Kaynak - Arıyorum İTÜ Gazetesi
Transkript
Kaynak - Arıyorum İTÜ Gazetesi
arýyorum arýyorum bir yaþýnda 4 aralýk 2005 yeni projeler var Arýyorum Bir Yaþýnda Proje üretmek. Yeni yaratýcý fikirler geliþtirmek. Bunlarý uygulamak ve baþarýlý olmak. Bu süreç biraz zaman gerektirse de mücadele ettikten, giriþkenlik ruhundan ödün vermedikten ve istedikten sonra baþarýya ulaþmak çok da zor deðil. Basit ya da karmaþýk pek çok örnek var bununla ilgili. Temelde proje olmalý aslýnda. Ýyi hedefler belirlenmeli, özgörü olmalý, daha da önemlisi özgüven olmalý. Ýlk sayýmýzý çýkardýðýmýzdan itibaren tam bir yýlý geride býrakmýþýz. Bu bir yýl deðil yalnýzca, öncesindeki birbuçuk yýl da bugünkü durumumuzun temeli, tabaný, odaðý. Sürekli yeni fikirler isteyen, bunlarý üretmeye çalýþan, geliþen, sorumluluk sahibi, etik deðerlere titizlikle özen gösteren bir bakýþýmýz var Arýyorum ÝTÜ Gazetesi olarak. Ve bu bakýþý, bu yayýný çýkartmamýzdaki amaçla, bu bilinçle ve bu güçle yaymaya çalýþýyoruz. En önemlisi de bu süreçteki mücadelecilik, yýlmamak, daha da ilerisi için düþünmek, fikir üretmek. Biz bunu yaptýk, yapýyoruz da. Çünkü emeðe deðer veriyor, emeðe saygý duyuyoruz. Ýlk Ekimiz: YAMA Bu sayýmýz içerik olarak epeyce geniþledi; tam 56 sayfa. Yayýn hayatýmýzýn ilk ekini vermeye de bu sayýmýzla baþlamýþ oluyoruz. ÝTÜ Platform ve Bilgisayar Oyunlarý Kulübü ile ortaklaþa hazýrladýðýmýz oyun ekimiz “Yama”, bundan böyle her sayýmýzda sizlerle buluþacak. Bununla birlikte baþka kulüplerle çeþitli ortaklaþmalarýmýz baþlamýþ durumda. Gazetemizde sürekliliði olacak yazý dizilerimiz de kaliteli yayýnlarýn sürdürülebilmesi için önemli. Edebiyat yazýlarýmýza bir yön çiziyoruz; gazetemizde edebiyat sayfalarýný oluþturuyoruz. Bu sayýmýzda “Kurþun Kalem” baþlýðý ile sunduðumuz edebiyat sayfalarýmýz, ileriki sayýlarýmýzda daha çok yer bularak, her ay bir tema üzerinden yazýlarýn hazýrlanacaðý bir tarzla sürdürülecek. Yine farkedeceðiniz gibi “çizgitü” adlý bir çizgi romana da baþlamýþ bulunmaktayýz. Ýçeriðimizi sürekli daha kalitelileþtirmeyi, çok yönlülük katmayý hedefliyoruz. ÝTÜ’nün Yerleþke Maskotunu yapýyoruz Arýyorum ÝTÜ Gazetesi olarak yaratýcý projelerimizi, bu sayýmýzla uygulamaya koyduðumuz “Gazete Arabasý Projesi” ile sürdürüyoruz. Türkiye’de bir ilk olarak üniversite maskotu olacak bir “yerleþke arabasý” yapmak için çalýþmalarýmýza baþladýk. Elektrik Elektronik, Makina ve Mimarlýk fakültelerinden arkadaþlarýmýzla ortaklaþa yürütmeye baþladýðýmýz bu projemizle Maslak yerleþkemizde gezecek bir araç üreteceðiz. Çevreye duyarlýlýðýmýzýn vurgulanmasý ve özendirilmesi için elektrikli motorla üreteceðimiz araba için ödüllü tasarým yarýþmasý baþlattýk. Bu yarýþmadan güzel sonuçlar alacaðýmýzý ve bir an önce arabamýzý yapmaya baþlayacaðýmýzý umuyoruz. Bu projelerle beraber eðitim kampanyalarý giriþimlerimizi de sürdürüyoruz. Yakýn bir zamanda ÝTÜ olarak, yoksul ilköðretim okullarý için büyük bir kampanya baþlatmayý planlýyoruz. Teþekkür Bir önceki sayýmýzýn daðýtýmýndaki katkýlarý için sevgili arkadaþlarýmýz Utkan Çorbacýoðlu, Cem Oyvat ve Cihangir Ertaban'a; fotoðraf çekimi konusundaki katkýlarý için sevgili arkadaþýmýz Cansýn Özden'e; odamýzdaki teknik sorunlarýmýzýn giderilmesi yönündeki katkýlarý için Sayýn Ökkeþ Gökçe'ye; fikirleri ve önerileri için Sayýn Didem Yücel'e ve Sayýn Aslýhan Erkmen'e; bütün sayýlarýmýzda desteklerini istediðimiz ve büyük katkýlarý bulunan Öðrenci Danýþma Merkezi'ne, Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý'na ve Öðrenci Ýþleri Daire Baþkanlýðý'na içtenlikle teþekkür ediyoruz. ÝTÜ Basýn Yayýn Kulübü Arýyorum ÝTÜ Gazetesi , Süreli Yayýn, ISSN: 1305-4783 Ýstanbul Teknik Üniversitesi Adýna Yayýn Sahibi Prof. Dr. Erkin Nasuf, Genel Yayýn Yönetmeni Y. Doç. Dr. Beyza Taþkýn Yayýn Danýþmanlarý: Prof. Dr. Fuat Anday, Prof. Dr. Bihrat Önöz, Doç. Dr. Yüksel Güvenilir Yayýn Kurulu: Fatih Avcý, Ufuk Sevim, Beril Alpagut, M. Bahadýr Kýlýnç, Ufuk Çavuþ, S. Selçuk Bucak, Selin Erkiþi, Harun K. Subaþý, Yusuf Güngör, Güven Çalýþkan, Hatice Gökcan, Sefa Demir, Zeynep Ankay, Cansev Baydar, Þeyda Hatiboðlu, Bahar Saðlam, Leyla Iþýk Çelebioðlu, Melike Özkan, Batuhan Çetin, Ömer Elmasrý, Sinem Özcan, Mehmet Doðan Aþýk, Ufuk Þiþli, Ece Bekpýnar, Orhan Gökpýnar, Esin Ekmekçi, Erdem Emre Pýnar, Ilgýn Yýldýz, Gülen Uncu, Ýbrahim Uslu, Perihan Gürbaþ, Murat Özgür Doðan, Utku H. Kevenoðlu, Doðan Yurdakurban. Baský: Cenkler Matbaa, 0212 264 18 21 www.gazete.itu.edu.tr 2006 akýl, bilim, barýþ ve dostluk yýlý olsun. Fatih Avcý ÝTÜ Basýn Yayýn Kulübü Arýyorum ÝTÜ Gazetesi Öðrenci Ýþleri Otomasyonu Binasý, Giriþ Katý ÝTÜ Ayazaða Yerleþkesi Maslak-Ýstanbul [email protected] http://www.gazete.itu.edu.tr Tel: 0212 285 34 00-151 Faks: 0212 285 65 95 güncel arýyorum aralýk 2005 Türkiye'de Tam Güneþ Tutulmasý: 29 Mart 2006 Türkiye'den görülecek yüzyýlýmýzýn ilk ve son "Tam Güneþ Tutulmasý" 29 Mart 2006 Çarþamba günü meydana gelecektir Tam güneþ tutulmasý, Brezilya'dan baþlayacak ve Atlantik Okyanusu, Kuzey Afrika, Orta Asya'dan geçerek Moðolistan'da sona eren bir hat üzerinde gözlenecektir. Ülkemizin bütünü güneþ tutulmasýnýn etkisi altýnda olsa da, tam tutulma (% 100) Antalya ve civarýndan baþlayarak Ordu civarlarýnda sona eren ve geniþliði yaklaþýk 165 km olan bir hat üzerinde, 3250 km/saat hýzý ile gerçekleþecektir. Þekil-1, tam güneþ tutulmasýnýn ülkemiz üzerindeki yolunu göstermektedir. Þekil-3a: Halka ve patlayan "prominence" örnekleri (www.hermit.org/Eclipse ; www.astropix.com). Þekil-3b: Deðiþik güneþ tutulmalarý zamanlarýnda görülen patlayan "prominence" fotoðraflarý (www.astropix.com). Þekil-1: Türkiye üzerinden gözlenecek olan Tam Güneþ Tutulmasý'nýn görüleceði tutulma hattý (www.tug.tubitak.gov.tr/tutulma). Güneþ tutulmasý, Güneþ ile gezegenimiz Dünya arasýna Ay'ýn girmesi sonucunda (Þekil-2) güneþ ýþýnlarýnýn bloke olmasý ve böylelikle gündüz vakti çok kýsa bir zaman diliminde karanlýðýn oluþmasý durumudur. Güneþ tutulmalarý, tutulmanýn derecesine göre isimler alýrlar. Eðer Ay, Güneþ'i tam olarak kapatmýþ ise Tam Güneþ Tutulmasý meydana gelir. Güneþ tutulmalarýnýn süresi dakikalar mertebesinde olup þimdiye kadar gözlenen en uzun tutulma 7.5 dakika olmuþtur. 29 Mart 2006 günü ülkemizden de gözlenecek olan Tam Güneþ tutulmasýnýn yaklaþýk 4 dakika süreceði tahmin edilmektedir . Þekil-2: Ay'ýn Güneþ'i tamamen kapattýðý durumu gösteren Tam Güneþ Tutulmasý (www.hermit.org/Eclipse). Sarý daire Ay'ýn Dünya etrafýndaki yörüngesi, mavi noktalý çizgiler Dünya'nýn Güneþ etrafýndaki yörüngesinin parçasý. Tam tutulma eflatun renkli alanda görülmektedir. [Umbra=tam karanlýk olan merkez bölge, Penumbra= tam karanlýk olmayan bölgeler] (www.hermit.org/Eclipse). Güneþ tutulmalarý bilimsel açýdan çok etkin bir ilginin odaðý olmuþlardýr ve olmaktadýrlar. Özellikle Atmosfer Bilimleri ve Uzay Bilimleri ile uðraþan bilim adamlarý için güneþ tutulmalarý çok önemli fýrsatlardýr. Bu olaylar çok nadir olaylar olduklarýndan teorik çalýþmalarýn test edilmesinde yardýmcý olurlar. Örneðin Atmosfer Bilimleri'nde Güneþ tutulmasý sýrasýnda yukarý atmosferde meydana gelen meteorolojik deðiþimler aþaðý atmosfere gravite dalgalarý ile ulaþtýrýlmaktadýr. Bu esnada atmosferde meydana gelen deðiþimler Atmosfer Bilimciler tarafýndan kaydedilirler ve aþaðý atmosfer ve yukarý atmosfer tabakalarýnýn etkileþiminin anlaþýlmasýnda kullanýlýrlar. Hem Atmosfer Bilimleri hem de Uzay Bilimleri'nde, güneþ aktivitelerinin Dünya atmosferi, iklimi ve özellikle uzayý kullanan haberleþme ve teknolojik sistemleri ve uzay araçlarý üzerindeki etkileri gün geçtikçe artan bir ilgi odaðý olmuþtur. Çýplak gözle görülemeyecek pek çok güneþ aktivitesi (güneþ alevleri, koronal kütle fýþkýrmalarý, patlayan veya halka "prominences" (Þekil-3a, 3b) vb.) ve Güneþ'in atmosfer tabakalarýndan Kromosfer ve Korona tabakalarý (Þekil-4) sadece ve sadece Güneþ'in parlak fotosferik ýþýðýnýn bloke olduðu, böyle Güneþ'in "tutulduðu" zamanlarda görülebilirler. Bu nedenle özellikle Tam Güneþ Tutulmasý zamanlarýnda, sadece bilim dünyasý deðil, tüm izleyenler "ömürlerinde bir defa yaþayacaklarý görüntüler"e þahit olup, yaþamlarýnda "gerçek" bir olaya tanýk olmanýn heyecanýný yaþarlar. Prof. Dr. Zerefþan Kaymaz ÝTÜ, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi www.gazete.itu.edu.tr Þekil-4: Tam güneþ tutulmasý sýrasýnda çekilen ve Güneþ'in atmosferinin Korona tabakasýnýn (beyaz alanlar) görüldüðü fotoðraf. Fotoðrafta, en üstte ve altta, kýrmýzý halkalar þeklinde "Güneþ Prominence (halkasý)" görülmektedir (sunearth.gsfc.nasa.gov/ eclipse). Tam Güneþ Tutulmasýný izleyebilmek için, fakültemiz Uçak ve Uzay Bilimleri, tam tutulmanýn en iyi görüleceði yerlerden biri olan Nevþehir-Hacý Bektaþ Veli ilçesi'ne bir teknik gezi düzenleme hazýrlýklarý içerisindedir. Amacýmýz, öðrencilere ve ilgilenenlere, tam güneþ tutulmasýný fakültemizde verilen derslerimizin içerikleri çerçevesinde aktarmak, onlara bu tecrübeyi yaþatmaktýr. Konu ile ilgilenenlerin baþvuru için, fakültemiz öðrenci kulüpleriyle veya (212) 2853122'den Araþtýrma Görevlimiz Filiz Türk Katýrcýoðlu ([email protected]) ile temasa geçmeleri gerekmektedir. 5 güncel arýyorum 6 aralýk 2005 Akýl ve Bilim Bayramý: On Kasým Üç yýllýk bir programýn ilk uygulamasý olarak, üniversitemiz 9-10-11 Kasým 2005 tarihlerinde "Atatürk'ü Anma Etkinlikleri" düzenlemiþ bulunmaktadýr. Bu etkinliklerin amacý, Atatürk'ün düþünce, eylem ve ilkelerinin, Cumhuriyet'in düþünsel temellerinin daha iyi anlaþýlmasýna ve anlatýlabilmesine katký saðlamak ve Cumhuriyet döneminde, özellikle mühendislik, bilim ve üretim alanlarýnda yapýlanlarý deðerlendirmekti. Ýstanbul Teknik Üniversitesi 10 Kasým 2005'te Atatürk'ü anma etkinliklerini düzenlerken, rektörümüz Prof. Dr. Faruk Karadoðan da etkinliklerin amacýný "Atatürk'ü bilim ve akýl coþkusu içinde anmak" biçiminde belirtti. Etkinlikler çerçevesinde, birinci günde ilk olarak Birgül Ayman Güler "Ulusal Baðýmsýzlýk" konulu bir konuþma yaptý. Ardýndan "Cumhuriyet Dönemi'nde Enerji ve Altyapýsý", "Cumhuriyet Dönemi'nde Ulaþtýrma ve Altyapýsý" ve "Türkiye'de Planlama ve Kentleþme" konulu paneller düzenlendi. Etkinliklerin ikinci ve en önemli günü olan 10 Kasým saygý duruþu ve ardýndan Ýstiklal Marþý ile baþladý. Rektör Faruk Karadoðan günün anlam ve önemini belirten bir konuþma yaptý. Konuþmasýnda aðýrlýklý olarak Atatürk'ü sadece sözle deðil, onun akýl ve bilim anlayýþýný benimseyerek anmanýn önemini ve gerekliliðini vurguladý. Ardýndan öðrenciler adýna Gökalp Çiçek Atatürk'ün fikir yapýsýnýn gençler tarafýndan nasýl algýlandýðýný ve ne gibi sonuçlarýn ortaya çýktýðýný belirterek, bu düþünceleri gelecek nesillere aktarmanýn önemini vurgulayan konuþmasýný yaptý. ÝTÜ Türkçe Teknik Yayýnlarý, üç gün boyunca sergilendi Özdeyiþ Yorumu Yarýþmasý Ödül Töreni Turgut Özakman konuþmasýný yaparken... Deðerli yazarýmýz Turgut Özakman da "Bilgi toplumu olma yolunda Atatürk" konulu konuþmasýný yaptý. Büyük ilgiyle dinlenen Özakman'a, konuþmasý bitiminde rektörümüz Faruk Karadoðan teþekkür belgesi verdi. Ardýndan Celal Þengör'ün "Bilgi Çaðý Ýçin Eðitim Öðretim" konulu konuþmasý yer aldý. Atatürk'ün "Dünyada her þey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürþit; ilimdir, fendir. Ýlim ve fennin haricinde mürþit aramak, gaflettir, cehalettir, delalettir." özdeyiþi üzerine düzenlenen yorum yarýþmasýnýn da kazananlarý açýklandý. Birincilik ödülünü Marmara Üniversitesi'nden Hüseyin Bülent Oskay, ikincilik ödülünü Galatasaray Üniversitesi'nden Mert Namlý, üçüncülük ödülünü ise ODTÜ'den Mustafa Sönmez kazandý. Mansiyon ödüllerini ise ODTÜ'den Merve Çalhan, Baþkent Üniversitesi'nden Candan Yavuz ve ÝTÜ'den R.Ozan Göray kazandý. Son olarak "Atatürk ve Çaðdaþ Uygarlýk" adlý panelle anma töreni sona erdi. Etkinliðin son gününde ise, Güneydoðu Anadolu Projesi'nin tanýmý Veysel Eroðlu ve Nurhan Motugan tarafýndan yapýldý. Ardýndan bu konuyu takiben GAP'tan önce ve sonra bölge illerinin durumlarý adlý araþtýrma Ümit Þenesen tarafýndan sunuldu. Öðleden sonra, Feyza Hepçilingirler Bilim ve Öðretim Dili olarak Türkçenin Önemini vurgulayan konuþmasýný yaptý. Bu üç gün boyunca "DSÝ ve ATA inþaatýn GAP'la ilgili maket ve resimler sergisi" ve "ÝTÜ Türkçe Teknik Yayýnlar Sergisi" Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde konuklarýn beðenisine sunuldu. CUMHURÝYETÝMÝZÝN 82. YILI KUTLAMALARI Cumhuriyetimiz 82.yýlý tüm yurtta olduðu gibi Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nde de coþkulu bir þekilde kutlandý. 25 Ekim'de KSB (Kültür Sanat Birliði) sergi holünde Iþýk Ungan Okþan'ýn 'Cumhuriyetimizin Þanlý Yolu' adlý resim sergisiyle baþlayan kutlamalar hafta boyunca sürdü. 27 Ekim'de Hakan Þensoy þefliðindeki Ýstanbul Oda Orkestrasý'nýn KSB Büyük Toplantý Salonu'nda verdiði ve Münir Nurettin Beken'in "Ud ve Orkestra için Konçerto"sunun dünya prömiyerinin yapýldýðý konser büyük beðeni topladý. Rektör Faruk Karadoðan'ýn Cumhuriyet Bayramý'yla ilgili konuþmasýndan sonra mezunlarýmýzdan Milletvekili Dr. Ersin Arýoðlu "Toplumsal Deðiþimin Dinamikleri: Bilim ve Siyaset Üretmek" adlý konuþmasýný gerçekleþtirdi. Emekli Orgeneral Kemal Yavuz da Cumhuriyetle ilgili etkili bir konuþma yaptý. Emekli Orgeneral Yavuz, Rektör Karadoðan'a günün anýsýna, kabartmalý bir Atatürk resmi hediye etti. Kutlamalar Maçka Dans Kulübü dans gösterisi, Halk Bilimi ve Sanatlarý Kulübü'nün verdiði konser ve halk oyunlarýyla devam etti. Günün akþamýnda Timis Oyuncularý tarafýndan 'Bildirim' adlý oyun sahnelendi. MEZUNLARIMIZ BALO TERTÝB ETTÝLER Cumhuriyet Bayramý etkinlikleri ÝTÜ Mezunlarý Derneði'nin düzenlediði Maçka Sosyal Tesisleri'nde verilen seçkin konuklarýn katýldýðý Cumhuriyet Balosu ile sürdü. Piyano eþliðindeki kokteyl ile baþlayan etkinlikte, ÝTÜ mezunlarý eski günleri yâd www.gazete.itu.edu.tr ederek hoþça vakit geçirdiler. Mezunlar Derneði’nin hazýrladýðý, yansýlar eþliðinde gerçekleþtirilen Atatürk ve Cumhuriyet programý, Ýstiklal Marþý ve saygý duruþunun ardýndan ÝTÜ Mezunlarý Derneði Baþkaný Eþref Denizhan bir konuþma yaptý. Hazýrlanan yansýlarda yer alan yüce önder M. Kemal Atatürk'ün resim ve özdeyiþleri salonda duygusal anlarýn yaþanmasýna neden oldu. Verilen mükellef akþam yemeði ile birlikte TOBAV (Türkiye Devlet Tiyatrolarý Opera ve Balesi Çalýþanlarý Yardýmlaþma Vakfý) Baþkaný Murat Karasu'nun þiir dinletisi ile devam eden gece, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin en köklü okulu ÝTÜ'ye yakýþan þekilde, batý danslarýnýn milli danslarýmýz ile harmanlandýðý eðlenceli anlar ile devam etti. Gecenin sonunda salondan ayrýlan konuklarýn yüzlerinde 'irfanla kurulan cumhuriyetimizin' anýsýný bir defa daha coþkulu bir þekilde yaþatmanýn haklý gururu vardý. arýyorum güncel aralýk 2005 “Atatürk akýl ve bilim ile anýlýr.” Prof. Dr. Güngör Evren anlatýyor... ÝTÜ’nün bu yýl farklý bir þekilde baþlattýðý ve 3 yýllýk bir programýn öngörüldüðü “Atatürk’ü Anma Etkinlikleri”nin düzenleme kurulunda yer alan Ýnþaat Fakültesi Emekli Öðretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Evren’le bu etkinliðin amacý, hedefi ve kazandýracaklarý üzerine konuþtuk. “Atatürk’ü Bilim ve Akýl Bayramý Coþkusu ile Anmak” þeklinde tanýmlanan etkinlikte en önemli vurgu bilimsel düþünce, akýl ve bilimin üstünlüðü ve Atatürk’ün bu konudaki yaklaþýmýnýn net bir þekilde ifade edilmesiydi. Güngör Evren, “Atatürk topluma aklý ile davranmasýný, sorunlarý akýl yolu ile çözmesini ve bilimi önder almasýný esas olarak öðütler.” diyerek bu etkinliðin hazýrlanmasýndaki ana felsefeyi ortaya koyuyor. Bu yýlki etkinlikte göze çarpan birkaç nokta ise teknik içerikli panellerin yapýlmasý, oturumlarda öðrencilerin yer almasý, Türkçe öðretimin öneminin vurgulanmasýydý. On Kasým Etkinlikleri Düzenleme Kurulu'nda yer aldýnýz. 2004 On Kasým'ýnda bu etkinlik çalýþtay olarak planlanmýþtý. Nasýl düþünüldü ve nasýl geliþti? 2004 On Kasým'ýnda Rektör Bey, böyle bir etkinliðin düzenleneceðini katýlanlara haber vermiþti. O tarihten itibaren aþama aþama önce bu proje düþünsel anlamda deðerlendirildi ve olgunlaþtýrýlmaya çalýþýldý. Çünkü baþlangýçta "Atatürk'ü Anma Etkinlikleri" derken çok da somut ve açýk biçimde ne yapýlacaðý da bilinemiyordu, doðal olarak. Üniversitemizin yapmýþ olduðu çalýþmalarý, ülkenin geliþmesi, kalkýnmasý anlamýnda yapmýþ olduðu çalýþmalarý gündeme getirmek, uygulamalarda ne ölçüde uyum var, iyi mi gidiyoruz kötü mü gidiyoruz, iyiye gidiyorsak daha iyiye gitmek için neler yapmak gerekir, eðer yanlýþlar varsa bu yanlýþlarý düzeltmek için neler yapmalýyýz baðlamýnda bir çalýþma diye düþünülmüþtü. Konuþa konuþa gerçekleþen durum ortaya çýktý. Bu etkinlik üç yýllýk bir bütüncül programýn 2005 yýlýna iliþkin bölümü. Bu etkinliðin amacýný Rektör Bey, "Atatürk'ü Bilim ve Akýl Bayramý Coþkusu ile Anmak" olarak tanýmladý. Bu amacý biraz ayrýntýlandýrýr mýsýnýz? Evet, vurguladýðýnýz gibi orada yapýlan sergiler, onlarla ilgili konuþmalar belirli görüþlerin tartýþmaya açýlmasý, irdelenmesi amacýna yönelik. Atatürk'le ilgili çok þeyler söyleniyor. On Kasým'larda anýlýyor, deðiþik günlerde, ulusal bayramlarda görüþler ifade ediliyor, yayýnlar yapýlýyor ancak bizim gördüðümüz þu; bazýlarý Atatürk'ü içi boþ övme, sadece boþ sözlerle yüceltme amacýna yönelik olarak belirli günlerde, hatta belirli günün belirli saatlerinde bilinen sözlerle anýmsama biçiminde. Bu görüntüde Atatürkçü ama bizim düþündüðümüz kadarýyla yanlýþ bir yaklaþým; Atatürk'ü tam anlamýyla anma iþlevini yerine getirmiyor. Bir baþka yaklaþým da fýrsatýný buldukça bir takým baþka kavramlarýn ýþýðýnda, iþte demokrasi, özgürlük, yani bizim deðerli bulduðumuz bir takým kavramlarla doðrudan ya da dolaylý þekilde Atatürk'ü olumsuz göstermeye yönelik çabalar var. Bu da ikisinin olumsuzluðunu giderecek ve aslýnda yapýlmasý gereken þeyin, Atatürk'ün ne anlayýþta olduðu, hangi anlayýþla yola çýktýðý, bu anlayýþla yapmýþ olduklarý eserlerden kendisinin görüþlerini daha somut biçimde anlamak, içimize sindirmek, özümsemek ve o anlayýþla da bugünlere bakmak, geleceðe bakmak ve bir deðerlendirme yapmak þeklinde donanmak olduðunu düþünerek yola çýktýk. Yani bunun amacý oturup düþünelim, irdeleyelim. Ne olmuþ ne bitmiþ, ne düþünülmüþ. Bu düþüncelerin hepsini irdeliyor muyuz? Bunlarýn bazýlarýnda, o günün koþullarý itibari ile en azýndan, yanlýþlýklar var mý, doðru olan o düþüncenin uygulamaya yansýmalarý nasýl olmuþ, ondan sonra yapýlanlar özellikle, ne ölçüde o anlayýþla yapýlmýþ? Tabi burada çok öðretisel bir yaklaþýmýn söz konusu olmadýðýný düþünüyoruz. Biz esas olarak Atatürk'ün bu topluma aklý ile davranmasýný, sorunlarý akýl yolu ile çözmesini, bilimi önder almasýný esas olarak öðütlediðini biliyoruz. Kendisi de net olarak bunu söylüyor: ‘benim yaptýðým budur, ben size bunu öneriyorum. Size kalýplaþmýþ bir takým düþünceler koymuyorum, dogmalarla kesinlikle ilgim olamaz ben size aklýnýzý kullanmayý öneriyorum’ diyor. Doðrusu biz bu anlamda Ýstanbul Teknik Üniversitesi çok özel bir konumdayýz. Aklý ve bilimi öne çýkaran, davranýþlarýmýzda, izleyeceðimiz yolda sadece ve sadece bu yaklaþýmlar içinde olmamýz gerektiðini bir þekilde, bir coþku içinde bir kez daha akýldan geçirelim diyoruz. Yapýlan etkinliklerde pek çok bilimsel, teknik içerikli konularda konferanslarýn yapýlmýþ olmasý da bu anlamda söylediklerinize destek oluyor. Ayný zamanda gençlerin bu söyleþilerde ve panellerde etkin bir konumda olmasý ve yine üniversite öðrencilerine yönelik yapýlan bir "Özdeyiþ Yorumu"nun yapýlmasý, yorumlanmasý istenen özdeyiþin de "Hayattaki en hakiki mürþit; ilimdir, fendir." olmasý da bu yaklaþýmý vurguluyor. Bu doðrultuda gençlerden nasýl bir tepki beklediniz, nasýl bir katký istediniz, amacýnýz neydi? Bunu çok güzel anlattýnýz aslýnda. Bir kez daha bu etkinliklerin her bir bölümünün bütün içinde uyumlu olduðunu bir kez daha anlýyorum. Ona özen göstermiþtik. Gerçekten hepsi bu amaca yönelik; özdeyiþ yorumu, ulaþtýrmayla ilgili, enerjiyle ilgili, asýl çalýþtay niteliðinde olmasý düþünülen konular öyle. Dolayýsýyla bu etkinliðin aslýnda bir bütünlük içinde olduðunu düþünüyorum. Yoruma gelince, yorumla ilgili olarak tam önümü göremiyordum. Böyle bir özdeyiþin yorumundan ne olabilir, ne kadar ilgi duyar, ne kadar nitelikli bir þeyler gelir, emin olamýyordum. Sonucun memnuniyet verici olduðunu söyleyebilirim. Jüridekiler, son toplantýsýna katýldýðým zaman bu gelen yazýlardan son derece etkilendiklerini söylediler. Doðrusu zaman zaman ümitsizliðe düþtüðümüz oluyordu ama bu yazýlar umut verdi. Gençlerimiz çok iyi düþünüyorlar, gerçekten akýllarý öne çýkararak, bilimi öne çýkaran yaklaþýmlar içindeler. Gerçekten aydýnlýk kafalar var karþýmýzda. Biz çok umutluyuz geleceðimizden dedik, çünkü gençlerimiz böyle yetiþiyorlar. Dolayýsýyla ben bu yarýþmanýn da amacýna uygun olduðunu düþünüyorum. Burada deðerlendirmeye alýnabilen yüzü aþkýn kiþi var. Bu kiþilerle iliþkilerimizi sürdürmek istiyoruz. Umuyorum o arkadaþlarla Ýstanbul Teknik Üniversitesi bundan sonra birlikte olacaklar. www.gazete.itu.edu.tr Etkinlikte Türkçe bilimin de vurgulandýðýný gördük, Türkçe Teknik Yayýnlar Sergisi vardý örneðin. Atatürk'ün de dil konusuna, bilimde Türkçe konusuna önem verdiðini de hatýrlattýnýz. Bu amaç doðrultusunda gençlere ulaþtýrýlmak istenen mesaj neydi? neler yapýldý, baþarýlý olundu mu, öngörülen neydi? Bilimi dilden baðýmsýz olarak düþünmek olanaksýz. Dilin aracýlýðý olmadan düþünmek mümkün deðil. Bilim yaparken etkin düþünmek gerekli, etkin düþünürken de iyi bir dil olanaðýndan yararlanmak gerekir. Dolayýsýyla insanlarýn kendi dillerini daha iyi bildikleri, onunla daha iyi anlayabilecekleri ve anlatabilecekleri temel varsayýmýndan ortaya çýkarak, etraftaki geliþmeleri, son dönemlerde aðýrlýkla yaþanan yabancý dille öðretim yapma yaygýnlaþmasýyla birlikte düþününce bu konunun mutlaka irdelenmesi gerektiðini düþündük. Bunun yanýnda Ýstanbul Teknik Üniversitesi baþýndan bugüne Türkçe öðretim yapýyor. Bu anlamda Türkçe olarak bilim öðretilemediðini kimse söyleyemez. Bu o kadar basit bir olay deðil, sömürge olmuþ birçok Arap ülkesinde deðiþik vesilelerle görüyoruz ki kendi dillerinde öðretim yapamýyorlar. Niçin yapamýyorsunuz diyoruz, ‘çünkü yapamýyoruz, biz yýllar yýlý baþka bir dilde yapmýþýz dolayýsýyla bilim dili olma anlamýnda dilimizin olanaklarýný geliþtirememiþiz, ister istemez bir yabancý dilde düþünüp, bir yabancý dille öðretim yapmak konumunda oluyoruz’ diyorlar. Burada bazý görüþler var, ‘Türkçe bilim dili olamaz, bilim dili deðildir’ diye görüþler var. Bunlarýn tartýþýlmasý gerekiyor. Oysa dil kendi baþýnda bilim dili olmak niteliðine sahip deðil, siz onu bilim dili yapma konusunda çaba içinde deðilseniz, bilimi baþka bir dilde yapýyorsanýz çok doðal olarak diliniz ancak sokakta, evde konuþulan dil olarak kalabilir, bilim dili olarak geliþemez. Baþka bir görüþe göre ‘önce bilimimizi yapalým, fazla karýþtýrmayýn dilimizi. Artýk dünya küçüldü, küreselleþme olgularý var, dünyada en çok Ýngilizcede bilim öðretiliyor, dolayýsýyla o yolda yürüyelim, yeterli olgunluða geldiðimizde dilimizi de kullanmaya çalýþýrýz’ gibi bazý çevrelerde de uygun görülen bir yaklaþým var. Bu yaklaþýmýn da irdelenmeye muhtaç olduðunu düþünüyorum. Artý, üniversitemizdeki yüzde otuz Ýngilizce ile öðretim de tartýþýlabilir bir uygulama. Çünkü yüzyýllar boyu Türkçe eðitim yaptýktan sonra yüzde otuz Ýngilizce deyip bundan yarar ummanýn ne kadar mümkün olabileceði sorgulanmaya deðer bence. Baðýmsýzlýk diye baþladýk, Atatürk deyince baðýmsýzlýðý düþünmemek olanaksýz. Baðýmsýzlýk dediðiniz zaman dili de düþünmemek mümkün deðil. Baðýmsýz olacaksýnýz, dili önemsemeyeceksiniz, bir baþka dili esas alarak bilim, sanat yapmaya çalýþacaksýnýz… Tutarlý deðil, çeliþkili bir tutum. O nedenle o sergi de bizim ta ne zamandan beri neler yaptýðýmýzýn çok küçük bir örneði, onu anlatmaya çalýþtýk. Fatih Avcý, Bahadýr Kýlýnç 7 güncel arýyorum 8 aralýk 2005 ELLÝ ÝKÝ YILLIK DOSTLUK 1950-1953 yýllarý arasýnda meydana gelen Kore Savaþý'nda barýþçý ve yiðit Türk askerleri önemli görevler almýþtýr. Bilindiði üzere bu savaþ Kore ile Türkiye'yi birbirine yaklaþtýran ilk adým olmuþtur. Ýki ülkenin de 1957 yýlýnda birbirlerini resmen tanýmasý ise büyük bir dostluk için önemli adýmlar atýlmasýný saðlamýþtýr. Bu tarihten itibaren iki ülke de birbirleri ile kültürel, ekonomik ve siyasal dayanýþmalarda bulunmuþ ve emperyalizmin etkin olduðu bir dönemde gerçek bir dostluk kurulmuþtur. Bu dostluðun kurulmasýnda en önemli etken tabiî ki bu iki ülkenin insanlarýnýn sýcakkanlý olmasýdýr. Bunun en önemli göstergesi ise geçtiðimiz Dünya Kupasý müsabakalarýnda hatýrlarda kalan güzel olaylardýr. Üniversitemizde 16 Aralýk'ta bu dostluk ve dayanýþma kapsamýnda Ýstanbul Teknik Üniversitesi ve Ýstanbul Üniversitesi öðrencilerinin giriþimi ile üç ay süren hummalý çalýþmalar sonucunda Türk-Kore Öðrencileri Dostluk Gecesi düzenlendi. Bu güzel gecenin açýlýþ konuþmasýný yapan ÝTÜ Çevre Mühendisliði Bölümü Baþkaný Prof. Dr. Cumali Kýnacý Türk-Kore dostluðunun tarihini anlattý ve samimiyetini vurguladý. Ýlk olarak sahneye çýkan Yosep Kim (Mimar Sinan Üni. Modern Dans Böl. ) savaþlarda yapýlan Kore Davul Dansýný sergiledi. Zeynep Yýldýz (KanunÝ.Ü. Türk Dili ve Edebiyatý Böl. ) ve Elif Namoðlu (Keman-Ý.Ü. Arap Dili ve Edebiyatý Böl. ) Nihavend Saz Semaisi olan "Gönlümün Melali" adlý parçayla kulaklarýmýzýn pasýný sildi. Myung Hee Yoon (Ý.Ü. Konservatuarý Yüksek Lisans Mezunu) ise piyanoda Minju Pak (Sookmyung Üni. Piyano Böl. ), kanunda Zeynep Yýldýz, kemanda Elif Namoðlu ve kayakumda Eunjin Kim (Ý.Ü. Yabancý Diller Böl.) eþliðinde dostluðun bir göstergesi olarak "Geçsin" adlý parçayý söyledi. Bu parçadan sonra ise Jung Ja Shon Kore geleneksel Jangu Dansý'ný sergileyerek geceye katýlanlara güzel dakikalar yaþattý. Bu güzel dans gösterisinden sonra Funda Asena Aktop (ÝTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Böl.) Korece Lirik olan "Imi Osinýnga" adlý parçayý söyleyerek müziðin evrensel olduðunu bizlere gösterdi. Ardýndan sahneye çýkan Eun Jin Kim kayakum adlý müzik aleti ile "Çimhayangmu" adlý Korece parçayý çalarak bizleri kendine hayran býraktý. Daha sonra ise Funda Asena Aktop ve Eun Kyun Jeong (Ý.Ü. Tarih Böl. Doktora öðrencisi) sahneye birlikte çýkarak "Meleklerin Diliyle Konuþsam Da" adlý parçada düet yaptýlar ve sahneden el ele ayrýldýlar. Gecenin en son gösterisini ise ÝTÜ Öðrencileri Halk Müzik Topluluðu ufak çaplý güzel konseriydi. Bizler gecenin sonundan çok mutlu bir þekilde ayrýldýk çünkü bu geceye giderken bu kadar eðlenebileceðimizi tahmin edememiþtik Bu geceyi hazýrlayan arkadaþlarýmýz ortaya o kadar güzel bir çalýþma çýkarmýþlardý ki eðelenmemek mümkün deðildi. Eðlenmenin yaný sýra müziðin evrenselliðini tekrar gördük ve gerçek dostluðun o güzel kokusunu tekrar koklamýþ olduk. Hatice Gökcan www.gazete.itu.edu.tr ÝTÜ’lüler TRT FM’deydi... TRT FM Ankara Radyosu’nda Pazar geceleri 00.00-07.00 saatleri arasýnda sunulan “Geceden Sabaha-Gece Yolculuðu” adlý program 51. haftasýnda ÝTÜ’yü aðýrladý. Üniversitemizden üç öðrencinin katýldýðý programda ÝTÜ’ye, üniversite yaþamýna ve gençliðe dair birçok konuda söyleþi yapýldý, þarkýlar söylendi. Arýyorum ÝTÜ Gazetesi’nden de epeyce bahsedilen program 19 Aralýk 2005’te canlý yayýn olarak dinlendi. Fatih Avcý, Burcu Albayrak ve Funda Yavuz’un konuk öðrenciler olarak katýldýklarý programda ÝTÜ her yönü ile anlatýldý. Birçok üniversite ve liselerden yoðun ilginin görüldüðü program eðlenceli oyunlar ve müzikle devam etti. 91,4 Mhz frekansla ya da www.trt.net.tr’den dinleyebileceðiniz program her Pazar bir üniversitenin öðrencilerini konuk etmeye devam ediyor. ÝTÜ Kütüphanesi Yararýna Tiyatro Gösterimi Düzenlendi ÝTÜ 75. Yýl Öðrenci Sosyal Merkezi yanýnda inþaat halinde bulunan ve Rektörlük tarafýndan yapýmýna öncelik verilen ÝTÜ Merkez Kütüphanesi'nin yeni binasý için ÝTÜ Mezunlarýnýn giriþimleri sürüyor ÝTÜ Mezunlarý Derneði çabalarý ile, 22 Kasým 2005 Perþembe günü, Ýstanbul Kültür ve Sanat Vakfý ortaklýðý ile, "Studio Oyuncularý" tarafýndan sergilenmekte olan "Oidipus Sürgünde" adlý oyun ÝTÜ Maçka Mustafa Kemal Anfisi'nde sahnelendi. Gelirinin tamamýnýn yeni kütüphaneye aktarýldýðý oyun, Sophokles'in bir eserinden uyarlanmýþ olup gerek yaratýcý sahne tekniði gerekse konunun evrenselliði ile sahnelendiði her yerde büyük beðeni toplamýþ ve ayakta uzun alkýþlara tutulmuþtur. Ayrýca bu oyunun en önemli bir yaný ise EX PONTO 2005 festivalinde seyirci oylarýyla "En Ýyi Oyun" seçilip yabancý basýnda büyük ses getirmiþtir. OÝDÝPUS SÜRGÜNDE Sofokles'in "Oidipus Kolonos'ta" tragedyasý üzerine yazýlan, tasarlanan ve Þahika Tekand tarafýndan yönetilen "Oidipus Sürgünde" adlý oyun zengin bir kadroya sahip. Ýktidar hýrsý ile yurdundan oðlu tarafýndan kovulan Oidipus, sürgünde diyar diyar gezer ve kendini bir yere kabullendirmeye çalýþýr ama onu kabul edecek hiç bir yerleþke de bulamaz. Oyunda kullanýlan en önemli teknik; oyuncularýn ýþýkla yönlendirilmesi. Bu teknik, karanlýðýn arasýndan sadece konuþacak olan karakterin üzerine ýþýk odaklanmasý ile uygulanýyor. Bu teknik ile ýþýk burada sýnýr belirleyici ve sorgulayýcý bir etki yaratmakla birlikte, hareketi sýnýrlanmýþ karakterler ve hareketli ýþýk oyunlarý ile diyalektik (eytiþim) bir atmosfer de göze çarpýyor. Böylelikle oyun, seyirciler için görsel bir þölene dönüþüyor. Ayrýca oyundaki belli repliklerin koroda art arda tekrarlanmasý sürükleyici ve þiirsel bir anlatým yaratýyor. Ömer Elmasri güncel arýyorum aralýk 2005 Türk - Ermeni Ýliþkileri ÝTÜ’de Tartýþýldý Sivil toplum kuruluþlarý Birliði Platformu (STKB) ve Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nin tarafýndan 15-16 Aralýk 2005 tarihinde düzenlediði sempozyumun amacý dünyanýn gündemine oturan sözde Ermeni soykýrýmý hakkýnda tartýþma ortamý yaratmak ve gerçeði açýða çýkarmaktý. Bu amaçla konferansa katýlmalarý için A.B.D.’den Prof. Dr. Dennis Papazian (Director of Armenian Research Center. The University of MichiganDearborn), Prof. Dr. Richard G. Hovannisian, Prof. Levon Marashlian, Prof. Ruben Paul Adalian (Armenian National Ýnstitute Wahington DC U.S.A.), Prof. Vahakn Dadrian (Zoryan Ýnstitute for Contemporary Armenian Documentation and Research, Cambridge, U.S.A.), Ermenistan'dan Dr. Lavrenti Barseghyan, Prof. Babken Harutiunian (Doctor of Historical Sciences), Doç. Ruben Safrastyan, Rektör Raadik Martirossian, Avrupa'dan Prof. Dr. Uffe Östergaard (Direktör, Danish Center for Holocaust and Genocide Studies); Türkiye'den Prof. Dr. Selin Deringil (Boðaziçi Ü.), Prof. Dr. Oktay Özel (Bilkent Ü.), Prof. Dr. Murat Belge (Bilgi Ü.), Doç. Dr. Halil Berkay (Sabancý Ü.), Prof. Dr. Mete Tuncay (Bilgi Ü.) konferansa çaðrýldý. Konferansýn açýlýþýný yapan Prof. Dr. Aysel Ekþi, yukarýda adý geçen yabancý davetlilerden yalnýzca beþinin gelemeyecekleri yönünde cevap yolladýklarýný, diðerlerinin ise cevap bile yazmadýklarýný, Erivan Üniversitesi Rektörü’nden gelen cevabýn ise "Buna savaþ stratejisi diyorsunuz, bu gerçeðin inkarýdýr, bu pek çok parlemento tarafýndan tanýnmýþ bir gerçektir" olduðunu söyledi. Prof. Dr. Aysel Ekþi'nin ardýndan kürsüye çýkan ÝTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoðan Türkiye'de bu konuya fazla önem verilmediðini ve Ýstanbul Teknik Üniversitesi olarak öncü bir yaklaþýmla ülkemizde bu konuya daha duyarlý yaklaþýlmasý için çalýþmalar yapacaklarýný söyledi. Rektör, Tehcir yasasýnýn uygulamasý sýrasýnda hayatýný kaybeden Ermeniler için dünyanýn her yerinde anýtlarla karþýlaþtýðýmýzý, fakat Türkiye'de o yýllarda kaybettiðimiz vatandaþlarýmýz anýsýna hiçbir giriþimde bulunulmadýðýný vurguladý. Ardýndan kürsüye çýkan Ýstanbul Üniversitesi eski rektörlerinden Prof. Dr. Bülent Berkarda sözde Ermeni soykýrýmýný kabul etmemizin istendiðini fakat bunun Sevr'i kabul etmemizle ayný anlama geldiðini, bu sorunun Avrupa Birliði sürecinde ülkemize yapýlan dayatmalardan biri olduðunu söyledi. Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Ermeni çetelerinin Ruslardan aldýklarý destekle ordumuzu arkadan vurduklarýný, çýkarýlan tehcir yasasý ile Suriye'ye göç ettirilen Ermenilerin bu süreçte açlýk, sefalet, salgýn hastalýk, eþkýya saldýrýlarý sebepleri ile kayýplar verdiklerini anlattý. Gerçekte soykýrýmýn olmadýðýný Avrupalýlarýn bizden iyi bildiðini belirten Berkarda, Erivan'daki arþivlere ulaþýlamamasýnýn þaþýrtýcý olduðunu ve bunun soykýrýmý ülkemize kabul ettirerek Anadolu'nun Ermenistan'a verilmesi amacý ile kullanýldýðýný belirtti. Bülent Berkerda'nýn ardýndan Prof. Dr. Türkkaya Ataöv kürsüye çýktý. Avrupa'da kulaklarýn, kapýlarýn, panellerin Türk görüþüne ne kadar kapalý olduðundan ve bu görüþün 1984'e kadar Avrupa'da duyulmadýðýndan bahseden Ataöv, bugün ortaya çýkmýþ gibi görünen Ermeni sorunu ile geçmiþte kimsenin ilgilenmemiþ olmasýný sert bir dille eleþtirdi. 1984'ten sonra Türk görüþüne 2. görüþ olarak bakan Avrupa'nýn, Türk bilim adamlarýnýn yayýn ve tartýþma önerilerini her zaman geri çevirdiðini, ufak istisnalar dýþýnda tekdüzelikten çýkmadýklarýný ve sahteciliklerle iki halký birbirine düþman ettiklerini belirtti. Eski dýþiþleri bakaný Gündüz Aktan'ýn konuþmasý ile konferans devam etti. "Soykýrýmý diðer katliamlardan ayýran nedir?" sorusuna cevap arayan Aktan, soykýrýmýn Birleþmiþ Milletler’deki tanýmýna deðindi. Ermenilerin devlet politikasý kapsamýnda kasýtlý olarak bu duruma düþürülmediðini, çünkü Ermenileri aþaðýlýk gören bir ýrkçý nefretin ne daha önce, ne de o sýrada ortaya çýktýðýný söyledi. Irkçýlýðýn bir ýrký yok edecek bir yoðunluk kazanmasýný anlaþýlýr hale getiren bilim dalýnýn psikanaliz olduðundan bahseden Aktan, soykýrýmý psikolojik ve felsefi açýdan detaylý bir þekilde ele aldý. Konferans görüntülü olarak dönemin canlý tanýklarýnýn anýlarýnýn aktarýmý ile devam etti. Kanal Türk TV Yönetim Kurulu Baþkaný Tuncay Özkan, Ermeni zulmü gören bir aileden geldiðini söyledi ve dönemin anýlarýný ailesinin dilinden aktardý. "Bu salon, bu tablo yetersiz." diyen Özkan, bu konuya daha duyarlý yaklaþmamýz gerektiði üzerinde durdu. Tuncay Özkan konuþmasý sýrasýnda kürsüye Alaca Köyü Katliamý olarak bilinen olayýn en yakýn tanýðý Dr. Ali Gürcan'ý davet etti. Ali Gürcan, babasý Ýsmail Gürcan'ýn tanýk olduðu olaylarý kendi sesinden dinleterek, ailesinden 7 kiþinin Ermeniler tarafýndan süngülenerek öldürüldüðünü anlattý. Gazeteci Özkan da o yýllarda yaþanan acýlarý, "Ýnsanlar aðýllara toplanarak yakýlmýþtýr. Ermeniler, kurþunladýðý insanlarý sonra da d i p ç i k l e m i þ t i r . Kurþunlanma, Ermenilerin elinden kurtulmak için bir lüks. Ermeniler, Türkleri www.gazete.itu.edu.tr kafalarýna mýhlarý çakarak öldürmüþler. Türkler belli yollardan geçemez olmuþlar, geçmeyi canlarýyla ödemiþler." sözleriyle dile getirdi. "ABD'deki Ermeni Lobi Faaliyetleri" konulu bir bildiri ile sempozyuma katýlan Mimar Sinan Üniversitesi Öðretim Üyesi Dr. Abdullah Kehale, 1830'lu yýllarda ABD'nin, Osmanlý Devleti ile yaptýðý ticaret anlaþmasý kapsamýnda Anadolu'da ticaretle uðraþan Ermenilerle iliþki kurduðunu ve o dönemde 50 bine yakýn Ermeni'nin öðrenci olarak ABD'ye gittiðini söyledi. Öðrencilerin Ermeni lobilerinin çekirdeðini oluþturduðunu söyleyen Kehale, Ermenilerin ilk çalýþmalarýnýn Lozan'ý ABD'de kabul ettirmemek olduðunu dile getirdi, Yunan ve Kürt lobilerinin de Ermenilere yardým ettiðini söyledi. Türk Tarih Kurumu Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Halaçoðlu, Dünya Savaþý'nda Ermenilerin de diðer insanlarla ayný acýyý paylaþtýklarýna iþaret ederek bu konuyla ilgili Osmanlý arþivleri gibi diðer arþivlerin henüz tam anlamýyla incelenemediðini söyledi. Halaçoðlu, "Bu ülkede yaþamaktan ve bu milletin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Bizim tartýþmaktan utanacak ne bir tarihi geçmiþimiz ne de soykýrým vardýr'' dedi. Türklere karþý yargýsýz infaz yapýldýðýný vurgulayan Halaçoðlu, tehcir sýrasýnda 37 bin Ermeni'nin salgýn hastalýktan öldüðünü, buna karþýlýk Osmanlý ordusunun kaybýnýn ise 402 bin olduðunu bildirdi. Yusuf Halaçoðlu, 37 bin 500'ün yaný sýra 6 bin 500-8 bin 500 arasýnda Ermeni'nin eþkýya saldýrýsý, 230 bin Ermeni'nin de Kafkasya'da hastalýktan veya açlýktan öldüðünü ifade etti. CHP Milletvekili Þükrü Elekdað, Ermenilerin amaçlarýnýn, "Türkiye'nin doðusundan toprak alarak Ermenistan'ý büyütmek" olduðunu belirterek, "Bunun peþinde koþuyorlar" dedi. Konunun yalnýzca TürkErmeni iliþkilerinde deðil, diðer yandan Türklerin tüm dünya devletleriyle, özellikle de Avrupa ile olan iliþkilerinde belirleyici rol oynadýðýna dikkat çekerek durumu bir küresel tehdit olarak algýladýðýný açýkladý. Bu nedenle, herkesi bu konuda bilinçlenmeye çaðýrdý. Avrasya Stratejik Araþtýrmalar Merkezi Baþkaný Gündüz Aktan da Orhan Pamuk'u eleþtirerek, "Kendilerini bir tabuyu ortadan kaldýran kahraman gibi görüyorlar. Ceza alýnca da 'maðdur olduk' diyorlar" diye konuþtu. CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Onur Öymen, "Ermenistan'daki çaðýn dramý, Yukarý Karabað'da yaþanan insanlýk suçudur. Bu konu tartýþýlacaðý yerde, 1915 olaylarý ortaya çýkarýldý. Çünkü unutturulmak istenen olaylar var" dedi. Koç Üniversitesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Norman Stone da "Biz, diasporanýn sesini kesmesini istiyoruz'' dedi, Türkiye'nin kendisini savunuyor duruma düþmemesi gerektiðini söyledi. Sempozyumda, anýlar ve sergiler bölümünde Türkiye'nin Erzincan, Erzurum, Iðdýr ve Van bölgelerinde Ermenilerin yaptýðý katliama tanýk olanlarýn yakýnlarýnýn katliama iliþkin aktarýmlarý da yer aldý Ufuk Çavuþ, Melike Özkan, Gülen Uncu 9 güncel arýyorum 10 aralýk 2005 ÝTÜ Üç Yýllýk Stratejik Plan Geliþtirdi Þubat 2005’te kurulan Stratejik Planlama Komisyonu, rektörlük, akademik bölümler, enstitüler, idari daire baþkanlýklarý ve araþtýrma merkezlerini içeren 86 noktada ve yaklaþýk 250 kiþinin katýlýmýyla planlama çalýþmalarýný gerçekleþtirdi. Konu ile ilgili Rektör Yardýmcýsý Prof. Dr. Haluk Karadoðan’la görüþtük Ýstanbul Teknik Üniversitesi, Temmuz 2005’te kesinleþerek onaylanan ve Ekim 2005 itibari ile uygulamaya alýnan birinci stratejik planýný açýkladý. Þubat 2005’te kurulan Stratejik Planlama Komisyonu, rektörlük, akademik bölümler, enstitüler, idari daire baþkanlýklarý ve araþtýrma merkezlerini içeren 86 noktada ve yaklaþýk 250 kiþinin katýlýmýyla planlama çalýþmalarýný gerçekleþtirdi. Üç yýllýk bir süre için hazýrlanan planda 6 ana strateji, 18 hedef ve 31 proje yer alýyor. Stratejik plan oluþturulmasýnýn amacý üzerinde duracaðým. ÝTÜ’de somut olarak ilk kez bu kadar geniþ kapsamlý bir stratejik plan yapýldý. Yönetim Bilimi esas alýnarak yapýldý demiþsiniz… ÝTÜ’de zaman zaman planlama çalýþmalarýna baþlanmýþtýr. Özellikle ABET ve Avrupa Birliði çalýþmalarý çerçevesinde planlama yapýlmýþtýr. Ama bunlar stratejik plan deðil. Stratejik plan, daha bilimsel bir yöntemle ve çok kiþinin görüþü alýnarak yapýlýr. Türkiye'de 77 üniversite içinde iki tanesinin ciddiye yakýn bilimsel yaklaþýmlý stratejik planý var. Stratejik planlamayý birincisi kendimize kurum olarak, kurumsal olarak hedef koymak için yapýyoruz. Bu hedefleri bütün paydaþlarýn fikrini alarak ortaya çýkardýk. Ýkincisi, artýk Maliye Bakanlýðý bütçeyi verirken elimizdeki stratejik plana göre verecek. Ne yapacaðýnýzý anlatýp bütçeyi alacaksýnýz. Bir üçüncüsü de, bu planda 3 yýl sonra, devletten aldýðýmýz bütçe kadar bütçeyi kendimiz yaratacaðýmýzý hedefliyoruz. Bunu da araþtýrma projeleri yaparak, döner sermayeden yararlanarak ve baðýþ alarak yapacaðýz. ÝTÜ'nün tüm stratejik planý bir kitaptan mý oluþuyor? Hayýr. Bu ana strateji. Her bölümün kendine has stratejisi var ama bölüm stratejilerinin, idari birim stratejisiyle çeliþmemesi lazým. Dolayýsýyla bu bizim ana stratejimiz. Buna uygun olarak bölümler planlarýný gerçekleþtirecekler. Sürekli bir geri besleme olacak. Bu kapsamda ocak ayýnda bunun bir eleþtirisi yapýlacak. 2006-2007-2008 planý birinci hedefler. Ýkinci stratejik plana 2007-20082009 diyeceðiz. Toplantýlarda plandan ziyade planlama kavramýnýn bütün kurum içerisinde benimsenmesine çalýþýyoruz. Yoksa bu sadece kitaplýkta duracak bir kitap. www.gazete.itu.edu.tr Stratejik planda iç tehditler, iç üstünlükler gibi bölümlerde oldukça nesnel davranýlmýþ, belki çoðu üniversitenin yazmaya cesaret edemeyeceði baþlýklar var. Muhalif yaklaþýmlar da var. Bu maddeler nasýl oluþturuldu? 30 Nisan 2005 toplantýsýnda "paydaþ" dediðimiz, üniversitemize fikirleri ile katkýda bulunacak kiþilerle çok katýlýmlý bir toplantý yaptýk, gruplar oluþturularak tüm maddeler üzerinde tartýþýldý, analizler yapýlarak sýralandý. Bu stratejik plan da bütün paydaþlarýn fikrinin özetidir. Kurumumuzu ileriye yönelik olarak götürmek istediðimiz yeri paydaþlarla birlikte oluþturduk. Peki, bu stratejik planda öngörülen hedefleri 3 yýl içerisinde bitirmeyi planlýyor musunuz? Bu stratejik plandaki asýl amaç, bunu bilerek, bu faaliyetleri icra ettiðiniz takdirde üstünlükleri kuvvetlendirip zayýf yönlerinizi gidermeye çalýþarak güncel bir yol çizmek. Biliyorsunuz çünkü nerede zayýf olduðunuzu. Bunu gidermek için hedef koyuyorsunuz. Bu hedefleri belirlemek için ne faaliyetler yapmanýz gerektiðini öngörüyorsunuz, bunun için nasýl bir mali kaynaða, yönetim anlayýþýna ve kadroya ihtiyacýnýz var, bunlarý araþtýrýyorsunuz ve hedefleri yerine getirmeye çalýþýyorsunuz. Dolayýsýyla koyduðunuz hedeflere ulaþabilmek için gerekli altyapýyý oluþturabiliyorsunuz. Baþarý indeksleri var bu stratejik planda. Stratejik planda hedefler koyduk, bir yýl sonra bu hedefe ne kadar yaklaþýlmýþ, ne kadarý gerçekleþtirilmiþ bunun deðerlendirmesini yapacaðýz. Mesela dünya ile iþbirliði için bir örnek vereyim, rektörlükte bir yýl içinde yapýlacak olan kurumsal iþbirliði protokolü sayýsý hedef olarak beþ demiþiz. Bir yýl sonra bu on beþ olmuþsa daha fazla potansiyelimiz var deriz, beþten azsa niye olmadýðý konusu tartýþýlacak. arýyorum aralýk 2005 Planýn uygulamaya konma aþamasýndan da bahsedebilir misiniz? Strateji planlama çalýþmalarýnýn baþlama kararý 24 Mart 2005'te verildi. Birincisi aslýnda sýkýþtýrýlmýþ bir çalýþmaydý; 30 Nisanda paydaþlar toplantýsý yapýldý, 28 Mayýstan Temmuza kadar tüm birimlerde stratejik planlama çalýþmalarý yürütüldü. Birimlerde hazýrlanan stratejik çalýþmalar planlama komisyonu tarafýndan gözden geçirildi. 5 Eylülde stratejik plan uygulama hazýrlýklarý dekanlýklarda ve rektörlükte sürdürüldü, 3 Ekimde stratejik planla ilgili kurullarda onaylandý, uygulama baþladý. Önümüzdeki stratejik planý da 2006 Martýnda baþlatýp ayný süreçten geçireceðiz. Ve gördüðünüz gibi 86 noktada yürüdü bu plan. Bu daha da arttýrýlacak. Paydaþ olarak çeþitli ÝTÜ mezunu, baþarýlý yöneticiler, gazeteciler, milletvekilleri, eski mezunlarýmýz, sivil toplum örgütlerinde çalýþan kiþiler, odalardan kiþiler, öðrenci konseyi baþkaný, Ar-Ge kuruluþlarý gibi katýlýmcýlardan da bahsediyoruz. Çeþitli kesimlerin görüþlerinin alýnmýþ olmasý önemli olan. Stratejik plandaki mali kaynaklar konusunda da bilgi verebilir misiniz? Bir mali plan var, büyük bir iddia var. 2006-2007-2008'de devletin vereceði bütçe belli. Bizim diðer gelirlerimiz, döner sermaye, Ar-Ge projelerimiz ve baðýþ gelirimiz var. Biz döner sermayeyi ikiye katlamayý hedefliyoruz. Ar-Ge projelerinde ÝTÜ'nün potansiyeli çok fazla, bunu kullanmasý lazým. Özellikle 7. çerçeve programýnda daðýtýlacak 70 milyar Avro var. Bizim bu programdaki projelerimizi arttýrabilmek için çok çalýþmamýz gerekiyor. Bu potansiyelle ÝTÜ'nün daha fazla araþtýrma projesi almasý lazým. Baðýþlarýn da artacaðýný düþünüyoruz. Asýl hedef, devletin bize verdiði kadar geliri kendi kaynaklarýmýzdan da yaratmak. Þu anda bitmemiþ binalarýmýz var, kütüphaneye, yüzme havuzuna kaynaklarýmýzý ayýrmýþ durumdayýz. Dolayýsýyla bu heyecaný ÝTÜ ailesi içerisinde herkese duyurmak lazým. Teþvik ediyoruz, proje yazýn diye. Hedef þimdi 7. çerçeve projeleri ile AB'den Ar-Ge desteði almak . Plan hazýrlanýrken yurt dýþýndaki üniversitelerle bir kýyas yapýldý mý? Evet, ÝTÜ'deki bir öðretim üyesi, MIT’de bir öðretim üyesinin bulduðu proje desteðinin ancak 1/100'ünü bulabiliyor. Bizim bütün kaynaðýmýz TÜBÝTAK tarafýndan yönlendiriliyor. Gelecek yýlda bu kaynaðýn arttýrýlma sözü verilmiþ durumda. Yalnýz tek eksik sanayicinin Ar-Ge bütçesine katkýsýnýn neredeyse sýfýr olmasý. Avrupa Birliði hedeflerinde araþtýrma bütçesinin 2/3’ünün sanayiden gelmesi hedeflenmiþ durumda. Sanayicinin Ar-Ge yapmasýnýn gerekliliði konusunun çok iyi irdelenmesi gerekiyor. Sanayicinin, teknoloji yaratmak zorunda olduðunu, bunu yapmadýðý takdirde dünyayla yarýþmasýnýn olanaklý olmadýðýný bilmesi lazým. Bir teknolojiyi transfer ettiðiniz zaman bunun ömrü 10-15 sene. Ama çýkýþ noktasý teknolojiyi üretmek. Türkiye daha çok geride bu konuda. Çok özel birkaç büyük grup yapabiliyor tek tek ama bu fark edilmeye baþlandý artýk; otomotivde, beyaz eþyada, yazýlým konusunda… Planlama kavramýnýn bütün ÝTÜ ailesi içinde yerleþmiþ olmasý büyük fayda saðlar. Devlet de bütün kurumlarý için ‘bana stratejik planýnýzý getirin, hedeflerinizi oluþturun ve benden de bu doðrultuda bütçe isteyin’ diyor. Doðru olan da bu. Hükümetler deðiþir, yönetimler deðiþir ama bu planlamanýn sürekli uygulanmasý bilincinin yerleþmesi önemli. Bu stratejik plan büyük bir ekibin görüþüdür. Sürekli eleþtirilerek geliþtirilmesi lazým. Þimdilik üç yýllýk bir plan yaptýk, planlama kavramýnýn yerleþebilmesi için. Her yýl yenileyerek götüreceðiz bunu. Teknik Üniversite’ye yeni bir dinamizm getirecektir bu uygulama. Fatih Avcý 11 güncel arýyorum 12 aralýk 2005 deprem geliyor! ÝTÜ ve ÝBB'nin ortaklaþa düzenlediði Beklenen Marmara Depremi ve Çevre Kirliliði Sempozyumu 28-29 Kasým tarihlerinde ÝTÜ SDKM'de gerçekleþti. Beklenen Marmara depremi öncesinde bilgi paylaþýmý, deprem senaryolarý üretme ve depremden sonraki kayýplarý en aza indirmek amacýyla düzenlenen sempozyum toplam 8 oturum ve 24 bildiriden oluþtu. Açýlýþ konuþmalarýyla baþlayan sempozyumda, Devlet Bakaný ve Baþbakan Yardýmcýsý Mehmet Ali Þahin, yaptýðý açýlýþ konuþmasýnda Ýstanbul'un depreme hazýr olmadýðýný söyledi. Ýlk oturum olan Beklenen Marmara Depremi konulu oturumda Marmara Denizi'nde Deprem Araþtýrmalarý, Ýstanbul'da Mikro Bölgeleme Çalýþmalarý ve Ýstanbul'da Deprem Kayýp Senaryolarý bildirileri sunuldu. Bilim Kurulu Baþkaný Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Denizi'ndeki araþtýrmalarýndan ve bunlarýn sonuçlarýndan bahsetti. Görür, bu araþtýrmalar sonunda Marmara Denizi'nin en iyi bilinen iç denizi olduðunu vurguladý. Yabancýlarýn da bu denize ilgili olduklarýný, beklenen deprem verilerinin herkes için önemli olacaðýný belirtti. Ancak araþtýrmalar sýrasýndaki kaynak sýkýntýsýndan da bahseden Görür, Mehmet Ali Þahin'den tanesi 80.000 dolar olan deniz tabaný sismograflarýndan 10 adet edinme sözü aldý. Günün diðer oturumlarý Deprem Esnasýnda Çevre Kirliliðinde Alt Yapýnýn Rolü ve Deprem Esnasýnda Çevre Kirliliðinde Kritik Endüstriyel Ýþletmelerin Rolü konularýnda oldu Sempozyumun ikinci günü ise; Ýstanbul'da Depremle Ýlgili Çevre Zararlarý Senaryolarý ve Önlemler, Depremle Ýlgili Ýdari Konular ve Depreme Hazýrlýk oturumlarýndan oluþtu. Tartýþma ve Kapanýþ oturumuyla da bilgi þöleni son buldu. Ufuk Sevim HAZTÜRK’le sarsacaðýz Ýstanbul Teknik Üniversitesi(ÝTÜ) ile TÜBÝTAK'ýn birlikte düzenlediði Türkiye Deprem Hasar Analizi Program Geliþtirme 1. Uluslararasý Çalýþtayý (HAZTÜRK-2005) 1-2 Aralýk 2005 tarihlerinde ÝTÜ Ayazaða Yerleþkesi'nde toplandý. Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde gerçekleþen çalýþtayda, beklenen Marmara depremi öncesinde, olasý depremden kaynaklanacak zararlarýn en aza indirgenmesinde kullanýlacak bir hasar tahmin programý olan ve ABD'li HAZUS'un Türkiye sürümü olarak düþünülen HAZTÜRK'ün, oluþturulmasý olanaklarý üzerinde duruldu. Programýn ayný zamanda deprem sonrasýnda, daha önce öngörülen senaryolara göre acil müdahalede öncelik tanýnacak yerlerin belirlenmesi için de kullanýlmasý düþünülüyor. HAZTÜRK'ün içeriðinde yer alacak konularsa söyle: - Deprem tehlikesinin tanýmlanarak modellenmesi (HAZUS tabanlý). - Zarar tahmini için ulusal bir veri tabaný oluþturulmasý. - HAZUS'a ek olarak altyapý sistemlerindeki riskler için hasar görebilirlik fonksiyonlarýnýn geliþtirilmesi. - Türkiye koþullarý için yaralý ve can kaybýnýn tespiti, barýnak ihtiyaçlarý ve ekonomik kayýplarý ortaya koyacak parametrelerin geliþtirilmesi. HAZUS nedir? FEMA (Amerika Federal Acil Durum Yönetimi Kurumu) HAZUS(Hazard United States), bir bölgeye ait bina miktarýný, coðrafi özellikleri, yerleþim durumu ile ilgili bilgileri, olasý deprem büyüklüðünü, matematiksel formülleri, ekonomik bilgileri ve diðer benzeri verileri kullanarak o bölgede olabilecek depremin yol açacaðý kayýplarla ilgili hesaplamalarý yapan bir yazýlýmdýr. - Türkiye verilerine dayalý gerçek zamanlý, kapsamlý hasar ve zarar tahmininin yapýlabilmesi. - CBS(Coðrafi Bilgi Sistemi) ve internet tabanlý bir yazýlým geliþtirilmesi. - Türkiye'de herkesin kullanabileceði, özellikle acil durum yöneticileri, bilim adamlarý ve karar vericiler için kullanýcýya kolaylýk saðlayacak bilgisayar programý arayüzü geliþtirilmesi. Özellikle Amerika'da bu sistemi kuran çalýþma ekibinin ve dünyanýn çeþitli ülkelerinden konuyla ilgili önemli isimlerin katýldýðý çalýþtayýn birinci gününde konuþmacýlar sunumlarýný yaptýlar. Türk konuþmacýlarýn hemen hepsi 1999 depremleri sonrasý konuya ilginin arttýðýnýn fakat yapýlan çalýþmalarýn yeterli olmadýðýnýn üzerinde durdu. ÝTÜ Eski Rektörü Gülsün Saðlamer, geliþmiþ afet planlama ve müdahaleye olan ihtiyaca karþýlýk 2001 yýlýnda ÝTÜ Afet Yönetim Merkezi'nin kurulduðundan bahsetti. HAZTÜRK projesinin ise, kullanýlan verilerin -bina yapýsý, malzeme özellikleri, bölgenin jeolojik yapýsý gibi- çok farklý ve geniþ bir yelpazeyi kapsamasý ve geniþ bir uygulama alanýný hedeflemesi ile bütün dünyaya örnek olacak bir proje olmasý bekleniyor. Çalýþtayýn ikinci günü NIBS'ten (ABD Yapý Bilimleri Ulusal Enstitüsü) Philip Schneider, "Risk Deðerlendirme Araçlarý" hakkýnda bir sunum yaptý. Hemen ardýndan ÝTÜ Ýnþaat Fakültesi öðretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Þahin'in baþkanlýðýnda yapýlan fikir üretme toplantýsýnda ne tür bir projeye ihtiyaç duyulduðu, projenin kapsama alanlarý, verilerin elde edilebilirliði, yazýlýmýn geliþimi sýrasýnda yapýlacaklar, veri yönetim sistemleri ve projenin yürütülmesindeki yaklaþýmlar konularýnda fikir alýþver- www.gazete.itu.edu.tr iþinde bulunuldu. Daha sonra Türk ve Amerikan yetkililer proje üretme amacýyla ayrý bir toplantý yaptýlar. Deprem risklerinin en aza indirilmesi için baþlatýlan projenin ilk adýmý olan HAZTÜRK'ün ardýndan diðer adýmlar þöyle olacak: - Hasar hafifletme analizi için bir ilk örnek yazýlým aracý geliþtirmek. - Bina hasar deðerlendirme çalýþmasý yapmak. - Hasar hafifletme analizi çalýþmasý yapmak - Sýnamak ve doðruluðunu onaylamak - Belediyelere birer rapor hazýrlamak - Öðrenilen bilgiler hakkýnda bir rapor hazýrlayýp bu bilgilerin bir fikir üretme toplantýsýnda tartýþýlmasý Sinem Özcan, Ufuk Sevim Philip Schneider güncel arýyorum aralýk 2005 “Mühendislik Uygulamadýr” Bilim ve teknolojideki geliþmeler günlük yaþantýmýzý etkisi altýna almakta ve hayatýmýza yön vermektedir. Bu geliþmelere paralel olarak birbirinden orijinal ve çeþitli mühendislik uygulamalarýna günümüzde sýkça rastlanmaktadýr. Bir eserin tasarým, üretim ve üretim sonrasý aþamalarýnda mühendislik çalýþmalarý önemli yer tutmaktadýr. Bu çalýþmalar da büyük oranda ölçümlere ve hesaplamalara dayandýrýlýr. Mühendislik ölçmelerinin önemi de burada ortaya çýkmaktadýr. Bu baðlamda ikincisi düzenlenen Ulusal Mühendislik Ölçmeleri Sempozyumu, 23-25 Kasým 2005 tarihlerinde Kültür ve Sanat Birliði Oditoryumu'nda ÝTÜ Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliði Bölümü ile Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasý tarafýndan düzenlendi. Etkinlik ilginç mühendislik uygulamalarýnýn paylaþýlmasý ve sonuçlarýnýn 6. Ulusal Çevre Mühendisliði Kongresi 24, 25, 26 Kasým 2005 tarihlerinde Türk Mühendis ve Mimar Odalarý Birliði (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odasý tarafýndan 6. Ulusal Çevre Mühendisliði Kongresi, ÝTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nde gerçekleþtirildi. Ýki yýlda bir deðiþik illerde düzenlenen kongre, ilgili alanlarda üretilen bilimsel ve teknolojik deðerlerin geniþ kesimlerce paylaþýlmasýný ve tartýþýlmasýný amaçlamaktadýr. 6. Ulusal Çevre Mühendisliði Kongresi "Ulusal Çevre Politikalarý - Temiz Üretim" temalarý ile akademik çevreleri, yasa koyucu ve uygulayýcýlarý ile denetleyicileri, teknolojiyi üreten ve uygulayan kesimleri, ilgili sektörleri ve kamuoyunu bir kez daha buluþturmuþ oldu. Kongre, çevre politikalarý, temiz üretim uygulamalarý, çevre biyoteknolojisi, katý atýk yönetimi, içme sularý gibi konularda yapýlan çalýþmalarý, görüþleri, deneyimleri, ürünleri, geliþmeleri ve çözüm önerileri ile planlamalarý kapsayan daha önce sunulmamýþ ve yayýmlanmamýþ bildirilerden oluþtu. Kongrenin açýlýþ konuþmalarýnda, kongre baþlýklarýndan birinin ulusal çevre politikalarý olmasýnýn sebebi çevre politikalarýnýn sürekli deðiþmesi olarak gösterildi. Açýlýþ konuþmalarýnda bu politikanýn sýkça deðiþtirilmesi ortak olarak eleþtirildi. Çevre Mühendisliði Odasý Genel Baþkaný Cihan Dündar yaptýðý konuþmada, Çevre Mühendisleri Odasý'nýn ve bu ülkenin geleceðinin gençlerin elinde olduðunu ve gençleri gösterdikleri ilgi ve duyarlýlýktan dolayý teþekkürü borç bildiðini belirtti. Ayrýca içme suyu kaynaklarýnýn sürekli azalmasýný kaynaklarýn iyi korunmadýðýna baðlayarak çevre yasasýnýn meclisten çýkmamasýný eleþtirdi. Ardýndan Bilim ve Danýþmanlar Kurulu Baþkaný Prof. Dr. Ýlhan Talýnlý ekosistemi temel alan konuþmasýnda çevrenin ekosistemler birliði olduðunu belirterek 'Ekosistemin sýnýrlarýný ülkenin sýnýrlarý belirleyemez' þeklindeki görüþünü ortaya koydu. Türk Çevre Þura'sýnýn fiyaskoyla sona erdiðini söyleyerek bu kongreden verimli sonuçlar çýkmasýný caný gönülden istediðini söyledi. Ardýndan vali yardýmcýsý Gazi Kaya Çevre Eðitim Projesi'nden bahsetti. 250.000 öðrenci ve 5000 öðretmenden oluþan eðitim projesinin asýl amacýnýn öðrencilere çevre bilinci ve sorumluluðunun aþýlanmasý olduðunu belirtti. Bu sayede tükenmekte olan doðal kaynaklarýn dengeli kullanýlabilineceði görüþünü savundu. Önümüzdeki yýllarda dünyanýn gündeminin çevreyle ilgili olacaðýný söyleyerek çevrenin ekonomik yönünün ve ekosistem sýnýrlarýnýn önemini vurguladý. Prof. Dr. Ýlhan Talýnlý Ýki günde toplam 7'þer oturumda gerçekleþen kongre son gün düzenlenen teknik gezi ile sona erdi. Leyla Iþýk Çelebioðlu tartýþýlmasý amacýný gütmektedir. Toplam 11 oturumdan oluþan bilgi þöleninde çeþitli projelerdeki mühendislik ölçümlerini temel alan 68 bildiri sunuldu. Son derece verimli geçen sempozyumun sonunda, harita ve kadastro mühendisliðinin yalnýzca yeryüzünün ölçümü ile ilgilenmediði; tüm mühendislik uygulamalarýnda, gerek projelerin yerine uygulanmasý aþamasýnda, gerekse proje tamamlandýktan sonra ortaya çýkan eserin gözetimi ve kontrolü aþamalarýnda ihtiyaç duyulan bir mühendislik dalý olduðu vurgulandý. Bu tür bilgi þölenlerinin, bilgi paylaþýmýný saðlamasý ve tartýþma ortamý yaratmasý açýsýndan gerekliliðine deðinildi. Leyla Iþýk Çelebioðlu, Ufuk Sevim Yeþil ÝTÜ ÝTÜ, Ýstanbul'un nadir yeþil alanýnýn hakim olduðu yerleþkelere sahip. Duyarlý ÝTÜ'lüler bu yeþil alanýn deðerini, önemini biliyor ve bunu örnek olarak tüm topluma yaymaya çalýþýyor. Bu duyarlýlýklarýn biri de 17 Aralýk 2005 Cumartesi günü, Gemi Ýnþaatý ve Deniz Bilimleri Fakültesi'nin önündeki alanda, 30 toros sedirinin dikilmesi ile gerçekleþti. Rektörümüzün Çamlýca'daki fidanlýðýndan baðýþ yaptýðý sedirler, ÝTÜ Yapý Teknik Daire Baþkanlýðý olanaklarýyla, Rektör Prof. Dr. Faruk Karadoðan, Rektör Yardýmcýsý Prof. Dr. Haluk Karadoðan ve Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mehmet Sakýnç'ýn da aralarýnda bulunduðu gönüllülerce dikildi. www.gazete.itu.edu.tr 13 güncel arýyorum 14 aralýk 2005 Lise Üniversite Elele Nitelikli eðitim ve öðretimin temeli olan öðretmenlerin önemine içtenlikle inanan üniversitemiz, 1949 yýlýndan beri baþarýlý öðrencilerin öðretmenlerini ödüllendirmektedir. Bu ödüllerin verilmeye baþlanmasýný saðlayan Y. Müh. Ragýp Devres, 1896 yýlýnda Burdur'da doðmuþtur ve Ýstanbul'a gelerek girdiði Mühendislik Mektebi'nden mezun olmuþtur. Ragýp Devres, ülkemize birçok hizmetler vermiþ ve 29 Mart 1965'te vefat etmiþtir. Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nin (ÝTÜ) geleneksel Ragýp Devresi Ödülü'nü kazanan Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi öðretmenlerine ödülleri, 23 Kasým 2005 Çarþamba günü saat 15:00'da ÝTÜ Ayazaða Yerleþkesi'nde düzenlenen törende verildi. 23 Kasým 2005 tarihinde düzenlenen Öðretmenler Günü toplantýsýnda, ilk olarak Baþöðretmen Atatürk ve merhum öðretmenler adýna saygý duruþu yapýldý ve akabinde Ýstiklal Marþý okundu. Ardýndan, ÝTÜ Rektör Yrd. Prof. Dr. Fuat Anday ile Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi Müdürü Tuncer Gün birer konuþma yaptýlar. Ragýp Devres Ödülü'ne layýk görülen öðretmenlere ödülleri takdim edildi. Toplantýya davetli konuþmacý olarak katýlan Prof. Dr. Ergün Toðrol, "Eðitim ve Öðretimin Hedefleri" baþlýklý bir konuþma yaptý. Prof. Dr. Ergün Toðrol, konuþmasýnda Türkiye'nin ilerlemesinin çaðdaþ, uygar ve ilerlemeyi isteyen bir ülke olmasýna baðlý olduðunu ve cumhuriyetin ilk yýllarýnda, eðitimde bir kesimin akýl ile bilimi savunurken, bir diðer kesimin bundan haberinin olmadýðýný dile getirdi. Cehalete karþý en önemli silahýn eðitim olduðunu söyleyerek öðretmenlere çok büyük görevlerin düþtüðünü vurgulayan Prof. Dr. Ergün Toðrol, üniversitenin görevinin toplumsal normlar ve kamuoyunu etkilemek deðil, çaðdaþ, uygar ve ilerici gençler yetiþtirmek olduðunu söyledi ve ÝTÜ öðrencileri ile mezunlarýnýn, uygarlýk ýþýðýný tüm yurda yaymasý gerektiðini dile getirdi. ÝTÜ'ye en yüksek puanla giren ilk 200 öðrenci içinde en çok öðrencisi bulunan liselere ve söz konusu liselerin Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji öðretmenlerine verilen 1.000'er YTL'lik para ödülü, 2005-2006 Öðretim Yýlý'nda Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi'nin Matematik Öðretmeni Timur Kara, Fizik Öðretmeni Ýrfan Demirhan, Kimya Öðretmeni Nejla Erol ve Biyoloji Öðretmeni Ahmet Kýran'a sunuldu. Nitelikli eðitim ve öðretimin temeli olan öðretmenlerin ödüllendirilmesi amacýyla verilen "Ragýp Devres Ödülü" kapsamýnda, ÝTÜ'ye en yüksek puanla giren ilk 200 öðrenci arasýnda en çok öðrencisi olan Balýkesir T.C. Ziraat Bankasý Fen Lisesi'ne bir de bilgisayar armaðan edildi. Lise, geçtiðimiz yýl da benzer baþarýyý göstererek ödül kazanmýþtý. 