Çocuk Eğitimi - Pursaklar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü

Transkript

Çocuk Eğitimi - Pursaklar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
ÇOCUK EĞĠTĠMĠNDE ANNE-BABA
Gençlerin toplum içinde bize yaĢattıkları
olumsuzlukları gördükçe herkesin bu gençlerin anababalarını suçladıklarını görürsünüz. Hepimiz Ģu sözleri
hep duyarız : Anne-babaları bu çocuklara hiç mi terbiye
vermemiĢ? Bunların ailesi hiç mi ilgilenmiyor bunlarla,
böyle sorumsuzca çocuk yetiĢtirilir mi hiç? Hep aile
suçludur. Eğer onlar çocuklarına yeterli ve mükemmel
eğitim verselerdi çocuklar böyle mi olurdu? Ah Ģu aileler
yok mu, “saldım çayıra, mevlam kayıra” usulüyle hiç çocuk
mu yetiĢtirilir? Evet okulda yöneticiler ve eğitimciler
onları suçlar, politikacılar onları suçlar, kanun uygulayıcıları onları suçlarlar. Hep anne-babalar suçlanır.
Suçlamak kolaydır önemli olan çözüm getirmektir. Anne-babalar suçlanıyor ama onların karĢılaĢtıkları
problemlerde onlara kim yardımcı olacak. Onlar neyi yanlıĢ yaptıklarını, nasıl yapmaları gerektiğini
nereden öğrenecekler!
“ Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak.” Konfüçyüs
Maalesef anne-babalar suçlanır ama eğitilmez. Her yıl milyonlarca genç çift, en zor meslek sayılan
anne-babalığı üstlenir. Tümüyle aciz ve çaresiz bir bebekten, katılımcı, üretici, iĢ birliğini ve insanlara
yardımı seven, vatanı için çalıĢmaya azimli insanlar yetiĢtirme sorumluluğunu yüklenir. Bundan daha zor
ve özveri isteyen bir meslek var mıdır? Kaç anne-baba bu meslek için eğitilmiĢtir? ġu an çalıĢtığımız
iĢlerimizi yapabilme adına her birimiz bir eğitimden geçmiĢizdir. Dört, beĢ yıllık fakülteleri bitirmeden
hiçbir iĢin sertifikasını bizlere veremiyorlar ama anne-baba olma sertifikası almadan çocuklar
yetiĢtiriyoruz bunun sorumluluğunu kim taĢıyacak, yalnızca anne-babalar mı?
Bu gün ergenlik çağına gelen binlerce genç kendilerine göre geçerli nedenler yüzünden annebabalarını “iĢten atmıĢlardır”:
“Annem-babam benim yaĢımdaki gençleri anlamıyor.”
“Her gece eve döndüğümde konferans dinlemekten bıktım.”
“Anne-babama hiçbir Ģey anlatmam. Anlatsam da anlamıyorlar.”
“KeĢke annem-babam beni rahat bıraksa.”
“En kısa zamanda evden ayrılacağım. Her konuda sürekli baĢımın etini yemelerine dayanamıyorum.”
Bu çocukların anne-babaları, dile getirdikleri aĢağıdaki sözcüklerle çocukları tarafından “iĢten
kovulduklarının” farkına vardıklarını göstermiĢlerdir, artık onlar üzerinde tesir güçleri kalmamıĢtır.;
“On beĢ yaĢındaki oğlumu artık hiç etkileyemiyorum.”
“Onunla uğraĢmaktan artık vazgeçtim.”
“Nereye gittiğini, ne yaptığını anlatmıyor.Ona nerdeydin diyorum; beni ilgilendirmediğini söylüyor.”
“Bizimle konuĢmuyor. Biz konuĢmaya çalıĢınca; “rahat
bırakın beni” diye çıkıĢıyor.
Neden bu kadar çok sayıda genç anne-babalarına
“düĢman” olarak görmeye baĢlıyor? Neden bugün evlerde
kuĢaklar arası ayrılık bu denli yaygın? Neden
toplumumuzdaki anne-babalar ve çocuklar kelimenin tam
anlamıyla birbiriyle savaĢıyorlar? Ne yapmamız
gerekiyor?
Seminerlerimizde “ilk çocuk sayesinde denemeyanılma yoluyla anne-babalığı öğrendiğimizi, daha
sonrakilerde aynı hatalı davranıĢları sergilemediğimizi”
ifade ettiğimizde anne-babalar acı-acı gülümsüyor. Onların bu durumu bizi de derinden yaralıyor. Bu
çalıĢmamızla toplumumuza sevgi dolu, mutlu, insanlarla barıĢık, sorumluluklarının bilincinde, ülkesi için
çalıĢmaya azimli gençler yetiĢmesinde katkı sağlayabilirsek, bahtiyar olacağız. Bu duygu ve
düĢüncelerle böyle bir gayret içine girdik inĢallah Allah bizi mahcup etmez.
Ailenin veremediği ve eksik bıraktığı terbiyeyi ne okul ne de toplum verebilir. Siz anne-babalar ! Gül
fidanı yetiĢtiren, her türlü hürmete layık bahçıvanlarsınız.
SEVGİ ADACIKLARI
Eski Ġspanyol haritacıların sevgilileri harita çizilirken,"Benim için de bir ada çiz "
derlermiĢ. Ġspanyol haritacısı da sevgilisi için gerçekte olmayan bir ada çizermiĢ . Eski Ġspanyol
haritalarında böyle "Sevgiliye armağan adacıklar" olurmuĢ . Kristof Kolomb bir deniz
seferinde,haritadan anlayan bir Ġspanyol‟a gemide suların azaldığını, haritada görülen su adacıkta
içme suyu bulunup bulunmadığını sorunca Ġspanyol gülümsemiĢ "Efendim, o adanın var olduğunu
sanmıyorum. Onu çizen haritacı sevgilisine çizmiĢtir" demiĢ ve gerçek ortaya çıkmıĢ. AkĢit
Göktürk' ün "Edebiyatta Ada" yapıtını okuduğumda çok gülmüĢtüm. Sevgilisinden"Haritada bir
ada" isteyen Ġspanyol kadını da, ona adayı armağan eden Ġspanyol haritacısı da ne güzel bir Ģey
yapmıĢlar. Ġngiliz Kralı Edward da sevdiği kadına bir "Krallık" armağan etmiĢtir de nice kadını
heyecandan titretmiĢtir. Bayan Simpson için krallığından vazgeçmesi zamanının Leyla-Mecnun
öyküsünü yaĢatmıĢtır . Çizecek haritası olmayanlar, vazgeçecek krallığı olmayanlar ne yapsın ?
Bütün bunlar sembol değil mi ? Haftalardır görmediğimiz bir dosta bir kart göndermek aklımızdan
bile geçmez. "Aynı kentteyiz, nasıl olsa yakınız" diye düĢünürüz ... Oysa değilizdir. Ġnsan insanı
kaybediyor. Ve bulamıyor. Aynı kentte olsa da .Aynı semtte olsa da... Aynı evde olsa da ... Sonra
da soruyoruz ... "Neyim var, ne oluyor, eksiklik ne ?" Eksilen insan. Ve kendimiz. Bir haritaya bir
ada çizip de "Bu senin adan" demeyi unutuyoruz. Oysa herkesin bir adası olabilir. Denizler öyle
büyük ki. Duyguları unutuyoruz ... DüĢünceleri, sevgiyi, sözleri, dokunuĢları, davranıĢları, dostluğu
unutuyoruz... Kendimizi beklemeye alıĢtırıyoruz ... Sonra da neyi beklediğimizi unutuyoruz...
Eksiliyoruz. Neden eksildiğimizi bilmeden...
Olumlu çocuk yetiĢtirmenin ilk Ģartı, olumlu anne-baba olmaktır.
Neysek onu öğretiriz.
Çocuklar sözlerden ziyade davranıĢlardan etkilenirler. Öyleyse sizde davranıĢlarınızda hep samimi
ve dürüst olmalısınız.
“BAKMAK” Çocuğunuzla konuĢurken onun gözlerinin içine bakırsanız, çocuğunuzun kiĢisel geliĢimine
yardımcı olursunuz. Çocuğunuz sizin açınızdan önemli olduğunu hissederse, vermek istediğiniz diğer
mesajların hepsini dinleyecektir.
“YÜRÜMEK” AkĢam yemeklerinden sonra yapılacak 20 ile 30 dakikalık yürüyüĢler Ailenizin
kenetlenmesini sağlar. Bu esnada birbirinizin hislerini “paylaĢarak” ve “dinleyerek” bir çok Ģey
“öğrenebilirsiniz”
Tüm bu gezintilerinizin çocuğunuzun kiĢisel güveni üzerinde büyük bir etkisi olduğunu sakın
unutmayın. Onunla zaman geçiriyorsunuz, onu dinliyorsunuz, onunla konuĢuyorsunuz yani baĢka bir
anlamda ona “saygı duyuyor” ve onu “anlıyorsunuz”. Siz, çocuğunuzun hayatındaki en önemli kiĢi
olarak, saygınızı ve zamanınızı ona yönelterek onu “düĢündüğünüzü” çocuğunuza belli ediyorsunuz.
Unutmayın bazı kayıplar vardır ki asla telafisi mümkün değildir. Bazı hatalar vardır ki
bunların onarımı imkansızdır. ĠĢte çocuklarımız da böyledir hata ve kayba uğramaması
gereken önemli varlıklardır.
ÇOCUKLARIMIZIN BĠZĠ NASIL MUTLU EDECEĞĠNĠ DÜġÜNÜYOR,
FAKAT ONLARI NASIL MUTLU EDECEĞĠMĠZĠ HĠÇ DÜġÜNMÜYORUZ.
Ah Ya Rabbi! Bu zamanda mesut insanlar ne kadarda
azaldı. Kimi iĢinden kimi eĢinden, kimi arkadaĢından, kimi
komĢusundan Ģikayetçidir. Kimi para ve mevki peĢinde
koĢmaktan, kimi falanca zengine kızmaktan kendini yer
bitirir.
Eğer elimde olsaydı, mutsuz ve memnuniyetsiz
insanlara çocuk yapmalarını yasaklardım. Kocasını
sevmeyen kadın kendisine arkadaĢ olsun diye çocuk
doğurur. Bir baĢkası “çocuğu yok” demesinler diye çocuk
yapar. Kimi de “yaĢlandığım zaman bana baksın” diye
çocuk ister.
Hayal kırıklığına uğramıĢ, hayatta umduğunu bulamamıĢ kimseler, hayallerini gerçekleĢtirmek için
çocuğu kullanırlar. “Benim yapamadığımı çocuğum yapacak, benim olamadığımı çocuğum olacak” derler.
Bence esas hata Ģuradadır. Biz; çocuklarımızın bizi nasıl mutlu edeceklerini düĢünüyor, fakat
onları nasıl mutlu edeceğimizi hiç düĢünmüyoruz. Çocuğu istesin veya istemesin, sevsin veya sevmesin,
bir sürü Ģeyler öğretiyoruz. Neden ? “Ne harika çocuğu var” desinler diye!
Ne olur! “çocuğunuzu ihtiraslarınıza kurban etmeyin!”
*BĠR ANNEYE MEKTUPLAR adlı kitaptan
Hiç birimiz mükemmel değiliz; ama çoğu zaman baĢkalarından ve özellikle çocuklarımızdan
mükemmel olmalarını isteriz.
Anne-Babanın görevi çocuğunu keĢfetmek, onda olan
yeteneklerin geliĢmesini sağlamaktır; yoksa onu her
yaptığından dolayı eleĢtirmek değil.
ANNE-BABALARIN DĠKKAT ETMESĠ
GEREKEN BAġLICA NOKTALAR.
ÖNCE ÇOCUĞUNUZU ĠYĠ TANIYIN !
Anne-babalar özellikle çocukları tanımalı, onları
ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmelidir. Bu
konuda kendi tutku ve arzularına göre değerlendirme
yapmamalıdır. Çocukların çeĢitli derslere olan
yetenekleri ayrı ayrıdır. Her dersten aynı baĢarıyı
beklemek, çocuğu kabiliyetinin olmadığı bir sahada
zorlamak ve onu boĢu-boĢuna gerilim ve stres içine
atmak demektir. Bu durumdaki bir çocuğun mutlu ve
huzurlu olması mümkün değildir. Yetenekleri yeterince
iĢlenen her insan mutlu olur. Mutlu olan her insanda
baĢarılı bir yol tutturur. Fakat baĢarılı olan her insan mutlu değildir. Çocuklarımızın mutluluğu bizce
her Ģeyden daha önemli olmalı.
DĠKKAT! EVĠNĠZ GĠZLĠCE DĠNLENĠYOR!
Çocuklarımızın her kulakta birer tane olmak üzere iki mikrofonları vardır. Bu aĢırı hassas
aletler duyduğu her duayı, söylenen her Ģarkıyı, normal konuĢmaları ve her tip dili kaydeder, alır.
Bu her Ģeyi duyan mikrofonlar duydukları her Ģeyi duyarlı ve hassas olan akıla iletirler. Daha
sonra bu sesler çocuğun kelime hazinesini oluĢturur ve davranıĢlar için temel hazırlarlar
Anonim
ĠYĠ EĞĠTĠLMĠġ VE TOPLUMA KAZANDIRILMIġ BĠR GENÇ HEM AĠLESĠ, HEMDE TOPLUM
ĠÇĠN BĠR SERVETTĠR.
ĠġTE ÇOCUĞUNUZU ELDE ETMENĠN SIRRI; KABUL-ONAY-DEĞERĠNĠN BĠLĠNMESĠ
Kabul-Onay ve Değerinin baĢkalarınca bilinmesi Ġnsanın içini kemiren açlıkların,
susuzlukların en Ģiddetlisidir. Ġnsanların bu açlığını ve susuzluğunu tatmin etmeyi bilen çok ender
insanlar, baĢkalarını avuçlarının içinde tutarlar.
Ġnsanları en son moda elbise giymeye, en yeni otomobili kullanmaya, çocuklarından övünerek
söz etmeye sevk eden, bu duygu ve isteklerdir.
Yazarlara ölmez yapıtlarını yazdıran, Bill Gates, Rockefeller, Koç ve Sabancıları zengin
olmaya teĢvik eden neden de aynıdır.
Bir takım delikanlıları gangster olmaya yönelten de bu duygu ve isteklerden baĢka bir Ģey
değildir.
Eğer size değer verir ve sizi yüceltirsem beni daha çok sever ve yaptıklarımı onaylarsınız.
Hatta size değer verdiğim için bana minnettar kalırsınız. Bir insanın kendisini değersiz
hissetmesine neden olursanız, çok büyük bir çöküntüye uğramasına yol açarsınız. Bir insana yapılan
kaba davranıĢlar, onun benlik duygusunun incinmesine ve kendini değersiz hissetmesine neden olur.
Eğer bu üç davranıĢ durumunu (Kabul-Onay ve Değerinin baĢkalarınca bilinmesi)
hayatımızda uygulayabilirsek hayatta neleri elde edebileceğimize ĢaĢarız.
1-KABUL
Kabul, bir vitamindir. Hepimiz, olduğumuz gibi kabul edilmeye açlık duyarız. Birlikte
olduğumuzda gevĢeyebileceğimiz birini isteriz. Pek azımız genel olarak dıĢ dünyayla iliĢkilerimizde
tamamen “kendimiz” olma cesaretini gösteririz. Ancak yanındayken kendimiz olabileceğimiz,
birlikteyken kendimiz olmayı göze alabileceğimiz birini isteriz, zira onun bizi kabul edeceğini
biliriz.
Gariptir, baĢkalarını kabul eden ve onları oldukları gibi beğenenler, baĢkalarının davranıĢlarını
iyi yönde değiĢtirmede en baĢarılı olanlardır.
BaĢka insanların nasıl davranmaları gerektiği üzerine katı kiĢisel kurallar oluĢturmayınız.
KarĢınızdakine “kendi olma hakkını” tanıyınız. Biraz tuhaf bir insansa, bırakın öyle olsun. Sizin
her yaptığınızı yapmasını ve her beğendiğinizi beğenmesini beklemeyiniz. Sizin yanınızdayken
rahatlamasını sağlayınız.
Bir psikologun ifade ettiği gibi, “Hiç kimse, bir diğerini yeniden biçimlendirme kudretine
sahip değildir ancak, karĢınızdakini olduğu gibi beğenmekle, ona kendisini değiĢtirme gücünü
vermiĢ olursunuz.”
Psikanalistler insanların daha iyi olmalarına nasıl yardım ederler? Hasta kendisini olduğu gibi
kabul edecek birisini bulmuĢtur. YaĢamında ilk kez; korkularını, utandığı Ģeyleri açığa çıkarır ve
doktor da ĢaĢkınlık, dehĢet ve ahlaki yargılama göstermeksizin dinler. Tüm “utanç verici”
özelliklerine ve kusurlarına rağmen onu kabul eden bir insan oğlu bulduğu için, kendisini kabul
edilebilir görür ve yeniden daha iyi bir yaĢama doğru yoluna devam eder.
Bir psikanalistin dediği gibi:“Eğer insanlar “kabul” konusunu gerçekten uygulasa, çok kısa
sürede iĢimizden oluruz.”
Herkesin açlığını duyduğu birinci sihirli Ģey kabuldür. Tüm dünyaya karĢı duran, insanların en
acımasızı dahi, kendisinin kabul görmesine gereksinim duyar. Örneğin;
Hitler etrafına kendisini beğenmekte olan insanlardan ufak bir gurup toplar ve her gittiği
yere onları da beraberinde götürürdü.
Gençlik çeteleri; toplumun baĢka kesimlerince yada ailelerince kabul görmeyen bu çocukların,
çete üyelerince kabul görerek biraz kiĢisel önem, biraz da ait olma duygusu kazanmaları sonucu
ortaya çıkmaktadır.
Çocuğunuzu olduğu gibi kabul ederseniz istediğiniz gibi olacaktır.
Çocuğunuz da dahil olmak üzere herkes anlaĢılmayı, kabul görmeyi ve kendini önemli
hissetmeyi ister.
Zig ZĠGLAR
Çocuklarınızı oldukları gibi kabul ederseniz onlar sizden Ģu beĢ mesajı almıĢ olurlar:
1-Ben varım.
2-Ben doğalım
3-Seviliyorum
4-Değerliğim.
5-Güvenebilirim.
Eğer oldukları gibi kabul etmezseniz bunların tersini algılarlar.
1-Ben yokum
2-Ben doğal değilim.
3-Sevilmiyorum.
4-Değerli değilim.
5-Güvenemem.
Çocuklarınızı oldukları gibi kabul edin. Kendileri olmalarına izin verin. Sizin kendisini
beğenmeniz için kusursuz olmasında ısrarcı olmayın. Ġnandığınız doğruları yaĢaması adına ona baskı
ve diretme uygulamayın. Aynını yapmasını beklemeyin. Her Ģeyden önemlisi kabul konusunda
pazarlığa girmeyin. Asla Ģöyle demeyin “Bunu veya Ģunu yaparsan veya bana uyacak biçimde bazı
yönlerini değiĢtirirsen, sana kabul gösteririm.” Bu göstermemiz gereken ilgi ve sevgiyi bazı
Ģartlara bağlamaktır. Ailelerin çoğu maalesef bunun çocuk üzerindeki etkisini görememekte ve
“koĢullu sevgi” göstermektedir.
Mesela: “Taktir alırsan benim oğlumsun.”
“ Ben tembel çocuk istemem.”
“ Ģımarıklık yapma yoksa annen olmam.”
Ayrıca “kıyaslama” da kabul edilmemenin göstergesidir. Kıyaslanan kiĢi değersiz olduğunu,
varlığından memnuniyet duyulmadığını ve sevilmediğini hisseder.
“Ali kadar kafan çalıĢmıyor.” ( Çocuk Ģöyle düĢünür; Ali gibi olmadığım için beni sevmiyorlar.)
Seminerlerimde farkına varsak da varmasak da her gün 3000-3500 adet mesaj alıĢ veriĢinde
bulunduğumuzu ve bu mesajlarımızla ya birilerinin kalbini kazandığımızı yada kaybettiğimizi dile
getiririm ve “Acaba biz çevremize, dostlarımıza, eĢimize, çocuklarımıza ne mesajı veriyoruz?”
diye sorarım. Ve bu mesajları nasıl dile getirdiğimizi Ģöyle anlatırım.
KABUL MESAJI; Baba çocuğunun elinden tutmuĢ parkta gezdiriyor. Bu sırada çocuk ayağını
bir yere çarpıyor ve ağlamaya baĢlıyor. Kabul davranıĢı gösteren Baba; Çocuğunun göz hizasına
kadar eğilir ve sorar “Neresi açıyor oğlum, çok mu acıyor ?” ve çocuğun acıyan yerini öper . Çocuk
artık acı falan hissetmiyordur neden? Çünkü baba Oğlum seni seviyorum, sen benim için değerlisin,
ben senin acının farkındayım, ben de senin acını paylaĢıyorum. Mesajı vermektedir.
REDDETME MESAJI; Reddetme davranıĢı gösteren Baba; “Sus bakayım erkek adam
ağlamaz” diyor ve çocuğun kafasına vuruyor. Senin duygu ve düĢüncelerin benim için önemli değil,
ben senin acını duymuyorum ve acını paylaĢmıyorum. Mesajı vermektedir.
UMURSAMAMA MESAJI; Umursamama davranıĢı gösteren Baba; çocuk ağlamasına rağmen
kocaman-kocaman adımlarla yürür, çevresinde gördüğü dost ve arkadaĢlarıyla çocuğunun
ağlamasına aldırıĢ etmeden onlarla konuĢmaya devam eder. Sanki çocuk gezdirmiyor elinde paket
taĢıyor gibidir. Bura da baba Ģu mesajı veriyor; Sen yoksun, benim için hiçbir değer taĢımıyorsun.
Senin varlığını bile kabul etmiyorum. Seni insan yerine koymuyorum.
Ġnsanı en çok deli döndüren mesaj umursama mesajıdır. Bu mesajı bir resmi dairede bizi
görmesine rağmen yüzümüze bile bakmayan bir memurdan, sırada olmamıza rağmen “biz orda
yokmuĢuz” gibi önümüze geçen birisinden değiĢik zaman ve mekanlarda almıĢızdır. Ve sinirlenmiĢ,
deliye dönmüĢüzdür.
Yeniden soruyorum; “Acaba biz çevremize, dostlarımıza, eĢimize, çocuklarımıza ne mesajı
veriyoruz?” Verdiğimiz mesajlarımızı düzeltmeden, iliĢkilerimizi düzeltmemiz mümkün değildir.
2-ONAY
Herkesin açlığını duyduğu ikinci sihirli Ģey, onaydır.
Kabul, genelde olumsuzdur. Diğer insanı hataları ve kabahatleriyle kabul edip yine
arkadaĢlığımızı vermedir. Ancak onay, daha olumludur. Onayladığımız kiĢinin hatalarına hoĢgörü
göstermenin ötesinde, onda sevebileceğimiz olumlu bir Ģeyler bulmadır.
KarĢınızdakinde her zaman onaylayacağınız ve her zaman onaylamayacağınız bazı Ģeyler
bulabilirsiniz. Bu ne aradığınıza bağlıdır.
Olumsuz kiĢilikler içimizdeki en kötü yanları bulup çıkarır, zira hep kusurlu yanlarımızı
ararlar. Olumlu kiĢilikler onaylayacakları bir Ģey bulup çıkararak içimizdeki iyiyi ortaya koyar.
Onların onayında, tıpkı gün ıĢığındaki gibi gevĢeriz; bu duygu o denli hoĢtur ki, yeniden onaylanmak
ve bu hissi tekrar yaĢamak için baĢka özellikler geliĢtirmek üzere çalıĢmaya baĢlarız.
Bir çocuk psikologu kendisine “ıslah olması mümkün değil” diye getirilen bir çocuktan
bahsediyor: „çocuğun “denetlenemez” olduğu söyleniyordu. Ġçine kapanıktı; ilk zamanlar konuĢmadı
bile. Ele gelir hiçbir “tutar yanı” yokmuĢ gibi görünüyordu. Çocuk oymacılık yapmaktan hoĢlanıyor
ve bunu iyi yapıyordu. Evde mobilyaları oymuĢ ve bu yüzden ceza görmüĢtü. Ona birkaç oyma
bıçağı ile yumuĢak ahĢaptan oluĢan bir oymacılık takımı satın aldım. Yaptıklarını inceleyerek
“Biliyor musun?” dedim, “Ģimdiye kadar tanıdığım çocukların içinde oymacılığı en iyi yapan sensin.”
Kısa sürede onaylayacak baĢka Ģeylerde keĢfettim ve günün birinde, bir Ģey söylenmesine
zaman bırakmadan kendi odasını toplayarak herkesi ĢaĢırttı. Ona bunu neden yaptığını
sorduğumda “Bunun sizin hoĢunuza gideceğini düĢündüm.” dedi
Çocuğunuzun onaylayacağınız bir yönünü arayın. Bu küçük Ģey önemsiz bir Ģey olabilir. Ancak
çocuğunuz, bu hususu onayladığınızı bilsin; böylelikle gerçekten onaylayacağınız Ģeyler ortaya
çıkmaya baĢlayacaktır. Çocuğunuz sizin gerçek onayınızın tadına vardığında, baĢka Ģeyler için
de onay alabilmek için davranıĢlarını değiĢtirmeye baĢlayacaktır.
3-ONLARA DEĞER VERDĠĞĠNĠZĠ GÖSTERĠN:
Sadece sizin için önemli olan Ģeyleri “fark ettiğinizi” hiç düĢündünüz mü? Bu
nedenle, birisi bizi “fark ederse” bize karĢı büyük iltifatta bulunmuĢ olur. Bize önemimizi kabul
ettiğini göstermektedir. Bu durum, moralimizi büyük ölçüde yükseltir. Biz de daha dost, daha
uyumlu olur ve daha çok çalıĢırız.
Dikkat ettiyseniz küçük çocuklar dayanılmaz bir fark edilme arzusu duyar. “Bak
anne, bak!” ve “baba , gel de bana bak!” tüm ana-babalara duyduğu aĢina cümlelerdir. Ancak
çocuklar fark edilmeyi genellikle daha dolambaçlı yollarla ararlar. Yemek yemeyi reddetme,
kafasını duvara vurma, bir Ģeyleri kırıp-dökme, kardeĢine vurma gibi
EĢlerin de en sık Ģikayet ettikleri konunu “fark edilmemektir”. Pek çok koca, eĢinin
yeni elbisesini yada saç modelini fark etmediğinde neden kırıldığını anlayamaz. Ama bu davranıĢı;
kadına göre kocasının onu dikkate değecek kadar önemli bulmadığı anlamını taĢır. Ayrıca Eve
gelen misafirlerden de hep yemekler çok güzel olmuĢ, ellerinize sağlık sözü kadınların beklediği
can alıcı iltifatlardan değil midir? Burada Ģu vardır ; o kadın misafirleri için inkar edilmez bir
emek harcamıĢtır. Ve bunun fark edilmesini beklemektedir.
Evde ki münakaĢa ve tatsızlıklarda en çok duyduğumuz sözlerden biri de bunun için “Sana da ne
yaptıysak yaranamadık”dır.
“Ġnsanlara değerini hissettirebileceğin fırsatları kaçırma ‟‟
J . H. BROWN.
“Sadece insanlara değer verdiğinizde, onlarla bağ kurup liderlik yapabilirsiniz.”
Jim DORNAN
ÇEVRENĠZE DEĞER VERDĠĞĠNĠZĠ NASIL HĠSSETTĠRECEKSĠNĠZ ?
Hissettirme yollarının bazıları Ģunlardır:
1-BOL BOL GÜLÜMSEYĠN :
“GÜLER BĠR YÜZ ĠNSANLARI SĠZE DOĞRU ÇEKER.”
Gülümseme karĢınızdaki insani fark ettiğinizin ve ona saygı duyduğunuzun göstergesidir.
Onun için çevrenizdeki insanlara gülücük dağıtın. Tebessüm ederken endiĢeli ve sinirli olmak
neredeyse olanaksızdır. Gülümseme rahatlatıcıdır. Gülümseme kendine güveni gösterir.
Bildiğiniz tanıĢılması kolay kiĢiler düĢünürseniz, istisnasız hepsinin büyük tebessümcüler
olduğunu görürsünüz. Gerçek ve candan bir tebessüm, neredeyse diğer insanlarda dostça
duygulara yol açan bir “sihirli düğme” iĢlevi görür. Zamanın BaĢbakanı Mesut Yılmaz Bey‟ in o
kadar para vererek neden gülümseme dersleri aldığı daha iyi anlaĢılmaktadır.
Ġçten gelen bir tebessüm bazı mesajlar iletir; “ Senden hoĢlandım-sana dostlukla
yaklaĢıyorum” aynı zamanda “beni beğeneceğini sanıyorum” der.
Gülümsemenin ifade ettiği diğer önemli Ģey “sen gülümsenmeye değersin” dir.
