ziraat fakültesi dergisi - Gaziosmanpaşa Üniversitesi

Transkript

ziraat fakültesi dergisi - Gaziosmanpaşa Üniversitesi
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ
ZİRAAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
Journal of the Agricultural Faculty
of Gaziosmanpasa University
ISSN: 1300 – 2910
CİLT: 23
SAYI: 1
YIL: 2006
Sahibi
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Adına
Prof.Dr. Cevdet AKDAĞ
Dekan
Yayın Kurulu
Prof.Dr. Kemal ESENGÜN
Prof.Dr. Sabri GÖKMEN
Prof.Dr. Gazanfer ERGÜNEŞ
Doç.Dr. Zeliha YILDIRIM
Yrd.Doç.Dr. Metin SEZER
Yayına Hazırlayan
Yrd.Doç.Dr. Murat SAYILI
BU SAYIDA HAKEMLİK YAPAN BİLİM ADAMLARI
Prof.Dr. Ahmet ÖZTÜRK
Prof.Dr. Feramuz ÖZDEMİR
Prof.Dr. Gazanfer ERGÜNEŞ
Prof.Dr. İbrahim ÖRÜNG
Prof.Dr. M.Bülent COŞKUN
Prof.Dr. Musa ÖZCAN
Prof.Dr. Mustafa OKUROĞLU
Prof.Dr. R.Cengiz AKDENİZ
Prof.Dr. Süer ANAÇ
Prof.Dr. Tahir EKMEKYAPAR
Prof.Dr. Üstün ŞAHİN
Prof.Dr. Vahap YAĞANOĞLU
Prof.Dr. Yusuf DEMİR
Doç.Dr. Enver Sinan POYRAZOĞLU
Doç.Dr. Fatmagül BATUK
Doç.Dr. Hüseyin ŞİMŞEK
Doç.Dr. Nuh UĞURLU
Doç.Dr. Selçuk ARSLAN
Yrd.Doç.Dr. Ahmet ERTEK
Yrd.Doç.Dr. Hakan Mete DOĞAN
Yazışma Adresi
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı
(Yayın Kurulu Başkanlığı)
60240 Taşlıçiftlik Yerleşkesi – TOKAT
Dizgi ve Baskı: GOÜ Matbaası, 60240 Taşlıçiftlik Yerleşkesi - TOKAT
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
YAYIN VE YAZIM KURALLARI
A. YAYIN KURALLARI
1. GOÜ Ziraat Fakültesi Dergisinde, tarım bilimleri alanında öncelikle orijinal araştırmalar ile
özgün derlemeler, kısa bildiri ve editöre mektup türünde Türkçe ve İngilizce yazılar yayınlanır.
2. Yapılan çalışma bir kurum/kuruluş tarafından desteklenmiş ya da doktora/yüksek lisans tezinden
hazırlanmış ise, bu durum ilk sayfanın altında dipnot olarak verilmelidir.
3. İlk başvuruda eser, biri orijinal ve üçü yazar isimsiz olmak üzere toplam dört kopya halinde,
imzalanmış “Telif Hakkı Devri Formu’’ ile birlikte Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayın Kurulu Başkanlığı’na gönderilmelidir.
4. Hakemler tarafından yayınlanmaya değer bulunan ve son düzeltmeleri yapılarak basılmak üzere
yayın kuruluna teslim edilen makalelerin basım ücreti ve posta giderleri makale sahiplerinden
alınır. Bu ödeme yapılmadan makalelerin son şekli teslim alınmaz ve basım işlemlerine geçilmez.
5. Basımına karar verilen ve düzeltme için yazarına gönderilen eserde, ekleme veya çıkartma
yapılamaz.
6. Yayına kabul edilen makalelerin son şekli, bir disket ile birlikte bir nüsha halinde
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın Kurulu Başkanlığına iletilir. Yayın süreci
tamamlanan eserler geliş tarihi esas alınarak yayınlanır.Yayınlanmayan yazılar iade edilmez.
7. Bir yazarın derginin aynı sayısında ilk isim olarak bir, ikinci ve diğer isim sırasında iki olmak
üzere en fazla üç eseri basılabilir.
8. Dergide yayınlanan eserin yazarına 10 (on) adet ücretsiz ayrı baskı verilir.
9. Yayınlanan makalelerdeki her türlü sorumluluk yazar(lar)ına aittir.
10. Hakemlere gönderilme aşamasından sonra iki defa makalesini geri çeken araştırıcıların
makaleleri bir daha dergide yayınlanmaz.
11. Yukarıda belirtilen kurallara uymayan eserler değerlendirmeye alınmaz.
12. Hazırlanan makaleler, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi Yayın Kurulu
Başkanlığı, 60250 TOKAT adresine gönderilmelidir.
B. YAZIM KURALLARI
1. Dergiye gönderilecek eser, A4 (210 x 297 mm) boyutundaki birinci hamur kağıda üst 3.5, alt 2.5,
sol 3.0, sağ 2.5 ve cilt payı 0 cm olacak şekilde, makale başlığı, yazar ad ve adresleri, özet, abstract,
anahtar kelimeler ve keywords bölümleri tek sütun halinde; metin ve kaynaklar bölümü ise ortada
0,5 cm boşluk bırakılarak 7,5 cm’lik iki sütun halinde hazırlanmalıdır. Makaleler, Word 7 kelime
işlemcide, Times New Roman yazı tipinde ve tek satır aralığı ile yazılmalı ve makale toplam 10
sayfayı geçmemelidir.
2. Makale başlığı (Türkçe ve İngilizce) kısa ve konuyu kapsayacak şekilde olmalı, kelimelerin baş
harfi büyük olmak üzere küçük harflerle, 13 punto ve bold olarak yazılmalıdır. Yazar adları makale
başlığından sonra bir satır boş bırakılarak 11 punto ile kelimelerin baş harfi büyük olacak şekilde
yazılmalıdır. Yazar adları ortalı yerleştirilmeli ve ünvan kullanılmamalıdır. Adresler kelimelerin ilk
harfi büyük olacak şekilde adların hemen altında ortalı olarak 10 punto olarak yazılmalıdır.
Makalelerin metin bölümlerindeki ana başlıklar ile alt başlıklar numaralandırılmalıdır (1. Giriş, 2.
Materyal ve Metot, 3. Bulgular ve Tartışma, 3.1. Tane Verimi vb.).
Başlıklar paragraf başından başlamalı, kelimelerin ilk harfi büyük olmak üzere küçük harfle
yazılmalıdır. Tüm başlıklar bold olmalıdır. Başlıklarda üstten bir satır boş bırakılmalıdır. Parağraf
girintisi 0.75 cm olmalıdır.
3. Dergiye gönderilecek eser özet, abstract, giriş, materyal ve metot, bulgular ve tartışma, sonuç,
teşekkür (gerekirse) ve kaynaklar bölümlerinden oluşmalıdır. Makalelerin metin bölümleri tek satır
aralığında ve 11 punto olarak yazılmalıdır.
4. Özet ve abstract 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde 10 punto ve bir aralık ile yazılmalıdır. Türkçe
yazılan makalelerde İngilizce, İngilizce yazılan makalelerde de Türkçe özetin başına eserin başlığı
aynı dilden yazılmalıdır. Beş kelimeyi geçmeyecek şekilde Türkçe özetin altına anahtar
kelimeler, İngilizce özetin altına da keywords yazılmalıdır.
5. Eserde yararlanılan kaynaklar metin içinde yazar ve yıl esasına göre verilmelidir. Üç veya daha
fazla yazarlı kaynaklara yapılacak atıflarda makale Türkçe ise ‘ark.’, İngilizce ise ‘et al.’
kısaltması kullanılmalıdır. Aynı yerde birden fazla kaynağa atıf yapılacaksa, kaynaklar tarih
sırasına göre verilmelidir. Aynı yazarın aynı tarihli birden fazla eserine atıfta bulunulacaksa, yıla
bitişik biçimde ‘a, b’ şeklinde harflendirme yapılmalıdır. Yararlanılan eserlerin tümü ‘Kaynaklar’
başlığı altında alfabetik sıraya göre numarasız ve 9 punto olarak verilmelidir.
Yararlanılan kaynak makale ise;
Avcı, M., 1999. Arazi Toplulaştırmasında Blok Öncelik Metodunu Esas Alan Yeni
Dağıtım Modeline Yönelik Bir Yaklaşım. Türk Tarım ve Ormancılık Dergisi, 23, 451-457.
Yararlanılan kaynak kitap ise;
Düzgüneş, O., Kesici, T., Kavuncu, O., ve Gürbüz, F., 1987. Araştırma ve Deneme
Metotları (İstatistik Metotları II). Ankara Üniv. Zir. Fak. Yay. No. 1021, 381 s., Ankara.
Yararlanılan kaynak kitaptan bir bölüm ise;
Ziegler, K.E. and Ashman, B., 1994. Popcorn. in: Specialty Corns. Edited Arnel R.
Hallauer. Publ. By the CRS Press, 189-223.
Yararlanılan kaynak bildiri ise;
Uzun, G., 1992. Türkiye’de Süs Bitkileri Fidanlığı Üzerinde Bir Araştırma. Türkiye I.
Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, 13-16 Ekim 1992, İzmir, Cilt 2: 623-628.
Anonim ise;
Anonim, 1993. Tarım istatistikleri Özeti. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü,Yayın No:1579, Ankara.
İnternet ortamından alınmışsa;
http://www.newscientist.com/ns/980228/features.html
olarak verilmelidir.
6. Çizelge halinde olmayan tüm görüntüler (fotoğraf, çizim, diyagram, grafik, harita vb.) şekil
olarak adlandırılmalı ve ardışık biçimde numaralandırılmalıdır. Her bir çizelge ve şekil metin
içinde uygun yerlere yerleştirilmeli, açıklama yazılarıyla bir bütün sayılıp üst ve altlarında bir satır
boşluk bırakılmalıdır.
Şekil ve çizelgeler iki veya tek sütun halinde verilebilir. Ancak genişlikleri, tek sütun
kullanılması halinde 15 cm’den, iki sütun olması durumunda ise 7.5 cm’den fazla olmamalıdır.
Şekil ve çizelge adları şekillerin altına, çizelgelerin ise üstüne, ilk kelimelerin baş harfi büyük
olacak şekilde küçük harf ve 9 punto ile yazılmalıdır. Çizelge ve şekil içerikleri en fazla 9 punto,
varsa altlarındaki açıklamalar 8 punto olmalıdır.
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
Gıda Mühendisliği Bölümü
Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of
Black Tea Polyphenols………………………………………………………………………………..
S.KARAKAYA, S.NEHİR EL
1
Tarım Makinaları Bölümü
Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları………...
G.ERGÜNEŞ, E.ALTUNTAŞ, S.TARHAN
9
Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü
Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme,
Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri………………………………………………………………...
A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT
15
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri……………………………………………
B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA
25
Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi………………………….
S.KARAMAN
37
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri…………………………………………………...
S.KARAMAN, B.CEMEK
45
Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material……...
S.KARAMAN, S.ŞAHİN, İ.ÖRÜNG
57
Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan
Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik Özellikleri……………………………………………
S.ŞAHİN, S.KARAMAN, İ.ÖRÜNG
61
CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan
İrdelenmesi…………………………………………………………………………………………….
T.SUSAM, İ.OĞUZ
67
Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği………………………………………………...
T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN
75
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 1-8
Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro
Bioavailability of Black Tea Polyphenols
Sibel Karakaya
Sedef Nehir El
Ege University, Faculty of Engineering, Department of Food Engineering, 35100, Izmir
Abstract: In recent years, studies on phenolic compounds and antioxidant activities of foods have increased
due to the inverse relationship between degenerative diseases and consumption of polyphenol rich foods. To
clarify the controversy related to if antioxidant activity can be supplied in vivo, the necessity for data on
bioavailability of phenolic compounds are considered. The aim of the study was to determine total phenols
and antioxidant activities of sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves and black tea infusions which
are popular beverages in the Mediterranean region and also to evaluate antioxidant activities of standard
phenolic compounds (catechin, ferulic acid, quercetin) and Trolox for comparison. Moreover, another goal
was to determine in vitro bioavailability of black tea. Both black tea infusion and black tea dialysate inhibited
ABTS radical cation oxidation by 99.43% and 42% respectively. Infusions of sage, linden flower, fresh
nettle, dried nettle leaves inhibited ABTS radical cation oxidation by 39.61%, 96.70%, 70.80% and 95.50%
respectively. Although total phenols of black tea dialysate decreased by 96.48%, total antioxidant activity
decreased by 57.76%. Ten M catechin and 10M quercetin showed 100% inhibition on ABTS radical
cation oxidation. However, Trolox and ferulic acid showed 100% inhibition at 20 M concentrations. Total
antioxidant activity of a cup of black tea was found to be equal to 10 μM of quercetin, 10 μM of catechin, 20
μM of Trolox and 20 μM of ferulic acid. Total antioxidant activity of black tea dialysate was slightly higher
than both 5 M of Trolox and 5 M of ferulic acid.
Key words: Black tea, sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves, black tea dialysate, total phenols,
in vitro bioavailability, total antioxidant activity
Bazı Bitkisel Çayların Toplam Fenolik Madde İçerikleri, Antioksidan
Aktiviteleri ve Siyah Çay Polifenollerinin in vitro Biyoyararlılığı
Özet: Son yıllarda fenolik bileşikler ve gıdaların antioksidan aktiviteleri üzerine yapılan çalışmaların
sayısındaki artış, polifenollerce zengin gıdaların tüketimi ile dejeneratif hastalıklar arasında negatif ilişkinin
saptanmasına bağlanmaktadır. Bu ilişkinin in vivo koşullarda sağlanıp sağlanamayacağını açıklığa
kavuşturmak için fenolik bileşiklerin biyoyararlılığına ait çalışmalara gereksinim olduğu belirtilmektedir. Bu
çalışmanın amacı Akdeniz Bölgesinde popüler olarak tüketilen adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu, kurutulmuş
ısırgan out ve siyah çayın toplam fenolik madde konsantrasyonları ile antioksidan aktivitelerini saptamak ve
standart fenolik bileşikler (kateşin, ferulik asit, kuersetin) ile Troloksun antioksidan aktiviteleriyle
karşılaştırmaktır. Çalışmanın bir diğer amacı ise siyah çaydaki fenolik bileşiklerin in vitro biyoyararlılığının
belirlenmesidir. Siyah çay ve siyah çay dializatının ABTS radikal oksidasyonu üzerine inhibisyonları
sırasıyla % 99.43 ve % 42 olarak saptanmıştır. Adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu ve kurutulmuş ısırgan otu ile
elde edilen çaylar ise ABTS radikal oksidasyonunu sırsıyla %39.61, % 96.70, %70.80 ve %95.50
düzeylerinde inhibe etmişlerdir. Siyah çay dializatının toplam fenolik madde içeriğindeki azalma % 96.48
olmasına rağmen toplam antioksidan aktivitedeki azalma % 57.76 olarak saptanmıştır. On M kateşin ve 10
M kuersetin ABTS radikal oksidasyonunu %100 inhibe etmiş, oysa Troloks ve ferulik asit için aynı
inhibisyon 20 M konsantrasyonda saptanmıştır. Bir fincan çayın toplam antioksidan aktivitesi 10M
kuersetin, 10M kateşin, 20 M Troloks ve 20 M ferulik aside eşdeğer bulunmuştur. Siyah çay dializatının
toplam antioksidan aktivitesi ise 5 M Troloks ve 5 M ferulik asitten biraz düşük olmuştur.
Anahtar kelimeler: Siyah çay, adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu, kurutulmuş ısırgan otu, siyah çay dializatı,
toplam fenoller, in vitro biyoyararlılık, toplam antioksidan aktivite
1. Introduction
Today new concepts in nutritional sciences
are of particular importance. The concepts of
food are changing from a past emphasis on
survival, hunger satisfaction to an emphasis on
the promising use of foods to promote better
health and well-being. The most recent
knowledge in biochemistry, cell biology and
physiology supports the hypothesis that diet
also controls and modulates various functions in
the body, so participates in the maintenance of
the state good health necessary to reduce the
risk of some diseases.
Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols
Phenolic compounds are widely distributed
in plant foods and therefore important
constituents of the human diet. The term of
phenolic compounds refers to the main classes
of secondary metabolites in plants. Several
thousand molecules have been identified in
various plant species. They are extremely
diverse. For example phenolic diterpenes have
been identified in herbs and species (Robards et
al., 1999) while the main constituents of green
tea are catechins such as (-)- epigallocatechin,
(-)-epicatechin,
epicatechin gallate and
epigallocatechin gallate plus flavonols and
flavones including rutin, quercetin, kaempferol
and apigenin (Karakaya and El, 1999, Ferrara et
al., 2001). They are closely related with sensory
and nutritional quality of foods derived from
plant sources. Phenolic compounds, at low
concentration, may act as an antioxidant and
protect foods from oxidative deterioration.
However at high concentrations, they or their
oxidation products may interact with proteins,
carbohydrates
and
minerals.
Phenolic
compounds are important by their contribution
to human health with their multiple biological
effects
such
as
antioxidant
activity,
antimutagenic
and/or
anticarcinogenic
activities,
and
antiinflammatory
action
(Grimmer et al., 1992, Xie, et al., 1993, Stavric,
1994, Shahidi and Naczk, 1995, Hollman and
Katan, 1997, Parr and Bolwell, 2000).
The results of epidemiologic studies
showed the inverse relationship between
coronary heart diseases and flavonoid
consumption (Hertog, et al., 1993, Hertog et al.,
1995, Knekt et al., 1996).
In recent years, the number of studies
which are conducted to determine antioxidant
activity of phenolic compounds have increased
due to the possible role of reactive oxygen
species in the pathogenesis of degenerative
diseases such as atherosclerosis, cancer and
chronic inflammation (Halliwell, 1994). In this
respect, antioxidant activities of phenolic
compounds extracted from especially tea
(Vinson, et al., 1995a, Cao, et al., 1996), fruits
and vegetables (Vinson, et al., 1995b,Wang, et
al., 1996, Miller and Rice-Evans, 1997, Prior et
al., 1998, Karakaya et al., 2001, ), red and white
wines (Kanner, et al., 1994, Vinson and Hontz,
1995, Hurtado et al., 1997, Soleas, et al., 1997,
Ghiselli et al., 1998, Gündüç and El, 2003) have
been intensively studied using
in vitro
8
methods. The results of these studies showed
that phenolic compounds are powerful
antioxidants. However, there is still a
controversy whether in vitro similar effects can
be obtained in vivo, because the lack of
knowledge concerning whether phenolic
compounds can stay at sufficient time with
efficient chemical forms in human body. To
clarify this controversy, the necessity for data
on absorption and metabolism of phenolic
compounds in gastro-intestinal tract are
considered.
The use of herbs and herbal teas as
medicines has played an important role nearly
every culture on earth. Tea infusions are
consumed by two thirds of the world’s
population. Tea is for the most part of the world
simply considered a tasteful drink, but the
scientific community has recently re-discovered
the therapeutic potential of this beverage
(Wargovich et al., 2001, Luczaj and
Skrzydlewska, 2005).
The aim of the study was to determine total
phenols and antioxidant activities of sage,
linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves
and black tea infusions which are popular
beverages in the Mediterranean region and also
to evaluate antioxidant activities of standard
phenolic compounds (catechin, ferulic acid,
quercetin) and Trolox for comparison.
Moreover, another goal was to determine in
vitro bioavailability of black tea.
2. Materials and Methods
2.1. Materials
Black tea (tea bag: 2.5 g/250 ml of water),
sage (5g/200 ml of water), linden flower (5
g/200 ml of water), fresh nettle (20g/200 ml of
water), dried nettle leaves (5 g/200 ml of
water), Trolox (analog of synthetic vitamin E;
5, 10, 15, 20 M), quercetin (5, 10, 15, 20 M),
ferulic acid (5, 10, 15, 20 M) and catechin (5,
10, 15, 20 M) were used as materials.
2.2. Chemicals
(+)-catechin hydrate (C-1251), Folin-Ciocalteu
phenol reagent (F-9252), ferulic acid (F-3500),
quercetin
(Q-0125),
pepsin
(P-7000),
pancreatin, bile-extract (B-8631), Trolox
(23,881-3),
ABTS
[(2,2′-azinobis(3ethylbenzothiazoline-6-sulfonic
acid)
diammonium salt], dialysis tubing (molecular
S.KARAKAYA, S.NEHİR EL
weight cut-off of 12,000 Da; Catalog No: 9777)
were purchased from Sigma-Aldrich Co. All
other chemicals were of the highest quality
available.
2.3. Methods
Preparation of teas: Two hundred of
milliliters of boiled water were poured on to 5 g
of herbs. Afterwards, infusions were allowed to
stew for five minutes. Two hundred and fifty
milliliters of boiled water was used for
preparation of black tea infusion.
Determination of total phenols: Total
phenols were determined according to FolinCiocalteu method (Singleton and Rossi, 1965)
by using (+)-catechin hydrate as the standard
and the results were given as catechin
equivalents (CE). Analyses were done in
triplicate.
Determination of in vitro bioavailability:
In vitro bioavailability of total phenols was
determined according to Gil-Izquierdo et al.
(2002), by modeling pepsin-HCl digestion in
stomach and pancreatin- bile extract digestion
in small intestine. For pepsin-HCl digestion,
31,500 units of pepsin were added to the
samples (200 ml). The pH was adjusted to 2 by
addition of concentrated HCl and then sample
was incubated in a 37ºC shaking water bath for
2 h. The pepsin digest was transferred into a
beaker. Segment of cellulose dialysis tubing
containing 25 ml water and the amount of
NaHCO3 equivalent to the titratable acidity was
placed in the baker. The baker was sealed with
parafine film and incubated in a 37ºC shaking
water bath until the pH reached about 5. Five
milliliters of pancreatin (4g/l)- bile extract
(25g/l) mixture was added to a beaker and
incubation was continued for an additional 2 h.
At the end of the incubation period the dialysis
tubes were removed, rinsed with distilled water,
and the dialysates analyzed. Analyses were
done in triplicate.
Determination of total antioxidant
activity: Total antioxidant activity of the
samples was determined by using improved
ABTS radical cation decolorization assay (Re et
al., 1999). ABTS was dissolved in water to a 7
mM concentration. ABTS radical cation
(ABTS·+) was produced by reacting ABTS
stock solution with 2.45 mM potassium
persulfate (final concentration) and allowing the
mixture to stand in the dark at room
temperature for 12-16 h before use. Afterwards,
the ABTS·+ solution was diluted with ethanol to
an absorbance of 0.7 ± 0.02 at 734 nm and
equilibrated at 30ºC. After addition of 1.0 ml of
diluted ABTS·+ solution to 10 μl of samples, the
absorbance reading was taken at 30ºC exactly 1
min. after initial mixing and up to 6 min.
Following the absorbance readings, percent
inhibition of oxidation was calculated for each
sample. All analyses were performed in
triplicate.
3. Results and Discussion
Total phenol contents (TP) and total
antioxidant activities (TAA) of herbal tea
infusions, black tea and black tea dialysate were
shown in Table 1.
Table 1. Total Phenols and Total Antioxidant Activities of Herbal Tea Infusions, Black Tea and Black Tea Dialysate
(n=12)
TP (CE equivalents)
μM
mg/l
Samples
Sage
Linden Flower
Fresh nettle
Dried nettle leaves
Black tea
Black tea dialysate (dialysed fraction)
a:  standard deviation
151.88  11.2 a
108.78  8.2
296.75  14.6
98.21  2.9
126.48  26.0
4.46  2.1
Total phenol contents of sage, linden
flower, fresh nettle, dried nettle leaves and
black tea were found as 44.96 mg/l, 32.22 mg/l,
87.90 mg/l, 29.09 mg/l and 37.46 mg/l
respectively. Among the teas tested, infusions
44.96
32.22
87.90
29.09
37.46
1.32
TAA
(%)
39.61 1.60a
96.70  0.50
70.80  0.30
95.50  1.20
99.43  0.96
42.00  8.00
of fresh nettle had the highest total phenol
content followed by sage, black tea, linden
flower and dried nettle leaves. However, the
infusions of black tea showed the highest
antioxidant activity (99.43 %). Total
7
Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols
antioxidant activities of teas from the highest to
the lowest were in the order of black tea, linden
flower, dried nettle leaves, fresh nettle and
sage. Total phenol content of black tea dialysate
was found to be 1.32 mg/l.
Both black tea and black tea dialysate
inhibited ABTS radical cation oxidation by
99.43% and 42% respectively. It was reported
that major polyphenols in black tea were
thearubigins (12-18%), theaflavins (3-6%),
phenolic acids (10-12%), flavanols (3-10%) and
flavonols (6-8%) (7,29,33). Quercetin and
kaempferol contents of black tea were found as
34.8 g/l and 110 g/l respectively (Karakaya
and El, 1999). Strong inhibition effect of black
tea on ABTS radical cation (99.43%) can be
explained clearly by its polyphenol content
mentioned above. Furthermore, determination
of 42% inhibition on ABTS radical for black
tea dialysate is important. Because this finding
represents that antioxidant effect can be
supplied after absorption in the small intestine.
Although total phenols of black tea dialysate
decreased by 96.48 %, total antioxidant activity
decreased by 57.76%. This difference can be
due to the different antioxidant capacities of
each phenolic compound in tea polyphenols or
new compounds which are occurred from
metabolic conversation of phenolic compounds.
The relation between chemical structure of
phenolics and their antioxidant activity has
been of considerable interest. A single hydroxy
substituent generates little or no antioxidant
activity. Antioxidant activities of phenolic acids
increase by the addition of hydoxyl group to the
molecule. However antioxidant activity of
flavonoids strongly related with the position
and the degree of hydroxylation of the
molecule. Although hydroxyl substitution on
the A ring has no effect on antioxidant activity
hydroxyl group on the B ring is responsible
from the antioxidant activity. Nevertheless, the
number of hydroxy substitution on the B ring
has important effect on antioxidant activity. For
example antioxidant activities of flavanons,
naringenin and hesperidin, which have only one
hydroxyl substititue can be negligible. In
contrast flavonoids that contain 3'-4' dihydroxy
substitution on the B ring possess strong
antioxidant activity (Miller and Rice-Evans,
1997, Robards et al., 1999). Another
explanation is metabolism of food polyphenols
into new compounds. Metabolism of food
8
polyphenols such as by deconjugation and
reconjugation reactions plays an important role
to obtain in vivo antioxidant effect besides their
absorption in small intestine (Karakaya, 2004).
Otholf et al. (2003) used 4g of black tea solids
provided 4.3 mM phenols as supplements.
Following consumption of black tea solids, they
found hippuric acid as a metabolite of
catechins, thearubigins, theaflavins and 3hydroxyphenylacetic acid as a metabolite of
quercetin-3-rutinoside. Hippuric acid has no
antioxidant activity because it has no hydroxyl
group. Phenylacetic acids have antioxidant
activity in vitro that is similar to that of vitamin
E, but lower than that of the parent compound
quercetin.
Wang et al. (1998) reported that rosmarinic
acid and luteolin -7-O- glucopyranoside were
the most active antioxidants of sage. They also
stressed that rosmarinic acid was powerful
antioxidant against DPPH and ABTS radicals.
Contrary to, we found that infusion of sage was
weak or moderate antioxidant against ABTS
radical. This difference can be explained by the
different extraction methods, extraction
solvents (ethanol and water) and concentrations
(20 g/l and 600 g/l) used in two studies. Since,
widespread consumption pattern of sage was
herbal tea form we used infusions of sage in our
study. Furthermore Lu and Foo (2001) reported
that rosmarinic acid derivatives of sage were
potent antioxidants, while the flavonoids
luteolin and apigenin glycosides, possessed
comparatively weak to moderate activities.
Antioxidant activities of the infusions of linden
flower, dried nettle leaves and fresh nettle
containing different amounts of total phenols,
with the exception of sage, were shown in
Figure 1.
There was a sharp increase (slope: 2.08) in
the inhibition of ABTS radical by dried nettle
leaves with the concentration range of total
phenols changed between 24.55 μM and 32.74
μM (Figure 1). Above the concentration of
32.74 μM, the rate of increase in total
antioxidant activity was comparatively small.
Although inhibition effects of dried nettle
leaves and linden flower were relatively similar,
increase in total antioxidant activity of linden
flower was slower than that of dried nettle
leaves. It was shown that water extracts of
nettle
had an antihypertensive,
antiinflammatory, antirheumatic and acute diuretic
S.KARAKAYA, S.NEHİR EL
effects (Gülçin et al., 2004). Moreover, fresh
nettle showed the antimutagenic effect
(46.32%) against sodium azid mutagenicity in
S. typhimurium TA 100 (Karakaya and Kavas,
1999). Gülçin et al. (2004), reported that nettle
had a powerful antioxidant activity against free
radical DPPH·, superoxide anion, hydrogen
peroxide and showed metal chelating activity.
Similarly Toldy et al. (2005) reported that nettle
supplementation reduced the free radical
concentration and increased the DNA binding
of AP-1 in the brain of Wistar rats. Therefore
researchers evaluated that nettle was an
effective antioxidant and possible antiapoptatic
supplement promoting cell survival in the brain.
A few studies were conducted on therapeutic
effects of linden flower. In the study of
Mathuda et al. kaempferol moiety of Tilia
argentea was found to show hepatoprotective
effect in mice (Mathuda et al., 2002). Our
previous study showed that kaempferol content
of linden flower was 565 μg/100g (Karakaya
and El, 1999). In this respect, linden flower
might be regarded as powerful antioxidant and
hepatoprotective agent.
120
Inhibition (%)
100
80
60
40
20
0
0
50
100
150
200
Total phenols (μM)
250
300
350
Linden flower
Dried nett le leaves
Fresh nett le
Figure1. Total antioxidant activity of linden flower, dried nettle leaves and fresh nettle containing different
concentration of total phenols
Antioxidant effects of Trolox, quercetin,
ferulic acid and catechin were shown in Figure
2.
Ten M of catechin and 10M of
quercetin showed 100% inhibition on ABTS
radical cation oxidation. However, Trolox and
ferulic acid showed 100% inhibition at 20 M
concentrations.
Total antioxidant activity of a cup of black
tea was found to be similar to 10 μM of
quercetin, 10 μM of catechin, 20 μM of Trolox
and 20 μM of ferulic acid. Total antioxidant
activity of black tea dialysate was slightly
higher than both 5 M of Trolox and 5 M of
ferulic acid (Figure 3).
Antioxidant activity of a cup of linden
flower was found to be equal to 20 μM ferulic
acid and higher than that of 15 μM Trolox
(Figure 4). Similarly antioxidant activity of a
cup of the infusion of dried nettle leaves was
higher than those of 5 μM catechin, 5 μM
quercetin, 15 μM ferulic acid and 15 μM Trolox
(Figure 4). However antioxidant activity of a
cup of sage was slightly higher than those of 5
μM ferulic acid and 5 μM Trolox. Antioxidant
activity of an infusion of a cup of fresh nettle,
equal to 10 μM ferulic acid, was lower than
that of dried nettle leaves.
7
Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols
120
inhibition (%)
100
80
60
catechin
40
ferulic
acid
quercetin
20
0
0
5
10
15
20
Trolox
25
concentration (μM))
Figure2. Inhibition effects of Trolox, quercetin, ferulic acid and catechin on ABTS·+ oxidation
100
inhibition %
80
60
40
20
black tea dialysate
black tea
Trolox 20 μM
Trolox 15 μM
Trolox 10 μM
Trolox 5 μM
quercetin 20 μM
quercetin 15 μM
quercetin 5 μM
quercetin 10 μM
ferulic acid 20 μM
ferulic acid 15 μM
ferulic acid 5 μM
ferulic acid 10 μM
catechin 20 μM
catechin 15 μM
catechin 10 μM
catechin 5 μM
0
concentrations (μM )
Figure 3. Comparison of total antioxidant activities of black tea, black tea dialysate and standard phenolic compounds
In conclusion we quantified that decrease
in total antioxidant activity of black tea was
about 58% following absorption. Total
antioxidant activity of a cup of black tea was
equal to 10 μM of quercetin, 10 μM of catechin,
20 μM of Trolox and 20 μM of ferulic acid.
Total antioxidant activity of black tea dialysate
was slightly higher than both 5 M of Trolox
and 5 M of ferulic acid. All of the herbal teas
showed antioxidant activities equal or slightly
8
lower than those of standard phenolic
compounds and Trolox. Sage had the lowest
antioxidant activity. In this study, we
determined only in vitro bioavailability of total
tea polyphenols in order to evaluate the
absorption of polyphenols and antioxidant
activity of the dialysate. Studies on in vitro
bioavailability of herbal tea polyphenols are in
progress.
S.KARAKAYA, S.NEHİR EL
100
90
80
Inhibition%
70
60
50
40
30
20
Sage
Fresh nettle
Linden flower
Dried nettle leaves
Trolox 20 μM
Trolox 15 μM
Trolox 10 μM
quercetin 20 μM
quercetin 15 μM
quercetin 10 μM
quercetin 5 μM
ferulic acid 20 μM
ferulic acid 15 μM
ferulic acid 10 μM
catechin 20 μM
ferulic acid 5 μM
catechin 15 μM
catechin 5 μM
catechin 10 μM
0
Trolox 5 μM
10
Concentrations (μM)
Figure 4. Comparison of total antioxidant activities of the infusions of linden flower, dried nettle leaves, fresh nettle, sage
and standard phenolic compounds
References
Cao, G., Sofic, E., Prior, R.L. 1996. Antioxidant capacity
of tea and common vegetables. J.Agric.Food Chem.
6, 44, 3426-3431.
Clifford, M.N., Copeland, E.L., Bloxsidge, J.P., Mitchell,
L.A., 2000. Hippuric acid as a major excretion
product associated with black tea consumption.
Xenobiotica, , 30: 317-326.
Ferrara, L., Montesono, D., Senatore, A., 2001. The
distribution of minerals and flavonoids in the tea
plant (Camellia sinensis), Il Farmaco, 56, 397-401.
Ghiselli, A., Nardini, M., Baldi, A., Scaccini, C., 1998.
Antioxidant activity of different phenolic fractions
peperated from Italian red wine. J.Agric.Food
Chem., 46 , 361-367.
Gil-Izquierdo, A., Zafrilla, P., Tomás-Barberán, F.A.,
2002. An in vitro method to simulate phenolic
compound release from the food matrix in the
gastrintestinal tract. Eur. Food Res. Technol., 214,
155-159.
Grimmer, H.R., Parbhoo, V., Mc Grath, R.M., 1992.
Antimutagenicity of polyphenol-rich fractions from
Sorghum bicolor grain. J.Sci.Food Agric., 59, 251256.
Gülçin, İ., Küfrevioğlu, Ö.İ., Oktay, M., Büyükokuroğlu,
M.E., 2004. Antioxidant antimicrobial antiulcer and
analgesic activities of nettle (Urtica dioca L.). J.
Ethnopharmacology, 90, 205-215.
Gündüç, N. and El, S.N., 2003. Assessing antioxidant
activities of phenolic compounds of common
Turkish food and drinks on in vitro low – density
Lipoprotein Oxidation. J.Food Sci., 68, 2591- 2595.
Halliwell, B., 1994. Free radicals and antioxidants: a
personal view. Nutr. Rev., 52, 253-265.
Hertog, M.G.L., Feskens, E.J.M., Hollman, P.C.H., Katan,
M.B., Kromhout, D., 1993. Dietary antioxidant
flavonoids and risk of coronary heart disease: The
Zutphen Elderly Study. Lancet, 342, 1007-1011.
Hertog, M.G.L., Kromhout, D., Aravanis, C., Blackburn,
H., 1995. Flavonoid intake and long-term risk of
coronary heart disease and cancer in the seven
countries study. Arch. Intern. Med., 155, 381-386.
Hollman, P.C.H. and Katan, M.B., 1997. Absorption,
metabolism and health effects of dietary flavonoids
in man. Biomed. Pharmacother., 51, 305-310.
Hurtado, I., Caldu, P., Gonzola, A., Ramon, J.M.,
Minguez, S., Fiol, C., 1997. Antioxidative capacity
of wine on human LDL oxidation in vitro: effect of
skin contact in wine making of white wine.
J.Agric.Food Chem., 42, 64-69.
Kanner, J.A., Frankel, E., Granit, R., German, B.,
Kinsella, J.E., 1994. Natural antioxidants in grapes
and wines. J.Agric.Food Chem., 42, 64-69.
Karakaya, S. and El, S.N. 1999. Quercetin, luteolin,
apigenin and kaempferol contents of some foods.
Food Chem. , 66, 289-292.
7
Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols
Karakaya, S. and Kavas, A. 1999. Antimutagenic activities
of some foods. J.Sci.Food Agric., 79, 237-242.
Karakaya, S., El, S.N., Taş, A.A., 2001. Antioxidant
activity of some foods containing phenolic
compounds. Int. J.Food Sci. Nutr., 52, 501-508.
Karakaya, S., 2004. Bioavailability of phenolic
compounds. Crit. Rev. Food Sci. and Nutr., 44, 453464.
Knekt, P., Jarvinen, R., Reunanen, A., Maatele, J., 1996.
Flavonoid intake and coronary mortality in Finland:
A cohort study. Br. Med. J., 312, 478-481.
Lu, Y. and Foo, L.Y., 2001. Antioxidant activities of
polyphenols from sage (Salvia officinalis). Food
Chem. 75, 197-202.
Luczaj, W. and Skrzydlewska, E., 2005. Antioxidative
properties of black tea. Prevent. Medicine., 40, 910918.
Mathuda, H., Ninomiya, K., Shimada, H., Yoshikawa, M.,
2002. Hepatoprotective principles from the flowers
of Tilia argentea (Linden): Structure requirements of
tiliroside and mechanisms of action. Biorg. Medicin.
Chem., 10, 707-712.
Miller, N.J. and Rice-Evans, C.A., 1997. Factors
influencing the antioxidant activity determined by
the ABTS radical cation assay. Free Radical Res.,
26, 195-199.
Miller, N.J. and Rice-Evans, C.A., 1997. The relative
contributions of ascorbic acid and phenolic
antioxidants to the total antioxidant activity of
orange and apple fruit juices and blaccurrant drink.
Food Chem., 60, 331-337.
Otholf, M.R., Hollman, P.C.H., Buijsman, M.N.C.P., van
Amelsvoort, J.M.M., Katan, M.B., 2003.
Chlorogenic acid, quercetin-3-rutinoside and black
tea phenols are extensively metabolized in humans.
J. Nutr., 133, 1806-1814.
Parr, A.J. and Bolwell, G.P., 2000. Phenols in the plant
and in man. The potential for possible nutritional
enhancement of the diet by modifying the phenols
content or profile. J.Sci.Food Agric., 80, 985-1012.
Prior, R.L., Cao, G., Martin, A., Sofic, E., McEwen, J.,
O’Brien, C., Lischner, N., Ehienfeldt, M., Kalt, W.,
Gerard, K., Mainland, C.M., 1998. Antioxidant
capacity as influenced by total phenolic and
anthocyanin content, maturity, and variety of
Vaccinium species. J.Agric.Food Chem., 46, 26862693.
Re, R., Pelegrini, N., Proteggente, A., Pannala, A., Yang,
M., Rice-Evans, C., 1999. Antioxidant activity
applying an improved ABTS radical cation
decolorization assay. Free Radic Biol. Med., 26,
1231-1237.
Rimm, E.B., Katan, M.B., Ascherio, A., Stampper, M.J.,
Willett, W.C., 1996. Relation between intake of
flavonoids and risk for coronary heart disease in
male health professionals. Ann. Intern. Med., 125,
384-389.
8
Robards, K., Prenzler, P.D., Tucker, G., Swatsitang, P.,
Glover, W., 1999. Phenolic compounds and their
role in oxidative processes in fruits. Food Chem., 66,
401-436.
Shahidi, F. and Naczk, M., 1995. Antioxidant Properties
of Food Phenolics. In Food Phenolics Sources
Chemistry Effects Applications. First Ed.
Technomic Publishing Co. Inc., Lancester- Basel,
235-273.
Singleton, V.B. and Rossi, J.A., 1965. Colorimetry of total
phenolics with phosphomolybdic-phosphotungustic
acid reagents. Am.J.Enol.Vitic., 16, 144-158.
Soleas, G.J., Tomlinson, G., Diamandis, E.P., Goldberg,
D.M., 1997. Relative contributions of polyphenolic
constituents to the antioxidant status of wines:
Development of a predictive model. J.Agric.Food
Chem., 45, 3995-4003.
Stavric, B., 1994. Antimutagens and anticarcinogens in
foods. Food Chem. Toxicol., 32, 79-90.
Toldy, A., Stadler, K., Sasvári, M., Jakus, J., Jung, K.J.,
Chung, H.Y., Berkes, I., Nyakas, C., Radák, Z.,
2005. The effect of exercise and nettle
supplementation on oxidative stress markers in the
rat brain. Brain Res. Bullet., 65, 487-493.
Vinson, J.A. and Hontz, B.A., 1995. Phenol antioxidant
index: comparative antioxidant effectiveness of red
and white wines. J.Agric.Food Chem., 43, 401-403.
Vinson, J.A., Dabbagh, Y.A., Mamdouh, M.S., Jang, J.,
1995. Plant flavonoids, especially tea flavonols, are
powerful antioxidants using an in vitro oxidation
model for heart disease. J.Agric.Food Chem., 43,
2800-2802.
Vinson, J.A., Jang, J., Dabbagh, Y.A., Serry, M.M., Cai,
S., 1995. Plant polyphenols exhibit lipoproteinbound antioxidant activity using an in vitro
oxidation model for heart disease. J.Agric.Food
Chem., 43, 2798-2799.
Wang, H., Cao, G., Prior, R.L., 1996. Total antioxidant
capacity of fruits. J.Agric.Food Chem., 44, 701-705.
Wang, M., Li, J., Rangarajon, M., Shao, Y., LaVoie, E. J.,
Huang, T.Z., Ho, C.T., 1998. Antioxidative phenolic
compounds from sage (Salvia officinalis).
J.Agric.Food Chem., 46, 4869-4873.
Wargovich, M.J., Woods, C., Hollis, D.M., Me, Z., 2001.
Herbals cancer prevention and health. J.Nutr., 131,
3034S-3036S.
Xie, B., Shi, H., Chen, Q., Ho, C.T., 1993. Antioxidant
properties of fractions and polyphenol constituents
from green, oolong and black teas. Proceedings of
the National Science Council, ROC, Part B, Life
Sciences, 17, 77-84.
Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu
ve Sorunları
Gazanfer Ergüneş
Ebubekir Altuntaş
Sefa Tarhan
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Makinaları Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu çalışmada, Tokat ili merkez ve ilçelerindeki tarım alet ve makina imalatçılarının durumu ve
sorunları konusunda bir anket çalışması yapılmıştır. Anket çalışmasında; ankete katılan firmaların yapısal
durumları, işgücü durumu, makina teçhizat (tezgah) durumu, alet ve makina üretim ve kapasite durumu gibi
konular yanında üretim şekli, pazarlama, sermaye ve kredi durumu, yedek parça, garanti ve servis durumu ile
tarım makinaları dışındaki uğraşılar ve mevcut sorunları ele alınmıştır.
