emrine giriyor

Transkript

emrine giriyor
2015 ARAŞTIRMA RAPORU
Sürdürülebilir ve çevreci ekonomi için
YIL:5 / SAYI:5 / 2015
Otomotivde
Sürdürülebilirlik
Yeşil Tedarik
teknoloji çevrenin
emrine giriyor
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
Yeşil Lojistik
2015 Araştırma Raporu
Mutlu Doğan
imtiyaz sahibi ve
sorumlu yazı işleri
Hasan Karakurt
genel yayın yönetmeni
Erhan Aydın
grafik uygulama
Hakan Güner
reklam satış direktörü
Atakan Ozan Özkan
Ahmet Doğan
haber merkezi
10 -
Unilever’e ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ ödülü
14 -
2050’de üç tane dünyaya ihtiyacımız olacak!
16 Hexagon, Katı atık Yönetimi için
IFC’den 95 milyon dolarlık destek aldı
26 -
Henkel’den sürdürülebilir inovasyonlar
30 -
ZF yüksek performans ve sürdürülebilirliği bir arada sunuyor
63 -
Borusan Oto’dan Ankara’da elektrikli atağı!
68 -
Lojistik firmaları düşük karbon ekonomisinde ilerlemeli
72 -
Krone ekonomi ve ekolojiyi birarada sunuyor
77 -
DPDHL yeşil adımlarla 2020’ye yürüyor
80 -
TÜVTÜRK, çevresel sorumluluklarını da yerine getiriyor
88 -
Barilla büyüyor, karbon ayak izi küçülüyor
92 -
TAV’dan çevreci uçuş için karbon
ayak izi hesaplama uygulaması
Hasan Sürmeli
ankara sorumlusu
ctp baskı ve cilt
İstanbul Basım Ltd.Şti
0212 603 26 21 Temmuz 2015
dağıtım
Aras kurye
Yeşil Lojistik yayınında
yer alan bilgiler ve
fotoğraflar izin alınmadan
kullanılamaz
adres
Cennet Mah.
Hürriyet Cad. No: 1/1 B-Blok
Cennet / Küçükçekmece
İSTANBUL - TÜRKİYE
Tel: 0212 579 92 35
Fax: 0212 598 47 62
[email protected]
www.transmedya.com
www.cevreciaraclar.com
Yerel ve Süreli Yayın
Mutlu DOĞAN
Artık yetmez!
Tek bir gezegen 7 milyarın üzerindeki insana yetmeye çalışıyor.
Ama artık sonu geldi ve dünyanın dayanacak gücü kalmadı. Artık
insanoğluna yetmiyor. Hep o verdi; biz aldık. Şimdi diyet borcumuzu ödeme zamanı geldi. Tabi kabul ederse…
O kadar çok tüketiyoruz ki, yaptığımız tüketim doğanın kapasitesinden yüzde 50 daha fazla. Gelişmiş ülkelerde gıda israfı gelişmemiş
ülkelerden daha çok. Tüketilen gıdanın yüzde 50’si olan 300 milyon ton gıda maddesi çöpe atılıyor. Çöpe atılan gıda bugün dünya
çapında yetersiz beslenen 842 milyon insana yetecek miktarda.
Toprak varlığı kaybı, kirlenen toprak ve su, azalan orman ve otlak alanları, kaybolan biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği…. Bu
tablo artık bize yeter diyor! Dünyayı değiştirdik artık kendimizi
değiştirme zamanımız geldi. Tüketim şekillerimiz değişmezse
2050 yılında artan nüfusla birlikte tüketim üç kat artacak.
Sürdürülebilir olmayan bu üretim ve tüketim anlayışını ortadan
kaldırmak için ekonomik büyüme oranı ile doğal varlıkların
kullanım oranını birbirinden farklılaştırmak gerekiyor. Çözüm,
daha etkili yöntemlerle daha az doğal varlık kullanarak toplumun
ihtiyaçlarını karşılayacak kadar üretim yapmak ve sürdürülebilir
tüketim anlayışıyla kullanılan kaynakları doğanın sınırları içinde
tutmaktan geçiyor.
Sürdürülebilirlik ve Yeşil Lojisitkik Raporu’nun bu sayısında otomotiv
sektöründe sürdürülebilirliği araştırdık ve yapılan çalışmaları anlattık.
Güncel büyüme verilerine göre hali hazırda dünya genelinde var
olan bir milyar motorlu araç sayısının 2050 yılında iki buçuk milyar
seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor. Günümüzde global ölçekte 600
milyon ton olarak hesaplanan karbondioksit salımı gerçekleşiyor.
Bu rakam dikkate alındığında, şehirlerin şekillenmesinde ulaşım ve
çözümlerinin payı giderek artacağı öngörülüyor.
Otomotiv firmaları da artık hem üretim süreçlerinde hem de yeni
ürünlerinde sürdürülebilirliği ve çevreciliği en önde tutuyor. Birçok
marka bu alana önemli yatırımlar gerçekleştirirken, tedarikçilerinin
de en az kendileri kadar çevreye ve insana saygılı olmasını bekliyorlar. Bunun için tedarikçilerinin önüne şartnameler koyuyorlar.
Otomotive hizmet sunan lojistik sektörünün de çevreci hizmeten
üreten firmalar olmaları gerekiyor. Otomotiv sektörü dev bir sektör ve buraya hizmet veren lojistikçiler de Türkiye’nin önde gelen
firmaları. Bu sebeple belkide otomotiv sektörünün beklentilerinin
ötesinde hizmet verebilecek altylapı ve finansal güce sahipler. Bu lojistikçilerin araç filoları en son teknoloji Euro 5 araçlardan oluşoyor
ve Euro 6 yatırımlarına başladılar. Yine intermodal uygulamalar,
özel çözümler, takip ve raporlama, izlenebilirlik ve kontrol, sürücü
eğitimi ve kurum içi çalışmalar gibi birçok alanda bu firmalarımız
çoktan kendilerini hazırladılar.
Hasan KARAKURT
İster inanın ister inanmayın!
Gün gelecek çevre para edecek. Yeşil ekonomi dediğimiz oluşumun çarkları öyle bir dönecek ki bu çarkları kullananlar ileriye gidecek, kullanamayanlar ise çarklar arasında ezilip gidecek. Peki
çevrenin nasıl para edeceğini nereden çıkarıyoruz?
Akla ilk gelen iklim değişikliğinin küresel ekonomiyi veya tüketici
alışkanlıklarını doğrudan etkilemesi. Ancak ben biraz daha kulağı tersten göstererek çevrenin nasıl para edeceğini değişik bir
açıdan açıklamak istiyorum.
Ekonomi kendisine her zaman bir rekabet unsuru yaratmak
zorunda. Gelinen süreç bize bunu gösteriyor. Bir zamanlar, kapasite-üretim her şey demekti. En çok üretebilen markalar ilk
sırada yer alıyordu. Sonra talebe göre üretim yapmak kıymetli
oldu. Bugün bunlar da yetmemeye başladı.. Çünkü herkes hemen hemen aynı noktada. Teknolojiler belirli bir seviyeye geldi.
Peki herkes belirli bir noktaya geldiyse farklılık veya rekabet nasıl
yaratılacak?
Yeni rekabet çıtası, yine bir adım önde olan firmalar ve ülkeler tarafından konuluyor. Bu çıta ekonominin bütününe nüfuz etmeye başlıyor. Sizlere ilk bakışta çok da anlamlı gelmeyen unsurlar
eninde sonunda karşınıza çıkıyor.
Burada dikkat edilmesi gereken bu oyunun kural koyucularının
neler yaptığının ve nihai hedeflerinin iyi okunması. Siz de bu oyunun parçası iseniz oyunu kurallarına göre oynamanız ve günü
geldiğinde oyunun kuralarını koyacak kadar güçlenmeniz gerekiyor.
Aslına bakarsanız ülkelerin çevre ile ilgili kanunları koyması, anlaşmalara imza atması önemli ama ekonominin genel akışı içinde çok belirleyici değil. Günümüzde devletlerden daha büyük
hale gelen global şirketler var. Bunların eğilimi her şeyi doğrudan
etkiliyor. Ve bu firmalar ısrarla çevreci ve sürdürülebilir bir ekonomiden bahsediyor. Dikkat ederseniz global firmalar 1990’ların
sonunda bu politikalara başladılar. Bugüne kadar da epey yol
aldılar. Lafın kısası rekabette bir adım öne geçtiler.
Global markalar fabrikanıza giren araçların hangi Euro normuna
sahip olmasından tutun da tükettiğiniz suya kadar her şeye karışıyorlar. Eğer onlarla iş yapmak istiyorsanız, onların kurallarına
göre davranmanız gerekiyor. İşin kötü tarafı oyunun kuralını siz
belirlemiyorsunuz veya değiştiremiyorsunuz. İşin güzel tarafı her
ne şartta olursa olsun çevrenin kazandığını bilmek.
Suyu para ile satın aldığımız günden beri havanın da bir gün
paralı olabileceği günü kovalıyoruz. Dünya bir yere gidiyor ve bu
momentumu görebilirsiniz. Karbon ayak izleri, karbon piyasaları,
çevreci enerjiler, yeşil lojistik, sürdürülebilirlik tahmin ettiğinizden
çok daha yanı başınızda.
yeşil tedarik
Çevreci ve
sürdürülebilir etiket
ile sertifika
programları artıyor
6
Ç
evresel ürün veya hizmet etiketleri, daha yaygın kullanılan
adıyla Eko-Etiketler, mal ve hizmetlerin ulusal ve uluslararası
çapta başdöndürücü bir hızla sirkülasyonunun başlamasıyla koşut olarak gelişen
bir güvenlik ve kontrol ihtiyacıyla birlikte
ortaya çıkmaya başladı. Ürün ve hizmetlerin belirli standart ve niteliklerde olduğunu garanti altına almaya çalışan bu
yeni gelişme, ürünlerin herkesin herkesi
tanıdığı görece küçük pazarların yerini
tüketici ile üreticinin birbirini bilmesinin
ve tanımasının olanaklarının neredeyse
imkansız olduğu yeni dünya şartlarının
sonucu olduğu söylenebilir. Herhangi bir
ürün veya hizmetin nerede, ne zaman,
hangi koşullarda üretildiğini; ürünün
kullanım performansı ve hatta kullanım
sonrası bertarafını veya yeniden kullanımını da içine alan tüm yaşam döngüsü
(life-cycle) boyunca çevresel ve sosyal
ayakizi bilgisini kamusal paylaşıma açan
Eko-Etiketlerin, çoğu zaman gönüllülük
esasına dayanan piyasa temelli ekonomik
araçlar olarak görülmesi gerekiyor.
300’ün üzerinde eko-etiket
Küresel ölçekte sayıları 300’ün üzerine
çıkan Eko-Etiketler, artık sadece yasal zorunluluklar nedeniyle uygulanan süreçlerin ötesine geçerek, giderek iş yapış şekli
olarak benimseniyor ve ticari faaliyetin
temel unsurlarından biri haline geliyor.
Eko-Etiketleme süreçleriyle, sosyal ve
çevresel risklerini anlamaya, kontrol
etmeye ve yönetmeye başlayan şirketler, ulusal ve uluslararası yatırımcıların
radarlarına girme şanslarını da yükseltiyorlar. Bugün kurumsal yatırımcılar için
yatırım yapabilme kararlarını belirleyen en
temel öğeler, kârlılığın yanı sıra çevresel
ve sosyal risklerdir. Yatırım kararlarında, sürdürülebilirlik konusunda temel
dönüşümlerini gerçekleştirmiş firmaların
tercih edilme oranları belirgin bir şekilde
yükseliyor.
güvenli limanlar
Uluslararası pazarlara ulaşım ve risk
yönetimi konusunda adım atmış firmalar,
yatırımcılar tarafından “Güvenli limanlar” olarak kabul ediliyor ve uluslararası
emeklilik fonları gibi “risk” konusunda
daha duyarlı sermaye gruplarını kendisine daha hızlı bir şekilde çekiyor. Özellikle
halka açık şirketler için ekonomik, çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda performanslarını değerlendirmeleri yatırımcıların daha
doğru kararlar almasına yardımcı oluyor.
Geçtiğimiz 20 yıl içinde, küresel ölçekte, firmaların iktisadi, sosyal ve çevresel
sürdürülebilirliklerini nasıl yönettiklerini
çeşitli parametrelerle ölçen Borsa Endeksleri ortaya çıkmaya başladı.
FTSE4Good ve Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi (DJSI) gibi uluslararası en-
deks kuruluşlarının yanı sıra Meksika’dan
Güney Afrika’ya kadar uzanan birçok
önemli ülkede de ulusal endeksler faaliyete geçti. Borsa İstanbul Sürdürülebilirlik
Endeksi de faaliyete geçerek, halka açık
şirketlerimizin çevresel ve sosyal risklerini nasıl yönettiklerini, sürdürülebilirlik
çalışmalarında hangi yolları kat ettiklerini,
çok çeşitli parametreler aracılığıyla ortaya
koymaya başlıyor. Endeksler konusunda
yapılan çalışmalar, üst sıralarda yer alan
şirketlerin çevre yönetim sistemlerinde
ve çevresel ürün etiketleme konusunda
önemli yol almış kurumlar olduğunu açık
bir şekilde gösteriyor.
ıso standartları ve eko-etiketler
Ürün, hizmet ve iyi uygulamalarla ilgili
uluslararası gönüllü standartlar geliştiren
en önemli organizasyon olan ve 1947
yılında kurulan ISO (International Organization for Standardization) 164 ülkede
ulusal standart enstitüleri ağıyla birlikte
çalışıyor. Türkiye’de TSE tarafından
temsil edilen ISO’nun belirlediği standartlar, ürün ve hizmetlerin küresel ölçekteki
kalitesinin artırılması için çok önemli bir
manivela hizmeti görüyor. Mal ve hizmetlerin kalitesinin artırılması ve standardizasyonu konularında önemli gelişmelere
7
önderlik eden ISO, çevresel sorunların
ve konuya olan ilginin yükselişiyle birlikte
bu alanda da yeni standartların geliştirilmesinde önemli rol oynadı. Zaman
içinde gelişen yeşil ürün ve hizmetlere
yönelik önemli bir yapısal ve yasal kurgu
sağlayan ISO, Eko-Etiketleme sistemleri
bağlamında ilk çerçeveyi çizdiği 2000 yılındaki ISO 14020 standardının ardından,
ISO 14021, ISO 14024 ve ISO 14025
olmak üzere 3 ayrı tip Eko-Etiket standardı belirledi.
Tip I (ISO 14024): Bu program isteğe
bağlı olup, belirli bir ürün kategorisindeki bir
ürünün yaşam döngüsü yaklaşımına göre
çevre yönünden tercih edilebilirliğini gösteren çevre etiketlerinin, ürünler üzerinde
kullanılması yetkisinin verilmesinde uygulanan ve bir çok kritere dayanan, üçüncü
taraflarca yapılan bir etiketleme programıdır
(ISO 14024, 3.1 Tip I Çevre Etiketleme
Programı). Avrupa Birliği tarafından hazırlanan “Eco Label” etiketi bu gruba örnektir.
Tip II (ISO 14021): Bu program, çevre
ile ilgili iddiaların özbeyanına dayanır.
Verilerin doğrulanabilir ve şeffaf olması
esastır. Ancak Üçüncü Taraflarca doğrulanma şartı yoktur. Firmaların, kendi
çevre beyanlarını ve kriterlerini gösteren
etiketler bu gruba girer.
www.transmedya.com
yeşil tedarik
Tip III (ISO 14025): Önceden belirlenmiş parametreleri ve uygunsa çevreyle
ilgili ilave bilgileri kullanarak, çevreyle ilgili
değerlendirilmiş verileri sağlayan çevresel beyan programı. Sistemde, Yaşam
Döngüsü Değerlendirmesi (Life-Cycle
Assesment) esas alınıyor. Üçüncü Taraflarca doğrulanması gerekiyor. (Corporate
Sustainability Initiative, Nicholas Institute
for Environmental Policy Solutions Duke
University, sf:14). Environmental Product
Declaration (EPD), Çevresel Ürün Beyanı etiketi bu standardizasyon sistemine
örnek.
taşımacılık sektörüne
yönelik sertifika ve etiketler
Beluga (AB)
İzlanda orijinli Beluga, çevre, güvenlik ve
kalite konularında yoğunlaşan bir sertifikasyon sistemidir. Çevresel koruma ve
ekolojik gelişimi sağlayarak, yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen Beluga, bunu,
hükümetler, bakanlıklar, belediyeler, firmalar ve bireylerle işbirliği içerisinde, onların
çevresel konulara ilgisini çekerek yapıyor.
Blue Angel (AB-ABD)
Alman hükümeti tarafından başlatılan ve
geniş bir kullanım alanı olan The Blue
Angel sertifikası, bir ürün veya hizmete yönelik dört temel koruma hedefine
odaklanıyor: Sağlık, iklim, su ve kaynaklar. Blue Angel, 2013 itibariyle Türkiye’de
de faaliyet göstermeye başladı.
Cleaner and Greener
Certification (ABD)
Cleaner ve Greener programı, firmalar,
kuruluşlar, binalar, etkinlikler ve taşıma
filolarının emisyonlarını raporlayan bir
eko-etiket sistemi. Bronz, gümüş ve altın
olmak üzere üç seviyede verilen sertifikalar, raporlanan seragazı emisyonlarının
ofsetleme yüzdesine göre belirleniyor. Platinum sertifikası, insan hayatını etkileyen
diğer emisyonlarla birlikte, CO2 salımlarının yüzde 100’ünün ofsetlenmesiyle
kazanılıyor.
EarthCheck (AB, ABD, OD)
EarthCheck, 70’den fazla ülkede
1300’den fazla müşterisi olan sürdürülebilir seyahat ve turizm operatörlerine hitap
eden bir sertifikasyon sistemidir. EarthCheck, IPCC, Guidelines for National
Greenhouse Gas Inventories, WBCSD,
Greenhouse Gas Protocol ve ISO 14064
sera gazı ölçüm standartlarıyla uyumludur.
EcoLogo (AB-ABD)
1988 yılında kurulan ve bugün bütün
dünyada tanınan EcoLogo, Kuzey
Amerika’nın en geniş çevre standardına
sahip etiketlerinden biridir. Bu eko-etiket, kurumsal ve bireysel tüketicilere,
ürün ve hizmetlerin çevresel öncülüğünün standartları konusunda teminat
sağlıyor.
Etichetta ambientale (AB)
İtalya merkezli AssoSCAI’nin geliştirdiği
çoklu etiket Etichetta Ambientale, ISO
14021 standartları çerçevesinde çevreci
ürünlerin doğru sınıflandırılması konusunda firmalara yardımcı oluyor. Firmalar bu etiketi B2B işlemlerinde, mevcut
eko-etiket nitelikleri de dahil olmak üzere
çevresel referanslarıyla daha net iletişim
kurmak için kullanabilirler.
Green Globe Certification
(AB,ABD, OD)
Green Globe, sorumlu ve sürdürülebilir
çevresel ve sosyal faaliyetlere, seyahat ve
turizm faaliyetleri için geliştirilmiş çevresel
ve sosyal etkilere odaklanan bir standardizasyondur. Bu standart, seyahat ve turizm
firmalarıyla, onların zincir ortaklarının sürdürülebilir performansını değerlendiriyor.
8
TRA Certification – Green
Recreational Vehicles (RVs) (ABD)
TRA, ANSIIC 700-2008 National Green
Building standartlarını kullanarak
üreticilerin karavanlarda kullandıkları
malzemeleri onaylayan bir sertifikasyon programıdır. Program, üreticilerin
yapı malzemelerini, elektrik aksamını,
soğutmayı, ısıtmayı, sıhhi tesisatını ve
zeminlerini kapsıyor ve bu tedarikçilerin
yeşil sertifikalı olduğunu belirtiyor.
The Low Carbon Vehicle
Partnership (AB)
Düşük Karbonlu Araç Ortaklığı’nın (The
Low Carbon Vehicle Partnership) geliştirdiği İngiltere orijinli bu gönüllü ekoetiket, araçların karbondioksit salımlarını
ve buna bağlı olarak ödenmesi gereken
vergi miktarını gösteriyor.
yeşil tedarik
Unilever’e ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ ödülü
Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı doğrultusunda kaydettiği ilerlemeyi kamuoyuna
duyurmak amacıyla yürüttüğü sürdürülebilirlik iletişimi çalışmaları ile bu yıl ilk kez
verilen ‘Sürdürülebilir İş Ödülleri 2014’ kapsamında ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’ kategorisinde ödüle layık görüldü.
Unilever Türkiye’nin, Sürdürülebilir Yaşam
Planı’nın basın, sivil toplum ve kamuoyuyla
paylaşımında benimsediği iletişim politikası, Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından
bu yıl ilk kez verilen Sürdürülebilir İş Ödülleri kapsamında ‘Sürdürülebilirlik İletişimi’
kategorisinde ödüle layık görüldü.
Unilever Türkiye’nin 90 kurum arasından
sıyrılarak almaya hak kazandığı ödül, ‘Yeşil
İş 2014 Konferansı’nda, Unilever Türkiye
Gıda Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin’e takdim edildi.
erim: “türkiye’nin
sürdürülebilirlik yol
haritasının çizilmesinde
öncü rol oynuyoruz”
Unilever Türkiye Dış İlişkiler Direktörü
Ebru Şenel Erim, Unilever Sürdürülebilir
Yaşam Planı kapsamında 2010 yılından bu
yana hayata geçen projeleri ve kaydedilen
ilerlemeyi; basın, Sivil Toplum Örgütleri ve
kamuoyu nezdinde paylaşmak üzere istikrarlı bir sürdürülebilirlik iletişimi politikası
izlediklerini söyledi.
Erim, “Sürdürülebilir, adil büyümenin artık
kabul edilebilir tek iş modeli olduğunu
aktarmak ve bu anlayışı yaymak, bizim
en büyük hedeflerimizden birisi. Bunu
yaparken de her zaman tek taraflı iletişimden kaçınarak, diyalog temelli ve çözüm
odaklı iletişimi benimsedik. Unilever
Sürdürülebilir Yaşam Planı doğrultusunda
kaydettiğimiz ilerlemeyi aktarırken, köklü
bir değişim, yani dönüşüm için hep birlikte
hareket etmenin önemini vurguladık”
dedi.
Unilever’in, planını daha geniş kitlelere
duyurmak adına kamu, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası, üniversiteler, medya,
bireyler ve çalışanlarıyla birlikte hareket
ettiğini kaydeden Erim, “Paydaşlarımızı da
dâhil ettiğimiz konferans, çalıştay ve projeler sonucunda, insanların sürdürülebilirlik
konusuna ilişkin dahiliyet duygusunu ve
bağlılığını artırdık. Unilever Sürdürülebilir
Yaşam Planı ile Türkiye’nin sürdürülebilirlik
yol haritasının çizilmesinde öncü olduk”
diye konuştu.
Anadolu Isuzu çalışanları çevre gününü ağaç dikerek kutladı
Anadolu Isuzu çalışanları 5 Haziran Dünya Çevre gününü ağaç dikerek kutladı.
Etkinliğe katılanlara bir konuşma yapan
Anadolu Isuzu Teknik Direktörü Hakan
Özenç, insanlığın üzerinde yaşadığı
gezegene, kendi hırsları ve açgözlülüğü
nedeniyle ödettiği bedelin giderek büyüdüğünü söyledi. Fabrika çevresindeki
özel alana 100 kadar çam fidanı dikimi
ile başlatılan ağaçlandırmanın geleneksel
10
hale getirilip her yıl tekrarlanacağı belirtildi. Konuşmasında dünyanın ilk Birleşmiş
Milletler çevre zirvesinin 43. Yıl önce yapıldığını ve dünyanın 43 yıldır çevre gününü
kutladığını belirten Hakan Özenç, “Sanayi
artıkları, spreyler, yakıtlarla ortaya çıkan
gazlar, dumanlar, petrol ve ilaç atıkları,
plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler
çevre kirlenmesine sebep olan en önemli
etmenler. Çevre kirlenmesini, insanın doğaya verdiği zarar olarak da tanımlayabiliriz.Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak
için kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil
alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmak
gerekir. Bilinçsizce sağa sola attığımız
plastik ürünlerin doğada 400 yıl kadar
çürümeden kalabildiğini söylersek, karşı
karşıya kaldığımız tehlikenin boyutlarını
biraz olsun anlayabiliriz. Çevrenin kirlenmesini önlemek için üzerimize düşen
görevleri mutlaka yapmalıyız” dedi.
11
www.transmedya.com
yeşil lojistik
Alışan Lojistik ekolojik adımlarına
demiryolunu da ekliyor
Kimyasal madde lojistiğine ilişkin çözümleriyle bu alanda sektöre liderlik eden Alışan Lojistik, çevre ve sürdürebilirlik adına önemli adımlar atıyor. Firma son olarak demiryolu projesini
de hayata geçirerek, çevresel olarak karbon faturasını düşürmeyi hedefliyor. Alışan Lojistik
Operasyonlar Koordinatörü Jan Devrim, “Yeşil Lojistik” bakış açısı ile faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin; firmaların lojistik süreçlerini optimize etmeleri, daha verimli çalışmaları için
ilk adımı oluşturduğunu söylüyor.
Jan Devrim, Yeşil Lojistik kavramının
ortaya çıkmasını şöyle açıklıyor: “Yeşil
Lojistik”; çevreye en az zarar verecek
şekilde lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla, tüm faaliyetlerin çevre
üzerindeki olumsuz etkisini ölçmek ve en
aza indirmeye çalışmak.
Bu kavramın ortaya çıkmasının asıl
sebebi, özellikle Batı ülkelerindeki tüketici
bilincidir. Alıcılar, tükettikleri malzemelerin, her geçen gün daha çevreci olmasını
istiyorlar ve bu konuda özellikle dünya
markası olan firmalara, büyük oranda
baskı uyguluyorlar. Artık ürünler, kalite ve
fiyat açısından hemen hemen eşit düzeye
geldi. Alıcılar, çevreci olan ürünleri tercih
ederek, ürünlerin seçimi ile ilgili kriterlerin
içine yeni bir kriter eklemiş oldular. Bunun doğal sonucu olarak, marka firmalar
ilk adımda ürünlerini çevreye en az zarar
veren maddelerden üretmeye başladılar. Her yeni ürün kısa zamanda taklit
edilebildiği gibi, çevreci madde kullanımı da yaygınlaşınca, bugünkü konuma
ulaştık. Artık sadece üretim maddelerinin
değil, aynı zamanda üretim sürecinin de
ne kadar çevreci olduğu, ciddi bir satış
politikası haline gelmeye başladı.”
Alışan Lojistik olarak müşterilerine hizmet
verirken; çevresel koşullara en uygun
lojistik uygulamalarını hem kendi bün-
yelerinde hem de tedarik zinciri partnerlerinde hayata geçirdiklerini anlatan
Jan Devrim, Yeşil Lojistik bakış açısı ile
faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin; firmaların lojistik süreçlerini optimize etmeleri,
daha verimli çalışmaları için önemli bir ilk
adım oluşturduğuna değiniyor.
yeşil lojistik stratejisi
“Yeşil lojistik faaliyetleri kapsamında değerlendirilen her konu, daha iyi planlama,
daha iyi yönetme ve daha etkin denetime dayanmaktadır” diyen Devrim, Yeşil
lojistiğin sadece çevre ve gelecek için
değil, kurumların başarısı için de önemli
bir etken oluşturduğunu kaydediyor. Yeşil
lojistik stratejilerinin temellerini böyle
oluşturduklarından bahseden Devrim,
sözlerine şöyle devam ediyor:
“Alışan Lojistik, gerçekleştirdiği faaliyetlerinin çevreye ve topluma olan etkileri
konusunda hassas ve öncü bir kuruluştur.
Çok uzun zamandır faaliyet atıklarımızın azaltılması, atıkların çevreye zarar
vermeden bertaraf edilmesi konusunda
önemli çalışmalar yürütüyoruz ve lider bir
rol oynuyoruz. Kimyasal madde taşıyan
tankerlerin çevreye zarar vermeden yıkanmasını sağlayan ilk tank temizleme tesisi
Alışan – Den Hartogh’u 2005 yılında Avrupa Birliği standartlarında hizmete açtık.
12
Eş zamanlı olarak da ülkemiz lojistik ve
kimya firmalarının kullanımına sunduk.
Aynı şekilde ilgili mevzuatın çıkartılması
konusunda da önemli katkılarımız var.
Takip ettiğimiz kimyasal madde lojistiğine ilişkin standart ve uygulamalar da bu
konuda önemli unsurlar içeriyor ve uzun
zamandır Alışan Lojistik bu konudaki
değerlendirme ve denetimlerden çok
başarılı sonuçlar ile çıkıyor.
Bunun dışında da faaliyet atıklarımızın
doğru değerlendirilmesi ile ilgili birçok
proje uygulamaya aldık. Depolama
faaliyetlerimizde hasarın azaltılması, ambalaj atıklarının geri kazanımı, yağmur
sularının tekrar kullanımı gibi konularda
birçok başarılı proje uyguladık. 2010
yılından günümüze kadar olan süreçte
70’e yakın yeni nesil çekici alımı yaparak, mevcut ekipman filomuzun karbon
emisyonunun azaltmak yönünde önemli
adımlar attık.”
Alışan Lojistik olarak kendileri için
çevre, sağlık ve güvenliğin çok önemli
olduğunu belirten Devrim, yapılan her
operasyonda karbon ayak izini düşürmek, daha az atık çıkartmak, daha az
kağıtla çalışmak vb. gibi endişelerinin
olduğunu söylüyor. “Tüm bu operasyonel
süreçleri çok yakından, büyük bir titizlikle
takip ediyor ve her sene raporluyoruz.
Avrupa Kimya Taşımacıları Federasyonu
(ECTA)’nın Responsable Care zincirleme
sorumluluk çerçevesinde Türkiye’deki tek
üye lojistik firması biziz.” diyen Devrim,
ülkemizden tek katılımcı oldukları ECTA
toplantılarında taşımacılığın çevre boyutu
ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getiriyor.
Herkesin bulunduğumuz çevreye karşı bir
sorumluluğu olduğunu söyleyen Devrim,
daha çevreci modlarla, daha sürdürülebilir bir hizmet sağlamak durumunda
olduklarını yineliyor. Demiryolu taşımacılığının çevresel olarak karbon faturasını düşürdüğünü söyleyen Devrim, “Bu doğrultuda Alışan Lojistik olarak; yakın zamanda
başlamasını hedeflediğimiz demiryolları
projemiz ile de ekolojik hizmetlerimize bir
yenisini daha ekleyeceğiz.” diyor.
13
www.transmedya.com
yeşil lojistik
2050’de üç tane dünyaya
ihtiyacımız olacak!
Geleceğe ilişkin hayallerin hepsi, insanlığın esenliği, doğanın sunduklarına ve doğal
varlıkların sürdürülebilir yönetimine bağlı. Sürdürülebilir yönetim ilkelerinin başında ise
doğanın kendini yenileyebilme kapasitesinin üzerinde tüketim yapılmaması geliyor. Oysa
bugün insanoğlu dünyadaki doğal ekosistemlerin yenilenme kapasitesinin 1,5 katını
tüketiyor. Eğer tüketim anlayışı hiç değişmeksizin devam ederse 2030 yılında ihtiyaçların
karşılanması için 2, 2050 yılında ise 3 dünyaya ihtiyacımız olacak. Daha az doğal varlık
kullanmayı sağlayacak sürdürülebilir üretim ve tüketim anlayışı yerleşmeksizin hayallarimizin gerçekleşmesi çok zor gözüküyor.
H
ayallerin gerçekleşebildiği bir
gelecekten emin olmak için en
umut verici strateji; gezegenin
sınırlarını ve yeniden üretme kapasitesini bilerek yaşamak. TEMA bu sebeple
Dünya Çevre Günü’nün bu yılki temasını
“7 milyar hayal. Bir gezegen. Sorumlu
tüketim” olarak belirledi.
her yıl 1,3 milyar ton gıda
boşa harcanıyor
Bugün yoğun teknoloji ve tarımsal girdi
kullanarak yapılan tarımsal uygulamalar
toprağın üretim kapasitesinin azalması,
su kirliliği, biyolojik çeşitliliğin azalması
ve iklim değişikliği gibi sorunlara neden
oluyor. Son 50 yılda tropik ormanların ve
doğal otlak alanlarının yok olması pahasına tarım alanları 1,4 milyar hektardan
1,5 milyar hektara ulaştı. Yapılan tah-
minlere göre dünya nüfusu 2050 yılında
9,6 milyara ulaşacak ve bu nüfusun gıda
ihtiyacını karşılamak için 100 milyon hektar daha tarım alanına ihtiyaç duyulacak.
Oysa her yıl Costa Rica büyüklüğünde
(50.000 km2) toprak erozyonla kaybediliyor ve artan kentleşme nedeniyle sadece
Avrupa’da her bir saatte 11 hektar tarım
alanı binalarla örtülerek kullanılamaz hale
getiriliyor. Giderek artan gübre, pestisit
ve herbisitlerin kullanımı toprak ve suların
kirlenmesine neden oluyor ve insan sağlığını tehdit ediyor. Tarım, küresel sera gazı
salımlarının üçte birinden sorumlu tutuluyor. Ormanların ve otlakların tarım alanlarına dönüştürülmesi ve iklim değişikliği
nedeniyle biyolojik çeşitlilik azalıyor. Tüm
bu olumsuzluklarla üretilen gıdanın 1/3’ü
israf ediliyor, çöp oluyor. Çöpe atılan gıda
miktarı Çin, Moğolistan ve Kazakistan
14
ülkelerinin toplam arazilerinden yapılan
üretime denk. Çöp olan gıdanın çevresel
maliyetleri üretici fiyatları ile 750 milyar
dolara, tüketici fiyatları ile 1 trilyon dolara,
yani Türkiye ve İsviçre’nin 2011 yılındaki
gayri safi yurtiçi hasılalarının toplamına
ulaşıyor. Üstelik buna sosyal maliyetler
dahil değil. Gelişmiş ülkelerde gıda israfı
gelişmemiş ülkelerden daha fazla. Tüketilen gıdanın yüzde 50’si olan 300 milyon
ton gıda maddesi çöpe atılıyor. Çöpe
atılan gıda bugün dünya çapında yetersiz beslenen 842 milyon insana yetecek
miktarda.
dünya’da 1 milyardan fazla insan
tatlı suya erişemiyor
Dünya’daki toplam tatlı su varlığı, toplam
su kütlesinin yüzde 3’ünü oluşturmasına rağmen yüzde 2,5’i Antartika, Kuzey
Kutbu’nda (Arktik bölgede) ve buzullarda
donmuş bir halde bulunuyor. İnsanların
ihtiyaçları ve tatlısu ekosistemlerin sürekliliği için geriye sadece dünya toplam
su varlığının binde 5’i kalıyor ve bunun
dağılımı da bölgeler arasında büyük
farklılık gösteriyor. Buna bağlı olarak 1
milyardan fazla insan yeterli içme suyuna
erişemiyor., 2,6 milyar insan yetersiz su
nedeniyle hijyen olmayan koşullarda yaşıyor ve 1,4 milyon çocuk yeterli temiz su
ve hijyen koşullarının olmaması nedeniyle
ölüyor. Toprak ile beraber su, tarımsal
üretim için gerekli doğal varlıkların başında geliyor. Dünya’da kullanılabilir suyun
yüzde 70’i tarım alanlarının sulanması
için kullanılıyor. Çöpe giden 1,3 milyar
ton gıda için kullanılan su, konutlarda
kullanılan 125 milyon kilometreküp suya
denk ve bu miktarda suyun israfı anlamına geliyor. Gıda sektörü toplam enerji
tüketiminin yaklaşık yüzde 30’unun ve
sera gazı salımının yaklaşık yüzde 22’sinin
sebebi olarak gösteriliyor. Çöp olan ve israf edilen gıdaların önlenmesi ile tarımsal
kökenli sera gazı salımında 1/3 oranında
azalma sağlanabilir.
oecd ülkelerinde enerji kullanımı
diğer ülkelere göre yüzde 35 artacak
Enerji verimliliği konusunda teknolojik gelişmeler üst seviyeye gelmesine
rağmen 2020’ye kadar OECD ülkelerinde
enerji kullanımı diğer ülkelere göre yüzde
35 artarak ilerleyecek. Küresel enerji
tüketimine bakıldığında ulaşım sektörü,
endüstri ve konutlardaki enerji kullanımı
ilk sıralarda yer alıyor.
2002’de OECD ülkelerinde yüzde 75’i
kişisel otomobiller olmak üzere toplam
550 milyon motorlu taşıt bulunuyordu.
2020’ye kadar araç sahipliğinde yüzde
32 artış tahmin ediliyor. Aynı zamanda
motorlu taşıtların katettikleri kilometrenin
yüzde 40 oranında yükseleceği ve hava
taşımacılığının da aynı dönemde 3 kat
artacağı öne sürülüyor.
Ürün ve hizmetlere yönelik tüketim modellerimizi daha az enerji ve malzeme yoğunluğuyla, hayat kalitesinde değişim olmaksızın değiştirebiliriz. Yenilenebilir enerji
maliyetleri fosil yakıtlardan üretilen enerji
ile rekabet edilmesine olanak sağlıyor.
Nitekim, 2013 yılında dünya toplam enerji
tüketiminin beşte biri yenilenebilir enerji
kaynaklarından karşılanıyorr ve aynı yıl
yenilenebilir enerji yatırımları toplam enerji
yatrımlarının yüzde 43,6’sını oluşturdu.
Dünya ölçeğinde yaptığımız tüketim,
15
doğanın kapasitesinden yüzde 50 daha
fazla. Bunun sonucunda toprak varlığı
kaybı, kirlenen toprak ve su, azalan orman ve otlak alanları, kaybolan biyolojik
çeşitlilik ve iklim değişikliği kaynaklı
sorunlar küresel ölçekte yaşanıyor. Tüketim şekillerimiz değişmezse 2050 yılında
artan nüfusla birlikte tüketim üç kat artacaktır. Sürdürülebilir olmayan bu üretim
ve tüketim anlayışını ortadan kaldırmak
için ekonomik büyüme oranı ile doğal
varlıkların kullanım oranını birbirinden
farklılaştırmak gerekmektedir. Çözüm,
daha etkili yöntemlerle daha az doğal
varlık kullanarak toplumun ihtiyaçlarını
karşılayacak kadar üretim yapmak ve
sürdürülebilir tüketim anlayışıyla kullanılan kaynakları doğanın sınırları içinde
tutmaktan geçiyor.
www.transmedya.com
yeşil tedarik
Hexagon, Katı Atık Yönetimi için IFC’den 95 milyon dolarlık destek aldı
211 bin ton katı atıktan 425 bin ton organik
içerikli tarım gübresi elde edecek
D
ünya Bankası Grubu kuruluşu IFC, Hexagon Katı Atık
Yönetimi’ne katı atık yönetimi
ve organomineralgübre tesislerinin yapımı
ve işletilmesini desteklemek amacıyla 95
milyon dolar tutarında finansman paketi
sağladı. Hexagon Katı Atık Yönetimi’nin
sektöre getireceği inovatif çözümler
sayesinde, tarımdaki üretkenlik artacak ve
çevresel anlamda sürdürülebilir şehirler
inşa edilebilecek. IFC, finansman paketinin
42 milyon dolarını kredi olarak sağlarken,
şirkete 20 milyon dolar tutarında da yatırım
yaptı. Finansman paketinin geri kalan 30
milyon euro tutarındaki kısmı da IFC’nin
liderliğinde, Montreal merkezli bir yatırım
fonu olan Infrastructure Crisis Facility (ICF)
Debt Pooltarafından sendikasyon kredisi
olarak temin edildi. Kredi, Hexagon Katı
Atık Yönetimi’nin Pamukova ve Bilecik’te
yer alan tesisleri için kullandırılacak. Kıraça
Grup iştiraklerinden biri olan Hexagon Katı
Atık Yönetimi, katı atıkların kaynakta ayrıştırılarak toplanması, işlenmesi, geri dönüştürülmesi, biyogaz aracılığı ile elektrik ve ısı
enerjisi elde edilmesi, kompost ve organik
içerikli tarım gübresi üretilmesi ve değerlendirilemeyen atıkların da nihai bertarafı
alanlarında dünyadaki en yüksek entegrasyon seviyelerinden birine sahip katı atık
yönetim şirketi olarak faaliyet gösteriyor.
Hexagon Katı Atık Yönetimi’nin ilk projesi
Pamukova’da yer alıyor. Pamukova Belediyesi ile 11 Kasım 2008 tarihinde imtiyazlı
olarak yap-işlet-devret modelinde sözleşme
imzalanması ile Hexagon Katı Atık Yönetimi 29 yıl boyunca Pamukova’daki katı atık
yönetimini üstlendi. İnşaatına 2010 Nisan
ayında başlanan tesis 2011 yılının Aralık
ayında faaliyete geçti. Pamukova tesisi, 29
yıl boyunca bölgenin katı atıklarını değere
çevirmeyi, atıkların düzenli ve kontrollü bir
şekilde toplanmasını, hijyenik ve sağlıklı
koşullarla tesise getirilmesini ve geri dönüştürülmesini sağlamayı hedefliyor.
Hexagon Katı Atık Yönetimi, Bilecik, Söke
ve Ödemiş’te yer alan tesisleri tam kapasite
ile çalışmaya başladığında belediyelerden
bir yıl içerisinde toplayacağı 211 bin ton
katı atıktan 425 bin ton organik içerikli
tarım gübresi elde edip satıyor olabilecek.
Üretilecek olan organik içerikli tarım gübresi mahsüllerdeki verimliliği ve toprağın kalitesini sürdürülebilir yönde artıran kalitede
olacak. 75 milyon nüfuslu Türkiye’de her
yıl 32 milyon ton atık oluştuğu kaydediliyor.
Öte yandan Avrupa Birliği uyum yasalarına uyan 52 depolama sahasının toplam
400 milyon ton atık toplama kapasitesinin
16
olduğu ve bu depoların 10 yıl içerisinde
dolacağı belirtiliyor. Dolayısıyla yetkililer
Türkiye’deki katı atık yönetimi modellerine
alternatif bir çözüm getirilmesinin aciliyetine dikkat çekiyor. Hexagon Katı Atık Yönetimi Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su
Jan Nahum şunları söyledi: “Hexagon Katı
Atık Yönetimi sunduğu entegre katı atık
yönetimi çözümleriyle sektörde farklı bir
konuma sahiptir. Ev ve hayvan atıklarını
toplayarak biyogaz, elektrik,kompost ve
gübre üretiyoruz. Toplum için çok önemli
ve faydalı bir iş yaptığımıza inanıyoruz.
Amacımız hem Türkiye’de hem de yurtdışında uygulanabilecek kapsamlı bir iş
modeli ve sistematik bir yaklaşımı geliştirmek. IFC ve ICF Debt Pool ile bu amaç
doğrultusunda işbirliği yapıyor olmaktan
dolayı mutluluk duyuyoruz”.
17
www.transmedya.com
yeşil lojistik
P&G sürdürülebilirlik hedeflerini yeniledi
Sürdürülebilirlik vizyonunu yenileyen P&G, kaynakları muhafaza etme, çevreyi koruma
ve ihtiyacı olanların sosyal şartlarını iyileştirme hedeflerinin kapsamını genişletti. Bugün
dünya çapında 70 adet sıfır atık üreten tesise sahip olan P&G, enerji tüketimini, su kullanımını, CO2 emisyonlarını ve nakliye mesafelerini önemli ölçüde azalttı. P&G, yenilediği sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda 2020’ye kadar özellikle su tasarrufu ve ürün
ambalajları alanına odaklandığı yeni hedefler belirledi.
M
arka ve hizmetleriyle insanların gündelik
hayatlarını iyileştirmeye
odaklanan P&G, ürün performansını ve
yararlarını yenilikçilikle birleştirerek dünya
çapında sayısız insanın daha sürdürülebilir yaşam sürmesine katkıda bulunuyor.
Bu kapsamda sürdürülebilirlik hedeflerini
yenileyen P&G, önümüzdeki dönemde
daha çok kaynak tasarrufu yapma,
çevreyi koruma ve ihtiyacı olanların
sosyal şartlarını iyileştirme amaçlarına
odaklanma kararı aldı. P&G ürünlerinden
beklenen kalite ve performansı sunarken tüketiciler, toplumlar ve şirket için
ürünlerin çevresel etkilerini azalttıklarını
vurgulayan P&G Sürdürülebilirlik Sponsoru ve Bebek, Kadın ve Aile Bakım
Ürünleri Küresel Grup Başkanı Martin Riant, şöyle devam etti: “P&G’nin büyüme
hedefleri ile sürdürülebilirlik hedefleri
birbirlerine paralel ilerliyor. Ürünlerimizin
üretim, ambalajlama, nakliye ve tüketici
kullanımı döngüsü boyunca çevresel
sürdürülebilirliğini iyileştirmeye devam
ediyoruz”.
p&g su kullanımını 10 yılda yüzde
70 azalttı, sıfır atık tesis sayısını
70’e ulaştırdı
P&G yüzde 100 yenilenebilir enerji
kullanımı, tüm ürünler için yüzde 100
yenilenebilir veya geri dönüştürülmüş
hammadde kullanımı ve sıfır atık hedefleri
doğrultusunda bugüne kadar büyük ilerlemeler kaydetti. Bugün dünya çapında
70 adet sıfır atık üreten tesise sahip olan
P&G, enerji tüketimini, su kullanımını,
CO2 emisyonlarını ve nakliye mesafelerini önemli ölçüde azalttı; yenilenebilir
enerji kullanımı ve sertifikalı yeni materyal kullanımını önemli ölçüde arttırdı.
P&G, afet yardımı, Çocuklara Güvenli
İçme Suyu ve Prima-UNICEF ortaklığı
gibi projelerle dünya çapında 50 milyondan fazla insanın yaşam standartlarını
iyileştirdi.
P&G, yenilediği sürdürülebilirlik vizyonu
doğrultusunda ise 2020’ye kadar özellikle
su tasarrufu ve ürün ambalajları alanına
odaklandığı yeni hedefler belirledi. Uzun
zamandır P&G’nin öncelikli alanlarından
biri olan su tasarrufu kapsamında 2002
- 2012 yılları arasında, şirketin üretim
tesislerinde ürün başına kullanılan su
miktarı yüzde 70’den fazla azaltıldı. Yeni
sürdürülebilirlik vizyonu kapsamında su
P&G yüzde 100 yenilenebilir
enerji kullanımı, tüm ürünler için
yüzde 100 yenilenebilir veya
geri dönüştürülmüş hammadde
kullanımı ve sıfır atık hedefleri
doğrultusunda bugüne kadar
büyük ilerlemeler kaydetti. Bugün
dünya çapında 70 adet sıfır atık
üreten tesise sahip olan P&G,
enerji tüketimini, su kullanımını,
CO2 emisyonlarını ve nakliye mesafelerini önemli ölçüde azalttı;
yenilenebilir enerji kullanımı ve
sertifikalı yeni materyal kullanımını
önemli ölçüde arttırdı. P&G, afet
yardımı, Çocuklara Güvenli İçme
Suyu ve Prima-UNICEF ortaklığı
gibi projelerle dünya çapında 50
milyondan fazla insanın yaşam
standartlarını iyileştirdi.
18
tasarrufu hedefi şöyle revize edildi:
-Su sıkıntısı çeken bölgelerde bulunan
tesislere öncelik vererek üretim tesislerinde ürün başına kullanılan suyu yüzde
20 azaltmak,
-1 milyar insanın su tasarruflu ürünlere
ulaşmasını sağlamak.
ürün başına ambalaj
kullanımı yüzde 20 azaltılacak
Sürdürülebilir ambalajlar P&G için bir
diğer öncelik. Şirket, 2020’ye kadar ürün
başına kullandığı ambalajları yüzde 20
azaltma yolunda ilerliyor. Bu ilerlemeden
ötürü P&G çıtayı yükseltip şu hedefleri
belirledi:
-Plastik ambalajlarda geri dönüştürülmüş
plastik kullanımının iki katına çıkarılması,
-Ürün ambalajının yüzde 90’ının ya geri
dönüştürülebilir olmasını ya da geri
dönüştürülme olanağının sağlanması için
programların bulunması.
Kapsamı genişletilen bu iki hedefin yanı
sıra, P&G 2020’ye kadar en önemli petrol
bazlı hammaddelerinin yerine maliyetler
ve ölçek elverdiğince yenilenebilir hammaddelerin kullanılmasını sağlayacak
teknolojiler geliştirmeyi hedefliyor.
