F‹L‹ST‹ND‹REN‹fi‹* Mustafa Bargouti

Transkript

F‹L‹ST‹ND‹REN‹fi‹* Mustafa Bargouti
F‹L‹ST‹N D‹REN‹fi‹*
Mustafa Bargouti
gh
Bize kim oldu¤unuzu ve bu yola nas›l bafl koydu¤unuzu anlat›r m›s›n›z?
Ben 1954 y›l›nda Kudüs’te do¤dum, ama çocuklu¤um burada,
Ramallah’ta geçti. Ailem Bir Zeit yak›nlar›nda yer alan, buradan afla¤› yukar› 25 kilometre uzakl›ktaki Deir Ghassaneh köyündendir.
Ancak 1948 sonras›nda, babam Ramallah’›n yak›n›ndaki El Bireh belediyesinde mühendisli¤e bafllad›. Genifl bir aile olan Barguti ailesi,
kendimi bildim bileli siyasetle iç içedir ve bütün eylemlerde yer alm›flt›r. Manda alt›ndayken ‹ngilizler dedemi ve erkek kardeflini hapse atm›fllar. 1950’li y›llarda, köyde yaflayan herkes Ürdün yönetimi*) NLR (II) 32, Mart-Nisan 2005. Éric Hazan’la yap›lan bu görüflme, Barguti’nin Paris’te,
Editions La Fabrique taraf›ndan yay›nlanacak olan Rester sur la montagne: Entretiens sur
la Palestine avec Eric Hazan bafll›kl› kitab›ndan seçilmifltir.
196
ne karfl› sol muhalefetin bir parças›yd›. Bu dönem, Nas›rizm’in ve
Panarabizm’in bafllang›c›yd›. O s›ralarda Ürdün Komünist Partisi ve
di¤er sol güçler de bir hayli etkiliydiler. Yetiflmemde enternasyonalist, ilerici literatürün büyük pay› vard›r. Ailemin olaylara bak›fl aç›s› da, milliyetçilikten ziyade daima toplumsal adaletsizliklere karfl›
ç›kma ekseninde flekillenmifltir. Babam bize Tiberias veya Acre’daki
Yahudi yoldafllar›n› çok anlat›rd›. Bütün çocuklu¤um boyunca etraf›mda hep cezaevlerinden bahseden birileri oldu. Hapishaneye ilk
olarak iki yafl›ndayken gitti¤imi söylüyorlar. O zamanlar hapis yatan
-kuflkusuz siyasal sebeplerden ötürü- amcalar›mdan birini ziyaret etmek için götürmüfller. Bundan sonra da, 1960’larda birçok kitlesel
gösteriye ve protestoya tan›kl›k ettim.
1967 Savafl› s›ras›nda on dört yafl›ndayd›n›z. Bu savafl›n üzerinizde
ne gibi etkileri oldu?
O birkaç gün benim kiflili¤imi yeniden flekillendirdi. Çok a¤›r bir
sorumluluk hissettim. Öte yandan, çocuklu¤um sona ermiflti. Art›k
iflgal alt›ndayd›k. Hayat boyu kendimi adayaca¤›m görevin bafllang›c› bu olay oldu: Nas›l özgür olabilirdik? Haks›zl›¤a u¤ram›fl olman›n
yaratt›¤› duygu çok yo¤undu. Çocuk olmama ra¤men, bütün dünyan›n yükünü s›rt›mda hissediyordum. Bir de Nas›rc›l›¤›n ifle yaramamas›ndan kaynaklanan bir baflar›s›zl›k duygusu. Art›k baflka bir fley
bulmak zorundayd›k. ‹srail gibi minik bir ülke nas›l olmufltu da
Arap ordular›n› yenebilmiflti? At›lan o ihtiflaml› nutuklar ile gerçekte yaflanan bozgun aras›ndaki uçurum nas›l aç›klanacakt›? Bu ayn›
zamanda, bir daha asla propaganda oyununa gelmemek aç›s›ndan da
bir ders olmufltu. Baz›lar› yenilgicili¤i benimseyip, ‘Nas›r yanl›fl yapt›, Amerikan yanl›s› bir durufl benimsesek daha hayr›m›za sonuç verirdi’ diyerek bu bozgunu kabullenmifllerdi. Bizse ‘hay›r, direnmeye
devam etmeliyiz, ama daha güçlü ve daha iyi bir flekilde’ diyorduk.
Ben hiçbir zaman, bir halk› baflka bir halk›n karfl›s›na koyup salt
milliyetçi gerekçelerle Filistinlilerin özgürleflmesi ad›na kavga verdi¤imi düflünmedim. Benim kavgam hep zulme ve iflgale karfl›yd›.
T›p e¤itiminizi nerede ald›n›z?
Moskova’da. Oraya 1971 y›l›nda gittim ve e¤itimimi tamamlayabilmek için mecburen yedi y›l orada kald›m. Çünkü yurtd›fl›nda
197
okuyan biri geri dönmek isterse ‹srail ordusu onu rahat b›rakmayabilirdi ve ben ö¤renci hareketinde hayli etkindim. Tabii memleketimde olup biten her fleyi takip ediyordum, çok çetin bir dönemdi.
E¤itimimi tamamlar tamamlamaz, 1978 y›l›nda geri döndüm ve o
zamanlar Filistin’in en iyi hastanesi olan Kudüs’teki Maqased Hastanesi’nde dahiliye ve kardiyoloji alanlar›nda uzmanl›¤›m› ald›m. Siyasal aç›dan hâlâ faaldim ve Filistin Komünist Partisi’ndeydim, ancak
o s›ralar bütün siyasal faaliyetler yasaklanm›fl oldu¤undan faaliyetlerin hepsi yeralt›ndan yürütülüyordu. 1970’li y›llarda Ürdün’ün Filistinlileri ezdi¤i ‘Kara Eylül’ döneminden sonra, silahl› mücadelenin
ilk evresine son vererek ‹flgal’e karfl› bafllat›lan yeni direniflin bir parças› olduk. Bu yeni hareket, insanlar›n karar verme mekanizmas›na
demokratik yolla kat›labilecekleri türdendi. Medyan›n bütün ilgisi
FKÖ’nün Lübnan ya da Tunus’taki varl›¤›na yöneldi¤inden yaflanan
bu dönem yeterince incelenmemifltir. ‹nsanlar, zeytin toplamak ya
da t›bbi müdahale ekiplerine yard›mc› olmak gibi çeflitli alanlarda
gönüllü olarak çal›flt›lar. 1970’lerin sona ermesinden önce birkaç direnifl komitesi oluflturulmufltu: Faaliyetleri düzenleyip koordine
eden Ulusal Rehberlik Komitesi, Filistin Ulusal Cephesi ile bunlar›n
yan› s›ra Filistin’in dört bir yan›nda kurulan yerel komiteler gibi. ‹lk
‹ntifada’n›n embriyosu buralarda flekillendi.
Sedat’›n 1977 y›l›nda ‹srail Parlamentosu Knesset’e hitaben yapt›¤› konuflma ve ertesi y›l Camp David Anlaflmas›’n›n imzalanmas›yla çok önemli bir dönüm noktas›na gelinmiflti: ‹srail ‹flgali sorunu
çözülmeden bir ‘bar›fl’ anlaflmas› yap›lm›flt›! Art›k ne M›s›r’a, ne Suriye’ye ne de bir baflka ülkeye güvenebilece¤imizi anlam›flt›k. D›flar›dan hiçbir beklentimiz olamazd›. Kendi gücümüze güvenmeli ve
her fleyi kendimiz düzenlemeliydik. Direnifl, ‹flgal’e ve ‹srail yasalar›na meydan okumak anlam›na gelmeliydi.
