Kaynak - Arıyorum İTÜ Gazetesi

Transkript

Kaynak - Arıyorum İTÜ Gazetesi
arýyorum
arýyorum bir yaþýnda
4 aralýk 2005
yeni
projeler var
Arýyorum Bir Yaþýnda
Proje üretmek. Yeni yaratýcý fikirler geliþtirmek.
Bunlarý uygulamak ve baþarýlý olmak. Bu süreç
biraz zaman gerektirse de mücadele ettikten,
giriþkenlik ruhundan ödün vermedikten ve
istedikten sonra baþarýya ulaþmak çok da zor
deðil. Basit ya da karmaþýk pek çok örnek var
bununla ilgili. Temelde proje olmalý aslýnda. Ýyi
hedefler belirlenmeli, özgörü olmalý, daha da
önemlisi
özgüven
olmalý.
Ýlk
sayýmýzý
çýkardýðýmýzdan itibaren tam bir yýlý geride
býrakmýþýz. Bu bir yýl deðil yalnýzca, öncesindeki
birbuçuk yýl da bugünkü durumumuzun temeli,
tabaný, odaðý. Sürekli yeni fikirler isteyen, bunlarý
üretmeye çalýþan, geliþen, sorumluluk sahibi, etik
deðerlere titizlikle özen gösteren bir bakýþýmýz var
Arýyorum ÝTÜ Gazetesi olarak. Ve bu bakýþý, bu
yayýný çýkartmamýzdaki amaçla, bu bilinçle ve bu
güçle yaymaya çalýþýyoruz. En önemlisi de bu
süreçteki mücadelecilik, yýlmamak, daha da ilerisi
için düþünmek, fikir üretmek. Biz bunu yaptýk,
yapýyoruz da. Çünkü emeðe deðer veriyor,
emeðe saygý duyuyoruz.
Ýlk Ekimiz: YAMA
Bu sayýmýz içerik olarak epeyce geniþledi; tam
56 sayfa. Yayýn hayatýmýzýn ilk ekini vermeye de
bu sayýmýzla baþlamýþ oluyoruz. ÝTÜ Platform ve
Bilgisayar Oyunlarý Kulübü ile ortaklaþa
hazýrladýðýmýz oyun ekimiz “Yama”, bundan
böyle her sayýmýzda sizlerle buluþacak. Bununla
birlikte baþka kulüplerle çeþitli ortaklaþmalarýmýz
baþlamýþ durumda. Gazetemizde sürekliliði
olacak yazý dizilerimiz de kaliteli yayýnlarýn
sürdürülebilmesi için önemli.
Edebiyat yazýlarýmýza bir yön çiziyoruz;
gazetemizde edebiyat sayfalarýný oluþturuyoruz.
Bu sayýmýzda “Kurþun Kalem” baþlýðý ile
sunduðumuz edebiyat sayfalarýmýz, ileriki
sayýlarýmýzda daha çok yer bularak, her ay bir
tema üzerinden yazýlarýn hazýrlanacaðý bir tarzla
sürdürülecek.
Yine farkedeceðiniz gibi “çizgitü” adlý bir çizgi
romana da baþlamýþ bulunmaktayýz.
Ýçeriðimizi sürekli daha kalitelileþtirmeyi, çok
yönlülük katmayý hedefliyoruz.
ÝTÜ’nün Yerleþke Maskotunu yapýyoruz
Arýyorum ÝTÜ Gazetesi olarak yaratýcý
projelerimizi,
bu
sayýmýzla
uygulamaya
koyduðumuz “Gazete Arabasý Projesi” ile
sürdürüyoruz. Türkiye’de bir ilk olarak üniversite
maskotu olacak bir “yerleþke arabasý” yapmak
için çalýþmalarýmýza baþladýk. Elektrik Elektronik,
Makina
ve
Mimarlýk
fakültelerinden
arkadaþlarýmýzla
ortaklaþa
yürütmeye
baþladýðýmýz
bu
projemizle
Maslak
yerleþkemizde gezecek bir araç üreteceðiz.
Çevreye duyarlýlýðýmýzýn vurgulanmasý ve
özendirilmesi için elektrikli motorla üreteceðimiz
araba için ödüllü tasarým yarýþmasý baþlattýk. Bu
yarýþmadan güzel sonuçlar alacaðýmýzý ve bir an
önce arabamýzý yapmaya baþlayacaðýmýzý
umuyoruz.
Bu projelerle beraber eðitim kampanyalarý
giriþimlerimizi de sürdürüyoruz. Yakýn bir
zamanda ÝTÜ olarak, yoksul ilköðretim okullarý
için büyük bir kampanya baþlatmayý planlýyoruz.
Teþekkür
Bir önceki sayýmýzýn daðýtýmýndaki katkýlarý için
sevgili arkadaþlarýmýz Utkan Çorbacýoðlu, Cem
Oyvat ve Cihangir Ertaban'a; fotoðraf çekimi
konusundaki katkýlarý için sevgili arkadaþýmýz
Cansýn
Özden'e;
odamýzdaki
teknik
sorunlarýmýzýn giderilmesi yönündeki katkýlarý için
Sayýn Ökkeþ Gökçe'ye; fikirleri ve önerileri için
Sayýn Didem Yücel'e ve Sayýn Aslýhan Erkmen'e;
bütün sayýlarýmýzda desteklerini istediðimiz ve
büyük katkýlarý bulunan Öðrenci Danýþma
Merkezi'ne, Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý'na ve
Öðrenci Ýþleri Daire Baþkanlýðý'na içtenlikle
teþekkür ediyoruz.
ÝTÜ Basýn Yayýn Kulübü Arýyorum ÝTÜ Gazetesi , Süreli Yayýn, ISSN: 1305-4783
Ýstanbul Teknik Üniversitesi Adýna Yayýn Sahibi Prof. Dr. Erkin Nasuf, Genel Yayýn Yönetmeni Y. Doç. Dr. Beyza Taþkýn
Yayýn Danýþmanlarý: Prof. Dr. Fuat Anday, Prof. Dr. Bihrat Önöz, Doç. Dr. Yüksel Güvenilir
Yayýn Kurulu: Fatih Avcý, Ufuk Sevim, Beril Alpagut, M. Bahadýr Kýlýnç, Ufuk Çavuþ, S. Selçuk Bucak, Selin Erkiþi, Harun K. Subaþý, Yusuf Güngör,
Güven Çalýþkan, Hatice Gökcan, Sefa Demir, Zeynep Ankay, Cansev Baydar, Þeyda Hatiboðlu, Bahar Saðlam, Leyla Iþýk Çelebioðlu, Melike Özkan,
Batuhan Çetin, Ömer Elmasrý, Sinem Özcan, Mehmet Doðan Aþýk, Ufuk Þiþli, Ece Bekpýnar, Orhan Gökpýnar, Esin Ekmekçi, Erdem Emre Pýnar, Ilgýn
Yýldýz, Gülen Uncu, Ýbrahim Uslu, Perihan Gürbaþ, Murat Özgür Doðan, Utku H. Kevenoðlu, Doðan Yurdakurban.
Baský: Cenkler Matbaa, 0212 264 18 21
www.gazete.itu.edu.tr
2006 akýl, bilim, barýþ ve dostluk yýlý olsun.
Fatih Avcý
ÝTÜ Basýn Yayýn Kulübü
Arýyorum ÝTÜ Gazetesi
Öðrenci Ýþleri Otomasyonu Binasý, Giriþ Katý
ÝTÜ Ayazaða Yerleþkesi
Maslak-Ýstanbul
[email protected]
http://www.gazete.itu.edu.tr
Tel: 0212 285 34 00-151
Faks: 0212 285 65 95
güncel
arýyorum
aralýk 2005
Türkiye'de Tam
Güneþ Tutulmasý:
29 Mart 2006
Türkiye'den görülecek yüzyýlýmýzýn ilk ve
son "Tam Güneþ Tutulmasý" 29 Mart 2006
Çarþamba günü meydana gelecektir
Tam güneþ tutulmasý, Brezilya'dan baþlayacak ve
Atlantik Okyanusu, Kuzey Afrika, Orta Asya'dan geçerek
Moðolistan'da sona eren bir hat üzerinde gözlenecektir.
Ülkemizin bütünü güneþ tutulmasýnýn etkisi altýnda olsa
da, tam tutulma (% 100) Antalya ve civarýndan
baþlayarak Ordu civarlarýnda sona eren ve geniþliði
yaklaþýk 165 km olan bir hat üzerinde, 3250 km/saat hýzý
ile gerçekleþecektir. Þekil-1, tam güneþ tutulmasýnýn
ülkemiz üzerindeki yolunu göstermektedir.
Þekil-3a: Halka ve patlayan
"prominence" örnekleri
(www.hermit.org/Eclipse ;
www.astropix.com).
Þekil-3b: Deðiþik güneþ
tutulmalarý zamanlarýnda görülen
patlayan "prominence" fotoðraflarý
(www.astropix.com).
Þekil-1: Türkiye üzerinden gözlenecek olan Tam Güneþ
Tutulmasý'nýn görüleceði tutulma hattý
(www.tug.tubitak.gov.tr/tutulma).
Güneþ tutulmasý, Güneþ ile gezegenimiz Dünya
arasýna Ay'ýn girmesi sonucunda (Þekil-2) güneþ
ýþýnlarýnýn bloke olmasý ve böylelikle gündüz vakti çok
kýsa bir zaman diliminde karanlýðýn oluþmasý durumudur.
Güneþ tutulmalarý, tutulmanýn derecesine göre isimler
alýrlar. Eðer Ay, Güneþ'i tam olarak kapatmýþ ise Tam
Güneþ Tutulmasý meydana gelir. Güneþ tutulmalarýnýn
süresi dakikalar mertebesinde olup þimdiye kadar
gözlenen en uzun tutulma 7.5 dakika olmuþtur. 29 Mart
2006 günü ülkemizden de gözlenecek olan Tam Güneþ
tutulmasýnýn yaklaþýk 4 dakika süreceði tahmin
edilmektedir .
Þekil-2: Ay'ýn Güneþ'i tamamen kapattýðý durumu
gösteren Tam Güneþ Tutulmasý
(www.hermit.org/Eclipse). Sarý daire Ay'ýn Dünya
etrafýndaki yörüngesi, mavi noktalý çizgiler Dünya'nýn
Güneþ etrafýndaki yörüngesinin parçasý. Tam tutulma
eflatun renkli alanda görülmektedir. [Umbra=tam karanlýk
olan merkez bölge, Penumbra= tam karanlýk olmayan
bölgeler] (www.hermit.org/Eclipse).
Güneþ tutulmalarý bilimsel açýdan çok etkin bir ilginin
odaðý olmuþlardýr ve olmaktadýrlar. Özellikle Atmosfer
Bilimleri ve Uzay Bilimleri ile uðraþan bilim adamlarý için
güneþ tutulmalarý çok önemli fýrsatlardýr. Bu olaylar çok
nadir olaylar olduklarýndan teorik çalýþmalarýn test
edilmesinde yardýmcý olurlar.
Örneðin Atmosfer
Bilimleri'nde Güneþ tutulmasý sýrasýnda yukarý
atmosferde meydana gelen meteorolojik deðiþimler
aþaðý atmosfere gravite dalgalarý ile ulaþtýrýlmaktadýr.
Bu esnada atmosferde meydana gelen deðiþimler
Atmosfer Bilimciler tarafýndan kaydedilirler ve aþaðý
atmosfer ve yukarý atmosfer tabakalarýnýn etkileþiminin
anlaþýlmasýnda kullanýlýrlar. Hem Atmosfer Bilimleri hem
de Uzay Bilimleri'nde, güneþ aktivitelerinin Dünya
atmosferi, iklimi ve özellikle uzayý kullanan haberleþme
ve teknolojik sistemleri ve uzay araçlarý üzerindeki
etkileri gün geçtikçe artan bir ilgi odaðý olmuþtur. Çýplak
gözle görülemeyecek pek çok güneþ aktivitesi (güneþ
alevleri, koronal kütle fýþkýrmalarý, patlayan veya halka
"prominences" (Þekil-3a, 3b) vb.) ve Güneþ'in atmosfer
tabakalarýndan Kromosfer ve Korona tabakalarý (Þekil-4)
sadece ve sadece Güneþ'in parlak fotosferik ýþýðýnýn
bloke olduðu, böyle Güneþ'in "tutulduðu" zamanlarda
görülebilirler. Bu nedenle özellikle Tam Güneþ Tutulmasý
zamanlarýnda, sadece bilim dünyasý deðil, tüm izleyenler
"ömürlerinde bir defa yaþayacaklarý görüntüler"e þahit
olup, yaþamlarýnda "gerçek" bir olaya tanýk olmanýn
heyecanýný yaþarlar.
Prof. Dr. Zerefþan Kaymaz
ÝTÜ, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi
www.gazete.itu.edu.tr
Þekil-4: Tam güneþ tutulmasý sýrasýnda çekilen ve
Güneþ'in atmosferinin Korona tabakasýnýn (beyaz
alanlar) görüldüðü fotoðraf. Fotoðrafta, en üstte ve
altta, kýrmýzý halkalar þeklinde "Güneþ Prominence
(halkasý)" görülmektedir (sunearth.gsfc.nasa.gov/
eclipse).
Tam Güneþ Tutulmasýný
izleyebilmek için,
fakültemiz Uçak ve Uzay Bilimleri,
tam tutulmanýn en iyi görüleceði
yerlerden biri olan Nevþehir-Hacý
Bektaþ Veli ilçesi'ne bir teknik
gezi düzenleme hazýrlýklarý
içerisindedir. Amacýmýz,
öðrencilere ve ilgilenenlere, tam
güneþ tutulmasýný fakültemizde
verilen derslerimizin içerikleri
çerçevesinde aktarmak, onlara bu
tecrübeyi yaþatmaktýr. Konu ile
ilgilenenlerin baþvuru için,
fakültemiz öðrenci kulüpleriyle
veya (212) 2853122'den Araþtýrma
Görevlimiz Filiz Türk Katýrcýoðlu
([email protected]) ile temasa
geçmeleri gerekmektedir.
5
güncel
arýyorum
6 aralýk 2005
Akýl ve Bilim Bayramý:
On Kasým
Üç yýllýk bir programýn ilk uygulamasý olarak,
üniversitemiz 9-10-11 Kasým 2005 tarihlerinde "Atatürk'ü
Anma Etkinlikleri" düzenlemiþ bulunmaktadýr. Bu
etkinliklerin amacý, Atatürk'ün düþünce, eylem ve
ilkelerinin, Cumhuriyet'in düþünsel temellerinin daha iyi
anlaþýlmasýna ve anlatýlabilmesine katký saðlamak ve
Cumhuriyet döneminde, özellikle mühendislik, bilim ve
üretim alanlarýnda yapýlanlarý deðerlendirmekti.
Ýstanbul Teknik Üniversitesi 10 Kasým 2005'te
Atatürk'ü anma etkinliklerini düzenlerken, rektörümüz
Prof. Dr. Faruk Karadoðan da etkinliklerin amacýný
"Atatürk'ü bilim ve akýl coþkusu içinde anmak" biçiminde
belirtti.
Etkinlikler çerçevesinde, birinci günde ilk olarak Birgül
Ayman Güler "Ulusal Baðýmsýzlýk" konulu bir konuþma
yaptý. Ardýndan "Cumhuriyet Dönemi'nde Enerji ve
Altyapýsý", "Cumhuriyet Dönemi'nde Ulaþtýrma ve
Altyapýsý" ve "Türkiye'de Planlama ve Kentleþme" konulu
paneller düzenlendi.
Etkinliklerin ikinci ve en önemli günü olan 10 Kasým
saygý duruþu ve ardýndan Ýstiklal Marþý ile baþladý.
Rektör Faruk Karadoðan günün anlam ve önemini
belirten bir konuþma yaptý. Konuþmasýnda aðýrlýklý
olarak Atatürk'ü sadece sözle deðil, onun akýl ve bilim
anlayýþýný benimseyerek anmanýn önemini ve
gerekliliðini vurguladý. Ardýndan öðrenciler adýna Gökalp
Çiçek Atatürk'ün fikir yapýsýnýn gençler tarafýndan nasýl
algýlandýðýný ve ne gibi sonuçlarýn ortaya çýktýðýný
belirterek, bu düþünceleri gelecek nesillere aktarmanýn
önemini vurgulayan konuþmasýný yaptý.
ÝTÜ Türkçe Teknik Yayýnlarý, üç gün boyunca sergilendi
Özdeyiþ Yorumu Yarýþmasý Ödül Töreni
Turgut Özakman konuþmasýný yaparken...
Deðerli yazarýmýz Turgut Özakman da "Bilgi toplumu
olma yolunda Atatürk" konulu konuþmasýný yaptý. Büyük
ilgiyle dinlenen Özakman'a, konuþmasý bitiminde
rektörümüz Faruk Karadoðan teþekkür belgesi verdi.
Ardýndan Celal Þengör'ün "Bilgi Çaðý Ýçin Eðitim
Öðretim" konulu konuþmasý yer aldý. Atatürk'ün
"Dünyada her þey için, medeniyet için, hayat için,
muvaffakiyet için, en hakiki mürþit; ilimdir, fendir. Ýlim ve
fennin haricinde mürþit aramak, gaflettir, cehalettir,
delalettir." özdeyiþi üzerine düzenlenen yorum
yarýþmasýnýn da kazananlarý açýklandý. Birincilik ödülünü
Marmara Üniversitesi'nden Hüseyin Bülent Oskay,
ikincilik ödülünü Galatasaray Üniversitesi'nden Mert
Namlý, üçüncülük ödülünü ise ODTÜ'den Mustafa
Sönmez kazandý. Mansiyon ödüllerini ise ODTÜ'den
Merve Çalhan, Baþkent Üniversitesi'nden Candan Yavuz
ve ÝTÜ'den R.Ozan Göray kazandý.
Son olarak "Atatürk ve Çaðdaþ Uygarlýk" adlý panelle
anma töreni sona erdi.
Etkinliðin son gününde ise, Güneydoðu Anadolu
Projesi'nin tanýmý Veysel Eroðlu ve Nurhan Motugan
tarafýndan yapýldý. Ardýndan bu konuyu takiben GAP'tan
önce ve sonra bölge illerinin durumlarý adlý araþtýrma
Ümit Þenesen tarafýndan sunuldu.
Öðleden sonra, Feyza Hepçilingirler Bilim ve Öðretim Dili
olarak Türkçenin Önemini vurgulayan konuþmasýný
yaptý.
Bu üç gün boyunca "DSÝ ve ATA inþaatýn GAP'la ilgili
maket ve resimler sergisi" ve "ÝTÜ Türkçe Teknik
Yayýnlar Sergisi" Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde
konuklarýn beðenisine sunuldu.
CUMHURÝYETÝMÝZÝN 82. YILI
KUTLAMALARI
Cumhuriyetimiz 82.yýlý tüm yurtta olduðu gibi
Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nde de coþkulu bir
þekilde kutlandý. 25 Ekim'de KSB (Kültür Sanat
Birliði) sergi holünde Iþýk Ungan Okþan'ýn
'Cumhuriyetimizin Þanlý Yolu' adlý resim sergisiyle
baþlayan kutlamalar hafta boyunca sürdü.
27 Ekim'de Hakan Þensoy þefliðindeki Ýstanbul Oda
Orkestrasý'nýn KSB Büyük Toplantý Salonu'nda
verdiði ve Münir Nurettin Beken'in "Ud ve Orkestra
için Konçerto"sunun dünya prömiyerinin yapýldýðý
konser büyük beðeni topladý. Rektör Faruk
Karadoðan'ýn Cumhuriyet Bayramý'yla ilgili
konuþmasýndan sonra mezunlarýmýzdan Milletvekili
Dr. Ersin Arýoðlu "Toplumsal Deðiþimin Dinamikleri:
Bilim ve Siyaset Üretmek" adlý konuþmasýný
gerçekleþtirdi. Emekli
Orgeneral Kemal Yavuz
da Cumhuriyetle ilgili
etkili bir konuþma yaptý.
Emekli
Orgeneral
Yavuz,
Rektör
Karadoðan'a
günün
anýsýna, kabartmalý bir
Atatürk resmi hediye
etti. Kutlamalar Maçka Dans Kulübü dans gösterisi,
Halk Bilimi ve Sanatlarý Kulübü'nün verdiði konser
ve halk oyunlarýyla devam etti. Günün akþamýnda
Timis Oyuncularý tarafýndan 'Bildirim' adlý oyun
sahnelendi.
MEZUNLARIMIZ BALO TERTÝB ETTÝLER
Cumhuriyet Bayramý etkinlikleri ÝTÜ Mezunlarý
Derneði'nin düzenlediði Maçka Sosyal Tesisleri'nde
verilen seçkin konuklarýn katýldýðý Cumhuriyet
Balosu ile sürdü. Piyano eþliðindeki kokteyl ile
baþlayan etkinlikte, ÝTÜ mezunlarý eski günleri yâd
www.gazete.itu.edu.tr
ederek hoþça vakit geçirdiler. Mezunlar Derneði’nin
hazýrladýðý, yansýlar eþliðinde gerçekleþtirilen
Atatürk ve Cumhuriyet programý, Ýstiklal Marþý ve
saygý duruþunun ardýndan ÝTÜ Mezunlarý Derneði
Baþkaný Eþref Denizhan bir konuþma yaptý.
Hazýrlanan yansýlarda yer alan yüce önder M. Kemal
Atatürk'ün resim ve özdeyiþleri salonda duygusal
anlarýn yaþanmasýna neden oldu. Verilen mükellef
akþam yemeði ile birlikte TOBAV (Türkiye Devlet
Tiyatrolarý Opera ve Balesi Çalýþanlarý Yardýmlaþma
Vakfý) Baþkaný Murat Karasu'nun þiir dinletisi ile
devam eden gece, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin
en köklü okulu ÝTÜ'ye yakýþan þekilde, batý
danslarýnýn milli danslarýmýz ile harmanlandýðý
eðlenceli anlar ile devam etti. Gecenin sonunda
salondan ayrýlan konuklarýn yüzlerinde 'irfanla
kurulan cumhuriyetimizin' anýsýný bir defa daha
coþkulu bir þekilde yaþatmanýn haklý gururu vardý.
arýyorum
güncel
aralýk 2005
“Atatürk akýl ve bilim ile anýlýr.”
Prof. Dr. Güngör Evren anlatýyor...
ÝTÜ’nün bu yýl farklý bir þekilde baþlattýðý ve 3 yýllýk
bir programýn öngörüldüðü “Atatürk’ü Anma
Etkinlikleri”nin düzenleme kurulunda yer alan Ýnþaat
Fakültesi Emekli Öðretim Üyesi Prof. Dr. Güngör
Evren’le
bu
etkinliðin
amacý,
hedefi
ve
kazandýracaklarý üzerine konuþtuk. “Atatürk’ü Bilim
ve Akýl Bayramý Coþkusu ile Anmak” þeklinde
tanýmlanan etkinlikte en önemli vurgu bilimsel
düþünce, akýl ve bilimin üstünlüðü ve Atatürk’ün bu
konudaki yaklaþýmýnýn net bir þekilde ifade
edilmesiydi. Güngör Evren, “Atatürk topluma aklý ile
davranmasýný, sorunlarý akýl yolu ile çözmesini ve
bilimi önder almasýný esas olarak öðütler.” diyerek bu
etkinliðin hazýrlanmasýndaki ana felsefeyi ortaya
koyuyor.
Bu yýlki etkinlikte göze çarpan birkaç nokta ise
teknik içerikli panellerin yapýlmasý, oturumlarda
öðrencilerin yer almasý, Türkçe öðretimin öneminin
vurgulanmasýydý.
On Kasým Etkinlikleri Düzenleme Kurulu'nda yer
aldýnýz. 2004 On Kasým'ýnda bu etkinlik çalýþtay
olarak planlanmýþtý. Nasýl düþünüldü ve nasýl geliþti?
2004 On Kasým'ýnda Rektör Bey, böyle bir etkinliðin
düzenleneceðini katýlanlara haber vermiþti. O tarihten
itibaren aþama aþama önce bu proje düþünsel anlamda
deðerlendirildi ve olgunlaþtýrýlmaya çalýþýldý. Çünkü
baþlangýçta "Atatürk'ü Anma Etkinlikleri" derken çok da
somut ve açýk biçimde ne yapýlacaðý da bilinemiyordu,
doðal olarak. Üniversitemizin yapmýþ olduðu çalýþmalarý,
ülkenin geliþmesi, kalkýnmasý anlamýnda yapmýþ olduðu
çalýþmalarý gündeme getirmek, uygulamalarda ne ölçüde
uyum var, iyi mi gidiyoruz kötü mü gidiyoruz, iyiye
gidiyorsak daha iyiye gitmek için neler yapmak gerekir,
eðer yanlýþlar varsa bu yanlýþlarý düzeltmek için neler
yapmalýyýz baðlamýnda bir çalýþma diye düþünülmüþtü.
Konuþa konuþa gerçekleþen durum ortaya çýktý. Bu
etkinlik üç yýllýk bir bütüncül programýn 2005 yýlýna iliþkin
bölümü.
Bu etkinliðin amacýný Rektör Bey, "Atatürk'ü Bilim ve
Akýl Bayramý Coþkusu ile Anmak" olarak tanýmladý.
Bu amacý biraz ayrýntýlandýrýr mýsýnýz?
Evet, vurguladýðýnýz gibi orada yapýlan sergiler, onlarla
ilgili konuþmalar belirli görüþlerin tartýþmaya açýlmasý,
irdelenmesi amacýna yönelik. Atatürk'le ilgili çok þeyler
söyleniyor. On Kasým'larda anýlýyor, deðiþik günlerde,
ulusal bayramlarda görüþler ifade ediliyor, yayýnlar
yapýlýyor ancak bizim gördüðümüz þu; bazýlarý Atatürk'ü
içi boþ övme, sadece boþ sözlerle yüceltme amacýna
yönelik olarak belirli günlerde, hatta belirli günün belirli
saatlerinde bilinen sözlerle anýmsama biçiminde. Bu
görüntüde Atatürkçü ama bizim düþündüðümüz kadarýyla
yanlýþ bir yaklaþým; Atatürk'ü tam anlamýyla anma iþlevini
yerine getirmiyor. Bir baþka yaklaþým da fýrsatýný
buldukça bir takým baþka kavramlarýn ýþýðýnda, iþte
demokrasi, özgürlük, yani bizim deðerli bulduðumuz bir
takým kavramlarla doðrudan ya da dolaylý þekilde
Atatürk'ü olumsuz göstermeye yönelik çabalar var. Bu da
ikisinin olumsuzluðunu giderecek ve aslýnda yapýlmasý
gereken þeyin, Atatürk'ün ne anlayýþta olduðu, hangi
anlayýþla yola çýktýðý, bu anlayýþla yapmýþ olduklarý
eserlerden kendisinin görüþlerini daha somut biçimde
anlamak, içimize sindirmek, özümsemek ve o anlayýþla
da bugünlere bakmak, geleceðe bakmak ve bir
deðerlendirme yapmak þeklinde donanmak olduðunu
düþünerek yola çýktýk. Yani bunun amacý oturup
düþünelim, irdeleyelim. Ne olmuþ ne bitmiþ, ne
düþünülmüþ. Bu düþüncelerin hepsini irdeliyor muyuz?
Bunlarýn bazýlarýnda, o günün koþullarý itibari ile en
azýndan, yanlýþlýklar var mý, doðru olan o düþüncenin
uygulamaya yansýmalarý nasýl olmuþ, ondan sonra
yapýlanlar özellikle, ne ölçüde o anlayýþla yapýlmýþ? Tabi
burada çok öðretisel bir yaklaþýmýn söz konusu
olmadýðýný düþünüyoruz. Biz esas olarak Atatürk'ün bu
topluma aklý ile davranmasýný, sorunlarý akýl yolu ile
çözmesini, bilimi önder almasýný esas olarak öðütlediðini
biliyoruz. Kendisi de net olarak bunu söylüyor: ‘benim
yaptýðým budur, ben size bunu öneriyorum. Size
kalýplaþmýþ bir takým düþünceler koymuyorum,
dogmalarla kesinlikle ilgim olamaz ben size aklýnýzý
kullanmayý öneriyorum’ diyor. Doðrusu biz bu anlamda
Ýstanbul Teknik Üniversitesi çok özel bir konumdayýz. Aklý
ve bilimi öne çýkaran, davranýþlarýmýzda, izleyeceðimiz
yolda sadece ve sadece bu yaklaþýmlar içinde olmamýz
gerektiðini bir þekilde, bir coþku içinde bir kez daha
akýldan geçirelim diyoruz.
Yapýlan etkinliklerde pek çok bilimsel, teknik içerikli
konularda konferanslarýn yapýlmýþ olmasý da bu
anlamda söylediklerinize destek oluyor. Ayný
zamanda gençlerin bu söyleþilerde ve panellerde
etkin bir konumda olmasý ve yine üniversite
öðrencilerine yönelik yapýlan bir "Özdeyiþ
Yorumu"nun yapýlmasý, yorumlanmasý istenen
özdeyiþin de "Hayattaki en hakiki mürþit; ilimdir,
fendir." olmasý da bu yaklaþýmý vurguluyor. Bu
doðrultuda gençlerden nasýl bir tepki beklediniz,
nasýl bir katký istediniz, amacýnýz neydi?
Bunu çok güzel anlattýnýz aslýnda. Bir kez daha bu
etkinliklerin her bir bölümünün bütün içinde uyumlu
olduðunu bir kez daha anlýyorum. Ona özen göstermiþtik.
Gerçekten hepsi bu amaca yönelik; özdeyiþ yorumu,
ulaþtýrmayla ilgili, enerjiyle ilgili, asýl çalýþtay niteliðinde
olmasý düþünülen konular öyle. Dolayýsýyla bu etkinliðin
aslýnda bir bütünlük içinde olduðunu düþünüyorum.
Yoruma gelince, yorumla ilgili olarak tam önümü
göremiyordum. Böyle bir özdeyiþin yorumundan ne
olabilir, ne kadar ilgi duyar, ne kadar nitelikli bir þeyler
gelir, emin olamýyordum. Sonucun memnuniyet verici
olduðunu söyleyebilirim. Jüridekiler, son toplantýsýna
katýldýðým zaman bu gelen yazýlardan son derece
etkilendiklerini söylediler. Doðrusu zaman zaman
ümitsizliðe düþtüðümüz oluyordu ama bu yazýlar umut
verdi. Gençlerimiz çok iyi düþünüyorlar, gerçekten akýllarý
öne çýkararak, bilimi öne çýkaran yaklaþýmlar içindeler.
Gerçekten aydýnlýk kafalar var karþýmýzda. Biz çok
umutluyuz geleceðimizden dedik, çünkü gençlerimiz
böyle yetiþiyorlar. Dolayýsýyla ben bu yarýþmanýn da
amacýna uygun olduðunu düþünüyorum. Burada
deðerlendirmeye alýnabilen yüzü aþkýn kiþi var. Bu
kiþilerle iliþkilerimizi sürdürmek istiyoruz. Umuyorum o
arkadaþlarla Ýstanbul Teknik Üniversitesi bundan sonra
birlikte olacaklar.
www.gazete.itu.edu.tr
Etkinlikte Türkçe bilimin de vurgulandýðýný gördük,
Türkçe Teknik Yayýnlar Sergisi vardý örneðin.
Atatürk'ün de dil konusuna, bilimde Türkçe
konusuna önem verdiðini de hatýrlattýnýz. Bu amaç
doðrultusunda gençlere ulaþtýrýlmak istenen mesaj
neydi? neler yapýldý, baþarýlý olundu mu, öngörülen
neydi?
Bilimi dilden baðýmsýz olarak düþünmek olanaksýz.
Dilin aracýlýðý olmadan düþünmek mümkün deðil. Bilim
yaparken etkin düþünmek gerekli, etkin düþünürken de iyi
bir dil olanaðýndan yararlanmak gerekir. Dolayýsýyla
insanlarýn kendi dillerini daha iyi bildikleri, onunla daha iyi
anlayabilecekleri
ve
anlatabilecekleri
temel
varsayýmýndan ortaya çýkarak, etraftaki geliþmeleri, son
dönemlerde aðýrlýkla yaþanan yabancý dille öðretim
yapma yaygýnlaþmasýyla birlikte düþününce bu konunun
mutlaka irdelenmesi gerektiðini düþündük. Bunun
yanýnda Ýstanbul Teknik Üniversitesi baþýndan bugüne
Türkçe öðretim yapýyor. Bu anlamda Türkçe olarak bilim
öðretilemediðini kimse söyleyemez. Bu o kadar basit bir
olay deðil, sömürge olmuþ birçok Arap ülkesinde deðiþik
vesilelerle görüyoruz ki kendi dillerinde öðretim
yapamýyorlar. Niçin yapamýyorsunuz diyoruz, ‘çünkü
yapamýyoruz, biz yýllar yýlý baþka bir dilde yapmýþýz
dolayýsýyla bilim dili olma anlamýnda dilimizin olanaklarýný
geliþtirememiþiz, ister istemez bir yabancý dilde düþünüp,
bir yabancý dille öðretim yapmak konumunda oluyoruz’
diyorlar. Burada bazý görüþler var, ‘Türkçe bilim dili
olamaz, bilim dili deðildir’ diye görüþler var. Bunlarýn
tartýþýlmasý gerekiyor. Oysa dil kendi baþýnda bilim dili
olmak niteliðine sahip deðil, siz onu bilim dili yapma
konusunda çaba içinde deðilseniz, bilimi baþka bir dilde
yapýyorsanýz çok doðal olarak diliniz ancak sokakta, evde
konuþulan dil olarak kalabilir, bilim dili olarak geliþemez.
Baþka bir görüþe göre ‘önce bilimimizi yapalým, fazla
karýþtýrmayýn dilimizi. Artýk dünya küçüldü, küreselleþme
olgularý var, dünyada en çok Ýngilizcede bilim öðretiliyor,
dolayýsýyla o yolda yürüyelim, yeterli olgunluða
geldiðimizde dilimizi de kullanmaya çalýþýrýz’ gibi bazý
çevrelerde de uygun görülen bir yaklaþým var. Bu
yaklaþýmýn da irdelenmeye muhtaç olduðunu
düþünüyorum. Artý, üniversitemizdeki yüzde otuz
Ýngilizce ile öðretim de tartýþýlabilir bir uygulama. Çünkü
yüzyýllar boyu Türkçe eðitim yaptýktan sonra yüzde otuz
Ýngilizce deyip bundan yarar ummanýn ne kadar mümkün
olabileceði sorgulanmaya deðer bence. Baðýmsýzlýk diye
baþladýk, Atatürk deyince baðýmsýzlýðý düþünmemek
olanaksýz. Baðýmsýzlýk dediðiniz zaman dili de
düþünmemek mümkün deðil. Baðýmsýz olacaksýnýz, dili
önemsemeyeceksiniz, bir baþka dili esas alarak bilim,
sanat yapmaya çalýþacaksýnýz… Tutarlý deðil, çeliþkili bir
tutum. O nedenle o sergi de bizim ta ne zamandan beri
neler yaptýðýmýzýn çok küçük bir örneði, onu anlatmaya
çalýþtýk.
Fatih Avcý, Bahadýr Kýlýnç
7
güncel
arýyorum
8 aralýk 2005
ELLÝ ÝKÝ YILLIK
DOSTLUK
1950-1953 yýllarý arasýnda meydana gelen
Kore Savaþý'nda barýþçý ve yiðit Türk askerleri
önemli görevler almýþtýr. Bilindiði üzere bu savaþ
Kore ile Türkiye'yi birbirine yaklaþtýran ilk adým
olmuþtur. Ýki ülkenin de 1957 yýlýnda birbirlerini
resmen tanýmasý ise büyük bir dostluk için önemli
adýmlar atýlmasýný saðlamýþtýr. Bu tarihten itibaren
iki ülke de birbirleri ile kültürel, ekonomik ve
siyasal
dayanýþmalarda
bulunmuþ
ve
emperyalizmin etkin olduðu bir dönemde gerçek
bir dostluk kurulmuþtur. Bu dostluðun
kurulmasýnda en önemli etken tabiî ki bu iki
ülkenin insanlarýnýn sýcakkanlý olmasýdýr. Bunun
en önemli göstergesi ise geçtiðimiz Dünya Kupasý
müsabakalarýnda
hatýrlarda
kalan
güzel
olaylardýr.
Üniversitemizde 16 Aralýk'ta bu dostluk ve
dayanýþma
kapsamýnda
Ýstanbul
Teknik
Üniversitesi ve Ýstanbul Üniversitesi öðrencilerinin
giriþimi ile üç ay süren hummalý çalýþmalar
sonucunda Türk-Kore Öðrencileri Dostluk Gecesi
düzenlendi. Bu güzel gecenin açýlýþ konuþmasýný
yapan ÝTÜ Çevre Mühendisliði Bölümü Baþkaný
Prof. Dr. Cumali Kýnacý Türk-Kore dostluðunun
tarihini anlattý ve samimiyetini vurguladý. Ýlk olarak
sahneye çýkan Yosep Kim (Mimar Sinan Üni.
Modern Dans Böl. ) savaþlarda yapýlan Kore
Davul Dansýný sergiledi. Zeynep Yýldýz (KanunÝ.Ü. Türk Dili ve Edebiyatý Böl. ) ve Elif Namoðlu
(Keman-Ý.Ü. Arap Dili ve Edebiyatý Böl. )
Nihavend Saz Semaisi olan "Gönlümün Melali"
adlý parçayla kulaklarýmýzýn pasýný sildi. Myung
Hee Yoon (Ý.Ü. Konservatuarý Yüksek Lisans
Mezunu) ise piyanoda Minju Pak (Sookmyung
Üni. Piyano Böl. ), kanunda Zeynep Yýldýz,
kemanda Elif Namoðlu ve kayakumda Eunjin Kim
(Ý.Ü. Yabancý Diller Böl.) eþliðinde dostluðun bir
göstergesi olarak "Geçsin" adlý parçayý söyledi.
Bu parçadan sonra ise Jung Ja Shon Kore
geleneksel Jangu Dansý'ný sergileyerek geceye
katýlanlara güzel dakikalar yaþattý. Bu güzel dans
gösterisinden sonra Funda Asena Aktop (ÝTÜ
Moleküler Biyoloji ve Genetik Böl.) Korece Lirik
olan "Imi Osinýnga" adlý parçayý söyleyerek
müziðin evrensel olduðunu bizlere gösterdi.
Ardýndan sahneye çýkan Eun Jin Kim kayakum
adlý müzik aleti ile "Çimhayangmu" adlý Korece
parçayý çalarak bizleri kendine hayran býraktý.
Daha sonra ise Funda Asena Aktop ve Eun Kyun
Jeong (Ý.Ü. Tarih Böl. Doktora öðrencisi) sahneye
birlikte çýkarak "Meleklerin Diliyle Konuþsam Da"
adlý parçada düet yaptýlar ve sahneden el ele
ayrýldýlar. Gecenin en son gösterisini ise ÝTÜ
Öðrencileri Halk Müzik Topluluðu ufak çaplý güzel
konseriydi.
Bizler gecenin sonundan çok mutlu bir þekilde
ayrýldýk çünkü bu geceye giderken bu kadar
eðlenebileceðimizi tahmin edememiþtik Bu geceyi
hazýrlayan arkadaþlarýmýz ortaya o kadar güzel
bir çalýþma çýkarmýþlardý ki eðelenmemek
mümkün deðildi. Eðlenmenin yaný sýra müziðin
evrenselliðini tekrar gördük ve gerçek dostluðun o
güzel kokusunu tekrar koklamýþ olduk.
Hatice Gökcan
www.gazete.itu.edu.tr
ÝTÜ’lüler TRT FM’deydi...
TRT FM Ankara Radyosu’nda Pazar
geceleri 00.00-07.00 saatleri arasýnda
sunulan “Geceden Sabaha-Gece Yolculuðu”
adlý program 51. haftasýnda ÝTÜ’yü aðýrladý.
Üniversitemizden üç öðrencinin katýldýðý
programda ÝTÜ’ye, üniversite yaþamýna ve
gençliðe dair birçok konuda söyleþi yapýldý,
þarkýlar
söylendi.
Arýyorum
ÝTÜ
Gazetesi’nden de epeyce bahsedilen
program 19 Aralýk 2005’te canlý yayýn olarak dinlendi.
Fatih Avcý, Burcu Albayrak ve
Funda Yavuz’un konuk öðrenciler
olarak katýldýklarý programda ÝTÜ her
yönü ile anlatýldý. Birçok üniversite
ve liselerden yoðun ilginin görüldüðü
program eðlenceli oyunlar ve
müzikle devam etti.
91,4 Mhz frekansla ya da www.trt.net.tr’den dinleyebileceðiniz
program her Pazar bir üniversitenin öðrencilerini konuk etmeye
devam ediyor.
ÝTÜ Kütüphanesi Yararýna
Tiyatro Gösterimi
Düzenlendi
ÝTÜ 75. Yýl Öðrenci Sosyal Merkezi yanýnda
inþaat halinde bulunan ve Rektörlük tarafýndan
yapýmýna öncelik verilen ÝTÜ Merkez
Kütüphanesi'nin yeni binasý için ÝTÜ
Mezunlarýnýn giriþimleri sürüyor
ÝTÜ Mezunlarý Derneði çabalarý ile, 22 Kasým 2005 Perþembe
günü, Ýstanbul Kültür ve Sanat Vakfý ortaklýðý ile, "Studio
Oyuncularý" tarafýndan sergilenmekte olan "Oidipus Sürgünde" adlý
oyun ÝTÜ Maçka Mustafa Kemal Anfisi'nde sahnelendi. Gelirinin
tamamýnýn yeni kütüphaneye aktarýldýðý oyun, Sophokles'in bir
eserinden uyarlanmýþ olup gerek yaratýcý sahne tekniði gerekse
konunun evrenselliði ile sahnelendiði her yerde büyük beðeni
toplamýþ ve ayakta uzun alkýþlara tutulmuþtur. Ayrýca bu oyunun en
önemli bir yaný ise EX PONTO 2005 festivalinde seyirci oylarýyla
"En Ýyi Oyun" seçilip yabancý basýnda büyük ses getirmiþtir.