Tebessüm ettiğiniz kiĢi de bize tebessümle karĢılık verir. Gülümser, çünkü bizim
gülümsememiz onun kendisini gülümsenmeyi hak etmiĢ duygusu hissetmesine yol açar. Yani;
kalabalığın arasında Onu seçmiĢizdir, ayırt etmiĢ ve özel davranmıĢızdır.
Gülümsemenin arkadaĢlık getirmesi için onun yürekten gelmesi gerekir. Dudaklardan öteye
geçemeyen gülümseme bir iĢe yaramaz. Unutmayın; karĢınızdakini etkileyen, sahte gülücükler
değil, onun hakkındaki gerçek duygularınızdır.
“GÜLÜMSEME ÖNCE BEYĠNDEDĠR, SONRA YÜZDE.” Roger AILES
Aynada alıĢtırma yapın. Gerçek gülümsemeyi görür görmez tanırsınız. Aynanız
gülümsemenizin gerçek mi, sahtemi olduğunu söyleyecektir. Gülümseme hareketlerini uygulamakla
aynı zamanda gülümseme alıĢkanlığı ve daha fazla gülümseme isteği edineceksiniz. Ġnsanların kısa
sürede size daha çok ısındıklarını daha dostça tavırlar sergilediklerini göreceksiniz.
Hareketlerimiz duygularımızı, duygularımızın hareketlerimizi belirlediği kadar belirler. Herkes
sahtesiyle gerçek bir gülümsemeyi ayırt edebilir. Gerçek bir gülümsemeyi görene dek aynanın
baĢında egzersiz yapmayı sürdürün. Pek çok kiĢi, gerçek gülümsemenin kendisine nasıl duygu
yaĢattığını tatmamıĢtır.
Birisinden bir Ģey isteyip gülümserseniz, o kiĢi onu yerine getirmek için kendisini adeta
zorunlu hissedecektir.
Diğer insanı ısındırmak için, tebessümün sihrini kullanın. Tebessümün gücünü dıĢarı çıkıp
ölçebilirsiniz. Çıkın ve çıktığınızda onun gücünü kendi gözlerinizle görün.
Acaba eĢimize ve çocuğumuza ne kadar gerçek tebessüm gösteriyoruz. Her Ģeyi ihmal
edebilirsiniz ama onlara karĢı sıcak gülücükler göndermeyi asla ihmal etmeyin. Ne olur... deneyin,
onlarla aranızda oluĢacak yakınlığı hissedeceksiniz.
“Güler yüz altın anahtardır.‟‟
Thomas Babington MACAULAY.
“Bol bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır. Hem de bedeline paha biçilemez.
H . Jocson BROWN.
2- ĠLGĠ GÖSTERĠN :
“HER SEVĠYEDE ĠNSANIN BĠR ĠKRAM VE ĠLGĠ BEKLENTĠSĠ VARDIR.” F.G.
Bir kiĢiye ne kadar ilgi gösterirseniz size çok Ģey verir. KarĢınızdaki kiĢiye ne
düĢündüğünüzü hareketlerinizle göstermelisiniz. Ġlgi görmek herkesin hoĢuna gider.
EĢiniz ve çocuğunuz sizin için herkesten ve her Ģeyden daha özeldir. Ama maalesef onlar
zaten sürekli elimizde olan varlıklar olduğu için onları ihmal edip baĢkalarına özen gösteririz. Ve
böylece o canımız kadar değerli varlıkları üzeriz. Onların talep ve isteklerini arka plana çok rahat
atı veririz. Çocuğumuzla akĢam parka gitmeye söz vermiĢizdir ama bir arkadaĢımız aynı akĢam
bizi beklemektedir ne yaparız? “çocuğumuzu baĢka bir akĢam nasılsa götürürüz” mantığıyla onu
ihmal ederiz, aynı Ģekilde eĢimizi ihmal ederiz, sonra da onlardan ilgi ve sevgi bekleriz.
Ġlgi ve sevgi vermeden alınamayacak hazinelerdir.
 Çocuğunuzun ve eĢinizin daima hatırını sorun. Bir ihtiyacının olup olmadığını sorun, onlara
daima yardıma hazır olduğunuzu gösterin.
 Onlara “özel muamele” gösterin. Dünyada bir insan için en gurur kırıcı, en yıpratıcı
Ģeylerden biri “sıradan muamelesi görmektir.
 EĢiniz yada Çocuğunuz sizi iĢyerinde görmeye gelince Onu Genel müdürünüz gibi ayakta,
coĢkuyla karĢılayın “Nereden çıktılar” tavrıyla değil. Onlarla konuĢurken tavırlarınızdan ve
ses tonunuzdan sevincinizi anlamalılar. “Bizi ne kadar çok seviyor.‟‟ demeliler.
3-ĠLGĠLERĠNE DE DEĞER VERĠN;
Ġyi bir yönetici olmak istiyorsanız; yanınızda çalıĢan insanların değer verdikleri konuları ve
bunları tatmin etmeyi bilmelisiniz. Bunları sağlayamazsanız; o kiĢiyi kaybede bilir yada iĢinden
zevk almamasına neden olursunuz.
Mesleklerini, zevklerini, meraklarını tanıyın ve kendilerine onlardan bahsedin. Bu durum
onların hoĢuna gider. Bu ilkeyi yerine getirebilmek için ilgi alanlarınızı geniĢletin. Farklı
mesleklerden ve çevrelerden gelen insanlarla ortak noktalar bulabilmeniz için çok çeĢitli bilgi ve
kültür birikimine sahip olmanız gerekir. Bunun için farklı sahalarda yazılmıĢ kitaplar okuyun,
değiĢik kültürleri inceleyin. Size uyan ve uymayan insanların davranıĢlarını, yaĢam tarzlarını
gözlemleyin. Eğer bunları yaparsanız; göreceksiniz, her çeĢit insanla konuĢabilecek çok Ģeyiniz
olacak.
“Etkilemek istediğiniz insanların ilgilendikleri Ģeyleri düĢünmek, her durum için
kullanılabilen en mükemmel düĢünce ilkesidir.”
David J. SCHWARTZ
“Bir insana ilgili olduğu konu hakkında soru sorduğunuz zaman onu can evinden yakalamıĢ
olursunuz.”
Herbert N. CASSON
Acaba eĢimiz veya çocuklarımızın ilgi alanlarının ne kadarın farkındayız? Onların
ilgilerini bilmelisiniz ve desteklemelisiniz. Onların kalbini kazanacak bundan daha güzel bir
Ģey olamaz.
Çocuğu halk oyunlarında olan bir ailemiz çocuğunun çalıĢması için hafta sonları tatile
gidemiyor. Bu durumu fark edince Ailemize takılıyorum Bu çocuk sizin tatilinizi öldürdü diye.
Annenin cevabı gerçekten enfes; “Önemli olan onun mutluluğu ve ilgilerini yerine getirebilmesi “
diyor.
4- ONLARI BEKLETMEYĠN;
BĠR RANDEVUYA ZAMANINDA GĠTMEK GĠBĠ “ UFAK NEZAKETLERĠ” HAFĠFE ALMAYINIZ.
BU UFAK ġEYLERE DAYANARAK KARġIMIZDAKĠNĠN ÖNEMĠNĠ BELĠRTMĠġ OLURUZ.
Bir yere zamanında gelmemeniz, sizi bekleyenleri pek önemsemediğinize bir iĢaret
olarak algılanabilir. Nasıl ki değerli müĢterilerinizi bekletmiyorsanız Onlardan daha da değerli
olan eĢiniz ve çocuğunuzu da bekletmeyin.
Bir randevuya zamanında gitmek gibi “ ufak nezaketleri” hafife almayınız. Bu ufak Ģeylere
dayanarak karĢımızdakinin önemini belirtmiĢ oluruz.
Dakik insanlar ilgili ve meraklı oldukları izlenimlerini bırakırlar. Israrla geç kalanlar ise,
konuĢulması gereken konunun pek de önemli olmadığı izlenimini verebilirler.
Bütün bu davranıĢların vereceği mesaj, onları “ciddiye almayıp” “onları düĢünmediğiniz”
izlenimidir. Ya da onların “düĢüncelerini ve sağlayacaklarını” umursamadığınızdır.
4-ĠSĠMLERĠYLE HĠTAP EDĠN :
“ Ġsimleri unutmamayı öğren, bu konuda baĢarısızlık ilginin yeterli olmadığını gösterir.
LYNDON JOHN.
Ġnsanlar adlarının hatırlanmasından yada adlarıyla hitap edilmekten ”kendilerine değer
verdiğinizi düĢündükleri için” hoĢlanırlar. Ġsmi doğru telaffuz edin, doğru yazın. Eğer bir kiĢinin
adını hatalı telaffuz eder veya yazarsanız, karĢınızdaki kiĢi onun “önemsiz birisi olduğuna”
inandığınızı düĢünecektir.
EĢinizi ve çocuklarınızı acaba ne kadar ismiyle çağırıyoruz yada tanıĢtırırken isimleriyle
tanıĢtırıyoruz?
Bir baba bana üç kızını tanıĢtırırken çocuklarının ismini söylemeden Ģu sözleri sarf
etmiĢti; “Bu hiç yemek yemeyeni, bu sürekli ağlayanı ve bu da hiçbir zaman annesini takmayanı.”
Ġyi tanımadığınız kiĢilerle konuĢurken, adının önüne sürekli gerekli sıfatları koymayı
unutmayın. Bu küçük sıfatlar insanın kendisini önemli hissetmesinde inanılmaz yardımcı olur. ( bay,
bey efendi, bayan, küçük hanım, hanım efendi,ablacığım, v.s.)
Acaba eĢimize ve çocuklarımıza; “Biricik oğlum yada canım oğlum Talha /güzel kızım
Halime / Biricik eĢim Ebru Ģeklinde hoĢ sıfatlar eklense daha yakınlaĢtırıcı ve kaynaĢtırıcı olmaz
mı?
Rivayete göre; Kartacalı Komutan ANĠBAL, ordusundaki bütün askerlerin isimlerini tektek bilirmiĢ. Eğer böyleyse askerleriyle arasındaki iletiĢim bağını güçlü kılmıĢ ve dolayısıyla da
onları istediği gibi yönetmiĢtir.
5-ONLARLA KONUġUN, ONLARI KONUġTURUN VE DINLEYIN :
“Herkes kendini dinleyecek adamı arar.‟‟
H . N . CASSON
“meĢgul dahi olsanız, çocuklarınızı “daha sonra anlatırsın” diyerek geri çevirmeyin. Zig
Ziglar
BaĢkalarının anlattıklarına ilgi göstermediğiniz her durumda, kendilerine değer
vermediğiniz mesajını göndermiĢ olursunuz. Ama söylediklerine kulak verdiğinizde onlara saygı
gösterdiğiniz, onları umursadığınız anlaĢılır. Birini dinlemek ona gösterdiğiniz en üst düzeyde
saygıdır. Filozof Poul Tillich‟ in dediği gibi; “Sevginin ilk görevi dinlemektir.”
“Herhangi bir soru sorduklarında sakın onları susturmayın.”
Zig Ziglar
Sabırla dinleyerek ona Ģöyle diyebilirsiniz. “Sen, dinlemeye değersin”. Onun kendisine
duyduğu değeri arttırmıĢ olursunuz. Zira her insan “söylemeye değer bir Ģeyi olduğunu”
düĢünmekten hoĢlanır.
Bu gün eĢler arasındaki problemin altında yatan en önemli sebeplerden birisi de eĢlerin bir
birini dinlememe ve birbiriyle konuĢmamasıdır.
Dinlemek sadakat sağlar.Ġnsanları dinlemezseniz bu durumda daima istekli baĢka birini bulurlar.
EĢler, iĢ arkadaĢları, çocuklar veya dostlar, ne zaman dinlenmediklerini fark etseler, kendilerini
dinlemeye istekli birilerini bulma arayıĢına girerler. Böyle bir durumun sonuçları da bazen felaket
olur. Dostluklar veya evlilikler biter, iĢ yerinde otorite boĢluğu doğar veya ana-babanın etkisi
azalır. Onları sürekli dinleyip, kendilerine söylediklerine değer verirseniz, size sadık kalacaklardır.
BĠR HĠKAYE
Kadın: Sevgilim, bugün tesisatçı su ısıtıcısındaki çatlağı tam zamanında tamir etmedi.
Koca: Hı-Hı..
Kadın: Böylece boru patladı ve bodrum katını su bastı.
Koca: Sessiz ol. Üçüncü atak, Ģimdi gol olacak.
Kadın: Bazı kablolar ıslandı ve köpeğimiz neredeyse elektrik çarpmasından ölüyordu.
Koca: Oh, olamaz ! Açıkta bir adamları var. Bas! Geç onu!
Kadın: Veteriner bir hafta içinde iyi olacağını söyledi.
Koca: Bana yiyecek bir Ģeyler getirir misin?
Kadın: Sonunda tesisatçı geldi ve borumuzun patlamasına sevindiğini söyledi. Böylece kazandığı
parayla tatile çıkabilmiĢ.
Koca: Beni dinlemiyor musun? Aç olduğumu söyledim.
Kadın: Seni terk ediyorum. Tesisatçıyla yarın Acapulco‟ya uçuyoruz.
Koca: Dırlanmayı kesip bana yiyecek bir Ģeyler getiremez misin? Tüm sorun kimsenin beni
dinlememesi.
Dinlemediğimiz zaman kendimize verdiğimiz zarar, karĢınızdakine verdiğiniz zarardan
daha fazladır.
Seminerlerimde bu konuyu ele alırken aileleri çok güldürüyorum farkına varıldığı anda ne
büyük bir yanlıĢ içinde olduğumuz daha iyi anlaĢılıyor. Onlara meseleyi Ģöyle anlatıyorum;
Önce slayttan bir yazı yansıtıyorum
ERKEK : 12 000
KADIN : 24 000 diye
bunun ne anlama geldiğini soruyorum. DeğiĢik görüĢ ve düĢünceleri
aldıktan sonra bunun “günlük konuĢulan kelime sayısı” olduğunu söylüyorum. Aileler yıkılıyor
gülmekten ve açıklama getiriyorum ;”Erkeklere nazaran kadınların erkeklerden tek üstün ve güçlü
kaslarının “çene kasları” olduğunu söylüyorum.” Ġtiraz edenlere “araĢtırabilirsiniz” diyorum.
ġimdi burada ne sorun var kadınlar daha fazla konuĢsa ne olur diyen olabilir. Sorun Ģu;
Erkek gün boyu “kelimelerini bitiriyor” ve eve geldiğinde adamcağızda “tık” yok. Kadın eğer
çalıĢmıyorsa yada Ogün günü falan yoksa 24 000 kelimeyle kocasını bekliyor ve soru yağmuru
baĢlıyor. Günün nasıl geçti? Ġyi miydi? Gibi vs... Adamcağızda “evet”, “hayır” “Hı,hı...” gibi kısa
baĢtan savıcı cevaplar verince bu defa kadın “sevilmediğini, istenmediğini” düĢünmeye baĢlıyor
hatta acaba “aldatılıyor muyum diye düĢünmüĢtüm” Ģeklinde bir dinleyicim açıklamada
bulunmuĢtu. Ve Kadınlara sonra diyorum ki “Yok böyle bir Ģey eĢleriniz sizi seviyor, sizi istiyor
tek problem kelimeleri tükenmiĢ durumda” bu açıklamamdan sonra erkeklerden onları
kurtardığım için alkıĢ istiyorum.
Gerçekten kadın kültürü konuĢulmak ve anlaĢılmak ister eğer bunu yapmazsanız onları
kaybedersiniz.
6-TAKTĠR ve TEġVĠK EDĠN:
“Ġltifat bir fincan kahveye benzer. Gönül alır.‟‟
DAVĠD J . SCHWARTZ
“Ġnsan doğasının en derin ilkesi taktir edilmeye duyulan iĢtahtır.‟‟
WĠLLAM JAMES
“Her insan iltifattan hoĢlanir.‟‟
LINKOLN
“Takdir edilerek ve tasdiklenerek yetiĢtirilmiĢ olan çocuklar, sürekli eleĢtirilen çocuklardan
daha mutlu, daha üretken ve daha itaatkar olurlar.
Zig ZIGLAR
“Takdir etkili bir kendine güven geliĢtirme yöntemidir.” Zig ZIGLAR
Hepimiz içten takdiri özleriz. Ġçten bir dille övülmekten hoĢlanırız. Ama bununla pek eder
karĢılaĢırız. Oysa övgü mucizevi bir güçtür. Övgüden aldığımız Ģevk, aldatmaca değildir. Sadece
sizin hayal ettiğiniz bir durumda değildir. Bilim tarafından henüz anlaĢılamamıĢ bir nedenle,
övgü;gerçek fiziksel enerji açığa çıkarmaktadır.
New Jersey‟ deki Vineland Eğitim okulunda psikolog Dr. Henry H.GODDARD “ergograf”
olarak adlandırdığı bir aygıt kullanarak yorgunluk ölçerdi. YorulmuĢ çocuklar bir miktar övgü ve
takdire tabi tutulduklarında, ergograf enerjide ani bir sıçrama gösterdi. Çocuklar eleĢtirildiği ve
cesaretsizliğe itildiğinde ergograf da fiziksel enerjilerinin birden bire düĢtüğünü haber verir.
Yani bilim övgünün gücünü açıklayamasa da onu ölçebilmektedir.
ĠĢ yaĢamında övgünün gücünden bahsederken Charles G. NĠCHOLS, eskiden baĢkanı olduğu
„Ulusal Kuru Üzüm Üreticileri Birliği‟ tarafından yürütülen ülke çapındaki bir anketten söz etmiĢti.
Binlerce çalıĢan ve iĢ verenden, çalıĢanlar için önemli olduğunu düĢündükleri etmenleri önem
sırasına göre sıralamaları istenmiĢti. ÇalıĢanların kendi listesinde büyük ölçüde birinci sırada yer
alan etmen “iĢin beğenilmesiydi”. Patronlar aynı hususu yedinci sıraya koymuĢtu. Açıkça görüldüğü
gibi pek azımız, bir çalıĢanın yaptığı iĢin beğenilmesinin, ona iyi yapılmıĢ bir iĢ için övgü ve takdir
etmenin ne derece önemli olduğunun farkındayız.
Çocuğumuzun yaptığı bir resmi onu takdir ederek ve överek hiç inceledik mi ? Ya da
eĢimizin tüm gününü harcayarak bizim için yaptığı keki ?
Takdir etmek o kadar etkilidir ki dünya çapında tanınmıĢ olan Suzuki keman çalmayı öğretirken,
ilk olarak 2,3 ve 4 yaĢındaki çocuklara nasıl referans yapmaları ve selam vermeleri gerektiğini
öğretmektedir. Suzuki, çocukların verdikleri her selamda seyircilerin onları alkıĢlayacaklarını
bilir. Ve “takdir etmek, çocukların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan en önemli güdeleyicidir.”
Ġnsanlar her yerde evde, iĢte, okulda, fabrikada övgü ve takdir edilmeye açlık duyar.
Onlara açlığını çekmekte oldukları Ģeyi verdiğimizde, bizim de onlardan istediklerimizi, beceri
olsun, iĢ gücü olsun, fikirler, iĢbirliği, her ne olursa olsun bize vermede bize cömertçe sunmada
çok daha istekli davranmalarını sağlamıĢ oluruz.
Onları cesaretlendirin, onları motive edin eğer böyle yaparsanız;
1- Aranızda köprü kurulur.
2- Onların “kendilerine duydukları güvenleri” ve “kendilerine verdikleri değerleri” artar.
Onların beğenilecek, taktir edilecek yönlerini bulun, kendilerine bunları belli ederek
iltifatta bulunun. Yaptıkları her olumlu atılımı kutlayın. Çünkü bütün insanlar övülmek, iltifat
edilmek, fark edilmek, sevilmek, sayılmak ve saygınlaĢmak için çalıĢırlar. Kendilerini iyi
hisseden insanlar iyi iĢler yaparlar.
Bir öğrencimiz kendi test sonucu kötü olduğu için, arkadaĢının test kağıdını gizlice alarak
evlerine götürür. Kağıdın üzerindeki ismi güzelce siler ve yerine kendi ismini yazar. Annesine
götürdüğünde annesi sevinçle karĢılar ve “aferin oğluma ne güzel yanlıĢsız bir kağıt getirmiĢ” diye
iltifatta bulunur. Daha sonra öğretmenle görüĢülünce olay ortaya çıkar. Çocuğu bana
getirdiklerinde; Neden böyle bir Ģey yaptığını sordum ? Bana dedi ki; “Beni övsünler, beni
sevsinler” diye . Ġnsanlar sevilmek ve övülmek için her Ģeyi yaparlar.
Onlara herkes içinde iltifat edin ama eleĢtirinizi yalnız olduğunuz bir zamanda yapmayı tercih
edin.
Ġltifat, bir fincan kahveye benzer. Gönülleri alır, içi ısıtır. Ġltifatın değeri iltifatın
miktarına, türüne, yerine, zamanına, üslubuna ve iltifat edilen kiĢiye bağlıdır.
Ġltifatınızın baĢarınıza katkıda bulunmasını istiyorsanız, hak eden kimseden iltifatınızı
esirgemeyin.
Cesaret vermek insanların zayıflıklarını görmezlikten gelip, güçlü yanlarını ortaya
çıkarmaktır. Çocuklarınıza ne kadar değerli olduklarını ve her Ģeyi baĢarabileceklerini söyleyin
muhtemelen yapacaklardır
Yıllar önce insanların acıya dayanıklılığını ölçmeyi amaçlayan bir deney yapılmıĢ;
Psikologlar bir insanın içi buz dolu bir kovaya ayaklarını çıplak olarak sokmalarını istemiĢler
ve ne kadar dayanabildiklerini ölçmüĢler.
Sadece bir faktörün bazı insanların diğerlerinden iki kat daha fazla dayanabilmelerini
sağladığını görmüĢler. Bu faktörün ne olduğunu biliyor musunuz.? CESARET. Yanında kendine
cesaret veren biri olan denekler, diğerlerine oranla acıya daha fazla katlanmıĢlar.
Bir insan kendisine cesaret verildiğini hissettiğinde , olanaksız Ģeylere bile katlanabilir ve
inanılmaz güçlükleri yenebilir.
Eğer çocuklarımıza cesaret ve umut verirsek ne kadar ileriye gideceklerini kimse
söyleyemez.
“Ġnsanlara inanırsanız olanaksızı baĢarırlar.”
Nancy DORNAN
Çocuklarımızı yenilgiye biz mi hazırlıyoruz?
Tommy okulda bazı zorluklarla karĢı karĢıyadır. Sürekli sorular sorar, ama derslere
yetiĢemez. Ne zaman bir Ģey denese baĢarısızlığa uğrar.Öğretmeni sonunda pes eder ve
annesine onun öğrenemediğini ve asla bir yere varamayacağını söyler. Ama Tommy‟ nin oğluna
inanmaktadır. Evde oğluna ders vermeye baĢlar ve ne zaman baĢarısızlığa uğrasa ona umut ve
tekrar denemesi için cesaret verir.
Peki Tommy „ ye ne oldu dersiniz. O bir mucit oldu. Bin kadar patentin sahibi haline geldi.
Bunların arasında fonograf ve ilk akkorlu elektrik ampulü de vardır. Onun adı Thomas Edison‟ du.
ÇOCUKLARIMIZA ÖĞRENĠLMĠġ ÇARESĠZLĠK YAġATMAYALIM
ÖĞRENĠLMĠġ ÇARESĠZLĠK : Bu kavram bize baĢarısızlığın kesinlikle öğrenilmiĢ olduğunu
gösteriyor.
Köpek balığı, diğer balığı yemesin diye araya cam bölme konuluyor. Köpekbalığı diğer balığı
yemek için çabalayıp duruyor. 28 saat sonra köpekbalığı, aradaki cam bölme kaldırılmıĢ
olmasına rağmen, balığı yemekten vazgeçiyor. Çünkü benim bu balığı yemem mümkün değil diye
düĢünüyor.
Ġnsanlar da böyle olabilir.
BaĢarısız olacağınıza gerçekten
inanıyorsanız, görüĢünüzü sınırlamıĢ
olursunuz. Bunu düĢünün. Büyük
hayaller görmeye hazır olun ve
sınırlarınızı deneyin. Gücünüzü
hapsetmeyin.
BĠR HĠKAYE
Bu, bir kartal yumurtası bulup onu kır tavuklarının yuvasına koyan genç bir
Amerikan kızıl derilisinin hikayesi.
Kartal yumurtadan çıkar civcivlere katılır. Tabii muhteĢem renkleri, iri ve güçlü
kanatlarıyla diğerlerinden farklıdır, ama diğer tavuklardan biri olduğuna inanarak büyür.
Pislikleri eĢeler, tohumları gagalar, gıdaklar, birkaç santim zıplayıp yeni bir Ģey gagalamak
için kanatlarını döver . Çünkü tavuklar böyle yapıyordur.
Bir gün gökyüzüne bakar ve inanılmaz bir yetenekle yelken uçuĢu yapan muhteĢem bir
kuĢ görür.”Ne güzel bir kuĢ ! Nedir bu? “ diye sorar.
“O bir kartal, “ cevabını verir tavuklardan biri, “bütün kuĢların reisi. Ama aklına
getirmeye bile kalkma, asla onun gibi uçamazsın.”
Sonunda kartal bir kır tavuğu olduğunu düĢünerek ölür.
Bundan sonra her gün bir insana sahici, candan bir övgüde bulunun. Bunu eĢiniz,
çocuğunuz, amiriniz, müĢteriniz veya elamanınız üzerinde deneyin ve karĢınızdakinin derhal
“canlandığını” gözlemleyin. Aynı kiĢinin daha dostça ve daha iĢ birliğine yatkın bir hale geldiğini
göreceksiniz.
Amerikan Endüstrisi samimi övgünün ve gerçek takdirin sadece çalıĢanların kendilerini
daha iyi hissetmelerini değil, bunun yanı sıra daha çok iĢ ortaya koymalarını sağladığını
kanıtlamıĢtır.
“TeĢekkür ederim” demenin altı kuralı.
“TeĢekkür ederim” sözü, doğru kullanılırsa, insan iliĢkilerinde sihirli kelimeler olabilir.
AĢağıdaki altı kuralı ezberleyin. Bunlar denenmiĢ ve kanıtlanmıĢtır.
1-TeĢekkür içten olmalıdır.
Demek istediğiniz Ģekilde ifade edin. Söylerken duygu ve canlılık katın. Rutin değil, “özel”
bir söz gibi gelsin kulağa.
2-Mırıldanarak değil, açıkça söyleyin.
Tam olarak ağzınızdan çıkmalı. KarĢınızdakinin ona teĢekkür etmek istediğinizi
bilmesinden utanç duyuyormuĢ gibi davranmayın.
3-Ġnsanlara isimleriyle teĢekkür edin.
TeĢekkür ettiğiniz kiĢinin ismini kullanarak kiĢiselleĢtirin. Bir gurupta teĢekkür edilecek
birkaç kiĢi varsa, sadece “herkese teĢekkürler” demeyin, onların isimlerini telaffuz edin.
4-TeĢekkür etmekte olduğunuz kiĢiye doğru bakın.
Bir insan teĢekkür edilmeye değerse, bakılmaya ve fark edilmeye de değerdir.
5-Ġnsanlara teĢekkür etme üzerine çalıĢın.
Bilinçli olarak ve kasten insanlara teĢekkür edebileceğiniz Ģeyler arayın. Bunun aklınıza
gelmesini beklemeyin. Bir alıĢkanlık haline gelinceye kadar yapın.
6-Ġnsanlara en beklemedikleri anlarda teĢekkür edin.
“TeĢekkür ederim” sözü, karĢınızdakinin en beklemediği veya muhakkak hak ettiğini
düĢünemediği bir anda daha etkili olur.
Taktir ederken;
1-Taktiri hemen yapın.
2-Kesin bir dille taktir edin.
3-Neyi, niçin, hangi yönden beğendiğinizi anlatın.
En iyi sonuç, karĢınızdaki hangi hususta övgü aldığını tam olarak bilirse alınır.
4-KiĢiden daha çok davranıĢı övün, ne veya kim olduğu için değil.
DavranıĢı övmek, onu yapan kiĢinin daha çok gayret göstermesiyle sonuçlanır.
Unutmayın, övgü, neye hedeflenmekteyse onu çoğaltma ve arttırma eğilimindedir. Birisini
iĢle ilgili olarak överseniz, daha çok iĢ yapacaktır. DavranıĢı konusunda överseniz, davranıĢı daha
iyi olacaktır. Ancak yalnızca kiĢi olarak överseniz, sadece egoizmini ve kendini beğenmiĢliğini
arttırırsınız.
Doğru: (çocuğunuza) Son zamanlardaki çalıĢma tempon gerçekten kusursuz.
YanlıĢ: (çocuğunuza) Sen iyi bir çocuksun / Sen müthiĢ bir çocuksun.
5-Ġltifat ederken olabildiğince samimi olmaya çalıĢın - görünmeye değil. Yaltaklanma kolay
anlaĢılır ve size de karĢınızdakine de bir fayda sağlamaz. Büyük bir Ģey seçip içten olmamaktansa,
küçük bir Ģey seçerek birine övgüde bulunmak ve bunu içten yapmak çok daha iyidir.
