifaye oldu¤u varsay›larak hareket edilir ve bir de Haf›z olan kiflinin dünyas›n› mamur etme garantisi verilirse olur. Acizane insan›m›z›n bu konuya gerekli hassasiyeti gösterece¤ini, her konuda oldu¤u gibi bu konuda da önderlik yapaca¤›n› inan›yorum. Sevgili dostlar: Baflka bir yaz›da buluflmak üzere hoflçakal›n. Ramazan›z mübarek olsun. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 19 E. Bekir Duran ve Kardeflleri 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 20 Seite 20 FAALYET HABER Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN IGMG 2005-2006 sezonunu dualarla açtı Geniflletilmifl Bölgeler Toplantısı Leverkusen’de yapıldı ‹slam Toplumu Millî Görüfl 2005-2006 çalıflma dönemi, tatil mevsimi sonrasında yapılan önemli toplantılar ile baflladı. Tüm bölge ve cemiyetlerin tatili müteakiben yaptıkları toplantıların yanı sıra, IGMG Genel Merkezi’nde Bölge Baflkanları, Bölge E¤itim, Sosyal Hizmetler ve Gençlik Teflkilatı baflkanları ile Hac ve Umre sorumlularının ayrı ayrı bir araya geldi¤i toplantılar yapıldı. GMG’in çalıflma döneminin baflında yaptı¤ı en büyük toplantı ise Almanya’nın Leverkusen kentinde yapıldı. Bu toplantıya, IGMG Merkez Yürütme Kurulu ile, Bölge Baflkanları, Bölge Yürütme Kurulu Üyeleri, Bölge Kadın Kolları ve Gençlik Teflkilatı Yürütme Kurulu üyeleri, Cemiyetve fiube Baflkanları, Cemiyet ve fiube Kadın Kolları ve Gençlik Teflkilatı Baflkanları ile ‹rflad hizmetli ve görevlileri katıldı. Bölge Bakanları toplantısında, IGMG Genel Merkez Birimleri, önümüzdeki çalıflma döneminde yapacakları faaliyetler ile ilgili bilgilendirimelerde bulunurken, bu çalıflmalarla ilgili olarak bölge baflkanlarının önerilerini ve geçen dönemdeki çalıflmalarla ilgili de¤erlendirmelerini aldılar. Bu toplantıda bütün birimler çalıflma programlarını sundu. ‹rflad Baflkanlı¤ı Ramazan ayının yaklaflması dolayısıyla ‹rflad hizmetleri üzerinde hassasiyetle durulaca¤ını bildirirken, IGMG camiasının Sosyal Hizmetler Baflkanlı¤ı da mazlum, ma¤dur ve ihtiyaç sahiplerine gösterdi¤i ilgi için teflekkür etti. ‹rflad Baflkanlı¤ı, bu sene Umre hizmetlerine katılan Umreci sayısının di¤er yıllara göre artıfl gösterdi¤ini, Hac döneminin de yaklaflması sebebiyle hac organizesi çalıflmalarının hızlandı¤ını bildirdi. Genel Merkez’de bir araya gelen E¤itim Baflkanları, özellikle yaz aylarında yürütülen Yaz Okulları ve Yaz Tatilini De¤erlendirme Programlarını de¤erlendirdiler. E¤itim Baflkanı Mehmet Gedik, bu sene de 20 bin aflkın ö¤rencinin bu programlardan yatılı ve gündüzlü olarak yararlandı¤ını belirtti. E¤itim Baflkanları da, programlarla ilgili tecrübe ve önerilerini anlatarak gelecek dönemlerde yapılacak olan programlarla ilgili görüflleri- I ni dile getirdiler. Geniflletilmifl Bölge Toplantısında, Genel Baflkan Yavuz Çelik Karahan ve Genel Sekreter O¤uz Üçüncü’nün yanı sıra, Teflkilatlanma Baflkanı Sami Ganio¤lu, Kadın Kolları Baflkanı Zehera Dizman, Gençlik Teflkilatı Baflkanı Mesut Gülbahar çalıflma yılında yapılacak olanları anlattıkları birer konuflma yaptılar. Genel Baflkan Yavuz Çelik Karahan, organizeli ve disiplinli bir flekilde hizmetlerin yürütülmesini istedi¤i konuflmasında Kur’an-ı Kerim’in Asr Sûresi’nden okudu¤u ayetlerle de müslümanların zamanı hem iyi de¤erlendirmeleri gerekti¤ini ve hem de ifllerini, görevlerini ve yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeleri gerekti¤ini bildirdi. "Kendimize, ailemize, ebeveyn ve çocuklarımıza karflı olan yükümlülüklerimizin yanı sıra, teflkilatımıza ve içinde yafladı¤mız toplumlarla, hassaten ‹slam ümmetine karflı sorumluluklarımızın bilincinde olmamız, teflkilat olarak bize ayrıca bir görev yüklüyor,’’ diyen Yavuz Çelik Karahan Avrupa’da ‹slam ve müslümanlarla ilgili önyargıların, ayırımcılı¤a dönüflmeye baflladı¤ını bunun da özgürlükcü demokratik sistemle ba¤daflmadı¤ını söyledi. Genel Sekereter O¤uz Üçüncü de, hizmet ve faaliyetlerde IGMG farkının mutlaka ortaya konulmasını istedi¤i konuflmasında, "Allah rızasına talib bir cemaat olarak, bizi bundan daha fazla teflvik edecek bir unsur bulunmuyor,’’ dedi¤i konuflmasında flunları söyledi: "Biz daha fazla insanla buluflmak ve kendi dünyamızı onlara anlatmak istiyoruz. Bilinçli müslümanların sayısının artmasını istiyoruz. Allah’ın insanlardan istediklerinin bilincinde olan insanların ço¤almasını istiyoruz. Bunun için de 513 camimiz ile önemli bir alt yapıya sahibiz. Bu alt yapıyı en verimli flekilde kullanmak, müslüman olarak bizim görevimizdir; gelecek nesillerimize ve içinde yafladı¤ımız toplumlara karflı sorumlulu¤umuzdur.’’ IGMG’nin en önemli özelli¤inin Kur’an ile Sünnet’e ba¤lılık ve ümmet bilinci oldu¤una vurgu yapan Üçüncü daha sonra flöyle dedi: "Bizden bu iki konuda taviz bekleyen varsa yanılıyor. Bu konuda tepkimizi her zaman açıkça ortaya koyarız. Ancak, varsa kendi yaptı¤ımız hataları ve yanlıfllıkları da her zaman yeniden de¤erlenedirmeye, tartıflmaya ve hesabını sorup hesabını vermeye de hazırız. Yer yüzünde ‹slam ümmetinin karflılafltı¤ı durumlara karflı da bize ne, diyemeyiz, sorumlulu¤umuzun bilincinde olarak görevlerimizi yaparız.’’ Geniflletilmifl Bölge Toplantısına katılanlar, gerek toplantı ile ilgili gerekse gerekli gördükleri her konuda dilek, temenni ve elefltirilerini bildirmek üzere birer fifl doldurdular. Bu fifller, daha sonra ilgili Genel Merkez birimleri tarafından incelenecek ve de¤erlendirilecek. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 21 “Mü’minlerin mallar›ndan zekat al ki, onunla kendilerini ar›nd›rm›fl ve mallar›n› bereketlendirmifl olursun.” Tevbe: 103 Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank Köln Kontonr.: 162 888 56 01 • BLZ: 370 101 11 Verwendungszweck: Zekat/Fitre ‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 293 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • [email protected] · www.igmg.de 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 22 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir DOSYA 22 HESSEN Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 RAMAZAN GELD, HO GELD Ali YÜKSEL lahiyatçı Aziz okuyucular! Allah kısmet ederse, Mîladî 2005 Ekim ayının 5. günü, 1426 Hicrî yılı Ramazan’ının ilk günü olmufl olacak. fiimdiden cümle ‹slam dünyasına mübarek olsun. Tâ çocukluk zamanından hatırlarım; Ramazan girmeden bir önceki Cuma hutbesinde, imam efendiler hep, aynı hutbeyi okurlardı. Hutbenin ilk cümlesi, (cemaata hitab cümlesinden sonra) flöyle olurdu. Receb, fiâban, derken gelip çattı yine (geldi) Ramazan. Ondan sonra da, hemen hemen herkesin ezberlemifl oldu¤u ve her sene hiç de¤ifltirilmeyen hutbelerini, ama ilk defa okuyormuflcasına, canlı ve heyacanlı bir flekilde okuyup biti- rirlerdi. Herkesi, hissedilir bir heyacan, görülebilir bir sevinç kaplardı. Çarflıpazar ve alıfl-verifller canlanır, hertarafa bir hareket ve herfleye bir bereket gelirdi. Belki, flimdi de öyledir herhalde, ama bizler, flimdi oralarda de¤iliz ki, nerden ve nasıl bilelim. Hem belki o gibi haller, o yafllarda hissedilebilen hallerdir. NASIL B‹R RAMAZAN VE ORUÇ YAZISI (SOHBET‹)? De¤erli okuyucularımız! Bu yazımız ilmihâl bilgilerinin alt-alta yazılması fleklinde bir yazı olmayacaktır. ‹lmihâlle ilgili kafamızda oluflacak (orucu bozan-bozmayan fleyler nelerdir, hilalin tesbiti nasıl olur? vs ..) sorular için en iyisi, bir ilmihal kitabına mürâcaat etmelidir. Bu gibi soruları cemaatımız, her hocaya sorup durma âdetini bırakıp kitablardan okuyup ö¤renme alıflkanlı¤ını edinmelidir artık. Hocalara, kitablarda bulamadıklarımızı sormalıyız. Çok soru soran, çok konuflan bir topluluk olmaktan çok, çok okuyuparafltıran ve çokça dinleyip bildikleriyle amel eden bir topluluk olmalıyız. Bu sözlerimizden kimse alınmasın, sözlerim en baflta kendi nefsimedir. Haa, bu arada benim kendi nefsime söylediklerimden sizi de ilgilendiren olur da, kulak verirseniz, belki faydalanır ve bana da duâ edersiniz umarım. Sizlere ilmihâl kitabı olarak tavsiye edebilece¤im bir çok kitab olmakla beraber, bir tanesinin adını burada yazayım isterseniz: Delilleriyle ‹SLAM ‹LM‹HAL‹ Yazarı: Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN Altınoluk Yayınları RAMAZANIN NE ÖNEM‹ VAR? Aalemlerin Rabbi’nden dinleyelim: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, do¤runun ve do¤ruyu e¤riden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildi¤i aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler, onda oruç tutsun. [...]" (Bakara Su. 185. Aayet) Demek ki ORUÇ, Ramazan’da tutulacak. ‹slam’ın befl flartından biri. Neden? Dinin ve herfleyin sahibi böylece emretmifl. Rabbimiz Kitabı Kuran-ı Kerim’de buyuruyor ki: "Ey iman edenler! Oruç sizden önceki gelipgeçmifl ümmetlere farz kılındı¤ı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz." (Bakara Su. 183. Aayet) ORUÇ, daha önceki ümmetlere de farz kılınmıfl. Köklü bir ibadet. ORUÇ, tutanları koruyor. Ne gibi fleylerden koruyor? - Atefl (cehennem) den, - Haram ve kötü amellerden, - Nefsin sonu gelmez isteklerinden, - fiehvet ve kötü arzuların esiri olmaktan, - fieytanın hile ve desiselerine teslim olmaktan. Kısacası; bir inanan için, en güzel irade e¤itimi vesilesi. AYRICA: Bu ayda, bin aydan daha hayırlı bir gece var... KAD‹R GECES‹ Yaradanımız buyuruyor: "Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesinde indirdik. [...] Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır." (Kadir Su. 1-3. Aayetler) Ramazan ayının kadrini içinde bulunan Kadir Gecesi arttırıyor. Ona ayrı bir de¤er kazandırıyor. Çünkü; O gecede Kur’an inmeye bafllamıfl. Kur’an ise Hak ile batılın ölçülerini bize bildiriyor, ö¤retiyor. Kur’an, aslında bafllı-baflına bir de¤erler manzumesi. Onu Allah (c.c.) bize, çokca okuyalım, iyice anlıyalım ve Ona göre yaflayalım diye gönderdi. Öyle de¤il mi yoksa, aziz okuyucular? Sadece anlamadan okuyup, hatmedilmek ve bir de mezarlıklarda ölülere okuyup, üflenmek için mi gönderildi? Asla öyle de¤il herhalde! Einbauküchen& Elektrogeräte Küche Inhaber: Tefik ‹zci Marktstraße. 6-8 · D-65428 Rüsselsheim Tel: 06142-797793 · Tel: 06142-798627 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN ORUÇ NED‹R? ORUÇ, lügatte; bir fleyden uzaklaflmak, kiflinin arzu etti¤i bir fleye karflı kendini tutması demektir. Istılaahii (fler’ii mânaa) olarak ORUÇ ise; mükellef olan kiflilerin niyet ederek, ikinci fecir (tan yerinin a¤armasın)den îtibâren, güneflin batmasına kadar, orucu bozan fleylerden uzak durmasıdır. ORUC’un arapçası savm ve sıyaam’dır. Rüknü (flartı), midenin ve cinsel organların istek ve flehvetlerinden kendini korumaktır. Yukarıda zikredilen oruç aayeti vesiilesi ile, orucun, kiflileri korudu¤undan kısaca bahsetmifltik. fiimdi de, bafllıca faydalarından kısaca bahsedelim. Oruç; herfleyden önce, mü’minin gönlünde kulluk duygularının yerleflmesini sa¤lar. Sadece Allah emretti¤i için böyle meflakkatlı bir ifli yerine getirmenin hazzını kifliye tattırır. Allah’ın hakimiyetini kiflinin vucut ikliminde tahkim eder. Oruç, aalemlerin Rabbi’ne teslimiyetin tam gerçekleflti¤i, kifliye sınırsız sevap kazandıran bir amel, dînen sayılamayacak kadar faydaları olan çok güzel bir ibadettir. Çünki oruç, yalnız Allah içindir. Allah’ın kerem ve ihsanı ise, sınırsızdır. Bunun dıflında, sosyolojik, pedagojik, ekonomik ve sa¤lık bakımlarından da pek çok faydaları vardır. Oruç, bedenin bir yıllık yorucu faaliyetinden sonra, azalar için bir istitirahat-dinlenme vesîlesidir. Onun için yüce Peygamberimiz buyurmufl; "Oruç tutun, sıhhat bulun (bulasınız)". Oruç, nefis terbiyesi açısından da, flehvet ve nefsânî arzuları kırmada, bir kalkandır. Allah Rasuulüne kulak verelim. "Ey gençler toplulu¤u! Sizden evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünki evlenmek, gözü daha çok muhâfaza eder, iffeti korur. Evlenmeye gücü yetmeyenler oruç tutsun. Çünki oruç, bir kalkandır." (Buhaarii, Ebuu Daavud, Nesaaii, ‹bn Maace, Daarimii) Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, delilleriyle ‹SLAM ‹LM‹HAL‹ kitabında, ‹bnü’l- Hümaam’ın Fethu’lKadiir isimli fıkıh kitabının ilgili bölümünde zikretti¤i, orucun pek çok faydalarından üçünü flöylece nakletmektedir: "1- Nefs-i emmaare oruçla sukuunet bulur, nefsin harama karflı flehveti kırılır. Onun için flöyle denilmifltir: "Nefis acıkınca bütün azalar doyar, nefis doyunca bütün azalar acıkır." 2- Oruç yoksullara karflı flefkatli ve merhametli olmayı ö¤retir. Çünkü nefis açlı¤ın acısını tadınca, yoksul- Seite 23 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 ların halinden anlar ve yapaca¤ı yardımlarla, Allah katında güzel bir karflılı¤a ulaflır. 3- Oruçlu, yoksulların katlandıkları güçlükleri bizzat yaflar ve onların sıkıntılarını daha iyi kavrar. Bu da, onların problemlerine e¤ilmeye ve çözüm aramaya sevkeder. Kifli, böylece Allah nezdinde derece kazanır." ORUÇ NE ZAMAN TUTULUR? Oruç, ay olarak Ramazan ayında tutulur. Yukarıda âyet- i kerîmeyi nakletmifltik: "Sizden her kim Ramazan ayına eriflirse, oruç tutsun." (Bakara Su. 185. Àyet) Ramazan ayı hepimizin bildi¤i gibi, kamerî takvime göre idrak edilir. Bu da, gökyüzündeki hilâl’in hareketlerine göre tesbit edilir. Bu konuda Allah Rasûlü bize yol gösteriyor: "(Ramazan) Hilâli (ni) görünce oruç tutun, (fievvâl) hilâli (ni) görünce oruc (unuzu) bozun. E¤er hava bulutlu olursa, fiâban ayını otuza tamamlayın." (Buhârî, Müslim v.d. Savm-sıyam bölümleri) Orucun zamanı; tan yerinin a¤armasından, güneflin batmasına kadar olan süredir. Alemlerin Rabbi flöyle buyurur: "Sabah vakti, beyaz iplik siyah iplikten ayrılıncaya kadar yiyiniz, içiniz." (Bakara Su., 187. Aayet) Buradaki "iplik (hayt)" kelimesi, mecaz olarak kullanılmıfl, gündüzün beyazlı¤ı ve gecenin siyahlı¤ı arasındaki sınır kastedilmifltir. Gündüz ve gecenin tam teflekkül etmedi¤i yerlerde, oruç zamanının, gece ve gündüzün tam teflekkül etti¤i en yakın bölgelere göre ayarlanması, uygun olur denilmifltir. ORUCU K‹MLER TUTAR? Oruc kimlere farz? Buna, orucun farz olmasının flartları diyorlar. 1- Müslüman olmak 2- Erginlik ça¤ında ve akıllı olmak 3- Oruç tutmaya gücü yetmek ve mukim olmak 1- Orucun ve di¤er ibadetlerin yerine getirilmesi için, elbette en baflta müslüman olmak gerekir. ‹nanmadan, Allah’ın dinine teslim olmadan (yani müslüman olmadan) kifli neden ibadet etsin, neye, kime ibadet etsin? ‹slamın emirlerini yerine getirmek-getirebilmek, nehiylerinden (yasaklanmıfl fleylerden) kaçınmak-kaçınabilmek elbette güçlü bir imanı, kuvvetli bir teslimiyeti gerektirir. Kifli, Allah’ın varlık ve birli¤ine inanacak, göndermifl oldu¤u peygamberine ve ona indirdi¤i kitabın hakikat oldu¤una inanacak, dünya ve ahiret huzur ve mutlulu¤una eriflebilmenin tek yolunun iyi bir müslüman olmaya ba¤lı oldu¤una inanacak; iflte o zaman oruç tutabilir, orucun zahmetine katlanabilir. Oruç, müslüman olana farz, müslüman olmayana de¤ildir. 