PDF Dökümanı - Aydoğan Durmuş

Transkript

PDF Dökümanı - Aydoğan Durmuş
TÜM YÖNLERİYLE ABD KAYNAKLI KONUT FİNANSMAN KRİZİ
Yrd.Doç.Dr. Aydoğan Durmuş Sakarya Üniversitesi, İİBF, Finansal Ekonometri
Arş.Gör. Fatih Gümüş Sakarya Üniversitesi İİBF, İşletme
Özet:
Konut piyasası ekonomilerin gelişmesinde önemli paya sahip piyasalardır. Ekonomik açıdan ileri ve geri
beslemesi çok güçlü bir sektördür. Yani bu sektör pek çok sektör ile direkt olarak ilişkili olup bunların sayısının
600’ü bulduğu tahmin edilmekte olup, konut talebi direkt ya da endirekt olarak diğer sektörler üzerinde
canlandırıcı etkiye sahiptir [ Klein ve Bestani, 2004,77].
En gelişmiş ve canlı konut sektörü ABD’dir.
Konut sektörü ABD’de ekonominin amiral gemisi olup,
milyonlarca işin oluşturulması, maaş ve vergilerle ekonomiye katkıda bulunulması, milyonlarca Amerikalının
finansal olarak kendini güvende hissetmesi bu sektör ile gerçekleşmiştir[ Berson ve diğ, 2002,61]. 1959 yılında
çok düşük seviyelerde olan konut üretim değeri 2003 yılına gelindiğinde geliştirilen mortgage sisteminin
kurumları ve döngüsü ile 16 trilyon dolar seviyelerine yaklaşmıştır. Bu ülkede konut sektörünün sağlam bir
inmeyle büyümesi mprtgage konut finansman sistemi ile gerçekleşmiştir. Fakat son yıllarda bu sistemin
işleyişinde meydana gelen aksaklılar ve etik olmayan uygulamalar nedeniyle hem bu ülke hemde dünya
ekonomisi finansal bir krizin içine düşmüştür. Bu çalışmada bu krizin görünen görünmeyen tüm yönleriyle
nedenleri üzerinde literatür taranarak durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Mortgage, ABD, Kriz, Konut
ABD KONUT FİNANSMAN KRİZİ
ABD 1929’dan sonra mortgage sitemindeki aksaklıklar yüzünden ikisi büyük ikisi küçük
olmak üzere toplam 4 ekonomik sarsıntı geçirmiştir. Bunlardan günümüze en yakın olanı ve
halen devam edip, etmesi de beklenen 5. bir kriz olarak sıralamaya koyabileceğimiz ABD
mortgage krizidir. Şimdiye değin ABD dışında Güney Asya ülkeleri, Rusya ve Güney
Amerika da ortaya çıkan krizler 2000’li yılların başında ABD ve Avrupa Ülkeleri gibi merkez
ülkelerde ortaya çıkmıştır.
Bu krizden önce çıkan krizlerinde oldukça fazla etkisi hissedilmiştir. Örneğin 90’lı yılların
başında Japonya’da da benzeri bir konut finansmanı krizi çıkmış konut fiyatları yaklaşık
olarak % 80 civarında düşmüş hatta başkent Tokyo’da krizin çok daha fazla hissedilmesi
nedeniyle o tarihlerde başkentin başka şehre taşınması bile tartışılır olmuştur.
Bu kriz temelde birçok alt nedene dayanmakla beraber krize ana neden olarak kredi veren
kuruluşların, gerek hükümetin destekleyici politikalarından destek alarak, gerekse 2002 -
2004 yılları arasında düşük seyreden faiz oranları gibi uygun ekonomik şartları da hesaba
katarak, kredi değerleme sürecinde oldukça hassas davranması gereken yerlerde kredibilitesi
ve buna göre belirlenen puanı oldukça düşük bireylere hesapsız kredi plase etmesini
gösterilebilir. İnşaat sektörü vasıtasıyla ekonomiyi canlandırma yolunu seçen ekonomi
kurmayları kredi hacmini arttırmış bu durum emlak fiyatlarını yüksek değerlere yükseltmiştir
[ TOBB,2008,2-3].
Buna ek olarak hesapsızca verilen kredilere istinaden çıkarılan menkul kıymetlere, bağımsız
yatırım bankalarının sermayelerine istinaden son derece fazla miktarlarda yatırım
yapmışlardır [ Arıkan, 2008 ,50 ]. Bu da krizin etkisini hem ülke hem de dünya çapına
yaymıştır. Çünkü söz konusu yatırım bankaları kendi sermayelerinden çok daha fazlasını
yabancı ülkelerden sağladıkları krediler ile mortgage kredilerine aktardıkları için krizden pek
çok dünya ülkesi etkilenmiştir. Örneğin Lehman Brothers yatırım şirketi 3 milyar dolar
sermayeye sahipken, 57 milyar dolar yabancı kaynaklı borç bularak son derece riskli kâğıtlara
yatırımda bulunmuştur.
ABD’ de mortgage kredisi için başvuruda bulunan şahısların kredibilitesini ölçen “Fico
Score” adlı bir puanlama sistemi vardır. Bu puanlama sistemine göre müşterilerin kredibilitesi
ortaya çıkar ve 3 çeşit mortgage türü içinde müşteriler gruplanır. Bunlar;

