Şeker-İş Dergisi 123.Sayısını okumak için tıklayınız.

Transkript

Şeker-İş Dergisi 123.Sayısını okumak için tıklayınız.
başyazı
Değişim Dalgası ve
Şeker Sanayiinin
Aktüalitesi
Geleceğe umutla bakan
Türkiye’nin inşası için
elimizden gelen gayreti
göstereceğiz.
İsa GÖK
2
şeker-iş dergisi • ocak 2011
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
başyazı
Ülkemizde yıllardır süre gelen terör belası Türk ve Kürt adı altında yüzyıllar boyu
birlikte yaşamış aynı kaderi paylaşmış kardeşleri birbirine düşürmektedir. Ne yazık ki
millet olarak kardeşlik ve barış içinde kucaklaşacağımız günleri bekler olduk.
Bizlerin, memleketimizin kutsal topraklarına nifak tohumları eken terör örgütü ve
siyasi uzantılarının işlediği insanlık suçunun milli irademizin ortaya koyduğu birlik ve
beraberliğimizden aldığımız güç ile aşılacağına olan inancımız tamdır. Fakat, ülkemiz
bütünlüğüne gölge düşüren hain terör olaylarının son bulması konusunda kararlı, net
adımların biran önce atılması gerekmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin yarınlara güvenle bakabilmesi adına bugüne kadar çekinmeden göğsünü düşmana siper
ederek şehitlik mertebesine erişmiş askerimiz, polisimiz ve tüm güvenlik birimlerimize
Allah’tan rahmet; ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Polis Teşkilatımıza ve milletimize başsağlığı ve sabır, yaralı askerlerimize ise acil şifalar diliyorum.
Her geçen gün yeni gelişim ve dönüşümlere tanıklık etmekteyiz. Bu hareketlilik hayatımızın her noktasında yer alırken ve dünya büyük bir değişim sınavından geçerken buna
kayıtsız kalmak, kendini yeniliğe kapatmak pek de mantıklı gözükmemektedir. Yaklaşık
1,5 sene önce Tunus’ta başlayan bağımsızlık ateşi, bahsettiğimiz değişim olgusunun en
yakın ve sıcak örneği olarak karşımızda durmaktadır. Bu coğrafyada baş gösteren özgürlük hareketine sadece yönetsel eksende bakmak yanlış değil ama eksik kalacaktır.
Senelerdir tek kişinin vesayeti altında kalmış, demokrasiden olabildiğince uzaklaştırılmış, yaşadıkları toplumun parçası olmalarından dolayı en doğal hakları olan “yönetimde yer alma” hakkını kullanamayan insanların gösterdikleri bu büyük mücadeleler, bunca
yıl sonra idari platformda söz sahibi olabilme isteklerinin bir yansıması olarak karşımızda durmaktadır. Tabi bu madalyonun bir yüzüdür. Diğer taraftan bakıldığında “işsizlik,
sosyal adaletsizlik, adil paylaşım” gibi emeğin unsurlarını da içinde barındıran bu hareket
aslında bizlere bu yönüyle de bir hak arama mücadelesini göstermektedir. Bölge ülkelerinde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal eşitlikten yoksun toplumsal kesimler, kaderlerini değiştirmek için harekete geçmişlerdir. Libya’da yaşanan olaylar orada çalışan 20 bin
kişinin işsiz kalmasına, Suriye’de yaşananlar da ülkemizle olan ticaretin durma noktasına
gelmesine bu nedenle pek çok işletmenin ve dolayısı ile çalışanın zarar görmesine yol
açmıştır. Kısacası yaşananlar tarihi bakımdan kaçınılmaz olmakla beraber emek kesimini
de doğrudan ilgilendirmektedir.
Dünyada yaşanan bu hareketlilik her alanda olduğu gibi; üretimin şeklinde ve yerinde, işgücünde, istihdamın mesleksel ve sektörel dağılımında, dolayısıyla da işçi-işveren
ilişkilerinde değişikliklere neden olmuştur. Bu çerçevede büyük, hiyerarşik ve bürokratik
işletmelerin sayısı gün geçtikçe azalmış, çalışanların sayı olarak azaldığı fakat daha nitelikli hale geldiği, yönetim ve karar alma süreçlerine katılımlarının teşvik edildiği, yetkilerin ve sorumlulukların dağıtıldığı küçük işletmeler çoğalmıştır. Küreselleşmenin en
www.sekeris.org.tr
3
başyazı
çok etkilediği gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer alan ülkemiz de bu dönüşümlerden
fazlasıyla etkilenmiştir. Küçülen işletmelerde stabil şekilde uygulanamayan “iş sağlığı ve
güvenliği” tedbirleri yaşanan iş kazaları ve sonucunda ortaya çıkan vahim bilançolarla
kendini açık bir şekilde göstermiştir, göstermektedir. Konu ile ilgili olarak çıkartılan yönetmeliklerin, tebliğlerin ve hali hazırda yürürlükte olan iş kanununun yetersizliği bu
alanda müstakil bir yasa çıkarmayı zorunlu kılmıştır. Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası” bu alandaki pek çok eksikliği gidermek adına oldukça isabetli maddeler içermekle beraber, bunların eksiksiz bir
şekilde uygulanabilmeleri noktasında bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir.
Kanun ile Avrupa Birliğinin 12 Haziran 1989 tarihli ve 89/391/EEC sayılı direktifinin
mevzuatımıza kazandırılmasının yanında iş sağlığı ve güvenliği alanında kabul ettiğimiz
155 ve 161 sayılı ILO sözleşmelerine uygun müstakil bir kanuni düzenlemeye gidilmesi
amaçlanmıştır. Kanun 39 madde ve 8 geçici maddeden oluşmaktadır.
Kanun’da yapılan en önemli düzenleme kapsamın artık kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler
de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacak
olmasıdır. Çalışan sayısı olarak toplamda yaklaşık 14 milyon kişiyi, işyeri olarak da toplamda 1 milyondan fazla işyerini kapsamına alacak olan kanun sağlıklı bir şekilde uygulanıp uygulanamayacağı, konudaki altyapı yetersizliği nedeni ile zihinlerde soru işareti
bırakmaktadır.
Çalışma hayatında yaşanan bir diğer önemli gelişme de geçen seneden beri devam
eden kıdem tazminatının fona devredileceği yönündeki tartışmalardır. Konu ile ilgili
olarak hazırlanan taslakta ortaya konan hükümlerin kabul edilebilir bir yanının bulunmadığı açıktır. Gerçekleştirilmesi düşünülen bu uygulamalar ile çalışanlar kötü bir senaryonun aktörleri olma yoluna hızla itilmektedirler. İşçinin yıllarca çalışarak hak ettiği,
aldığı ücretin bir parçası olan ve emekli olduğunda bir nebze olsun rahat edebilmesine
imkân tanıyan, ayrıca işverene olan sadakat borcunu gösteren ve aynı zamanda iş güvencesi sağlayan bu hakkın tabir-i caizse gaspa uğratılması üzüntü vericidir.
Hazırlanan taslakta kıdem tazminatı çalışma karşılığı ödenen aylık ücretin parçası
haline getirilmek istenmekte, vergiye konu edilmekte, yıllık hak ediş bazında yarıdan
daha fazla bir kayba yol açarak çalışanın namına bir fonda biriktirileceği belirtilmektedir. Ayrıca hakkın mutlak korunmasına karşın kapsamlı koruyucu bir düzenleme getirilmemektedir. Daha fazla ve daha ucuz üretim adına diğer maliyet kalemleri dururken en
son ele alınması gereken işgücü maliyetlerinin ilk sırada yer alarak düşürülmeye çalışılması manidardır.
Sendikal sorumluluklarımız çerçevesinde; yaşanan tüm dayatmalara, baskılara, güçsüzleştirmelere karşı işçilerin insan onuruna yakışır bir şekilde, güvenceli bir ortamda, hak
kayıplarına uğramadan çalışmalarını sağlama noktasında geçmişte olduğu gibi bugün de
meşru ve hukuki her türlü mücadeleyi göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Saygılarımla...
başyazı
Kapitalizmin tüm dünyaya yayılmasıyla artan neo-liberal politikalar kapsamında ortaya çıkan ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında büyük pay sahibi olan
sektörlerde artarak uygulanan özelleştirme faaliyetleri ülkemizde de büyük öneme haiz
pek çok sektörde kendisine uygulama alanı bulmaktadır. Bu çerçevede, ülke tarımının
ve istihdamın can damarı, ekonominin tüten bacası olan şeker sanayimizi abluka altına
alan özelleştirme uygulamaları, sendikamızı yıllardır süren bir mücadele ile karşı karşıya
bırakmıştır. 11 senedir devam eden meşru ve hukuki mücadeleler kapsamında büyük yol
alınmış, portföy grupları halinde satışa çıkarılan şeker fabrikalarımız; açtığımız davalar
sonucunda verilen hukuk kararları ile sektörle alakası olmayan, buralarda üretimin devamlılığını istemeyen, çalışan binlerce insanı ve onlara bağımlı yaşayan milyonlarca kişiyi düşünmeyen, buralara başka amaçlarla talip olan kişilerin eline bırakılmamıştır. Son
olarak Portföy B ve Portföy C grubu fabrikaların satışlarının iptali için bir üst mahkeme
olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nda açmış olduğumuz dava halen devam etmektedir.
Bugün dünyada güvenilir gıda konusu yoğun şekilde tartışılır hale gelmiştir. Konu
ile ilgili olarak paydaşların ortak kanısı tarımsal üretimin arttırılması gerekliliği olmakla
birlikte, üretilen bu gıdaların da güvenilirliği noktasında belirli bir istikrarın sağlanması
elzem hedefler arasında yer almaktadır. Bilgi çağında hızla ilerlerken, üretim teknolojilerini üst seviyelere taşımanın çabasındayken, evimizde, işyerimizde, hayatımızın her noktasında önlenmez şekilde mekanikleşmeye doğru yol alırken, insan olduğumuzu, suya,
toprağa ve tabi ki ihtiyacımıza uygun gıda tüketmeye mecbur olduğumuzu unutmamız
gerekmektedir.
Konu ile ilgili olarak, Şeker Kanunu ile tanıştığımız Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotaları ile mücadelemiz de yıllardan beri devam etmektedir. Halk sağlığını tehdit eden bu
ürünler pek çok platformda bahsettiğimiz gibi önemli sağlık sorunlarına yol açabilmektedirler. Pancardan elde edilen doğal şekerin üretiminin desteklenerek arttırılması hem
halk sağlığı hem de ülke ekonomisi açısından bu denli önem arz ederken, örnek aldığımız, yüzümüzü döndüğümüz AB ülkelerinde NBŞ üretimleri kanunla neredeyse sıfıra
yakın kotalarla belirlenirken bu yaptırımların hangi düşünce yapısı ile gerçekleştirilmek
istendiği büyük bir soru işaretidir.
Şeker-İş Sendikası olarak bizler, ülkemizin yerli üretimden gelen gücünün kullanılması noktasında bugüne kadar üzerimize düşen sorumluluğu yenilikçi ve etkin bir anlayışla yerine getirdik, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. İnsan onuruna yakışır
şekilde çalışma imkânı sağlayan, hakları kısıtlanmamış, güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamına sahip çalışanlarıyla geleceğe umutla bakan Türkiye’nin inşası için elimizden gelen
gayreti göstereceğiz.
içindekiler
8 > Haber
Ülkelerin İlginç Yasaları
09 > Haber
9 Yılda İş Kazalarında 10 bin 804 Kişi Öldü
ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ
İsa GÖK
Genel Başkan
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Hasan Basri GÜZEL
11 >
Haber
Şeker-İş Sendikası Hakkari’deki Saldırıyı Kınadı…
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
“Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ Diye Bir Sorunu Yoktur.”
Editör
Önsel ÜNAL
Yönetim Yeri
Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi
Karanfil Sk. No: 59
Bakanlıklar/ANKARA
Tel: 0.312 418 42 73-74
Faks: 0.312 425 92 58
www.sekeris.org.tr
[email protected]
Organizasyon ve Hazırlık
Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti.
Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15
Kızılay / ANKARA
Tel: (0.312) 430 70 81
www.arentanitim.com.tr
[email protected]
Baskı:
Aydoğdu Ofset Matbaacılık
Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri
Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20
Yenimahalle/ANKARA
Tel: 0.312 395 81 44
Faks: 0.312 395 81 45
www.aydogduofset.com
[email protected]
19 >
Haber
Kayseri Şeker,
Çiftçisi ve Personeli İle İftarda Buluştu
Haber
< 16
Haber
< 21
Haber
< 22
Haber
< 23
Kart Sahipleri Bu Ücretlerden Haberdar mısınız?
Ankara Şeker’den
Karnaval Tadında Voleybol Turnuvası
Adapazarı’nda İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Semineri Yapıldı
Baskı Tarihi: 12.09.2012
Yayın Türü: Yaygın süreli
Ücretsiz Dağıtılmaktadır.
(3 aylık dergi)
Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar
‘Yapay Tatlandırıcılara Hayır’ Kampanyası
içindekiler
24 > Şeker Şube
48 > Haber
En Çok Kadınlar Part Time Çalışıyor
58 > Haber
Şeker-İş’ten Recep Konuk’a Geçmiş Olsun Mesajı
59 > Haber
Bilgi Edinme Başvurusunda Rekor Kırıldı
60 > Haber
Recep Konuk Gücünü Bir Kez Daha İspatladı
62 > Şeker Özel
94 > Basından
Haber
rin
ele ç
Ülk lgin
İ
rı
la
sa
Ya
Singapur
Umumi tuvaletlerde sifonu çekmemeniz sonucunda yüksek para cezasına çarptırılabilirsiniz.
Ülkeye üzerinizde sigarayla giriş yapmanız hakaret olarak kabul edilir. Caddede karşıdan karşıya
geçen bir yayaya 50 metreden fazla yaklaşmak yasaktır.
Eğer üç kez sokağa çöp atarken yakalanırsanız, üzerinde
“Ben çevremi kirletiyorum.” yazısı bulunan bir önlükle,
Pazar günleri sokakları temizlemek zorundasınız. Ve bu,
yerel basın tarafından duyurulur.
Tayland
Araba kullanırken bir gömlek giymeniz gereklidir.
Eğer sokağa çiğnenmiş bir sakız atarsanız, 600 dolarlık
para cezası alırsınız.
Avustralya
Avustralya’da ömür boyu hapis cezasının süresi 25 yıldır.
Çocukların sigara satın alması yasaktır ama sigara içmeleri
yasak değildir.
Meksika Guadalajara Bölgesi
Halka açık alanlarda, yüksek sesle küfredilmesi yasalara aykırıdır. Aguascalientes Bölgesi Çıplak olarak yapılan
her türlü sanatsal gösteri kanunen yasaktır.
8
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Kore
Trafik polisleri, sürücülerden aldıkları bütün rüşvetleri rapor etmek zorundalar.
Çin
Sadece tek çocuk sahibi olabilirsiniz. Yoksa ceza ödersiniz. Üniversiteye gidebilmek için zeki olmanız gerekiyor.
İngiltere
Kadınların toplu taşım araçlarında çikolata yemesi
yasaktır.
İtalya
Etek giyen erkekler tutuklanır.
Avustralya-Victoria
Pazar günleri pembe pantolon giymek yasaktır.
Singapur
Metroda sakız çiğneyen tutuklanır.
Bank Street’te pazar günleri dondurma yemek yasaktır. (Kanada-Ottawa)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,
Türkiye’nin iş kazaları karnesini açıkladı. CHP İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün konuyla ilgili soru
önergesini yanıtlayan Çelik, Sosyal Güvenlik Kurumu
(SGK) kayıtlarına göre, 2002 yılından 2011’e kadar geçen süre içinde meydana gelen iş kazalarında 10 bin 804
kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.
DHA’nın haberine göre SGK verilerine göre ayrıca,
aynı yıllar arasında yurt genelinde 735 bin 803 kaza meydana geldi. 2005- 2011 yılları arasında meydana gelen
502 bin 961 iş kazasından ise 287 bin 59’unun soruşturması tamamlandı.
Çelik, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde meydana gelen
kazalara ilişkin de bilgiler verdi. SGK Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı müfettişleri tarafından yapılan incelemeler sonucu 2003 yılından bu yana 44 ölümlü iş kazası soruşturması yapıldığını ifade etti. Çelik, 5 Nisan 2012 günü ’Ada
Denizcilik’ adlı tersanedeki bir gemide meydana gelen ve
2 işçinin ölümü ve 6 işçinin de yaralanmasıyla sonuçlanan
patlamayla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
2 müfettişi aynı gün görevlendirdiğini belirtti.
Tuzla’daki Kaza Raporu
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İstanbul Tuzla
Haber
9 Yılda İş Kazalarında
10 bin 804 Kişi Öldü
Tersaneler Bölgesi’nde faaliyetini sürdüren Ada Denizcilik ve Tersane İşletmeciliği unvanlı işyerinde 5.04.2012
tarihinde meydana gelen iş kazası Bakanlığımız 2 iş müfettişi tarafından aynı gün incelemeye alınmış olup, halen
inceleme ve rapor yazımı devam etmektedir. Söz konusu
işyeri, Bakanlığımızın 2012 yılı Teftiş Programı’nda yer
alan ’Tersane İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Teftişi’
kapsamında teftiş programına alınmış olup 13.02.2012 tarihinde yüksekten düşme, elektrik ve İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyonunu da kapsayacak şekilde genel teftiş
yapılarak noksan husus olarak 24 madde tespit edilmiştir.”
Bakan Çelik, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili verilere ulaşılabildikleri tek kaynağın SGK istatistikleri olduğunu da
belirtti.
Tamamlanan Soruşturma
Son 6 yılda 502 bin 961 iş kazasından 287 bin 59’inin
soruşturması tamamlandı.
735 bin 803 Kaza
Türkiye’deki iş kazalarında son 9 yılda 10 bin 804 kişi
hayatını kaybederken, ilgili dönemde yurt genelinde 735
bin 803 kaza oldu.
www.sekeris.org.tr
9
Haber
Kars Şeker-İş Futbol Turnuvasının
Birincisi Ofis Takımı
Kars Şeker-İş Sendikası 2012 yılı kısımlar
arası düzenlenen futbol
turnuvasının birincisi Ofis
takımı, ikicisi Muhasebe,
üçüncüsü Ham Fabrika
takımı oldu. Turnuvada
in centilmen futbolcu ise
Serhat Othan seçildi.
Şeker-İş’ten GDO’lu Ürün Kullanmayan
Güllüoğlu’na Teşekkür
Şeker-İş Sendikası ülkemize gıda amaçlı 29 GDO’nun
girmesi için başvuruda bulunan Türkiye Gıda ve İçecek
Sanayii Dernekleri Federasyonu ile ilişkisini kesme kararı
alan Güllüoğlu Baklavalarının sahibi Nadir Güllüoğlu’na
teşekkür mesajı gönderdi. Tüketici sağlığını ön planda
tuttuğunu açıklayan firma,ürünlerinde hiçbir zaman
GDO’lu ürün kullanılmadığını, bundan sonra da kullanılmayacağını duyurmuştu.
İsa Gök imzalı mesajın içeriği şöyle;
Sayın Nadir GÜLLÜ
Baklavacı Güllüoğlu Gıda San. ve Tic. A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri
Federasyonu’nun gıda ürünlerinde kullanılacak 29 GDO
türünün ithali için harekete geçmesi üzerine, Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği ve TGDF üyeliğinden çekilerek
halk sağlığı için göstermiş olduğunuz hassasiyet sendikamızca büyük bir memnuniyet ve takdirle karşılanmıştır.
İki asırlık köklü bir tarihe sahip olan firmanızın; tüketici sağlığını ön planda tutan ve ticari kaygılardan uzak
kalarak kamu yararını gözeten bu kararı Türk Gıda Endüstrisi adına atılmış büyük bir adımdır.
Maliyetinin düşüklüğünden dolayı, bugün ne yazık ki
tatlı sektöründe hemen hemen her üründe yer alan glikoz
10
şeker-iş dergisi • eylül 2012
şurubunun yerine doğal yollardan elde edilmiş şekeri kullanmanız toplum sağlığı ve ülke ekonomisine verdiğiniz
değerin büyük bir göstergesidir. Attığınız bu önemli adımın, sektörde faaliyet gösteren diğer firmalar açısından da
örnek teşkil edeceğine inanmaktayız.
Halkımızın sağlığını gözeten bu örnek davranışınızdan ötürü teşekkürü bir borç bilir, bundan sonraki çalışmalarınızda şahsım ve Şeker-İş Sendikası Yönetim Kurulu adına başarılar dilerim.
Saygılarımla,
İsa GÖK
Şeker-İş Sendikası
Genel Başkanı
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök:
“Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ Diye Bir Sorunu Yoktur.”
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök,
“Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ diye bir sorunu yoktur. Sorun, terör örgütü ve onlardan beslenmeye çalışan çapulcu
zihniyetli siyasilerdedir” dedi.Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök, Hakkari’deki saldırıda 8 askerin şehit
olmasının ardından başsağlığı mesajı yayınladı. Gök,
Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca’da Yeşiltaş
Karakoluna hain terör örgütü tarafından düzenlenen saldırıda 8 askerin şehit olması, 16 askerin yaralanmasının
tüm Türkiye’yi yasa boğduğunu ifade ederek, “Yüreklerimize kor alevi gibi düşen hain saldırı bir takım gerçekleri
yeniden karşımıza çıkarmıştır. Saldırının terörün bitirilmesine yönelik atılan adımlarla barışın egemen kılınması
noktasında gerçekleştirilmesi manidar olduğu kadar düşündürücüdür. Söylenecek sözler artık söylenmiştir. Hain
teröristlerin ve onların siyasi uzantılarının sözde Kürt
sorununu öne sürerek ülkemizi bölmeye, insanlar arasına
nifak tohumları ekmeye yönelik gayretlerine önceden olduğu gibi bundan sonra da en güzel cevabı yine başta hükümeti ve muhalefeti ile milletimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kararlılığı verecektir” diye konuştu.
Ülke olarak bundan sonra yapılması gereken tek
işin, şehitlerimizin bıraktığı emanete leke sürdürmemek
adına kararlılıkla terörle mücadele etmek olduğunu belirten Gök, bundan böyle özellikle terör örgütü PKK’ya
söylemleriyle sürekli destek veren, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ne açıkça meydan okuyan, evlatlarımızın katillerinin siyaset yapmasına ve bu ülkeden beslenmesine
izin verilmemesi gerektiğini söyledi. Gök, “Bu konuda
TBMM’nin acil olarak toplanması ve acil karar alması
gerekmektedir. Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ diye bir sorunu
yoktur. Sorun, terör örgütü ve onlardan beslenmeye çalışan çapulcu zihniyetli siyasilerdedir” dedi.
“Ateş düştüğü yeri yakar misali bizler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir vatandaşı olarak her ne kadar konuşursak konuşalım, yine de şehit ailelerinin yüreklerine
bıçak gibi saplanan acılarını onlar gibi hissetmemiz mümkün değildir” Gök, şunları kaydetti:
“Ancak, dualarımız sınır bekçiliği yapan kahraman
Mehmetçiklerimizedir, dualarımız, şehitlik mertebesine
erişmiş şanlı askerlerimizedir. Şeker-İş Sendikası olarak
tüm Türkiye’yi sükunet içerisinde ancak daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Bu mübarek üç aylarda ülkesi ve milletinin aydınlık yarınları adına bugüne kadar çekinmeden
göğsünü düşmana siper ederek şehitlik mertebesine erişmiş askerimiz, polisimiz ve tüm güvenlik birimlerimize
Allah’tan rahmet, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize,
Polis Teşkilatımıza ve ulusumuza başsağlığı ve sabır, yaralı
askerlerimize ise acil şifalar dileriz. Yüce Allah, bu ülkenin
evlatlarını korusun, Türkiye’nin başı sağ olsun.” - Ankara
www.sekeris.org.tr
11
Haber
Şeker-İş Sendikası
Hakkari’deki Saldırıyı Kınadı…
Köşe
Bireysel Emeklilikte
Sisteme Devlet Katkısı
Fatma BEKTAŞ
Şeker-İş Eğitim Müdürü
Hükümet yurt içi tasarrufları artırmak için bireysel
emekliliğe teşvik getiren yeni düzenlemeye gitti. Bireysel
emeklilik sisteminde vergi indirimi sistemi yerine devlet
katkısı getiren Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmi
Gazete’de yayımlandı.
Bireysel emeklilikte bu güne kadar uygulanan vergi
teşvik avantajının yerini devlet katkısı almıştır. Yapılan
düzenleme ile katılımcıların doğrudan devlet katkısı yöntemi ile daha etkin şekilde teşvik edilmesi hedeflenmiştir.
Yeni düzenleme ile bireysel emeklilik sistemine katılan
herkes için istisnasız yüzde 25 oranında devlet katkıda
bulunacaktır. İşveren tarafından ödenenler hariç, katılımcı adına bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı paylarının yüzde 25’ine karşılık gelen tutar, devlet katkısı olarak
hesaplanacaktır. Devlet katkısı, katkı payı ödemelerinden
ayrı olarak bir hesapta takip edilecek ve Müsteşarlıkça belirlenen yatırım araçlarında yatırıma yönlendirilecektir.
Ancak, devlet katkısı tutarının hesaplanmasına esas teşkil
eden katkı paylarının toplamı, hesaplamaya ilişkin dönemin sona erdiği tarihte geçerli brüt asgari ücretin hesaplama dönemine isabet eden toplam tutarını aşamayacaktır.
Katılımcıların devlet katkısı ve getirilerine hak kazanma yüzdeleri sistemde kalma sürelerine göre farklılık
göstermektedir.
Buna göre; devlet katkısı ve getirilerinin ;
a) Sistemde en az 3 yıl kalanlar yüzde 15,
12
şeker-iş dergisi • eylül 2012
b) Sistemde en az 6 yıl kalanlar yüzde 35,
c) Sistemde en az 10 yıl kalanlar yüzde 60
d) Sistemden emeklilik hakkı kazananlar ile vefat veya
maluliyet nedeniyle ayrılanlar yüzde 100’ ünü almaya hak
kazanacaklardır. Bu surelerin hesabında emeklilik sözleşmesi esas alınır.
Devlet katkısı ve getirilerinden hak kazanılan tutarlar
sistemden ayrılma veya emeklilik durumunda katılımcıya
ödenecek, hak kazanılmayan tutarlar genel bütçeye gelir
kaydedilecektir.
Yeni düzenleme ile; bireysel emeklilik katılımcılarının, bireysel emeklilik hesaplarına ödenecek devlet katkısı
nedeniyle bir vergi yükümlüğü doğmaması için, bireysel
emeklilik hesabına yapılan devlet katkılarının hak kazanılan kısımları, Veraset ve İntikal Vergisi’nden muaf tutulmuştur. Tek primli yıllık gelir sigortalarından yapılan ödemelerin tamamı gelir vergisinden müstesna tutulmuştur.
Emeklilik şirketleri ile bireysel emeklilik katılımcıları
arasında en fazla anlaşmazlık yaşanan ve yargıya taşınan
sistemden ayrılırken yapılan stopaj kesintileri konusu yeni
kanunla çözüme kavuşturulmuştur. Yeni bireysel emeklilik
sisteminde, stopaj sadece getiriden kesilecektir. Eski uygulamada, stopaj hem anapara hem de getiri üzerinden yapılıyordu. Yeni düzenlemeye göre, uygulama geçmişe dönük
olarak da uygulanacaktır. Yani, 29 Ağustos 2012’den önce
bireysel emeklilik sisteminde 10 yılını tamamlamadan veya
56 yaşını doldurmadan ayrılanlar, şirketlerine başvurarak
anaparadan yapılan kesintilerini alabileceklerdir. Kanunun
yayımlandığı tarihte yürürlükte olan orana göre hesaplanan
tutarı aşan kısmı, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde hak sahiplerince tevkifatın yatırıldığı vergi
dairelerine başvurulması ve dava açılmaması veya açılmış
davalardan vazgeçilmesi şartıyla iade edilecektir.
29 Mayıs 2012 tarihi itibariyle bireysel emeklilik sistemine dahil olup, 29 Haziran 2012 tarihinden itibaren
2 yıl içinde bir emeklilik sözleşmesi birikimlerini alarak
sonlandıran katılımcıların, 31 Aralık 2014 tarihine kadar
ödeyeceği katkı payları için devlet katkısı ödenmeyecektir.
Katılımcıların Devlet katkısına esas teşkil eden katkı
paylarının doğru hesaplanmasından şirketler sorumlu tutulmuştur. Devlet katkısı ve getirileri haczedilemeyecek,
rehnedilemeyecek, iflas masasına dahil edilemeyecektir.
Bireysel Emeklilik Şartları
Bireysel emeklilik sistemine fiil ehliyetine sahip kişiler katılabilirler. Sisteme katılmak için şirket ile emeklilik sözleşmesi yapılması gereklidir. Emeklilik sözleşmesi;
şirket nezdinde bireysel emeklilik hesabı açılması, hesaba
katkı payı ödenmesi, ödenen katkı paylarının tercih edilen fonlarda yatırıma yönlendirilmesi ve hesapta biriken
paraların hak sahiplerine ödenmesine ilişkin esas ve usuller ile tarafların bu kapsamdaki diğer hak ve yükümlülüklerini düzenleyen sözleşmedir. Emeklilik sözleşmesi, katılımcı ile bireysel emeklilik sözleşmesi şeklinde veyahut bir
istihdam ilişkisine dayalı olarak veya katılımcı adına bir
kuruluş ile grup emeklilik sözleşmesi şeklinde yapılabilir.
Bireysel Emeklilik sözleşmesinde belirtilen esaslar
dahilinde, şirket nezdinde katılımcı adına açılan bireysel
emeklilik hesabına katkı yapılır. Şirket, katkı paylarını, en
geç şirkete intikalini takip eden ikinci iş gününde yatırıma yönlendirmek zorundadır. Katılımcı, emeklilik sözleşmesinde yer alan şartlar çerçevesinde, katkı payını bir-
den fazla fon arasında paylaştırabilir. Katılımcı, bireysel
emeklilik hesabındaki birikimlerinin başka bir emeklilik
şirketine aktarılmasını talep edebilir. Aktarım talebinde
bulunulması halinde şirket, bildirimin ulaşmasından itibaren en geç on iş günü içinde talebi yerine getirmekle ve
birikimlerle birlikte hesaba ilişkin bilgi ve belgeleri aktarmakla yükümlüdür. Başka bir şirkete aktarım talebinde
bulunulabilmesi için şirkette en az bir yıl süreyle kalınmış
olması gereklidir. Müsteşarlık, bu süreyi üç yılı aşmamak
üzere yeniden belirlemeye yetkili kılınmıştır.
Katılımcı, sisteme giriş tarihinden itibaren en az on yıl
sistemde bulunmak koşulu ile 56 yaşını tamamladıktan
sonra emekli olmaya hak kazanır. Emekliliğe hak kazanan
katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerinin
bir program dahilinde ödenmesini, tamamının defaten
ödenmesini ya da yapacağı yıllık gelir sigortası sözleşmesi
çerçevesinde kendisine maaş bağlanmasını talep edebilir.
Emeklilik sözleşmesi süresi içinde, katılımcının vefat
etmesi halinde lehdarı, malûliyet durumunun ortaya çıkması halinde ise katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki
birikimlerin kendisine ödenmesini talep edebilir. Katılımcının emekliliğe hak kazanmadan sistemden ayrılma
talebinde bulunması halinde şirket, bildirimin ulaşmasından itibaren yirmi iş günü içinde katılımcının birikimlerini tamamen ödemek zorundadır.
www.sekeris.org.tr
13
Köşe
Kanunda ayrıca sistemde kalmayı teşvik etmek, özendirmek amacıyla da düzenlemeye gidilmiştir. 1 Ocak
2013 tarihinden önce sisteme girmiş olan katılımcıların,
devlet katkısına hak kazanmaya esas süresinde dikkate
alınmak üzere 1 Ocak 2013 itibarıyla sistemde bulundukları toplam süreye (bu tarihten itibaren üç yıl sistemde
kalmak koşuluyla) üç yılın sonunda bir defaya mahsus
olmak üzere sistemde 3 yıldan fazla 6 yıldan az bulunan
katılımcılara 1 yıl, sistemde 6 yıldan fazla 10 yıldan az bulunan katılımcılara 2 yıl, sistemde 10 yıldan fazla bulunan
katılımcılara 3 yıl süre eklenecektir.
Emekli şirketlerinin kurucuları, ortakları, yönetim
kurulu üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları ve
imza yetkililerinin, ‘’terörün finansmanı’’ suçundan hüküm giymemiş olması gerekmektedir.
Sağlık
Doktorlar Artık Reçete Yazmayacak
Sağlık alanında yaşanan suiistimallerin önünü geçecek elektronik reçete uygulaması, 24 Nisan’da pilot il
Eskişehir’de başlayacak.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), birçok usulsüzlüğün yaşandığı sağlık harcamalarını kontrol altına alacak
bir projeye imza atıyor. Sağlık hizmetlerinden faydalanan
tüm vatandaşları ilgilendiren sistemle sağlık karnesinde
olduğu gibi kağıt reçete de uygulamadan kalkıyor. Yeni
sistem ile hem daha sağlıklı bir işleyiş hem de suiistimallerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Sistemin hizmete başlaması ile vatandaş ilacını TC kimlik numarası ile eczaneden alabilecek. Yanlış ilaç verme, hekimin bilgisi dışında
reçete yazılması, başkasının adına ilaç alma, sahte reçete,
reçetenin kaybolması veya yırtılması gibi problemler ortadan kalkacak. Kamunun bu sektörde yapılan usulsüzlükler nedeniyle uğradığı trilyonlarla ifade edilen zararların
da önüne geçilebilecek.
Günde 300 reçete yazan var
Bugün’ün haberine göre SGK, yaptığı denetimde bir
günde 60 ila 300 arasında reçete yazan 861 hekim tespit
etti. Bir hekimin bir yılda yazdığı reçete sayısı ise 67 bini
buluyor. Toplamda 861 hekim bir yılda 12 milyon 400 bin
reçete yazmış. Bir başka örnekte ise bir bayan hastaya bir
yıl içerisinde 49 adet reçetede 120 değişik ilaç yazıldığı tespit edildi. SGK yeni sistem ile bu tür suiistimallerin önüne
geçecek ve daha kolay denetleme imkanına kavuşacak.
Horlama Kanseri Tetikleyebilir
Kanser oranlarını inceleyen bilim
insanları, uykuda ağır solunum güçlüğü yaşayanlarda kanser riskinin, hiçbir
sorun yaşamayanlara göre yaklaşık 5
kat arttığı görüşünde.
Daily Telegraph’ta yer alan bir habere göre kimi bilim çevreleri, kandaki
oksijen seviyesinin düşük olmasının
habis tümör ve bu tümörleri besleyen
damarların gelişimini tetikleyebileceğini söylüyor. Bu çevrelere göre gelecekte doktorlar, horlama sorununu çözerek kanserli hücre gelişimini de önleyebilir. Veriler, ABD’de 1500’ü aşkın deneğin katılımıyla 22
yılı kapsayan bir araştırmaya dayanıyor.
Bu kişilerde söz konusu dönemde kanser oranlarını
inceleyen bilim insanlarına göre, uykuda ağır ağır nefes
güçlüğü yaşayan kişiler, hiçbir sorun yaşamayanların yaklaşık beş katı oranda kanser riski taşıyor. Bu tür nefes alma
güçlükleri arasında en yaygın olanı, uyku apnesi. Uzmanlar, yine de bu alanda daha fazla araştırma yapılmasının
gerekli olduğunun altını çiziyor.
14
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Çocuklarda uyku sorunlarının
sonuçları
Amerikan Araştırma Dergisi
Pediatrics’te Mart ayında yayımlanan
başka bir araştırma da horlama veya
diğer uykuda nefes alma problemleri
olan çocukların davranış sorunları
yaşama riskinin arttığını göstermişti.
Araştırmacılara göre, uyku apnesi ve horlama gibi sağlık sorunları
olan çocukların ileri yaşlarda hiperaktif olma olasılıkları
daha yüksek. İngiltere’de yaşayan 11 bin çocuk üzerinde
yapılan araştırma heyetinin başkanı Karen Bonuck uyku
problemlerinin çocukların beyin gelişimlerine zararlı olabileceğini açıkladı.
Bir tahmine göre, her on çocuktan biri düzenli olarak
horluyor ve çocukların yüzde 2 ila yüzde 4’ü uyku apnesinden muzdarip. Bu da uykularının bölünmesine ve nefes alma
sorunları yaşamalarına neden oluyor. Bu rahatsızlıklara sıklıkla bademcik ve geniz etinden kaynaklanan sorunlar yol
açıyor.
Mucize Sebzeler:
Öğ ünlerimiz
daha sağlıklı bir
hale getirmek istiyorsak, mevsiminde çıkan sebzelerle
ç e ş i tl en d i r er e k
zenginleştirmeliyiz.
Sindirim sistemi
rahatsızlıklarından
kolestrole, kalp hastalıklarından kansere kadar pek çok
faydası bulunan
mucize sebzeler enginar ve kuşkonmazı öğünlerimizden
eksik etmemeliyiz. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya
bu mucize sebzelerin faydaları ile ilgili şu bilgi veriyor.
Sindirim sistemi dostu: Enginar
“Çok değerli bir sebze olan enginarın besin değeri çok
yüksektir. Birçok sebze türünden farklı olarak yüksek düzeyde karbonhidrat ve protein içerir. Vitamin ve mineral
açısından da çok zengin bir sebze olan enginarın hazmı
kolaydır ve düşük yağ içeriğinden dolayı kilo dostudur.
İshali önler
En sert maddelerin bile sindirilmesine yardımcı olan
‘sinarin’ isimli madde enginarda bulunur; karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı
olur. Yağların sindirimin ve absorbe edilmesini de sağlayan
enginar, adeta bağırsakları yıkayarak temizler ve ishali önler.
Kalbiniz için enginar yiyin
A, D, D2, B6 ve C vitaminleri açısından zengin olan
enginar, beyin yorgunluğunu giderir. Yüksek protein içeriği nedeniyle kalp adalelerini kuvvetlendiren enginar, üre
ve kolestrolü düşürerek kalbin rahat çalışmasını sağlar.
Kandaki şekeri düşeren bu değerli sebze, şeker hastaları
için de çok faydalıdır. Mide ve bağırsakları dezefenkte
eder, vücuda canlılık verir.
•
•
•
•
•
•
•
•
Enginarın faydaları
Karaciğeri korur, karaciğer hastalıklarının daha çabuk iyileşmesini sağlar.
Böbrek ve bağırsakların düzenliçalışmasına yardımcı olur.
Sindirimi kolaylaştırır.
Kandaki şeker oranını ayarlar, kolestrolü düşürür.
Vücuda dinçlik verir.
Kalp sağlığı için faydalıdır.
İshali keser.
