İşçi - Köylü - Özgür Gelecek

Transkript

İşçi - Köylü - Özgür Gelecek
Bayramlar, çocuk “teröristler” ve
yaşamı “değersiz” insanlar
İşçi-köylü
16 Ağustos’ta Şehit Kemal Mahallesi’nde ara
sokaklara giren kolluk kuvvetleri 7 yaşındaki
Hasan Borak’ın peşinden evlerine kadar gelerek,
evinin avlusunda hem çocuğu hem de onlara engel
olmaya çalışan annesini darp etmişlerdi. Bu sırada
evde bulanan baba Nezir Borak da olaya müdahale
etmiş ve bunun üzerine çocuğu gözaltına alamayan
faşist kolluk kuvveti, Borak’ı başından silahla vurarak ağır yaraladı. Hastaneye kaldırılan ve ölüm-
den dönen Borak, şimdi yatalak durumda... 5 çocuklu Borak ailesinin geçimi de ailenin 15 yaşındaki tamirci çırağı olan ve 40 TL haftalık alan
Mazlum’un küçük omuzlarına kalmış durumda.
Akrabaların cüzi yardımları ve ayarlanmaya çalışılan “engelli maaşı” ailenin tek umudu…
7 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan eden faşist
devletin kolluk kuvvetleri, hiçbir yerde zulmünü
“esirgemedi” Borak ailesinin üzerinden. Şırnak’ta
köylerini yaktı, büyük kardeş İbrahim’i bu köy yakmaları sırasında katletti, Mersin’e göçe zorladı. Ne
de olsa Borak ailesi Kürt ulusundandı. Yani devlet,
bu aileyi “öldürebilir”, cesedini yakabilir, tanınmaz
hale getirebilir, çocuklarını “terörist” ilan edebilir,
Enver Turan’ı katledebilir, küçük bedenlerini roketatar ya da yaşından büyük sayıda mermiyle parçalayabilir ya da hapse atabilirdi! İmha da edebilirdi
K Sayfa 4
inkar da!
Demokratik Halk İktidarı İçin
Demokrasi masalı buraya kadar!
Sayı: 73
* 1-14 Ekim 2010
* F iyatı: 1.50 TL
Referandum öncesi, demokrasi için oy
isteyen AKP, sandıklar açılır açılmaz gerçek
yüzünü göstermekte gecikmedi. Bize anlatılan “demokrasi masalı” da sona ermiş oldu.
Hakkâri’de yaşanan saldırıda 9 kişi katledildi. AKP suçluyu birkaç saniyede buldu.
Ancak adres gösterdiği PKK, saldırıyla ilgisi
olmadığını açıkladı. Köylüler saldırıyı devlet güçlerinin yaptığına inanıyor.
TZP-Kurdi’nin anadilde eğitim talebiyle
başlattığı okulları bir hafta süreyle boykot
eylemi de AKP’nin saldırılarından nasibini
aldı. Özellikle bölgedeki okullar polis, asker
ve jandarma terörüne sahne oldu.
Avcı iken av olan bir
kontrgerillanın
çırpınışları
Ünlü polis/kontrgerilla şeflerinden,
kitabı yazmadan ve kendi isteğiyle
merkeze alınmadan önce Eskişehir Emniyet Müdürü olarak görev yapan Hanefi
Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar. Dün
Devlet Bugün Cemaat” adıyla bir kitap
yazdı. Yer yerinden oynadı! Kitap yüksek tirajlarla 5 baskı yaptı. Korsanlarının
miktarını bilinmiyor. Yaklaşık 600 sayfalık kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci
bölüm Devlet, ikincisi Cemaat! Birinci
bölümde devletin yaptıklarını, ikinci
bölümde ise Cemaatin (Fetullah Gülen
Cemaatinin) icraatlarını, esas olarak da
polis içindeki örgütlenmesini anlatıyor
K Sayfa 7
Avcı kitabında.
İşçi-köylü’den
Referandum sonuçları ve
olası bazı gelişmeler
4 Sayfa 15
C
M
Y
K
Hakkâri’de boykotun intikamı: KATLİAM
Sosyalist Demokrasi Partisi ve Toplumsal Özgürlük Platformu’na yapılan
operasyon, Devrimci Karargâh operasyonu
olarak lanse edildi, 13 kişi hukuksuz bir şekilde tutuklandı.
Hapishanelerde tecridin kaldırılması talebiyle Ankara’ya yürüyen TAYAD’lılar Bolu’da faşistlerin linç saldırısına uğradı. Saldırı
sırasında hiçbir şey yapmayan polis, saldırıdan sonra TAYAD’lıları gözaltına aldı.
AKP’nin demokrasisi bir avuç asalağın
dizginsiz sömürüsüdür. Hukuksuzluğun, temel hak ve özgürlüklere saldırıların artmasıdır.
16 Eylül günü Hakkâri’nin Geçitli (Peyanis) köyü yakınlarında yola döşenen mayının köylüleri taşıyan minibüsün geçişi sırasında patlaması
sonucu dokuz kişi öldü.
Referandum tartışmaları sıcaklığını korurken, Hakkâri’de yaşanan saldırı ile ülke
gündemi bir anda değişti. Benzerlerine daha
önce sıkça tanık olduğumuz katliamın üzerinden birkaç dakika geçmeden devlet failleri buldu. BDP ile hükümet arasında
yapılması planlanan görüşmelerden hemen
önce ve PKK’nin ilan ettiği tek taraflı eylemsizlik kararının bitmesine dört gün kala
gerçekleşen bu saldırı yeni tartışmaları da
beraberinde getirdi.
“ASILMAYIP BESLENEN”LERE
UYGULANAN HÜCRE TİPİ
ZULÜM; DİRİ DİRİ GÖMME...
Ağırlaştırılmış müebbet cezası olan tutsaklara uygulanan tecrit, son süreçte özellikle
Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde yaşanan yeni
hak gasplarıyla yeniden gündeme geldi.
Çeşitli hapishanelerde günde 5-6 saat uygulanan havalandırma haklarının daha da kısıtlanması ve koşullarının sürekli ağırlaştırılması üzerine tutsaklar çeşitli biçimlerde
direnişlerini sürdürüyor. Ağırlaştırılmış müeb-
Sınıfsal Yaklaşım
Ne 12 Eylül mazidir
ne de ona karşı
mücadele!
Sayfa 3
Hakkâri uzunca bir süredir devletin özel
olarak üzerinde durduğu-hedef seçtiği illerin
başında geliyor. Kürt halkına yönelik her
türlü saldırıya karşı en radikal duruşun sergilendiği bölgede, gerillanın büyük bir prestiji
var. Sandıklar açılırken beklentisi sorulan Erdoğan’ın “Hakkâri dışında bir sorun olacağını sanmıyorum” sözleri de bu yönelimin
işaretlerini taşıyor. Hakkâri halkı referandumda yüzde 94’lük bir boykot oranı ile taK Sayfa 4
rihi rekora imza atmıştı.
SİZE BOYKOT DA
YASSAAK!
İmha ve inkâr politikaları, Kürt ulusu ve
en çok da Kürt çocukları her gün yeni bir
saldırıya maruz bırakılıyorlar.
Her seferinde dile getirilen Kürt ulusunun anadil talebi, bu kez de Kürt Dili ve
Eğitim Hareketi (TZP-Kurdi) Platformu’nun başlattığı okul boykotu eylemiyle
gündeme getirilmiş oldu. Kürt ulusunun
haklı ve meşru mücadelesinin önemli bir
ayağını oluşturan anadilde eğitim bu kez de
hakkın bizzat sahipleri, bozuk eğitim sistemlerinin belki de en mağdurları tarafından
K Sayfa 5
talep edildi.
betten hükümlü tutsaklardan Ali Gülmez ve
Muzaffer Öztürk içinde bulundukları
koşulları anlatan ayrıntılı bir mektubu
gazetemize yolladılar.
İdam cezasının kaldırılmasından sonra
yerine getirilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis”
cezasıyla tutsakların hangi ortamda yaşama
mahkûm edildiği, “ölünceye kadar” tek kişilik hücrelerde fiziki ve psikolojik ne tip tahribatlar yaşandığının anlatıldığı mektupta özellikle hapishane idarelerinin kendilerine verilen
geniş yetkilere dayanarak bir de disiplin
cezalarıyla ağır olan tecrit koşullarının daha da
ağırlaştırılması vurgulanmaktadır. K Sayfa 5
Göğün yarısı
Her gün Fatmagül’le
aynı suçu işliyoruz!
Sayfa 2
* IS SN: 1307-878X
Evrensel bakış
Irkçı yükselişe inat,
emekçiler hedefe
kilitleniyor
Sayfa 11
Pusula
Sınıf mücadelesinde
eğitilmiş güçlerin
rolü
Sayfa 12
Esenyurt işçileri
hukuk mücadelesini
kazandı
Sendikadan istifa etmedikleri
için işten çıkartılan belediye işçilerinin hukuk mücadelesinde mahkeme heyeti, 54 işçi için işe iade
K Sayfa 8
kararı verdi.
Sisin ardında uzanan
bir tarih: Ahtamar
Kilisesi
19 Eylül günü, inkarla geçen 95
yılın ardından, uzunca süredir tartışmalı olan ayin gerçekleştirildi.
Ahtamar; kiliseleri tahrip etmek,
ya camiye ya da müzeye çevirmek
politikasından kurtarılmayı bekliK Sayfa 6
yor hala.
Allianoi antik kenti
gömülüyor
Bergama ilçe sınırları içinde yer
alan Allianoi antik kentindeki tarih
katliamı sadece tesadüftür. Su kaynağı az uzağında bulunsaydı, kent
sular altında kalmayacaktı. O zaman da bu alanda yapılan baraj
haklı mı sayılacaktı? K Sayfa 13
Asrın projesinde
direniş kazandı
Asrın projesi olarak tanıtılan
Marmaray, sadece devasa bir
yapıt olarak değil, bünyesinde
yaşanan direniş ve zaferleri de beraberinde alarak tarihe geçecek.
K Sayfa 9
Kadın cinayetleri ve
bir İstanbul “masalı”
3 Mart 2009’da Etiler’de bir çöp
konteynırında parçalanmış cesedi
bulunan Münevver Karabulut cinayetinin faili Cem Garipoğlu’nun
duruşması 24 Eylül günü Bakırköy
Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformu da
sabah saat
09.00’dan
itibaren
oradaydı…
K Sayfa 2
2 / YEN‹ KADIN
‹flçi-köylü 73
GÖ⁄ÜN YARISI
dan topluma, dönemden döneme toplumdaki alg›lan›fl biçimi ufak tefek farkl›l›klar arz etmifltir.
Kimi zaman tecavüz kad›n›n kendisine de¤il “sahibine” (baba, efl, erkek evlat) yönelik suçlardan say›ld›¤› için, hele de bu “sahip” asil bir aileye mensupsa en a¤›r biçimde cezaland›r›lmas›na tan›k
olunsa da, her zaman kad›n›n “suçu” sabit görülerek kimi zaman yasalarla ama esas olarak da toplumsal olarak cezaland›r›lan hep ama hep kad›n olmufltur.
Kad›n›n kendisi bile suçlu oldu¤una öylesine
inand›r›lm›flt›r ki, bafl›na gelenleri anlatmas› ço¤unlukla “suçunu itiraf” etmekle özdeflleflmifltir. Zaten
bu ve benzeri nedenlerle, bu sald›r›ya dair verilen
istatistikler buzda¤›n›n hep görünen k›sm›na dair
olarak kalm›flt›r/kalmaktad›r. Sadece evlilik içi tecavüz vakalar›n›n say›s› tespit edilebilse dahi buzda¤›n›n görünmeyen k›sm›n›n nas›l büyük bir kütle
oldu¤u ortaya ç›kar.
Türkçede tecavüz yerine “›rza geçme” kavram›n›n kullan›lmas› bile bafll› bafl›na bir bak›fl aç›s›n›
yans›t›r. Tecavüz eden kifli, kad›n›n ›rz›n› (namusunu) kirletmifl say›l›r (kendisi hep temiz kal›r!). “Irz›na geçilen” kad›n art›k “namusunu yitirmifltir, kirletilmifltir!”
Tecavüz için bofluna “Her tecavüz, Allah diye
bir varl›¤›n olmad›¤›n›n kan›t›d›r” diye söylenmemifl. Tecavüz bireye yaflat›lan en i¤renç sald›r›d›r
çünkü. Bu yüzden de tecavüz, cinayetten sonra kiflinin bedenine yap›lan en büyük sald›r› olarak nitelendiriliyor. Zira “Bu sald›r› yaln›zca ma¤duru de¤il
ayn› zamanda ailesini ve toplumsal iliflki içinde oldu¤u
Her gün Fatmagül’le ayn› suçu iflliyoruz!
Önce toplum olarak, yap›lan reklamlarla bir
güzel haz›rland›k! Beren Saat’e nas›l tecavüz edilecekti! Zaten bir önce oynad›¤› dizi Aflk-› Memnu’da
“kocas›n›n” ye¤enini “ayartan” kad›n olarak h›nc›m›z bilenmifl, “Türk aile yap›s›na” yönelik bu sald›r›yla nefretimiz körüklenmiflti(!) Gerçi ye¤enle
olan iliflkilerini (özellikle de cüretkar sahneleri) gözümüze k›rpmadan izlemifltik ama bu iliflkiyi lanetlememizi engelleyecek kadar da de¤il! Tam her fley
bitmifl, Yasak Aflk’›n taraflar›ndan Bihter “hak etti¤i” cezayla topra¤a, Behlül de bilinmeze gönderilmifl, bizim içimize de bir ferahl›k gelmiflti ki, flimdi
de karfl›m›za yeni bir soruyla ç›kt›lar. Fatmagül’ün suçu ne?
Soru buydu, ama bizim toplum olarak tart›flt›¤›m›z fley Fatmagül’e nas›l tecavüz edildi¤i oldu, internette bu sahneyi izlemek için t›klama rekorlar›
k›rd›k. Böylece (ataerkil) “Türk’ün” gücünü bir kez
daha dosta düflmana göstermifl olduk(!) Kanal D
de sa¤olsun, ayn› bölümü defalarca yay›mlayarak,
interneti yeterince kullanamayan seyircilerinin içini
ferahlatt›.
Kad›na yönelik her türlü sömürü, bask›, yok
sayma, fliddet, sald›r› vs.nin tarihinden bahsederken en eski ça¤lara, s›n›flar›n bile daha ortaya ç›kmad›¤› dönemlere gitmek zorunday›z. Çünkü tüm
bu sald›r› biçimlerinin tarihi o kadar eskidir. O zamanlardan bu yana tecavüz sald›r›s› da kad›na yönelik hiç ara vermeden yaflanm›fl, sadece toplum-
1-14 Ekim 2010
konularda zaten yaral› olan bir toplumda pornografik kültürü besleyecek/meflrulaflt›racak yap›mlarla yaran›n daha da derinlefltirilmesi “ifade özgürlü¤ü”nün s›n›rlar› içinde yer almaz/alamaz. Zira
bu durum, toplumsal bir suça ifltirak etmekten baflka bir anlam tafl›mamaktad›r. Dizinin yap›mc›lar›,
pazarlayanlar›, bize sunanlar› bu suça ifltirak etmektedirler.
Tecavüz sahnesini, toplumsal bir yaraya parmak basmak amac›yla gösterilmesi yalan›n› da ortaya atmas›nlar hiç. Bu, en baflta yaratt›¤› tart›flmalar›n ana ekseni aç›s›ndan do¤ru de¤ildir. Zira
tart›flmal› sahneyi, kafalar› uyuflturucu ve alkolle
“iyi” olan 3’ü zengin 4 gencin o anl›k dürtülerine
kap›l›p iflledikleri bir fiil gibi izledik ekranda. Sabah
kendilerine geldiklerinde hepsi bin piflmand›, durumu ailelerine duyurmadan çözme derdindeydiler.
Hatta hala Fatmagül’ün girdi¤i floktan dolay› konuflamad›¤›n› ve kendileri hakk›nda bir fley söyleyemedi¤ini ö¤rendiklerinde onlarla birlikte hafiften
biz de rahatlad›k. Sinema sanat› böyle bir fleydir.
Yönetmen hangi taraftan anlat›yorsa onunla özdefllefltiririz kendimizi. Kimi zaman katilin taraf›nda yer
al›r›z kimi zaman polisin... Burada da alkolün, uyuflturucunun arkas›na gizlenmiflti her fley. Kimi sözde
bilim insanlar› da tecavüzü, erkeklerdeki karfl› konulamaz, denetlenemez itkilere ba¤lamaktad›rlar.
Ama flimdiye kadar bu karfl› konulamaz itki, sokak
ortas›nda, herkesin gözü önünde harekete geçmemifltir ne hikmetse. Karanl›kta, kimsenin göremeyece¤i yerlerde birden denetleyememektedirler
kendilerini nedense!
tüm çevresini etkileyerek, bir kriz oluflturuyor.”
Bu konunun aç›lmas›na vesile olan “Fatmagül’ün suçu ne?” filmi olsa da, dizinin yay›mlanmaya
bafllamas›yla birlikte bunlar›n tart›fl›lmamas›n› ilginç/flafl›rt›c› bulabilmeliydik asl›nda. Ama tecavüzün bir suç ve fliddet olarak alg›lanmad›¤›, tersine
cinsellikle özdefllefltirildi¤i toplumsal koflullarda bu durum, hiç de flafl›rt›c› ya da ilginç gelmiyor
bize. “Tecavüz kültürü” ile flekillenmifl bir cinsel
altyap›ya sahip toplumda tecavüz sahnesinin bir
fantezi olarak t›klanma rekorlar› k›rmas›n› garipsemiyoruz. Tecavüz gibi kad›na yönelik cinayetlerden sonra gelen en dehflet verici suçun cezas›n›n
kad›na çektirildi¤i bir toplumda “Fatmagül’ün suçu
ne” sorusuna verilen “sen kalk gecenin bir vakti
dar elbiseyle orman›n içinde dolafl, sonra da vay
bana tecavüz ettiler, vay benim ›rz›ma geçtiler, vay
k›zl›¤›m gitti de...” türünden yorumlar› yapan/onaylayan milyonlarca insanla birlikte yaflayabiliyoruz.
Peki tek tek bu milyonlar› m› suçlayaca¤›z? Tecavüzün cinsellikle özdefllefltirildi¤i bir toplumda
bunun bir kültür haline gelmemesini beklemek hayalcilik olmaz m›? Nihat Genç, “Bizler Yeflilçam’daki
tecavüz sahnelerini izleyerek mastürbasyon yapm›fl bir
nesiliz. Kimse bizden temiz duygular beklemesin” diyor. Gerçeklik gerçekten de böyleyken, “Türk
aile yap›s›na, genel ahlaka vs. vs.” uygunluktan dem
vurmak, gizlemeye bile lüzum görülmeyen bir ikiyüzlülük örne¤i de¤ildir de nedir?
Ya peki bize bunlar› söyleten dizinin yap›mc›s›
için de bir fleyler söylemek gerekmez mi? Sosyalistler elbette sansür olgusuna karfl›d›r ancak bu
Kad›n cinayetleri ve bir ‹stanbul “masal›”: Münevver Karabulut
Münevver Karabulut davas›; Münevver, 3 Mart 2009’da, Etiler’de bir çöp konteyn›r›nda parçalanm›fl bedeni ile bulundu-
Nefret cinayetleri
protesto edildi
‹rem Okan’›n 20 Eylül günü eflcinsel
oldu¤u gerekçesi ile 20 yerinden b›çaklanarak katledilmesi LGBTT taraf›ndan yap›lan
bir eylemle protesto edildi. Taksim tramvay
dura¤›nda bir araya gelen LGBTT kurulufllar› “Nefret cinayetlerinin sorumlular› devlet
sistemidir” yaz›l› pankart açarak “Okulda iflte evde transseksüeller her yerde”, “Susma
hayk›r eflcinseller vard›r” vb. sloganlar att›lar. Burada kurumlar ad›na yap›lan aç›klamay› Berat Görgülü yapt›. Nefret cinayetlerinin sistematik oldu¤unu ve devletin tüm
bu cinayetlerini görmezlikten geldi¤ini belirten Görgülü lezbiyen, gey, biseksüel bireylerin yaflam›n her alan›nda yer ald›klar›n›; yok
olmay›, görünmez olmay› reddettiklerini belirtti. Eyleme Yeni Demokrat Kad›nlar
da kat›larak destek verdi. (‹stanbul)
¤undan bugüne kad›n cinayetleri ile ilgili davalarda bir
örnek olagelmifltir.
Henüz 17 yafl›nda bir
gençti Münevver, sevgilisi(!)
“zengin, fl›mar›k, züppe velet” Cem Garipo¤lu taraf›ndan hunharca katledildi¤inde… Her gün Münevver davas› sürekli gündemde olmas›na ra¤men bir türlü yakalanam›yordu
katil Garipo¤lu. Cinayeti Cem G.’nin tek bafl›na
ifllemedi¤ine dair onlarca delil ortadayken suçlu,
katil sadece Cem G. imifl gibi gösteriliyordu.
Mesela Adli T›p Kurumu Münevver’in çamafl›r›nda iki tür sperm buldu¤unu aç›klam›fl, ancak
k›sa bir süre sonra bu delil karart›lm›flt› vs.
Dönemin ‹stanbul Emniyet Genel Müdürü
Celalettin Cerrah baflta olmak üzere egemen
feodal düzen temsilcileri Karabulut ailesine “ahlak dersleri” vermeye ve k›zlar›na neden “sahip
ç›kmad›klar›n›” sormaya bafllad›lar. Bir süre
sonra adeta pazarl›k kokan olaylar dizisi sonras› Cem G., ci¤er yerken “yakaland›”! Tabi bundan sonraki hukuki süreçte Cem G.’nin lehine
iflledi/iflletildi. Önce “canavar” ilan edildi. Ama
sonra gerek erkek egemen düzen temsilcileri
gerekse de burjuva-feodal medya taraf›ndan
Münevver’in ne “ahlaks›z” oldu¤u halka pompa
edilerek Cem G., hem halk›n gözünde hem de
hukuksal anlamda “masumlaflt›r›lmaya” çal›fl›ld›.
Bu davada yaflanan, yaln›zca, erkek egemen
düzenin kad›n öldürülen olsa dahi “suçlu oldu¤u” ve erke¤in kad›n› katletmesinde mutlaka
“hakl› bir sebebi oldu¤u” anlay›fl› ve uygulamas›
de¤ildi elbette… Garipo¤ullar› ‹srail ve Amerika ile çok yak›n ticari -ve bunun getirisi olarak
siyasi- iliflkileri olan büyük bir patron grubu!
Cem G.’nin amcas› Hayyam G. ve babas› Nida
G. TC’nin komprador burjuvazisinin ileri gelen
patronlar›ndan yani! Dolay›s›yla “güçlü/zengin/ezen”den yana olan adalet sisteminin
Garipo¤ullar› lehine dönüyor.
fiimdiye kadar ad› hep hukuksuzluklarla geçen, ifladam› Mehmet Nida G.’nin bile hiçbir
ipucu olmamas›na ra¤men tahliye edildi¤i mahkemelerden sonuncusu 24 Eylül günü Bak›rköy
4. A¤›r Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme öncesinde Karabulut ailesinin iste¤iyle Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z Platformu (KCDP) olarak bir araya geldik ve bu
mahkeme sürecine eylemlerimizle nas›l dâhil
olaca¤›m›z› konufltuk. Örgütlü kad›nlar›n bu davaya dahil olmas› demek, adalet sisteminin
ezenden yana iflleyen çark›n› t›kayacakt›.
Mahkemenin olaca¤› hafta kad›nlar› mahkeme önüne ça¤›ran KCDP imzal› bildiri ve afifl haz›rlad›k. Bildirilerimizin Taksim, Befliktafl ve Bak›rköy’de toplu flekilde da¤›t›m›n› yapt›k, stant
kurarak kad›nlarla iletiflim sa¤lamaya çal›flt›k.
Mahkeme günü (24 Eylül), 09.30’da, Bak›rköy-‹ncirli Metro ‹stasyonu önünden Bak›rköy
Adliyesi önüne yürüdük. “Biz Münevverlerin
anneleri, ablalar›, k›z kardeflleriyiz. Münevver için adalet istiyoruz!”, “Baflka Münevverler olmayacak”, “Zengine/erke¤e de¤il kad›nlara adalet”, “Parayla adalet sat›la-
Ev emekçisi kad›n iflçiler “pazarlanm›yor”
Say›n(!) Kahraman
Ev emekçisi iflçi kad›nlar, güvencesizli¤in ve taciz-tecavüzün gölgesinde çal›fl›p ekmeklerini kazanmaya çal›fl›rken; erkek egemen düzenin canlar›n›
yakt›¤› yetmezmifl gibi bir düzen temsilcisi burjuvafeodal medyan›n erkek kalemflorlar›n›n afla¤›lay›c›
hakaretlerine u¤ruyorlar.
Sabah gazetesi kalemflorlar›ndan Hasan Bülent Kahraman, 12 Eylül’de köflesinde “Kad›n
bulmak zor ifltir” bafll›kl› bir yaz› yay›nl›yor. “Hayat›nda kad›nlardan can› yanmam›fl erkek herhalde yoktur” diye bafllayan yaz›n›n kad›n› “cad›” ilan edece¤ini anlamakta zorluk çekmiyoruz.
Küçüklü¤ünden beri evlerinde kad›n iflçileri çal›flt›racak kadar “rahat” yaflayan Kahraman, bu yaz›yla ev emekçisi kad›n iflçilerin “örgütlenme sorunlar›na” de¤inmifl! Kendince, erkek egemen diliyle! “Lakayt, laubali, serkefl, sakar, dikkatsiz, özensiz” olmayan bir ev iflçisi bulman›n zorlu¤una(!) de¤inen Kahraman, kad›n iflçileri afla¤›lamaya devam
ediyor. Örne¤in “Sonra ‹stanbul’a tafl›nd›m. Önce
Hatice’yi buldum. Ya da her zaman oldu¤u gibi efl dost,
benim için buldu. O da iyi bir insand›. O da çok çilemi
çekti. O da hassast›. Derken ayr›ld›. Muhtemelen beni
b›rakan di¤erleri gibi hamile kald› ve çocuk do¤urmaya
gitti” diye yazan Kahraman, yaz› boyunca iflçiler için
bir örgütlenmenin yarat›lamamas›ndan, iyi(!) bir kad›n iflçi bulman›n ne kadar zor oldu¤undan yani
Türkiye’nin henüz o kadar “modernleflemedi¤inden” yak›n›yor. Kad›n iflçi aramay› da, “… halimden
anlad›¤› ve halime ac›d›¤› için ‘elindeki kad›nlar›’ edip
eyleyip bir imkân bulup bana da ‘ayarl›yor’ ama onlar
da gene hamile kal›p evi terk ediyordu” tarz› afla¤›lay›c› sözlerle, sanki kad›n iflçiler “pazarlan›yormufl”
gibi anlatan Kahraman yaz›s›n› “Sorun büyük: Kad›n
ar›yorum” sözleriyle bitiriyor.
Bu yaz›n›n yay›nlanmas›n›n ard›ndan Ev ‹flçileri Dayan›flma Derne¤i Giriflimcileri (E‹DDER)
bir bas›n aç›klamas› yay›nlayarak Kahraman’› k›nad›klar›n› aç›klad›lar. Aç›klamada “Taciz, tecavüz, fliddet, afla¤›lanma ve hakaret hikâyeleriyle; sigortas›z ve
güvencesiz çal›flan, kimi zaman maafl›n› alamayan, hiçbir gerekçe gösterilmeden iflten at›lan kad›nlara” yönelik bu hakaretleri ve afla¤›lamalar› k›nayan E‹DDER, Kahraman’›n ne kendilerinden ne de ifl bulma
kurumundan haberdar oldu¤unu söyledi. Ve ekledi
“Biz de çok dertliyiz: Toplumsal sorunlara angaje
olan ve bizim örgütlenme çal›flmalar›m›za ilham
kayna¤› olmay› baflaracak düzeyde organik entelektüel bulmak cidden çok zor iflmifl!”
(H. Merkezi)
maz!” sloganlar› ile yolu keserek adliye önüne
geldik. Burada platform ad›na Berna Görgülü
bir aç›klama yapt›. Görgülü “Katillerle iflbirli¤i
içinde olan devletin, polisi, medyas›, yarg› sistemi gibi kurumlar›yla cinayetin üstünü örtme giriflimlerinin fark›nday›z ve buna izin vermeyece¤iz” dedi. Görgülü’nün ard›ndan Münevver’in
annesi Nagehan ve babas› Süreyya Karabulut da birer aç›klama yaparak, katil Garipo¤lu
ailesinin adil biçimde yarg›lanmas›n› istedi.
Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan haz›rlad›¤›m›z siyah çelengi adliyenin iç kap›s›na b›rakarak, burada mahkeme boyunca oturma eylemi yapt›k. Oturma eylemi sloganlarla sürerken baz› platform üyeleri aile ile birlikte duruflma salonuna girerek duruflmay› takip etti.
Duruflma s›ras›nda Cem G.’nin ve avukat›n›n
tav›rlar›na öfkelenen aile tepki gösterdi. Bunun üzerine Platform üyeleri de Garipo¤ullar›na “katilsiniz” diyerek tepkilerini dile getirince salondan d›flar› ç›kar›ld›.
Çok say›da jandarma, polis ve sivil gibi unsurlar›n varl›¤› ve mahkeme heyetinin
KCDP’nin eylemini kastederek “ba¤›rsan›z da
ça¤›rsan›z da karar›m›z› etkileyemezsiniz” yorumlar› da oldukça dikkat çekici bir durumdu. Bu söylem, eylemin, ezenlerin yan›nda
yer alanlara verdi¤i rahats›zl›¤› ve mahkeme heyetinin ne kadar tarafl› oldu¤unu da gösteriyordu. Duruflma 26 Kas›m’a ertelenirken yaklafl›k
3 saat süren oturma eylemimizi Münevver’in
avukat›n›n yapt›¤› aç›klama ile sonland›rd›k.
(‹stanbul Yeni Demokrat Kad›n)
Sakine Afltiyani’ye
Özgürlük
“Eflini öldürdü¤ü ve zina yapt›¤›” iddias› ile
‹ran’da idam edilmeyi bekleyen Azeri kökenli Sakine Afltiyani’nin
suçsuz oldu¤u kesinleflmesine ra¤men ‹ran Hükümeti
taraf›ndan katledilmek isteniyor. Her Cuma “Kad›n cinayetlerini durduraca¤›z” fliar› ile eylemlerini sürdüren
Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z Platformu 16
Eylül günü Ca¤alo¤lu’nda bulunan ‹ran Konsoloslu¤u
önünde bas›n aç›klamas›
gerçeklefltirdi. Eylemde Afltinyani’nin resimlerinin bulundu¤u dövizler aç›ld›. Platform ad›na aç›klamay› yapan Birsen Kaya,
Afltiyani’nin kocas›n› bir baflkas›n›n öldürdü¤ünün kesinleflti¤ini, ancak buna ra¤men
Afltiyani’nin “kad›n oldu¤u
için” ölümü bekledi¤ini söyledi. Aç›klaman›n ard›ndan platform bileflenleri taraf›ndan
oluflturulan bir heyet ‹ran
Konsoloslu¤u ile görüflme talebinde bulundu. Görüflme
talebinin reddedilmesinin ard›ndan heyet, polislerin sözlü
tacizleri ile karfl› karfl›ya kald›.
(‹stanbul)
“Gözyafllar›m›z ayn› renktedir,
dillerimiz farkl› olsa da!”
KCK’nin ateflkes sürecini bafllatt›¤›nda, ateflkesi bitirece¤ini aç›klad›¤› ilk tarih olan 20
Eylül öncesi, 18 Eylül’de, ‹stanbul Taksim’de bir araya gelen Bar›fl Anneleri 3 saat süren
bir oturma eylemi gerçeklefltirdi. Ateflkesin kal›c› olmas› için art›k devletin ad›m atmas› gerekti¤ini belirten Bar›fl Anneleri, ayr›ca Hakkari-Geçitli’de yaflanan patlamay› ve katliam›
protesto ettiler. BDP Kad›n Meclisi taraf›ndan düzenlenen eylemde Kürtçe ve Türkçe
“Operasyonlar› biz durduraca¤›z”, “Ölümlere geçit vermeyece¤iz” ve “Bar›fl› biz
getirece¤iz” yaz›l› pankartlar aç›ld›. Bar›fl Annelerine yönelik ›rkç› ve cinsel tacizlerin yafland›¤› eylemde, kad›nlar kendi güvenliklerini alarak tacizleri önledi.
(H. Merkezi)
Burada Fatmagül’ün ac›lar›n› es geçmedik elbette ama bunu yaparken bile tecavüzcü gençlere
daha bir anlay›fll› yaklaflt›k. Belki de Fatmagül’ün
yengesinden daha çok tiksindik. Bir kad›n olmas›na
karfl›n Fatmagül’ü suçlamas› bize daha i¤renç geldi,
toplumun flekillendirdi¤i “s›radan” bir kiflilik olmas›na karfl›n! Ama ne yaparsak yapal›m, ne düflünürsek düflünelim bir türlü bu gençlerden yeterince i¤renemedik. Yeflilçam’›n ünlü tecavüzcüsü Coflkun’u yolda görsek midemiz bulan›rken, Fatmagül’ün “tecavüzcüleri”ne ayn› fliddetli hislerle donanamad›k bir türlü!
Hatta ilerleyen bölümlerde Fatmagül’ün niflanl›s› kaç›p gitti¤inde onu da anlay›flla karfl›lay›p ba¤›fllayaca¤›m›zdan emin olabiliriz. Ama eksenimize bir
türlü Fatmagül oturamayacak. Zira dizide 100 sahne varsa sadece 10’u onun ac›lar›na dairdi. Hastane yata¤›nda periflan yatarken bile saf abisinin durumu gözlerimizi yaflartt› da bir türlü bu insanl›k
suçuna maruz kalan Fatmagül’le yeterince özdefllefltiremedik kendimizi.
Ama bize ne hissettirirlerse hissettirsinler, biz
Fatmagül’ün suçunu unutmad›k elbette. Çünkü ayn› suçu bar›fl elçisi olarak geçti¤i Gebze’de tecavüze u¤rad›ktan sonra öldürülen Pippa Bacca da ifllemiflti. Çünkü tecavüze u¤rad›ktan sonra, bedelini
hayat›yla ödeyen Güldünya Tören’in suçu da onlar›nkiyle ayn›yd›. Yani k›sacas› ezilen emekçi kad›nlar›n yaflamaya mecbur b›rak›ld›¤›, tecavüz kültürüyle donat›lm›fl, erkek egemen, sömürücü bir
toplumsal formasyonda yaflama suçunu ifllediler
onlar. Yani t›pk› bizim gibi...
Kad›n Cinayetlerini
Durduraca¤›z!
Çevrenize bir bak›n!
Her an sizi çok seven ve saç›n›z› okflayan
baban›z, y›llarca beraber yaflad›¤›n›z kavga
edip güldü¤ünüz erkek kardefliniz, sayg›yla
yaklaflt›¤›n›z akrabalar›n›z ya da çok
sevdi¤iniz sevgiliniz taraf›ndan öldürülme
tehdidi alt›nda yafl›yorsunuz. Etraf›n›zdaki
di¤er kad›nlar gibi!
7. Hafta
17 Eylül Cuma günü “Kad›n cinayetlerini
durduraca¤›z” slogan› ile Taksim Tramvay Dura¤›’ndan Galatasaray Lisesine yürürken Kad›n Cinayetlerini Durduraca¤›z Platformu olarak, yol boyunca yapt›¤›m›z ça¤r›yla tüm kesimleri eyleme destek
vermeye ça¤›rd›k. Lise önünde yap›lan oturma eyleminin ard›ndan aç›klamay› fiair Ruhan Mavruk yapt›. Mavruk, Eskiflehir’de 11 yafl›ndaki Öznur Ulufliden’in taciz edildikten sonra vahflice katledildi¤ini,
Kad›köy’de Gülbeyaz ‹pek’in insafs›zca b›çakland›¤›n›
belirterek katillerin yarg›lanmas› ve gereken cezay›
almas›n› istedi. Aç›klanman›n ard›ndan konuflma yapan Münevver Karabulut’un annesi Nagehan Karabulut, bunca eyleme ve bunca tepkiye ra¤men devletin katilleri korudu¤unu ve delilileri yok etti¤ini
söyleyerek, Türkiye’de adalet sisteminin olmad›¤›n›
ifade etti. Eylemde Münevver Karabulut’un 24 Eylül
Cuma günü görülecek davas›na kat›l›m ça¤r›s› yap›ld›.
8. Hafta
24 Eylül Cuma günü yapt›¤›m›z eylemle; Kocaeli’de yine “k›skançl›k” yüzünden Zeycan Aydo¤du’nun iki ay önce evlendi¤i efli taraf›ndan tornavida
ile ve ‹stanbul’da Fatma B. isimli kad›n›n efli taraf›ndan dövülerek öldürülmesini protesto ettik. Ayr›ca
Bursa’da ‹rem Okan isimli transseksüel bir kad›n›n,
on iki yerinden b›çaklanarak öldürülmesini de protesto ederek, katilin
cenazenin üzerine
“tüm travestilere
ölüm” yazan k⤛t
b›rakarak eflcinsellere karfl› nefreti gözler önüne serdi¤ini
belirten aç›klamay›
fievval
K›l›ç
okudu.
(‹stanbul YDK)
Ezilen kad›nlar uyan›nca bir ülke uyanacak! Kad›nlar aya¤a kalkt›¤›nda bir ülke kurtulacak!
3 / SINIFSAL YAKLAfiIM
1-14 Ekim 2010
SINIFSAL YAKLAfiIM
NE 12 EYLÜL MAZ‹D‹R NE DE ONA KARfiI MÜCADELE
“12 Eylül devletin yeniden kurulmas›d›r.”
Vehbi Koç
Üzerinden 30 y›l geçmesine karfl›n 12 Eylül’ün devam etmekte/yaflamakta oluflunun temel nedenini çok yönlü etki gücünde araman›n
ötesinde koflullar› irdelemekte bulmak gerekiyor. Neden gerçeklefltirildi¤ini, bir baflka deyiflle amac›n› do¤ru biçimde anlayabilme halinde,
ifllevine dair süreklili¤in gere¤i çözülmüfl demektir. Bu da bizi “12 Eylülle hesaplaflma” denilen kavram karfl›s›nda do¤ru bir yere oturtacak
ve bu konuda çeflitli tav›rlar sergileyen odaklarla kurulan iliflkilerde sa¤l›kl› sonuçlar üretilmesine neden olacakt›r.
Buna duyulan ihtiyaç elbette bugün ortaya
ç›km›fl bir sorun de¤ildir ve bu çerçevede tav›r
al›fl ve sorgulay›fllar hep yap›lm›flt›r. Ama üçüncü ony›l dönümünde yap›lan 2010 referandumuyla toplum önünde yo¤un bir gündem ve
güncelleme yaflayan 12 Eylül 1980 darbesini yeniden okumak ve bu süreçle beraber de¤erlendirmek gerekmifltir. Zira sorunu “geçmifl” bir
olgu olarak ele al›fl ve bir tak›m “önde” görünen
aktörleri üzerinden tart›flmaya kalk›fl›n büyük
bir manipülasyon ve aldat›fla karfl›l›k gelmesi söz konusudur. Nitekim egemenlerin bütün
kesimlerince yap›lmak istenen ve yine büyük bir
ittifak yaratan hadisenin bu olmas› yeterince
uyar›c› de¤ildir. Öyle ki çok çeflitli “sol” çevreler de bu büyük koalisyonda yer almakta sak›nca görmemektedir.
12 Eylül, “demokrasiye” inanc›n› kaybetmifl
3-5 generalin, dikta heveslisi bir eylemi olarak
gösterilmekte, yanl›fl bir yol, abart›l› bir tasarruf
olarak nitelenmekte ve fakat sistemin kendi
mant›¤› ve ç›karlar›na yönelik sa¤lama karfl›s›nda hemen çöken “dayanaklar” tafl›maktad›r. 12
Eylül, her fleyden önce egemen s›n›flar›n bir
operasyonudur ve emperyalizmin ç›kar ve hedefleri do¤rultusunda gerçeklefltirilen boyutuyla
faflist-Kemalist diktatörlü¤ün korunmas› ve
güçlendirilmesine hizmet etmifltir. Faflist devlet yap›s›n›n “yeniden kurulmas›” derken kast edilen gerçeklik, egemen s›n›f ç›karlar›na yönelik
“tehdit” alg›lamas›d›r. Güvenlik kavram›n›n öncelenmesi, kitlelerin “can güvenli¤i” örgüsüyle
sarmalanm›fl ve dizginsiz bir terör ve sömürüyü
koflullam›flt›r.
Kuruluflundan günümüze kadar rejimin bütün tasarruflar› hangi amac› tafl›yorsa 12 Eylül de
o çizgide durmaktad›r ve baz› benzerleri gibi
yaln›zca “yöntem” baz›nda bir farkl›l›ktan söz
edilecektir. Ordunun devreye sokulmas› em-
peryalizmin döneme ait yayg›n bir yöntemidir ve
bunu ça¤›ran genel kriz koflullar› ve konjonktürden ba¤›ms›z olmayan s›n›f mücadelesinin kaydetti¤i aflamayla do¤rudan ilgilidir. Bu nedenle
de sonraki süreç ve günümüzde görece eskiyen
(yöntem olarak) bir pozisyona savrulmufl ama
getirdikleri sayesinde “yaflayan” bir statü de elde etmifltir. Bundan sonra ona temel teflkil eden
kurumlardan vazgeçilmesi asla söz konusu olmayacak, ancak tahkim ve revizyondan bahsedilebilecektir. Anayasa’da de¤iflimler ve dahas› bütün olarak “yeni” bir anayasan›n 12 Eylül’le kaydedilen aflamadan kopukluk tafl›mayaca¤› bellidir.
12 Eylül, kendisini ’82 Anayasas›nda cisimlendiren bir sistemin ad›d›r ve egemenlerin bundan köklü bir kopufl yapmas›n› beklemek büyük
bir safl›k olacakt›r. Bu manada “de¤iflim” ad›na
gerçekleflen bütün ad›mlar›n esas çekirdek d›fl›nda bir anlam› ve yenili¤i vard›r ama özüne dokunulamayaca¤› gerçe¤i de¤iflmeyecektir. Aksini
düflünenler 12 Eylül’ün nedenleri ve koflullar›n›
do¤ru okuyamamakta, bunlar›n gerektirdi¤i ihtiyac›n süreklilik tafl›d›¤›n› kavrayamamaktad›r.
Emperyalist-kapitalist sistemin ç›karlar›na ayk›r›
bir düzenin ancak emekçi s›n›flar›n irade dayatmas› ve neticede üstünlük sa¤lamas›yla kurulaca¤› gerçe¤i unutulmamal›d›r.
Buna ayk›r› her durum, ancak sürecin ve koflullar›n getirdikleri ba¤lam›nda “biçimsel” oynamalarla kendini ifade etmektedir. Askeri darbelerin “gözden düflmesi”, sorunun di¤er araç
ve yöntemlerle giderilmesi ve giderilebilece¤inden ötürüdür. Bu nedenle de daha az baflvurulan bir silah haline gelmifl ancak hiç kuflkusuz ortadan kald›r›lmam›flt›r. Önceden oldu¤u üzere
uluslararas› sürecin neler getirece¤ini kestirmek
zordur ve ifllerin daha sarpa saraca¤› dönemlerde “darbe” olgusu öncekilerden çok daha fliddetli versiyonlar›yla arz-› endam etmekten geri
durmayacakt›r. Zaten 12 Eylül’ün özüne de¤il
tarz›na yönelik bir “elefltiri” üzerinden prim
toplama takti¤inin “yeniden üretim” amac› tafl›d›¤›n› da görmek gerekiyor.
1979’da MESS Baflkan› olan Özal, 12 Eylül’den önce Baflbakanl›k Müsteflarl›¤›na getirilmifl, IMF ve DB’nin talimatlar›yla 24 Ocak kararlar›n›n haz›rlanmas›na baflkanl›k etmifl ve 12 Eylül’ün Ekonomi Bakanl›¤›n› üstlenmifltir. “Seçimler” sonras›nda ilk “sivil” baflbakan olmas› ve daha sonralar› c.baflkanl›¤› kat›na yükselmesi tesadüfî de¤ildir. “Özal’›n devam›y›z” diyen Tayyip
Erdo¤an gerçe¤i, 12 Eylül’ün kesintisiz haline so-
mut bir kan›t oluflturmaktad›r.
12 Eylül, art›k birçok belge ve bilgiyle daha
net ortaya sürüldü¤ü üzere ABD önderli¤indeki
emperyalizminin dünya çap›nda yaflad›¤› 70’li y›llar krizinin (1974 petrol kriziyle derinleflen süreç) -bir dizi ülkede oldu¤u gibi- sonuçlar› üzerinden devreye girmifltir. Bunu bütün boyutlar›yla okumak; bir yandan ekonomik krizle yo¤un
iliflkisini sorgularken, di¤er yandan Ortado¤u’daki süreç, CENTO ve SEATO’nun da¤›lmas›, ‹ran’›n çizgi d›fl›na ç›k›fl›, Rus sosyal-emperyalizminin Afganistan iflgali hatta Yunanistan’daki
geliflmelerle (Albaylar Cuntas›, NATO’dan ç›k›fl) birlikte de¤erlendirmek gerekir. Ama elbette “istikrar›”n› her bak›mdan yitirmifl ve sars›nt›l› nöbetler geçiren bir devlet söz konusudur ve
ifllerin daha vahim bir noktaya varmamas› için
“müdahale” kendini gelip dayatm›flt›r: “… Türkiye’nin içinde bulundu¤u ekonomik kriz NATO çevrelerinde de endifle uyand›r›yor. NATO’nun generalleri, en uzak müttefikleri Türkiye’de istikrar sa¤lanmas› için Türk meslektafllar› ile görüflmelerde bulunuyorlar.” New York Times, 19.06.1980)
Durumu en iyi ortaya koyacak yöntem, 12
Eylül’ün icraatlar› ve izledi¤i politikalara bakmaktan baflka yeniden organize sürecinde yapt›klar›n› irdelemektir. Bunlar›n görece doz ve
yo¤unluk fark›na ra¤men devam etmesi de “yaflama/sürme” olgusunun anahtar›d›r. Bütün
devrimci, demokrat, yurtsever güçlere, bütün
örgütlülüklere yönelen 12 Eylül, üst düzeyde
fliddetle birlikte yürütülen yo¤un bir ideolojik
kampanyan›n ad›d›r ve depolitizasyon süreci
ile toplumun yeniden dizayn edilmesini hedeflemifltir. Bunda elde etti¤i sonuçlar›n s›n›f mücadelesi karfl›s›nda ve yine ekonomik krizler nedeniyle u¤rad›¤› erozyon ve yetmezli¤in dayatt›¤›
noktada revizyonlar geçirmekte, tahkimat
sürekli bir hal almaktad›r. Bugün yaflanan budur
ve egemen s›n›flar›n sistemi yaflatmaya çal›fl›rken
12 Eylül’le vedalaflma gibi bir flans›n›n olamay›fl›
da buradan anlafl›lmal›d›r.
12 Eylül’ün önceki dönemlerden kopar›lmas› ve sanki “yepyeni” bir devlet yap›s› kurmufl
gibi gösterilmesi, bu ba¤lamda fetifllefltirilmesi
de bir di¤er aldanma halidir. Onu önceki darbeler, hatta “sivil” uygulama ve politikalardan koparma hali, t›pk› günümüzden soyutlama tarz›nda, istisnai ve “geçmifl”, “geride kalm›fl” bir
olay haline getirme çabalar›ndan farks›zd›r. Art›k hemen herkesin a¤z›na dolad›¤› bilançosu elbette son derece a¤›r ve yüklüdür, büyük bir
travma ve y›k›m halidir ama bunun üstesinden
gelinemeyecek büyük bir yenilgi oldu¤una indirgendi¤inde, yenilenen bir acz ve çaresizlik
(umutsuzluk) psikolojisi üretmektedir. Faflizmin rüfltünü tekrar ispat etme, gücünü yeniden
kabul ettirme ve yenilmezlik, y›k›lmazl›k apolet-
‹flçi-köylü 73
lerini kuflanmaya çal›flmas›na hizmet eden bu
durum, günümüzdeki öncelikle ele al›nmas› gereken hususlar›n bafl›nda gelmektedir.