T›bbi Yard›m Komitesi’ni nas›l kurdunuz?
Maqased’deyken k›sa sürede fark›na vard›m ki, ‹srail ‹flgali alt›ndayken en basit sa¤l›k ihtiyaçlar› dahi karfl›lanm›yordu. O zamanlar
hükümetin sa¤l›k için kifli bafl›na harcad›¤› y›ll›k miktar›n ‹srailliler
için 600 dolar, Filistinliler içinse 18 dolar oldu¤unu bildikten sonra
bu pek de flafl›rt›c› de¤il. Filistin nüfusunun dörtte üçü, t›bbi ihtiyaçlar› bir kenara b›rak›n, içme suyu ya da kanalizasyon flebekesi olma198
yan köylerde veya mülteci kamplar›nda yafl›yordu. 1979’da ‹srailliler Hebron’da çok uzun sürecek ve a¤›r bir soka¤a ç›kma yasa¤› ilan
ettiler. Maqased Hastanesi’nde çal›flan bir grup ilerici doktor olarak,
oradaki insanlara yard›m etmek amac›yla yola ç›kt›k, ancak ‹srail ordusu geçmemize izin vermedi. Biz de geri dönmek yerine, “Hebron’a
giremiyoruz, ama yine de bir fley yapaca¤›z,” dedik ve en yak›ndaki
mülteci kamp› Deheyfle’ye gittik. O günü, bizi orada nas›l karfl›lad›klar›n› asla unutamam. Kampta yaflayan insanlar, doktorlar›n kendi
dertlerine derman olmak için, onlar› görmek için geldi¤ine inanamam›fllard›. Ertesi hafta kampa yine gittik, bir sonraki hafta da. Beflalt› meslektafl›n gönüllülük esas›na dayal› olarak kurdu¤u T›bbi Yard›m Komitesi’nin temelleri bu olayla at›lm›flt›r. O günden bu yana,
temel sa¤l›k hizmetleri merkezleri, gezici klinikler ve yoksullara t›bbi yard›m programlar›ndan müteflekkil bir a¤ oluflturduk. Ayr›ca
yapmaya çal›flt›¤›m›z fleylerden biri de, ‹flgal’in sa¤l›k koflullar›na
olan etkisini göstermekti. Kontrol noktalar›ndan geri çevrilen ambulanslar, al›konan ya da tutuklanan sa¤l›k personeli, Gazze’deki T›bbi Yard›m Komitesi merkezine helikopterden yap›lan silahl› sald›r›lar veya ‹srail ‹flgal Kuvvetleri’nin açt›¤› atefl alt›nda gelen ambulanslar gibi. Ambulanslar›n kontrol noktalar›nda saatlerce bekletilmesi
çok s›k rastlanan bir durum. Geçilmesine izin verilmedi¤i için do¤um sanc›lar› bafllayan ve bebeklerini orada do¤uran kad›nlar oldu.
‹srailliler T›bbi Yard›m Komitesi’ni tan›may› reddettiler, ama biz
onlar›n tutumunu dikkate almamaya karar verdik. 1986 öncesi ilk
‹ntifada’n›n arifesinde, Gazze dahil olmak üzere ‹flgal Edilmifl Topraklar’›n her yan›nda T›bbi Yard›m Komiteleri kurulmufltu. ‹srail askeri valisi, sa¤l›k personelimizi 1911 Osmanl› kanununu ihlal ettikleri gerekçesiyle tutuklamak için Cebeliye kamp›na bizzat geldi¤inde (bu çok kullan›lan bir taktiktir; Osmanl›, ‹ngiliz, Ürdün, ‹srail...
Hep kanunlara baflvururlar. Bunlar yeterli olmazsa da askeri bir düzen yarat›rlar) yeni bir ekip gönderdik, onlar da tutukland›lar. Haftalar boyunca, içinde yabanc› ve ‹srailli doktorlar da bulunan ekipler yollad›k. Bu s›rada meslektafllar›m›z ‹srail’de mahkeme önüne
ç›kmaya bafllam›fllard›. Bir süre sonra, uluslararas› t›p bas›n›nda bu
konu üzerine yaz›lar da ç›kmaya bafllay›nca, ‹srailli yetkililer giriflimlerimizle bafla ç›kamaz hale geldiler. Her zaman yapt›klar› gibi,
suçlamalar› geri çekmeden davay› kapatt›lar. Önceleri Filistin’deki
t›p dernekleri de bize karfl›yd›. Bu dernekler en gelenekçi kesimin
199
elindeyken, bizimle birlikte çal›flanlar›n ço¤u yoksul bir çevreden ya
da mülteci ailelerden gelmiflti ve para kazanmak için de¤il, insanlara yard›m etmek amac›yla doktor olmufllard›. Kamplara elimizde
doktor çantalar›yla gitti¤imiz için bize Berberiler ad›n› takm›fllard›.
Ama bizim o dönemki çal›flmalar›m›z, ça¤dafl bir halk sa¤l›¤› politikas›n›n temelini oluflturdu. 1980’den bu yana, Filistin’de yeni do¤an
bebeklerde ölüm oran› 1000’de 150’den 20’ye düfltü. Filistin’in demografik büyümesinin sebeplerinden birisi budur ve bu, ayn› zamanda bir direnifl biçimidir .
‹lk ‹ntifada’n›n bu tip özerk örgütlerle ortaya ç›kt›¤›n› belirtiyorsunuz. Peki, bu isyan nas›l bafllad› ve ne tür sonuçlar› oldu?
1987 y›l›n›n Aral›k ay›nda, Cebeliye kamp› yak›nlar›nda bir ‹srail askeri kamyonunun bir arabaya atefl açarak içindeki iki Filistinli
iflçiyi öldürmesi, barda¤› tafl›ran damla oldu. ‹ntifada h›zla Gazze’den Bat› fieria’ya yay›ld›. Kitlesel bir halk ayaklanmas›yd› bu; insanlar her yerde silahs›z bir halde sokaklara ak›n ettiler, birkaç gösterici tafl at›yordu, hepsi o kadar. ‹srail Savunma Kuvvetleri’nin
(IDF) bu ayaklanmaya tepkisi çok sert oldu ve ilk iki y›l içinde 120
bin kifli tutukland›. Savunma Bakan› Rabin ‘kemik k›rma’ emrini
verdi. Bunu gerçekten kelimesi kelimesine söylemiflti. Her gün Ramallah hastanesine elleri paramparça olmufl insanlar›n geldi¤ini hat›rl›yorum. ‹srailli askerler, sokaklarda tutuklad›klar› insanlar›n
hepsini elleri duvara dayal› bir halde s›raya dizer, sonra da bilekleri
ve parmaklar›n› tafllarla ezerlerdi. Doktorlar›m›z›n birço¤u tutukland›. Hapiste sa¤l›k atölyeleri düzenleyip T›bbi Yard›m Komiteleri
oluflturdular. Hapishaneler halk üniversitelerine dönüflüyordu.