Anahtar kelimeler: Tokat, tarım alet ve makinaları, sanayi, imalat kapasitesi, pazarlama
The Present Situation and Problems of Agricultural Machine Manufacturers
in Tokat Province
Abstract: In this study, the survey was conducted to determine the present situation and problems of the
firms that manufacture agricultural machines and tools in Tokat province. The survey results were evaluated
in terms of the structural and legal conditions of the firms, annual productions levels, the features of
manufacturing machines and tools owned by the firms, employment features, financial and marketing
conditions, customer services after sale.
Keywords:Tokat, agricultural machines and tools, industry, manufacturing capacity, marketing
1. Giriş
Tokat ili, tarım alet makinaları imalat
sanayi bakımından bölgede önemli bir yere
sahip bulunmaktadır. Yörede tarım ürünleri
yetiştiriciliği; hububat ve şeker pancarı başta
olmak üzere çeşitlilik göstermektedir. Buna
bağlı olarak da farklı alet ve makinaların
kullanımı söz konusu olmaktadır. Tarım alet ve
makina imalatçıları, Merkez ilçe başta olmak
üzere Turhal, Niksar, Erbaa, Reşadiye ve Zile
ilçelerinde yoğunluk kazanmıştır. İmal edilen
alet ve makinalar daha çok yörede
kullanılmakta, bunun yanında yakın illere ve
Doğu Anadolu Bölgesine de pazarlanmaktadır.
Son yıllarda bazı araştırmacılar, Türkiye’de il ve
bölge bazında tarımsal mekanizasyon durumu,
traktör ve alet ve makina varlığı, imalat
durumları ve stratejileri üzerine çeşitli
çalışmalar yapmışlardır (Coşkun ve ark., 1998),
(Eker, 2003), (Sabancı ve ark., 2003), (Altuntaş
ve Demirtola, 2004), (Evcim ve ark., 2005).
Bu çalışma; yörede yer alan tarım alet ve
makinaları imalatçılarının yapısal durumu,
imalat durumu, üretim şekli vb. konularla
birlikte üretimde karşılaşılan temel sorunların
belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bunun
yanında, Ergüneş ve ark. (1994), tarafından
daha önce yapılan benzer bir çalışmanın 10
yıllık bir veri yenilenmesi de amaçlanmıştır.
2. Materyal ve Metod
Tokat ili Merkez ve diğer ilçelerdeki tarım
alet ve makina imalatçılarının belirlenmesi
amacıyla Makine Mühendisleri Odası Tokat
Şubesi’nden temin edilen imalatçı adres listesi
esas alınmıştır.
Merkez ilçe ile birlikte 6 ilçede (Turhal,
Zile, Niksar, Erbaa ve Reşadiye) belirlenen
toplam 51 imalatçıdan yapılan ön incelemede
14 tanesinin imalat işini değişik nedenlerle
bıraktığı tespit edilmiş ve kalan 37 firma
araştırma kapsamına alınmıştır. Bu firmalarla
yüz yüze anket çalışması yapılmış olup,
çalışma 2004 yılı verilerini içermektedir.
Anket yapılan firma sahiplerine;
- Firmaların yapısal durumu
- Tarım alet ve makine imalat durumu
- Üretim Şekli, pazarlama, sermaye ve kredi
ilişkileri
- Yedek parça, garanti ve servis durumu
- Tarım makinaları imalatı dışındaki uğraşıları
ana başlıklarında bir çoğu çoktan seçmeli
toplam 36 soru yöneltilmiştir.
3. Araştırma Sonuçları
3.1. Firmaların Yapısal Durumu
Firmalar
kuruluş
yılı
bakımından
incelendiğinde; merkez ilçede en eski kuruluş
tarihine sahip üç firma (1960, 1964 ve 1966)
bulunmaktadır. Daha sonra altı firma 1970’li
yıllarda kurulmuş, genel olarak firmaların
Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları
kuruluş tarihleri 1980 ve 1998’li yıllarda
yoğunluk kazanmıştır. İlçelerde (Turhal, Niksar,
Erbaa, Reşadiye, Zile) en eski kuruluş tarihine
sahip iki firma 1950 ve 1965 yıllarında
kurulmuş olup 5 firma 1970’li yıllarda, 4 firma
1980’li yıllarda ve diğer 4 firma da 1990’lı
yıllarda kurulmuştur.
Firmaların
hukuki
durumları
ele
alındığında; merkez ilçede toplam 20 firmadan
16’sı adi şirket ve 4’ü limitet şirket
konumundadır. İlçelerde 17 firmadan 15 tanesi
adi şirket ve 1 firma limitet ve diğer 1 firma ise
anonim şirket statüsündedir.
Firmaların mülk ortaklık durumlarına
bakıldığında; merkez ilçede toplam 20 firmadan
4 firmada (% 20) ortaklık söz konusu değildir.
Geri kalan 16 firmada (% 80) ise, 2-4 kişilik
ortaklık söz konusudur. İlçelerde 17 firmadan
13’ünde (% 76.5) ortaklık bulunmazken 4
firmada 2 kişilik ortaklık bulunmaktadır.
Firma sahiplerinin kişisel nitelikleri ve
sosyal özelliklerinin firmaların yönetim biçimi,
organizasyonu,
teknolojik
yenilikleri
benimseme ve uygulama gibi faktörler üzerinde
etkili
olduğu
düşünüldüğünden,
firma
sahiplerinin yaşı, öğrenim durumu ile iş
tecrübesi ankette yer almış ve sonuçlar, Çizelge
1’de verilmiştir.
Çizelge 1. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firma sahiplerinin yaş, öğrenim ve iş tecrübesi durumları
İlçeler
Yaş
Firma
Sayısı
Oran
(%)
Öğrenim
Durumu
Firma
Sayısı
Oran
(%)
İş tecrübesi
(yıl)
Firma
Sayısı
Oran
(%)
Merkez
İlçe
21-30
31-40
41-50
51-60
61
3
6
6
5
15.0
30.0
30.0
25.0
İlkokul
Ortaokul
Meslek Lisesi
Yük.okul/Üniversite
12
2
5
1
60.0
10.0
25.0
5.0
11-20
21-30
31-40
1
6
4
6
4
30.0
20.0
30.0
20.0
Toplam
20
100
Toplam
20
100
Toplam
20
100
21-30
31-40
41-50
51-60
61
3
5
4
5
-
17.65
29.41
23.53
29.41
-
İlkokul
Ortaokul
Meslek .Lisesi
Yük.okul/Üniversite
12
3
1
1
70.6
17.6
5.9
5.9
11-20
21-30
31-40
1
6
5
2
4
35.3
29.4
11.8
23.5
Toplam
17
100
Toplam
17
100
Toplam
17
100
Diğer
İlçeler
Çizelge 1 incelendiğinde, merkez ilçede
bulunan firma sahiplerinin %60’ı 41-60 yaş
grubunda bulunmaktadır. Öğrenim durumu
dikkate alındığında, firma sahiplerinin % 60’ı
ilkokul mezunu olup, 20 firma sahibinden
sadece 1 kişi yüksekokul mezunudur. İş
tecrübesi açısından bakıldığında, firmaların %
50’sinin 11-30 yıl arasında iş tecrübesine sahip
olduğu görülmektedir. İlçelerde bulunan firma
sahiplerinin % 52.94’ü,
31-50 yaş grubunda
bulunmaktadır. Öğrenim durumları dikkate
alındığında, firma sahiplerinin
% 70.6’sı
ilkokul mezunu olup, 17 firma sahibinden
sadece 1 kişi yüksekokul mezunudur.
Firmaların % 64.7’sinin 11-30 yıl arasında iş
tecrübesine sahip olduğu görülmektedir.
Firmaların bina varlığının mülk, kira
olması durumu göz önüne alındığında, merkez
ilçedeki firmaların % 90’ ı, ilçelerdeki
firmaların da % 76.5’ı kendi mülkleri olan
binada imalat yapmaktadırlar (Çizelge 2).
10
Firmaların bina kira bedelleri yıllık olarak 400
ile 1200 TL arasında değişmektedir.
Çizelge 2. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firma
binasının mülk ve kira olma durumu
İlçeler
Merkez
İlçe
Diğer
İlçeler
Bina
Durumu
Firma
Sayısı
Oran
(%)
Mülk
Kira
Toplam
Mülk
Kira
Toplam
18
2
20
13
4
17
90.0
10.0
100
76.5
23.5
100
Firmaların bina kapalı alan varlığı, Çizelge
3’de verilmiştir. Buna göre, merkez ilçede 100
m²’ye kadar kapalı alana sahip firmalar, toplam
firmaların %30’unu oluşturmakta iken, 801 m²
ve yukarı kapalı alan varlığına sahip firmalar
ise toplam firmaların %20’sini oluşturmaktadır.
İlçelerde, kapalı alan varlığı incelendiğinde,
100 m²’ye kadar kapalı alana sahip firmalar 17
G.ERGÜNEŞ, E.ALTUNTAŞ, S.TARHAN
firmanın % 23.5 ’ini oluşturmakta, 501-801 m²
ve yukarı kapalı alan varlığına sahip firmalar
%11.8’ini oluşturmaktadır.
Çizelge 5. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firmalarda
geçici işçi sayıları
İlçeler
Çizelge 3. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firma
binasının kapalı alan varlığı durumu
İlçeler
Merkez
İlçe
Diğer
İlçeler
Kapalı
Alan (m2)
<100
101-300
301-500
501-800
801
Toplam
<100
101-300
301-500
501-800
801
Toplam
Firma
Sayısı
6
8
2
4
20
4
10
1
2
17
Oran
(%)
30.0
40.0
10.0
0.0
20.0
100
23.5
58.8
5.9
11.8
100
Firmalarda çalışan eleman sayısı durumları
incelendiğinde, merkez ilçede firmaların % 75’i
1-5 eleman çalıştırırken,
hiç eleman
çalıştırmayan firma sayısı % 5 düzeyindedir.
İlçelerde % 94.1’i, 1-5 eleman çalıştırırken %
5.9’u 6-10 eleman çalıştırmaktadır (Çizelge 4).
Çizelge 4. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firmalarda
çalışan eleman sayıları
İlçeler
Merkez
İlçe
Diğer
İlçeler
Çalışan
Sayısı
0
1-5
6-10
11-20
Toplam
0
1-5
6-10
11-20
Toplam
Firma
Sayısı
1
15
3
1
20
16
1
17
Oran
(%)
5
75
15
5
100
94.1
5.9
100
Firmalarda çalışanların mesleki durumu
incelendiğinde, merkez ilçede aile fertlerini
çalıştıran firmalar % 75, dışarıdan yetişmiş
eleman % 40, dışarıdan mühendis ve yönetici
çalıştıran % 20 firma bulunmaktadır. İlçelerde
firmalarda çalışanların % 70.6 ‘sını aile fertleri
oluştururken, dışarıdan vasıfsız eleman
çalıştıran firmalar % 23.5’i, mühendis ve
yönetici çalıştıran firma ise % 5.89’dur.
Firmaların geçici işçi çalıştırma bilgileri
Çizelge 5’de verilmiştir. Buna göre, firmalarda
çalışan geçici işçi sayısı yaz aylarında artış
göstermektedir. Ancak, merkez ve ilçelerde
firmaların % 65-70 oranında geçici işçi
çalıştırmadığı görülmektedir.
Merkez
İlçe
Diğer
İlçeler
Geçici İşçi
Sayısı
1-4
5-10
Toplam
1-4
5-10
Toplam
Firma
sayısı
14
4
2
20
11
5
1
17
Oran
(%)
70.0
20.0
10.0
100
64.7
29.4
5.89
100
3.2. Firmaların İmalatta Kullandığı Makina
Teçhizat Durumu
Tokat ili merkez ve ilçelerdeki firmaların
tarım alet ve makina imalatında kullandıkları
makina-teçhizat (tezgah) durumları (tipi, modeli
ve sayısı), Çizelge 6’da verilmiştir.
Buna göre, matkap, testere tezgahı ve
elektrik ark kaynağı yaklaşık % 70 ve üzerinde
bir orana sahip tezgahlar arasındadırlar.
Firmaların imalat için gereksinim duyulan
temel tezgah ve makinalarına nispeten sahip
oldukları söylenebilir. Çok farklı tezgah ve
makinalar, merkez ve ilçelerde bulunmakta
olup, tezgah ve makinaların modelleri, 19582003 yılları arasında değişmektedir.
3.3. Firmaların İmalat Durumu
Merkez ve ilçelerdeki imalatçıların yıllık
üretim ve kapasite durumlarını içeren bilgiler,
Çizelge 7’de verilmiştir. Buna göre firmalar,
üretim
kapasitelerini
tam
olarak
kullanamamaktadırlar. Tüm alet ve makine
üretimi
dikkate
alındığında,
ortalama
kapasitenin, merkezde % 46.44, ilçelerde ise %
50.25 civarında olduğu görülmektedir. Toprak
işleme alet ve makinaları imal eden firmalarda
kapasite kullanımı, merkezde % 40.57 ve
ilçelerde ise, % 47.84 iken, hasat ve harman
makinası imal eden firmalarda, merkezde %
39.14 ve ilçelerde ise % 69.2, diğer tarım alet
ve makinaları imalatçılarında ise kapasite
kullanımı, merkezde % 41.49 ve ilçelerde ise,
% 43.5 oranında olmaktadır. Firmaların bir
önceki yıla göre imalat durumlarındaki değişim
incelendiğinde; merkez ilçedeki firmaların %
65’i üretimde değişim olduğunu belirtmiş ve
bunlardan 5 firma artış, 8 firma düşüş olduğunu
söylemiştir. İlçelerde ise 14 firma (% 82.35)
değişim olduğu belirtilmiş olup, bunların 12
tanesi düşüş, 2 tanesi de artış olduğunu ifade
etmiştir.
11
Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları
Çizelge 6. Merkez ve ilçelerdeki firmaların makine-teçhizat durumları
İlçeler
Merkez İlçe
Tezgah ve makine
Model
Firma
Sayısı
Torna
Matkap
Pres(eksantrik, hidr.)
Testere(dairesel, şerit)
Oksi-asetilen kaynak
Kaynak mak (elektrik)
Giyotin makas
Abkant pres
Silindir
Vinç
Punta kaynak mak.
Vargel
Kombine makas
Kompresör
Taşlama tezgahı
Gaz altı kaynak mak.
Plazma
Zımpara taşı
Dikiş makinası
Şahmerdan
1960-2000
1958-1998
1980-2002
1970-2000
1970-1990
1960-2001
1979-1996
1979-2003
1986-1998
1978
1970-2000
1978
1980-1986
1970
1985
-
14
19
7
13
8
20
8
7
6
1
1
1
1
13
1
3
1
1
1
-
Diğer İlçeler
Oran
(%)
Tezgah Sayısı
1
2
3
70
95
35
65
40
100
40
35
30
5
5
5
5
65
5
15
5
5
5
-
5
10
5
14
7
5
7
4
6
1
1
1
1
12
1
2
1
1
1
-
12
8
2
2
2
16
4
2
-
9
19
6
43
3
3
3
8
-
Model
Firma
Sayısı
Oran
(%)
Tezgah Sayısı
1
2
3
1960-1965
1976-1996
1960-1999
1976-2000
1976-1990
1960-1998
1992-1995
1990-2000
1980-2003
1980-1990
1990-1998
1997
1980-1987
6
13
8
13
3
16
3
2
8
4
3
1
4
35.29
76.47
47.06
76.47
17.64
94.12
17.64
11.76
47.06
23.53
17.64
5.88
23.53
5
11
7
12
3
10
2
2
6
4
2
1
4
2
4
2
2
6
2
2
4
-
8
4
-
Çizelge 7. Merkez ve ilçelerdeki firmaların tarım alet ve makinalarının yıllık üretim ve kapasite durumları
İlçeler
Tarım Alet ve
Makinası
Kulaklı pulluk
Kültüvatör
Dişli tırmık
Diskli tırmık
Dipkazan
Ekim makinası
Pancar çapa mak.
Pancar sökme mak
Fide dikim mak.
Kanatlı orak mak.
Harman makinası
Tarım arabası
Saman aspiratörü
Tesviye küreği
Su tankeri
Merdane
Traktör ön kepçesi
Yem kırma mak.
Pancar sökme çatalı
Arazi silindiri
Deste toplama mak.
Traktör emn. kabini
Pancar kepçesi
Firma
Sayısı
2
2
3
2
1
1
1
5
11
13
1
2
5
1
2
1
-
Merkez İlçe
Yıllık Kapasite
Mevcut Teknik
75
95
40
300
90
150
75
175
5
30
15
30
10
25
310
685
297
1340
387
1155
50
50
65
135
79
220
10
100
100
195
5
100
-
Kapasite
Kullanımı (%)
78.95
13.33
60
42.86
16.66
50
40
45.26
22.16
33.51
100
48.15
35.91
100
51.28
5
-
3.4. Malzeme Temin ve Enerji Tüketim
Durumları
Firmalar imal ettikleri hemen hemen tüm
alet ve makinalar için bazı parçaları yan
sanayiden temin yolunma gitmektedirler. Bu
parçaların alet ve makine
üzerindeki oranları ise makine tipine göre
farklılık göstermektedir.
Firmalar, malzeme temin etme konusunda
da bazı sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu
sorunlar; fiyatların yüksek olması, gerektiği
zaman malzeme bulamamak, nakliye vd.
sıralanmaktadır. Bu sorunlar arasında; malzeme
12
Firma
Sayısı
2
4
9
1
1
2
9
1
2
1
1
1
1
1
Diğer İlçeler
Yıllık Kapasite
Mevcut
Teknik
35
70
83
325
128
240
5
8
245
300
295
350
73
145
5
20
20
50
25
60
5
10
10
30
404
500
5
20
Kapasite
Kullanımı (%)
50
25.54
53.33
62.50
81.66
84.29
50.34
25
40
41.66
50
33.33
80.80
25
fiyatlarının yüksek olması sorunu, merkez
ilçede % 70, ilçelerde % 76.5’lik bir oranla ilk
sırayı almaktadır. Bu durum, imalatçıların daha
çok kullandıkça malzeme temin etmelerine
neden olmaktadır.
İkinci sıradaki sorun,
merkez ilçede % 40, ilçelerde % 52.9’luk bir
oranla nakliye sorunudur. Yine gerektiği zaman
malzemeyi bulamama problemi merkez ilçede
% 15, ilçelerde ise, % 29.4’lük bir pay
almaktadır. İş yoğunluğunun yıl içindeki
dağılımı; imalat, montaj, satış açısından
değişiklik göstermektedir. İmalat açısından
Aralık-Mart ayları arası, montaj açısından
G.ERGÜNEŞ, E.ALTUNTAŞ, S.TARHAN
Nisan ayı, satış açısından ise, Mayıs-Ağustos
ayları yoğun aylardır. Firmaların üretimde
kullandıkları malzemeyi temin şekillerini içeren
bilgiler, Çizelge 8’de verilmiştir.
Çizelge 8. Merkez ve ilçelerdeki firmaların
malzeme temin şekilleri
İlçeler
Malzeme
Temin Şekli
Kendi imalatı
Yan sanayi
Diğer
Toplam
Merkez İlçe
Firma
Oran
sayısı
(%)
2
10.0
17
85.0
1
5.0
20
100
Diğer İlçeler
Firma
Oran
sayısı
(%)
1
5.9
14
82.3
2
11.8
17
100
Firmaların
yıllık
elektrik
enerjisi
tüketimleri, merkez ilçede 0-5000 kWh/yıl
(%70), ilçelerde ise, % 76.5 oranıyla 0-5000
kWh/yıl arasında olduğu görülmektedir
(Çizelge 9).
Çizelge 9. Merkez ve ilçelerdeki firmaların
yıllık elektrik enerjisi tüketimleri
İlçeler
Elektrik Enerjisi
Tüketimi
(kWh/yıl)
0-2500
2501-5000
5001-7500
7501-10000
10001
Toplam
Merkez İlçe
Diğer İlçeler
Firma
sayısı
Oran
(%)
Firma
sayısı
Oran
(%)
7
9
1
2
1
20
35.0
45.0
5.0
10.0
5.0
100
5
8
2
1
1
17
29.4
47.0
11.8
5.9
5.9
100
3.5. Üretim Şekli, Pazarlama, Sermaye ve
Kredi İlişkileri
Firmaların üretim şekli incelendiğinde
merkez ilçede % 55’inin ve ilçelerde
% 70.6’sının sipariş üzere üretim yaptığı
görülmektedir. Firmaların merkez ilçede % 60’ı
ve diğer ilçelerde % 11.8’i il dışına mallarını
pazarlayabilmektedir.
Bu iller
arasında
Amasya, Çorum, Sivas, Yozgat, Samsun, Ordu,
Erzincan, Erzurum, Malatya, Gaziantep,
Kahramanmaraş, Konya, İstanbul illeri yer
almaktadır. Merkez ilçede sadece 1 firma yurt
dışına ürettiği ürünleri pazarlamaktadır.
Firmaların imal ettikleri ürünleri doğrudan
kendileri pazarladıkları gibi, tarım kredi
kooperatifleri
ve
bayiler
aracılığıyla
pazarladıkları görülmektedir. İmalatçı firmalar
ürettiği ürünlerini büyük oranla kendileri
pazarlamaktadır. Bu oran merkez ilçede % 90,
diğer ilçelerde ise % 100 civarındadır. Diğer
pazarlama kanalları ise çok düşük düzeyde
kalmaktadır.
Kooperatifler
aracılığıyla
ürünlerini pazarlayan firma oranı merkezde %
15 ve ilçelerde ise, % 5.9 iken, bayileri
aracığıyla pazarlayanlar merkezde % 25,
ilçelerde ise % 5.9 dur.
Firmaların ürettiği ürünleri peşin, vadeli,
ve devamlı müşteriye toleranslı olarak satış
durumları söz konusu olup, merkez ilçede % 90
(18 firma) oranında ilçelerde ise tamamının
peşin olarak satış yaptığı görülmektedir.
Devamlı müşteriye toleranslı olarak satış yapan
merkezde
ve
ilçelerde
üçer
firma
bulunmaktadır. Vadeli olarak satış yapanlar ise
merkezde 9 ilçelerde toplam 10 firmadır. Vade
uygulama süresi 2-12 ay arasında değişiklik
göstermektedir. Firmalardan ürettiği ürünler
için deneme raporu alanlar merkez ilçede %50,
ilçelerde % 11.8 (2 firma) bulunmaktadır.
Firmaların ürettiği ürünler için kalite
belgesi durumları incelendiğinde, TSE kalite
belgesi olan merkezde 8 firma (% 40) ve
ilçelerde 2 firma (% 11.8) görülmektedir. Kalite
belgesi alımını düşünen ve başvuru aşamasında
olan 2 firma (% 11.8) bulunmaktadır.
Firmaların sermaye şekilleri ise; öz
sermaye, banka kredi ve çevreden alınan şahsi
borçlar şeklinde olup, merkezde ve ilçelerde
firmaların sermayelerinin tamamı öz sermaye
şeklindedir. Bunun yanında merkez ilçede,
banka kredisi alan iki firma ve şahsi borç alan
bir firma bulunmaktadır. İlçelerde ise banka
kredisi alan sadece bir firmaya rastlanmıştır.
3.6. Yedek Parça, Garanti ve Servis Hizmeti
Firmaların merkez ilçede % 80’i (16
firma), ilçelerde % 47.1’i (8 firma) imal
ettikleri makinalar için yedek parça hizmeti
sağlamaktadır. İmal edilen alet-makinalar için,
merkez ilçede 14 firma (% 70), ilçelerde 12
firma (% 70.6) ürünlerine garanti vermektedir.
Garanti süreleri 1-3 yıl arasında değişmekte
olup, merkezde 10 firma (1 yıllık), 4 firma (2
yıllık); ilçelerdeki firmalardan 9 firma
(1
yıllık), 2 firma (2 yıllık) ve 1 firma da (3 yıllık)
ürünlerine garanti vermektedir.
Firmaların satış sonu servis hizmeti, ya
arızalanan ürünün atölyeye getirilip tamir
ettirilmesi ya da firmanın bir görevlisinin
ürünün bulunduğu yere gitmesi şeklinde
olmaktadır.
Arızalanan ürünün atölyeye getirilip tamir
ettirilmesi şeklindeki uygulama, merkezde 20
firmadan 11 firma (% 55) ile ve ilçelerde ise 17
firmadan
15
firma
(%
88.2)
ile
gerçekleşmektedir. Ürünün atölyeye kadar
13
Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları
getirilmeyecek durumda olması veya zamanın
kısıtlı olması vs. durumlarda firmanın bir
görevlisinin ürünün bulunduğu yere gitmesi
hizmeti, merkezde ve ilçelerde dörder firma
tarafından yürütülmektedir.
3.7. Firmaların Tarım Makinaları İmalatı
Dışındaki Uğraşları
Firmaların imalat dışındaki uğraşları;
tamirat, demir doğrama işleri, diğer makinalar,
çiftçilik ve diğer şeklinde görülmektedir.
Merkez ilçede tamirat işleriyle meşgul olan
firma sayısı 14 (% 70), demir doğrama işiyle
meşgul olan 7 (% 35), tarım makinası imalatı
dışındaki makina üretimi yapan firma sayısı 3
(% 15), çiftçilikle meşgul olan ise 4 (% 20)
firma bulunmaktadır. Bu işlerin dışındaki işlerle
meşgul olan 7 firma (%35) vardır. İlçelerdeki
firmalarda tamirat işiyle meşgul olan 11 (%
64.7), demir doğrama işiyle meşgul olan 1 (%
5.9), diğer makine üretimi yapanlar 3 (% 17.6),
çiftçilikle uğraşan 5 (% 29.4) firma
bulunmaktadır. İki firma da bu işlerin dışındaki
işlerle meşgul olmaktadırlar.
3.8. İşletmelerin Gelecekle İlgili Planları
Firmalar
işlerde
azalma,
sermaye
yetersizliği, yaşlılık, yeni iş dallarına kayma,
yüksek vergiler gibi nedenlerle tarım aletmakine işini bırakmayı düşünmektedir. Tokat
merkezde bu işi bırakmayı düşünenler 20
firmadan 10 firma, ilçelerde 17 firmadan 6
firma bulunmaktadır. Bu sorunlar; Tokat
merkezde işlerde azalmadan dolayı 9 firma,
sermaye yetersizliğinden dolayı 6 firma,
yaşlılıktan dolayı 2 firma, yeni iş alanlarından
dolayı 2 firma, yüksek vergilerden dolayı 4
firma işi bırakmayı düşünmektedir. İlçelerdeki
firmalarda ise işlerde azalmadan dolayı 6 firma,
sermaye yetersizliğinden dolayı
4 firma,
yaşlılıktan dolayı 3 firma, yeni iş alanlarından
dolayı 2 firma, yüksek vergilerden dolayı 2
firma işi bırakmayı düşünmektedir.
4. Sonuç
Ülkemizin tarımsal ürün ve tarım
makinaları sayısı ve üretimi bakımından istenen
noktada olmadığı görülmektedir. Çalışma
konusunu oluşturan Tokat merkez ve
ilçelerindeki tarım makinaları imalatının
incelenmesi ve sorunlarını
içeren güncel
bilgilerin daha önce yapılan 1993 yılı verilerini
kapsayan çalışmaya göre oransal olarak
gelişmeler olmasına rağmen yeterli olmadığı
görülmektedir.
Tarım makinaları imalatında geleceğe ayak
uyduramayan ve rekabet koşullarına göre
hareket etmeyen firmaların günümüzde hayatta
kalması söz konusu değildir. Bunun için
imalatçıların rekabet
öncelikli
alanları,
performans hedeflerini ve nihayet aksiyon
planlarını yapmaları kısaca yeniden bir strateji
uygulamaları zorunluluktur. Gelişen teknoloji
ve rekabet şartlarına ve AB’ye girme yolundaki
ülkemizin hem tarım ve hem de imalat
sektöründe de gerekli adımları ve atılımları
yapabilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar
Altuntaş, E., H. Demirtola, 2004. Ülkemizin
Tarımsal Mekanizasyon Düzeyinin Coğrafik
Bölgeler Bazında Değerlendirilmesi. GOÜ.
Ziraat Fakültesi Dergisi, 21(2), s: 63-70.
Coşkun, M.B., C. Özarslan, İ.Yalçın, T.Doğan,
1998. Aydın Yöresinde Tarım Makinaları
İmalat Sanayinin Yapısal Durumu. Ege Bölgesi
1. Tarım Kongresi.
Eker, B. 2003. Türkiye’de Tarım Makinaları İmalat
Sektöründe
İmalat
Stratejisi.
Tarımsal
Mekanizasyon 21. Ulusal Kongresi, 3-5 Eylül
2003, s: 61-73. Konya.
14
Ergüneş, G., M. Dilmaç, E. Özgöz, 1994. Tokat
Yöresindeki Tarım
Alet
ve Makina
İmalatçılarının Durumu ve Sorunları Üzerinde
Bir Araştırma. Tar.Mekanizasyon 14. Ulusal
Kongresi, 20-22 Eylül, s: 446-454, Antalya.
Evcim, H.Ü., E.Ulusoy, E.Gülsoylu, K.Sındır,
E.İçöz. 2005. Türkiye Tarımı Makinalaşma
Durumu. Türkiye Ziraat Mühendisliği VI.
Kongresi, Tarım Haftası’ 2005, Kongre Kitabı
II. Cilt, s: 869-892.
Sabancı, A., İ. Akıncı, D. Yılmaz, 2003. Türkiye
Traktör Parkı ve Bazı teknik Özellikleri.
Tarımsal Mekanizasyon 21. Ulusal Kongresi,
3-5 Eylül 2003, s: 139-146, Konya.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 15-23
Farklı Çevre Koşulları ile Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin
Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri
1
Ali Ünlükara1
Bilal Cemek1
Sedat Karadavut2
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
2
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun
Özet: Domates seralarda en fazla yetiştirilen ürünler arasında en başlarda yer almaktadır. İnsan sağlığı
açısından yararlı olan antioksidant bileşikleri, vitaminleri ve mineralleri önemli ölçüde içerdiği için domates
pek çok ülkede günlük yemeklerin temel içeriğini oluşturmaktadır. Sera yetiştiriciliğinde gerek kalitesi düşük
suların kullanımı gerekse topraksız tarım tekniğinde besin çözeltisinin çevrimi sonucu tuzluluk sorunları
ortaya çıkmaktadır. Tuzluluk ise belirli bir düzeyden sonra verimde düşüşlere neden olmakta ve iyi
yönetilememesi durumunda sürdürülebilir tarımı engellemektedir. Yapılan çalışmalar farklı çevre şartlarında
bitkilerin tuzluluğa karşı verdikleri tepkilerin de farklı olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmada, daha az
verim kaybıyla daha kaliteli ürün elde edebilmek için seralarda gerekli yönetim kararlarının alınmasına
yardımcı olabilmek amacıyla farklı çevre şartları ve tuzlulukta yapılan araştırma sonuçları özetlenmeye
çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Domates, tuzluluk, sera çevre koşulları
Influence on Yield and Development, Growth of Tomato Intreaction Different
Greenhouse Environmental Conditions and Irrigation Water Salinity
Abstract: Tomato (Lycopersicon esculentum Mill.) is one of the most important horticultural crops in the
greenhouse. In terms of human health, tomato fruit is a major component of daily meals in many countries
and constitutes an important source of minerals, vitamins, and antioxidant compounds. Determination of
interaction between different environment conditions and irrigation water applying indoor grenhouse is
complex . İn this study, We conclude this review by identifying environmental factories and irrigation water
salinity management practices that could improve greenhouse fruit quality without yield reduction.
Key Words: Tomato, salinity, greenhouse environmental conditions
1. Giriş
Akdeniz gibi dünyanın yarı kurak
bölgelerinde sulama için yeterli miktarda
kaliteli su bulmak sorun olmaktadır. Bu durum
aşırı oranlarda çözünebilir tuzlar içeren ve
çoğunlukla klor bileşenli yer altı sularının
kullanımına yol açmaktadır (Fernández-García
et al., 2004). Türkiye’de Ege Bölgesinde yer
altı suları %38.74 ve akarsular %29.34 oranında
kullanılırken, Akdeniz Bölgesinde yer altı suları
%26.63 ve akarsular %37.97 oranında
kullanılmaktadır (Kendirli ve Çakmak, 2005).
Dişli (1997) önemli seracılık alanlarından
Antalya’nın Kale ilçesinde yaptığı çalışmada
sulama amaçlı olarak kullanılan yer altı
sularının EC değerlerinin çeşitli kuyular için
Kasım ayında 0.85-4.1 dS m-1 arasında, Haziran
ayında ise 0.83-4.4 dS m-1arasında değiştiğini
bildirmiştir. Bu kullanım oranları ve tuzluluk
düzeylerine
göre
Türkiye
seracılık
işletmelerinin çoğunluğunu içeren Akdeniz ve
Ege Bölgesinde sulama amacıyla kullanılan yer
altı sularının oranı, tuzluluğun önemli bir
problem olduğunu ortaya koymaktadır.
Sönmez ve Kaplan (2004) Demre
yöresindeki seralarda kullanılan toprak ve
sulama sularının tuz içeriklerinin yetiştirme
dönemindeki değişimini belirlemek amacıyla
yapmış oldukları çalışmada: Demre yöresinden
seçilen 28 seradan; 19 Ekim 2001 (I. Dönem),
14 Şubat 2002 (II. Dönem) ve 20 Haziran
2002’de (III. Dönem) olmak üzere üç dönemde,
2 derinlikte toplam 168 toprak ve 84 sulama
suyu örneği almışlardır. Alınan toprak ve
sulama suyu örneklerinde EC analizleri
sonucunda elde edilen bulgulara göre, Demre
yöresi sera toprakları 0-20 cm ve 20-40 cm
derinliklerde genellikle orta ve fazla tuzlu, sera
sulama suyu örnekleri genellikle orta tuzlu (C2)
ve fazla tuzlu (C3) sınıflarına girmektedir.
Toprak örneklerinin tuz içeriklerinde dönemsel
farklılıklar olmakla birlikte sera toprakları tuz
bakımından sorunlu görünmektedir. Sera
sulama sularının da büyük bir çoğunluğunun
tuzluluk bakımından sorun teşkil edecek
nitelikte olduğu belirlenmiştir.
Tuzluluk, sularda veya topraklarda varolan
çözünmüş mineral tuzların konsantrasyonundan
Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi
Üzerindeki Etkileri
ileri gelmektedir. Çözünmüş mineral tuzları,
Na, Ca, Mg, ve K katyonlarını ve Cl, SO4,
HCO3, CO3 ve NO3 anyonlarını içine alan
başlıca çözünebilir maddeleri kapsamaktadır.
Son derece yüksek tuzluluktaki sularda B, Sr,
Li, SiO2, Rb, F, Mo, Mn, Ba ve Al mineral
maddeleri de tuzluluğa katkı sağlamaktadır
(Tanji 1990).
Toprak ve su tuzluluğu, toprak suyunun
yarayışlılığını azaltır, çimlenme, gelişme ve
verim düşüşüne neden olur (Tanji 1990). Şayet
verimde kayba neden olacak bir konsantrasyona
kadar bitki kök bölgesinde tuz birikiyorsa bir
tuzluluk
problemi
mevcuttur.
Sulanan
alanlarda, bu tuzlar genelde toprak yüzeyine
yakın tuzlu taban sularından veya uygulanan
sudaki tuzlardan kaynaklanmaktadır. Bitkilerin
tuzlu toprak çözeltisinden suyu artık alamadığı
ve önemli bir zaman diliminde su stresiyle
sonuçlanan bir düzeye kadar kök bölgesinde
tuzlar biriktiğinde verim kayıpları meydana
gelmektedir (Ayers ve Westcot 1989).
Öncelikle bitkinin yaşayabilmesi için
gerekli biyokimyasal ayarlamalar yapması ve
topraktan su alabilmesi için harcaması gerekli
enerjiyi artırması nedeniyle aşırı tuzluluğun
bitki gelişimini düşüreceğini ileri süren hipotez
şu ana kadar yapılan gözlemlere en iyi uyumu
sağlamaktadır. Bu enerji, bitki gelişimi ve
verimi için sarf edilecek süreçlerden
saptırılmaktadır (Rhoades 1990).
Araştırma sonuçları bir eşik düzeyi
aşılıncaya kadar toprak tuzluluğunun bitki
verimini ölçülebilir şekilde azaltmadığını
belirtmektedir. Eşiğin ötesinde, tuzluluk
arttıkça verim yaklaşık olarak doğrusal şekilde
düşmektedir. Maas ve Hoffman (1977)
tarafından önerilen verim-tepki modelinde, tuz
toleransını ifade etmek için eşik değeri ve eşik
sonrası eğim şeklinde iki katsayı sağlanmalıdır.
Eşik, verim düşüşünün olmadığı maksimum
toprak tuzluluğunu belirtirken, eğim eşiğin
ötesinde birim tuzluluk artışı için yüzde verim
düşüşünü belirtmektedir (Şekil 1). Tuzluluğa
karşı bitki verim-tepki modelinde toprağın
saturasyon çamuru tuzluluğu (ECe) dikkate
alınmaktadır (Hoffman et al. 1992). Söz konusu
verim-tepki modelinde bitkilerin öncelikle
toprak çözeltisi osmotik potansiyeline tepki
verdiği varsayılmaktadır. Özel iyon veya
elementlerin etkileri ayrıca dikkate alınmakta
ve önem bakımından ikinci sırada gelmektedir
(Tanji 1990).
22
Hava sıcaklığı, atmosfer nemi ve hava
kirliliği gibi çeşitli iklimsel ve çevresel
etmenler bitki tuz toleransını önemli şekilde
etkilemektedir. Genelde çoğu bitkiler soğuk ve
nemli şartlarda sıcak ve kuru şartlardan daha
fazla tuz stresini tolere edebilirler. Yüksek
atmosfer nemi tek başına bazı bitkilerin tuz
toleransını artırma eğilimindedir, yüksek
nemlilik genelde tuza toleranslı bitkilere göre
tuza duyarlı bitkilere daha yararlı olmaktadır
(Hoffman ve Rawlins 1971, Hoffman ve Jobes
1978, Tanji 1990).
Gün boyunca veya ilkbahar veya yazın
uygulanan tuzluluk, gece boyunca veya
sonbahar esnasında uygulanan tuzluluktan daha
fazla verim düşüşüne neden olmaktadır (Van
Ieperen 1996). Çünkü yazın daha yüksek
sıcaklıklar, daha fazla aydınlanma ve daha
düşük nispi nem daha fazla transpirasyona
neden olarak bitki su potansiyelini düşürür.
Yüksek transpirasyon yanında tuzluluk da bitki
su potansiyelini düşürmektedir. Düşen bitki su
potansiyeli meyveye olan su akışını azaltarak
meyve gelişim hızını azaltmaktadır (Johnson et
al., 1992).
Şekil 1. Tuzluluğa karşı bitki verim-tepki
modeli (Maas and Hoffman, 1977)
Bu çalışmada çeşitli iklimsel ve çevresel
etmenlerin değişimine bağlı olarak domatesin
tuzluluğa karşı verdiği tepkilerdeki değişimler
incelenmiştir.
A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT
1.1. Domatesin Tuzluluğa Karşı Toleransı
Serada saksılarda yapılan bir çalışmada
0.25, 2.5, 5.0 ve 10 dS m-1 düzeylerinde tuzlu
sulama sularıyla domates yetiştirilmiş ve
tuzluluğun artmasıyla birlikte verimde düşüşler
belirlenmiştir. Tuzluluğun 0.25 dS m-1 den 10
dS m-1 ye yükseltilmesi bitki başına verimin
1830 gramdan 268 grama düşüşüne neden
olmuştur (Yurtseven ve ark., 2005). Söz konusu
çalışmada tuzlulukla birlikte verim düşüşlerinin
2.5 dS m-1 sulama suyu tuzluluk düzeyinden
itibaren görüldüğü belirtilmiştir. Hoffman et al.
(1992) saturasyon çamuru tuzluluğuna yani
toprak tuzluluğuna (Ece)’göre domates için eşik
tuzluluk düzeyinin 2.5 dS m-1, eşik sonrası
verim düşüşünün ise saturasyon çamuru
tuzluluğunun birim artışı için %9.9 olduğunu
saptamış ve domatesin tuzluluğa karşı orta
derecede duyarlı bir bitki olduğunu belirtmiştir.
Shalhevet ve Yaron (1973) suni olarak
tuzlandırılmış saksılarda yetiştirilen endüstriyel
domateslerin verimlerinde 2.0 dS m-1
saturasyon çamuru tuzluluğundan sonra her 1.5
dS m-1 artış için %10 düşüş olduğunu
belirlemişlerdir.
Rhoades et al. (1992), tuz toleransı
verilerinin her yerde tuzluluktan kaynaklanan
verim kayıplarını doğru ve ölçülebilir şekilde
sağlayamayacağını çünkü tuzluluğa karşı
bitkinin gerçek tepkisinin iklim ve toprak
şartları, tarımsal yönetim ve sulama yönetimi,
bitki çeşidi ve gelişme dönemi gibi çeşitli
şartlarla değişim göstereceğini bildirmişlerdir.
Nitekim De Hayr et al (1997) tarafından
yapılan
bir
çalışmada,
sulama
suyu
tuzluluğunun yıkama oranının 2.2 katına
bölünmesiyle bulunan ortalama kök bölgesi
tuzluluğu
(ECse=
ECw
)
2.2 xLF
terimi
ortaya
atılmış ve bu terime göre domateste eşik
tuzluluk düzeyinin kumlu topraklarda 3.5 dS m1, tınlı topraklarda 2.0 dS m-1 ve killi
topraklarda 1.2 dS m-1 olduğu saptanmıştır.
2. Işık ve Tuzluluğun Bitki Parametrelerine
Etkisi
Işık; insan gözünün duyarlılığına dayanan
ve elektromanyetik spektrum içerisinde
yaklaşık 380–720 nm dalga boyları arasındaki
görünür ışınım enerjisi olup, bitki gelişmesinde
etkili fizyolojik işlemlerin gerçekleşebilmesi
için en önemli çevre faktörüdür Işınım ise bir
ortam veya maddeden, elektromanyetik dalgalar
veya parçacıklar yayılması veya dağılmasıdır
(Öztürk ve Başçetinçelik, 2002).
Işık yapraklarda klorofil
oluşumu,
fotosentezin yapılması, sürgün, yaprak, çiçek ve
meyvelerin normal şekil, irilik ve kalınlıkta
oluşabilmeleri ve meyvelerde renk oluşumu
üzerine doğrudan ve dolaylı olarak etkili
olmaktadır. Bitkilerin ışığa olan gereksinimleri,
bu enerjinin şiddetine, süresine ve kalitesine
göre değişiklik gösterir. Bitkilerde fotosentez
olayının oluşumu daha çok orta dalga boylu
ışınlarla mümkün olmaktadır. Genellikle ışığın
azalması ile birlikte bitkilerde kök ve gövde
gelişiminde yavaşlama veya azalma meydana
gelmektedir (Eriş, 1990).
Işığın bitki verimine etkisi üzerine yapılan
çalışmalar sonucunda; domates bitkisinde
yüksek ışık yoğunluğunun düşük ışık
yoğunluğuna göre meyve sayısını %10 artırdığı
belirtilmiştir.