Kanı temizler.
Doğal ödem çözücü: Kuşkonmaz
Vücut sisteminde
detoks etkisi gösteren
kuşkonmaz, K vitamini, B vitamini (folat),
C vitamini ve A vitamini açısından oldukça zengindir. Folat dışında B1, B2, B3 ve B6
vitaminleri de bulunan
kuşkonmaz, lif, manganez, bakır, fosfor,
potasyum ve protein
için iyi bir kaynaktır.
Kuşkonmazda
yüksek miktarda bulunan B vitamini (folat), sağlıklı bir
kalp damar sistemi için çok önemlidir. Folat seviyesinin düşmesi kalp hastalıkları riskini artırır. Bir porsiyon
kuşkonmaz, günlük B vitamini ihtiyacının yüzde 66’sını
karşılar. Sodyum içeriği oldukça düşük olan kuşkonmaz,
potasyum açısından da zengindir. Mineral profili, içerdiği
aktif aminoasitle birleşince diüretik bir etki oluşturur. Bu
nedenle, özellikle adet döneminde vücudunda su toplanması (ödem) oluşan kadınlara iyi gelir. Bağırsakları korur.
Kuşkonmazda ‘inüln’ adlı özel bir karbonhidrat vardır. Bu karbonhidrat, bağırsakta iyi bakterilerin gelişimini
ve aktivitesini artırır. Bu da zararlı bakterilerin bağırsakta
tutunmasını zorlaştırır.
Böbrek ve gut hastaları tüketmemeli!
Böbrek sorunu veya gut problemleri olan kişilerin
kuşkonmaz gibi pürin içeren yiyecek tüketimlerini kısıtlamaları veya kesmeleri gerekir. Pürinden çabuk etkilenen
kişilerin bu maddeyi çok almaları sağlık sorunlarına yol
açar. Vücutta fazla pürin birikimi fazla ürik asit birikimine yol açar. Ürik asitle bağlantılı sorunların iki örneği ise
gut hastalığı ve böbrek taşı oluşumudur.
Kuşkonmazın faydaları
Kalp hastalıkları riskini azaltır.
Detoks etkisi yapar.
Bağırsakları korur.
Yaşlanma karşıtı özelliği vardır.
Ağrıyı iltihabı azaltır.
Afrodizyak etkisi gösterir.
Kuşkonmaz yiyenler, iyotlu besinler ya da iyotlu tuzu
almayı ihmal etmemelidir.”
Kaynak: www.pudra.com
•
•
•
•
•
•
Dr. Ayça Kaya
İç Hastalıkları Uzmanı
www.sekeris.org.tr
15
Sağlık
Enginar ve Kuşkonmaz
Haber
Kart Sahipleri
Bu Ücretlerden
?
Haberdar mısınız
Artık hepimizin cebinde bir kredi kartı ya da banka
kartı var. Peki bu kartlara bankalar hangi ücretleri kesiyor
ve ne kadar ödüyoruz biliyor musunuz? Bankaların banka
kartı ve kredi kartları için almış olduğu komisyonlar birçok kişiyi şaşırtacak.
Tüketiciler ile bankaların arasındaki savaşın nedenlerinin başında kredi kartları ve banka kartları geliyor. Şikayet Portalı Şikayet var tüketicilerin gönderdiği şikayetler
sonrası ortaya çıkardığı banka komisyonları herkesi şaşırtacak. Buna göre bankalar hiçbir fırsatı kaçırmıyor. İşte
ücretler ve şikayetler şöyle:
Kredi Kartı Aidat Ücreti: “Banka tarafından verilen
kredi kartından rızamız dışında yıllık kullanım bedeli
olarak ücret kesilmiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ‘Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar’maddesinde Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle mü-
16
şeker-iş dergisi • eylül 2012
zakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu,
tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde
iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhinde dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü
sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı
değildir.’ hükmü yer almaktadır. Kesilen yıllık kredi kartı
bedelinin tarafımıza iadesiyle bundan sonraki yıllarda kesinti yapılmamasını istemekteyiz.”
Hesap İşletim Ücreti: “Kredi kartının ekstresine hesap işletim bedeli eklenmiştir. Bu ücreti ödemek istemiyo-
cuğumuza ek kart almak istersekher banka birine yarısı
kadar ek kart ücreti alıyor.”
Nakit Çekme Ücreti: “Banka hiç bir şekilde bilgilendirme yapmadan, sözleşmemde dahi bu şekilde bilgi yer
almamasına rağmen kredi kartımızdan nakit çekince sırf
para çektiğim için 11 TL l nakit avans ücreti olarak 11
TL kesmiş.”
Limit Aşım Faizi: “Kredi kartı ekstremde limit aşım
faizi gördük. Limit aşılınca faiz uygulandığını söylediler.
Limiti aşmadan önce bize hiç bir bilgi verilmedi.Bilgi verilse başka kartlarımızı kullanırdık. Limit aşılırsa limit
koymanın anlamı nedir? Benim anladığım limit :Sen buraya kadar harcama yapabilirsin demektir. Onların mantığıyla bakarsak; limiti doldurmadığım zaman ödemede
azaltma mı yapıyorlar?”
Fatura Ödeme Komisyonu: “Banka verdiğimiz otomatik ödemeleri fatura tutarına göre komisyon alıyor.
Bunun yanında da yıllık ücreti devam ediyor. Bunu nasıl
bir mantık anlayamadım. Yıllık aidatlarımın iadesini, komisyon ücretlerinin kalkmasını istiyoruz.”
Taksitlendirme Komisyonu: “Yaptığımız alışveriş
sonrası taksitlendirme sonunda kesilen aylık hesap işletim ücreti alındı. Daha sonra ekstrede taksitli avans işlem
komisyonu kesildiğini gördük. Sebebi nedir?”
Bakiye Sorma Ücreti: “Ortak ATM uygulaması ile bakiyemizi sorgulayalım dedik komisyon ücreti aldılar.”
Ödeme Noktası İşlem Ücreti: “Kredi kartımızı
ödemek için bankaya ya da ATM’ye gidemediğimiz için
ödeme noktalarından ya da PTT şubelerinden gerçekleştirdiğimiz ödemelerden bankalar bir sonraki ekstre döneminde işlem ücreti aldı.”
www.sekeris.org.tr
17
Haber
ruz ki hesabımızdan kesilmiş bile. Bankaların müşterilerine sormadan hemen hesaptan ödemeleri vs. tahsil etmesi
de doğru mu bilmiyoruz. Son olarak da bu hesap işletim
ücreti nedir? Yani banka olarak sizi seçtik siz de bize hizmet verdiniz diye mi? Zaten faiz alıyorsunuz.”
Yenileme Ücreti: “Bankaya kredi kartımı kaybettiğimizi bildirdik. Kart yenileme ücreti geldi. Kart yenileme
ücreti gibi kavramlara ödeme yapmayacağımızı yinelemek
isteriz.”
Hesap Özeti Ücreti: “Banka tarafından gönderilen
hesap özetinde 6 TL hesap özeti bedeli olduğunu görmüş bulunmaktayız. Ki biz bütün işlemlerimizi internet
üzerinden ve e-posta yoluyla hallederken bu hesap özeti
ücretinin neyin nesi olduğunu anlamış değiliz.”
Aylık İşlemsizlik Ücreti: “Kredi kartı onayı verdikten
sonra işlemsizlik ücreti adı altında e-posta ve sms aldım.
Bankalar artık kullanılmayan kredi kartına da ‘Aylık işletimsizlik ücreti’ bedeli altında aylık 3 TL para kesmeye
başladı.”
ATM Paylaşım Sistemi Nakit Çekme Ücreti: “Banka kartınızla para para çekerseniz bu işlem bedava ancak
başka bankamatiği kullanım onun ATM’sinden para çekerseniz banka ücret alıyor.”
Ek Kart Ücreti: “Eşimize, üniversite de okuyan ço-
Haber
Şeker-İş Sendikası Müslümanların
Regaip Kandilini Yayınladığı Mesajla Kutladı.
İsa Gök İmzalı Kutlama Mesajı Şöyle;
Manevi duyguların
yoğunlaştığı mübarek üç ayların başlangıcı
ve müjdeleyicisi olan Regaip Kandili gibi özel günlerin
özellikle sosyal ve kültürel bütünleşmelerde büyük etki ve katkısı vardır. Toplumsal huzurun, barışın, birlik ve beraberliğin sağlam
temeller üzerinde kurulmasına yönelik katalizör vazifesini gören böylesi
mübarek gecelerde yardımlaşma, dayanışma hislerinin hayır ve iyiliklerin artarak yoğunlaştığı, sevgi ve gönül huzuru ile kardeşlik ve beraberliğimizin güçlenmesi
en büyük temennimiz olmalıdır.
Ancak, bugün üzülerek ifade etmek gerekirse bilim ve teknolojinin baş döndürücü
bir ilerleme kaydettiği süreçte günümüz Türkiyesinde ferdi ve ailevi mutluluğumuzu,
toplum hayatımızı, barış, huzur, dayanışma ve kardeşlik içinde bir arada yaşamamızı tehdit
eden pek çok olumsuzluklar yaşanmakta, bunun etkileri bireysel ve sosyal hayatımız da da her
geçen gün daha yakından hissedilmektedir. Üç ayların manevi iklimine girildiğinin habercisi
olan Regaip Kandili bizlere, hayatın sonsuzluk okyanusunda buluşmak üzere akıp gittiğini ve
geride sadece Allah’ın rızasına uygun iyi ve yararlı amellerin kalacağını bir kez daha hatırlatmakta, nefsimizin sonu gelmez heveslerinden, tuzak ve yanıltıcı arzularından uzaklaşarak
özümüze dönmemizi sağlayacak bir bilinç tazeleme imkanı sunmaktadır.
Mübarek aylara girdiğimiz bugünlerde şeker sektöründen ekmek yiyen milyonlarca
insanın bir kez daha bu müstesna gecede umutla ancak, boyunları bükük dua edeceği
şüphesizdir. Şeker-İş Sendikası olarak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın
sağlıklı bireyler olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri adına, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Bakanlar Kurulu, Milletvekilleri ve tüm sivil toplum
kuruluşlarının konuya hassasiyetle yaklaştıkları bilinciyle;
Aziz milletimizin Regaip Kandili’ni en içten duygularla
tebrik ediyor, mübarek kandilin milletimizin geleceğine, hayır ve mutluluğuna vesile olmasını
diliyorum.”
18
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş., Ramazan Ayı’nın ilk
günlerinde düzenlediği iftar programlarında çiftçileri ve
personeli ile bir araya geldi. Yüzlerce çiftçinin katıldığı
iftar programlarında Yönetim Kurulu Üyeleri ve Şirket
Yetkilileri, üreticiler ile bolca sohbet etme imkânı buldu.
İftar programının ilk günlerinde, Kayseri Şeker
Fabrikası’na bağlı ekim yapan köy, kasaba ve İlçelerden gelen pancar üreticilerini ağırlayan Kayseri Şeker Fabrikası
A.Ş., daha sonra şirket personeli ili buluştu. Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları, Şirket Yetkilileri ile Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök , Genel
Sekreter Fevzi Şengül, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri
İlhan Özyurt ve Şube Başkanı Ahmet Tatar’ın katıldığı
iftar programlarında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı
Hüseyin Akay, çiftçiler ile bir araya gelmek için çeşitli
programlar tertiplediklerini belirterek, üreticiler ile bir
araya gelmekten büyük mutluluk duyduklarını kaydetti.
Akay, kampanya öncesi çiftçinin refahı adına birçok
önemli gelişmeye de imza attıklarını belirterek, şöyle devam etti. “Birçok konu ve vesile siz değerli üreticilerimiz
ile bir araya gelmeye çalışıyoruz. Aslında de bu vesileleri
arttırarak, sizlerle bir araya gelmek için özel bir çaba sarf
ediyoruz. Geçen sene bir şekilde faaliyetlerimiz oldukça
iyi bir şekilde sonuçlandı. Özellikle pancarlarımız sağlıklı
bir şekilde üretildi, fabrikamız sorunsuz çalıştı ve tüm bu
olumlu gelişmelerin ardından şirketimiz; 71 milyon lira
kar elde etti. İşte bu noktada, çalışmalarımızı önümüzdeki sene de aynı tempoda sürdürmek ve başarımızı devam
ettirmemiz gerekmektedir. Eğer başarımızı her yıl arttırarak devam ettirebilirsek, bunun dönüşü yine siz değerli
çiftçilerimize olacaktır. Bu konuda hiçbir şekilde rehavete
kapıldığımızı ve rahatlama yaşadığımızı düşünmeyin. Bu
olumlu gelişmelerin ve kazanımların sizlere yansıtılması
için de çok önemli bir takım çalışmalar yapmaktayız. Yine
bu çalışmaların devamında bir takım da kararlar almaktayız ve bu kararlarımızın da sizlerin menfaatine olduğundan asla şüphe etmeyin istiyorum.”
İftar programlarının sonuncusu ise şirket çalışanları
ile gerçekleştirildi. Önce Kayseri Şeker Fabrikası personeli ile bir araya gelen Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim
Kurulu, ardından da Boğazlıyan Şeker ve Mamulleri Entegre Tesisi çalışanları ile bir araya geldi.
Çalışanlara yönelik verilen iftar yemeğinde konuşan
Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar,
şirket yöneticilerinin çalışanları ile sık sık bir araya geldiğini ve bundan da büyük mutluluk duyduklarını belirterek, gerek Kayseri Şeker’de, gerekse de Boğazlıyan Şeker
Fabrikası’nda verilen bu iftar davetlerine katılım gösteren
tüm fabrika çalışanlarına teşekkür etti.
www.sekeris.org.tr
19
Haber
Kayseri Şeker,
Çiftçisi ve Personeli İle İftarda Buluştu
Köşe
Sendika Hakkı ve
Sendikal Hak İhlalleri
Aysun Konakoğlu
Özel Kalem Müdürü
Anayasalar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden bir tanesi insanların sivil toplum kuruluşlarını kurabilme veya bunlara üye olabilme hakkıdır. İnsan
hakları kavramının ortaya çıkmasının en önemli sebeplerinden birisi de güçsüz olan bireyin güçlü karşısında korunmasının amaçlanması esasından gelmektedir. İnsanların haklarını aramalarının bireysel olarak olanaksızlığı
karşısında sivil toplum kuruluşları toplu hareket ederek
hak aramanın etkin bir yol olduğunu ortaya çıkarmışlardır.
Dünyada yaşayan her insanın çalışmaya, çalışacağı işi
serbest bir şekilde seçebilmeye, adil ve elverişli çalışma
şartları ile işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Bu açıdan
sendikalar temsil ettikleri çalışanlarına toplu sözleşme ve
grev hakları ile hem ücret hem de daha iyi koşullarda çalışma olanağı sağlamaktadır.
Sendikalar, en yaygın tanımı ile çalışanların ekonomik
ve sosyal hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek
amacı ile kurulan örgütler olduğudur. Sendikal haklar;
sosyal hakların sağlanmasında önemli bir yere sahip olduğu kadar ülkenin siyasal ve ekonomik yaşamında da
önemli sorumluluklar sağlayan kazanımlardır.
Diğer bir açıdan sendikal haklar, uluslararası hukuk
alanında Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun yanı sıra
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi tarafından kabul
edilen birçok sözleşmede doğrudan veya dolaylı olarak
güvence altına alınmışlardır Bu haklar, çalışma yaşamında
insan haklarının göstergesi olarak yer almaktadırlar.
Sendika hakkının toplu sözleşme ve grevi içeren toplu eylem hakkı ile bir bütünü oluşturduğu kaçınılmaz bir
gerçektir. Bu durum İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ nin
denetim organı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin yanı
sıra Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) denetim organları
ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın denetim organı Sosyal Haklar Avrupa Komitesi’nce benimsenmiştir.
20
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Ayrıca ILO’nun denetim organları toplu pazarlık ve
grev hakları ile sendika hakkının birbirinin varlık nedeni olduğunu kabul etmişlerdir. Ancak ILO’ nun Sendika
Hakkı ve Sendika Özgürlüğünün Korunmasına İlişkin
87 ve Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına ilişkin 98
sayılı sözleşmeleri ile tanımlanan ve garanti altına alınan
bu haklar her yıl sadece ülkemizde değil dünya genelinde
yoğun şekilde ihlale uğramakta ve ILO tarafından yayınlanan sendikal hak ihlalleri raporlarında detaylara yer verilmektedir. Raporlarda en sık karşılaşılan ise sadece temel
insan hakkı olan sendikalaşma hakkının gereğinin yerine
getirme çabası içerisinde olan çok sayıda çalışanın işlerine
son verilmesi ve sendikal yıldırma politikaları çerçevesinde sendikadan uzaklaşmalarının gerçekleşmesidir.
Özellikle 1980 sonrasında liberal politikaların artan etkisine bağlı olarak gerek kamu da gerekse özel sektörde işçilere karşı daha baskıcı ve sendikasızlaştırmaya yönelik uygulamalar hızlanmıştır. Taşeron işçilik, geçici çalışma, uzaktan
ve güvencesiz çalışma gibi pek çok uygulama yaygınlaşmış
ve bu uygulamalara bağlı olarak da sendikaların örgütlenme
çalışmaları büyük oranda engellenmeye çalışılmıştır.
Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de sendikal örgütlenme daha kamu alanında ağırlıklı olduğundan özellikle küreselleşme ile beraber gelen dayatmacı özelleştirme
politikaları ile birçok kamu kuruluşunun özelleştirilmesi
kamu alanında yoğunlaşan sendikaların üye kaybetmesine neden olmuştur. Çalışanların temsil gücünün oldukça
azaldığı ve toplumda yaygın olan genel güvensizlik hali ile
günümüzde sendikalar açısından birlik ve dayanışma sorunları kendini daha çok hissettirmektedir.
Bugün dünya genelinde çalışanlara ve sendikalara
karşı gelişen baskı ve saldırılar karşısında çalışma barışı
adına sendikaların ve çalışanların birlikte daha güçlü bir
yapılanma içerisine girmeleri ve örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik etkin çözümlerüretmeleri
gerekmektedir. Bu noktada işçi-sendika ilişkisi ve işçilerin
sendikalarına karşı olan tutum ve davranışlarıetkin rol oynayacaktır. Nitekim bugüne kadar yapılan birçok araştırmalarda işçilerin genel olarak sendikal harekete ve örgütlü bir toplum yapısına karşı olumlu bir tutum içerisinde
oldukları, hak ve çıkarlarını korumak için sendikaların
gerekli olduğuna inandıkları bilinmektedir.
Hiç şüphesiz sendikalar çalışma barışı, dayanışma ve
kazanımlar sağlayan önemli örgütsel yapılardır. Bu durum önümüzdeki dönemde sendikaların özel sektörde
örgütlenme faaliyetleri ve çabalarındaki başarıları ile yeniden kendini gösterecektir.
Amacı üyeler ve mensuplar arasında birlik, beraberlik,
dostluk ve kardeşliği geliştirerek sağlıklı yaşam için sporu
sevdirmek olan ve geleneksel olarak her yıl düzenlenen
Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi Bahar Voleybol Turnuvası sona erdi. Şeker Enstitü, Emaf, Tohum İşleme Fabrikası, Kazan Dairesi, Ham Fabrika, Rafineri-Makinistlik,
Elektrik Atölyesi, Boruhane, Arıtım Tesisi İdare Voleybol
Takımlarının katılımıyla başlayan turnuvada ElektrikAmbarlar takımlarıyla Rafineri-Makinistlik takımları finale yükseldi.
Turnuvaya Türkiye Şeker Fabrikaları Teftiş Kurulu
Başkanı Erdoğan Günaydın, Eğitim Dairesi Başkanı İlyas
Şirin, Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül,
Genel Mali Sekreter Eyyüp Şen, Genel Teşkilatlandırma
Sekreteri İlhan Özyurt, Turhal Şube Başkanı Mehmet
Elvan Yılmaz, Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay, Kars
Şube Başkanı Ertan Altunoğlu ile Şeker, Makina, Emaf,
Tohum ve Enstitü fabrika Müdürleri katıldı.
Tam anlamıyla bir karnaval havasında geçen final
maçına Kadri Suyabakan İlköğretim Okulu folklor ekibi
güzel oyunlarıyla damgasını vurdu. Turnuva finalinde Rafineri-Makinistlik takımını 3-1’lik Skorla yenen ElektrikAmbarlar takımı 2012 yılının şampiyonu oldu.
Şeker-iş Sendikası Ankara Şube Başkanı Sayın Murat
Taşlıyurt turnuva sonrası yaptığı konuşmada geleneksel
olarak düzenlenen turnuvanın birlik ve beraberliklerini
pekiştirmesinde çok önemli rol oynadığını söyledi. Taşlıyurt, “Şeker Sanayinin zor ve sıkıntılı günler geçirdiği
bu günlerde birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz en
hassas dönemden geçmekteyiz. Bu gibi etkinliklerin güzelliklerini hep beraber yaşamış olmamızın ana gayesi bu
fabrikaların bacalarının tütmesinden kaynaklandığını hepimizin unutmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak
isterim. Fabrikalarımızın bacalarının tütmesi ve ayakta
dimdik olması burada bu güzel günleri yaşamamıza vesile
olmaktadır. Bu yüzdendir ki biz çalışanlar olarak fabrikalarımıza bundan önce nasıl sahip cıktıysak bundan sonra
da aynı kararlılık ve azimle sahip çıkmaya devam edeceğimizin herkes tarafından bilinmesini istiyorum. Bu duygu
ve düşüncelerle başta bu turnuvayı düzenleyen komitemize katkılarından dolayı genel merkezimize fabrika müdürlerimize ve turnuvaya katılan tüm takımlarımıza teşekkür
eder saygılar sunarım” diye konuştu.
Turnuva sonunda derece alan takımlara kupaları
Şeker-İş Sendikası Genel Sekreteri Fevzi Şengül ve Şekerİş Genel Mali Sekreteri Eyyup Şen tarafından verildi.
www.sekeris.org.tr
21
Haber
Ankara Şeker’den
Karnaval Tadında Voleybol Turnuvası
Haber
Adapazarı’nda İş Sağlığı ve
Güvenliği Eğitim Semineri Yapıldı
17-18 Mayıs tarihleri arasında Türk-İş’in düzenlemiş
olduğu İş sağlığı güvenliği eğitim seminerine Şeker-İş
Sendikası Sakarya şubesi 20 üyesi ile katıldı. Eğitim
seminerinde başarılı olan kursiyerler düzenlenen törenle
sertifikalarını Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı
Oğuz Kalay’ın elinden aldılar.
Kalay, Bakan Ergün’e Endişelerini Aktardı
Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Oğuz Kalay, Bilim
Teknoloji ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün’e Adapazarı şeker fabrikasının sorunlarını ve ülkemiz insanlarının sağlığını olumsuz yönde etkileyen Nişasta bazlı şekerlerin
kotalarının arttırılmasının sakıncalı bulduğunu söyledi ve
bu konulardaki endişelerini aktardı.
22
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Haber
‘Yapay Tatlandırıcılara Hayır’
Kampanyası
Şeker-İş Sendikası Turhal
Şubesi, Tokat ve Turhal’da ‘yapay
tatlandırıcılara karşı hayır’ isimli
imza kampanyası düzenledi.
Turhal’da Abdullah Gül Parkı ile Tokat’ta Yeraltı Çarşısı üzerinde düzenlenen imza kampanyasına vatandaşlar destek verdi. Şeker-İş Sendikası Turhal Şube Başkanı
Mehmet Elvan Yılmaz, sağlığımız ve çocuklarımızın geleceği için ‘yapay tatlandırıcılara hayır, pancar şekerine evet’
konulu bir imza kampanyasını resmen başlattıklarını söyledi. Amaçlarının yapay tatlandırıcıların insan sağlığına
verdiği zararları halkın dikkatine sunmak olduğunu belirten Başkan Mehmet Elvan Yılmaz, vatandaşları doğal
tatlandırıcı ve şekerleri kullanmaya davet etti.
Avrupa ülkelerinde yapay tatlandırıcılara belli sınırlamalar getirildiğini hatırlatan Yılmaz, halkın ilgisinden
dolayı memnuniyetini dile getirdi. Yılmaz, şöyle konuştu: “Kullanmış olduğumuz yapay tatlandırıcılar, çeşitli
hastalıklara davetiye çıkarmakta ve sağlığımızı tehdit etmektedir. Nişasta Bazlı Şeker nedir? Mısırdan elde edilen
şekerdir. Mısır şurubu olarak da bilinir. Ketçap, toz kahve
kreması, bisküvi, meşrubat, şekerleme, hazır meyve suyu,
çikolata, gofret, hazır puding, kek, hazır çorba gibi pek çok
gıdanın üretiminde kullanılmaktadır. Üreticiler sağlık bir
yana pancar/şeker kamışından üretilen şekerden daha ucuz
olduğu gerekçesiyle Mısır şurubunu tercih etmektedir. Büyük bir oranı vücutta fruktoza dönüşmektedir. Fruktoz
çok masum olmayan bir şeker cinsi olarak bilinmektedir.
İnsülin direncini tetikleyerek aşırı şişmanlığa yol açabildiği, kandaki trigliserid değerlerini artırabildiği yönünde bilim çevrelerinin şüpheleri mevcuttur. Ülkemizde de nişasta
bazlı şeker kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Obeziteden kanser ve kalp hastalıklarına, karaciğer yetmezliğine
kadar birçok kronik hastalıkla bağlantısı inceleme konusu
yapılan NBŞ’lere yönelik olarak Avrupa’da ciddi şüpheler
vardır ve kullanımı kotalar yoluyla sınırlandırılmaktadır.”
www.sekeris.org.tr
23
Şeker Özel
24
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Şeker Özel
www.sekeris.org.tr
25
Şeker Şube
Şeker-İş Ankara Şube’den
NBŞ’ye Hayır!..
Şeker-İş Sendikası tarafından yurt
genelinde düzenlenen ‘NBŞ’ye hayır
pancar şekerine evet’ konulu imza
kampanyası sona erdi.
Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi imza kampanyasını Yüksel Caddesi ve Sakarya Caddelerinde kurduğu
standlarda sürdürdü. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Ankara Şube Başkanı Murat
Taşlıyurt, iki hafta boyunca halktan imza topladıklarını belirterek kampanyanın amacına ulaşacağını ümit
ettiklerini söyledi. Taşlıyurt, “Düzenlemiş olduğumuz
bu imza kampanyası ile halkımızdan aldığımız genel
26
şeker-iş dergisi • eylül 2012
tepki bu ürünlerin yasaklanması noktasındadır. Konunun bir an önce yetkililer tarafından ele alınıp gerekli
tedbirlerin acilen alınması gerektiği halkımız tarafından bizlere imza yoluyla iletilmiştir. Bu kampanyaya
halkımız büyük destek verirken, sivil toplum kuruluşlarının bu konu üzerinde yeterli duyarlılık göstermediği imza veren vatandaşlar tarafından dile getirilmiştir”
diye konuştu.
Şeker-İş Sendikası geçtiğimiz ay sona eren ‘NBŞ’ye hayır
pancar şekerine evet’ imza kampanyasında vatandaşlardan
toplanan 224 bin imzalı klasörleri hükümet yetkililerine
ulaştırılmak üzere Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’ya teslim etti. Toplam 30 ilde Şeker-İş Şubelerince gerçekleştirilen
kampanya sonunda imzaların tesliminde TÜRK-İŞ Genel
Sekreteri Pevrul Kavlak, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
İsa Gök, Genel Sekreter Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter
Eyyup Şen, Genel Eğitim Sekreteri Hasan Basri Güzel ile
Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt hazır bulundu.
Ereğli Şeker-İş’ten
NBŞ’ye Karşı 7 bin 800 İmza
Şeker-İş sendikası Ereğli Şubesinin
NBŞ’ye hayır, pancar şekerine evet
imza kampanyası vatandaşlardan büyük ilgi gördü. Şube Başkanı Yüksel
İlaslan, 3 gün boyunca sürdürdükleri
imza kampanyasında 7 bin 800 imza
topladıklarını söyledi. İlaslan, “İmza
kampanyamızın amacı vatandaşlarımızın özellikle de çocuklarımızın sağlığına
dikkat çekmek. Milli Eğitim Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı’nın ortak kararı ile okul
kantinlerinde nişasta bazlı ürünlerin
satışı yasaklandı. Ama tehlike dışarıda
yani sokaklarda devam ediyor. Halk
sağlığı nişasta bazlı ürünlerin satışı ile
tehdit ediliyor. Bir sivil toplum kuruluşu olarak vatandaşlarımızı, aileleri
uyarıyoruz. Nişasta bazlı şekerlere ve
bunların ürünlerine karşı dikkatli olalım”
diye konuştu.
www.sekeris.org.tr
27
Şeker Şube
Şeker-İş’den NBŞ’ye Karşı 234 bin İmza
Şeker Şube
Milletvekili Ağbaba’dan NBŞ’ye hayır imza kampanyasına destek
Veli Ağbaba:
“Şeker Fabrikasının Satışına ve
Nişasta Bazlı Şekerlere Karşıyız”
Şeker İş Sendikası Malatya Şubesi’nin “Nişasta bazlı ürünlere karşı hayır, doğal pancar
şekerine evet” konulu imza kampanyasına,
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
da destek verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl
Başkanı Enver Kiraz, merkez ilçe başkanı Abdulvahap Ayzabar ve bazı partililerle birlikte eski belediye meydanındaki
kampanya standına gidip imza atan CHP
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, yaptığı
açıklamada, “Şeker Fabrikası’nın satışını desteklemek Malatya’ya ihanettir. Satılması Malatya halkının yararına olmayacaktır. Bu sebeple hep beraber bu
satışa karşı çıkmamız gerekir. Birinci açıdan, özelleştirme
ile geçmişte yapılanlar gibi üretimi yok edilip kapatılacaktır. İkinci olarak ise, burada pis koku var. Bu satışta çıkar
ve peşkeş vardır” ifadelerini kullandı.
Ağbaba, dünya şeker pancarına yönelip şeker bazlı
ürünler yasaklanırken, Türkiye’de şeker bazlı kamış şekerlerinin getirilmesine ve dövizin ithalata gitmesine karşı
olduklarını ifade etti.
Şeker İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat
ise, milletvekili Ağbaba’ya imza kampanyasına verdiği
destekten dolayı teşekkür edip, “Kampanyanın bugün
4’üncü günündeyiz. Bu alanda Türkiye’de yaklaşık 10 milyon insan ekmek yiyor. Yılda yaklaşık 100 milyar dolar
katma değer sağlayan şeker fabrikaları ve pancar için herkesi desteğe bekliyoruz” diye konuştu.
Malatya
Şeker-İş Sendikası Malatya Şubesi şeker fabrikalarının
kapanmaması için imza kampanyası başlattı. Eski belediye
binası meydanında yapılan imza kampanyasına Şeker-İş
Malatya Şube Başkanı Nuri Murat, MHP İl Başkanı Arif
Yıldız, Ziraat Odası Başkanı Bayram Polatbaş, Demiryolİş Genel Sekreteri Necmettin Aysan, Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek ve şeker fabrikası
çalışanları katıldı. Şeker-İş Malatya Şubesi Başkanı Nuri
Murat, “Türkiye’de mısırdan üretilen, yüksek früktozlu
mısır şurubu olarak bilinen nişasta bazlı şekerlemeden,
şekerli ve unlu ürünlere, bisküvi ve geleneksel tatlılardan
dondurma, helva, reçel ve marmelat çok geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Nişasta bazlı ürünlerden yapılmış bu
gıda ve içecekler obezite ve kansere davetiye çıkarmaktadır.
Son zamanlardaki istatistiklere bakıldığında Malatya’da
şişmanlık oranı bir hayli artmış olduğunu görürsünüz”
dedi. Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi
Çiçek ise, nişasta bazlı şekerlerin insan sağlığı açısından
tehlikeli olduğunu söyledi. Yapılan konuşmaların ardından şeker fabrikalarının kapanmaması için imza kampanyası başlatıldı. I hafta sürecek olan kampanyaya destek veren bir esnaf, katılımcılara halka tatlı ikram etti.
28
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Şeker Şube
Çarşamba Şeker-İş’ten
NBŞ’ye Hayır İmza Kampanyası
Şeker-İş Sendikası tarafından yurt
genelinde düzenlenen ‘NBŞ’ye hayır
pancar şekerine evet’ konulu imza
kampanyası sona erdi.
Nişasta bazlı şekerin kullanımının azaltılması ve
pancar şekerinin kullanımının arttırılması için imza
kampanyası başlattıklarını dile getiren Şeker-İş Çarşamba Şube Başkanı Sinan Türe, “ABD, Fransa, İspanya gibi
gelişmiş ülkelerde nişasta bazlı şeker kullanımı yüzde
1-2 oranında, ancak Türkiye gibi 3. Dünya ülkelerinde
bu oran yüzde 10. Biz bu oranın düşürülmesi ve pancar
şekerinin kullanılması için bu imza kampanyasını başlattık. Bu oranı düşürmek Bakanlar Kurulu’nun elinde,
ancak Bakanlar Kurulu bu oranı hiçbir zaman düşürmedi. Bu senede yüzde 35 arttırımına gidildi. Nişasta bazlı
şeker ülkesi olduk. Biz Bakanlar Kurulu’nun bu oranı
daha aşağılara çekerek yüzde 2’lere düşürmesini istiyoruz” diye konuştu.
Çarşamba için mücadele ettik
Şeker fabrikasında çalışan işçiler için hiçbir zaman bir
şey istemediklerini mücadelelerinin Çarşamba için olduğunu dile getiren Türe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başlattığımız imza kampanyasında hedefimiz 5 bin imza,
ancak şu ana kadar 3 bin imzayı geçtik. Halkımızın bu ilgisiyle 5
bin imza hedefimizi geçeceğimize inanıyorum. Duyarlı vatandaşlarımızın yanında duyarsız vatandaşlarımızda var. Bana ne şeker
fabrikası kapanırsa diyenler oluyor, ancak biz şeker fabrikasında
çalışan işçiler için hiçbir zaman bir şey istemedik, bizim mücadelemiz Çarşamba içindir. Pancar şekerinin kullanımının arttırılması
pancar ekim alanlarının artmasını ve çiftçilerin gelirlerinin artmasını sağlayacak. Bu nedenle Şeker-İş Çarşamba Şubesi olarak Çarşamba için mücadele ettiğimizi tekrar belirtmek istiyorum.”
www.sekeris.org.tr
29
Şeker Şube
Muş Şeker-İş’den Tatlandırıcılara Hayır
Pancar Şekerine Evet İmza Kampanyası
Dünyada gittikçe kullanımı kısıtlanan ülkemizde ise
gittikçe kullanımı ve üretimi artan tatlandırıcılar ve nişasta
bazlı şekerlerin tehlikelerine karşı kamuoyunda bir duyarlılık oluşturmak adına Şeker iş sendikasınca imza
kampanyası başlatıldı.
Hedef, Bakanlar Kurulunca her sene
artırılan tatlandırıcı kotasının pancar şekeri lehine çevirebilmek. İthal mısırdan
üretilen tatlandırıcılar kanserojen olduğu defalarca uzmanlarca açıklanmıştır.
Pancar kotasının artması halinde ise
kendi çiftçimiz kazanacak, fabrikalarımız tam kapasite
çalışacak. Dolayısı ile hayvancıya küspe, yemciye melas,
nakliyeciye iş geçici işçiye fazla çalışma imkanı ve iller için
kalkınma yolu olacaktır.
Sendikamızca halkımıza kampanyamıza
verdikleri destek ve gösterdikleri duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyoruz.
Desteklerinin devamını tüm halkımızdan, sivil toplum örgütlerinden,
siyasilerimizden ve ilimiz medyasından bekliyoruz.
Susurluk Şeker-İş’den NBŞ’ye Hayır
Bakanlar Kurulu’nun Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) kotasını
yüzde 35 oranında arttırılmasına yönelik kararına tepki olarak,
30
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Şeker-İş Sendikası Türkiye genelinde “NBŞ’ye Hayır, Pancar
Şekerine Evet!” kampanyası başlatarak, Bakanlar Kurulu’nun
kararını halkoyuna sundu. Şeker-İş Sendikası’nın bu kampanyasını Susurluk Şeker-İş Sendikası 06-13 Haziran 2012 tarihleri arasında Şehit İbrahim Çınar Meydanı, Park önü ve Minibüs
Garajında imza stantları açarak uygulamaya koydu. Halkın yoğun ilgi gösterdiği kampanyada 6 bin 768 imza toplandı.
PTT önünde toplanan sendika üyeleri adına konuşan
Şeker-iş Sendika Şube Başkanı Murat Karamoçu, şeker
üreticilerinin sağlık bir yana, pancar ve şekerden daha
ucuz olduğu gerekçesiyle Mısır şurubunu tercih ettiklerini söyledi.
Türkiye’de nişasta bazlı şekerin kullanımının giderek
yaygınlaştığını belirten Karamoçu, “Obeziteden, kanser
ve kalp hastalıklarına, karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalıklarla bağlantısı inceleme konusu yapılan nişasta bazlı şekerlere (NBŞ) yönelik Avrupa’da ciddi
şüpheler vardır ve kullanımı kotalar yoluyla sınırlandırılmaktadır. Buna karşı ülkemizde yasa ile belirlenmiş yüzde
10 kota sürekli arttırılmak istenmektedir” dedi.
Şeker pancarından üretilen şekerin katkı maddesine
ihtiyaç olmadığını söyleyen Karamoçu, şöyle konuştu:
“Anadolu insanının yüzyıllardır bir geleneği haline gelen
pancarı, kamışı, üzümü kaynattığınızda şeker oluyorsa bu
ürünlerden elde edilen şeker doğaldır. Çünkü bu ürünler
doğada var olduğu şekliyle soframıza gelmektedir. Mısırı
kaynattığınızda ise ondan şeker yerine kimyasal enzimlerle ayrıştırılmış yapay tatlandırıcı elde edersiniz. O halde
soruyoruz sağlıklı nesiller için, hasta çocuklar değil gürbüz çocuklar istediğimiz için doğalı varken niçin yapayını
tüketelim? Biz diyoruz ki, Türkiye Pazar olmasın, şeker
fabrikalarının bacası pancar üreticisi, işçi, devlet eliyle
tütsün.”
Burdur
Şeker İş Sendikası “NBŞ’lere HAYIR! Pancar Şekerine
EVET” kampanyası başlattı. Cumhuriyet Meydanı’nda
Belediye önünde açılan stantta, Şeker İş Sendikası Başkanı Mustafa Onay, vatandaşlardan imza topladı.
Şeker Şube
Afyon Şeker-İş’in NBŞ’ye Hayır
İmza Kampanyasına İlgi Yoğundu
Şeker-İş Afyonkarahisar Şubesi,
nişasta bazlı şekerlerin satılmasına
tepki göstererek, pancar şekerinin
satışının ve tüketiminin artırılması
ile ilgili imza kampanyası başlattı.