12 Eylül’e “yenilgi” tak›s›n›n eklenmesiyle
kendini daha kötü hissettiren bu ruh halinin üstesinden gelinmesi kolay olmam›fl ama bu arada
u¤ranan çok yönlü kay›plar katlanm›flt›r. 12 Eylül, egemen s›n›flar›n devletiyle savafl›n, büyük
bir isyan ve direniflin “aç›k sahada” a¤›r darbeler
almas› ve bir tür yenilgiye u¤ramas›d›r ama tutsak edilen komünist ve devrimcilerin bir dizi
alandaki bafl e¤mezli¤i ve ölümüne direnifliyle de
devrim mücadelesinde ›srar ve kararl›l›¤›n tan›¤› olmufltur. Dönemin muhasebesinin yeterli
bir biçimde yap›lmad›¤›, dolay›s›yla hem sürecin
üstesinden gelme, hem de zamanl› olarak toparlanma ve yeniden aya¤a kalkman›n gecikti¤inden
söz edilecektir ama daha önemlisi aradan geçen
30 y›la karfl›n s›n›fsal temelde yeterince güç
oluflturacak bir mevziinin örülememesidir.
Buna getirilecek istisnan›n hem de büyük kazan›m ve potansiyel yaratan yönüyle Kürt ulusal
mücadelesi oldu¤u aç›kt›r ama onun da “ulusal”
eksende dönen ve belli s›n›rlar› aflamayan karakteri 12 Eylül’le güçlendirilen sistemi ve dizayn
edilen toplumsal yap›y› sarsacak boyutlar kazand›ramam›flt›r. Bunun böyle olmas› elbette karakteristik bir durumdur ama devrimci hareketin bu süreçle iliflkilenmesinde yaflanan sorunlar›n da bu durumda etkili oldu¤u gerçe¤i görmezden gelinemez. Nitekim sürece müdahale ba¤lam›nda yeterli olunamad›¤› müddetçe düflülen
“artç›” konumun do¤urdu¤u sonuçlar her geçen gün kendini daha görünür k›lmaktad›r. Burada artç› pozisyona düflmeme ad›na sosyal-floven bir konumlan›fla girenlerin özünde tafl›d›klar› ar›zal› hal, karfl›-devrimle kucaklaflman›n her
türlü riskini tafl›maktad›r.
12 Eylül’le hesaplaflmay› dönemin aktörlerinin yarg›lanmas› ve belli hak gasplar›na karfl› sonuç alma mücadelesine indirgeyenler, ne bunun
gerçek manas›yla mümkün olamayaca¤› ne de
esas mücadelenin d›fl›nda bir yerde konumland›klar›n›n fark›ndad›r. Elbette sistemi farkl› biçimde tan›mlay›p da 12 Eylülleri bir usul hatas›,
istisnai bir raydan ç›k›fl olarak görenlere sözümüz farkl›d›r ama “ma¤duriyet” üzerinden yol
alanlar›n da ayn› zeminde kulaç att›klar›ndan söz
etmek gerekiyor. Nitekim bu durum Ergenekon
ve türevi davalardan “ya¤” ç›karma, sistemde
gedik açma, domuzdan k›l koparma sevdas›ndan
vazgeçmemeyi de içine almaktad›r.
12 Eylül Anayasas›’n› bir dönemin azizli¤i,
“askeri” rejimin ürünü olarak tarif etme üzerinden “sivil anayasa” talepli hareket oluflturanlar›n bir k›sm› da bu oyuna alet olmaktad›r. Nitekim anayasalar›n esas olarak köklü bir dönüflüm, bir devrim ürünü olarak flekillendi¤i gerçe-
Kriz sermayeye te¤et, emekçileri ise deldi! Ama geçmedi!
¤inden bihaber olman›n “halk anayasas›”, “demokratik anayasa” vb. türden giriflimlerle bu
“geleneksel komediye” prim vermesine tan›k olunmaktad›r. 12 Eylül ya da baflka biçimiyle
bu rejimin anayasas› ancak tahkim edilir, onar›l›r, makyajlan›r. Onu de¤ifltirmenin yolu onu
üreten sistemi de¤ifltirmekten geçer. Yeni (demokratik) anayasa bu de¤iflim, yani devrimin
sonucu flekillenecektir. Aksi durumda anayasac›l›k oynaman›n fanteziden öte bir anlam› yoktur. Komünistlerin, devrimcilerin bir program
sahibi olmas›, sisteme müdahale flans› elde ettiklerinde neler yapacaklar›na ait bir liste oluflturmalar› baflka bir fley, bunu anayasa formunda
sunmalar› baflka bir fleydir. Günümüzdeki tart›flmalar ve yönlendirme, k›s›r döngü ve aldatma
kampanyalar›n›n ortas›na “alternatif” bir anayasa ile ç›kmak bu çorbaya tuz atmaktan baflka
bir ifle yaramayacakt›r.
12 Eylül’ün bütün kurum ve kurallar› ile
ayakta olmas› gerçe¤i, mücadelenin 30 y›l önceki icraatlara karfl› “hak” mücadelesiyle s›n›rland›r›lamayaca¤›n›n kan›t› olarak görülmelidir. Bunun egemen s›n›flar›n bir kli¤i taraf›ndan istismar›ndan hareketle daha çapl› bir kampanya örmeye kalkanlar ancak yan›ltma ve aldatmaya kan tafl›m›fl olmaktad›r. Egemenlerin ikiyüzlülü¤ünü
teflhir için bu duruma, bu trende ayak uyduran bir durufl sergilemek yerine, olan bitenlerin
teflhirine ve 12 Eylül’ün yaflayan haline yönelmek gerekir. Elbette geçmiflin teflhiri ad›na bir
k›s›m faaliyetler yürütülmeli, belli projeler örgütlenmelidir ama bunu tam da egemen s›n›flar›n çekmek istedi¤i zeminden ç›kan bir tarzda
gerçeklefltirmek gerekir.
Düzen partilerinin faflist karakteri, 12 Eylül’le öz itibar›yla çeliflik bir yön tafl›mamas›, dahas› onun ürünü olarak flekillendi¤i gerçe¤i hem
ana politikalar› hem de temel felsefe ve durufllar›yla sabittir. Bunun üzerine derinleflmek yerine,
daha ince ve etkili yöntemlerden dolay› flimdilik
itibar›n› kaybetmifl bir yönteme, darbecili¤e vurma üzerinden yeni bir yönlendirme ve aldatma kampanyas›na giriflenlere dolayl› da olsa
destek vermek kabul edilemez. Bunlar›n kendi
çat›flmalar› üzerinden gelifltirilen “darbe karfl›tl›¤›” tart›flmas›n›n 12 Eylül’e uzanmas› ve anayasa
tart›flmalar›na bulanmas› süreci çabuk unutulmufltur. Egemenlerin gündem tuza¤›na düflme
hali terk edilmedikçe, o çokça zikredilen “özne” olman›n baflar›lmas› mümkün de¤ildir.
***
Düzeltme: 72. Say›m›zda S›n›fsal Yaklafl›m
köflesinin bafll›¤›nda ve sondan üçüncü paragraf›n
ilk cümlesinde yer alan “taraf” sözcükleri yanl›fll›kla
“bitaraf” olarak yaz›lm›flt›r. Bu hatadan dolay› okurlar›m›zdan özür dileriz.
Emekçilerin, ekonomik
durumu kötüleflti
2007’de mortgage (ev kredisi) balonunun patlamas›yla ç›kan kriz, yap›lan tüm zirvelere, al›nan tüm önlemlere ra¤men atlat›labilmifl de¤il. “Kriz
bitti” söylemi birkaç defa kullan›lmaya
çal›fl›ld›ysa da; Yunanistan, ‹spanya,
Dubai gibi ülkelerin batma noktas›na
gelmeleri gerçe¤in ne oldu¤unu tekrar
gösterdi. Derecelendirme kurulufllar›n›n asl›nda halk› yan›ltmaktan baflka bir
amaç tafl›mad›klar› bir kez daha ç›kt›
ortaya. Par›lt›lar döküldükçe, alt›ndaki
çöküntü göründü. Ekonomik kriz, ülkeler aras›nda bir ayr›flma olmadan
tüm dünyay› etkiledi. Emperyalizmin
tüm dünyay› bir a¤ gibi sard›¤› günümüzde bundan farkl› bir durum da düflünülemezdi ya, krizin psikolojik oldu¤unu iddia edenler yine de flanslar›n›
denediler.
Krizler kapitalizmin yap›sal özelliklerindendir ve her geniflleme (gönenç)
döneminden
sonra sermayeyi
bir
bunal›m
(kriz) dönemi
beklemektedir.
1800’lü y›llarda
otuz y›lda bir görülen krizlerin
s›kl›¤› günümüzde birkaç y›la inmifl durumdad›r.
Kapitalizmin ilk
dönemlerine göre flimdi en büyük farkl›l›k krizlerin art›k küresel yaflanmas›d›r. Sistem
bir krizden ç›kamadan di¤erini üreterek kendini devam ettiriyor. fiimdiki
durum için ‹sviçre Federal Teknoloji
Enstitüsündün bir yetkili “Balonlar
için mükemmel bir ortam mevcut. Bugün tek bir balon yok, fakat çok say›da balon var”
(1.09.2010, Dünya Gazetesi) diyerek
gerçe¤i dillendiriyor. Ayn› habere göre
yeni oluflan befl balon ise Fortune Dergisi taraf›ndan Çin ekonomisi, ABD hazine fonlar›, flist rezervleri, pamuk, alt›n
fleklinde s›ralan›yor. Yani sistem büyük
bir k›s›r döngü içerisine girmifl durumdad›r ve yak›n zamanda burjuva kalemflörlerin deyimiyle tünelin ucunda hala
bir ›fl›k görünmemektedir. Burjuvazinin
daha fazla kâr h›rs› ile oluflturdu¤u balonlardan biri patlarken di¤eri flifliyor,
mekanizma böyle iflliyor.
Krizin etkisi her ülke taraf›ndan ay-
n› flekilde hissedilmedi¤i gibi her s›n›f
aç›s›ndan da ayn› hissedilmedi. Küresel
kriz dünya genelinde ekonomik durumdaki kutuplaflmay› art›rd›. Türkiye’de de durum, yap›lan aç›klamalara
karfl›n farkl› de¤il. Krizle ilgili de¤erlendirmelerde bir te¤etlik mevcuttur,
do¤rudur ama bu sadece büyük sermaye gruplar› için geçerlidir. Halk için
ise tam tersi bir durum yaflanmaktad›r
ve geçmifl falan da de¤ildir.
Sermaye gruplar›n›n
kârlar› aç›kland›
Yaz aylar›nda peflpefle sermaye
gruplar› ile ilgili veriler aç›kland›. Hepsinin ortaklaflt›¤› nokta “büyüklerin”
kâr›n›n katland›¤›yd›. ‹stanbul Sanayi
Odas›’n›n (‹TO) “Türkiye’nin Büyük
Sanayi Kuruluflu (‹SO 500)” araflt›rmas›n›n sonucuna göre 2009’da 500
büyük flirketin kâr› yüzde 31.4 oran›nda artt› (28.07.2010, Dünya Gazetesi). ‹SO 500’de çal›flan say›s› ise bir
önceki y›la göre 311 bin kifli azalm›fl
(28.07.2010, Radikal). K›sa bir süre
sonra aç›klanan ikinci 500’de de durum hiç farkl› de¤il. Kâr›n nas›l art›r›ld›¤›, at›lan iflçi say›s› ile bir ölçüde
aç›klan›yor. Ama tablonun tamam›na
‹SO Baflkan› Tan›l Küçük’ün ‹SO
500’ü aç›klad›¤› toplant›daki sözleriyle
bakal›m. 26.08. 2010 tarihli Dünya gazetesinde haber flöyle yer al›yor:
“Rapor sonuçlar›na iliflkin olarak...
sanayicilerin her anlamda verimlili¤ini ar-
t›rarak kendi üzerine düfleni yapt›¤›n›,
ekonomi yönetiminin de izledi¤i faiz politikalar› ile finansman giderlerinin azalmas›na imkan sa¤lad›¤›n› ifade eden Küçük ‘Evet, bugün geldi¤imiz nokta itibar›yla krize karfl› mücadelede önemli kazan›mlar sa¤lanm›fl, olumlu bir zemin
yakalanm›flt›r. Ama her zaman ifade etti¤imiz üzere art›k önümüzdeki mesele
sa¤lanan kazan›mlar›n korunmas› ve ortarak devam ettirilebilmesidir’ dedi.”
“Sanayicilerin her alanda verimlili¤i”, iflçi ç›kartma, kalan iflçileri daha
fazla çal›flt›rma yani mutlak art›-de¤eri
art›rma yoluyla sa¤lad›¤›n› biliyoruz.
Zaten veriler de bunun kan›t›. Tofafl,
Erdemir, Vestel gibi birçok holdingde
iflçilerin at›lmas›ndan sonra kalan az
say›da iflçi daha fazla çal›flt›r›ld›¤› halde
ücretlerinde yüzde 35’lik oranda bir
düflüfl yap›lm›flt›. Birçok iflyerinde kriz
gerekçe gösterilerek esnek üretime
geçildi. Öncesinde de gerekti¤i gibi yap›lmayan sigorta ödemeleri tamamen
b›rak›ld› vs. Evet, Tan›l Küçük’ün dedi¤i gibi sanayiciler bir s›n›f olarak üzerine düfleni yapm›flt›r. Devlet de, iflçilerin grevlerine askerini-polisini göndermekle yetinmemifl; faiz politikas›n›, liran›n de¤erini “en büyükler”in iste¤ine göre ayarlam›flt›r. Burada önemli
olan sermayenin temsilcisi Küçük’ün
bundan sonras› için “kazan›mlar›n korunmas› ve art›r›lmas›” hedefidir. Yani
emekçilerin üzerine binen yük art›r›lmaya çal›fl›lacak. Hedefleri çok net!
Emekçiler bu süreçte bir taraftan
iflsizlikle, pahal›l›kla u¤rafl›rken di¤er
taraftan hükümetin ç›kartt›¤› SSGSS
ile, esnek çal›flma yasalar›yla, emekli
yafl›yla vs. u¤raflt›lar. Emekçilerin ço¤unlu¤u asgari ücretin alt›nda bile çal›flmaya raz› olurken, hane halk› bafl›na ayl›k ortalama tüketim harcamas›
1688 TL olarak hesaplan›yor.
Türkiye’de en üst gelir grubundaki yüzde 20’lik kesim toplam gelirin
yüzde 46,7’sini al›rken, en düflük gelir
grubundaki yüzde 20 sadece yüzde
5,8 pay al›yor. (30.07.2010, Radikal)
Krizle birlikte köylüler de y›k›m
anlam›na gelen borç sarmal›n›n içine
daha fazla girdi. Ankara Ticaret Odas›’n›n raporuna göre köylülerin bankalardan ald›¤› borç son bir y›lda yüzde 20, ödenmeyen borçlar ise yüzde
45 artt›.(18.07.2010, Radikal)
Bu süreçte halk›n “ümü¤ünün s›k›lmas›n›n” bir di¤er yolu da art›r›lan
ceza ve vergiler oldu. Öyle ya; sermaye gruplar›na karfl›l›ks›z verilen paray› bulman›n kolay yollar›ndan biri
de buydu. ‹stanbul Serbest Muhasebeci Mali Müflavirler Odas›’n›n
(‹SMMMO) yapt›¤› araflt›rmaya göre
2008’de vergi, trafik, yarg›, idari alanlar›ndan 14,9 milyar liral›k ceza kesen
devlet, 2009’da bu rakam› % 23,5 art›rarak 18,5 milyar lira toplad›.
(23.08.2010, Evrensel)
Türkiye krizden ç›k›yor
mu?
Di¤er ülkelerde oldu¤u gibi Türkiye’de de say›larla oynanarak durum
daha iyi gösterilmeye çal›fl›l›yor. “Krize hiç girmeyen”(!) Türkiye için ayn›
kifliler “krizden ç›kt›k” demeye bafllad›lar. Türkiye’de geçen hafta yay›mlanan verilere göre son 7 aydaki cari
aç›k geçen y›l›n ayn› dönemine göre
yüzde 208.5 art›flla 24 milyar 230 milyon dolara ulaflt›. (16.09.2010, Dünya) ‹hracat›n ithalat› karfl›lama oran›
ise yüzde 59. (1.09.2010, Dünya) Bu
verilerin anlam› paras› ödenmeden d›flar›dan bolca ithalat yap›ld›¤›d›r. Yunanistan, Macaristan ve daha birçok
ülkede krizin cari aç›kla patlad›¤›na
dikkat çekmekte fayda var. Verilerin
di¤er anlam› da; Türkiye’de üretimin
yeterli olmamas›, d›flar›ya ba¤›ml›l›¤›n
gittikçe derinleflmesidir. Tüm bunlar
orta yerdeyken “krizin bitti¤i” ifadesi
hükümetin demagojisidir.
Emekçi s›n›flar›n krizde haklar›n›
koruyamad›¤›, iyi bir s›nav veremedikleri aç›kt›r. Emekçilerin örgütsüz yap›s› bunun esas nedenidir. Egemen s›n›flar›n, yükü emekçiler üzerine bindirme hedefi ne kadar netse; bizim de
krizin ve yüzy›llard›r halklar›m›za çektirdikleri ac›lar›n bedelini onlara ödettirme hedefimiz o kadar net! Bunun
için, emekçiler aras›ndaki örgütlenme
çal›flmalar›m›z› yo¤unlaflt›rmal›y›z...
4 / DENGE AZAD‹
‹flçi-köylü 73
1-14 Ekim 2010
Hakkâri’de boykotun intikam›; K AT L ‹ AM
16 Eylül günü
Hakkâri’nin Geçitli (Peyanis)
köyü yak›nlar›nda yola döflenen may›n›n
köylüleri tafl›yan minibüsün
geçifli s›ras›nda
patlamas› sonucu dokuz kifli
öldü, dört kifli
yaraland›.
Referandum tart›flmalar› s›cakl›¤›n› korurken Hakkâri’de yaflanan sald›r› ile ülke gündemi
bir anda de¤iflti. Benzerlerine daha önce s›kça
tan›k oldu¤umuz katliam›n üzerinden birkaç dakika geçmeden devlet failleri buldu. BDP ile hükümet aras›nda yap›lmas› planlanan görüflmelerden hemen önce ve PKK’nin ilan etti¤i tek tarafl› eylemsizlik karar›n›n bitmesine dört gün
kala gerçekleflen bu sald›r› yeni tart›flmalar› da
beraberinde getirdi.
Devlet suçluyu birkaç saniyede buldu!
16 Eylül günü Hakkâri’nin Geçitli (Peyanis)
köyü yak›nlar›nda yola döflenen may›n›n köylüleri tafl›yan minibüsün geçifli s›ras›nda patlamas›
sonucu dokuz kifli öldü, aralar›nda çocuklar›n
da oldu¤u dört kifli yaraland›.
fiiddetli patlamay› duyan köylüler olay yerine ak›n etti. Köylüler patlaman›n hemen yak›nlar›nda iki çanta dolusu may›n buldu. Sald›r› duyulur duyulmaz birkaç dakika içinde aç›klama
yapan devlet, failleri an›nda ilan ediverdi:
PKK’nin ifli.
Baflbakan Erdo¤an, patlaman›n PKK taraf›ndan yap›ld›¤›n› iddia ederek tehdit savurmaktan
da geri durmad›. Elde hiçbir kan›t yokken, pat-
laman›n araflt›r›lmas› için herhangi bir soruflturma-operasyon bile bafllat›lmam›flken devlet katliam› PKK’nin üzerine att›. Sonraki günlerde de
bu tutumunu sürdüren devletin yetkili a¤›zlar›,
eylem tarz›n›n PKK’ninkine benzedi¤ini iddia
ederek psikolojik savafl harekât›n› sürdürdü.
Aç›l›m›n teknik direktörü ‹çiflleri Bakan›
Beflir Atalay’›n büyük bir gayretle sürdürdü¤ü
bu iddialar ne kadar do¤ru? Daha önce önemli
dönemeçlerde gerçekleflen ve kamuoyunda yo¤un tart›flmalara neden olan eylemler-sald›r›lar
bu aç›klamalara kuflku ile bakmam›z gerekti¤ini
ö¤retiyor.
1995 y›l›nda fi›rnak’›n Güçlü Konak ilçesinde Koçyurdu köyünde köylüleri tafl›yan bir minibüs tarand›, 11 kifli yaflam›n› yitirdi. O zaman
da haber duyulur duyulmaz devlet sald›r›y›
PKK’nin üzerine y›km›flt›. Olay yerinde araflt›rma yapan ‹nsan Haklar›ndan Sorumlu eski devlet bakan› Adnan Ekmen, 13 y›l sonra sald›r›y› PKK’nin de¤il devletin gerçeklefltirdi¤ini söylemiflti.
29 Eylül 2007’de fi›rnak’›n Beytüflflebap ilçesinde Befla¤aç (Hemkan) köyüne giden minibüste bulunan 12 kifli kurfluna dizildi. PKK’ye mal
edilmeye çal›fl›lan sald›r›n›n J‹TEM taraf›ndan ya-
T‹KKO GER‹LLALARINDAN AÇIKLAMA
Elimize e-posta yoluyla ulaflan Dersim Bölge
Komutanl›¤› imzal› aç›klamada:
“13 A¤ustos 2010 tarihinde Hozat’a ba¤l› Yenibafl (Amutka) Karakolu’na ekmek ve askeri malzeme tafl›yan Hayati Bal›k isimli flahsa ait araç
TKP/ML T‹KKO ve HPG gerillalar› taraf›ndan yak›lm›flt›r.
Arac›n geçti¤i yolu a¤›r silahlarla denetime alan
gerillalar 11.20 sular›nda arac› durdurup içindeki
gece görüfllü termal kamera ve karakolda görev
yapan Uzman Jandarma K›demli Çavufl H. Hüseyin
Çeviker ve karakola yeni atanan komutan yard›mc›s› K›demli Baflçavufl Nevzat Encüm’e ait sicil evraklar›na el koymufltur.
Eylemin gerçekleflti¤i alana 6 saat sonra 2 kobra helikopter ve 2 Skorsky helikopterle müdahale
eden düflman gücü, 1 saat sonra gücünü çekmifltir.
Ertesi gün bölgeyi havan ve tank at›fllar›yla vuran
düflman›n sald›r›lar› bofla ç›km›fl, eylem baflar›yla
sonuçlanm›flt›r” deniliyor.
Gerillalar al›koyduklar› Hayati Bal›k’la ilgili de;
“1967 y›l›nda Dersim Çemiflgezek do¤umlu olan
Hayati Bal›k, Eylül 2009’da TKP/ML T‹KKO gerillalar›nca arac›na bomba konulan Hakk› Bal›k’›n
kardeflidir.
Sorgulanmak üzere al›nan Bal›k, 1926 y›l›nda
kurulan ve 1938 katliam›nda en aktif rol oynayan
Amutka Karakolu baflta olmak üzere Peyik (Ça¤larca), Pakire (Dalören), S›rtikan (Yüceldi) karakollar›na da ekmek ve çeflitli malzeme tafl›maktad›r.
TKP/ML T‹KKO’nun çeflitli uyar›lar›na kulak
asmayan bu unsur, 9 May›s 2010 tarihinde Ovac›k’ta ayn› ifli yapt›¤› için arac› yak›lan Faysal K›l›nç’a dönük uyar› eyleminden sonra yap›lan uyar›lar› da dikkate almam›flt›r.
Eylem günü arac›ndan ç›kan malzemelerle suçüstü yakalanan unsur, sorgusunda suçunu kabul
etmifl ve bu iliflkilenme a¤›n›n d›fl›na ç›kaca¤›n› ifade ederek af dilemifltir. Suçu aç›k olan Hayati Bal›k’›n sorgusu devam etmektedir” dediler.
Aç›klama, “Devletin Dersim’de özel olarak da
Hozat’ta yayg›nlaflt›rd›¤› ajan-iflbirlikçi, fuhufl ve
uyuflturucu a¤›n›n içine düflen-düflürülen tüm unsurlara dönük bir uyar› eylemi olan eylemimiz,
baflta Hakk› Bal›k, Erdal Bal›k ve elimizdeki di¤er
isimler aç›s›ndan hafife al›nmamal›d›r.
Eylemimiz Dersim’in kültürüne, tarihine, onuruna yönelik sald›r›lara karfl› gerilla cephesinden
verilen bir yan›tt›r. Emekçi Dersim halk›na sesleniyoruz; komprador patron-a¤a devletinin bu kirli
sald›r›lar›na karfl› örgütlenip mücadele edilmedi¤i
sürece bu sald›r›lar daha da artacakt›r. Dersim’de
dost-düflman kavramlar›n›n siliklefltirilmeye çal›fl›ld›¤› bir atmosferde Dersimli emekçiler dün babalar›na-dedelerine iflkence eden, katleden karakollara b›rakal›m askeri malzemeyi ekmek tafl›man›n
ne derece düflkünce bir pratik oldu¤unu unutmamal›d›r. Dersim’de karakollarla iliflkilenmek, fuhufla, operasyonlara, barajlara, köylülerin tutuklanmas›na onay vermektir.
Onurlu Dersimliler buna dur demeli, bu sald›r›lara alet olanlar› uyarmal›, teflhir ve tecrit etmelidir.
TKP/ML T‹KKO olarak bir kez daha hat›rlatal›m: Bu ve benzeri unsurlara yönelik ilk eylemimiz
bu de¤ildir son da olmayacakt›r! Düflman›n her
türlü kirli iliflki a¤›na düflürülen unsurlar› bir kez
daha uyar›yoruz. VAZGEÇ‹N! Aksi takdirde
devrimci ve komünistler taraf›ndan yarg›lanmaktan ve cezaland›r›lmaktan kurtulamayacaks›n…”
denilerek sona eriyor.
Dersim’de birçok
bölgeye girifl yasa¤›
Yaz süreci boyunca Dersim’de birçok bölgeye
sivillerin giriflini yasaklayarak yaylac›lara büyük s›k›nt›lar yaflatan TC, yeni bir yasak daha uygulayarak yaz sürecinde elde edemedi¤ini bu dönemde
baflarmay› umuyor. Gerillay› halktan kopararak ve
bu bölgeleri insans›zlaflt›rarak gerillan›n imhas›n›
hedefleyen Genelkurmay, Dersim’de 5 bölgeyi 17
Eylül-17 Aral›k 2010 tarihleri aras›nda sivillerin girifl-ç›k›fl›na yasaklad›.
Genelkurmay taraf›ndan yap›lan aç›klamada,
Dersim’de 17 Eylül-17 Aral›k 2010 tarihleri aras›nda sivillerin girifl-ç›k›fllara yasaklanan yerlerin Dersim-Pülümür ve Ovac›k üçgenindeki Kad›s›rt›
Mevkii, Pülümür ile Naz›miye ilçesi aras›ndaki Dokuzkaya Vadisi ve çevresi, Ovac›k, Hozat, Çemiflgezek ilçeleri aras›ndaki Alibo¤az› Vadisi ve çevresi, Dersim merkeze ba¤l› Kutuderesi Vadisi ve
çevresi, Dersim-Erzincan s›n›r›n› oluflturan Munzur da¤lar› oldu¤u belirtildi.
(Erzincan)
p›ld›¤› ortaya ç›kt›.
27 May›s 2009’da Hakkâri Çukurca’da may›n patlamas› sonucu yedi asker hayat›n› kaybetti. Devlet yine bildi¤imiz üzere hiç zaman kaybetmeden sald›r›y› PKK’nin yapt›¤›n› ilan etti.
Ancak daha sonra komutanlar aras›nda yap›lan
telsiz konuflmalar› deflifre olmufl, may›nlar›n
TSK taraf›ndan döflendi¤i a盤a ç›km›flt›. TSK
kendi askerine may›n koyarak öldürmüfltü.
Geçitli’de (Peyanis) ne oldu?
Patlamadan bir süre sonra PKK yapt›¤› bir
aç›klama ile sald›r› ile bir iliflkisinin olmad›¤›n›
duyurdu.
Patlama, korucular›n gözetleme kulübelerine çok yak›n bir yerde gerçekleflti. ‹flin ilginç yan› patlamadan birkaç gün önce bu koruculara
“burada ifliniz kalmad›” denilerek izin verilmesiydi. Dahas› bu bölgede “yaprak k›m›ldasa”
operasyon düzenleyen devlet, PKK’nin yapt›¤›n›
iddia etti¤i böyle bir sald›r›n›n ard›ndan hiçbir
operasyon yapmad›.
Köylülerin anlat›mlar›na göre patlamadan
sonra bölgeye gelen askerlerin telsizlerinden
“iki çantam›z kald› onlar› hemen bulun”
anonslar› duyuldu. Bunun üzerine askerler köylülerin buldu¤u çantalar› almak istedi. Köylüler
buna karfl› koyunca çat›flma ç›kt›. MKE yap›m›
oldu¤u ortaya ç›kan patlay›c›lar hakk›nda ancak
köylülerin zorlamas› ile tutanak tutuldu. Ayr›ca
çantada “Kara Kuvvetleri Komutanl›¤›
8’nci Ana Bak›m Merkezi Komutanl›¤›,
Afyonkarahisar, Balistik Koruyucu Kombozit Bafll›k Kullanma K›lavuzu AQAP2120, Doküman no: KSK:107” yaz›l› bir belge de bulundu.
Devlet birkaç dakika içinde suçluyu buldu¤unu ilan etti. Ancak patlaman›n araflt›r›lmas›
için de k›l›n› k›p›rdatmad›. Aradaki çeliflki devletin failleri bildi¤ini ve psikolojik savafl yürüttü¤ü-
nü düflündürüyor. Amaçlanan›n ise bölge halk›
ile PKK’yi karfl›ya getirmek oldu¤u ise yeterince aç›k. Peki bunun için neden Hakkari-Geçitli
seçildi? Sorunun cevab› için referandum sonuçlar› bize ipuçlar› verebilir.
Sen misin boykot eden!
Hakkâri uzunca bir süredir devletin özel
olarak üzerinde durdu¤u-hedef seçti¤i illerin
bafl›nda geliyor. Kürt halk›na yönelik her türlü
sald›r›ya karfl› en radikal duruflu sergileyen ve
çat›flmalar›n hiç durmad›¤› bölgede gerillan›n
büyük bir prestiji var. Bayramda flehit düflen gerillalar› yüz binlerle ba¤r›na basan halk, devlet
için büyük bir tehdit ayn› zamanda.
Hakkâri devletin özel savafl yürüttü¤ü yerlerin bafl›nda geliyor. Sand›klar aç›l›rken beklentisi sorulan Erdo¤an’›n “Hakkâri d›fl›nda bir
sorun olaca¤›n› sanm›yorum” sözleri de bu
yönelimin iflaretlerini tafl›yor. Referandumda da
Hakkâri halk› yüzde 94’lük bir boykot oran› ile
tarihi bir rekora imza att›. Tüm sald›r›, flantaj,
gözalt› ve tutuklamalara karfl›n bölge halk› devlete a¤›r bir flamar indirdi. Sald›r›n›n oldu¤u Peyanis köyünde ise boykot oran› yüzde 100 oldu. Daha önce korucu olan Peyanis köyü referandum öncesi koruculu¤u reddetti. Köy ayn›
zamanda Ramazan bayram›nda dokuz gerillan›n
öldürüldü¤ü alana da çok yak›n.
Gerillaya kucak açan-sahiplenen ve en
radikal tutumu tak›nan bölge halk›, devletin hedefinde. Sald›r› için seçilen yer,
devletin Kürt halk›ndan intikam almak istedi¤ini düflündürüyor. Bölgede geçmiflte
yaflanan faili meçhuller-katliamlar bunu
düflünmemiz için yeterince veri sunuyor.
derek psikolojik savafl›n bizzat aktörlü¤üne soyunan para-medya yine ifl bafl›ndayd›.
Yüksek Lisans›n› Genelkurmay Baflkanl›¤›’n›n ofisinde yapan para-medyan›n genel yay›n
yönetmenleri yine ald›klar› e¤itime uygun bir ifl
ç›kard›. Erdo¤an’› birkaç saniye ara ile takip
eden burjuva bas›n hiçbir delil-kan›t gösterme ihtiyac› hissetmeden ve hayali senaryolar üreterek katliam›n sorumlusu olarak
PKK’yi adres gösterdi. Çal›k Grubuna devredilen ve Erdo¤an’›n damad›n›n da çal›flt›¤› Sabah
gazetesi bu yar›flta yetenekleri ile öne ç›kt›.
“‹ntikam katliam›” bafll›¤› ile ç›kan gazete, henüz savc›l›k ve polis taraf›ndan bir soruflturma bafllat›lmam›flken hemen ertesi gün patlaman›n nas›l ve kimler taraf›ndan yap›ld›¤›n›
aç›klad›. Kaynak olarak da Hakkâri Emniyeti
gösterildi. Ancak bir sonraki gün haberin ‹stanbul’dan yaz›ld›¤› ortaya ç›kt›. PKK’nin aç›klamas›na ve köylülerin anlat›mlar›na ra¤men medya
yine de suçluyu buldu¤una emindi. Hatta Star
gazetesi bir ad›m ileri giderek TV ekranlar›ndan
sesleri duyulan köylülerin “Kahrolsun PKK”
sloganlar› atarak jandarma ile çat›flt›¤›n› bile iddia etti.
Sabah ve Star’dan Hakkâri yalanlar›
Hakkâri’de yaflanan katliam sonras› medya
yine s›n›fta kald›. Gazetecilik ahlak›na s›¤mayacak haberlere yer veren, hatta daha da ileri gi-
Peyanis köylüleri göçten
vazgeçti
Geçitli (Peyanis) köyünde yaflayanlar can
güvenlikleri olmad›¤› için 22 Eylül’de günü sabah saatlerinde eflyalar›n› kamyonlara doldurarak göç yollar›na düfltü.
Ancak bölgenin ileri gelenleri ve BDP’liler köyün ç›k›fl›nda bekleyerek köylüleri karfl›lad›. Burada yürütülen görüflmelerin sonunda köylüler göç etmekten vazgeçerek geri
döndü. Köylüler katliam›n sorumlular›n›n
a盤a ç›kar›lmas›n› ve can güvenliklerinin sa¤lanmas›n› istiyorlar.
(H. Merkezi)
OPERASYON SONUCU ÇIKAN ORMAN YANGINLARI
KCK’nin tek tarafl› eylemsizlik karar›na
ra¤men faflist TC ordusu, Dersim baflta olmak üzere birçok alanda operasyonlara ç›kmakta, bu s›rada askerler ormanlar› yakmaktad›r. Dersim’de son süreçte ç›kar›lan orman
yang›nlar› bin hektarl›k bir alan› küle çevirmifl
durumda. Dersim’in Hozat ilçesine ba¤l› Alibo¤az›, Bozan Yaylas› ile Ça¤›r mevkiinde ormanlar yok olurken yüzlerce mefle ve canl›y›
da küle çevirmifltir.
Naz›miye’nin Dereova, Ataç›nar (Zari)
köyü k›rsal›nda ç›kan yang›n, 5 gün aradan
sonra kendili¤inden sönmüfltür. Zaxgê köyünde bombard›man sonucu ç›kan yang›n ise
çevreciler taraf›ndan söndürüldü. Dersim
merkeze ba¤l› Pilvank, Suat bölgesi, Babaoca¤› ile Laç Deresi mevkiinde ç›kan yang›nlar da
kendili¤inden söndü.
Pülümür’ün Baflkaleci (Fenecik) köyü
m›nt›kas›nda yap›lan askeri operasyon, ard›nda yine orman yang›n› b›rakm›flt›r. Mazgirt’e
Asker yorulmaz
operasyonlar durmaz…
Devletin zirvesinde Kürt aç›l›m› da olsa
bar›fl rüzgarlar› da dalgalansa de¤iflmeyen bir
gerçek varsa o da; operasyonlard›r. Devlet
ne kadar söylem de¤ifltirirse de¤ifltirsin on
binlerce askeri ile gerilla av›n› sürdürmekte,
da¤› tafl› bombalamaya devam etmektedir.
Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi k›rsal›nda
21 Eylül’de bafllayan operasyon yay›larak sürüyor. Hakkâri’nin Yüksekova ‹lçesi’ne ba¤l›
Esendere Beldesi’nin Afla¤› Güveç (Xurekana Binî), Yukar› Güveç (Xurekana Seri), Gü-
ba¤l› Ataç›nar (Zari) köyü k›rsal›nda ç›kan orman yang›n› Bingöl s›n›rlar›na dayand›. Günlerdir devam eden yang›n, köylülerce söndürülürken, onlarca hektar ormanl›k alan yok
oldu. Ovac›k’ta son 10 gündür Venk köyü,
Mercan, Hanufla¤›, Munzur Vadisi ile Çambulak bölgesinde devam eden orman yang›nlar›,
500 hektardan fazla mefle a¤ac›n› yok etti.
Ayr›ca yerel kaynaklardan edindi¤imiz bilgiye göre Ovac›k’a ba¤l› ve daha önce boflalt›lm›fl Yalmanlar köyü karakol taraf›ndan ya-
venli (fiahi), Y›lmaz (Mori), Dilimli (Geli),
Memkava, K›rm›z›tafl (Muflan) köyleri ve bölgedeki yaylalarda bafllat›lan askeri operasyon
‹ran s›n›r› ile Aylava, Meflgan bölgelerini de
içine alarak devam ediyor.
22 Eylül günü de Siirt-Mardin aras›nda
bulunan Mawa Da¤›’na askeri birliklerin sevk
edildi¤i ö¤renildi. Ayn› gün Mufl’un Varto ‹lçesi’nde ‹lçe Jandarma Bölük Komutanl›¤›’na
helikopterlerle asker ve askeri mühimmat
sevkiyat› yapt›. Varto’ya ba¤l› Kayadelen
(Kunav) Köyü k›rsal›nda ise, askerlerin geceleri stratejik tepelerde konumland›klar› edinilen bilgiler aras›nda.
(H. Merkezi)
BARAJLARA GEÇ‹T YOK!
Dersim’de Karatepe-1 ile Haratepe-2 barajlar›n›n ihalesini alan Hazal
Hidroelektrik fiirketi’nin çal›flanlar› sondaj çal›flmas› için geldikleri kentte halk›n
büyük tepkisiyle karfl›laflt›. fiirket mühendislerinin sondaj çal›flmas› için geldi¤ini
duyan çevreciler, siyasi parti ve sendika
yöneticileri ile yüzlerce kifli yürüyüfle
geçti.
Dersim’de yap›lmas› planlanan ve birço¤u hayata geçirilen baraj çal›flmalar›na
karfl› halk›n tepkisi büyüyor. 14 baraj yap›m› için devlet projeleri ihaleye ç›kart›yor. Karatepe-1 ile Haratepe-2 barajlar›n›n ihalesini alan Hazal Hidroelektrik fiirketi’nin mühendisleri arazide etüt çal›fl-
k›lm›flt›r. “Ya benim olursun ya da cehenneme dönersin” zihniyetiyle hareket
eden TC “çözümü” a¤açlar› ve önüne ç›kan
bütün canl›lar› yok etmekte bulmaktad›r.
Operasyonlar sonucu ç›kan yang›nlar›n söndürülmemesi sonucu birçok köylünün ba¤ ve
bahçeleri de büyük zarar gördü. (Erzincan)
KCK’den eylemsizli¤i
uzatma karar›
KCK taraf›ndan 13 A¤ustos’ta ilan
edilen eylemsizlik karar› sürecin son günü
olan 20 Eylül günü yap›lan bir aç›klamayla
tekrar uzat›ld›. Son gün uzat›lan bu tek tarafl› eylemsizlik karar›n›n 1 hafta sürece¤i,
bu zaman içerisinde son süreçte yaflanan
geliflmelerin de¤erlendirilece¤i ve bunlar›n
sonucunda yeni bir aç›klama yap›laca¤›, bu
aç›klama yap›lana kadar tek tarafl› eylemsizli¤in devam edece¤i bildirildi.
Ayr›ca yap›lan aç›klamada Hakkâri’de
yaflanan olaya iliflkin olarak hükümet, medya vs. organlar›n kas›tl› olarak olay› PKK’ye
mal etmeye çal›flt›¤›na, suni gündemler yaratarak baz› komutanlar hakk›nda as›ls›z
karalama kampanyalar›na giriflti¤ine de¤inildi. Bu tür oyunlar›n bilinçli birer politika
oldu¤u ve bu kampanyalar›n halk› aldatmaya yönelik oldu¤u bildirildi.
Ayn› aç›klamada anadilde e¤itim ve ö¤retim hakk› için bafllat›lan bir haftal›k okul
boykotu kampanyas›na kat›l›m ça¤r›s›nda
bulunuldu. Anadilde e¤itimin temel bir hak
oldu¤u belirtilip tüm halk›n eyleme kat›lmas› ve destek sunmas› istendi.
mas› geldikleri bölgede güçlü bir protesto eylemi ile karfl›laflt›lar. Seyid R›za
Meydan›’nda bir araya gelen yüzlerce kifli mühendislerin kald›¤› fiaro¤lu Oteli’ne
do¤ru yürüyüfle geçti. Yürüyüfl boyunca
kitle “Barajlar› yapmay›n bafl›n›za
y›kar›z”, “Dersim’de baraj istemiyoruz” sloganlar› att›. Otel önünde sona eren yürüyüflün ard›ndan aç›klama yapan Munzur Do¤a Aktivistleri Sözcüsü
Haydar Çetinkaya, Dersim’i terk etmek
istemeyen vatandafllar› baraj çal›flmalar›na karfl› aktif olmaya ça¤›rd›. Eylemin ard›ndan kitle baraj için gelen flirket iflçilerinin vadiye inmesine izin vermemek için
nöbet tuttular.
(H.Merkezi)
5 / DENGE AZAD‹
1-14 Ekim 2010
‹flçi-köylü 73
S‹ZE BOYKOT DA YASSAAK!
‹mha ve inkâr politikalar› k›skac›ndaki
Kürt ulusu ve en çok da Kürt çocuklar› her
gün yeni bir sald›r›ya maruz b›rak›l›yorlar.
Devletin art›k sistemleflmifl bu sald›r›lar›yla,
yaflam›n›n her alan›nda bir ulusu abluka orta-
ÜN‹VERS‹TEDE BOYKOTA
SALDIRI
Demokratik Yurtsever Gençlik
(DYG) üyesi ö¤renciler, TZP-Kurdi’nin
bafllatt›¤› anadilde e¤itim için okul boykotu kampanyas›na destek için ‹stanbul Üniversitesi (‹Ü) Beyaz›t Kampüsü önünde
etkinlik düzenledi. Derslere girmeyen ve
“Z›man rumeta mirove em perwerdahiye b› z›mane kurdi dixwazim”
pankart› açan ö¤renciler, “Kürt halk›na
imha dayat›lamaz”, “Be z›man jiyan
na be” diye sloganlar›n› att›. Ancak okul
boykotuna eline geçen her f›rsatta sald›ran devletin kolluk kuvvetleri, DYG’lilerin de eylemine sald›rd›. Polis ö¤rencileri
hakaretlerle darp ederek gözalt›na ald›.
s›na al›yor.
Her seferinde dile getirilen Kürt ulusunun
anadil talebi, bu kez de Kürt Dili ve E¤itim
Hareketi (TZP- Kurdi) Platformu’nun bafllatt›¤› okul boykotu eylemiyle gündeme getirilmifl oldu. Kürt ulusunun hakl› ve meflru mücadelesinin önemli bir aya¤›n› oluflturan anadilde e¤itim bu kez de hakk›n bizzat sahipleri,
bozuk e¤itim sistemlerinin belki de en ma¤durlar›.
Kürt çocuklar› üzerinden, bir hak oldu¤unu bir kez daha zihinlerimizde tazelemifl oldu.
Sald›r›lar›ndan bir ad›m dahi geriye atma-
BOYKOTA YOKLAMACI POL‹S!
TZP-Kurdi’nin okullar› anadilde e¤itimi
için boykot karar› verdi¤i okullar›n aç›ld›¤›
ilk hafta boyunca polis, asker ve jandarman›n okullarda terör estirdi¤ini söylemeye
gerek yok san›r›z! Okul sabah›, kimi zaman
çocuklar› ezdikleri ve Kürt halk›na sald›rd›klar› panzerle Kürt illerinin ara sokaklar›n› gezen devletin kolluk kuvvetleri; “Çocuklar okula, ö¤retmeniniz sizi bekliyor!” anonslar› ile boykotun etkisini k›rmaya çal›flt›. Baflar›l› olamayan polis, bu kez
de Mardin’in F›rat ‹lkö¤retim Okulu’na giderek, yoklama fifllerini incelemifl ve okula
gelmeyenleri tespit etmeye çal›flarak fifllemifl, yani ilerde tutuklanacak ya da vurulacak Kürt çocuklar› listesine ek yapm›flt›r!
yan devlet eylem sürecinde A¤r›’ da okul boykotuyla ilgili broflür da¤›tan befl çocu¤u gözalt›na ald›. Yine ‹stanbul Üniversitesi’nde okul
boykotuna kat›lan ö¤renciler polisin sald›r›s›na u¤rad›.
MEB’in “e¤itim- ö¤retimi sekteye u¤ratmak” olarak nitelendirdi¤i, “demokrat” kimli¤i ile göze çarpan baflbakan›n da “Anadil diye
bir fley yoktur. Bu devletin dili Türkçedir.”
Sözlerinden anlafl›lan bir kez daha a盤a ç›km›fl korkular›. Öyle ki devlet a¤z›ndan yap›lan
aç›klamalarda boykotun hiçbir etkisi yok, sadece ilk hafta olmas› dolay›s›yla ö¤rencilerin
okula gelmedi¤i tespit edilmifl! Bir yandan böylesine etki görmedi¤ini anlatan
sözcüler bir yandan da boykot eden
çocuklar›n ailelerine çocuklar›n› okula
göndermemelerini sal›k veriyor ve yasal ifllem uygulamakla tehdit ediyor.
Referandumda en büyük boykot
oranlar›n›n oldu¤u Hakkâri gibi illerde
okul boykotu ayn› seviyelerde olmasa da eylemin, egemenlerin korkular›n› büyüttü¤ü bir
gerçek. MEB’in yüzde 1 veya 2 civar›nda olarak ortaya koydu¤u boykot sonucunun bunun
çok daha üstünde oldu¤u aç›kt›r.
ANAD‹L TALEB‹ ‹Ç‹N
KADINLAR YÜRÜDÜ
OKUL BOYKOTUNA
SÜRYANILERDEN DESTEK
DÖKH ve TZP-Kurdî üyesi kad›nlar, anadilde e¤itim talebine iliflkin
‹zmir Konak’ta bir araya gelerek bas›n
aç›klamas› yapt›. Kad›nlar, “Bila perwerdahiya zimane Kurdî bibe zimanî fermî” yaz›l› pankart› açarak
meflaleler ile yürüdü. Kad›nlar›n gerçeklefltirdi¤i yürüyüflün ön k›sm›nda
ise anadil talebini içeren dövizler tafl›yan çocuklar dikkat çekerken, MKM’li
kad›nlar erbanelerle yürüyüfle renk
katt›. Yap›lan aç›klamada, milyonlarca
Kürt çocu¤unun her y›l okullar›n aç›lmas›yla boynu bükük kald›¤› ifade edilerek, anadilde e¤itimin olmas› istendi.
Asuri, Süryani ve Keldani Demokratik ‹nisiyatifi, TZP Kürdi’nin
bafllatt›¤› okullar› boykot karar›n›
destekledi¤ini aç›klad›. Yap›lan aç›klamada Türkiye Cumhuriyeti’nin,
kuruluflundan bu yana, farkl› dilleri
kültürler ve inançlar üzerinde bask›
uygulad›¤›n› söylendi. Asuri-Süryan›
ve Keldani Demokratik ‹nisiyatifi
Türkiye’deki zenginliklerin tam bir
as›r boyu, tek ›rk mant›¤›yla bir kenara itildi¤ini ve asimilasyon politikalar›na tabi tutuldu¤unu vurgulayarak TZP Kürdi’nin boykot karar›na destek verece¤ini aç›klad›.
Sistemleflmifl bu sald›r›lara tüm engellemelere inat verilen bu mücadele Kürt ulusunu hakl› ve meflru mücadelesidir. Görev bu
hakl› ve meflru mücadeleye destek olmakt›r.
