gençlik, öğrenci gençlik, köylü gençlik ve hepsinden önce işçi
Transkript
gençlik, öğrenci gençlik, köylü gençlik ve hepsinden önce işçi
GENÇLİK, ÖĞRENCİ GENÇLİK, KÖYLÜ GENÇLİK VE HEPSİNDEN ÖNCE İŞÇİ GENÇLİK MÜCADELENİN SONUCUNU BELİRLEYECEKTİR! (Lenin) 0 Kitle Dergisi Ekidir Aralık - 2013 Sayı: 92 Genç Sosyalist 1 ALİ SİMAİL KORKMAZ'IN HEYKELİ DİKİLDİ Eskişehir’de 2 Haziran’da Gezi Parkı protestoları sırasında uğradığı saldırı sonucu 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın heykeli dikildi. Kuşlar su içsin diye avuçlarını açmış halde yapılan Korkmaz’ın avuçlarına suyu gözyaşlarıyla annesi döktü. Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) katkılarıyla Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğrencisi Murat Yeşilgöz ile heykeltıraş Metin Kılıç tarafından Ali İsmail Korkmaz’ın bire bir ölçülerde heykeli yapıldı. Kuşlar su içsin diye avuçlarını açmış halde yapılan Korkmaz’ın heykeli saat 14.00’de Eskibağlar Mahallesi İsmet İnönü Caddesi’ndeki Espark Alışveriş Merkezi’nin yanına konuldu. Ali İsmail Korkmaz, Gezi Parkı ile başlayan ve gösterilerin doruk noktasına çıktığı günlerde Eskişehir'de polisler göstericilere müdahale etti. Kaçan göstericileri ara sokaklarda avlamak için konuşlanan polisler ellerine düşen göstericileri dayaktan geçirerek öldüresiye dövdüler. Bu göstericilerden birisi de Ali İsmail Korkmazdı. Korkmaz ara sokaklarda kendilerini bekleyen polislerin kanlı pususuna düştü. Sokakta buluna mobese kameraları polislerle birlikte olaya karışan sivilleri saniye saniye görüntüledi. Ancak polis tarafından o bölgede bulunan görüntüler toplandı ve görüntülere müdahale edilerek görüntülerin canalıcı noktaları silindi. Polisin bütün bu çabalarına karşın görüntülerin önemli bir bölümünü jandarma kurtarmayı başardı. Bütün bu gerçeklere karşın Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna olayı tersyüz ederek İsmail'i; "kendi arkadaşları öldürdü" dedi. Bu yöndeki açıklamalarını görüntülere karşın sürdüren vali kamuoyunun büyük tepkisini topladı. Doğrudan polisleri korumaya yönelik bu tavrından bir türlü vazgeçmeyen vali bu kez de Ali İsmaili'n katillerinin yargılanması davasının Kayseri'ye alınmasını sağlamak için de büyük bir çaba içinde oldu. Kendisi ile ilgili haber yapanları ağır sözlerle tehdit ederek saldırılarda bulundu. İşte valinin tutumunu dile getiren sözleri. RAHAT DURMUYORSUN Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun. Benim Ali İsmail ile ilgili söylemediğim bir sözü tekrar ısıtıp veriyorsun ki sana özel olarak telefonda bunu izah ettiğim halde her fırsatta alçaklıkla bunu tekrar ediyorsun. Failler belirlendi, tutuklandı, yargılanıyor. Bunlardan pek memnun olmadın herhalde. Sana malzeme kalmadı derken, mahkeme bize bir soru soruyor. Biz de savcılık da kamu düzenini düşünerek yüzbinlerce insanın yaşadığı bu şehirde olay çıkmasın diye görüşümüzü yazıyoruz. Bunlar her nasılsa yandaş avukatlarınız tarafından herhalde anında sizlere servis ediliyor. Kuşlar söyledi deme sakın inanmam! Neyse hiç önemli değil. Zaten biz ne dersek diyelim siz vermek istediğinizi veriyorsunuz. Siz bizim Ali İsmail için çok üzüldüğümüze de inanmazsınız. Demokratik tepkiye eyvallah ama amaçları kaos çıkarmak olanların fırsat beklediği bir ortamda bu davanın başka yerde görülmesini istemek Eskişehir’e ve halkın yararına bir şey yapmak demektir. Tabii ki takdir yargının. Diğer konulara girmiyorum çünkü yargılama devam ediyor. Ama siz zaten hem savcı, hem hakim, hem avukatsınız. Müebbet bile sizi kesmez. Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu Genç Sosyalist 2 konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var unutma, eninde sonunda orada görüşeceğiz. ÖNCE ''MAİL BENİM AMA YAZMADIM'' DEDİ Tataristan’daki Vali Tuna, dün Hürriyet’e konuştu ve şunları söyledi: “Gönderilen mail adresi bana ait. Ancak o maili bizzat ben yazmadım. Mailde yazılanların bir bölümüne katılıyorum. Doğru ifadeler. Söz konusu muhabir sürekli bir şeyleri çarpıtarak yanlış yönlendirmeler yapıyordu. Mail üzerinde de aynı şeyi yapmış. Dediğim gibi maili ben yazmadım. Yurt dışındayım. Dönünce inceleteceğim.” GECEYARISI YAZILI AÇIKLAMA YAPAN VALİ BU KEZ 'SÜRATLE PAYLAŞILMASI MANİDAR' İFADESİNİ KULLANDI Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, geceyarısı açıklama yaptı ve mailin kişisel olduğunu, süratle kamuoyu ile paylaşılmasını manidar bulduğunu belirtti. Vali açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "02.10.2013 tarihinde bazı yazılı ve görsel basın organlarında ve internet sitelerinde, Radikal Gazetesinden İsmail Saymaz'ın kişisel e-posta hesabına gönderilen mail ile ilgili haberler yayınlanmıştır. Kamuoyunda yanlış anlamaları önlemek ve doğru bilgilendirme amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür: 1. Ali İsmail Korkmaz isimli öğrencimizin hepimizi üzen bir şekilde hayatını kaybetmesi sonrasında yerel, ulusal ve sosyal medyada, olay ve olayın oluş biçimi ile ilgili çoğunluğu yetersiz bilgiye dayalı 'olumsuz' ve 'yorum içerikli' haberler yayınlanmıştır ve zaman zaman yayınlanmaya devam etmektedir. Katıldığım bir televizyon programında konu ile ilgili söylediğim sözler arasından, konuşulan olaya münhasır olmayan bir cümlem, siyasi ve ideolojik olduğunu düşündüğüm amaçlarla çarpıtılarak kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmıştır. 2. Valiliğimizce Eskişehir'de meydana gelen olaylarla ilgili olarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini temin maksadıyla basın açıklamaları yapılmış, ayrıca Radikal Gazetesi Muhabiri İsmail Saymaz beyle röportaj yapılmış ve konu ile ilgili bilgi verilmiştir. 3. Ancak Sayın Saymaz, bu müessif olayı kendi penceresinden ve kendi bakış açısı ile ele almaya ve kamuoyumuza çarpıtarak sunmaya devam etmiştir. Söylemediğim ya da kastetmediğim manalar yüklediği sözleri sürekli gündemde tutmaya özellikle şahsımı hedef haline getirmeye özel bir gayret sarf etmiştir. 4. Ali İsmail Korkmaz isimli merhum öğrencimizin hayatını kaybetmiş olması şahsımı derinden üzmüş ve bu hissiyatım tarafımdan her fırsatta samimiyetle ifade edilmiştir. Olayın aydınlatılmasına yönelik kararlı tutumumuza rağmen olayla ilgili asılsız haberlerin devam etmesi kamuoyunun moralini bozucu ve zaman zaman da tahammül sınırlarını zorlayan boyutlara ulaşmıştır. 