Ayrıca kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla, Şeker İş
Sendikası Üyeleri vatandaşlara “İşte tatlandırıcı gerçeği” “Şeker Pancarı Üreticisi; Bayrağına, Toprağına, Ekmeğine Sahip Çık!” “Şeker İş Sendakıs Aileleri Uyarıyor” “Çocuklarınızı NBŞ’li Ürünlerden Uzak Tutun” başlıklı bilgilendirme
broşürleri ve Şeker İş Sendikası Gazetesi ve Dergisi dağıttılar.
Bilindiği üzere Şeker İş Sendikası, uzun zamandır nişasta bazlı şekerlerin, genetiği oynanmış mısırlardan elde
elde edildiği ve bu nedenle de insan sağlığına zararlı olduğu konusunda halkı bilgilendiriyor. Bunun yanında Şeker
İş Sendikası, ülkemizde Şeker Pancarı’ndan elde edilen
şeker yerine, nişasta bazlı tatlandırıcı kullanmanın ülke
ekonomisine zararlı olduğunu, şeker pancarının, çiftçinin
emeği, işçinin emeği, Türkiye’nin geleceği olduğu, nişasta
bazlı şeker ve tatlandırıcıların şeker pancarına alternatif
olamayacağını vurgulayan açkılamalar yapıyor.
Son olarak Şeker-İş Sendikası Burdur Şubesi, Cumhuriyet Meydanı’nda açtığı standla hem vatandaşları bilgilendirdi, hem de “NBŞ’lere HAYIR! Pancar Şekeri’ne
EVET” kampanyasıyla imza topladı.
www.sekeris.org.tr
31
Şeker Şube
Adapazarı
Şeker-İş’ten 11 bin İmza
Şeker-İş Sendikasının başlattığı “NBŞ’lere hayır pancar
şekerine evet” imza kampanyası Sakarya’da sivil toplu ve siyasi partilerden büyük ilgi gördü. Sakarya Kent Park’taki imza
standına Saadet Partisi Sakarya İl Başkanı ve ekibi de destek
verdiler. Şube Başkanı Oğuz Kalay’a çok iyi bir hizmet olduğunu söyleyen partililer yetkililerin bugünkü uygulamalarının çiftçileri desteksiz ve korumasız bıraktığını, doğal ürün
olan pancarın yeterince desteklenmediğini oysa NBŞ üreten
Cargill ve buna benzer şirketlerin desteklendiğini kaydettiler. NBŞ kotalarının arttırılmasıyla doğal pancar kotalarının
düşürüldüğüne de vurgu yapan Saadet Partisi yetkilileri bu
noktada telafisi mümkün olmayacak sorunların ve hastalıkların ülkemizin yakasını bırakmayacağını ifade ettiler.
Demiryol-İş, Tes-İş, Türkmetal, Koop-İş,Yol-İş,Haber-İş
Sakarya Şube Başkanları Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş
Şube Başkanı Cemal Yaman Başkanlığında Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin ‘NBŞ’lere hayır,pancar şekerine evet’
imza kampanyasına destek vermek için Kent Park’ta açılan
standını ziyaret ettiler.Destek ziyaretinde tüm şubeler adına Türk-İş il temsilcisi ve Demiryol-İş Şube Başkanı Cemal
Yaman,çok yerinde ve gerekli bir imza kampanyası olduğunu söyleyerek,bu imza kampanyasına destek olmanın çalışma hayatına,gelecek nesillerimize,çiftçilerimize,esnafımıza
ve sağlık yönünden de tüm insanlık alemine destek olacağı
anlamına geleceğini söyleyerek Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Oğuz Kalay’ı ve çalışma arkadaşlarını tebrik etti.
Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin
“NBŞ’lere hayır,pancar şekerine evet”
imza kampanyasına destekler artarak
devam ediyor.Kent Parktaki imza standını ziyaret ederek destek veren Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, Şeker-İş Sendika
başkanına yaptığı açıklamada; “NBŞ’ler ve yapay
tatlandırıcılarla ülkemiz tatlandırıcı cenneti haline gelmiştir. Bu durum çiftçimizi olumsuz yönde etkilediği gibi insan
sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle etrafımıza
baktığımızda maalesef obez çocuklarımızın çoğalmakta olduğunu üzüntüyle görmekteyiz. Uzmanların açıklamalarına
göre NBŞ’lerin kanser başta olmak üzere 20’ye yakın hastalığa neden olduğu noktasında birleştiklerini de belirtiyorlar.
Ziraat odası başkanı olarak buradan çağrı yapıyorum. İnsanlarımız çiftçilerimizin ürettiği pancardan elde edilen şekerli
ürünleri tüketsinler. Şeker-İş Sendikasını tebrik ediyorum
ve destekliyorum. Halkımızın bu imza kampanyasına destek
vereceğine inanıyorum” diye konuştu.
Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin “NBŞ’lere hayır,pancar şekerine
evet” imza kampanyasına destekler artarak devam ediyor.Kent Parktaki imza
standını ziyaret ederek destek veren Ziraat
Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, Şeker-İş Sendika başkanına yaptığı açıklamada; “NBŞ’ler ve
yapay tatlandırıcılarla ülkemiz tatlandırıcı cenneti haline
gelmiştir. Bu durum çiftçimizi olumsuz yönde etkilediği gibi
insan sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle etrafımıza baktığımızda maalesef obez çocuklarımızın çoğalmakta olduğunu üzüntüyle görmekteyiz. Uzmanların açıklamalarına göre NBŞ’lerin kanser başta olmak üzere 20’ye yakın
hastalığa neden olduğu noktasında birleştiklerini de belirtiyorlar. Ziraat odası başkanı olarak buradan çağrı yapıyorum.
İnsanlarımız çiftçilerimizin ürettiği pancardan elde edilen
şekerli ürünleri tüketsinler. Şeker-İş Sendikasını tebrik ediyorum ve destekliyorum. Halkımızın bu imza kampanyasına
destek vereceğine inanıyorum” diye konuştu.
32
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Eskişehir’de’ Pancar Şeker’i için
imza toplandı. Şeker-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, “Nişasta Bazlı Şekerlere
Hayır”, “Pancar Şekerlerine Evet” kapsamında imza kampanyası başlattı. Hamam Yolunda gerçekleşen kampanyaya
çeşitli dernek, siyasi parti ve sendikalarda
destek verdi. Şeker-İş Şube Başkanı Nuri Davut Köroğlu son günlerde gıda sektörüne yönelik
arka arkaya gündeme gelen olumsuz haberlerin tüketicilerin güvenini zedelediğini söyledi. Günlük hayatta çok
sık kullanılan ürünlerde sağlığa zararlı maddelerin bulunmasının da insanlar üzerinde tedirginlik yarattığını ifade
eden Köroğlu,” Gıda skandallarına her gün bir yenisinin
eklendiği ülkemizde, özellikle piyasada satılan balların
sahte olduğu yönündeki iddialara, zeytinyağında hile
şüphesi, salam, sosis ve sucuklarda virüse rastlandığına
ilişkin haberler, tüketicilerin sektöre olan güvenini kaybetmesine neden olurken, gelinen noktada insanların kafasında “Biz artık hangi ürüne nasıl güveneceğiz” şeklinde
soru işaretleri bırakmıştır” dedi. Yapay
tatlandırıcıların ithalatındaki artışın
şekere göre çok daha ucuz olması gerektiğini ifade eden Köroğlu,” Kimyasal tatlandırıcılardan aspartam ve sakarin, market raflarındaki diyet kola, düşük
kalorili yoğurt ve şekersiz sakızın yanı sıra
açıktan satılan baklava, reçel, helva ve süt
tatlıları gibi birçok üründe rahatlıkla şeker yerine
geçerken, insanlarımız aldığı birçok ürünün içinde kimyasal tatlandırıcı kullanıldığını bilmemekte, ucuz olduğu
gerekçesiyle bu ürünleri tercih etmektedir, ilgili bakanlıklar nişasta bazlı şekerlerin kotalarını ülkemiz insanının
sağlığı adına yeniden gözden geçirmeli. NBŞ kotalarını
ülkemiz insanının sağlığı adına yeniden gözden geçirerek,
NBŞ kotalarını AB ülkeleri seviyesine çekmesi ve halkın
sağlığıyla oynayanlara en ağır müeyyideleri uygulamalıdır.
Aksi takdirde NBŞ’lerde her kota artırımı karşımıza sahte
bal gibi çok farklı ürünleri de çıkartacak, Türkiye’nin sağlığı giderek bozulacaktır” şeklinde konuştu.
www.sekeris.org.tr
33
Şeker Şube
Eskişehir’de
Pancar Şeker’i İçin İmza Toplandı
Şeker Şube
Kastamonu Şeker-İş’ten 19 bin İmza
Erzincan Şeker-İş Başkanı Bulut:
“NBŞ’ye Karşı Toplumda Duyarlılığı Artırdık”
Şeker-İş Sendikası’nın tatlandırıcı ve yapay gıdalara dikkat çekmek
üzere Türkiye genelinde başlattığı
“NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet” kampanyası vatandaşın yoğun
ilgisi ile karşılandı.
Şeker-İş Erzincan Şube Başkanı Bülent
Bulut, Nişasta bazlı ve tatlandırıcılı şekerlere karşı mücadele için bu standı açtık. Her yıl bakanlar kurulu
ile şekerlendirici kotaları yüzde 50 arttırılıyor. Bu senede
yüzde 35 arttırıldı. Tatlandırıcılar ve Nişasta bazlı maddeler hem kanserojen hem de obeziteye yol açtığı için
buna karşın Türkiye genelinde olduğu gibi Erzincan’da
da 4-20 Haziran tarihleri arasında yaptığımız imza kampanyasında ülke genelinden 234 bin imza toplandığını
34
şeker-iş dergisi • eylül 2012
söyledi. Toplanan bu imzaların Başbakan Erdoğan ve Bakanlar Kurulu üyelerine iletilmek üzere dosyalar halinde
Türk-İş’e teslim ettiklerini ifade eden
Bülent Bulut, “NBŞ’ye karşı toplumda
duyarlılık giderek artmakta. Bu duyarlılığı ülkemizin geleceği için önemsiyoruz.
NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet” konulu imza kampanyasında yoğun bir ilgi ile karşılaştık.
Türkiye genelinde düzenlenen kampanyada 234 bin imza
toplandı. NBŞ’lere karşı halkı bilinçlendirmek ve şeker
pancarına sahip çıkılması başlattığımız kampanyalarımız
devam edecek. Toplumdaki bu duyarlılığı Başbakan Erdoğan ve Bakanlar Kurulu üyelerine de göstermek için
toplanan imzaların yetkililere teslim edildi” dedi.
‘NBŞ’lere Hayır,
Şeker Pancarı Şekerine Evet’
Adı Altında İmza Kampanyası Başlattı
Şeker-İş Sendikası, 4-20 Haziran tarihleri arasında
‘NBŞ’lere Hayır, Şeker Pancarı Şekerine Evet’ adı altında
imza kampanyası başlattı.
Kampanyada Şeker-İş Sendikası, Türkiye genelindeki
şubeleri ve Şeker Platformu üyesi sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla kurulacak stantlarda el ilanı, broşür dağıtarak,
basın toplantılarıyla kamuoyunu NBŞ’lerin zararları konusunda uyardı ve halktan imza topladı. Sendikadan yapılan açıklamada kampanya sonunda toplanan imzaları başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bakanlar Kurulu
ve Şeker Kurulu’na posta yoluyla ulaştıracakları bildirildi.
Hatırlanacağı üzere Bakanlar Kurulu geçtiğimiz günlerde nişasta bazlı şekerlerin kotasının artırılması yönündeki inisiyatifini Danıştay 13. Dairesi’nin kararına ve
Şeker-İş Sendikası’nın uyarılarına rağmen her yıl olduğu
gibi bu yıl da nişasta bazlı şekerden yana kullanmıştı. Konuya ilişkin bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök, Şeker Kurulu üyelerinin ülkenin ekonomisinin ve tüketicinin aleyhinde hazırladıkları rapor doğrultusunda Bakanlar Kurulu’nu yanlış bilgilendirdiklerini
ve alınan kararın ‘yüzyılın en büyük felaketi’ olarak değerlendirilebileceğini belirterek, söz konusu durumun ileride
NBŞ’lerin kontrolden çıkmasına davetiye hazırlayacağını
söyledi. Bu ürünlerin tüketilmesine meydan veren kararlara imza atılmasını manidar bulduklarını ifade eden
Gök, tek çarenin halkın NBŞ’lere karşı bilinçlendirilmesi
olduğunu ve bu amaçla bir imza kampanyası başlattıklarını kaydetti.
www.sekeris.org.tr
35
Şeker Şube
Şeker-İş Sendikası, 4-20 Haziran Tarihleri Arasında
Şeker Şube
Susurluk
NBŞ’ye Karşı 12 bin İmza Belediyesi’nden
Pancar Şekerine
Büyük Duyarlılık
Alpullu Şeker’işten
Şeker-İş Sendikası Alpullu Şubesi, tatlandırıcılara ve
NBŞ ürünlerine karşı imza topladı.
Alpullu 9. İlk Şeker Kültür ve Müzik Festivalinde,
tatlandırıcılara ve NBŞ ürünlerine karşı sürdürülen imza
kampanyasına Belediye Başkanı Ahmet Durgun’un yanı
sıra festivale katılanlar da büyük destek verdi. Şeker-İş
Sendikası Şube Başkanı Orhan Saltık ve yönetim kurulu
üyeleri Birol Uzun, Behçet Çınar, Mülayim Güler, Süleyman Akbalık ve sekreterler Koray Örük ile Sezgin Kartal
10 binin üzerinde imza topladı.
Konu hakkında bir açıklama yapan Başkan Orhan Saltık ‘’Şeker-İş Sendikası olarak, NBŞ ve tatlandırıcılara Hayır, doğal pancar şekerine evet demek için
bugün buradayız” dedi.
10 milyon insana ekmek kapısı olan
ve yıllık 3 milyar dolar katma değer sağlayan şeker sanayinin yanlış özelleştirme
politikasından büyük bir yara alacağını
vurgulayan ve hükümet yetkililerine seslenen Saltık, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğal pancar şekerini tüketmek istiyorsanız,
çocuklarımızın sağlıkla büyümesini istiyorsanız sentetik
şeker de denilen kimyasal tatlandırıcılardan ve bunların
kullanıldığı gıdalardan uzak duralım, tüketmeyelim.
Doğal pancar şekerini tüketerek Şeker Sanayine dolaylı
olarak destek vermiş olacaksınız. Özelleştirme ile yok
edilmek istenen şeker sanayi, yerine NBŞ üretimi yapılan bir sektör olmasın. Şeker-İş Sendikası olarak pancar tarımının yapıldığı yerlerde basın açıklamalarımız
sürecek, halkımızı bilinçlendirmeye devam edeceğiz.
Başlatmış olduğumuz NBŞ’lere hayır, Pancar Şekerine
evet imza kampanyası için tüm halkımızdan destek
olmalarını istiyoruz. Sağlığımızı korumak, pancarımızı
korumak, emeğimize sahip çıkmak, fabrikalarımızın kapanmasını önlemek için bu imzalar sesimiz, gücümüz
olacak.’’ şeklinde konuştu.
36
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Balıkesir Susurluk Belediyesi Şeker-İş Sendikası tarafından başlatılan ‘Nişasta Bazlı Şekerle Hayır,
Pancar Şekerine Evet’ imza kampanyasına şehir
güzergahına astırdığı afişlerle büyük destek
verdi. Diğer belediyelere de örnek olan
bu yaklaşım, vatandaşlar tarafından
da büyük alkış aldı. Belediye afişinde
‘Belediyemiz işletme ve tesislerinde
sadece pancar şekerinden üretilen
doğal şeker kullanılmaktadır. Neden
mi? çiftçimiz için işçimiz için, sağlığımız için, geleceğimiz için…’ vurgusuna
yer verdi.
Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Yönetimi de Susurluk Belediye Başkanı Tahsin Bozoğlu ve çalışma arkadaşlarına halkın bilinçlendirilmesi
adına gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür etti.
Şeker-İş Ağrı Şubesince NBŞ’ye hayır şeker pancarı
şekerine evet konulu imza kampanyası düzenlendi.
İmza kampanyası için kurulan stantlarda bir taraftan
imza toplanırken bir taraftan da hazırlanan broşürler halka dağıtıldı. Oluşturulan ekiplerce Bütün esnaf ziyaret
edilerek, arkadaşlarımız tarafından halk sözlü anlatım
yoluyla NBŞ’nin zararları ve şeker pancarı tarımının gerekliliği yönünde bilgilendirildi.
Kampanyaya halktan ve yerel basında
büyük ilgi olması Şube başkanı ve yöneticileri tarafından memnuniyetle karşılandı.
Konuyla ilgili basına açıklama yapan Ağrı şube başkanı Agit Arslan,
kampanyaya gösterilen ilginin kendilerini
son derece memnun ettiğini, bu ilgi sayesinde mücadelenin daha şevk ve azimle yürütüleceğini söyledi. Ağrı halkının fabrikasına sahip çıktığını
söyleyen Arslan, bu mücadelenin hem toplum sağlığı açısında hem de Ağrı ili ve ülkemiz ekonomisi adına gerekli
gördüklerini ve mücadelenin kutsallığını sözlerine ekledi.
Kampanyaya hanımların beklenenden daha fazla ilgi
göstermesini anlamlı bulduklarının söyleyen Arslan, bunun sebebinin anne duyarlılığı ve koruyuculuğu olarak
gördüklerini belirtti.
Arslan “NBŞ kotalarının artırımının hem toplum
sağlığını tehdit etmesi, hem de şeker pancarı tarımında
daralmaya yol açması bakımından bizlerin ve çocuklarımızın geleceği için tehdit oluşturmaktadır. Nitekim
Fransa Ulusal Tüketim kurumunun yaptığı kolalı içecekler üzerindeki araştırmanın sonucu mücadelemizin
ne kadar haklı olduğunu bir kez daha doğrulamıştır. Bu
konunun görmezlikten gelinmesinin faturasını toplum
alarak maalesef çok büyük bedellerle ödeyeceğimiz bir
gerçektir” şeklinde konuştu. Arslan konuşmasının son
bölümünde Ağrı halkına ve basına konuya olan ilgilerinden dolayı teşekkür etti.
İmza Kampanyası
Şeker-İş Ağrı Şubesince 16/06/20012 ve 18/06/2012
tarihleri arasında NBŞ’ye hayır şeker pancarı şekerine evet
konulu imza kampanyası düzenlendi.
İmza kampanyası için kurulan stantlarda bir taraftan
imza toplanırken bir taraftan da hazırlanan broşürler halka dağıtıldı. Oluşturulan ekiplerce Bütün esnaf ziyaret
edilerek, arkadaşlarımız tarafından halk sözlü anlatım
yoluyla nbş’nin zararları ve şeker pancarı tarımının gerekliliği yönünde bilgilendirildi.
Kampanyaya halktan ve yerel basında büyük ilgi olması Şube başkanı ve yönetecileri tarafından memnuniyetle karşılandı.
Konuyla ilgili basına açıklama yapan Ağrı şube başkanı Agit Arslan; Kampanyaya gösterilen ilginin kendilerini
son derece memnun ettiğini, bu ilgi sayesinde mücadelenin
daha şevk ve azimle yürütüleceğini söyledi. Ağrı
halkının fabrikasına sahip çıktığını söyleyen
Arslan Bu mücadelenin hem toplum sağlığı
açısında hem de ilimiz ve ülkemiz ekonomisi adına gerekli gördüklerini ve mücadelenin kutsallığını sözlerine ekledi.
Kampanyaya hanımların beklenenden daha fazla ilgi göstermesini
anlamlı bulduklarının söyleyen Arslan;
bunun sebebinin anne duyarlılığı ve koruyuculuğu olarak gördüklerini belirtti.
www.sekeris.org.tr
37
Şeker Şube
Ağrı Şeker-İş’den
NBŞ’ye 5 bin Kere Hayır
Şeker Şube
Kütahya Şeker-İş’ten
NBŞ’ye Karşı 32 bin İmza
Şeker-İş Sendikası tarafından başlatılan ‘NBŞ’lere hayır pancar şekerine
evet’ imza kampanyası sona erdi.
Kütahya Şeker-İş Sendikası kampanyada 32 bin kişiye NBŞ’lere hayır
pancar şekerine evet imzası attırarak kampanyada ilk sıralarda yer aldı. Konuya ilişkin
bir açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Kütahya
Şube Başkanı Kenan Piynar, duyarlılıklarından dolayı
Kütahya halkına teşekkür etti.
Kütahya Şeker Fabrikasının satışının gerçekleştirildiği
2004 yılından bu yana her seçim döneminde siyasi malzeme yapıldığının altını çizen Piynar,”Bizler, Şeker-İş Kütahya
38
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Şubesi olarak ihale süreci ve sonrası devamlı takip ettik. Satış öncesi ve sonrası
hiçbir yanlışlık ve usulsüzlük görmedik.
Yapılan ihale tamamen yasal olarak kanun ve kurallara uygun yapılmıştır” dedi.
“Kütahya Şeker Fabrikasını siyasi malzeme yapmaktan vazgeçin” diye seslenen
Piynar, şöyle konuştu:
“Dedikoduyu bırakın. Gelin, fabrikamızın pancar kotasının artırılması mücadelesini hepbirlikte verelim. Siyasi partiler olarak Kütahya çiftçisine, nakliyecisine, besicisine, esnafına ve tüm Kütahya halkına en büyük katkınız
bu olacaktır.”
NBŞ’ye Karşı İmza Kampanyası
Şeker-İş Sendikası Bor Şubesi, başlattığı “Sağlığımız için, geleceğimiz
için, Türk şekeri için, Türkiye için,
NBŞ’ye hayır” imza kampanyası için
Niğde Hükümet Meydanı’nda stant
açarak imza topladı.
“NBŞ’ye hayır, doğal pancar şekerine
evet” kampanyası başlatan Şeker –İş Sendikası Bor Şubesi, geçtiğimiz gün Bor İlçesi Şelale
Parkı’nda açtığı imza toplama kampanyasına dün de Niğde de devam etti.NBŞ’nin yüzyılın felaketleri arasında
gösterildiğini dile getiren Şeker-İş Sendikası Bor Şube
Başkanı Atalay Demirörs, NBŞ kotalarının artırılmasının da Türkiye’nin sağlığına en büyük tehdit olduğunu
söyledi.
Bedelini Sağlığımızla Ödeyeceğiz
Şekerden yüzlerce kat daha tatlı olan ve sağlığımızı
olumsuz etkileyen yapay tatlandırıcıların ithalatındaki
artışın temel nedeninin şekere göre çok ucuz olmasından kaynaklandığını söyleyen Demirörs, “ Amerika’da
bir dönem yasaklanan, kansere neden olduğu iddia edilen
diyetisyen ve doktorlar tarafından kullanılmaması tavsiye
edilen yapay tatlandırıcıların ülkemizde özellikle büyükşehirlerde tezgahlarda çok ucuz fiyatlara açıktan satılması
bu ürünlerin ithalatını her yıl daha da artırmaktadır. Oysa
ki işin sağlık boyutu dikkate alındığında on kat daha ucuza alınan ürünün
sağlığımız üzerindeki olumsuz etkisi
sebebiyle cebimizden kat kat daha
fazlası çıkarak, bedelini vücudumuz
ödeyecektir. Yani ucuz etin yahnisi bize
çok pahalıya patlayacaktır” diye konuştu.
NBŞ’ler Yüzyılın Felaketleri Arasında
Nişasta bazlı şekerlerin günlük hayatta tüketilen ürünlerin imalatında kullanılmasının, gelecekte insan sağlığı
açısından önü alınmayacak boyutlara ulaşmasına neden
olabileceğinin altını çizen Demirörs, şeker pancarından
elde edilen doğal şeker yerine farklı işlemlerde geçirilerek
enzimlerine ayrıştırılan mısır şurubunun kullanılmasının
başta obezitiye bağlı olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarmasının uzmanlar tarafından dile getirildiğini
kaydetti. Demirörs, “Alınması gereken tedbirlerin en başında ise ilgili bakanlıkların yapay tatlandırıcıların ithalatı ve nişasta bazlı şekerlerin kotalarını ülkemiz insanının
sağlı adına yeniden gözden geçirerek, NBŞ kotalarını AB
ülkeleri sayesinde çekmesi ve halkın sağlığıyla oynayanlara en ağır cezai müeyyideleri uygulaması gelmelidir. Aksi
takdirde NBŞ’ler de her kota artırımı karşımıza sahte bal
gibi çok farklı ürünleri de çıkartacak, Türkiye’nin sağlığı
giderek bozulacaktır” dedi.
www.sekeris.org.tr
39
Şeker Şube
Bor Şeker-İş’ten
Şeker Şube
Ilgın Şeker-İş’den
NBŞ’ye Karşı 21 bin İmza
Şeker-İş Sendikası Ilgın Şubesi’nin
bölge halkını ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla NBŞ’ye HAYIR
– PANCAR ŞEKERİNE EVET slagonu altında başlatmış olduğu imza kampanyasına vatandaşlarımızdan büyük ilgi
gördü. İmza kampanyası başta Ilgın merkezi
olmak üzere Doğanhisar, Akşehir, Çeltik, Yunak, Kadınhanı ve Sarayönü ilçeleri ile bağlı kasaba ve
köylerde yoğun ilgi gördü. Şeker-İş Sendikası Ilgın Şube
Başkanı Yusuf Yazır, “Bu yoğun ilgi halkımızın bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu, nişasta bazlı şeker ve tat-
40
şeker-iş dergisi • eylül 2012
landırıcıların yerine, şeker pancarının
kullanılması gerektiğini göstermiştir.
Ayrıca tıp otoriterlerince tatlandırıcıların insan sağlığına da zararlı olduğu
ileri sürülmektedir. Şeker pancarının
çitçinin ekmeği, işçinin emeği, besicilerin
geçim kaynağı, nakliyecilerin ekmek kapısı
kısacası Türkiye’nin geleceği olduğu, dolaysıyla
nişasta bazlı şeker ve tatlandırıcıların şeker pancarına alternatif olamayacağı bir gerçektir. Bu duyarlılığı attıkları
imzalarla gösteren ve kampanyamıza destek veren halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz” diye konuştu
Emekliler Derneği Çorum Şubesi Şekerİş Sendikası Çorum Şubesini ziyaret etti.
Emekliler Deneği Çorum Şube Bakanı
Hıdır Kınıklı ve yönetim kurulu üyeleri Fahri Hızarcı, îrfan Karaoğlu, İrfan
Delibaş ve İsmet Özüdoğru Şeker-İş
Sendikası Çorum Şubesi Başkanı Sefer
Kahraman’ı ziyaret ederek çalışmalarında başarılar diledi. Kahraman, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek Emekliler Derneği yönetimine teşekkür
etti. Emeklikler Derneği Başkanı Hıdır Kınıklı ve
yönetim kurulu üyeleri daha sonra ise Şeker-İş tarafından
açılan “NBŞ’ye Hayır Şeker Pancarı Şekerine Evet” kampanyasına imzalarıyla destek verdiler.
Şeker-İş Sendikası Konya Şubesi üyeleri, kent merkezinde yayaların yoğun
olduğu Şelale Park’ta stant açarak imza
kampanyası başlattı. Sendikanın yönetim kurulu üyesi Ali Akdeniz burada yaptığı açıklamada, ülkeye NBŞ’li
ürünlerin girmemesi için toplanacak
imzaları Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’na göndereceklerini söyledi.
Ali Akdeniz, “Çocuklarımızın geleceği,
yarınlarımız ve ülkemiz için NBŞ’li ürünlere
hayır, şeker pancarına evet diyoruz. Şeker-İş sendikası olarak imza kampanyası başlattık. 6 gündür buradayız, 4 gün daha burada kalacağız. Hedefimiz ne kadar
çok imza toplanırsa o kadar ülkemize NBŞ’li ürünlerin
az girmesi, şeker pancarı üretiminin artırmasıdır. Hem
çiftçimiz kazanacak hem çalışanlarımız kazanacak” dedi
Sendikanın Konya’nın Ereğli ilçesindeki şubesi de
imza kampanyası başlattı. Ereğli Şube Başkanı Yüksel
İlaslan, 3 gün boyunca imza kampanyasının devam
edeceğini belirterek, “İmza kampanyamızın amacı
vatandaşlarımızın özellikle de çocuklarımızın sağlığına dikkat çekmek. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak kararı ile okul kantinlerinde
nişasta bazlı ürünlerin satışı yasaklandı. Ama tehlike
dışarıda yani sokaklarda devam ediyor. Halk sağlığı
nişasta bazlı ürünlerin satışı ile tehdit ediliyor. Bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak vatandaşlarımızı, aileleri
uyarıyoruz. Nişasta bazlı şekerlere ve bunların ürünlerine karşı dikkatli olalım” diye konuştu.
Şeker-İş Sendikası tarafından, ‘Nişasta
Bazlı Şekere (NBŞ) Hayır’ sloganıyla imza
kampanyası başlatıldı.
www.sekeris.org.tr
41
Şeker Şube
Konya Şeker-İş’ten
Emeklilerden
Ailelere NBŞ Uyarılı
Şeker İş’e Destek
İmza Kampanyası
Köşe
Kayıtdışı İstihdam İle Mücadelede Sendikaların Rolü
Gülara BAŞBOZKURT
Toplu İş Sözleşmesi Uzmanı
En basit hali ile ekonomik faaliyetlerin gizlenen kısmı olarak
bilinen kayıtdışı ekonomi, ülkemizde yıllardır üstüne gidilmediği için çözülemeyen ve her geçen gün yarattığı sorunları büyüterek yaygınlaşan bir nitelik kazanmıştır. Kayıtdışı ekonominin
çalışma hayatına yansıyan kısmını ifade eden kayıtdışı istihdam
ise, gerek ekonomik gerekse sosyal hayatı yakından ilgilendiren
ciddi bir tehdit olarak kaşımıza çıkmaktadır. Yaşanan birçok sorunun kaynağına dönüşen ve sendikal hakların kullanımını da
kısıtlayan bu alan, ancak ekonomik, mali, siyasal ve sosyal açıdan
alınacak önlemlerle çözümlenebilecektir. Bu anlamda, kayıtdışı istihdam, kayıtdışı ekonominin bir parçası olmakla birlikte,
sonuçları toplumsal bir etki yaratan ve “hep birlikte mücadele
edildiğinde” etkili bir sonuç alınabilecek boyuttadır.
Aynı zamanda kayıtdışı ekonomi geçtiğimiz yüzyılın son
çeyreğinden başlayarak uygulanan neo-liberal ekonomi politikalarının da bir sonucudur. Bu model bir yandan sermayenin karlılığı için işçi haklarının azaltılmasını öngörürken,
diğer yandan sosyal refah devletinin kazanımlarını ortadan
kaldırmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda ele alındığı zaman
kayıtdışılık yalnızca ülkemizin değil neo-liberalizme kendini
kaptırmış olan ülkelerin de sorunudur.
Bugün ekonomimizin neredeyse yarısı kayıtdışı alanda
gerçekleşmektedir. Gayri Safi milli hâsılanın yarısı, istihdam
edilenlerin yarısı kayıtdışıdır. Bu somut gerçek, tüm resmi
kurumlarca tekrarlanmakta, boyutları ve büyüklüğü ile ilgili istatistikî veriler açıklanmaktadır. Yaşanan sorunların
odağında yer alan bu alanla ilgili tüm kurumlar, yapılması
gerekenleri söylemesine rağmen bu sorun ne yazık ki gerçekliğimizin bir parçası olmayı sürdürmektedir.
Kayıtdışı istihdam olgusunun ortaya çıkmasına neden olan
birçok gerekçe söz konusudur. Ülkemizde kayıtdışı istihdam;
daha çok tarım ekonomisinin yaygın, bölgesel gelişmişlik farklarının ve göç olgusunun fazla yaşandığı bölgelerde yoğun bir
biçimde ortaya çıkmaktadır. Bilindiği üzere, kayıtdışı istihdam
konusunda tarım sektörünün payı oldukça yüksektir. Bu duruma bölgeler arası gelişmişlilik farklılıkları ve yoğun göç olgusunu eklediğimizde ülkemizde kayıtdışılık kaçınılmaz olmaktadır.
Kayıtdışı istihdam genelde iki şekilde gerçekleşmektedir.
Bunlardan ilki çalışanların hiç bildirilmemesi diğeri ise çalışanların eksik ya da yanlış bildirilmesidir. Hiç bildirilmeme
işlemi işveren, işçi, ekonomik koşullar veya her üç faktörden
de kaynaklı olabilir. Kayıtdışı istihdamın en yaygın olan
şeklidir. İş hayatında hiç bildirimleri yapılmadan çalıştırılan
gruplar arasında; yabancı kaçak işçiler, çalışan çocuklar, Sos-
42
şeker-iş dergisi • eylül 2012
yal Güvenlik Kurumundan gelir ve aylık alanlar, kayıtdışında
çalışan erkek ve kadınlar, kayıtdışında çalışan dul, yetim ve
maluller yer almaktadır. Bir diğer kayıtdışı istihdam nedeni
de, çalışanların eksik ya da yanlış bildirilmesidir. Bilindiği
üzere çalışan bireyler çalışmaları karşılığında ücret ve çalışma
süresi gibi bir takım parametrelere bağlı olarak ilgili kurumlara prim, vergi vb. adlarda ödeme yaparlar. Çalışılan süre
ve ödenen ücret arttıkça yapılması gereken ödeme miktarı
da artar. Gerek işveren gerekse işçiler bu yükümlülüklerden
kurtulabilmek adına ilgili kurumlara eksik ya da yanlış bilgiler vererek kayıtdışı istihdama neden olurlar. Eksik ya da
yanlış bilgilendirme işveren açısından farklı şekilde olabilir.
İşverence gerçekleştirilen eksik ya da yanlış bildirimler: işçinin hizmet gününün eksik bildirilmesi, işçinin ücretinin eksik ya da yanlış bildirilmesi, işçinin başlamasının geç bildirilmesi, işçinin işten ayrılışının erken bildirilmesi şeklindedir.
İşçi tarafından gerçekleştirilen eksik ya da yanlış bildirimler;
kayıtsız ikinci veya daha fazla işte çalışma, primini kendisi
tahsil ederek bildirilmesini engelleme şeklinde olmaktadır.
Kayıtdışılığın nedenleri arasında; hızlı nüfus artışı, kırdan kente iç göç, bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları, işgücü maliyetlerinin (vergi-sigorta prim yükü) yüksek olması,
bürokratik işlemlerin fazla ve karışık olması, etkin denetimin gerçekleştirilememesi, bilgilendirme ve bilinçlendirme
kampanyalarındaki eksiklikler, sosyal güvenlik hizmetlerinin yeterli olmaması, çalışma ilişkilerinde meydana gelen
değişmeler, gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve
işsizlik, istihdamın katma değerinin düşük olması, enflasyonun yüksek seviyelerde olması, büyük sanayinin işgücü arzını karşılayacak istihdamı yaratamaması, ekonomik büyüme
problemleri ve ekonomik krizlerin varlığı, çalışma mevzuatındaki esneklik hükümlerinin uygulanamaması ve sendikalaşma oranının düşük olması sayılabilir.
Ülkemizde kayıtdışı olgusunun yarattığı sorunlar sadece
emekçilerin işsiz kalması, daha kötü koşullarda çalıştırılması,
ücretlerinin düşmesi ile sınırlı değildir. Kayıtdışılık emekçilerin ülkede yaratılan katma değerden daha az pay almaları,
refahtan yararlanamamaları, daha az kamu hizmeti, niteliksiz
eğitim, düşük sağlık hizmeti, düşük emeklilik geliri, ikincil
yaşam standartları demektir. Kayıtdışılık, toplumun yurttaşlık hakları temelinde oluşan bir kültür birikimine ulaşmasının ertelenmesi, gelecek kaygısı içinde yaşayan bireylerin
çoğalması, sosyal devlet kurumlarının ve değerlerinin yerini
çağdışı çözümlere ve mistik değerlere terk etmesi demektir.
Kayıtdışı istihdam, emekçiler arasında ve kuşaklar arasındaki
dayanışma kurumlarını ve örgütlü mücadeleyi ortadan kaldırarak, toplumsal dayanışmayı tehdit etmektedir. Emekçilerin
bugününü ve yarınını etkileyen sonuçlar yaratmaktadır.
Kayıtdışı ile mücadelede sendikal hakları kullanmanın,
“sendikal örgütlenmenin etkili bir araç olduğu” bilinen bir
gerçektir. Bu alandaki engellerin ortadan kaldırılmasıyla,
sendikaların kayıtdışı alanı görünür kılmaya katkıda bulunacak işlevleri olduğu ortadadır. Sendikal örgütlenme ile ilgili
yasal koşulların değişmesi, tüm çalışanların sendikaya ulaşabileceği bir sistemin kurulmasıyla, bu sorunun ortadan kalkacağını düşünülmekle birlikte ne yazık ki yıllardır bu aşamada somut bir adım hayata geçirilememektedir. Ülkemizi
ve toplumumuzu yakından ilgilendiren bu sorunun çözümü
noktasında belirlenecek politikalar sendikal merkezli olarak
oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
İmza Kampanyasında İmza Veren
Vatandaşlar Tarafından Sarfedilen İlginç Sözler
- Bana göre 1980’lerden sonraki sendikalar holdingleştiler. Ama yine de sizin bu kampanyanızı destekliyorum.
- Ben bir Tv kanalında şekerle ilgili bir program izlemiştim. Konu hakkında bilgim var.
- Para vermiyoruz değil mi kampanyaya?
- Memleketim Konya. Elbette destekliyorum.
- Sizi desteklemem mi her zaman.
- Dünya da acaba şeker olmasaydı sağlıksız mı olurduk?
- Benim akrabalarım da şeker fabrikasında çalışıyorlar
- Bu tür kampanyalar yapılıyor ama bilinçli insan sayısı
az. Ortaçağ’da yaşıyoruz. Yakında buğdaya da kota gelir.
- Özelleştirme hangi kurumda oluyorsa o sendika mücadele veriyor. Diğerleri duyarsızlar.
- İnşallah başarırsınız ama insanlarımız çok duyarsız.
- Ben 68 kuşağındanım. Siz bu iş buraya gelmeden tedbirinizi alacaktınız.
- Kampanyanıza şimdi katılamam. Arabam uygunsuz
bir yerde.
- Biz obez olmak istemiyoruz.
- Özelleştirmenin her türlüsüne karşıyız.
- Doğal olan her şeyin yanındayız.
- Milli olan varlıklar, özelleşmemesi gerekenler özelleşti.
Bu sektörler stratejik sektörler. Mutlaka elde kalmalı.
İnşallah dilediğiniz olur.
- Bir bankada çalışıyorum. Bayram Meral’in yeğeniyim.
İmza atarım ama size banka kartımızdan vermek şartıyla.
- Şeker pancarını bitirdiler.
- Kızım kendi geleceğiniz için siz de imza atın.