Prime Mortgage Kredileri ( Risk Düzeyi Düşük),

Alt A Mortgage Kredileri ( Orta Riskli),

Subprime Mortgage Kredileri ( Risk Düzeyi Yüksek ).
İlk başlarda sadece prime mortgage kredileri açan sektör Federal Konut finansman
Kurumunun (Federal Housing Finance Board) kredi ölçütlerine uymayan kişilere de kredi
kullandırmaya başlamış, zamanla birlikte Subprime mortgage piyasası ortaya çıkmıştır [Raiter
ve Parisi; 2004,4].
Aşağıdaki tablo 2006 yılına ait Sub-prime ve Prime mortgage gruplarına ilişkin göstergeler
verilmiştir.
Tablo: Sub-Prime Ve Prime Mortgage Çeşitlerine Dair Veriler
Kredinin Tipi
Prime
Subprime
Genellikle 15-30 yıl Vadeli
İlk 2-3 yılı sabit ve daha sonraki
ve sabit faiz kredili
dönemlerde değişken faizli
Değişken %85
Borç/Değer Rasyosu
%79
Sabit Faizde %79
Belgelendirme
Tam belgelendirme
Ortalama Kredi Tutarı
190,000-200,000 USD
Çoğunlukla düşük belgelendirme
ya da hiç belgelendirmeme
160,000 USD
Kaynak : www.bankofamerika.com/figures/morgtage
1993-2001 periyodunda sistemden düşük gelirli gruplara olan kredi kullandırma oranı % 80,4
oranında artmıştır[ Feisbein ve Abgar; 2004,6 ]. Yukarıda görüldüğü üzere bu artış devam
etmiş ve 2006 yılı içerisinde verilen mortgage kredilerinin % 15’lik kısmını subprime
mortgage kredileri oluşturmaktadır. Bu krediler diğer prime olarak adlandırılan iyi özelliklere
sahip kredilere nazaran daha fazla faiz oranı ve daha az avantajlı özellikler içermektedir [Age;
2004,6 ].
Bu tabloda dikkat çekici en önemli husus bu krediyi alanların sahip oldukları mal varlıkları ve
gelirleri ile alakalı belgelendirmeyi hiç yapmadıkları ya da kısmı olarak yaptıklarıdır. Bu da
bu krediyi kullanan tüketicilerin riskli tüketici grubuna dâhil olduklarını bize göstermektedir.
Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre, Subprime mortgage kredisi kullanan müşterilerin
3’te 1’inin şişirilmiş gelire sahip olduğu ve kredi müşterilerin % 60’lık kısmının eksik
bilgilendirmeye sahip olduğu ortaya çıkmıştır [Stephens ve Quilgards;2008,211].
Amerikalı araştırmacılar Hemert ve Demyankt (2007) 2007 yılından önceki 6 yılı takip eden
sub-prime mortgage kredilerini incelemiş ve bu krediyi kullananların çok büyük bir
çoğunluğunun yeterli belgelendirmede bulunmadıklarını tespit etmiştir.
Subprime adı verilen bu kredi türünün toplam krediler içerisindeki payının yükselmesi 2000’li
yıllar ile birlikte başlamıştır. ABD hükümeti 2000 yılının sonunda başlayan ekonomik
durgunluğu aşmak amacıyla faiz indirimi politikası (2002-2004 yıllarında yıllık %1,8 değerini
aşmamıştır) ve kredilerin daha cömertçe kullandırılması yoluna gitmiştir. Bu amaçla daha
önceleri pek çok alanda kredi kullanmak isteyip de yeterli standartları sağlamayıp kredi
alamayan pek çok kişiye kredi kullanma imkânı tanınmıştır.
Aynı durum Birleşik Krallıkta da eş zamanlı ortaya çıkmış ve borçlanma oranlarındaki artış
gelirlerden daha yüksek gerçekleşmiştir [Brown And Taylor; 2007,615]. Bu borçlanma
oranları içerisinde de teminatı zayıf borçların yoğunluğu göze çarpmaktadır [Rio ve Young ,
2008,1209].
ABD’de 2000 yılında açılan mortgage kredileri tutarı 1,2 trilyon dolar iken bu tutar 2005
yılında 4 trilyon $ düzeyine çıkmıştır. Yani 3 yıl içerisinde kullandırılan mortgage kredisi 3
kattan daha fazla artış göstermiştir. Açılan subprime mortgage kredisine gelince, 2000 yılında
açılan subprime kredisi toplam tutarı 140 milyar $ iken 2003 yılında bu rakam 650 milyar $
düzeyine çıkmıştır. 2000 yılında verilen krediler içerisinde sub-prime kredilerinin oranı % 1,6
iken 2006 yılında bu oran % 28,6’ya kadar yükselmiştir [Golding ve diğ; 2006,7]. Söz konusu
subprime mortgage kredileri içerisinde sabit faizli olanların payı 2001 yılında % 40 iken 2006
yılında bu oran %25’lere gerilemiştir [Yüksel; 2008;3-4]. Bu da, bu kredi türünün riskini
artıran diğer bir sebep olarak ta gösterilebilir. Çünkü değişken faizli kredilerin üzerindeki faiz
oranları daha sonraki yıllarda gerçekleşen olumsuz ekonomik şartlar ve yükselen enflasyon
oranlarına göre tekrardan daha yüksek değerlerde belirlenmiş ve kredi alanlar daha zor bir
finansal duruma sokulmuştur.
Kötüleşen konut piyasası ve ekonomik şartlarla birlikte kredi kullananlar kendi gelirleri ile
ödeme güçlüğüne düşünce, kredi geri ödemelerinin arkası kesilmiş ve konutların bankalar
tarafından geri alınması sürecini başlatmıştır. Ancak sorunlu kredi sayısındaki artış nedeniyle
konut piyasasında oluşan arz fazlalığı konut fiyatlarını düşürmüş ve konut satışları da
yapılamaz hale gelince likidite sorunu ortaya çıkmıştır [Demir ve Diğ; 20085 ] . Piyasada ani
konut arzı olunca konutların değeri düşmüş bankaların kriz öncesi oldukça yüksek değerlerle
kaydettikleri konutlar çok düşük fiyatlara dahi alıcı bulamamıştır. Söz konusu durum
bankaların aktif yapısını alt üst etmiştir.
Kredi kullananlar için gider olarak kaydedilen geri ödemeler, bu kredilerden doğan alacaklar
üzerinden çıkarılan menkul kıymetlerin sahipleri için gelir olmaktadır. Dolayısıyla kredi geri
ödemeleri yapılamayınca menkul kıymet gelirleri de ödenememiştir. Bu durumdan hem
menkul kıymet sahipleri olumsuz etkilenmiş, hem de menkul kıymetlerinin değerleri
düşmüştür. Menkul kıymetlere yatırım yapan sigorta ve emeklilik şirketleri aktif değer
kaybına uğramıştır.
Menkul kıymetlerin riskini dağıtmaya çalışan ve garanti eden kuruluşlarda hızla artan ve
olağan üstü boyutlara ulaşan garantörlük görevlerinden doğan yükümlüklerini yerine getirme
konusunda olağanüstü zorluğa düşmüşlerdir. Sisteme pek çok noktada müdahil olan sigorta
şirketleri de, ödenmeyen krediler konusunda yükümlülüklerini yerine getiremez duruma
düşmüşlerdir.
Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 2008 yılı içerisinde hazırlattığı
“ABD Mortgage Krizi” adlı çalışmada bütün bunların yanında krizi hazırlayan nedenler
olarak aşağıdaki faktörler de sayılmıştır. Bunlar;