5. Radikal Gazetesi Muhabiri İsmail Saymaz'ın kişisel e-postasına gönderilen mail yukarıda ifade edilen yerli yersiz ve süreklilik arzeden yanlış ve çarpıtılmış haberlere sitem, bir manada tepki amacıyla 'kişiye özel' olarak gönderilmiştir ve medyada ele alınış biçimine ilişkin kişisel rahatsızlığımı ifade etmenin ötesinde bir anlam taşımamaktadır. Bazı basın yayın organları vasıtasıyla yansıtılmaya çalışıldığı gibi tehdit unsuru içermeyen ifadelerimin Sayın Saymaz tarafından farklı anlamlar yüklenmeye çalışılarak ve süratle kamuoyuyla paylaşılması oldukça manidardır. Eskişehir Valisi olarak böyle bir olayla kamuoyunun gündemine getirilmiş olmam şahsımı son derece üzmüştür." Eskişehir'de açılışa binlerce yurttaşın katılması hiç kuşku yok ki, bir rastlantı değildir. Yığınlar gözlerinin önünde cereyan eden bu katliamı suçunu işleyenlerden ve bu suçu kapatmak isteyenlerden hesap sorulmasını istemektedirler. Bu yüzden de yığınsal olarak tepkilerini koymakta ve adalet istemektedirler. Oysa adalet bu yaşanan büyük haksızlığa kulak tıkamakla kalmamakta, davanın Eskişehir'de güvenlikli olarak görülemeyeceği bahanesiyle davayı Kayseri'ye havale etmiş bulunmaktadır.Bugün, Ali İsmail Korkmaz'ın davası ile ilgili olarak ayağa kalkan geniş halk yığınları diğer gençlerin öldürülmesini de yakından izlemekte ve etkili bir tutum sergilemektedir. Genç Sosyalist 3 KOMSOMOL GENÇLİK ÖRGÜTLENMESİ (SOSYALİST ÖRGÜTLENMESİ) Sosyalizm mücadelesi, gençliğin sosyalist bir gençlik olarak örgütlenmesini bir görev olarak önümüze koyar. Özellikle belirtmek isteriz ki, bu örgütlenme gençliğin en bilinçli, en kararlı ve en özverili kesimlerinin birliği olarak ortaya çıkar. Bugüne kadar genç arkadaşlarımıza sayısız kez anlatmaya çalıştık. Komsomol örgütlenme partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin öğretisel (ideolojik) ve politik öncülüğünü tartışmasız kabul eder. Örgütsel olarak ise bağımsızdır. Yukarıda sözünü ettiğimiz örgütlenme Lenin'in öncülüğünde kurulan II. Enternasyonal döneminde gündeme gelmiş, 1919'da III. Enternasyonalle birlikte bu bağlamda örgütlenme derinleştirerek ve geliştirilerek gençliğin örgütlenmesi yolunda kabul edilmiş Leninist bir ilkedir. O günden bugüne kadar da gençliğin örgütlenmesi yönünde örgütlenmeye yön vermektedir. Öğretisel bağımlılık; partinin öğretisel ve politik öncülüğünü yani program. taktik ve stratejisini tanımaktır. Bu bağlamda sosyalist gençlik örgütlenmesi parti çizgisinin propaganda ve ajitasyon çalışmalarını yerine getirmek için en özverili çabayı harcar. Her şeyden önce parti öğretisel ve politik olarak gençliğe göre çok daha donanımlı ve gelişkindir. Bu nedenle gençlik örgütü öğreti konusunda partiden beslenerek kendisini geliştirir. Parti diğer demokratik kitle örgütlerine de bu bağlamda nasıl yön verirse sosyalist gençlik örgütlenmesine de kurmaylık eder. Parti, sosyalist gençlik örgütlenmesinin sınıf savaşımında düşebileceği yanılgıları, yetersizlikleri görebilecek donanıma sahip olduğu için gençliğin düşebileceği yanlışlıklara düşmesinin önüne geçer. Sosyalist gençlik örgütlenmesinin parti programından farklı olarak bir programa gereksinimi yoktur. Çünkü sosyalist gençlik örgütünün görevi, gençliği parti programı etrafında kazanmaktır. Gençliği, işçi sınıfının yanında kapitalizme karşı yürütülecek savaşa girmesini sağlamaktır. Bu nedenle sosyalist gençlik örgütü partinin programını bilgi ve beceri olarak özünde somut hale getirmek konumundadır. Sosyalist gençlik örgütü partinin öğretisel önderliğini koşulsuz kabul eder. Örgütsel bağımsızlık ilkesi sosyalist gençlik örgütünün partinin öğretisel ve politik önderliğini tanımış olması örgütsel bağımsızlık ilkesiyle çelişmez, daha da önemlisi onu zorunlu kılar ve tamamlar. Bu konuda