- Mustafa Kumlu’nun amcasının oğluyum. Kampanyanızı destekliyorum. Amcama selam söyleyin.
- Sizi karşı kaldırımdan görüp geldim. İnşallah şeker
fabrikalarının özelleştirmeleri durur.
- Bizi şekersiz mi bırakacaklar?
- Hastaneden geliyorum. Şu an imza atamam.
- Sendikalar ağalık düzeninde ama yine de imza vere yim.
- Bilmediğim bir şeye imza atamam.
- Zaten karşı kaldırımdan sizi gördüm ve desteklemek
için geldim.
- Yeter kardeşim. Yabancı sermayeye hayır diyoruz.
- Ben ziraatçı adamım. Elbette imza veririm. Bir tomar
arkadaşım var şeker fabrikalarından emekli olan.
- Şekerden vazgeçmiyorum.
- Ben aslında eniştemin fabrikadan çıkartılmasını istiyorum. İmza atmasam mı acaba?
- Pancar şekeri nedir?
- Doğru olan şeyler yapıyorsunuz.
- Böyle şeylere her zaman evet deriz.
- Ben şeker hastasıyım, tatlandırıcı kullanıyorum ama.
- Emekçinin olduğu her şeye varız.
- Ben diyetisyenim. Her türlü şeker zararlı ama tatlandırıcı mı, doğal şeker mi? derseniz elbette pancar şekeri.
- Dershanede öğretmenim. Sizin broşürlerinizi aldıktan sonra derste öğrencilere tatlandırıcıların zararlarını anlattım.
- Lenin şeker fabrikalarının öncüsü. Fabrikaları Rusya’da
kurdu. İlk öldürülen bir banka müdürüdür şeker fabrikası için. Sizi de öldürürler, kaçın buradan.
- Ülke de şeker mi kaldı? Zaten satılıyor hepsi.
- Merhaba ya ayıp olmasa bir adres soracam. Çekindim.
Burada evlendirme dairesi varmış. Nerede acaba?
- Kampanyanızı tatil için tanıtım kampanyası sanmıştım.
- Biz imza atalım da isteyen istediğini yapsın.
- İnşallah, ama inşallah imzalarımız yerini bulur.
- Biz Libyalıyız. No obezite. Beet sugar yes.
- Mücadeleniz inşallah meyvesini verir, bizler de görürüz.
- Azeriyim. Benim gelinim Türk. Ona da bu broşürleri
okutturacağım. Sizi destekliyorum.
- Ben fındıkçıyım.
- Tekel işçileri direnirken nerdeydiniz?
- Bu ülkenin fabrikaların özelleştirilmesinden gelecek
paraya ihtiyacı yok. Eğer varsa vay halimize…
- Ben her şeye destek olurum. Çünkü imza atarken kendimi çok önemli bir insan olarak görüyorum.
- Yaptığınız işi destekliyorum. Fakat sendikalar, sendikanız hükümeti destekliyor. Bu ülke o yüzden kaybediyor.
www.sekeris.org.tr
43
Şeker Şube
‘NBŞ’lere Hayır Pancar Şekerine Evet’
Haber
Şeker-İş’ten Ramazan’da
Tatlı Uyarısı…
Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı Gök:
“5 TL’lik Tatlı
Hayatınıza
Mal Olabilir”
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, yaklaşan
Ramazan ayı öncesi vatandaşları ucuz tatlılar konusunda
uyardı. Ramazan’da iftar sofralarının sembolü haline gelen baklava tarzı tatlıları alırken insanların dikkatli olması
gerektiğinin altını çizen Gök, tüketildiğinde genizde ve
midede yanma yapan mısır şurubundan üretilen tatlılardan uzak durulması gerektiği, aksi taktirde ileride insanların hayatına mal olabilecek hastalıklara davetiye çıkarabileceği uyarısında bulundu.
“Kilosu 5 TL’ye satılan ucuz tatlılar zehirlenmelere
yol açabilir”
Tatlı tüketiminin çok fazla olduğu ülkemizde özellikle
Ramazan ayında sofralarımızın vazgeçilmezi olan baklava
tarzı tatlılar insanların ekonomik zaafından faydalanan
bazı merdiven altı imalatçılar tarafından çok düşük fiyatlarda piyasaya sürülüyor. Öyle ki; piyasada 5 TL’ye kadar
tatlı bulmak mümkün. Ancak, merdivenaltı diye tabir
edilen imalatçılar tarafından insan sağlığını hiçe sayarak
üretilen bu tatlılar tüketildiğinde insanın ömrünü karartabilecek hastalıkların da önünü açabiliyor.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, özellikle
Ramazan ayında iftar sofralarında tatlı tüketiminde vatandaşların temkinli davranması gerektiğinin altını çizdi.
Tüketilen tatlıların kalitesinin insan sağlığı açısından büyük önem arzettiğini kaydeden Gök, şunları söyledi:
“NBŞ kotaları Danıştay Kararına rağmen her yıl olduğu gibi bu yıl da Şeker Kurulu’nun akıl almaz raporları
doğrultusunda hükümet tarafından yüzde 35 oranında
artırıldı. Bu karar aslında insan sağlığına atılan bombadan farksızdır. Ne yazık ki artırılan kota oranları sebebiyle
piyasada emsallerinden 4-5 kat daha ucuza satılan tatlandırıcılardan üretilen mamullere alım gücü düşük insanlar
büyük rağbet göstermektedirler. Yapay tatlandırıcıdan
üretilen ürünlerin kullanılmasıyla dünya ülkeleri örneklerinde olduğu gibi obeziteye bağlı yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması, kalp rahatsızlıkları ve pankreas kanseri
sayısında ülkemiz için de kara tablo ortaya çıkabilir..
Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) olarak bilinen mısır şurubundan elde edilen tatlandırıcıların cirit attığı piyasada
bu ürünler son zamanlarda pancardan elde edilen şekerin
yerini almaya çalışmaktadır. Yapay tatlandırıcı katkılı tatlıların gündelik hayatta kontrolsüzce yaygınlaşması paralelinde özellikle Ramazan ayında ve bayramlarda yoğun
olarak tüketimi de artış göstermektedir.”
“Ramazan ayı fırsatçılarına fırsat vermeyelim”
Yapay tatlandırıcıdan üretilen tatlıların gıda güvenliği
ve insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaması için tüketicilere önemli sorumluluklar düştüğüne vurgu yapan
Gök, “İşte Şeker-İş Sendikası olarak bu manada sorumlu sendikacılık gereği insanlarımızın sağlığını gözeterek
bilinçlendirilmeleri adına geçtiğimiz ay düzenlediğimiz
‘NBŞ’lere hayır pancar şekerine evet’ kampanyasında 300
bine yakın imza topladık. Halkımızın teveccühüyle imza
kampanyasına büyük destek vererek hislerimize tercüman
olması bizleri fazlasıyla memnun etmiştir.
44
şeker-iş dergisi • haziran 2012
Sendikal Örgütlenme Önündeki Engeller
Dünya ekonomisinde, özellikle 1980 sonrası dönemde
yaşanan temel dönüşümlere referans olarak gösterilen küreselleşme kavramı ile yeni bir ekonomik sistemin inşa edildiği
görülmektedir. Bu olgu iktisadi, siyasi ve sosyal açıdan pek
çok alanda değişim ve dönüşümün gerçekleşmesine aracılık
etmiştir. Sosyal devlet anlayışının yıkılması sonrasında yeni
pazar arayışları ile ortaya çıkan ve temel dönüşümünüöncelikle üretim ilişkileri ve koşullarında uygulayan küreselleşme
olgusu, bu alanda neo-liberal politikaların yoğun şekilde
uygulanmasına imkân tanımıştır. Uygulanan bu politikalar
dünya çapında bir sosyal kriz yaratmış; işsizlik, yoksulluk ve
sosyal dışlanma gelişmekte olan ve özellikle az gelişmiş ülkelerde yaygın ve derin bir sosyal yıkıma dönüşmüştür.
Bu gelişmeler üretimin şeklini ve yerini, işgücünü, istihdamın mesleksel ve sektörel dağılımını, dolayısıyla da işçiişveren ilişkilerini değişikliğe uğratmıştır. Kısacası, büyük,
hiyerarşik ve bürokratik işletmelerin sayısı gün geçtikçe
azalmış, çalışanların sayı olarak azaldığı fakat daha nitelikli
hale geldiği, yönetim ve karar alma süreçlerine katılımların
teşvik edildiği, yetkilerin ve sorumlulukların dağıtıldığı küçük işletmeler çoğalmıştır. Ayrıca üstün vasıflı işgücünün
öneminin artması, işçilerin taleplerinde farklılaşmaya da
neden olmuştur. Nitelikli işçi, kendisi için ücret ve çalışma koşullarında daha iyi şartlar talep etmiş, bu da bireysel
iş sözleşmelerinin artmasına, toplu iş sözleşmesi sisteminin
bozulmasına yol açmıştır. Bu minvalde, işletme içerisinde
farklı istihdam biçimlerinin aynı anda uygulanarak istihdamın parçalanması, kısmi süreli, geçici ya da taşeron işçiliği
gibi standartların dışında çalışma biçimlerinin yaygınlaşması gibi uygulamalar sendikal örgütlenme üzerinde negatif
etkiler yaratmıştır.
Ülkemizde de ithal ikameci modelin terk edilmesiyle
ücretli çalışanların aleyhine bir kazanç sistemi ortaya çıkmış, benimsenen dışa açık ekonomi politikası ülke içi üretimin daralmasına, bilhassa tarımsal üretimin alt seviyelere
çekilmesine neden olmuştur. Bu durumun sonucunda; yaptığı tarımsal faaliyetin, yetiştirdiği ürünün, kısacası emeğinin karşılığını alamayan tarımsal nüfusun büyük bir bölümü, köylerden kentlere göç etmeye başlamış bu da işsizlik
sorununu beraberinde getirmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin refaha ulaşmaları adına kullanmaları gereken; tarımdan sanayiye oradan da hizmetler
sektörüne geçiş formülünün tarım ayağı ülkemizde yeterin-
a- Sendikaların Kendilerinden Kaynaklanan Engeller
aa- Örgütlü Olunan İşyerlerindeki Engeller
• Üyeleri tutmakta güçlük çekilmiştir.
• Uzunca bir süre sendika üye sayısı yeterli görülmüştür.
• “Kamu sendikacılığı” geleneği kırılıp, yeni koşullara
uygun sendikacılık geliştirilememiştir.
• Sendikalara güven sorunu oluşmaya başlamıştır.
ab- Yeni Örgütlenen İşyerlerindeki Engeller:
• Sendikalar, örgütsüz işçiler için yeterince çekim merkezi olamamaktadırlar.
• Sendikasız işçilere yeterince ulaşılamamaktadır.
• İşten atılmaları önleme yönünde kararlı bir çaba ortaya konamamaktadır.
• Yargı engelini aşmada başarılı olunamamaktadır.
b. Sendikaların Dışından Kaynaklanan Engeller:
• İşsizlik, sendikalaşmanın da en büyük düşmanı olmuştur.
• Üye olmak isteyen işçilere yönelik baskılar, başta işten çıkarmalar olmak üzere, çok daha artmıştır.
• Sendikalaşma nedeniyle işten atılmaların yaygınlaşması, caydırıcılığı da artırmıştır.
• Özelleştirmeler, sendikasızlaştırmaya neden olmuştur.
• Esnekleşme uygulamaları, sendikal örgütlenmeyi
zorlaştırmıştır.
• Ucuz işgücü ülkesi olmaya dayalı rekabet politikalarının benimsenmesi, sendikasızlaştırmaya ek bir ısrar
olarak yansımıştır.
Bu yönde güçsüzleştirilmiş, parçalanmış, esnekleştirilmiş emeğin, sendikal mücadele çerçevesinde hukuksal temelde her yönüyle gözetilemediğini de göz önünde bulundurduğumuzda, sendikal platformda örgütlenebilme yetisi
ve kararlılığı daha da alt seviyelere çekilecektir.
Kaynaklar:
Köstekli, İlyas; Örgütlenme El Kitabı I,
TÜRK-İŞ Yayını, Ziraat Matbaacılık A.Ş, Ankara
2003, s. 35-45.
www.sekeris.org.tr
45
Köşe
Emrah DEVECİ
Örgütlenme Uzmanı
ce desteklenmediği için, sanayi sektörü adına gereken katma
değer oluşturulamamış bu nedenle de sanayi sektörü tam olarak beslenememiştir. Sanayi sektöründe tam verimlilik sağlanamadan hizmetler sektörüne geçilmiş, çalışmak zorunda ve
büyük çoğunluğu vasıfsız olan kişiler de daha çok hizmetler
sektöründe düşük ücretlerle çalışmaya razı olmuşlardır.
Tüm bu gelişmeler, sendikaları büyük bir tehdit ile karşı
karşıya bırakmıştır. Yaşanan üye kayıpları sendikaları mali açıdan da zayıflatarak, güçsüz durumda bırakmıştır. Sendikaların
yaşadığı örgütlenme sorunlarının temel nedenleri yukarıda da
belirttiğimiz gibi uluslararası rekabet, üretimin yeniden yapılandırılması ve istihdam ilişkilerindeki değişim gibi unsurlar
olmakla beraber, sendikaların değişime hazırlıksız yakalanmalarının ve sermayenin teknolojik gelişimine ayak uyduramamalarının etkisi de bu noktada göz ardı edilmemelidir.
Örgütlenme konusu üzerine yapılan bir çalışmada örgütlenme önündeki engeller “sendikaların kendilerinden” ve “sendikaların dışından kaynaklananlardan” olmak üzere ikiye ayrılmış;
birinci bölüm de kendi içerisinde “örgütlü olunan işyerlerinde”
ve “yeni örgütlenilen işyerlerinde” olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Köşe
Biyoyakıt
Üretim Politikalarına
Küresel Bakış
Mehtap Aksungur
AR-GE Uzmanı
Son yıllarda, dünyada petrol kaynaklarının azalması ve fiyatlarının yükselmesi, biyolojik yakıtların
kullanımını arttırmıştır. Fosil yakıtların günden güne
tükenmesinin yanı sıra insanoğlunun enerji ihtiyacının
da sürekli artması, mevcut enerji kaynaklarının enerji
talebini karşılamasını güçleştirmektedir. Birincil enerji
ithalinin artan maliyetlerinin yanı sıra, çevresel kirlilik
ve iklim değişikliklerinin olumsuz etkileri sebebiyle
fosil kökenli yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit
(CO2) salınımlarının indirgenmesi ve küresel ısınma
karşısında Kyoto Protokolü hedeflerinin karşılanmasına katkıda bulunacağı fikrinin kabul görmesi ile hızlanan çalışmalar, biyoenerji ve biyoyakıtların (biyodizel,
biyoetanol, biyogaz, biyokütle) gelişimine ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlamıştır.
21. yüzyılın başıyla birlikte tarihinin en parlak dönemine giren biyoyakıt sektörü, büyük ölçüde artan
petrol fiyatlarının da etkisiyle, dünya enerji gündeminin en önemli konusu halini almıştır. Bu nedenle, ABD
ve Brezilya’nın yanı sıra birçok ülke tarafından biyoyakıt üretimi ve tüketimine yönelik olarak başlatılan
girişimler, biyoyakıtların dünya genelinde tanınmasını
sağlamıştır. Bugün, Brezilya akaryakıt ihtiyacının %
80’ini biyoyakıtlardan karşılamayı başarmış durumdadır. Hatta ABD ile ihracat anlaşması imzalamıştır. Çin
46
şeker-iş dergisi • eylül 2012
ve Hindistan’ da ise on binlerce biyoyakıt tesis yatırımı
yapılmıştır.
Biyoyakıt üreten ülkeler, üretim sürecinde kullanılan hammaddeleri ithal etmek yerine, ülke içerisinde
yetiştirilen tarımsal ürünlerden sağlamaya çalışmaktadırlar. Böylece, yerel üretime ağırlık verilip yeni istihdam ve gelir imkanları yaratılmış olmaktadır. Birçok
ülke tarafından benimsenen bu üretim politikaları,
tarım sektörünün gelişmesi ve kırsal kalkınmanın sağlanması noktasında oldukça faydalıdır. Diğer yandan,
biyoyakıt üretiminde ülkelerin spesifik bir tür biyoyakıt
üretimine ağırlık vermesi, göze çarpan bir diğer politika
uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Sadece biyoetanol üretimine veya sadece biyodizel üretimine yoğunlaşılması, üretimde ekonomik etkinliği sağlayacağı
için olumlu görülmektedir. Aynı kapsamda, ülkelerin
biyoyakıt üretimlerinde kullandıkları tarımsal hammaddeler genellikle spesifik bir ürün olmaktadır. Başka
bir deyişle, ülkeler iklim şartlarına uygun bir tarım ürününde uzmanlaşmakta ve özellikle o ürünü biyoyakıt
üretiminde kullanmaktadırlar.
Biyoyakıt üretiminde önde gelen dünya örnekleri incelendiğinde, ülkelerin belli bir üretim planı çerçevesinde oluşturdukları programlar ile çalışmalarını
yürüttükleri gözlenmektedir. Biyoetanol üretimine
ilişkin faaliyetlerini 1975 yılında başlatmış olduğu Ulusal Biyoetanol Programı (ProAlcool) çerçevesinde gerçekleştiren Brezilya, biyoyakıt üretimini bir program
kapsamında yürüten ilk ülke olmuştur. 1978 yılında
hazırlamış olduğu Gasohol Programı ile de araçlarda E10 olarak bilinen (yüzde 10 biyoetanol, yüzde 90
benzin) yakıtın kullanımını yaygınlaştırmaya çalışan
ABD ise, Brezilya’dan sonra biyoyakıt konusunda özel
bir program uygulayan ikinci ülke olmuştur. 2003 yılında Hindistan hükümetinin başlatmış olduğu Ulusal
Biyodizel Programı da biyoyakıt üretiminin bir program çerçevesinde gerçekleştirilmesine ilişkin bir diğer
güncel örnektir.
Bu örneklere Çin, Endonezya, Malezya gibi ülke-
lanması gerekmektedir.
Günümüzde birçok ülke, çiftçi gelirlerinin azalması,
çeşitli nedenlerden dolayı tarım sektöründen ayrılan işgücünün yerinde istihdam edilememesi gibi ekonomik
problemlerin yanı sıra kırsal alandan kopan işgücünün
büyük şehirlere göçünün meydana getirdiği çarpık
kentleşme, yoğun trafik ve artan suç oranları gibi sosyal sıkıntılar ile de mücadele etmektedir. Birçok ülke bu
sorunların çözümü için özel kırsal kalkınma politikaları uygulamaktadır. Bu politikaların temelinde de çiftçi
gelirlerinin artırılması ve kırsal ekonomik faaliyetlerin
çeşitlendirilmesi gelmektedir. Bu bağlamda, enerji, çevre ve tarım gibi farklı disiplinlere ait problemlerin çözümünde biyoyakıtlar birçok ülke tarafından ciddi bir
seçenek olarak görülmektedir. Söz konusu fırsatın iyi
değerlendirilmesi açısından bu hususta önemli kararlar alan, bu kararları sistematik bir biçimde ve titizlikle
uygulayan ülkeler biyoyakıtlara ilişkin politikalarını
belirlemektedirler. Nitekim, Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) tarafından yapılan tahminler, mevcut enerji
politikaları ve enerji arzı tercihlerinin devam etmesi
durumunda dünya birincil enerji talebinin önümüzdeki 30 yıl içerisinde yüzde 36 oranında artacağına işaret
etmektedir. 2035 yılına kadar olan dönemde küresel
talep artısının yaklaşık yüzde 93’lük bölümü OECD
üyesi olmayan gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacak, Çin ve Hindistan enerji tüketimindeki paylarını
belirgin şekilde artıracaktır.
Dünyadaki birçok ülkenin petrol ithalatçısı konumunda olması, dahası petrol üreten ve ihraç eden
ülkeler tarafından belirlenen enerji fiyatları üzerinde
hiçbir etkilerinin bulunmaması dışsal bir faktör olarak
ulusal ekonomileri ciddi şekilde etkilemektedir. Enerji
fiyatlarında meydana gelen bir artış, üretim maliyetlerini arttırmakta, işsizliği körüklemekte ve ekonomik
büyümenin yavaşlamasına, hatta gerilemesine neden olmaktadır. Bunlara ilaveten, ithalatçı ülkelerin dış ticaret
dengeleri bozulmakta ve yüksek fiyatlarla ithal edilen
petrolün ülke bütçelerine olan yükü artmaktadır. Bu
nedenlerle, artan enerji fiyatlarıyla başlayan, ulusal ekonomileri ve bütçeleri olumsuz etkileyen bu durumdan
kurtulmak için diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde
de biyoyakıtlara olan yönelimi arttıracak ciddi bir uygulama alanı oluşturulması gerekmektedir.
Kaynakça:
1. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
2. www.surdurulebilirkalkinma.gov.tr
3. www.geleceginenerjisi.com
4. www.albiyobir.org.tr
www.sekeris.org.tr
47
Köşe
lerdeki uygulamaları da eklemek mümkündür. Diğer
yandan Çin, Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu
(NDRC-National Development and Reform Commission) tarafından 2007 yılında hazırlanan Yenilenebilir
Enerji Orta ve Uzun Vadeli Kalkınma Planı (Medium and Long Term Development Plan for Renewable
Energy) ile yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji
üretimi içerisinde biyoyakıtların payının yol haritasını
ayrıntılı olarak belirlemiştir. Ayrıca, 2005 yılında başlatmış olduğu Ulusal Biyoyakıt Politikası (National
Biofuel Policy) sayesinde çok kısa bir süre içinde biyodizel üretiminde dünyada söz sahibi olan ve kendi
üretiminin yüzde 75’ini ihraç eden Malezya, belirlemiş
olduğu politika hedeflerinde önemli aşamalar kaydetmiş bir ülke olarak dikkat çekmektedir.Bu noktada altı
çizilmesi gereken husus, ülkelerin biyoyakıt üretimlerini bir program çerçevesinde, sistematik ve düzenli bir
şekilde yürüterek başarı şanslarını arttırmalarıdır.
Türkiye’de 2000’li yılların başında gündeme gelen biyodizel ve biyoetanol, 5015 Sayılı Petrol Piyasası
Kanunu’nda harmanlanan ürünler arasında yer almıştır.
Kanun amacı, yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin
olunan petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve
ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini
sağlamak şeklinde ortaya konmuştur. Tabii ki sektörün
kanuni düzenlemelerden önce hızlı ve yanlış gelişimi
acil önlem alma gereğini doğurmuş ve mevcut kanuni
yapıya ilavelerin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Ancak
gelinen noktada anlaşılmıştır ki biyoyakıtlar kendisini
ifade etmeyen bir kanun içinde yer aldıklarında gelişme
sağlayamayacaklardır.
Bugün tıkanma noktasına gelen biyoyakıtlar enerjide dışa bağımlığımız ve gelecekteki riskler de göz
önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmalı, tarımda yeni fırsat açılımları yaratılırken karbondioksitle
mücadele eden dünya ile de bütünleştirilmelidir. Ülkemiz iklim koşulları itibariyle biyoetanol üretiminin en
verimli hammaddesi olan şeker pancarı tarım alanlarının genişletilmesiyle tarımsal üretim artışını sağlamak
avantajımıza olacaktır. Çünkü Türkiye tarımsal potansiyelleri, biyodizel ve biyoetanoldeki kurulu kapasiteleri
itibariyle Avrupa Birliği’ne önemli bir tedarik merkezi
olabilecek konumdadır. Planlama ve düzenlemelerle
çok kısa bir sürede Türkiye, AB’nin biyoyakıt tedarikçisi olabilir. Biyogazda ise daha çok kat edilecek mesafe
bulunmakla birlikte biyogazın doğalgaza çevrilebildiği
düşünülecek olursa Türkiye’nin biyogaz mevzuatını bir
an önce hazırlaması ve ciddi yatırımlara altyapının sağ-
Haber
En Çok
Kadınlar
Part Time
Çalışıyor
AA muhabirinin OECD istihdam
verilerinden derlediği verilere göre 2010
yıl sonu itibariyle OECD ülkelerinde part
time istihdam ortalaması yüzde 16,6 olarak
gerçekleşti.
Toplam istihdamda part time çalışma oranı en
yüksek ülke yüzde 37,1’le Hollanda, yüzde 26,3’le İsviçre ve yüzde 24,9’la Avustralya oldu. OECD ülkeleri arasında toplam istihdamdaki part time çalışma
oranı en düşük ülkeler ise yüzde 3,6’yla Macaristan,
yüzde 3,7’yle Slovak Cumhuriyeti, yüzde 4,3’le Çek
Cumhuriyeti olarak sıralandı. Part time çalışma oranı
en düşük ülkeler, erkeklerde yüzde 2,3’lük oranıyla
Çek Cumhuriyeti ve Macaristan, kadınlarda ise yüzde 5’le Slovak Cumhuriyeti olurken, en yüksek oran
erkeklerde yüzde 17,2, kadınlarda da yüzde 60,6 ile
Hollanda’da. Türkiye’de ise toplam istihdamın yüzde
11,5’ini part time çalışanlar oluşturuyor.
Part Time Çalışma Oranı Kadınlarda Daha
Yüksek
Listedeki ülkelerin genelinde part time çalışma
oranının kadınlarda daha yüksek olduğu görülüyor.
OECD ülkelerinde part time istihdam oranı kadınlarda yüzde 26,3, erkeklerde ise yüzde 8,9 olarak
gerçekleşti. Part time istihdamın en yüksek olduğu
Hollanda’da erkeklerin yüzde 17,2’si, kadınların da
yüzde 60,6’sı part time çalışıyor. İsviçre’de kadınların
yüzde 46,4’ü, erkeklerin yüzde 9,6’sı, İngiltere’de kadınların yüzde 39,4’ü, erkeklerinse yüzde 11,6’sı part
time istihdam ediliyor. Kadınlar en düşük yüzde 5’le
Slovak Cumhuriyeti, yüzde 5,2 ile Macaristan, yüzde
7 ile Çek Cumhuriyeti’nde part time çalışıyor. Toplam istihdamdaki part time oranının yüzde 11,5 olduğu Türkiye’de ise erkeklerin yüzde 6,7’si, kadınların
yüzde 23,4’ü part time çalışmayı tercih ediyor.
Yaşlandıkça Part Tıme Tercih Ediliyor
Verilere göre, OECD ülkelerinde 15-24 yaş aralığındaki toplam istihdamın yüzde 29,8’i part time
olarak çalışıyor. 25-54 yaş aralığında yüzde 13 olan
bu oran, 55-64 yaş aralığında yüzde 18,4 düzeyinde.
Türkiye’de 15-24 yaş aralığında yüzde 11,9 olan part
time istihdam oranı, 45 yaşına kadar düşme eğilimi
gösterirken, bu yaştan sonra tekrar yükselerek 60-65
yaş aralığında yüzde 25,4’e kadar ulaşıyor. Kısmi süreli çalışma, günlük 8 saatlik çalışma sisteminin dışında
haftada bir-kaç gün veya günde bir kaç saat olabiliyor.
Tam süreli iş sözleşmesi ile yapılan emsal çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışma “Kısmi
süreli çalışma” olarak tanımlandığı Türkiye’de kısmi
çalışma süresi işyerindeki normal haftalık çalışma süresinin 2/3’ü olarak belirlemiş durumda.
48
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Tüketiciler Birliği Genel Sekreteri Mehmet İmrek, sürpriz borçlara karşı tüketicileri
uyardı.
Tüketiciler Birliği Genel Sekreteri Mehmet İmrek, önceden sabit telefon abonesi,
GSM abonesi, banka kredi kartı veya
mevduat hesabı müşterisi ve daha birçok
türden abonelik hizmeti alanların yıllar
sonra karşılarına beklemedikleri bir
anda sürpriz borçların çıkarıldığını söyledi.
Bu borcun, ‘kırıntı borç bakiyesi’ olarak adlandırıldığını
belirten İmrek, “Telefon abonesi iken bir şekilde hattının
kapama işlemini yapmış bir
tüketiciyi 10-12 yıl sonra şirketin hukuk servisi arayarak
borcunun bulunduğunu, derhal 3 gün içinde ödenmesinin
gerektiğini, aksi takdirde evine haciz
getirileceği tehdidi yapılmaktadır. Bunu bankacılık, iletişim, internet sağlayıcısı firmalar ile taksitli alışveriş yapan
firmalar da yapıyorlar” diye konuştu.
İmrek ayrıca, icraya intikal etmeden, tüketiciden bir de
avukatlık ücreti eklenerek, söz konusu avukatların tüketiciden bunu tahsil etmeye çalıştığını belirterek, şöyle devam etti:
Sentetik şeker beyne zararlı California Üniversitesi
yapılan bir araştırma sentetik şekerin beyin faaliyetlerini yavaşlatabileceği ve hafızayı olumsuz etkileyebileceğini ortaya koydu. Sentetik şekerin beyin faaliyetlerini
olumsuz yönde etkileyebileceği belirlendi. California
Üniversitesi’nden Fernando Gomez-Pinilla ve ekibinin
fareler üzerinde yaptığı araştırma, şekerli içecekler ve bazı
gıda maddelerinde yaygın kullanılan sentetik şekerin beyin faaliyetlerini yavaşlatabileceğim ve hafızayı olumsuz
yönde etkileyebileceğini gösterdi. Daha önceki araştırmaların sentetik şekerin, yetişkinlerde şeker hastalığını,
obeziteyi ve karaciğerde yağlanmayı tetikleyebileceğini
ortaya koyduğunu ancak bu araştırmayla ilk kez söz konusu şekerin beyne de zarar verebileceğinin belirlendiği
vurgulandı. Gomez-Pinilla, bu tür sentetik şekerle beslenmenin uzun vadede öğrenme ve hafıza bozukluklarına yol
açabileceğini ancak balık, keten tohumu gibi Omega-3
yağ asitleri bakımından zengin besinlerin alımıyla zararın
en aza indirilebileceğini belirtti. Araştırma “Journal of
Physiology” dergisinde yayımlandı.
Borç 17 Yılda 1500 Tl Oldu
İmrek, 17 yıl önce Düzce’deki sabit telefon hattını kapatarak İstanbul’a taşınan bir vatandaşa 1500 lira borç çıkarıldığını
ve avukatlık ücreti talep edildiğini belirterek şunları söyledi:
“Avukatlık Kanunu’na göre mahkemenin gerekçeli
kararında avukata vekalet ücreti takdir edilmesi söz konusudur. Yasal dayanağı olmadan avukatlık ücreti alınamaz. Kaldı ki sözleşmenin feshi ve aboneliğin sonlandırılmasında içeride neden bakiye kırıntısı tutulmaktadır?
Bir sonraki ay fatura çıkabileceğini sözlü olarak söylemesine ve adres değişikliği olmamasına rağmen neden fatura
tahakkuku yapılmamaktadır? Abone Mernis sisteminde
kayıtlı olmasına rağmen, yıllar sonra neden borçlu olduğu
bilgisi sözlü veya mesaj olarak verilmektedir?
Abone borçlu ise neden aboneye yazılı bildirim gönderilmemektedir? Abonelik iptali veya bankacılık hizmetinin sonlandırılması sonrasında aboneye/tüketiciye yazılı olarak iptal işleminin yapıldığı bilgisinin verilmesi yasal
emir olmasına rağmen neden yapılmamaktadır? Zaman
aşımı süresi 10 yıldır. Neden bu süre beklenmekte ve daha
fazla yıl geçtikten sonra alacak takibi yapılmaktadır?”
www.sekeris.org.tr
49
Haber
Sentetik Şeker Sürpriz Borçlara Beyne Zararlı Dikkat!
Şeker Şube
İlköğretim Okullarından Şeker-İş Üyesinden
NBŞ’ye Karşı Yoğun
Anlamlı Sergi
Seminer Talebi
Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) zararları konulu sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığı çalışmalara çeşitli konularda seminer talepleri gelmeye devam ediyor. Bu kapsamda Sakarya Üniversitesi
öğrencilerine verilen seminerlerden sonra en son Sakarya
Erenler Işık İlköğretim Okulu 4-5-6-7 ve 8. sınıf öğrencilerine Tabipler Odası Başkanı Op. Dr. Dursun Bostancı, Şekerİş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay, NBŞ’lerin
zararlarını, sağlık, istihdam, ekonomik, sosyal yönlerini detaylarıyla anlatarak öğrencileri bilgilendirdiler. Öğrenciler
de seminer sırasında, hazırladıkları “NBŞ’ye hayır,pancar şekerine evet”,”pancar şekerinden yapılmış ürünleri istiyoruz.”
yazan dövizlerle konuşmacıları desteklediler.
Şeker-İş Sendikası Sakarya şubesinin nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) zararları konulu sosyal sorumluluk projesi
kapsamında yaptığı çalışmalara çeşitli konularda seminer
talepleri gelmeye devam ediyor. Bu kapsamda Sakarya Üniversitesi öğrencilerine verilen seminerlerden sonra en son
Sakarya Erenler Işık İ.Ö Okulu 4-5-6-7 ve 8. sınıf öğrencilerine Tabipler Odası Başkanı Op. Dr. Dursun Bostancı, Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay,
NBŞ’lerin zararlarını, sağlık, istihdam, ekonomik, sosyal
yönlerini detaylarıyla anlatarak öğrencileri bilgilendirdiler.
Şeker-İş Sendikası Sakarya Şubesinin nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) zararları konulu sosyal sorumluluk projesi
kapsamında yaptığı çalışmalara çeşitli konularda seminer
talepleri gelmeye devam ediyor. Sakarya Erenler Işık İ.Ö.
4-5-6-7 ve 8. sınıfı öğrencilerine verilen faydalı seminerlerden sonra Işık İlköğretim Okulu
müdürü
tarafından Tabipler Odası Başkanı Op. Dr. Dursun Bostancı ve Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı
Oğuz Kalay’a faydalı
çalışmalarından dolayı tebrik ederek birer
çiçek takdim etti.
50
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Çevre haftası münasebetiyle 7-8-9 Haziran tarihleri arasında, Şeker-İş Üyesi Nuran İşmar Niğde Kültür Merkezi’nde
“Evsel atıkların geri dönüşümü”
konulu bir sergi düzenledi.
Şeker-İş Sendikası Bor Şubesi
yönetimi sergi sahibi Nuran
İşmar’ı kutlayarak, başarılarının
devamını diledi.
Bor Şeker-İş Voleybol
Turnuvası Sona Erdi
Şeker- İş Sendikası Bor Şubesi’nin ve Bor Şeker
Sporun geleneksel olarak düzenlediği 2012 Yılı bahar
veloybol turnuvası yapıldı. Altı takımın katılımı ile
yapılan turnuvada çekişmeli maçların sonunda finale
Ölçü Kontrol-Türbin ile Ofis takımları kaldı. Zevkli ve
çekişmeli geçen mücadele sonucunda birinciliği Ölçükontrol-Türbin takımı, ikinciligi Ofis, üçüncülüğü ise
Ham Fabrika alırken, turnuvanın en centilmen takımı
Kazan Dairesi oldu. Turnuva sonunda Fabrika Müdürü Niyazi Develi katılan tüm takımları kutlayıp birinci
takımın kupasını elden verdi.
Amasya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce Sigorta Primlerini düzenli ödeyerek çalışanlarının haklarını
koruması hususunda Amasya İl genelindeki işverenlere
15 Mayıs 2012 Salı günü Amasya Büyük Otel’de ödül
töreni düzenlendi.
Törene Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim
Kurulu Başkanı Metin Uysal, Fabrika Genel Müdürü
Selahattin Akbel ve Personel Müdürü İbrahim Aydın katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan SGK İl
Müdürü Ömer Eker, katılan tüm davetlilere teşekkür
ederek 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu hakkında yapılan son değişiklikler
hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Ödül töreninde Amasya Valisi Abdil Celil Öz
tarafından Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim
Kurulu Başkanı Metin Uysal’a Amasya Şeker Fabrikasının en yüksek sigorta primlerini düzenli bir şekilde ödemiş olmasından ve
çalışanlarının haklarını koruması hususunda göstermiş
olduğu titizlik ve gayretlerinden dolayı teşekkür ederek birincilik plaketi verildi.
Amasya Şeker
Fabrikası’na
2 ISO Belgesi
Haber
Amasya Şeker
Fabrikası Sigorta Pirim
Şampiyonu Oldu
Ödül töreni öncesi Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Akbel, yaptığı konuşmada,
işletmenin ISO 22000 Gıda Güvenliği ve ISO 9000 Kalite
Yönetim Sistemi belgeleri aldığını belirtti. ISO kalite belgeleriyle bu kategoride az sayıdaki büyük firmalar arasındaki
yerlerini aldıklarını ifade eden Akbel, “ISO belgelerimiz,
daima ürün ve hizmetin kaliteli olması noktasındaki titiz
çalışmalarımızın kaçınılmaz bir sonucudur” dedi.
Şeker Fabrikasının 150 trilyonluk cirosu ile Amasya
bölgesinin en büyük işletmesi olduğunu vurgulayan Akbel,
“En büyük hedefimiz Suluova ilçemizde bulunan fabrika tesislerimizde ve Suluova Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB)
yeni yatırımlar yaparak yeni istihdam alanları oluşturmaktır.
Bu belgeler AB standartlarına uygunluğumuzun bir kanıtı
ve firmamızın insan sağlığı acısından güvenli, ürettiğimiz
ürünlerin ve hizmetlerimizin kaliteli olduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca genel performansımızı ve pazar fırsatlarımızı da arttıracak, sektörümüzde ürün ve hizmetlerimiz
daha çok tercih edilecektir” diye konuştu.