Mortgage kredisi kullandıranların sunduğu seçenekler tüketici açısından değil,
kullandıran açısından menfaatler içerdiği için, tüketiciler hangi seçeneğin uygun
olduğu konusunda iyi düşünemediler. Müşterilerin mortgage kredilerinin fiyatları
hakkında bilgi eksikliği vardı ve alternatif mortgage ürünlerinin fayda ve zararlarının
değerlendirilmesi hakkında zorluklar ile karşılaşmaktaydılar [Apgar ve diğ; 2007,21],

Kredi masrafları ve şartları hakkında geniş yazılı bildirim yokluğu,

Düşük kredi verme standartları ve bankadan bankaya değişen kredi verme standartları,

Gerçeği yansıtmayan değerlendirme ve skorlama,

Bilanço dışı kayıtta aşırıya gitme ve bu kayıtları bilanço içine alınca şişirilmiş kayıtları
geç fark etme,

Oldukça fazla sayıda kuruluş ve gittikçe anlaşılması zorlaşan karmaşık yapı,

Gittikçe karmaşık hale dönüşen bu yapı hakkında yeterli bilgiye sahip uzman kişi
azlığı,

Yanlış ve eksik risk hesaplamaları,

Denetim eksikliği,

Sistemin hızlı ve dengesiz büyümesi,

Menfaat ilişkileri,

Ekonomik canlanmanın inşaat üzerine kurulması,
Bundan yaklaşık 20 yıl önce konut piyasasının borç verme ayağına perakende şirketler
hâkimdi. [Fishbein ve Abgar; 2004, ]. 2003 yılında ABD’de ülke çapında 44.000 mortgage
broker şirketi faaliyet göstermekte ve bu şirketler toplam mortgage anlaşmalarının % 65’ine
imza atmaktaydılar. Devletin teşvik edici açıklamaları bu kuruluşları aşırı risk almaya teşvik
etti ve bir sürü psikolojisi mantığıyla tüm şirketler aşırı riskli ve çok sayıda mortgage
sözleşmesine imza attılar [Yavaş,2005,3]. Bu da krizin patlamasına neden olan diğer bir olgu
olarak görülebilmektedir.
Bu şirketler için pazara girme diye bir sorun yoktur, yani pazara giriş için hiçbir engelleyici
durum söz konusu değildir. Ayrıca bu kuruluşlar kredi kuruluşlarınınki gibi sermaye
gerekliliklerini yerine getirmek zorunda da değildirler [Golding ve diğ; 2008,7]. Ayrıca
bankaların perakende mortgage kredisi satıcıları sattıkları mortgage kredisinin batması
durumunda bunun maliyetine katlanmak zorunda kaldıkları halde, bunun tam tersine
mortgage broker’ları için bunun bir maliyeti bulunmamaktadır [Age; 2008,11].
İşin en esrarengiz ve garip tarafı ise piyasaya sürülen bunca riskli mortgage kredilerinin geri
ödenememe riskinin oldukça büyük olmasına rağmen, bu kredilere büyük çaptaki fonlarını
cesaretle aktaran dünya çapındaki pek çok yatırımcıların bu işi nasıl yaptıklarıdır [Age;
2008,11].
Etkin bir Pazar oluşumu için pazarın yarışmacı, amacına uygun kurulmuş ve hem tüketiciler
hem de üreticiler için bilgiye tam şekilde ulaşılabilir olması gerekmektedir. Bu şirketlerin
oldukça kabarık bilgilendirme notları da tüketicilerin bilgi edinmeleri önünde önemli engel
oluşturmuştur. Sayfalarca tutan bilgi notları tüketicilerin imzasına sunulduğu için tüketiciler
tam bilgilenmeden bu kâğıtlara imza atmak zorunda kalmışlardır[Age; 2008,7].
Aynı şekilde 1990 yılında en yüksek hacimli mortgage yatırımcısı ilk 25 şirket pazarın 500
milyar dolar eden % 28,4’lük kısmına hâkimken; 2005 yılına geldiğimizde içerisinde JP
Morgan, Bank Of Amerika ve Citigroup’un da bulunduğu en yüksek hacimli mortgage kredisi
veren ilk 25 şirket pazarın 3,1 trilyon $ eden % 85’lik kısmına hâkim bulunmaktaydı [ Apkar
ve diğ, 2007;17]. Sektör’ün bu kadar yoğun bir şekilde güçlü, uluslararası bağlantıları olan
yatırımcı şirketlerin eline geçmesi de elbette ki krizin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Aynı durum kredi değerleme kurumları içinde geçerlidir. Rating alanındaki iş hacminin yüzde
40'ı Standard and Poor's, diğer yüzde 40'ı Moody's ve yüzde 15'i de Fitch'in elinde
bulunmaktadır [Özgün,2008,2].
Bu şirketlerin ve hedge fonlarının yöneticileri 2/20 kuralına göre maaşlarını almaktadırlar. Bu
şu anlama gelmektedir. Şirket Ceo’ları yönettikleri fonların % 2’si kadar ve endeksin üstünde
elde ettikleri karın % 20’si kadar maaş almaktadırlar. Endeksten aldıkları gelir ve zararları
asitmetrik bir durum sergilemektedir. Eğer indeksin üstünde gelir elde ettikleri takdirde bu
yöneticiler iyi kazanırlar. Diğer yandan eğer yöneticilerin yönettikleri fon, indeksin altında
kalırsa kısa dönemde fonun değeri endekse yaklaşana değin zararları az olmaktadır. Bu da bu
yöneticileri hırslandırmakta ve çok daha fazla hırs alma konusunda cesaretlendirmektedir [
Golding ve diğ; 2008,18].
Kredi değerleme kuruluşlarının da krizin patlak vermesinde etkileri söz konusudur. Özellikle
sub-prime kredilerinin gerçek düşük değerin bulunmasındaki yanlış kurulmuş modelleri hem