OÝDÝPUS SÜRGÜNDE
Sofokles'in "Oidipus Kolonos'ta" tragedyasý üzerine yazýlan,
tasarlanan ve Þahika Tekand tarafýndan yönetilen "Oidipus
Sürgünde" adlý oyun zengin bir kadroya sahip.
Ýktidar hýrsý ile yurdundan oðlu tarafýndan kovulan Oidipus,
sürgünde diyar diyar gezer ve kendini bir yere kabullendirmeye
çalýþýr ama onu kabul edecek hiç bir yerleþke de bulamaz.
Oyunda kullanýlan en önemli teknik; oyuncularýn ýþýkla
yönlendirilmesi. Bu teknik, karanlýðýn arasýndan sadece konuþacak
olan karakterin üzerine ýþýk odaklanmasý ile uygulanýyor. Bu teknik
ile ýþýk burada sýnýr belirleyici ve sorgulayýcý bir etki yaratmakla
birlikte, hareketi sýnýrlanmýþ karakterler ve hareketli ýþýk oyunlarý ile
diyalektik (eytiþim) bir atmosfer de göze çarpýyor. Böylelikle oyun,
seyirciler için görsel bir þölene dönüþüyor. Ayrýca oyundaki belli
repliklerin koroda art arda tekrarlanmasý sürükleyici ve þiirsel bir
anlatým yaratýyor.
Ömer Elmasri
güncel
arýyorum
aralýk 2005
Türk - Ermeni Ýliþkileri ÝTÜ’de Tartýþýldý
Sivil toplum kuruluþlarý Birliði Platformu (STKB) ve
Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nin tarafýndan 15-16 Aralýk
2005 tarihinde düzenlediði sempozyumun amacý
dünyanýn gündemine oturan sözde Ermeni soykýrýmý
hakkýnda tartýþma ortamý yaratmak ve gerçeði açýða
çýkarmaktý. Bu amaçla konferansa katýlmalarý için
A.B.D.’den Prof. Dr. Dennis Papazian (Director of
Armenian Research Center. The University of MichiganDearborn), Prof. Dr. Richard G. Hovannisian, Prof.
Levon Marashlian, Prof. Ruben Paul Adalian (Armenian
National Ýnstitute Wahington DC U.S.A.), Prof. Vahakn
Dadrian (Zoryan Ýnstitute for Contemporary Armenian
Documentation and Research, Cambridge, U.S.A.),
Ermenistan'dan Dr. Lavrenti Barseghyan, Prof. Babken
Harutiunian (Doctor of Historical Sciences), Doç. Ruben
Safrastyan, Rektör Raadik Martirossian, Avrupa'dan
Prof. Dr. Uffe Östergaard (Direktör, Danish Center for
Holocaust and Genocide Studies); Türkiye'den Prof. Dr.
Selin Deringil (Boðaziçi Ü.), Prof. Dr. Oktay Özel (Bilkent
Ü.), Prof. Dr. Murat Belge (Bilgi Ü.), Doç. Dr. Halil
Berkay (Sabancý Ü.), Prof. Dr. Mete Tuncay (Bilgi Ü.)
konferansa çaðrýldý.
Konferansýn açýlýþýný yapan Prof. Dr. Aysel Ekþi,
yukarýda adý geçen yabancý davetlilerden yalnýzca
beþinin gelemeyecekleri yönünde cevap yolladýklarýný,
diðerlerinin
ise
cevap
bile
yazmadýklarýný, Erivan Üniversitesi
Rektörü’nden gelen cevabýn ise
"Buna savaþ stratejisi diyorsunuz,
bu gerçeðin inkarýdýr, bu pek çok
parlemento tarafýndan tanýnmýþ bir
gerçektir" olduðunu söyledi. Prof.
Dr. Aysel Ekþi'nin ardýndan kürsüye
çýkan ÝTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk
Karadoðan Türkiye'de bu konuya
fazla önem verilmediðini ve Ýstanbul
Teknik Üniversitesi olarak öncü bir
yaklaþýmla ülkemizde bu konuya
daha duyarlý yaklaþýlmasý için
çalýþmalar yapacaklarýný söyledi.
Rektör, Tehcir yasasýnýn uygulamasý
sýrasýnda
hayatýný
kaybeden
Ermeniler için dünyanýn her yerinde
anýtlarla karþýlaþtýðýmýzý, fakat
Türkiye'de o yýllarda kaybettiðimiz
vatandaþlarýmýz
anýsýna
hiçbir
giriþimde
bulunulmadýðýný vurguladý. Ardýndan kürsüye çýkan
Ýstanbul Üniversitesi eski rektörlerinden Prof. Dr. Bülent
Berkarda sözde Ermeni soykýrýmýný kabul etmemizin
istendiðini fakat bunun Sevr'i kabul etmemizle ayný
anlama geldiðini, bu sorunun Avrupa Birliði sürecinde
ülkemize yapýlan dayatmalardan biri olduðunu söyledi.
Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Ermeni çetelerinin
Ruslardan aldýklarý destekle ordumuzu arkadan
vurduklarýný, çýkarýlan tehcir yasasý ile Suriye'ye göç
ettirilen Ermenilerin bu süreçte açlýk, sefalet, salgýn
hastalýk, eþkýya saldýrýlarý sebepleri ile kayýplar
verdiklerini anlattý. Gerçekte soykýrýmýn olmadýðýný
Avrupalýlarýn bizden iyi bildiðini belirten Berkarda,
Erivan'daki arþivlere ulaþýlamamasýnýn þaþýrtýcý
olduðunu ve bunun soykýrýmý ülkemize kabul ettirerek
Anadolu'nun Ermenistan'a verilmesi amacý ile
kullanýldýðýný belirtti.
Bülent Berkerda'nýn ardýndan Prof. Dr. Türkkaya
Ataöv kürsüye çýktý. Avrupa'da kulaklarýn, kapýlarýn,
panellerin Türk görüþüne ne kadar kapalý
olduðundan ve bu görüþün 1984'e kadar
Avrupa'da duyulmadýðýndan bahseden
Ataöv, bugün ortaya çýkmýþ gibi görünen
Ermeni sorunu ile geçmiþte kimsenin
ilgilenmemiþ olmasýný sert bir dille eleþtirdi.
1984'ten sonra Türk görüþüne 2. görüþ
olarak bakan Avrupa'nýn, Türk bilim
adamlarýnýn yayýn ve tartýþma önerilerini
her zaman geri çevirdiðini, ufak istisnalar
dýþýnda tekdüzelikten çýkmadýklarýný ve
sahteciliklerle iki halký birbirine düþman
ettiklerini belirtti.
Eski dýþiþleri bakaný Gündüz Aktan'ýn
konuþmasý ile konferans devam etti.
"Soykýrýmý diðer katliamlardan ayýran
nedir?" sorusuna cevap arayan Aktan,
soykýrýmýn Birleþmiþ Milletler’deki tanýmýna
deðindi. Ermenilerin devlet politikasý
kapsamýnda kasýtlý olarak bu duruma
düþürülmediðini, çünkü Ermenileri aþaðýlýk gören bir
ýrkçý nefretin ne daha önce, ne de o sýrada ortaya
çýktýðýný söyledi. Irkçýlýðýn bir ýrký yok edecek bir
yoðunluk kazanmasýný anlaþýlýr hale getiren bilim dalýnýn
psikanaliz olduðundan bahseden Aktan, soykýrýmý
psikolojik ve felsefi açýdan detaylý bir þekilde ele aldý.
Konferans görüntülü olarak dönemin canlý tanýklarýnýn
anýlarýnýn aktarýmý ile devam etti.
Kanal Türk TV Yönetim Kurulu Baþkaný Tuncay
Özkan, Ermeni zulmü gören bir aileden geldiðini söyledi
ve dönemin anýlarýný ailesinin dilinden aktardý. "Bu
salon, bu tablo yetersiz." diyen Özkan, bu konuya daha
duyarlý yaklaþmamýz gerektiði üzerinde durdu. Tuncay
Özkan konuþmasý sýrasýnda kürsüye Alaca Köyü
Katliamý olarak bilinen olayýn en yakýn tanýðý Dr. Ali
Gürcan'ý davet etti. Ali
Gürcan, babasý Ýsmail
Gürcan'ýn tanýk olduðu
olaylarý kendi sesinden
dinleterek, ailesinden 7
kiþinin Ermeniler tarafýndan
süngülenerek öldürüldüðünü anlattý. Gazeteci Özkan
da o yýllarda yaþanan
acýlarý, "Ýnsanlar aðýllara
toplanarak
yakýlmýþtýr.
Ermeniler,
kurþunladýðý
insanlarý
sonra
da
d i p ç i k l e m i þ t i r .
Kurþunlanma, Ermenilerin
elinden kurtulmak için bir
lüks. Ermeniler, Türkleri
www.gazete.itu.edu.tr
kafalarýna mýhlarý çakarak öldürmüþler. Türkler belli
yollardan geçemez olmuþlar, geçmeyi canlarýyla
ödemiþler." sözleriyle dile getirdi.
"ABD'deki Ermeni Lobi Faaliyetleri" konulu bir bildiri
ile sempozyuma katýlan Mimar Sinan Üniversitesi
Öðretim Üyesi Dr. Abdullah Kehale, 1830'lu yýllarda
ABD'nin, Osmanlý Devleti ile yaptýðý ticaret anlaþmasý
kapsamýnda Anadolu'da ticaretle uðraþan Ermenilerle
iliþki kurduðunu ve o dönemde 50 bine yakýn Ermeni'nin
öðrenci olarak ABD'ye gittiðini söyledi. Öðrencilerin
Ermeni lobilerinin çekirdeðini oluþturduðunu söyleyen
Kehale, Ermenilerin ilk çalýþmalarýnýn Lozan'ý ABD'de
kabul ettirmemek olduðunu dile getirdi, Yunan ve Kürt
lobilerinin de Ermenilere yardým ettiðini söyledi.
Türk Tarih Kurumu Baþkaný Prof. Dr. Yusuf
Halaçoðlu, Dünya Savaþý'nda Ermenilerin de diðer
insanlarla ayný acýyý paylaþtýklarýna iþaret ederek bu
konuyla ilgili Osmanlý arþivleri gibi diðer arþivlerin henüz
tam anlamýyla incelenemediðini söyledi. Halaçoðlu, "Bu
ülkede yaþamaktan ve bu milletin bir ferdi olmaktan
gurur duyuyorum. Bizim tartýþmaktan utanacak ne bir
tarihi geçmiþimiz ne de soykýrým vardýr'' dedi. Türklere
karþý yargýsýz infaz yapýldýðýný vurgulayan Halaçoðlu,
tehcir sýrasýnda 37 bin Ermeni'nin salgýn hastalýktan
öldüðünü, buna karþýlýk Osmanlý ordusunun kaybýnýn
ise 402 bin olduðunu bildirdi. Yusuf Halaçoðlu, 37 bin
500'ün yaný sýra 6 bin 500-8 bin 500 arasýnda
Ermeni'nin eþkýya saldýrýsý, 230 bin Ermeni'nin de
Kafkasya'da hastalýktan veya açlýktan öldüðünü ifade
etti.
CHP Milletvekili Þükrü Elekdað, Ermenilerin
amaçlarýnýn, "Türkiye'nin doðusundan toprak alarak
Ermenistan'ý büyütmek" olduðunu belirterek, "Bunun
peþinde koþuyorlar" dedi. Konunun yalnýzca TürkErmeni iliþkilerinde deðil, diðer yandan Türklerin tüm
dünya devletleriyle, özellikle de Avrupa ile olan
iliþkilerinde belirleyici rol oynadýðýna dikkat çekerek
durumu bir küresel tehdit olarak algýladýðýný açýkladý. Bu
nedenle, herkesi bu konuda bilinçlenmeye çaðýrdý.
Avrasya Stratejik Araþtýrmalar Merkezi Baþkaný
Gündüz Aktan da Orhan Pamuk'u eleþtirerek,
"Kendilerini bir tabuyu ortadan kaldýran kahraman gibi
görüyorlar. Ceza alýnca da 'maðdur olduk' diyorlar" diye
konuþtu.
CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Onur Öymen,
"Ermenistan'daki çaðýn dramý, Yukarý Karabað'da
yaþanan insanlýk suçudur. Bu konu tartýþýlacaðý yerde,
1915 olaylarý ortaya çýkarýldý. Çünkü unutturulmak
istenen olaylar var" dedi. Koç Üniversitesi Öðretim
Üyesi Prof. Dr. Norman Stone da "Biz, diasporanýn
sesini kesmesini istiyoruz'' dedi, Türkiye'nin kendisini
savunuyor duruma düþmemesi gerektiðini söyledi.
Sempozyumda, anýlar ve sergiler bölümünde
Türkiye'nin Erzincan, Erzurum, Iðdýr ve Van bölgelerinde
Ermenilerin yaptýðý katliama tanýk olanlarýn yakýnlarýnýn
katliama iliþkin aktarýmlarý da yer aldý
Ufuk Çavuþ, Melike Özkan, Gülen Uncu
9
güncel
arýyorum
10 aralýk 2005
ÝTÜ Üç Yýllýk Stratejik
Plan Geliþtirdi
Þubat 2005’te kurulan Stratejik
Planlama Komisyonu, rektörlük,
akademik bölümler, enstitüler, idari
daire baþkanlýklarý ve araþtýrma
merkezlerini içeren 86 noktada ve
yaklaþýk 250 kiþinin katýlýmýyla
planlama çalýþmalarýný
gerçekleþtirdi. Konu ile ilgili Rektör
Yardýmcýsý Prof. Dr. Haluk
Karadoðan’la görüþtük
Ýstanbul Teknik Üniversitesi,
Temmuz 2005’te kesinleþerek
onaylanan ve Ekim 2005 itibari ile
uygulamaya alýnan birinci stratejik
planýný açýkladý. Þubat 2005’te kurulan
Stratejik Planlama Komisyonu,
rektörlük, akademik bölümler,
enstitüler, idari daire baþkanlýklarý ve
araþtýrma merkezlerini içeren 86
noktada ve yaklaþýk 250 kiþinin
katýlýmýyla planlama çalýþmalarýný
gerçekleþtirdi. Üç yýllýk bir süre için
hazýrlanan planda 6 ana strateji, 18
hedef ve 31 proje yer alýyor.
Stratejik plan oluþturulmasýnýn amacý üzerinde
duracaðým. ÝTÜ’de somut olarak ilk kez bu
kadar geniþ kapsamlý bir stratejik plan yapýldý.
Yönetim Bilimi esas alýnarak yapýldý
demiþsiniz…
ÝTÜ’de zaman zaman planlama çalýþmalarýna
baþlanmýþtýr. Özellikle ABET ve Avrupa Birliði
çalýþmalarý çerçevesinde planlama yapýlmýþtýr.
Ama bunlar stratejik plan deðil. Stratejik plan, daha
bilimsel bir yöntemle ve çok kiþinin görüþü alýnarak
yapýlýr. Türkiye'de 77 üniversite içinde iki tanesinin
ciddiye yakýn bilimsel yaklaþýmlý stratejik planý var.
Stratejik planlamayý birincisi kendimize kurum
olarak, kurumsal olarak hedef koymak için
yapýyoruz. Bu hedefleri bütün paydaþlarýn fikrini
alarak ortaya çýkardýk. Ýkincisi, artýk Maliye
Bakanlýðý bütçeyi verirken elimizdeki stratejik
plana göre verecek. Ne yapacaðýnýzý anlatýp
bütçeyi alacaksýnýz. Bir üçüncüsü de, bu planda 3
yýl sonra, devletten aldýðýmýz bütçe kadar bütçeyi
kendimiz yaratacaðýmýzý hedefliyoruz. Bunu da
araþtýrma projeleri yaparak, döner sermayeden
yararlanarak ve baðýþ alarak yapacaðýz.
ÝTÜ'nün tüm stratejik planý bir kitaptan mý
oluþuyor?
Hayýr. Bu ana strateji. Her bölümün kendine has
stratejisi var ama bölüm stratejilerinin, idari birim
stratejisiyle çeliþmemesi lazým. Dolayýsýyla bu
bizim ana stratejimiz. Buna uygun olarak bölümler
planlarýný gerçekleþtirecekler. Sürekli bir geri
besleme olacak. Bu kapsamda ocak ayýnda bunun
bir eleþtirisi yapýlacak. 2006-2007-2008 planý
birinci hedefler. Ýkinci stratejik plana 2007-20082009 diyeceðiz. Toplantýlarda plandan ziyade
planlama kavramýnýn bütün kurum içerisinde
benimsenmesine çalýþýyoruz. Yoksa bu sadece
kitaplýkta duracak bir kitap.
www.gazete.itu.edu.tr
Stratejik planda iç tehditler, iç üstünlükler gibi
bölümlerde oldukça nesnel davranýlmýþ, belki
çoðu
üniversitenin
yazmaya
cesaret
edemeyeceði baþlýklar var. Muhalif yaklaþýmlar
da var. Bu maddeler nasýl oluþturuldu?
30 Nisan 2005 toplantýsýnda "paydaþ"
dediðimiz, üniversitemize fikirleri ile katkýda
bulunacak kiþilerle çok katýlýmlý bir toplantý yaptýk,
gruplar oluþturularak tüm maddeler üzerinde
tartýþýldý, analizler yapýlarak sýralandý. Bu stratejik
plan da bütün paydaþlarýn fikrinin özetidir.
Kurumumuzu ileriye yönelik olarak götürmek
istediðimiz yeri paydaþlarla birlikte oluþturduk.
Peki, bu stratejik planda öngörülen hedefleri 3
yýl içerisinde bitirmeyi planlýyor musunuz?
Bu stratejik plandaki asýl amaç, bunu bilerek, bu
faaliyetleri icra ettiðiniz takdirde üstünlükleri
kuvvetlendirip zayýf yönlerinizi gidermeye çalýþarak
güncel
bir yol çizmek. Biliyorsunuz çünkü nerede zayýf
olduðunuzu. Bunu gidermek için hedef
koyuyorsunuz. Bu hedefleri belirlemek için ne
faaliyetler yapmanýz gerektiðini öngörüyorsunuz,
bunun için nasýl bir mali kaynaða, yönetim
anlayýþýna ve kadroya ihtiyacýnýz var, bunlarý
araþtýrýyorsunuz ve hedefleri yerine getirmeye
çalýþýyorsunuz. Dolayýsýyla koyduðunuz hedeflere
ulaþabilmek
için
gerekli
altyapýyý
oluþturabiliyorsunuz. Baþarý indeksleri var bu
stratejik planda. Stratejik planda hedefler koyduk,
bir yýl sonra bu hedefe ne kadar yaklaþýlmýþ, ne
kadarý gerçekleþtirilmiþ bunun deðerlendirmesini
yapacaðýz. Mesela dünya ile iþbirliði için bir örnek
vereyim, rektörlükte bir yýl içinde yapýlacak olan
kurumsal iþbirliði protokolü sayýsý hedef olarak beþ
demiþiz. Bir yýl sonra bu on beþ olmuþsa daha
fazla potansiyelimiz var deriz, beþten azsa niye
olmadýðý konusu tartýþýlacak.
arýyorum
aralýk 2005
Planýn uygulamaya konma aþamasýndan da
bahsedebilir misiniz?
Strateji planlama çalýþmalarýnýn baþlama kararý
24 Mart 2005'te verildi. Birincisi aslýnda
sýkýþtýrýlmýþ bir çalýþmaydý; 30 Nisanda paydaþlar
toplantýsý yapýldý, 28 Mayýstan Temmuza kadar
tüm birimlerde stratejik planlama çalýþmalarý
yürütüldü.
Birimlerde
hazýrlanan
stratejik
çalýþmalar planlama komisyonu tarafýndan gözden
geçirildi. 5 Eylülde stratejik plan uygulama
hazýrlýklarý dekanlýklarda ve rektörlükte sürdürüldü,
3 Ekimde stratejik planla ilgili kurullarda onaylandý,
uygulama baþladý. Önümüzdeki stratejik planý da
2006 Martýnda baþlatýp ayný süreçten geçireceðiz.
Ve gördüðünüz gibi 86 noktada yürüdü bu plan. Bu
daha da arttýrýlacak. Paydaþ olarak çeþitli ÝTÜ
mezunu,
baþarýlý
yöneticiler,
gazeteciler,
milletvekilleri, eski mezunlarýmýz, sivil toplum
örgütlerinde çalýþan kiþiler, odalardan kiþiler,
öðrenci konseyi baþkaný, Ar-Ge kuruluþlarý gibi
katýlýmcýlardan da bahsediyoruz.
Çeþitli
kesimlerin
görüþlerinin
alýnmýþ olmasý önemli olan.
Stratejik plandaki mali kaynaklar
konusunda da bilgi verebilir
misiniz?
Bir mali plan var, büyük bir iddia
var. 2006-2007-2008'de devletin
vereceði bütçe belli. Bizim diðer
gelirlerimiz, döner sermaye, Ar-Ge
projelerimiz ve baðýþ gelirimiz var.
Biz döner sermayeyi ikiye katlamayý
hedefliyoruz. Ar-Ge projelerinde
ÝTÜ'nün potansiyeli çok fazla, bunu
kullanmasý lazým. Özellikle 7.
çerçeve programýnda daðýtýlacak 70
milyar Avro var. Bizim bu
programdaki
projelerimizi
arttýrabilmek için çok çalýþmamýz
gerekiyor. Bu potansiyelle ÝTÜ'nün
daha fazla araþtýrma projesi almasý
lazým. Baðýþlarýn da artacaðýný
düþünüyoruz. Asýl hedef, devletin bize verdiði
kadar geliri kendi kaynaklarýmýzdan da yaratmak.
Þu anda bitmemiþ binalarýmýz var, kütüphaneye,
yüzme
havuzuna
kaynaklarýmýzý
ayýrmýþ
durumdayýz. Dolayýsýyla bu heyecaný ÝTÜ ailesi
içerisinde herkese duyurmak lazým. Teþvik
ediyoruz, proje yazýn diye. Hedef þimdi 7. çerçeve
projeleri ile AB'den Ar-Ge desteði almak .
Plan hazýrlanýrken yurt dýþýndaki üniversitelerle
bir kýyas yapýldý mý?
Evet, ÝTÜ'deki bir öðretim üyesi, MIT’de bir
öðretim üyesinin bulduðu proje desteðinin ancak
1/100'ünü bulabiliyor. Bizim bütün kaynaðýmýz
TÜBÝTAK tarafýndan yönlendiriliyor. Gelecek yýlda
bu kaynaðýn arttýrýlma sözü verilmiþ durumda.
Yalnýz tek eksik sanayicinin Ar-Ge bütçesine
katkýsýnýn neredeyse sýfýr olmasý. Avrupa Birliði
hedeflerinde araþtýrma bütçesinin 2/3’ünün
sanayiden gelmesi hedeflenmiþ durumda.
Sanayicinin Ar-Ge yapmasýnýn gerekliliði
konusunun çok iyi irdelenmesi gerekiyor.
Sanayicinin, teknoloji yaratmak zorunda olduðunu,
bunu yapmadýðý takdirde dünyayla yarýþmasýnýn
olanaklý olmadýðýný bilmesi lazým. Bir teknolojiyi
transfer ettiðiniz zaman bunun ömrü 10-15 sene.
Ama çýkýþ noktasý teknolojiyi üretmek. Türkiye
daha çok geride bu konuda. Çok özel birkaç büyük
grup yapabiliyor tek tek ama bu fark edilmeye
baþlandý artýk; otomotivde, beyaz eþyada, yazýlým
konusunda…
Planlama kavramýnýn bütün ÝTÜ ailesi içinde
yerleþmiþ olmasý büyük fayda saðlar. Devlet de
bütün kurumlarý için ‘bana stratejik planýnýzý getirin,
hedeflerinizi oluþturun ve benden de bu doðrultuda
bütçe isteyin’ diyor. Doðru olan da bu. Hükümetler
deðiþir, yönetimler deðiþir ama bu planlamanýn
sürekli uygulanmasý bilincinin yerleþmesi önemli.
Bu stratejik plan büyük bir ekibin görüþüdür. Sürekli
eleþtirilerek geliþtirilmesi lazým. Þimdilik üç yýllýk bir plan
yaptýk, planlama kavramýnýn yerleþebilmesi için. Her yýl
yenileyerek götüreceðiz bunu. Teknik Üniversite’ye yeni
bir dinamizm getirecektir bu uygulama.
Fatih Avcý
11
güncel
arýyorum
12 aralýk 2005
deprem geliyor!
ÝTÜ ve ÝBB'nin ortaklaþa düzenlediði Beklenen Marmara
Depremi ve Çevre Kirliliði Sempozyumu 28-29 Kasým
tarihlerinde ÝTÜ SDKM'de gerçekleþti. Beklenen
Marmara depremi öncesinde bilgi paylaþýmý, deprem
senaryolarý üretme ve depremden sonraki kayýplarý en
aza indirmek amacýyla düzenlenen sempozyum toplam
8 oturum ve 24 bildiriden oluþtu.
Açýlýþ konuþmalarýyla baþlayan sempozyumda,
Devlet Bakaný ve Baþbakan Yardýmcýsý Mehmet Ali
Þahin, yaptýðý açýlýþ konuþmasýnda Ýstanbul'un depreme
hazýr olmadýðýný söyledi.
Ýlk oturum olan Beklenen Marmara Depremi konulu oturumda Marmara Denizi'nde Deprem Araþtýrmalarý, Ýstanbul'da Mikro Bölgeleme Çalýþmalarý ve Ýstanbul'da
Deprem Kayýp Senaryolarý bildirileri sunuldu. Bilim
Kurulu Baþkaný Prof. Dr. Naci Görür, Marmara
Denizi'ndeki araþtýrmalarýndan ve bunlarýn sonuçlarýndan bahsetti. Görür, bu araþtýrmalar sonunda Marmara
Denizi'nin en iyi bilinen iç denizi olduðunu vurguladý.
Yabancýlarýn da bu denize ilgili olduklarýný, beklenen
deprem verilerinin herkes için önemli olacaðýný belirtti.
Ancak araþtýrmalar sýrasýndaki kaynak sýkýntýsýndan da
bahseden Görür, Mehmet Ali Þahin'den tanesi 80.000
dolar olan deniz tabaný sismograflarýndan 10 adet edinme sözü aldý.
Günün diðer oturumlarý Deprem Esnasýnda Çevre
Kirliliðinde Alt Yapýnýn Rolü ve Deprem Esnasýnda
Çevre Kirliliðinde Kritik Endüstriyel Ýþletmelerin Rolü
konularýnda oldu
Sempozyumun ikinci günü ise; Ýstanbul'da Depremle
Ýlgili Çevre Zararlarý Senaryolarý ve Önlemler, Depremle
Ýlgili Ýdari Konular ve Depreme Hazýrlýk oturumlarýndan
oluþtu. Tartýþma ve Kapanýþ oturumuyla da bilgi þöleni
son buldu.
Ufuk Sevim
HAZTÜRK’le
sarsacaðýz
Ýstanbul Teknik Üniversitesi(ÝTÜ) ile TÜBÝTAK'ýn birlikte düzenlediði Türkiye Deprem Hasar Analizi Program
Geliþtirme 1. Uluslararasý Çalýþtayý (HAZTÜRK-2005) 1-2
Aralýk 2005 tarihlerinde ÝTÜ Ayazaða Yerleþkesi'nde toplandý. Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde gerçekleþen
çalýþtayda, beklenen Marmara depremi öncesinde, olasý
depremden kaynaklanacak zararlarýn en aza indirgenmesinde kullanýlacak bir hasar tahmin programý olan ve
ABD'li HAZUS'un Türkiye sürümü olarak düþünülen
HAZTÜRK'ün, oluþturulmasý olanaklarý üzerinde duruldu.
Programýn ayný zamanda deprem sonrasýnda, daha önce
öngörülen senaryolara göre acil müdahalede öncelik
tanýnacak yerlerin belirlenmesi için de kullanýlmasý
düþünülüyor. HAZTÜRK'ün içeriðinde yer alacak konularsa söyle:
- Deprem tehlikesinin tanýmlanarak modellenmesi
(HAZUS tabanlý).
- Zarar tahmini için ulusal bir veri tabaný oluþturulmasý.
- HAZUS'a ek olarak altyapý sistemlerindeki riskler için
hasar görebilirlik fonksiyonlarýnýn geliþtirilmesi.
- Türkiye koþullarý için yaralý ve can kaybýnýn tespiti,
barýnak ihtiyaçlarý ve ekonomik kayýplarý ortaya koyacak
parametrelerin geliþtirilmesi.
HAZUS nedir?
FEMA (Amerika Federal Acil Durum Yönetimi Kurumu)
HAZUS(Hazard United States), bir bölgeye ait bina
miktarýný, coðrafi özellikleri, yerleþim durumu ile ilgili
bilgileri, olasý deprem büyüklüðünü, matematiksel formülleri, ekonomik bilgileri ve diðer benzeri verileri kullanarak o bölgede olabilecek depremin yol açacaðý
kayýplarla ilgili hesaplamalarý yapan bir yazýlýmdýr.
- Türkiye verilerine dayalý gerçek zamanlý, kapsamlý
hasar ve zarar tahmininin yapýlabilmesi.
- CBS(Coðrafi Bilgi Sistemi) ve internet tabanlý bir
yazýlým geliþtirilmesi.
- Türkiye'de herkesin kullanabileceði, özellikle acil
durum yöneticileri, bilim adamlarý ve karar vericiler için
kullanýcýya kolaylýk saðlayacak bilgisayar programý
arayüzü geliþtirilmesi.
Özellikle Amerika'da bu sistemi kuran çalýþma ekibinin
ve dünyanýn çeþitli ülkelerinden konuyla ilgili önemli isimlerin katýldýðý çalýþtayýn birinci gününde konuþmacýlar
sunumlarýný yaptýlar. Türk konuþmacýlarýn hemen hepsi
1999 depremleri sonrasý konuya ilginin arttýðýnýn fakat
yapýlan çalýþmalarýn yeterli olmadýðýnýn üzerinde durdu.
ÝTÜ Eski Rektörü Gülsün Saðlamer, geliþmiþ afet planlama ve müdahaleye olan ihtiyaca karþýlýk 2001 yýlýnda ÝTÜ
Afet Yönetim Merkezi'nin kurulduðundan bahsetti.
HAZTÜRK projesinin ise, kullanýlan verilerin -bina yapýsý,
malzeme özellikleri, bölgenin jeolojik yapýsý gibi- çok farklý ve geniþ bir yelpazeyi kapsamasý ve geniþ bir uygulama
alanýný hedeflemesi ile bütün dünyaya örnek olacak bir
proje olmasý bekleniyor.
Çalýþtayýn ikinci günü NIBS'ten (ABD Yapý Bilimleri
Ulusal Enstitüsü) Philip Schneider, "Risk Deðerlendirme
Araçlarý" hakkýnda bir sunum yaptý. Hemen ardýndan ÝTÜ
Ýnþaat Fakültesi öðretim üyesi Prof. Dr. Muhammed
Þahin'in baþkanlýðýnda yapýlan fikir üretme toplantýsýnda
ne tür bir projeye ihtiyaç duyulduðu, projenin kapsama
alanlarý, verilerin elde edilebilirliði, yazýlýmýn geliþimi
sýrasýnda yapýlacaklar, veri yönetim sistemleri ve projenin
yürütülmesindeki yaklaþýmlar konularýnda fikir alýþver-
www.gazete.itu.edu.tr
iþinde bulunuldu. Daha sonra Türk ve Amerikan yetkililer
proje üretme amacýyla ayrý bir toplantý yaptýlar.
Deprem risklerinin en aza indirilmesi için baþlatýlan
projenin ilk adýmý olan HAZTÜRK'ün ardýndan diðer
adýmlar þöyle olacak:
- Hasar hafifletme analizi için bir ilk örnek yazýlým aracý
geliþtirmek.
- Bina hasar deðerlendirme çalýþmasý yapmak.
- Hasar hafifletme analizi çalýþmasý yapmak
- Sýnamak ve doðruluðunu onaylamak
- Belediyelere birer rapor hazýrlamak
- Öðrenilen bilgiler hakkýnda bir rapor hazýrlayýp bu bilgilerin bir fikir üretme toplantýsýnda tartýþýlmasý
Sinem Özcan, Ufuk Sevim
Philip Schneider
güncel
arýyorum
aralýk 2005
“Mühendislik
Uygulamadýr”
Bilim ve teknolojideki geliþmeler günlük yaþantýmýzý etkisi altýna
almakta ve hayatýmýza yön vermektedir. Bu geliþmelere paralel olarak
birbirinden orijinal ve çeþitli mühendislik uygulamalarýna günümüzde sýkça
rastlanmaktadýr. Bir eserin tasarým, üretim ve üretim sonrasý aþamalarýnda
mühendislik çalýþmalarý önemli yer tutmaktadýr. Bu çalýþmalar da büyük
oranda ölçümlere ve hesaplamalara dayandýrýlýr. Mühendislik ölçmelerinin
önemi de burada ortaya çýkmaktadýr.
Bu baðlamda ikincisi düzenlenen Ulusal Mühendislik Ölçmeleri
Sempozyumu, 23-25 Kasým 2005 tarihlerinde Kültür ve Sanat Birliði
Oditoryumu'nda ÝTÜ Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði Bölümü ile
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý tarafýndan düzenlendi. Etkinlik
ilginç mühendislik uygulamalarýnýn paylaþýlmasý ve sonuçlarýnýn
6. Ulusal Çevre
Mühendisliði Kongresi
24, 25, 26 Kasým 2005 tarihlerinde Türk Mühendis ve
Mimar Odalarý Birliði (TMMOB) Çevre Mühendisleri
Odasý tarafýndan 6. Ulusal Çevre Mühendisliði
Kongresi, ÝTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde
gerçekleþtirildi.
Ýki yýlda bir deðiþik illerde düzenlenen
kongre, ilgili alanlarda üretilen bilimsel ve
teknolojik deðerlerin geniþ kesimlerce
paylaþýlmasýný
ve
tartýþýlmasýný
amaçlamaktadýr.
6.
Ulusal
Çevre
Mühendisliði Kongresi "Ulusal Çevre
Politikalarý - Temiz Üretim" temalarý ile
akademik çevreleri, yasa koyucu ve
uygulayýcýlarý ile denetleyicileri, teknolojiyi
üreten ve uygulayan kesimleri, ilgili sektörleri
ve kamuoyunu bir kez daha buluþturmuþ
oldu.
Kongre, çevre politikalarý, temiz üretim
uygulamalarý, çevre biyoteknolojisi, katý atýk
yönetimi, içme sularý gibi konularda yapýlan
çalýþmalarý, görüþleri, deneyimleri, ürünleri,
geliþmeleri
ve
çözüm
önerileri
ile
planlamalarý
kapsayan
daha
önce
sunulmamýþ ve yayýmlanmamýþ bildirilerden
oluþtu.
Kongrenin açýlýþ konuþmalarýnda, kongre
baþlýklarýndan birinin ulusal çevre politikalarý
olmasýnýn sebebi çevre politikalarýnýn sürekli
deðiþmesi
olarak
gösterildi.
Açýlýþ
konuþmalarýnda bu politikanýn sýkça
deðiþtirilmesi ortak olarak eleþtirildi. Çevre
Mühendisliði Odasý Genel Baþkaný Cihan
Dündar
yaptýðý
konuþmada,
Çevre
Mühendisleri Odasý'nýn ve bu ülkenin
geleceðinin gençlerin elinde olduðunu ve
gençleri gösterdikleri ilgi ve duyarlýlýktan
dolayý teþekkürü borç bildiðini belirtti. Ayrýca
içme suyu kaynaklarýnýn sürekli azalmasýný
kaynaklarýn iyi korunmadýðýna baðlayarak
çevre yasasýnýn meclisten çýkmamasýný
eleþtirdi. Ardýndan Bilim ve Danýþmanlar
Kurulu Baþkaný Prof. Dr. Ýlhan Talýnlý
ekosistemi temel alan konuþmasýnda
çevrenin ekosistemler birliði olduðunu
belirterek 'Ekosistemin sýnýrlarýný ülkenin
sýnýrlarý belirleyemez' þeklindeki görüþünü
ortaya koydu. Türk Çevre Þura'sýnýn
fiyaskoyla sona erdiðini söyleyerek bu
kongreden verimli sonuçlar çýkmasýný caný
gönülden istediðini söyledi. Ardýndan vali
yardýmcýsý Gazi Kaya Çevre Eðitim
Projesi'nden bahsetti. 250.000 öðrenci ve
5000 öðretmenden oluþan eðitim projesinin
asýl amacýnýn öðrencilere çevre bilinci ve
sorumluluðunun aþýlanmasý olduðunu belirtti.
Bu sayede tükenmekte olan doðal
kaynaklarýn dengeli kullanýlabilineceði
görüþünü savundu. Önümüzdeki yýllarda
dünyanýn gündeminin çevreyle ilgili olacaðýný
söyleyerek çevrenin ekonomik yönünün ve
ekosistem sýnýrlarýnýn önemini vurguladý.
Prof. Dr. Ýlhan Talýnlý
Ýki günde toplam 7'þer oturumda
gerçekleþen kongre son gün düzenlenen
teknik gezi ile sona erdi.
Leyla Iþýk Çelebioðlu
tartýþýlmasý amacýný gütmektedir. Toplam 11 oturumdan oluþan bilgi
þöleninde çeþitli projelerdeki mühendislik ölçümlerini temel alan 68 bildiri
sunuldu.
Son derece verimli geçen sempozyumun sonunda, harita ve kadastro
mühendisliðinin yalnýzca yeryüzünün ölçümü ile ilgilenmediði; tüm
mühendislik uygulamalarýnda, gerek projelerin yerine uygulanmasý
aþamasýnda, gerekse proje tamamlandýktan sonra ortaya çýkan eserin
gözetimi ve kontrolü aþamalarýnda ihtiyaç duyulan bir mühendislik dalý
olduðu vurgulandý. Bu tür bilgi þölenlerinin, bilgi paylaþýmýný saðlamasý ve
tartýþma ortamý yaratmasý açýsýndan gerekliliðine deðinildi.
Leyla Iþýk Çelebioðlu, Ufuk Sevim
Yeþil ÝTÜ
ÝTÜ, Ýstanbul'un nadir yeþil alanýnýn hakim olduðu yerleþkelere
sahip. Duyarlý ÝTÜ'lüler bu yeþil alanýn deðerini, önemini biliyor ve
bunu örnek olarak tüm topluma yaymaya çalýþýyor. Bu
duyarlýlýklarýn biri de 17 Aralýk 2005 Cumartesi günü, Gemi Ýnþaatý
ve Deniz Bilimleri Fakültesi'nin önündeki alanda, 30 toros sedirinin
dikilmesi ile gerçekleþti. Rektörümüzün Çamlýca'daki fidanlýðýndan
baðýþ yaptýðý sedirler, ÝTÜ Yapý Teknik Daire Baþkanlýðý
olanaklarýyla, Rektör Prof. Dr. Faruk Karadoðan, Rektör Yardýmcýsý
Prof. Dr. Haluk Karadoðan ve Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nden
Prof. Dr. Mehmet Sakýnç'ýn da aralarýnda bulunduðu gönüllülerce
dikildi.
www.gazete.itu.edu.tr
13
güncel
arýyorum
14 aralýk 2005
Lise Üniversite Elele
Nitelikli eðitim ve öðretimin temeli olan öðretmenlerin önemine
içtenlikle inanan üniversitemiz, 1949 yýlýndan beri baþarýlý öðrencilerin
öðretmenlerini ödüllendirmektedir. Bu ödüllerin verilmeye baþlanmasýný
saðlayan Y. Müh. Ragýp Devres, 1896 yýlýnda Burdur'da doðmuþtur ve
Ýstanbul'a gelerek girdiði Mühendislik Mektebi'nden mezun olmuþtur.
Ragýp Devres, ülkemize birçok hizmetler vermiþ ve 29 Mart 1965'te
vefat etmiþtir.
Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nin (ÝTÜ) geleneksel Ragýp Devresi
Ödülü'nü kazanan Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi
öðretmenlerine ödülleri, 23 Kasým 2005 Çarþamba günü saat 15:00'da
ÝTÜ Ayazaða Yerleþkesi'nde düzenlenen törende verildi.
23 Kasým 2005 tarihinde düzenlenen Öðretmenler Günü
toplantýsýnda, ilk olarak Baþöðretmen Atatürk ve merhum öðretmenler
adýna saygý duruþu yapýldý ve akabinde Ýstiklal Marþý okundu. Ardýndan,
ÝTÜ Rektör Yrd. Prof. Dr. Fuat Anday ile Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý
Fen Lisesi Müdürü Tuncer Gün birer konuþma yaptýlar. Ragýp Devres
Ödülü'ne layýk görülen öðretmenlere
ödülleri takdim edildi.
Toplantýya davetli konuþmacý
olarak katýlan Prof. Dr. Ergün Toðrol,
"Eðitim ve Öðretimin Hedefleri"
baþlýklý bir konuþma yaptý. Prof. Dr.
Ergün
Toðrol,
konuþmasýnda
Türkiye'nin ilerlemesinin çaðdaþ,
uygar ve ilerlemeyi isteyen bir ülke
olmasýna
baðlý
olduðunu
ve
cumhuriyetin ilk yýllarýnda, eðitimde bir
kesimin akýl ile bilimi savunurken, bir
diðer kesimin bundan haberinin
olmadýðýný dile getirdi. Cehalete karþý
en önemli silahýn eðitim olduðunu
söyleyerek öðretmenlere çok büyük
görevlerin düþtüðünü vurgulayan Prof.
Dr. Ergün Toðrol, üniversitenin
görevinin toplumsal normlar ve kamuoyunu etkilemek deðil, çaðdaþ,
uygar ve ilerici gençler yetiþtirmek olduðunu söyledi ve ÝTÜ öðrencileri
ile mezunlarýnýn, uygarlýk ýþýðýný tüm yurda yaymasý gerektiðini dile
getirdi.
ÝTÜ'ye en yüksek puanla giren ilk 200 öðrenci içinde en çok
öðrencisi bulunan liselere ve söz konusu liselerin Matematik, Fizik,
Kimya ve Biyoloji öðretmenlerine verilen 1.000'er YTL'lik para ödülü,
2005-2006 Öðretim Yýlý'nda Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi'nin
Matematik Öðretmeni Timur Kara, Fizik Öðretmeni Ýrfan Demirhan,
Kimya Öðretmeni Nejla Erol ve Biyoloji Öðretmeni Ahmet Kýran'a
sunuldu.