Amasya Şeker’İş’den Gök’e Plaket
Amasya Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Hasan Batak,
Genel Merkez Yönetimini temsilen Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök’e şeker sanayisinin ayakta kalması ve özelleştirmelerin Türkiye Şeker Sanayisine vereceği zararların anlatılmasındaki özverili çalışmalarından dolayı Amasya Şeker çalışanları ve Amasya Şubesi adına bir plaket verdi. Gök, yaptığı
konuşmasında Amasya Şeker fabrikası çalışanlarını ziyaret etmekten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek çalışanlar
ve Amasya Şubesini temsilen verilen plaket için teşekkür etti
www.sekeris.org.tr
51
Şeker Şube
Kastamonu Şube Başkanı Çufadaroğlu:
“Hükümet Gıda Terörüne El Atsın”
Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadaroğlu hükümet gıda terörüne el atsın dedi. Son günlerde gıda sektörüne yönelik yayınlanan haberler tüketicilerin güvenini zedeliyor. Konu ile ilgili bir açıklama yapan
Şeker-İş Sendikası Kastamonu Şube Başkanı Ali Çufadoroğlu, günlük hayatta çok sık kullanılan ürünlerde sağlığa
zararlı maddelerin bulunmasının halkımızı endişelendirdiğini belirterek, “Özellikle piyasada satılan balların sahte
olduğu yönündeki haberler ve zeytinyağında hile şüphesi,
salam, sosis ve sucuklarda virüse rastlandığı iddiaları kafaları karıştırmaktadır. Halkımızın tüketimine sunulan
tavuklara büyüme hormonu veriliyor olması tüketicilerin
kafalarında “biz artık hangi ürüne güveneceğiz” sorusunu
oluşturmaktadır” dedi. “Geçtiğimiz
günlerde hammaddesi bir böcek
olan ve kola, çikolata, bisküvi, sakız, dondurma, meyve suyu, yoğurt, ve bir çok gıda sektöründe
kullanılan karminin maddesi
gündeme gelmesi konunun önemini bir kez daha gözler önüne
serdi” diyen Ali Çufadaroğlu,
“Bütün bu gelişmeler yaşanırken
Türk Gıda Kodeksinin bu tür katkı
maddelerine davetiye çıkaran yaklaşımı
ilginçtir” dedi. Merdiven altı imalat ve nişasta bazlı şekerlerin kotalarının her yıl Bakanlar Kurulu’nca
arttırılmasının affedilemez bir hata olduğuna dikkat çeken
Çufadaroğlu, meydanı boş bulan nişasta bazlı şeker kartellerinin, reçelden bala çikolatadan süt ürünlerine kadar
bir çok gıdanın üretiminde nişasta bazlı şeker kullanarak
insan hayatını hiçe saymalarına sebep olduğunu bildirdi.
Çufadaroğlu nişasta bazlı şekerlerin başta kanser olmak
üzere obezite ve çocuklarda büyüme geriliği ve hormon
bozukluğuna yol açtığına dikkat çekerek “Başta Hükümetimizden sonra halkımızdan, geleceğimiz adına bu konuya
hassasiyet göstermelerini bekliyoruz” diye konuştu.
Muş Şeker Voleybol Turnuvası Sona Erdi
Muş şeker fabrikası çalışanları arasında düzenlenen Voleybol turnuvasında Güvenlik ekibi birinci, Rafineri kısmı
ikinci laboratuar kısmı üçüncü ve Makinistlik ekibi ise dördüncü Oldu. Dereceye giren takımların ödülleri fabrika
müdürü, birim müdürleri ve sendika yetkililerince verildi.
İşletme ve muhasebe karması takım ise centilmenlik kupasına layık görüldü. En centilmen oyuncu ise Selahattin
Akman seçildi.
52
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Turhal Kaymakamlığı Voleybol Turnuvası’nda
Turhal’da 21 takımın katılımıyla 2 Nisan 2012 tarihinde başlayan ve ilçede geleneksel hale gelen Turhal
Kaymakamlık Kupası Voleybol Turnuvası 23 Mayıs Çarşamba günü oynanan final maçlarıyla tamamlandı. Çok
sayıda sporseverin izlediği final maçları büyük çekişmelere sahne oldu.
İlçede kurumlar arası diyalogun artması, sporun
daha geniş kitlelere yayılması amacıyla düzenlenen ve
artık geleneksel hale gelen, bu yıl 21 takımın mücadele
ettiği Turhal Kaymakamlık Kupası Voleybol Turnuvası
Turhal Mehmet Uzun Kapalı Spor Salonu’nda oynanan
iki final karşılaşmasıyla sona erdi.
Final karşılaşmalarını Kaymakam Mehmet Ünlü, Turhal
Belediye Başkanı Ali Gözen, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl
Müdürü Güven Özyurt, Turhal İlçe Emniyet Müdürü Salih
Turalı, Muammer Tuksavul Turhal Şeker Fabrikası Müdürü
Şahin Ucuzal, Türk İş Tokat İl Temsilcisi ve Şeker İş Turhal
Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz ile vatandaşlar ilgiyle
izlediler.
Turnuvanın en önemli karşılaşması olan şampiyonluk maçı İlçe Emniyet Müdürlüğü Voleybol Takımı
ile Şeker Fabrikası Voleybol Takımı arasında oynandı.
2011 yılında oynadığı final maçında Kaf-Der Voleybol
Takımı’na yenilerek turnuva ikincisi olan İlçe Emniyet
Müdürlüğü Voleybol Takımı rakibine üstünlük sağlayıp
maçı 3 – 0 kazanarak 2012 Turhal Kaymakamlık Kupası
Voleybol Turnuvası şampiyonu oldu. Final maçlarının
tamamlanmasının ardından ödül törenine geçildi. İlk
dörde giren takımlara kupaları ile turnuvaya katılan diğer takımlara plaketleri Kaymakam Mehmet Ünlü, Turhal Belediye Başkanı Ali Gözen ile Gençlik Hizmetleri
ve Spor İl Müdürü Güven Özyurt başta olmak üzere
protokol mensupları tarafından verildi.
Kupa töreninde kısa bir konuşma yapan Kaymakam
Mehmet Ünlü, “Turhal Kaymakamlık Kupası Voleybol
Turnuvası’nı bugün oynanan maçlarla tamamladık. Başta
şampiyon olan Turhal İlçe Emniyet Müdürlüğü Voleybol
Takımı olmak üzere turnuvaya katılan tüm takımlarımızın oyuncularını tebrik ediyorum. Kazanmak, şampiyon
olmak tabi ki çok güzel ve önemli bir olay. Ama daha
önemlisi ve daha güzeli, sporda kazanmak kadar kaybetmenin de olduğunu bilerek sportmence mücadele etmektir” diye konuştu.
Turnuvada Turhal Şeker-İş Sendikası tarafından
protokole ve seyircilere yüzde 100 pancar şekerinden
imal edilmiş tulumba tatlısı ikram edildi. Davetlilere
yapay tatlandırıcıların (NBŞ) insan sağlığına zararları
ile ilgili broşürler dağıtılarak bilgiler verildi.
Turhal Şeker-İş’den Gök’e Plaket
Şeker-İş Sendikası Genel Merkez yöneticileri Turhal
Şeker-İş Şubesi’ni ziyaret etti. Ardından
Turhal Makine fabrikasını geçerek çalışanlarla sohbet
ederek fabrika yemekhanesinde sorunları dinlediler, sektörde
yaşanan son gelişmeler hakkında bilgilendirmede bulundular.
Konuşmaların ardından Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök’e şeker sanayiinin bu günlere gelmesinde yaptığı çalışmalarından dolayı Turhal Şeker Fabrikası
çalışanları adına Şube Başkanı Mehmet Elvan Yılmaz tarafından teşekkür plaketi verildi
www.sekeris.org.tr
53
Haber
Turhal Şeker Fabrikası İkinci Oldu
Haber
Erciş Şeker-İş Kurumlar Arası
Voleybol Turnuvası Şampiyonu
Fabrikamızda düzenlenen kısımlar arası voleybol sona
erdi. Birlik ve beraberliğin sağlanması ve dostluğun pekiştirilmesi amacıyla düzenlenen turnuvada, M.Ambarı-M.
Atölye-Meyden-Boruhane-ŞekerAmbarı-İnşaat kısımlarının
birleştiği takım rafineri takımıyla final oynadı final sonucu
maçı 3-2 alan M.Ambarı-M.Atölye-Meydan-Boruhane-Şeker Ambarı-İnşaat kısımlardan oluşan takım birinci oldu.
İkinciliği ise Rafineri kısmı oldu.
Ayrıca Fabrika voleybol takımı Erciş’te düzenlenen
kurumlar arası voleybol turnuvası şampiyonu ve Van’da
düzenlenen Kurumlar arası voleybol turnuvasında yine
şampiyon oldu.
VEFAT
Şehit Piyade Kıdemli Astsubay Çavuş Metin Gümüş
Ilgın Şeker Fabrikası Makinistlik kısmından emekli Metin Gümüş’ün oğlu Piyade Kıdemli Astsubay Çavuş Ali Gümüş, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde teröristlerce girdiği
çatışmada şehit olmuştur. Şeker-İş Sendikası olarak Şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesi, yakınları ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz. Mekan-ı Cennet olsun.
Eskişehir Makina Fabrikası Bakım Onarım Atelyesinde çalışan
arkadaşımız A.Akif İKİZOĞLU
yakalandığı amansız hastalık sonucu
03.02.2012 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur.
54
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Üzeyir Yıldız
Adapazarı Şeker Fabrikası İdari İşler kısmında mevsimlik işçi olarak çalışan arkadaşımız Üzeyir yıldız, geçirdiği rahatsızlık sonucu 20.07.2012 tarihinde vefat etmiştir. Arkadaşımıza Allah’tan rahmet, ailesi, yakınları ve
tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz.
Eskişehir Şeker Fabrikası Ham
Fabrika kısmında çalışan arkadaşımız A.HAKKI KESKİN geçirmiş
olduğu ani bir rahatsızlıktan dolayı
23-06-2012 tarihinde vefat etmiştir.
KÖKLEN BAĞCI
25.07.1954 yılında doğmuştur.
06.10.1986 yılında susurluk şeker fabrikası burhaniye pancar bölge şefliğinde
ekim söküm çavuşu olarak çalışmaya başlamıştır.evli ve 2 çocuk babasıdır.yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak
11.07.2012 tarihinde vefat etmiştir.
Eskişehir Şeker-İş Turnuvası
Muhtarlar Derneği ve Sivil Toplum
Örgütlerinden Şeker-İş’e Büyük Destek
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel
Sekreter Fevzi Şengül, Ilgın Şeker Fabrikasında Ziraat
Odaları, çiftçi birlikleri, muhtarlar derneği ve diğer sivil
toplum örgütü temsilcileri ile bir araya geldiler. Toplantıda bir konuşma yapan Gök, şeker fabrikalarının ülkemiz
için vazgeçilmez olduğunu söyledi. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı’nın sonunu bilmeden fabrikaları sat-kurtul
mantığı ile özelleştirme çabası içerisinde olduğunun altını çizen Gök, “Bu fabrikalar özelleştirilecekse pancar
üreticisinin, işçinin ve devletin içinde olduğu bir model
üzerinde durulmalıdır. Böylesine katma değer yaratan bir
sektör dururken, aksi yönde özelleştirme politikaları bu
ülke ekonomisinin altına dinamit koymaktan başka bir
şey olmayacaktır” diye konuştu.
Şeker-İş Ilgın Şube Başkanı Yusuf Yazır da özelleştirme sürecinde Şeker-İş Sendikası’nın yanında olan tüm sivil toplum
kuruluşlarına teşekkür etti. Pancar üreticisini ve işçiyi yok sayan
özelleştirmelerin sektörden ekmek yiyen milyonlarca insanın
ekmeğini elinden almakla eşdeğer olduğuna değinen Yazır,
“İnsanlık tarihi kadar eski olan gıda maddesi şeker, ne yazık ki
bilinçsiz özelleştirme politikaları ile ileride yok olmayla karşı karşıya kalacaktır. Bu sebeple özelleştirmede akli selim hareket edilerek, pancar üreticisini, işçileri ve sektörden ekmek yiyen insanları mağdur etmeden yeni bir yol haritası belirlenmelidir” dedi.
www.sekeris.org.tr
55
Haber
Eskişehir şubesinin her yıl geleneksel olarak düzenlediği bahar kupası futbol turnuvası bu yılda çoşkulu
ve kaynaşma içerinde yapıldı. Bu yılki turnuvamıza çalışırken vefat eden arkadaşımız merhum AKİF İKİZOĞLU adına düzenlendi. Yaklaşık 1 ay süren turnuvamız
sonucunda Makinaspor 1. Rafinerispor 2. Dökümspor
3. olarak tamamladı. Kupa törenine fabrika müdürü ve
birim müdürleri, Şeker-İş Sendikası çalışanları katılımıyla
tamamlandı.
Haber
Şeker-İş
14. Çalışma Ekonomisi Kongresine Katıldı
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümleri,
üyeleri arasında kurumsal akademik ve kişisel ilişkileri
güçlendirmeyi ve aynı zamanda sosyal politikanın temel
ve güncel konularının tartışıldığı, çözümler üretildiği 14.
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri kongresi 25- 27
Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
Kongreye ülkemizde 35 farklı üniversitenin Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri bölümlerinde görev yapan akademisyenler, Türk-İş Konfederasyonu yöneticileri ve Türk-İş’ e
bağlı sendikaların yönetici ve uzmanları katıldı. Sendikamızdan özel kalem müdürü Aysun Konakoğlu ve örgütlenme
uzmanı Emrah Deveci’nin katıldığı kongrede Güncel Sosyal
Politika Sorunları, Sendikal Örgütlenmenin Yaşadığı Sorunlar, Ekonomik Krizlerin Sosyal Politikalara Etkisi, Kadınlara,
Çocuklara ve Engellilere Yönelik Sosyal Politikalar olmak
üzere çalışma yaşamına yönelik birçok konu başlığı ele alındı.
Kongrede günümüzde küreselleşme ile beraber sendikaları zayıflatmaya yönelik politikaların hızla yayılmaya başlandığı, çalışan kesimin çalışma şartları hızla ağırlaştığı, taşeron çalışmanın yaygınlaştığı, esnek çalışma, uzaktan çalışma
ve özelleştirme adı altında sosyal güvence ve örgütlü yaşam
adeta yok edilmeye çalışıldığı konularına vurgu yapıldı.
TÜRK-İŞ Sendikacılık Koleji İlk Mezunlarını Verdi…
Türk-İş Konfederasyonu tarafından düzenlenen ve
Aydın Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Sendikacılık Sertifika Programı” na sendikamızı temsilen Ankara
Şube Başkanı Murat Taşlıyurt ve Alpullu Şube Başkanı
Orhan Saltuk katıldı.
Yaklaşık 2,5 ay boyunca 144 saat eğitimin verildiği
program boyunca çeşitli üniversitelerden, alanında uzman olan 18 hoca tarafından Çalışma Psikolojisi, İş hukuku, Motivasyon-Verimlilik, Muhasebe, 2821-2822 sayılı
kanunlar, Türk Dili, Konuşma Hitabet, Türk ve Dünya
İşçi Tarihi, Yeni Toplu İş İlişkileri Kanunu gibi alanlarda
dersler verildi.
Eğitimlerin ardından ilk mezunlarını veren Sendikacılık Akademisi sertifika törenine Türk-İş yöneticileri ve sendika başkanları da katıldı. Eğitimleri başarı ile tamamlayan
şube başkanlarına törenin ardından sertifikaları verildi.
56
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Dün
Gen ya
çliği
nin
www.sekeris.org.tr
Haber
SGK Başkanı Fatih Acar: Emeklilik sisteminde ana
parametrelerimiz; yaş, prim ödeme gün sayısı, aylık bağlama oranı ve güncelleme kat sayısı. Yani artık ne kadar
prim ödeniyorsa o kadar aylık alınabilecek. Artık geleceğe
dönük kaygılara gerek yok. Artık ayağı sağlam yere basan
bir sosyal güvenlik reformu söz konusu.
Acar, ‘Sosyal Güvenlik Reformu, Hedefler, Sosyal
Sigortacılık ve Teşvik Uygulamaları’ konulu toplantıya
katıldı. İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) tarafından tertip edilen toplantıda sosyal güvenlik reformunu sunumla anlatan Acar,
Türkiye’de sigortalı sayısının günbegün arttığını belirtti.
Ülkede 17 milyon 291 bin sigortalı çalışan olduğunu, 10
milyon 80 bin de emekli bulunduğunu aktaran Acar, “10
milyondan fazla emeklimiz var. Bu, olmaması gereken bir
şey. Çalışan bağlamında etkenin edilgene oranı 1,85. Esasında sıhhatli bir şekilde 4 etkenin 1 edilgene bakması gerekiyor. Türkiye’de bu oran 1,85. Yani daha çok çalışmalı,
çok yollar almalıyız.” ifadelerini kullandı.
Sosyal güvenlik açıklarının Türkiye’yi güç durumda
bıraktığına temas eden Fatih Acar, “Daha evvel açıklar
850 milyar lira olup büyük oranlardaydı. Bu açıklar olmasa Türkiye, ikinci bir Türkiye olabilirdi. Eğer sosyal güvenlik reformu yapılmasa açıkların Gayri Safi Milli Hasıla’ya
oranı artacaktı. Bu da sistemin karaya oturması demekti.”
yorumunu yaptı. Sosyal Güvenlik Reformunun 4 ana bileşeni olduğunu açıklayan SGK Başkanı, şöyle konuştu:
“Bunlar tek emeklilik sisteminin kurulması, genel sağlık sigortası, kurumsal yapının hayata geçirilmesi ve primsiz ödemelerin toplu hale getirilmesiydi. İlk 3’ünü biz
hayata geçirdik. Dördüncüsü de Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından yapılacak. Emeklilik sisteminde ana
parametrelerimiz; yaş, prim ödeme gün sayısı, aylık bağlama oranı ve güncelleme kat sayısı. Yani artık ne kadar
prim ödeniyorsa o kadar aylık alınabilecek. Artık geleceğe dönük kaygılara gerek yok. Artık ayağı sağlam yere
basan bir sosyal güvenlik reformu söz konusu. Daha evvel
38’inde insanlar emekli ediliyordu. 20 sene sistemde bırakılıyor, 40 sene ödeme yapılıyordu. Yine 25 senede emekli
olan birini göz önüne alalım. Bu insan 22 sene asgari ücretten ödeme yapıyor son 3 senede normal ödemeye dönüyor. Emeklilik aylığında son 3 sene temel alınıyor. Biz,
bu yanlışların faturasını ödüyoruz. Keşke Türkiye bunları
yapmamış olsaydı. Keşke imkanlarımızı olumlu yerlere
kanalize etseydik. Yine Türkiye’nin tamamı genel saglık
sigortası kapsamında. Çocuklar ya da gençler 18›ine kadar, okuyorlarsa 25’ine kadar sigorta altında. Burada ana
ve babalarının sigortalı olup olmadığına da bakılmıyor.”
Kurumsal yapı bağlamında SSK, Bağkur ve Emekli
Sandığı’nın tek çatı altında toplandığına işaret eden Fatih
Acar, konuya dair 5 yasanın da 1 yasaya indirgendiğinden
söz etti.
57
Haber
Şeker-İş’ten
Recep Konuk’a Geçmiş Olsun Mesajı
Şeker-İş Sendikası geçtiğimiz günlerde Konya Şeker’e
ait Avrupa’nın en büyük Et ve Süt Gıda Entegre Tesislerinde çıkan yangın için bir mesaj yayınladı. Recep Konuk’a
gönderilen mesaj şöyle:
“Her geçen gün yaptığı yeni yatırımlarla gerek bulunduğu bölgede gerekse ülke genelinde tarım ve sanayinin
gelişimine büyük katkılar sağlayan Konya Şeker’in, bu
alanda Avrupa’nın en büyük kapasitesine sahip Et ve Süt
Gıda Kompleksi Entegre Tesisi olarak kabul gören 203
milyon lira değerindeki kuruluşunda dün meydana gelen
yangın bizleri derin bir üzüntüye sevk etmiştir
Önümüzdeki ay faaliyete geçmesi planlanan, 3000 kişinin istihdam edileceği, taşıyıcı ve besiciler ile yaklaşık 60
bin insanımızın ekmek kapısı olacak böylesi dev bir yatırımın zarar görmesi sadece Konya Şeker’e bağlı bir iştirakin
kaybı değil, kaybolan katma değer ile ülke tarımımızın,
hayvancılığımızın, sanayimizin bu kapsamda taşıyıcımızın, besicimizin yani ülke ekonomimizin yaşadığı yerli
katma değer kaybıdır. Çıkan bu yangın sadece Panagro
tesislerini değil aynı zamanda Konya’da yaşayan çiftçimiz,
besicimiz, esnafımız ve işçimizin evini de yakmıştır. Başımıza gelen bu elim olay bölgede yaşayan ve bu tesisten
ekmek yiyecek olan binlerce insanımızı büyük bir hayal
kırıklığına uğratmıştır.
58
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Yaşadığımız bu üzücü olay bizleri daha fazla kenetlenerek birlik ve beraberliğimizden alacağımız güçle yaralarımızı sarmaya, üreticimizi ve işçimizi yılmadan her
zamankinden daha fazla çalışmaya sevk ederek, yarınlara
daha emin adımlar atmamıza vesile olacaktır.
Konya Şeker öncülüğünde hayata geçirilmesi planlanan, coğrafyamızda yer alan bu büyük ve rakipsiz yatırım
ile bundan sonra ülke nezdinde yapılması düşünülen yeni
iştirakler dışarıdan gelecek her türlü tehdit unsurları ve yıldırmalara karşı daha fazla korunmalı ve desteklenmelidir.
Bu yönde politikalar bir an önce hayata geçirilerek, somut
adımlar atılmalıdır. Bölge ekonomisinde derin yaralar
açan ve çıkış nedeni henüz belli olmayan bu yangın her
ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun, bizlere bundan sonra
başımıza gelebilecek bu tarz olaylara karşı daha dikkatli ve
tedbirli olmamız gerektiğini bir kez daha göstermiştir.
Can kaybının olmaması ile teselli bulduğumuz bu acı
olay karşısında, Şeker-İş Sendikası olarak şahsınızda Konya Şeker A.Ş. çalışanlarına, Konya halkına ve ülkemize
geçmiş olsun dileklerimizi sunarız.”
Saygılarımla,
İsa GÖK
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)
Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu’na
2011 yılında toplam 1 milyon 423 bin 636
kişi bilgi edinme başvurusu yaptı.
(İHA) - Derlenen bilgilere göre, 4982 sayılı Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu’nun kapsamına giren bütün kurum ve kuruluşlara 2011 yılı içerisinde toplam 1 milyon
423 bin 636 adet bilgi edinme başvurusu yapıldı. Bu başvurulardan 1 milyon 244 bin 995 olumlu cevaplandırıldı.
Böylece kurum ve Kuruluşlarca toplam başvuruların yüzde 87,5’ ine olumlu cevap verildi.
Toplam başvurulardan 86.507’sine kısmen olumlu,
kısmen de olumsuz cevap verildi. Bu sayının toplama başvurulara oranı ise yüzde 6 oldu. Toplam başvurulardan 87
bin 500 adedi reddedildi. Böylece toplam başvuruların
yüzde 6’sına olumsuz cevap verildi.
Toplam başvurular içerisinde gizli ya da sır niteliğindeki bilgiler çıkarılarak bilgi ve belgeye erişim sağlanan
başvuruların adedi 4.606 olup; toplama oranı ise, yüzde
0,3. başvurusu reddedilenlerden yargıya itiraz edenlerin
toplam sayısı 720 olarak gerçekleşti. Kamu Kurum ve Kuruluşlarına 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında yapılan başvuruların her yıl artma eğilimi gösterdiği anlaşıldı. Aynı şekilde kurum ve kuruluşların talepleri
karşılama oranı da arttı. Bu yıl ki başvuruların yüzde 87,5
gibi büyük bir oranda olumlu cevaplanması en önemli
göstergelerden biri. bu oran 2004 yılında yüzde 87,9, 2005
yılında yüzde 86,5, 2006 yılında yüzde 86,4, 2007 yılında
yüzde 79,9, 2008 yılında yüzde 86,2, 2009 yılında yüzde
86,8, 2010 yılında ise yüzde 81,2 olarak gerçekleşmişti.
Reddedilen veya bir başka deyişle olumsuz cevap verilen
başvurular ise yüzde 6 gibi düşük bir oranda seyir izledi.
Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu 2011 yılı içerisinde 24 adet toplantı yaptı.
2011 yılı içerisinde Bilgi Edinme Değerlendirme
Kurulu’na Kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşlarca 4982
sayılı Kanun ile Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin
uygulanmasında karşılaştıkları ve tereddüde düştükleri hususlarla ilgili olarak 18 adet başvuru olurken bunlar hakkında
söz konusu Kurul kararlar alarak ilgili kurumlara tebliğ edildi.
Yine 2011 yılı içinde bilgi edinme hakkı sahiplerince
kurum ve kuruluşlardan aldıkları cevaba itirazen Kurula
1569 adet itiraz başvurusu oldu. Bu itirazlardan 291 adedi “Kabul” edilerek, kurum ve kuruluşlarca verilen cevaplar yerinde görülmedi. İtirazlardan 140 adedi ise, “Usulden kabul” edilerek kurum ve kuruluşların Bilgi Edinme
Hakkı Kanunu çerçevesinde cevap vermeleri sağlandı.
YILLARA GÖRE BAŞVURULAR
2011 : 1.423.636
2010 : 1.353.620
2009 : 1.091.589
2008 : 1.099.133
2007 : 998.442
2006 : 864.616
2005 : 626.789
2004 : 395.557
www.sekeris.org.tr
59
Haber
Bilgi Edinme Başvurusunda
Rekor Kırıldı
Haber
Recep Konuk
Gücünü Bir Kez Daha İspatladı
Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin (Panko) 60. Olağan Mali Genel Kurulu, mali genel kurul olmasına rağmen
binlerce üreticinin katılımı ile yapıldı. Genel Kurul’da Recep Konuk, ezici bir üstünlükle 6 bin oy alırken, Konuk’un
karşısında yer alan Aslan Üstündağ’ın listesi ise 7 oy aldı.
Genel Kurulda ilk olarak Divan Başkanlığı oluşturulması için iki önerge verildi. Yapılan seçim sonrasında Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’un listesi 6 bin oy
alırken, Aslan Üstündağ’ın listesi ise sadece 7 oy alabildi.
Genel Kurul sırasında görüşülen tüm gündem maddelerinin oylanması sırasında da aynı sonuçların çıkması dikkat
çekti ve üreticiler bu genel kurulda da daha önceki genel
kurullarda olduğu gibi Pankobirlik Genel Başkanı Recep
Konuk’un gücüne güç kattı.
Sabahın erken saatlerinde başlayan ve binlerce üreticinin katılımı ile gerçekleşen genel kurulda konuşan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, geçtiğimiz günlerde
dünyanın en büyük tesisi olan Panagro Et-Süt Entegre
Gıda Kompleksi’nde çıkan yangınla ilgili üreticilere bilgi
verdi. Geçtiğimiz Cuma günü deneme üretiminin yapılacağını ve ardından da açılışının müjdeleneceğini söyleyen
Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, “çok üzgünüm,
çok üzüntülüyüz. Bu ülkenin geleceğinde, milletimizin
rahat etmesinde, Anadolu’nun alacağı mesafede hepimizin fukaralık gibi bir derdi def edeceğimiz bir zamanda
üretime başlamış olacaktık, ama olmadı” dedi.
Panagro Et ve süt Entegre Tesisleri’nde çıkan yangının
sebebini henüz bilmediklerini, sabotaj, kundaklama, kaza
ve ihmal mi vardır bu saat itibariyle bilmediğini ifade eden
Konuk, tüm ihtimalleri araştırdıklarını, emniyet, itfaiye ve
kendi ekiplerimizle uzman ekiplerin sahada çalıştıklarını
belirterek, “Sonuç ne olur bilemiyorum. Ama sonuç bunlardan hangisi olursa olsun, sebebi ne olursa olsun tekrar Allah
kısmet ederse güzde açacağımız tesisleri, kim neyi yaparsa
yapsın, kim hangi engeli koyarsa koysun bu kurum, hep beraber önümüzdeki yılın baharında tekrar açacaktır. Artık,
Anadolu yola çıkmıştır. Kutlu yürüyüş başlamıştır. Bu kutlu
yürüyüşü Allah’ın izni ve inayetiyle hiç kimse durduramayacaktır. Bizim 10 yılda gerçekleştirdiğimiz 28 tesisin tamamından bugün üreticilerimiz yararlanıyor. Yapılan fabrikaların karşılığını üreticilerimiz almaya başladı” diye konuştu.
Konuk, dünyanın trendinde, geleceğinde tarım ve
enerjinin dikkat çektiğini belirterek, önümüzdeki yıllarda gıdanın çok daha değerli olacağını, dolayısıyla üretilen
60
şeker-iş dergisi • eylül 2012
ürünlerin çok fazla değerleneceği süreci hep birlikte yaşayacağımızı ifade ederek şunları söyledi: “Bugün başta Çin ve
Hindistan’da olan gelişmeler, oralardaki artan tüketim eğilimi, bizim gibi gıda üreticisi ülkelerin üretimine olan ihtiyacı
artıracaktır. Bakın burada yeni yeni ürünler üretilecek, yeni
yeni gelişmeler olacak. Biz buna yeter ki hazırlıklı olalım.
Burada bizim 2 temel eksikliğimiz var. Bunlardan bir tanesi
girdi fiyatlarıdır, diğeri ise ürettiğimiz ürünün, malın değerinin oluşmamasıdır. Ülkemizin, insanımızın fukaralığını
bitirmek, onların kaderinin fukaralık olmayacağını göstermekte elbette hepimizin işidir. Ben bu yıl Allah nasip etti
fırsat doğdu değerli hemşehrilerimi ziyaret ettim. Teravih
namazına müteakip bir çok kasabada toplantı yapma fırsatı
buldum. Orada değerli hemşehrilerimizin katkılarını, önerilerini dinleme fırsatı buldum. Bu toplantılardan çok istifade
ettim, çok faydalı oldu. Bu gezilerde değerli hemşehrilerimiz
kooperatiften bahsetti, girdilerden bahsetti, faizden bahsetti. Ama ne olur Panagro’yu bitirin dedi bize.”
Paradan “Para Kazananları” Bitirdik
Üreticilerin desteklenmesi adına her türlü imkanları
üreticiler lehine kullandıklarını anlatan ve özellikle temlik kredileri üzerinde duran Recep Konuk, bundan 10 yıl
önce üreticilerin temlik kredilerini yüzde 200-250 faizle
kullandıklarını, geçen yıl ise tüm masraflar dahil kullanılan temlik kredisinin faizinin yüzde 9 olduğunu vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Benim hemşehrilerim geçen sene tüm masraflar dahil toplam yüzde 9 faizle
temlik kredisi kullandı. Şimdi burada üreticilere para veren tefeciler kendine göre haklılar, çünkü biz tefecilerin
ayağına bastık. İki kişinin alacağı yüksek mazot fiyatlarını
bitirdik, bitti. Diğer taraftan da bize para satanlar, bizi
parasıyla kullananlar, paradan para kazananlar var ya işte
onları da bitirdik. Öyle değil mi? Herkes bu kurumun garantisinden, gelişmesinden, büyümesinden iftihar ediyor,
onunla paralel yürüyor, onunla gurur duyuyor. Onunla seviniyor. Peki, kimler şikayetçi bu durumdan? Bu kurumu
çiftlik gibi kullanamayanlar şikayetçi. Hatırlayın geçen yıl
yem fabrikamızda depolar doldu, ne oldu yem fiyatları
hemen düştü. Fabrikalar var ki üreticinin malı para ediyor. Merak etmeyin daha çok fabrikalar kuracağız. Bakın
şimdi Ayçiçek, kanola var. Konya Şeker, ne zaman fiyat verecek, ne zaman açıklayacak diye soruyorlar. Konya Şeker
olmasaydı şimdi siz fiyatlar ne olacaktı biliyor musunuz?”
Haber
Konya Pancar Ekicileri Kooperatifinin (Panko) 60.
Olağan Mali Genel Kurulu, mali genel kurul olmasına
rağmen binlerce üreticinin katılımı ile yapıldı.
50 Yılda 1 Tane Fabrika Yapmamışlar
Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, son zamanlarda ortaya bir mesajcıların türediğini ve yolladıkları
yalan-yanlış, iftira dolu bilgilerle milletin kafasını bulandırmaya çalıştıklarını belirterek konuşmasında bu konuya şöyle değindi: “Bu mesajcılar var ya, aradığınız zaman
çıkmıyor. Hani kaçakçılar var ya onlar gibi bunlarda. İşte
onlar var ya onlar bu fabrikaları hazmedemiyor. Konya
Şeker’deki gelişmeleri çekemiyorlar. Onlar burada sınır
ötesinin figüranlığını yapıyorlar. Ben onların ağa babaları
ile uğraşıyorum, kim bunlar? Bunlar figüran, alışmışlar
yan gelip yatmaya. Bu adamlar 50 yıl bu kurumun başında kalmışlar. Biz 10 senede 28 tane fabrika yapmışsak,
onların ataları niye 10 tane fabrika yapamamışlar. Aynı
hesapla çalışmış olsalardı bugün Konya’ya 280 tane fabrika yapılmış olacaktı. Var mı ortada bir fabrika? Benim
hakkımda davalar varmış. Olacak tabii. Bu hizmete talip
olmuş insanların mutlaka davaları olacaktır. Bu adamlar
benim hakkımda savcılığa 18 tane şikayette bulunmuşlar.
Bunun 17 tanesi savcılar tarafından mahkemeye gerek
görülmeyerek reddedilmiş. 1 tanesini mahkemeye gerek
görmüşler. Bütün hayatım boyunca benim hakkımda “Recep Konuk şu davadan mahkum oldu” diye 1 tane mahkeme kararı getiremezler.”
Ayçiçek Avans Fiyatı 1400 Lira Olarak Açıklandı
“Anlattıklarımızdan çok daha ötesini yapacağız” diyen
Konuk, “Et-Süt Entegre Tesisleri biliyorsunuz, Ham yağ
fabrikamızla ilgili olarak fiyatı siz değerli üreticilerimizle
fikir birliği yaparak 1400 lira avans fiyat olarak açıkladık.
Günde bir ton yağ işleyecek bu fabrika. Anadolu’nun hem
toprağı hem ahırı, hem de ağılı iş bulacak. Bu Etonal tesislerinde havaya giden gazdan da para kazanmaya başladık.
Korige boru açılıyor devreye giriyor devam ediyor. Elektrik santralimiz bitti, Çumra ve Seydişehir’e yetecek enerji
üreteceğiz.
Bizim çiftçilerimizin, üreticilerimizin büyük bir çoğunluğu eskilere gidiyor. Ve iyi yerlerde de yatmıyorlar.
Adeta oralarda sağlığı için uğraşıyor. Herkesin 5 yıldızlı
otellerde Allah nasip ederse Ilgın’da elin Hans’ı nasıl yatıyorsa Hans’tan parasını alacağız, Hasan’da orada gönül
rahatlığı içinde kalacak. Bizim sağlığımızda inşallah hep
beraber düzgün olacak.
Al-i İmran suresi. ‘Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız muhakkak üstün olan sizsiniz’ diyor.
Bir şey yapın yapamıyorsanız çekilin. Hiç değilse bizi yalan yanlış işlerle uğraştırmayın. Güzel bir söz daha var;
Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir,
yapamayan da çamur atar.”
www.sekeris.org.tr
61
Şeker Özel
62
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Şeker Özel
www.sekeris.org.tr
63
Şeker Özel
Ağrı Sivil Toplum
Örgütlerinden
Şeker-İş’in
Özelleştirme
Mücadelesine
Destek
Şeker-İş Ağrı Şube Başkanı Agit Arslan ve şube yönetim kurulu üyeleri özelleştirme ile ilgili olarak hem bilgilendirme hem de destek amaçlı STK’lara ziyaretlerde
bulundular. Bu kapsamda ziyaret ettikleri Ziraat Odası
Başkanı Yavuz Aydemir, Şoförler Ve Otomobilciler Odası
Başkanı Cengiz Alpaslan ve Muhtarlar Derneği Başkanı
Bedrettin Taşdan ile karşılıklı görüş alış verişinde bulunuldu.
Şube Başkanı Agit Arslan şeker sektörünü ve fabrikalarını bekleyen tehlikeleri STK’lar ve halkla paylaşmak,
özelleşme ve kapatılma konusunda toplumun karşı karşıya
kalacağı sosyal ve sağlık sorunları hakkında bilgilendirme
yapmak için bu ziyaretleri gerçekleştirdiklerinin söyledi.
Bunun bir sendikacılık görevinden ziyade bir vatandaşlık
görevi olduğunu vurguladı.
Ziraat Odası Başkanı Yavuz Aydemir, Şeker fabrikalarının özelleşmesinin ya da kapatılmasının sadece işçinin
sorunu olmadığı, toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir sorun olduğunu, ilimiz gibi sanayisi olmayan, hayvancılığın bitme noktasına geldiği bir bölgede tarımı da
baltalayacaktır diye konuştu. Aydemir; Şeker fabrikasının
sağlamış olduğu istihdam ve katma değer göz önünde bulundurulursa Ağrı gibi illerde bu istihdamın kaybolması
ya da zayıflaması, Şehir için telafisi güç sonuçlar doğura
bilir. Bölgedeki siyasi ve sosyal sorunların giderilmesi
64
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Şeker fabrikası gibi kurumların kapatılmasıyla değil, bu
gibi kurumların çoğaltılmasıyla mümkün olacaktır dedi.
Aydemir, “Şeker-İş Sendikasına bu anlamda verdiğimiz
desteği, esnafımıza, çiftçimize, sanayimize, besicimize vermiş gibi addediyoruz. Her anlamda ve her platformda bu
desteğimiz devam edecektir” dedi.
Şoförler ve Otomobilciler Derneği Başkanı Cengiz
Alpaslan da Ağrı’nın ekonomik anlamda tek dinamiği
sayılan şeker fabrikasına, işçisine ve şeker pancarına tüm
Ağrı halkının ve siyasilerin fikri ne olursa olsun sahip çıkması gerektiğini söyledi. Alpaslan, “Şoförler ve nakliyeciler olarak Şeker fabrikasının sektörümüze yaptığı katkı
çok büyüktür. Buranın kapanması halinde Nakliyecilerimiz de İşçilerimiz gibi ekmeğini dışarıda aramak zorunda
kalacaktır. Bizlerin beklentisi kamu yatırımlarının özelleşmesi ya da kapanması yolunda değildir. Aksine Kamu
yatırımlarının daha da artması yolundadır” dedi.
Muhtarlar Derneği Başkanı Bedrettin Taşdan ise
“Çiftçimizin, köylümüzün başlıca geçim kaynağı olan
şeker pancarı tarımı NBŞ kotalarının artırılması ve şeker
pancarı tarımının destekleme dışı bırakılması yüzünden
her geçen gün bitme noktasına gelmektedir. Destekleme
dışı bırakılan şeker pancarı tarımının bölgemizde devam
edebilmesi için Şeker fabrikalarının özelleştirmenin dışına çıkarılması gerekmektedir” diye konuştu.
“1953 yılında şeker üretimine başlayan, artık bulunduğu
kentin dokusunu, kimliğini belirleyen, kendi kültürünü kentin kültürüne katan, olağanüstü bir yeşil alan sağlayan, sadece pancar üreticisine fabrika çalışanlarına değil, bütün kente
katma değer sağlayan bir fabrika, 2012 yılı itibariyle ölüme
terk edilmiş durumdadır. Hükümet, fabrikanın kredi aldığı
banka, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreten fabrikaların oluşturduğu bir örgütlü şebeke, fabrikaya savaş açmıştır ve tek
amaçları fabrikanın yok edilmesidir. Bu örgütlü şebeke, üretim, istihdam, dışa bağımlılığın azaltılması gibi taleplere kulağını tıkamıştır ve tek amacı yeni rant alanları yaratmaktır.