19
www.transmedya.com
yeşil tedarik
Unilever sürdürülebilir
markalarıyla büyüyor
Dünyanın önde gelen hızlı tüketim ürünleri şirketi Unilever,
sürdürülebilirliği işinin ayrılmaz bir parçası yapmasının,
büyümeyi destekleyen, maliyetleri düşüren ve geleceğe
yönelik olarak organizasyona direnç katan bir itici güç olduğunu vurguluyor.
U
nilever Türkiye 2014 yılında çift
haneli büyürken, bu büyümenin yüzde 55’inin ‘sürdürülebilir
yaşamı destekleyen markalar’dan kaynaklandığını duyurdu. Unilever, Sürdürülebilir
Yaşam Planı kapsamında 4 yılda yol aldığı
mesafeyi uzmanlar ve çeşitli paydaşlarla değerlendirmek üzere, ‘Etkiyi birlikte
büyütüyoruz’ sloganıyla İstanbul’da bir
çalıştay düzenledi. Çalıştayda Unilever’in
sürdürülebilirlik yaklaşımının, özel sektöre
bir rol model olduğunu ifade eden Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü
Kamal Malhotra, “Birleşmiş Milletler, Sürdürülebilir Yaşam Planı’na gereken desteği
vermeye hazır” dedi. Unilever Türkiye
CEO’su Mehmet Altınok ise “Tüketiciler
artık samimi bir amacı olan, özgün ve etik
temellere dayanan ürünler istiyor. Giderek
daha çok sayıda markamız sürdürülebilirliği yaşam döngüsünün bir parçası haline
getiriyor ve bu tüketici eğilimini bir fırsat
olarak değerlendiriyor” dedi. Unilever,
Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın büyüme,
maliyetleri düşürme ve geleceğe yönelik
dirençlilik açısından işi üzerinde giderek artan ve olumlu bir etkisi olduğunu
vurguluyor. Unilever ‘sürdürülebilir yaşamı
destekleyen markalar’ kavramına hem bir
tanım hem de bir ölçüt getirirken, bu markaların şirketin büyümesinde lokomotif rol
oynadığına dikkati çekiyor. OMO, Lipton,
Knorr, Domestos, Signal gibi sürdürülebilir yaşama öncülük eden pek çok Unilever
markası ortalamanın üstünde bir büyüme
sergiliyor ve Unilever Türkiye’nin büyümesinin yüzde 55’i bu markalardan geliyor.
malhotra: “bm, sürdürülebilir
yaşam planı’na destek için hazır…”
Çalıştaya katılarak görüşlerini paylaşan
Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Kamal Malhotra, dünyanın
ekonomik anlamda çok kritik bir noktada
olduğunu söyleyerek “Bir taraftan refahı
giderek artan bir kesim var, diğer tarafta
ise yoksulluk. Bugün gelişmekte olan
ülkelerin yüzde 75’inden fazlasında gelir
dağılımı adaletsiz. Dünyada 9,4 milyon
kişinin gıda, enerji ve suya erişimi bulun-
muyor. Su kaynaklarımız ise giderek tükeniyor. Su konusunda küresel talebin yüzde
40 oranında artacağı öngörülüyor. Özel
sektör bugün dünyadaki büyümenin lokomotifi konumunda bulunuyor. Dolayısıyla
özel sektör ve kamu işbirlikleri ekonomik
kalkınma için büyük önem arz ediyor.
Kurumlar ve liderler de bu durumun farkında. Türkiye ekonomisinin başarısı için
bu dengeyi önemli görüyoruz. Türkiye’de
50 yıldan bu yana Birleşmiş Milletler (BM)
Kalkınma Programı yakın ilişkilerle sürüyor. Bu anlamda Birleşmiş Milletler olarak,
Unilever’in sürdürülebilirlik yaklaşımını
izliyoruz ve Unilever Sürdürülebilir Yaşam
Planı’na gereken her türlü desteği vermeye
hazırız” diye konuştu.
dünyada 800 bin küçük ölçekli
çiftçiye destek ve eğitim verildi
Unilever’in, 2010 yılında hayata geçirilen Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın çoğu
hedefine ulaşma yolunda dünyada önemli
ilerleme kaydettiğini dile getiren Unilever
Türkiye CEO’su Mehmet Altınok küresel
fabrika ağının ‘sıfır atık’ hedefini tutturduğunu, üretimde enerji ve sudan doğan
CO2 seviyelerinde 2008 yılına oranla
üretim tonu başına sırasıyla yüzde 37 ve
yüzde 32 azalma yaşandığını kaydetti.
2020’ye kadar 1 milyardan fazla insanın sağlık ve esenliğini geliştirmelerine
yardımcı olma hedefi kapsamında bugüne
kadar tüm dünyada 397 milyon kişiye ulaşıldı. 2010 yılından bu yana 800 bin küçük
ölçekli çiftçiye destek ve eğitim sunuldu,
238 bin kadına eğitim ve beceri kazanma
desteği sağlandı.
türkiye’den sürdürülebilir yaşam
planı hedeflerine anlamlı katkı
Türkiye’de de Sürdürülebilir Yaşam Planı
hedeflerine gönülden bağlı olduklarını
ifade eden Altınok, bu hedefleri gerçekleştirmek için kararlılıkla çalıştıklarını ve
pek çok alanda da hedeflerin önünde
gittiklerini söyledi. Altınok, Plan kapsamında Türkiye’de elde edilen başarıları
şöyle aktardı: “Markalarımızın Türkiye’de
gerçekleştirdiği projelerle 27 bin küçük
20
ölçekli çiftçiye destek sağladık. Tarımsal
hammaddelerimizin yüzde 98’ini, kullandığımız domatesin ise yüzde 100’ünü
sürdürülebilir olarak tedarik ediyoruz.
Bugüne kadar 1.000 kadına becerilerini
geliştirme imkanı, eğitim ve iş fırsatları
yarattık. Satış ve dağıtım noktalarının
ekolojik ayak izini azaltmayı hedeflediğimiz
projeyle 52 ‘Yeşil Satış Noktası’na ulaştık,
bu yolla Türkiye’de 200 bin tüketiciye
ulaştık. Sağlık ve esenliği artırmak hedefimiz kapsamında tüketicilerimizle 27 milyon, iyi yıkama alışkanlıkları kazandırmak
içinse 96 milyon görüşme gerçekleştirdik.
Türkiye’deki 8 üretim tesisimiz ‘sıfır atık’
hedefine 2013 yılında ulaştı. 2010’dan
bu yana tedarik zincirimizde yaptığımız
sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 50 milyon
TL tasarruf ettik.”
türkiye’de her 3 kişiden ikisi
çevre dostu…
Sürdürülebilirliğin, şirketleri değer yaratmaya ve farklı inovasyonlara da teşvik
ettiğini ifade eden Altınok, Gfk tarafından
23 ülkede gerçekleştirilen Çevresel Değerler Araştırması’ndan şu sonuçları paylaştı:
“Tüketiciler artık samimi bir amacı olan,
özgün ve etik temellere dayanan ürünler
istiyor. Bugün, yaklaşık 3 kişiden 2’si,
çevre dostu olmayan bir şey yaptığında
kendini suçlu hissediyor. Türkiye’de şirket
ve markaların çevreye saygılı olması gerektiğine katılanların oranı ise yüzde 83’le
dünya ortalamasının üzerinde.”
21
www.transmedya.com
yeşil lastik
Brisa, yenilikçi hizmetiyle
sürdürülebilirliği yakalıyor
B
risa lastik sektörü gibi teknolojik olarak inovasyonun çok
hızlı olamadığı bir sektörde bile
inovasyona büyük önem veriyor. Örneğin, marka şimdiden 10 yıl sonraki araç
kullanıcısı profilinin ihtiyaçlarının neler
olabileceği üzerine fikir yürütüp, bu ihtiyaca cevap verebilecek tasarımlar üzerinde
çalışabiliyor. 2009’dan bu yana inovasyon
alanında Brisa İnovasyon Takımı (BİT) ile
önemli bir ilerleme kaydetti ve bugün de
inovasyon şirketine dönüşüm süreci hızla
devam ediyor.
Son 5 yılda bu yaklaşımla otomotiv sektörüne kazandırılan yenilikçi çözümler şöyle:
• OtoPratik: Binek ve hafif ticari araçların kullanım ömürleri boyunca ihtiyaç
duyabilecekleri tüm ana ürünleri bir arada
sunan hizmet noktaları olan OtoPratik’ler
kaliteli ve hızlı bir şekilde hizmet veriyor.
• ProPratik: 2013 yılında ilki hizmete
açılan ProPratik konseptiyle ağır ticari araç
sahiplerinin birçok ürün ve hizmete aynı
çatı altında erişebiliyor.
• Profleet: Filo müşterilerinin ihtiyaçlarına 360 derece çözüm getirmeyi hedefleyen ‘Profleet filo yönetim çözümleri’
kapsamında, filo müşterilerinin operasyonel maliyetlerinde maksimum tasarruf sağlanmasına yönelik sürdürülebilir
çözümler sunuluyor.
• Mobilfix: Brisa’nın sınır tanımayan
hizmet anlayışını ve müşterisine verdiği
değeri kanıtlayan eşsiz bir proje olan
Mobilfix, ağır ticari araçlara sahip filolara
yerlerinde, kendi araç parklarında, servis
hizmeti sunarak, araç sahiplerinin zaman
ve maliyetten tasarruf etmelerini ve iş
sürekliliklerini korumalarını sağlıyor.
• Lastik.com.tr: Brisa’nın Türk lastik sektöründe hayata geçirdiği önemli ilklerden
biri olan ‘lastik.com.tr’; lastik değişimi için
satış noktalarına gitmeyi tercih etmeyenlere internet üzerinden randevuyla adreste
lastik değişim hizmeti sağlıyor. 21 kentte
verilen bu hizmet, önümüzdeki dönemde
Türkiye geneline yayılarak büyüyecek.
• Aspects+ programı: Aspects+ programıyla filolardaki bütün araçların faaliyet
gösterdiği operasyon alanlarına gidilerek
aks detayına kadar tüm lastikler ölçümlenmekte olup, anında raporlanabiliyor ve
doğru lastik bakımı ve servis hizmetleri de
doğru zamanda yapılabiliyor.
• Lassa Yol Yardımı: 2000 yılında lastik
sektöründe Türkiye’nin ilk yol yardım
hizmeti. Bugün Lassa ve Bridgestone
kullanıcıları, Türkiye’nin neresinde olursa
olsunlar, aradıklarında 7/24 telefona
isimleriyle yanıt verip, ücretsiz hizmet
sağlıyor. Yol yardımı, lastik değiştirme ve
çekici hizmetinin yanı sıra konaklama,
ambulans, profesyonel sürücü hizmeti,
yol ve trafik durumundan döviz kurlarına
ve turistik bilgilere kadar çeşitli alanlarda
bilgilendirme hizmetleri de sağlanıyor.
• Bridgestone Alo Yol Dostu: Bridgestone Alo Yol Dostu, başınıza gelebilecek
her türlü sorununuzda veya herhangi bir
konuda yardıma ihtiyacınız olduğunda,
bir telefonunuzla çözüm getirmeyi amaçlayan bir Bridgestone hizmeti.
• Filofix: Bridgestone ve Lassa bayileri tarafından ana güzergahlar öncelikli
olmak üzere, tüm Türkiye ve Avrupa’da
Türkçe olarak hizmet veren bir filo yol
yardım hizmeti. Filofix kapsamında lastik
sökme takma, lastik tamiri, lastik rotasyonu ve yeni lastik temini hizmetleri
verilir Filofix, filolara bağlı araçların lastik
ile ilgili olarak seyir esnasında oluşan
sorunlarını acil olarak ve yerinde çözmeyi amaçlıyor. Filofix, 365 gün/24 saat
hizmet verir.
• Tripin: Yine Türkiye’nin ilk ‘sosyal
seyahat’ platformu olma özelliği taşıyan
Tripin sayesinde; kullanıcılara seyahatlerindeki tüm rotaları dijital ortama taşıyabilme, rotalarına ait fotoğrafları, durakları,
22
notları ve videoları da arkadaşlarıyla
paylaşabilme imkanı sunuyor. Kullanıcılar
aynı zamanda network’leri dahilindeki arkadaşlarının profillerini görüntüleyebiliyor,
takip edebiliyor.
• Probox: Müşteri odaklı hizmet anlayışı
çerçevesinde müşterilerinin tüm süreçlerinde hayatlarını kolaylaştırmak hedefinde
olan Brisa, filo müşterilerinin ihtiyaçlarına
hızlı ve pratik çözümler sunuyor. Araçların
lastik sökme-takma ihtiyaçlarına cevap
verecek yepyeni bir konsepti hayata geçiriyor. ProBox içinde lastik-sökme takma
ekipmanlarının yanısıra ofis alanı, yaşam
alanı ve depo alanı bulunuyor. Satıştan
çok servis amaçlı bir konsept olarak
tasarlanan ProBox, filo araç parklarında
ticari araç sürücülerine hizmet veriyor.
• Bridgestone BOX: Bridgestone BOX
aslında araç sahiplerinin özellikle lastikle ilgili
sorunlarına profesyonel çözümler bulmakta
zorlandıkları lokasyonlarda hizmete sunulan
bir satış ve hizmet noktası. Bridgestone
BOX; lastik sökme takma, balans, nitrojen dolumu, akü değişimi, yağ değişimi,
klima gazı dolumu gibi sürücülerin yolculuk
anında en çok ihtiyaç duyduğu hizmetleri sağlıyor. Araç trafiğinin yoğun olduğu
seyahat rotaları ve hafta sonunda kullanılan
güzergahları derinlemesine analiz ediyoruz
ve aracımızı bu rotalarda uygun lokasyonlarda hizmete sunuluyor.
23
www.transmedya.com
yeşil uygulama
Otobüslerin çevreciliğine
Alcoa da katkı sunuyor
2025 yılında dünya nüfusunun neredeyse yüzde 60’ı kentsel alanlarda yaşıyor olacak,
dolayısıyla insanlar daha çok yolculuk yapmak isteyecek ve yolculuk yapmaya daha
çok ihtiyaç duyacak. Bu durum karşısında dünya halkının iki seçeneği kalıyor: ya hiçbir
şey yapmamak ya da hemen şimdi eyleme geçip geleceğin şehirlerini trafik sıkışıklığının
çevresel, ekonomik ve toplumsal sonuçlarından kurtarmak.
UITP koordinasyonunda yürütülen Sıfır
Emisyonlu Kent İçi Otobüs Sistemi
(Zero Emission Urban Bus System ZeEUS), tam elektrikli çözümü kent içi
otobüs ağının en temel kısmına yerleştirmeyi hedefliyor. Bu sistem, Avrupa
Komisyonu’nun rekabetçi ve sürdürülebilir bir taşımacılık sistemi oluşturma
hedefi çerçevesiyle uyum gösteriyor.
ZeEUS, misyonunu gerçekleştirmek
için, yenilikçi elektrikli otobüs teknolojilerinin ekonomik, çevresel ve toplumsal
uygulanabilirliğini doğrulamak amacıyla
Avrupa’nın altı ülkesindeki sekiz teşhir
alanında bunları farklı şarj altyapısı çözümleriyle test edecek.
Alüminyum sayesinde ağırlığın azaltılması, sayısız fayda sağlıyor. Alüminyum
hafif, güçlü ve aşınmaya karşı dayanıklı,
ayrıca sınırsız olarak geri dönüştürülebilir
nitelikte olmasıyla şehir içi otobüsler için
kesinlikle ideal malzeme. Tipik bir dizel
motorlu şehir içi otobüsün ağırlığını sadece 100 kg azaltmak bile, aracın hizmet
ömrü boyunca 5200 kg CO2 oluşumunu
önlüyor.
Bir şehir içi otobüste ağırlığı azaltmanın ve maliyet tasarrufu yapmanın en
basit yollarından biri, çelik jantlar yerine
Alcoa’nın dövme alüminyum jantlarını
kullanmak geliyor. 4 akslı bir otobüste
alüminyum jantlar aracın 234 kg daha
hafif olmasını sağlıyor ve yakıt tüketimini
yüzde 2 oranında azaltmaya yardımcı olabiliyor. Ayrıca bunlar çelikten 5 kat daha
güçlüdür, daha güzel görünür ve daha
uzun süre dayanıyor. Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki otobüslerin yüzde 90’ında
alüminyum jantlar kullanılıyor.
Sürdürülebilirlik, dünyanın alüminyum
24
teknolojisi lideri olan Alcoa’nın DNA’sınde
var. 2005 yılından bu yana, Alcoa’da primer alüminyum üretiminin CO2 ayak izini
yüzde 25,5 oranında azaldı.
yıllık 750 euro tasarruf
Alcoa dövme alüminyum jantları test
eden otobüs filoları, yakıt maliyetinde
otobüs başına yıllık 750 euro civarında
tasarruf ediyor. Bu rakam tahmini olarak
2-3 yıl içinde jant masrafını çıkaracak
düzeyde.
Alcoa alüminyum jantlar, CO2 emisyonlarını otobüs başına 6 tona kadar düşürüyor. Jantlar, Cradle to Cradle CertifiedCM
standardında olup geri dönüştürülmüş ve
yeni metal bir araya getirilerek üretilmiştir
- aynı zamanda tamamen geri dönüştürülebilir özellikte. Toplu taşıma imajını
yükseltmenin güzel bir yolu.
25
www.transmedya.com
yeşil lojistik
Henkel’den sürdürülebilir inovasyonlar
Ekonomik büyümeyi kaynak tüketiminden ayırmak için
yenilikçi ürün ve çözümler büyük önem taşıyor.
Henkel, 2008 yılında sürdürülebilirlik stratejisinde odaklandığı noktaları, inovasyon
sürecine sistematik olarak entegre etmiş
bulunuyor. Buna göre araştırmacıların geliştirdikleri ürün ve süreçlerin “performans”,
“sosyal gelişim”, “sağlık ve güvenlik”,
“enerji ve iklim”, “su ve atık su” ile “malzemeler ve atıklar” açısından belirli avantajlarını kanıtlamaları bekleniyor. Henkel, geliştirdiği ve Henkel Sustainability#Master®
adını verdiği değerlendirme sistemi ile
inovasyonların en büyük etkiyi gösterebilecekleri, değer zinciri ve stratejik odak
noktaları boyunca bulunan belirli noktaların kanıtlanmasını amaçlıyor. Henkel,
inovasyonların, ürün ve süreçlerinin genel
sürdürülebilirlik profillerini geliştirirken tüm
hayat döngüsünü dikkate alıyor. Henkel
uzmanları Henkel Sustainability#Master®
aracını sadece potansiyel yenilikleri değerlendirmek için kullanmakla kalmıyor,
aynı zamanda perakende ortaklarıyla, sivil
toplum örgütleriyle ve diğer paydaşlarla diyaloglarında da kullanıyor. Sistematik araçlar ve süreçler sayesinde Henkel, devamlı
olarak müşterileri ve tüketicileri için daha
az çevresel ayak iziyle daha fazla değer ve
daha iyi performans sunan, yenilikçi ürünler ve çözümler geliştiriyor. Henkel, çevresel
faydası olacak sadece birkaç “sürdürülebilir
ürün” geliştirmek yerine tüm Çamaşır ve Ev
Bakımı, Beauty Care ve Yapıştırıcı Teknolojileri portföyünde bulunan ürünleri sürekli
olarak geliştiriyor ve bunu yaparken de tüm
açıları ve tüm değer zincirini hesaba katıyor.
Henkel CEO’su Kasper Rorsted “Sürdürülebilirlik önemli bir rekabet faktörüdür. İnovasyon sürecinde sürdürülebilirliğe yoğun
şekilde odaklanmamız ayrıca müşterilerimiz
ve tüketicilerimiz için yüksek performanslı, etkin ürünler geliştirmemize de imkan
sağlamaktadır.” diyor.
Otomotiv endüstrisi, araç ağırlığı
ile yakıt tüketimini azaltacak ve
aynı zamanda katı CO2 emisyon
standartlarıyla uyum sağlayacak
çözüm arayışları içinde. Loctite
yapıştırıcılarının sahip olduğu
benzersiz ürün yelpazesi, Teroson
mastikleri ve Bonderite fonksiyonel kaplamaları sayesinde, Henkel
gelişmiş maddelerden üretilen,
hafif otomotiv bileşenleri tasarlamak için gerekli fırsatların oluşturulmasına imkan sağlıyor.
26
hafif araçlara yönelik çözümler
Otomotiv endüstrisi, araç ağırlığı ile yakıt
tüketimini azaltacak ve aynı zamanda
katı CO2 emisyon standartlarıyla uyum
sağlayacak çözüm arayışları içinde. Loctite yapıştırıcılarının sahip olduğu benzersiz ürün yelpazesi, Teroson mastikleri
ve Bonderite fonksiyonel kaplamaları
sayesinde, Henkel gelişmiş maddelerden
üretilen, hafif otomotiv bileşenleri tasarlamak için gerekli fırsatların oluşturulmasına imkan sağlıyor. Bu çözümler bir
yandan konforu, sağlamlığı ve emniyeti
bir arada sunarken bir yandan da saha
sessiz, daha hafif ve daha dayanıklı araçların üretilmesini mümkün hale getiriyor.
Henkel’in Teroson akustik çözümleri,
geleneksel bitumen pedler ile karşılaştırıldığında üreticilere ağırlığı yüzde 25
oranında azaltma imkanı tanıyor.
27
www.transmedya.com
yeşil uygulama
İTÜ ve İBB ulaşımda temiz hava
için proje geliştirecek
İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Elektrik Tünel Tramvay İşletmeleri arasında ortaklaşa geliştirilen “İstanbul’daki Dizel Motorlu Toplu Taşıma Araçlarının Egzoz Filtrelerini Temizlemeye Yönelik Yeni Bir Sistem Geliştirilmesi” adlı proje
İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından “Verimli ve Temiz Enerji Mali Destek Programı” kapsamında desteklenmeye değer görüldü. İTÜ yürütücülüğünde gerçekleştirilecek olan
proje, İstanbul başta olmak üzere tüm Marmara Bölgesi’ndeki ulaşım ve toplu taşıma
kaynaklı hava kirliliğini azaltılmasının yanı sıra, ulaşımda enerji verimliliği konularında bir
dizi bilimsel ve inovatif teknik çalışmadan oluşuyor.
Ulaşım ve toplu taşımada kullanılan araçlarda yakıt sarfiyatı – egzoz emisyon konularındaki mevcut sorunlar ortadan kaldırılacak
projede, toplu taşıma uygulamalarında
enerji verimliliği değerleri artırılacak ve egzoz
emisyonlarının tüm zararlı etkilerinin en aza
indirilmesi sağlanacak. Projenin çalışılacağı
uygulama hattı İTÜ Maslak, İETT İkitelli ve
Ayazağa Garajı ile Sarıyer-Küçükçekmece
olarak belirlendi. Söz konusu hatlar yol
koşulları dikkate alınarak belirlenmiş, yakın
zaman içerisinde test sürüşleri başlayacak.
projenin hedefleri
Bir yıl sürecek olan proje ile; Toplu
taşıma sistemlerinde yakıt - egzoz etkileşimleri hakkında bilgi artışı, egzoz sistemi ve filtrelerin bakım-onarım-temizlik
uygulamaları için yeni bir sistemin
geliştirilmesi, toplu taşıma uygulamalarında egzoz sistem kirliliğinden kaynaklanan ek yakıt sarfiyatında düşüş, toplu
taşıma araçlarının sebep olduğu zararlı
egzoz emisyon değerlerinde düşüş, toplu taşımada kullanılan enerjinin (yakıt)
daha etkin ve daha verimli kullanılması,
egzozdaki kirli filtrelerin sebep olduğu fazla enerji tüketiminin azaltılması,
egzoz ve yakıt arasında enerji verimliliği
koşullarının saptanması ve ideal ko-
28
şulların yakalanması, mevcut enerjinin
ekonomik açının yanı sıra çevreye duyarlı bir şekilde kullanımının sağlanması,
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Amerika
Çevre Örgütü (EPA) ve Avrupa Birliği
Egzoz Normlarının yakalanması, toplu
taşıma ve yoğun trafikten kaynaklanan
hava, su ve çevre kirliliklerinin önlenmesi, fosil yakıt kullanımına bağlı çevre
kirliliklerinin neden olduğu hastalık ve
olumsuz psikolojik etkilerde azalış, egzoz
emisyonlarının neden olduğu rahatsızlıklara bağlı sağlık giderlerinin azaltılması
ve daha temiz, çevreye duyarlı bir toplu
taşıma hedefleniyor.
kalitesiz yakıt kullanımı filtre
temizliğini önemli kılıyor
Projeyle ilgili detayları aktaran Metalurji ve
Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim
Üyesi ve ATUM Müdürü Prof.Dr. Cüneyt
Arslan şöyle konuştu: “Nüfus bakımından
Türkiye’nin en kalabalık ili olan İstanbul’da
trafiğe çıkan araçların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu artış ulaşımda birtakım
sıkıntılar getirmekle birlikte motorlu araç
kaynaklı egzoz emisyonları doğal çevreyi
olumsuz bir şekilde etkiliyor. Sorunların
çözülebilmesi için şahsi araçları trafikten azaltma planları yapılmakla birlikte
İstanbul’da yasayan insanların toplu
tasıma aracı kullanmaları için de birtakım
teşvik çalışmaları da yürütülüyor. İBB
İETT bünyesinde bulunan toplu taşıma
araçlarının çoğu Euro 3, Euro 4 ve Euro 5
standartlarında olmasına rağmen İstanbul
bölgesindeki yol koşulları ve yakıt türünün
yanı sıra aşırı yolcu kapasitesi de egzoz
sistemleri ve bu sistemlerdeki mevcut
standartları doğrudan etkiliyor. Egzoz
sistemlerindeki mevcut filtrelerin bakımı
normal şartlarda 150.000-250.000 km
arasında yapılıyor. Bu egzoz filtreleri, gün
içi sefer fazlalığından dolayı kısa sürede
kurum, yağ ve metalik parçalar tarafından
doluyor. Kirlenerek tıkanan filtreler, normal
koşullarda olması gereken egzoz akısını
engelleyerek aracın çekiş gücünü düşürüp
yakıt sarfiyatını artırmakta ve filtre performansını azaltarak aracın sebep olduğu
zararlı egzoz emisyon oranını artırıyor.”
egzos emisyonlarının sağlık
açısından zararı büyük
İstanbul’da günlük toplu taşıma hizmetini
kullanan yaklaşık 5 milyon insandan 1,5
milyon (%30) kadarının otobüs ulaşımını
kullandığını kirlenen filtrelerin temizlenmesinin ülkemiz açısından büyük
önem arz ettiğini belirten Prof. Arslan
emisyonların sağlık açısından taşıdığı
riskleri ise şöyle açıkladı: “Özellikle egzoz
emisyonlarının sağlık açısından birçok
olumsuz etkileri bulunuyor. Bu zararlı
etkenlere maruz kalan insanlar beyin,
kalp veya akciğer hastalıklarına yakalanarak erken ölümle karşılaşabilmekte.
EPA’ nın belirlediği istatistik verilerine
göre egzoz emisyonlarının en tehlikelisi
olan partikül maddenin (PM10) ortamda
15 microgram (μg/cm3) artısı günlük
ölümlerde yüzde 0.6 – 1.2, genel ölümlerde yüzde 0.6’lık bir etkisi bulunuyor. 65
yaş üzerinde ise Astım- Kronik Obstrüktif
Akciğer Hastalıklarında (KOAH) yüzde1
artışa neden oluyor; ayrıca her yıl ortalama 4214 kişi kardiyovasküler, 280 kişi
Akciğer hastalıklarına yakalanıyor ve bu
vakalar erken ölümle sonuçlanıyor.
mali boyut
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta
olmak üzere Avrupa (EURO) ve Amerika
(EPA) insan sağlığı ve çevreyi korumak
amacıyla egzoz emisyonlar için limit
değerler belirlediğini, buna ek olarak
2010 yılı itibariyle egzoz emisyonlarını
azaltan egzoz filtrelerinin de bakımı ve
temizlenmesi konularında katı kurallar
koyduğunu aktaran Arslan, projenin mali
boyutuyla ilgili şu bilgileri verdi. “Mevcut
yasal düzenlemelerin uygulanabilmesi koşulu, yanmanın iyileştirilmesi ve yardımcı
ekipmanlarla egzoz emisyon seviyesinin
kontrol altına alınması ile mümkün.
Araçların motor kısmında yapılacak
düzenlemeler emisyon oranlarını istenilen
seviyeye düşüremeyeceği fikriyle yanma
sonrasında kullanılmak üzere çeşitli teknoloji ve teknik uygulamalar geliştirilmiş.
İstenilen normları yakalamak amacıyla
geliştirilen ileri teknoloji ürünü egzoz-filtre
sistemleri de bu uygulamaların en başında yer alıyor. İthal edilen araçların egzoz
sistemlerinde, emisyon değerlerini ve bu
emisyonların zararlı etkilerini azaltan filtre
düzenekleri mevcut. Bu kapsamda kullanılmakta olan filtreler DOC, DPF, CDPF
ve SCR adındaki filtrelerdir. Bu filtreler
ülkemizde henüz üretilememekte olup
yüksek fiyatlarla yurt dışından tedarik ediliyor. Yüksek performansa sahip çevreci
bu filtrelerin yaklaşık fiyatları ise DOC
29
1500- 2000 Dolar, DPF 3000-3500
Dolar, CDPF 4500-5000 Dolar, SCR ise
2000-2500 dolar arasında bulunuyor.
Filtrelerin üretimi ileri bir teknoloji ile
sağlanıp bakım ve temizliği de en modern yöntemlerle yapılıyor. Amerika’da
bu yöntemler kullanılarak kirli filtreler
500-1000 dolar civarlarında bir maliyet
ile temizleniyor. Kuzey Amerika’da yapılan bilimsel bir araştırma, 2012’de sadece 230 bin adet DPF temizlendiğini,
temizleme için harcanan bütçenin 69,7
milyon dolar olduğunu ortaya koydu.
2015 yılında temizlenecek adedin 450
bine, bütçenin ise 112,1 milyon dolara
yükseleceği öngörülüyor.”
www.transmedya.com
yeşil tedarik
ZF yüksek performans ve
sürdürülebilirliği bir arada sunuyor
ZF, TraXon şanzımanı ile 2014 yılında ekonomi, çevre ve sosyal sorumluluk alanında
Avrupa Taşımacılığı Sürdürülebilirlik Ödülü’nü kazandı. ZF-Intarder ile yılda 30 bin
ton daha az balata tozun çevreye yayılmasını önlediği gibi ZF-AVE 130 elektrikli portal aks ile yüzde 30’a kadar yakıt tasarrufu sağlıyor.
iyi anlaşılabilmesi için: 30 bin ton balata
tozu 1200 adet kamyonun 25’er ton yük
miktarına karşılık geliyor.
zf-ave 130 elektrikli portal aks
1
00 yıldır otomotiv sektörünün
aktarma organları tedarikçisi ZF,
şanzımandan aksa, pek çok ürünüyle yüksek performans ve sürdürülebilirliği
bir arada sunarak çevrenin korunmasını ve
ekonomik çalışmayı sağlıyor.
ZF, 1915’ten günümüze kadar otomotiv
sektörü başta olmak üzere çeşitli endüstrilere yönelik ürünleri ve aktarma organları
alanındaki deneyimleri, verimliliği ve sürdürülebilirliği sağlıyor. Ürün geliştirmedeki
yenilikçi duruşunun temelinde bu amaç
bulunuyor.
yenilikçi zf ürünleri:
zf-traxon
Geleceğin ihtiyaçlarını bugünden karşılamak için tasarlanan TraXon, modüler
bir yapıya sahip. PreVision GPS opsiyonu
şanzımanın yolun koşuluna uygun kendisini önceden ayarlamasını ve bu şekilde
motorun en uygun devirde çalışmasını
sağlayarak yakıt tüketimini düşürüyor.
Farklı ihtiyaçlar ve çalışma koşullarına uygun, beş farklı modül seçeneği bulunuyor:
-Hibrit modülü sayesinde, hibrit kamyon
teknolojileri uygulamalarına hazır.
-Çift kavramalı modülü, kesintisiz güç
aktarımını sağlamaktadır, bununla birlikte
konforlu bir sürüş deneyimi ve daha düşük
yakıt sarfiyatı sunuyor.
-Ek tahrik modülü, motorun gücünün
üst yapıya en verimli şekilde aktarılmasını
sağlıyor.
-Ağır yük ve iki balatalı kavrama modülleri
zorlu koşullarda balatayı aşınmaya karşı
koruyor.
ZF, 2014 yılında TraXon şanzımanı ile
“ticari araç komponenti” dalında Avrupa
Taşımacılığı Sürdürülebilirlik Ödülü’nü
kazandı. Uzmanlardan oluşan bir jüri, üst
düzeydeki ürün yenilikçiliğini, “ekonomi”,
“çevre” ve “sosyal sorumluluk” kriterleri
çerçevesinde ödüllendirdi.
zf-ıntarder
ZF-Intarder frenlerdeki aşınmayı azaltıyor, sessiz çalışıyor ve yakıt sarfiyatını
düşürüyor. Yapısı gereği daha az yağ ile
çalışır. Üretiminde çevre dostu malzemeler kullanıldı. Frenlerdeki aşınmanın
düşürülmesi, çevreyi olumsuz etkileyen
balata tozu oluşumunu azaltıyor. Örneğin,
Intarder’li 500 bin araç 1 milyon kilometre
yol kat ettiğinde yaklaşık 30 bin ton daha
az balata tozu oluşuyor. Bu durumun daha
30
ZF-AVE 130 elektrikli portal aks, ZF’ye
2015 yılında “Uluslararası Otobüs Sürdürülebilirlik Ödülü’nü” kazandırdı. Alçak
tabanlı otobüsler için geliştirilmiş olan
bu aks, hem elektrikle tahrik (akü, troleybüs..), hem de seri hibrit uygulamalarında
kullanılabiliyor. Hibrit bir sistemin uyumlu
tasarımı ile konvansiyonel dizel araçlara
göre yüzde 30’a varan yakıt tasarrufu
sağlanabiliyor.
zf’nin enerji ve çevre politikası
ZF’nin doğal kaynakların kullanım stratejisi, 1996 yılında yürürlüğe girdi ve tüm
dünyadaki tesisleri için bağlayıcı oldu.
2020’ye kadar, tesislerin CO2 emisyonunun, 2006 ve 2010 yılları emisyon ortalamasının yüzde 20’si kadar düşürmeyi
hedefliyor.
zf’nin çevre prensipleri:
-Çevre dostu ürün tasarımları,
-Üretim süreçlerinin doğaya olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesi,
-Enerji verimliliği sürekli olarak arttırılması,
-Dünya çapında çevre bilinci konusunda
örnek olunması
-Çalışanların, tedarikçilerin, servis sağlayıcıların ve müşterilerin, çevre ve enerji
tüketimi konularında ilgili yetkililer ve
toplumla sürekli bağlantı halinde ve duyarlı
olmalarının sağlanması
1)ZF-TraXon beş farklı modülü bulunuyor.
2)ZF-Intarder daha az fren aşınması ve
daha temiz çevre sağlıyor.
3)AVE 130 elektro portal aks, yüzde 30’a
varan yakıt tasarrufu sağlıyor.
yeşil lastik
Brisa, 2014 yılı Sürdürülebilirlik
Raporu’nu yayınladı
Brisa’nın 2014 yılı içinde, ekonomik,
çevresel ve toplumsal alanlarda sürdürülebilirlik performansını değerlendiren
2014 Sürdürülebilirlik Raporu, yayınlandı.
Brisa’nın sürdürülebilirliği, ekonomik,
çevresel ve toplumsal boyutlarıyla yorumladığını dile getiren Brisa Genel Müdürü
Hakan Bayman, “Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlarken
toplumsal sürdürülebilirlik adına önemli
uygulamalara imza atıyoruz ve üretimimizden kaynaklanan çevresel etkilerimizi
azaltmak için zorlayıcı hedeflerimiz doğrultusunda ilerliyoruz” dedi.
Ekonomik, çevresel ve sosyal tüm
boyutları ile ele aldıkları sürdürülebilirlik
anlayışını kurumsal kimliklerinin ayrılmaz
bir parçası olarak gördüklerini anlatan
Bayman, yaptıkları çalışmalar hakkında
şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik anlayışımızın önemli bir bileşeni çevresel sürdürülebilirliktir. Operasyonlarımızın çevresel
etkilerinin farkındalığıyla elde ettiğimiz
performans sonuçlarını her geçen dönem
daha da ileriye taşımayı arzuluyoruz. 2014
yılında karbon salımını 2005 yılına göre
yüzde 12,5 azaltırken; enerji tasarrufumuzu ise 2008’e kıyasla 12 kat arttırdık.
2008’e göre kuyu suyu tüketimini yüzde
52 azalttık. 2010 yılına kıyasla, evsel atıklarımız yüzde 36 azaldı.
Çevresel sürdürülebilirlik anlaşımızı ürün
ve hizmetlerimize de yansıtarak sektördeki öncü konumumuzu devam ettiriyoruz.
Binek lastiklerimizin yüzde 28’i Ecopia ve
Greenways markalı çevre dostu lastiklerden oluşuyor. Lastik kaplama markamız
Bandag ile de geçtigimiz yıl içerisinde
yaklaşık 127 bin ticari lastik kaplayarakatıkların azaltılmasını sağladık.”
brisa, yolculuğun geleceğine
ismini yazdırdı
Güneş enerjisi ile çalışan ve tek damla
yakıt kullanmadan Dünya’yı dolaşan uçak
Solar Impulse’ın Türkiye’deki ilk ve tek
resmi partneri Brisa,oldu.
10 yılı aşkın bir Ar-Ge faaliyetinin ürünü
olan Solar Impulse, tek bir damla yakıt
fosile ihtiyaç duymadan, sadece güneşten
aldığı ve lityum pillerinde depoladığı enerjiyle hem gündüz hem de gece uçabilen
ilk uçak olma özelliğine sahip. Bu sayede
teorik olarak sonsuz süre havada kalabilen Solar Impulse’ın ağırlığı sadece 2 bin
300 kg., yani bir binek otomobil kadar. 17
bin adet güneş panelinin yerleştiği kanat
genişliğiyse 72 metre, yani bir Boeing
32
33
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE
ÇEVRECİ UYGULAMALAR VE
YEŞİL TEDARİK
Türk otomotiv sanayi geçtiğimiz yıl bir milyon 170 bin adet üretim yaparak tarihi bir yılı
geride bıraktı. 2015’e de çok hızlı başlayan ve ilk 5 ayda 543 bin adet üretim yapan
sektör yeni bir rekora imza attı. Ancak sektörün, sürdürülebilir büyümenin gerçekleşmesi için beklentileri var. Bunlardan ilki araç üzerindeki vergi yüklerinin (ÖTV, KDV) azaltılması. Üreticiler çevreci ürünlerin de gelecekte önemli olacağını ve pazarın büyümesinde
bu ürünlerin önemli bir etkisinin olacağını düşünüyorlar. Lojistik uygulamalar konusunda
da yüksek beklentileri olan firmalar, çevreci üretim ve ürünlerle ilgili yaptıkları gelişmelere
tedarikçilerinin de uymasını ve bu konuda yatırım yapmalarını bekliyorlar.
34
Güncel büyüme verilerine göre hali hazırda dünya genelinde var olan bir milyar
motorlu araç sayısının 2050 yılında iki
buçuk milyar seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor. Günümüzde global ölçekte
600 milyon ton karbondioksit salımı
gerçekleşiyor. Bu rakam dikkate alındığında, şehirlerin şekillenmesinde ulaşım
ve çözümlerinin payı giderek artacağı
öngörülüyor. Enerji Çeşitliliği ve Tasarrufu
Enstitüsü’nün (IDAE) araştırmalarına göre
bir şehrin caddelerine bin adet yüzde
yüz elektrikli otomobilin eklenmesi sera
gazı emisyonlarında 30 bin kilogramlık,
CO2 emisyonunda ise yılda 2 bin tondan
fazla düşüş yaratıyor. Otomotiv sektörüne
hizmet sunan lojistik firmaları şimdiden
kolları sıvamış görünüyor. Türkiye’nin
önde gelen tüm lojistik firmalarının
otomotiv sektörüne hizmet verdiğini ve
bunu çevreci bilinçle yaptıklarını görüyoruz. Karbondioksit salımını düşürmek için
yeni araç teknolojilerini yatırım yapan,
sürücülerini eğiten, kurum içi eğitimlerle
çevreci bilinci geliştiren, özel taşıma yöntemleri uygulayan firmalarımız otomotiv
sektörünün taleplerine cevap verecek bir
organizasyon oluşturuyorlar. Tabi onlar
da akaryakıt, lastik ve araç tedarikinde
çevreci taleplerini üreticilere iletiyorlar.
sürdürülebilirlik için otomotiv
tedarikçi ilişkisi gerekiyor
10 otomotiv üreticisi tedarik zincirinde
sürdürülebilirliği geliştirmek için 13 Kasım
2014’te bir araya geldi. Bürüksel’de gerçekleşen Otomotiv Tedarik Zincirinde Sürdürülebilirlik Forumu’nda Otomotiv Çalışma
Grubundan bazı şirketler, tedarik zinciri
aracılığıyla sürdürülebilirlik performansının
geliştirilmesine yönelik karşılık anlayış ve
ortak çözüme yönelik ortak bakış açısı
kazanmak için tedarikçileri ile derin diyaloga
girdiler. Otomobil üreticilerinin temsilcileri,
tedarikçiler, yerel kurumlar dahil 120’ye
yakın katılımcı forumda yer aldı.
Katılımcıların iş etiği, çevresel sürdürülebilirlik, insan hakları ve çalışma şartları gibi
konuları görüştüğü gün içerisinde aynı
zamanda yerel içerikler de dikkate alındı.
Münazaralarda Tedarik Zincirinde Sürdürülebilirlik Performansının Arttırılmasına Yönelik Otomotiv Endüstrisinin Rehber İlkeleri
temel alındı. Konuşmacılar ve katılımcılar
karşılaştıkları zorluklar ve olası çözümler
üzerine yorum yaptılar. BMW Grup, Daimler, Toyota Motor Avrupa, Volkswagen, Volvo
Cars ve diğer otomotiv sektörünün temsilcileri görüşlerini anlattılar.
CRS Europe Genel Direktörü Stefan
Crets “Sürdürülebilir otomotiv değer
zinciri ortak hedefine ulaşmak için ileriye
doğru atılan adımda, Otomotiv Tedarik Zincirinde Sürdürülebilirlik Zinciri
Forumu araç üreticileri ile tedarikçileri
bir araya getiren eşsiz bir fırsat. Tedarik
Zinciri Sürdürülebilirliği Avrupa Çalışma
Grubu bu günden elde edilen sonuçları
ve bu ivmeyi tedarikçilerle olan diyaloğun
güçlendirilmesi için kullanacaktır” dedi.
Türkiye’den ise TAYSAD Genel Koordinatörü Süheyl Baybalı bir konuşma gerçekleştirdi. Baybaylı, “Derin ve kompleks yapıdaki zincirde sürdürülebilirliğin arttırılması
otomotiv sektörünün oyuncuları için asıl
iştigal alanıdır. Sürdürülebilirlik ve düzenleyicisi trendler otomotiv sanayiinde belli
başlı zorlukları ortaya çıkarmaktadır ama
sektör rolünün farkındadır. Sektörümüz,
bir tarafta sağlamakta olduğu toplumsal
faydayı sürdürülebilir kılmaktan, diğer
tarafta ise ürünlerinin, hizmetlerinin ve
üretim tesislerinin çevresel ve toplumsal
ayak izlerine de dikkat ederek etkilerini
azaltmaktan sorumludur. Önümüzde, bir
35
tarafta tırmanmamız gereken zorlu bir
yokuş varken, diğer tarafta Türk Tedarik
Sanayinin markalaşma ve rekabetçilikte
küresel olarak kendilerini iyi pozisyonlamaları gereği bulunmaktadır. Bu nedenle
otomotiv tedarik sanayimizin inovasyonu
ve kurumsal sosyal sorumluluk konularını
iyi çalışmaları ve bu konuları stratejilerinin merkezine almaları gerekmektedir.
Geliştirilmiş sosyal sorumluluk sadece
ortak çalışma yaklaşımı ile tam olarak
gerçekleştirilebilir. Sistemdeki her bir zincir
kendi üzerine düşeni yerine getirmeli,
adil olmalı ve iş etiğini, şeffaflığı, çalışma
şartlarını ve de otomotiv tedarik zincirinin
çevresel etkisini geliştirecek taahhütlerini
belirtmeli, altını çizmelidir. Ortak çaba ve
karşılıklı işbirliği ana sanayi ve tedarikçiler
arasında arzu edilen sürdürülebilir ilişkiyi
tesis edecektir” diye konuştu.
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
KPMG tarafından hazırlanan Türkiye Otomotiv Sektöründe Sürdürülebilir Büyüme
adlı raporda sektörün 2018 yılı beklentileri ortaya kondu. Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) ve Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği
(TAYSAD), Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) üyeleriyle görüşülerek hazırlanan
rapor, sektörün geleceği için önemli ipuçları veriyor. Farklı konularda firma yöneticilerinin görüşleri alınarak hazırlanan raporda, üretimden, tedarike, vergilendirmeden lojistik
hizmetlere kadar birçok konuda bilgilere yer veriliyor.
Önümüzdeki 5 yıllık dönemde pazarın büyümesine etki edecek
en önemli faktör olarak yüzde 36 ile sektör üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması olarak değerlendiriliyor. Sektörün büyümesine
etki edecek faktörler sıralamasında çevreci araçlar yüzde 2 olarak
gösterilirken, pazarın büyümesinde çevreci araçların yüzde 9 etkili
olacağı kanaati paylaşılıyor.
5 yıllık dönemde sektörün büyümesine etki edecek en önemli
gelişmenin yüzde 23 oranla kişi başına düşen milli gelirin artması
olarak görülüyor. Bunu yüzde 21 oranla sektörün üzerindeki vergi
yüklerinin azaltılması takip ediyor. Çevreci otomobil üretimi ve
pazara sunulması ize yüzde 2’lik oranla sekizinci sırada yer alıyor.
36
Otomotiv alım kararlarında tüketicilerin ürünün hangi
özelliklerine dikket edecekleri sorulduğunda ilk sırayı yüzde
30 ile yakıt verimliliği alıyor. Çevre dostu olma ise yüzde 8 ile
son sırada yer alıyor.
Tedarik sanayisinin odaklanması gereken alanlar sorulduğunda ise firma yöneticileri ilk sıraya yüzde 30 ile Ar-Ge’yi
koyuyor. Bunu kurumsal yönetim, stratejik planlama ve
İnsan kaynağı tap ediyor. Lojistik ise kalite, üretim ve pazarlamadan sonra geliyor.
Peki sanayi-tedarikçi ilişkisini orta vadede en çok etkileyecek
konular nedir? İlk sırayı yüzde 33 ile küresel projelerde işbirliğinin artması yer alıyor. Ar-Ge alanında işbirliğinin artması,
verimlilik indirim talepleri, tedarik zinciri yönetimi ve lojistik
hizmetler arka arkaya sıralanıyor.
Tedarik sanayisinin orta vadede işbirliğini en çok artıracağı
bölgeler ise; yüzde 30 ile Rusya, yüzde 18 ile Kuzey Amerika,
yüzde 13 ile Çin ve yüzde 8 ile Kuzey Afrika gösteriliyor.
Otomotivde ibre ne gösteriyor?
Önümüzdeki 5 yıllık dönemde vergilerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Türkiye otomotiv sektörü yöneticilerinin yüzde 92’lik kısmı
pazarın büyümesini bekliyor. Ancak beklenti büyümenin
yavaşlayacağını yönünde.
Katılımcıların yüzde 67’si BRIC otomotiv üreticilerinin Avrupa
pazarına girmesini, bunların yüzde 50’den fazlası ise bu yatırımların 4 yıl içinde yapılmasını bekliyor.
Doğu Avrupa ülkeleri geçen yıl içinde rekabet gücünü artırdı.
Buna karşın Türkiye ve Kuzey Afrika’nın da yatırım çekeceği
beklentisi sürüyor.
Türkiye otomotiv sektörü önümüzdeki 5 yıllık süre içinde
yeni bir üreticinin yatırım yapmasını bekliyor.
Otomotiv sektörü için en olumlu görülen stratejik yatırım
motor-şanzıman yatırımları. Diğer önemli yatırım ise hibrit/
elektrikli araç teknolojileri.