Direnifl hareketi 1989 Noel’inde Kudüs’te düzenlenen bir gösteriyle doru¤a ulaflt›. Dünyan›n dört bir köflesinden aktivistlerin yan›
s›ra ‹srail bar›fl hareketi de oradayd›. Binlerce insan flehrin etraf›nda
etten bir zincir oluflturdu. Bu olay›n üzerine bir de Amerikan bask›s› gelince, ‹zak fiamir, Washington ve Madrid müzakerelerine kat›lmay› kabul etmek durumunda kald›. 1988-1989 y›llar›nda, bu sorunu iki devletli çözüm temelinde sonuca ulaflt›rmak do¤rultusunda
tarihi bir f›rsat yakalam›fl oldu¤umuza inanc›m tamd›. Lenin’in tabiriyle, ‹srail ordusunun art›k ‹flgal’i sürdüremeyece¤i, Filistinlilerinse
art›k bu ‹flgal’e tahammül edemeyece¤i noktaya gelmifltik. ‹srail için
200
maliyetler kazanc› afl›yordu. Sivil direniflçilere karfl› tank kullanarak
ilk defa herkesin gözü önünde bask›c› bir devlet konumuna düflmüfllerdi. Hareket uluslararas› alanda çok büyük destek gördü ve ‹flgal Edilmifl Topraklar’da halk›n a¤›rl›¤›n› arkas›na ald›. Fakat bu dinamik, çok geçmeden ‹sraillilerin hamleleri ve sözde bizi temsil
eden Filistinli politikac›lar taraf›ndan yok edildi. Oslo anlaflmalar›
da, f›rsat›n kaç›r›ld›¤›n› perçinleyen bir teslimiyet belgesi oldu.
Sürgüne gönderilen FKÖ liderli¤inin ilk ‹ntifada’ya bak›fl› nas›ld›?
Bu topraklarda yaflayan insanlarca bafllat›lan bu ulusal hareketin
böylesine ba¤›ms›z ve güçlü bir flekilde büyümesi onlar› korkutmufltu. FKÖ 1967’den sonra Ürdün’de küçük çapl› bir ç›k›fl yapm›flt›,
ama 1970’lerde Lübnan’da devlete benzer bir yap› haline geldi. Örgüte, daha sonra onu bürokratik bir yap›ya dönüfltürecek bir dizi
hastal›k bulaflt›, yolsuzluk ve kiflisel ç›kar musibetleri belirdi. Petrol
üreticisi ülkelerin maddi deste¤i de bu yozlaflmada çok önemli bir
rol oynad›. Refah içinde yap›lan bir devrim hiç iyi bir fley de¤ildir.
Yine de bu, Filistinlilerin çözmesi gereken bir sorun. 1970’li y›llarda ‹srailli yetkililer defalarca FKÖ’yle Filistin diaspora topluluklar›n› Bat› fieria’dan ve Gazze’den uzaklaflt›rma girifliminde bulundular.
Birlikte ifl yapabilecekleri bir lider ekibi bafla gelir umuduyla belediye seçimleri düzenlediler. Bu giriflimler her seferinde baflar›s›zl›kla
sonuçland›, çünkü seçilen temsilcilerin yüzde 90’› FKÖ yanl›s›yd›.
Bunun ard›ndan, fiaron eski afliretlerin içinden daha esnek liderler
bulabilmek amac›yla ‘köy birlikler’i oluflturdu. Ulusal Rehberlik Komitesi ve ilerici kuvvetler genellikle bu ‘birlikler’e karfl› verilen mücadelede ön planda yer al›yorlard› ve onlar›n Filistinliler ad›na bir
meflruiyeti olmayan bir grup iflbirlikçiden baflka bir fley olmad›¤›n›
göstermekte baflar›l› olduk. Daha sonra ‹srail’i FKÖ’yle bafl etmeye
zorlayan yayg›n bir mücadele flekliydi bu.
1982’de Beyrut’tan Tunus’a naklediliflinin ard›ndan FKÖ, kaynak
aktarmak, birlik liderlerini kendi taraflar›na kazanmak, benzer yap›lar oluflturmak gibi bürokratik yollarla Bat› fieria ve Gazze’deki varl›¤›n› kuvvetlendirmek için var gücüyle çal›flmaya bafllad›. ‹çerideki
demokratik hareket ile d›flar›daki yönetim aras›nda ciddi gerilimler
ortaya ç›kt›. ‹srailliler, önce Madrid, ard›ndan da Oslo’daki görüflmelerde bu ayr›l›klardan ustal›kla faydalanmas›n› bildiler.
201
Madrid müzakerelerine kat›ld›n›z, ama Oslo anlaflmalar›na çok sert
elefltiriler getirdiniz. Ancak ço¤u gözlemci bu müzakerelerin tek bir sürecin iki ad›m› oldu¤unu düflünüyor.
Hiç de öyle de¤il! ‹kisi birbirinden tamamen ayr›. Filistin taraf›nda, müzakereciler birbirinden oldukça farkl› iki gruptan olufluyordu.
‹srailliler, kendileri ad›na konuflanlar›n yapt›klar› kurnaz psikolojik
manipülasyonlardan ötürü itibar kazand›lar. Arafat ve FKÖ yönetiminin kendi evlerinde görmezden gelinmekten ne kadar korktuklar›n›
fark ettiler. 1991 y›l›nda Madrid’de, dünya bas›n› kameralar›n› Hanan
Eflravi ve Haydar Abd el-fiafi’ye çevirmiflti, ama o zamanlar ‹srailliler
onlarla görüflmeyi reddetti¤inden FKÖ’den hiç kimse yoktu. Abd elfiafi ve di¤erleri sürekli Tunus’a gidip, Arafat ve meslektafllar›n›n fikirlerini alsalar da, FKÖ bu kiflilerin Filistin ulusal hareketinin önderli¤ini ele alacaklar›n› düflünerek paniklemiflti ve fiamir’in, bu ad› telaffuz eden olursa müzakereleri durdurma yönündeki tehditlerine ra¤men, hiç b›kmadan halk›m›z›n gerçek temsilcisinin FKÖ oldu¤unda
›srar ediyorlard›. Madrid’e gidifl sebebimiz Filistin’in birli¤ini sa¤lamlaflt›rmakt›. Bu do¤rultuda, ‹srail’in iç ve d›fl temsilcilerimiz aras›na bir
duvar dikmesini engellemek hayati önem tafl›yordu. Ayr›ca ekibimiz,
‹srail tasfiyeleri durduraca¤›na dair garanti vermezse bunun hiçbir anlam ifade etmeyece¤i konusunda da hemfikirdi. Bize göre, bunun peflinen flart koflulmas› gerekiyordu. Aran›zda bir anlaflma imzalad›¤›n›z
halde taraflardan biri bölgeye girip yeni yerleflimler kuruyor ve kurulu olanlar› da geniflletiyorsa, o zaman anlaflman›n bir anlam› kalmaz.