1999 yılında, 7 yıllık üretim yapmadan geçirilen zamandan sonra, depremden hasar gören fabrikayı pancar
üreticisi satın alır. Belki de fabrikaya karşı gösterilen tahammülsüzlük bundandır: pancar üreticisi fabrikanın
sahibi olmasın, “ayaklar baş olmasın”. Zaten büyük bir
zararla devralınmış fabrikayı canlandırmak için harcanan
bütün çabalar boşunadır çünkü Hükümet fabrikanın üretim kotasını sürekli düşürmektedir. Kota düşürüldükçe
fabrika bankadan kredi almak zorunda kalmaktadır. Bütün beklenti, fabrikanın üretim kapaösitesine yakın bir
kotanın sağlanması ve artan üretimle birlikte borçların
ödenmesi iken, bir yandan fabrika arazisine gözünü dikmiş olan banka, diğer yandan Nişasta Bazlı Şeker üreticisi
fabrikalar ve halkın değil bunların temsilciliğini yapan
Hükümet, kotanın sürekli düşürülmesini sağlar.
Burada vurgulanması gereken şudur: Fabrika başarısız
olduğu için değil, pancar alabileceği ekim alanları kısıtlı
olduğu için zarar etmiştir. Şeker oranı düşük Adapazarı
pancarıyla birlikte Eskişehir’den de pancar almış ve bunun için cezalandırılmıştır. Oysa bunun yanlış olduğu
sonradan kabul edilmiş ve Torba Yasa olarak bilinen 6111
sayılı yasa, ekim alanlarını serbest bırakmıştır. Yani artık
serbest olan bir uygulamadan dolayı aldığı ceza yüzünden
Fabrika yok oluşa sürüklenmektedir.
NBŞ’lerin sağlığa verdiği zarar hakkında yığınla bilimsel çalışma varken, bilim insanları, sağlıkçılar NBŞ tüketiminin sonlandırılması gerektiği çağrısı yaparken, Hükümet her pazarlama yılında NBŞ kotasını artırır. Artık
marketten aldığımız her gıda ürününde, tatlandırıcılar,
NBŞ’ler kullanılmaktadır. Halk sağlığı, büyük tekellerin,
çokuluslu gıda devlerinin kar ve rant hırsına kurban edilmektedir. Şeker pancarı şekeri üreten fabrikaların kotası
düşürülürken, pancar üreticisine, çalışanlara yani bütün
kamuya ait şeker fabrikaları satılırken, NBŞ üreticinin
desteklenmesi, ödüllendirilmesi sürdürülür.
Öyle ki ,Bir muhalefet partisinde iken, ulus-aşırı gıda
devi, NBŞ üreticisi Cargill fabrikasının, birinci sınıf tarım
arazisine, koruma alanına kurulduğunu ve çevreye verdiği
zararı Meclis gündemine getiren milletvekili, iktidar partisi
milletvekili olunca Cargill’in hukuksuz yerleşimini meşrulaştıran, Cargill’e af getiren kanunun hazırlayıcısı olur. Cargill,
dünyanın dört bir yanında gıda rejimini belirleyen bir politik
Engin ÖZKOÇ
CHP Sakarya Milletvekili
bir güce sahiptir. Cargill üretim yaptığı ülke ve bölgelerin tarım politikasını belirlemektedir. Cargill tarım politikalarını
belirlerken, Hükümet izleyici ve onaylayıcı konumundadır.
Şeker Fabrikasının getirildiği durumu en iyi özetleyecek ifade Sakarya Milletvekili Sayın Şaban Dişli’nin açıklamasıdır. Sayın Dişli, bir yerel gazeteye yaptığı açıklamada, “Kotanın 49 bin ton olması için bütün hazırlıklar yapıldı. Hatta bakanın onayı için masasına kadar geldi. Ama
bakan Nihat Ergün imzalamadı. Bakan Nihat Ergün’ün
kotayı niye ve hangi gerekçeyle onaylamadığını anlayamadık. Birileri bu işe engel oldu. Kota artırımına kimin engel
olduğunu araştırıyoruz” demiştir. Sayın Dişli’nin sözünü
ettiği “birileri” hala bulunabilmiş değildir ama söyledikleri bizim bütün söylediklerimizi haklı çıkarmaktadır. O
“birilerinin” kim olduğunu ortaya çıkarmak, başta iktidar
partisi olmak üzere hepimizin boynunun borcu olmalıdır.
Aslında Fabrikanın sorununu çözmek son derece kolaydır. Nitekim hazırladığımız Kanun Teklifi, Torba Yasayla zaten serbest bırakılmış olan ekim alanı sınırlamasından dolayı verilen cezaların bir defaya mahsus olmak
üzere affedilmesini istemektedir. Kaldı ki yaptığımız açıklamada, AKP’li vekillerin Fabrikanın kota sorununu çözecek bir kanun teklifiyle gelmeleri halinde kendi kanun
teklifimi geri çekeceğimi ve getirilen teklifi destekleyeceğimi ve destekleteceğimi açıkladım. Buna rağmen ne bir
kanun teklifi getirildi ne de ilgili Komisyon Başkanıyla,
TBMM Başkanıyla özel olarak görüşmeme rağmen benim verdiğim teklif Meclis Genel Kuruluna getirildi.
Şeker fabrikaları göz göre göre yok edilmektedir. Ancak,
her şeye rağmen, hakikati gören ve haykıran cesur insanlar da
vardır. Pancar üreticisi, fabrikaların emekçileri, onların örgütlü sesi her şeyin farkındadır. Bu neden bu öykü burada bitmez: umut ilkesi, her zaman olduğu gibi, yine iş başındadır.”
www.sekeris.org.tr
65
Şeker Özel
“Bir Şeker Fabrikasının Yok
Edilmesinin Öyküsü”
Şeker Özel
“Özelleştirme Gerçeği ve Yozgat”
Sadir DURMAZ
Yozgat Milletvekili-MHP Genel Başkan Yardımcısı
“Ülkemizde Şeker Pancarı tarımı, şeker pancarı üretimiyle geçimini temin eden yaklaşık 500 bin çiftçiyi, diğer
bir ifadeyle 3 milyon insanı ilgilendirmektedir.
Şeker pancarı, alternatif ürünlere göre, dış pazar değeri ve tarıma dayalı sanayiler arasında verimlilik, kârlılık ve
katma değer yönünden üstünlüğe sahiptir. Yan ürünlerinin tamamı değerlendirilen bir bitki olmasının yanı sıra,
üretim ve işlenme periyodu içinde kullanılan girdiler ile
birçok sektörde dolaylı olarak katma değeri artırıcı önemli bir rol oynamaktadır. Şeker pancarı tarımı ülkemiz için
büyük önem taşımasına rağmen, şeker fabrikalarının
kontrolsüz bir şekilde özelleştirilmesi bir kayıp olarak
karşımızdadır. Şu gerçeği hiçbir zaman unutmamamız
gerekmektedir. Şeker Fabrikalarının özelleştirilerek satılması hiç kimseye fayda sağlamayacaktır.
Et - Balık Kurumu ve SEK’in özelleştirilmesi örneği
karşımızdadır. Bu özelleştirmelerin ardından üretim azalmış, fabrikalar kapanmıştır. Şeker üreten dünya ülkelerine
baktığımızda şeker üretimi şahısların değil, çiftçinin, işçinin ve devletin elindedir. Ülkemizdeki Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesinin kime hangi faydayı sağlayacağının
cevabı verilememiştir. Şeker Fabrikalarının Varlık Satışı
yöntemiyle satışa çıkartılmaları şeker üretimini doğrudan
etkileyecek ve şeker pancarı üretimi ile geçimlerini temin
eden çiftçilerimizi büyük sıkıntıya sokacaktır. Çünkü şeker fabrikalarının üretime devam edip etmeyeceği belli
değildir. Bugün sanki bir lütufmuş gibi sunulan 5 yıl üre-
66
şeker-iş dergisi • eylül 2012
tim yapma garantisi almaya çalışmak tek kelimeyle acizliktir. Şeker Fabrikalarının satılması ile üretim yapmamaları durumunda ülkemizde şeker pancarı üretimi biteceği
gibi ülkemiz şeker üretiminin dışa bağımlı hale gelmesi
kaçınılmaz olacaktır.
Yozgat ilimizde on yıldır istihdama dönük, katma değer sağlayan bir kamu yatırımı yapılmamıştır. Son olarak
Şeker fabrikasının özelleştirilmesi sadece oradan maaş
alan çalışanlara değil; tarım, hayvancılık; yani yem, ilaç,
et, süt, nakliye ve hizmet sektörleriyle de iç içe geçmiş bütün sektörlere dolayısıyla ilin bütün ekonomisine darbe
olacaktır. Bu özelleştirme ve sonrasındaki muhtemel gelişmeler, TUİK’in 2011 yılı verilerine göre göç hızı, deprem
yaşanan Van ilimizden sonra en yüksek ikinci il olan ve
zaten hiçbir yatırım yapılmayan Yozgat’ın ekonomik hayatının sonu olacak ve göç artarak devam edecektir.
Fabrika arazisinin ve varlıklarının yangından mal kaçırırcasına, sat-kurtul mantığıyla alelacele satışı Yozgat
ekonomisine vurulacak son darbe olacaktır. Yozgat’a milyonlarca liralık katma değer sağlayan, binlerce insanın ekmek yediği şeker fabrikası birkaç insanın rant ve çıkarları
sevdasına kurban edilmek istenmektedir.
Şeker fabrikalarının illa ki özelleştirilmesi gerekiyorsa
kurallar doğru konulmalıdır. Yani özelleştirme doğru yapılmalıdır. Özelleştirme kararı ve biçiminin hem ülkemiz
hem de Yozgat’ımız için mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.”
Şeker Özel
Burdur’dan Yükselen Ses Mecliste
Yankı Buldu
Şeker-İş Sendikası Burdur Şubesinin düzenlediği “Nişasta bazlı kimyasal tatlandırıcılara HAYIR, doğal pancar
şekerine EVET” kampanyası sonucu, konu üzerinde daima titizlikle duran, düzenli bir şekilde takipçiliğini yapan
CHP Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, vakit
kaybetmeden konuyu tekrar meclis gündemine taşıdı.
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın soru önergesiyle GDO’lu mısır ve soyadan elde edilen ürünlerin doğrudan tüketilmesi halinde, insan sağlığına vereceği zararların açıklanmasını istedi;
Özkan’ın soru önergesi şöyle:
“TBMM BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü
gereğince Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi EKER tarafından yazılı olarak cevaplanmasını arz ederim.
Bakanlığınızca ithal edilen Genetiği Değiştirilmiş
Organizmaların değerlendirmesini yapan bilimsel komite
GDO’lu mısır ve soyaların ithalatına ilişkin kararlar almıştır. Bu kararlara göre, MON 40-3-2, A 20704-12, MON
89788-1 soya çeşitlerinin yem ve gıda olarak kullanılmasının herhangi bir risk oluşturmadığına; GA 21 mısır çeşidinin de aynı şekilde yem ve gıda olarak kullanılmasının
risk oluşturmadığına; MON 863, MON 963XMON
810, MON 863XNK mısır çeşitlerinin yalnızca yem olarak kullanılabileceğine, başka amaçla kullanılamayacağına; Bt 11,DAS 1507, MON 810, NK 603XMON810
mısır çeşitlerinin ise taze konserve, un, irmik ve mamulleri
gibi doğrudan tüketimleri dışında yem ve gıda olarak kullanıldıklarında risk oluşturmayacaklarına karar verilmiştir.
Belirtilen bu veriler doğrultusunda;
1. Yukarıda anılan mısır ve soya çeşitleri dışında risk analizi yapılan ve ithaline izin verilmeyen ürünler var mıdır ?
Ramazan Kerim ÖZKAN
Burdur Milletvekili
2. Ülkemize ithal edilmekte olan ve risk analizi yapılan
GDO’lu ürünler eğer yalnızca yukarıda belirtilen ürünler
ise ve bunların hiç birinin ithalat edilmesinde sakınca bulunmadığına göre GDO’lu ürünler için risk analizi yapmanın ne gibi bir mantıklı açıklaması vardır? Bu durumda
analiz için harcanan maliyetin Bakanlığınız bütçesinden
karşılanması konusundaki düşünceleriniz nelerdir ?
3. Bir kısım GDO’lu ürünlerin risk analizi sonucunda
taze, konserve, un, irmik ve un mamulleri gibi doğrudan
tüketim dışında kullanıldıklarında risk oluşturmayacakları
belirtildiğine göre bu ürünlerin anılan biçimlerde kullanıldıklarında sağlık için risk oluşturacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda anılan ürünlerin taze, konserve, un,
irmik ve mamulleri gibi biçimlerde tüketilmeyecekleri nasıl
garanti edilecektir? Bu şartlarda bu kontrollerin Bakanlığınızca gereken ciddiyette denetlenmesi mümkün müdür?
4. Bu ürünlerin taze, konserve, un, irmik ve mamulleri
olarak doğrudan tüketilmesinde ortaya çıkacağı düşünülen muhtemel riskler nelerdir?
5. Tüketiciler sözü geçen ürünlerin taze, konserve, un,
irmik ve irmik mamulleri için kullanılıp kullanılmayacağını nereden bileceklerdir? Bunların anlaşılması için bilinen geçerli basit bir yöntem var mıdır? Bunları tüketicilerimizin anlaması mümkün müdür ? Anlamaları mümkün
değilse oluşabilecek muhtemel risklerin sorumluluğunu
kim ya da kimler üstlenecektir?
www.sekeris.org.tr
67
Şeker Özel
“Şeker Fabrikası Şehrimizin
Candamarıdır”
Şaban YAĞAN
S.S Sorgun Nakliyeciler Kooperatifi Başkanı
68
şeker-iş dergisi • eylül 2012
“Nakliyeciler olarak şeker fabrikasının kapatılmasını
düşünmek bile istemiyoruz. Fabrika şehrimizin can damarı, yılda yaklaşık 50 bin ton şeker ve 90 bin ton yaş küspe
üretilmektedir. Bu üretim için ise Yozgat bölgesinden yaklaşık 400 bin ton pancar ilçe ve köylerden fabrikaya taşınmaktadır. Bölge nakliyecisi fabrikanın üretime başlamasını
dört göz ile beklemektedir. Pancar kantarlarından ve tarladan pancar nakliyecilerimiz tarafından taşınmakta ayrıca
şekerin satışı durumunda da yine nakliyecimiz tarafından
nakliyesi yapılmaktadır. Bu nakliyelerden alınan ücretler
bölgemize büyük ekonomik faydalar sağlamaktadır.
Şeker pancarı sadece nakliyeci esnafı için değil bölgemizde bulunan diğer esnaf sanayici ve köylüler içinde can
damarı durumundadır. Bölgemiz hayvancılık sektörü de
fabrikanın açılışından sonra büyük artışlar sağlamıştır.
S.S. Sorgun Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi olarak
fabrikanın kapatılmasını istemiyoruz, fabrikanın çalışması için gereken bütün çabalara destek olacağız.”
“Fabrika Pancar
Üretiminin Sürekliliğini
Sağlayacak Şekilde
Özelleştirilmeli”
Kürşat ARSLAN
Yozgat Pancar Ekicileri Kooperatifi
ler bunun sonucu Yozgat’ta nüfusun azalmasına sebep
olmuştur. Kamu şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonrasında işletme faaliyetleri devam etmez ise bu olumsuz
koşulların üreticilerimiz, çalışanlarımız ve bölgemiz açısından çok daha ağır olacağı kesindir.
Bölgemizde fabrikanın faaliyetinin sona ermesi nakliyecisi, çapa işçisi ve hayvancılık yapanlarla birlikte yaklaşık 100 binin üzerinde aileyi etkileyecektir.
Özelleştirmeye karşı değiliz ancak, geçmişte ETBALIK, SEKA ve bölgemizdeki BİRA fabrikasının özelleştirilmelerinden ders almalıyız. Özelleştirmenin içerisinde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi mutlaka hammadde
üreticisinin olması gerekir. Bölgemizde pancar üretiminin
devamlılığı için ve şeker fabrikasının dumanının devamlı
tütmesi için bu şeker fabrikasının mutlaka üreticinin ortak
olduğu pancar ekicileri kooperatifine işletme devrinin verilmesi veya mülkiyet satışlarının yapılması gerekmektedir.
Türk çiftçisi hükümetten şeker fabrikaları özelleştirmesinin üretimde devamlılığı garanti alacak bir yöntemle
yapılmasını beklemektedir. Bu fabrikaların sosyal karşılığını tarım ve hayvancılığa etkilerini iyi analiz etmeden
yapılacak bir özelleştirmenin yaratacağı sosyal maliyet bu
fabrikaların satışlarıyla elde edilecek gelirden kat be kat
fazla olacaktır.
Saygılarımızla
www.sekeris.org.tr
69
Şeker Özel
Yozgat Şeker Fabrikası ilimizde sosyal boyutları ile
beraber istihdam özelliği taşıyan bir sanayi kuruluşudur.
Bölgemizde verim ortalaması dekara 6 ton olmakla birlikte bazı yörelerde 9-10 tona kadar verim alınabilmektedir. Bölgemiz, gece gündüz sıcaklık farkının fazla olması,
güneşlenmede sıcaklık farkının ve ışıklanmanın yeterli olması v.b. gibi iklimsel etkiler nedeniyle de pancar üretimi
açısından en uygun bölgelerden biridir.
Bölgemizde yetiştirilen pancarın kalitesi yüksek olup
şeker varlığı yüzde 17-18 civarındadır. Yozgat şeker fabrikasının günlük pancar işleme kapasitesi 3 bin 500 tondur.
2011-2012 kampanya döneminde 360 bin ton işlenecek
pancardan; 55 bin ton şeker, yan ürün olarak da 12 bin
ton melas ve 110 bin ton yaş küspe üretilmesi planlanmaktadır. Melas, yem sanayine maya fabrikalarına ve besicilere satılmaktadır. Yaş pancar küspesinin yüzde 75’i de
bölgede hayvan beslenmesinde kaba yem olarak pancar
çiftçisine ücretsiz olarak verilmektedir.
Şu anda ki çalışma kapasitesiyle bile üretilen kristal şeker ve melas bu günkü satış fiyatından değerlendirildiğinde, yılda 110-120 milyon TL yurt ekonomisine katkı sağlamakla birlikte; bulunduğu çevrenin pancar üreticilerine,
besicilerine, nakliyecilerine, kömür ocaklarına, esnaflarına
kısaca yurt ekonomisine büyük katma değer sağlamaktadır.
Hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı bölgemizde en
yakın şeker fabrikasından gelecek olan küspenin sadece
nakliyesinin maliyeti 30-354 TL./ton olmaktadır. Üretilecek 110 bin ton yaş küspenin bölge çiftçisine verilmesi
ile yaklaşık 3 milyon 850 bin TL. naklinden dolayı bölge
çiftçisinin kazancı olacaktır. Şeker pancarı tarımı ve sanayi
kendi sektörü dışında, bölgemizdeki taşıma sektörüne de
pancar, melas, küspe ve şeker olarak yılda yaklaşık 500550 bin ton iş hacmi yaratmaktadır. Bu yönüyle şeker
pancarı, tarım ve endüstri kesiminde yarattığı geniş istihdam alanı ile etkin bir sosyal boyut kazanmaktadır.
Amerika ve Avrupa Birliği gibi gelişmiş olan devletler;
dünyada petrolü kontrol eden ülkeler, gıdayı kontrol eden
ise tüm insanlığı kontrol eder politikası uygulanmaktadırlar. Nitekim şeker, yaşam için en önemli gıda maddesidir.
Şeker sektöründe yanlış yapılacak bir özelleştirme modeli
ülkemize ileride telafisi olmayan yaralar açabilir.
Gelişmiş olan ülkeler tarımı sübvanse etmişler ve gıda
üretimini kesintisiz yapmak içinde sanayi kuruluşlarını,
üreticinin içinde bulunduğu model olan kooperatiflere
devrederek çözmüşlerdir. Ülkemizde de Konya Pancar
Ekicileri Kooperatifinin bölgenin kalkınmasında, üretimin devamlılığında ve özelikle gıdanın güvenirliliğinde
yapmış olduğu çalışmalar, özelleştirmenin nasıl yapılması
gerektiği hakkında güzel bir örnektir.
Yöremizde Yozgat Bira Fabrikası, bünyesinde 250 kişi
çalıştıran ve bölgeye katma değer sağlayan küçük bir tarımsal kuruluştu. Gerekli önlemler alınmadan ve üretim
şartı getirilmeden özelleştirilmesi sonucu bu gün yıkılarak
yerine maalesef lüks konutlar yapılmıştır. Bu sektörden
para kazananlar iflas etmişler veya diğer İllere göç etmiş-
Şeker Özel
Şeker Fabrikasının
“Şeker Pancarından
Kapanışı Susurluk
Yapılan Şekeri
Esnafının İdam
Destekliyorum”
Fermanı Olur
Gaffur Uzuner
Oyuncu
Ben oyuncuyum. Kanal A Televizyonunda gezi programı yapıyorum. Şu an Ağrı’da çekimdeyim. Anadolu’yu
köy köy, karış karış geziyorum. Programlarım boyunca
özellikle köylerde yaşayan insanlar arasında yaptığım izlenimlerde doğal ürünlerle beslenenlerin uzun ömürlü
olduğunu gördüm. Köyün birinde 93 yaşında bir teyzeyle tanıştım. Yaşına göre dinçliğini neye borçlu olduğunu
sorduğumda doğal ürünler tükettiklerini söyledi. Bana
göre mantıklı her vatandaşın yapay ürünlere karşı duracağına inanıyorum. Ben de yapay olan her şeye karşıyım.
Şeker pancarından yapılan şekeri ve bu yönde imza kampanyanızı destekliyorum.
70
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Aydın SAİT
Susurluk Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı
İlçemiz Marmara yı Ege’ye bağlayan 44 bin kişinin yaşadığı ve Susurluk Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na bağlı 740
esnafın yaşadığı şirin bir ilçedir.
İlçe ekonomisinde esnafımız açısından Şeker Fabrikası olmazsa olmazlarımızdan Şeker Fabrikamız ilçemizde
kapanırsa veya özelleştirilip çalıştırılmazsa Susurluk’da
küçük işletmelerin idam fermanı hazırlanmış olur, zaten
iki kampanya döneminde işçilerimiz diğer fabrikalara
görevlendirildi. Bu bile ilçe esnafımızı perişan etti. Özellikle bu konuda Balıkesir Milletvekillerimize fabrikamız
sorunlarıyla ilgilenmelerini ve konuyu mecliste sık gündeme getirmelerini sorunun çözümünün meclis olduğunu
hatırlatır, ilçe ekonomimizin lokomotifi olan fabrikamızın inşallah tekrar biran önce faaliyete geçmesini ve ilçe
esnafımızın yüzlerinin gülmesini temenni ederim.
“1923 Cumhuriyetin kuruluşu, 1926 Şeker sanayinin
ilk fabrikasının açılışı, takiben Sümerbank, Etibank, Demiryolları ve diğerlerinin kuruluşları, 1933’te dört şeker
fabrikasına ulaşılması. Uşak, Alpullu, Eskişehir ve Turhal, cihan halinde şanmış, yıkılmış bir ülkede sanayinin
kuruluşu, Atatürk diyor ki; “Memleketimizin her müsait
mıntıkasında Şeker Fabrikalarının çoğalması ve bu suretle
memleketin şeker ihtiyacının temini mühim hedeflerimiz
sırasında tanınmalıdır.” 30.12.1930 tarihli Alpullu konuşmasından sonra 05.12.1933 tarihinde Eskişehir’de şöyle
diyordu;
“Şeker fabrikaları sayısı yirmiye çıkmaz ve şekeri ekmek kadar kolay alınır hale getiremezsek, gürbüz çocuklara hasret kalacağız.”…
Bu istek ve kararlılıkla tarihe geçen Şeker Sanayii,
1953 yılında Adapazarı, 1954 yılında Konya, Amasya,
ve Kütahya, 1955 yılında Susurluk, burdur ve Kayseri ve
1956 yılında Erzurum, Erzincan, Elazığ ve Malatya Fabrikalarını işletmeye açmayı başarmıştır.
Toplam 15 şeker fabrikasına ulaşan sanayimiz de şeker pancarının daha kaliteli olmasından yeni fabrikaların
kendi atölyelerinde yapılmasına, hatta ülke ihtiyacı olan
diğer sanayi dallarında başarılı çalışmalar yapmaya başlamış. Bu suretle kendini aşmış ve başarılarını kanıtlamıştır.
Bu sırada 1962’de Ankara, 1963 tarihinde Kastamonu
Şeker Fabrikaları tamamen yerli sanayi olarak yapılmıştır.
Şeker sanayinin önemi şuradadır;
Şeker fabrikasının kurulduğu her bölgede kalkınmaya
ve gelişmeye öncü oluşudur. Pancar Kooperatifleri aracılığı ile bölge halkıyla iç içedir. Sosyal konularda daima yardımcı ve destekçi olmuştur. İşlediği pancarın ekiminden
fabrikaya ulaştırılmasına kadar yakın takipçisidir. Pancar
küspesinden melasın işlenmesi, atık maddelerin değerlendirilmesi ve çevre sağlığının korunmasında önemli
görevler yüklenmiştir. Ayrıca, şehirlerin uzağında kurulu
fabrikalarımız okulu, camisi. Alışveriş merkezi ile yaşam
kentleri kurmuşlardır. Yapı kooperatifleri ile mensuplarının mesken ihtiyaçlarını karşılamışlar, sitelerin kurulmasını sağlamışlardır.
Bulunduğu bölgelerde, yetişkin teknik ve meslek uzmanlarıyla sorunların çözümünde çok değerli destekler
M. Sadık ŞİDE
Şeker-İş Sendikası Eski Genel Başkanı
sağlandığı bilinmektedir. Şeker fabrikalarının kurulu bulunduğu bölgelerde tarım alanlarında önemli gelişmeler
kaydedilmiş, bölge halkı bunlardan görgü ve uygulama
suretiyle faydalanmışlardır.
Sanayimizin kurulduğu bölgelerde, tarla, mahsul, hayvan yetiştiriciliği ve süt, yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri
ile ünlüdür. Çiftlik işletmelerinden Sarımsaklı, Kazanazmaz, Alpullu, Eskişehir gibi üretimleriyle çevresine değer
kazandıran merkezler oluşmuş, yıllarca yurt içinde ve dışında ürünler yapmışlardır.
Batı, böylesi üretken kuruluşlara büyük değer verip
korurken, Bizde tam tersine yok etme politikalarının uygulamaya geçirilmesi üzücü ve kahredicidir.
Şeker Sanayii, ülkemizin çok önemli bir kuruluşu ve
86 yıllık maziye sahip dev bir endüstrisidir. Hammaddesi
pancarın ilmi tarifi özetye şöyle yapılmaktadır;
‘Pancar olmasaydı icat edilmesi gerekirdi….’ (Duymayanlara duyurulur)
Şeker-İş Sendikamızın sürdürdüğü çok yönlü mücadeleyi destekliyor, engin başarılar diliyorum.”
www.sekeris.org.tr
71
Şeker Özel
“Bizde Şeker Sanayi Neden Önemlidir?”
Şeker Özel
“Emanete Sahip Çıkalım…”
50’li yıllarda Şeker Fabrikamızın nasıl kurulduğunu…
O yıllarda, ne yokluklarla, ne zorluklarla, ne engellerle
mücadele edildiğini…
Nihayetinde…
Kararlı, azimli, engellerden yılmayan ve sonuna kadar
giden insanlar sayesinde faaliyet geçtiğini, bu kasabada yaşayan herkes biliyor.
O insanlar bizlere emanet ettiler bu fabrikayı…
“Sahip çıkın” dediler…
“Çalışın” dediler…
“Üretin” dediler…
Bizler de yıllarca ürettik, çalıştık fabrikamızda…
58 yıl boyunca bir ağaç misali meyvelerini yedik…
Ailelerimize baktık…
Çocuklarımıza iş verdik…
Oraya bir mahalle kurduk, okul kurduk, cami kurduk,
bir “yaşam” kurduk…
Ramazan S. TOPRAKTEPE
Susurluk Kardeş Gazetesi Köşe Yazarı
Bu yaşamın içinde, ya kendimiz çalışarak, ya bir akrabamızla, ya bir tanıdığımızla veya arkadaşlarımızla yer aldık.
Camilerimizde hala “Şeker Fabrikasında emekli…” diye
başlayan sela’lar okunuyor.
Şimdiye kadar “çalıştık”, “ürettik” ve artık “sahip çıkma”
zamanı geldi…
Bin bir zahmetle, yokluklarla, zorluklarla kurulan Şeker Fabrikamızın bir çırpıda yok olup gitmesine gönlüm razı gelmiyor.
Anılarımızın yok olup gitmesine gönlüm razı gelmiyor…
Orada bir “hayatın” yok olup gitmesine gönlüm razı gelmiyor…
Biliyorum…
Büyük bir çoğunluk da benim gibi düşünüyor.
Ama görüyorum ki kurtarmak için de çok fazla bir şey
yaptığımız yok.
Sanki birileri gelip “tamam, fabrikanız kapanmayacak,
her şey şakaydı” diyecek sanıyoruz.
Yine kampanya süresince yüzlerce işçi çalışacak, yine
çiftçilerimiz pancarlarını ekecek, yine küspe traktörlerini,
72
şeker-iş dergisi • eylül 2012
pancar taşıyan kamyonları fabrikamızın giriş kapısında göreceğiz sanıyoruz…
Oysa ekonomimizin can damarlarından biri yok oluyor…
Tıpkı otoyol geçtiğinde tesislerimizin durumunu düşünmediğimiz gibi bu da umurumuzda bile değil.
Ne kaldı ki elimizde YÖRSAN’dan, Dinlenme Tesislerinden, Şeker Fabrikasından başka?
YÖRSAN’ı küstürdük, dinlenme tesislerimizi umursamadık, Şeker Fabrikamızı kapattık.
Sırada ne var?
Nerede çalışacak çocuklarımız?
Nerede kaldı emanete sahip çıkmak?
Bu umursamazlığımız nereye kadar?
“Şeker pancarı” hem ülkemiz, hem de Susurluk için
“stratejik” öneme sahip tarımsal bir ürün.
Yarattığı istihdamı bir düşünün.
Yüzlerce ailenin, binlerce çiftçinin ekmek kapısı…
Aynı zamanda “hayvancılık” ve “tarım” sektörlerinin
gelişmesini de sağlıyor.
Pancar melası, hayvan yemi olarak kullanılarak hayvancılığın gelişmesine etki ediyor.
Münavebeli tarım, yani aynı arazi parçası üzerinde belirli
bitkilerin, belirli sıraya göre arka arkaya yetiştirilmesi yoluyla
çevrede yetişen diğer ürünlerin verimleri artırılıyor.
Her yönüyle Şeker Fabrikamız, ilçemize ekonomik anlamda ve toplumsal anlamda bir katma değer sağlıyor.
Ama geçtiğimiz sene çalışmadı Şeker Fabrikamız…
Bacası tütmedi…
Çiftçiler, traktörleriyle pancar kapısında beklemedi…
İşçiler, sabah evlerinden çıktıklarında Esentepe’ye değil,
Konya’ya, Van’a, Burdur’a, Eskişehir’e doğru yola çıktılar…
Fırıncılar, her gün sattığı ekmeklerden…
Marketler, her gün sattığı ürünlerden…
Kahveciler, her gün sattığı çaylardan, hep bir eksik sattılar.
Çocuklar her akşam yaptıkları gibi babaları işten geldiğinde koşup sarılmak yerine, telefonlara sarıldılar…
Geçtiğimiz sene çalışmadı Şeker Fabrikamız, etkisini bu
kasabada yaşayan herkes hissetti…
Ve ne yazık ki, fabrikamızın bacası bu sene de tütmeyecek…
Bu fabrikanın çalışabilmesi için esnafından köylüsüne,
çiftçisinden memuruna, iktidarından muhalefetine kadar
herkes “tek yürek” olmalı…
Çünkü bu fabrika, Susurluk ekonomisinin can damarı…
Geçmiş geçmişte kaldı.
Geriye bakıp üzülmenin bir anlamı yok artık.
Bizler fabrikamızı kurtarmanın mücadelesini verelim.
Çabalayalım…
Koşturalım…
Terleyelim...
Biz elimizden geleni yapalım, varsın o zaman yine kapansın.
Ama biz Susurluklular olarak, hep birlikte fabrikamız
için “mücadele ettik” diyebilelim.
“El birliğiyle çalıştık” diyebilelim.
“Bir araya geldik, uğraştık” diyebilelim.
Bugün bu mücadeleyi vermezsek, yarın kimsenin ağlamaya hakkı olamaz…
Başlıktaki sözler Türkiye’nin 1930’lardaki ilk planlı
kalkınma hamlesinin mimarı İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey’indir. Tümce şöyle biter: “… Türklerin değil,
ecnebilerin elindeydi.”
Şeker ve şeker pancarı üretimi, Türkiye’de “sanayi
ve ticaret”in “ecnebiler”in elinde olmaması gerektiğine inanan o “milli iktisat” ve “devletçilik” döneminin
ürünüdür. Üstelik, şeker üretimi, kuruluşundan bu yana,
hem sınai ve tarımsal açıdan, hem de siyasi bir ürün olarak varlığını korumuş tek alandır.
“KİT, KİT” dediğin…
24 Ocak 1980 kararlarından başlayarak iktisadi açıdan
neredeyse “tu kaka” ilan edilen ve sabah akşam kötülenen
KİT’ler, yani “kamu iktisadi teşebbüsleri”, yalnızca devletin, yani kamunun ekonomik faaliyet alanları değildir.
Evet, Genç Cumhuriyet’in sermaye birikimi sürecinde
lokomotif görevini üstlenen sektörlerin başında gelenlerden biri şeker fabrikalarıdır ve katkıları büyüktür; ama,
yalnızca sanayi ve ekonomiye mi katkı sağlamışlardır?
İster şeker fabrikaları olsun, ister Sümerbank, ister
Etibank, ister Karabük Demir Çelik ya da SEKA ya da
diğerlerinden herhangi biri, bu KİT’ler yalnız sanayide
değil, kültürel ve toplumsal yaşamda da bir “okul” olmuşlardır. Kuruldukları yörelerin yalnız ekonomik gelişmesine değil, toplumsal gelişmesine de en az sanayi
kadar önemli katkılar sağlamışlardır.
KİT demek, okul demektir; KİT demek, sosyal tesis
demektir; KİT demek, sinema demektir; KİT demek, tiyatro demektir; KİT demek, spor demektir; kısaca KİT
demek, yaşam demektir. Şeker fabrikaları gibi diğer tüm
KİT’ler de, bir toplumsal dönüşümün öncüleridir.
“Özelleştirme, özelleştirme” dediğin…
Ulusal ekonominin inşaası ve bağımsız bir ekonomi için vazgeçilmez olan KİT’ler, Özal’dan başlatılırsa
son otuz yıldır, Özelleştirme Kanunu’ndan başlatılırsa
yaklaşık yirmi yıldır hızla tasfiye edilmektedir. Bu uzun
dönem, siyasi ve ekonomik açıdan dünya ekonomisine
boyun eğmiş sağ-orta-sol hükümetlerin, Cumhuriyet’in
kuruluş dönemindeki politikalarının tam tersine politikalar izlediği bir dönemdir.
Küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan neo-liberal
ekonomi programlarının “tek yön” olarak gösterdiği
“yapısal uyum” altında, KİT’lerin -aralarında yerlileri
olsa da çoğunlukla- yabancı sermayeye pazarlanma yöntemi “özelleştirme”dir.
“Şeker, şeker” dediğin
2002’de, Kemal Derviş’in, Türkiye’nin IMF’nın soktuğu ekonomik krizden, yine IMF’nın yazdığı reçete çerçevesinde kurtuluşu için “tek çıkış” olarak gösterdiği “15
günde 15 yasa”dan biri de “şeker”di. Bu reçete, Türkiye’de
şeker pancarı yerine “mısır nişastası”nın pazardaki payının artırılmasını, bunun için “bağımsız” (!) bir üst kurul
kurulmasını, şeker pancarı ekiminin azaltılmasını ve şeker
fabrikalarının özelleştirilmesini öngörüyordu.
Bu planın onuncu yılında, Cargill gibi bir Amerikan
şirketinin bir tarım arazisi üzerinde yasaya aykırı olarak
fabrika kurması, bunun iptali üzerine yargı kararını uygulamamak için yasa çıkarılması gibi şeyler “becerildi”
ise de, hâlâ asıl amaca ulaşılamadı.
Bu nedenle bu zamana kadar bu alanda mücadele
eden başta Şeker-İş olmak üzere tüm emeği geçenleri
kutlamak bir gönül borcudur. Şeker pancarı üreticileri
bu mücadeleye daha aktif olarak katılmalıdır.
“Cumhuriyet” dediğin…
1930’ların İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey neyi yıkacaklarını açıklarken, Osmanlı’daki o sömürgeleştirilmiş ekonomiyi tarifi ediyordu:
Mehmet S. KESİMOĞLU
CHP Kırklareli Milletvekili
“Bu memlekette bir vakitler şimendiferler, bankalar,
tica­ret, sanayi, milli şirketlerin hisse senetleri, hatta en
iyi tarlalar ve şehirler dahilindeki en iyi emlâk, Türklerin değil ecnebilerin elinde idi. (…) Milli iktisattan
bahsetmek bir vakitler bir kabahat, bir vakitler de bir
muammadan bahsetmek gibi bir şeydi.”
Cumhuriyet’i kuranların o müthiş deneyiminden
yaklaşık seksen yıl sonra, yine “milli iktisat”ı bir kabahat olarak görenler, hâlâ “liberal ekonomi”yi savunanlar
ve bunun için şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gerektiğini savunanlar var. Bunlara karşı çok söz söylenebilir,
ama biz sözü, Cumhuriyet’in en önemli isimlerinden
biri olan, İktisat Vekilliği de yapan ama asıl Medeni
Kanun’la ve onun klasikleşmiş “Gerekçesi”ni yazmakla
tanınan Mahmut Esat Bozkurt’a bırakalım:
“Bir gün gelecek, işe payını vermeyen ekonomsal liberal devletler, hani şu ekonomsal liberalliğiyle gurur
duyan siyasal kurumlar, müzelerde işkence aletleri sırasına konacaklardır. Yarının insanları, bunları tıpkı bir
balta, bir satır, engizisyonun kol bacak kıran bir tekerleği, göz çıkaran bir çivisi gibi seyredeceklerdir.”
www.sekeris.org.tr
73
Şeker Özel
“Bu Memlekette Bir Vakitler
Şimendiferler, Bankalar, Ticaret, Sanayi…”
Şeker Özel
Nişasta Bazlı Şeker Gerçeği
(İnsan Sağlığı İle Oynanıyor)
Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ), mısırdan elde edilen şekerdir.
Bu şekerin büyük bir oranı vücutta fruktoza dönüşür. Fruktoz insülin direncini tetikleyerek aşırı şişmanlığa yol açabildiği gibi kandaki trigliserid değerlerini artırabilmektedir.
