sinopspor`da - Gerze Meslek Yüksekokulu

Transkript

sinopspor`da - Gerze Meslek Yüksekokulu
SİNOPSPOR’DA
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
YÜKSEKOKULUMUZDA
AFET BİLİNCİ KONULU
SERTİFİKA EĞİTİMİ DÜZENLENDİ
HEDEF
3.LİG
Sinop’un futbolda-
Yüksekokulumuz
Hoca
Ahmet Yesevi Konferans
Salonunda
gerçekleşen
eğitimde, Sinop Valiliği İl
Afet ve Acil Durum Müdürlüğünde görev yapan Endüstri Yüksek Mühendisi
Özge ÖZBEK; afet bilinci,
afetlere hazırlık aşamasında yapılacaklar, yapısal olmayan risklerle bu risklerin
yaşadığımız ve çalıştığımız
mekanlarda azaltılması konularında bilgiler verdi.
SAYFA : 3
SAYFA : 8
ki baş temsilcilerinden, 1970 yılında
kurulan ve bugün
hala varlığını koruyan
Sinopspor’u
geçmişi ve bugünüyle daha yakından tanımak ve
mevcut durumunu
sizlere
aktarabilmek
maksadıyla
Sinopspor Kulüp
Başkanı Ayhan ÖZHAN ile bir röportaj
gerçekleştirdik.
GENÇDURUS
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU
SAYI : 1
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
BİLİMSEL VE AHLAKİ DEĞERLERLE DONANMIŞ
ÖRNEK ÖĞRENCİ
YETİŞTİRMEK İSTİYORUZ
SİNOP NEDEN MUTLU?
Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı
Yaşam
Memnuniyeti
Araştırmasına göre Sinoplular’ın yüzde 77,7’si
‘mutluyum’ cevabını vermiş. Biz de
araştırma sonucunun peşine düştük ve
Sinoplu’nun gerçekten mutlu olup olmadığını, eğer öyle ise de mutluluğun
sırrını araştırdık.
SAYFA : 6
Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN, Gerze Meslek Yüksekokuluna düzenlediği ziyaret kapsamında gazetemizin konuğu oldu. Prof.
Dr. Nihat DALGIN, üniversiteye dair ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi
verdi.
Yüksekokulumuzu ziyaret eden Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN’a,
Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd.
Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, Müdür
Yardımcıları Funda İNCE ve Mehmet
KESKİN ile akademik ve idari personelimiz eşlik etti. Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa
ÖZTOPRAK’tan yürütülen çalışmalar hakkında bilgi alan Rektörümüz, yeni ve modern binası ile yüksekokulun ilçeye değer
kattığını ifade etti.
Yüksekokulda incelemelerde bulunan
Rektör Prof. Dr. DALGIN, gazetemiz muhabirlerinden Tuğçe Nur SEMİZ’in sorularını yanıtladı. Röportaj aracılığıyla kendisini daha yakından tanıdığımız Rektör Prof.
Dr. DALGIN, üniversite ile ilgili devam
eden projeler ve ileriye dönük çalışmalar
hakkında da önemli bilgiler verdi. Üniversitemizin öğrencilerimize sağlamış
olduğu imkânların,
öğrencilerimiz tarafından iyi değerlendirilmesi gerektiğini
belirten Rektör Prof. Dr. DALGIN, ara
eleman yetiştirme anlamında yüksekokullarımıza büyük sorumluluk düştüğünü ve burada donanımlı bir eğitim alan
öğrencilerin, alanlarındaki boşluğu en iyi
şekilde dolduracağına inandığını belirtti.
Rektör Prof. Dr. Rektör Prof. Dr. DALGIN
ile 8 yıllık bir geçmişi olan Sinop Üniversitesinin gösterdiği hızlı gelişim, yeni
kampüs çalışmaları, açılan yeni programlar, uluslararası ilişkiler ve akademik
çalışmalar hakkında gerçekleştirdiğimiz
samimi röportajı sizlere aktarıyoruz.
SAYFA : 2
BAŞLARKEN
Günlük hayatımızda, başlayan ve biten
olayların döngüsü yaşanmaktadır. Bitenler yeni başlangıçları, başlangıçlar
da bitişleri içinde barındıran olaylardır.
Bir işe başlamak; dirilmenin, inşa etmenin ve harekete geçmenin yansımasıdır.
Dolayısıyla, bitişin muhakkak olduğu bir
dünyada başlamaların anlamı ve fevkalade önem arz etmekte ve heyecan vermektedir.
SAYFA : 3
Sinop Üniversitesi Öğrencileri
Şehitlerini Unutmadı
Hakkari’nin Yüksekova Bölgesinde
4 Kasım günü terör örgütü ile girdiği
çatışmada şehit düşen Sinoplu Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil ve
Cumhuriyet tarihinden bugüne şehit
düşen askerlerimiz, Sinop Üniversitesi
Gerze Meslek Yüksekokulunca hazırlanan 4 saatlik özel radyo programı ile
anıldı.
SAYFA : 3
2
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
REKTÖRÜMÜZ PROF.DR. NİHAT DALGIN:
“4 YIL İÇERİSİNDE KAPASİTEMİZİ 12 BİN
ÖĞRENCİYE ÇIKARMAYI PLANLIYORUZ”
Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN, Gerze Meslek Yüksekokuluna düzenlediği ziyaret kapsamında gazetemizin konuğu oldu. Prof. Dr. Nihat DALGIN, üniversiteye dair ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Yüksekokulumuzu ziyaret eden Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Nihat DALGIN’a,
Gerze Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd.
Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK, Müdür
Yardımcıları Funda İNCE ve Mehmet
KESKİN ile akademik ve idari personelimiz eşlik etti. Gerze Meslek Yüksekokulu
Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK’tan yürütülen çalışmalar hakkında
bilgi alan Rektörümüz, yeni ve modern
binası ile yüksekokulun ilçeye değer kattığını ifade etti.
Yüksekokulda incelemelerde bulunan
Rektör Prof. Dr. DALGIN, gazetemiz muhabirlerinden Tuğçe Nur Semiz’in sorularını yanıtladı. Röportaj aracılığıyla kendisini daha yakından tanıdığımız Rektör Prof.
Dr. DALGIN, üniversite ile ilgili devam
eden projeler ve ileriye dönük çalışmalar
hakkında da önemli bilgiler verdi.
Üniversitemizin öğrencilerimize sağlamış
olduğu imkânların, öğrencilerimiz tarafından iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Rektör Prof. Dr. DALGIN, ara eleman
yetiştirme anlamında yüksekokullarımıza
büyük sorumluluk düştüğünü ve burada
donanımlı bir eğitim alan öğrencilerin,
alanlarındaki boşluğu en iyi şekilde dolduracağına inandığını belirtti.
Rektör Prof. Dr. Rektör Prof. Dr. DALGIN
ile 8 yıllık bir geçmişi olan Sinop Üniversitesinin gösterdiği hızlı gelişim, yeni kampüs çalışmaları, açılan yeni programlar,
uluslararası ilişkiler ve akademik çalışmalar hakkında gerçekleştirdiğimiz samimi
röportajı sizlere aktarıyoruz.
Sinop Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Nihat DALGIN kimdir?
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Samsun Ladik doğumluyum. Orta ve lise
tahsilimi Samsun’da yaptım. Üniversite
tahsilimi de Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde tamamladım.
Yüksek lisansımı Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsünde, doktoramı
ise yine Samsun 19 Mayıs Üniversitesinde gerçekleştirdim. Doktora döneminde
Rize’de İlahiyat Fakültesi’nin kuruluşunda görev aldım, akabinde Trabzon İlahiyat Meslek Yüksekokulunun kuruluşunda
bulundum ve müdürlük yaptım. Dolayısıyla 1993-1997 arası KTÜ’DE çalıştım.
1997’de tekrar Samsun’a döndüm ve burada göreve başladım. Devamında 2009
yılında Dekan Yardımcısı oldum. 3 yıl De-
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
kan yardımcılığının ardından 2012’de de
Sinop Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin
Kurucu Dekanı olarak görevlendirildim.
2 yıl burada dekanlık yaptıktan sonra 3
ay kadar öncesinde Sinop Üniversitesine
Rektör olarak atandım ve şu an Rektörlük
görevime devam ediyorum.
Genç bir üniversiteyi devraldınız. Önümüzdeki 4 yıllık yönetim süreciniz için
Sinop Üniversitesine dair projeleriniz
nelerdir?