Anadilin bir hak oldu¤unu daha yüksek sesle
ba¤›rmakt›r.
(Ankara)
S‹ZE BOYKOT DA YASSAAAK...
TZP Kurdi’nin anadilde e¤itim için okullar› boykot
kampanyas› askeri erkan› epeyce telaflland›rm›fla benziyor.
Referandumda boykotu terörize eden sistem, Kürt halk›n›
tehdit etmekten de geri durmam›flt›. Ancak buna ra¤men
umdu¤unu bulamayan devlet, niyetini bu sefer daha net ifade ediyor.
Okullarda anadilde e¤itim boykotuna her kademeden
yetkilileri eliyle sald›ran devlet, bununla yetinmeyerek jandarmas›n› da harekete geçirdi. 22 Eylül günü Diyarbak›r’›n
Dicle ‹lçesi’nde boykot nedeniyle okullar› gezen jandarma,
okula gitmeyen ö¤rencilerin listesini okul müdürlerinden
ald›. Boykotun destek gördü¤ü ilçede bulunan Kocalan Yat›l› ‹lkö¤retim Bölge Okulu’na giden jandarma ekipleri,
okula gitmeyen ö¤rencilerin listesini isterken, baz› okullarda da okul yönetimi gelmeyen ö¤rencilere kitap verilmeyece¤i tehditlerinde bulundu.
HAP‹SHANELERDEN
ULUCANLAR: B‹R D‹REN‹fi MEfiALES‹
26 Eylül 1999 sabaha karfl› Ankara Ulucanlar Hapishanesi’nde 10 devrimci tutsak
otomatik silahlar, bݍaklar ve kasaturalarla katledildi.
T›k›fl t›k›fl doldurulmufl ko¤ufllar, oldukça
sa¤l›ks›z koflullar... Tecrit-tretman› yani “sessiz
imha”y› hapishaneler politikas› haline getiren
devlet; tutsaklar›n “insanca yaflam” hayk›r›fllar›n›
duymazdan geliyor, talepleri geri çeviyordu.
Tutsaklar direnifle geçince de “Hapishanede tünel kaz›yorlar” deyip katliam için haz›rl›klara girifltiler. “Teslim olun” anonsuyla beraber hapishanenin içine doldurulan gaz bombalar› ile katliam bafllad›. Duvarlar› aflarak patlayan sloganlarla direnifl atefli yay›ld› hücrelere... 11 y›l önce 26
Eylül günü, ölümsüzleflen 10 tutsak, onlarca yaral› ve flanl› bir direnifl b›rakt›. Ulucanlar Hapishanesi’nde ölümsüzleflen 10 devrimci Halil
Türker, Abuzer Çat, Ümit Alt›ntafl, Zafer
K›rb›y›k, Aziz Dönmez, Habib Gül, Ahmet
Savran, Önder Gençaslan, Mahir Emsalsiz
ve ‹smet Kavakl›o¤lu...
‹stanbul
* Ulucanlar Direnifli’nde ölümsüzleflen 10
k›z›l karanfil, 26 Eylül Pazar günü Karacaahmet
Mezarl›¤› önünde bir araya gelen TUYAB bileflenleri taraf›ndan an›ld›. “Ulucanlar Katliam›
ve Direnifli 11. y›l›nda... Unutmad›k
Unutturmayaca¤›z!” yaz›l› pankart açan TUYAB bileflenleri, Ümit Alt›ntafl’›n mezar›na kadar bir yürüyüfl gerçeklefltirdi. Yürüyüfl boyunca “Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz”, “Bedel
ödedik bedel ödetece¤iz”, “Devrim flehitleri
ölümsüzdür” sloganlar› at›ld›. Aç›klamay›
okuyan Sema Gül devletin hapishaneler politikas›n› ve Ulucanlar direniflini anlatt›. Gül’ün ard›ndan Ulucanlar katliam›n› yaflam›fl Cenker Aslan da
k›saca direnifli anlatt›. Eylem Kutup Y›ld›z›’n›n ezgileri ve yap›lan
fliir dinletileriyle son buldu.
(Kartal)
* 26 Eylül Pazar günü Karacaahmet Mezarl›¤›’nda bir araya gelen BDSP’liler “Devrim savaflç›-
“ASILMAYIP BESLENEN” LERE UYGULANAN
HÜCRE T‹P‹ ZULÜM: D‹R‹ D‹R‹ GÖMME
A¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet cezas› olan
tutsaklara uygulanan tecrit, son süreçte
özellikle Tekirda¤ F Tipi Hapishane’de yaflanan yeni hak gasplar›yla yeniden gündeme geldi. Çeflitli hapishanelerde günde 5-6
saat uygulanan havaland›rma haklar›n›n daha da k›s›tlanmas› ve koflullar›n›n sürekli
a¤›rlaflt›r›lmas› üzerine tutsaklar çeflitli biçimlerde direnifllerini sürdürüyor. A¤›rlaflt›r›lm›fl müebbetten hükümlü tutsaklardan
Ali Gülmez ve Muzaffer Öztürk içinde bulunduklar› koflullar› anlatan ayr›nt›l›
bir mektubu gazetemize yollad›lar.
‹dam cezas›n›n kald›r›lmas›ndan sonra
yerine getirilen “a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet
hapis” cezas›yla tutsaklar›n hangi ortamda
yaflama mahkûm edildi¤i, “ölünceye kadar” tek kiflilik hücrelerde fiziki ve psikolojik ne tip tahribatlar yafland›¤›n›n anlat›ld›¤› mektupta özellikle hapishane idarelerinin kendilerine verilen genifl yetkilere
dayanarak bir de disiplin cezalar›yla a¤›r
olan tecrit koflullar›n›n daha da a¤›rlaflt›r›lmas› vurgulanmaktad›r. Mektubu k›saltarak yay›nl›yoruz.
“(…)
F tipinin aç›lma hedeflerinden biri de;
B‹REYLEfiT‹RMED‹R. (…)
A¤›rlaflt›r›lm›fl müebbetlik tutsak her
ne kadar koflullar› gere¤i iletiflimsizli¤in bilincinde olsa da süreç içerisinde objektif
gerçeklik yaflam›n› da etkileyecektir. Zaten
tek kiflilik yaflam›n getirdi¤i bir dizi olumsuz koflullara bu iletiflimsizli¤in eklenmesiyle “yaln›zlaflma” duygusunun önü aç›lacakt›r(…)
Tarihsel deneyimlerden de
bilinmektedir ki, uzun süreli
dar alanda hücre yaflam›n›n getirdi¤i fiziki ve psikolojik etkiler
mevcuttur. Yaflam› paylaflt›¤›m›z, yan›n›zda ikinci üçüncü kiflilerin olmamas› nedeniyle
kendince oluflturdu¤u günlük
HASTA TUTSAKLAR
lar› ölümsüz! Devrim davas›
yenilmezdir” yaz›l› pankart
açarak mezarl›k içinde bir yürüyüfl gerçeklefltirdi ve Ulucanlar
katliam›nda ölümsüzleflen TK‹P
Merkez Komite üyesi Ümit Alt›ntafl’›n mezar›n› ziyaret etti.
Ulucanlar katliam›nda flehit düflenlerin resimlerinin tafl›nd›¤› eylemde “Devrimciler ölmez devrim davas› yenilmez”,
“Yaflas›n Ulucanlar direniflimiz” vb. sloganlar at›ld›.
Ankara
Ulucanlar Hapishanesi önünde bir araya gelen BDSP, DHF, Devrimci Proletarya, 78’liler Derne¤i Giriflimi, KÖZ, Partizan ve Halk
Cephesi 26 Eylül 1999’da katledilen 10 devrimci tutsak için bir anma yapt›. Hamamönü’nde
bir araya gelerek Ulucanlar’a yürüyen kitle “26
Eylül direnifli emekçilerin umut 盤l›¤›d›r”
ile “Kanla yaz›lan tarih silinmez” pankart› açt›.
Kitle ad›na aç›klamay› okuyan Hasan Karap›nar, 26 Eylül’de hayat›n› kaybeden devrimci
tutsaklar›n “devrimci siper yoldafll›¤›n›n manifestosunu” yazd›¤›n› kaydetti. Karap›nar, “Dün
kalaslarla, demirlerle parçalanan bedenler, bugün inceltilmifl tecrit uygulamalar› sonucu hücrelerde baflta devrimci tutsaklar olmak üzere
yaflam esas olarak fotokopi bir yaflamd›r.
(…) Yaflam›n farkl› renkleri yok olur dahas› yoktur. Tek farkl›l›k, zaman zaman çevre-yak›n hücrelerle gelen yeni birileridir.
Yüzünü görmeseniz de yeni bir insan tan›ma heyecan› hissedilir, yaflan›r.
Okumak, yazmak, çizmek siyasal tutsa¤›n en büyük, en güçlü can simidi olmas›na
ra¤men, rutin birbirinin ayn› (fotokopi) yaflam koflullar› beynin faaliyetlerini do¤al
olarak s›n›rlar. (…)
‹flte F tiplerindeki tek kiflilik hücrelere
biçilen yaflam budur. (…)
Son olarak vurgulayacak olursak,
a¤›r müebbetliklerin flu anki yaflam
koflullar› “diri diri gömülmekten”
öte bir anlam tafl›mamaktad›r…”
tüm tutsaklar ‘insan ö¤ütme makinesi’nden geçiriliyor” dedi.
Yap›lan konuflmalar›n ard›ndan Ulucanlar
Hapishanesi önüne karanfil b›rak›ld›. Ard›ndan
Karfl›yaka Mezarl›¤›’na giden kitle, burada Önder Gençaslan, Mahir Emsalsiz ve ‹smet Kavakl›o¤lu’nun mezar›n› ziyaret etti. Burada mezarlara karanfil b›rak›larak, marfllar ve fliirler
okunarak anma etkinli¤ini sona erdirildi.
Bursa
Katliam Partizan, ESP ve BDSP taraf›ndan
düzenlenen bir eylemle lanetlendi. 26 Eylül günü Orhangazi Park›’nda bir araya gelen kurumlar “Buca, Diyarbak›r, Ulucanlar Katliamlar›n› Unutturmad›k, Unutturmayaca¤›z!” pankart›n› açarak, hapishanelerde son süreçte yap›lan hak gasplar›na ve sald›r›lara de¤indiler. Eylem “Katliamlar›n hesab›n› sorduk,
soraca¤›z”, “Katil devlet hesap verecek” ve
“Devrim flehitleri ölümsüzdür” sloganlar›
ile son buldu.
Maltepe Hapishanesi
Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapal› Cezaevi’nden mektup gönderen Çetin Tafl, aya¤› k›r›k olan bir arkadafllar›n›n aya¤›ndaki alç› ›sland›¤› için çözüldü¤ünü, ancak yenisi
yap›lmad›¤› için k›r›k aya¤›n ters kaynad›¤›n› ve fliflmifl bir
vaziyette oldu¤unu belirtti. Sa¤l›k problemleri olan tutuklu ve hükümlülerin sorunlar›na çözüm bulunmad›¤›na dikkat çeken Tafl, bir arkadafllar›n›n kula¤›na kaçan su nedeniyle rahats›zland›¤›n›, yine difl ve göz problemi olan tutuklu ve hükümlülerin sa¤l›k sorunlar›n›n giderilmedi¤ini
aktard›. Revire bakan kiflinin gardiyan oldu¤unu da ifade
eden Tafl, hangi problem olursa olsun “revircinin” a¤r›
kesici verdi¤ini ve kendilerini ciddiye almad›¤›n› kaydetti.
Sincan
Sincan 2 No’lu F Tipi Hapishane’de keyfi aramaya
tepki gösteren bir tutsak, gardiyanlar›n sald›r›s›na u¤rad›. 22 Eylül günü yap›lan aramada Kaya Göksen adl›
tutsak keyfi bir flekilde arama yapan gardiyanlara “Düzgün aray›n, da¤›tmadan arama yap›n” diyerek
müdahale etti. Bunun üzerine gardiyanlar Göksen’e sald›rd›. Di¤er hücrelerde kalan tutsaklar da bu sald›r›y›
slogan atarak ve kap›lar› döverek protesto etti. Tutsaklar›n tepkisi sonucu gardiyanlar Kaya Göksen’in kelepçelerini çözerek hücresine geri getirdi. (H. Merkezi)
17 Eylül Cuma günü gerçekleflen yürüyüflte
Wernike-Korsakof Hastas› Bekir fiimflek’in serbest
b›rak›lmas› istendi. Bu haftaki eylemde aç›klamay›
KESK MYK Üyesi Akman fiimflek yapt›. 1996
Ölüm Orucunun ard›ndan Wernicke Korsakof hastal›¤›na yakalanan Bekir fiimflek’in durumunun kötüye gitti¤ini belirten Akman, fiimflek’in derhal serbest
b›rak›lmas›n› istedi.
Adalet Bakanl›¤› son 8 ayl›k hapishaneler raporunda 153 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤ini belirtti. Yaflanan
ölümlerin 130’unun “ecel”i ile 22’sinin intihar, 1’inin
ise yaralanma sonucu oldu¤unu belirten Adalet Bakanl›¤› 24 Eylül günü gerçeklefltirilen Cuma eyleminde protesto edildi. Bu haftaki aç›klamay› okuyan
Avukat Naciye Demir, hapishanelerde gerçekleflen ölümlerin tümünde devletin psikolojik ve fiziki
sald›r›lar›n›n belirleyici oldu¤unu belirterek mevcut
yasalar›n çi¤nendi¤ini ve hasta tutsaklara reva görülen ölümlerin artt›¤›n› belirtti.
“Çölyak hastas› Nesimi Kalkan
serbest b›rak›ls›n”
‹HD Diyarbak›r fiubesi bir bas›n aç›klamas› yaparak Nesimi Kalkan’›n serbest b›rak›lmas›n› istedi.
22 Eylül günü flube binas›nda gerçekleflen bas›n
aç›klamas›nda Diyarbak›r D Tipi Hapishane’de
tutuklu bulunun Nesimi Kalkan’a 5 y›l önce çölyak
hastal›¤› teflhisi konuldu¤u ve her geçen gün hastal›¤›n›n ilerledi¤i dile getirildi.
Aç›klamada 1993 y›l›nda PKK davas›nda tutuklanan Nesimi Kalkan’›n yak›nlar› da söz ald›. Nesimi
Kalkan’›n k›z› Berivan, hastal›¤›n tedavisinin hapishanede yap›lamayaca¤›n› söyleyerek babas›n›n bir an
önce serbest b›rak›lmas›n› istedi.
(‹stanbul)
fiimflek ve Kezlere ölümü
bekliyor!
Tecrit-tretman politikalar› sonucunda geçti¤imiz
8 ayda 138 tutsak hayat›n› kaybetti.
Mersin’de her hafta Pazartesi günü devrimci ve
hasta tutsaklar ile ilgili düzenlenen bas›n aç›klamas› eylemi 20 Eylül’de Tafl Bina önünde gerçeklefltirildi. Bas›n aç›klamas›nda; devletin tecrit-tretman politikalar nedeniyle hapishanlerde iyilefltirilmesi çok
kolay olan hastal›klar›n dahi tedavi edilmeyip tutsaklar›n ölüme mahkum edildi¤ine dikkat çekildi. Bu politikalar sonucu Bekir fiimflek ve Osman Kezlere ölümü bekleyen tutsaklardan sadece ikisi. Eylemde ayr›ca referandum süreciyle art›fl gösteren devletin gözalt› ve tutuklama sald›r›lar›na da de¤inildi. Bas›n aç›klamas›n› EHP, ESP, Partizan ve TAYAD’l›
Aileler örgütlerken, SDP de destek verdi. (Mersin)
06 / HALKIN GÜNDEM‹
‹flçi-köylü 73
1-14 Ekim 2010
S‹S‹N ARDINDA UZANAN B‹R TAR‹H:
AHTA
MAR
K‹L‹S
ES‹…
Tamar… Karanl›¤›n a¤›rl›ks›z bir peçe gibi
gözlerime bast›¤›, içimde burgu burgu dönen gecelerimin feneri. Kaybolmufltum. Kaybolmufltum ve
elin elimi tuttu. Üflüyormuflum, ilk o an fark ettim.
Kay›p de¤ildim art›k. Meflum karanl›¤› delmiflti fenerin ›fl›¤›. Geriye kalan o ›fl›¤› takip etmek ve karfl›mda buluvermekti seni. Geriye kalan… Arada
uzanan sular neydi ki? Düfllerimde belli belirsiz gezinen suretini silmeye hiç yetebilir miydi? Tamar…
Gönlümü ›fl›k bahçesine çeviren y›ld›z›m. Tamar…
Bir gece yitirdik birbirimizi.
Gece amans›zd› yine. Gölün üzerine a¤›r bir sis
çökmüfltü ve sensizlikten üflüyordum. Hayalini seyre dalm›flt› gönlüm. C›l›z bir ›fl›k uyand›rd› beni senden. F›rt›naym›fl, ya¤murmufl, bu havada azg›n göl
adam› yutarm›fl. F›rt›nay› fark etmedim ki, ben
sensizlikten üflüyordum. Gözlerim bahçede elinde
fenerle yürüyen hayaline yazg›l›. Görmüyorum karanl›k sular›n bedenimi yuttu¤unu. Bir an geldi, ›fl›k
silinir oldu gözlerimden. Ve anlad›m feneri tutan›n
sen olmad›¤›n›. Son kez güzelli¤in doldurdu gözlerimi ve son duam döküldü dudaklar›mdan:
“Ah Tamar…”
Van Gölü’nün güney k›sm›nda yer alan Ahtamar Surp Haç Kilisesi’nin, ad›n› bir efsaneden
ald›¤› rivayet edilir. Bugün bu hikâyeye pek riayet edilmese de efsanenin söz konusu kilisenin havas›na oldukça yak›flt›¤› söylenebilir. Zira
Van Gölü’ndeki küçük bir adada çok uzaktan
bile görülebilen bir konumda yükselen Ahta-
Okmeydan›’nda
polis terörüne
tepki
Polis terörünün hedefinde yine
emekçi mahalleler var
Okmeydan›’nda bir haftad›r polis terörü yaflan›yor. Polis kendisine verilen ve zaten oldukça genifl olan yetkileri s›n›rs›zca kullanmaya devam ediyor. Gençleri yol ortas›nda durdurarak
keyfi bir flekilde kimlik kontrolü yap›yor. Duvardaki afiflleri y›rt›yor ve devrimcilerin açt›¤› stantlara sald›r›yor. En son 16 Eylül günü Demokrasi Evi’nin yapt›¤› bas›n aç›klamas› sonras› Sibel
Yalç›n Park›’na gaz atan polis, Halk Cephesi’nin
stand›na sald›rd›.
Sald›r›y› protesto etmek üzere 19 Eylül Pazar günü Halk Cephesi’nin örgütledi¤i bir yürüyüfl yap›ld›. “Halk› gaza bo¤an katil polis
mahalleden defol” pankart› açarak Sibel Yalç›n Park›’nda toplanan grup, buradan yürüyüfle
geçti. S›k s›k “Katil polis mahalleden defol”,
SDP ve TÖP’e
operasyon;
13 kifli tutukland›
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve Toplumsal Özgürlük Platformu’na (TÖP) yönelik
gerçeklefltirilen operasyonda 17 kifli gözalt›na
al›nd›.
21 Eylül günü sabah saat 5.00’te SDP Genel
Merkezi, Genel Baflkan R›dvan Turan ve parti
üyeleri ile TÖP sözcüleri O¤uzhan Kayserilio¤lu ve Tuncay Y›lmaz’›n evlerine bask›n düzenleyen kar maskeli polisler 17 kifliyi gözalt›na ald›.
Gözalt›na al›nan 17 kifli üç gün Vatan Emniyet Müdürlü¤ünde gözalt›nda tutulduktan sonra
24 Eylül’de Befliktafl A¤›r Ceza Mahkemesine ç›kar›ld›. Savc›l›¤a ç›kar›lan 17 kifliden aralar›nda
mar Kilisesi, d›fl cephesini fleritler halinde saran kabartmalar›yla,
Do¤u- H›ristiyan mimari sanat›n›n eflsiz bir örne¤idir. Ço¤u yass› olan bu kabartmalar, puslu
havalarda ya da gölgede duvar›n içinde belirsizleflirken, gün ›fl›¤›nda canlan›r; böylece kilise
güneflle birlikte adeta “hayat bulur”.
Bugüne dek Ahtamar üzerine yap›lan araflt›rmalarda, kilisenin mimarisi ve süslemeleri
birbirinden ayr› ele al›nm›flt›. Ne var ki, Ahtamar’da mimari ile d›fl donan›m ayr›lmaz bir bütündür, kiliseyi “›fl›ldayan” bir yap› haline getiren de bu bütünlüktür. Dolay›s›yla, kilisenin bir
bütüncül sanat yap›t› olarak de¤erlendirilmesi
gerekir. Ahtamar’›n sanat tarihi aç›s›ndan önemi ancak böyle bir bak›flla a盤a ç›kar.
Ahtamar Kilisesi, daha önce baflka örnekleri görülmüfl bir yap› tipini temsil etmekle birlikte, iyi korunmufl tek örnek olmas› aç›s›ndan
büyük önem tafl›yor.
Söz konusu kilise Ardzruni krallar›ndan
Gagik taraf›ndan 915- 921 y›llar› aras›nda infla edilir. Adan›n seçilmesinin ana nedeni ise
güvenliktir. Sahil k›sm› zamanla su alt›nda kalan surlarla çevrilidir ve bir de liman› bulunmaktad›r.
Asl›nda Ahtamar Kilisesi’nden ad›n› ald›¤›
rivayet edilen hüzünlü aflk hikâyesinden haberi-
miz yoktu. Ta ki takvimler 29 Mart 2007’yi
gösterene kadar. Bir yandan devletin lütufkâr(!) ve alabildi¤ine samimiyetsiz tav›rlar›, bir
yandan inançlara ve yaflamlara yönelik hoflgörüsüzlü¤ün katliamlarla taçland›r›ld›¤›(!) ülkemiz insanlar›n›n “yoksa bu sefer gerçekten din
elden gidiyor mu” endifleleri ile yüklü bir süreç
bafllad›. Ancak k›sa süre sonra asl›nda insanlar›m›z›n endiflelenmesi(!) için bir sebep olmad›¤›
pek güzel anlafl›ld›. Ermenilerin inanç ve ibadet
özgürlü¤ü falan pekifltirilmiyordu. Yine bir kilise kültürel soyk›r›ma varacak flekilde devlete
kazand›r›l›yordu. Bakanl›k, 1000 y›ll›k Ermeni
krall›k merkezi Ani’nin ad›n› “An›” yapt›¤› gibi,
Ahtamar Kilisesi’ni de haç ve çandan ar›nd›rarak ve ad›n› da “Akdamar Müzesi”ne çevirerek
“hoflgörüsünün s›n›rlar›n›” ortaya koyuyordu.
‹stanbul Ermeni toplumundan bir grup ayd›n›n, Kültür Bakan› Atilla Koç’a gönderdi¤i
mektupla ilgili haberin sat›rlar›n› Agos gazetesinin 23 Mart tarihli say›s›ndan okuyal›m:
“... Adadaki kilisenin isminin de Ahtamar Surp
Haç Kilisesi oldu¤una ve ad›n› da her y›l eylül ay›n›n ikinci pazar›na denk gelen ‘Surp Haç’ yortusundan ald›¤›na vurgu yapan ayd›nlar, ‘Bu, Ermeniler
için önemli bir gün ve önemli bir yortudur. O kilisenin varl›k nedeni de budur. Bu nedenle adan›n ismi
gibi kilisenin isminin de dinsel ve tarihsel ismine uygun olarak de¤ifltirilmesinin yerinde olaca¤› kanaatindeyiz... ‹stenirse kilisenin kuru mülkiyeti cema-
Antakya asimilasyon k›skac›nda
Tarihi milattan önce 4000’lere dayanan
Antakya, devletin asimilasyon politikas›n›n hedefinde.
Ermeni, Yahudi, Rum, Arap, Kürt ve Türklerin yüzy›llard›r iç içe yaflad›¤› ve tarih boyunca say›s›z medeniyete ev sahipli¤i yapan Antakya flehri, ad›m ad›m geçmiflinden kopar›ld›.
Ermenice, Arapça ve Kürtçe olan köy isimleri Türkçe isimlerle de¤ifltirilerek geçmiflle
olan ba¤lar› kopar›ld›. Antakya’da bu milliyetlere ait tarihi ve kültürel kal›nt›lar bir bir yok
edildi. Bugüne ulaflabilmeyi baflaran çok az say›daki eser ise Türk kültürünün bir ürünü olarak sunulmaktad›r.
Antakya’n›n 1938’de Türkiye’ye dahil edilmesi ile asimilasyon politikas› da h›z kazand›.
Önce bir flehir isminden öte Ortado¤u ta-
rihinin-kültürünün bir parças› ve bugünü geçmifle ba¤layan bir tarihi ifade eden Antakya ismi Hatay olarak de¤ifltirildi. Ard›ndan üzerinde bölgenin kadim halklar›n›n yaflad›¤› verimli
topraklara Bulgaristan, Afganistan, Tokat ve
Samsun’dan gerici-faflist kesimler yerlefltirildi.
Arap Alevileri-Nusayrilerin ülkemizde en
kitlesel olarak yaflad›¤› ve Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vak›fl›’n›n da bulundu¤u Antakya’da dünyan›n en büyük dördüncü arkeolojik
müzesi bulunmaktad›r. Bu müze Antakya’da
yaflayan de¤iflik inançlardan kültürlere birer ayna tutmaktad›r. Antakya ülkemizde bir Havra,
Sinagog, Cami-Türbe ve bir Ziyaretin yanyana
bulunabildi¤i ender yerlerden biridir.
Antakya, H›ristiyanl›¤›n ilk olarak yay›ld›¤›
ve bu ismi ald›¤›, ayn› zamanda H›ristiyanlar›n
Hükümet ‘Ermeni sorunu’ konusunda hâlâ
do¤ru bir yöntem ve do¤ru bir yol tutturamad›.
Derdi sorun çözmek de¤il, gürefle soyunmufl pehlivan gibi puan kazanmak. Neyi, nas›l yap›p, arkaya dolanacak da rakibini kündeye oturtacak. Tüm
tasas› bu. Hiç ama hiç samimi de¤il. Güya Ermeni
tarihçileri tarih konuflmaya ça¤›r›yor ama kendi ayd›nlar›n› Ermeni soyk›r›m› konusunda muhalif söylemlere sahip olduklar› için de yarg›lamaktan çekinmiyor.
Do¤u Anadolu’yu turizme kazand›rmak için
Ermeni Kilisesi’ni de restore ediyor ama ‘Bu iflten
nas›l daha fazla de¤iflik siyasal yararlar sa¤lar›m,
dünyaya bunu nas›l pazarlar›m’ diye de iflin tad›n›
kaç›rmakta bir sak›nca görmüyor.”
19 Eylül günü geldi¤inde ise inkârla geçen
bir 95 y›l›n ard›ndan yo¤un kat›l›m›n gerçekleflti¤i “o tart›fl›lan ayin” gerçekleflti. Türkiye Ermenileri Patrikli¤i Genel Vekili Aram Ateflyan’›n yönetti¤i ayin, kilise bahçesinde toplanan
din adamlar›n›n topluca kiliseye girmesiyle saat
11.00’de bafllad› ve yaklafl›k 2 saat sürdü. Van
Valili¤i, ayin için 4 bin kiflinin flehre geldi¤ini
aç›klad›. ‹stanbul’dan düzenlenen çok say›da
tur, Ermenileri buraya tafl›rken, Almanya, Kanada ve ABD’den de diaspora Ermenileri geldi.
Ayine yerel halk da büyük ilgi gösterdi. Ayinin
ard›ndan ‹stanbul’dan gelen Maral Dans Toplulu¤u bir gösteri yapt›.
(Ankara)
kurdu¤u ilk kilisenin de bulundu¤u bir bölgedir.
“Tek bayrak, tek devlet ve tek millet” faflist›rkç› anlay›fl›n› bayrak edinen devlet, bu topraklarda yaflayan tüm milliyet ve inançlar› yok
sayarak, asimile ederek ayn› zamanda bir kültür ve tarih katliam› da gerçeklefltiriyor.
Bunun son ad›m› nüfuz cüzdanlar›nda do¤um yeri ibaresinin alt›nda yaz›l› Antakya isminin kald›r›lmas› oldu. Bundan sonra Antakya
yerine do¤um yeri olarak Hatay veya Merkez
yaz›lacak.
Bölgede yaflayan çeflitli milliyet ve inançlardan emekçileri Türk ve Sünni olarak gören bu
›rkç›-faflist anlay›fl yeni uygulama ile bunu bir
ad›m ileri tafl›d›. Ancak imha-inkâr ve asimilasyona karfl›n yüzy›llard›r ayn› topraklarda, bir
gökkufla¤› misali kendi inançlar›n› yaflatarak
bugünlere tafl›yan Antakyal›lar bundan sonra
da kendi kimliklerine sahip ç›kacakt›r.
(Antakya’dan bir ‹K okuru)
P›nar Sa¤ hakk›nda 2 y›l hapis isteniyor
TAYAD üyelerine
linç sald›r›s›
TAYAD’l› aileler tecridin kald›r›lmas›, sohbet hakk›n›n uygulanmas› ve hapishanelerdeki
iflkencelerin önlenmesi talepleriyle ‹stanbul’dan Ankara’ya bir yürüyüfl bafllatt›. Yürüyüfl, ‹stanbul Kartal Meydan›’nda toplan›larak
yap›lan bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan 18 Eylül
günü bafllat›ld›. TAYAD’l› aileler tutsaklar› içeriden alana dek bu yürüyüfle son vermeyeceklerini ifade ettiler.
Yürüyüfllerinin 7. gününde Bolu dura¤›nda TAYAD üyeleri sivil faflist bir grubun tafll› sopal› linç sald›r›s›na u¤rad›. “Kahrolsun
PKK” sloganlar› eflli¤inde sald›ran faflistlere
ate, kullanma hakk› ilgili devlet kurulufluna verilebilir. Ancak, e¤er buras› ayn› zamanda bir kilise olacaksa, kutsanmas› ve duayla aç›lmas› gerekir...”
Türkiye Ermenileri Patri¤i Mesrob II ise,
“Tepesinde haç olmayan kilise olur mu? Ayr›ca aç›l›flta ayin de yap›lmayacak. E¤er bir din olarak benim orada rolüm olmayacaksa, aç›l›fla gitmemin de
bir anlam› olmaz” diyerek kilisenin dini aç›dan i¤difl edilmek istenmesine dikkat çekmektedir.
Gerçekten de kiliseleri büyük ölçüde tahrip
etmek, mimarisine k›yamad›klar›m›z›(!) ise ya
camiye ya da müzeye çevirmek oldukça yerleflmifl bir gelenek oldu bu topraklarda. “Biz burada yabanc›lar›(!) sevmeyiz” tad›nda biraz. Yok,
biraz de¤il oldukça.
Hrant Dink, 19 Ocak günü sokak ortas›nda
gündüz gözüyle katledildi. Öldürüldü¤ü saatlerde onun haz›rlad›¤› son Agos say›s›, Agos’un
564’üncü say›s› piyasaya henüz ç›km›flt›. Haftal›k gazetenin manfleti, Ahtamar ile ilgiliydi ve
Hrant’›n elinden ç›kan Agos imzal› “Tarihin cilvesi” bafll›kl› baflyaz›s› da. Bak›n Hrant Dink,
Agos diye imzalad›¤› baflyaz›da ne yazm›fl:
“Restorasyonu tamamlanan Akhtamar Surp
Haç Kilisesi’nin aç›l›fl› tam bir arapsaç›na döndü¤ü
gibi, fazlas›yla da mizah kokmaya bafllad›. Do¤ru
bir ifli bu kadar yanl›fl bir mecraya kayd›rmak ve
eline yüzüne bulaflt›rmak ancak bu kadar becerilebilirdi. Gizlenemez gizli niyet, ancak bu kadar s›r›tabilirdi. Tam bir komedi. Tam bir rezalet!
P›nar Sa¤, 17’lere atfen
söyledi¤i sözlerden ötürü
yarg›lan›yor
müdahale etmeyen polis ise Bolu’dan kordon eflli¤inde ç›kan tutsak yak›nlar›na gaz
bombalar›yla sald›rd›. Ard›ndan polis arac›na
zorla bindirilen TAYAD’l›lar burada da iflkenceye maruz kald›lar.
(H. Merkezi)
“Polis defol bu mahalle bizim”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma” sloganlar› at›ld›. Sa¤l›k Oca¤› önüne gelen grup burada bas›n aç›klamas›n›
okudu.
Aç›klamada polisin bu sald›r›s›n›n sadece
Halk Cephesi’ne yap›lan bir sald›r› olmad›¤›, bütün devrimcilere, ilerici-demokrat insanlara ve
mahalle halk›na yap›lan bir sald›r› oldu¤u vurguland›.
Bas›n aç›klamas›na: DHF, Devrimci Hareket, Partizan, SODAP, Okmeydan› Halkevi, Okmeydan› Demokrasi Evi ve ÖDP kat›larak destek verdi.
(Okmeydan› Partizan)
R›dvan Turan’›n da oldu¤u 11 kifli tutuklanma
talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkeme gözalt›na al›nan SDP ve TÖP’lüleri “Devrimci Karargâh Örgütü” üyesi olduklar› iddias›yla tutuklad›.
Mahkeme günü Barbaros Park›’nda bir araya
gelen kurumlar, yapt›klar› bir eylemle tutuklamalar› protesto ettiler. BDP milletvekillerinin
de kat›ld›¤› eylemde s›k s›k “Gözalt›lar serbest b›rak›ls›n” sloganlar› at›ld›. Eyleme Partizan da kat›larak destek verdi.
(‹stanbul)
“12 Eylül paflalar› yarg›lans›n”
Çeflitli kitle örgütleri 12 Eylül paflalar›n›n yarg›lanmas› için 19 Eylül günü Kad›köy Tepe Natilius
önünde bir araya geldi. 78’liler Giriflimi’nin öncülü¤ünde bir araya gelen 35 kurum “Darbenin 30.
y›l› 12 Eylül darbecileri yarg›lans›n” pankart›n›n arkas›nda faflist cunta döneminde katledilen
devrimcilerin resimlerinin bulundu¤u bir pankart açt›. Mitinge UPS iflçileri de kitlesel olarak kat›ld›.
Yürüyüfl boyunca “Direne direne kazanaca¤›z”, “Bijî bratiya gelan”, “Hakkâri halk› yaln›z
de¤ildir”, “UPS’ye sendika girecek baflka yolu yok” vb. sloganlar at›ld›. Kad›köy Meydan›’ndan son
bulan yürüyüflün ard›ndan Tertip Komitesi Baflkan› Prof. Dr. Tahsin Yeflildere aç›l›fl konuflmas›
yapt›. Yeflildere’nin ard›ndan ortak bas›n metnini 78’liler Giriflimi’nden Celalettin Can okudu. Eylem, BDP Eflbaflkan› Gülten K›flanak’›n konuflmas›n›n ard›ndan sona erdi.
(‹stanbul)
Sanatç› P›nar Sa¤ hakk›nda “suç ve suçluyu
övdü¤ü” iddias›yla aç›lan davan›n ikinci duruflmas› görüldü.
16 Eylül’de Naz›miye Asliye Ceza
Mahkemesinde görülen duruflmaya P›nar Sa¤,
efli Tolga Sa¤, dostlar› ve avukatlar›yla kat›ld›.
Dersim Naz›miye’de önceki y›l yap›lan
“Düzgün Baba” festivalinde sahne alan P›nar
Sa¤’›n 17’lere atfen söyledi¤i “Art›k da¤lar›m›zda çat›flmalar olmas›n, bar›fl gelsin,
kimse ölmesin. Mercan Da¤lar›’nda 17
genç silahs›z öldürüldü. Art›k bu savafl
son bulsun, biz kendi memleketimizde
özgürce gezebilelim” sözlerini suç kabul
eden savc›l›k Sa¤ hakk›nda dava açm›flt›.
Duruflmadan sonra bir aç›klama yapan P›nar
Sa¤, Türkiye’de bar›fl› savunman›n ve kardeflli¤i
istemenin suç olarak görüldü¤ünü söyledi. Duruflmaya Partizan da dayan›flma amac›yla kat›larak P›nar Sa¤’a destek verdi.
(H. Merkezi)
Cumartesi anneleri
286. Hafta
“Kay›plar bulunsun failleri yarg›lans›n”
talebi ile her Cumartesi Galatasaray Lisesi
önünde bir araya gelen kay›p yak›nlar› eylemlerinin 286. gününde 26 Eylül 1991 tarihinde gözalt›na al›n›p kaybedilen ‹brahim Gündem’in
ak›betini sordu. Eylemde aç›klamay› ‹HD ‹stanbul fiube Baflkan› Abdulbaki Bo¤a yapt›. Bo¤a
aç›klamas›nda Gündem’in kaybedilifline k›saca
de¤inerek dönemin sorumlular›n›n yarg›lanmas›n› istedi.
287. Hafta
287. haftada Galatasaray Lisesi önünde bir
araya gelen kay›p yak›nlar› bu hafta 9 fiubat
1994’te Mardin’in K›z›ltepe ilçesi Kengerli kö-
yünde evinden al›narak kaybedilen Yusuf
Tunç’un ak›betini sordu. “Failleri belli kay›plar nerede” yaz›l› pankart açan aileler ad›na
aç›klamay› ‹HD Gözalt›nda Kay›plara Karfl› Komisyon Üyesi Özgür Sevgi Göktafl yapt›. Göktafl, Tunç’un gözalt›na al›n›fl›n› anlatarak dönemin
yetkililerinin yarg›lanmas›n› istedi.
(‹stanbul)
7 / SENTEZ
1-14 Ekim 2010
‹flçi-köylü 73
Ünlü polis/kontrgerilla fleflerinden, kitab› yazmadan ve kendi iste¤iyle merkeze al›nmadan önce Eskiflehir Emniyet Müdürü
olarak görev yapan Hanefi Avc›, “Haliç’te Yaflayan Simonlar. Dün Devlet Bugün Cemaat” ad›yla bir kitap yazd›. Yer yerinden
oynad›! Kitap yüksek tirajlarla 5 bask› yapt›. Korsanlar›n›n miktar›n› bilinmiyor. Yaklafl›k 600 sayfal›k kitap iki bölümden
olufluyor. Birinci bölüm Devlet, ikincisi Cemaat! Birinci bölümde devletin yapt›klar›n›, ikinci bölümde ise Cemaatin (Fetullah
Gülen Cemaatinin) icraatlar›n›, esas olarak da polis içindeki örgütlenmesini anlat›yor Avc› kitab›nda.
Hanefi Avc›’n›n kitab›nda de¤inilebilecek, de¤inilmesi gereken onlarca konu, olay, anlat›m, çeliflki var. Hepsini tek tek incelemek
mümkün de¤il elbette. Örne¤in, Avc›’n›n bunca y›l ‹stihbarat Daire Baflkanl›¤›ndan, KOM baflkanl›¤›na kadar birçok üst düzey
görev yapm›fl olmas›na karfl›n bu kadar “saf” olmas›n› anlamak mümkün de¤il. Sen Diyarbak›r gibi bir yerde üstelik savafl›n
en yo¤un yafland›¤› y›llarda polis flefli¤i yap ama neler oldu¤unu sonra anla/kavra! Gel, cemaatin iyi polislerinden biri olarak
terfiler al ama cemaatin nas›l bir fley oldu¤unu gözden düfltükten sonra fark et! Bunca y›ll›k kontrgerilla flefli¤i ve bu kadar
safl›k bir kitap için fazla de¤il mi?
AVCI ‹KEN AV OLAN B‹R KONTRGER‹LLANIN ÇIRPINIfiLARI
Masal, bir Anadolu gencinin devletine-milletine hizmet aflk›yla yan›p tutuflan, haks›zl›klara hiç mi hiç gelemeyen, haks›zl›klar karfl›s›nda gerekirse
kendini/kariyerini hiçe sayan, dürüst
mü dürüst, insanc›l m› insanc›l, ama en
önemlisi de saf m› saf bir polis aday›
olarak polis okuluna girifliyle bafll›yor.
Bu Anadolu gencinin ad›n›, eline düflen devrimciler, ilericiler, yurtseverler eskiden beri bilirlermifl ama kamuoyunda en çok da Susurluk kazas›
sonras› ortaya saç›lan devlet örgütlenmelerine (J‹TEM) dair verdi¤i ifadeler
ve yapt›¤› aç›klamalarla tan›nm›fl!
“Kahraman›m›z”›n ad› Hanefi Avc›!
Masalda; Avc› kendi sözleriyle
“sonra bir anda polislikten, devletin
güvenlik gücü olmaktan, yani avc›l›ktan sistemin istemedi¤i, yanl›fl buldu¤u
bir hedef, bir av konumuna düfl”müfl!
Ve kendisinin de özellikle de “yasad›fl›” bir flekilde dinlendi¤ini ö¤renip iflin
iyice ciddiye bindi¤ini görünce, av olman›n ne menem bir fley oldu¤unu da
bilen usta avc› tecrübesiyle, kendisini
neler bekledi¤ini “ön”görmüfl ve kaleme sar›lm›fl. Anlatm›fl da anlatm›fl;
devrimcilere, yurtseverlere, komünistlere yönelik operasyonlar›ndan
örnekler vermifl... Bafl›na geçti¤i istihbarat örgütünü nas›l kalk›nd›rd›¤›n›,
son teknolojik ayg›tlarla pefline düfltüklerini nas›l yakalad›¤›n› anlatm›fl. ‹nsanlar› nas›l ajanlaflt›rd›¤›n›, muhbirleri
nas›l kulland›¤›n› anlatm›fl. Kat›ld›¤›
sorgulardan bahsetmifl bol bol. Sorgudaki insanlar›n direnerek, arkadafllar›n› satmayarak, fedakârl›k yaparak kendisinde nas›l bir sayg›ya yol açt›¤›n›
tekrarlay›p durmufl. Kendi devletinde
olmayan de¤erlerin bu bir avuç insanda yaflad›¤›n› görmüfl, flafl›rm›fl. Görev
u¤runa tüm yapt›klar›n›n do¤ru oldu¤u fikrini zihninde y›k›vermifl!
Yazm›fl da yazm›fl Av(c›); ama baz›
ayr›nt›lar› unutuvermifl(!) Örne¤in
yapt›¤› iflkencelerden hiç bahsetmemifl. ‹flkencede katletti¤i devrimcilerin
ad›n› hiç mi hiç anmam›fl! Hep savafl›n
en yo¤un yafland›¤› yerlerde görev
yapm›fl. [“12 Eylül öncesi sa¤-sol çat›flmalar›n›n ülkeyi iç savafl aflamas›na getirdi¤i olaylardan, 1984 sonras›
PKK’n›n yaratt›¤› Güneydo¤u katliamlar›na; 1990’l› y›llar›n bafl›nda yeniden
h›z kazanan (baflta ‹stanbul olmak üzere) büyük illerimizdeki suikastlara; siyaset ve terör olaylar›na kadar tüm
KA
‹ L
TI
AN
T
P I
TL
AA
NR
ideolojik çat›flmalar›n soruflturulmas›
safhas›nda yer ald›m.”] Kontrgerilla
eylemlerinden, J‹TEM’in faaliyetlerinden hep haberdarm›fl, ama kendisi hiç
kar›flmam›fl bu ifllere, kendini insanl›k
abidesi gibi gösterme u¤rafl›ndaki Hanefi Avc›! Hatta Diyarbak›r-Hani’de
PKK gerillalar› taraf›ndan vurulan bir
polisin bafl›n›n ucunda “ilk defa kim
olursa olsun hiç kimse ölmeden bu ifli
halledebilmeyi” dilemifl. fiunlar› düflünmüfl meslektafl›n›n bafl›nda: “Bunun baflka bir çaresi yok mu, neden
gencecik insanlar ölüyor, yaz›k de¤il
mi, neden onlar ölmeye mahkûmlar,
ölmeleri flart m›, niçin ölüyorlar gibi
sorular zihnimde dolafl›p durdu”! Yaz›k de¤il miymifl? Yaz›k elbette Hanefi
Avc›. Sana çok yaz›k. O çok övündü¤ün çal›flkanl›¤›nla devrimcilere, yurtseverlere onca iflkence ettikten sonra
bu sözleri söyleyen kifliye çok yaz›k!
Çünkü Hanefi Avc›, bu olaydan sonra
da öldürmeye devam etti!
Bu saf Avc›, “devletin/milletin de¤erlerini korumak için” “bunlara karfl›
gelenlerin bertaraf edilmesi gerekti¤ini düflünenlerden farkl›ym›fl” kendince! O her fleyin meflru, aleni ve herkesin huzurunda olmas› gerekti¤ini
düflünüyormufl! “Susurlukçular›n yapt›¤› gibi gizli, kaçak de¤il”! Peki sizce
niye Hanefi Avc›’n›n tek bir laf›n› duymam›fl›z o meflhur Susurluk kazas›
oluncaya dek? Vedat Ayd›n cinayeti ile
ilgili dönemin Diyarbak›r Emniyet Müdürü Hüseyin Kocada¤’›n de¤erlendirmesine (itiraf›na) tan›k oldu¤u halde
dili mi fliflmifl de aç›klamam›fl? Diyarbak›r Asayifl Kolordu Komutanl›¤› ve
Diyarbak›r Alay Komutanl›¤› içerisinde tahsis edilen yerlerde J‹TEM levha-
* Ülkemizde ise
y›llardan beri Genelkurmay, MGK,
M‹T içerisinde ve
hatta Emniyet teflkilat›
içerisinde
farkl› adlarla da olsa psikolojik harekât birimleri mevcuttur. Bu birimlerin asli
ifllevi tüm devlet kurumlar›n›n organizesi
ile kodlanm›fl psikolojik harekât yürütmektir. (337)
* 1988 y›l›nda bafllay›p 1995 y›l›nda fiilen
b›rakt›¤›m dinleme ve izleme ifllemleri dolay›s›yla binlerce telefonun dinlenmesine karar
verdim ama bir iki istisna d›fl›nda mahkeme
karar› ald›¤›m›z› hat›rlam›yorum. (360)
lar›n›n bulundu¤unu biliyormufl da neden mahkemeye ifade verinceye kadar susmufl? Kürt halk›, kuruldu¤u
günden bu yana J‹TEM’in var olmas›ndan da öte yapt›¤› icraatlar› dünyaya
duyurmaya çal›fl›rken Hanefi Avc›’n›n
sesini duymay›fl›m›z neden acaba? Bu
icraatlar›n ve yöntemlerin bir parças›
olmas›ndan ileri geliyor olmas›n! Elbette öyle! Hanefi Avc› de¤il 600 sayfa, 600 cilt yazsa yine de halka karfl› iflledi¤i suçlar›n› örtemez! Bizleri inand›ramaz. Bizim tan›kl›klar›m›z var. Ali
Uygur var! 9 gün boyunca haber alamad›¤› o¤lunu sormaya gelen anne
Hatice Uygur’a “O¤lun bir operasyon s›ras›nda kaçt›. Ama inflallah ölmüfltür” diyen Hanefi Avc›’n›n kendisidir zira.
Hâlbuki bu sözleri söyledi¤inde Ali
Uygur zaten iflkence katledilip baflkas›n›n ismiyle kimsesizler mezarl›¤›na
gömülmüfltür!
Ama Avc›’n›n hedef kitlesi herhalde biz de¤iliz zaten! Onun hedef kitlesinin de yapt›¤› iflkenceleri, kontrgerilla faaliyetlerini sormayaca¤›n› biliyor
elbet! O yüzden bu kadar rahat, bu
kadar pervas›z! Zaten devrimciler d›fl›nda kimse durmad› bunun üzerinde.
(Taraf gazetesinin cemaati kollamak
için çeliflki aramaktan kalan zamanda
Avc›’n›n iflkencecili¤ine vurgu yapmas›n›, tan›k dinlemesini bir kenara koyuyoruz.)
As›l mesele cemaat!