krizin oluşmasında hem de ABD’de 1990-2004 yılları arasında konut fiyatlarının yüksek
değerlenmesinde açıklayıcı bir etken olarak görülmektedir [Age; 2006,14].
Mortgage kredi risklerinin yanlış hesaplanması, evin peşin alınan değerinin yüzde 1’lere
kadar düşmesi, önceden devletin yaklaşık % 80 oranında gözetiminde olan kredilerin
şimdilerde ise % 3’lere kadar düşmesi de tespit edilebilen kriz sebepleri arasında sayılabilir.
Ortaya çıkan krizde evlerin maliyetinin neredeyse tamamına yakınının fonlanmasının da payı
vardır. Kriz öncesinde Sub-prime mortgage kullananların büyük çoğunluğunun satın almayı
planladıkları konutların değerinin neredeyse tamamının fonlandığı yapılan bir araştırmayla
ortaya çıkmıştır ve Standart And Poors’un yaptığı bir çalışmada Home To Value oranının %
95 olduğu kredilerin riskinin, % 80 olanlara nazaran 3 kat, Home To Value oranının % 100
olduğu kredilerin riskinin, % 80 olanlara nazaran 4 kat daha fazla riskli olduğu açık bir
şekilde vurgulanmıştır [Goldstein,2004,4 ].
Amerika’daki bu olumsuz durum bir mali balon oluşumudur. Yakın dönemde 1980’lerin
sonunda Japonya’da gayrimenkul ve hisse senedi piyasasında oluşan balon ve akabinde 1990
yılında baş gösteren çöküş; Norveç, Finlandiya ve İsveç’te 1980 ve 1990’lı yılların başında
yaşanan benzer deneyimler bu konudaki en tipik örneklerdir [Ataman,2005,59].
Oluşan mali krizden 2 milyonu aşkın aile direkt olarak etkilenmiş ve evlerini kaybetme
durumuna düşmüşlerdir. Bu ailelerden azımsanmayacak önemli bir kısmı etkin kökene sahip
ailelerdir [Peterson,2008,2]. Ayrıca zenci vatandaşlara yoğunlukla düşük düzeyde
düzenlemelere sahip kuruluşlardan kredi sağlandığı, beyazlara ise Yatırım Ortaklıkları
Kanunu
(Community Reinvestment Act) çerçevesinde yönetilen bankalarca kredi
sağlandığına dair kesin verilerde bulunmaktadır [ Apgar ve diğ; 2007,3]. Ayrıca düşük gelirli
vatandaşlar kötü özelliklere sahip mortgage kredilerini satın almaları konusunda sistemsel
olarak yönlendirilmişlerdir. [Age;2007,15].
Sonuçta daha önceden mevduata toplama yetkisi ve kredi kullandırma izni olmayan yatırım
bankaları ile yatırım bankacılığı ve mortgage menkul kıymet işine girme yetkisi olmayan
bankalar bu yetki ve izne kavuşunca, bilanço dışı varlıklara bağlı olarak almış oldukları riskli
ürünler, kriz ile birlikte pazarsız kaldı. Bu ürünler, fiyat oluşumu ve pazarı kalmadığından
deyim yerinde ise tam bir “finansal atık” konumuna düştüler [Arıkan; 2008,50 ].
2008 yılının ikinci çeyreği sonunda, Citibank, JP Morgan, Bank Of Amerika, Goldman Sachs,
Merrill Linch ve Lehman Brothers’ın bu tür ürünlerden yatırımları toplamı 500 milyar doları
geçmektedir [ Gürses ;2008, ].
2000 yılında piyasada 500 milyar dolar yöneten hedge fonların, 2007 yılında 2 trilyon doları
yönetmesi de piyasadaki risk alıcı hareketleri anlatan önemli bir veridir [TOBB; 2008,5].
Bu şirketler ellerinde kalan piyasası ve pazarı oluşmayan finansal atık hükmünde olan bu
ürünlerden dolayı olağanüstü bir finansal dar boğaz ile karşılaşmaları 2007 yılının ikinci
yarısı ve 2008 yılı boyunca gündeme oturmuştur. Federal hükümet zor durumda olan şirketleri
kurtarmak amacıyla piyasaya müdahale etmiştir.
Son olarak ise Fredie Ve Fannie ile alakalı girişimlerde bulunmuştur. Devlet destekli
kuruluşlar ( Freddie Mac ve Fannie) hakkında devletin bu kuruluşların batmasına kesinlikle
izin vermeyeceği hakkında bir teori vardır [ Petersen,2008,4]. Bu teoriden ya da genel
kanaatten dolayı şimdiye kadar piyasada işler iyi gitmiş ve Amerikan modeli iyi işlemiştir.
Ayrıca bu ülkede sistemin diğer ülkelerden farkı ve pazarın büyüklüğü menkul
kıymetleştirmeye olan güvenden kaynaklanmaktadır [ Green ve Watcher; 2005,93]. Subprime
mortgage krizinin çıkması ile beraber borçlarını çeviremeyen bu yarı özerk kuruluşlar, bu
genel kanaati doğrular şekilde devletleştirilmiş ve borçları devlet tarafından üstlenilmiştir.
Federal hükümet bu yolla 5 trilyon doları (5,2 Trilyon Dolar) aşan kredi hacmine sahip bu iki
kurum üzerinden 11 trilyon dolarlık mortgage sistemini kurtarmayı amaçlamaktadır [ Arıkan;
2008,51].
Son açıklanana rapora göre 7,36 trilyon dolarlık bir kayıp söz konusu olup, bu rakam
ABD’nin
İkinci
Dünya
Savaşında
harcadığı
rakamın
(enflasyon
düzeltmesi
ile
birlikte)neredeyse iki katıdır [http://www.cnbc.com/id/27719011]. Diğer bir veriye göre ise
krizin
mali
faturası
II.
Dünya
savaşının
maliyetinin
dört
katını
geçmiştir
[www.zaman.com.tr]. Bu ülkede 2009’un başı itibariyle işsizlik ve eksik istihdam (iş aramayı