Dediğiniz gibi genç bir üniversite. Bizim
tabirimizle güçlülüğünü yeni ispat eden,
8 yıllık geçmişi olan bir üniversite. Üniversiteler 25 yılda tam bir üniversite olur
denir. 4 yıl içerisinde hem öğrenci sayısını
arttırmayı hem kaliteden ödün vermemeyi
hem yerel hem yöresel olarak yöreye katma değer üretmeyi bir bütün olarak düşünüyorum. Ekibimizle beraber bu amacı hedefliyor ve bu doğrultuda planlama
yapıyoruz. Şu an da 7000-8000 kadar
öğrencimiz var. Bu 4 yıl içerisinde 12 bin
öğrenciye ulaşmayı planlıyoruz. Mevcut 8
fakültemizin ikisi öğrenci almadı. Bu süreçte henüz öğrenci almayan Spor Bilimleri ve Güzel Sanatlar Fakültelerine de öğrenci almayı hedefliyoruz. Biri merkezde
olmak üzere, Gerze, Boyabat ve Ayancık
ilçelerimizde Meslek Yüksekokullarımız
bulunuyor. Merkezde fakültelerimiz ağırlığı oluşturuyor. İlçelerimizde ise yüksekokullarımızın hem kalitesini yükseltmek
hem öğrenci sayısını artırmak hem de
gerekirse yeni bölümler açmayı planlıyoruz. 4 yıl sonrasını hayal ettiğimde; fakültelerde yeni bölümler açılmış, yeteri kadar
öğrencisi olan ve her fakültesinde bir ya
da birkaç bölüm ve programın Türkiye
genelinde söz sahibi olduğu bir üniversite
görüyorum.
Sinop Üniversitesini eğitim anlayışı ve
sunduğu olanaklar noktasında diğer
üniversitelerden farklı kılan yanı nedir?
Üniversitenizde eğitim gören öğrencilere
aşılamak istediğiniz değerler nelerdir?
Sorunun son kısmından başlarsak; gençliğimizin milli ve manevi değerlerini bilerek
yetişmeleri gerekir. Bunun için elimizden
geleni yaptık, yapıyoruz ve yapacağız.
Zaten tahsilli insan, kültürlü insan demektir. Önce kendine, sonra çevresine yararlı
olan insan demektir. Dolayısıyla kültürünüz, tahsiliniz arttıkça insani değerlerinizin de artması gerekir. Erdemli bir duruş
sergilemek lazım. Bunları öğrencilerimize
aşılamaya çalışıyoruz. Bu amaçla gençlerimize elimizden gelen tüm imkanları sunacağız. Bunun yanında bilimsel anlamda
donanımın da eksik olmaması gerekir.
Ben her zaman söylerim; bilim adamı iki
kanatlıdır. Yani hem bilimsel donanımı olmalı hem ahlaki donanımı. Ahlaki donanımı çok iyi, fakat bilimsel donanımı eksikse
o bilim adamı değildir. Bilimsel donanım
iyi, fakat ahlaki donanım eksikse insani
erdemlerden yoksunsun demektir. Dolayısıyla her iki taraftan da gerekli deneyimi
sarf etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bu anlamda gençliğimizi yetiştirmeyi düşünüyoruz.
Bir şehri besleyen, geliştiren en temel
değerlerden biridir üniversite. Bu doğrultuda şehirle üniversite arasındaki
ilişki ne boyutta? Bu ilişkiyi geliştirmek
için neler yapılmalıdır?
Evet, doğru ifade ettiniz, şehirle bütünleşmek önemli. Tabi ilçelerimizde yüksekokullarımız şehrin ortasında bulundukları
için fiziksel anlamda şehirle bütünleşmiş
şekilde ama bunun yanında bir takım
etkinlik programlarıyla da şehirle bütünleşmeleri, şehrin ihtiyaçlarına cevap vermeleri, şehrin sorunlarıyla ilgilenmeleri
önemli. Aslında Sinop merkez ve ilçeleriyle bütünleşmiş bir üniversiteyiz diyemeyiz. Bazı eksikliklerimiz var. Bu anlamda
Sinop merkezinde özellikle şehirle fiziksel anlamda bütünleşmeyi düşünüyoruz.
Yani şehrin içerisinde birkaç tane merkez
kurmayı planlıyoruz. Orada halkımıza hitaben çeşitli etkinlikler düzenleyerek halkımızla bütünleşmeyi hedefliyoruz ve bunun yanında üniversite olarak bölgemizin
sorunlarıyla ilgili araştırmalar yaptırmayı
ve araştırmalarımızda bölgemizi ön plana
çekmeyi istiyoruz. Bu anlamda merkeziyle ilçeleriyle halkıyla bütünleşmiş bir üniversite olmayı hedefliyoruz.
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
Bir Meslek Yüksekokulu öğrencisi olarak Meslek Yüksekokullarına dair öncelikli hedeflerinizi öğrenebilir miyim?
Doğrusu gerek Meslek Yüksekokullarımız için gerekse Fakültelerimiz için Rektörlük olarak üzerimize düşen her ne ise
yapacağımızdan emin olabilirsiniz. Yeter ki sonuca ulaşan, devlete ve millete
faydalı olacak projeler ortaya koyun. Biz
imkanlarımız ölçüsünde her zaman yanınızda oluruz. Yüksekokul öğrencilerimiz
tabi daha çok ara eleman ihtiyacını karşılıyorlar. Yani onların daha çok pratiğe,
uygulamaya ihtiyaçları var. Bu anlamda
yüksekokullarımızın uygulama safhasında
ihtiyaç duyduklarını almaya ve sunmaya
hazırız. Uygulama gerektiren bir alanda
eğitim görüyorsa uygulamayı okul bitince
yaparsın demek doğru bir yaklaşım değil.
Tam tersi öğrenci ihtiyacı olan uygulamanın %70-80’ini okulda yapmalı, her türlü
eksiğini, hatasını görmeli, karşı karşıya
kalabileceği sorunları tespit edebilmelidir.
Bu anlamda biz üniversite olarak ihtiyaçlara anında cevap vermeye hazırız.
Son olarak Sinop Üniversitesi öğrencilerine ne söylemek istersiniz?
Kendinizi donanımlı hale getirin. Üniversitenin size sunduğu, sunacağı imkanları
ayağınızla tepmeyin, yani onları fırsat bilin. Vaktinizi çok iyi değerlendirin, çünkü
ileride hayata atılınca burada geçireceğiniz zamanı geri döndüremezsiniz. Vakit
nakittir, hatta nakitten de ötedir. Nakit
bazen ödünç ya da borç alınır ama vakit alınamaz. Bu nedenle vakit fukarası
olmasın arkadaşlar. Vakitlerini iyi değerlendirsinler. Ben üniversiteyi okurken aynı
zamanda çalıştığım için ikiye bölünüyordum, şimdi düşünüyorum şu aklım olsa
sadece okurdum ve daha dolu dolu vaktimi geçirirdim. Diğer taraftan hocalarından istifade etmeye çalışsınlar, yani siyasi
görüşü ne olursa olsun ayırt etmeksizin
hocalarının peşinde olsunlar. Çünkü her
hocadan çok farklı doneler yakalayacaklardır, bu gözle baksınlar. Ders, derste
öğrenilir, üniversite de durum budur, yani
ders kitaptan zor anlaşılır. Onun için dersleri kaçırmasınlar. Devamsızlık haktır ama
mümkün mertebe çok olağan sorunlarda
kullanılabilecek bir haktır. Fakat öğrencilerimiz genellikle “benim devamsızlık hakkım var, sonuna kadar kullanırım” mantığı güdüyorlar. Bunun doğru bir tutum
olmadığını hatırlatmak isterim, yani yarın
bugünler aranacaktır. Dolayısıyla hem bilimsel hem de ahlaki olarak donanımlı yetişmek adına tam alandır, tam zamandır,
mekandır diye düşünüyorum üniversite
tahsili için. Kısaca; okusunlar, okusunlar,
okusunlar.
Tuğçenur SEMİZ- Radyo ve Tv
Programcılığı
Ertan ÖZKÜK- Radyo ve Tv
Programcılığı
3
Sinop Üniversitesi Öğrencileri
Şehitlerini Unutmadı
BAŞLARKEN
Günlük hayatımızda, başlayan ve biten
olayların döngüsü yaşanmaktadır. Bitenler yeni başlangıçları, başlangıçlar da bitişleri içinde barındıran vakıalardır. Bir işe
başlamak; dirilmenin, inşa etmenin ve harekete geçmenin yansımasıdır. Dolayısıyla, bitişin muhakkak olduğu bir dünyada
başlamaların anlamı fevkalade önem arz
etmekte ve heyecan vermektedir.
Üniversitemiz açısından 22 Temmuz
2015, Gerze Meslek Yüksekokulu için
ise 17 Ağustos 2015 yeniden inşa sürecinin başladığı tarihleri ifade etmektedir.
1000 civarında öğrenci, 34 öğretim elemanı, idari ve hizmetli kadrosuyla büyük
bir aileyi içinde barındıran Gerze Meslek
Yüksekokulumuzun istenilen noktada yerini alması için gecemizi gündüzümüze
katarak çalışmaya devam ediyoruz. Söz
konusu çalışmalarımızı ise özellikle öğrencilerimizin arzu edilen seviyede eğitim
almaları noktasında yoğunlaştırmış bulunmaktayız.
Üniversite demek, sadece öğrenci-hoca
ilişkisi demek değildir. Bunlara ilaveten,
sosyalleşmelerin yaşandığı, farklı alanlarda temayüz eden şahısların birikiminden
faydalanıldığı ve araştırmaların yapıldığı mekânlardır. Bu çerçevede bizler de,
öğrencilerimizin bilgi ve birikimine katkı
sağlaması açısından her iki haftaya bir olmak üzere çeşitli faaliyetler ve programlar yapmaya çalışmaktayız. Şu ana kadar
gerçekleştirdiğimiz 3 program, yüksek
katılımlı, öğrenciler açısından ise fevkalade bilgilendirici geçmiştir.