8-KIRICI SÖZ VE DAVRANIġLARDAN KAÇININ, YIKICI TENKITDE BULUNMAYIN.
“KIYAMET GÜNÜ, ALLAH ĠNDĠNDE MAKAMCA ĠNSANLARIN EN KÖTÜSÜ; DĠL VE
DAVRANIġLARININ KABALIĞINDAN KAÇINARAK ĠNSANLARIN KENDĠSĠNĠ TERKETTĠĞĠ
KĠMSEDĠR.” H.z. MUHAMMET.
KENDĠSĠ ATEġE HARAM EDĠLEN VE KENDĠSĠNE DE ATEġĠN HARAM KILINDIĞI KĠMSEYĠ
SĠZE HABER VEREYĠM MĠ? ATEġ, HALKA HER YAKIN OLANA, YUMUġAK HUYLU VE
ĠNSANLARA KOLAYLIK GÖSTERENE HARAM KILINMIġTIR. H.z. MUHAMMET.
“BĠR KĠMSE YUMUġAK DAVRANMAKTAN MAHRUM ĠSE HAYRIN TAMAMINDAN
MAHRUMDUR.” H.z. MUHAMMET
“ YUMUġAKLIK VE TATLILIK BIR ġEYE GIRDIMI ONU MUTLAKA TEZYIN EDER, BIR
ġEYDEN ÇIKARILDIMI ONU MUTLAKA KUSURLU KILAR.”
H.z. MUHAMMET
“YUMUġAK KONUġ KI, KALPLERIN KAPILARI AÇILSIN.” F.G.
“GÖNÜLLERĠN ANAHTARI YUMUġAK HUY VE YUMUġAK KELĠMELERDĠR.” F.G.
“Sen kaba, hiddetli ve Ģiddetli olursan iĢin yürümez. Insanlara yumuĢaklikla muamele et,
yoksa onlari kirpi gibi dikenli bulursun.” MEVLANA
“Tamimiyle doğru olsa da set söz insanı yaralar.” SOPHOKLES
“Büyük adam, küçüklere karĢi davraniĢiyla büyüklügünü gösterir.” CARLYLE
Tenkidin amacı bir hatanın-eksikliğin karĢımızdaki kiĢiye kabul ettirilmesidir.
Tenkit etmeyin. Çünkü tenkit; insanı savunma vaziyeti almaya kendini haklı göstermek için
uğraĢmaya sevk ettiğinden, zararlıdır. Hatta tehlikelidir. Çünkü insanın hayatta en çok kıymet
verdiği izzet-i nefsine(onuruna) dokunur, hiddetini körükler.
EĢiniz yada çocuğunuz, herkim olursa olsun hata yaptıklarında, hatasını yüzüne çarpmayın.
Onu toplum içinde kesinlikle mahcup etmeyin. Hatalarını düzelteyim derken bir hata da siz yapmıĢ
olursunuz. Onu sindirerek, cevap hakkı tanımayarak, suçlu olduğu duygusunu aĢılayarak, üzerine
yürüyerek uslandırmaya çalıĢmayın. Haklı olduğunuz zaman insanlara bu haklılığınızı incelik ve
nezaketle kabul ettirin, yanıldığınız zaman ise yanlıĢınızı hemen kabul edin.
“Çocuğunuza bir Ģeyler öğretirken sevgi dolu ve kibarca davranmalı, ayrıca onun öğrenmeye
istekli olduğu zamanlarda bunu gerçekleĢtirmelisiniz.” Zig Ziglar
Hiddetlendiğiniz zaman, sizi hiddetlendirene ağır konuĢmakla içinizi döküp rahatlamıĢ
olursunuz. Fakat karĢınızdakinin ne hale geldiğini bir düĢünür müsünüz?
“Yumruklarınızı sıkarak bana geldiğiniz takdirde, benim yumruklatırımı iki misli sıkacağıma
inanabilirsiniz. Fakat bana gelir de; „Gelin Ģu meseleyi birlikte konuĢalım, anlaĢmazlığın
sebebini anlayalım” derseniz, çok geçmeden aramızda ciddi bir ayrılık bulunmadığını hatta
anlaĢtığımız noktaların, ayrıldığımız noktalardan çok daha fazla olduğu belirir ve birlikte
hareket etmemize hiçbir mani bulunmadığı derhal anlaĢılır.”
WILSON
Eğer tenkit edilecekse ;
1-Onların hatalarını tenkit etmeden önce kendi hatalarınızdan söz edin, her insanin hata
yapabileceğinden bahsedin. Böylece onun kendi hatalarını kabul etmesini sağlamıĢ olursunuz.
2-Toplum içinde hiçbir zaman kimseyi tenkit etmeyin Bu tarz konuĢmaları baĢ baĢa yapın.
“Herkesin önünde öv. Tenkitlerini bir kenara çekerek söyle.” H. Jackson BROWN
3-ġikayet ve tenkidi doğrudan ilgili Ģahsa yapınız, aracı kullanmayınız.
4-Tenkit ve Ģikayetin sebepleri açıkça anlatılmalıdır. Hem gerekçe hem de niyet ortaya
konulmalıdır. Amaç da belirtilmelidir.
5-Tenkitte kıyaslama yapmak en büyük hatadır. “sen böyle yaptın., yanlıĢtı. Halbuki Erol hiç böyle
yapmıyor...."”çıkıĢı hem gereksiz, hem tahrip edicidir. KiĢi yok edilmek istendiğini, varlığından hiç
memnuniyet duyulmadığını, olumlu yönlerini göz ardı edildiğini düĢünür.
6-Biriktirerek yapılacak tenkit görüntünün net olmasını engeller. Savunma isteğini arttırır.
Konunun kabul edilme ihtimalini azaltır. Her tenkitin tek konusunun bulunması doğru olur. Yapılan
yanlıĢları biriktirerek önüne “sen Ģu zaman Ģunu, bu zaman bunu yapmıĢtın” tarzı yaklaĢımlarla
hiçbir Ģeyi çözemezsiniz.
7-Tenkit zaman geçirilmeden yapılmalı.
Onları kötüleyeceğimize onları anlamaya çalıĢalım. Onların yaptıkları iĢleri niçin yaptıklarını
gözlemleyelim ve inceleyelim. Böyle bir davranıĢ eleĢtiriden daha çok değerli ve verimlidir. “Her
Ģeyi bilmek, her Ģeyi bağıĢlamaktır.”
Doktor johnson‟ un dediği gibi : “Tanrı bile insanların yaĢamını son bulmadan, insanları
yargılamıyor.” Öyleyse bu iĢ bize düĢmez.
9- MUTLULUK VE ÜZÜNTÜLERĠNĠ PAYLAġIN :
NiĢan, evlenme, doğum gibi mutlu günlerde çiçek ya da tebrik kartı göndermeyi ve tebrik
ederek mutluluklarına katılmayı, hastalık - kaza gibi durumlarda “geçmiĢ olsun‟‟ dileklerini sunmayı,
ölüm hallerinde de yakınlarına taziyede bulunmayı hiçbir zaman ihmal etmeyin. Dini ve milli
bayramlarda tebrikleĢmeyi unutmayın.
Manisa da birlikte görev yaptığımız müzik öğretmeni arkadaĢımızın Bursa‟da yapılan
düğününe gitmiĢtik. Düğün sonrası bir gün “Sizin düğünüme gelmeniz beni çok etkiledi. Gelen olmaz
diye düĢünüyordum. Benim için sizin apayrı bir yeriniz var” demiĢti.
“Bir kiĢinin baĢarısı karĢısında onu kutlama ve üzüntülü durumlarında taziyelerini bildirme
fırsatlarını hiçbir zaman kaçırma.‟‟
LYNDON
JOHNSON
10-HEDĠYE ALIN : Hediye vermek : karĢıdaki kiĢiyi önemsediğinizi, ona değer verdiğinizi
gösterir. Kalpleri birbirine yakınlaĢtırır. Onun için eĢinize, anne - babanıza, çocuklarınıza,
dostlarınıza hediye almayı ihmal etmeyin.
“Küçük hediyeler dostluk, büyük hediyeler sevgi meydana getirir.‟‟
LICHTERBER
HEDĠYELEġĠN, ÇÜNKÜ HEDĠYE SEVGĠYĠ ARTTIRIR, KALPTEKĠ KÖTÜ HĠSLERĠ GĠDERĠR.
H.z Muhammet (S.A.V.)
11-ONU ARAYIN, ZĠYARET EDĠN :
ZĠYARETLEġĠN, ÇÜNKÜ ZĠYARET SEVGĠYĠ PERÇĠNLER. H.z Muhammet (S.A.V.)
Bunun bir büyük avantajı Ģudur ki; siz onların yanına geldiğinizde söyledikleri her Ģey daha
samimi, daha gerçek, daha “derin” olacaktır. Kendilerini daha rahat ifade edeceklerdir. Bir insanın
problemini gerçekten anlamak için onun “evine” gitmeniz, çağırmanızdan daha etkilidir.
Aramayan insanlar sizi sevmiyor demek değildir. Ama onların aramaları sizi daha çok
memnun eder. Arayan insanların sizin için apayrı yerleri olur. Siz de dostlarınızı arayıp ziyaret
etmeyi ihmal etmeyin.
“Gerçek dostlar iyi günlerinizde davet edince sizi ziyaret ederler, kara günlerinizde
davetsiz gelirler.‟‟
THEOPMRASTUS
12- ONLARIN YARDIM ETMELERĠNE OLANAK SAĞLAYIN:
Ayrıca size yapılan küçük büyük her iyiliği takdir ettiğinizi gösterin. Size her hangi
bir Ģekilde yardım eden ya da etmeye çalıĢan kiĢilere yalnız teĢekkür etmekle kalmayın. Onlarla
sürekli bağlantıda olun. Size verdikleri yardımı, düĢünceyi ve araçları geliĢmenizde kullanın. Birine
gerçekten yardımınız dokunduğunu bilmek, çok tatmin edicidir; bu tatmin duygusunu baĢkalarına
da tattırın
13-ġAKA YAPMAYIN (TAKILMACILIGI BIRAKIN)
“KARDEŞINI ALAYA ALRAK ONUNLA ŞAKALAŞMA” H.z Muhammet (S.A.V.)
Takılmak ve şaka yapmak, karşınızdakinin kendi gözündeki değerini hedeflemektedir. Kişilerin kendi
gözündeki değerini tehdit eden şeyler zevkli olduğu zaman bile tehlikelidir. Alaycılığın bünyesinde her zaman
acımasız bir yan bulunur ve diğer insana kendisini küçülmüş hissettir.
Pek çoğumuz diğer insanların bundan hoşlanacağını düşünerek onlara takılırız. Karşımızdakinin zekamızı
fark etmesini, alaycılıktaki mizahı görmesini ve söyleneni üzerine almamasını umarak iğneleyici sözler söyleriz.
Kamuoyu araştirmalari göstermiştir ki, insanlar yakin arkadaşlari tarafindan bile yapilsa şakalara maruz
kalmaktan hoşlanmamaktadir. Yine de arkadaşlarinizin şakadan hoşlanmadiginizi bilmelerini istemeyiz; oyun
bozan oldugumuzu düşünmelerinden endişe ederiz. Bu nedenle en iyi arkadaşlariniz dahi şakadan hiç
hoşlanmadigini söyleyemeyecektir.
ĠLGĠ VE SEVGĠ...
“Çocuklarınızı çokça öpün! Her öpücük karĢılığında cennette bir derece alacaksınız.”
H.z. Muhammet (s.a.v.)
“Sevgi gelince tüm eksiklikler biter.”
Yunus Emre
Çocuk eğitiminde en önemli koĢul sevgidir. Her
zaman her koĢuda sevildiğini bilen çocuğun duygusal
geliĢimi dengeli olur.
Anne-babalar, çocuk için en önemli besinin “sevgi”
ve “sevecenlik” olduğunu bilerek, çocuklarına yeterince
ilgi ve sevgi göstermelidirler. Bu konuda özellikle aĢırıya
kaçmamaya dikkat edilmelidir.
Bir kiĢi susadığı zaman, ona sunulan su değerlidir. Çocuk için de O istediği zaman verdiğiniz
sevgi daha değerlidir. Zamanınız ne kadar az, iĢiniz ne derece önemli ve yoğun olursa olsun, çocuk sevgi
istediğinde ona yaklaĢılmalı ve sevgi gösterilmelidir. Sevgi, temelde çocukla geçirilen zaman
anlamına gelmektedir.
BĠR ÇOCUK ĠÇĠN ZAMAN SEVGĠ DEMEKTĠR.
Genç bir adam ceza evini boylamak üzereymiĢ. Yargıç onu çocukluğundan beri tanıyormuĢ ve ünlü bir
yazar olan babasıyla da tanıĢıyormuĢ. Sulh yargıcı,
-“Babanı hatırlıyor musun?” diye sormuĢ.
Bu soruya
-“Onu oldukça iyi hatırlıyorum” Ģeklinde cevap vermiĢ.
Suçlunun vicdanını yoklamaya çalıĢan yargıç Ģöyle demiĢ:
-“Mahkum edilmek üzereyken ve Ģu anda mükemmel bir insan olan babanı düĢünürken, onun hakkında
net olarak ne hatırladığını anlatır mısın?“
Bir sessizlik olmuĢ. Daha sonra yargıç beklenmeyen bir cevap almıĢ;
-“Öğüt almak için yanına gittiğimde, yazdığı kitaptan baĢını kaldırarak bana baktığını ve “Çek git
baĢımdan; çok meĢgulüm !” dediğini hatırlıyorum. Ona arkadaĢlık etmek için yaklaĢtığımda bana dönerek
“Çek git baĢımda oğul; bu kitabı bitirmeliyim !” derdi. Sayın yargıcım siz onu büyük bir yazar olarak
hatırlarsınız fakat ben onu kaybedilmiĢ bir arkadaĢ olarak hatırlıyorum”
Yargıç kendi kendine söylenmiĢ;
-“Yazık ! Kitabı bitirdi ama oğlunu kaybetti ! ”
Siz ister çocuğunuza çok zaman ayırmak arzusunda olun, ister olmayın, çocuk her Ģeyin
farkındadır. Ne onu oyuncağa boğmak, ne bol öpücükle karĢılamak, ne eğitim konusunda ona üstün
olanaklar hazırlamak, ne de sosyal açıdan her türlü avantajı sağlamak onunla birlikte sevgi ile
bütünleĢerek geçirilen zamanın yerini doldurabilir. Çocuk onunla geçireceğiniz zamana bakarak, onu
sevip sevmediğinizi bilecektir. Bu nedenle anne-babalar, çocuklarına olan sevgilerini onlara zamanlarını
vermekle göstermelidirler.
20 DOLAR
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaĢındaki oğlunu kapinin onunde
beklerken bulmus. Cocuk babasina: "Baba 1 saatte ne kadar para
kazaniyorsun?" diye sormus.. Zaten Yorgun gelen adam: "Bu senin isin
degil!.." diye yanitlamis. Bunun uzerine cocuk: "Babacigim, lutfen bilmek
istiyorum." diye yanit vermis. Adam
"Illaki bilmek istiyorsan 20 dolar."
diye yanit vermis. Bunun uzerine
cocuk: "Peki bana 10 dolar borç
verir misin?" diye sormuĢ. Adam
iyice sinirlenip: "Benim senin saçma
oyuncaklarına veya benzeri
Ģeylerine ayıracak param yok, hadi
derhal odana git ve kapını kapat!."
demis. Cocuk sessizce odasina cikip
kapisiyi kapatmis. Adam sinirli
sinirli bu cocuk nasil boyle seylere
cesaret eder diye dusunmus. Aradan bir saat gectiktan sonra adam biraz
daha sakinlesmis ve cocuga parayi neden istedigini bile sormadigini dusunmus.
Belkide gercekten lazimdi. Yukari cocugun odasina cikmis ve kapiyi acmis..
Yataginda olan cocuga: "Uyuyor musun?" diye sormus. Cocuk "Hayir" diye
yanitlamis. "Al abakalim istedigin 10 dolari. Sana az once sert davrandigim
icin uzgunum ama uzun ve yorucu bir gun gecirdim." demis.. Cocuk sevincle
haykirmis; "tesekkurler babacigim." Yastiginin altindan diger burusuk paralari
cikarmis. Adamin suratina bakmis ve yavasca paralari saymis. Bunu goren
adam iyice sinirlenerek: "Paran oldugu halde neden benden para istiyorsun?
Benim senin sacma cocuk oyunlarına ayiracak vaktim yok." demis.. Cocuk:
"Ama yeterince yoktu." demis ve paralari babasina uzatarak: "Iste 20 dolar.
1 saatini alabilir miyim?" demis..
Çocukta görülen baĢarısızlık çoğu kez sevgi azlığından doğmaktadır. Okullarımızdaki uyumsuz
çocukların sevgiye muhtaç olduğunu görürüz.
Sevgiden yoksun çocukların büyümesi, yürümesi, konuĢması gecikir. Zeka düzeyinde gerileme
olur.
Bu konuda bir araĢtırmayı vermek istiyoruz;
Gecekondu semtlerinden hastanede doğmuĢ 100 çocuk denemeye
alınır. Doğan çocuklar, tek-çift yolu ile rasgele seçilerek tekler
hastanede alı konulur. Çiftler de ailelerine verilir. Hastanede kalan
çocukların her türlü bakımları en iyi Ģekilde yapılır. Diğer çocuklar ise
yoksul aile yaĢantılarına bırakılır. Çocuklar yedi yaĢına geldikleri
zaman yapılan ölçmede, gecekondularda ama ailelerinin yanında
yetiĢen çocukların zekâ, beden ve duygusal geliĢim yönlerinin
hastanede yetiĢenlerden daha üstün olduğu görülür.
Çocukları sevmek ateĢe karĢı bir kalkandır. Onlara iyilik etmek
kiĢiyi sırattan geçirir. Onlarla beraber oturup yemek, ateĢten
(cehennemden) uzaklaĢtırır.
H.z. Muhammet (s.a.v.)
Çocuk anne ve babasından yeterli ilgi ve sevgi göremezse,
onların ilgisini çekmek için kimi yan yollar arar. Örneğin; yemek yemez, ev halkı da yemek yemesi için
çocuğun üzerine düĢer. Çocuk sevgi ve ilgi gereksinimini bu yoldan gidermeye çalıĢır. Hatta çocuk
öğretmen ve aileden yeterince sevgi göremezse onların isteği olan öğrenmeye karĢı durur.
AĢırı sevgi de zararlıdır. AĢırı sevgi ve ilgi gösterilen çocuklar; Ģımarık yada pısırık (kendine güvensiz) olurlar. Her Ģeyin en iyisini kendisine ayırmak
isteyen bir kiĢilik kazanır. Çocuğun sevgiyi almayı, vermeyi ve ayrıca sevgiyi paylaĢmayı öğrenmesi gerekir.
Ayrıca anne-babanın birbirlerine duydukları sevgiyi çocuklarının önünde göstermeleri çok önemlidir. AĢağıdaki olay bunun çocuk üzerindeki etkisini çarpıcı
bir Ģekilde gözler önüne sermektedir.
SEVGĠ GÖSTERMEK
“Oğlumla yıllar önce yaptığım bir sohbeti unutamıyorum. Ona sormuĢtum;
-“Oğlum eğer her hangi bir kimse sana babanın en çok neyini seviyorsun diye sorsaydı ne söylerdin.”
ġöyle bir an durup düĢündükten sonra;
-“Babamın en sevdiğim yönünün annemi sevmesi olduğunu söylerdim.”
-“Oğlum neden böyle bir cevap verecektin?”
-“ Baba biliyorum ki annemi sevdiğin sürece ona doğru Ģekilde davranacaksın; ve ona doğru bir Ģekilde davrandığın sürece biz bir aile olarak kalmaya devam
edeceğiz çünkü oda seni seviyor. Yani babacığın siz birbirinizi sevdiğiniz sürece, ben hiçbir zaman senin yada annemin yanında yaĢama yönünde bir tercih
yapmak zorunda kalmayacağım.”
“ Gerçek sevgi çocuğunuzun yapmanızı istediği ya da sizin açınızdan en kolay olan Ģeyi yapmanız değil, çocuğunuz için en iyi olan Ģeyi yapmanızı
gerektirir.”
ÇOCUKLARINI GERÇEK SEVGĠYLE SEVĠYORLARDI
Canada‟da yaĢayan beyinsel felçli bir gençti David. Lofchick ailesi onu tam otuz doktora göstermiĢlerdi. Hepsi de oğulları David için hiçbir umut ıĢığı
Leading
olmadığını söylemiĢler ve hem çocuğun kendi iyiliği hem de ailenin
„‟normal‟‟ olan diğer bireylerinin iyiliği için bu
Indic ators
çocuğun bir kuruma yerleĢtirilmesini önermiĢlerdi. Tüm bunlara rağmen
. Lofchick ailesi problemler yerine çözümlere
odaklanan baĢka bir doktor buldular. Bu Chicago‟da ki dünyaca ünlü Dr.
Pearlstein‟di.
David Chicago‟ya muayene için götürüldü. Çok detaylı bir muayene
yapıldı. Dr. Pearlstein, David‟in kendisinden
beklenen geliĢimi yakalayabilmek için neler yapılması gerektiğini ortay
koydu.
Yapılması gereken Ģeylerden birisi Ģuydu: David iki yaĢında iken
bacaklarına ağır destekler konulacak ve her gün bu
destekler daha da sıkılaĢtırılacaklardı. Dolayısıyla çocuğun acı hissi
gittikçe yükselecekti.
Anne yada baba bu destekleri kullanmaya baĢladıklarında, küçük
david‟in
protestolarıyla karĢılaĢacaklardı.
ġimdi sizin bu ortamı gözünüzde canlandırmanızı istiyorum.
David güzel bir çocuktu –siyah saçlı, güzel yeĢil
gözlü,parlak ciltli bir çocuk- YaĢlı gözlerle “Anneciğim, bunları gece
boyunca bacaklarımda tutmam Ģart mı? Ya da
“Babacığım, bu Ģeyleri bir kez olsun bacaklarıma takmasan olmaz mı?”
veya “Bunları bu derece sıkmanız Ģart mı?”diye
yalvarıyor. Tüm ana-babaların bu durumu kolayca kavrayacaklarından
eminim. Fakat bu insanlar David‟i o kadar çok
seviyorlardı ki, ömür boyu sürecek olan bir gülümseme uğruna anlık göz yaĢlarını bir kenara bırakabildiler.
Bu gün “Küçük David” yirmi dokuz yaĢında. YaklaĢık 90 kg ağırlığında ve Kanada‟nın en büyük firmalarından birisi olan Winnipeg‟in bir numaralı satıĢ elemanı.
O her alanda önde gelen ve seçkin bir insan. Mutlu bir evliliği var; güzel sağlıklı bir kız çocuğu ve yakıĢıklı, gürbüz bir erkek çocuğunun babası.
AĢağıda hem çocuklarınıza hem de eĢinize uygulayabileceğiniz sevgiyi arttırıcı pratik öneriler veriyoruz, bunları inceleyip uygulama içine girerseniz çok
Ģeyin değiĢtiğini göreceksiniz.
SEVGĠNĠZĠ ARTIRMANIN 55 YOLU
121314151617181920212223242526272829-
1- Onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi sık- sık belli edin
2- Ona ara sıra özel bir hediye verin
3- Bir arkadaĢa ihtiyacı olduğunda mutlaka onun yanında bulunun
4- Ona her zaman için vakit ayırın
5- Sık- sık onunla yürüyüĢe çıkıp konuĢun
6- Birlikte yemek- yemek için dıĢarı çıkın
7- Özel günlerinde kesinlikle hatırlayın
8- KonuĢurken tamamen onu dinleyin
9- KonuĢurken tamamen samimi konuĢun
10- Ona kesinlikle yalan söylemeyin
11- KonuĢurken kesinlikle gözüne bakın
Onun iyi özelliklerini keĢfetmeye çalıĢın
Onun üzüntülerini ve dertlerini dinleyin
Onun size tamamen güvenmesini sağlayın
BoĢ zamanlarınızı ona ayırmaya çalıĢın
Onun için fedakarlıkta bulunmaktan
kaçınmayın
Onun arkadaĢları ile tanıĢın
Tatil için birlikte program yapın
Uzun süre ayrı kalmayın
Onu anladığınızı hissettirin
Onun sevmediği Ģeyleri öğrenin
Onu değiĢtirmek yerine önce kendinizi
değiĢtirmeyi düĢünün
Onun hoĢuna giden Ģeylerin bir listesini yapın
Yarınlar için birlikte plan yapın
Hayal ve düĢüncelerinizi onunla paylaĢın
Ona kızdığınızda onunla hemen konuĢmaya
çalıĢın
Yaptıkları hakkında tahminde bulunmak yerine
onunla iletiĢim kurun
Onun kaygılarını anlamaya çalıĢın
Onunla bir çok ortak yönünüz olduğunu
düĢünün
30313233343536373839-
Ġyi yönlerini sık- sık aklınıza getirin
Onu her zaman için kontrol etmeye çalıĢmayın
Kendini ifade etmesine sık- sık izin verin
Onun hayatındaki zorlukları sık- sık hatırlayın
BaĢarılarını takdir edin
Yanında olduğunuzu hissettirin
Duygularına öncelik tanıyın
Onu olduğu gibi kabul etmeye çalıĢın
Onu toplum önünde eleĢtirmeyin, ona kötü söz söylemeyin
Onun için özel olan nedir ? Onu bulun
40- Onun sevdiği Ģarkıları öğrenin ve birlikte dinleyin
41- Ona bir kitap alın ve onun için imzalayın
42- Ona iltifat etmeyi unutmayın
43- Hata yaptığınızda ondan gecikmeden özür dileyin
44- Ġyiliği karĢısında teĢekkür etmeyi unutmayın
45- Hatalarını büyütmeyin ve ona karĢı hata yapmamaya çalıĢın
46- Onun hakkında iyimser olun , iyi düĢüncelerinizi pekiĢtirin
47- Onun hakkındaki iyi düĢüncelerinizi diğer insanlara söyleyin
48- Gücendiğinizde ondan kaçmaya çalıĢmayın
49- Onun yerine sık- sık kendinizi koyun
50- EndiĢelerinizi rahatça söyleyin
51- Ona biraz daha zaman tanıyın
52- Onun için yaptıklarınıza bir yenisini ekleyin
53- Her Ģey bittiğinde ona bir Ģans daha tanıyın
54- Hayatınızın her aĢamasında onu da düĢünün
55- KiĢiliğine önem verin , duygularını anlamaya çalıĢın
ÇOCUKLARIN OYNAMASI, ARKADAġLIKLARI VE ARKADAġLARI ...
“Oynamayan at tay olmaz.” Türk Atasözü
Oyun, çocuğun geliĢmesi ve kiĢilik kazanması için sevgiden sonra gelen ikinci en önemli ruhsal
besindir. Sevgiden yoksun bir çocukluk gibi oyunsuz bir çocukluk da düĢünülemez.
“ Çocuk ruh sağlığı sevilmek ve oynamaktır.” Atalay Yörükoğlu
Çocuğun oyun oynaması, onun geliĢimi açısından çok önemlidir. Çocuk oynadıkça duyuları keskinleĢir, yetenekleri serpilir, becerisi artar. Çünkü oyun
çocuğun en doğal öğrenme ortamıdır. Duyduklarını gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiklerini pekiĢtirdiği bir deney odasıdır.
Oynayan çocuk, kendi
küçük dünyasındadır. O dünyaya kendisi egemendir. Kurallarını kendisi koyar ve
kendisi bozar. KarıĢmaya
kalkan olursa sinirlenir. Kurdukları oyunu, yerleĢtirdikleri eĢyaları değiĢtirmeyi
bir deneyin, hemen tepki
gösterirler. Diktikleri kuleyi yanlıĢlıkla devirseniz yeniden yapılamazmıĢ gibi
ağlarlar.
Oyun, çocuğun dili ve en
etkili anlatım aracıdır. Oyun aracılığı ile üzüntülerini,kaygılarını, korkularını dile
getirir.
Oyunlarında büyükleri
taklit ederler. Bebeğini sallayan, giydirip besleyen, yatağına yatırıp ninni söyleyen
bir küçük kız, annenin
yavrusuna verdiği bakımı ayrıntılarıyla uygulamaktadır. Bebeğiyle konuĢurken
söylediği sözlerin kendi
annesininkilere benzediği de gözden kaçmaz. AzarlayıĢı, avutuĢu, okĢayıĢı ve
sözlerinden kendi annesini
sahnede oynadığını sanırsınız.