gençliğin bağımsız örgütlenmesine karşı çıkanlar her zaman olmuştur. Bunlar Leninist görüşlerle çelişen görüşlerdir. Lenin özet olarak bu konudaki görüşünü şöyle özetler: "… Yetişkin ve yaşlı kuşakların temsilcilerinin çoğu zaman, gençliğe, doğru bir biçimde yaklaşmayı bilmedikleri görülmektedir. Gençlik, sosyalizme, zorunlu olarak, babalarının yaklaştığı yoldan, onlara benzer biçimde ve anlar gibi yaklaşmamaktadır, başka bir yoldan yaklaşmaktadır. Gençlik kuruluşlarının kesinlikle örgütsel bağımsızlığından yana çıkmamızın nedenlerinden biri de budur, yalnızca oportünistler bu bağımsızlıktan korktukları için değil, ama aynı zamanda, eşyanın doğasına uygun olduğu için, gençlik örgütlerinin bağımsızlığından yanayız. Çünkü tam bir bağımsızlık olmaksızın gençler, iyi sosyalistler olarak gelişmezler ve sosyalizmi ileri götüremezler.” (Gençlik Üzerine, Sf. l24, Sol Yay.) Gençlik bir sınıf değildir. Farklı sınıf ve tabakalardan oluşan heterojen bir yapıya sahiptir. Gençliğin özelliği, toplumsal bir tabaka olarak, belli bir yaş grubunda olmaları, enerjik, atak, öğrenmeye ve yeniliğe açık olmak gibi özelliklere sahiptir. Bu özellik nedeniyledir ki, gençlik, toplumsal tabaka olarak, gençliğin toplumdan göreceli bağımsızlığının da temelini oluşturur. Gençliğin bu özelliğidir ki, gençliğin kendine özgü konumları nedeniyle ayrı örgütlenmesini zorunlu kılar. Lenin bu konuda şöyle diyor: ''bağımsızlık olmaksızın, gençler, iyi sosyalistler olarak gelişemezler.'' Örgütsel bağımsızlık gençliğin enerjisini daha da yoğunlaştırır. Gençliği aktifleştirir, ona inisiyatif ve yaratıcılık, ataklık ve Genç Sosyalist 4 daha güçlü olmak gibi özellikler katar. Gençliğin kendisine güven duymasını, kişiliğinin gelişmesini pekiştirip sağlamlaştırır. Böylece gençlik sosyalizm mücadelesi yolunda mücadeleye daha güçlü ve atak olarak katılır. Geleceğimiz olan gençliği, partiye ve sınıfsız toplum mücadelesine kazanmanın vazgeçilmez yolu gençliğin örgütsel olarak bağımsız örgütlenmesi ilkesidir. Örgütsel bağımsızlık ilkesinin partinin öğretisel ve politik önderliğini tanıma ilkesinin yadsınmasına vardırmak partinin öğretisel-politik önderliğini sosyalist gençlik örgütünün bağımsızlığını yok edecek şekilde kuramlaştırmak ve uygulamakta Marksizm-Leninizm'in öğretisel bağımlılık, örgütsel bağımsızlık ilkesinin revizyonu ve tasfiyesidir. Bu yüzden de her iki anlayış da kesin olarak reddedilmelidir. Sosyalist gençlik, işçi, köylü, öğrenci gençliğin öncü örgütüdür. Çünkü gençlik hareketi; işçi, köylü ve öğrenci gençlikten oluşmaktadır. Sosyalist gençlik örgütü; gençliği, Marksizm-Leninizm ve işçi sınıfının enternasyonal görüş ve anlayışları çerçevesinde eğitir. Partinin program ve ilkelerini işçi sınıfının ve partinin geleneklerini kesintisiz bir biçimde gençlik içinde yaygın olarak propaganda eder. Görev olarak gençliği işçi sınıfının saflarında örgütler ve kazanır. Sosyalist gençlik örgütü, gençliği her türlü sapmalardan ve küçük burjuva görüş ve anlayışlardan uzak tutar. Gençlik hareketinin burjuva, faşist, gerici vb parti ve akımlardan ideolojik ve politik bağımsızlığını korumak, onun politik ve bağımsızlığını korumak, onun politik bilinç ve örgütlenmesini sürekli olarak geliştirmek gençliğin öncü politik kurmayının görevidir. Bu kurmay, gençliğin faşizme karşı mücadelesine sosyalist bakış açısıyla müdahale