Avc›, ilk bölümde devletin icraatlar›ndan bahsettikten, çürümüfllü¤ünü
gördü¤ünü söyledikten sonra ikinci
bölümde cemaate geçiyor. Devlete
ama en önemlisi polis teflkilat›na bugün art›k cemaatin hâkim oldu¤unu
*
Esasen
devlet yanl›fl
yapsa bile
resmi olarak
hiçbir zaman
yalan söylemezdi, mahkemelere ya
da ilgili kurumlara yaz›l› cevap verilirken mutlaka do¤rular söylenirdi. ‹lk defa Jandarma Genel Komutanl›¤› (bence tarihi bir hatayd›) J‹TEM yoktur diye yalan bir yaz›l› beyanda bulundu. O yaz›y› haz›rlayan, paraf eden, imzalayanlar
herkesin yüzüne karfl› devletin yalan söyledi¤ini itiraf etti. (208)
söylüyor. Polislerin art›k amirlerinden
de¤il, ba¤l› olduklar› cemaatin imam›ndan emir ald›klar›ndan yak›n›yor. Cemaatin elindeki (kendisinin kurdu¤u)
istihbarat a¤› sayesinde herkesi yasad›fl› dinledi¤ini, herkes hakk›nda koz
biriktirdi¤ini iffla ediyor. Gülen cemaati ile AKP hükümeti aras›ndaki iliflkiye de¤iniyor imalarla, yumuflakça da
olsa... Polis teflkilat›n›n ‹çiflleri Bakanl›¤›na de¤il cemaatin imam› Kozanl›
Ömer lakapl› Osman Hilmi Özdil’e
ba¤l› oldu¤unu iddia ediyor.
Bo¤az›na kadar uyuflturucu içine
batm›fl olan, ünlü uyuflturucu kaçakç›s› Habib Kaplan’›n polisteki adam› Emniyet Genel Müdürü Emin Arslan’›n
cemaat taraf›ndan harcand›¤›n› söylüyor. Hatta “kendisinin yapaca¤›n› ama
Emin abisinin böyle ifller yapmayaca¤›n›” söyleyerek kefil oluyor abisine!
Sebep olarak da Aslan’›n F. Gülen cemaati hakk›nda emniyette rapor haz›rlam›fl olmas›n› gösteriyor. Yine harcananlar listesinde Emniyet Genel
Müdür Yard›mc›lar› Mustafa Gülcü ve
Celal Uzunkaya’y› gösteriyor Avc›.
Çünkü Mustafa Gülcü de cemaatin
adamlar›na karfl› tahkikat yapt›r›p duruyormufl! Sonuç olarak devletin tüm
kurumlar›nda oldu¤u gibi polis içinde
de cemaat örgütlenmesinin boyutlar›n› gözler önüne serdi¤ini iddia ediyor.
Bu karfl› ç›kt›¤› her fleyi F. Gülen cemaatinin yapt›¤›n›/yapt›rd›¤›n› iddia ediyor ama H. Avc›
F. Gülen’i bir türlü bu iflin içine
kar›flt›rmamaya özen gösteriyor.
Zaten “cemaatin kendi mecras›nda faaliyet yürütmesine karfl›” olmad›¤›n›,
hatta çok de¤erli buldu¤unu da söylüyor. Hatta verdi¤i röportajlarda Gülen’den flefaat bekleyen laflar ediyor.
Kendisinin de av durumuna düflmeden önce cemaatin adamlar›ndan oldu¤unu bilmeyen yok çünkü. Daha
polis okulu y›llar›ndan itibaren önce
Nurcularla daha sonra Gülen cemaatiyle olan iliflkileri s›r de¤il Avc›’n›n.
Kendisi de kitab›n›n kimi yerlerinden
bu iliflkisine de¤iniyor, hatta 28 fiubat
döneminde cemaatin baz› adamlar›
“o gün yap›lanlar› do¤ru bulurken, baz›lar› geri ad›m atarken” kendisi “o
gün de yap›lanlar›n yanl›fl oldu¤unu”
söylemifl, bu yüzden tutuklanm›fl, a¤›r
ceza tehdidi ile yarg›lanm›fl!
Nitekim cemaatle iliflkisine gönderme yapt›¤› AKP hükümeti kurul-
* Y›llar y›llar›
kovalad›, olaylar olaylar›…
Bir süre sonra,
toplumsal yaflam için y›llarca
düflman gördü¤üm grup, düflünce ve örgütlerin asl›nda sa¤l›kl› bir
demokrasinin olmazsa olmaz› olduklar›n›; modern toplum için as›l tehlikenin, bunlar›n aksine her muhalefeti
yok etmeye odaklanm›fl olan benim
savundu¤um de¤erler oldu¤unu anlad›m. Bu aç›dan eskiden savundu¤um
tüm düflünceleri düflman görmek tarif
edilmez bir duyguydu. (8)
du¤unda yap›lan ilk 4 atamada kendisi de Kaçakç›l›k ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Baflkanl›¤›na atanm›flt›. Ayr›ca Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlar›n do¤ru oldu¤unu hala kendisi de ifade etmekte. Ordunun siyasetten köflesine çekilip iflini
yapmas›n›n do¤ru oldu¤unu düflünüyor. Özünde tasfiye program› olan
“aç›l›m” politikalar›ndan da övgüyle
bahsediyor. Yani asl›nda cemaatle
ba¤lant› kurdu¤u AKP hükümetinin
politikalar›ndan hiç de farkl› düflünmüyor Hanefi Avc› da. Ama ne olmuflsa olmufl, bu çevreden giderek
uzaklaflm›fl/uzaklaflt›r›lm›fl, sürgünler
yemifl, çevresindeki insanlar da dahil
kendi en özel telefon numaras›ndan
bile dinlendi¤ini ö¤renmifl ve art›k av
oldu¤unu anlam›flt›r. Avc›’n›n neden
cemaatle aras›n›n bozuldu¤unu araflt›racak de¤iliz, bizi hiç ilgilendirmiyor
iflin bu yan›. Ama merak etmesek de
Avc› bir flekilde bunu da iffla ediyor kitab›nda; “Size karfl› olanlar›n sizlere
haks›zl›k yapanlar›n suçlar›n› ve yanl›fllar›n› bulup ç›karman›z, bunlarla ilgili
olarak adli ve idari mekanizmalar çerçevesinde tahkikat yapt›rman›z tabi ki
hakk›n›z... Fakat komplo kurmak, suç
uydurmak, iftira atmak, tuza¤a düflürmek vicdana s›¤ar m›? Ayr›ca insanlar›n yanl›fl› da olsa onlar› gizlice dinleyip gizli kameraya kaydederek utan-
Avc› kitab›nda devletine yol göstermekten de geri kalm›yor elbette.
“Ne Yap›labilir” diyerek açt›¤› bafll›kta
da ak›l veriyor düzenin daha iyi nas›l
iflleyece¤ine dair. Bunca y›l›n deneyimiyle ifllerin kötüye gitti¤inin (ama iflin
bafl›na flu ya da bu klik geçti¤i için de¤il) fark›nda.
Avc› her fleyi yar›m yamalak aktar›yor ama kendisini hiç iflin içine katmasa da, yaflananlar›n milyonda birinden bahsetse de ve amac› kendini aklamak olsa da bir devlet tablosu da
sunmuyor de¤il. Bilmedi¤imiz bir fley
de¤il ama bir kontrgerilla art›¤› söyleyince daha bir görünür oluyor her
fley! Egemenlerin hangi kli¤inin hükümette olmas›, devlette etkin olmas›
Kitab›n ismi PKK kamp›nda örgütün mahkemelerinde görevli
Simon isimli bir gerilla komutan›ndan geliyor. Avc›’ya göre
illegal örgüt mensuplar›, (ne kadar sayg›y› hak etseler de) bir
süre sonra mant›kl› düflünmeyi b›rak›yorlar ve sadece örgütün
penceresinden bak›p haks›zl›klara imza at›yorlar!
Haliç ise kötü kokular› temsil ediyor. Haliç’in kötü kokular
yayd›¤› dönemlerde insanlar›n hiç rahats›z olmadan Haliç
etraf›ndan yaflayabilmesine hep flaflm›fl Avc›!
d›rmak, a盤›n› bulmak, hayat›n›n tamam›n› de¤il, bir an›n›, tek bir cümlesini ç›kar›p ona sald›rmak ne ölçüde
insanl›¤a ve adalete s›¤ar” diyor. Yani
ona bir f›rsat verseler, “suçsuzlu¤unu”, kendisine yap›lan “haks›zl›¤›” kan›tlayacak, kurulan “komplo”yu a盤a
ç›kartacak. Ah F. Gülen onu bir dinlese, o da onun elini bir öpebilse eski
flanl› günlerine dönüverecek. Ama
herhalde bu yönde bir ›fl›k görmemifl
olacak ki daha önce yazd›¤› bu kitab›
piyasaya sürüveriyor!
*
Sonra
kendimize
bakt›m, biz
de öyle de¤il miydik?
Kendi teflkilat mensuplar›m›z›n suçlar›n› gizlemeye çal›fl›yorduk ama vatandafl›n iflledi¤i suçlara en ufak hoflgörüde bulunmuyorduk. Vatandafla kötü muamele eden, darp ve iflkence eden,
görevini kötüye kullanan, rüflvet
yiyen meslektafllar›m›z› yakalay›p
suçlar›n› ortaya ç›karmak konusunda ne kadar gayretliydik? (18)
çok da önemli de¤il. Hep ortak düflman halk oluyor. Dün Susurluk’u temizlemek için u¤rafl›yor görüntüsü
veriyorlard› bugün Ergenekon’u...
Kimseyi, hiçbir yeri temizledikleri falan yok elbette çünkü kirli olan kendileri, kendi sistemleri! Biri gider di¤er
gelir. Giden konuflur, adaletsizlikten
yak›n›r... Ta ki ezilenler, bu kliklerden
birinin arkas›na yedeklenmeyip kendi
ba¤›ms›z örgütüyle buluflup örgütleninceye kadar!
(‹stanbul’dan bir ‹K okuru)
* fiu aç›k
olarak görülmektedir ki özellikle ordu
baflta olmak üzere
her kurumun bünyesindeki gizli oluflum
(cuntalar, ihtilal haz›rl›¤› toplant›lar›, anti demokratik tertipler)
içinde cemaatin casuslar› vard›r.
Bu aç›dan herkes bu tür yöntemlerden vazgeçmeli, bu ifllerden uzak durmal›d›r. Bu casuslar
buralarda edindikleri her bilgiyi
ve doküman› tafl›yorlar. (553)
* Ben i m
özendi¤im
illegal
örgüt
mensuplar›n›n eylem ve faaliyetleri de¤il, dünyan›n
maddi nimetlerini bir
kenara iterek bir fikirideal u¤runa yapt›klar›
fedakarl›klar›yd›. Hatta
özenerek, onlar›n yerinde olmay› bile düflünmüflümdür. (11)
08 / ‹fiÇ‹-KÖYLÜ
‹flçi-köylü 73
1-14 Ekim 2010
UPS D‹REN‹fi‹ KARARLILI⁄INI KORUYOR
yapt›¤› görüflmelerde bu zamana kadar iflçilerin talepleri noktas›nda ödün vermedi.
Bu nedenle iflçilerin kararl› direnifli daha
da alevleniyor.
gütlü olan bu firma Türkiye’de henüz sendikay› dahi kabul edemeyecek düzeyde.
UPS patronu bu gücü, Türkiye’deki
anti-demokratik yasalardan al›yor.
Bizim de direniflin kamuoyuna mal edilmesi ve yap›lan sald›r›lar›n teflhir edilmesi aç›s›ndan çal›flmalar›m›z sürüyor. Uluslararas› alanda ba¤l› oldu¤umuz ITF, Meksika’da
yapt›¤› 42. Genel Kurulu’nda 1 ve 15 Eylül
tarihlerini UPS iflçileri ile dayan›flma günü
ilan etmifllerdi. Y›llard›r dayan›flma amaçl› yay›nlanan mesajlar›n yerini eylemler ald›. Bu
bizlere, direniflimizin etki gücünü gösteriyor. Ama ülkemizde
dayan›flma anlam›nda yap›lanlar›n önemli ama yetersiz oldu¤unu görüyoruz.
UPS direnifli hakk›nda daha ayr›nt›l› bilgi almak için 23 Eylül günü direnifl çad›r›n› ziyaret ettik. Ziyarete gitti¤imizde iflçiler futbol oynuyordu. Maç›n ard›ndan
TÜMT‹S Genel Baflkan› Kenan Öztürk
iflçiler ile k›sa süreli bir toplant› yapt›. Biz
de direnifl hakk›nda Kenan Öztürk ile görüfltük.
- UPS direniflinin son durumu hakk›nda bilgi verebilir misiniz?
Kargo devi UPS’de yaflanan iflçi k›y›m›n›n ard›ndan bafllayan ve uluslararas› çapta
yank› uyand›ran direnifl, yüz günü aflmas›na ra¤men kararl›l›kla devam ediyor.
Kenan Öztürk: 2 May›s’tan bu yana
Mahmutbey, Kurtköy ve ‹zmir aktarma
merkezleri önünde direnifl çad›rlar›m›z
kurulmufl durumda.
Direniflin bafllamas› ile sendikay› muhatap almayaca¤›n› söyleyen patron, bugün
sendikayla anlaflma taleplerinde bulunuyor. TÜMT‹S de, UPS patronu ile bu yönlü görüflmeleri gerçeklefltiriyor. Sendika
ruz. Bizler bu ülkeye demokrasinin ancak
emekçilerin mücadelesi ile gelece¤ini biliyoruz. Bu anlamda direniflimiz bizlere bir
fleyleri ö¤retiyor. Direnifl boyunca ciddi
kazan›mlar oldu. Ciddi ad›mlar at›ld›. Tüm
bunlar›n büyük bir kazan›mla sonuçlanmas› aç›s›nda güçlü bir dayan›flma a¤›na ihtiyac›m›z var. Gazeteniz arac›l›¤› ile tüm kesimleri UPS iflçileri ile dayan›flmaya ça¤›r›yoruz.
(‹stanbul)
“YEN‹ SINAV DE⁄‹L, KOfiULSUZ VE GÜVENCEL‹ ATAMA ‹ST‹YORUZ”
“K OPYAYLA P ARAYLA S EÇME S INAVI”
Atamas› Yap›lmayan Ö¤retmenler
Platformu üyeleri, KPSS’de yaflanan kopya skandal› üzerine e¤itim bilimleri s›navlar›n›n iptal edilmesini ve atamalar›n durdurulmas›n› protesto etti.
18 Eylül günü Taksim Tünel’de bir
Mersin’de Atamas› Yap›lmayan
Ö¤retmenler Platformu (AYÖP) ve
E¤itim Emekçileri Derne¤i, KPSS’nin
k›smi iptali karar› sonucunda bir araya gelerek Tafl Bina önünde bir bas›n aç›klama-
araya gelen platform üyeleri “Koflulsuz
atama istiyoruz” yaz›l› pankart açarak
Taksim Meydan›’na kadar yürüdüler. Eylemde “Ücretli ö¤retmenli¤i referanduma sunuyoruz” yaz›l› seçim sand›¤› ve
“Kopyayla Parayla Seçme S›nav›”, “Ö¤retmenlerin ayd›nlatmad›¤› bu ülkeyi,
ampul nas›l ayd›nlats›n” yaz›l› dövizler ilgi çekti. Taksim Meydan›’nda son bulan
yürüyüflün ard›ndan bas›n aç›klamas›n›
Nurcan K›sa okudu. S›nav bombard›man›na tutulan halk›n cebinden ç›kan paralarla milyar dolarl›k pazarlar kuruldu¤unu belirten K›sa, birilerinin kasas›n›
doldu¤unu ifade etti.
(‹stanbul)
s› düzenledi.
Bas›n aç›klamas›nda iptal edilen
KPSS’nin yeniden yap›lmas› yerine koflulsuz ve güvencesiz atama yap›lmas› istendi.
Bas›n metnini okuyan Yunus Baysal
“E¤itim bilimleri s›nav›n›n ne zaman yap›laca¤›, yap›lacak s›nava nas›l güvenilece¤i
ve hangi kurum taraf›ndan yap›laca¤› büyük bir soru iflaretidir; ancak anlafl›lan bir
fley varsa MEB bu durumu çoktan f›rsata
çevirmeyi kafas›na koymufl durumdad›r.
F›rsat›n ad› ücretli ö¤retmenliktir. Üç kurufla, güvencesiz, sendikas›z, sigortas›z çal›flt›r›lan ücretli ö¤retmenler hem daha
ucuza gelecek hem de bu çürümüfl sistemin ilerleyen günlerde kendini yeniden
yap›land›rmas› için de zaman kazand›racakt›r” dedi. Bas›n aç›klamas›nda dikkat
çekilen baflka bir konu ise okullarda yüz
binlerce ö¤retmen a盤› mevcutken s›nav›n tekrar› sonras›nda yap›lacak olan 30
bin ö¤retmen atamas›n›n sorunu çözmeyece¤i oldu. Bas›n aç›klamas›nda s›k s›k
“Okullar Ö¤retmensiz, Ö¤retmenler ‹flsiz,”, “Ücretli Köle Olmayaca¤›z” sloganlar› at›ld›. Bas›n aç›klamas›na YDG de
destek verdi.
(Mersin)
‹flçi gençli¤e bir bak›fl
“… Gençli¤e gidin beyler! Bu, her fleyi kurtaracak olan tek yoldur. Tanr› aflk›na, aksi halde geç kalacaks›n›z (bunu he fleyden ç›kar›yorum) ve “bilgiççe” taslaklar, planlar, çizimler, flemalar ve harika reçetelere sahip olacaks›n›z ama örgütlülük olmazsa
ortada kalacaks›n›z. Gençli¤e gidin...” (Lenin-Stalin Gençlik üzerine Evrensel Bas›m Yay›n)
Lenin’in ST. Ptersburg P. K. Savafl Komisyonu’na hitaben yazd›¤› bu tatl› sert uyar›, elefltiri
ve öneriler kuflkusuz devrimci savafl aç›s›ndan oldukça anlaml› ve önemlidir. Di¤er yandan bizlere
Lenin’in gençli¤i nas›l alg›lad›¤› ve kavrad›¤› hakk›nda muazzam ipuçlar› vermektedir. Her fleyden önce Lenin, gençli¤in yeni olandan, ileri olandan taraf olaca¤›n› düflünmektedir. ‹kinci olarak,
s›n›f savafl›n›n keskinleflti¤i daha do¤ru bir ifadeyle bedel ödeme ve ödetme prati¤inin doruk noktas›na ulaflt›¤› koflullarda gençli¤in öncü müfrezenin en önünde yerini alaca¤›na inanmaktad›r.
Ülkemizde iflçi gençlik denildi¤inde tek bafl›na sanayi sektöründe çal›flan gençlik kesimi anlafl›lamamaktad›r. Çal›flan gençli¤in % 59’unun ücretli olarak (2.2 milyon) istihdam edildi¤i koflullarda bunun önemli bir k›sm›n› hizmet sektöründe çal›flan gençli¤in oluflturdu¤u gözard› edilmemelidir. Yani meta üretmedi¤i halde hizmet üreterek çal›flan çok say›da genç vard›r, çeflitli tamir
ifllerinde ç›raklar, otel, restoran vb. yerlerde çal›flanlar temizlik, güvenlik vb. ifllerde çal›flanlar ve
benzer durumda çal›flan gençler… ‹flçi gençli¤i
bir örgütlenme alan› olarak ald›¤›m›zda tüm bu
kesimi de onun içinde düflünmek gerekir. Bugün
çal›flan gençlik kesimleri içerisinde nicel büyüklü¤ü bak›m›ndan iflçi gençlik (hizmet sektörünü, ç›rakl›¤› vb. dahil ederek) ilk s›rada gelmektedir.
Zira “ücretli çal›flan gençlik oran›n›n (% 59) ancak çok küçük bir bölümünü tar›msal ifllerle u¤raflanlar oluflturur” demek mümkündür. (Çünkü
tar›msal ifllerle u¤raflan kesim ya “ücretsiz aile iflçisi” olarak ya da “kendi hesab›na çal›flan” olarak
gösterilmektedir. O halde ücretli olup da tar›m-
sal ifllerle u¤raflanlar çok küçük oranlardad›r.)
Bunun yan›nda yine ancak çok küçük bir bölümü
memur vb.dir. (Çünkü bu alanda çal›flmak için
genelde uzun bir e¤itim dönemi geçirilir, bu alanda çal›flmaya aday pek çok genç varken çal›flan
genç çok azd›r.) Yani % 59 oran› esas olarak çeflitli sanayi dallar›nda, hizmet sektöründe ve ç›rak
olarak çal›flan gençlerden oluflur. Oransal olarak
iflçi gençlik çal›flan gençlik kesimleri içerisinde en
önemli yeri olsa da oldukça da¤›n›k olarak konumlanm›flt›r. Bu gençlerin % 47’si 10 kiflinin alt›nda çal›flan› olan iflletmelerde çal›flmaktad›r. Ki
bu tablo iflçi gençli¤in örgütlenebilmesinin önünde ciddi bir engel olarak ç›kmaktad›r.
‹flçi gençli¤in (hatta esas olarak çal›flan gençli¤in) sorunlar›n›n öncelikle sömürüye iliflkin sorunlar oldu¤unu tespit etmek gerekir. Yasal çal›flma süresinin haftada 40 saat olmas›na ra¤men
ço¤unlukla “kay›t d›fl›” olarak çal›flan gençlerin bu
sürenin üstünde çal›flt›¤› bilinmektedir. ATO’nun
TÜ‹K ‹flgücü istatistikleri Veri Taban›’n› kullanarak haz›rlad›¤› “Kay›ts›z Gençler” raporunda
(May›s 2007) belirtildi¤ine göre kay›t d›fl› çal›flan
gençlerin % 75’i haftada 40 saatin üzerinde çal›flmaktad›r; % 43’ü ise 60 saatin üzerinde çal›flmaktad›r. (Ki 15-24 yafl aras› çal›flan gençlerin %
64.6’s› kay›t d›fl› istihdamd›r.) Göstermelik yasalar›n belirledi¤inin çok üzerinde ve yo¤un çal›flan
gençler gerek fiziksel gerek psikolojik pek çok
sa¤l›k sorunuyla bo¤uflmaktad›r. Oysa genellikle
hiçbir sosyal güvence olmadan çal›flmaktad›rlar.
Bunun yan›nda emperyalizm patentli yasal düzenlemelerle de var olan sosyal güvenlik haklar› gasp
edilmeye çal›fl›lmaktad›r.
Ücretlerin düflüklü¤ü sorunu iflçi gençlikte de
oldukça yak›c› bir sorundur. Düflük ücretle uzun
süreli çal›flmaya di¤er bir deyiflle yo¤un sömürüye ciddi bir iflsizlik kayg›s› eklenmektedir. Resmi
rakamlarla gençlikteki iflsizlik oran› 20’yi bulmufltur. Gerçekteyse bu oran›n daha yukar›da oldu¤u kabul edilmelidir. OECD’in Ocak 2007’de ya-
Paflabahçe Hastanesi’nde bir süredir direniflte olan Türkan Albayrak’a D‹SK, KESK ve ‹TO’dan destek geldi.
Tafleronlaflmaya karfl› direnifle geçen Türkan Albayrak
hakl› mücadelesini sonuna kadar yani haklar›n› alana kadar
sürdürmekte kararl›. 2 ay› aflk›n bir zamand›r Paflabahçe
Devlet Hastanesi’nin önünde fiili eylemine devam eden Türkan Albayrak için D‹SK, KESK ve ‹TO Baflhekimle görüfltü.
D‹SK Genel Baflkan› Süleyman Çelebi; Türkan Albayrak’›n tafleronlaflmaya karfl› yükseltmifl oldu¤u mücadeleyi
D‹SK olarak uluslararas› platforma da tafl›yacaklar›n› söyledi. Türkan Albayrak ise ziyaret ve desteklerden dolay› sendikalara teflekkür etti ve tek bafl›na da olsa kazanana kadar
mücadeleden vazgeçmeyece¤ini ifade etti. KESK ‹stanbul
fiubeler Platformu ad›na konuflan KESK Genel Sekreteri
Emirali fiimflek de, taflerona karfl› mücadele eden Albayrak’›n yaln›z olmad›¤›n› kaydetti.
Paflabahçe hastanesinde direnifl devam ediyor
Referandum
sürecinde
AKP’nin demokratiklefliyoruz
söylemlerinin içeri¤inin ne kadar bofl oldu¤unu anayasal haklara yap›lan sald›r›larla görüyo-
Bildi¤iniz gibi UPS uluslararas› bir firma, dünyan›n hemen her yerinde faaliyet
yürütüyor. Bünyesinde befl yüz bine yak›n
iflçi çal›flt›r›yor. Dünyan›n her yerinde ör-
TÜRKAN ALBAYRAK’A
DESTEK
Direniflinin 78. gününde Türkan Albayrak ile görüfltük.
Tafleronlaflmaya karfl› direnen Türkan Albayrak bu hakl›
mücadelesini kazanana kadar devam edece¤ini ve bu yolda
yaln›z olmad›¤›n› belirtiyor. Onun özellefltirmelere, hak
gasplar›na karfl› direniflini sonuna kadar bizler de destekliyoruz. Türkan Albayrak direnifle karfl› hastanenin tutumunun
ayn› flekilde devam etti¤ini her çarflamba saat 12.30’da yapt›klar› oturma eylemine devam ettiklerini bu Çarflamba toplad›klar› imzalar› eylemden sonra tepe üstüne yürüyüfl yaparak b›rakacaklar›n› ve herkesin deste¤ini bekledi¤ini dile getirdi. (Kartal)
ESENYURT ‹fiÇ‹LER‹NDEN
KAZANIM
Sendikadan istifa etmedikleri için iflten ç›kar›lan Esenyurt Belediye iflçileri
sürdürdükleri hukuk mücadelesini kazand›. Belediye-‹fl Sendikas› 2 No’lu fiube taraf›ndan yap›lan aç›klamaya göre toplam
54 iflçinin davas› sona erdi. 20 Eylül’de itiraz süresi dolan davalarda itiraz yap›lmad›¤› için sonuç kesinleflti. Buna göre mahkeme, iflçilerin sendikal› olduklar› gerekçesiyle iflten ç›kar›ld›¤›na ve ifle iade edilmesine karar verdi. Esenyurt Belediye
Baflkan›n›n bu karara uyarak iflçileri ifle
geri almas› gerekiyor.
(‹stanbul)
y›nlanan “üye ülkelerde kad›nlar ve erkekler” raporuna göre ülkemizde 15-19 yafl aral›¤›ndaki
gen kad›nlar›n % 47.5’i erkeklerin % 25’ine çal›flmakta ne de e¤itim sürecinin içinde bulunmaktad›r. OECD ortalamas› ise hem genç kad›nlar
hem genç erkekler için % 10’un alt›nda bulunmaktad›r. BM’nin haz›rlad›¤› raporda ise 15-24
yafl aral›¤›ndaki 12.1 milyon gencin % 40’› ne çal›flmakta ne de e¤itim sürecinde bulunmaktad›r.
Türk-‹fl Gençlik Komitesi taraf›ndan yap›lan bir
araflt›rmada iflçi gençlerin iflsizli¤i en önemli sorun olarak gördü¤ünü göstermektedir. Sendika
üyesi 2429 gençle yap›lan ankette kat›l›mc›lar›n %
52.5’i gençlerin önündeki en önemli sorun “olarak iflsizli¤i” görmektedir. Yine gençlerin sendikaya kazand›r›lmas› için yap›lmas› gerekenin “iflsizlikle mücadele” oldu¤unu ankete kat›lanlar›n
% 28’i belirtmektedir.
‹flçi gençli¤in yaflad›¤› en önemli sorunlardan
biri de “arada kalm›fl” bir kültürel flekillenifl içerisinde olmas›d›r. “‹flçi gençlik sosyal yaflam›nda
önemli derecede yar›-feodal iliflkiler içindedir. Köyden
göç ederek flehirlere yerleflen kitlelerin iflçileflme sürecinin ülkemizde a¤›r aksak oluflu ve bunun s›n›f
farkl›laflmalar›ndan netsizliklere zemin sunmas› nedeniyle iflçi gençlikte de geldi¤i köy sosyal iliflkilerini
ve bu iliflkilerin neden oldu¤u çeliflkileri, sorunlar› görmek mümkündür. Bu da kesimin özellikle kültürel
düzeyde bir dizi sorun yaflamas›na neden olmaktad›r. Ya yeni geldi¤i bölgenin iliflki taraz›na, kültürüne
ayak uydurarak de¤iflecek ya da geldi¤i kültürü bulundu¤u yerlerde yaflatacak. Genel anlamda ise iflçi
gençli¤in de¤iflmeye çal›flt›¤›n› görüyoruz. Ama bu
noktada tam bir de¤iflimin olabilmesi mümkün de¤ildir. Çünkü ülkemizin sosyal ekonomik yap›s› buna
izin vermemektedir. ‹flçi gençlik sadece flekilsel olarak de¤iflmektedir, özde de¤iflen bir fley yoktur. Bundan kaynakl› iflçi gençli¤inin tam anlam›yla “arada
kalm›fl bir kültürü-arabesk kültürü” yaflad›¤›n› söyleyebiliriz. ‹flçi gençlik kendili¤inden sürecinde, feodal
karakteri de önemli derecede tafl›maktad›r. Bu s›n›f
bilincinin oldukça geri düzeylerde seyir etmesine de
zemin olmaktad›r.” (Komsomol Yaz›lar›- 2,
Umut Yay›mc›l›k)
Dikkat edilirse buraya kadar belirtti¤imiz so-
‹ZGAZ ‹fiÇ‹LER‹ D‹REN‹fi‹
SONLANDIRDI
‹zmit Gaz Da¤›t›m fiirketi’nin (‹ZGAZ) el de¤ifltirmesi ve flirketin tafleronlaflt›r›lmas› ‹ZGAZ iflçilerinin iflsiz
kalmas›na neden olmufltu. Birçok alanda sistemli sald›r›n›n aya¤› olan özellefltirmeler ‹ZGAZ flirketinde de hayat
bularak hak gasplar›n›n yolunu açt›. Bu tafleronlaflt›rmaya
karfl› koyan iflçiler ifle geri dönmek talebi ile 3 A¤ustos’ta Kocaeli kent merkezindeki Sabri Yal›m Park›’nda
direnifle geçmiflti. Yaklafl›k 2 ay direnen iflçiler, imza kampanyalar›n› ve parktaki direnifllerini sonland›rd›lar.
‹ZGAZ iflçileri ad›na konuflan Emre Y›lmaz Oktay;
“Öncelikle eylemimizde bize bafl›ndan sonuna kadar destek veren tüm siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine ve
imza kampanyam›za kat›lan 10 bine yak›n vatandafl›m›za teflekkür ederiz” dedi. ‹flçiler çad›r eylemlerini flimdilik sonland›rd›klar›n› ama verilen sözler tutulana kadar direnifllerinin devam edece¤ini dile getirdiler. (Kartal)
runlar sadece iflçi gençlik aç›s›ndan de¤il iflçi s›n›f›m›z›n bütünü aç›s›ndan da ciddi sorunlard›r.
Kuflkusuz bunun nedeni gençli¤in toplumsal s›n›flardan ba¤›ms›z olmas›nda yatmaktad›r. Yani iflçi
gençlik, iflçi s›n›f›n›n bütününü hangi sorunlarla
bo¤ufluyorsa ayn› sorunlarla bo¤uflmaktad›r ve
bunlar iflçi gençli¤in esas/di¤erlerini belirleyen
sorunlar›d›r. Fakat iflçi gençli¤in kendine has sorunlar›n›n oldu¤unu söylemekte yanl›fl olmayacakt›r.
Örne¤in “çal›flan gençlik kesiminin aile içi çat›flmalar›n daha baflka özellikler tafl›r”… Ailenin gözünde çal›flan gencin hayat biçimi belirlenmifltir. Bundan sonra ondan beklenecek olanda, ailesini unutmamak, üzerine düflen aile sorumluluklar›n› yerine
getirmektir. Çal›flan gençlik kesiminin önemli bir eksi¤i de “e¤itim-kültür” gereksinmesinin karfl›lanmamas›d›r. Bir kere çal›flma hayat›na giren insan›n art›k
“e¤itilmek,kültürlü olmak gibi istekleri yok say›l›r…”,
“.. Aile içinde de di¤er toplum kesiminde de ‘insan›n
de¤eri’ insan oldu¤u için de¤il sosyal statüdeki yerine
göre belirlenmektedir. Aile içinde bafllayarak bu ‘toplumsal güvensizlik’ yafland›¤› için bir çocu¤un, bir
gencin” toplumsal beklenti düzeyi içinde ayr› bir de¤eri oluflur. ‹flte bu ‘toplumsal beklenti düzeyi’ okuyan çocuk/genç için bitmemifl, henüz sonu gelmemifl,
ileride daha da artacak bir ‘de¤er duygusu’ oluflturur.
‘Toplumsal beklenti düzeyi’ burada bir yat›r›m› simgelemektedir. Oysa çal›flan çocuk-genç (henüz geliri
yüksek olmad›¤›ndan-ve muhtemelen olmayaca¤›ndan gelece¤i de belirlenmifl oldu¤undan) ‘toplumsal
beklenti düzeyi’ içinde s›n›rlanm›fl bir yerdedir. Ondan beklenecek fleyler art›k bellidir…” (Gençlik
Duvarlar› Y›k›yor- Erdal Atabek-Alt›n kitaplar dizisi)
Özetle iflçi gençlik s›n›f›n yaflad›¤› sorunlardan azade de¤ildir. Çal›flan gençlik kesimleri içerisinde nicelik olarak en genifl kesim olan iflçi
gençlik; genele nazaran daha uzun sureli ve yo¤un çal›flmayla karfl› karfl›yad›r, “istihdam paketi”
olarak sunulan ve hayat geçirilen yasal düzenlemelere paralel iflçi ç›karman›n kolaylaflt›r›lmas›yla hem genç iflçi say›s›n›n artaca¤›n› hem de sömürünün yo¤unlaflaca¤›n› öngörmek mümkündür. A¤›rl›kl› olarak kay›t d›fl› çal›flt›r›lan iflçi genç-
ler (hizmet sektöründe % 54, sanayide % 50 )
böylede hiçbir sosyal güvenceye sahip olmazken
SSGSS sald›r›s›yla var olan haklardan en aza indirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Gençlik içerisinde resmi
rakamlar›n (% 20) daha üzerinde bir iflsizlik oran› oldu¤u düflünüldü¤ünde iflçi gençlerin “yedek
sanayi ordusunun” bilinen bas›nc› alt›nda, sürekli
iflsiz kalma tehdidiyle karfl› karfl›ya oldu¤u, genel
olarak küçük iflletmelerde da¤›n›k biçimde konumland›¤› ve bu olgunun “esnek üretim” , “tafleronlaflt›rma” ile derinlefltirildi¤i de tespit edilmelidir. “Kendili¤inden sürecinde, feodal karakteri de önemli derecede tafl›yan iflçi gençlik, toplumla iliflkisini tamamlama sürecinin (özellikle ailesi ve çevresiyle) çeliflkilerini de yaflamaktad›r.
Kemalist kimli¤i ile tan›nan Erdal Atabek yukar›da ad› geçen kitab›nda do¤ru bir belirleme yaparak “Bütün bunlar› bilen ö¤renen, okuyan genç iflçiler topluma hem k›r›lmakta hem de öfkelenmektedir” demektedir. Do¤rudur fakat çabam›zla bu
öfke do¤ru adrese yönelecektir.
Tüm bu verilerden hareketle; iflçi gençlik içerisindeki çal›flmalarda (hak alma/arama bilincinin
gerili¤ine paralel önemi daha da artar) örgütlülüklerin oluflturulmas› (ki kuflkusuz kastetti¤imiz
öz örgütlülük sendikalard›r) bu yönlü ad›mlar
at›lmas› gerekmektedir. Ancak bu surecin önünde ciddi engeller vard›r. Birincisi: ‹flçi gençlik
büyük iflletmelerde merkezileflmeden ziyade da¤›n›kl›k; ikincisi: Yedek sanayi ordusunun büyüklü¤ü hak arama giriflimlerinde cayd›r›c› bir silah olarak oldukça etkilidir. Üçüncüsü: Hak arama do¤all›¤›nda bunun için örgütlenme bilinci görece geridir. Bu engeller hesaba kat›ld›¤›nda, iflçi
gençleri bir araya getirecek ve öz örgütlülüklerin
kurulmas›na zemin sunacak sosyal dayan›flma
amac› tafl›yan çeflitli dernekler, kültür sanat kurumlar› gibi alanlar yarat›lmas›, var olanlar›n kullan›lmas› bir ihtiyaç olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
Yine çal›flan iflletmeler farkl› olsa dahi çeflitli iflletmelerin yo¤unlaflt›¤› alanlar (organize sanayi bölgeleri. vb.) Yani iflçi havzas› diye tabir etti¤imiz
alanlara yo¤unlaflmak pratik bir gerekliliktir. ‹flçi
gençli¤in mevcut durumu içerisinde bu çal›flmalar
karfl›l›¤›n› fazlas›yla bulacakt›r.
(Bir okur)
09 / ‹fiÇ‹-KÖYLÜ
1-14 Ekim 2010
‹flçi-köylü 73
Et ithalat› ve halk›n ihtiyaçlar›n› kâra çeviren egemenler
Hayvanc›l›k sektöründeki
fiyat durumundan endifle
eden üreticiler, ithalata
karfl› ç›k›yor.
Emperyalizme göbekten ba¤›ml› ülkemiz
flimdi de “et ithalat›” meselesi ile egemen
güçlere hizmetin s›n›rlar›n› zorluyor. Bir çok
farkl› düzlemde ifade edilen “Türkiye ekonomisinin tar›m ve hayvanc›l›¤a dayand›¤›” gerçekli¤e ra¤men “et”in ithal edilmesi durumu
gündeme geldi.
Emperyalizme göbekten ba¤l› olma duru-
hesaplar yap›yorlar.
Et fiyatlar›nda son aylarHalk›n et ihtiyac›ni zerre kadar
daki anormal art›fl›n büyük
umursamayan egemenler bambaflka
flirketlerin genç yaflta danahesaplar içinde...
lar› piyasadan toplamas›na
ba¤layan hayvan üreticileri,
böylece piyasada hayvan say›s›n›n azalmas› ile art›fl›n
bafl gösterdi¤ini söylüyorlar. Büyük flirketlerin hayvanlar› toplamas› hükümeti
ithal canl› hayvana yönlendirdi. Bu flekilde hayvanc›l›¤›n büyük zarar görmesi
gündeme geldi. Son dönemde zaten hayvan ithalat›na
ra¤men fiyatlar yine artma
e¤iliminde.
Baflbakan Erdo¤an’›n bir
markette dolafl›rken kendisine ikram edilen k›zarm›fl
munun tar›mda pek çok konuda d›fla ba¤›msosisleri tatt›ktan sonra, k›yman›n fiyat›n›
l›l›¤›n gün geçtikçe artmas› üzerine hayvanc›sormas› ve karfl›l›¤›nda ald›¤› “kilosu 30 TL”
l›k sektöründe de fiyat durumundan endifle
cevab› karfl›s›nda gürleyerek “ben vatandafl›eden üreticiler ithalata karfl› ç›karken, k›rm›ma 30 milyona k›yma yedirmem, gere¤i yap›z› et almakta zorlanan vatandafl ithalat sonralacakt›r” diye ç›k›flmas›n›n ard›ndan dü¤meye
s› eve et götürmek istiyor. Ancak halk›m›z›n
bas›lm›fl oldu. Emekçi halk›m›za yönelik sald›evine et götürebilmesini zerre kadar umurr›lar›n, hak gasplar›n›n AKP hükümeti dönesamad›¤› aflikar olan egemenler ise bambaflka
lar aras›nda küçükbafl hayvan say›s› ise 51
milyondan 26 milyona düflmüfltür. Oysa Türkiye’nin 1990’da 56 milyon olan nüfusu, bugün 72 milyon. K›rm›z› et üretimi ise 2009’da
bir önceki y›la göre %14,5 azalarak 482 bin
tondan 412 bin tona inmifl. Yani kifli bafl›na
düflen et miktar› muazzam bir düflüfl göstermifl. Matematiksel olarak düflündü¤ümüzde
nüfusun artmas›yla birlikte hayvan say›s›n›n
ve et üretiminin de artmas›n› bekleriz. Oysa
küçük üreticilerin tasfiye sürecinin h›zlanmas› sebebiyle et üretiminin azalmas›n› f›rsat bilen büyük üreticiler, arz› bilinçli biçimde s›n›rl› tutmakta, bunun sonucunda da piyasadaki et miktar› gerekti¤i biçimde artmamakta, fiyatlarsa f›rlamaktad›r.
Emperyalizme göbekten ba¤›ml› olan bir
ekonomin halk yarar›na hamleler yapaca¤›n›
gerçeklikten çok uzak bir hayal olarak kalmak durumundad›r. Vakti geldi¤inde hayvanc›l›k potansiyelin yo¤un olmas›yla övünülen
ülkemizin kaynaklar› vakti geline emperyalistlere peflkefl çekilmekten kurtulam›yor. Öyle
ki tasfiye politikalar›n›n artmas› ve emperyalist efendilerin talimatlar› sonucu halk›m›z›n
sofras›na hiç u¤ramayaca¤› aflikar olan “et”i
bile ithal elde duruma getirildik.
(Ankara)
Taflerona karfl› mücadeleyi yükseltelim!
‹flçi Düflmanl›¤›
Devam Ediyor
Emekçilerin sendikada örgütlenmek
istemeleri egemenler taraf›ndan pek
hofl karfl›lanmad› yine. Demokratik haklar›n› kulland›klar› ve bunun üzerine iflten at›ld›ktan sonra direnifle geçtikleri
için sald›r›ya maruz kald›lar. Düzce’de
kurulu bulunan ve % 90 Alman Winkelmann Grubu ortakl› Nema Makine’de
geçen y›ldan itibaren sendikalaflma mücadelesi veriliyor. Nema Makine’de bir
y›l önce D‹SK’e ba¤l› Birleflik Metal-‹fl
Sendikas›’na (BM‹S) üye olan iflçiler, iflyerinin orta¤› ve Genel Müdürü Osman
Taner Nakipo¤lu baflta olmak üzere birçok yetkilinin bask›s›na maruz kald›lar.
Bu süreçte sendikadan istifaya zorlanan
iflçiler türlü türlü oyunlara karfl› direndi.
‹stifa etmeyen 28 iflçi ise bu süreçte iflten at›ld›.
Direnifle geçen iflçiler, mücadelelerini iflyeri önünde sürdürüyorlard›. ‹flçilerin örgütlü hareket etmesine karfl› iflçilere sald›rd›lar. BM‹S taraf›ndan yap›lan
aç›klamaya göre, Düzce’de Nema Makine’de sendikalaflt›¤› için iflten at›lan iflçilerden sendika üyesi Mustafa Y›lmaz,
aylard›r çal›flt›¤› fabrikan›n önüne gitmek için yola ç›kt›¤›nda Türk-‹fl’e ba¤l›
Türk Metal Sendikas›’n›n adamlar› taraf›ndan sald›r›ya u¤rad›. Bafl›na kald›r›m
tafl› ile vurulan Y›lmaz’›n sa¤l›k durumunun a¤›r oldu¤u bildirilirken, Y›lmaz
Düzce Devlet Hastanesi’nde ameliyata
al›nd›. Bu bask›lara karfl› sendikan›n yapt›¤› aç›klamada; BM‹S, “Üyemize yap›lan
sald›r›n›n sorumlular› derhal bulunmal›
ve gerekli en a¤›r cezaya çarpt›r›lmal›d›r. Sorumlular sadece üyemize fiilen
sald›ranlar de¤ildir, onlar›n azmettiricileridir. Sald›rganlar› yönlendiren Türk
Metal’in yetkilileri, Türk Metal’i iflyerine
ça¤›rarak bu sald›r›lar›n yolunu açan ve
fiilen azmettiren iflveren de bu sald›r›n›n
sorumlular›d›r” diyerek yetkilileri göreve ça¤›rd›.
(Kartal)
minde de h›z kesmeden ve hatta katmerlenerek sürdü¤ünü; iflsizlik oran›n›n gün geçtikçe
artt›¤›n›, güvencesiz çal›flma koflullar›n›n al›p
bafl›n› gitti¤i, insanlar›m›z›n buna da flükür diyerek gayri insani koflullarda kölece çal›flt›r›ld›¤›n› düflünürsek vatandafl›n evine girecek
etten çok kendi ceplerine girecek paran›n
hesab›n› yapt›klar›n› anlamak hiç de güç olmayacak diye düflünüyoruz.
AB uyum süreci içerisinde geçen y›l yap›lan AB Tar›m Bakanlar› toplant›s›nda Türkiye’den istenen özetle tar›mdan devlet deste¤ini mümkün mertebe çekmesi ve tar›m ve
hayvanc›l›kta ithalata yönelerek AB ülkelerinin hayvan stoklar› için daha verimli bir pazar
haline gelmesiydi. Bu emirden sonra “deli dana” hastal›¤› k›l›f›yla durdurulan et ithalat›n
yeniden bafllamas›na karar verildi.
Tar›mda yo¤un ve kapsaml› bir tasfiye
plan› olarak ifade edebilece¤imiz bu durumu
daha net görmek için rakamlara baflvurmakta fayda görüyoruz. Tar›mdaki tasfiye süreci
Türkiye’de hayvanc›l›¤›n da olumsuz etkilenmesine yol açm›flt›r. Nitekim hayvanc›l›k sektörüne dair TÜ‹K’in aç›klad›¤› rakamlar bu
gerçekli¤i apaç›k gösteriyor. 1991 y›l›nda 12
milyondan fazla olan büyükbafl hayvan say›s›
2009’da 11 milyonun alt›na düflmüfl. Ayn› y›l-
Tafleron sorununun
en fazla gündeme
geldi¤i yerlerden biri
‹zmir Büyükflehir
Belediyesi (iBB) Park
ve Bahçeler Müdürlü¤ü’dür. Bünyesinde
çal›flan tafleron iflçilerin verdikleri mücadele esas anlamda
tafleronun gündeme
girmesine neden
olmufltur.
Son dönemlerde h›zla yayg›nlaflt›r›lmaya bafllanan tafleron sistemi
genel anlamda hizmet sektöründe
belediyelerde yo¤un olarak uygulanmaya bafllam›flt›r. ‹flçiler sendikas›z ve hiçbir hakk› olmadan asgari
ücretle çal›flt›r›lmaya bafllam›fllard›r.
Tafleron sorununun en fazla
gündeme geldi¤i yerlerden biri ‹zmir Büyükflehir Belediyesi (iBB)
Park ve Bahçeler Müdürlü¤ü’dür.
Bünyesinde çal›flan tafleron iflçilerin
verdikleri mücadele esas anlamda
tafleronun gündeme girmesine neden olmufltur. 2009 y›l›na yine
Ocak ay›nda ifl akitleri feshedilerek
ifllerinden kovulan Park-Bahçe iflçileri o dönem bir dizi eylem sonucunda 72 gün boyunca ‹zmir Büyükflehir Belediyesi önünde çad›r
kurarak açl›k grevine girmifllerdi.
72. gününde ‹BB Belediye Baflkan›
Aziz Kocao¤lu ve D‹SK Genel
Baflkan› Süleyman Çelebi, görüflmeler sonras›nda 2010 y›l›nda belediye flirketlerinde istihdam edilecekleri sözü verilerek ifle bafllamalar› yönünde iflçilerle anlaflmaya var›lm›fl ve bas›n önünde söz verilerek eylemleri bitirilmiflti. Ancak 1
Ocak 2010’da, iflçilere verilen sözler tutulmad›¤› gibi, ifl akitleri de
sona erdirilerek yeni y›la iflsiz girmeleri, yeniden mücadelenin bafllamas›na neden olmufltu.
Tafleron iflçilerinin yapt›klar›
kitlesel eylemlerle beraber bir dizi
sözle birlikte yeniden ifllerine geri
dönmüfllerdi. Verilen sözler tafleronun bitirilmesi ve sendikal haklar. Ama gelinen aflamada hiçbir söz
yerine getirilmemifltir. Tafleron iflçilerinin 2010 y›l›nda yaflad›klar› ile
beraber onlar› kendi inisiyatifleri ile
kimseden bir fley beklemeden örgütlenme aray›fl›na getirmifltir.
Yine sendikal bürokrasi!