1922 ÝTÜ Mezunu Yük. Müh. Ragýp Devres'in giriþimleri ile 1949 yýlýnda baþlatýlan ve günümüze kadar kesintisiz olarak devam eden ödüllerin töreninde, ÝTÜ Rektör Yardýmcýsý Prof. Dr. Fuat Anday ile ÝTÜ Ýnþaat Fakültesi Öðretim Üyelerinden Prof. Dr. Ergün Toðrol birer konuþma yaptý. “Liselerle Ortak Projeler Önemli” Etkinliði düzenleyen Öðrenci Danýþma Merkezi Eþbaþkanlarý Prof. Dr. Bihrat Önöz ve Doç. Dr. Nevin Çekirge ile Ragýp Devres Ödülü ve üniversitelerle liselerin etkileþimi ile ilgili konuþtuk. Sayýn Önöz, baþarýlý öðrencilerin ödüllendirilmelerinin gerekli olduðuna deðinerek þöyle dedi: "Türkiye Cumhuriyeti'nin ayakta tutan en önemli unsurlardan biri öðretmenlerdir. Ýlköðretimden itibaren, öðretmenlerin Türk toplumuna etkisi çok fazla. Öðretmenlerin daha iyi yaþam koþullarýna kavuþturulmasý, onlara deðer verildiðinin hissettirilmesi çok önemli. Prof. Dr. Bihrat Önöz ve Doç. Dr. Nevin Çekirge Geliþmiþ bir toplum olmanýn yolunda övgüyle bahsediyorlar. Bence de olanaklar öðretmenler çok önemli. Dolayýsýyla çerçevesinde bu katkýlar arttýrýlmalý." öðretmenleri böyle ufak da olsa anmak bence Üniversitenin üniversite adaylarý ile de iç içe çok hoþ. Keþke daha baþka etkinlikler de olmalarý önemli bir diðer gereklilik. yapýlabilse. Bunlar gidilen okullarda anlatýlýnca Üniversitelerle liselerin çeþitli projelerle bir çok etki býrakýyor, onlar da hevesleniyor. Motive araya gelmesi hem üniversiteye hazýrlanan edici bir yaný da var." öðrencinin kendine güven kazanarak yaratýcý Baþarýlý öðrencilerin ödüllendirilmesi ile fikirlerini oluþturmasýnda, hem de daha erken birlikte, onlarýn öðretmenlerinin yýllardan ilgi alaný doðrultusunda yönlenmesine ödüllendirilmelerinin onurlu bir davranýþ katký saðlayacak. Bu çerçevede ÝTÜ çeþitli olduðunu belirten Sayýn Çekirge de þunlarý liselerle ortak proje çalýþmalarýnýn hazýrlýklarýný söyledi: sürdürüyor. "Bunun yararýný katýldýðýmýz tanýtým Nevin Çekirge, ortak projelerin yapýlmasýný toplantýlarýnda da görüyor, konu ediyoruz. içeren bir projeyi Rektörlüðe sunduklarýný ve Çünkü genellikle öðrenciler ödüllendiriliyor. olumlu yanýt aldýklarýný belirtti. Bu sene Ama onlarý yetiþtiren öðretmenleri içerisinde Ýstanbul'daki dört liseyle ortak ödüllendirmek çok anlamlý. Böyle bir örnek çalýþmalar baþlatýlacak. Üniversitemiz olmamýz açýsýndan Teknik Üniversite'den öðrencilerinin de çeþitli projeleri kendi liselerinde yapma taleplerinin de geldiðine deðinen Çekirge, bu projelerin yaþama geçirilmesi ile, týpký öðretmenlerin ödüllendirilmeleri gibi çok anlamlý baþka bir etkinliðe ÝTÜ olarak imza atacaðýmýzý vurguladý. Liselerle yapýlabilecek ortaklaþmalarýn yararýna deðinen Bihrat Önöz ise, matematik, fizik, kimya gibi temel bilim dallarýnda yarýþmalarýn düzenlenmesinin gençlerin bilime daha fazla ilgi duyabileceðini ve test çözme dýþýnda bilim dünyasýna, laboratuarlara girme isteðine, araþtýrma isteðine katkýda bulunacaðýný düþünüyor. www.gazete.itu.edu.tr güncel arýyorum aralýk 2005 "VATAN TOPRAÐI KUTSALDIR, kaderine terk edilemez!" Mustafa Kemal ATATÜRK GENÇ TEMA, Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluþlarýndan birisi olan TEMA'nýn üniversite öðrencisi gönüllülerinden oluþan teþkilatýdýr. Türkiye'de 39 ilde 51 üniversitede teþkilatlanmýþ olan GENÇ TEMA, "toplumsal barýþ topraktan gelecektir" inancýyla, üniversite öðrencileri arasýnda Türkiye'nin en büyük gençlik teþkilatýdýr. (http://groups.yahoo.com/group/genctema-istanbul/) Türkiye Erozyonla Mücadele ve Aðaçlandýrma Vakfý (TEMA), 11 Eylül 1992 yýlýnda Birleþmiþ Milletler (BM) Çevre Ödülü sahibi Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiðit tarafýndan kurulmuþtur. "Türkiye Çöl Olmasýn" sloganý ile yola çýkan Hayrettin Karaca (Toprak Dede) ve aralarýnda Rahmi Koç, Vehbi Koç ve Sakýp Sabancý'nýn da bulunduðu gönüllüler ile gittikçe azalan yeþil örtüyü ve yitip giden topraklarýmýzý elde tutabilmek için çalýþtýlar. Toplumu da bu harekete dâhil etmek için çeþitli kampanyalar düzenlediler. Yazýlý ve görsel basýndan yararlandýlar. Eminim birçoðunuz Toprak Dede'yi ekranlardan hatýrlayacaktýr. Zaten anlattýklarýnýn çoðunun hedef kitlesi gençlerdi ve onun söylediklerini hatýrlayan bir grup öðrenci Genç Tema'yý kurarak yola çýktý. 1996 yýlýnda ilk olarak Ýstanbul'da baþlayan bu öðrenci teþkilatlanmasý tüm Ýstanbul üniversitelerinde ve diðer illerde faaliyete geçmek amacýndaydý. Hýzlý bir geliþim sürecinden sonra o dönemdeki Ýstanbul üniversitelerinde etkinleþmeyi baþardý. Ancak 2002 yýlýnda gelindiðinde Genç Tema'nýn kuruluþ aþamasýndaki dinamizmi düþmüþ ve Genç Tema artýk yerinde saymaya baþlamýþtý. Genç Tema üyesi öðrencilerin okullarýndan birer birer mezun olmalarý bu durumu yaratan en önemli sebepti. Çünkü Genç Tema öðrenciler tarafýndan yaþatýlýyordu. Bu da demek oluyor ki ne yeni gelenler onlarýn yerini dolduruyor ne de mezunlar faaliyetlere devam ediyordu. Ýþte bu duruma son vermek ve geliþmeye kaldýðý yerden devam etmek için Genç Tema'nýn var olan üyeleri 2004 ve 2005 yýllarýnda yeni bir yapýlanma süreci baþlattý. Öncelikli olarak kurucu neslin koyduðu hedefleri yakalamak ve sonra da bunlara yenilerini eklemek için, özellikle son aylarda, birçok toplantý düzenleyip taze kan arandý. Katýldýðým ilk toplantýda çok güzel ve beklediðimden farklý izlenimler edindim. 14 Ekim 2005'te gerçekleþtirilen bu toplantýda Genç Tema'nýn tanýtýmý, misyon, vizyon, projeler ve takým çalýþmalarý gibi konular üzerinde duruldu. Gördüm ki Genç Tema'da yalnýz çevresel sorunlar deðil doðal afetler, dünyada açlýk, Türkiye'nin gelecek nesilleri gibi geniþ kapsamlý konular da ele alýnda. Çevre mühendisliðinden tasarýmcýlýða, halkla iliþkilerden bilgisayar mühendisliðine kadar birçok disiplinden öðrenci birbirleriyle tanýþýp çalýþma takýmlarý oluþturdular ve bundan sonra yapýlacak en iyi þeyin gerçekten ses getirecek büyük bir proje olacaðýný belirttiler. Ayrýca yakýn zamanda tüm üniversiteleri ve bazý ilköðretim okullarýný kapsayan eðitim konferanslarý düzenlenecek. Kýsacasý bizler gibi genç beyinlerden çýkacak yepyeni fikirlere ihtiyaç duyulmakta; bence siz de katýlýn. divertimentoiki’nin son notasý Burhan Öçal’dý Hayatý öylesine hýzlý yaþýyoruz ki, bazen, etrafýmýzdaki o güzel týnýlarý bile duyamýyoruz. Biz de bu týnýlarý duymaya karar verdik ve gittik Divertimentoiki'ye. Ýyi müzik anlamýna gelen Divertimento'nun amacý her tarz müziði büyük bir havuzda birleþtirerek, oluþan kompozisyonu insanlarýn beðenisine sunmaktýr. Bilindiði gibi ülkemiz birçok kültüre ev sahipliði yapmýþ ve yüzyýllar boyunca bu kültürlerin etkisiyle yoðurularak günümüze kadar gelmiþtir. ÝTÜ Müzikte Ýleri Araþtýrmalar Merkezi de (ÝTÜ MÝAM) bu farklý kültürlerin farklý tarz müziklerini MÝAM Oda Orkestrasý'nýn çaðdaþ yaklaþýmýyla harmanlayarak iyi müziðe olan yaklaþýmýný göstermiþtir. Dr. Erol Üçer ve Prof. Dr. Gülsün Saðlamer'in öncülüðünde Prof. Dr. Kamran Ýnce ve Doç. Dr. Cihat Aþkýn, kaliteli ve yüksek standartlarda yüksek lisans eðitimi vermek amacýyla 1999 yýlýnda ÝTÜ MÝAM'ý kurdular. Merkezin amacý, müzik kültürümüzün geliþtirilmesine ilaveten, akademik ve profesyonel anlamda müzisyen ve eleman yetiþtirmektir. Böyle bir organizasyon düzenleyerek de çok sesli ve iyi müziðe olan desteklerini gösterdiler ve çeþitli tarzlarda müzik yapan sanatçýlara ev sahipliði yaptýlar. 14 Kasým'da Kardeþ Türküler ve MÝAM Oda Orkestrasý ile Türk Halk Müziði’ne özgü eserlerin yorumlandýðý konserle baþladý Divertimentoiki. "Vizontele Tuuba' gibi popüler filmlerin müziklerini de yaparak gündeme gelen grup, 'kardeþlik içinde bir arada yaþama' ilkesine dayanarak birçok yörenin, hem kederli hem de keyifli þarkýlarýný bizlerle paylaþtýlar. MÝAM Oda Orkestrasý'yla seslendirdikleri üç þarkýyla da çok seslilik ilkesine katkýda bulundular. Etkinliðin ikinci gününde 'Replikas' grubu sahne aldý. Son çýkardýklarý "Avaz" albümleriyle hem yerli hem yabancý halkýn beðenisini toplayan Replikas, yoðun konser programlarý arasýnda MÝAM Oda Orkestrasý ile beraber Divertimento'ya da konuk oldu. Daha çok sözlü olan þarkýlarýnýn tadýný, Divertimento dinleyicilerine de tattýrmýþ oldular. 16 Kasým'da, MÝAM Bestecileri o kaliteli www.gazete.itu.edu.tr bestelerini "çaðdaþ dans" için seslendirdiler. Hem bestelerin hem de dansýn büyüsüyle insanlar bambaþka bir havaya girerek, kaliteli müziðin anlamýný bir kere daha gördüler. Bir sonraki akþam bu çaðdaþ havanýn büyüsü devam etti. Türkiye'de küçük bir azýnlýðýn sevdalýsý olduðu "Çaðdaþ Müzik" meselelerine öncü olan Ýlhan Usmanbaþ Divertimento'ya konuk oldu. Ýkinci kuþak bestecilerinden Ýlhan Usmanbaþ, izlediði çaðdaþ müzik teknikleriyle Divertimento'da o büyük eserlerini bizlerle de paylaþtý. Divertimento'nun bu yýlki son konseri "Enstrümanlarýn Efendisi" Burhan Öçal, Pieter Snapper, Reuben De Lautor ve MÝAM Elektroakustik'in gösterileriyle son buldu. Dümbelekten, tefe, elektroakustikten birçok çalgýya, tam anlamýyla çok sesli müzik dinletisi oldu. Birbirlerinin dillerini çok iyi bilmeseler de Pieter Snapper, Reuben De Lautor ile müzik sayesinde gayet iyi anlaþtýklarýný ifade eden Burhan Öçal müziðin birçok konuda en önemli sýralarda yer alabildiðini gösterdi. Bu yýl ikicisi düzenlenen Divertimento geçen seneki gibi büyük ilgi gördü. Türkülerden, rock müziðe, çaðdaþ danstan vurmalý çalgýlarýn týnýlarýna kadar çeþitli tarz müzikleri bir araya getirerek amacýný, yani kaliteli ve çok sesli müziði, insanlarýn beðenisine sundu ve büyük ilgi topladý. Þeyda Hatiboðlu 15 güncel arýyorum 16 aralýk 2005 Çelikte Neredeyiz? 6. Yapýsal Çelik Günü 22 Kasým'da SDKM' de düzenlendi. Türk Yapýsal Çelik Derneði (TUCSA) tarafýndan düzenlenen etkinlikte, yapý çeliði kullanýmýndaki son teknikler ve geliþmeler konuþuldu, bazý önemli çelik yapý projeleri incelendi. TUCSA Baþkaný Prof. Dr. Nesin Yardýmcý'nýn açýlýþ konuþmasýyla baþlayan oturumda, Türkiye'nin en büyük demir- çelik üreticilerinden olan Erdemir'in projeleri tanýtýldý. 'Living Steel Uluslararasý Sürdürülebilir Konut Yarýþmasý' hakkýnda detaylý bilgi verildi. Living Steel konut tasarýmý ve inþasýnda yenilikleri özendirmek için, çelik üretiminde çalýþan þirketler ve üst kuruluþlarca oluþturulan 5 yýllýk uluslararasý bir programdýr. Küresel konut ihtiyacýný karþýlayacak yenilikçi fikirlerin ortaya çýkarýlmasý amacýyla bu program çerçevesinde düzenlenen yarýþma, biri Hindistan'da diðeri ise Polonya'da bulunan iki arazi için sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve çevresel ilkeler üzerine kurulu konut tasarýmý elde etmeyi hedefliyor. Etkinliðin birinci oturumunda, Ýngiltere Yapýsal Çelik Derneði (BCSA) Yönetim Kurulu Üyesi olan Geoffrey Taylor "Ýngiltere'nin Yapýsal Çelik Sektörü 25 Yýlda Nasýl Geliþti?" konulu bir sunum yaptý. Sunumunda, çelik yapý oranýnýn %80'lerin üzerine çýktýðý Ýngiltere'de sektörün bu noktalara ulaþmasýnýn sýrlarýndan bahsetti. Ýkinci oturumda ise Türk mimar, mühendis ve imalatçýlar tarafýndan oluþturulmuþ aralarýnda ÝTÜ Olimpik Yüzme Havuzu Projesi'nin de bulunduðu 4 seçkin çelik yapý projesinin detaylarý sunuldu. Etkinliðin sonunda Yapýsal Çelik Yeterlik Belgesi TUCSAmark hakkýndaki geliþmeler aktarýldý ve dernek üyesi 12 firmaya belgeleri verildi. Etkinlik verilen kokteyl ile sona erdi. Dayanýklýyýz... Ýnþaat Mühendisleri Odasý Ýstanbul Þubesi, 16-17-18 Kasým 2005 tarihlerinde bu yýl 6.'sýný düzenlediði Ulusal Beton Kongresi'ni ÝTÜ SDKM'de gerçekleþtirdi. "Mercedes - Benz"in de desteklediði kongrenin bu yýlki konusu Yüksek Performanslý Betonlar oldu ve kongre 1979'da kaybettiðimiz Prof. Dr. Yaþar Atan anýsýna düzenlendi. Prof. Dr. Yaþar Atan'ý anma oturumuyla baþlayan kongrede; Yüksek Performanslý Betonlarýn Hammadde Özellikleri, Tasarým ve Kalite Denetimi, Mekanik Özellikleri, Dayanýklýlýk Özellikleri, Zamana Baðlý Davranýþý, Sürdürülebilirlik yönünden ve Ekonomik Yönden Deðerlendirilmesi, Ara Yüzey Özelliklerinin Nano, Mikro, Mezo ve Makro Düzeyde Ýncelenmesi, Tasarýma Etkileri ve Yüksek Performanslý Betonlarda Taze Beton Reolojisi*, konularý konuþuldu. Prof. Dr. Yaþar Atan'ý anma bildirileri dýþýnda, 2'si yabancý 42 bildiri içeren ve 13 oturumda gerçekleþen kongre kapanýþ oturumuyla son buldu. Giriþte yer alan firma tanýtým noktalarýnda, 18 dernek üyesi firma çelik sektörüne sunduklarý ürün ve hizmetleri tanýttý. Ayrýca katýlýmcýlar, heykel sanatçýsý Ferit Yazýcý'nýn tasarýmlarýndan oluþan Metal Heykel Sergisi'ni de gezme fýrsatýný yakaladýlar. Ufuk Sevim PROF. DR. YAÞAR ATAN Kapanýþ oturumunda bilim kurulu baþkaný Prof. Dr. Süheyl Akman, kongre ile ilgili deðerlendirmelerini sundu. Katýlýmýn yüksek olmasýna sevindiðini belirten Akman, bazý bildirilerin kongrenin temasýndan uzak olduðundan yakýndý. Ancak bu kongrenin çabalarýn ürünü olduðunu ve gelecekte ülkemize ve bilim dünyasýna faydalý olacaðýný belirtti. Endüstri sunumlarýnýn az olmasýný ve ülke içindeki yayýnlarýn incelenmemesini de eleþtiren Akman, emeði geçenlere teþekkürlerini ileterek oturumu ve kongreyi kapattý. Ayrýca kongrede üç gün boyunca firmalarýn sergi standlarý da yer aldý. (Özel teþekkür: kongre esnasýnda montumu kaybettiðim için bana kendi montunu veren Mercedes - Benz görevlisi Bedri Bonyak'a çok teþekkür ederim.) *Reoloji; bir maddenin akma ve deformasyonunun basýnç ve zaman içerisinde incelenmesidir. Ufuk Sevim www.gazete.itu.edu.tr 1956 yýlýnda ÝTÜ Ýnþaat Fakültesi'nden mezun olan Prof. Dr. Yaþar Atan, Almanya'da Karlsruhe Teknik Üniversitesi'nde doktorasýný yaptýktan sonra 1964 yýlýnda ÝTÜ Ýnþaat Fakültesi Yapý Malzemesi Kürsüsü'ne Dr. Asistan olarak atanmýþ, 1968'da doçentliðe, 1973'de profesörlüðe yükseltilmiþtir. 1974 -1977 yýllarý arasýnda Ýnþaat Fakültesi dekan yardýmcýlýðý, 1977'den vefatýna kadar da Rektör Yardýmcýlýðý görevlerini yürütmüþtür. ÝTÜ'de 15 yýl gibi kýsa bir süre görev yapmýþ olan Prof. Dr. Yaþar Atan, 23 Temmuz 1979 Pazartesi günü vefat etmiþtir. Buradan sonrasý çýkartýlabilir duruma göre Prof. Dr. Yaþar Atan lisansüstünde "Kompozit Malzeme" dersini, lisans düzeyinde de "Cisimlerin Yapýsý ve Özellikleri" ile "Yapý Malzemesi" derslerini vermiþtir. Araþtýrmalarý, daha çok hafif betonlarda yoðunluk kazanmýþ, çeþitli hafif betonlarýn üretim süreci, mekanik davranýþlarý ve özellikle iki eksenli yükleme altýndaki mekanik davranýþlarý konusunda özgün çalýþmalar yapmýþtýr. Tuðla duvarlarýn iki eksenli yüklemeler altýndaki davranýþlarý konusunda Prof. Müfit Yorulmaz'la birlikte yaptýklarý çalýþmalar benim de yeni asistan olduðum zamanlara rastlamaktaydý. Söz konusu çalýþmalar ülke dýþýnda da yanký yapmýþtý. Ayrýca cam lifi takviyeli çimento ve alçýlar üzerinde Prof. Dr. Mehmet Uyan'la birlikte yaptýklarý tek ve iki eksenli yüklemeler altýndaki davranýþlarý da ilginç çalýþmalarýndandýr. Prof. Dr. Yaþar Atan, kendisini ÝTÜ'ye adamýþtý. Öðrencilerini çok severdi, derslerin iyi verilmesi ve yararlý olmasý için olaðanüstü çaba harcardý. Çalýþkan, titiz ve açýk yürekli idi. Birliktelikten ve ortak araþtýrmalardan çok büyük zevk alýrdý. Meslektaþlarýnýn baþarýsý onu mutlu ederdi. Mezunlarla iliþkilere de çok önem verirdi. ÝTÜ'de mezunlarýmýzla iliþkilerin baþlangýcý ve Dýþ Ýliþkiler Müdürlüðünün kurulmasý Nahit Bey'in Rektör, Yaþar Bey'in Rektör Yardýmcýsý olduðu döneme rastlar. Mesaisinin önemli bir bölümünü Yapý Laboratuarlarý Enstitüsü'nün kurulmasýna harcamýþ, laboratuarýmýzýn yapýlanmasýnda üstün gayretleri olmuþtu. Devredilen bayrak yarýþýnýn sürdüðünü, býraktýðý kürsünün, baþta uluslararasý iliþkiler, aldýðý araþtýrma projeleri ve yaptýðý yayýnlar olmak üzere güçlenerek geliþtiðini ve daha da iyiye gideceðini umuyorum. Prof. Dr. Yaþar Atan mükemmel bir öðretim üyesi, yönetici ve yurtsever olarak daima hatýrlanacaktýr. Prof. Dr. Mehmet Ali Taþdemir Ý.T.Ü. Ýnþaat Fakültesi Yapý Malzemesi Anabilim Dalý Baþkaný arýyorum asýrlardýr çaðdaþ ÝTÜ KÜTÜPHANESÝ GÖRSEL ÝÞÝTSEL MERKEZ aralýk 2005 ÝTÜ’lü bir filozof ÝTÜ'de Bilgi, Ahlak ve Özgürlük Tartýþmalarý boyu devam eden "ÝTÜ'de Bilgi, Ahlak ve Özgürlük Tartýþmalarý" baþlýklý çalýþtayda, "Bilgi ve Özgürlük Kavramý", "Felsefe ve Ahlak Kavramý", "Felsefe ve Bilgi Kavramý" konularýnda üç ayrý oturum yapýldý ve Bilgi, Ahlak ve Özgürlük kavramlarý tartýþýldý. Çalýþtayda Ýstanbul Teknik, Bilkent, Boðaziçi, Ýstanbul, Maltepe, Muðla, Orta Doðu Teknik, Yeditepe üniversitelerinden gelen öðretim üyeleri ve araþtýrmacýlarýn sunumlarý yer aldý. Vehbi Hacýkadiroðlu ÝTÜ Mustafa Ýnan Merkez Kütüphanesi'nde bulunan Görsel Ýþitsel Merkez, kütüphanenin görsel iþitsel bilgi kaynaklarýnýn bulunduðu bir birimdir. Koleksiyonu DVD, VCD, VHS, müzik CD'si, CD-ROM, ses kaseti, slayt, mikrofilm, bilgisayar disketi gibi kaynaklardan oluþmaktadýr. Görsel Ýþitsel Merkez ayrýca tüm bu bilgi kaynaklarýnýn kullanýmý için DVD, VCD, VHS oynatýcý, projeksiyon, tepegöz, slayt makinasý ile üçü bilgisayarlý ikisi de VHS oynatýcýlý televizyon bulunan sekiz bireysel kullaným kabinine sahiptir. Koleksiyonda bulunan 435 video kaydý, güncel ve geriye dönük dünya ve Türk sinemasýndan filmler, belgeseller ve ÝTÜ arþiv kayýtlarýndan oluþmaktadýr. Halen devam etmekte olan film arþivini geliþtirme çalýþmalarýna önerilerinizle siz de katkýda bulunabilirsiniz. Koleksiyonda bulunan görsel iþitsel bilgi kaynaklarýný ÝTÜ Kütüphanesi kataloðundan tarama yaparak görebilirsiniz. Video kayýtlarýnýn tamamýna kütüphanenin web sitesinin ana sayfasýndan sýrasýyla "çevrimiçi katalog-özel koleksiyonlar-DVD VCD Video Kasetler" linklerini kullanarak da ulaþabilirsiniz. Birim, hafta içi günlerde saat 09:00-12:30 ile 13:30-17:45 saatleri arasýnda hizmet vermektedir. Birimden bireysel veya grup olarak yararlanmak mümkündür. Bunun için kullanmak istediðiniz bilgi kaynaðýný belirleyip, aþaðýdaki iletiþim bilgilerini kullanarak randevu isteðinizi belirtmeniz yeterlidir. Birim 50 oturma kapasitesine sahiptir. Film Günleri etkinliði Ocak 2005 'ten itibaren devam etmektedir. Bu etkinlik kapsamýnda birimde onbeþ günde bir film gösterimi yapýlmaktadýr. Gösterim tarih ve saatlerini merkez kütüphanenin duyuru panolarýndan takip edebilirsiniz. Aylýk film programýna yine kütüphanenin web sayfasýndan "kullanýcý hizmetleri-film günleri" linklerini takip ederek eriþebilirsiniz. Film Günleri sayfasýnda, tüm filmlerin listesine de ulaþabilirsiniz. Film Günleri etkinliðine katýlmak için randevu almanýz yeterli olacaktýr. Etkinlik ücretsizdir. Þimdiye kadar gösterilen filmlerin listesine kütüphane ana sayfasýndan kullanýcý hizmetleri-film günleri-eski gösterimler yoluyla eriþebilirsiniz. Ýstanbul Teknik Üniversitesi tarafýndan, insan ve toplum bilimleri alanýnda yaptýðý çalýþmalardan dolayý ÝTÜ mezunlarýndan, felsefe araþtýrmacýsý Vehbi Hacýkadiroðlu'na 9 Aralýk 2005 tarihinde fahri doktor ünvaný verildi. Hacýkadiroðlu adýna, Türkiye'nin birçok üniversitesinde öðretim üyeleri ve araþtýrýcýlarýn katýldýðý bir Felsefe Çalýþtayý düzenlendi. Çalýþtayda "Bilgi", "Ahlak" ve "Özgürlük" kavramlarý tartýþýldý. ÝTÜ mezunlarýndan, felsefe araþtýrmacýsý Vehbi Hacýkadiroðlu'na, insan ve toplum bilimleri alanýnda yaklaþýk 20 yýldýr büyük fedakarlýklarla dergi çýkarma, kitap yazma ve çeviriler yapma konusunda örnek bir düþün insaný tavrý sergilediði ve yaptýðý faaliyetlerle felsefenin ilerlemesine, sosyal ve kültürel yaþamýn geliþimine ve ülkemizle diðer ülkeler arasýndaki iliþkilerin geliþmesine katkýda bulunduðu için "Fahri Doktor" ünvaný verildi. ÝTÜ Yapý Deprem Uygulama ve Araþtýrma Merkezi Prof. Dr. Remzi Ülker Konferans Salonu'nda düzenlenen törende, Maltepe Üniversitesi öðretim üyesi Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Vehbi Hacýkadiroðlu'nun Türk Felsefe dünyasýna katkýlarý ve özgürlük ahlaký üzerine görüþlerini aktardý. Tören sonunda ÝTÜ Rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoðan, ÝTÜ Senatosu'nun doktora gerekçesini okudu ve Hacýkadiroðlu'na fahri doktora beratýný takdim etti. Törenden sonra düzenlenen ve gün Ýletiþim: Uzman Faik Keskin E-posta: [email protected] Telefon: 0 (212) 285 66 25 www.gazete.itu.edu.tr 1919'da Alanya'da doðar. Ýstanbul Iþýk Lisesi'nin ardýndan eðitimini ÝTÜ'de sürdürerek mühendislik yaþamýna baþlar. Hayatýnda her zaman önem verdiði felsefe araþtýrmalarýna sürekli en önemli vakitlerini ayýrýr, kitaplar okur. Öyle ki þantiyede, fýrsat buldukça gidip kitap okuduðu, araþtýrma yaptýðý bir baraka inþa eder. Felsefeye adamýþtýr artýk kendini Vehbi Hacýkadiroðlu, mühendislik yaþamýna bir son vererek. 1980'den itibaren bilgilerini sunmaya baþlar, dergiler çýkartýr, kitaplar yazar. Çok sayýda makale, kitap ve çevirisi yayýmlanan Hacýkadiroðlu, 1988'de felsefeye verdiði hizmetlerden olayý, Türkiye Felsefe Kurumu tarafýndan; 2000 yýlýnda ise Muðla Üniversitesi tarafýndan onur plaketiyle ödüllendirilir. 2002 yýlýnda ise Hayrettin Ökçesiz, Doðan Özlem ve Þükrü Angýn tarafýndan tarafýndan hazýrlanan "Vehbi Hacýkadiroðlu Armaðan Kitabý" ile felsefeye sunduðu hizmetler bir kez daha hatýrlatýlýr. Vehbi Hacýkadiroðlu, felsefe çalýþmalarýný, "insan, bilgi, ahlak ve hukuk" gibi dört temel kavram üzerine dayandýrmýþtýr. Kurgusal olmayan, gözleme dayalý felsefe anlayýþý, klasik felsefeye baþkaldýrýr bir nitelik taþýmaktadýr. Ýnsanýn varoluþ nedeninin "özgürlük arayýþý" olduðunu ve bu doðrultuda düþünme yetisini kullandýðýný savunan Hacýkadiroðlu, bu savýyla insanýn diðer canlýlardan farkýný ortaya koymak istemektedir. Kýsacasý o, "düþünür" olmanýn özelliklerini taþýyan ve "yeni"nin peþinde koþan bir felsefecidir. 17 arýyorum güneþ teknesi 18 aralýk 2005 güneþ artýk mavi dalgalar için doðacak i s e n k e t þ e gün itü takýmý Proje, istek, azim, mücadele, üretim, yýlmamak, giriþkenlik, özgüven, inanç, takým ruhu, bilgi açlýðý, disiplinlerarasý çalýþma, öngörü, ileri görüþlülük, doðru hedef... Ve baþarý. Baþarýya ulaþmak için pek çok yönde çalýþmak gerektiðini vurgulayan bir ekip: ÝTÜ Güneþ Teknesi Takýmý. “Baþta bir sözdü, onu hayale çevirdik. Sonra bu hayali resme dönüþtürdük. Þimdi de tekneye çeviriyoruz.” diyen Takým Kaptaný Cansýn Özden bu baþarýyý özetliyor aslýnda. Evet, bu ekip Türkiye’nin ilk güneþ teknesini üretiyor! Yapým çalýþmalarý hýzla süren teknenin adý: Nusrat: Çanakkale Zaferi’ndeki kahraman mayýn gemimizin adý. Amerika’da 11 yýldýr düzenlenen “Solar Splash” yarýþmasýnda Türkiye’yi “Nusrat” temsil edecek. Projenin baþlamasýný ve geliþmesini öðrenirken, daha küçük yaþlardaki fikirlerin nasýl ses getirecek bir projeye dönüþtürebileceðimizin en güzel örneðini de görüyoruz. Cansýn’ýn ortaokul yýllarýnda arkadaþlarýyla oyuncak arabalardan söktüðü motor ve lego pervaneleriyle yüzdürdükleri küçük tahta kayýklar, þimdi karbon fiberden, 5.5 metrelik, 30 knot sürate sahip bir teknenin, hem de güneþ enerjisiyle çalýþan bir teknenin temelini oluþturuyor. Bu projede görev alan altý kiþilik ekip, öðrenmeye açýk, yetenekli, çalýþkan ve birbirine güvenen insanlardan oluþuyor. Görev paylaþýmýnýn iyi oturtulduðu disiplinlerarasý bir çalýþma sergileniyor. ÝTÜ Güneþ Teknesi Takýmý ile güneþ enerjisi ve yarýþma üzerine söyleþtik. Öncelikle sizden güneþ enerjisi ile ilgili fikirlerinizi öðrenmek istiyorum. Güneþ enerjisi sizce ne ifade ediyor, dünyada hangi oranlarda kullanýlýyor, niçin önemlidir? Türkiye’nin güneþ enerjisi potansiyeli nedir ve bunu açýða çýkartmak için ne yapmalýdýr? 87'de ilk güneþle çalýþan araba yarýþý Ýsviçre'de yapýlmýþ. O zamandan beri kullanýlýyor. Bunun sebebi ise Ýsviçrelilerin doðaya olan düþkünlükleri. Güneþ enerjisiyle elektrik üretmenin avantajlarý çok fazla. Bir kere yakýt almýyorsun. Geri dönüþümü olmayan bir araca göre baþta masraflý oluyor ama sonra amorte ediyor kendini. Ses çýkarmýyor elektrik motoru kullandýðý için. Türkiye’de güneþ enejisi daha çok ýsý enerjisi için kullanýlýyor, elektrik enerjisi üretmek için kullanýlmýyor. Tabi güneþ enerjisinin halka tanýtýlmasý önemli. Ondan önce de devletin bazý projeler yapmasý lazým ki bunlar da yapýlmaya baþlandý. Güneþ enerjisi ile teknelerin deniz kirliliðine yaptýðý katký azaltýlmýþ oluyor. Özellikle denizde çok fazla kullanýlabilecek bir enerji kaynaðýdýr, herhangi bir gölge yapma tehlikesi de yok. Güneþ enerjisinden elektrik enerjisi elde etmek maksimum tasarrufu saðlamakta. Fosil yakýtlarý çok fazla kullanýlýyor ve küresel ýsýnma asit yaðmurlarý gibi sonuçlar doðuruyor. Ama güneþ enerjisi çok temiz bir ejerji. Tabi enerjiyi kullanýlabilir duruma getirene kadar masraflar oluyor. Güneþ panellerinin ilk kullanýmýna baktýðýmýzda uzay çalýþmalarýnda görürüz, çok maliyetli çalýþmalardýr bunlar. Ýlk çýktýklarýnda alan olarak yüzde 4 olan paneller þimdi yüzde olarak çok üst seviyelerde, maliyetleri de düþmüþ durumda, düþmeye de devam ediyor. Elde edilen verim ise artýyor. Türkiye’nin amacý güneþ enerjisi kullanýmýný m a k s i m u m noktaya çekip fosil yakýtlarýnýn kukllanýmýný azaltmak olmalý. Komþu ülkelerden petrol gibi yakýtlar almak yerine daha temiz ve ucuz olan güne þenerjisinden faydalanýlmalý. www.gazete.itu.edu.tr Disiplinlerarasý çalýþmanýn önemi gün geçtikçe artmakta ve güneþ arabasý veya güneþ teknesi projesi de bunun güzel örneklerinden birisi. Sizin projenizdeki disiplinlerarasý çalýþmanýn katkýsý nedir? Güneþ enerjisiyle çalýþan bir tekne yapmak için sadece gemi inþaatçýlar ve elektrikçilerden oluþan bir grup yeterli olmuyor. Teknede istenen denizcilik, sürat özelliklerinin belirlemesinde gemi inþaatçýlarýn, mekanik sistemlerin tasarýmýnda için makinecilerin, teknenin hatýrý sayýlýr bir elektrik sistemi var bunun içinde elektrikçiler. Bu acýdan zaten bir gereklilik basarý için. Onun dýþýnda bizim meslek hayatýmýz için de gereklilik. Böyle bir ortaklaþma ile ileriki çalýþma hayatýmýza da bir giriþ yapmýþ oluyoruz. Bu projeye nasýl baþladýnýz, ekip nasýl toplandý? Arkadaþlarýmýzla konuþup neler yapýlabilir düþünüyorduk. Proje adýna kendimizi geliþtirmek adýna. Ortaokulda yaptýðýmýz teknelerden bahsetmeye baþladýk. Bu teknelere arabalardan söktüðümüz elektrik motorlarý yerleþtiriyorduk. Sonra bunu güneþ enerjisiyle çalýþanýný yapalým dedik. Ortaokulda bunun elektrik motoruyla çalýþanýný yaptýysak üniversitede de güneþ enerjisi ile çalýþanýný yaparýz diye düþündük. Biraz araþtýrma yapýnca Amerika’da 11 yýldýr gençlerin tekneler yapýp kendileri kullandýðýný öðrendik. Daha büyük düþünmeye baþladýk. Bazý çizimler yapmaya baþladýk. Bir yandan ekip oluþturulurken bir yandan da Amerika’da yarýþmayý düzenleyen organizatörlerden aldýðýmýz önceki katýlýmcýlarýn teknik raporlarýný inceledik. Bu teknik raporlarý inceleyerek hem güneþ enerjisi ile çalýþan sistemi tanýdýk hem de rakiplerimiz hakkýnda fikir edindik. Bu büyük bir avantajdý bizim için, arýyorum güneþ teknesi böylece gerek üretim öncesi tasarým testlerinde gerekse de üretim sonrasý performans testleriyle teknenin performansýna göre yarýþmada alacaðýmýz sonuçlarý öngörebileceðiz. Bu projenin en güzel, en deðerli yaný kullanýlan sistemlerin bu arkadaþlarýn tasarýmý olmasý. Gemi inþaatçýlar bu tekne üzerinde çalýþýp kendileri tasarladýlar, yeni bir gemi formu oluþturdular. Makinacýlar üzerinde calýstýlar, uçak lambalarý ve katý tasarýmlar yine onlara ait. Telemetri yazýlýmý üzerine yine biz çalýþýyoruz. Motor sürücüsünden tutun da güneþ enerjisinden en yüksek verimi çeken devrelere kadar. Elektrik kýsmýnda da böyle. Her þeyi bu bolum elemanlarý kendileri tasarlýyor, isi deðerli kýlan da bu. “Solar Splash” yarýþmasý hakkýnda bilgi verir misiniz? Ne tür þartlarý var yarýþmanýn? Yarýþmada baþarýlý olabilecek bir tekne hangi özelliklere sahip olmalý? Solar Splash yarýþmasý ASME (American Society of Mechanical Engineers) ve IEEE (International Electrical and Electronic Engineers) tarafýndan 1994 yýlýndan beri Amerika'da düzenlenen güneþ enerjisi ile çalýþan teknelerin yarýþtýðý dünya þampiyonasýdýr. 6 metre boy, 36 volt sistem gerilimi ve 480watt güneþ paneli gücü sýnýrlarý dahilinde üretilen tekneler sürat, seyir sýasý, manevra kabiliyetleri, estetik gibi pek çok kategoride yarýþmak kendilerini kanýtlamak zorunda. Buna ek olarak teknelerinin tasarýmý ve üretimi hakkýnda bir rapor Kenan Askan, Bora Karasu, Ersin Demir hazýrlanmasý gerekiyor. Bütün bu saydýklarýma bir de sürücünün tekneye hakimiyeti ekleniyor ve 1000 puan üzerinden puanlamaya tabii tutuluyor, sýralama bu þekilde yapýlýyor. Teknemizin aktif olarak yarýþacaðý etaplar; qualifying, sprint, slalom ve endurance etaplarý. Bu etaplarý biraz incelersek; qualifying'de (100 puan) teknenin yarýþma için uygunluðuna ve sürücünün tekneye olan hakimiyetine baklýyor. 70 metrelik düz bir parkurda iyi hýzlanabilmek ve çok keskin olmayan birkac virajdan saðsalim dönebilmek yetiyor. Ardýndan sprint etabý geliyor. Bu etapta 300 metrelik düz bir parkurda teknelerin süratleri ve ivmelenmeleri ölçülüyor. En hýzlý tekne 250 puana sahip oluyor. Endurance, bir parkurda 2 saat süre boyunca en fazla tur atabilen takým tarafýndan kazanýlýyor. 