etmek, örgütlemek, yönetmekle yükümlüdür. Gençliği işçi sınıfının yanında ve yedeğinde özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine kazanamayan bir sosyalist gençlik örgütü, görevini gerektiği gibi yerine getirememiş, tarihsel sorumluluğuna uygun bir davranış sergileyerek görevini yapmamış olacaktır. Bu amaca ulaşmak için, kararlı, bilinçli, enerjik, işçi sınıfının sonuncu hareketine özveriyle bağlanmış, gençlik hareketinin öne sürdüğü genel ve güncel sorunlara yanıt veren, üstün bir teorik ve eylemli bir çalışma zorunludur. Sosyalist gençlik örgütünün önemli bir görevlerinden biri de partiye kadrolar yaratmaktır. Sosyalist gençlik örgütü henüz parti üyeliği ve parti çalışmaları için hazır olmayan genç parti sempatizanlarını örgütler, eğitir, mücadeleye hazırlar, böylece partiye genç taze kan taşır. Bir anlamda partiye yedek kadro kaynağıdır. Sosyalist Gençlik örgütlenmesinin temel örgütlenme ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi, demokrasiyle merkeziyetçiliğin sentezidir. Eleştiri ve tartışma özgürlüğü ve seçim ilkesi (örgütün tüm organlarının aşağıdan yukarıya seçimle oluşturulması) demokratik merkeziyetçiliğin demokratik yönünü, bireyin örgüte, azınlığın çoğunluğa, alt organların üst organlara, tüm örgütün merkezi önderliğe tabi olması ise demokratik merkeziyetçiliğin merkezi yönünü oluşturur. Sosyalist Gençlik örgütünün merkeziyetçi olarak mı, demokratik olarak mı örgütleneceğini tamamen politik koşullar belirler. Halk demokrasilerinde ve sosyalist yönetimlerin olduğu ortamlarda sosyalist gençlik demokratik olarak örgütlenirken, burjuva diktatörlüğü ve kapitalist sistem koşullarında merkeziyetçi şekilde örgütlenecektir. Bizim ülkemiz gibi ülkelerde gençliğin örgütlenmesi hiç kuşku yok ki, merkezi şekilde olacaktır. Merkezi şekilde örgütlenmenin nedeni, sistemle doğrudan ilintilidir. İster istemez, demokrasinin olmadığı, sınırlı ya da burjuva anlamda olduğu ülkelerde merkeziyetçi örgütlenme kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla örgütlenmemiz de yukarıdan aşağıya doğru olacak, mücadeleye uygun, yapı olarak çözülmesi ve yıkılması olanaksız bir örgütlülük gerçekleştirilecektir. Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak, gençliğin öğretisel olarak partiye bağımlı, örgütsel olarak bağımsız olmasını amaçlayan bir komsomol örgütlenmeyi savunuyoruz. Gençlik örgütlenmesi öğretisel ve politik olarak partiden beslendiği bu şaşmaz ilkeyi izlediği sürece onun bağımsız örgütlenmesinden zerrece kuşku duymayacağız. Aksine parti saflarına eğitilmiş, kendine güvenen ve kadro konumunda yeni yeni taze kan gelmesi partiyi de daha eylemli ve enerjik kılacaktır. Sonuç olarak TSİP gençliği Sosyalist Gençlik Birliği (SGB) olarak örgütleyecek, kararlı bir mücadelenin gençlik içinde öncü kurmay örgütlülüğünü var edecektir. Bu bağlamda gençlik olarak çalışmalarımızı her alanda devam ettiriyoruz. Devamı: Gelecek sayıda Genç Sosyalist 5 CHP'NİN AMERİKA GEZİSİ BAŞLADI ALIN SİZE KEMAL KILIÇDAROĞLU CHP Genel Başkanı daha önce ABD'yi gitti. Ancak CHP Genel Başkanı olarak ilk kez gidiyor. CHP genel başkan düzeyinde tam olarak 37 yıldır Amerika gezisi yapmamış durumda. 