2010 y›l›nda Kent A.fi, Tekel,
Tarifl iflçi direnifllerinde iflçilerin
karfl›lar›na ç›kan ve direnifllerin canl› ve kuvvetli geçmemesi için ellerinden geleni yapan sendikal bürokrasi,
‹zmir’de de tafleron iflçilerinin karfl›s›na ç›km›flt›r. ‹flçi s›n›f›n›n öz örgütlülü¤ü olan sendikalar›n tepelerine
yerleflmifl bürokratlar da kendilerine örgütlenmek için gelen iflçilere
Asr›n
projesinde
direnifl
kazand›
Asr›n projesi olarak tan›t›lan Marmaray, sadece devasa bir yap›t
olarak de¤il bünyesinde yaflanan
direnifl ve zaferleri de beraberinde alarak tarihe geçecek. Marmaray’da çal›flan taflerona ba¤l›
60 iflçinin bafllatt›¤› 77 günlük direnifl, zaferle sonuçland›. Duruflma 16 Eylül günü Sirkeci Adliyesi’nde gerçekleflti. Duruflma öncesi iflçiler Adliye önünde bas›n
aç›klamas› gerçeklefltirdiler. “‹flimiz ve haklar›m›z için direniyoruz” pankart› açan iflçilerin
eylemine UPS iflçileri de destek
verdi. ‹flçiler ad›na aç›klama ya-
pan Erhan Ayd›n kazanacaklar›
konusunda emin olduklar›n› söyledi.
Duruflmaya iflçilerin avukatlar› Sezin
Uçar ve Özgür Cihan ile daval›
olan Ulaflt›rma Bakanl›¤›, Gama Nurol ile Polat tafleron flirketi avukatlar› kat›ld›. Mahkemede patron taraf›ndan iflçilere yönelik verilen “tek tarafl› ifl akdinin
feshi”nin geçersiz oldu¤u ve iflçilerin ifle iadesinin gerçeklefltirilmesi ve yasal süre içinde iflçilerin
ifle al›nmad›¤› takdirde daval› taraflar›n tazminat ödemesi karar›
ç›kt›. Duruflman›n ard›ndan aç›klama yapan avukat Özgür Cihan,
mahkemenin karar›n› sadece tafleronu de¤il ana iflvereni de kapsamas›ndan kaynakl› önemli bulduklar›n› söyledi.
(‹stanbul)
s›rt›n› dönmüfltür. Tafleron iflçileri
sendikalarda örgütlenmek için çaba
göstermifl ama hiçbir sendika flubesi
örgütlenmek isteyen 1300 iflçiyi örgütlememifltir. ‹lk ad›mda “tabi gelin
örgütlenin” diyenler ileriki ad›mda
iflçileri yaln›z b›rakm›flt›r. ‹flçiler
kendi öz örgütlülükleri olan sendikalara kap›dan sokulmaz hale gelmifllerdir. Park Bahçe Tafleron iflçileri TEKEL direniflinde, TAR‹fi’de,
Kent A.fi’de mücadele eden iflçilerin
yanlar›nda yer alm›fllard›. ‹flçilerin
yavafl yavafl bilinçlenmesi sendikalar
dahil ç›kar› olan herkesi endiflelendirmeye bafllad›.
Ve Taflerona Karfl› ‹flçi
Dayan›flma Derne¤i!
Tafleron sistemin koflullar›n›n
kötülü¤ü, iflten at›lmalar beraberinde iflçilerin örgütlenme sorununu da gündeme getirmiflti. Sendikalarda örgütlenmek için ellerinden gelen her fleyi yapan tafleron
iflçileri sendikal bürokrasiye tak›lm›fl örgütlenme istekleri türlü
oyunlarla geri çevrilmiflti. Bununla
beraber sendikalarda örgütlenmeyi esas amaç olarak edinen, sendikal bürokrasiyi k›rmaya çal›flan iflçiler, örgütlenmenin zorunlulu¤unun fark›na vararak Taflerona Karfl› ‹flçi Dayan›flma Derne¤i’ni kurdular. Derne¤in kurulmas› ile beraber iflçiler üzerindeki bask› artmaya bafllad›. Derne¤e üye olanla-
r› iflten ç›kart›r›z gibi tehditlerle iflçilerin örgütlenmesi da¤›tmaya çal›flan Belediye ve onlara yard›mc›
olan sendikalarla, reformist partiler, iflçiler aras›nda huzursuzluk
yarat›p örgütlenmenin genifllemesini engellemek için her yolu mubah görmektedirler. Derne¤in
esas amac› tafleronu bitirmek için
tüm tafleron çal›flt›r›lan kurumlarda örgütlenmek.
Gelinen aflama ve dernek
genel kurulu!
Gelinen aflamada dernek üzerine çok yo¤un bir sald›r› yaflanmaktad›r. CHP genel baflkanl›¤›na gelen
Kemal K›l›çdaro¤lu’nun yapt›¤›
“tüm CHP’li belediyelerde tafleronu bitirece¤iz” aç›klamas› ve ‹BB
Baflkan› Aziz Kocao¤olu’nun “size
belediyenin flirketlerine al›mlarda
öncelik tan›yaca¤›z” aç›klamalar› iflçilerin kafas›n› buland›rm›flt›r. Kimisi “önceden de bunlar söylendi ama
hiçbir fley yap›lmad›” demekte kimileri de bu aç›klamalar sonucunda
umutlanmaktad›r. 3 Ekim Pazar günü Taflerona Karfl› ‹flçi Dayan›flma
Derne¤i’nin genel kurulu var. Tüm
bu söylentiler aras›nda örgütlenmenin ve mücadele etmenin tek
çözüm yolu oldu¤unu söyleyen
dernek, iflçileri dernekte örgütlenmeye ve beraber mücadele etmeye
ça¤›rmaktad›r.
(‹zmir’den bir ‹K okuru)
Köylüler ÇED toplant›s›na
izin vermedi
Mevsimlik iflçileri tafl›yan araç
kaza yapt›
Mevsimlik tar›m iflçilerine reva görülen yolculuklar, hayatlar›n› karartmaya devam ediyor. Kamyonet kasalar› içinde bal›k istifi bir yolculu¤a mahkûm b›rak›lan mevsimlik iflçiler ucuz
ifl gücü olarak görülüyor. Mevsimlik iflçiler üzerinden yürütülen bu kâr h›rs›na 12 tar›m iflçisi daha adand›.
Bursa’n›n ‹negöl ‹lçesi’ne Akçap›nar Köyü mevkisinde tar›m iflçilerini tafl›yan kamyonet kaza yapt›. Kaza sonucu yaralanan on iki iflçiden ikisinin durumu a¤›r.
(Bursa)
21 Eylül günü Bart›n’›n Akören, Ceyüpler,
K›y›klar, Hisar ve Y›lanl› köylerini kapsayan HES
projesi için Zafer Köyü K›rsal Kalk›nma Kooperatifi’nde ÇED toplant›s› düzenlemek isteyen
flirket, köylüler taraf›ndan protesto edildi. Santralin yap›m ihalesini alan BSS Elektrik Üretim
Da¤›t›m A.fi.’nin “halk› bilgilendirme” ad› alt›nda gerçeklefltirece¤i toplant› köylüler taraf›ndan protesto edildi. Alk›fllar ve sloganlarla gerçeklefltirilen protesto sonucu tutanaklar tutularak toplant› iptal edildi.
(H. Merkezi)
Yine göçük...
Bal›kesir’in Kepsut ilçesinde bulunan bir maden oca¤›nda meydana gelen göçükte 2 iflçi yaflam›n› yitirdi, bir iflçi ise yaraland›. ‹flçilerin kald›r›ld›¤› Bal›kesir Devlet Hastanesi önünde bir araya
gelen maden iflçileri madende gerekli güvenlik
önlemlerinin al›nmad›¤›n› belirterek soruflturman›n bafllat›lmas›n› istediler.
(H. Merkezi)
10 / ENTERNASYONAL
‹flçi-köylü 73
ha
d
ra
u
An
hi
d
n
Ga
Feminist Hareket ‹çinde
Felsefi Yaklafl›mlar
Yazar hakk›nda bilgi
Hindistan’da Maoist hareketin önderlerinden Marksist teorisyen Anuradha Gandhi
12 Nisan 2008’de s›tmadan kaynakl› 54 yafl›nda yaflam›n› yitirmifltir. Kendisi HKP (Maoist) Merkez Komite üyesiydi. Mücadele s›ras›nda Narmada, Varsha, Janaki, Rama isimlerini kullanm›flt›r. Derinlemesine siyasi çal›flmalar› ile hem teorik olarak hem de pratikte
Hint kad›nlar›n›n örgütlenmesinde büyük
emek vermifltir. S›tmaya da Jharkand’da kabile kad›nlar›na kad›nlar›n kurtulufluna dair
siyasi ders verdikten sonra yakalanm›fl, illegal
mücadele flartlar›ndan dolay› zaman›nda gerekli t›bbi tedaviyi görememifltir.
1972’de Mumbai’de lisede devrimci mücadeleye bafllayan ve 35 y›ll›k devrimci çal›flmas› ile büyük sevgi ve sayg› toplayan
Anuradha yoldafl 40 yafl›na kadar Nagpur
Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde profesör
olarak yüksek lisans ve doktora ö¤rencilerine
ders vermifltir. 1970’lerde flehirlerin yoksul
semtlerinde Dalit kast›ndan emekçiler aras›nda çal›flmalar yapm›fl, 1980’lerde ise ülke
çap›nda tan›nan bir temel haklar savunucusu
ve kitle önderi olarak mücadelesini sürdürmüfltür. Anuradha yoldafl 40 yafl›nda üniversitedeki konumunu b›rakm›fl ve Dandakaranya’da kurtar›lm›fl k›z›l siyasi bölgenin oluflmas›yla beraber Bastar’da kabileler aras›nda
silahl› devrimci birliklerle beraber yaflamaya
bafllam›flt›r. Bölgede 1997’de yaflanan büyük
k›tl›k s›ras›nda da bölgeyi terk etmemifl ve bu
dönem sa¤l›¤› ciddi flekilde bozulmufltu.
HKP (Maoist) Merkez Komitesine
Birlik Kongresi’nde seçilen Anuradha yoldafl ayn› zamanda MK’ya seçilen Mahilla
milliyetinden tek yoldaflt›.
Anuradha yoldafl kad›n sorununun yan› s›ra HKP (Maoist)’in Hindistan’daki
Marksist hareket içinde ilk kez kast sorunu ve en alt kast olan dalitlerin kurtuluflu
ile devrim mücadelesi aras›ndaki ba¤› kuran politikalar›n› haz›rlam›fl ve arkas›nda
de¤erli makaleler b›rakm›flt›r. Bu yaz› vesilesiyle Anuradha yoldafl› sayg›yla an›yoruz.
(Umut Yay›mc›l›k)
Uluslararas› alanda kapitalist dönemin
en önde gelen geliflmelerinden biri kad›n
hareketinin oluflumu ve geliflimidir. ‹nsan
tarihinde ilk kez kad›nlar kolektif olarak
haklar›n›, günefl alt›nda yerlerini talep etmifllerdir. Yüzlerce y›ll›k bask›dan kad›n›n
kurtuluflu acil ve önemli bir sorun halini
alm›flt›r. Kad›n hareketi hem eylemleriyle
hem de teorileriyle patriyarkal, sömürücü
topluma tehdit oluflturmufltur.
Bu daha öncesinde kad›nlar›n sorunlar›n fark›nda olmad›klar›ndan de¤ildir.
Fark›ndayd›lar. Bu bask›y› farkl› biçimlerde ortaya koyuyorlard›- halk flark›lar› ile,
atasözleriyle ve fliirlerle, resimlerle ve ulaflabildikleri di¤er sanatsal biçimlerle. Ayr›ca çektikleri adaletsizlik sebebiyle ç›ld›rm›fllard›r. Görüfllerini ifade etmek için
mitler oluflturmufllar veya yeniden yorumlam›fllard›r. Ramayana ve Mahabharat’›n farkl› versiyonlar› örne¤in halen
Hindistan’›n farkl› bölgelerinde flark›lar
arac›l›¤›yla k›rsal kad›nlar aras›nda sürmektedir ve bunun yaflayan kan›t›d›r. Zaman›n flartlar› do¤rultusunda mümkün
araçlar› kullanarak patriyarkal düzene
karfl› direniflin sembolü olan baz› önemli
kad›nlar feodal dönemde ortaya ç›km›flt›r.
Bir kad›n aziz olan Meerabai toplumda
ölümsüz etkide bulunan örneklerden biridir. Bu tüm toplumlar için geçerlidir. Bu
karfl›-kültürdür, ezilenlerin bilincini göstermektedir. Birçok olguda çözüm dinde
veya kiflisel bir Tanr›da aranmaktad›r.
Kapitalizmin geliflmesi toplumsal ko-
flullarda ve düflüncede muazzam de¤iflimler getirmifltir. Demokrasi konsepti halk›n
önemli oldu¤u anlam›ndad›r. Toplumsal
ve siyasi bir felsefe olarak liberalizm ilk
dönemlerinde buna öncülük etmifltir. ‹lerici toplumsal s›n›flardan kad›nlar kolektif
olarak öne ç›km›flt›r. Bu nedenle, tarihte
ilk kez kad›n›n kendi hareketi olufltu, toplumdan haklar›n› ve kurtuluflunu talep etti. Bu hareket, di¤er tüm sosyal hareketler gibi, inifl ve ç›k›fllara sahipti. Kapitalizmin etkisi, her ne kadar Hindistan gibi sömürgelerde bask› ve bozulmaya sebep olsa da, ilerici erkekler ve kad›nlar üzerinde
de etki yaratm›flt›r. Hindistan’da kad›n›n
kendi hareketi 20. yüzy›l›n ilk döneminde
oluflmufltu. Hareket bu uluslararas› mayalanman›n bir parças›yd› ve ayn› zamanda
Hint toplumundaki çeliflkilerden kaynak
buluyordu. Kapitalist ülkelerde oluflturulan teoriler Hindistan’da da kendi yolunu
bulmufl ve Hindistan koflullar›na uygulanm›flt›r. Bu, Bat›’da 1960’lar›n sonlar›nda
yükselen ve daha sert yaflanan günümüz
kad›n hareketi aç›s›ndan da benzerdir.
Günümüz kad›n hareketi toplum karfl›s›nda önemli sorunlar ortaya ç›karm›flt›r çünkü emperyalizm aflamas›nda kapitalizmin s›n›rlar› art›k ç›plak flekilde a盤a
ç›km›flt›. Eflitlik talebi için, legal meflruiyeti kazanmak için çok mücadele gerekmiflti. Ve bundan sonras›nda dahi eflitlik yaln›zca geri kalm›fl ülkelerde de¤il, ABD ve
Fransa gibi ileri kapitalist ülkelerde dahi
gerçekleflmemifltir. Kad›n hareketi art›k
toplumsal sistemin içindeki sömürünün
kökenlerine bakmaktad›r. Kad›n hareketi
patriyarkal sistemi analiz etti ve tarihte
patriyarkan›n kökenlerini bulmay› hedefledi. Toplumsal bilimlerden yararlanarak
kendilerine yönelik erkek önyarg›lar›
göstermifllerdir. Tarihte ve günümüz
toplumunda kad›n›n rolüne dair patriyarkal düflünme biçiminin belirledi¤i tüm
analizlerin nas›l olufltu¤unu teflhir etmifllerdir. “Kad›n›n tarihi vard›r, kad›n
tarihtedir” demifllerdir. (Gerda Lerner)
Tarih çal›flmalar›ndan kad›n›n insan toplumuna, temel hareketlere ve mücadelelere yapt›¤› katk›lar› ortaya serdiler. Ayn›
zamanda kapitalizm koflullar›nda kad›n›
en az kalifiye, en az ücretli kategoride ele
alan cinsiyet temeli iflgücü ayr›m›n› da
göstermifllerdir. Hakim s›n›flar›n, özellikle de kapitalist s›n›f›n patriyarkadan ekonomik olarak yararlanma yolunu teflhir
etmifllerdir. Devletin, yasalar›n›n ve uygulamalar›n›n patriyarkal önyarg›lar›n› a盤a
sermifllerdir. Feministler belirli bir toplumda sembolleri ve gelenekleri analiz etmifller ve bunlar›n patriyarkal sistemi nas›l biçimlendirdi¤ini göstermifllerdir. Ayr›ca sözlü gelene¤e önem vermifller ve bu
nedenle tarih boyunca ezilen kad›n›n sesini yüzeye ç›karm›fllard›r. Hareket erkek
ve kad›nlar› kendi tav›rlar›na ve düflüncelerine, kad›na yönelik eylem ve sözlerine
elefltirel olarak bakmaya zorlam›fllard›r.
Hareket, ilerici ve devrimci hareketler
içinde dahi patriyarkal ve kad›n-karfl›t›
çeflitli tav›rlara meydan okumufltur ve
bunlar içinde kad›n kurtuluflunu etkilemifltir. Teorik karmaflas›n› ve zay›fl›¤›n›
yok saymadan feminist hareket günümüz
dünyas›nda kad›n sorununu anlamada hat›r› say›l›r katk› sunmufltur. Dünya çap›nda demokrasi ve sosyalizm hareketi kad›n hareketince zenginlefltirilmifltir.
Günümüz kad›n hareketinin en
önemli özelliklerinden biri feministlerin
kad›n›n durumunu teorize etme amaçl›
çabalar›d›r. Analiz ve görüfllerine felsefi
bir temel verebilmek için felsefe alan›na
da girmifllerdir. Kad›nlar kurtulufllar›n›n
felsefelerini amaçlam›fllar ve kad›n mücadelesine vizyon sa¤lad›¤›n› hissettikleri
farkl› felsefi ak›mlarla ortaklaflm›fllard›r.
Varoluflçuluk, Marksizm, Anarflizm, Liberalizm gibi çeflitli felsefi ak›mlar çal›fl›lm›fl,
ABD ve ard›ndan ‹ngiltere’deki etkin kad›n hareketlerince benimsenmifltir. Bu
nedenle feministler kabul ettikleri felsefi
ak›mlara ba¤l› olarak görüfl, perspektif ve
çerçeve aç›lar›ndan çok farkl› dallar› olan
eklektik bir gruptur. Ortak noktalar› kad›n›n deneyimlerine ses vermede ve kad›n›n ba¤l›l›¤›na son vermede ortaklaflmalar›d›r. Bat›’n›n mevcut hegemonyas›yla bu
ak›mlar Hindistan’daki kad›n hareketinde
de güçlü bir etkide bulunmufllard›r. Bu
nedenle kad›n hareketine yönelik ciddi bir
inceleme hareket içindeki çeflitli teorik
ak›mlar› anlamay› da içermektedir.
Feminist felsefeciler Locke, Kant,
Hegel, Marks, Derida, Nietzsche, Freud
gibi çok farkl› felsefecilerden etkilenmifltir. Ço¤unlu¤u geleneksel felsefenin erkek-önyarg›l›, temel kavram ve teorilerinin ve anlay›fllar›n›n “belirgin flekilde
dünyay› erkeksi flekilde yorumlad›¤›”
(Alison Jagger) sonucuna da varm›fllard›r. Bu nedenle geleneksel felsefeyi dönüfltürmek için çaba göstermifllerdir.
Bu arka plan› akl›m›zda tutarak feministler içindeki baz› temel felsefi
ak›mlar› ele alaca¤›z. Not edilmesi gereken bir nokta bu farkl› ak›mlar›n sabit
ve ayr› olmad›¤›d›r. Baz› feministler bu
kategorilere de karfl›d›r. Baz›lar› zaman
içinde görüfllerini de¤ifltirmifl, baz›lar›
ise iki veya daha fazla ak›m› birlefltirmifllerdir. Ancak anlayabilmek için bu genel
ak›mlar yararl› olacakt›r. Fakat teorileri
tart›flmaya bafllamadan önce Bat›’da örne¤in ABD’de kad›n hareketinin gelifliminin k›sa bir de¤erlendirmesiyle bafllayaca¤›z. Bu feministler içinde teorik geliflimi anlamak için gereklidir.
Bat›’da Kad›n Hareketinin
Genel De¤erlendirilmesi
Bat›’da kad›n hareketi iki döneme ayr›lmaktad›r. ‹lk dönem 19. yüzy›l›n ortas›nda bafllam›fl ve 1920’lerde sona ermiflken ikinci dönemse 1960’larda bafllam›flt›r. ‹lk dönem oy hakk› hareketi veya kad›nlar›n siyasi haklar›, oy hakk› hareketi
olarak bilinmektedir. Kad›n hareketi kapitalizmin geliflmesiyle ve demokratik hareketin yay›lmas›yla beraber yükseldi.
Zaman›n geliflen di¤er hareketleriyle beraber geliflti. ABD’de siyah köleleri özgürlefltirme hareketi ve proletaryan›n artan saflar›n› örgütleme hareketi 19. Yüzy›l›n sosyo-politik mayalanman›n önemli
parçalar›yd›. 1830’larda ve 40’larda köleli¤in kald›r›lmas› kampanyas›n› yürütenler
aras›nda ilgac›lara (siyahlar› kölelikten
kald›rma amaçl› kampanyaya) yönelik
toplumsal muhalefete karfl› koyan e¤itimli kad›nlar vard›. Lucretia Mott, Elizabeth
Cady Stanton, Susan Anthony, Angeline
Grimke kölelik karfl›t› hareketteki aktif
kad›nlard› ve sonras›nda kad›nlar›n siyasal
hak mücadelesinde yer ald›lar. Ancak kölelik karfl›t› örgütlere kad›nlar›n temsil
edilmesine ve önderlikte yer almas›na
yönelik muhalefet kad›nlar› toplumdaki
kendi konumlar› ve haklar› için düflünmeye zorlad›. ABD’de farkl› eyaletlerdeki
kad›nlar erkeklerle beraber genel e¤itim,
evli kad›nlar›n mülkiyet ve boflanma hakk› için bir araya gelmeye bafllad›lar. Stanton, Anthony ve di¤erleri taraf›ndan
1848’de örgütlenen Seneca Güz Kongresi ABD’de kad›n hareketinin ilk safhas›n›n
tarihinde bir kilometre tafl›d›r. Kongrede
kabul edilen ve Ba¤›ms›zl›k Bildirgesini
model alan Fikirler Bildirgesinde evlilikte,
mülkiyette, ücretlerde ve seçimlerde eflit
hak talep edilmifltir. Kongreden 20 y›l
sonra eyalet düzeyinde kongreler örgütlenmifl, e¤itim turlar›, broflürler ve imza
kampanyalar› ile propaganda kampanyalar› düzenlenmifltir. 1868’de Anayasa’ya
yeni bir madde (14. Madde) eklenmifl ve
siyahlara oy hakk› tan›rken kad›nlara tan›nmam›flt›r. Stanton, Anthony maddeye
karfl› kampanya yürütmüfl ancak ç›kmas›na engel olamam›fllard›r. Kad›nlarla ve il-
1-14 Ekim 2010
“… Ezilmemizin ajanlar› olarak erkekleri görüyoruz. Erkek egemenli¤i en eski,
en temel hakimiyet biçimidir. Di¤er tüm sömürü ve bask› biçimleri (›rkç›l›k,
kapitalizm, emperyalizm vd) erkek egemenli¤inin genifllemifl halidir: erkek
kad›na hakimiyet kurar, birkaç erkek de di¤erlerine…”
gac›lar aras›nda bölünme oldu.
Ayn› zamanda kurulan sendikal önderlik ile yükselen iflçi hareketi de kad›n
iflçileri örgütlemeye ilgi göstermiyordu.
Yaln›zca IWW (Dünya Sanayi ‹flçileri Sendikas›) uzun saatler oldukça az ücretle
çal›flan kad›n iflçileri örgütlemek için çaba
gösterdi. Binlerce kad›n iflçi konfeksiyon
iflçisiydi. Baz›lar› kad›n olan anarflistler,
sosyalistler, Marksistler iflçiler aras›nda
çal›flt› ve onlar› örgütledi. Bunlar aras›nda
Emma Goldman, Ella Reevs Bloor,
Mother Jones, Sojoumer Truth yer
almaktayd›. 1880’lerde militan mücadele
ve bask› dönemin kural› olmufltu. Oy hakk› isteyen önderlerin önemli bir k›sm› iflçilerin sömürülmesine ilgi göstermiyordu
ve onlar›n hareketini desteklemedi. Yüzy›l›n sonlar›na do¤ru ve 20. Yüzy›l›n bafl›nda iflçi s›n›f› kad›n hareketi h›zl› flekilde geliflti. Bunun en yüksek noktas› 1909’da
konfeksiyon iflçisi yaklafl›k 40 bin kad›n›n
greviydi. Sosyalist kad›nlar Avrupa’da oldukça aktifti ve Eleanor Marx, Clara
Zetkin, Alexandra Kollantai, Vera
Zasulich gibi önder komünist kad›nlar
iflçi kad›nlar›n örgütlenme mücadelesinin
en ön saflar›ndayd›lar. Binlerce iflçi kad›n
örgütlendi ve kad›n gazeteleri ve dergileri bas›ld›. Kopenhag’daki ‹kinci Enternasyonal Kad›n ‹flçiler Konferans›’nda Clara
Zetkin, Alman komünistler ve uluslararas› kad›n hareketinin ünlü önderleri Amerikan kad›n iflçilerinin mücadelesinden etkilendiler ve 8 Mart’› enternasyonal düzeyde Kad›nlar Günü olarak anmak için
bir karar› kabul ettiler.
Yüzy›l›n sonunda ABD’de kad›n›n konumu oldukça de¤iflti. Oy haklar› olmasa
da e¤itim, mülkiyet haklar›, istihdam alanlar›nda çok say›da hak elde ettiler. Bu nedenler oy hakk› talebi öne ç›kabildi. Hareket daha muhafazakar bir yaklafl›ma
döndü, oy hakk› elde etme sorununu di¤er toplumsal ve siyasi konulardan ay›rd›lar. Esas taktikleri imza toplama ve senatörler aras›nda lobi yapma vb oldu.
1914’de Alice Paul’un ‹ngiliz oy hakk›
mücadelecilerinin grev gözcülü¤ü, açl›k
grevi, oturma eylemi gibi militan taktiklerini tan›tmas›yla beraber daha aktif hale
geldi. Aktif kampanyalar› ve militan taktikleri sayesinde Amerika’da kad›nlar
1920’de oy hakk›n› elde ettiler. ‹ngiltere’de kad›n hareketi Amerika’daki hareketten sonra bafllad› fakat 20. Yüzy›l›n
bafl›nda Emmeline Pankhurst, k›zlar›
ve destekçilerinin benimsedi¤i militan
taktiklerle taleplerine dikkat çektiler ve
talepleri için çok kez hapse düflerek militan bir yön çizdi. 1903’de daha eski örgütlenmelerin çal›flma tarz›ndan hayal k›r›kl›¤› yaflay›nca Kad›nlar›n Sosyal ve Siyasi Birli¤i’ni (WPSU) kurdular. WSPU oy
hakk› ajitasyonuna öncülük etti. Ancak
Birinci Dünya Savafl› 1914’de ç›k›nca ‹ngiliz Hükümetiyle uzlaflt›. Hem ABD’de
hem de ‹ngiltere’de hareketin önderleri
beyaz ve orta s›n›ftand›lar ve taleplerini
orta s›n›f kad›n›n talepleriyle s›n›rlad›lar.
Yaln›zca sosyalist ve komünist kad›nlar
oy hakk› talebinin mülkiyetle s›n›rland›r›lmas›na karfl› ç›kt›lar ve taleplerini geniflleterek iflçi s›n›f› kad›nlar› da dâhil tüm
kad›nlar için oy hakk› istediler. Kad›nlar›n
oy hakk› talebi için farkl› kitle örgütlenmeleri kurdular. Kad›n hareketi Büyük
Bunal›m, faflizmin yükselifli ve dünya savafl› dönemlerinde devam etmedi. ‹kinci
Dünya Savafl› sonras› dönemde Amerika
ekonomisinin h›zla büyüdü¤üne ve orta
s›n›f›n geniflledi¤ine tan›kl›k etti. Savafl y›llar›nda kad›nlar ekonomiyi döndürmek
için her türlü iflte çal›flt› fakat savafl ertesinde ifli b›rakmalar› ve iyi birer ev han›m› ve anne olmalar› için teflvik edildiler.
Bu refah ve memnuniyet balan›
1960’larda sona erdi. Siyah temel haklar
hareketiyle beraber toplumsal huzursuzluk taban kazand› ve sonras›nda savafl karfl›t› hareket (Vietnam Savafl›na karfl›) ortaya ç›kt›. Bu büyük bir kargafla dönemiydi.
Çin’de bafllayan Kültür Devrimi de etkisini gösterdi. Üniversite ö¤rencileri aras›nda siyasi faaliyetler artt› ve bu sosyal ve siyasi kargafla atmosferinde kad›n hareketi
bir kez daha olufltu, bu kez ilk olarak üniversite ve fakülte ö¤rencilerince bafllat›ld›.
Kad›nlar iflte, ücrette ve toplum içinde
bütünlüklü olarak tüm tutumlarda ayr›mc›l›kla karfl›laflt›klar›n›n fark›na vard›lar.
Tüketici ideoloji de ayn› zamanda sald›r›
alt›ndayd›. Simone de Beauvoir
1949’da ‹kinci Cinsiyet kitab›n› yaz›flt› ancak etkisi flimdi hissediliyordu. Betty
Friedan Kad›nl›¤›n Gizemi’ni 1963’te
yazd›. Kitap oldukça popüler oldu.
1966’da Ulusal Kad›n Örgütünü kurarak
kad›n›n karfl›laflt›¤› ayr›mc›l›¤a karfl› ç›kt›
ve eflit haklar için mücadele etti. Ancak
ba¤›ms›z kad›n hareketi (radikal feminist
hareket) ö¤renci hareketi içinde daha solcu bir yaklafl›mla ortaya ç›kt›. fiiddet d›fl›
Ö¤renciler Koordinasyon Konseyi’ndeki
(SNCC) (siyahlar›n temel haklar› için
kampanya yürütüyorlard›.) beyaz erkek
ve kad›nlar› 1968’deki Chicago Kongresi’nde siyahlar›n kurtulufl mücadelesinde
yaln›zca siyahlar›n olmas› gerekti¤i sebebiyle örgütten at›ld›lar. Benzer flekilde kad›n›n kurtuluflu için kad›n mücadelesi fikri
temel kazand›. Bu temelde Demokratik
Toplum ‹çin Ö¤renci’nin (SDS) kad›n üyeleri örgütün Haziran 1968 Kongresi’nde
kad›n›n kurtuluflunun ulusal konseyin bir
parças› olmas›n› talep ettiler. Ancak ›sl›kland›lar ve reddedildiler. Birçok kad›n örgütten ayr›ld› ve Chicago’da Kad›nlar›n
Radikal Eylem Projesi (WRAP) adl› örgütü kurdular. Yeni Üniversite Konferans›
(NUC-sosyalist bir Amerika isteyen üniversite ö¤rencilerinin, çal›flanlar›n ve ö¤retim üyelerinin ulusal düzeydeki örgütlülü¤üdür) üyesi kad›nlar yerel Kad›n Komitesi kurdular. Chicago’dan Marlene Dixon ve Naomi Wisstein buna öncülük
ediyordu. Shulamith Firestone ve Pamela Allen benzer çal›flmalar› New
York’ta yapt› ve New York Radikal Kad›n
(NYRW) örgütünü oluflturdular. Bunlar›n
hepsi yasalar› de¤ifltirerek ve anayasa
maddelerinde eflitlik sa¤layarak kad›n›n
ezilifline çözüm bulan liberal görüflü reddettiler ve toplumun tüm yap›s›n›n de¤iflmesi gerekti¤ine inand›lar. Bu nedenle
kendilerini radikal olarak tan›mlad›lar.
Sosyalist parti, SDS, Yeni Sol (Bu örgütlerin ya Troçkist ya da Küba devrimini örnek ald›klar›n› not etmek gereklidir.) gibi
karma gruplar›n ve partilerin (kad›n ve erkek) kad›n›n kurtulufl mücadelesini ileriye
tafl›yamayaca¤› ve partilerden ba¤›ms›z bir
kad›n hareketine ihtiyaç duyuldu¤u fikrini
savundular. NYRW’nin ilk kamusal eylemi kad›n hareketini ulusal düzeyde flöhrete ulaflt›ran Miss Amerika güzellik yar›flmas›n› protesto etmeleriydi. Bir y›l sonra
NYRW Redstockings ve WITCH (Kad›nlar›n Cehennemden Uluslararas› Terörist
Komplosu) olarak ikiye ayr›ld›lar. Redstockings manifestolar›n› 1969’da yay›nlad›lar ve bu sayede radikal feminizmin duruflu ilk defa net flekilde ortaya konuldu.
“… Ezilmemizin ajanlar› olarak erkekleri görüyoruz. Erkek egemenli¤i en eski, en temel hakimiyet biçimidir. Di¤er tüm sömürü ve bask›
biçimleri (›rkç›l›k, kapitalizm, emperyalizm vd) erkek egemenli¤inin
genifllemifl halidir: erkek kad›na hakimiyet kurar, birkaç erkek de di¤erlerine…” “K›zkardefllik güçlüdür” ve
“kiflisel olan siyasidir” sloganlar› oldu ve
genifl bir destek kazand›lar. Bu s›rada SDS
kad›n›n Kurtuluflu üzerine konumunu belirten belgeyi Aral›k 1968’de yay›nlad›.
Bunda kad›n farkl› görüfl aç›lar›ndan tart›fl›ld›. Kathy McAfee ve Myma Wood
Ekmek ve Güller’i yazarak mücadelenin yaln›zca kapitalizmin ekonomik sömürüsüne (ekmek) karfl› olamayaca¤›n›, ayn›
zamanda kad›n›n karfl›laflt›¤› psikolojik ve
toplumsal bask›y› (Güller) da içermesi gerekti¤ini vurgulad›lar.
Bu dönem oluflan kad›n gruplar›n›n
yay›nlad›¤› çeflitli yay›nlarda sürdürülen
tart›flmalar ciddi flekilde ele al›n›yordu ve
yaln›zca ABD’de de¤il di¤er ülkelerdeki
kad›n hareketlerini ak›mlar› da etkiliyordu. Bu gruplar esas olarak bilinç yükseltme amac›yla hiyerarflik olmayan küçük
çevreler biçimindeydi. Bu flekilde kad›n
hareketi içinde sosyalist feminist ve radikal feminist ak›m ortaya ç›kt›. Böylece kad›n›n ezilmesi üzerine çok say›da soru ve
bak›fl aç›s› a盤a ç›kt›. 1960’lar›n sonlar›n-
da ve 70’lerin bafllar›nda ABD’de ve Bat›
Avrupa’da “farkl› gruplar farkl› devrim vizyonlar›na sahipti. Bunlar feminist, siyah,
anarflist, Marksist-Leninist ve devrimci siyasetin di¤er versiyonlar›yd›, fakat herhangi bir devrim biçimi kap›ya dayand›¤›nda bu bölünmelerin bitece¤i inanc› vard›.”
(Barbara Epstein) Sosyalist (Marksist) ve
radikal feministler devrim amac›na sahipti.
‹lk dönemde feministler Marksist teoriye
ve üretim, yeniden üretim, s›n›f bilinci ve
emek gibi temel kavramlara tutunuyorlard›. Fakat hem sosyalist feministler hem de
radikal feministler Marksist teoriyi kad›n›n
konumuna dair feminist anlay›flla birlefltirmek için de¤ifltirmeye çal›fl›yorlard›. Ancak 1975’den sonra bir yön de¤iflikli¤i oldu. Sistemik analizler (kapitalizmin, mevcut toplumsal yap›n›) kültürel feminizm
olarak ele al›nd› veya yeniden biçimlendirildi. Kültürel feminizm erkek ve kad›n›n
temel olarak farkl› olduklar› fikrinden yola ç›k›yorlard›. Patriyarkal bask›n›n kültürel yanlar›na yo¤unlafl›yorlar ve bu alanda
reform hedefliyorlard›. Radikal ve sosyalist feminizmden farkl› olarak kapitalizmin
elefltirisini reddetmifller ve kad›n›n ezilmesinin temelinde patriyarka oldu¤unu
vurgulam›fllar ve ayr›l›kç›l›¤a yönelmifllerdir. 1970’lerin sonlar›nda 1980’lerde lezbiyen feminizm feminist hareket içinde bir
ak›m olarak ortaya ç›kt›. Ayn› zamanda
beyaz olmayan kad›nlar (siyahlar, ileri kapitalist ülkelerdeki üçüncü dünya kad›nlar›) süregelen feminist hareket üzerine
elefltiriler yönelttiler ve kendi feminist
versiyonlar›n› üretmeye bafllad›lar. ‹flçi s›n›f› kad›nlar›n›n iflyerinde eflit davran›fl,
çocuk bak›m› vb talepli örgütlenmeleri de
büyümeye bafllad›. ‹leri kapitalist ülkelerde feminist hareket beyaz, orta s›n›f, e¤itimli kad›nlara s›k›flm›flt› ve do¤rudan kendi yaflad›klar› sorunlara yo¤unlafl›yorlard›.
Bu ise küresel veya çokkültürlü feminizmi
ortaya ç›kard›. Üçüncü dünya ülkelerinde
kad›n gruplar› ayr›ca aktif hale geldi, ancak
tüm konular “sadece” kad›n konular› de¤ildi. Kad›na yönelik fliddet esas konuydu,
özellikle tecavüz fakat bunun yan› s›ra sömürgecili¤e ve yeni-sömürgecili¤e ba¤l›
sömürü, yoksulluk ve toprak a¤alar›n›n
sömürüsü, köylü sorunu, zorunlu göç,
apartheid ve ülkelerinde önemli olan birçok farkl› sorun da ele al›n›yordu. 1990’lar›n bafllar›nda post-modernizm feministler içinde etkili olmaya bafllad›.
Fakat feminizme karfl› feministlerin
kürtaj hakk›na muhalefet ad› alt›nda sa¤c›,
muhafazakar tepki 1980’lerde büyümeye
bafllad›. Ayr›ca feminizme aileyi y›kt›¤›, aile içinde kad›n›n rolüne vurgu yapt›¤› sebebiyle sald›r›lar oldu. Yine de feminist
perspektif yay›lmaya ve say›s›z aktivist
grup, tabanda sosyal ve kültürel projeler
geniflledi ve etkinli¤ini sürdürdü. Kad›n
çal›flmalar› da derinlemesine yay›ld›. Sa¤l›k
bak›m› ve çevre konular› da bu gruplar›n
birço¤unun gündemine girdi. Birçok feminist önder akademide görev üstlendi. Ayn› zamanda birçok önemli örgütün ve komitelerin birço¤u büyük kurumlara dönüfltü ve herhangi bir kurulu bürokratik
kurum gibi çal›flanlar›yla faaliyet yürüttü.
Aktivizm düflüfle geçti. 1990’larda feminist hareket daha çok bu kurumlar›n aktiviteleriyle akademik dünyada feministlerin yaz›lar›yla bilinir olmaya bafllad›. “Feminizm bir hareket olmaktan çok bir düflünce haline geldi ve öncesinde sahip oldu¤u nitelikli vizyonu yitirdi.” diye yazmakta Barbara Epstein Monthly Review
dergisinde. (May›s, 2001) 1990’larda iflçi
s›n›f›n›n ekonomik koflullar›nda artan uçurum, az›nl›klar›n ve orta s›n›f›n ezilifli, cinsiyet eflitsizli¤inin devam›, kad›na yönelik
artan fliddet, küreselleflme sald›r›s› ve halka etkisi, örne¤in üçüncü dünyada kad›n
vb geliflmeler Marksizm’e yönelik ilginin
yenilenmesine neden oldu. Ayn› zamanda
küreselleflme karfl›t› ve savafl karfl›t› hareketler örne¤inde oldu¤u gibi çeflitli siyasi
hareketlere kad›nlar›n özellikle de genç
kad›nlar›n kat›l›m› da artt›.
Bat›’da kad›n hareketinin geliflimi üzerine bu k›sa genel de¤erlendirmeyle beraber feminist hareket içinde temel teorik
ak›mlar›n konumlar›n› analiz edece¤iz.
(Devam edecek)
11 / DÜNYADAN
1-14 Ekim 2010
YEN‹ KADIN’dan yeni bir kampanya
Avrupa’da örgütlü olan Yeni Kad›n,
“Eflit ifle eflit ücret” bafll›¤›yla bir kampanya bafllatt›¤›n› duyurdu. Kampanyayla ilgili
olarak Regensburg Yeni Kad›n taraf›ndan
bir toplant› düzenlendi. Toplant›ya, Verdi’den (Alman Hizmet-‹fl Sendikas›) ve
YK’dan konuflmac›lar kat›ld›. Toplant›,
Ver.di Streik TV’nin haz›rlad›¤› k›sa bir
film gösterimi ile bafllad› ve ard›ndan Eflit
‹fle Eflit Ücret’in tan›m› yap›ld›. Homojen
‹fl: E¤itim düzeyi, k›dem, hizmet y›l›, meslek deneyimi, al›nan sorumluluk ayn› oldu¤u halde erkeklerin kad›nlardan daha fazla
ücret almas›. Bu fark temizlik iflçilerinden,
akademisyenlere kadar var. Hatta e¤itim
düzeyi artt›kça ücret fark› da art›yor ve
özellikle Almanya, Avusturya, Hollanda gibi geliflmifl ülkelerde bu fark % 26’lara kadar ç›k›yor(Destatis). Yafl ilerledikçe cinsleraras› ücret fark› daha da art›yor.
Avrupa Komisyonu’nun 2006-2010
y›llar› için haz›rlad›¤› Kad›n ve Erkek
Eflitli¤i için Yol Haritas›’nda; son y›llarda kad›nlar›n e¤itim düzeyindeki ve politi-
Nepal’de Maoistlerden
yeni hamle
Nepal’de Nepal Birleflik Komünist Partisi(Maoist), parlamentoda
yedi turdur sonuçsuz kalan ve siyasi bir krize dönüflen baflbakanl›k seçiminin önünü açmak için Baflbakan aday›n› geri çekti.
Yap›lan aç›klamada, Prachanda yoldafl›n parlamentonun yedi seferdir hükümeti seçememesini protesto etmek için
adayl›ktan çekildi¤ini belirtti. Ne Prachanda ne de en büyük rakibi olan Nepal
Kongresi’nin aday›, mecliste yedi seferdir
tekrarlanan seçimlerde hükümet kurmak
için yeterli ço¤unlu¤u sa¤layabilmiflti. Nepal’de, önceki Baflbakan Madhav Kumar
Nepal’in Maoistlerin etkili muhalefeti
karfl›s›nda istifa etti¤i 30 Temmuz tarihinden bu yana hükümet oluflturulamad›.
Nepal Birleflik Komünist Partisi-Maoist
meclisteki sandalyelerin ço¤unlu¤unu
elinde tutuyor ama di¤er partilerin deste¤i olmadan hükümet kuracak ço¤unlukta ise de¤il.
AFP haber ajans›na konuflan Maoist
liderlerden Baburam Bhattarai, “Ülke, politikac›lar›n karars›zl›¤›n›n esiri haline geldi” dedi. Bhattarai, “Ulusal birlik
hükümeti kurulmas› yolunda partiler aras›nda bir mutabakata var›lmas› için yeni
bir bafllang›ç yap›lmas›n› sa¤lamak istiyoruz. Bu yüzden, yar›fltan çekilmeye karar
verdik” diye konufltu.
Yeni hükümet için bir sonraki oylaman›n 26 Eylül’de tarihinde yap›lmas›
planlan›yordu ama oylaman›n ertelenebilece¤i belirtiliyor.
Nepal parlamentosu, ülkenin savafl
sonras› bar›fl sürecini tamamlamak ve yeni bir anayasa haz›rlamak için 2008 May›s›’nda 2 y›ll›¤›na seçilmiflti. Fakat Maoistler ile rakipleri aras›ndaki anlaflmazl›klar›
çözemeyen parlamento bugüne kadar
her iki görevini de yerine getiremedi.
Berlin
AT‹F Berlin Türkiyeli ‹flçiler Derne¤i
olarak Almanca ve Türkçe konuflmalar ve
sloganlarla cuntay› lanetledi¤imiz mitingimiz
canl›, renkli ve coflkulu geçti. Yap›lan konuflmalarda 12 Eylül’den hesab› ancak devrimcilerin sorabilece¤i ve bu görevin devrimcilerin omuzlar›nda oldu¤u anlat›ld›.
Mitingde Partizan ve AT‹F ad›na iki
konuflma yap›ld›. Avrupa Demokratik Kitle
Örgütleri Platformu ad›na ç›kan bildiri de
okundu. 12 Eylül’ün sorumlular›ndan hesap
soran ve faflizmi lanetleyen sloganlar ve bitifl
konuflmas›yla miting noktaland›.
(AT‹F-Berlin Türkiyeli ‹flçiler
Derne¤i Bas›n Bürosu)
kada temsil say›s›ndaki ve mesle¤i olan kad›n say›s›ndaki art›fla ra¤men bu fark›n
özellikle özel sektörde giderek daha da
artt›¤›na dikkat çekiliyor. Buna da “küreselleflme” gere¤i olan mobil ve esnek çal›flma taleplerine kad›nlar›n “aile içi görevlerinden” dolay› uyum sa¤layamamalar› neden olarak gösteriliyor. Bak›m hizmetleri
toplum taraf›ndan paylafl›lmad›¤› için bu
tespit bafllang›çta do¤ruymufl gibi görünüyor. Fakat yine “küreselleflme”nin gere¤i
olan informal ve k›sa süreli (mini job) ifllerdeki kad›n say›s›na bakt›¤›m›zda erkek
say›s›ndan fazla oldu¤unu görüyoruz. Güvencesiz ve kay›t d›fl› ifllerde daha çok kad›nlar (çocuklar) çal›fl›yor.
Özce, kad›n eme¤i bu gerekçelerle
ucuzlat›l›yor. Bu ucuzluk; göçmen iflçilerin, tafleron firmalar›n ya da sömürge, yar›-sömürge ülkelerin ucuz ifl gücünün ya
da Kürt iflçilerin (inflaatta, ayçiçe¤i, f›nd›k
ve pamuk tarlalar›nda) ucuza çal›flarak;
“Emek Borsas›’ndaki” genel ücretleri
düflürmesi gibi erkek iflçiler için de bir teh-
dit unsuru ve bu yüzden
ortak bir mücadeleyi
gerektiriyor. Ancak göçmen iflçilere ya da Kürt iflçilere karfl› bu yönde nas›l milliyetçi bir sald›r› varsa, kad›nlara yönelik de bir
o kadar ataerkil önyarg›lar var. Kad›n›n
çal›flmamas› ve evde ucuza “sa¤l›kl›, gürbüz nesiller (iflçiler)” yetifltirmesi gerekti¤i gibi (evinin han›m›, namuslu fedakar
kad›n).
Toplant›da Verdi’den kat›lan konuflmac›, kad›nlar›n her zaman aileye ek gelir getirenler olarak görüldü¤ünü, kad›n
ve erkek tam süreli çal›fl›yorsa vergi kesintilerini azaltmak için kad›n›n çal›flma süresini azaltmak zorunda kald›¤›n›, asl›nda bunun devletin kad›na bak›fl aç›s›n›n (Aile
Bazl› Ücret) 19. yüzy›ldakiyle ayn› oldu¤unu gösterdi¤ini ve hala de¤iflmedi¤ini belirtti. Ayr›ca sendikalarda çal›flan kad›n say›s›n›n az oldu¤unu ve sendikalardaki kad›n say›s›n› ve bak›fl›n› güçlendirmemiz ge-
Fransa’da 7 ayda 5. grev
Fransa’da hükümetin ekonomi politikalar›na karfl› toplumsal tepki büyüyor.
Hükümetin emeklilik reformunu protesto
etmek amac›yla sekiz sendikan›n ça¤r›s›
üzerine ülke genelinde greve gidildi. Hava
ve demiryolunda ulafl›m felç olurken, ülke
genelinde organize edilen 232 gösteriye
yaklafl›k 3 milyon kifli kat›ld›. Hükümet her
zamanki gibi greve kat›l›m›n düflüklü¤ünden dem vurdu.
Mart ay›ndan bu yana Fransal› emekçiler beflinci kez greve ve ülke çap›nda eylemlere ça¤r›ld›. 7 Eylül’deki güçlü grevin
ard›ndan sekiz sendikan›n ça¤r›s› üzerine,
kamu ve özel sektörde 23 Eylül günü yeniden greve gidildi. 7 Eylül’de 2,7 milyon
kifli sokaklara ç›km›fl ancak buna ra¤men
hükümet geri ad›m atmayarak yasal emeklilik yafl›n› 60’tan 62’ye yükselten reformu
parlamentodan geçirtmiflti.