Üniversitemizin radyo ve televizyon üniteleri yüksekokulumuzda bulunmaktadır.
Radyo-Tv ve Basım-Yayın programları
öğrencilerimizin uygulama alanı olması
açısından radyo ve televizyonumuzu 24
saat yayına çıkarmaya çalışıyoruz. Bu
hafta itibariyle radyomuz, yakın bir zaman
da ise televizyonumuz 7/24 yayına başlayacaktır. Burada hem öğrencilerimiz kendilerini geliştirecekler, hem de üniversitemizin söz konusu alanda ismini duyurmuş
olacaklardır.
Ülkemizde basın-yayın etkin bir güç olma
bakımından fevkalade önemli bir yere sahiptir. Yaklaşık 4 milyon civarında bir tirajla toplumumuzun önemli bir kısmı haberlere gazeteler vasıtasıyla ulaşmaktadır.
Bu çerçevede, Basım–Yayın programını
içinde barındıran bir kurum olarak haftalık
bir gazete çıkarmanın yerinde bir faaliyet
olacağını düşündük. Bu vesileyle gazetemizin ilk sayısını dikkatlerinize sunmayı
istedik. Bu haftadan itibaren haftalık olarak gazetemizi yayımlamaya çalışacağız.
İnternet medyası karşısında özel haberleriyle temayüz eden gazetecilik anlayışıyla
bizler de özel haberlerle okuyucularımızın dikkatlerini çekmeyi hedeflemekteyiz.
Hayırlı olmasını diliyorum. Faaliyetin yeni
başlaması hasebiyle, Peygamberimizin
“Besmeleyle başlamayan her iş bereketsizdir” sözü fehvasınca “Haydi Bismillah”
diyerek yola koyuluyoruz. Rabbimin yardımı, dostlarımızın duasıyla bu işin altından alnımızın akıyla kalkacağız inşallah.
Yrd. Doç. Dr.
Mustafa ÖZTOPRAK
Gerze MYO Müdürü
Hakkari’nin Yüksekova Bölgesinde 4 Kasım günü terör örgütü ile girdiği çatışmada şehit düşen Sinoplu Piyade Uzman
Çavuş Sadık Aparangil ve Cumhuriyet tarihinden bugüne şehit düşen askerlerimiz,
Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulunca hazırlanan 4 saatlik özel radyo
programı ile anıldı.
Sinop
Üniversitesi
Gerze
Meslek
Yüksekokulu Radyo Stüdyosunda gerçekleştirilen canlı yayının sunuculuğunu
Radyo ve Televizyon Programcılığı Bölümü Öğrencisi Ömer ÇAKICI yaptı. Program Gerze Anadolu İmam Hatip Lisesi
öğrencilerinden Abdullah COŞKUN’un
şehitler için okuduğu Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlarken, programda ÇAKICI’nın
ilk konuğu Şehit Yakınları ve Gaziler Öğrenci Kulübü Akademik Danışmanı Okutman Sabri BOZTEPE oldu. Boztepe programda, kulüp faaliyetleri ve şehitlerimizin
anılması ile alakalı yürüttükleri çalışmalardan bahsederken, Cumhuriyet tarihinden
bugüne şehit düşen Sinoplu askerlerin
listesini dinleyicilerle paylaştı.
Ardından programa konuk olan Gerze
İmam Hatip Lisesi Müdürü Zeki SAĞIR
ise, şehitlik makamını ve İslam’da şehitliğin yerini anlattı. Allah yolunda canını
feda eden bir Müslüman’ın şehit olarak
anıldığını ifade eden SAĞIR: “Ahrette en
büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun
içindir ki, şehitlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından affedilmektedir.
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan
en mühim esaslardan biri “Ölürsem şehidim, kalırsam gazi!..” inancıdır. Bu durum,
ayette “iki güzelden biridir” şeklinde ifade
edilmiştir. “ şeklinde konuştu.
Programda daha sonra söz alan Gerze
Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç.
Dr. Mustafa ÖZTOPRAK ise şehitlik makamının son yıllarda bir algı kayması yaşadığını belirtti.
Herkesin şehit sayılamayacağını dile getiren ÖZTOPRAK: “Şehit olmak veya şehitlik sevabına kavuşabilmek için Müslüman
olmak şarttır. Ne yaparsa yapsın, nerede,
nasıl ölürse ölsün veya öldürülsün Müslüman olmayan şehit olmaz.” ifadelerine
yer verdi.
Programa konuk olarak katılan Sinop
Müftüsü Mustafa ERKAN ise, şehit dü-
yolda öldürülenler şehit olarak anılabilinir. Bu kişiler insanlar nezdinde şehit
olarak bilinirler, şehitlik muamelesi görürler, yani yıkanmazlar, kanlı elbiseleri
ile defnedilirler.” dedi.
Programda, Aile ve Sosyal Politikalar İl
Müdürü Melih KELEŞ ise şehit yakınları
ve gaziler için devletin sağlamış olduğu
imkanlardan bahsetti. Şehit yakınlarını topluma yeniden sağlıklı bir şekilde
kazandırmak adına yoğun bir çalışma
yürüttüklerini dile getiren KELEŞ, görevlerinin şehit yakınları ve gazilere yönelik
sosyal hizmet faaliyetlerini yürütmek ve
koordine etmek olduğunu belirtirken,
bunun yanında şehit yakınları ve gazilerin hakları ile onlara yönelik yardım, hizmet ve muafiyetlere ilişkin ulusal politika
ve stratejilerin belirlenmesine yönelik
çalışmaları koordine etmek, uygulama
anlamında projeler geliştirmek olduğunu
da dile getirdi.
Radyo Programı Gerze İlçe Vaizi Hasan
ÇAKIROĞLU’nun duası ile sona ererken, yayın 12.00 -16.00 saatleri arası
www.uni57.com.tr adresinden canlı olarak yayınlandı.
Ömer ÇAKICI
Radyo ve Tv Programcılığı
şen Sinoplu Piyade Uzman Çavuş Sadık
APARANGİL’in cenaze törenini anlatarak
duygularını dile getirirken, şehitliğin ve
toplumda şehitlik algısının yanı sıra İslam
tarihinde şehitliği de ele aldı. Müftü ERKAN: “Şehitler ölü değildirler. Bu müjde
bizlere Kur’an-ı Kerim’in müjdesidir. Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.
Doğrusu onlar diridirler. Fakat siz farkına
varmazsınız. Allah için cihat edenler ve bu
YÜKSEKOKULUMUZDA “AFET
BİLİNCİ” KONULU SERTİFİKA
EĞİTİMİ DÜZENLENDİ
Sinop Valiliği İl Afet ve Acil Durum
Müdürlüğü tarafından
Yüksekokulumuzda “Afet Bilinci”
konulu sertifika eğitimi düzenlendi.
Yüksekokulumuz Hoca Ahmet Yesevi
Konferans Salonunda gerçekleşen eğitimde, Sinop Valiliği İl Afet ve Acil Durum
Müdürlüğünde görev yapan Endüstri Yüksek Mühendisi Özge ÖZBEK; afet bilinci,
afetlere hazırlık aşamasında yapılacaklar, yapısal olmayan risklerle bu risklerin
yaşadığımız ve çalıştığımız mekanlarda
azaltılması konularında bilgiler verdi.
Akademik personelimiz ile çok sayıda öğrencimizin katıldığı programda Eğitimci
Özge ÖZBEK, afet öncesi alınması gereken tedbirler, afet sırasında hangi doğru
davranış modellerinin uygulanacağı ve
afet sonrasında ilk anda neler yapılması
gerektiği hakkında katılımcılara bilgiler
vererek hayatımız boyunca karşılaşabileceğimiz afetlere karşı her zaman hazır
bireyler olmamız gerektiği konusunda
uyarılarda bulundu.
Yaser TOPRAK
Radyo ve Tv Programcılığı
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
4
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
KÖŞE YAZISI
BÜYÜK DÜŞÜN, BÜYÜK YAŞA!
Dünya hızla dönmeye devam ederken insanlar da hayatı anlama yolculuğuna devam ediyorlar. Belirlenen hedefler,
hayaller ve beraberinde yaşanan sorunlar bu
yolculuğun birer parçası durumundalar.
Sahip olduğumuz karakterimizin yaşamsal standartlarımıza ne denli bir katkısının
olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat düşünce tarzımızın bu duruma etken oluşturduğunu da unutmamalıyız.
Burada sormamız gereken kritik soru şu:
“Neyi düşünüyoruz? Nasıl düşünüyoruz?”
Başarının yolları üzerine yazılan kitaplar
düşünmenin öneminden söz eder. Neyin
ne kadar olduğu ise insanın kendisine
kalmış bir durumdur. Siz küçük bir kasabada şirin bir ev hayal edebilirsiniz ya
da biraz abartıp (gerçekçi abartma) lüks
bir villada olduğunuzu düşünebilirsiniz.