1993 y›l›n›n Nisan ay›nda, Tunus’taki FKÖ yönetimi -Oslo’ya
uzanan yola ad›m›n› atm›fl oldu¤u halde- görüflmelerimizi tamamen
engelledi. Oslo karar›, Madrid’deki Filistin heyetinin, dolay›s›yla Filistin halk›n›n haberi olmaks›z›n verildi. Bu mücadelede ortak olmam›z gerekirken, bütün enerjisini mücadeledeki birli¤in da¤›lmamas›
yönünde harcayan Haydar Abd el-fiafi gibi Filistin’in her kesiminden
sayg› gören bir lidere dahi haber verilmeden gizli görüflmeler yap›lmaktayd›. Oslo müzakereleri, hem teknik hem de siyasal aç›lardan
bir felaketle sonuçland›. Madrid’deki görüflmelere kat›lan ekibe çok
dikkatli talimatlar verilmiflti ve ulaflabilecekleri 600 bilirkifli haz›r
bekliyordu. FKÖ’nün Oslo görüflmeleriyse amatör bir grup taraf›ndan yap›ld›. Ebu Ala (Ahmed Kurey), Hasan Asfur ve Muhammed
Ebu Kofl, deneyim, bilgi ve zekâ aç›s›ndan tamamen yetersiz kifliler202
di, izleyecekleri bir yol haritalar› bile yoktu. A¤ustos 1993’te Aflravi
ve Faysal Hüseyni, gerçeklefltirdikleri görüflmelerle ilgili geliflmeleri
konuflmak düflüncesiyle gittikleri Tunus’ta, FKÖ’nün çoktan imzalam›fl oldu¤u belgelerle karfl›laflt›lar. Madrid’de Filistin’i temsil edenler, Oslo anlaflmas›n› ve üzerinde anlaflmaya var›lan saçmal›klar› iflte bu olayla ö¤rendiler. FKÖ, iç yönetimin kabul etmeyi reddetti¤i
her koflula boyun e¤mifl ve yerleflim bölgeleriyle ilgili hiçbir flart
koflmam›flt›. FKÖ üyeleri onlarla dalga geçip böbürleniyorlard›. Ve
bu gerçekten çok afla¤›lay›c› bir durumdu.
‹srailliler çok klasik bir müzakere tekni¤i uygulad›lar, ancak görüflmeye çok iyi haz›rlanm›fl uzmanlardan oluflan bir ekiple kat›lm›fllard›. Karfl›lar›nda da bir grup s›radan insandan oluflan amatör
bir ekip vard›. 1992’nin Aral›k ay›nda Ebu Ala ile iki ‹srailli akademisyen Yair Hirschfeld ve Ron Pundak, Londra’da düzenlenen bir
toplant›da bir araya geldiler. Filistinliler söz konusu oldu¤undan,
gayr›-resmi bir toplant›yd›. Kaybedecek bir dakika yoktu, as›l meselenin bilinmesi gerekiyordu. Ama Hirschfeld ve Pundak, Ebu
Ala’n›n a¤z›ndan dökülen her sözcü¤ü kesin birer vaat olarak alg›lad›lar. ‹stediklerini kabul etti¤i zaman da, “Güzel, art›k hükümeti sizinle görüflmesi için ikna etmeye yetecek kadar belge var elimizde.
Ne de olsa biz yaln›zca akademisyeniz. Bundan böyle D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n yetkilileriyle görüfleceksiniz,” dediler. 1993’ün Mart
ay›nda görüflmeler en bafl›ndan al›nd›, Ebu Ala’n›n anlafl›ld› gözüyle
bakt›¤› meseleler bile tart›flma konusu edildi. Bu sayede ‹srail konuyu daha fazla çarp›tabilecekti. Çok büyük avantajlar kazand›klar› üç
ay›n sonunda Uri Savir, “Ben D›fliflleri Bakan› fiimon Perez’i temsil
ediyorum, Rabin ad›na konuflamam ve kendisi de bundan hoflnut olmayabilir. Anlaflmay› sonland›rmak için Rabin’in temsilcisiyle en bafl›ndan tekrar görüflmeniz gerekiyor,” fleklinde bir aç›klama yapt›.
Devreye Rabin’in bir arkadafl› olan Yoel Singer ad›nda New Yorklu
bir avukat girdi. Üçüncü defa her fleye bafltan bafllam›fllard› ve Singer’›n daha fazla flart kabul ettirmek için uygulad›¤› bask›ya maruz
kal›yorlard›. Daha sonralar› Singer, bir röportajda, FKÖ’nün yüzlerce soruya cevap vermek durumunda kalmas›na ra¤men tek bir soru
yöneltmemesine çok flafl›rd›¤›n› aç›klad›.
‹sraillilerin anlamad›¤› nokta, Filistinli müzakerecilerin safl›¤›ndan böyle büyük bir avantaj elde etmenin kendilerine fayda sa¤lamayaca¤›yd›. Nihai anlaflma öylesine y›k›c›, öylesine adaletsizdi ki,
203
imzalayan taraflar dahi anlaflma hükümlerine sad›k kalamad›lar. Filistinli delegeler, “Hele bir yola ç›kal›m, sonras›na bakar›z,” fleklinde ak›l yürütmüfllerdi. Söz konusu olan, tamam›yla bu kiflilerin sorumsuzlu¤uydu. ‹flte böylesi durumlarda demokrasinin neden
önemli oldu¤u anlafl›l›yor. Çünkü demokrasi sayesinde müzakereciler halk›n güvenebilece¤i kifliler olmak durumundalar ve alt›na imza att›klar› belgelerin hesab›n› verebilmeliler. Ancak ülkelerinden,
insanlar›ndan uzak yaflayan bu liderler, her sayfa üzerindeki her virgülün ne kadar önemli oldu¤unun fark›nda de¤illerdi.
Oslo müzakereleri tamamen kendi yararlar›na sonuçlanm›fl olsa
bile, ‹srail, anlaflmadan kendi pay›na düflenleri gerekti¤i gibi yerine
getirmedi. Daha fazla zaman tan›n›rsa daha güvenli bir ortam sa¤lanaca¤›n› öne sürerek kararlaflt›r›lan tarihleri ileri att›lar; sonra da elbette anlaflmalar dahilinde yapt›r›ma tabi tutulan bu gecikmeleri bir
dizi oldubitti yaratmak amac›yla kulland›lar. Rabin’in suikasta kurban gidiflinin ard›ndan, ‹srail’de yeni bir fikir s›kça dile getirilir oldu. Asl›nda bu fikrin do¤uflunda Rabin’in kendisi anahtar bir rol oynam›flt›: 1995 y›l›nda Ayr›m Duvar›’n›n dikilmesini öneren ilk kifli
oydu. Neredeyse aç›kça ifade edilen yeni düflünceleri, ‘e¤er ordumuzun gücü bütün Filistin’i almaya yetiyorsa neden yar›s›yla yetinelim’
fleklindeydi. A, B ve C bölgeleri sistemi, Filistin Yönetimi’nin (FY)
sadece Bat› fieria’n›n yüzde 18’ini denetlemesine izin veriyordu. Duvar›n gerçekte izledi¤i yola bakacak olursan›z, tamamen Oslo’da kararlaflt›r›ld›¤› flekilde infla edildi¤ini görürsünüz. Tabii ‹srail ordusunun, her ihtimale karfl›n diye düflünerek anlaflmalar ve Duvar için
tasarlad›¤› iki ayr› harita oldu¤unu bildi¤inizde bu pek de flafl›rt›c›
gelmiyor. ‹srail hükümeti 1968 y›l›nda bir Filistin oluflumunun var
olabilmesini üç flarta ba¤lam›flt›. Öncelikle bu tip bir oluflumun hiçbir yabanc› devlete s›n›r› olmayacak ve s›n›rlar› ‹srail denetimi alt›nda kalacakt›. ‹kincisi, ba¤›ms›z bir yönetim talep edemeyecekti, sadece belirlenen görevleri yerine getiren bir yönetim kabul görebilirdi. Üçüncü olaraksa anlaflmaya var›lan kararlardan geri dönüfl olmayacakt›. Oslo’yla bütün bu flartlar yerine getirilmifl oldu.