Otomotiv pazarı tarafında önümüzdeki beş yıllık dönemin öncelikli konuları arasında, otomotiv satış vergilerinin yeniden düzenlenmesi en önemli konu olarak öne çıkıyor. Hurda araç programı
ve benzer satış desteklerinin devam etmesi ise ikinci sırada yer
alıyor. Bunu yabancı yatırım politikaları takip ediyor. Çevre dostu
(hibrit/elekrikli) araçların sektör payının artması, karbondioksit
emisyon uygulamaları ise bunları dördüncü sırada bulunuyor.
37
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Toyota yeşil satın alma yapıyor
Sakarya’da üretim yapan ve 3 bin 500 kişilik bir istihdam sağlayan Toyota Türkiye, çevreci üretimi sürdürülebilirlikte en önemli konu olarak görüyor. Toyota, Yeşil Satın Alma
Sistemi ile de tedarikçileri üzerinde tam kontrol sağlıyor.
Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye Tesis
Yönetimi Genel Müdürü Cengiz Demirel
Toyota’nın çevreci üretim ve tedarik organizasyonu hakkında bilgiler vardı.
sürdürülebilirlik çalışmaları
Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş.,
Toyota’nın Avrupa grubuna bağlı üretim tesislerinden biri. Corolla ve Verso
modellerini üreten ve yaklaşık 3 bin 500
kişilik istihdama sahip olan şirketimiz
Sakarya’da faaliyetlerini sürdürüyor.
Toyota Türkiye’nin çevre vizyonu, sürdürülebilir gelişmenin ancak endüstrinin
doğa ile uyum içerisinde olması durumunda mümkün olabileceği temeline
dayanıyor. Bu temel çerçevesinde;
1. Çevresel risklerin minimum seviyeye
indirilmesi için önleyici faaliyetler,
2. “0” uygunsuzluk ve “0” şikayet için
yasalara tam uyum,
3. Sürekli iyileştirilen çevre performansı ile
bölgede ve dünyada otomotiv sektöründe
lider olmaprensiplerine paralel olarak ISO
14001 Çevre Yönetim Sisteminin haricinde, bu gerekliliklerden daha zorlayıcı
hedefler ve gereklilikler içeren Toyota
Çevre Yönetim Sistemi mevcut.
Kaynak yönetimi (hammadde) kullanımı kapsamında, araçlarımızı ağır metallerden yüzde 100 arındırdık. Tedarikçilerimiz ile ortak faaliyetler gerçekleştirerek
geri dönüşümlü malzeme kullanımını
arttırdık ve aracın tampon bölümünde
kullanılan Toyota süper olefin polimeri
dediğimiz defalarca geri dönüşebilen bir
plastik geliştirdik.
Enerji tüketimini azaltmak için öncelikle
prosesleri analiz ediyoruz, analiz sonuçlarına göre proses katılımıyla sürekli
iyileştirme faaliyetleri (kaizen) uygulayıp
etkilerini takip ediyoruz. Yenilenebilir
enerji kullanımı ile ilgili, şirketimiz giriş
binası fotovoltaik paneller, güneş toplayıcı
sistemle su ısıtma; güneş borusuyla iç
aydınlatma yenilenebilir enerji sistemleri
ile yönetiliyor.
toplama alanını arttırarak daha fazla su
tasarrufu sağlanıyor.
Su kullanımı ile ilgili, çatılardan topladığımız yağmur suyu ile yüzde 10 su tasarrufu sağladık. Hedefimiz, yağmur suyu
Atık yönetimi sistemimiz ile atıkları
kaynağında ayrıştırma ve etiketleme ile
performansımızı günlük bazda takip edi-
38
yoruz.“0” depolama, “0” yakma politikalarının gerçekleşmesi ile 2010 yılından bu
yana atıklarımız yüzde 100 geri dönüştürülüyor.
Atıksu arıtma çamurları ile ilgili; 2005
yılında çamur kurutma yatakları, 2006’da
kompost uygulaması ile gübre üretimi, 2007’de arıtma çamurlarının bina
dolgusunda kullanımı, 2008’de çimento
ve 2014’te tuğla hammaddesi olarak
kullanım projelerini gerçekleştirdik.
Atıksu yönetimi kapsamında arıttığımız atık suyu çevresel risk taşıyan her
parametre için yasal limitlerden yüzde 20
daha zorlayıcı iç limitlerde çalışarak anlık
kontrol ediyoruz. Gelecek 1-2 yıl içindeki projemiz ise, atık suyun ileri arıtma
teknikleriyle yüzde 100 geri dönüştürülmesidir.
Hava kalitesi yönetimine ilişkin, Çevre
Bakanlığı’nın “Twinning” (Eşleştirme) projesi kapsamında yaptığı saha çalışmaları
fabrikamızda gerçekleştirildi. Boya prosesinde oluşan uçucu organik bileşikleri
baca gazı yakma ünitemizde tam yanma
ile atmosfere zararsız hale getiriyoruz.
Sera gazı ve iklim değişikliğine uyum
çerçevesinde Toyota, 2007 yılından bu
yana 3 kapsam için karbon ayak izi hesaplanıyor. Türkiye mevzuatında ise yasal
yükümlülük 2015 yılında 2 kapsam için
başladı.
tedarik süreçleri
organizasyonu
Toyota Yeşil Satın Alma Sistemi kapsamında, ilk kez kullanılacak tüm kimyasallar ve hammadde için satın almadan
başlayıp, tekrar satın almaya dönen
süreçten bahsetmekte fayda görüyoruz.
İş güvenliği, çevre, sağlık gibi konularda
bilgiler içeren MSDS (Malzeme Güvenlik
Bilgi Formu) ile, alınacak malzemenin
zararları olup olmadığı, gerektiğinde
yapılacak ilk yardım, depolama şartları,
yangın ve patlama riski ve bu riskin nasıl
bertaraf edileceğine kadar inen detaylar
kontrol ediliyor. Böylelikle yeni malzeme
girişi sağlanmış yada uygunsuz bir malzemenin girişi engellenmiş olur.
Lojistik alanında ise 1 Ocak 2014’den
itibaren yürürlüğe girmiş olan ADR Yönetmeliğine uygun lojistik firması seçimini, herhangi bir zorunluluk olmaksızın
biz zaten gerçekleştirmekte idik. Ayrıca
Japonya, Avrupa ve Türkiye’deki yan
sanayimizden geri dönüşümlü ambalajlar
içinde parça temin ediyoruz. Böylelikle,
kağıt ve plastik kullanımında da önemli
oranda azalma sağlamış oluyoruz.
Parça tedarik ettiğimiz yan sanayimizle
uzun süreli ve karşılıklı güvene dayalı bir
işbirliği gerçekleştirmeye özen göstermekteyiz. Bu işbirliğini başlatabilmek adına çeşitli kriterlere göre değerlendirmeler
yaparız. Bu kriterler arasında, çevreyle
dost ve belli standartları sağlayan bir
firma olması da bulunuyor.
Atıkları sevk ettiğimiz lisanslı firmalarla
çalışmaya başlamadan önce, Toyota çevre standartlarına uygunluğunu
denetleyip, rapor oluşturuluyor. Rapor
sonucuna göre firmanın iyileştirmeleri tamamlaması için süre veriyoruz.
Uygunluğu teyit edildikten sonra firma
ile çalışmaya devam ediyoruz. Ek olarak,
hali hazırda çalıştığımız atık firmalarını
da çevresel gerekliliklere uyum kapsamında periyodik olarak denetlemekteyiz. Faydalı olacağını düşündüğümüz
noktalarda iyileştirme önerileri sunarak,
gelişimlerine katkıda bulunmaya özen
gösteriyoruz.
Çevresel risk yönetimi kapsamında,
Türkiye’de henüz yasal bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeraltı suyu veya
toprak kalitesi ölçümleri ile toprağa “0”
etkimiz olduğunu teyit ediyoruz.
Tüm bu faaliyetlerin sonucu olarak; Toyota Global, Toyota Avrupa ve Türkiye
yasal denetimlerimizde “0” uygunsuzluğu gerçekleştiriyor ve çalışmalarımıza
devam ediyoruz.
Ürün açısından konuyu ele alırsak,
Toyota, 1997 yılında hibrit araç seri
üretimine ilk başlayan şirkettir. Dünya
genelinde 7.5 milyon adet hibrit araç
satışı ile 51 milyon ton karbondioksit (CO2 ) salınımını önlendi. Toyota,
Avrupa Komisyonu ve Çevre Ajansı
Raporu’na göre ise, en düşük CO2 salınımına sahip otomotiv şirketi seçildi.
Hedefimiz, 2020 yılında endüstriyel
alanda daha ileri noktalara giderken,
doğa ile uyumda en üst seviyeye
ulaşmak ve bunu sürdürülebilir kılmak.
Üretim tesisimizin çevresel yetkinliklerinin arttırılmasının yanı sıra, hibrit
araç teknolojisini daha fazla modele
uygulayarak, daha çevreci otomobiller
üretmeyi amaçlıyoruz.
39
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Renault CO2 salımında
Avrupa liderliği için çalışıyor
Küresel ısınma sorununun öneminin bilincinde olan Renault, otomobilin yeryüzündeki ekolojik izlerini sürekli olarak azaltma
kaygısıyla uzun yıllardan beri modellerinin
ömür döngülerinin tamamı üzerinde
CO2 salımlarının azaltılması konusunda
çalışıyor. Renault eco² çevre stratejisi
çerçevesinde Renault, mümkün olan en
fazla sayıda tüketiciye en performanslı
teknolojileri erişilebilir bir fiyata sunmanın
son derece önemli olduğunu düşünüyor.
Uzun yıllardan beri sürdürdüğü çalışmalar,
Renault’nun bugün bu alanda Avrupa’da
en aktif üç üretici arasında yer almasını
sağladı.
Renault CO2 salınımları konusunda Avrupalı otomobil markaları arasında liderliği
almak için iki yönde çalışıyor: Termik motor ve vites kutularında yeni teknolojilerin
geliştirilmesi ve yüzde 100 elektrikli araçlar
konusunda bugüne kadar görülmemiş
düzeyde çalışma.
Renault, otomobil üreticisi olarak çevrenin
öneminin ve bu konudaki sorumluluklarının bilincinde bir üretici olarak, 1995’ten
bu yana iddialı ve uluslararası düzeyde bir
çevre politikası izliyor, çevre politikasın-
da, tasarımdan ömrünün sonuna kadar
aracın tüm ömür döngüsünü dikkate
alıyor. Çevre, Renault üretim sisteminin
de merkezinde yer alıyor. 1995 yılından
itibaren, dünyadaki bütün Renault üretim
merkezlerinde ortak ama aynı zamanda
bütün fabrikaların yerel özelliklerini göz
önünde bulunduran Çevre Yönetim Sistemi devreye alındı. Sistemin temelini, çevre
sorumluluğuna sahip çalışanlar oluşturu-
yor. Bugün dünya üzerindeki Renault üretim merkezlerinin yüzde 100’ü ISO 14001
belgesine sahip.
Oyak Renault, çevre alanında sürekli
ilerleme kaydetme ve faaliyetlerinin doğal
ortam üzerindeki etkisini azaltma taahhüdünü 1999 yılında ISO 14001 Çevre
Yönetim Sistemi sertifikasını sıfır hatayla
alarak belgeledi. Sertifika her yıl bağımsız
dış denetim sonucu yenileniyor.
BD Otomotiv’in elektrikli araçları
Hollanda’da kargo dağıtımına başladı
BD Otomotiv tarafından Türkiye’de üretilen 7 adet 3,5 tonluk e-Ducato dünyanın
önde gelen kargo şirketlerinden TNT tarafından Avrupa Komisyonu’nun desteklediği kentsel e-mobilite projesi FREVUE
(Freight Electric Vehicles in Urban Europe
- Avrupa Kentlerinde Elektrikli Taşıma
Araçları) kapsamında Hollanda’nın
Amsterdam ve Rotterdam şehirlerinde
kullanılmaya başlandı. FREVUE sanayi kuruluşlarına, tüketicilere ve karar
vericilere elektrikli araçların sürdürülebilir
şehir lojistiği ihtiyacını nasıl karşıladığını
göstermeyi amaçlıyor.
Rotterdam ve Amsterdam şehirlerinde
çalışan standart dizel araçların yerini
alan yeni e- Ducato’lar ile yılda 24 bin
litre dizel yakıt tasarrufu sağlanırken,
76 ton CO2 emisyonunun da önüne
geçilmiş olacak. 13m3 yükleme hacimli
e-Ducato’lar batarya tam dolu iken 200
kilometre menzile sahip.
40
Nissan’dan çevreci program
Japon otomobil devi Nissan, 2016 Global Yeşil
Programı’nı tanıtırken, Avrupa genelinde 50
milyon kg CO2 emisyonu tasarruf sağladığını
açıkladı. Markanın verdiği bilgiye göre Avrupa
genelinde kullanımda olan 41 bin 100 adet
yüzde 100 elektrikli Nissan LEAF sayesinde
atmosfere 50 milyon kilogram daha az karbondioksit salındı. Bunun yanında Nissan’ın 26
desibellik bir tavan vantilatöründen bile daha
sessiz olan LEAF ve e-NV200 gibi sıfır emisyon-
lu otomobilleri şehirlerdeki gürültü kirliliği seviyesini de kayda değer oranda düşürebiliyor. LEAF ve
e-NV200, geleneksel içten yanmalı motora sahip
araçlarla karşılaştırıldığında bakım maliyetlerinde
yüzde 40’a varan tasarruf sağlıyor. Bataryaların
şarj edilmesinde kullanılan elektrik tarifesine bağlı
olarak Avrupa genelinde 100 km’ lik enerjinin maliyeti 1 ile 2 Euro arasında değişirken, içten yanmalı
modellere göre üç ile dört kat arasında değişen
yakıt maliyeti tasarrufu sağlıyor.
BMW sıfır emisyon için hazırlanıyor
BMW Group’un düşünce ve eylemlerine
sürdürülebilirlik damga vuruyor. Bu nedenle
BMW Group, Dow Jones Sustainability Index
sıralamasında art arda sekizinci kez lider oldu
ve otomotiv sektöründe sürdürülebilirliği en
yüksek şirket konumunda. BMW, EfficientDynamics ile kendine, emisyonları kesintisiz
olarak azaltma ve sürüş keyfini artırma hedefini koydu. BMW i, yenilikçi BMW EfficientDynamics teknolojilerinin pek çoğundan yararlanıyor ve bunun yanında bir adım daha ileri
giderek otomobilin tasarımından üretimine,
kullanım ömründen bertaraf edilmesine kadar
sürdürülebilirliği izliyor. BMW i araçlarının
geliştirilme hedefi yalnızca emisyonsuz araçlar
yapmak değil, aynı zamanda mümkün olan
en yüksek oranda – özellikle de iç mekânda
– sürdürülebilir yöntemlerle üretilmiş ve geri
dönüştürülmüş malzemeler kullanmak. Diğer
bir mihenk taşı da, karbon yolcu kabini ve
alüminyum Drive modülü ile son derece
büyük bir ağırlık tasarrufu ve bu sayede yüksek erişim mesafesi sağlayan tamamen yeni
LifeDrive araç mimarisi.
41
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Tırsan ağırlığını azaltıyor
çevre kazanıyor
Treylerlerin hafif olması yakıt tüketimini düşürmek için çok önemli. Türkiye’de hafif treyler üretiminin öncü markası Tırsan rakiplerine oranla 1,5 ton hafif ürünler üretmesi ile
karbon salımınını da azaltıyor. Marka, sadece üretiminde çevreyi korumakla kalmıyor,
tedarikçilerini de bu bilinçle seçiyor.
Tırsan, 1977 yılından günümüze tasarım,
üretim, saha araştırmaları ve dağıtıma
kadar yürüttüğü çalışmalarda çevresel
etkiyi minimize etmeye odaklı politikasına
uyumlu üretim ve geliştirme faaliyetleri
yürütüyor. Tırsan Ar-Ge merkezi yeni
ürün geliştirme projelerinde öncelikli
konularından birinin yakıt tasarrufunun
artırılması oluşu sayesinde, Tırsan araçlarının kullanımında karbondioksit salımı
azaltıyor, araçların güvenlik donanımlarının artırılmasıyla da araçtan ya da yükten
kaynaklı çevreye verilebilecek zararların
önüne geçiyor. Avrupa’nın en geniş ürün
gamına sahip olan Tırsan, intermodal
taşımacılığın her aşamasında müşterilerinin ihtiyaçlarına uygun özelliklerdeki
araçlar ile çözümler sunuyor. Perdeli/tenteli semi-treylerden konteyner taşıyıcı ve
kutu tipi araçlara kadar geniş bir yelpazede sunulan araçlar Türkiye ve Avrupa’da
yaygın olarak kullanılıyor.
42
tırsan huckepack ile az
yakıt az emisyon
‘Tren Yükleme Sistemi’ sayesinde uluslararası nakliyeciler yakıt tasarrufu, tamir
bakım masrafı, lastik, şoför ve işletme
maliyetlerinin azalması ile birçok avantaja sahip. Ayrıca intermodal taşımacılık
yöntemi ile tam yüklü treylerlerde maliyet
avantajı sağlanırken, herhangi bir yakıt
sarfiyatı olmadığı için çevreye verilen zarar
minimize ediliyor. Tırsan’ın Ar-Ge merkezinde geliştirdiği intermodal taşımacılığa
uygun Tırsan Tenteli/Perdeli, Tank Konteyner Şasi, Konteyner Şasi ve Tırsan’ınTalson markası ile ürettiği Talson Kutu Tipi
semi-treylerlerinin sağlamış oldukları yakıt
tasarrufu sayesinde çevreye verilen zarar
en az seviyeye indiriyor.
hafif treyler ile
çevreye yükü de hafif
Tırsan Hafif Treyler araçları, rakiplerine
kıyasla sahip olduğu 1,5 ton daha hafif
olma özelliği ile araç boşken yüzde 2 seviyesinde yakıt tasarrufu sunuyor. Yüzde
2 yakıt tasarrufu ile, Avrupa’ya yapılan
5.000-6.000 Kilometrelik taşımalarda
yakıt sarfiyatının önemli ölçüde önüne
geçiliyor. Bu sayede Tırsan Hafif Treylerin
sağlamış olduğu yakıt tasarrufu ile karbon salımı azaltılıyor. Hafiflik ve çevreye
salınan gazların aşağı çekilmesi düşünülerek, Hafif Treyler ve diğer ürünlerde
bazı komponentler alüminyum olarak
değiştirildi. Alüminyum komponentlerin kullanılması yol güvenliğini artırdığı
için çevreyi de olumlu yönde etkiliyor.
Alüminyum çok kolay ve ekonomik bir
şekilde geri dönüştürüldüğü için, geri
dönüşüm sayesinde ekonomiye sağlanan
katkı da artıyor.
sakaryanın en çevreci atık
su tesisini kurdu
Tırsan’ın 15 Nisan 2014 tarihinde 10 milyon Euro yatırım yaparak seri üretime geçirdiği kataforez tesisi ile birlikte devreye
alınan atık su arıtma tesisi, Sakarya’nın
en modern kimyasal ve biyolojik entegre su arıtma tesisi. Saatte 10 metreküp
kimyasal atık su arıtan tesis, günde 200
metreküp evsel atık su ve 440 metreküp
de toplam atık su arıtma kapasitesine sa-
hip. Bu da, arıtma tesisi sayesinde her ay
iki olimpik yüzme havuzunu dolduracak
kadar suyun yeniden kullanıma kazandırılması anlamına geliyor.
Tırsan Treyler’den çevreci taahhütler
• Tüm faaliyetlerinde Çevre, İş Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili yasal düzenlemelere uyuyor.
• Atıkları azaltmaya ve kirliliği kaynağında önlemeye dönük çalışmalar yapıyor.
• Yaralanma ve meslek hastalıklarını önlemeye dönük çalışıyor.
• Treyler üretimi sırasında Çevre, İş Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili sorunlara çözüm ararken teknolojinin imkanlarını da kullanarak sürekli iyileştirme ve geliştirme yapıyor.
• Yeni yatırımların seçiminde Çevreyi, İş Sağlığı ve İş Güvenliğini bir etken olarak
değerlendiriyor.
• Çalışanlarını, müşterilerini ve tedarikçilerini Çevre koruma, İş Sağlığı ve İş Güvenliği konusunda bilgilendirerek bilinçlerini artırıyor.
• Türkiye’ de treyler sektöründe, Çevre, İş Sağlığı ve İş Güvenliği konusunda en
saygın kurum imajını oluşturma ve bu imajın sürekliliğini sağlamak için çalışıyor.
43
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Çevreci modeli ile
otomotiv sektörüne hizmet sunuyor
Mars Logistics, otomotiv
sektörünün beklediği çevreye dost uygulamalar için
yatırımlar yapıyor. Ali Tulgar, “Lükmseburg Devlet
Demiryolları ile birlikte başlattığımız çevreci taşımacılık
modeli olan Intermodal Taşımacılık hizmetimiz, çevreci bir taşıma modu olması
sebebiyle özellikle otomotiv
sektörüne yoğun olarak
hizmet veriyor” diyor.
Ali Tulgar, otomotiv sektörünün üretim
yapılanması sebebiyle karayoluyla direk
olarak sefer yaptıkları Avrupa ülkeleri iş
hacimlerinin büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Tulgar, “Ayrıca denizyolu
ve demiryolunun kullanılması sebebiyle
tam zamanında olumsuz hava koşullarından ve geçiş aksaklıklarından etkilenmeden çevreci bir hizmet veren intermodal
hattımız otomotiv sektörü tarafından
sıklıkla tercih ediliyor” diyor.
Otomotiv sektörüne özel çevreci lojistik
hizmetlerini anlatan Tulgar, “Çevreye
dost uygulamalar artık her sektörde
büyük önem arz ediyor, Otomotiv şir-
Türkiye’nin en genç ve büyük filolarından birine sahip olan Mars Logistics son
yaptığı araç yatırımı ile bin 920 ünitelik
araç filosuna ulaştı. Komple veya parsiyel
olmak üzere otomotiv sektörüne ithalat ve
ihracat taşımacılığı hizmeti sunan Mars Logistics, en güçlü acenteler ile oluşturduğu
acente ağı sayesinde, hız ve servis kalitesi
bakımından en iyi servis hizmetini sunuyor.
Mars Logistics Genel Müdür Yardımcısı
44
ketleri de üretimden teslimat sürecine
kadar olan her aşamada çevreye dost
uygulamaları tercih ediyor. Bu sebeple
Mars Logistics olarak Eylül 2012 tarihinde Lükmseburg Devlet Demiryolları ile
birlikte başlattığımız çevreci taşımacılık
modeli olan Intermodal Taşımacılık
hizmetimiz, çevreci bir taşıma modu
olması sebebiyle özellikle otomotiv
sektörüne yoğun olarak hizmet veriyor. Avrupa ülkelerine servis veren bu
hat ile Türkiye’den deniz yoluyla İtalya
Trieste’ye gelen römorklar, demir yoluyla
Lüksemburg’a ulaşıyor. Trieste ile Bettembourg arasındaki tren seferleri, Türkiye’deki çeşitli yerlerden alınan malların
yüklendiği römorkları taşıyor. Römorklar,
İstanbul, İzmir ve Mersin limanlarından
gemi yoluyla Trieste’ye ulaştıktan sonra,
trenle yola devam ediyor ve Bettembourg Multimodal terminalinden geçtikten sonra, Lüksemburg’a ulaşıyor.
Lüksemburg’dan ise karayolu ile Belçika,
Hollanda, İngiltere, Fransa ve Almanya’daki çeşitli varış yerlerine teslimat
gerçekleştiriyor. Karbon emisyonlarında
%75 azalma sağlayan Intermodal hizmetimiz, çevreci bir taşımacılık gerçekleştiriyor. Intermodal hat hizmetimizin yanında filo yatırımlarında da çevreye duyarlı
tercihler yapıyoruz. Otomotiv sektöründe
sıklıkla tercih edilen karayolunda hizmet
verecek olan araçlarımızı çevreye dost
teknoloji ile donatılmış olmasına önem
veriyoruz” diye konuşuyor.
Mercedes-Benz Türk tedarikçisinin de
çevreci olmasını istiyor
Globalde binin üzerinde tedarikçi ile teması olan Mercedes-Benz Türk, bu süreçte
en temel kriteri sürdürülebilirlik olarak esas alıyor. Tüm faaliyetlerini topluma ve ekolojiye
duyduğu sorumlulukla yerine getiren marka, tedarikçilerinden; bir vizyona, çevre
bilincine, kalite sistemlerine sahip olmasını bekliyor.
sürdürülebilirliği sağlamak
sorumluluk almaktan geçer
mercedes-benz türk
tedarikçisi ile tek yürek
Mercedes-Benz Türk’ün ana şirketi
Daimler AG’nin 2014 sürdürülebilirlik
raporunda belirtildiği gibi sürdürülebilirlik
ancak gelişmiş bir sorumluluk duygusu ile
sağlanabiliyor. Yılların tecrübesine sahip
olan şirketin tüm faaliyetlerinin topluma,
çalışanlarına, ekolojiye ve ekonomiye karşı
sorumluluk duygusu ile gerçekleştirmesi
Mercedes-Benz Türk için de en temel
prensipler arasında yer alıyor. MercedesBenz Türk, sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir üretim felsefesi sayesinde hem
üretimin her adımında çevre korumaya,
hem de ürünlerinin çevreci teknolojiyle
donatılmış olmasını sağlıyor. Süreç adımlarını buna göre şekillendiren, kullanılacak
teknolojiyi bu doğrultuda seçen, üretim
tesislerinde, atık yönetimi ve enerji yönetiminden oluşan bir çevre yönetim sisteminde bütünleştiren şirket, çalışanlarının da
bu doğrultuda bilinçlenmelerini sunduğu
eğitim programları ile garanti altına alıyor.
Mercedes-Benz Türk Ar-Ge’ye yatırım
yapıyor ve yüksek teknolojiyi kullanarak
çevreye duyarlı araçlarını müşterileriyle
buluşturuyor. Şirket, Ar-Ge’den üretime,
üretimden ürün kullanımına kadar ürünün
yaşam eğrisindeki her aşamada hatta geri
dönüşüm ve bertarafında dahi çevreye
duyarlı ve minimum enerji kullanımı için
oluşturduğu sistem içerisinde bir dizi standardı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de
de uyguluyor
Mercedes-Benz Türk otobüs ve kamyon
üretimi için gerekli lokal ve ithal parçaların
tedariği sürecini yıllardır optimize ederek
sürdürüyor. Ağırlıklı olarak demir, çelik,
metal ve plastik gibi ürünlerin tedariğini yapan şirket; lastik, kauçuk, elektrik/
elektronik ürünlerin ve bir dizi diğer
hammaddede malzemenin tedarikini
yıllar içerisinde sürekli artırıyor. Ayrıca ithal
olarak müşterisine sunduğu hafif ticari ve
binek araçların yedek parçalarının yurtiçi
ve yurtdışından tedarikini sağlıyor. Globalde 1000’in üzerinde tedarikçi ile teması
olan Mercedes-Benz Türk, bu süreçte en
45
temel kriteri sürdürülebilirlik olarak esas
alıyor. Mercedes-Benz Türk’ün kendi
bünyesinde benimsediği standartların
birlikte çalıştığı tedarikçilerde de oluşmuş
olması önemseniyor. Tedarikçilerin bir
vizyona, çevre bilincine, kalite sistemlerine, kuvvetli finansal yapılara sahip olması,
iş etiğine bağlı ve rekabetçi mali yaklaşımı
özümsemiş uygulamalarda bulunmaları
Mercedes-Benz Türk tarafından bekleniyor ve teşvik ediliyor. Sürdürülebilir bir süreç ancak sürece dahil olan tüm taraflarda kaliteyi garanti altına almaktan ve tek
yürek olmaktan geçiyor. Mercedes-Benz
Türk, bu bilinçle her yıl tedarik hacmini
hem büyütüyor, hem de optimize ediyor.
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Türkiye’de satılan her 3 araçtan
birini Omsan taşıyor
Türkiye’de satılan her üç otomobilden birini taşıyan Omsan, yılda yaklaşık 700 bin araca
bitmiş araç lojistiği hizmeti veriyor. Otomotiv ana ve yan sanayisinde faaliyet gösteren
birçok firmaya uluslararası karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayolu taşımacılığı, yurtiçi yetkili satıcılara dağıtım, araç stoklama, PDI ve yedek parça depolamadan oluşan
entegre lojistik hizmetler sunan Omsan, taşıma modları arasındaki denge, çevreci araç
yatırımları, sevkiyat planlaması gibi birçok uygulama ile çevreci hizmet üretiyor.
3
7 yıllık otomotiv endüstrisi deneyimi ile Omsan Lojistik, sektörün
ihtiyaçlarını yüzde 100 karşılayan
ileri teknoloji ve operasyon alt yapısı,
geniş karayolu araç filosu, Bursa, İstanbul, İzmit ve yurtdışında bulunan
yaklaşık 700 bin metrekarelik araç park
sahaları ve nitelikli insan kaynağı ile
hizmetlerini sürdürüyor. Çevre bilincinin
oluşturulmasında öncü olmak ve gelecek nesillere mümkün olduğunca temiz
bir dünya bırakmayı hedefleyen Omsan,
karbon salımını azaltmak için; taşıma
modları arasında değişim yapılması ve
çevreye daha az zarar veren modların
tercih edilmesi, çevre dostu motor/araç
teknolojilerinin tercih edilmesi, sevkiyat
planlarının yeniden düzenlenmesi, sürücülere sürüş eğitimleri verilmesi, beyaz
ve mavi yaka çalışanları bilinçlendirmeye
yönelik eğitimler düzenlenmesi, yeşil bina
uygulamaları gibi çevre dostu çözümler
üretiyor. Omsan, bitmiş araç lojistiği başta olmak üzere, uluslararası taşımacılık
hizmetlerinde intermodal taşımacılıktan
yararlanıyor, operasyonun niteliğine göre
değişen yükleri aynı taşıma kabı ve birden
fazla taşıma moduyla taşıyarak çevresel
ve ekonomik riskleri azaltıyor.
emniyetli ve ekonomi
sürüş simülatörü geliştirdi
T.C. Kalkınma Bakanlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) mali desteğiyle
Omsan Lojistik mühendisleri tarafından
Emniyetli ve Ekonomi Sürüş Simülatörü
geliştirildi. Sahip olduğu özellikler nedeniyle Türkiye’de lojistik sektöründe bir ilk
olan bu proje kapsamında oluşturulan
simülatör ile sürücülerin yetkinliği artırılarak yakıt sarfiyatının azaltılması, kazaların
/ hasarların (özellikle akaryakıt ve tehlikeli
madde taşımacılığında) en aza indirilmesi, karbon salımının azaltılması ve sürüş
hatalarından kaynaklı araç ve ekipmanlarda (lastik, balata vb.) meydana gelen
aşınma ve yıpranmaların minimal ölçeğe
indirilmesi hedefleniyor. Omsan bu simülatör eğitimini tüm şoförlerine verdi. Bir
sosyal sorumluluk projesi olarak sektör
içinde çalışan diğer şoförlerin ve şoför
adaylarının da hizmetine sunuluyor. Simülatörün devreye alındığı 2012 tarihinden
bu yana, Omsan’ın özmal filosuna ait
yakıt tüketim oranı ve karbon salımında
yüzde 7,4 oranında düşüş sağlandı.
arabam tatilde ile çevre kazanıyor
Omsan’ın otomotiv lojistiği kapsamında
2010 yılında devreye aldığı diğer bir yenilikçi proje ise “Arabam Tatilde” hizmeti.
46
Omsan, “Arabam Tatilde” hizmeti ile İstanbul ve Ankara’dan Bodrum, Dalaman,
Antalya ve İzmir çevresine uçak ile tatil
yapmaya giden müşterilerin araçlarının
taşımasını gerçekleştiriyor. Arabam Tatilde hizmeti kapsamında yapılan taşımalarda her bir tırın 8 araç taşıma kapasitesi sayesinde toplam yakıt tüketimi ve
havaya salınan egzoz dumanı azaltılarak
çevrenin daha az kirlenmesi sağlanıyor.
30 bin aracı demiryoluyla romanyatürkiye arasında taşıyacak
Ek olarak çevreci ve rekabetçi uygulamalarına bir yenisini daha ekleyen Omsan,
Romanya’da Piteşti ile Köstence limanları
arasında gerçekleştirdiği otomobil taşımalarında kullanılmak üzere oto taşıma
vagonlarını devreye aldı. Devreye alınan
vagonlar ile yıllık 30 bin adet aracın
demiryoluyla taşınması hedefleniyor. Söz
konusu vagonlar aynı zamanda Piteşti/
Romanya – Orhanlı/İstanbul arasında
gerçekleştirilen oto taşıma multimodal
trafiğinin demiryolu ayağını oluşturuyor.
yükleme ve dağıtım planlamasını, satış
ve dağıtım raporlamasını gerçekleştiriyor.
PDI kapsamında Omsan, bayii sevkiyatından önce ithal edilen araçların, araç stok
sahasında özel tasarlanmış bölgelerde
son kontrollerinin yapılması ve gerekli
ise basit onarımların yapılmasını sağlıyor.
Omsan’ın yurtiçi karayolu yedek parça
taşımacılığı kapsamında sunduğu önemli
hizmetlerden birisi acil ve stok yedek parça taşımacılığıdır. Bu hizmet kapsamında
müşteri depolarından yetkili servislere
planlanmış ve acil yedek parça dağıtımları
gerçekleştiriliyor.
milkrun uygulaması
Omsan’ın yurtiçi karayolu yedek parça
taşımacılığı kapsamında sunduğu bir
diğer hizmeti ise milkrun taşımaları. Bu
proje çerçevesinde; müşterilerin tedarikçilerinden malzemeler toplanıyor, bu
malzemeler Omsan depolarında konsolide edildikten sonra doğrudan üretim
hattına sevk ediliyor. Ana sanayiye yapılan
sevkiyatlardan sonra boş ambalajlar tekrar kullanılmak üzere tedarikçi firmalara
teslim ediliyor.
2013 yılında Fas’ta yeni bir şirket kuran
Omsan, 2014 yılında oto taşıyıcı yatırımı yaptı ve Fas/Casablanca’da 45
dönümlük bir arazide 2 bin 300 araç
kapasiteli bir araç parkı kurdu. Omsan,
bu araç parkında PDI hizmeti sunuyor
ve Türkiye’deki sektörel bilgi birikimini
Fas otomotiv sektörünün hizmetine de
ulaştırıyor.
çevreci planlamalar
ile fark yaratıyor
Omsan, müşterilerinin ihtiyaçlarına özel
olarak uyarlanabilen ve kendi mühendislerinin geliştirdiği ileri teknoloji altyapısı ile
araçların park alanı ve sevkiyat ortamında
şasi numarası bazında takibini, envanter
yönetimini, bayi siparişleri doğrultusunda
47
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Gefco çevresel performansını raporluyor
Gefco çevresel sürdürülebilirlik raporu hazırlayarak, tesislerinde çevre ile ilgili birçok
konuda ölçümlemeler yapıyor. Gefco Türkiye Genel Müdürü ve Ortadoğu Bölge Müdürü Fulvio Villa “Tersine lojistik ve multimodal lojistik hem çevre hem de ekonomik açıdan
her zaman büyük önem verdiğimiz sistemler” diyor.
Otomobil lojistiğinde uzman bir firma
olan Gefco, araçların üretim fabrikasından veya limanlardan satış noktalarına
kadar olan lojistik planlarını tasarlıyor
ve uyguluyor. Grup, stokaj, PDI, PPO ve
bayilerden gelen talepler doğrultusunda
çeşitli modifikasyonlar yapılmasından
araçların dağıtımlarına kadar her bir
noktada yüksek katma değerli hizmetler
sunuyor.
Gefco Türkiye Genel Müdürü ve Orta
doğu Bölge Müdürü Fulvio Villa, Tuzla
ve Bursa’da 4 Araç Lojistik Merkezi ile
hizmet verdiklerini belirterek, “Bütün tesislerimizde otomobillerin stoklanması ve
dağıtımı gibi hizmetlerle beraber araçların
hazırlanmasına yönelik teknik hizmetler
de sunuluyor. Gefco Türkiye olarak sunduğumuz nakliye ve otomotiv hazırlama
hizmetleri; rekabetçi, çözüm odaklı ve
müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş hizmetler. Sektörün önde gelen tedarikçilerinden biri olarak, müşterilerimize
süreçleri başından sonuna yönettiğimiz
çözümler sunuyoruz” diyor.
Uluslararası bir grubun parçası olan Gefco Türkiye’nin, grubun belirlediği standartları takip ettiğini aktaran Villa, “Çevre
konusunu ele alırsak her sene düzenlenen çevresel sürdürülebilirlik raporumuz
var, tesislerimizde çevre ile ilgili birçok
konuda (atık, ses vb. gibi) ölçümlemeler
yapılıyor, senelik değerlendirmeler ile bir
sonraki senenin çevresel hedefleri bir
rapor ile belirleniyor” diye konuşuyor.
“Bu raporu, çevre performansımızı
artırmak için bir araç olarak kullanıyoruz”
diyen Fulvio Villa şöyle devam ediyor:
“Tersine lojistik ve multimodal lojistik
hem çevre hem de ekonomik açıdan her
zaman büyük önem verdiğimiz sistemler. Gefco Türkiye olarak alternatif yollar
geliştirmeye önem veriyoruz. Mersin
Limanı’nı otomotiv taşımacılığında yoğun
olarak kullanan firmalardan bir tanesiyiz.
Ayrıca geçen sene, Gefco Grup şirket
içinde yenilikçi bir iPad uygulaması geliştirildi. Bu iPad uygulaması araç yükleme
48
denetimlerini daha kolay hale getiriyor.
Saha çalışanlarının operasyonel gereksinimleri gözönünde bulundurularak tasarlanan uygulamanın birçok avantajı var.
Bu avantajlar araç taşımacılığını daha da
güvenli hale getirdiği gibi kâğıt tüketimini
de önemli ölçüde azaltıyor.”
Sertrans çevreci modellere yöneliyor
Kurulduğu ilk günden itibaren otomotiv sektörüne hizmet sunan Sertrans, lojistik hizmetlerinde çevreyle dost teknolojiler ve malzemeler kullanıyor. Sertrans Logistics
CEO’su Nilgün Keleş, “Taşımacılıkta karayolu kullanımını yüzde 38 azaltarak Ro-Ro
kullanımına ağırlık veriyoruz. Araç filomuzun tamamı AB’nin CO2 emisyon standartlarına
uygun olarak Euro 5 ve Euro 6 normlarındaki araçlardan oluşuyor” diyor.
Otomotiv ve yan sanayinin
uluslararası pazarda rekabet
gücünü arttırmasında lojistik
firmalarına çok iş düştüğünü
söyleyen Sertrans Logistics
CEO’su Nilgün Keleş, kuruldukları ilk günden itibaren
otomotiv sektörüne hizmet
verdiklerini belirtiyor.
Hem sektörü, hem sektörün
iç ve dış dinamiklerini, hem de
sektörün günden güne gelişen
ve değişen ihtiyaçlarını yakından takip ettiklerinin altını çizen
Keleş, “Bu ihtiyaçlar doğrultusunda biz de hizmet modellemelerimizi güncelleyerek,
sektör ihtiyaçlarına uygun hızlı,
esnek ve alternatifli çözümler
sunuyoruz. Otomotiv sektörüne
yönelik çalışmalarımıza kısaca
değinmek gerekirse; uluslararası nakliye, yurt dışı depolama
ve dağıtım, toplama ve geri
dönüşüm, yurt dışı depolardaki
malların stok takiplerinin yapılması, just in time gibi detaylar
öne çıkmaktadır” diyor.
Otomotiv sektörüne özel çevreci lojistik hizmetlerini anlatan Nilgün
Keleş şu bilgileri veriyor: “Sertrans
Logistics, ‘sürdürülebilirlik’ için kaynakların önemli olduğunun bilinciyle, faaliyetlerinde ve verdiği hizmetlerde her zaman
çevreye saygılıdır. Lojistik hizmetlerimiz
sırasında da çevreyle dost teknolojiler ve
malzemeler kullanıyoruz, doğal kaynakları en verimli şekilde kullanmak amacıyla her türlü gelişmeyi takip ediyoruz.
Atıklarımızı minimum seviyede tutarak,
mümkünse geri dönüşümünü sağlayarak
49
çevre kirliliğini önlemek için tedbirler alıyoruz.
Sertrans Logistics karbon ayak
izini ölçmekte, küresel ısınmaya
sebep olan en temel sera gazı olan
karbon dioksitin çevreye salınımının azaltması için projeler üretmektedir. Her geçen yıl taşımacılıkta
karayolu kullanımını yüzde 38
azaltarak Ro-Ro kullanımına ağırlık
vermekte ve bu sayede hem yakıt
tasarrufu sağlamakta, hem de
her yıl 10 bin ağaçlık bir ormanın
yok olmasını önlemektedir. Araç
filomuzun tamamı AB’nin CO2
emisyon standartlarına uygun
olarak Euro 5 ve Euro 6 normlarındaki araçlardan oluşmaktadır.
Araçlar düzenli olarak ses ve egzoz
emisyon testlerine tabi tutulmakta,
tüm araçlarda, nitrojen oksit gibi
zararlı egzoz gazlarını su buharı ve
zararsız nitrojene dönüştüren sentetik üre solüsyon kullanılmaktadır.
Araçların iç ve dış temizliğinde
kullanılan malzemeler çevre dostu
olup, kirli sular toprağa karıştırılmadan atık su tanklarına boşaltılmaktadır. Ömrünü tamamlamış
tır lastiklerinin ise doğaya karışmadan
yeniden geri kazanılması sağlanmaktadır.
Sertrans Logistics olarak 2014 yılında
geri kazanıma gönderdiğimiz lastik miktarı yıllık ortalama 12 bin 480 kilogram
civarındadır.”
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Lojistik, Hıdır Usta’nın DNA’sında var
“Yedek Parça Deponuz” sloganıyla Türkiye genelinde lojistik ağlar ören Hıdır Usta’nın
başarısının sırrı 3H kuralında gizli. “Hızlı, hasarsız, hatasız gönderim” ilkesi ile iş süreçlerini şekillendiren şirket, bulunabilirlik oranlarını yüksek tutmaya ve yenilikçi çözümlerle
fark yaratmaya odaklanıyor.
Bugün 2000 farklı lokasyona dağıtım
yapan Hıdır Usta’nın lojistik perde arkasında “güçlü altyapı”, “sıfır hata hedefi ile
ilerleyen süreçler” ve “deneyimli işgücü” var. Yedek parçada rekabetin yeni
adresinin lojistik olacağı öngörüsüyle
yaklaşık 4 yıl önce süreçlerinin optimizasyonunu yeniden gözden geçiren ve
altyapı iyileştirmelerini devreye alan Hıdır
Usta, yatırımlarının meyvelerini toplamaya devam ediyor. Bugün 50 kişinin görev
aldığı Hıdır Usta Lojistik Departmanı mal
kabulden planlamaya, denetim- paketlemeden ürün toplamaya kadar kendi
içinde birçok farklı prosesi barındırıyor.
da hizmet verdiklerini anlatıyor. Yaklaşık
4 sene önce depo otomasyon sistemine
geçtiklerine işaret eden Şahin, el terminalleri kullanarak mal kabulü, ürün
fark yaratan uygulamalar
Hıdır Usta’nın lojistik süreçlerinde attığı
adımlar ve devreye aldığı uygulamalar
ile sektörünün öncüsü olduğunun altını
çizen Hıdır Usta Motorlu Araçlar Genel
Müdürü Rıza Şahin, dünya standartların-
50
sayımı, envanter yönetimi gibi süreçlerini
kolaylaştırdıklarını, kişiden bağımsız fatura oluşturma ve matbu evrakların basımını gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Böylece
hem zamandan tasarruf ettiklerini ve hem
de olabilecek hataların önüne geçtiklerini
ifade eden Şahin, dinamik raf sistemine
geçerek de malzeme akışlarında etkin
ve hızlı çözümler sunduklarını aktarıyor.
Şahin, şunları ekliyor: “Süreçlerimizin
baştan sona şeffaf ve izlenebilir olması
ise en büyük farkımız. Müşterilerimiz,
herhangi bir aracıya veya telefon trafiğine ihtiyaç duymadan B2B sistemimiz
vasıtasıyla siparişten teslimata kadar olan
süreci anlık takip edebiliyorlar.”
Lojistik departmanın iş ortaklığı yapacağı
şirketleri seçerken de son derece hassas
davranan Hıdır Usta, “güvenilirlik, süreklilik ve hızlı teslim” kriterlerinden taviz
vermiyor.
5 lojistik üs
Hıdır Usta’nın Türkiye’nin 5 farklı lokasyonundaki yapılanması tedarik zinciri
yönetiminde de ince eleyip sık dokumayı
gerektiriyor. İstanbul merkez olmak üzere
Gaziantep, Ankara, Samsun ve İzmir
şubeleriyle toplam 20 bin metrekarelik bir
depo büyüklüğüne ulaştıklarını vurgulayan Rıza Şahin, şu detayları paylaşıyor:
“Otomotiv yedek parça sektöründe artık
rekabetin yeni adresi lojistik. ‘Yedek Parça
Deponuz’ sloganımız aynı zamanda Hıdır
Usta’nın lojistik gücünü ve yeteneğini de
yansıtıyor.
60 dünya markasının ürünlerini müşterilerine sunan Hıdır Usta, güçlü stok
yapısı ve yüksek bulunabilirlik oranlarını
hem merkez hem de şubelerinde aynı
standartlarda sağlıyor. Güçlü teknolojik
altyapımız sayesinde şubelerimizdeki
tüm süreçleri anlık olarak izleyebiliyoruz.
Ayrıca tüm şubelerimizin kendi binalarında geniş bir deposu ve deneyimli lojistik
kadroları olduğunu da vurgulamak isterim. Departman çalışanlarımızın eğitimine de çok önem veriyoruz.”
Öte yandan Hıdır Usta lojistik sistemini
dinamik tutmak adına günlük ve haf-
talık periyodik denetimlerin yanısıra,
yılda 4 kez iç tetkik yapıyor, 3 kez de dış
denetimden geçiyor. Rıza Şahin, tüm
bu adımlarının müşteri memnuniyetini
sağlamalarında önemli rol oynadığını
iletiyor.
2015’in teması istanbul
Gündemlerindeki projelerden de söz
eden Şahin, 2015’in temasını İstanbul
olarak belirlediklerini ve hem AvrupaAnadolu Yakası hem de Trakya Bölgesi’ne
olan günlük servis sayılarını artırdıklarını
anlatıyor. Şahin şu bilgileri veriyor: “İstanbul’daki müşterilerimiz için kapıya teslim
hizmet sunuyoruz.
Yine genişleyen araç filomuzla birlikte
kısa zamanda İstanbul Anadolu Yakası
ve Trakya bölgesine servis hizmetimiz
olacak.”
lojistik süreçlerden
rakamsal veriler
Lojistik Üs Sayısı: 5
Aylık Kargo Trafiği:3 bin gönderi
Ürün Yelpazesi: 80 bin pozisyon ürün
Yıllık Stok Devir Hızı: 4
Çalışan Sayısı (Lojistik Departmanı): 50
51
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Kimya alanındaki yenilikler,
geleceğin mobilitesi için önemli
yeni yaklaşımlar sunuyor
Kimya ve otomotiv sektörü arasında önemli işbirliği var. Ağırlık ve emisyon oranlarının
azaltılması, tasarım, yeni güç aktarım mekanizmaları, emniyet ve ısı yönetimi gibi birçok
alanda otomotiv firmaları kimya sektöründen destek alıyor.
Otomotiv sektörünün yaşam döngüsünü sağlamak için yenilikçe teknolojiler
üreten BASF’in Türk Ülke Müdürü Buğra
Kavuncu Sürdürülebilirlik ve Yeşil lojistik
Raporu’na özel açıklamalarda bulundu.
Kavuncu, “Müşterilerimizin teknolojik hedeflerine bağlı olarak; ağırlık azaltma, mobil emisyon katalizörleri, enerji tüketimini
çok azaltan kısa prosesli boya uygulama
çözümleri, ağır metal içermeyen kataforez çözümü, ses yalıtımı, süspansiyon
çözümleri, poliüretan çözümler, elektrikli
araç pil kimyasalları gibi kimyanın girdiği
bir çok alanda müşteri memnuniyeti sağlayabiliyoruz” diyor.
Otomotiv sektöründe
sürdürülebilirlik neden önemli?