1974 Kıbrıs harekâtının arkasından 1976 yılında Bülent Ecevit Amerika'ya gitmiş, suikasttan de son anda kurtulmuştu. Bülent Ecevit 2002 yılında DSP Genel Başkanı ve Başbakan olarak Amerika gezisi yapmış ama DSP ve CHP ayrı partilerdir. Aradan geçen 40 yıla yakın süre sonra Kılıçdaroğlu'nun gitmesi birçok çevrelerden ister istemez değişik yorumlara neden oldu. Amerikancı kesimler CHP'yi bu anlamda yeterince uluslararası sermaye ile bütünleşmediği için eleştiriyor, günümüz koşullarına uygun politika yapmadığını söylüyorlardı. Son zamanlarda AKP'ye karşı Batı'nın tutumu bir ölçüde de olsa değişmesi nedeniyle yeniden Amerikancı yeni yüzler aranmaya başlandı. Bu yönde Kılıçdaroğlu'nu yüreklendiren sözler arka arkaya geldi. Onlara göre Kılıçdaroğlu, Brüksel, Bağdat, Kahire gibi yerlere gitmiş bu durum da Amerika'nın dikkatini çekmişti. Doğal olarak bu dikkat çekiş de bir Amerika gezisiyle taçlandırılmalıydı. Öyle de oldu. Kılıçdaroğlu Amerika'ya gitti gidecek denilirken 30 Kasım günü Amerika'ya ayak bastı. Amerikancıların deyişiyle CHP, Türkiye'ye bakanların radarına yerleşmiş oldu. Hiç kuşku yok ki, Türkiye'de Gezi Parkı gösterileriyle birlikte AKP'nin ne olup ne olmadığı bütün çıplaklığı ile su yüzüne çıktı. Dolayısı ile sözde demokrasiden yana Batı dünyası ister istemez yeni bir seçim yapmak gereksinimi arayışı içindeydi. İşte Kılıçdaroğlu bu bağlamda görücüye çıkmış bir gelin olarak Amerika'ya uçmuş oldu. Kılıçdaroğlu, Amerika'da kimlerle görüşecek diye sorarsanız bu durum zaten başından belli. CIA'cı Abromowitz, düşünce kuruluşları ve Yahudi lobileriyle. Bu gerçekte gösteriyor ki, bu alt düzeydeki görüşmeler yukarısı için ortaya kuşku yok ki, bir sonuç çıkaracak, Obama ve Amerikan yönetimi Kılıçdaroğlu hakkında bir yargı sahibi olacaklardır. Kılıçdaroğlu bu nedenle hem ABD Kongresi’ndeki Demokrat ve Cumhuriyetçi gruplarla hem de üç düşünce kuruluşunda yapacağı temas ve konuşmalarda Gezi ve Türkiye’de yeni bir muhalefet anlayışının filizlenişi konusuna özel vurgu yapacağını söylüyor. Kasım ayında İstanbul’daki Sosyalist Enternasyonal toplantısında dağıtılan Gezi broşürü biraz daha geliştirilerek Vaşington’da tanıtılacak. “Gezi, Türkiye’nin prestijini yükselten bir olay” diyor ve şöyle devam ediyor: “Gençlerin özgürlük ve demokrasi taleplerini dile getiren bir eylem. Biz başından beri öyle diyorduk ama AKP inkâr ediyordu. Şimdi Amerika’yı ziyaret eden ve dönenler Gezi’yle onur duyduklarını ifade ediyorlar, demek ki bu kadar etkili.” Kılıçdaroğlu son cümleyi bıyık altından gülerek söylüyor; isim vermiyor ama son dönemde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun demeçlerine bir gönderme var. Gazetecilerin kendisine sorduğu soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, CHP içinde ve Türkiye kamuoyunda Amerika'ya yönelik düşmanlığın artıp artmadığı yönündeki sorulara ise ortalama bir yanıt vererek Türkiye'de ve partisinde Amerikan düşmanlığının olmadığını söylüyor. Üstelik bu yanıtla da kalmayıp Türkiye'nin Amerika ile aynı tarafta olduğunu ve ortak birlikteliklerinin olduğunu söyleyerek dostluk bağlamında görüşler ileri sürüyor. Oysa bölgemizde ve Türkiye'de yaşanan bütün olumsuzlukların baş mimarı Amerika olmasına karşın, dik duran onurlu bir politikadan söz edilemiyor. Bu durum da gösteriyor ki, CHP oylarını arttırmak ve iktidar yolunda ilerleme kaydetmek için Amerika'nın onayını zorunlu görüyor. Bu durumda da gelmiş geçmiş bütün Amerikancı iktidarlardan farklı davranamayacağını açıkça ilan etmiş oluyor ki, kamuoyunun yüzünü