Yine
yapılan
çalışmalar
sonucunda; domates bitkisinde artan ışık
yoğunluğu ile birlikte salkım başına meyve
sayısının ve meyve ağırlığının arttığı, patlıcan
da ise yalnızca meyve sayısının arttığı
belirtilmiştir (Uzun, 1999).
Sulama suyu tuzluluğunun, ışıkla birlikte
bitki büyüme, gelişme, verim ve kalite üzerine
etkisini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalar
sonucunda, yüksek ışık ve düşük EC’li su
uygulamasının; su ve mineral madde alımının
yükselmesine yol açtığı, bunun da verimi
iyileştirdiği fakat meyve kalitesini olumsuz
etkilediği bildirilmiştir (Dorais et al, 2001).
Yine domates bitkisinde gündüz uygulanan
yüksek tuzlulukta (17 dS m-1) meyve büyüme
oranı azalırken, gece uygulanan tuzluluk
seviyelerinde meyve büyüme oranının hem
düşük hem de yüksek tuzluluk düzeylerinde
benzer özellik gösterdiği belirtilmiştir (Ehret ve
Ho, 1986).
Genellikle gündüz tuzluluk etkisinin gece
tuzluluk etkisinden daha önemli olduğu, yüksek
oranda su ve besin maddesi alımının gündüz
yapıldığı ve yüksek tuzluluğun her ikisini
engellediği ispatlanmıştır (Ehret ve Ho, 1986).
Domates bitkisinde ürün kaybı olmadan yaz
veya sonbahar yetiştiriciliğinde daha kaliteli
ürün elde etmek için topraksız yetiştiricilikte
gündüz normal tuzluluk, gece ise yüksek
tuzluluk kullanılması uygundur (Nederhoff,
1999).
23
Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi
Üzerindeki Etkileri
Van Ieperen (1996), serada domates
bitkisinde yaz ve sonbahar yetiştiriciliğinde,
gündüz/gece farklı EC değerleri(1/9, 9/1, 5/5 ve
9/9 dS m-1)
kullanarak gerçekleştirdiği
çalışmada tüm konularda yazın yüksek ışık
yoğunluğu altında (17.5 MJ m-2 gün-1) elde
edilen verimin, sonbaharda düşük ışık
yoğunluğu altında (6 MJ m-2 gün-1) elde edilen
verimden yüksek olduğunu ortaya koymuştur
(Çizelge 2). Yine aynı çalışmada gündüz/gece
tuzlu su uygulamalarının meyve kalitesi üzerine
etkileri araştırılmış; 9/9 dS m-1 gündüz/gece
uygulamasında diğer uygulamalara göre, kuru
madde miktarının daha yüksek, meyve
büyüklüğünün daha küçük ve çiçek dibi
çürüklüğü (BER-Blosson End Rot) zararının
daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Sonbaharda
hasat edilen meyvelerdeki kuru madde oranı,
gün boyunca düşük EC’li su (1/9)
uygulamasında azalmış, yüksek EC’li su (9/1)
uygulamasında artmıştır. Bu farklılık taze
meyve ağırlığının gündüz artan tuzlulukla
düşmesine karşılık meyve başına ortalama kuru
ağırlığın değişmemesinden kaynaklanmıştır.
Yaz yetiştiriciliğinde ise kuru madde miktarı,
tuzluluk nedeniyle yine taze ve kuru meyve
ağırlığı farklılığından etkilenmiş ancak bu etki
istatistiksel olarak önemli çıkmamıştır. BER her
iki dönemde de gündüz yüksek EC’li su
uygulamasında artmıştır.
Ortalama meyve kuru ağırlığında yazın 9/9
dS m-1 uygulamasında diğer uygulamalara
oranla azalma görülmüş olmasına karşılık
sonbaharda aynı uygulamada bir farklılık
görülmemiştir.
Tuzluluk uygulamaları genç domates
bitkilerinin gelişimini etkilemiştir. EC nin 5/5
oranından 9/9 oranına yükseltilmesiyle; bitki
taze ağırlığı %20-30, bitki kuru ağırlığı %15–20
ve yaprak alanı %20–30 azalmıştır. EC nin 1/9
ile 5/5 uygulama oranları karşılaştırıldığında;
bitki taze ve kuru ağırlığı az oranda artarken,
yaprak alanı etkilenmemiştir. EC nin 9/1 ile 5/5
uygulama oranları karşılaştırıldığında ise; bitki
taze ağırlığı %8–19, bitki kuru ağırlığı %9–13
ve yaprak alanı %17–21 oranında azalmıştır.
Gece boyunca düşük tuzluluk, gündüz
boyunca yüksek tuzluluk uygulamasının meyve
kuru madde içeriğini geliştirdiği, besin
solüsyonunun kompozisyonuna bağlı olarak
gün boyunca düşük tuzluluğun meyve Ca
içeriğini ve iletimini olumlu yönde etkilediği
belirtilmiştir (Dorais ve ark., 2001).
Çizelge 2. Farklı EC Oranlarının Yaz ve Sonbahar Sezonunda Gündüz/Gece Uygulanmasının
Domates Bitkisinde Verim ve Kalite Üzerine Etkisi (Van Ieperen, 1996)
Parametreler
Verim (kg/bitki)
Meyve sayısı
(adet/bitki)
Ort.meyve taze ağır.
(g/meyve)
Kuru madde (%)
BER’li meyveler (%)
Sezon
Yaz
Sonbahar
Yaz
Sonbahar
Yaz
Sonbahar
Yaz
Sonbahar
Yaz
Sonbahar
9/1
2.76 b
1.09 b
46.6
24.8
57.7 b
43.9 b
6.6 b
5.6 b
4.2 b
3.7 b
Bruggink et al. (1987), genç domates
bitkilerinde gün boyunca düşük tuzluluk
uygulamasının, yüksek tuzluluk uygulamasına
oranla vejetatif gelişmeyi olumlu etkilediğini
bildirmişlerdir.
22
Gündüz/Gece EC (dS m-1)
1/9
5/5
3.90 c
3.19 b
1.15 b
1.05 b
55.3
49.1
25.4
24.8
70.5 c
65.0 c
45.2 b
42.2 b
5.7 a
6.0 a
5.1 a
5.4 ab
0.6 a
2.5 b
0.5 a
2.2 b
9/9
2.07 a
0.85 a
48.6
23.5
42.7 a
36.2 a
7.6 c
6.5 c
25.1 c
8.7 c
Önemlilik
0.01
0.01
Önemsiz
Önemsiz
0.02
0.02
0.01
0.05
0.02
0.02
3. Sıcaklık ve Tuzluluğun Bitki
Parametrelerine Etkisi
Sıcaklık ile bitki gelişimi arasındaki ilişki
çok karmaşıktır. Sıcaklık bitkilerin büyüme ve
çoğalmalarına neden olan çeşitli metabolik
işlemlerin reaksiyon hızlarını kontrol eden bir
faktördür (Aldrich, 1984). Sıcaklık genelde
bitki gelişme hızını belirlemekte ve bunun
sonucunda verim verebilmesi için bitkinin
A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT
ihtiyaç duyduğu toplam gelişme dönemi
süresini etkilemektedir (Doorenbos et al.,
1986).
Teorik ve deneysel çalışmalardan elde
edilen sonuçlar, yüksek sıcaklıkların genellikle
bitki verimini azalttığını ortaya koymaktadır.
Bunun sebebi, genellikle artan sıcaklıkların
bitki büyüme süresini kısaltmasının yanında
bitki büyüme hızını da artırması olarak kabul
edilmektedir. Yüksek sıcaklıklar, bitkilerde
yapraklanma hızını ve yaprak genişleme hızını
artırmasının
yanında
yaprağın
ömrünü
kısaltmakta ve daha düşük sıcaklığa maruz
kalan yapraklardan çok daha erken fotosentetik
kapasiteyi düşürmektedir. Bu durumda bitkinin
toplam olarak hayat süresi kısalacak ve daha
düşük sıcaklıklardaki bitkiler daha uzun süre
yeşil kalacak ve fotosentez yapacaktır. Böylece
daha yüksek sıcaklıklar da yetiştirilen bitkiler
verimde erkencilik sağlamakla birlikte ürün
süresi kısa olacağından toplam verim
azalmaktadır (Uzun, 1999).
Yüksek sıcaklığın bitki büyüme ve
gelişmesine olan zararlı etkileri; bitki gövde
direncinin azalması, yaprak alanının azalması,
tohum döllenmesinin kötüleşmesi, meyve
tutumunun azalması, meyve boyutunun
küçülmesi ve çiçeklenmesinin gecikmesi
şeklinde özetlenebilir. Sıcaklığın bitkinin
donma noktasından daha düşük olması, bitki
hücrelerinde doğrudan fiziksel zararlara neden
olabilir. Bitki hücrelerinin en yüksek ve en
düşük sıcaklıklara karşı toleransı, bitki türlerine
bağlı olarak değişir. Seralarda yetiştirilen
bitkiler için sıcaklığın asıl etkisi, solunum
işlemindedir.
Sera
ortamındaki
hava
0
sıcaklığının 10 C artması, solunum hızını
yaklaşık iki kat artırır. Işınım düzeyinin düşük
olduğu koşullarda sıcaklığın bitki gelişimine
etkisi, ışınım düzeyinin yüksek olduğu
koşullardan daha fazladır (Öztürk ve
Başçetinçelik, 2002).
Sulama suyu tuzluluğunun, sıcaklıkla
birlikte bitki büyüme, gelişme, verim ve meyve
kalitesi üzerine etkilerini araştırmak amacıyla
yapılan çalışmalarda, özellikle sıcaklık artışı ile
birlikte tuzluluk etkisinin daha da arttığı
belirlenmiştir. Çünkü tuzlulukla birlikte artan
su ve besin maddesi alımı eksikliğine, sıcaklık
artışıyla birlikte bitkilerde artan transpirasyon
sonucu oluşan su eksikliği etkisi eklenmektedir.
Ayrıca artan sıcaklıkla birlikte buharlaşmanın
artması da bitki su tüketimini artırmakta ve
bitkilerin su
alımını
olumsuz
yönde
etkilemektedir.
Yüksek EC ve yüksek sıcaklık, ışığında
etkisi göz önünde bulundurulmak koşuluyla
bitki büyüme, gelişme ve verim üzerine etkisi
olumsuz olmasına karşılık meyve kalitesini
olumlu yönde etkilemiştir. Yapılan çalışmalar
göstermiştir ki; gün boyunca veya ilkbahar ve
yaz aylarında uygulanan tuzluluk, gece boyunca
veya sonbahar esnasında uygulanan tuzluluktan
daha fazla verim düşüşüne neden olmaktadır
(Van Ieperen, 1996). Çünkü daha yüksek
sıcaklıklar ve tuzluluk bitki su potansiyelini
düşürmekte ve bu durum meyveye olan su
akışını azaltarak meyve gelişim oranını
azaltmaktadır (Johnson et al. 1992).
Yüksek
sıcaklık-düşük
tuzluluk
uygulamasında verim düşüşüne daha çok
ortalama meyve ağırlığındaki azalma neden
olurken, yüksek sıcaklık–yüksek tuzluluk
uygulamasında
verim
düşüşüne meyve
sayısındaki azalma neden olmaktadır (Van
Ieperen, 1996; Soria ve Cuarter, 1997).
Yine serada domates bitkisinde yapılan bir
çalışmada gündüz yüksek sıcaklık (25 0C)
düşük EC (2 dS m-1) uygulanan konulara göre
gece düşük sıcaklık (19 0C ) yüksek EC (8 dS
m-1) uygulanan konularda (Çizelge 3-4), meyve
kalite parametrelerinden; meyve kuru madde
içeriği, şeker içeriği, asitlilik ve raf ömrü artmış
olmasına karşılık ortalama meyve ağırlığı ve bu
nedenle verim, bitki ağırlığı ve yaprak alanı
azalmıştır (Nederhoff, 1999).
Ayrıca; meyve gelişiminin ilk başlarında
ortaya çıkan, kahverengi doku oluşumuyla
başlayan fizyolojik bir hastalık olan ve meyve
kalitesini olumsuz etkileyen çiçek dibi
çürüklüğü (BER - Blossom End Rot) oluşumu,
gündüz
düşük
tuzluluk
uygulamasıyla
azalmıştır (Nederhoff, 1999).
Sera içi iklim şartlarında; farklı sera içi
gece sıcaklıkları (12 0C, 15 0C, 18 0C, 21 0C) ve
farklı kök bölgesi sıcaklıklarında (12 0C, 18 0C,
24 0C, 30 0C, 36 0C) domates bitkisinin besin
maddesi alımı incelenmiş; yüksek gece sıcaklığı
(21 0C), yapraklarda Ca ve Na birikimini teşvik
ederken, P konsantrasyonunun azalmasına
neden olmuştur. Kök bölgesi sıcaklığının 12 0C
den 24 0C ye yükselmesi ise; yapraklarda P, K,
Mg, Ca, Fe ve Mn içeriğini artırırken, Na
içeriğini olumsuz etkilemiştir (Gosselin ve
Trudel, 1983).
23
Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi
Üzerindeki Etkileri
Çizelge 3. Farklı Sıcaklık ve Işık Değerlerinde Domates Bitkisi İçin Farklı EC Değerlerinin
Meyve Üretimi ve Meyve Kalitesi Üzerine Etkisi (Nederhoff, 1999)
Gündüz EC (dS m-1)
Sıcaklık = 25 0C
Parametreler
Meyve verimi (g/bitki)
2 dSm-1
8 dSm-1
Gece EC (dS m-1)
Sıcaklık = 19 0C
Önemlilik
2 dSm-1
8 dSm-1
Önemlilik
2150
830
0.05
1650
1330
0.10
Ort. meyve ağırlığı (g/meyve)
88
53
0.05
76
65
0.10
BER oranı (%)
2
33
0.05
12
23
0.05
Meyve kuru madde içeriği (%)
5.3
7.3
0.05
6
6
Önemsiz
Meyve toplam çözülebilir
şeker (o Brix)
5.2
7.7
0.05
5.8
7.2
0.05
Meyve titre edilebilir asit (% c.a)
4.9
7.9
0.05
5.5
7.2
0.05
Meyve Ca içeriği (mg/g kuru)
1.7
1.1
Önemsiz
1.7
1.2
Önemsiz
Raf ömrü
(Büzülme olmamış %)
58
94
0.10
67
84
Önemsiz
Çizelge 4. Farklı Sıcaklık ve Işık Değerlerinde Domates Bitkisi İçin Farklı EC Değerlerinin
Vejetatif Gelişme Üzerine Etkisi (Nederhoff, 1999)
Gündüz EC (dS m-1)
Sıcaklık = 25 0C
Parametreler
Yaş gövde ağırlığı
Yaş yaprakların ağırlığı
Yaprak alanı (m2/bitki)
2 dSm-1
8 dSm-1
488
1183
2.01
324
753
1.10
3. Bağıl Nem ve Tuzluluğun Bitki
Parametrelerine Etkisi
Sera
içinde
iklim
faktörlerinin
ayarlanmasında ve bitki gelişimi üzerinde bağıl
nem büyük rol oynamaktadır. Normal bitki
gelişimi için en uygun bağıl nem oranı
genellikle %50–80 arasında değişir. Bağıl nem
oranının %20 den düşük olması, özellikle güneş
ışınımının
yüksek
olduğu
koşullarda
buharlaşma
kayıplarını
bitkilerin
dengeleyebileceği değerlerden daha fazla
artırdığından bitkilerin solmasına neden olur.
Kontrollü ortamlarda bitkisel üretim için, en
düşük bağıl nem oranı %60 olmalıdır. Bağıl
nem oranının yüksek olması durumunda bitkide
yapraklanma, hastalık ve zararlılara karşı
22
Gece EC (dS m-1)
Sıcaklık = 19 0C
Önemlilik
2 dSm-1
8 dSm-1
Önemlilik
0.05
0.05
0.05
433
1051
1.69
379
839
1.42
0.10
0.10
Önemsiz
duyarlılık artar, ürün kalitesi azalır. Özellikle
patojenik sporların bir çoğu, bağıl nemin %95
veya daha üst değerlerinde çoğalırlar.
Sera havasının bağıl nem oranı, bitki
yaprak sıcaklığını etkilemektedir. Hava
sıcaklığı 20 0C olduğunda, bağıl nem oranının
%40–80 arasında olması yaprak sıcaklığı
üzerinde çok az bir etkiye sahiptir. Bununla
birlikte, hava sıcaklığının 40 0C olması
durumunda belirtilen sınırlar arasındaki bağıl
nem oranının yaprak sıcaklığı üzerinde önemli
etkisinin olduğu tespit edilmiştir.
Havadaki bağıl nem oranı veya su buharı
basıncı ile bitki büyümesi arasındaki ilişki
oldukça karmaşıktır. Doyum açığı 0.2–1.0 kPa
olması durumunda, bağıl nem bahçe bitkilerinin
A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT
fizyolojisi ve gelişmesinde çok az etkilidir.
Düşük doyum açığı değerlerinde yapraklara
olan Ca taşınımı ve kanopi transpirasyonu
azalır. Buhar basıncının 1 kPa dan daha yüksek
olması durumunda, büyümenin olumsuz olarak
etkilendiği belirtilmiştir.
Sulama suyu tuzluluğunun, bağıl nem ile
birlikte bitki büyüme, gelişme, verim ve meyve
kalitesi üzerine etkisini araştırmak amacıyla
yapılan bir çalışmada, yüksek EC değerlerinde
yüksek bağıl nemin yaş meyve verimini
artırdığı, kuru meyve veriminde ise önemli bir
etkiye sahip olmadığı gözlenmiştir (Stanghellini
ve Li, 2001). Yine domates bitkisi üzerinde
yapılan bir çalışmada yüksek tuzlulukla birlikte
yükseltilen sera içi bağıl neminin, meyve
büyüklüğünü artırması sonucu meyve verimini
iyileştirmesi yanında BER oranını azaltması
sayesinde meyve kalitesini de iyileştirdiği
bildirilmiştir (Dorais et al. 2001).
Farklı tuzluluk düzeylerindeki suların
düşük ve yüksek bağıl nem şartlarında domates
bitkisinin
vejetatif
gelişimine
etkisini
belirlemek için yaz ve sonbahar mevsimlerinde
yapılan bir çalışmada (Çizelge 5); sonbaharda,
düşük ve yüksek bağıl nem şartlarında düşük ve
yüksek EC uygulamaları yaprak sayısını
etkilemezken, düşük bağıl nem–düşük EC
uygulamasında yaprak alanı ve yaprak alanı
indeksi en yüksek değeri almıştır. Yazın ise, en
az yaprak sayısı düşük bağıl nem–yüksek EC
uygulanmasından elde edilirken, düşük bağıl
nem–düşük EC uygulanmasında en fazla yaprak
alanı ve en yüksek yaprak alanı indeksi
değerlerine ulaşılmıştır (Stanghellini ve Li,
2001).
Çizelge 5. Düşük ve Yüksek Bağıl Nemin Farklı EC Değerlerinde Domates Bitkisinde Vejetatif
Gelişme Üzerine Etkisi (Stanghellini ve Li, 2001)
Yüksek Bağıl Nem
Düşük Bağıl Nem
Sezon
Önemlilik
2.0
9.0
2.0
9.0
Parametreler
dS m-1
dS m-1
dS m-1
dS m-1
Yaprak sayısı
Yaz
63.0 a
66.7 b
65.9 ab
70.3 c
0.05
Yaprak alanı
4.35 c
3.57 a
4.49 c
3.85 b
0.05
Yaprak alanı indeksi
2.59 b
2.15 a
2.61 b
2.18 a
0.05
Yaprak sayısı
Sonbahar
42.6
44.0
43.4
44.6
Önemsiz
Yaprak alanı
2.21 b
1.82 a
2.50 c
1.86 a
0.05
Yaprak alanı indeksi
2.27 b
1.95 a
2.40 b
1.97 a
0.05
Stanghellini et al., (2001) çeşitli sera içi
bağıl nem şartlarında farklı EC değerlerinin (2,
6.5, 8, 9.5 dS m-1) etkisini araştırdıkları
çalışmada, yüksek EC uygulamaları ile 2 dS m-1
uygulaması karşılaştırıldığında, meyve taze
verimi %12–18 azalırken, sera içi bağıl neminin
düşük olması durumunda bu oran %20–28
arasında azaldığı belirlenmiştir. Yine aynı
çalışmada; pazarlanabilir meyve üretimi ve
meyve ağırlığı üzerine sulama suyu tuzluluğu
ve bağıl nemin etkisi incelenmiş, yüksek bağıl
nemde her birim (dS m-1) tuzluluk artışında
pazarlanabilir meyve verimi %3.4, meyve
ağırlığı ise %3.2 azalırken, düşük bağıl nemde
pazarlanabilir meyve verimi %5.1 ve meyve
ağırlığı ise %3.8 azalmıştır.
4. Karbondioksit (CO2) ve Tuzluluğun Bitki
Parametrelerine Etkisi
Karbondioksit klorofil özümlemesine etkin
bir şekilde katıldığından önemli bir çevre
faktörüdür. Fotosentez sürecinde yapraklardaki
stomalardan bitkiye giren CO2 bitki tarafından
daha sonra kullanılmak üzere karbonhidratlara
dönüştürülür. Seradaki hava sıcaklığının sabit
olması durumunda, CO2 miktarı fotosentetik
etkinliği doğrudan etkiler. Işınım düzeyi ve
diğer faktörlerin uygun olmaması nedeniyle
fotosentez işleminin sınırlanması durumunda,
bitkideki solunum hızının artması karbonhidrat
kaybına neden olur ve ürün kalitesi azalır.
Örtü altında bitki yetiştiriciliği açık
alanlara göre farklılıklar göstermektedir. Seralar
kapalı alanlar oldukları için, açık alanlara göre
oldukça farklı iklim özellikleri taşımaktadırlar.
Bu ortamda yetiştirilen bitkilerin iyi bir şekilde
gelişebilmeleri için sıcaklık, hava nemi, ışık ve
havanın karbondioksit idaresi birincil çevre
koşulları arasındadır (Cemek ve Apan, 2001).
Bitkilerin CO2 miktarının fazla olduğu
ortamlarda uzun süre bırakılması durumunda,
bitki adaptasyonu ve fotosentetik etkinliğin
23
Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi
Üzerindeki Etkileri
kötüleşmesi nedeniyle CO2 artırımının olumlu
etkisi azalabilir. Domates yetiştiriciliğinde CO2
artırımının fotosentez hızına olan olumlu etkisi,
bitkilerin CO2 miktarı yüksek olduğu ortamda
uzun süre tutulması sonucunda azalmıştır
(Besfort et al. 1990).
Sulama suyu tuzluluğunun CO2 ile birlikte
bitki büyüme, gelişme, verim ve meyve kalitesi
üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan bir
çalışmada, yüksek CO2 ve düşük EC
uygulamasının, serada yetiştirilen domates
bitkisinde, su ve ışık kullanım etkinliğini,
fotosentez
ve
fotoassimilat
birikimini
artırmasına karşılık fazla su alımı nedeniyle
meyve kalitesinin olumsuz yönde etkilendiği ve
meyvelerde çatlamaya karşı hassaslığın arttığı
bildirilmiştir. Yüksek CO2 ve yüksek EC
uygulanması durumunda ise; meyve kalitesi
olumlu yönde etkilenerek, meyve renk indisi,
toplam şeker, çözünebilir katılar ve olgunlaşmış
meyvelerde pürüzsüzlük artmıştır. Böylece söz
konusu araştırmada, tuza toleranslı bitkilerde
CO2’ e verilen bu tepkiden yararlanarak,
tuzluluktan kaynaklanan verim kayıpları
olmaksızın yüksek kalitede meyve üretiminin
mümkün olabileceği bildirilmiştir (Dorais et al.
2001).
Sonneveld ve Wells (1988), sera
şartlarında 340 mbar CO2 seviyesinde domates
bitkisinde yaptıkları çalışmada, yüksek EC (5.9
dS m-1) uygulamasının düşük EC (2.6 dS m-1)
uygulamasına oranla verimi %5–7 oranında
azalttığını, kuru madde, raf ömrü ve asitliliği
artırması yanında ve olgunlaşmada lekeliliği
azaltması nedeniyle kaliteyi olumlu yönde
etkilediğini belirtmişlerdir.
5. Sonuç
Gerek kalitesi düşük suların tarımda
kullanılması zorunluluğunun giderek artıyor
olması ve gerekse serada topraksız kültür
yetiştiriciliğinde besin çözeltisinin çevrimi
sonucu ortamın ve çözeltinin tuzlulaşması
sonucu tuzluluk zamanımızda kaçınılmaz bir
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Tuzlu
şartlarda yetiştiricilik yapılabilmesi öncelikle
tuzluluk
yönetimine
bağlı
olmaktadır.
Tuzluluğu yönetebilmek için ise çeşitli şartlarda
tuzluluğun bitki gelişimi, verimi ve kalitesi
üzerine
olan
etkilerinin
bilinmesini
gerektirmektedir.
Artan tuzlulukla birlikte bitki gelişiminin
ve veriminin azaldığı bilinen bir gerçektir.
Ancak farklı tuzluluk yönetim şekilleriyle
birlikte
tuzluluğun
olumsuz
etkileri
hafifletilebilmekte, hatta meyve kalitesi
artırılabilmekte ve böylelikle tuzluluk nedeniyle
oluşan verim kayıpları kısmen de olsa
dengelenebilmektedir.
Kaynaklar
Aldrich, R. A., 1984. Environmental Principles of Plant
Growth Structures in: Environmental Control of
Agricultural Buildings. The Avi Publicationing
Company inc.
Ayers, R.S. and Westcot, D.W., 1989. Water quality for
agriculture. FAO Irrigation and Drainage Paper 29,
Rome.
Besford, R.T., Ludwing, L.J. and Withers, A.C., 1990. The
Greenhouse Effect: Acculimination of Tomato
Plants Growing in High CO2 , Photosynthesis and
Ribulose-1, 5 Bis Phsophate Carbxylase Protein,
Journal of Experimental Botany 41 ,pp. 925-931.
Bruggink, G. T., Schouwink, H. E. and Coolen, E., 1987.
Effects of Different Day and Night Osmotic Pressure
of The Nutrient Solution on Growth, Water Potantials
and Osmotic Potantials of Young Tomato Plants in
Soilless Culture. Soilless Culture, 3, 9 – 19.
Cemek, B. and Apan, M. 2001. CO2’ in Bitki Su Tüketimi
Üzerine Etkisi. OMÜ Zir Fak. Dergisi, 200,
16(1):79:88.
DeHayr, R., Diatloff, N. and Gordon, I., 1997. Irrigation
water quality, salinity and soil structure stability.
Resource Sciences Center, NRQ 97089, ISSN 13275364, The State of Queensland.
22
Dişli, Y., 1997. Antalya İli Kale (Derme) İlçesi Yer altı
Sulama Suyu Kalitesi Üzerine Bir Araştırma. Selçuk
Üni. Fen Bilimleri Ens. Tarımsal Yapılar ve Sulama
Anabilim Dalı, Konya.
Dorais, M., Papadopoulos, P. A. and Gosselin, A., 2001.
Influence of Electric Conductivity Management on
Greenhouse Tomato Yield and Fruit Quality. INRA,
EDP Sciences Agronomie 21, 367 – 383.
Doorenbos, J. and Kassam, A.H., 1986. Yield response to
water, FAO Irrigation and Drainage Paper 33,
Rome.
Ehret, D. L., Ho, L. C., 1986. The Effect of Salinity on
Dry Matter Partitioning and Fruit Growth in
Nutrient Film Culture. J. Hortic. Sci. 61, 361 – 367.
Eriş, A., 1990. Bahçe Bitkileri Fizyolojisi. Uludağ Ü.
Ziraat Fak. Ders Notları No: 11, II. Baskı, Bursa.
Fernández-García, N., Martínez, V. and Carvajal, M.,
2004. Effect of salinity on growth mineral
composition and water relations of grafted tomato
plants. J. Plant Nutr. Soil Sci., 167: 616-622.
Gosselin, A. and Trudel, M. J., 1983. Interactions Between
Air and Root Temperatures on Greenhouse Tomato:
II. Mineral Composition of Plants. J. Am. Soc.
Hortic. Sci. 108, 905–909.
A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT
Hoffman, G.J. and Rawlins, S.L., 1971. Growth and water
potential of root crops as influenced by salinity and
relative humudity. Argon. J. 63: 877-880.
Hoffman, G.J. and Jobes, J.A., 1978. Growth and water
relations of cereal crops as influenced by salinity
and relative humudity. Argon. J. 70: 765-769.
Hoffman, G.J., Howell, T.A. and Solomon, K.H., 1992.
Management of Farm Irrigation Systems. ASAE
Monograph number 9 published by ASAE.
Johnson, R. W., Dixon, M. A. and Lee, D. R., 1992. Water
Relations of The Tomato Fruit During Growth. Plant
Cell Environ. 947 – 953.
Kendirli, B. ve Çakmak, B., 2005. Sulanan arazilerde
problemler ve çözüm önerileri. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Dergisi Türk Tarım, 164: 28-33.
Maas, E.V. and Hoffman, G.J., 1977. Crop salt tolerancecurrent assesment. J. Irrigation and Drainage
Division., ASCE 103 (IR2): 115.
Nederhoff, E., 1999. Effects of Different Day/Night
Conductivities on Blossom – End Rot, Quality and
Production of Greenhouse Tomatoes. Acta. Hort.
481, 495 – 502.
Öztürk, H.H. and Başçetinçelik, A., 2002. seralarda
Havalandırma. Türkiye Ziraat odaları Birliği, yayın
No:227, Ankara.
Rhoades, J.D., 1990. Diagnosis of Salinity Problems and
Selection of Control Practices. In: Tanji, K.K.
Agricultural Salinity Assesment and Management.
Published by American Society of Civil Engineers,
619 pp, New York.
Rhoades, J.D., Kandiah, A. and Mashali, A.M., 1992. The
use of saline waters for crop production. FAO
Irrigation and Drainage Paper 48, Rome.
Shalhevet, J. and Yaron, B., 1973. Effect of soil and watet
salinity on tomato quality. Plant and Soil, 39: 285292.
Sonneveld, C. and Welles, G., 1988. Yield and Quality of
Rockwool – Grown Tomatoes as Affected by
Variations in EC–Value and Climatic Conditions.
Plant and Soil 111, 37–42.
Soria, T. and Cuartero, J., 1997. Tomato Fruit Yield and
Water Consumption With Salty Irrigation. Acta.
Hort. 458, 215 – 219.
Sönmez, İ.and Kaplan M., 2004. Demre Yöresi
Seralarında Toprak Ve Sulama Sularının Tuz
İçeriğinin Belirlenmesi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Dergisi, 17(2), 155–160.
Stanghellini, C., Li, Y. L. and Challa, H., 2001. Effect of
EC and Transpiration on Production of Greenhouse
Tomato. Sci. Hort. 88, 11–29.
Stanghellini, C. and Li, Y. L., 2001. Analysis of The
Effect of EC and Potantial Transpiration on
Vegetative Growth of Tomato. Sci. Hort. 89, 9–21.
Tanji, K.K., 1990. Agricultural Salinity Assesment and
Management. Published by American Society of
Civil Engineers, 619 pp, New York.
Uzun, S., 1999. Sıcaklık ve Işığın Bitki Büyüme, Gelişme
ve Verimine Etkisi (III. Verim). O.M.Ü. Ziraat
Fak. Dergisi 15 (1): 105–108, Samsun.
Van Ieperen, W., 1996. Effects of different day and night
salinity levels on vegetative growth, yield and
quality of tomato. J. Horti. Sci. 107, 387-390.
Yurtseven, E., Kesmez, G.D. and Ünlükara, A., 2005.The
effects of water salinity and potassium levels on
yield, fruit quality and water consumption of a
native
central
anatolian
tomato
species
(Lycopersicon esculentum). Agricultural Water
Management, 78:128-135.
23
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 25-36
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
Bilal Cemek
Sedat Karaman
Ali Ünlükara
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu araştırmada, uzun yıllara dayalı meteorolojik veriler kullanılarak Tokat ilinde seracılık yönünden
bitki yetiştirilmeye uygun dönemler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada özellikle seralarda yaygın olarak
yetiştirilen sıcak iklim bitkilerinin istekleri göz önüne alınarak, Tokat ilinin 9 ilçesi için ısıtma, doğal
havalandırma ve soğutma gibi sera içi koşulları kontrol yöntemlerinin kullanım dönemleri saptanmıştır.
Ayrıca seracılığın en yoğun yapıldığı Antalya ili ile Tokat yöresi seracılığı, iklimlendirme gereksinimleri
yönünden karşılaştırılmıştır. Kış yetiştiriciliği açısından Tokat ilinde seracılık yüksek ısıtma ve aydınlatma
masrafları gerektirmektedir. Yaz aylarında ise Antalya’ya göre sera içi sıcaklığının kontrol edilmesinde bir
çok ilçede soğutma istememesi nedeniyle daha avantajlıdır. Değerlendirmeler sonucunda Tokat yöresinde
ilkbahar turfandacılığı ve yaz yetiştiriciliği ile birlikte erkenci sonbahar turfandacılığının geliştirilmesi
gerektiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Seralar, iklimlendirme istekleri, havalandırma, ısıtma, soğutma
Indoor Climate Requirements of Greenhouses in Tokat Region
Abstract: In this research, the most suitable growing period for greenhouse warm season species was defined
based on long term meteorological data. Considering the climate requirements of warm season species, air
conditioning periods such as heating, natural ventilation and cooling periods were determined for nine
locations in Tokat. In addition, the climate requirements for Tokat were compared to Antalya in which
greenhouse production was done very intensively. Winter growing greenhouse production in Tokat requires
very high heating and lighting costs. But in summer months control of greenhouse indoor temperature in
Tokat has advantages compared to Antalya. As a result of this study, it is suggested that in addition to early
autumn production, late spring and summer production should also be encouraged in Tokat.
Key Words: Greenhouses, climatologic requirements, ventilation, heating, cooling
1. Giriş
Sera işletmeciliğinde amaç, dış koşulların
bitki
yetiştirilmesine
olanak
vermediği
dönemlerde pazara kârlı ve kaliteli ürünlerin
sunulabilmesidir. Bitkilerin büyüme ve
gelişmeleri için gerekli olan optimum çevre
koşullarının
ve
yetiştirme
ortamlarının
sağlandığı seralardan, ekonomik olarak en
yüksek oranda ürün elde etmek olasıdır. Bunun
sağlanması için de seraların belirtilen amaca
göre planlanmaları projelendirilmeleri ve
yönetimleri gerekir. Seraların planlanmasında
incelenmesi gereken en önemli etmenler
havalandırma,
ısıtma,
soğutma
ve
ışıklandırmadır (Öneş, 1986; Arıcı, 1999).
Sera yetiştiriciliği ülkemizde her bölgede
yapılabilir ise de seracılıkta göz önünde
bulundurulacak en önemli etken ekonomik bir
seracılığın yapılmasıdır. Seralarda yörelere göre
değişen en önemli gider ısıtma gideridir. Bu
etken seraların kurulma yerlerini ve sınırlarını
saptayan en önemli etkendir. Ilıman bir yörede
kurulan seranın yakıt gideri, soğuk yörede
kurulan seranın yakıt giderinden önemli oranda
azdır. Yalnız ısıtma giderinin sera gelirini aştığı
yörelerde ekonomik bir seracılıktan söz
edilemez. Ülkemizde başta Akdeniz Bölgesi
olmak üzere, Ege, Marmara ve Karadeniz
Bölgesinde
ekonomik
sera
tarımı
yapılabilmektedir. Ayrıca bazı mikroklima
yörelerinde de sera tarımı yapılabilmekte ise de
bu yöreler sera potansiyeline fazla katkısı
olmayacak küçük alanlardan oluşmaktadır
(Yağanoğlu, 2003).
Ülkemiz Akdeniz sahil şeridindeki
seralarda üretimin yoğunlaştığı Aralık-Mart
ayları arasındaki dönemde sıcaklık, yağış ve
radyasyon değerlerinin sera yetiştiriciliğine
uygun olduğu belirlenmiştir. Karadeniz Bölgesi
seracılığı göz önüne alındığında Akdeniz sahil
şeridindeki seralardan üstünlüğü, ilkbahar ve
yaz
aylarında
soğutma
gereksiniminin
olmamasıdır. Bu üstünlük ekonomik olarak
Karadeniz Bölgesi seracılığını ilkbahar
aylarında geçcilik ve sonbaharda erkencilik
yönünden önemli kazançlar sağlamaktadır
(Cemek, 2005).
İyi planlanmış bir sera yıl boyunca bitki
büyümesi ve üretimi için gerekli iklim
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
koşullarını sağlamalıdır. Seraların yüksek
ışık
geçirgenliği
ve
yalıtımı,
yeterli
havalandırma randımanı, uygun yapısal
dayanım ve çok iyi mekanik özelliklere sahip
olması yanında hafif konstrüksiyonlu olması ve
konstrüksiyonun sera içi çalışmalara engel
olmaması gereklidir (Cemek, 2005).
Seracılık Tokat’ta 1980’li yıllardan beri
yapılmakta olup 2002 yılı verilerine göre
toplam 332,1 dekar alanda örtü altı tarımı
yapıldığı belirlenmiştir. Örtü altı tarımında elde
edilen
verimlilik,
aynı
türlerle
karşılaştırıldığında
tarla
tarımdan
daha
yüksektir. Yöre için seracılığın üreticilerin
refahını artırması yanında etkilediği sektörler
bakımından da işlem hacmi ve gelir artırıcı
etkisi bulunmaktadır (Anonim, 2005).
Bu araştırmada seracılığın yaygınlaşmaya
başladığı Tokat yöresinin durumu literatürlerde
verilen sınır değerler göz önüne alınarak
değerlendirilmiş, sera yetiştiriciliğinin yoğun
olduğu Antalya ili ile Tokat ilinin seracılık
yönünden iklimsel avantaj ve dezavantajları
karşılaştırılmıştır.
2. Materyal ve Yöntem
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tokat İl
Müdürlüğü’nün ilin tarımsal yapı ve üretim
değerlerini saptamaya yönelik raporları,
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün mevcut
meteoroloji istasyonları iklim kayıtları, seracılık
ile ilgili literatürler araştırmanın materyalini
oluşturmaktadır.
Havalandırma ve ısı gereksinimlerinin
belirlenmesinde Tokat Meteoroloji Bölge
Müdürlüğü’nden alınan uzun yıllara ait iklim
verileri kullanılmıştır. İlçelere göre rasat süresi
farklı olup uzun yıllar ortalaması 5-30 yılı
kapsamaktadır.
Seracılıkta üretim ekonomisine etki eden
en önemli etmen yörenin iklim koşullarıdır. Bir
bölgede seracılığın yapılabilmesi için o
bölgenin iklim değerleri bitki gelişimi için
gerekli olan sınır değerlerle karşılaştırılmalıdır.
Seralarda bitki gelişimi için gerekli iklim
değerleri Sirjacobs (1989), Verlodt (1990),
Krug (1991), Anonymous (1992), Baytorun et
al. (1996), Von Elsner et al. (2000) ve Cemek
(2005)’den alınmıştır.
Araştırmada Tokat iline ilişkin 9 ilçenin
iklim verileri sera yetiştiriciliği yönünden
değerlendirilmiş, grafikleri çizilmiş ve bitkisel
üretim için gerekli karşılaştırmalar yapılmıştır.
36
Bu
karşılaştırmalar
sonucunda
ısıtma,
havalandırma
ve
soğutma
dönemleri
belirlenmiştir.
Havalandırma ve ısı gereksinimlerinin
hesaplanmasında Tokat ilinde son zamanlarda
kurulan 400 ve 800 m² taban alana sahip, yan
duvar yüksekliği 2,5 m, mahya yüksekliği 4,5
m olan yay çatılı plastik seralar model olarak
seçilmiştir.
Havalandırma etkinliğinin belirlenmesinde
ısı dengesi eşitliği kullanılarak 1/6, 1/4, 1/2 ve
1/1 hacim/dakika hava değişim oranları için
sera iç ortam sıcaklıkları tahmin edilmiştir. Söz
konusu ısı dengesi eşitliği,
(1  E.F)..I.Ag  U.Ac.( ti  td ) 
M
c p ( ti  td )  0.5.Vg.N( ti  td )
v
şeklinde olup eşitlikte; E evapotranspirasyonun
güneş radyasyonuna oranını (0.5), F bitki örtü
katsayısını (0.7),  örtü malzemesi ışık
geçirgenlik oranını (%90), I güneş radyasyon
yoğunluğunu (KW/m2), Ag sera taban alanını
(m2), U sera örtüsü ısı geçirme katsayısını
(W/m2K), Ac sera örtü yüzey alanını (m2), M
havalandırma miktarını (m3/s), v havanın özgül
hacmini (m3/kg), cp havanın özgül ısısını (1
KJ/kg°C), Vg sera hacmini (m3), N
infiltrasyonla oluşan hava değişim sayısını
(1/h), ti sera iç ortam sıcaklığını (°C), td dış
ortam
sıcaklığını
(°C)
göstermektedir
(Hellickson and Walker, 1983; Ünlükara 1996;
Cemek ve Demir, 1999;Yağanoğlu, 2003). Bu
çalışmada model olarak alınan seralar için tek
katlı polietilen örtü malzemesi ısı geçirgenlik
katsayısı U (6,8 W/m2K) alınmış olup, cam
örtülü seralar için yapılacak hesaplamalarda ısı
geçirgenlik katsayısı 6,3 W/m2K alınmalıdır
(Hellickson and Walker, 1983)
Eşitliklerde kullanılan havaya ilişkin özgül
hacim
değerlerinin
belirlenmesinde
psikrometrik diyagramdan yararlanılmıştır.
Isı tüketiminin hesaplanması için dış
sıcaklık ve güneş radyasyonu göz önüne
alınmaktadır (Anonymous, 1987). Gün boyunca
ısıtma enerjisi, güneş enerjisi ve ısıtma
sistemlerinden karşılanmaktadır. Etkin ısı
tüketimi (qH) aşağıdaki eşitlikle tahmin
edilmektedir.
qH  (
Ac
)  U  (ti  td)  q GI  D  
Ag
B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA
Eşitlikte; qH etkin ısı tüketimini (W/m2),
Ac sera örtü yüzey alanını (m2), Ag sera taban
alanını (m2), U ısı geçirgenlik katsayısını
(W/m2K), ti istenilen sera iç ortam sıcaklığını
(°C), td dış ortam sıcaklığını (°C), qGI güneş
radyasyonu yoğunluğunu (W/m2), D güneş
radyasyonu geçirgenlik oranını (0,6-0,7), 
serada radyasyon enerjisinin ısı enerjisine
çevirme faktörünü (0,5-0,7) ifade etmektedir.
Tokat il ve ilçelerinde seralar için ısı
gereksinimi hesaplanmasında sera içi sıcaklığı
olarak 17 °C, sera dış sıcaklığı olarak aylık
ortalama sıcaklık, güneş radyasyonu geçirgenlik
oranı 0,65, radyasyon enerjisinin radyasyon
enerjisine çevirme faktörü 0,6 alınmış ve güneş
radyasyonu yoğunluğu olarak da meteoroloji
istasyonlarında ölçülen aylık ortalama veriler
kullanılmıştır.