Nitelikli eðitim ve öðretimin temeli olan öðretmenlerin
ödüllendirilmesi amacýyla verilen "Ragýp Devres Ödülü" kapsamýnda,
ÝTÜ'ye en yüksek puanla giren ilk 200 öðrenci arasýnda en çok
öðrencisi olan Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi'ne bir de
bilgisayar armaðan edildi. Lise, geçtiðimiz yýl da benzer baþarýyý
göstererek ödül kazanmýþtý.
1922 ÝTÜ Mezunu Yük. Müh. Ragýp Devres'in giriþimleri ile 1949
yýlýnda baþlatýlan ve günümüze kadar kesintisiz olarak devam eden
ödüllerin töreninde, ÝTÜ Rektör Yardýmcýsý Prof. Dr. Fuat Anday ile ÝTÜ
Ýnþaat Fakültesi Öðretim Üyelerinden Prof. Dr. Ergün Toðrol birer
konuþma yaptý.
“Liselerle Ortak Projeler Önemli”
Etkinliði düzenleyen Öðrenci Danýþma
Merkezi Eþbaþkanlarý Prof. Dr. Bihrat
Önöz ve Doç. Dr. Nevin Çekirge ile Ragýp
Devres Ödülü ve üniversitelerle liselerin
etkileþimi ile ilgili konuþtuk.
Sayýn Önöz, baþarýlý öðrencilerin
ödüllendirilmelerinin gerekli olduðuna
deðinerek þöyle dedi:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin ayakta tutan
en
önemli
unsurlardan
biri
öðretmenlerdir. Ýlköðretimden itibaren,
öðretmenlerin Türk toplumuna etkisi çok
fazla. Öðretmenlerin daha iyi yaþam
koþullarýna kavuþturulmasý, onlara deðer
verildiðinin hissettirilmesi çok önemli. Prof. Dr. Bihrat Önöz ve Doç. Dr. Nevin Çekirge
Geliþmiþ bir toplum olmanýn yolunda
övgüyle bahsediyorlar. Bence de olanaklar
öðretmenler
çok
önemli.
Dolayýsýyla
çerçevesinde bu katkýlar arttýrýlmalý."
öðretmenleri böyle ufak da olsa anmak bence
Üniversitenin üniversite adaylarý ile de iç içe
çok hoþ. Keþke daha baþka etkinlikler de
olmalarý
önemli
bir
diðer
gereklilik.
yapýlabilse. Bunlar gidilen okullarda anlatýlýnca
Üniversitelerle liselerin çeþitli projelerle bir
çok etki býrakýyor, onlar da hevesleniyor. Motive
araya gelmesi hem üniversiteye hazýrlanan
edici bir yaný da var."
öðrencinin kendine güven kazanarak yaratýcý
Baþarýlý öðrencilerin ödüllendirilmesi ile
fikirlerini oluþturmasýnda, hem de daha erken
birlikte,
onlarýn
öðretmenlerinin
yýllardan ilgi alaný doðrultusunda yönlenmesine
ödüllendirilmelerinin onurlu bir davranýþ
katký saðlayacak. Bu çerçevede ÝTÜ çeþitli
olduðunu belirten Sayýn Çekirge de þunlarý
liselerle ortak proje çalýþmalarýnýn hazýrlýklarýný
söyledi:
sürdürüyor.
"Bunun yararýný katýldýðýmýz tanýtým
Nevin Çekirge, ortak projelerin yapýlmasýný
toplantýlarýnda da görüyor, konu ediyoruz.
içeren bir projeyi Rektörlüðe sunduklarýný ve
Çünkü genellikle öðrenciler ödüllendiriliyor.
olumlu yanýt aldýklarýný belirtti. Bu sene
Ama
onlarý
yetiþtiren
öðretmenleri
içerisinde Ýstanbul'daki dört liseyle ortak
ödüllendirmek çok anlamlý. Böyle bir örnek
çalýþmalar
baþlatýlacak.
Üniversitemiz
olmamýz açýsýndan Teknik Üniversite'den
öðrencilerinin de çeþitli projeleri kendi
liselerinde yapma taleplerinin de
geldiðine deðinen Çekirge, bu projelerin
yaþama
geçirilmesi
ile,
týpký
öðretmenlerin ödüllendirilmeleri gibi çok
anlamlý baþka bir etkinliðe ÝTÜ olarak
imza atacaðýmýzý vurguladý.
Liselerle yapýlabilecek ortaklaþmalarýn yararýna deðinen Bihrat Önöz ise,
matematik, fizik, kimya gibi temel bilim
dallarýnda yarýþmalarýn düzenlenmesinin
gençlerin bilime daha fazla ilgi
duyabileceðini ve test çözme dýþýnda
bilim dünyasýna, laboratuarlara girme
isteðine, araþtýrma isteðine katkýda
bulunacaðýný düþünüyor.
www.gazete.itu.edu.tr
güncel
arýyorum
aralýk 2005
"VATAN TOPRAÐI KUTSALDIR,
kaderine terk edilemez!"
Mustafa Kemal ATATÜRK
GENÇ TEMA, Türkiye'nin en büyük sivil toplum
kuruluþlarýndan birisi olan TEMA'nýn üniversite öðrencisi
gönüllülerinden oluþan teþkilatýdýr. Türkiye'de 39 ilde 51
üniversitede teþkilatlanmýþ olan GENÇ TEMA, "toplumsal
barýþ topraktan gelecektir" inancýyla, üniversite öðrencileri
arasýnda Türkiye'nin en büyük gençlik teþkilatýdýr.
(http://groups.yahoo.com/group/genctema-istanbul/)
Türkiye Erozyonla Mücadele ve Aðaçlandýrma Vakfý
(TEMA), 11 Eylül 1992 yýlýnda Birleþmiþ Milletler (BM)
Çevre Ödülü sahibi Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiðit
tarafýndan kurulmuþtur. "Türkiye Çöl Olmasýn" sloganý ile
yola çýkan Hayrettin Karaca (Toprak Dede) ve aralarýnda
Rahmi Koç, Vehbi Koç ve Sakýp Sabancý'nýn da
bulunduðu gönüllüler ile gittikçe azalan yeþil örtüyü ve
yitip giden topraklarýmýzý elde tutabilmek için çalýþtýlar.
Toplumu da bu harekete dâhil etmek için çeþitli
kampanyalar düzenlediler. Yazýlý ve görsel basýndan
yararlandýlar. Eminim birçoðunuz Toprak Dede'yi
ekranlardan hatýrlayacaktýr. Zaten anlattýklarýnýn çoðunun
hedef kitlesi gençlerdi ve onun söylediklerini hatýrlayan bir
grup öðrenci Genç Tema'yý kurarak yola çýktý.
1996 yýlýnda ilk olarak Ýstanbul'da baþlayan bu öðrenci
teþkilatlanmasý tüm Ýstanbul üniversitelerinde ve diðer
illerde faaliyete geçmek amacýndaydý. Hýzlý bir geliþim
sürecinden sonra o dönemdeki Ýstanbul üniversitelerinde
etkinleþmeyi baþardý. Ancak 2002 yýlýnda gelindiðinde
Genç Tema'nýn kuruluþ aþamasýndaki dinamizmi düþmüþ
ve Genç Tema artýk yerinde saymaya baþlamýþtý. Genç
Tema üyesi öðrencilerin okullarýndan birer birer mezun
olmalarý bu durumu yaratan en önemli sebepti. Çünkü
Genç Tema öðrenciler tarafýndan yaþatýlýyordu. Bu da
demek oluyor ki ne yeni gelenler onlarýn yerini dolduruyor
ne de mezunlar faaliyetlere devam ediyordu. Ýþte bu
duruma son vermek ve geliþmeye kaldýðý yerden devam
etmek için Genç Tema'nýn var olan üyeleri 2004 ve 2005
yýllarýnda yeni bir yapýlanma süreci baþlattý.
Öncelikli olarak kurucu neslin koyduðu hedefleri
yakalamak ve sonra da bunlara yenilerini eklemek için,
özellikle son aylarda, birçok toplantý düzenleyip taze kan
arandý. Katýldýðým ilk toplantýda çok güzel ve
beklediðimden
farklý
izlenimler
edindim.
14 Ekim 2005'te gerçekleþtirilen bu toplantýda Genç
Tema'nýn tanýtýmý, misyon, vizyon, projeler ve takým
çalýþmalarý gibi konular üzerinde duruldu. Gördüm ki
Genç Tema'da yalnýz çevresel sorunlar deðil doðal
afetler, dünyada açlýk, Türkiye'nin gelecek nesilleri gibi
geniþ kapsamlý konular da ele alýnda. Çevre
mühendisliðinden tasarýmcýlýða, halkla iliþkilerden
bilgisayar mühendisliðine kadar birçok disiplinden
öðrenci birbirleriyle tanýþýp çalýþma takýmlarý oluþturdular
ve bundan sonra yapýlacak en iyi þeyin gerçekten ses
getirecek büyük bir proje olacaðýný belirttiler. Ayrýca yakýn
zamanda tüm üniversiteleri ve bazý ilköðretim okullarýný
kapsayan eðitim konferanslarý düzenlenecek. Kýsacasý
bizler gibi genç beyinlerden çýkacak yepyeni fikirlere
ihtiyaç
duyulmakta;
bence
siz
de
katýlýn.
divertimentoiki’nin son notasý
Burhan Öçal’dý
Hayatý öylesine hýzlý yaþýyoruz ki, bazen,
etrafýmýzdaki o güzel týnýlarý bile duyamýyoruz. Biz de bu
týnýlarý duymaya karar verdik ve gittik Divertimentoiki'ye.
Ýyi müzik anlamýna gelen Divertimento'nun amacý her
tarz müziði büyük bir havuzda birleþtirerek, oluþan
kompozisyonu insanlarýn beðenisine sunmaktýr. Bilindiði
gibi ülkemiz birçok kültüre ev sahipliði yapmýþ ve
yüzyýllar boyunca bu kültürlerin etkisiyle yoðurularak
günümüze kadar gelmiþtir. ÝTÜ Müzikte Ýleri Araþtýrmalar
Merkezi de (ÝTÜ MÝAM) bu farklý kültürlerin farklý tarz
müziklerini MÝAM Oda Orkestrasý'nýn çaðdaþ
yaklaþýmýyla harmanlayarak iyi müziðe olan
yaklaþýmýný göstermiþtir.
Dr. Erol Üçer ve Prof. Dr. Gülsün Saðlamer'in
öncülüðünde Prof. Dr. Kamran Ýnce ve Doç. Dr.
Cihat Aþkýn, kaliteli ve yüksek standartlarda yüksek
lisans eðitimi vermek amacýyla 1999 yýlýnda ÝTÜ
MÝAM'ý
kurdular. Merkezin amacý, müzik
kültürümüzün geliþtirilmesine ilaveten, akademik ve
profesyonel anlamda müzisyen ve eleman
yetiþtirmektir. Böyle bir organizasyon düzenleyerek
de çok sesli ve iyi müziðe olan desteklerini
gösterdiler ve çeþitli tarzlarda müzik yapan
sanatçýlara ev sahipliði yaptýlar.
14 Kasým'da Kardeþ Türküler ve MÝAM Oda
Orkestrasý ile Türk Halk Müziði’ne özgü eserlerin
yorumlandýðý konserle baþladý Divertimentoiki.
"Vizontele Tuuba' gibi popüler filmlerin müziklerini
de yaparak gündeme gelen grup, 'kardeþlik içinde
bir arada yaþama' ilkesine dayanarak birçok yörenin,
hem kederli hem de keyifli þarkýlarýný bizlerle paylaþtýlar.
MÝAM Oda Orkestrasý'yla seslendirdikleri üç þarkýyla da
çok seslilik ilkesine katkýda bulundular. Etkinliðin ikinci
gününde 'Replikas' grubu sahne aldý. Son çýkardýklarý
"Avaz" albümleriyle hem yerli hem yabancý halkýn
beðenisini toplayan Replikas, yoðun konser programlarý
arasýnda MÝAM Oda Orkestrasý ile beraber
Divertimento'ya da konuk oldu. Daha çok sözlü olan
þarkýlarýnýn tadýný, Divertimento dinleyicilerine de
tattýrmýþ oldular. 16 Kasým'da, MÝAM Bestecileri o kaliteli
www.gazete.itu.edu.tr
bestelerini "çaðdaþ dans" için seslendirdiler. Hem
bestelerin hem de dansýn büyüsüyle insanlar bambaþka
bir havaya girerek, kaliteli müziðin anlamýný bir kere
daha gördüler. Bir sonraki akþam bu çaðdaþ havanýn
büyüsü devam etti. Türkiye'de küçük bir azýnlýðýn
sevdalýsý olduðu "Çaðdaþ Müzik" meselelerine öncü
olan Ýlhan Usmanbaþ Divertimento'ya konuk oldu. Ýkinci
kuþak bestecilerinden Ýlhan Usmanbaþ, izlediði çaðdaþ
müzik teknikleriyle Divertimento'da o büyük eserlerini
bizlerle de paylaþtý.
Divertimento'nun bu yýlki son konseri
"Enstrümanlarýn Efendisi" Burhan Öçal, Pieter
Snapper,
Reuben
De
Lautor
ve
MÝAM
Elektroakustik'in
gösterileriyle
son
buldu.
Dümbelekten, tefe, elektroakustikten birçok çalgýya,
tam anlamýyla çok sesli müzik dinletisi oldu.
Birbirlerinin dillerini çok iyi bilmeseler de Pieter
Snapper, Reuben De Lautor ile müzik sayesinde
gayet iyi anlaþtýklarýný ifade eden Burhan Öçal
müziðin birçok konuda en önemli sýralarda yer
alabildiðini gösterdi.
Bu yýl ikicisi düzenlenen Divertimento geçen
seneki gibi büyük ilgi gördü. Türkülerden, rock
müziðe, çaðdaþ danstan vurmalý çalgýlarýn týnýlarýna
kadar çeþitli tarz müzikleri bir araya getirerek
amacýný, yani kaliteli ve çok sesli müziði, insanlarýn
beðenisine sundu ve büyük ilgi topladý.
Þeyda Hatiboðlu
15
güncel
arýyorum
16 aralýk 2005
Çelikte Neredeyiz?
6. Yapýsal Çelik Günü 22 Kasým'da SDKM' de
düzenlendi. Türk Yapýsal Çelik Derneði (TUCSA)
tarafýndan düzenlenen etkinlikte, yapý çeliði
kullanýmýndaki son teknikler ve geliþmeler konuþuldu,
bazý önemli çelik yapý projeleri incelendi.
TUCSA Baþkaný Prof. Dr. Nesin Yardýmcý'nýn açýlýþ
konuþmasýyla baþlayan oturumda, Türkiye'nin en
büyük demir- çelik üreticilerinden olan Erdemir'in
projeleri tanýtýldý. 'Living Steel Uluslararasý
Sürdürülebilir Konut Yarýþmasý' hakkýnda detaylý bilgi
verildi. Living Steel konut tasarýmý ve inþasýnda
yenilikleri özendirmek için, çelik üretiminde çalýþan
þirketler ve üst kuruluþlarca oluþturulan 5 yýllýk
uluslararasý bir programdýr. Küresel konut ihtiyacýný
karþýlayacak yenilikçi fikirlerin ortaya çýkarýlmasý
amacýyla bu program çerçevesinde düzenlenen
yarýþma, biri Hindistan'da diðeri ise Polonya'da
bulunan iki arazi için sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve
çevresel ilkeler üzerine kurulu konut tasarýmý elde
etmeyi hedefliyor.
Etkinliðin birinci oturumunda, Ýngiltere Yapýsal Çelik
Derneði (BCSA) Yönetim Kurulu Üyesi olan Geoffrey
Taylor "Ýngiltere'nin Yapýsal Çelik Sektörü 25 Yýlda
Nasýl Geliþti?" konulu bir sunum yaptý. Sunumunda,
çelik yapý oranýnýn %80'lerin üzerine çýktýðý Ýngiltere'de
sektörün bu noktalara ulaþmasýnýn sýrlarýndan bahsetti.
Ýkinci oturumda ise Türk mimar, mühendis ve
imalatçýlar tarafýndan oluþturulmuþ aralarýnda ÝTÜ
Olimpik Yüzme Havuzu Projesi'nin de bulunduðu 4
seçkin çelik yapý projesinin detaylarý sunuldu.
Etkinliðin sonunda Yapýsal Çelik Yeterlik Belgesi
TUCSAmark hakkýndaki geliþmeler aktarýldý ve dernek
üyesi 12 firmaya belgeleri verildi. Etkinlik verilen
kokteyl ile sona erdi.
Dayanýklýyýz...
Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi,
16-17-18 Kasým 2005 tarihlerinde bu yýl 6.'sýný
düzenlediði Ulusal Beton Kongresi'ni ÝTÜ
SDKM'de gerçekleþtirdi. "Mercedes - Benz"in de
desteklediði kongrenin bu yýlki konusu Yüksek
Performanslý Betonlar oldu ve kongre 1979'da
kaybettiðimiz Prof. Dr. Yaþar Atan anýsýna
düzenlendi.
Prof. Dr. Yaþar Atan'ý anma oturumuyla baþlayan
kongrede; Yüksek Performanslý Betonlarýn
Hammadde Özellikleri,
Tasarým ve Kalite
Denetimi, Mekanik Özellikleri, Dayanýklýlýk
Özellikleri,
Zamana
Baðlý
Davranýþý,
Sürdürülebilirlik yönünden ve Ekonomik Yönden
Deðerlendirilmesi, Ara Yüzey Özelliklerinin
Nano, Mikro, Mezo ve Makro Düzeyde
Ýncelenmesi, Tasarýma Etkileri ve Yüksek
Performanslý Betonlarda Taze Beton Reolojisi*,
konularý konuþuldu. Prof. Dr. Yaþar Atan'ý anma
bildirileri dýþýnda, 2'si yabancý 42 bildiri içeren ve
13 oturumda gerçekleþen kongre kapanýþ
oturumuyla son buldu.
Giriþte yer alan firma tanýtým noktalarýnda, 18
dernek üyesi firma çelik sektörüne sunduklarý ürün ve
hizmetleri tanýttý. Ayrýca katýlýmcýlar, heykel sanatçýsý
Ferit Yazýcý'nýn tasarýmlarýndan oluþan Metal Heykel
Sergisi'ni de gezme fýrsatýný yakaladýlar.
Ufuk Sevim
PROF. DR. YAÞAR ATAN
Kapanýþ oturumunda bilim kurulu baþkaný
Prof. Dr. Süheyl Akman, kongre ile ilgili
deðerlendirmelerini sundu. Katýlýmýn yüksek
olmasýna sevindiðini belirten Akman, bazý
bildirilerin
kongrenin
temasýndan
uzak
olduðundan yakýndý. Ancak bu kongrenin
çabalarýn ürünü olduðunu ve gelecekte ülkemize
ve bilim dünyasýna faydalý olacaðýný belirtti.
Endüstri sunumlarýnýn az olmasýný ve ülke
içindeki yayýnlarýn incelenmemesini de eleþtiren
Akman, emeði geçenlere teþekkürlerini ileterek
oturumu ve kongreyi kapattý. Ayrýca kongrede üç
gün boyunca firmalarýn sergi standlarý da yer
aldý.
(Özel teþekkür: kongre esnasýnda montumu
kaybettiðim için bana kendi montunu veren
Mercedes - Benz görevlisi Bedri Bonyak'a çok
teþekkür ederim.)
*Reoloji;
bir
maddenin
akma
ve
deformasyonunun basýnç ve zaman içerisinde
incelenmesidir.
Ufuk Sevim
www.gazete.itu.edu.tr
1956 yýlýnda ÝTÜ Ýnþaat Fakültesi'nden mezun olan Prof.
Dr. Yaþar Atan, Almanya'da Karlsruhe Teknik
Üniversitesi'nde doktorasýný yaptýktan sonra 1964 yýlýnda
ÝTÜ Ýnþaat Fakültesi Yapý Malzemesi Kürsüsü'ne Dr.
Asistan olarak atanmýþ, 1968'da doçentliðe, 1973'de
profesörlüðe yükseltilmiþtir. 1974 -1977 yýllarý arasýnda
Ýnþaat Fakültesi dekan yardýmcýlýðý, 1977'den vefatýna
kadar da Rektör Yardýmcýlýðý görevlerini yürütmüþtür.
ÝTÜ'de 15 yýl gibi kýsa bir süre görev yapmýþ olan Prof. Dr.
Yaþar Atan, 23 Temmuz 1979 Pazartesi günü vefat
etmiþtir.
Buradan sonrasý çýkartýlabilir duruma göre
Prof. Dr. Yaþar Atan lisansüstünde "Kompozit Malzeme"
dersini, lisans düzeyinde de "Cisimlerin Yapýsý ve
Özellikleri" ile "Yapý Malzemesi" derslerini vermiþtir.
Araþtýrmalarý, daha çok hafif betonlarda yoðunluk
kazanmýþ, çeþitli hafif betonlarýn üretim süreci, mekanik
davranýþlarý ve özellikle iki eksenli yükleme altýndaki
mekanik davranýþlarý konusunda özgün çalýþmalar
yapmýþtýr. Tuðla duvarlarýn iki eksenli yüklemeler altýndaki
davranýþlarý konusunda Prof. Müfit Yorulmaz'la birlikte
yaptýklarý çalýþmalar benim de yeni asistan olduðum
zamanlara rastlamaktaydý. Söz konusu çalýþmalar ülke
dýþýnda da yanký yapmýþtý. Ayrýca cam lifi takviyeli çimento
ve alçýlar üzerinde Prof. Dr. Mehmet Uyan'la birlikte
yaptýklarý tek ve iki eksenli yüklemeler altýndaki
davranýþlarý da ilginç çalýþmalarýndandýr.
Prof. Dr. Yaþar Atan, kendisini ÝTÜ'ye adamýþtý.
Öðrencilerini çok severdi, derslerin iyi verilmesi ve yararlý
olmasý için olaðanüstü çaba harcardý. Çalýþkan, titiz ve
açýk yürekli idi. Birliktelikten ve ortak araþtýrmalardan çok
büyük zevk alýrdý. Meslektaþlarýnýn baþarýsý onu mutlu
ederdi. Mezunlarla iliþkilere de çok önem verirdi. ÝTÜ'de
mezunlarýmýzla iliþkilerin baþlangýcý ve Dýþ Ýliþkiler
Müdürlüðünün kurulmasý Nahit Bey'in Rektör, Yaþar Bey'in
Rektör Yardýmcýsý olduðu döneme rastlar. Mesaisinin
önemli bir bölümünü Yapý Laboratuarlarý Enstitüsü'nün
kurulmasýna harcamýþ, laboratuarýmýzýn yapýlanmasýnda
üstün gayretleri olmuþtu. Devredilen bayrak yarýþýnýn
sürdüðünü, býraktýðý kürsünün, baþta uluslararasý iliþkiler,
aldýðý araþtýrma projeleri ve yaptýðý yayýnlar olmak üzere
güçlenerek geliþtiðini ve daha da iyiye gideceðini
umuyorum. Prof. Dr. Yaþar Atan mükemmel bir öðretim
üyesi, yönetici ve yurtsever olarak daima hatýrlanacaktýr.
Prof. Dr. Mehmet Ali Taþdemir
Ý.T.Ü. Ýnþaat Fakültesi Yapý Malzemesi
Anabilim Dalý Baþkaný
arýyorum
asýrlardýr çaðdaþ
ÝTÜ KÜTÜPHANESÝ
GÖRSEL ÝÞÝTSEL MERKEZ
aralýk 2005
ÝTÜ’lü bir filozof
ÝTÜ'de Bilgi, Ahlak ve Özgürlük Tartýþmalarý
boyu devam eden "ÝTÜ'de Bilgi, Ahlak ve
Özgürlük Tartýþmalarý" baþlýklý çalýþtayda,
"Bilgi ve Özgürlük Kavramý", "Felsefe ve
Ahlak Kavramý", "Felsefe ve Bilgi Kavramý"
konularýnda üç ayrý oturum yapýldý ve Bilgi,
Ahlak ve Özgürlük kavramlarý tartýþýldý.
Çalýþtayda Ýstanbul Teknik, Bilkent,
Boðaziçi, Ýstanbul, Maltepe, Muðla, Orta
Doðu Teknik, Yeditepe üniversitelerinden
gelen öðretim üyeleri ve araþtýrmacýlarýn
sunumlarý yer aldý.
Vehbi Hacýkadiroðlu
ÝTÜ Mustafa Ýnan Merkez Kütüphanesi'nde bulunan Görsel Ýþitsel
Merkez, kütüphanenin görsel iþitsel bilgi kaynaklarýnýn bulunduðu bir
birimdir. Koleksiyonu DVD, VCD, VHS, müzik CD'si, CD-ROM, ses
kaseti, slayt, mikrofilm, bilgisayar disketi gibi kaynaklardan
oluþmaktadýr.
Görsel Ýþitsel Merkez ayrýca tüm bu bilgi kaynaklarýnýn kullanýmý
için DVD, VCD, VHS oynatýcý, projeksiyon, tepegöz, slayt makinasý
ile üçü bilgisayarlý ikisi de VHS oynatýcýlý televizyon bulunan sekiz
bireysel kullaným kabinine sahiptir.
Koleksiyonda bulunan 435 video kaydý, güncel ve geriye dönük
dünya ve Türk sinemasýndan filmler, belgeseller ve ÝTÜ arþiv
kayýtlarýndan oluþmaktadýr. Halen devam etmekte olan film arþivini
geliþtirme çalýþmalarýna önerilerinizle siz de katkýda bulunabilirsiniz.
Koleksiyonda bulunan görsel iþitsel bilgi kaynaklarýný ÝTÜ
Kütüphanesi kataloðundan tarama yaparak görebilirsiniz. Video
kayýtlarýnýn tamamýna kütüphanenin web sitesinin ana sayfasýndan
sýrasýyla "çevrimiçi katalog-özel koleksiyonlar-DVD VCD Video
Kasetler" linklerini kullanarak da ulaþabilirsiniz.
Birim, hafta içi günlerde saat 09:00-12:30 ile 13:30-17:45 saatleri
arasýnda hizmet vermektedir. Birimden bireysel veya grup olarak
yararlanmak mümkündür. Bunun için kullanmak istediðiniz bilgi
kaynaðýný belirleyip, aþaðýdaki iletiþim bilgilerini kullanarak randevu
isteðinizi belirtmeniz yeterlidir. Birim 50 oturma kapasitesine sahiptir.
Film Günleri etkinliði Ocak 2005 'ten itibaren devam etmektedir.
Bu etkinlik kapsamýnda birimde onbeþ günde bir film gösterimi
yapýlmaktadýr. Gösterim tarih ve saatlerini merkez kütüphanenin
duyuru panolarýndan takip edebilirsiniz. Aylýk film programýna yine
kütüphanenin web sayfasýndan "kullanýcý hizmetleri-film günleri"
linklerini takip ederek eriþebilirsiniz. Film Günleri sayfasýnda, tüm
filmlerin listesine de ulaþabilirsiniz.
Film Günleri etkinliðine katýlmak için randevu almanýz yeterli
olacaktýr. Etkinlik ücretsizdir.
Þimdiye kadar gösterilen filmlerin listesine kütüphane ana
sayfasýndan kullanýcý hizmetleri-film günleri-eski gösterimler yoluyla
eriþebilirsiniz.
Ýstanbul Teknik Üniversitesi tarafýndan,
insan ve toplum bilimleri alanýnda yaptýðý
çalýþmalardan dolayý ÝTÜ mezunlarýndan,
felsefe
araþtýrmacýsý
Vehbi
Hacýkadiroðlu'na 9 Aralýk 2005 tarihinde
fahri doktor ünvaný verildi.
Hacýkadiroðlu adýna, Türkiye'nin birçok
üniversitesinde
öðretim
üyeleri
ve
araþtýrýcýlarýn katýldýðý bir Felsefe Çalýþtayý
düzenlendi. Çalýþtayda "Bilgi", "Ahlak" ve
"Özgürlük" kavramlarý tartýþýldý.
ÝTÜ
mezunlarýndan,
felsefe
araþtýrmacýsý Vehbi Hacýkadiroðlu'na, insan
ve toplum bilimleri alanýnda yaklaþýk 20
yýldýr büyük fedakarlýklarla dergi çýkarma,
kitap yazma ve çeviriler yapma konusunda
örnek bir düþün insaný tavrý sergilediði ve
yaptýðý faaliyetlerle felsefenin ilerlemesine,
sosyal ve kültürel yaþamýn geliþimine ve
ülkemizle diðer ülkeler arasýndaki iliþkilerin
geliþmesine katkýda bulunduðu için "Fahri
Doktor" ünvaný verildi.
ÝTÜ Yapý Deprem Uygulama ve
Araþtýrma Merkezi Prof. Dr. Remzi Ülker
Konferans Salonu'nda düzenlenen törende,
Maltepe Üniversitesi öðretim üyesi Prof. Dr.
Betül Çotuksöken, Vehbi Hacýkadiroðlu'nun
Türk Felsefe dünyasýna katkýlarý ve
özgürlük ahlaký üzerine görüþlerini aktardý.
Tören sonunda ÝTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk
Karadoðan, ÝTÜ Senatosu'nun doktora
gerekçesini okudu ve Hacýkadiroðlu'na fahri
doktora beratýný takdim etti.
Törenden sonra düzenlenen ve gün
Ýletiþim:
Uzman Faik Keskin
E-posta: [email protected]
Telefon: 0 (212) 285 66 25
www.gazete.itu.edu.tr
1919'da Alanya'da doðar. Ýstanbul
Iþýk Lisesi'nin ardýndan eðitimini
ÝTÜ'de sürdürerek mühendislik
yaþamýna baþlar. Hayatýnda her
zaman önem verdiði felsefe
araþtýrmalarýna sürekli en önemli
vakitlerini ayýrýr, kitaplar okur. Öyle ki
þantiyede, fýrsat buldukça gidip kitap
okuduðu, araþtýrma yaptýðý bir baraka
inþa eder. Felsefeye adamýþtýr artýk
kendini Vehbi Hacýkadiroðlu,
mühendislik yaþamýna bir son
vererek. 1980'den itibaren bilgilerini
sunmaya baþlar, dergiler çýkartýr,
kitaplar yazar. Çok sayýda makale,
kitap ve çevirisi yayýmlanan
Hacýkadiroðlu, 1988'de felsefeye
verdiði hizmetlerden olayý, Türkiye
Felsefe Kurumu tarafýndan; 2000
yýlýnda ise Muðla Üniversitesi
tarafýndan onur plaketiyle
ödüllendirilir. 2002 yýlýnda ise
Hayrettin Ökçesiz, Doðan Özlem ve
Þükrü Angýn tarafýndan tarafýndan
hazýrlanan "Vehbi Hacýkadiroðlu
Armaðan Kitabý" ile felsefeye
sunduðu hizmetler bir kez daha
hatýrlatýlýr.
Vehbi Hacýkadiroðlu, felsefe
çalýþmalarýný, "insan, bilgi, ahlak ve
hukuk" gibi dört temel kavram
üzerine dayandýrmýþtýr. Kurgusal
olmayan, gözleme dayalý felsefe
anlayýþý, klasik felsefeye baþkaldýrýr
bir nitelik taþýmaktadýr. Ýnsanýn
varoluþ nedeninin "özgürlük arayýþý"
olduðunu ve bu doðrultuda düþünme
yetisini kullandýðýný savunan
Hacýkadiroðlu, bu savýyla insanýn
diðer canlýlardan farkýný ortaya
koymak istemektedir. Kýsacasý o,
"düþünür" olmanýn özelliklerini
taþýyan ve "yeni"nin peþinde koþan
bir felsefecidir.
17
arýyorum
güneþ teknesi
18 aralýk 2005
güneþ artýk mavi dalgalar için doðacak
i
s
e
n
k
e
t
þ
e
gün
itü
takýmý
Proje, istek, azim, mücadele, üretim,
yýlmamak, giriþkenlik, özgüven, inanç, takým
ruhu, bilgi açlýðý, disiplinlerarasý çalýþma,
öngörü, ileri görüþlülük, doðru hedef... Ve
baþarý.
Baþarýya ulaþmak için pek çok yönde
çalýþmak gerektiðini vurgulayan bir ekip: ÝTÜ
Güneþ Teknesi Takýmý.
“Baþta bir sözdü, onu hayale çevirdik.
Sonra bu hayali resme dönüþtürdük. Þimdi
de tekneye çeviriyoruz.” diyen Takým Kaptaný
Cansýn Özden bu baþarýyý özetliyor aslýnda.
Evet, bu ekip Türkiye’nin ilk güneþ
teknesini üretiyor!
Yapým çalýþmalarý hýzla süren teknenin
adý: Nusrat: Çanakkale Zaferi’ndeki
kahraman mayýn gemimizin adý. Amerika’da
11 yýldýr düzenlenen “Solar Splash”
yarýþmasýnda Türkiye’yi “Nusrat” temsil
edecek.
Projenin baþlamasýný ve geliþmesini
öðrenirken, daha küçük yaþlardaki fikirlerin
nasýl ses getirecek bir projeye
dönüþtürebileceðimizin en güzel örneðini de
görüyoruz. Cansýn’ýn ortaokul yýllarýnda
arkadaþlarýyla oyuncak arabalardan söktüðü
motor ve lego pervaneleriyle yüzdürdükleri
küçük tahta kayýklar, þimdi karbon fiberden,
5.5 metrelik, 30 knot sürate sahip bir
teknenin, hem de güneþ enerjisiyle çalýþan
bir teknenin temelini oluþturuyor. Bu projede
görev alan altý kiþilik ekip, öðrenmeye açýk,
yetenekli, çalýþkan ve birbirine güvenen
insanlardan oluþuyor. Görev paylaþýmýnýn iyi
oturtulduðu disiplinlerarasý bir çalýþma
sergileniyor.
ÝTÜ Güneþ Teknesi Takýmý ile güneþ
enerjisi ve yarýþma üzerine söyleþtik.
Öncelikle sizden güneþ enerjisi ile ilgili fikirlerinizi
öðrenmek istiyorum. Güneþ enerjisi sizce ne ifade
ediyor, dünyada hangi oranlarda kullanýlýyor, niçin
önemlidir? Türkiye’nin güneþ enerjisi potansiyeli
nedir ve bunu açýða çýkartmak için ne yapmalýdýr?
87'de ilk güneþle çalýþan araba yarýþý Ýsviçre'de
yapýlmýþ. O zamandan beri kullanýlýyor. Bunun sebebi
ise Ýsviçrelilerin doðaya olan düþkünlükleri. Güneþ
enerjisiyle elektrik üretmenin avantajlarý çok fazla. Bir
kere yakýt almýyorsun. Geri dönüþümü olmayan bir
araca göre baþta masraflý oluyor ama sonra amorte
ediyor kendini. Ses çýkarmýyor elektrik motoru kullandýðý
için.
Türkiye’de güneþ enejisi daha çok ýsý enerjisi için
kullanýlýyor, elektrik enerjisi üretmek için kullanýlmýyor.
Tabi güneþ enerjisinin halka tanýtýlmasý önemli. Ondan
önce de devletin bazý projeler yapmasý lazým ki bunlar
da yapýlmaya baþlandý. Güneþ enerjisi ile teknelerin
deniz kirliliðine yaptýðý katký azaltýlmýþ oluyor. Özellikle
denizde çok fazla kullanýlabilecek bir enerji kaynaðýdýr,
herhangi bir gölge yapma tehlikesi de yok.
Güneþ enerjisinden elektrik enerjisi elde etmek
maksimum tasarrufu saðlamakta. Fosil yakýtlarý çok
fazla kullanýlýyor ve küresel ýsýnma asit yaðmurlarý gibi
sonuçlar doðuruyor. Ama güneþ enerjisi çok temiz bir
ejerji. Tabi enerjiyi kullanýlabilir duruma getirene kadar
masraflar oluyor. Güneþ panellerinin ilk kullanýmýna
baktýðýmýzda uzay çalýþmalarýnda görürüz, çok maliyetli
çalýþmalardýr bunlar. Ýlk çýktýklarýnda alan olarak yüzde
4 olan paneller þimdi yüzde olarak çok üst
seviyelerde, maliyetleri de düþmüþ durumda,
düþmeye de devam ediyor. Elde edilen
verim ise artýyor. Türkiye’nin amacý
güneþ enerjisi kullanýmýný
m a k s i m u m
noktaya
çekip
fosil
yakýtlarýnýn kukllanýmýný azaltmak
olmalý. Komþu ülkelerden petrol gibi yakýtlar
almak yerine daha temiz ve ucuz olan güne
þenerjisinden faydalanýlmalý.
www.gazete.itu.edu.tr
Disiplinlerarasý çalýþmanýn önemi gün geçtikçe
artmakta ve güneþ arabasý veya güneþ teknesi
projesi de bunun güzel örneklerinden birisi. Sizin
projenizdeki disiplinlerarasý çalýþmanýn katkýsý
nedir?
Güneþ enerjisiyle çalýþan bir tekne yapmak için
sadece gemi inþaatçýlar ve elektrikçilerden oluþan bir
grup yeterli olmuyor. Teknede istenen denizcilik, sürat
özelliklerinin belirlemesinde gemi inþaatçýlarýn, mekanik
sistemlerin tasarýmýnda için makinecilerin, teknenin
hatýrý sayýlýr bir elektrik sistemi var bunun içinde
elektrikçiler. Bu acýdan zaten bir gereklilik basarý için.
Onun dýþýnda bizim meslek hayatýmýz için de gereklilik.
Böyle bir ortaklaþma ile ileriki çalýþma hayatýmýza da bir
giriþ yapmýþ oluyoruz.
Bu projeye nasýl baþladýnýz, ekip nasýl toplandý?
Arkadaþlarýmýzla
konuþup
neler
yapýlabilir
düþünüyorduk. Proje adýna kendimizi geliþtirmek adýna.
Ortaokulda yaptýðýmýz teknelerden bahsetmeye
baþladýk. Bu teknelere arabalardan söktüðümüz elektrik
motorlarý yerleþtiriyorduk. Sonra bunu güneþ enerjisiyle
çalýþanýný yapalým dedik. Ortaokulda bunun elektrik
motoruyla çalýþanýný yaptýysak üniversitede de güneþ
enerjisi ile çalýþanýný yaparýz diye düþündük. Biraz
araþtýrma yapýnca Amerika’da 11 yýldýr gençlerin
tekneler yapýp kendileri kullandýðýný öðrendik. Daha
büyük düþünmeye baþladýk. Bazý çizimler yapmaya
baþladýk. Bir yandan ekip oluþturulurken bir yandan da
Amerika’da yarýþmayý düzenleyen organizatörlerden
aldýðýmýz önceki katýlýmcýlarýn teknik raporlarýný
inceledik. Bu teknik raporlarý inceleyerek hem güneþ
enerjisi ile çalýþan sistemi tanýdýk hem de rakiplerimiz
hakkýnda fikir edindik. Bu büyük bir avantajdý bizim için,
arýyorum
güneþ teknesi
böylece gerek üretim öncesi tasarým testlerinde gerekse
de üretim sonrasý performans testleriyle teknenin
performansýna göre yarýþmada alacaðýmýz sonuçlarý
öngörebileceðiz.
Bu projenin en güzel, en deðerli yaný kullanýlan
sistemlerin bu arkadaþlarýn tasarýmý olmasý. Gemi
inþaatçýlar bu tekne üzerinde çalýþýp kendileri
tasarladýlar, yeni bir gemi formu oluþturdular.
Makinacýlar üzerinde calýstýlar, uçak lambalarý ve katý
tasarýmlar yine onlara ait. Telemetri yazýlýmý üzerine yine
biz çalýþýyoruz. Motor sürücüsünden tutun da güneþ
enerjisinden en yüksek verimi çeken devrelere kadar.
Elektrik kýsmýnda da böyle. Her þeyi bu bolum
elemanlarý kendileri tasarlýyor, isi deðerli kýlan da bu.
“Solar Splash” yarýþmasý hakkýnda bilgi verir
misiniz? Ne tür þartlarý var yarýþmanýn? Yarýþmada
baþarýlý olabilecek bir tekne hangi özelliklere sahip
olmalý?
Solar Splash yarýþmasý ASME (American Society of
Mechanical Engineers) ve IEEE (International Electrical
and Electronic Engineers) tarafýndan 1994 yýlýndan beri
Amerika'da düzenlenen güneþ enerjisi ile çalýþan
teknelerin yarýþtýðý dünya þampiyonasýdýr. 6 metre boy,
36 volt sistem gerilimi ve 480watt güneþ paneli gücü
sýnýrlarý dahilinde üretilen tekneler sürat, seyir sýasý,
manevra kabiliyetleri, estetik gibi pek çok kategoride
yarýþmak kendilerini kanýtlamak zorunda. Buna ek
olarak teknelerinin tasarýmý ve üretimi hakkýnda bir rapor
Kenan Askan, Bora Karasu, Ersin Demir
hazýrlanmasý gerekiyor. Bütün bu saydýklarýma bir de
sürücünün tekneye hakimiyeti ekleniyor ve 1000 puan
üzerinden puanlamaya tabii tutuluyor, sýralama bu
þekilde yapýlýyor. Teknemizin aktif olarak yarýþacaðý
etaplar; qualifying, sprint, slalom ve endurance etaplarý.
Bu etaplarý biraz incelersek; qualifying'de (100 puan)
teknenin yarýþma için uygunluðuna ve sürücünün
tekneye olan hakimiyetine baklýyor. 70 metrelik düz bir
parkurda iyi hýzlanabilmek ve çok keskin olmayan birkac
virajdan saðsalim dönebilmek yetiyor. Ardýndan sprint
etabý geliyor. Bu etapta 300 metrelik düz bir parkurda
teknelerin süratleri ve ivmelenmeleri ölçülüyor. En hýzlý
tekne 250 puana sahip oluyor. Endurance, bir parkurda
2 saat süre boyunca en fazla tur atabilen takým
tarafýndan kazanýlýyor. 400 puan deðerindeki bu etap
yarýþmanýn en önemli etabý. Ardýndan 100 puanlýk
slalom etabý var. Bu etapta teknenin manevra
yetenekleri gözlemleniyor. Bunlar dýþýnda teknik rapora
90, görsel tanýtýma 40 ve teknenin estetiðine 20 puan
veriliyor.