Oyun çağındaki çocukların arkadaĢ edinmesi, ördek yavrularının suya dalar dalmaz yüzmeleri gibi doğal bir iĢtir. Yeter ki çocuk, yaĢıtlarıyla
kaynaĢabileceği ortamı bulsun. Bir araya gelen iki çocuk daha birbirinin adını öğrenmeden oynamaya koyulurlar. Ancak birlikte oynayabilmek için, oyuncakları
paylaĢmak, oyun kurallarını bozmamak gerekir. BaĢlangıçta çekiĢme, itiĢme ve bozuĢma olağandır. Ama bozuĢmalarıyla barıĢmaları bir olur. Oyunun tadı
bencilliği geriye iter. Oyunun çekiciliği üç yaĢından baĢlayarak çocukları iĢ birliğine iter. Böylece oyun, çocuğun toplumsal bir varlık olarak geliĢmesinde en
doğal ortam olur. Oyun aracılığıyla geliĢen arkadaĢlık iliĢkileri giderek toplu oyunlarda daha düzenli bir arkadaĢlığa yol açar.
Oyun çocuğun en güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan saldırganlık dürtülerini boĢaltmasına da yarar.
Kendisine uygulanan cezaları hayalde de olsa baĢkalarına uygulayarak, doktor olup iğne yaparak, polis olup suçluları
yakalayarak bu dürtülerine uygun bir çıkıĢ yolu bulur. Yalandan ölür ve öldürür.
Çocuğun oyunlardaki davranıĢ biçimi aile içinde aldığı eğitimi yansıtır. Evde her istediği yapılan, bir dediği iki
edilmeyen çocuk baĢlangıçça zorluk çeker. Bencil davranır, paylaĢmaya yanaĢmaz. Çocuk küser, mızıkçılık eder. Zora
gelince büyüklere sığınır. Özellikle ev dıĢında yaĢıtlarıyla oynama olanağı bulamayan çocuklarda sıklıkla görülür. Oyunda
hep saldırgan ve bencil davranan bir çocuk da, ana baba tutumunu oyuna aktarıyordur. Ya da evde sindirilen kısıtlanan bir
çocuktur. Oyunda hep silik kalan, baĢkalarını izleyen bir çocuk da bağımlı yetiĢtirilmesini yansıtıyordur. Evde kazanılan
olumlu olumsuz kiĢilik nitelikleri oyunda sınanır. Oyun, kazanılan olumlu özelliklerin pekiĢtirildiği, geliĢtirildiği bir
ortamdır aynı zamanda. Olumsuz niteliklerin de değiĢmeye uğradığı bir deneme alanıdır. Bu nedenle oyunun çocuk için
eğitici, düzeltici bir iĢlevi vardır. Kendi hakkını korumak, baĢkalarının hakkını gözetmek, iĢ birliği ve paylaĢma evde değil, ancak
oyun iliĢkilerinde kazanılan toplumsal özelliklerdir.
Oyun okul öncesi yaĢlarının tek uğraĢıdır. Ancak okula baĢlamakla oyun gereksinimi sona ermez. Çocuk büyüdükçe, geliĢim
düzeyine göre biçim değiĢtirerek sürer gider. Bu nedenle okulu oyun çağının sonu gibi görmek yanlıĢtır. Ġlk öğretim çocuğunu
“oyundan kesmek”, oyundan alıkoymak yanlıĢtır. Çocuğu öğretmeden soğutmanın en kestirme yoludur. Bunun yerine oyunu,
öğrenmenin yardımcısı ve aracısı kılmak gerekir. Oyuna doymamıĢ bir çocuk okuldaki öğretime hazır değildirdir!
ArkadaĢ iliĢkileri çocuğun evinde karĢılanamayan en önemli gereksinimlerinden biridir. ArkadaĢ edinmek ve iliĢkiyi sürdürmek belli bir olgunluk ister. Bu
bakımdan bir kimsenin ruhsal olgunluğunu kurduğu arkadaĢlıklara bakarak anlayabiliriz. Hiç arkadaĢı olmayan bir kimsenin önemli ruhsal sorunları olduğunu
duraksamadan söyleyebiliriz. Gerçekten çocukluğun en ağır ruhsal bozukluğu olan içe kapanıklık hastalığında, en belirgin özellik yaĢıtlarına karıĢmamak,
arkadaĢlık edememektir.
Kimi ana-baba çocuğun yaĢıtlarıyla oynamasını bilerek engeller. Çocuğuna hem ana-baba hem de arkadaĢ olabileceğini sanır. Çocuğuyla yer, içer, oynar,
onu gezdirir. Ama yaĢıtlarıyla iliĢkisini ya açıktan yada dolaylı olarak kısıtlar. ÇeĢitli oyuncaklar alınır, evde oyalamak için aĢırı çaba harcanır. Çocuk yaĢıtlarının
oyununu camdan izler. Bir süre sonra,
örneğin okul çağında, istese de arkadaĢlığa nasıl baĢlayacağını bilemez. Evde oturmayı
yeğler.
Bir çocuğun hiç arkadaĢı yoksa ve
bir durum söz konusudur.
kendini özellikle yalnız ve sosyal açıdan yetersiz hissediyorsa, kaygı duyulacak
Çocuğunuz arkadaĢsız kalmıĢsa ve
bundan olayı acı çekiyorsa, olabildiğince çabuk müdahalede bulunmalısınız.
ArkadaĢlık çocuğa toplumsal
yaĢamında gerekli olan uyumlu iliĢkileri ve iĢbirliğini öğrettiği gibi, ezmeden ve
ezilmeden yarıĢma yeteneği de
kazandırır. Önder olma, yönetme, belli bir amaca yönelik takım çalıĢmasına
katılabilme, sorumluluk alabilme gibi
evde kazanılması mümkün olmayacak yetenekler arkadaĢlık iliĢkileriyle
kazanılabilir.
ArkadaĢ iliĢkileri çocuğa kendikendini gerçekçi olarak değerlendirme olanağı verir. BaĢkalarına bakarak kendini
tartar. Beğendiği ve beğenmediği
özellikler biçimlenir. ArkadaĢlarıyla ortak yanlarını ve ayrıldığı yönleri görür.
Ġnsanlarda beğenmediği özellikleri hoĢ
görüyle karĢılamaya alıĢır. ArkadaĢ iliĢkilerini sürdürmek bencilliğin yenilmesine
bağlıdır. KarĢılıklı alıp verme ve özveriyi
gerektirir.
Çocuklarımızın okul yada çevreden edindiği arkadaĢlarına saygı gösterilmelidir. Değilse, bizlerden gizli olarak, dilemediğimiz kimselerle ve
dilemediğimiz yerlerde, hoĢ göremeyeceğimiz arkadaĢlık biçimi geliĢtirebilirler. Ne kadar isteseniz de, çocuğunuzun sınıftaki baĢka bir çocukla oyun
oynamasını kesinlikle yasaklamayın; çünkü böyle bir yaklaĢım ulaĢmak istediğinizin tam tersi bir sonuç doğurabilir. Çocuğunuza karĢı dürüst olun. Beğenmediğiniz
arkadaĢı hakkındaki kaygılarınız anlatarak, baĢka bir çocukla oyun oynamasının neden daha iyi olacağını açıklayın. Ana-baba ocağında iyi eğitilmiĢ bir çocuğun
kötü arkadaĢlara uymasından korkmamalıdır. Bir bakıma arkadaĢsızlık, kötü arkadaĢları olmasından daha sakıncalıdır. Çocuk arkadaĢlarının yoluna gidiyor, onlara
körü-körüne uyuyorsa önce evde edindiği eğitimde bir eksiklik aramak daha doğru olur. Her çocuk deneye deneye birazda kendi eğilimine uygun arkadaĢlar
bulur. O zaman ne yapmalıyız? Çocuğunuzu bir arkadaĢlıktan vazgeçirmenin yollarından biri de, onun daha iyi
baĢka bir arkadaĢlık kurmasını teĢvik etmektir. Alternatifini koymadan yasak getirmemelisiniz. Çünkü
yapılmasını doğru bulmadığımız Ģeyleri kesin bir dille menetmek çözüm değildir. Niçin yapılmaması gerektiğini ona
mantıki ve hissi delillerle izah etmeliyiz. Yoksa insanlar men edildikleri Ģeylere karĢı daha fazla isteklidirler.
Ġnsanları yanlıĢlarından vazgeçirmek için, onlara daha iyi bir alternatif sunmak lazım.
BĠR HĠKAYE
Fakir bir kız çocuğu, yere atılmıĢ bir Ģekeri görür. Hemen onu alıp ağzına götürürken, oradan geçen birisi durumu görür, koĢar. “At onu yere, pistir, hasta
olacaksın!‟ Derse de çocuk Ģekere daha fazla sarılır. Adam bir anda ne yapılması gerektiğini anlar. Hemen orada bulunan bir Ģekerci dükkanına dalar, bir çikolata alarak
kıza uzatır ve “al bunu ye, at o Ģekeri yere” der. Çocuk hiç duraklamadan Ģekeri fırlatır ve çikolatayı alır; adama sevinç dolu gözlerle bakar.
Çocuğun arkadaĢlık iliĢkileri ana-babanın denetimi dıĢında tutulmalıdır demek de doğru olmaz. Ne var ki, oyun gibi arkadaĢlık da çocuğun ev dıĢındaki
özgürlüğünün bir ürünüdür.
Çocukların arkadaĢlığa verdikleri önem çok büyüktür. ArkadaĢlarca aranıp benimsenmek çoğu kez büyüklerce beğenilmek veya derslerde baĢarılı
olmaktan önde tutulur. Gerçekten çocuklar arasına da yürütülen araĢtırmalarda en beğenilen, en çok oy toplayan arkadaĢların, en uyumlu çocuklar olduğu
ortaya çıkıyor. En beğenilenler; canlı, dıĢa dönük,atılgan, bağımsız, neĢeli ve iyi huylu çocuklardır. Bu çocuklar zeka ve baĢarı yönünden ortalamanın üstünde
olmakla birlikte en zeki ve en yetenekliler arasında değildirler. Övüngen, üstünlük taslayan, gürültücü, mızıkçı ve saldırgan olanların en az beğenilen
arkadaĢlar olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?
ÇOCUK: “ONLARI ÇOK SEVĠYORUM AMA, AH ġU KIYASLAMALARI YOK MU ÇILDIRTIYOR ĠNSANI...”
Anne-babalar, her çocuğun kendine özgü niteliklerle donanmıĢ ayrı bir birey ve keĢfedilmeyi bekleyen ayrı bir dünya olduğunu düĢünerek diğer
çocuklarla ve kardeĢleriyle kıyaslama yoluna gitmemelidir. Kıyaslamalar kıskançlık yaratır.
“Senden temiz giyindiği için kardeĢini daha çok seviyorum” yada “Onun notları seninkinden daha iyi” gibi kıyaslamalar, çocukta kıskançlık oluĢturur. Kıyaslama
yerine çocuktan istediğimiz davranıĢların neler olduğunu ona duyurmak yada sezdirmekle yetinmeliyiz.
KardeĢler arası geçimsizlik olduğunda taraflı davranılmamalıdır. Özellikle kız-erkek, büyük-küçük ayrımı yapılmamalıdır.
KISKANÇLIK
Çocuklarda ilk kıskançlık ikinci çocuğun doğumuyla
dereceye düĢer ve bu durum onu kızdırmaya baĢlar.
Çocuk kardeĢine saldırgan davranıĢlar ( vurma, ısırma gibi)
gösterebilir. Tekrar ilgiyi kazanmak için gerileme
emme gibi)
Bunları
1- Daha yeni
kardeĢine
2- Bebeğin
baĢlar. O güne kadar evin sultanı olan bebek ikinci
Ģeklinde yada tam tersi aĢırı sevgi Ģeklinde kendini
davranıĢları (alt ıslatma, tırnak ısırma, parmak
gösterebilir.
azda olsa önleyebilmek için;
birey doğmadan büyük kardeĢ bu yeni
karĢı sevgi dolu hislerle hazırlanmalıdır.
beslenmesi, temizlenmesiyle ilgili küçük
sorumluluklar vermek
3- Bizim yardımımız olmadan bebeğin yaĢayamayacağını, hiçbir Ģey yapamayacağını sezdirmek ve onunda yardımını sağlamak en iyi yollardan biridir. Böylece
çocuk kendisinin ağabey yada abla olduğunu öğrenecek, ev içindeki birinciliği sürdürmek için bebeği hoĢ tutacak, ona iyi davranacak ve görüp gözetecektir.
4- Onun yanında yeni doğan bebeği coĢkulu bir Ģekilde sevmemek.
5- Ayrıca ikisine de eĢ değer giysiler alınmalıdır.
Çocuğun kardeĢi olması onun geçmesi gereken önemli bir deneyimdir. Çocuk bu sayede sosyalleĢme, paylaĢma gibi önemli kiĢilik özelliklerini kazanır. Küçük
kardeĢ olayından 5 yaĢından küçük çocuklar daha fazla etkilenmektedir.
ÇOCUKLARIN GĠYĠM VE HARÇLIĞI...
Çocuklarımızın giyim ve harçlığı, arkadaĢlarının derecesinden
düĢük olursa; arkadaĢlarını yanında ezilir ve onların arasına
Ayrıca hırsızlık gibi istenmeyen yollara baĢvurmaya kalkabilir.
Eğer daha yüksek olursa; arkadaĢlarına bu durumuyla caka
olan insanlar Ģeklinde davranabilir. Bu durumda arkadaĢlarını ona
olabilir. Ayrıca gereksiniminden daha fazla bir miktarda harçlık
elinde kalan bu parayı baĢarılı bir Ģekilde kullanamaz. Var olan
doyumsuzluk böylelikle baĢlar. Bu sebeple çoğunlukla ekonomik
vererek çocuklarının mutluluğu yerine, mutsuzluğuna ve
Ġlkokulun ilk sınıflarındaki çocuklara cep harçlığının
ihtiyaçlar için verildiğinin de çocuğa izah edilmesi gerekir.
baĢlanmalı daha sonra haftalık verilmelidir.
Harçlık verirken;
a) KardeĢler arasındaki denge ve istikrar korunmalı,
b) Çocuğa her istediğinde harçlık verilmemeli,
c) Harçlığın iyi kullanılması yolunda çocuğa yardımcı olunmalıdır.
aĢağıya düĢmemeli, yukarıda çıkmamalıdır. Eğer daha
karıĢamaz kendine güvenerek hareket edemez.
satabilir. Onlara kendisinden daha düĢük seviyede
karĢı cephe almalarına ve onu dıĢlamalarına sebep
alan çocuk, gereksinimlerini karĢıladıktan sonra
kalem ve silgilerinin yanına yenilerini ekler. Ġsraf ve
koĢulları iyi olan ailelerde anne-babalar, çok para
doyumsuzluğuna sebep olmaktadırlar.
“günlük” verilmesi daha uygundur. Bu paranın hangi
Büyüdükçe gün aĢırı yada iki gün aĢırı verilmeye
KELĠME HAZĠNESĠ GENĠġ VE GÜZEL KONUġAN BĠR ÇOCUĞUNUZ OLMASINI ĠSTEMEZ MĠSĠNĠZ?
Her kez bir ağızdan “Bunu kim istemez” diyordur. Hepimiz böyle çocuklara sahip olmak elbette isteriz.
O zaman Profesör Farley‟ in sözlerine kulak verin: “ Eğer bütün gün çocuğu televizyon önüne bırakır, onunla
yeterince konuĢmazsanız çocuğunuzun konuĢması elbette gecikecektir.”
Ayrıca Çocuk psikolojisi uzmanı Prof. Lallery Ferson tarafından 2000 çocuk üzerinde yapılan bir
araĢtırmaya göre:
12 aylık çocuklar ortalama 0 ile 50 arası kelime konuĢurken,
24 aylık çocukların bildiği kelime sayısı 50 ile 600 arasında.
Yapılan bu araĢtırmaya katılan çocukların aileleri incelendiğinde ; çocukların kelime hazinelerinin zenginleĢmesinde anne-babanın bilinçli yaklaĢımının ve
bulundukları çevrenin rolünün katkısı kesin bir Ģekilde ortaya çıkıyor.
Anne-baba olarak bizler çocuğumuzun konuĢması adına onu teĢvik etmeli, ona zaman ayırıp onunla bol-bol konuĢmalıyız. Hayal dünyalarını bizimle
paylaĢmalarını sağlamalıyız.
Bunun bir diğer yolu da ona rahat soru sorma imkanı sağlamaktır. Çocuk sorduğu sorularla kendini ifade eder ve aldığı cevaplarla zihnindeki karıĢıklıklara
açıklık getirir. Çocuğun zihnindeki bilgiler ne kadar netse çocuk o kadar güzel ve anlamlı cümleler kurar. Bizler çocuğumuzun soruları karĢısında bunalıp ta
“Yeter artık”
“Kafamı ĢiĢirip durma” gibi sözlerle onun soru sormasını ve konuĢmasını engellemediğimiz müddetçe çocuklarımız harika konuĢacaklardır.
KonuĢmayı geciktiren öğeler;
1- Anne-babanın yeterince sevgi ve Ģefkat göstermeyip yeterince destekleyici olmamaları.
2- Kendisinden sonra küçük bir kardeĢinin olması kardeĢ kıskançlığına neden olu ki bu nedenle de bebeğin konuĢması gecikebilir.
3- Geçirilen kazalar da duygusal Ģoklara sebep olarak konuĢmayı geciktirebilir.
4- Ailede sürekli tartıĢmaların, kavgaların olduğu, dilin bir kavga aracı olarak kullanıldığı ortamlarda da bebekte konuĢma isteği geliĢmeyebilir. KonuĢmaya
karĢı olumsuz tavır takınılır ve konuĢma gecikebilir.
5- Çocuk isteğini daha tam anlatmadan isteği ve ihtiyaçları anne-baba tarafından anlaĢılıyor ve anında karĢılanıyorsa, çocuğa kendini ifade etme fırsatı
verilmiyorsa çocuğun konuĢması için bir sebep kalmaz, bu durumda da çocuk 3-4 yaĢına gelse bile hala konuĢmayı öğrenmeyebilir.
17
6- KonuĢmayı geciktiren diğer bir öğe de, anne-babanın çocuğun çıkardığı seslere tepkisiz kalmaları ve onunla yeterince ilgilenmemeleridir. Çocuk
çıkardığı sesin çevrede bir etki bırakmadığını görünce konuĢma isteği duymayabilir, bu durumda da konuĢma gecikebilir.
OKULA BAġLAYAN ÇOCUĞA NASIL YARDIMCI OLUNABĠLĠR?
Okula baĢlangıç çocuğun yaĢamında bir dönüm noktasıdır. Okula baĢlayan çocuğunuza nasıl yaklaĢmanız gerektiğini Prof. Dr Haluk Yavuzer, "Çocuğunuzun
ilk altı yılı" isimli kitabında söyle açıklıyor; Ülkemiz için okula baĢlama yaĢı olan 72. ayda, okula baĢlayan çocuğa, anne-baba, önce "okul"a ve "öğretmen"e saygı
duyarak, çocuğun öğrenme faaliyetini önemseyerek ve değer vererek katkıda bulunmalıdır. Ünlü Türk düĢünürü
Gazali okula baĢlayan çocuğu olan anne babalara Ģu öneride bulunur: "Okuldan döndükten sonra, çocuğun
güzelce oynamasına ve okul yorgunluğunu gidermesine izin verilmelidir. Çocuğun oyundan alı konması ve
devamlı öğretim yükü altında ezilmesi; onun kalbini öldürür, zekasını köreltir ve hayatı baĢına zindan eder.
Hatta onu, dersten baĢını kurtaracak çare aramaya yöneltir." Anne- baba çocuğa öğrenmesi konusunda baskı
yerine destekle yardımcı olmalıdır. Bu amaçla
okula baĢlayan çocuğun hala oyun çocuğu olduğu
akıldan çıkartılmamalı OYUN‟ a ve ÇALIġMA‟
YA ayrı zaman ayırarak "Programlı YaĢam"a çocuk
özendirilmelidir. Okuldan yorgun gelen
çocuk, ev içinde basket potasına sünger top
atarak ya da bahçede oynayarak,
dinlendikten en az 1 saat sonra tekrar derse
oturabilir. "Çok çalıĢmak" yerine "verimli çalıĢmak" ilkesi temel alınmalı, bunun için zamanı iyi kullanması, çocuğa öğretilmelidir. Anne, çalıĢma alıĢkanlığını
kazanmakta olan çocukla aynı masayı paylaĢmamalı, zaman zaman yanına gelerek ihtiyacı olduğu konularda sorularını cevaplamakla yetinmelidir. Okuldan gelen
çocuk "bugün derste baĢarılı mıydın?" sorusu yerine "Günün nasıl geçti, hoĢ geldin" cümlesiyle karĢılanmalı, ilgi alanı ders baĢarısı değil, çocuğun
kendisi olmalıdır. Anne- baba, akĢamları kitap okuyarak çocuğu okumaya özendirmeli, hafta sonları açık alanlarda ( koru, kır, deniz kıyısı) yürüyüĢ, balık tutma
ya da sinema, tiyatro, maç gibi farklı etkinliklerle değerlendirilmelidir. Çocuk, özgüvenini kazanması için ders dıĢında kendisini kanıtlayabileceği etkinliklere
(bale, herhangi bir enstrüman çalma, yüzme, resim kursu, basketbol, tekvando vb.) yöneltilmeli, bu yöneltmede temel ölçü ilgi ve yetenekleri olmalıdır.
OKUL ÇOCUĞUN YANINDA ELEġTĠRĠLMEMELĠDĠR.
Okul disiplin olayları evde tartıĢılmamalıdır. Çocuk okula karĢı soğutulmamalıdır. Okulca konulmuĢ yararsız kurallar varsa okul yönetimiyle konuĢulmalı
yada veli toplantısında dile getirilmelidir. Çünkü çocuğumuzun okulu sevmesi çok önemlidir. Unutmayın; insan sevmediği bir ortamdan hiçbir Ģey alamaz.
Okullarda çocuk baĢarısız olduğu zaman; “çalıĢtır, sıkıĢtır....” der kimileri. Böylece mengeneye alınan çocuk, ezilerek; silik, uydu bir kiĢilik yada
mengeneden kurtularak aileye, okula ve topluma baĢkaldıran bir kiĢilik kazanmıĢ olur.
KENDĠLERĠNE GÖRE ÇOCUKLARIMIZ NEDEN BAġARISIZ OLUYORLAR?
BaĢarısız olan öğrencilere bunların nedenini sorduk. Öyle ilginç Ģeyler yazdılar ki biz bile hayret ettik. Bu çalıĢmamızın hem öğrencilerimize, hem annebabalara, hem de öğretmenlerimize ıĢık tutacağını umuyoruz. Bütün cümleler öğrencilere aittir mümkün olduğu kadar orijinalini bozmamaya çalıĢtık.
ÖĞRENCĠLERĠN KENDĠSĠYLE ĠLGĠLĠ NEDENLER
 ÇalıĢıyorum ama bir türlü anlamıyorum.
 Düzenli olarak ders çalıĢamıyorum.
 Derse karĢı konsantre olmakta zorlanıyorum.
 Bazı derslere ilgisizim.
 Eve geç saatlerde vardığım için yorgun oluyorum.
 Oyun benim ders çalıĢmamı engelliyor.
 Fazla uyuduğum için derse zaman ayıramıyorum.
 Stres ders çalıĢmamı engelliyor.
 Bildiğimi zannedip, ders çalıĢmıyorum.
 Okulda yatılı okursam baĢarım artar.
 Not tutmayı beceremiyorum.
 Ailem okumamı istemese okula bile gitmem.
 Derse nasıl çalıĢacağımı tam olarak bilemiyorum.
 Kendime güvenim yok. Kendimi dersleri baĢaracak yeterlilikte hissetmiyorum.
EV VE AĠLE ORTAMI ĠLE ĠLGĠLĠ NEDENLER.
 KardeĢimle kavga ediyorum.
 Evde bilgisayar var çalıĢmamı engelliyor.
 Televizyon ders çalıĢmamı engelliyor.
 Eve gelen misafirler ders çalıĢmamı engelliyor.
 Evde bana ait bir odamın olmasını isterdim.
 Evde çok müzik dinlerim.
 Hep benden daha baĢarılı olanlarla karĢılaĢtırılıyorum.
 Annemle babam geçinemiyorlar.
 Evimiz çok kalabalık, çalıĢamıyorum.
ÖĞRETMENĠN TUTUMU VE ĠZLENEN YOLLA ĠLGĠLĠ NEDENLER.
 Öğretmenlerimiz derste çok sert davranıyorlar.
 Bazı öğretmenler, derslerini çok sıkıcı hale sokuyorlar.
 Öğretmenler öğrencilerine güven duymuyorlar.
 Öğretmenler bazı öğrencilerle daha yakından ilgileniyorlar.
 Deneme sınavlarının az olması sınava olan motivasyonumu azaltıyor.
 Bazı öğretmenler öğrencilerine çok kötü sözler söylüyorlar.
 Bazen öğretmenler ilgisiz davranıyorlar.
 Konular düzeyimize indirilerek anlatılmıyor.
 Anlamadığım yerleri çekiniyorum soramıyorum.
 Ödevler zamanımı çok alıyor.
YAKIN ÇEVRE VE ARKADAġ ĠLĠġKĠLERĠNDEN KAYNAKLANAN NEDENLER
 ArkadaĢlarım tarafından dıĢlanmıĢ olmak
 Sınıf dikkate alınmamak ve kendime olan güvenimin azalması.
 ArkadaĢ grubuna girememek.
 ArkadaĢlar arasında lakap takılması.
 ArkadaĢ grubunun kötü olması.
 ArkadaĢlarımın ve çevremin okula ve derslere fazla önem vermemesi.
Sınıf arkadaĢlarım her Ģeyi alaya, ve dalgaya alıyorlar.
AĢağıda çocuğunuzun okul baĢarısını arttırma adına uygulayabileceğiniz pratik öneriler sunuyoruz;
ÇOCUĞUNUZUN OKUL BAġARISINI ARTTIRMAK ĠÇĠN
1234-
Sorumluluk duygusunu artırmaya çalıĢın
YaĢına uygun yapabileceği görevler verin
BaĢarılı olmuĢ kiĢileri ona sevdirin ve örnek gösterin
Kendine güvenmesini sağlayın
5- Okul arkadaĢları ile iyi iliĢkiler kurmasını sağlayın
6- Ondan yapamayacağı Ģeyleri istemeyin
7- Ona yaĢından ve olduğundan daha küçükmüĢ gibi davranmayın
8- Onun ile birlikte vakit geçirin , kendini ifade etmesini sağlayın
9- Uygun olmayan arkadaĢlarını onunla konuĢun
10- Madde kullanımından uzak kalmasını sağlayın
11- Ders için yeterli vakit ayırmasında ona yardımcı olun
12- Onun okul baĢarılarını uygun bir Ģekilde ödüllendirin
13- Ona her zaman cesaret verin , destekleyin
14- BaĢarısızlıkları Ġçin konuĢun , onu baĢarıya motive edin
15- Öğretmeni ile onun hakkında sık-sık iletiĢime girin
16- Öğretmeninin onun hakkındaki önerilerini dikkate alın
17- Hayatta düzenli ve programlı olmasına yardımcı olun
18- Onun stres faktörlerini hesaba katın , psikolojik
durumuna dikkat edin
19- Aile içi huzuru ve sevgi ortamını onun için hazırlayın
20- Anne ve baba birlikte dersleri konusunda destek olun
21- Ders çalıĢma harici zamanlarda dinlenmesini sağlayın
22- Onu okumaya teĢvik edin,okuma alıĢkanlığı
kazanmasına yardımcı Olun
23- Ona uygun dikkatini dağıtmayacak bir ders çalıĢma
ortamı hazırlayın
24- Dikkatini devam ettirme konusunda eksikliği olup
olmadığını kontrol edin
25- Onun kapasitesinden daha fazla beklentilere girmeyin
26- Okulu sıradan bahanelerle aksatmasına izin vermeyin, bu durumu denetleyin
27- Derslerine engel olabilecek isteklerini uygun bir Ģekilde sınırlayın
28- Onu ders ve sınavlar konusunda paniğe sevk etmeyin
29- Her gün düzenli ders çalıĢmasını sağlayın
30- Düzenli öğünler , gıda alımı ve çeĢitliliğini sağlamaya çalıĢın
31- Onun kabiliyetlerini yönlendirin ve geliĢmesini sağlayın
31- Onunla mümkün olduğu kadar nitelikli zaman geçirin
32- Uyku düzeninin bozulmamasını sağlayın
33- Hafta sonları ve yaz tatillerinde yeterince dinlenmesini sağlayın
34- Okulda yolunda gitmeyen Ģeylere karĢı uyanık olun
35- YaĢıtları ve baĢkaları ile onu kıyaslamayın
36- Onun ile okul ve dersler hakkında belli aralarda durum değerlendirmesi yapın
37- Onu arkadaĢları ile rekabete sürüklemeyin
38- Çok aĢırı ders çalıĢmasını sınırlayın
39- Onun hobilerini artırın, ders dıĢında hobileri ile ilgilenmesini sağlayın
40- Onun her zaman için yanında olduğunuzu devamlı hissettirin
41- Küçük problemler büyümeden zamanında müdahale edin
42- Ders çalıĢırken belli aralarla dinlenmesini sağlayın
43- Defter ve kitaplarını düzenli ve temiz kullanmasını sağlayın
44- Kapasitesinin altında uyarı düzeyi düĢük bir sınıfta ise okul ile durumunu görüĢün
45- Bazı derslerde birlikte çalıĢarak ona destek olun
46- Çocuğunuzun görme ve iĢitme problemi olup olmadığını değerlendirin
47- Beklenenin çok altında baĢarı durumunda özel öğrenme güçlüğüne dikkat edin
48- Sportif faaliyetler ile ders dıĢı dinlenmesini sağlayın
49- Okul içi sosyal etkinliklerde onu cesaretlendirin
50- Aileyi etkileyen stres etkenlerinin okul baĢarısını düĢüreceğini unutmayın
51- Anne ve babanın yalnız birinin okul konusunda desteğinin tam olarak yeterli gelmeyeceğini , her iki ebeveynin birlikte gereken önemi vermesi
gerektiğini unutmayın
52- Onun zihinsel yeteneğinin ezber ve taklide göre Değil , mantık ve üretkenliğe dayalı olması konusunda yönlendirin.