400 puan deðerindeki bu etap yarýþmanýn en önemli etabý. Ardýndan 100 puanlýk slalom etabý var. Bu etapta teknenin manevra yetenekleri gözlemleniyor. Bunlar dýþýnda teknik rapora 90, görsel tanýtýma 40 ve teknenin estetiðine 20 puan veriliyor. Görüldüðü gibi bir Solar Splash teknesinin omzundaki yük oldukça aðýr. Hem büyük bir ivmeyle çok kýsa sürede yüksek süratlere çýkmasý gerekiyor, hem iyi manevra yapabilmesi gerekiyor hem de uzun süre seyir yapabilmesi isteniyor. Aslýnda bir gemi tasarýmcýsýnýn gözüyle bakýldýðýnda bunlarýn her biri farklý tekne formlarýyla yakalanabilecek özellikler. Düþük hýzlarda verimli olan bir teknenin yüksek süratlere çýkabilmesi hidrodinamik açýdan pek de mümkün olamýyorken bir de iyi manevra yapmasý gerçekten zor saðlanabilen yetenekler. Yarýþmaya katamaran, hydrofoil, hovercraft gibi tekne formlarýyla katýlanlar var. Katamaran düþük hýzlarda çok verimli olan bir teknedir, yüksek süratlere de düþük hýzdaki verimden biraz taviz verilerek çýkabilir ancak manevra yeteneði açýsýndan oldukça yetersizdir. Bir hydrofoil, altýnda bulundurduðu kanatlar sayesinden bilinen en yüksek deniz süratlerine eriþebilir ama düþük hýzlarda bu kanatlarýn yapacaðý takýntý dirençleri verimi olumsuz yönde etkiler ve slalom etabý hydrofoiller için felaketle sonuçlanýr. Hovercraftlar da düþük ve yüksek süratlerdeki verimlerine karþýlýk manevra kabiliyeti yönünden kusurludurlar. Baþarýlý bir Solar Splash teknesi, yarýþma kurallarýnýn izin verdiði ölçüde farklý konfigürasyonlara girebilen hýz, sýa ve manevra kabiliyetleri yönünden optimize edilmiþ bir formu tasarým olarak tutturabilmek zorundadýr. Elektriksel açýdan da iþler oldukça zordur. Güvenlik açýsýndan konulan pek çok kýsýtýn arasýnda yüksek verim ve düþük aðýrlýðý tutturabilmek çok derin bir inceleme ve bilgi gerektiren bir konu. Bazý akýllý sistemlerin tasarlanmasý ve güneþ panelinden maksimum gücü alabilmek, aküyü verimli þarj edebilmek, aþýrý ýsýnma problemiyle karþýlaþmaksýzýn motoru kontrol edebilmek gibi performans yükseltici yeteneklerin yanýsýra güvenlik ve tekne kontrolü açýsýndan çok önemli olan telemetri sistemi de tamamen elektrik mühendislerinin sorumluluðundadýr. Pervane ve dümen sistemleri ise güçlü bir teknenin görünmez pazularýdýr adeta... www.gazete.itu.edu.tr ÝTÜ Güneþ Teknesi Takýmý Danýþman Hoca: Y. Doç. Dr. Deniz Yýldýrým Takým Kaptaný: Cansýn Özden Makina Takýmý: Ersin Demir Elektrik Takýmý: Erhan Demirok Emre Koyuncu Kenan Askan Gemi Ýnþaa Takýmý Bora Karasu www.solarsplash.itu.edu.tr Cansýn Özden, Emre Koyuncu aralýk 2005 Peki yarýþmaya katýlacak “Nusrat” teknemiz ne tür özelliklere sahip? Nusrat, Çanakkale Savaþý'ndaki kahraman mayýn gemimizin ismi. ÝTÜ'nün güneþ enerjisiyle çalýþan teknesi de ülkemizin tamamen güneþ enerjisi ile çalýþan ilk teknesi olacak. Nusrat iki ayrý konfigürasyona sahip 550 cm uzunluðunda ve 110cm geniþliðinde bir kayýcý tekne. Kayýcý tekneler, hýzlandýklarý zaman hidrodinamik kuvvetlerin etkisiyle suyla temas yüzeylerini azaltarak dirençlerini düþüren tekneler. Nusrat çift fonksiyonlu bir güneþ teknesi oldu. Ýlk konfigürasyonda 11 kW gücünde iki elektrik motorunu 3 starter tipi aküyle sürüyoruz ve yüzeyi yaran, çok yüksek teknolojik bir pervane kullanýyoruz. Bu sayede 30 knotun üzerinde bir sürate sahibiz ki yarýþmada bugüne kadar kaydedilen maksimum sürat 26 knot. Diðer konfigürasyonumuzda ise Nusrat'ýn 1 hplik elektrik motorunu 3 deepcycle tipi akü ve 480 Watt güneþ paneliyle sürüyoruz; itmeyi, tasarladýðýmýz bir submerged pervane ile saðlýyoruz. Nusrat'ýn üretimini yüksek fiyatý yüzünden gemi inþaatý sanayiinden çok uçak uzay sanayiinde tercih edilen karbon fiber'den yapýyoruz. 5.5 metrelik teknemizin boþ aðýrlýðý yalnýzca 30kg olacak. Bu boydaki bir tekne için bu aðýrlýk bile sayýlmaz. Bu proje tamamlandýktan sonraki hedefleriniz ne olacak? Gemi Ýnþaatý ve Deniz Bilimleri Fak.'den hocamýz Yrd Doç. Dr. Yalçýn Ünsan'ýn Dalyan'da Karetta Karetta kaplumbaðalarýnýn yumurta döktükleri sahilde çalýþan 300 tane dizel tahrikli gezi teknesinin güneþ enerjisine dönüþümüyle ilgili bir projesi var. Çevre Bakanlýðý ile yürütmeye baþladýðý bu proje için de adeta bir prototip tekne oluyor bizim projemiz. Nusrat sayesinde kazandýðýmýz tecrübelerimizle Yalçýn Hoca'ya destek olacaðýmýzý umuyoruz. Bu çalýþmalarýnýz sýrasýnda size her zaman destek olacaðýmýzý belirtir, projelerin akýllarda kalmayýp yaþama dönüþtürülmesi konusundaki çabalarýnýzýn tüm öðrencilere örnek olmasýný dileriz. Fatih Avcý 19 arýyorum güneþ teknesi 20 aralýk 2005 Ekber Onuk ÝTÜ’de unutulmayacak insan ÝTÜ’de unutulmayacak insan: Ekber Onuk. Evet, unutulmayacak. Çünkü Ekber Onuk, eserleri ile var olacak, destekleri ile hatýrlanacak, örnek gösterilecek... Biz, Ekber Onuk’u öðrenci projelerine verdiði destekle hatýrlayacaðýz. En zor zamanlardaki güç verici içtenliði ile, öðütleri ile, yaþam anlayýþý ile... Çünkü Ekber Onuk, insana deðer veriyor, insana saygý duyuyor. Son zamanlarda Güneþ Arabasý ve Güneþ Teknesi için yaptýðý katkýlarý ile sýkça duyduk Ekber Onuk adýný çoðu yerde. Þimdi mezunumuz Ekber Onuk bizlerle, bizim için anlatýyor... Özellikle son yýllarda öðrenci projelerinde sizin adýnýzý sýk sýk duymaya baþladýk. Araþtýrdýðýmýzda da sizin de ÝTÜ mezunu olmanýz ve ÝTÜ ile baðlarýnýzýn kuvvetli olmasýnýn bu destekte etkili olduðunu düþündük. Temelde öðrenci projeleri ile ilgili konuþacaðýz. Öðrenci projelerine verilen destek çok önemli. Bu açýdan, kendi aramýzda konuþtuðumuzda da çok fazla takdir topluyorsunuz, unutulmaz bir yeriniz var tüm ÝTÜ camiasýnda da aslýnda. Çünkü öðrencilerin bu tür projelerini uygulamasýnda karýþlaþtýklarý en önemli sorun destek sýkýntýsý yaþamalarý. Sadece maddi olarak deðil, manevi olarak da. Ki sizin burada motivasyon anlamýnda da çok büyük katkýnýz olduðunu duyduk. Bunun da iþ azmini arttýrýcý ve kalýcý ürün üretilmesini saðlamada büyük etkisi olduðunu düþünüyoruz. Genel bir giriþ yaparsak, öðrenci projelerini destekliyorsunuz, neden destekliyorsunuz? Öncelikle ben ÝTÜ Mezunuyum. Bizim zamanýmýzda ÖSS yoktu. ÝTÜ'nün kendine ait ayrý imtihaný vardý. Ben sadece ÝTÜ imtihanýna girdim, sadece ÝTÜ Makine yazdým. Bu benim hayatým boyunca istediðim bir iþ, istediðim bir yerdi. Dolayýsýyla ÝTÜ'nün bana çok büyük katkýlarda bulunduðunu söyleyebilirim. Ama bunun ötesinde tabi ÝTÜ mezunlarýnýn daha sonra farklý bir seviyede olduklarýný gördük. Türkiye'de ÝTÜ seviyesinde, biraz ukalalýk etmek olacak ama, bir tek ODTÜ var. Onun dýþýndaki üniversitelerin bu seviyeye ulaþabildiklerini zannetmiyorum, iþ hayatýnda gördüðüm tecrübe ile. Ama onun dýþýnda Kaan'ýn da ÝTÜ'ye gelmiþ olmasý ve bir þekilde ÝTÜ'ye olan baðlantýmýn daha fazla kuvvetlenmesine neden oldu. Ben inanýyorum ki gençlere fýrsat verilmesi, gençlerin önünün açýlmasý, onlarýn özel yeteneklerinin ortaya çýkarýlmasý son derece önemli. Biz þu anda burada, biraz bencil bir düþünce ile bile olsa buradan kendimize de bir fayda çýkarýyoruz, þöyle ki: bu öðrenci projelerinin çoðunda çalýþan arkadaþlarýmýzýn bazýlarýna buraya daha sonra devam etmek gibi bir takým þanslar tanýnýyor ve bu insanlarýn ileri teknoloji ile, üretim ile ve ileri taþýt tekniði ile yakýnlaþmalarýna bir ölçüde yol açmak istiyoruz. Bizim zamanýmýzda bir takým þeyleri kendi imkanýmýzla yapmaya çalýþýrdýk ama bu çok büyük zaman alan, her zaman da baþarýya ulaþmasý mümkün olmayan bir süreç. ÝTÜ'yü bitirmek üzere olduðumuz yýllarda kendi arabamýzý yapmaya karar verdik, aradan otuz sene geçti ve ancak kendi arabamýzý ancak yeni yeni yapabiliyoruz. Birileri bize o gün önümüzü açsaydý belki de daha önce yapma þansýna sahip olurduk. Dolayýsýyla biz gençlerin hayallerini üretebilecekleri bir platform saðlamaya çalýþtýk. Þuna inanýyoruz ki gençlere bu fýrsatý verdikçe yaratýcýklarý ve birtakým özellikleri daha çok ortaya çýkmakta. Peki gençlerin bu fýrsata sahip olmasý için yapmasý gerekenlerden biraz bahseder misiniz? Gençlerin bu fýrsata sahip olabilmeleri için öncelikle çok ciddi fikirlere sahip olmalarý lazým. Ýkincisi çalýþmaya, kayýtsýz þartsýz çok çalýþmaya hazýr olmalýdýrlar. Benim evde küçük bir DVD koleksiyonum var. Bu koleksiyonum içerisinde en sevdiðim film: "Karate Kid". Karate Kid'i insanlara bir eðitim örneði olarak göstermek istiyorum. O filmde küçük bir çocuk Japon yaþlý bir adamdan ona karate öðretmesini istiyor. Ýlk gün adam çocuða arabamý yýkayacaksýn diyor. Elini þöyle yuvarlak hareket ettireceksin diyor. Sonraki gün yine araba yýkatýyor ve bir elini yuvarlak hareket ettirirken diðer elini düz hareket ettireceksin diyor ve bir süre sonra çocuk isyan ediyor, www.gazete.itu.edu.tr ben araba yýkamak için gelmedim diye. Ama sonunda anlýyoruz bu karatenin katalarýndan bir tanesi, ellerin koordinasyonu ile ilgili. Bizim gençlerden beklediðimiz þu; biz onlarýn fikirlerini açýkça söylemelerini bekliyoruz. Ama çalýþmalarýný, söylediðim tempoda çalýþmalarýný… Buraya gelip de iþin eðlenceli taraflarýndan yararlanýp ondan sonra da yan gelip yatmanýn mümkün olmadýðýný buraya gelenler biliyorlar. Proje hazýrlamak ne kadar önemli? Tabi proje hazýrlamak en önemli þey deðil. Bazen Cansýn'ýn hazýrladýðý gibi, Arda'nýn hazýrladýðý gibi projeler geliyor. Bazen tek baðýmsýz birisi ‘ben bitirme çalýþmasý yapacaðým’ diyor, geliyor. Bunun için bir sýnýrýmýz yok. Ýlle çok önemli bir proje olmasýna gerek yok. Ýnsanlarýn bir fikirle gelmesi, öðrenmek niyetiyle buraya gelmesi çok önemli. Çünkü sanayinin çok deðiþik bir ucunu temsil ediyoruz biz. Bu tarz bir bilgi birikimi sektörün baþka bir yerinde kolay kolay mümkün deðil. Dolayýsýyla insanlara bu þanslarý tanýmak istiyoruz. Çok fazla da bilgi birikimi istemiyoruz ama en azýndan öðrenmeye ve çalýþmaya hazýr olmasýný bekliyoruz. O zaman elimizden gelen bütün imkanlarý saðlamaya çalýþýyoruz. Burada otuz senedir Ar-Ge ile ilgili Türkiye'de bu iþin öncülüðünü yapmýþ kiþiler var. Bu kiþilerle ciddi bir know-how oluþmasý söz konusu. Gençlerin bunu bilmesi, bunu öðrenmesi, onlarýn meslek hayatýnda 10-15 sene atlatabilecek bazý önemli ayrýntýlar. Buraya bizi seçip, bizimle çalýþmak isteyen, bizimle bir þeyler yapmak isteyen genç arkadaþlarýmýzý kabul ediyoruz. Güneþ arabasý ve Güneþ Teknesi projeleri ile baðlantý kurarak güneþ enerjisine deðinmek gerekirse ne söylemek istersiniz? Bizim bu projelere olan katkýmýz, alternatif enerjinin tabi dünya için çok önemli olduðunu biliyoruz. Ama burada önemli olan vizyon 2023 planýnda da anlatýlmýþ olduðu gibi, gençlerin tasarým yeteneðini kazanmýþ olmalarý. Tasarým yeteneði çok kolay olmayan bir iþ. Tasarým mühendisi çok kolay yetiþmiyor. Yaratýcýlýk, inovasyon bu konudaki en önemli özellikler. Bunlar çalýþarak geliþtirilebilecek bir takým þeyler. Eðitim ve arýyorum güneþ teknesi aralýk 2005 inatla öðrenilecek. Son derece zahmetli, son derece acýlarla dolu olan bir yol tasarým yolu. Baþarý iþin son yüzde beþlik kýsmýný oluþturuyor. Ýþte güneþ arabasý, mükemmel bir araba yaptýk, son derece iddialý. Ama küçük bir yerde bir hata yapýldý, kupayý kaldýramadýk. Ama biz onun en iyisi olduðunu biliyoruz. Oldukça zor, oldukça özveri isteyen bir süreç. Dolayýsýyla buna alýþlýk olunmalý. Bundan sonra da kendi yaptýðýmýz araç, araba, tekne baþarý kazandýðýnda, bir adým geriye çekilip iþte bunu biz yaptýk dediðimiz zaman, o aracýn içinden çýkan yarýþçýdan daha çok keyif alacaðýnýzý garanti ederim. Öðrenci projelerinin uygulanmasý için azim, istek inat vs lazým dedik. Bu güneþ arabasý ve güneþ teknesine bu güveni verdiniz bunu verirken o karalýlýðý, mücadeciliði hissettiniz mi? Tabi ki, hissetmesek veremezdik. Böyle bir hýrsý, böyle bir inadý görebilmemiz lazýmdý. Arýba ekibi buraya ilk geldiðinde bu iþlerden hiç haberleri yoktu. Biz bir senede onlarýn beyinlerini yýkadýk, aralarýnda þu anda çok üst düzey delikanlýlar var. Ekibin çok büyük bir kýsmý çok çabuk kavradýlar, yaptýðýmýz bütün acýmasýz tenkitlere göðüs gerdiler ve bütün bunlara raðmen biz öðrenmek istiyoruz diye devam ettiler. Biz de elimizden gelen desteði saðladýk. Bizim için bir projenin ilginç olmasý, o projenin çok üst düzey bir hedefe sahip olmasý gerekiyor. Biz ancak dünya çapýnda iddialý bir þey yapmak isteyen, büyükler liginde yarýþmak isteyen insanlara destek vermek isteriz. Bu hýrsýn ve bu inatçýlýðýn insanlarda bir ölçüde oturmasýný istiyoruz. Güneþ teknesi ekibi de güneþ arabasý ekibi de biliyor, biz tasarým sürecine çok fazla etkide ve katkýda bulunmadýk. Bulunduðumuz katký sadece çok acýmasýz sorular sorarak standardý tepeye çýkarmalarýna imkan tanýmak, onlara biraz kaynakça göstermekti. Buradaki yapýlan iþler, çýkan ürünlerin hepsi bu çocuklarýn eseri. Baþarý, onlarýn bu iþi üstlenmesidir. Güneþ teknesi yarýþmasý ile ilgili geliþmeleri takip ediyorsunuz. Yine iddialý mýyýz? Tabi, kazanmak. Tenis þampiyonu Martina Hingis'in güzel bir lafý var : ' kazanmak her þey deðildir, önemli olan yarýþmaktýr lafý kaybedenler icadýdýr.' Biz kazanmak için gidiyoruz, yarýþmak için deðil. Kazanmaktan baþka hiçbir gayesi yok bu iþin. Sadece kazanmak için oynamak lazým. Ýþ hayatýnda da ayný þeyler olacak. Araba projesinde de kazanmak için hareket ettik, arabamýz bütün diðer arabalardan çok farklýydý. Tekne projesinde de senelerde burada çalýþan insanlarla inatla bir þeyler yapýp kazanacaðýz, yoksa girmezdik bu iþe. Arkadaþlarýmýz da bunu kabul ettiler. Dolayýsýyla ÝTÜ Solar Splash ekibi de kazanmak için yarýþacak. Yakýnda yarýþma olacak, biz de kazanmayý umuyoruz. Þimdi ÝTÜ'de bu tarz pek çok proje var, gerek yarýþma için gerekse bilim için. Eðitim önemli dedik, bu anlamda üniversite eðitimi ne kadar önemli, alýnan eðitim nasýl deðerlendirilmeli? Tabi alýnan eðitim, üniversite eðitimi her þeyden önce inisiyatif meselesi. Üniversitede ortaöðretimde olduðu gibi her þeyi size öðretmiyorlar. Bir takým hedefler koyuyorlar ve araþtýrma yapmanýz, kendi kendinizi yetiþtirmeniz ve öne çýkmaya çalýþmanýz bekleniyor. Bizim ÝTÜ'den beklediðimiz, arkadaþlarýmýzýn çok üst standarda göre hazýrlanmalarýna imkan tanýmak. Onlarý eski ve standart yöntemlerle deðil, biraz ucu açýk yöntemlerle zaman kazandýrmaya çalýþarak, araþtýrmaya baþlarken önce hiç olmazsa belli bir takým konularda biraz yol gösterici olmak, ondan sonra da talepkar olmak bizce iyi öðretim kurumunun yapmasý gereken þey. ÝTÜ her zaman Türkiye'de mühendisliðin lideri olmuþtur. Þu anda da ÝTÜ'de çok iyi bir ekip var, hiçbir þekilde de bu liderliði baþkasýna býrakmamasý gerekir. ÝTÜ'nün öðrencisinin de bu standartta olmasý lazým. O yüzden yabancý dile çok önem vermesi lazým, dünyayý takip edebilmesi lazým. Belli konularda tutkusu olmasý lazým. Bunlar son derece önemli þeyler, ben kendimi bildim bileli otomobil konusunda bir þeyler okuyorum, bir þeylere bakýyorum. Þimdi bakýyorum bunlarla ilgili her þeyi, olabilecek her þeyi son kelimesine kadar okuduðumu hatýrlýyorum. Ancak bu tarz bir bilgi birikimi ile birtakým þeyler yapýlabilir. Yani bilgi açlýðýnýn arkadaþlarýmýz tarafýndan edinilmesi lazým. ÝTÜ'nün de insanlara bu yöntemleri öðretmesi lazým. 1773'te kurulmuþ bir eðitim kurumunun, baþkalarýnýn sahip olmadýðý çok önemli bir takým gelenekleri vardýr. Bu gelenekler de kendi öðrencilerini bu yüksek hedeflere göre alýþtýrmak, onlara yaklaþacak þekilde eðitmektir. Belki bundan sonra bu tarz projeler de gelecektir. Bu çalýþmalarýn gözlemlenmesinden sonra da oluþan bazý çalýþmalar var; hidrojen arabasý gibi. Bunlarla ilgili sanayilerin bakýþlarý deðiþecektir. En azýndan Yonca Onuk Tersanesi olarak gelecek öðrenci projelerine bakýþýnýz ne olur? Yarýþma olmasý gerekir mi destek vermeniz için? Ya tabi yarýþma çok önemli deðil ama biraz sýra dýþý bir iþ olmasý lazým. Bizim de ilgimizi çekmesi lazým. Ýlginç olmasý lazým, bizi ilgilendirmesi lazým, bize heyecan vermesi lazým. Aksi halde bizim için önemli deðil. Türkiye'deki tasarým mühendisliðinin kýsa bir giriþi anlaþýlýyor. Burada farklý olan þey þu: biz þuna inanýyoruz, herhangi bir þekilde bir yarýþçý podyuma çýktýðý zaman çok önemli bir sevinç yaþýyor, çok büyük bir mutluluk bu. Ama takým direktörü olarak da senin adamýnýn, senin yarýþçýnýn oraya çýktýðýný görüyorsun. Takým direktörü olup kendi çocuklarýnýn oraya çýktýðýný görmek, kendinin oraya çýktýðýný görmekten daha büyük bir keyif. Ben, yetiþtirdiðimiz, yardým ettiðimiz gençlerin tepeye çýktýðýnýn keyfini aldým. Bu baðýmlýlýk yapan bir þey. Burasý oyuncak fabrikasý, sadece biraz hakiki oyuncaklar yapýyoruz, o kadar… Her þeyin temelinde bu güven var aslýnda. Gençlerin yaptýðý projelerin, yalnýzca maddi olarak deðil manevi olarak da deðerlendirilmesi özgüven kazandýrýyor. Ve bu özgüven kazanýlmasý çok zor bir þey, siz bunu baþardýnýz, bunun için ayrýca teþekkür ederim. Fatih Avcý www.gazete.itu.edu.tr 21 arýyorum güneþ teknesi 22 aralýk 2005 “Yonca Onuk bizim teknemize gerek malzeme olarak, gerekse parasal olarak çok destek verdi. Ama en büyük destek Barýþ Bey'in bize ayýrdýðý mesaidir, onun karþýlýðýný ödeyemeyiz.” diyor Güneþ Teknesi Takýmý Kaptaný Cansýn Özden... Barýþ Gümüþlüoðlu, YoncaOnuk Tersanesi’nin Mühendislik Direktörü. Öðrenci projelerine verdikleri destekleri, ne beklediklerini ve Güneþ Teknesi çalýþmalarýný bir de Barýþ Bey’den dinleyelim... Yonca-Onuk Tersanesi adýný birçok öðrenci projesinde görüyoruz. Öðrenci projelerine nasýl bakýyorsunuz, bu projeler nasýl geliyor. Öðrenci projesi olmasý itibari ile Güneþ Teknesi Projesi size nasýl ulaþtý, bu proje nasýl baþladý, genel bir giriþ yaparak öðrencilerin proje üretmelerine yönelik söyleyecekleriniz neler? Çünkü proje üretmek temelde önemli bir þey. Türk gençliðinde de proje potansiyeli önemli ölçüde yüksek. Ancak mücadele edilmemesi, fazla giriþken olunmamasý gibi sorunlar var. Bu baðlamda güneþ teknesi projesinde nasýl bir geliþme görüyorsunuz? Aslýnda soru ile toparladýnýz zaten her þeyi, Cansýn bize geldi, bizden yardým istedi. Çünkü hem tasarýmla ilgili hem de üretimle ilgili birtakým ileri teknoloji gereksinimleri vardý. Bu zaten saðlam bir referansý olan Yonca Onuk'un elinde bulundurduðu imkanlar çerçevesinde bir destektir. Yonca-Onuk'un kapasitesi Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nde de, yurtdýþýnda da takip ediliyor. Cansýn(Özden) iþin arkasýnda duruyor, iþin arkasýnda saðlam duruyor, disiplinli hareket ediyor. Çünkü biz Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nden de elimize gelen bütün projelere arka çýkmadýk, yardýmcý olmadýk. Projelerin ciddiyetini deðerlendirdik, bizim teknoloji bakýþýmýzla uyumlu olup olmadýklarýný deðerlendirdik, hedeflerini deðerlendirdik ve bir kýsmýný eledik. Cansýn bize böyle bir projeyle geldiðinde yine ayný prosedürden geçti; oturuldu, incelendi, hedefleri bizim açýmýzdan uygun hedeflerdi, bizim bakýþ açýmýza uygun; yüksek performanslý, iddialý bir ürün. Artý, arkadaþlarýmýz bize ilk geldiklerinde oldukça düzgün, saðlam bir duruþla geldiler. Bize gelmeden önce birtakým çalýþmalarla gelmiþler. Ellerine hazýr dökümanlarla geldiler, biz bu iþi yapmak istiyoruz dediler. Biraz konuþunca zaten iþin ciddiyetini anladýk. Bir ön hazýrlýk bekliyorsunuz yani projenin sunulmasýndan önce? Tabi bir ön hazýrlýk bekliyoruz. Tutarlý olmasý lazým, disiplinli bir çalýþma yapýlmasý lazým, hedeflerin doðru düzgün belirlenmesi lazým, iyi bir ekip olmasý lazým ve projenin hedeflerinin bizim açýmýzdan uygun olmasý lazým. Güneþ arabasýnda da böyle oldu, onlar için de ayný þey geçerli. Tutarlý ve hedeflere uygun olduðu sürece destek vermeye karar veriyoruz. Peki bu projelerde ilk çalýþmalara baþladýðýnýzda nasýl bir izlenim oldu, ne beklediniz ne bulamadýnýz, o aþamaya gelene kadar öðrencilerden bekledikleriniz ne oldu? Profesyonel yaþama bir adým olmasý itibari ile öðrencilerin bu ortama uyum saðlamalarýnda da sýkýntý çekilmiþ olmalý? Þimdi tabi bizim kendi yaptýðýmýz iþten beklediklerimiz var. Bu yaptýðýmýz iþlerle ilgili, hem iþin teknik çözümleri ile ilgili hem de iþin proje tarafýnýn yönetilmesi ile ilgili yöntemlerimiz var. Biz uzun yýllardýr bu iþin içindeyiz, uzun yýllardýr bu projeler var ve uzun yýllardýr ciddi projelerle uðraþýyoruz, dünya çapýnda projeler bunlar. Tabi ki bize gelen arkadaþlarýn böyle bir altyapý ile böyle bir hazýrlýkla bize gelmelerini beklemiyoruz. Ama en azýndan belli bir ciddiyet anlayýþýmýz var, en azýndan bir minimumunuz var, o arkadaþlarýn da okullarý, devam eden baþka iþleri var, vakitleri kýsýtlý, tecrübeleri az. Ama o minimum saðlandýðý sürece bizim için problem yok. Bu projeler ilk geldiklerinde bu minimumlar vardý. Projeye doðru yaklaþmýþlar, hedefleri doðru belirlemiþler, ekibi saðlam kurmuþlar. Dolayýsýyla o minimumlar bizim için vardý. Güneþ teknesi için böyleydi, güneþ arabasý için de böyle. Ýþin geliþen kýsmýnda projeleri beraber yürüttük, projeyi nasýl yürütmeleri gerektiði üzerinde konuþtuk, teknik çalýþmalarý ne çerçevede, nasýl yürütmeleri gerektiðini konuþtuk, teknik problemleri konuþtuk tabi bizim profesyonel anlayýþýmýzla. Bunlarý onlarla paylaþtýk. Onlar da ellerinden geldiðince ona adapte oldular, bu sistemi bizim istediðimiz gibi, olmasý gerektiði gibi yürütmeye baþladýlar, iþ böyle geliþti. Güneþ enerjisinin Türkiye'de yüksek bir potansiyeli var ancak bunu kullanamýyoruz pek. Bu açýdan sizce neler yapýlabilir? Tabi bu sistemler baþka limitlerle çalýþýyor. Güneþ enerjisi sistemleri çok büyük sistemleri tahrik edecek enerjiyi üretebilecek kapasitede deðil. Ama bu iþle ilgili projeler üretildikçe bu iþ tetiklenecek ve dolayýsýyla iþin verimlilik tarafý da geliþecek. Ama oturup da güneþ enerjisinden bir þeyler yapalým diye düþünmedik, verimlilikle ilgili problemleri olduðundan. Ama alternatif baþka enerji kaynaklarý var, hidrojen motorlarý mesela, þimdi onlar çok gündemde. Onlarda da güç kýsýtlarý var ama ona raðmen güneþ enerjisi tahrikli bir motordan daha fazla güç üretme þanslarý var. Tekrar güneþ enerjili projelerimize dönersek, güneþ arabasý ve güneþ teknesi bir yarýþma için üretiliyor. Yarýþma ve yarýþmadaki performans, derece sizin için önemli mi? Bizim için önemli. Biz Cansýn ilk geldiðinde ona "birinci olacaðýz" dedik, hedefimiz bu yarýþmada birinci olmak. Arýba için de hedefimiz birinci olmaktý ancak teknik farklý bir problem söz konusu oldu. Yapý çok iyi bir yapý, otomobil çok iyi bir yapý, kullanýlan malzemeler çok iyi, tasarým çok iyi, her þey çok iyi. Karbon malzemeden tek biz vardýk zaten. Doðru düzgün kompozit malzemelerle otomobil tasarýmý yapan bir tek biz vardýk. Ama orada tabi baþka bir teknik problem söz konusu oldu. Zaman kýsýtlýydý, fazla vakit ayrýlamadý. Ama bildiðim kadarýyla Arýba þu an Ýstanbul Teknik Üniversitesi içinde faal, yürüyor. Önümüzdeki seneye kesin birinciyiz, kesin. Her þey çok iyi çünkü. Güneþ teknesi için? Güneþ teknesi ekibi bize geçen sene geldi. Geçen sene haziran ayýnda yarýþmaya katýlmak imkaný söz konusuydu, teknik açýdan iþi yetiþtirebilecek durumdaydýk. Ama ilerleyen safhalarda gördük ki finansmanla ilgili bir takým problemler yaþanýyor. Ýþin finansman tarafýný büyük ölçüde Yonca-Onuk üstlendi www.gazete.itu.edu.tr zaten. Ayrýca bizim referansýmýzla gidip kaynak da aradýlar ama bu yeterli olamadý, dolayýsýyla bu problemlerden dolayý geçen sene yarýþa katýlamadýlar. Ama bu sene finansal bir sýkýntý yok, kaynaklar var, malzemeler geliyor. Biz de yaptýðýmýz teknik iþlere devam ediyoruz. Mart ayý gibi tekneyi bitirmiþ olacaðýmýzý düþünüyoruz. Yonca Onuk'un bu tür projelere destek olmasýnda reklam gibi bir amacý yok gördüðüm kadarýyla, herhangi bir sponsor firma gibi. Dolayýsýyla çokça takdir ettiðimiz bir þey. Destek vermenizdeki öncül koþullar projenin iddialý olmasý. Bu anlamda size gelen öðrenci projelerine, beklediðiniz koþullarý saðladýðýnda destek vereceðinize iliþkin sözü de veriyorsunuz deðil mi? Tabi bu projeler geldiðinde beklentilerimiz bunlar. Ama bizim de kaynaklarýmýz kendimize göre kýsýtlý, bir sürü iþ yapýlýyor burada da. Bu projelere verdiðmiz destek bizim ciromuza oranla çok da büyük bir para deðil tabi ama baþka kaynaklar var, insan kaynaðý var. Dolayýsýyla uygun olup olmadýðýmýz da önemli. Dönem dönem durumumuz deðiþebilir. Bununla birlikte Yonca Onuk'un reklam olarak bir beklentisi yok. Paraya yatýrým deðil sadece, insana yatýrým, bilgiye yatýrým… Bunlarla yapabiliyoruz kýsa zamanda. Biraz da onun için benim acizane tavsiyem iþin teknik tarafýný biraz daha ortaya çýkaralým, ne kadar zor olduðunu, insanlarýn nasýl özveri ile çalýþtýðýný, neleri feda ettiklerini insanlar görsünler. Yarýþmaya gittiðimiz zaman da bu Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nin reklamý olsun, Ýstanbul Teknik Üniversitesi'nde kafasý çalýþan, iyi adamlarýn yetiþtiðini herkes bilsin, bütün dünya tanýsýn. Ben de Ýstanbul Teknik Üniversitesi Gemi Ýnþaatý mezunuyum. Ýnsanlar orada bizim üniversitemizi de bilsinler, hayran kalsýnlar. Hedefimiz birinci gelmek. Bu adamlar da birinci gelebilecek, yüksek performanslý iþler yapabiliyorlar desinler. Peki ÝTÜ'nün bu altyapýdaki önemi nedir? Ýstanbul Teknik Üniversitesi köklü bir üniversite, iyi eðitim veriyor, bize çok katkýsý oldu. Arkadaþlarýmýzýn da motive olup çalýþmalarý, iþlerine asýlmalarý, yan gelip yatmamalarý lazým. Acizane tavsiyem okuldaki kýymetli zamanlarýný boþ iþlerle harcamasýnlar. Ben hep kendime þöyle söylüyorum, bu aklýmda tekrar öðrenci olsaydým, öðrenci olduðum yýllardaki çalýþmamdan daha çok çalýþýrdým. Çünkü eksikliðini görüyorum. Düþüncelerimi söyledim bununla ilgili. Desteðimizin nedeni de arkadaþlarýmýzýn gösterdiði özveri. Ödevler, sýnavlar vs bir sürü zaman alýyor, bunun yanýnda arkadaþlar bu iþ için özveri ile çalýþýyorlar, zamanlarýn ayýrýyorlar. Dolayýsýyla bu özveri bizim verdiðimiz desteði kapatýyor. Verdiðiniz bu desteklerin gerek sürdürülebilir olmasý gerekse öðrencilerin proje üretmelerine teþvik edilmesi açýsýndan son derece önemli olduðunu düþünerek söyleþi için teþekkür ediyorum. Fatih Avcý güncel arýyorum aralýk 2005 100 Mezun, 100 Öðrenci Baþarýlý çalýþmalarý ile anýlan ÝTÜ Mezunlarý Derneði, geçtiðimiz günlerde "100 Mezun / 100 ÝTÜ Öðrencisi" sloganlý projesi ile gündeme geldi. Proje ile ilgili 2001 mezunumuz ve ÝTÜ Mezunlarý Derneði Müdürü Özgür Akarsu ile konuþtuk. 26 Kasým 2005'te yaþama geçirilen projede þu an 50 mezun ve 79 öðrenci yer almakta. Özgür Akarsu projenin amacýný þöyle özetliyor: "ÝTÜ'nün kazandýrdýðý analitik düþünme yetisinin faydalarýný açýkça gördüm. Farkýnda olmasak da okulu bitirdiðimizde aldýðýmýz eðitim nedeniyle birçok mezuna göre çok daha þanslý mezun oluyoruz, ancak bunu kullanacak yollarý bulmakta zorlanýyoruz. Bu yollarý bundan sonra mezun olacak ÝTÜ öðrencilerinin kolayca bulabilmeleri için bu projeyi hayata geçiriyoruz." Danýþmanlýk ve kariyer çalýþmalarýndan yararlanacak olan ÝTÜ öðrencileri bu sayede akýllarýnda oluþan onlarca soruyu ayný yollardan geçmiþ mezun aðabey ve ablalarýna sorabilecekler. Mezun-öðrenci eþleþmesinde bölüm, mesleki ilgi alanlarý ve sektör bilgilerine göre yaptýklarýný vurgulayan Akarsu, projeyi daha verimli kýlmayý amaçladýklarýný da belirtti. "ÝTÜ Mezunlar Derneði olarak görevimiz sosyal, kültürel, bilimsel etkinliklerle üyeler arasýndaki iliþkileri güçlendirmek, mezunlarýmýzýn üniversite ile baðlantýlarýný kurmaktýr. " diyen Akarsu, mezunlarýn bu projeye yönelik desteðine büyük ihtiyaçlarýnýn olduðunu, onlarýn ayda birkaç saatlerini bir ÝTÜ öðrencisine ayýrarak çok önemli bir gönüllü hizmette bulunmuþ olacaklarýný ifade etti. Bu faaliyetler sayesinde mezunlarla ve öðrenciler arasýnda iletiþim köprüleri kurulmakta. Üniversitenin korunaklý duvarlarý arasýnda çýkýp kendini sert kurallarýn geçerli olduðu bir dünyanýn içinde bulan mezunlar bu projeyle uygulamalý test ve görüþme deðerlendirme anketleri ile kolayca takip edilebilecek ve altý buluþma sonucunda birer kariyer yolu çizilecek. Böylece mezun olduklarýnda hedeflerini belirlemiþ, bunlara ulaþmak için atýlmasý gereken adýmlarýn neler olduðunu bilen, kendine güvenen bireyler yetiþtirilecek. Kariyer danýþmanlýðý projesinin gelecek yýl mezuniyet sonrasýna da yayýlmasýna çalýþtýklarýný söyleyen Akarsu, bu doðrultuda profesyonel bir ekip kurarak isteyen mezunlara destek vermeyi de hedeflediklerini vurguladý. Mezunlar Derneði'nin web sitesindeki kariyer modülü, firmalara ve dernek üyelerine ücretsiz olarak hizmet vermesini, iþ arayan veya deðiþtirmek isteyen mezunlarla, her düzeyde eleman arayan firmalarý buluþturmalarýný da buna örnek olarak gösterdi. ÝTÜ Mezunlar Derneði, önümüzdeki günlerde yaratýcý yeni projelerle bizleri þaþýrtmaya devam edecek gibi görünüyor. www.gazete.itu.edu.tr 23 arýyorum söyleþi 24 aralýk 2005 Ali Kýrca ‘hayatl paylasmak için..’ Hafta içi her gün kendine özgü sunumu ve kaliteli habeciliðiyle ATV ekranlarýnda ana haber bülteniyle karþýmýza çýkan Ali Kýrca'yla habercilik serüveni üzerine güzel bir sohbet gerçekleþtirdik... Ýlk olarak TRT'yle baþlamak istiyorum. Biliyoruz ki TRT kökenli bir habercisiniz. Nasýl ve ne amaçla TRT'de çalýþmaya baþladýnýz ? Serüven mi diyelim buna ? Serüven diyelim. Çok farklý arayýþlarým oldu veya hayata baþka alanlarda baþladým. TRT hiç hesapta yoktu. Televizyon hiç hesapta yoktu çünkü televizyon yoktu ben baþladýðýmda. TRT'ye girmeye karar verdiðimde de evimde televizyon yoktu mesela. Ben evimde televizyon olmadan televizyoncu oldum ama benim hayatým hep böyle geliþti. Daha önce de denizci olmuþtum ama denizi görmeden denizci olmuþtum. Böyle çeliþkiler içerisinde TRT'ye girmeye karar verdiðimde ben o zaman Ýstanbul Týp Fakültesi'nde öðrenciydim. Birgün bir baþkasýnýn evinde elbette- televizyon izlerken TRT'ye sýnavla eleman alýnacaðý yolunda bir duyuru gördüm. Ertesi gün gittim, baþvurdum. Bir süre sonra sýnavlarý oldu. Galiba iki bin kiþinin katýldýðý bir sýnavdan, biz -otuz muhabir- seçildik ve ben Ýstanbul Týp Fakültesi'ni býraktým. Ankara'da televizyon yolculuðumuz baþladý. Haberciliðe karþý bir ilginiz var mýydý o zamanlar ? Yoksa sonradan mý geliþti ? Bakýyorum þimdi, burada birçok ödüller var. Çok baþarýlýsýnýz. Haberciliðe ilgim þöyle; gazetecilik ilgimi çekiyordu. Televizyonculuk diyemiyorum çünkü televizyonculuk henüz çok yeniydi ama þunu görebiliyodum, yeni dünyanýn ve yeni insanýn iletiþim aracý televizyon olacaktý ve o anlamda heyecan vericiydi. TRT'ye girmeden önce iki yýl kadar yurt dýþýnda yaþadým o dönemde. Ýngiltere'de kaldým yedi- sekiz ay. O dönemlerde BBC'yi, ITV'yi yakýndan izleme olanaðým oldu. Televizyonla asýl tanýþýklýðým Türkiye'den önce Ýngiltere'de ve yurt dýþýndadýr. Daha çok orada ilgimi çekti ve buraya geldiðimde televizyonculuða karar verirken hem televizyoncu olmak hem gazeteci olmak düþüncesi vardý. Elim kalem tutuyordu az çok. Yapabileceðime inanýyordum. O inançla girdim. Yoksa onu söyleyeyim, eðer sorarsanýz, büyük hedeflerim yoktu. Yani gösterdiniz ya bu ödülleri, birgün gelirim de böyle ödülleri pencerenin kenarýna dizerim gibi bir düþüncem olmadý çünkü olmasýný doðuracak objektif koþullar içerisinde de deðildim. Her þeye çok baþýndan, sýfýr noktasýndan baþladým. Yoksa varacaðý noktayý bilemezdim. Bir yerlere vardý. Nereye vardýðýný ben de bilmiyorum. Hukuk fakültesine devam ediyormuþsunuz. Ediyorum evet. Þimdi oradan geldim. Okuldan geldim. Öðrenci arkadaþlar hakkýnda neler söylemek istersiniz? Geçmiþteki öðrencilerle þimdiki öðrencileri karþýlaþtýrýrsanýz arada ne gibi farklýlýklar var sizce ? Þimdi benimki ilginç. Ben ayný zamanda üniversitede öðretim görevlisi olarak çalýþýyorum. Bir vakýf üniversitesinde ve yine ayný dönemde üniversitede öðrenciliðe baþladým. Yani hem öðretmen hem öðrenci. Masanýn iki tarafýnda, kürsünün iki tarafýnda yer alýyorum. Dolayýsýyla uzun süredir öðretim görevlisi olarak çalýþtýðým için ve iþim gereði Siyaset Meydaný'nda uzun yýllardýr gençlerle birlikte programlar yaptýðým için çok fazla uzaðýnda deðildim zaten öðrencilerin ve öðrenci gençliðinin ama baþladýktan sonra þunu gördüm, benim için çok heyecan verici bir deneyim oldu. Yeniden, otuz altý yýl sonra üniversite sýralarýna dönmek. Çok eski öðrencisiyim ben Ýstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin ve birkaç kez aftan yararlanarak dönme imkaný bulabildim. Tabi baþka bir okula dönmüþ olsaydým aradýklarýmý yani geçmiþte býraktýklarýmý geride bulamayabilirdim ama Ýstanbul Üniversitesi söz konusu olunca neyi býrakmýþsam geçmiþte, bugün aynen buldum. Çok tarihi bir bina. Çok tarihi bir doku. O doku aynen korunuyor. Benim þu anda oturduðum sýralar o zaman da vardý. Yani ayný tahtalara dokunabiliyorum. Bu çok güzel bir duygu. Sýnýflar ayný. Duvarlar ayný. Kapýlar ayný. Kürsü ayný.Tahtalar ayný. Bu www.gazete.itu.edu.tr güzel bir duygu. Ýçi ne oldu? Tabi o dönemde doðrusu çok fazla devam edemiyordum ben çünkü dýþarýdan öðrenciydim. Bugün olduðu gibi aslýnda. Hiçbir zaman sürekli üniversite öðrencisi olmadým. Deniz Harp Okulu'ndayken üniversiteye baþlamýþtým. Gidip geldiðim için çok fazla gözleme imkaným olmadý ama o dönem tabi çok farklýydý Türkiye. Altmýþ sekiz rüzgarlarý dünyada ve Türkiye'de esiyordu. Üniversiteler onun ister istemez içindeydiler. Sürekli olaylarýn olduðu bir dönemdi. Yani üniversitede eðer iki saat ders yapýlýyorsa üç saat de forum yapýlýyordu. Öðrenciler sürekli olarak bir devinim içerisindeydi. Dünyayla Türkiye'yle çok fazla ilginin olduðu, öðrencilerin derslerinden çok belki Türkiye'yi ve dünyayý dert ettiði bir dönemdi o. Bugün tabi çok farklý. Tabi üniversitelerin doðasý o. Elbette bu tür arayýþlar, bu tür bir araya geliþler olacak ama bugün daha sakin. Gördüðüm üniversite daha sakin. Daha çok derslerle, okulla ve öðrenciler kendi kiþisel gelecekleriyle, Türkiye'nin ve dünyanýn geleceði kadar belki de ondan daha fazla ilgili görünüyolar. Büyük bir bölümünün de siyasetten iyice uzak durmaya çalýþtýðýný söyleyebilirim ama bu, bu konularý konuþmadýklarý tartýþmadýklarý anlamýna gelmiyor . Sadece aktif olarak belki içinde yer almak istemiyorlar. Yoksa özellikle devlet üniversitelerinde, Ýstanbul üniversitelerinde bu anlamda dýþarýya karþý, dýþarýlarýndaki dünyaya karþý ilgi daha fazla.Yani apolitik politik gibi tartýþmalar yapýlýyor hep. Apolitik diyemem hiç kimse için, öðrenciler için ya da genel için ama geçmiþ çok politikti tabi. Yani geçmiþteki öðrencilerin siyasal yaþamýyla þimdiki öðrencilerin siyasal yaþamý çok farklý. Evet çok farklý tabi. Çok farklý. Tekrar haberciliðe dönersek hep TRT kökenli olmanýn öneminden bahsedilir. TRT kökenli haberciler hep çok iyi haberciler olarak görülür? Sizce TRT kökenli olmanýn önemi nedir ? arýyorum söyleþi Artýk öyle olmadýðýný söyleyebilirim. Bu, özel televizyonlarýn kurulduðu dönemde önemliydi çünkü özel televizyonlarýn baþka bir insan kaynaðý yoktu. Nereden personel istihdam edecekti? TRT'den. Dolayýsýyla TRT ister istemez okul oldu, ister istemez kaynak oldu. Baþka bir yerde televizyonculuðu bilen insanlar yoktu. Bundan dolayý özel kanallar kurulurken TRT'den insanlar aldýlar. TRT bu anlamda bir okul olma niteliðini oluþturdu ve bu özelliðini korudu uzun yýllar boyunca ama artýk o dönem geride kaldý. TRT de artýk bugün diðer kanallardan biri. Böyle bir okul olma, diðer kanallara insan yetiþtirme özelliðini büyük ölçüde kaybetti hatta belki bazý özel kanallar okul olma kimliðine büründüler. Örneðin bunu söyleyebilirim ATV Haber Merkezi diðer televizyonlara çok sayýda haberci yetiþtirdi geçen 10 yýl içerisinde. ATV okul oldu diyebiliriz veya 32. Gün programý kendi içerisinde okul oldu diyebiliriz. Böyle çok okullar var. Siyaset Meydaný okul oldu diyebiliriz. Yani artýk TRT'nin yerini özel kanallarýn kendisi ve özel kanallar içerisindeki programlar ve kiþiler okul olma ya da model olma özelliðine büründüler. Ýlk kanal olmasý TRT'nin önemini koruyor belki de? Evet, TRT o anlamda önemli. Tabi o dönem TRT'nin þu özellikleri belki özel kanallarýn kimliðinin oluþmasýnda etkili oldu. Eðer TRT kökenli olmasaydý veya TRT'nin etkisi olmasaydý özel kanallar belki kuruluþunda yolunu bulmakta güçlük yaþayabilirdi. Özel kanallar özgürlükçü, çok renkli, serbest düþünme ve istediðini yapma anlayýþýna sahipti; buna karþýn TRT'nin üzerindeki o kamu görevi yapma ve kamu sorumluluðu gölgesi bir ölçüde farklýlýða yol açtý. Olumlu anlamda söylüyorum ama söylediðim gibi bu dönem geride kaldý. 'Enkýrmenlik' (Anchorman) günümüzde habercilikte çok kullanýlan bir kavram. Enkýrmenlik nedir? Habercilik, sunuculuk ve enkýrmenlik arasýndaki temel farklar nelerdir ? Önce size enkýrmenliðin sözcük anlamýný söyleyeyim. Enkýrmenlik bir spor deyimi. Atletizmde kullanýlan bir deyim. Atletizmde 4x100 ya da 4x400 bayrak yarýþýnda bayraðý en son getirip ipi göðüsleyen atlete enkýrmen adý veriliyor. Bunun anlamý þu ; bu bir ekip calýþmasý, herkes koþuyor. Bayraðý en son enkýrmen göðüslüyor. Ekranda bir ekibin yaptýðý iþleri artýk son noktaya bitiþ çizgisine enkýrmen getiriyor. Kelime anlamý bu. Oradan taþýnmýþ televizyon dünyasýna ama kendi içerisinde bakýldýðý zaman, televizyonculukta enkýrmenin diðer haber sunucularýndan temel farký gazeteci kökenli olmasý. Yani enkýrmen çok basit bir tanýmla, haber sunan gazetecinin adý. Çok baþarýlý haberciler olabilir. Haber spikerleri olabilir. Erkek ya da kadýn çeþitli mesleklerden gelebilirler, baþarýlý da olabilirler. Belki bir enkýrmenden aralýk 2005 daha da baþarýlý olabilirler. Ama bu onlarý enkýrmen yapmaz. Ýþin tanýmý bu. Enkýrmen olabilmesi için gazeteci olmasý gerekir. Ben gazeteci kökenli olan, haberci kökenli olan Türkiye'deki ilk enkýrmenim. Enkýrmenlik modelini baþlatan insaným. Çünkü Amerika dönüþü -oradaki uygulamalarý gördükten sonra- üç büyük networkü, özellikle ABC, CBS, NBC televizyonlarýnýn uyguladýðý modelin burada da uygulanmasý gerektiðini düþündüm. Burada kendim bir anlamda öncülük etmiþ oldum. Ben spiker deðilim. Hiçbir spikerlik eðitimi almadým. Sunuculuk eðitimi almadým. Diksiyon, fonetik, güzel konuþma eðitimi almadým çünkü ben oraya spiker olarak çýkmadým hiçbir zaman. Ben haberci kimliðimle çýkýp haberleri sundum insanlara ve paylaþtým. Bunun dýþýnda tabi enkýrmenliðin baþka yan özellikleri de var. Gazete kökenli olmasý dýþýnda enkýrmenlik çok genç yaþta baþlanabilecek bir iþ de deðil. Çünkü enkýrmen koltuðunda oturan kiþinin kamuoyuyla paylaþtýðý asýl temel duygu güven duygusu. Güven duygusunun oluþmasý için de bir tecrübenin gerisinde olmasý gerekiyor ve seyircinin bunu hissetmesi, algýlamasý gerekiyor. O nedenle de genelde bütün dünyada olduðu gibi bizde de kýrk yaþýndan sonra baþlanýlan bir iþ. Dediðim gibi daha genç, baþka mesleklerden gelen insanlar daha baþarýlý olabilir ama o ayrý bir olay. Bu onlarý enkýrmen yapmaz. Enkýrmenin bu özellikleri onu tarif eden özellikler. Temel ayrýmlar bunlar. Aslýnda bir sanat gibi. Ýnsan iþin içine duygularýný da katýyor. Evet çünkü haberin içindesiniz çünkü haberi yapýyorsunuz veya haberi yaþamýþsýnýz, habercilikten geliyorsunuz. Burada tabi temel bir yanlýþlýðý düzeltmiþ olalým. Yorum meselesi. Enkýrmen yorum yapan insan deðilidir. Haberde yorum olmaz. Haberde beden diliyle yorum olur yani seyircinin duygularý düþüncelerini paylaþmak, karþýlýklý duygu aktarýmý olabilir ama kendi fikirlerini empoze etmek gibi bir iþlev enkýrmenliðin içinde yoktur, olmamalýdýr da. Avrupa Yayýncýlar Birliði'nin yaptýðý araþtýrmaya göre enkýrmenlerin sayýsýnda bir düþüþ saptanmýþ. Türkiye'de durum nedir ? Ne düþünüyosunuz? Anchormen zaten sayýsý az olan insandýr. Mesela Amerika'da çok sayýda haber sunucusu vardýr ama enkýrmenlik sýfatýný gerçek anlamda hak eden zaten az insan vardýr ve onlar az olduklarý için sayýlarý da sýnýrlý olduðu için uzun yýllar o iþi yaparlar. Yani o koltuða gelen yirmi yýl kalýr orada. Kýrk yaþlarýnda gelip neredeyse yetmiþ yaþlarýna kadar o iþi yapýyorlar. Mesela ABC'nin enkýrmeni altmýþ yedi yaþýnda akciðer kanserinden öldüðünde daha üç yýllýk kontratý vardý. CBC ve NBC'nin enkýrmenleri yaklaþýk altmýþ dokuz yaþlarýnda emekli oldular. Çok fazla sayýlarý yok zaten ama ömürleri uzun. O anlamda sayý konusunda zaten bir çokluk ya da enflasyon enkýrmenlikte hiçbir zaman yaþanmaz. Ýþin gereði ve yapan kiþilerin özellikleri açýsýndan böyle. Türkiye'de enkýrmen gösterebilirsiniz? olarak kimleri örnek Haberci kökenli enkýrmenler olarak baktýðýmýzda özellikle haber kanallarýnda çok sayýda enkýrmen ve “anchorwoman” arkadaþýmýz var; Gürkan Zenginler, Çiðdem Anatlar, Oðuz Hakseverler... Bu arkadaþlarýn daha fazlalarýný da söyleyebilirim ama unuttuðum isimler olur diye sadece örneklemek istedim. Çok baþarýlý arkadaþlarýmýz var. Ben onlar gerçek anlamda enkýrmenler deðildir diyemem. Çünkü tarif ettiðim özellikler içerisinde gazetecilikten gelen ve bütün iþlerini güven duygusu içerisinde güven vererek yerine getiren arkadaþlarýmýz. Çok da baþarýlýlar. Ben sayýnýn çok daha fazla olduðunu söylemek istiyorum.Bizden baþkalarý da var ve çok iyiler. Bu yoðun programýnýz içinde bize de vakit ayýrdýðýnýz için çok teþekkür ederiz. Umarým memnun kalmýþsýnýzdýr. Cansev Baydar, [email protected] Fotoðraflar: Þeyda Hatiboðlu www.gazete.itu.edu.tr 25 edebiyat arýyorum 26 aralýk 2005 saç Çýktýktan sonra farkýna vardýðým ilk þey yürürken daha hafif olduðumdu. Ama ne kadar hafiflersem hafifleyeyim, alýþtýðým ben olmadýðýmý bilmenin tedirginliðini yaþýyordum. Ardýmda býraktýklarýmdan yoksun, baþka biri olarak yürüdüðüm her saniyeyle birlikte hafifliðim azaldý, tedirginliðim arttý. Aceleyle atarken adýmlarýmý malum istikametime; kim olduðumu, nasýl durduðumu düþündüm sadece: Bugün saçlarýmý kestirdim. Hýzlýca yürüdüm sokaklardan, koþar adým çýktým merdivenleri. Tanýdýk bir çift gözün görmesinden korktum, ben görmeden önce kendimi. Eve girdiðimde eþofmanlarýmla beraber yalýtýlmýþlýðýn yeþil huzurunu da geçirdim üzerime. Tanýdýk kimseye görünmedim evet, peki ama bu halimi tanýyan, ya da tanýyabilecek kimse var mýydý? Aynaya baktým, deðiþmiþtim. Sonra gözüm kitaplýða takýlýverdi, usulca yürüdüm kitaplýða ve ellerim titreyerek bana armaðan ettiði o kitabý çekip aldým yerinden. Ýnsanlar genellikle kitaplarýn arasýnda güller kurutur, mektuplar saklarmýþ. O ise sadece bir tel saç ve kýsa bir not býrakmýþtý: "Bize ait olan her þeyi, her saniyeyi eksiksizce yaþamýþ bu tek tanýðý sunuyorum sana. Yaþayacaðýz ve büyüyeceðiz; deðiþeceðiz biz, ancak bu saç teli daima taþýdýklarýyla kalacak" Birkaç saniye baktým o tek tel saça, neler yaþadýðýmýzý düþündüm ve neler taþýdýðýný... Kýzýlay'da yaðmur altýnda amaçsýzca yürüdüðümüz günleri, Kavaklýdere'deki evinden çýkýp da Kuðulu Park'ta oturduðumuz sonbahar sabahlarýný gördüm üzerinde. Ankara'dan Ýstanbul'a kaçamak otobüs yolculuklarýný... Uykusuz geçen geceleri, omzuma baþýný yaslayýp aðladýðý akþamlarý... Tüm yaþanmýþ geçerken gözlerimin önünden, ardýnda kekremsi bir tat býraktý. Kapattým kitabý ve özenle eski yerine kaldýrdým. "Bize ait olan her þey"i düþündüm biraz, gerçekten de her þeyi eksiksizce yaþýyor, her þeyi eksiksizce kaydediyordu saçlar... Saçlarýmý karýþtýrdýkça içinden sevgilerim, acýlarým, gözyaþlarým çýktý. Uzun, ince bir saç telindeki yaþamým; diplerden uçlara, bugünden düne doðru... En uçtakiler en eskiye ait olanlardýr ya, kestirmeye sürekli onlardan baþlýyoruz hepimiz. Önce en uzak geçmiþe ait olan hatýralarý yok etmeliyiz ki yenilere yer açalým..! Bugün saçlarýmý kestirdim, ve süpürülürken onlar son bir kez baktým en uçtaki, en yaþamýþ, en çok þey görmüþ saçlarýma; aklýmdan bir bir geçirdim her þeyi saygýyla... Korkarým ki berberlerimin hiçbiriyle anlaþamayacaðým. Ne zaman þekillendirmek istesem kendimi, ne zaman aðýr gelse, taþýyamasam saçlarýmý, hep ayný kelimeleri geçiririm içimden otururken berber koltuðuna: Beni olmak istediðim gibi yap. "En azýndan bana yardým et" derim, "taþýmamam gereken ne varsa uzaklaþtýr benden." Kendine güvenerek baþlar o da, yavaþ yavaþ yere döker saçlarýmý makasýyla. Ne ben ona müdahale ederim ne de o bana; sessiz bir anlaþmanýn taraflarýyýzdýr biz; o saçlarýmý keserken ben sadece izlerim. O sýrada yan koltuða takýlýr gözüm; oradaki berber bir zamanlar benim de saçlarýmý kesendir… Bir an göz göze geliriz, ikimizden biri baþýný diðer yana çevirene dek piþmanlýklar, yanlýþlýklar; bazen de makasý ne kadar güzel kullandýðý gelir aklýma. "Makasý ne kadar iyi kullanýyordu ama..." derim kendi kendime, "...ama istediðim gibi yapamamýþtý ki benim saçlarýmý!" Ýstediðim gibi yapamamýþtýr, ve sonuç olarak ben baþka bir koltukta, baþka bir berberin ellerinde þekilleniyorumdur. Oysa ne de çok þans vermiþimdir ona... Ýstediðim gibi olabilmek için, tüm süreçleri göze alarak, aylarca "belki de bu sefer..." diyerek oturmuþumdur o koltuða. Ama þimdi o baþka birine þekil vermektedir, bana da baþka biri. "Baþka biri"lerden hangisinin beni olmak istediðim gibi yapacaðýný bilemesem de, bu kiþinin "þimdiki" olmadýðýný anlamýþýmdýr, korktuðum baþýma gelmiþtir yine. Çýktýktan sonra farkýna vardýðým ilk þey yürürken daha hafif olduðumdur. Yürüdüðüm her saniyeyle birlikte hafifliðim azalýr, tedirginliðim artar... Þehirleri, insanlarý, sevgileri, sevgilileri... yaþadýðým ve yaþanýldýðým tüm geçmiþi "güçlü" olan bedenimde, "güçlü" olan ben taþýyacaðým ne de olsa... Ama saçlarým taþýyamaz hepsini. O kadar aðýrlaþýrlar ki bazen, o kadar zorlaþýrlar ki... Bazen de o kadar kusursuz olurlar ki, bir sonraki saniyenin o kadar mükemmel olamayacaðýndan korkar ve tek bir tel saçýný saklarsýn bir kitabýn arasýna; sana o yaþananlarýn aslýnda ne kadar "gerçek" olduðunu "gerçekten" kanýtlasýn diye... Çünkü duygularýna güvenemezsin ve seni bir kez daha aldatacaklarýndan çekinirsin onlara bir þans daha vermek yerine. Gerçeði de hislerinde deðil de dokunabildiðin saç tellerinde ararsýn, çaresizce... Korkularýn zamanla gerçek olur, zaten insan görmeyi kafasýna soktuðu þeyi eninde sonunda görürmüþ. Her þey birikmeye baþlar sonra saçlarýnda; uzadýkça saçlarýn, gözlerinin ve kulaklarýnýn önünü de kapatýr. Gördüðün, duyduðun her þeyde geçmiþinden bir parça bulursun. Bugünü algýlayamazsýn; acý verir. Ýþte yine öyle bir çaresiz zamanýnda, bu kez bambaþka bir umutla gidip baþka bir berber koltuðuna oturursun ve "belki de..." diyerek kendini bir çift ele teslim edersin; iki kelime dökülür aðzýndan: "Kes gitsin...” Baktýðýnda etrafýna onlarca þey göreceksin seninle birlikte yaþadýðýný düþündüðün. Sonra eline kurþun kalemini alacaksýn ve bir çember çizeceksin tam ortasýnda "sen" olan. Beraber olduðunu sandýklarýný özenle yerleþtireceksin çemberine; sevgilini, aileni, arkadaþlarýný hatta en sevdiðin tiþörtünü... Sonra bir oyun oynamaya baþlayacaksýnýz. Güldüðünden fazla aðlayacaksýn belki, ama güleceksin bir yerlerde, biliyorum... Yazacaksýn ve sileceksin kurþun kaleminle sen; merkezde duracaksýn ve gelen-gidenle uðraþacaksýn. Zor olabilir, hatta zor olacak... Ama yazacaksýn. Yaþadýðýn her þeyi yazacaksýn belki, belki her þeyi yazacak ve kimseye okutmayacaksýn. Yusuf Güngör, [email protected] öylesine Adam son Eminönü vapurunda, tan kýzýllýðýný izlerken, tüm günün yorgunluðuna yaslanmýþ; belki de günün son sigarasýný içiyordu. Aklýna bir söylediði yalanlar, bir de sevgilisi Ýstanbul'u terkediþi geliyordu. Ne tuttuðu eller sýcaktý ona, ne de saatler arayla öptüðü dudaklar; gün batýmý gelmiþti artýk; ve Ýstanbul'da bir sonbahar seramonisi... Bir dalgalar köpürüyordu, bir de kulaklarýndaki þarkýnýn verdiði hüzün.Ne nefesini hissedebiliyordu artýk; ki zaten sigarasýnýn dumanýydý o; ne de iliklerine dadanan soðuðu. Yaþam sonu yazýlamayan br hikayeydi onun için, ölmek ise yol aldýðý köy... Martýlarda da derman yoktu artýk.Artýk çýrpmýyorlardý kanatlarýný hayat vapuruna yetiþmek için. Evet, kýzýldý gökyüzü; ateþti veya güneþin ölümüne dökülen birkaç damla kan.. Yýldýzlar vardý artýk; güneþin ölümüyle fýrsat bulan. Gitmemeliydi bu gemi artýk, batsýn dedi adam bu kaybetmiþlik; batsýn bu hüsran. Ama takati yoktu içinde bilmeden ilerlediði bu hayatý,durdurmaya. Nerden geldiði belirsiz bir rüzgar; durduramadýðý bir gemi; ve içinde ölüme dair umutlar var... Gökhan Emrah Küçükosmanoðlu, [email protected] www.gazete.itu.edu.tr edebiyat arýyorum aralýk 2005 27 boz Aðlayacaksýn, öleceksin, doðacaksýn; her þeyi kaðýtlarla paylaþacaksýn. Seveceksin; yazmayý seveceksin. Bakmasan da etrafýna onlarca þey göreceksin bir yerlerde yaþadýðýný düþlediðin. Sonra eline kurþun kalemini alacaksýn ve yepyeni þekiller çizeceksin, çizdiðin þekillerin tanrýsý olacaksýn. Hayal edeceksin. Þekiller senin çemberinle kesiþtiðinde belki bir yýldýz parlayacak gözlerinde; belki de bir kaç damla kan dökeceksin. Ama yaratacaksýn, Hayallerim kararýyor renkli yaþamýma inat. Ýçimdeki renklerle dýþýmý boyamaya kalktým, boyayý suyla karýþtýrdým çoðalsýn diye, renkler soldu, inceldi. Yine de sürdüm onu hayatýmýn dýþ cephesine, renkli günlerim olsun istedim diye. Sürdükçe içimdeki renkler kayboldu, beni ben yapanlar... Sonbaharda yapraklarýn hastalanmasý gibi sararýp soldular, birer birer dökülmeyi bekliyorlar kuruyan boyalar. Uðraþtým, uðraþtýkça yitirdim ne varsa. Çocukken kýrmýzýlarým vardý çiçekleri boyadýðým, masmaviler vardý gökyüzüne saçtýðým, yerlere döktüðüm yeþilliklerim... Ýçimdeki bahçe masalsýydý, zengindi. Renkleri dýþarý taþýdýkça ben, onlara ihanet ettikçe her gün, kaydýlar ellerimden yavaþ yavaþ, ellerime yüzüme bulaþtý boyalar akarken. Ne kýrmýzý ne mavi kaldý, hepsi karýþtý. Boz bir renk oldum þimdi, koyu çirkin mide bulandýrýcý bir renk, yüzümde, üstümde, baþýmda... Bir palyaço yarattým kendi ellerimle. Aynaya her baktýðýmda tiksindiðim lanetler okuduðum. Yüzünde boz renkle boyanmýþ bir gülücük daima ve eski bahçesini arayan boz renkli gözler kýrýþmýþ alnýnýn altýnda... Melike Özkan, [email protected] ve yazacaksýn... camýn arkasý Odaya girdiðimde yüksek tabureye oturmuþ, pencereden dýþarý bakýyordun. Bana arkan dönük. Oda karanlýk. Dýþarýsý da. Tepkisizdin, ya da dýþarýya tepki vermiyordun sadece. Belli,yalnýz kalmaktý istegin. Yalnýzlýðýndan bunalýp,kalabalýða nasýl uyum saðlayacaðýný düþünüyordun,biliyorum… bunu düþünmek için uygun ortam ise yine yalnýz kalabileceðin ufacýk bir köþeydi. Belki de bu çeliþkiyi görüyordun kocaman pencerenin ardýnda. Dýþarýda Ýstanbul vardý. Ýstanbul senin çeliþkin gibi. Kocaman, karýþýk… buradan saatlerce uzaktaki bir þehirden, buradaki insanlarýn yýllarca uzaðýndaki insanlarýn arasýndan yeni gelmiþtin ve beyninin içindeki zamanlarý-mekanlarý birbirleriyle barýþýk tutmaya çalýþýyordun þimdi. Parçalara ayrýlýyordun. Bazýlarýný atýp, üstüne basýp, ezip geçmek istiyordun, bazýlarýný da en deðerlin olarak en derininde saklamak. Üzerine bastýðýn parçalarýnýn içine batýyordun bazen, sonra püskürtüp atýyorlardý seni. Seni senden kovuyorlardý. Koruduðun parçalarýna sýðýnýyordun hemen, sesin baðýrmaktan kýsýldýðýnda bir tek onlar duyuyordu seni. Seni senle barýþtýrýyorlardý. Odanýn ýþýðýný yakmak zorundaydým, gerçekten üzgünüm. seni karanlýktan koparmak keþke ýþýðý yakmak kadar kolay olsaydý miniðim, keþke oda aydýnlandýðý gibi yüksek taburenden kalkýp, önümden baþýný öne eðmiþ geçiyorken, geçiþini seyretmeyip elini tutuverseydim. Ve sen, dünyada bir insanýn bile olsa senin farkýnda olabildiðini, bir insanýn bile olsa seni anlayabildiðini hissetseydin dokunuþumda. Ben kendi iþlerimle uðraþýyordum odada. Ya da öyle görünüyordum sana. Gözyaþlarýný sakladýðýný sandýn, oysa ki varlýðýn yeterliydi içine akýttýðýn yaþlarý hissetmeme. Ýçlerinde ayný yeri bir zamanlar o yaþlarla ýslatmýþ olanlar, tanýrlar birbirlerini her zaman. Islaklýk kurusa da nemin kokusu kalýr üstlerinde. Benzeriyle karþýlaþtýklarýnda duyarsýn ekþiliðini hemen. O gece hiç uyuyamadýn deðil mi? uyumak için çok uðraþtýn, biraz olsun nefes alabilesin uykunda diye, ama dönüp durdun iþte. Aradan dört-beþ gün geçti, fazla deðil. Sabahtý. Gülüyordun. Tüm neþenle "günaydýn!" dedin, ayný þekilde karþýlýk verdim. Ama bir fazlalýk vardý bu sefer de. Her þeyi sil baþtan kurmak için bugünü seçmiþtin, belli. Dýþarýya çýkacaktýn pencereden bakmak yerine. Gercekten dýþýna çýkacaktýn. Bambaþka bi insan olup da hani… aynen bunlarý tekrar ettin sonra bana. "bugünden itibaren deðiþtireceðim her þeyi." Buruk bir gülümsemeyle senin mutluluðuna eþlik etmeye calýþtým, bu aþýrý neþenin kýsa sürede söneceðini bildiðimi www.gazete.itu.edu.tr hissettirmeden. Ah miniðim, daha kaç kez seyredeceksin o karanlýðý bir bilsen. Bir bilsen, her þeyini deðiþtirmeye çalýþmaktan vazgeçtiðin anda baþlayabilirsin sadece yeniden. Sadece her halini kabullenip sevmenle baþlayacak her þey. Daha çok zaman bakacaksýn o pencereden, dýþarýsýný bile göremeyeceksin bazen cama yansýyan görüntünü görmekten. Elinle kýrmak isteyeceksin camý, yok, her yanýný kana bulamaktan korkup onu da yapamayacaksýn. Ama cam giderek incelecek miniðim, güven bana. Ardýna geçmek için elini uzattýðýnda, þeffaf bir kaðýt gibi olduðunu göreceksin onca zamandýr karþýnda durup da sana kalýn bir duvarmýþ gibi görünen camýn. Tüm gücünle elini attýðýnda cama doðru, o þeffaflýða bulanacak elin, cam yapýþacak tenine, incecik parlak bir zar gibi. Ama n'olur çok hýrpalama artýk kendini. Uyuyup uyandýðýnda bambaþka biri olmak beklentisi bir zalimlik kendi kendine yaptýðýn. Acýmasýz olma bu kadar. Bugünden itibaren deðiþtiremeyeceksin hiç bir þeyi. Bunu kabullenince kendiliðinden yenileniverecek her þeyin. Olaðan sýrasýyla.dengeyi göreceksin. Hayatýn önüne sunduðunca. Deðiþmeyeceksin, geliþeceksin… Geçen gün odanýn önünden geçiyordum yine. Sen, yüksek taburenin üstünde, bana arkan dönük, oturmuþ, pencereden dýþarý bakýyordun. Karanlýktý… Burcu Albayrak, [email protected] genetik arýyorum 28 aralýk 2005 ORDU biyoteknoloji ile tanýþýnca... Evrim sadece canlýlara özgü deðil, ordu da evrimleþiyor. Hem teknolojinin geliþmesi, hem de saldýrý þekillerinin çeþitlenmesi bu evrimi zorunlu kýlýyor. Son yýllarda biyoteknolojide meydana gelen baþ döndürücü geliþmelerin ütopik mükemmel askeri yaratýp yaratamayacaðý bilinmez ama günümüz askerlerinin çok daha donanýmlý olduðu kesin. Diðer taraftan savaþ alanýnda askerlerle, silahlarla, füzelerle fiili harp belki de artýk fazlasýyla sýradan, çünkü biyolojik ve kimyasal silahlar sahneye çýkmýþ durumda. Artýk olasý bir savaþta ordunun karþý koymasý gereken görünür düþmanlarýnýn yaný sýra bir de görünmeyen sessiz düþmanlarý mevcut. Kimyasal silahlarýn ne kadar yýkýcý ve uzun vadeli etkilerinin olabileceði Çernobil faciasýndan sonra herkesin kabul ettiði bir olgu. Üretimlerinin kolay ve ucuz olmasý, kýsa zamanda geniþ kitleleri etkileyebilecek olmasý ve daha da önemlisi kullanmaktan çekinmeyecek çýlgýnlarýn varlýðý bir takým tedbirlerin alýnmasýný gerektiriyor. Bu yönde atýlmýþ adýmlar var elbette. 1925 Genova Protokolü her türlü kimyasal ve biyolojik materyalin savaþta kullanýlmasýný yasaklýyor. 1972 tarihine gelindiðinde ise Biyolojik ve Toksin Silah Anlaþmasý (BTWC-Biologic and Toxin Weapons Convention) ile bu kategoriye girebilecek her türde materyalin üretimi, geliþtirilmesi, stoklanmasý ya da edinilmesi engelleniyor. Ancak ne yazýk ki bütün bu kaðýt üzerindeki anlaþmalarýn dünya barýþýný saðlayacaðý inancýnýn olmadýðý çok açýk. 1996 yýlýnda Amerika Birleþik Devletleri Baþkaný Bill Clinton, verdiði bir demeçte, sivil halký, bir hastalýðý savaþ silahý olarak kullanmak isteyebilecek insanlardan korumanýn, önde gelen küresel hareketlerden biri olmasý gerektiðini ifade ediyor. Biyolojik silah tehlikesinin varlýðý reddedilemediðine göre geriye yapýlabilecek tek bir þey kalýyor: tehlikeyi önceden belirleyip ortadan kaldýrabilmek! Ýþte biyolojik sensörler veya kýsaca biyosensörler, bu görevi çevrede bulunabilecek spesifik molekülleri kimyasal, biyokimyasal ya da biyolojik numuneler aracýlýðýyla tarayarak yerine getiriyor. Bunun yaný sýra örneði yakalama, örnek üzerinde yoðunlaþma, onu kopyalama ve analiz etme yetilerine de sahipler. Biyolojik silah denilince genelde sivil halka yönelik kitle imha sahneleri gözümüzde canlandýðýndan biyosensörlerin yalnýzca bu tip bir tehlikeyi belirlemede kullanýldýðý gibi bir yanýlgý oluþabilir. Evet, biyosensörlerin en önemli uygulamasý muhtemel bir saldýrýnýn önceden belirlenmesidir. Ancak ordu için daha farklý uygulamalar da söz konusu olabilir. Örneðin askerlerin saðlýk durumunun kontrolünde, kan basýncý ve kandaki glikoz seviyesi gibi faktörleri görüntüleyecek içsel sensörler kullanýlabilir. Buna ek olarak biyolojik ajanlarýn çok farklý yollarla taþýnabiliyor olmasý nedeniyle, askerlere temiz su, yiyecek ve güvenli araç-gereç saðlanmasýnda da biyosensörlerin etkin kullanýmý olasýdýr. 1763 yýlýnda Ýngilizler ve yerli Amerikalýlar arasýndaki savaþta, eðer yerli Amerikalýlar kendilerine Ýngilizler tarafýndan "tedarik saðlama" adý altýnda verilen battaniyelerdeki suçiçeði mikrobundan haberdar olsalardý... www.gazete.itu.edu.tr Günümüzde kullanýmý ve taþýnmasý kolay, bazý biyolojik ve kimyasal ajanlarý tanýyabilen hafif sensörler geliþtirilmiþ, fakat karþýlaþýlabilecek her türlü tehlikeyi tespit edebilecek mükemmelliðe henüz ulaþýlabilmiþ deðil. Biyolojik ajanlarýn çok farklý formlarda karþýmýza çýkýyor olmasý bilim adamlarýný zorluyor. Ayrýca biyolojik ajanlarýn kitle imhasýnda kullanýmýnýn önlenmesine yönelik mevcut tespit sistemlerinin, gelecekte karþýlaþýlmasý muhtemel askeri ortama adapte edilmesi gerekiyor. Biyosensörlerin yapýlmasýnda genellikle canlý organizmalarýn mükemmel mekanizmalarý örnek alýnýr. Örneðin, bir biyosensörün yabancý bir maddeyi ortamý tarayarak bulmasý gözün çalýþma prensibi ile, maddeye tutunmasý hücre zarýndaki reseptörlerin gelen proteine tutunma mekanizmasýyla iliþkilendirilebilir. Biyosensörlerin çalýþma yöntemine gelince, iki unsura ihtiyaç duyuluyor: tanýmayý saðlayan öðe ve tanýmlanan veriyi elektronik ya da optik, genetik anlaþýlabilir veri haline getirecek bir dönüþtürme metodu. Uygulanacak test, analit adý verilen hedef molekül ile etkileþtiði bilinen bir organizma veya belirteç kullanýlarak tasarlanýr. En sýk kullanýlan analiz yöntemi bakteri, virüs ve proteinler gibi biyolojik ajanlarý belirleyebilen immunoassay yöntemidir. Dönüþtürme metotlarý ise kütle spektrometresi, minyatür akýþ sitometresi, mikrokantilever gibi sistemlere dayanýr. Fakat bütün bu yöntemlerin geliþtirilebilmesi ve uygulanabilmesi için olasý tehdit ajanlarý kapsayan geniþ bir veritabanýna ihtiyaç duyulmaktadýr. Immunoassay, bir antikor ile onun homolog antijeni arasýndaki spesifik baðlanmadan faydalanýlarak, herhangi bir örnekteki maddeyi tanýma ve ölçme yöntemidir. Nükleik asit analizleri ise organizmalardaki DNA veya RNA'nýn spesifik dizilerini bir tanýmlama þemasý olarak kullanýrlar. Ordunun kullanabileceði taþýnabilir biyosensörlerin üretiminde bugün için en sýk karþýlaþýlan sorunlar; duyarlýlýðý kaybetmeden boyutlarý küçültmek, þu anda yaklaþýk 4.5 kilogram olan sensörleri giyilebilir, rahatlýkla taþýnabilir bir aðýrlýða uyarlamak, çoklu belirteç ihtiyacýný karþýlamak, sistemi daha hassas bir hale getirerek olasý yanlýþ alarmlarý önlemek, savaþ alanýnda uzun süre verimliliðini koruyabilecek hale getirmek ve herkes tarafýndan kullanýlabilecek basitlikte olmasýný saðlamaktýr. Hedef moleküllerin hava ve kirletici baþka unsurlar da içeren örnekler içerisinde çok seyrelmiþ olmasý genellikle elde edilebilen örnek miktarlarýnýn tespit için yetersiz kalmasýna neden olabilir. Bu sebepten yeterli materyalin yakalanmasý da oldukça önemlidir. Gerçek hayatta çoðu örnek toprak, doku, iyonlar, metaller gibi baþka materyaller de içereceðinden örneklerin incelenme süreçlerinin deðiþiklik göstermesi beklenebilir. Bütün bu sayýlan zorluklara ve olumsuzluklara raðmen, biyosensörler gelecekte ordunun kullanýmý için umut vaat etmekte. Küçük bir biyosensör bir askerin savaþ alanýný görme yetisini olduðu gibi deðiþtirebilir. Hayvanlarýn avlarýný kokusundan tanýmasý gibi askerlerin düþman izlerini biyolojik yapýlarýndan takip etmesi mümkün olabilir. Minyatür, posta pulu boyutlarýnda, biyoçip taþýyan biyosensörler her asker tarafýndan kol saati gibi takýlabilir ve yeterli sayýda olduklarýnda hedef molekülleri algýlayabilecek yüzlerce denetim noktasý oluþturabilirler. Özellikle nanoteknolojideki geliþmelerin biyosensörlere yansýmasý da göz önüne alýnýrsa 2001 yýlýnda Amerika Birleþik Devletleri'nde yayýnlanan "Opportunities in Biotechnology for Future Army Applications" adlý raporda da öngörüldüðü gibi 2025 yýlýna kadar istenilen özelliklerde biyosensörlerin üretilmesi oldukça olasýdýr. Elif Eroðlu - Esra Kaplan Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Kaynaklar: [1] National Research Council. Opportunities in Biotechnology for Future Army Applications (2001). Washington D.C. : National Academy Press. [2] Pearson, G. S.The Threat of Delibarate Disease in the 21st Century http://www.brad.ac.uk/acad/sbtwc/other/disease.htm arýyorum aralýk 2005 ÝTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü Üniversitemiz Fen- Edebiyat Fakültesi bünyesinde 2001 yýlýnda çalýþmalarýna baþlayan Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü (MBG Kulüp), bölüm öðrencileri baþta olmak üzere, MBG alanlarýnda ilgili tüm üniversitelileri ortak bir platformda toplamak amacýyla kurulmuþtur. 