Görüldüðü gibi bir Solar Splash teknesinin omzundaki
yük oldukça aðýr. Hem büyük bir ivmeyle çok kýsa
sürede yüksek süratlere çýkmasý gerekiyor, hem iyi
manevra yapabilmesi gerekiyor hem de uzun süre seyir
yapabilmesi isteniyor. Aslýnda bir gemi tasarýmcýsýnýn
gözüyle bakýldýðýnda bunlarýn her biri farklý tekne
formlarýyla yakalanabilecek özellikler. Düþük hýzlarda
verimli olan bir teknenin yüksek süratlere çýkabilmesi
hidrodinamik açýdan pek de mümkün olamýyorken bir de
iyi manevra yapmasý gerçekten zor saðlanabilen
yetenekler. Yarýþmaya katamaran, hydrofoil,
hovercraft gibi tekne formlarýyla katýlanlar var.
Katamaran düþük hýzlarda çok verimli olan bir
teknedir, yüksek süratlere de düþük hýzdaki
verimden biraz taviz verilerek çýkabilir ancak
manevra yeteneði açýsýndan oldukça yetersizdir. Bir
hydrofoil,
altýnda
bulundurduðu
kanatlar
sayesinden bilinen en yüksek deniz süratlerine
eriþebilir ama düþük hýzlarda bu kanatlarýn
yapacaðý takýntý dirençleri verimi olumsuz yönde
etkiler ve slalom etabý hydrofoiller için felaketle
sonuçlanýr. Hovercraftlar da düþük ve yüksek
süratlerdeki verimlerine karþýlýk manevra kabiliyeti
yönünden kusurludurlar. Baþarýlý bir Solar Splash
teknesi, yarýþma kurallarýnýn izin verdiði ölçüde
farklý konfigürasyonlara girebilen hýz, sýa ve
manevra kabiliyetleri yönünden optimize edilmiþ bir
formu tasarým olarak tutturabilmek zorundadýr.
Elektriksel açýdan da iþler oldukça zordur.
Güvenlik açýsýndan konulan pek çok kýsýtýn
arasýnda yüksek verim ve düþük aðýrlýðý
tutturabilmek çok derin bir inceleme ve bilgi
gerektiren bir konu. Bazý akýllý sistemlerin
tasarlanmasý ve güneþ panelinden maksimum gücü
alabilmek, aküyü verimli þarj edebilmek, aþýrý
ýsýnma problemiyle karþýlaþmaksýzýn motoru kontrol
edebilmek gibi performans yükseltici yeteneklerin
yanýsýra güvenlik ve tekne kontrolü açýsýndan çok
önemli olan telemetri sistemi de tamamen elektrik
mühendislerinin sorumluluðundadýr. Pervane ve
dümen sistemleri ise güçlü bir teknenin görünmez
pazularýdýr adeta...
www.gazete.itu.edu.tr
ÝTÜ Güneþ Teknesi Takýmý
Danýþman Hoca:
Y. Doç. Dr. Deniz Yýldýrým
Takým Kaptaný:
Cansýn Özden
Makina Takýmý:
Ersin Demir
Elektrik Takýmý:
Erhan Demirok
Emre Koyuncu
Kenan Askan
Gemi Ýnþaa Takýmý
Bora Karasu
www.solarsplash.itu.edu.tr
Cansýn Özden, Emre Koyuncu
aralýk 2005
Peki yarýþmaya katýlacak “Nusrat” teknemiz ne tür
özelliklere sahip?
Nusrat, Çanakkale Savaþý'ndaki kahraman mayýn
gemimizin ismi. ÝTÜ'nün güneþ enerjisiyle çalýþan
teknesi de ülkemizin tamamen güneþ enerjisi ile çalýþan
ilk teknesi olacak. Nusrat iki ayrý konfigürasyona sahip
550 cm uzunluðunda ve 110cm geniþliðinde bir kayýcý
tekne. Kayýcý tekneler, hýzlandýklarý zaman hidrodinamik
kuvvetlerin etkisiyle suyla temas yüzeylerini azaltarak
dirençlerini düþüren tekneler. Nusrat çift fonksiyonlu bir
güneþ teknesi oldu. Ýlk konfigürasyonda 11 kW gücünde
iki elektrik motorunu 3 starter tipi aküyle sürüyoruz ve
yüzeyi yaran, çok yüksek teknolojik bir pervane
kullanýyoruz. Bu sayede 30 knotun üzerinde bir sürate
sahibiz ki yarýþmada bugüne kadar kaydedilen
maksimum sürat 26 knot. Diðer konfigürasyonumuzda
ise Nusrat'ýn 1 hplik elektrik motorunu 3 deepcycle tipi
akü ve 480 Watt güneþ paneliyle sürüyoruz; itmeyi,
tasarladýðýmýz bir submerged pervane ile saðlýyoruz.
Nusrat'ýn üretimini yüksek fiyatý yüzünden gemi inþaatý
sanayiinden çok uçak uzay sanayiinde tercih edilen
karbon fiber'den yapýyoruz. 5.5 metrelik teknemizin boþ
aðýrlýðý yalnýzca 30kg olacak. Bu boydaki bir tekne için
bu aðýrlýk bile sayýlmaz.
Bu proje tamamlandýktan sonraki hedefleriniz ne
olacak?
Gemi Ýnþaatý ve Deniz Bilimleri Fak.'den hocamýz Yrd
Doç. Dr. Yalçýn Ünsan'ýn Dalyan'da Karetta Karetta
kaplumbaðalarýnýn yumurta döktükleri sahilde çalýþan
300 tane dizel tahrikli gezi teknesinin güneþ enerjisine
dönüþümüyle ilgili bir projesi var. Çevre Bakanlýðý ile
yürütmeye baþladýðý bu proje için de adeta bir prototip
tekne oluyor bizim projemiz. Nusrat sayesinde
kazandýðýmýz tecrübelerimizle Yalçýn Hoca'ya destek
olacaðýmýzý umuyoruz.
Bu çalýþmalarýnýz sýrasýnda size her zaman destek
olacaðýmýzý belirtir, projelerin akýllarda kalmayýp
yaþama dönüþtürülmesi konusundaki çabalarýnýzýn
tüm öðrencilere örnek olmasýný dileriz.
Fatih Avcý
19
arýyorum
güneþ teknesi
20 aralýk 2005
Ekber Onuk
ÝTÜ’de unutulmayacak insan
ÝTÜ’de unutulmayacak insan: Ekber Onuk.
Evet, unutulmayacak. Çünkü Ekber Onuk,
eserleri ile var olacak, destekleri ile
hatýrlanacak, örnek gösterilecek...
Biz, Ekber Onuk’u öðrenci projelerine
verdiði destekle hatýrlayacaðýz. En zor
zamanlardaki güç verici içtenliði ile,
öðütleri ile, yaþam anlayýþý ile... Çünkü
Ekber Onuk, insana deðer veriyor, insana
saygý duyuyor. Son zamanlarda Güneþ
Arabasý ve Güneþ Teknesi için yaptýðý
katkýlarý ile sýkça duyduk Ekber Onuk
adýný çoðu yerde. Þimdi mezunumuz
Ekber Onuk bizlerle, bizim için anlatýyor...
Özellikle son yýllarda öðrenci projelerinde sizin
adýnýzý sýk sýk duymaya baþladýk. Araþtýrdýðýmýzda da
sizin de ÝTÜ mezunu olmanýz ve ÝTÜ ile baðlarýnýzýn
kuvvetli olmasýnýn bu destekte etkili olduðunu
düþündük. Temelde öðrenci projeleri ile ilgili
konuþacaðýz. Öðrenci projelerine verilen destek çok
önemli. Bu açýdan, kendi aramýzda konuþtuðumuzda
da çok fazla takdir topluyorsunuz, unutulmaz bir
yeriniz var tüm ÝTÜ camiasýnda da aslýnda. Çünkü
öðrencilerin bu tür projelerini uygulamasýnda
karýþlaþtýklarý en önemli sorun destek sýkýntýsý
yaþamalarý. Sadece maddi olarak deðil, manevi
olarak da. Ki sizin burada motivasyon anlamýnda da
çok büyük katkýnýz olduðunu duyduk. Bunun da iþ
azmini arttýrýcý ve kalýcý ürün üretilmesini saðlamada
büyük etkisi olduðunu düþünüyoruz. Genel bir giriþ
yaparsak, öðrenci projelerini destekliyorsunuz,
neden destekliyorsunuz?
Öncelikle ben ÝTÜ Mezunuyum. Bizim zamanýmýzda
ÖSS yoktu. ÝTÜ'nün kendine ait ayrý imtihaný vardý. Ben
sadece ÝTÜ imtihanýna girdim, sadece ÝTÜ Makine
yazdým. Bu benim hayatým boyunca istediðim bir iþ,
istediðim bir yerdi. Dolayýsýyla ÝTÜ'nün bana çok büyük
katkýlarda bulunduðunu söyleyebilirim. Ama bunun
ötesinde tabi ÝTÜ mezunlarýnýn daha sonra farklý bir
seviyede olduklarýný gördük. Türkiye'de ÝTÜ seviyesinde,
biraz ukalalýk etmek olacak ama, bir tek ODTÜ var. Onun
dýþýndaki üniversitelerin bu seviyeye ulaþabildiklerini
zannetmiyorum, iþ hayatýnda gördüðüm tecrübe ile. Ama
onun dýþýnda Kaan'ýn da ÝTÜ'ye gelmiþ olmasý ve bir
þekilde ÝTÜ'ye olan baðlantýmýn daha fazla
kuvvetlenmesine neden oldu. Ben inanýyorum ki
gençlere fýrsat verilmesi, gençlerin önünün açýlmasý,
onlarýn özel yeteneklerinin ortaya çýkarýlmasý son derece
önemli. Biz þu anda burada, biraz bencil bir düþünce ile
bile olsa buradan kendimize de bir fayda çýkarýyoruz,
þöyle ki: bu öðrenci projelerinin çoðunda çalýþan
arkadaþlarýmýzýn bazýlarýna buraya daha sonra devam
etmek gibi bir takým þanslar tanýnýyor ve bu insanlarýn
ileri teknoloji ile, üretim ile ve ileri taþýt tekniði ile
yakýnlaþmalarýna bir ölçüde yol açmak istiyoruz. Bizim
zamanýmýzda bir takým þeyleri kendi imkanýmýzla
yapmaya çalýþýrdýk ama bu çok büyük zaman alan, her
zaman da baþarýya ulaþmasý mümkün olmayan bir
süreç. ÝTÜ'yü bitirmek üzere olduðumuz yýllarda kendi
arabamýzý yapmaya karar verdik, aradan otuz sene geçti
ve ancak kendi arabamýzý ancak yeni yeni yapabiliyoruz.
Birileri bize o gün önümüzü açsaydý belki de daha önce
yapma þansýna sahip olurduk. Dolayýsýyla biz gençlerin
hayallerini üretebilecekleri bir platform saðlamaya
çalýþtýk. Þuna inanýyoruz ki gençlere bu fýrsatý verdikçe
yaratýcýklarý ve birtakým özellikleri daha çok ortaya
çýkmakta.
Peki gençlerin bu fýrsata sahip olmasý için yapmasý
gerekenlerden biraz bahseder misiniz?
Gençlerin bu fýrsata sahip olabilmeleri için öncelikle
çok ciddi fikirlere sahip olmalarý lazým. Ýkincisi çalýþmaya,
kayýtsýz þartsýz çok çalýþmaya hazýr olmalýdýrlar. Benim
evde küçük bir DVD koleksiyonum var. Bu koleksiyonum
içerisinde en sevdiðim film: "Karate Kid". Karate Kid'i
insanlara bir eðitim örneði olarak göstermek istiyorum. O
filmde küçük bir çocuk Japon yaþlý bir adamdan ona
karate öðretmesini istiyor. Ýlk gün adam çocuða arabamý
yýkayacaksýn diyor. Elini þöyle yuvarlak hareket
ettireceksin diyor. Sonraki gün yine araba yýkatýyor ve bir
elini yuvarlak hareket ettirirken diðer elini düz hareket
ettireceksin diyor ve bir süre sonra çocuk isyan ediyor,
www.gazete.itu.edu.tr
ben araba yýkamak için gelmedim diye. Ama sonunda
anlýyoruz bu karatenin katalarýndan bir tanesi, ellerin
koordinasyonu ile ilgili. Bizim gençlerden beklediðimiz
þu; biz onlarýn fikirlerini açýkça söylemelerini bekliyoruz.
Ama çalýþmalarýný, söylediðim tempoda çalýþmalarýný…
Buraya gelip de iþin eðlenceli taraflarýndan yararlanýp
ondan sonra da yan gelip yatmanýn mümkün olmadýðýný
buraya gelenler biliyorlar.
Proje hazýrlamak ne kadar önemli?
Tabi proje hazýrlamak en önemli þey deðil. Bazen
Cansýn'ýn hazýrladýðý gibi, Arda'nýn hazýrladýðý gibi
projeler geliyor. Bazen tek baðýmsýz birisi ‘ben bitirme
çalýþmasý yapacaðým’ diyor, geliyor. Bunun için bir
sýnýrýmýz yok. Ýlle çok önemli bir proje olmasýna gerek
yok. Ýnsanlarýn bir fikirle gelmesi, öðrenmek niyetiyle
buraya gelmesi çok önemli. Çünkü sanayinin çok deðiþik
bir ucunu temsil ediyoruz biz. Bu tarz bir bilgi birikimi
sektörün baþka bir yerinde kolay kolay mümkün deðil.
Dolayýsýyla insanlara bu þanslarý tanýmak istiyoruz. Çok
fazla da bilgi birikimi istemiyoruz ama en azýndan
öðrenmeye ve çalýþmaya hazýr olmasýný bekliyoruz. O
zaman elimizden gelen bütün imkanlarý saðlamaya
çalýþýyoruz. Burada otuz senedir Ar-Ge ile ilgili
Türkiye'de bu iþin öncülüðünü yapmýþ kiþiler var. Bu
kiþilerle ciddi bir know-how oluþmasý söz konusu.
Gençlerin bunu bilmesi, bunu öðrenmesi, onlarýn meslek
hayatýnda 10-15 sene atlatabilecek bazý önemli
ayrýntýlar. Buraya bizi seçip, bizimle çalýþmak isteyen,
bizimle bir þeyler yapmak isteyen genç arkadaþlarýmýzý
kabul ediyoruz.
Güneþ arabasý ve Güneþ Teknesi projeleri ile
baðlantý kurarak güneþ enerjisine deðinmek
gerekirse ne söylemek istersiniz?
Bizim bu projelere olan katkýmýz, alternatif enerjinin
tabi dünya için çok önemli olduðunu biliyoruz. Ama
burada önemli olan vizyon 2023 planýnda da anlatýlmýþ
olduðu gibi, gençlerin tasarým yeteneðini kazanmýþ
olmalarý. Tasarým yeteneði çok kolay olmayan bir iþ.
Tasarým mühendisi çok kolay yetiþmiyor. Yaratýcýlýk,
inovasyon bu konudaki en önemli özellikler. Bunlar
çalýþarak geliþtirilebilecek bir takým þeyler. Eðitim ve
arýyorum
güneþ teknesi
aralýk 2005
inatla öðrenilecek. Son derece zahmetli, son derece
acýlarla dolu olan bir yol tasarým yolu. Baþarý iþin son
yüzde beþlik kýsmýný oluþturuyor. Ýþte güneþ arabasý,
mükemmel bir araba yaptýk, son derece iddialý. Ama
küçük bir yerde bir hata yapýldý, kupayý kaldýramadýk.
Ama biz onun en iyisi olduðunu biliyoruz. Oldukça zor,
oldukça özveri isteyen bir süreç. Dolayýsýyla buna alýþlýk
olunmalý. Bundan sonra da kendi yaptýðýmýz araç,
araba, tekne baþarý kazandýðýnda, bir adým geriye
çekilip iþte bunu biz yaptýk dediðimiz zaman, o aracýn
içinden çýkan yarýþçýdan daha çok keyif alacaðýnýzý
garanti ederim.
Öðrenci projelerinin uygulanmasý için azim, istek
inat vs lazým dedik. Bu güneþ arabasý ve güneþ
teknesine bu güveni verdiniz bunu verirken o
karalýlýðý, mücadeciliði hissettiniz mi?
Tabi ki, hissetmesek veremezdik. Böyle bir hýrsý,
böyle bir inadý görebilmemiz lazýmdý. Arýba ekibi buraya
ilk geldiðinde bu iþlerden hiç haberleri yoktu. Biz bir
senede onlarýn beyinlerini yýkadýk, aralarýnda þu anda
çok üst düzey delikanlýlar var. Ekibin çok büyük bir kýsmý
çok çabuk kavradýlar, yaptýðýmýz bütün acýmasýz
tenkitlere göðüs gerdiler ve bütün bunlara raðmen biz
öðrenmek istiyoruz diye devam ettiler. Biz de elimizden
gelen desteði saðladýk. Bizim için bir projenin ilginç
olmasý, o projenin çok üst düzey bir hedefe sahip olmasý
gerekiyor. Biz ancak dünya çapýnda iddialý bir þey
yapmak isteyen, büyükler liginde yarýþmak isteyen
insanlara destek vermek isteriz. Bu hýrsýn ve bu
inatçýlýðýn insanlarda bir ölçüde oturmasýný istiyoruz.
Güneþ teknesi ekibi de güneþ arabasý ekibi de biliyor, biz
tasarým sürecine çok fazla etkide ve katkýda
bulunmadýk. Bulunduðumuz katký sadece çok acýmasýz
sorular sorarak standardý tepeye çýkarmalarýna imkan
tanýmak, onlara biraz kaynakça göstermekti. Buradaki
yapýlan iþler, çýkan ürünlerin hepsi bu çocuklarýn eseri.
Baþarý, onlarýn bu iþi üstlenmesidir.
Güneþ teknesi yarýþmasý ile ilgili geliþmeleri takip
ediyorsunuz. Yine iddialý mýyýz?
Tabi, kazanmak. Tenis þampiyonu Martina Hingis'in
güzel bir lafý var : ' kazanmak her þey deðildir, önemli
olan yarýþmaktýr lafý kaybedenler icadýdýr.' Biz kazanmak
için gidiyoruz, yarýþmak için deðil. Kazanmaktan baþka
hiçbir gayesi yok bu iþin. Sadece kazanmak için
oynamak lazým. Ýþ hayatýnda da ayný þeyler olacak.
Araba projesinde de kazanmak için hareket ettik,
arabamýz bütün diðer arabalardan çok farklýydý. Tekne
projesinde de senelerde burada çalýþan insanlarla inatla
bir þeyler yapýp kazanacaðýz, yoksa girmezdik bu iþe.
Arkadaþlarýmýz da bunu kabul ettiler. Dolayýsýyla ÝTÜ
Solar Splash ekibi de kazanmak için yarýþacak.
Yakýnda yarýþma olacak, biz de kazanmayý
umuyoruz. Þimdi ÝTÜ'de bu tarz pek çok proje var,
gerek yarýþma için gerekse bilim için. Eðitim önemli
dedik, bu anlamda üniversite eðitimi ne kadar
önemli, alýnan eðitim nasýl deðerlendirilmeli?
Tabi alýnan eðitim, üniversite eðitimi her þeyden önce
inisiyatif meselesi. Üniversitede ortaöðretimde olduðu
gibi her þeyi size öðretmiyorlar. Bir takým hedefler
koyuyorlar ve araþtýrma yapmanýz, kendi kendinizi
yetiþtirmeniz ve öne çýkmaya çalýþmanýz bekleniyor.
Bizim ÝTÜ'den beklediðimiz, arkadaþlarýmýzýn çok üst
standarda göre hazýrlanmalarýna imkan tanýmak. Onlarý
eski ve standart yöntemlerle deðil, biraz ucu açýk
yöntemlerle
zaman
kazandýrmaya
çalýþarak,
araþtýrmaya baþlarken önce hiç olmazsa belli bir takým
konularda biraz yol gösterici olmak, ondan sonra da
talepkar olmak bizce iyi öðretim kurumunun yapmasý
gereken þey. ÝTÜ her zaman Türkiye'de mühendisliðin
lideri olmuþtur. Þu anda da ÝTÜ'de çok iyi bir ekip var,
hiçbir þekilde de bu liderliði baþkasýna býrakmamasý
gerekir. ÝTÜ'nün öðrencisinin de bu standartta olmasý
lazým. O yüzden yabancý dile çok önem vermesi lazým,
dünyayý takip edebilmesi lazým. Belli konularda tutkusu
olmasý lazým. Bunlar son derece önemli þeyler, ben
kendimi bildim bileli otomobil konusunda bir þeyler
okuyorum, bir þeylere bakýyorum. Þimdi bakýyorum
bunlarla ilgili her þeyi, olabilecek her þeyi son kelimesine
kadar okuduðumu hatýrlýyorum. Ancak bu tarz bir bilgi
birikimi ile birtakým þeyler yapýlabilir. Yani bilgi açlýðýnýn
arkadaþlarýmýz tarafýndan edinilmesi lazým. ÝTÜ'nün de
insanlara bu yöntemleri öðretmesi lazým. 1773'te
kurulmuþ bir eðitim kurumunun, baþkalarýnýn sahip
olmadýðý çok önemli bir takým gelenekleri vardýr. Bu
gelenekler de kendi öðrencilerini bu yüksek hedeflere
göre alýþtýrmak, onlara yaklaþacak þekilde eðitmektir.
Belki bundan sonra bu tarz projeler de gelecektir. Bu
çalýþmalarýn gözlemlenmesinden sonra da oluþan
bazý çalýþmalar var; hidrojen arabasý gibi. Bunlarla
ilgili sanayilerin bakýþlarý deðiþecektir. En azýndan
Yonca Onuk Tersanesi olarak gelecek öðrenci
projelerine bakýþýnýz ne olur? Yarýþma olmasý gerekir
mi destek vermeniz için?
Ya tabi yarýþma çok önemli deðil ama biraz sýra dýþý
bir iþ olmasý lazým. Bizim de ilgimizi çekmesi lazým. Ýlginç
olmasý lazým, bizi ilgilendirmesi lazým, bize heyecan
vermesi lazým. Aksi halde bizim için önemli deðil.
Türkiye'deki tasarým mühendisliðinin kýsa bir giriþi
anlaþýlýyor. Burada farklý olan þey þu: biz þuna
inanýyoruz, herhangi bir þekilde bir yarýþçý podyuma
çýktýðý zaman çok önemli bir sevinç yaþýyor, çok büyük
bir mutluluk bu. Ama takým direktörü olarak da senin
adamýnýn, senin yarýþçýnýn oraya çýktýðýný görüyorsun.
Takým direktörü olup kendi çocuklarýnýn oraya çýktýðýný
görmek, kendinin oraya çýktýðýný görmekten daha büyük
bir keyif. Ben, yetiþtirdiðimiz, yardým ettiðimiz gençlerin
tepeye çýktýðýnýn keyfini aldým. Bu baðýmlýlýk yapan bir
þey. Burasý oyuncak fabrikasý, sadece biraz hakiki
oyuncaklar yapýyoruz, o kadar…
Her þeyin temelinde bu güven var aslýnda. Gençlerin
yaptýðý projelerin, yalnýzca maddi olarak deðil
manevi olarak da deðerlendirilmesi özgüven
kazandýrýyor. Ve bu özgüven kazanýlmasý çok zor bir
þey, siz bunu baþardýnýz, bunun için ayrýca teþekkür
ederim.
Fatih Avcý
www.gazete.itu.edu.tr
21
arýyorum
güneþ teknesi
22 aralýk 2005
“Yonca Onuk bizim teknemize
gerek malzeme olarak, gerekse
parasal olarak çok destek verdi.
Ama en büyük destek Barýþ Bey'in
bize ayýrdýðý mesaidir, onun
karþýlýðýný ödeyemeyiz.” diyor
Güneþ Teknesi Takýmý Kaptaný
Cansýn Özden...
Barýþ Gümüþlüoðlu, YoncaOnuk Tersanesi’nin Mühendislik
Direktörü. Öðrenci projelerine
verdikleri destekleri, ne
beklediklerini ve Güneþ Teknesi
çalýþmalarýný bir de Barýþ Bey’den
dinleyelim...
Yonca-Onuk Tersanesi adýný birçok öðrenci
projesinde görüyoruz. Öðrenci projelerine nasýl
bakýyorsunuz, bu projeler nasýl geliyor. Öðrenci
projesi olmasý itibari ile Güneþ Teknesi Projesi size
nasýl ulaþtý, bu proje nasýl baþladý, genel bir giriþ
yaparak öðrencilerin proje üretmelerine yönelik
söyleyecekleriniz neler? Çünkü proje üretmek
temelde önemli bir þey. Türk gençliðinde de proje
potansiyeli önemli ölçüde yüksek. Ancak mücadele
edilmemesi, fazla giriþken olunmamasý gibi sorunlar
var. Bu baðlamda güneþ teknesi projesinde nasýl bir
geliþme görüyorsunuz?
Aslýnda soru ile toparladýnýz zaten her þeyi, Cansýn
bize geldi, bizden yardým istedi. Çünkü hem tasarýmla
ilgili hem de üretimle ilgili birtakým ileri teknoloji
gereksinimleri vardý. Bu zaten saðlam bir referansý olan
Yonca Onuk'un elinde bulundurduðu imkanlar
çerçevesinde bir destektir. Yonca-Onuk'un kapasitesi
Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nde de, yurtdýþýnda da takip
ediliyor. Cansýn(Özden) iþin arkasýnda duruyor, iþin
arkasýnda saðlam duruyor, disiplinli hareket ediyor.
Çünkü biz Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nden de elimize
gelen bütün projelere arka çýkmadýk, yardýmcý olmadýk.
Projelerin ciddiyetini deðerlendirdik, bizim teknoloji
bakýþýmýzla uyumlu olup olmadýklarýný deðerlendirdik,
hedeflerini deðerlendirdik ve bir kýsmýný eledik. Cansýn
bize böyle bir projeyle geldiðinde yine ayný prosedürden
geçti; oturuldu, incelendi, hedefleri bizim açýmýzdan
uygun hedeflerdi, bizim bakýþ açýmýza uygun; yüksek
performanslý, iddialý bir ürün. Artý, arkadaþlarýmýz bize ilk
geldiklerinde oldukça düzgün, saðlam bir duruþla
geldiler. Bize gelmeden önce birtakým çalýþmalarla
gelmiþler. Ellerine hazýr dökümanlarla geldiler, biz bu iþi
yapmak istiyoruz dediler. Biraz konuþunca zaten iþin
ciddiyetini anladýk.
Bir ön hazýrlýk bekliyorsunuz yani projenin
sunulmasýndan önce?
Tabi bir ön hazýrlýk bekliyoruz. Tutarlý olmasý lazým,
disiplinli bir çalýþma yapýlmasý lazým, hedeflerin doðru
düzgün belirlenmesi lazým, iyi bir ekip olmasý lazým ve
projenin hedeflerinin bizim açýmýzdan uygun olmasý
lazým. Güneþ arabasýnda da böyle oldu, onlar için de
ayný þey geçerli. Tutarlý ve hedeflere uygun olduðu
sürece destek vermeye karar veriyoruz.
Peki bu projelerde ilk çalýþmalara baþladýðýnýzda
nasýl bir izlenim oldu, ne beklediniz ne bulamadýnýz,
o
aþamaya
gelene
kadar
öðrencilerden
bekledikleriniz ne oldu? Profesyonel yaþama bir
adým olmasý itibari ile öðrencilerin bu ortama uyum
saðlamalarýnda da sýkýntý çekilmiþ olmalý?
Þimdi tabi bizim kendi yaptýðýmýz iþten
beklediklerimiz var. Bu yaptýðýmýz iþlerle ilgili, hem iþin
teknik çözümleri ile ilgili hem de iþin proje tarafýnýn
yönetilmesi ile ilgili yöntemlerimiz var. Biz uzun yýllardýr
bu iþin içindeyiz, uzun yýllardýr bu projeler var ve uzun
yýllardýr ciddi projelerle uðraþýyoruz, dünya çapýnda
projeler bunlar. Tabi ki bize gelen arkadaþlarýn böyle bir
altyapý ile böyle bir hazýrlýkla bize gelmelerini
beklemiyoruz. Ama en azýndan belli bir ciddiyet
anlayýþýmýz var, en azýndan bir minimumunuz var, o
arkadaþlarýn da okullarý, devam eden baþka iþleri var,
vakitleri kýsýtlý, tecrübeleri az. Ama o minimum
saðlandýðý sürece bizim için problem yok. Bu projeler ilk
geldiklerinde bu minimumlar vardý. Projeye doðru
yaklaþmýþlar, hedefleri doðru belirlemiþler, ekibi saðlam
kurmuþlar. Dolayýsýyla o minimumlar bizim için vardý.
Güneþ teknesi için böyleydi, güneþ arabasý için de
böyle. Ýþin geliþen kýsmýnda projeleri beraber yürüttük,
projeyi nasýl yürütmeleri gerektiði üzerinde konuþtuk,
teknik çalýþmalarý ne çerçevede, nasýl yürütmeleri
gerektiðini konuþtuk, teknik problemleri konuþtuk tabi
bizim profesyonel anlayýþýmýzla. Bunlarý onlarla
paylaþtýk. Onlar da ellerinden geldiðince ona adapte
oldular, bu sistemi bizim istediðimiz gibi, olmasý gerektiði
gibi yürütmeye baþladýlar, iþ böyle geliþti.
Güneþ enerjisinin Türkiye'de yüksek bir potansiyeli
var ancak bunu kullanamýyoruz pek. Bu açýdan sizce
neler yapýlabilir?
Tabi bu sistemler baþka limitlerle çalýþýyor. Güneþ
enerjisi sistemleri çok büyük sistemleri tahrik edecek
enerjiyi üretebilecek kapasitede deðil. Ama bu iþle ilgili
projeler üretildikçe bu iþ tetiklenecek ve dolayýsýyla iþin
verimlilik tarafý da geliþecek. Ama oturup da güneþ
enerjisinden bir þeyler yapalým diye düþünmedik,
verimlilikle ilgili problemleri olduðundan. Ama alternatif
baþka enerji kaynaklarý var, hidrojen motorlarý mesela,
þimdi onlar çok gündemde. Onlarda da güç kýsýtlarý var
ama ona raðmen güneþ enerjisi tahrikli bir motordan
daha fazla güç üretme þanslarý var.
Tekrar güneþ enerjili projelerimize dönersek, güneþ
arabasý ve güneþ teknesi bir yarýþma için üretiliyor.
Yarýþma ve yarýþmadaki performans, derece sizin
için önemli mi?
Bizim için önemli. Biz Cansýn ilk geldiðinde ona
"birinci olacaðýz" dedik, hedefimiz bu yarýþmada birinci
olmak. Arýba için de hedefimiz birinci olmaktý ancak
teknik farklý bir problem söz konusu oldu. Yapý çok iyi bir
yapý, otomobil çok iyi bir yapý, kullanýlan malzemeler çok
iyi, tasarým çok iyi, her þey çok iyi. Karbon malzemeden
tek biz vardýk zaten. Doðru düzgün kompozit
malzemelerle otomobil tasarýmý yapan bir tek biz vardýk.
Ama orada tabi baþka bir teknik problem söz konusu
oldu. Zaman kýsýtlýydý, fazla vakit ayrýlamadý. Ama
bildiðim kadarýyla Arýba þu an Ýstanbul Teknik
Üniversitesi içinde faal, yürüyor. Önümüzdeki seneye
kesin birinciyiz, kesin. Her þey çok iyi çünkü.
Güneþ teknesi için?
Güneþ teknesi ekibi bize geçen sene geldi. Geçen
sene haziran ayýnda yarýþmaya katýlmak imkaný söz
konusuydu, teknik açýdan iþi yetiþtirebilecek
durumdaydýk. Ama ilerleyen safhalarda gördük ki
finansmanla ilgili bir takým problemler yaþanýyor. Ýþin
finansman tarafýný büyük ölçüde Yonca-Onuk üstlendi
www.gazete.itu.edu.tr
zaten. Ayrýca bizim referansýmýzla gidip kaynak da
aradýlar ama bu yeterli olamadý, dolayýsýyla bu
problemlerden dolayý geçen sene yarýþa katýlamadýlar.
Ama bu sene finansal bir sýkýntý yok, kaynaklar var,
malzemeler geliyor. Biz de yaptýðýmýz teknik iþlere
devam ediyoruz. Mart ayý gibi tekneyi bitirmiþ
olacaðýmýzý düþünüyoruz.
Yonca Onuk'un bu tür projelere destek olmasýnda
reklam gibi bir amacý yok gördüðüm kadarýyla,
herhangi bir sponsor firma gibi. Dolayýsýyla çokça
takdir ettiðimiz bir þey. Destek vermenizdeki öncül
koþullar projenin iddialý olmasý. Bu anlamda size
gelen öðrenci projelerine, beklediðiniz koþullarý
saðladýðýnda destek vereceðinize iliþkin sözü de
veriyorsunuz deðil mi?
Tabi bu projeler geldiðinde beklentilerimiz bunlar.
Ama bizim de kaynaklarýmýz kendimize göre kýsýtlý, bir
sürü iþ yapýlýyor burada da. Bu projelere verdiðmiz
destek bizim ciromuza oranla çok da büyük bir para
deðil tabi ama baþka kaynaklar var, insan kaynaðý var.
Dolayýsýyla uygun olup olmadýðýmýz da önemli. Dönem
dönem durumumuz deðiþebilir. Bununla birlikte Yonca
Onuk'un reklam olarak bir beklentisi yok. Paraya yatýrým
deðil sadece, insana yatýrým, bilgiye yatýrým… Bunlarla
yapabiliyoruz kýsa zamanda. Biraz da onun için benim
acizane tavsiyem iþin teknik tarafýný biraz daha ortaya
çýkaralým, ne kadar zor olduðunu, insanlarýn nasýl özveri
ile çalýþtýðýný, neleri feda ettiklerini insanlar görsünler.
Yarýþmaya gittiðimiz zaman da bu Ýstanbul Teknik
Üniversitesi'nin reklamý olsun, Ýstanbul Teknik
Üniversitesi'nde kafasý çalýþan, iyi adamlarýn yetiþtiðini
herkes bilsin, bütün dünya tanýsýn. Ben de Ýstanbul
Teknik Üniversitesi Gemi Ýnþaatý mezunuyum. Ýnsanlar
orada bizim üniversitemizi de bilsinler, hayran kalsýnlar.
Hedefimiz birinci gelmek. Bu adamlar da birinci
gelebilecek, yüksek performanslý iþler yapabiliyorlar
desinler.
Peki ÝTÜ'nün bu altyapýdaki önemi nedir?
Ýstanbul Teknik Üniversitesi köklü bir üniversite, iyi
eðitim veriyor, bize çok katkýsý oldu. Arkadaþlarýmýzýn da
motive olup çalýþmalarý, iþlerine asýlmalarý, yan gelip
yatmamalarý lazým. Acizane tavsiyem okuldaki kýymetli
zamanlarýný boþ iþlerle harcamasýnlar. Ben hep kendime
þöyle söylüyorum, bu aklýmda tekrar öðrenci olsaydým,
öðrenci olduðum yýllardaki çalýþmamdan daha çok
çalýþýrdým. Çünkü eksikliðini görüyorum. Düþüncelerimi
söyledim bununla ilgili. Desteðimizin nedeni de
arkadaþlarýmýzýn gösterdiði özveri. Ödevler, sýnavlar vs
bir sürü zaman alýyor, bunun yanýnda arkadaþlar bu iþ
için özveri ile çalýþýyorlar, zamanlarýn ayýrýyorlar.
Dolayýsýyla bu özveri bizim verdiðimiz desteði kapatýyor.
Verdiðiniz bu desteklerin gerek sürdürülebilir olmasý
gerekse öðrencilerin proje üretmelerine teþvik
edilmesi açýsýndan son derece önemli olduðunu
düþünerek söyleþi için teþekkür ediyorum.
Fatih Avcý
güncel
arýyorum
aralýk 2005
100 Mezun,
100 Öðrenci
Baþarýlý çalýþmalarý ile anýlan ÝTÜ Mezunlarý
Derneði, geçtiðimiz günlerde "100 Mezun / 100
ÝTÜ Öðrencisi" sloganlý projesi ile gündeme geldi.
Proje ile ilgili 2001 mezunumuz ve ÝTÜ Mezunlarý
Derneði Müdürü Özgür Akarsu ile konuþtuk.
26 Kasým 2005'te yaþama geçirilen projede þu
an 50 mezun ve 79 öðrenci yer almakta. Özgür
Akarsu projenin amacýný þöyle özetliyor:
"ÝTÜ'nün kazandýrdýðý analitik düþünme
yetisinin faydalarýný açýkça gördüm. Farkýnda
olmasak da okulu bitirdiðimizde aldýðýmýz eðitim
nedeniyle birçok mezuna göre çok daha þanslý
mezun oluyoruz, ancak bunu kullanacak yollarý
bulmakta zorlanýyoruz. Bu yollarý bundan sonra
mezun olacak ÝTÜ öðrencilerinin kolayca
bulabilmeleri için bu projeyi hayata geçiriyoruz."
Danýþmanlýk ve kariyer çalýþmalarýndan
yararlanacak olan ÝTÜ öðrencileri bu sayede
akýllarýnda oluþan onlarca soruyu ayný yollardan
geçmiþ
mezun
aðabey
ve
ablalarýna
sorabilecekler. Mezun-öðrenci eþleþmesinde
bölüm, mesleki ilgi alanlarý ve sektör bilgilerine
göre yaptýklarýný vurgulayan Akarsu, projeyi daha
verimli kýlmayý amaçladýklarýný da belirtti.
"ÝTÜ Mezunlar Derneði olarak görevimiz sosyal,
kültürel, bilimsel etkinliklerle üyeler arasýndaki
iliþkileri güçlendirmek, mezunlarýmýzýn üniversite
ile baðlantýlarýný kurmaktýr. " diyen Akarsu,
mezunlarýn bu projeye yönelik desteðine büyük
ihtiyaçlarýnýn olduðunu, onlarýn ayda birkaç
saatlerini bir ÝTÜ öðrencisine ayýrarak çok önemli
bir gönüllü hizmette bulunmuþ olacaklarýný ifade
etti. Bu faaliyetler sayesinde mezunlarla ve
öðrenciler arasýnda iletiþim köprüleri kurulmakta.
Üniversitenin korunaklý duvarlarý arasýnda çýkýp
kendini sert kurallarýn geçerli olduðu bir dünyanýn
içinde bulan mezunlar bu projeyle uygulamalý test
ve görüþme deðerlendirme anketleri ile kolayca
takip edilebilecek ve altý buluþma sonucunda
birer kariyer yolu çizilecek. Böylece mezun
olduklarýnda hedeflerini belirlemiþ, bunlara
ulaþmak için atýlmasý gereken adýmlarýn neler
olduðunu bilen, kendine güvenen bireyler
yetiþtirilecek.
Kariyer danýþmanlýðý projesinin gelecek yýl
mezuniyet sonrasýna da yayýlmasýna çalýþtýklarýný
söyleyen Akarsu, bu doðrultuda profesyonel bir
ekip kurarak isteyen mezunlara destek vermeyi
de
hedeflediklerini
vurguladý.
Mezunlar
Derneði'nin web sitesindeki kariyer modülü,
firmalara ve dernek üyelerine ücretsiz olarak
hizmet vermesini, iþ arayan veya deðiþtirmek
isteyen mezunlarla, her düzeyde eleman arayan
firmalarý buluþturmalarýný da buna örnek olarak
gösterdi.
ÝTÜ Mezunlar Derneði, önümüzdeki günlerde
yaratýcý yeni projelerle bizleri þaþýrtmaya devam
edecek gibi görünüyor.
www.gazete.itu.edu.tr
23
arýyorum
söyleþi
24 aralýk 2005
Ali Kýrca
‘hayatl paylasmak için..’
Hafta içi her gün kendine özgü sunumu ve kaliteli
habeciliðiyle ATV ekranlarýnda ana haber bülteniyle
karþýmýza çýkan Ali Kýrca'yla habercilik serüveni
üzerine güzel bir sohbet gerçekleþtirdik...
Ýlk olarak TRT'yle baþlamak istiyorum. Biliyoruz ki
TRT kökenli bir habercisiniz. Nasýl ve ne amaçla
TRT'de çalýþmaya baþladýnýz ? Serüven mi diyelim
buna ?
Serüven diyelim. Çok farklý arayýþlarým oldu veya hayata
baþka alanlarda baþladým. TRT hiç hesapta yoktu.
Televizyon hiç hesapta yoktu çünkü televizyon yoktu ben
baþladýðýmda. TRT'ye girmeye karar verdiðimde de
evimde televizyon yoktu mesela. Ben evimde televizyon
olmadan televizyoncu oldum ama benim hayatým hep
böyle geliþti. Daha önce de denizci olmuþtum ama
denizi görmeden denizci olmuþtum. Böyle çeliþkiler
içerisinde TRT'ye girmeye karar verdiðimde ben o
zaman Ýstanbul Týp Fakültesi'nde öðrenciydim. Birgün bir baþkasýnýn evinde elbette- televizyon izlerken TRT'ye
sýnavla eleman alýnacaðý yolunda bir duyuru gördüm.
Ertesi gün gittim, baþvurdum. Bir süre sonra sýnavlarý
oldu. Galiba iki bin kiþinin katýldýðý bir sýnavdan, biz -otuz
muhabir- seçildik ve ben Ýstanbul Týp Fakültesi'ni
býraktým. Ankara'da televizyon yolculuðumuz baþladý.
Haberciliðe karþý bir ilginiz var mýydý o zamanlar ?
Yoksa sonradan mý geliþti ? Bakýyorum þimdi,
burada birçok ödüller var. Çok baþarýlýsýnýz.
Haberciliðe ilgim þöyle; gazetecilik ilgimi çekiyordu.