ANNE BABALARIN, ÇOCUKLARI HAKKINDA SIK OLARAK SORDUKLARI SORULAR VE CEVAPLARI
ÇOCUKLARIMIZ NEDEN YALAN SÖYLER?
***Çocuklar çevrelerini gözlemlerler sonra da gördüklerini taklit ederler. Eğer çocuğunuz yalan söylüyorsa mutlaka çevresinde yalan söyleyen kimseler vardır.
Ya okuldaki arkadaĢları, ya abileri, ya da siz ... Kendisi bol bol uyduran bir çocuk bile, anne-babasının yalanlarına çok duyarlıdır. Aldatılmayı kolay bağıĢlamazlar.
Örneğin, “Doktora gidiyoruz” diye gezmeye çıkan anne-babasından hesap sorarlar.
Bunun için çocuğunuzun yanında konuĢtuklarınıza dikkat edin “daha çocuktur ne olacak, ne anlayacak” demeyin
Hikaye
Ali‟nin babası yalanı hiç sevmez. Ve “Bizim evde en sevilmeyen Ģey yalandır.” der hiç durmadan. Hatta kaç kez
Ali‟ye kızmıĢtır yalan söylediğini tespit ettiğinde. Yalanına her Ģahit oluĢunda “Bu çocuk nereden öğreniyor yalan
söylemeyi hanım” diye kızgın-kızgın homurdanır.
Bir gün telefon gelir babanın görüĢmek istemediği birisinden. Telefona Ali bakmaktadır. Baba uzaktan Ali‟ye
el iĢaretiyle “Yok de, henüz gelmediğimi söyle” demektedir. Ali böyle söyler karĢıdaki amcasına ama yalanda
söyler çevresine....
***Gerçeği söylemenin baĢına iĢ açtığını görmek, çocuğu yalana yöneltir. Yalan kendini savunmanın en kolay aracı olup çıkar. KiĢiler yalana kendilerini savunmak
ve korumak için baĢ vururlar. Çocuk üzerinde kurulan baskı yalan söylemesine yol açar . Bunun için çocuğun kendini olduğu gibi ifade edebilmesi yani onun istek
ve dileklerine kulak verilmesi çok önemlidir. KiĢilik geliĢimi adına da zaten böyle yapılması gerekmektedir. Çünkü çocuk üzerinde aĢırıya giden otorite kurma ve
katı kontrol, onu çekingen, soğuk ve korkak olmaya sevk eder. Bundan dolayı düĢüncelerini ifade edemez ve anlaĢılmaz hale gelir. Kaygılı ve tutarsız davranıĢlar
sergiler. Çevresiyle uyumlu bir iletiĢim sağlayamaz. Neticede kendi dünyasına kapanır ve kendini toplumdan soyutlama yoluna gider.
Çocuk sık-sık yalana baĢ vuruyorsa durup düĢünmek gerekir. Bu durumda, çeĢitli nedenlere bağlı olarak, anne-baba ile çocuk arasındaki güven sarsılmıĢ
demektir. Ya çocuk anne-babasının beklentilerini karĢılamakta güçlük çekiyor ya da ceza korkusuyla yalana sığınıyordur.Örneğin okul baĢarısızlığının
bağıĢlanmadığı bir evde, çocuk kırıklı karnesini yitirdiğini söylüyor ya da babasının imzasını atıyorsa, iliĢkiler çok gergin demektir.
MÜLKĠYET ANLATIġI ÇOCUĞA NASIL VERĠLMELĠDĠR?
Bunu öğretmenin en iyi yolu, çocuğun kendisine ait eĢyaları olmasını sağlamak ve yeterince büyüyünce kendisine
harçlık vermektir. Çocuğun ayrı odası ve eĢyalarını koyabileceği çekmecelerinin olması da tercih edilecek bir
durumdur.
Çocuk ailesinin diğer bireylerine ait olan Ģeyleri alma giriĢiminde bulunduğu zaman, kendisine bunların kime ait
olduğu hatırlatılmalıdır. Çocuk da bunları ancak izin verildiği takdirde ödünç alabileceğini öğrenmelidir. Böylece çocuk,
baĢkalarının mülkiyet hakkına saygılı olmayı öğrenecektir. Ayrıca anne-babaların da iyi örnek olmak için baĢkalarına ait
Ģeyleri izinsiz almamaları gerekir.
ÇOCUĞA SAYGI GÖSTERĠLMEZSE NE OLUR ?
Ailede, çevrede ve okulda çocuğa saygı gösterilmiyorsa, çocuk kendine saygı duyamıyorsa; çocuk bu gereksinimi
gidermek için baĢka bir yol arayacaktır. Örneğin; Bir çete içine katılabilir, yada kendini futbola verebilir. Böylece
kendine saygı gösteren baĢka bir grup bulur, arkadaĢ edinir. Bulduğu insanlar ona saygı gösterseler ve onun önemli
birisi olduğunu ona hissettirseler bile onu kötü yola sevk ettirmeyeceklerini kim söyleyebilir? O zaman bizler çocuklarımıza gereken saygıyı ve değeri onlara
verelim ki; baĢkalarında bunları aramasınlar ve hayatlarında dönülmesi zor hataların içine sürüklenmesinler.
ÇOCUKLARIMIZ NEDEN KENDĠNE GÜVENSĠZ OLUYORLAR, ONLARA SORUMLULUK BĠLĠNCĠNĠ NEDEN VEREMĠYORUZ?
Çocuğunuz kendi baĢına ayakta durabilirse her Ģeye karĢı koyabilir.
Söylediklerine aldırıĢ edilmeyen, fikrini belirtmeyen ve belirttiği zaman sürekli eleĢtirilen veya sürekli düzeltilen çocuk baĢka nasıl olabilir ki ? Tabi ki
böyle bir çocuk ya suskun, içine kapanık ve güvensiz
Yada huysuz ve saldırgan olacaktır.
Hikaye:
ĠYĠ NĠYETLE...
Ġyi niyetli ve yardım sever bir arkadaĢımla bir gün doğada gezerken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lifleri arasından
sıyrılmaya çabalıyordu. Yardım sever arkadaĢım hemen kelebeğin imdadına koĢtu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı, kozayı araladı ve kelebeğin fazla
çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da, biraz çırpındı ve uçamadı. Yardım sever arkadaĢımın göz ardı ettiği
gerçek Ģuydu: Kanatlar ancak kozadan çıkma çabalarıyla güçlenir ve uçuĢa hazırlanır. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliĢtirmekte,
kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri çabalarıyla öğrenmekteydi. Yardım sever arkadaĢım iĢini kolaylaĢtırarak kelebeğin
güçlenmesine engel olmuĢtu. Kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tanımadı, Hiçbir zaman gerçekten yaĢayamadı.
Gerçek sevgi çocuğun her Ģeyini kolaylaĢtırmak mı, yoksa çabalarına saygı göstererek geliĢmesine, hayata hazırlanmasına ve sürekli bize
güveneceğine, kendine güvenmesine olanak sağlamak mı?
Çocuğunuza her Ģeyi hazır olarak vermeyin; yoksa sürekli yardım bekleyen, kendi beceri ve yeteneklerine güvenmeyen bir insan haline gelir.
Güveni arttırmak için neler yapılmalı ?
1-
2-
34-
5-
Çocuğun kendisini ifade etmesine müsaade etmek, onu dinlemek çok önemlidir.
 Çocuk: “Anne kazağımı çıkarayım mı terleyeceğim Ģimdi?
Anne: “Hayır hava soğuk. ÜĢürsün sonra!
Çocuk: “Ama anne üĢümüyorum ki!
Anne: “Sus bakayım. Hasta olunca senle mi uğraĢacağım!”
 Çocuk: “Baba çalıĢtığım halde bir türlü anlayamıyorum.”
Baba: “ Kendini vermiyorsun ki anlayasın.”
Çocuktan yaĢı ve kapasitesi dıĢında davranıĢlar beklememek gerekir.
 Üç yaĢındaki çocuktan misafirliğe gittiklerinde iki saat sessizce oturmasını beklemek yanlıĢtır. Eğer çocuk bunu baĢarabiliyorsa o çocukta bir problem
vardır.
 Üç yaĢındaki çocuğun üstüne dökmeden yemesini istemek yanlıĢtır. Döküyor diye ona kızmamak, onun yerine yedirmemek gerekir.
Sorumluluklar yüklemek ve bunları baĢarmasını sağlamak gerekir.
 Ona telefon, su, elektrik paralarının düzenli yatırılmasından sorumlu kılabilirsiniz.
Çocuğun çabasını övmek ve yüreklendirmek gerekir.
 Sonuca değil, sürece ödül verin. Göreceksiniz sonuç kendiliğinden zamanla gelecektir. ( Takdir alırsan yada teĢekkür alırsan; sana Ģunu alacağım deme
yerine çalıĢmasını, gayretini ödüllendirmek gerekir. Zaten o zaman baĢarı kendiliğinden gelecektir.)
 Çocuğunuz bir resim yapmıĢ size gösteriyor. Onun resmini inceleyip “ Ne kadar güzel olmuĢ, aferin sana” demek hatta bunu eĢinize de gösterip onun da
desteğini sağlamalısınız Bu durum ona bir Ģeyler baĢarabildiğini gösterecektir ve çocuğunuz kendine güven duyacaktır.
BaĢarısızlığını kiĢiliğiyle bağdaĢtırmamak ve baĢarısızlığından ders çıkarmasını sağlamak gerekir.
Çocuğunuzun Kendi Özgüvenini Arttırmak Ġçin Yapılacaklar
1- Ona sık- sık söz hakkı verin
2- Kendini ve duygularını ''ne düĢünüyorsun , nasıl hissediyorsun'' gibi sözlerle anlamaya çalıĢın
3- O konuĢurken onun yüzüne bakın ve ciddiye alındığını hissettirin
4- Onun fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin
5- Onun olumlu davranıĢlarını kesinlikle takdir edin
6- YaĢına uygun görevler verin
7- Verilen görevlerden sonra baĢarısını takdir edin
8- Onun için zaman ayırın
9- Onun ile değiĢik konularda sohbet etme ortamı oluĢturun
10- Onun korku ve endiĢelerine saygı duyun
11- AĢırı eleĢtirici olmaktan ve yargılayıcı davranmaktan kaçının
12- Hatalı davranıĢlarını konuĢarak uyarın ve ona doğru olanı anlatın
13- BaĢkaları yanında onu küçük düĢürmeyin
14- Onun baĢarısızlıklarını büyütmeyin
15- BaĢkaları ile onu kıyaslamayın
16- Kabiliyetlerini fark edin ve teĢvik edin
17- Onu sosyal ortamlarda bulunmaya cesaretlendirin
18- Topluluk içerisinde söz almasını teĢvik edin
19- Onu çocuk olarak görmeyip , varlığını önemseyin
20- YaĢına uygun oyun faaliyetlerini destekleyin
21- Onu sık-sık sevdiğinizi söyleyin.
22- Onun için önemli olan Ģeylere sizde önem verin
23- Onun önemli günlerini unutmayın
24- Aile için vazgeçilmez bir kiĢi olduğunun altını çizin
25- Onun yerine yapması gereken Ģeyleri siz yapmayın
26- Onun aile içi bağlarının kuvvetlenmesini sağlayın
27- Olayları hep olumsuz değerlendirmeyin
28- Onun okul hayatına ve eğitimine önem verin
29- Sadece onun için ayırdığınız zamanlar olsun
30- Onunla beraber sosyal aktivitelerde bulunun
31- YanlıĢ ve uygunsuz cezalandırmadan kaçının
32- Ondan beklentileriniz çok aĢırı olmasın
33- Onun farklı ve geliĢmekte olan kiĢilik yapısı olduğunu unutmayın
34- Onun için mutlu ve huzurlu bir aile ortamı sağlayın
Onun aile içi herkesle olan bağlarının kuvvetlenmesini sağlayın Unutmayınız ki bu günün çocukları, yarınların büyükleri olacak, çocuğunuzun bu günden davranıĢ
ve kiĢilik geliĢimi iyi yönlendirilirse , gelecekte hem onun hem sizin açınızdan ideal olan gerçekleĢmiĢ olacaktır.
ÇOCUĞUM DEVAMLI YANIMIZDA YATMAK ĠSTĠYOR NASIL VAZGEÇĠREBĠLĠRĠZ ?
Çocuklarda anne babanın yanında yatmak isteme bazı
psikiyatrik durumlarda görülebilir.Bu durumda
çocuğun aĢırı bir korku hali , yalnız kalmak istememe ,
uykusunda sık sık sayıklama ve korkulu rüyalar
, anne babaya bir Ģey olma korkusu , iĢtah değiĢiklikleri ,
ufak tefek uyaranlara karĢı aĢırı tepki verme ,
sese ve gürültüye hassasiyet ve bunun gibi bazı durumlar
eĢlik edebilir. Bu durumda çocuğa psikiyatrik
yardım ve destek gerekir. Yukarıda sayılan durumların
eĢlik etmediği isteklerde ise çocuğun bu
davranıĢı uygun bir Ģekilde yönlendirilmelidir. Genellikle bu
durumun uygun olmadığı yaĢına uygun psikososyal
geliĢim için ayrı yatakta ve odada yatması gerekliliği çocuğa
anlatılmalıdır. Bu açıklamadan sonra basamak
basamak çocuğun odasına geçmesi sağlanır. Bu basamaklar
önce anne babanın yatağından ayrı yatma (aynı
odada) , daha sonra farklı odada yatma Ģeklinde sağlanmaya
çalıĢılır . Her basamaktan sonra çocuğun davranıĢı
takdir edilip , ödüllendirilir. Çocuğun yalnız kalmaktan
korktuğu durumlarda , anne veya baba çocuğu
uyumadan önce yatağına götürür . Masal anlatarak veya bir miktar onunla konuĢarak sakinleĢmesini ve ortama uyum sağlamasını kolaylaĢtırır. Odanın kapısı açık
tutulur ve çocuğun bu Ģekilde kendi odasına adaptasyonu sağlanmaya çalıĢılır. Çocuğun anne babanın odasında yatması ise sıra dıĢı durumlarda ve eĢlik eden
stres faktörleri döneminde geçici olarak izin verilebilir. Ama bu durumun geçici olduğu asıl yerinin kendi yatağı ve odası olduğu izah edilmelidir. Bu gibi
durumlarda eĢlik edebilecek psikiyatrik problemler unutulmamalı , çocuğun yaĢına uygun psikososyal geliĢimi açısından bu ve buna benzer tutumlar,dengeli ve
sevgi dolu yönlendirmeler ile zaman geçirilmeden çözümlenmeye çalıĢılmalıdır.
ÇOCUĞUM YEMEK YEME KONUSUNDA BANA ZORLUK ÇIKARIYOR NE YAPMALIYIM?
Yemek olayını bazı çocuklar annelerine karĢı koz olarak kullanabilirler. Genelde çocuklar anne babayı
yönlendirebildikleri konularda ısrarcı olarak o konuda problem çıkarırlar. Bazı durumlarda anne babanın yanlıĢ
tutumu bu durumun pekiĢmesine neden olur. Normalde bir yaĢından sonra çocuğun sofraya eriĢkinler ile beraber
oturması ve yaĢına uygun yemekleri yemesi beklenir. Belli bir dönem sonra yemek alıĢkanlığı geliĢir. Çocuğun çok
yönlü beslenmesi açısından , normal sosyal geliĢimi açısından , psikomotor geliĢimi açısından bu durum önemlidir.
Bazı annelerin “çocuğum yemek yemiyor” diye çocuğa ısrarcı ve yanlıĢ tutumları da bu davranıĢ probleminin
pekiĢmesine neden olur. Genelde bedensel ve psikiyatrik problem olmadıkça her çocuk acıkır ve öğün vakti
geldiğinde yemeğini yer. Ama çocukta iĢtahsızlık gerçekten var ise o zaman bazı hastalıkları düĢünmek gerekir.
Yemek yeme konusunda anne babalara Ģu tavsiyelerde bulunacağız;
1- En baĢta öğün vaktine bir iki saat kala dönemden itibaren çocuğa kesinlikle ufak tefek gıda vermeyin ,
2- ikinci olarak yemek konusunda çocuk sofraya çağırılmalı ,tabak önüne konduktan sonra kesinlikle iki -üç kereden fazla yemek yeme konusunda ısrar
edilmemeli ,
3- üçüncü olarak yemek yeme konusunda çocuk ile çok
fazla konuĢulmamalı . Unutmayınız ki yemek yeme o
çocuğun sıra dıĢı yapması gereken bir olay değil,
onun fizyolojik bir ihtiyacı . Bu yaĢamsal ihtiyacı ve
zevkle yapılması gereken bir Ģeyi iĢkence haline
getirmemeli .
4- Bir baĢka nokta da yemek yapmadan önce çocuğun
fikri (yemek çeĢidi konusunda) alınabilir. Önemli
besin kaynaklarını alması için aynı tür yemek
değiĢik Ģekiller ile önüne getirilebilir. Aynı zamanda
iĢtahı azaltan bol Ģekerli bisküvi ve çikolataları
belli miktarda alması sağlanabilir. Bütün bu
önlemlere rağmen devam eden iĢtah
problemlerinde , doktora baĢvurarak altta yatan
(varsa ) nedeni bulmak gerekebilir.
ÇOCUĞUM GECE KALDIRMAMA RAĞMEN
ALTINI ISLATIYOR NE YAPMALIYIM?
Altını ıslatma anne babaların en çok karĢı karĢıya kaldıkları problemlerin baĢında gelir. Özellikle belli bir tuvalet eğitimini aldıktan ve tuvalet alıĢkanlığı
kazandıktan sonra , çocuğun altını ıslatmaya baĢlaması daha çok psikolojik nedenleri akla getirir. Eğer her hangi bir stres etkeni var ise bu durum görülebilir.
Ancak çocuk bebekliğinden beri hiç tuvalet kontrolü sağlayamamıĢsa , o zaman genetik ve bedensel etkileri dıĢladıktan sonra psikolojik etkilere bakmak
gerekir. Çocuğun altını ıslatmaya baĢlamasında anne babalar endiĢeye kapılmadan çocuğun durumunu gözden geçirmelidirler. En önemlisi bu çocuğun herhangi bir
stres etkeni var mı yok mu (kardeĢ doğumu, anne baba geçimsizliği , arkadaĢ sorunları , okula veya kreĢe baĢlama ,göç , yakın kaybı ,anne babadan ayrı
kalma , kronik hastalıklar , doğal afetler vb.) bu değerlendirilmeli ve stres etkeni ortadan kaldırılmaya çalıĢılmalıdır. Burada yakın geçmiĢte somut olarak
gördüğümüz bir örneği vermek istiyorum . Adapazarı'nda deprem sonrası bir kısım çocukta daha önce olmamasına rağmen altını ıslatma probleminin oluĢtuğunu
gözlemledik. Bu durum yaĢanan olayın stresine verilen çocuğun psikolojik bir reaksiyonu idi. Çocuğun sevgi ihtiyacı var ise ilgi çekmek için bu problemi
çıkarabilir. Özellikle bu durumla birlikte daha çok dikkat çektiğinin farkına varan çocuk davranıĢında ısrarcı olabilir. Yeni doğan kardeĢinin durumunu
gözlemleyen ve ona yönelik ilgiyi gören çocukta da bu türlü bir davranıĢ görülmekte. Çocuğun bu davranıĢını altına bez bağlamak destekleyeceği için bu
türlü bir tavırdan kaçınılmalıdır. Anne baba çocuğu aĢırı cezalandırıcı ve suçlayıcı bir tavırdan kaçınarak bu durumu onun ile
konuĢmaları uygun olur. Çocuğun altını ıslatmadığı zaman takdir ve övgü dolu sözler söylenmelidir. Ufak bir çizelge ile çocuğa
bulut ve güneĢ çizdirmek de duruma yardımcı olur. Ġdrar yolu enfeksiyonlarında çocuğun idrarını tutamama durumu söz konusu
olabilir .Ġdrar yolu enfeksiyonu çocuğun altının ıslak kalmasına bağlı olarak da ikincil olarak geliĢebilir .Bu durumu anne babaların
göz ardı etmemeleri gerekir. Israr eden durumlarda altta yatan neden ve genel durumu değerlendirmek için doktor yardımı
gerekebilir. Çocuğun yaĢına uygun , normal psikososyal geliĢimi için bu durumun tedavi edilmesi gereklidir.
ÇOCUĞUM AġIRI HAREKETLĠ BUNUN NEDENĠ NE OLABĠLĠR?
Bazı çocuklar yaĢıtlarına göre aĢırı hareketli olabilirler. Bu durumun bir çok nedeni olabilir. Genelde aĢırı hareketli çocuk
denince aklımıza hiperaktif çocuklar gelir. Çocukta aĢırı hareketlilik her ortamda oluyor yer ve zaman dinlemiyorsa o zaman
hiperaktiviteden Ģüphelenmek gerekir.Bu durumda çocukta dikkat eksikliğinin de eĢlik edip etmediğine bakılması gerekir. AĢırı
hareketli çocuklar devamlı kıpır kıpırdırlar , yerlerinde duramazlar , sanki bitmez bir enerjileri var gibidir. Genelde aĢırı hareketli çocukların durumu okula
baĢladıkları dönemde belirgin bir Ģekilde fark edilir. Öğretmenden sık sık uyarı alınması ile anne baba olayın farkına daha da iyi varır. Bu durum çocuğun sosyal
iliĢkilerini ve ders baĢarısını etkiler. Normalde belli bir kapasitede olan bu çocuklar ders baĢarısızlığı ile karĢımıza gelirler. AĢırı hareketlilik durumu çocuğun
sıkıntı ve problemlerine bağlı da geliĢebilir. Bu durumda çocukta sıkıntıya ikincil olarak geliĢmiĢ yerinde duramama, hareketlilik artıĢı görülür. Altta yatan
sıkıntının ve stres etkeninin halledilmesi ile çocuğun bu hareketliliğinde azalma görülür. Bu çocukların genelde anne ve babalarında da buna benzer bir
hareketlilik çocukluk dönemlerinde olabilir. Bu türlü çocuğu olan anne babaların olaya gayet sakin yaklaĢarak , bu hareketliliği ve çocuğun psikososyal geliĢimini
iyi yönlendirmeleri gerekir. AĢırı hareketliliği yüzünden çok eleĢtirilen ve sosyal ortamlardan dıĢlanan çocuklarda , baĢka psikiyatrik problemlerde
oluĢabilir. Bu çocukları sportif faaliyetlere yönlendirmek , onları olumlu ve faydalı uğraĢlarla meĢgul etmek , enerjilerini bazı hobilere kanalize etmek, dikkat
eksikliği ve hiperaktivite durumu varsa tedavisini sağlamak önemlidir.
ÇOCUKLARIMIZI CĠNSEL HAYAT KONUSUNDA AYDINLATMAMIZ GEREKLĠ MĠ?
Anne babaların genelde kendilerini çaresiz hissettikleri konuların baĢında çocukların cinsel geliĢimi ve bu konuda çocuğun gösterdiği davranıĢlar ve
konuĢmalarıdır. Öncelikle Ģunu belirtmeliyim ki çocuğun normal psikososyal geliĢimi içerisinde araĢtırma , merak ve bununla birlikte öğrenme çok önemli bir yer
tutar. Yani bu konuda anne babaların çocuklarını doğru bir Ģekilde yönlendirmeleri ve çocuğun normal geliĢiminde ve ileriki hayatında sıkıntı olmaması için
gerekli adımları atmaları gerekir.
Eğer çocuk, doğum cinsiyet farkı, ana ve
babanın rolu gibi konuları ana-babasından öğrenemezse,
baĢka kaynaklardan cevap aramaya baĢlayacaktır. O
zaman sonuç hiç de istendiği gibi olmayabilir. Çocuğun
merakını mutlaka yetkili biri karĢılamalıdır.
Çocuklar genelde 2-3 yaĢlarından itibaren
ilgilerini önce kendi cinsel organlarına ardından çevredeki
cinsel konulara yöneltirler .Bu normal bir
psikososyal geliĢim sürecidir. Bununla birlikte bu konular
ile ilgili anne babaya sorular gelir. Anne babalar
çocuğa “nereden geldiği” konusunda bilgi vereceğine susar.
Çocuk davranıĢlardan soru sormaması gerektiğini
hisseder. Sorusuna cevap aldığı kimi zaman, ana-babanın
konuĢma biçimleri, esrarlı ses tonları bu konuyu
açıklamada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır
çocuklarca “bununla ilgilenmek yasaktır” diye
anlaĢılır. Bu da çocukların merakını iki kat arttırır,
araĢtırmalarını derinleĢtirir.
Bu sorular konusunda anne babalara temel olarak Ģunu öneriyoruz; Çocuğun yaĢına uygun bir Ģekilde merak edilen konuyu veya yapılan davranıĢı açıklamaya
çalıĢmak gerekir . Ama asla yalana ve anlaĢılmaz yollara baĢvurmadan, sade ve anlaĢılabilir örneklerle bunu anlatmaları gerekir . Bu açıklamalarda çocuklar ancak
yaĢları ve birikimleri ölçüsünde bir Ģeyler anlayabilirler. Anne babaların sorular karĢısında paniğe düĢmesi , cevap vermemesi veya çok karıĢık açıklamalar
yapması , çocukları daha da meraklandırır ve bu konuyu halletmez. Anne babaların çocuğu bu konularda terslemeleri veya çocuğun sorusu karĢısında çocuğa
gösterilen yanlıĢ ve kırıcı tavırlar çocuğun cinsel geliĢimini kötü yönde etkiler.
Çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara eksik yada kaçamak cevaplar vermek toplumumuzda neredeyse bir gelenektir. Bazen de bu cevaplar iyi niyetli,
ama beceriksizcedir. “Nasıl doğduğunu soran bir küçük kıza, annesinin, bir çocuğu olduğu zaman duyduğu sevinç yerine, çektiği “korkunç sancıları” anlatması
gibi. Televizyonla birlikte günümüz çocukları her Ģeyden haberdar olsa da, leyleğin getirdiği, kapının önünde bulunduğu, lahanadan çıktığı masalları da hala
yaygındır. Doktordan ya da “çingenelerden alındığı” masalı da...
Bu sorular ve aĢamalar genelde her çocuk için ayrı zamanlarda geliĢir ve çevre faktörleri ile değiĢir. Örneğin baĢka bir anneyi çocuğuna süt verirken gören
çocuk bu konuda merakını anne babasına yönelik sorulara ve oyunlarına yansıtır. Bu konudaki merakının giderilmesini bekler. Bu durum onun normal bir sürecidir.
Anne babalar çocuklarının bazı davranıĢlarını uygun olmayan davranıĢlar olarak algılayabilirler. Örneğin ; 2-3 yaĢındaki çocuğun kendi cinsel organı ile oynaması
(çok aĢırı olmamak Ģartı ile ) , evde çıplak dolaĢmaya çalıĢması , annenin ve babanın veya baĢka insanların cinsel organlarını merak etmesi normal sınırlarda
sayılır. Bu türlü davranıĢlar çocuk yargılanmadan ve suçlanmadan yönlendirilmeye çalıĢılmalıdır. Olur olmaz yerlerde olmayan cinsel davranıĢlar sergileyen
çocuklar ile bu durum yine aynı hassasiyet gösterilerek konuĢulmalı ve bu durumun uygun olmadığı anlatılmalıdır. Çocuğun bazı davranıĢlarına aĢırı tepki
ortaya koymak ve aĢırı önemsemek o davranıĢı pekiĢtirir. O nedenle aĢırı tepkiden kaçınmak ve o davranıĢı aĢırı derecede büyütmemek gerekir.
Çocuğun baĢkalarının cinsel organlarına ilgi göstermesi durumunda buraların kiĢilere özel yerler olduğunun ve bu durumun karĢıdaki kiĢiyi rahatsız edebileceği
söylenmelidir. Aynı Ģekilde kendisinin de özel yerlerine baĢkalarının dokunmasının da yanlıĢ olduğunu ve bu konuda kiĢilere saygı gösterilmesi gerektiği
anlatılmalıdır.