Günümüzde tüm sektörlerde olduğu
gibi artık otomotiv sektöründe de sürdürülebilirlik önemli bir halde. Günümüz
tüketicileri, diğer tüm ürünlerde olduğu
gibi otomobil alırken de topluma katkısını
sorgular hale gelecek ve bu da satın alma
kararına etki edecek. Bu sebeple, otomotiv sektörünün sürdürülebilirliğe önem
vermesi ve bu alanda yatırım yapması
önemli…
Bir şehirde ulaşım, çevresel etkiyi azaltırken, verimliliği arttırırken ve esneklik
sağlarken milyonlarca insanı taşıyabilme
kapasitesine sahip olmalıdır. Emisyonların
azaltılması da daha çekici kamusal alanların oluşturulması açısından son derece
önemlidir. Özellikle araç seyahatlerinin
büyük bir çoğunluğunun 20 kilometreden az olduğu şehirler için bu geçerlidir.
BASF, elektrikli arabalara yönelik yeni
batarya sistemleri üzerinde çalışıyor.
Elektrikli arabaların doğrudan emisyonu
olmadığından, şarj başına ortalama sürüş
mesafesi 150 kilometre olduğundan ve
araba kullanan pek çok kişinin taleplerini
daha bugünden karşılıyor olmasından
dolayı elektromobilite şehirler için son
derece önemli olacaktır.
Biz de dünyamıza olan sorumluluğumuz
gereği gelecek nesilleri de düşünerek
otomotiv sektörüne çevreci ürün çözümleri sunuyoruz.
Gelecekte nasıl bir otomotiv sektörü
ile karşılaşacağız? AB’nin 20302035 öngörü ve stratejilerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Kimya alanındaki yenilikler, geleceğin
mobilitesi için önemli yeni yaklaşımlar
sunuyor. Ağırlığın ve emisyonun azaltılmasına, tasarıma, yeni güç aktarım
mekanizmalarına, emniyet ve ısı yönetimi
gibi trendlere öncü olan BASF, otomobillerde kimya yardımıyla geliştirilmiş ürün
ve teknolojilerin daha fazla kullanılacağını
öngörüyor. Bu noktada araçların verimliliğini arttırmak ve yakıt tüketimini azaltmak için, metal parçaların yerine plastik
parçaların kullanıldığı daha hafif yapıların
52
oluşturulması önemli bir etken olarak
dikkat çekiyor. BASF plastik ürünleri; otomobil gövdesinde, şaside, iç donanımlarda ve motor parçalarında kullanıldığında
metal parçalara oranla ağırlığı yarı yarıya
azaltıyor. Bir otomobilin ağırlığının 100
kilogram azaltılması, yakıt tüketimini 100
kilometrede yaklaşık 0.4 litre düşürüyor.
Daimler ile yapılan iş birliği sonucunda
geliştirilmiş olan konsept araç Smart
forvision’da BASF, yüksek hacimde
üretim potansiyelini göstererek tamamen
plastik ilk tekerlek jantını sergiliyor. Uzun
cam elyaf destekli Ultramid® Structure
içeriyor ve alüminyuma oranla yüzde 30’a
varan ağırlık tasarrufu sağlıyor.
BASF sürdürülebilirlik adına
otomotiv sektörüne yönelik
yaptığı çalışmalar nelerdir?
BASF olarak, otomotiv sektörü bizim için
oldukça önemli bir sektör ve bu alanda
otomotivin tüm yaşam döngüsünde
üretim yapıyoruz. Sektör için kimyasal
alanda yenilikçi çözümler üretiyoruz.
Bu anlamda müşterilerimizin teknolojik
hedeflerine bağlı olarak; ağırlık azaltma, mobil emisyon katalizörleri, enerji
tüketimini çok azaltan kısa prosesli boya
uygulama çözümleri, ağır metal içermeyen kataforez çözümü, ses yalıtımı,
süspansiyon çözümleri, poliüretan çözümler, elektrikli araç pil kimyasalları gibi
kimyanın girdiği bir çok alanda müşteri
memnuniyeti sağlayabiliyoruz.
Otomotiv tamir boyaları alanında ise,
Glasurit markamız ile 100 yılı aşkın bir
süredir yüksek teknoloji ile üretilmiş oto
tamir boyaları ürünlerini son kullanıcılarla
buluşturuyoruz. Güvenilir ve yüksek kaliteli
ürünlerimiz dünyanın önde gelen araç
üreticileri tarafından onaylı ‘premium’
tamir boyası olarak kullanılıyor. Özellikle
renk tutturma konusundaki uzmanlığımız,
ürünlerimizin güvenilirliği ve dayanıklılığı
ile yüksek müşteri memnuniyeti sağlama
konusunda boyahanelere geniş olanaklar
ve destek sağlıyoruz. Böylece, Glasurit kullanılarak yapılan tamirler sonucunda, araç
sahiplerinin en yüksek kalitede hizmet
almalarını sağlamaktan gurur duyuyoruz.
Yaptığımız bu çalışmalar elbette ki
BASF’nin sürdürülebilirlik stratejileri ile
paralel ilerliyor. Bu anlamda, ürünlerimizin
çevreci olmasının yanı sıra üretim tesislerimizde de sürdürülebilirlik ilkesine göre
düzenlemeler yapıyoruz. Örneğin, boya
bölümüne ait karıştırma ünitesi ve teknik
laboratuvarımızın yer aldığı Dilovası tesisimizi çevre dostu ve enerji verimli ürünleri
de kullanılarak yenilendi. Bina, ABD Yeşil
Binalar Konseyi (USGBC) tarafından
uluslararası çevre ve insan sağlığını ön
planda tutan LEED standartları doğrultusunda enerji verimliliği, ekolojik ürün
kullanımı ve doğal yaşamın korunması
açısından geliştirilerek restore edildi. Tesisin yenilenen yönetim binası, 2012 yılında
“Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik
(LEED) Gold” sertifikası aldı ve böylece
Dilovası üretim tesisimiz, Türkiye’nin ilk
LEED Gold Sertifikalı renovasyon projesi
unvanını almış oldu. Yine boya sanayine yönelik emülgatör üretilen Çayırova
tesisinde, en yüksek tasarruf potansiyeline
sahip olduğu tespit edilen ısı geri kazanımı projesi için yatırım yaptık ve yaptığımız
yatırımın 3 katı değerinde buhar tasarrufu
sağlamayı başardık.
BASF’nin çevre
taahhütleri nelerdir?
Kuruluşumuzdan bu yana 150 yıldır,
doğal kaynakların korunması ve sür-
dürülebilir iş yapış şeklini şirket işleyişinin merkezine yerleştirdik. Bu sayede
dünyanın lider kimya şirketiyiz. Bugünlerde kurum kimliğimizin ayrılmaz bir
parçası olan sürdürülebilirliği, günümüz
iş dünyasının mutlak bir gerekliliği
olarak görüyoruz. Bugün uyguladığımız
sürdürülebilirlik yönetimi, BASF’nin
“Sürdürülebilir bir gelecek için kimya
yaratıyoruz” ilkesini de destekliyor.
Tüm ürünlerimizde ve üretim süreçlerimizde iklim koruması ve dünyamızın
doğal kaynaklarının devamlılığını sağlamak üzere faaliyetlerimizi yürütüyoruz.
Sürdürülebilirlik konusunda gelecek nesillere ve faaliyet gösterdiğimiz toplumlara karşı sorumluluğumuzun farkındayız. Gelecek nesillerin sorumluluğunu
taşıyoruz. Bu doğrultuda insan sağlığı,
temel besin kaynakları, temiz su ihtiyacı
ve karbondioksit salınımını azaltmak
gibi konulardaki çözümler üzerinde titizlikle çalışıyoruz. BASF olarak, geliştirdiğimiz global yaklaşım sonucunda tüm
dünyada yürüttüğümüz sürdürülebilirlik
faaliyetlerimiz, Almanya’daki ana merkezimiz olan Ludwigshafen’dan yönetiliyor. Bu faaliyetler, sürekli kayıt altına
alınarak raporlanıyor ve hedeflerimiz bu
doğrultuda yenileniyor.
olduğu gibi tedarik zincirinde de bizden sonraki nesillerin sorumluluğunu
taşıyan anlayışın bir ürünüdür.
Bu anlayış sayesinde, “sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratma”
misyonumuzun tüm faaliyetlerimizde
öncelikli bir yaklaşım halini almasını önemsiyoruz. Bu doğrultuda da
çevrecilikle ilgili en büyük önceliğimiz
olan sera gazı emisyonlarını azaltmayı, üretimimizde olduğu gibi tedarik
zincirimizde de önemli oranda başardık. Suya ve havaya olan emisyonları
azaltmak için de tedbirler almaya
devam ediyoruz.
150. yılınızda türkiye ve dünyada
çevre ve sürdürülebilirlik için neler
yapacaksınız?
BASF olarak 150. yıl dönümümüzü
kutlamakta olduğumuz 2015 yılında
enerji, gıda ve şehir yaşamı olmak
üzere üç temel zorluk alanına odaklanıyoruz. Bu global zorlukların üstesinden gelebilmek için yenilikçi çözümler
arıyoruz. Mumbai’de su erişimi, Kuzey
ve Güney Amerika’da kaynak etkinliğine sahip yetiştiricilik, Şanghay’da
akıllı tüketim, Ludwigshafen’da enerji
depolama ve Sao Paulo’da dar gelirlilere konut gibi zorluklar konusunda
BASF tedarik süreçlerindeki
müşterilerimiz ve ortaklarımızla işbirliği
stratejisi nedir?
yapıyoruz.
BASF olarak tedarik zinciri yönetimi
BASF olarak, 2002 yılında referans
anlayışımız, tüm değer zinciri boyunca
alınan değere oranla 2012 yılında sasorumlu davranma ilkesi üzerine kurutılan ürünün metrik tonu başına olan
lu. Bu yönetim anlayışı ile sürekli olarak
sera gazı emisyonlarımızı yüzde 31,7
mevcut hizmetleri ve süreçleri iyileştireoranında azalttık ve enerji verimliliğini
rek ve aynı zamanyüzde 19,3 artırdık.
BASF olarak, geliştirdiğimiz global
da müşterilerimize
Kimyasal tesislerimizyaklaşım sonucunda tüm dünyayardımcı olacak ve
den kaynaklanan hava
da yürüttüğümüz sürdürülebilirlik
onları tatmin edekirleticilerin mutlak
faaliyetlerimiz, Almanya’daki ana emisyonu yüzde 63,1
cek yeni hizmetler
merkezimiz olan Ludwigshafen’dan azaltılarak, 31 bin 580
geliştirerek; BASF
yönetiliyor. Bu faaliyetler, sürekli
ve iş ortaklarımız
metrik tona gerilemekayıt
altına alınarak raporlanıyor ve sini sağladık. 2002’yi
için değer yaratan
hedeflerimiz bu doğrultuda
servisler üretmeyi
referans alınarak,
yenileniyor.
hedefliyoruz.
2020 yılı itibarıyla
Üçlü sorumluluk
yüzde 70’lik bir azalözelliğine sahip yönetim sistemimiz,
ma hedefliyoruz. Ayrıca suya olan
değer zincirimiz boyunca her nokta için
emisyonlarımızı da programladığımız
çevre ve sağlık koruma, güvenlik ve
doğrultuda azaltıyoruz. Yine 2002
emniyet için belirlenmiş küresel kurallayılıyla karşılaştırıldığında, organik
rı, standartları ve prosedürleri kapsıyor.
maddelerin neden olduğu emisyonlar
Bu konudaki yönetmeliklerimiz, hamyüzde 76,4 azalırken, nitrojenin neden
maddenin nakliyesini, depolarımızdaki
olduğu emisyonlar da yüzde 87,3
ve üretim alanlarımızdaki aktiviteleri,
azaldı. Atık su içerisinde 26 metrik
ürünlerimizin dağıtımını ve ürünlerimiton ağır metal yer alırken, 2002 yılına
zin müşteri uygulamalarını da kapsıyor.
oranla dünya genelinde yüzde 56,8’lik
Tedarik zincirindeki riskleri minimuma
bir azalma kaydettik. BASF olarak,
indirerek iş ortaklarımızla istikrarlı ve
Petrol ve Doğal Gaz işinde rutin
sürdürülebilir ilişkiler kurmayı amaçlıoperasyonlarda yer alan ham petrol
yoruz. Değer zincirimiz boyunca çevre,
üretimiyle ilişkili gazların sürekli olarak
güvenlik ve sağlık risklerini en aza
yanmasını tüm petrol üretim tesisleindirerek tedarikçilerimiz, iş ortaklarımız
rimizde durdurduk. Sadece bununla
ve müşterilerimizle kurduğumuz sürdüyıllık yaklaşık 2 milyon metrik ton sera
rülebilir ilişkiler, tüm faaliyetlerimizde
gazı emisyonunu önlenmiş olduk.
53
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Yeşil olmak için lastiklerinizi kaplatın
Lastik Kaplamacıları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Tatko Otomotiv Genel Müdürü İlker Deliktaş, yeniden kaplamanın çevrenin korunması ve maliyet tasarrufu için çok
önemli olduğunu söylüyor. “Eğer yeşil olmak istiyorsanız lastiklerinizi kaplatın” uyarısında
bulunan Deliktaş, yeni bir orta konvansiyonel kamyon lastiğinin üretilmesinde ortalama
22 galon petrole ihtiyaç duyulurken lastiğin yeniden kaplanması için sadece 7 galon
petrol gerektiğini söylüyor.
Karbon ayakizinde yeniden kaplanmış lastiğin, yeni hafif ticari
araç lastiğine göre avantajları hakkında hazırladıkları raporu
örnek gösteren İlker Deliktaş, “17.5”’lik lastiğin imalatında 86.9
kg CO2 emisyonu üretilirken, eşdeğer bir yeniden kaplanmış
lastikte 60.5 kg CO2 emisyon üretiliyor.
Yani 26.4 kg’lık bir tasarruf sağlandığını görüyoruz. Yeni bir dış
gövde üretiminin etkileri yeniden kaplamanın tamamının (ömrünü tamamlama da dahil) yüzde 70’ini oluşturuyor. Beklenildiği
üzere, yeniden kaplamadan kaynaklanan karbon tasarrufunun
büyük çoğunluğu bir lastik gövdesinin tekrar kullanımının bir
sonucu. Her bir yeniden kullanım döngüsüyle beraber, kaplamanın etkileri (imalat ve ömrünü tamamlama) bir çok kullanım
döngüsü boyunca amorti ediyor, bu da net karbon emilimini
azaltıyor” diye konuşuyor.
“Malzemelerin içindeki karbon, toplam etkinin yüzde 50’sinden
fazlasını oluşturarak yeni ve kaplanmış lastikte en büyük bileşeni
oluyor. Yeni lastiklerde 49 kg CO2 , yeniden kaplananlarda 31
kg CO2 miktarından sorumlu” diyen Deliktaş, en büyük ikinci
etkinin imalat ve sırt geçirme işlemlerinde kullanılan enerjiye
ait olduğunu belirtiyor. Yeni bir lasik imal etmek için kullanılan
enerjinin 31 kg CO2 üretirken, yeniden kaplamada kullanılan
enerjinin 22 kg CO2 olduğunu da kaydediyor.
Taşıma sırasındaki ayakizlerinde ise her iki lastik tipi içinde aynı
oranda olduğunu vurgulayan Deliktaş, “Taşıma esnasında oluşan emisyonlar yeni lastikler için neredeyse 10 kg CO2 olurken
yeniden kaplanmış lastikler için 8 kg’dan fazla. Yeni lastiklerde
emisyonun daha yüksek çıkma sebebi deniz aşırı ülkelerden getirilen
hammaddelerin uzun mesafeler katetmesidir. Toplamda her iki lastik için
de üretim atığının etkileri düşüktür. Üretim aşaması çok az atık ortaya
çıkarmaktadır ve atık kauçuk malzeme çok az ek işlemden geçirilerek
başka uygulama alanlarında kullanılabilmektedir. Ömrünü tamamlama
emisyonları kaplamalara en son ne olacağının analiziyle belirlenir. Bazı
durumlarda, atık lastikler değiştirme sayesinde karbon emisyonlarını
azaltabilirler” diyor.
Yeniden Kaplamanın Avantajı
Kaplamanın yeni lastik satın alınmasına göre çevre menfaati
açısından daha iyi olduğunun altını çizen Deliktaş, “Yeniden
kaplama karbon diyoksit emisyonunu 26.4 kg kadar azaltmaktadır ve 17.6 kg kadar malzeme tasarrufu sağlamaktadır. Şu anda İngiltere’de yılda ortalama 130 bin hafif ticari
araç lastiğine (17.5” ve üstü olanlar) yeniden kaplam uygulanmaktadır, bu neredeyse 3400 ton CO2 ve 2 bin 300 ton
malzeme tasarrufu anlamına geliyor” diyor.
54
Ekol 3 bin 700 ton CO
tasarrufu sağlayacak
2
Ekol Lojistik, otomotiv sektörüne sunduğu hizmetleri yeşil lojistik perspektifi ve sürdürülebilirlik ışığında gerçekleştiriyor. Ekol Genel Endüstriler Sektör Yöneticisi Mehmet Şahintürk, “Bu bağlamda otomobil sektörünün ve tedarik sektörü üreticilerinin lojistik ihtiyaçları için sektör özelinde çözümler üretiyor, süreçlerin etkin yönetimini sağlıyoruz” diyor.
Satış sonrası destek ve yedek parça satışı
için kurulan yedek parça dağıtım ağını
verimli kılmak adına gereken; depolama
ve dağıtım sistemlerini, müşterilerine özel
çözümler üreterek ve değişen ihtiyaçları
göz önünde bulundurarak modelleyen
Ekol Lojistik, bütün alt yapısını sürdürülebilirlik üzerine kuruyor.
Ekol Genel Endüstriler Sektör Yöneticisi
Mehmet Şahintürk, otomotiv firmalarının,
birçok farklı tedarikçiden çok farklı sayıda
ve çeşitte ürünü temin ederek, üretim
hatlarını zamanında beslemek zorunda
olduğunu belirterek, “Bu ihtiyaç ve lojistik
süreçlerinde yaşanan yoğun hareketlilik,
bu sektördeki lojistik süreçlerin yönetimini önemli kılmaktadır. Bu doğrultuda
Ekol, otomotiv ve yan sanayi imalatçılarının lojistik ihtiyaçlarına yönelik sektör
odaklı çözümler üretmekte ve süreçlerin
etkin yönetimini sağlamaktadır” diyor.
Dağıtım çözümleri dahilinde, satış sonrası
hizmetler kapsamında firmaların bayilerine veya perakende satış noktalarına
ilettikleri yedek parçaların dağıtımlarının
modellenmesi adına network yönetimi,
paylaşımlı ağlara dağıtım, özel araçlarla
dağıtım, kesintisiz müşteri hizmetleri
desteği, Milk-run, esnek milk-run, xdoc,
ön montaj yapılarak işletmeye getirilme
modelleri, tersine lojistik (iade Lojistiği) çözümleri sunulduğunu ifade eden
Şahintürk, “Ekol’ün depolama çözümleri
içerisinde; tedarikçilerden otomotiv firmalarının üretim hatlarına kadar olan tüm
malzeme hareketlerinin, maliyetlerinin
düşürülmesi hedefiyle konsolide etme,
hafif montaj işlemleri, sipariş ve stok
yönetimi, yedek parça servis yönetimi,
malzeme toplama ve paketleme, envanter
planlama ve envanter yönetimi, tedarikçi
yönetimi, malzeme incelemesi ve kalite
kontrolü, katma değerli hizmetler, fire ve
atık yönetimi, garanti talepleri çözümleri
sunulmaktadır” diye konuşuyor.
Otomotiv sektörüne özel çevreci lojistik uygulamaları hakkında bilgi veren
Mehmet Şahintürk şu bilgileri aktarıyor:
“Otomotiv sektörüne yeşil lojistik perspektifimizle sürdürülebilirlik ışığında planladığımız servislerimizi sunuyoruz. Bu
bağlamda otomobil sektörünün ve teda-
rik sektörü üreticilerinin lojistik ihtiyaçları
için sektör özelinde çözümler üretiyor,
süreçlerin etkin yönetimini sağlıyoruz.
Geliştirdiğimiz Intermodal taşımacılık
konsepti ile taşıma modlarını en etkili ve
verimli şekilde bir araya getirerek; karbon
ayak izimizi azaltıyor , daha az fosil yakıt
tüketiyoruz. Bu şekilde her ay 850 futbol
sahası büyüklüğünde orman alanının
varlığının korunmasını sağlıyor, dünyayı
170 kez dolaşacak yakıtın tasarrufunu
sağlıyoruz.
2015 yılında da Ro-Ro yatırımlarımız
devam ediyor. 5. Ro-Ro’muz FADIQ
faaliyete başladı. Haydarpaşa – Trieste
hattında çalışan bu gemimiz ile birlikte
İtalya hattımız haftada 4 sefere çıktı.
İstanbul’da Ro-Ro’larımız için Haydarpaşa Terminali’ni kullanıyoruz ancak
trafik problemi sebebiyle yeni bir RoRo Terminali kurmaya karar verdik. Bu
terminal için de Yalova’yı lokasyon olarak
belirledik. Hedefimiz, limanı 2015 yılı
içerisinde hayata geçirebilmek. Bu proje
sayesinde; 2015 yılı içerisinde 3 milyon
700 bin kilgram CO2, 4 milyon kilometre
yol, bir milyon 500 bin litre dizel, 12 bin
kilogram tehlikeli atık azaltımı sağlayacağız. Yalova’dan da İstanbul’un Avrupa
yakasını geçişlerini de feribotlarla yapmayı planlıyoruz. Bu sayede 100 bin aracın
bölge ana arter ve köprüleri kullanmayacağı için trafik yoğunluğuna ciddi azaltıcı
etkisi olacak.”
55
Ekol Lojistik, 2015 yılı içerisinde; 3
milyon 700 bin kilogram CO2,
4 milyon kilometre yol, bir milyon
500 bin litre dizel, 12 bin kilogram
tehlikeli atık azaltımı sağlayacak.
Mercedes Benz-Türk ile
sürdürülebilirlik işbirliği
Sürdürülebilirlik ekseninde Ekol;
Mercedes Benz Türk A.Ş.’ye
sunduğu Intermodal taşıma
çözümü ile çevresel etkilerde 40
bin ton emisyon azaltımı sağladı.
MBT- Ekol proje ekibinde; Aksaray operasyonları da dahil 40
kişi görev alıyor ve bu işbirliğinde
17 tedarikçi firma ile çalışılarak
istihdam yaratılıyor. Ekol ve
MBT tüm tedarikçilerine düzenli
olarak sürdürebilirlik eğitimleri
veriyor. Seyahat Risk Analizleri
tüm rotalarda yapılarak, mevcut
gerekli denetimler tüm çalışan
ve tedarikçilere uygulanıyor. Ekonomik sürdürülebilirlik açısından
ise Mercedes-Benz Türk A.Ş. ile
Ekol arasında sürdürülen işbirliğinin hacmi ciro olarak 2012-2015
yılları arasında yüzde 23 artış
gösterdi.
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Michelin yeşil lastikler ile karbon
salımını 45 milyon ton azalttı
Michelin, insana ve doğaya saygılı teknolojiler geliştirirken sürdürülebilir bir hareketlilik
sağlıyor. Marka ürettiği yeşil lastikler ile 20 yılda 18 milyar litre yakıt tasarrufu sağladı ve
karbondioksit salımını 45 milyon ton azalttı. 2005 yılından bu yana çevreye olan etkisini
yüzde 33 azaltmayı başaran Michelin 2020 yılına kadar ise çevresel ayak izini yüzde 40
daha düşürmeyi hedefliyor.
Michelin Genel Müdürü Marco Giuliani
geliştirdikleri teknolojiler ve hizmet modelleri ile çevre dostu bir üretici olduklarını söyleyerek, “Ürettiğimiz her lastiğin
doğaya etkisini minimuma indirmek için
çok büyük bir çaba sarf ediyor, lastiğin
hammaddesi olan kauçuğun toplanmasından yetiştirilmesine pek çok alanda
faaliyet gösteriyoruz” diyor.
mıchelın kauçuk ormanı
Kendi kauçuk ormanlarında yılda 10
milyon ton doğal kauçuk üreterek doğaya
da katkı sunduklarını söyleyen Marco
Giuliani, “Barito Pacific Grup ve sivil toplum örgütü WWF ile ortak başlattığımız
girişim ile çevre dostu kauçuk üretimini
destekliyor, 88 bin hektar alanı ağaçlandırıyoruz. Bunun dışında çeşitli işbirlikleriyle
de lastiklerin geri kazanımı için çalışmalar
yürütüyoruz. Michelin Grup olarak, işbirliği kapsamında 55 milyon dolarlık bütçe
ayırdık, 16 bin kişiye istihdam sağlıyoruz.
WWF işbirliğimiz ile hem sürdürülebilir
doğal kauçuk üretimi sağlayacak hem de
bölgeye özgü bitki örtüsü ve hayvan yaşamının devamını destekleyeceğiz. Bir başka projemiz olan TREC ile de lastik geri
kazanımı için yaklaşık 52 milyon Euro’luk
bütçe ayırıyoruz. Böylece kullanılmış
lastikleri geri toplayarak yeni lastiklere
dönüştürülmesini sağlıyoruz” diyor.
energy saver+ ile yüzde 20
daha düşük yakıt tüketimi
Lastik seçimi tüketiciye yakıt tüketimini yüzde 20 azaltma olanağı sunuyor.
Energy Saver lastikleri sadece üretirken
değil tüketirken de yakıt tasarrufu sağlayarak karbondioksit salımını düşürüyor.
Yeşil Lastik teknolojisinin üstün özelliklerini bir arada taşıyan “Michelin Energy
Saver +” lastikleri, bir önceki nesil lastiğine göre üstün yakıt tasarrufu özelliği
sayesinde 60 litreye kadar yakıt tasarrufu
ve 140 kilograma kadar CO2 tasarrufu
sağlıyor. Üstelik rakiplerine göre daha
uzun ömürlü olan bu lastikler, ıslak yolda
fren mesafesini 3 metreye kadar kısaltarak güvenli bir yolculuk sunuyor.
çok ömür teknolojisiyle
çevreye dost
Michelin lastikleri; kalitesi, performansı ve
kaplanabilirlik özelliğiyle lastik kullanım
süresini artırıyor. Michelin, “Çok Ömür”
uygulamasıyla lastiğin kilometre ömrünü
ortalama iki kat artırırken 2. ömrün sonunda Recamic ile tekrar tekrar kaplanarak işletme maliyetlerini düşürüyor. Yeni
bir lastiğe kıyasla yüzde 70 ila 80 daha az
kauçuk kullanılmasını sağlayan çok ömür
uygulaması, doğal kaynakları korurken,
56
lastik ömrünün uzaması ve kaplamanın
geliştirilmesi ile geri kazanılması gereken
hurda lastik sayısını da önemli ölçüde
azaltıyor.
Continental Akıllı Taşımacılık
Sistemi için ekip kurdu
Continental AG, dünya otomotiv sektöründe öncü kimliğinin yanı sıra geleceği şekillendiren sayılı şirketler arasında yer alıyor. Sadece ürünlerle değil, imzasını taşıyan teknolojilerle de otomotiv endüstrisinin gelişmesine katkı sağlıyor. Sürdürülebilirlik konusuna
odaklanan şirket, akıllı taşımacılık sistemi ve lastik üretiminde karahindiba kauçuğu
kullanımı konularında çalışmalarını sürdürüyor.
Continental Türkiye Satış Direktörü Teoman Görgün, Continental AG bünyesinde
bir süre önce Akıllı Taşımacılık Sistemi
(IntelligentTransportationSystem) üzerine
çalışacak uluslararası bir ekip kurulduğunu belirterek, “Merkezi ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Silikon Vadisi olacak olan
bu birimin CEO’luğuna, bir Türk, Seval
Öz getirildi. Kendisi daha önce Google’ın
“İnsansız Araç Projesi”nin yürüten ekibin
yönetimindeydi. Akıllı Taşımacılık Sistemi
ile trafik sıkışmaları, hatalarından kaynaklanan trafik kazaları gibi taşımacılık
sorunlarının yanı sıra, trafikten kaynaklanan hava kirliliğinin de önüne geçilmesi
planlanıyor” diyor.
karahindiba’dan kauçuk üretecek
Continental AG, lastik üretiminde karahindiba kauçuğunun endüstriyel ölçekte
kullanımı için yürüttüğü araştırma projesinde önemli bir noktaya ulaştı. Karahindiba bitkisinin botanikte kullanılan ismi
Taraxacum’dan esinlenerek Taraxagum
olarak adlandırılan ilk deneme lastikleri
2014 yılında kamuoyuna tanıtıldı.Teoman
Görgün, yeni üretim çalışmaları ile ilgili
şu bilgileri veriyor: “Kauçuk ağacından
kullanılabilir malzeme hasat edilebilmesi
için yedi yıla kadar beklenmesi gerekiyor.
Bunun aksine, karahindiba bitkilerinden
herhangi bir bekleme süresi olmaksızın
yılda birkaç defa hasat alınabiliyor. Lastik
üretiminde kullanılan kauçuğun, kauçuk
ağaçları yerine, karahindiba bitkisinin köklerinden elde edilmesi, kauçuk üretimine
daha az bağlı hale gelmesini sağlayacak.
Bu yeni sistem, tarımsal gereklilikler
açısından son derece elverişli olarak
değerlendiriliyor ve özellikle Avrupa’da
hasat edilmeyen araziler açısından yeni bir
potansiyel yaratıyor. Beş ila on yıl içinde
Taraxacum’un seri üretime geçilmesi
en büyük çevre ve iş ödülleri olan 2014
GreenTec Ödülleri’nin otomobil kategorisinde en iyi üç projeden biri seçildi.”
“
Akıllı Taşımacılık Sistemi
ile trafik sıkışmaları, hatalarından kaynaklanan trafik kazaları gibi taşımacılık sorunlarının
yanı sıra, trafikten kaynaklanan hava kirliliğinin de önüne
geçilmesi planlanıyor”
“
hedefleniyor. Karahindiba kauçuğu kullanımının lastik sektörü için bir dönüm noktası olacağına öngörülüyor. Continental’in
“Endüstriyel Lastik Üretiminde Karahindiba Bitkisinden Elde Edilen Kauçuk
Malzeme Kullanılması” projesi, Avrupa’nın
57
çin’de çevre dostu fabrika kurdu
Continental, sürdürülebilirliği üretim süreçlerinin merkezinde konumluyor. Şirket
son olarak Çin’in Hefei kentindeki lastik
fabrikasının çatısına yerleştirilecek güneş
panelleri aracılığıyla elektrik üretilmesine
yönelik enerji tasarrufu projesini hayata
geçirdi. Fabrikanın çatısında, güneş panellerinin monte edilebilmesi için yaklaşık
10 standart futbol sahası büyüklüğündeki
70 bin m2’lik bir alan bulunuyor. 6.1 MW
üretim kapasiteli solar elektrik santrali ile
Hefei fabrikası, karbondioksit emisyonlarını yılda 6,082 tona kadar azaltabiliyor. Bu
da sera gazı emisyonunun önemli ölçüde
düşmesini sağlıyor. Binek araç ve kamyon
lastikleri ile özellikle APAC (Asya-Pasifik)
pazarına yönelik iki tekerlekli araç lastiklerinin üretildiği fabrika, 900 çalışanıyla
birlikte yenilikçi teknolojiye sahip lastik
üretim makinelerini ve en iyi çevre dostu
üretim yöntemlerini kullanıyor.
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Pirelli, yakıt tüketimini düşüren
lastiklerle araçların emisyonunu düşürüyor
Pirelli, 2020 yılında, CO2 emisyonlarında yüzde 15 düşüş, enerji tüketim oranında yüzde 18 düşüş, su kullanımı oranında yüzde 58 düşüş ve üretim atıklarında da yüzde 95’i
aşan geri dönüşüm hedefliyor.
yor. Ekonomik, çevresel ve sosyal olmak
üzere üç temel kriter baz alınarak yapılan
değerlendirmede; her üç kriterde sürdürülebilirlik temel alınarak ölçümleme yapıldığını belirten Magni, “Analiz edilmek üzere
mercek altına alınan şirketlerin; maddi ve
manevi performanslarının nitel ve nicel
göstergeleri arasında kurumsal yönetim,
yenilikçilik süreçleri, çevre dostu sistemlerin
rapor edilmesi ve yönetimi, ürün yönetimi,
emisyon azaltma kapasitesi ve ekolojik
tüketimi, insan gücünün kalkındırılması ve
yönetimi, topluma bağlılığı, iş yerinde sağlık
ve güven, tedarik zincirinin sürdürülebilir
yönetimi ve tüm hisse senedi sahipleri ile
etkili ilişkileri değerlendirilmektedir. 2014
yılında söz konusu değerlendirme sonucunda Pirelli, sektör ortalaması olan 48
puanı önemli bir farkla geçerek 85 puan
aldı ve böylece 2014 yılında Dow Jones
Sürdürülebilirlik Dünyası ve Dow Jones
Sürdürülebilirlik Avrupa endekslerinde otoTürk Pirelli Ticaret Direktörü Livio Magnigerek üretimlerinde gerekse sürdürülebilirlik
stratejilerinde Pirelli Grubu’nun sürdürebilirlik alanındaki çalışmalarından ve kriterlerinden ilham aldıklarını söylüyor. Bu anlamda,
Pirelli Grubu’nun Kurumsal Sosyal Sorumluluk Yürütme Komitesi “Yaşam kaynaklarını tüketmeden daha yaşanabilir bir hayat”
sloganıyla çevre dostu ürünlerden sosyal
sorumluluk projelerine kadar dünya çapında bir çok çalışma yürüttüğünü belirten
Magni, tüm bu çalışmalar paralelinde de
Pirelli’nin 8 yıldır Dow Jones Sürdürülebilirlik endekslerinde otomobil parçaları ve
lastik sektörünün lideri olduğunu aktarı-
Çevreci Lastik
Pirelli’nin çevreci lastikleri içerdikleri özel hammaddeler ( silica vb.) ile dönme
direncini düşürerek yüzde 5’e kadar yakıt tasarrufu sağlıyor. Böylece aracın
CO2 salımını aynı oranda azaltıyor. Özellikle 2014 yılında pazara sunulan yeni
hafif ticari araç lastiği Carrier ve 01 serisi kamyon lastikleri için, 3 yılı aşan Ar-Ge
çalışmaları sonrasında, üretim proseslerinde ciddi yatırımlar yapıldı. Bu çalışmalar sonrasında ortaya çıkan ürünler 1 yıl boyunca çeşitli yol testlerinden geçirildi
ve bu testlerin sonrasında son halini alarak piyasa sunuldu.01 Serisi ağır vasıta
lastikleri de, yüzde 15 daha fazla kilometre performansı ve yaklaşık yüzde 15
daha az düşük yakıt tüketimi özelliği ile taşımacılara avantaj sağlıyor. Bu sayede
de bünyesinde aromatik yağlar barındırmayan 01 serisi lastikleri ile yüzde 15
daha az karbondioksit salımı gerçekleştiriliyor.
58
mobil parçaları ve lastik sektöründe lider
olarak 8 kez seçilmiş oldu” dedi. Pirelli’nin
çevreci çözümleri ve lojistik sektörüne nasıl
bir avantaj sağladığını anlatan LivioMagni,
“Türk Pirelli olarak İzmit Fabrikamızda
ürettiğimiz “Yeşil Performans” ailesi lastiklerimizin üyesi olan Cinturato ve ağırvasıta
lastiklerinde ise 01 serisi lastiklerimiz ile
dikkat çekiyoruz. Cinturato serisi lastiklerimizin en önemli özellikleri yakıt tüketimini
ve karbondioksit gibi zararlı gazların çevreye
yayılmasını yüzde 4 oranında azaltan ileri
teknolojiye, yüzde 30 oranında artırılmış
kilometre performansına ve yaklaşık yüzde
20 oranında azaltılmış dönme direncine
sahip olmasıdır. Cinturato serisinde Cinturato P7 ile başlayan gelişmeler Cinturato
P7 Blue ve Cinturato P1 Verde ile devam
ederken, hafif ticari araç lastiklerinde yeni
lastiğimiz Carrier ve kamyon ile otobüs
lastiklerinde yeni 01 serisi ile devam etmektedir” diye konuşuyor.
Goodyear pirinç çeltiğinden
lastik üretecek
Goodyear, pirinç çeltiğinden elde edilen silika için Çin’deki Yihai Gıda ve Yağ Endüstrisi
ile tedarik anlaşması imzaladı. Goodyear, yeni silikayı Pulandian’daki fabrikasında
üreteceği tüketici lastiğinde kullanarak, Çin’de bu yıl satışa sunacak.
Goodyear, pirinç çeltiğinden elde edeceği
silikayı 2015 yılı içinde Çin Pulandian’daki
fabrikasında üretecek ve Çin’de satışa
sunacak. Goodyear pirinç çeltiğinden elde
edilen silikayı geçtiğimiz yıllarda Akron’da
bulunan inovasyon merkezinde test etmiş
ve lastik performansı üzerindeki etkisinin
her zaman kullanılmakta olan kaynaklarla
eşit olduğunu keşfetmişti.
Sürdürülebilirliğin, Goodyear’ın inovasyon
çalışmalarının vazgeçilmez bir unsuru
olduğunu söyleyen Goodyear CEO’su
Richard J. Kramer, “Yeni silika, çevre için
birçok yönden fayda sağlıyor: Çöp sahalarına gönderilen atıkların miktarını azaltıyor, üretim için daha az enerjiye ihtiyaç
duyulmasını ve lastiklerin yakıt açısından
veriminin artmasını sağlıyor” diyor.
Birleşmiş Milletlere ait Gıda ve Tarım
Örgütü’ne göre her sene dünya çapında
700 milyon tondan daha fazla miktarda
pirinç hasadı yapılıyor ve pirinç kabuklarının atılma işlemi de çevresel açıdan
bir zorluk haline geliyor. Bu kabuklar,
genellikle elektrik üretmek ve çöp sahalarına gönderilen atık miktarını azaltmak
amacıyla yakılıyor. Ortaya çıkan pirinç
çeltikleri silikaya dönüştürülüyor. İlgililer,
son zamanlarda yapılan işlemler sayesinde
lastikte kullanmak için yeterli kalitede silika
üretildiğini ifade ediyor.
Silika, dış lastik yüzü bileşenlerinde güçlendirici bir madde olarak kullanılmaktadır.
Lastiklerde her zaman güçlendirici madde
olarak kullanılmakta olan karbon siyahı
maddesine kıyasla, silika yuvarlanma direncini azaltır. Bunun sonucu olarak, daha
düşük yuvarlanma direnci sunuyor ve
arabanın yakıt açısından verimliliği artıyor.
Ayrıca, lastiğin ıslak zemindeki çekiş gücü
üzerinde de olumlu etki sağlıyor.
Yeşil Ürün
Goodyear, Bir Kez Daha “Yeşil Ürün” ödülünün sahibi oldu
Goodyear, Mayıs 2015’in sonunda gerçekleştirilen 5. Lüksemburg Yeşil Ticaret
Ödülleri’nde üçüncü kez Lüksemburg Yeşil Ürün Ödülü’ne layık görüldü. Lüksemburg
Yeşil Ticaret Zirvesi’nin bir parçası olan ödül töreni, 500 kadar CEO ile Lüksemburg Sürdürülebilir Kalkınma ve Altyapı Bakanı Camille Gira’nın katılımıyla gerçekleştirildi.
Goodyear, 2015 Yeşil Ürün Ödülü’nü, yenilikçi IntelliMax Groove Teknolojisi ile geliştirilen
FUELMAX S kamyon lastiği ürünü ile kazandı. Jüri heyeti, Goodyear’ın önemli ölçüde
daha düşük yakıt tüketimi ve buna bağlı olarak daha az kaynak kullanımı ile filolar için maliyet açısından ilave tasarruf sağlayan IntelliMax Groove Teknolojisi’ni, lastik endüstrisinde
kamyon lastikleri açısından büyük bir atılım olarak değerlendirdi.
59
www.transmedya.com
Otomotiv ve Sürdürülebilirlik
Güneş enerjisiyle çalışan
otomobile lojistik sektöründen destek
En çok yol katedilen sektör olan lojistik
sektöründen, güneş enerjisi ile çalışacak
ilk aile otomobili projesi olan “Aruna”ya
destek geldi.
İstanbul Teknik Üniversitesi Güneş
Arabası Ekibi tarafından geliştirilen ve
Türkiye’nin güneş enerjisiyle çalışan ilk
aile otomobili olma özelliği taşıyan “Aru-
na” adlı otomobil yola çıkmaya hazırlanıyor. Sıfır emisyonla çevreye zarar vermeden ulaşım sağlamayı amaçlayan ve tam
dolu batarya ile 700 Km’lik menzile sahip
olan otomobil, Ağustos ayında 26 şehir
ve 6 bin kilometreyi kapsayan bir Türkiye
turuna çıkacak.
En fazla yol katedilen sektör olarak öne
çıkan lojistik sektöründen de projeye
destek geldi. Sektörün hızlı büyüyen şirketlerinden Batu International Logistics,
projeye sponsor olarak destek verecek.
Çevreci teknolojilerin geleceğimiz için
önemine değinen Batu International
Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner
Ankara, güneş enerjisiyle çalışan otomobil fikrinin hem çevre, hem de gelecek
açısından oldukça önemli olduğunu,
projenin sonuna kadar destekçisi olacaklarını belirtti.
Taner Ankara şöyle devam etti:
“Yollarda en çok zaman geçiren sektör
olarak çevreye verdiğimiz zararı en aza
indirmek için çalışmalar yapıyoruz. Batu
International Logistics olarak, her zaman
çevreci bir yaklaşım içinde olduk. Karbon
emisyon oranlarını en aza indirmek adına
2015 içinde hizmet vermeye başlayacak
olan yurt içi taşımacılık şirketimizin araçlarının CNG donanımına sahip olması
adına da Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz.”
Batu International Logistics, alternatif taşıma
modelleri ile otomotive destek sunuyor
Batu International Logistics Yönetim
Kurulu Başkanı Taner Ankara, Otomotiv
sektörünün gelişimine verdikleri des-
teği şöyle açıkladı, “Otomotiv sektörü
genelde stoksuz, just in time çalıştığı
için taşımalardaki terminlere azami özen
60
gösteriyor. En hızlı olabilecek taşıma
modellerini tercih ediyorlar. Alternatif
taşıma modelleri geliştirerek en üst
seviyede destek vermeye çalışıyoruz.
Geliştirdiğimiz Minivan sistemi sayesinde
otomotiv sektöründe bir çok firmaya
hizmet veriyoruz. 1400kg’a kadar olan
tüm malzemeleri kapıdan kapıya olmak
üzere Avrupa’nın herhangi bir noktasına ortalama 36 ila 48 arasında teslim
ediyoruz.
Tüm araçlarımız yeni nesil euro 6 çekicilerden oluşmaktadır. Bu da karbon
salınım seviyesini minimum seviyede
tutmaktadır. Ayrıca minivan sisteminde
karbon salınımı tırlara göre çok daha
azdır. Geçtiğimiz yıl sadece 1 müşterimiz
için yaptığımız taşımalarda düşük karbon
salınımı yapan araçlar kullandığımız için
324 ağacı kurtarma şansımız oldu.
Bunların dışında yurtiçi taşımaları yapan
araçlarımızın CNG donanımına sahip
olması için AR-GE çalışmaları gerçekleştiriyoruz.
Scania sürdürülebilir
başarıya odaklanıyor
Scania, sürdürülebilir taşımacılığın kazançlı olacağına inancı ile ortak bir amacı
paylaşan yeni teknolojiler ve yeni hizmetler sunmaya devam ediyor. Bu teknoloji
ve hizmetlerin ortak amacı intermodal
taşımacılık sistemlerinin iklimsel ve çevresel etkilerini azaltmaya yardımcı olmak.
Scania, biodizel ve biogaz gibi alternatif
yakıtlara yönelik piyasadaki en geniş Euro
6 serilerinden birine sahip.
Scania’nın müşterilerine verdiği hizmetler
arasında Sürüş Akademisi eğitim hizmeti
de bulunuyor. Scania Sürüş Akademisi
ile en tecrübeli Scania kullanıcılarına bile;
yokuşta sürüş, vites değiştirme stratejisini belirleyen opticruise performans
modları, fren ve yardımcı fren sistemleri
ve yol koşulları gibi konularda kendilerini
geliştirebilme fırsatı sunuluyor. Scania
kullanıcıları, kurumsal yapısı ile konusunda uzman eğitmenler eşliğinde ekonomik
ve güvenli araç kullanımından, defansif
sürüşe kadar birçok eğitim ile Scania’nın
üstün özelliklerini en verimli şekilde kullanmayı öğreniyor, elde edilen tasarruf ile
şirketlerine ve çevreye katkı sağlıyor.
Scania Sürüş Akademisi tarafından verilen eğitimlerde Scania’nın üstün olduğu
yol, yük güvenliği ve ekonomik sürüş
özelliklerinin pekiştirilmesi ve işletim
maliyetlerinin minimuma indirilmesi he-
defleniyor. Eğitimler, müşterinin ihtiyacına
göre, Scania Sürüş Akademisi imkanlarıyla ya da müşteri aracı ve lokasyonunda
düzenlenebiliyor.
Scania’nın tüm müşteri grubuna sunulan sürüş eğitiminde yakıt tasarrufu,
yol güvenliği, yük güvenliği gibi konular
öncelikli olmak üzere aracın sahip olduğu
son teknolojiler ve bu teknolojilerin doğru
bir şekilde kullanımı teorik ve pratik uygu-
lamalar ile aktarılıyor.
Scania’nın bu çalışmaları dünyanın
sürdürülebilir 100 şirketi arasında yer
almasını da sağlıyor. “Corporate Knights
Global 100” listesine göre Scania dünyanın en sürdürülebilir 100 şirketi arasında
38. Sırada yer alıyor. Scania aynı zamanda otomotiv sektöründe en yüksek sırada
yer alan ikinci firma olarak büyük bir
başarıya da imza atıyor.
Ford ve DowAksa, karbon elyaf geliştirecek
Ford ve DowAksa, uygun fiyatlı, yüksek
hacimli otomotiv uygulamalarına uygun
karbon elyaf için ortak geliştirme çalışmaları yapmak üzere bir anlaşma imzaladı.
Geliştirilecek karbon elyafın daha hafif
araçlar üretme ve buna bağlı olarak daha
yüksek yakıt tasarrufu, performans ve
kapasite elde etme hedeflerine ulaşmada
büyük rol oynaması bekleniyor.
Ford Motor Company, Ford Global
Technologies ve DowAksa – The Dow
Chemical Company ve Aksa Akrilik Kimya
Sanayii’nin yüzde 50 eşit hisseli ortak girişimi – arasında imzalanan bu anlaşma,
DowAksa’nın hammadde kapasitesi, karbon elyaf ve ara maddeleri üretimindeki
yetkinliği ile Ford’un tasarım, mühendislik
ve yüksek hacimli üretim deneyimini
bir araya getiriyor. Bu anlaşma ile çelikten daha hafif, aynı zamanda otomotiv
uygulamalarında kullanabilecek uygun
fiyatlı karbon elyaf malzemeleri üretimi
amaçlanıyor.
İmza töreninde konuşan Ford Research &
Advanced Engineering Vehicle Enterprise
Sciences Direktörü Mike Whitens, “Bu
ortak geliştirme anlaşması Ford olarak
bizim DowAksa ile yürüttüğümüz işbirliği
ile karbon elyafı daha geniş pazarlara
sunma konusundaki kararlılığımızı gösteriyor.” dedi. “Bu anlaşmanın hedefleri,
gelecekte Ford araçlarının kullanıcıların
yakıt tasarrufu ve düşük karbon emisyonu beklentilerini karşılamak hatta aşmak
olan şirketimizin Sürdürülebilirlik Planı ile
de örtüşmektedir.”