Sol muhalefetin deste¤ini de alarak hükümete geri ad›m att›rmak isteyen sendikalar›n ça¤r›s›yla greve baflta hava ve de-
miryolu ile ulusal e¤itim olmak üzere kamu ve özel sektörde yo¤un kat›l›m sa¤land›.
Kamu ve özel sektörde 15 gün önceki
eyleme göre kat›l›m oranlar›n›n daha düflük oldu¤u gözlendi. Ancak sendikalar,
özellikle sokaklara daha fazla insan
ç›karmay› baflararak gücünü korudu.
Cumhurbaflkanl›¤› da greve kat›l›m›n düflük oldu¤unu söyleyerek, halk›n emeklilik
reformuna olan deste¤inin artt›¤›n› savundu. Oysa yap›lan kamuoyu yoklamalar› ve büyüyen toplumsal tepki halk›n ço¤unlu¤unun
hükümetin emeklilik reformuna
karfl› oldu¤unu gösteriyor.
Cumhurbaflkan› Nicolas Sarkozy, seçildi¤i 2007’den bu yana
giriflti¤i bütün reformlar ve “aç›l›m” ad› alt›nda yürüttü¤ü politikalar karfl›s›nda büyük tepkiyle
karfl›laflt›. Geçen sürede baflar›s›z
olan ve manevra alan› giderek da-
EVRENSEL BAKIfi
Irkç› yükselifle inat,
emekçiler hedefe kilitleniyor
rekti¤ini vurgulad›.
Teknolojideki ve e¤itim olanaklar›ndaki bu kadar geliflmeye ra¤men 1800’lü y›llardaki tekstil iflçilerinden günümüze de¤iflen fazla bir fley yok. Bizler yine evde ücretsiz bak›c›, d›flar›da ucuz ve yedek ifl gücüyüz. Ve yine yeterince örgütlü ve bilinçli de¤iliz. Günde ortalama 16-17 saat çal›flt›¤›m›z halde bu, ne günümüze ne de gelece¤imize yans›mad›¤› gibi yaflland›¤›m›zda da bizi korkunç bir yoksulluk bekliyor.
Kad›nlar yoksullafl›yor. Yoksulluk kad›nlafl›yor. Asl›nda biz kad›nlar özellikle
hizmet sektöründe ücretli ve ücretsiz çal›flarak; kapitalist devletin yaratt›¤› pisli¤i
temizleyip; ay›plar›n› örterek, onun sosyal
bir devletmifl gibi görünmesini sa¤l›yoruz.
ralan Sarkozy’nin elinde bir tek “baflarma”
umuduyla emeklilik reformu kald›. Özellikle bir dizi skandalla giderek zay›flayan
Sarkozy, 2012 Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri öncesi bu projesini geçirmek için yo¤un
bask› uyguluyor. Cumhurbaflkanl›¤› kampanyas› s›ras›nda medya manipülasyonlar›
ve “kopufl” vaatleriyle genifl bir kitleyi etkileyen Sarkozy, Cumhurbaflkanl›¤› görevinin üçüncü y›l› doldu¤unda yap›lan anketlerde son 30 y›l›n en sevilmeyen Cumhurbaflkan› haline geldi.
12 Eylül AFC’si Avrupa’da lanetlendi!
Hamburg
11 Eylül’de Altona semtinde bir miting
gerçeklefltirildi. Çeflitli kurumlar›n da destekledi¤i etkinlikte 12 Eylül’ün nedenleri ve
bilançosu anlat›ld›. S›k s›k at›lan sloganlarla
da 12 Eylül’de yaflam›n› yitiren devrim flehitleri bir kez daha an›ld›. Yine miting s›ras›nda
haz›rlanan Almanca bildiriler da¤›t›ld›.
‹sviçre
11 Eylül 2010 tarihinde Zürih’te ‹T‹F
taraf›ndan “30. Y›l›nda Askeri Faflist
Cuntan›n Nedenleri ve Sonuçlar›” adl› panel gerçeklefltirildi.
Federasyon temsilcisinin, kat›l›mc›lar›
selamlamas›n›n ard›ndan, panele Y›lmaz
Güney flahs›nda devrim ve demokrasi
flehitleri için sayg› durufluyla bafllan›ld›.
‹T‹F temsilcisi yapt›¤› konuflmada Türkiye’de yaflanan son dönemlerdeki hukuksuzluklara dikkat çekerek, ‹flçi-Köylü
gazetesinin bir ay kapat›lmas›n›n, referanduma bir gün kala 100’ün üzerinde insan›n keyfi bir flekilde evlerin bas›larak gözalt›na al›nmas›n›n ve yine eylemsizlik karar›ndan yararlanarak 9 HPG gerillas›n›n
katledilmesinin, mevcut TC zihniyetinin
12 Eylül’ün devamc›s› oldu¤unun önemli
kan›tlar› oldu¤unu söyledi. Ard›ndan ilk sözü 12 Eylül Faflist Cuntas›n› hapishanede politik tutsak olarak karfl›lam›fl, araflt›rmac›-yazar Yusuf Köse dönemin a¤›r bilançosunu
detayl› bir flekilde aktararak 12 Eylül’ün vahfletine dikkat çekti. Son bölümde kat›l›mc›lara söz hakk› verilerek gelen soru ve düflünceler al›nd›.
(‹sviçre ‹K Okurlar›)
Köln
AT‹K Köln’de “30. y›l›nda nedenleri ve
sonuçlar›yla 12 Eylül Askeri Faflist Cuntas›”
konulu bir sempozyum gerçeklefltirdi. Y›lmaz Güney’in de an›ld›¤› etkinlikte bir de
kültürel bölüm gerçeklefltirildi. 700 civar›nda Türkiyeli iflçi ve emekçinin kat›ld›¤› etkinlikte Partizan, TUYAB, ADHK, AvEG
KON, YEK-KOM, B‹R-KAR, Yaflanacak
Dünya, MLPD stantlar› aç›ld›.
Yap›lan sempozyuma AT‹K Baflkan›
Musa Demir, BDP temsillcisi Faik Ya¤›z,
K›z›l Bayrak temsilcisi Sinan Demirci, Senarist ve Film yap›mc›s› Önder Çakar,
sendika e¤itim uzman› Volkan Yarafl›r, yazar Mukaddes Erdo¤du Çelik, Ankara
Alevi Enstitüsü Baflkan› Prof. Cengiz Güleç ve Avukat Ercan Kanar kat›ld›.
Sunumlar›n ard›ndan yap›lan kültürel
bölümde sahne alan P›nar Sa¤, Nurettin
Rençber ve Grup Hayk›r›fl türkü ve
marfllar›yla dinleti sundular. Köln Özgün
Halk Ekibi’nin sahne ald›¤› etkinlikte, Me-
dine Akbafl taraf›ndan; o¤ullar› katledilen,
kay›p olan analar› konu alan bir tiyatro gösterimi sunuldu. Sloganlar›n hayk›r›ld›¤› etkinlikte Y›lmaz Güney’in hayat›n› anlatan bir
sinevizyon ve 12 Eylül belgeseli gösterildi.
Londra
12 Eylül Askeri Faflist Cuntas›, tarihin
kara sayfalar›nda yerini al›fl›n›n 30. y›l›nda
Londra’da AT‹K-Londra Komitesi, AvEGKON, ‹ngiltere Alevi Kültür Merkezi, Yüz
Çiçek Açs›n Kültür Merkezi, ve FED-B‹R
kurumlar› taraf›ndan örgütlenen bir panel
ile lanetlendi!
Panelde FED-B‹R taraf›ndan sunulan 12
Eylül ve Kürtler, AT‹K Londra Komitesi taraf›ndan sunulan 12 Eylül ‹flçi S›n›f› ve Sendikalar-Kültür Sanat, AvEG-KON taraf›ndan
‹flçi-köylü 73
sunulan 12 Eylül ve Cezaevleri-Kad›nlar, ‹ngiltere Alevi Kültür Merkezi taraf›ndan sunulan 12 Eylül ve Aleviler ve Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi taraf›ndan sunulan 12
Eylül Genel Hukuku ve Göçmenler bafll›klar› alt›nda cuntan›n dünden bugüne etkileri
masaya yat›r›ld›.
12 Eylül günü de yine ayn› bileflenlerin
örgütledi¤i bir toplant› Avrupa Karabal›lar
Derne¤i lokalinde gerçeklefltirildi. Sinevizyon gösterimi ve 12 Eylül’ü bizzat yaflam›fl
kat›l›mc›lar›n da söz ald›¤› bir sohbet toplant›s› gerçeklefltirildi.
Strazburg
Strazburg Mezopotamya Kültür
Merkezi’nde “12 Eylül ve Sonuçlar›” konulu bir panel düzenlendi. 12 Eylül askeri darbesinin birçok cepheden tahribatlar yaratt›¤›n›n anlat›ld›¤› paneli Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM), Avrupa
Türkiyeli ‹flçiler Konfederasyonu
(AT‹K), Avrupa Demokratik Haklar
Konfederasyonu (ADHK) ve Demokratik ‹flçi ve Gençlik Federasyonu (D‹DF)
örgütledi.
Panelistler CDK temsilcisi Hüseyin
Kurtulufl, AT‹K temsilcisi Mehmet
Cihan, D‹DF Yönetim Kurulu Üyesi ‹brahim Balc› ve ADHK temsilcisi Yusuf Demir, “12 Eylül ve Emek Cephesi”, “12 Eylül
ve Cezaevi”, “12 Eylül ve Göç”, “12 Eylül ve
Kürt Hareketi” bafll›klar› hakk›nda tart›flma
yürüttüler.
Ulm
“12 Eylül’den 12 Eylül’e Bitmeyen Vahflet Düzeni Sürüyor” ad› alt›nda düzenlenen
panel 12 Eylül Pazar günü Burgerhausmitte
salonunda DEKÖP-Ulm bileflenleri olarak
gerçeklefltirildi. Panele araflt›rmac› yazar
Arif Bilgin, AABF Baden Würtemberg
temsilcisi, Özcan An›l ve Haydar Munzur konuflmac› olarak kat›ld›. “12 Eylül” adl› belgesel filmin gösterimi s›ras›nda duygu
dolu anlar yafland›.
Irkç› milliyetçi yükseliflin en h›zl› art›fl gösterdi¤i dönemler,
ayn› zamanda sistemin krizinin derinleflti¤i dönemlerdir. Faflizmin rengi de bu yükselifle paralel olarak daha koyu bir hal al›r.
Emperyalist-kapitalist sistemin azami kâr h›rs›n›n yaratt›¤›
ekonomik-siyasal krizin, 2000’li y›llar›n bafl›ndan itibaren art›k
ötelenemez bir hal almas› da, tüm dünyada ›rkç›-milliyetçi dalgan›n bir kez daha h›zl› bir t›rman›fla geçmesini getirdi.
Sistemin öncü güçleri (ABD emperyalizminin öncülük etti¤i
güçler de denebilir) bir yandan ezilen halklar› aç›kça “terörist”
ilan ederek, dünyan›n bir baflka ucundaki ülkeleri birbiri ard›na
iflgal ederken, di¤er yandan da kendi iç politikalar›nda bu yönelime uygun politikalara yöneldiler.
‹çe dönük politikalarda da h›zl› bir de¤iflim yaflanmas›n›n kökeninde yatan esas nedenlerin bafl›nda ise krizin sadece emperyalizme ba¤›ml› ülkelerin halklar›n› de¤il emperyalist ülkelerin
halklar›n› da artan bir biçimde vurmas›, buralardaki emekçi y›¤›nlar›n h›zla yoksullaflmas›yd›.
Bu h›zl› yoksullaflman›n kendi içinde sisteme karfl› hoflnutsuzlu¤u büyütme riski tafl›mas›, bu art›fl›n ise sistemi tehdit eder
boyutta bir kalk›fla dönüflmesinin kaç›n›lmaz olarak görülmesi,
egemen s›n›flar›n kayg›lar›n› kâbusa dönüfltürmeye bafllad›.
Geçmifl deneyimler de göstermifltir ki, bu kayg›y›-kâbusu
bertaraf etmenin en etkili yollar›ndan biri ›rkç›-milliyetçi yönelime a¤›rl›k verilmesiydi! Dahas› bu politikan›n zaman içinde
ülke iç politikas›na damgas›n› vuracak boyutta ele al›nmas›yd›.
D›fl politika ile tam bir bütünlük-uyum içindeki bu yönelimin
hayata geçirilebilmesi için gerekli olan fley ilk etapta “d›fl düflman” yaratmada gösterilen çaban›n iç düflman yaratmada da
gösterilmesiydi. Bunun için fazla bir çabaya da ihtiyaç yoktu! “‹ç
düflman-lar” “el alt›nda” haz›rda mevcuttu zaten. Bir di¤er deyimle faflizmin kendini üst boyutlarda göstermesi olan ›rkç›-milliyetçi yönelimin “baflar›” flans›n›n artmas›n›n bir di¤er önemli
ön koflulu da bu yönelime-politikaya uygun bir flekillenifl içinde
olan, kemikleflmifl faflist kifliliklerin –egemen s›n›flarca- ülke yönetimine getirilmesidir. T›pk› geçti¤imiz yüzy›l›n ilk yar›lar›nda
ortaya ç›kan “Büyük Buhran” y›llar›nda Hitler, Mussolini, Franco vb. liderlerin iktidara tafl›nmas›nda oldu¤u gibi.
Ne “tesadüf” ki, kimilerince hala “demokrasinin befli¤i” olarak adland›r›lan Avrupa’da günümüz krizinin de en faflist denebilecek liderlerle afl›lmaya çal›fl›ld›¤›na flahit oluyoruz. Özü modern revizyonizmin (Rus Sosyal Emperyalizminin) çöküflü olan
“so¤uk savafl” döneminin sona ermesiyle birlikte, sosyal devlet
anlay›fl›n› h›zla terk etmeye bafllayan, Avrupa’n›n önde gelen emperyalist güçleri, efl zamanl› olarak da bu h›za ayak uyduracak,
bunda zorlanmayacak lider aray›fl›na girdiler.
Sosyal devlet anlay›fl›n›n h›zla terk edilmesinin, ayn› süreçte
derinleflme sinyalleri veren ekonomik-siyasal krizin sonucunda
yoksulluklar› artan, geçmiflte çetin mücadelelerle kazand›klar›
haklar› birbiri ard›na gasp edilmeye bafllanan emekçilerin eylemlerle sarst›¤› Avrupa ülkelerinin bafl›nda gelen Almanya’da Merkel’in, Fransa’da ise Sarkozy’nin (daha baflka ülkelerde ise benzerlerinin) ifl bafl›na getirilmesi de iflte bu sürecin ürünü oldu. Bu
liderlerin öncülü¤ünde geliflen-gelifltirilen yabanc›-göçmen düflmanl›¤›, bu düflmanl›¤›n meflrulaflt›r›lmas›na dönük bir dizi
yasay› da beraberinde getirdi.
Bu ülkelerin emekçi halklar› ile flu veya bu nedenle –ama
esas olarak da emperyalist politikalar sonucu- ülkelerini terk
ederek buralarda yaflamak-çal›flmak zorunda kalanlar aras›nda
düflmanl›k yaratma-büyütme politikalar›na a¤›rl›k verildi. Böylelikle iflsizli¤in, yoksullu¤un, krizin ve daha bir dizi y›k›m›n faturas›, göçmenlere-yabanc›lara ç›kar›lmak, bununla birlikte de hedef
flafl›rt›lmak istendi/isteniyor. Çünkü bu yönelim art›k bu ülkelerde resmi devlet politikas› haline gelmifl bulunuyor. Tüm dünyada etkili olan, ancak en belirgin olarak Avrupa’da görülen bu ›rkç›-milliyetçi, gerçek ad›yla ise faflist politikalar›n son kurbanlar›
ise Fransa’da yaflayan Romanlar oldu. Yüzy›llardan beri “dünyan›n lanetlileri” olmaktan kurtulamayan Romanlar, dünyan›n
gözü önünde alenen Fransa’dan sürgün edildiler. Son y›llarda
–ayn› politikalar sonucu- say›s›z göçmen eylemi ile sars›lan Fransa’da Romanlara dönük gerçekleflen bu uygulaman›n, 16-17
Temmuz gecesi h›rs›zl›ktan arand›¤› söylenen bir Roman gencin
jandarma taraf›ndan öldürülmesinden ve bunun akabinde toplanan Romanlar›n bir karakolu basmas›ndan sonraki döneme
denk gelmesi ise ayr› bir konu. Göçmen eylemleri de yine benzer öldürmeler sonucu meydana gelmifl, sonras›nda ise göçmenlere dönük yapt›r›mlar, yasalar da devreye sokularak art›r›lma
yoluna gidilmiflti –ki göçmenlere dönük uygulamalar olanca kat›l›¤›yla sürüyor.
Romanlara dönük uygulamalara-sürgünlere gelince, uygulama genifl y›¤›nlar›n tepkisini almakta gecikmedi. Avrupa Konseyi tepkiler karfl›s›nda Romanlar›n haklar›n›n korunmas› için giriflim bafllatt›¤›n› aç›klamak zorunda kald›. Sarkozy (bir bütün olarak da Frans›z hükümeti) di¤er ülkelerden, özellikle de Almanya’dan gelen tepkiler karfl›s›nda adeta flaflk›nd›! Çünkü Merkel
kendisine, Romanlar konusunda ayn› fikirde olduklar›n›, yak›nda
kendilerinin de Romanlar› s›n›rd›fl› etme niyetinde olduklar›n›
söylemiflti!
Roman (ve di¤er göçmenlerin) sorununun birçok Avrupa ülkesinde, emek cephesinde önemli geliflmelerin yafland›¤›, bunun
egemen s›n›flar› hayl› zora soktu¤u bir döneme denk gelmesi
gözlerden kaç›r›lmamal›d›r. Zira Romanlara dönük sürgünler,
birçok benzeri alanda da oldu¤u gibi, ayn› zamanda emekçilerin
hedefini flafl›rtma amaçl›d›r. Bu nedenle Avrupa’daki tüm ilerici,
devrimci, sosyalist güçleri, enternasyonalizmi iflçi s›n›f› içinde daha yayg›n ve yo¤un olarak propaganda etmeliler.
12 / KAVGA OKULU
‹flçi-köylü 73
Bir gün mutlak ölece¤im
Türkülerle gömün beni
Size veda edece¤im
Türkülerle gömün beni
Munzur’uma (Uso)… Çocuklu¤um, gençli¤im, yoldafl›m, kirvam… Da¤lara sevdal› yüreklerimiz, çünkü çocuklu¤umuzdan beri
da¤lar›n doruklar›nda büyümüflüz. “Dede ›mmu” (dede) ile koyunlara gidiflimiz ve “ade
man”›n (babaannesi) noni sor (ekmek k›zart›lmas›) ile bizi kuzulara ve ineklere gönderifli
halen akl›mda Uso. Yaramaz bir çocukluk dönemi geçirmifltik. Bütün köyün diline düflmüfltük, nas›l da arkam›zdan koflarlard›. Ama
sen flansl›yd›n Uso çünkü ayn› zamanda bütün
köylü ile aran çok iyiydi ve dayak yiyen hep
ben olurdum.
‹lkokulda benim bir üst s›n›f›mdayd›n.
Müzik dersinde ikimiz de “Bir gün Mutlak
Ölece¤im” türküsünü söylerdik ve tabii ö¤retmenden dayak yerdik. Her zaman ayn›
türkü ve hep dayak… Art›k arkadafllar aras›nda alay konusu olmufltuk. fiimdi bütün arkadafllar senden bahsederken güzel an›lar›n›
anlat›yor. Hayata hiç küsmeyen, sürekli güldüren arkadafl›m… En güzel an›lar›n› b›rak›p
erken gittin. Yoksulluk yüzünden köyümüzden tafl›nm›flt›k, sen Yenisahra’ya ben ise 1
May›s Mahallesi’ne. Ayr› de¤ildik ama bizim
K
‹
N
E
M
1-14 Ekim 2010
Munzur’uma
Siz 1 May›s’a tafl›nd›¤›n›zda inan en çok sevinen ben oldum kirvam. Ne de olsa hiç ayr›lmam›flt›k seninle.
2005-2006 y›llar›nda Proletarya Partisi’yle tan›flm›flt›n, o dönemki bak›fllar›n hiç
akl›mdan ç›km›yor kirvam. ‹lk görevinde ne
çekingen durmufltun… Evlere giderken hep
geride kal›fl›n, hiç konuflmay›fl›n sonras›nda
de¤iflmiflti. Art›k en önde giderdin ve gitti¤in
bütün ailelerle s›k› ba¤lar kurmufltun, t›pk›
köydeki gibi. “E¤er daha önce partiyle tan›flsayd›m kesinlikle askere gitmezdim,
partimle keflke daha önce tan›flsayd›m”
derdin.
‹lk korsan eylemde gaz bombas›n› yedi¤in
zaman “bu ne ya! ‹nsan burada savaflaca¤›na da¤da savafl›r daha iyi” demifltin.
Kirvam, kimileri hayal eder kimileri yaflar hayal ettiklerini. Sen düfllerinle prati¤ini birlefltiren oldun. Gidece¤ini bilmiyordum bir gün…
Ama sen benden önce davrand›n.
Murad›m› almam›fl›m
Hep a¤lay›p, gülmemiflim
A¤lamas›n dostum eflim
Türkülerle gömün beni
da¤lar gibi de¤ildi buras›. Sürekli da¤lar› hayal
eder ve “mutlak ama mutlak geri dönece¤iz”
diye yemin ederdik.
Saz›m› as›n duvara
Yaln›z kals›n baht› kara
Vasiyetim tüm dostlara
Türkülerle gömün beni
Ben okula giderken sen de temizlik firmas›nda iflçi olarak çal›fl›yordun. Okuldan kaçar
sürekli senin yan›na gelirdim. Sen yine kurnazl›k yapard›n “hadi flu iflleri beraber yapal›m” diyerek bütün iflleri bana yapt›r›rd›n.
Dersim deyince haberleri pür dikkat dinlerdim. Bir eylem olsa “acaba bizimkiler mi?”
diye sürekli medyay› takip ederdim. Dersim’de gerilla türküsünü söyleyiflin halen kula¤›mda. Nas›l bir zevkle ve inançla söylüyordun. Günler yine Temmuz’a devrilmiflti…
“Dersim Ovac›k’ta iki tane flehit var” dediklerinde o tarif edemedi¤im his do¤uyor.
Günler sonra teflhis ve yap›lan aç›klama… ‹lk
duydu¤umda herkes gibi inanamad›m, inanmak istemedim. Defalarca okudum aç›klamay›. Ama art›k bu bir gerçekti; sen gerçekler
için, halk›n için savaflmak üzere oradayd›n ve
flehitlik olsa da bu halk›n savafl›yd›. Faflizm bir
kez daha yenilmiflti halk savaflç›lar› karfl›s›nda,
biliyordum. Elbette bunun hesab› sorulacakt›r. Halk savaflç›lar›, k›rda-flehirde halk›m›z›n
oldu¤u her yerde hesab›n› soracakt›r. Halen
can yoldafllar›n Dersim da¤lar›nda. Sen flimdi
aln›m›zdaki k›z›l y›ld›zs›n Ferdi yoldafl…
Dersim da¤lar›nda bir flahan
Ç›kard› yoldafllar›n› pusudan
Asi bir çocuktur Munzur
Kavgan›n yi¤it savaflç›s›…
(Zile’den ‹K okuru)
Yaflamda ve kavgada çatal yürek
Ejderha olsa kar etmez
Ne kavgada ustal›¤›n
Nede çatal yürek civan oluflun
Kar etmez inceden inceye
içine dolan
Al›p götüren hasrete
(Ahmed Arif)
Dersim Ovac›k’ta Ferdi Karacan (Munzur)
ile birlikte flehit düflen Çi¤dem Y›lmaz’›n ailesine ‹flçi-Köylü gazetesi ve PfiTA olarak bir ziyaret gerçeklefltirdik. 18 Eylül Cumartesi
günü ailenin oturdu¤u Gazi Mahallesinde Çi¤dem’in amcas›, yengesi ve kuzeni ile sohbet ettik. Çi¤dem yoldafl etraf›nda geliflen sohbetimiz
s›ras›nda aile üyeleri ile bir de söylefli gerçeklefltirdik. Çi¤dem’in ailesine yazd›¤› mektubunu
geç de olsa ulaflt›rd›k.
- Çi¤dem ‹stanbul’da büyüdü. Ancak
atalar›n›n yaflad›¤› zulmü ve ac›lar› dilinden
hiç düflürmezdi….
Amca-‹smail Y›lmaz: Bizim aile Sivas
Koçgirili. Oraya da Mezopotamya’dan gelmifl.
Çerekan afliretindeniz. Bizim orada Koçgiri harekât› s›ras›nda 5 bine yak›n insan öldürülüyor.
Bizim ailemiz 400 y›ld›r Sivas’ta. Köyümüzün ismi Kanl›çay›r. Burada savafllar yaflanm›fl, binlerce insan öldürülmüfl. Çi¤dem’in babas› ortaokul
y›llar›ndan itibaren ‹stanbul’a geliyor. Y›l 72–73.
Babas› da siyasetin içindeydi. Dev-Sol’cuydu.
PUSULA
SINIF MÜCADELES‹NDE
E⁄‹T‹LM‹fi GÜÇLER‹N ROLÜ
Devrimci e¤itimin gereklili¤i ve zorunlulu¤u
konusunda herkes hemfikirdir. Ama ayn› anlay›fl
birli¤ini e¤itimin pratik olarak uygulanmas›
konusunda söylemek mümkün de¤ildir. Tabiî ki
burada sözünü etti¤imiz herhangi s›radan bir e¤itim de¤il, pratik süreci de içeren devrimci e¤itimdir. Sürecin sorunlar›n›n çözümünü içermeyen, ona hizmet etmeyen bir e¤itim faaliyeti baz›
teorik görüfllerin ezberlenmesini sa¤layabilir ama
s›n›f savafl›m›n›n hiçbir sorununun çözümüne
yard›mc› olamaz. ‹fade edilen fakat uygulanmayan
hiçbir fley gerçek manada hak edilen de¤ere kavuflamaz.
Hak edilen de¤ere kavuflmas› için düflünce
ve davran›fl birli¤inin olmas› laz›m. Al›nacak her
karar›n, politik yöneliflin bir uygulama süreci olmal›d›r. Uygulama süreci hesaplanmadan al›nan
her karar yeni s›k›nt›lara neden olabilir. Çünkü
karar›n uygulanmamas› pratik bir baflar›s›zl›kt›r. Baflar›s›zl›klar da devrimci heyecan›,
devrimci disiplini sakatlar. T›pk› Paulo Freire’nin
sözlerinde oldu¤u gibi: “Hakiki olmayan bir söz,
gerçekli¤i dönüfltüremeyen bir söz, kurucu ö¤elerinin
birbirinden kopar›lmas›yla ortaya ç›kar. Bir söz, eylem boyutundan yoksun b›rak›ld›¤› zaman, düflünmede otomatik olarak zarar görür. Sözün yerini bofl
laf, lafazanl›k, yabanc›laflm›fl ve yabanc›laflt›r›c› “d›r-
A¤›r iflkenceler gördü. Ayak tabanlar›n› kesip tuz basm›fllard›. Babas›
çok dirençliydi. Bir kolunu kes yine
de kimsenin ad›n› vermezdi. Annemler köyde uzun süre gerillaya
yard›m etmifl. Tabii kimsenin haberi yok. Gazi olaylar›nda silahlar at›l›nca annem; “‹smail, biz de gidelim.
Bakal›m gençler ne oldu? Biz önden yürüyelim.” Kimse bilmezdi
devrimcilere yard›m etti¤ini. 8–10
sene gerillaya yard›m etti. Geceleyin kalk›p gerillalara gizlice ekmek
yaparlarm›fl.
“Bizim ailede ilk Çi¤dem
Partizanc› oldu”
- Çi¤dem sizin yan›n›zda büyümüfl. Bize
biraz ondan söz eder misiniz?
Amca: Çi¤dem da¤lar› severdi. Bir gün köye gittik. Çi¤dem bu, durur mu? Da¤lara t›rmanmaya bafllad›. “K›z›m dur gitme” dedim
ama bofluna. Çi¤dem’in öyle bir fleyi vard›. Gidece¤im dedi mi onu kimse yolundan çeviremezdi. Yapaca¤›m dedikten sonra yapard›.
Evimize devrimciler sürekli gelip giderdi.
Çevresinde devrimciler vard›. Gerillaya kat›lanlar oldu. ‹lk bafllarda SODAP’l›larla tan›flt›. Lise
1’de SODAP’l›larla hareket etti. Eve gelip giden
daha sonra gerillaya kat›lan yurtseverlerden etkilendi. Dev-Sol’cular bize geliyordu. Ama Çi¤dem’in bir do¤rusu vard›. O öyle giderdi. Bizim
ailede ilk Çi¤dem Partizanc›-T‹KKO’cu oldu.
Kendisi aray›p buldu. Do¤rudan bizden etkilenseydi T‹KKO’cu olmazd›. Gazi’de 17’ler anmas› vard›. Esnafa kepenk kapatma ça¤r›s› yap›yorlar. Benim ye¤enin dükkân› var. Çi¤dem geliyor, “Do¤an dükkân› kapat” diyor. Do¤an beni
arad› durumu anlatt›. Tabii Çi¤dem’de hiç taviz
yok; akrabas›, tan›d›k olmas› hiçbir fleyi de¤ifltirmiyor.
Volkan-Kuzeni: Cibali Lisesi’nde okudu.
Orada ya sa¤ ya da solda kalmas› gerekiyordu.
Sa¤da kalamayaca¤›na göre soldan yana tav›r ald›. Çünkü ailesi geçmifli hep soldayd›. En çok
Okmeydan› ve Alibeyköy’de bulundu.
“Sen ne biçim muhtars›n
bafl›m›za bela oldun”
- Çi¤dem gerillada iken ailesine devletin
herhangi bir bask›s› oldu mu?
Amca: Babas›n› sürekli karakola ça¤›r›yorlar. Kaymakam; “sen ne biçim muhtars›n
bafl›m›za bela oldun” diyor. Cenazeden sonra köye gelmifller biz madenciyiz diye. Abim
öyle olmad›¤›n› anlam›fl. Köylüler bunlar› s›k›flt›r›nca kaç›yorlar. Bizim köyde Dev-Sol’dan bir
kad›n gerilla vuruldu 93’te. Aslando¤mufl’luydu.
O Çi¤dem’in köyünde vuruluyor Çi¤dem de
onun köyünde böyle bir tesadüf. Dev-Sol’cular,
PKK’liler gelip gidiyordu öncesinde bizim köye.
“‹nand›¤› düflünce u¤runa gitti.
Sayg› duyuyorum.”
- Çi¤dem bir gerilla olarak topra¤a düfltü. Siz onun mücadelesi hakk›nda ne düflünüyorsunuz?
Amca: Kendi düflüncesidir. Düflüncesine
sayg› duymak laz›m. Kendi karar vermifltir.
Kendi yoludur. Elbette yaflamas›n› isterdik. Bir
insan›n onuruyla ölmesi güzel bir fleydir. O da
onuruyla ölmüfltür. Davas› u¤runa ölmüfltür.
Yengesi: Çi¤dem benim elimde büyüdü.
Tepki duymuyorum. Gerçekten inand›¤› fley
u¤runa gitti. Gönül isterdi ki yan›m›zda olsayd›.
Volkan-kuzeni: Çi¤dem devrimci olduktan sonra çok de¤iflmedi. Bize karfl› yaklafl›mla-
d›r” al›r. Söz, bofl laf, dünyay› aç›kça itham etmeyi
beceremeyen laf halini al›r, çünkü dönüfltürme yükümlülü¤ü olmay›nca itham etmede imkans›zd›r ve
eylem olmay›nca dönüflüm olmaz.” (Ezilenlerin Pedagojisi, Sf. 62)
E¤itilmifl kadro, e¤itilmifl militan MLM felsefeyi asgari düzeyde kavrayan militand›r. Çünkü
iflçi s›n›f› ve onun öncülük etti¤i genifl emekçi y›¤›nlar bu felsefeye uygun olarak flekillendirildi¤i
oranda devrimin baflar›s› ve süreklili¤i mümkün
olabilir. Yine e¤itilmifl, bilme ve çözümleme gücüne sahip militanlar›n varl›¤› yeniyi yaratman›n,
zorluklarla savaflman›n en büyük güvencelerinden biridir.
S›n›f savafl›m›nda mevzilendi¤i yerin, ald›¤›
görevlerin bilincinde olan her militan cesur, atak
ve yarat›c› militand›r. Bu meziyetlerden yoksun
olanlar ise iyi bir militan olamazlar.
O halde devrimci e¤itimde; devrimci yarat›c›l›k, devrimci inisiyatif, sorumluluk alma eylemleri
çok büyük bir yer iflgal etmektedir. Ve tüm bu
meziyetler de pratik bir faaliyet içinde kazan›l›r. Da¤a, fabrikalara, sokaklara, uluslararas›
geliflmelere yüzünü dönmeyen, okuduklar›n›,
karfl›laflt›¤› olaylar› çözümlemek için kullanmayan
bir devrimci ortaya do¤ru ve somut sonuçlar ç›karamaz. Sonuçlardan hareketle gerçe¤e yak›n
fleyler söylese dahi bunu uygulayamaz. Çünkü
burada derinlikli bir kavray›fl söz konusu de¤ildir.
“‹nsan ö¤rendi¤i kadar geliflir” söylemi ye-
r›nda sadece daha özenli, dikkatli oldu. Yapt›klar›n› biz üzülürüz diye bize söylemezdi. Ne
yapt›¤›n›, nereye gitti¤ini arkadafllar›ndan duyard›k. Çi¤dem’in tercihiydi bu. ‹nand›¤› düflünce u¤runa gitti. Sayg› duyuyorum. Kendini feda
etti. Kendi düflüncelerinden hiçbir zaman ödün
vermedi. Kafas›nda yapmak istedi¤i çok fley
vard›. Küçüklü¤ünden beri savaflç›yd›. Her fleyini 22 y›la s›¤d›rd›. Hiçbir flekilde kendi do¤rular›ndan taviz vermezdi. Keflke olmasayd›. Devam edebilseydi. ‹nanc› u¤runa devrim yolunda
gitti. Onu tarif etmek benim için çok zor. En
son 2009’da Munzur Festivali öncesinde görüflmüfltük.
“Kavgada çatal yürek”
- Cenazede çevre köylerden epey insan
gelmiflti…
Amca: Bizim orada dört köy var. Cenazeye hepsi de gelmiflti. Bana telefon geldi abin Zara’ya gitmifl dediler, o zaman anlad›m Çi¤dem’in vuruldu¤unu. Çi¤dem gerilladayken sürekli jandarma ar›yordu, köye gelip gidiyordu.
K›z›n nerde diye a¤abeyime soruyorlard› sürekli. fiehit düfltükten sonra haz›rlanan raporda
çift çatall› yürek diye not düflmüfller. Çi¤dem’in
yüre¤i çift çatall›ym›fl. Çatal yürek denir ya Çi¤dem de öyleydi. Bizim köye yak›n bir yerde su
var. Köye getirip bir çeflme yapmay› düflünüyoruz. Ad›n› da Karak›z çeflmesi koymak istiyoruz. Cenazeden bir süre sonra Diyarbak›r’dan
Çi¤dem’in yoldafllar› geldi. Mezar› ziyaret ettiler. Çi¤dem bunlardan birine demifl ki ben senden önce flehit düflersem sen benim mezar›m›n
bafl›nda “Oy dilberim”i söylersin. Sen flehit düflersen ben söylerim diye. Köylüler toplanm›fl
türküyü dinlemifller.
(‹stanbul)
tersizdir. ‹nsan ö¤rendi¤i ve uygulad›¤› kadar
geliflir. Çünkü uygulama ö¤renmenin de önünü
açar. Düflünsel planda zenginlefltirir. Yarat›c› k›lar ve özgüven kazand›r›r. Dolay›s›yla söylemle
prati¤in uyumlu olmad›¤› yerde, kavarama-yarat›c›l›k ve özgüven problemli bir hal al›r. Bu problemlerin oluflmas›na kaynakl›k eden ideolojik sorunlar üzerinde durmak ve bireyi prati¤in de¤ifltirici-dönüfltürücü gücüyle buluflturmak oldukça
önemlidir.
Pratik çal›flmalar›m›zda hedefleri belirlerken,
öncelikle o hedefleri kendimizde gerçeklefltirmenin ad›mlar›n› atmal›y›z. Söz gelimi yeni kadro
ve militanlardan söz ederken, öncelikle kendimiz
militan bir kimlik kazanmal›y›z. Kendimizden
bafllayarak bu de¤iflimi ve geliflimi yaratamazsak
hiç kimseyi de¤ifltiremeyiz ve yeni sürece uygun
bir pozisyona da getiremeyiz.
Soruna bu anlay›fl çerçevesinde yaklaflmak,
de¤iflim noktas›ndan, ifle do¤ru bir yerden yani
kendisinden bafllamak anlam›na gelir. Kendisini
yenilemeyen, ileri düzeyde sorumluluklar yüklenmeyen bir militan›n kendisine ba¤l› olarak çal›flan güçlere “görev almada cesaretli olun, halk›n
davas›na hizmet etmede özverili davran›n” ça¤r›lar›n› yapmas› ne ikna edici ne de güven verici
olur. Nitekim pratik olarak en çok karfl›laflt›¤›m›z elefltirilerden biri de budur. Yani söz ile eylem aras›ndaki uyumsuzluk. Söylemde, planlamadan, disiplinden söz edilir. Pratikte ise plans›z ça-
Osman Özcan Doyuranlar
Haziran 1982’de gözalt›na al›nan O. Özcan
Doyuranlar, Ekim ay› içerisinde iflkencede katledildi.
Kemal Özgül, Salih Kaynar,
Abdullah Y›ld›r
10 Ekim 1984 tarihinde Malatya Kürecik Harunufla¤› köyü do¤umlu Kemal Özgül, Salih Kaynar ve Abdullah Y›ld›r Fransa’da ›rkç› faflistler taraf›ndan katledildiler.
Mustafa Tekin
Dersim’in Naz›miye ilçesine ba¤l› Pane (BosÖ tanl›) köyünde dünyaya geldi. 6 Ekim 1987 tarihinde Edirne’de Meriç nehrini geçerken bo¤ularak
L yaflam›n› yitirdi.
Mustafa Yahfli
Ü
Partizanlar›n ‘74’teki ilk iliflkilerinden olan
M Kars Susuzlu Mustafa Yahfli, son derece giriflken,
S yarat›c› ve halkla diyalo¤u çok iyi olan bir Partizand›. 1987 y›l›nda iflkencecilerin “arma¤an›” olan
Ü hastal›¤a yenik düflerek yaflam›n› yitirdi.
Tuzla flehitleri
Z
‹smail Hakk› Adal›, Kemal So¤ukp›nar, Reha
L fien ve Fevzi Yalç›n, Engin Kaya isimli ajan›n verdiE ¤i bilgiler do¤rultusunda 7 Ekim 1988 günü Tuzla
pusuya düflürülerek katledildi.
fi Köprüsü’nde
‹smail Hakk› Adal›
E
21 Nisan 1965’te Dersim’in Ovac›k ilçesinde
do¤du. Babas› polis olan Adal›, mücadele ile lise
N
y›llar›nda tan›flt›. ‹flçi olarak konfeksiyon atölyesinL de çal›flan Adal› resim konusunda çok yetenekliyE di.
Reha fien
R
Uflak do¤umlu Reha fien, 15 y›ld›r Almanya’da
iflçi olarak çal›fl›yordu. AT‹K içinde devrimci çal›flmalar yürütüyordu.
Fevzi Yalç›n
1960 y›l›nda Elaz›¤’da do¤du. Mücadeleye lise y›llar›nda bafllad›. Baflar›l› bir ö¤renciydi. ’80 darbesinde aran›r
duruma düfltü. Gözalt›na al›nd›. ‹flkenceden geçirildi. Fakat o devrald›¤› direnifl gelene¤ini hep yaflatt›.
Kemal So¤ukp›nar
Aslen Sivas-Zaral› olan Kemal So¤ukp›nar, 15 Ekim
1959’da ‹stanbul’da dünyaya geldi. 1978–82 y›llar› aras›nda kömür kamyonunda sonra da fiiflli-Sar›yer hatt›nda
muavinlik yapt›.
Pülümür flehitleri
‹çinde Medet Hoflafç›, Y›lmaz Talayhan, Halil
Erciyas ve Ayhan Altunbafl’›n da bulundu¤u gerillalar
di¤er birliklerle buluflmak üzere Dersim’in Pülümür ilçesi k›rsal›nda konaklar. Bu s›rada bir hain taraf›ndan ihbar
edilirler. ‹hbarc› daha sonra Partizanlar taraf›ndan ölümle cezaland›r›l›r.
Kemal Y›ld›r›m
Erzincan-Tercanl› olan Kemal Y›ld›r›m çevresinde
Osman Day› olarak bilinirdi. 1967 y›l›nda Almanya’ya iflçi
olarak gitti. 1976’da AT‹F kurucular› aras›nda yer ald›. 5
Ekim 1991’de yakaland›¤› hastal›k sonucu yaflam›n› yitirdi.
Kahraman ailesi
Veli Kahraman, 16 yafl›ndaki k›z› Meral Kahraman ve
22 yafl›ndaki k›z› Zeynep Kahraman Dersim’in Çemiflgezek ilçesinde ba¤l› Do¤an köyünde PKK gerillalar› taraf›ndan katledildiler.
Ramazan Can, Cuma Polat, Aziz Gözetmen
Siverek’te “Toprak a¤alar›n›, soygunu, sömürüyü
protesto” mitinginin baflar›l› geçmesi faflistleri çileden ç›kar›r. Faflistlerle 20 Kas›m 1978’de ç›kan çat›flmada Ramazan Can flehit düfltü. Faflistler toprak a¤alar›n›n istekleri do¤rultusunda 2 Ekim 1979’da Cuma Polat’› katleder. 4 Kas›m 1979’da Viranflehir’de faflistlerle yaflanan silahl› çat›flmada Aziz Gözetmen flehit düfler. Mehmet Beyhan da yaralan›r.
K
A
V
G
A
D
A
l›flma ve disiplinsiz davran›fllardan örnekler sunulur. ‹flte buras› tam da söylemlerin anlams›zlaflt›¤› yerdir. Böylesi pratik durufllar önce kiflinin
flahs›nda güvensizli¤i tetikler. E¤er do¤ru yöntemlerle müdahale edilerek bireylerdeki ideolojik, teorik geliflme ilerletilerek özgüven kazand›r›l›rsa bu güvensizlik bireylere karfl› duyulan güvensizlikle s›n›rl› kal›r. Ama yerinde ve zaman›nda gereken do¤ru müdahale yap›lmazsa bireye
karfl› duyulan güvensizlik geniflleyerek yap›ya
karfl› güvensizli¤e dönüflür.
Bugün söz ile davran›fl›n uyumunu gösteren,
politik görevleri yerine getirmede kararl› davranan her militan bu zor sürecin sorunlar›n› çözmeye aday olan militand›r. Hayal gücünden, kazanma bilincinden yoksun olanlar›n böylesi süreçlerde ayakta kalmalar›, zorluklarla savaflmalar› düflünülemez. Bugün karfl›lafl›lan sorunlar›n
çözümü için tart›flma, araflt›rma ve üretim faaliyeti içine girmeyen bir militan nas›l kendini yenileyebilir? Kendini sürecin bir parças› ve aktif öznesi olarak hissedebilir mi? Tabii ki hissedemez.
Keza planlama sürecinde zay›f duranlar uygulama sürecinde de aktif konum alamazlar.
Yukarda da ifade etti¤imiz gibi hiç kuflkusuz
aksakl›klar› gidermenin panzehiri ideolojik bir
tutum gösterme iradesini ortaya koymaktan geçer. Proletarya davas›na ideolojik temelde ileri
düzeyde sunulacak katk›, gösterilecek ba¤l›l›k,
geliflim dinamiklerini sürekli canl› ve diri tutar.
‹deolojik anlamda militanlarda bir motivasyon
kazand›rmak bedel ödeme ve ödetme eylemini
ileri bir düzeye tafl›makla efl anlaml›d›r. E¤er devrimci militanlarda böylesi bir motivasyon yoksa,
orada bedel ödeme, bedel ödetme kararl›l›¤› da
sakatlan›r.
‹deolojik düzeyde sa¤lanacak motivasyon
pratik olaylar karfl›s›nda daha müdahaleci, al›nan
kararlar› uygulamada daha ›srarc› bir flekillenifl
yarat›r. Bu ›srarc›l›k politik kavgada yeni mevzilerin kazan›lmas›na zemin haz›rlar. Daha da
önemlisi devrimci görevleri yerine getirmede sab›rs›z, ezilenler cephesinde sömürü ve zulme
karfl› yükselen her sese sesini katmaya haz›r bir
flekillenifl yarat›r. ‹flte kavgada bu flekillenifli yaflam tarz› haline getirenlerin omuzlar› üzerinde
yükselir.
Sonuç olarak içinden geçmekte oldu¤umuz
süreçte de¤iflmenin, militanlaflman›n y›¤›nlar› örgütlemenin merkezine önce kendimizi koymal›y›z. Kendi sosyal yaflam›n› örgütlemeyen y›¤›nlar› da örgütleyemez. De¤iflimi kendisinden bafllatmayan devrimcinin de¤iflime dair söyleyece¤i
tüm söylemlerin içi bofltur. K›sacas› bugün koflullar militanlara her zamankinden daha çok söz
ve eylemin uyumunu dayat›yor. Devrimcilere
karfl› güvensizlik besleyen ve dolay›s›yla ça¤r›lar›na karfl› tereddütlü yaklaflan y›¤›nlar› ikna etmek,
kavgan›n aktif bir öznesi haline getirmek için büyük davan›n militan› olmak gerekir.
13 / TAR‹HTEN SAYFALAR
1-14 Ekim 2010
‹flçi-köylü 73
Kafkas halklar›n›n özgürlü¤üne
adanm›fl bir yaflam;
Orjonikidze (Sergo)
Tüm yaflam›n› Sovyet halklar›n›n kurtuluflu
mücadelesine adayan, binbir zorlu¤a, kuflatmaya ve sald›r›ya karfl› y›lmadan, devrimci enerjisinden bir fley kaybetmeden Ekim Devrimi’nin
en önemli önderlerinden biri olmay› baflaran
Orjonikidze’nin yaflam› zengin deneyimlerle
doludur.
Sergo, Kafkas ve dünya halklar›n›n birbirine k›rd›r›ld›¤› ve milyonlarca emekçinin paylafl›m savafllar›nda karfl› karfl›ya getirildi¤i korkunç bir atmosferde tüm bu geliflmelerin d›fl›nda kalamazd›. Bu nedenle de böylesine kas›rgal› ve karmafl›k bir süreçte saf›n› çok erken
yaflta belirledi ve tüm yaflam› boyunca bu çizgiyi takip etti.
Orjonikidze’nin yaflam›; hem Ekim Devri’min f›rt›nal› günlerinde hem de Kafkas halklar›n›n Çar›n zulmünden kurtuluflu ve Sovyetlerin do¤uflunda en önemli kademelerde yer
alm›fl bir komünist olarak incelenmeyi hak etmektedir. Onun yaflam› çeflitli milliyetlerden
emekçilerin Sovyet iktidar› alt›nda nas›l özgürleflti¤ine ve bir gökkufla¤› misali yanyana yaflayabildi¤ine tan›kt›r.
17 yafl›nda bir militan ve iflçi önderi
Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’in yoldafllar›ndan, 26 yafl›nda Merkez Komitesi üyesi olan
Grigori Konstantinoviç Orjonikidze (Sergo)
24 Ekim 1886 tarihinde do¤ar.
Gürcistan’›n Kharagauli kasabas›nda dünyaya gelen Orjonikidze, genç yaflta babas›n›
kaybeder. 1901 y›l›nda Tiflis’e yerleflir. Ayn› y›l
Mihailoviç T›p Fakültesi’ne kaydolur ve buradan doktor olarak mezun olur. Genç yafllarda devrimci düflüncelerle tan›flan Sergo,
daha 1901 y›l›nda Rus Sosyal Demokrat
‹flçi Partisi (RSD‹P) Tiflis örgütlenmesinin aktif kurucular› aras›nda yer al›r.