2- Varlıklardan bazıları vardır, do¤unca çabuk geliflir, büyür. ‹htiyaçlarını kısa zamanda kendi baflına görebilir. Ama ömürleri de ona göre kısa olur. Mesela; bir inek do¤urdu¤u zaman buza¤ısı kısa zamanda yürür, kısa bir zaman sonra otlamaya bafllar, kendi-kendine yetmeye bafllar. Ama ömrü de fazla uzun de¤ildir. Ama bir insan evladı do¤ar, ortalama bir yıldan sonra yürümeye bafllar. Uzun yıllar anasının yardım ve deste¤ine ihtiyacı vardır. E¤itilmesi ve terbiyesi uzun yıllar alır. Bedenen ve aklen geliflmesi, olgunlaflması uzun yıllar alır. ‹yiyi-kötüyü farketmesi, aklen olgunlaflması için erginlik ça¤ına gelmesi gerekir. Bu erkek ve kızlarda, so¤uk-sıcak bölgelerde biraz farklılık gösterse de, ortalama 9-12 arasında bir yafla gelmeleri demektir. Aynı zamanda da akıl nimetinden mahrum olunmaması gerekir. Aklii dengesi (Allah kimseye vermesin) bozuk olan kifliler, din ile, ibadet ile mükellef de¤illerdir. Yani; din ve ibadet akıllıların iflidir, delilerin ifli de¤il.... 3- Bedenen hasta ve yolcu olanların da, oruç tutmaları farz de¤ildir. Hastalıktan kurtulana ve yolculukları bitene dek bu kiflilerin oruç tutma mecburiyetleri yoktur. Ancak, daha sonra tutmadıkları günleri kazaa ederler. Bu durumda olanlar oruçlarını Ramazanda tutabilirlerse daha iyi olur. Hastalı¤ı geçme ihtimali olmayanlar fidye verirler. Bu konuda Rabbimiz flöyle ferman buyurur: "Sayılı günlerde oruç tutunuz. Sizden her kim hasta olur veya seferde bulunursa, di¤er günlerden tutamadı¤ı günler sayısınca oruç tutsun. Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin, bir yoksulu doyuracak fidye vermeleri iicaabeder. Kim gönül iste¤iyle bir hayır yaparsa, o kendisi için daha hayırlıdır. E¤er bilirseniz, oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır." (Bakara Sur. 184. Aayet) Elbette ‹slam, mensuplarına dini yaflamakta kolaylık gösteriyor, ama bir taraftan da hayatın güçlüklerine dayanabilecek dayanıklılı¤ı elde edebilmeleri için, kendi irade ve istekleriyle güçlüklere gö¤üs germeye teflvik ediyor. Ne kadar tabii, ne kadar kolay ve ne kadar da güzel bir dinimiz var. Ya Rabbi! bize ‹slâmı bahfletti¤in için, sana ne kadar flükretsek azdır. Peki orucun sıhhatinin flartları nelerdir? Tutulan orucun sahih olabilmesi 23 flu üç flarta ba¤lıdır: 1- Hayız ve nifastan temizlenmek: Hayız (aybaflı, âdet görme) ve nifas (lohusalık) halinde bulunan bir kadının, tutaca¤ı oruç geçerli de¤ildir. Bu durumda olan bir kadın Ramazanda tutamadı¤ı oruçları, daha sonra kazâ eder. 2- Oruca niyet: Oruç, ister farz olsun, ister nafile, bütün çeflitlerinde niyet flarttır. Bu niyetin kalben olması yeterlidir. Ancak, dil ile de yapılması daha iyidir. 3- Orucu bozan hallerden uzak olmak: Bir orucun sahih olabilmesi, elbette ki onun belirli zaman içerisinde bozulmadan tamamlanmasına ba¤lıdır. Orucu bozan haller ise, özet olarak; yemek, içmek ve cinsii münaasebette bulunmaktır. (Teferruaat için ilmihaale muraacaat) RAMAZANI NASIL KARfiILAMALIYIZ? fiimdi de, ramazana nasıl hazırlanmalıyız, onu nasıl karflılamalıyız? Bu konuda birkaç meseleyi beraberce hatırlayalım. Hepinizin bildi¤i gibi, üç aylar diye bir kavram var. Üç mübaarek ay. Receb, fiâban ve Ramazan. Receb ve fiâban aylarında, kandil diye adlandırdı¤ımız, mübârek geceler vardır. Ramazan için hazırlık ayları olan bu mubaarek aylardan Receb-i fieriif (flerefli ay) in ilk cumaa akflamı, Regaaib kandili’dir. Bu gece ve bunu taakibeden Mîrac gecesi de pek mubaarek gecelerdendir. Mîrac gecesi; fierefli Receb ayının 27. gecesine tesadüf etmektedir. Allah Rasuulünün Mîraca çıktı¤ı gecedir. fiâban ayının 15. gecesine rastlayan gece de, Berât Gecesi olup, bu dahi mübârek bir gecedir. Bu mubârek aylarda, yavafl yavafl nafile oruç tutmaya bafllamak, âdetâ farz olan Ramazan orucuna bir alıfltırma gibidir. Tutulan nafile oruçlar, kutlanan kandil geceleri, insanları Ramazan’ın manevî havasına yavaflyavafl bürünmeye bafllar. Bu aylarda yapılan ibadetler, verilen sadakalar di¤er aylardan daha fazîletli ve makbüldür. Yapılacak tevbelerin kabül olma flansı daha fazladır. Bütün bunlar neticesi, müslümanlar arasında daha bir kaynaflma ve daha bir yakınlaflma olur. Ramazan ile bu güzellikler doru¤a ulaflır. Ramazan geldi, hofl geldi. Allah hepimizin tuttu¤u oruçları, kıldı¤ı namazları, verdi¤i sadaka ve zekatları en makbul amellerden eylesin. Hepinizin, Receb, fiâban ve Ramazan’ını tebrik eder, duâlarınızı beklerim. Hakk’a emanet olunuz. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 24 Seite 24 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN RAMAZAN VE SOSYAL YARDIMLAMA bdullah b. Abbas -radiyallahü anh’den rivayet edildi¤ine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem flöyle buyurmufltur: "Yan› bafl›ndaki komflusu aç iken tok olarak geceleyen kifli (olgun) Mü’min de¤ildir." (1) Hadis-i fierif "kardefl"(2) ve "bir binan›n tafllar› gibi birbirine kenetli"(3) olduklar› yüce yarat›c› taraf›ndan tescil edilmifl bulunan Müslümanlar›n, yak›n çevrelerine karfl› sorumluluklar›n› hat›rlatmaktad›r. Ne zaman sosyal duyarl›l›k ve yard›mlaflma üzerinde bir söz aç›lsa bu hadis-i flerif mutlaka hat›rlanm›fl, Müslüman komflusunun yan› bafl›nda aç, bîilaç durmas› halinde asla ve kat’a ilgisiz kalamaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) komflusunun ihtiyaç halinde oldu¤unu bile bile ilgisiz kalman›n olgun Mü’min olmaman›n delili saymaktad›r. Yard›mda bulunmak bir bafllang›ç de¤il, bir neticedir. Yard›m yapma duygusu ve duyarl›l›¤› ise, o yard›m›n gerçek amili ve öncüsüdür. O halde yard›m›n bizzat kendisinden önce "yard›m duygusu"nun gönüllerde yer etmifl olmas› esast›r. ‹mkan› oldu¤u halde çevresine yararl› olmayanlar, bu duyguyu gönüllerine yerlefltirememifl olanlard›r. Çevresine s›cak bakman›n zevkini tadamayanlard›r. Yard›m her fleyden önce bir duygu ise; onun iman ile ilgisi de pek aç›k ve köklüdür. Zira insan hareketlerini yönlendiren en müessir güç imand›r, iç yöneliflidir. O halde çevreye karfl› duyars›zl›k ve yard›ms›zl›k pek tabii olarak iman›n olgunluk derecesiyle alakal› olacakt›r. Bu sebeple hadiste geçen "Mü’min de¤ildir" hükmü, "yapmas› gerekenleri icraya sevk edecek derecede ve olgun bir imana sahip de¤ildir." anlam›ndad›r. "Kendi aralar›nda yumuflak, merhametli, flefkatli."(4) olmalar› gereken Müslümanlar›n, hemen yan› bafllar›ndaki komflular›na karfl› ilgisizli¤i elbette iman›yla irtibatland›r›lacak bir göstergedir. Hadis-i flerifte iflaret edilen tehdit ve tespit, komfluya ilgisiz kalmaktan kaynaklanmaktad›r. Komflular hakk›nda Hz. Peygamber: "Cibril, komflu hakk›nda o kadar tavsiyede bulundu ki, nerde ise komfluyu komfluya mirasç› k›lacak zannettim."(5) buyurmufltur. Bu ölçüde meselenin üzerinde durulmas›n›n hikmetini büyük flehir hayat›n› tan›yanlar herkesten çok daha iyi anlayacaklard›r. 20 cm’lik bir tu¤la duvar›n ve afl›lmaz setler oluflturdu¤unu ancak apartman hayat›n›n A Ömer ÇAVUOLU kahredici hissiz ve alâkas›zl›¤›n› yaflayanlar bilir. ‹fl hayat›na ilaveten iletiflim ve haberleflme vas›talar›n›n birbirinden kopar›p yaln›zl›¤a mahkum etti¤i büyük flehir sakinleri için bu hadis-i flerifte ve di¤er pek çok ayet ve hadislerde yer alan ifadeler, son derece tehdit ve uyar› yüklüdür. Sosyal yard›mlaflma duygusunu en çarp›c› bir biçimde gözler önüne seren bu hadisin verdi¤i mesaj pek tabii olarak sadece ev komflular›na yönelik de¤ildir. Her çeflit ve kapsamdaki komfluluklar için de aynen geçerlidir. Devletler çap›nda da ayn› fleyi düflünmeye mani herhangi bir hal yoktur. Çeflitli sebeplerle s›k›nt› çekmekte olan, yar› aç, yar› tok idare etmeye çal›flan komflu milletlere imkan› olan komflu ülkelerin ilgi duymalar›, yard›m etmeleri gerekmektedir. Aksi halde ayn› sorumluluk, onlar için de geçerlidir. "Aç olan komflu"nun mutlak olarak zikredilmifl olmas›, "Müslüman komflu" gibi bir tahsise ve vas›fland›rmaya gidilmemifl olmas›, olgun Müslüman›n duyarl›l›k alan›n› iman›n s›n›rlar›n›n ötesine tafl›maktad›r. Hangi dinden ve inançtan olursa olsun "aç olan komflu" ya s›rf komfluluk hukuku gere¤i olarak ilgi duymas›, ihtiyac›n›n giderilmesi hedef olarak gösterilmifl olmaktad›r. Vali iken kendisine bir köflk yapt›ran ve çarfl›n›n gürültüsünden kurtulmak isteyen Sa’d b. Ebi Vakkas’› teftifl için Hz. Ömer, Muhammed b. Mesleme’yi az›ks›z olarak Kûfe’ye gönderdi. On dokuz günlük bir yolculuktan sonra Medine’ye dönen Muhammed b. Mesleme, kendisine niçin az›k vermeden yola ç›kard›¤›n› Hz. Ömer’den sordu. Ömer (r.a.) flöyle dedi: "Medine’de Müslümanlar açl›ktan k›r›lmak üzereyken sana bir fleyler verip de nimeti sen, vebalini de ben yüklenmek istemedim. Zira ben Peygamber (s.a.v.)’i flöyle buyururken dinlemifl bulunmaktay›m: "Komflusu açken Mü’minin tok dolaflmas› yak›fl›k almaz."(6) Bu olaydan da anlafl›ld›¤› gibi küçülen dünyam›zda açlara yard›ma koflmak, bunu da en yak›n komflusundan bafllatmak her olgun ve imkan› olan Mü’minin temel görevidir. ‹man olgunlu¤unun alametidir. Unutulmamal›d›r ki, bir hadislerinde Peygamberimiz: "Hangi mahallede bir kifli aç kal›rsa, o mahalle halki Allah’›n korumas›ndan uzak düfler."(7) buyurmufltur. ‹bni Hazm da, ayn› delilleri de¤erlendirerek "Bir beldede bir kifli açl›ktan ölecek olursa, o belde halk›n›n tümü ölenin katili say›l›r ve ölünün diyeti onlardan tahsil edilir."(8) hükmüne varmaktad›r. Bütün bu izahlardan flu neticeleri ç›karmam›z mümkündür: 1- Zengin komfluya komflular›n› aç b›rakmas› haramd›r. 2- Onlar› açl›klar›n› giderecek kadar yedirmek, ç›plak iseler giydirmek vaciptir. 3- Servette zekattan baflka mükellefiyetler de bulunmaktad›r. 4- Senelik zekat›n› verenler mükellefiyetten kurtulamazlar. Duruma göre baflka birçok görevleri daha vard›r. 5- Gerçek ve olgun Mü’minler, çevrelerine karfl› ilgisizli¤e ve duyars›zl›¤a düflemezler. Muhtaç kimselerin, ihtiyaçlar›n› karfl›lamak, iman›n kemaline iflarettir. ‹flte ramazan ay› yard›mlaflmalar›n ve dayan›flmalar›n Mü’minler aras› hay›rda yar›flman›n, yaralar› sarman›n, Mü’min derdiyle dertlenmenin zirveye ç›kt›¤› bir ayd›r. Mü’min, iman›n›n kendisinde meydana getirdi¤i hassasiyet ile çevresini araflt›rmal›, ihtiyaç sahibi insanlar›n dertlerine derman olmaya çal›flmal›d›r. Oruç açl›¤›n›n da coflturdu¤u flefkat ve merhamet ça¤layan›ndan her zamankinde daha çok ramazan ay›nda ihtiyaç sahiplerini kana kana sulamal›d›r. ‹manlar›n›, ›rz-namus ve vatanlar›n› korumak ve kurtarmak için emperyalistlerle s›cak savafl›n içerisinde bulunan mü’min kardefllerini de unutmamal›, onlar içinde "Ne yapabilirim?" sorusu gündeminden asla düflürmemelidir. fiu gerçe¤i hiçbir zaman unutmamam›z gerekir ki, mal da, mülk de Allah’›nd›r. Kullar›ndan baz›lar›na bunlardan çok vererek, o kullar›n› bunlarla imtihan eder. Varl›kl› Mü’minler servetin kendileri için imtihan dünyas›nda yöneltilmifl bir soru oldu¤u fluuruyla hareket etmeli ve mallar›ndaki "ihtiyaç sahiplerinin hakk›"n› gasbederek zalim ve hak yiyen konumuna düflmemelidir. Allah (c.c.) yaratt›¤› her canl›n›n r›zk›na kefildir. Mallar›m›zdaki ihtiyaç sahiplerinin haklar›n› gasbederek kimseyi açl›ktan ölüme mahkum edemeyiz. Ama bizler imtihan› kaybetmifl oluruz. "Vermek" ve "‹nfak" ile sadece maddi yönden varl›kl› Mü’minler sorumlu de¤ildir. Evet nisap miktar› mal› olan kifli zekat verecektir. Onun ümmete karfl› sorumlulu¤u içinde "mal vermek" vard›r. Ama, yüre¤inde mü’min kardefli için yüzüne yans›yacak bir tebessümü bu- lunan da ondan sorumludur. Her Mü’minin, bir tebessümcük zenginli¤i vard›r ve e¤er varsa "sadaka" ile yükümlüdür. Her mü’minin, bir yetimin bafl›n› okflayacak di¤ergaml›¤› vard›r. Kendisini bunca genifl bir sadaka çerçevesi (Allah Rasulü Efendimiz flu davran›fllar› "sadaka" olarak de¤erlendirmektedir: Allah’› tekbir etmek, La ilahe illallah demek, Sübhanallah demek, Allah’tan ma¤firet dilemek, Namaza giderken at›lan her ad›m, iyili¤i emir-kötülükten nehy, her iyi olan ifl, iki kifli aras›nda adaletle hükmetmek, mazluma yard›m, at›na binene, yük yükleyene yard›m, tatl›-güler yüzlü söz, ifli bilene yard›m, bilmeyene ö¤retmek, insana eziyet veren fleyi yoldan kald›r›p atmak.... vb.) ‹çine sokamayan kifli, ümmetin içindeki yerini yeniden de¤erlendirmelidir. Çünkü Efendimiz; "Zenginlik mal çoklu¤undan ibaret de¤ildir. (Hakiki zenginlik gönül zenginli¤idir." buyurmufllard›r.(9) As›l dert, gönül fakiri olmakt›r. Mü’mine karfl› bir tebessümü infak edememektir. Allah Rasulü (bu ba¤lamda) bütün Mü’minleri zengin olarak görüyor. O, ümmetinin her ferdinin infak edecek bir zenginli¤e sahip oldu¤una inan›yor. Malî yönden fakir olan, gönlündeki zenginlikle, nice zenginin eriflemedi¤i yücelikleri bulabilir. Sadaka terbiyesi, var olan› verebilmekle bafllar. ‹çinizde ümmete karfl› bir sevgi ça¤layan› cofluyorsa, onu verin. Ümmet onunla ihya olacakt›r. Allah Rasulü, ümmetinin gönül ezikli¤ine düflmesine raz› de¤ildir. E¤er bizim gönlümüz iman yönünden yeterli zenginli¤i bulmuflsa Allah Rasulü ona, infak için bütün bir hayat› açm›flt›r. Mal zenginli¤i ise, onun sadece bir parças›d›r. Bütün mesele var olandan verebilmekte. ‹flte size uçsuz bucaks›z umranlar gibi bir "infak" ve "sosyal dayan›flma" dünyas›. Bu dünyadan hiç kimsenin ama hiç kimsenin "benim neyim var ki dayan›flma için seferber edeyim, infak edeyim." demeye hakk› yoktur. fiu güzel ramazan ikliminde bunlar› coflturmaya, flaha kald›rmaya ve bütün bir ümmetin yüzünü güldürmeye var m›s›n›z? Dipnotlar : 1) ‹bni Ebî Seybe, Kitabü’l Iman s. 33. 2) Hucurat/10. 3) Saff/4. 4) Fetih/29. 5) Buhari, Edeb, 28. 6) Ahmed b. Hanbel, I., 55. 7) Ahmed b. Hanbel, II., 33. 8) S. Kutub, El Adeletü’l Fetimaiyye fi’l Islam, s. 221. 9) Müslim, Zekat, 470. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 25 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 25 Bin aydan daha hayırlı: Kadir Gecesi ur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini äöyle beyan buyurmaktadır: "Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne oldu¤unu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her ifl için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin do¤ufluna kadar." (Kadir Suresi) Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz buyuruyor; "Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmifl günahları ba¤ıfllanır." "Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıfltır." Müminlerin annesi Hz. Aifle (r.a.) flöyle diyor: -Dedim ki: Ya Resullullah, Kadir Gecesi'ni bilirsem onda ne flekilde dua edeyim? fiöyle buyurdu: - Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni. (Allah'ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.) Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. Süfyan-ı Sevrî demifltir ki, o gece dua etmek, namaz kılmaktan daha sevaptır. Kur'ân okuyup da dua ederse güzel olur. ‹bnü Hacer Heytemî Tuhfetü'lMuhtâc'da der ki: "Kadir gecesini görene, saklaması sünnettir. Onun kemâliyle faziletine ancak Allah Teâlâ'nın bildirdi¤i kimseler nail olur." K Kadir Gecesi Kaçıncı Gecedir? Kadir gecesinin, Ramazanı fierifin 20.sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadis flerifler varid olmufltur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyüklerimiz de vardır. ‹mamı fia'rani Hazretleri, Kadir gecesinin kaçıncı gece oldu¤unu, Ramazanı fierifin girifl günlerine göre flöyle tesbit etmifltir. ‹mamı fia’rani Hazretleri 30 sene Kadir gecesiyle bu tarife göre müflerref olmufllardır. Bir çok Allah dostuda bu usulle Kadir gecesini bulmufllardır. Pazar günü girerse 29.gece Pazartesi girerse 21.gece Salı girerse 27.gece Çarflamba girerse 19.gece Perflembe girerse 25.gece Cuma girerse 17.gece Cumartesi girerse 23.gece Kadir Gecesinin 27. Gecedir Diyenlerin Delilleri Ulemanın ekserisi "Leyle-i kadir ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir." demifllerdir. Bu görüflün sahibi bulunan ilim adamları delil olarak flu hadis-i flerifi göstermektedirler: "Leyle-i Kadir, yirmi yedinci gecedir." Bu nakli delile ilaveten akli bir delil ile mevzûu daha belirgin hale getirmek istiyoruz. Süre-i celilede (Kadir Suresi) "Leylet'ül Kadri" lafzı üç yerde geçmektedir. Bu lafzın harfleri dokuz tanedir. Bu sayıyı üçle çarptı¤ımız zaman çıkan yekün de yirmi yediyi göstermektedir. (3) Kadir Gecesi Oldu¤u Nasıl Anlaflılır? Hava berrak ve güzel olur. O gece herfley Allah'a secde eder. Denizlerin suyu bir an tatlılaflır. Kadir Gecesinde Ne Yapılır? Bu gece 4 rekat Kadir Gecesi Namazı kılınır. 1. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹nna enzelnâhü 2. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹hlası fierif 3. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹nna enzelnâhü 4. rekatta: 1 Fatiha, 3 ‹hlası fierif okunur. Namazdan sonra 1 defa: Allahü ekber Allahü ekber La ilahe illalahü vallahü ekber Alahü ekber ve lillahil hamd. 100 defa Elem neflrah leke... 100 defa ‹nna enzelnâhü.... 100 defa Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni okunup dua yapılır. Mümkünse, kandil gecesi olması sebebiyle bir de tesbih namazı kılınır. Kadir gecesini görmek ne demektir? Onu görmek demek, ona mahsus olan nurlar ile meleklerin inmesi gibi özelliklere, ilmi ifade eden alametleri görmek yahut öyle bir ilmi ifade eden ve hakikati ancak ehlince bilinen bir keflfe ermektir. Kadir Gecesi Geçmifl midir Yoksa Tekrar Etmekte midir? Kadir gecesi, meflhur oldu¤u üzere, Kur'ân'ın nazil oldu¤u veya sabahında Bedir zaferinin vuku buldu¤u gece oldu¤una göre o bir defa olmufl geçmifltir. Her sene Ramazan'da olacak olan onun fleref ve hatırasıdır, demek olur. Nitekim bazıları onun bir defa olup kalktı¤ını kabul etmifllerdir. Fakat Kadir gecesi onlardan dolayı de¤il, onlar Kadir gecesine rastlamıfl oldu¤una göre de Kadir gecesi bütün sene içinde gizli olup, en çok Ramazan'da ve en çok son onunda ve en çok yirmi yedinci veya sonuncu gece olması ihtimali en galip bulunan mübarek bir takdir gecesi olarak tekrar eder ki, bilinen, ço¤unlu¤un görüflü de budur. En Mübarek Gece Hangisidir? Ve "bin aydan hayırlıdır" âyetinden ortaya çıkan da bu gecenin "günlerin efendisi" olan cuma ve arefe gecelerinden de daha faziletli olmasıdır. Bununla beraber bunda da hayli münakafla edilmifltir. Bu âyet gere¤ince bunun Mirâc gecesinden de daha faziletli olması gerekir. Fakat yukarıda da geçti¤i üzere Resulullah hakkında Mirac gecesi daha faziletli, ümmet hakkında da Kadir gecesi daha faziletli oldu¤u söylenmifltir. Fakat Kadir gecesi, sene içinde dönen gizli bir gece oldu¤una göre bu büyük olayların hepsi birer Kadir gecesine tesadüf etmifl olması, bütün ihtilafı kaldıracak olan en güzel bir flekil olmufl olur. Bunlar içinde Kur'ân'ın ilk nazil oldu¤u Kadir gecesi ise, hepsinden en faziletli olan yegane Kadir gecesi olması gerektir ki, her Ramazan'ın yirmi yedinci gecesi, bunun her sene devretmifl olma flerefiyle gizli olan Kadir gecesine isabeti en çok düflünülen bir gece oldu¤u cihetle ço¤unlu¤un görüflü burada toplanmıfltır. Bunun gündüzünde de gecesi gibi dua ve ibadet ile mücahede sünnet olur. Ki bunda çeflitli mütâlaalar sebebiyle meydana gelen farklılıklar da ortadan kaldırılmıfl olur. Zira bilinmektedir ki yer üzerinde bir yerde gece olurken, di¤er bir yerde gündüz olur. Her iklimde bulunan kendi gecesini ihya etmek suretiyle aynı hayır ve selametten faydalanırsa da gündüzüyle beraber hesap edilmesi, icabet için daha ihtiyatlı demektir. Bütün bu açıklamadan sonra sûrenin kendisinden sonrasına ba¤lanmasından çıkacak olan mânâ da flu olur: O okunması emredilen Kur'ân'ı böyle bir Kadir gecesinde indiren biz büyük fian sahibi olan Rabbin oldu¤umuz için ancak bize secde et ve yaklafl. Bu mânâda ise Mirac gecesinin daha yüksek oluflunu anlamak mümkün olur. Cenab-ı Allah biz kullarını da Kadir gecesinin hayır ve faziletine eren salih kullar zümresine soksun. Alûsî'nin kaydetti¤i üzere Sofiyye ıstılahında Kadir gecesi, Allah yolunu tutanın, sevilen Hakk'a oranla kıymet ve mertebesi- ni tanıyaca¤ı özel bir tecelliye erdi¤i gecedir ki, o gece hak yolcusunun aynı toplantıya ve marifette yetiflkinler makamına ilk girdi¤i vaktidir. Nitekim ‹bnü Farıd bu mânâda flu beyti ne güzel söylemifltir: "E¤er o sevgili yaklaflırsa bütün geceler Kadir gecesidir, Nasıl ki bütün kavuflma günleri Cuma günüdür." Her geceyi kadir, her gördü¤ünü Hızır bilmek Din adamlarının bazısı, leyle-i kadrin senenin günleri içinde gizlenmifl oldu¤unu söylemifllerdir. ‹hmalkarlık yapmasınlar ve di¤er geceleri de ihya etsinler diye bu gecenin gizlendi¤ini ifade etmifllerdir. Hızır aleyhisselam da gizlenmifltir. ‹lim adamlarına ve zahid kimselere gösterilen alaka, fukara ve gurebaya da gösterilmelidir. bu ihitimalden dolayı "Her geceyi kadir bil, her gördü¤ünü Hızır bil" denilmifltir. (3) Cenab-ı Hak bu geceyi hakkıyla ihya eden kullar arasına bizleri de ilhak eylesin ve bizi zatına kul ve Habine ümmet olma flerefinde daim eylesin. Kaynaklar: 1) Elmalı Tefsiri 2) Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Dua ve ‹badetler, Fazilet Neflriyat, 1983 3) Kürsiden Mü'minlere Sohbet ve Nasihatler, 1.Cild, Mehmed Emre, Erhan Yayınları, 1998 Kadir Gecesi'nin kadrini nasıl bilmeli? "Hz. Peygamber (sas)’e ümmetinin ömrü gösterilmifl. Resûlullah (sas), önceki ümmetlerin ömrüne nisbetle kısa oldu¤u için, amelde onların uzun ömürde ifllediklerine yetiflemezler diye bu ömrü kısa bulmufl. Bunun üzerine Cenab–ı Hakk bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi’ni vermifltir." (Muvatta, ‹’tikaf 15) Kadir Gecesi nasıl bir gecedir? Kadir Gecesi, semavî tâkların kuruldu¤u, sultanların gelip geçti¤i ve meleklerin kutladı¤ı gecedir. Kadir Gecesi, gecelerin en feyizlisi ve bereketlisidir. Bu gecede melekler bölük bölük inerler. Kadir Sûresi’nde bu inifl anlatılırken, zorluk ifade eden bir kip kullanılır: "Tenezzelü" yani o kadar çok melek, o kadar ciddi bir arzu ile iner ki, hep birlikte bir turnikeden geçiyorlarmıfl gibi bir sıkıflıklık ve zorluk yaflanır. Ve bu inifl flafak atıncaya kadar devam eder. Ayrıca Kadir; de¤er, kıymet ve 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 26 26 ölçü mânâlarına da gelir. Bu kelimenin kudretle de münasebeti vardır. Allah, nasıl ahirette hikmetinden daha çok kudretiyle muamele eder; öyle de Kadir Gecesi’nde de hikmetten daha çok kudret hâkimdir. O gecenin kadrini bilenlere ‹lâhî feyizler dolu dolu gelir; hem de ahirette müminlere mükâfat verilmesi ölçüsünde gelir. Bunları elde etmek için, Kadr’in kıymetini bilmek, semâvî vericilerden ya¤an feyizleri alabilmek için Kadir Gecesi’ni bir alıcı gibi kullanabilmeye ba¤lıdır. Bu gecede, insan melekî yanının inkiflafıyla, meleklerle flu veya bu flekilde temasa da geçebilir. Kadir Gecesi hangi gecedir? 1. Kadir Gecesi’nin kesin olarak senenin hangi gecesi oldu¤u bildiril- Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir DOSYA HESSEN Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 memifltir. 2. Bununla beraber, Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on günündeki tek gecelerden biri (21, 23, 25, 27, 29) oldu¤uyla ilgili kuvvetli rivayetler nakledilmifltir. 3. Bütün bunlarla beraber genel kabule göre Kadir Gecesi Ramazan ayının 27. gecesidir. Ancak, Kadir Gecesi’nin Ramazan ayının son on gecesindeki di¤er gecelerden biri olma ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir. Kadir Gecesi’nde Kur'an okumak Kur’an-ı Hakim’in her bir harfinin bir sevabı vardır. Fazl–ı ‹lâhî’den o harflerin sevabı sümbüllenir, bazen on tane verir, bazen yetmifl, bazen yediyüz... Bazen on bin (Berat Gecesi’nde oldu¤u gibi) ve bazen otuz bin (Kadir gecesinde oldu¤u gibi). Ve "O gece bin aya mukabil" iflaretiyle, bir harfinin o gece otuz bin sevabı oldu¤u anlaflılır. Evet her bir harfi otuz bin baki meyveler veren Kur’an–ı Hakim, öyle bir nuranî tûba a¤acı hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o baki meyveleri Ramazan–ı fierif’te mü’minlere kazandırır. Kadir Gecesi ismini nereden alır? 1. Kadir Gecesi Arapça olan "kadr" kelimesinden gelir. Yani o gece bir kadirflinaslık rûh ve manası nümâyândır (âflikârdır, parlar). Öyle ise o gecenin kadrini bilin ki, kadriniz bilinsin. Ayrıca Allah (cc)’ın fevkalâdeden nimetlerinin verildi¤i fleyler de olabilir bu gecede. Tıpkı ulûfe gibi... 2. Bu geceye Kadir Gecesi denilmesi fleref ve kıymetinden dolayıdır. Çünkü: a) Kur’an–ı Kerim bu gecede inmeye bafllamıfltır. b) Bu gecedeki ibadet, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin ayda yapılan ibadetten daha faziletlidir. c) Gelecek bir seneye kadar cereyan edecek olan her türlü hadiseler Allah Teâla’nın ezeli kaza ve takdiri ile ilgili meleklere bu gece bildirilir. d) Bu gecede yeryüzüne Cebrail ve çok sayıda melek iner. e) Bu gece tanyerinin a¤armasına kadar esenliktir, her türlü kötülükten uzaktır. LUKASKRANKENHAUS’A MESCD Neuss flehrinin en büyük hastanelerinden Lukaskrankenhaus bünyesinde, müslüman hastaların ibadet ihtiyaçlarını karflılıyaca¤ı bir mescit açıldı. üslümanlar arasında büyük bir sevince vesile olan ve dinlerarası diyolog adına güzel bir örne¤i teflkil eden mescidin ibadete açılmasıyla ilgili olarak düzenen programa; T.C. Berlin Büyükelçili¤i Din Hizmetleri Müflaviri ve D‹T‹B Genel Baflkanı Rıdvan Çakır, T.C. Düsseldorf Baflkonsoloslu¤u Din Hizmetleri Ataflesi Mustafa Üstün, Hastane Tıbbi ‹dare Müdürü Prof. Dr. Med. Peter Czygan, ‹dare Baflkanı Dr. Hainz Günther Hüsch, Türk-Alman Dostluk Formu Üyeleri, bölge müslüman ve hiristiyan cemaat yetkilileri ile çok sayıda davetli ifltirak etti. Açlıflta bir konuflma yapan T.C. Berlin Büyükelçili¤i Din Hizmetleri Müflaviri ve D‹T‹B Genel Baflkanı Rıdvan Çakır; "Hastaneler inançların en hasas oldukları yerlerdir. Hastanelerde insanlar, kendi kendilerini düflünme fırsatları bulurlar. Hastanelerde insanlar tedavi olurken, dünya ile ahiret arasında, yani hayatla ölüm arasında bir M noktada bulunduklarının farkında olurlar. Bu durum hastanelere manevi bir hava verilmesi konusunda önemli bir ölçü olmalı. Bunun için hastanelerde ibadethanelerin bulunması, yani bir kilisenin, bir havranın, bir mescidin bulunması, aynı zamanda o hastanede yatan, o inanca mensup insanlara moral verir. Belkide onların tedavilerinde önemli destek teflkil eder. Bu sebeble, özelikle bizim tarihimizde müslüman Türklerin tarihinde, hastane yapan hayır sahipleri, vakıf olarak hastane yapan hayır sahipleri, aynı zamanda o hastanenin yakınına bir cami ve ibadethane yapmıfllardır. Bir kaç asırdan beri ‹stanbul’da faal olan yafllılar evi var. Ve yapıldı¤ı günden beri bahçesinde sinagog vardır, kilise vardır ve mescid vardır. Halada aynı ifllemi, aynı görevi devam ettirmektedir. Biz bu diyalo¤un, bu anlayıflın, bu kültürlerin bir araya geli¤inin devam etmesini, daha ileri noktalara getirilmesini arzu ediyoruz. Bu gün, yi- ne camiler ve kiliseler arasındaki diyalo¤un konuflulaca¤ı bir programın açılıflında bulunduk. Orada hıristiyan din adamlarıyla imamlar bir arada, kendi inançlarını görüflüyor. Kendi kültürlerini birbirlerine anlatıyor ve bu anlatma sonunda da ümid ediyorum yeni dostluklar meydana gelecek. Böylece özellikle son senelerde ortaya atılan "kültürler arası çatıflma" idasının da havada kalaca¤ına inanıyorum. Konuflmaların ardından T.C. Berlin Büyükelçili¤i Din Hizmetleri Müflaviri ve D‹T‹B Genel Baflkanı Rıdvan Çakır Hastane ‹dare Baflkanı Dr. Hainz Günther Hüsch’e Kur’an-ı Kerim hediye etti. Neuss D‹T‹B Türk-‹slam Derne¤i tarafından halı ve tezyinatı yapılan mescidin açılıflından sonra, Neuss D‹T‹B hanımlar kolunun hazırlayıp sundu¤u açık büfe ikramıyla program sona erdi. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN 1. Ramazan ile Yenilenmek Dünyada hareket halindeki her fleyin zaman zaman tazelenmeye, silkinmeye, ar›nmaya ve adeta hayata yeniden bafll›yormufl gibi dinçleflmeye ihtiyac› vard›r. Çünkü ak›p giden zaman monotonlaflmaya, durgunlaflmaya sebep olur. Bu yüzden ara s›ra ak›p giden zaman›n fark›na varmay› ve silkinmeyi sa¤layacak özel uygulamalar›n ve dönemlerin olmas› gerekir. Befl vakit namaz günlük hayatimizda bunu sa¤lar. Cuma namazlari haftada bir farkl› bir ortamda, bizimle ayn› inanc› paylaflanlarla bir araya gelerek silkinmemize, belli bir ümmetin mensubu oldu¤umuzun fark›na varmam›za vesile olur. Ramazan ay› da y›ll›k silkinmeyi, bir y›l içinde tutan paslardan ar›nmay›, gevfleyen vidalar› s›kmay› ve böylece sahip oldu¤umuz inanç do¤rultusunda bir dirilifl gerçeklefltirmeyi sa¤lar. Allah Teala, mübarek Ramazan ay›n› özel olarak seçmifl ve onu on bir ay›n sultan› yapm›flt›r. Onu özel olarak seçti¤inden dolay› da Kur'an› Kerim'in indirilifli de bu ayda gerçeklefltirilmifltir. Sonra da müminlerin bu ayda bütün nefsani paslardan ar›narak din ve inançta tazelenmeleri, kendilerine gelmeleri, adeta bir dirilifl gerçeklefltirmeleri için bu aya özel bir ibadet koymufltur. Oruç, iman ve ihlasta samimiyeti simgeleyen müstesna bir ibadettir. Çünkü oruç tamamen Allah'la kul aras›nda olan bir ibadettir. Sevab›n› da Allah verecektir. Oruç Allah ve ahiret inanc› konusundaki samimiyetin de göstergesidir. Çünkü bu konuda tereddütleri olanlar birtak›m dünyevi hesaplarla di¤er ibadetleri yerine getirebilirler. Ama oruç tamamen Allah'la kul aras›nda oldu¤undan bu ibadeti Allah için ve sevab›n› ahirette Allah'tan umarak yerine getirirler. Oruç, ayn› zamanda bir azim ve irade terbiyesidir. Bu ibadetle insan nimetler içinde olsa da belli bir zaman süresince onlardan yararlanmayarak itaat konusundaki kararl›l›¤›n› ve iradesine hakim olmadaki baflar›s›n› ortaya koyacakt›r. Orucun temel hikmetlerinden biri de açl›k ve ›zd›rap içinde olan Müslümanlar›n s›k›nt›lar›n› tatmak ve onlar›n dertlerini anlamakt›r. ‹flte bu hikmetin temelinde de ümmet bilinci var. Yüce Allah tüm Müslümanlar› tek bir ümmet k›lm›fl, onlar› kardefl ilan etmifl ve birbirlerinin dertleriyle dertlenmelerini istemifltir. Sonuç itibariyle oruç bir tazelenme, iman tazeleme, nefis terbiyesi, iman kardeflli¤ini ve ümmet bilincini Seite 27 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Ramazan Dosyası iliklerine kadar hissetme çabas›d›r. 2. Gelin ‹manlar›m›z› Tazeleyelim Gerçekte bizim iman›m›z› güçlendirecek olan az›¤›n kaynaklar› çeflitlidir. Bu kaynaklar›n ilki, en önemlisi ve hatta bu konuda yararlanabilece¤imiz bütün kaynaklar›n kayna¤› Kur'an-› Kerim'dir. Yüce Allah, Kur'an-› Kerim'i bizzat Kur'an-› Kerim'in içinde, hidayet, nur, rahmet, ö¤üt, zikir, kalplerde olan için bir flifa, en do¤ru yola ileten kitap olarak ve daha baflka özellikleriyle anm›flt›r. Kur’an-› Kerim'i üzerinde düflünerek okumak ve dinlemek kiflinin iman›n› art›r›r. Yüksek fleref sahibi ay olan Ramazan ay› da imanlar›m›z› tazelememiz için bir vesiledir. Bu ayda da ruh için oldukça büyük az›k bulunmaktad›r. Kur’an-› Kerim'de Ramazan ay›n›n üstünlü¤ünden söz edilirken bu ay›n Kur’an’›n indirildi¤i ay oldu¤una vurgu yap›lmas› iman› tazelemede ve güçlendirmede her ikisinin de tafl›d›¤› öneme iflaret ediyor olsa gerek. 