DowAksa Yönetim Kurulu Başkanı Heinz
Haller ise konuyla ilgili olarak şöyle konuştu: “Bugün imzalanan anlaşma otomotiv endüstrisine yönelik hafif çözümler
geliştirmek için yürüttüğümüz işbirliğimizde tarihi bir dönemeci oluşturuyor. Ford
61
ve DowAksa’nın ortak çalışması, yüksek
performans ve yakıt tasarrufu için gerekli
gelişmiş malzeme ve teknolojilerin hayat
bulmasını hızlandıracak. “
DowAksa Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Mehmet Ali Berkman yaptığı
açıklamada şunları söyledi: “Otomotiv
üreticileri yüksek hacimli üretim eksikliği ve yüksek fiyatları nedeniyle karbon
elyaf bazlı malzemelere şüpheyle yaklaşmaktaydı. Biz bu ortaklık ile her şirketin
kendine özgü güçlü yönlerini birleştirerek
bu iki kilit soruna çözüm bulmak için
çalışacağız.” Ortak Geliştirme Anlaşması,
şirketlerin yeni, düşük maliyetli otomotiv uygulamalarına yönelik karbon elyaf
üretmesine olanak sağlayacak. Geliştirilen
malzemelerin aynı zamanda termoset ve
termoplastik matrislerle uyumlu, düzenli
ve düzensiz elyaf formatlarına uygun
olması amaçlanıyor.
www.transmedya.com
Yeşil Üretim
Arçelik A.Ş., CDP (Karbon Saydamlık
Projesi) Global A Listesine Girdi
Sürdürülebilirliğe ve enerji verimliliğine büyük önem veren Arçelik A.Ş., dünyada
CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı
“The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2014” (A Listesi: CDP
İklim Performans Liderlik Endeksi 2014)’e girmeye hak kazandı. Böylece Arçelik A.Ş.,
Türkiye’den kendi sektöründe bu listeye girmeyi başaran ilk şirket oldu.
“Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın”
vizyonu doğrultusunda ürettiği enerji
verimliliği alanında rekor sahibi ürünler
ve üretimde çevre ve enerji verimliliği
konularındaki örnek projeler ile karbon
emisyonu salınımını en aza indirmek için
çalışmalarını sürdüren Arçelik A.Ş., dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi)
en yüksek performansa sahip şirketlerin
yer aldığı “The A List: The CDP Climate
Performance Leadership Index 2014”e
e girmeye hak kazandı. Arçelik A.Ş.,
Türkiye’de kendi sektöründe bu başarıya
imza atan ilk şirket olma özelliğini taşıyor.
İklim değişiklikleri risklerinin şirketler
tarafından nasıl yönetildiğini küresel
çapta raporlayan ve dünyanın en büyük
küresel iklim değişikliği verisine sahip
olan bağımsız ve kar amacı gütmeyen
uluslararası bir kuruluş olan CDP’de,
2012’de Türkiye Karbon Saydamlık Lideri
Ödülü’ne, 2013’de de Türkiye CDP Performans Liderliği Ödülü’ne layık görüldü.
2014 yılında Arçelik A.Ş., bu başarısını
daha da yukarıya taşıyarak CDP Performans Derecelendirmesinde en üst seviye
olan A performans skorunu elde etti
ve dünya genelinde CDP’de en yüksek
performansa sahip şirketlerin yer aldığı A
Listesi’ne girmeyi başardı.
Şirketin iklim değişikliğine yönelik faaliyetlerinin, “Yönetim ve Strateji”, “Risk
ve Fırsat Yönetimi”, “Emisyon Yönetimi”
ve “Doğrulama” kategorilerinde ayrı ayrı
değerlendirilmesi sonucunda; Arçelik
A.Ş. A performansa layık görüldü.
Dünyanın geleceği ve şirketin sürdürülebilirliği açısından önemli bir risk olan
iklim değişikliğiyle mücadele alanında
istikrarlı çalışmalar yürüttüklerini belirten
Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu
Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü
Levent Çakıroğlu; “Ürünlerimizin yanı
sıra, tüm süreçlerimizde çevreye ve enerji
verimliliğine en üst seviyede önem veriyoruz. Düşük karbon ekonomisine geçiş
sürecine öncülük etmek üzere kurulan
“Kurumsal Liderler Ağı Türkiye İklim
Platformu’nda” yer alıyor; bu konuda
farkındalık yaratılması, sürdürülebilir bir iş
dünyası grubu kurulması ve konunun etkin bir biçimde yönetilebilmesi yönündeki
çalışmalara katkı sağlıyoruz. Şirketimizin
iklim değişikliğiyle mücadele alanındaki
Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu
Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü
Levent Çakıroğlu
çabalarının, bu konuda dünyanın en
saygın kurumları tarafından, ardı ardına
aldığı ödüllerle takdir edilmesinden büyük gurur duyuyoruz” dedi.
BASF düşük karbon kahramanı oldu
Bu sene ikincisi düzenlenen İstanbul
Karbon Zirvesi’nde büyük ödülü BASF
aldı. Üretim tesislerindeki enerji verimliliği
uygulamaları sayesinde “Düşük Karbon
Kahramanı” ödülüne layık görülen BASF,
sürdürülebilir bir gelecek için yürüttüğü
çalışmalarıyla biliniyor.
BASF, 150. yıl dönümünü kutladığı bu
sene yeryüzünün kıt kaynaklarına dikkat
çeken etkinlikler düzenliyor. Bu amaçla
kurduğu Creator Space platformu ile
2015’te akıllı enerji, gıda ve şehir yaşamı
konularına odaklanan BASF, sürdürülebilir bir gelecek stratejisi çerçevesinde II.
İstanbul Karbon Zirvesi’ne sponsor oldu.
basf karbon zirvesi’nde
akıllı enerjiyi anlattı
Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen II.
İstanbul Karbon Zirvesi’nde temiz enerjiye
geçiş teknolojileri, karbon piyasaları ve
uygulanacak bir emisyon ticareti sisteminin etkinliği tartışıldı. Üretim ve tüketim
kalıplarının sürdürülebilirlik çerçevesinde
nasıl ele alınması gerektiği gibi çeşitli
konuların da ele alındığı zirvede, BASF
Türk Fabrikalar Direktörü Doç. Dr. Selçuk
Denizligil de enerji ve iklim koruma
hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Sera
gazı emisyonlarının iklim sisteminde daha
fazla ısınmaya ve uzun süreli değişikliklere neden olduğunu anlatan Dr. Denizligil,
zirvede yaptığı konuşmasında “İnşaattan
otomotive kadar birçok sektörde kimyasal çözümler üreten BASF’nin ürünleri
kullanıldığında karbon salınımı neredeyse
yarı yarıya azalıyor. Bunun yüzde 11’i
doğrudan BASF çözümleri sayesinde
62
gerçekleşiyor” dedi. Dünyanın lider
kimya şirketi olarak BASF, sürdürülebilir
bir gelecek için inovatif kimya çözümleri
üretmek amacıyla geçen sene Ar-Ge
yatırımlarına 1,9 milyar Avro harcadı.
Borusan Oto’dan Ankara’da elektrikli atağı!
Borusan Oto, Ankara’da da elektrikli modellerinin satışına başladı.
Elektrikli otomobil BMW i’nin Türkiye’deki ikinci satış noktası, İstanbul Ataşehir’den
sonra Ankara Balgat oldu.
Borusan Otomotiv çatısı altında BMW,
BMW i, MINI, Land Rover ve Jaguar markalarının satış ve satış sonrası hizmetlerini
Türkiye çapında başarıyla sürdüren Borusan Oto, elektrikli otomobil serisi BMW
i’yi İstanbul dışına da taşıdı. BMW i ürün
gamında yer alan i3 ve i8 modellerinin
satışını sadece Ataşehir showroom’unda gerçekleştiren Borusan Oto, satış
yelpazesini genişletti. İstanbul dışından
da yüksek düzeyde elektrikli model talebi
alan Borusan Oto, Ankara’da Balgat
showroom’unda da BMW i3 ve BMW i8
modellerinin satışına haziran ayı itibariyle
başladı. Böylece i3 ve i8 modellerinin
satışında rekor kıran Borusan Oto’nun
elektrikli otomobilde ikinci satış noktası
ve şehri Ankara Balgat oldu. Borusan
Oto Balgat aynı zamanda özel ekipmanlarıyla BMW i elektrikli otomobillerin
servis hizmetini de vermeye başladı.
Borusan Oto Balgat’da kurulu şarj istasyonunda otomobillerin şarj edilmesi de
mümkün olacak.
8 ayda 86 adetle rekor satışa ulaştı
‘Doğuştan Elektrikli’ sloganıyla tüm
dünyada ses getiren ve BMW Grubu’nun
tamamen yeni geliştirilen model yelpazesinden oluşan elektrikli otomobillerin
markası BMW i geçen Eylül ayında
Türkiye’de satışa sunulmuştu. 8 aylık
sürede anahtar teslim fiyatı 46 bin 300
Euro’dan başlayan BMW i3 ve 187 bin
Euro’dan başlayan i8 rekor satışa ulaştı.
Borusan Oto, 2015 yılı içinde BMW i3 ve
BMW i8 modellerinden oluşan mevcut
elektrikli otomobil yelpazesiyle 150 adetten fazla satış gerçekleştirmeyi amaçlıyor.
geometrik ve modern çizgilere
sahip elektrikli bmw i3
BMW i yeni marka projesi kapsamında
2007’den bu yana yürütülen araştırma ve
geliştirme çalışmalarının dünyanın dört
bir yanındaki çevresel, ekonomik ve sosyal değişimlerden etkilenen sürdürülebilir
mobilite çözümlerinin ilk somut kanıtı
olarak yollara çıkmaya başlayan BMW
i3, tamamen elektrikle çalışacak şekilde
tasarlanan dünyanın ilk lüks otomobili
olmasıyla ön plana çıkıyor. Uzay çağını
andıran tasarım çizgileri ve karbon fiber
takviyeli plastikten (CFRP) üretilen yolcu
hücresiyle dikkatleri üzerine topluyor.
BMW markasının karakteristik stil özelliklerini taşıyan çizgilere sahip BMW i3, 170
HP güç ve 250 Nm tork üreten elektrik
motoruyla 0-100 km/s hızlamasını 7.2
saniyede tamamlayabiliyor. BMW i3’ün
lityum iyon bataryası gündelik sürüşte 130–160 kilometre gibi bir menzili
görebilmesine olanak verirken, bu menzil,
ECO PRO modunda 20 kilometre kadar
ve ECO PRO+ modunda yine 20 kilometre daha yükselerek 200 km’ye varan
bir menzile ulaşmasını sağlıyor. BMW
i3’ün Türkiye donanım paketinde ise
çok fonksiyonlu direksiyon, lastık basınç
göstergesı, yağmur sensörü, otomatık
klima, fren fonksiyonlu hız sabitleyici,
LED teknolojili gündüz farları, navigasyon, uzaktan erişim hizmetleri, türkçe ön
panel, batarya sertifikası gibi donanımlar
yer alıyor.
geleceğin spor otomobili: bmw i8
Spor otomobillerin geleceğini şimdiden
en iyi biçimde ortaya koyan ve dünyanın lazer aydınlatma teknolojisine
sahip olarak seri üretimine başlanan ilk
otomobili unvanına sahip BMW i8, 1.5
litre silindir hacimli 231 HP’lik BMW
TwinPower Turbo benzinli motoru ve 131
HP’lik elektrikli motora sahip bulunuyor.
63
BMW i8, 0-100 km/s hızlanmasını ise 4.5
saniyenin altında gerçekleştiriyor. BMW
i8, aynı zamanda üç silindirli benzinli
motorla güçlendirilen ilk seri üretim
BMW modeli olmasıyla da ön plana
çıkıyor. Silindir hacmi başına elde edilen
154 HP’lik motor gücü yüksek performanslı spor otomobil genlerini ortaya
koyarken, bu değer aynı zamanda BMW
Group tarafından elde edilen en yüksek
değerlerden biri olmasıyla göze çarpıyor.
BMW i8’in dolu bir yakıt deposu ve tam
olarak şarj edilmiş bataryayla kat edebileceği maksimum mesafe COMFORT
modunda 500 kilometrenin üzerinde
bulunuyor. ECO PRO modunda bu yüzde
20 oranında artırılabiliyor. BMW’nin yeni
nesil otomobil teknolojilerinin amiral
gemisi olarak tanımlanabilecek BMW
i8, akıllı telefonlarda kullanılan kimyasal
olarak sertleştirilmiş camın ilk olarak
kullanıldığı seri üretim otomobil unvanına
da şimdiden sahip oldu. Konvansiyonel
camlara göre yüzde 50’ye varan ağırlık
tasarrufu sağlayan 0.7 mm kalınlığındaki
bu camlar, BMW i8’in akustik konforunu
da artırıyor.
www.transmedya.com
yeşil makale
Sürdürülebilir yaşam
tarzının destekçisi yeşil lojistik
Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu
Yard.Doç.Dr. Ezgi Uzel Aydınocak
S
olmaz. Uluslar arası ticarette artan rekabet
ürdürülebilir yaşam biçimi”
ve son yıllarda ivme kazanan teknolojik
kavramı tüketicilerin son zamangelişmeler sayesinde lojistik sektöründe
larda ilgisini çeken olgulardan
maliyet ve zaman kriterleri performans
biri haline gelmiştir. Özellikle gelişmiş
açısından en önemli kriterler haline gelmiş
ülkelerde bu konudaki farkındalığın en üst
ancak bu arada bu faktörlerde başarı
seviyede olduğu söylenilebilir. Dünyanın
elde edilirken çevresel duyarlılık göz ardı
bir kısmında çeşitli akımlar yaşamın
edilmiştir. Bu konuda gelişmiş ülkelerde
devamı için öngörülen doğayla barışık
farkındalığın oluştuğu görülmektedir.
yaşama felsefesini yerleştirmeye çalışırken
BearingPoint’in bir araştırmasına göre küreçok büyük bir kısmında ise hala hızlı bir
sel çapta vizyon olarak Yeşil Tedarik Zinciri
tüketim çılgınlığı yaşandığı görülmektekavramını benimseyen firmaların oranı %
dir. Dünyanın son zamanlarda yüzleşmek
35 olarak tespit edilmiştir, fakat onların da
zorunda kaldığı iklimsel değişimler ve
ancak yarısı gerçek anlamda yönetimsel
çevresel krizler insanoğlunun doğadaki
uygulamalara sahiptir. Gelişmekte olan
varoluşunu sorgulamasına neden olmuştur.
ülkelerde ise farkındalık henüz emekleme
Bu sorgulama neticesinde tüketimlerinde
aşamasındadır ve buna sebep olarak da
daha tasarruflu, daha çevreye duyarlı olma
finansal kaygılar gösterilebilir. Oysa yeşil
ve gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya
lojistiğin amacı, maliyet ve zaman kriterlbırakma vaadine uygun bir yaşam biçimi
erini dengede tutarken bir yandan da tüm
benimsemesine öncülük etmiştir. Bireysel
lojistik faaliyetlerde enerji tasarrufunu hedef
olarak daha hızlı artan sürdürülebilir yaşam
almaktır. Bu konu ilk olarak 1990’larda
biçimlerinin sosyal ve çevresel olarak daha
tersine lojistik kavramı ile karşımıza çıkmış,
geniş bir alana yayılması konusu ise hala
daha sonra tüm taşımacılık türlerinde ve
belirsizlik taşımaktadır. Bireysel olarak tercih
diğer lojistik faaliyetlerde çevreye duyarlı
edilmeye başlanan sürdürülebilir yaşam
süreçlerin yönetimini öngörerek lojistik ve
biçimi 1980’lerden bu yana “yeşil tüketici”
tedarik zinciri kavramlarına geniş bir bakış
kavramını da beraberinde getirmiştir. Ancak
açısı getirmiştir. Avrupa Birliği yeşil lojistik
yaşamın sürdürülebilirliğinin sağlanması
konusunda 15 yıldır çalışmalarına devam etsadece tüketicilerin tercihlerinde değil aynı
mektedir ve bunun sonucunda Avrupa Yeşil
zamanda onu üretenlerin ve dağıtanların da
Lojistik modelini oluşmuştur. Bu model,
sorumluluğundadır.
sosyal, ekonomik ve çevresel olmak üzere
Dünyada hava kirliliğinin en büyük sebeplerüç temel alanda çeşitli
inden birinin karbondYeşil lojistik konusunda
faaliyetleri düzenlemek
ioksit salınımı olduğu
Türkiye’ye baktığımızda ise Av- üzere kurgulanmıştır.
ve bunun da en fazla
Modelde, sosyal açıdan
fosil yakıt tüketiminrupa Birliği’ne uyum sürecinde
lojistik faaliyetlerin daha
den kaynaklandığı
izlenmesi gereken yol haritası
güvenli, sağlıklı, eşitlikçi
bilinmektedir. Dünyasayesinde yavaş yavaş bazı
ve ulaşılabilir olması;
daki karbondioksit
konularda değişimler yaşansa
ekonomik açıdan
salınımı % 13 oranla
da asıl bu konuda duyarlılığın
rekabetçi, istihdam
taşımacılık nedeniyle
sağlayan, büyüme
oluşması üreticilerin ve lojistik
meydana gelmevadeden ve verimlilik
kte ve fosil yakıt
sektörünün görevidir.
temeline dayanması;
tüketiminin % 95’i
çevresel açıdan ise
taşımacılık alanında
hava kirliliği, gürültü, arazi kullanımı, atık
gerçekleşmektedir. Bu anlamda lojistik
yönetimi gibi konularda etkin çalışılması
sektörünün çevreyi en fazla kirleten sekkonuları düzenlenmiştir. Özellikle
törlerden biri olduğunu söylemek yanlış
64
Güneydoğu Avrupa’da yeşil lojistik stratejisi
oluşturulmuş ve buna göre şu 5 maddenin
altı çizilmiştir: etkin taşımacılık, özellikle
taşıma türleri arasında dengenin kurulması;
lojistik altyapıların uyumlaştırılması;
taşımacılıkta kullanılan taşıma kaplarının
standartlaştırılması ve geri dönüşümsel
hale getirilmesi; lojistik operasyonların ve
süreçlerin daha sürdürülebilir planlanması
ve atık yönetiminin etkinleştirilmesi.
Bu strateji yeşil lojistiğe dair en önemli
konuları içermesi sebebiyle uygulanması
halinde çevresel anlamda önemli bir yol
kat edileceğini vadetmektedir. Yeşil lojistik
konusunda Türkiye’ye baktığımızda ise
Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde izlenmesi
gereken yol haritası sayesinde yavaş yavaş
bazı konularda değişimler yaşansa da asıl
bu konuda duyarlılığın oluşması üreticilerin ve lojistik sektörünün görevidir. Mevcut
firmaların bir kısmında yeşil lojistik konusunda farkındalık oluşmuş özellikle lojistik
eğitim veren kuruluşların müfredatlarında
yeşil lojistik konusunun yer alması sektöre
girecek olan yeni çalışanların konuya hakim
olması sağlanmıştır. Ancak her ne kadar
son yıllarda uluslar arası düzeyde iş yapan
firmaların çevreye karşı duyarlılıkları artmış
olsa da, yoğun fiyat rekabetinin yaşandığı
Türkiye’de yeşil lojistik kavramı ne yazık ki
müşteri memnuniyetini sağlamak amacıyla
öne sürülen bir pazarlama aracı olmaktan
öteye gitmemektedir. Asıl önemli olan ise
lojistik sektörünün yeşil lojistiğe inanması,
bu ülkenin ve dünyanın daha yaşanılabilir
olması için üzerine düşen sorumlulukların
farkında olması gerekmektedir. Bu
farkındalığın yanı sıra devletin de firmaları
teşvik etmesi ve desteklemesi problemlerin
çözülmesinde olumlu etki yaratacaktır.
Gezegenimiz için çocuklarımızı
sorumluluk almaya çağırıyoruz!
Kırmızı düğmeye basıldı, dünyamız için alarm zilleri çalıyor. Bir yanda artan nüfus, öte
yanda tüketim çılgınlığı endişe verici çünkü doğal kaynaklarımız tükenirken doğa hızla
kirleniyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Caretta, tüm çocukları “daha yaşanılır bir
dünya” için harekete geçmeye çağırdı.
Caretta Yayınları’ndan Caretta Çocuk
markası adı altında çıkan “Gezegenimi
Seviyorum” serisi, tam da Dünya Çevre
Günü yaklaşırken çocukların aktif olarak
katılabileceği, eğlenirken öğreneceği,
anketler, mini testler ve deneylerle bilinçleneceği, bu konuda yazılmış türünün
en iyi örneklerinden… Eğlenceli dili ve
illüstrasyonlarıyla serinin 7 kitabını, yani
“Su”, “Atıklar”, “Bilinçli Tüketiyorum”,
“Sürdürülebilir Kalkınma”, “Tehdit Altındaki Türler”, “Ormanlar” ve “Gezegenimi Seviyorum”u seçkin kitapevlerinde
bulmak mümkün. Serinin mesajı açık;
“Sadece bir gezegenimiz var. Onu çocuklarımıza ve torunlarımıza iyi durumda
bırakabilmemiz için korumamız gerek.”
su olmasaydı
“Su” kitabı, kaynakların hızla kirlenmekte
ve tükenmekte olduğuna dikkat çekiyor
ve tüm çocuklara günlük hayatlarında;
odalarında, banyolarında, okulda, tatilde
ve arkadaşlarıyla birlikteyken uygulayabilecekleri birçok pratik çözüm sunuyor.
dünya çöpe dönmeden
“Atıklar” kitabıyla çocuklar, çöplerin nasıl
ayrıştırıldığını, nasıl geri dönüştürüldüğünü keşfediyor. Üstelik nesneleri yeniden
kullanmak, tamir etmek, tehlikeli çöplüklerden kurtulmak ve atıkları azaltmak ile
ilgili altın değerinde öneriler de bu kitapta
var.
tüketim yarışına son
“Bilinçli Tüketiyorum”, çocuklara satın
aldıklarının çevre üzerindeki etkilerini,
nasıl daha iyisini, daha doğru yerden
satın alabileceklerini ve bilinçli bir tüketici
olurlarsa dünyanın nasıl daha yaşanabilir
bir yer olacağını anlatıyor.
keşfet, anla, deneyimle ve öğren
“Sürdürülebilir Kalkınma” kitabı ile çocuklar “daha yeşil bir gezegen mümkün
mü?” sorusuna yanıt arıyor. Gezegenimiz
ve çevreci bir birey olmakla ilgili pek çok
yararlı bilgi eğlenceli aktivitelerle birlikte
kitabın sayfalarında yer buluyor.
ormanlarımızı korumak için
Serinin bir diğer kitabı “Ormanlar”,
ormanların zenginliğini, orada yaşayan
hayvan ve bitkileri, ormandaki yaşamın
renklerini yine neşeli çizimler ve küçük
deneyler eşliğinde anlatıyor çocuklara.
Ayrıca ormanları tehdit eden unsurları da
sıralıyor ve neredeyse 2/3’ü yok edilmiş
ormanları korumanın yollarını gösteriyor.
sevimli dostlarımız tehdit
altında: dünya tehlikede
luğa kapılıp her şeyi olduğu gibi bırakmayı düşünme” diyor. Çünkü tek bir birey
bile insanoğlunun neden olduğu bu çevre
felaketlerine suç ortağı olmayı reddedebilir. Gezegenimi Seviyorum serisi, tüm bu
mesajlarıyla dünya için harekete geçme
zamanına işaret ediyor. Ve Dünya Çevre
Günü’nde herkesi gezegenin korunmasına katkıda bulunmaya çağırıyor.
“Daha yaşanılır bir dünya için” sloganı ile
çocuklara seslenen “Gezegenimi Seviyorum” serisinin “Tehdit Altındaki Türler”
kitabı ise çocuklara nesli tükenmekte
olan canlıları korumak için neler yapılabileceğini öğretiyor. Çünkü dört asırdır
400’den fazla memeli ve kuş türü, bir o
kadar da bitki, böcek ve sürüngen yok
oldu. Yaklaşık 6 bin hayvan türü ve 7 bin
300 ağaç türü; yok olan ormanlar, trafik,
hava ve su kirliliği, artan avlanmalar sebebiyle yok olma tehdidiyle karşı karşıya…
“gezegenimi seviyorum”
Dünya ısınıyor, hava kirli, çöplerimizi nereye sığdıracağımızı bilmiyoruz, her gün
pek çok canlı türü yok oluyor… Şayet 7
milyar dünyalının hepsi benzer tüketim
alışkanlıklarına sahip olsaydı, iki gezegene daha ihtiyacımız olurdu. Öyle çok
tüketiyoruz ki! Ama “Gezegenimi Seviyorum” kitabı çocuklara “hemen umutsuz-
65
www.transmedya.com
yeşil makale
Yeşil Lojistik Yönetimi
Yrd.Doç.Dr. Ümit AKIN
yeşil lojistik
-Taşıma araçlarından çıkan atık ve gazlar
Ekonomik ve teknolojik gelişmeyle birlikte
çevreye zarar vermekte ve insanların sağlığı,sürdürülebilir bir çevre nasıl sağlanacaktır ?
nı tehdit etmektedir.
Bu bağlamda lojistik hangi sorunlara neden
-Bu aşamada denizyolu, karayolu, demirolmaktadır ve yeşil lojistik nasıl bir öneme
yolu, havayolu ve tüm karma taşımacılık
sahiptir? Bunları yanıtlamak için faktörleri
modlarında yeni düzenlemeler gerekmekincelemeliyiz.
tedir. Lojistik işlemlerde kullanılan araçların
-Küreselleşen dünyada lojistik; çağdaş taşıgaz emülsiyon ölçümleri yapılmalı, temiz
macılık sisteminin merkezindedir.
akaryakıt kullanımı yaygınlaştırılmalı ve hur-Dünyanın her noktasından, her yere mal
da araçların kullanımı engellenmelidir
sevkiyatı yapılan günümüzde, bunu en etkin
-Havayolu, en çok gürültü kirliliğine yok
ve verimli şekilde yapmanın yollarını arayan
açan taşıma modudur.
şirketler, pek çok strateji geliştirmiş ve eğer
-Karayolu taşımacılığında birçok farklı araç
bunu başarabilirlerse maliyetlerinin ne kadar
kullanılmaktadır.
düşürülebileceğini anlamışlardır.
-Bu araçların yurtiçi ve uluslararası eşya
-Şirketler açısından tüm bunlar olup bitertaşımacılığında belli ağırlık limitleri vardır ve
ken, dünyanın her yerinde giderek bilinçbunlar yasalarla düzenlenmiştir.
lenen insanlar, dünyamız için artık tehlike
-Bu limitlerin üstüne çıkan araçlar; hem
çanlarının çalmakta olduğunu anlamışlardır.
insan, hem araç, hem eşya hem de doğa
-Aslında bunda en büyük etken, doğal
için tehlike arz eder.
afetlerin her geçen gün gözle görülür şekilde
artması ve bunların gerek maddî gerekse
yeşil yönetimsel yaklaşımlar
manevî çok ciddî kayıplarla sonuçlanmalaEkonomik ve teknolojik gelişmeye koşut
rıdır.
olarak çevresel değerlerin bozulması, yok
-Sonuç olarak insanların artık çevreci bir
edilmesi, toplumların tüm gelişmişliğine
tutum takınma zamanı gelmiştir.
karşılık, kıtlık, açlık, sera etkisi vb. küresel
-Aynı anda hem “kârlılık” hem de “çevresorunları çözüm bulamamaları ve hatta
ye duyarlılık” etmenlerine önem verilmesi
tür olarak insanın geleceğinin güvencede
gerekmektedir.
olmaması, 20. Yüzyılın özellikle ikinci yarı-Çevreci politikalar şirketlerin maliyet düşürsında dikkatleri giderek artan ölçüde çevre
me politikaları ile zaman zaman ters düşse
konularına çekmiş ve yeşil yönetim kavramı
de, müşterilerin beklentisi doğrultusunda
gündeme gelmiştir.
gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmekYeşillenme çalışmaları, şirketlerin sadece
tedir.
çevresel negatif etkilerini azaltmalarına
Tam bu noktada “yeşil lojistik” kavramı
değil, verimliliklerini arttırarak onlara yenilik
doğmuştur ve her gün daha da fazla önem
ve süreçlerde büyük bir rekabet avantajı
kazanmaktadır.
yaratmalarına da olanak tanımaktadır.
-Yeşil lojistik, ürünler müşterilere ulaşmadan
Çevresel yönetimde üç yeşil yaklaşım ortaya
önceki hammadde tedariğinden üretime,
çıkmıştır. Reaktif, proaktif ve değer yaratıcı
paketlemeye, taşıyaklaşımlar. En dar yaklamaya, depolamaya Yeşil lojistik, ürünler müşterişım olan reaktif yaklaşımı
kadar olan faaliyetbenimseyen şirketlerde
lere ulaşmadan önceki hamlerin yanı sıra atıklaçevreye duyarlı yeşil
rın geri dönüşümü madde tedariğinden üretime,
uygulamalar minimum
ve tersine kullanımı paketlemeye, taşımaya,
düzeydedir. Şirketler, geri
depolamaya kadar olan faaliile de ilgilenir.
dönüşümlü parçaları
-Yeşil lojistik, tüm
yetlerin yanı sıra atıkların geri
olabilecek ürünler satın
lojistik etkinliklerine dönüşümü ve tersine kullanıalmaya, yeşil etiketleme
farklı bir açıdan yakyapmaya ve üretimlerinin
mı ile de ilgilenir.
laşır ve aşağıdaki
çevreye etkilerini azaltmak
konularla ilgilenir:
amacıyla filtre kullanmaya
-Yenilenemeyen doğal kaynakların
başlarlar. Ancak bu faaliyetlerin çoğu, mevtüketimi
zuatların yarattığı zorunluluktan kaynaklan-CO2 emisyonu
maktadır. Proaktif yaklaşımda ise, firmanın
-Gürültü kirliliği
sürdürülebilir bir kalkınmayla rakipleri
-Zehirli ve zehirli olmayan
arasında rekabet avantajı sağlama düşünceçöplerin imha edilmesi
sinden dolayı yeşillenme çabaları işletmenin
66
kendi içinden kaynaklanır. Proaktif yaklaşımda , çevre problemlerinin oluşmasından
sonra çözümler bulunması yerine çevre
problemlerinin önlenmesi amaçlanmaktadır.
Ürünlerin yeniden kullanılabilir ve geri dönüştürülebilir olmasına önem vermek buna
örnek sayılabilir. En geniş kapsamlı yaklaşım
olan değer yaratıcı yaklaşımları benimseyen
şirketleri iş stratejilerine de yeşil aktiviteleri
entegre ederler, çevresel kararlar yayınlarlar
ve bu kararları tedarik zincirindeki ortaklarıyla paylaşırlar. Stratejik bir girişim olarak çevreye olan negatif etkilerini azaltacak şekilde
şirketin yönetilmesine örnek olarak, demontesi kolay olan ürünlerin tasarlanması, ürün
yaşam döngüsü analizlerinin çevresel açıdan
düzenli yapılması sayılabilir.
Bu yaklaşımların genişletilmiş modelinde
ise, tedarik zincirinde müşterilerden her bir
tedarikçiye kadar bütün bir zincir içinde herkes tarafından proaktif veya değer yaratıcı
yeşil aktiviteler uygulandığı takdirde şirketlerin başarıya ulaşabilirler.
Çevre yaklaşımlı stratejik kararlar almak
gerek durgun ve düzenli, gerekse dinamik
ve rekabetçi pazar koşullarında firmanın
gücünü artırır .Şekil -1 yaygın olarak
kullanılan, çevre dostu yeşil zincir modelini
göstermektedir. Yeşillenme, zincir içerisinde
kaynakların alımından, depolanıp paketlenmesine ve dağıtılarak son müşteriye ulaşmasına kadarki bütün faaliyetlerde olabilir .
Ancak bu şekil,şirketler arası boyutu yansıtacak düzeyde değildir. Bu sebepten dolayı,
yeşil tedarik zinciri yaklaşımında bütün zincir
çerçevesinde yeşillendirmeye gidilmelidir.
yeşil tedarik zinciri yönetimi
3.1.yeşil tedarik zinciri
yönetimi kavramı
Yeşil tedarik zinciri, ürün geliştirme ve çevreye duyarlı ürün/hizmet üretme stratejilerinin birleşmiş olduğu yeni bir paradigma-
dır. Literatürde, tedarik zinciri yönetimini
bu yaklaşım çerçevesinde gerçekleştiren
firmalara birçok getirisi olduğu belirtilmiştir. Çevreci politikalar şirketlerin maliyet
düşürme politikaları ile genelde ters düşse
de ,müşterilerin beklentileri doğrultusunda gerekli düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir.Dünya üzerinde yeşil etiketli
ürünler diye üretimi ve satışı başlayan
yeni bir akım söz konusudur.
Ayrıca çevre kirliliğinin kontrolü açısından lojistik hizmetlerde ölçülebilir şekilde
denetlenmelidir.Örneğin ;birim ürün
taşıma başına CO2 emisyonu,gürültü
kirliliği,intermodel taşıma oranı vb.İşte burada sürdürebilir çevre için ;yeşil tedarik zinciri
yönetimi ortaya çıkar.Aşağıdaki şekilde yeşil
tedarik zinciri faliyetleri gösterilmiştir.
3.2.yeşil tedarik zinciri
uygulamalarına örnekler
Dünyanın her yerinde yeşil veya çevreye
duyarlı tedarik zinciri konusunda yeni
düzenlemeler yapılmaktadır. Avrupa Birliği
ülkelerinde yeşil tedarik zinciri yönetimiyle
ilgili olarak hazırlanan yasalar özellikle
ilaç, otomotiv ve beyaz eşya sektörlerinde
uygulanmaktadır .
Şirketler yeşil tedarik zinciri yönetimi
uygulamalarını belirli finansal ve operasyonel kazanımlar elde edebileceklerini
gördükleri zaman daha etkin uygularlar .
Dünya üzerinde pek çok firma sürdürülebilirlik yoluyla maliyetlerini azaltmak için
çaba sarfetmektedir. Örneğin, General
Motors’un Delco Electronics bölümü doğrudan ve birleştirilmiş nakliye rotalar õnõ
yöneten bir bilgisayar modeli geliştirerek
lojistik maliyetlerini 26%oranında azaltmıştır. TRANSPART adı verilen bu bilgisayar
modeli 30 General Motors sahasında
13.000 farklı noktaya hizmet vermektedir.
Bu anlamda hem maliyet hem verimlilik
açısından olumlu etkileri kanıtlanmıştır
(Blumenfeld, 1987). Alman otomobil
üreticisi Bayerische Motoren Werke AG
(BMW), 90’lı yılların başında tüm taşımacılık modüllerini değiştirip yeni bir planlama
yapmıştır. Bu yeni planlamaya göre BMW
Avrupa içinde yedek parçalarını ve nihai
monte edilmiş arabalarını gittikçe artan bir
oranda demiryolunu kullanarak taşımaya karar vermiştir. Bu kararın en büyük
nedeni taşımacılık ve paketleme maliyetlerini azaltmakla birlikte çevreyi korumaktır
(BMW, 1990).
Büyük alanları kaplayan depolar tedarik
zinciri içinde en çok paketleme atığı
çıkaran birimlerdir. Yeniden kullanılabilir
konteynerler atık sayısını ve operasyon
maliyetlerini azaltır.İyi bir depo yerleşim
planı da operasyon maliyetlerini azaltmada
etkilidir. Wal-Mart ve Spartan gibi büyük
perakendeciler çapraz sevkiyat ve zincire
değer katmayan faaliyetlerin elenmesi yoluyla çevresel duyarlılıklarını artırmışlardır,
çünkü hem depo alanlarını hem de depo
içi hareketlilik oranlarını azaltmışlardır
Ürünün yaşam döngüsü içerisinde olabildiğince çevresel etkilerinin azaltılabileceği
şekilde ürün ve üretim süreci tasarımı,
yeşil tedarik zinciri içerisinde önemli bir
konudur. Alman markası olan Mercedes’in
otomotiv mühendisliği standartları, kalitesi, güvenliği ile birlikte, “Smart”, yeşil
üretime güzel bir örnektir.
Firmalar yeşil tedarik zinciri yaklaşımıyla
tedarikçilerini seçerlerken sosyal ve çevresel
yönetim standartlarına uygunluk aramaktadırlar. Kullanımı çok yaygın ISO 14000 gibi
standartların dışında, bazı firmalar başka
standartlar da uygulamaktadır. Örneğin;
Volkswagen AG, EMAS (The Eco – Management and AuditScheme) standartlarını da
tedarikçileri için uygulamaktadır
Sonuç olarak verilen örnek uygulamalarda
görüldüğü gibi yeşil tedarik zinciri çalışmalar
ı, daha az nakliyat, daha az elleçleme, daha
az hareketlilik, daha az enerji, doğrudan
dağıtım,daha az atık , geri dönüşümlü
malzeme seçimi, kısa rotalar belirlemek ve
alanlar ın daha verimli kullanılması gibi uygulamalara dayanmaktadır.Bu da şirketlere
rekabet avantajı sağlar.
4.lojistik eğitimleri yeşil
lojistiğe nasıl katkı sağlar?
Burada konuya klasik yaklaşımla bakmamak gerekir. Taşımacılık olarak baktığımızda ,örneğin araç rotalama seçimleri
çevre kirliliğini olumlu veya olumsuz
etkiler. Burada lojistik eğitimler çevrecilik açısından önemlidir. Bence soruyu
tersten sormak daha doğru olur;“yeşilci
bakış açısı lojistiğe nasıl katkı sağlar?”
Yani etki ve tepki.
Lojistik; tedarikçiden müşteriye kadar
olan tüm ham malzeme, yarı mamul
ve mamul hareketlerini kapsar. İşletme
içindeki tüm ham malzeme-yarı mamul hareketleri de lojistiğin konusudur.
Dünya’da hızla gelişen “yeşilci bakış açısı” maliyetleri yükseltecek gibi gözükse
de gerçekte iyi bir Ar-Ge ve planlama
çalışmasıyla maliyetleri aşağı çekecektir.
İyi bir araç rotalama planlaması, hem
çevrecilik hem de lojistik amaçları olumlu etkiler. Az CO2 emisyonu ve taşıma
maliyetlerinin düşürülmesi gibi. Araç
rotalamadan ,ürün tasarımında geri
dönüşümlü malzeme seçimine kadar
tüm bu lojistik süreçlerin iyi planlanması
işletmelere rekabet avantajı sağlar.
KAYNAKÇA :
1)Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi,Gülçin
Büyüközkan ve Zeynep
Vardaloğlu,Galatasaray Üni.
2 )www.greenlojistik.com.tr/UserFiles/
bilgi/Yesil%20Lojistik.ppt
67
www.transmedya.com
yeşil lojistik
Lojistik firmaları düşük karbon
ekonomisinde ilerlemeli
Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Filiz
Karaosmanoğlu, çevre ve sürdürülebilirlikte neler yapılması gerektiği ve bizleri nelerin
beklediği konusundaki sorularımızı yanıtladı.
Dünya çevre günü neden önemli?
Belli günlerde ve belli haftalarda önemli
konulara küresel vurgu ve sahiplenme
önemlidir. Hem yerküremizi, hem tüm
yaşayan dünyayı korumayı, kollamayı ve
her yıl öncelikli-ciddi bir konuyu ana tema
alarak yaygın etki yaratmayı hedefleyen 5
Haziran Dünya Çevre Günü ve okullarda
Haziran ayının ikinci haftası kutlanan Çevre Koruma Haftası bu nedenle önemlidir.
1972 yılından bu yana Birleşmiş Milletler
(BM) nezdinde kutlanan Dünya Çevre
Günü, iklim değişikliği etkilerinin ve kaynakların sürdürülebilir kullanım gerekliğinin giderek daha anlaşılır ve beklenen
tehlikelerin farkındalığının artması ile ayrı
bir yere sahip olmuştur. Ancak vatandaştan hükümetlere, endüstriden sivil topluma, medyadan Birleşmiş Milletlere’e dek
geniş bir yelpazede çevre için yapılması
gerekenlerin çokluğu ve birlikte hareketin
gerekliliği, bu günü adeta bir seferberlik yapma zorunluluğunu anımsatmak
konusunda tetikleyici gün yapmıştır. Her
5 Haziran’da yaz öncesi, güneşin bereketinin ülkemizi sarmasından önce maviyeşil-sarı güzelliğin, harika mavi gezegenimizin korunması için hepimizin yapması
gerekenler olduğunu anlıyoruz. Dünya
Çevre Günü ve Çevre Koruma Haftası
özellikle ilköğrenimde çevre bilinci oluşumunu için büyük yarar sağlamaktadır.
Türkiye ve dünyada öne çıkan
etkinlikler neler? Siz SÜT-D
olarak neler yapacaksınız?
BM 2014 yılında “Denizin Seviyesini Değil
Sesini Yükselt” sloganı ile Küçük Ada
Ülkelerinin iklim değişikliğinden etkilenmesine dikkat çekmeyi hedefleyerek Barbados Adası ev sahipliğinde kutlamaları
gerçekleştirdi. Geçen yılki “Brüksel’de Yeşili Artır” etkinliği çok güzeldi. Ülkemizde
ise Küçükçekmece Belediyesi’nin üç bin
çocuğun Küçükçekmece Gölü kıyısında
birlikte bir buçuk kilometre uzunluğunda
bir kâğıda çevre konulu resim yapması
ile 2012 yılında Dünya Çocuk Rekoru
kırması projesi bence gelmiş geçmiş en
güzel kutlama idi.
Bu yıl ev sahibi İtalya. Expo Milano 2015
kapsamında küresel kutlama yapılacak.
“Yedi Milyar Rüya. Bir Gezegen. Özenle
Tüketin” diyen BM renkleri ve markası
ile çevreye odaklanma yapıyor. Sürdürülebilir yaşam tarzı ve tüketim için sosyal
medya kullanımı konusunda bir yarışma
düzenlendi. Bir de 2015 Dünya Çevre
Günü logo yarışması var. BM Çevre
Programı (UNEP) kazananları Milano’da
misafir ediyor.
Ülkemizde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, sivil toplum, okullar kutlamaya
hazırlanıyor. Kutlama seçim telaşı arasında umarım kaybolmaz. Seçimin öncesindeki bu günde siyasi liderler neler diyecek
diye doğrusu merakla bekliyorum. Bu
cevapları verirken bakanlık kutlamaları
konusunda açıklanan bir program henüz
web sitesinde yoktu.
İstanbul İl Çevre ve Şehircilik müdürlüğü
5 Haziran Dünya Çevre Günü Yarışması
yaptı. Afiş-slogan, kompozisyon, resim
ve şiir dallarında kazananları ödüllendiriyor. Arama motoru ile sanal dünyada yer
alan ilk yerel yönetim kutlama programı
Çankırı Belediyesi’nin. Şiir, resim, kompozisyon yarışmasını kazananları ödüllendirip, hep beraber çevreyi temizleyecekler.
Cuma hutbesinde konu çevre olacak.
Çevre Mühendisler Odası “Ekolojik
Yıkımla Mücadele Haftası” kutlamasını
31 Mayıs- 5 Haziran tarihlerinde yaparak,
68
Dünya Çevre Günü çevre için mücadeleye çağrı yapacak.
SÜT-D olarak Dünya Çevre Günü dolayısı
ile bir basın duyurusunu kamuoyu ile paylaşacağız ve çevre için seferberlik çağrımızı yapacağız. Biz adımızdan da anlaşılacağı üzere sürdürülebilir dünya için uğraş
veriyoruz. Sadece bu önemli gün de değil
tüm yıl boyunca çevre bizim önceliğimiz.
Mart ayında gerçekleştirdiğimiz ülkemizin
için önemli bir ilk olan İstanbul Elektrikli
ve Elektronik Atık Zirvesi ve Nisan ayında
yaptığımız II. İstanbul Karbon Zirvesi’nde
çevre için, iklim değişikliği için, sürdürülebilir gelecek için yarar oluşturduk.
Zirvelerimiz paralelinde verdiğimiz Düşük
Karbon Kahramanı ve E-atık Kahramanı
ödüllerimizle marifetlere iltifat ettik. İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün
“Okullarda Çevre Eğitim ve Uygulama
Projesi” kapsamında yürüttüğü çevre
eğitimlerine “Dünyamızı Sevelim Az Tüketelim” sunumumuzla katılarak öğrenci
ve velilere BM 2015 Dünya Çevre Günü
hedefi ile eşgüdümde ulaşıyoruz.
Dünya Çevre Günü kutlamasını SÜT-D
Gençlik Kurulu üyeleri ile gerçekleştireceğiz. İTÜ Kimya-Metalurji Fakültesi Orta
Bahçesi’nde kahve-şeker-çikolata üretimlerinde başta kaynak girdisinin, tüketimlerinin azaltılmasına yoğunlaşarak yaşam
tadımız bu üç ürünün yaşam döngüsünü
inceleyeceğiz. Şöyle bir düşünelim. Bir
fincan şekerli kahve ve yanında çikolata
için yerküreye ne kadar zarar veriyoruz.
Bu vazgeçilemez ürünlerin üretimi daha
temiz teknoloji ile olamaz mı? Kahve
ve kakao bize tat verene dek nasıl bir
yolculuk yapıyor? Bu yolculukta lojistik
yönetimi gayet önemli.
Firmalar bugünü nasıl değerlendirmeli?
Bugün firmalar için çevre için duruşlarını
anlamaları ve sürdürülebilir üretim-tüketim-hizmet için eyleme geçmelerinin ilk
günü olabilir. Firmalar yerküreye verdikleri katı-sıvı-gaz kirleticileri salınımını ile
kaynak kullanımlarını belirleyerek insan
dâhil canlı doğa ile etkileşimlerinin ne
olduğunu iyi bilmek üzere başlangıç
yapabilirler. Su, enerji, hammadde kullanımlarının ve atıklarının azaltılması için
harekete geçebilirler. Çevre dostu üretim,
kirlettikten sonra temizlemek değildir. Bu
yetmez. Kirliliği yerinde azaltmak gerekir.
Çevre, kurumsal kültürün bir parçası
olmalıdır. Bu gün çevre için kurumsal öz
eleştirinin yapıldığı ve eylem planı için
çalışmaya başlanıldığı ilk gün olabilir. Her
firma önce sera gazı salınımlarını karbon
ve su ayak izlerini hesaplayabilir. Yaşam
döngüsü boyunca temiz üretim ve hizmeti başarmak kuruluşlara mali yük getirmez. Bilakis maliyette azalma, pazarda
ayrıcalık ve prestij yeşilleşme ile artar.
Sizce Türkiye’nin çevresel önceliği nedir?
Kanaatime göre su zengini olmayan ülkemizde su ve atık su yönetimi en öncelikli
konudur. İkinci öncelikli konu ise atıkların
döngüsel ekonominin öğesi olmasının
başarılmasıdır. Çünkü atık ulusal servettir.
Firmalar ve yurttaşlar
sürdürülebilirlikten ne anlamalılar?
Sürdürülebilirlik kültürü, yurttaşta başlar
ve iş yaşamında sürer. Sürdürülebilir
yaşam daha az tüketimi başarmak, en
doğru seçimlerle verimli yaşamaktır.
Ancak kesinlikle refah ve konfordan vaz
geçmek değildir. Çünkü her şey bizler
içindir. Sürdürülebilirlik, yerküremiz ve insanoğlu için yaşam sorumluluğumuzdur.
Sürdürülebilirlik, bugünü yaşarken yarını
hesaba katarak tüketmek, hizmet almak
ve üretmektir.
Bizleri nasıl bir çevre
gelecekte bekliyor?
Çevreyi, ekosistemimizi korumaz ve
iklim değişikliğine karşı önlemleri almaz
isek en basit anlamı ile her an her tür
iklimsel anormalliklerin olduğu günler ile
karşılaşabiliriz. Yağış artış ve azalmaları,
kuraklıklar, aşırı sıcak ve soğuklar, başta
okyanuslar olmak üzere su yüksekliklerinin artması, taşkınlar, buzulların erimesi
gibi olaylar. Bu olaylar arazi kullanımını
etkileyecek ve tarım alanları ile ormanlar da değişecek. Sera gazı salınımlarını
azaltmazsak başımıza gelecekler filmlerde
dahi görmeye tahammül edemeyeceğimiz olaylar olabilir. Bu yaşlı gezegen nüfus artışı ve endüstrileşme ile gelen yükü,
verimsizliği giderek kaldıramayacaktır.
Lojistik ve sürdürülebilirliği
ilişkilendirir misiniz?
Lojistik, tanımı ve işlevi gereği sürdürülebilirliği en önce başarmış sektörlerden
biri olmalıdır. Çünkü tedarik zincirinde
taşıma-depolama büyük yer tutar. Kara,
69
deniz ve hava taşımacılığında petrol
kökenli yakıtlar kullanılır. Dünyada
rezervleri en az olan fosil enerji kaynağı
petroldür. Petrol tüketimin en büyük
bölümü taşıtlarda kullanılır. Petrokimya sektörü için çok kıymetli olan
bu kaynağın yakıt olarak tüketiminin
azaltılması hem ekonomi hem çevre
için önemlidir. Bu nedenle taşımacılıkta
yapılacak her türlü verimli yakıt kullanımı, yakıt tüketimlerinin azaltılması büyük yarar sağlar ve böylece firmaların
kirletici salımları da azalır. Taşımacılıkta
kullanılan kutu, ambalaj, konteyner tasarım ve malzemeleri de önemlidir. Yeşil tasarım ve planlama şarttır. Karadan
denize, kamyondan raylı sisteme geçiş
gibi seçenekler de lojistik firmasını
daha yeşil kılar. Lojistik firmaları düşük
karbon ekonomisinde ilerlemelidir.