Oslo anlaflmalar›n›n Filistin’de nas›l bir yank›s› oldu?
FKÖ’nün teslim oldu¤unu görmek flok ediciydi. Yaln›zca içerideki hareketi yar› yolda b›rakmakla kalmad›; diasporay›, Ürdün,
Libya ve Suriye’de kamplara yerlefltirilen mültecileri de hayal k›204
r›kl›¤›na u¤ratt›. Halk yine de temsil etti¤i bütün de¤erlerin hat›r›na Arafat’a büyük sayg› besliyordu, ancak yak›nda Filistin Yönetimi’ne dönüflecek olan bu liderli¤e karfl› derinden hissedilen bir burukluk da vard›. 1994 ilkbahar›nda Oslo anlaflmalar›n›n imzalan›fl›n›n ard›ndan Yönetim’in patronlar› Filistin’e geri döndüklerinde
onlar› gören, çabalar›n›n semeresini almaya geldiklerini düflünürdü. Oysa bu durumun Filistin toplumu üzerindeki etkisi feciydi.
‹nsanlar ifl ve para u¤runa birbirleriyle rekabet etmeye bafllad›lar.
Ak›llar›nda sadece kimin yönetici, yönetici yard›mc›s› ya da bakan
yard›mc›s› olaca¤› vard› ve ne kadar kazanacaklar›n›n derdine düflmüfllerdi, çünkü bir k›sm› d›fl yard›m, bir k›sm› da vergi geliri olmak üzere ortada büyük paralar dönüyordu. ‹srail, bizden do¤rudan alamad›¤›n› flimdi Filistin Yönetimi arac›l›¤›yla alm›flt›. Sonuç
olarak, ulusal hareket karmafl›k bir hale geldi ve maneviyat› k›r›ld›. Görüflmelere diyecek hiçbir fleyimiz yoktu, bar›fltan yanayd›k.
Bütün istedi¤imiz, bize gerçek ba¤›ms›zl›¤› ve egemenli¤i sa¤layacak bir anlaflman›n imzalanmas›yd› (bu flekilde, zaman çizelgesi
belirsiz olan ve hileli bir çözüm sunan, üzerinde yeterince düflünülmemifl uydurma bir sözleflme de¤il).
1993 sonras›nda iki cephede birden mücadele sürdürüyorduk.
Biri, ‘bar›fl’ maskesi alt›nda ülkenin her yan›na yeni karakollar ve
kontrol noktalar› yerlefltirerek yerini daha da sa¤lamlaflt›ran ‹flgal’e
karfl›yd›. 1993 y›l›nda anlaflmalar›n imzalanmas› ile 2000 y›l›nda
ikinci ‹ntifada’n›n bafllamas› aras›nda ‹srailliler 102 yeni yerleflim
alan› kurdular ve halihaz›rda bulunanlar› da ikiye katlad›lar. Ço¤u
kiflinin bildi¤inin aksine, ‹srail, kontrol noktas› politikas›n› Oslo sürecinde uygulamaya bafllad›. Madrid müzakerelerinden önce herkes
Kudüs’e ya da Gazze’ye istedi¤i gibi girip ç›kabiliyordu. fiu andaysa
tam 703 kontrol noktas› bulunuyor.
Ayn› zamanda, içeride de Yönetim’e karfl› mücadele vermek durumundayd›k. Bu, sadece liderlerimiz ‹srail’le görüflmeleri tamamen
beceriksiz bir flekilde yürüttü¤ü için de¤il, kendilerini h›zla büyük
bir güvenlik a¤›na dönüfltürdükleri için de gerekliydi. 140 bin Filistin Yönetimi çal›flan›n›n 56 bini polisti ve bütçenin yüzde 34’ü onlara ayr›lm›flt›. Bütçenin yüzde 8’inin sa¤l›¤a, yüzde 2’sininse tar›ma
ayr›ld›¤›n› düflünüp sonuca siz var›n. Bu yüzden, yeni bir hareketin
ortaya ç›kmas› gerekiyordu. Bu yeni hareket ba¤›ms›z bir Filistin
devleti u¤runa mücadeleyi sürdürecek, ama ayn› zamanda sa¤l›k,
205
e¤itim ve vergi konular›n› planlay›p toplumsal boyuta sahip olacak
bir hareket olmal›yd›.
FY’nin kuruluflu birçok ba¤›ms›z kampanyay› ve Oslo sürecinden önce geliflmekte olan çabalar› tehlikeye att›. Yönetim, totaliter
Arap hükümetleriyle ayn› çizgide davrand›. Hayat›n her alan›n›
kontrol alt›na almaya çal›flt›; örne¤in, sendika baflkanl›¤› seçimlerini yasaklad›. 1998-1999 y›llar›nda ö¤retmenler kendi sendika
baflkanlar›n› seçme hakk›n› elde etmek için greve gittiklerinde, Yönetim grevi bast›rd› ve militanlar› hapsetti. Birçok ö¤retmen iflini
kaybetti. Para ak›fl›n› ellerinde tutabilmek için ço¤u STK’y› kanatlar› alt›na ald›. Neredeyse bütün siyasal partiler Yönetim taraf›ndan atan›yordu, bunlara sözde muhalefet de dahildi. Çal›flanlar›n›
finanse etmek için hepsi Yönetim’e ba¤›ml›yd›. Bizim Filistin Halk
Partisi (önceki Filistin Komünist Parti) kanad›, Yönetim’e karfl›
halk›n da deste¤ini alacak demokratik bir hareket oluflturma mücadelesi veriyordu. Ancak partinin eski liderleri Yönetim’le iflbirli¤i yapmak istediler ve Arafat da onlara görev vermeye pek hevesliydi. 1996’da Genel Sekreter, Filistin Yönetimi’nin Endüstri Bakan› oldu, ama k›sa süre sonra hastaland›. Yönetim’den para almayan
tek parti Hamas ve biziz, yani Filistin Ulusal ‹nisiyatifi. Hamas çok
zengin, d›flar›dan maddi yard›m al›yor. Bizse çok fakiriz, yine de
bu ciddi bir mesele de¤il. Hem kimse bizim karfl›m›za, f›rsatç› hayaller peflinde kofltu¤umuz iddias›yla gelemez.
El Fetih hakk›nda ne düflünüyorsunuz? D›flar›dan bak›nca içinde z›t
e¤ilimlerin var oldu¤u belli belirsiz bir toz bulutu gibi. Görünüfle göre
ço¤unluk, Arafat ve Yönetim’in arkas›nda duruyor, ama di¤er hizipler
Filistin Yönetimi taraf›ndan k›nanmas›na ra¤men intihar sald›r›lar› düzenliyor. Sol güçlü oldu¤unda solun taraf›n› tuttu, flimdi de sa¤›n yan›nda, Hamas’›n durufluna, özellikle de kad›nlar hakk›ndaki fikirlerine yak›n duruyor gibi.