bırakanlar ve part-time çalışanlar) toplam olarak yüzde 20’lere ulaşmıştır. Bu rakam 1945’ten
bu yana gerçekleşen en büyük rakamdır. Geçen yıl (2008) 160 bin mağaza kapanmış ve 200
bin mağazanın daha 2009 yılı içinde kapanması beklenmektedir [Miranda;2009]
Subprime mortgage kredilerinde büyük bir problemin ortaya çıkacağı krizin ortaya
çıkmasından önce pek çok kişi tarafından dile getirilmekteydi ama 2003-2005 yılları arasında
yüksek değerlenen konut fiyatları bu krizin bir süre maskelenmesine neden olmuştur [Hemert
ve Demyankt;2007;2]. Hemert ve Demyankt ayrıca internet üzerinden yazdıkları başka bir
yazıda ise krizin Amerikan ekonomisi üzerinde olumsuz etkisini devam ettireceği kanaatinde
olduklarından
da
bahsetmektedirler
[http://w4.stern.nyu.edu/sternbusiness/spring_2008/
subprime.html] .
Bunun sebebinin kriz ortaya çıkmadan önceki birkaç yılda verilen sub-prime mortgage
kredilerinin geri ödemesinde yaşanacak muhtemel aksamaların daha ortaya çıkmadığı ve
bunun önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacağı olarak görülebilir. Zaten hali hazırda yaşanan
krize 2000-2004 yılları arasında dağıtılan sub-prime mortgage kredilerinin neden olduğu
ortada olup, son yıllarda dağıtılan bu tür kredilerin olumsuz etkisinin daha sonraki yıllarda
ortaya çıkacağı kuvvetli şekilde tahmin edilmektedir.
Şu an için Birleşik Devletler ekonomisi çok büyük bir risk altındadır. Eğer kriz derinleşir ve
mortgage ile kredi alanlar ellerindeki konutları bankalara geri iade ederse, zaten mevcut
yapıları itibariyle aktiflerinin yarısı konut değerlerinden oluşan ülke çapındaki 8.500 bankanın
çok zor duruma düşeceği öngörülebilir.
ABD hükümeti bu krizin ekonomide sebep olduğu hasarı giderebilmek için çeşitli diğer
tedbirleri de almaktadır. Bunların başında faiz oranlarını düşürmek suretiyle piyasaya giren
parayı kontrol etmek gelmektedir.
Diğer bir tedbir ise 850 milyar $’lık kurtarma paketinin uygulamaya konmasıdır. Bu paket ile
birlikte bankaların zararları kapatılmaya çalışılacaktır. Bu paketin kısa dönemde yararları
olacağını söylenmekle birlikte, beraberinde piyasa için muhtemel dezavantajlara sahip
olabileceği de söylenebilir. Örneğin piyasadaki dolar fazlalığı enflasyonu tetikleyebilir.
Ayrıca ABD merkez bankası tarafından basılan doların piyasada bol bulunması değerini
düşürebilir bununda elbette ki tüm dünyadaki dolar üzerinden değerlenen finansal varlıkların
değerini düşürebileceği ihtimal dâhilindedir.
Devletleştirilen şirketlerin bilançolarındaki varlıkların iyi varlık- kötü varlık ayırımını yapmak
oldukça zor gözükmektedir. Çünkü bilançolardaki mortgage menkul kıymetlerinin çeşitliliği
çok fazladır ve bunların cari pazar değerinin tespit edilebilmesi oldukça güçtür. İlk 5 ay içinde
incelenebilen şirketlerin bilançolarındaki varlıkların %80’inin değersiz nitelikte olduğu
görülmüştür. Şirketlerin bilançolarında varlıktan çok daha fazla senet bulunmaktadır.
Bunlardan dolayı gayrimenkullerin satılması ve pazara nakit aktarılması ile piyasaların eski
haline dönmesi oldukça uzun zaman alabilecektir.
Bu konuda diğer bir gelişme ise ülkeye gelecek olan varlıklı göçmenlerin sayısının artmasını
teşvik etmek amacıyla bu kişilere konut alımında pek çok kolaylığın sağlanacağının
açıklanmasıdır. Ayrıca bir ev alana bir ev ya da bir arabanın promosyon olarak verileceği de
bazı şirketler tarafından duyurulmuştur. Bu tedbirler aslında ülkenin konut sektöründeki krizin
büyüklüğünü ve ülke içinde alınan tedbirlerin yetersizliğini göstermede önemli bir veridir.
ABD’deki finansal kriz elbette ki tüm dünyayı etkisi altına alacak ve etkileyecektir. Dünyada
özellikle de Avrupa da pek çok yatırımcı kuruluşun şuan değersiz duruma düşen mortgage
ürünlerine yatırım da bulunup zarar etmesi tüm piyasaları tedirgin etmektedir. Örneğin Fannie
Mac ve Freddie Mac’ın garantisi altında paketlenip çıkarılan menkul kıymetlerin en önemli
alıcılarını arasında Japon Endüstri bankası ve büyük bir banka olan Nomura Securities
bulunmaktadır [Rose ve Haney; 1990,98]. Bu durum bize ABD’nin finansal krizinin yükünün
önemli bir kısmını dünyanın önde gelen ekonomilerine fatura edildiğini açık bir şekilde
göstermektedir.
Kriz için pek çok ülke tarafından açıklanan irili ufaklı ekonomik paketlerin işe yaramaması
durumunda ekonomistler tarafından ikinci dalga daha derin bir krizin Dünyayı sarsabileceği
tartışılmaktadır.
Bu kriz konut finansmanı konusunda bizleri aşağıdaki konularda bir kez daha düşünmeye
sevk etmektedir [ Janna Ve Diğ; 2008,5].