Televizyonculuk diyemiyorum çünkü televizyonculuk
henüz çok yeniydi ama þunu görebiliyodum, yeni
dünyanýn ve yeni insanýn iletiþim aracý televizyon
olacaktý ve o anlamda heyecan vericiydi. TRT'ye
girmeden önce iki yýl kadar yurt dýþýnda yaþadým o
dönemde. Ýngiltere'de kaldým yedi- sekiz ay. O
dönemlerde BBC'yi, ITV'yi yakýndan izleme olanaðým
oldu. Televizyonla asýl tanýþýklýðým Türkiye'den önce
Ýngiltere'de ve yurt dýþýndadýr. Daha çok orada ilgimi
çekti ve buraya geldiðimde televizyonculuða karar
verirken hem televizyoncu olmak hem gazeteci olmak
düþüncesi vardý. Elim kalem tutuyordu az çok.
Yapabileceðime inanýyordum. O inançla girdim. Yoksa
onu söyleyeyim, eðer sorarsanýz, büyük hedeflerim
yoktu. Yani gösterdiniz ya bu ödülleri, birgün gelirim de
böyle ödülleri pencerenin kenarýna dizerim gibi bir
düþüncem olmadý çünkü olmasýný doðuracak objektif
koþullar içerisinde de deðildim. Her þeye çok baþýndan,
sýfýr noktasýndan baþladým. Yoksa varacaðý noktayý
bilemezdim. Bir yerlere vardý. Nereye vardýðýný ben de
bilmiyorum.
Hukuk fakültesine devam ediyormuþsunuz.
Ediyorum evet. Þimdi oradan geldim. Okuldan geldim.
Öðrenci arkadaþlar hakkýnda neler söylemek
istersiniz?
Geçmiþteki
öðrencilerle
þimdiki
öðrencileri karþýlaþtýrýrsanýz arada ne gibi farklýlýklar
var sizce ?
Þimdi benimki ilginç. Ben ayný zamanda üniversitede
öðretim görevlisi olarak çalýþýyorum. Bir vakýf
üniversitesinde ve yine ayný dönemde üniversitede
öðrenciliðe baþladým. Yani hem öðretmen hem öðrenci.
Masanýn iki tarafýnda, kürsünün iki tarafýnda yer
alýyorum. Dolayýsýyla uzun süredir öðretim görevlisi
olarak çalýþtýðým için ve iþim gereði Siyaset
Meydaný'nda uzun yýllardýr gençlerle birlikte programlar
yaptýðým için çok fazla uzaðýnda deðildim zaten
öðrencilerin ve öðrenci gençliðinin ama baþladýktan
sonra þunu gördüm, benim için çok heyecan verici bir
deneyim oldu. Yeniden, otuz altý yýl sonra üniversite
sýralarýna dönmek. Çok eski öðrencisiyim ben Ýstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin ve birkaç kez aftan
yararlanarak dönme imkaný bulabildim. Tabi baþka bir
okula dönmüþ olsaydým aradýklarýmý yani geçmiþte
býraktýklarýmý geride bulamayabilirdim ama Ýstanbul
Üniversitesi söz konusu olunca neyi býrakmýþsam
geçmiþte, bugün aynen buldum. Çok tarihi bir bina. Çok
tarihi bir doku. O doku aynen korunuyor. Benim þu anda
oturduðum sýralar o zaman da vardý. Yani ayný tahtalara
dokunabiliyorum. Bu çok güzel bir duygu. Sýnýflar ayný.
Duvarlar ayný. Kapýlar ayný. Kürsü ayný.Tahtalar ayný. Bu
www.gazete.itu.edu.tr
güzel bir duygu. Ýçi ne oldu? Tabi o dönemde doðrusu
çok fazla devam edemiyordum ben çünkü dýþarýdan
öðrenciydim. Bugün olduðu gibi aslýnda. Hiçbir zaman
sürekli üniversite öðrencisi olmadým. Deniz Harp
Okulu'ndayken üniversiteye baþlamýþtým. Gidip geldiðim
için çok fazla gözleme imkaným olmadý ama o dönem
tabi çok farklýydý Türkiye. Altmýþ sekiz rüzgarlarý
dünyada ve Türkiye'de esiyordu. Üniversiteler onun
ister istemez içindeydiler. Sürekli olaylarýn olduðu bir
dönemdi. Yani üniversitede eðer iki saat ders yapýlýyorsa
üç saat de forum yapýlýyordu. Öðrenciler sürekli olarak
bir devinim içerisindeydi. Dünyayla Türkiye'yle çok fazla
ilginin olduðu, öðrencilerin derslerinden çok belki
Türkiye'yi ve dünyayý dert ettiði bir dönemdi o. Bugün
tabi çok farklý. Tabi üniversitelerin doðasý o. Elbette bu
tür arayýþlar, bu tür bir araya geliþler olacak ama bugün
daha sakin. Gördüðüm üniversite daha sakin. Daha çok
derslerle, okulla ve öðrenciler kendi kiþisel
gelecekleriyle, Türkiye'nin ve dünyanýn geleceði kadar
belki de ondan daha fazla ilgili görünüyolar. Büyük bir
bölümünün de siyasetten iyice uzak durmaya çalýþtýðýný
söyleyebilirim ama bu, bu konularý konuþmadýklarý
tartýþmadýklarý anlamýna gelmiyor . Sadece aktif olarak
belki içinde yer almak istemiyorlar. Yoksa özellikle devlet
üniversitelerinde, Ýstanbul üniversitelerinde bu anlamda
dýþarýya karþý, dýþarýlarýndaki dünyaya karþý ilgi daha
fazla.Yani apolitik politik gibi tartýþmalar yapýlýyor hep.
Apolitik diyemem hiç kimse için, öðrenciler için ya da
genel için ama geçmiþ çok politikti tabi.
Yani geçmiþteki öðrencilerin siyasal yaþamýyla
þimdiki öðrencilerin siyasal yaþamý çok farklý.
Evet çok farklý tabi. Çok farklý.
Tekrar haberciliðe dönersek hep TRT kökenli
olmanýn öneminden bahsedilir. TRT kökenli
haberciler hep çok iyi haberciler olarak görülür?
Sizce TRT kökenli olmanýn önemi nedir ?
arýyorum
söyleþi
Artýk öyle olmadýðýný söyleyebilirim. Bu, özel
televizyonlarýn kurulduðu dönemde önemliydi çünkü
özel televizyonlarýn baþka bir insan kaynaðý yoktu.
Nereden personel istihdam edecekti? TRT'den.
Dolayýsýyla TRT ister istemez okul oldu, ister istemez
kaynak oldu. Baþka bir yerde televizyonculuðu bilen
insanlar yoktu. Bundan dolayý özel kanallar kurulurken
TRT'den insanlar aldýlar. TRT bu anlamda bir okul olma
niteliðini oluþturdu ve bu özelliðini korudu uzun yýllar
boyunca ama artýk o dönem geride kaldý. TRT de artýk
bugün diðer kanallardan biri. Böyle bir okul olma, diðer
kanallara insan yetiþtirme özelliðini büyük ölçüde
kaybetti hatta belki bazý özel kanallar okul olma kimliðine
büründüler. Örneðin bunu söyleyebilirim ATV Haber
Merkezi diðer televizyonlara çok sayýda haberci yetiþtirdi
geçen 10 yýl içerisinde. ATV okul oldu diyebiliriz veya
32. Gün programý kendi içerisinde okul oldu diyebiliriz.
Böyle çok okullar var. Siyaset Meydaný okul oldu
diyebiliriz. Yani artýk TRT'nin yerini özel kanallarýn
kendisi ve özel kanallar içerisindeki programlar ve kiþiler
okul olma ya da model olma özelliðine büründüler.
Ýlk kanal olmasý TRT'nin önemini koruyor belki de?
Evet, TRT o anlamda önemli. Tabi o dönem TRT'nin þu
özellikleri belki özel kanallarýn kimliðinin oluþmasýnda
etkili oldu. Eðer TRT kökenli olmasaydý veya TRT'nin
etkisi olmasaydý özel kanallar belki kuruluþunda yolunu
bulmakta güçlük yaþayabilirdi. Özel kanallar özgürlükçü,
çok renkli, serbest düþünme ve istediðini yapma
anlayýþýna sahipti; buna karþýn TRT'nin üzerindeki o
kamu görevi yapma ve kamu sorumluluðu gölgesi bir
ölçüde farklýlýða yol açtý. Olumlu anlamda söylüyorum
ama söylediðim gibi bu dönem geride kaldý.
'Enkýrmenlik' (Anchorman) günümüzde habercilikte
çok kullanýlan bir kavram. Enkýrmenlik nedir?
Habercilik, sunuculuk ve enkýrmenlik arasýndaki
temel farklar nelerdir ?
Önce size enkýrmenliðin sözcük anlamýný söyleyeyim.
Enkýrmenlik bir spor deyimi. Atletizmde kullanýlan bir
deyim. Atletizmde 4x100 ya da 4x400 bayrak yarýþýnda
bayraðý en son getirip ipi göðüsleyen atlete enkýrmen adý
veriliyor. Bunun anlamý þu ; bu bir ekip calýþmasý, herkes
koþuyor. Bayraðý en son enkýrmen göðüslüyor. Ekranda
bir ekibin yaptýðý iþleri artýk son noktaya bitiþ çizgisine
enkýrmen getiriyor. Kelime anlamý bu. Oradan taþýnmýþ
televizyon dünyasýna ama kendi içerisinde bakýldýðý
zaman, televizyonculukta enkýrmenin diðer haber
sunucularýndan temel farký gazeteci kökenli olmasý. Yani
enkýrmen çok basit bir tanýmla, haber sunan gazetecinin
adý. Çok baþarýlý haberciler olabilir. Haber spikerleri
olabilir. Erkek ya da kadýn çeþitli mesleklerden
gelebilirler, baþarýlý da olabilirler. Belki bir enkýrmenden
aralýk 2005
daha da baþarýlý olabilirler. Ama bu onlarý
enkýrmen yapmaz. Ýþin tanýmý bu.
Enkýrmen olabilmesi için gazeteci olmasý
gerekir. Ben gazeteci kökenli olan,
haberci kökenli olan Türkiye'deki ilk
enkýrmenim.
Enkýrmenlik
modelini
baþlatan insaným. Çünkü Amerika
dönüþü -oradaki uygulamalarý gördükten
sonra- üç büyük networkü, özellikle ABC,
CBS, NBC televizyonlarýnýn uyguladýðý
modelin burada da uygulanmasý
gerektiðini düþündüm. Burada kendim bir
anlamda öncülük etmiþ oldum. Ben
spiker deðilim. Hiçbir spikerlik eðitimi
almadým. Sunuculuk eðitimi almadým.
Diksiyon, fonetik, güzel konuþma eðitimi
almadým çünkü ben oraya spiker olarak
çýkmadým hiçbir zaman. Ben haberci
kimliðimle çýkýp haberleri sundum
insanlara ve paylaþtým. Bunun dýþýnda
tabi enkýrmenliðin baþka yan özellikleri
de var. Gazete kökenli olmasý dýþýnda
enkýrmenlik
çok
genç
yaþta
baþlanabilecek bir iþ de deðil. Çünkü
enkýrmen koltuðunda oturan kiþinin
kamuoyuyla paylaþtýðý asýl temel duygu
güven duygusu. Güven duygusunun
oluþmasý için de bir tecrübenin gerisinde
olmasý gerekiyor ve seyircinin bunu
hissetmesi, algýlamasý gerekiyor. O
nedenle de genelde bütün dünyada
olduðu gibi bizde de kýrk yaþýndan sonra
baþlanýlan bir iþ. Dediðim gibi daha genç,
baþka mesleklerden gelen insanlar daha
baþarýlý olabilir ama o ayrý bir olay. Bu
onlarý enkýrmen yapmaz. Enkýrmenin bu
özellikleri onu tarif eden özellikler. Temel
ayrýmlar bunlar.
Aslýnda bir sanat gibi. Ýnsan iþin içine
duygularýný da katýyor.
Evet çünkü haberin içindesiniz çünkü haberi
yapýyorsunuz veya haberi yaþamýþsýnýz, habercilikten
geliyorsunuz. Burada tabi temel bir yanlýþlýðý düzeltmiþ
olalým. Yorum meselesi. Enkýrmen yorum yapan insan
deðilidir. Haberde yorum olmaz. Haberde beden diliyle
yorum olur yani seyircinin duygularý düþüncelerini
paylaþmak, karþýlýklý duygu aktarýmý olabilir ama kendi
fikirlerini empoze etmek gibi bir iþlev enkýrmenliðin
içinde yoktur, olmamalýdýr da.
Avrupa Yayýncýlar Birliði'nin yaptýðý araþtýrmaya
göre enkýrmenlerin sayýsýnda bir düþüþ saptanmýþ.
Türkiye'de durum nedir ? Ne düþünüyosunuz?
Anchormen zaten sayýsý az olan insandýr. Mesela
Amerika'da çok sayýda haber sunucusu vardýr ama
enkýrmenlik sýfatýný gerçek anlamda hak eden zaten az
insan vardýr ve onlar az olduklarý için sayýlarý da sýnýrlý
olduðu için uzun yýllar o iþi yaparlar. Yani o koltuða gelen
yirmi yýl kalýr orada. Kýrk yaþlarýnda gelip neredeyse
yetmiþ yaþlarýna kadar o iþi yapýyorlar. Mesela ABC'nin
enkýrmeni altmýþ yedi yaþýnda akciðer kanserinden
öldüðünde daha üç yýllýk kontratý vardý. CBC ve NBC'nin
enkýrmenleri yaklaþýk altmýþ dokuz yaþlarýnda emekli
oldular. Çok fazla sayýlarý yok zaten ama ömürleri uzun.
O anlamda sayý konusunda zaten bir çokluk ya da
enflasyon enkýrmenlikte hiçbir zaman yaþanmaz. Ýþin
gereði ve yapan kiþilerin özellikleri açýsýndan böyle.
Türkiye'de enkýrmen
gösterebilirsiniz?
olarak
kimleri
örnek
Haberci kökenli enkýrmenler olarak baktýðýmýzda
özellikle haber kanallarýnda çok sayýda enkýrmen ve
“anchorwoman” arkadaþýmýz var; Gürkan Zenginler,
Çiðdem Anatlar, Oðuz Hakseverler... Bu arkadaþlarýn
daha fazlalarýný da söyleyebilirim ama unuttuðum isimler
olur diye sadece örneklemek istedim. Çok baþarýlý
arkadaþlarýmýz var. Ben onlar gerçek anlamda
enkýrmenler deðildir diyemem. Çünkü tarif ettiðim
özellikler içerisinde gazetecilikten gelen ve bütün iþlerini
güven duygusu içerisinde güven vererek yerine getiren
arkadaþlarýmýz. Çok da baþarýlýlar. Ben sayýnýn çok daha
fazla olduðunu söylemek istiyorum.Bizden baþkalarý da
var ve çok iyiler.
Bu yoðun programýnýz içinde bize de vakit
ayýrdýðýnýz için çok teþekkür ederiz.
Umarým memnun kalmýþsýnýzdýr.
Cansev Baydar, [email protected]
Fotoðraflar: Þeyda Hatiboðlu
www.gazete.itu.edu.tr
25
edebiyat
arýyorum
26 aralýk 2005
saç
Çýktýktan sonra farkýna vardýðým ilk þey yürürken
daha hafif olduðumdu. Ama ne kadar hafiflersem
hafifleyeyim, alýþtýðým ben olmadýðýmý bilmenin
tedirginliðini yaþýyordum. Ardýmda býraktýklarýmdan
yoksun, baþka biri olarak yürüdüðüm her saniyeyle birlikte
hafifliðim azaldý, tedirginliðim arttý. Aceleyle atarken
adýmlarýmý malum istikametime; kim olduðumu, nasýl
durduðumu düþündüm sadece: Bugün saçlarýmý kestirdim.
Hýzlýca yürüdüm sokaklardan, koþar adým çýktým
merdivenleri. Tanýdýk bir çift gözün görmesinden korktum,
ben görmeden önce kendimi. Eve girdiðimde
eþofmanlarýmla beraber yalýtýlmýþlýðýn yeþil huzurunu da
geçirdim üzerime. Tanýdýk kimseye görünmedim evet, peki
ama bu halimi tanýyan, ya da tanýyabilecek kimse var
mýydý? Aynaya baktým, deðiþmiþtim. Sonra gözüm
kitaplýða takýlýverdi, usulca yürüdüm kitaplýða ve ellerim
titreyerek bana armaðan ettiði o kitabý çekip aldým
yerinden. Ýnsanlar genellikle kitaplarýn arasýnda güller
kurutur, mektuplar saklarmýþ. O ise sadece bir tel saç ve
kýsa bir not býrakmýþtý: "Bize ait olan her þeyi, her saniyeyi
eksiksizce yaþamýþ bu tek tanýðý sunuyorum sana.
Yaþayacaðýz ve büyüyeceðiz; deðiþeceðiz biz, ancak bu
saç teli daima taþýdýklarýyla kalacak" Birkaç saniye baktým
o tek tel saça, neler yaþadýðýmýzý düþündüm ve neler
taþýdýðýný... Kýzýlay'da yaðmur altýnda amaçsýzca
yürüdüðümüz günleri, Kavaklýdere'deki evinden çýkýp da
Kuðulu Park'ta oturduðumuz sonbahar sabahlarýný gördüm
üzerinde. Ankara'dan Ýstanbul'a kaçamak otobüs
yolculuklarýný... Uykusuz geçen geceleri, omzuma baþýný
yaslayýp aðladýðý akþamlarý... Tüm yaþanmýþ geçerken
gözlerimin önünden, ardýnda kekremsi bir tat býraktý.
Kapattým kitabý ve özenle eski yerine kaldýrdým. "Bize ait
olan her þey"i düþündüm biraz, gerçekten de her þeyi
eksiksizce yaþýyor, her þeyi eksiksizce kaydediyordu
saçlar... Saçlarýmý karýþtýrdýkça içinden sevgilerim,
acýlarým, gözyaþlarým çýktý. Uzun, ince bir saç telindeki
yaþamým; diplerden uçlara, bugünden düne doðru... En
uçtakiler en eskiye ait olanlardýr ya, kestirmeye sürekli
onlardan baþlýyoruz hepimiz. Önce en uzak geçmiþe ait
olan hatýralarý yok etmeliyiz ki yenilere yer açalým..! Bugün
saçlarýmý kestirdim, ve süpürülürken onlar son bir kez
baktým en uçtaki, en yaþamýþ, en çok þey görmüþ
saçlarýma; aklýmdan bir bir geçirdim her þeyi saygýyla...
Korkarým ki berberlerimin hiçbiriyle anlaþamayacaðým.
Ne zaman þekillendirmek istesem kendimi, ne zaman aðýr
gelse, taþýyamasam saçlarýmý, hep ayný kelimeleri
geçiririm içimden otururken berber koltuðuna: Beni olmak
istediðim gibi yap. "En azýndan bana yardým et" derim,
"taþýmamam gereken ne varsa uzaklaþtýr benden."
Kendine güvenerek baþlar o da, yavaþ yavaþ yere
döker saçlarýmý makasýyla. Ne ben ona müdahale
ederim ne de o bana; sessiz bir anlaþmanýn
taraflarýyýzdýr biz; o saçlarýmý keserken ben sadece
izlerim. O sýrada yan koltuða takýlýr gözüm; oradaki
berber bir zamanlar benim de saçlarýmý kesendir…
Bir an göz göze geliriz, ikimizden biri baþýný diðer
yana çevirene dek piþmanlýklar, yanlýþlýklar; bazen
de makasý ne kadar güzel kullandýðý gelir aklýma.
"Makasý ne kadar iyi kullanýyordu ama..." derim
kendi kendime, "...ama istediðim gibi yapamamýþtý
ki benim saçlarýmý!" Ýstediðim gibi yapamamýþtýr, ve
sonuç olarak ben baþka bir koltukta, baþka bir
berberin ellerinde þekilleniyorumdur. Oysa ne de
çok þans vermiþimdir ona... Ýstediðim gibi olabilmek
için, tüm süreçleri göze alarak, aylarca "belki de bu
sefer..." diyerek oturmuþumdur o koltuða. Ama þimdi
o baþka birine þekil vermektedir, bana da baþka biri.
"Baþka biri"lerden hangisinin beni olmak istediðim
gibi yapacaðýný bilemesem de, bu kiþinin "þimdiki"
olmadýðýný anlamýþýmdýr, korktuðum baþýma
gelmiþtir yine. Çýktýktan sonra farkýna vardýðým ilk
þey yürürken daha hafif olduðumdur. Yürüdüðüm
her saniyeyle birlikte hafifliðim azalýr, tedirginliðim
artar...
Þehirleri, insanlarý, sevgileri, sevgilileri...
yaþadýðým ve yaþanýldýðým tüm geçmiþi "güçlü" olan
bedenimde, "güçlü" olan ben taþýyacaðým ne de
olsa... Ama saçlarým taþýyamaz hepsini. O kadar
aðýrlaþýrlar ki bazen, o kadar zorlaþýrlar ki... Bazen
de o kadar kusursuz olurlar ki, bir sonraki saniyenin o
kadar mükemmel olamayacaðýndan korkar ve tek bir tel
saçýný saklarsýn bir kitabýn arasýna; sana o yaþananlarýn
aslýnda ne kadar "gerçek" olduðunu "gerçekten" kanýtlasýn
diye... Çünkü duygularýna güvenemezsin ve seni bir kez
daha aldatacaklarýndan çekinirsin onlara bir þans daha
vermek yerine. Gerçeði de hislerinde deðil de
dokunabildiðin saç tellerinde ararsýn, çaresizce...
Korkularýn zamanla gerçek olur, zaten insan görmeyi
kafasýna soktuðu þeyi eninde sonunda görürmüþ. Her þey
birikmeye baþlar sonra saçlarýnda; uzadýkça saçlarýn,
gözlerinin ve kulaklarýnýn önünü de kapatýr. Gördüðün,
duyduðun her þeyde geçmiþinden bir parça bulursun.
Bugünü algýlayamazsýn; acý verir. Ýþte yine öyle bir çaresiz
zamanýnda, bu kez bambaþka bir umutla gidip baþka bir
berber koltuðuna oturursun ve "belki de..." diyerek kendini
bir çift ele teslim edersin; iki kelime dökülür aðzýndan:
"Kes gitsin...”
Baktýðýnda etrafýna onlarca þey göreceksin
seninle birlikte yaþadýðýný düþündüðün. Sonra
eline kurþun kalemini alacaksýn ve bir çember
çizeceksin tam ortasýnda "sen" olan. Beraber
olduðunu sandýklarýný özenle yerleþtireceksin
çemberine; sevgilini, aileni, arkadaþlarýný
hatta en sevdiðin tiþörtünü... Sonra bir oyun
oynamaya baþlayacaksýnýz. Güldüðünden
fazla aðlayacaksýn belki, ama güleceksin bir
yerlerde, biliyorum... Yazacaksýn ve sileceksin
kurþun kaleminle sen; merkezde duracaksýn
ve gelen-gidenle uðraþacaksýn. Zor olabilir,
hatta zor olacak... Ama yazacaksýn.
Yaþadýðýn her þeyi yazacaksýn belki, belki her
þeyi yazacak ve kimseye okutmayacaksýn.
Yusuf Güngör, [email protected]
öylesine
Adam son Eminönü vapurunda, tan kýzýllýðýný izlerken, tüm günün yorgunluðuna
yaslanmýþ; belki de günün son sigarasýný içiyordu.
Aklýna bir söylediði yalanlar, bir de sevgilisi Ýstanbul'u terkediþi geliyordu. Ne
tuttuðu eller sýcaktý ona, ne de saatler arayla öptüðü dudaklar; gün batýmý
gelmiþti artýk; ve Ýstanbul'da bir sonbahar seramonisi...
Bir dalgalar köpürüyordu, bir de kulaklarýndaki þarkýnýn verdiði hüzün.Ne
nefesini hissedebiliyordu artýk; ki zaten sigarasýnýn dumanýydý o; ne de iliklerine
dadanan soðuðu. Yaþam sonu yazýlamayan br hikayeydi onun için, ölmek ise
yol aldýðý köy... Martýlarda da derman yoktu artýk.Artýk çýrpmýyorlardý kanatlarýný
hayat vapuruna yetiþmek için. Evet, kýzýldý gökyüzü; ateþti veya güneþin
ölümüne dökülen birkaç damla kan..
Yýldýzlar vardý artýk; güneþin ölümüyle fýrsat bulan.
Gitmemeliydi bu gemi artýk, batsýn dedi adam bu kaybetmiþlik; batsýn bu
hüsran. Ama takati yoktu içinde bilmeden ilerlediði bu hayatý,durdurmaya.
Nerden geldiði belirsiz bir rüzgar; durduramadýðý bir gemi;
ve içinde ölüme dair umutlar var...
Gökhan Emrah Küçükosmanoðlu, [email protected]
www.gazete.itu.edu.tr
edebiyat
arýyorum
aralýk 2005
27
boz
Aðlayacaksýn, öleceksin, doðacaksýn; her
þeyi kaðýtlarla paylaþacaksýn. Seveceksin;
yazmayý seveceksin.
Bakmasan da etrafýna onlarca þey
göreceksin bir yerlerde yaþadýðýný
düþlediðin. Sonra eline kurþun kalemini
alacaksýn ve yepyeni þekiller çizeceksin,
çizdiðin þekillerin tanrýsý olacaksýn. Hayal
edeceksin. Þekiller senin çemberinle
kesiþtiðinde belki bir yýldýz parlayacak
gözlerinde; belki de bir kaç damla kan
dökeceksin. Ama yaratacaksýn,
Hayallerim kararýyor renkli yaþamýma inat. Ýçimdeki renklerle dýþýmý boyamaya kalktým, boyayý
suyla karýþtýrdým çoðalsýn diye, renkler soldu, inceldi. Yine de sürdüm onu hayatýmýn dýþ
cephesine, renkli günlerim olsun istedim diye. Sürdükçe içimdeki renkler kayboldu, beni ben
yapanlar... Sonbaharda yapraklarýn hastalanmasý gibi sararýp soldular, birer birer dökülmeyi
bekliyorlar kuruyan boyalar. Uðraþtým, uðraþtýkça yitirdim ne varsa.
Çocukken kýrmýzýlarým vardý çiçekleri boyadýðým, masmaviler vardý gökyüzüne saçtýðým, yerlere
döktüðüm yeþilliklerim... Ýçimdeki bahçe masalsýydý, zengindi. Renkleri dýþarý taþýdýkça ben, onlara
ihanet ettikçe her gün, kaydýlar ellerimden yavaþ yavaþ, ellerime yüzüme bulaþtý boyalar akarken.
Ne kýrmýzý ne mavi kaldý, hepsi karýþtý. Boz bir renk oldum þimdi, koyu çirkin mide bulandýrýcý bir
renk, yüzümde, üstümde, baþýmda... Bir palyaço yarattým kendi ellerimle. Aynaya her baktýðýmda
tiksindiðim lanetler okuduðum. Yüzünde boz renkle boyanmýþ bir gülücük daima ve eski bahçesini
arayan boz renkli gözler kýrýþmýþ alnýnýn altýnda...
Melike Özkan, [email protected]
ve yazacaksýn...
camýn
arkasý
Odaya girdiðimde yüksek tabureye oturmuþ, pencereden
dýþarý bakýyordun. Bana arkan dönük. Oda karanlýk.
Dýþarýsý da. Tepkisizdin, ya da dýþarýya tepki
vermiyordun sadece. Belli,yalnýz kalmaktý istegin.
Yalnýzlýðýndan bunalýp,kalabalýða nasýl uyum
saðlayacaðýný düþünüyordun,biliyorum… bunu
düþünmek için uygun ortam ise yine yalnýz kalabileceðin
ufacýk bir köþeydi. Belki de bu çeliþkiyi görüyordun
kocaman pencerenin ardýnda. Dýþarýda Ýstanbul vardý.
Ýstanbul senin çeliþkin gibi. Kocaman, karýþýk… buradan
saatlerce uzaktaki bir þehirden, buradaki insanlarýn
yýllarca uzaðýndaki insanlarýn arasýndan yeni gelmiþtin
ve beyninin içindeki zamanlarý-mekanlarý birbirleriyle
barýþýk tutmaya çalýþýyordun þimdi. Parçalara
ayrýlýyordun. Bazýlarýný atýp, üstüne basýp, ezip geçmek
istiyordun, bazýlarýný da en deðerlin olarak en derininde
saklamak. Üzerine bastýðýn parçalarýnýn içine batýyordun
bazen, sonra püskürtüp atýyorlardý seni. Seni senden
kovuyorlardý. Koruduðun parçalarýna sýðýnýyordun
hemen, sesin baðýrmaktan kýsýldýðýnda bir tek onlar
duyuyordu seni. Seni senle barýþtýrýyorlardý.
Odanýn ýþýðýný yakmak zorundaydým, gerçekten
üzgünüm. seni karanlýktan koparmak keþke ýþýðý yakmak
kadar kolay olsaydý miniðim, keþke oda aydýnlandýðý gibi
yüksek taburenden kalkýp, önümden baþýný öne eðmiþ
geçiyorken, geçiþini seyretmeyip elini tutuverseydim. Ve
sen, dünyada bir insanýn bile olsa senin farkýnda
olabildiðini, bir insanýn bile olsa seni anlayabildiðini
hissetseydin dokunuþumda.
Ben kendi iþlerimle uðraþýyordum odada. Ya da öyle
görünüyordum sana. Gözyaþlarýný sakladýðýný sandýn,
oysa ki varlýðýn yeterliydi içine akýttýðýn yaþlarý
hissetmeme. Ýçlerinde ayný yeri bir zamanlar o yaþlarla
ýslatmýþ olanlar, tanýrlar birbirlerini her zaman. Islaklýk
kurusa da nemin kokusu kalýr üstlerinde. Benzeriyle
karþýlaþtýklarýnda duyarsýn ekþiliðini hemen.
O gece hiç uyuyamadýn deðil mi? uyumak için çok
uðraþtýn, biraz olsun nefes alabilesin uykunda diye, ama
dönüp durdun iþte.
Aradan dört-beþ gün geçti, fazla deðil. Sabahtý.
Gülüyordun. Tüm neþenle "günaydýn!" dedin, ayný
þekilde karþýlýk verdim. Ama bir fazlalýk vardý bu sefer
de. Her þeyi sil baþtan kurmak için bugünü seçmiþtin,
belli. Dýþarýya çýkacaktýn pencereden bakmak yerine.
Gercekten dýþýna çýkacaktýn. Bambaþka bi insan olup da
hani… aynen bunlarý tekrar ettin sonra bana. "bugünden
itibaren deðiþtireceðim her þeyi." Buruk bir
gülümsemeyle senin mutluluðuna eþlik etmeye calýþtým,
bu aþýrý neþenin kýsa sürede söneceðini bildiðimi
www.gazete.itu.edu.tr
hissettirmeden.
Ah miniðim, daha kaç kez seyredeceksin o karanlýðý bir
bilsen. Bir bilsen, her þeyini deðiþtirmeye çalýþmaktan
vazgeçtiðin anda baþlayabilirsin sadece yeniden.
Sadece her halini kabullenip sevmenle baþlayacak her
þey. Daha çok zaman bakacaksýn o pencereden,
dýþarýsýný bile göremeyeceksin bazen cama yansýyan
görüntünü görmekten. Elinle kýrmak isteyeceksin camý,
yok, her yanýný kana bulamaktan korkup onu da
yapamayacaksýn.
Ama cam giderek incelecek miniðim, güven bana. Ardýna
geçmek için elini uzattýðýnda, þeffaf bir kaðýt gibi
olduðunu göreceksin onca zamandýr karþýnda durup da
sana kalýn bir duvarmýþ gibi görünen camýn. Tüm
gücünle elini attýðýnda cama doðru, o þeffaflýða
bulanacak elin, cam yapýþacak tenine, incecik parlak bir
zar gibi. Ama n'olur çok hýrpalama artýk kendini. Uyuyup
uyandýðýnda bambaþka biri olmak beklentisi bir zalimlik
kendi kendine yaptýðýn. Acýmasýz olma bu kadar.
Bugünden itibaren deðiþtiremeyeceksin hiç bir þeyi.
Bunu kabullenince kendiliðinden yenileniverecek her
þeyin. Olaðan sýrasýyla.dengeyi göreceksin. Hayatýn
önüne sunduðunca. Deðiþmeyeceksin, geliþeceksin…
Geçen gün odanýn önünden geçiyordum yine. Sen,
yüksek taburenin üstünde, bana arkan dönük, oturmuþ,
pencereden dýþarý bakýyordun. Karanlýktý…
Burcu Albayrak, [email protected]
genetik
arýyorum
28 aralýk 2005
ORDU
biyoteknoloji
ile tanýþýnca...
Evrim sadece canlýlara özgü deðil, ordu da
evrimleþiyor. Hem teknolojinin geliþmesi, hem de
saldýrý þekillerinin çeþitlenmesi bu evrimi zorunlu
kýlýyor. Son yýllarda biyoteknolojide meydana
gelen baþ döndürücü geliþmelerin ütopik
mükemmel askeri yaratýp yaratamayacaðý
bilinmez ama günümüz askerlerinin çok daha
donanýmlý olduðu kesin. Diðer taraftan savaþ
alanýnda askerlerle, silahlarla, füzelerle fiili harp
belki de artýk fazlasýyla sýradan, çünkü biyolojik
ve kimyasal silahlar sahneye çýkmýþ durumda.
Artýk olasý bir savaþta ordunun karþý koymasý
gereken görünür düþmanlarýnýn yaný sýra bir de
görünmeyen sessiz düþmanlarý mevcut.
Kimyasal silahlarýn ne kadar yýkýcý ve uzun vadeli
etkilerinin olabileceði Çernobil faciasýndan sonra
herkesin kabul ettiði bir olgu. Üretimlerinin kolay
ve ucuz olmasý, kýsa zamanda geniþ kitleleri
etkileyebilecek olmasý ve daha da önemlisi
kullanmaktan çekinmeyecek çýlgýnlarýn varlýðý bir
takým tedbirlerin alýnmasýný gerektiriyor. Bu
yönde atýlmýþ adýmlar var elbette. 1925 Genova
Protokolü her türlü kimyasal ve biyolojik
materyalin savaþta kullanýlmasýný yasaklýyor.
1972 tarihine gelindiðinde ise Biyolojik ve Toksin
Silah Anlaþmasý (BTWC-Biologic and Toxin
Weapons Convention) ile bu kategoriye
girebilecek her türde materyalin üretimi,
geliþtirilmesi, stoklanmasý ya da edinilmesi
engelleniyor. Ancak ne yazýk ki bütün bu kaðýt
üzerindeki anlaþmalarýn dünya barýþýný
saðlayacaðý inancýnýn olmadýðý çok açýk. 1996
yýlýnda Amerika Birleþik Devletleri Baþkaný Bill
Clinton, verdiði bir demeçte, sivil halký, bir
hastalýðý savaþ silahý olarak kullanmak
isteyebilecek insanlardan korumanýn, önde
gelen küresel hareketlerden biri olmasý
gerektiðini ifade ediyor.
Biyolojik
silah
tehlikesinin
varlýðý
reddedilemediðine göre geriye yapýlabilecek tek
bir þey kalýyor: tehlikeyi önceden belirleyip
ortadan kaldýrabilmek! Ýþte biyolojik sensörler
veya kýsaca biyosensörler, bu görevi çevrede
bulunabilecek spesifik molekülleri kimyasal,
biyokimyasal ya da biyolojik numuneler
aracýlýðýyla tarayarak yerine getiriyor. Bunun yaný
sýra örneði yakalama, örnek üzerinde
yoðunlaþma, onu kopyalama ve analiz etme
yetilerine de sahipler.
Biyolojik silah denilince genelde sivil halka
yönelik kitle imha sahneleri gözümüzde
canlandýðýndan biyosensörlerin yalnýzca bu tip
bir tehlikeyi belirlemede kullanýldýðý gibi bir
yanýlgý oluþabilir. Evet, biyosensörlerin en önemli
uygulamasý muhtemel bir saldýrýnýn önceden
belirlenmesidir. Ancak ordu için daha farklý
uygulamalar da söz konusu olabilir. Örneðin
askerlerin saðlýk durumunun kontrolünde, kan
basýncý ve kandaki glikoz seviyesi gibi faktörleri
görüntüleyecek içsel sensörler
kullanýlabilir. Buna ek olarak
biyolojik ajanlarýn çok farklý
yollarla taþýnabiliyor olmasý
nedeniyle, askerlere temiz su,
yiyecek ve güvenli araç-gereç
saðlanmasýnda da biyosensörlerin
etkin
kullanýmý
olasýdýr. 1763 yýlýnda Ýngilizler
ve yerli Amerikalýlar arasýndaki savaþta, eðer yerli
Amerikalýlar
kendilerine
Ýngilizler tarafýndan "tedarik
saðlama" adý altýnda verilen
battaniyelerdeki
suçiçeði
mikrobundan
haberdar
olsalardý...
www.gazete.itu.edu.tr
Günümüzde kullanýmý ve taþýnmasý kolay,
bazý biyolojik ve kimyasal ajanlarý tanýyabilen
hafif
sensörler
geliþtirilmiþ,
fakat
karþýlaþýlabilecek her türlü tehlikeyi tespit
edebilecek mükemmelliðe henüz ulaþýlabilmiþ
deðil. Biyolojik ajanlarýn çok farklý formlarda
karþýmýza çýkýyor olmasý bilim adamlarýný
zorluyor. Ayrýca biyolojik ajanlarýn kitle imhasýnda
kullanýmýnýn önlenmesine yönelik mevcut tespit
sistemlerinin, gelecekte karþýlaþýlmasý muhtemel
askeri ortama adapte edilmesi gerekiyor.
Biyosensörlerin yapýlmasýnda genellikle canlý
organizmalarýn mükemmel mekanizmalarý örnek
alýnýr. Örneðin, bir biyosensörün yabancý bir
maddeyi ortamý tarayarak bulmasý gözün
çalýþma prensibi ile, maddeye tutunmasý hücre
zarýndaki reseptörlerin gelen proteine tutunma
mekanizmasýyla iliþkilendirilebilir. Biyosensörlerin çalýþma yöntemine gelince, iki unsura
ihtiyaç duyuluyor: tanýmayý saðlayan öðe ve
tanýmlanan veriyi elektronik ya da optik,
genetik
anlaþýlabilir veri haline getirecek bir dönüþtürme
metodu. Uygulanacak test, analit adý verilen hedef
molekül ile etkileþtiði bilinen bir organizma veya
belirteç kullanýlarak tasarlanýr. En sýk kullanýlan
analiz yöntemi bakteri, virüs ve proteinler gibi
biyolojik ajanlarý belirleyebilen immunoassay
yöntemidir. Dönüþtürme metotlarý ise kütle
spektrometresi, minyatür akýþ sitometresi,
mikrokantilever gibi sistemlere dayanýr. Fakat bütün
bu yöntemlerin geliþtirilebilmesi ve uygulanabilmesi
için olasý tehdit ajanlarý kapsayan geniþ bir
veritabanýna ihtiyaç duyulmaktadýr.
Immunoassay, bir antikor ile onun homolog
antijeni
arasýndaki
spesifik
baðlanmadan
faydalanýlarak, herhangi bir örnekteki maddeyi
tanýma ve ölçme yöntemidir. Nükleik asit analizleri
ise organizmalardaki DNA veya RNA'nýn spesifik
dizilerini bir tanýmlama þemasý olarak kullanýrlar.
Ordunun
kullanabileceði
taþýnabilir
biyosensörlerin üretiminde bugün için en sýk
karþýlaþýlan sorunlar; duyarlýlýðý kaybetmeden
boyutlarý küçültmek, þu anda yaklaþýk 4.5 kilogram
olan sensörleri giyilebilir, rahatlýkla taþýnabilir bir
aðýrlýða uyarlamak, çoklu belirteç ihtiyacýný
karþýlamak, sistemi daha hassas bir hale getirerek
olasý yanlýþ alarmlarý önlemek, savaþ alanýnda uzun
süre verimliliðini koruyabilecek hale getirmek ve
herkes tarafýndan kullanýlabilecek basitlikte
olmasýný saðlamaktýr. Hedef moleküllerin hava ve
kirletici baþka unsurlar da içeren örnekler içerisinde
çok seyrelmiþ olmasý genellikle elde edilebilen
örnek miktarlarýnýn tespit için yetersiz kalmasýna
neden olabilir. Bu sebepten yeterli materyalin
yakalanmasý da oldukça önemlidir. Gerçek hayatta
çoðu örnek toprak, doku, iyonlar, metaller gibi
baþka materyaller de içereceðinden örneklerin
incelenme süreçlerinin deðiþiklik göstermesi
beklenebilir.
Bütün bu sayýlan zorluklara ve olumsuzluklara
raðmen, biyosensörler gelecekte ordunun kullanýmý
için umut vaat etmekte. Küçük bir biyosensör bir
askerin savaþ alanýný görme yetisini olduðu gibi
deðiþtirebilir. Hayvanlarýn avlarýný kokusundan
tanýmasý gibi askerlerin düþman izlerini biyolojik
yapýlarýndan takip etmesi mümkün olabilir.
Minyatür, posta pulu boyutlarýnda, biyoçip taþýyan
biyosensörler her asker tarafýndan kol saati gibi
takýlabilir ve yeterli sayýda olduklarýnda hedef
molekülleri algýlayabilecek yüzlerce denetim
noktasý oluþturabilirler. Özellikle nanoteknolojideki
geliþmelerin biyosensörlere yansýmasý da göz
önüne alýnýrsa 2001 yýlýnda Amerika Birleþik
Devletleri'nde yayýnlanan "Opportunities in
Biotechnology for Future Army Applications" adlý
raporda da öngörüldüðü gibi 2025 yýlýna kadar
istenilen özelliklerde biyosensörlerin üretilmesi
oldukça olasýdýr.
Elif Eroðlu - Esra Kaplan
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü
Kaynaklar:
[1] National Research Council. Opportunities in
Biotechnology for Future Army Applications (2001).
Washington D.C. : National Academy Press.