Isıtma gereksiniminin hesaplanmasında,
dış sıcaklık olarak aylık ortalama sıcaklık ve
sera içi sıcaklığı olarak da sera bitkilerinin
çoğunun gereksinimlerini karşılayabildiği 15 oC
alınmıştır (Anonimous, 1992).
3. Bulgular ve Tartışma
3.1. Isıtma
Aylık minimum sıcaklıklar ortalaması 7o
C’un altında ise sıcak iklim bitkilerinin don
tehlikesiyle karşılaşma tehlikesi bulunmaktadır
ve dondan korunmak için ısıtma gereklidir
(Anonymous, 1992). Buna göre Niksar, Turhal,
Erbaa ve Reşadiye ilçelerinde Kasım-Mart
arasındaki dönemde, merkez ilçede KasımNisan arasındaki dönemde, Almus ve Zile
ilçelerinde Ekim-Nisan arasındaki dönemde,
Artova ve Çamlıbel ilçelerinde ise Eylül-Mayıs
arasındaki
dönemde
don
tehlikesi
bulunmaktadır. Bu nedenle bu dönemler
arasında ya yetiştiricilik yapılmamalı ya da
dondan korunmak için önlem alınmalıdır.
Antalya’da
ise
yalnızca
Ocak-Şubat
dönemlerinde don tehlikesi vardır.
Ortalama sıcaklığın 12 oC’un altına
düştüğü aylarda sera içi sıcaklığını sıcak iklim
bitkileri gelişimi için optimum aralıkta
tutabilmek için ısıtma gereklidir. Aylık
ortalama sıcaklık ve güneş radyasyonu göz
önüne alınarak Tokat iline bağlı 9 ilçe için
grafikler çizilmiş ve seracılık yönünden önemli
sınır değerleri bu grafiklerde gösterilmiştir
(Şekil 1).
Şekil 1’de görüldüğü gibi merkez ilçe ve
Reşadiye ilçesinde Ekim ayının ikinci
haftasından Nisan ayına kadar 23 hafta, Almus
ilçesinde Ekim ayı başından Nisan ayı ilk
haftasına kadar 25 hafta, Turhal ilçesinde Ekim
ayının ikinci haftasından Mart ayının 4.
haftasına kadar 22 hafta, Erbaa ve Niksar
ilçelerinde Ekim ayının 3. haftasından Mart
ayının 4. haftasına kadar 21 hafta, Zile ilçesinde
Ekim ayı son haftasından Mart ayının 3.
haftasına kadar 19 hafta, Çamlıbel ilçesinde
Eylül ayı son haftasından Nisan ayı ortalarına
kadar 27 hafta ve Artova ilçesinde Eylül ayının
2. haftasından Nisan ayının sonlarına kadar 29
hafta sera dışı sıcaklığın 12 C’un altına
düşmesi
nedeniyle
ısıtma
yapılması
gerekecektir. Bu dönemlerde ısıtma sürekli
olmayıp dış sıcaklığın 12 C’un altına düştüğü
saatlerde yapılmaktadır. Özellikle ilkbahar ve
sonbahar aylarında gündüzleri güneşli ve sıcak
saatlerde havalandırma gerekebileceği gibi dış
sıcaklığın 12 C’un altına düştüğü saatlerde ise
ısıtma gerekebilecektir. Tokat merkez ve
ilçelerinde kurulacak seraların iç ortam
sıcaklığını 17 °C’ta tutabilmek için birim taban
alanına (m2) göre ısıtma gereksinimi
hesaplanmış ve Tablo 1’de verilmiştir. Isıtma
gereksinimleri yönünden Zile, Erbaa, Niksar,
Turhal ve Almus ilçelerinin diğer ilçelere göre
daha üstün durumda olduğu belirlenmiştir.
3.2. Güneşlenme süresi
Seralarda bitki gelişimini etkileyen diğer
iklim elemanı güneşlenme süresidir. Yıllık
güneşlenme süresi coğrafi bölgelere göre
değişmektedir. Türkiye’de yıllık güneşlenme
yönünden en önde 3000-3200 saatle
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan
Şanlıurfa ve Mardin ile Akdeniz Bölgesindeki
Antalya illeri gelirken bunu yılda 2800-3000
saat ile Gaziantep, Adıyaman, Siirt ve Bitlis
illeri ile Ege ve Akdeniz Bölgeleri izlemektedir.
Güneşlenme süresi en az olan yerler ise başta
Doğu ve Batı Karadeniz bölgeleri olup yılda
1600 saat ile 1800 saat arasında güneş
almaktadır (Baytorun et al., 1996). İster gün
ışığına nötr bitkiler olsun isterse fotoperyodik
gereksinimleri karşılanan bir gruba ait bitkiler
olsun, kabaca 6 saat kadar olan ışınımı gün
içerisinde
almadıkları
sürece
bitkilerin
gelişimleri normal olmayacaktır. Bu nedenle
seralarda bitki yetiştiriciliği yönünden Kasım,
Aralık ve Ocak aylarında minimum güneşlenme
süresinin günlük 6 saatin ve toplamda ise 50035
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
550
saatin
altında
olmaması
istenir
(Anonymous, 1992).
Uzun yıllık ortalamalara göre Tokat
Merkez ve ilçelerinin Kasım, Aralık ve Ocak
aylarındaki toplam güneşlenme süreleri, eşik
değer olan 500-550 saatin altında bulunmuştur.
Bölge seralarında Kasım, Aralık ve Ocak
aylarında bitkisel üretimin optimum koşullarda
sağlanması için bu aylarda ısıtma ile birlikte
yapay aydınlatmaya gereksinim duyulmaktadır.
Günlük minimum 6 saatlik güneşlenme
süresi 2,3 kWh/m2gün kadar güneş enerjisine
karşılık gelmektedir. Krug (1991)’a göre etkili
yetiştiricilik için (fotosentetik aktif radyasyonPAR) toplam güneş radyasyonu sınır değeri
1000 Wh/m2 gün olmalıdır.
Tokat
ilçelerinin
günlük
toplam
radyasyonları Tokat-Merkez, Turhal, Erbaa,
Niksar ve Zile ilçelerinde Kasım, Aralık ve
Ocak aylarında, Reşadiye ve Artova ilçelerinde
Aralık ve Ocak aylarında, Almus ilçesinde ise
Ocak ve Şubat aylarında eşik değer 2,3
kWh/m2gün’ün altında kalmıştır (Şekil 1).
Tokat ilçelerindeki seralarda ışıklanma süresi
ve toplam günlük radyasyon miktarı kış
aylarında yeterli değildir.
Aydınlatma için basınçlı sodyum buharlı,
metal halojen ve civa buharlı lambalar
kullanılabilir. Bazı bitki türleri için önerilen
ışınım enerjisi miktarı, aydınlatma süresi ve
zamanı Tablo 2’de verilmiştir.
Işınım
enerjisi
düzeylerinin
bitki
gelişimine olan etkileri farklıdır. Işınım enerjisi
0,3 Wm-2 olduğunda, bitkilere olan etkisi çok
azdır veya önemsiz düzeydedir. Bu amaçla
kullanılan ışık kaynaklarının etkinliği ve ışık
dağılımı teknolojik gelişmelere bağlı olarak
değişmiştir. Bununla birlikte gönderilen renk ve
ortamda yaratılan atmosferin şekline sürekli
olarak önem verilmiştir. Bu amaçla düşük güçlü
akkor telli ve flüorışıl lambalar tercih edilir.
Bitkilerin ışınım enerjisinin düşük olduğu
koşullarda uzun süre bırakılması durumunda,
bir takım olumsuz etkiler ortaya çıkar (Öztürk
ve Başçetinçelik, 2002).
3.3. Doğal Havalandırma
Seralarda sıcaklığın 17–27 °C arasında
olması sıcak iklim bitkilerinin uygun şekilde
gelişimi için istenilmektedir. Sera içi sıcaklık
artışını kontrol etmek için havalandırma,
gölgelendirme ve soğutma yöntemlerinden biri
veya birkaçı birlikte kullanılmaktadır. Doğal
36
havalandırma, rüzgar ve iç-dış sıcaklık farkı
etkisiyle (gravite) doğal kuvvetler yoluyla
gerçekleşmekte, yan duvarlarda bulunan hava
giriş açıklıklarından giren hava, çatı
mahyasında bulunan çıkış açıklıklarından
çıkmaktadır. Mekanik havalandırmada ise
fanlar kullanılmakta ve işletilmesi belirli bir
maliyeti
gerektirmektedir.
Seralarda
havalandırma etkinliği hava değişim oranına
bağlı olarak aşağıdaki gibi gruplandırılabilir
(Baytorun, 1995).
Havalandırma
Etkinliği
Yetersiz
İyi
Çok iyi
Hava değişim oranı
(hacim/saat)
1-20
20-50
50 <
Öztürk ve Başçetinçelik (2002) sera
havasının dakikada bir kez değiştirilmesi
durumunda, iç ortam sıcaklığının dış ortam
sıcaklığından 5 °C daha yüksek olduğunu
bildirmişlerdir. Anonymous (1992)’da rüzgar
hızının 5-8 m/s olması durumunda bile doğal
havalandırmayla sera havasının saatte 40-50
kez değiştirilebileceği ve böylece yazın sera içdış sıcaklık farkının 10 C’a çıkabileceği
belirtilmiş olup, ortalama dış sıcaklığın 12-22
°C
arasında
olduğu
dönemler
doğal
havalandırmayla sıcaklığın kontrol edilebildiği
dönemler olarak gösterilmiştir. Tokat ilinde
taban alanı 400 ve 800 m² olan yay çatılı plastik
seralar için ısı-nem dengesi eşitliği kullanılarak
1/6, 1/4, 1/2, 1/1 hacim/dakika hava değişim
oranlarında sera içi sıcaklık değerleri
belirlenmiştir (Tablo 3-4).
Seralarda 1/6 oranında havalandırma
yapılması durumunda, tüm ilçelerde Aralık ve
Ocak aylarında, Kasım ve Şubat aylarında ise
yalnızca Artova ve Çamlıbel ilçelerinde sera içi
sıcaklığı bitki gelişimi için gerekli optimum
sıcaklığın alt sınır değeri olan 17 °C’un altına
düşmektedir (Çizelge 4 ve 5). Bu nedenle söz
konusu
aylarda
sera
içi
sıcaklığının
korunabilmesi
için
havalandırma
yapılmamalıdır. Mart ve Ekim aylarında 1/6
veya 1/4, Nisan, Mayıs ve Eylül aylarında 1/2
ve Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında 1/1
oranında havalandırma yapılması uygun sera içi
sıcaklıklarının oluşması için gereklidir. Tokat
Merkez, Almus, Reşadiye, Çamlıbel ve Artova
ilçelerinde Nisan-Ekim ayları arası dönemde
ortalama dış sıcaklığın 12 °C’dan yüksek ve 22
B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA
°C’dan düşük olması nedeniyle doğal
havalandırma yoluyla sera içi sıcaklığı kontrol
edilebilir durumdadır. Fakat yazın gün
içerisinde sıcaklığın en yüksek olduğu öğle ve
sonrası saatlerde gölgeleme yapılarak kısa
süreli de olsa aşırı sera içi sıcaklıklarının
önlenmesi yararlı olacaktır. Erbaa, Niksar ve
Zile’de Temmuz ve Ağustos aylarında
sıcaklığın 22 °C’un üzerine çıkması, sıcaklık
kontrolü
için
soğutma
yapılmasını
gerektirmektedir. Ancak her iki ayda da günlük
ortalama dış sıcaklık değerlerinin aşırı
yükselmemesi ve 25 °C’un altında kalması
nedeniyle pahalı soğutma sistemleri yerine
mekanik
havalandırma
destekli
doğal
havalandırma ve gölgeleme sistemleriyle
sıcaklığın kontrol edilebilmesi olasıdır.
Bölge genel olarak değerlendirildiğinde;
ilkbahar ve sonbaharda havalandırmayla sera içi
sıcaklığının kontrol
edilebilmesi,
yazın
ortalama dış sıcaklığın 25 °C’un üzerine
çıkmaması ve mekanik havalandırma destekli
doğal havalandırma ile gölgeleme kullanılarak
sera içi sıcaklığının optimum sınırlarda
tutulabilme
olanağının
bulunması,
bu
dönemlerde seracılık açısından önemli bir
kazanım sağlamaktadır. Çünkü ülkemizde
seracılığın yaygın olarak yapıldığı Akdeniz
Bölgesinde günlük ortalama sıcaklığın Haziran
ayından Eylül ayının başına kadar 25 °C’un
üstüne çıkması, seralarda etkili şekilde soğutma
yapılmasını gerektirmektedir. Hem evaporatif
soğutmanın pahalı olması hem de Akdeniz sahil
şeridinde oransal nemin yüksek olması
seralarda etkili evaporatif soğutmaya olanak
vermemekte (Baytorun ve ark, 1996) ve
belirtilen
dönemlerde
seralar
boş
bırakılmaktadır.
Tablo 3 incelendiğinde 400-800 m2 taban
alanlı seralarda hava değişim oranı 1
hacim/dakika olması durumunda, iç ortam
sıcaklığı 27 °C’un üzerine aşırı derecede
çıkmamıştır. Bu sıcaklık değeri bitkilerin
optimum sıcaklık isteklerinin üst sınırından 1-3
°C kadar fazla olup, özellikle Temmuz ve
Ağustos aylarında yüksek soğutma giderlerine
neden olmayacağını göstermektedir.
Tablo 5 ve 6’da 400 ile 800 m2 taban alanlı
seralarda ortaya çıkabilecek iç ortam
sıcaklıkları göz önüne alınarak farklı hava
değişim oranlarında havalandırma çıkış ve giriş
açıkları verilmiştir.
Anonymous (1992) toplam hava çıkış
açıklığının sera taban alanının % 15-25’i kadar
olması gerektiğini belirtmiştir. Bu durumda 400
m2 ve 800 m2 taban alanlı seralarda en az hava
çıkış açıklığı sırasıyla 60 m2 ve 120 m2
olmalıdır.
35
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
Şekil 1. Tokat yöresinin günlük sıcaklık ve ışınım değerlerine göre seralarda iklimlendirme
isteklerinin karşılaştırılması
36
B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA
Tablo 1. Tokat yöresinde kurulacak seraların birim taban alanları (m2) için aylara göre günlük ısıtma
gereksinimleri (W)
Aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
2333
2814
3028
1200
1623
1833
2221
2346
1976
3925
4706
5359
2556
2524
3241
3465
3607
3134
1820
2199
2378
864
1221
1407
1739
1832
1514
3188
3802
4348
1982
1966
2596
2779
2881
2464
400 m2
Merkez
Artova
Çamlıbel
Zile
Turhal
Niksar
Erbaa
Reşadiye
Almus
4639
6473
6131
3649
3583
3965
4123
4592
4230
3542
4881
5037
2822
3069
3301
3439
3939
3621
2633
3009
3228
1458
1476
1731
1776
2240
2239
147
1064
940
1466
936
75
800 m2
Merkez
Artova
Çamlıbel
Zile
Turhal
Niksar
Erbaa
Reşadiye
Almus
3765
5356
5069
2974
2912
3223
3355
3754
3463
2791
4003
4133
2258
2454
2636
2743
3177
2924
1962
2379
2562
1056
1060
1259
1293
1696
1736
668
565
Tablo 2. Bazı Bitki Türleri İçin Işınım Enerjisi Miktarı (ASHRAE, 1991).
Bitki Türü
Işınım Enerjisi Aydınlatma süresi Aydınlatma
(Wm-2)
(h)
zamanı
Süs bitkileri
Afrika menekşesi
12-24
12-16
0600-1800
Karanfil
12-24
16
0800-2400
Krizantem
12-24
16
0800-2400
Gül
12-48
24
Orman gülü
12
16
0800-2400
Sebzeler
Domates
12-24
16
0800-2400
Hıyar
12-24
24
Patlıcan
12-48
24
Marul
12-48
24
Biber
12-24
24
-
1060
617
Aydınlatma
amacı
Erken çiçeklenme
Dallanma ve erken çiçeklenme
Dallanma ve çiçek gelişimi
Gelişme ve erken çiçeklenme
Vegetatif gelişme
Gelişme ve erken çiçeklenme
Gelişme ve erken çiçeklenme
Erkenci verim artışı
Gelişmeyi hızlandırma
Erkenci verim artışı
35
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
Tablo 3. Tokat yöresinde 400 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı
havalandırma oranlarında aylara göre tahmin edilen sera içi sıcaklıkları (C)
1
2
3
4
5
6
7
8
Havalandırma Oranı 1/6 (Hacim/Dak)
9
10
11
12
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
11
6
7
15
15
13
13
11
13
16
14
13
20
19
18
17
16
17
21
22
21
27
26
25
25
24
25
31
36
39
41
40
29
34
37
39
38
29
34
36
39
37
34
39
43
45
43
34
39
42
44
43
32
37
41
43
42
33
38
42
44
43
32
37
41
43
41
32
37
41
43
42
Havalandırma Oranı 1/4 (Hacim/Dak)
34
32
32
37
37
36
36
35
36
26
23
24
29
29
27
27
26
27
18
16
15
21
20
19
18
18
19
12
9
7
15
16
14
13
12
13
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
9
4
5
13
13
11
11
9
11
14
11
11
17
16
15
15
13
15
18
19
18
23
23
22
22
20
21
27
31
35
37
36
25
30
33
35
34
26
30
32
35
33
30
35
39
41
40
30
35
38
40
39
29
33
37
39
38
29
34
38
40
39
28
33
37
39
38
28
33
37
39
38
Havalandırma Oranı 1 / 2 (Hacim/Dak)
31
28
29
34
34
33
33
32
33
24
20
22
26
26
25
25
24
25
16
13
13
19
18
17
16
16
17
10
7
5
13
14
12
11
10
12
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
5
0
1
9
9
8
7
6
7
9
7
6
13
12
11
10
9
10
12
13
13
18
18
16
16
15
16
21
25
28
31
30
19
24
27
29
28
20
24
26
29
27
24
29
32
35
34
24
28
32
34
33
23
27
31
33
32
23
28
31
34
33
22
26
30
33
32
22
27
31
33
32
Havalandırma Oranı 1 (Hacim/Dak)
26
23
24
29
29
28
28
27
27
20
16
18
22
22
21
21
20
20
12
10
10
16
14
14
13
12
13
7
4
2
11
11
9
8
7
9
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
3
-2
-1
7
7
6
5
4
5
6
4
3
10
9
8
7
6
7
9
10
9
14
14
13
13
11
12
22
20
20
25
25
24
24
23
24
17
13
15
19
19
18
18
17
17
10
8
7
13
12
12
11
10
11
5
2
0
8
9
7
6
5
7
36
16
15
15
20
20
18
19
17
18
21
19
19
24
24
22
23
22
22
24
22
21
28
27
26
27
26
26
26
24
24
30
29
28
29
28
28
26
24
23
29
29
28
29
27
28
B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA
Tablo 4. Tokat yöresinde 800 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı
havalandırma oranlarında ortaya çıkan sera içi sıcaklıkları
1
2
3
4
5
6
7
8
Havalandırma Oranı 1/6 (Hacim/Dak)
9
10
11
12
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
12
7
8
16
16
14
14
12
14
18
15
14
21
20
19
19
17
19
23
24
23
28
28
27
27
25
26
32
37
41
43
41
31
36
39
41
39
31
36
38
41
39
35
41
45
47
45
36
40
44
46
45
34
39
43
45
44
35
40
44
46
44
33
39
43
45
43
34
39
43
45
43
Havalandırma Oranı 1/4 (Hacim/Dak)
36
33
34
39
39
38
38
37
37
28
24
26
30
30
29
29
28
29
19
16
16
22
21
20
19
19
20
13
10
7
16
17
15
14
13
14
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
9
4
5
13
13
12
11
10
11
14
12
11
18
17
16
15
14
15
19
20
19
24
24
23
23
21
22
28
33
36
38
37
26
31
34
36
35
27
31
33
36
34
31
36
40
42
41
31
36
39
42
40
30
34
38
40
39
30
35
39
42
40
29
34
38
40
39
29
34
38
40
39
Havalandırma Oranı 1 / 2 (Hacim/Dak)
32
29
30
35
35
34
34
33
34
24
21
23
27
27
26
26
25
25
16
14
13
20
18
18
17
16
17
11
7
5
14
14
13
12
11
12
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
5
1
2
9
10
8
8
6
8
10
7
6
13
12
11
11
9
11
13
14
13
18
18
17
17
15
16
21
26
29
31
30
20
24
27
29
28
20
24
26
29
28
24
29
33
35
34
24
29
32
34
34
23
27
31
33
33
23
28
32
34
33
22
27
31
33
32
23
27
31
33
32
Havalandırma Oranı 1 (Hacim/Dak)
26
24
24
29
29
28
28
27
28
20
16
18
22
22
21
21
20
21
12
10
10
16
15
14
13
12
13
7
4
2
11
11
9
9
8
9
Almus
Artova
Çamlıbel
Erbaa
Niksar
Reşadiye
Turhal
Zile
Merkez
3
-2
-1
7
7
6
5
4
5
6
4
3
10
9
8
7
6
7
9
10
9
14
14
13
13
11
12
22
20
20
25
25
24
24
23
24
17
13
15
19
19
18
18
17
18
10
8
7
14
12
12
11
10
11
5
2
0
9
9
7
6
5
7
17
15
15
20
20
18
19
18
18
21
19
19
24
24
22
23
22
22
24
22
21
28
27
26
27
26
26
26
25
25
30
30
28
30
28
28
26
24
23
30
29
28
29
28
28
35
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
Tablo 5. Tokat yöresinde 400 m2 ve 800 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı
havalandırma oranlarında ortaya çıkan sera içi sıcaklıklarında havalandırma çıkış açıklıkları (m2)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
400 m2
1/6
-
-
6
5
5
5
5
5
6
6
-
-
1/ 4
-
-
9
9
9
9
9
9
10
11
-
-
1/ 2
-
-
24
22
22
22
22
23
24
27
-
-
1
-
-
62
59
58
57
58
60
64
71
-
-
800 m2
1/6
-
-
11
10
10
10
10
10
11
12
-
-
1/ 4
-
-
18
17
17
17
17
17
18
20
-
-
1/ 2
-
-
46
44
43
42
43
44
47
53
-
-
1
-
-
124
117
114
113
114
118
126
140
-
-
Tablo 6. Tokat yöresinde 400 m2 ve 800 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı
havalandırma oranlarında ortaya çıkan sera içi sıcaklıklarında Havalandırma giriş açıklıkları (m2)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
400 m2
1/6
-
-
4
4
4
3
4
4
4
4
-
-
1/ 4
-
-
6
6
6
6
6
6
6
7
-
-
1/ 2
-
-
16
15
15
14
15
15
16
18
-
-
1
-
-
42
39
38
38
39
40
43
47
-
-
2
800 m
1/6
-
-
7
7
7
7
7
7
7
8
-
-
1/ 4
-
-
12
11
11
11
11
12
12
14
-
-
1/ 2
-
-
31
29
28
28
29
30
32
35
-
-
1
-
-
82
78
76
75
76
79
84
93
-
-
3.4. Tokat, Antalya ve Samsun İllerinin
Sera Mikroklima Gereksinimlerinin
Karşılaştırılması
Ülkemizin seracılık yönünden en uygun ve
en gelişmiş ili olan Antalya ilinin Tokat ile,
Karadeniz Bölgesinde seracılığın yaygın olarak
yapıldığı Samsun ilinin Tokat ile günlük
ortalama sıcaklık ve ışınım değerleri
karşılaştırılarak Şekil 2’de verilmiştir. Şekil 2
incelendiğinde minimum toplam radyasyonun
2,3 kWh/m2gün olabileceği düşünülürse,
Antalya Bölgesi Aralık ve Ocak aylarında bu
değerin altında kalmaktadır. Tokat ve Samsun
illeri göz önüne alındığında Kasım, Aralık ve
Ocak aylarında minimum toplam radyasyon
değeri 2,3 kWh/m2gün’ün altındadır.
Seraların ısıtılması için eşik değer 12 oC
alındığında; Antalya ilinde Aralık ayı ile Şubat
ayının sonuna kadar olan dönemde ısıtma
gerekli iken, Samsun’da Kasım ayı başından
Nisan ayı ortalarına kadar olan dönemde ve
Tokat’ta ise Kasım ayı başından Nisan ayı
sonuna
kadar
olan
dönemde
ısıtma
gerekecektir. Ayrıca Tokat ilinde ortalama
36
sıcaklıkların daha düşük olması nedeniyle
ısıtma giderleri de daha yüksek olacaktır.
Yaz aylarında Tokat ili göz önüne
alındığında Nisan ayının ikinci haftasından,
Ekim
ayının
sonlarına
kadar
doğal
havalandırma kullanılabilmektedir. Temmuz ve
Ağustos aylarının belirli günlerinde soğutma
gereksinimi gerekli olmasına karşın, seralarda
yetiştirilen sebzelerin 17–27 °C arasındaki
sıcaklık değerlerinde daha iyi geliştikleri göz
önüne alındığında Tokat ili hemen hemen bu
eşik değerler arasında kalacak ve çok az
evaporatif soğutma veya havalandırmagölgelendirme önlemleriyle sera içi sıcaklığı
kontrol edilebilecektir. Buna karşın Antalya’da
Mayıs ayı başlarından Eylül ayı sonlarına kadar
ve Samsun’da ise Haziran ayı ortalarından
Ağustos ayı ortalarına kadar evaporatif
soğutmaya gereksinim duyulacaktır.
Bu sonuçlar Tokat seracılığının zorunlu
havalandırma ve soğutma gereksinimini
zorunlu kılmaması nedeniyle yaz aylarında hem
üstünlük, hem de ekonomik yetiştiricilik
olanağı sağlamaktadır.
B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA
Şekil 2. Tokat ilinin Antalya ve Samsun illerinin günlük sıcaklık ve ışınım değerlerine göre
seralarda iklimlendirme isteklerinin karşılaştırılması
4. Sonuç ve Öneriler
Araştırma sonucu yapılan değerlendirmeler
Tokat ilinde seracılığın ilkbahar ve sonbahar
turfandacılığı şeklinde yapılmasının uygun
olacağını ortaya koymaktadır. Tokat ilinin
ilçelerinde de benzer değerlendirme görülürken,
Artova ve Çamlıbel ilçelerinde daha çok yaz
aylarında seracılık yapılması uygun olacaktır.
Diğer ilçelerde ilkbahar ve sonbahar
turfandacılığı için don riski olmayan aylara
göre ekim, dikim, hasat tarihleri belirlenmeli
ve bu dönemler için uygun bitki çeşitleri
seçilmelidir. Su şilteleri, ısı perdeleri veya
güneş kolektörleriyle ısıtma gibi önlemler
alınarak Niksar, Turhal, Erbaa ve Reşadiye
ilçelerinde Mart ve Kasım ayları, Merkez ilçede
Nisan ve Kasım ayları, Almus ve Zile
ilçelerinde, Nisan ve Ekim ayları üretim
dönemine kazandırılmalıdır. Bu önlemlerle don
riski bulunmayan aylarda da bitkiler için
optimum sıcaklıkların yakalanmasında ve
yüksek gece-gündüz sıcaklık farklarının
oluşmasının
engellenmesine
yardımcı
olunabilir.
Bu şekilde kıyı bölgelerinin sera
ürünlerinin piyasaya arzının azaldığı ve henüz
tarla
ürünlerinin
piyasaya
sürülmediği
ilkbaharın geç dönemlerine ve tarla ürünlerinin
piyasadan kalktığı ve kıyı bölgelerindeki sera
ürünlerinin de henüz başlamadığı sonbaharın
sonlarına doğru pazara ürün çıkarılabilirse
karlılığın artacağı düşünülmektedir.
İlkbahar ve yaz aylarında Tokat ilinin
Antalya iline göre iklim koşulları yününden
daha avantajlı olduğu görülürken sonbahar ve
kış ayları göz önüne alındığında Antalya
seracılık açısından daha avantajlıdır. Tokat ili
özellikle ilkbahar ve yaz yetiştiriciliği ile
erkenci sonbahar yetiştiriciliği bakımından
Antalya ve diğer seracılık bölgelerine alternatif
olmasa bile iç piyasa ve tüketim yönünden
önemli bir potansiyel oluşturabilir durumdadır.
Kaynaklar
Anonymous, 1987, Greenhouse Heating with Solar
Energy. Reur Technical Series 1. FAO Regional
Office for Europe, ENEA Italian Commission for
Nuclear and Alternative Energy Sources.
Anonymous, 1992. Heating, ventilating and cooling
greenhouses. American Society of Agricultural
Engineering Standarts 1992. USA, 500-505.
Anonim, 2004. Tokat Meteoroloji Bülteni Raporları,
D.M.İ Tokat Bölge Müdürlüğü, Tokat.
Anonim, 2005. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tokat İl
Müdürlüğü Brifing Dosyası,Tokat.
Arıcı, İ., 1999, Sera Yapım Tekniği,. Uludağ Üniversitesi,
Ziraat Fakültesi Ders Notları,44, Bursa.
ASHRAE, 1991. Design for plant facilities:
Environmental control for animals and plants.
Handbook, HVAC Applications SI Edition.
Baytorun, N., 1995. Seralar (Çeviri). Çukurova
Üniversitesi, Ziraat Fak. Yayınları No: 110, Adana.
Baytorun, N., Abak, K., Üstün, S., İkiz, Ö., 1996. GAP
alanında sera tarımı potansiyeli sahil bölgeleri ile
karşılaştırılması.
GAP
1.
Sebze
Tarımı
sempozyumu. 7-10 Mayıs 1996, Şanlıurfa.
Cemek, B., 2005. Samsun İl ve İlçelerinde Seraların
İklimsel İhtiyaçlarının Belirlenmesi, OMÜ.Zir.Fak.
(Basımda).
Cemek, B. and Y. Demir, 1999. Prevailing conditions,
problems and development possibilities of
greenhouses in the Black Sea Region. Tr.J.of
Agriculture and Forestry , 23(29,431-439.
Hellickson, M.A., Walker, J.N. 1983. Ventilation of
Agricultural Structures. Published by: ASAE, 372
pp., American Society of Agricultural Engineers
2950 Niles Road, St. Joseph, Michigan, 49085-9659
USA.
35
Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri
Krug,
H., 1991. Gemueseproduktion (Vegetable
production) Parey, Berlin, Hamburg, Germany.
Öneş, A., 1986. Sera Yapım Tekniği 2.Baskı. Ankara
Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları 1165,
Ankara.
Öztürk, H..H., Başçetinçelik, A., 2002. Seralarda
Havalandırma., Türkiye Ziraat Odaları Birliği,
Yayın No: 227, Ankara.
Sirjacobs M., 1989. Greenhouses in Egypt, protected
cultivation in the Mediterranean climate. FAO,
Rome, Italy.
Ünlükara, A., 1996. Tokat merkez İlçede bulunan çelik
konstrüksiyonlu cam seraların iklimsel ve yapısal
yönden incelenmesi ve geliştirme olanakları üzerine
bir araştırma. Atatürk Üni. Fen Bilimleri Ens.
Tarımsal Yapılar ve ve Sulama Böl.A.B.D.Erzurum.
36
Verlodt, H., 1990. Greenhouses in Cyprus, protected
cultivation in the Mediterranean climate. FAO,
Rome, Italy.
Von Elsner, B., Briassoulis, D., Waaijenberg, D.,
Mistriotis, A., Von Zabeltitz C., Gratraud, J., Russo,
G., Suay-Cortes, R., 2000. Review of structural and
functional characteristics of greenhouses in
European Union countries, part I. design
requirements. Journal of Agricultural Engineering
Research, 75 (1), 1-16.
Yağanoğlu, V., 2003. Sera Yapım Tekniği. Atatürk
Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Notları No:200,
Erzurum.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 37-44
Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi
Sedat Karaman
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Tarımsal üretimin artırılmasında toprak ve su kaynaklarının rasyonel biçimde kullanımı zorunluluktur.
Bunun için mevcut toprak ve su kaynaklarının nitelik ve nicelik olarak belirlenmesi, sorunların çözümü için
bu kaynakların geliştirilmesi üzerinde çalışılmalıdır. Tokat ilinde sulu tarıma açılan alanlar her yıl artmasına
karşın mevcut su kaynaklarından yeterli ölçüde yararlanılamamakta, istenilen şekilde sulama
yapılamamaktadır. Bölgenin tarımsal yönden kalkınması için su kaynaklarının geliştirilmesi konusunda
gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Tokat ilinin toprak ve su kaynaklarına ilişkin yapılan çalışmalar ile
karşılaşılan sorunlar ve çözüm olanaklarının incelendiği bu çalışmada gelecekte yapılacak yeni çalışmalara
ön bilgi olması bakımından gerekli bilgiler verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Toprak ve su potansiyeli, Tokat ili
A Study on Investigation of Soil and Water Sources In Tokat
Abstract: Rational use of soil and water resources is an obligation to increase the agricultural production.
Thus, soil and water resources have to be both qualitatively and quantitatively assessed, and these resources
have to be improved in order to solve the present problems. Although irrigated land is increasing very rapidly
each year in Tokat province, available water resources are not used properly and irrigation is not applied
consciously. In order to provide sound agricultural development, necessary investments on water resources
development programs need to be done. This study is important in providing necessary data base for the
future studies which will focus on solution of problems regarding on soil and water resources.
Keywords: Soil and water resources, Tokat province
1. Giriş
Toprak ve su kaynaklarının rasyonel
kullanımı tarımsal üretimin artırılmasında
önemli etkendir. Bu nedenle söz konusu
kaynakların geliştirilmesi ve bu alana büyük
yatırımların yapılması doğaldır. Ancak yalnızca
toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi
çalışmaları yeterli değildir. Yüksek verimli,
başarılı
ve
sürekli
sulu
tarımın
gerçekleştirilebilmesi iyi toprak etüdü, bölgesel
koşullara uygun bitki deseninin seçilmesi,
sulama proje alanı büyüklüğünün rasyonel
olarak belirlenmesi, sulama suyunun randımanlı
kullanılması, iyi bir toprak idaresinin
yapılanması,
koşullara
uygun
drenaj
sistemlerinin uygulanması ve devamlılığın
sağlanması etkin bir çiftçi eğitimi çalışmaları
ile olasıdır (Kaya, 1998).
Türkiye üzerine yıllık ortalama 501 milyar
m3 su düşmektedir. Bu suyun 274 milyar m3’ü
buharlaşma ile atmosfere geri dönmekte, 41
milyar m3’ü sızma ile yeraltı suyu depolarını
beslemekte, 186 milyar m3’ü ise akışa
geçmektedir. Türkiye’nin teknik ve ekonomik
anlamda tüketilebilecek kullanılabilir yer üstü
su potansiyeli 97,7 milyar m3/yıl ve yeraltı su
potansiyeli 12,3 milyar m3/yıl olmak üzere
toplam kullanılabilir su potansiyeli 110 milyar
m3/yıldır (Aküzüm ve ark., 2003).
Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon hektar
olup tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri,
yani 28 milyon hektardır. Tarım arazilerinin %
93’ünde optimum verim için sulama gereklidir.
Yapılan etütlere göre potansiyel yeraltı ve yer
üstü su kaynakları göz önüne alındığında
ekonomik olarak sulanabilecek alan 8,5 milyon
hektardır. Türkiye’de toprak-su kaynaklarının
tam gelişiminin 2030 yılında tamamlanması
hedeflenmiştir. Su potansiyelinin % 65’inin
sulamalarda, % 23’ünün içme ve kullanma
amaçlı olarak ve % 12’sinin endüstride
kullanılacağı planlanmaktadır. 2000 yılında
tarıma ayrılan su, toplam tüketilen suyun %
75’i iken 2030 yılında % 65 olacaktır (Volkan
ve ark., 2001).
Geçit bölgesi niteliğinde olan Tokat ili,
230 m’den başlayıp 1500 m rakımları arasında
tarım yapılan önemli bir üretim düzeyine sahip
olup, su potansiyeli olarak zengin sayılabilecek
durumdadır.
Yurdumuzda
yıllık
yağış
ortalaması 643 mm olmasına karşın, ilde 440,7
mm dolayındadır. Bitki yetiştirme döneminde
yağışların az olması sulamanın önemini daha da
artırmaktadır. Sulama hizmetleri pahalı
yatırımları gerektirmektedir. Tokat ilinde bu
Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi
amaçla yapılan yatırımlar çok olmasına karşın,
sulama sorunları tam anlamı ile çözümlenmiş
değildir. Bu nedenle yeni tarım alanlarına
sulama hizmeti götürülürken, işletilmekte olan
sulama şebekelerinde suyu daha etkin ve
ekonomik
kullanma
çabalarına
ağırlık
verilmelidir. Bu çalışmada Tokat ilinin toprak
ve su kaynaklarının kullanımı, yapılan
çalışmalar ve sorunlar incelenerek çözüm
önerileri yapılmıştır.
2. Tokat İli Toprak-Su Kaynakları
Potansiyeli ve Sulanan Arazi Miktar
2.1. İklim
Tokat ili; İç Anadolu iklimi, İç-Doğu
Anadolu iklimi, Karadeniz Ardi iklimi ve Orta
Karadeniz iklimi arasında bir geçit özelliği
gösterir. En soğuk ay ortalama 1,9 0C ile Ocak,
en sıcak ay ortalama 21,9 0C ile Ağustos ayı
olmuştur. Sıcaklık yıl içerisinde 43 günde 30
0
C'un, 175 gün de ise 20 0C’un üzerine
çıkmaktadır. Ortalama sıcaklığın O 0C'un altına
düştüğü (donlu Gün) gün sayısı 59'dur. Uzun
yıllar ortalamasına göre ortalama yağış; 381,8586,8 mm arasındadır. Ortalama bağıl nem ise
% 57-71 arasında değişmektedir (Tablo 1)
(Anonim, 2002a; 2004). İlde ortalama akış
verimi 4,65 l/s/km2, akış/yağış oranı 0,31’dir
(Anonim, 2005a).
Tablo 1. Tokat İline İlişkin Meteorolojik veriler (Anonim, 2004)
Meteorolojik Elemanlar
Ort. Sıcaklık (0C)
Ort. Bağıl Nem (%)
Ort. Yağış (mm)
Ort.Rüzgar Hızı (m/s)
Güneşlenme sür.(h/min)
I
1,9
69
43,9
1,4
II
3,3
64
37,8
1,8
II
7,1
60
40,2
1,6
IV
12,3
60
56,1
1,9
V
16,2
61
59,1
1,5
VI
19,7
59
41,8
1,9
VII
21,9
57
11,5
2,4
VIII
21,9
58
8,2
1,7
IX
18,6
60
17,7
2,1
X
13,5
65
35,4
1,4
XI
7,9
69
41,5
1,9
XII
3,8
71
47,5
1,4
Yıllık
12,3
62
440,7
1,7
02:48
03:52
05:06
06:01
07:12
08:16
08:34
09:09
08:30
06:02
04:04
02:23
06:00
2.2. Arazi Varlığı
Tokat ilinin arazi varlığı 998 242 ha’dır.
İklimin uygun olması ve ilin Karadeniz Bölgesi
özelliklerinin etkisinde bulunmasından dolayı
bu arazi varlığının 318,888 ha’ı (% 31,9) tarım
arazisi (işlenen), 131 683 ha’ı (% 13,2) çayırmer’a arazisi, 386 239 ha’ı (% 38,7) orman ve
funda arazisi (% 38,7), 161 432 ha’ı (% 16,2)
diğer araziler adı altında su satıhları (29 312
ha), taşkın yatakları (13 411 ha), çıplak kaya ve
molozları (20 938 ha), meskun saha (41 691
ha)’dır (Anonim, 2005b). Toplam tarım
arazisinin 53 080 ha’ı göç, öz sermaye
yetersizliği gibi nedenlerle tarıma elverişli
olduğu halde boş bırakılan arazilerdir.
Arazilerin 1 275 ha’ında ise çoraklık, 613
ha’ında yaşlık vardır (Anonim,1997).
Tokat‘ta tarım yapılan toplam arazi miktarı
371 968 ha’dır. Bu arazinin 261 767 ha’ı tarla
arazisi olup (% 70,4), 21 284 ha’ı nadasa
bırakılmakta (% 5,7), 19 741 ha’ında sebze (%
5,3), 8 869 ha’ında meyve (% 2,4)
yetiştirilmekte, 5 333 ha’ı bağ (% 1,4), 1 894
ha’ı kavaklık ve söğütlük (% 0,5), 53 080 ha’ı
ise (% 14,3) tarıma elverişli boş alandır
(Anonim, 2005b).
Tokat ili topraklarının arazi kullanma
kabiliyetleri sınıflamasına göre 72 742 ha’ı I.
(% 7,6), 63 356 ha’ı II. (% 6,6), 72 866, ha’ı III.
44
(% 9,4), 51 251 ha’ı IV. (% 7,6), 1 631 ha’ı V.
(% 0,2) sınıf arazilerdir (Anonim, 2002b). I-IV.
sınıf arazilerde tarım yapılmaktadır. V-VIII.
sınıf araziler orman ve çayır-mer’alardır. Ancak
V-VIII. sınıf arazilerin bir kısmında uygun
olmadığı halde tarım yapılması verimliliği
azaltmakta ve erezyona neden olmaktadır. Bu
arazilerin
büyük
bir
kısmı
üretime
kazandırılabilir. İlde ovalar il yüzölçümünün
yaklaşık % 15,4’ünü kaplamakta olup başlıca
ovalar, Kazova, Turhal, Erbaa, Niksar, Artova
ve Zile ovalarıdır (Anonim, 2002a).
2.3. Su Kaynakları Varlığı
Tokat akarsular bakımından oldukça
zengin bir ildir. İlde en önemli akarsu kaynağı
519 km uzunluğundaki Yeşilırmak ve bunu
besleyen kollarıdır. Bunlar Kozanlı (468 km),
Çekerek (331 km), Kelkit (373 km) çayları ve
buna bağlı derelerdir (Anonim, 2005a).
Ortalama debileri Yeşilırmak 27 m3/s, Kelkit 70
m3/s, Çekerek 20 m3/s’dir (Anonim, 2002a).
Köse dağından (2801 m) kaynaklanan
Yeşilırmak, güneyde Tekeli dağları arasındaki
vadilerden geçerken bir çok yan dereleri alarak
Almus barajına gelmektedir. Barajdan alınan
sulama suyu ile Kazova ve Omala ovaları
tamamen
sulanmaktadır.
Gümenek
regülatöründen Turhal’a kadar Yeşilırmak’a bir
S.KARAMAN
çok yan dere karışmakta olup, bunlardan bir
kaçı Behzat, Gülüt ve Hotan’dır. Sulama suyu
kalitesi yönünden sorunsuz olan Yeşilırmak
Karadeniz’e dökülmektedir (Anonim, 1997).