İlgililerin tespitlerine ve bildirilerine göre, fruktozun aşırı kullanımı sonucu aşağıda vurgulayacağım olumsuz etkilerini saptayan Avrupa ülkelerinde ciddi kotalar uygulanarak
nişasta bazlı şekerin kullanımı yüzde 1’le sınırlandırıldığı
halde, ülkemizde bu kullanım oranının yüzde 10 dan yüzde
15 ‘e çıkartılması oldukça düşündürücüdür.
Şeker, organizma için önemli bir eleman olup, şeker
kamışı,şeker pancarı ve mısırdan elde edilir.
Mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker, büyük oranda
fruktoz içermesi nedeni ile tokluk hissini önleyerek obezite
ve obezitenin sebep olduğu bir çok kronik hastalığın tetikleyicisi olması açısından özellikle yetişme çağındaki çocuklar ve genç nesiller için tehlike arz etmektedir. (pankreas
kanseri, karaciğer yetmezliği, kalp hastalıkları gibi) Mısırdan
H. Yalçın KÖKSAL
Uzman Veteriner Hekim Veteriner Hekimler Derneği Genel Sekreteri
elde edilen nişasta bazlı şeker türü mısır şurubu olarak da
biliniyor. Mısır şurubu, mısır nişastasının kimyasal işlemden
geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor.
Mısır şurubu, günlük yaşamımızda hiç de küçümsemeyecek oranda tüketilmekte olan, gazoz ve kola gurubu içeceklerin yanı sıra, ketçap, bisküvi, krema, meşrubat, şekerleme,
hazır meyve suyu, çikolata, gofret, hazır puding, kek, hazır
çorba gibi pek çok gıdanın üretiminde pervasızca kullanılmaktadır. Dikkat edilirse adı geçen bu ürünlerin önemli bir
bölümü özellikle çocuklarımız için son derce cazip ürünlerdir. Nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla
ton başına 250-300 dolar daha ucuz olması, ilgili sektör tarafından kullanımını özendirmektedir.
Sanayi tesislerindeki yüzde 15 kullanım oranının, merdiven altı üretim olarak adlandırılan ve kayıt ve kontrol dışı
74
şeker-iş dergisi • eylül 2012
üretim yapılan mekanlarda bu oranın çok daha üst seviyelerde olacağını bilmek için ulema olmaya gerek yoktur.
Fruktozun çok düşük yüzdelerde kullanılması gerekirken,
özellikle son haftalarda çeşitli yazılı ve görsel medyada boy gösteren kişilerin, fruktozu aklamaya çalışmaları son derece tüyler
ürperticidir. Oysa konunun gerçek sahibi olan ve halk sağlığını
her şeyin önünde gözetme erdemine sahip olan bilim adamlarımız, fruktozun bazılarının dediği gibi masum bir şeker cinsi
olmadığını, insülin direncini tetikleyerek şeker hastalığına yol
açtığını dile getirerek halkı uyarmak için çırpınmaktadırlar.
Burada isimlerini açıklamadığım, ancak konuya ilgi duyan tüm
duyarlı insanlarımızın bildiği, sayıları 5-6 civarında olan tesislerin toplamda yaklaşık 1 milyon tona varan kapasiteleri ile yaptıkları üretim tehlikenin hangi boyutlarda olduğunun önemli
bir kanıtıdır. Bu arada Cola üreticilerinin de ton başına 250 –
300 dolar daha ucuz olan Nişasta Bazlı Şekeri tercih ettiklerini
vurgulamaya gerek var mı bilmiyorum. Mısır şurubunun, şeker
pancarından elde edilen şekerden daha tatlı olması, yukarıda
belirttiğim gibi daha ucuz olması, doğal olarak gıda üreticileri
için kârlılık anlamında cazip olmakta ve tercih sebebi olmaktadır. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunur. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay
şekeri) yarı yarıya fruktoz ve glikoz içerir. Sakkaroz: 100 birim,
glikoz 74 birim, fruktoz 173 birim tatlılığa sahiptir.
Yıllık şeker tüketimimiz 2 milyon ton kabul edilmektedir.
Mevcut şeker fabrikalarımızın tam kapasite ile çalıştırılması
halinde yaklaşık 3 milyon ton şeker üretebilecek kapasitede
olduğu çeşitli kaynaklar tarafından ifade edilmektedir. Yani
programlı bir üretim ile nerede ise 1 milyon ton tüketim fazlası ve ihracata dönük şeker üretebilecek bir potansiyel gücümüz varken, şeker pancarı üretiminin kotalara bağlanarak
şeker üretiminin ithal mısıra indirgenmesi( Özellikle ithal
edilen mısırlardaki GDO riski de göz önüne alındığında) halk
sağlığını tehlikeye düşürmesinin yanı sıra ekonomik ve sosyal
olarak şeker pancarı yetiştiriciliği gibi çok önemli bir istihdam
kaynağından ülkemizi mahrum bıraktığını da çok iyi algılamak gerekir. Bu kaynak incelendiğinde aile tarımı olan şeker
pancarı yetiştiriciliğinde yaklaşık olarak (tüm aile bireyleri ile)
2 milyon insanımızın geçimlerini sağlayacaklarını ayrıca tam
kapasite ile çalışan şeker fabrikalarında da 25- 30 bin işçinin
istihdam edileceğini de göz önünde tutmak gerekir. Ayrıca şeker pancarı hayvan beslenmesinde de ucuz bir yem kaynağıdır.
Şu anda ülke insanlarımız, sağlık yönünden bir yandan
GDO bir yandan da NBŞ tehdidi altındadır. Hem sağlığımız ve hem de ülke ekonomimizi çıkmaza sürükleyen bu
politikalara karşı uyanık ve duyarlı olmak zorundayız. Netice olarak, tüketicileri bilinçlendirerek halk sağlığı üzerinde
oynanan oyunlara son vermek gerekmektedir. İnsanlarımız
ne tükettiğini bilmek hakkına sahiptir. Tüketeceğimiz ürünlerin etiketlerindeki göz boyayıcı, tüketiciyi yanıltıcı ifadeleri
çok sıkı takip edip, kamuoyunu bu konuda aydınlatmak ve
yetkilileri sıkı kontrole mecbur etmek zorundayız.
Zira geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız ve gençlerimizin sağlıklı beslenmelerini çıkar çevrelerinin gönlüne
bırakarak sağlıklı nesiller yaratamayız.
Ülkemizde 500 bin çiftçi ve aileleriyle birlikte yaklaşık
olarak 3 milyon insan geçimini şeker pancarı tarımından
sağlamaktadır.Şeker pancarı ;ekimiden başlayarak üretiminin bütün evrelerinde bir çok sektörle iç içedir.Pazara sunulurken çapa,söküm,nakliye gibi bir çok konu ve sektörle bütünlük teşkil etmektedir.Şeker pancarı üretimi büyük ölçüde
insan emeğine dayalıdır.Konusu geçen sektörlerde hesaba
katılırsa ürünün üretiminden sağlanan istihdam 10 milyon
kişinin üzerindedir.Altarnatif tarım ürünleri olan ayçiçeğine
göre 5,buğdaya göre 20 kat daha fazla istihdam oluşturmaktadır.Şeker pancarı çiftçiyi tarlaya ve köye bağlar,ailenin tüm
fertlerine çalışma ve istihdam imkanı sağlar.Yan ürünlerinin
tamamı değerlendirilen bir bitki olmasıyla bir çok sektörde
dolaylı olarak katma değeri arttırıcı önemli bir rol oynamaktadır.Tarımın sanayiye entegre olmasını sağlamış vegıda sanayinin temel taşını oluşturmuştur.
Şeker,altarnatif ürünlere göre dış Pazar yönünden de
üstünlük sağlamaktadır. Ülkemizde şeker fiyatları pancardan şeker üreten ülkelerdekifiyat seviyelerinin üzerine
çıkmamaktadır. Sonuçlar, Türkiye’nin,çoğunluğunun AB
ülkelerininoluşturduğu pancar şekeri üreten ülkeler arasında, fiyatlar bakımından orta sıralarda yer aldığını göstermektedir. Yani ürettiğimiz şeker pancarı pahalı olmadığı
gibi ihracıyla ülke kalkınmasına fazlasıyla katkı sağlayabilecek bir üründür.
Şeker fabrikalarımız Türk ekonomisine 3 milyar doların
üstünde değer katmaktadır.Gayri Safi Milli Hasıla’ya etkileri
büyüktür. Özetle Türkiye’nin şeker pancarı üretiminde fazlasıyla ihtiyacı vardır.Fakat Türkiye pancar sektörünü desteklemeyen ve hatta kamudan alınıp özelleştirmesi için çaba
sarf eden tek ülkedir. Ülkemizin coğrafyası sebebiyle şeker
pancarının üretimi konusunda bu kadar verimli olması, istihdama yararları ve ürünün ülke ekonomisine katkıları göz
önünde bulundurulduğunda çok sayıda şeker fabrikamızın
özelleştirilme çabalarını anlamak mümkün değildir.Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan özelleştirme politikalarıyla şeker sektörünün kamudan çıkarılması kabul edilemez.
Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan’ın bundan birkaç ay
önce çiftçilere yönelik ‘’Pancar ekmek kadar değil,başka birşey de eke bilirler’’sözleriyle hükümetin şeker pancarı sektörünü bunca katkılarına rağmen tümüyle gözden çıkardığını
göstermektedir.
Şeker pancarı sektörüne zarar veren tek konu özelleştirilme aşamasında değildir. Hükümetin uyguladığı kota
uygulamaları da başka bir unsurdur. Üretim aşamasında
sıcaklık,haşerelenme v.s gibi ürün miktarını etkileyen faktörler bulunmaktadır. Sonuç olarak, üretici ektiği şeker
pancarından ne kadar ürün elde edeceğini bilemez fakat
kota fazlası ya da eksiği için ceza ödemektedir. Bu, haksız
ve üreticiyi teşvik etmekten çok uzakta bir uygulamadadır.
ABD başta olmak üzere, şeker pancarı üretimi bir çok ülkede devlet tarafından desteklenen ürünlerin başında yer
almaktadır.Üretimi için teşvik verilmektedir.Hükümetimiz ise özelleştirmelerle birlikte,bu sektörü yok etme tehlikesiye bırakma konusunda kararlıdır.
Birçok il ve ilçede bulunan ve yöre halkının geçimini
sağladığı şeker fabrikalarından birisi de, 1989 yılında kurulan Çarşamba Şeker Fabrikasıdır. İlimiz ekonomisi ve
istihdamına katkıları göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Fabrikamız da diğer şeker fabrikaları gibi özelleştirilme
aşamasındadır. Bu durum binlerce yöre insanını mağduredecek ve Çarşamba’nın ekmeği elinden alınmış olacaktır.
Bununla birlikte Çarşamba da istihdam alanı yaratılmaya
çalışılırken, var olan istihdam alanı da satılacaktır. Bütün
bunlar fabrikamızın bugüne kadar hiç zarar etmemesine
rağmen yapılmaktadır.
Özelleştirmeler gerçekleştiğinde ilçemizde istihdam
Ahmet İhsan KALKAVAN
CHP Samsun Milletvekili
azalacak ve en önemli konulardan birisi de göç başlayacaktır. Göçle beraber ekonomik, sosyal ve kültürel faturaların
yükünü ülke olarak hissedeceğimiz aşîkardır. Bilinçsiz
özelleştirme politikaları;ülkemiz ekonomisi için önemli
bir sektör olan şeker pancarı şektörünü bitirecektir ve çiftçimizin tarım alanındaki rolünü azaltacaktır.
Samsun olarak biz, Çarşamba Şeker Fabrikamızın özelleştirilmesine engel olmak istiyoruz. Bu da; sivil toplum
örgütleri, sendikalar ve siyasi kuruluşlarımızla ortak hareketle sağlanabilecek bir durumdur. Hükümetten; üreticinin
sorunlarını ve çözüm yollarını belirlemesini bekliyoruz.
Hükümetin özelleştirme politikalarına ve sektörel uygulamalarına bir dur demek istiyoruz. Bunun için de tüm hemşerilerimle savaşımızı vereceğiz.
www.sekeris.org.tr
75
Şeker Özel
Benim Bakışımdan …
Şeker Özel
Artık Çaylarımızın Tadı Kaçtı…
Şeker insanlık tarihi kadar eski temel bir gıda maddesidir.Türkiye’de şeker pancarından üretilen şerker başka
ülkelerde şeker kamışı gibi farklı ürünlerdende üretiliyor.
Ancak Türkiye’nin iklim şartları toprak-su yapısı şeker
kamışı üretmine uygun değildir. Ama, Türkiye topraklarının çok büyük bir bölümü şeker pancarının ekimine
müsaittir.Şeker pancarı aynı zamanda önemli bir enerji
kaynağıdır.Bir bakıma şeker pancarı petrolle eşdeğer bir
üründür.Türkiye’nin tükettiği benzini şeker pancarından
üretmek mümkün. Bunun için sağlam ve kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç var. Şeker pancarının teşvik edilmesi için ise bu ürünün ana girdi maddesi olan, maliyeti
arttırıcı unsur lan gübre fiyatlarının düşürülmesi veya en
azından 18 olarak uygulanan KDV oranlarının makul bir
seviyeye çekilmesi gerekiyor.
Cemalattin ŞİMŞEK
Samsun MHP Milletvekili
Pancar tarımının Türkiye ekonomisine bir çok katkısı
vardır. Bunlar İstihdam, İç Göçün engellenmesi, Tarıma,
Hayvancılık,Yan Sektörler, Gıda Sektörü, Nakliye Sektörü, İlaç Sektörü, Biyoyakıt ve Çevreye olan katkılarıdır.
Çarşamba Şeker Fabrikası 1989 yılında açılmış güzide
fabrikalarımzdan biridir. Ama maalasef özelleştirme ile
Samsunumuzun kamuya ait kalan tek fabrikasıda’da kapanmayla karşı karşıya bırakılmıştır. Pancarımız uygulanan yanlış politikalarla ve kotalarla yok edilmiştir.İktidar,
76
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Pancarımızın yok olma sebeplerini araştırarak önlem almak yerine sat kurtul politikası ile Çarşambamızı mağdur
etmiştir. Kamu sektöründe meydana gelen zararların neden kaynaklandığının araştırılması gerekmektedir. Özelleştirme eliyle zararların önlenmesi için ne gibi tedbirler
aınabilir. Hükümetin özel sektörün bunu yapacağına
ilişkin güvencesi ne olduğunu anlamamaktayız. Özelleştirmelerin sorunları nasıl ortadan kaldıracağı bizleri ikna
edici deliller ortayaa konmamaktadır.Madem özelleştirerek bazı tedbirler alınabiliyorsa kamu sektörünün bu
tedbirleri alamamış olması ve devletin denetleme mekanizmalarının harekete geçirilmemesi insanların kafasında
soru işareti olarak kalmasına sebep olmaktadır.
Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi halinde, daha
önce Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinde yaşandığı
gibi birçoğunun kapatılacağı açıktır. Bu durumda 500 binin üstünde pancar çiftçisi pancar tarımından dışlanacak,
13 binden fazla şeker fabrikası çalışanı işsiz kalacak, aileleri
ile birlikte düşünüldüğünde bundan doğrudan etkilenenlerin sayısı 3 milyona ulaşacaktır. Yan sektörler göz önüne
alındığında ise yaklaşık 6 milyon kişi şeker sektöründeki
gelişmeden olumsuz etkilenecektir. İşsizliğin dahada büyümesine neden olacak bu durum ; büyük şehirlerin varoşlarına olan göçü arttıracak, terör olayalarını tırmandıracak
ve ülkemizin güvenlik sorunları önüne geçilmez bir hal
alacaktır. Fabrikaların kapanması halinde Türkiye , şeker
ve şekerin yan ürünleri olan melas, küspe,yem,alkol gibi
ürünlerde de dışa bağımlı hale gelecektir. Daha ucuza şekr
üretildiği gerekçesi ile nişasta bazlı şekere tanınan ayrıcalıklar sürdürülecek ve sanayi şekeri tümüyle mısırdan elde
edilen nişasta bazlı şekerlere dayandırılacaktır.Olası sağlık sorunlarının yanı sıra, NBŞ sanayi piyasasının yüzde
75’ine çok uluslu şirketler egemendir, dolayısıyla üretilen
katma değerde bunlara transfer edilecektir.
Şeker sanayi özelleştirmelerinin aklı selimle bir daha
düşünülüp hiçbir mağduriyete mahal vermeden çiftçimiz
in,işçimizin,milletimizin menfaatleri doğrultusunda tekrar ele alınması lazımdır.
Kaçak şeker sorunun çözümü, fabrikaların modernizasyonu, düşen hammadde fiyatları, yıldan yıla azalan
kotalar, her yıl düzenli artırılan nişasta bazlı şeker kotaları
şeker sektörünün yok olmaması için dikkat edilecek en
önemli ayrıntılardır.
Sonuç olarak, işçiyi, çiftçiyi pancar sektöründen ekmek
yiyen milyonları aldatanların hepimiz daima karşısında olacağız ve bu yanlışlarından dönmeleri için çaba sarf edeceğiz.
Özelleştirme ihalesinin defalarca yargı kararı ile satışı
durdurulduktan sonra, aynı şartname ile ihale yapılıp Danıştay 13. Dairesinin Şeker-İş’in açmış olduğu davayı 5-0
gibi reddetmesini anlamak kolay değildir. Hangi şartlar
değiştide yargı böyle bir karara imza atmıştır
Bugün gelinen noktanın öncesinin araştırılması gerekmektedir.4-5 yıl öncesi ne kadar 300 bin ton pancar
işleyen Çarşamba Şeker Fabrikası, yöre çifcisine ne olduda şimdi bu üründen vaz geçti. Bulunduğu bölge halkına ,çiftçisine ,hayvan üreticisine, Nakliyatçı esnafına çok
daha büyük bir çevreye katkı sağlayan Şeker Fabrikası neden yaşatılması değilse, kapatılması noktasına gelmiştir.
Bankalar Kurulu Kararı ile NBŞ, oranının yüzde 10
dan her yıl yüzde50 artırılarak ülkemiz yapay tatlandırıcı cennetine çevrilmiştir. Oysaki sadece Avrupa ,amrika
devletinin kozmetik ve ilac sayide kullandıkları oranın
yüzde1,5 geçmediği halde bu oranın ülkemizde derhal sınırlandırılması ve hatta yasaklanması gerekmektedir.
İnsan sağlığı, çocuk gelişimini yapılan deneyler ile
olumsuz etkileyen yapay tatlandırıcıların önüne geçilmesi Doğu fabrikaları gibi katma değer ve istihdam sağlayan Çarşamba, Kastamonu gibi fabrikalarımızın da
yaşatılması gerekmektedir. Samsun’un ilçelerinde tarım
ve hayvancılığı nasıl kalkındırabiliriz? diye ilçede sivil
toplum örğütleri ile toplantılar yapacaksın ama tarıma
dayalı olan çok büyük sanayi kuruluşu olan Şeker Fabrikalarını Özelleştirme sonucu kapatılma ile karşı karşıya getireceksin? Bu mantığı anlamak mümkün degildir.
Buda gösteriyor ki; yapılan toplantı sadece kamu oyunu
yanıltmak amaçlıdır
Özellikle yıllarda yüzde 14 alt sınır olarak alınan pancar çifcisine ödenen paranın gene aynı seviyede tutulup
Bafra ,Çarşamba,Kavak ve Ladik çifçisini pancara yönelmesi saglanmalıdır.
Görülüyor ki; her yıl çarşambada oldugu gibi Kastamonu, Turhal, Malatya, Elazığ, Susurluk, Alpullu, Kars
ve daha birkaç fabrikanın pancar ekimi düşmektedir.Bu
da o yöre fabrikalarının kapanma ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Hiç zaman kaybetmeden NBŞ nin
önüne geçilmeli; Tarıma dayalı Şeker Fabrikasını verimli
çalışması için ne gerekirse bunun adımının bir an önce
atılması gerekmektedir.
Haluk KOÇ
CHP Samsun Milletvekili
www.sekeris.org.tr
77
Şeker Özel
Fabrikalar Neden Kapanma Aşamasına
Geldi Bunun Araştırılması Gerekir
Şeker Özel
“Sivil Toplum Kuruluşlarına
Büyük Görevler Düşmektedir”
Mehmet İNCE
Suluova Ayrancı Grup Köylere İçme Suları Birlik Başkanı
78
şeker-iş dergisi • eylül 2012
“Suluova Orta Karadeniz’in iç bölgesinde yer alan geçiminin büyük bir bölümünün tarıma dayalı olan ve bunun yanında hayvancılık küçük ve büyük tarım işletmeleri
organize besi ve organize sanayi ile bölgemizin en büyük
sanayisi konumunda olan şeker fabrikamız 1954 yılında
faaliyete geçmiş olup yöremize istihdam tarıma ve tarımla
uğraşan köylerimize öğretici ve eğitici bir kurum olmuştur. Kuruluşundan bu yana halkımıza sağladığı iş imkanı,
çiftçilerimizin bin bir zahmetle üretmekte olduğu şeker
pancarlarının şeker haline dönüştürülüp pazara sunulması ve posasının da yine hayvan yemi olarak kullanılan
yaş ve kuru küspe elde edilerek farklı bir Pazar imkanıyla maddi kaynağa dönüştürülmesi halkımızın geçiminde
büyük bir fırsattır. Bölgemizde tarım ve hayvancılıktaki
gelişmeler şeker fabrikamızın katkılarıyla sağlanmıştır.
Bu nedenledir ki köylünün vazgeçilmez durumda olan
şeker pancarı ve yörenin can damarı olan şeker fabrikası yöreye sağladığı katma değer ile bölge ekonomisinin lokomotifi olmuştur. İlçemizde var olan su kaynaklarından en temiz
ve kaliteli bir şekilde 27 köye ve 1500’ e yakın aboneye hizmet götürmeye çalışan Suluova Ayrancı Grup köyleri içme
suları birlik başkanlığı olarak abonelerimizin hizmet karşılığı ödemelerde bulunmaktadır. Şeker fabrikamızın avans sisteminden yararlanmaları bizimde hizmetimizi aksatmadan
yerine getirmemize yardımcı olmaktadır. Yapmış olduğum
birçok projede ve hizmette desteklerini esirgemeyen Amasya Şeker Fabrikası A.Ş. ye teşekkürlerimizi sunuyorum.
Ülkemiz açısından baktığımızda şeker pancarı ve şeker
üretimi köyden tabana yayılmış sermayenin tek kelimeyle
başarılı örneği, planlı üretimin uygulayıcısı olarak bilinmesi
gerekmektedir yukarda bahsedilen konuların Amasya Şeker Fabrikasının bölgedeki önemini ve varlığını sürdürebilmesinin gerekli olduğunun kanıtıdır Amasya Şeker Fabrikası kurulduğu yıldan bu yana özellikle son yıllarda ülkedeki en büyük 500 sanayi kuruluşlarının arasında yer alan bir
kuruluştur yaşaması ve yaşatılması için çiftçilerimize yani
bizlere temsil ettiğimiz sivil toplum kuruluşlarına büyük
görevler düşmektedir. İlçemiz halkının ve çevre il ve ilçelerin bu değerimize sahip çıkılmasını temenni ediyorum.”
Şeker Özel
“Damarımızı Kesmeyin”
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istemiyoruz.
Özelleştirme sonrasında fabrika kapanma aşamasına gelecek, geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu
ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran bölge esnafı sıkıntıya düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Ülkemiz ekonomisine
küçümsenmeyecek boyutlarda yerli katma değer sağlayan,
doğal şeker üretimi ile sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde
büyük katkıları olan şeker sanayi sektörünün, yeniden yapılanma sonucunda rekabet üstünlüğü ile bölge ve dünya ekonomisinde hak ettiği yeri bulması elbette ki büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu bağlamda özelleştirilmesi düşünülen
Bor Şeker Fabrikası sadece 2011 yılı verilerine bakıldığında
il ekonomisine olan katkısının 164 milyon liradır. 500 kişiyi
doğrudan istihdam ettiği,4 il 8 ilçe de 3500–4000 çiftçi ile
yapılan pancar üretiminin tamamının kullanıldığı çiftçisinden esnafına yan sektörde çalışanlarına kadar doğrudan ve
dolaylı şekilde aileleri birlikte yaklaşık 10–12 bin kişiyi etkilediği görülmektedir. Bu nedenle de Bor Şeker Fabrikası’nın
özelleştirilmemesi gerekmektedir. Zira özelleştiği takdirde
bu fabrika kısa bir zaman sonra kapanma aşamasına gelecektir. Yöremizde Şeker fabrikasından başka tarıma dayalı
bir sanayi kuruluşu bulunmamaktadır ve bölgeye katma değer sağlayan önemli bir tarımsal kuruluştur Özelleştirilmesi
sonucu esnafımız bundan çok büyük zararlar görecektir.
Geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu
ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya
düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Sonuçta mevcut ülke şeker
sanayi çökecek, stratejik önemi olan pancar üretimi bitecek,
gümrük duvarları koruyucu olmayacak ve sonuçta da Türk
şeker sanayi çökecek ve Türkiye pancar şekeri üretiminde
stratejik önemini yitirecek ve dev uluslar arası şirketlerin pazarı olacaktır. Bu nedenle böylesine öneme sahip Bor Şeker
Fabrikası’nın özelleştirilmemesi gerekmektedir. Şeker sanayinin yeniden yapılandırılarak, içinde Devletin, pancar ekicilerinin, bölge esnaf odalarının, ziraat odalarının, işçisinin,
ticaret sanayi odalarının içinde bulunacağı bir yapıya dönüştürülerek üretimin devamı sağlanmalıdır. Esnaf odaları
olarak inanıyoruz ki bu yapı ile şeker fabrikaları ülke ekonomisine çok daha büyük katma değerler verecektir. Böylelikle
dünyada’ da Türkiye pancar tarımı ve şeker üretimi yıldız
ülke konumuna gelecektir.
Fahri EKER
Niğde Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı
www.sekeris.org.tr
79
Şeker Özel
“Kotolarla Türk Tarımına
Balta Vuruldu”
“Temelleri 1953 yılında Rahmetli Cumhurbaşkanı
Celal Bayar tarafından atılan Amasya Şeker Fabrikası, bir
fabrikanın bölgeye neler verebileceğinin en büyük örneklerinden birisidir. Boş bir ova ve batanlıktan ibaret olan
Suluca’da, 1954 yılında Şeker Fabrikasının açılmasının
ardından hızla nüfusu artmaya ve gelişmeye başlamıştır.
Suluova isminin kazınılmasında ki en büyük pay hiç şüphesiz ki Amasya Şeker Fabrikasınındır.
Sadece küçük bir nahiye olan Suluova, Şeker Fabrikasının açılmasının ardından hızlı bir gelişme ve büyüme sergilemiştir. Büyük bir ekonomik kaynak oluşturan Amasya
Şeker Fabrikası, sadece bölge halkının değil, birçok şehirden iş imkânı için gelen insanlara ekmek kapısı olmuştur.
Suluova her şehirden insanı bağrına basmış ve ekmek için
bir araya getirmiştir. Amacı şeker olan, fabrika işçisi, tarım işçisi, tarla sahibi, nakliyecisi bir arada Suluova’da bir
ekonomi oluşturmuşlardır. Bu ekonomi 2000’li yılların
başına kadar hızlı bir seyir izlemiş ancak 2002 seçimleri
sonrası gelen hükümetin izledi tarım politikalarıyla Şeker
Fabrikası ve Şeker işçileri ezilmeye başlamıştır.
Avrupa Birliği süreci diye başlanıp ülkede ki insanları
önce iyi bir şeymiş gibi gösterilen kotalarla Türk tarımına
büyük bir balta vurulmuştur. Gelişmiş bir ülke gösteremezsiniz ki bana ülke tarım politikalarına dışarıdan müdahale edilsin. Kotalarla içeride ki üreticinin yıldırılma
Ramis TOPAL
Amasya Milletvekili Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi
80
şeker-iş dergisi • eylül 2012
planı önce fazla üretimi önlemek için olduğu söylenmiştir. Ancak durumun hiç de böyle olmadığı çok geçmeden
anlaşılmıştır. Nişasta bazlı şeker ithal edilmeye, pancardan üretilen şekerin kısılmaya çalışıldığı ortaya çıkmıştır.
Nişasta bazlı şekerin sağlığa ne kadar zararlı olduğu bütün sağlık kurumlarınca tespit edilmiş ve mahkeme kararlarıyla kullanımı kısıtlanmıştır. Ancak burada hükümet
devreye girerek bu oranları arttırmıştır.
Neden Şeker Pancarı diye sorulursa bunların cevabını
vermek aslında çok kolaydır;
• Öncelikle Şeker Pancarı tarımıyla uğraşan yaklaşık
500.000 insan bulunmakta bunu hane halkıyla birlikte
değerlendirirsek yaklaşık 2.500.000 insana tekabül etmektedir. Şeker Fabrikalarında ise yaklaşık 30.000 işçi
çalışmaktadır. Bu istihdam rakamlarına göre ayçiçeği tarımına göre 4,4, buğday tarımına göre de 18 kat fazla istihdam sağlar. Sağladığı yüksek istihdam oranıyla köyden
kente göç büyük ölçüde engeller.
• Şeker Pancarı çiftçisi devlete yük olmadan 200.000
hektara yakın bir alanı kendi alın teriyle tarımsal alana dönüştürmüştür. Devlet bu sayede 350 Milyon $ yakın gelir
elde etmiştir. Şeker Pancarı tarımsal harcamada da diğer
ürünlerden daha ekonomiktir. Ton başına buğdaydan 3,7
kat, ayçiçeğinden 7 kat daha düşüktür. Buna karşın buğdayda 3,3, ayçiçeğinde 2 kat fazla katma değer sağlar.
• Şeker Pancarı sadece şekeriyle değil baş, yaprak,
posa ve melası ucuz hayvan yemi olarak kullanır. Suluova gibi hayvancılığın yoğun olduğu bir yerde bu yem
imkânları, hayvancılığa büyük destek sağlar.
Bu saydıklarımızın yanında birçok yararı olan Şeker
Pancarının yanlış politikalarla bu duruma gelmesinden
gerçekten üzüntü duyuyoruz. Suluova halkıyla özdeşleşen
Amasya Şeker Fabrikası, çiftçisiyle, işçisiyle, nakliyatçısıyla bir bütünün parçalarıdır. Bu bütünü daha büyütmek
ve geliştirmek gerekirken, yanlış politikalarla küçültmeye ve parçalamaya çalışmak büyük bir gaflettir. Nitekim
2000 yıllara kadar hızla gelişen ve nüfusu artan Suluova,
2000’den sonra nüfusu azalmaya başlamıştır. Amasya Şeker Fabrikası, Suluova’nın şah damarıdır. 1950’lerde nahiye olan sulucayı, ,ilçe yapıp göz bebeği haline getiren
Amasya Şeker Fabrikasına hakkı teslim edilmeli ve hak
ettiği eski günlerine geri döndürülmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerimle tüm emekçi arkadaşlarıma, çiftçilerimize, nakliyatçılarımıza, yani bir bütün olan
Amasya Şeker Fabrikasının bünyesinde ki tüm kardeşlerime selam ve saygılarımı sunarım.”
Şeker Özel
“Bölge Halkımızı Fabrikamıza
Sahip Çıkmaya Davet Ediyorum”
“Amasya Seker Fabrikası’nın kurulup üretime geçtiği
zamandan günümüze kadar gelen zaman arasında Suluova
ilçesi ve diğer ilçelere ve Amasya bölgesine ayrıca Samsun,
Tokat, Çorum il ve ilçelerine her yönüyle katkıda bulunmuş bölgemizdeki ve Suluova esnafımızın ticari hayatını
sürdürebilmesinde en büyük katkısı olan Amasya Şeker
Fabrikası A.Ş ‘nin kuruluşundan sonra çiftçilerimize
esnafımıza besicilerimize açık öğretim imkanları sunarak
bilinçli tarım ve kazanç yollarını gostermesindeki gayretlerini bilen istihtam ve ekonomiye katkılarının önemini
iş kültür alanına sagladığı katkılarını yakınen tanıyan bilen birisi olarak bulundugumuz Suluova ilçesine sagladığı
ekonomik katkılarını biliyor ve takdir ediyorum.
Ben; Amasya Seker Fabrikasın’dan açlışıp emekli olmuş bir işçi evladıyım bizler şeker ekmeğiyle büyüyerek
bugünlere geldik şuanda bulunduğum Suluava Esnaf ve
Sanatkarlar Odası Başkanı olmaktan ve şeker emeklisi çocuğu olmaktan onurduymaktayım ben bir Amasya Şeker
Fabrikası emeklisinin evladı ve Suluova Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı olarak çevremizdeki şeker fabrikalarının özelleşmesine karşıyım. Özelleşecekse de çiftçinin,
bölge esnafının, şeker işçisinin ve kamunun içinde olacağı
bir özelleştirme diliyorum. Çevremizdeki fabrikalar özelleştiğinde Amasya Şeker Fabrikasının yaşam sahalarının
dağılacağını biliyor, yaşanacak kayıpları tahmin ederek
kaygılarımı dile getiriyorum. Tüm bölge halkımızı fabrikamıza sahip çıkmaya davet ediyorum.”
A. Serdar BURTAÇGİRAY
Suluova Esnaf ve Sanatkarları Odası Başkanı
www.sekeris.org.tr
81
Şeker Özel
Şeker Pancarı Yöremizin Vazgeçilmezi
“Bölgemiz İç Anadolu bozkır topraklarında yer alan
bir yöredir. Geçim kaynakları sınırlıdır. Hayvancılık ve bunun yanında küçük tarım işletmeleri Bor Şeker Fabrikası
gibi ve bazı sanayi kuruluşları bulunmaktadır.
Bor ilçesinde bulunan Bor ekonomisi ile büyük katkı
sağlayan Bor Şeker Fabrikası özelleştirme kapsamına alınması sebebiyle tedirginlik hadsafhasına ulaşmıştır. Şeker
pancarı yöremizin vazgeçilmezi olup başka ürünümüz bulunmamaktadır. Pancarımızın kalitesi çok yüksektir.
Bor Şeker Fabrikasına ürün yetiştirmek Bor ve Aksaray
Niğde gibi illeri kapsamaktadır. Niğde çevresinde ise pancar üretimi yapılmaktadır.
Şeker fabrikamız ülke ekonomisine çok şeyler kazandırdığını herkes tarafından biliniyor. Pancar küspesi hayvancılığın temel besin kaynağıdır. Şeker pancarı yaklaşık
6 aylık yetiştirme ve üretime geçme suretiyle uzun dönem
dışarıdan gelenlere dahi iş imkânı sağlıyor.
İlimizin milletvekillerine Muhtarlar Derneği olarak bu
konuda Şeker Fabrikasına sahip çıkılması için görüşmeler
yapıldığını ilçemizin kaderi ile oynanmasını dile getirdik.
Yetiştirme alanlarının geliştirilmesini talep ettik. İlçe
ekonomisine zarar verip alışverişlerin azalacağını belirttik.
Çiftçimizin ayakta kalabilmesi için özelleştirmenin durdurulmasını talep ediyoruz.
Bor Şeker Fabrikası Türkiye’deki Şeker Fabrikaları
içinde en kâr eden kuruluştur.
İlçemizin can damarı şeker pancarıdır. Çok aile geçimini pancar yetiştiriciliği ile sağlamaktadır.
Pancar şeker haline geldiğinde nakliyecilik sektörü de
canlanmaktadır.
Tekrar ediyoruz pancar ekim alanlarını genişletilmesini
istiyor gerekirse halk olarak demokratik hakkımızı kullanarak
Bor ve Aksaray halkını fabrikaya sahip çıkmaya ve ulusal basın
yerel basında kamuya oluşturmaya davet ediyoruz.”
Ali ÖNSAY
Muhtarlar Derneği Başkanı
82
şeker-iş dergisi • eylül 2012
“Bağımsızlık Savaşımızın kazanılmasının ardından,
siyasal alanda kazanılan bağımsızlığın, ekonomik alanda
da sağlanarak kalkınmanın gerçekleşmesi için bilinçli bir
yol izlenmiştir.
Atatürk tam bağımsızlık dediği zaman elbette siyasi,
mali, iktisadi, adli, askeri v.s bağımsızlık vurgusu yapmıştır.
Anadolu ihtilalı karşısında yenilgiye uğrayan emperyalist ülkeler, kin ve öfkelerinin intikamını almak için,
bu kez silah yerine paralarını kullanarak, saldırıda bulunuyorlar. Yayılmacı ülkelerin amaçları, ulus devletleri her
türlü alanda ortadan kaldırarak, dünyanın her yerindeki
ekonomik kaynaklardan sınırsız şekilde yararlanmaktır.
Ulus devletleri yok edip şirket devletlerinin getirilmesi
amaçlanmaktadır.
Atatürk ne demişti?
“Hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle,
yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir.”
Ürünlerimizi dünyanın her yerinde satacağız diye başlatılan sürecin sonunda, bugün tarımımız, sanayimiz çökertilmiştir. Dışa açılma balonu patlamıştır. Ekonomimizi
yabancılara teslim etmek yoksullaşmaktır, köleleşmektedir.
Atatürk ilkeleri bir bütündür. Bunları birbirinden
ayıramazsınız. Devletçilik ilkesini yok saymak büyük bir
yanılgıdır..
Küresel sermaye “devleti küçült” diyor, “sat” diyor satılıyor, küçültülüyor. “Özelleştir” diyor, özelleştiriliyor.
Oysa özelleştirmelerde Türk ulusu kaybediyor. Kazananlar ise hep aynı “Uluslararası büyük sermaye ve onun işbirlikçileri”.
Özelleştirme adı altında Türkiye’nin ekonomik kaleleri satıldı, satılıyor. İçimiz yanıyor.
Şeker-iş sendikasının bir broşürünü inceliyorum.
Biz toprağı, fabrikayız!
Biz vatanız, halkız!
Ve kazanan biz olacağız! Diyor. Kutluyoruz, destekliyoruz.
Atatürk KİT’leri kurarken, halkın ekonomik kalkınmasını düşünmüştü, gelir dağılımını düşünmüştü, sosyal
adaleti düşünmüştü. Ekonomiye yön vermek, dışa bağımlı kalmamak için kurmuştu. 1929 da dünya krizdeyken biz
Duyun-u umumiyenin borçlarını da ödemiştir.
Bizler, Cumhuriyet kazanımlarımıza dokunamazsınız
diyoruz.
Bor Şeker fabrikası da bu değerlerimizden birisidir.
Borda şeker fabrikası halkın umududur. Sosyal, kültürel
birikimdir. Çölün ortasında bir vaha gibidir.
Bu kuruluşları kapatarak NBŞ’leri insanlarımıza dayatmak halkımızın geleceği ile oynamak değil midir?