[2] Pearson, G. S.The Threat of Delibarate Disease in
the 21st Century
http://www.brad.ac.uk/acad/sbtwc/other/disease.htm
arýyorum
aralýk 2005
ÝTÜ Moleküler Biyoloji
ve Genetik Kulübü
Üniversitemiz Fen- Edebiyat Fakültesi bünyesinde
2001 yýlýnda çalýþmalarýna baþlayan Moleküler
Biyoloji ve Genetik Kulübü (MBG Kulüp), bölüm
öðrencileri baþta olmak üzere, MBG alanlarýnda ilgili
tüm üniversitelileri ortak bir platformda toplamak
amacýyla kurulmuþtur. 2004-2005 Öðretim yýlý
itibariyle, 48'i aktif toplam 101 üyesi vardýr. Kulüp,
MBG Bölüm Baþkaný Doç Dr. Candan Tamerler
Behar'ýn danýþmanlýðýnda, bölüm öðrencilerinden
oluþan 8 kiþilik bir Yönetim Kurulu tarafýndan
yönetilmekte ve 2 kiþiden oluþan bir denetleme kurulu
tarafýndan denetlenmektedir. Kulübümüz, düzenli
olarak yapýlan toplantýlar aracýlýðýyla, üyelerinin fikir
ve istekleri doðrultusunda çeþitli faaliyetler
düzenlemektedir. Öðrencilerin bölümle kaynaþmalarý,
aldýklarý öðretimi pekiþtirip, uygulamaya geçirmeleri
ve kendilerini geliþtirmeleri amacýyla gerçekleþtirilen
kulüp faaliyetlerinin baþýnda düzenlenen söyleþi ve
seminerler gelmektedir. Bu söyleþi ve seminerler,
öðrencileri bölümle ilgili konularda teorik açýdan
bilgilendiren konularýn yaný sýra, dönemler arasý bilgi
ve deneyim paylaþýmýnýn saðlandýðý, geleceðe
yönelik planlarýn oluþmasýnda yönlendirici ve yol
gösterici
olabilecek
konularda
da
gerçekleþtirilmektedir. Bu faaliyetlere ek olarak, kulüp
üyelerinin alanlarýnda uygulanan farklý teknikleri
öðrenmeleri amacýyla teknik içerikli; kulüp üyeleri
arasýnda birlikteliði saðlamak amacýyla da sosyal
içerikli
organizasyonlar
gerçekleþtirilmektedir.
Moleküler Biyoloji ve Genetik dallarýnýn günümüzde
gerek bilim, gerek teknolojide birçok farklý alanla iç içe
olmasý, bölümümüzün çalýþma alanlarýný oldukça
geniþ tutmaktadýr. Bölüm öðrencileri arasýnda kalýcý
bir birliktelik saðlayarak, öðrencileri öðretimleri
sonrasý önlerindeki seçeneklerden haberdar etmek
ve bu seçenekler hakkýnda mümkün olduðunca çok
ve ayrýntýlý bilgi saðlayabilmek, böylece gelecekteki
hedeflerinin belirlenmesinde yardýmcý olabilmek,
kulübümüzün
faaliyetleri
doðrultusunda
gerçekleþtirmeye çalýþtýðý temel hedefini oluþturur.
Genç bir bölümün öðrencilerinden oluþmasýna karþýn,
Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü üyeleri, her
geçen sene nesiller arasý baðlantýyý artan bir kuvvetle
saðlamakta ve bir arada olmanýn gücünün bilincine
varmaktadýrlar. Bu sene Moleküler Biyoloji ve Genetik
Kulübü, önceki senelerde yapýlanlarýn gücünü de
arkasýnda hissederek, daha büyük planlarýn peþinde
koþmaktadýr. Üniversitelerin, verdikleri eðitim ve
öðretimin yanýnda, öðrencilerine sunduklarý bir diðer
önemli imkân ise, kiþisel geliþimdir. Öðrenci kulüpleri
de sosyal varlýklarý ile bu kiþisel geliþim hususunda
önemli bir yer sahibidirler. Moleküler Biyoloji ve
Genetik Kulübü de, üniversite içerisindeki bu sosyal
varlýðýný öðrencilerin faydasý yönünde kullanmaktadýr.
Bu ilke ýþýðýnda yaklaþýk 2 haftadýr süre gelen
"Moleküler
Biyoloji
Tarihi"
adlý
Çalýþtayý
yürütmektedir. Bilim daima eklenik ilerler ve kendi
içerisinde tarihini barýndýrýr. Bir kültürün, bir birikimin
eseridir. Bu Çalýþtay ile saðlanmaya çalýþýlan da,
Moleküler Biyoloji biliminin tarihi boyunca geçirdiði
evreleri,
bilim
adamlarýnýn
yaklaþýmlarýný,
kullandýklarý yöntem ve teknikleri, bu kültür içerisinde
gelecekte yer alacak olan bizlerin saðlýklý bir þekilde
özümseyip bu bilgiler ýþýðýnda çalýþmalarýmýzý
sürdürmemizi saðlamaktýr.
Kulübün bir diðer çalýþmasý, kütüphane kaynaklarýnýn
en verimli þekilde kullanýlmasý ve giderek elektronik
ortamda geliþimine devam eden bilim dünyasýnýn,
kütüphanemizin açtýðý kapýlarýndan faydalanmak
amacý ile bilgilenme toplantýlarý gerçekleþtirmek
www.gazete.itu.edu.tr
olmuþtur. Bunun için gerek ÝTÜ Mustafa Ýnan
Kütüphanesi yetkilileri tarafýndan gerçekleþen
toplantý, gerekse bölümün araþtýrma görevlileri
tarafýndan, elektronik ortamda makale taramasý ve
incelenmesi üzerine gerçekleþtirilen sunular, büyük
bir açýðý kapatma yönünde atýlan önemli adýmlardan
sayýlabilir.
Ayrýca önümüzdeki günlerde ve aylarda daha da çok
gerçekleþtirilecek olan film gösterimleri ile hýzla
popülerleþen ve katlanarak artan bir ilgi ile sinemada
yerini alan genetik biliminin farklý zihinlerde yarattýðý
etkinin beyaz perdeye yansýmasýný, Moleküler Biyoloji
ve Genetik Kulübü, ÝTÜ'lü öðrenciler ile paylaþacaktýr.
29
arýyorum
asýrlardýr çaðdaþ
30 aralýk 2005
hem itü’de öðrenci olup hem de
itü’de çalýþmak
bilgi iþlem daire baþkanlýðý’nýn asistanlarý ile konuþtuk
n bir
hayallerimizi süsleye
rsitesi, lise yýllarýnda
planla
ýz
yýs
sa
k
nü
dö
e
Ýstanbul Teknik Ünive
eð
yallerle ve gelec
ha
ik
ðiþ
de
mak
iz
zan
pim
ka
He
ýzý
üniversite.
ak, kendi param
ýza. Ýþ hayatýna atýlm
den
ram
ce
ÝTÜ
ki
ma
Pe
i.
ÝTÜ
izd
dýk
rim
þla
ba
baþlýca düþüncele
ek
tirm
liþ
ge
rmak
izi
du
e
im
nd
nd
ve bir nevi ke
aklarýmýz üzeri
baþlamak ve kendi ay
a
týn
ya
ha
m
iþ
he
,
up
ak
uy
olm
ok
mezun
mediði, hem
mü? Çoðumuzun bil
adýna yeterli bir ölçü
maddi bir kazanç da
da
an
zam
ný
me ve ay
rada þu
kendimizi geliþtirebil
sizlere tanýtmak ve bu
ýný
sunan ÝTÜ kurumlar
ak
atý
þm
fýrs
yla
me
pa
bil
le
ya
ler
ðla
siz
sa
lerini
arkadaþlarýmýzýn görüþ
zýmýzda ilk
ya
bu
ýz
ðým
ca
anda çalýþmakta olan
pa
ya
bir merkezin tanýtýmýný
rüþlerini
istedik. Her ay farklý
lýþan arkadaþlarýn gö
ire Baþkanlýðý'nda ça
Da
olarak Bilgi Ýþlem
aktaracaðýz
Habersiz gittiðimiz Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý’nda
öðrenci asistan olarak çalýþan kontrol mühendisliði
öðrencisi Ýrem Koca ve bilgisayar mühendisliði
öðrencisi
Ceren Yýldýz ile görüþtük.
Sizi hem okuyup hem de çalýþmaya iten nedenler
neler? Ýþ hayatýna alýþmak ya da maddi bir kazanç
saðlamak için mi?
Ceren- Aslýnda ikisi de önemli. Kazandýðýmýz para belki
de burada harcadýðýmýz zamana kýyasla az görünebilir
ya da aylýk yemek ihtiyacýný ancak karþýlayacak
düzeyde olabilir. Fakat burada bize sunulan imkânlar ve
arkadaþlýk maddiyatla kýyaslanamaz.
Ýrem- Her an kendinizi geliþtiriyorsunuz, yeni bir þeyler
öðreniyorsunuz. Mutfakta oturup bekleseniz bile
bilmediðiniz, baþka bir yerde görüp öðrenmenizin
imkânsýz olduðu þeyler gelip sizi buluyor.
Beklediðiniz gibi bir ortam mý?
Ceren- Açýkçasý beklediðimizden fazlasýný bulduk.
Bilgisayar
mühendisi
olup
hiçbir
þey
öðrenemeyebiliyorsunuz. Bir þeyler ile uðraþmak lazým.
Ortam olarak da böyle bir yer düþünmemiþtik. Her gün
sayýsýz insan gelip gidiyor, her an konuþacak insan
bulabiliyorsunuz. Arkadaþ çevresi olarak da
beklediðimizin üstünde bir ortamla karþýlaþtýk.
Ýrem- Burada çalýþmaya baþladýktan sonra sayýsýz
insanla tanýþtým. Ýlk girdiðimde insanlarýn nöbetleri
dýþýnda da burada olmasý tuhaf gelmiþti. Fakat birkaç ay
geçip ortama alýþýnca ben de nöbetler dýþýnda kalmaya
baþladým. Gayet sýcak bir ortam var burada. Ýstediðiniz
herkese aklýnýza gelen her þeyi sorabilirsiniz. Herkes bir
þeyler paylaþýyor, yardýmlaþma var. Kendi öðrendiðinizi
sizden sonra gelenlere öðretiyorsunuz. Asistan öðrenci
koordinatörü var. Ýnsanlar çalýþmalarýna göre
yükseltiliyor. Yazýlým geliþtirme bölümüne geçtiðinizde
proje geliþtirmeye baþlýyorsunuz ve o aþamada bireysel
geliþiminiz bayaðý ilerliyor.
Çalýþma saatleriniz nasýl?
Ceren- Öðrenciler arasýnda belirli bir hiyerarþi var. Ýlk
olarak asistan öðrenci olarak baþlýyorsunuz, sonra
nöbetçi asistan oluyorsunuz ve sorumluluklarýnýz artýyor.
Mesai saatleri de artýyor bu sisteme baðlý olarak. Ayda
6-8 nöbet tutuluyor, her nöbeti 8 saat olarak düþünürsek
ayda ortalama 60 saat nöbet tutuyoruz. Bazen geceleri
oluyor nöbetler, fakat esneklik de saðlanýyor, özellikle
sýnav zamanlarý. Ýþ ortamý olarak burada gayet dinamik
ve ciddi bir yapý var.
Karþýlaþtýðýnýz sorunlar neler?
Ýrem- Kullanýcý hesaplarý ve bilgisayar þifreleri
konusunda öðrencilere hizmet veriyoruz. Ayrýca
personele verilen hizmetler var, bilgisayar bozulmasý ve
diðer konularda. Rektörlük içerisinde ve Mediko'da
yerinde hizmet veriyoruz. En çok karþýlaþtýðýmýz sorun
herhangi bir problem olduðunda buradaki insanlarýn
çalýþmadýðýný öne sürenlerin olmasý. Özellikle yurtlardan
"benim internetimi neden kesiyorsunuz?" diye telefonla
þikâyet edenler oluyor. Herhangi bir sorun olmadýðý
sürece birilerinin netinin kesilmesi mümkün deðil.
Biz insanlarýn ses tonundan bilgisayardan ne kadar
anladýklarýný tahmin edecek seviyede deðiliz. Bu
yüzden herkese ayný þekilde yaklaþýyoruz. Kimse
burada "dur þunun netini keselim" demiyor.
Ceren- "Ethernet Kartýnýzýn ýþýðý yanýyor mu?"
sorusunu garip karþýlayanlar oluyor. Fakat Ethernet
kartýnýn ne olduðunu bilmeyen arkadaþlarýmýz da
var. Her þeyi kontrol ettirmek zorundayýz. Sorunun
nedenini anlamak için böyle yaklaþýyoruz. Konuya
yabancý olanlar biraz daha çekingen davranýyor,
ama ara sýra çok garip telefonlarla da
karþýlaþýyoruz. "Kullanýcý her zaman haklýdýr" ilkesi
www.gazete.itu.edu.tr
burada da geçerli.
-Ýrem Geçenlerde gölet yurtlarýna giden fiber kablo
kopmuþtu. Kimya-Metalurji ve gölet yurtlarý arasýndaki
yol çalýþmasýndan kaynaklanan kablo kopmasý,
kablonun üzerinden kamyon geçmesi sonucu
oluþmuþtu. Ýnsanlarý inandýrmak bir yana, kablonun
üzerinden neden kamyon geçirdiðimiz konusunda bizi
suçlayanlar bile vardý. Sonuçta kablolarý biz
döþemiyoruz, ilgili firmalar gelip döþüyor. Çok hassas
olan bu kablolarda oluþan herhangi bir sorunda da bu
firmalara haber veriyoruz ve gelmelerini bekliyoruz.
"Hadi bugün gidelim kabloyu onaralým" diyemiyoruz.
Þunu da belirtmek gerek. Ýnternet kullanýmý konusunda
ceza verdiðimiz kullanýcýlar da oluyor. Paylaþým
programlarýnda yasal olmayan paylaþýmlar konusunda
yabancý firmalardan uyarý geliyor. "Þu ip'li kullanýcýnýzýn
þunu paylaþma hakký yoktur lütfen gerekeni yapýn"
þeklinde gelen uyarýlarda bizde üzerimize düþeni
yapýyoruz.
Peki, burada çalýþmak için kriterler neler ?
Ceren- Öncelikle Elektrik-Elektronik Fakültesi'nden ve
Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nden öðrenci
alýndýðýný belirtmek lazým. Baþvuran arkadaþlar yazýlý
sýnava tabi tutuluyor ve sonrasýnda mülakata alýnýyor.
Baþlýca kýstaslarý bilmiyor olsak da sorumluluðun ve
isteðin çok önemli bir rolü olduðunu belirtmek lazým.
Burada çalýþabilmek için çok iyi derecede bilgisayar
bilginiz olmasý gerekmiyor. Hiçbir þey bilmeyen
arkadaþlar da burada çalýþarak birçok þey öðrenebilirler.
Ufuk Çavuþ, Leyla Çelebioðlu
Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý
ÝTÜ de çalýþan að cihazlarýnýn kurulumu ve
bakýmý ile aðýn güvenliðini saðlamak gibi
baþlýca görevleri yaný sýra yeni kurulan ve
geliþtirilmesi gereken aðlarda planlama hizmeti
de vermekte. Tüm üniversiteye yönelik verilen
e-posta, web alaný, disk alaný ve benzeri
hizmetlerin kurulumunu, düzenlenmesini ve
devamlýlýðý da burada saðlanýyor. Destek ve
Çaðrý Merkezi Bölümü’nün yüzde 80’i yarý
zamanlý çalýþan öðrencilerden oluþuyor.
arýyorum
eðitim
32 aralýk 2005
çýk dýþarýya
Yýl 2004, Kasým ayýnýn sonlarýna doðru ÝTÜ
Makine Fakültesi'nin bahçesindeki banklarda
oturan bir son sýnýf öðrencisi, "Keþke daha
erken
baþlasaydým
iþlere,
þimdi
yetiþtiremeyeceðim
hiç
bir
þeyi"
diye
hayýflanmakta, bir yandan da bir umut belki
yetiþir diye hesaplar yapmakta. En sonunda
"Kaybedeceðim bir þey yok" diyor ve bir
ucundan iþe baþlýyor. Zaman geçtikçe görüyor
ki hiçbir þey için geç deðil. Yapýlacak iþler o
kadar çok deðil ve en önemlisi bir yerden
baþlayýnca, biraz çaba ile her þeyin üstesinden
gelinebiliniyor.
Evet, bir yerde benim hikâyemden bir parça
buldunuz yukarýdaki satýrlarda. Kendi baþýma
araþtýra araþtýra, sora sora öðrendiðim
yurtdýþýnda yüksek öðrenim için yapýlmasý
gerekenleri, bu yazý aracýlýðý ile birçok
öðrenciye ulaþtýrmak ve en azýndan birkaç
kiþiye bir faydamýn dokunabilmesini saðlamak
en büyük isteðim.
Üniversiteye girdikten sonra birçok insanýn
hayalidir
öðrenime
yurtdýþýnda
devam
edebilmek.
Peki
bu
hayali
gerçeðe
dönüþtürmek için ne gerekiyor? Ýlk yapýlmasý
gereken internet üzerinden okul ve programlarý
araþtýrmaya baþlamak ve isteðinizi belirlemek.
Bu
araþtýrmaya
Ýstanbul
Teknik
Üniversitemizin, ana sayfasýndaki dünya
üniversiteleri kýsayolundan 1 baþlayabilirsiniz.
Bir okulun sayfasýna girdiðinizi varsayalým.
Ýlk baþta her þey çok karýþýk görünebilir, ama
zaman
içinde
alýþacaksýnýz
ve
hatta
otomatikleþeceksiniz. Genelde tüm sayfalarda
ayný düzen iþlemektedir. Öncelikle her
üniversitenin (anadili Ýngilizce olanlar dýþýnda)
sayfasýnýn bir kenarýnda "English site" yazýsý
ya da Ýngiltere bayraðý bulunur. Ona týklayarak
sayfanýn dilini Ýngilizce yapýlýr. Daha sonra ise
"Prospective
Students",
"International
Programs" , "Study Programs Offered"
þeklindeki bölümlerden okulun sunduðu yüksek
www.gazete.itu.edu.tr
lisans programlarýna bakýlýr. Programlarýn
detaylarýna da o sayfalardan ve "application"
bölümünden ulaþýlabilir. Ayrýca genelde
"application" bölümünden bölümün kabul
kriterleri, baþvuru formlarý ve baþka birçok
kaynaða da ulaþabilirsiniz.
Uzun sürecek araþtýrmalar sonucu kafanýzda
bazý okullar ve bölümler belirlediyseniz, ikinci
adým ne olacaktýr? Okullarýn sizden istekleri
doðrultusunda
baþvurunuzu
hazýrlamak.
Okullarýn ve bölümlerin, eðer varsa kendilerine
özel þartlarýný bir yana býrakýrsak genel olarak
istedikleri þeyler þunlardýr:
- Toefl sýnavý sonucunda alýnmýþ ingilizce
yeterlilik belgesi
- GRE / GMAT sýnavý sonucu alýnmýþ
yeterlilik belgesi
- Kendinizi ve amaçlarýnýzý anlatan bir yazý
(statement of purpose)
- Referans mektubu / mektuplarý
arýyorum
eðitim
Bu gerekenlerden TOEFL , GRE 2 ya da
GMAT 3 sýnavlarýný (baþvuracaðýnýz okullarýn
isteðine göre hangileri gerekli ise) geçmeniz
gerekmektedir. Bu sýnavlarýn sonucunun
açýklanmasý ve okullara yollanmasý 4 ila 6 hafta
kadar sürdüðünden, son baþvuru tarihine göre
yeterli zaman býrakýlýp bu sýnavlara öyle
girilmelidir. Ayrýca bu sýnavlarýn sonunda,
sonuçlarý ücretsiz olarak bazý okullara yollama
imkaný sunulmaktadýr. Bu nedenle sýnava
girmeden önce, baþvuracaðýnýz okullarýn okul
kodlarýný yanýnýza almanýz size ciddi miktarda
zaman ve para kazandýracaktýr. Sýnav sonunda
çýkan sonuçlarý yollama ekranýnda, belgeleri
yollayacaðýnýz okulu bulamazsanýz, sýnavý
yapan test merkezinden temin edeceðiniz sýnav
sonucu isteme formunu doldurup yazýlý olarak
da verebilirsiniz.
Ýlk iþ olan bu sýnavlarý hallettikten sonra,
sonuçlar açýklanana kadar olan zamaný da
diðer belgeleri toplamak için kullanabilirsiniz.
Lise diplomasý, üniversiteden mezun olabilir
belgesi, not dökümü gibi birçok belge
istenebilir. Fakat bu gözünüzü korkutmasýn, bu
aralýk 2005
belgelerin tamamýný ÝTÜ Öðrenci Ýþleri Daire
Baþkanlýðýna gidip gereken iþlemleri yaparak
çok hýzlý bir þekilde temin edebilirsiniz.
Belgeleri topladýktan sonra, bu belgelerin,
üniversitelerin istediði dile çevirtilmesi iþlemine
sýra gelmektedir. Belgelerin bir kýsmý zaten
Öðrenci Ýþlerinden Ýngilizce olarak temin
edilebilmektedir.Lise Diplomasý ve kalan diðer
belgeler de yeminli tercümana cevirtilmelidir.
Eðer üniversite, tercümenin onaylý olmasýný
istiyorsa (Noter vb.) o zaman belgenin aslý ve
çevirisini alýp fakültenizin sekreterliðine
giderek
aslýnýn
aynýdýr
damgasý
vurdurabilirsiniz. (Noterler ayný iþlemi yaklaþýk
30 YTL'ye yapmaktadýr)
Yüksek lisansa baþvurularda, oldukça önemli
bir deðerlendirme de "Statement of Purpose"
adlý yazý üzerinden yapýlmaktadýr. Özellikle
A.B.D.'deki okullar için bu yazý, neredeyse
baþvurunun en önemli parçasýdýr. Tamamen
kiþisel olan bu yazý için internet üzerinde bir
çok yardýmcý site bulabilirsiniz . Benim de size
tavsiyem, bu yazý için biraz zaman ayýrmanýz,
üzerinde düþünmeniz ve yazýnýn neleri
kapsamasý gerektiðini ve bu yazým tipini çok iyi
kavramanýz. Bu konuda interneti kullanmanýz
size oldukça fayda saðlayacaktýr.
Tüm
belgeleri
topladýnýz,
çevirileri
yaptýrdýnýz, okullar için kopyalarý çýkarttýnýz ve
onlara da aslýnýn aynýdýr damgasý vurdurdunuz.
Artýk yapmanýz gereken tek þey var belgeleri
okullara ulaþtýrmak. Zarfýnýzý PTT'den iadeli
taahhütlü olarak yollayabilirsiniz. Uzaklýða göre
belirli bir zaman önceden yollamakta fayda var
(1 - 2 hafta kadar), ya da DHL, FedEx gibi özel
kargo þirketleri ile daha yüklü bir ücret
karþýlýðýnda belgelerinizi 1 ya da 2 günde
ulaþacak þekilde yollayabilirsiniz(Bu özel kargo
þiketlerine
giderken,
yanýnýzda
öðrenci
kimliðinizi götürmenizin ve yollamadan önce
öðrenci olduðunuzu belirtmenizin çok faydasý
olacaktýr,
genelde
okullara
baþvuru
dönemlerinde
öðrencilere
%50
indirim
uygulanmaktadýr). Okullara göre deðiþiklik
göstermekte olsa da, genel olarak baþvurunuz
iþleme alýndýðýnda size haber verilir.
Eðer bütün bu iþlemleri yaptýysanýz artýk en
zor kýsma sýra gelmiþtir; beklemek... Zaten
yeterince dolu olan son dönemlerde, bunca iþle
Faydalý Internet Sayfalarý
1- Dünya Üniversiteleri :
http://www.itu.edu.tr/linkler/a.htm
2- TOEFL ve GRE sýnavlarýný yapan
kurumun ana sayfasý
http://www.ets.com
3- GMAT sýnavýný yapan kurumun ana
sayfasý
http://www.gmat.org
4- "Statement of purpose" hakkýnda bilgi
http://www.statementofpurpose.com
5- TOEFL ve diðer sýnavlar için kapsamlý
bir bilgi kaynaðý ve internet üzerinden
çalýþma sitesi
http://www.testmagic.com
6- Türk Eðitim Vakfý, burs olanakalarý
http://www.tev.org.tr
www.gazete.itu.edu.tr
uðraþmak insana zaman zaman zor gelse de
pencereden dýþarý bakýp yeni bir güne, yeni bir
kültüre, yeni bir dile merhaba dediðinizde,
hepsine deðdiðini anlayacaksýnýz. Bu zorlu
yolda baþarýya ulaþmanýz dileðiyle.
Can Emrah Yaldýz, [email protected]
RWTH Aachen, Production Engineering Öðrencisi
ÝTÜ Makina Mühendisliði Bölümü Mezunu
Aþaðýdaki
Sayfalar,
programlarý
kategorilere ayýrarak rehberlik hizmeti
vermektedir. Bu sayfalardan bulduðunuz
programlarý, mutlaka ilgili okulun sayfasýna
giderek kontrol ediniz, kabul þartlarý ve
program içeriðinin en güncel olduðu sayfa
okulun kendi sayfasýdýr.
1. Fransa'da yüksek öðrenim olanaklarý:
http://www.onisep.fr
2. Almanya'da yüksek öðrenim olanaklarý:
http://www.daad.de
3. Ýngilterede yüksek öðrenim olanaklarý:
http://www.educationuk.org/
4. ABD'de yüksek öðrenim olanaklarý
http://www.usnews.com
33
kültür sanat hayat
arýyorum
34 aralýk 2005
þifa bitkilerde saklý
Þifa ve bitki… Bu iki kelime ne
çaðrýþtýrýyor size? Hastalanýnca
annemizin 'Nane-limon kaynatayým
hiçbir þeyin kalmaz' sözleri mi
kulaðýnýzda çýnlýyor yoksa zorla
içirdiði ýhlamur mu geliyor
aklýnýza? Hâlbuki, en çok
ihtiyacýmýz olan bu kýþ aylarýnda,
bitkilerdeki þifayý keþfetmek
gerekli.
Þahtere Otu
Doðal ürünlerden gittikçe uzaklaþtýðýmýz
bu günlerde öze dönüþ var. Hýzlý þehir
yaþantýsý sebebiyle her þeyin yapayýna
yönelmiþ bizlerde doðaya ve organik
ürünlere dönüþ görünmekte. Bitkilerin gizli
gücü keþfedilmekte. Bu anlamda size
yardýmcý olmak adýna Kýrk Ambar
dükkânýnýn sahibi Âlime Kýlýç ile bir söyleþi
yaptým. Bitki çaylarýnýn yapýlýþý ve hangi
bitkinin hangi rahatsýzlýða iyi geldiði
konusunda bilgilendirdi bizi, Âlime Haným.
Kýrk Ambar Haziran 1999'dan beri
Beþiktaþ'ta hizmet vermekte. Her türlü
alternatif köy ürününü ve þifa verici bitkiyi
bulabileceðimiz bir yer.
Soðuk algýnlýðýnýn sýk görüldüðü bu
aylarda adaçayý imdadýmýza yetiþiyor.
Adaçayý, soðuk algýnlýðý önleyici, aðrý
kesici, ter kesici ve adale aðrýlarýný giderici
özellikleriyle Anadolu halk hekimliðinde
yaygýn olarak kullanýlýyor. Bir de
evlerimizde þifa verici özelliklerinden en
çok yararlanýlan bitki, ýhlamur tabi. Ihlamur
göðsü yumuþatýr, öksürüðe iyi gelir. Ayrýca
ýhlamurun baðýrsaklarý çalýþtýrýcý özelliði de
vardýr. Bir fincan ýhlamur yanýnda bir dilim
limonla birlikte kýþ aylarýnýn vazgeçilmezi
olmalý bizim için. Hoþ kokusuyka birlikte
zencefil çayýnýn da öksürüðe iyi geldiði
bilinmekte.
Uyku problemi çeken arkadaþlara da bir
müjdem var. Anadolu halk hekimliðinde
çocuklarýn ishal tedavisinde de kullanýldýðý
için oðulotu adýný alan melissa bitkisinin
çayý uyku problemi olanlar için birebir.
Oðulotu
yapraklarýnýn
dinlendirici,
Ýlk Öðüt
Âlime Haným'ýn bize ilk öðüdü;
bitki çayý hazýrlarken tüm yapraklý
bitkileri demlemek, kuþburnu ve
rezene gibi tohumlu bitkileri ise bir
'taþým' kaynatmak. Sýcak su- poþet
çay ile yaþayan bizler için önemli
bir öðüt.
yorgunluk ve uykusuzluk giderici, sinirleri
yatýþtýrýcý ve bir de sindirimi kolaylaþtýrýcý
özellikleri var.
Kilo vermek isteyenler bolca yeþil çay
tüketiyor. Bunun altýnda yatan sebep yeþil
çayýn yað çözücü ve toksin atýcý özelliklere
sahip
olmasý.
Bu
özellikleriyle
metabolizmayý
harekete
geçirdiði
bilinmekte. Ayrýca zencefil çayýnýn da
toksin atýcý özelliði var.
Mide ve sindirim rahtsýzlýklarýna iyi
gelen bitkiler de var. Örneðin rezene
çayýnýn gaz söktürücü özelliði var. Özellikle
bebeklerin gaz sancýlarýný gideriyor. Kekik
de hazmý kolaylaþtýrýyor. Kekik suyu
sindirim hastalýklarýnýn tedavisinde ve
mide-baðýrsak
rahatsýzlýklarýnda
kullanýlýyor.
Isýrgan otu çayýnýn kan yapýcý ve
baðýþýklýk sistemini güçlendirici özellikleri
olduðunu
biliyor
muydunuz
peki?
Eklemekte yarar var, kuþburnu göz ardý
edilmemesi gereken önemli bir C vitamini
deposu.
Böbrek taþý atmakta sorun yaþayanlara
da önerebileceðimiz bir bitki var. Kýrkkilit
bitkisi böbrek taþý atma amacýyla
kullanýlmakta. Ayrýca ayný bitkinin ödem
attýrýcý özelliði de var. Bitkinin yapraklarý
yine ayný yöntemle demlenerek bitki çayý
olarak tüketilebilir.
Bitki çayý olarak tüketilmeyen þifa verici
bitkiler de var. Zerdeçal tozu bala
karýþtýrýlýp tüketilir. Bu karýþýmýn karaciðer
rahatsýzlýklarýna iyi geldiði bilinmekte.
Keten tohumundan, týpký kahve gibi
çekilerek, toz elde ediliyor. Daha sonra
yine bal ile karýþtýrýlýp macun kývamýnda bir
karýþým hazýrlanýyor. Sabahlarý aç karnýna
bir yemek kaþýðý tüketilirse öksürük için
etkili çözümlerden biri oluyor.
Pek çok derde deva olabilecek þifa verici
bitkilerin bir kýsmýný tanýtmaya çalýþtým
sizlere. Ama unutulmamasý gereken bir
nokta var. Her þeyi kararýnda kullanmalýyýz.
Sabah akþam yeþil çay içip baþka hiçbir
çaba sarfetmeden týð gibi incelme hayalleri
kuran insanlarýn sayýsý hiç de az deðil!
Doðayla barýþýk ve saðlýklý bir yaþam sizi
beklemekte, bitkilerde saklý olan þifayý
keþfedin.
Bahar Saðlam, [email protected]
www.gazete.itu.edu.tr
Saçlarýmýzýn arasýnda kötü bir
görüntüye neden olan ve saç
derimize nefes aldýrmayan bir
sorundur kepek. Onun için de bir
çözüm var. Þahtere otu hem
kepeði önlüyor hem de cilde
tazelik katýyor. Bu bitkinin
saplarýný beþ dakika kaynatýn.
Daha sonra sabahlarý aç karnýna,
akþamlarý ise yatmadan önce
için. Tüketirken bal veya þeker
eklemeyin. En az bir hafta süren
düzenli kullanýmdan sonra olumlu
etkileri görülmeye baþlýyor.
Deneyin!
Âlime Haným'dan özel bir tarif: Bir
cezvede su kaynatmaya baþlayýn.
Su kaynayýnca cezveye papatya
ve ýhlamur yapraklarýný ekleyin.
Bir ya da iki dakika geçtikten
sonra ocaktan alýn ve
demlenmesi için beþ dakika
bekleyin. Unutmayýn yapraklý
bitkilerden bitki çayý hazýrlamak
için demleme yöntemi uygulanýr.
Demlendikten sonra bu hoþ
kokulu karýþým içilmeye hazýrdýr.
Hem papatyanýn antiseptik
özelliðinden yararlanmýþ hem de
ýhlamura hoþ bir koku katmýþ
olacaðýz. Fincanýnýzýn yanýna bir
dilim limon eklemeyi ihmal
etmeyin. Limon, çaya ayrý bir
lezzet katacak ve ayný zamanda
C vitamini takviyesi yapacaktýr.
yerleþke
arýyorum
aralýk 2005
35
maslak
Bir önceki sayýmýzda kuþlara ayýrdýðýmýz
köþemizde genel olarak kuþ gözlemciliðinden ve
yerleþkedeki kuþlardan biraz bahsetmiþtik. Ayrýca
yerleþkemizdeki kuþ türlerini bir tablo halinde size
sunduk. Bu tablo yerleþkemizdeki 78 farklý tür kuþu
içeriyordu. Son duruma göre yerleþkede bu türlerin
dýþýnda iki kuþ daha gözlemlenmiþ; bununla ilgili
çalýþmalarýmýz da sürmekte. Bu sayýda ve
önümüzdeki sayýlarda da tabloda adý geçen kuþlarý
tanýmaya devam edeceðiz. Geçen sayýmýzdan sonra
yýlda bir kez yayýnlanan ve çeþitli konularý baþlýk
edinerek evdeki koleksiyonda saklanacak deðerde
olan "Yeþil Atlas" dergisi de bu yýlki sayýsýný kuþlar
ve kuþ gözlemciliði üzerine çýkardý.
Bu sayýmýzda dört farklý kuþ tanýtýmýný ÝTÜ
Mavi
Baþtankara
Boyu 11 cm.
Parlak mavi tepesiyle hemen tanýnýr. Sýrtý mavi ve
yeþil, göðsü sarýdýr. Yanaklarý beyazdýr, siyah
sürmesi yüzündeki beyazlýðý çevreleyecek þekilde
yer alýr. Beslenirken çok hareketlidir ve dallarda
baþ aþaðý sarkmak gibi akrobatik hareketler yapar.
Genç kuþlarýn yanaklarý ve ensesi sarý renktedir.
Yapraklý ormanlarda bol sayýda bulunurken, çam
ormanlarýnda daha az sayýda bulunur. Þehir
içindeki parklarda da rastlanabilen bir türdür. Sesi
tsii-tsii-tsii-tsit'tir, ötüþü ise neþeli bir tsii-tsyutdyuhyuhyuhyu'dur. ÝTÜ'de yemekhane önündeki
aðaçlýkta dikkatli gözlerden kaçamayacak kadar
bol bulunur.
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde
Araþtýrma Görevlisi Koray Yeþiladalý’nýn fotoðraf
ve tanýtýmlarýyla sunuyoruz.
Yerleþkede her zaman görebileceðiniz kuþlara belki
de daha dikkatli bakacaksýnýz. Hatta siz de birer kuþ
gözlemcisi olma yolunda ilerleyeceksiniz, kim bilir?..
Sýðýrcýk
Boyu 21 cm.
Ormanlar, parklar,
bahçeler, çiftlikler ve
þehir merkezlerinin
yaygýn, giriþken,
gürültücü ve kavgacý bir
kuþudur. Eriþkini
siyahýmsýdýr, yaz
giysisinde parlak yeþil ve mordur, gagasý
sarý, bacaklarý turuncudur. Kýþ giysisinde 'V'
þekilli soluk telek uçlarý ile her tarafý
beneklidir, bu benekler genellikle beyazýmsý
yüzü ve gýdýsý ile birleþir; gövdesinin alt
tarafýndaki benekler koyu ve yuvarlak,
kuyruk altý pul desenlidir. Kanat teleklerinin
kenarlarý parlak kýzýl-kirli sarýdýr. Genci
kurþunî-kahverengidir, maskesi koyu renk,
gagasý koyu renk ve sivridir; Kanatlarý uçuþta
üçgen þeklinde ve sivri uçludur; kalabalýk
sürüler oluþturur ve sürüler uzaktan koyu
füme renginde bir böcek sürüsü gibi gözükür.
Sesi gür ve boðuk bir 'þiiir', uyarý sesi tiz bir
'çit'; ötüþü bir ýslýk ve takýrdama serisinden
oluþur. Açýk mavi renkli 3-5 yumurta yaparlar
ve ebeveynler sýrayla kuluçkaya yatar. ÝTU'
de hemen her yerde göze çarpan ve bol
bulunan bir kuþ türüdür.
Kýzýlgerdan
Boyu 12-14 cm.
Yüzü ve göðsü kýzýl, alt tarafý beyaz, sýrtý
kahverengidir. Göðsünden karnýna geçiþte gri bir
bant bulunur. Genci kahverengi ve beneklidir,
yetiþkinlerdeki renk kombinasyonunu göstermez.
Kanatlarýný genelde sarkýk tutar ve sýçrayarak yürür.
Ormanlarda, bitkice zengin parklarda ve çalýlýklarda
ürer. Kýþýn þehir içinde karþýlaþmak yaza göre daha
mümkündür. Diyetini böcekler ve kurtçular oluþturur. En çok duyulan sesi ayýrt edici bir çýt-çýt ve tsii'dir.
Ötüþü bülbüle benzer, þakýmalý, tatlý ve incedir. ÝTÜ'de hemen hemen tüm çalýlýklarda sesini duymak
mümkündür, görmek için ise biraz daha sabýr ve dikkat gereklidir.
Ýspinoz
Boyu 14-16 cm.
Serçe boyutlarýnda bir kuþtur. Erkek bireylerin tepesi ve ensesi gri, sýrtý kýzýl
göðsü kahverengimsi pembe ve kuyruksokumu yeþilimsi renktedir. Kanatlarýnda
beyaz lekeler bulunur ve uçuþta çok belirgindir. Diþilerinin ve gençlerinin rengi
daha soluktur, kanatlarýndaki beyaz ise yetiþin erkeklere oranla daha küçüktür.
Yazýn ormanlarda görülen ispinozu, kýþýn açýk arazilerde bolca görmek
mümkündür. Menüsünde böcekler ve tohumlar vardýr. En bilinen sesi büyükbaþtankaraya benzer bir
pink'tir. Uçarken ýslýða benzer yumuþak bir dyup sesi çýkarýr. Uyarý sesi olarak keskin bir viit ve tsvii'dir.
ÝTÜ' de tüm aðaçlýk alanlarda kolayca görülebilir.
www.gazete.itu.edu.tr
kültür sanat hayat
arýyorum
36 aralýk 2005
SOKAK SOKAK
ÝSTANBUL
VEFA
üstüne tarih sinmiþ
semt...
Bir sonbahar sabahý, daha güneþ
kendini ýsýtamýyor. Loþ bir aydýnlýk var
Vefa'nýn caddelerinde. Ýnsanlar aðýr
adýmlarla dövüyorlar yýpranmýþ asfaltý.
Kimi iþine kimi okuluna gidiyor. Cibâli
Lisesi önünde bir adam, eli cebinde,
kafasýnda binlerce düþünce yavaþ yavaþ
yürüyor; vakti zamanýnda Bizanslý
zenginlerin, Osmanlý saray erbâbýnýn
yürüdüðü caddede. Týpký kendi gibi bu
cadde de yýpranmýþ. Ve daha yeni
uyanan semtin sokaklarý nerede ise boþ.
Vefa Semti'nde elinde fotoðraf makinesi
ile ben ve bütün yorgunluðuna raðmen
ihtiþamla poz veren yýllanmýþ Vefa
sokaklarý…
Ýstanbul'un tarihi yarýmadasýnda, yedi
tepeden üçüncüsü üzerinde kurulu,
Osmanlý dokusunun hâlâ hissedildiði
Vefa Semti maðrur bir ifade ile selamlýyor
yeni doðan günü.
Sabahýn serin esintisi canlandýrýyor
uykulu bedenleri. Yavaþ yavaþ ýsýtýyor
güneþ soðuk taþ binalarý. Derken beni ilk
selamlayan Þeyh Vefa Külliyesi oluyor.
Fatih Sultan Mehmet Han zamanýnda
yaþamýþ,
devrin
ileri
gelen
mutasavvýflarýndan
Þeyh
Vefa
Musliheddin Mustafa Efendi tarafýndan
yapýlmýþ. Zaten semt de adýný bu zattan
alýyor. Vefa Külliyesi Vefa Caddesi'nin
sonunda olanca heybeti ile dimdik
ayakta duruyor. Ýnsan hoþ bir mimarî
eser görmenin sevincini yaþýyor çünkü
etraf öyle nahoþ yapýlarla dolu ki…
Vefa Caddesi'nden dar bir sokaða
kývrýlýyorum. Önüme binalar arasýna
sýkýþmýþ, kiliseden bozma Molla Güranî
Camî çýkýyor. Camî önündeki hazire
(camî avlusundaki mezarlýk) ilgimi
çekiyor. Söylenene göre þehrin içinde
kalabilmiþ hazirelerin en güzeliymiþ.
Aðaçlarla çevrili halî ve güzel taþ
süslemeleri de bunu kanýtlýyor. Gözüme
camî karþýsýnda çamurlu þantiye alaný
iliþiyor. Ýçim burkuluyor. Ýnsanlar semtin
kalbine hançer saplýyorlar ve belki de
farkýnda olmadan aðýr aðýr yok ediyorlar
Vefa'yý. Her þeye raðmen Vefa ne
unutulmuþluða aldýrýyor ne de yýllar yýlý
baþýna gelen afetlere, yýkýmlara ve
kýyýmlara.
O
kendinden
emin
gülümsüyor insanlara. Hâlâ tarih kokuyor
her sokaðý buram buram. Bir fahiþenin
üzerindeki paha biçilemez gerdanlýk gibi
duruyor Vefa'nýn koynunda en genci üç
asýr görmüþ yapýlar. Yürüyorum þirin
Arnavut taþlarý ile döþenmiþ caddede.
Artýk güneþ iyiden iyiye aydýnlatýyor dar
sokaklarý. Hareketleniyor caddeler.
Ýnsanlarda bir iþ telâþesi, yorgun
çehrelerde bir ümit yeni doðan güne
karþý. Ve biliyorlar ki bin yýllarca
insanlara rýzk veren Vefa kendilerini de
gözetecek.