Çocuğun bazı konularda gereğinden fazla bilgilendirilmesi ve uygun olamayan bazı Ģeyleri görmesi , çocukta cinsel olarak çok erken uyarılara neden
olabilir. Bu durum çocuğun cinsel geliĢimi açısından mahsurlu olabilir. Çocukların cinsel eğitimi ve süreci yaĢa uygun alınan bilgiler ve öğrenilen konular ile
ergenlik yıllarına kadar sürer . Bu durumda kız çocuklar için anne , erkek çocuklar için baba iyi bir öğretici olur. Eğer bazı konularda gerekli eğitim verilmez ise
çocukta etraftan duyduğu yanlıĢ Ģeyler veya gereksiz bilgiler ile kendisini sıkıntıya sokabilir. Eksik kalan eğitim ve bilgilendirme çocukta yanlıĢ düĢüncelere ,
korkulara ve ilerleyen yıllarda sorunlu bir cinsel geliĢime neden olabilir. Çocukların geliĢimi sürecinde cinsel konular veya yaĢa uygun meraklar yerini anormal ve
çok abartılı uygun olmayan cinsel davranıĢlara bırakırsa veya bu durum çocuğun oyunlarında çok farklı ve sıra dıĢı bir Ģekilde ortaya çıkarsa , o zaman bazı
sorunlar var demektir. Bu durumda anne baba veya baĢka birinin yaĢa uygun olmayan cinsel eğitiminin veya küçük bir ihtimal de olsa çocuğa yönelik cinsel
istismarın olabileceği akla gelmelidir. Bu konuda anne babaların uyanık olmaları gerekir. Bir çocuk psikiyatristi ile durumu değerlendirmeleri gerekir.
ÇOCUĞUMUN YERĠNE BAZI KONULARDA BENĠM DEVREYE GĠRMEMĠN SAKINCASI VAR MI ?
Ġnsanoğlu ilk doğduğu günden itibaren devamlı olarak kendi kabiliyet ve becerilerini geliĢtirme süreci içerisindedir. Buna bağlı olarak doğuĢtan var olan
mevcut kapasite özellikle hayatın ilk yıllarındaki çevresel ve fiziksel etkenlerinde devreye girmesi ile hızlı bir geliĢme gösterir. Her birey yaĢına uygun
geliĢme dönemlerini sağlıklı bir Ģekilde geçerek, gerek motor becerilerini , gerek sosyal geliĢimini , gerekse dil geliĢimini çocukluk döneminde hızlı ,
daha sonra giderek yavaĢlayan bir Ģekilde devam ettirir.
Bu sınıflamalardan (motor , dil , sosyal geliĢim ) her birinin uygun ve tam olarak geliĢmesi için bazı yönlendirmelerin yapılması ve bazı çevresel Ģartların
sağlanması gerekir. Konunun bir çok ayrıntıları olmakla birlikte Ģu anda kısmı olarak değinilecektir. Özellikle
çocuk bakımında söz sahibi olan annelerin çocuk üzerindeki davranıĢ Ģekilleri çocuğun geliĢimi açısından çok
büyük önem arz etmektedir. Bazı anneler çok aĢırı derecede çocukları ile ilgilenirler , Bu durum çocuklarıyla hiç
ilgilenmeyen annelerin durumu kadar çocuk için sıkıntılı olabilir. Genelde aĢırı koruyucu ve kollayıcı anne
babalar olmak üzere bazı ebeveynler çocuğun üzerine o kadar düĢerler ki onun yaĢına uygun geliĢiminin de
önüne geçerler . Çünkü çocuklar bu derece kendisinin yerine bazı Ģeyleri düĢünen ve yapan anne babalar
veya baĢka birisi olduğundan kendileri kabiliyet ve becerilerini kullanmaya gerek duymazlar . Çünkü bu durum onlar için daha kolay olmaktadır. Çocuğun
yaĢına uygun olarak kendi baĢına yemek yemesinden tutun , giyinmesi , okul dersleri , ev içerisindeki etkinlikleri gibi bir çok konuda anne babalar
onların yaĢına uygun yapabilecekleri noktalarda gereksiz yere devreye girerek çocuğun hem psikolojik olarak hem kabiliyet olarak uygun atılımları
yapmalarını engellerler. Bu nedenle anne babalar çocuklarının normal geliĢimini sağlamak için en baĢta onların yaĢlarına uygun davranmaları
( bebeksi
tavır ve hareketlere prim vermemeleri ) gerekir. ġurası unutulmamalıdır ki Çocukların yaĢlarına uygun rol almalarını yada almamalarını anne babaların onlara
çizdiği rol belirler. Çocukları yerine bir çok davranıĢı üstlenen ve onların yaĢına uygun sorumluluklar almasını sağlayamayan anne babalar , çocuklarına
iyilik yaptıklarını zannetmelerine karĢın , onların kabiliyet ve becerilerini kısıtladıklarının farkında değildirler. O nedenle gerek psikososyal geliĢim gerek
bedensel geliĢim için bu durum önemlidir. Çocuğun yapması gereken aktiviteler ve görevlerin baĢlangıcında çocuğa yardımcı olmak uygun olur ama bu
yardımın devamlı o görevi üstlenme Ģeklini alması ise zararlı olur. YaĢından daha büyük sorumluluklar vermekte aynı Ģekilde diğeri kadar sakıncalı
olabilir. Anne babaların sağlıklı bir biyopsikososyal geliĢim için bu dengeyi sağlamaları gerekmektedir.
ÇOCUĞUMUN DAVRANIġLARINI AġIRI KONTROL ETMEMĠN NE GĠBĠ SAKINCALARI VARDIR?
Bazı anne babaların düĢtüğü en büyük hatalardan birisi de çocuklarını çok aĢırı kontrol ve disipline etmeleridir. Bu genelde çok titiz ve hassas anne baba
kiĢiliğinin olması durumunda karĢımıza çıkmaktadır. Özellikle bazı anneler çocukları hakkında her an ne yapıyor , ne ile meĢgul oluyor , acaba bir problem
var mı , bir Ģey olursa , baĢına bir iĢ gelirse ve buna benzer düĢüncelerle devamlı çocuklarını düĢünmekte ve çocuklarını her an kontrol etmeye
çalıĢmaktadırlar . Elbette ki her anne baba belli ölçülerde çocuğuna sahip çıkmalı ve çocuğunun o an nasıl bir durumda olduğunu merak etmelidir. Ama bunun
ölçüsü çok fazla kaçırılırsa ve çocuklar çok aĢırı kontrol edilemeye çalıĢılırsa , sıkıntının asıl önemli bir kısmını çocuklar çekmektedir. Yani çocuk her an kontrol
edilme hissi ile yaĢamakta bu da onlarda müthiĢ bir Ģekilde bir kaygı ve gerginlik oluĢturmaktadır. Acaba hata yapar mıyım , acaba annem görür mü ,
acaba bu iĢ konusunda annem ne der , acaba bu yaptığım için eleĢtirilir miyim gibi düĢüncelerle çocukların bu kontrol durumuna reaksiyon olarak
kaygıları daha da artmaktadır . Hatta bu durumu bazen o kadar ileri boyutlarda görmekteyiz ki , bu kontrol ve bağımlılığa alıĢan çocuk annesinden ayrıldığı
zaman sanki baĢına kötü bir Ģey gelecekmiĢ gibi endiĢe duyabilir. Bu durum onun ileride ayrılık kaygısı göstermesine de neden olabilir. Annenin kaygısı ve
endiĢesi çocuğu da anlamsız bir Ģekilde kaygı ve sıkıntıya sokabilir . O nedenle anne babaların çocuklarını belli ölçülerde kontrol etmeleri , onların bazı
hatalarını görmezden gelmeleri ( devam etme durumunda önlem almak Ģartı ile), onları bazı zamanlar kendi hallerine bırakmaları, her an nerede ne
yapıyor düĢüncesinden vazgeçmeleri , onlar için aĢırı kaygı ve endiĢeye girmemeleri , çocuğun ufak tefek yanlıĢlarını tespit edip çocuğun yüzüne
vurmamaları uygun olur. Bu aĢırı kontrol ve anne babaların aĢırı disiplin ile beraber mükemmeliyetçi tavırları, çocukları anne babanın sözlerine karĢı pasif
bir direnç ve yalana itebileceği gibi çocuklarda tik , tırnak yeme , konuĢma sorunları , altını ıslatma, altını kirletme vb gibi kaygı belirtilerine de yol
açabilir. Anne babaları çocuklarını kontrol etme konusunda bu dengeyi iyi ayarlamaları gerekir. Aynı zamanda çok kontrol edilen ve çok eleĢtirilen
çocuklarında kendi özgüvenlerinin eksik kalacağını ve sosyal olarak çekingen olabileceklerini ve anne babalarının bu aĢırı kontrol ve isteklerinin de onları
strese itebileceğinin hiç bir zaman unutulmaması gerekir. Her çocuğun kendi halinde olması gereken zamanların olduğu da unutulmamalı ve çocukların kontrol
ve takibi onları bunaltmayacak ve kaygıya itmeyecek derecede olmalıdır.
ANNE VE BABANIN ÇOCUĞA FARKLI YAKLAġIMLARINDA NE GĠBĠ SAKINCALAR VARDIR?
Anne-babalar, özellikle disiplin konusunda görüĢ birliğinde olmaya ve çocuğun yanında tartıĢmamaya özen göstermelidir. Aileden biri çocuğa sert
davranırken, diğeri yumuĢak davranmaya yeltenirse, çocuğun kiĢiliği dengeli geliĢemez. Çift yönlü davranıĢ çocuğu yalancılığa ve iki yüzlülüğe iter.
Kendine güvenini azaltır ve baĢarısını düĢürür.
Genelde anne babalar çocuğa davranıĢta tek bir çizgiyi tutturmakta zorlanırlar. Elbette ki anne babanın farklı kiĢilik yapıları , yetiĢme tarzları ,
anlayıĢları ve değiĢik farklılıkları olacaktır . Bu çocuğun yetiĢme ve zeka geliĢiminde iyi yönde katkılar sağlayabileceği gibi , çocuğun eğitimi ve davranıĢlarının
yönlendirilmesinde anne babanın birbirinden habersiz veya tamamen farklı yaklaĢımları çocukların psikososyal geliĢiminde büyük sıkıntılar oluĢturabilmektedir.
Genelde çocuğun geliĢim aĢamalarından uygun bir Ģekilde geçmesi ve onun yaĢa özgü eğitiminin tamamlanmasında anne babanın yaklaĢımları ve
çocuğu yönlendirmeleri önem kazanır. Bütün bunları Ģu Ģekilde örnek vererek açıklayabiliriz ; Bir anne aĢırı hoĢgörülü olabilir, baba ise tam tersi disiplin yönü
ağır basabilir. Bu durumda çocuğun davranıĢları , konuĢması , hal ve hareketleri tamamen iki farklı kutup tarafından yönlendirilmeye çalıĢılırsa çocukta davranıĢ
problemleri ve bazı psikolojik sorunlar yaĢanabilir. Babanın koyduğu kuralı annenin bozması veya tam tersi babanın hoĢgörü gösterdiği bir davranıĢa
annenin sınır koyması genelde çocuğun davranıĢ olarak kararsız , çekingen , çeliĢkili ve tutarsız bir hale gelmesine neden olabilir. Çünkü çocuk geliĢimini
ve davranıĢlarını anne babasından iyi yönde veya kötü yönde aldığı uyarılar ile Ģekillendirir. Bu çocuğa yansıyan çeliĢkili ve tutarsız durum çocukta değiĢik
kaygı belirtilerinin ( tırnak yeme , tik , konuĢma zorlukları , uyku ve yeme bozuklukları vb.) ortaya çıkmasını kolaylaĢtırabilir.
Anne babaların mümkün olduğu kadar;
a- Birbirlerini desteklemeleri ,
b- Tutarsız davranmamaları ,
c- Çocuğun yanında birbirinin uygulamalarını eleĢtirmemeleri gerekir.
Bazı görüĢ farklılıkları olsa bile çocuğun olmadığı zamanlarda konuĢularak ortak görüĢün çıkması ve ortak söz birliğinin sağlanması gerekir.
Çocuğun sağlıklı geliĢiminde anne babaların birlikte , çeliĢkisiz ve tutarlı olmaları çok önemlidir. Aksi takdirde bu farklılıklar ve anne babanın
çeliĢkili davranıĢları çocuk tarafından kullanılabilir. Çocuğun anne babayı yönlendirmesi bu farklı tutumlardan dolayı kolaylaĢabilir. Anne babaların ortak
fikir ve görüĢ birliği ile çocuklarını yönlendirmeleri gerekirken , tam tersi olarak çocuk , anne babayı yönlendirebilir.
Bir baĢka noktada anne baba harici bir baĢka kiĢinin ( genelde büyükanne , büyükbabanın) anne babanın koyduğu kuralları ihlal eden veya
zayıflatan yaklaĢımlarda bulunarak çocukların kurallara uymasını ve davranıĢlarının Ģekillenmesini engellemesidir. Anne baba arasındaki iletiĢim ve
ortak karar alma mekanizması ne kadar iyi iĢler ve çocuğa yansıtılan davranıĢları ne kadar birbiri tarafından desteklenirse o kadar sağlıklı ve normal
psikososyal geliĢimli çocuklar olacaktır.
Burada Ģunu da belirtmek yerinde olacaktır , çocuklara yansıtılan davranıĢların zaman aĢımına uğrayarak değiĢikliklere uğraması uygun değildir.
Yani anne bugün koyduğu kuralı bir hafta sonra bozuyor veya tam tersi bir tutum izliyorsa ( sebepsizce gerekli bir neden olmadan ) bu durum da
çocukların geliĢimini kötü yönde etkiler. çünkü çocuk bir hafta önce tepki almadığı bir davranıĢtan bir hafta sonra tepki aldığını görürse bu onun kendine
güvenini azaltır, onu çekingen , tedirgin ve kaygılı birisi haline getirir. Yani çocuğun çevresinden ( aile , arkadaĢ , okul ve öğretmen , sosyal çevre )
devamlı tutarlı davranıĢları görmesi önemlidir.
ÇOCUĞUN CEZALANDIRILMA ġEKLĠ NASIL OLMALIDIR?
Çocuklarına güzel bir Ģekilde eğitim vermek ,onları hayata hazırlamak ve onları iyi yönlendirebilmek her anne
babanın temel hedeflerinden bazılarıdır. Devam eden hayat içerisinde çocukların gerektiği Ģekilde iyi özellikler kazanması ,
bazı yönlendirmeleri gerektirmektedir. Anne babanın her davranıĢının , yorumunun olaylar karĢısındaki tavrının ve tepkisinin
çocuk üzerinde bir etkisi vardır. Anne baba - çocuk arasındaki etkileĢim devam eden çok önemli bir süreçtir. Ve bu
etkileĢimin kalitesi neredeyse çocuğun bütün hayatını etkiler. 6 aylık bir çocuk bile iyi bir Ģey yaptığında anne babanın
göz teması ile onu desteklemesi veya kaĢlarını çatarak istemediğini belli etmesi bir ödül-ceza Ģeklidir.
Aslında günlük akıp giden hayat içerisinde anne babalar farkında olmadan çocuklarını ödüllendirmekte veya
cezalandırmaktadırlar. Bazı durumlarda ise çocuklar hatalı ve yanlıĢ bir Ģey yaptığı ve en önemlisi bunu tekrarladığı
zaman anne babaların tepkisiz kalması o yanlıĢın devam etmesini sağlamaktadır. Zamanında müdahale edilmeyen hata
devam edecek veya Ģekil değiĢtirebilecektir.
Bazen de anne babanın yersiz ve aĢırı tepki ortaya koyması veya tutarsız bir Ģekilde cezalandırması çocuktaki
sıkıntıyı artırmakta ve yeni davranıĢ sorunlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca devamlı kontrol
edilmeye çalıĢılan ve bu kontrol havası içerisinde gerginliğe itilen çocuklarda da psikolojik sorunlar ortaya çıkabileceği
göz önünde tutulmalıdır. O nedenle bebekken dahi anne babanın çocuğa uyguladığı cezalandırma Ģekli önemlidir. Ve
çocuğun kiĢilik geliĢiminde , sosyal geliĢiminde ciddi tesirler bırakır. O nedenle biz çocuk psikiyatristlerini endiĢelendiren
önemli noktalardan birisi de bu konuda anne babaların bilinçsiz bir Ģekilde uygulamalarda bulunmasıdır. Genelde çocukların
yaĢları ve yaptıkları hataların büyüklüğüne göre cezalandırılmaları uygun olmak ile birlikte genel yaklaĢımları Ģu Ģekilde sıralayabiliriz. Cezalandırmanın
aĢamaları ve özellikleri nasıl olmalıdır
1- Çocukların ilk yaptığı hata eğer çok büyük sonuç doğurmayacak Ģekilde ise uyarı Ģeklinde (bu da bir cezalandırmadır ) anne babanın müdahalede
bulunması gerekir. Bu yeri geldiğinde anlık bir kaĢ çatılması Ģeklinde de olabilir. Bu çocuğa mesaj olarak yaptığı davranıĢın onaylanmadığı tepkisinin
iletilmesidir.
2- Yapılan hatanın Ģiddeti artmıĢ ise ve/veya tekrarlayan hatalar ise çocuk ile yaĢına uygun bir Ģekilde bu durumun hatalı olduğu ve doğrusunun ne
olduğu , davranıĢın tekrarı halinde zararının neler olacağı konuĢulmalıdır. Bu açık olarak sizin tarafınızdan bu davranıĢın istenmediğinin belirtilmesidir.
3- Yapılan hatanın devamı durumunda , hatanın büyüklüğü ne olursa olsun anne baba tekrar çocuğu ile sevgi ve ılımlı bir ortam oluĢturarak , çocuğa
yönelik aĢırı tepki ve yargılamadan kaçınarak konuĢmalı ve çocuğa bu davranıĢın tekrarı halinde ne türlü cezaları alabileceğini belirtmelidir. Burada
da çocuğun yaĢı önem kazanmak ile birlikte anne babanın bu durumu onun ile konuĢma tarzı ve üslubu önemlidir. Kesinlikle durum mücadele ve tartıĢma
ortamına dönüĢtürülmemelidir. Çünkü bu ortam iki tarafa da zarar verecektir. Ġlerleyen dönemlerdeki iliĢkiyi zedeleyecektir.
4- KonuĢma ve söylenen cezalandırılma ikazlarına rağmen devam eden yanlıĢlarda anne babanın ısrar ile bahsettiği cezayı uygulaması gerekir. Burada
Hemen Ģunu belirtelim ; anne babalar kesinlikle yapamayacağı cezalandırma yöntemini çocuğa söylememeli , ancak cezalandırmayı yapmak
istemedikleri veya yapamadıkları zamanda hafifletici sebepler ile bir karĢılık sonucunda affetmelidirler ( örn:ceza olarak dıĢarı parka
götürülmeyecek çocuğa , odanı toparlarsan senin cezanı affedebilirim demek gibi ). Cezalandırmanın Ģekli ise burada önem kazanmaktadır. Biz çocuk
psikiyatristlerinin önerdiği cezalandırma yöntemi , çocuğun sevdiği Ģeylerden mahrum edilmesi Ģeklindedir. Fiziksel cezaların çocuklara uygulanması
son derece sakıncalıdır ve çocukların anne baba ile iliĢkisini zedelemekte ve ortamı daha gergin hale getirmektedir. Veya erken yatma , odasında
yalnız olarak iki-üç dakika beklemesi gibi basit cezalandırma tekniklerinin kullanılması da uygun olur. Ama cezalandırılma sırasında çocukların gururu
incitilmeden ve özgüvenleri zedelenmeden uygun bir dil ve takdim ile bunun yapılması gerekir.
5- Aldığınız bütün önlemlere rağmen önüne geçilemeyen sıkıntılar için anne babaların bir uzmana baĢvurmayı ihmal etmemeleri gerekir. Çünkü bu
durumlarda davranıĢ bozukluğu , karĢı gelme bozukluğu , dikkat eksikliği ve hiperaktivite durumu , çocukluk çağı depresyonları , uyum güçlükleri
gibi sorunlar eĢlik ediyor olabilir.
Ek olarak Ģunu söylemek gerekir ki aĢağıda sayacağımız etkenler çocukların cezaya verdikleri tepkiyi ve cezalandırma sonucu elde edilmek
istenen olumlu sonucu değiĢtirecektir. ;
a- anne babanın cezayı takdim Ģekli ,
b- daha önceleri çocuğa verdikleri eğitim ,
c- anne baba harici etkili kimselerin durumu(büyük anne büyük baba vb ) ,
d- sosyal çevrenin özellikleri ,
e- okul çevresi ,
f- anne babanın birbirlerini desteklemeleri ,
g- anne babanın kiĢilik yapıları ,
h- çocuğa olan yakınlık dereceleri ,
i- arkadaĢ çevresi ,
j- büyük veya küçük kardeĢin tutumu ,
k- anne babanın daha önce tutarsız cezalandırma Ģekilleri vb.
Bütün bunlar göz önünde bulundurulmalı ve sonuç bunlar değerlendirildikten sonra beklenmelidir.
EN GÜZELĠ SEVGĠYLE DĠSĠPLĠN
O hayatta en sevdiğiniz varlık. Ama onun yaramazlıkları, söz dinlemezlikleri karĢısında kimi zaman çaresiz kalıyorsunuz. Ona karĢı çeĢitli disiplin
methodları uyguluyorsunuz; azarlıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz belki de hiç yapmamanız gerekenleri yapıyor karanlık odalara kapatıyor ya da dövüyorsunuz. Bu
davranıĢlarınız onun benliğinde derin yaralar açıyor. Size karĢı hırs duymaya baĢlıyor. Ve yapma dediklerinizi, inadına daha fazla yapmaya baĢlıyor. Peki bu
durumda ne yapmalısınız? Hiç "sevgiyle disiplin" kurmayı denediniz mi? Sevgi bir çok kapıyı açtığı gibi çocuğunuzla aranızda çözümsüz sorunların da
kapısını açacaktır. Peki bunu nasıl yapabilirim? diye soruyorsanız size bir kitap önerebiliriz. Bu konuda yazılmıĢ en nitelikli ve anlaĢılır kitaplardan biri olan
Fitzhugh Dodson'un KuraldıĢı Yayınları‟ndan çıkan "Sevgiyle Disiplin" isimli kitabi açıklamalarıyla ve örnekleriyle anne ve babalar için bir baĢucu kitabı
niteliğinde. Bu kitap sayesinde, doğumundan 21 yaĢına gelinceye değin çocuğunuz üzerinde en etkili disiplin yöntemini "sevgiyle disiplini" uygulayabilirsiniz. Bu
kitabın "Ödüllendirme Sistemi" isimli bölümünü sizlere sunuyoruz.
ÖDÜLLENDĠRME SĠSTEMĠ
Çocuğunuza "doğru davranıĢlar" öğretmek için en etkili yöntem "Pozitif Ödüllendirme"dir. En etkili yöntem olmasına rağmen ne yazık ki anne babalar
tarafından da en az kullanılanıdır. ġimdi "Pozitif Ödüllendirme"nin hayvan eğitimi üzerindeki etkisini gösteren bir örneğini inceleyelim: Eskiden Los Angeles
yakınlarında "Japon Hayvanat Bahçesi" denilen bir park vardı. Bu parkın görevlilerinden, hayvan psikologu Dr. Leon Smith, Japonya‟nın Hokkaido adasından
gelmiĢ vahĢi ayılara basketbol oynamayı öğretmiĢti. VahĢi ayılar, adadan geldiklerinde doğal olarak basketbol hakkında fazla bir Ģey bilmiyorlardı. Dr. Sminth,
yine de ayılara bazı anne babaların yaptığı gibi ne bağırdı ne nutuk çekti ne de onları dövdü. Ne mi yaptı? Pozitif Ödüllendirme sistemini esas aldı. Yöntemi
Ģöyleydi: Ayinin kafesin içindeki basket potasına doğru yaptığı en küçük hareket bile ufak bir parça etle ödüllendiriliyordu. Ama kafesin diğer tarafına doğru
giderse ne ödül ne de ceza veriliyordu. Dr. Smihth, bu sistemi ayılar basketbol potasının yanına gelene kadar her gün sürdürdü. Daha sonraki etaplardaysa
ayıları topu yerden aldıklarında, potaya götürdüklerinde ve basket attıklarında ödüllendirdi. AnlaĢılacağı gibi bu geliĢmelerin hiçbiri tek bir derste
gerçekleĢmedi. Ama eğitimleri tamamlandıktan sonra Dr. Smith ne zaman kafesinin içine bir top atsa ayıların biri koĢup topu yakaladı ve potaya attı. Bu örnek
basit olmasına rağmen anne babalar için çok önemli noktaları vurgulamaktadır. Dr. Smith'in neler yaptığını birlikte gözden geçirelim: Ġlk önce, ayılardan hangi
davranıĢları beklediğine karar verdi. Ayıların topu alıp, basket atmayı öğrenmelerini istiyordu, bunun dıĢındaki tüm hareketler doktora göre istenmeyen
davranıĢtı. Ġkinci olarak, yapılmasını istediği hareketler için bir ödül kararlaĢtırdı; bir parça et. Üçüncü olarak, ödülleri en son aĢamada, ayı basketi attığında
değil de, küçük miktarlarda her aĢamada verdi. Bu küçük adımlar, Dr. Smith'e vahĢi ayılara basketbol oynamayı öğretme baĢarısını getirdi.
Özetlersek, Pozitif Ödüllendirme sisteminin ana fikri; "Ġstenen davranıĢlar daima ödüllendirilmelidir ama istenmeyen davranıĢlara ödül yoktur.
Ödüllendirilen davranıĢlar ise genellikle tekrarlanır."
ALTIN ARAMAK
Bir zamanlar Andrew Carnegie Amerika‟nın en zengin adamıydı. Vatanı Ġskoçya‟ dan Amerika „ya küçük bir çocukken geldi, ĢaĢılacak derecede garip iĢler
yaptı ve sonunda BirleĢik Devletler‟ in en büyük çelik üreticisi sıfatını kazandı. Bir zamanlar kendisiyle birlikte kırk üç milyoner çalıĢıyordu. O günlerde
milyonerlik pek sık rastlanan bir unvan değildi; daha açıklayıcı olmak gerekirse, o günün bir milyon doları günümüzün yirmi milyon dolarına eĢitti.
Bir gazete muhabiri Carnegie‟ ye “kırk üç milyoneri nasıl iĢe alarak çalıĢtırdığını” sordu. Carnegie, bu adamların hiç birinin onun için çalıĢmaya
baĢladığında milyoner olmadığını, onunla çalıĢarak bu günkü servetini edindiğini söyledi.
Muhabirin ikinci sorusu Ģuydu: “Bu insanları nasıl geliĢtirdiniz ki sizin için bu derece değerli kiĢiler oldular ve siz onlara bu kadar çok para verdiniz?”
Carnegie, Ġnsanların da madenden çıkarılmıĢ altın gibi olduklarını söyleyerek yanıtladı bu soruyu. Altın madenden çıkarıldığında, bir ons saf altın elde
edebilmek için üzerinden bir ton pisliğin ayıklanması gerekir; fakat madene giren kiĢinin amacı pislik çıkartmak değildir, bu kiĢi madene altın için girer.
Bu anne-babaların olumlu ve baĢarılı çocuk yetiĢtirmek için geliĢtirmeleri gereken yöntemin ta kendisidir. Kusurlara, çirkinliklere ve sakatlıklara
bakmayın, kafanızı takmayın. Altına bakın, pisliğe değil; iyiye bakın kötüye değil. Hayatın olumlu yönlerini görün. Her Ģey gibi, çocuklarımızda da ne
kadar çok iyi nitelik görmeye çalıĢırsak, o kadar çok iyi nitelik buluruz.
Bazı anne babalar yalnızca iyi davranıĢları ödüllendirme metodunu uygularken, bazıları da bilmeden bunun tam tersini uygular. Farkında olmadan,
çocuklarını istenmeyen davranıĢları için "ödüllendirirler" böylece çocuklara aslında kendilerinden beklenenin tam tersini öğretirler. Milyonlarca anne baba
çocuklarına bilmeden kötü insan olmayı öğretmektedir! Bir çok çocuk anne babasının istediği gibi davrandığında ödüllendirilir mi? Kucaklanıp, aferin denilir
mi? Hayır! Zaten öyle davranması gerekiyordu diye düĢünülür ve hiçbir Ģey söylenmez. Burada gözden kaçan; iyi davrandığında ödüllendirilmeyen
çocuğun "Nasıl olsa aldırmıyor" diyerek bu davranıĢını tekrarlamamaya yönlendirildiğidir. Bir de bu durumun tersini düĢünelim: Çocuk iyi davranmak
yerine, arkadaĢına vurur, çorbayı isteyerek yere döker, kız kardeĢine eziyet eder, annesinin çantasından para çalar, hiçbir Ģekilde itaat etmez.