2004-2005 Öðretim yýlý itibariyle, 48'i aktif toplam 101 üyesi vardýr. Kulüp, MBG Bölüm Baþkaný Doç Dr. Candan Tamerler Behar'ýn danýþmanlýðýnda, bölüm öðrencilerinden oluþan 8 kiþilik bir Yönetim Kurulu tarafýndan yönetilmekte ve 2 kiþiden oluþan bir denetleme kurulu tarafýndan denetlenmektedir. Kulübümüz, düzenli olarak yapýlan toplantýlar aracýlýðýyla, üyelerinin fikir ve istekleri doðrultusunda çeþitli faaliyetler düzenlemektedir. Öðrencilerin bölümle kaynaþmalarý, aldýklarý öðretimi pekiþtirip, uygulamaya geçirmeleri ve kendilerini geliþtirmeleri amacýyla gerçekleþtirilen kulüp faaliyetlerinin baþýnda düzenlenen söyleþi ve seminerler gelmektedir. Bu söyleþi ve seminerler, öðrencileri bölümle ilgili konularda teorik açýdan bilgilendiren konularýn yaný sýra, dönemler arasý bilgi ve deneyim paylaþýmýnýn saðlandýðý, geleceðe yönelik planlarýn oluþmasýnda yönlendirici ve yol gösterici olabilecek konularda da gerçekleþtirilmektedir. Bu faaliyetlere ek olarak, kulüp üyelerinin alanlarýnda uygulanan farklý teknikleri öðrenmeleri amacýyla teknik içerikli; kulüp üyeleri arasýnda birlikteliði saðlamak amacýyla da sosyal içerikli organizasyonlar gerçekleþtirilmektedir. Moleküler Biyoloji ve Genetik dallarýnýn günümüzde gerek bilim, gerek teknolojide birçok farklý alanla iç içe olmasý, bölümümüzün çalýþma alanlarýný oldukça geniþ tutmaktadýr. Bölüm öðrencileri arasýnda kalýcý bir birliktelik saðlayarak, öðrencileri öðretimleri sonrasý önlerindeki seçeneklerden haberdar etmek ve bu seçenekler hakkýnda mümkün olduðunca çok ve ayrýntýlý bilgi saðlayabilmek, böylece gelecekteki hedeflerinin belirlenmesinde yardýmcý olabilmek, kulübümüzün faaliyetleri doðrultusunda gerçekleþtirmeye çalýþtýðý temel hedefini oluþturur. Genç bir bölümün öðrencilerinden oluþmasýna karþýn, Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü üyeleri, her geçen sene nesiller arasý baðlantýyý artan bir kuvvetle saðlamakta ve bir arada olmanýn gücünün bilincine varmaktadýrlar. Bu sene Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü, önceki senelerde yapýlanlarýn gücünü de arkasýnda hissederek, daha büyük planlarýn peþinde koþmaktadýr. Üniversitelerin, verdikleri eðitim ve öðretimin yanýnda, öðrencilerine sunduklarý bir diðer önemli imkân ise, kiþisel geliþimdir. Öðrenci kulüpleri de sosyal varlýklarý ile bu kiþisel geliþim hususunda önemli bir yer sahibidirler. Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü de, üniversite içerisindeki bu sosyal varlýðýný öðrencilerin faydasý yönünde kullanmaktadýr. Bu ilke ýþýðýnda yaklaþýk 2 haftadýr süre gelen "Moleküler Biyoloji Tarihi" adlý Çalýþtayý yürütmektedir. Bilim daima eklenik ilerler ve kendi içerisinde tarihini barýndýrýr. Bir kültürün, bir birikimin eseridir. Bu Çalýþtay ile saðlanmaya çalýþýlan da, Moleküler Biyoloji biliminin tarihi boyunca geçirdiði evreleri, bilim adamlarýnýn yaklaþýmlarýný, kullandýklarý yöntem ve teknikleri, bu kültür içerisinde gelecekte yer alacak olan bizlerin saðlýklý bir þekilde özümseyip bu bilgiler ýþýðýnda çalýþmalarýmýzý sürdürmemizi saðlamaktýr. Kulübün bir diðer çalýþmasý, kütüphane kaynaklarýnýn en verimli þekilde kullanýlmasý ve giderek elektronik ortamda geliþimine devam eden bilim dünyasýnýn, kütüphanemizin açtýðý kapýlarýndan faydalanmak amacý ile bilgilenme toplantýlarý gerçekleþtirmek www.gazete.itu.edu.tr olmuþtur. Bunun için gerek ÝTÜ Mustafa Ýnan Kütüphanesi yetkilileri tarafýndan gerçekleþen toplantý, gerekse bölümün araþtýrma görevlileri tarafýndan, elektronik ortamda makale taramasý ve incelenmesi üzerine gerçekleþtirilen sunular, büyük bir açýðý kapatma yönünde atýlan önemli adýmlardan sayýlabilir. Ayrýca önümüzdeki günlerde ve aylarda daha da çok gerçekleþtirilecek olan film gösterimleri ile hýzla popülerleþen ve katlanarak artan bir ilgi ile sinemada yerini alan genetik biliminin farklý zihinlerde yarattýðý etkinin beyaz perdeye yansýmasýný, Moleküler Biyoloji ve Genetik Kulübü, ÝTÜ'lü öðrenciler ile paylaþacaktýr. 29 arýyorum asýrlardýr çaðdaþ 30 aralýk 2005 hem itü’de öðrenci olup hem de itü’de çalýþmak bilgi iþlem daire baþkanlýðý’nýn asistanlarý ile konuþtuk n bir hayallerimizi süsleye rsitesi, lise yýllarýnda planla ýz yýs sa k nü dö e Ýstanbul Teknik Ünive eð yallerle ve gelec ha ik ðiþ de mak iz zan pim ka He ýzý üniversite. ak, kendi param ýza. Ýþ hayatýna atýlm den ram ce ÝTÜ ki ma Pe i. ÝTÜ izd dýk rim þla ba baþlýca düþüncele ek tirm liþ ge rmak izi du e im nd nd ve bir nevi ke aklarýmýz üzeri baþlamak ve kendi ay a týn ya ha m iþ he , up ak uy olm ok mezun mediði, hem mü? Çoðumuzun bil adýna yeterli bir ölçü maddi bir kazanç da da an zam ný me ve ay rada þu kendimizi geliþtirebil sizlere tanýtmak ve bu ýný sunan ÝTÜ kurumlar ak atý þm fýrs yla me pa bil le ya ler ðla siz sa lerini arkadaþlarýmýzýn görüþ zýmýzda ilk ya bu ýz ðým ca anda çalýþmakta olan pa ya bir merkezin tanýtýmýný rüþlerini istedik. Her ay farklý lýþan arkadaþlarýn gö ire Baþkanlýðý'nda ça Da olarak Bilgi Ýþlem aktaracaðýz Habersiz gittiðimiz Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý’nda öðrenci asistan olarak çalýþan kontrol mühendisliði öðrencisi Ýrem Koca ve bilgisayar mühendisliði öðrencisi Ceren Yýldýz ile görüþtük. Sizi hem okuyup hem de çalýþmaya iten nedenler neler? Ýþ hayatýna alýþmak ya da maddi bir kazanç saðlamak için mi? Ceren- Aslýnda ikisi de önemli. Kazandýðýmýz para belki de burada harcadýðýmýz zamana kýyasla az görünebilir ya da aylýk yemek ihtiyacýný ancak karþýlayacak düzeyde olabilir. Fakat burada bize sunulan imkânlar ve arkadaþlýk maddiyatla kýyaslanamaz. Ýrem- Her an kendinizi geliþtiriyorsunuz, yeni bir þeyler öðreniyorsunuz. Mutfakta oturup bekleseniz bile bilmediðiniz, baþka bir yerde görüp öðrenmenizin imkânsýz olduðu þeyler gelip sizi buluyor. Beklediðiniz gibi bir ortam mý? Ceren- Açýkçasý beklediðimizden fazlasýný bulduk. Bilgisayar mühendisi olup hiçbir þey öðrenemeyebiliyorsunuz. Bir þeyler ile uðraþmak lazým. Ortam olarak da böyle bir yer düþünmemiþtik. Her gün sayýsýz insan gelip gidiyor, her an konuþacak insan bulabiliyorsunuz. Arkadaþ çevresi olarak da beklediðimizin üstünde bir ortamla karþýlaþtýk. Ýrem- Burada çalýþmaya baþladýktan sonra sayýsýz insanla tanýþtým. Ýlk girdiðimde insanlarýn nöbetleri dýþýnda da burada olmasý tuhaf gelmiþti. Fakat birkaç ay geçip ortama alýþýnca ben de nöbetler dýþýnda kalmaya baþladým. Gayet sýcak bir ortam var burada. Ýstediðiniz herkese aklýnýza gelen her þeyi sorabilirsiniz. Herkes bir þeyler paylaþýyor, yardýmlaþma var. Kendi öðrendiðinizi sizden sonra gelenlere öðretiyorsunuz. Asistan öðrenci koordinatörü var. Ýnsanlar çalýþmalarýna göre yükseltiliyor. Yazýlým geliþtirme bölümüne geçtiðinizde proje geliþtirmeye baþlýyorsunuz ve o aþamada bireysel geliþiminiz bayaðý ilerliyor. Çalýþma saatleriniz nasýl? Ceren- Öðrenciler arasýnda belirli bir hiyerarþi var. Ýlk olarak asistan öðrenci olarak baþlýyorsunuz, sonra nöbetçi asistan oluyorsunuz ve sorumluluklarýnýz artýyor. Mesai saatleri de artýyor bu sisteme baðlý olarak. Ayda 6-8 nöbet tutuluyor, her nöbeti 8 saat olarak düþünürsek ayda ortalama 60 saat nöbet tutuyoruz. Bazen geceleri oluyor nöbetler, fakat esneklik de saðlanýyor, özellikle sýnav zamanlarý. Ýþ ortamý olarak burada gayet dinamik ve ciddi bir yapý var. Karþýlaþtýðýnýz sorunlar neler? Ýrem- Kullanýcý hesaplarý ve bilgisayar þifreleri konusunda öðrencilere hizmet veriyoruz. Ayrýca personele verilen hizmetler var, bilgisayar bozulmasý ve diðer konularda. Rektörlük içerisinde ve Mediko'da yerinde hizmet veriyoruz. En çok karþýlaþtýðýmýz sorun herhangi bir problem olduðunda buradaki insanlarýn çalýþmadýðýný öne sürenlerin olmasý. Özellikle yurtlardan "benim internetimi neden kesiyorsunuz?" diye telefonla þikâyet edenler oluyor. Herhangi bir sorun olmadýðý sürece birilerinin netinin kesilmesi mümkün deðil. Biz insanlarýn ses tonundan bilgisayardan ne kadar anladýklarýný tahmin edecek seviyede deðiliz. Bu yüzden herkese ayný þekilde yaklaþýyoruz. Kimse burada "dur þunun netini keselim" demiyor. Ceren- "Ethernet Kartýnýzýn ýþýðý yanýyor mu?" sorusunu garip karþýlayanlar oluyor. Fakat Ethernet kartýnýn ne olduðunu bilmeyen arkadaþlarýmýz da var. Her þeyi kontrol ettirmek zorundayýz. Sorunun nedenini anlamak için böyle yaklaþýyoruz. Konuya yabancý olanlar biraz daha çekingen davranýyor, ama ara sýra çok garip telefonlarla da karþýlaþýyoruz. "Kullanýcý her zaman haklýdýr" ilkesi www.gazete.itu.edu.tr burada da geçerli. -Ýrem Geçenlerde gölet yurtlarýna giden fiber kablo kopmuþtu. Kimya-Metalurji ve gölet yurtlarý arasýndaki yol çalýþmasýndan kaynaklanan kablo kopmasý, kablonun üzerinden kamyon geçmesi sonucu oluþmuþtu. Ýnsanlarý inandýrmak bir yana, kablonun üzerinden neden kamyon geçirdiðimiz konusunda bizi suçlayanlar bile vardý. Sonuçta kablolarý biz döþemiyoruz, ilgili firmalar gelip döþüyor. Çok hassas olan bu kablolarda oluþan herhangi bir sorunda da bu firmalara haber veriyoruz ve gelmelerini bekliyoruz. "Hadi bugün gidelim kabloyu onaralým" diyemiyoruz. Þunu da belirtmek gerek. Ýnternet kullanýmý konusunda ceza verdiðimiz kullanýcýlar da oluyor. Paylaþým programlarýnda yasal olmayan paylaþýmlar konusunda yabancý firmalardan uyarý geliyor. "Þu ip'li kullanýcýnýzýn þunu paylaþma hakký yoktur lütfen gerekeni yapýn" þeklinde gelen uyarýlarda bizde üzerimize düþeni yapýyoruz. Peki, burada çalýþmak için kriterler neler ? Ceren- Öncelikle Elektrik-Elektronik Fakültesi'nden ve Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nden öðrenci alýndýðýný belirtmek lazým. Baþvuran arkadaþlar yazýlý sýnava tabi tutuluyor ve sonrasýnda mülakata alýnýyor. Baþlýca kýstaslarý bilmiyor olsak da sorumluluðun ve isteðin çok önemli bir rolü olduðunu belirtmek lazým. Burada çalýþabilmek için çok iyi derecede bilgisayar bilginiz olmasý gerekmiyor. Hiçbir þey bilmeyen arkadaþlar da burada çalýþarak birçok þey öðrenebilirler. Ufuk Çavuþ, Leyla Çelebioðlu Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý ÝTÜ de çalýþan að cihazlarýnýn kurulumu ve bakýmý ile aðýn güvenliðini saðlamak gibi baþlýca görevleri yaný sýra yeni kurulan ve geliþtirilmesi gereken aðlarda planlama hizmeti de vermekte. Tüm üniversiteye yönelik verilen e-posta, web alaný, disk alaný ve benzeri hizmetlerin kurulumunu, düzenlenmesini ve devamlýlýðý da burada saðlanýyor. Destek ve Çaðrý Merkezi Bölümü’nün yüzde 80’i yarý zamanlý çalýþan öðrencilerden oluþuyor. arýyorum eðitim 32 aralýk 2005 çýk dýþarýya Yýl 2004, Kasým ayýnýn sonlarýna doðru ÝTÜ Makine Fakültesi'nin bahçesindeki banklarda oturan bir son sýnýf öðrencisi, "Keþke daha erken baþlasaydým iþlere, þimdi yetiþtiremeyeceðim hiç bir þeyi" diye hayýflanmakta, bir yandan da bir umut belki yetiþir diye hesaplar yapmakta. En sonunda "Kaybedeceðim bir þey yok" diyor ve bir ucundan iþe baþlýyor. Zaman geçtikçe görüyor ki hiçbir þey için geç deðil. Yapýlacak iþler o kadar çok deðil ve en önemlisi bir yerden baþlayýnca, biraz çaba ile her þeyin üstesinden gelinebiliniyor. Evet, bir yerde benim hikâyemden bir parça buldunuz yukarýdaki satýrlarda. Kendi baþýma araþtýra araþtýra, sora sora öðrendiðim yurtdýþýnda yüksek öðrenim için yapýlmasý gerekenleri, bu yazý aracýlýðý ile birçok öðrenciye ulaþtýrmak ve en azýndan birkaç kiþiye bir faydamýn dokunabilmesini saðlamak en büyük isteðim. Üniversiteye girdikten sonra birçok insanýn hayalidir öðrenime yurtdýþýnda devam edebilmek. Peki bu hayali gerçeðe dönüþtürmek için ne gerekiyor? Ýlk yapýlmasý gereken internet üzerinden okul ve programlarý araþtýrmaya baþlamak ve isteðinizi belirlemek. Bu araþtýrmaya Ýstanbul Teknik Üniversitemizin, ana sayfasýndaki dünya üniversiteleri kýsayolundan 1 baþlayabilirsiniz. Bir okulun sayfasýna girdiðinizi varsayalým. Ýlk baþta her þey çok karýþýk görünebilir, ama zaman içinde alýþacaksýnýz ve hatta otomatikleþeceksiniz. Genelde tüm sayfalarda ayný düzen iþlemektedir. Öncelikle her üniversitenin (anadili Ýngilizce olanlar dýþýnda) sayfasýnýn bir kenarýnda "English site" yazýsý ya da Ýngiltere bayraðý bulunur. Ona týklayarak sayfanýn dilini Ýngilizce yapýlýr. Daha sonra ise "Prospective Students", "International Programs" , "Study Programs Offered" þeklindeki bölümlerden okulun sunduðu yüksek www.gazete.itu.edu.tr lisans programlarýna bakýlýr. Programlarýn detaylarýna da o sayfalardan ve "application" bölümünden ulaþýlabilir. Ayrýca genelde "application" bölümünden bölümün kabul kriterleri, baþvuru formlarý ve baþka birçok kaynaða da ulaþabilirsiniz. Uzun sürecek araþtýrmalar sonucu kafanýzda bazý okullar ve bölümler belirlediyseniz, ikinci adým ne olacaktýr? Okullarýn sizden istekleri doðrultusunda baþvurunuzu hazýrlamak. Okullarýn ve bölümlerin, eðer varsa kendilerine özel þartlarýný bir yana býrakýrsak genel olarak istedikleri þeyler þunlardýr: - Toefl sýnavý sonucunda alýnmýþ ingilizce yeterlilik belgesi - GRE / GMAT sýnavý sonucu alýnmýþ yeterlilik belgesi - Kendinizi ve amaçlarýnýzý anlatan bir yazý (statement of purpose) - Referans mektubu / mektuplarý arýyorum eðitim Bu gerekenlerden TOEFL , GRE 2 ya da GMAT 3 sýnavlarýný (baþvuracaðýnýz okullarýn isteðine göre hangileri gerekli ise) geçmeniz gerekmektedir. Bu sýnavlarýn sonucunun açýklanmasý ve okullara yollanmasý 4 ila 6 hafta kadar sürdüðünden, son baþvuru tarihine göre yeterli zaman býrakýlýp bu sýnavlara öyle girilmelidir. Ayrýca bu sýnavlarýn sonunda, sonuçlarý ücretsiz olarak bazý okullara yollama imkaný sunulmaktadýr. Bu nedenle sýnava girmeden önce, baþvuracaðýnýz okullarýn okul kodlarýný yanýnýza almanýz size ciddi miktarda zaman ve para kazandýracaktýr. Sýnav sonunda çýkan sonuçlarý yollama ekranýnda, belgeleri yollayacaðýnýz okulu bulamazsanýz, sýnavý yapan test merkezinden temin edeceðiniz sýnav sonucu isteme formunu doldurup yazýlý olarak da verebilirsiniz. Ýlk iþ olan bu sýnavlarý hallettikten sonra, sonuçlar açýklanana kadar olan zamaný da diðer belgeleri toplamak için kullanabilirsiniz. Lise diplomasý, üniversiteden mezun olabilir belgesi, not dökümü gibi birçok belge istenebilir. Fakat bu gözünüzü korkutmasýn, bu aralýk 2005 belgelerin tamamýný ÝTÜ Öðrenci Ýþleri Daire Baþkanlýðýna gidip gereken iþlemleri yaparak çok hýzlý bir þekilde temin edebilirsiniz. Belgeleri topladýktan sonra, bu belgelerin, üniversitelerin istediði dile çevirtilmesi iþlemine sýra gelmektedir. Belgelerin bir kýsmý zaten Öðrenci Ýþlerinden Ýngilizce olarak temin edilebilmektedir.Lise Diplomasý ve kalan diðer belgeler de yeminli tercümana cevirtilmelidir. Eðer üniversite, tercümenin onaylý olmasýný istiyorsa (Noter vb.) o zaman belgenin aslý ve çevirisini alýp fakültenizin sekreterliðine giderek aslýnýn aynýdýr damgasý vurdurabilirsiniz. (Noterler ayný iþlemi yaklaþýk 30 YTL'ye yapmaktadýr) Yüksek lisansa baþvurularda, oldukça önemli bir deðerlendirme de "Statement of Purpose" adlý yazý üzerinden yapýlmaktadýr. Özellikle A.B.D.'deki okullar için bu yazý, neredeyse baþvurunun en önemli parçasýdýr. Tamamen kiþisel olan bu yazý için internet üzerinde bir çok yardýmcý site bulabilirsiniz . Benim de size tavsiyem, bu yazý için biraz zaman ayýrmanýz, üzerinde düþünmeniz ve yazýnýn neleri kapsamasý gerektiðini ve bu yazým tipini çok iyi kavramanýz. Bu konuda interneti kullanmanýz size oldukça fayda saðlayacaktýr. Tüm belgeleri topladýnýz, çevirileri yaptýrdýnýz, okullar için kopyalarý çýkarttýnýz ve onlara da aslýnýn aynýdýr damgasý vurdurdunuz. Artýk yapmanýz gereken tek þey var belgeleri okullara ulaþtýrmak. Zarfýnýzý PTT'den iadeli taahhütlü olarak yollayabilirsiniz. Uzaklýða göre belirli bir zaman önceden yollamakta fayda var (1 - 2 hafta kadar), ya da DHL, FedEx gibi özel kargo þirketleri ile daha yüklü bir ücret karþýlýðýnda belgelerinizi 1 ya da 2 günde ulaþacak þekilde yollayabilirsiniz(Bu özel kargo þiketlerine giderken, yanýnýzda öðrenci kimliðinizi götürmenizin ve yollamadan önce öðrenci olduðunuzu belirtmenizin çok faydasý olacaktýr, genelde okullara baþvuru dönemlerinde öðrencilere %50 indirim uygulanmaktadýr). Okullara göre deðiþiklik göstermekte olsa da, genel olarak baþvurunuz iþleme alýndýðýnda size haber verilir. Eðer bütün bu iþlemleri yaptýysanýz artýk en zor kýsma sýra gelmiþtir; beklemek... Zaten yeterince dolu olan son dönemlerde, bunca iþle Faydalý Internet Sayfalarý 1- Dünya Üniversiteleri : http://www.itu.edu.tr/linkler/a.htm 2- TOEFL ve GRE sýnavlarýný yapan kurumun ana sayfasý http://www.ets.com 3- GMAT sýnavýný yapan kurumun ana sayfasý http://www.gmat.org 4- "Statement of purpose" hakkýnda bilgi http://www.statementofpurpose.com 5- TOEFL ve diðer sýnavlar için kapsamlý bir bilgi kaynaðý ve internet üzerinden çalýþma sitesi http://www.testmagic.com 6- Türk Eðitim Vakfý, burs olanakalarý http://www.tev.org.tr www.gazete.itu.edu.tr uðraþmak insana zaman zaman zor gelse de pencereden dýþarý bakýp yeni bir güne, yeni bir kültüre, yeni bir dile merhaba dediðinizde, hepsine deðdiðini anlayacaksýnýz. Bu zorlu yolda baþarýya ulaþmanýz dileðiyle. Can Emrah Yaldýz, [email protected] RWTH Aachen, Production Engineering Öðrencisi ÝTÜ Makina Mühendisliði Bölümü Mezunu Aþaðýdaki Sayfalar, programlarý kategorilere ayýrarak rehberlik hizmeti vermektedir. Bu sayfalardan bulduðunuz programlarý, mutlaka ilgili okulun sayfasýna giderek kontrol ediniz, kabul þartlarý ve program içeriðinin en güncel olduðu sayfa okulun kendi sayfasýdýr. 1. Fransa'da yüksek öðrenim olanaklarý: http://www.onisep.fr 2. Almanya'da yüksek öðrenim olanaklarý: http://www.daad.de 3. Ýngilterede yüksek öðrenim olanaklarý: http://www.educationuk.org/ 4. ABD'de yüksek öðrenim olanaklarý http://www.usnews.com 33 kültür sanat hayat arýyorum 34 aralýk 2005 þifa bitkilerde saklý Þifa ve bitki… Bu iki kelime ne çaðrýþtýrýyor size? Hastalanýnca annemizin 'Nane-limon kaynatayým hiçbir þeyin kalmaz' sözleri mi kulaðýnýzda çýnlýyor yoksa zorla içirdiði ýhlamur mu geliyor aklýnýza? Hâlbuki, en çok ihtiyacýmýz olan bu kýþ aylarýnda, bitkilerdeki þifayý keþfetmek gerekli. Þahtere Otu Doðal ürünlerden gittikçe uzaklaþtýðýmýz bu günlerde öze dönüþ var. Hýzlý þehir yaþantýsý sebebiyle her þeyin yapayýna yönelmiþ bizlerde doðaya ve organik ürünlere dönüþ görünmekte. Bitkilerin gizli gücü keþfedilmekte. Bu anlamda size yardýmcý olmak adýna Kýrk Ambar dükkânýnýn sahibi Âlime Kýlýç ile bir söyleþi yaptým. Bitki çaylarýnýn yapýlýþý ve hangi bitkinin hangi rahatsýzlýða iyi geldiði konusunda bilgilendirdi bizi, Âlime Haným. Kýrk Ambar Haziran 1999'dan beri Beþiktaþ'ta hizmet vermekte. Her türlü alternatif köy ürününü ve þifa verici bitkiyi bulabileceðimiz bir yer. Soðuk algýnlýðýnýn sýk görüldüðü bu aylarda adaçayý imdadýmýza yetiþiyor. Adaçayý, soðuk algýnlýðý önleyici, aðrý kesici, ter kesici ve adale aðrýlarýný giderici özellikleriyle Anadolu halk hekimliðinde yaygýn olarak kullanýlýyor. Bir de evlerimizde þifa verici özelliklerinden en çok yararlanýlan bitki, ýhlamur tabi. Ihlamur göðsü yumuþatýr, öksürüðe iyi gelir. Ayrýca ýhlamurun baðýrsaklarý çalýþtýrýcý özelliði de vardýr. Bir fincan ýhlamur yanýnda bir dilim limonla birlikte kýþ aylarýnýn vazgeçilmezi olmalý bizim için. Hoþ kokusuyka birlikte zencefil çayýnýn da öksürüðe iyi geldiði bilinmekte. Uyku problemi çeken arkadaþlara da bir müjdem var. Anadolu halk hekimliðinde çocuklarýn ishal tedavisinde de kullanýldýðý için oðulotu adýný alan melissa bitkisinin çayý uyku problemi olanlar için birebir. Oðulotu yapraklarýnýn dinlendirici, Ýlk Öðüt Âlime Haným'ýn bize ilk öðüdü; bitki çayý hazýrlarken tüm yapraklý bitkileri demlemek, kuþburnu ve rezene gibi tohumlu bitkileri ise bir 'taþým' kaynatmak. Sýcak su- poþet çay ile yaþayan bizler için önemli bir öðüt. yorgunluk ve uykusuzluk giderici, sinirleri yatýþtýrýcý ve bir de sindirimi kolaylaþtýrýcý özellikleri var. Kilo vermek isteyenler bolca yeþil çay tüketiyor. Bunun altýnda yatan sebep yeþil çayýn yað çözücü ve toksin atýcý özelliklere sahip olmasý. Bu özellikleriyle metabolizmayý harekete geçirdiði bilinmekte. Ayrýca zencefil çayýnýn da toksin atýcý özelliði var. Mide ve sindirim rahtsýzlýklarýna iyi gelen bitkiler de var. Örneðin rezene çayýnýn gaz söktürücü özelliði var. Özellikle bebeklerin gaz sancýlarýný gideriyor. Kekik de hazmý kolaylaþtýrýyor. Kekik suyu sindirim hastalýklarýnýn tedavisinde ve mide-baðýrsak rahatsýzlýklarýnda kullanýlýyor. Isýrgan otu çayýnýn kan yapýcý ve baðýþýklýk sistemini güçlendirici özellikleri olduðunu biliyor muydunuz peki? Eklemekte yarar var, kuþburnu göz ardý edilmemesi gereken önemli bir C vitamini deposu. Böbrek taþý atmakta sorun yaþayanlara da önerebileceðimiz bir bitki var. Kýrkkilit bitkisi böbrek taþý atma amacýyla kullanýlmakta. Ayrýca ayný bitkinin ödem attýrýcý özelliði de var. Bitkinin yapraklarý yine ayný yöntemle demlenerek bitki çayý olarak tüketilebilir. Bitki çayý olarak tüketilmeyen þifa verici bitkiler de var. Zerdeçal tozu bala karýþtýrýlýp tüketilir. Bu karýþýmýn karaciðer rahatsýzlýklarýna iyi geldiði bilinmekte. Keten tohumundan, týpký kahve gibi çekilerek, toz elde ediliyor. Daha sonra yine bal ile karýþtýrýlýp macun kývamýnda bir karýþým hazýrlanýyor. Sabahlarý aç karnýna bir yemek kaþýðý tüketilirse öksürük için etkili çözümlerden biri oluyor. Pek çok derde deva olabilecek þifa verici bitkilerin bir kýsmýný tanýtmaya çalýþtým sizlere. Ama unutulmamasý gereken bir nokta var. Her þeyi kararýnda kullanmalýyýz. Sabah akþam yeþil çay içip baþka hiçbir çaba sarfetmeden týð gibi incelme hayalleri kuran insanlarýn sayýsý hiç de az deðil! Doðayla barýþýk ve saðlýklý bir yaþam sizi beklemekte, bitkilerde saklý olan þifayý keþfedin. Bahar Saðlam, [email protected] www.gazete.itu.edu.tr Saçlarýmýzýn arasýnda kötü bir görüntüye neden olan ve saç derimize nefes aldýrmayan bir sorundur kepek. Onun için de bir çözüm var. Þahtere otu hem kepeði önlüyor hem de cilde tazelik katýyor. Bu bitkinin saplarýný beþ dakika kaynatýn. Daha sonra sabahlarý aç karnýna, akþamlarý ise yatmadan önce için. Tüketirken bal veya þeker eklemeyin. En az bir hafta süren düzenli kullanýmdan sonra olumlu etkileri görülmeye baþlýyor. Deneyin! Âlime Haným'dan özel bir tarif: Bir cezvede su kaynatmaya baþlayýn. Su kaynayýnca cezveye papatya ve ýhlamur yapraklarýný ekleyin. Bir ya da iki dakika geçtikten sonra ocaktan alýn ve demlenmesi için beþ dakika bekleyin. Unutmayýn yapraklý bitkilerden bitki çayý hazýrlamak için demleme yöntemi uygulanýr. Demlendikten sonra bu hoþ kokulu karýþým içilmeye hazýrdýr. Hem papatyanýn antiseptik özelliðinden yararlanmýþ hem de ýhlamura hoþ bir koku katmýþ olacaðýz. Fincanýnýzýn yanýna bir dilim limon eklemeyi ihmal etmeyin. Limon, çaya ayrý bir lezzet katacak ve ayný zamanda C vitamini takviyesi yapacaktýr. yerleþke arýyorum aralýk 2005 35 maslak Bir önceki sayýmýzda kuþlara ayýrdýðýmýz köþemizde genel olarak kuþ gözlemciliðinden ve yerleþkedeki kuþlardan biraz bahsetmiþtik. Ayrýca yerleþkemizdeki kuþ türlerini bir tablo halinde size sunduk. Bu tablo yerleþkemizdeki 78 farklý tür kuþu içeriyordu. Son duruma göre yerleþkede bu türlerin dýþýnda iki kuþ daha gözlemlenmiþ; bununla ilgili çalýþmalarýmýz da sürmekte. Bu sayýda ve önümüzdeki sayýlarda da tabloda adý geçen kuþlarý tanýmaya devam edeceðiz. Geçen sayýmýzdan sonra yýlda bir kez yayýnlanan ve çeþitli konularý baþlýk edinerek evdeki koleksiyonda saklanacak deðerde olan "Yeþil Atlas" dergisi de bu yýlki sayýsýný kuþlar ve kuþ gözlemciliði üzerine çýkardý. Bu sayýmýzda dört farklý kuþ tanýtýmýný ÝTÜ Mavi Baþtankara Boyu 11 cm. Parlak mavi tepesiyle hemen tanýnýr. Sýrtý mavi ve yeþil, göðsü sarýdýr. Yanaklarý beyazdýr, siyah sürmesi yüzündeki beyazlýðý çevreleyecek þekilde yer alýr. Beslenirken çok hareketlidir ve dallarda baþ aþaðý sarkmak gibi akrobatik hareketler yapar. Genç kuþlarýn yanaklarý ve ensesi sarý renktedir. Yapraklý ormanlarda bol sayýda bulunurken, çam ormanlarýnda daha az sayýda bulunur. Þehir içindeki parklarda da rastlanabilen bir türdür. Sesi tsii-tsii-tsii-tsit'tir, ötüþü ise neþeli bir tsii-tsyutdyuhyuhyuhyu'dur. ÝTÜ'de yemekhane önündeki aðaçlýkta dikkatli gözlerden kaçamayacak kadar bol bulunur. Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde Araþtýrma Görevlisi Koray Yeþiladalý’nýn fotoðraf ve tanýtýmlarýyla sunuyoruz. Yerleþkede her zaman görebileceðiniz kuþlara belki de daha dikkatli bakacaksýnýz. Hatta siz de birer kuþ gözlemcisi olma yolunda ilerleyeceksiniz, kim bilir?.. Sýðýrcýk Boyu 21 cm. Ormanlar, parklar, bahçeler, çiftlikler ve þehir merkezlerinin yaygýn, giriþken, gürültücü ve kavgacý bir kuþudur. Eriþkini siyahýmsýdýr, yaz giysisinde parlak yeþil ve mordur, gagasý sarý, bacaklarý turuncudur. Kýþ giysisinde 'V' þekilli soluk telek uçlarý ile her tarafý beneklidir, bu benekler genellikle beyazýmsý yüzü ve gýdýsý ile birleþir; gövdesinin alt tarafýndaki benekler koyu ve yuvarlak, kuyruk altý pul desenlidir. Kanat teleklerinin kenarlarý parlak kýzýl-kirli sarýdýr. Genci kurþunî-kahverengidir, maskesi koyu renk, gagasý koyu renk ve sivridir; Kanatlarý uçuþta üçgen þeklinde ve sivri uçludur; kalabalýk sürüler oluþturur ve sürüler uzaktan koyu füme renginde bir böcek sürüsü gibi gözükür. Sesi gür ve boðuk bir 'þiiir', uyarý sesi tiz bir 'çit'; ötüþü bir ýslýk ve takýrdama serisinden oluþur. Açýk mavi renkli 3-5 yumurta yaparlar ve ebeveynler sýrayla kuluçkaya yatar. ÝTU' de hemen her yerde göze çarpan ve bol bulunan bir kuþ türüdür. Kýzýlgerdan Boyu 12-14 cm. Yüzü ve göðsü kýzýl, alt tarafý beyaz, sýrtý kahverengidir. Göðsünden karnýna geçiþte gri bir bant bulunur. Genci kahverengi ve beneklidir, yetiþkinlerdeki renk kombinasyonunu göstermez. Kanatlarýný genelde sarkýk tutar ve sýçrayarak yürür. Ormanlarda, bitkice zengin parklarda ve çalýlýklarda ürer. Kýþýn þehir içinde karþýlaþmak yaza göre daha mümkündür. Diyetini böcekler ve kurtçular oluþturur. En çok duyulan sesi ayýrt edici bir çýt-çýt ve tsii'dir. Ötüþü bülbüle benzer, þakýmalý, tatlý ve incedir. ÝTÜ'de hemen hemen tüm çalýlýklarda sesini duymak mümkündür, görmek için ise biraz daha sabýr ve dikkat gereklidir. Ýspinoz Boyu 14-16 cm. Serçe boyutlarýnda bir kuþtur. Erkek bireylerin tepesi ve ensesi gri, sýrtý kýzýl göðsü kahverengimsi pembe ve kuyruksokumu yeþilimsi renktedir. Kanatlarýnda beyaz lekeler bulunur ve uçuþta çok belirgindir. Diþilerinin ve gençlerinin rengi daha soluktur, kanatlarýndaki beyaz ise yetiþin erkeklere oranla daha küçüktür. Yazýn ormanlarda görülen ispinozu, kýþýn açýk arazilerde bolca görmek mümkündür. Menüsünde böcekler ve tohumlar vardýr. En bilinen sesi büyükbaþtankaraya benzer bir pink'tir. Uçarken ýslýða benzer yumuþak bir dyup sesi çýkarýr. Uyarý sesi olarak keskin bir viit ve tsvii'dir. ÝTÜ' de tüm aðaçlýk alanlarda kolayca görülebilir. www.gazete.itu.edu.tr kültür sanat hayat arýyorum 36 aralýk 2005 SOKAK SOKAK ÝSTANBUL VEFA üstüne tarih sinmiþ semt... Bir sonbahar sabahý, daha güneþ kendini ýsýtamýyor. Loþ bir aydýnlýk var Vefa'nýn caddelerinde. Ýnsanlar aðýr adýmlarla dövüyorlar yýpranmýþ asfaltý. Kimi iþine kimi okuluna gidiyor. Cibâli Lisesi önünde bir adam, eli cebinde, kafasýnda binlerce düþünce yavaþ yavaþ yürüyor; vakti zamanýnda Bizanslý zenginlerin, Osmanlý saray erbâbýnýn yürüdüðü caddede. Týpký kendi gibi bu cadde de yýpranmýþ. Ve daha yeni uyanan semtin sokaklarý nerede ise boþ. Vefa Semti'nde elinde fotoðraf makinesi ile ben ve bütün yorgunluðuna raðmen ihtiþamla poz veren yýllanmýþ Vefa sokaklarý… Ýstanbul'un tarihi yarýmadasýnda, yedi tepeden üçüncüsü üzerinde kurulu, Osmanlý dokusunun hâlâ hissedildiði Vefa Semti maðrur bir ifade ile selamlýyor yeni doðan günü. Sabahýn serin esintisi canlandýrýyor uykulu bedenleri. Yavaþ yavaþ ýsýtýyor güneþ soðuk taþ binalarý. Derken beni ilk selamlayan Þeyh Vefa Külliyesi oluyor. Fatih Sultan Mehmet Han zamanýnda yaþamýþ, devrin ileri gelen mutasavvýflarýndan Þeyh Vefa Musliheddin Mustafa Efendi tarafýndan yapýlmýþ. Zaten semt de adýný bu zattan alýyor. Vefa Külliyesi Vefa Caddesi'nin sonunda olanca heybeti ile dimdik ayakta duruyor. Ýnsan hoþ bir mimarî eser görmenin sevincini yaþýyor çünkü etraf öyle nahoþ yapýlarla dolu ki… Vefa Caddesi'nden dar bir sokaða kývrýlýyorum. Önüme binalar arasýna sýkýþmýþ, kiliseden bozma Molla Güranî Camî çýkýyor. Camî önündeki hazire (camî avlusundaki mezarlýk) ilgimi çekiyor. Söylenene göre þehrin içinde kalabilmiþ hazirelerin en güzeliymiþ. Aðaçlarla çevrili halî ve güzel taþ süslemeleri de bunu kanýtlýyor. Gözüme camî karþýsýnda çamurlu þantiye alaný iliþiyor. Ýçim burkuluyor. Ýnsanlar semtin kalbine hançer saplýyorlar ve belki de farkýnda olmadan aðýr aðýr yok ediyorlar Vefa'yý. Her þeye raðmen Vefa ne unutulmuþluða aldýrýyor ne de yýllar yýlý baþýna gelen afetlere, yýkýmlara ve kýyýmlara. O kendinden emin gülümsüyor insanlara. Hâlâ tarih kokuyor her sokaðý buram buram. Bir fahiþenin üzerindeki paha biçilemez gerdanlýk gibi duruyor Vefa'nýn koynunda en genci üç asýr görmüþ yapýlar. Yürüyorum þirin Arnavut taþlarý ile döþenmiþ caddede. Artýk güneþ iyiden iyiye aydýnlatýyor dar sokaklarý. Hareketleniyor caddeler. Ýnsanlarda bir iþ telâþesi, yorgun çehrelerde bir ümit yeni doðan güne karþý. Ve biliyorlar ki bin yýllarca insanlara rýzk veren Vefa kendilerini de gözetecek. Bu tatlý hayat koþuþturmacasýný seyrederek ilerlerken çöplük haline getirilmiþ bir yapý bütün pembe tabloyu siliyor belleðimden. Tuðlalarýna bakýnca tarihî bir yapý olduðu anlaþýlýyor. Bencillik yapýyoruz gibi geliyor bu cömert semte, görünce bu vahim manzarayý. Cemal Yener Tosyalý Caddesi'ndeyim. Bozdoðan (Valens) Su Kemerine paralel olan bu cadde semti boydan boya kesiyor diyebilirim. Cadde üzerinde Molla Hüsrev Camî'ni görüyorum. Minare, çeþme (yol yükseltildiði için kemer baþlangýcýna kadar gömülü) ve çevre duvarý dýþýnda ilk dönem mimarîsinden iz kalmamýþ. Camînin tam karþýnda tarihi Vefa Lisesi. Biraz aþaðýda meþhur Vefa Bozacýsý ve onun hemen karþýsýnda ilginç bir yapý. Adý: Recaî Mehmet Efendi Sýbyan Mektebi ve Sebili. Osmanlý mimarîsinin ilginç yapý tiplerinden biri. Önce hiç göze batmýyor. Zaten cadde yükseltildiðinden yol seviyesinden bir metre kadar aþaðýda. Ön yüzündeki iþlemeler ve kabartma yazýlar görülmeye deðer. Ýnanýlmaz kareler de çarpmýyor deðil insanýn gözüne. Ahþap klasik bir Osmanlý evi, hemen yanýnda bir yýkýntý, önünde yemyeþil insana gülen bir aðaç kümesi ve çarpýk bir cadde. Ýþte günümüz Ýstanbul'una özgü manzaralarýn Vefa'daki yansýmasý. Dede Efendi Caddesi'ne geliyorum. Belki de yýllar yýlý çehresi deðiþmeyen ender caddelerden. Bir zamanlarýn gözde mekaný Direklerarasý'nda baþlayýp Vefa Lisesi'nde son bulan bu cadde, bir tarafýnda Þehzâde Camî bir tarafýnda Damat Ýbrahim Paþa Camî ile kartpostallýk bir kare sunuyor insana. Vefa sakinleri… Gerek yaþam biçimleri gerekse iç dünyalarý ile semtle bütünleþmiþler. Vefa da üstü baþý yýpranmýþ bir sakini gibi, yýkýk dökük çarpýk binalarýyla. O sakini kadar da onurlu, hâlâ ayakta duran tarihi yüzüyle. Ziyaretim Dede Efendi Caddesi'nin Direklerarasý'nda biten ucunda son buluyor. Burada Þehzâde Camî Haziresi duvarýnýn köþesinde, Ýstanbul'un merkezi olarak saptanan yere dikilen "yeþil taþ" var. Bu taþ sütun eskiden alttan ve üstten dönen yivli bir sütunmuþ. Bugün yol seviyesinin altýnda olduðu için dönmüyor. Bu kadim semte veda etmek zor geliyor. Dönerken bir kare özetliyor her þeyi sanki. Pencere parmaklýklarýna tutunmuþ gözleri kapalý bir çocuk. Belki de hayal ediyor þu dar sokaklarýn olmayýþýný ve oynamak istiyor özgürce hiçbir zaman oynayamayacaðý kýrlarda. Özlemi o kadar masum ve haklý ki... Bizler onu hapsediyoruz hayallerine. Katiliyiz onun çocukluðunun týpký þu Vefa Semti'nin katili olduðumuz gibi. Son bir not… Bakýrcý dükkanýnýn önünden geçerken anlýyor insan. O bakýrcý ustasýnýn çabasý gibi insanlýðýmýza dönme çabamýz. Yarattýðýmýz düzen nasýl o bakýrcý dükkanýna bir kuþak sonra kepenk kapattýracaksa, bize de insanlýðýmýzý unutturacak yakýn bir zamanda. Ama bunu bile bile bakýrcý ustasýnýn mesleðini yaþatma gayreti gibi insanlýk için çabalamak, bir gün düzelecek umudu veriyor yitip giden her þeye raðmen bizlere, yüreklerimize. Bu umutla Vefa’da dolaþmak, semtin günlük kalabalýðýna karýþmak güzel. Her þeye raðmen güzel… Sefa Demir www.gazete.itu.edu.tr gezi-inceleme arýyorum aralýk 2005 DÜLÜK TEPE Müslümanlarýn türbesi, Eski Romalýlarýn tapýnaðý Dülük Tepe, Gaziantep'in 10 km kuzeyinde yer alan 1000 m yüksekliðinde bir tepe. Etekleri her hafta sonu dolup taþan koca bir piknik yeri ve zirvesi de þehrin radyo-telsiz alýcýlarýnýn daimi mekâný. Kurak iklim insaný Gaziantepliler -doða bu konuda onlara pek cömert davranmadýðýndan olsa gerek- yeþili pek bir sever. Yýllar önce insan eliyle oluþturulmuþ koca bir ormanýn bulunduðu bu tepe bu yüzden çok kýymetli onlar için. Daha birkaç yýl önce, yeni yapýlacak çevre yolunun -kilometrelerce uzamasý pahasýna da olsaormanýn içinden geçmesine þiddetle karþý çýkýp tek bir aðaç bile kestirmediler. Tüm bunlarýn yaný sýra, tepede bulunan Dülük Baba Türbesi, yaklaþýk yirmi yýl önce yýkýlana kadar yöre insanýnýn sýk sýk ziyaret ettiði bir yer olmuþ. Aðaçlarýn güzelliðinden mi, yerin kutsallýðýndan mý, yoksa mangal yapmanýn zevkinden midir bilinmez; Dülük Tepe Gaziantepliler için tam bir hafta sonu klasiði. Türbenin hikâyesine gelince, bir rivayete göre Yavuz Sultan Selim, Mýsýr seferi sýrasýnda buradan geçerken, yolunu yaþlý bir derviþ keser. Padiþaha: - Sana müjdelerim ki, Recep ayýnýn 26. günü zafer senindir. Haydi, durma. Yolun da bahtýn gibi açýk olsun, der. Padiþah yaþlý derviþe teþekkür ederek kim olduðunu sorar. Derviþ þöyle cevap verir: - Fani âlemin bir yolcusuyum. Menzilime ulaþtým. Hakka tapýlandým. Beni sorma, sen yoluna devam et. Gerçekten de Yavuz, derviþin dediði ay ve gün Mercidabýk'ta büyük bir zafer kazanýr, Mýsýr'ý fetheder. Sefer dönüþü, Dülük Köyü'ne uðradýðý zaman adýný bile bilmediði derviþi sorar: -Öldü. Buradan ayrýldýðýnýz gün o da Hakk'a yürüdü. Þu tepeye gömdük, cevabýný alýr köylülerden. Yavuz, mezarý ziyaret eder, üzerine bir de türbe yaptýrýr. Bu hikâye ve Dülük Tepe'deki türbe herkes tarafýndan bilinir fakat çoðu kiþinin bilmediði bir gerçek, 10 yýl kadar önce Alman bir profesörün dikkatini çekmiþ. 1517'de bir manastýrda bulunan, Ýngiltere'den Hindistan'a kadar tüm önemli þehirleri içeren ve "Tabula Peutingeriana" olarak bilinen ünlü haritada Gaziantep yakýnlarýnda Zeugma'nýn yaný sýra "Doliche" isimli bir þehir de görülmektedir. Haritayý incelerken bunu gören profesör, Romalýlarýn çok uzun süre taptýðý "Jupiter Dolichenus" tanrýsýnýn adýnýn "Doliche'li Jupiter" demek olduðunu hatýrlamýþ. Bu þehrin çok önemli bir dini merkez olmasý gerektiðini düþünmüþ ve bu konu üzerinde çalýþmaya baþlamýþ. Uzun çalýþmalar ve uydu resimlerinin de yardýmlarýyla þehir yakýnlarýnda bir tapýnak keþfedilmiþ. Gerekli izinler alýndýktan sonra Gaziantep'e gelen Profesör Winter, 1997 yýlýnda çalýþmalara baþlamýþ. 2000 yýlýna kadar devam eden kazýlar sonucu, Dülük Tepe yakýnlarýndaki Keber Tepe'de dünyadaki tek "çift kültlü Mitra tapýnaðý" keþfedilmiþ oldu. Fakat profesör, Dülük Tepe'de daha önemli bir dini merkezin, yani "Jupiter Dolichenus"un tapýnaðýnýn olduðunu düþünüyordu. Bunun üzerine 2001'deki jeofizik araþtýrmalarýndan sonra 2002'de asýl kazý çalýþmasý baþladý. Kazýlar üç yýldýr Haziran-Ekim aylarý arasý devam ediyor. Prof. Dr. Engelbert Winter'e arkeolog, tarihçi, jeoinformatik mühendisi, restoratör, mimar, coðrafyacý ve topograflardan oluþan çok uluslu bir ekip yardým ediyor. Þimdiye kadar üzerinde Ýmparator Marcus Aurelius Caracalla'nýn adý yazýlý olan heykel kaidesinden Eski Mýsýr tanrýsý Osiris'in bronz heykeline kadar çok çeþitli buluntular elde edildi. Mýsýr, Babil, Mezopotamya ve Suriye baþta olmak üzere birçok kültüre ait çok sayýda eþyanýn bulunmasý, buranýn çeþitli bölgelerden insanlarca ziyaret edilen bir hac merkezi olduðu fikrini destekliyor. Ayrýca kazýlar sýrasýnda bulunan silindir mühür, cam damga, taþ ve bronz mühürler de bu tür kazýlarda bir ilk teþkil ediyor. Elde edilen buluntular sayesinde bu tapýnaðýn M.Ö. 1.yy'a kadar uzanan bir geçmiþi olduðu anlaþýldý. Yabancý otoritelere göre bu kazý çalýþmasý dinler tarihi açýsýndan çok önemli bilgiler saðlayacak. Türkiye'de pek ses bulmasa da baþta Almanlar olmak üzere birçok milletten arkeologlar bu tapýnaðýn çok önemli olduðu görüþünde. Kazýlarýn daha uzun yýllar sürmesini saðlayacak kadar bulgu þimdiden elde edilmiþ durumda. Fakat tüm bunlar bir yana, insanýn aklýna þu gülümseten sorular da gelmiyor deðil: Yöre insanýnýn "Dülük Baba"sý, atalarýnýn "Dülüklü Jüpiter"i mi acaba? Yoksa yýllar yýlý Romalý bir tanrýya mý fatiha okuduk? Esin Ekmekçi, [email protected] www.gazete.itu.edu.tr 37 kültür sanat hayat arýyorum 38 aralýk 2005 koç müzesi Gerçek bir denizaltýnýn içine girmek ister misiniz? Peki ya zengin bir antika otomobil galerisini gezmek,buhar makinesiyle çalýþan bir otomobil ve traktör görmek..? O zaman Koç Müzesi'ni ziyaret etmelisiniz. Haliç kýyýsýnda bulunan Koç Müzesi Türkiye'deki tek teknoloji tarihi müzesi.Müzedeki ana bölümler: karayolu ulaþýmý, demiryolu ulaþýmý, denizcilik, havacýlýk, mühendislik, iletiþim, bilimsel aletler, modeller ve oyuncaklar. I. Dünya savaþýnda kullanýlmýþ kasasýnda röntgen cihazý bulunan kamyonet, Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahatinde kullandýðý saltanat vagonu, 1930'da imal edilmiþ olan dar hat lokomotifi, müzedeki diðer ilginç parçalara örnekler. Müzede görülmezse olmazlarýn baþýnda denizaltý geliyor. 2001 yýlýna kadar Deniz Kuvvetleri bünyesinde hizmet vermiþ olan denizaltý, emekli bir denizaltý personeli eþliðinde geziliyor. Antika otomobil ve bisiklet-motorsiklet meraklýlarý da müzede çok deðerli koleksiyonlar bulacaklar. Müzeden notlar -Müze Haliç kýyýsýnda Hasköy'de iki tarihi bina restore edilerek kurulmuþ. Hem karada hem denizde giden otomobil "amphicar" ise müzedeki bir diðer ilginç parça. Bu otomobil 1957-1958 yýllarýnda tasarlanmýþ. Bir mucidin çýlgýn bir fikri olmaktan öteye gitmiþ ve tam 3878 adet üretilmiþ. Fransa ve Ýngiltere arasýndaki Manþ Denizi'ni geçmeyi baþarmýþ. -Müzeye Taksim'den tek otobüsle ulaþýlabiliyor. (54HT Hasköy-Taksim) Ayrýca: 47 Eminönü - Alibeyköy Hattý 54 HM Hasköy - Mecidiyeköy Hattý "Ne nasýl çalýþýr?" bölümünde otomobil , kamyon, traktör ve ev aletleri kesitleri bulunuyor.Bu aletlerin çalýþma mekanizmalarý kesitlerden izlenebiliyor. -Müzeye giriþ ücretleri: Öðrenci: (denizaltý): 3 YTL. 2 YTL. Yetiþkin: (denizaltý): 6 YTL 3 YTL. -Müzenin açýk olduðu gün ve saatler: Salý - Cuma: 10:00-17:00 C.tesi - Pazar: 10:00-19:00 Koç Müzesi'ne gitmeden önce buhar makinasýyla çalýþan gemiler olduðunu biliyordum ama buhar makinesiyle çalýþan otomobil, traktör, asfalt düzeltme silindiri olduðunu bilmiyordum. Müzede buhar makinelerine ayrýlmýþ bölümde, buhar makinelerinin çeþitli kullaným alanlarýna ve farklý buhar makinesi çeþitlerine örnekler var. Müzenin havacýlýk bölümünde üç tane uçak ve 2. dünya savaþýnda Antalya'ya zorunlu iniþ yapmýþ bir uçaðýn enkazý bulunuyor. Denizcilik bölümünde çeþitli tekne ve kayýk örnekleri ayrýca bir de motor koleksiyonu var. Bizden bu kadar. Müzede bunlardan baþka daha bir sürü ilgi çekici parça var, diðerlerini de siz keþfedin. www.gazete.itu.edu.tr -"Müzebüs" gezici müze projesi kapsamýnda "Müzebüs" aracý bir öðretmenle birlikte okullarý ziyaret edip eðitim ve müzecilik hakkýnda bilgi veriyor. -Müzenin internet sayfasýnýn adresi www.rmk-museum.org.tr Ufuk Y. Þiþli, [email protected] kültür sanat hayat Ýndirimli DVD "The Full Monty" son zamanlarda tekrar gündeme gelen Ýngiliz komedisinin baþarýlý ama buna raðmen özellikle ülkemizde az bilinen örneklerinden. Açýkçasý bu durum bir hayli garip çünkü 256,9 milyon dolarla Ýngiliz sinema tarihinin en fazla hâsýlat getiren filminden bahsediyoruz. Film, genel itibari ile boþandýktan sonra velayeti annesinde kalan oðluna kendini sevdirip, onu mutlu etmek için çabalayan meteliksiz bir baba ve beþ arkadaþýnýn hikâyesini konu alýyor. Kaybedenler kulübüne üye ve artýk kaybedecek baþka bir þeyi kalmamýþ bu altý iþsiz adam, þehre gelen erkek striptizcilerin gördüðü büyük ilgiden ilham alarak kendi striptiz gösterilerini yapmaya karar verirler. Ancak, bu çirkin adamlarýn striptiz gösterisini çekici kýlmak için tek bir yol vardýr: Sonuna kadar gitmek… Bundan sonra geliþecek olaylarý izleyip görmek ise size kalmýþ. Filmin en dikkat çekici yanlarýndan biri çok doðal bir anlatýmýnýn olmasý. Kesinlikle abartýlý komedi unsurlarý eklenmeye çalýþýlmamýþ. Böyle olunca da zaten özlerinde sevimli olan karakterlerle seyirci arasýnda daha saðlam bir bütünleþme saðlanmýþ. Sonuçta da film boyunca onlara yabancý gözüyle deðil de, aramýzdan birileri gibi bakýyoruz. Bu yakýnlýðýn yaratýlmasýnda anlatýmýn yanýnda baþarýlý oyunculuklarýn da etkisi büyük. Baþroldeki Robert Carlyle gerçekten kayda deðer bir performans sergilemiþ. Özellikle yüzünde film boyunca göreceðiniz o buruk gülümseme, oynadýðý karakterin benimsenmesinde çok önemli bir unsur. Carlyle'ý bazý bildik filmlerde yan rollerde de olsa izlemek mümkün, ama yine de pek tanýdýk bir yüz deðil. Diðer rollerde çoðunlukla görmeye alýþýk olmadýðýmýz arýyorum aralýk 2005 Bu yazýda çeþitli maðazalarda bulabileceðiniz indirimli DVD'leri tanýtmaya çalýþacaðýz. Günümüzde öðrenci kesesinin sürekli yeni filmlerin pahalý DVD'lerini kaldýrmayacaðý gerçeði ve indirimli DVD'ler arasýnda sýk sýk gözden kaçmýþ kaliteli filmlerle karþýlaþmamýz, bu tercihi yapmamýzda etkili oldu. Ayrýca, zaten yeni DVD'lerin önemli bir kýsmý beyaz perdede yakýn tarihte oynamýþ filmler olduðundan, hepimiz ya sinemada, ya da Divx olarak bu filmlerin büyük çoðunluðunu izlemiþ bulunmaktayýz. Sizler için tanýtacaðým film, "The Full Monty" (Anadan Doðma) isimli Ýngiliz yapýmý komedi filmi olacak. oyuncularý görüyoruz. Ancak filmin kadrosunda yer alan ve ona çok þey katan tanýdýk bir isim de var: Tom Wilkinson. Kendisini "Batman Begins" baþta olmak üzere son dönem Hollywood filmlerinde sýklýkla görmekteyiz. O da en az Robert Carlyle kadar baþarýlý. Wilkinson bu kez, iflas etmiþ ama bunu lükse alýþkýn karýsýna uzun süredir anlatamayan zor durumdaki bir iþadamý rolünde karþýmýza çýkýyor. Filmi baþarýlý kýlan diðer bir nokta ise filmin müzikleri. Konu striptiz olunca müzik de kaçýnýlmaz oluyor elbet ama müzik bu gereksinimin çok ötesinde kullanýlmýþ. Birçok sahnede filmin havasýyla baþarýlý bir þekilde örtüþen klasik pop/rock parçalarý filme fazlasýyla eðlence katýyor. Bunlar dýþýnda ilginç ve gerçekçi diyaloglar, yerinde ve kararýnda espriler insaný filme baðlayan diðer önemli unsurlar. Filmin konusu biraz belden aþaðý gibi gözükse de sizi korkutmasýn. Tam bir aile filmi olduðunu iddia etmesem de çekinilecek bir tarafý olmadýðýný rahatlýkla söyleyebilirim. Zaten filmdeki olaylarýn içinde küçük bir çocuk sürekli yer almakta. Anlatýlan da oldukça masum bir hikâye olduðu için keyfinizi kaçýracak bir durumla pek karþýlaþmýyorsunuz. Öte yandan DVD, özellikle ekstralar açýsýndan biraz hayal kýrýklýðý yaratmýyor deðil. Ek özellik olarak sadece sahne seçimi mevcut. Onun dýþýnda kamera arkasý veya röportaj gibi seçenekler ne yazýk ki dâhil edilmemiþ. Bu tarz bir komedi filmi için bunlar büyük eksikler olmasa da, en azýndan çekim hatalarý gibi küçük eklemeler fark yaratabilirdi. Türkçe dâhil birçok dilde dublaj ve altyazý seçeneðinin olmasý ise sevindirici. Gerçi ben herkese Orijinal Adý: "The Full Monty" Türkçe Adý: Anadan Doðma Yönetmen: Peter Catteneo Oyuncular: Robert Carlyle, Mark Addy, Tom Wilkinson Türü: Komedi Yýl: 1997 orijinal dublajýyla izlemesini tavsiye ederim ama altyazý okumaktan hoþlanmayanlar için Türkçe dublajýn önemli bir alternatif olduðunu göz ardý etmemek gerek. Sonuç olarak bu DVD'yi hem iyi vakit geçirtecek eðlenceli bir film izlemek isteyenlere, hem de arþiv yapanlara tavsiye edebilirim. Umarým siz bu yazýyý okuduktan sonra da indirimli DVD raflarýnda sizi bekleyen bir tane kalmýþtýr. Ýyi seyirler! Utku H. Kevenoðlu savaþ ve kadýn Savaþ ve Kadýn, Yugoslavya iç savaþýný eksen alarak, bütün savaþçýlarýn saldýrýsýna uðramýþ ve bir silah olarak kullanýlmýþ kadýnýn varlýðýný savunuyor. Þiddete farklý þekillerde maruz kalmýþ iki kadýn, Bosnalý bir savaþ maðduru ile savaþ kýþkýrtýcýsý zengin Kuzey'in karþý vicdanýný temsil eden Amerikalý doktor, kendi kiþisel cehennemlerinden kaçýþ yollarýný arýyorlar. Eski Yugoslavya, iki kutuplu dünyanýn baðýmsýzlýðý seçmiþ asi çocuklarýndandý. Sloven, Hýrvat, Türk, Makedon, Çingene, Karadaðlý, Arnavut elli yýla yakýn, kendi etkin kimliðini yitirmeden bir üst kimlikte, "yurttaþ" kimliðinde buluþarak bir arada, barýþ içinde yaþadý. Ta ki tek kutuplu dünya yanýlsamasýnýn yaðmacýlarý iþe el atýp bu birliði, bu uzlaþmayý bozuncaya kadar. En eski kan baðý kültürünü ansýzýn yeniden keþfeden insanlarýn tarif ötesi çýldýrýþýyla kan revan edildi uzlaþma kültürü. Kendi ayrýlýkçýsýna karþý dururken, baþkasýnýn ayrýlýkçýsýný öven, ondan yana taraf olanlarýn riya yüklü ikliminde, savaþ ve kadýn bir söz söyleyecek. Ýnsandan, kadýndan, barýþtan, uzlaþma kültüründen yana bir söz… Ece Bekpýnar Yöneten: Orhan Alkaya 1958'de Ýstanbul'da doðdu. Hukuk ve Gazetecilik okudu. Ekim1976-17Aralýk1980 tarihleri arasýnda Þehir Tiyatrosu'nda oyuncu olarak çalýþtý. 1990'dan beri yönetmenlik yapýyor. www.gazete.itu.edu.tr Yazan: Matéi Visniec Þair, oyun yazarý ve gazeteci. 1956'da Romanya'da doðdu. Bükreþ'te felsefe okudu. Matéi Visniec, Kafka, Dostoyevski, Poe ve Latreamont'tan etkilendi. 1977'de tiyatro oyunlarý yazmaya baþladý. 1987'ye kadar yazdýðý yirmi civarýnda oyun edebiyat çevresinde okundu ama Romanya'da gösterimi yasaklandý, 1987'de politik sýðýnmacý olarak Fransa'ya yerleþti ve bu tarihten sonra Fransýzca yazmaya baþladý. Radio France Internationale'da çalýþýyor. 39 kültür sanat hayat arýyorum 40 aralýk 2005 zehra yýldýz daha yorumlayacaðý çok rol ve söyleyeceði çok arya vardý... Tanrý vergisi harika bir ses, sahnede olaðanüstü bir hakimiyet, mükemmeliyetçiliðin yanýnda mütevazi bir kiþilik... Arka fonda Tosca'dan ''Vissi darte'' ve de Zehra Yýldýz'ýn Aralýk 1997'deki ölüm haberi. Türkiye'deki opera dinleyicilerinden sonra Avrupa'dakileri büyülemiþ Zehra Yýldýz, Almanya'da Beethoven'ýn Fidelio operasýndan Leonore'yi canlandýrdýktan sonra vefat etmiþti. Aida ile baþlamýþ bir çocukluk düþünün Madam Butterfly ile gerçekleþip Floria Tosca ve nihayetinde Leonore ile bu kadar amansýz noktalanmasý Türk opera sahnesi için büyük bir kayýptý. Niþantaþý Kýz Lisesi'nde son sýnýfken kazandýðý Ýstanbul Devlet Konservatuvarý ile Þiþli Ýktisat'ý ayný zamanda bitirmiþ. Kendisine göre baþarýsýz ve ciddiyetsiz bir öðrenciymiþ. Aðabeyi Iþýk Diriker'in ek iþ olarak opera korolarýnda yer almasý ve de onu þancý olmasý alanýnda destekleyiþi Zehra Yýldýz'ýn pazarlamacýlýk yerine opera sanatçýlýðýný seçmesinde büyük bir etmen. Iþýk Diriker'in oynadýðý bir Aida temsili Zehra Yýldýz'ý etkileyerek içindeki tutkuyu tetiklemiþ opera arenasýndaki çekiþmeli mücadelelere baþlangýç kararýný oluþturmuþtur. Konservatuvardan mezun olur olmaz Ýstanbul Devlet Opera ve Balesi'ne solist olarak girmiþ, küçük roller ile görevine baþlamýþtýr. 1985 yýlýnda tenor Süha Yýldýz ( halen kendileri Ý.D.O.B.'da sanatçýdýr) ile evlenmiþtir. Öðrencilik hayatýnýn aksine baþarýlar ile dolu sahne www.gazete.itu.edu.tr yaþantýsýnda ilk önemli rolü Puccini'nin Madam Butterfly operasýndan Cio Cio San olmuþtur. 1987-1988 yýllarýnda Yýldýz ikilisi þan çalýþmalarýna devam etmek amacýyla Ýtalya'ya gitmiþtir. Þan yarýþmalarýna katýlan Zehra Yýldýz, finallere kalýp, dereceler kazanmýþ, Ýtalyan televizyonlarýnda dakikalarca yer almýþtýr. Uluslararasý La Boheme yarýþmasýnda Mimi rolüyle ilk 5 arasýna girmiþtir. Ýstanbul'daki Cio Cio San rolündeki baþarýsýndan sonra 1987'de Puccini'nin Suor Angelica operasýnda ve 1988 yýlýnda Poulenc'in ''Ýnsan Sesi'' operasýnda baþ rolleri oynamýþtýr. O güne kadar çalýþtýðý ve yer aldýðý operalardan farklý olan 20. y.y. eseridir Ýnsan Sesi. Tek kiþilik, modern bu eserden sonra Giuseppe Verdi'nin Othello'sundan Desdemona karakteri sýradadýr. Madam Butterfly ile gerçekleþen ilk baþarý Desdemona ile perçinlenmiþtir. 1990 yýlýnda Rosinni'nin II. Mehmet operasýnda Anna Erisso rolünü canlandýrmýþtýr. Rosinni'nin Türkler'i konu eden en uzun operasý olan II.Mehmet'in Türkiye'de ilk kez sahneleniyor oluþu, Türk opera tarihi açýsýndan büyük bir öneme sahiptir. 9 Aralýk 1990 tarihinde Romanya Constanza Opera Festivali'nde Cio Cio San, 1991 yýlýnda Bulgaristan Varna'da Verdi'nin Maskeli Balosu'ndan Amelia karakterleri Zehra Yýldýz'ýn ilk yurt dýþý festival deneyimleridir. Zehra Yýldýz, operalardaki önemli rollerin yanýnda, konser repertuvarý da geniþ olan, ayný zamanda eþiyle resitaller de hazýrlayan çok yönlü, dinamik bir sanatçýydý. Uluslararasý festivallerde orotoryalarýn, senfonilerin, requiemlerin soprano partilerini yorumlamýþ olmasý onun bu özelliðinin kanýtýdýr. kültür sanat hayat arýyorum aralýk 2005 1993 yýlýnda Ýstanbul'da Wagner'in Uçan Hollandalý adlý operasýnda Senta rolüyle bu sefer seyirci karþýsýndadýr. Sadece sesin önemli olmadýðý; oyunculuðun da en az þan tekniði kadar öneme sahip olduðunun anlatýlmasý Zehra Yýldýz'ýn Senta'sý ile gerçekleþmiþtir. Sadece tekniðe dayandýrýlan, tek düze ele alýnan opera anlayýþý Zehra Yýldýz'ýn dinamizmi ile yýkýlmýþtýr. Þarký söylemenin doruk noktasýna ulaþabilmenin yanýnda oyunculukta da mükemmeliyet çizgisini yakalayarak seyirci ile eser arasýnda temelin konunun gerçekçi yansýtýlmasýna dayalý bir bað kurabilmiþtir. Konuyu yansýtmasýndaki baþarýnýn sebebi kuþkusuz ki prensipli çalýþma stilidir. Müzikal kusursuzluðu hedef alýndýðý bir amaçtan öte, çalýþmalarý yapýtýn bestelendiði dönemdeki akýmý, bestecinin yaþantýsýný ve de müzikal dokusunu da içeridiði için sahnelemede gerçekçi bir bütünlük söz konusudur. Zehra Yýldýz, baþarýlý bir Senta yorumundan sonra 1995 yýlýnda Aida'yý canlandýrmýþtýr. Leyla Gencer ile çalýþtýðý, ince pianissimo do'larý ile çoðu soprano için zor ve yýpratýcý bir sýnav olan Aida'da Yýldýz, kariyerinin zirvesindedir. Ýstanbul'da kendini kanýtlamasýndan öte Almanya'da geleceðe dair sözleþmelere baþlanmýþtýr. Bonn'da Janacek'in Jenufa'sýný Ýstanbul'daki provalarý ve temsilleri ile çakýþtýðý için oynayamamýþtýr. Lakin Alman'yadaki operalarý Salome ile fethetmiþtir. Richard Strauss'un Salome operasý, teknik açýdan zorluklarýnýn yanýnda konu olarak da çarpýcý bir özelliðe sahiptir. Ýtalyan operasýndan Verdi'nin Aidasý ile post romantik Alman ekolünden Richard Strauss'un Salome'sini yorumlayabilmek opera tarihinde ender rastalanabilecek , övgüye layýk bir durumdur. Yabancý sanatçýlarý kolay kolay kabul etmeyen ve sert eleþtirileri ile sanat hakkýndaki bilgisini her fýrsatta gösteren Alman seyircisi Zehra Yýldýz'a hayran kalmýþtýr. Bir gün Senta ve Aida ile Türk opera severlerin karþýsýnda iken ertesi gün Almanya'da Salome ile Alman seyircileri fethetmektedir. Yurt içindeki ve yurt dýþýndaki baþarýlarýndandýr ki 1996-1997 yýllarýnda T.O.B.A.V. (Devlet Tiyatrolarý Opera ve Balesi Çalýþanlar Vakfý) tarafýndan jüri özel ödülüne layýk görülüp, 1996 yýlýnda ise T.C. Kültür Bakanlýðý tarafýndan yýlýn en baþarýlý kadýn opera sanatçýsý seçilmiþtir. Türk opera severler karþýsýna 1997 yýlýnda Tosca ile çýkmýþtýr Zehra Yýldýz. Lirik dramatik sesinin insanýn içine iþleyen ''Vissi D'arte, vissi d'amore'' aryasý ile O, Ýstanbul'un divasý konumuna gelmiþtir. Süha Yýldýz Cavaradossi rolündeyken kendisi Floria Tosca'dýr. 29 Kasým 1997'de galasý gerçekleþmiþ olan Tosca ne yazýk ki 2 Aralýk 1997'de ikinci defa sergilenebilecek, Zehra Yýldýz'ýn vefatýyla gösterimden kalkacaktýr. Zehra Yýldýz Ýstanbul'da Tosca'da oynarken ayný zamanda Almanya'da Heidelberg Devlet Operasý'nda Fidelio'da sahnededir. Leonore'u canlandýrdýðý 9 Aralýk temsilini, Zehra Yýldýz sahnede beyin kanamasý geçirir vaziyette sonlandýrýr. Eseri tamamladýktan sonra aðrýlarý þiddetlenmiþ, hastaneye gitmiþtir. Hastanede sýrasýný beklerken bilincini yitirerek komaya girmiþ ve de 10 Aralýk'ta beyin ölümü gerçekleþmiþtir. Zehra Yýldýz, 1998 yýlý için Ýstanbul'da Tosca, Schwerin'de Aida, Dusseldorf ve Chemnitz'de Salome, Darmstadt'ta Elektra ve Tannhauser, Denver'da (A.B.D.) Salome rollerinin sözleþmelerini arkasýnda býrakarak sanat camiasýndan ayrýlmýþtýr. Vefat'ýnýn ardýndan Fidelio ve Tosca temsilleri sona erdi. Seyircilerin belleðine Zehra Yýldýz ile kazýnmýþ Leonore ve Floria Tosca'yý kuþkusuz ki baþka bir soprano onun gibi canlandýramazdý. ZEHRA'NIN ARDINDAN Uluslararasý üne sahip bir sanatçýnýn profesyonel bir ses kaydýnýn olmamasý trajik bir durumdur. Ölümünün ardýndan o dönemin Kültür Bakaný Ýstemihan Talay'ýn desteði ile Zehra Yýldýz'ýn temsillerinden ve provalarýndan sesinin amatörce kayýtlarý derlenerek bir CD oluþturulmuþtur. Müzikolog Evin Ýlyasoðlu'nun Zehra'nýn biyografisini kaleme aldýðý ''Zehra'nýn öyküsü''adlý kitapta bu cdye yer verilmiþtir. Buna ek olarak Süha Yýldýz öncüþüðünde 1999 yýlýnda sanatçýnýn anýsýný yaþatmak amacýyla Zehra Yýldýz Sanat ve Kültür Vakfý kurulmuþtur. Vakýf her yýl þan festivalleri düzenlemeyi, burslar, konser olanaklarý ve dünyaca ünlü þancýlar tarafýndan verilecek seminerlerle genç þan sanatçýlarýna kol kanat germeyi hedeflemektedir. Vakýf tarafýndan her yýl sanatçýyý anma etkinlikleri düzenlemektedir. Bu seneki programdan þu an haberdar olamadýðým için web sitesini takip etmenizi önereceðim. (http://www.zyv.org.tr) Funda Asena Aktop-Onar, [email protected] www.gazete.itu.edu.tr 41 tiyatro arýyorum ask delisi 42 aralýk 2005 May- Ben Martin'le sinemaya gitmek istiyorum. Hemen þimdi. Eddie-Hiç kimse sinemaya falan gitmiyor. Bu kasabada benim anlatacaðým hikâyeyle boy ölçüþebilecek film yok. Bu hikâyeyi bitireceðim. May- Ne olacak þimdi sen bunu anlatýnca. Bir þeyleri deðiþtirebilecek mi? Eddie-Hayýr. May- Öyleyse ne gereði var? Eddie-Hiçbir gereði yok. May- Niye o zaman herkesi bu hikâyenin içine sokuyorsun? Kimse bu pis hikâyeyi duymak istemiyor. Ben de istemiyorum. Eddie-Senin istemediðini biliyorum. (Kaynak: Akbank Sanat "Aþk Delisi" tanýtým broþürü) Londra'da. Son beþ yýlda inanýlmaz bir ilgi gördük. Her ay bir oyun deðiþti ve pazarlarý hariç her gün oynadýk. ST: Serhat Tutumluer. Eskiþehir doðumluyum ben. Esra'yla ayný okulu, ayný sýnýfý ve Ýzmit Þehir Tiyatrosu'nda ayný sahneyi paylaþmaktan mutluluk duyuyorum (gülüþmeler). Anlattýklarý gibi Mehmet çaðýrdý geldik ve Aksanat öyle baþladý. Þimdi Aþk Delisi'ni oynuyoruz, ocak ayýnda da yeni ve çok güzel bir oyunumuz olacak. Salona girdiðim zaman oyuncularýn sahnede olmasý çok sýcak bir hava katýyor ortama. Sanki sahnede size çok yakýn kiþiler var, onlar oynayacak, siz izleyeceksiniz ve gideceksiniz. Bu bilerek mi hazýrlanan bir ortam? Yani bundan sonraki oyun da böyle mi baþlayacak mesela? EBB: Onun için yapýyoruz zaten. Öncesinde uzun bir bekleme var, uzun bir iletiþim kuramama var. Seyirci oyuna ilk girdiðinde o iki karakter arasýndaki bir türlü o Ýstanbul'da izlediðim ilk tiyatro oyunu olmasýnýn yanýnda senaryosunun ilginçliði ve tabii ki de oyuncularýnýn mükemmel performansýydý Aþk Delisi'nde beni etkileyen. Yani kaçýrýlmayacak bir tiyatro oyununda olmasý gereken her þey vardý. Ýþte bu yüzden hem oyunu tanýtmak hem de oyuncularýný yakýndan tanýyabilmek için bu söyleþiyi hazýrladým sizlere. Oyunun baþrol oyuncularý Esra Bezen Bilgin (May), Cengiz Bozkurt (Martin) ve Serhat Tutumluer (Eddie) bana oynadýklarý oyunu, günümüz tiyatro sorunlarýný ve bu konuyla ilgili düþüncelerini anlattýlar hem de laflarýný hiç esirgemeden! Bakalým beðenecek misiniz? (Konuþmacýlarýn tüm adlarý yerine sadece baþ harfleri kullanýlmýþtýr.) Sizleri kýsaca tanýyabilir miyiz? EBB: Esra Bezen Bilgin. 1973 Ankara doðumluyum. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarý'ný bitirdim 1995 yýlýnda, o zamandan beri Ýzmit Þehir Tiyatrosu'nda çalýþýyorum. Geçen sene Aksanat Yeni Kuþak Tiyatrosu'nun kurulmasýndan beridir de buradayým. Ýzmit Þehir Tiyatrosu'nda hemen hemen 9 senedir çeþitli oyunlarda rol aldým. Þimdi de Aþk Delisi'ndeyim. CB: Adým Cengiz Bozkurt. ODTÜ Oyuncularý'nda tiyatroya baþladým 1985 yýlýnda. 