CHP'ye çevirmesini gerektiren bir şey olmadığını da böylelikle ilan etmiş oluyor. Doğal olarak bizlerin Amerikan halkıyla bir alıp veremediği yoktur. Amerikan halkı ile yakından uzaktan ilintisi olmayan uluslararası sermayenin uşakları konumundaki yöneticileriyle ise derin ve asla uzlaşmaz ayrılıklarımız vardır, Kılıçdaroğlu ise bu gerçeği görmekten olabildiğince uzaktır. İşte Kılçadaroğlu budur. Genç Sosyalist 6 Dershane tartışmaları ister istemez pek çok çevreyi de bu tartışmaların içine soktu. Dolayısı ile ilericilerin, devrimcilerin önemli bir kesimi dershanelerin kapatılmaması yönünde tutum aldılar. Gerçi ortada iki ucu pislik bir değnek vardı, karşı çıksan Fethullahçıların tarafına, kapatılmasını savunsan Recep Tayyip Erdoğan tarafına düşmek gibi bir durum söz konusuydu ki, bu konuda da bizlerin tutumu açık olmak zorundadır. Şimdi düşünelim; Fethullahçı dershaneler öğrencilere salt bilgi mi veriyor? Hiç kuşku yok ki, hayır. Onların görevi Fethullahçı örgütlenmeye her zaman için ortam hazırlamaktır. Dershaneler bir eğitim kurumu olarak da görülseler gerçek ne yazık ki, böyle değildir. Bu anlamda bile Fethullahçı dershanelerin ivedi olarak kapatılması gerekir. Diğer dershaneler ise varlıklarını devam ettirebilirler. Ancak burada da eğitim açısından bir çıkışsızlık vardır. Bizler tabi ki de dershanelerin varlığını savunmayız. Bir bütün olarak kapatılmalarından yana tutum alırız. Ne var ki, gerici ve sistem yanlısı partilerin eğitim politikalarının dibe vurması sonucu eğitim de ülkemizde dibe vurmuştur. AKP iktidarı ile birlikte eğitim iyice dincileştirilmiş, amacından da büyük ölçüde uzaklaştırılmıştır. Eğitimin niteliği ise olabildiğince Bilindiği gibi Fethullahçıların 3000 binin üzerinde düşüktür. Oysa anne ve babalar çocuklarının yarınını dershanesi var. Rakam olarak düşünüldüğü zaman bile kazanabilmeleri için iyi bir eğitim görmeleri gerektiğini öyle azımsanacak bir durum değil. Yıllardır dershaneler düşünmektedirler. Şu andaki eğitim anlayışı ile bu ve yurtlar üzerinden örgütlenen Fethullahçıların ortalıkta aranın kapatılması olanaksızdır. Bu yüzden de öğrencileri kendi taraflarına çekmek için buralardan dershaneler ara bir işlev görmekte en yoksul ailelerce bile çocuklarının okuması için bir yetiştirdikleri ve piyasaya çıkış yolu olarak görülmektedir. sürdükleri "abileri" ve "ablaları" Salt bu yüzden diyebiliriz ki, görev yapıyor. Dolayısı ile Fethullahçı ve tarikatçı ülkemizde dinci bağlamda Fethullahçı dershaneler derhal dershanelerin dışındaki dikkate alınacak bir örgütlülüğe, kapatılmalıdır. Dinci ve tarikatçı dershaneler varlıklarını devlet güce ve parasal güce ulaşan okullarında nitelikli bir eğitim fethullahçılar AKP ile birlikte dershanelerin dışında devlet gerçekleştirilinceye ve de devlet davranarak ve koalisyon okullarında yer bulamayan okullarında nitelikli bir eğitim ortaklığına yükselerek devlet öğretmenlerin işe yerleştirilmesi içinde devlet haline geldiler. sağlanıncaya kadar dershanelere sağlanıncaya kadar varlıklarını Emniyet ve yargı içinde tayin izin verilebilir. Bizim anlayışımızda sürdürmeleri yerindedir. Bizler edici bir güce erişirken diğer doğal olarak öğrencileri ve alanlarda da boş durmadılar ve ise böyle bir işlyişe asla izin ailelerini büyük maddi külfet giderek artan bir etkinliğe sahip altında bırakacak yol ve oldular. verilemez. yöntemlere