El Fetih homojen bir hareket de¤il, afl›r› sa¤dan ‘afl›r›’ merkeze
kadar birçok unsurdan olufluyor. Güçlü bir sol kanad› vard›, ancak
zamanla tasfiye edildi, özellikle de 1993 y›l›nda Filistin Yönetimi’nin
kurulmas›ndan sonra. O günden sonra El Fetih, Yönetim’e dönüfltü
ve hükümet partisi oldu. Bir öyle bir böyle aç›klama yapmas›n›n sebebi de bu. Ayn› zamanda, hem ulusal özgürlük hareketi, hem de iflgal alt›nda Yönetim olamazs›n›z. Bu konumlanma, çözümü müm206
kün olmayan her çeflit ç›kmaz› da beraberinde getirir. El Fetih’in Hamas’a yak›n oldu¤unu söyleyemem; Hamas’›n yöntemlerini benimsemesinin sebebi, o taraf›n kendisine bir tehdit oldu¤unu hissetmesiydi. El Fetih’in halk aras›ndaki destekçileri 1994 y›l›nda yüzde 60
iken bugün yüzde 24’e düfltü. Kamuoyu araflt›rmalar›n›n sonuçlar›
gerçe¤i yans›tmasa da, genel e¤ilim bu yönde. ‹srail’le iflbirli¤i yap›yor görünenlerin El Fetih ve Filistin Yönetimi oldu¤u bir ortamda,
Hamas kendini tek direnifl gücü olarak gösterebildi. Daha sonra El
Fetih, kendini Hamas tarz›nda eylemler yapmas› için içeriden gelen
çok büyük bir bask›n›n ortas›nda buldu. Ve yine yanl›fl bir yola sapt›. Di¤er taraftan, hem El Fetih hem de Hamas, Filistin toplumunun
en gelenekçi kesimlerine bel ba¤lam›fllard›. Ayn› insanlar›n verecekleri oylar için yar›fl›yorlard›. El Fetih, kad›n kontenjan› ve belli baz›
demokratik reformlar› aç›klarken, bunu en tutucu kesimlerin oylar›n› kaybetmemek ad›na yapm›flt›. Bütün bu sebeplerden dolay› El
Fetih’in tutarl› davranmas› çok zordur. Bu ulusal bir özgürlük hareketi midir, yoksa Filistin’i ‹srail’de bir Bantustan haline getirmeye mi
çal›flmaktad›r? ‹flgal devletiyle iflbirli¤i yapmay› kabul mü edersiniz,
yoksa bunu reddeder, sonucunda da Yönetim statüsünü kaybetmeyi
mi tercih edersiniz? El Fetih hep ikisini de ayn› anda yapmaya çal›flt›. Bir yanda hayli sa¤ kanatta yer alan bir k›s›m üyesi, neye mal
olursa olsun ‹srail’le pazarl›¤a oturarak anlaflmaya varmaya kararl›,
di¤er yandaysa silahl› mücadelenin kahramanlar› olarak görülen bir
grup insan› bar›nd›r›yor. Bu ikili duruflun iler tutar taraf› yoktur.
fiu anki ‹ntifada’da El Fetih’in de büyük ölçüde sorumlu oldu¤u
iki hata, davam›za ciddi bir darbe vurdu. Bu hatalar›n ilki savaflç› bir
zihniyet gelifltirmek, ikincisiyse kurdu¤umuz ikili dil, di¤er bir deyiflle, intihar sald›r›lar›n› k›namak, ama bir yandan bu sald›r›lar› gerçeklefltirmek; ‹srail’in siyasal hamlelerini k›namak, ama ‹srail’le karfl›l›kl› masaya oturmak. fiaron’un Gazze’den sözde bir ‘geri çekilifl’
plan› için resmi a¤›zdan ret alabilmek amac›yla kavga verdik, çünkü
bunun Filistin’in ç›karlar›yla taban tabana z›t oldu¤u ortadayd›. T›pk› Körfez’de Lübnan’daki, Ürdün’deki Filistin diasporas›na yapmak
istedikleri gibi, bizi bölmek, parçalanmay› kurumsallaflt›rmak do¤rultusunda yeni bir çabayd› bu. Yönetim buna karfl› ç›kma cesaretini gösteremiyor, ‘bu seçene¤i de elde bulundurmak’ istiyor. Buna esneklik denmez, bu birbiriyle ilgisi olmayan, s›rf Arap ülkelerinden
de ç›kmayan bir sürü e¤ilimi tatmin etme ihtiyac›ndan do¤an karar207
s›zl›¤›n sonucu. Sloganlar›n ard›nda net bir çizgi yok. ‹flte bu yüzden
El Fetih, Hamas karfl›s›nda güç kaybediyor, Filistin toplumu daha
fundamentalist oldu¤undan de¤il.
Ya Hamas?
1980’li y›llarda ‹srail, özellikle Gazze’de, ayr›ca Bat› fieria’da laik
direnifl hareketini zay›flatmak arzusuyla fundamentalizmi teflvik etti. Bizim resmi bir varl›¤›m›z yokken, ‹slamc›lar rahatça ortal›kta dolaflabiliyorlard› ve yard›m dernekleri de gizlenmeye ihtiyaç duymadan çal›flabiliyordu. Hatta baz› gruplara maddi destek dahi sa¤land›.
‹srailliler, Müslüman fundamentalizmini kurarak FKÖ’yü zay›flatacaklar›n› düflünüyorlard›. Ayn› senaryo M›s›r ve baflka Arap ülkelerinde de gerçeklefltirildi ve sonuçta, k›sa süre sonra oynad›klar› bu
kumar geri tepti. ‹slami Direnifl Hareketi’nin k›saltmas› olan Hamas
1988 ilkbahar›nda kuruldu. Müslüman Kardeflli¤i örgütünün -örne¤in, birçok fiii örgütüyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda- görece ›l›ml› ve gelenekçi kalan bir koluydu. M›s›r ve Ürdün’de ‹slami Cihad Örgütü’nün yapt›¤› gibi hükümetin içeri¤ine meydan okumayan yumuflak bir muhalefet oluflturdu.
Hamas, ‹flgal’in ac›mas›zl›¤›, ilk ‹ntifada’y› bast›rmak için kullan›lan fliddet, bozulan ekonomik koflullar ve umudun yitirilifliyle birlikte radikal bir tutum sergilemeye bafllad›. Ancak Hamas bu haliyle
demokratik sürece dahil edilmemeli ve seçimlere kat›lmaya davet
edilmemeliydi. Biz doktorlar, insanlar›n sebeplerle semptomlar› nas›l kolayca kar›flt›rd›¤›n› biliriz. fiiddet, afl›r›l›k, fundamentalizm ve
intihar sald›r›lar›, semptomdur. Zaman geçtikçe insanlar daha da
umutsuz hale gelir ve daha çok fliddete baflvururlar, bunun sebepleriyse iflgal, zulüm ve adaletsizliktir. Hamas’›n gücünü abartmamam›z gerek. 1994’ten bu yana ona verilen destek artt›, ama sadece
yüzde 8’den yüzde 24’e ç›kt›. Hamas 1996 seçimlerini boykot etme
yolunu seçti, Filistin Halk Kurtulufl Cephesi ve Demokratik Cephe
de ayn› tutumu ald›lar, ama kat›lanlar›n yüzde 73’ü kay›tl› seçmendi. Halk›n yüzde 92’si Madrid müzakerelerini desteklerken buna
karfl›yd›. Hamas, bizim gibi Oslo müzakerelerine karfl› olsa da, Filistinlilerin yüzde 63’ü ‹srail sonunda bize bir fley verecek umuduyla
onlar› destekliyordu.
Sizin Hamas’la ba¤lant›n›z var m›?