Böylece hem çevresel avantajlar hem
de maliyet azaltımları mümkün olur.
SÜT-D ödülüne bu yıl üç lojistik firması
aday oldu. Transorient “Düşük Karbon
Kahramanı” ödülüne layık bulduk. Tekrar kutluyorum. 2016 yılında daha çok
firmamızın başarıları ile aday olmasını
bekliyoruz.
Burada önemli bir konuya vurgu
yapmak isterim. Tedarik zincirindeki
lojistik firmasının uygulaması üretici
ve/veya hizmet kuruluşunun kaynaktan
son kullanıma yaşam döngüsünde
ürününün ya da hizmetinin önemli
etkilerden biridir. Bu nedenle bu dergimizin adı gibi yeşil lojistik şarttır. Sürdürülebilir lojistik yönetimi sağlanmalı
ve lojistik firmalarında yeşil istihdam
yer bulmalıdır.
www.transmedya.com
yeşil makale
Sürdürülebilir bir çevre için
yeşil lojistik ve yeşil liman
Nişantaşı Üniversitesi
İ.İ.S.B.F. Uluslararası
Ticaret ve Lojistik
Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Serap İncaz
İ
yeni ürünlere dönüştürülmesi için
toplanması ve üretim merkezlerine
ulaştırılması ve üretimden sonra
yeniden değerlendirilmesi yeşil lojistiğin
önemli bir alanını kapsar. Lastik,
kağıt, boya, içecek kutuları gibi geri
dönüşümü mümkün olan ürünler
hakkında yapılan bir çok çalışmayı da
bu konuya örnek verebiliriz.
Sürdürülebilirlik yaklaşımları ve bu
şletmeler daha güvenli, sağlıklı
bağlamda yeşil lojistik çalışmaları firve çevreye minimum düzeyde
malara rekabet avantajları bakımından
zarar veren ürünler üretmek
da yeni fırsatlar sunmaktadır.
için, daha az kirleten üretim sistemleri
Lojistik sistemde, çevre sorunlarına
tasarlamak, atıklarını azaltmak, çevresel
teknolojik bir bakış açısıyla yeni
riskleri yönetmek ve sosyal sorumlutasarımlar geliştirme faaliyeti, sürdürülluk bilinciyle hareket etmek amacıyla
ebilirlik açısından oldukça önemli
lojistik sistemi çevreye daha duyarlı bir
bir alandır. Buna bağlı olarak, lojistik
yapıya dönüştürmekte ve yeşil lojissistemde mevcut taşıma araçlarının
tik ve yeşil tedarik zinciri yönetimini
daha az yakıt kullanarak ve daha az
benimsemektedirler. Bu bağlamda
salınım yaparak daha fazla taşıma
lojistik sektörü ekonomide mevcut tüm
kapasitesine sahip olması ön plana
sektörlerle karşılaştırılınca dünyada en
çıkmaktadır. Çelik yerine alüminyum
fazla değişme ve ilerlemeye sahne olan
malzeme kullanımı, rüzgar direncini
bir sektör olarak, hammaddenin elde
azaltma gibi yenilikler ile araçlarda çift
edilmesinden son ürün olan mamul
kat taşıma sistemleri ile ölçek ekonomalın elde edilmesinde çevrenin,
misi sağlanması örnek olarak verilebilir.
doğanın ve insanlığın korunmasında
Avrupa Birliği’nin önemli bir gündem
dikkatle ele alınması gereken bir sektör
maddesi olan “sürdürülebilir kalkınma”
olarak değerlendirilmelidir. Teknolojinin
kavramı da yeşil lojistik uygulamaları
gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan modile çevre dostu demiryolu ve dünya
ern dağıtım organizasyonu makro ve
ticaretinin yüzde 90’lara kadar oranını
mikro ekonomik çevredeki oluşumların
kapsayan denizyolu taşımacılığı gibi
doğrudan sürdürülebilir bir çevre için
ulaşım türlerini ön
yeşil lojistik kavramını da
plana çıkarmaktadır.
beraberinde getirmiştir.
Yeşil lojistik, ekonomik
Bu kapsamda
Satın alma fonksiyoözellikle deniz yolu
nundan başlayıp, üretim sistemde lojistikle çevre
boyutunu bütünleştiren
taşımacılığı içinde
ve malzeme yönetimi,
genel kargo, kondağıtım, pazarlama ve
bir sistemdir. Kullanıcı tarateyner ve araç parkı
tersine lojistikle sonlan- fından artık ihtiyaç duyulmagibi hizmetler “Yeşil
an yeşil lojistik, sürdürülyan, kullanım fonksiyonunu
Liman” konsepti
ebilir sistem içinde
tamamlamış ürünlerin, sade- çerçevesinde, katçevre kirliliğinin önlenma değer yaratan
mesi, doğal kaynakların ce atık olarak kalmayıp,
değerlendirilerek, yeni üründiğer hizmetlerle
korunması ve sürdürülbütünleşmiş
ebilir kalkınmanın
lere dönüştürülmesi için
bir şekilde
bir aracı olarak ta
toplanması ve üretim
sunulmaktadır.
değerlendirilebilir.
merkezlerine ulaştırılması ve
Yeşil liman; doğal
Yeşil lojistik, ekonomik
kaynakların
sistemde lojistikle çevre üretimden sonra yeniden
değerlendirilmesi yeşil
korunması,
boyutunu bütünleştiren
lojistiğin önemli bir alanını
deniz, hava ve
bir sistemdir.
toprak ortamında
Kullanıcı tarafından artık kapsar.
meydana gelen
ihtiyaç duyulmayan,
çevre üzerindeki
kullanım fonksiyonunu
olumsuzlukların azaltılması, eko sistem
tamamlamış ürünlerin, sadece atık
ve deniz ortamının korunması, liman ve
olarak kalmayıp, değerlendirilerek,
70
kıyı sularının temizliğinin sağlanması,
yenilenebilir enerji kaynaklarından
yararlanarak doğal kaynakların israfı ve
tüketiminin azaltılması, liman faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit
salınımının en aza indirilmesi, çevreci
ve enerji tasarrufu sağlayan liman içi
yönetim binalarında çalışılması, liman için gerekli ekipman ve malzeme
alımında çevresel sürdürülebilirliğin
ön planda tutulması gibi birçok fayda
yaratır. Bu bağlamda, yeşil liman
sistemi tamamen gönüllük esasına
dayalı bir sistem olduğu için öncelikle
toplumsal farkındalığın yaratılması ve
çevreye duyarlılığın tüm toplum düzeyinde gerçekleştirilerek arttırılması gerekmektedir.
Yeşil lojistik için firmalara ve
siyasi otoriteye görevler düşüyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası Lojistik ve
Taşımacılık Bölüm Başkanı
Yrd. Doç. Dr.
Şerafettin Düztepe
belki de en önemli faktör olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, her
firmanın bu konuda tüm çalışanlarını
bilinçlendirmesi, eğitim kurumlarının
bu konu üzerinde önemle durmaları
büyük yarar sağlayacaktır.
Yeşil lojistik denince, kaynakların
daha az kullanılması ve enerji tasarrufundan da söz etmeliyiz. Kullanılan
her birim kaynak, doğadan bir
ürdürülebilir Çevre denildiğinde
eksilme yaratacaktır. Amacımızı
akla ilk gelen “Gelecek Negerçekleştirecek, ancak olanakların
sil” olmaktadır. Üretim için
elverdiği ölçüde az kaynak kullanırsak
yapılan faaliyetlerin çoğu, çevreden
o ölçüde doğayı az tüketmiş dolayısıyla
yani doğadan bazı şeyleri kullanarak
korumuş olacağız. Enerji tüketimi için
(yok ederek) gerçekleştirilmektedir.
de aynı şeyler söylenebilir. Çünkü her
Sürdürülebilir çevre kavramı gelecek
bir birim enerji üretimi için de doğa
kuşakların gereksinim duyacağı ekobir ölçüde tüketilmektedir. Etkin ennomik, fiziki, sosyal ve kültürel tüm
erji kullanımı ile firmaların masrafları
değerlerin korunması, geliştirilmesi ve
azalacağı gibi çevre de korunacaktır.
aktarılması kavramlarını içermektedir.
Gelişmiş ülkelerde yeşil lojistik
Bu nedenle, bugün bizler herhangi bir
kavramı önemli bir konumda olup,
üretimi gerçekleştirirken kullandığımız
karbon salınımı az olan araçlara
kaynakların gelecek kuşakların gervergi ve geçişlerde bazı avantajların
eksinimine cevap verme yeteneklerini
sağlanması ve lojistik köy uygulamaları
kısıtlamadan, başka bir değişle
güzel örneklerdir. Lojistik köylerin
geleceğin yaşam haklarını kısıtlamadan
yardımı ile şehir içerisindeki araç
faaliyet göstermeliyiz. Peki bunun için
trafiği azaltılmakta, lojistik altyapının
ne yapacağız? Şimdiki refahımızdan vaz
planlı ve bilinçli yapımı ile özellikle
geçip kaynakları kullanmayacak mıyız?
depo yerlerinin seçimi ve yapımı bu
Konuyu lojistik sektörü açısından
yapım sırasında çevrenin korunması,
değerlendiğimizde cevabın “Yeşil Loışıklandırmada gün ışığından yararjistik” olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan
lanma, güneş ve rüzgâr enerjisinin
her türlü lojistik faaliyette bu b anlayışla
kullanılması, yeraltı sıcak sularının
yaklaşıp, bugünü yaşarken gelecek
ısıtmada kullanılması, çok modlu
kuşakları da düşünüp onlara güzel ve
taşımacılık uygulamaları ile enerji tasaryaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Bunu
rufu yapılmakta, hem firmalar kazanyeşil lojistik ile gerçekleştirebilir ve
makta hem de gelecek nesil güvence
bunu “Geleceği tüketmemek” olarak
altına alınmaktadır. Bununla birlikte, en
tanımlayabiliriz.
önemli konulardan biri de standartların
Daha düşük oranda karbondiokve kontrollerin iyi
sit yayan araçların
yapılıyor olmasıdır.
kullanılması daha
Lojistik firmaların “sürdüTersine lojistik
az çevre kirliliği
rülebilir çevre ya da yeşil
uygulamalarından da
yaratacaktır. Doğru
lojistik” adı altında yıllık
söz etmek gerekir. Bu
lojistik planlamalar,
kavram içerisinde yer
az taşıma aracı kulfaaliyet ve sonuç raporalan geri dönüşüm,
lanarak gereksinimleri
ları hazırlamaları, eğitim
ekonomik olarak
karşılayacaktır. Depo
kurumlarının konu üzerikullanılamayan ürünyerlerinin seçimi ve
ne bugünden daha fazla
lerin değerlendirilmesi
yapımında uygun
ölçüde eğilmeleri büyük
ve yeniden
yaklaşımlar çevreye
önem taşımaktadır.
kullanılmasını
daha az zarar vereceksağlamakta olup
tir.
sürdürülebilir çevreye katkı sağlayan bir
Tüm bunları gerçekleştirecek olan
faaliyettir. Yeşil lojistik için firmalara ve
insan faktörü olduğundan, yeşil lojistik
siyasi otoriteye görevler düşmektedir.
kavramını bilen ve uygulayan profeBunun için; Türkiye’de yapımına
syonel lojistikçilerin çoğalması önemli,
S
71
başlanan ve devam eden lojistik köylerin kısa sürede bitirilmesi ve etkin bir
şekilde kullanılması,
Lojistik firmaların “sürdürülebilir çevre
ya da yeşil lojistik” adı altında yıllık
faaliyet ve sonuç raporları hazırlamaları,
eğitim kurumlarının konu üzerine
bugünden daha fazla ölçüde eğilmeleri
büyük önem taşımaktadır.
Sürdürülebilir bir çevre yaratmak için
yeşil lojistik uygulamaları, ilk etapta
firmalara bir maliyet getirecekmiş gibi
görünse de, uzun dönemde tasarruf
sağlayacak, uygulayan firmaya ayrıcalık
kazandıracak ve tercih edilmesine
neden olacaktır.
www.transmedya.com
yeşil araç
Krone ekonomi ve
ekolojiyi birarada sunuyor
Müşteri ihtiyaçları ve teknolojik yeniliklerin yanı sıra çevreyi korumaya ve maksimum verimlilik sağlamaya da odaklanan Krone, yeni uygulamaları ile bu alanda sürdürülebilirliği
hedefliyor. Kullanıcılarına Kataforez (KTL) kaplama-boyama, pratiklik sağlayan Easy Tarp
sistemi, hava direncini azaltan fuel saver dizaynını araçlarında kullanmaya başlayan Krone, bu yeni nesil uygulamalar ile verimli ve çevreye karşı sorumlu üretimini sürdürüyor.
Kataforez (KTL) kaplama-boyama sistemi
sayesinde 10 yıllık paslanmazlık garantisi
verilen Krone treylerler, sektördeki en gelişmiş işlemler ile boyanırken uzun yıllardır
uygulanan bu sistem sayesinde çevreye
olan zarar minimize ediliyor. Sadece Krone
treylerlerde kullanılan bu sistemde boyama işlemi, daldırma yöntemine ek olarak
artı-eksi kutuplardan yapıştırma işlemi ile
yapılıyor. İşlem sırasında herhangi zehirli
gaz salımının olmaması, çalışanların maske takma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.
pratik branda ile zaman tasarrufu
Krone’nin tenteli modellerinde kullandığı
EasyTarp (Pratik Branda) sistemi ile de
treylerin arka açma- kapama işlemleri yüzde 25 oranında azaltılıyor. Yeni otomatik ve
basitleştirilmiş emniyet kilidi ile birlikte sunulan Easy Tarp’da sürücü tenteyi önden
ve arkadan üst yapıya taktıktan sonra, arka
tarafta bulunan bir gerdirme mandalı üzerinden yatay şekilde gerdirerek kolaylıkla
çalıştırabiliyor. Easy Tarp, “Fuel Saver Kit”
ile birlikte kullanıldığında yüzde 7 oranına
kadar yakıt ekonomisi sağlarken, CO2
salınımı da büyük oranda azalıyor.
ekonomi ve ekoloji
ayrı düşünülemez
Pazara çevreci ürünler sunabilmek için
daima çevresel değerlerin geliştirilmesi
için çalışan Krone, gelecekte de, sürdürülebilir kalkınma için teknolojik ilerlemeye
katkı sağlamaya devam etmeyi amaçlamaktadır. Krone, “Ekonomi ve ekoloji
ayrı düşünülemez” sloganıyla doğanın
sürdürülebilir bir şekilde korunması için
tüm merkezlerinde yenilenebilir ve geri
dönüşümlü malzemelerin kullanımı,
72
tedarikçileriyle çevre konusunda işbirlikleri, üretimde CO2 emisyonlarının en aza
indirilmesi, çevreci fikirler konusunda inovasyon çalışmalarına önem vermektedir.
Otokar’dan Çevre Günü’nde
öğrencilere eğitim
Otokar, çevre bilinci oluşturmak amacıyla
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Serdivan Anaokulu öğrencilerine eğitim verdi.
Kurulduğu günden bu yana çevreyle dost
ürün ve üretim süreçleri geliştirme konusunda yaptığı çalışmalarla bölgesinde
faaliyet gösterdiği diğer şirketlere örnek
olan Otokar, Dünya Çevre Günü’nde
yarınları emanet edeceği bugünün
çocuklarının çevre dostu bireyler olarak
yetişmeleri için temel çevre eğitimleri
verdi. Öğrencilere Otokar Üretim ve Tesis
Müdürlüğü’nden Yatırım Birim Yöneticisi
Gönül Mumlu tarafından verilen eğitimde
geri dönüşüm ve çevre kirliliği konuları
anlatılarak bireyin bu konudaki sorumluluklarından bahsedildi. Eğitim kapsamında öğrencilere günümüz ve geleceğin
problemi olan su kaynaklarının azalması
konusunda bilgi verilerek su tasarrufu ve
verimli tüketim konusunda bilgi verildi.
Küçük yaştan itibaren çevre bilincinin
oluşmasının önemine vurgu yapan
Otokar Üretim ve Tesis Müdürü Ferda
Ertekin “Herkesin çevre konusunda
sorumlu hissedip buna göre davranması geleceğimiz açısından hayati önem
taşıyor. Otokar olarak geçtiğimiz yıl çevre
gününde çalışanlarımızın çocuklarına
çevre duyarlılığı kazandırmak için eğlenerek eğitmeyi seçmiş ve bu konuda
resim yarışması etkinlikleri düzenlemiştik.
Kendi faaliyetlerimizin yanı sıra sosyal
sorumluluk anlayışı bağlamında da çevre
bilincinin geliştirilmesine yönelik eğitim
faaliyetleri yürütüyoruz. Bunun dışında
ulusal ve uluslararası sosyal projelere de
destek veriyoruz. Bu doğrultuda binlerce
gönüllünün 100’den fazla ülkede eş zamanlı olarak kıyı temizliği gerçekleştirdiği
Kıyı Temizlik Günü’nde (ICC - International Coastal Clean up) gönüllü çalışanlarımız, aileleri ve Turmepa gönüllüleri
ile Sapanca Gölü’ndeki “Kıyı Temizleme
Hareketi”nde bir araya gelmiş ve toplam
185 kg atık toplanmasına katkı sağlamıştı” dedi.
Çevrenin korunması konusunda entegre
bir yaklaşıma sahip olan Otokar’ın çevre
politikası, ISO14001 Çevre Yönetim Sistem Standardına uyumlu olarak çevrenin
ve doğal kaynakların etkin kullanımının
yanı sıra sürekliliğinin sağlanmasını
içermekte.
İstanbul Sanayi Odası tarafından 2012 yılındaki başarılı çalışmaları sebebiyle “Büyük Ölçekli Kuruluş Çevre Yönetimi ve
Kurumsal Sosyal Sorumluluk” kategorisinde üçüncülük ödülünün; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Türkiye’nin
En Temiz Sanayi Tesisi” ödülünün sahibi
olan Otokar, raporlama döneminde de
İstanbul Sanayi Odası (ISO) tarafından
ödüllendirildi. 2013 yılındaki başarılı
çalışmaları sebebiyle Şirket 14’ncüsü
düzenlenen Çevre ve Enerji Ödülleri’nde
“Büyük Ölçekli Kuruluş Çevre ve Sürdürülebilirlik Yönetimi” kategorisinde
üçüncülük ödülüne layık görüldü.
Yurtiçi Kargo 200 tonluk
ambalajı doğaya geri kazandırıyor
“Söz Verdiğimiz Gibi” sloganından hareketle sunduğu yüksek hizmet kalitesinin
ötesinde ekonomik, çevresel ve toplumsal
sürdürülebilirliğin sağlanmasına da büyük
önem veren Yurtiçi Kargo, Türkiye Çevre
ve Eğitim Vakfı (Tükçev) ile gerçekleştirmiş
olduğu işbirliği kapsamında 2015 yılında
toplam 200 ton ağırlığındaki kargo ambalajını doğaya geri kazandırmayı hedefliyor.
Sürdürülebilir sosyal sorumluluk anlayışı
doğrultusunda çalışmalarına hız kesmeden devam eden Yurtiçi Kargo, doğada
yüzde 100 çözülebilir kargo poşetleri ile
karton kutularının diğer atıklardan ayrı bir
şekilde toplanması, geri dönüştürülmesi
ve doğaya geri kazandırılması amacıyla
2013 yılından bu yana Türkiye Çevre ve
73
Eğitim Vakfı (Tükçev) ile geliştirdiği ortak
projelerle dikkat çekiyor. Tükçev ile birlikte
belirlediği “Ambalaj Atıkları Yönetim
Planı” çerçevesinde en az atık üretecek
ve geri dönüşümü en ergonomik olacak
ambalajları hizmete sunan Yurtiçi Kargo,
2015 yılında 139.862 ton plastik ile 55
bin 609 ton kağıt ve karton kargo ambalajını doğaya geri kazandırmayı hedefliyor.
Yurtiçi Kargo ayrıca, tüketicilerde çevreyi
koruma bilinci oluşturmak hedefi ile,
ambalaj atıklarının ayrı toplanması ve geri
dönüştürülmesi konularında bilinçlendirici
ve bilgilendirici eğitimlerin düzenlenmesi
için Tükçev’e aralıksız destek sunuyor.
www.transmedya.com
yeşil lojistik
U.N. Ro-Ro intermodal
altyapı sağlıyor
Yılda 200 bin adet araç taşıdıklarını ifade karayolu yerine Ro-Ro’yu kullanan nakliyecilerin her
TIR için 3 bin kilometre gidişte ve dönüşte yakıt ve CO2 salımı tasarrufu sağladığını vurguluyor. Araçları gemiyle taşımanın ötesinde nakliyecilere intermodal altyapı sağlayacaklarını kaydeden U.N. Ro-Ro CEO’su Sedat Gümüşoğlu,, bunun için yeni ortaklıkların da kurulabileceği
bilgisini veriyor. Uluslararası nakliyecilerin 3 gün gemi, 1 gün trenle 4 günde Avrupa’nın her
yerine yükünü ulaşacağını söyleyen Gümüşoğlu, karadaki ‘hızlı kargo’ gibi hizmet verileceğinin
altını çiziyor.
Nakliye sektöründe en büyük gider kalemlerinden biri de kilometre başına gidiş ve
dönüşteki yakıt. Bunu asgariye indirmek
için nakliye firmaları gecesini günddüzüne katarak çalışıyor. Konuyla ilgili görüş
aldığımız U.N. Ro-Ro CEO’su Sedat
Gümüşoğlu, “Türkiye’de farklı sektörlerde
yatırımlar bugün ve kısa vadeli gerçekleştirilirken biz yarına yatırım yapıyoruz. U.N.
Ro-Ro olarak Türkiye’nin gelecekteki ihracat hedefleri doğrultusunda hazırlıklarımızı
yaptık. Toulon ile Mersin hatlarımızı açtık
ve bunlara ilave olarak Avrupa’daki tren
bağlantıları ile Kuzey Afrika bağlantılarını
bugünden hazırlamayı sürdürüyoruz.
2015’te Fransa hattına üçüncü gemimizi
koyduk. Haftada iki seferden haftada üç
sefere çıkıyoruz. Bu gelişme o hatta çalışan nakliyecilerin dönüş hızını inanılmaz
artıran bir gelişme olacak. Diğer taraftan
Avrupa yakasında bir terminal açmak için
görüşmelerimiz devam ediyor. Bu gerçekleşince Avrupa yakasından da Trieste’ye
haftada üç defa sefer alacağız” diyor.
Hedefler doğrultusunda Türk nakliyecilerinin yeni hizmet ve ürünlere ihtiyaçlarının
süreceğini belirten Güöüşoğlu, “Biz her
daim bunlara öncesinden hazırlanıyoruz.
74
Örneğin şu anda fazla kapasitemiz var
ama bunu farklı yük taşımacılık hizmetlerimizle maksimum oranda atıl durumdan
çıkartıyoruz” diyor.
120 bin araç daha gelse
karşılayabilecek kapasiteye
bugünden hazırız
“Taşıma potansiyellerimize bakıldığında
100 bin giden, 100 bin gelen olmak üzere
yılda 200 bin araç taşıyoruz. U.N. Ro-Ro
olarak sahibi olduğumuz 12 gemimizle
yılda 320 bin araç taşıma kapasitemiz bulunuyor. 120 bin araçlık ilave pazar talebi
oluşsa bugünden hemen karşılayabilecek
kapasiteye sahibiz” diyen Gümüşoğlu,
2016, 2017 ve 2018’de kapasite artırma
planlarını da bugünden görüştüklerini
vurguluyor. Türkiye ihracatında kendilerine ilave görevler düşerse gemileri
mi uzatacaklarını yoksa yeni gemiler mi
alacaklarını tersanelerle yaptıkları görüşmelerle planladıklarını ifade eden Gümüşoğlu, “Gerekli olduğunda hemen gemi
bulmak kolay değil. Ya pahalıya bulunur
ya da navlunları artırır ya da hiç bulamazsınız. Tüm bu faktörler servis kalitenizi
düşüreceğinden U.N. Ro-Ro olarak biz
geleceğe bugünden hazırlanıyoruz” diyor.
Gümüşoğlu uzun vadeli master planları
hazırlayarak sektöre yardımcı olduklarının
da altını özellikle çiziyor.
2007’de gemilerin uzunluğu
30 kilometreydi, bugün
44 kilometreye ulaştı
U.N. Ro-Ro’yu 2007’de devraldıklarında
gemi uzunluğunun 30 kilometre olduğunu ifade eden Gümüşpğlu şu bilgileri
veriyor: “Ancak yaptığımız yatırımlarla bu
rakamı bugün 44 kilometreye ulaştırdık.
Bugün gemilerimizin uzunluğu 44 kilometre. Yani kapasitemizi yüzde 50 artırdık. Ayrıca şirket devralındığında sadece
bir hat çalışılıyordu ama Ambarlı’nın da
tekrar açılması ile hat sayısı 4’e çıkacak.
Yatırımlarımızla Türkiye’nin gururu olmayı
sürdürüyoruz. Bizce şirketin sahipliğinden
daha önemli olan şirketin neye hizmet
ettiğidir. Bu açıdan bakıldığında Türk
bayraklı 12 gemimizin, 450 Türk personelimizin ve tümü Türkiye çıkışlı hatlarımızın sadece Türkiye’ye hizmet ettiğini
göreceksiniz. U.N. Ro-Ro’nun bu misyonu asla değişmeyecektir.”
ro-ro’yu kullananlar her tır
için 3 bin kilometrelik yakıt
tasarrufu sağlıyor
“Bugün artık gelinen noktada Ro-Ro’nun
rakibinin karayolu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’den Avrupa yönüne ihracatının yüzde 30’unu biz gerçekleştiriyoruz.
Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatında hala
yükün büyük bir kısmı karayolu ile taşınıyor” diyen Gümüşoğlu, belge sorunlarının ötesinde artık kuruluşların nakliyat
işinde çevreci yaklaşımları da gözettiklerini söylüyor. Bu nedenle karayolu yerine
Ro-Ro’yu kullanan nakliyecilerin her TIR
için 3 bin kilometre gidişte ve dönüşte
yakıt ve CO2 salımı tasarrufu sağladığını
ifade eden Gümüşoğlu şöyle konuşuyor:
“Ro-Ro taşımacılığı, maddi ve çevresel etkiler dikkate alındığında taşımacılığa çok
büyük katkı sağlıyor. Ama bu modelin de
sonuna geliniyor artık. Son 3-4 yıldır yeni
bir taşımacılık yaklaşımı olan intermodal
taşımacılığın çalışmalarını yürütüyoruz.
Artık U.N. Ro-Ro olarak yükü sadece
Trieste’ye veya Toulon’a götürmekle işimiz
bitmiyor. Nakliyecinin oradan sonra da
sorunları var ve çözülmesi gerekiyor.
Oradan sonra da belge ve takometre
problemi var. Bunları da çözmek üzere
intermodal taşıma hizmetlerini devreye
alıyoruz. Artık intermodal altyapı sağlayıcısıyız ve Wels dışında Lüksemburg’a
da Duisburg’a da Köln’e de; kısacası
Avrupa’da ticaretin gittiği her noktaya
trenleri müşterilerimize biz sunup işleteceğiz ve altyapıyı biz sağlayacağız. Nakliyeciler yüklerini artık buradan verip 5’inci
gün Köln’den alıp, yine buradan verip
4’üncü gün Lüksemburg’dan alabilecekler. Bu sayede bugün yaşanan belge sorunlarıyla uğraşmayacaklar. Hatta Toulon
üzerinden de tren hatları geliştireceğiz.
Toulon hattı için de tren hattı kurmak için
görüşmelerimiz sürüyor.” Avrupa-Türkiye
ve hatta Ortadoğu’ya açılan en iyi intermodal altyapıya sahip olduklarını söyleyen Gümüşoğlu, intermodal taşımacılık
modellerinde yeni iş ortaklıkları kurmanın
da hedefleri arasında olduğunu belirtiyor.
karayolunu kullanma
mesafesini azalttık
2014 Aralık ayında Trieste’deki terminali
satın aldıklarını ifade eden Gümüşoğlu,
orada yaptıkları çok büyük bir yatırımla
gemiden inen araçların tamamını trene
bindirdiklerini ve Avrupa’nın her noktasına ulaştıklarını belirtiyor. Yükleri son
noktaya kadar dağıtmayı hedeflediklerini
ifade eden Gümüşoğlı, “Birçok yeni tren
servisini devreye aldık ve bunlardan biri
2004 yılından beri Trieste’den Salzburg’a
hizmet veriyor. TIR çekicisi ile birlikte biniyor ve oradan da devam ediyor. En yeni
tren hattımız Wels’e treyler treni hizmet
veriyor ve çekicisinin binmesine gerek
kalmadan Wels’e gidiyor. Treyleri Wels’te
çekicinin alması sayesinde karayolu
kullanma mesafesini daha da azalttık ve
tren yolunu karanın içine sokmuş olduk.
Şimdi bunu Bettembourg’a yapıyoruz.
Yani Lüksemburg’a yapıyoruz. Örneğin
Kocaeli’den bir fabrikadan yük çıkıp 100
kilometre gidip Pendik’e varacak. U.N.
Ro-Ro olarak treyleri alacağız ve buradan
yükü Lüksemburg’da teslim edeceğiz.
Nakliyeci yükünü Lüksemburg’dan çekisiyle alacak 200 kilometre öteye Paris’e
bırakıp gelecek. Biz Türk nakliyecisinin
önündeki belge sorunlarının tamamını
bitirmeye talibiz. Uluslararası nakliyeci 3 gün gemi, 1 gün trenle 4 günde
Avrupa’nın her yerine yükünü ulaştırabilecek. Bu çok önemli çünkü karadaki ‘hızlı
kargo’ dediğiniz kargo bile bu noktalara
4 günde gidiyor. Trieste’deki tüm elleçlemeleri, yani gemiden trene bindirmeleri
de biz yapacağız. 6 tane tren aynı anda
yüklenebilecek. Aynı anda Köln, Bettembourg, Duisburg, Salzburg, Wels trenleri
75
çalışabilecek” diyor. Karayolunu kullanma
mesafesini azaltmalarına rağmen karayolu taşımacılığında hala yüzde 50 pazar
olduğunu belirten Gümüşoğlu, “Buradan
mümkün olduğu kadar çok pay alınması
gerekiyor. Karanın zorlanmasıyla denizin
bundan menfaat elde ettiği kesin. Karada
belgeler tıkandığı zaman, sorunlar olduğu
zaman daha fazla araç deniz taşımacılığına yöneliyor. Ama biz karadan daha
çok araç çektiğimiz ve denizin daha çok
kullanıldığı zaman kara rahatlıyor. Böylelikle karadaki diğer trafikler de gelişebiliyor” diyor. Karayı bir yanda rakip olarak
gördüklerini, diğer yandan da karadan ne
kadar araç çekerlerse karaya da o kadar
yeni trafik çıkabilir diye düşündüklerini
belirten Gümüşoğlu, Fransa hattında
üçüncü geminin birinci büyük yatırımları
olduğunu; bu durumun, Fransa hattında
yüzde 50 kapasite artırımı demek anlamına geldiğini söylüyor.
Intermodal’a geçiş
“İntermodal sisteme geçmemizle
birlikte elbette nakliyecilerin bizi
tercih etme oranlarında artış görüldü. Ancak bizim buradaki başarılarımızdan biri, büyük nakliyecileri
treylerlerini değiştirmek zorunda
bırakmamamız olacak. Daha önceki
sistemlerde vinçle kaldırılabilir tenteli
değil de kasa tipi treyler yaptırmaları gerekiyordu. Ancak artık buna
gerek kalmayacak. Bütün treylerler
bu trenlere yüklenebilecek. Wels
treni ISU denilen bir sistemle çalışıyor ve tenteli treylerlere ek yatırım
yapılmadan trenlere bindirebilmesi
sağlanacak. Böylece askılı yükler
bile hiç sarsılmadan trenlere yüklenebilecek.”
www.transmedya.com
yeşil lojistik
DPDHL
yeşil adımlarla
2020’ye yürüyor
Geleceğin Trendinin Sürdürülebilir Lojistik olduğuna inanan DPDHL, müşterileri ve tedarikçileriyle GoGreen programını başarılı bir şekilde yürütüyor. Bunlardan en dikkat çekeni şüphesiz Karbon Nötr Taşımacılık.Firma 2014’te küresel olarak toplamda 2.12 milyar iklime etkisiz
sevkiyat gerçekleştirdi ve bunu arttırarak devam ediyor.2020’ye kadar karbon salımını yüzde 30 indirmeyi planlayan DHL, yeşil adımlarla ilerlemeye çalışıyor. DHL Express CEO’su
Markus Reckling, Yeşil Lojistik Raporu’nun sorularını ayrıntılı bir şekilde yanıtladı.
DPDHL neden bir çevre
koruma programı başlattı?
Lojistik sektöründe global bir lider olan
DPDHL’in220’den fazla ülke ve bölgede
yaklaşık 500 binçalışanı bulunuyor. Bu
nedenle çevre üzerindeki etkimizi azaltma
konusunda önemli bir sorumluluğumuz
olduğuna inanıyoruz. Ayrıca iklim korumasının hem yaşadığımız çevre için, hem de
ekonomi, şirketimiz ve müşterilerimiz için
büyük bir fırsat sağladığını düşünüyoruz.
2010 yılında yayınladığımız “Delivering
Tomorrow–Geleceğin Trendi Sürdürülebilir
Lojistik” isimli çalışma, endüstri ve perakende müşterilerinin yarısından fazlasının yakın
gelecekte yeşil çözümler sunan lojistik
tedarikçilerini tercih ettiğini gösterdi. Bu
nedenle çevre koruması bizim için hem kurumsal bir sorumluluk, hem de önemli bir
pazar fırsatıdır. DPDHL 2001 yılında Grup
seviyesinde sürdürülebilirlik tedbirleri uygulamaya başladı. Yönetim kurulu tarafından
2008 Şubat ayında onaylanmış olan çevre
programımız, bu alandaki tüm çabalarımızı
tek bir şemsiye altında birleştiriyor: GoGre-
en programı. Dünya çapında uygulanan
bu programın temelini,zorunlu nitelikteki
çevre politikası ve karbon verimlilik hedefi
oluşturuyor.Daha 2008 yılındankendine
CO2 hedefi belirleyen ilk lojistik şirketi biz
olduk.
DPDHL’in sunduğu gogreen nasıl bir
programdır? somut hedefleri ve temel
çalışmaları nelerdir?
Çevre koruma programı GoGreen, lojistik
sektörünü daha sürdürülebilir hale getirmek ve çevre üzerindeki etkimizi en aza
indirmek amacıyla hayata geçirilmiştir.
Grubumuzun Çevre Politikası çerçevesinde
önleyici tedbirlere odaklanarak uygulanan
bölgesel hava kirliliği kontrolü, gürültü
azaltılması ve atık yönetimi (kağıt ve su) gibi
birçok çalışma aracılığıyla çevreyi korumak
için entegre bir yaklaşım izliyoruz. Çevre yönetimi konusunda 6 Adımlı Yaklaşım sağlayan çevre yönetim sistemimiz (EMS),ISO
14001 çevre sertifikasına sahip sahalarımız
için önemli bir dönüm noktası teşkil ediyor.
Ancak iklim koruması, iş faaliyetlerimiz
76
sonucu oluşan karbon salınımları nedeniyle programın temel yönünü oluşturuyor.
DPDHL karbon salınımlarıyla ilgili somut
ve ölçülebilir bir hedef koyan ilk lojistik
şirketidir. Grubumuz 2020 yılına kadar
hem kendi iş faaliyetlerinde, hem de alt
sağlayıcılarının çalışmalarında karbon
salınımlarınıyüzde 30 oranında iyileştirmeyi
hedefliyor. Yani DPDHL gönderilen her
bir döküman veya parselin, taşınan her
tonun ve kullanılan her bir metre depo veya
ofis alanının yol açtığı salınımları 2007 yılı
baz alınarak yüzde 30 oranında azaltmayı
hedeflemektedir.2014’ün sonunda yüzde
23 oranında bir ilerleme kaydetmiş olmamız, 2020 hedefimiz için doğru yolda
olduğumuzu açıkça gösteriyor. Hem kendi
faaliyetlerimizin, hem de alt sağlayıcılarımızın karbon verimliliğini iyileştirmek için
operasyonlarımızın her alanında çeşitli
aksiyonlar belirledik. Hava ve araç filolarını ve ağlarımızı optimize hale getirmeye,
binalarımızdaki enerji verimliliğini artırmaya,
yenilikçi teknolojiler geliştirmeye, çalışanlarımızı iklim bilinci konusunda motive etmeye
ve bu sürece alt sağlayıcılarımızı ve müşterilerimizi de dâhil etmeye odaklanıyoruz.
DHL’de her yeni yatırım, mali anlamda sağlayacağı katkıların yanı sıra CO2 etkisi de
göz önünde bulundurularak analiz ediliyor.
DPDHL gogreen programı
kapsamında yalnızca iklim
korumasına mı odaklanıyor?
İklim koruması, kapsamlı çevre koruma programımız GoGreen’in sadece bir
parçasını oluşturuyor. Ancak iş faaliyetlerimiz sonucu ortaya çıkan ve taşımacılık
sektöründe önemli bir çevresel etken olan
karbon salınımlarından dolayı, iklim koruması Go Green programımızın en önemli
kısmını oluşturuyor diyebiliriz. Ayrıca
çevre koruması alanında da bölgesel hava
kirliliği kontrolü, gürültü azaltılması, atık
yönetimi ile kağıt ve su kullanımıyla ilgili
kaynak verimliliği gibi birçok çalışma aracılığıyla çevreyi korumak için entegre bir
yaklaşım izliyoruz. İklim koruması odağıyla
2008 yılında başlatılan GoGreen programımız, şirketimizin çevre üzerindeki etkisini azaltmak için 2010 yılı itibarıyla bütün
Grup faaliyetlerini içine aldı. Entegre çevre
koruması ve sürdürülebilirlik konusundaki
programımız, genel olarak çevre yönetimi
için 6 Adımlı Yaklaşım ile tanımlanıyor. Buradaki ana bileşenlerden biri,ISO 14001
Standardı uyarınca operasyon alanlarımızın sahip olduğu çevre sertifikasıdır.
(ISO 14001 çevre yönetim sistemlerinin
gerekliliklerini belirleyen uluslararası bir
çevre yönetim standardıdır. Aynı zamanda
çevre yönetiminin çeşitli alanlarında (örn.
yaşam döngüsü ölçümleri, çevre göstergeleri ve çevresel performans değerlendirmeleri) diğer standartları da belirleyen
önemli bir standardizasyon unsurudur.
ISO 14001’in temel odağı, organizasyonların çizdiği her bir çevresel hedefin
gerçekleştirilmesi için sürekli bir gelişim
sürecinin gerekliliğidir. Planla-Yap-Kontrol
Et-Harekete Geç (PDCA) modeline dayanan bu sürekli gelişim süreci, DPDHL’in
çevre koruma sisteminin 6 Adımlı sürecine
de dâhil edilmiştir.)
Müşterilerinizi çevre koruma
programınıza nasıl dahil ediyorsunuz?
Müşterilerimiz, GoGreen programımızın ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor.
Program ayaklarından biri, müşterilerimizin CO2 etkinliğini iyileştirmeye yardım
etmeyi hedefliyor. Müşterilerimize GoGreen ürün ve hizmetleri sunuyoruz. Onları
karbon raporları, yeşil optimizasyon ve
iklim-karbon nötr taşımacılık alanlarında
destekliyoruz. Bu çözümler müşterilerimizin çevresel hedeflerine ulaşmalarına da
önemli bir katkı sağlıyor.
Lojistik sektörünün yenilikçi lideri DHL
Express, Türkiye’de de diğer uluslararası
hızlı hava taşımacılık şirketleri tarafından
henüz sağlanamayan birtakım yeni ve
yenilikçi hizmetleri hayata geçirmiştir.
2014’ün başından beri Türkiye’deki müşterilerimize GoGreen programımız kapsamında Karbon Nötr Taşımacılık hizmeti
sunuyoruz. Taşıma ve ambalajdan kaynaklanan salınımların hesaplanması ve dengelenmesi, ünlü Sera Gazı Protokolü’nün
“Ürün Yaşam Döngüsü Hesaplama ve
Raporlama Standardı”nı temel almaktadır.
Bunun sonucunda Karbon Nötr Taşımacılık hizmeti, enerji ve yakıt üretimi ve dağıtımının yol açtığı salınımların yanı sıra CO2
ve ilgili diğer sera gazı salınımlarını da
kapsamına almıştır. Bu sayede harici iklim
koruması projeleri aracılığıyla GoGreen
salınımları azaltılıyor. Bu ürün sayesinde
müşterilerimiz, Karbon Nötr Taşımacılık
ürünümüzle iklimi olumsuz olarak etkilemeden ve karbon ayak izini artırmadan
genellikle sadece bir gün içinde dünyadaki
bütün noktalara gönderim yapabiliyorlar.
Ayrıca taşıma esnasında ortaya çıkan
karbondioksit salınımlarını dengeleyerek
Türk firmalarının her gönderimde iklim
değişikliğiyle mücadele etmesini mümkün
kılıyoruz. 2014’te küresel olarak toplamda
2.12 milyar iklime etkisiz sevkiyat gerçekleştirdik (bir önceki yıl: 2.37 milyar). Bu
durum, yine çevre dostu yatırımlarımızı
yoğunlaştırmamız için teşvik sağlıyor, çünkü ne kadar az CO2 salınımımız olursa, o
kadar az dengeleme yapmamız gerekiyor.
DHL olarak yeşil ekonominin
lojistik sektörü üzerindeki etkisini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Grubumuzun önemli bir parçasını teşkil
eden yeşil çözümler, 2020 Grup Stratejimize de entegre edilmiştir. Yeşil lojistik
için büyüyen müşteri talebi, konuya duyulan ihtiyacın önemine de işaret ediyor.
Artan talep doğrultusunda müşterilerimiz
için yeşil taşıma oluşturuyoruz. DHL
olarak bu durumu piyasada fark yaratabilecek bir fırsat olarak gördük. Üretim
faaliyetlerinden sonra lojistik sektörü
genellikle en büyük karbon ayak izi kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle
lojistikteki bütün aktörler, Yeşil Ekonomi
gerçekliğini göz önünde bulundurmalı ve
hem kendisinin hem de müşterisinin karbon ayak izini azaltmak için yeni çözümler sunmalıdır. Müşterilerin kendi çevresel
hedeflerine ulaşmak için bu alanda etkin
lojistik tedarikçileri seçmeleri gerektiğini
ve kendi verimlilik hedeflerini gerçekleştirmek üzere proaktif olarak yeşil çözümler
sunan lojistik firmalarını tercih ettiklerini
açık bir şekilde gözlemliyoruz. DPDHL
olarak tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmalarımızın çevre üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirgemek ve aynı zamanda
bu sorumluluğun gerçekleştirilmesinde
müşterilerimizi de sürece dâhil etmek
en önemli önceliklerimiz arasında yer
77
alıyor. Global ticareti sürdürebilmek için
mutlaka bu faaliyetin yaşadığımız çevre
üzerindeki etkisini en aza indirmemiz
gerekiyor. İşte bu yüzden çevre koruması
DHL’in başarısı için kritik önem taşıyor ve
stratejimizin merkezi bir parçasını oluşturuyor. Avrupa ve Amerika’yı karşılaştırırsak çevresel yaklaşımı nasıl değerlendirirsiniz? Bununla ilgili resmi bir analizimiz
bulunmuyor. Ancak Avrupa’nın, özellikle
İsveç gibi kuzey Avrupa ülkelerindeki
müşterilerimizin bu konuda oldukça ileri
düzeye ulaştıklarını gözlemliyoruz. Amerikalı müşterilerimiz ve sonrasında ise
Asya ülkelerindeki müşterilerimizin çevre
bilincinin giderek arttığını söyleyebiliriz.
Ancak bu sadece bizim gözlemimizdir ve
herhangi bir analize dayanmamaktadır.
Global ticaretin global refah, barış ve
istikrarlılık için hayati önem taşıdığına
inanıyoruz..
Kanunlar bu alandaki şirketleri
teşvik etmek için yeterli mi?
Türkiye’deki kanunlarla ilgili olarak, Türk
hükümetinin çevre dostu yaklaşımın
desteklenmesi için daha fazla teşvik edici
düzenlemeler getirebileceğine inanıyorum. Örneğin elektrikli araçlara birinci
köprüden geçiş izni verilmesi gibi. Bu ve
benzeri teşviklerin sağlanması ile çevre
bilinci, tüm sektörlerde ve iş dünyasında giderek daha çok benimsenecektir.
Ancak çok net söyleyebilirim ki ; biz DHL
olarak bu alandaki tüm yatırımlarımızı ve
inovatif çalışmalarımızı, kanunların bir
gerekliliği olarak değil,“yeşil” bir iş anlayışı yaklaşımımızla ve yaşadığımız çevreye
katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştiriyoruz. İş hayatında rekabet global bir
olgu olduğu için bütün yerel düzenlemelerin global şartlara uygun hale getirilmesi önemlidir. Sadece yerel inisiyatiflerin
alınması başarılı sonuçların alınması için
yeterli olmayacaktır ve söz konusu ülkenin rekabet gücünü engelleyecektir.
www.transmedya.com
yeşil uygulama
Özel sektör, 2013 yılında
Çevre’den 1,4 milyar TL kar etti
Hızla büyüyen ekonomi, teknolojik gelişmeler, sanayileşme, kentleşme ve nüfus
artışına bağlı olarak artan atık miktarı
nedeniyle karşılaşılan zorluklar “atık yönetimi yaklaşımını” da beraberinde getiriyor.
Doğal kaynakların hızla tüketilmesinin
önüne geçilerek, üretilen atıkların çevre
ve insan sağlığı için bir tehdit olmaktan
çıkarılıp ekonomi için bir girdiye ve değere dönüştürülmesini amaçlayan atık yönetimi stratejileri tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de bir devlet politikası haline
geldi. Bu kapsamda, T.C. Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı, Ulusal Geri Dönüşüm
Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı yayımladı.
Geri dönüşüm konusunda gelecek
dönemde yapılması gereken çalışmalar
için bir yol haritası çizme amacı taşıyan
planın hedefleri arasında; “Toplumun tüm
kesimlerinde geri dönüşüm bilincini oluşturmak, ilgili mevzuatı geri dönüşüme
yönelik olarak geliştirmek, atıkların etkin
bir şekilde geri dönüştürülmesi için gerekli altyapıyı oluşturmak, geri dönüşüm
konusunda finansal destek sağlamak ve
atık üretimini kayıt altına alarak etkin bir
denetim sistemi kurmak” yer aldı.
Bakanlığın önderliğinde, 2017 yılına
kadarki süre içinde geri dönüşüm ile ilgili
hedef ve uygulamaları bir eylem planına
döken Türkiye’de, TÜİK’in açıkladığı son
verilere göre kamu sektörünün 2013
yılındaki çevresel harcamaları 15 milyar
TL’yi bulurken, çevresel gelirleri ise 10,2
milyar TL’de kaldı. Buna karşılık, özel sektör 2013 yılında yaptığı 4,3 milyar TL’lik
çevresel harcamaya karşılık, 5,7 milyar
TL çevresel gelir elde etti.
14 yılda 14 bin fidan
Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir
dünya bırakma hedefiyle faaliyetlerini
sürdüren BSH Grubu, doğaya anlamlı
katkılarda bulunmaya devam ediyor. BSH
Türkiye İcra Kurulu Üyesi Dr. Ralf Fuchs,
Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay,
Çerkezköy Kaymakamı Metin Kubilay ve
BSH Ev Aletleri’nin eğitim ortağı olan
Halit Narin Teknik ve Endüstri Meslek
Lisesi Okul Yönetimi ve öğrencilerinin
de katılımıyla gerçekleştirilen ağaç dikim
etkinliğinde 1.000 fidan daha doğayla
buluştu. 14 yıldır devam eden etkinlik
çerçevesinde, BSH Ev Aletleri tarafından
Çerkezköy ve çevresinde dikilen fidan
sayısı 14.000’e ulaştı.