Tokat ilinde yeraltı ve yer üstü su
potansiyelleri bulunmakta olup (Tablo 2),
toplam su potansiyeli 4 499 hm/m3’tür. İlde su
yüzeyi alanı 6 950 ha’dır. Doğal göl olarak
Reşadiye’de 1,5 km2 yüzey alanında 10-15 m
derinliğinde Çukurgöl (Zinav Gölü) ve 16,5
km2 yüzey alanında ve ortalama 7 m derinlikte
Göllüköy gölü ile Kazova’da Kaz gölü
bulunmaktadır. Bunların yanı sıra yapay göl
olarak ta Almus’ta 31,3 km2 alana sahip Almus
Baraj gölü, Ataköy barajı ve Kızık Barajı, Zile
ilçesinde Belpınar ve Boztepe Barajı, Sulusaray
ilçesinde Dutluca barajı, Merkez ilçede
Akbelen barajı bulunmaktadır. Tokat ilinin
hidroelektrik enerji potansiyeli 446 MW kurulu
güçle 2 898 milyar GWh/yıl’dır. Ayrıca Köy
Hizmetleri tarafından sulama amacıyla yapılan
4 774 ha arazinin sulanmasına hizmet eden ve 6
316 ailenin yararlandığı, toplam 31 246 480 m3
depolama hacmine sahip 51 adet gölet vardır
(Anonim, 2005a; Anonim, 2005b).
Tablo 2. Tokat İli su kaynakları potansiyeli
(Anonim, 2005a)
Yer üstü suyu
(hm3/yıl)
Toplam
Yeşilırmak
Kelkit çayı
Karakuş çayı
Çekerek çayı
Yeraltı suyu (hm3/yıl)
Doğal göl yüz.
Baraj rezervuarı yüz.
Gölet rezervuar yüz.
Akarsu Yüzeyleri
İl çıkışı İl girişi
4 153 2 692
1 002 433
2 541 2 043
443 216
167
-
İl içi
1 461
569
498
227
167
346
150 ha
3 769 ha
116 ha
2 915 ha
2.4. Sulanabilir Arazi Varlığı
Tokat ili tarım arazilerinin % 10,3’ünde
sulu tarım, % 23,5’inde kuru tarım, % 1,9’unda
yetersiz sulu tarım yapılmaktadır (Anonim,
2005b). Tokat ilinde 146 369 ha arazi
sulanmakta olup, sulanan arazilerin 107 019
ha’ı DSİ (% 73), 24 350 ha’ı Köy Hizmetleri
(% 17), 15 000 ha’ı ise halk sulamaları ile (%
10) sulanmaktadır. Böylece kamu kuruluşları
aracılığı ile sulanan arazi miktarı 131 369 ha’dır
ve sulanabilir toplam arazi varlığının % 90’ını
oluşturmaktadır. DSİ tesisleri ile sulanan
arazinin 103 486 ha’ı yer üstü su kaynaklarıyla,
3 533 ha’ı ise yeraltı su kaynaklarıyla
sulanmaktadır. Tamamı işletmede olan projeler
(Tokat, Erbaa, Niksar, ve Zile sulamaları) 45
323 ha olup 5 989 ha’ı küçük su işleridir
(Anonim, 2005a). Yeraltı sulaması amacı ile
DSİ, KHM ve TEDAŞ kuruluşlarınca 19722000 yılları arasında tahsis edilen su miktarı
88,53 hm3/yıl’dır. Bu amaçla 77 adet kuyu
işletilmekte olup 10 adet kuyunun açılması
düşünülmektedir. Köy Hizmetleri tarafından
1965 yılından itibaren 115 adet proje ile 11 580
ailenin de yararlandığı 4 291 ha arazi sulamaya
açılmıştır. İlde 40 köyde 11 918 ha araziyi
kapsayan arazi toplulaştırma çalışması, 18 adet
proje ile 1 828 ha arazide drenaj ve toprak ıslahı
çalışması yapılmıştır (Anonim, 2002b).
Tarım
tekniğinin
gelişmesi,
Köy
Hizmetleri tarla içi geliştirme hizmetlerinin ve
DSİ’nin de sulama şebekeleri ile ilgili
çalışmalarını sürdürmesi sonucu, özellikle son
yılların verimlerinde belirgin artışlar olmuştur.
İlde sulanan arazinin tarım arazilerine oranı %
39’dur. Sulama suyu bulunan köylerde sulama
yapılan arazinin % 19,88’i baraj (45 köy), %
17,31’i gölet (51 köy), % 1,24’ü havuz (29
köy), % 0,55’i kaptaj (6 köy), % 5,58’i artezyen
(19 köy), % 3,78’i kuyu (28 köy), % 0,25’i göl
(5 köy) % 31,29’u akarsu (213 köy) ile
sulanmaktadır (Anonim, 2002b). Yeterli içme
suyuna sahip köy sayısı 612, yetersiz içme
suyuna sahip köy sayısı 1 adet olup susuz köy
bulunmamaktadır. Şebekeli köy 602 (% 98),
çeşmeli köy sayısı ise 10 (% 2)’dur (Anonim,
2005b).
Tokat ilinde üretim artışına yönelik
girdilerden en önemlilerinden biri sulamadır.
Bölgenin yağış rejimi düzensiz olduğundan,
bitki yetişme döneminde düşen yağış bitkilerin
su gereksinimini karşılayamamaktadır. İlde
yeterli miktarda sulanabilir arazi bulunmasına
karşın, yağışların ve yer üstü su kaynaklarının
sulama suyu gereksinimini karşılayamaması
nedeniyle yeraltı su kaynakları devreye
sokulmuştur. Sulama hizmeti götürülmesi
gereken bu alanın sulanması amacıyla DSİ ve
Köy Hizmetleri kuruluşları tarafından gerekli
etüt, planlama, proje ve yapım çalışmaları
devam etmektedir. İlde tarımsal amaçlı sulama
yapılmayan köy sayısı 341 adet olup, sulama
suyunun getirilebileceği kaynak türü 146’sında
akarsu, 26’sında baraj, 23’ünde göl, 124’ünde
43
Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi
yeraltı su kaynaklarıdır. Bu köylere sulama
suyunun 190’ında kanal, 90’ında pompaj,
76’sında
artezyen
ile
getirilmesi
düşünülmektedir (Anonim, 2002b).
DSİ tarafından il genelinde etüt edilen 163
295 ha arazinin 144 642 ha’ı (% 45) sulamaya
elverişli, 103 486 ha’nın ise (% 32), ekonomik
olarak
sulanabileceği
ve
gerekli
su
kaynaklarının
bulunduğu
saptanmıştır.
Ekonomik olarak sulanabileceği saptanan 103
486 ha arazinin, 37 587 ha’ının (% 36)
sulanması için ön inceleme ve master planı
tamamlanmış ve 15 176 ha arazinin (% 15)
sulanması için inşaat çalışmaları devam etmekte
olup, 50 723 ha arazi (% 49) ise sulamaya
açılmıştır (Anonim, 2005a).
2.5. Tarım Topraklarının Fiziksel ve
Kimyasal Özellikleri
Tokat ilinin bir geçit bölgesi olduğu göz
önüne alındığında değişik topoğrafyası, iklim
ve jeolojik yapı farklılıkları ile vejetasyondaki
çeşitlilik, değişik özelliklere sahip toprakların
oluşumuna neden olmuştur (Durak, 1986). İl
topraklarının 59 508 ha’ı alüviyal topraklar, 228
ha’ı hidromorfik topraklar, 32 439 ha’ı kolivyal
topraklar, 38 ha’ı kırmızı-sarı podzolik
topraklar, 4 615 ha’ı gri-kahverengi podzolik
topraklar, 617 269 ha’ı kahverengi orman
toprakları, 125 869 ha’ı kireçsiz kahverengi
orman toprakları 81 625 ha’ı kestane rengi
topraklar
ve 10 329 ha’ı kahverengi
topraklardan oluşmaktadır (Anonim, 1997).
İlde taban arazilerinin çoğunluğunda tarım
yapılmakta olup, akarsu yakınlarında ve çukur
alanlarda depolanan materyaller üzerinde
oluşan topraklarda taban suyunun yüksek
olması nedeniyle çayır bitkileri gelişme
göstermemiştir. Eğimi % 0-2 arasında olan bu
alanlarda erezyon yoktur. Taban arazilerde
oluşmuş topraklar genellikle kuvarternere ait
olup, akarsular tarafından taşınıp depolanan
genç materyaller üzerinde oluşmuş aliviyal
topraklardır. Bu topraklar genellikle çok geniş
su
toplama
havzalarından
taşınan
sedimentlerden oluştuklarından sertleşmemiş
materyallerdir. Taban araziler Yeşilırmak,
Kelkit, Çekerek ırmaklarının su yolu
havzalarında yayılım göstermektedir. Farklı
yörelerden taşınıp getirilen aliviyal topraklar
karışık fiziksel, kimyasal ve minerolojik
bileşime sahiptirler. Tane büyüklük dağılımları,
taşındıkları yörelerdeki fizyografik ünitelere
44
göre farklılık göstermektedir. Bu topraklarda
toprak oluş süreçlerinin etkisinin fazla olmadığı
ve yeterli zaman geçmediği için horizon
farklılıkları oluşmamıştır (Durak, 1986).
Tokat ili topraklarının çoğu orta
tekstürlüdür (Durak, 1986). Tarım topraklarının
% 0,3'ü kum, % 17,6’sı tın , % 62,4’ü killi tın
% 18, 7’si ise kil ve % 1’i ise ağır kil bünyeye
sahiptir. Bu dağılım ilde tarım için uygun
toprak varlığını göstermektedir (Tetik ve Oğuz,
2004).
Bölgede toprak reaksiyonları nötr ve hafif
alkalindir (pH 7,8-6,50) ve tuz içerikleri
düşüktür (Durak, 1986). Analiz edilen
toprakların % 0,3’ü orta derecede asit, % 2,1’i
hafif asit, %74,1’i hafif alkali, % 22,9’u
kuvvetli alkali olarak belirlenmiştir (Tetik ve
Oğuz, 2004). Drenajı bozuk alanlarda arazinin
düz ve taban suyunun yüksek olması nedeniyle
tuzların üst topraktan yıkanmaması, yukarı
arazilerden tuzların yıkanarak düzlüklerin çukur
kısımlarında birikmesi, düşük kalitede sulama
suyu kullanılması gibi nedenlerle tuzluluk
sorunu bulunmaktadır (Anonim, 1997).
İlde kireç düzeyinde ana materyale bağlı
olarak değişiklikler görülmekte olup, % 11-41
arasındadır. Yağışın yetersiz olması nedeniyle
kirecin yıkanarak profilden tamamen kaybı söz
konusu değildir (Durak, 1986). Yöre toprakları
ağırlıklı olarak orta kireçlidir. Topraklarda kireç
içeriği % 15’i aştığında fazla kireç bitkisel
üretimi sınırlamaktadır. Yapılan bir çalışmada
analiz edilen yöre topraklarının % 28,5’inde
kireç içeriği % 15’den fazla bulunmuştur (Tetik
ve Oğuz, 2004).
İl, İç Anadolu Bölgesi ile Karadeniz
Bölgesi arasında geçit kuşağında yer
aldığından, bu alandaki toprakların organik
madde içerikleri orta ve yüksek düzeyde olup %
1,16-4,25 arasında değişmektedir. Organik
madde yönünden en zengin toprakların orman
örtüsü altında, en düşük değerli toprakların ise
genç aliviyal depozitler üzerinde oluştuğu
görülmektedir. Yine kireç içeriğinin fazla
olduğu topraklarda ana materyalin kireç taşı,
düşük olan topraklarda ise yeşil şist olduğu
gözlenmektedir
(Durak,
1986).
Tarım
topraklarının büyük bir kısmı organik madde
yönünden fakir olup (% 29,79), organik madde
içeriklerinin düşük olduğu bu bölgelerde azotlu
gübrelere gereksinim vardır (Tetik ve Oğuz,
2004).
S.KARAMAN
Ülkemizin jeolojik yapısı ve iklim durumu,
topraklarda
fazla
miktarda
potasyum
birikmesine
neden
olmaktadır.
Tokat
yöresindeki toprakların da % 66,38’i fosforlu
gübreye gereksinim duymaktadır. Bu nedenle
fosfor eksikliği gösteren toprakların fosforlu
gübrelerle takviye edilmesi gerekmektedir.
Yörede analiz edilen topraklarda potasyum
içeriği % 81,91’inde 40 kg/da dan fazla
bulunmuştur (Durak, 1986; Tetik ve Oğuz,
2004).
Toplam yüzölçümün % 13,2’sini kapsayan
çayır-mer’a alanlarının çoğunluğu ıslah
edilmemiş verimsiz engebeli alanlardır. Mer’a
alanlarında tecavüz, düzensiz otlatma, eğim ve
erezyon gibi önemli sorunlar bulunmaktadır.
4342 sayılı mer’a Kanunu çalışmaları
kapsamında tespit, tahdit ve tahsisi biten
mer’aların ıslahları ile bu alanların verimliliği
artırılacak ve kaba yem açığının kapatılmasında
önemli gelişmeler sağlayabilecektir (Anonim,
2002a).
3. Sorunlar ve Çözüm Olanakları
Toprak-su kaynaklarının geliştirilmesi
insanlığın asıl uğraşılarından biri olup, toplum
yaşamında ekonomik ve sosyal düzenin bir
güvencesi
olarak
nitelendirilebilir.
Gereksinimlerin gittikçe arttığı çağımızda
varlığı sınırlı olan toprak ve su kaynaklarının
önemi daha da artmış ve bu da doğal
kaynakların optimal kullanımına olanak
sağlayıcı bir biçimde geliştirilmesini zorunlu
kılmıştır. Toprak-su kaynaklarının geliştirilmesi
çalışmaları
içerisinde
sulama,
bitki
yetiştiriciliğinde kararlılığı sağlayan çağdaş
tarımın ayrılmaz unsuru olan önemli bir
tarımsal girdidir (Yıldırım, 2003). Tarımsal
sulamanın gerçekleşmesi önce sulama suyunun
sağlanması ile olasıdır.
Tokat ilinin ekonomik olarak sulanabilecek
arazilerin % 36’sının sulanması için gerekli
olan çalışmalar ön inceleme, planlama, proje ve
yapım aşamasındadır. Sulama yatırımları,
çiftçiler ve kamu kuruluşları tarafından
gerçekleştirilmekte olup, son yıllarda bu
yatırımlar artarak devam etmektedir. İlde tarım
arazileri içerisindeki 72 742 ha I. sınıf arazi her
türlü bitkinin yetiştirilebilmesine uygun olup,
bu arazilerin sulanmayan kesimlerinde daha bol
ve iyi ürün alabilmek için sulama yapılmalıdır.
Bugün sulama teknolojilerindeki gelişmeler göz
önüne alınırsa daha geniş alanların sulanması
gerektiği açıktır. Diğer yandan eğim ve toprak
derinliğine bağlı olumsuz özellikleri nedeniyle
sulanamaz olarak nitelendirilen alanların yeni
teknolojiler kullanılarak sulanabilmesi olasıdır.
İldeki tarım işletmelerinde arazilerin küçük
parçalar halinde düzensiz ve dağınık
parsellerden oluşması, sulama projelerinin
planlama ve inşaatında güçlüklere neden olduğu
gibi, su dağıtımını ve istenilen sulama
yöntemlerinin kullanılmasını engellemektedir.
Çiftçilerin çoğu modern sulama yöntemleri
konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları ve
ilgili kuruluşlarca etkin bir çiftçi eğitimi
verilmemesi sonucu hangi sulama yöntemini
kullanacağını, suyu ne zaman, ne kadar ve nasıl
vereceğini bilememektedir. İlde yüzey sulama
yöntemlerinden salma sulama yöntemi, tava ve
karık yöntemlerine göre daha yaygın olup,
yapılan aşırı sulamalar yüzey akış ve derine
sızma kayıplarının artmasına, düşük sulama
randımanının oluşmasına, su sarfiyatının fazla
olmasına, besin maddelerinin topraktan
yıkanmasına, taban suyu yükselmelerine,
tuzluluk ve drenaj sorununa neden olmaktadır.
Yüzey sulama yöntemleri içerisinde yaygın
olarak kullanılan salma sulama yöntemi yerine,
düz ve tesviyesi yapılmış alanlarda toprak
bünyesini, infiltrasyon hızını ve bitki çeşidini
göz önüne alarak tava ve karık yöntemlerinin
kullanılması ile su uygulama randımanları
yükseltilmelidir. Diğer yandan yörede son
yıllarda yağmurlama ve damla sulama
yönteminin uygulandığı alanlar artmaktadır.
Bölgede sulama randımanı yönünden
düşüşler olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle
randıman artırıcı önlemlere gereksinim vardır.
Gerekli yerlerde tarla içi geliştirme hizmetleri
bir
bütün
olarak
ele
alınmalı
ve
gerçekleştirilmelidir. Sulanan topraklar uygun
pulluklar ile işlenmeli, topraklarda pulluk
tabanı oluşumuna izin verilmemelidir. Sulama
randımanlarının artırılması için bitki, toprak ve
topoğrafya ilişkileri titizlikle incelenerek planlı
bir şekilde suyun dağıtılması sağlanmalı,
topoğrafik bozukluklar giderilmeli ve uygun
sulama yöntemlerinin uygulanması gibi
önlemler
alınmalıdır.
Ayrıca
sulama
şebekelerinde sulama suyu tasarrufu sağlayan
şebeke sistemlerinin geliştirilmesine öncelik
verilmelidir.
İlde 13 köyde toplam 5 750 da arazi aşırı
sulamadan çoraklaşmıştır (Anonim, 1997).
Topoğrafyanın elverişliliği ve aluviyal toprak
43
Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi
olmaları nedeniyle ovaların çoğunluğunda
sulama tesisleri bulunmakta olup, bu tesislerde
yapılan aşırı sulamalar drenaj sorunu
yaratabilmektedir. Bu durum daha çok sulama
konusunda bilgi eksikliğinin olduğunu da
ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle çiftçi
eğitimine yönelik çalışmalara da gereksinim
duyulmaktadır. Ayrıca sulamaya açılan
alanlarda sulama ve drenaj tesislerinin, servis
yollarının, projede öngörüldüğü gibi yapımları
tamamlanmadan hizmete açılması ve kanalların
sulamaya
açıldıktan sonra
bakım ve
onarımlarının istenilen düzeyde yapılmaması
nedeniyle su kayıpları artmakta, taban suyu
sorunu ortaya çıkmaktadır. Kuru tarım
arazilerinin bir kısmında ve sulu tarım
arazilerin çoğunda görülen drenaj sorunu
giderilmesi gereken bir durumdur. Bu amaçla
yapılan drenaj sistemlerinin tesisi ile yüksek
taban suyu kontrol edilebileceği gibi, drenaj
bozukluğundan ileri gelen sorunlar da
çözümlenmiş olacaktır. Tuzluluk ve sodyumluk
zararının da önemli bir sorun olduğu bu alanlar
iyi etüt edilip toksit maddeler toprak profilinden
yıkanmalıdır (Anonim, 2002a).
Tarım işletmelerinin çoğunun küçük aile
işletmesi şeklinde olduğu ilde, büyük yatırımlar
kooperatifleşerek
gerçekleştirilmektedir.
Bugüne kadar DSİ tarafından işletilen Tokat
sulaması, sulama birliklerine devredilerek daha
verimli ve kullanılır hale getirilmeye
çalışılmıştır. İlde 2979 adet üyesi bulunan 31
sulama kooperatifi bulunmaktadır (Anonim,
2005c) Tarımsal gelişmeyi organizasyon
yönünden sınırlayan en önemli eksiklik,
çiftçilerin
yaygın
bir
teşkilatlanmaya
gitmemeleridir. Özellikle küçük toprak
sahiplerinin kooperatifler şeklinde birleşme
eğilimleri yeterince önem kazanmamıştır.
Sulama
tesisleri
işletmeciliğinin devlet
tarafından yapılması pahalı olmakta ve değişen
koşullara göre hizmetlerin yapılmasında
sorunlarla karşılaşılmaktadır. İşletmenin sudan
yararlananlara
devredilmesi
ile
işletme
giderlerine ve yönetime üreticilerin katılımı
sağlanacaktır (Çevik ve Tekinel, 1990). Yörede
sulama
işletmeleri
sulamayı
bilen
organizasyonlara verilmeli, sulama suyu
kooperatifi üye ve yöneticileri bu konuda
eğitilmelidir. Sulama organizasyonları ve
özellikle sulama birlikleri demokratik, saydam
yapıya kavuşturulmalı, birliklere üretici katılımı
sağlanmalıdır (Şimşek ve Yılmaz, 1997).
44
Aşırı yağışlar, alt yapı yetersizliği ve
derelerin ıslah edilmemesi nedeni ile zaman
zaman sel felaketleri görülmektedir. Yöredeki
iklim koşulları göz önüne alındığında kurak
mevsimlerde kullanma ve sulama suyu
sağlanmasında sorunlar yaşanırken, yağışlı
mevsimlerde ise oluşan taşkınlar, can ve mal
kaybının yanı sıra verimli toprakların da
kaybolmasına neden olmaktadır. Bu alanlarda
tarım arazileri çevirme hendekleri ya da
seddeler ile korunmalıdır. Bu amaçla yörede
özellikle Kelkit ve Tozanlı ırmaklarının DSİ
tarafından ıslah çalışmaları devam etmektedir.
DSİ tarafından taşkın amacı ile tarım
alanlarında 2 923 ha arazide hizmet verebilecek
62 tesisin planlama ve kesin projesi
tamamlanmış olup, 21 tesis (282 ha) inşaat
programındadır (Anonim, 2005a). Belirli
dönemlerdeki
fazla
suyun
gereksinim
duyulduğu dönemlerde kullanılmak üzere
depolanması hem su gereksinimini ve hem de
taşkın zararlarının ve toprak kaybının
önlenmesi açısından önem taşımaktadır. Suyu
kontrol altına almayı amaçlayan havza ıslah
çalışmalarının ve suyu kullanmak için tesis
edilen depolama yapılarının araştırma sonucu
elde edilen bilgilere dayandırılarak tesis
edilmesi uygun olur (Gemalmaz ve Hanay,
1995). Ülkemiz genelinde olduğu gibi Tokat
ilinde de yağışlar genelde bitki su tüketiminin
gereksinim duyduğu zaman ve aylara uygun
düşmemektedir. Bitkinin su gereksiniminin
istenilen zaman, yer, miktar ve kalitede
karşılanması su depolama yapılarının tesisi ile
olasıdır. İlde yeraltı ve yer üstü su potansiyeli
yeni açılacak göletlerle yükselecektir.
İlde arazilerin yeteneklerine uygun
biçimde kullanılmaması, ekolojik koşullara
göre
optimum
işletme
büyüklüklerinin
belirlenmemesi, arazi mülkiyet durumundaki
hukuksal sorunlar ve işletmelerin miras nedeni
ile sürekli küçülmesi gibi sorunlar nedeniyle
bazı arazilerde çeşitli derecelerde su ve rüzgar
erezyonu görülmektedir. Tarım arazilerinde
rüzgar erezyonuna karşı bitki nöbeti, toprağı
iyileştirici ve koruyucu bitki örtüsü, bitki artıklı
ve anız malçlı tarım, yeşil ve yapay gübre
uygulaması, düzeç eğrili ve şeritvari tarım,
uygun aletlerle toprak işlenmesi, koruyucu ağaç
perdeleri ve mer’a ıslahı önlemleri alınmalıdır
(Abalı, 1997).
Tarım alanlarının amaç dışı kullanımı,
izinsiz kum ve taş ocaklarının açılması,
S.KARAMAN
özellikle Erbaa ovasında toprak sanayisinde
ham madde gereksinimini karşılamak için tarım
arazilerinden toprak alınması ve buraların daha
sonra ıslah edilmemesi önemli sorunlara neden
olmaktadır. İlde V-VIII. sınıf arazilerin bir
kısmında tarıma uygun olmadığı halde tarım
yapılmaktadır. Bu durum verimliliği azaltmakta
ve erezyona neden olmaktadır. Bu arazilerin
büyük bir kısmı üretime kazandırılabilir.
İlde sulu tarıma geçilen bazı projelerde
küçük tarım işletmeleri çoğunlukta olup,
işletme arazileri çok parçalı ve dağınıktır. Yol
ağının yetersizliği ve işletme sahiplerinin
birbirine geçiş izni vermediği sulama
alanlarında öncelikle arazi toplulaştırması
yapılmalıdır.
Devam
eden
projelerin
tamamlanamayan
kısımlarının
sulamaya
açılmadan toplulaştırmasının gerçekleştirilmesi
önemli yararlar sağlayacaktır (Yağanoğlu,
2003).
Sulama
projelerinin
inşaatına
başlamadan önce, projelendirme aşamasında
toplulaştırma
kriterlerine
uyulmalı
ve
toplulaştırma bu aşamada gerçekleşmelidir
(Özkaldı ve ark., 2003). Bu ise planlayıcı ve
uygulayıcıların belirli bilgi seviyelerine
ulaşmaları ile olasıdır. İlde sulama projelerinin
uygulandığı alanlarda ortaya çıkan kaynak
kullanımı ile ilgili sorunlar ekonomik
nedenlerden olup, işletme sırasında otaya çıkan
sorunlar ise çiftçilerin eğitilmemesinden,
ülkenin ekonomik,
sosyal
ve politik
özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Sulamadan
beklenen başarı uygun sulama yönteminin
seçilmesi, bu yöntemin gerektirdiği sulama
sisteminin projelenmesi ve projelemede
öngörüldüğü gibi kurulması ve işletilmesiyle
sağlanır (Güngör ve Yıldırım, 1989). İldeki
sorunların çözümlenebilmesi için bölgede
yetiştiricilikle uğraşan çiftçilere sorunları ile
ilgili temel konularda bilgiler verilmeli, bu
amaçla kamu kuruluşları arasındaki ilişkiler
geliştirilmeli, tarımsal yayım ve haberleşmeye
önem verilmeli, çiftçiler aydınlatılmalıdır. Sulu
tarımda devlet yatırımlarına geri ödeme ile
çiftçi katılımları sağlanmalı, sulamaya açılan
alanlarda tarım alanlarının tarım dışı kullanımı
önlenmelidir.
Günümüzde
teknolojik
gelişmeler
verimlilik artışında emek, sermaye ve doğal
kaynak
gibi
unsurlar
kadar
önem
kazanmaktadır. Teknolojik gelişmelerin temeli
ise bilimsel çalışma ve araştırmalardır. Bu
amaçla
ildeki
araştırma
kuruluşlarının
çalışmaları istenilen düzeylere getirilmelidir.
Araştırma kuruluşları tarafından sulama
oranlarının
düşüş
nedenlerini,
bölge
topraklarının sulama yönünden fiziksel
özelliklerini, bitki su tüketimlerini belirleyici ve
suyun randımanlı kullanım tekniklerine yönelik
araştırmalar yapılmalı, sulama oranlarının
artırılması için planlama aşamasında yörenin
ekolojik, ekonomik ve sosyal yapısı göz önüne
alınarak, uygulamada gerçekleşme oranı yüksek
olan etkin bir üretim planlamasına gidilmelidir.
Su potansiyelinin daha rasyonel kullanımı için
iyi bir toprak etüdü ve yöre koşullarına uygun
bitki deseni seçilmeli ve bitki su tüketimi,
sulama randımanları gibi temel veriler
belirlenmelidir (Uçan, 2001).
4. Sonuç
Toprak ve su kaynaklarının bilgisizce
kullanılması tarımın başta gelen sorunlarından
biri olup uygun biçimde kullanılması
zorunludur. Bu kaynakların plansız ve dengesiz
kullanımı, ülkelerin sosyal ve ekonomik açıdan
bir takım darboğazlara girmesine neden
olmaktadır (Yağanoğlu, 2003). Toprak ve su
kaynaklarının geliştirilmesi, ulusların ekonomik
işlevlerinden birisidir. Toplum düzenin sosyal
ve ekonomik güvencesi de sayılabilir. Toprak
ve su kaynaklarının geliştirilmesiyle doğal
kaynakların korunumu ile can ve mal varlığı
güvence altına alınır, artan nüfus için gerekli
besin maddeleri ve iş olanakları sağlanır, ham
madde gereksinimi karşılanabilir (Kanber,
2002).
Tokat ili önemli toprak ve su kaynaklarına
sahiptir. Bu kaynakların uygun şekilde
değerlendirilmesi ve geliştirilmesi büyük emek
ve yatırım gerektirmektedir. Tokat ilinde sulu
tarıma açılan alanlar her yıl artmasına karşın
mevcut su kaynaklarından yeterli ölçüde
yararlanılamamakta, istenilen şekilde sulama
yapılamamaktadır. Bu sorun aşırı su kullanımı,
kanallardaki kırık ve çatlaklar, verilen suyun
ölçülmemesi, tarla içi hizmetlerin yeterli
olmaması ve sulama konusunda çiftçilerin
bilgili
olmaması
gibi
nedenlerden
kaynaklanmaktadır. Sulama yatırımları büyük
maliyet gerektiren ve geniş alanları kapsayan
yatırımlardır. Yapılan tüm yatırımlara karşın,
sulama projelerinden beklenen yarar sistemin
inşasından uzun zaman geçmesine karşın
sağlanamamakta, uygun sulama tekniklerinin
uygulanmaması ve aşırı su kullanımı nedeniyle
43
Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi
erezyon, yüksek taban suyu, çoraklaşma gibi
sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bölgenin tarımsal
yönden kalkınması için su kaynaklarının
geliştirilmesi konusunda gerekli yatırımlar
yapılmalıdır. Bu amaçla ilde büyük yatırımları
gerektiren sulama sistemlerinin yapımı devam
etmektedir. Arazi tesviyesi, drenaj, toprak
ıslahı, arazi toplulaştırması, çiftçi eğitimi vb.
çalışmalar yapılmasına karşın daha uzun süreli
çalışmalara gereksinim vardır. Toprak ve su
kaynaklarına ilişkin sürdürülebilir projelerin
öncelikle ele alınmasıyla bölgenin sosyoekonomik yapısı düzeltilebilecektir. İlin toprak
ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve bu
kaynakların etkin bir şekilde kullanılması ile
üretimin artırılması olasıdır. Bu konuda Köy
Hizmetleri ve DSİ kuruluşları yatırımlar
yapmaktadır.
Sulama işletmelerinde sulama planlaması
ve organizasyonunda görülen aksaklıkların
giderilmesine yönelik çözümlerin araştırılması
gerekmektedir. Yörede tarım sektöründeki
faaliyetler öncelikle toprak ve su kaynaklarının
geliştirilmesi ve bunların etkin bir şekilde
kullanılmasına yönelmelidir. Bu nedenle
rasyonel yatırımlar planlanmalı ve çiftçilerin de
katılımıyla tarımsal üretimde artış sağlayacak
önlemler alınmalıdır. İyi toprak etüdü, yöre
koşullarına uygun bitki deseninin seçilmesi ve
bunun sulanmasına ilişkin evapotransprasyon,
sulama randımanları gibi temel verilerin
belirlenmesi gereklidir. Akarsulardan içme,
kullanma, sulama, su ürünleri, taşımacılık,
rekreasyon ve enerji üretimi amacı ile
yararlanmak ve aynı zamanda toprakları su
erezyonundan korumak amacı ile akarsu yatağı
düzenleme çalışmaları yapılmalı, mevcut toprak
kanallarındaki sızma kayıplarını azaltmak için
kanallar betonla kaplanmalı, yüzey akış
kayıplarını en aza indirecek diğer sulama
yöntemleri
uygulanmalı,
yeni
sulama
tesislerinin yanında eskilerinin de bakım ve
onarımlarının düzenli olarak yapılmalıdır.
Kaynaklar
Abalı, İ., 1997, Akhisar civarındaki rüzgar erezyonu etkisi
altındaki arazilerin toprak özellikleri ile erezyon
arasındaki ilişkileri ve rüzgar erezyonu denklemi
faktörlerinin hesaplanması. Toprak Su Kaynakları
Araştırma Yıllığı. KHGM APK Daire Bşk. Yayın
No: 102, s:40-51, Ankara.
Aküzüm, T., Çakmak, B. ve Gökalp, G., 2003, Dünyada
su ve yaklaşan su krizi, 2. Ulusal Sulama Kongresi,
Bildiriler Kitabı (16-19 Ekim), Aydın.
Anonim, 1997, Tokat İli Arazi Varlığı. Başbakanlık Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yay., No:60, Ankara.
Anonim, 2002a, Tokat İli Master Planı. İl Tarım Kırsal
Kalkınma Master Planlarının Hazırlanmasında
Destek Projesi.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Araştırma ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı,
Tokat Tarım il Müdürlüğü, Özdilek Matb. Tokat.
Anonim, 2002b, Hizmet Uygulamaları Genel Envanteri
(1998 Köy Envanteri). Başbakanlık Köy Hizmetleri
Genel Müd. APK Dairesi Başk. No: 2662, Ankara.
Anonim, 2004, Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü
Kayıtları, Ankara.
Anonim, 2005a, 2005-2006 Program-Bütçe Taktim
Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı DSİ
Müdürlüğü VII. Bölge Müdürlüğü Yay., Samsun
Anonim, 2005b, Köy Hizmetleri Tokat İl Müdürlüğü
Raporu. Köy Hizmetleri 5. Bölge Müdürlüğü, Tokat
Anonim, 2005c, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tokat İl
Müdürlüğü Brifing Dosyası,Tokat.
Çevik, B. ve Tekinel, O., 1990. Sulama şebekeleri ve
İşletme Yöntemleri. Çukurova Üniv. Ziraat Fak. No:
229, Ders Kitapları No: A-74, 188 s, Adana.
Durak, A., 1986, Türkiye Genel Toprak Haritasının
Toprak Taksonomisine Göre Düzenlenebilme
Olanaklarının
Tokat
Bölgesi
Örneğinde
44
Araştırılması. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Toprak
Anabilim Dalı, Adana.
Gemalmaz, E. ve Hanay, A., 1995 Topraksu Yapıları,
Ata.Üniv. Ziraat Fak. Yay., No: 181, Erzurum
Güngör.Y. ve Yıldırım,O., 1989, Tarla Sulama Sistemleri.
Ankara Üniv. Ziraat Fak.Yay., No.1115, Ankara.
Kanber, R., 2002, Sulama, Ç.Ü.Ziraat Fak. Genel Yay.,
No:174, Ders Kitapları Yayın No: A-52.
Kaya, S., 1998, Erzurum ili toprak ve su kaynaklarının
incelenmesi üzerine bir çalışma. Doğu Anadolu
Tarım Kongresi (14-18 Eylül), Erzurum.
Özkaldı, A., Ataç., A., Orhan, H., Üzücek, N., 2003,
Türkiye’de sulama projelerinin önemi, ve
karşılaşılan sorunlar. 2. Ulusal Sulama Kongresi
(16-19 Ekim), Aydın.
Şimşek, H., ve Yılmaz, N., 1997, Konya-Altınekin İlçesi
sulama kooperatiflerinde sulama işletmeciliğinin
problemleri ve çözüm Yolları.6.Ulusal Kültürteknik
Kongresi Bildirileri (5-8 Haziran) 136-144.
Tetik, A. ve Oğuz, İ, 2004, Gübre uygulamalarında toprak
analizlerinin ve Türkiye yöresi topraklarının bazı
fiziksel ve kimyasal özellikleri ile besin elementleri
ihtiyaçları, Türkiye III. Ulusal Gübre Kongresi (1113 Ekim), Tokat
Uçan, K., 2001, Kahramanmaraş ili su kaynaklarının
tarımsal açıdan değerlendirilmesi, II. Ulusal
Hidroloji Kongresi, (27-29 Haziran), İzmir.
Volkan, F., Ataç, A ve Kuzum, L, 2001, Türkiye’de
sulama alt yapısı yatırımları. I. Ulusal Sulama
Kongresi, Bildiriler Kitabı (8-11 Kasım), Antalya.
Yağanoğlu, A.V., 2003, Sulama projelerinde arazi
toplulaştırmasının gerekliliği, 2. Ulusal Sulama
Kongresi, Bildiriler Kitabı (16-19 Ekim), Aydın.
Yıldırım, O., 2003, Sulama sistemlerinin tasarımı. A. Ü.
Ziraat Fak. No: 1536, Ders Kitabı 489, Ankara.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 45-55
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri
Sedat Karaman
Bilal Cemek
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Tarım işletmelerinde ve köylerde konut, aile yaşamının büyük kısmının geçtiği yapı olup, işletmenin
yönetim merkezidir. Yapılacak çalışmalar bu merkezde kararlaştırılır ve buradan yönetilir. Tokat ili ova
köylerindeki köy konutlarının durumunun belirlenmesi, yapılarda kullanılan malzeme ve sistemlerin
incelenmesi ile yeterlilik durumlarının saptanması amacıyla yapılan bu araştırmada konutların durumu
incelenmiş, konut sorunu belirli boyutlarıyla belirlenmeye çalışılmıştır. Belirlenen sorunlar yerel koşullar ve
alışkanlıklar ile birlikte değerlendirilerek köylünün gereksinimlerini karşılayabilecek yeni konut projeleri
verilmeye çalışılmıştır. Konut yararlı alanının ortalama % 47,96’sı oturma ve yatma yerlerine, % 32,18’i
mutfak ve kilere % 17,71’i sofalara, % 2,15’i banyo ve tuvaletlere ayrılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre
konutların çoğunda yararlı alan bakımından yetersizlik bulunmayıp, konuttaki net alanların gerekli alanı
karşıladığı, ancak konutların oda sayısı bakımından yetersiz olduğu belirlenmiştir.Yeni yapılacak köy
konutlarında günümüzün yapı teknolojisi ve yapı malzemelerinden yararlanılması, konut birimlerinin
düzenlenmesinde mimari esasların göz önüne alınması, yapılarla ilgili yönetmeliklere uyulması, daha
kullanışlı ve sağlıklı konutlar yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar kelimeler; Kırsal konutlar, Tokat ili ova köyleri
Characteristic of Rural Houses in Lowland Villages of Tokat Province
Abstract: Houses in agricultural farms villages establishment that family living continues and management
center of farm. Activities to be done are decided. In this centre and managed from there. The aims of this
study are to determine the situation of houses in plain villages, analysis materials and systems used and their
adequacy, and also determine dimension of house problem. Via analysing the problems in the context of
local conditions and attitudes or behaviours, new house projects to meet the needs of rural dwellers were
proposed. The effective used area of the house were separated to living-bed rooms (47,96 %), kitchen and
cellar (32,18 %), hall (17,71 %), bathroom and toilet (2,15%). The result revealed that majority of the
residents were large enough in terms of useable area, and the net area satisfies the required size. However,
the residents did not have enough number of rooms. Benefiting from present day building technology and
materials., taken into consideration architectural style in designing units of houses, obey legal regulations
related to construction, and establishment of healthy and useful houses are the main results of the study.
Key words; Rural houses, Plain villages of Tokat province
1. Giriş
Kalkınmakta olan ülkemizde nüfusumuzun
yaklaşık % 35’inin kırsal kesimde yaşaması ve
yaşantısını tarım gelirleriyle sağlıyor olması,
tarımsal kalkınmaya gereken önem ve önceliğin
verilmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz kırsal
yerleşimlerinde yaşayan nüfusun kişi başına
düşen gelir düzeyi düşüktür. Yaşantısını tarım
gelirleriyle sağlayan köylümüzün istenilen
düzeye eriştiği söylenemez. Günümüze kadar
köy koşullarının incelenmesi, iyileştirilmesi ve
en iyi çözümlerin geliştirilmesi amacıyla bir
çok çalışmalar yapılmıştır.
Tarımsal kalkınma, az gelişmişlikten kurtulmak
ve bir ölçüde kırsal yerleşimlerden şehirlere
göçün önlenebilmesi anlamındadır. Bu nedenle
tarımsal kalkınmada ele alınması gereken ilk
işlem, kırsal toplumun yerinde kalkınmasını
sağlayacak önlemlerin aranmasıdır (Alkan,
1972). Yapılmış ve yapılmakta olan geniş
kapsamlı kalkınma çabalarının başarıya
ulaşabilmesi için, kalkınma kapsamına giren
bütün konuların daha dar çerçeve içerisinde ele
alınması ve ayrıntılı olarak incelenmesi
gerekmektedir.
Tarımsal
inşaatla
ilgili
araştırmalar, bu gerekliliğin en önemlilerinden
birisi olmaktadır. Yapılmış ve yapılacak
araştırmalardan
yararlanılması,
kalkınma
projelerinin etkinliğini artıracaktır (Şişman,
1982).
Tarımsal üretimin bir bütün
olarak
yürütüldüğü birimler, tarım işletmesi olarak
tanımlanabilir. Tarım işletmelerinde işletme
avlusu ve yapılar tarımsal uğraşıların merkezini
oluşturur. Çiftçi ailesinin yaşadığı ve tarla dışı
hizmetlerin planlanıp yürütüldüğü yer işletme
merkezi, diğer bir anlatımla işletme avlusudur.
İşletme avlusunda bulunan yapı ve tesislerin
cins ve miktarları işletmenin şekline,
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri
büyüklüğüne göre değişirse de işlevlerine göre
konut, hayvan barınakları, depolama yapıları,
ürün değerlendirme ve pazarlama yapıları ve
diğer yapılar olmak üzere gruplandırılabilir.
Temelde beslenme, giyim, dış etkilerden
korunma ve barınma gibi istekler insanlığın
sürekliliği için gerekli ana unsurlardır. Bu
nedenle ikametgah, barınak ve konut olarak
tanımlanabilen yapılar, en iyiyi bulmak
amacıyla ilk çağlardan beri üzerinde en fazla
uğraşılan bir konu olmuştur (Alkan, 1972).
Konutların amacı yalnızca içerisinde barınan
insanları dış etkenlerden korumak değil, aynı
zamanda sağlık koşullarına uygun emin ve
konforlu bir yapı sağlamaktır. Kırsal yerleşimde
işletme avlusu içerisinde konutun düzenlenmesi
ve planlanması, kentlere oranla daha fazla
olanaklara sahip olduğundan, çevre koşulları ve
mimari
düşünceler
de
göz
önünde
bulundurularak konutların iyi bir şekilde
planlanması sağlanabilir (Turgutalp, 1972).
Konutlar aile bireylerinin ve işletmenin
yönetim merkezini oluşturması nedeniyle içinde
yaşayan bireylerin uğraşılarını iyi bir şekilde
düzenleyecek şekilde planlanmalıdır. İşlevsel
bir planlamada göz önünde bulundurulacak
koşullar; her odanın düşünülen yararlanma
şekline göre planlanması, konutta odaların ve
çeşitli alanların uygun ve yer artımını
sağlayacak şekilde düzenlenmesi, konutu
oluşturan birimlerin konut içerisindeki gelişgidişi ve iş geçitlerini aksatmayacak şekilde
planlanması şeklinde ayrılabilir (Balaban ve
Şen, 1988).
Ülkemiz
genelinde
köy
konutları,
çoğunlukla en düşük yaşama standardını
sağlamaktan uzaktır.
Konut
sorununun
köylerimizle ilgili en önemli yönü, çeşitli tip ve
büyüklükteki tarım işletmelerinde ailenin
gereksinimlerini karşılayabilecek planların ve
bunları uygulayabilecek yeterli elemanın
yokluğu ve ayrıca işletmede yapılar için ayrılan
sermayenin yetersizliğidir (Alkan, 1972).