208
Tabii ki var. Onlarla konufluyoruz, bunu de¤il flunu yap›n diyerek onlar› ikna etmeye çal›fl›yoruz. Hamas s›rf kamikaze yetifltiren
bir üs de¤il. Çok geliflmifl bir toplumsal a¤a sahip, bunun yan› s›ra,
her ne kadar siyasal amaçlar›na alet etse de, sa¤l›k, bar›nma ve e¤itim hizmetleri sa¤l›yor. Yaln›z son on y›l içinde Filistin siyasetinde
en göze çarpan e¤ilim, kendini var olan hiçbir hareketle özdefllefltirmeyenlerin say›s›ndaki yükselifl: Bu oran 1994 y›l›nda yüzde 9 iken
bugün yüzde 45’e yükselmifl durumda. Bu insanlar Yönetim’in yolsuzlu¤unun ve düzensizli¤inin fark›nda ve ‹srail’e verilen tavizlere
elefltirel yaklafl›yor, ama Hamas’›n fundamentalizmini de reddediyorlar. Bu insanlar bizim kararl›l›kla Filistin’e ba¤›ms›zl›¤›n› kazand›rmak ve demokrasiyi getirmek amac›n› güden hareketimiz El Mübadere’nin hedefledi¤i seçmen kitlesini oluflturmakta.
Filistin Ulusal ‹nisiyatifi El Mübadere nas›l ortaya ç›kt› ve hangi
güçleri harekete geçiriyor?
2000 y›l›n›n Eylül ay›nda ikinci ‹ntifada’n›n bafllamas›yla El Mübadere’nin de temelleri at›ld›. ‹ntifada bafllad›¤›nda sokaklara dökülmüfltük ve bunun Ba¤›ms›zl›k ‹ntifadas› oldu¤unu öne sürüyorduk.
Hamas ise buna El-Aksa ‹ntifadas› ad›n› vermiflti. Filistin Halk Partisi yönetimi bu ayr›m›n önemini, laikli¤in kabul görüflünü anlayamad›. Ne yaz›k ki parti, bu olaylar›n kat›l›mc›s› olmak yerine d›flar›dan seyreden bir grup yorumcuya dönüflmüfl gibiydi. Onu bunu
elefltiriyorlard›, ama orada olsalar ne yapacaklar›n› sorsan›z ne diyeceklerini bilmiyorlard›. Bizim hareketimizse her gün daha çok ses
getirmekteydi. Mervan Barguti’yle birlikte ben o s›ralarda en etkili
konumdayd›m.
Böylece mücadeleye devam etmeye ve Parti olmaks›z›n alternatif
bir demokratik muhalefet oluflturmaya karar verdim. Abd el-fiafi, ‹brahim Dakkak ve ömrünün son y›llar›nda çok yak›n bir dostluk kurdu¤um Edward Said’le iletiflime geçtim. Filistin hareketinin d›fl dünyan›n da anlayabilece¤i seviyede bir Rönesans’a ihtiyac› oldu¤u aç›kt›. Ekim 2000’de 10 bin destekçinin imza att›¤› manifestomuzu yay›nlad›k: fiiddet içermeyen, askeri güçten ar›nd›r›lm›fl ‹ntifada için
laik bir programd› bu. El Mübadere’nin, yani ‹nisiyatif’in bafllang›c›
bu olay oldu. Resmi kurulufl tarihiyse, ‹srail’in yeniden istilaya bafllad›¤› Haziran 2002’ydi. Çok k›sa bir sürede 500 önemli flahsiyet bi209
ze kat›lm›flt›. Bu s›rada Arafat bana hükümetinde bir bakanl›k mevkii önerdi. Filistin Halk Partisi’ne a¤›rl›¤›n› koydu, sonra da parti bu
öneriyi kabul etmem için bana bask› uygulamaya bafllad›. Ben de
2003’ün Nisan ay›nda Parti’den istifa ettim.
El Mübadere, laik sol kanattan bireylere ve dernek, kad›n hareketi, sivil toplum kurulufllar› gibi gruplara aç›k demokratik bir koalisyon. Ancak bugüne dek bize daha çok ulaflanlar bireyler oldu. Çeflitli hareketleri alt›nda toplayan bir flemsiyeye dönüflmeyi istiyoruz.
Filistin Halk Kurtulufl Cephesi’yle ba¤lant›l› eylemler düzenliyoruz
ve onlar› demokratik bir birlik çerçevesinde karfl›l›yoruz. El Fetih
mensuplar›, hatta kendileri demokrat oldu¤u için fundamentalizmden rahats›z olan dindar insanlar bile bizi görmeye geliyorlar. Kalkilya’daki bafll›ca önderlerimizden biri, eskiden dini bir grubun
mensubuydu. Baflkalar›n› aram›za al›rken ödün vermedi¤imiz tek
bir flart kofluyoruz: Bu gruplar Hamas’tan ya da di¤er fundamentalist
örgütlerden ve Yönetim’den tamamen ba¤›ms›z olmal›lar. Çünkü insanlar gelip bizimle çal›flmak istediklerini söylüyorlar, ama di¤er
yandan da Yönetim’e ba¤l› kalmay› düflünüyorlar. Bu imkâns›z bir
fley. Demokratik muhalefetin bir parças›yken hükümette yer alamazs›n›z. Bir seçim yapman›z gerek.
El Mübadere’nin stratejisi nedir?
Bizim amac›m›z, Oslo’yla söndürülen halk›n direnifl hareketini
yeniden canland›rmak. Ayr›ca, ‹flgal Bölgeleri’yle diaspora aras›ndaki ba¤lant›lar› yeniden kurmam›z gerekiyor. Oslo sürecinde, yurtd›fl›ndaki birçok Filistinli, Yönetim’in onlar› unuttu¤unu düflünerek
aldat›lm›fll›k duygusu içindeydi. ‹sraillilerle temas içinde bulunulacak noktalar yaratmak flart. Siyahl› Kad›nlar, Gufl fialom, Yefl Gvul,
Ta’ayufl gibi çok çeflitli ‹srail örgütleriyle birlikte çal›flt›k ve Irak’›n
iflgali ya da Apartheid Duvar›’na karfl› ç›kmak için gösteriler yapt›k.
Bizim stratejimiz, halk›n mücadelesini ‹flgal’e karfl› bir eyleme
dönüfltürerek insanlar›n bulunduklar› yerde kalmalar›n› sa¤lamak.
E¤er yerlerinde kal›rlarsa ‹srail baflar›s›z olacak, e¤er giderlerse kaybeden biz olaca¤›z. ‹flte bu yüzden, halk›n içinde hareket halinde olmak, buran›n sakinlerine sa¤l›k, tar›m ya da e¤itim hizmeti götürmek bizim aç›m›zdan önemli. ‹kinci olarak, uluslararas› destek ve
dayan›flmay› yeniden sa¤lamam›z gerekiyor. Uluslararas› hareketin
210
sa¤lad›¤› dolays›z yard›mlardan ve fundamentalistlere karfl› verdi¤i
destekten ötürü bu bizim için hayati önemde. Diyorlar ki: “Tek bafl›m›zay›z, herkes bize karfl›, bütün Yahudiler bize karfl›, Avrupa bize karfl›.” Böyle bir tecrit hissi fundamentalizmi besler. Toplant›larda s›kl›kla bu konu üzerine tart›flt›¤›m oldu ve bu onlar› bir açmaza
sokuyor: Soka¤a ç›kma yasa¤›n› kald›rmak için bize yard›m etmeye
gelen, bizi korumak için kendini canl› kalkan olarak kullanan ve hayat›n› tehlikeye atan bu yabanc›lara nas›l karfl› olabilirler? Asl›nda
birçok Hamas üyesi, bizimle ve uluslararas› destekçilerimizle birlikte gösterilere kat›l›yor.