Ev halkı tüketim-tasarruf fonksiyonu

Varlık enflasyonu konusunda Merkez Bankalarının rolü

Konut finansmanında kullanılan finansal varlıklar
Kısa ve orta vadede piyasalarda nakit sıkışıklığı doğuracağı kesin gözüken krizden dolayı
doğrudan yatırımların kısılacağı ve piyasaların resesyon yani durgunluk dönemine gireceği
beklenmektedir. Ayrıca Ülkemiz gibi cari açığı yüksek seviyelerde seyreden ülkelerin cari
açığın finansmanında zorluk yaşayacağı, cari açığın finansmanının maliyetinin artacağı
öngörülmektedir.
Sonuç
Bu finansal krizin çalışmamızda izah edildiği üzere pek çok nedeni olup, sadece finans yönü
üzerinde durulan krizin ekonomik bir krize dönüşme ihtimali son zamanlarda pek çok iktisatçı
akademisyen ve yazarlar tarafından öngörülmektedir. Bu krizin pek çok sebebini 2 ana sebebe
indirgeyebiliriz. Bunların birincisi çok para kazanma hırsıdır. Özellikle ABD’de ekonomi ve
finans; daha çok kar elde etme, daha fazla risk alma, rekabetin bir gereği gibi düşünülen diğeri
yok etme üzerine kurulmuştur. Buda hırsı netice vermektedir ki uzun yıllar devan eden bu
zihniyet en sonunda çok büyük bir finansal ve ekonomik bir problemi dünyanın gözleriönüne
sermiştir.
Diğeri ise dünya çapında toplanan fonların ABD ve diğer büyük çaplı ekonomilere
aktarılmasını sağlayan “ Sen çalış ben yiyeyim” şeklinde özetleyebileceğimiz finansal
döngüdür. Çok uzun yıllardan beri ülkelerin bir bölümünün Japonya ve Çin gibi bazıları
gönüllü olarak, bazıları ise ekonomik sebeplerden dolayı ABD’nin merkezinde olduğu pek
çok ekonomiyi fonları ile desteklemişlerdir. Üretilerek elde edilen fonlar değerli kağıtların
finansmanı ya da ABD gibi ülkelerin güdümünde olan çeşitli kuruluşlarda fon kullanma
nedeniyle bu ülkelere akmıştır. Çok büyük çaplara ulaşan bu fonlar yerinde ve etik olarak
kullanılmayınca batmış ve tüm dünyanın problemi haline gelmiştir.
Şimdiye değin dünya çapında etkisi olan her büyük olay yeni bir ekonomik, sosyal ve siyasi
düzeni ortaya çıkarmıştır. Endüstri devriminin doğurduğu ve II dünya savaşının güçlendirdiği
kapitalist sistem ve yine buna muhalif ortaya çıkan komünist sistem bunlara örnektir. Bu
finansal krizinde arkasından siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlerin gerçekleşebileceği
ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır. Etik değerlerin daha fazla dikkate alınacağı, hırs ve
bencilliğin yerine ortak faydanın göz önünde tutulacağı bir ekonomi tüm ülkelerde yoğun bir
şekilde tartışılmaya başlanmıştır.
Kaynakça:
TOBB; “ ABD Mortgage Krizi” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Meclis Toplantısı”
İstanbul ; 22 Eylül 2008
ARIKAN, Naci ; ” ABD Finans Piyasalarında Yaşanan Son Kriz Ve ABD Yönetiminin
Krizden Çıkma Planları “ ; Vergi Dünyası Dergisi ; yıl:28 ; Sayı:326 ; ISSN 1300 851X Ekim
2008
RAITER Frank, PARICI, Francis ; “ Mortgage Credit And Evaluation Of Risk Based
Pricing ” ; Harward University Working Paper Series ; BABC 04-23 ; February; 2004
FEISBEIN Allain; APGAR William ; “ The changing Industrial Organisations Of House
Finance And The Cahanging Role Of Community-BAsed Organisation” Joint Center for
Housing Studies Harvard University; BABC 04-09 May 2004
STEPHENS Mark ; QUILGARS Deborah; “Sub-prime Mortgage Lending in the United
Kingdom” European Journal of Housing Policy Vol. 8, No. 2, pg: 197–215, June 2008
HEMERT, Y; DEMYANKT, O; “Understanding the Subprime Mortgage Crisis” Working