Tokat ili merkez ilçeye bağlı ova
köylerindeki köy konutlarının durumunun
belirlenmesi, yapılarda kullanılan malzeme ve
sistemlerin
incelenmesi
ile
yeterlilik
durumlarının saptanması amacıyla yapılan bu
araştırmada konutların durumu incelenmiş,
sorunları belirli boyutlarıyla belirlenmeye
çalışılmıştır. Belirlenen sorunlar yerel koşullar
ve alışkanlıklar ile birlikte değerlendirilerek
54
köylünün gereksinimlerini karşılayabilecek yeni
konut projeleri verilmeye çalışılmıştır.
2. Materyal ve Yöntem
Tokat yöresindeki ova köylerinde bulunan
kırsal konutların çeşitli özelliklerini incelemek,
yeterliklerini ve geliştirilebilme olanaklarını
belirlemek amacı ile farklı yapı ve teknik
özelliklere sahip konutlar araştırma materyalini
oluşturmaktadır. Bu amaçla gayeli örnekleme
yöntemi ile Tokat Kazova bölgesinde bulunan
Merkez ilçeye bağlı 9 köydeki 38 konut (Şekil
1) seçilmiştir (Kurtuluş, 1983). Köylerde
toplam konut sayısı 880’dir. Seçilen yerleşim
birimlerinin bulundukları yörenin araştırmanın
amacına uygun olarak temsil edebilmelerine ve
yörenin özelliklerini yansıtacak yerler olmasına
özellikle önem verilmiş bu amaçla yöreyi iyi
tanıyan Tarım İl Müdürlüğü çalışanlarının
bilgilerinden yararlanılmıştır. Araştırmanın
arazi çalışmalarında gerekli verileri elde etmek
amacıyla seçilen konutlara gidilerek yapı
tasarımı ile malzeme yönünden incelenmiş,
ölçümler yapılmış, mimari ve teknik esaslar göz
önüne alınarak röleveleri çıkarılmış, konutların
teknik
özellikleri
işletmelerde
çekilen
fotoğraflarla,
çizilen
kroki,
kesit
ve
görünüşlerle, yapılan anket ve gözlemlerle
sağlanmıştır. Elde edilen verilerin ışığı altında
konutlar yapı malzemesi, yapı sistemleri ve
yapı elemanları yönünden incelenmiştir.
İncelenen konutlarda gereken net konut alanları
ile nüfus sayısına bağlı olarak oda sayısı ve
alanları Şişman (1971), Alkan (1972) ve
Ekmekyapar (1999)’da verilen ilkeler göz
önüne alınarak hesaplanmıştır. Araştırmadan
elde edilen sonuçların ışığı altında, bölgenin
gelenekleri, görenekleri ve alışkanlıkları da göz
önüne alınarak, yeni yapılacak konutlara
uygulanabilecek konut planları verilmiştir.
3. Bulgular ve Tartışma
Araştırma bölgesinde incelenen konutlar
1956-2005 tarihleri arasında yapılmıştır.
Konutların bulunduğu işletme avlusunun
topoğrafik yapısı % 93’ünde düzdür. Konutların
il merkezine uzaklığı 2-21 km arasında
değişmekte olup ortalama 11 km’dir. İşlek ve
ana yollara uzaklık ise 2-400 m arasında ve
ortalama 41 m’dir.
Konutların bulunduğu köylerde tarım
işletmeleri sosyal bir grup oluşturacak şekilde
belirli merkezlerde toplanmış ve toplu yerleşme
S.KARAMAN, B.CEMEK
niteliğindeki köyleri oluşturmuşlardır. Köylerin
tamamında elektrik vardır. Yakıt olarak
genellikle odun ve kömür kullanılmakta olup
akaryakıt yakan konutlar da bulunmaktadır (3
konut). İncelenen köylerin tamamında köyleri
ana yollara ve pazara bağlayan yolların ulaşım
olanakları iyidir. İşletmelerde avlu içerisinde
hayvan sulama ve diğer işler için gerekli suyu
sağlayacak su kaynağı vardır. Su gereksinimi
işletmelerin % 78’inde basınçlı şehir suyundan,
22’sinde kuyu ve artezyen suyundan
karşılanmaktadır.
Şekil 1. Araştırma bölgesinin konumu
İncelenen konutlarda yer seçiminde göz
önünde
bulundurulması
gereken
temel
prensiplere olanaklar ölçüsünde uyulmasına
karşın konut yerinin planlanması ve konutun
yönlendirilmesinde bazı sorunlar ortaya
çıkmaktadır. Özellikle konut yerinin ve konut
planının sınırlandırılmış olması çözümü
zorlaştırmaktadır. Yeni yapılacak konutlarda
konut yerinin seçiminde konutun diğer işletme
yapıları ile ilişkileri, manzara, arazi eğimi,
drenaj durumu, güneş ışınlarından yararlanma
ve rüzgarlardan korunma gibi etkenler göz
önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca inşaat
yerinden malzemeden yararlanma olanağı da
planlamada
göz
önüne
alınmalıdır
(Ekmekyapar, 1999). Konutların işletme avlusu
içerisinde düzenlenmelerinde diğer yapılarla
olan ilişkileri de göz önüne alınmalıdır
(Turgutalp, 1972). Konutlar düzenlenirken
konut oturma odasının ve bahçesinin
güneşlenebilmesi,
konutun
rüzgardan
korunabilmesi, oturma odasının ve bahçe
alanının dışardan görünmeyecek şekilde
düzenlenmesi, işletme avlusuna ana girişin
konuttan görülebilecek şekilde yapılması, diğer
işletme yapılarından pis koku gelmesinin
önlenmesi, işletme avlusunda gerekli ulaşım
alanının engellenmemesi, işletme yapıları için
genişleme alanının bırakılması gibi ilkelerin
göz önünde tutulması gerekir (Anonymous,
1972). Konut işletme merkezinin en ilgi çekici
yerinde, fazla suları en iyi şekilde drene
edebilen, su kaynağına yakın bir kısmında ve
diğer yapılardan biraz aralıklı olarak
yerleştirilmelidir. Konut diğer yapılara egemen
olmalı, kolayca erişebilir yerde bulunmalı ve ön
kapısı avluya bakmalıdır. Konut güneş
ışığından yararlanabilmeli, ana yoldan 10-30
m’lik bir uzaklıkta bulunmalı ve konuta ekli
avlu güzel bir bahçe düzenlemesine uygun
olmalıdır. Ayrıca konutun yapılacağı yerin
seçimi ve yapım biçimi iyi bir görünüm ve
güzellik yaratabilmelidir (Alkan, 1972).
55
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri
Konut birimlerinin düzenleme tipleri
kullanım yoğunluğuna konutların ayrık veya
blok oluşlarına göre isim alırlar (Çetiner, 1979;
Balaban ve Şen, 1988). İncelenen konutların %
76’sı işletme yapılarından ayrıdır. İşletme
yapılarına bitişik olarak yapılan konutlar ahır
kokusundan etkilenmektedir. Diğer konutların
% 12,6’sı tüm işletme yapılarına, % 68,9’u
yalnızca hayvan barınağına, % 18,5’i hayvan
barınağı dışında diğer işletme yapıları ile bir
arada yapılmışlardır. Bunda aile yapıları,
alışkanlıklar ve ekonomik koşullar etkili
olmuştur.Özellikle hayvancılık işletmelerindeki
konutların çoğu işletme avlusu içinde yapılmış
olup, hayvan barınağı ile bütünleşmiş
durumdadır. Konutların hayvan barınağına
bitişik olarak yapıldığı işletmelerde hayvanlar
ve insanların giriş çıkışları ile tarımsal ürünlerin
taşınması ayrı giriş kapısından yapılmasına
karşın,
konutlar
ahır
kokusundan
etkilenmektedir. Ayrı konuta sahip işletmelerde
ahırla konut arasındaki uzaklık 2-35 m arasında
değişmekte olup ortalama 14,8 m’dir.
Konutların % 43’ü işletme avlusunun orta
yerinde, % 38’i işletmeyi sosyal kuruluşlara
bağlayan yolun kenarında, % 19’u avlunun bu
yola en uzak kısmında düzenlenmiştir.
İncelenen konutların % 63,34’ü tek katlı,
% 34,20’si 2 katlı, % 2,46’sı 3 katlıdır. İki katlı
konutların bazılarının zemin katları samanlık,
hangar (4 konut) diğerleri hayvan barınağı
olarak kullanılmaktadır. Konutların tek veya
çok katlı olarak planlanmasında arazi yapısı,
yerleşim deseni,
yörenin gelenek ve
görenekleri, alışkanlıklar ve işletmenin
ekonomik gücü etkili olmaktadır. Konutların
tek veya çok katlı yapılmasının ekonomi,
görünüş, uygunluk, ve düzen açısından yararlı
ve sakıncalı yönleri vardır. Yapıların en pahalı
elemanları temel ve çatı olduğundan, aynı temel
ve çatıya sahip çok katlı konutların maliyetleri
tek katlı konutlara göre düşüktür. Buna karşın
tek katlı konutların
inşaatın basitliği,
merdivene gerek duyulmaması gibi yararlı
yönleri vardır. Günümüzdeki eğilim oda sayısı
5’e kadar olan konutların tek katlı olarak
planlanması şeklindedir (Öztürk, 2003).
İncelenen konutların yapı sistemi % 27,6’sı
betonarme karkas, % 72,4’ü yığma kagirdir.
Ova köylerinde zemin dolgu malzeme
olduğundan sağlam kabul edilmemektedir.
Geçmiş yıllarda ahşap malzemenin kolay ve
ucuz sağlanmasından dolayı, konutların bir
54
kısmında taşıyıcı sistemin ahşap olduğu
görülmektedir.
Yapı malzemesi konutlarla ilgili diğer
önemli yapı unsurudur. Özellikle yerel
malzemenin kullanımı konutların ekonomik
olmasını ve bulunduğu çevreyle daha uyumlu
görünüm yaratmasını sağlamaktır. Araştırma
bölgesindeki konutların yapımında kullanılan
başlıca yapı malzemeleri tuğla, taş, toprak,
beton ve kiremittir. Kullanılan malzeme,
çoğunlukla yapı yerine yakın yerlerden
sağlanmaya çalışılmıştır. Konutlarda yapı
malzemesi seçiminde işletmenin ekonomik
gücü, sağlanmasındaki kolaylık, yapıda
kullanılma kolaylığı, ucuzluk ve bölgesel
alışkanlıklar etkili olmuş dayanım, kalite ve
standartlara uygunluk gibi özelliklere gereken
önem verilmemiştir. İncelenen konutlarda
kullanılan esas yapı malzemesi tuğla ve
ahşaptır. Konutlarda diğer servis yapıları ile
kullanılan yapı malzemesi arasında fark
olmakla birlikte, diğer yapılara göre daha
özenle
seçilmiş
malzeme
kullanıldığı
görülmüştür. Bölgesel malzemenin kullanımı
konut yapımında önemlidir. Yeni yapılacak
konutlarda yapının ekonomik olması ve daha
kısa
zamanda
yapılabilmesi
olanakları
gözetilerek yerel malzemenin kullanımı
sağlanmalıdır.
Konutların
yöresel
yapı
malzemeleri ile inşası onların doğallığına ve
yöreye tarihsel ve kültürel açıdan bağlılığını
ifade eder (Öztürk, 2003).
Duvarlarda harç ve sıva malzemesi olarak
kullanılan toprak ile değişik yapı elemanlarında
kullanılan kum ve çakıl genellikle yakın
çevreden dağ yamaçları veya dere yataklarından
kolayca sağlanabilmektedir. Bölgede ırmakların
durgun aktığı yerlerde kaliteli ve yeterli kum
ocakları bulunmaktadır. Bazı konutlarda
duvarların harcını ve sıvasını yapmada
kullanılan
toprak,
yapı
yerinden
sağlanmaktadır. Duvar harcında temel toprağı,
iç ve dış sıvanın yapımında ise elenmiş toprak
kullanılmaktadır.
Konutlarda temel ve tabanda kullanılan ve
genellikle ocaklardan veya ocak yakınından
sağlanan taşlar, hiç işlenmeden veya pek az
işlendikten sonra kullanılmakta ve konutların %
73’ünde kendi emeği ile sağlanmaktadır. Bazı
konutların düz yerlerde ve şehir merkezine
yakın olması, bu konutlar için taşın
sağlanmasını güçleştirmekte ve yapı malzemesi
olarak kullanılma oranını azaltmaktadır.
S.KARAMAN, B.CEMEK
Konutların bir kısmında çiftçilerin maddi
olanaksızlıkları ve teknik bilgi yetersizliği
nedeniyle yapı malzemesi olarak kerpiç
kullanılmaktadır. Ancak kerpiç sudan çabuk
etkilenen bir yapı malzemesi olduğundan,
konutlarda temelin toprak düzeyinden en az 30
cm yüksekliğe kadar
taş duvar olarak
yükseltilmesi ve kerpiç yapıların uzun süre
dayanmasını sağlayan sıvanın uygulanması
gerekmektedir.
Araştırma bölgesindeki konutlarda en
yaygın kullanılan duvar yapı malzemesi
tuğladır. Tokat yöresinde tuğla, tarımsal
yapılarda yaygın olarak kullanılmakta ve
üretimi yapılmaktadır. Bu malzemenin tercih
edilmesinin
nedeni
sağlanmasının
ve
kullanılmasının kolay olmasıdır. Yörede tuğla
yapımına uygun toprakların bol olması, bu
malzemenin ucuz ve kolay üretilmesine olanak
vermektedir. Özellikle Doğu Karadeniz ve
Doğu Anadolu’daki illerin tuğla gereksinimi,
Tokat
ve
çevresindeki
fabrikaların
üretimlerinden karşılanmaktadır.
Ahşap,
konutlarda
kullanılan
yapı
malzemelerinin en önemlilerinden birisidir.
Tuğladan sonra en çok kullanılan malzemedir.
Kolay bulunabilmesi, işlenmesindeki kolaylık,
görünüşteki güzellik, dayanım vb. özellikleri
nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır.
Özellikle konutların tavan kirişlerinde, mahya
kirişi ve çatı makaslarında ve zemin
kaplamasında döşeme amacıyla, hatıl ve
lentolarda, kapı ve pencerelerde işlenmiş ve
yarı
işlenmiş
şekilde
fazla
miktarda
kullanılmıştır. Daha çok oturma odalarında
kullanılan ahşap işlenmekte, diğer bölümlerde
özellikle kolon ve kiriş olarak kullanılan ahşap
işlenmemektedir. Konutlarda kullanılan ahşap
genellikle il merkezinden getirildiğinden, yapı
maliyetini artırıcı yönde önemli katkısı vardır.
Araştırma bölgesinde konutların büyük
çoğunluğunda kullanılan ahşap kavak ve
söğüttür. Yörede çamın sağlanması zor ve aynı
zamanda pahalı olduğundan, kavak kullanılması
yaygınlaşmıştır. İl ormanlarının inşaat kerestesi
gereksinimini karşılayamaması ve kereste
fiyatlarının çok artması nedeniyle, konutlarda
taşıyıcı sistem genellikle yığma kagir ve
betonarme karkasa dönmüştür.
Çelik, temellerde ve betonarme kısımlar
için kullanılmakta, zeminde betonarme kafes ve
çubuk demir olarak kullanılmakta, duvarlar ve
bölmeler için de betonarme çubuk demiri
şeklinde kullanılmaktadır. Konutlarda sıva
malzemesi olarak şehirden getirilen kireç ve
alçı kullanılmıştır. Yapılarda kullanılan çimento
gereksinimleri Sivas ve Çorum fabrikalarından
sağlanmakta
olup
yöredeki
çimento
satıcılarından elde edilmektedir.
Konutları oluşturan yapı elemanlarından en
önemlilerinden biri temeldir. Temel yapı
malzemesi olarak ekonomik olması nedeniyle
taş kullanılmakta olup, bu taşlarla temel
stabilitesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Temel
yapımında kullanılan bağlayıcı malzeme
çimento harcıdır. İncelenen konutlarda temel
duvarlarının genişliği 40-80 cm, temel derinliği
40-120 cm’dir ve çoğunluğu toprak donma
derinliğinin
altındadır.
Konutların
çoğunluğunda temel malzemesinin taş olduğu
göz önüne alınırsa, temel genişliğinin yeterli ve
sağlam olduğu söylenebilir. İşletmelerde temel
taş duvarının genişliği, duvarlarda kerpiç
kullanılması durumunda 60 cm, moloz taş ve
tuğla kullanılması durumunda en az 50 cm
olmalıdır. Temel duvarlar beton ve betonarme
olarak ta yapılabilirse de, ekonomik nedenlerle
kırsal alanda kullanımları çok azdır. Temel
duvarlarında
kerpicin
kullanımı,
suya
dayanıksızlığı nedeniyle uygun değildir (Öneş
ve Olgun, 1988).
Araştırma bölgesinde incelenen yapıların
bulunduğu yere göre aldığı yükleri temele
ileten, yapı bölümlerini birbirinden ayıran,
bölmeleri çevreleyen ve yapıyı dış etkilere karşı
koruyan düşey yapı elamanı olan bütün
duvarlar tuğla duvar şeklindedir. Yığma kagir
yapı sistemine sahip konutlarda bölme duvarları
aynı zamanda taşıyıcı duvar olarak görev
yaptıklarından, duvar kalınlıkları fazladır. Bu
konutların, % 78’i yığma tuğla, % 12’si kerpiç
% 10’u ahşap’tır.
Yapılarda üzerinde gezinilen, oturulan ve
eşyaları taşıyan yatay bölmeler olan döşemeler,
konutların % 79,2’sinde beton tabla, %
17,4’ünde ahşap kaplama % 3,4’ünde ise
sıkıştırılmış topraktır. Döşemeler tek katlı
yapıların tabanlarında sıkıştırılmış toprak, taş
tuğla veya beton, temelden yüksek katlarda ise
kereste ve betonarme şeklindedir. Çok katlı
konutlarda iki kat arasındaki döşemeler ahşap
ve betonarmedir.
Konutların tamamı beşik çatı ile örtülüdür.
Taşıdığı örtü malzemesiyle birlikte yapıyı dış
etkilerden koruyan en önemli yapı kısmı olan
çatıda, örtü malzemesi olarak % 96’sında
55
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri
Marsilya tipi kiremit, % 4’ünde galvanizli ve
oluklu sac kullanılmaktadır. Konutların
tamamında çatıda yalıtım amacı ile hiç bir
önlem alınmamıştır.
Bir yapıda kapı ve pencereler önemli
unsurları oluşturur. Kapı genişlikleri ve
yükseklikleri giriş kapılarında 90-110 cm ve
180- 225 cm, oda kapılarında 80-110 cm ve
170-210 cm arasında değişmektedir. Oda
kapıları genellikle 2 m’den daha alçak
yapılmaktadır.
Kapı
genişlikleri
giriş
kapılarında 100 cm’den, oda kapılarında 90
cm’den, diğer kapılarda 70 cm’den az
olmamalıdır. Kapı yüksekliği ana giriş
kapılarında 210 cm’den oda ve servis
kapılarında 200 cm’den az olmamalıdır
(Abacıoğlu, 1990). Aydınlatma konut içinde
çalışma olanaklarını artırması yönüyle ele
alınmalıdır. İncelenen konutlarda pencere
alanının konut yararlı taban alanına oranı 7-12
arasında değişmekte olup ortalama % 11’dir.
Konutların planlamasında genellikle yaşama
birimlerinin pencerelerinin güneyde olması göz
önüne alınmıştır. Konutların % 92’sinde
pencereler çift camlı olarak yapılmış olup, bu
durum soğuk hava koşullarında önemli
miktarda ısı kaybını önlemektedir. Yeni
yapılacak
konutlarda
güneş
ışığından
yararlanabilmek ve tam bir aydınlatma
sağlayabilmek için pencereler çok küçük
olmamalı, pencere alanları toplamı, ısı yalıtımı
yönetmeliğine göre uygulama projesinde
gösterilen yararlı döşeme alanının % 15’inden
büyük olmamalıdır (Abacıoğlu, 1990).
Konutların
planlanmasında
yerine
getirilmesi gereken ana ilke, öncelik alanları
denilen ve her konutta bulunması zorunlu olan
ana faaliyet birimlerine ilişkin alanların
planlanmasıdır. Öncelik alanları oturma, yatma
ve iş temizlik alanları olarak gruplandırılabilir
(Ekmekyapar, 1999).
İncelenen konutlarda birimler gelişigüzel
düzenlenmiştir. Planlamada gereksinimler ve
konutta yaşayan kişilerin sayısı ve istekleri göz
önüne alınmamış, daha çok işletmelerin
büyüklük ve ekonomik
durumları etkili
olmuştur. Konut birimlerinin düzenlenmesi çok
karışık olup, her konut ayrı bir tiptir. Taban
yararlı alan ortalaması 95,4 m2 olup servet ve
arazi durumuna göre 50-135 m2 arasında
değişmektedir. Gereken konut yararlı alanı ise
(Alkan, 1972; Ekmekyapar, 1999) ortalama
86,65 m2’dir. Nüfus göz önüne alınarak kişi
54
başına düşen konut alanları incelendiğinde 8,637 m2 arasında olup ortalama 23,8 m2’dir. Kişi
başına düşen mevcut ve gereken net alanlar
karşılaştırıldığında (Alkan, 1972) % 18’inde
eksiklik saptanmıştır.
Konutlarda ortalama oda sayısı 3,6 olup,
mevcut oda sayısı gereken oda sayısından
fazladır. Büyük işletmelerde konutlardaki net
alan gerekenden fazla iken, oda sayısının
yetersizliği, konutun işlev bakımından yetersiz
olduğunu göstermektedir. Elde edilen sonuçlara
göre konutların çoğunda yararlı alan
bakımından yetersizlik bulunmayıp, konuttaki
net alanların gerekli alanı karşıladığı
belirlenmiştir. Ancak konutlar oda sayısı
bakımından yetersizdir. Bu nedenle bölgede
yeni yapılacak konutların planlamasında oda
sayısı artırılırken, yaşama alanlarına daha fazla
yer ayrılmalıdır.
Konutlarda en fazla yararlı alana sahip
birimler oturma odalarıdır. Oturma odalarının
yararlı alanı konut tipine göre 8,12-17,98 m2
arasındadır. Bu alanın konut yararlı alanına
oranı ise % 16,82-28,36 arasındadır. Oturma
alanları ailelerin oturması, grup faaliyetleri,
okuma, çalışma, konuk kabul etme, eğlence ve
yemek yeme yerlerinden oluşur. Antre (giriş) ve
hol gibi birimler de bu kısım içinde düşünülür
(Ekmekyapar, 1999). Oturma odasının alanı 1215 m2’den az olmamalıdır.
Yatma alanları, aile bireylerinin yatmaları
için gerekli yatak odalarından oluşur.
Konutlarda yatak odalarının sayısı değişik olup
bir, iki veya üç yatak odası bulunmaktadır.
Konutlardaki ana-baba yatak odalarının yararlı
alanları yaklaşık 16 m2, çocuk yatak odalarının
yararlı alanı ise 11 m2 olup, kişi başına düşen
yararlı alan ortalaması 4,17 m2’dir. Yatak
odalarının planlanmasında aile fertlerinin sayısı,
cinsiyeti ve yaşı göz önüne alınmamaktadır.
İş, çalışma ve temizlik alanları içerisinde
mutfak, kiler ve depo, yıkanma yeri tuvalet ve
lavabonun bulunduğu kısımlardır (Abacıoğlu,
1990). Konut yararlı alanının ortalama %
32,18’i mutfak ve kilere % 17,71’i sofalara, %
2,15’i banyo ve tuvaletlere ayrılmıştır.
Konutlarda ortalama mutfak yararlı alanı 11,25
m2, banyo taban alanı 3,2 m2 olup, Ekmekyapar
(1999) tarafından önerilen değerlere uygundur.
Konutların % 14’ünde mutfak ayrı olmayıp
oturma odasına açılan ve oturma odası ile
mutfağın ortak kullanıldığı 17 m2’lik birimler
kullanılmaktadır.
S.KARAMAN, B.CEMEK
Araştırma yöresinde 1982-1996 yılları
arasında Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu
(KKDF)’ndan yararlanılması esası getirilmiş,
40 sığırdan daha büyük işletmelerde
hayvanların
bakımına
aile
işgücünün
yetmeyeceği düşünülerek, ahıra bitişik bakıcı
evi projelere eklenmiştir. Ancak çoğu kez
işletme
sahiplerinin
bakıcı
evlerini
kendiliklerinden büyüterek buraya taşındıkları
ve eski konutlarını terk ettikleri görülmüştür.
Bu işletmelerin çoğunluğunda bakıcı evi
bulunmaktadır. İki oda ve bir tuvaletten oluşan
bakıcı evleri genellikle yem hazırlama ve
depolama odalarıyla aynı boyutta olup
(3,05x3,60 m), yan duvar yükseklikleri 2,253,00 m arasında değişmektedir. Ahıra bitişik
bakıcı evli olarak projelendirilen konutlarda
taban yararlı alanı 32-74 m2 arasında
değişmekte olup, ortalama 59 m2’dir. Özellikle
devlet tarafından desteklenen barınaklarla
birlikte yapılan bakıcı evlerine devlet desteği
verilirken, konutların kapsam dışı tutulması,
köylerde yeni konut düzenine kavuşturulması
açısından eksiklik olarak düşünülmektedir
(Karaman ve Ekmekyapar, 1996).
Araştırma bölgesi deprem kuşağında
bulunmaktadır. Kırsal konutlarla ilgili kurallar ve
nasıl uygulanacağı deprem yönetmeliğinde
yeterince açıklanmasına karşın, konutların
yapımında
bu
kurallar
gereği
gibi
uygulanmamakta ve dolayısı ile deprem
dayanımını önemli ölçüde azaltan kusurların oranı
da artmaktadır. Depremin kırsal alanlardaki
konutlar üzerinde etkisini en aza indirmek için
yapıların taban planın kare, dikdörtgen gibi basit
plana sahip olması; konutlarda dönme eğilimini
azaltması amacı ile pencere, kapı vb. açıklıkların
azaltılması yanında uzun yan duvarlara eşit
şekilde dağıtılması, hafif yapı konstrüksiyonların
yeğlenmesi, özellikle hafif çatıların kullanılması;
konutların demirli betonla yapılması; tuğla, briket,
taş vb. malzemelerle yığma olarak yapılması
durumunda duvarların üst kısımlarının demirli
beton veya ahşap hatıllarla donatılması ve uygun
kısımlarına düşey elemanların konulması önerilir
(Uluata ve Yağanoğlu, 1984). Bölgede depreme
dayanıklı konut yapımında ısı ve neme karşı
yalıtımlı, hafif, dayanıklı ve yanmaz yapı
malzemelerinin
kullanımı
hem
bu
bölgelerimizde
yaşayan
insanların
can
güvenliği, hem de ülke ekonomisi bakımından
büyük önem taşımaktadır (Kasapoğlu, 2001).
4. Sonuç
İncelenen konutların çoğunluğunun ilkel
koşullarda yapılmış, teknolojik gelişmelerden
uzak, basit yapılar olduğu görülmüştür.
Planlamada konut gereksinimleri ve konutta
yaşayan kişilerin sayısı ve istekleri göz önüne
alınmamış, düzenlemelerinde işletme sahibinin
görüş ve isteklerine bağlı kalınmıştır. Gelenek,
alışkanlıklar ve teknik bilgi eksikliği, ekonomik
koşullar, arsa darlığı, komşu işletme yapılarının
birbirine çok yakın oluşu gibi etkenler konut
bölümlerinin düzensizliğine neden olmaktadır.
Bunun sonucu konut yararlı alanının büyük
kısmında kullanışlılığı bulunmayan alanlar
oluşmuştur. Planlamada konutlarda olabilecek
geliş gidişe ve bakım-onarıma gereken önemin
verilmemesi, fazla yıpranma, eskime vb.
eksiklikler görülmüştür. Tokat genelinde
çoğunlukla
yüksek
yaşama
standardını
sağlamaktan uzak olan köy konutlarında, çeşitli
tip ve büyüklükteki tarım işletmelerinde
ailelerin
gereksinimlerini
karşılayabilecek
planların ve bunları uygulayabilecek yeterli
elemanın yokluğu ve işletmede yapılar için
ayrılan sermayenin yetersizliği sorunu vardır.
Yeni
yapılacak
köy
konutlarında
günümüzün yapı teknolojisi
ve yapı
malzemelerinden
yararlanılması,
konut
birimlerinin düzenlenmesinde mimari esasların
göz
önüne
alınması,
yapılarla
ilgili
yönetmeliklere uyulması, daha kullanışlı ve
sağlıklı konutlar yapılması gerektiği sonucuna
varılmıştır. Konutlar, bölgenin iklimi ile orada
yaşayanların sosyal yapısına uygun olmalı,
özellik ve yaşama işlevi yönünden en düşük
gereksinimlere yanıt verebilmeleri ve kolay
yapılabilecek özellikleri içermemelidir. Yeni
kurulacak işletmelerde yalnız ailenin barınacağı
konut
değil,
bunun
yanında
işletme
faaliyetlerine doğrudan veya dolaylı etkili olan
yapıların (ahır, ağıl, kümes, depo vb.) yapılması
düşünülmelidir (Arıcı, 1981; Uluata ve
Yağanoğlu, 1984).
İncelenen konutlardan birine ilişkin plan
kesit ve görünüş Şekil 2’de, araştırmadan elde
edilen sonuçlar, yöre koşulları ve alışkanlıklar
göz önüne alınarak önerilen konut planları Şekil
3 ve 4’te verilmiştir.
55
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri
Kaynaklar
Abacıoğlu, M.A., 1990, İmar kanunu mevzuatı ve
Uygulaması. İmar İskan Bakanlığı Yay., Ankara.
Alkan, Z., 1972, Zirai İnşaat. Atatürk Üniversitesi Ziraat
Fak. Yayınları, Komisyon Raporları, No:11, Ankara.
Anonymous, 1972, Bewertungsrahmen für Bauentwürfe
laendlicher wohnhaeuser. Kuratorium für Technik
und Bauwesen in der Landwirtschaft (KTBL),
Frankfurt.
Arıcı, İ., 1981, Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan afet
konutları üzerine bir araştırma. Atatürk Üniversitesi
Ziraat Fakültesi, Erzurum.
Balaban, A. ve Şen. E., 1988, Tarımsal İnşaat. Ankara
Üniv., Ziraat Fak., Yay., 904, Ders Kitabı, No: 252,
Ankara.
Çetiner, A., 1979,Türkiye’de kırsal yerleşim özellikleri ve
fiziki düzenleme ilkeleri. İTÜ Mimarlık Fak.,
İstanbul.
Ekmekyapar, T. ve Örüng, İ., 1997, İnşaat Malzeme
Bilgisi. Atatürk Üniv., Ziraat Fak. Ders Yay.,
No:145, Erzurum.
Ekmekyapar, T., 1999, Tarımsal Yapılar. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Notları No:204,
Erzurum.
Karaman, S. ve Ekmekyapar, M. 1996, Tokat ilinde kamu
kuruluşları desteğiyle yapılan besi sığırı ahırlarının
yapısal ve çevre koşulları yönünden durumu ve
geliştirme olanakları üzerine bir araştırma.
Gaziosmanpaş Üniv. Ziraat Fak. Derg., (14) 1,
Tokat.
Kasapoğlu, K.E., 2001, Depreme dayanıklı konut
yapımında mekanik yapı elemanları tasarımı ve
yalıtımlı hafif yapı malzemelerinin kullanımı. Yapı
Dünyası, Sayı 68-69.
54
Kurtuluş, K., 1983. İşletmelerde Araştırma Yöntem
Bilimi. İ.Ü. Yayın No: 3128, İşletme Fak. Yayın
no:145 İstanbul
Okuroğlu, M. ve Yağanoğlu, A.V., 1993, Kültürteknik.
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fak., Yay., No: 157,
Erzurum.
Öneş, A. ve Olgun, M. 1988, Tarımsal yapılarda planlama
ve projeleme kriterleri. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı Bülteni, 21 (104), 27-35.
Öztürk, T., 2003, Tarımsal Yapılar. Ondokuz Mayıs
Üniversitesi, Ziraat Fak., Ders Kitabı No: 49,
Samsun.
Şişman, N., 1971, Erzurum ilinde Ziraat işletmelerinin
bina durumu, işletme binalarının özellikleri,
yeterlilikleri ve ıslah imkanları üzerine araştırmalar.
Atatürk Üniv. Ziraat Fak., Yay., No: 58, Erzurum.
Şişman, N., 1982, Erzurum İli Tarım İşletmeleri
Binalarında Son Yirmi Yıldaki Gelişmeler
Üzerine Bir Araştırma. (Doçentlik Tezi), Atatürk
Üniv. Kültürteknik Bölümü, Erzurum.
Turgutalp, E.Ü., 1972, Erzincan ili merkez Güllüce köyü
fiziksel planlamasına ilişkin sorunlar ve çözüm
olanakları üzerine bir araştırma. Atatürk Üniv. Ziraat
Fak. Erzurum.
Uluata, A.R. ve Yağanoğlu, A.V., 1984, Deprem ve kırsal
yapılar. Tarım ve Mühendislik Derg., TMMOB
Ziraat Mühendisleri Odası Sayı 14.
S.KARAMAN, B.CEMEK
Şekil 1. İncelenen konutlardan birine ilişkin plan kesit ve görünüş
55
Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri
Şekil 2. İki yatak odalı örnek konut planı
54
S.KARAMAN, B.CEMEK
Şekil 3. Üç yatak odalı örnek konut planı
55
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 57-60
Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as
Construction Material
Sedat Karaman1
1
Sırrı Şahin2
İbrahim Örüng2
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
2
Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 25240, Erzurum
Abstract: The aim of this study is to examine important physical and mechanical properties of particle
boards which were produced by adding plastic waste grinded to a certain particle size into wood shavings and
using urea formaldehyde glue. The following values were obtained from the samples which were prepared to
have different mixture proportions: unit weight was 684-966 kg/m3, thickness increment after a 24 hour
water exposure was 1% -12%, the amount of water absorption was 21% -85%, bending strength was 5.2017.94 MPa, perpendicular tensile strength was 0.15-1.32 MPa and heat conduction 0.128-0.160 W/mK.
According to the results of the study, it was concluded that most of the characteristics of particle boards
which are suggested under the related standards could be improved by reusing plastic waste for the
production of particle boards, and that, in addition to this, negative environmental consequences caused by
wastes could be minimized by utilizing plastic waste in this way.
Keywords: Particle boards, polyethylene terephthelate (PED) bottle wastes, construction material
Plastik Atıkların Yonga Levha Üretiminde Yapı Malzemesi Olarak
Değerlendirilme Olanakları
Özet: Bu çalışmanın amacı, odun yongasına belirli büyüklüğe kadar öğütülmüş atık plastik ilavesiyle üre
formaldehit tutkalı kullanılarak üretilen yonga levhaların önemli fiziksel ve mekanik özelliklerini
incelemektir. Farklı karışım oranlarına sahip olmak üzere hazırlanan örneklerin, birim ağırlık değeri 684-966
kg/m3, 24 saat suda bekletme sonucu kalınlık artışı % 1-12, su emme miktarı % 21-85, eğilme direnci 5.2017.94 MPa , yüzeye dik çekme direnci 0.15-1.32 kgf/cm2 ve ısı iletim katsayısı 0.28-0.160 W/mK olarak
elde edilmiştir. Araştırma sonuçları; yonga levha üretiminde plastik atığın kullanımı ile yonga levhanın ilgili
standartta öngörülen bir çok özelliğinin iyileştirilebileceği ve bunun yanında atık plastiklerin bu şekilde
değerlendirilmesiyle olumsuz çevresel etkisinin azaltılabileceği kanısına varılmıştır.
Anahtar kelimeler: Yonga levhalar, PET şişesi artıkları, yapı malzemesi
1. Introduction
The facts which are known about
construction material today have come on the
scene as a result of investigations and
experiences of many researchers which have
taken long years. Various methods and facts
which will enable construction material to be
used more economically and securely need
revealing.
Wood has been used as construction
material since mankind appeared. It is a widely
used material in agricultural buildings because
it is easily available and processable, and it has
convenient strength, weight ratio, etc. It is now
utilized widely in various fields both as massive
and wood composites. As anisotrope structure
of massive wooden material is inadequate in
conditions where a wide surface is needed and
there are some economical reasons, wood raw
material is used to produce particle boards,
fibre board, plyboard and the like wooden
boards. Wood composites mean the material
which is formed by mixing ligneous material
with another ligneous material or glue. In
addition, composites do not only mean board
products, but they also mean the products
shaped in a mold and the products produced by
the combination of wood and other material.
A considerable part of structural members
in agricultural buildings is produced from wood
and similar material. By using artificial wood
members in agricultural buildings as flooring
and ceiling and wall covering material, it is
possible to provide useful possibilities such as
tight and strong surfaces, thermal insulation,
minimum condensation, and water barriers bar
(Espenschied, 1995). Nowadays, the use of this
kind of material is becoming widespread
because some of its features are better and
cheaper in comparison with wooden material
(McColly and Martin, 1995).
Every year in Turkey a considerable
amount of waste material in various properties,
Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material
sizes and ratios accumulates and some
studies are conducted so that this material can
be brought in economy and environment
pollution can be prevented by reusing it. Pet
plastics form 8 % of the plastics in Turkey.
10.000 tons of PET bottles are collected and
reused in Turkey, on the other hand, 150.000200.000 tons of plastic waste is reused. The aim
of this study is to produce particle boards which
are cheap and have proper qualifications by
reusing waste plastics (pet bottle wastes) and
determine the chances to use it in agricultural
constructions. To do this, pet bottle wastes were
used as additives to produce artificial wooden
boards. The physical and mechanical properties
of the obtained artificial material were
compared with the values which are indicated
in standards.
2. Material and Method
The material of the study was wood
shavings from open air-dried ground pine
which passed through a sieve with 8 mm pores
but didn’t pass through a second sieve with
1mm pores, pet bottle wastes, and urea
formaldehyde (55 %) glue as binding material.
While the glue solution was being prepared,
1 % ammonium chloride (33 %) in proportion
to dry shavings weight was added into the
solution as hardening material. The pet bottle
wastes that would be used in the samples were
grinded to a definite size so that they could pass
through a sieve with 4 mm pores.
The grinded pet bottles were added into
wood shavings in ratios 0%, 10%, 20%, 30%
and 100%, and after they were mixed with urea
formaldehyde glue homogeneously, they were
put into molds in 5x25x2 cm size. The molded
material was pressed under 1.96 MPa pressure
in 130 oC temperature for 10 minutes. Later, the
boards were taken out of the molds and they
were kept in a place with 20±2 oC temperature
and 65±5 relative humidity until their weights
were stable. The following experiments were
done on the samples which had 10 items for
each group: unit weight, water absorption,
swelling (thickness increment), bending
strength, upright tensile strength. Nail holding
strength was determined by observation and the
values obtained were compared to the values
which are indicated in standards. Anonymous
(1999a), Anonymous (1999b), Anonymous
(1999c), Anonymous (1999d), Muszynski and
McNatt (1984), Eroğlu (1994), and Örüng and
Şahin (1998) were taken into consideration
while preparing the samples and determining
their properties.
3. Results and Discussion
The values of unit weight, water
absorption and swelling amount within 24
hours, bending strength, and upright tensile
strength obtained from the artificial wood
experiment samples produced by reusing pet
bottle wastes were found by calculating the
mean of the samples prepared (Table 1).
Table 1. Physical and mechanical properties of the samples produced by adding grinded pet bottle waste
Waste PET
bottles
(%)
0
10
20
30
100
Unit
Weight
(kg/m3)
684
731
805
869
966
Water absorption
within 24 hours
(%)
85
72
65
58
21
Swelling
within 24
hours (%)
12
9
8
7,5
-
The values relating to physical and
mechanical features which were obtained
from artificial wood samples produced by
reusing pet bottle wastes were compared to
the values found in literature and values
relating to particle boards as there were no
existing standards relating to the material
produced by wastes at issue.
The unit weights of the samples for 0%,
10%, 20%, 30% and 100% mixture
60
Bending
strength
(MPa)
13.04
15.50
17.16
17.94
5.20
Upright tensile
strength
(MPa)
0.43
0.94
1.22
1.32
0.15
Heat conduction
(W/mK)
0,128
0,133
0,142
0,151
0,160
proportions were found to be 684, 731, 805, 869
and 966 kg/m3 respectively. These values are
within the range of hard and high density medium
hard board group as indicated in Anonymous
(1998).
The water absorption amounts of the samples
in proportion to their dry weights in furnace for
0%, 10%, 20%, 30% and 100% mixture
proportions were found to be 85 %, 72 %, 65%,
58 % and 21 %. These values are a bit above the
S.KARAMAN, Ş.ŞAHİN, İ.ÖRÜNG
values which were suggested by Kollman et
all (1975).
The thickness increment (swelling)
values of the samples kept in water for 24
hours for 0%, 10%, 20% and 30% mixture
proportions were found to be 12 %, 9 %, 8 %,
and 7,5 %. There was no swelling in the
samples with 100 % mixture proportion.
According to the results, the 24 hour swelling
values were found to be mostly 14 % under
the values suggested by Anonymous (1999e).
There is no information about swelling
values in particle board standards.
The average bending strength values
which were found by calculating every
experiment piece for 0%, 10%, 20%, 30%
and 100% mixture proportions were found to
be 13.04; 15.50; 17.16; 17.94; and 5.20 MPa
respectively (Table 1). The minimum
bending strength for particle boards is
suggested to be 11.28 MPa in Anonymous
(1999a). Taking this into consideration, the
bending strength values of the samples with
0%, 10%, 20% and 30% mixture proportions
can be said to be below the values suggested
in standards.
Upright tensile strength values of the
samples, one of the mechanical features of
artificial wooden material, for 0%, 10%,
20%, 30% and 100% mixture proportions
were found to be 0.43; 0.94; 1.22; 1.32 and
0.5 MPa. Upright tensile strength value for
particle boards is stated to be minimum 0.24
MPa in Anonymous (1999a), and 0.34 MPa
in Anonymous (1999b). According to this,
upright bearing strength values were above
the standards except for one sample.
Heat conductivity of particle board
varies depending on the amount of pores in
References
Anonymous, 1998. Wood fibreboards-Definition,
classification and symbols TS 3635 EN 316,
Turkish Standards Institution, Ankara.
Anonymous, 1999a. Particleboards- SpecificationsPart 2: Requirements for general purpose boards
for use in dry condıtıonsTS-EN 312-2, Turkish
Standards Institution, Ankara.
Anonymous, 1999b. Particleboards- SpecificationsPart 3: Requirements for boards for interior
fitments (including furniture) for use in dry
conditions-TS-EN 312-3, Turkish Standards
Institution, Ankara.
wood composites and its unit weight. Heat
conductivity values of the samples for 0%, 10%,
20%, 30% and 100% mixture proportions were
found to be 0.128; 0.133; 0.142; 0.151 and 0.160
W/mK.