Ancak atladığınız ayrıntıların kararlarınızla doğru orantılı bir etkisinin olduğunu
da belirtmemiz gerekir sanırım. Mental
açıdan fark yaratma güdüsü sadece büyük düşünmekle gerçekleşir. Seviyenizi
arttırmanıza yardımcı olur ve hayatınızda
olumlu gelişmelerin yaşanmasını sağlar.
Elbette büyük fikirler, maddi imkanların
zorlanmasını da gündeme getirir, fakat
vizyon kelimesinin altının en iyi şekilde
doldurulmasına ön ayaktır (Buradan parası olmayanın vizyonu da yoktur gibi
saçma sapan bir şey anlaşılmasın). Sadeleştirilmiş bir zihnin bu tarz tavırlar içinde olmasını beklemeniz hata olacağı gibi
gelecek adına da kaybedilmiş bir savaş
olarak nitelendirilebilir. Her zaman söylediğim ve benimsediğim çok güzel bir söz
geldi bunları yazarken aklıma. “Küçük yol
yoktur, küçük aktör vardır.” İşte sizin de
atmanız gereken daha doğrusu atıp da
duvarı parçalamanız gereken adım tam
olarak bu. Kesinlikle ve kesinlikle sınırlarınızı zorlamalı, bulunduğunuz noktayla
yetinmemelisiniz.
Bahsettiklerimiz dışında bir diğer önem
arz eden unsur tabiki de hayal gücü. Sınırlarınızı zorlamanızın cesaret anahtarıdır
kendisi. Siz onu ne kadar kullanırsanız
o kadar parlar, aksi halini ise siz tahmin
edin artık. Fikirlerinizin ne kadar uçuk
olduğunun bir önemi yok, uzanabildiğiniz yıldıza ulaşmaya çalışın. Bununla ilgii
söylenen en güzel söz kanımca William
Russell’dan gelmiştir: “Büyük işler, büyük
hayaller kurma özelliği olan insanlarca
başarılmıştır.”
Hayalleriniz, sizin yürek gücünüzü gösterir. Bir insanın yüreğinin gücünü anlamak
için sadece yaptıklarına değil, yapmayı istediklerine de bakmak gerekir. “Hayaller
bizim kim olduğumuzun aynasıdır.” der
Barbara Sher. Esaret altındaki insan özgürlüğü hayal etmeli ki yüreğinde şahlanış
gülleri açsın. Aç insan ekmeği olmayan
değil, ekmeğin hayalini kuramayan insandır aslında. Bunu birçok durum için genelleyebiliriz. Yazıyı sonlandırmaya yakın
bazı hatırlatmalarda da bulunmak sanırım
konuyu özetlemek açısından çok güzel
bir yöntem olabilir diye düşünüyorum. İlk
olarak elinize bir kağıt alın ve oraya büyük küçük ne kadar hedefiniz varsa not
alın. İkincisi, hedeflerinizi olabildiğince
ama abartmadan uçuklaştırın, yani hayal gücünüzü kullanın. Bunları söylerken
beyninizden gerçeklik kelimesini silmeyin
tabi. Size sunulan değerlerin yine sizin ve
sevdiklerinizin olacağını hatırlayarak düşünce gücünüzü geliştirmeye odaklanın.
Siz kendiniz olun, büyük düşünün ve beraberinde büyük yaşayın.
Alican Alvin Çelik
Radyo ve Tv Programcılığı
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
BAŞARILI TARİHÇİ
ALKAN’IN ANLATIMIYLA
“BİLİNMEYEN YÖNLERİ
İLE CUMHURİYETİN
İLANI”
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Mehmet ALKAN, yüksekokulumuzda “Bilinmeyen Yönleri ile
Cumhuriyet’in İlanı Konulu” bir konferans verdi.
Tarih alanındaki başarılı çalışmalarıyla tanınan ve son dönemde de iki ulusal kanalda tarih programı yapan Doç. Dr. Mehmet
ALKAN, Cumhuriyet kurulmadan hemen
önceki dönemi ve Cumhuriyet’in nasıl ilan
edildiğine dair süreci konuklara aktardı.
Açılış konuşmasını yapan Yüksekokul Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK,
imkânlar dâhilinde her ay en az iki bilgilendirici seminer ve konferans ile öğrencileri
tarih kadar sosyal ve ilmi konularda da
bilgilendirmeyi amaçladıklarını belirtti.
Yüksekokul Müdürümüz Yrd. Doç. Dr.
Mustafa ÖZTOPRAK’ın açılış konuşmalarının ardından, İstanbul Üniversitesi
Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Mehmet ALKAN, katılan öğrencilere Cumhuriyet’in ilanının öncesinde
ve ilan sürecinde meydana gelen dikkat
çekici konuları aktardı.
KÖŞE YAZISI
HAYATI TAHRİBATIN TELAFİSİ
YOK
ŞİİR
ÖLME
Ölme,
sen ölmeden önce
karanlığın düşer yatağıma.
Sus ve beni dinle!
Aç ellerini yalvar tanrıya,
Yalvar ki tekrar seveyim seni.
Açtığın ellerinin içindeki bir fidan olayım
Gözünden aksın yaşlar
Yeter ki ben açayım avuçlarında.
olduğunu kaydeden ALKAN, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu bağlamda devrimci bir
kişiliğe sahip olduğunu ve kuracağı rejimi
çok önceden aklında tasarladığını da katılımcılarla paylaştı.
Doç. Dr. Mehmet ALKAN konuşmasının
sonunda katılımcılardan gelen soruları
yanıtlayarak konuya açıklık getirdi.
Konferansın ardından Doç. Dr. Mehmet
ALKAN’a teşekkür plaketini Sinop Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Kamil DEMİRCİ takdim etti.
Ertan ÖZKÜK
Radyo ve Tv Programcılığı
MUTLU YAŞAMANIN 9 KÜÇÜK SIRRI
Yaşam çizgisine mutluluk eklemek isteyen insanların arasına bilim adamları da katıldı. Yapılan araştırmaların
ışığında, mutluluğu elde etmenin dokuz küçük sırrı belirlendi.
Bir yerde bir söz görmüştüm “Dünya güzel yerde insanlar var.” diyordu. Fazla kırıcı ama gerçek tam olarak bu. Hiç dünyanın biz insanlar olmadan daha güzel
bir yer olacağını düşündüğünüz olmuyor
mu? Ne kazandırdık ki dünyaya bu zamana kadar? Tüm güzellikleri yok etmekten
başka ne yaptık? Hepimiz suçluyuz.
Sigarasını umarsızca etrafa fırlatanlar, yediği çikolatanın ambalajını çöp kutusuna
taşıyamayacak kadar ağır bulanla, yanına
yaklaşan bir köpeğe bu dünya sadece bizimmiş gibi tekme atanlar,
kimyasal
atıkları cinayet işlercesine çevreye gelişigüzel bırakanlar.
Kabul edelim ki biz bu dünyada yaşamaya mecburuz. Arkamızdan başka bir
nesil gelmeye devam ediyor. Peki hiç mi
umurumuzda değil bir sonraki nesil?
Bize bırakıldığı gibi mi bırakmalıyız onlara
bu emaneti?
Bencil olmak bu kadar tatlı gelemez, gelmemeli.
Evet dünya güzel, daha da güzel olabilir
ama biz o güzellikleri yok etmezsek.
Çağdaş KUMLU
Basım-Yayın Teknolojileri
Programı
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i
siyasi bir yöntemle kurduğunu belirten
ALKAN, Cumhuriyet’in ilanının çok kısa
bir sürede gerçekleşmesine rağmen, yapılan devrimlerin geniş bir zamana yayıldığını ifade etti.
Doç. Dr. ALKAN, Mustafa Kemal Atatürk
ve İsmet İnönü’nün mücadele sürecini
başlattıktan sonra gerçekleştirmiş oldukları özel toplantıları ve kurulma aşamasına
kadarki sosyal tutumlarını da katılan konuklara anlattı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i
bir gecede ilan ettiği iddialarının doğru
5
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
Sevdan kör bir kurşuna saplanmış şekilde,
İçimde cız eden kurşun gözlerin kör halde,
Ölme
Ölme
Sen ölme
Sen ölürsen ben kendimi nasıl dirilteceğim.
Ruhunun geride bırakmış olduğu
bedenindeki
idam masasında mı yoksa?
Mehmet BAŞ
Radyo ve Tv Programcılığı
HİKAYE
Akreple Dans
Bugün, vampirlerin bayram günüydü, bir
kurtuluş günüydü. Çünkü bugün, lanetin
son düğümünün çözülme günüydü. Vampir Kralı’nın sağ kolu olan Kel Norris haberi alır almaz Kralı’na koştu. Saatler öğleden sonra iki civarıydı. Yer altı sarayının
loş koridorunda arkasındaki kara pelerinini uçuşturarak topallayan yürüyüşüyle
Norris, Kral’ın bulunduğu ana salona giriş
yapar yapmaz dilinden dökmek istediği
kelimeleri hiç beklemeden sundu.