Boykot ça¤r›s› yapm›yoruz ama, Cenevre Konvansiyonu’nu ve
uluslararas› hukuku çi¤neyen ‹srail devletine karfl› yapt›r›mlar getirilmeli. Daha somut belirtmek gerekirse, ‹srail’in insan haklar›na gereken sayg›y› göstermeyip çi¤nedi¤i AB-‹srail anlaflmalar›n›n ask›ya
al›nmas›; flu an dünyan›n en büyük silah ihracatç›s› konumunda
olan ‹srail’le bütün askeri iflbirliklerinin sona erdirilmesi; ‹srail’e yap›lan yat›r›m›n durdurulmas› ve hükümet düzeyinde kültürel iliflkilerin kesilmesi.
Ocak 2005 seçimleri için El Mübadere’nin baflkan aday› sizsiniz.
Acaba ‹flgal alt›ndayken, ‹srail ordusu her yerde varl›¤›n› sürdürürken
ve Do¤u Kudüs’te sand›klara gidilmesi yasaklanm›flken seçimlerin özgürce yap›labilmesi mümkün mü?
Zaten tam da bu yüzden bu seçim çok büyük önem tafl›yor. fiiddet içermeyen özgürlük mücadelesinin bir arac› bu çünkü. ‹srail hükümeti hep bizi yönetecek kifliye ve hangi anlaflmalar› kabul etmemiz gerekti¤ine kendisi karar vermeyi istedi. Filistin taraf›nda sözü
geçen delegelere sahip olman›n yolu, bu kiflilerin düzenli olarak seçilmesi ve halk›n güvenini kazanmas›, ama halk›n haklar›n› hiçe sayarsa da bulundu¤u yerden indirilebilmesi. Bu özellikle ‹srail’in Filistin’i yönetmek için yeni bir tafleron grubu oluflturmaya, kendi halk›n›n ç›karlar›na karfl› ‹srail’inkileri korumaya haz›r iflbirlikçilerin
görev ald›¤› bir güvenlik tertibat› kurmaya haz›rland›klar› bu günlerde hayati derecede önem tafl›yor.
Kampanyam›z, dünya medyas›n›n Mahmud Abbas (Ebu Mazen)
lehine önyarg›l› davranmas›, FY’nin maddi kaynaklar›n›n yasa d›fl›
kanallara harcanmas› ve Yönetim’in bütün bürokratik a¤›n›n Abbas’›
211
desteklemesi, onu kendi adaylar› yapan ve seçilmesi için çok çaba
harcayan Amerika ve ‹sraillilerin bizim ilerleyiflimize engel olmak
için her yola baflvurmas› gibi çok büyük engellerle karfl›laflt›. Hamas’›n seçimleri boykot etme karar› da dolayl› olarak Abbas’›n lehine iflledi, çünkü hareketin liderleri militanlar›na bana oy vermemelerini sal›k vermiflti.
Baflkan aday› olarak, kampanya esnas›nda yedi kez ‹srailli askerlerin tacizine u¤rad›m ve iki kez de konuflmam› engellemek istedikleri için Kudüs’te tutukland›m. Ama beni en çok flafl›rtan, güya ‘profesyonel’ olan Arap televizyon kanallar›n›n tutumuydu. Onlar da,
kuflkusuz a¤›r siyasal bask› alt›nda bulunduklar›ndan, El Fetih’in
aday›na arka ç›kt›lar. Biz yine de El Mübadere kampanyas›n› destekleyen sa¤lam bir demokratik koalisyon oluflturmay› baflard›k. Filistin Halk Kurtulufl Cephesi, ba¤›ms›z örgütler, iflçi komiteleri, Abd
el-fiafi gibi demokratik solun güvenilir isimleri, Abd el-Sattar Kasem
gibi ›l›ml› ‹slamc›lar ve Filistin toplumundan birçok grup bir aradayd›. Binlerce gönüllü yard›m etmeye geldi ve say›s›n› bilemeyece¤im kadar çok kifli maddi ba¤›flta bulundu. Sonuçta oylar›n neredeyse yüzde 25’ini elde ettik ve Hebron, Nablus ya da Beit Jala gibi büyük flehirlerde bize verilen oy oran› yüzde 30’lar› buldu. Oylama
sonras› yap›lan ankette destekçilerimizin kad›nlardan, gençlerden,
mezunlardan, FY’de görev almayan kimselerden ve kendini Filistin
haklar› mücadelesine adam›fl kiflilerden olufltu¤u görüldü. Daha az
bask›n›n oldu¤u bir ortamda bundan çok daha iyi sonuçlar alaca¤›m›za hiç flüphe yok.
Filistin-‹srail sorunu için ne gibi çözümler öngörüyorsunuz?
Önümüzde iki seçenek duruyor. ‹lki, tabii ki ba¤›ms›z bir Filistin devleti. Ancak bu devlet, en az›ndan tarihi Filistin’in sadece yüzde 23’ü olan 1967 s›n›rlar› içinde yer almal› ve baflkenti de Do¤u Kudüs olmal›. Bütün yerleflimler, hiçbir istisna olmaks›z›n tasfiye edilmeli. Oralarda yaflayanlar e¤er isterlerse bulunduklar› yerlerde kalmaya devam edebilirler, amac›m›z kimseyi yerinden etmek de¤il,
ama bu, Filistin egemenli¤i alt›nda olmal›. Bizi koruyacak uluslararas› bir kuvvetin yer almas› kofluluyla, silahs›zlanmaya karfl› olunacak bir durum göremiyorum. Ancak taraflar, al›nan uluslararas› kararlara uymal›.
212
E¤er ‹srail flu anki politikas›n› sürdürürse, e¤er Gazze ile Bat› fieria aras›nda yeni bir Bantustan yaratmakta ›srar ederse, e¤er Apartheid Duvar› öylece yerinde durmaya devam ederse, o zaman gerçek
bir devlet kurmak ad›na hiçbir ›fl›k yok demektir. Bu durumda di¤er
çözüm, bütün vatandafllar›n eflit oldu¤u tek bir demokratik devlettir.
Tabii ki böyle bir devlet de yaln›zca Yahudi kimli¤ini tafl›yamaz,
hem Yahudi hem de Filistinli olmak durumundad›r. Bunun ne türden sonuçlar yarataca¤›n› düflünmek ‹srail’de yaflayan ço¤u kifli aç›s›ndan hayli zordur. ‹srail devleti Filistinlileri hiçbir seçenekleri kalmayacak flekilde köfleye s›k›flt›rman›n yolunu ar›yor. E¤er iki devletli çözümde anlaflmaya var›rsak, bize sunulan seçenek Bantustan olmam›z. Ve e¤er o koflullar alt›nda çift uluslu tek bir devlet istedi¤imizi söylersek, ‹srail’i parçalamak istemekle suçlanaca¤›z. Ancak flu
anda bize kaba kuvvet uygulayarak haks›zl›k yapan Amerikan-‹srail
politikas› ya da Oslo tarz› çözümlerle var›lacak sonuç, sadece ‹flgal
Alt›ndaki Topraklar’da fundamentalizmin güçlenmesidir. E¤er Filistin, Bantustan haline getirilmifl bir polis devleti olursa, sonuç her iki
halk aç›s›ndan da tam bir felaket olacakt›r.
(Türkçesi: Deniz Koç)
213

Benzer belgeler