Özetle, yapılmaması gereken yüzlerce davranıĢtan birkaçını sergiler. Bunun sonuncunda ne olur? Olumlu davrandığında ona aldırmayan anne babası
yapmaması gereken davranıĢlar sergilediğinde hemen bütün dikkatlerini çocuklarına veriler. Onu azarlar hatta tokatlarlar. Anne babaların bu davranıĢını
ben "ErimiĢ Çikolata Kanunu'na karĢı gelmek" diye adlandırıyorum. Eğer ikisi arasında seçme Ģansı verilirse, çocuk tabii ki erimemiĢ çikolataya, erimiĢ
çikolataya tercih edecektir. Ama erimemiĢ çikolata yoksa erimiĢine "hiç yoktan iyidir" diye razı olacaktır. Aynı Ģekilde anne babasından ilgi görmeyen
çocuk, hiç yoktan iyidir anlayıĢıyla azar iĢitmeye razı olacaktır. Bir çocuk için ne Ģekilde olursa olsun ilgi görmek en önemli Ģeydir. Anne babanın
kızgınlığı çocuğa ödül etkisi yapar. Ġstemeden de olsa çocuklarına, kardeĢine eziyet etmeyi, arkadaĢları ile kavga etmeyi, para çalmayı ve daha yapmaması
gereken pek çok Ģeyi öğrenir. Sonuçta pek çok anne baba çocuklarına öğretmek istedikleri Ģeylerin tam zıddını öğretir. Ödüllendirmeyerek, çocuklarının iyi
davranıĢlarını köstekler, cezalandırarak da (negatif ilgiyle) kötü hareketlerini bilmeden destekler. BaĢka anne babaların düĢtüğü hataya düĢmemek için ne
yapmalıyız? Emekleme döneminden baĢlayarak ergenlik çağına kadar uygulayacağınız bir ödüllendirme sistemi geliĢtirmeliyiz. Bazılarınız, "Ama benim
çocuğum sekiz yasına geldi bile, Ģimdi ne yapacağım" dediğini duyar gibiyim. EndiĢelenmeyin. Çocuğunuz hangi yasta olursa olsun, bu sistemi uygulayabilirsiniz.
Ama ne kadar erken baslarsanız sizin için o kadar kolay olur. Örneğin, delikanlılık çağına ulaĢmıĢ bir çocuk (ergenlik psikolojisinin doğal bir sonucu olarak ) anne
ve babasının her söylediğine karĢı çıkacağı için iĢiniz çok zorlaĢabilir. Bu bölümde, ödüllendirme sisteminizi nasıl kurabileceğinizin genel bir özeti, daha sonraki
bölümlerde ise değiĢik yaĢlarda uygulanabilecek değiĢik bakıĢ açıları yer alacak. Diyelim ki sekiz yaĢında bir çocuğunuz var ve siz ödüllendirme sistemini ilk
defa olarak denemek istiyorsunuz. Nereden baĢlamalısınız?
A) Ġlk olarak, çocuğunuz davranıĢlarını ve duygularını ayrı ayrı değerlendirmeye çalıĢmalısınız. Bir çocuğun duyguları derken; sevgi, sevinç, heyecan, öfke,
keder ve korkudan bahsediyorum. Duyguları sadece çocuğunuza ait bir dünyadır. Onları ne etkileyebilir ne de değiĢtirebilirsiniz. Heyecanlanmak,
korkmak, üzülmek veya kızmak çocukların elinde değildir. Hiçbir çocuk duygularından sorumlu tutulamaz. Çünkü duygular davetsiz misafir gibidir.
DavranıĢlar, ancak dıĢarıdan izlenebilir ve kontrol altında tutulabilir. Örneğin; öfkelenmek çocuğun elinde değildir ama kızdığında arkadaĢının gözüne
kum atmak, kardeĢine vurmak ya da oyuncak çalmak elindedir. Anne babalar çocuklarının duygularını kontrol altına alıp yönlendiremezler ama
hareketlerini hem kontrol altına alabilirler hem de büyük ölçüde yönlendirebilirler. Çocuğunuza uygun bir ödüllendirme sistemi oluĢtururken,
duygularını değil hareketlerini yönlendirmeyi amaçlıyoruz.
B) Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta; çocuğun sadece tanık olduğumuz hareketlerini hedef almaktır. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan olaylarda
anne baba etkili olamaz. Örneğin: kliniğime gelen anne babalara "çocuğunuzun sizi tedirgin eden yönleri nelerdir? Hangi davranıĢlarının değiĢmesini
istersiniz?" diye sorduğumda, genellikle "sorumluluk sahibi değil" yanıtını alırım. Onlara "sorumluluk" ya da "saldırganlık" kavramlarının soyut
olduğunu açıkladığımda ise sözlerini, "eĢyalarını dolaba asmak yerine yerlere atıyor" ya da kardeĢini dövüyor" olarak değiĢtirirler. Bu noktada
elinizde, çocuğunuza uygun ödüllendirme sistemini oluĢturabilmek için çok değerli iki kural vardır.
Birincisi; sisteminizi çocuklarınızın duyguları değil hareketleri üzerine kurmak,
ikincisi ise; ödüllüllendirme sistemini sadece elle tutulur, gözle görülür davranıĢlara uygulamaktır. Uyulması gereken genel kurallar bunlardır.
ġimdi konuya daha fazla açıklık getirmek için hayali örneğimiz olan sekiz yaĢındaki bir çocuk için iyi ve kötü karakter özellikleri oluĢturalım. Sisteminizi
oluĢtururken, üç ayrı liste yapmanızda fayda var:
A: Onayladığınız ve devam etmesini istediğiniz davranıĢlar.
B. Azalmasını istediğiniz davranıĢlar.
C. Daha fazla yapmasını istediğiniz davranıĢlar.
Bu üç listeyi söyle hazırlayabilirsiniz:
A. Onayladığınız ve devam etmesini istediğiniz davranıĢlar
1. Ġlginç sorular sorması. (Bu özelliğinin ona okul hayatında baĢarı sağlayacağını biliyorsunuz.)
2. Ev islerine yardımcı olması. (Ama her zaman değil!)
3.
4.
5.
B.
1.
2.
3.
4.
C.
1.
2.
3.
4.
Ara sıra sizi kucaklayarak sevgisini göstermesi.
Yakın arkadaĢı ile kavga etmeden uzun süreli oyunlar kurabilmesi.
Giysilerini dolabına asması. (Bazen!)
Azalmasını istediğiniz davranıĢlar
Altı yaĢındaki kardeĢi ile ağız dalaĢı baĢlatması.
KardeĢine vurması.
Ġstediğini elde edemeyince bağırması.
Bazen itaatsizlik etmesi.
Daha fazla yapmasını istediğiniz davranıĢlar
Giysilerini dolabına aĢması.
Ev ödevini ihmal etmemesi.
KardeĢi ile kavga etmeden oynaması.
Yatağını toplaması.
Ġlk listedeki maddeler çocuğunuzun zaten yaptığı Ģeylerdir, sizin yapacağınız, bu davranıĢlar için bir ödül saptamaktır. Unutmayın; "Ödüllendirilen
davranıĢlar mutlaka tekrarlanır. "Önemli olan çocuğunuzun ödüllendirilecek davranıĢlarını düzenli olarak tekrarlaması değil her tekrarladığında
ödüllendirilmesidir. Örneğin, giysilerini dolaba her gün değil de haftada iki kere asıyor diyelim; siz de o zaman onu iki kere ödüllendirerek bu hareketini
tekrarlama isteğini güçlendiriniz.
Pozitif Ödüllendirme sistemi oturmuĢ iyi alıĢkanlıklar oluĢturmaya yöneliktir. Ġki türlü ödül vardır. Manevi olanlar, taktir etme, öpücük, kucaklama vb.
ödüllerdir. Sisteminize erken yaĢta baĢlarsanız, isinizin çok kolaylaĢtığını ve manevi ödüllerin hemen her zaman yeterli olduğunu, maddi ödüle ancak çok özel
durumlarda ihtiyaç duyduğunuzu göreceksiniz. Örneğin, sekiz yaĢındaki çocuğunuz ilginç bir soru sorduğunda: hemen, "Ne kadar akılıca bir soru, bunu düĢünmek
için çok akıllı olmak gerekir" diyebilirsiniz. Eğer evde size yardımcı olduysa, yine buna benzer iltifatlarda bulunabilirsiniz. Ya da son zamanlarda size özellikle
yardim ediyorsa, "Bugünlerde bana çok yardımcı oldun, ben de sana bir Ģey ikram etmek istiyorum, hadi dondurma yemeye gidelim" diyebilirsiniz. Eğer, eve
çağırdığı arkadaĢı ile uzun süre güze güzel oynadılarsa, "çocuklar, çok güzel oynuyorsunuz, aferin, hadi dondurma yemeye gidelim" diye bir sürpriz
yapabilirsiniz. Çocuğunuz, istediğiniz bir davranıĢı öğrenirken, baĢlangıçta her sefer onu ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. Yapması gerekeni öğrendikten sora ise
onu aralıklarla ödüllendirmelisiniz. Örneğin, arkadaĢı ile kavga etmeden oynadığı için her seferinde onu ödüllendirmeyin. Bunu beklemediği bir zamanda yapın.
Eğer, "Bizi birlikte güzel güzel oynadığımız halde niçin dondurma yemeye götür mü yorsun?" diye mızmızlanırsa; "Özel ödüller özel zamanlar içindir" demekten
kaçınmayın. Ödülün zamanını ve Ģeklini çocuk değil siz kararlaĢtırmalısınız.
Çocuğunuzun arzu edilen davranıĢlarını ödüllendirmek sadece onu bu davranıĢları tekrarlamaya yönlendirmez, sizin üstünüzde de olumlu etki
yapar. Siz de sürekli ödüllendirebileceğiniz bir davranıĢ aramaya baĢlarsınız. Böylece, bilinçaltınızda kendinizi pozitif olaylara konsantre olmaya
alıĢtırırsınız. Ne yazık ki bazı anne babalar bunun tam tersini yapar; Çocuklarını cezalandırmak için izlerler. Siz böyle yapmayın! Çocuklarınızı iyi iĢler
yaparken "yakalayın" ve onları ödüllendirin! Unutmamalısınız ki: "balla, sirkeyle yakaladığınızdan daha fazla sinek yakalarsınız." Dört yaĢındaki çocuğu için
benden yardım isteyen babayı örnek alalım: çok yaramaz olan bu çocuk, gittiği anaokulunda arkadaĢlarını dövüp ellerinden oyuncaklarını alıyor ve hiç laf
dinlemiyormuĢ. Babaya çocuğun olumlu yanlarını görmesini önerdim. Çünkü çocuğunda - cezalandırmak için- sürekli olumsuz öğeler aramak yerine onun iyi
özelliklerinin de olduğunun farkına varmalıydı. Babaya su soruyu yönelttim: "Çocuğunuzun onayladığınız ve sürdürmesini istediğiniz davranıĢları nelerdir?"
Ġnanır misiniz, babası dört yaĢındaki oğlu için söyleyecek olumlu tek bir Ģey bulamadı! O zaman fikrini değiĢtirmesi için Ģu noktalara dikkatini çektim: Oğlu
anaokuluna her gün isteyerek ve severek gidiyordu, çok enerjikti, baĢka çocukların onu ezmesine izin vermiyordu. Bunları duyunca baba çocuğunun her
hareketinin kötü olmadığının farkına vardı. Olumlu ödüllendirme sistemimize babayı bu konularda ödül vermeye teĢvik ederek baĢladım. Hayatında babasından
ilk defa olarak iltifat gören çocuk onu daha iyi dinlemeye baĢladı. sistem yerine oturduğunda babanın, çocuğunu nasıl ödüllendireceğini planladık. ġimdi
yine- sekiz yaĢındaki çocuk- örneğimize dönelim: onun iyi davranıĢlarından söz ettik, konu istemediğimiz ya da daha az yapmasını istediğimiz davranıĢlara geldi.
Çocuğumuzun davranıĢlarını değiĢtirmek istiyoruz ve öğrenilmesi gereken davranıĢlar için ödüller belirlememiz gerekiyor. Her Ģeyden önce, çocuğumuzun
ödül saydığı Ģeylerin; kiĢilerin, yerlerin, eĢyaların ve aktivitelerin tam bir listesini çıkarmalıyız. AĢağıda Dr. Paul Clement'in izniyle yayınladığımız, anne
babaların doldurması gereken bir liste bulacaksınız. Ödüller (anne babalar için anket) Çocuğumuzu tam olarak anlayabilmemiz için onun önem verdiği kiĢileri,
yerleri, eĢyaları ve aktiviteleri bilmemiz gerekir. Bunları, aynı zamanda ödül olarak da kullanabiliriz. Ġster yeni öğrettiğimiz, ister daha fazla yapılmasını
istediğimiz bir davranıĢ olsun, eğer onu ödüllendirirsek bu davranıĢ sıklıkla tekrarlanacaktır.
1. KiĢiler :Hafta içinde, çocuğunuzun en fazla zaman geçirdiği on kiĢinin listesini yapın. Zamanını en çok geçirdiği kiĢiyi ilk sıraya ikinci kiĢiyi ikinci sıraya vb.
Ardından çocuğunuzun daha fazla zaman geçirmesi gerektiğine inandığınız kiĢilerin listesini yapın. Bu listeye, çocuğunuzun daha fazla zaman geçirmek
isteyeceği kiĢileri de yazabilirsiniz.
2. Yerler : Çocuğunuzun hafta içinde zamanını en fazla geçirdiği yerlerin listesini yapın. (Ev, sokak, mutfak, park, sınıf, odası vb.) ġimdi de çocuğunuzun daha
fazla zaman geçirmek istediği yerlerin listesini yapın.
3. ġeyler : Çocuğunuzun, hafta içinde en fazla zaman geçirdiği on Ģeyin listesini yapın. (Oyuncaklar, TV, evdeki hayvanlar, kitaplar, bisiklet, bebekler vb.)
Çocuğunuzun çok istediği halde sahip olamadığı ya da yapma sansının olmadığı Ģeylerin listesini yapın. AĢağıdaki listeye çocuğunuzun en sevdiği on yiyecek ve
içeceğin adların yazın. Bu listeye seker, çikolata gibi her zaman yemesine izin vermediğiniz Ģeyleri de ekleyin.
4. Aktiviteler : Çocuğunuzun hafta içinde en çok zaman ayırdığı aktiviteleri sırasıyla yazın. (Televizyon seyretmek, kitap okumak, sporla ilgilenmek vb) Böyle
bir listenin çocuklarınızı daha yakından tanımak için size yardımcı olduğunu göreceksiniz. Anne babalar, çocuklar hakkında genellikle bilinçli olarak bu
listedeki gibi düĢünceler üretmezler. Listeleri yaptıktan sonra bu dört ana maddenin çocuğunuzun hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu ve belki de
bu maddelerin bazılarını ödül olarak kullandığınızı göreceksiniz. Anne babalara bu listeleri yaptırmamın en önemli nedeni, onlara, çocuklarının her birinin ne
kadar özel olduğunu hatırlatmaktır. Her çocuğa uygulanabilecek bir ödül listesi yoktur. Bir çocuğa ödül görünen, diğer çocuğa ters etki yapabilir. Her
çocuğun hoĢlandığı kiĢiler, yerler ve aktiviteler farklıdır. ġimdi elinizde ödül olarak kullanabileceğiniz Ģeylerin listesi var. Çocuğunuzun, yapmamasını
istediğiniz hareketlerinin listesine geri dönelim. Buradaki en önemli konu maddeleri tek tek çözümlemeye çalıĢmaktır. Diyelim ki artık kardeĢi ile
dövüĢmemesini istiyorsunuz. Önce, buna neyin sebep olduğunu bulmaya çalısın. Eğer her dövüĢten sonra çocuklarınızdan birini ya da ikisini birden
cezalandırıyorsanız, demek ki siz farkında olmadan "ErimiĢ Çikolata" ilkesini uyguluyorsunuz. Negatif ilginiz, istemediğiniz halde çocuklarınızı
ödüllendiriyor ve onları dövüĢmeye teĢvik ediyor. Ġlk adım, negatif ilgiyi derhal keserek bu tarz ödüllendirmeyi durdurmaktır. Planınızın diğer yanının
uygulayarak, çocuklarınızın arasındaki arkadaĢlığı güçlendirmeye çalıĢın. ArkadaĢça davrandıkları zaman çocuklarınızı ödüllendirerek bu duyguyu
güçlendirmek istiyorsunuz. Bunun için aĢağıdaki programı uygulayabilirsiniz:
1. Sabah, çocuklar okula gitmeden önce bir ödül.
2. AkĢam yemeğinden sonra, değiĢik zamanlarda iki ödül. Ödüllerin en fazla etkili olduğu zaman, istenen davranıĢların yapıldığı andır. Size düĢen görev sabah
ve aksam çocuklarınızı dövüĢmediği ve iyi geçindikleri zamanı bulmaktır! Daha önce söylediğim gibi anne baba olarak en büyük göreviniz; çocuklarınızı en iyi
Ģekilde davranırken "yakalamaktır!" Böyle zamanlarda çocuklarınızı ödüllendirirken, "Sizi birbirinizle iyi geçinirken görmek çok güzel!" demeyi unutmayın.
Artık "dövüĢmedikleri zaman ödül, dövüĢtükleri zaman hiç bir Ģey" düzenini kurduk. Ama "DövüĢürken onları nasıl durdurayım?" dediğinizi duyar gibiyim.
Bunun çözümünü kitabin ilerleyen bölümlerinde açıklamaya çalıĢacağım. AĢağıdaki üç maddeden birine girmiyorsa, yapılması gereken, çocuklarınızı "kötü"
davranıĢlarına aldırmamaktır.
1. Kendine ve baĢkasına zarar veriyor;
2. EĢyaya- eĢyalara zarar veriyor;
3. Sizi sinirlendiriyor. Bu üç kategoriye giren davranıĢların, çocuğun yaĢına göre getirilecek çözümlerini kitabın ilerleyen bölümlerinde uzun uzun anlatmaya
çalıĢacağım. Sakın beni yanlıĢ anlayarak, "Çocuğunuz ne yaparsa yapsın aldırmayın!" dediğimi sanmayın. Çocuğunuz, duvarlara resim yapıyorsa ya da
piyanonun üstüne ismini kazıdıysa, bunlar tabii ki durdurulması gereken davranıĢlardır. Benim bu bölümde vurgulamak istediğim; pozitif davranıĢları
ödüllendirerek, (hele de erken yaĢta baĢlarsanız) kurmak istediğiniz disiplin programında kendinize büyük kolaylık sağlayabileceğinizdir. Sıkça duyduğum
bir soru;"Bu çocuklara rüĢvet vermek değil midir?" Kesinlikle HAYIR. RüĢvet: meĢru olmayan bir iĢ yaptırmak için verilen para ya da armağandır. Bizim
burada ödüllendirdiğimiz davranıĢlar, baĢkasının canını acıtmamak ödev yapmak, ortalığı toplamak gibi yararlı davranıĢlardır. Anne babalar çalıĢtıkları isten
maaĢ ve ikramiye alırlar. Çocuğumuzu yaptığı iyi hareketler için ödüllendirirken biz de aynı mantığı kullanmalıyız. KardeĢine vurmamayı öğrenmeyi, ortalık
toplamayı, ödev yapmayı "iĢ"e, bizlerin onlara verdiği ödülleri ise "maaĢ"lara benzetebiliriz. ĠĢ yaparak kazanılan paraya nasıl "rüĢvet" denemezse aynı Ģey
çocuklarımıza verdiğimiz ödüller için de geçerlidir. Ödüllerin arasını açarak, ara sıra ödül vermeye baĢladığımız da iĢe çocuğumuza ödül almaktan değil,
sadece iyi bir iĢ yapmıĢ olmaktan mutluluk duymayı öğretiriz. Amacımız; çocuklarımızın sorumluluk sahibi, kendi kendilerini ödüllendirebilen yetiĢkinler
olmalarıdır. Pozitif Ödüllendirme sistemini ne kadar çok kullanırsak, diğer disiplin yöntemlerine o kadar az ihtiyaç duyarız. Çünkü: baĢa çıkılması
gereken kötü hareketler de o derece azalır.
ÇOCUĞUNUZA SÖZ HAKKI VERĠN!
Çünkü Söz hakki verilen çocuk aĢağıdaki nitelikleri kazanır;
 Söz hakki olan ve dinlenen çocuk anne ve babasıyla daha sağlıklı iletiĢim kurmayı baĢarır.
 Dinlendiğini fark eden çocuk daha huzurlu olur.
 Çocuğun kendini ifade etme yeteneklerinde önemli bir artıĢ olur.
 Anne babalar kendini anlatıp ifade edebilen çocuklarının problemleri, korkuları, beklentileri hakkında daha geniĢ bilgiye sahip olur ve ona daha
fazla yardımcı olabilirler.
 Söz hakki tanınan çocuk ileriki yaĢamında problemleri konuĢarak çözmeyi öğrenir. Bu da ona, meslek ve aile yaĢamında EQ‟ su yüksek bir insan
olarak daha büyük baĢarılar sağlar.
 Kendini sözel olarak ifade edebilen bir çocuk, kendi problemlerini kendi ürettiği çözümlerle çözünce önemli oranda özgüven kazanır.
 Çocuğun kendini ifade edebildiği ailelerde kavgalar daha az olur.
 Kendini sözlerle ifade edebilen çocuk mutlu bir çocuktur.
 Çocuk duygularını, düĢüncelerini sözcüklerle anlatabildiğinde daha az Ģiddete yönelir. KardeĢi ve arkadaĢlarıyla arasında daha sağlam dostluklar ve
sevgi köprüleri kurulur.



Kendini ifade edebilen çocuk, yaratıcı enerjisini, fark edilmek, değer görmek için bir sürü oyun oynayıp yaramazlık yaparak değil, daha üretici ve
yararlı faaliyetlere harcar. Bu da onun kiĢiliksel, kültürel geliĢimine büyük katkı sağlar.
Kendisine söz hakkı tanınan çocuk sevildiğini hisseder. Yüreğinde sevgiyi çoğaltır ve sevgi dolu bir kiĢilik geliĢtirir.
Söz hakkı tanınan çocuk ileriki yaĢlarında bağımsız, sorumluluk sahibi, üretici, özgüveni tam bir birey olarak topluma kazandırılır.
KĠMSE KĠMSEYE YAġAMAYI ÖĞRETEMEZ
Anne ve babaların kabul etmeleri gereken bir Ģey vardır ki, kimse kimseye yaĢamayı öğretemez. Herkes hayatı kendi yaĢayarak öğrenir. Anne ve babalar kendi
gençliklerini düĢünürlerse, kendi yaptıkları hataların önemli bir bölümünün, büyükleri tarafından daha önce uyarıldıkları konularda olduğunu hatırlayacaklardır.
Genç insan hata yaparak bu dünya içinde kendi gücünün sınırlarını tanır. Bu anlamda her hata geliĢme yolunda bir aĢamadır. Bunun için iki Ģart vardır:
1- Hatalardan ders alarak ileriye doğru bir adım atılması ve aynı hatanın tekrarlanmaması .
2- Bütün hayatı içine alacak ve hayatın akıĢını olumsuz yönde etkileyecek hatalar yapılmaması. UyuĢturucu kullanımı gibi.
Bütün anne ve babalar bu iki Ģartı göz önünde bulundurarak çocuklara ve gençlere “kendi hatalarını” yapma, sonuçlarını yaĢama ve hayatı öğrenme Ģansı
verilmesi gerektiğini içlerine sindirmelidirler.
Unutmayın ki, hoĢgörü, karĢınızdakini istediğiniz gibi olmaya zorlamak değil, kendi istediği gibi mutlu olmasına imkan verme büyüklüğüdür.
SON ÇOCUKLUKTA GELĠġĠM (6-12 YAġ)
GeliĢimde her dönem kendine özgü ve belirli bedensel, zihinsel, duygusal ve toplumsal özellikleri taĢır. Bireysel ayrılıklarla birlikte bu ortak özelliklerin
bilinmesi bireyin eğitiminde izlenecek yolu belirler.
Bizde yaĢlara göre bunları ele alacağız, böylece hangi yaĢ bizi ilgilendiriyorsa onu takip etmemiz daha kolay olacak.
6 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
1- Günlük iĢlerde sorumluluk alır.
2- Oyunu kuralına göre oynar.
3- BaĢladığı iĢi bitirir.
4- KiĢileri ve eĢyaları paylaĢır.
5- Büyüklerini memnun etmeye çalıĢır.
6- Kendinden küçüklere karĢı koruyucudur.
7- DeğiĢik arkadaĢlar edinir.
8- Haksızlığa uğradığı zaman kendini savunur.
9- Adil olan cezayı kabul eder.
10- Korkularını söyler.
11- Kendisine yetiĢkin gibi davranılmasından hoĢlanır.
12- Çok hızlı duygu değiĢiklikleri yaĢar.
13- Meraklıdır
14- Heveslidir.
15- Affedicidir.
16- Alçak gönüllüdür.
17- Okula gitme macerasından hoĢlanır.
18- Hala okul öncesi çocuğu özelliklerini gösterir.
 Dengesiz, kurala karĢı, isyankar bir tutum
 Karar verme güçlüğü, bir Ģeyin olumlu ve olumsuz iki yüzü arasında hızla gelip gider.
7 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
1- Mantıklıdır.
2- YumuĢak baĢlıdır.
3- Saçmalar.
4- Hüzünlüdür.
5- Hayalcidir.
6- Ben merkezcidir.
7- Toleranslıdır.
8- Sıkılgandır.
9- Yeteneklerini tekrar-tekrar prova etmek ve geliĢtirmek ister.
10- ArkadaĢ canlısıdır.
11- EndiĢelidir.
12- Kendi dünyasının kontrolünü elinde tutmak ister.
13- Küçük düĢmekten korkar.
14- ġikayet eder
15- Küser
16- Kendini eleĢtirir.
17- Bir Ģeyler biriktirir
18- Olayların iç yüzünü kavrayabilir.
19- Özveride bulunarak uzlaĢır.
20- Çekingendir
21Tanımadıkları ile iyi geçinemez
22- Üretkendir.
23- Harekete geçmeden önce çekimserdir.
24- Ġç dünyasında çok aktiftir.
25- Kendini baĢkasının yerine koyabilir.
26- Anne-babasının sevgisine gereksinim duyar.
27- Övünür.
8-9 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
1- Daha çok bir yetiĢkine benzer.
2- Yeni fikirleri sever.
3- Gösteriden hoĢlanır.
4- BarıĢ severdir.
5- CoĢkuludur.
6- Anne-babasına bağlıdır.
7- Giderek geliĢen zekaya ve iç görüye sahiptir.
8- Dik kafalıdır.
9- Kendini ilgilendirmeyen konulara kulak misafiri olur.
10- Para ilgisini çeker.
11- Büyüyünce anne-babası gibi olmak ister.
12- Sevgisini gösterir.
13- Övülmeyi bekler
14- Güvenilmeyi ister.
15- Bağımsızlığının peĢindedir.
16- EleĢtiriseldir.
17- KarĢı cinse karĢıdır.
18- Motor becerileri geliĢmiĢtir.
19- Terbiyelidir.
20- BaĢkalarını düĢünür.
21- Kendini kontrol eder.
22- Kendine güvenir
23- Dağınıktır.
9-10 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
1- Dost tavırlıdır.
2- Kendi düĢünce ve davranıĢlarını tahlil edebilir.
3- Gergindir.
4- Unutkandır.
5- NeĢelidir.
6- Kendine güvenir.
7- Güven duyabilir.
8- Dürüsttür
9- Gözlemcidir.
10- ArkadaĢına uyar.
11- Anne-babaya gereksinimi vardır.
12- Bebeksi davranıĢlara geri döner.
13- EndiĢelidir.
14- Kolaylıkla cesareti kırılır.
15- Israrcıdır.
16- Kendini eleĢtirir.
17- Ev dıĢı etkinliklere bayılır.
18- Yeni ufuklar peĢindedir.
19- Sporu sever.
20- Eli açıktır.
21- Ġçtendir.
22- Kuralları sever.
23- Kötü kelimeler kullanır.
24- KarĢı cinse karĢıdır.
25- Kendini harekete geçirir. Eski yeteneklerini geliĢtirir.
10-11 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
1- Çocukluk dönemi bitiĢiyle tanıĢır.
2- DüĢünmeden hareket eder.
3- Ağlamaklıdır.
4- Ne dediğini bilmez kararsızdır.
5- Grup tarafından kabul edilmek ister.
6- Duygusaldır.
7- Öfkelidir, çabuk kızar.
8- Kendinden küçükleri eleĢtirir.
9- Ġlginçtir.
10- Bir kahramana aĢırı ilgi gösterir.
11- Sosyaldir.
12- Dikkatsizdir.
13- KonuĢkandır.
14- Ahlak prensiplerine göre davranır.
15- Meraklıdır.
16- Gururludur.
17- Grup çalıĢmasına uyar.
18- BaĢarı peĢindedir.
19- Uysaldır.
20- Doğal ve ani tepki gösterir.
11-12 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
1- Huysuz, aksi ve geçimsizdir.
2- Anne-babadan ayrılmaya çalıĢır.
3- Rahat duramaz kıpır-kıpırdır.
4- KonuĢkandır.
5- Gürültücüdür.
6- Sosyaldir.