1990'da yurtdýþýna gittim, Londra'da kaldým 14 yýl kadar. Yaklaþýk 1,5 yýl önce Mehmet Ergen'le beraber Türkiye'ye döndüm. Mehmet'le birlikte 2000 yýlýnda kurucularý arasýnda benim de olduðum Arcola Tiyatrosu'nu kurduk www.gazete.itu.edu.tr birleþememe, konuþamama durumunu da bir on dakika öncesinden alsýn, oradaki sessizlik durumunu biraz hissetsin diye var. Evet, tabi bir de sýcak bir þey sanki evimize konuk olmuþlar da birazdan röntgenleyeceklermiþ gibi bir hava da var. Esra Haným'la okul, þehir tiyatrosu derken her sahnede beraber oldunuz. Bunun saðladýðý avantajlar nelerdir? Dezavantajlarý soramam burada karþýlýklý oturuyorken de! Býkmadýnýz mý birbirinizden yani? (Gülüþmeler) ST: E Esra'yý izlemedin mi sahnede, býktý benden? Doðru, ne tekmelemediði kaldý ne yumruklamadýðý! EBB: Valla yaa yapýyorum hala gitmiyor! ST: Yok ilk oyunda tokatý ben attým ondan sonra zaten… EBB: Evet intikamýmý alýyorum ama… tiyatro arýyorum aralýk 2005 sorunlarýn içerde çözülmesine izin ve destek verilmeli. Devlet Tiyatrosu'nda bu kadar kýyametler koptu, seyirci sahip çýkmadý, benim devletimin tiyatrosunda bir sorun var, ne oluyor demedi. O yüzden sadece oyuncularýn deðil izleyicilerin de sahip çýkmasý gerekiyor. ST: Politika günlük düþüncelerden ortaya çýkmaz, bu bilinçli bir süreçtir. Bu süreçle buralara gelineceði bundan 5-10 yýl önce bir takým aydýn insanlar tarafýndan yazýldý, çizildi. Hepimiz bu toplumun üyeleriyiz, hepimizin ayrý iþleri var ama tiyatronun baþýna bir þey geldiðinde yalnýzca tiyatrocular mý savunacak onu! EBB: Devlet tabii ki finanse edecek kendi ülkesinin kültürünü, parasýný da verecek ama bu benim tiyatrom parasýný da ben veriyorum o zaman düdüðümü öttürürüm diyerek iþlere karýþmayacak. Hepiniz dizilerde oynadýnýz. Dizilerin sanatçýya bir katkýsý oluyor mu? Peki, Londra'da eðitim görmüþ ve orada tecrübe kazanmýþ biri olarak yurtdýþýndaki sanat anlayýþýyla Türkiye'deki sanat anlayýþýný karþýlaþtýrýr mýsýnýz? CB: Bu uzun bir tartýþma konusu ama çok kýsa þekilde söyleyeyim. Londra'da tiyatro tüm çalýþanlarýyla birlikte bir sektör burada ne yazýk ki deðil, keþke olsaydý. Ayný zamanda Londra'da yapýlan tiyatroyla burada yapýlaný karþýlaþtýrdýðýmýzda en belirgin özelliklerden bir tanesi hayata dair her þeyi yani Ýngiltere'deki insanlarýn tüm sorunlarýný tüm çýplaklýðýyla sahne üzerinde görebileceðiniz bir sürü oyun vardýr, yeni yazarlar vardýr. Türkiye'de bunu göremiyoruz. Mehmet Ergen'in oyunun broþüründe deðindiði bir konu var. Türkiye'deki tiyatro oyunlarýnýn çoðunun küfür, argo ve cinsellik üzerine kurulu olduðunu söylemiþ. Sizce bunun sýnýrý ne olmalý? EBB: Çok kliþe bir þey söyleyeceðim. Hayatta da çok kýzdýðýmýzda aðzýmýzdan çýkan kötü sözler var. Bunun dozu kaçtýðýnda hayatta da bize fazla geliyor. Bunun gibi gerektiði yerde gerektiði kadar kullanýldýðýnda ne seyirciyi rahatsýz ediyor bu ne de göze batýyor. Ayný zamanda hem þehir tiyatrosunda hem de özel tiyatroda oynuyorsunuz. "Þehir tiyatrolarýnda bunu yapamýyoruz ama özel tiyatroda böyle bir sorun yok" dediðiniz bir þey var mý? ST: Var mesela ben ilk kez bir özel tiyatroda oynuyorum. Burada kendi kendimizleyiz, her þeye biz karar veriyor gibiyiz. Oyuncu açýsýndan söylüyorum geleceðe dönük ve insanýn kendi kendini zorlayýp sahne üstünde bazý þeyleri aþmasýna olanak saðlayacak bir yer özel tiyatrolar. Kurum tiyatrosunda ise çok baþ vardýr, o zaman hangisinin sanat görüþünü, hangisinin politikasýný; hangi seyirciye ve hangi derecede sunmalý bunu seçmek zorlaþýyor. Kurum tiyatrosundaki bu çok seslilik, devlet tiyatrosu dâhil, onlarýn sonunu hazýrlayacaktýr. EBB: Bir de burasý da tam anlamýyla bir özel tiyatro deðil, bir kurumun desteklediði bir tiyatro. Özellikle maddi açýdan özel bir tiyatro yapmak çok zordur. ST: Bu anlamda Aksanat'ý örnek alsýnlar. Aksanat, Ýþsanat, Yapýsanat… Bir yýðýn banka var yani böyle bir salonda þu kadarcýk kostümü ve ýþýðý koca koca bankalar karþýlayamazlar mý? O zaman böyle insanlara fýrsat çýkar ve güzel oyunlar oynanýr. Ýyi yazarlar ve iyi oyunlarla toplumu bir yere götürmeye çalýþýrsýnýz. CB: Birleþik kaplar kanunundan yararlanýrsak bir ülkenin adaleti, siyaseti, ekonomisi ne kadar yukarýda olursa sanatý da o kadar yukarýda olur. ST: Bence hiç olmazsa sanatýn daima yükselmesi gerekir. Ýnsanlar kendi çocuklarýný kendileri yetiþtirecek, onlarýn zihinlerini geleceðe dönük yetiþtirecek ki ileride ülkenin üst düzeylerinde onlarý görebilsinler. Gençlik önem vermeli bu konuya; üniversite öðrencileri bu ülkenin geleceðidir ya. Bu kadar duyarsýz bir üniversite kitlesi ben görmedim. Son zamanlarda da gittikçe batýyor. Üniversite öðrencisi çökerse ekonomi, sanat, politika bunlarýn hepsi çöker. Devlet Tiyatrosu ile ilgili bir sorum var. Bu son zamanlarda Devlet Tiyatrosu'yla ilgili sorunlar: önce kadrolaþma sonra "ATM sanatçýlar"… Bu konuda ne düþünüyorsunuz? EBB: Politikanýn sanata müdahale ettiði noktada bu sorunlar baþlýyor. Devlet Tiyatrosu çökmek üzere. 80 yýllýk kurum, içinde "bankamatik oyuncularý" da var, her kurumda olduðu gibi. Binlerce sorunu da var ama bu www.gazete.itu.edu.tr ST: Oyuncu açýsýndan bakýldýðýnda kamera oyunculuðu da oyuncunun iþidir baþka kimsenin iþi deðildir ama konservatuara gitmeyip kameranýn karþýsýna geçerek de kamera oyuncusu olunur mu, olunur. Kamera oyunculuðu denen bir þey vardýr ve o bir oyunculuk olur ama o zaman da çok þeyini disipline etmek zorundasýn. Hayat felsefeni çok gözden geçirmen gerekir. Çünkü konservatuardaki o eðitim süreci ve daha sonraki herhangi bir tiyatroda sahneye çýkýlan o süreç, oyuncuda topluma karþý görevli olduðunun disiplinini saðlar. Kamera daha baþka bir disiplin saðlamalýdýr, daha ahlaklý olmalýsýn. Peki, çevir aynayý. Bu halk bu kadar televizyonun neyini izliyor? Ýzlenmemesi lazým. Bence yüzyýlýn buluþlarýndan bir tanesidir televizyon, inanýlmaz bir iletiþim aracýdýr. Duygusal iletiþim de dizilerle oluyor. Ee halkýmýz sinemaya gitmeyi sevmiyor. Ayrýca bunu da ben deðil sinema-televizyonda okuyan üniversiteliler söylemelidir, televizyon emperyalist bir araçtýr ya, insanlarý uyutmak için kullanýlan en güzel araçtýr televizyon! Bunu bangýr bangýr yazýp söylemeniz lazým sizin. Þimdi bana böyle bir araçta sen niçin aracý oluyorsun diye sorarsan ben hem televizyona çýkýp orda bir yerlere gelip hem de bunu söyleyebilen adamlardan olmak ve bunlarý çoðaltmak için uðraþýyorum. Televizyon ticari ve emperyalist bir uyutma aracýdýr ve halk buna bu kadar paye vermemelidir. Vermesin bakalým hergün ikiþer dizi oluyor mu? Haftada bir diziye düþer o zaman da gerçek oyuncular oynar iþte. Ve Serhat Tutumluer'den son söz... ST: Bunu da yaz; küçük küçük çocuklar internete girip internet üzerinden iliþkiler kuruyorlar. Ya, sokaða çýkýn! Bilgisayar televizyona döndü. Televizyonun da bilgisayarýn da buluþ niyeti baþkadýr. Ýnternet sohbet aracý oldu, internetle çok þey yapýlýr be! Öncelikle 10 dakika diye izin almama raðmen tam yarým saat boyunca sorularýma sýkýlmadan cevap veren ve düþüncelerini tüm açýklýðýyla bizlerle paylaþan Esra Bezen Bilgin, Serhat Tutumluer ve Cengiz Bozkurt'a ve bu söyleþiyi yapmamda çok emeði geçen Sayýn Halil Bolayýrlý'ya çok teþekkür ederim. Baþta, söyleþinin konusunun ve içerdiði mesajlarýn bu kadar zengin olabileceðini düþünmemiþtim ama sanýrým tam üniversite gazetesine yakýþýr bir yazý oldu (kendimi övdüm galiba :) ) Sanata sahip çýkma konusunda üzerimize düþen görevleri ÝTÜ öðrencileri olarak sonuna kadar yerine getirdiðimizi düþünüyorum. Ama genele söylenen eleþtirilere de kulak vermeli ve en azýndan bir saniye bile olsa düþünmeliyiz. Biz üniversite gençliði… Gerçekten de doðru yolda mýyýz? Bu arada unutmadan… Yazýyý okurken oyunla ilgili merak ettiðiniz ya da anlamadýðýnýz yerler mi oldu? E gidin izleyin o zaman! Eminim beðeneceksiniz! Aþk Delisi yeni yýlda da belirli aylarda Akbank Sanat'ta seyircileriyle buluþmaya devam edecek. Oyunun programýný www.akbanksanat.com internet adresi ya da 0212 2523500 numaralý telefondan takip edebilirsiniz. Emrah Deniz, [email protected] 43 kültür sanat hayat ýsa sa kýsa sa kýsa sa ýsa kýs k kýsa k ý sa kýsa ký k ý sa k a kýs a ký sa sa ký sa k sa ký sa kýsa ký ý sa sa ký k kýsa kýs kýsa a ký kýs sa ký a kýsa ký ký a k ýs sa kýsa ký sa ký ýsa kýsa 44 aralýk 2005 ýsa k arýyorum Kentten Kýsa Kýsa Sinemadan Kýsa Kýsa Picasso istanbul’da(Sergi) 26 Mart’a kadar Sakýp Sabancý Müzesi, Emirgan ÝDSO Ýstanbul Devlet Senfoni Orkestrasý Konser Sezonu 18 Mart’a kadar Atatürk Kültür Merkezi, Taksim John Cale & Band `blackAceta Tour 2006(Konser) 18 Ocak Çarþamba, 20.30 Yeni Melek Gösteri Merkezi ELISABETHTOWN "Almost Famous" ve "Vanilla Sky" filmlerinin de yönetmenliðini yapmýþ olan Cameron Crowe'un yazýp yönettiði Elisabethtown samimi, gösteriþsiz ve mütevazi bir romantikdram-komedi. Filmin baþrollerini Orlando Bloom, Kirsten Dunst ve Susan Sarandon paylaþýyorlar. Film, hayatýnda büyük bir yenilgi yaþayan ve intihar etmeyi düþünürken yýllardýr görüþmediði babasýnýn ölüm haberini alan Drew Baylor'un (Orlando Bloom) yaþadýðý duygusal çalkantýlar üzerine kurulu. Hayata pozitif bakan, enerji dolu, sevimli hostes Claire (Kirsten Dunst) filmin eðlenceli yüzü olarak karþýmýza çýkýyor. Susan Sarandon ise Drew Baylor'un dul kalan annesi rolüyle, bulunduðu sahnelere aðýrlýðýný koyuyor. "Yaþamdaki tüm yenilgilere raðmen yeni bir baþlangýç yapmak mümkün ve ne olursa olsun denemekten vazgeçmemeli" diyen film, gözyaþý ile kahkahayý harmanlýyor ve izleyiciyi de kendi içinde bir yolculuða çýkarýyor. Müziklerin sahnelerle uyumu ve sahnelerin özünü oluþturan duyguya katkýsý filmin etkileyiciliðini arttýrýyor. Ethnorhythmix - `Türkiye, Ýran, Hindistan ve Ýspanya`dan Ritimler(Konser) 21 Ocak Cumartesi 21:00 Ýþ Sanat Kültür Merkezi, Levent Zeynep Ankay Edebiyattan Kýsa Kýsa SEFARAD "Kantikas de Sefarad"(Konser) 28 Ocak Cumartesi 20:00 Ýþ Sanat Kültür Merkezi, Levent Beyoðlu Rapsodisi - Ahmet Ümit Beyoðlu rapsodisi bir polisiye roman. Kitapta üç çocukluk arkadaþýndan birinin bir cinayeti çözme hevesine kapýlmasýyla baþlayan olaylar anlatýlýyor. Bu hikaye bizim gibi Ýstanbul'da yaþayan birine farklý ve baþka bir þehirde yaþayan birine farklý görünecektir. Çünkü hikaye Beyoðlu'nun sokaklarýnda geçiyor. Hikayenin kahramanlarý sizin gibi Ýstiklal Caddesi'nde yürüyor. Kitabý okurken "bu yeri ben de Tepetaklak (Tiyatro) 15 Ocak’a kadar Profilo Kültür Merkezi Ýki Erkek Ne Konuþabilir ki?(Tiyatro) 29 Ocak’a kadar Oyuncular Tiyatro Kahve, Taksim biliyorum" diyorsunuz. Ya da bildiðiniz bir sokakta bilmediðiniz bir mekanýn adý geçiyor, burayý merak ediyorsunuz. Kitabýn yazarý Ahmet Ümit. Kendisi günümüzde polisiye edebiyat deyince akla gelen isimlerin baþýnda geliyor. Polisiye kitaplardan hoþlananlar onu zaten tanýyor. Bir deðiþiklik yapýp polisiye kitap okuyayým diyen arkadaþlarý ise Ýstiklal Caddesi'nde heyecanlý bir öykü bekliyor. Parfümün Dansý Tunç Çaðýnýn Gizemli Kadýnlarý (Sergi) 30 Mart’a kadar Yapý Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi, Taksim Bir `Garip`... (Sergi) 13 Ocak’a kadar Ýfsak, Taksim Okuduðum en eðlenceli kitaplardan biri kuþkusuz ve de en ilginç olaný belki de. Roman desen roman deðil, fantastik kitap desen fantastik kitap deðil, felsefe kitabý desen deðil. Kitapta doða tanrýsý Pan, ölümsüzlüðün sýrrýný arayan kendi kendinin kralý Alobar ve koku bilgesi Kudra'nýn hikayesi anlatýlýyor. Alobar'ýn yaþamýný uzatabilmesi ile tarihin ilk dönemlerinde baþlayan macerasýný izlemeye baþlýyoruz. Bu arada bir yandan Ufuk Y. Þiþli www.gazete.itu.edu.tr da bizim zamanýmýzda yaþayan Priscilla'nýn hikayesini izliyor ve acaba bu hikayeler nasýl birleþecek diye merak ediyoruz. Alobar bu macerasýnda avrupadan uzakdoðuya oradan yeni dünya Amerika'ya çok farklý coðrafyalarda geziyor. Pan farklý yerlerde farklý zamanlarda karþýsýna çýkýyor. Kitabýn tamamý büyük bir düþ. Eðlenceli ve aykýrý bir kitap isteyenlere önerilir. çizgitü arýyorum aralýk 2005 Gasteci gençler, yeni yaratýcý fikirler geliþtirirler. Bu fikirlerden biri de çizgi roman yapmaktýr. Ancak bir türlü konu bulamazlar. Düþünürler, düþünürler, düþünürler... çizgitü 03.18 nescafe DEVAM EDECEK... senaryo: yayýn kurulu çizim: güven çalýþkan 45 spor arýyorum 46 aralýk 2005 Çekik gözlü dedelerin mirasý: Pi ve Akýl Oyunlarý filmlerinde gördüðümüz oyuna yakýndan bakmaya ne dersiniz? GO 4000 yýllýk geçmiþe sahip bir strateji oyunudur. Çin imparatoru Shun'un (M.Ö. 2255 - 2206) oðlu Shan Jun'un zekasýný geliþtirmek için icat ettiði söylenir. GO Türkiye'de az sayýda insan tarafýndan bilinmesine karþýlýk, Amerika ve Avrupa'da binlerce üyeli federasyonlarý olan, uluslararasý turnuvalarý yapýlan tüm dünyaya yayýlmýþ bir oyundur. GO tarihinde en çok dikkati çeken nokta, girdiði ülkelerin entelektüel hayatýna ve kültürüne yaptýðý etkilerdir. Go Çin'deki uzun macerasý boyunca ülke yönetimine, savaþ stratejilerine ve sanat yapýtlarýna kaynaklýk etmiþtir. Japonya'da da GO' ya yanlýzca bir oyun gözüyle bakýlmamýþ; GO bir yaþam felsefesi, bir yol haline gelmiþtir. Go toprak savaþlarýnýn özetidir. Taþlarýnýzla (askerlerinizle) toprak sýnýrlarýnýzý belirlersiniz. Sýnýrlarýn çakýþtýðý yerlerde oyunun en heyecanlý yanlarý ortaya çýkar. Taþ kaybetmek kötüdür çünkü oyun sonunda kazandýðýnýz alanlarý tarla yapmak varken mezarlýk olarak kullanmak zorunda kalýrsýnýz. Go bir strateji oyunu olmasý nedeniyle satranca benzetilir. Ancak her iki oyun arasýnda büyük farklar vardýr. GO' da oyunun baþýnda tahta boþtur. GO taþlarýnýn belirli bir puan deðeri yoktur çünkü bütün taþlar ayný þekle sahiptir. Satrançta olasý deðiþik oyun sayýsý 10 üzeri 120 dir, GO da ise bu sayý 10 üzeri 761 dir. Bu durum aradaki farkýn ne kadar büyük olduðunu göstermektedir. GO ustalarýný yenebilecek herhangi bir yapay zekâ henüz programlanamamýþtýr. Trevenian'ýn Þibumi adlý romanýnda "Satranç tüccarlarýn, GO felsefecilerin oyunudur" der. Go'nun Özellikleri, Gerektirdikleri Uzakdoðu dövüþ sanatlarýnda olduðu gibi, Go size konsantre olmayý, dengeyi ve disiplini öðretebilir. Bu sanatlardaki gibi Go'da da bir seviyelendirme sistemi vardýr. Oyuncularýn oynadýklarý oyunlara göre seviyeleri belirlenir ve kendisinden güçlü bir oyuncuyla oynarken, zayýf oyuncuya belirli sayýda taþ avans verilir. Avans verilen taþlar tahtaya dizildikten sonra rakip oyuna baþlar. Bu avanslara "handikap" denir. Böylece aradaki seviye farký ne olursa olsun iki oyuncu da oyundan zevk alabilir. Korelilerin "Birisiyle bir el Go oynamak, onunla bir yýl yaþamaya eþdeðerdir." dedikleri söylenir. Rakibinizin karakterinin saldýrgan mý ihtiyatlý mý, yoksa umursamaz mý olduðunu onunla Go oynayarak kolaylýkla anlayabilirsiniz. Go, rekabete dayanan bir oyun gibi görünse de, genel olarak hayati dersler verir. Her þeye sahip olmayý isteyen açgözlülük, sizi Go tahtasýnda fazla ileriye götüremez. Qing Hanedaný döneminde yaþamýþ ünlü Go oyuncusu Shi Dingan (1710-1770) "Go'da aðýrbaþlýlýk ve zarafet entrikalardan üstündür" demiþtir. Zhang Yunqi, Go oyununda geliþmek için gerekli olan özellikleri þöyle sýralýyor: "Bir askerin taktik gücü, bir matematikçinin kesinliði, bir sanatçýnýn hayal gücü, bir filozofun dinginliði ve güçlü bir zeka". Go'da söylenmeyenler söylenenlerden çok daha fazla yer kaplar; çok az kural vardýr, geri kalan her þey oyunculara býrakýlmýþtýr. 19 yatay 19 dikey çizgi bulunan Go tahtasýnda 361 kesiþim noktasý vardýr. Bu da Çin ay takvimine göre bir yýldaki gün sayýsýdýr. Tahtanýn dört köþesi de mevsimleri temsil eder. Ortasý gökyüzü, kenarlar yeryüzüdür. Siyah taþlar geceyi, beyazlar gündüzü simgeler. Go tahtasýnýn ortasýndaki hoshi noktasýna cennetin kaynaðý anlamýna gelen "tenhghen" denir. Kurallar Ýki oyuncu da mümkün olduðu kadar çok rakip taþý esir etmek ister ama oyundaki birincil amaç bu deðildir. Önemli olan esir ettiðiniz taþlarla çevirdiðiniz alanlar toplamýnýn rakibinizden çok olmasýdýr. Go genellikle 19x19 lik bir tahtada 181 siyah ve 180 beyaz taþla oynanýr. Oyuncunun tecrübe düzeyine göre 9x9 ve 13x13 lük tahtalarda da oynanabilir. Oyun sýrasýnda bu taþlarýn hepsi kullanýlmayabilir. Oyunun baþýnda tahta boþtur. Oyuna önce siyah baþlar. Oyuncular sýrayla taþlarýný tahtaya kesiþim noktalarýnýn üzerine gelecek þekilde boþ noktalara yerleþtirirler. Tahtaya konan taþlar hareket etmez, esir alýnýp tahtadan kaldýrýlmalarý dýþýnda konulduklarý yerde kalýr. Siyahýn ilk hamleyi yapmasýnýn avantajý telafi edilir. www.gazete.itu.edu.tr Buna komi adý verilir. Komi tahta boyutlarýna baðlýdýr ancak çoðunlukla 5,5 puan olarak deðerlendirilir. Taþlarýn arasýnda herhangi bir hiyerarþi bulunmaz, bütün taþlar eþ deðerdedir. Fakat taþlarýn arasýndaki stratejik konum oyunun yapýsýný belirler. Tablo üzerindeki taþlarýn toplu halde kaybedilmesi mümkündür. Dikkatli bir göz, iyi bir taktik ise en umutsuz durumlarý zafere çevirebilir. Zafer ile yenilgi arasýndaki bu sýk ve ani dönüþümler oyunun heyecan düzeyini sürekli dorukta tutar.Oyuncular bir yandan kendi alanlarýný geniþletmeye bir yandan da rakibin alanlarýný bozmaya çalýþýr.Taþ gruplarý arasýnda yaþanan savaþlarýn ardýndan, iki taraf da alanlarýn kesinleþip tahtada alýnacak daha fazla puan olmadýðýna kanaat getirerek pas geçince oyun sona erer. Kazanan iki farklý yöntemle belirlenir. Japon Yöntemi'nde yalnýzca boþ alanlar sayýlýrken, Çin Yöntemi'nde ise hem tahta üzerindeki taþlar, hem de boþ noktalar sayýlýr. Bir Go oyunu sýrasýnda bir veya daha çok taþ, çevresi tamamen çevrilip tüm açýk noktalar doldurularak esir alýnabilir. Yanda siyah, beyaz taþlarý tamamen çevrelediði için beyaz taþlarý esir almýþtýr. spor arýyorum aralýk 2005 Ko kuralý: Handikap: Bu hareketler kendi içinde sonsuza dek tekrar edebilir. Bunu engellemek için oyunun özel bir kuralý vardýr, ko kuralý. Bu kurala göre 3. pozisyonda beyazýn siyahý alabilmesi için en az bir tur geçmelidir. Ko kuralý ayný pozisyonun (tüm tahta üzerinde) kendini tekrar etmesini engeller. Go'nun hoþ olan özelliklerinden birisi de sizin rakibinizle güzel bir oyun çýkartabilmeniz için ayný güçte/deneyimde olmanýza gerek olmamasýdýr. Go oyunu size oyuncular arasýndaki seviyeyi eþitlemek için tahta üzerine bazý taþlar konmuþ olarak oyuna baþlamanýza izin verir. Bu taþlar handikap taþlarý olarak isimlendirilir. Handikap taþlarý çoðunlukla, tahta üzerinde belirtilmiþ olan koyu noktalara yerleþtirilir. Yukarýda, sýranýn siyahta olduðu pozisyonun olduðunu düþünün. Sýranýn beyazda olduðu bu pozisyon oluþur. Siyah, beyaz taþý almaya karar verebilirdi. Beyaz da bir taþ almaya karar verebilirdi. Daha önceki pozisyonu oluþturarak. Seviyeler: Yeni baþlayan birine verilen seviye 30 Kyu'dur. Ýlerledikçe 1 Kyu ya kadar yükselir. Oyunda gelinebilecek ilk seviye Sho-dan (ilk siyah kuþak) dýr. Sho-dan "oyunu biliyorum" diyebilmenin ilk seviyesidir.Bu seviyede biri Go karþýlaþmalarýný ustalýkla takip edebilir. 30 Kyu 15 Kyu 1 Kyu=1Dan 5 Dan 7-9 Dan 47 Atatürk için 22. Yýl Ýstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eðitimi ve Spor Bölümü'nün düzenlediði 22. Geleneksel Atatürk'ü Anma Koþusu 10 Kasým 2005 Pazar günü Ayazaða kampüsünde gerçekleþtirildi. Organizasyonda öðrenciler, üniversite çalýþanlarý ve akademisyenlerden toplam 60 kiþi yarýþtý. Kategorilere göre dereceye girenlerin isimleri þöyle: Öðrenci Erkekler 4000 m. Bayanlar 2000 m. 1- Eray Çakýr (Elektronik) 2- Uður Zýnar Sarnýç (Meteoroloji) 3- Serhat Turan (Makina) 1- Filiz Dümbek (Ýþletme) 2- Huriye Anýl (Jeofizik) 3- Çiðdem Akan (Deniz Tek.) Akademisyen, Personel Orhan Gökpýnar ÝTÜ Yürüyüþleri Gelenekselleþiyor ÝTÜ, 3 Aralýk 2005 Cumartesi günü birincisini düzenlediði "ÝTÜ Yürüyüþ Günleri"ni gelenekselleþtiriyor. ÝTÜ'lülerin aileleri, dostlarý ve sevdikleri ile hafta sonu eðlenmek, sporla ve doðayla iç içe olmak amacýyla düzenlenen yürüyüþ, ÝTÜ'nün spora verdiði öneme de örnek gösterilmektedir. Bu yürüyüþlerin sýk aralýklarla gerçekleþmesi hem yerleþkemizdeki yeþil alanlarýn korunmasý için teþvik oluþturacak hem de doða bilincinin yaygýnlaþmasýna olanak saðlayacak. 35 Yaþ ve Altý Erkek 35 Yaþ ve Altý Bayan 1- Derya Ahmet Kocabaþ (Elektrik) 2- Nesip Tumal (Güvenlik) 3- Hüseyin Doðuþ Akaydýn (Uçak) 1- Gülbahar Gihar (Beden Eðitimi) 2- Ceyhan Kahya (Meteoroloji) 3- Birgül Benli Gönül (Kimya M.) 36 - 45 Yaþ Erkek 36 - 45 Yaþ Bayan 1- Halim Yüce (Yapý Ýþleri) 2- Hikmet Arslan (Makina) 3- Erhan Evran (Kütüphane) 1- Özgül Özcan Taþpýnar (Kimya M.) 2- Nil Banu Tarým (Telekom.) 3- Beyza Taþkýn (Ýnþaat) 46 - 50 Yaþ Erkek 1- Cengiz Kuzu (Maden) 2- Fethi Þahin (Fotokopi) 3- Hasan Ýlgün (Yapý Ýþleri) Shihan Kenji Kumagai ÝTÜ’deydi ÝTÜ Aikido Kulübü, Türkiye’de Aikido’nun Kurucusu Shihan Kenji Kumagai’yi ÝTÜ’de aðýrladý. ÝTÜ Aikido Kulübü üyeleri ile birlikte Aikido ile ilgilenenler, ÝTÜ Gümüþsuyu Spor Salonu’nda gerçekleþtirilen buluþmada, Shihan Kenji Kumagai ile çalýþma olanaðý buldular. Savaþ disiplini geliþimi için büyük önem taþýyan çalýþma ayný zamanda Aikido ile ilgilenenleri biraraya getirmesi açýsýndan da olumlu sonuç verdi. www.gazete.itu.edu.tr spor arýyorum 48 aralýk 2005 Spor Bilimlerinde Ayrýcalýklý Bilim Adamý Ödülü ÝTÜ’nün oldu 46. Dünya Spor Bilimleri Kongresi’nde, dünyada 8 kiþiye verilen ödül, ÝTÜ Beden Kongresi Eðitimi Bölümü Öðretim Elemanlarýndan Dr. Leyla Tavacýoðlu’na verildi avacýoðlu 46. ICHPER-SD(Uluslararasý Saðlýk, Beden Eðitimi, Rekreasyon, Spor ve Dans Konseyi) DÜNYA SPOR BÝLÝMLERÝ KONGRESÝ 9-13 KASIMDA ÝSTANBUL'DA SPOR BÝLÝMLERÝ DERNEÐÝ TARAFINDAN GERÇEKLEÞTÝRÝLDÝ Türkiye ve ÝTÜ adýna gurur verici olan kongre, birçok anlamda görülmeðe deðerdi. 160'ý yabancý 673 katýlýmcýnýn, 142 poster ve 79 sözel sunumun yer aldýðý kongrede, ana konuþmacý olarak bulunan dünya spor biliminin önde gelenleri, bilimsel programýn niteliðini en üst noktalara taþýdýlar ve genel bilgi paylaþýmýna katkýda bulundular. Kongredeki bilimsel programýn yaný sýra, uluslararasý sertifikalý kurslar da düzenlendi. Bu kurslar engellilerde spor eðitimi, "fitness liderliði" yönetimi ve spor hukuku (futbol federasyonu iþ birliði ile) konularýnda gerçekleþtirildi. ICHPER-SD'nin 15 komisyonu tarafýndan, 16 sempozyum, 8 atölye çalýþmasý ve 3 uluslararasý sertifika programý gerçekleþtirildi. ÝTÜ Beden Eðitimi Bölümü Öðretim elemanlarýndan Leyla Tavacýoðlu "Sporun Medyadaki Tüketimi: Üniversite Öðrencilerine Yönelik Bir Örnek", Birgül Demirkol "Türkiye Basketbol 1. ve 2. Lig Takýmlarýnýn Alt Yapýsýnda Yarýþan 13-14 Yaþ grubu Erkek Basketbolcularýn Motor Performanslarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý", Bülent Arslantaþ "Beden Eðitimi Öðretmenlerinin Denetim Odaðýna göre problem çözmeye yönelik yaratýcýlýklarýyla iliþkisi", Hülya Yeltepe "Egzersiz Baðýmlýlýðý ve Egzersiz Baðýmlýlýðý Ölçeði21'in Geçerlilik ve Güvenirlilik Çalýþmasý" konulu bildirileri ile kongreye katýldýlar. Kongrenin 3. gününde ICHPER-SD Dans ve Dans Eðitim Komitesi Baþkaný Dr. Leyla Tavacýoðlu'nun düzenlediði Dans ve Dans Eðitimi konulu sempozyuma Venezuella'dan Dr. Rosa Lopez D' Amico, Amerika'dan Ricky Holden, Viyana'dan Ziya Azazi ve Ýstanbul'dan Mustafa Kaplan katýldý. Kapanýþ töreninde, Dr. Leyla Tavacýoðlu dünyada 8 kiþiye verilen "Spor Bilimlerinde Ayrýcalýklý Bilim Adamý Ödülü" (Scholar Distinguish Award ) ve "En Baþarýlý Komisyon Baþkaný" ödüllerine layýk görüldü. Ayrýca Kongrede Üniversitemiz adýna gurur verici baþka etkinlikler de gerçekleþti. Dünyaca ünlü dançý koreograf Ziya Azazi'nin açýlýþ resepsiyonunda gerçekleþtirdiði sufi dans performansý nefes kesiciydi ve Kongre Baþkaný Prof. Dr. Dong Ya Yang kendisine katýlýmý dolayýsý ile bir teþekkür plaketi sundu. Dans www.gazete.itu.edu.tr kariyerine ÝTÜ Spor Birliði Dans ve Cimnastik Kulübü’nde baþlayan ÝTÜ Maden Mühendisliði mezunu Ziya Azazi verdiði "workshop"lar ve sempozyumdaki konuþmasý ilgi ile karþýlandý. Katýlýmcý konuþmacýlardan Mustafa Kaplan da dans kariyerini bir süre ÝTÜ Dans ve Cimnastik Kulübü’nde sürdürdü ve halen dansçýkoreograf olarak gerek Türkiye gerekse yurt dýþýnda temsiller vermekte. Kongrenin açýlýþ - kapanýþ resepsiyonlarý ile kapanýþ töreni sunumlarýný gerçekleþtiren ve salon danslarý ile ilgili bir "workshop" veren Sevi Orakoðlu ise yine ÝTÜ Gemi Ýnþaat Fakültesi eski mezunlarýndan... Ayrýca tüm bu etkinlikleri fotoraflamak üzere Kongrede yer alan yüksek mimar Yavuz Çelenk de yine ÝTÜ Dans ve Cimnastik Klübü eski üyelerinden... ÝTÜ Dans ve Cimnastik Kulübü Kurucusu, ICHPER-SD Dans ve Dans Eðitim Komitesi Baþkaný Dr. Leyla Tavacýoðlu sayesinde dansa üniversite yýllarýnda gönül vermiþ eski ÝTÜ mezunlarý hem biraraya gelme fýrsatý buldular, hem de laf aramýzda Kongreye damgalarýný vurdular. Açýlýþ Resepsiyonuna Spor Yazarý ve ÝTÜ Beden Eðitimi Öðretim Görevlisi Metin Tükenmez, ÝTÜ Spor Birliði eski Öðretim Elemaný, Ýstanbul Üniversitesi Beden Eðitimi ve Spor Yüksek Okulu Öðretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Mehmet Öztürk ve eþi Fen Edebiyat Fakültesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Birsen Öztürk, Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Maden Yataklarý- Jeokimya ABD Baþkaný Öðretim Üyesi (Beden Eðitimi, Spor Birliði ve Spor Kulübü Eski Baþkaný) Prof. Dr. Atasever Gedikoðlu, þuam Maltepe Üniversitesi Öðretim Üyesi olan ÝTÜ Beden Eðitimi ve Spor Birliði Kurucusu Ýnþaat Fakültesi emekli Öðretim Üyesi Prof. Dr. Yalçýn Aköz ve eþi ÝTÜ Mütevelli Heyeti Üyesi Kamuran Aköz, Rektör Yardýmcýmýz Prof. Dr. Haluk Karadoðan katýlýmlarý ile tüm bu etkinlikleri gerçekleþtiren ÝTÜ'lülere desteklerini esirgemediler. "En Aktif Üniversite" ödülünü almýþ olan ÝTÜ bu ünvanýna yakýþýr bir Kongre katýlýmýný mezun öðrencilerin, öðretim üyelerinin ve bürokratlarýn katkýlarýyla bir kez daha sergilemiþ oldu. Sevi Orakoðlu, ÝTÜ Gemi Ýnþaat Mezunu spor arýyorum aralýk 2005 FUTBOL HERYERDE Ýstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eðitimi Bölümü, spor faaliyetlerini arttýrmýþ olmanýn yaný sýra ÝTÜ bünyesindeki kiþilerin eðlenmelerini, güzel zaman geçirmelerini, farklý bir ortamda beraber olmalarýný ve güzellikleri paylaþmalarýný saðlamak amacýyla "Herkes, Her Yerde, Her Zaman Futbol Oynar" adlý oldukça ilgi çekici bir organizasyona imza attý. Bu sene 8 takýmýn katýlýmýyla baþlayan turnuvanýn kurallarý þöyle: 1- Takýmlardaki oyuncu sayýsý 5'i as, 5'i yedek ( yedek oyuncu olmayabilir) olmak üzere 10'a kadar çýkabilir. 2- Erkek ve bayan oyuncular sahada birlikte yer alýrlar. Sahada her iki takýmdan da en az 2'þer bayan oyuncunun bulunmasý zorunlu olup, sadece bayanlardan oluþan bir takým da sahada yer alabilir. 3- Her zaman oyuncu deðiþikliði yapýlabilir. 4- Sarý kart uygulanmaz. 5- Taç atýþý ayakla yapýlýr, penaltý orta sahadan atýlýr (kaleci yok). 6- Santra yapýlmaz, oyun ceza sahasýndan baþlar. 7- Baraj uygulamalarýnda 3m mesafe býrakýlýr. 8- Kaleci yok, hakem yok (oyuncular kurallarý kendileri kontrol ederler). 9- Oyun süresi 2x15dk. (10 dk. ara dinlenme). 10-Atýlan her golle kazanýlan puanlarýn (gol baþýna bir puan) dýþýnda Galip takým 10 puan alýrken, beraberlik durumunda her iki takýmýn da hanesine 5'er puan eklenir. Maðlup olan takým ise atýðý gollerle kazandýklarý dýþýnda puan alamaz, Kupa, Saðlýk Kültür ve Spor Daire Baþkanlýðý’nýn Baþkanlýðý Oldu Sadece spor amaçlý olmaktan çýkýp, içinde envai maçýnda Yapý Ýþleri Teknik Daire Baþkanlýðý'ný çeþit konuyu ve iliþkiyi barýndýran günümüz futbol deviren Saðlýk Kültür Daire Baþkanlýðý havaya organizasyonlarýnýn aksine, bu sene Ýstanbul kaldýrmýþtýr. Abromovich'in ve bahis þirketlerinin Teknik Üniversitesi'nde üçüncüsü düzenlenen gözlerinden þimdilik kaçmayý baþarmýþ olan Atatürk ve Cumhuriyet Kupasý, 29 Ekim turnuvada, günümüzde futbol sahalarýnda sýkça kutlamalarýný ve Atatürk'ü anmayý ön plana görmeye alýþýk olduðumuz olumsuz olaylar çýkarmayý amaçladýðýmýzý için özellikle Ekim yaþanmamýþtýr. sonu ve Kasým baþýna denk getirilmiþtir. Dörder takýmlý iki gruptan oluþan ve maç baþýna 9.75 gibi olaðan üstü gol ortalamasýna sahip olan turnuva, 12 Ekim Çarþamba günü Ýnþaat Fakültesi ile Elektrik-Elektronik Fakültesi arasýndaki müsabakayla baþlayýp, 9 Kasým Çarþamba günü iki daire baþkanlýðýný karþý karþýya getiren final maçý ile sonlanmýþtýr. Yapý Ýþleri Teknik Daire Baþkanlýðý ile Saðlýk Kültür Daire Baþkanlýðý takýmlarý arasýnda oldukça çekiþmeli bir mücadeleye tanýk olan turnuva finali, 4-4 berabere bitmiþ ve penaltýlarla sonlanmýþtýr. Üçüncülüðü Ödüllerini almýþ olan Saðlýk Kültür Daire Baþkanlýðý kadrosu, Rektör Yardýmcýsý Haluk Karadoðan, Spor Ýnþaat Fakültesi elde ederken, þampiyonlu Birliði Baþkaný Ýbrahim Eksin ve Saðlýk Kültür ve Spor kupasýný Ýsmail Iþýk'ýn yönettiði final Daire Baþkaný Zeki Þimþek ile birlikte... Kanser için Elele: Spora Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nin Ayazaða Yerleþkesi’nde her sene kanser araþtýrmalarý yararýna yapýlan Terry Fox Umut Koþusu etkinlikleri bu sene 13 Kasým 2005 Pazar günü düzenlendi. Katýlýmcýlar biri 4 km'lik diðeri 7 km'lik iki ayrý parkurda isteklerine göre yürüyerek, koþarak, patenle kayarak, bisiklete binerek, hatta çocuklarýnýn bebek arabalarýný iterek bu anlamlý etkinlikte yer aldýlar. Tüm gelirinin kanser araþtýrma vakfýna gittiði bu etkinlikte ÝTÜ yerleþkesinde yiyecek içecek satýþlarý, piyango çekiliþleri, imzalý futbol takýmlarý tiþörtleri için açýk arttýrma, mangal partisi ve müzikli eðlence yapýldý. Bir yarýþtan öte Ýstanbul'da sonbaharýn tadýný spor yaparak çýkarmanýn amaçlandýðý bu koþuya katýlanlar, önemli bir amaca da katkýda bulunmuþ oldular. 11-Müsabakalar salonda ve halý sahada yapýlýr. 12-Salon maçlarýnda "indoor spor ayakkabý" zorunludur (siyah tabanlý spor ayakkabýlar salon parkelerini çizdiði için kesinlikle bu tür ayakkabýlar ile müsabakalarda oyuncular oynatýlmayacaktýr). 13-Tüm ÝTÜ'ler takým oluþturup katýlabilirler (öðrenci, akademik ve idari personel, mezun vd. karma takým yapabilirler). Yaþ sýnýrlamasý yoktur. www.gazete.itu.edu.tr Terry Fox Kimdir? Tery Fox, 18 yaþýnda bacaðýna kemik kanseri teþhisi konulan bir Kanadalýdýr. Hastalýðý sýrasýnda kanserin yol açtýðý acýyý ve çaresizliði yaþayýnca kanser araþtýrmalarýnýn önemini anlamýþ ve bacaðý kesilince bu araþtýrmalara destek saðlamak için koþmanýn hayalini kurmuþtur. Mucizelere inanan Terry Fox, ameliyatýndan 2 yýl sonra "Umut Maratonu" adýný verdiði koþusu için hazýrlanmaya baþlamýþtýr. 1980 yýlýnda Atlantik Okyanusunda protezli bacaðýný ýslatarak koþusuna baþlamýþ ve 143 gün boyunca günde 42 km koþmuþtur. 1981 yýlýnda hastalýðýna yenik düþerek hayatýný kaybetmiþtir. Terry Fox adý, rüyasý ve hedefleri ile ölümsüzleþmiþ ve adýna 1988 yýlýnda bir vakýf kurulmuþtur. Türkiye'de bu koþular 1993 yýlýndan beri düzenlenmektedir. Bu koþu Ýstanbul'da 2001 yýlýndan itibaren Ýstanbul Teknik Üniversitesi Ayazaða Kampüsünde, Kanada Büyükelçiliði ve Türk Kanser Araþtýrma ve Savaþ Kurumu iþbirliði ile gerçekleþmektedir. 49