Bu
tatlý
hayat
koþuþturmacasýný seyrederek ilerlerken
çöplük haline getirilmiþ bir yapý bütün
pembe tabloyu siliyor belleðimden.
Tuðlalarýna bakýnca tarihî bir yapý olduðu
anlaþýlýyor. Bencillik yapýyoruz gibi
geliyor bu cömert semte, görünce bu
vahim manzarayý.
Cemal Yener Tosyalý Caddesi'ndeyim.
Bozdoðan (Valens) Su Kemerine paralel
olan bu cadde semti boydan boya
kesiyor diyebilirim. Cadde üzerinde
Molla Hüsrev Camî'ni görüyorum.
Minare, çeþme (yol yükseltildiði için
kemer baþlangýcýna kadar gömülü) ve
çevre duvarý dýþýnda ilk dönem
mimarîsinden iz kalmamýþ. Camînin tam
karþýnda tarihi Vefa Lisesi. Biraz aþaðýda
meþhur Vefa Bozacýsý ve onun hemen
karþýsýnda ilginç bir yapý. Adý: Recaî
Mehmet Efendi Sýbyan Mektebi ve
Sebili. Osmanlý mimarîsinin ilginç yapý
tiplerinden biri. Önce hiç göze batmýyor.
Zaten cadde yükseltildiðinden yol
seviyesinden bir metre kadar aþaðýda.
Ön yüzündeki iþlemeler ve kabartma
yazýlar görülmeye deðer.
Ýnanýlmaz kareler de çarpmýyor deðil
insanýn gözüne. Ahþap klasik bir
Osmanlý evi, hemen yanýnda bir yýkýntý,
önünde yemyeþil insana gülen bir aðaç
kümesi ve çarpýk bir cadde. Ýþte
günümüz
Ýstanbul'una
özgü
manzaralarýn Vefa'daki yansýmasý.
Dede Efendi Caddesi'ne geliyorum.
Belki de yýllar yýlý çehresi deðiþmeyen
ender caddelerden. Bir zamanlarýn
gözde mekaný Direklerarasý'nda baþlayýp
Vefa Lisesi'nde son bulan bu cadde, bir
tarafýnda Þehzâde Camî bir tarafýnda
Damat Ýbrahim Paþa Camî ile
kartpostallýk bir kare sunuyor insana.
Vefa sakinleri… Gerek yaþam
biçimleri gerekse iç dünyalarý ile semtle
bütünleþmiþler. Vefa da üstü baþý
yýpranmýþ bir sakini gibi, yýkýk dökük
çarpýk binalarýyla. O sakini kadar da
onurlu, hâlâ ayakta duran tarihi yüzüyle.
Ziyaretim Dede Efendi Caddesi'nin
Direklerarasý'nda biten ucunda son
buluyor. Burada Þehzâde Camî Haziresi
duvarýnýn köþesinde, Ýstanbul'un merkezi
olarak saptanan yere dikilen "yeþil taþ"
var. Bu taþ sütun eskiden alttan ve üstten
dönen yivli bir sütunmuþ. Bugün yol
seviyesinin
altýnda
olduðu
için
dönmüyor.
Bu kadim semte veda etmek zor
geliyor. Dönerken bir kare özetliyor her
þeyi sanki. Pencere parmaklýklarýna
tutunmuþ gözleri kapalý bir çocuk. Belki
de hayal ediyor þu dar sokaklarýn
olmayýþýný ve oynamak istiyor özgürce
hiçbir zaman oynayamayacaðý kýrlarda.
Özlemi o kadar masum ve haklý ki...
Bizler onu hapsediyoruz hayallerine.
Katiliyiz onun çocukluðunun týpký þu Vefa
Semti'nin katili olduðumuz gibi. Son bir
not… Bakýrcý dükkanýnýn önünden
geçerken anlýyor insan. O bakýrcý
ustasýnýn çabasý gibi insanlýðýmýza
dönme çabamýz. Yarattýðýmýz düzen
nasýl o bakýrcý dükkanýna bir kuþak sonra
kepenk
kapattýracaksa,
bize
de
insanlýðýmýzý unutturacak yakýn bir
zamanda. Ama bunu bile bile bakýrcý
ustasýnýn mesleðini yaþatma gayreti gibi
insanlýk için çabalamak, bir gün
düzelecek umudu veriyor yitip giden her
þeye raðmen bizlere, yüreklerimize. Bu
umutla Vefa’da dolaþmak, semtin günlük
kalabalýðýna karýþmak güzel. Her þeye
raðmen güzel…
Sefa Demir
www.gazete.itu.edu.tr
gezi-inceleme
arýyorum
aralýk 2005
DÜLÜK TEPE
Müslümanlarýn türbesi,
Eski Romalýlarýn tapýnaðý
Dülük Tepe, Gaziantep'in 10 km kuzeyinde yer alan
1000 m yüksekliðinde bir tepe. Etekleri her hafta sonu
dolup taþan koca bir piknik yeri ve zirvesi de þehrin
radyo-telsiz alýcýlarýnýn daimi mekâný. Kurak iklim
insaný Gaziantepliler -doða bu konuda onlara pek
cömert davranmadýðýndan olsa gerek- yeþili pek bir
sever. Yýllar önce insan eliyle oluþturulmuþ koca bir
ormanýn bulunduðu bu tepe bu yüzden çok kýymetli
onlar için. Daha birkaç yýl önce, yeni yapýlacak çevre
yolunun -kilometrelerce uzamasý pahasýna da olsaormanýn içinden geçmesine þiddetle karþý çýkýp tek bir
aðaç bile kestirmediler. Tüm bunlarýn yaný sýra, tepede
bulunan Dülük Baba Türbesi, yaklaþýk yirmi yýl önce
yýkýlana kadar yöre insanýnýn sýk sýk ziyaret ettiði bir yer
olmuþ. Aðaçlarýn güzelliðinden mi, yerin kutsallýðýndan
mý, yoksa mangal yapmanýn zevkinden midir bilinmez;
Dülük Tepe Gaziantepliler için tam bir hafta sonu
klasiði.
Türbenin hikâyesine gelince, bir rivayete göre Yavuz
Sultan Selim, Mýsýr seferi sýrasýnda buradan geçerken,
yolunu yaþlý bir derviþ keser. Padiþaha:
- Sana müjdelerim ki, Recep ayýnýn 26. günü zafer
senindir. Haydi, durma. Yolun da bahtýn gibi açýk olsun,
der.
Padiþah yaþlý derviþe teþekkür ederek kim olduðunu
sorar. Derviþ þöyle cevap verir:
- Fani âlemin bir yolcusuyum. Menzilime ulaþtým.
Hakka tapýlandým. Beni sorma, sen yoluna devam et.
Gerçekten de Yavuz, derviþin dediði ay ve gün
Mercidabýk'ta büyük bir zafer kazanýr, Mýsýr'ý fetheder.
Sefer dönüþü, Dülük Köyü'ne uðradýðý zaman adýný bile
bilmediði derviþi sorar:
-Öldü. Buradan ayrýldýðýnýz gün o da Hakk'a yürüdü. Þu
tepeye gömdük,
cevabýný alýr köylülerden.
Yavuz, mezarý ziyaret eder, üzerine bir de türbe yaptýrýr.
Bu hikâye ve Dülük Tepe'deki türbe herkes tarafýndan
bilinir fakat çoðu kiþinin bilmediði bir gerçek, 10 yýl
kadar önce Alman bir profesörün dikkatini çekmiþ.
1517'de bir manastýrda bulunan, Ýngiltere'den
Hindistan'a kadar tüm önemli þehirleri içeren ve "Tabula
Peutingeriana" olarak bilinen ünlü haritada Gaziantep
yakýnlarýnda Zeugma'nýn yaný sýra "Doliche" isimli bir
þehir de görülmektedir. Haritayý incelerken bunu gören
profesör, Romalýlarýn çok uzun süre taptýðý "Jupiter
Dolichenus" tanrýsýnýn adýnýn "Doliche'li Jupiter" demek
olduðunu hatýrlamýþ. Bu þehrin çok önemli bir dini
merkez olmasý gerektiðini düþünmüþ ve bu konu
üzerinde çalýþmaya baþlamýþ. Uzun çalýþmalar ve uydu
resimlerinin de yardýmlarýyla þehir yakýnlarýnda bir
tapýnak keþfedilmiþ. Gerekli izinler alýndýktan sonra
Gaziantep'e gelen Profesör Winter, 1997 yýlýnda
çalýþmalara baþlamýþ.
2000 yýlýna kadar devam eden kazýlar sonucu, Dülük
Tepe yakýnlarýndaki Keber Tepe'de dünyadaki tek "çift
kültlü Mitra tapýnaðý" keþfedilmiþ oldu. Fakat profesör,
Dülük Tepe'de daha önemli bir dini merkezin, yani
"Jupiter
Dolichenus"un
tapýnaðýnýn
olduðunu
düþünüyordu. Bunun üzerine 2001'deki jeofizik
araþtýrmalarýndan sonra 2002'de asýl kazý çalýþmasý
baþladý. Kazýlar üç yýldýr Haziran-Ekim aylarý arasý
devam ediyor. Prof. Dr. Engelbert Winter'e arkeolog,
tarihçi, jeoinformatik mühendisi, restoratör, mimar,
coðrafyacý ve topograflardan oluþan çok uluslu bir ekip
yardým ediyor.
Þimdiye kadar üzerinde Ýmparator Marcus Aurelius
Caracalla'nýn adý yazýlý olan heykel kaidesinden Eski
Mýsýr tanrýsý Osiris'in bronz heykeline kadar çok çeþitli
buluntular elde edildi. Mýsýr, Babil, Mezopotamya ve
Suriye baþta olmak üzere birçok kültüre ait çok sayýda
eþyanýn bulunmasý, buranýn çeþitli bölgelerden
insanlarca ziyaret edilen bir hac merkezi olduðu fikrini
destekliyor. Ayrýca kazýlar sýrasýnda bulunan silindir
mühür, cam damga, taþ ve bronz mühürler de bu tür
kazýlarda bir ilk teþkil ediyor.
Elde edilen buluntular sayesinde bu tapýnaðýn M.Ö.
1.yy'a kadar uzanan bir geçmiþi olduðu anlaþýldý.
Yabancý otoritelere göre bu kazý çalýþmasý dinler tarihi
açýsýndan çok önemli bilgiler saðlayacak. Türkiye'de
pek ses bulmasa da baþta Almanlar olmak üzere birçok
milletten arkeologlar bu tapýnaðýn çok önemli olduðu
görüþünde. Kazýlarýn daha uzun yýllar sürmesini
saðlayacak kadar bulgu þimdiden elde edilmiþ
durumda. Fakat tüm bunlar bir yana, insanýn aklýna þu
gülümseten sorular da gelmiyor deðil: Yöre insanýnýn
"Dülük Baba"sý, atalarýnýn "Dülüklü Jüpiter"i mi acaba?
Yoksa yýllar yýlý Romalý bir tanrýya mý fatiha okuduk?
Esin Ekmekçi, [email protected]
www.gazete.itu.edu.tr
37
kültür sanat hayat
arýyorum
38 aralýk 2005
koç müzesi
Gerçek bir denizaltýnýn içine girmek ister misiniz? Peki ya
zengin bir antika otomobil galerisini gezmek,buhar
makinesiyle çalýþan bir otomobil ve traktör görmek..? O
zaman Koç Müzesi'ni ziyaret etmelisiniz.
Haliç kýyýsýnda bulunan Koç Müzesi
Türkiye'deki
tek
teknoloji
tarihi
müzesi.Müzedeki ana bölümler: karayolu
ulaþýmý, demiryolu ulaþýmý, denizcilik,
havacýlýk, mühendislik, iletiþim, bilimsel
aletler, modeller ve oyuncaklar.
I. Dünya
savaþýnda
kullanýlmýþ
kasasýnda röntgen cihazý bulunan
kamyonet, Sultan Abdülaziz'in Avrupa
seyahatinde kullandýðý saltanat vagonu,
1930'da imal edilmiþ olan dar hat
lokomotifi, müzedeki diðer ilginç parçalara
örnekler.
Müzede görülmezse olmazlarýn baþýnda
denizaltý geliyor. 2001 yýlýna kadar Deniz
Kuvvetleri bünyesinde hizmet vermiþ olan
denizaltý, emekli bir denizaltý personeli
eþliðinde geziliyor.
Antika otomobil ve bisiklet-motorsiklet
meraklýlarý da müzede çok deðerli
koleksiyonlar bulacaklar.
Müzeden notlar
-Müze Haliç kýyýsýnda Hasköy'de iki tarihi
bina restore edilerek kurulmuþ.
Hem karada hem denizde giden
otomobil "amphicar" ise müzedeki bir
diðer ilginç parça. Bu otomobil 1957-1958
yýllarýnda tasarlanmýþ. Bir mucidin çýlgýn
bir fikri olmaktan öteye gitmiþ ve tam 3878
adet üretilmiþ. Fransa ve Ýngiltere
arasýndaki Manþ Denizi'ni geçmeyi
baþarmýþ.
-Müzeye Taksim'den tek otobüsle
ulaþýlabiliyor. (54HT Hasköy-Taksim)
Ayrýca:
47 Eminönü - Alibeyköy Hattý
54 HM Hasköy - Mecidiyeköy Hattý
"Ne nasýl çalýþýr?" bölümünde otomobil ,
kamyon, traktör ve ev aletleri kesitleri
bulunuyor.Bu
aletlerin
çalýþma
mekanizmalarý kesitlerden izlenebiliyor.
-Müzeye giriþ ücretleri:
Öðrenci:
(denizaltý):
3 YTL.
2 YTL.
Yetiþkin:
(denizaltý):
6 YTL
3 YTL.
-Müzenin açýk olduðu gün ve saatler:
Salý - Cuma: 10:00-17:00
C.tesi - Pazar: 10:00-19:00
Koç Müzesi'ne gitmeden önce buhar
makinasýyla çalýþan gemiler olduðunu
biliyordum ama buhar makinesiyle çalýþan
otomobil, traktör, asfalt düzeltme silindiri
olduðunu bilmiyordum. Müzede buhar
makinelerine ayrýlmýþ bölümde, buhar
makinelerinin çeþitli kullaným alanlarýna ve
farklý buhar makinesi çeþitlerine örnekler
var.
Müzenin havacýlýk bölümünde üç tane
uçak ve 2. dünya savaþýnda Antalya'ya
zorunlu iniþ yapmýþ bir uçaðýn enkazý
bulunuyor. Denizcilik bölümünde çeþitli
tekne ve kayýk örnekleri ayrýca bir de
motor koleksiyonu var. Bizden bu kadar.
Müzede bunlardan baþka daha bir sürü ilgi
çekici parça var, diðerlerini de siz
keþfedin.
www.gazete.itu.edu.tr
-"Müzebüs" gezici müze projesi
kapsamýnda "Müzebüs" aracý bir
öðretmenle birlikte okullarý ziyaret edip
eðitim ve müzecilik hakkýnda bilgi
veriyor.
-Müzenin internet sayfasýnýn adresi
www.rmk-museum.org.tr
Ufuk Y. Þiþli, [email protected]
kültür sanat hayat
Ýndirimli
DVD
"The Full Monty" son zamanlarda tekrar gündeme
gelen Ýngiliz komedisinin baþarýlý ama buna raðmen
özellikle ülkemizde az bilinen örneklerinden. Açýkçasý bu
durum bir hayli garip çünkü 256,9 milyon dolarla Ýngiliz
sinema tarihinin en fazla hâsýlat getiren filminden
bahsediyoruz. Film, genel itibari ile boþandýktan sonra
velayeti annesinde kalan oðluna kendini sevdirip, onu
mutlu etmek için çabalayan meteliksiz bir baba ve beþ
arkadaþýnýn hikâyesini konu alýyor. Kaybedenler
kulübüne üye ve artýk kaybedecek baþka bir þeyi
kalmamýþ bu altý iþsiz adam, þehre gelen erkek
striptizcilerin gördüðü büyük ilgiden ilham alarak kendi
striptiz gösterilerini yapmaya karar verirler. Ancak, bu
çirkin adamlarýn striptiz gösterisini çekici kýlmak için tek
bir yol vardýr: Sonuna kadar gitmek… Bundan sonra
geliþecek olaylarý izleyip görmek ise size kalmýþ.
Filmin en dikkat çekici yanlarýndan biri çok doðal bir
anlatýmýnýn olmasý. Kesinlikle abartýlý komedi unsurlarý
eklenmeye çalýþýlmamýþ. Böyle olunca da zaten
özlerinde sevimli olan karakterlerle seyirci arasýnda
daha saðlam bir bütünleþme saðlanmýþ. Sonuçta da film
boyunca onlara yabancý gözüyle deðil de, aramýzdan
birileri gibi bakýyoruz. Bu yakýnlýðýn yaratýlmasýnda
anlatýmýn yanýnda baþarýlý oyunculuklarýn da etkisi
büyük. Baþroldeki Robert Carlyle gerçekten kayda
deðer bir performans sergilemiþ. Özellikle yüzünde film
boyunca göreceðiniz o buruk gülümseme, oynadýðý
karakterin benimsenmesinde çok önemli bir unsur.
Carlyle'ý bazý bildik filmlerde yan rollerde de olsa izlemek
mümkün, ama yine de pek tanýdýk bir yüz deðil. Diðer
rollerde çoðunlukla görmeye alýþýk olmadýðýmýz
arýyorum
aralýk 2005
Bu yazýda çeþitli maðazalarda bulabileceðiniz
indirimli DVD'leri tanýtmaya çalýþacaðýz.
Günümüzde öðrenci kesesinin sürekli yeni
filmlerin pahalý DVD'lerini kaldýrmayacaðý
gerçeði ve indirimli DVD'ler arasýnda sýk sýk
gözden kaçmýþ kaliteli filmlerle karþýlaþmamýz,
bu tercihi yapmamýzda etkili oldu. Ayrýca,
zaten yeni DVD'lerin önemli bir kýsmý beyaz
perdede yakýn tarihte oynamýþ filmler
olduðundan, hepimiz ya sinemada, ya da Divx
olarak bu filmlerin büyük çoðunluðunu izlemiþ
bulunmaktayýz. Sizler için tanýtacaðým film,
"The Full Monty" (Anadan Doðma) isimli Ýngiliz
yapýmý komedi filmi olacak.
oyuncularý görüyoruz. Ancak filmin kadrosunda yer alan
ve ona çok þey katan tanýdýk bir isim de var: Tom
Wilkinson. Kendisini "Batman Begins" baþta olmak
üzere son dönem Hollywood filmlerinde sýklýkla
görmekteyiz. O da en az Robert Carlyle kadar baþarýlý.
Wilkinson bu kez, iflas etmiþ ama bunu lükse alýþkýn
karýsýna uzun süredir anlatamayan zor durumdaki bir
iþadamý rolünde karþýmýza çýkýyor.
Filmi baþarýlý kýlan diðer bir nokta ise filmin müzikleri.
Konu striptiz olunca müzik de kaçýnýlmaz oluyor elbet
ama müzik bu gereksinimin çok ötesinde kullanýlmýþ.
Birçok sahnede filmin havasýyla baþarýlý bir þekilde
örtüþen klasik pop/rock parçalarý filme fazlasýyla
eðlence katýyor. Bunlar dýþýnda ilginç ve gerçekçi
diyaloglar, yerinde ve kararýnda espriler insaný filme
baðlayan diðer önemli unsurlar.
Filmin konusu biraz belden aþaðý gibi gözükse de sizi
korkutmasýn. Tam bir aile filmi olduðunu iddia etmesem
de çekinilecek bir tarafý olmadýðýný rahatlýkla
söyleyebilirim. Zaten filmdeki olaylarýn içinde küçük bir
çocuk sürekli yer almakta. Anlatýlan da oldukça masum
bir hikâye olduðu için keyfinizi kaçýracak bir durumla pek
karþýlaþmýyorsunuz.
Öte yandan DVD, özellikle ekstralar açýsýndan biraz
hayal kýrýklýðý yaratmýyor deðil. Ek özellik olarak sadece
sahne seçimi mevcut. Onun dýþýnda kamera arkasý veya
röportaj gibi seçenekler ne yazýk ki dâhil edilmemiþ. Bu
tarz bir komedi filmi için bunlar büyük eksikler olmasa
da, en azýndan çekim hatalarý gibi küçük eklemeler fark
yaratabilirdi. Türkçe dâhil birçok dilde dublaj ve altyazý
seçeneðinin olmasý ise sevindirici. Gerçi ben herkese
Orijinal Adý: "The Full Monty"
Türkçe Adý: Anadan Doðma
Yönetmen: Peter Catteneo
Oyuncular: Robert Carlyle, Mark Addy, Tom
Wilkinson
Türü: Komedi
Yýl: 1997
orijinal dublajýyla izlemesini tavsiye ederim ama altyazý
okumaktan hoþlanmayanlar için Türkçe dublajýn önemli
bir alternatif olduðunu göz ardý etmemek gerek.
Sonuç olarak bu DVD'yi hem iyi vakit geçirtecek
eðlenceli bir film izlemek isteyenlere, hem de arþiv
yapanlara tavsiye edebilirim. Umarým siz bu yazýyý
okuduktan sonra da indirimli DVD raflarýnda sizi
bekleyen bir tane kalmýþtýr. Ýyi seyirler!
Utku H. Kevenoðlu
savaþ ve kadýn
Savaþ ve Kadýn, Yugoslavya iç savaþýný eksen
alarak, bütün savaþçýlarýn saldýrýsýna uðramýþ ve bir
silah olarak kullanýlmýþ kadýnýn varlýðýný savunuyor.
Þiddete farklý þekillerde maruz kalmýþ iki kadýn,
Bosnalý bir savaþ maðduru ile savaþ kýþkýrtýcýsý zengin
Kuzey'in karþý vicdanýný temsil eden Amerikalý doktor,
kendi kiþisel cehennemlerinden kaçýþ yollarýný
arýyorlar. Eski Yugoslavya, iki kutuplu dünyanýn
baðýmsýzlýðý seçmiþ asi çocuklarýndandý. Sloven,
Hýrvat, Türk, Makedon, Çingene, Karadaðlý, Arnavut
elli yýla yakýn, kendi etkin kimliðini yitirmeden bir üst
kimlikte, "yurttaþ" kimliðinde buluþarak bir arada, barýþ
içinde yaþadý. Ta ki tek kutuplu dünya yanýlsamasýnýn
yaðmacýlarý iþe el atýp bu birliði, bu uzlaþmayý
bozuncaya kadar. En eski kan baðý kültürünü ansýzýn
yeniden keþfeden insanlarýn tarif ötesi çýldýrýþýyla kan
revan edildi uzlaþma kültürü.
Kendi ayrýlýkçýsýna karþý dururken, baþkasýnýn
ayrýlýkçýsýný öven, ondan yana taraf olanlarýn riya yüklü
ikliminde, savaþ ve kadýn bir söz söyleyecek.
Ýnsandan, kadýndan, barýþtan, uzlaþma kültüründen
yana bir söz…
Ece Bekpýnar
Yöneten: Orhan Alkaya
1958'de Ýstanbul'da doðdu. Hukuk ve Gazetecilik
okudu. Ekim1976-17Aralýk1980 tarihleri arasýnda
Þehir Tiyatrosu'nda oyuncu olarak çalýþtý.
1990'dan beri yönetmenlik yapýyor.
www.gazete.itu.edu.tr
Yazan: Matéi Visniec
Þair, oyun yazarý ve gazeteci. 1956'da
Romanya'da doðdu. Bükreþ'te felsefe okudu.
Matéi Visniec, Kafka, Dostoyevski, Poe ve
Latreamont'tan etkilendi. 1977'de tiyatro oyunlarý
yazmaya baþladý. 1987'ye kadar yazdýðý yirmi
civarýnda oyun edebiyat çevresinde okundu ama
Romanya'da gösterimi yasaklandý, 1987'de
politik sýðýnmacý olarak Fransa'ya yerleþti ve bu
tarihten sonra Fransýzca yazmaya baþladý. Radio
France Internationale'da çalýþýyor.
39
kültür sanat hayat
arýyorum
40 aralýk 2005
zehra yýldýz
daha yorumlayacaðý
çok rol ve söyleyeceði
çok arya vardý...
Tanrý vergisi harika bir ses,
sahnede olaðanüstü bir
hakimiyet, mükemmeliyetçiliðin
yanýnda mütevazi bir kiþilik...
Arka fonda Tosca'dan ''Vissi darte'' ve de Zehra
Yýldýz'ýn Aralýk 1997'deki ölüm haberi. Türkiye'deki opera
dinleyicilerinden sonra Avrupa'dakileri büyülemiþ Zehra
Yýldýz, Almanya'da Beethoven'ýn Fidelio operasýndan
Leonore'yi canlandýrdýktan sonra vefat etmiþti. Aida ile
baþlamýþ bir çocukluk düþünün Madam Butterfly ile
gerçekleþip Floria Tosca ve nihayetinde Leonore ile bu
kadar amansýz noktalanmasý Türk opera sahnesi için
büyük bir kayýptý.
Niþantaþý Kýz Lisesi'nde son sýnýfken kazandýðý
Ýstanbul Devlet Konservatuvarý ile Þiþli Ýktisat'ý ayný
zamanda bitirmiþ.
Kendisine göre baþarýsýz ve ciddiyetsiz bir
öðrenciymiþ. Aðabeyi Iþýk Diriker'in ek iþ olarak opera
korolarýnda yer almasý ve de onu þancý olmasý alanýnda
destekleyiþi Zehra Yýldýz'ýn pazarlamacýlýk yerine opera
sanatçýlýðýný seçmesinde büyük bir etmen. Iþýk Diriker'in
oynadýðý bir Aida temsili Zehra Yýldýz'ý etkileyerek içindeki
tutkuyu tetiklemiþ opera arenasýndaki çekiþmeli
mücadelelere baþlangýç kararýný oluþturmuþtur.
Konservatuvardan mezun olur olmaz Ýstanbul Devlet
Opera ve Balesi'ne solist olarak girmiþ, küçük roller ile
görevine baþlamýþtýr. 1985 yýlýnda tenor Süha Yýldýz (
halen kendileri Ý.D.O.B.'da sanatçýdýr) ile evlenmiþtir.
Öðrencilik hayatýnýn aksine baþarýlar ile dolu sahne
www.gazete.itu.edu.tr
yaþantýsýnda ilk önemli rolü Puccini'nin Madam Butterfly
operasýndan Cio Cio San olmuþtur.
1987-1988 yýllarýnda Yýldýz ikilisi þan çalýþmalarýna
devam etmek amacýyla Ýtalya'ya gitmiþtir. Þan
yarýþmalarýna katýlan Zehra Yýldýz, finallere kalýp,
dereceler
kazanmýþ,
Ýtalyan
televizyonlarýnda
dakikalarca yer almýþtýr.
Uluslararasý La Boheme yarýþmasýnda Mimi rolüyle ilk
5 arasýna girmiþtir. Ýstanbul'daki Cio Cio San
rolündeki baþarýsýndan sonra 1987'de Puccini'nin Suor
Angelica operasýnda ve 1988 yýlýnda Poulenc'in ''Ýnsan
Sesi'' operasýnda baþ rolleri oynamýþtýr. O güne kadar
çalýþtýðý ve yer aldýðý operalardan farklý olan 20. y.y.
eseridir Ýnsan Sesi. Tek kiþilik, modern bu eserden sonra
Giuseppe Verdi'nin Othello'sundan Desdemona karakteri
sýradadýr. Madam Butterfly ile gerçekleþen ilk baþarý
Desdemona ile perçinlenmiþtir.
1990 yýlýnda Rosinni'nin II. Mehmet operasýnda Anna
Erisso rolünü canlandýrmýþtýr. Rosinni'nin Türkler'i konu
eden en uzun operasý olan II.Mehmet'in Türkiye'de ilk kez
sahneleniyor oluþu, Türk opera tarihi açýsýndan büyük bir
öneme sahiptir.
9 Aralýk 1990 tarihinde Romanya Constanza Opera
Festivali'nde Cio Cio San, 1991 yýlýnda Bulgaristan
Varna'da Verdi'nin Maskeli Balosu'ndan Amelia
karakterleri Zehra Yýldýz'ýn ilk yurt dýþý festival
deneyimleridir.
Zehra Yýldýz, operalardaki önemli rollerin yanýnda,
konser repertuvarý da geniþ olan, ayný zamanda eþiyle
resitaller de hazýrlayan çok yönlü, dinamik bir sanatçýydý.
Uluslararasý festivallerde orotoryalarýn, senfonilerin,
requiemlerin soprano partilerini yorumlamýþ olmasý onun
bu özelliðinin kanýtýdýr.
kültür sanat hayat
arýyorum
aralýk 2005
1993 yýlýnda Ýstanbul'da Wagner'in Uçan Hollandalý adlý
operasýnda Senta rolüyle bu sefer seyirci karþýsýndadýr. Sadece
sesin önemli olmadýðý; oyunculuðun da en az þan tekniði kadar
öneme sahip olduðunun anlatýlmasý Zehra Yýldýz'ýn Senta'sý ile
gerçekleþmiþtir. Sadece tekniðe dayandýrýlan, tek düze ele
alýnan opera anlayýþý Zehra Yýldýz'ýn dinamizmi ile yýkýlmýþtýr.
Þarký söylemenin doruk noktasýna ulaþabilmenin yanýnda
oyunculukta da mükemmeliyet çizgisini yakalayarak seyirci ile
eser arasýnda temelin konunun gerçekçi yansýtýlmasýna dayalý
bir bað kurabilmiþtir.
Konuyu yansýtmasýndaki baþarýnýn sebebi kuþkusuz ki
prensipli çalýþma stilidir. Müzikal kusursuzluðu hedef alýndýðý bir
amaçtan öte, çalýþmalarý yapýtýn bestelendiði dönemdeki akýmý,
bestecinin yaþantýsýný ve de müzikal dokusunu da içeridiði için
sahnelemede gerçekçi bir bütünlük söz konusudur.
Zehra
Yýldýz, baþarýlý bir Senta yorumundan sonra 1995 yýlýnda Aida'yý
canlandýrmýþtýr. Leyla Gencer ile çalýþtýðý, ince pianissimo
do'larý ile çoðu soprano için zor ve yýpratýcý bir sýnav olan
Aida'da Yýldýz, kariyerinin zirvesindedir. Ýstanbul'da kendini
kanýtlamasýndan öte Almanya'da geleceðe dair sözleþmelere
baþlanmýþtýr.
Bonn'da Janacek'in Jenufa'sýný Ýstanbul'daki provalarý ve
temsilleri ile çakýþtýðý için oynayamamýþtýr. Lakin Alman'yadaki
operalarý Salome ile fethetmiþtir. Richard Strauss'un Salome
operasý, teknik açýdan zorluklarýnýn yanýnda konu olarak da
çarpýcý bir özelliðe sahiptir. Ýtalyan operasýndan Verdi'nin Aidasý
ile post romantik Alman ekolünden Richard Strauss'un
Salome'sini yorumlayabilmek opera tarihinde ender
rastalanabilecek , övgüye layýk bir durumdur. Yabancý
sanatçýlarý kolay kolay kabul etmeyen ve sert eleþtirileri ile
sanat hakkýndaki bilgisini her fýrsatta gösteren Alman seyircisi
Zehra Yýldýz'a hayran kalmýþtýr. Bir gün Senta ve Aida ile Türk
opera severlerin karþýsýnda iken ertesi gün Almanya'da Salome
ile Alman seyircileri fethetmektedir.
Yurt içindeki ve yurt dýþýndaki baþarýlarýndandýr ki 1996-1997
yýllarýnda T.O.B.A.V. (Devlet Tiyatrolarý Opera ve Balesi
Çalýþanlar Vakfý) tarafýndan jüri özel ödülüne layýk görülüp,
1996 yýlýnda ise T.C. Kültür Bakanlýðý tarafýndan yýlýn en
baþarýlý kadýn opera sanatçýsý seçilmiþtir.
Türk opera severler karþýsýna 1997 yýlýnda Tosca ile
çýkmýþtýr Zehra Yýldýz. Lirik dramatik sesinin insanýn içine
iþleyen ''Vissi D'arte, vissi d'amore'' aryasý ile O, Ýstanbul'un
divasý konumuna gelmiþtir. Süha Yýldýz Cavaradossi
rolündeyken kendisi Floria Tosca'dýr. 29 Kasým 1997'de galasý
gerçekleþmiþ olan Tosca ne yazýk ki 2 Aralýk 1997'de ikinci defa
sergilenebilecek, Zehra Yýldýz'ýn vefatýyla gösterimden
kalkacaktýr.
Zehra Yýldýz Ýstanbul'da Tosca'da oynarken ayný zamanda
Almanya'da Heidelberg Devlet Operasý'nda Fidelio'da
sahnededir. Leonore'u canlandýrdýðý 9 Aralýk temsilini, Zehra
Yýldýz sahnede beyin kanamasý geçirir vaziyette sonlandýrýr.
Eseri tamamladýktan sonra aðrýlarý þiddetlenmiþ, hastaneye
gitmiþtir. Hastanede sýrasýný beklerken bilincini yitirerek komaya
girmiþ ve de 10 Aralýk'ta beyin ölümü gerçekleþmiþtir.
Zehra Yýldýz, 1998 yýlý için Ýstanbul'da Tosca, Schwerin'de
Aida, Dusseldorf ve Chemnitz'de Salome, Darmstadt'ta Elektra
ve Tannhauser, Denver'da (A.B.D.)
Salome rollerinin
sözleþmelerini arkasýnda býrakarak sanat camiasýndan
ayrýlmýþtýr. Vefat'ýnýn ardýndan Fidelio ve Tosca temsilleri sona
erdi. Seyircilerin belleðine Zehra Yýldýz ile kazýnmýþ Leonore ve
Floria Tosca'yý kuþkusuz ki baþka bir soprano onun gibi
canlandýramazdý.
ZEHRA'NIN ARDINDAN
Uluslararasý üne sahip bir sanatçýnýn profesyonel bir ses
kaydýnýn olmamasý trajik bir durumdur. Ölümünün ardýndan o
dönemin Kültür Bakaný Ýstemihan Talay'ýn desteði ile Zehra
Yýldýz'ýn temsillerinden ve provalarýndan sesinin amatörce
kayýtlarý derlenerek bir CD oluþturulmuþtur. Müzikolog Evin
Ýlyasoðlu'nun Zehra'nýn biyografisini kaleme aldýðý ''Zehra'nýn
öyküsü''adlý kitapta bu cdye yer verilmiþtir. Buna ek olarak Süha
Yýldýz öncüþüðünde 1999 yýlýnda sanatçýnýn anýsýný yaþatmak
amacýyla Zehra Yýldýz Sanat ve Kültür Vakfý kurulmuþtur. Vakýf
her yýl þan festivalleri düzenlemeyi, burslar, konser olanaklarý
ve dünyaca ünlü þancýlar tarafýndan verilecek seminerlerle
genç þan sanatçýlarýna kol kanat germeyi hedeflemektedir.
Vakýf tarafýndan her yýl sanatçýyý anma etkinlikleri
düzenlemektedir. Bu seneki programdan þu an haberdar
olamadýðým için web sitesini takip etmenizi önereceðim.
(http://www.zyv.org.tr)
Funda Asena Aktop-Onar, [email protected]
www.gazete.itu.edu.tr
41
tiyatro
arýyorum
ask delisi
42 aralýk 2005
May- Ben Martin'le sinemaya gitmek
istiyorum. Hemen þimdi.
Eddie-Hiç kimse sinemaya falan gitmiyor.
Bu kasabada benim anlatacaðým
hikâyeyle boy ölçüþebilecek film yok. Bu
hikâyeyi bitireceðim.
May- Ne olacak þimdi sen bunu
anlatýnca. Bir þeyleri deðiþtirebilecek mi?
Eddie-Hayýr.
May- Öyleyse ne gereði var?
Eddie-Hiçbir gereði yok.
May- Niye o zaman herkesi bu hikâyenin
içine sokuyorsun? Kimse bu pis hikâyeyi
duymak istemiyor. Ben de istemiyorum.
Eddie-Senin istemediðini biliyorum.
(Kaynak: Akbank Sanat "Aþk Delisi" tanýtým broþürü)
Londra'da. Son beþ yýlda inanýlmaz bir ilgi gördük. Her
ay bir oyun deðiþti ve pazarlarý hariç her gün oynadýk.
ST: Serhat Tutumluer. Eskiþehir doðumluyum ben.
Esra'yla ayný okulu, ayný sýnýfý ve Ýzmit Þehir
Tiyatrosu'nda ayný sahneyi paylaþmaktan mutluluk
duyuyorum (gülüþmeler). Anlattýklarý gibi Mehmet çaðýrdý
geldik ve Aksanat öyle baþladý. Þimdi Aþk Delisi'ni
oynuyoruz, ocak ayýnda da yeni ve çok güzel bir
oyunumuz olacak.
Salona girdiðim zaman oyuncularýn sahnede olmasý
çok sýcak bir hava katýyor ortama. Sanki sahnede
size çok yakýn kiþiler var, onlar oynayacak, siz
izleyeceksiniz ve gideceksiniz. Bu bilerek mi
hazýrlanan bir ortam? Yani bundan sonraki oyun da
böyle mi baþlayacak mesela?
EBB: Onun için yapýyoruz zaten. Öncesinde uzun bir
bekleme var, uzun bir iletiþim kuramama var. Seyirci
oyuna ilk girdiðinde o iki karakter arasýndaki bir türlü o
Ýstanbul'da izlediðim ilk tiyatro oyunu
olmasýnýn yanýnda senaryosunun
ilginçliði ve tabii ki de oyuncularýnýn
mükemmel performansýydý Aþk
Delisi'nde beni etkileyen. Yani
kaçýrýlmayacak bir tiyatro oyununda
olmasý gereken her þey vardý. Ýþte bu
yüzden hem oyunu tanýtmak hem de
oyuncularýný yakýndan tanýyabilmek
için bu söyleþiyi hazýrladým sizlere.
Oyunun baþrol oyuncularý
Esra Bezen Bilgin (May), Cengiz
Bozkurt (Martin) ve Serhat
Tutumluer (Eddie) bana oynadýklarý
oyunu, günümüz tiyatro sorunlarýný ve
bu konuyla ilgili düþüncelerini
anlattýlar hem de laflarýný hiç
esirgemeden! Bakalým beðenecek
misiniz?
(Konuþmacýlarýn tüm adlarý yerine sadece baþ harfleri
kullanýlmýþtýr.)
Sizleri kýsaca tanýyabilir miyiz?
EBB: Esra Bezen Bilgin. 1973 Ankara doðumluyum.
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarý'ný
bitirdim 1995 yýlýnda, o zamandan beri Ýzmit Þehir
Tiyatrosu'nda çalýþýyorum. Geçen sene Aksanat Yeni
Kuþak Tiyatrosu'nun kurulmasýndan beridir de
buradayým. Ýzmit Þehir Tiyatrosu'nda hemen hemen 9
senedir çeþitli oyunlarda rol aldým. Þimdi de Aþk
Delisi'ndeyim.
CB: Adým Cengiz Bozkurt. ODTÜ Oyuncularý'nda
tiyatroya baþladým 1985 yýlýnda. 1990'da yurtdýþýna
gittim, Londra'da kaldým 14 yýl kadar. Yaklaþýk 1,5 yýl
önce Mehmet Ergen'le beraber Türkiye'ye döndüm.
Mehmet'le birlikte 2000 yýlýnda kurucularý arasýnda
benim de olduðum Arcola Tiyatrosu'nu kurduk
www.gazete.itu.edu.tr
birleþememe, konuþamama durumunu da bir on dakika
öncesinden alsýn, oradaki sessizlik durumunu biraz
hissetsin diye var. Evet, tabi bir de sýcak bir þey sanki
evimize
konuk
olmuþlar
da
birazdan
röntgenleyeceklermiþ gibi bir hava da var.
Esra Haným'la okul, þehir tiyatrosu derken her
sahnede beraber oldunuz. Bunun saðladýðý
avantajlar nelerdir? Dezavantajlarý soramam burada
karþýlýklý
oturuyorken
de!
Býkmadýnýz
mý
birbirinizden yani? (Gülüþmeler)
ST: E Esra'yý izlemedin mi sahnede, býktý benden?
Doðru, ne tekmelemediði kaldý ne yumruklamadýðý!
EBB: Valla yaa yapýyorum hala gitmiyor!
ST: Yok ilk oyunda tokatý ben attým ondan sonra zaten…
EBB: Evet intikamýmý alýyorum ama…
tiyatro
arýyorum
aralýk 2005
sorunlarýn içerde çözülmesine izin ve destek verilmeli.
Devlet Tiyatrosu'nda bu kadar kýyametler koptu, seyirci
sahip çýkmadý, benim devletimin tiyatrosunda bir sorun
var, ne oluyor demedi. O yüzden sadece oyuncularýn
deðil izleyicilerin de sahip çýkmasý gerekiyor.
ST: Politika günlük düþüncelerden ortaya çýkmaz, bu
bilinçli bir süreçtir. Bu süreçle buralara gelineceði bundan
5-10 yýl önce bir takým aydýn insanlar tarafýndan yazýldý,
çizildi. Hepimiz bu toplumun üyeleriyiz, hepimizin ayrý
iþleri var ama tiyatronun baþýna bir þey geldiðinde
yalnýzca tiyatrocular mý savunacak onu!
EBB: Devlet tabii ki finanse edecek kendi ülkesinin
kültürünü, parasýný da verecek ama bu benim tiyatrom
parasýný da ben veriyorum o zaman düdüðümü öttürürüm
diyerek iþlere karýþmayacak.
Hepiniz dizilerde oynadýnýz. Dizilerin sanatçýya bir
katkýsý oluyor mu?
Peki, Londra'da eðitim görmüþ ve orada tecrübe
kazanmýþ biri olarak yurtdýþýndaki sanat anlayýþýyla
Türkiye'deki sanat anlayýþýný karþýlaþtýrýr mýsýnýz?