Belirlenen mutluluk sırlarını biz de sizin
için derledik.
1.Kendinizi Sevin: Mutluluğa doğru giden yolda en büyük engel, kişinin kendi
dış görünüşünden memnun olmaması
olarak belirtiliyor. Kişinin kendi dış görünüşüyle barışık olması, mutluluğa giden
en kolay yollardan biri. Eğer mutlu olmak
istiyorsanız, kendinize küsmeyi bırakıp,
hemen kendinize sarılın.
2.Parayı Değersizleştirin: Mutluluğa
doğru atılan ikinci önemli adım, parayı değersizleştirmek. Paranın gerekli ihtiyaçların sağlanması için var olduğunu, mutlu
olmak için paranın bir etkisi olmadığını
belirten bilim adamları, maddiyata fazla
değer vermemeyi mutluluğun küçük sırlarının önemli bir adımı olarak gösteriyor.
Para mutluluğu satın alamaz, ama parayı
bir kenara bıraktığınızda siz, mutluluğun
kapısını aralayabilirsiniz.
3. Küçük Hedefler Belirleyin: Kişi kendine ulaşamayacağı hedefler belirlediğinde
ve devamında bu hedeflere ulaşamadığında, mutsuzluğun çanları çalıyor. Araştırmacı Dr. Alex Michalos: “Kendine daha
ulaşabilir hedefler belirleyen insanlar,
daha mutlu oluyor.” diyor. Bunun doğrultusunda, eğer mutluluğun daimi bir üyesi
olmak istiyorsanız, size gülümseyen hedeflere yönelmelisiniz.
4.Zekânızı Karşılaştırmayın: Zekâ da
tıpkı para gibi mutluluğun üzerinde etkili olmayan faktörlerden biri. Mutlu olmak
için, zekânızı başka insanlarınkiyle kıyaslamayı bırakın. Sizi mutlu edecek olan
zekânız değil, hayata bakış açınızdır.
5.Güçlü Olun: Yaşadığınız olaylara bakış
açınız, mutluluğunuzu etkiliyor. Kötü bir
olay sonrasında, gücünü yitiren kişilerin
mutsuzlukla bir anlaşma yapması olası.
Eğer mutluluk elde edebilmeniz için orada
duruyorsa, olaylara bakış açınızı değiştirin.
6.Yalnızlığı Tercih Etmeyin: Bu konuda
yapılan incelemelere göre, çiftlerin yalnızlardan daha mutlu olduğu tespit edildi.
Yalnızlık, kişinin kendi düşüncelerini karamsarlık yönünde değiştirmesini sağlayan bir tetikleyici. Etrafınızda değer verdiğiniz insanların olması, sizi mutlu edecek
öğelerden biri olarak kabul ediliyor.
7.İnançlı Olun: Mutluluğun küçük sırlarından biri de Tanrı’ya inanmak. Amerika’da
Duke Üniversitesinde çalışmalarına devam eden Harold Koening: “Özellikle yoğun stres altındayken insanların kendilerinden daha güçlü olan Tanrı’ya inanması
onların kendilerini daha iyi hissetmelerini
ve daha mutlu olmalarını sağlıyor.” diyor.
Kişi kendini mutsuzluğa sürüklediğinde,
dua etmesi mutsuzluğun önünde bir bariyer olarak beliriyor.
8. Başkalarını düşünün: Bilim adamla-
VİZYONDAKİ FİLMLER
ALİ BABA VE YEDİ CÜCELER
Yapım : 2015 Türkiye
Tür : Komedi,Macera
Yönetmen :
Cem Yılmaz
Senaryo : Cem Yılmaz
Yapımcı : Cem Yılmaz
Oyuncular : Cem Yılmaz, İrina İvkina, Zafer Algöz, Çetin Altay,
Fevzi Gökçe
Vizyon : 13 Kasım 2015
Yorum : Cem Yılmaz’ın yazıp yöneterek
başrolü oynadığı 4. film olma özelliğini
taşıyan yapım absürd komedidir. Cem
Yılmaz’ın önceki filmlerinde de yer alan
isimlerin bazıları yeni filmde de yer mevcut. Kadroya yeni isimlerin de katılmasıyla
başarı yükseltilmeye çalışılmış.
THE PACK
Yapım :2015
Avustralya
Tür : Korku-Gerilim
VizyonTarihi:13 Kasım 2015
Yönetmen : Nick Robertson
Oyuncular : Anna Lise Phillips , Jack
Campbell , Charles Mayer , Kieran Thomas McNamara , Hamish Phillips
Senaryo : Evan Randall Green
Yapımcı : Elliott D. Yancey
Konu : Gözlerden uzak
bir çiftlikte ailesiyle birlikte yaşayan bir çiftçi
olan Adam Wilson, ağılındaki küçükbaş hayvanların korkunç bir şekilde
öldürülmeye
başladığını
farkeder.
rının çalışmaları, başkalarını düşünen ve
onlar için çabalayan insanların hayatlarından daha büyük zevk aldığını ortaya
koyuyor. Vanderbilt Üniversitesinde üç
binden fazla kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, yardım kuruluşlarında çalışan
insanlar çalışmayanlara göre daha mutlu.
Kişinin kendi yaşamı haricinde, bir başkasının yaşamını yaşanabilir kılması, mutluluğun sessiz sırlarından biri. Etrafınıza bakın, mutlu olabilmek için önce başkalarını
mutlu etmeyi öğrenin.
9. Yaşlanmaktan korkmayın: Mutluluğun sizinle paylaştığı son sırrı ise, yılların
getirdiği yaşlılık… Stanford Üniversitesinde yapılan araştırmalar, insanların yaşları
arttıkça zor durumlarla daha iyi savaşabildiğini ve bunun getirisiyle daha mutlu olduklarını gösteriyor. Yaşlanmaktan
korkmayın, sizi mutlu edebilecek küçük
adımlardan biri de yılların kamçılamasıyla
daha güçlü ve daha mutlu biri olabileceğinizi bilmek.
Sanem OLGUN
Radyo ve Tv Programcılığı
SPECTRE
Yapım : İngiltere
Tür : Aksiyon, Casusluk, Macera, Suç
Yönetmen : Sam Mendes
Oyuncular : Daniel Craig , Ralph Fiennes
, Monica Bellucci , Ben Whishaw , Christoph Waltz
Senaryo : Ian Fleming , John Logan ,Barbara Broccoli , Michael G. Wilson
Yapımcı : Barbara Broccoli , Michael G.
Wilson, Collum McDaugall
Geçmişten gelen şifreli bir mesaj James
Bond’u Mexico City’ye ve sonunda, kötü
şöhretli bir suçlunun, yasaklı dulu, güzel Lucia Sciarra ile tanışacağı Roma’ya
sürükler
Ilgın UZUNOĞLURabia
DEMİRPOLAT
Basım ve Yayın
Teknolojileri
Programı
“Efendimiz! Beklediğimiz çocuk doğu
yor! Sonunda kurtuluş gününüz geldi!’’
Konuşurken çiçek bozuğu yüzündeki solgun ifade son derece neşeli, koyu kahve
yuvarlak gözleri parlak ve dudakları gergindi. Yamuk dişleri bile ayrı ayrı gülümsüyordu sanki. Genç Kral’ın karşısında
kambur haliyle olabildiğince dik durmaya
çalışıyordu.
Uzun bir aradan sonra yer altı Krallığı’na
yayılan bu neşe Kral’ın yüzünü de aydınlatmıştı, elindeki kan kadehi ile yavaşça
bir dönüş yaparken yeşil gözlerindeki
ifade tam anlamıyla coşkuyu belirtiyordu.
Buğulu sesi salona yayıldığında Norris
daha da çok gülümsedi, çünkü Kral da
gülümsemeye başlamıştı.
“Bebeği canlı istiyorum Norris, onu bana
getir.” Duvarlarda parlayan şamdandaki
mumların alevleri ikisinin de gözlerinde
çılgın bir ışıkla oynaşıyor,sonunda zaferin tadını ufaktan almaya başlayışlarının
haberini veriyordu. Norris eğilip bükülerek reveranslar yapıp çıkışa döndü.
Yalpalayarak koşan halinde bile neşe ve
sabırsızlık vardı. Geçtiği duvarlara bir
hareketlilik katıyor, dar koridorlardan geçerken mumların alevlerini titreştirerek arkasında dans eden gölgeler bırakıyordu.
Sonunda vampirler sonsuz yaşamlarına
kavuşabileceklerdi. Vampir Kral’ı Joceline
bu günü bayram ilan etmeyi düşünüyordu. Vampirlerin bayramı olarak kesinlikle
tarihe geçmeliydi.
Lanetin son zincirini taşıyan bebek, ilk
aldığı nefesin ardından kalbine saplanan
hançerle ölecek ve vampirlere sonsuz yaşamı bahşedecekti.
Bölüm I
Himluna kasabasında dokuz ay önce neredeyse tüm halkın unutamayacağı bir
olay olmuştu. Ilık bir ekim ayıydı. Öğlen
vakti, çocuklar öğrenim yerinden çıkar
çıkmaz sokaklara oyun oynamak için dağılırlardı.