Ağaç Dikim Etkinliği’nde bir konuşma
yapan BSH Türkiye İcra Kurulu Üyesi Dr.
Ralf Fuchs, “BSH Meslek Eğitim Merkezimizin düzenlediği ağaç dikim törenimizin
bu yıl 14.’sünü gerçekleştiriyoruz. 2003
yılından itibaren bu alan üzerinde her yıl
yaklaşık 1000 ağaç dikildi ve bu etkinlik
artık bizim için bir gelenek haline geldi.
Her yıl, her öğrencimiz 5 ağaç finanse
ederek, doğaya karşı gösterdikleri hassasiyeti bizlere kanıtlamış oluyor. Bu vesile
ile değerli öğrencilerimize tekrar teşekkür
ederiz. BSH sosyal ve çevresel alandaki
sorumluluğuna sahip çıkarak bu bölgede
toplam 14.000 ağacı doğamıza kazandırmış olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu
ağaçların büyümesi, bizim büyümemizi
simgeliyor ve bu büyümeyi ilçemiz ile
78
paylaşıyor olmak, BSH için bir gururdur”
dedi.
Karbondioksit salımında
gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz
Karabük Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) Seçilmiş Başkanı, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Türkiye’nin karbondioksit salımında
Fransa, Almanya ve ABD gibi ülkelerin oldukça gerisinde olduğuna dikkati çekerek,
“Türkiye, yeni enerji kaynaklarının üretimi ve kullanımı gibi yollarla karbon yoğunluğunu
gelişmiş ülkeler seviyesine düşürecek potansiyele sahip” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ECO
işbirliğinde hayata geçirilen Safranbolu
İklim Değişikliği Konferansı Karabük
Kültür Merkezi’nde başladı. Prof. Dr.
Kumbaroğlu, konferansta, Türkiye’nin
Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) başına
karbon yoğunluğunun günümüzde 480
gram seviyesinde olduğunu açıkladı.
Karbon yoğunluğu değerinin 1990 yılında
da 470 gram seviyelerinde olduğuna
dikkati çeken Prof. Dr. Kumbaroğlu,
“Değerleri incelediğimizde son 25 yıldır
sabit seyreden bir yapı var gibi izlenime
kapılabiliriz. Ancak, özellikle ekonominin
geçirdiği yapısal değişim ve enerji kompozisyonu incelendiğinde aslında fiziksel
olarak bir iyileşme olduğunu görebiliyoruz” dedi.
daha düşük seviyelere
ulaşabilmek için potansiyelimiz var
Kişi başı karbondioksit salımında
Türkiye’nin gelişmiş ülkelerin oldukça
gerisinde kaldığına işaret eden Prof.
Dr. Kumbaroğlu, şöyle devam etti: “Bu
seviyeleri incelediğimizde kardeş ülke
Azerbaycan ile yakın bir çizgide olduğumuzu görüyoruz. Azerbaycan, özellikle
Sovyet döneminden sonra geçirdiği
yapısal değişimle karbon yoğunlukları
konusunda hızlı bir iyileşme gösterdi.
Elektrik üretiminde karbon yoğunluğunu
son 25 yılda yarı yarıya düşürdü ve GSYH
başına yoğunluğunu da beşte bir seviyesine indirdi. Gerek Türkiye’nin gerekse
Azerbaycan’ın GSYH başına karbon
yoğunlukları halen Fransa, Almanya, ABD
gibi ülkelerin üzerinde. Burada temel
hedefimiz, özellikle yenilenebilir enerji
kaynakları, nükleer enerji ve enerji verimliliği gibi konularda atılacak adımlarla daha
düşük bir yoğunluk rakamına ulaşabilmek
olmalı. Ülkemizin bu değerlere ulaşabilmek noktasında potansiyeli var.”
Atık yağlar akülü sandalye oldu
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının başlatmış
olduğu “Temiz Çevre Engelsiz Hayat Pro-
jesi’ kapsamında atık yağların toplanması
ile elde edilen gelirle alınan 20 akülü
79
sandalye ve 100 görme engelli bastonu
düzenlenen törenle engelli vatandaşlara
teslim edildi. Proje ile yurdun dört bir
yanındaki okul, cami, muhtarlık ve toplu
konut sitelerinin de bulunduğu 30 bin
noktaya atık yağ bidonları yerleştirildi.
Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı,
Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Belediyeler Birliği, Marmara Belediyeler Birliği,
Türkiye Muhtarlar Konfederasyonunun
destek verdiği projeye ile tonlarca atık
yağ toplandı.
Toplanan yağlar kampanya ile birlikte
engellilerin bağımsızca yaşamalarına
imkan verecek, bedensel engelliler için
akülü tekerlekli sandalyelere ve görme
engelliler için bastonlara dönüştü.
www.transmedya.com
yeşil çözüm
TÜVTÜRK, çevresel
sorumluluklarını da yerine getiriyor
Muayene kusurları içerisinde 100 den fazla çevre ile ilgili kusur bulunuyor. Araçların hem
çevre, hem de güvenli seyri için çok önemli bir görevi yerine getiren TÜVTURK, aynı
zamanda bünyesindeki sorumluluklarının da farkında. TÜVTÜRK Kurumsal Gelişim Direktörü Emre Büyükkalfa, çevre ve sürdürülebilirlikle ilgili sorularımızı yanıtladı:
TÜVTÜRK Araç Muayene
İstasyonları’nda çevre ve iş güvenliği
için atılan adımlar nelerdir?
Türkiye’de periyodik araç muayenesinde yetkili tek kuruluş olan TÜVTÜRK,
uluslararası standartlarda gerçekleştirdiği
muayene hizmetleri ile karayolu araç ve
trafik güvenliğini hedeflerken, faaliyetlerinde, çevresel ve sosyal alanlarda da
gerçekçi ve samimi ölçekte fayda yaratmayı amaçlıyor.
İstasyonlarda açığa çıkan atık sular,
istasyon açık alanlarında araçlardan sızan
yağlar, egzoz gazları, evsel atıklar, ambalaj
atıkları, kağıt/karton atıkları, yağ tutucular,
elektrik ve elektronik parçalar, floresan
tüpleri ve kullanılmış pillerin bertaraf edilmesine ilişkin politikalar İstasyon Çevre
ve Atık Yönetimi Direktifi ile tanımlamış
bulunuyoruz. Bunun yanı sıra atık pillerle
ilgili olarak TAP Derneği ile merkezi bir
protokolümüz de mevcuttur.
Çevre ve iş güvenliği ile ilgili güncel mevzuat merkezi olarak sürekli takip edilmekte ve bu doğrultuda dökümantasyonumuz revize edilmekte, eğitim içeriklerimiz
güncellenmektedir.
6331 sayılı İSG yasası gereklilikleri
hakkında, her platformda eğitimler ve bilgilendirmeler yapmaktayız ve her bir araç
muayene istasyonunda yasanın öngördüğü şartlar çerçevesinde İşyeri Hekimi
ve İş Güvenliği Uzmanı ile sözleşme
yapılması, risk analizlerinin ve acil eylem
planlarının hazırlanması, çalışan temsilcisi
görevlendirilmesi, eğitim ve denetimlerin
yapılması gibi uyum çalışmaları yürütmekteyiz.
İSG gerekliliklerine uyum sağlamak ve
çevreyi korumak için gerçekleştirilen
uygulamalar, sürekli denetimler ile gözden geçirilmekte, tespitlere göre gerekli
durumlarda düzeltici-önleyici aksiyonların
alınması sağlanmaktadır. Tabi bu arada
kendi çözümlerimizi inovatif bir yaklaşımla gözden geçiriyor ve sürekli “bunun
daha iyi bir yolu olmalı” diyoruz. Bir örnek
vermek gerekirse,
Elektronik Arşivleme Projesi’ni 2013
yılında devreye aldık ve bu sayede kağıt
tüketimi yaklaşık ¾ oranında azalttık.Bu
bağlamda Elektronik Arşiv Sistemi ile yılda
50 milyon kağıt ve basımlarda kullanılacak
kimyasal, toner vb malzeme kurtarılmış
oldu.
2008 yılından bugüne 5 yıllık arşiv süresini
dolduran yaklaşık 6.602 koli evrak kağıt
kırpma makinesinde parçalandıktan sonra
geri dönüşümde değerlendirildi.
Öte yandan yurt sathında yazıcıların toner
ve kartuşlarının geri dönüşüm merkezlerine
verilmesi sağlanmakta.
TÜVTÜRK sürdürebilirlik raporu hazırlıyor mu? Gelecek ile ilgili kamuoyuna
çevresel bir taahhüttü var mıdır?
TÜVTÜRK bir, TÜV SÜD – DOĞUŞ –
BRIDGEPOINT ortaklığıdır. Yönetimsel
açıdan şirket ortaklarına karşı ayrı ayrı
sorumluluğumuz bulunuyor. Bu çerçevede
ortaklarımızın uluslararası kriterleri baz alan
taleplerini içeren raporlar periyodik olarak
hazırlanarak gönderilmekte.
Evrensel olarak kabul görmüş bulunan ve
sürdürülebilir gelişmenin en önemli ölçütlerinden olan Çevresel, Sosyal ve Kurumsal
Yönetişim (ESG) kriterlerini yaklaşık 3 yıl
önce bir yönetim politikası olarak uygulamaya aldık. Bu kapsamda, doğaya ve insana verdiğimiz değeri ölçülebilir ve izlenebilir
hale getirmeye çalışıyoruz.
Yapılması gereken uygulamalar hakkında
ESG Prosedürü, ESG Hedefleri ve ESG
Eylem Planı hazırlandı ve tüm sisteme
yayımlandı. İlerlemeyi sistematik olarak
izliyor, değerlendiriyor ve raporluyoruz.
Bizler temas ettiğimiz bütün paydaşların
ESG kriterlerini benimseyip bu bilinçle
hareket etmesini sağlamak için çalışıyoruz.
Örneğin tedarikçi değerlendirme kriterlerinde ESG konuları önemli bir yer tutmaktadır.
Bir muayene kuruluşu çevresel
sürdürülebilirlik adına neler yapabilir?
Çevresel sürdürülebilirlik adına ana hatları
ile yapılabilecekleri düşünecek olursak
bunlar; doğal kaynakların korunması,
enerji tasarrufu sağlanması, atık miktarının
azaltılması ve geri dönüşüm katkısı olarak
80
kategorize edilebilir.
Araç muayene istasyonlarında ise çevresel sürdürülebilirlik adına yapılacaklar
belirlenirken az önce bahsettiğim maddeler baz alınarak değerlendirme yapılır.
Muayene kusurları içerisinde 100 den
fazla çevre ile ilgili kusur yer almaktadır.
Rutin bir muayene sırasında egzoz emisyon ölçümünün yanı sıra, yakıt kaçakları,
yağ kaçakları, gürültü ölçümü, lastik-yakıt
ilişkisi, katalitik konvertör, egzoz-yakıt
sistemi gibi fiziksel kontrol ve akü gibi
aracın çevre ile ilişkilendirilebilecek her bir
parçasını muayeneden geçiriyoruz.
Örneğin muayene sırasında bir aracın yağ
kaçağı tespiti ve daha sonra araç sahibi
tarafından giderilmesi, potansiyel toprak
kirliliğinin azaltılmasını sağlarken, yapılan
egzoz emisyon ölçümleri ise potansiyel
hava kirliliği ve sonuçlarını önlemektedir.
Ülkelerin protokoller vasıtası ile Sera
gazı etkisi ve havadaki CO miktarının
azaltılması yönündeki anlaşmalara imza
attıklarını düşünecek olursak, muayene
kuruluşuna çevresel sürdürülebilirliğin
sağlanması açısından çok büyük bir görev düşmektedir.
Tüm bunların yanı sıra uluslararası standartlarda verdiğimiz Egzoz Gazı Emisyon
Ölçüm hizmeti de bizzat faaliyet olarak
çevresel sürdürülebilirlik amacına hizmet
etmektedir.
Gönüllü Starpet çalışanları Trabzon’da
14 çocuğa çevre eğitimi verdi
hizmetinden faydalanan 14 çocuğa çevre
konulu eğitim verdi.
dünya çapında bir etkinlik
Akaryakıt sektörünün yüzde yüz yerli
markası Starpet, 2011’den beri gönüllü
çalışanlarıyla beraber yürüttüğü sosyal sorumluluk projesi Verimli Tüketim
Hareketi’nin (VTH) bu seneki son ayağı
olan Trabzon eğitimini, Give & Gain Day
Global Çalışan Gönüllülüğü Günü kapsamında düzenledi. Tüketim alışkanlıklarının küçük yaşlarda edinildiği gerçeğinden
hareketle 7-12 yaş arası öğrencilere
verilen VTH eğitimlerinin bu seneki
son durağı Trabzon’da, verimli tüketim
konusunda eğitim alan Starpet gönüllüleri, 10 Mayıs Pazar günü Trabzon’daki
Fatih Çocuk Yuvası’nda koruma ve bakım
Give & Gain Day Global Çalışan Gönüllülüğü Günü, 2008’den bu yana dünya çapında özel sektör çalışanlarının,
tecrübelerini, becerilerini ve zamanlarını
toplumun ihtiyaçları doğrultusunda
gönüllü olarak değerlendirmesi amacıyla düzenleniyor. Türkiye’de ise Türkiye
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
(KSS Türkiye) ve Özel Sektör Gönüllüleri
Derneği (ÖSGD) işbirliği ile 2012 yılından
bu yana sürdürülüyor.
Bu yıl 4-10 Mayıs haftasına denk gelen
Give & Gain Day Global Çalışan Gönüllülüğü Günü’ne Trabzon’daki VTH eğitimi
ile katılmaktan mutluluk duyduklarını
belirten Starpet Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Murat Okalin, bugüne kadar
birçok ilde 5 bini aşkın çocuğa VTH kapsamında eğitim verdiklerini hatırlatarak
şunları söyledi:
“Tüm doğal kaynakların bilinçli tüketimi
ve sürdürülebilirlik konusunda toplumda
farkındalığı artırmak amacıyla başlattığımız VTH projesi büyük başarıya ulaştı.
Çalışanlarımızı da eğitimlere gönüllü
olarak katılmaları konusunda destekliyoruz. Proje kapsamında özel olarak eğitilen
çalışanlarımız, ülkemizin farklı bölgelerindeki çocuk evlerini ziyaret ederek,
çocuklara kendileri için özel oluşturulmuş
içeriğe sahip eğitimler veriyor. Eğitimlerimiz, gelecek yıl da farklı illerde devam
edecek. Ayrıca Starpet’in Türkiye genelinde sayısı 300’ü aşan istasyonlarını ziyaret
edenler, hem kendileri hem de çocukları
için hazırlanan özel kitler ile proje konusunda bilgi alabilir ve Verimli Tüketim
Hareketi’ne destek olabilirler.”
Erdemir Grubu’na
Sürdürülebilirlik Direktörü
Yeşil ekonominin itici gücü olan çelik
sektöründe faaliyet gösteren Erdemir
Grubu, sürdürülebilirliğin iş süreçlerine
entegrasyonunu sağlamak üzere kurduğu
“Sürdürülebilirlik Direktörlüğü” görevine
Aygül Özsu’yu getirdi.
20 yıl önce Erdemir Grubu’nda çevre mühendisi olarak çalışmaya başlayan Özsu,
ilerleyen dönemlerde Çevre Yönetim Başmühendisi ve Çevre Müdürü görevlerini
de üstlendi. 2003 yılında yüksek lisansını
tamamlayarak, çevre yüksek mühendisi
unvanını alan Aygül Özsu, Erdemir Grubu
dışında da çevre ile ilgili birçok platformda
aktif görev aldı. 2006 yılında TÇÜD tarafından TOBB Çevre ve İklim Değişikliği
Başkan Yardımcılığına seçilen Özsu, 2014
yılında da Çelik Üreticileri Derneği Çevre
Komitesi Başkanlığı görevini üstlendi.
Uzun yıllardır WSA’nın çevre ile ilgili komite
ve çalışma birimlerinde Erdemir Grubu’nu
aktif olarak temsil eden Özsu, 2015 yılı itibariyle şirket çatısı altında kurulan Sürdürülebilirlik Direktörlüğü görevine getirildi.
Çelik sektörünün çevre duayeni olarak
Erdemir Grubu’nun sürdürülebilirlik
performansının geliştirilmesine yönelik
çalışmalarda bulunacak Aygül Özsu’nun
çelik sektöründe çevre performansının
ölçülmesi ve izlenmesi, süreç yönetimiyle
çevre koruma anlayışı, Çevre Mevzuatı,
iklim değişikliği konularında ulusal ve
uluslararası konferanslarda sunumları ve
bildirileri bulunuyor.
81
www.transmedya.com
yeşil lojistik
Philips’in yeşil ürün satışı
11 milyar Euro’yu aştı
Philips, yeşil ürün satışlarının toplam satış içindeki payını yüzde 52’ye yükselterek Yeşil İnovasyon
hedefine planlanan tarihten bir sene daha erken ulaşmayı başardı. 2014 yılında 11,1 milyar Euro’luk
yeşil ürün satışı gerçekleştiren Philips, yeşil inovasyon için de 463 milyon dolar harcadı, karbon ayak
izini yüzde 5 oranında azalttı.
Philips, sürdürülebilirlik performansındaki olumlu ilerlemeyi geliştirerek, tüm
satışların yüzde 52’sine tekabül eden yeşil
satışların 2014 yılında 11,1 milyar Euro’ya
ulaştığını açıkladı. Böylelikle Philips, Yeşil
İnovasyon için 463 milyon Euro yatırım
yaptığı 2014 senesinde, 2 milyar Euro
değerindeki EcoVision programının
hedefine planlanan tarihten bir sene önce
ulaşmış oldu. Bunun yanı sıra Philips,
şirket faaliyetlerine bağlı karbon ayak izini
de 2013 senesine kıyasla yüzde 5 oranında düşürmüş oldu. Aydınlatma, senelik
yatırım tutarını artırdı ve LED çözümlerinin daha ileri düzeyde geliştirilmesini
hedefleyen Yeşil İnovasyon’a 255 milyon
Euro ile en yüksek katkıyı gerçekleştirdi.
Sürdürülebilirlik Kurulu Başkanı, Philips Strateji ve İnovasyon Yöneticisi Jim
Andrew, konuyla ilgili yaptığı açıklamada:
“2 milyar Euro tutarındaki Yeşil İnovasyon
hedefimize planladığımız tarihten daha
erken ulaşmamız şirket çapında ivme kazanan sürdürülebilir iş yapış ve değer yaratım süreçlerimizin açık bir kanıtıdır. Bir
yandan EcoVision taahhütlerimize doğru
sağlam adımlarla ilerlerken, diğer yandan
1,9 milyar insanın hayatını iyileştiriyoruz.
Sosyal ve çevresel kaygıların tüketicilerin kararlarında kritik önem taşıdığını
görüyoruz ve döngüsel ekonomi ilkelerini
işimize dâhil etmenin bize inovasyon ve
büyümeyi hızlandıracak yeni ve önemli
fırsatlar sunacağına inanıyoruz.” dedi.
Philips Türkiye CEO’su Göktuğ Gür ise
yeşil ürün satışlarının artmasına ilişkin
olarak şunları söyledi: “Philips olarak,
2025 yılına kadar dünya üzerindeki 3
milyar kişinin yaşamını iyileştirme hedefimizde olağanüstü bir yol aldık. Sürdürülebilirlik kavramı, bizim çalışma prensibimizin ayrılmaz bir parçası. Türkiye’de satışta
olan tüketici ürünlerinin yüzde 44’ünü,
aydınlatma ürünlerinin ise yüzde 87’sini
yeşil ürünler oluşturuyor. Bu rakamın,
yeşil inovasyona ayırdığımız ve her sene
bir önceki yıla göre artan yatırım tutarıyla
daha da büyüyeceğine inanıyoruz. Bunun
örneklerinden biri olan LED dönüşümü konusunda, globalde olduğu gibi
Türkiye’de pazar lideri olarak, özellikle
bağlantılı LED sistemleri, anahtar teslim
aydınlatma çözümleri gibi birçok konuda Türkiye’de öncü ve destekçi olmaya
devam edeceğiz. Çünkü Philips için ışık,
aydınlatmanın çok ötesinde bir kavram.”
Unilever, atık yağ toplayana çay hediye etti
Unilever Food Solutions, marka portföyünün güçlü markası
Lipton ile Akdeniz bölgesinde
her şey dahil otelleri pilot olarak alarak ‘atık yağ’ toplama
kampanyası başlattı. Unilever
Food Solutions’ın ‘Gıda Atığını
Önleyelim’ kampanyası kapsamında, ‘atık yağları’nı biodizele
çevirmek üzere Deha Biodizel firmasına veren otellere
sürdürülebilir tarım ile üretilen
Lipton çaylar hediye ediliyor.
Atık optimizasyonu konusunda Akdeniz bölgesinde her şey dahil otellerle yaptıkları çalışmalara dikkat
çeken Unilever Food Solutions Pazarlama Direktörü Aslı Erdoğan Canbaz,
“Otel mutfaklarında atık yönetimi optimizasyonunun sağlanması konusunda
her şey dahil otellerin bilgilendirilmesini hedefliyoruz. Bunu da Gıda Atığını
Önleyelim projemiz kapsamında yapıyoruz. Atık yönetimi gündemli gerçekleştirdiğimiz araştırma sonuçlarına göre bir her şey dahil bir otelin sezonluk
atığının 130 ton, bu nedenle çöpe atılan paranın ise 280.000 TL olduğunu
gördük. Bu israfın önüne geçmek için 2015 yılı içinde 44 otelde atık yöneti-
82
mi kampanyasını hayata geçireceğiz. Mutfaklarda bitkisel
atık yağların da geri dönüşüme kazandırılması gerektiğine
inanıyoruz. 1 litre bitkisel atık yağ, 1 milyon litre suyu
kirletmeye yetiyor. Deha Biodizel ile birlikte yaptığımız yeni
kampanyada, bitkisel atık yağını geri dönüşüme kazandırarak çevreyi koruyan otellere sürdürülebilir tarım ile
üretilen Lipton çaylarımızı hediye ediyoruz” dedi.
Metro Toptancı Market sürdürülebilir
gelecek için yerel ürünlere odaklandı
Metro Toptancı Market, Sürdürülebilir Perakende Konferansı’na katılarak ‘Coğrafi İşaretli Ürünler’ ve ‘Palamutlar Nerede?’ projelerindeki ilerlemeyi anlattı.
Metro Toptancı Market, bu yıl ikinci kez
düzenlenen Sürdürülebilir Perakende
Konferansı’na katıldı. Metro Taze Ürünler
Grup Müdürü Ayşin Işıkgece, konferans
kapsamında düzenlenen ‘Perakende
Sektöründe Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Çalışmaları’ başlıklı oturumda,Coğrafi İşaretli Ürünler ve Palamutlar Nerede projeleri
hakkında bilgiler verdi, kaydedilen ilerlemeyi anlattı. Işıkgece, katılımcıların büyük
ilgiyle dinlediği konuşmasında şunları
kaydetti:“Metro olarak, stratejilerimizi ve iş
yapış biçimimizi belirlerken sürdürülebilir
geleceği her zaman odağımızda bulunduruyoruz. Geleceğe ilerlerken bizim için
yerel değerler ve yerel ürünler son derece
büyük önem taşıyor. Ülkemizde yetişen
ürünlere dair bir lezzet haritası oluşturmak,
aynı zamanda da yerel üreticiyi desteklemek amacıyla ‘Coğrafi İşaretli Ürünler’
projemizi yürütüyoruz. Böylece, çocukken sofralarımıza gelen fakat bugünlerde
unutulmaya yüz tutmuş ürünlerimizin
bilinirliğini artırıyor ve bu ürünleri gelecek
nesillere aktarıyoruz. Coğrafi İşaretli Ürün
yelpazemiz hızla genişliyor. Bugün tam 52
adet Coğrafi İşaretli Ürün Metro raflarında
yer alıyor. Sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı ülkelerindeki Metro mağazalarında da bu ürünleri tüketiciyle buluşturuyor,
mutfak kültürümüzü dünyaya tanıtıyoruz.”
metro, palamutların izini sürüyor
Metro’nun Türk Deniz Araştırmaları Vakfı
(TÜDAV) ile ‘Palamutlar Nerede?’ projesini sürdürdüğünü belirten Işıkgece, “Biz
Metro’da balığı sadece ticari bir ürün olarak
görmeyiz. Bizim için balık, gelecek nesillere
bırakılması gereken bir değeri ifade eder.
İşte bu yaklaşım, bizi palamutlarını izini sürmeye yöneltti. Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri
arasında göç eden ve stokları bilinmeyen
palamut balığının korunması için uluslararası bir koruma anlayışı geliştirilmesi için
çalışıyoruz. Sürdürülebilir avcılığa bilimsel
katkı sağlarken, sadece avlayan değil,
tüketenlere de bilgi aktarıyoruz. “Palamutlar
Nerede?” projesi kapsamında markalanan
ilk palamutlar, 2012 yılında İstanbul Boğazı’ndaki tarihi Dalyan’dan denize bırakılırken,
bugüne kadar 2.000 civarı balık denize
kavuştu. Markalanan balıkların bulunması
için Türkçe dahil 9 farklı dilde bilgilendirici
afiş ve broşürler hazırlayarak balıkçı birlik,
kooperatif ve derneklerine dağıttık. Bugüne
kadar 61 palamutun göç yoluyla ilgili bilgilere bu sayede ulaştık” şeklinde konuştu.
Mobil Delvac’tan ağır hizmet
ticari araç ustalarına yakıt tasarrufu eğitimi
5 yılda 10 binden fazla ağır hizmet ticari araç ustasına ulaşan ‘Mobil DelvacTMMekanik Akademi’ gelişmiş motor yağı teknolojisi, sentetik yağ kullanımı ve yakıt tasarrufu gibi motor yağının sürdürülebilir
faydaları hakkında eğitim vermeye devam ediyor.
2010 yılından bu yana Türkiye’nin tüm
bölgelerinde 2 binin üzerinde noktaya
ulaşarak 10 binden fazla ustayı yeni
nesil motor ve yağ teknolojileri hakkında
bilinçlendiren ExxonMobil’in ‘Mobil Delvac
Mekanik Akademi’ programı, eğitimlerine
bu yıl da Türkiye’nin çeşitli noktalarında
devam ediyor. ‘Mobil Delvac Mekanik
Akademi’ programı, tam teçhizatlı Mobil
Delvac 1TMeğitim kamyonuyla; sanayi
siteleri, araç filoları, tamir atölyeleri, servisler ve maden işletmelerinin bulunduğu
noktalarda ustaları ziyaret ederek eğitim
fırsatları sunuyor. Eğitimler kapsamında
ağır hizmet ticari araçlarda Mobil Delvac
1 ürünlerinin başını çektiği yeni nesil
sentetik motor yağlarının, uzun yağ ömrü,
gelişmiş motor koruması ve yakıt tasarrufu potansiyeli gibi üstün özellikleri ustalara görsel desteklerle anlatılıyor. Motor
yağları, dişli yağları ve greslerden oluşan
Mobil sentetik Ticari Araç Yağları serisinin
faydaları üretici ve endüstri onaylarıyla
ustalara aktarılıyor.
yakıt tasarrufu hakkındaki doğru
bilinen yanlışlar düzeltiliyor
Mobil Delvac 1 Akademi eğitmeni Hakan Kurt; “Verdiğimiz eğitim sayesinde
ustalarımız doğru bildikleri pek çok şeyin
aslında yanlış olduğunun farkına varıyor.
Mobil Delvac sentetik ticari araç yağları,
araç yakıt tüketiminde yüzde 2,9’a kadar
ciddi bir oranda tasarruf sağlayabiliyor.
Bu oran, İngiltere’deki Millbrook Test
Alanı’nda ticari araçlarla yapılan bağımsız
yakıt ekonomisi testleri ile kanıtlandı(*)”
dedi ve sözlerine şöyle devam etti; “Ticari
araç filoları, bakım maliyetini düşürmek
amacıyla düşük performanslı gelenek-
83
sel yağları tercih ediyorlar. Geleneksel
ürünleri kullanırken Mobil Delvac sentetik
yağlarına geçiş yapan filolarda yakıt tasarrufu hemen fark ediliyor. Mobil Delvac
sentetik yağlarını kullanan araçlarda yağ
değişim aralıkları uzuyor, üstün motor
koruma özelliği sayesinde filolar araçlarını uzun yıllar verimli kullanmaya devam
ederek somut bir rekabet üstünlüğü
kazanabiliyor. Yıl boyunca sürecek eğitim
programlarıyla, karayolu taşımacılığı,
ulaştırma, madencilik, inşaat ve tarım
gibi sektörlerde çalışan binlerce ustanın,
motorun uzun süreli ve zorlu koşullarda
sorunsuz çalışmasını sağlayan Mobil Delvac teknolojisi hakkında bilgilendirilmesi
hedefleniyor.
www.transmedya.com
yeşil çözüm
Philips döngüsel ekonomiyle
sürdürülebilirliği destekliyor
İnsanların hayatına anlam katan yenilikler keşfetme amacıyla çalışmalarını sürdüren
Philips, 2015 Sürdürülebilir Markalar Konferansı’nın inovasyon sponsoru oldu.
İnsanların hayatına anlam katan yenilikler
keşfetme amacıyla çalışmalarını sürdüren Philips, 2015 Sürdürülebilir Markalar
Konferansı’nın inovasyon sponsoru oldu.
Etkinlik kapsamında Philips Aydınlatma
Pazarlama Direktörü Özge Süzen ‘internet
of things’ ve bu konseptin aydınlatma alanında hayatımıza getirdiği yenliliklerden
bahsetti. Özellikle Philips hue gibi kişiselleştirilmiş bağlantılı aydınlatma sistemlerinin insanların hayatlarını nasıl kolaylaştırdığına dikkat çeken Süzen, güvenlik ve
konfor unsurları söz konusu olduğunda,
Philips hue ve beraberinde geliştirilen
uygulamalar sayesinde kullanıcılara
aydınlatmanın çok ötesinde bir hizmet
sağladıklarına dikkat çekti. Süzen; “IFTTT
özelliği de bulunan hue ile hayatınızın
kontrolünü tamamen ele geçirebilirsiniz.
Örneğin çocukların yatma saatinde ışıkların sönmesini, yemeği fırından çıkaracağınız saatte ışık renklerinin değişmesini
sağlayabilirsiniz. Bir başka örnek de insan
vücudunun tam olarak uyanabilmesi için
ısınması ve uykuya dalabilmesi için soğuması gerektiğinden yola çıkarak geliştirdiğimiz bir özellik. Philips hue aplikasyonu
ile akşam yatmadan önce başucunuzdaki
lambayı soğuk mavi ışık yanacak şekilde,
sabah ise kalkmak istediğiniz saatte sıcak
sarı ışıkla sizi uyandıracak şekilde ayarlamanız mümkün.” diyerek Philips hue’nun
daha geliştirilmiş modellerinin de çok
yakında piyasaya çıkacağını dile getirdi.
Aydınlatmada döngüsel model
kaynakların kıtlığı ve orta
sınıf tüketici sayısındaki artış
Philips, Aydınlatma alanında da
döngüsel ekonomiyi farklı bir hizmet
modeli ile birleştiriyor. Bu modele
göre Philips, Londra’da bulunan Ulusal Öğrenciler Birliği’ne sadece lamba
ya da aplikleri bir seferliğine satmak
yerine, aydınlatmayı bir bütün hizmet
olarak veriyor. Bu modelde aydınlatma ürünlerinin sahibi Philips olması
sebebiyle, hem geri dönüşüm elde
edilebiliyor hem de Birlik, operasyonel
maliyetlerden etkilenmeden en yeni
LED teknolojilerden faydalanabiliyor.
Etkinliğin ikinci günü, panelist olarak
yer alan Philips Döngüsel Ekonomi
Program Yöneticisi Markus Laubscher
ise, global trendlerin, döngüsel ekonomiyi günümüz ve geleceğin nasıl
bir gerekliliği haline getirdiği üzerine
konuştu. Kaynakların kıtlığı ve orta
sınıf tüketici sayısındaki artış sebebiyle
talebin uygun fiyatlarla karşılanmasının
artık günümüzde giderek zorlaştığını
belirten Laubscher, büyük veri, değişen
yasalar, tüketim modelindeki değişiklikler ile alışveriş anlayışından ilişki kurma
84
anlayışına geçişi ise sürdürülebilirlik için
önemli fırsatlar olarak niteledi. Markus
Laubscher, “Philips olarak sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi, iş süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası. 2014 yılında
yaptığımız üretimden elde edilen 75 kilo
ton atığın %80’ini geri dönüştürdük.
Döngüsel ekonomi konsepti, ürün dizayn sürecimizin önemli bir parçası haline geldi. Örneğin bir kahve makinemizi,
hastanede kullanılan bir görüntüleme
cihazını bu şekilde geri dönüştürülebilir
materyaller kullanarak ürettik. Döngüsel ekonomi, gelecekte bir gün iş’in ta
kendisi olacak” dedi.
UPS de sürdürülebilir taşımacılık
faaliyetleri kapsamında ödüllendirildi
UPS, karbondioksit emisyon oranlarını şeffaf bir biçimde bildirme ve azaltma konularında attığı adımlar için ödüllendirildi. UPS, daha fazla gönderi teslimatı yaparken daha
az emisyon üretmesini sağladı. Küresel gönderi hacmi 2013 yılında, 2012 yılına kıyasla
yüzde 3,9 artsa da aynı zaman aralığında mutlak karbon emisyonu yüzde 1,5 azaldı.
Lojistik sektörünün küresel liderlerinden
UPS®, taşımacılık faaliyetlerinin çevresel
performansını artırmak amacıyla çalışan
Green Freight Europe (GFE) programının ‘ilk yaprak’ ödülünü aldı. Taşımacılık
faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit
emisyonunu azaltmayı amaçlayan politikalar, stratejiler ve çabalar konusunda karbondioksit verilerini ve bilgilerini paylaşan
şirketlere verilen önemli bir ödül olan ilk
yaprak etiketi, şirketlerin çevresel performansı artırmaya yönelik çalışmaları ve
aldıkları önlemlere göre üyeleri değerlendiren ve karşılaştıran GFE’nin dört aşamalı
etiket programının bir parçası.
UPS, şirketlerin Avrupa’daki kargo taşımacılığının çevresel performansını arttırmasına destek veren, lider bir sektör programı
olan GFE’ye 2009’da üye olmuştur.
sinde UPS, daha fazla gönderi teslimatı
yaparken daha az emisyon üretmesini
sağladı. Küresel gönderi hacmi 2013 yılında, 2012 yılına kıyasla yüzde 3,9 artsa
da aynı zaman aralığında mutlak karbon
emisyonu yüzde 1,5 azaldı.
UPS’in dünya çapındaki mevcut 3,647
alternatif yakıtlı ve ileri teknolojiye sahip
araçları, yeni nesil araçların test edilmesi,
optimize edilmesi ve kurulumu için bir
“hareketli laboratuvar” görevi görüyor.
UPS’nin alternatif yakıtlı ve ileri teknolojiye sahip araçları 2000 yılından beri
geleneksel benzin ve dizel kullanımından
130 milyon litreden daha fazla tasarruf
edilmesini sağlayarak 560 kilometreden
daha fazla yol kat etti. Bu tasarruflar,
2017 sonu itibarıyla gerçekleştireceği
alternatif yakıtlı ve ileri teknolojiye sahip
araçlarla 1,6 milyar kilometre
(1
milyar mil) yapma hedefine ulaşmak konusunda UPS’e önemli katkılar sağladı.
gönderiler artıyor
emisyonlar azalıyor
Küresel sera gazı azaltma stratejisinin iki
yıl üst üste başarıyla uygulanması saye-
85
www.transmedya.com
yeşil çözüm
Xerox uygulamakta olduğu “Yeşil Kimya” yaklaşımını, üretim yapan
ve karbon ayak izlerini azaltmak isteyen firmaların dikkatine sunuyor.
Çevre dostu üretim için yeşil kimya şart
“Yeşil Kimya” anlayışı, toksik madde ve petrol atığı kullanmadan,
geri dönüştürülebilir malzeme ile atık ve enerji kullanım miktarlarını azaltarak,
sağlıklı, güvenli bir ortamda üretim yapmayı vurguluyor.
ısınma ve iklimsel değişikliklerle artan çevre bilinci dünya çapında birçok
sanayi kuruluşunun üretim biçimlerini de
gözden geçirmesine neden oluyor. Son
7 yıldır yayınladığı küresel vatandaşlık
raporlarıyla, iş hedefleri ile çevre sorumluluklarını bir arada nasıl yürüttüğünü
ortaya koyan Xerox, üretim yapan sanayi
kuruluşlarının ve her ölçekten işletmenin
Yeşil Kimya yaklaşımı ile doğaya verdiği
zararı minimize edebileceğini söylüyor.
yeşil kimya nedir?
Kimya ve yeşil kelimelerinin yan yana
kullanıldığında uyumsuz olduğu düşünülebilir. Fakat doğayı korumak, yaşamımızı sürdürülebilir kılmak için bu iki
kelimeyi birbiriyle uyumlu hale getirmek
gerekiyor. Yeşil Kimya, üretim faaliyetleri
sırasında ortaya çıkan toksik maddelerin
ve atıkların azaltılmasını, geri dönüştürülebilir ve enerji verimliliği sağlayan
malzemelerin kullanılmasını amaçlayan
bir mühendislik görüşü. Yeşil Kimya, sanayi üretim şekillerini değiştirerek veya
iyileştirerek yaşamın sürdürülebilirliğine
önemli katkılarda bulunmayı amaçlıyor.
Yeni üretim biçimlerinin keşfi ve yeşil
kimya gibi alanlarda da bilimsel çalışmalar yapan Xerox Kanada Araştırma
Merkezi, Yeşil Kimya anlayışını hakim kılabilmek için izlenmesi gereken adımları
şu şekilde açıklıyor:
toksik olmayan geri dönüştürülebilir malzeme kullanılmalı
Üretimi yapılacak tüm ürünleri toksik
olmayan, kullanımı boyunca enerji verimliliği sağlayan, geri dönüştürülebilir veya
doğada çözünebilir olarak tasarlamak
gerekiyor. Geri dönüştürülebilir malzeme
kullanımının artması ve bunların geri
toplanıp tekrar üretilebilmesi üretim maliyetlerini çok önemli miktarlarda azaltıyor.
Kağıt, cam, plastik, metal gibi her türlü
atık malzemenin geri kazanımı doğa için
hayati bir önem kazanıyor.
petrol atığı ile üretilen
materyallerden kaçınılmalı
Üretim hammaddesi olarak petrol
kaynaklı hammaddelerin kullanımından
kaçınmak, mümkün olduğunca yenilenebilir ve geri dönüştürülebilir hammaddeler kullanmak gerekiyor. Günümüzde
üretim maliyetlerinin düşük olmasından
dolayı özellikle tekstil sektöründe petrol
atığından üretilen malzemelerin kullanımı
giderek artıyor. Petrol atığı ile üretilen
ürünlerin doğaya olduğu kadar, insan
sağlığına da önemli zararları bulunuyor.
güvenli çalışmak öncelik olmalı
İnsan sağlığına zararlı olmayan fabrika
ve laboratuvar koşullarında çalışılması,
üretim esnasında işçi sağlığı ve güvenliğinin en öncelikli üretim kriterleri arasında
değerlendirilmesi Yeşil Kimya yaklaşımının olmazsa olmazı. İnsan sağlığına
ve güvenliğine önem vermeyen üretim
tesislerinin, üretim biçimlerinin de sürdürülebilir bir doğayı desteklemesi mümkün değil. Üretim tesislerinde; çalışan
güvenliğine yönelik önlemlerin alınması,
patlayıcı, yanıcı maddelerin kullanımı ve
saklanması düzenli olarak kontrol altında
tutulmalı.
işlem sayısı ve atık
miktarı azaltılmalı
İşlem sayısını en aza indirecek kimya
uygulamalarını tercih edin. Üretim sonucu atık madde oluşmasını engelleyecek
yöntemler geliştirin ve mümkün olduğunca az ve yenilenebilir hammadde ile en
çok ürün üretmeye çalışın.
üretimi süreçleri anlık
takip edilmeli
SimaPro ve Ecoscale gibi üretim verilerinizi analiz eden programlar, sürdürülebilir
kontrollü bir ürün ve hizmet sunumu
sağlar. Ayrıca, kurum bünyesindeki
kimyagerlerin ve üretim mühendislerinin
gerçek zamanlı analizleri dikkate alınmalı
ve gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
86
TEMA Vakfı 2014’te gönüllü kazanımı rekoru kırdı
Gönüllülük konusunda sondan üçüncü
sırada yer alan Türkiye’de gönüllü faaliyetlere katılım oranı yüzde 10’u geçmiyor. Bu çerçevede TEMA Vakfı, gönüllülük faaliyetlerine katılım oranı düşük
olan Türkiye’de rekor gönüllü sayısına
ulaştı. Türkiye’deki doğa koruma mücadelesinde gönüllülük odaklı çalışan
TEMA Vakfı, 2014 yılında 46 bini aşkın
gönüllü kazanımı sağlayarak vakıf tarihinin yıl bazındaki rekorunu kırdı.
Yirmi iki yıldır erozyon ve doğal varlıkları korumak adına mücadele eden
TEMA Vakfı, çalışmalarını gönüllülerinin
sağladığı katkı ve desteklerle yürütüyor.
Gönüllülerinin desteğine her çalışmasında ihtiyaç duyan TEMA Vakfı, 2014
yılında gerçekleştirdiği çalışmalarla
46 bini aşkın yeni gönüllü kazanımı
sağlayarak vakıf tarihinin yıl bazındaki
rekorunu kırdı. İngiltere merkezli Charities Aid Foundation tarafından yayımlanan Dünya Bağışçılık Endeksi’ne göre
Türkiye gönüllü faaliyetlere katılımda
135 ülke arasında 132’nci sırada yer
alıyor. Gönüllülük konusunda sondan
üçüncü sırada yer alan Türkiye’de
gönüllü faaliyetlere katılım oranı yüzde
10’u geçmiyor. Bu çerçevede TEMA
Vakfı, gönüllülük faaliyetlerine katılım
oranı düşük olan Türkiye’de rekor
gönüllü sayısına ulaştı. Toplamda yarım
milyonu aşkın doğa gönüllüsü ile doğal
varlıkları koruma mücadelesini sürdüren TEMA Vakfı, 2014 sonu itibariyle 80
il, 308 ilçe, 37 mahalle ve 122 üniversitede faaliyetlerine devam ediyor. Doğa
koruma alanında Türkiye’nin en yaygın
sivil toplum örgütü olan TEMA Vakfı,
doğa sorunları, özellikle de erozyon,
ormanların yok edilmesi, çölleşme,
iklim değişikliği ve biyo-çeşitliliğin kaybolması konuları ile ilgili etkili ve bilinçli
bir kamuoyu oluşturmayı hedefliyor.
Gençlik örgütlenmesine özel bir önem
veren TEMA Vakfı, üniversitelerde Genç
TEMA Toplulukları kurulmasını sağlayarak gençleri gönüllülük yoluyla doğa
mücadelesine dâhil etmeye çalışıyor.
Konuyla ilgili görüşlerini aktaran TEMA
Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz
Ataç, “22 yıllık geçmişimizde kazandığımız tüm başarıların temelinde, Vakfımızın gönüllülük esasıyla çalışan bir halk
hareketi olması yatıyor. Yürütülen çalışmalardaki en büyük gücümüzün yaygın
saha örgütlenmemiz ve gönüllülerimiz
olduğunu biliyoruz. Anadolu kültüründe
çok önemli bir yere sahip olan toprağı
koruma mücadelemizde yanımızda olan
tüm gönüllülerimize sonsuz teşekkür
ederiz. Gönüllülerimizin katkıları ve
çalışmaları ile doğal varlıklarımıza sahip
çıkmaya var gücümüzle devam edeceğiz’’ dedi.
‘Yeşil Dostu’ Sertifika Dönemi
Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından
dünyanın önde gelen belgelendirme
kuruluşlarından Bureau Veritas iş birliğinde, uluslararası sertifikasyon standartları
ekseninde geliştirilen “Yeşil Dostu-Green
Check Sertifika”, çevre yönetimi, enerji yönetimi, su yönetimi, atık ve geri
dönüşüm, karbon ayak izi gibi kriterler
üzerinden yapılan değerlendirmeyle verilecek. Marketler, mağazalar, AVM’ler, ofisler,
restoranlar, okullar ve hastaneler kriterleri yerine getirmede başarı sağlamaları
durumunda “Yeşil Dostu Sertifika” almaya
hak kazanacak.
Yeşil Dostu Sertifika, ülkede en geniş
paya sahip sektör olan hizmet sektöründe
yer alan firmaların iş modellerinin çevresel
anlamda gerekli kriterleri sağlamadaki
performanslarını değerlendirmeye yönelik
olacak. Sertifika; iklim değişikliği, küresel
ısınma, su kaynaklarının giderek azalması
gibi sürdürülebilir gelecek için önemli konularda, kurum ve markaların doğru standartlarla yönetilmelerini, enerji ve kaynak
kullanımını daha verimli olarak yapmalarını sağlayarak giderlerini azaltmalarını ve
böylece kârlılıklarını da artırarak rekabet
avantajı sağlamalarına yardımcı olmayı
hedefliyor.
yeşil mekanlar önem kazanıyor
Sürdürülebilir Akademisi Başkanı Murat
Sungur Bursa, konuyla ilgili olarak yaptığı
açıklamada şunları söyledi: “Akademi’nin
yaptığı Tüketim Araştırması gibi, müşterilerin tutum ve davranışlarına ilişkin son
yıllarda yapılan araştırmalar, yeşil ürünlerin yanı sıra yeşil mekânların da önem
kazandığını gösteriyor. Belirlenen alanlarda çalışanlar ve müşteriler, sertifikasyon
yoluyla, çevresel duyarlılıklarını belgelendiren firmaları ayırt etme imkânına sahip
olacaklardır. Sertifika sahibi firmalar ise
çevresel duyarlılık konusunda yaptıkları
çalışmaları şeffaf bir denetim sürecine
açarak, sektörde sürdürülebilir rekabet
avantajı ile karlılık artışı, müşteri taleplerini ve gelişen ihtiyaçları karşılayarak yeni
87
müşteriler kazanma ve müşteri sadakatini
artırma gibi avantajlar kazanacaktır.”
Bursa, Türkiye’de iş dünyasında KOBİ’lerin rolüne dikkat çekerek; “Yeşil Dostu
Sertifika, kapsayıcı özelliği nedeniyle KOBİ’lerin bu dönüşümün parçası olmasını
hedefliyor” dedi.
www.transmedya.com
yeşil üretim
Barilla büyüyor,
karbon ayak izi küçülüyor
Türkiye’deki Bolu fabrikası da dahil olmak üzere, toplam 30 tesisinde ürettiği ürünleriyle, her gün 100’ü aşkın ülkede 50 milyon insana ulaşan Barilla, büyümeyi sürdürürken,
karbon ayak izini küçültüyor. 2014 Sürdürülebilirlik Faaliyet Raporu’na göre, geçen yıl
globalde hacim olarak yüzde 3 büyüyen şirketin su tüketimi ve karbon salımı, son 5
yılda yüzde 20 azaldı.
Ürünleriyle, her gün 100’ü aşkın ülkede
50 milyon insana ulaşan dünya makarna
lideri Barilla, büyümeyi sürdürüyor. 2020
yılına dek, iş hacmini iki katına çıkarma
hedefiyle ilerleyen şirket, gezegen üzerindeki ayak izini ise sürekli küçülterek,
çevreye olan etkisini en düşük düzeyde
tutmayı planlıyor. Bu kapsamda, Sürdürülebilirlik Faaliyet Raporu’nun 2014
yılı sonuçlarına göre Barilla, geçen yıl
performansı ile birlikte 2010’dan bugüne
karbondioksit salımını yüzde 20 azalttı.