NBŞ’ler ve kimyasal tatlandırmalar halkın sağlığı ile oynamak değil midir? Halkın daha da fakirleşmesi değil midir?
NBŞ’lere izin vermek arazilerimizde pancarın az ekilmesi değil midir?
Bizler diyoruz ki Cumhuriyet kazanımlarımıza dokunmayın.
Bizler diyoruz ki tarlalarımızın pancar yeşilliğiyle
kaplanmasını istiyoruz.
Bizler sağlıklı yaşayabilmek için pancar şekeri tüketmek istiyoruz.
Bu ülkenin umudu çocuklarımız ve onların geleceğini düşünmek zorundayız.
Şeker Pancarı üreticisini Atatürkçü Düşünce Derneği Bor Şubesi olarak destekliyoruz. Bor Şeker fabrikamıza sahip çıkıyoruz.
Tüm emekçilere binlerce selam…”
Ganime ŞEREN
Atatürkçü Düşünce Derneği Bor Şube Başkanı
www.sekeris.org.tr
83
Şeker Özel
Ulusal Değerlerimiz
Şeker Özel
“Denize Düşen
Yılana Sarılır”
Ali Rıza ÖNAL
Bor Pancar Ekicileri Kooperatifi Denetim Kurulu Üyesi
Ülkemiz 80 li yıllardan önce köylü ve çiftçi ağırlıklı nüfusa sahip di. Dolayısıyla o yıllarda hep söylenirdi. Milli gelirin
yarısından fazlası tarım ve hayvancılıktan elde edilirdi. Zaten
Cumhuriyetin kurucusu büyük Atatürk’te ‘milletin efendisi
hakiki müstahsil olan köylüdür.’ demişti. Zamanla bu yapı hızla
ters düz oldu köyden kente göç başladı nüfus yapısı ve üretim
ilişkileri değişti. Bununla birlikte sosyal ve ekonomik yapıda dışa
bağımlılık oluşup kendi iç dinamiği ile gelişemeyen ekonomimiz teknoloji ithal etmek durumunda kaldı. Bu durum dış borç
yükünü arttırdı dışa bağımlı olarak gelişen ülkemiz emperyalizmin cirit attığı bir arena haline geldi. Ekonomik krizden çıkış
yolu olarak özelleştirme dayatıldı bu uygulama ancak askeri
darbeler ile toplumun dinamik kesimleri susturulup baskı altına alınarak hayata geçirilebilirdi. Tam da öyle oldu. Türk toplumunun tüm değerleri bu kapitalist dayatmalar sonucu alt üst
edildi. Tarım ülkesi olan ülkemiz şekeri, buğdayı, pirinci ve yem
bitkilerini ithal eder hale geldi. Üretim arttırma bahane edilerek
gıdaların genetiği ile oynandı. Ülkemizi yönetenler çok matah
bir şeymiş gibi özelleşmeye sarıldılar. Zengin babaya hayırsız
evladın yaptığı gibi ülkemizin tüm birikimleri çarçur edildi. Bugün itibari ile şeker fabrikaları özelleştiğinden 300 bin aile pancar üretemez hale gelecek buna bağlı olarak zaten dibe vurmuş
olan hayvancılıkta olumsuz olarak etkilenecektir. Özelleştirme
ülkemizde krizden çıkış yolu olmalıydı. Tam aksine dış borç
ikiye katladı işsizlik arttı ülkemizin emekçileri taşeronlaşmaya
mahkûm edildi. Özelleştirme uygulamasını ilk defa ülkemizde
uygulamaya koyan iktidarlar sadece zarar eden kurumlar satılacak demişti. Bu durumu ‘özelleşecek güzelleşecek’ sloganı ile
yutturmuşlardır. Şimdi bakıyoruz hiç bir şey güzelleşmedi. Bu
fabrikaları bu üretim araçlarını bizden öncekiler kolay kurmadılar. Bizden sonrakilere de bu mirasımızı geliştirip büyüterek
bıraka bilmeliydik. Bizler özelleştirmeyi; denize düşenin yılana
sarılarak kurtulmaya çalışmasına benzetiyoruz. Ey! Bizi yönetenler gelin bu sevdadan vazgeçin.
84
şeker-iş dergisi • eylül 2012
“Özelleştirme
Mantığını Anlamıyoruz”
Mevlit Asım KEŞ
Ziraat Odası Başkanı Kadınhanı / KONYA
Bölgemizde 30 yıldır, 1982 yılından bu yana, binlerce insana iş, aş, ekmek kapısı olan Ilgın Şeker Fabrikası bölgemizde önemli sanayi kuruluşudur. Bölge çiftçilerimizin bir tek
sanayi ürünü olan pancarın işlendiği fabrika yıllardır hizmet
vermiş, hala Türkiye’deki Şeker Fabrikaları içerisinde karlılık
oranı en yüksek olan fabrikalardan bir tanesidir. Dolayısıyla
karlı bir kuruluşun özelleştirilme mantığını anlamamakla birlikte eğer özelleştirilecekse, içerisinde üreticilerinde olduğu
bir özelleştirme modelinin daha gerçekçi bir yöntem olacağı kanaatindeyiz. En yakınımızdaki Konya Şeker örneğinde
olduğu gibi bir yol, yöntem izlenirse bölgemiz üreticisine,
işçisine ülke ekonomisine katkısı büyük olur kanaatindeyiz.
Ilgın Şeker özelleştirilmesinde kamunun denetleyici olarak
bulunduğu, üretici ve işçisi ile bölge halkına verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Şeker pancarı üretimi Türkiye’de iki yüz bini aşkın
üreticiyle gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de bugün 330
bin hektar alanda 17 ile 18 milyon ton civarında pancar
üretilmekte, iki ile üç milyon ton arasında da şeker üretilip
satılmaktadır. Bu üretimin ekonominin tamamında doğrudan ya da dolaylı olarak neden olduğu çoğaltan, çarpan ve
hızlandıran etkileri dikkate alındığında karşımıza devasa
bir mekanizma çıkar.
Türkiye’de şeker pancarı üretimi yalnız ekonomik değil
aynı zamanda sosyolojik, siyasal ve hatta kültürel bir olgudur. Bu bakımdan şeker pancarı sorununa kâr/zarar ya da
üretim/tüketim parametreleriyle bakmak yanlıştır.
Türkiye için şeker ve şeker fabrikaları bölgesel kalkınmaya katkı sağlayan, doğudan batıya ve köylerden kentlere göçü engelleyen ciddi ve dengeleyici stratejik bir sektör
kimliğindedir. Zira şeker fabrikaları kırsal yörelerde üretim
yapan nadir büyük işletmeler arasındadır.
Doğu Bölgelerinde faaliyet gösteren şeker fabrikalar
verimlilik yönünden sorunlu olmakla birlikte sosyolojik
yönden hayati bir görev yerine getirmektedir. Şeker pancarı üretimi, en azından insanları yaşadığı topraklara bağlayan bir sebep olmaktadır.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi suretiyle etkin, verimli ve kârlı hale getirileceği düşüncesi de Türkiye şartlarında üzerinde iki defa daha düşünülmesi gereken bir husustur.
‘Kamu sektörü verimsiz, hantal ve etkisiz çalışır. Özel sektör
verimli, karlı, etkin çalışır. O halde şeker fabrikaları konusunda da özelleştirmeye gitmek en uygun yoldur’ şeklindeki
yaklaşım her şart altında doğru değildir.
Dünyada şeker üretimi ve şeker fabrikaları konusundaki
uygulama ve deneyimler de bu konuda dikkatle irdelenmelidir.
18 şeker fabrikasının 11’ini 3 farklı Alman yatırımcı gruba satan Polonya bu süreçte şekerle ilgili olarak ciddi kriz yaşamıştır. Bu yüzden de özelleştirmelerden sıkıntı yaşayan Polonya, elinde kalan 7 fabrikanın kesinlikle yabancıya ve özel
sektöre satılmaması için 2001 yılında Meclis kararı almıştır.
Polonya, özelleştirme sonrası şeker ithal eden bir ülke
durumuna gelmiştir. Almanya ve Fransa ise küçük ve eski
teknoloji kullanan fabrikalar ya kapatmış ya da teknoloji
ve kapasiteleri büyütülerek ekonomiye kazandırılmışlardır.
Kapatılan fabrikaların bulunduğu bölgelerde üreticilere ve
fabrika sahiplerine yardımlar yapılarak alternatif üretimlerle ayakta durmaları sağlanmıştır. AB’de kota uygulanan şeker üretiminde artık kotaların kaldırılması önerilmektedir.
Türkiye’de bir yandan şeker fabrikaları özelleştiriliyorken, diğer yandan Tarım Bakanlığı, GDO’lu ürünlerin
ithalatına kapıyı sonuna kadar açıyor. Bilindiği gibi artık
mısırdan da şeker üretilebiliyor. Türkiye’de Amerikan Şirketleri bunun için yerleştiler. Türkiye’deki mısırın çoğu
Şeker Özel
Şeker Fabrikaları, Özelleştirme ve
Amerikan Şirketleri
Özcan YENİÇERİ
MHP Ankara Milletvekili
Amerika’dan ithal ediliyor ve bunlar GDO’lu. Mısır’dan
şeker üretmek için, daha doğrusu mısır nişastasını şekere
(früktoz şekeri) dönüştürmek için biyoteknoloji ürünü,
yani GDO’lu enzimler kullanılmaktadır.
Mısır şurubu Amerikan şirketlerine çok yüksek kâr
sağlıyor. ABD şirketlerinin kârlarını sürekli ve yüksek tutabilmesi için şeker pancarına dayalı üretimin Türkiye’de
sınırlandırılması gerekiyor. Bunun yolu da Türkiye’deki şeker fabrikalarının özelleşmesinden geçiyor. Bu fabrikaları
Amerikan şirketleri satın alarak kontrol etmeseler bile, bu
özelleşme sonunda şeker fabrikalarının çoğunun kapanacağını hesap ediyorlar. Şeker fabrikalarının kapanmasıyla
meydana gelen şeker açığı, Amerikan şirketleri tarafından
üretilen mısır şurubu ile kapatılacak.
Mısırdan üretilen şeker fruktoz olduğu için GDO’suz
mısırdan üretilse bile şeker pancarı şekerine göre çok daha
fazla sağlığa zararlıdır. ABD’de kullanılan şekerin yarısı bu
mısır şurubudur. Bu yüzden ABD’de bazı eyaletlerde halkın yarısından çoğu aşırı şişmandır. Bunlara bakılırsa ABD
halkı en yüksek milli gelirle, dünyada en kötü beslenen
toplumu haline gelmiştir.
Türkiye’yi yönetenler özelleştirme politikalarıyla
ekonomik yönden değil ama fiziki yönden, Türk halkını
ABD’li obezlere çevireceklerdir.
Özelleştirme hırsı iktidarın gözünü köreltmiştir. İktidar Şeker fabrikalarını özelleştirme adı altında haraç/mezat satarak elden çıkarmaya çalışıyor. Şeker fabrikalarının
özelleştirilmesi sonucu ortaya çıkma ihtimali olan işsizlik,
göç, kargaşa ve hastalık gibi sosyal sorunlar iktidardakileri
hiç ilgilendirmiyor. Halbuki, Şeker fabrikaları yalnız ekonomik değil aynı zamanda ülke güvenliği, toplumsal sağlık
ve sosyal denge yönünden de stratejik öneme haizdir. Şeker
fabrikalarının özelleştirme konusu, nedeni, niçini, zamanı,
yöntemi ve nasılı ile bir değil iki defa düşünülmelidir.
www.sekeris.org.tr
85
Şeker Özel
“Özelleştirme
“Hükümet Doğru
Modelinde Pancar
Olanı Yapacaktır”
Üreticisi de Olmalı”
Galip YAVAŞ
Ziraat Odası Başkanı Akşehir / KONYA
Bölgemizde ekonomik istikrarı sağlayan Ilgın Şeker
Fabrikası devletimize katma değer sağladığı gibi, bölgemiz çiftçilerine, nakliyecilere, besicilere ve esnafımıza geçim kaynağıdır. Dolaysıyla geçmişteki özelleştirmeler göz
önüne alındığında fabrikamızın özelleştirilmesi demek
bu kaynağın kuruması demektir
Diğer bir hususta sağlıklı bir nesil düşünüyorsak Başbakanımız üç çocuk istemektedir, tamam katılıyoruz ama
bu üç çocuğumuzu da tatlandırıcılardan uzak GDO su ile
oynanmamış besinler ile yaşatmalıyız. Yani sağlıklı nesiller yetiştirmeliyiz. Bu da tatlandırıcı kotalarının düşürülmesi pancar kotasının artırılması ve GDO’su oynanmamış ürünler ile olmaktadır.
Özelleştirme bir dünya gerçeği olarak fabrikamızın
pancar üreticisinin de içinde olduğu bir özelleştirme modeli ile yapılmasının daha uygun olacağı ve hükümetimizin özelleştirmeyi bu model üzerinden yapacağını ümit
ediyoruz.
86
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Mustafa SAK
Ziraat Odası Başkanı Tuzlukcu / KONYA
Ilgın Şeker Fabrikasının bulunduğu bu coğrafyada
ekonomik istikrarı sağlayan pancar ekimi, çiftçilerimize,
besicilerimize, nakliyecilerimize ve bölgemiz esnaflarına
geçim kaynağı sağlamaktadır. Böyle geniş kitleye hitap
eden fabrikamızın zarar ediyor diye bahane edilerek özelleştirilmeye çalışılması maalesef çok yanlıştır.
Şayet özelleştirilme kaçınılmaz bir gerçek deniliyorsa özelleştirme Pankobirliğin de içinde olduğu yeni bir
model üzerinde durulması doğru olacaktır. Bölgemizde
pancar yoksa hayvancılık yok olmaya yüz tutacaktır. Nakliyecilerin, esnaflarımızın mağdur olması demektir.
Ayrıca sağlıklı bir nesil yetiştirmek istiyor isek tatlandırıcıların hayatımızdan çıkması lazım. Avrupa’da bu
kotalar bizim ülkemizden çok düşük. Son zamanlardaki
tatlandırıcıların zararları anlatılmaktadır. Dolaysıyla pancar kotalarının artırılması tatlandırıcıların düşürülmesi
sağlıklı bir nesil için en tabi hakkımızdır. Bütün bunların
göz önünde bulundurulacağını hükümetin yanlışlıktan
kaçınıp doğru olanı yapacağını ümit ediyoruz.
Yusuf GÜLMEZ
Ziraat Odası Başkanı Yunak / KONYA
Odamıza bağlı bulunan bölgemiz çiftçileri ağırlıklı
olarak pancar çiftçiliği ile ilgili hayatlarını sürdürmekte ,
diğer ürünler münavebe ekimlerinde değerlendirilmektedir. Dolaysıyla pancar bizim bölgemizde olmazsa olmaz
ürünlerin başında gelmektedir. Bu nedenle özelleştirmeye
bölgemiz çiftçileri kesinlikle sıcak bakmamaktadır. Ancak
özelleştirme bir dünya gerçeği deniliyorsa bu özelleştirme
pancar ekicilerininde içinde bulunduğu bir özelleştirme
modeli ile geliştirilmelidir.
Ayrıca tatlandırıcılar ile ilgili kotalar tekrar gözden geçirilmeli, çiftçilerimizin geçim kaynağı olan pancar üretim
kotaları ne kadar artırılır ise bölgemiz için o kadar faydalı
olacaktır.
Büyük çoğunluğu pancar çiftçisi olan, bölgemiz halkının bu isteklerinin hükümetimiz tarafından göz ardı edilemeyeceğini ve özelleştirmenin de bu hassasiyet üzerinde
olacağını temenni ediyoruz.
Muhittin SEVER
Ziraat Odası Başkanı Doğanhisar / KONYA
Ilgın Şeker Fabrikasının kurulduğundan bugüne kadar bölgemizde her alanda katkıları tartışılmaz. Biz Doğanhisar Ziraat Odası olarak özelleştirmenin bu işi bilen,
bu işin içinde olan, Fabrikamızın daimi çalışmasını temenni edecek emin ellere ihale edilmesini dilemekteyiz.
Ayrıca tatlandırıcılar ile ilgili faaliyet sürdüren firmalara nasıl kotaları artırılıyor ise biz pancar çiftçilerinin de
kotalarının artırılmasını talep ediyoruz. Kaldı ki tatlandırıcı kotaları diğer ülkelerde bizim ülkemizdeki kotadan
çok düşüktür. Basından izlediğimiz kadar maalesef tatlandırıcıların sağlığımız ile ilgili iyi bir besin kaynağı olmadığı bir gerçektir.
Bütün bu gelişmelerin değerlendirilmesini ümit eder,
pancar çiftçisinin yüzünü güldürecek kararların alınmasını en büyük dileğimizdir.
www.sekeris.org.tr
87
Şeker Özel
“Pancar Bölgemizin
“Çiftçimizin
Olmazsa
Yüzünü Güldürecek
Olmazlarındandır” Kararlar Alınmalı”
Şeker Özel
Şeker Fabrikaları
Sanayi devriminin iyice hissedilmeye başladığı dönemlerde Osmanlı Devleti, şeker fabrikaları kurma yönünde
çeşitli girişimlerde bulunmuş ancak netice elde edememiştir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında özel girişimciler
eliyle kurulması için atılan adımlar 1926 yılında ilk şeker
fabrikasının açılmasını sağlamıştır. 1930’lu yıllardan itibaren özel sektör girişimlerinin yetersiz kalması nedeniyle
Emin ÇINAR
MHP Kastamonu Milletvekili
şeker fabrikalarının kurulması bir devlet politikası haline
getirilmiştir. İlerleyen yıllar itibariyle ülkemizin artan nüfusuna paralel olarak şeker ihtiyacının karşılanması için
peş peşe açılan şeker fabrikalarının sayısı bugün itibariyle
33’ü bulmuştur. Bu fabrikaların 25 tanesi Kamu İktisadi
Teşebbüsü olarak Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş Genel
Müdürlüğü bünyesinde faaliyet göstermektedir.
Dünya’da üretilen şeker’in yüzde 80’i şeker kamışından,
yüzde 20’si ise şeker pancarından elde edilmektedir. İklim
koşulları nedeniyle Türkiye’de gerçekleştirilen üretimin tamamı şeker pancarından yapılmaktadır. Hemen hemen ülke
genelinde yapılan üretim verimliliğin en yüksek olduğu Orta
Anadolu Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Bugün 60’ın üzerinde
ilde ve 5000 civarında köyde şeker pancarı yetiştirilmektedir.
Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin önemli bir kolu
olan şeker sektörü, sulu tarım ve üstün tarım tekniklerinin
kullanılması bakımından ülke kırsalının en önemli gelir
kaynaklarından birisidir. Üreticiler şeker pancarı üretiminde makine, gübre ve tarım ilacı kullanarak çağın gereklerine uygun üretim gerçekleştirmektedir. Bu nedenle
şeker pancarı kendisinden sonra tarlaya ekilen ürünlerin
verimini artırmaktadır. Fabrikalardan elde edilen atıklar
bedelsiz ya da çok düşük ücretle hayvan yetiştiricilerinin
yem açığını kapatmaktadır. Yetiştirilen şeker pancarının
88
şeker-iş dergisi • eylül 2012
fabrikalara taşınması, bölgede taşımacılık sektörünün de
canlanmasına neden olmaktadır. Üretilen şeker hem ülke
genelinde ihtiyacın karşılanması hem de ülke dışına satışın
yapılması nedeniyle yüksek ekonomik bir değere sahiptir.
Türkiye, dünya pancar şekeri üretiminde, Amerika,
Fransa, AB ve Rusya’dan sonra 5. sırada yer almaktadır.
Türkiye’nin dünya pancar şekeri üretimindeki payı % 8 civarındadır. Son yıllarda ar-ge’ye verilen önem nedeniyle de
şeker pancarı üretiminde verimlilik artışı gerçekleşmiş üretim 18 milyon tona çıkmıştır. Bu üretim ülke gayri safi milli
hasılasına yaklaşık 4 milyar dolarlık bir katkı sağlamaktadır.
İstihdam açısından bakıldığında sektör yaklaşık 25
bin kişiye iş sağlamakta, 200 bin civarında çiftçi de şeker
pancarı yetiştirmektedir. Alt ve yan sektörlerle birlikte düşünüldüğünde istihdam açısından oldukça önemli bir yere
sahip olan sektör fabrikaların kurulu bulunduğu arazilerin
değeri açısından da ekonomik açıdan çok değerlidir.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmeye çalışılması binlerce kişinin işini kaybetmesine neden olacak, ülke ekonomik
açıdan önemli bir değerini, yaklaşık yüz yıllık bir birikimini kaybetmiş olacaktır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi
için düşünülen meblağ ancak arazi değerini karşılar niteliktedir. Zaten hükümetin uygulamış olduğu yanlış kota
anlayışı nedeniyle ihtiyacımızı karşılayıp ihraç ettiğimiz
üründe ithalatçı konumuna düşmüş bulunmaktayız.
Fabrikaların bu şekilde özelleştirilmesi Türkiye’nin
yararına olmayacaktır. Varlık yöntemiyle yapılan özelleştirmeler daha önceki özelleştirmelerde görüldüğü üzere
fabrikaların kapanmasına neden olmaktadır. İhaleyi alan
firma fabrikayı kapatarak araziyi farklı amaçlarla kullanmakta ve işçiler işsiz kalmaktadır.
Bu özelleştirme furyası zaten dibe vurmuş olan hayvancılık sektörünü iyice zor duruma sokacak, şeker pancarı
yetiştirerek geçimini sağlayan vatandaşlarımız için önemli
bir gelir kaynağı ortadan kalkacak, sektör dışa bağımlı hale
gelecek, 25 bin çalışan olumsuz etkilenecektir. Örneğin
Kastamonu şeker fabrikası bölge halkı açısından son derece
önemli bir gelir kaynağı niteliğindedir. Yaklaşık 10 bin çiftçi
şeker pancarı yetiştiriciliği yapmakta, çok sayıda işçi fabrikalarda çalışmaktadır. Aileleriyle birlikte düşünüldüğünde şeker fabrikaları bölge halkı için hayati öneme sahiptir. Ancak
Kastamonu Şeker Fabrikası Özelleştirme İdaresi tarafından
varlık satış yöntemiyle özelleştirilmiştir. Bu fabrikanın faaliyetlerine devam edip etmeyeceği muammadır. Kastamonu
Şeker Fabrikasının kapatılması şeker pancarı üretiminden
geçimini sağlaya yöre halkını olumsuz etkileyecektir.
Bu nedenle özelleştirmeden vazgeçilerek teknolojik
destekle sektörün büyümesi sağlanmalı, kotalar azaltılarak dünya genelinde pazar payımız artırılıp, ekonomik
açıdan daha kazançlı bir ortam yaratılmalıdır.
İsmet KURUTLUOĞLU
Kırşehir Muhtarlar Derneği Eski Başkanı ve Aşıkpaşa Mahallesi Muhtarı
Özelleştirme çalışmaları Kırşehir ve bölgemiz açısından son derece önemli ve stratejik bir ürün olan pancar,
şeker üretimini doğrudan etkileyeceğini düşünmekteyiz.
Kırşehir’imiz genel geçim kaynağı tarıma dayalı olduğundan tarıma sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu sebeple
memleket ekonomisine çok büyük katkısı olan şeker fabrikamızın olası özelleştirilmesi halinde kapatılma riski söz
konusu olabilecektir, bununda on binlerce pancar ekicisi
çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olacağı kaanatindeyiz.
Kırşehir Muhtarlar Derneği Eski Başkanı ve Aşıkpaşa
Mahallesi Muhtarı olarak ; Pancar ekicisi ve Şeker Fabrikası çalışanlarının sonuna kadar yanınızdayız.
“Her Türlü
Desteğe Hazırız”
Kırşehir Pancar Ekici Çiftçileri
Kırşehir İlimizin genel geçim kaynağı tarıma dayalı
olduğu için tarıma sahip çıkılması gerekmektedir. Memleket ekonomisine ve biz çiftçilerin geçim kaynağına çok
büyük katkısı olan şeker fabrikamızın özelleştirilmesi halinde kapatılma riski söz konusu olabilecektir, bununla
birlikte bizim gibi on binlerce pancar ekicisi çiftçilerimizin mağduriyetlerine sebep olacaktır.
Kırşehir çiftçileri olarak ; Şeker fabrikası çalışanlarının sonuna kadar yanındayız ve her türlü desteği vermeye
hazır olduğumuzu ilgili makamların bilgisine sunarız.
www.sekeris.org.tr
89
Şeker Özel
“Özelleştirilirse
Kapatılır”
Şeker Özel
“Esnafta İflas
Kaçınılmaz Olur”
Mustafa YAĞMUR
Kırşehir S.S. 13 Nolu Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı
Şeker Fabrikalarımızın özelleştirilmesini kati suretle
istemiyoruz. Özelleştirme sonrasında fabrikamızın kapatılma olasılığı gündeme geleceğinden, geçimini büyük ölçüde şeker fabrikalarının oluşturduğu ekonomik faaliyet
alanına dayanan esnaflar olarak büyük sıkıntıya düşecek
ve iflaslar yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.
Kırşehir Şeker Fabrikamızda taşıyıcılar olarak durgun
iş ortamında, sonbahar ve kış aylarında şeker fabrikamızın
yaklaşık 550 bin ton pancar, 150 bin ton küspe , 60 bin
ton şeker nakliyesi çok büyük iş potansiyeli oluşturmaktadır.
Kırşehir S.S. 13 Nolu Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi olarak ; Kırşehir Şeker Fabrikası Şeker-İş Sendikası’na
bugüne kadar olan desteğimiz artarak bundan sonrada
devam edecek olup, Şeker Fabrikamızın özelleştirilmesine karşı fabrika çalışanlarının sonuna kadar yanında olacağımızın bilinmesini isteriz.
90
şeker-iş dergisi • eylül 2012
“Fabrikalar
Özelleştirmeye
Kurban
Edilmemeli”
Hüseyin ALPER
Vezirköprü Ziraat Odası Başkanı
Geçim kaynağının temelini tarım ve hayvancılık oluşturan
Vezirköprü ilçemizde şekerpancarı tarımı yanlış politikalar
neticesinde azalmakla birlikte ilçemize ve bölge halkına ciddi
katma değer sağlamaktadır. Bunu kısaca özetlemek gerekirse;
2011 yılında ilçemizde şekerpancarı tarımıyla geçinen
3200 aile bulunmakta ve fabrikaya net olarak 85.172 bin
ton pancar teslim edilmiş ve çiftçilerimize net yapılan ödeme 10 milyon 40 bin TL olmuştur. Bu üretimden kamyoncu ve aileleri de nasiplenmiş yaklaşık 2 milyon tl gelir
elde etmişlerdir. Bu halka çoğalarak ilçe ve bölge halkına,
esnafına yansımakta ve azda olsa yüz güldürmektedir.
Başka bir konu ise çiftçilere bedelsiz olarak teslim ettiği pancarın yüzde 20 oranında verilen yaş küspedir ki hayvancılık için ciddi önem arz etmekte ve can çekişen hayvancılık sektörüne de bi nebze olsun merhem olmaktadır.
Şekerpancarı hasat sonrası hızla işlenmesi gereken bir
ürün ve bölgemizde sekerpancarı tarımının var olması
için Amasya Şeker Fabrikası ilçemiz için büyük öneme
sahip sayılı fabrikalardan biridir. Stratejik öneme sahip
şeker üretimi ve fabrikalarımız ülkemiz için özellikle savaş
seslerinin çokça dillendirildiği bu günlerde özelleştirilme
ve kota uygulamalarına kurban edilmemelidir.
Şeker Özel
“Özelleştirilirse Pancar Üreticileri de
Ortak Edilmeli”
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi en son düşünülmesi gereken bir konudur.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili konu
23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma
takvimi içerisinde de değişik vesilelerle Meclisin gündemine geldi. O zaman söyledik. Yapılacak en son özelleştirmenin şeker fabrikaları olması gerektiğini ve yanlış bir
adımı Hükûmetin atmaktan geri durmasının yararlı olacağını defalarca söylememize rağmen maalesef Hükûmet
bu yanlış adımı atmaya devam etmektedir. Her şeye rağmen siyasallaşan bir hukuk sistemi de olsa bugün söz
konusu Erzincan, Elâzığ, Elbistan ve Malatya şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının kararını Danıştay 13. Dairesi 15.12.2009
tarihinde iptal etmiştir. Bu iptal kararına rağmen yeniden
bu konunun Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hukukun
arkasından dolanarak Türkiye’nin gündemine getirilmiş
olması çok büyük bir talihsizliktir.
Çünkü şeker fabrikaları sadece birer fabrika değildir.
Şeker fabrikaları 100 binlerce insanın ekmek kapısıdır,
insanın evine giden ekmeğinin üretimine aracı olan çok
önemli fabrikalardır. Bu fabrikalar; üretilen şeker pancarıyla üreticilerin, melasla hayvancılık sektörünün, yaş küspeyle yine hayvancılık sektörünün, ayrıca şekerle tatlandırıcı sektörünün çok önemli birer fabrikası halindedir ve
bulundukları illerde önemli birer istihdam kaynağıdır. Bu
yararlarını bırakıp, yıllar önce, 60’lı yıllarda devletin sosyal devlet anlayışından yola çıkılarak kurulan bu fabrikalar sadece “Kâr etmiyor” veya “Faaliyet dönemini zararla
kapatıyor” düşüncesinden yola çıkarak özelleştirilirse yüz
binlerce doğrudan, dolaylı olarak da milyonlarca insanın
ekmeğiyle oynanmış olacaktır.
Ülkemizin değişik illerinde bulunan ve birçok insanımızın evine ekmek götürmesine vesile olan bu fabrikalarla ilgili tekrar düşünmemiz ve mutlaka geniş kapsamlı bir
araştırmanın sonucunda varsa sorunlarının giderilmesi,
yasal düzenleme gerekiyorsa bunun yapılması konusunda
gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu fabrikaların kesinlikle özelleştirilmemesinden yanayız.
İktidar partisi neden bu fabrikaların özelleştirilmesinde ısrar etmektedir? Bunu anlayabilmek için, ülkede
tatlandırıcı sektörünü ve nişasta bazlı şeker sanayisini yöneten kartellerin kimler üzerinde etkili olduğuna bakmak
lazım. Bu fabrikalardan elde edilecek gelirin öyle düşü-
Prof.Dr. Alim IŞIK
MHP Kütahya Milletvekili
nüldüğü gibi çok fazla olmayacağı da yaşanan örneklerden kolaylıkla anlaşılabilir.
Bu fabrikaların birçoğunun arazisi artık şehir merkezlerinde kalmış, âdeta birer arsa sahibi fabrikalardır. Bu
fabrikaların özelleştirilmesinin altında rant yatmaktadır,
nişasta bazlı şeker sektörünün Türkiye’deki iki büyük
temsilcisinin baskısı yatmaktadır.
Şeker fabrikalarının yaşanan örneklerde olduğu gibi
iktidarın düşündüğü şekilde gruplar halinde özelleştirilerek birilerine rant kaynağı yapmak yerine, daha verimli biçimde çalışmaları sağlanmalı ya da pancar üreticileri ortak
edilerek özelleştirilmeleri sağlanmalıdır.
www.sekeris.org.tr
91
Şeker Özel
“Herkes Sahip Çıkmalı”
Fahri ŞAHİN
Havza Ziraat Odası Başkanı
Amasya Şeker Fabrikasının önemi ehemmiyeti Havza
ve Havza çiftçileri açısından çok önemlidir. Şöyle ki Amasya Pancar Ekiciler Kooperatifi 1951yılında kurulmuştur.
O yıllar ekilen Şeker Pancarları Tokat Turhal Şeker Fabrikasında işlenrnek üzere ilçemizde yetiştirilmiştir. Daha
sonra 1953 yılında Türkiye Cumhuriyetinin ilkelerden
olan en öndeki Amasya Şeker Fabrikasının temeli atılmış,
1954 yılında da faaliyete geçerek Türkiye Cumhuriyetinin
ilk özel şekerinin üretimini başarıyla yaparak Türk milletinin dimağlarında yerini bulmuştur. Samsun’un Kurtuluş
Savaşındaki önemi Havza karargahında başlamış yüce ve
ulu önder Atatürk Havza’da 18 gün kalmış ve Amasya tamiminin ilçemizde hazırlanmıştır.
Bundan dolayıdır ki Samsun ve diğer ilçelerinden
önce şeker pancarı ile tanışmıştır.
Üretime Turhal şeker fabrikası ile başlamış Amasya
92
şeker-iş dergisi • eylül 2012
şeker ile yoluna devam etmiştir ve etmektedir.
Türkiye Şeker Fabrikalarının Türk tarımına sağladığı
teknikler ve makineleşmenin Bayrağı ilçemizde Amasya
şeker fabrikası çekmiştir. Şeker traktörlerle tanışmış topraklarımız ıslah edilmiştir. Şeker pancarı ile ilk defa su ile
ürünler tanıştırılmış yüzde 50 ürün daha fazla alınmıştır.
2002 yılında ise Havza’nın ürettiği şeker pancarı zirveye
ulaşmış 105 bin tonu bulmuştur. ilçemiz fabrikaya 17 km
mesafede bulunmaktadır. Amasya pancar ekicileri kooperatifine 10750 pancar ekicisi kayıtiıdır. Her yıl ortalama
2000 ile 3000 kardeşimiz şeker pancarı üretmektedir. ilçe
dahil toplam nüfusumuz 65 binden 486 bin 15’e düşmüştür. Buna Türkiye’nin şeker politikaları etkendir. Ortalama her yıl 10000 ile 12000 dekar civarında şeker pancarı
ekimi yapılmaktadır.
Yukarıda izaha çalıştığını konuların ana kaynağı
Amasya şeker fabrikasıdır. Eğer o şeker fabrikası yapılmamış ya da üretim yapmamış olsa idi tarımda beklide 30
yıl gerilerde olacaktık bunlar üreticilerle ilgili tesbitlerdir.
Sanayi kısmını sanayicilere, taşımacılara, elektirik kurumlarına, kömür madeni üreten ocaklara, doğal gaz üreten
şirketlere bırakıyorum. Çünkü bu nedenlerden dolayı istihdam rakamlarını kendileri bilirler.
Özet fikrimi de açıkça yazıyorum. Özel Fabrikalar
1954 yılında faaliyete geçmiş, halen çalışıyorlar. Hükümet olarak bu fabrikaları desteklemesi gerekenler desteklemiyor. Hep özelleşme diyorlar. 58 Yıldır özelliğini
sürdüren Amasya Şeker Fabrikasına sahip çıkılmasını siyasilerin birlik ve beraberlik içerisinde sahiplenmelerini
temsil ettiğim toplum adına istiyorum.
Amasya Şeker Fabrikasının arazisinin Mindehor köyü
ileri gelenleri tarafından bağış yapılmasıyla özerk fabrika
olarak 1953 yılında inşaatının başlamasıyla küçük bir yerleşim merkezi olan Suluca köyü fabrikanın çalışmaya başlamasıyla çevre il ve ilçelerden gelen çalışanların yerleşmesiyle 1954 yılında ilçe olan Suluova bugün yaklaşık 50 bin nüfusuyla Şeker fabr ikasının bölgeye yarattığı katma değerden yararlanan ilçedir. Fabrikamız bölgemizin gelişim ve
değişimine eğitici bir sektör olarak damgasını vurmuştur
Şeker sanayinin kurulduğu diğer illerdede bu durum aynı
söz konusu olmuştur. Fabrikamızın önemi çiftçilerimizin
modern tarıma gelinmesinde ziraat aletleri kullanımının
yaygınlaşmasında traktörler,söküm makineleri, kamyon ve
M. Ali USTAOĞLU
Suluova Sanayi Sitesi Başkanı
kamyonetlerin tamiri taşıyıcılar kooperatifin kamyonların
pancar çekiminden sanayiye verdiği maddi imkan, şeker
fabrikası çalışanlarının araçlarının bakım ve onarımın sanayimize yarattığı katma değer etkisi şeker fabrikamızın ay,
gün, saat,dakika değil saniye bile çalıştığında ilçemizin ekonomik katkısının değerini en çok bizler sanayici ve sanayi
esnafı olarak biliyor değerini anlıyor ve taktir ediyoruz.
Fabrikamız konumu itibariyle özerk fabrikadır. Dolayısıyla sahibi üreticilerimiz olan çiftçilerimizdir,bu anlamda çevre
halkı olarak bizlere düşen görev malımıza sahip çıkmaktır.
Bölgemizde bulunan ve çevre il ve ilçelere en yüksek
düzeyde katma değer sağlayan tek büyük sanayi kuruluşunun bacasını her daim tüttürmek için çevremizdeki
siyasilere,sivil toplum kuruluşlarına ve bölge insanımıza
büyük görevler düşmektedir.bu duygu düşüncelerle tüm
bölge halkımıza selamlarımı sunuyorum.
“Esnaf Sıkıntıya
Düşer,
İflaslar Yaşanır”
İlçemizdeki Şeker fabrikasının özelleştirilmesi bölgemiz açısından son derece önemli ve stratejik bir ürün olan
pancar ve şeker üretiminin geleceğini doğrudan etkileyecektir. Yozgat genelinde, ilçelerinde, köy ve kasabalarında ekilen pancarlar ilçemiz ekonomisine ciddi boyutlarda
hareketlilik sağlamaktadır.
Yozgat Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesi halinde
geçimini büyük ölçüde şeker fabrikasının oluşturduğu
ekonomik faaliyet alanlarına dayandıran esnaf sıkıntıya
düşecek ve iflaslar yaşayacaktır. Ülkemiz ve ilimiz ekono-
Nihat ALAN
Sorgun Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı
misinin ağırlıklı olarak tarıma dayalı olması nedeni ile;
yurt içi şeker ihtiyacının yurt içi kaynaklardan karşılanması büyük önem taşımaktadır.
Şeker fabrikası ve şeker pancarı İlimiz açısından, çiftçilerimizin ve ilimizin kalkınması konusunda ekonomik
önem arz etmektedir. Özelleştirildiği takdirde büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu nedenlerden dolayı Sorgun Ticaret ve Sanayi Odası olarak Yozgat Şeker Fabrikasının
kapanmaması hususunda siyasi parti temsilcileri, kamu
kurum ve kuruluş temsilcileri ile odamızda toplantılar düzenleyerek lobi çalışması yapmış bulunmaktayız.
Yozgat ve ilçelerinin sosyo-ekonomik durumunu iyileştirici bir sanayi bitkisi olan ve ilimizin kalkınmasında
önemli bir kilometre taşı olan şeker fabrikasının üretim ve
yönetiminin devlet eliyle devam ettirilmesi hususu bölgemizin geleceği açısından önem arz etmektedir.
www.sekeris.org.tr
93
Şeker Özel
“Malımıza Sahip
Çıkalım”
Basından
94
şeker-iş dergisi • eylül 2012
Basından
www.sekeris.org.tr
95
Basından
96
şeker-iş dergisi • eylül 2012

Benzer belgeler