Yine o öğle saatlerinden biriydi. Çocuklar
kasaba meydanında saklambaç oynuyorlardı. Hepsi neredeyse aynı yaştaydılar;
sekiz, dokuz...
Bryce her zamanki saklandığı yere, bahçesinde çok güzel gülleri olan küçük evin
duvarına yaslanarak güllerin arasına çöktü.
Hiçbir arkadaşı buraya gelip bakmaya
cesaret edemiyordu. Bu evde yaşayan
kadından korktuklarını belirtip oradan hemen uzaklaşıyorlardı. Bryce anlamıyordu.
Kadının korkunç bir tarafı yoktu aslında.
Sadece biraz ürkünç bakışları vardı o
kadar. Bu Bryce’i korkutmaya yetmezdi.
Evet, Bryce bir kız olabilirdi. Kızlar doğal
olarak daha korkak olurlardı, ama Bryce
diğer kızlar gibi değildi. Tıpkı büyükannesinin dediği gibi kalbi iyi ve fazlasıyla da
cesaretliydi.
ARKASI HAFTAYA…
Müzeyyen Yalçın
Radyo ve Tv Programcılığı
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
6
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
GİZLİ CENNET “SİNOP’’
Sinop... Huzuru birkaç günde bulabileceğiniz bir yer… İsminin sadece Cezaevi ile anıldığı kuzeyin gizlenmiş cenneti.
Gerek doğası gerekse denizi birbirinden güzel ilçeleri…Her mevsimin güzelliğini, deniz ile doğanın birleştiğini ve karadeniz insanının bütün samimiyet ve sıcaklığını burada görebilirsiniz.
Kışları bazen şehrin sessizliğinden kor
kabiliyor insan.Özellikle İstanbul gibi büyük bir şehirden gelmişseniz, trafik ve insan fazlalığı hayatınızın bir parçası haline
dönüşmüşse. Büyük şehirlerin ve büyük
kalabalıkların içinde yalnız kalmışsanız Sinop sizin için ideal bir yer. Karadenizin
hırçın dalgaları rüzgara karışır ve siz sahilde yürüyüş yaparken yüzünüze vurur.
İşte ben bu hissi bu şehirde öğrendim.
Dalgalara karışan rüzgar yüzünüzü okşarken, muhteşem manzaraya dalıp nefesiniz kesiliyor adeta. Günümüzde büyük
şehirlerde yalnızlık bile özlenecek hale
gelmişken, kalabalıklardan sıkıldığınız bir
kış mevsiminde buraya mutlaka
uğramalısınız.
Yaz aylarında ise durum bambaşka.
Plajlar dopdolu görüyorsunuz. Gecenin
geç saatlerine kadar sahilde gezip eğle-
nen gençleri, sahil boyu uzanan seyyar
kafeleri, pamuk şeker, mısır, oyuncak
satıcıları, dalgaların sesine katılan çocuk sesleri, muhteşem havası ve manzarasıyla adeta şehir müthiş bir şekilde
başkalaşıyor. Sinop’ta deniz mevsimi iki
ay sürdüğünden birkaç günde bir yağan
yağmurlarla sürekli nemli olan coğrafyada
bu parıldayan güzel güneşi ve çarşaf gibi
uzanan masmavi denizin güzelliğini görenler bu fırsatı hiç kaçırmıyorlar ve kendilerini denize bırakıyorlar.
Sinop Türkiye’nin en kuzeyinde yer alıyor. Bu yüzden bile başlı başına ilginç bir
şehir. Tam karadan yarım adaya uzanan
yolda, Tarihi Sinop Cezaevi’ne henüz gelmeden önce yolda yürürken sağınızda ve
solunuzda boylu boyunca denizin uzandığını görüyorsunuz. Her iki tarafınızda
da o müthiş masmavi suların olduğunu
Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı Yaşam Memnuniyeti Araştırmasına göre Sinoplular’ın yüzde 77,7’si “mutluyum” cevabını vermiş. Biz de araştırma sonucunun
peşine düştük ve Sinoplu’nun gerçekten mutlu olup olmadığını, eğer öyle ise de mutluluğunun sırrını araştırdık.
Ecemnur ERGİN-Ramazan GÜNEY- Mahmut OLGAR
Radyo ve Tv Programcılığı
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
bilmek, adeta denizin kucağındaymış gibi
hissettiyor. Aynı hissi Sinop ince burunda
da tadabilirsiniz. Hamsilos fiyordu var bir
de. Sinop’ta görülmesi gereken yerlerin
başında geliyor. Karanın içlerine kadar giren deniz, adeta ufak bir göl olusturmuş
burada. Denizle buluşan çam ağaçları ve
doğal ortamıyla fotoğraf çekenlere hemen
hemen her fırsatta keyifli görüntüler sunuyor. Oldukça sessiz sakin ve gün boyu
doğayla baş başa kalabileceğiniz bir yer.
Sahilde bulunmakta olan Sinop kalesi
çevresinde yer alan çay bahçeleri de , Sinop sakinlerinin yaz akşamları buluştuğu
yerlerin başında geliyor. Balıkçı limanı ise,
daha çok sabahları hareketli oluyor. Burada avdan dönen balıkçı teknelerini ağlarını temizlerken izleyebilme şansınız var.
Sinop halkı ise oldukça cana yakın. Şehir
çok fazla turist çekmediğinden doğallığı-
nı ve benliğini kaybetmemiş. Doğallığını
kaybetmeyen bu şehrin insanları da haliyle doğal ve cana yakın oluyorlar. Bu güzel
şehrin deniz kokan insanları özgürlüklerine de pek bir düşkün. Özellikle kadınlarda görüyorum bunu. Gerçekleştirdiğimiz
küçük çaplı muhabbetlerde bile kadın
haklarına ve özgürlüklerine değinmeden
geçmiyorlar.
Tarihi Sinop Cezaevi, Balatlar kilisesi,
Alaaddin Keykubat Camii, Sinop Arkeoloji Müzesi’de Tarihe meraklı misafirlere
ev sahipliği yapıyor bu mavi ve yeşilin bütünleştiği şehirde.. Bu izlenimlerimiz sadece Sinop’un genel görünümüydü. Öyle
birkaç satır yazı ile anlatılmaz burası. Gelip görmeden bu mutluluğa ortak olmakta
imkansız. Size bir tavsiye de bulunmak
isterim; birkaç günlüğüne de olsun gelin
SİNOP’a ve bu huzura sizde ortak olun.
Cihan ÇETİN - İskender YILDIZ - Radyo ve Tv Programcılığı
SİNOP NEDEN MUTLU?
Sinop harikulade doğal güzelliklere sahip,
yeşil ve mavinin ahenkle dans ettiği bir
şehir. Karakum, Akliman, İnceburun gibi
şaheser değerinde doğal güzelliğe sahip.
İnsanlığın buhran içinde olduğu, her an
her şeyden şikayet ettiği bir dönemde yaşıyoruz, ancak Sinop gibi bir şehirde yaşıyorsak eğer, insanın içinin huzurla dolmaması neredeyse imkansız. Temiz ve bol
oksijenli havası ile tam bir huzur deposu.
Sinop’un çevresindeki şehirlere oranla
daha etkin bir sosyal hayatı var, insanları çok aydın. Türkiye’de kadına gereken
önem ve saygı gösterilmiyor ve maalesef
ki kadına şiddetin arttığı bir ülkede yaşıyoruz, ancak Sinop’ta dikkati
çeken bir başka unsur ise burada kadınların
günün her saati sosyal hayat içerişinde
rahatlıkla var olabilmeleri. Modern ve birbirlerine her yönüyle saygıyla yaklaşan insanlar yaşıyor bu şehirde.
Tüm bunların yanı sıra bildiğimiz üzere
Sinop bir mantı cenneti. Neredeyse adım
başı bir mantıcı ile karşı karşıya kalıyoruz,
hal böyle olunca da düzenli yürüyüş kaçınılmaz hale geliyor. Genci, yaşlısı spor
ayakkabısını ayağına takan herkes sahilde yürümeye başlıyor. Spor ve doğanın
içiçe olduğu bu şehirde işte mutluluk.
Bu şehirde insanların stresle yüklenme-
mesinin bir sebebi de trafiğin yoğun olmaması. Hepimiz biliriz ki trafik denildiği
anda sinirler tavan yapar, ancak Sinoplu
böyle bir duruma maruz kalmıyor. Trafik
lambası yok, korna ve havada uçuşan küfür sesleri yok, çünkü trafik diye bir sorun
yok. Sinop halkı neredeyse her yere yürüyerek ulaşabiliyor.
Sinop’ta nüfusun geneli emeklilerden oluşuyor, burası yaşamak için ideal bir yer.
Bu da Sinop’u sessiz, sakin ve huzurlu bir
şehir kılıyor.
Bu şehirde ev kiraları, yeme içme ve yaşam oldukça uygun. İnsanlar arasında sınıf farkı neredeyse yok. Burada yaşayan
insanların geneli ekonomik yönden çok
da sıkıntı yaşamıyor. Sinop’ta yaşayan
nüfusun geneli çok büyük ekonomik sıkıntılara maruz kalmadığı için de stres
faktörü daha da azalıyor.