7- Gülünçtür.
8- Caziptir.
9- Ergen gibi davranmak ister.
10- Duygu durumu hızlı değiĢir.
11- Kararsızdır.
12- Vicdanlıdır.
13- Sakardır.
14- Duygusaldır.
15- TaĢkındır.
16- O mu bu mu diye sürekli düĢünür.
17- Genellikle iyi karar verir.
18- Ben merkezcidir.
19- Mizahı sever.
20- Vericidir.
21- Taklitçidir.
22- Her Ģeyi para ile ölçer.
23- Bilgi vermekten hoĢlanır.
24- Giyim ve davranıĢlarına özen göstermez.
25- Meraklıdır.
26- Rekabetçidir.
27- EleĢtiriseldir.
28- Adil davranılmasını ister.
29- Anne-Babasının mükemmel olmadığını fark etmeye baĢlar.
12-13 YAġ ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
123456789101112


Ergenliğe dönüĢme baĢlar.
Büyük duygu salınımları görülür.
Bağımlılık, bağımsızlık tartıĢmaları baĢlar.
Mantıklı olmaya baĢlar.
Uzun süre sonra sonucunu alacağı Ģeyler yerine içinde bulunduğu anı değerlendirmek ister.
YaĢıtlarına bağlıdır.
Temiz olmaya baĢlar.
Ġyi olmak ister.
ArkadaĢlarıyla bir arada olmaya heveslidir.
Bilgi için açtır.
Soyut düĢünür.
Anne-babadan uzaklaĢır.
12 yaĢına doğru çocuk muhakeme yeteneğini çok defa aĢırı bir derecede belli etmeye baĢlar. Her Ģeyi mesele yapabilir. Bu onun çevresinde yeni güçlüklerle
karĢılaĢmasını sağlar. Kendine yapılan hizmetleri verilen sözleri eleĢtirir.
Bu dönemden itibaren çocuk psikolojisi, erkek ve kadın psikolojisine terk etmeye baĢlamaktadır. Birey artık çocukluktan çıkmakta kendi cinsel özelliklerine
adaptasyon sancıları çekmektedir.
Büyümenin kendisine sağladığı olanaklar karĢısında yeni bir kiĢilik elde etme sorunu bu dönemin karakteristiğini oluĢturur.
ERGENLĠKTE ÇOCUĞUNUN DUYGUSAL VE SOSYAL GELĠġĠMĠ
Ergenliğin ilk yıllarında anne-babaların çocukları hakkında genellikle Ģöyle konuĢtuğu görülmektedir; asi,
hırçın, evde huysuz, dıĢarıda sıkılgan, durgun ve dalgın, sorumsuz kendi baĢına buyruk, alıngan ve
karamsar, ters ve olur olmaz Ģeye ağlıyor, ders çalıĢmıyor, kaide ve kuralları tanımıyor, küstahça
konuĢuyor.
Bütün bu davranıĢlar yetiĢkinleri kaygılandırsa da ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek
davranıĢlardır. Ġlköğretimin 6. sınıfından itibaren dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider ve yerine oldukça
tedirgin, kuruntulu güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir ergen gelir.
1- 11 yaĢından itibaren çocuklar çabuk sevinir, çabuk üzülür, birden sinirlenir ve olur olmaz Ģeyleri sorun
yaparlar.
2- Duygularının çok özel ve ölümsüz olduğuna inanırlar. En büyük aĢkları o yaĢamıĢtır. En büyük sıkıntıları o
çekmiĢ, beğenilere, övgülere o eriĢmiĢtir.
3- Derslere ilgisi azalmıĢtır. ÇalıĢma düzeni bozulmuĢ ve tepkisinin ne olacağı önceden kestirilemez olmuĢtur. ÇalıĢmak, baĢarılı olmak gibi sorumlulukları
olduğunu unutur.
4- BencilleĢir, istekleri artar, konan yasakları saçma, kendine tanınan hakları ise yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve sıkılığından hep
yakınır durur. Anne babasının uyarılarına çabuk sinirlenir ve tepki gösterir, kabalaĢır, ters cevaplar verir. “Bana karıĢamazsınız. Ben çocuk değilim”
der. Onların duygularını, sevgilerini, ilgilerini gereksiz yere görür. Onların düĢüncelerini eskimiĢ, zamanı geçmiĢ bulur. Onları beğenmez hatta alay
eder.
5- Ailesinden yeterince ilgi ve sevgi görmemesi ya da böyle olduğunu sanması onu baĢka gurupların, çevrelerin içine sürükler. Ailesi ve çevresiyle sağlıklı
iletiĢim kuramayan genç bu gereksinimi doyuracak baĢka iliĢkiler kurar. Ailenin, yakın çevrenin uzantısı olmaktan kurtulmak için genç değiĢim ve yeni
iletiĢim kaynakları arar. ĠletiĢim yaptığı kaynak ve kiĢilerin özelliğine göre; giyinmesini oturmasını, yürümesini, çalıĢmasını amaçlarını, inançlarını,
dünya görüĢünü, düĢüncelerini etkileyen iletiler alır. Gence her an değiĢik kaynaklardan gelen bu iletiler onun tarafından özdeĢleĢtirilip kendisiyle
bütünleĢtirilirse gencin kimliğini ve kiĢiliğini oluĢturur. Gençlik çağında arkadaĢ grubunun genç üzerindeki etkisi gencin içinde bulunduğu bütün diğer
gruplardan daha önde gelir. Evde anne-babasından anlayıĢ göremeyen, onlarla çatıĢma içinde olan genç evde bulamadığı güveni arkadaĢ çevresinde arar.
Onlara daha çok bağlanır ve benimser. Onlardan aykırı kalmamak için kendisine aykırı gelen düĢünce, tutum, davranıĢ ve eylemleri bile benimser.
Kendilerine sırdaĢ ve dert ortağı ararlar. ( Günlük tutma bu dönemde yaygındır.) Argo konuĢur. ArkadaĢ gurubundan ayrı düĢmekten korkar. Evde
arkadaĢlarının eleĢtirilmesine kızar.
6- Sürekli bir gidiĢ geliĢ içindedir. Kabına sığmaz gibidir, evde durmak istemez. Eve akĢamları dönüĢ saatine dikkat etmez. Gece sokağa çıkmak ister.
7- Dağınık ve savruktur.
8- Evde ne bulursa yer, ayak üstü atıĢtırır.
9- Gençlik çağı bağımsızlık çağıdır. Kendisi ve çevresiyle ilgili tüm kararlarda, bağımsız ve özgür olmak ister. Giyeceğine, yiyeceğine, eve geliĢ gidiĢ
zamanına baĢkalarının karıĢmasını istemez. Alabildiğine bağımsız ve özgür yaĢamak için her türlü çabayı gösterirken ailenin ekonomik durumunu
görmezlikten gelir. Gençler evden kopar ve çevresine yönelir. Gençler için evde oturmak onlara iĢkence gibidir. Spora ilgi artar.
10- Sporda kazanılan baĢarı gencin kendine olan güvenini arttırır. Grup halinde yapılan sporlar, gencin yaĢıtlarıyla kaynaĢmasını sağlar.
11- Artık eski AyĢe, Aslı, Fatma, Sevda, Mehmet, Hasan, Ali gitmiĢ yerine ilgileri artmıĢ, gelip geçici hevesleri çoğalmıĢ, gürültülü müzik dinleyen, süse ve
giyime özen gösteren gençler gelmiĢtir. Genç kızlar kendilerine daha iyi bakmakta, ayna karĢısında uzun zaman geçirmektedirler. Bazen bir sivilce genç
kızların moralini bozmaya yetmektedir.
12- Özel ve biricik olduklarını hissetmek isterler. Gençlerin bu dönemde en çok önem verdikleri Ģey; adam yerine konulmaktır.
13- BaĢkalarından daha önemli olduğu düĢüncesi hakimdir. Kendisini evrenin merkezinde etkin ve güçlü gören genç, anne-babasını hatta öğretmenini etkisiz,
güçsüz, yetersiz görmeye baĢlar. Bunu da hissettirir. Onlara duyduğu güveni azalır. Hatta onları eleĢtirir, küçümser. Bu durumda aile yada öğretmen onunla
güç kimde mücadelesine girmemelidir.
14- Bedensel geliĢimin ardından ortaya çıkan zayıflık, ĢiĢmanlık, uzun boy, kısa boy gibi unsurlar problem olmaya baĢlamıĢtır.
15- Evde yalnız kalmayı isterler. Kendilerini kendi odalarına yada evin boĢ bir odasına kapatırlar. KardeĢlerini terslerler.
16- Film yıldızlarına veya isimleri ön Plana çıkan kiĢilere hayranlık duyarlar.
17- Telefon tutkusu baĢlar, arkadaĢlarıyla uzun uzadıya konuĢurlar.
18- Artık onlar birer genç kız ve delikanlıdırlar. Bir yandan büyümek için sabırsızlanırlar; ancak çocuksu davranıĢları da bırakamazlar.
Ergenliğin ilk yıllarında görülen bu kararsızlıkları ve tutarsızlıkları sağlıklı bir kiĢilik geliĢiminin görünümü saymak gerekir. Bu olumsuz davranıĢlar benlik
yapısının bir zorlama karĢısında olduğunu göstermektedir. Ve zorlanmaların daha çok bağımsızlığa duyulan gereksinimlerin artıĢından ve cinsel uyanıĢtan
kaynaklandığı söylenebilir. Bu dönemde genç, toplum içinde kendini aramaya, kiĢilik sınırlarını belirlemeye baĢlar. Kim olduğunu, ne olacağını, toplumdaki
yerinin neresi olduğunu bulmaya çalıĢır. Bilinçli ve bilinçsiz olarak kiĢiliğini oluĢturur. Ergenin yeni gereksinimlere doyum getiren aynı zaman da toplumsal
kurallarla çeliĢmeyen davranıĢlar kazanıncaya kadar pek çok yanılgılar içine düĢmesi doğaldır. Bu dönemde duygusal, dengesiz ve önseziden yoksun olurlar.
Eğer kiĢi bebeklik çağından baĢlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kiĢilik yapısında;
Temel güven duygusu yerine --- güvensizlik,
Bağımsızlık yerine --- kararsızlık,
GiriĢim yerine --- güvensizlik, suçluluk,
BaĢarı duygusu yerine --- yetersizlik duygusu ile yoğrulmuĢsa ergenlik çağının doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır.














Farklı ekonomik ve toplumsal düzeylerden gelen, kız ve erkek öğrenciler üzerinde yaptığımız anket araĢtırmaları, gözlem ve konuĢmalar bunların
% 30 „ unun bedensel değiĢme ve geliĢmeden kaynaklanan iletiĢim sorunları olduğunu ortaya koymuĢtur. Bu sorunlar sıklık sırasına göre,
AĢırı duyarlılık ve coĢku, Mutlu, uysal, dengeli çocuğun yerini, kaygılı, tedirgin, dengesiz, uyumsuz genç alır. Genç, bocalama ve kararsızlık içindedir.
Duyguları, ilgileri çabuk değiĢir. CoĢkuları ölçüsüz, sınırsız dengesizdir. Gençlik çağı, abartılmıĢ aĢırı, çabuk ve kolay değiĢen duygu kaymaları ve coĢkularla
yaĢanır. Genç kaygıdan mutluluğa, sevinçten sıkıntıya, kızgınlıktan taĢkınlığa değiĢen duygu ve coĢkularla iletiĢim kurar ve bu taĢkın davranıĢlar bizi
ĢaĢırtabilir. BaĢkasının tatlı ve yumuĢak bakıĢı, gülümseme, bir iki övgü sözcüğü onu mutlu eder. Asık bir yüz, sert mimik yada jest, kırıcı bir iki sözcük onu
kaygının kızgınlığın, umutsuzluğun derinliklerine sürükler. Ġlgi ve sevgiyle iletiĢim kurduğu insanlara karĢı bir süre sonra kin ve nefret duyar. Kızıp
öfkelendiğini daha sonra beğenip yüceltir. Çekinip korktuğuna daha sonra sokulup yaklaĢır. Kısacası gençlik çağının baĢlangıcı ruhsal bakımdan duyguların
egemen olduğu çeliĢkili düĢüncelerin ve davranıĢların bulunduğu bir geçiĢ dönemidir.
Utangaçlık, çevreden uzaklaĢma,
Sorumluluktan kaçma,
BiliĢsel (Bilgiyle ilgili) süreçlerde azalma, AĢırı duygu yoğunluğu ve coĢku ; algı, dikkat bellek, düĢünme, mantık gibi bilgiyle ilgili iĢlevleri olumsuz yönde
etkiler. BaĢarı, çalıĢma ve yaratıcılıkta verim düĢer.
GiriĢim yetersizliği, ilgisizlik olarak sıralanabilir.
Gençlerle anne-baba arasında ortaya çıkan ve kuĢak
çatıĢmasına yol açan durumları olayları tanımak amacıyla
yaptığımız araĢtırmada, bu tür olayları, biçim ve içerik
bakımından iki büyük grup içinde topladım.
BĠÇĠM OLARAK KUġAK ÇATIġMASI YARATAN
DURUMLAR, OLAYLAR.
Eve dönüĢ ve yemek saati.
ÇalıĢma, eğlenme, gezme zamanı
Giyinme ve süslenme biçimi
Sözlü ve sözsüz iletiĢim biçimi
Müzik dinlerken ve iĢ yaparken gürültü çıkarmak
ArkadaĢ seçimi, arkadaĢ iliĢkileri
Kız-erkek arkadaĢlığı
Büyüklere karĢı saygı
Ekonomik olanaklar, para sorunu.











ĠÇERĠK OLARAK KUġAK ÇATIġMASI YARATAN DURUMLAR, OLAYLAR.
ÖzdeĢleĢme, Özerklik, sorumluluk anlayıĢından kaynaklanan düĢünce farklılıkları
Hak ve görev kavramı.
Gelenek, görenek, din anlayıĢı ve yorumu
Geçerli değer yargıları.
Meslek seçimi
BaĢarılı ve saygın insanın tanımı
Müzik türü, dergi, günlük gazete, kitap seçimi
Dinlenen radyo, izlenen televizyon, seçilen video kasetlerinin türü ve konusuna iliĢkin görüĢler.
Dünya görüĢü, yaĢam felsefesi.
Toplumun, ülkenin, insanlığın geleceğine iliĢkin görüĢler.
Ekonomik, ideolojik ve siyasal görüĢler.
KuĢak çatıĢmasının olumsuz, sağlıksız boyutlara eriĢmesini önlemek sağlıklı bir iletiĢimle gerçekleĢebilir.
ANNE-BABALAR BU DÖNEMDE NE YAPMALI, NASIL DAVRANMALI?
 Kendinizi karĢı tarafın yerine koyun. Onu anlamaya çalıĢın. Siz
genç olsaydınız bu durumda nasıl davranırdınız?
 Ona olan sevgi ve saygınızı belli edin. Zorlamayla bu dönemde
hiçbir Ģeyi değiĢtiremeyeceğinizin farkında olun.
Kırıcı, sert, yıkıcı davranıĢlarda bulunmayın.
 Gençlik çağının fırtınalı ve zor olduğunu göz önünde tutun.
 Tutarlı davranın, kimi kez yerdiğiniz davranıĢlarını sonra
övmeyin ya da övdüğünüzü sonra yermeyin.
 Onu ciddiye alın, verdiğiniz sözleri mutlaka tutun.
 Gencin yaĢamı, giyiniĢi, süslenmesine iliĢkin karar alırken
durumu gençle tartıĢmak yerine onun düĢünce ve
önerilerine anlayıĢ ve saygı
gösterin.
 Aile ve evle ilgili konularda
ve sorunlarda gencin de düĢünce ve önerilerini alıp
ona da danıĢın.
 Yaptığı hatadan dolayı
hemen ona aĢırı tepki göstermeyin, bunun
aranızdaki iliĢkiyi
sarsacağını bilin.
 KonuĢma ve tartıĢmalar
sırasında gencin doğru düĢündüğü, gerçeği bulup
söylediği durumlarda ona
hak verin, düĢünce ve önerisini gerçekleĢtirmek için
ona yardımcı olun.
 Gençlerle yapılan konuĢma ve tartıĢmaları onları korkutarak ve yıldırarak kesmeyin.
 Gencin tutum ve davranıĢlarına biçim ve yön verirken ”Benim gençliğimde” diye baĢlayan konuĢma ve öğütlerden kaçının.
 Gence bol-bol öğüt vermek yerine örnek davranıĢlar yapın ve örnek davranıĢları bulup gösterin.
 KarĢılaĢtığınız problemlerde onun sevdiği, değer verdiği kiĢilerden istifade edin.
BU DÖNEMDE GENÇLER NE YAPMALI, NASIL DAVRANMALI?
 Kendinizi karĢı tarafın yerine koyun. Anne-babanızı anlamaya çalıĢın. Kendi davranıĢlarınızı değerlendirirken; “siz anne-babanızın yerinde olsaydınız bu
durumda nasıl davranırdınız?” diye düĢünün.
 Bütün amaç, beklenti ve isteklerinizin hemen o anda tümüyle gerçekleĢmeyeceğini bilin.
 Her yerde ve her zaman eriĢkin ve yetiĢkinlerden öğrenmeniz gereken bilgiler, deneyimler olduğunu kabul edin.
 KonuĢma ve tartıĢmalarda kırıcı ve sert olmaktan kaçının.
 Engeller, sorunlar, zorluklar karĢısında size destek ve yardımcı olacak insanların anneniz-babanız, yakınlarınız olduğunu unutmayın.
SEVGĠLĠ ANNECĠĞĠM
Daha karnındayken benimle konuĢtuğun ve bana arkadaĢlık ettiğin için ,
"Doğduğun gün hayatımın en güzel günüydü."dediğin için ,
PiĢiklerimi pudralayarak beni rahatlattığın için,
Kocaman sarılmaların ve öpücüklerin için,
Ben öğreninceye kadar sonsuz kere "anne... anne...anne..."yi tekrarladığın için,
Gömleğimin kollarını kullanmayayım diye burnumu silmek için elinde bir mendille peĢimde koĢtuğun için,
Daima "Neden? Neden?Neden?" sorularını sormamı teĢvik ettiğin için ,
Piyeste söylemem gereken tek satırı unutunca, seyirciler arasında oturduğun yerden fısıldayarak hatırlattığın için ,
Harika gülümsemelerin için ,"Benim en iyi arkadaĢım"
olduğun için ,
Bana güvendiğin için ,
uzaktan seven bir anne olmadığın için,
Hasta olduğum günlerde bütün gece baĢımda beklediğin
için,
Benimle güldüğün ,benimle ağladığın için,
"Seni seviyorum" dediğin için,
"Ben sana söylediğim !"lerini dilinin ucuna gelse de
yuttuğun için ,
Üniversiteyi kazanıp uzaklara gittiğimde,gözyaĢlarını
gizlemeden beni özleyeceğini söylediğin için,
Eğitimin bütün kilitli kapıları açacağını öğrettiğin için,
Ġhtiyacım olduğunda daima orada olduğun için,
Hiç bir Ģeyin kolay elde edilmeyeceğini,baĢarının çok
çalıĢmak gerektirdiğini öğrettiğin için,
Hayatın en güzel yıllarını bana adadığın için,
Bana sevgimi ifade etmeyi öğrettiğin için,
"Benim biricik annem sen olduğun için
TEġEKKÜRLER..."
Ve hepsinden çok evrendeki" En iyi anne"olduğun için
TEġEKKÜRLER
PULSUZ DĠLEKÇE
Sevgili Anneciğim , Babacığım ;
Bütün duygu ve düĢüncelerimi dile getirebilseydim , size Ģunları söylemek isterdim :
Sürekli bir büyüme ve değiĢme içindeyim . Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kiĢilik geliĢtiriyorum
.
Beni tanımaya ve anlamaya çalıĢın .
Deneme ile öğrenirim . Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz . Oyunda , arkadaĢlıkta ve
uğraĢlarımda özgürlük tanıyın . Beni her yerde , her zaman koruyup kollamayın . DavranıĢlarımın sonuçlarını
kendim görürsem daha iyi öğrenirim . Bırakın kendi iĢimi kendim göreyim . Büyüdüğümü baĢka nasıl anlarım ?
Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaĢımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum . Bunu
önemsemeyin . Ama siz beni Ģımartmayın . Hep çocuk kalmak isterim sonra . Her istediğimi elde edemeyeceğimi
biliyorum . Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum . Bana yerli yersiz söz de vermeyin . Sözünüzü tutmayınca
sizlere güvenim azalıyor .
Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaĢımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum . Bunu
önemsemeyin . Ama siz beni Ģımartmayın . Hep çocuk kalmak isterim sonra . Her istediğimi elde
edemeyeceğimi biliyorum . Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum . Bana yerli yersiz söz de vermeyin.
Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor .
Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin . Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın . Koyduğunuz
kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem . Ancak , hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı ĢaĢırıyorum .
Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor , hem de bundan yararlanmadan edemiyorum .
Öğütlerinizden çok , davranıĢlarınızdan etkilendiğimi unutmayın . Beni eğitirken ara sıra yanlıĢlar
yapabilirsiniz .
Bunları çabuk unuturum . Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder .
Çok konuĢup çok bağırmayın . Yüksek sesle söylenenleri pek duymam . YumuĢak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır . “ Ben senin yaĢında
iken ...” diye baĢlayan söylevleri hep kulak ardına atarım .
Küçük yanılgılarımı büyük suçmuĢ gibi baĢıma kakmayın . Bana yanılma payı bırakın . Beni , korkutup sindirerek , suçluluk duygusu aĢılayarak
uslandırmaya çalıĢmayın . Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuĢum gibi yargılamayın .
YanlıĢ davranıĢım üzerinde durup düzeltin . Ceza vermeden önce beni dinleyin . Suçumu aĢmadığı sürece cezama katlanabilirim.
Beni dinleyin . Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar , soru sorduğum anlardır . Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun . Beni yeteneklerimin üstünde
iĢleri zorlamayın . Ama baĢarabileceğim iĢleri yapmamı bekleyin . Bana güvendiğinizi belli edin . Beni destekleyin ; hiç değilse çabamı övün . Beni
baĢkalarıyla karĢılaĢtırmayın ; umutsuzluğa kapılırım .
Benden yaĢımın üstünde olgunluk beklemeyin . Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın ; bana süre tanıyın . Yüzde yüz dürüst
davranmadığımı görünce ürkmeyin . Beni köĢeye sıkıĢtırmayın ; yalana sığınmak zorunda kalırım . Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin .
Kızgınlığınızı haklı görebilirim , ama beni aĢağılamayın . Hele baĢkalarının yanında onurumu kırmayın . Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç
durumlara düĢürebilirim .
Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin . Özür dileyiĢiniz size olan sevgimi azaltmaz ; tersine , beni size daha çok
yaklaĢtırır . Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi ve daha değerli görüyorum . Bana kendinizi yanılmaz ve eriĢilmez göstermeye çabalamayın .
Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük
olur .
Biliyorum , ara sıra sizi üzüyor , belki de düĢ kırıklığına uğratıyorum . Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da
biliyorum . Yukarı da sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim ; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım
sarsılmasın .
Benden “ Örnek Çocuk “ olmamı istemezseniz , ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem . Sevecen ve anlayıĢlı olmanız bana yeter
.
Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi . Ama seçme hakkım olsaydı , sizden baĢka kimsenin çocuğu olmak istemezdim .
Sevgiler
Çocuğunuz
BĠR HĠKAYE
Küçük Sevim, evlerinin önündeki rengarenk çiçeklerle süslü bahçeye girdi. Yüreği sevinçten hopluyordu.
Ġçinden; “Annem çiçekleri sever; Ģimdi bir demet yapıp götürsem kim bilir ne kadar sevinir? „Kızım beni
hatırlamıĢ ‟ diye yanağıma bir de teĢekkür öpücüğü kondurur.” Diye düĢündü.
Bu mesut hayal içinde çiçekleri topladı. Onları küçücük elleriyle tek tek bir araya getirip demet yaptı.
Anneciğini daha çok mutlu etmek için mutfağa koĢtu. Raftan bir bardak aldı. Çiçek demetini içine
yerleĢtirdi. Sonda da su ilave etti.
Sevinçten zıplayarak mutfaktan çıkarken elindeki bardak kaydı; yere düĢüp paramparça oldu. Çiçekler
etrafa saçıldı. Annesi, yandaki odadan kırılan bardağın sesini duymuĢ, dıĢarı fırlamıĢtı. Küçük Sevim
korkudan de diyeceğini bilemedi. Anne yerdeki cam kırıklarını görünce sinirinden deliye döndü. Ve küçük
kızının niyetini sormadan dövmeye baĢladı. Kızcağız neye uğradığını ĢaĢırmıĢ, can havliyle, “Anneciğim ne
olursun vurma!” diye yalvarıyordu. Kızgınlığı hala geçmemiĢ olan anne, hem bağırıyor hem de vuruyordu. “Seni eĢek seni o güzelim bardağı kırarsın ha! Bu
dayak senin aklını baĢına getirir.”
Takdir ve öpücük beklerken, bir ton dayak yiyen küçük Sevim, annesine içinden kin beslemeye baĢladı. Ona bir daha çiçek hediye ettiğini gören
olmadı.
Seni uyurken seyrettim
Sevgili çocuğum, seni uyurken seyretmek, nefes alıĢını duymak için sessizce odana
girdim. Gözlerin kapalı,huzur içindesin. Sarı buklelerin melek yüzünü çerçeveliyor. Bir
kaç dakika önce çalıĢma odamda çalıĢırken birdenbire içimin sıkıldığını fark ettim.
Dikkatimi iĢime veremedim ve bu yüzden sessizce seninle konuĢmak üzere odana
geldim.
Bu sabah, yavaĢ giyindiğin için sabırsızlanıp, sana söylendim. Yemek fiĢini
kaybettiğin için seni azarladım ve kahvaltı ederken gömleğine süt döktüğün için sana
sert sert baktım. "Yine mi?" dedim, içimi çekerek ve baĢımı kızgınlıkla iki yana
salladım. Sense bana bakıp, tatlı tatlı gülümsedim ve bana "HoĢça kal, anneciğim!"
dedin.
Öğleden sonra, sen odanda oynayıp,yatağına dizdiğin oyuncaklarına bağıra çağıra
Ģarkı söylerken, ben telefon konuĢmalarımı yapıyordum. Sana sessiz olmanı iĢaret ettim, sonra yine bir saat kadar telefonda konuĢtum.
Daha sonra bir asker gibi sana emir verdim, "Oyalanıp durma, çabuk ödevini yap!" Bana "Peki, anneciğim." dedin ve hemen çalıĢmaya
koyuldun. Sonra da odandan hiçbir ses gelmedi.
AkĢam ben masamın baĢında çalıĢırken, korkarak yanıma geldin ve bana umutla, "Anneciğim, bu gece kitap okuyacak mıyız?" diye
sordun. Sana kesin bir dille, "Bu gece olmaz." dedim, "Odan hâlâ karmakarıĢık! Sana kaç kez anımsatacağım odanı toplamanı!" BaĢın
önünde, odana gittin. Çok geçmeden geri geldin ve kapının yanından bana bakınca, "ġimdi ne istiyorsun?" diye sordum aksi bir ses
tonuyla.
Hiçbir Ģey söylemedin. Yanıma geldin, boynuma sarıldın ve beni öpüp, "Ġyi geceler, anneciğim. Seni seviyorum!" dedin. Sonra da
aceleyle odana gittin.
Daha sonra, duyduğum vicdan azabı nedeniyle, boĢ-boĢ masama bakarak uzun bir süre oturdum. Acaba neden böyle davrandım, diye
düĢündüm. Beni kızdıracak hiçbir Ģey yapmamıĢtın. Sadece büyümeye ve öğrenmeye çalıĢan bir çocuk gibi davranmıĢtın. Bugün
yetiĢkinlerin sorumluluklarla dolu dünyasında kendimi kaybettim ve sana harcayacak enerjim kalmadı. Bugün sen benim öğretmenim
oldun, beni öpmeyi, bana iyi geceler dilemeyi unutmadın ve üstelik ruh halimin iyi olmadığını fark edip, parmaklarının ucunda gezindin.
ġimdi seni uyurken seyrediyorum ve bugünü yeni baĢtan yaĢamak istiyorum. Yarın, ben de sana, bugün senin bana gösterdiğin anlayıĢı
göstereceğim, böylelikle belki gerçek bir anne olabilirim - uyandığında sana sıcacık gülümseyip, okuldan geldiğinde sana moral vereceğim
ve yatmadan sana kitap okuyacağım. Sen gülünce gülüp, sen ağlayınca ağlayacağım. Kendime daha büyümediğini, bir çocuk olduğunu ve
senin annen olmaktan mutluluk duyduğumu anımsatacağım. Bugün senin anlayıĢlı davranıĢın bana çok dokundu ve bu yüzden gecenin bu
saatinde sana teĢekkür etmeye geldim, çocuğum, öğretmenim ve arkadaĢım olduğun ve bana gösterdiğin sevgi için.
Diana Loomans

Benzer belgeler