Paper Series; http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1020396 October 2007
BROWN Sarah; TAYLOR Karl “ Household Debt And Financial Assets: Evidence From
Germany, Great Britain And The USA” Journal of Statistical Society” Part:3 Pages:615-643;
2008
YOUNG Garry; RİO Ana ; “ The Impact Of Unsecured Debt On Financial Pressure Among
British Households” ; Applied Financial Economics Journal, 2008, v:18,
Pages = 1209–
1220
GOLDİNG Edward, GREEN Richard K; MCMANUS; “Douglas A. Imperfect Information
and the Housing Finance Crisis” Joint Center for Housing Studies Harvard University;
UCC08-6; February 2008
YÜKSEL, Volkan ; “ Subprime Mortgage Kredileri “ Yaklaşım Dergisi; Şubat 2008, Sayı:
182
DEMİR Faruk; ERMİŞOĞLU Emine; KARABIYIK Ayşegül; KÜÇÜK Ayhan; “ ABD
Mortgage Krizi” Bankacılık Düzenleme Ve Denetleme Kurulu Çalışma Tebliği ; Ağustos
2008 www.bddk.gov.tr
APGAR William; BENDİMERAD Amal and ESSENE Ren S. ; “Mortgage Market
Channels And Faır Lendıng: An Analysıs Of Hmda Data” ; Joint Center for Harward Studies
; April 25 2007
YAVAŞ, Abdullah; A’dan Z’ye Mortgage” Türkiye Bankalar Birliği; Konferans Sunumu,
Haziran 2005
ÖZGÜN, Mahmut; “Dünya Ekonomisinin Yeniden Yapılanması Gündemde”
MÜSİAD
Sektor Kurulları Toplantıları; 2008
GOLDSTEIN, Ira ; “ Bringing Sub-Prime Mortgages To Market And The Effect ON Lower
Income Borrowers” ; Harward University Working Paper Series; BABC 40-7 February 2004
ATAMAN; Pekin ; “Seçilmiş Ülkelerde Gayri Menkul Fiyatları Ve Bankacılık Sektöründe
Gelişmeler” Bankacılar Dergisi Sayı:54 2005
PETERSON, Christopher L. ; “Over-Indebtedness, Predatory Lending, And The
Internationalpolitical Economy Of Residential Home Mortgage Securitization: Comparing
The U.S. Subprime Home Mortgage Lending Crisis To Home Finance İn The United
Kingdom,
Germany,
And
Japan”
January
2008;
Working
Paper
Series
http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1083184
ARIKAN, Naci ; ” ABD Finans Piyasalarında Yaşanan Son Kriz Ve ABD Yönetiminin
Krizden Çıkma Planları “ ; Vergi Dünyası Dergisi ; yıl:28 ; Sayı:326 ; ISSN 1300 851X Ekim
2008
GÜRSES,
Uğur
;
“
Krizin
Finansal
Atıkları“
http://www.radikal.com.tr/Default.
aspx?aType=YazarYazisi&ArticleID=899858
GREEN; Richard ; WATCHER, Suzan ;
“ The Housing Finance Revolutıon” , 31.
Economic Policy Symposıum: Housıng, Housıng Fınance & Monetary Policy; August 31 ,
2007
MIRANDA,
David;
“Greed
Fueled
American
Economic
Crisis
II”
http://www.yeniasya.com.tr/2009/02/18/yazarlar/rmiranda.htm
ROSE, Peter; HANEY, Richard ;“The Players In The Primary Mortgage Market” ; Journal
Of Housing Researh; Volume:1 Issue:1 Pages:91-116 1990
JANNA Michel; CLAVİJO Sergio; MUNOZ Santiago “The Housing Market in Colombia:
Socioeconomic and Financial Determinants” ; Inter-American Development Bank Banco
Interamericano de Desarrollo Research Department Departamento de Investigación Working
Paper #522 ; 2005; http://idbdocs.iadb.org/wsdocs/getdocument
KLEIN, Johanna; BESTANI, Robert ; ” Housing Finance In Asia” ; Asian Development
Bank Workig Paper , 2004
BERSON, David; LEREAH, David; MERSKİ Paul; NOTHAFT, Frank; SEİDERS, David
; “ Americas Home Forecast: The Next Decade For Housing And Mortgage Finance”
Homeownership Alliance Report 2002
www.bankofamerika.com/figures/morgtage
http://w4.stern.nyu.edu/sternbusiness/spring_2008/subprime.html
http://www.cnbc.com/id/27719011