1901–1902 y›llar›nda ö¤renciler aras›nda geliflen mücadelenin en ön saflar›ndad›r. O y›llarda Moskova ve Petesburg’ta
gerçeklefltirilen eylemlere binlerce ö¤renci
kat›l›yordu. 17 yafl›ndaki Sergo, RSD‹P taraf›ndan demiryolu iflçilerinin devrimci mücadelesine önderlik etmekle görevlendirilir.
Devrimci çal›flmalarda yetene¤i ile dikkatleri üzerine çeken Sergo; Kamo, Spandaryan, Stalin, fiahumyan ve di¤er Bolflevik önderlerle birlikte Menfleviklere karfl› ac›mas›zca mücadele
eder. 1905 y›l› Aral›k ay›nda Sergo’nun önderli¤inde üç Bolflevik militan büyük çapta silah ve
cephaneyi partiye ulaflt›rmaya çal›fl›rken yakalan›r. Bu esnada Çarl›k ajanlar› Azerileri Ermenilere, Ruslar› Yahudilere karfl› k›flk›rtmaktad›r.
Sokaklar cesetlerle dolmufltur. Böylesi bir süreçte Sergo, bir y›ll›k hapis cezas›n›n ard›ndan
27 Mart 1908’de Stalin’le olan iliflkisi ve parti faaliyetlerinden dolay› sürgüne gönderilir. Bu s›rada Türkiye, ‹ran ve Çin’de y›¤›nlar›n düzene
karfl› öfkeleri giderek artmaktad›r. Hapishaneden kaçmay› baflaran Sergo önderli¤inde ‹ran’a
giden bir grup Bolflevik, 1910’da enternasyonal
bir grup oluflturarak devrim ve sosyalizm propagandas› yapar. Sergo’nun önerileri ile 1911 y›l›nda Paris yak›nlar›nda Longjumeau bölgesinde
bir parti okulu aç›l›r.
Ekim 1912’de tutuklanarak yarg›lan›r önce
Sibirya’ya sürgüne oradan da filiselburg’da bulunan yeralt› hapishanesine gönderilir. Kal›n duvarlarla çevrili 800 kiflinin bulundu¤u hapishanede günefl ›fl›¤›ndan tamamen yoksun çok a¤›r koflullarda aylarca kollar›ndaki pasl› kelepçe, ayaklar›ndaki prangalar ç›kar›lmadan tutulur. 1916 y›l›n›n ortalar›nda Sibirya’n›n en so¤uk bölgesi
olan Yakutya’ya ölüme terk edilmek üzere sürgün edilir.
Bu esnada ülkede geliflen devrimci mücadele 27 fiubat 1917’de doru¤a ulafl›r ve demokratik devrim gerçekleflir. Sergo, yoldafllar› taraf›ndan derhal sürgünden kurtar›l›r.
Komünü emperyalistlerin eline geçer. 1920
Oca¤›nda Orjonikidze önderli¤indeki K›z›l Ordu Novorosisk flehrine girerek 22.000 beyaz
ordu askerini esir al›r. 1922 y›l›nda Azerbaycan,
Gürcistan ve Ermenistan komünistlerinin kat›ld›¤› Komünist Partilerinin 1. Kafkaslar Kongresi
gerçeklefltirilir. 1926 Kas›m ay›nda yap›lan Rusya Komünist Partisi (Bolflevik) Merkez Komite
toplant›s›nda Orjonikidze ‹flçi-Köylü Sovyetleri
Komiseri olarak tayin edilir. Bu görevle Sergo,
ayn› zamanda SSCB’nin Savunma Bakanl›¤› yard›mc›l›¤›, Halk Sovyetleri Baflkanl›¤› ve a¤›r sanayide çal›flan milyonlarca emekçileri örgütleme,
verimlili¤in tüm ülkede art›r›lmas› gibi görevleri
de üstlenir.
1931 y›l›nda Sovyetlerdeki a¤›r sanayi fabrikalar›nda dev ad›mlar at›l›r ve üretim kapasitelerinde neredeyse patlama yaflan›r. Sergo’ya,
1935 y›l›nda hizmetlerinden dolay› Stalin taraf›ndan Lenin madalyas› verilir. XVII. Parti Kongresinde Orjonikidze ad›yla ülkenin dört bir yan›nda dev endüstri fabrikalar› aç›lmas›na karar
verilir.
Böylesine de¤erli bir komünist, y›lmaz devrim savaflç›s›, yetenekli kadro ve
önderin kalbi 18 fiubat 1935’te durur.
Sergo’nun yar›m b›rakt›¤› flanl› amaçlar›
yoldafllar› taraf›ndan yerine getirilir.
Karfl› devrimcilerin korkulu rüyas›
Sergo silahl› ayaklanma karar›n›n al›nd›¤› tarihi 6. Kongreye kat›l›r. Ekim Devrimi’nin ard›ndan 19 Aral›k 1917’de Sovyetler Halk Komiserleri ald›¤› kararla Orjonikidze’yi Ukrayna Geçici
Ola¤anüstü Halk Komiseri olarak tayin eder.
Ermenistan ve Gürcistan’da 1917 sonlar›nda
iktidar› ele geçiren burjuva nasyonalist Taflnaklar ve Menflevikler emperyalistlerden ald›klar›
destekle Kafkaslarda Bolflevik devrimi bast›rmak üzere harekete geçerler. 1918’de Bakü
Halklar›n dostlu¤unun usta devrimcisi
Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’da
Sovyetler iktidar›n›n kurulmas›ndan sonra ilk
yap›lmas› gereken Taflnaklar›n, Gürcülerin,
Menfleviklerin ve Musavatlar›n emperyalist devletlerle iliflkilerini teflhir etmek olmal›yd›.
Bu topraklar üzerinde Kafkas halklar›n›n yenilmez dostluklar›n›n temelini güçlendirmek ve
gelifltirmek ancak SSCB’nin bünyesinde ve federasyonlar›n birli¤inin sa¤lanmas›yla mümkündü.
Sergo, böylesine önemli ve tarihi bir sorumlulu¤u omuzlar›nda tafl›yordu. 1918 y›l›nda karfl›
devrimcilerin provokasyonlar› neticesinde Kafkasya’y› Sovyet Rusya’dan ay›rmay› baflar›rlar.
Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Federasyonu Halk Komiserleri Sovyetlerinin Güney
Rusya Ola¤anüstü Komiseri Orjonikidze bu hain planlara karfl› mücadelenin önderli¤ini yürütür.
Kafkaslar tarih boyunca Avrupa’y› Asya’ya
ba¤layan en önemli geçifl köprüsü olmufltur. Kafkasya halklar›na ve çeflitli milliyetlerden emekçi
y›¤›nlara yutturulmaya çal›fl›lan bu ba¤›ms›zl›k
gerçekte onlar› tamamen ba¤›ml› k›lacak ve kölelefltirecekti. Sergo usanmadan bütün Sovyet
Cumhuriyetlerinin politik ve ekonomik birli¤inin
propagandas›n› yapar. Sergo Kafkaslarda çal›flt›¤›
1920–1926 y›llar› aras›nda kendini tamamen
halklar›n kardeflli¤ine adam›fl, böylesine onurlu
bir görevde hiçbir fedakârl›ktan kaç›nmam›flt›r.
Sergo, sadece Kafkasya Federasyonlar›n›n temelini atan de¤il ayn› zamanda SSCB’nin oluflumunu örgütleyen önderlerdendir.
11 Aral›k 1922 tarihinde Kafkasya Bakü
Sovyetleri 1. Kongresinde sarf etti¤i; “Bizler
Kafkaslarda Gürcü, Ermeni ve Azerbaycanl›lar›n güçlenmelerini, ana dillerini,
öz kültürlerini, kendi zengin edebiyatlar›n› gelifltirmelerini destekliyor, emekçi
y›¤›nlar›n arzu ettikleri kendi öz yaflamlar›n› infla etmelerinden yana oldu¤umuz belirtiyoruz” sözleri ile Bolfleviklerin
bak›fl aç›s›n› ortaya koymufltur. G. K. Orjonikidze Kafkas halklar›n›n yüre¤inde bir direnifl
atefli olarak daima yaflayacakt›r.
Kaynak; Umut Yay›mc›l›k/ G.K Orjonikidze ve Ermenistan’da Sovyet ‹ktidar›n›n kuruluflu-May›s 2010
…
›sa k›sa
k
n
e
t
h
Tari
* 4 Ekim 1789; Parisli kad›nlar Versailles Saray›’na yürüdü.
* 12 Ekim 1872; Sirkeci hamallar›
greve ç›kt›.
* 15 Ekim 1878; ‹stanbul’da duvarc›,
kundurac› ve terzi iflçileri greve ç›kt›.
* 12 Ekim 1882; Tatavla kundurac›lar› greve ç›kt›.
* 8 Ekim 1908; ‹lk sendika ve grev
yasa¤› getirildi.
* 8 Ekim 1917; Sovyetler Birli¤i’nde,
Lenin’in göreve getirdi¤i Aleksandra Kollantai, dünyan›n ilk kad›n bakan› oldu.
* 13 Ekim 1920; fiark Demiryolu iflçileri greve ç›kt›.
* 7 Ekim 1928; ‹stanbul’da tramvay
iflçileri greve bafllad›. Grev 8 gün sürdü.
* 5 Ekim 1934; ‹spanya’da iç savafl
bafllad›.
* 15 Ekim 1934; Mao Zedung’a ba¤l› 100 bin kiflilik birlik, Çin’in güneydo¤usundan bafllay›p kuzeydo¤usuna kadar sürecek 10 bin kilometrelik Uzun Yürüyüfl’e
bafllad›.
* 10 Ekim 1944; Nazi katliam›nda
800 Çingene çocuk sistematik bir flekilde
Auschwitz kamp›nda öldürüldü.
* 1 Ekim 1949; Baflkan Mao önderli¤inde Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu;
Mao, Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilk baflkan› seçildi.
* 8 Ekim 1967; Binbafl› Ernesto Che
Guevara Bolivya’da vuruldu.
* 12 Ekim 1970; ‹stanbul’da Gislaved
Lastik Fabrikas› iflçileri oturma grevine
bafllad›.
* 15 Ekim 1970; ‹stanbul’da polis,
oturma eylemine bafllayan Gislaved Lastik
Fabrikas› iflçilerini fabrikadan zorla ç›kard›l; 1 iflçi öldü, 50 iflçi yaraland›.
* 13 Ekim 1972; Sümerbank’›n 5 ildeki 13 ma¤azas›nda grev bafllad›.
* 9 Ekim 1978; Ankara Bahçelievler’de 7 T‹P’li genç faflistler taraf›ndan katledildi.
* 7 Ekim 1980; devrimci tutsak Necdet Adal› idam edildi.
* 10 Ekim 1989; ‹stanbul’da hapishanelerde devrimci tutsaklar›n açl›k grevini
desteklemek amac›yla siyah elbiselerle yürüyen kad›nlar tutukland›.
* 10 Ekim 1992; Özgür Gündem gazetesi köfle yazar› Hüseyin Deniz Ceylanp›nar’da vurularak öldürüldü.
KÜLTÜR-SANAT
ALL‹ANO‹ ANT‹K KENT‹ GÖMÜLÜYOR!
Son günlerde bir hayli tart›flmada
ad› geçiyor Allianoi’nin. fiark›c› Tarkan’›n yapt›¤› aç›klamalar gündeme
bomba gibi düflmüfl, bunun üzerine
Orman ve Çevre Bakan› Veysel Ero¤lu da bofl durmam›fl “ifllerine burnunu
sokmamas›” konusunda Tarkan’› uyarm›flt›. Tabii sanat›n ve sanatç›s›n›n yan›
bafl›ndaki Kültür ve Turizm Bakan› Ertu¤rul Günay, Tarkan’›na sahip ç›km›fl;
ama ne hikmettir ki k›sa bir süre sonra vazcaym›fl ve olay›n abart›ld›¤›n›
söyleyip topu taca atm›flt›r. Tabii olay›n burjuva bas›ndaki yank›s› budur.
Hemen hemen her olayda oldu¤u gibi
mevzu yaln›zca popülerli¤i sa¤layan
rütbeleri ya da misyonlar› (sanatç›, bakan vs.) bulunanlar cephesinden tart›fl›lmaktad›r. Oysaki kaz›n aya¤› hiç de
öyle de¤ildir. Sevgili(!) Orman ve Çevre Bakan› Veysel Ero¤lu’ndan aff›m›z›
isteyerek bu “ifle” burnumuzu biz de
sokal›m istedik.
Allianoi Bergama ilçe s›n›rlar› içinde, ‹vrindi karayolunun 18. kilometresinde, kentin kuzeydo¤usunda ve günümüzde Pafla Il›cas› diye bilinen mevkide
bulunan müthifl bir antik kent ve tarihi
hidroterapi merkezidir. T›pk› Bergama
Asklepieon’u gibi, Sa¤l›k Tanr›s› Asklepieos’a adanarak yap›lm›fl bir sa¤l›k kültüdür. Ancak Asklepieon’da telkinle
tedavinin uyguland›¤›, Allianoi’nin ise
hidroterapi (suyla sa¤›tma) merkezi oldu¤u yap›lan bilimsel araflt›rmalar ve
kaz›lar neticesinde bilinmektedir. Er-
ken Tunç ça¤›nda bile buras›n›n bir
yerleflim merkezi oldu¤u, Helenistik
dönemi, Roma, Bizans ve Osmanl› dönemini de yaflad›¤› bilinmektedir. Allianoi 1996 y›l›nda fark edilerek 2001 y›l›nda birinci derece sit alan› ilan
edilmifltir. 2007 y›l›nda ise bir kaç
“ufak” de¤ifliklikle sit alan› olmaktan ç›kar›lm›flt›r.
Allianoi’nin do¤uflunu da gömülüflünü de haz›rlayan etmen Yontarl›
Baraj›d›r. 1963 y›l›nda DS‹’nin sulama
ve içme suyunu karfl›lamak amac›yla
haz›rlad›¤› projede flu anki yerinde yap›lmas› planlanm›fl, 1988’de kesin projesi çizilmifl ve 1993’de de temeli at›larak yap›m›na bafllanm›fl bir barajd›r. Bu
baraj sayesinde 1996 y›l›nda keflfedilmifltir Allianoi ve 1998 y›l›nda kaz›lar
yap›lmaya bafllanm›flt›r.
Baraj›n faaliyete geçmesiyle birlikte
Allianoi sular alt›nda kalacakt›r birçok
antik yap› gibi. Ömrünün 40-50 y›l olaca¤› varsay›lan bir baraj için Allianoi sular alt›nda kalmaktad›r. Asl›nda mevzu
da tam burada t›kan›yor: Bir yanda susuz köylü, di¤er tarafta 2000 y›ldan fazla geçmifli bulunan bir antik kent. 2001
y›l›ndan beri hukuk mücadelesi veriyor
Allianoi. Bugüne 4 iptal, 2 yürütmeyi
durdurma karar›yla gelebilen Allianoi
için art›k geri say›m neredeyse bafllad›.
Al›nan baz› bilgilere göre flu anda antik
kent toprakla doldurulmaya bafllanm›fl
bile. E¤er baraj su tutmaya bafllarsa Allianoi baraj›n ömrünün bitti¤i zaman
12-15 m’lik bir çamur tabakas›n›n alt›nda kalm›fl olacak. Hükümet daha sonra
yeniden ç›kar›labilece¤ini iflaret ediyor
ama birçok uzman kentin afl›r› derecede zarar görece¤ini söylüyorlar.
Tüm bunlar olurken Orman ve
Çevre Bakan› Ero¤lu bir iddia ortaya
att›: “Allianoi diye bir yer yoktur. Bu yer
uydurmad›r!” Bu söyledi¤ine kendi inanm›fl m›d›r bilinmez ama bizim inanmad›¤›m›z kesindir. Bir de, buras›n›n Allianoi olmad›¤›n› varsayal›m, o zaman
kurtar›lmas› için bir fley yap›lmayacak
m›? Yani kurtulma sadece Allianoi’ye
ait bir durum mu? 1071’den sonras›n›
tarih sayan bir zihniyetin kendinden
önceki bir topluma ve tarihe ne denli
aç›k bakaca¤› zaten ortadad›r. Alternatif kurtarma önerileri halen mevcut
olup, bunlar DSi taraf›ndan çok pahal›
yöntemler olarak görülmüfl ve kentin
kumla “örtülerek” suyun alt›nda kalmas› tertiplenmifltir. fiu ana kadar yazd›klar›m›z genel hatt›yla neler olup neler bitti¤iyle ilgilidir. Allianoi’nin süreciyle ilgilidir.
Kültür katliam› pahas›na
suyun ticarilefltirilmesi
Allianoi’de olan fley Hasankeyf’te
ya da F›rt›na Deresi’nde olan fleyden
çok da farkl› de¤ildir. Yap›lacak olan
Hidro Elektrik Santraller (HES) ya da
barajlar sözde halka su vermesi ve
enerji sa¤lamas› için tertiplenmifl gibi
görünüp asl›nda suyun metalafl›p, kont-
rol alt›na al›narak sat›lmas›n›n yolunu
açmaktad›r. Yöre halk›n› susuzlukla
terbiye edip sonras›nda yap›lacak baraja karfl› eyleme geçenlerin üzerine k›flk›rtanlar›n kimler oldu¤u ortadad›r.
Kapitalizm için sat›labilen her fley
gerçektir. Mart 2009 ‹stanbul’da yap›lan “Dünya Su
Forumu”nun temel amac›,
uluslararas› sermayenin yeni
pazarlar yaratmas› amac›yla
suyun metalafl›p sat›lmas›n›n
yöntemlerinin araflt›r›l›p, gelifltirilmesi olmufltur. Zaten
Haziran 2003’de HES’ler
için “Su Kullan›m Hakk›
Anlaflmas›” ad›yla ç›kart›lan yönetmelik, siyasi iktidar taraf›ndan
May›s 2004 ve Ekim 2005’de yap›lan
de¤iflikliklerle ulus ötesi sermaye ve
onlar›n yerli iflbirlikçisi sermayenin istedi¤i konuma getirildi.
fiimdi Allianoi’ye tekrar bakal›m.
Yöre halk› yap›lan barajda tutulan suya
para ödeyece¤ini biliyor mu? Tabii ki
de hay›r! Asl›nda olan biten her fleyin
temelinde ç›karlar yatmaktad›r. Yortanl› Baraj inflaat›n›n üstlenicisi olan
Özdemir ‹nflaat, Turizm ve Enerji A.fi
adl› flirketin ç›karlar›n› korumak için
Alianoi’nin gömülmesine karar vermifltir. Ancak bu karar, projeye fon sa¤layan banka ve finans kurulufllar›ndan inflaatla ilintili bütün flirketlere kadar sermayenin genel ç›karlar›n›n korundu¤u
anlam›na gelmektedir.
Egemenler,
HES’lerle önüne
katt›¤› tüm
de¤erleri yok
ediyor
Bugün Allianoi’de Hasankeyf’te ya
da F›rt›na Dere’sinde olan fley çok da
farkl› de¤ildir. Nedense Allianoi tart›flmalar›nda herkes devletin “su yok, ne
yapal›m” demagojisini kabul etmifl ve
çözümler Allianoi’yi kurtarma ad›na
yo¤unlaflm›flt›r. Ama flu anda 1700’e
yak›n proje dosyas› ihaleye ç›kart›lm›flt›r. A¤ustos ay›n›n içerisinde de DS‹’ye
ait 50’ye yak›n HES sat›fla ç›kar›lm›flt›r.
Derelerimizde özgürce akan su zapt
edilip, metalaflt›r›l›p sat›fla haz›rlan›yor.
Devlet de buna yard›mc› olarak sermayeyle iflbirli¤i içinde hareket ediyor. Bilinmesi gereken fley fludur: Do¤an›n,
insan ve toprak baflta olmak üzere bütün bileflenlerini kendi kâr ve birikim
döngüsünü var etmek için kullanan kapitalizmde s›ra art›k rüzgâra, günefle,
havaya ve suya gelmifl bulunuyor. Bu
doludizgin metalaflma süreci, karfl›s›na
ç›kan tarih, kültür ne varsa silip süpürüyor, yutuyor ve yok ediyor. Bu da
sonucunda bir katliam yap›yor. Do¤al
dengeyi bozuyor. fiöyle ki; bir barajda
su tutulmaya bafllad›¤›nda dereler kuruma tehlikesiyle karfl› karfl›ya kal›yor.
Hal böyle olunca dere yata¤›ndan beslenen hayvanlar ve bitkilerde yok olmayla karfl› karfl›ya gelmektedir.
Sonuç olarak, Allianoi’de olan tarih
katliam› sadece tesadüftür. Yani su
kayna¤› Allianoi’nin az uza¤›nda bulunsayd› Allianoi sular alt›nda kalmayacakt›. O zaman da bu yap›lan baraj hakl› m›
say›lacakt›? Allinaoi gibi 1700’e yak›n
projenin ihale edildi¤i bu topraklarda
as›l amac›m›z›n suyun metalaflmas› ve
sermayenin tekelinden ç›k›p özgürce
akmas›n› sa¤lamakt›r. Ömürleri 40-50
y›l olan HES ve barajlar›n yap›m›n› durdurmak ve enerji konusunda yenilenebilir enerji kaynaklar›n› uygulamak ve
su konusunda ise alternatif çözümler
aramak gerekmektedir. En baflta kamuoyuna ve kand›r›lan köylülere durumu
aç›klamak gerekmektedir.
(‹zmir)
14 / YAfiAMIN ‹Ç‹NDEN
‹flçi-köylü 73
1-14 Ekim 2010
Bayramlar, ç o c u k “ t e r ö r i s t l e r ” ve y a fl a m › “ d e ¤ e r s i z ” i n s a n l a r :
’90’l› y›llar, Kürt halk›na yönelik zulmün ve bask›n›n en yo¤un oldu¤u dönemlerdendir. Faili meçhuller, kay›plar, iflkenceler, köy yakmalar... Bu dönemlerde T.
Kürdistan›’ndan yo¤un göç alan Mersin de
bu zulümden nasibin al›r.
Mersin Meyve-Sebze Hali’nin oldu¤u
bölge, göç eden Kürtlerin en çok tercih
etti¤i yerlerdendir; dolay›s›yla ulusal hareket de burada güçlü bir örgütlülük yakalar.
Bu y›llarda k›rdan kentlere gerillalar›n da
geldi¤i oluyordu. Gerilla Kemal de bunlardan biridir. Ve Hal Bölgesi’nde faaliyet
yürütmektedir. Bir gün Kemal’in de bulundu¤u bir birlik ile devletin kolluk kuvvetleri aras›nda çat›flma ç›kar. Ç›kan çat›flmada
fievket Sümer isminde bir polis ölür ve
gerilla Kemal flehit düfler. Bu olay›n ard›ndan devlet, bu bölgeye “fievket Sümer Mahallesi” ad›n› verir. Ancak mahalle halk›
için buras› fiehit Kemal Mahallesidir.
Devletin Kürt ulusuna yönelik imha ve
inkâr sald›r›lar› bugün de devam ediyor.
Mersin deyince de akla her olay›n ard›ndan mutlaka bir eylemin düzenlendi¤i ve
çat›flman›n ç›kt›¤› fievket Sümer Mahallesi
geliyor. Ama geçti¤imiz günlerde bu mahallenin ismi, ulusal hareketin “Demokratik Özerklik” ilan etmesiyle de¤ifltirilerek,
ayn› çat›flmada flehit düflen gerilla Kemal’in
ismi verildi.
Mersin’de 7 yafl›nda
bir “terörist” ve
onu korudu¤u için
vurulan bir baba
16 A¤ustos’ta Mersin fievket Sümer Mahallesi’nde ara sokaklara giren kolluk kuvvetleri, 7
yafl›ndaki Hasan Borak’›n peflinden evlerine
kadar gelerek, evinin avlusunda hem çocu¤u
hem de onlara engel olmaya çal›flan annesini
darp etmifllerdi. Bu s›rada evde bulanan baba
Nezir Borak da, olaya müdahale etmifl ve bunun üzerine çocu¤u gözalt›na alamayan faflist
kolluk kuvveti, Borak’› bafl›ndan silahla vurarak
a¤›r yaralanm›flt›. Hastaneye kald›r›lan ve ölümden dönen Borak, flimdi yatalak durumda... 5
çocuklu Borak ailesinin geçimi de 15 yafl›ndaki
tamirci ç›ra¤› olan ve 40 TL haftal›k alan Mazlum’un küçük omuzlar›na kalm›fl durumda. Akrabalar›n cüzi yard›mlar› ve ayarlanmaya çal›fl›lan “engelli maafl›” ailenin tek umudu…
7 yafl›ndaki bir çocu¤u terörist ilan eden
faflist devletin kolluk kuvvetleri, hiçbir yerde
zulmünü “esirgemedi” Borak ailesinin üzerinden. fi›rnak’ta köylerini yakt›, büyük kardefl
‹brahim’i bu köy yakmalar› s›ras›nda katletti,
Hakkâri’de bir
bayram sabah›…
Kad›nlar ve çocuklar ellerine
k›na yakm›fl, buruk bir k›na ve
buruk bir bayrama uyand›lar o
E. Turan’›n cenaze görüntüleri
NEZ‹R BORAK
Buras› fiehit Kemal Mahallesi
Mersin’e göçe zorlad›. Ne de olsa Borak ailesi Kürt ulusundand›. Yani devlet, bu aileyi “öldürebilir”, cesedini yakabilir, tan›nmaz hale
getirebilir, çocuklar›n› “terörist” ilan edebilir,
Enver Turan’› katledebilir, küçük bedenlerini
roketatar ya da yafl›ndan büyük say›da mermiyle parçalayabilir ya da hapse atabilirdi! ‹mha da edebilirdi inkar da!
‹flçi-köylü gazetesi olarak biz de bafl›ndan
ald›¤› kurflun yaras› nedeniyle zihinsel sorunlar
yaflayan Nezir Borak’› ve aileyi ziyaret ederek
bir röportaj gerçeklefltirdik.
fievket Sümer, daha do¤rusu fiehit Kemal
Mahallesi’ne do¤ru yol alan otobüste oldukça
bozuk yollardan geçerek mahallenin içinden
ilerliyoruz. ‹ner inmez tam da OHAL’i and›ran bir sahne ile karfl›lafl›yoruz. Devletin kolluk kuvvetleri, köfle bafllar›na sinmifl, ellerinde
gaz bombas› tüfekleri, silahlar› ve kalkanlar› ile
sokak aralar›nda kendilerine “tafl atan” çocuklara gözda¤› vermeye çal›fl›yor. Arada
att›klar› gaz bombalar› ile mahalleyi dumana
bo¤may› ihmal etmiyor. ‹lerlerken yol kenarlar›ndaki kahvehanelerde sivil polislerin kol
gezdiklerini ve gelen geçene “flüpheli” gözüyle bakt›klar›n› görüyoruz. Ayr›ca bizi röportaj› yapaca¤›m›z eve götürecek arkadafl› beklerken mahallenin tüm caddelerinin mobeselerle
donanm›fl oldu¤u dikkatimizi çekiyor. Ki bu
mobeseler 7-8 yafl›ndaki çocuklar› “tafl atarken” tespit edebilen ama sokak ortas›nda Nezir Borak’›n vuruldu¤unu göremeyen cinsten… Yani tam devlet için çal›fl›yor!
Borak ailesinin evine girmeden yan binan›n
duvar›nda, bir çocu¤un pastel boyayla yapt›¤›
belli olan panzer resmini görüyoruz. Anl›yoruz ki buradaki çocuklar a¤aç, çiçek,
uçurtma de¤il panzer resmi yaparak büyüyorlar. T›pk› Hakkari’de, fi›rnak’ta,
Amed’de oldu¤u gibi… Evde ikram edilen çay›n
eflli¤inde biraz sa¤dan-soldan biraz TZP-Kurdi’nin okullar› boykot karar›ndan konufluyoruz.
Anne Borak, devletin para cezas›ndan bahsediyor, ama çocuklar›n bu karara uymak istedi¤ini
söylüyor.
Röportaj yapmak için Nezir Borak’›n ye¤eni Sabri Borak ve k›z› Dilan Borak ile
görüfltük.
‹flçi-köylü: Mersin, T. Kürdistan›’ndan
yo¤un göç alan bir yer… Siz nereden ve ne
zaman geldiniz Mersin’e? Oradaki bask›lardan biraz bahsedebilir misiniz?
Sabri Borak: Biz fi›rnak’›n Güçlükonak
ilçesindeki Merkez Köyü’nden geldik Mersin’e. ’90’l› y›llar›n bafl›yd›. OHAL uygulamalar›yla ilgili yasalar ç›karan devlet köy yakmalara bafllam›flt›. Üzerimizdeki bask› çok fazlayd›.
O dönemde PKK gerillalar› baz› köylere girer
ç›kard›, erzak al›rd›. Bizim köyümüze de gelip
gidiyorlard›.
O gün köyümüze yaralanm›fl iki gerilla geldi. Devlet de duymufltu bunu. Uçaklarla, helikopterlerle gelip bomba att›. Köyde hiçbir
fley b›rakmam›fllard›, her yeri yak›p y›kt›lar.
Köyün camisi, evleri… O sald›r›da yaklafl›k
30-35 kifli öldü. Benim büyük amcam ‹brahim,
sabah. Daha 1 gün önce 9 HPG
gerillas›n›, yani 9 evlad›n› yitirmifllerdi. Sokaklar bayram de¤il, eylem haz›rl›¤›ndayd›. Kürt halk›,
kad›n›, erke¤i, çocu¤u, yafll›s›yla
içlerine gömdükleri a¤›tlar› ile evlerinden ç›k›p, renkli giysileri ile
flehitlerini zulmün gölgesinden
omuzlar›na almaya gidiyorlard›.
Gene göründü köyün giriflinde faflizmin katilleri… Geri
çekilmediler, al›flm›fllard› gaz yemeye, kinle, öfkeyle bakt›lar gelen panzere, parçalanan gerilla
cenazeleri gözlerinin önündeydi.
Geri çekilmediler. Panzer ve faflist TC’nin kolluk kuvveti halka
sald›rd›.
o da orada ölmüfltü. Biz de bu yaflananlardan
sonra mecburen göç ettik; Adana, Mersin,
Mardin gibi flehirlere gelip yerlefltik. Biz Mersin’e ilk geldi¤imizde ufac›k bir odam›z vard›.
O odada 3 aile birlikte yafl›yorduk.
- Son süreçte bu mahallede s›kça çat›flma yaflan›yor, mahalledeki durumu anlatabilir misiniz?
- Buras› sürekli eylemlerin oldu¤u bir yer.
Bazen çevik kuvvet polisleri hiç olay olmad›¤›
zamanlarda bile TOMA’larla (Toplumsal Olaylara Müdahale Arac›), panzerlerle su s›kar,
parkta oturan çocuklara. Bu gibi olaylarla defalarca karfl› karfl›ya geliyoruz.
Son iki üç y›ld›r polise verilen haklar›n da
(PVSK ile) yükseltilmesiyle polisin yaralad›¤›,
öldürdü¤ü insan say›s› artm›flt›r. Örne¤in amcamla birlikte sadece o hafta bizim mahallede
dört kifli vurulmufltu. Biri, iflinden evine dönerken kalbine gaz bombas› isabet eden bir
iflçiydi. Di¤er ikisi de bafl›na ve aya¤›na gaz
bombas›n›n gelmesiyle yaraland›. Mahallede,
sanki OHAL varm›fl gibi, mahalleye girer girmez kimlik sorgulamalar› ile karfl›lafl›yoruz.
Sürekli gözalt›lar oluyor. Son zamanlarda
50–60 genç tutukland› mesela. Sadece karakol bölgesi de¤il mahalle içinde bile siviller sürekli dolafl›yor, kimlik aramas› yap›yor. Karakolun önünden geçerken hep kimli¤imizin
üzerimizde olup olmad›¤›n› düflünüyoruz. Bazen çevik kuvvetleri, ellerindeki gaz bombas›
silahlar›n› caddeden geçenlere do¤rultuyor.
Mahalledeki çöp kovalar›n› karakol önüne
toplam›fllar. Mahalledeki Kürt kad›nlar› buralara gidip, rahat çöp dökemiyorlar. Çünkü, polisler taraf›ndan sürekli tacize u¤ruyorlar.
- Amcan›z Nezir Borak da mahalledeki
polis terörünün bir kurban›… Amcan›z›n
nas›l vuruldu¤unu anlatabilir misiniz?
- Evet, burada s›k s›k çat›flma oluyordu,
ama olay›n oldu¤u o gün çat›flma bile yoktu
mahallede. O gün, çevik kuvvet polislerinden
üç tanesi mahallenin içine kadar girmiflti.
(Normalde hiç bu tarz fleyleri görmüyorduk,
çünkü çevik kuvvet birlikte hareket eder; rasgele sokaklarda üniformalar›yla gezemezdi.)
Polisler Hasan’› -amcam›n küçük o¤lunu- koval›yorlar, eve kadar. Evin avlusuna giriyorlar.
Çocu¤u orada dövmeye bafll›yorlar. Yengem
araya giriyor, onu da tartakl›yorlar. O s›ra
amcam da evin içinde yat›yordu. Daha sonra
itiflme-kak›flma seslerini duyunca kalkt›.
Amcam Hasan’› vermedi, “ne yapacaks›n›z el kadar çocu¤u, gerekiyorsa beni
al›n” dedi. ‹tifl-kak›fllardan sonra polisler tehdit
ede ede d›flar› kadar gittiler. On-on befl metre
ileride polisler “çocu¤un teröristtir onu
alaca¤›z” dedi, amcam da “yedi yafl›ndaki
çocuk terörist mi olur?” diye cevap verdi.
Sonra polisler bulunduklar› yerden plastik mermiyle amcam›n al›n bölgesine atefl etti.
Plastik mermi deyince insanlar onu hafife
al›yor. Ancak plastik merminin içindeki demir
tozlar insan›n vücudunun içine yay›ld›ktan
sonra ölüm tehlikesini katbekat art›r›yor. Zaten plastik mermi o kadar yak›n mesafeden
Çat›flman›n yak›nlar›nda bir
baflka köy…
15 yafl›nda bir çocuk Enver. O
bayram sabah›nda evinden ç›kmak
için haz›rl›k yap›yor. Daha terlememifl bile b›y›klar›, ama Hakkâri’nin
erkenden büyüyen, zulmün büyüttü¤ü çocuklardan… Hayalleri s›rt›na yasl› genç çocuk evinden ç›k›yor.
9 gerillan›n ac›s›n› hissediyor
taa yüre¤inin derininde, belki biraz daha büyüse o da gerilla olacak. Hayalleri ile daha bir h›zl› at›yor ad›mlar›n›… Aniden! Bir s›z›
düflüyor beynine, yavafll›yor ad›mlar› ve yüre¤inin at›fllar›. Enver,
hayallerinin s›cakl›¤›yla gökyüzüne
bak›yor, 9 gerillan›n el sallad›¤›n›
görüyor ve elini uzat›yor onlara… 9 gerilla elinden tutuyor Enver’in… Kayboluyorlar gökyüzünde. Bir Kürt anan›n ac› dolu
“lo lo looo”su kal›yor geride. Bir
de gazetelere düflen flu not:
“9 HPG’li gerillan›n flehit düfltü¤ü
Hakkari’de olaylar ç›kt›. Ancak çat›flman›n yaflanmad›¤› Biçer Mahallesi’nde evinden ç›kan 15 yafl›ndaki Enver Turan adl› çocuk, bir uzman çavufl taraf›ndan hedef gözetilerek vuruldu. A¤›r yaral› olarak kald›r›ld›¤›
hastanede bir süre yaflam mücadelesi veren Turan, 18 Eylül günü yaflam›n› kaybetti. Katil uzman çavufl ise
tutukland›, ancak nerede tutuldu¤u
bilinmiyor!”
Hayat›n bu
kadar ucuz
oldu¤unu…
biliyor
muydunuz?
aya¤a bile s›k›lmaz. Onlar o kadar yak›ndan
s›km›flt› ki plastik mermi, amcam›n kafatas›n›
parçalam›flt›. Kurflun beynine girdikten sonra
merminin içerisindeki metal tozlar beynine
yay›lm›fl amcam›n. Geçen gün film çektirmeye
gitmifltik. Filmde bile amcam›n beyninin içindeki o metal tozlar görünebiliyordu.
- Amcan›z hastaneye kald›r›ld›ktan sonra ne gibi zorluklarla karfl›laflt›n›z?
- 2 gün boyunca Devlet Hastanesi’nde kald›. Hastanede “müdahale edemiyoruz parçalar
beyine yay›lm›fl, yapabilecek bir fleyimiz yok”
dendi. Daha sonra da Üniversite Fakültesi’ne
sevk edildi. Sevk edilirken, daha önce gazetelerde de ç›kt›, telsizlerden “teröristi fakülteye
gönderiyoruz” gibisinden bir konuflma geçti.
Amcam yo¤un bak›mdayken bizi yo¤un
bak›m kap›s›n›n önüne bile b›rakm›yorlard›.
Gösterdi¤imiz tepkiden sonra sadece kap›n›n
önünde durabiliyorduk, bir süre sonra kap›n›n önünde bile durdurmamaya bafllad›lar. Bir
hafta boyunca yo¤un bak›mda, 1.5-2 hafta da
özel odada kald›. Sonra bayram yaklafl›yor diye doktorlar taburcu etti. Oysa hastanedeyken iyileflmesi daha h›zl›yd›. Ne de olsa iyi bak›l›yordu, hijyenik bir ortamda ve doktor gözetiminde oluyordu. Ama flimdi bunlar›, biz
evde karfl›layam›yoruz.
- Nezir Borak’›n flu anki sa¤l›k durumu
nas›l? O, vurulduktan sonra neler de¤iflti aiSABR‹ BORAK
le içinde?
- Amcam flimdi yatalak! Tuvalet ihtiyac›n›
karfl›layam›yor. Her gün gece-gündüz en az 2
kiflinin yan›nda beklemesi gerekiyor, ihtiyaçlar›n› karfl›lamak ve kendine zarar vermesini
engellemek için…
Amcam›n beyninde da¤›lan metal tozlar›n›n
bir de flöyle bir yan› var: A¤r› yapt›¤› zaman sinirleri hemen bozuluyor, birden agresif, sert
bir insan oluyor; bazen de çocuk gibi davran›yor. Ne söyledi¤ini bilmedi¤i, ne yapt›¤›n› fark
etmedi¤i zamanlar oluyor. Birdenbire yata¤›ndan f›rl›yor. Baca¤› ve aln›ndaki ameliyatl› yerleri bilinçsizce kafl›yor. Özellikle haf›zas› ile ilgili
sorunlar› var. Ço¤u zaman yapt›¤›n› ya da bizi
hat›rlayam›yor bile…
Amcam›n bu durumu ailedeki çok fleyi de¤ifltirdi tabii. En önce maddi anlamda flu an hiçbir gelirleri yok! Yaln›zca büyük o¤lu 14 yafl›ndaki Mazlum, haftal›¤› 40 milyona tamircide çal›fl›yor. Bir de akrabalar yard›m ediyor. Ama
böyle nereye kadar gider ki! Yatalak oldu¤u için
bak›ma muhtaç ama kim bakacak? Efli hamile,
yar›n öbür gün hiç bakamayacak amcama, biz
flimdilik bak›yoruz.
“Olay›n üzerini örtmek istiyorlar!”
- Baban›z› vuran polisin teflhisine siz ve
anneniz gitmiflsiniz. Polisi teflhis ederken
neler yaflad›n›z anlatabilir misiniz?
Dilan Borak: Biz polisleri teflhis etmeye
gitti¤imiz zaman bize 8 tane çevik kuvvet po-
TC Kürt çocuklar›n›
öldürerek “sahipleniyor!”
Hakkâri’de bayramdan 1 gün önce 9
gerillan›n katlediliflinin ard›ndan cenazelerin Kürt halk› taraf›ndan sahiplenilmesi,
egemenler taraf›ndan hazmedilemedi. S›rf
bu yüzden Hakkâri’de çat›flma olmayan bir
mahallede 15 yafl›ndaki bir çocuk eli kanl›
TC’nin bir uzman çavuflu taraf›ndan bafl›ndan vurularak öldürüldü. Enver Turan
adl› çocu¤un cenazesi 18 Eylül günü Hakkâri halk› ve çevre illerden gelen binlerce
kifli taraf›ndan “fiehit nam›r›n” ve “Enver
Turan ölümsüzdür” sloganlar›yla topra¤a
verildi.
Anadil talebi için TZP-Kurdi’nin okullar› boykot karar› almas›n›n ard›ndan Cumhurbaflkan› Abdullah Gül’ün “çocuklar›n siyasete alet edilmemesi ve bu tarz siyasetlerle çocuklar›n geleceklerinin karart›lmamas›” aç›klamalar›yla Kürt çocuklar›n› “sahiplenmesi” faflist TC’nin ikiyüzlülü¤üdür.
Bir yandan çocuklar› öldürmekten ve onlarca y›l hapis cezas› vermekten çekinmeyen zihniyet sahiplerinin, ç›k›p Kürt çocuklar›n›n gelece¤inin karart›lmamas› gibi aç›klamalar yapmas› TC’nin ne kadar ikiyüzlü
politikalar yürüttü¤ünü gösteriyor!
(Erzincan)
T
A
N
E
R
K
U
R
U
C
A
N
Kürdistan’da
çocuk olmak…
Kürt illerinde ne yaz›k ki art›k aflina oldu¤umuz çocuk ölümlerine-katliamlar›na
bir yenisi daha eklendi.
Ac› ve ölümün kol gezdi¤i bu co¤rafyada çocuklar için yaflam daha zor ve azap
dolu. Buralarda yaflamak hiç de flakaya gelmez. Her an bir kurflun bir çocu¤un bedenine saplanabilir. Küçük bedenler ölümün
so¤uk eline teslim olabilir.
22 Eylül günü Van’›n Özalp ‹lçesi’ne
ba¤l› Damlac›k Köyü’nde Taner Kurucan
(15) adl› çocuk, ‹ran askerleri taraf›ndan
aç›lan atefl sonucu öldürüldü. Akflam saatlerinde Taner Kurucan isimli çocuk, ‹ran
askerleri taraf›ndan mazot kaçakç›l›¤› yapt›¤› iddias›yla aç›lan atefl sonucu yaraland›.
Köylüler taraf›ndan Van Yüzüncü Y›l Araflt›rma Hastanesi’ne kald›r›lan Kurucan, tüm
müdahalelere ra¤men kurtar›lamad›.
(Erzincan)
lisi gösterdiler. 8’i de birbirine çok benziyordu. Annemle biz kar›flt›ral›m, onlar da “siz yalan söylüyorsunuz” diyebilsin diye yapt›lar bunu. Ama annem polisi görünce hemen tan›d›
ve sinirleri bozuldu. “Bu adam› nas›l tutuklamazs›n›z?” diye tepki gösterdi. Annem tepki
gösterince de sivil polisler bizim üzerimize
yürüdüler, ba¤›r›p ça¤›rd›lar, neredeyse bizi
döveceklerdi.
- Baban›z vuruldu¤unda siz de oradayd›n›z. Olay› siz de biraz anlatabilir misiniz?
- Babam›n vuruldu¤u gün hiçbir fley yoktu,
ne bir eylem ne bir gösteri ne de bir pankart
açma… Birden polisler bir rahatl›kla geldi, babam› vurdu ve sonra da gitti. Her fley ortada
ama devlet hiçbir fley yapm›yor. Zaten mobeseler görüyor polislerin nas›l geldi¤ini, nas›l
gitti¤ini.
Burada hiç bir olay olmazken bile mahalleye sürekli biber gaz› at›yorlar, resmen Kürt
halk›n› zehirlemek istiyorlar. Kürt çocuklar›n›
sürüklüyorlar, dövüyorlar. Bak›n babam› vuran polis hala burada görevde. Babam› bu halde görüyoruz daha bir kötü oluyoruz. Art›k
polisleri her gördü¤ümüzde korkuyoruz. Ve
öfkeleniyoruz.
Babam›n davas› ne durumda, o bile belli de¤il! Babam›n haf›zas› yerinde olmamas›na ra¤men adliyeden polis gönderiyorlar babam›n ifadesini almak için. “Davan›n aç›lmas› için”mifl!
Babam bu durumda nas›l ifade verebilir ki! Olay›n üzerini örtmek istiyorlar.
(Mersin)
15 / OKUR-HABER
1-14 Ekim 2010
16. sayfan›n devam›
Kürdistan’›n birçok alan›nda görev yapm›fl ancak hiçbir zaman komutanl›k düzeyinde bir görev almay› kabul etmemifl. Ancak
Heval Pale gerilla grubu içinde hiçbir zaman
s›radan bir savaflç› gibi görülüp, kabul edilmemifl ve ona böyle davran›lmam›fl. Grup
komutanlar› her zaman ve her f›rsatta onun
düflünce ve önerisine baflvurmufl. O her zaman dikkate ve ciddiye al›nm›fl. Önemsenip,
de¤er verilmifl. Hatta çok defa onun öneri
ve düflüncesi komutanlar taraf›ndan uygulanmas› gereken bir talimat düzeyinde alg›lanm›fl. Karar vermede zorlanan her komutan
mutlaka onun düflüncelerine baflvurur ve
onun düflünceleri do¤rultusunda karar verirmifl. Heval Pale’nin böylesine bir özgül
a¤›rl›¤› vard› hevaller içinde. T‹KKO savaflç›lar›n›n da en çok sevdi¤i, de¤er verdi¤i, sayg› gösterdi¤i arkadafllar›n bafl›nda gelirdi.
Heval Pale’nin T‹KKO gerilla birli¤ini ziyareti büyük bir heyecan ve zevk olurdu.
‹lk karfl›laflmam›zda “Heval, e¤er sizler Alibo¤az›’n›n bu yamac›na ç›km›flsan›z öyleyse baflaracaks›n›z” sözü hiç
akl›mdan gitmedi. Ve bizim baflar›l› ad›mlar
atmam›zdan en çok sevinen arkadafllardan
biri oldu. Hatta bir gün Ovac›k grubundaki
yoldafllara flakayla dolu “Ben T‹KKO’ya
kat›laca¤›m” diyor. Karfl›s›ndaki grup komutan› yoldafl bu önerinin bir flakadan baflka bir fley olamayaca¤›n› düflünerek durakl›yor yan›t vermeden gülümsemekle yetiniyor. Heval PALE bast›r›yor, “Heval neden yan›t vermiyorsun? Sizin yeni savaflç› alma politikan›z yok mudur?
Ben de yeni bir savaflç› olarak size kat›laca¤›m. Beni yeni bir savaflç› olarak kabul etmiyor musunuz” diyor.
Aralar›nda tatl› bir gülümseme dolu içten
bir sohbet geçiyor. Heval Pale bizim için
her zaman manevi bir komutan olur. Her
zaman ondan ö¤renilecek tecrübeli bir gerilla olur. O bizim için hep böyle oldu, hep
de böyle kalacakt›r. Onun yeni bir savaflç›
olarak kat›l›m önerisi sadece ortam› heyecanland›racak tatl› bir flaka olarak kabul
edilir. Ancak bundan çok daha önemli olan
ve bizim için sürekli kabul edilecek olan
onun ö¤retmenli¤i, e¤iticili¤i ve sevgisidir.
Heval Pale pratik olarak, fiilen bizim
bir ö¤retmenimiz, komutan›m›z olmad›ysa da ancak o her zaman yeri
kolay doldurulamayacak manevi bir
komutan›m›z, de¤erli bir hevalimiz
olarak yüreklerimizde yaflayacak ve
an›lar›m›z›n en güzel yerinde hep var
olacakt›r. Ve öyle de kalacakt›r.
En çok üzüldü¤ümüz onun tecrübe ve
deneyimden yeterince faydalanamamak.
Onu yeterince dinleyememek. Yaflad›klar›n›
yeterince paylaflamamakt›r. Hevallerden baz›lar› kendi geçmifllerini kolay kolay anlatmaz. Hatta kendilerine b›rak›rsan geçmiflleriyle ilgili hiçbir fley anlatmaz. Baz›lar›na ö¤renmek istedi¤in bir fley varsa sorarsan anlat›r, yoksa suskun kalmay› tercih eder. Savafl an›lar›n› anlatmak istemeyen, onlar› baflkalar›yla paylaflmayan, onlara sormay›nca
geçmiflinden bahsetmeyi sevmeyen yeterince arkadaflla karfl›laflt›k. Gerillada olmas› gereken en önemli özelliklerin bafl›nda alçakgönüllük gelir. Savafl alan›nda var olamayan
savafl alan›nda baflar› ve geliflmeyi yakalamayan tasfiyeci döneklerin hemen hepsi geçmifl
baz› pratiklerini balland›ra balland›ra bitiremeden anlatmay› bir marifet sayar. Bu ben
merkezci, kariyerist savafl a¤alar› sadece
lafta savaflm›fl ya da savafl›r gözükmüfltür. Bu
iflah olmaz kariyerist kiflilikler asla savaflç› kiflili¤e sahip olamaz.