Nail and screw holding strength of the
samples which is one of the important properties
of particle boards was examined by observation
and it was found to be similar to that of wooden
boards from natural ground pine and
manufactured artificial boards. In addition to good
nail and screw holding quality, all the samples had
a better quality with respect to sticking to wooden
and other similar surfaces.
4. Conclusion
Further studies can be conducted to improve
some of the properties of the samples which were
obtained by reusing pet bottle wastes. Therefore,
it may be possible to produce much more
qualified artificial wood boards with these wastes.
It may be thought that generalizing the production
of this kind of material is necessary as it has some
advantages such as availability of pet bottle
wastes and less adhesive material use. Given the
unfavorable environmental influence of plastic
wastes increasing daily at present, it will provide
huge benefits with this respect as well.
There are also chances that this material
which is likely to have much lower production
costs by reusing waste plastics can be used in
agricultural constructions as ceiling and wall
covering material. In this way, more economical
and qualified agricultural constructions can be
built. It is also possible to benefit from this
material in agricultural constructions where there
is humidity problem as plastic added artificial
wood board does not absorb water or swell much.
Anonymous, 1999c. Wood- Based panels- Sampling, cutting
and inspection- Part 1: Sampling test pieces and
expression of test results, TS-EN 326-1, Turkish
Standards Institution, Ankara.
Anonymous, 1999d. Particleboards and fibreboardsDetermination of tensile strength perpendicular to the
plane of the board TS-EN 319, Turkish Standards
Institution, Ankara.
Anonymous, 1999e. Particleboards- Specifications- Part 6:
Requirements for heavy duty load-Bearing boards for
use in dry conditions TS-EN 312-6, Turkish Standards
Institution, Ankara.
59
Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material
Eroğlu,.H., 1994. Lif levha endüstrisi. Karadeniz
Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Yayını,
No:45, Trabzon.
Espenschied, R.F., 1995. Playwood applications in
farm construction. Vocational Agriculture
Service, College of Agriculture, Illions.
Kollman, F.P., Kuenzi, E.W.and Stamm, A.J.,1975.
Principles of wood science and technology
II.Wood Based Materials, springer ferlag, Berlin.
60
McColly, H.F. and Martin, J.W., 1995. Introduction to
agricultural engineering. McGraw-Hill Book Company,
Inc.
Muszynski, Z. and McNatt, J.D, 1984. Investigations on the
use of spruce bark in the manufacture of particle board
in Poland. Forest products research society, Forest
product journal, 34 (1) :28-35
Örüng, İ. ve Şahin, S., 1998. Bitkisel artıkların tarımsal
yapılarda yapı malzemesi olarak değerlendirilmesi
olanakları üzerine bir araştırma. Doğu Anadolu Tarım
Kongresi (14-18 Eylül,1998), Erzurum.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 61-66
Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda
Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik
Özellikleri
Sırrı Şahin1
Sedat Karaman2
İbrahim Örüng1
1
2
Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 25240, Erzurum
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Ahşap malzeme hemen her yerde bulunması, işlenmesindeki kolaylık, görünüşündeki güzellik, uygun
dayanım-ağırlık oranı vb. nitelikleri nedeniyle yapıda yaygın olarak kullanılan bir malzemedir. Ahşap
malzemenin yapıda gereği gibi kullanımı büyük ölçüde özelliklerinin bilinmesine bağlıdır. Ahşap
malzemenin sahip olduğu özellikler; ağaç türüne, ağacın yetiştirildiği yörenin koşullarına göre değişiklik
göstermektedir. Hızlı yetişmesi ve ucuzluğu nedeniyle Tokat-Niksar yöresinde yetişen ve özellikle tarımsal
yapılarda yapı malzemesi olarak yaygın bir şekilde kullanılan kavak ağacının önemli fiziksel ve mekanik
özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan bu araştırmada, kereste atölyelerinden şansa bağlı olarak seçilen
kavak ağacı tomrukları kullanılmıştır. Tomruklardan elde edilen örnekler üzerinde birim ağırlık, büzülme,
genişleme, su emme, basınç, çekme, eğilme, kayma dayanımları ve elastisite modülüne ilişkin deneyler
yapılmıştır. Özelliklerin belirlenmesinde Türk standartlarının konu ile ilgili standartlarına uyulmuştur.
Anahtar kelimeler: Kavak ağacı, ahşap malzeme, fiziksel ve mekanik özellikler
Important Physical and Mechanical Properties of Poplar Trees Widely
Used in Farm Structures and Grown in Tokat-Niksar Areas
Abstract: Wood materials are commonly used in structures because of its availability in everywhere,
easiness in its processing, nice appearance, appropriate strength, weight ratio, etc. Appropriate used of wood
materials in structures depend on the knowing of its properties. The properties of wood materials change with
its variety and the conditions of region in which they are grown. Poplar trees have fast grown and low price.
Therefore, they are widely grown in Tokat-Niksar area and used in farm structures. In this research, the log
samples of poplar trees were randomly selected from wood shops to determine their physical and mechanical
properties. The unit weight, shrinkage, expansion, compressive strength, tensile strength, bending strength,
spliting strength and modulus of elasticity of the samples were experimentally determined. Turkish standards
were followed to do necessary tests.
Key words; Poplar tree, wood material,physical and mechanical properties
1. Giriş
İnsanlığın ilk yıllarından bu yana yapı
malzemesi olarak ağaçtan yararlanılmaktadır.
Ahşap malzeme hemen her yerde bulunması,
işlenmesindeki kolaylık, uygun dayanım-ağırlık
oranı vb. nitelikleri nedeniyle tarımsal yapılarda
yaygın olarak kullanılan bir malzemedir
(Balaban ve Şen, 1984). Ahşap, insanoğlunun
en eski çağlardan beri barınma, korunma,
ulaşım (köprü) gibi gereksinimlerini karşıladığı
bir yapı malzemesidir. Günümüzde ormanların
çeşitli nedenlerle azalması, yerine yenisinin
yetiştirilmemesi veya geç yetişmesi, ahşabın
ekonomik değerini artırmış ve kullanım
alanlarını da sınırlandırmıştır. Bazı yapı
elemanlarında metal, alüminyum, beton vb.
kullanılmasına karşın görünüş, yalıtım ve
istenilen şeklin kolayca verilmesinden dolayı
ahşap yine tercih edilmektedir (Şimşek, 2003).
Ahşap özellikle kırsal alandaki yapılarda
oldukça fazla miktarda kullanılmaktadır.
Ormanlık bölgelerimizde köy konutlarında %
68 olan ahşap kullanımı kentlerdeki konutlarda
% 7’yi geçmemektedir (Öneş, 1988). Orman ve
ormana yakın bölgelerdeki köy ve kasabalarda
yapıların önemli bir kısmı, diğer yerlerdeki
yapıların ise döşeme kalıpları, kalıp, duvar ve
sıva iskeleleri, kapı ve pencere doğramaları ile
çatılar büyük oranda ahşap malzemeden
oluşmaktadır (Özçelik, 1975).
Günümüzde kullanım alanı yaygın olan
ahşap malzemenin yapılarda ekonomik ve
uygun şekilde kullanılması kaçınılmazdır. Bu
nedenle
ahşap
malzemenin
yapılarda
kullanılmadan önce fiziksel ve mekanik
özelliklerinin
belirlenmesi
gerekmektedir.
Ahşap malzemenin önemli fiziksel özellikleri
arasında nemi, birim ağırlığı ve bünyesine su
Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli
Fiziksel ve Mekanik Özellikleri
alıp vermesiyle oluşabilen boyut değiştirmesi
sayılabilir. Nem ve birim ağırlık değişimi,
ahşap malzemenin bir çok özelliklerini de
değiştirmektedir. Ahşap malzemenin fiziksel
özelliklerinin bilinmesi diğer malzemeler ile
karşılaştırma
yapılabilmesi,
işlenme ve
kullanım yetenekleri, yararlı ve sakıncalı
durumları konusunda fikir edinilmesine olanak
verir (Berkel, 1970; Örüng ve Okuroğlu, 1992).
Mekanik özellikler; malzemede dış
kuvvetler etkisiyle oluşan gerilme ve
kırılmaları, boyut ve şekil değişimlerini,
yüklemelere karşı koyma derecesini ve
durumunu belirtmektedir (Bozkurt ve Göker,
1987). Bu özellikler ahşap malzemenin yapı
malzemesi
olarak
kullanılma
yerlerine
uygunluğunu
göstermektedir.
Ahşap
malzemenin önemli mekanik özellikleri
arasında basınç, çekme, eğilme, kayma
dayanımları, elastisite modülü ve sertliği
sayılabilir (Özçelik, 1975). Anizotrop olan ve
özellikleri çeşitli doğrultularda aynı olmayan
ahşap malzemede mekanik kuvvetlerin etkisi
büyük ölçüde ağaç türüne, birim ağırlığa,
anatomik yapıya, coğrafik orijine, yetişme yeri
koşullarına, nem miktarına, kimyasal bileşime,
kusurların bulunup bulunmamasına, kuvvetin
etki yönü ile lif doğrultusu arasındaki açıya
bağlı bulunmaktadır (Bozkurt ve Göker, 1987).
Ülkemizde hızlı gelişen ağaç türlerine
gereksinim vardır. Bu türler arasında en
önemlisi de kavak ağacıdır. Yapılan
araştırmalara göre kavak tüketiminin % 78’i
ahşap yapı malzemesi şeklinde olmaktadır
(Odabaşı, 1971). Özellikle kırsal alanlardaki
yapılarda çok kullanılan kavak ağacından elde
edilen malzemenin fiziksel ve mekaniksel
özelliklerinin tam bilinmemesi, bu malzemenin
uygun şekilde kullanılmasına engel olmaktadır.
Son yıllarda bu ağaç türü üzerinde yapılan
araştırmalar daha geniş kapsamlı kullanma
alanının bulunabileceğini ve özellikle yapı
malzemesi olarak yararlanma olanağını
göstermiştir (Odabaşı ve Acar, 1975).
Tarım
topraklarında
odunsu
bitki
üretiminin Türkiye’deki en yaygın uygulaması
kavak yetiştiriciliğidir. Ova ormancılığı olarak
ta adlandırılabilen kavakçılık, gerek tarım
alanları içindeki tarla sınırları, dere ve yol
kenarları, rüzgar perdeleri, koruyucu orman
şeritleri, yerleşim yerlerindeki küçük boşluklar
gibi atıl alanların değerlendirilmesinde, gerekse
karlı bir işletme şekli olarak tam alan
66
ağaçlandırmalar halinde uygulanmaktadır.
Kavak yetiştiriciliğinin son yıllarda Türkiye’nin
hemen her bölgesinde büyük ilgi görmesi,
üretiminin hızla gelişmesine neden olmuştur.
Tokat ili Niksar ovasındaki tarımsal
arazilerin % 18,6’sında kavak yetiştirilmekte
olup, toplam 20 adet köyün 18’inde tam alan
(kapama) kavak yetiştiriciliği yapılmaktadır
(Uzunöz, 1997). Yörede özellikle orman
alanlarının yetersiz olduğu bölgelerde kavak
ağacından elde edilen malzeme üretimi gittikçe
artmakta, üretilen malzemenin büyük bir kısmı
kırsal alanlardaki yapılarda kullanılmaktadır.
Ahşap malzemenin yapıda gereği gibi
kullanımı
büyük
ölçüde
özelliklerinin
bilinmesine bağlıdır (Örüng ve Okuroğlu,
1992). Ağacın yetiştiği yörenin iklim koşulları
ve yeri ağacın bünyesine dolayısıyla
dayanımına etki ettiğinden, değişik yörelerde
farklı iklim koşullarında yetişen aynı ağaç
türlerine ilişkin
emniyet
gerilmelerinin
belirlenmesi gerekmektedir (Odabaşı, 1971).
Bu araştırma orman alanlarının sınırlı olduğu
Tokat yöresinde tarımsal yapılarda yaygın
olarak kullanılan kavak ağacının önemli fiziksel
ve mekanik özelliklerinin saptanarak, daha
uygun ve ekonomik kullanım olanaklarının
belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Örneklerin
hazırlanmasında ve deney yöntemlerinin
uygulanmasında
Türk
Standartlarına
uyulmuştur.
2. Materyal ve Yöntem
Araştırma
materyali
olarak
Tokat
yöresindeki tarımsal yapılarda çok kullanılan ve
Niksar ilçesinden sağlandığı belirlenen kavak
ağacı tomrukları kullanılmıştır. Şansa bağlı
olarak seçilen kereste atölyelerinden sağlam,
kusursuz, boyutları birbirine yakın olan
tomruklardan
yeterince
örneğin
elde
edilebileceği parçalar çıkarılmıştır. Çıkarılan
parçaların her biri alındıkları atölyeleri
göstermek üzere gruplandırılmıştır (Anonim,
1976a; Örüng ve Okuroğlu, 1992). Ahşap
malzemenin fiziksel ve mekanik özelliklerinin
belirlenmesinde kullanılacak örnek sayısının
belirlenmesinde Düzgüneş ve ark. (1987) ve
Örüng
(1989)’de
verilen
ilkelerden
yararlanılmıştır.
Fiziksel
ve
mekanik
özelliklerin
belirlenmesinde Türk Standartları Enstitüsü
tarafından yayınlanan ilgili standartlara
uyulmuştur. Bu özelliklerden birim ağırlık
S.ŞAHİN, S.KARAMAN, İ.ÖRÜNG
Anonim (1976b), boyutsal büzülme Anonim
(1983a), boyutsal genişleme Anonim (1983b),
hacimsel büzülme Anonim (1983c), hacimsel
genişleme Anonim (1983d), su emme
(Emekyapar ve Örüng, 1997), liflere dik
doğrultuda basınç dayanımı Anonim (1976c),
liflere paralel doğrultuda basınç dayanımı
Anonim (1977), statik eğilme dayanımı
Anonim (1976d), liflere paralel doğrultuda
çekme dayanımı Anonim (1976e) ve liflere
paralel doğrultuda kayma dayanımı Anonim
(1980)’e göre belirlenmiştir. Deneyler Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar
ve Sulama Bölümü Mukavemet laboratuarında
yapılmıştır. Ağaç malzemenin mekanik
özelliklerinin belirlenmesinde üniversal deney
makinesi kullanılmıştır.
3. Bulgular ve Tartışma
Tokat yöresindeki tarımsal yapılarda, yapı
malzemesi olarak yaygın kullanılan kavak
ağacından alınan örnekler üzerinde yapılan
deney sonuçlarından elde edilen fiziksel ve
mekanik özelliklere ilişkin ortalama değerler
Tablo 1’de verilmiştir.
Birim ağırlık çeşitli ağaç türlerinde
değişmekle birlikte, ahşap malzemenin fiziksel
ve mekanik özelliklerini büyük ölçüde
etkilemektedir. Genel bir kural olarak ahşap
malzemede birim ağırlık arttıkça ahşabın
mekanik
özellikleri
de
iyileşmektedir
(Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Birim
ağırlığının bilinmesi ile ahşap malzemenin
dirençleri, işlenme özellikleri ve diğer bazı
özellikleri
konusunda
fikir
edinilebilir.
Araştırmada yeterince örnekten elde edilen
değerlere göre tam kuru, hava kuru (% 12
nemde) ve suya doygun birim ağırlık değerleri
ortalama olarak sırasıyla 0,377 g/cm3, 0,463
g/cm3 ve 0,752 g/cm3 bulunmuştur. Örüng ve
Okuroğlu(1992), Erzurum yöresinde yetiştirilen
kavak ağacının tam kuru , hava kuru ve suya
doygun birim ağırlık değerlerini ortalama
olarak sırasıyla 0,364, 0,414 ve 0,755 g/cm3
bulmuştur. Farklı bölgelerde yetişen kavak
ağacı odunu için ortalama birim ağırlık
değerlerini Örs ve Keskin (2001) tam kuru ve
hava kuru olarak 0,46 g/cm3 ve 0,50 g/cm3;
hava kuru değerleri olarak Şimşek (2003) 0,450
g/cm3, Odabaşı ve Acar (1975) 0,398 g/cm3,
Acar (1973) 0,479 g/cm3 olarak bildirmişlerdir.
Tablo 1. Tokat-Niksar ilçesinde yetişen kavak
ağacının önemli fiziksel ve mekanik özellikleri
Özellikler
Ortalama
Birim ağırlık (g/cm3)
Tam Kuru
0,377
Hava Kuru
0,463
Suya Doygun
0,752
Büzülme (%)
Radyal doğrultuda
2,46
Teğet doğrultuda
4,14
Hacimsel
9,83
Genişleme (%)
Radyal doğrultuda normal
0,85
Teğet doğrultuda normal
0,71
Hacimsel normal
1,48
Su emme (%)
163
Liflere dik doğrultuda basınç
dayanımı (kg/cm2)
50
Radyal doğrultuda
Liflere dik doğrultuda çekme
5,6
dayanımı (kg/cm2)
Liflere paralel doğrultuda basınç
431
dayanımı (kg/cm2)
Liflere paralel doğrultuda çekme
418
dayanımı (kg/cm2)
Statik eğilme dayanımı (kg/cm2)
726
Liflere paralel doğrultuda kayma
32
dayanımı (kg/cm2)
Anizotrop malzeme olan ahşap çeşitli
doğrultularda değişik özellikler gösterdiğinden,
büzülme ve genişlemesi de her doğrultuda aynı
olmayıp farklılık göstermektedir. Genel kural
olarak ahşabın çalışması liflere paralel
doğrultuda en az, radyal doğrultuda daha fazla,
teğet doğrultuda ise en fazladır. Hacimsel
çalışma ise bu üç doğrultudaki çalışmanın bir
sonucudur.
Ahşap
malzemenin
değişik
doğrultularda farklı çalışması, ahşabın sakıncalı
yönlerinden
en
önemlisidir.
Değişik
doğrultularda farklı çalışma, iç gerilmelere
neden olarak çeşitli kullanış yerlerinde
boyutların değişmesi, çarpılma, eğilme,
kamburlaşma,
çatlama
gibi
kusurların
oluşmasına yol açmaktadır. Ahşap malzemenin
kurutulmadan kullanılması ve yağmur gibi dış
etkilerde kalması, özellikle yeterli havalandırma
yapılmayan hayvan barınaklarında nem birikimi
genişleme ve büzülmeleri artıracaktır. Tarımsal
yapılarda kullanılan ahşap malzemenin
büzülme ve genişleme özelliklerinin iyi
bilinmesi
ve
ona
göre
kullanılması
gerekmektedir (Örüng ve Okuroğlu, 1992).
Örneklerin normal çevre koşullarına sahip
bir ortamdaki büzülme değeri; radyal
65
Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli
Fiziksel ve Mekanik Özellikleri
doğrultuda % 2,46, teğet doğrultuda % 4,14 ve
hacimsel % 9,8 olarak saptanmıştır. Tam kuru
durumdaki
örneklerin
normal
çevre
koşullarında ortaya çıkan genişlemesi radyal
doğrultuda % 0,85, teğet doğrultuda % 0,71 ve
hacimsel olarak % 1,48 bulunmuştur. Kavak
ağacı için radyal, teğet ve hacimsel doğrultuda
büzülme değerlerini Örs ve Keskin (2001)
sırasıyla % 3,5, % 6,7, % 10; Kerimoğlu
(1973) % 3,30, % 8,10 ve % 11; Acar (1972)
ise teğet ve radyal doğrultuda % 9,69 ve % 3,83
olarak belirtmişlerdir.
Ağaç malzeme hafif bir yapıya sahip
olduğundan nem değişimlerinden etkilenerek
boyutları değişmekte ve heterojen olması
nedeniyle farklı yön ve miktarlarda boyutsal
değişiklikler olmaktadır (Şimşek, 2003). Hücre
boşluklarının su ile tamamen dolmasıyla ahşap
doygun duruma gelir. Ahşabın doygun duruma
gelmesi
ahşabın
su
içinde
ağırlığı
değişmeyinceye kadar bekletmekle olur
(Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Tokat Niksar
yöresinde yetişen kavak ağaçlarının su emme
değerleri % 163 bulunmuştur. Şimşek (2003)
ağaçlarda su emme değerinin % 150-250
arasında olduğunu, Bozkurt ve Göker (1987) %
120’den fazla olduğunu ifade etmiştir.
Mekanik özellikler ahşabın dışarıdan
yapılan yüklemeler ile biçimini değiştirmeye
zorlayan kuvvetlere karşı koyma gücüdür (Örs
ve Keskin, 2001). Mekanik özellikler ahşabın
yapıda kullanılma yerlerine uygunluğunu
belirler. Ahşabın önemli mekanik özellikleri
basınç dayanımı, çekme dayanımı, eğilmede
elastisite modülü, kayma dayanımı, çarpmada
eğilme dayanımı, statik sertlik ve aşınma
dayanımı olarak sıralanabilir (Ekmekyapar ve
Örüng, 1997).
Basınç dayanımı, yapı malzemesi olarak
ahşabın kullanılmasında önemlidir. Ahşap
malzemede basınç dayanımı ile diğer
dayanımlar
arasında
doğrusal
ilişki
bulunduğundan, basınç dayanımı sonuçlarına
bakılarak ahşabın genel dayanım özellikleri
konusunda bir karara varılabilir. Ahşap
malzemenin basınca karşı dayanımı ahşap
malzemeye dik doğrultuda etki yapan, onu
ezmeye, sıkıştırmaya ve kısaltıp koparmaya
çalışan kuvvetlere karşı gösterdiği direnmedir.
Bu dayanım, anizotrop ve heterojen yapıya
sahip ahşap malzemede lif doğrultusuna göre
değişik şekillerde kendini göstermektedir.
Yapılarda bir çok durumlarda ağaç kirişler,
66
liflere dik doğrultuda yüklenmektedir. Bu
yüklemede ahşap malzeme basınca karşı plastik
bir durum göstermekte, diğer bir anlatımla
basınç arttırıldıkça kırılma görülmeden sıkışma
ve ezilme oluşmaktadır. Ahşap malzemeye
liflere paralel doğrultuda uygulanan basınç
kuvveti, ağacın yapısındaki boru demetleri
şeklinde olan liflerin birer kolon gibi basınca ve
burkulmaya karşı çalışmasına neden olur
(Ekmekyapar ve Örüng, 1997; Özçelik, 1983;
Berkel, 1970). Ahşap malzemenin yapılarda, el
sanatları ve sanayide kullanılması önemli olup,
liflere dik doğrultuda basınç dayanımı paralel
doğrultudakinin % 10-20’si kadardır (Örs ve
Keskin, 2001).
Yapılan araştırmada liflere dik doğrultuda
basınç dayanımı, radyal doğrultuda ortalama 50
kg/cm2 belirlenmiştir. Liflere dik doğrultuda
basınç dayanımı; kavak ağacı için Örs ve
Keskin (2001), 33 kg/cm2; Örüng ve Okuroğlu
(1992) 50 kg/cm2; Odabaşı (1971) 46 kg/cm2
olarak bildirmişlerdir.
Liflere dik doğrultudaki çekme direnci
odun elemanları arasındaki bağlanma gücünün
bir ölçüsüdür (Örs ve Keskin, 2001). Liflere dik
doğrultudaki çekme direnci, liflere paralel
doğrultudaki çekme direncine nazaran çok
düşüktür (Bozkurt ve Göçer, 1987). Ahşap
malzemelerde liflere paralel doğrultudaki
çekme dayanımı liflere dik doğrultudaki çekme
dayanımından yaklaşık 10 kat daha fazladır
(Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Liflere dik
doğrultuda çekme dayanımı 5,6 kg/cm2 olup
önerilen değerlere uygundur.
Örneklere ilişkin liflere paralel doğrultuda
basınç dayanımı, ortalama 431 kg/cm2 olarak
bulunmuştur. Değişik yörelerde yetişen kavak
ağacı için liflere paralel doğrultuda basınç
dayanımı Örs ve Keskin (2001) 345 kg/cm2,
Acar (1972) 303 kg/cm2, Odabaşı (1971) 415
kg/cm2 olarak belirlemişlerdir.
Ahşap
malzemede
liflere
paralel
doğrultuda çekme dayanımı; birbirine zıt
doğrultularda etki eden, lifleri koparmaya ve
ayırmaya çalışan iki kuvvete karşı ahşap
malzemenin gösterdiği karşı koymadır (Bozkurt
ve Göker, 1987). Liflere paralel doğrultuda
çekme dayanımı, ağaç malzemenin direnç
özellikleri içerisinde en yüksek değeri
vermektedir
(Örs
ve Keskin;
2001).
Araştırmada kavak ağacı için liflere paralel
doğrultuda çekme dayanımı, ortalama 418
kg/cm2 bulunmuştur. Örüng ve Okuroğlu
S.ŞAHİN, S.KARAMAN, İ.ÖRÜNG
(2002), Erzurum yöresinde yetiştirilen kavak
ağacının liflere paralel doğrultuda çekme
dayanımını 650 kg/cm2 olarak belirlemiş;
Odabaşı ve Acar, 1975 ise bu değeri karakavak
ağacı için 667 kg/cm2 olarak elde etmiştir.
Eğilme dayanımı, iki mesnet üzerine lif
uzunluğunca kiriş gibi oturtulan bir ahşap
malzeme elemanının uzun eksenine dik
doğrultuda etki eden kuvvete karşı gösterdiği
dirençtir (Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Ahşap
malzeme özellikle yapılarda eğilmeye neden
olan yüklemelerin etkisinde kaldığından, bu
dayanım değerinin bilinmesi gerekmektedir
(Acar, 1973). Araştırma sonucunda elde edilen
değerlere göre eğilme dayanımı ortalama 726
kg/cm2’dir. Kavak ağacı için eğilme dayanımın;
Örüng ve Okuroğlu, (2002) 507 kg/cm2; Örs ve
Keskin (2001) 600 kg/cm2; Acar (1972) 585
kg/cm2; Acar, (1973) 734 kg/cm2 olduğunu
ifade etmişlerdir.
Kayma dayanımı, ahşap malzemenin
bitişik iki düzlemini aksi yönlerde kaydırarak
birbirinden ayırmaya çalışan kuvvetlere karşı
koyma gücüdür (Örs ve Keskin, 2001). Ahşap
malzemenin birleştirme yerlerinde, çentik
açılan kısımlarında kayma dayanımı önem
kazanmaktadır. Liflere paralel doğrultudaki
kayma dayanımı, liflere dik doğrultudaki
kayma
dayanımından
daha
fazladır
(Ekmekyapar ve Örüng, 1997; Berkel, 1970).
Araştırma sonucuna göre liflere paralel
doğrultuda kayma dayanımının ortalaması 32
kg/cm2 olarak bulunmuştur. Örüng ve Okuroğlu
(2002), Erzurum yöresinde yetiştirilen kavak
ağacı için kayma dayanımını 44 kg/cm2 olarak
belirlemiş, Örs ve Keskin (2001) 65 kg/cm2,
Odabaşı ve Acar (1975), Acar (1973) 57 kg/cm2
ise 61 kg/cm2 olduğunu bildirmişlerdir.
4. Sonuç
Ahşap malzeme yapıda taşıyıcı, doğrama,
kaplama,
bölme
elemanı
olarak
kullanılabilmektedir. Ancak özellikle, kullanış
yerlerinin gerektirdiği fonksiyonel ve rasyonel
bir değerlendirmenin yapılması, daha sonra da
istenilen özelliklere sahip ağaç türü ve odun
kökenli diğer malzemelerin seçiminin yapılması
gerekir. Ağaç malzeme seçiminde ve optimal
kullanım sağlanmasında ahşabın anatomik,
fiziksel, mekanik, teknolojik ve kimyasal
özelliklerinin
bilinmesi
büyük
önem
taşımaktadır (Karayılmazlar ve ark., 2005).
Bunun sonucu çok değerli bir ham madde olan
odunun en az kayıpla işlenmesi sağlanırken,
orman endüstrisinin verimli çalışması olanaklı
olur. Ağacın yetişme koşulları ve yeri
bünyesine ve dolayısıyla dayanımına etki
ettiğinden,
emniyet
gerilmelerinin
belirlenmesinde farklı iklim koşullarında
yetişen ağaçların da göz önüne alınması
gerekmektedir. Tokat yöresindeki tarımsal
yapılarda yaygın olarak kullanılan ve ilin
Niksar ilçesinde yetiştirilen kavak ağacının
önemli fiziksel ve mekanik özelliklerini
belirlemek amacıyla yapılan bu araştırmada
elde edilen sonuçlar genellikle değişik
yörelerde
yetişen
kavak
ağaçları
ile
literatürlerde verilen değerlere yakınlık
göstermektedir. Elde edilen sonuçlara göre
kavak ağacının yapı malzemesi olarak rahatlıkta
kullanılabileceği
belirlenmiştir.
Kavak
ağacından elde edilen malzeme, yapı inşaatında
kullanma ve uygulama tekniğinin yardımıyla
değerli bir malzeme durumuna gelebilir. Bu
malzemenin
emniyet
gerilmeleri
iyi
belirlenmek koşulu ile yapının tüm taşıyıcı
elemanlarında özellikle aşık, mertek, taban ve
tavan kirişleri olarak kullanımı uygundur.
Araştırma materyali olan kavak ağacının, diğer
ahşap malzemenin sağlanmasının zor ve pahalı
olduğu bölgelerde, özellikle ekonomik gücü
yetersiz olan tarım işletmelerindeki yapılarda
kullanılabileceğini
göstermektedir.
Kavak
ağacının ahşap yapıların taşıyıcı elemanlarında
kullanılmasıyla yöredeki ahşap malzeme
sıkıntısı büyük ölçüde giderilebilecektir.
Kaynaklar
Acar, O., 1972. 64 H. Melez kavak odununun bazı
teknolojik odun özellikleri ve 1-24 klonu ile
mukayeseli araştırmalar. Kavak ve Hızlı gelişen
Orman Ağaçları Arş. Enst., Yıllık Bülteni, No, 7.
Acar, O., 1973. Populus, Euphratica Oliv, odununun
anatomik ve teknolojik özellikleri. Kavak ve Hızlı
gelişen Orman Ağaçları Arş. Enst., Yıllık Bülteni,
No, 8.
Anonim, 1976a. Odunda fiziksel ve mekaniksel deneyler
için numune alma metotları ve genel özellikler, TS
2470. Türk Standartları Enst., Ankara.
Anonim, 1976b. Odunda fiziksel ve mekaniksel deneyler
için hacim yoğunluk değerinin tayini, TS 2472. Türk
Standartları Enst., Ankara.
Anonim, 1976c. Odunda liflere dik yönde basınç direnci
tayini, TS 2473. Türk Standartları Enst., Ankara.
65
Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli
Fiziksel ve Mekanik Özellikleri
Anonim, 1976d. Odunda statik eğilme dayanımının tayini,
TS 2474, Türk Standartları Enst., Ankara.
Anonim, 1976e. Odunda liflere paralel yönde çekme
dayanımının tayini, TS 2475. Türk Standartları
Enst., Ankara.
Anonim, 1977. Odunda liflere paralel doğrultuda basınç
direnci, TS 2595. Türk Standartları Enst., Ankara.
Anonim, 1980. Odunda liflere paralel doğrultuda
makaslama direncinin tayini, TS 3459. Türk
Standartları Enst., Ankara.
Anonim, 1983a. Odunda radyal ve teğet doğrultuda
çekmenin tayini TS 4083. Türk Standartları Enst.,
Ankara.
Anonim, 1983b. Odunda radyal ve teğet doğrultuda
şişmenin tayini, TS 4084. Türk Standartları Enst.,
Ankara.
Anonim, 1983c. Odunda hacimsel çekmenin tayini, TS
4085. Türk Standartları Enst., Ankara.
Anonim, 1983d. Odunda hacimsel şişmenin tayini, TS
4086. Türk Standartları Enst., Ankara.
Balaban, A. ve Şen. E., 1984. Tarımsal İnşaat. Ankara
Üniv., Ziraat Fak., Yay., 904, Ders Kitabı, No: 252,
Ankara.
Berkel, A., 1970. Ağaç Malzeme Teknolojisi. İ.Ü. Orman
Fak., Yay., No. 147, İstanbul.
Bozkurt, Y. ve Göker, Y., 1987. Fiziksel ve Mekanik
Ağaç Teknolojisi. İ.Ü. Orman Fak., Yay., No:388,
İstanbul.
Düzgüneş, O., T. Kesici, O. Kavuncu ve F. Gürbüz, 1987.
Araştırma ve Deneme Metodları (İstatistik Metodları
II). Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yay., No:1021, 295,
381 s., Ankara.
Ekmekyapar, T. ve Örüng, İ., 1997. İnşaat Malzeme
Bilgisi. Atatürk Üniv., Ziraat Fak. Ders Yay.,
No:145, Erzurum.
Karayılmazlar, S., Tankut, N. ve Tankut, A., 2005. Yapı
sistem
ve
malzemelerinde
ahşap;
yapı
malzemelerinde ahşabın özellikleri, önemi ve ahşap
yapı sistemlerinde kullanımı. Standart ve Ekonomik
Teknik Dergi, 518, Ankara.
66
Kerimoğlu, E., 1973. The use of poplar timber in rural
housing. Cento Symposium, May, (21-24), Ankara.
Odabaşı, Y., 1971. Yapı malzemesi olarak kavak ağacının
özellikleri ve emniyet gerilmeleri üzerinde
araştırmalar. Özarkadaş Matb., İstanbul.
Odabaşı, Y. ve Acar, O., 1975. Yapı malzemesi olarak
Karakavak ağacının bazı özellikleri üzerinde
araştırmalar. Kavak ve Hızlı Gelişen Orman
Ağaçları, Enst., Yıllık Bülten No: 10.
Öneş, A., 1988. İnşaat Malzeme Bilgisi, Ankara Üniv
Ziraat Fak., Yay., 1094, Ders Kitabı No:315,
Ankara.
Örs, Y. ve Keskin, H., 2001. Ağaç Malzeme Bilgisi, Atlas
Yayın Dağıtım,No: 02, İstanbul.
Örüng, İ., 1989. Erzurum yöresindeki tarımsal yapılarda
yaygın olarak kullanılan Şenkaya Sarıçamının
önemli fiziksel ve mekanik özellikleri üzerine bir
araştırma (Doktora Tezi). Atatürk Üniv., Fen
Bilimleri Enst., Erzurum.
Örüng, İ. ve Okuroğlu, M., 1992. Erzurum yöresindeki
tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılan kavak
ağacının önemli fiziksel ve mekanik özellikleri
üzerine bir araştırma. 4. Ulusal Tarımsal Yapılar ve
Sulama Kongresi, (24-26 Haziran), Erzurum.
Özçelik, N., 1975. İnşaat Bilgisi. İ.Ü. Orman Fak., Yay.,
No: 211, İstanbul.
Özçelik, N., 1983. Ağaç malzemenin mekanik özellikleri
ve birleşmeleri. İ.Ü.Orman Fak. Derg., 33(1), 9,
İstanbul.
Şimşek, O., 2003. Yapı Malzemesi II. Beta Basım A.Ş,
Yayın No: 1374, İstanbul.
Uzunöz, M., 1997. Niksar ovasında melez kavak
yetiştiriciliğinin önemi ve alternatif tarla ürünlerine
göre karlılığı üzerine bir araştırma (Yüksek Lisans
Tezi). Gaziosmanpaşa Üniv., Fen Bilimleri Enst.,
Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, Tokat.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 23 (1), 2006, 67-74
CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve
Tarımsal Açıdan İrdelenmesi
1
Tekin Susam1
İrfan Oğuz2
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat Meslek Yüksekokulu, 60240, Tokat
2
Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü, 60250, Tokat
Özet: Hızla artmakta olan nüfusla orantılı olarak uygun arazi kullanımı gerekliliği her geçen gün önemini
daha da hissettirmektedir. Tarımsal amaçlı kullanılabilecek arazi olarak kısıtlı miktara sahip olan Tokat ili
içinde bu olgu son derece önemlidir. Tokat ili tarım ve tarıma dayalı sanayi ile geçinmekte olan bir ilimizdir.
Arazilerin eğim, bakı ve yükseklik gibi özellikleri onların en uygun şekilde kullanılabilmeleri için
yapılabilecek planlama çalışmalarında önemli bir ağırlığa sahip topoğrafik özelliklerdir. Tokat ili idari
sınırları kapsamında coğrafi bilgi sistemi ortamında yapılan bu çalışma ile Tokat ili eğim, bakı ve yükseklik
durumu incelenmiştir. Tokat ili arazilerinin eğim, bakı ve yükseklik yüzdeleri yüzölçüm değerlerine göre
hesaplanarak grafikler elde edilmiştir. Elde edilen eğim değeri miktarlarına göre Tokat ili arazilerinin büyük
çoğunluğunun tarım için uygun olan (% 0-12) aralıkta olmadığı tespit edilmiştir. Bakı durumu tespiti
sonunda ise arazilerin ana yönlere göre yaklaşık eşit oranda (kuzey 26.5 %, güney 25.6 %, doğu 20 % ve batı
22.2 %) dağıldıkları görülmüştür. Tespit edilen bu topoğrafik niteliklere göre Tokat ili arazilerinin çok az bir
kısmının topoğrafik açıdan tarımsal kullanıma uygun olduğu görülmektedir.
Anahtar kelimeler: CBS, Eğim, Bakı, Tokat
Determination of Slope and Aspect Specifications of Tokat City and
interpretation on Agricultural Scopes
Abstract: The necessity for convenient use of soil, rises due to the population increase. Because, there are
limited areas for agricultural purposes in Tokat province and seventh percent of people who live in Tokat
supply their living from agriculture and industry based on agriculture, it is very important to use available
soil in the most convenient way. Slope, aspect and heights of land surfaces are very important attributes to
plan existing land for convenient use. Sufficient knowledge of land’s features helps people in various ways,
such as economy, preference, at the planning stage to form a good plan. With this study, which covers Tokat
province, realized by GIS, slope, aspect and heights of land surfaces determined and interpretated. According
to results obtained, most of the lands of Tokat Province is not suitable for agriculture in general. Only 34% of
Tokat Province’s lands is in range of slope interval (0-12 %) which is suitable for agriculture. In terms of
aspect, it was seen that lands fell into approximately equal pieces (north 26.5%, south 25.6%, east 20% ve
west 22.2%) according to main aspects. As a result, according to these attributes of Tokat Province’s lands,
there are insufficent lands which are suitable for agriculture in terms of topographical status.
Keywords: GIS, Slope, Aspect, Tokat
1. Giriş
İnsanların yaşam koşulları ve davranışları,
bulundukları çevrenin değiştirilemez topoğrafik
özellikleri ile yakından ilişkilidir. Tarım,
ulaşım, iklim, eğitim, geçim kaynakları,
yerleşim
yerinin
niteliği,
gelişebilme
potansiyeli ve erozyon riski gibi birçok olgu,
ilgili yaşam alanının topoğrafik özellikleri ile
doğrudan ilişkilidir.
CBS, topoğrafik özelliklerin sayısal olarak
ortaya çıkarılması yönünde önemli olanaklar
sunmaktadır.
Özellikle
mühendislik
çalışmalarında arazi topoğrafyasının ne kadar
önemli olduğu dikkate alınırsa CBS’nin
sunduğu bu olanakların önemi daha da iyi
anlaşılır. Bu sebepledir ki son yıllarda bu
anlamda yapılan bilimsel çalışmalara çok sık
rastlanmaktadır (Alkış, 1996; Dechev, 2002;
Ayad, 2004; Dingil, 1997; Kasapoğlu, 1997;
Susam,
2002;
www.esri.com;
www.islem.com.tr;
www.netcad.com.tr;
www.hatgıs.com;
www.gislab.ktu.edu.tr;
www.mta.gov.tr;
www.hkmo.org.tr;
www.geog.ubc.ca).
CBS ortamında yapılan bu çalışma ile de
Tokat yöresi arazi varlığının eğim ve bakı
özellikleri sayısal olarak ortaya çıkarılmaya
çalışılmıştır. Çalışmayla belirli eğim ve bakı
aralıklarında ne kadar arazi olduğu ve il
genelinde yüzde dağılımı belirlenmiştir. Elde
edilen bilgiler tarımsal olarak değerlendirilmiş
ve ilin potansiyeli ortaya konulmuştur.
CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi
2. Materyal ve Metot
2.1. Çalışma alanı
Araştırmanın yürütüldüğü Tokat ili,
Karadeniz ve İç Anadolu bölgeleri arasındaki
geçit bölgede ve deniz seviyesinden ortalama
650 m yükseklikte bulunmaktadır. Tokat
yerleşim birimi (kent merkezi) koordinatları
36.530 doğu boylam ve 40.310 kuzey enlem
coğrafi koordinatlarında bulunmaktadır.
Tokat İline bağlı Zile, Yeşilyurt, Turhal,
Sulusaray, Reşadiye, Pazar, Niksar, Erbaa,
Başçiftlik, Artova ve Almus olmak üzere 11
adet ilçe bulunmaktadır.
Araştırma yeri yer buldur haritası Şekil 1’
de verilmiştir.
Şekil 1. Araştırma yeri yer buldur haritası
2.2 İklim
Tokat ili, Karadeniz’ in etkisi altında kalan
alanlarla Orta Anadolu’ nun karasal iklimi
arasında hakim olan, geçit bölge iklimi
karakterindedir. İl merkezinde uzun yıllar
ortalama yağış 437 mm, ortalama hava sıcaklığı
12 0C, ortalama nispi nem % 62.4’ tür (KHGM,
2005).
2.3. Arazi kullanım
Tokat yöresinde en fazla arazi kullanım
türü ormanlık arazidir. Orman alanları il arazi
varlığının % 38.72’ sini kaplamaktadır. Toplam
arazi varlığının % 23.52’ si kuru tarım, %
15.71’ i çayır-mera arazisi ve % 12.27’ si sulu
tarım arazisidir. Geri kalan fundalık arazi, bağbahçe arazisi, yerleşim yeri, su yuzeyi ve boş
arazinin toplam oranı % 9.79 dur (Anonim;
1997).
2.4. Metot
Çalışma üç aşamada yürütülmüştür. Birinci
aşamada topoğrafik analizlerde kullanılacak
olan grid formatlı pafta sistemine göre
kaydedilmiş yükseklik verisinin sadece çalışma
alanı içerisinde kalan kısımları ayrı bir katman
74
haline getirilmiştir. Bu katmandan baraj, göl ve
gölet yüzeylerinin çıkarılmasıyla analizler için
gerekli maske katman oluşturulmuştur.
İkinci aşamada, yükseklik verisi ve çalışma
alanı maske katmanı kullanılarak eğim haritası
elde edilmiş, eğim durumunun yeniden
sınıflandırılması, eğim yüzdelerinin elde
edilmesi ve son olarak ne kadar arazinin hangi
eğim aralığında olduğunun tespit edilmesi
gerçekleştirilmiştir.
Üçüncü aşamada ise, yükseklik verisi ve
çalışma alanı maske katmanı kullanılarak bakı
haritasının elde edilmesi, bakı durumunun ana
yönler
dikkate
alınarak
yeniden
sınıflandırılması, bakı yüzdelerinin elde
edilmesi ve il arazi varlığının hangi bakı
aralıklarında
olduğunun
belirlemesi
gerçekleştirilmiştir.