Sinop’a bir tablo olarak baktığımızda sahilde gün batımını izleyen çiftler, parklarda ve kafelerde muhabbet eden gençler,
iskelede balık tutanlar… Gökyüzünde
uçuşan martılarla ve doğal güzellikleriyle
bize görsel bir şölen sunan bu şehir orada
yaşayanlara ve bizlere kucak dolusu mutluluk vadediyor.
7
GERZE PAZARININ EMEKTAR KADINLARI
Gerze pazarındaki emektar kadınların farkı, yağmuru tatmak kadar kısa ve derin aslında. Şehrin kirli atmosferinden
uzak yağmurla büyüttükleri ürünleri, bol şebeke suyu ile dezenfekte etmekse bizim ayıbımız!
Gerze’de hayat yaşanılasıdır. Çevre, yeşil
ve mavi terimlerinin varlığı dışında, düşünmeye ve kendini dinlemeye bir hayli
vakit bulabiliyor insan. Mesafelerin anlamını yitirdiği yerde kendini terk edenler
yine kendileriyle bu şirin kasabada buluşurlar. Gerze’ye yolunuz düşerse eğer
sahilde şöyle bir tur atarsınız, sokaklarının
sakinliği dinamizminizi arttırır. Birbirlerine selam veren insanlar görürsünüz ve
geleneksel leşmiş bu kültürün sıcaklığını
iliklerinize kadar hissedersiniz. Sosyal yaşam yalnızca mahalle kültüründen ibaret
değildir burada. Bir Cuma günü çarşıda
lerinde bulunan mütevazı tezgâhlarıyla
lisanları bilinmez öylece bekliyorlar.
Bu kadar utangaç, bu kadar sessiz pazar
satıcısı mı olur? Ya da şöyle sorulmalı,
“Kadından pazar satıcısı mı olur?”
Ne var bunda diyenler olsa da, kendi şehirlerinde de aynı tabloyla büyüyen kişiye
tuhaf gelmeyen bu durum, dikkat çekici
bir unsur aslında. Gerze’ye yolu düşenlerin ilk dikkatini çeken manzaralardan biri
de hiç kuşkusuz pazar satıcısı emektar
kadınları ve kahvehane kültürü olmalı.
Farklı kültür tatlarının doyurucu etkisini bir
kazanım olarak görmek, pazar kadınlarının yanlarına gidip saatlerce dinlemeye
itiyor insanı. Kim bilir ne hikâyeleri var ve
kim bilir hangi istilanın savurucu etkisiyle
kavrulmuşlar…
Zaman ve yalnızlık kavramlarının tezahürü
olarak, kader yaptırımının en yoğun şekilde yansıdığı fotoğraflar bile başlı başına
bir hikâye aslında. Fakat sessizliklerini,
yorgunluklarını ve hikâyelerini tek kareye
pay etmek saygısızlıktır. Matematik bil
miyorlar belki ama matematiğin bilmediği şeyler de var; helal iki liranın haram
üç liradan değerli olması gibi. Çünkü matematik bilmediği halde, bu hakikati bir
an olsun aklından çıkarmıyor bu kadınlar.
Caydırıcı bir yaptırımı olmamasına rağmen, toplumsal bir bildiri kadar etkili bu
söz.
Fedakârlık kavramına tutunan bu kadınların, başka hayatlar için sarf ettikleri her
çaba toprağa gömülecek kadar önemsiz
olmamalı, Halime Abla için de öyle. Varı
yoğu evladı olan bu kadın da her cuma
köyünde yetiştirdiği organik sebzelerle
pazar yolunu tutuyor. Altı yıl önce kanserden kaybettiği eşi dört can emanet
bırakmış ona. Eşinin yokluğunda iki kızını evlendirmiş olmanın avuntusu ve lise
talebesi olan son göz ağrısını da kurtar-
gezinme fırsatı bulursanız eğer, bu sakin
kentin yerini tatlı bir telaşa bıraktığı pazar
yerine mutlaka uğramalısınız.
Ellerinde poşetlerle pazar yerinden dönenler arasında tanıdık yüzler göreceksiniz zaten. Pazar yerine vardığınız an
kendinizi bambaşka bir yaşamın içinde
bulabilirsiniz. Pazar yerinin telaşlı işleyişi içinde avazı çıktığınca bağıran pazarcı
esnafından çok dikkatinizi farklı bir nokta
çekecektir. Pazarın girişinde sol kısmında sırasıyla dizilen kadınlar! Bağırmıyorlar yada dikkat çekici derecede sıkı bir
pazarlığa tutuşmuyorlar müşteriyle. Yan
yana oturan yirmiye yakın kadın ve ön-
manın gayretiyle yaşıyor. Zamanın aslını
ispatladığı kelimeler, yüzündeki çizgilerle
bütünleşip verilen her cevaba delil niteliği
taşıyor. Onun gibi nice isimsiz kahramana
ev sahipliği yapıyor Gerze Cuma Pazarı.
Hayallerini başka bahara saklayan bir
diğer kahramansa Selma Teyze. Gerze Cuma pazarının en yaşlılarından biri
olmasına rağmen gayretini de heybesiyle birlikte taşıyor. Zor bela yürürken,
gözlerindeki buğuya inat kararlı ve güçlü
görünmesinin yanında, müşterilerine yönelik güler yüzlü hali günümüz esnaflarının maddesel figürlerini unutturuyor insana. El emeği ve göz nurunun satıldığı
bu reyonda herkesin birbirinden kıymetli
hikâyeleri var. Kimi eşini yitirmiş olmanın
sorumluluğunu, kimiyse askerde harçlık
bekleyen oğlunun sancısını kuşanmış.
Başları önde öylece nasiplerini bekleyen
kadınların serüveni, kahvelerde dirsek çürüten ihtiyar dedelerle karşılaştırılınca trajikomik bir hal alabiliyor. Kaçamak adımlarla gözlemlenen kadınların suskunluğu,
yaşlılığa direnmeyi haykırırcasına can buluyor. Sustukça var olmayı, sustukça yitirmiş oldukları ömürleri başkalarının ömürlerine pay etmeyi öğütlüyorlar.
Neden suskunlar?
Pazar kadınları, her perşembe gecesi büyük bir titizlikle hazırladıkları mamullerle
sabahın ilk ışıklarında yola düşüyorlar.
Traktör sepetinin sarsıntılı seyahatiyle birlikte kül rengi gökyüzünün eşliğinde kendilerini dinle meye vakit bulabiliyorlar mı
bilinmez.
Çaresizlik terimi bu kadınlara asla yakıştırılamaz. Çarelerinin kutsallığı dünyanın
varoluş sebebiyle paralel çünkü. Ayrıntılı
gözlemlendiğinde sahip oldukları dirayete
olan hayranlığınız artacaktır. İhmal edilen
bir öyküye sahip oldukları için mi bu kadar
suskunlar, yoksa biz mi ihmalkâr kaldığı-
mızın farkında değiliz? Tüm bu olasılıkların gerçekle kesiştiği noktada merhamet
ve sevgi devreye giriyor. Bu kavramlara
sahip çıkmak topluma yapılan en güzel
yatırımdır.
Kavramlarını ve kültürlerini erozyona
mahkûm eden bir toplum ne kadar vardır diye sormalı insan. Pazar geleneğini
bir işleyiş mekanizmasından ziyade, bir
kültürel birliktelik olarak nitelendirmek bu
noktada abartı olmaz. Her cuma sabahı
birlikte gerçekleştirilen ortak bir kavganın
beraberliği, bu kültürün en etkili amentüsüdür. Çağdaş kavramların işgal ettiği
zihinlere bu hakikat anlatılabilseydi eğer,
başkalarına çağdaş olmanın ne demek
olduğu kavratılabilirdi.
Ruhun yapısı kredi kartlarından oluşabi
lir mi?
Pazar kadınlarına sorarsanız, ruh merhamet demektir. Merhameti yaşatan ise hak
ve hukuk kavramıdır. Yani hakkın olanı ye,
hakkın olanı gör, hakkın olanı yaşa. Üşüyen ellerini ovuştururken, kentin gereksiz
telaşlarından uzak olmanın ve şehrin insanına yalnızca bir duvar portesi olarak
sunulmanın yılgınlığıydı bu. Yaşayış sebeplerindeki derin farklılığı sorgulamaya
vakti yoktu pazar kadınının. Ev, evlat ve
rızık kelimelerinde can bulan hayatından
gayrısı gevezelikti.
Hayalperest dünyanın, hayallerine
gömdüğü kadın!
Pazarda çalışan, didinen, üşüyen ve şükreden kadın figürüne hiçbirimiz yabancı
değiliz. Yanı başımızda yaşanan bir öykü
bu. Hayatı hor görme çabasından uzak,
hayattan bir parça sunulurcasına işitip
itaat etmek. Modern hayatta birer gereksinimmiş gibi yansıtılan onca heve sin tesirinde led ekranları dost edinmek. Gerze
pazarındaki emektar kadınların farkı, yağmuru tatmak kadar kısa ve derin aslında.