CB: Bu uzun bir tartýþma konusu ama çok kýsa þekilde
söyleyeyim. Londra'da tiyatro tüm çalýþanlarýyla birlikte
bir sektör burada ne yazýk ki deðil, keþke olsaydý. Ayný
zamanda Londra'da yapýlan tiyatroyla burada yapýlaný
karþýlaþtýrdýðýmýzda en belirgin özelliklerden bir tanesi
hayata dair her þeyi yani Ýngiltere'deki insanlarýn tüm
sorunlarýný
tüm
çýplaklýðýyla
sahne
üzerinde
görebileceðiniz bir sürü oyun vardýr, yeni yazarlar vardýr.
Türkiye'de bunu göremiyoruz.
Mehmet Ergen'in oyunun broþüründe deðindiði bir
konu var. Türkiye'deki tiyatro oyunlarýnýn çoðunun
küfür, argo ve cinsellik üzerine kurulu olduðunu
söylemiþ. Sizce bunun sýnýrý ne olmalý?
EBB: Çok kliþe bir þey söyleyeceðim. Hayatta da çok
kýzdýðýmýzda aðzýmýzdan çýkan kötü sözler var. Bunun
dozu kaçtýðýnda hayatta da bize fazla geliyor. Bunun gibi
gerektiði yerde gerektiði kadar kullanýldýðýnda ne seyirciyi
rahatsýz ediyor bu ne de göze batýyor.
Ayný zamanda hem þehir tiyatrosunda hem de özel
tiyatroda oynuyorsunuz. "Þehir tiyatrolarýnda bunu
yapamýyoruz ama özel tiyatroda böyle bir sorun yok"
dediðiniz bir þey var mý?
ST: Var mesela ben ilk kez bir özel tiyatroda oynuyorum.
Burada kendi kendimizleyiz, her þeye biz karar veriyor
gibiyiz. Oyuncu açýsýndan söylüyorum geleceðe dönük ve
insanýn kendi kendini zorlayýp sahne üstünde bazý þeyleri
aþmasýna olanak saðlayacak bir yer özel tiyatrolar.
Kurum tiyatrosunda ise çok baþ vardýr, o zaman
hangisinin sanat görüþünü, hangisinin politikasýný; hangi
seyirciye ve hangi derecede sunmalý bunu seçmek
zorlaþýyor. Kurum tiyatrosundaki bu çok seslilik, devlet
tiyatrosu dâhil, onlarýn sonunu hazýrlayacaktýr.
EBB: Bir de burasý da tam anlamýyla bir özel tiyatro deðil,
bir kurumun desteklediði bir tiyatro. Özellikle maddi
açýdan özel bir tiyatro yapmak çok zordur.
ST: Bu anlamda Aksanat'ý örnek alsýnlar. Aksanat,
Ýþsanat, Yapýsanat… Bir yýðýn banka var yani böyle bir
salonda þu kadarcýk kostümü ve ýþýðý koca koca bankalar
karþýlayamazlar mý? O zaman böyle insanlara fýrsat çýkar
ve güzel oyunlar oynanýr. Ýyi yazarlar ve iyi oyunlarla
toplumu bir yere götürmeye çalýþýrsýnýz.
CB: Birleþik kaplar kanunundan yararlanýrsak bir ülkenin
adaleti, siyaseti, ekonomisi ne kadar yukarýda olursa
sanatý da o kadar yukarýda olur.
ST: Bence hiç olmazsa sanatýn daima yükselmesi gerekir.
Ýnsanlar kendi çocuklarýný kendileri yetiþtirecek, onlarýn
zihinlerini geleceðe dönük yetiþtirecek ki ileride ülkenin
üst düzeylerinde onlarý görebilsinler. Gençlik önem
vermeli bu konuya; üniversite öðrencileri bu ülkenin
geleceðidir ya. Bu kadar duyarsýz bir üniversite kitlesi ben
görmedim. Son zamanlarda da gittikçe batýyor. Üniversite
öðrencisi çökerse ekonomi, sanat, politika bunlarýn hepsi
çöker.
Devlet Tiyatrosu ile ilgili bir sorum var. Bu son
zamanlarda Devlet Tiyatrosu'yla ilgili sorunlar: önce
kadrolaþma sonra "ATM sanatçýlar"… Bu konuda ne
düþünüyorsunuz?
EBB: Politikanýn sanata müdahale ettiði noktada bu
sorunlar baþlýyor. Devlet Tiyatrosu çökmek üzere. 80 yýllýk
kurum, içinde "bankamatik oyuncularý" da var, her
kurumda olduðu gibi. Binlerce sorunu da var ama bu
www.gazete.itu.edu.tr
ST: Oyuncu açýsýndan bakýldýðýnda kamera oyunculuðu
da oyuncunun iþidir baþka kimsenin iþi deðildir ama
konservatuara gitmeyip kameranýn karþýsýna geçerek de
kamera oyuncusu olunur mu, olunur. Kamera oyunculuðu
denen bir þey vardýr ve o bir oyunculuk olur ama o zaman
da çok þeyini disipline etmek zorundasýn. Hayat felsefeni
çok gözden geçirmen gerekir. Çünkü konservatuardaki o
eðitim süreci ve daha sonraki herhangi bir tiyatroda
sahneye çýkýlan o süreç, oyuncuda topluma karþý görevli
olduðunun disiplinini saðlar. Kamera daha baþka bir
disiplin saðlamalýdýr, daha ahlaklý olmalýsýn. Peki, çevir
aynayý. Bu halk bu kadar televizyonun neyini izliyor?
Ýzlenmemesi lazým. Bence yüzyýlýn buluþlarýndan bir
tanesidir televizyon, inanýlmaz bir iletiþim aracýdýr.
Duygusal iletiþim de dizilerle oluyor. Ee halkýmýz
sinemaya gitmeyi sevmiyor. Ayrýca bunu da ben deðil
sinema-televizyonda okuyan üniversiteliler söylemelidir,
televizyon emperyalist bir araçtýr ya, insanlarý uyutmak
için kullanýlan en güzel araçtýr televizyon! Bunu bangýr
bangýr yazýp söylemeniz lazým sizin. Þimdi bana böyle bir
araçta sen niçin aracý oluyorsun diye sorarsan ben hem
televizyona çýkýp orda bir yerlere gelip hem de bunu
söyleyebilen adamlardan olmak ve bunlarý çoðaltmak için
uðraþýyorum. Televizyon ticari ve emperyalist bir uyutma
aracýdýr ve halk buna bu kadar paye vermemelidir.
Vermesin bakalým hergün ikiþer dizi oluyor mu? Haftada
bir diziye düþer o zaman da gerçek oyuncular oynar iþte.
Ve Serhat Tutumluer'den son söz...
ST: Bunu da yaz; küçük küçük çocuklar internete girip
internet üzerinden iliþkiler kuruyorlar. Ya, sokaða çýkýn!
Bilgisayar televizyona döndü. Televizyonun da
bilgisayarýn da buluþ niyeti baþkadýr. Ýnternet sohbet aracý
oldu, internetle çok þey yapýlýr be!
Öncelikle 10 dakika diye izin almama raðmen tam
yarým saat boyunca sorularýma sýkýlmadan cevap
veren ve düþüncelerini tüm açýklýðýyla bizlerle
paylaþan Esra Bezen Bilgin, Serhat Tutumluer ve
Cengiz Bozkurt'a ve bu söyleþiyi yapmamda çok
emeði geçen Sayýn Halil Bolayýrlý'ya çok teþekkür
ederim. Baþta, söyleþinin konusunun ve içerdiði
mesajlarýn bu kadar zengin olabileceðini
düþünmemiþtim ama sanýrým tam üniversite
gazetesine yakýþýr bir yazý oldu (kendimi övdüm
galiba :) ) Sanata sahip çýkma konusunda üzerimize
düþen görevleri ÝTÜ öðrencileri olarak sonuna kadar
yerine getirdiðimizi düþünüyorum. Ama genele
söylenen eleþtirilere de kulak vermeli ve en azýndan
bir saniye bile olsa düþünmeliyiz. Biz üniversite
gençliði… Gerçekten de doðru yolda mýyýz?
Bu arada unutmadan… Yazýyý okurken oyunla ilgili merak
ettiðiniz ya da anlamadýðýnýz yerler mi oldu? E gidin
izleyin o zaman! Eminim beðeneceksiniz! Aþk Delisi yeni
yýlda da belirli aylarda Akbank Sanat'ta seyircileriyle
buluþmaya devam edecek.
Oyunun programýný
www.akbanksanat.com internet adresi ya da 0212
2523500 numaralý telefondan takip edebilirsiniz.
Emrah Deniz, [email protected]
43
kültür sanat hayat
ýsa
sa kýsa
sa
kýsa
sa ýsa kýs
k
kýsa k
ý
sa
kýsa ký
k ý sa k
a
kýs
a
ký sa
sa
ký
sa k
sa
ký
sa kýsa
ký
ý sa
sa ký
k
kýsa kýs
kýsa
a ký
kýs
sa ký
a kýsa ký
ký
a k ýs
sa kýsa ký
sa ký
ýsa kýsa
44 aralýk 2005
ýsa k
arýyorum
Kentten Kýsa Kýsa
Sinemadan Kýsa Kýsa
Picasso istanbul’da(Sergi)
26 Mart’a kadar
Sakýp Sabancý Müzesi, Emirgan
ÝDSO Ýstanbul Devlet Senfoni
Orkestrasý Konser Sezonu
18 Mart’a kadar
Atatürk Kültür Merkezi, Taksim
John Cale & Band `blackAceta
Tour 2006(Konser)
18 Ocak Çarþamba, 20.30
Yeni Melek Gösteri Merkezi
ELISABETHTOWN
"Almost Famous" ve "Vanilla Sky"
filmlerinin de yönetmenliðini yapmýþ
olan Cameron Crowe'un yazýp
yönettiði
Elisabethtown
samimi,
gösteriþsiz ve mütevazi bir romantikdram-komedi. Filmin baþrollerini
Orlando Bloom, Kirsten Dunst ve
Susan Sarandon paylaþýyorlar. Film,
hayatýnda büyük bir yenilgi yaþayan ve
intihar etmeyi düþünürken yýllardýr
görüþmediði babasýnýn ölüm haberini
alan Drew Baylor'un (Orlando Bloom)
yaþadýðý duygusal çalkantýlar üzerine
kurulu. Hayata pozitif bakan, enerji
dolu, sevimli hostes Claire (Kirsten
Dunst) filmin eðlenceli yüzü olarak
karþýmýza çýkýyor. Susan Sarandon ise
Drew Baylor'un dul kalan annesi
rolüyle, bulunduðu sahnelere aðýrlýðýný
koyuyor. "Yaþamdaki tüm yenilgilere
raðmen yeni bir baþlangýç yapmak
mümkün
ve
ne
olursa
olsun
denemekten vazgeçmemeli" diyen film,
gözyaþý ile kahkahayý harmanlýyor ve
izleyiciyi de kendi içinde bir yolculuða
çýkarýyor. Müziklerin sahnelerle uyumu
ve sahnelerin özünü oluþturan duyguya
katkýsý filmin etkileyiciliðini arttýrýyor.
Ethnorhythmix - `Türkiye, Ýran,
Hindistan ve Ýspanya`dan
Ritimler(Konser)
21 Ocak Cumartesi 21:00
Ýþ Sanat Kültür Merkezi, Levent
Zeynep Ankay
Edebiyattan Kýsa Kýsa
SEFARAD "Kantikas de
Sefarad"(Konser)
28 Ocak Cumartesi 20:00
Ýþ Sanat Kültür Merkezi, Levent
Beyoðlu Rapsodisi - Ahmet Ümit
Beyoðlu rapsodisi bir polisiye roman.
Kitapta üç çocukluk arkadaþýndan birinin
bir cinayeti çözme hevesine kapýlmasýyla
baþlayan olaylar anlatýlýyor. Bu hikaye
bizim gibi Ýstanbul'da yaþayan birine farklý
ve baþka bir þehirde yaþayan birine farklý
görünecektir. Çünkü hikaye Beyoðlu'nun
sokaklarýnda
geçiyor.
Hikayenin
kahramanlarý sizin gibi Ýstiklal Caddesi'nde
yürüyor. Kitabý okurken "bu yeri ben de
Tepetaklak (Tiyatro)
15 Ocak’a kadar
Profilo Kültür Merkezi
Ýki Erkek Ne Konuþabilir ki?(Tiyatro)
29 Ocak’a kadar
Oyuncular Tiyatro Kahve, Taksim
biliyorum" diyorsunuz. Ya da bildiðiniz bir
sokakta bilmediðiniz bir mekanýn adý
geçiyor, burayý merak ediyorsunuz. Kitabýn
yazarý Ahmet Ümit. Kendisi günümüzde
polisiye edebiyat deyince akla gelen
isimlerin baþýnda geliyor. Polisiye
kitaplardan hoþlananlar onu zaten tanýyor.
Bir deðiþiklik yapýp polisiye kitap okuyayým
diyen arkadaþlarý ise Ýstiklal Caddesi'nde
heyecanlý bir öykü bekliyor.
Parfümün Dansý
Tunç Çaðýnýn Gizemli
Kadýnlarý (Sergi)
30 Mart’a kadar
Yapý Kredi Kültür Merkezi Vedat
Nedim Tör Müzesi, Taksim
Bir `Garip`... (Sergi)
13 Ocak’a kadar
Ýfsak, Taksim
Okuduðum en eðlenceli kitaplardan biri
kuþkusuz ve de en ilginç olaný belki de.
Roman desen roman deðil, fantastik kitap
desen fantastik kitap deðil, felsefe kitabý
desen deðil. Kitapta doða tanrýsý Pan,
ölümsüzlüðün sýrrýný arayan kendi
kendinin kralý Alobar ve koku bilgesi
Kudra'nýn hikayesi anlatýlýyor. Alobar'ýn
yaþamýný uzatabilmesi ile tarihin ilk
dönemlerinde baþlayan macerasýný
izlemeye baþlýyoruz. Bu arada bir yandan
Ufuk Y. Þiþli
www.gazete.itu.edu.tr
da
bizim
zamanýmýzda
yaþayan
Priscilla'nýn hikayesini izliyor ve acaba bu
hikayeler nasýl birleþecek diye merak
ediyoruz. Alobar bu macerasýnda
avrupadan uzakdoðuya oradan yeni
dünya
Amerika'ya
çok
farklý
coðrafyalarda geziyor. Pan farklý yerlerde
farklý zamanlarda karþýsýna çýkýyor.
Kitabýn tamamý büyük bir düþ. Eðlenceli
ve aykýrý bir kitap isteyenlere önerilir.
çizgitü
arýyorum
aralýk 2005
Gasteci gençler, yeni yaratýcý fikirler geliþtirirler. Bu
fikirlerden biri de çizgi roman yapmaktýr. Ancak bir türlü
konu bulamazlar. Düþünürler, düþünürler, düþünürler...
çizgitü
03.18
nescafe
DEVAM EDECEK...
senaryo: yayýn kurulu
çizim: güven çalýþkan
45
spor
arýyorum
46 aralýk 2005
Çekik gözlü
dedelerin
mirasý:
Pi ve Akýl Oyunlarý filmlerinde gördüðümüz oyuna yakýndan bakmaya ne dersiniz?
GO 4000 yýllýk geçmiþe sahip bir strateji oyunudur.
Çin imparatoru Shun'un (M.Ö. 2255 - 2206) oðlu Shan
Jun'un zekasýný geliþtirmek için icat ettiði söylenir. GO
Türkiye'de az sayýda insan tarafýndan bilinmesine
karþýlýk, Amerika ve Avrupa'da binlerce üyeli
federasyonlarý olan, uluslararasý turnuvalarý yapýlan tüm
dünyaya yayýlmýþ bir oyundur.
GO tarihinde en çok dikkati çeken nokta, girdiði
ülkelerin entelektüel hayatýna ve kültürüne yaptýðý
etkilerdir. Go Çin'deki uzun macerasý boyunca ülke
yönetimine, savaþ stratejilerine ve sanat yapýtlarýna
kaynaklýk etmiþtir. Japonya'da da GO' ya yanlýzca bir
oyun gözüyle bakýlmamýþ; GO bir yaþam felsefesi, bir
yol haline gelmiþtir.
Go toprak savaþlarýnýn özetidir. Taþlarýnýzla
(askerlerinizle) toprak sýnýrlarýnýzý belirlersiniz. Sýnýrlarýn
çakýþtýðý yerlerde oyunun en heyecanlý yanlarý ortaya
çýkar. Taþ kaybetmek kötüdür çünkü oyun sonunda
kazandýðýnýz alanlarý tarla yapmak varken mezarlýk
olarak kullanmak zorunda kalýrsýnýz.
Go bir strateji oyunu olmasý nedeniyle satranca
benzetilir. Ancak her iki oyun arasýnda büyük farklar
vardýr. GO' da oyunun baþýnda tahta boþtur. GO
taþlarýnýn belirli bir puan deðeri yoktur çünkü bütün taþlar
ayný þekle sahiptir. Satrançta olasý deðiþik oyun sayýsý
10 üzeri 120 dir, GO da ise bu sayý 10 üzeri 761 dir. Bu
durum aradaki farkýn ne kadar büyük olduðunu
göstermektedir. GO ustalarýný yenebilecek herhangi bir
yapay zekâ henüz programlanamamýþtýr. Trevenian'ýn
Þibumi adlý romanýnda "Satranç tüccarlarýn, GO
felsefecilerin oyunudur" der.
Go'nun Özellikleri, Gerektirdikleri
Uzakdoðu dövüþ sanatlarýnda olduðu gibi, Go size
konsantre olmayý, dengeyi ve disiplini öðretebilir. Bu
sanatlardaki gibi Go'da da bir seviyelendirme sistemi
vardýr. Oyuncularýn oynadýklarý oyunlara göre seviyeleri
belirlenir ve kendisinden güçlü bir oyuncuyla oynarken,
zayýf oyuncuya belirli sayýda taþ avans verilir. Avans
verilen taþlar tahtaya dizildikten sonra rakip oyuna
baþlar. Bu avanslara "handikap" denir. Böylece aradaki
seviye farký ne olursa olsun iki oyuncu da oyundan zevk
alabilir.
Korelilerin "Birisiyle bir el Go oynamak, onunla bir yýl
yaþamaya eþdeðerdir." dedikleri söylenir. Rakibinizin
karakterinin saldýrgan mý ihtiyatlý mý, yoksa umursamaz
mý olduðunu onunla Go oynayarak kolaylýkla
anlayabilirsiniz.
Go, rekabete dayanan bir oyun gibi görünse de, genel
olarak hayati dersler verir. Her þeye sahip olmayý isteyen
açgözlülük, sizi Go tahtasýnda fazla ileriye götüremez.
Qing Hanedaný döneminde yaþamýþ ünlü Go oyuncusu
Shi Dingan (1710-1770) "Go'da aðýrbaþlýlýk ve zarafet
entrikalardan üstündür" demiþtir.
Zhang Yunqi, Go oyununda geliþmek için gerekli olan
özellikleri þöyle sýralýyor:
"Bir askerin taktik gücü, bir matematikçinin kesinliði, bir
sanatçýnýn hayal gücü, bir filozofun dinginliði ve güçlü bir
zeka".
Go'da söylenmeyenler söylenenlerden çok daha fazla
yer kaplar; çok az kural vardýr, geri kalan her þey
oyunculara býrakýlmýþtýr.
19 yatay 19 dikey çizgi bulunan Go tahtasýnda 361
kesiþim noktasý vardýr. Bu da Çin ay takvimine göre bir
yýldaki gün sayýsýdýr. Tahtanýn dört köþesi de mevsimleri
temsil eder. Ortasý gökyüzü, kenarlar yeryüzüdür. Siyah
taþlar geceyi, beyazlar gündüzü simgeler. Go tahtasýnýn
ortasýndaki hoshi noktasýna cennetin kaynaðý anlamýna
gelen "tenhghen" denir.
Kurallar
Ýki oyuncu da mümkün olduðu kadar çok rakip taþý
esir etmek ister ama oyundaki birincil amaç bu deðildir.
Önemli olan esir ettiðiniz taþlarla çevirdiðiniz alanlar
toplamýnýn rakibinizden çok olmasýdýr.
Go genellikle 19x19 lik bir tahtada 181 siyah ve 180
beyaz taþla oynanýr. Oyuncunun tecrübe düzeyine göre
9x9 ve 13x13 lük tahtalarda da oynanabilir. Oyun
sýrasýnda bu taþlarýn hepsi kullanýlmayabilir.
Oyunun baþýnda tahta boþtur. Oyuna önce siyah
baþlar. Oyuncular sýrayla taþlarýný tahtaya kesiþim
noktalarýnýn üzerine gelecek þekilde boþ noktalara
yerleþtirirler.
Tahtaya konan taþlar hareket etmez, esir alýnýp
tahtadan kaldýrýlmalarý dýþýnda konulduklarý yerde kalýr.
Siyahýn ilk hamleyi yapmasýnýn avantajý telafi edilir.
www.gazete.itu.edu.tr
Buna komi adý verilir. Komi tahta boyutlarýna baðlýdýr
ancak çoðunlukla 5,5 puan olarak deðerlendirilir.
Taþlarýn arasýnda herhangi bir hiyerarþi bulunmaz,
bütün taþlar eþ deðerdedir. Fakat taþlarýn arasýndaki
stratejik konum oyunun yapýsýný belirler. Tablo
üzerindeki taþlarýn toplu halde kaybedilmesi
mümkündür. Dikkatli bir göz, iyi bir taktik ise en umutsuz
durumlarý zafere çevirebilir. Zafer ile yenilgi arasýndaki
bu sýk ve ani dönüþümler oyunun heyecan düzeyini
sürekli dorukta tutar.Oyuncular bir yandan kendi
alanlarýný geniþletmeye bir yandan da rakibin alanlarýný
bozmaya çalýþýr.Taþ gruplarý arasýnda yaþanan
savaþlarýn ardýndan, iki taraf da alanlarýn kesinleþip
tahtada alýnacak daha fazla puan olmadýðýna kanaat
getirerek pas geçince oyun sona erer.
Kazanan iki farklý yöntemle belirlenir. Japon
Yöntemi'nde yalnýzca boþ alanlar sayýlýrken, Çin
Yöntemi'nde ise hem tahta üzerindeki taþlar, hem de boþ
noktalar sayýlýr.
Bir Go oyunu sýrasýnda bir veya daha çok taþ, çevresi
tamamen çevrilip tüm açýk noktalar doldurularak esir
alýnabilir.
Yanda siyah,
beyaz taþlarý
tamamen
çevrelediði için
beyaz taþlarý
esir almýþtýr.
spor
arýyorum
aralýk 2005
Ko kuralý:
Handikap:
Bu hareketler kendi içinde sonsuza dek tekrar
edebilir. Bunu engellemek için oyunun özel bir
kuralý vardýr, ko kuralý. Bu kurala göre 3.
pozisyonda beyazýn siyahý alabilmesi için en az
bir tur geçmelidir. Ko kuralý ayný pozisyonun
(tüm tahta üzerinde) kendini tekrar etmesini
engeller.
Go'nun hoþ olan özelliklerinden birisi de sizin
rakibinizle güzel bir oyun çýkartabilmeniz için
ayný güçte/deneyimde olmanýza gerek
olmamasýdýr. Go oyunu size oyuncular
arasýndaki seviyeyi eþitlemek için tahta üzerine
bazý taþlar konmuþ olarak oyuna baþlamanýza
izin verir. Bu taþlar handikap taþlarý olarak
isimlendirilir. Handikap taþlarý çoðunlukla, tahta
üzerinde belirtilmiþ olan koyu noktalara
yerleþtirilir.
Yukarýda, sýranýn
siyahta olduðu
pozisyonun
olduðunu
düþünün.
Sýranýn beyazda
olduðu bu
pozisyon oluþur.
Siyah, beyaz taþý
almaya karar
verebilirdi.
Beyaz da bir taþ
almaya karar
verebilirdi.
Daha önceki
pozisyonu
oluþturarak.
Seviyeler:
Yeni baþlayan birine verilen seviye 30 Kyu'dur.
Ýlerledikçe 1 Kyu ya kadar yükselir.
Oyunda gelinebilecek ilk seviye Sho-dan (ilk
siyah kuþak) dýr. Sho-dan "oyunu biliyorum"
diyebilmenin ilk seviyesidir.Bu seviyede biri Go
karþýlaþmalarýný ustalýkla takip edebilir.
30 Kyu
15 Kyu
1 Kyu=1Dan 5 Dan 7-9 Dan
47
Atatürk için 22. Yýl
Ýstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eðitimi ve Spor
Bölümü'nün düzenlediði 22. Geleneksel
Atatürk'ü Anma Koþusu 10 Kasým 2005 Pazar
günü Ayazaða kampüsünde gerçekleþtirildi.
Organizasyonda öðrenciler, üniversite çalýþanlarý
ve akademisyenlerden toplam 60 kiþi yarýþtý.
Kategorilere göre dereceye girenlerin isimleri
þöyle:
Öðrenci
Erkekler 4000 m.
Bayanlar 2000 m.
1- Eray Çakýr (Elektronik)
2- Uður Zýnar Sarnýç (Meteoroloji)
3- Serhat Turan (Makina)
1- Filiz Dümbek (Ýþletme)
2- Huriye Anýl (Jeofizik)
3- Çiðdem Akan (Deniz Tek.)
Akademisyen, Personel
Orhan Gökpýnar
ÝTÜ Yürüyüþleri
Gelenekselleþiyor
ÝTÜ, 3 Aralýk 2005 Cumartesi günü birincisini düzenlediði "ÝTÜ Yürüyüþ Günleri"ni
gelenekselleþtiriyor. ÝTÜ'lülerin aileleri, dostlarý ve sevdikleri ile hafta sonu eðlenmek,
sporla ve doðayla iç içe olmak amacýyla düzenlenen yürüyüþ, ÝTÜ'nün spora verdiði
öneme de örnek gösterilmektedir. Bu yürüyüþlerin sýk aralýklarla gerçekleþmesi hem
yerleþkemizdeki yeþil alanlarýn korunmasý için teþvik oluþturacak hem de doða
bilincinin yaygýnlaþmasýna olanak saðlayacak.
35 Yaþ ve Altý Erkek
35 Yaþ ve Altý Bayan
1- Derya Ahmet Kocabaþ (Elektrik)
2- Nesip Tumal (Güvenlik)
3- Hüseyin Doðuþ Akaydýn (Uçak)
1- Gülbahar Gihar (Beden Eðitimi)
2- Ceyhan Kahya (Meteoroloji)
3- Birgül Benli Gönül (Kimya M.)
36 - 45 Yaþ Erkek
36 - 45 Yaþ Bayan
1- Halim Yüce (Yapý Ýþleri)
2- Hikmet Arslan (Makina)
3- Erhan Evran (Kütüphane)
1- Özgül Özcan Taþpýnar (Kimya M.)
2- Nil Banu Tarým (Telekom.)
3- Beyza Taþkýn (Ýnþaat)
46 - 50 Yaþ Erkek
1- Cengiz Kuzu (Maden)
2- Fethi Þahin (Fotokopi)
3- Hasan Ýlgün (Yapý Ýþleri)
Shihan Kenji Kumagai ÝTÜ’deydi
ÝTÜ Aikido Kulübü, Türkiye’de Aikido’nun Kurucusu Shihan
Kenji Kumagai’yi ÝTÜ’de aðýrladý. ÝTÜ Aikido Kulübü üyeleri ile
birlikte Aikido ile ilgilenenler, ÝTÜ Gümüþsuyu Spor Salonu’nda
gerçekleþtirilen buluþmada, Shihan Kenji Kumagai ile çalýþma
olanaðý buldular. Savaþ disiplini geliþimi için büyük önem
taþýyan çalýþma ayný zamanda Aikido ile ilgilenenleri biraraya
getirmesi açýsýndan da olumlu sonuç verdi.
www.gazete.itu.edu.tr
spor
arýyorum
48 aralýk 2005
Spor Bilimlerinde
Ayrýcalýklý Bilim
Adamý Ödülü
ÝTÜ’nün oldu
46. Dünya Spor Bilimleri Kongresi’nde,
dünyada 8 kiþiye verilen ödül, ÝTÜ Beden
Kongresi
Eðitimi Bölümü Öðretim Elemanlarýndan Dr. Leyla Tavacýoðlu’na
verildi
avacýoðlu
46. ICHPER-SD(Uluslararasý Saðlýk, Beden
Eðitimi, Rekreasyon, Spor ve Dans Konseyi)
DÜNYA SPOR BÝLÝMLERÝ KONGRESÝ 9-13
KASIMDA ÝSTANBUL'DA SPOR BÝLÝMLERÝ
DERNEÐÝ TARAFINDAN
GERÇEKLEÞTÝRÝLDÝ
Türkiye ve ÝTÜ adýna gurur verici olan kongre, birçok
anlamda görülmeðe deðerdi.
160'ý yabancý 673 katýlýmcýnýn, 142 poster ve 79 sözel
sunumun yer aldýðý kongrede, ana konuþmacý olarak
bulunan dünya spor biliminin önde gelenleri, bilimsel
programýn niteliðini en üst noktalara taþýdýlar ve genel
bilgi paylaþýmýna katkýda bulundular.
Kongredeki bilimsel programýn yaný sýra, uluslararasý
sertifikalý kurslar da düzenlendi. Bu kurslar engellilerde
spor eðitimi, "fitness liderliði" yönetimi ve spor hukuku
(futbol federasyonu iþ birliði ile) konularýnda
gerçekleþtirildi.
ICHPER-SD'nin 15 komisyonu tarafýndan, 16
sempozyum, 8 atölye çalýþmasý ve 3 uluslararasý
sertifika programý gerçekleþtirildi.
ÝTÜ Beden Eðitimi Bölümü Öðretim elemanlarýndan
Leyla Tavacýoðlu "Sporun Medyadaki Tüketimi:
Üniversite Öðrencilerine Yönelik Bir Örnek", Birgül
Demirkol "Türkiye Basketbol 1. ve 2. Lig Takýmlarýnýn Alt
Yapýsýnda Yarýþan 13-14 Yaþ grubu Erkek
Basketbolcularýn
Motor
Performanslarýnýn
Karþýlaþtýrýlmasý", Bülent Arslantaþ "Beden Eðitimi
Öðretmenlerinin Denetim Odaðýna göre problem
çözmeye yönelik yaratýcýlýklarýyla iliþkisi", Hülya Yeltepe
"Egzersiz Baðýmlýlýðý ve Egzersiz Baðýmlýlýðý Ölçeði21'in Geçerlilik ve Güvenirlilik Çalýþmasý" konulu
bildirileri ile kongreye katýldýlar.
Kongrenin 3. gününde ICHPER-SD Dans ve Dans
Eðitim Komitesi Baþkaný Dr. Leyla Tavacýoðlu'nun
düzenlediði Dans ve Dans Eðitimi konulu sempozyuma
Venezuella'dan Dr. Rosa Lopez D' Amico, Amerika'dan
Ricky Holden, Viyana'dan Ziya Azazi ve Ýstanbul'dan
Mustafa Kaplan katýldý.
Kapanýþ töreninde, Dr. Leyla Tavacýoðlu dünyada 8
kiþiye verilen "Spor Bilimlerinde Ayrýcalýklý Bilim
Adamý Ödülü" (Scholar Distinguish Award ) ve "En
Baþarýlý Komisyon Baþkaný" ödüllerine layýk
görüldü.
Ayrýca Kongrede Üniversitemiz adýna gurur verici
baþka etkinlikler de gerçekleþti. Dünyaca ünlü dançý koreograf Ziya Azazi'nin açýlýþ resepsiyonunda
gerçekleþtirdiði sufi dans performansý nefes kesiciydi ve
Kongre Baþkaný Prof. Dr. Dong Ya Yang kendisine
katýlýmý dolayýsý ile bir teþekkür plaketi sundu. Dans
www.gazete.itu.edu.tr
kariyerine ÝTÜ Spor Birliði Dans ve Cimnastik
Kulübü’nde baþlayan ÝTÜ Maden Mühendisliði mezunu
Ziya Azazi verdiði "workshop"lar ve sempozyumdaki
konuþmasý ilgi ile karþýlandý. Katýlýmcý konuþmacýlardan
Mustafa Kaplan da dans kariyerini bir süre ÝTÜ Dans ve
Cimnastik Kulübü’nde sürdürdü ve halen dansçýkoreograf olarak gerek Türkiye gerekse yurt dýþýnda
temsiller vermekte. Kongrenin açýlýþ - kapanýþ
resepsiyonlarý ile kapanýþ töreni sunumlarýný
gerçekleþtiren ve salon danslarý ile ilgili bir "workshop"
veren Sevi Orakoðlu ise yine ÝTÜ Gemi Ýnþaat Fakültesi
eski mezunlarýndan... Ayrýca tüm bu etkinlikleri
fotoraflamak üzere Kongrede yer alan yüksek mimar
Yavuz Çelenk de yine ÝTÜ Dans ve Cimnastik Klübü eski
üyelerinden...
ÝTÜ Dans ve Cimnastik Kulübü Kurucusu, ICHPER-SD
Dans ve Dans Eðitim Komitesi Baþkaný Dr. Leyla
Tavacýoðlu sayesinde dansa üniversite yýllarýnda gönül
vermiþ eski ÝTÜ mezunlarý hem biraraya gelme fýrsatý
buldular, hem de laf aramýzda Kongreye damgalarýný
vurdular.
Açýlýþ Resepsiyonuna Spor Yazarý ve ÝTÜ Beden
Eðitimi Öðretim Görevlisi Metin Tükenmez, ÝTÜ Spor
Birliði eski Öðretim Elemaný, Ýstanbul Üniversitesi Beden
Eðitimi ve Spor Yüksek Okulu Öðretim Üyesi Yard. Doç.
Dr. Mehmet Öztürk ve eþi Fen Edebiyat Fakültesi
Öðretim Üyesi Prof. Dr. Birsen Öztürk, Maden Fakültesi
Jeoloji Bölümü Maden Yataklarý- Jeokimya ABD Baþkaný
Öðretim Üyesi (Beden Eðitimi, Spor Birliði ve Spor
Kulübü Eski Baþkaný) Prof. Dr. Atasever Gedikoðlu,
þuam Maltepe Üniversitesi Öðretim Üyesi olan ÝTÜ
Beden Eðitimi ve Spor Birliði Kurucusu Ýnþaat Fakültesi
emekli Öðretim Üyesi Prof. Dr. Yalçýn Aköz ve eþi ÝTÜ
Mütevelli Heyeti Üyesi Kamuran Aköz, Rektör
Yardýmcýmýz Prof. Dr. Haluk Karadoðan katýlýmlarý ile
tüm bu etkinlikleri gerçekleþtiren ÝTÜ'lülere desteklerini
esirgemediler.
"En Aktif Üniversite" ödülünü almýþ olan ÝTÜ bu
ünvanýna yakýþýr bir Kongre katýlýmýný mezun
öðrencilerin, öðretim üyelerinin ve bürokratlarýn
katkýlarýyla bir kez daha sergilemiþ oldu.
Sevi Orakoðlu, ÝTÜ Gemi Ýnþaat Mezunu
spor
arýyorum
aralýk 2005
FUTBOL
HERYERDE
Ýstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eðitimi Bölümü, spor
faaliyetlerini arttýrmýþ olmanýn yaný sýra ÝTÜ
bünyesindeki kiþilerin eðlenmelerini, güzel zaman
geçirmelerini, farklý bir ortamda beraber olmalarýný ve
güzellikleri paylaþmalarýný saðlamak amacýyla "Herkes,
Her Yerde, Her Zaman Futbol Oynar" adlý oldukça ilgi
çekici bir organizasyona imza attý. Bu sene 8 takýmýn
katýlýmýyla baþlayan turnuvanýn kurallarý þöyle:
1- Takýmlardaki oyuncu sayýsý 5'i as, 5'i yedek ( yedek oyuncu
olmayabilir) olmak üzere 10'a kadar çýkabilir.
2- Erkek ve bayan oyuncular sahada birlikte yer alýrlar. Sahada her
iki takýmdan da en az 2'þer bayan oyuncunun bulunmasý zorunlu
olup, sadece bayanlardan oluþan bir takým da sahada yer
alabilir.
3- Her zaman oyuncu deðiþikliði yapýlabilir.
4- Sarý kart uygulanmaz.
5- Taç atýþý ayakla yapýlýr, penaltý orta sahadan atýlýr (kaleci yok).
6- Santra yapýlmaz, oyun ceza sahasýndan baþlar.
7- Baraj uygulamalarýnda 3m mesafe býrakýlýr.
8- Kaleci yok, hakem yok (oyuncular kurallarý kendileri kontrol
ederler).
9- Oyun süresi 2x15dk. (10 dk. ara dinlenme).
10-Atýlan her golle kazanýlan puanlarýn (gol baþýna bir puan)
dýþýnda Galip takým 10 puan alýrken, beraberlik durumunda her
iki takýmýn da hanesine 5'er puan eklenir. Maðlup olan takým ise
atýðý gollerle kazandýklarý dýþýnda puan alamaz,
Kupa, Saðlýk Kültür
ve Spor Daire
Baþkanlýðý’nýn
Baþkanlýðý Oldu
Sadece spor amaçlý olmaktan çýkýp, içinde envai maçýnda Yapý Ýþleri Teknik Daire Baþkanlýðý'ný
çeþit konuyu ve iliþkiyi barýndýran günümüz futbol deviren Saðlýk Kültür Daire Baþkanlýðý havaya
organizasyonlarýnýn aksine, bu sene Ýstanbul kaldýrmýþtýr. Abromovich'in ve bahis þirketlerinin
Teknik Üniversitesi'nde üçüncüsü düzenlenen gözlerinden þimdilik kaçmayý baþarmýþ olan
Atatürk ve Cumhuriyet Kupasý, 29 Ekim turnuvada, günümüzde futbol sahalarýnda sýkça
kutlamalarýný ve Atatürk'ü anmayý ön plana görmeye alýþýk olduðumuz olumsuz olaylar
çýkarmayý amaçladýðýmýzý için özellikle Ekim yaþanmamýþtýr.
sonu ve Kasým baþýna denk getirilmiþtir.
Dörder takýmlý iki gruptan oluþan ve maç
baþýna 9.75 gibi olaðan üstü gol
ortalamasýna sahip olan turnuva, 12 Ekim
Çarþamba günü Ýnþaat Fakültesi ile
Elektrik-Elektronik Fakültesi arasýndaki
müsabakayla baþlayýp, 9 Kasým Çarþamba
günü iki daire baþkanlýðýný karþý karþýya
getiren final maçý ile sonlanmýþtýr. Yapý
Ýþleri Teknik Daire Baþkanlýðý ile Saðlýk
Kültür Daire Baþkanlýðý takýmlarý arasýnda
oldukça çekiþmeli bir mücadeleye tanýk
olan turnuva finali, 4-4 berabere bitmiþ ve
penaltýlarla sonlanmýþtýr. Üçüncülüðü Ödüllerini almýþ olan Saðlýk Kültür Daire Baþkanlýðý
kadrosu, Rektör Yardýmcýsý Haluk Karadoðan, Spor
Ýnþaat Fakültesi elde ederken, þampiyonlu Birliði Baþkaný Ýbrahim Eksin ve Saðlýk Kültür ve Spor
kupasýný Ýsmail Iþýk'ýn yönettiði final Daire Baþkaný Zeki Þimþek ile birlikte...
Kanser için Elele:
Spora
Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nin
Ayazaða Yerleþkesi’nde her
sene
kanser
araþtýrmalarý
yararýna yapýlan Terry Fox
Umut Koþusu etkinlikleri bu
sene 13 Kasým 2005 Pazar günü
düzenlendi. Katýlýmcýlar biri 4
km'lik diðeri 7 km'lik iki ayrý
parkurda
isteklerine
göre
yürüyerek,
koþarak, patenle
kayarak, bisiklete binerek, hatta
çocuklarýnýn bebek arabalarýný iterek bu anlamlý
etkinlikte yer aldýlar.
Tüm gelirinin kanser araþtýrma vakfýna gittiði
bu etkinlikte ÝTÜ yerleþkesinde yiyecek içecek
satýþlarý, piyango çekiliþleri, imzalý futbol
takýmlarý tiþörtleri için açýk arttýrma, mangal
partisi ve müzikli eðlence yapýldý.
Bir yarýþtan öte Ýstanbul'da sonbaharýn tadýný
spor yaparak çýkarmanýn amaçlandýðý bu
koþuya katýlanlar, önemli bir amaca da katkýda
bulunmuþ oldular.
11-Müsabakalar salonda ve halý sahada yapýlýr.
12-Salon maçlarýnda "indoor spor ayakkabý" zorunludur (siyah
tabanlý spor
ayakkabýlar salon parkelerini çizdiði için kesinlikle bu tür
ayakkabýlar ile
müsabakalarda oyuncular oynatýlmayacaktýr).
13-Tüm ÝTÜ'ler takým oluþturup katýlabilirler (öðrenci, akademik ve
idari personel, mezun vd. karma takým yapabilirler). Yaþ
sýnýrlamasý yoktur.
www.gazete.itu.edu.tr
Terry Fox Kimdir?
Tery Fox, 18 yaþýnda bacaðýna kemik kanseri
teþhisi konulan bir Kanadalýdýr.
Hastalýðý sýrasýnda kanserin yol açtýðý acýyý ve
çaresizliði yaþayýnca kanser araþtýrmalarýnýn
önemini anlamýþ ve bacaðý kesilince bu
araþtýrmalara destek saðlamak için koþmanýn
hayalini kurmuþtur. Mucizelere inanan Terry
Fox, ameliyatýndan 2 yýl sonra "Umut Maratonu"
adýný verdiði koþusu için hazýrlanmaya
baþlamýþtýr. 1980 yýlýnda Atlantik Okyanusunda
protezli bacaðýný ýslatarak koþusuna baþlamýþ
ve 143 gün boyunca günde 42 km koþmuþtur.
1981 yýlýnda hastalýðýna yenik düþerek hayatýný
kaybetmiþtir.
Terry Fox adý, rüyasý ve hedefleri ile
ölümsüzleþmiþ ve adýna 1988 yýlýnda bir vakýf
kurulmuþtur. Türkiye'de bu koþular 1993
yýlýndan beri düzenlenmektedir. Bu koþu
Ýstanbul'da 2001 yýlýndan itibaren Ýstanbul
Teknik Üniversitesi Ayazaða Kampüsünde,
Kanada Büyükelçiliði ve Türk Kanser Araþtýrma
ve Savaþ Kurumu iþbirliði ile gerçekleþmektedir.
49