Benzer belgeler

KÜRESEL FİNANSAL KRİZ: NEDENLERİ VE SONUÇLARI

KÜRESEL FİNANSAL KRİZ: NEDENLERİ VE SONUÇLARI yöneticileri hırslandırmakta ve çok daha fazla hırs alma konusunda cesaretlendirmektedir [ Golding ve diğ; 2008,18]. Kredi değerleme kuruluşlarının da krizin patlak vermesinde etkileri söz konusudu...

Detaylı

iktisat teorisi ıı

iktisat teorisi ıı düzeyine çıkmıştır. 2000 yılında verilen krediler içerisinde sub-prime kredilerinin oranı % 1,6 iken 2006 yılında bu oran % 28,6’ya kadar yükselmiştir [Golding ve diğ; 2006,7]. Söz konusu subprime ...

Detaylı

PDF ( 0 )

PDF ( 0 ) subprime mortgage kredileri içerisinde sabit faizli olanların payı 2001 yılında % 40 iken 2006 yılında bu oran %25’lere gerilemiştir [Yüksel; 2008;3-4]. Bu da, bu kredi türünün riskini artıran diğe...

Detaylı

Baskı önizleme - Eğitim Bilim Toplum

Baskı önizleme - Eğitim Bilim Toplum ABD’de 2000 yılında açılan mortgage kredileri tutarı 1,2 trilyon dolar iken bu tutar 2005 yılında 4 trilyon $ düzeyine çıkmıştır. Yani 3 yıl içerisinde kullandırılan mortgage kredisi 3 kattan daha ...

Detaylı