Savafl›n yo¤unlu¤u, ac›mas›zl›¤› insanlar›
muazzam düzeyde olgunlaflt›r›yor, a¤›rbafll›
ciddi ve düzeyli yap›yor. Savafl kiflili¤inin
oluflmas› ve flekillenmesi tam da böylesi a¤›r
zorlu ve ciddi dönemlerde olufluyor.
Heval Pale gerilla grubunun pusulas›, manevi ö¤retmeni, de¤erli komutan›yd›. Fiili
olarak komutanl›k yapmad› ancak hemen
her pratikte her zorlu anda o her zaman komutand›. Gerilla yaflam›n›n nerdeyse çeyrek
as›rl›k yaflam›nda say›s›z zorluk, say›s›z tehlike yaflam›fl, tan›kl›¤› bir kitap dolduracak kadar zengin ve ö¤retici bir yaflam› olmufltur.
‹ncecik bedeniyle birçok genç gerillaya tafl
ç›kartacak kadar çevik, atak ve hareketliydi.
Ne bir nefeslik duman ci¤erlerine çekmifl ne
de koyu demli bir damla çay içmifltir. Çok
zaman gerilla yaflam›nda söz konusu bireyler
olunca dikkat ve duyarl›l›k zay›flar. Gerillalar
çok zaman kendi yaflamlar›na fazla dikkat etmez. Yeme ve içmelerine olanaklar ölçüsünde olsa bile özen göstermez. Ancak baz›lar›
kendisine dikkat eder. Söz konusu Hevale
Pale olunca yirmi y›ll›k gerilla gibi tecrübeyle bilinçle yaflam›na yön verirdi. Ve öyle hareket ederdi. Ona bak›p da yirmi y›l›n› gerillada geçirdi¤ini kimse söyleyemezdi. Kendi
yaflam›na dikkat etmesi onun gerilla savafl›na
verdi¤i önemi ciddiyeti göstermek aç›s›ndan
önemlidir. “Gerillan›n yaflam›na önem
vermesi dikkat göstermesi” bilinci ve
yaklafl›m› baz› bencil ve bireyci tipler taraf›ndan kendi bencilli¤ini, bireycili¤ini gizlemenin
kamufle etmenin nedeni olarak da kullan›l›r.
Bahsedilen birincisidir, ikincisinden bahsetmiyoruz.
Heval Pale T‹KKO gerillalar›n›n misafiri
oldu¤unda t›pk› di¤er arkadafllar›n misafirli¤inde oldu¤u gibi paylafl›m›n, bölüflümün,
dostluk ve dayan›flman›n en güzel örnekleri
sergilenirdi. Hem HPG gerillalar› hem de
T‹KKO gerillalar› bunlara fazlas›yla önem
verir. Her iki taraf›n karfl›l›kl› duyarl› yaklafl›mlar› de¤erlidir. fiehit düflen her HPG gerillas› T‹KKO gerillalar›n›n yüre¤inde bir ac›,
bilincinde bir s›n›f kini oldu. Munzur ve Kinem yoldafllar›n flehit düflmelerinin ard›ndan
HPG Ana Karargah›n›n yapt›¤› aç›klama anlaml› ve derindir. Bizlerin flehitleri de hevallerin bilincinde iz b›rak›yor. Kurulan yarat›lan dostluk, gösterilen yaklafl›mlar çok
önemlidir. ‹ki savaflan gücün ortak topraklarda yaratt›¤›, korudu¤u sahiplendi¤i dostluk her iki gerilla gücü aç›s›ndan vazgeçilmez
de¤erdedir. Düflman›n azg›n sald›r›lar›, k›y›c›l›klar› karfl›s›nda yanyana omuz omuza
durmak savaflmak her fleyin üzerindedir.
fiehit düflen arkadafllarla ortak paylafl›mlar, an›lar yaflanm›flsa bu ac› daha derin oluyor. Bu duygu bencillik olarak alg›lanmas›n,
böyle de tan›mlanmas›n. Bu duygu gerillaya,
devrimcilere ait, onlara özgü yaflanan do¤al
bir duygudur ve bu do¤all›¤› içinde kabul
edilsin. T›pk› Heval EYLEM, Heval SADIK,
Heval AK‹F’lerin flehit düflme haberleri al›n›nca yaflanan duygularda oldu¤u gibi.
Heval Pale’yle harita üzerinden Karadeniz bölgesine bak›yoruz. Sonra parmak uçlar›m›zla haritan›n kuzeyinden güneye biraz da
do¤uya yani Kürdistan’a iniyoruz. E¤ilerek
kula¤›ma Kürtçe nereli oldu¤umu söylüyor.
Ona Amedli oldu¤umu söyleyince gözlerinde anlat›lmaz bir p›r›lt› beliriyor. “Ya sen
nerelisin?” diye soruyorum. Mardin Nusaybinli oldu¤unu söylüyor. Bafll›yoruz gülümsemeye. Nisan ay› misafirliklerin baflka
oldu¤u ayd›r. Nisan ay› do¤adaki de¤iflimin,
canl› renklerin egemen olmaya çal›flt›¤› ayd›r.
Bu ayda kar henüz kalkmam›flt›r. Günefl ›fl›nlar› kar› eritmeye, say›s›z isimsiz çiçe¤in, kardelenlerin uç vermesine vesile oldu¤u ayd›r
Nisan. Misafir oluyorum Nisan’da hevallere.
Kendisinin de kald›¤›m›z noktaya gelip misafir olaca¤›n› söylüyor. Bir türlü karfl›laflam›yoruz. Göreve gidiyor. Görev al›yor. Bir kez
de kald›¤›m›z noktaya geliyor, noktada olmad›¤›m için görüflemiyoruz. Noktam›za geldi¤ini ancak görüflemeden geri döndü¤ünü duyunca bir üzüntü bir “m›go” bafll›kl› tatl›
sohbetin bafllang›ç kelimesi kal›yor bilincimde. Heval Pale’nin selamlar›n› sürekli al›yorduk. Her karfl›laflmam›zda ya da her ayr›ld›-
Çocuklar yaflamdan kopar›l›yor
“Enver yaflam savafl›n› kaybetti!” Böyle
verdi bir TV kanal› Enver’in yaflamdan kopar›lmas›n›! Bu ilk de¤il, biliyoruz son da
olmayacak. “Çocuklar ölmesin/fleker de
yiyebilsinler” zamanlar›ndan halen çok
uzaktay›z. Elli y›l öncesinden günümüze
yaflanan ac›lar›n dolay›s›yla da dileklerin
rengi ayn›. ‹stenen zor bir fley de¤il; çocuklar ölmeyecek bir de fleker yiyebilecekler... Yoksa co¤rafyam›zda veya dünyada gerçekleflmesi en zor dileklerden biri
mi? Bu sistemde de¤il ama s›n›fs›z-sömürüsüz bir dünyada, bütün uluslar›n bütün
çocuklar›n kardeflleflti¤i bir dünyada bu dile¤i tutmaya bile gerek kalmayacak. Bugünse ne s›n›fs›z ne sömürüsüz ne de herkesin kardeflleflti¤i bir dünyada yafl›yoruz.
Her yetiflkin gibi her çocuk da kendi s›n›f›n›n, ulusunun rengini tafl›yor. fieker gibi
pasta, çikolata yiyen çocuklar var Naz›m’›n diledi¤i gibi! Ama mermi ve dipçik
yiyen, ulusu gibi yok say›lan çocuklar da
var. Yani çocuk dünyas›na da s›n›fla, ulusla birlikte inmek gerek. Yoksa asla bir
Kürt çocu¤unun “Biz de eylemsizlik
karar› ald›k. Tafl atm›yoruz”deyifli anlafl›lamaz. Asla bir çocu¤un ilk talebinin
“bar›fl” olmas› anlafl›lamaz. Ve egemenlerin yönlendirmeye çal›flt›¤› gibi “aileler çocuklar›na sahip ç›ks›n! Küçücük çocuk ne
anlar siyasetten, tafl atmadan? Kullan›l›yorlar!” fleklindeki manipülasyonun izleri
kal›r kafalar›n bir taraf›nda.
Enver, yaflam savafl›n› kaybetmedi! Enver yaflamdan kopar›ld› 13 yafl›nda! Bir mermiyle. 12 yafl›ndaki U¤ur
13 mermiyle, Ceylan bombayla, Yahya
panzerle yaflamdan KOPARILDI. Barut ve
kan kokusu olmayan, 盤l›ks›z sabahlarda
uyanamadan, ana dillerini özgürce konuflamadan, flekere, çikolataya, oyuna doyamadan kopar›ld›lar yaflamdan. Geçen y›l;
Mardin’de, Hakkâri’de cellâtlar›nca yerlerde sürüklenen, dipçikle kafas› k›r›lan çocuklar› gördük. Yaflamdan kopar›lmaya çal›fl›l›yordu yine çocuklar ve halen yaflad›klar›n›n travmas›n› atlatabilmifl de¤iller, kâbuslar görüyorlar, yataklar›ndan f›rl›yorlar, d›flar› ç›kmak istemiyorlar...
Öldürülen çocuklar, zindanlara at›lan
çocuklar, öldüresiye dövülen çocuklar...
Bu ülkede bunlar yaflan›rken Milli E¤itim
Bakan› kalk›p okul boykotu için; “Çocuk
üzerinden politika yap›lmas›n. Onlar
çocuk, hepimizin çocu¤u” diyor kara
gözlükleriyle kapkara bakarken dünyaya,
her zamanki yapmac›k flaflk›nl›k ve sahte
üzüntü ifadesiyle. T. Kürdistan›’ndaki gerçeklik karfl›s›nda hükmü olmayan sözcükler bunlar! Hükmü olmayan bir tehdit “ailelere ceza veririz!” Kürt çocuklar›, aileleri bu efli¤i çoktan geçti. Kaybedecekleri
hiçbir fley kalmad› çünkü.
Timsah gözyafllar› dökmek modas›,
burjuva politikac›lar aras›nda ald› bafl›n› gidiyor. Kitlelerin duygular›na hitap etmeye
çal›fl›yorlar, buz gibi bir yürekle. Zeynep
bebek gündemlerinde flimdi. Hakkâri’de
patlat›lan minibüsten yaral› kurtulan Zeynep bebe¤imiz. “Çocuklar› siyasete alet
etmeyin” diyenler, kendi siyasetleri sonucu sakat kalan, annesini kaybeden küçük
bir bebe¤i kullanarak demagoji yap›yorlar
yine. Zeynep bebe¤i gerçekten düflünseler; onun ve di¤er bebeklerin-çocuklar›n
mutlu bir çocukluk yaflayabilece¤i, okula
¤›m›zda en çok birbirini soran arayan özleyenler olmufltuk. O art›k bizim sevgili hevalimiz, de¤erli manevi bir de¤erimizdi.
Mutluluk nedir Heval Pale? Mutluluk nedir? Mutluluk sonu gözükmeyen özgürlük yolunda b›kmadan usanmadan arkana
bile dönmeden yürümek de¤il midir? Nas›l
tan›mlars›n mutlulu¤u? Mutluluk özgürlüktür. Özgürlük için savaflmakt›r.
Varmak ulaflmak istediklerine varma ve ulaflma düflüncesidir. Yirmi y›ll›k bitmeyen savafl
prati¤i ve gerilla yaflam›d›r. Sahip olmak istediklerine sahip olmak kavgas› ve direncidir.
Mutluluk özlemektir. Hem de delicesine özlemektir.
Heval Pale’yle sohbetimiz devam ediyor.
“Bar›fl olunca sen ne yapacaks›n heval
Pale?” diye soruyorum. “Caddenin ortas›nda asfalt›n üzerinde gerilla atefli yakamayaca¤›ma göre, da¤dan inmem.
Bunca y›ll›k gerilla yaflam›ndan sonra
afla¤›da ben ne yapar›m? Gerilla yaflam› olmadan, da¤ yaflam› olmadan ben
yapamam” diyor. Karfl›l›kl› gülüflüyoruz.
Bunlar› büyük bir içtenlik ve dürüstlükle
söyledi. ‹nand›¤› gibi yaflad› ve inanc› u¤runa
flehit düfltü. T›pk› bir gerilla gibi, t›pk› bir
sessiz ö¤retmen gibi...
Heval Pale da¤da yaflamaktan mutluydu.
Huzurluydu. Gerilla olmaktan mutluydu.
Gerilla yaflam› onun mutluluk düflüncesiydi.
Mutluluk iddias›yd›. “‹nançlar› için yaflayanlar her zaman di¤er insanlardan
daha mutludur.” O bunun bilinciyle sar›ld› silah›na ve gerilla atefline. Atefl ve silah
onun vazgeçilemez tutkusu oldu. O tutkular› u¤runa yaflad› ve yaflam› bir tutkuya dönüfltü ve bu u¤urda flehit düfltü. Ülkenin bat›s›nda ‹zmir’de sessiz ve sakin süren emekçi bir göçmenin yaflam›, ans›z›n bir yolculuk
sonucu son bulur. “Misafir” olarak dönülür
Kürdistan’a. Tesadüfen bulundu¤u yerde
“zorla” bafllayan zorlu yolculu¤u, sonras›nda vazgeçilmez bir özgürlük tutkusuna dönüflür. Yirmi y›l›n genç ve delikanl› yaflam›
olur. Yirmi y›l›n bükülmeyen gerilla bile¤i
olur Hevale Pale. Atefl ve silah›n silinmez ad› olur.
Bir roman›n olur olmaz yerinde yaz›l› bir
yaflam›n s›radan ad› de¤il. Ya da tesadüflerin
yan yana getirdi¤i, amaçs›zl›¤›n kulvar›nda
kendini kapt›rd›¤› mutsuz ve umutsuz bir yaflam›n ad› hiç de¤il. Heval Pale gerilla ateflinin
alevlerinde, donmufl kayalar›n üzerinde bendini y›kan nehrin asi dalgalar›nda yaz›lan
onurlu bir yaflam›n ad›yd›. O flimdi gökyüzünün mavili¤ine uzanan bitmeyen gülüflün say›s›z renkte çizdi¤i yaflam›n özgürlük ad› oldu.
O unutulmaz bir heval, sa¤lam bir
dost, manevi bir komutan›n silinmez
ad› oldu.
Em b›d›n navu dengete welat r›gazk›r›n. Em te j› b›r nak›n flehide du çar
du vextan.
(Dersim’den bir Partizan)
BAfiSA⁄LI⁄I
gittiklerinde zorla anadilleri d›fl›nda konuflturulmayacaklar›, “bilinmeyen bir dil”;
konufltuklar› için küçümsenmeyecekleri
bir ortam› yaratmak için u¤rafl›rlard›. Ama
hay›r! Her fleyleri sahte onlar›n, her fleyleri yalan! 1980 dönemi iflkencelerine a¤lar,
gözyafl› dökerler. Dersim katliam›na “da¤tafl bombaland›” derler, hesap sorar gibi
görünürler ama flimdi Dersim’i cay›r cay›r
yakarlar, yine da¤›n›-tafl›n› bombalarlar.
“Geçmifl için a¤la, günümüzde ise geçmiflin politikalar›n› eksiksiz uygula! Sonra da
demokrat görün...”
Zeynep bebek için a¤lar gibi görün,
Enver’i kafas›ndan vur!
Zeynep bebek için a¤lar gibi görün,
fliddeti besleyen tek dil, tek vatan, tek milletten vazgeçme!
Zeynep bebek için a¤lar gibi görün,
ama o alt› yafl›na geldi¤inde anadilini konuflmas›na izin verme...
Tekrar ediyoruz; Enver yaflam savafl›n›
kaybetmedi. Enver yaflamdan bir mermiyle kopar›ld›. Ve çocuklar yaflamdan kopar›lmaya devam ediyor...
(Gebze Hapishanesi’nden
bir ‹K okuru)
* Gebze Tuncelililer Kültür ve Dayan›flma Derne¤i
Baflkan›
Hasan
Gündo¤du yakaland›¤› kanser hastal›¤›
sonucu 24 Eylül
2010 tarihinde yaflama veda etmifltir.
Onu sayg›yla an›yor ve bizi bu süreçte
yaln›z b›rakmayan tüm dostlar›m›za teflekkür ediyoruz.
(Gündo¤du Ailesi)
* Gebze Tuncelililer Kültür ve Dayan›flma Derne¤i Baflkan› Hasan Gündo¤du yakaland›¤› hastal›k sonucu 24
Eylül 2010 tarihinde aram›zdan ayr›lm›flt›r. Ailesine ve sevenlerine baflsa¤l›¤› diliyoruz.
(Gebze ‹K okurlar›)
* Derne¤imizin kurucu ve eski
baflkanlar›ndan ayn› zamanda Munzur
Çevre Derne¤i kurucu üyesi Hasan
Gündo¤du arkadafl›m›z yakaland›¤›
kanser hastal›¤› nedeniyle yaflam›n›
yitirmifltir. Ailesi ve yoldafllar›n›n bafl›
sa¤olsun.
(Gebze Tunceliler Kültür ve
Dayan›flma Derne¤i ad›na
‹brahim Atefl)
‹flçi-köylü 73
‹fiÇ‹ KÖYLÜ’DEN
REFERANDUM SONUÇLARI VE
OLASI BAZI GEL‹fiMELER
Kamuoyuna yans›yan resmi verilere göre 13.6 milyon kifli oy kullanmam›flt›r. Yani seçime kat›l›m oran› %73.7 seviyesinde olmufltur. Bu her dört seçmenden birinin oy kullanmad›¤›n› gösteriyor. Geçersiz oylar› da hesaba katt›¤›m›zda ortaya hiç de küçümsenmeyecek bir rakam ç›kmaktad›r. Hiç
flüphesiz egemen s›n›flar ve sözcüleri bu gerçekleri hesaba
katmadan sadece “evet” ve “hay›r” sonuçlar›na dair tart›flmalar yürütüyor. Oysa bunlar›n hesaba kat›lmas› durumunda, bugün kabul edilen anayasal de¤iflikliklerin % 50’lerin alt›nda bir rakamla gerçekleflmifl oldu¤unu göreceklerdir. Böylesi bir tart›flman›n yürütülmesi boykot tavr›n›n yaratm›fl oldu¤u etkili sonucun da genifl kesimler taraf›ndan görülmesine neden olacakt›r. Dolay›s›yla AKP ve CHP kurmaylar› ve
kirli kalemflörleri bu konuda kör ve sa¤›r› oynamaktad›rlar.
Egemen s›n›flar›n militarist güçlerinin, tetikçi medyas›n›n
tüm bask›lara ve yalanlar›na ra¤men boykot takti¤i özellikle
baz› Kürt illerinde oldukça etkili oldu. Kimi çevreler her seçim döneminde de sand›¤a gitmeyen bir potansiyelin oldu¤unu ileri sürerek boykotun pek de etkili olmad›¤› saptamas›nda bulunmaktad›rlar. De¤ifliklik arz etse de her seçim döneminde böylesi belli bir potansiyelin oldu¤u do¤rudur. Kald› ki
BDP’nin oy oran› % 6–7 civar›ndad›r. Bu dahi sand›¤a gitmeyen böylesi bir potansiyelin var oldu¤unu do¤rulamaktad›r.
Bunun böyle olmas› boykotun baflar›s›z oldu¤u anlam›na gelmez. Çünkü boykot tavr› ortaya konulan ba¤›ms›z bir siyasal
durufltur.
Burada yanl›fl olan, de¤erlendirmelerin esas olarak say›sal
sonuca kilitlenmesidir. Tabii ki bu da önemlidir. Ama ortaya
konulan siyasal duruflun do¤rulu¤u ve hakl›l›¤›, salt bu duruma endekslenemez. Boykot tavr›n›n baflar›s›n› istatistiki verilerde de¤il, sürece denk düflen onurlu duruflta ve tutumda
aramak gerekir. Çünkü boykot tavr›, egemen s›n›f klikleri
aras›nda “evet”-“hay›r” ekseninde süren iç iktidar mücadelesine alternatif bir tutumdu. Bugün yaflananlar önümüzdeki
süreçte egemen s›n›flar›n Kürt ulusal mücadelesine dönük
yürüttükleri sald›r›larda ne tür araçlar› devreye sokacaklar›
konusunda da ipuçlar› vermektedir. Dolay›s›yla ezilenler ve
ezenler savafl›m›nda karfl›lafl›lmas› muhtemel olan sorunlar›n
çözümüne bugünden kafa yormak, buna uygun olarak taktikler gelifltirmek ertelenemez bir görevdir. Amed’li baz› ifl
adamlar›n›n bafl›n› çekti¤i “evet” cephesini salt referandum
sürecine denk düflen özgün bir tutum olarak alg›lamamak gerekir. Burjuva politikac›lar›n›n, burjuva-feodal medyan›n bu
kesimlere sundu¤un destek, yurtsever legal Kürt siyasetine
alternatif bir cephe yaratman›n somut bir çabas›d›r. Ve egemen s›n›flar önümüzdeki süreçte söz konusu kesimler vas›tas›yla bu politikay› daha da derinlefltirmeye çal›flacaklard›r.
Bu kesimlerin yurtsever güçlerin belli taleplerini bugün paylaflmas›, yer yer ortak tutumlar belirlemesi bunlar›n Kürt iflçisiyle, emekçisiyle s›n›fsal anlamda var olan çeliflkilerini ortadan kald›rmaz. Dolay›s›yla bu kesimlerin duruflunu s›n›fsal bir
tutumdan ba¤›ms›z olarak ele alamay›z. Çat›flmalar ve çeliflkiler derinlefltikçe saflaflmalar de daha net olarak ortaya ç›kacakt›r. Durumun böyle olmas› her süreçte ittifaklar cephesini mümkün oldu¤u kadar geniflletmek, farkl› kesimlerle ortak
paydalar› öne ç›kararak yürünebildi¤i yere kadar yürüme siyasetinin gereklili¤ini ortadan kald›rmaz.
Kürt bölgesindeki geliflmeler yaln›z boykotun etkisiyle s›n›rl› de¤ildir. Yürütülen anadilde e¤itim kampanyas› ve bu
kampanya çerçevesinde uygulanan bir haftal›k okul boykotu
ve Hakkâri’de dokuz kiflinin ölümüne yol açan bombal› sald›r› yine militarist güçler taraf›ndan katledilen 9 gerillan›n cenaze törenlerine kat›lan on binlerce kifli tüm bunlar ateflkes sürecinin uzat›l›p uzat›lmamas› tart›flmalar› aras›nda sürmüfltür.
Di¤er gündemlerden biri ise; önümüzdeki genel seçimlere endeksli politikalard›r. Bugün bir yandan referandum sonuçlar› üzerinde de¤erlendirmeler sürerken di¤er yandan yeni bir anayasa tart›flmas› deyim yerindeyse kap›da. Görünen
o ki; önümüzdeki seçimlerde burjuva partilerinin aldat›c›
propagandalar›ndan biri “Yeni Demokratik Anayasa” tart›flmas› olacakt›r. AKP kurmaylar› bu ifle hemen soyunmufl durumdad›r.
CHP cephesinde haz›rlanmaya çal›fl›lan “Kürt Raporu”
yeni anayasa haz›rlama söylemleri Kemalistlerin de, TÜS‹AD’›n da bu tart›flma süreci içinde yer alaca¤›n› gösteriyor.
Hiç flüphesiz devrimcilerin, yurtseverlerin ve komünistlerin
de bu konuda söyleyecek sözleri olmal›d›r. Ezilen Kürt ulusunun di¤er az›nl›k milliyetlerin, iflçilerin, köylülerin, demokratik, ekonomik taleplerine dair egemen s›n›f sözcülerinin aldat›c› politikalar›na karfl› aktif bir tutumun gelifltirilmemesi,
bu aldat›c› propagandalar›n genifl emekçi y›¤›nlar› etkilemeye
devam etmesi anlam›na gelir. Hiç flüphesiz pratik etkinlik bir
güç sorunudur. Bunun için ortak tutum-ortak davran›fl
önemli bir yer teflkil etmektedir.
Bu anlam›yla referandum sürecinde oluflan platformun
çal›flmalar›n› do¤ru bir tarzda de¤erlendirmek, ortaya yeni
çal›flmalara ›fl›k tutacak devrimci sonuçlar ç›karmak oldukça
önemli bir yer teflkil etmektedir. Neleri hangi anlay›flla, örgütsel mekanizmayla yapt›k veya yapamad›klar›m›z›n alt›nda
hangi ideolojik, siyasal, örgütsel nedenlerin yatt›¤›n› sorgulayacak bir pratik tutum içine girmeliyiz.
Di¤er bir görev ise referandum kampanyas› döneminde
ulafl›lan yeni güçlerle düzenli ve sistemli bir iliflki a¤› yaratmakt›r. Bu yeni güçleri çal›flmalar›m›za, etkinliklerimize katmak, yay›nlar›m›z› izlemelerini sa¤lamak için çaba sarf etmektir. Kitle çal›flmas› perspektifi böylesi bir prati¤i zorunlu k›l›yor. Bu konuda söylemden çok icraata ihtiyaç oldu¤unu hepimizin görmesi gerekir.
İşçi-köylü
Demokratik Halk İktidarı İçin
BİZ HALKIZ, GELECEK ELLERİMİZDEDİR!
Umut Yayımcılık ve Basım Sn. Ltd. Şti.
Yönetim yeri: Gureba Hüseyin Ağa Mh.
İmam Murat Sk. No: 8/1 Aksaray-Fatih/İstanbul Tel: (0212) 521 34 30 Faks: (0212) 621
61 33 Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Çilem
İLASLAN Baskı: SM Matbaacılık Adres:
Çobançeşme Mh. Sanayi Cad. Altay Sk. No:
10 A Blok Yenibosna Bahçelievler İstanbul
Tel: 0212 654 94 18
HEVALE PALE
20 yıllık sönmeyen ateşin, yıkılmayan bir gerilla çınarının silinmez adı. 20 yıllık gerilla yaşamına kodlanmış tecrübe ve deneyimin sayısız şifresi. 20 yıllık gerilla yürüyüşünün, yorulmayan, usanmayan, uslanmayan adı. Saygı ve sevginin, yoldaşlık ve dostluğun tertemiz
ismi Hevale PALE.
Ey insanlık, sende bir dirhem vicdan, bir damla merhamet var mıdır? Bir insan yüreği kadar küçük insanlık var mıdır? Nasıl kıyılır
yirmi yıllık çınara? Bunların hiçbirinin olmadığını bilerek yazıyor ve haykırıyorum!
Paranın tanrılarının gökyüzünden aşağıya indirileceği, zalimlerin vicdanının yok edileceği gün mutlaka gelecektir.
(Elimize e-posta yoluyla ulaşan yazıyı güncelliğinden dolayı olduğu gibi yayımlıyoruz.)
HPG Dersim bölge komutanlarından Hevale Ali Haydar “mini bir karşılama” töreni
hazırlamak için saf tutulmasını istedi. Birkaç
gündür sabırsızlıkla beklediği Munzur grubu
nihayet alana varmış, uzaktan onların belli belirsiz görüntülerini almış ve nihayetinde derin
bir soluk alabilmişti. O güne kadar sabırsızlık
içinde adlandıramadığı bir endişeyle beklemişti yoldaşlarını. Nasıl endişelenmesin ki!
Mart ve Nisan ayları gerillanın en çok kayıp
verdiği aylardır. Munzur grubunun noktaya
varması artık an meseleydi.
Hevallerin yanına bir TİKKO gerillası olarak misafirliğe gitmiştim. Heval Ali Haydar, istersem benim de “mini törene” dahil olabileceğimi söyledi. Gerek HPG gerillaları gerekse
TİKKO gerillaları birbirlerini karşılıklı olarak
ziyaret ederler ve bu ziyaret esnasında gerillaya
ve düşmana ait ne tür gelişme ve olasılıklar
varsa oturulup karşılıklı dostça konuşulur. Alana
varan gerillaları karşılamak için benim de gerilla tarzı “mini karşılama” törenine dahil olabileceğimi belirten gerilla komutanının istemine uyarak grubu karşılamak için safa girdim.
Heval Ali Haydar’ın kaç gündür nasıl bir merak
içinde sabırsızlıkla arkadaşlarını beklediğine
tanık olduğum için yoldaşlarının gelmesiyle
yüzünde bir gülümseme, davranışlarında bir rahatlama olduğunu hemen fark ettim. Bu ve
buna benzer durum ve anlara gerillada sık rastlanır. Beklenilen ve zamanında gelemeyen her
yoldaş, anlatılmaz bir sabırsızlığa; derin bir endişeye ve tarifi zor olan kaygıya yol açar.
Heval Ali Haydar bir kartal gibi kayaların
zirvesinde elinde dürbün sürekli gökyüzüyle
toprağın bitiştiği noktadan başlayarak zirveleri
ve bütün araziyi tarıyordu. Duruşu ve görüntüsüyle adeta bir kartalı andırıyordu. Sayısız çatışmaların sahibi olan komutan arkadaş bir o kadar alçakgönüllülüğüyle tanınırdı. Yılların
gerilla savaş tecrübesi onu yıpratmamıştı. Aliboğazı’nın her karış toprağında ve kayaların
üzerinde sayısız gerillanın kanı vardı. Ve dökülen bu kanın birçoğuna tanıklık etmiş, yanıbaşında sayısız yoldaşı şehit düşmüştür. En güzel özelliklerinin başında düşünce ve
duygularını temiz ve safça anlatması gelirdi.
Hevallerden gerillaya ilk katılışlarını dinlemek ayrı bir ilgi konusudur. Çünkü her birinin ilk gerillaya katılış konusu ayrı bir öykü
konusu olacak özellikte ilginç yanlar taşımaktadır. Gerilla komutanı, içtenlikle ve dürüstlükle ilk gerillaya katılışını anlatıyordu.
Anlatımında ne bir abartı ne de bir böbürlenme vardı. Bölgede çobanlık yapıyor. Ve
karşılaşacağı ilk gerilla grubuna hemen katılacağını dile getiriyor. Karşılaştığı ilk gerilla
grubu Hevallerin grubu olduğu için onlara katılmaya karar veriyor. Onlara nasıl katılması
gerektiğini, bu düşüncesini nasıl dile getireceğini bilemeden safça bekleyişini, sonra sıkılarak utanarak gerillaya katılmak istediğini
gerillalara ifade ediyor. Korku ve endişelerini
bu kadar yalın ve açık ifade etmesi insana güven duygusu veriyor. “Demek ki gerillaların
C
M
Y
K
da korkuları var” dedirtecek insani düşünceleri
onun şahsında yaşıyorum.
Yılandan nasıl korktuğunu
anlatıyor. Karşılaştığı bir
yılandan arkasına bile bakmadan nasıl korkuyla kaçtığını da ekliyor. Bütün
bunları o kadar içtenlikle
ve temiz duygularla anlatıyor ki duygulanmamak
elde değil. Yiğit bir Dersimli, yüreği korkusuz bir
gerilla komutanı, insan güzeli Hevale ALİ HAYDAR.
En başta Heval Ali Haydar safta duruyor.
Yanıbaşında ise noktada kalan Hevaller sıraya
diziliyor. Ve ben de Hevallerle birlikte saf düzeni alıyorum. Gelen arkadaşları karşılamak
için birlikte beklemeye koyuluyoruz. Arkadaşların sırtlarında çantaları, uzun ve yorucu bir
yolculuğun ardından noktaya varmanın rahatlığı
içinde ağır ağır son adımlarını atıyorlardı. Noktaya varan her bir arkadaşla tokalaşıp sarılıp öpüştük. İçlerinde saçları beyazlamış üç Heval
hemen fark ediliyordu. Belli ki yaşları otuzu
geçkindi. Çünkü hevaller kırk yaşın üstünde
gerillaları bazı istisnai görevler dışında zorunlu
kalmadıkça Kuzey’de (Türkiye Kürdistanı’nda)
bırakmıyorlardı. Hemen Güney’e (Irak Kürdistanı) başka bir göreve gönderiyorlardı. Bunu
bildiğimden saçları beyazlamış arkadaşların
kırk yaşın altında olduklarını tahmin ettim. Gelen Hevallerin içlerinden birinin gömleğinin
yakasında Che’nin minicik rozeti vardı. Bu durum beni duygulandırıyor. HPG’nin mini rozetini taşıyanlar olduğu gibi Che’nin de rozetini
taşıyan arkadaş görmek insana güzel devrimci
duygular yaşatıyor.
Hevallerde özgünlükleri fazla olan o kadar
çok sayıda arkadaş vardır ki, onlarla karşılaşmak önceleri beni belli ölçüde şaşırtmıştı. Kurumsallaşmış, halklaşmış, gelişkin bir gerilla
ordusuna ait bütün niteliklere, özelliklere ve
farklılıklara sahipler. Kafalarda
oluşmuş belli ölçüleri ve çizgileri olan gerillanın bilinen kriterleriyle uyuşmayan özelliklere sahip farklı ve değişken
renkte arkadaşlarla karşılaşınca
önce algılamada zorlanma yaşanıyor. Ancak süreç içinde bu
algılamada değişkenlik oluyor.
Halklaşan bir gerilla ordusunda
çok sayıda “farklı” arkadaşlarla
karşılaşmak doğal ve anlaşılır
hale gelmeye başlıyor. Bu
“farklılıklar” varlıkları gerilla
ordusunun disiplinini bozmadığı sürece kabul ediliyor ve benimseniyor. Heval Pale, Heval Ali Haydar renkleri fazla olan
arkadaşlardan sadece bir kaçıdır.
Noktaya varan arkadaşlara sıcak çay içmeleri için hemen ateş yakıldı. Çok geçmeden
sıcak demli çaylar başta yeni gelen arkadaşlara
olmak üzere herkese ikram edildi. Saçları beyazlamış arkadaşlar hemen gözüme çarptı. İçlerinde birinin saçları fazla beyazlamamasına
rağmen yüz ve alnındaki kırışıklık yaşının ileri
olduğunu hemen gösteriyordu. Gözlerindeki
içtenlik ve parlaklık o kadar belirgin ki, yüzündeki gülümseme hemen ilk bakışta fark
ediliyordu. Herkes gülümser ancak bazıları
vardır ki başka gülümser. Örneğin Yılmaz Güney bir başka gülümserdi insanlara. “Başkalık” tam da insana ait olan nitelik ve duyguların farklılığı olarak algılanmalıdır. “İnsan
insanı çeker” ya da “kan kanı çeker” derler
tam da öyle bir duygu yaşadım. Bu duyguyu
yalnız benim yaşamadığıma eminim. Çünkü
birçok yoldaş benim yaşadığım benzer duygu-
ları Heval Pale’yle karşılaşınca yaşamıştır. Heval Pale insanı kendine çeken gizli bir güç ve
hemen karşısındakiyle empati kuracak, güzel
bir dostluk köprüsü uzatacak kadar bir yakınlığa sahipti.
Adının Pale olduğunu sonradan öğrendiğim bu sempatik ve güzel insanı ilk kez o gün
gördüm. Arkadaşların ona özenle ve saygıyla
davrandıklarını fark ettim. Davranışlarında belli
bir ağırlık, oturmuşluk ve kendine güven vardı.
Hevallerin önemli bir özelliğidir, yıllarca emek
veren eski gerillalara saygı göstermek, onları
korumak ve sahiplenmek. Bu yaklaşımı bireysel olarak algılamamak gerekir. Bu yaklaşım
emeğe, insana karşı gösterilen saygının açık ve
yalın bir ifadesidir. Eski gerillalara gösterilen
yaklaşım aynı zamanda gerilla savaşına verilen
önem ve ciddiyetin ifadesi olarak anlaşılmalıdır.
Bazıları bu yaklaşımın içeriğinde feodal bir değer olduğunu düşünebilir ancak bu bakış açısının ciddi bir yanılgı taşıdığını hemen belirteyim.
Bu değerde feodal bir yan yoktur. Bu yaklaşımda korunan, sahiplenilen ve savunulan tecrübe ve deneyim vardır. Bu yaklaşımda örgütsel bir ciddiyet ve duruş vardır. Bu yaklaşım ne
sadece belli gerillalar arasında ortaya konan ne
de geçici bir yaklaşımdır. Hevallerin kendi aralarındaki ilişkide belli ölçü ve saygı var, ancak
bu ilişkide yaşı ve emeği fazla olan bir arkadaş
ise saygının ölçü çizgileri daha yüksek oluyor.
Öncelikle eski ve yaşı ileri olan gerillaları
dinlemeye anlamaya kavramaya çalışıyorum.
Onların her bir sohbeti her bir sözü her bir davranışı acı ve tecrübe doludur. Oturup kalkışlarında hareketlerinde belli bir ağırlık, ciddiyet ve
saygı vardır. Onların her bir sohbetini her bir
konuşmasını dinlemek insana büyük bir zevk ve
heyecan vermektedir. Özellikle Heval Pale’nin
konuşmasındaki sıcaklık hemen fark ediliyordu.
Kürtçe’yi kullanmadaki özgünlük hemen göze
çarpıyordu. “Kürt kanı-halk ve gerilla sevgisi” olsa gerek hemen kaynaşıyoruz Heval Pale’yle, kaynaşmamak mümkün mü? Onu görüp
onunla sohbet ettikten sonra onunla sıcak bir
duygu yakalamamak mümkün mü? Tıpkı Heval Piro gibi. Tıpkı Heval Sebri Varto, Sebri
Maraş, gibi. Heval Rojhat, Heval Baver, Heval Atakan, Heval Salih, Heval (mamoste)
Serxebun, Heval Delil, Sefkan, Savaş, Heval
Azat, Heval Devrim ve burada adını sayamayacağım sayısız birçok arkadaşta olduğu gibi.
Arkadaşlarda insan güzelliğinde ve gerilla tadında özellikler ve nitelikler vardır. Bu saydığım özelliklerin hatta belki daha fazlasının kadın gerilla arkadaşlarda olduğunu da belirteyim.
Karşılaştığım bazı kadın gerillaların yiğit ve
onurlu duruşu, o bilgeliği insanı muazzam etkiliyor. Herhangi bir üniversitenin herhangi bir
sosyoloji, tarih, kültür bölümünde ya da herhangi bir kürsüsündeki herhangi bir hocasından,
öğretim görevlisinden daha bilgili ve daha bir
derinliğe sahip olduklarını belirteyim. Heval
Hemrin, Heval Peyman, Heval Sozdar Militan, Eylem ve diğerleri onlardan bin kat daha
fazla bilgi derinliğine sahiptirler. Bir o kadar alçakgönüllüler. Her gerilla birliğinde eleştirile-
BÜROLAR
Kartal: İstasyon Cd. Dörtler Ap. No: 4/2 Tel: (0216) 306 16 02
Ankara: Sağlık 1 Sk. No: 17/19 Çankaya Tel: (0312) 430 67 65
İzmir: 856 Sokak, No: 48/203 Kemeraltı Konak, Tel: (0232) 446 78 07
Malatya: Dabakhane Mh. Turgut Temelli Cd. Barış İşhanı Kat: 3 No: 95
Erzincan: Ordu Cd. Ordu İşhanı Kat: 3 Tel: (0446) 223 67 18
Bursa: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. Sönmez İşsarayı Kat: 2 No: 185 Heykel, Tel: (0224) 224 09 98
Mersin: Silifke Cd. Çavdaroğlu İşhanı Kat: 3 No: 1/8
Avrupa Büro: Weseler Str 93 47169 Duisburg-Almanya Tel: 0049 203 40 60 958 Faks: 0049 203 40 60 959
cek özellikler ya da bazı aykırı duruşlara rastlamak mümkündür ancak
azınlıktadır. Kadın gerillaların savaş ve savaş yaşamıyla ilgili,
kadınların özgürleşmesi konusuyla ilgili herhangi bir
konuşmasını dinlemek insana derinden bir onurlanma duygusu yaşatıyor.
Kürt kadının geldiği noktayı, vardığı düzeyi, yaşamdaki duruşunu gördükçe
insana
“kültür-sanat ve insanlık
dağdan-yükseklerden gelecektir, gerilla savaşından gelecektir” dedirtecek
düşünceleri yeniden anımsatıyor. Bu bilinci birçok kez yaşıyor ve duyumsuyor insan. Kürt
kadını aydınlandı ancak gerilladaki
kadınlar daha da aydınlandı. Gerilla
alanındaki kadın arkadaşların politik-askeri-kültürel düzeylerini gördükçe gerilla
kadınların toplumun diğer kadınlarından
daha ileride olduklarını ve onlarla aralarında nasıl ciddi farkların olduğunu hemen görmek mümkündür. Kadın gerillaların gelişiminde gerilla savaşının yaratıcılığının,
eğiticiliğinin o muazzam kudretini görüyor insan. Güncel, dönemsel gelişmeler de dahil olmak üzere hemen her konuda kendi ideolojileri
doğrultusunda tarih-sanat-savaş-politik bilgilerinin gelişkinlik düzeyi umut verici. Kadın gerilla komutanlarının yaşamdaki cesur duruşu,
savaş anındaki kahramanlıkları, olgunluğu insanı etkiliyor. Hevallerde önderliklerine bağlılığın ne kadar derin ve yüksek olduğunu ne kadar anlatırsak anlatalım mutlaka eksik
kalacaktır. Özellikle kadın gerillaların önderliklerine bu kadar yürekten ve içten bağlılığını
görünce önderliklerinin onlara kazandırdığı bilinç ve özgürlüğün ne kadar büyük olduğunu da
anlıyor insan. Hevallerde önderlik, şehitler
ve görevler kutsaldır. Bu üçüne kutsallık düzeyinde bir bağlılık, saygı ve sevgi vardır.
Kürdistan’ın tarihi ve kültürel zenginliğinin
halka gerillaya yansımasının sayısız renklerini
ve dokusunu görmek mümkündür. Heval Pale
Mardin’in Nusaybin’in bütün güzelliklerini,
mertliğini, yurtseverliğini üzerinde toplamıştı.
Her konuşmasının başında “mıgo” kelimesini
kullanması ona ayrı bir şirinlik katıyordu. Saatlerce Kürtçe konuşsa onu severek dinlerdim.
Saatlerce anılarını anlatsa sabırla özenle dinlemek isterdim. Kaldı ki birçok arkadaş büyük
acılarla dolu, zorlu yaşanmışlıklara sahip olmalarına rağmen
geçmişleriyle ilgili tek bir söz söylemez, tek bir laf etmezlerdi. Bu
onların en saygın özellikleriydi.
Geçmişiyle fazla övünen geçmişini fazlasıyla dilendirenler genellikle emeklilik hakkını kullanmak
isteyen yorgunlar oluyor. Tıpkı
zindan anılarını fazlaca dinlendirenler gibi. Heval Pale’yi anlamak
Mardin’in, Nusaybin’in, Kızıltepe’nin, Derik’in, yoksul mert ve
yiğit Kürt halkını anlamaktır.
Yirmi yılın sayısız acı dolu anılarını anlamaktır. Alnındaki ve yüzündeki her
bir derin çizgi sanki ona sayısız çatışma, düşman pususuna karşı direniş, sayısız saldırının
adını işlemiş gibiydi.
Bölge halkı tanınmadan, yaşam ve kültürleri anlaşılmadan, gerillanın zorlu ve onurlu yaşamı bilinmeden Heval Pale anlaşılamaz. Bir
ömür süren gerilla yaşamında, o sönmeyen gülüşünde, tükenmeyen enerjisinde ve bitmek
bitmeyen direngenliğinde ideallerine, yoldaşlarına, önderliğine, partisine olan bağlılığın en
güçlü çizgilerini görmek mümkündür. Hevallerde görev kutsaldır, itiraz edilemeyecek,
tartışılmayacak kadar gerçek ve yapılacak
kadar anlaşılırdır. Onları savaş alanında istikrar ve sürekliliğe götüren önemli etmenlerin
başında eleştiri-özeleştiri kültürünü üstten alta
doğru uygulamaları ve bunu bir yaşam, bir bilinç haline getirmeleridir. Başarılarının önemli
bir etmeni de savaşçı bir kişilik yaratmalarıdır.
Savaş sadece ideoloji-politika ve hedeflerin
belirlenmesi ve benimsenmesiyle başarılamaz.
Bunlar çok önemlidir. Ancak bunlar kadar
önemli olan başka şey daha vardır. Eğer bunların cisimleştiği kişilikler yaratılamazsa tek
başına ideolojinin, politikanın ve hedeflerin
hiçbir önemi ve anlamı yoktur. Sözüyle özü
bir olan… Söylediklerini yapan, ideolojilerine, iddialarına ve savaş görevlerine göre
yaşayan, yaşamlarını savaşa göre örgütleyen, düzenleyen ve yaşamlarını ideallerine
adayan insanlar yaratmak.
Hevaller bu saydıklarımı yaratmayı başarmıştır. Bunların yaratılması konusunda az bir
mücadele vermemişler. Az zorluklarla karşılaşmamışlar. Uzun yıllara varan sürekli ve sistemli bir ideolojik mücadele sonucu savaşçı kişilikler yaratmayı başarmışlardır.
Onlarda da çok sayıda savaş ve gerilla dışı
anlayış ve yaklaşımlar ve bunların cisimleştiği
kişilikler ortaya çıkmıştır. Savaş ve örgüt ölçülerine gelmeyen, ayak direyen, süreci tıkayan
çok sayıda engelle ve kişiliklerle karşılaşmışlar.
Onların başarılarının altında yatan en önemli etmen savaşın kişiliklerini yaratabilmeleridir. Önderliklerine ve görevlerine bağlılık ve savaşa
göre şekillenmek. Bütün bunlar tartışılmaz düzeyde açık, net ve anlaşılırdır. Gerilla savaşının
ve yaşamının belli ölçüleri ve kuralları var. Bu
ölçülerin dışına çıkan ne savaşabilir ne de yaşayabilir. Hiçbir şey muğlaklığa ve belirsizliğe
yer bırakılmayacak kadar açık ve anlaşılırdır.
Ölçüler ve kurallar savaşın ve yaşamın yasaları
içinde damıtılmıştır. Kan ve emek, bilinç ve
iddia her şeyin temel ölçüsü olmuştur.
Ve Hevale Pale bu sürecin bu görevlerin
adamıydı. İlk tanışmamızın ardından başlıyor
gerillaya ilk katılışını anlatmaya. 15 yaşın ilk
günlerinde ilk gençliğe ayak basmanın ilk yıllarında zorla gerillaya götürülüşünü anlatıp
gülüyordu. O dönem dörtlü çete denilen parti
çizgisinin dışına çıkmış unsurların yanlış politikası sonucu “mağdur” olanlardan biriydi. Her
köyden çok genç olanları zorla, bazen daha
çocukluktan yeni kurtulabilmiş gençlerin torbalara doldurulup gerillaya getirilişlerini anlatırdı. Heval Pale de zorla gerillaya alınan gençlerden biriydi. Heval Pale, ilk fırsatta Hevale
Cuma’nın (Cemil Bayık) yanına çıkıyor ve anlatıyor, nasıl gerillaya zorla getirildiğini. Hevale Cuma bu politikanın yanlışlığını ona anlatmış, ancak ona davalarının haklılığını,
mücadelenin kutsallığını ve onları bekleyen
zorlu görevleri anlatınca belli düzeyde ikna
olmuş ve gerillada kalmayı kabullenmiş. Onurunun fazla incindiğini anlatıyordu. Önceleri
bu durumu asla kabul etmemiş. İçine sindirememiş. Kendi gönlüyle gelmediği için her şey
ona kabul edilmez olarak gelmiş. “Kendi gönlümle gelseydim başka olurdu” diyordu. Ancak
süreç çok farklı gelişmiş. Savaş gerçekliği ve
gerilla ortamı, şehitlerin artan sayısı onun kırılan gururunun ilacı olmuş. Süreç içinde alışmış gerilla yaşamına ve gitmek isterse gidebileceği ona söylendiğinde bile o gitmeyi değil
kalmayı tercih etmiş. Ve süreç o kadar hızlı ve
çarpıcı olaylarla gelişmiş ki bir daha aklına
bile getirmemiş gitme fikrini.
Devamı Sayfa 15’te

Benzer belgeler