kapı aralayan bir Recep Tayyip Erdoğan ise anlayışı savunamayız. Bu kimseyle iktidarı paylaşmak yüzden de biz sosyalistlerin istemediği, hatta her anlamda tek söz sahibi olarak kendisini gördüğü için Fethullahçıları eğitim programlarında dershanelere asla yer yoktur. Sonuç olarak bugün okullar AKP'nin eğitim anlayışı tasfiyeye yöneldi. Bunun için ise işe dershanelerden başladı. Çünkü bir anlamda dershaneler Fethullahçıların gereği işlevsiz hale getirilmişlerdir. Okulların yarısı İmam kolu bacağıydı. Fethullahçıların kolu bacağı Hatip okullarına dönüştürülmüş, normal okullar ise din budandığında ise etkilerini yitireceğini de iyi biliyordu. Bu ağırlıklı eğitimin etkisi altına sokulmuştur. Okuldaki yüzden de karşılık hemen geldi. Dolayısıyla Recep öğretmenlerin salt bu yüzden seçilmesinde bile dinci Tayyip Erdoğan ve Fethullahçılar birbirleriyle güç öğretmenler gözetilir olmuş, çağdaş, bilimden yana savaşına giriştiler. İster istemez ortaya kirli çamaşırlarda öğretmenlerin önü ise sürekli olarak bir yöntemle dökülmeye başladı. Bu savaş her zaman olduğu gibi bir kapatılmaya çalışılmaktadır. Gençliği böylesine zaptı yerde yine eski mecrasında akmaya başlamazsa daha rapt altına almaya çalışan bir zihniyetten hayır da artacak gibi görünüyor. Bu tartışmaların sonucu İdris gelmeyeceğine göre; onların politikalarını boşa çıkarmak da bizim görevimiz olmalıdır. Bal AKP milletvekilliğinden istifa etti bile. DERSHANELER VE FETHULLAH Genç Sosyalist 7 SOSYALİST GENÇLİK DİYOR Kİ: Sosyalist gençlik olarak işçi gençlik, öğrenci gençlik ve köylü gençlik içinde örgütlü bir güce sahip olmalıyız. Çünkü partimizin ideolojisini ve politikasını gençlik katmanları arasında yaygın hale getirmek ve partimizin görüş ve politikasına yakın duran geniş bir sempatizan ağı oluşturmak zorundayız. Hayır, bu yetmez. Aynı zamanda partimizin politikalarını ve programını içselleştirmiş, parti saflarına genç üyeler olarak hazırlanmış kadroları da gençlik örgütlülüğümüz içinden yetiştirmeliyiz. Bizler biliyoruz ki her türlü burjuva ve küçük burjuva görüş ve anlayışlar gençliği zehirlemek için ve kendi etkileri altına almak yolunda yoğun bir çalışma içerisindedirler. Onları gençlik içerisinden söküp atmak ve gençliği; enerjisi, ataklığı ve özverisiyle kazanmak bizim en önemli görevimizdir. Bu görevi yerine getirirken partimizin ideolojik ve politik öncülüğüne yürekten inanıyor, partimizin yürüttüğü sosyalizm savaşına onların yanında kararlı bir güç olarak katılma isteğimizi dost düşman herkese ilan ediyoruz. Partimizin bize güvenini hiçbir zaman boşa çıkarmamak için tüm gücümüzle sosyalizm yolunda yürüyüşümüzü sürdürecek egemen güçleri sonuncu yenilgiye uğratmak için canla başla çalışacağız. Komsomol örgütümüz olan SGB gücünü işçi sınıfının yüce öğretmeni Leninizmin ilkelerinden almaktadır. O Lenin ki, gençliğin konumunu en iyi anlayan ve eski kuşaklara göre en yerinde tespitler yaparak bizlere olan güvenini başyapıt olarak bizlere öğretmiştir. Bu yüzden gençlik içinde en kararlı, en bilinçli, en özverili çalışmaları gençliğin bir kurmay örgütlenmesi olarak yaşama geçirecek ve işçi sınıfımızın başarısının yanında eylemli olarak yerimizi alacağız. Yaşasın partimiz, yaşasın sosyalizm! genç sosyalist Kitle dergisinin eki olarak yayınlanmaktadır. www.sgb1974.org gencsosyalist.blogspot.com Genç Sosyalist 8