3. Hay›r ve Bereket Ay› Ramazan Ramazan ay›, hay›r ve bereket ay›d›r. Senenin bütün aylar›n›n en hay›rl›s› olan bu mübarek ayda yap›lan iyiliklerin karfl›l›¤› kat kat fazlas›yla verilir. Bu ay her y›l büyük bereket ve hay›rlarla gelir. Ramazan ay› ayn› zamanda insan›n salih amellerini ve hay›rlar›n› art›rmas› için bir f›rsatt›r. Bu f›rsat› iyi de¤erlendirerek, bu ayda salih amellerini ve hay›rlar›n› art›ranlar Ramazan'›n getirdi¤i bereketlerden ve hay›rlardan daha çok yararlanm›fl olacaklard›r mutlaka. Böylece Resulüllah (s.a.v)'in da müjdeledi¤i üzere rahmet, ma¤firet ve cehennemden kurtulufl mükafat›na kavuflacaklard›r. Ramazan ay› içinde bin aydan daha hay›rl› bir gece bulunmaktad›r ki o da Kadir gecesidir. Allah Teala bu ayda kullar› için rahmetinin kap›lar›n› açar. Resulüllah (s.a.v) bir hadisi flerifinde flöyle buyurmufltur: "Bu ay› oruç tutarak, ibadet ederek ve hay›r için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!" Resulüllah (s.a.v)'›n bildirdi¤ine göre: "Ramazan'›n ilk gecesinden itibaren fleytan ve cinlerin azg›nlar› ba¤lan›r. Cehennemin kap›lar› kapan›r, art›k (Ramazan'›n sonuna kadar) onun hiçbir kap›s› aç›lmaz. Cennetin kap›lar› aç›l›r ve art›k (Ramazan'›n sonuna kadar) hiçbir kap›s› kapat›lmaz. Bir seslenici: "Ey hay›rda öne geçen sen gel! Ey kötülükte ileri giden sen dur!" diye seslenir. Allah’›n o zaman cehennemden azat edilen kullar› vard›r. Bu her gece böyle olur" (Tirmizi). Ramazan, ayn› zamanda cömertlik, hay›r için da¤›tma ve ihsan ay›d›r. Müminlerin annesi Hz. Aifle (r.ah)'nin bildirdi¤ine göre Resulüllah (s.a.v) insanlar›n hay›r yolunda en cömert olan›yd›. En çok da Cebrail (a.s)'in kendisini çok s›k ziyaret etti¤i Ramazan ay›nda da¤›t›rd›" (Buhari). Ramazan ay› kiflinin günahlar›ndan s›yr›larak bayrama ba¤›fllanm›fl, günahlardan ar›nm›fl bir flekilde girmesi için bir f›rsatt›r. Bunun yolu da Allah'a ihlasla ibadet etmek, onun rizas› için oruç tutmak ve Yüce Peygamber (s.a.v)'in yolunu izleyerek zorda bulunan müminler için tasaddukta bulunmakt›r. Müslümanlar›n, bu ayda Resulüllah (s.a.v)'› örnek edinerek hay›rlar›n› ve hay›r yolundaki harcamalar›n› art›rmalar›, dünyan›n çok de¤iflik bölgelerinde zulüm gören, de¤iflik maddi s›k›nt›larla karfl› karfl›ya olan Müslüman kardefllerini hat›rlamalar› gerekir. Kur’an-› Kerim'de Allah yolunda harcamak, Allah yolunda olanlara maddi destek sa¤lamak, hay›r ve infakta bulunmak hakk›nda pek çok ayeti kerime mevcuttur. Bunlardan baz›lar› flöyledir: "Mallar›n› Allah yolunda harcayanlar›n örne¤i, her bir bafla¤›nda yüz tane olmak üzere yedi baflak çikaran bir taneye benzer. Allah diledi¤ine kat kat verir. Allah lütfu genifl oland›r, bilendir" (Bakara, 261). "Hay›r yolunda her ne harcarsan›z O (Allah) onun yerine baflkas›n› verir. O r›z›k verenlerin en hay›rl›s›d›r" (Sebe, 39). "Hay›r için ne verirseniz size karfl›l›¤› eksiksizce verilir ve siz haks›zl›¤a u¤rat›lmazs›n›z" (Bakara, 272). "Kendilerinin ona sevgi duymalar›na (mala karfl› gönüllerinde bir sevgi olmas›na) ra¤men yiyece¤i yoksula, yetime ve esire yedirirler" (‹nsan, 8). "Art›k kim (Allah için) verir ve (Allah'tan) sak›n›rsa ve en güzel olan› do¤rularsa, ona en kolay olan(a ulasflmay)› kolaylaflt›raca¤›z" (Leyl, 5-7). 27 Resulüllah (s.a.v) de bu konuda teflvikte bulunmufl ve Allah yolunda harcamak, hay›r için infakta bulunmak hakk›nda birçok hadisi flerif serdetmifltir. Bu hadisi fleriflerden ikisini afla¤›da veriyoruz: "Kim temiz kazançtan -ki Allah temiz olandan baflkas›n› kabul etmez- bir hurma de¤erinde bir fley tasadduk ederse Allah onu sa¤ eliyle kabul eder. Sonra, birinizin tayini büyütüp adeta bir da¤ gibi yapt›¤› gibi onu büyütür" (Buhari, Müslim). "Bir hurman›n yar›s›yla da olsa ateflten korunun" (Buhari, Müslim). Allah yolunda yap›lan hiçbir iyili¤i küçük görmemek gerekir. Herkes ancak gücünün yetti¤i kadar›n› yapabilir. Allah yolunda bir hurma infak etmenin bile büyük karfl›l›¤› vard›r. Ancak kendisi iftar sofras›na çeflit çeflit yemekler koyarken, bin bir türlü s›k›nt› içinde olan mümin kardefllerini akl›na getirmeyen, sonra da Allah yolunda harcama yapmamas›na çeflitli mazeretler uyduran bir kimsenin yapt›¤› da yüce ‹slam dininin kazand›rd›¤› kardefllik anlay›fl›yla ba¤daflmaz. 4. Oruç ve Takva Yüce Allah orucun farziyetini bildiren ayeti kerimede flöyle buyurmaktad›r: "Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz k›l›nd›¤› gibi, (fenal›klardan) sak›n›rs›n›z diye oruç sizin üzerinize de farz k›l›nd›" (Bakara, 183). Bu ayeti kerimede orucun temel gayesi ortaya konuyor: Fenal›klardan sak›nmak yani takva. Takva, nefis terbiyesiyle kazan›lan bir vas›ft›r ve tüm ahlâki güzellikleri flamildir. Çünkü takva Allah’›n yasaklad›¤› herfleyden sak›nman›n ve Allah’›n emretti¤i herfleyi yerine getirmenin genel ad›d›r. Oruç da insana takvay› kazand›ran etkili bir nefis terbiyesi metodudur. Takva, kalplerin uyan›kl›¤›n› sa¤lar. Kalplerin uyan›kl›¤› da Allah’›n r›zas›n› kazanmaya vesiledir. Kalplerin bozularak günaha yönelmesini engelleyen fley takvad›r. Günlük hayat, kiflisel iliflkiler, karfl›lafl›lan s›k›nt›lar insanda bazen y›pranmaya ve paslanmaya dolay›s›yla takvas›n›n k›smen de olsa tahrip olmas›na sebep olur. Y›lda bir ay boyunca her gün tutulan oruç sayesinde iflte bu tahribat giderilir. Zarar gören yerler onar›l›r. Böylece takvan›n yeniden kalbi kuflatmas› için gayret sarf edilir. 5. Orucun Fazileti Orucun fazileti hakk›nda Resulüllah (s.a.v)'den birçok hadisi flerif 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 28 nakledilmifltir. Bunlardan birkaç tanesini aktaral›m: "Adem o¤lunun her ameline on kattan yedi yüz kata kadar sevap verilir. (Ancak) Allah (c.c) flöyle buyurmaktad›r: "Oruç bunun d›fl›ndad›r. O benim içindir ve onun sevab›n› da ancak ben veririm. (Kulum) benim için flehevi arzusunu ve yemesini terk etmektedir" Oruçlu için iki rahatlama vard›r. Bir rahatlama orucunu açt›¤› s›rada, bir rahatlama da Rabbine kavufltu¤u s›radad›r. fiüphesiz oruçlunun a¤›z kokusu Allah kat›nda misk kokusundan daha hofltur" (Buhari). "Yüce Allah buyurmaktad›r ki: Ademo¤lunun her ameli kendi içindir. Oruç hariç. O benim içindir ve mükafat›n› da ben veririm. Benim için yemesini, içmesini ve flehevi arzusunu terk etmektedir" (Ibn Huzeyme). "Her iftar vaktinde Allah'›n (cehennemden) azat etti¤i kifliler vard›r. Bu, her gece böyle devam eder" (‹bn Mace). isâl orucuyla ilgili olarak Allah Rasûlü (s.a.s)'nden rivayet edilen hadisler mevcuttur. Fakihler bu hadislerden istidlal ile visal orucunun hükmünü ortaya koymufllard›r. Ancak hadislerin farkl› yorumu neticesinde de¤iflik görüfller ortaya ç›km›flt›r. Hz. Peygamber (s.a.s) visal orucunu yasaklad›¤›nda ashâb-› kirâm: "Yâ Rasûlullah! Ama sen visal orucu tutuyorsun" dediklerinde Hz. Peygamber: "Ben sizin gibi de¤ilim. Çünkü ben Rabbim taraf›ndan doyurulur ve sulan›r›m" buyurmufltur (Müslim, Siyam, 56, 57). Ashab visâl orucundan vazgeçmek istemeyince Rasûlüllah onlara bir gün, sonra bir gün daha visal yapt›rd›. Bilahare üçüncü gün hilali gördüler. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.s) visal orucundan vazgeçmeyi kabule yanaflmamalar›ndan dolay› onlara bir ibret dersi verircesine "fiayet bu hilal gecikseydi size daha ziyade visal yapt›racakt›m" buyurmufltur (Buhârî, Savm, 48; Müslim, Siyam, 57). Yine bir baflka hadiste Hz. Peygamber "Sizler orucunuzu öbür günün orucuna eklemeyiniz. Hanginiz orucunu öbür günün orucuna eklemek isterse, nihayet onu sahura kadar ulaflt›rs›n" buyurmufltur (Buhârî, Savm, 49: Müslim, Siyâm, 38; Müsned, lI, 231, 237, 244, 315, 345, 418). Uleman›n ihtilaf›na sebep olan noktalardan birisi de sahabîlerden ve tabiûndan baz›lar›n›n visal orucu tutmalar›d›r. Meselâ Abdullah b. Zübeyr (ö. 73/692)'in on befl gün visal orucu tuttu¤u nakledilmektedir. mir b. Abdillah b. Zübeyr'in Ramazan›n V Seite 28 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 "Oruç bir kalkand›r" (Nesai). "Oruç sizden birinin çarp›flma esnas›nda kulland›¤› kalkan gibi bir kalkand›r" (Nesai). "Allah buyurmaktad›r ki: Oruç, kulun ateflten korunmas›na yarayan bir kalkand›r. O benim içindir ve sevab›n› da ben veririm" (Ibn Hanbel). "Oruç ve Kur'an k›yamet gününde kul için sefaat ederler. Oruç der ki: Ey Rabbim! Ben onu yemekten ve flehevi arzusundan al›koydum, beni onun için flefaatçi k›l. Kur'an da der ki: Ben onu gece uyumaktan al›koydum, beni onun için flefaatçi k›l. Böylece onlar flefaat ederler" (Ibn Hanbel). 6. Oruç Gerçek Bir Ar›nma Olmal› Son yüzy›lda zihinleri kuflatan maddeci anlay›fl›n bizde b›rakt›¤› izlerden biri hayat›m›z›n çok önemli bir parças› ile, oruç, Kur'an, ibadet, itikaf, sadaka ve Allah'a yaklaflma ay› olan Ramazan ay›m›zla ilgilidir. Bu ay birçoklar› aç›s›ndan türlü türlü yiyeceklerle bedeni fliflirme ay› haline geldi. Ramazan ay›nda yiyecek için yap›lan harcamalar di¤er aylardakine oranla daha da art›r›l›yor. Pek çok kimse de orucu sadece Ramazan ay›nda kendini yeme içme ve cinsel iliflkiden uzak durma olarak görmekte göz, kulak, dil, el, ayak gibi di¤er organlar›n› ise Allah'›n haram k›ld›¤› iflleri iflleme konusunda serbest b›rakmaktad›rlar. Bu flekilde neyin orucu tutulur? Ramazan'› yeniden eski Rabbani ve ruhani havas›na kavuflturmak gerekir. Kifliler o ayda Kur'an okumak, teheccüt namaz› k›lmak, Allah'› zikretmek, fakirlere ve düflkünlere yard›m etmek, Allah'›n gadab›n› gerektirecek ve orucun güzelli¤ini bozacak her iflten kendini sak›nd›rmak suretiyle hayatlar›na yeni bir canl›l›k kazand›rmal›d›rlar. 7. ‹man Kardeflli¤i ve Oruç Daha önce ifade etti¤imiz üzere orucun en önemli hikmetlerinden biri açl›k ve ›zd›rap içinde olan kardefllerimizin ac›lar›n› hissetmek, onlar›n ftar etmeksizin pepee birkaç gün tutulan oruç VSAL ORUCU Saffet KÖSE on alt› ve onyedinci günlerinde visal yapt›¤›, hiç bir fley yemeyip içmemek suretiyle orucuna devam edip sonra ya¤ ile iftar etti¤i nakledilmifltir. Kendisine niçin böyle yapt›¤› soruldu¤unda "ya¤ ba¤›rsaklar›n› ›slat›yor ve su cesedimden ç›k›yor" cevab›n› vermifltir (‹bn Hacer, Fethu'l-Bârî, Beyrut, t.y, (Dârü'l-Fikr), IV, 204; Ahmed Davudo¤lu, Sahih-i Müslim Tercemesi ve fierhi, ‹stanbul 1977, VI, 74). Alimlerin bâz›lar› "Ashab›n, "Ya Rasûlullah ama sen visal orucu tutuyorsun?" sorusuna, "Siz benim gibi de¤ilsiniz", visal orucu tutmak yok", demesi, Hz. Peygamberin bir sahurdan di¤erine kadar visal orucu tutmas›; Hz. Peygamber (s.a.s)'in iki gün bir gece visal orucu tutmas›ndan sonra Cebrâilin Hz. Peygambere gelerek "Senin visal orucun kabul edildi, ancak ümmetine visal orucu helal de¤ildir" demesi gibi rivayetlerden hareket ederek visal orucunun Hz. Peygambere has k›l›nd›¤› ve ümmete sadece sahura kadar ruhsat verildi¤i görüflündedirler (Aynî, Umdetu'l-Kârî, Kahire 1348, XI, 74; Ibn Hacer, a.g.e., IV, 204). Visal orucuna devam edenler Hz. Peygamberin nehyettikten sonra ashab›yla visal orucu tuttu¤unu, dolay›s›yla bu nehyin haram k›lma manas›n› ifade etmedi¤ini ve onlara rahmet olmas› kendilerinden baz› fleylerin hafifletilmesini ifade etti¤inden hareket etmek suretiyle kendisine güç gelmeyen ve ehl-i kitaba benzemeyi kastedmeksizin visal orucu tutulabilece¤ini kabul etmektedirler (‹bni Hacer, a.g.e., IV, 204). Alimlerin ço¤unlu¤u ise visal orucunun haram oldu¤una hükmetmifllerdir. Sâfiîlerden haram ve mekruh olmak üzere iki görüfl vard›r. ‹mam Sâfiî (ö. 204/819) böyle bir orucu mahzurlu kabul etmifltir. Zâhirîler de haram oldu¤u görüflündedirler. Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) bazi Mâlikî fukahas›, Ibn Huzeyme (ö. 311/924), Ibnü'l-Münzir (ö. 309/911) de sahurdan sahura visal orucunu caiz görmüfllerdir. Ebû Hanîfe (ö. 150/767) ve ‹mam Mâlik'e (ö. 179/795) göre visal orucu mekruhtur ve hiç kimsenin visal yapmas› caiz de¤ildir (Aynî, a.g.e., XI, 70-76; Ibn Hacer, a.g.e., IV, 202-213; Ahmed Davudoglu, a.g.e., VI, 72-79). Ashabtan baz›lar›n›n uzun süre yeme içmeyi terketmelerinin sebeplerine gelince: Baz›lar›n›n visal orucuna güç yetirebilmeleri ve iftarlar›n› fakirlere tasadduk etmeleri, baz›lar›n›n visal orucuna al›flmalar›, baz›lar›n›n flehvetlerine engel olmak maksad›yla visal orucu tuttuklar› belirtilmektedir (Ahmed Davudo¤lu, a.g.e., VI, 74). Gerek Kur'ân-› Kerîm'de ve gerekse hadis-i fleriflerde orta yolu tavsiye eden bir çok nass mevcuttur. Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN s›k›nt›lar›n› paylaflmakt›r. Bunun fiiliyata dökülmesi için Ramazan'a özel olarak f›t›r sadakas› ad›nda bir sadaka uygulamas› da getirilmifltir. Bu sadaka sembolik de olsa tüm Müslümanlarin birbirlerinin dertleriyle dertlenmelerini sa¤lama aç›s›ndan büyük anlam ve önem tafl›maktad›r. Ayr›ca "damlaya damlaya göl olur" sözünde ifade edildi¤i üzere bu küçük damlalar bir yerde toplan›nca büyük havuzlar oluflabilmekte ve s›k›nt› içinde yaflayan pek çok mümin kardeflimizin yaras›na merhem olabilmektedir. Ancak mümin olarak ilgi alan›m›z› daraltmamam›z, ümmet bilinci içinde tüm Müslümanlar›n dertleriyle dertlenmemiz gerekir. Maddi imkanlar›m›z s›k›nt› içindeki tüm Müslümanlara el uzatmam›z için yeterli olmayabilir. Ama hiç olmazsa düflünce ve ilgi s›n›rlar›m›z› daraltmayal›m. Dünyan›n neresinde olursa olsun Müslüman kimli¤i tafl›yan herkesin bizim kardeflimiz oldu¤unu unutmayal›m. Bunlar›n baz›lar› flunlard›r: Kur'ân-› Kerîm'de; "Onlar harcad›klar› vakit israf etmezler, cimrilik de yapmay›p ikisinin oras›nda orta bir yol tutarlar" (Furkan, 25/67): "Yeyiniz, içiniz israf etmeyiniz" (A'raf, 7/31); Namazda sesini pek yükseltme. Çok da alçaltma. ‹kisinin aras›nda yol tut" (‹sra, 17/110) buyurulmaktad›r. Hz. Peygamber de kendisiyle görüflüp ayr›ld›ktan sonra aradan bir y›l geçip tekrar karfl›laflt›klar› kifliye "Seni fleklin güzeldi; seni ne de¤ifltirdi?" diye sordu¤u soruya karfl›l›k; "Sizden ayr›ld›¤›mdan bu yana her gün oruç tuttum" cevab›n› al›nca "Nefsine neden azap ettin?" dedi ve devamla: "Ramazan ay›, ve her aydan bir gün oruç" tut buyurdu... (Ebu Dâvûd, Savm, 54; Nesâî, Siyâm, 76, 77; Tirmizî, Savm, II; Ibn Mâce, Siyam, 43, Müsned, V, 28; VI, 383, 384). Yine Hz. Peygamberin yapt›¤› ameli ö¤renen baz› sahabîlerin bir ömür boyu oruç tutaca¤›n›, baz›lar›n›n evlenmeyece¤ini söylemeleri üzerine Hz. Peygamber kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden de¤ildir" buyurmufltur (Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5; Ebû Dâvûd, Tatavvu, 27, Ramazan, 1; Nesâî, Siyâm, 76). Bir baflka hadisinde de "Bu din kolayl›k dinidir. Hiçbir kimse yoktur ki, bu din hususunda kendisini zorlas›n da ona galip gelmesin. Öyleyse orta yolu tutun, ifrat ve tefrîtin ortas›n› bulun" (Buhârî, ‹mân, 29; Müslim, "Münafikun", 78; Müsned V, 69). Müslümanlara düflen vazife Allah'›n Kur'ân-› Kerîm'de bildirdi¤i ve Allah Rasûlünün de aç›klad›¤› üzere ifrat ve tefritten uzak olarak orta yolu tutarak hareket etmesidir. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 29 ÖZEL KÖE 29 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 ARASAT VE SOYZEDE Mustafa KASALAK [email protected] vet, sevgili okurlar›m. Bir izin sezonunu, hatta bir yaz mevsimini geride b›rakt›k. Bu vesile ile izinini anavatan›m›zda kullanm›fl veya herhangi bir sebebten dolay› izine gidememifl tüm okurlar›m› can-› gönülden selamlar, Allah’tan mutluluklar dilerim. Tabi, izin güzel bir olay, insan yenileniyor. De¤iflik bir duygu, farkl› bir ortam. Hülasa k›smen olumsuzluklar›n yan›nda genel mana itibar› ile bir tatil, bir dinlence olarak de¤er kazan›yor. fiunu hemen belirteyim, izine gidemeyen dost ve arkadafllara giden arkadafllar onlar› özendirmek için balland›ra, balland›ra abart›l› bir flekilde anlatmas›nlar. Bu sat›rlar› yazan kifli olarak, flükür Allah’a her y›l izine giden biriyim. Kendimin ve baflkalar›n›n bafl›na gelenleri bir yazmaya kalksam, ne yer yeter ne zaman yeter. Yap›m ve yaz›m›n gere¤i benim iflim, dramatik dahi olan bir olay›n mizah yönünü sizlerle paylaflmak. Zaten araba ile izine gidenleri kasdediyorum, yoksa Frankfurt`tan binip üç saat sonra Antalya´ya iniverenlerle iflimiz yok. Tabiri caiz ise Hac’dan sonra meflakkatli yol s›la yolu. Maceralarla dolu hele bilhassa S›rbistan, H›rvatistan, Makedonya ve Bulgaristan. ‹flte size macera… ARASAT ‹flyerinde Ayd›n/Söke do¤umlu Nurol diye bir arkadafl›m var. Söke do¤umlu diyorum, art›k o flimdi bir Alman. Kendisine benden daha güzel Türkçe konufltu¤u için hayran oldu¤umu söyleyince, Ayd›nl› oldu¤u için efelik damar› tutar ve ben Almanlar›n efesindenim der, güleriz… Nurol bana çok tak›l›r. “Hoca, siz cennetliksiniz, filanlar cehennemlik. Ya bizim yerimiz neresi?” diye sorar. Ben de biraz laubali: “Allah bilir ama sen tam arasatl›k yerdesin,” derim. “Hoca, arasat neresi?” diye sorar. “Eh, bir gün gelince anlat›r›m,” der, geçifltirirdim. Bizim Nurol cebine (Ausweis) yani kimliklerini alm›fl Türkiye`ye, do¤du¤u topraklara izine gitmek için yola koyulmufl. Han›m› ve iki k›z› E ile nefleli, nefleli s›ras› ile Almanya’y›, Avusturya’y›, Slovenya’y› ve H›rvat› ç›km›fl. Neflesine diyecek yok, buraya kadar normal, hatta Alman vatandafl› olman›n tad›n› ç›kararak yol al›yormufl. Ne oldu ise tam burada, yani S›rbistan s›n›r›na gelince olmufl. S›rp Gümrük polisi: "Komflu PASAPORT" demifl. Nurol: “Bitte,” diye Ausweislar› uzatm›fl. Polis: “Komsu, PASS BITTE!” Nurol: “Komflu, PASAPORT: no… AUSWEIS: ja” Polis: “Pasaport no??? ZURÜCK BITTE!” Nurol ne dediyse, polis hay›r demifl. ‹kna edememifl. Zorunlu olarak geri dönmüfl ama moral s›f›r. Bu sefer geri H›rvatistan’a da girememifl! H›rvat da içeri almay›nca, bizim Nurol ne S›rp’a girebilmifl, ne dönünce H›rvata girebilmifl. ‹ki gümrük aras›ndaki 50 metrelik arada kalm›fl, oturmufl tafl›n üstüne, kafas›n› iki elinin aras›na alm›fl, bafllam›fl düflünmeye (art›k o an ne düflündü, oras›n› ben bilemem). Ama iyi düflünmedi¤i malum. Saatler sonra baya¤› paralarla geçici bir cözüm bulmufllar. Çekti¤i s›k›nt›, stres ve bir sürü para da cabas›. Neticede güç, bela atlatm›fllar. ‹zmir Alman konsoloslu¤undan Reisepass ç›kartm›fllar.vs. vs. Kendisine: "Hanau’dan Frankfurt’a giderken bile, ben pasaportumu yan›ma al›yorum. Sen sadece kimlikle o kadar ülkeleri aflmaya iyi cesaret etmiflsin," dedim. O an akl›ma geldi: "Nurol, sen hep Hoca arasat nedir diye bana tak›l›rd›n. Ben bir gün anlat›r›m demifltim ya!…" Nurol: "Evet," dedi heyecanla. “Arasat: S›rp ile H›rvat gümrü¤ü aras›ndaki 50 metrelik ara varya, iflte oras›. Ne S›rpa ne H›rvata giremedi¤in, iki tel örgünün aras› olan yer. Bafl›n› iki elinin aras›na al›p koyu koyu düflündü¤ün yer gibi. Bilmem anlad›n m›?" „Yahu hoca, e¤er dedi¤in gibi ise yand›k." „Orada para da geçmez ha!" diye ikaz ettim. Yollar›n boflalmas›n› bekledim. Hessen bölgesinde okullar bu y›l 22.07.05 cuma günü tatile girdi. Hafta sonu malum, di¤er üç eyalet ve baz› avrupa ülkelerinin de ayn› anda tatile girmesi ile yollar tamamen ful ve kaos. Her y›l araba ile izin yapt›¤›m için bu konuda baya¤› tecrübeliyimdir. 25.07.05 Pazartesi ö¤le namaz›na müteakip, iki rekat yolcu namaz›m›z› da eda edip, ana- m›z›n ve babam›z›n ellerini öpüp dualar›n› ald›ktan sonra, ya bismillah diyerek yola ç›kt›k. Aschaffenburg, Würzburg devam› Nürnberg’e kadar olan etab›n› ya¤ gibi geçivermem, yollar›n bofl olmas› beni oldukça rahatlatt› ve moralize etti. Hava tam kararmadan Slovenya’n›n sonuna vard›m. K›sa bir mola ve ikmalden sonra yola devam ettim. Gece iki civar› Belgrad› geride b›rakarak, sabah saat befl gibi Nifl`e yak›n Nais’deki tesislere ulafl›p, sabah namaz›n› eda edip kendimi yoklad›m. Baya¤› iyiyim, hiç durmadan buraya kadar geldim. Duble bir çay ald›m, sabah›n serinli¤i ruhuma anlatamayaca¤›m bir güzellik getirdi. Aile efrad›na belli ettirmeden, içimden "yolun belini k›rd›k, Kap›kule`ye takriben 500 km filan kald›. ‹nflallah böyle giderse kendi çap›mda bir rekora imza ataca¤›m," diye hay›flan›yorum. Gözlerim parklardaki arabalarda gayri ihtiyari dolaflmaya bafllad›. Arabalar›n lüks oluflundan ziyade, tan›d›k bir plaka ve aflina oldu¤umuz bir sima var m› diye. Akl›ma ilk araba ile izine 1970 y›l›n›n temmuz ay›nda, babama muavinlik (Tarih tekerrürden ibarettir derler. Aradan 35 y›l geçmesine, çok fleyin de¤iflmesine ra¤men, de¤iflmeyen flimdi benim o¤lumun da bana yolda muavinlik yap›yor olmas›) yaparak, merakl› sorular sorarak Hanau’dan Konya’ya 5-6 günde vard›¤›m›z, henüz çocuk yafl›nda iken yapt›¤›m›z yolculuk geldi. Bir sine- ma fleridi gibi zaman tüneline dald›m ve peflpefle y›llar›n izinleri… Hey gidi günler hey… Neydi o zamanlar Ford Transitler, Opel Rekortlar, Granadalar, Taunuslar, 17 Mler, 20 Mler v.s. Her birinin içi t›kl›m, t›kl›m çoluk çocuk dolu oldu¤u gibi, bir de araban›n yüksekli¤i kadar üst bagaj vurulurdu. A¤›r tak›m sand›¤›, her önemli parçadan birer yedek al›n›rd›, marfl ve flarj dinamolar›, kay›fl, pilatin, su pompas›, buji v.s. yedek benzin cerakan› da unutulmazd›. En hofluma giden, herhangi bir araban›n arkas›na durduk mu, ya cam›nda ya bagaj kapa¤›nda, ya da genelde minibüslerin tozluklar›ndaki yaz›lar› okumaya bay›l›rd›m. ‹flte akl›mda kalan o günlere ait baz› yaz›lar: “Kuzu kurdun, yol Fordun” “Yokuflta geçme beni, düzde tokatlar›m seni” “Kes h›z›n›, üzme el k›z›n›” “Vatan Hasreti yaklaflt›kça yakar beni” Daha neler neler. Her park yerleri sanki panay›r gibi. Herkes sanki birbirini tan›yor, sohbetler, yemek piflirmeler, çay kaynatmalar, birbirine ikramlar, merakla ne zaman ve nereden yola ç›kt›klar› sorulur. O zamanlar eski Yugoslavya takriben 1000 km tek devlet, otoban az idi. Babam üç yol bana bitmez derdi. 1) Frankfurt – Münih aras› 2) Zagreb – Belgrad aras› 3) Edirne – ‹stanbul aras› fiimdi bu üçü de otoban. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 30 AVRUPA Avrupa Göç Tarihinde Bir lk: HAYATIN Hak Geldi Batıl Zail Oldu 1. Avrupa Avrupa Göç Tarihinde Bir lk: Kongresi 1.Türk AvrupaDil Türk Dil Kongresi 16 EYLÜL 2005 CUMA / 16 SEPTEMBER 2005 FREITAG ÇNDEN 16 ■ Batı Avrupa Türklerinin göç tarihinde bir ilk olarak kayıtlara geçecek olan "1.Avrupa Türk Dili Kongresi"ne Avrupa’nın de¤iflik ülkelerinden davet edilen Türk sivil kitle kuruluflları, Bulgaristan ve Yunanistan Türk Azınlık Temsilcileri, Almanya siyaseti ve akademik hayatından temsilciler Frankfurt’ta iki gün boyunca Batı Avrupa Türklerinin Anadil Meselesi’ni masaya yatırdılar. ■ Almanya Türk Vatandaflları Konseyi (RTS) tarafından gerçeklefltirilen kongrenin tarafımızdan teklif edildikten sonra hayata geçirilmesinden de (birtakım eksikliklerine ra¤men) bu co¤rafyada yaflayan Türkler adına mutluluk duyduk. 1. Avrupa Türk Dil Kongresi’nin ilk günkü toplantısı Hessen Eyaleti Meclis Binasında, bu eyaletin Baflbakanı Roland Koch’un konuflmasının gölgesinde kaldı. Gazetelere de yansıdı¤ı gibi R. Koch, biraz yaklaflan seçimlerde Türk kökenli seçmenin gönlünü kazanmak, biraz da kerhen gibi görünen itirafında, Türkçe ikinci veya üçüncü yabancı dil olarak okullarda verilebilir, dedi. Fakat rüyalarımızın bile Almanca görülmesini vurgulamaktan da geri kalmadı. Konuflmacı Almanlar, hep Almanca’nın önemi üzerinde dururken, gayesi Almanca’nın yanısıra anadilimiz olan Türkçe’ye de a¤ırlık vermek olan kongre, birinci günde biraz düfl kırıklı¤ına vesile oldu. Sadece Prof. Huppertz; Almanya’da yetiflen Türk çocuklarının üç yaflına kadar anadillerini ö¤renmeleri gerekti¤ini, anaokullarında bu çocukların Türk ve Alman e¤itimciler tarafından yetifltirilebileceklerinin altını çizerken, çok dilli yetiflen bu ö¤rencilerin okula iyi bir bafllangıç yapabileceklerini ve iki dilli Türkçe-Almanca anaokullarının önemine iflaret etti. T.C. Devleti’nin buradaki temsilcilerinden sadece Frankfurt Baflkonsolosunun davete icabet etti¤i de, devletimizin meselelerimize ne derece ilgi duydu¤unun göstergesi olarak de¤erlendirildi. En doyurucu ve akademik konuflma Türk Dil Kurumu Baflkanı Sayın Prof. fiükrü Haluk Akalın tarafından yapıldı. Prof. Akalın’ın konuflmasından bazıları: - 9. yüzyıldan itibaren Uygurlar’da Türkçe ilim dili olarak kullanılmaya bafllandı. - Türkçe, 12 milyon km2.’de, 200 milyon insan tarafından konuflulmaktadır. - Türkçe’yi en erken konuflan Türk çocuklarıdır (2-3 yafl). Bu, Almanlarda 4-5 yafl civarıdır. - 600 bine yaklaflan Türkçe sözlük mevcuttur. - Türkçe olmazsa, Türk kültürü ve kimli¤i de olmayacaktır. - Çocuklarımız iki dilli (Türkçe-Almanca) yetiflmezlerse, ne Türk ne de Alman olan kimliksiz, kültürsüz ve uyumsuz olan bir nesil yetiflecektir. - AB, yerel a¤ızlara, azınlık dillere Türkiye için flart koymasına ra¤men, kendi içlerindeki Türklere bu hakkı tanımamaları bir çeliflkidir. Avrupa’daki Türk sivil kitle kurulufllarından, AT‹B’in Genel Baflkanı Fikret Ekin de, 18. faaliyet döneminde Türkçe’yi burada yetiflen nesillerimize ö¤retebilmek gayesiyle, "Anadil Yılı" ilan ettiklerini dile getirdi. 1. Avrupa Türk Dili Kongresi’nin 2. gününden notlar: Kongrenin 1.gününe kıyasla, ikinci gün için "biz bizeydik" denilebilir. Oturumu M. Serdar Çelebi yönetiyordu. AT‹B Fahri Baflkanı Çelebi’nin kısa bir de¤erlendirmesinden sonra Batı Avrupa Türkleri temsilcilerine ve misafirlere söz verildi. Önce M. S. Çelebi’yi dinleyelim: "Avrupa topraklarına göçerek gelen, Göçmen Türkler olarak adlandırdı¤ımız insanlarımızın öncüsü durumununda olan arkadafllarımızın aldı¤ı ortak amaçlar do¤rultusundaki kararları, milli kimli¤imizin korunması ve eflit haklara sahip olunması fleklinde özetleyebiliriz. Bunun için güçlü bit toplum olmak zorundayız. Güçlü bir toplum olmayı, yıllardır yaptı¤ımız çalıflmalarda üç maddede topladık: Her alanda örgütlü olmak, ifl-güç sahibi zengin toplum olabilmek, siyasi kararlar alınan mercilerde söz ve oy hakkını elde edebilmek. Bu çalıflmaları yürütürken hepimizin olmazsa olmaz dedi›i iki temel prensip var: Bunlardan birisi, Türk Milleti’yle düflmanlı¤ı olmamak. Bu çerçeve dahilindeki farklılıkları zenginlik olarak görüyoruz ve herkesle çalıflmaya hazırız. Di¤er bir husus da, ırkçılı¤a karflı ve onun iki temel ürünü olan ayrımcılı¤a ve yabancı düflmanlı¤ına karflı oluflumuzdur." Türkolog Christina Castaing (Fransa): Türk duygulu ve gururludur. Türk istemez, istemesini de bilmez. ‹stemek ona zor gelir. Buraya iflçi olarak gelenler, güçlerini vere vere kendi kültürlerini unutmufllar. Dr. Mine Eray (Finlandiya): Hayatımda en çok utandı¤ım gün; Finlandiya’daki üniversitede okurken, bir Finlandiyalı Profesör tarafından, kendi tarihimizi bilmedi¤imin yüzüme söylenmesiydi." Rıza Kırlıdökme (Yunanistan): Anadilinden ve kültüründen kopanlar, kökünden çıkarılmıfl ve nereye sürüklenece¤i belli olmayan a¤aca benzer. Batı Trakya’da anadilden uzaklaflmalar var. Türkler arasında yarısı Yunanca, yarısı Türkçe bir kokteyl dili peydah oldu. Osman Özkanat (‹sveç): Anadil problemi siyasetle ba¤lantılıdır. Eflitlikle aynılık aynı fley de¤ildir. Kanunlar karflısında eflit fakat aynı de¤iliz. Sayın Koch (Hessen Eyaleti Baflbakanı) müsade buyurun, ben de rüyalarımı anadilimde görmek istiyorum. Mahmut Aflkar (Almanya): Batı Avrupa’da yaflayan insanlarımızın dertlerinin bafllangıcı da çaresi de anadille ba¤lantılıdır. En büyük derdimiz, yetiflen nesillerimizin gün geçtikçe Türkçe’den uzaklaflmalarıdır. Genç insanımızın kimlik, kiflilik ve hem ailesi hem de çevresiyle ilgili uyum bunalımında anadil yetersizli¤ini görmekteyiz. Buradaki gelece¤imiz karanlıktır, çünkü gençli¤imizin üzerinde kara bulutlar dolaflmaktadır. Sivil kitle kuruluflları ve aileler henüz daha iflin vehametini kavrayamamıfl, devletimizin resmi temsilciliklerinden gereken ilgiyi ve deste¤i görmemifliz. Gençli¤imiz sele kapılmıfl giderken, biz ancak birkaçını kurtarabiliyoruz. Yüre¤imiz yanıyor, S.O.S diyoruz. Yardıma ihtiyacımız var. Dil kongresinin en etkileyici konuflmasını beklenildi¤i gibi Yavuz Bülent Bakiler yaptı. fiair-Yazar Y. B. Bakiler (Türkiye): Türkiye Cumhuriyeti Konsolosu ve Büyükelçisi toplantının sonuna kadar burada bizimle beraber olmalıydı. Büyükelçinin böylesine önemli bir toplantıya gelmeyifli ayıptır, rezalettir! - 1. Dünya Savaflı’nda Alman dostlarımız için 1 milyon insan kaybettik. - Alman Paflaları, Ermenileri güneye indirin dediler. - Biz, bin yıldan beri beraber yafla- dı¤ımız insanlara, Türkçe konuflun dersek buna niçin karflı çıktıkları sorulmalıdır. Prof. Abdurrahman Güzel (Türkiye): Burada 260 devlet memuru sizlerin parasıyla sizin için vardır. Dost Almanya’nın ders kitaplarında Türkiye ve Türklere çok az yer verilirken, bu durum bizde tersinedir. Dil konusunda istiflare kurulu olmalı, alt komisyonlar oluflturulmalıdır. Türkçe dergi, kitap gibi yayın organları akademik boyutta hazırlanmalıdır. T. D. Kurumu Baflkanı Prof. Dr. fiükrü Halûk Akalın (Türkiye): Türk Dil Kurumu Baflkanı Prof. Akalın, gayet doyurucu ve akademik seviyede hazırladı¤ı konuflmasında, anadilin insan ve toplum üzerindeki etkilerini ve önemini anlattı. Kültürel kimli¤in korunmasında anadilin vazgeçilmez öneminin altını çizdi. Dr. Yaflar Bilgin (Almanya) RTS (Almanya Türk Vatandaflları Konseyi) baflkanı olarak bu kongrenin gerçekleflmesinde flüphesiz ki en büyük rolü oynayan, gecegündüz kofltururken en çok da elefltirilen insandır. Batı Avrupa Türkünün göç tarihinde böylesine bir ilkin gerçeklefltirilmesinde, di¤erlerinin yanısıra Dr. Yaflar Bilgin’in eme¤ini inkâr etmek mümkün de¤ildir. Bilgin kapanıfl konuflmasında, devletimizin resmi temsilcilerinin, konuya en fazla ilgi duyması gerekenlerin davet edilmelerine ra¤men gelmeyifllerinden flikâyetçiydi. "Bizi elefltirenlere bir sözüm var: Daha iyisini yapabilecekler varsa, buyursun yapsınlar" sözü, bir dahaki dil kongresi için kolları sıvamak isteyenlere "hodri meydan!" gibi birfleydi. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN Seite 31 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 31 EFENDMZE (s.a.v) SALAT VE SELAM Yrd. Doç. Dr. Muhittin AKGÜL üce Yaratıcımız, insanlı¤ın bafllangıcıyla birlikte de¤iflik dönemlerde yeryüzüne kendi mesajlarını ulafltıracak peygamberler göndermifl, rahmeti ve hikmeti gere¤i bu peygamberleri insanlar içinden seçmifltir. Ancak bu seçim alelâde bir seçim olmayıp, inceden inceye arafltırma, süzme ve titizce ayıklama anlamına gelen bir seçmedir. Dolayısıyla bu göreve seçilen peygamberlerin, insanlardan farklı bir konumda olmaları garipsenmemelidir. Hattâ yeryüzünün bu de¤erli görevlileri, kendi aralarında bile Cenâb-ı Hakk tarafından farklı derecelerde kılınmıfllardır. "‹flte flimdiye kadar zikretti¤imiz resullerden kimini kimine üstün kıldık. Allah onlardan bazısına hitap buyurdu, bazısını birçok derecelerle yükseltti..."1, "..Biz nebîlerden bazısını bazısına üstün kıldık..."2 beyanları da bu gerçe¤i göstermektedir. Hz. Peygamber'e Has Hususiyetler Yeryüzüne gönderilen son peygamberin, üstünlük bakımından farklı bir konumda oldu¤unu, Kur'ân'ın ifadelerinden anlıyoruz. Ona, di¤er hiçbir peygambere verilmeyen birtakım özellikler verilmifltir. Son peygamber olması,3 risâletinin evrenselli¤i,4 risâletinin cinleri de kapsaması,5 hanımlarının mü'minlerin anneleri olması,6 geçmifl-gelecek günahlarının affedilmesi,7 kendisine inanılması noktasında peygamberlerden söz alınması,8 Kevser'in verilmesi,9 ganimetlerin helal kılınması,10 âlemlere rahmet olması,11 özelliklerinin ehl-i kitap tarafından bilinmesi,12 getirdi¤i dinin korunması teminatının verilmesi,13 ‹srâ ve Mi'rac'ın ona has olması,14 çeflitli zamanlarda meleklerin yardım etmesi,15 ismiyle hitap edilmemesi,16 kendisine soru sorma kasdıyla görüflmeden önce sadaka verilmesi,17 kendisine ita- Y atın aynı zamanda Allah'a itaat olması,18 âhirette flahit olması,19 kendisine Makam-ı Mahmûd'un verilmesi,20 ümmetinin en hayırlı ümmet olması,21 hayatına ve beldesine yemin edilmesi,22 bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'nin lutfedilmesi23 gibi hususlar bunlardan bazılarıdır. Alemlere rahmet olarak yeryüzünü flereflendiren Hz. Peygamber, insanî niteliklerin yanısıra, aynı zamanda kendisine vahiy gelen bir elçidir. Bu sebeple Cenâb-ı Hakk ona Kendisi ve ümmetiyle olan iliflkilerinde farklı bir konum takdir buyurmufltur. Kur'ân da bu gerçe¤i beyan etmifltir. Buna göre, inananların söz ve davranıfllarında ileri gidip de onun önüne geçmemeleri,24 seslerini Resûlullâh'ın sesinden fazlaca yükseltmemeleri ve insanların birbirlerine hitap ettikleri gibi ona hitapta bulunmamaları,25 aksi takdirde bütün amellerinin zâyi olaca¤ı26 belirtilmifl, Hz. Peygamber'in huzurunda seslerini ayarlamak suretiyle, gerekli saygıyı gösterenlerin, takva noktasında imtihanı baflardıkları, dolayısıyla ma¤firet ve büyük bir mükafata nâil olacakları27 vurgulanmıfltır. Hattâ o kadar ki, Cenâbı Hakk, Kur'ân-ı Kerîm'de di¤er peygamberlere kendi isimleriyle hitap etmesine mukabil, Hz. Muhammed (sas)'e "Ey Resûl!.. Ey Nebi!" gibi sıfatlarla hitapta bulunmufltur. Böylece inananların, birbirlerine seslendikleri gibi Resûlullâh'a seslenmemeleri, "Ey Muhammed!.. Ey Ebe'l-Kâsım!" gibi isim zikrederek hitapta bulunmamaları, ancak Yâ Resûlullah! Yâ Nebiyyullâh! gibi saygı ifade eden kelimeler kullanmaları gerekti¤i belirtilmifltir. Aynı zamanda böyle bir davranıfl, ‹lâhî ahlâk gere¤idir. Allah'ın ona verdi¤i de¤eri ümmetinin de vermesi, yerine getirilmesi gerekli olan bir vecîbe olsa gerektir. Bu ba¤lamda Cenâb-ı Hakk'a karflı birtakım görevlerimiz oldu¤u gibi, O'nun elçisi Hz. Muhammed'e karflı da bazı görevlerimiz vardır. Kur'ân-ı Kerîm bu görevleri, ona inanmak,28 itaat etmek,29 onu gere¤i gibi sevmek,30 ve ona salât u selâm getirmek,31 fleklinde ifade etmektedir. Salât u Selâm'ın Mânâsı Bu yazıda, Hz. Peygamber'e karflı olan görevlerimizden, salâtselâm getirme konusu üzerinde durulacaktır. "Salât" kelimesi; istî¤fâr, ma¤firet, duâ, bereket, övgü, namaz32 gibi anlamlara gelmektedir. "Salât", Allah tarafından olunca rahmet,33 meleklerden olunca Allah'ın ma¤firetini istemek, mü'minler tarafından söylenince de 'hayır duâ etmek' mânâlarına gelmektedir.34 "Selâm" kelimesi ise selâmet, esenlik, emniyet anlamlarınadır ki "selâmet ve emniyet senin üzerine olsun." demektir. Selâm aynı zamanda Allah'ın bir ismidir. Selâm'ın Allah'tan olması ise "Allah seni korumayı, gözetmeyi üzerine almıfltır, kefildir." demektir. Selâmın bir de itâat etme ve sulh içerisinde bulunma anlamı vardır.35 Bu hususla ilgili olan âyet-i kerime meâlen flöyledir: "Muhakkak ki Allah ve melekleri, Peygambere hep salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir içtenlikle selâm verin."36 Bu âyet, Hz. Peygamber'e salavât getirmenin farz oldu¤unu göstermektedir.37 yet-i kerîmenin bu sîga ile gelmesi, Resûlullâh'a salavâtın sürekli yenilenece¤ini ve devamlı tekrar edilece¤ini belirtmektedir. yetteki "salavât getirirler" ifadesi devamlılı¤a iflâret etmektedir.38 Hz. Peygamber'e salât ve selâm getirmenin önemini vurgulayan pek çok hadîs rivâyet edilmifltir. Bu cümleden olarak Resûlullah: "Yanında adım zikrolunup da bana salavât getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün."39 buyurmufllardır. "Burnu sürtülsün" ifadesi, bunu yerine getirmeyen kiflinin böyle olaca¤ını haber verme anlamına gelebilece¤i gibi, Hz. Peygamber'in bu kiflilere bir bedduası anlamına da gelebilir. Her iki durum da son derece tehlikelidir. Zira bu bir ihbarsa, zaten böyle bir durum olacaktır demektir. fiayet bir beddua ise, Peygamberin duası Cenâb-ı Hakk tarafından reddedilmeyece¤ine göre, yine olacaktır demektir. Di¤er bir rivâyette: "Allah benim için iki melek görevlendirmifltir. Ben bir müslümanın yanında anıldım da bana salavât getirdi mi, mutlaka o iki melek ona: "Allah seni ba¤ıfllasın" derler. Allah Teâlâ ve di¤er melekleri de o iki mele¤e cevap olarak: "Amîn" derler. Bir müslümanın yanında adım zikrolundu¤unda da bana salavât getirmedi mi, mutlaka o iki melek: "Allah seni ba¤ıfllamasın." der. Yüce Allah ve öteki melekler de o iki mele¤e cevaben: "Amîn" derler."40 buyurmufllardır. Konuyla ilgili di¤er bir hadîslerinde de flöyle der: "Kim bana bir defa salât getirirse, Allah da ona on salât getirir ve on günahını affeder; on derece yükseltir."41 Hadîsin devamında: Bir gün Resûlullah sevinçli olarak geldi. Kendisine: "Sizi sevinçli görüyoruz!" denilince, flöyle buyurmufllardır: "Bana melek geldi ve flu müjdeyi verdi: "Ey Muhammed! Rabb'in diyor ki: "Sana salât eden herkese benim on rahmette bulunmam, selâm eden herkese de benim on selâm etmem sana (ikram olarak) yetmez mi?"42 "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavât edendir."43 "Gerçek cimri, yanında anıldı¤ım hâlde bana salavât etmeyendir."44 "Yeryüzünde Allah'ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana ulafl- 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 32 tırırlar."45 ‹bn Ebî Leylâ'nın rivayet etti¤ine göre bir defasında Ka'b b. Aceze ile karflılaflmıfltık. Bana flöyle dedi: Sana bir hediye vereyim mi? Bir gün Hz. Peygamber yanımıza geldi ve ona sorduk: Ey Allâh'ın Resûlü, size nasıl selâm verece¤imizi bize ö¤rettiniz. Peki ama size sana nasıl salavât getirece¤iz, bunu da ö¤ret." Buyurdular ki: flöyle deyin: "Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ ‹brâhîm'e ve alâ âli ‹brâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ ‹brâhime ve alâ âli ‹brâhîm, inneke hamîdün mecîd."46 ‹slâm âlimlerine göre Resûlullâh'ın ismi zikredilince bir defa salât ve selâm getirmek vâcip,47 isminin tekrar edili¤i sayısınca getirmek ise müstehap sayılmıfltır.48 Keza namazda, tahiyyattan sonra onun isminin geçti¤i ve yazıldı¤ı yerlerde, ezan okundu¤unda, cuma günlerinde, camiye girildi¤inde, cenaze namazı kılınırken, kabri ziyaret edildi¤inde salâ u selâm okumak müstehap olarak kabul edilmifltir.49 Salât u selâm'ın iki yönü vardır: Mü'minlerin Resûlullâh (sas) için getirdi¤i salavât, Allah Teâlâ'nın, peygamberinin kendi katındaki de¤erini artırması içîn bir duâ niteli¤i taflımaktadır. Salavatın mü'minlere bakan yönü de kulu Allah'a yakınlafltıran vesilelerden birisi olmasıdır. Resûlullâh'a (sas) yapılan salât, onun aslında salâta olan ihtiyacından dolayı de¤ildir. Aksi halde, peygambere Allah salât-selâm edince, meleklerin de salâtına ihtiyaç kalmazdı. Bu, ancak ona duyulan saygıyı ifade etmek içindir. Nitekim Yüce Yaratıcı da, kendisinin aslâ ihtiyacı olmadı¤ı hâlde bize, kendini anmamızı farz kılmıfltır. Bu, ancak Cenâb-ı Hakk'ın bize bundan dolayı mükâfat vermesi, bize flefkat ve merhamet göstermesi ve bizlerden Hz. Peygamber'e saygımızı ortaya koymamız içindir.50 ‹flte bundan dolayıdır ki, Hz. Peygamber de: "Kim bana tek bir defa salât u selâm getirirse, Allâh da ona on defa salât eder."51 buyurmufllardır. Allah Teâlâ, Peygamberini, ümmetinin kendisine getirmifl oldu¤u salât u selâmın minneti altında bırakmamıfltır. Çünkü buna bedel, Peygamber'in Seite 32 DOSYA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 de ümmetine salâtta bulunmasını emrederek, mukâbele etmesini sa¤lamıfltır:52 Nitekim bu husus Kur'ân-ı Kerîm'in âyetiyle beyan edilmifltir: "..Onlara duâ et. Çünkü senin salâtın (duân), onların kalplerini yatı_tırır."53 Yukarıda geçti_i üzere 'salavât'ın bir mânâsı, rahmettir. Rahmet duası olan salavât ise, Rahmetenlil-lemîn'in vusûlüne vesiledir. Öyle ise salavâtı kendimiz için alemlere rahmet Hz. Muhammed'e (sas) ulaflmaya bir vesile yapmalı ve o Zâtı da rahmet-i Rahman'a nâil olmaya vesile kılmalıyız. Teflehhüdde Hz. Peygambere bütün mahlukatın salavât ve selâmlarını kendi hesabına Yüce Rabb'imize hediye edip, Resul-i Ekrem'e selâm etmekle, ona karflı olan ba¤lılı¤ımızı yenilemifl ve aynı zamanda onun bize olan emirlerine itaatımızı izhar etmifl oluyoruz. Yine Asr-ı Saâdet'ten günümüze kadar bütün ümmetin salâtları, Resûlullâh'ın duasına devamlı surette bir âmîn demektir ve bir umumî ifltiraktir. Hattâ ona getirilen her bir salavât dahi, onun duasına birer âmîndir ve ümmetinin her bir ferdinin, namazlarında ona salât ve selâm getirmeleri, onun ebedi saâdet hususundaki duasına gayet kuvvetli ve umumî bir âmîndir. Yani bir yönüyle Hz. Peygamber dua ediyor, di¤er insanlar da bu duaya âmîn diyorlar. Bu da, onun duasının ne derece makbul oldu¤unu gösterir. Hz. Peygamber'e getirilen salât ü selâmda, ümmetinin ona karflı bir teflekkür borcunu yerine getirmesi anlamı da vardır. Zira ümmetine karflı son derece düflkün olan ve onlara dünya-ukbâ saâdetinin yolunu gösteren o Zât'a karflı salât ü selâm getirmek hem bir vefa ve sadakat borcu olmanın ötesinde bir ilahî emirdir. Rasuli Ekrem (sas) ahirette ümmetine daha çok flefaat edebilmesi için ümmetinin sınırsız dualarına ve salavâtına ihtiyaç duymaktadır. Hz. Peygamber'e salavât getirmede flu hususlar düflünülebilir: O, ümmetine her noktada örnek olma durumundadır. Bu durumda da örnek olmufltur. Nasıl mü'minler namaz kılarken Resûlullâh'ın namaz kılıflını örnek alıp namaz kılıyor, oruç, hac gibi ibadetlerde Ona bakarak eda ediyorsa, salavâtta da O'nun uygulamalarına uymaktadırlar ve uymalıdırlar. Netice itibariyle, salât selâm ge- tirme, mü'minlerin Resûlullâh'a karflı yapmaları gereken en önemli görevlerden birisidir. Çünkü âyetin ifadesine göre hem Yüce Allah, hem de melekler Hz. Peygamber'e salât-selâm getirmektedir. ‹nananların bundan geri durması, do¤ru bir davranıfl de¤ildir Bu davranıfl, Hz. Peygamber'e karflı olan saygı ve sevginin alâmeti olarak kabul edilmekte ve aynı zamanda böyle bir davranıflla mümin, bu konuda Allah'a ve meleklere ittibâ etmifl olmaktadır. Kaynaklar 1- Bakara 2/253. 2- ‹srâ 17/55. 3- Ahzâb 33/40 4- A'râf 7/158; Enbiyâ 21/107; Sebe' 34/28; Bakara 2/21; Nisâ 4/179... 5-Ahkâf 46/29; Cinn 72/113. 6-Ahzâb 33/6. 7- Fetih 48/12. 8-Ali ‹mrân 3/81. 9-Kevser 108/1. 10- Enfâl 8/1. 11- Enbiyâ 21/107. 12- Bakara 2/89,146; A'râf 7/157. 13-Tevbe 9/33; Mâide 5/3; ‹brahim 14/9. 14-‹srâ 17/1; Necm 53/118. 15Ali ‹mrân 3/13, 122123; Enfâl 8/912, 4344... 16-Mâide 5/67; Enfal 8/64; Müddessir 74/1;Nûr 24/63. 17- Mücâdele 58/1213. 18Ali ‹mrân 3/31, 32, 132; Nisâ 4/80; A'râf 7/158. 19- Bakara 2/143; Nisâ 4/4142; Nahl 16/89; Ahzâb 33/45. 20-‹srâ 17/79. 21Ali ‹mrân 3/110. 22- Hicr 15/72; Beled 90/12. 23-Kadr 97/15. 24Hucurât 49/1. Bunun anlamı: Hz. Peygambere inanan kimselerin, karflı karflıya kaldıkları konularda, Allah ve Resûlünün bir hükmünün olup olmadı¤ını arafltırmaları ve ona uymaları gereklidir. 25-Nûr 24/63; Hucurât 49/2. Bu âyette o dönemde yaflayan kimselerin, onunla konuflurken dikkatli davranmaları, seslerini ayarlamaları ve sadece ona duyuracak kadar bir ses tonuyla konuflmaları istenmektedir. Daha sonra gelecek olanlar gelince, onlar da bu saygıyı, onun sünnetine karflı göstermeli, hadîsleri sükûnet ve saygıyla dinlemeli ve gereklerini tam anlamıyla uygulamalıdırlar. 26Hucurât 49/2. 27-Hucurât 49/3. 28-Bakara 2/136; 137; 285; Nisâ 4/152; A'râf 7/158; Te¤âbun 64/8... 29-Ali ‹mrân 3/3132; Nisâ 4/1314; 6465; 69; Tevbe 9/71... 30-Ali ‹mrân 3/31; Tevbe 9/24. 31-Ahzâb 33/56. 32-Dâme¤ânî, Hüseyn b. Muhammed, Kâmûsu'lKur'ân, Dâru'1‹lm Li'1Melâyîn Beyrut 1985, s. 284285; Râ¤ıb, el ‹sfehânî, el Müfredât, Dâ- Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN ru'1Ma'rife, Beyrut ts; s. 285286; ‹bn Fâris, Ebu'1Hüseyn Ahmed b. Fâris b. Zekeriyya, Mu'cemu 'l Mekâyîs fi'l Lü¤a, (Neflr: fiihâbuddîn Ebû Amr), Dâru'1Fikr, Beyrut 1994, s. 572573. 33- Râ¤ıb, a.g.e, s. 285; ‹bn Fâris, a.g.e, s.573. 34Dâme¤ânî, a.g.e, s. 284; Râ¤ıb, a.g.e, s. 285; Cessâs, Ebûbekr Ahmed b. Ali erRâzî, Ahkâmu'lKur'ân, Dâru ‹hyâi'tTurâsi'1 Arabî, Beyrut 1985, 5/231, 243; Kâdı Iyaz, Ebu'1Fadl elYehsubî, eyflifâ Bi Ta'rfi Hukûki'l Mustafâ, Dâru'1Fikr, Beyrut 1988, 2/60; ‹bn Kesîr, Ebu'1Fidâ ‹smâîl edDımeflki, Tefsîru'lKur'âni'l Azîm, Dâru Kahraman, ıst.1992, 6/447 vd. 35-Kâdı Iyaz, a.g.e, 2/6061. 36-Ahzâb 33/56. 37-Cessâs, a.g.e, 5/243; ‹bnü'1Arabî, Ahkâmu'l Kur'ân, 3/623; Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, elCâmi'li Ahkâmi'l Kur'ân, Beyrut 1985, 14/232233; Sâbûnî, M. Ali, Revâiu 'lBeyân Tefsîru Ayâti'lAhkâm Mine'l Kur'ân, Dersaadet Kitabevi, ‹st.ts. 2/366; Elmalılı, Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur'ân Dili, Feza Gazetecilik A.fi, ts; 6/333. 38-Sâbûnî, a.g.e, 2/367. 39-Tirmizî. Daavât 110; Ahmed b. Hanbel, 2/254. 40-Heysemî, Nûreddîn Ali b. Ebûbekr, Mecmeu'zZevâid ve Menbeu'lFevâid, Dâru'rReyyân, Kâhire 1987, 10/164166; Kurtubî, a.g.e, 14/233; ‹bn Kesîr, a.g.e, 6/465466. 41-Nesâî Sehv 55. 42Nesâî Sehv 55. 43-Tirmizî Salât 357. 44-Tirmizî Daavât 110. 45Nesâî Sehv 46. 46-Buhârî, Enbiyâ 10; Tefsîru Sûreti (33) 10: Daavât 31, 32; Müslim, Salât 65, 66, 68, 69; Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitr 20; Tefsîru Sûreti (33) 23; Nesâî, Sehv 49, 54; ‹bn Mâce, ‹kâme 25; Dârimî, Salât 85; Muvatta, Sefer 66, 67; Ahmed b. Hanbel, 1/162, 199; 3/47; 4/118, 119, 241, 243, 244; 5/274. 374, 424. 47-Cessâs. a.g.e, 5/243; Kurtubî, a.g.e, 14/233; Elmalılı, a.g.e, 6/333. 48-Zuhaylî, Vehbe, etTefsîru'lMunîr, Dâru'1Fikr, Beyrut 1991, 22/102; Sâbûnî, a.g.e, 2/367 vd. 49-Kâdı Iyaz, a.g.e, 2/6468: Zuhaylî, a.g.e, 22/99. 50-Râzî, Fahruddin Muhammed b. Ömer b. Huseyn b. Hasan b. Ali et-Teymî, etTefsîru'lKebîr, Dâru'1Kütübi'I‹lmiyye, Beyrut 1990, 25/196. 51-Ebû Dâvud, Vitr 26; Dârimî, Rikâk 58; Ahmed b. Hanbel, 2/172, 187; 3/102, 261. 52-Râzî, a.g.e, 25/196. 53-Tevbe 9/103. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 33 Hayat SALIK SAYFASI Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN 33 Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 ORUÇ VE SALIK Dr. Mehmet BLGN [email protected] amazan ayının gelmesiyle birlikte tutulan orucun manevi yönü oldu¤u kadar sa¤lık açısından da pek çok faydası vardır. Ramazan ayında yenilen gıda miktarının azalması karaci¤er, mide ve ba¤›rsaklar, kalp ve damarlar gibi bazı önemli organlar üzerinde olumlu etkiler yapmaktadır. Ayrıca sindirim sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları, hipertansıyon ve obezite (fliflmanlık) gibi pek çok hastalık içinde önemli yararları vardır. Ancak orucun yararlı olabilmesi için iftar ve sahurlarda fazla yemekten kaçınmak gerekir. Orucun sa¤lı¤a faydaları - Mide ve ba¤›rsaklar oruç esnasında yaklaflık 14-16 saatlik bir süre boyunca dinlenir ve kendilerini yenileme fırsatı bulurlar. - Küçük boyuttaki mide fıtıklarının iftar ve sahurda az yemek kaydıyla daha da küçüldü¤ü bildirilmifltir. - Vücudumuzun en önemli organlarından biri olan karaci¤er oruçlu iken çalıflmasını iyice yavafllatarak dinlenir ve Ramazan boyunca kendini yeniler. Bu arada karaci¤er vücutta birikmifl olan toksinleri daha kolay bir flekilde vücuttan uzaklafltırır. - Di¤er zamanlarda daha çok tüketilen sigara gibi zararlı maddeler Ramazan ayı boyunca daha az tüketilir. Dolayısıyla bu maddelerin vücuda verdi¤i zararlar azalmıfl olur. - Obezite (fliflmanlık) bilindi¤i gi- R bi aflırı yemekten kaynaklanan bir hastalık durumudur. Ramazan haricinde iradelerine hakim olamayan bu hastalar çok sık yemek yerler. Oruç tuttuklarında ise iftar ve sahurda fazla yemekten kaçınırlarsa kilo verme fırsatı bulurlar. Oruç ayrıca obez hastalara yeme alıflkanlıklarını düzenlemek ve kendilerini kontrol etmek için yardımcı olur. - Oruç tutan kiflilerde damar cidarındaki birikmifl olan ya¤lar kan dolaflımına girer ve yakılır. Böylece damar sertli¤i azalarak hipertansiyon, kalp ve beyin damarlarının tıkanması, felç gibi önemli hastalıkların önlenmesine katkı sa¤lanmıfl olur. - Oruçlu iken vucutta su azaldı¤ı için damarlardaki basınç azalır. Bu da kalbin yükünü hafifleterek kalbi rahatlatır ve tansiyonun yükselmesini önler. Kalb yetmezli¤i, kalp ritim bozuklu¤u ve tansiyon yüksekli¤i olan hastalar oruçlu iken daha rahat oldukları gözlenmifltir. - Kalp hücreleri enerji yakıtı olarak glikoz ve ya¤ asitlerini kullanır. Fakat bunlardan ya¤ asitlerini daha çok tercih eder. ‹flte bu ya¤ asitleri açlık süresi uzadı¤ında daha fazla üretilir. Böylece oruçlu iken kalbin ifli bu flekilde de kolaylaflmıfl olur. - Oruç tutmak hücreler üzerinde de olumlu etkiler yapar. Oruç sırasında ya¤lanmıfl ve ölmekte olan hücrelerin dıfları atılması kolaylaflır ve hızlanır. Böylece sa¤lıklı hücreler daha iyi oksijen alır ve daha kolay beslenirler. Unutulmamalıdırki bünyemizi sa¤lıklı ve dinç kalabilmesi hücre faaliyetlerinin normal ifllemesine ba¤lıdır. - Ramazan ayının ve orucun manevi havası insanlarda sitres ve buna ba¤lı olumsuzlukları azalttı¤ı gözlenmifltir. - Özet olarak oruç tutan bünye adeta bakıma girmekte, iç organları çevreleyen ve damar cidarındaki ya¤lar azalmakta, vucudun zindeli¤i artmakta, mide-ba¤›rsak, kalp, da- mar ve karaci¤er hastalıklarına karflı vücut mukavemet kazanmaktadır. Sa¤lıklı oruç nasıl tutulur? Sa¤lıklı oruç tutmanın temelinde bir defada bol miktarda gıdanın alınmaması yatmaktadır. Özellikle iftarlarda mideye aflırı yüklenmeden dolayı hazımsızlık, fliflkinlik, mide a¤rısı ve yorgunluk gibi flikayetler ortaya çıkmaktadır. Ramazan ayında en çok karflılaflılan sa¤lık problemi iftarda aflırı yemekten kaynaklanan sindirim sistemi bozuklu¤u vakalarıdır. Bunu önlemenin yolu iftar yeme¤inin ikiye bölünmesidir. Önce sulu ve hafif gıdalarla (çorba vs. gibi) oruç açılmalı ve en azından 20 dakika beklendikten sonra di¤er ana yeme¤e geçilmelidir. Bunun yanında yavafl yemeye ve aflırı yememeye özen göstermelidir. Hızlı ve fazla miktarda yemek yenildi¤inde besinler mideden ba¤›rsa¤a do¤ru dürüst sindirilmeden geçece¤inden gaz ve hazımsızlık flikayetleri ortaya çıkar. Genel olarak sık aralıklarla fakat azar azar yemek daha yararlıdır. Tok karnına yatmanın sa¤lık için pek çok zararları oldu¤undan yatmadan 1,5-2 saat öncesinde yemek yemeyi mutlaka kesmelidir. Sahura kalkmak yararlıdır fakat a¤ır yiyeceklerden kaçınmalı ve hafif kahvaltılık gıdalar tercih edilmelidir. Sahurdan hemen sonra tok karnına yatılmamalı ve bir süre beklenmelidir. ‹ftarda ve sahurda bol sıvı almak, en az 3-4 bardak su içmek yararlıdır. Ramazanda a¤ır, çok ya¤lı, tuzlu ve kızartma türü yiyecekler yerine çorba, komposto, etli sebzeler, yo¤urt, süt ve sütlü tatlılar gibi hafif yiyecekler tercih edilmelidir. Ayrıca vitamin içeren taze sebze ve meyveler de ihmal edilmemelidir. Yemeklerden sonra mümkünse bir süre yürüyüfl yapmak çok yararlıdır. Ramazanda mide ve ba¤›rsak flikayetleri olanlar asit ve gaz giderici ilaçlar alabilirler. “ ‹ n n a l i l l a h i ve i n n a i l e y h i ra c i u n” “ ‹ n n a l i l l a h i ve i n n a i l e y h i ra c i u n” “ ‹ n n a l i l l a h i ve i n n a i l e y h i ra c i u n” TAZiYE TAZiYE TAZiYE Hastaların oruç tutması fieker hastalarının oruç tutması kural olarak tehlikelidir. Çünkü fleker hastaları sık sık azar azar yemek zorunda ve gerekti¤i zaman ilaçlarını kullanmak zorundadırlar. Insülin ve di¤er fleker ilaçlarını kullanan hastalarda zaman zaman fleker düflmeleri (hipoglisemi) ve fleker yükselmeleri (hiperglisemi) görülebilece¤inden oruç tutmaları hayati yönden tehlikeli olabilir. Oruç tutan fleker hastalarında bazen komaya varan ciddi sa¤lık sorunları ortaya çıkabilmaktadir. ‹laç kullanmayan hafif fleker hastaları ise oruç tutmak isterlerse doktorlarına danıflmalıdırlar. Tansiyonu henüz kontrol altına alınamamıfl hipertansiyon hastaları, ciddi kalp yetmezli¤i olan hastalar hastalıkları kontrol altına alınana kadar oruç tutmamalıdırlar. Bu hastalıklar ilaçlarla kontrol altına alındıktan ve düzene girdikten sonra hastalar ilaçlarını muntazam kullanmak flartı ile oruç tutabilirler. Hatta oruç bu hastalıklarda tedaviye yardımcı bir rol oynamaktadır. Fakat bu hastalar iftar ve sahurda normal bireylere göre daha dikkatli davranmak ve fazla yememek zorundadırlar. Ayrıca vücudu yıpratıcı a¤ır hastalı¤ı olanlar, kanser hastaları ve sürekli ilaç kullanması gereken hastalar oruç tutmamalıdırlar. Bayramda yiyeceklere dikkat! Ramazan ayında belli bir tempoya alıflan mide ve barsaklar Ramazandan sonra birdenbire a¤ır yiyeceklerle karflılafltıklarında rahatsızlanmaktadırlar. Bayramlarımızda geleneksel olarak bolca ikram edilen baklava türü tatlılar fleker ve ya¤ yönünden zengin olduklarından mide ve barsakları bozabilmektedirler. Bu tür tatlılar aflırı yendi¤inde midede yanma, ekflime ve ishal flikayetleri ile sıkça karflılaflılmaktadır. Bu nedenle özellikle bayramlarda bu tür a¤ır tatlıları ölçülü yeme konusunda dikkatli olmalıyız. Hepinize sa¤lıklı ramazanlar ve hayırlı bayramlar dilerim. GÖZAYDINLII GEÇM OLSUN Kıymetli Dostumuz IGMG Eitim Bakanı Mehmet GEDK Bey`in annesinin vefat›n› teessürle ö¤renmifl bulunuyoruz. Merhumeye Allah`tan rahmet; kederli ailesi ve sevenlerine baflsa¤l›¤› diliyoruz. Sevgili Dostumuz Gazetemizin Yazarlarından Zeki Kantarolu Bey`in Kıymetli kardeimiz Ahmet ÖLMEZ Bey`in brahim GÜMÜOLU Bey`in Babasının vefat›n› teessürle babasının Fatıma Müberra ad› verilen vefat›n› teessürle ö¤renmifl bulunuyoruz. Merhuma Allah`tan rahmet; kederli ailesi ve sevenlerine baflsa¤l›¤› diliyoruz. bir k›z evlad› dünyaya gelmifltir. Hessen Hayat Gazetesi Adına Sinan Aktürk Hessen Hayat Gazetesi Adına Sinan Aktürk ö¤renmifl bulunuyoruz. Merhuma Allah`tan rahmet; kederli ailesi ve sevenlerine Yavruya Cenab-› Allah`tan hay›rl› uzun ömürler diler; Çelik ailesini tebrik ederiz. baflsa¤l›¤› diliyoruz. Hessen Hayat Gazetesi Adına Sinan Aktürk Hessen Hayat Gazetesi Adına Sinan Aktürk Aydın ERBA Bey`in babasının rahats›zl›¤›n› ö¤renmifl bulunuyoruz Kardeflimize Cenab-› Allah’tan acil flifalar diliyor; geçmifl olsun diyoruz. Hessen Hayat Gazetesi Adına Sinan Aktürk 12. sayi sayfalar 34 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 34 KOMED-MZAH Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 35 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr 36 DUA Erzurumspor yenilirse küme düflecek, berabere kalır ya da yenerse ligde kalacaktır. Hoca'dan dua etmesini isterler: - Hocam bi dua et de takım yensin, heç degilse berabere galsın. Hoca dua eder. Maçın 90 dakikası berabere biter ama Erzurumspor uzatmalarda bir gol yer ve küme düfler. Taraftarlar: -Ne biçim dua ettin" diye Hoca'ya çıkıflırlar. Hoca: - Ula uflah ben 90 dekke için dua ettim. Ne bülim hakem uzadacah!. CENEZE NAMAZI Zamanın Diyanet ‹flleri Baflkanı Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Erzurum'a gelmiflken okudu¤u medreseyi de ziyaret etmek ister ve fieyhler medresesine gider. O sıralarda da Naim Hoca hem fieyhler Camiinde müezzinlik yapmaktadır hem de yanındaki medresede talebe okutmaktadır. Uzun a¤ızlı¤ına cıgarasını takmıfl, bir aya¤ını uzatmıfl, Hocanın verdi¤i selamı "elesine" almıfltır. Gelen baflında biraz bekleyince: -Gurban adın ba¤ıflla, der Naim Hoca. Baflında bekleyen: - Ömer Nasuhi Naim Hoca'da jeton düfler gibi olur. -Bülmeni de var mi? -Evet. Naim Hoca yerinden fırlar ve Ömer Nasuhi Hocanın eline uzanırken: -Buyurun ceneze namazına, der. EHMED Bir zamanlar yol vergisi vardı. Ya yol vergisi vereceksin ya da yol iflinde çalıflacaksın. ‹ki Tortumlu hem vergi verememifl hem de iflten kaçmıfllardı ki yolda jandarmayla karflılafltılar. -Dipkoçanızi verin bahim! -Yohdur. -Adın ne? Tortumlu, arkadaflının gözlerine bakıp bir iflaret verdi. Adlarını da söylemezlerse kurtulacaklardı. -Ola benüm adım neydi Memmed? -Ben ne bülim Ehmed! PN UCU PUTUN ELNDE - Yeni mezun hoca ilk defa vaaz verecektir. Camiye gider ve vaaza bafllar. Konuflmasının bir yerinde "gaile" (derler ki anlamında) diye bir kelime kullanır. Bu sırada cemaatten biri kalkıp yanlıfl oldu¤unu söyler. Bunun üzerine hoca ilk söyledi¤ini de¤ifltirir ve "gaele" der. Aynı adam tekrar yanlıfl oldu¤unu söyler. Hoca bu kez "gaeile" der. Aynı flahıs tekrar yanlıfl oldu¤unu Seite 36 KOMED-FIKRA Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 söyler. Bu bir kaç kez böyle sürüp gider. Sonunda: Hoca itiraz eden adamı ça¤ırır ve adama: "Bak kardeflim, tamam anladık yanlıfl. Ama cemaatin içinde ayıp oluyor." diyerek cebinden bir makara ip çıkarıp, bir ucunu aya¤ına ba¤lar, öteki ucunu da adama vererek: "Bir yanlıfl söylersem sen ipin ucunu çekersin, bende anlarım ve düzeltirim." Hocayla adam anlaflırlar. Adam yerine oturur. Hoca vaaza yeniden bafllar, bir süre sonra adam ipi çeker. Öyleki her kelimede ip çekilir. - Hoca yine dayanamayıp adamı ça¤ırır ve makarasını alıp cebine koyarak dıfları çıkar. Bunun üzerine cemaat hocaya: "Hocam nereye, daha vaaz bitmedi, hemin daha namaz da kılmadık." derler. Hoca ise sitemkar bir flekilde: "Cemaat kusura bakmayın ipin ucu pufltun elinde" der ve camiden ayrılır... DAYI AYI OLDUKTAN SONRA Harput’ta, beyler selamlık dedi¤imiz bir yerde oturur, uzun kıfl gecelerinde kahve içip sohbetlerde bulunarak so¤uk geceleri sıcak ederlerdi. Gene böyle bir günde, aniden kapı çalınır, içeriye yafllı, eli aya¤ı so¤uktan donmufl birisi girer. Hemen mangalın yanına gelir ve üflümüfllü¤ün vermifl oldu¤u bir düflüncesizlikle, mangalın üzerine üfler. Mangaldan yükselen küller, beyleri küle bo¤ar. Mangalın küllerini yiyen beylerden biri, nazik ve beyli¤in vermifl oldu¤u bir heybetle: "Dayı sorması ayıp sen nerelisin?" Yaptı¤ı ayıbın farkında olan yafllı adam: "Bey bey, dayı ayı olduktan sonra nereli oldu¤u ne lazım." der ve kendisini affettirir. HANIMINDAN KORKMAYAN VAR MI? Elazı¤’da adamın biri kahveye girer ve oyun oynayanlara hitaben: "Hop abeler, bi dakka. Hanımından gorhanlar aya¤a gahsın." Ani bir gürültü, hayda herkes ayakta. Bir kifli hariç. Kahvenin tamamı hayretler içinde. Soruyu soran adam, oturan adama yaklaflır ve: "Abe helal olsun be, deliganlı adam mıflsın. Harbiden sen hanımından korkmaz mısın?" Adam nefes nefesedir. Heyecanı biraz geçince: "Yav gardaflım ele bi laf ettin ki, dizlerim kırıldı, galhamadım." der. SALON KARANLIKTA KALIRMI Akıl hastanesinde hastasını ziyarete gelen baflhekim salonun tavanında bir hastanın bafl afla¤ı sallandı¤ını görür. Baflhekim sorar: "Bu hasta niye böyle duruyor?" Doktor: "Bu hasta kendini lamba zannediyor efendim" der. Baflhekim büyük bir kızgınlıkla doktora: "Çabuk indirin" diyince Doktor tepkiye tepkiyle karflılık vererek: "Ama efendim, o zaman salon karanlıkta kalır" Eein sicili Zamanın birinde yafllı bir amca efle¤i ile karayolunda a¤ır a¤ır ilerlerken yolda görev yapan trafik polislerince durdurulur ve kırmızı ıflık ihlali yaptı¤ı söylenir bu sebebten ötürü ceza yazılacaktır trafik polisi yafllı amcaya dönerek - Amca kırmızı ıflık ihlali yaptın ceza yazaca¤ım cezayı sanamı yazayım yoksa efle¤emi. Efle¤e yazarsam 3 kurufl sana yazarsam 5 kurufl nasıl istersin ? - Bana yaz o¤lum -Amca anlamadın galiba sana yazarsam 5 kurufl efle¤e yazarsam 3 kurufl - Anladım o¤lum anladım. Efle¤in sicilini bozmayalım belki ilerde polis olur der... "Bu biiirrr" ÇOCUK dedesine sormufl: Dede ninem ile kaç y›ld›r evlisin? 40 y›ld›r evlat Peki ama dede, ben sizi hiç kavga ederken görmedim bunun s›rr› nedir? Otur evlat anlatay›m... Nikah›m›z k›y›ld›. Benim at arabas›na ninenin üç-befl eflyas›n› att›k ve bizim köyün yolunu tuttuk. Yolda at›n aya¤› tökezlendi. 'Bu bir' dedim. Yola devam ederken bir daha tökezlendi, ben yine 'Bu iki' dedim. Köye de epey yolumuz vard›. Bizim at›n aya¤› bir daha tökezleyince 'Bu üç' dedim ve çektim pifltovu, at› orada vurdum. Ben at› vurunca bafllad› bana söylenmeye: Biz nas›l gidece¤iz. Niye durup dururken at› vurdun. Sende hiç ak›l yok mu? Bu eflyalar› nas›l götürece¤iz? Ben de döndüm ninene: "Bu biiirrr" dedim. O gündür bu gündür, gül gibi geçinip gidiyoruz.... Bob nerede? George Bush bir ilkokulu ziyaret eder. Çocuklara: Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN - Sorusu olan var m›? der. ve küçük Bob sözü al›r. - Benim üç sorum olucak: 1- Seçimlerde daha az oy alman›za ra¤men nas›l oldu da Baflkan oldunuz? 2- Hiroflhima'ya at›lan atom bombas› sizce dünyan›n en büyük terör faaliyeti de¤il midir? 3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a sald›rmak istiyorsunuz? Aniden zil çalar ve cocuklar tenefüsse ç›karlar. Çocuklar geri döndü¤ünde bu sefer sözü küçük Tom al›r. Benim befl sorum olacak: 1- Seçimlerde daha az oy alman›za ra¤men nas›l oldu da Baflkan oldunuz? 2- Hiroflhima'ya at›lan atom bombas› sizce dünyan›n en büyük terör faaliyeti de¤il midir? 3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a sald›rmak istiyorsunuz? 4- Bugün neden zil 30 dakika erken çald›? 5- Bob nerede? Burada ne halt yiyoruz Genç deve annesine sormufl -"Anne niye bizim ayaklar›m›z bu kadar büyük?" Anne cevap vermifl: -"Çölde kuma batmamak için." Genç deve tekrar sormufl: -"Peki kipiklerimiz niye bu kadar gür. Anne tekrar cevap vermifl: -"Çölde kum f›rt›nalar›nda kum kaçmas›n diye." Merak› yat›flmam›fl olan genç deve bir soru daha sormufl: -"Bizim niye hörgüçlerimiz var." Anne deve sab›rla yan›tlam›fl: -"Çölde çok uzun süre susuz idare edebilme için suyu hörgüçlerimizde depolar›z." Sonunda dayanamayan genç deve sormufl: -"Peki biz Ankara Devlet Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz?" "Lütfen sütuna dikkat edin.. Amerika'da ölen bir kad›n için kilisede cenaze töreni düzenlenmiflti. Tören sonunda cenaze görevlileri tabutu tafl›rken, tabutun ön bölümünü yanl›fll›kla kilisedeki sütunlardan birine çarpt›lar. Bu olaydan sonra tabuttan bir inilti sesi duyuldu. Tabut aç›ld› ve öldü¤ü san›lan kad›n›n gerçekte yaflad›¤› anlafl›ld›. Bir süre hastanede tedavi edilen kad›n iyileflti ve 10 y›l daha yaflad›. 10 y›l sonra öldü¤ünde ise cenaze töreni yine ayn› kilisede yap›ld›. Tören sonras› görevliler tabutu tafl›rken, kilisedeki ayn› sütunun önüne geldiklerinde, ölen kad›n›n kocas›n›n, arkalardan sesi duyuldu; "Lütfen sütuna dikkat edin.. 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 37 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HESSEN SPOR Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 37 5. ampiyon aranıyor Hakan rekora göz dikiyor Murat Erbay utbolseverlerin hasreti nihayet dindi ve Türkcell Süper Ligi 48. kez ‘merhaba’ dedi. F Futbol Federasyonunu’nun çok tartıflılan yeni havuz sistemiyle sahada kazanan takımın kasasına yüksek miktarda paraların girece¤i, yani performansın kazancı belirleyece¤i 2005-06 sezonu G.Birli¤iF.Bahçe maçıyla açıldı. ‘Flafl’ transferlerle renklenen, derbilerde misafir takım taraftarlarının yer alamayaca¤ı, hakeme dokunan futbolcunun adeta yanaca¤ı, Nike markalı topların sahalarda uçaca¤ı ligimizin ilk yarısı 18 Aralık’ta tamamlanacak. 