Şirketin su kullanımındaki azalma da yüzde 20 olarak gerçekleşti. Dünya üzerinde
30 üretim tesisi ve 8 bini aşkın çalışanı ile
Barilla, karbon ayak izini 2020 yılına dek
yüzde 30 azaltacak.
senin için iyi, gezegen için iyi
Barilla’nın, Türkiye’deki Bolu fabrikasının da dahil olduğu 30 tesisinde, 2014
yılındaki toplam üretimi 1.8 milyon ton
olarak gerçekleşti. Bu rakam, 2013
yılında 1.7 milyon ton olmuştu. Yıllık cirosunu yine 2014’te 3 milyar 254 milyon
Euro’ya ulaştıran şirket, hacim olarak ise
yüzde 3 büyüdü. İtalya’da düzenlenen
basın toplantısı ile 2014-Sürdürülebilirlik
Faaliyet Raporu’nu açıklayan Barilla Grup
CEO’su CladioColzani, 2014 yılı genel
performanslarının, beklentilerinin üzerinde olduğunu söyledi. Barilla olarak 2012
yılında “Senin için iyi, gezegen için iyi/
Goodforyou, goodforthe planet” mottosuyla stratejik bir adım attıklarını hatırlatan Colzani, şöyle konuştu: “Çevresel,
finansal ve endüstriyel yönetim alanlarında bu motto ile ilerlemeyi, kendimize
hedef olarak belirledik. Bu kapsamda
teknoloji ve kaliteye büyük yatırım yaptık.
Çalışma modelimiz ve kültürümüzü işimize yansıttık. Üretim ve organizasyonel
anlamda tüm yetkinliklerimizi geliştirmek
için yatırımlarımıza devam edeceğiz.
Barilla olarak açık, şeffaf, insana ve
gezegene değer katan hedeflerimiz var.
Tüm bu hedeflerimiz doğrultusunda iş
hacmimizi, 2020 yılına dek iki katına
çıkarırken, karbon ayak izimizi yüzde
30 azaltacağız.” Yaptıkları çalışmaların
meyvelerini almaya başladıklarının altını
da çizen Colzani, 2014 yılında hacimde
yüzde 3 büyümelerine ve üretimlerini 1.7
milyon tondan 1.8 milyon tona çıkarmış olmalarına rağmen, su tüketimi ve
karbon emisyonunu azaltmayı başardıklarını ifade etti. Toplantıda konuşan Barilla
Yönetim Kurulu Başkanı Guido Barilla ise
çevre duyarlılığının kendileri için oldukça kritik bir alan olduğunun altını çizdi.
Barilla, şirket olarak, insanları ve gezegeni
olumlu anlamda etkileyerek, gelecekte de
devam eden bir esenliğin yaratılmasına
katkı sağlamayı amaçladıklarını aktardı.
88
Barilla, şöyle konuştu: “Bunu başarmak
için kendimize 3 hedef belirledik. Birincisi,
gıda ve beslenmeyle bağlantılı sorunları
çözebilmek için bilgi birikimi ve kaynak
oluşturmak. İkincisi, iş süreçlerimizi ve
ürünlerimizi sürekli olarak insanların ve
gezegenin refahını gözeterek planlayabildiğimiz sürdürülebilir bir şirket olabilmek.
Üçüncü ve sonuncusu ise üretim yaptığımız her ülkede yerel ilişkiler kurarak, yerel
kalkınmaya katkı sağlamak.”
ROCHE, ‘2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu’ İle
Türkiye’de GRI tarafından ‘Materiality Matters Check’
onayı alan ilk şirket oldu
Dünya çapında kabul gören GRI’ın (Global Reporting Initiative – Küresel Raporlama
Girişimi) ‘faaliyet ve ana paydaşlar için öncelikli sürdürülebilirlik konularına odaklanmayı’ teşvik eden yeni nesil raporlama rehberine uygun olarak hazırlanan Roche 2013
Kurumsal Sorumluluk Raporu, GRI tarafından “Materiality Matters Check” onayını aldı.
Roche Türkiye, Türkiye’den bu onaya sahip ilk şirket oldu.
Henüz çözümlenmemiş sağlık sorunları
için yüksek kaliteli çözümler yaratmak,
üretmek ve ihtiyaç sahiplerine sunabilmek için öncü çalışmalar yürüten ve
kendini sürdürülebilir kalkınmaya adayan
Roche, sürdürülebilirlik alanındaki uygulamaları ile örnek teşkil ediyor. Roche
Türkiye’nin geçen yıl hazırladığı Kurumsal
Sorumluluk Raporu, GRI tarafından en
yüksek seviye olan “A+” olarak derecelendirilmişti. Roche Türkiye, bu yıl GRI’ın
yeni nesil raporlama standardı olan ve
kurumları faaliyetleri ile ana paydaşları
için öncelikli sürdürülebilirlik konularına
odaklanmalarını teşvik eden G4’e uyumlu
olarak hazırladığı 2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu ile “Materiality Matters
Check” onayını aldı ve Türkiye’de bu
onaya sahip ilk şirket oldu.
Roche Türkiye Genel Müdürü Adriano
Treve, Roche’un sürdürülebilirlik alanındaki öncü ve örnek kimliğinin bir kez
daha kanıtlandığını belirterek şunları
söyledi:
“Bize göre sürdürülebilirlik toplumun
geneline karşı sorumlu davranmaktır. Hem sektörün hem de toplumun
sürdürülebilir şekilde fayda sağladığı
stratejiler geliştirmek için paydaşlarımızla birlikte çalıştığımız zaman başarılı
olabiliriz. 2013 yılı Roche Türkiye’nin
önceki yıllarda attığı sağlam sürdürülebilirlik temellerinin üzerine yeni yapılar
inşa ettiği; hedeflerini ve performansını
bir üst kademeye taşıdığı; iş yapış biçiminde sürdürülebilirlik kültürünü daha
da pekiştirdiği ve tüm paydaşlarını bu
yolculuğun bir parçası yapmak için ciddi
taahhütlerde bulunduğu bir yıl oldu.
2013 Kurumsal Sorumluluk Raporu,
paydaş katılımına daha fazla önem vererek, ekonomi, çevre ve toplum üzerindeki etkilerimizi daha kapsayıcı bir şekilde
tanımlayarak, önceki raporlarımızın bir
adım ötesine geçiyor. Roche Türkiye’nin
sürdürülebilirlik anlayışı ve uygulamaları
Roche bünyesinde uluslararası düzeyde
dikkat çekiyor. Türkiye’de geliştirilen
birçok uygulama, global yapımızda iyi
örnek olarak paylaşılıyor. Bu çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.”
enerji tüketimi yüzde 35, su
tüketimi yüzde 65, gaz emisyonu
yüzde 48 azaldı
sürdürülebilirlik alanında
5 yıldır ‘süper sektör lideri’
Kaynakların verimli kullanımını hedefleyen Roche Türkiye, 5 yıllık çevre hedefleri
kapsamında başarılı sonuçlar elde etti.
Yapılan teknik düzenlemeler ve çalışan
bilincinin artmasıyla 2009 yılına göre
toplam enerji tüketiminde yüzde 35, su
tüketiminde yüzde 65, sera gazı emisyonunda ise yüzde 48 azalma sağlandı.
Bugüne kadar toplam 32 bin 100 ağaçlık
5 orman, Roche Türkiye tarafından
doğaya kazandırıldı. Roche Türkiye ayrıca
Türkiye’de “Yeşil Ofis” ünvanını alan ilk
ilaç şirketi olmuştu.
Roche, Dow Jones Sürdürülebilirlik
Endeksi’nde (DJSI) ekonomik, sosyal ve
çevresel performansın derinlemesine analizi
temelinde, ”İlaç, Biyoteknoloji ve Yaşam Bilimleri” endüstrisi alanında sürdürülebilirlik
açısından, üst üste altıncı yıl “sektör lideri”
seçildi. Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi, sürdürülebilirlikle ilgili konuları portföylerine entegre eden yatırımcılar için gösterge
görevi gören en önemli uluslararası endeks
olarak kabul ediliyor.
89
www.transmedya.com
yeşil lastik
Michelin lastiğin havasını attı
Michelin, ağır vasıta araçların taşıdığı
en büyük riskler arasında yer alan ‘lastik
patlamasını’ ortadan kaldıracak Michelin
X Tweel Airless Radial Tire modelini geliştirdi. Dünya lastik sektöründe üretilen ilk
‘Havasız radyal lastik’ sayesinde özellikle
peyzaj, inşaat, atık, geri dönüşüm ve
tarım endüstrilerinde çalışan ağır vasıta
araçların en büyük sorunu olan lastik patlama riskini de ortadan kaldırmış oluyor.
‘Havasız lastik’ olarak adlandırılan Michelin X Tweel, esnek ve şekil değiştirebilen
poliüretan tellerle bir makaslama çubuğuna bağlı halde bulunan esnemez bir
göbekten oluşuyor ve tüm bu aksamlar
tek bir ünite olarak işlev görüyor. Bu
benzersiz lastik modeli, Michelin’in yılda
600 milyon Euro’luk bütçe ayırdığı Ar-Ge
ekibinin uzun çalışmaları sonucunda
hayata geçirildi.
Michelin, X Tweel modelini üretmek için
Amerika’da 135 bin metrekarelik tesis
kurarken, bu üretim tesisi için 50 milyon
dolarlık yatırım yaptı.
Michelin Kuzey Amerika Yönetim Kurulu
Başkanı ve Genel Müdürü Pete Selleck, X Tweel fikrinin Michelin’in Ar-Ge
merkezinden çıktığını belirterek, “Tweel
modeli, Michelin’in üç global teknoloji
merkezinden biri olan, Greenville, Güney
Karolina’daki Michelin Americas Research Company’de doğdu. TWEEL yine
burada, Greenville bölgesinde üretilecek
ve giderek artan ticari bir pazarın ihtiyaçlarını karşılayacak” diye konuştu.
“yeni pazarlara
girmemizi sağlayacak”
Dünya lastik sektöründe üretilen ilk
havasız radyal lastiğin Michelin X Tweel olduğunu söyleyen Michelin Tweel
Teknolojileri Müdürü Ralph Dimenna ise,
bu alandaki çalışmalarının hızla devam
edeceğini ekleyerek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bizi rakiplerimizden ayıran
Tweel havasız radyal lastiği, bu sektörün
ilk ticarileştirilmiş havasız radyal çözümü olma unvanını taşıyor ve Michelin’in
yeni nesil hareketlilikle ilgili öncü marka
olduğunu bir kez daha doğruluyor. Tweel
havasız radyal lastik, Michelin’in yeni pazarlara girmesini ve düşük hızlı uygulama
kategorisindeki iş segmentlerinde daha
da geniş alanlara ulaşmasını sağlayacak.
Sektör, verimlilik, emniyet ve kâr-zarar
dengesine katkıda bulunacak çözümlere
aç durumda. Müşterilerimize bu alanda
hizmet sunabilmek, başarı için belirlediğimiz stratejinin temelini oluşturuyor.”
İlk olarak 2004 Paris Motor Fuarı’nda fikir
olarak görücüye çıkarılan gelişmiş havasız
radyal lastik Michelin X Tweel, sıfır bakım,
sıfır ödün ve sıfır aksaklık süresi avantajlarını sunabilen ilk ve tek ticari ürün olma
özelliği taşıyor. X Tweel Geleneksel radyal
lastik teknolojisini kullanıyor olsa da hava
gerektirmediği için “patlama” riskini ortadan kaldırıyor. Lastik patlamaları yüzünden yaşanan aksaklıklara çözüm üretemeyen birçok ağır vasıta sürücüsü ise, X
TWEEL ile sıfır hava basıncı bakımı, kolay
montaj, hasar direnci, artırılmış operatör
konforu, azaltılmış operatör yorgunluğu,
geliştirilmiş verimlilik ve havalı lastiklere
göre daha uzun kullanım ömrünün faydalarını elde etmiş oluyor.
Bir kişi günde 4 ton su tüketiyor
Bir insanın yeme içme dışında tüm ihtiyaçlarını gidermesi için bir günde 3 bin 794 litre suya ihtiyacı olduğunu biliyor musunuz? Çünkü ortalama bir insanın su ayak izi, bir başka deyişle doğrudan ya da dolaylı
olarak tükettiği su miktarı günde 4 tona ulaşıyor. Sürdürülebilir su arıtma teknolojileri alanında lider Dow
Water&Process Solutions, geleceğin en önemli sorunlardan biri olarak su kıtlığı tehdidine dikkat çekiyor.
Bir insanın yeme içme dışında tüm
ihtiyaçlarını gidermesi için bir günde 3
bin 794 litre suya ihtiyacı olduğunu biliyor
musunuz? Çünkü ortalama bir insanın
su ayak izi, bir başka deyişle doğrudan
ya da dolaylı olarak tükettiği su miktarı
günde 4 tona ulaşıyor. Sürdürülebilir su
arıtma teknolojileri alanında lider Dow
Water&Process Solutions, geleceğin en
önemli sorunlardan biri olarak su kıtlığı
tehdidine dikkat çekiyor. Yaşadığımız bu
çılgın tüketim çağında, kullandığımız
her ürünün kaynağının en nihayetinde
dünya olduğunu çoğu zaman unutuyoruz.
Değerli doğal kaynakların aşırı kullanımı,
bir çok ekosistemi neredeyse yok olma
noktasına getirdi ya da geri döndürülemeyecek şekilde değişime uğrattı. Birleşmiş
Milletler insanoğlunun gezegenimizin sür-
dürülebilir olarak sunabileceğinden çok
daha fazla doğal kaynak tükettiğine yönelik uyarıda bulunuyor. Birleşmiş Milletler,
mevcut tüketim ve üretim eğilimlerinin
değişmemesi halinde ve 2050 yılı itibarıyla
dünya nüfusunun 9,6 milyara ulaşacağı
tahmininde bulunuyor. Yani bu gidişle
mevcut tüketim modelinin sürdürülebilmesi için iki “dünyaya” daha ihtiyaç duyulacak. Dahası, 2030 yılı itibarıyla dünya
nüfusunun %30 daha fazla suya, yüzde
40 daha fazla enerjiye yüzde 50 daha fazla
gıdaya ihtiyaç duyması bekleniyor. Aslında
birçok insanın fark etmediği şey suyun
insanların kullandığı ve tükettiği her ürünü
üretmek için gerekli olduğudur. Ortalama
bir insanın su ayak izi, bir başka deyişle
doğrudan ya da dolaylı olarak tükettiği su
miktarı günde 3.794 litreye ulaşıyor. 90
Teknosa, 5 yılda 60 ton elektronik atık topladı
Teknosa, kaynakların verimli kullanımı
adına mağazalarında, genel merkezde
ve Gebze’deki fabrikada enerji tüketimi
düşük aydınlatma ve ısıtma sistemlerine
dönüşümü yaygınlaştırıyor. Sektörde ilk
defa geri dönüşüme kazandırılan poşetler
kullanan Teknosa, aynı zamanda mağazalarına kurduğu ‘Atık İstasyonları’ aracılığı
ile tüketicilerin elektronik atıklarını geri
dönüşüme kazandırıyor.ÇEVKO (Çevre
Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) ve TAP (Taşınabilir Pil Üreticileri
ve İthalatçıları Derneği) üyesi olan Teknosa, 2010 yılından bu yana Türkiye’nin
dört bir yanındaki mağazalarında 60 tona
yakın elektronik atık ve 6 tonu aşan pil
topladı.
İklim hakkında söyleyeceklerimiz var!
“İklim değişikliği hakkında söyleyeceklerimiz var” diyenleri buluşturan TEMA Vakfı ve
Boğaziçi Üniversitesi iklim değişikliği mücadelesinde vatandaşların, ulusal ve uluslararası
süreçlere katılımının önemine dikkat çekti.
TEMA Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi İklim
Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve
Araştırma Merkezi, İklim Değişikliği Hakkında Küresel Tartışma etkinliği düzenledi.
İklim değişikliğinden etkilenen halkların
sesini duyurabilmesi için 80 ülke ve
106 noktada 10 bin katılımcı ile küresel
ölçekte düzenlenen etkinliğin Türkiye
ayağı, toplumun farklı kesimlerinden
gelen 100 bireyin katılımı ile gerçekleşti.
6 Haziran’da Boğaziçi Üniversitesi Güney
Kampüs’te yapılan etkinlik kapsamında
katılımcılar iklim değişikliği ve enerji konusunda dünya liderlerine iletmek istedikleri
mesajları hazırladılar.
30 Kasım-11 Aralık 2015 tarihlerinde
Paris’te düzenlenecek Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
21. Taraflar Toplantısı öncesinde Fransız
hükümetinin öncülüğünde dünyanın
91
farklı noktalarında, binlerce kişi bir araya
gelerek iklim değişikliği ile ilgili görüşlerini
bildirdi. 6 Haziran’da, Pasifik kıyılarından
başlayıp, Amerika’nın batı kıyılarında
biten, iklim ve enerji konulu küresel vatandaş toplantıları farklı ülkelerden STK’ların
organizasyonuyla gerçekleşti. Katılımcılar,
kendilerine videolar aracılığıyla sunulan
tarafsız bilgiler ve küçük gruplarda yaptıkları tartışmalar sonrasında, kendilerine
yöneltilen 30 soruya yanıt verdi. Verilen
yanıtlardan elde edilen sonuçlar, etkinliğin
gerçekleştirildiği tüm ülkelerle eş zamanlı
olarak çevrimiçi bir platform üzerinden
yayımlandı. Sonuçlar 15 Haziran’da
özetlenerek dünya liderlerine sunulacak
ve yerel ve küresel düzeyde bireyler ve
kanaat önderleri ile paylaşılacak. Toplantının, küresel demokrasiye ve iklim değişikliği tartışmalarına katkıda bulunması
öngörülüyor. Etkinliğin Türkiye ayağının
açılış konuşmasını TEMA Vakfı Yönetim
Kurulu üyesi ve aynı zamanda Boğaziçi
Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan
Doç. Dr. Barış Karapınar yaptı. Karapınar
konuşmasında, Paris’te gerçekleşecek
olan 21. Taraflar Toplantısı’nda alınan
kararların dünyanın her yerinde yaşayan bireyleri etkileyeceğini ifade etti. Bu
bakımdan bireylerin görüşlerini dikkate
alarak verilecek kararların müzakerelerde
eksik olan vatandaş katılımı konusunda
anlamlı bir adım olacağını söyledi.
www.transmedya.com
yeşil lojistik
TAV’dan çevreci uçuş için karbon
ayak izi hesaplama uygulaması
TAV, myclimate Türkiye ile işbirliği yaparak yolcuların uçuşları sırasında ortaya çıkan
karbon miktarının hesaplamasını ve gönüllü olarak denkleştirmesini sağlayan bir
uygulamayı hayata geçirdi.
TAV Havalimanları, iklim değişikliğiyle
mücadele çalışmaları kapsamında yolcuların uçuşlarından kaynaklanan karbon
ayak izini denkleştirmelerine olanak sağlayan bir uygulamayı hayata geçirdi. TAV
Havalimanları’nın işlettiği 14 havalimanının web sitesinde yer alan uygulamayla
yolcular uçuşlarının karbon ayak izini hesaplayabilecek ve isterlerse hem karbon
salımını azaltan hem de sürdürülebilir
kalkınmaya katkıda bulunan bir projeye
destek vererek bunu denkleştirebilecek.
TAV Havalimanları Başkan Yardımcısı
Kemal Ünlü, “İklim değişikliğini durdurmak ve gelecek kuşaklara yaşanabilir
bir gezegen bırakmak için tüm dünyada kamu otoriteleri, özel sektör ve sivil
toplumun ortak çaba göstermesi gerekiyor. Küresel ölçekte karbon salımlarının
yüzde 2’si havayolları başta olmak üzere
havacılık sektöründen kaynaklanıyor. Biz
TAV olarak sorumluluğumuzun farkındayız ve paydaşlarımızla işbirliği halinde,
yolcu memnuniyetini artırırken çevreye
etkimizi en aza indirmek üzere çalışıyoruz. myclimate Türkiye’nin uzmanlığından yararlanarak, işbirliği içinde
geliştirdiğimiz karbon ayak izi hesaplama
ve denkleştirme uygulamasıyla, yolcularımız başta olmak üzere paydaşlarımızın
da bu konudaki farkındalığını artırmayı
amaçlıyoruz” dedi. myclimate Türkiye
Genel Müdürü Hande Sezer de, “TAV
Havalimanları çevre ve iklim değişikliği
konusundaki öncü yaklaşımını bu çalışma ile bir adım öteye taşıyor. TAV için
hazırlamış olduğumuz bu uygulama, bir
yandan yolculara iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulunma şansı verirken,
bir yandan da bu konuda farkındalığın
artmasını amaçlıyor. Türkiye’de bir Havalimanı işletmecisi firmanın tüm havayolu
şirketlerinden önce böyle bir uygulamayı
başlatmış olması, TAV’ın yenilikçi tavrını
bir kere daha gözler önüne seriyor” diye
konuştu.
myclimate Türkiye’nin uluslararası standartlara uygun şekilde geliştirdiği uygulamaya göre,
İstanbul-Ankara arasında ekonomi sınıfında seyahat eden bir yolcu, atmosfere 125 kilogram karbon salımına neden oluyor.
92
OPET’in Sürdürebilirlik Raporu’na
Amerika’dan ‘Altın Madalya’
OPET, geçtiğimiz iki yılın operasyonlarını içeren 3’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’yla
Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından 3 ödüle birden layık bulundu. Spotlight Awards’ta 1500 başvuru arasından kendi kategorisinde dünya genelinde
3’üncü En İyi Rapor seçilen ve “Altın Madalya”ya layık bulunan OPET’in Sürdürülebilirlik
Raporu, ‘En İyi İlk Yüz İletişim Materyali’ arasında yer aldı. Ayrıca “En Çok Gelişim Kaydeden Rapor” ödülünü de kazandı.
Türkiye akaryakıt sektörünün yenilikçi şirketi OPET; 2012-2013 yılı operasyonlarını
içeren “3’üncü Sürdürülebilirlik Raporu”
ile Amerikan İletişim Profesyonelleri
Birliği’nden (LACP) 3 ödül birden kazandı.
Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği
tarafından düzenlenen 2014 Spotlight
Ödülleri’nde (Spotlight Awards Global
Communications Competition) OPET,
1500 başvuru arasından, ‘sürdürülebilirlik
raporu’ kategorisinde 3’üncü En İyi Rapor
seçilerek “Altın Madalya”ya layık görüldü.
Toplamda 100 üzerinden 98 puan alan
OPET, “En Çok Gelişim Kaydeden Rapor”
ödülünü de kazandı. OPET’e üçüncü
ödül, “İlk Yüz Şirket” içerisine girdiği için
geldi. Bir Türk şirketi olarak akaryakıt
dağıtım sektöründe GRI onaylı rapor yayınlayan ilk kuruluş olan OPET; ilk intiba,
genel anlatım, görsel tasarım, yaratıcılık,
mesaj netliği ve algılanan uygunluk kriterlerinde aldığı yüksek puanlar neticesinde
bu ödüle hak kazandı.
ağca: performansımızı
uluslararası ölçütlere göre
raporlamak bizim için büyük
önem taşıyor
OPET, somut veriler ve uluslararası
standartlar ışığında hazırlanan 3’üncü
sürdürülebilirlik raporunda, Küresel
Raporlama Girişimi G3 ilkelerinin belirlediği B+ raporlama seviyesini kıstas
aldı. Raporun diğer belirleyici kriterleri
ise, AA1000AS denetim standardının
temel ilkeleri olan öncelik, bütünlük
ve yanıt verebilirlik ilkeleri ile Birleşmiş
Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin
İlerleme Raporu ilkeleri oldu. OPET,
ödül kazandığı raporda sürdürülebilirlik
performansını; Sürdürülebilir Değer
Zinciri, Müşteri Memnuniyeti, Çevre
Yönetimi, Çalışan Hakları, Yönetişim,
Çalışma Hayatı ve Toplumsal Kalkınma
başlıkları altında paydaşlarının görüşüne
sundu. Rapora ilişkin bir değerlendirme
yapan OPET Genel Müdürü Cüneyt
93
Ağca “OPET olarak sosyal sorumluluk
alanlarındaki çalışmalarımızı, iş hedeflerimizi, yönetim stratejimiz ve çalışma
kültürümüze yerleştirmek, geliştirmek
ve bu alanlardaki performansımızı uluslararası ölçütlere göre raporlamak bizim
için büyük önem taşıyor. 1992 yılından
beri faaliyet gösterdiğimiz sektörümüzde başarıya ulaşma sürecimizi dış paydaşlarımızla paylaştığımız ve geçtiğimiz
son iki yılın Türkiye operasyonlarımızı
kapsayan sürdürülebilirlik raporumuzu
yayımlamanın gururunu yaşarken aynı
zamanda daha baskı aşamasındayken
uluslararası bir ödül kazanmanın mutluluğunu da yaşadık. Önümüzdeki dönem
sürdürülebilirlik anlayışımız çerçevesinde, ekonomik alandaki başarılarımızı
toplumsal kalkınma ve çevre alanlarındaki yatırımlarımız ile destekleyerek tüm
paydaşlarımızı faaliyetlerimiz ile ilgili
bilgilendirmeye devam edeceğiz” diye
konuştu.
www.transmedya.com
yeşil lojistik
“Yeşil Perakendeci”
Kipa, Dünya Çevre Günü’nü etkinliklerle kutladı
Çevre dostu uygulamalarıyla karbon emisyonunu yarı yarıya azaltan Kipa, Dünya Çevre
Günü’nü özel etkinliklerle kutladı.
Çevre dostu uygulamalarıyla tüm mağazalarında ve dağıtım merkezlerinde metrekare başına düşen karbon emisyonunu
yüzde 50 oranında azaltmayı başaran
Türkiye’nin önde gelen perakende zinciri
Kipa, karbon salınımını sıfıra indirmek
için çalışmalarını sürdürüyor. Çevre
dostu mağazalarının sayısı 34’e ulaşan
Kipa, bu mağazalarda güneş enerjisi
panelleri ve elektrik enerjisinden tasarruf
eden günışığı sistemleri kullanıyor. 2012
yılında hizmete açılan Kütahya mağazasında kullanılan ve karbon emisyonunu
yüzde 15 oranında azaltan CO2 soğutma sistemini Türkiye’de uygulayan ilk
perakendeci olan Kipa’nın, Marmaris ve
Kuşadası’ndaki mağazalarında 2007’den
bu yana güneş enerjisiyle çalışan kasalar
bulunuyor. 2009 yılında Çiğli’de, tek bir
enerji kaynağı kullanarak elektrik, ısıtma
ve soğutma üretiminin eş zamanlı yapılmasını sağlayan trijenerasyon tesisi kuran
Kipa, 2013’te tüm mağazalarındaki soğuk
dolapları kapaklı hale getirerek de enerji
tüketimini ciddi ölçüde azaltmayı başardı.
ve ısı yalıtımı sağlayarak enerji tasarrufu
yaratan “Yeni Nesil Dikey Bahçeler” projesine Kipa Özel Ödülü sundu.
dünya çevre günü’ne
özel etkinlikler
Kipa’nın 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne
özel etkinliklerin odağında, topluma katkı
sağlayan çalışmalarıyla dikkat çeken
Kipa Aile Kulüpleri yer alıyor. Bu kapsamdaki ilk etkinlik, Konya Aile Kulübü’nde
düzenlendi. “Temiz Çevre, Temiz Konya”
sloganıyla yola çıkan kulüp üyeleri, 2
Haziran’da kentin tarihi yerlerinde ve
müzelerde çöp toplayarak, çevre temiz-
kipa’dan çevreci projelere destek
Kipa, çevreye katkı sağlayan projeleri de
destekliyor. Liyakat, Ege Üniversitesi ve
Bornova Belediyesi işbirliğiyle üçüncüsü
gerçekleştirilen Girişim Kampüsü’nün ana
sponsorları arasında yer alan Kipa, genç
girişimci Elif Can tarafından geliştirilen
Vaillant’tan yeşil hamle
Isıtma ve havalandırma teknolojisi
sektörünün öncü firmalarından olan Vaillant; değişen enerji verimliliği yasaları
doğrultusunda, tüketicilerine daha iyi
hizmet vermek amacıyla “Enerji Danışmanlığı” konseptini hayata geçirdi.
İlk Enerji Danışman Bayisinin açılışı
İstanbul HES Mühendislik’teyapıldı.
Türkiye’de yapılan bu ilk uygulamayla
Vaillant, 2017 yılına kadar bu konsept
için özel olarak hazırlanan bayilerinin
tamamını sisteme geçirecek ve tüketicilerine “Enerji Danışmanı” kimliği ile
çözüm sunacak.
Vaillant Group Türkiye CEO’su Dr.
AxelBusch“Enerji Bayisi” konseptinin
detaylarını şöyle açıkladı: “Bina Enerji
Performans Yönetmeliği kapsamında,
2017’den itibaren binalara enerji kimlik
belgesi alma zorunluluğu getiriliyor.
Enerji kimliği ile birlikte binanın enerji
modellemesinin yapılması, izolasyon
dahil verimli sistemler konusunda tüketici danışmanlığını öne çıkarıyor. Biz
de, yeşile giden yeni yolumuzu; değişen
tüketici beklentilerine yönelik çözüm
üreten, kanun ve mevzuatlara göre yetkilendirilmiş, geniş ürün gamı ile doğru
ve farklı hizmetler sunan bir konseptte
hazırladık. Sektörde ilk olacak Enerji
Bayiliği konseptimiz ile tüketicilerimize
sadece cihaz satışı değil aynı zamanda
konutlarının ihtiyaç ve tüketim yapılarına
göre enerji modellemesi yaparak, izolasyon ve geri dönüş finans modeli dahil,
komple sistem çözümü sağlayacağız.”
94
liğine dikkat çekti. Yalova Aile Kulübü, 4
Haziran’da “Çöp Adam” müzikaline ev
sahipliği yaptı. Salihli Aile Kulübü, 1-5
Haziran tarihleri arasında, 5 okuldan
toplam 500 öğrenciye Salihli Gema
Vakfı Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu
tarafından eğitim verilmesini sağlayarak,
çocuklara çevre bilinci aşıladı. Keşan Aile
Kulübü ise 14 Haziran’da Çevre Haftası
etkinlikleri kapsamında bir çocuk atölyesine ev sahipliği yaptı. Diğer yandan, 1997
yılından bu yana Ege Orman Vakfı ile toplam 88 bin 208 fidan diken Kipa Toplum
Elçileri, Dünya Çevre Günü kapsamında
fidan dikme çalışmalarını devam ettirdi.
Yenilenebilir enerjide rekor kırıldı
Yenilenebilir enerjilerin 2014 yılında dünya çapındaki durumuna ilişkin Yenilenebilir Enerji
Ağı Raporu (REN21) yayımlandı. Rapora göre 2014 yılı, yenilenebilir enerji kurulumu açısından bir rekor yaşadı. Geçtiğimiz yıl yenilenebilir enerjiler, dünya çapında enerji ağına
eklenen enerjinin yüzde 60’ını oluşturdu.
50 MW’tan büyük hidroelektrik santraller
haricindeki yenilenebilir enerji yatırımları
2013’e göre yüzde 17 arttı. 2014 yılında
devreye alınan güneş ve rüzgar enerji santralleri bile, 25 nükleer reaktörün üretim kapasitesinde. Yenilenebilir enerjilerde yaşanan
bu rekorun yanında, dünya çapında sadece
5 nükleer reaktör devreye alındı.
Rapora göre Türkiye, sıcak su üretmeye
yarayan güneş kolektörleri ve jeotermal
kapasite artışında dünyada ikinci sırada yer
aldı.
Rapordaki bir diğer çarpıcı veriye göre ise,
Dünyada ilk kez elektrik talebi ortalama
yüzde 1.5 ve GSYİH (Gayrisafi yurtiçi hasıla)
ortalama yüzde 3 artarken, karbon salımı
2014 yılında 2013 yılına göre aynı kaldı.
Bu durumu, enerji verimliliğinin ve yenilenebilir enerjilerin iklim değişikliğine neden olan
karbon salımını azaltmak için şart olduğu-
nun bir göstergesi olarak değerlendiren
Greenpeace Akdeniz Finans Kampanyası
Sorumlusu İbrahim Çiftçi, konuyla ilgili
olarak “40 yıldır ilk kez dünya ekonomisi
beraberinde paralel karbon salımı artışı doğurmadan büyüdü. Bu durum çoğunlukla
Çin’in yenilenebilir kaynakları kullanmadaki
artışı ve gelişmiş ülkelerin -enerji verimliliği
ve yenilenebilir enerjileri de kapsayan- sürdürülebilir kalkınmayı daha fazla teşvik
etmesinden kaynaklandı. Türkiye gibi
yenilenebilir potansiyeli açısından Avrupa’da
üst sıralarda olan bir ülkenin de bu konuda
liderlik etmesi gerekiyor. Türkiye’de rüzgar
yatırımları açısından ilerleme kaydedilmiş
olsa da, halen potansiyeli değerlendirebilmek açısından gerideyiz. Bunun en önemli
nedeni de, enerji ihtiyacını karşılamak için
kömür ve nükleer gibi kirli enerjilere öncelik
verilmesi. Türkiye’de yeni kurulacak hükü-
95
met seçimini yapmalı: Nükleer ve kömüre
yatırım yapıp 20. yy’da mı kalacak, yoksa
yenilenebilir enerjilerle geleceği mi yakalayacak” dedi.
1 milyarın üzerinde insanın
elektriğe erişimi yok
2014 yılında yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyük artışa rağmen, 1 milyarın
üzerinde insan, yani insan nüfusunun
yüzde 15’i elektriğe erişimi yok. Afrika kıtasının tümünde var olan 147 GW’lık kurulu
güç, Almanya’nın enerji üretim kapasitesinden az.
Çiftçi, konuyla ilgili olarak, merkezileşmemiş yenilenebilir enerji teknolojilerinin
kırsal alanlarda ana üretim kaynağı olarak
kullanılmasının, elektriğe erişimi olmayan
kişi sayısının da azaltılmasına büyük katkı
sağlayacağını belirtti
www.transmedya.com
yeşil çözüm
Paris İklim Değişikliği Taraflar
Konferansı’na bir adım atıldı
Paris Konferansı öncesinde İstanbul’da çoğunluğu genç araştırmacıların katılımıyla “İklim Değişikliği ve Kalkınma Politikaları Nasıl Uyumlu Olarak Sürdürülebilir?” konferansı
ve “Özel Koşulların Ötesinde: Türkiye ve Küresel İklim Değişikliği Politikaları” Genç Araştırmacılar Çalıştayı yapıldı.
S
İklim değişikliğinin toplumlar, ekonomiler ve ekosistemler için büyük
bir tehdit oluşturduğu gerçeğinden yola çıkarak, L’Agence Française de
Développement (AFD), Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezi
(MURCIR) ve İstanbul Politikalar MerkeziSabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator
Girişimi iki günlük bir etkinlik düzenledi.
Istanbul Politikalar Merkezi MercatorIPC araştırmacısı Dr. Ethemcan Turhan,
Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr.
Semra Cerit Mazlum ve Fransız Kalkınma
Ajansı’nın koordinasyonunu düzenlediği
etkinlik açış konuşmalarıyla başladı.
İklim değişikliği ve kalkınma politikaları
ekseninde farklı konuları ele almak ve
2015 Aralık ayında Paris’te gerçekleşecek
İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na
(COP21) hazırlık amacıyla konferans ve
bilimsel çalıştaydan oluşan etkinlik kapsamında gerçekleştirilen konferansın açış
konuşmaları, Sabancı Üniversitesi-İstanbul
Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat
Keyman, Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Uygulama Merkezi
Direktörü Doç. Dr. Semra Cerit Mazlum ve
Fransa Büyükelçisi Laurent Bili tarafından
yapıldı.
Fuat Keyman “Küresel dünya iki önemli
konuyla karşı karşıya: İklim değişikliği ve
kalkınma. Yıl sonunda Paris’te yapılacak
iklim konferansı uluslararası önem taşıyor.
Üç önemli konu ele alınacak: Kalkınma,
güvenlik ve ekonomi. Paris konferansının
olumlu olması için öncesinde ve sonrasında ciddi çalışmalar gerekiyor. Sürekli olarak yeni politikalar üretilmesi ve bunun için
de farklı aktörlerin çalışmaya ortak olması
gerekiyor. İPM olarak iklim değişikliği bizim
için çok önemli bir çalışma alanı. ” dedi.
Semra Cerit Mazlum “Yeni bir dönem,
yeni bir anlaşma ve beklenti içerisindeyiz.
İnsan türünün biçimlendirdiği yeni bir
dönem içerisinde yeni politikalar mümkün
mü ve nasıl bir siyaset öngörüyoruz? Hem
akademik çalışma hem de kamusal alanda
Türkiye iklim değişikliği konusunda geç
hareket eden ülkeler arasında yer alıyor. Bu
konferansı düzenlememizin amacı çalışma ağları kurmak ve tartışma platformları
yaratmaktır. ” dedi.
Laurent Bili Türkçe olarak yaptığı konuşmasında “Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporunda ifade
edilen şu tespitler kesinlik arz ediyor: ‘İklim
sistemindeki ısınma hiçbir tartışmaya
meydan bırakmayacak nitelikte. Tespit
yeterince açık: Kolektif bir bilinç uyanmadıkça ve genel bir seferberlik ortaya
konmadıkça, yapılan şey, sonraki nesillerin
geleceğini ipotek altına almaktan öteye
gitmez. 2015 yılı iklim konusunda birçok
toplantının gerçekleştirileceği bir yıl olacak
ve tüm bunlar, yılsonunda Paris’te düzenlenecek 21. Taraflar Konferansı (COP21) ile
doruk noktasına ulaşacak. Bu çerçevede,
Fransa aynı anda iki zorlukla baş edecek:
Ev sahibi ülke olarak, iki hafta süresince
binlerce delege ve gözlemciyi ağırlayacak ve COP’un başkanlığını yürüten ülke
olarak oybirliği ile varılacak bir mutabakatın oluşmasını sağlamak için kolaylaştırıcı
görevini üstlenecek. ” dedi.
Etkinliğin ilk günündeki konferansta
Fransa ve Türkiye’den kamu kuruluşları,
özel sektör, finans sektörü, üniversite ve
sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdi. Fransız Hükümeti Çevre Danışmanı
Sayın Philippe Zeller, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı İklim Değişikliği Dairesi’nden
Tuba Seyyah, IPCC 5. Araştırma Grubu 2.
Çalışma Grubu Baş Yazarı Barış Karapınar,
İklim Ağı adına katılan Mustafa Özgür Ber-
96
ke, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Metin
Akman, TSKB Sürdürülebilir Yönetim
Sistemleri Temsilcisi Hülya Kurt ve AFD
Türkiye Direktörü Bertrand Willocquet
toplantıda önemli konuların altını çizdiler.
Yılsonunda Paris’te gerçekleşecek (COP
21) iklim zirvesine giden yolda düşük
karbon ekonomisi, sivil toplum ve diğer
paydaşların karar alma süreçlerine katılımı
toplantının öne çıkan konuları oldu.
Konferansın ardından, ünlü fotoğrafçı
Yann Arthus- Bertrand’ın “İklim Değişikliği
İçin 60 Çözüm” sergisi ve kokteyl gerçekleştirildi.
Etkinliğin ikinci gününde ise “Özel Koşulların Ötesinde: Türkiye ve Küresel
İklim Değişikliği Politikaları” başlıklı Genç
Araştırmacılar Çalıştayı yapıldı. Çalıştayın
açılış konuşmacıları, Birleşmiş Milletler
Gıda Hakkı Özel Raportörü ve ABD Kaliforniya Üniversitesi’nde Küresel Çalışmalar
Araştırma Profesörü olan Prof. Hilal Elver
ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
(IPCC), 5. Değerlendirme Raporu III. Çalışma Grubu Başyazarı ve Uluslararası Çevre
ve Kalkınma Merkezi (CIRED) Direktörü
Prof. Franck LeCocq oldu.
Çalıştayda akademisyenler ile kamu
kurumları, sivil toplum ve düşünce kuruluşlarından gelen araştırmacılar iklim
değişikliğinin çeşitli boyutları üzerindeki
çalışmalarını sunarak bilgi alışverişinde
bulundu.
L’Oréal Sürdürülebilirlik alanında
taahhütlerini bir bir yerine getiriyor
L’Oréal’in ‘2020 Güzelliği Herkesle Paylaşmak’ başlığı ile sürdürülebilirlik taahütü en
çok alanı kapsayan kurumsal sürdürülebilirlik
programı olarak dikkat çekiyor.
Ekolojik dengeye duyarlı, sorumlu ve kapsayıcı yeni kalkınma modelinin de liderlerinden olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen
L’Oreal’in 2020 taahhütleri; ‘Sürdürülebilir
Yenilik’, ‘Sürdürülebilir Üretim’, ‘Sürdürülebilir
Gelişim’ ve ‘Sürdürülebilir Yaşam’ başlıklarından oluşuyor. 2020 hedeflerinin büyük bir
kısmını 5 yıl öncesinden tamamlayan L’Oréal,
hedeflerini büyüterek yoluna devam ediyor.
L
’Oréal, sürdürülebilirlik alanında
da önemli adımlar atıyor. ‘Sürdürülebilir Yenilik’, ‘Sürdürülebilir
Üretim’, ‘Sürdürülebilir Gelişim’ ve
‘Sürdürülebilir Yaşam’ başlıklarından
oluşan 2020 taahhütlerini büyük
oranda yerine getiren L’Oréal, 2020
yılında çevresel ayak izini yüzde
60 oranında azaltmayı hedefliyor.
L’Oréal 2005 yılından bu yana yaptığı
çalışmalarla karbon emilimini yüzde
50,2 oranında azalttı.
2020 yılında bitmiş ürün başına atık
üretimini yüzde 60 oranında azaltmayı hedefleyen L’Oréal, 2014’ü
yüzde 23.1 oranında atık azaltımı
ile tamamladı. L’Oréal ürün başına
su kullanım oranlarını da yüzde 36
oranında azalttı. Ürün başına su kullanım oranlarını 2020’ye kadar yüzde
60 azaltmayı hedefleyen L’Oréal,
2020’de ‘0’ atık üretmeyi amaçlıyor.
çevreye duyarlı
sürdürülebilir Yenilik
L’Oréal, 2020’ye kadar ürünlerinin
yüzde 100’ünün çevresel ve sosyal
açıdan fayda sağlayacak şekilde
üretimi hedeflerken 2014 sonu
itibariyle üretiminin yüzde 70’ini bu
hedefler doğrultusunda gerçekleştirdi.
L’Oréal, ambalajlarını da gelişmiş bir
çevre bilinciyle üretiyor. Bu alanda
‘ambalaj tasarımı’ merkezlerinde
sıkı bir eko-dizayn politikası uygulayan L’Oréal’in hedeflerinden biri de
ambalaj üretiminde kullanılan kağıt
ve kartonların tamamını sürdürebilir
şekilde yönetilen ormanlardan elde
etmek olarak açıkladı.
97
L’Oréal, 2014 yılında, kâğıt ve karton
ambalaj malzemesinin %98’den daha
fazlasını Forest Stewardship Council (FSC) ve The Programme for the
Endorsement of Forest Certification
(PEFC) standartlarına uygun olarak sürdürülebilirlik sertifikasıyla tedarik etti.
tüketiciler için
‘sürdürülebilir yaşam’ ilkesi
L’Oréal 2020’ye kadar tüketicilerinin,
dünyanın güzelliğini artırırken sürdürülebilir tüketimde bulunmalarını da sağlamak için çalışıyor. Ürünlerinin yüzde
100’nün sosyal ve çevresel profilini
değerlendirmek için ‘Ürün Değerlendirme Aracı’ kullanacak olan L’Oréal,
elde edilen bilgileri daha sürdürülebilir
yaşam seçimleri yapabilmeleri için tüm
müşteriyle paylaşıyor.
tedarikçiler için
‘sürdürülebilir gelişim’
L’Oréal, 2020 taahhütleri içine çalışanları için, ilk sosyal inovasyon programı olan Share & Care kapsamında,
dünyanın neresinde olursa olsun
çalışanlarının belirlediği minimum
standartlardaki sağlık hizmetlerine,
sosyal korumaya ve eğitime erişimlerini garantiliyor. 2020 taahhütleri
arasında tüm stratejik ortakları da
alan L’Oréal, temel haklardan yoksun
topluluklara mensup 100 binden fazla
kişinin iş gücüne katılımını sağlayacak. Güçlü ve etkin sosyal sorumluluk projeleri ile de içinde bulunduğu
toplumlara katkı sağlıyor.
www.transmedya.com
yeşil çözüm
Egzoz gazı emisyon ölçümü
hakkında 5 önemli nokta
Geçerli bir egzoz gazı emisyon ölçümü olmayan veya ölçüm yaptırmadan egzoz emisyon pulu alan araç sahipleri yol kenarı denetimlerinde 1.932 TL’ye varan para cezası
alabiliyor. TÜVTÜRK, trafikten kaynaklanan hava kirliliğini önlemede ve yakıt tasarrufunda büyük önemi bulunan bu ölçümle ilgili 5 önemli noktayı, kamuoyuyla paylaştı
Ü
lkemizde, ticari araçların her yıl,
hususi otomobillerin ise ilk 3 yaş
sonunda her 2 yılda bir egzoz
gazı emisyon ölçümü yaptırması kanuni
bir zorunluluk… Bu ölçümü yaptırmamış
araçlar, araç muayenesinden geçemediği
gibi, son dönemde ülke genelinde Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’nın artan yol kenarı
denetimlerinde 1.932 TL’ye varan para
cezalarıyla da karşılaşabiliyor.
TÜVTÜRK, araç sahiplerini egzoz gazı
emisyon ölçümünün, uzman noktalarda
yaptırılması ve ölçüm yaptırmadan pul
alınmaması konularında uyarıyor. Bu
ölçümün çoğu yerde uzman kişiler ve
teknik yeterliliği olan cihazlarla yapılmadığına dikkat çeken TÜVTÜRK, bazı yerlerde, ölçüm yapılmadan egzoz emisyon
pulu satın alınabildiğini, ancak birçok
araç sahibi için kolaylık olarak görülen bu
uygulamaların, yapılan denetimlerde araç
sahiplerinin para cezasıyla karşılaşmasına
neden olabildiğini de hatırlatıyor.
TÜVTÜRK, araç muayenesinin yapılabilmesi için zorunlu olan ve tüm TÜVTÜRK
istasyonlarında uzman personel tarafından, uluslararası standartlarda gerçekleştirilen egzoz gazı emisyon ölçümüyle ilgili
5 önemli noktaya dikkat çekiyor.
Egzoz gazı emisyon ,
ölçümü neden gerekli?
Egzoz gazı emisyon ölçümü, trafikte
seyreden araçların egzoz gazlarının neden
olduğu hava kirliliğinin zararlı etkilerinden
çevreyi korumak amacıyla, egzoz gazı
kirleticilerinin azaltılmasını sağlamak için
yapılan ölçümlerdir. Bu ölçüm sonucunda, egzozundan çıkan kirletici miktarı
kanunlarla belirlenen seviyenin üzerinde
oran araçlar, bu ölçümden kalmaktadır.
Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçümleri
aracın yakıtı ne kadar verimli tükettiğinin
de bir göstergesi olabiliyor.
Ölçüm için neler gerekli?
Egzoz gazı emisyon ölçümü yapılacak
aracın Tescil ve Trafik Belgesi, Motorlu
Taşıt Egzoz Emisyon Ruhsatı ve T.C Kimlik Numarasını gösteren nüfus cüzdanı,
ehliyet veya pasaportun getirilmesi yeterli.
İlk kez egzoz gazı emisyon ölçümü yapılacak araçların sahipleri “Motorlu Araç Gazı
Emisyon Ruhsat”ını ilk ölçümde 7 TL
bedel ödeyerek satın alabiliyor.
Aracım egzoz gazı emisyon
ölçümünden kaldı. Ne yapmalıyım?
Yapılan kontrollerde, emisyon değerleri
98
belirlenen değerlerden yüksek çıkan
araçlar, eksikleri giderilerek, aynı istasyonda ücretsiz ölçüm tekrarı yaptırabiliyor. Bu kapsamda, iki ücretsiz ölçüm
tekrarı hakkı sunuluyor.
Egzoz gazı emisyon ölçümünde
nelere dikkat ediliyor?
Ölçüm sırasında egzoz gazı emisyon
değerlerinin yönetmelikte belirlenmiş
sınırı aşıp aşmadığı kontrol ediliyor.
Değerleri belirlenen sınırı aşan araçlara egzoz emisyon pulu ve ruhsatı
verilmiyor.
Ayrıca, egzoz gazı emisyon
ölçümü’nde, aracın egzoz sistemi
üzerinde, sızıntı, delik veya çatlakların
bulunmaması, ‘Katalitik Konvertör’lü
araçların konvertörlerinin sağlam
olması gerekiyor.
Hangi araçlar egzoz gazı
emisyon ölçümünden muaftır?
Tarım ve orman traktörleri, motosiklet ve mopedler ve 1979 model yılı
ve öncesi dizel motorlu taşıtlar, hibrit
ve elektrikli araçlar ile hidrojen yakıtlı
araçlar, Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm
işleminden muaftırlar.
99
www.transmedya.com
100

Benzer belgeler