Şehrin atmosferinde kirlenmeden ulaşan
yağmurla büyüttükleri ürünleri, bol şebeke suyu ile dezenfekte etmekse bizim
ayıbımız!
Ömer ÇAKICI
Gerze Meslek Yüksek Okulu
Radyo ve Tv Programcılığı
16 KASIM 2015 PAZARTESİ
8
T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ
HEDEF 3. LİG
Sinop’un futboldaki baş temsilcilerinden, 1970 yılında kurulan ve bugün hala varlığını koruyan Sinopspor’u geçmişi ve
bugünüyle daha yakından tanımak ve mevcut durumunu sizlere aktarabilmek maksadıyla Sinopspor Kulüp Başkanı
Ayhan ÖZHAN ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Türk futboluna uzun yıllardır hizmet eden
ve Sinop’un gençlerine sporu sevdiren Sinopspor’a dair bakın Ayhan Başkan neler
söyledi.
Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Spor, okul, iş hayatınızdan...
Sinop’ta doğdum ve okul yıllarımı da Sinop’ta geçirdim. İlkokuldan itibaren futbol, basketbol gibi sporlarla ilgilendim ve
hocalarımın yönlendirmesiyle basketbola
ağırlık verdim. Sporcu, antrenör, teknik
komiserlik, federasyon temsilciliği yaptıktan sonra basketbol il temsilciliği yaptım.
2004 yılında Amatör Spor Kulüpleri Fe
derasyonu (askf) başkanlığı yaptım. Bu yıl
başında ise Sinopspor Başkanlığı görevini
üslendim. Aynı zamanda Gençlik Hizmet-
leri Spor İl Müdürlüğünde Sporcu Kamp
Eğitim Merkezinde Müdürlük yapıyorum.
Bilgi birikim ve tecrübelerimle spora uzun
yıllardır hizmet ediyorum.
Sinopspor’un tarihinden bahsedebilir
misiniz?
Sinopspor 1970 yılında kurulmuş, Türk
futboluna uzun yıllar hizmet etmiş ve daha
uzun yıllar da hizmet edecek olan bir futbol kulübüdür. 1984 yılında profesyonel
ligde mücadele eden Sinopspor tarihi itibari ile daha üst liglerde mücadele etmeyi
hak eden bir kulüptür. 35 yıl önce bugünkü hükümet konağı yerinde bulunan stadı şehrin dışına aldılar. Stadyumun şehir
dışında olması dolayısıyla halkın ulaşımının zor olması ve yeterli taraftar desteğini
alamaması Sinopspor’un daha başarılı
olmasını engelleyen faktörler. Si nop’ta
yetenekli futbolcular yetişmektedir, daha
önce Fenerbahçe, Galatasaray gibi takımlarda oynamış Sinoplu futbolcularımız
vardır.
Sinopspor’un kısa ve uzun vadedeki
hedefleri nelerdir?
Sinopspor, 14 ayrı branşta sporun içinde
yer alıyor ve biz de Sinopspor’u sadece
futbolda değil tüm spor branşlarıyla başarılı kılmak istiyoruz. Bölgesel Amatör
Liginde (BAL) mücadele eden futbol takımımızı ise dört yıl içerisinde profesyonel
lige taşımayı amaçlamaktayız. Bunun için
de öncelikle maddi anlamda hem yönetim
olarak hem de belediyemizin bize tahsis
ettiği otopark geliri aracılığıyla çalışmalar
yapmaktayız. Bu çalışmalar neticesinde
de Sinopspor’u maddi anlamda iyi duruma getirmek istiyoruz.
Sinopspor şu an maddi açıdan ne durumda?
Sinopspor’a, yönetim kurulumuzun çabaları, belediyemizin tahsis ettiği otoparklar ve İl Özel İdaresinin vermiş olduğu Sinopspor Kafe ile gelir elde etmeye
çalışıyoruz. Ayrıca, İstanbul’daki Sinoplu
iş adamları ile birlikte Sinopspor gecesi tertip etmeyi düşünüyoruz Önümüzdeki yıllarda bu tür etkinlikleri artırarak
Sinopspor’un sadece Sinop’ta ve çevre
illerde değil tüm Türkiye’de adından söz
ettirmeyi amaçlıyoruz.
Sezona başlarken lig ve Türkiye Kupasındaki hedefleriniz nelerdi? Şu an ligde istediğiniz konumda mısınız?
Türkiye Kupasında ilk turu geçtik, ardından Amasya Temsilcisiyle karşılaştığımız
maçta yenilerek kupanın dışında kaldık
ama bir tur daha atlayabilirdik, bu bize
hem taraftar desteği hem de maddi anlamda kazanç sağlayabilirdi, nitekim belirli bir miktar da sağladı. Ligde ise 4 maç
oynadık, 2 mağlubiyet, 1 galibiyet ve 1
beraberlik aldık. Sezona başlarken hedefimiz bu ligde tutunmaktı, futbolcularımızın ve teknik ekibimizin çabaları ligde
diğer takımlardan bir eksiğimiz olmadığını
gösterdi. Uzun soluklu lig maratonunda
ilk devreye kadar takımımızın durumuna
bakacağız ve ona göre de bir transfer politikası yürüteceğiz. Maddi anlamda diğer
takımlara göre cüzi miktarlarla transfer
yapıyoruz.
Sezon başında yapılan transferler lig
ve Türkiye Kupası hedefleri için yeterli
miydi sizce?
Göreve geldiğimizde zamanımız kısıtlıydı,
lig ve kupa maçları başlamak üzereydi ve
çok da sağlıklı bir transfer dönemi geçirmedik. Bu anlamda teknik direktörümüzün önerdiği futbolcuları transfer ettik.
Geçen seneki takımımızdan sadece iki
futbolcumuz takımda kaldı. Öncelikli hedefimiz iskelet bir kadro oluşturup yerinde
transferlerle gelecek yıl şampiyonluk parolasıyla lige başlamak. Ayrıca diğer maçları takip etmesi için görevlendirdiğimiz
bir transfer ekibimiz var. İyi futbolcuları
bize bildirecekler, biz de sezon başlamadan o futbolcularla anlaşma konusunda
gerekli girişimleri yapmaya çalışacağız.
Sinop halkının futbola ilgisi ne ölçüde,
takımlarına maddi ve manevi olarak
destek veriyorlar mı?
Sinop halkının beklediğimizden daha
fazla ilgi gösterdiğini gördük, halkın bu ilgisi de bizim için itici bir güç oldu adeta,
hatta halkın ilgisi o kadar büyük ki stada
sığamayanlar ve dışarda kalanlar oluyor.
Bu da bize artı bir motivasyon kazandırdı. Esnafımız da bu anlamda dükkanlarına Sinopspor bayrakları asarak, bizden
forma temin ederek takımımıza destek
oluyorlar. Halkımızın bu ilgisini, desteğini
boşa çıkarmamak için antrenmanlarda ve
maçlarda gerekli mücadeleyi gerek teknik
ekibimiz gerekse futbolcularımız sahaya
yansıtmak için gayret ediyorlar. Zaten biz
de maçlar ve antrenmanlardan önce futbolcularımıza gerekli telkinlerde bulunu
yoruz.
Bildiğiniz üzere Türk futbolunun en
büyük sorunu alt yapı eksikliği. Gerek
tesis gerekse sporcu yetiştirme bakımından iyi bir noktada olduğumuz söylenemez. Sinopspor bu anlamda neler
yapmakta ve ilerisi için ne gibi projeler
geliştirmeyi amaçlamakta?
Tesis anlamında yeterli değiliz, aynı zamanda sporcularımızı antrenmanlara toplama konusunda çok zorlanıyoruz. Bunun
sebebi, sahanın merkeze uzak olması ve
eğitim sisteminin düzensizliği. Futbolcularımız okuldan geç saatlerde çıkıyor,
ardından dersle ilgili kursları başlıyor,
dolayısıyla oyuncular antrenmanlara gelemiyorlar, direktörlerimiz bu durumdan
oldukça dertli. Eğitim elbette önemlidir,
ama spor eğitimi de çok önemlidir. Gerekli mercilerin bu konuda çare bulması
gerekiyor. Bu gidişle ileriki yıllarda sporcu bulmakta zorlanabiliriz. Orta vadedeki
hedeflerimiz doğrultusunda belediyemiz
ve sponsorlarımızla yer tespiti yapıp Sinopspor Tesisi kurmayı planlıyoruz.
Gökhan KESKİN
Mustafa ÜSTÜNKAYA
Radyo ve Tv Programcılığı
16 KASIM 2015 PAZARTESİ

Benzer belgeler

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu

İncelemek için tıklayın. - Gerze Meslek Yüksekokulu T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ GERZE MESLEK YÜKSEKOKULU GAZETESİ Bir Meslek Yüksekokulu öğrencisi olarak Meslek Yüksekokullarına dair öncelikli hedeflerinizi öğrenebilir miyim? Doğrusu gerek Meslek Yüksek...

Detaylı