32 günlük devre arasının ardından ikinci yarı 20 Ocak 2006’da start alacak ve sezon 14 Mayıs 2006’da sona erecek. Kavgasız, gürültüsüz, flikesiz ve sakatlıklardan uzak bir sezon temennisiyle bafllayan Süper Lig’de geriye dönüp flöyle bir bakıldı¤ında birbirinden ilginç sonuçlarla karflılaflmak mümkün. Farklı skorlarla biten maçlar, hükmen ma¤lubiyetler, nama¤lup tamamlanan sezonlar... ‹flte, 47 yılı deviren ligimizin önemli istatistikleri... fiampiyonlukları yalnızca 4 takım paylafltı. 1959’da bafllayan ligde flimdiye dek F.Bahçe 16, G.Saray 15, Befliktafl 10, Trabzon ise 6 kez mutlu sona ulafltı. Befliktafl’ın 1959’da bafllayan lig öncesi 2 flampiyonlu¤unun, Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu kararıyla lig flampiyonlu¤una eklenmesiyle Siyah-Beyazlıların flampiyonluk sayısı 12 olarak tescillendi. fiampiyonluklardan 34’ünde yabancı, 13’ünde Türk teknik adamların imzası bulunuyor. Befliktafl, Türk teknik direktörlerle flampiyonluk ipini gö¤üsleyemezken, Trabzon 4 kez Ahmet Suat Özyazıcı, 2 kez de Özkan Sümer’le olmak üzere toplam 6 flampiyonlu¤a yerlilerle ulafltı. G.Saray’ın da 15 flampiyonlu¤undan 4’ünde Fatih Terim, 2’sinde de Gündüz Kılıç’ın adı bulunuyor. F.Bahçe ise tarihinde ilk kez Mustafa Denizli yönetiminde mutlu sona ulafltı. fiampiyonluklarda 6 ülkeden toplam 20 yabancı teknik direktörün imzası var. Yugoslavlar, 10 flampiyonlukla ilk sırada. Onları 7’fler flampiyonlukla ‹ngiliz ve Almanlar izledi. Macarlar 4, Brezilyalılar ve Rumenler de 3’er kez mutlu sona ulafltı. Ligde flimdiye dek 4 teknik adam, çalıfltırdı¤ı iki ayrı takımda da flampiyonluk yafladı. Kaleperoviç: G.Saray-F.Bahçe, Stankoviç: F.Bahçe-Befliktafl, Lucescu: G.Saray-Befliktafl, Daum: Befliktafl ve F.Bahçe. Tanju Çolak, 5 kez aldı¤ı ‘Gol Kralı’ unvanına Samsun, G.Saray ve F.Bahçe’de olmak üzere 3 ayrı kulüpte ulaflarak rekor kırdı. Ülkemizde flimdiye kadar yalnızca iki yabancı ‘Gol Kralı’ unvanını yakalayabildi: Tarık Hosic ve fiota Arveladze. 240 gol atan Tanju Çolak, 100’ler kulübü listesinin en baflında yer alıyor. Çolak’ı 224 golle Hakan flükür, 219 golle Hami Mandıralı, 217 golle Metin Oktay, 200 golle de Aykut Kocaman izliyor. Bu futbolcular, aynı zamanda 200 gol barajına ulaflan 5 futbolcu. 100 gol barajını ise yalnızca 27 futbolcu geçebildi. Elvir Boliç ve Kongolu Andre Kona da bu isimler arasında. 3 Büyükler içinde ligi eksi averajla tamamlayan tek büyük takım Befliktafl olarak kayıtlara geçti. F.Bahçe ise 1990-91 sezonunda ligi sıfır averajla kapattı. Lig tarihinde ilk resmi golü ‹zmirsporlu Özcan Altu¤ attı. ‹zmirspor’un 21 fiubat 1959’da Beykoz’u 2-1 yendi¤i maçın 11. dakikasında meflin yuvarla¤ı rakip filelere gönderen Özcan, böylece tarihe geçmifl oldu. ‹lk golü ise bu maçta Beykoz’un kalesini koruyan Sıtkı yedi. F.Bahçe, flampiyonlu¤a ulafltı¤ı 2000-2001 sezo- nunun 5. haftasında, tarihi bir hata yaptı ve yönetmeliklere aykırı olarak 6 yabancı oyuncuyu aynı anda sahaya sürdü. F.Bahçe’nin, ‹nönü Stadı’nda ezeli rakibi Befliktafl’a sahada 3-0 yenildi¤i maçın sonucu federasyon kararıyla hükmen 3-0 tescil edildi. fiimdiye dek kural hatasından dolayı 2 maç tekrar edildi. 2003-2004 sezonunda, F.Bahçe-Çaykur Rizespor maçı ve geçti¤imiz sezon oynanan BefliktaflG.Birli¤i karflılaflması. TÜRKCELL SÜPER L‹G’‹N ‘EN’LER‹ En çok flampiyon olan takım: F.Bahçe (16) En gollü maç: 1991-92, F.Bahçe-G.Antep: (8-4) En farklı galibiyet: 1989-90, Befliktafl-Adana Demir: (10-0) En uzun süre yenilmeyen takım: Befliktafl (48 maç) En çok gol kralı çıkaran takım: G.Saray (13) En çok gol kralı olan futbolcu: Metin Oktay (6) En çok gol atan futbolcu: Tanju Çolak (240) En uzun süre gol yemeyen kaleci: 1978-79 sezonu, Trabzonspor’un kalecisi fienol Günefl (1112 dakika) 4 büyüklerde oynayan tek futbolcu: Sergen Yalçın En iyi performans: 1988-89 sezonunda 36 maçta 29 galibiyet, 6 beraberlik, 1 yenilgi ve 103 golle F.Bahçe. En çok seyircili maç: 2003-2004, G.Saray-F.Bahçe (70 bin 125 kifli) Üst üste en çok kazanan takım: 1959-60, Befliktafl (13 hafta) En uzun süre yenilen takım: 1996-97, Zeytinburnu (10 maç) En uzun süre deplasmanda kazanan takım: 200203, G.Saray (9 maç) En çok takımı yer alan il: ‹stanbul (15) En çok gol atılan sezon: 1987-88 (1032 gol) En az gol atılan sezon: 1973-74 (405 gol) Gol ortalaması en yüksek sezon: 2000-2001 (3.32 gol) Gol ortalaması en düflük sezon: 1973-74 (1.69 gol) En çok flampiyonluk gören teknik adamlar: Ahmet Suat Özyazıcı (Trabzonspor) ve Fatih Terim (G.Saray) 4 kez En uzun süre yenilmeyen takım: G.Saray (40 maç) En çok düflen takım: Karflıyaka (6) Ligi yenilgisiz kapatan takımlar: 1985-86, G.Saray; 1991-92, Befliktafl. Yenilgisiz flampiyon: 1991-92, Befliktafl. En çok yenilen flampiyon: 1980-81, Trabzon (7) En çok gol yiyen flampiyon: 1997-98, G.Saray (43) En az gol yiyen flampiyon: 1969-70, F.Bahçe (6) Puanı silinen ilk takım: 1981 yılında Befliktafl karflısında sahadan çekilen Mersin ‹dman Yurdu. En çok gol atan takım: 1962-63’de 2 aflamalı ligde 42 maçta 105 gol atan G.Saray ile 1988-89’da 36 maçta 103 gol atan F.Bahçe En az gol atan takımlar: 1971-72, Samsunspor; 1972-73, Befliktafl (14) En çok gol yiyen takım: 2000-01, Adanaspor (91) En çok berabere kalan takım: 1982-83, A.Gücü (18) En çok gol atan futbolcu: 1987-88, Tanju Çolak (39 gol) En az golle gol kralı olan futbolcu: 1959, Metin Oktay (11 gol) Kendi evindeki bütün maçları kazananlar: 200001 sezonu, Fenerbahçe; 2001-02 sezonu, Galatasaray (17) En fazla puan farkıyla flampiyon olan takım: 1987-88, Galatasaray (2. sıradaki Befliktafl’a 12 puan fark attı) Bir maçta en çok gol atan: 1992-93 sezonu, Tanju Çolak, (7-1’lik Fenerbahçe-Karflıyaka maçında 6 gol) Bir maçta en çok penaltı atan takım: 1986-87, Fenerbahçe-Eskiflehir maçında Fenerbahçe (4) Bir maçta en çok penaltı atan futbolcu: Zafer Tüzün, (Aynı maçta 4’ünü de gole çevirdi.) Bir maçta en fazla kırmızı kart gören takım: 20032004, Befliktafl (5) 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 38 Hayat Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir HABER 38 HESSEN Ekim-Oktober 2005 / Ramazan 1426 MLL GÖRÜ, ‘HACC-2006’ UÇU PLANINI AÇIKLADI - ‹lk uçufllar 15.12.2005 tarihinde Frankfurt ve Düsseldorf’tan. - 2006 yılında Avrupa genelindeki uçufllar toplam 19 merkezden ve 31 kafile olarak planlandı. Kerpen/Özel illi Görüfl Hacc ve Umre Organizasyonu 2006/1426 tahmini uçufl planını açıkladı. Kısa adı IGMG olan ve Avrupa’dan Hacc Organizesi gerçeklefltiren ‹slam Toplumu Milli Görüfl Hacc ve Umre Oranizasyonu, 2006/1426 Hacc tahmini uçufl M planını açıkladı. Hacc, Umre ve Seyhat ‹flleri Müdürlü¤ünden yapılan açıklamada; ‘Hacca gidifl tarihine üç ay kadar bir zaman olmasına ra¤men, bilhassa hacca gitmek için çalıfltıkları ifl yerlerinden izinlerini ona göre ayarlaması gereken insanlarımıza kolaylık olması bakımdan gerekli çalıflmalar yapılarak 2006/1426 tahmini uçufl planımız hazırlandı ve ilan ediyoruz’ denildi. Aynı açıklamada; tarihlerde 1-2 günlük bir de¤ifliklik olabilece¤i, ifl yerlerinizden izin almada bunun gözönünde bulundurulmasının da gerekti¤i hatırlatıldı. Milli Görüfl Hacc Organizesinin 2006 / 1426 Hacc uçuflları 15.12.2005 tarihinde bafllayıp, 02.01.2006 tarihine kadar devam edecek. Milli Görüfl Hacc Organizesi 2006/1426 hacc uçufllarını Avrupa genelinden toplam 19 merkezden ve 31 kafile halinde hedefliyor. Hacc kayıtları baflladı Milli Görüfl Hacc, Umre ve Seyahat ‹flleri Müdürlü¤ünün açıklamasında 2006/1426 hac kayıtlarının baflladı¤ı, kayıtların direk Genel Merkez Hacc Bürosuna yapılabilece¤i gibi, Milli Görüfl Bölge Merkezleri ile flubelerine de yapılabilece¤i bildirildi. 2006/1426 hac ücretlerinin ise önümüzdeki günlerde açıklanaca¤ı belirtildi. Ramazan ayında dört ayrı program UMRE KAYITLARINA HIZ VERLD Kerpen/Özel mre yapmak isteyenler için çok seçenekli imkanlar sunan Milli Görüfl Hac ve Umre Organizasyonu, Ramazan ay›nda dört ayrı Umre programı sunuyor. ‹slam Toplumu Milli Görüfl (IGMG) Hac ve Umre ‹flleri Müdürlü¤ünden yapılan açıklamada; "Avrupa ülkelerinde yaflayan müslümanlara geçen yıllardan farklı olarak bu yıl hem yaz tatili öncesi, hem de yaz tatili sonrası çok seçenekli Umre programları düzenledik. Hac ve Umre Organizasyonumuz bu senede Mısır (Kahire), biri de Suriye (fiam) olmak üzere dört ayrı Umre programı düzenledi. 1. Seçenek: Mısır (Kahire) ziyaretli. Bu kafile 02.10.2005 tarihinde Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Baflkanı ‹smail Tüzen hoca. 2. Seçenek: Suriye (fiam) ziyaretli. Bu kafile U IGMG Çocuk Kulübü Boschstrasse 61-65 D-50171 Kerpen Tel: 0 22 37 - 656 330 Fax: 0 22 37 - 656 555 www.igmg.de E-Mail: [email protected] 01.10.2005 tarihinde yine Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Baflkanı Erol Ergün hoca. 3. Seçenek: Direk grup 1 ayl›k Ramazan program›. Bu kafile 07.10.2005 tarihinde Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Ba=kanı Muzaffer Kurnaz hoca. 4. Seçenek: Direk grup Ramazan’›n son iki haftas›. Bu kafile 21.10.2005 tarihinde Frankfurt’tan hareket edecek. Kafile Baflkanı Murat Kalkan hoca. Mısır (Kahire) üzeri gidecekler iki gün Kahire’de kalarak buradaki tarihi ve kültürel yerleri ziyaret edecekler. Suriye (fiam) üzeri gidecekler de iki gün fiam’da kalarak buradaki tarihi ve kültürel yerleri ziyaret edecekler" denildi. Umre için kaydını yaptırmak isteyenler, IGMG Bölge ve flubelerine müracaat edebilecekleri gibi, müraccatlarını direk olarak Genel Merkez Hac bürosuna da yapabilecekler. Kayıt için pasaport, Umre kayıt müracaat formu (doldurulmufl) ve iki adet fo• Her türlü Kitaplar (Türkçe, Almanca, Arapça) • Bilgisayar Programlar› • Video ve Teyp Kasetleri • Hediyelik Eflyalar Hac, Millî Görüfl ile yap›l›r K‹TAP KULÜBÜ Daha fazla hizmet için daha da büyümek ve güçlenmek zorunday›z. Bunun için sizi üye olmaya, üye iseniz yeni bir üye bulmaya davet ediyoruz. Gayret bizden tevfik Allah (c.c)’tand›r. Üye kay›t formu için telefon etmeniz yeterlidir. Tel.: 02237 / 656 292-293 · Fax: 02237 / 656 222 · www.igmg.de · E-mail: [email protected] M‹LLÎ GÖRÜfi HAC ORGAN‹ZES‹ HAC 2006-1427 Merheimer Straße 229 • 50733 Köln Tel.: 0221-73 94 41 • Fax: 0221-72 30 61 www.igmg.de • E-mail: [email protected] GENEL MERKEZ‹M‹ZE (LASTSCHRIFT) ÜYE OL! ÜYE BUL! to¤raf gerekiyor. Kontenjanın sınırlı olması nedeniyle Umreye niyetli olanların bir an önce kayıtlarını yaptırmaları ve uçufl tarihinden iki hafta önce pasaportların vize ifllemi için Genel Merkez Hac bürosuna teslim edilmifl olması gerekti¤i belirtildi. Son müracaat tarihinin 20 Eylül’de sona erece¤ini belirten yetkililer, Umre yapmaya niyet eden kardefllerimizin acele müracaat etmelerini belirttiler. Tel: 02237/ 656 311 - 311 · Fax: 02237/ 656 319 · e-mail: [email protected] Rabbin için Namaz k›l ve Kurban Kes! (Kevser Suresi) Tel : 02237 / 656 292 - 293 Fax : 02237 / 656 222 e-mail : [email protected] www.igmg.de KURBAN KAMPANYASI “Mazlum ve ma¤durlar›n duas› sizinle” Mü’minlerin mallar›ndan zekat al ki, onunla kendilerini ar›nd›rm›fl ve mallar›n› bereketlendirmifl olursun. (Tevbe: 103) ZEKAT ve F‹TRE KAMPANYASI “Mazlum ve mağdurlara uzanan dost el” Boschstrasse 61-65 · 50171 Kerpen · Germany Tel: 0 22 37 - 656 293 · Fax: 0 22 37 - 656 222 (Al-i ‹mran-97) Gidifl-dönüfl uçak bileti · Vize-ifllem masrafları Ayakbastı (çek) ücreti Mekke-Medine otel Otel-Kabe arası servisi · Arafat-Mina çadır hizmetleri ve transferler · Ziyaretler · Hacc’da kullan›lacak özel hediyelik eflyalar. Hacc ve Umre „Milli Görüfl” ile bir baflkad›r Genel Merkez üyelerine 50,- T indirim yap›l›r. (Almanya, Avusturya, Belçika ve Hollanda için) 1.950,-Q Ücrete dahil hizmetlerimiz: Frankfurt Düsseldorf Stuttgart Stuttgart Stuttgart Viyana Brüksel Amsterdam Frankfurt Zürich Kopenhag Stokholm Stokholm Münih Münih Toronto Frankfurt Köln Paris 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 15.12.2005 15.12.2005 16.12.2005 16.12.2005 16.12.2005 17.12.2005 18.12.2005 18.12.2005 24.12.2005 24.12.2005 25.12.2005 25.12.2005 25.12.2005 25.12.2005 25.12.2005 25.12.2005 26.12.2005 26.12.2005 27.12.2005 Uçufl Tarihi Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Medine Mekke Mekke Mekke Mekke ‹lk Ziyaret 14.01.2006 14.01.2006 15.01.2006 15.01.2006 15.01.2006 16.01.2006 17.01.2006 17.01.2006 14.01.2006 18.01.2006 22.01.2006 22.01.2006 22.01.2006 23.01.2006 23.01.2006 23.01.2006 23.01.2006 23.01.2006 24.01.2006 Dönüfl Tarihi 0176-20022995 0177-7475199 0163-8332882 0174-3268158 0170-2312309 0043-650-5202929 0032-477-509141 0031-653-669338 02237-656 310 0041-793-201022 0045-29260534 0046-70-4444008 0047-95-235086 0160-93029560 0043-6508880402 02237-656 310 0179-6938982 0176-22051030 0033-615702975 Müracaat Tel. Strasbourg 20 22.12.2005 Hannover Hannover Hannover Malbourne Nürnberg Frankfurt 32 Hannover 33 Kuzey Ruhr 34 Bremen 35 Avustralya 36 Nürnberg 37 Frankfurt-Son Lyon Lyon Düsseldorf 29 Ruhr A 31 Alp/Annecy Hamburg 28 Hamburg 30 Lyon Londra 27 ‹ngiltere Berlin 02.01.2006 02.01.2006 25.12.2005 31.12.2005 31.12.2005 31.12.2005 31.12.2005 31.12.2005 31.12.2005 30.12.2005 30.12.2005 30.12.2005 Amsterdam 24 Amsterdam 29.12.2005 26 Berlin Viyana 23 Avusturya 1 29.12.2005 29.12.2005 Strasbourg 22 Fransa 30.12.2005 27.12.2005 Uçufl Tarihi 25 Kuzey Hollanda Amsterdam Frankfurt 21 Frankfurt-(K›sa) Strasburg Uçufl Yeri Nr. Kafile Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Mekke Medine Medine Medine Medine Mekke ‹lk Ziyaret 01.02.2006 01.02.2006 23.01.2006 31.01.2006 31.01.2006 31.01.2006 31.01.2006 31.01.2006 30.01.2006 30.01.2006 30.01.2006 29.01.2006 29.01.2006 15.01.2006 15.01.2006 15.01.2006 15.01.2006 24.01.2006 Dönüfl Tarihi 02237-656 310 0172-8288495 02237-656 310 0173-6155959 0162-3946072 0172-5233766 0033-614441620 0033-685-862664 0172-5955232 0174-2612566 0044-7940468640 0163-3823890 0031-651570446 0031-651570446 0043-650-5202929 0033-1-45235512 02237-656 310 0033-622-741850 Müracaat Tel. NOT: 1. Uçufl tarihlerinde 2-3 gün de¤ifliklik olabilir. 2. Gerekti¤inde kafileler bir baflka kafile ile birlefltirilebilir. 3. THY ile uçuylarda, biletler Avrupa’dan uçufl tarihinden itibaren 6 ay geçerlidir. 4. Hac dönüflü, Türkiye’de kalmak isteyenler, Türkiye’den dönüfl tarihlerini kay›t formunda belirtmeleri gerekir. - PS: 1- Die Termine für den Abflug können 2-3 Tage variieren. 2- Bei Bedarf können Reisegruppen zusammengelegt werden. Rhein-Saar Düsseldorf Stuttgart Freiburg Schwaben Avusturya 1 Belçika Güney Hollanda Frankfurt-(K›sa) ‹sviçre Danimarka ‹sveç Norveç Münih Avusturya 2 Kanada Hessen Köln Paris Uçufl Yeri BLZ: 370 101 11 Konto Nr.: 162 888 5602 SEB AG-Köln IGMG Banka Hesab›: www.igmg.de · E-Mail: [email protected] Gutenberg Straße · 65428KERPEN Rüsselsheim Boschstr. 61-65,9D-50171 Tel: 06142-174549 · Fax: 06142-8330743 Tel.: +49 2237 656 310/11 · Fax: +49 2237 656 319 Handy: 0179-6938982 HACC ve UMRE ORGAN‹ZASYONU Millî Görüfl 16:33 Uhr Nr. Kafile 24.04.2009 UÇUfi PLANI / FLUGPLAN 2006-1426 "...Yoluna gücü yeten herkesin, Kabe'ye gidip hacc etmesi,Allah'›n insanlar üzerinde bir hakk›d›r..." Hacc 2006 1426 12. sayi sayfalar Seite 39 12. sayi sayfalar 24.04.2009 16:33 Uhr Seite 40