CBS yazılımı olarak ARCMap 9.0
yazılımı, 3D Analysist modülü (ESRI, 2004)
kullanılmıştır. Donanım olarak da Pentium III
tabanlı DELL marka dizüstü bilgisayar ve ilgili
ek birimleri kullanılmıştır.
2.4.1. Analizde kullanılacak olan çalışma
alanı maske katmanının elde edilmesi
Çalışma alanını kapsayan yükseklik
verilerinden yararlanılarak göl, gölet ve baraj
gibi su yüzeyleri dışında kalan alanların analiz
edilmesi için bir maske katman elde edilmiştir.
Bu amaçla, il sınırı içinde kalan göl, gölet ve
barajlar poligon şeklinde vektörel veri olarak su
katmanı ismi ile oluşturulmuştur. Maske
katmanı oluşturmak için il sınırı katmanı ile su
katmanı birleştirilerek yeni bir katman elde
edilmiştir. Eğim ve bakı analiz işlemlerinde bu
katman kullanılmıştır.
2.4.2. Eğim durumu ve ilgili sayısal bilgilerin
elde edilmesi
Eğim, arazi yüzeyinin yatay düzlemden
sapma değeridir. Bu değer % olarak veya
derece (0-90) olarak ifade edilmektedir. SAM
çalışmalarında oluşturulan yüzeylerde seçilen
iki
nokta
arasındaki
eğim
doğrudan
hesaplanabilmektedir. Bu olanak ARCMAP
8.3, 3D Analysis programında da mevcut olup
% ya da derece cinsinden tercihli olarak
kullanılabilmektedir.
Eğim, erozyon, toprak sınıflaması,
ağaçlandırma, konut yeri planlama vb. bir çok
çalışmada mutlaka dikkate alınması gereken
önemli bir topoğrafik unsurdur.
T.SUSAM, İ.OĞUZ
Araştırmada ARCMAP 8.3, 3D Analysis
programının ilgili komutları kullanılarak
çalışma alanının, 20m x 20m piksel boyutlu
raster formatlı eğim katmanı elde edilmiştir.
Elde edilen eğim katmanı çeşitli
karşılaştırmalar yapmak amacıyla düz (% 0 –2),
hafif (% 2 – 6), Orta (% 6 – 12), dik (% 12–20),
çok dik (% 20 – 30) ve sarp (% 30+) olmak
üzere altı sınıf olarak gruplandırılmıştır.
Sınıflamada toprak etüt ve haritalamada
kullanılan
gruplama
dikkate
alınmıştır
(Anonim, 1967). Bu sınıflamaya göre Tokat
Yöresi eğim haritası Şekil 2’ te verilmiştir.
Eğim gruplarının çalışma alanında kapladığı
alan,
katmandaki
hücre
sayılarından
hesaplanarak Çizelge 1’de, alan ve yüzde olarak
da Şekil 3’de verilmiştir. Çizelge 2’de ise
karşılaştırma amaçlı, klasik sistem sonuçları ile
çalışmada bulunan sonuçlar birlikte verilmiştir.
Şekil 2 Tokat İli eğim haritası
Çizelge 1. Tokat İli eğim gruplarının alansal dağılımı
Eğim Grubu (%)
Hücre Sayısı Toplam Alan (m2)
0–2
Düz
2 500 286
1 000 114 400
2–6
Hafif
1 810 517
724 206 800
6 – 12 Orta
4 057 886
1 623 154 400
12 – 20 Dik
4 687 048
1 874 819 200
20 – 30 Çok Dik
4 682 095
1 872 838 000
30 +
Sarp
6 757 601
2 703 040 400
Toplam
24 495 433
9 798 173 200
Toplam Alan (km2)
1 000.114
724.207
1 623.154
1 874.819
1 872.838
2 703.041
9 798.173
73
CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi
% 30 +
2 703,041 km2
27.6 %
%0-2
1 000,114 km2
10.2 %
%2-6
724,207 km2
7.4 %
% 6 - 12
1 623,154 km2
16.6 %
% 20 - 30
1 872,838 km2
19.1 %
% 12 - 20
1 874,819 km2
19.1 %
Şekil 3. Tokat İli arazi varlığı eğim aralıkları ve kapladıkları alanlar ile yüzdeleri
Çizelge 2. SAM verilerinden elde edilen eğim gruplarının toprak haritası bulgularıyla
karşılaştırılması
Eğim Grubu
Alan (km2)
Fark
(%)
(km2)
SAM Verileri
Toprak Haritası Verileri
0–2
Düz
1 000.114
860.070
140.044
2–6
Hafif
724.207
645.070
79.137
6 – 12
Orta
1 623.154
1596.890
26.264
12 – 20
Dik
1 874.819
1675.720
199.099
20 – 30
Çok Dik
1 872.838
2279.730
-406.892
30 +
Sarp
2 703.041
2746.470
-43.429
Toplam
9 798.173
9803.950
-5.777
2.4.3. Bakı durumu ve ilgili sayısal bilgilerin
elde edilmesi
Sayısal arazi modelinde bakı, her raster
hücresi için hesaplanır. Bakı, ilgili hücreden
teğet olarak geçen yüzey normalinin, kuzey
doğrultusu ile yaptığı açı olarak hesaplanır. Bu
açı 0’ dan başlanarak saat akrebi yönünde 360
derecelik tam bir daire oluşacak şekilde
hesaplanır ve sınıflandırılır.Bu aralıklarda olan
ve her hücre için hesaplanan bakı değeri, o
hücrenin eğim yüzeyinin hangi yöne baktığını
gösterir.
SAM kullanılarak hesaplanan bakı bilgisi
tarımsal
ve
diğer
bir
çok
alanda
kullanılabilmektedir. Örneğin kayak yapılacak
en iyi yerler, karın ilk olarak erimeye
başlayacağı yerler, acil durumlarda uçak
74
inebilecek yerler, özellikle bir yönü seven ağaç
türlerinin yetişebileceği uygun yerlerin
belirlenmesi gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
Bu çalışma ile yükseklik verisi ve maske
katman kullanılarak, 20 m x 20 m piksel
boyutlu raster formatlı bakı katmanı elde
edilmiştir. Düz yerler ve ara yönlerde dahil
olmak üzere dokuz sınıf olarak elde edilen bakı
katmanı özellikleri Çizelge 3’ de alansal, Şekil
4’de % cinsinde grafiksel olarak verilmiştir.
Tokat İli topraklarının ara yönleri yanısıra
ana yönleri de ele alınarak veri sınıflaması düz,
kuzey, doğu, güney ve batı olmak üzere toplam
5 sınıfta yeniden yapılmış ve buna göre elde
edilen sonuçlar Çizelge 4’te alansal, Şekil 5’de
de grafiksel olarak % cinsinden verilmiştir.
T.SUSAM, İ.OĞUZ
Çizelge 3. Tokat Yöresi ara yönler bakı gruplarının alansal dağılımı
Bakı
Hücre Sayısı
Alan (m2)
Alan (km2)
Düz
1396524
558609600
558.610
Kuzey
4941682
1976672800
1 976.673
Kuzeydoğu
2589756
1035902400
1 035.902
Doğu
2321733
928693200
928.693
Güneydoğu
2670451
1068180400
1 068.180
Güney
2915084
1166033600
1 166.034
Güneybatı
2616310
1046524000
1 046.524
Batı
2403532
961412800
961.413
Kuzeybatı
2640361
1056144400
1 056.144
Toplam
24495433
9798173000
9 798.173
Kuzeybatı
10.8 %
Düz
5.7 %
Düz
Batı
9.8 %
Kuzey
20.2 %
Kuzey
Kuzeydoğu
Doğu
Güneydoğu
Güneybatı
10.7 %
Güney
Kuzeydoğu
10.6 %
Güney
11.9 %
Güneydoğu
10.9 %
Güneybatı
Batı
Kuzeybatı
Doğu
9.5 %
Şekil 4. Ana ve ara yönlere göre Tokat İli arazi varlığı bakı dağılım grafiği
Çizelge 4. Tokat Yöresi ana yönler bakı gruplarının alansal dağılımı
Bakı
Hücre Sayısı
Alan (m2)
Alan (km2)
Düz
1396524
558609600
558.610
Kuzey
6488151
2595260400
2595.260
Doğu
4888308
1955323200
1955.323
Güney
6279220
2511688000
2511.688
Batı
5443005
2177202000
2177.202
Toplam
24495208
9798173000
9798.083
73
CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi
Batı
2177.202 km2
22.2 %
Düz
558.610 km2
5.7 %
Kuzey
2595.260 km2
26.5 %
Düz
Kuzey
Doğu
Güney
Batı
Güney
2511.688 km2
25.6 %
Doğu
1955.323 km2
20.0 %
Şekil 7. Tokat İli arazi varlığı ana yönlere göre dağılım grafiği
3. Bulgular ve tartışma
Çizelge 1 ve Şekil 4’ te görüldüğü gibi
Tokat yöresinde toplam arazi varlığının % 27.6’
sı sarp (% 30 +) eğimden oluşmaktadır. Sarp
eğimi sırasıyla çok dik ( % 20 – 30), dik ( % 12
– 20), orta (% 6 – 12), düz (% 0 – 2) ve hafif
(% 2 – 6) eğim grubu takip etmektedir.
Genel olarak işlemeli tarımsal faaliyetlerin
% 0 – 12 eğim grubunda yapılması ve % 12’ yi
aşan eğimlerde ise işlemeli tarımın kesinlikle
yapılmaması ve % 12’ yi aşan eğimli alanların
mera ve orman alanları olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir. Tarımsal faaliyetlere izin
verilen % 0–12 eğim grubunda ise düz
eğimlerde sınırlamasız, hafif eğimlerde belirli
sınırlamalar içeren ve orta eğimde ise ciddi
sınırlamalarla (yem bitkileri tarımı, eğime dik
sürüm, azaltılmış toprak işleme v.b) kontrollü
tarıma izin verilmektedir.
İşlemeli tarımda kullanılabilme potansiyeli
olan % 0–12 eğim grubunda yer alan araziler il
arazi
varlığının
ancak
%34.2’sini
oluşturmuştur. Sürdürülebilir tarım için oldukça
sınırlı oranda olan bu alanların toprak bozulma
süreçlerine karşı korunması gerekmektedir.
Başlıca
fiziksel
toprak
bozulma
süreçlerinden biri olan toprak erozyonu
topoğrafik yapının oldukça dik eğimlerde
oluşunun da etkisiyle düz eğimli araziler
dışında kalan % 89.8’ ini tehdit etme
74
potansiyeline sahiptir. Nitekim Türkiye Arazi
varlığı verilerine göre il arazisinin % 91.3’ de
su erozyonu görülmektedir (Anonim, 1978).
Düz bir arazide toprak aşınması ihmal edilir
derecede az olmasına karşın meyil yüzdesi
arttıkça erozyon olayı da orantılı bir şekilde
artmaktadır. Denemeler, eğimin bir misli
artması ile taşınan materyalin 2.8 misli artmakta
olduğunu kanıtlamıştır (Doğan ve Güçer, 1976).
Klasik sistemde haritalanmış Tokat İli
toprak haritası eğim grupları verileri ile
(Anonim, 1997), SAM verilerinden türetilmiş
eğim grupları karşılaştırılmıştır (Çizelge 2).
Çizelge 2’ de görüldüğü gibi, her iki yöntem
arasında
anlamlı
sayısal
farklılıklar
bulunmuştur. Özellikle çok dik ve düz eğim
gruplarında,
her
iki
değerlendirme
birbirlerinden oldukça sapma göstermişlerdir.
Orta eğim grubu ise yakın sonuçlar vermiştir.
SAM verilerinden oluşturulan eğim haritası
klasik yöntemle yapılan eğim gruplamasına
göre daha gerçekçi sonuç verdiği dikkate
alınırsa toprak haritalarını hazırlamada CBS
tekniklerinden daha fazla yararlanılması
gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Tokat ili bakı haritası, alansal dağılımı ve
dağılım grafiğine göre ağırlıklı olarak il arazi
varlığının kuzey (% 26.5) ve güney (% 25.6)
yönlere baktığı görülmektedir. Tokat ili
T.SUSAM, İ.OĞUZ
arazisinin % 22.2’ si batı ve % 20’ si doğu yöne
bakmakta olup % 5.7’ si düzdür.
Meyvecilikte iyi bir güneşlenme ve yeterli
sıcaklık gereklidir. Bu nedenle Tokat yöresi için
güney, güneydoğu veya batı yöneyi tercih
edilmektedir. Kuzey, kuzeydoğu ve doğu
yöneyleri serin ve rutubetli olduğu için sıcak ve
ılıman bölgelerde kurulacak meyvelikler için
daha uygundur.
Tokat yöresinde meyvecilik önemli bir
potansiyele sahiptir. Kuzey yamaçlara oranla
güney yamaçlarda meyve ağaçlarının ürün
verimi daha fazla ve don riski daha azdır.
Hakim rüzgar yönü de meyvecilik bakımından
önemlidir. Rüzgarin esiş yönü ile bakı verileri
birlikte
değerlendirilerek
meyve
tesisi
kurulabilecek potansiyel alanlar belirlenebilir.
Meyvecilikte olduğu gibi tarla ürünleri,
mera ve orman alanlarında yetiştirilecek bitki
türleri için yer seçimlerinde de bakı
haritasından yararlanılabilir.
Toprak kayıplarında bakı belirleyicidir. Bu
etki bakı özelliğinin belirlediği mikroklimatik
farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca
yöneye bağlı olarak vejetasyonun sağladığı
örtülülük yüzdesindeki farklılık ta bu etkiyi
artırmaktadır. Balcı, (1973). İç Anadolu’ da
bakının toprak aşınıma duyarlılığa etkisini
araştırdığı çalışmasında en fazla aşınıma
duyarlılığın güney bakılarda olduğu, kuzey
bakılardaki düşük aşınıma duyarlılığın yüksek
organik maddeden kaynaklandığını belirtmiştir.
4. Sonuç
Tokat yöresi arazi varlığının eğim ve bakı
durumu ve elde edilen bulgular tarımsal açıdan
irdelendiği bu çalışmada CBS tekniklerinden
yararlanılmıştır.
SAM haritasından elde edilen eğim değerleri
TOPRAKSU
standartlarına
göre
gruplandırılmıştır. Araştırma sonunda Tokat
Kaynaklar
Alkış, A., Özer H.,1996. “Coğrafi Bilgi Sistemlerinde
üçüncü boyut için yükseklik veritabanı”, Coğrafi
Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 26-27-28 Eylül 1996,
İ.T.Ü.- Y.T.Ü. İstanbul.
Anonim, 1967. Toprak etüdleri standartları. TOPRAKSU
Genel Müdürlüğü, Ankara.
Anonim, 1978. Türkiye arazi varlığı. TOPRAKSU Genel
Müdürlüğü, Ankara.
Anonim, 1997. Tokat İli arazi varlığı. KHGM yayınları, il
rapor no: 60, Ankara.
Anonim, 2005. Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü
meteoroloji istasyonu kayıtları (Sözlü görüşme).
yöresinde toplam arazi varlığının sırasıyla, %
27.6’ sı sarp (% 30 +), çok dik ( % 20 – 30),
dik ( % 12 – 20), orta (% 6 – 12), düz (% 0 – 2)
ve hafif (% 2 – 6) eğim gruplarında yer aldığı
belirlenmiştir.
İşlemeli tarımda kullanılabilme potansiyeli
olan olan arazilerin oldukça sınırlı bir oranda
olduğu (% 34.2) ve il arazilerinin eğim grupları
dikkate alındığında çoğunlukla mera ve orman
alanları olarak değerlendirilebileceği tespit
edilmiştir.
Tokat ili topraklarının eğim koşulları
nedeniyle toprak erozyonunun potansiyel
tehditi altında olduğu ve düz eğimli araziler
dışında kalan il arazi varlığının % 89.8’ inin
özel önlemlere ihtiyaç duyduğu belirlenmiştir.
Klasik
sistemde
haritalanmış
eğim
gruplarının, SAM verilerinden türetilmiş eğim
grupları ile, tam olarak uyuşmadığı ve her iki
yöntem arasında anlamlı farklılıklar bulunduğu
belirlenmiştir.
Araştırma bulguları sonucunda Tokat İli
bakı haritası hazırlanmıştır. Buna göre, il
arazileri sırasıyla kuzey (% 26.5), güney (%
25.6), batı (% 22.2) ve doğu (% 20.0) yönlerine
bakmakta olup % 5.7’ si düzdür.
Meyvecilikte bol güneşlenme ve don
tehlikesini azaltma amacıyla güney yamaçlar
önem
kazanmaktadır.
Tokat
yöresinde
meyvecilik önemli bir potansiyele sahiptir.
Kuzey yamaçlara oranla güney yamaçlarda
meyve ağaçlarının ürün verimi daha fazla ve
don riski daha azdır. Hakim rüzgar yönü de
meyvecilik bakımından önemlidir. Rüzgarin
esiş yönü ile bakı verileri birlikte
değerlendirilerek meyve tesisi yapılmalıdır.
Meyvecilikte olduğu gibi tarla ürünleri ile
mera ve orman alanlarında yetiştirilecek bitki
türlerinin yer seçimlerinde de bakı haritasından
yararlanılmalıdır.
Anonymous, 2002. Using ArcGISTM, 3D Analyst, Manuel
Book, Redlands, USA.
Ayad, Y., 2004. “Prioritizing acid mine drainage stream
remediation”, The magazine for ESRI software
users, october-december 2004, Clarion University
of Penssylvania, USA.
Balcı, N., 1972. Influence of parent material and slope
exposure on properties of soils related to erodibility
in North Central Anatolia. Zeitschrift für
planzenernahrung und bodenkunde. No:131, p 4255.
73
CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi
Dechev, H., Romanova D., Troeva, V., 2002. “GIS
Aplications in spatial planning”, 3rd International
symposium remote sensing of urban areas, 11-13
June 2002, İstanbul, Turkey.
Dingil,M., Şenol S., Öztürk N., Kandırmaz M., Öztekin
E., Dinç U., Yeğingil İ., 1997. “Çukurova
Üniversitesi Ziraat Fakültesi döner sermaye
işletmesi arazileri veribankası”, 3.Uzaktan algımla
ve Türkiye’deki uygulamaları semineri, 16-18,
mayıs, Uludağ, Bursa.
Doğan, O., Güçer, C. 1976. Su erozyonunun nedenleri,
oluşumu ve üniversal denklem ile toprak
kayıplarının saptanması. Merkez TOPRAKSU
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü yayınları, Genel
yayın No: 41, Teknik Yayın No: 24, Ankara.
Kasapoğlu E., Köse O., Eren T., 1997. “Coğrafi bilgi
sistemi ve uzaktan algılama tekniklerinin
mühendislik uygulamalarındaki önemi”, 3.Uzaktan
algımla ve Türkiye’deki uygulamaları semineri, 1618, mayıs, Uludağ, Bursa.
74
Susam, T., 2000. Yüksek çözünürlüklü uydu verileri ve
sayısal arazi modeli entegrasyonu ile Tokat karar
destek sisteminin kurulması, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Doktora tezi, sayfa 62, İstanbul.
www.esri.com
www.islem.com.tr
www.netcad.com.tr
www.hatgıs.com
www.gislab.ktu.edu.tr/yayinlar/bolgesempoz_reis.pdf
www.mta.gov.tr/jeoloji/RS/urunler.html
www.hkmo.org.tr/meslegimiz/turk_haritacilik_tarihi.php
www.geog.ubc.ca/courses/geog516/talks_2001/slope_calc
ulation.html
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 75-82
Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği
1
2
Tekin Susam1
Sedat Karaman2
Tekin Öztekin2
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat Meslek Yüksekokulu, Harita Kadastro Programı, 60240, Tokat
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Çeşitli amaçlarla suya duyulan gereksinimin giderek arttığı günümüzde baraj, göl, gölet ve akarsular
gibi yüzey sularının temel karakteristiklerinin bilinmesi onların planlı bir şekilde kullanılabilmeleri için son
derece önemlidir. Coğrafi bilgi sistemi ve uzaktan algılama teknolojileri geniş alanlarda yüzey suları ile ilgili
olarak konumlandırma ve güzergah belirleme çalışmalarında önemli olanaklar sunmaktadır. LANDSAT-TM
ve IRS 1C uydu verileri kullanılarak, Tokat ili sınırları içerisinde kalan Yeşilırmak, Kelkit ve Çekerek gibi
büyük ırmaklar ile baraj, göl ve göletlere ilişkin bir veri tabanı modeli oluşturulmuştur. Ayrıca bu objelerin
yakın çevreleri ile olan ilişkilerinin daha iyi kavranabilmesi amacıyla 20 metrede bir geçirilmiş olan eş
yükseklik eğrileri kullanılarak sayısal arazi modeli oluşturulmuş, yüzey suları ile yerleşim birimleri ve ulaşım
ağı arasındaki ilişkiler de uydu görüntülerinden yararlanılarak belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: CBS, veri tabanı, uydu görüntüsü, Tokat ili
Geographic Information System of Surface Waters; Tokat Province Sample
Abstract: Nowadays, the need for water steadly rises due to the population increase. Graphical and identical
informations about fresh water resources such as dams, lakes, and rivers are very important so that they could
be used efficiently. In large areas, technologies of geographic information systems and remote sensing
present important means in the studies of position designation and routing of water resources. In this study, a
GIS database about surface waters of Tokat province was prepared. Rivers such as Yeşilırmak, Kelkit,
Çekerek which passes from inside of Tokat province, dams and lakes were considered as basic surface water
bodies. The graphical characteristics of these surface water bodies have been drown by using LANDSATTM and IRS-1C satellite images. In addition, a digitial elevation model has been formed to comprehend the
relations between these surface waters and their neighboorhoods by processing contours in 20 m belong to
study area. Finally, the settlements and roads next to surface waters have been digitized to see relation
between each other by using satallite images.
Keywords : GIS, database, satellite images, Tokat province,
1.Giriş
Coğrafi bilgi sistemi (CBS) farklı
formattaki bir çok coğrafi verinin grafiksel ve
nesnel özellikleri ile birlikte ortak bir koordinat
sisteminde katmanlar şeklinde toplanması,
işlenmesi, sorgulanması, analiz edilmesi ve
sunulmasını olanaklı kılan bir sitemdir.
Kullanım alanı son derece geniş olan CBS, bu
özelliği ile farklı bilim disiplini uzmanlarının
birlikte çalışması yolunda etkin bir rol oynayan
önemli bir bilişim sistemi olmuştur. Farklı bilim
disiplinlerinin bir arada çalışmasını olanaklı
kılan CBS yazılımlarında veri toplama ve
sunma dışında etkin analiz teknikleri kolay
kullanılabilir hale getirilmiştir.
Özellikle geniş alanlarda yapılan araştırma
çalışmalarında Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS),
uzaktan algılama (UA) ve Küresel Konumlama
sistemi (GPS) teknolojileri önemli kolaylıklar
sunmaktadır. Ulaşım, tarım, yer seçimleri, arazi
kullanım durumu vb. bir çok alanda yaygın
olarak kullanılan bu teknolojiler su kaynakları
ile ilgili çalışmalarda da sık kullanılmaktadır
(Aydan ve Ülcan, 1997; Eren, 1997; Gavin,
2004; Jacobs, 2004).
Uzaktan algılama (UA), uzayda yörüngeye
oturtulmuş uydular aracılığıyla yeryüzü objeleri
hakkında onlara dokunmaksızın bilgi edinme,
işleme ve yorumlama tekniğine dayalı bir bilim
dalıdır. Bu amaçla çalışma amaçlarına göre
farklı
uydulardan
uygun
çözünürlükte
görüntüler alınmakta ve kullanılmaktadır. Bir
metre çözünürlüklü IKONOS uydu verisi küçük
alanlı çalışmalarda kullanılırken, daha düşük
çözünürlüklü uydu görüntüleri geniş alanlı
çalışmalarda kullanılmaktadır.
Elektromanyetik
ışınları
geçirmeleri
özelliğinden dolayı yüzey sularının bulunduğu
ortamlar uydu görüntülerinde siyah olarak
belirmekte, dolayısıyla su yüzeyleri diğer
coğrafi
varlıklar
arasından
kolaylıkla
seçilebilmektedir (Örmeci, 1987). Bu olanak
Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği
yüzey sularının konum ve şekillerinin çok kolay
belirlenebilmesini sağlamaktadır.
Su kaynaklarının geliştirilip korunması,
gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su
bırakabilmesi için akılcı bir su yönetimi büyük
önem taşımaktadır. Bu anlamda CBS, su ile
ilgili yapılan çalışmaların planlı bir şekilde
izlenebilmesini olanaklı kılmaktadır.
Bilgisayar destekli veri analizi ve
görselleştirme araçları, su kaynaklarının
korunması,
geliştirilmesi
ve
yönetimi
çalışmalarında önemli rol oynamaktadır.
Özellikle Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) bu
amaçla son yıllarda dünya çapında oldukça
yaygın olarak kullanılmaktadır (Girgin ve ark.,
2004).
Tokat ili yüzey suları ve çevreleri hakkında
örnek bir coğrafi veritabanı modeli oluşturmak
amacı ile yapılan bu çalışma ile yüzey sularının
coğrafi ve nesnel bilgilerine daha kolay
ulaşılması mümkün olacaktır.
2. Materyal ve Yöntem
2.1. Materyal
Koordinatları 36,530 doğu boylam ve
40,310 kuzey enlemlerinde bulunan Tokat ili,
Orta Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi
arasında
geçiş
iklimine sahip,
deniz
seviyesinden ortalama yüksekliği 650 m olan
su potansiyeli zengin bir ildir (Şekil 1).
Şekil 1. Çalışma alanı konumu
CBS çalışmasında veri, yazılım ve
donanım bileşenleri en önemli etmenlerdir.
Dolayısıyla başarılı bir CBS çalışması için
uygun
veri
yazılım
ve
donanımları
kullanılmalıdır.
Çalışmanın
amacı
doğrultusunda: 5,8 m çözünürlüklü 1997 tarihli
IRS-1C siyah beyaz uydu görüntüleri (053/041)
ve 30 m çözünürlüklü 1997 tarihli LANDSATTM renkli uydu görüntülerinin (175/32)
birleşiminden elde edilen kompozit uydu
görüntüleri; 1/50000 ölçekli haritalardan elde
edilen 20 m aralıklı Tokat ili sayısal yükseklik
verileri; ArcMap 9,0 ve 3D Analyst ve Spatial
Analyst (ESRI, 2001) yazılımı kullanılmıştır.
76
2.2. Yöntem
Proje amaçları doğrultusunda kullanılması
planlanan kaynak veriler ilgili kurumlardan
değişik ortamlarda ve farklı formatlarda
alınarak, CBS ortamında işlenmiş ve ırmaklar,
barajlar, göller ve göletler vektörel veri modeli
ile veri tabanında saklanmıştır.
Yüzey suları ve çevresinin topoğrafik
durumu su kaynaklarının kullanım biçimleri ile
yakından ilgilidir. Bu nedenle su varlıkları ve
yakın çevrelerinin sayısal arazi modeli,
Triangulated Irreguler Network (TIN) yöntemi
ile 20 m düşey aralıklı eş yükseklik eğrileri
kullanılarak oluşturulmuştur. Ayrıca, yerleşim
birimleri ile yüzey suları arasındaki ilişkileri
göstermek amacı ile Tokat ili yerleşim birimleri
veri katmanı da daha önce yapılan
T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN
konumlandırma çalışmalarından hazır sayısal
veri olarak alınmıştır (Susam ve Çakar, 2002).
CBS olanakları ile ulaşım ağları
kullanılarak en kısa yol güzergahının bulunması
gibi çeşitli analizler yapılabilmektedir (Aydöner
ve ark., 2002). Yüzey sularının kendileri ve ana
bağlantı yolları arasındaki ilişkilerinin analiz
edilebilmesine olanak sağlayacak olan devlet ve
il yolları hazır sayısal veri olarak alınmıştır
(Susam ve Çakar, 2002).
Ana ulaşım ağına ek olarak yüzey sularının
birbirleri ve ana ulaşım ağı arasındaki
ilişkilerini göstermek için uydu görüntüleri
kullanılarak elle sayısallaştırma yöntemi ile
yüzey suları ulaşım ağı da ayrı bir veri katmanı
olarak sisteme eklenmiştir.
Uydu görüntüleri, yükseklik, yol ve
yerleşim verileri önceki çalışmalarda işlenmiş
olduklarından bu veriler üzerinde güncelleme
dışında herhangi bir işlem yapılmamıştır.
Su kaynaklarına ilişkin nesnel veriler
(Anonim, 2005) CBS ortamına taşınabilecek
formatta (*.dbf) saklanmıştır.
Çalışmanın amacına yönelik olarak
toplanan veriler, bu verilerden türetilmesi
planlanan veriler ve bu verilere ilişkin nesnel
bilgiler Tablo 1’ de verilmiştir. Katman adı,
veri tipi, içeriği ve öznitelik bilgi alanları
gelecekte bu konuda çalışacak araştırıcılar
tarafından geliştirilerek zenginleştirilebilir.
Şekil 2’de ise örnek olarak oluşturulan baraj
veri katmanı objelerinden birisi ve buna ait
öznitelik tablosu verilmiştir.
Mevcut veri kaynakları kullanılarak yeni
veri katmanlarının türetilmesinde kullanılacak
olan Tokat ili uydu verileri ve yükseklik verileri
coğrafi bilgi sistemi yazılımı ortamında ayrı
birer katman olarak açılmışlardır. Şekil 3’te
yüzey sularının konum, güzergah, sınır ve
yüksekliklerin belirlenmesi amacıyla kullanılan
Almus Barajı ve çevresinin uydu görüntüsü ile
eş yükseklik eğrileri kullanılarak elde edilen
uydu görüntülü üçboyutlu sayısal arazi modeli
örneği verilmiştir.
Çalışma alanı içinde kalan akarsuların akış
güzergahları,
uydu
görüntüsünden
elle
sayısallaştırma yöntemi ile çizilmiştir (RMS < 1
pixel (6x6)). Akarsuların çalışma alanı içindeki
maksimum
ve
minimum
yükseklikleri
yükseklik verisinden, çalışma alanı içindeki
uzunlukları ise uydu görüntüsünden elde edilen
akarsu çizgisinin uzunluğunun CBS ortamında
hesaplanmasından elde edilmiştir.
Tokat Devlet Su İşleri Müdürlüğü’nden
alınan bilgiler ışığında oluşturulan yüzey suları
katmanlarının grafik niteliği, uydu görüntüsü
üzerinden elle sayısallaştırma yöntemi ile
çizilmiştir.
Enerji, sulama ve taşkından koruma amaçlı
olarak planlanmış olan baraj, göl ve göletler
için hazırlanan isim listeleri göz önüne alınarak
uydu görüntüsü üzerinde bulunan yüzey
sularının grafik biçimi elle sayısallaştırma
yöntemi ile çizildikten sonra bunlara ilişkin
öznitelik bilgileri tablolarındaki ilgili sütunlara
işlenmiştir.
Yerleşim biriminin yüzey su kaynaklarına
uzaklığı önemlidir. Yüzey su kaynaklarına
yakın olan yerleşim birimleri onları kullanmada
birçok kolaylığa sahipken sel gibi doğal
afetlerle de karşı karşıya olması ve su
kaynaklarının
kirlenme
olasılığının
da
bulunması söz konusudur. Diğer yandan yüzey
su kaynağının yerleşim birimlerine uzak olması
durumunda ise onu kullanma bakımından ek
maliyetler gerekir.
CBS yazılımının tampon (buffer) analiz
özelliği ile objelerin çevrelerinde ilgili objeye
istenen bir mesafede sınır oluşturulup bu sınır
da
ayrı
bir
veri
katmanı
olarak
saklanabilmektedir. CBS yazılımının bu özelliği
kullanılarak, yüzey sularının çevrelerinde önce
2 km sonra
4 km’lik tampon bölgeler
oluşturulmuş ve bunlar ayrı birer veri katmanı
olarak saklanmışlardır.
Hazır sayısal veri olarak alınan yerleşim
verileri ile yeni oluşturulan 2 km ve 4 km’lik
tampon bölge veri katmanları CBS yazılımının
overlay analizi tekniği ile çakıştırılmış ve
sorgulama sonucunda önce yüzey sularının 2
km’lik tampon bölgeleri içinde kalan yerleşim
birimleri, daha sonra da yüzey su kaynaklarının
4 km’lik tampon bölgeleri içinde kalan yerleşim
birimleri, tüm veri kümesi içinden seçilerek
yeni birer veri katmanı olarak saklanmışlardır.
81
Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği
Tablo 1. Su kaynakları katmanları ve özellikleri
Katman Adı
Akarsu
Vektörel (çizgi)
Katman türü
Tokat İl sınırları içinden geçen ırmak ve çay’lar
İçeriği
ID, ısmi, uzunluğu, tipi, ortgen, MaxH, MinH
Öz nitelik tablosu (Nehir.dbf)
Katman Adı
Baraj.shp
Vektörel (poligon)
Katman türü
Barajlar
İçeriği
Öz nitelik tablosu (Baraj.dbf): ID, ısmi, yeri, amacı, yapım_yılı, tipi, V_gövde, H_kret, L_kret,
temelden_Dh, talvgden_Dh, Hsu_Max, Nsu_H V_Nsu_H, A_Nsu_H, dsvk_tipi, dsvk_Hkrt,
dsvk_Lkrt, dsvk_VMaxDşrj, Ünite_Adedi, Ünite_Gücü, Kurulu_Güç, GWh/yıl, A_Sulama,
Katman Adı
Göl.shp
Vektörel (poligon)
Katman türü
Doğal göller.
İçeriği
ID, ismi,yeri,Hsu_Max, Nsu_H V_Nsu_H, A_Nsu_H,
Öz nitelik tablosu (Göl..dbf)
Katman Adı
Gölet.shp
Vektörel (poligon)
Katman türü
Göletler.
İçeriği
Öz nitelik tablosu (Gölet.dbf) : ID, ısmi, yeri, amacı, yapım_yılı, tipi, V_gövde, H_kret, L_kret,
tmelden_Dh, talvgden_Dh, Hsu_Max, Nsu_H V_Nsu_H, A_Nsu_H, dsvk_tipi, dsvk_Hkrt,
dsvk_Lkrt, dsvk_VMaxDşrj
Katman Adı
Anayol.shp
Vektörel (çizgi)
Katman türü
Devlet ve il yolları.
İçeriği
ID, uzunluğu, yol_sathı
Öz nitelik tablosu (Anayol.dbf)
Katman Adı
Su_ulaşım.shp
Vektörel (çizgi)
Katman türü
Yüzeysel su varlıklarını birbirine bağlayan ulaşım ağı
İçeriği
ID, uzunluğu, yol_sathı,
Öz nitelik tablosu (Suyo.dbf)
Katman Adı
Yerlesim.shp
Vektörel (nokta)
Katman türü
Yüzeysel su varlıklarına yakın yerleşim birimleri.
İçeriği
ID, ismi, nüfusu, TGkaynağı, İdr. Durum
Öz nitelik tablosu (yerlesim.dbf)
Katman Adı
Buffer2km4.shp
Vektörel (poligon)
Katman türü
Yüzeysel su varlıklarına 2 km ve 4 km uzaklık alanı
İçeriği
ID, shape
Öz nitelik tablosu
Katman Adı
Yerleşim2km.shp
Vektörel (nokta)
Katman türü
Yüzeysel su varlıklarına 2 km uzaklık alanı içinde
İçeriği
kalan yerleşim alanları
ID, shape
Öz nitelik tablosu (yerleşim2km.dbf)
Katman Adı
Yerleşim4km.shp
Vektörel (nokta)
Katman türü
Yüzeysel su varlıklarına 4 km uzaklık alanı içinde
İçeriği
kalan yerleşim birimleri
ID, shape, ismi, nüfusu, TGkaynağı, İdr. Durum
Öz nitelik tablosu (yerleşim4km.dbf)
Katman Adı
Yükseklik.shp
Vektörel (çizgi)
Katman türü
Çalışma alanının yükseklik verileri
İçeriği
ID, shape, yükseklik
Öz nitelik tablosu
Katman Adı
SAM
TIN
Katman türü
Sayısal arazi modeli
İçeriği
ID, shape,
Öz nitelik tablosu (yerleşim4km.dbf)
76
T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN
Şekil 2. Katmanlar ve bir katmanın tablosu
KUZEY
Şekil 3. Almus Barajı ve yakın çevresinin uydu görüntülü üç boyutlu sayısal arazi modeli
81
Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği
Yüzey sularının kullanım planları ile
onların yakın çevrelerinin topoğrafik özellikleri
arasında önemli bir ilişki vardır. Bir baraj ya da
göletin su toplama havzası ve sulama alanı,
onun bulunduğu topoğrafik ortam tarafından
şekillenir. Sulama kanallarının geçeceği
güzergah ve sulayabileceği alan da yine
topoğrafik veriler kullanılarak belirlenir. Bu
nedenle bir su kaynağının ve yakın çevresinin
topoğrafik yapısının iyi bilinmesi onun
kullanım planlamasının yapılması bakımından
son derece önemlidir. Bu anlamda yapılan
çalışmaların iki boyutlu haritalar kullanılarak
yapıldığı yakın geçmiş zamanda yoğun büro ve
arazi çalışmaları gerektirdiği bilinen bir
gerçektir. Günümüzde CBS ve CAD
sistemlerinin sunduğu olanaklarla yükseklik
verileri kullanılarak topoğrafik özellikleri
yansıtan
çok çeşitli ve zengin analizler
yapılabilmektedir. Bu çalışmada da 20 m düşey
yükseklik aralıklı sayısal eş yükseklik eğrileri
kullanılarak su kaynakları ve yakın çevreleri
sayısal arazi modeli elde edilmiştir.
Yerleşim birimleri ile su kaynakları
arasında çok önemli bir ilişki vardır. Özellikle
su kaynağının kullanımı ve kirliliği yerleşim
birimlerinin su kaynaklarına yakınlığı ile
doğrudan ilişkilidir Yerleşim birimlerinin
kullanma suları ile çeşitli atıklarını yüzey
sularına boşaltmaları bu suların kullanımlarını
büyük ölçüde etkilemektedir (Mol, 1997). Su
kaynaklarının kendileri ve yerleşim birimleri
arasındaki ulaşım olanakları da onların
kullanımları açısından önemlidir. Hazır sayısal
veri olarak alınan Tokat ili yol verilerine ek
olarak, su varlıklarını birbirlerine bağlayan
ulaşım ağı da yine uydu görüntüleri kullanılarak
elle sayısallaştırma yöntemiyle elde edilmiş ve
veri tabanına yeni bir veri katmanı olarak
eklenmiştir. Şekil 4’de birkaç yüzeysel su
varlığı ve yakın çevresinin ulaşım ağı ile sayısal
arazi modeli verilmiştir.
KUZEY
2 km
IRMAKLAR
KARAYOLU
SU ULAŞIM
BARAJ GÖLET
Şekil 4. Su yüzeyleri ile yakın çevresi sayısal arazi modeli ve ulaşım ağı
76
T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN
3. Bulgular ve Tartışma
Yapılan çalışma sonucunda, CBS yazılımı
ortamında yapılan tampon bölge analizi ile
Tokat ili yerleşim birimlerinin % 25’nin
ırmakların 2 km’ lik tampon bölgeleri içinde, %
45’nin ise 4 km’lik tampon bölgesi içinde
kaldıkları belirlenmiştir. Aynı tampon bölge
analizi
baraj,
göl
ve
göletler
için
uygulandığında ise yerleşim birimlerinin %
10’un 2 km’lik tampon bölgesi içinde ve %
22’sinin de 4 km’lik tampon bölgesi içinde
kaldığı bulunmuştur. Irmak, baraj, göl ve
göletlerin tümü için yapılan tampon bölge
analizi sonucunda ise yerleşim birimlerinin %
33’nün 2 km’lik tampon bölgesi içinde ve %
58’nin de 4 km’lik tampon bölgesi içinde
kaldığı belirlenmiştir. Akarsuların Tokat ili
sınırları içinde kalan kısımlarının uzunlukları,
185 km Yeşilırmak, 140 km Kelkit ve 118 km
Çekerek ırmağı olmak üzere toplam 443
km’dir. Bu uzunluğa ırmakların yan kollarının
uzunlukları katılmamıştır. Yeşilırmak nehrinin
Tokat il sınırından içeriye girişteki kotu 1060 m
ve il sınırından çıkıştaki kotu 520 m olup,
ortalama eğimi % 0,3 olarak bulunmuştur.
Kelkit ırmağının Tokat il sınırından girişteki
kotu 600 m ve il sınırından çıkıştaki kotu 200 m
olarak belirlenmiştir. Buna göre Kelkit
ırmağının Tokat il sınırları içindeki ortalama
eğimi % 0,3 olarak bulunmuştur.
Çekerek ırmağı Tokat sınırları içinde 1620
m ortalama kotlarında Çamlıbel dağlarında
doğmakta ve ortalama 1160 m kotunda TokatÇamlıbel’de ovaya indikten sonra 980 m
kotunda Sulusaray ilçe sınırında Tokat il
sınırından çıkıp Yozgat il sınırlarına
girmektedir. Bu ırmak 760 m kotunda Zile
ilçesi sınırlarından tekrar Tokat İl sınırı içine
girmekte ve 700 m kotunda yine Zile ilçe
sınırında Tokat İl sınırından çıkarak Amasya il
sınırları içine girmektedir. Bu değerlere göre 1.
ve 2. kısmın ortalama eğimi % 0,2 olarak
bulunmuştur.
Tokat ilinde bulunan barajların uydu
görüntülerinin alındığı andaki yüzey alanları
toplamı 29,6 km2, doğal göllerin anlık yüzey
alanları toplamı 2,5 km2 ve göletlerin yüzey
alanları toplamı da 3,4 km2 olarak saptanmıştır.
4. Sonuç
Tokat ili su potansiyeli bakımından zengin
bir ildir. Baraj, göl ve göletler daha çok sulama
amacıyla
kullanılmaktadır.
Yerleşim
birimlerinin çoğunluğu yüzey su kaynaklarının
yakınında bulunmaktadır. Akarsular ortalama
eğimleri, genişlikleri ve debileri itibariyle
sulama ve dışında değişik amaçlarla
kullanılabilecek niteliktedirler.
Bu çalışmada, Tokat yöresinin yüzey su
kaynakları açısından durumunu ortaya koyarak
uygulama ve planlamada herkesin ulaşabileceği
bir veri tabanı modeli oluşturulmuştur. Su
kaynakları, akarsular ve göller olarak iki grupta
incelenmiş, bu kaynakların uzunlukları,
hacimleri, kirliliği, derinlikleri, üzerlerindeki
barajların isimleri, yerleri ve kapasiteleri, havza
alanları v.b. hakkında bilgi tabanı oluşturulmuş
ve ardından sorgulama ile ulaşılması için ilk
adım atılmıştır.
Geniş alanlarda yüzey suları bilgi sistemi
oluşturmak amacıyla yapılan çalışmalarda CBS
ve UA teknolojilerinin kullanımı son derece
önemlidir. Bu sistemlerle zaman, işgücü ve
bilgilere kısa yoldan ulaşmak gibi birçok
kazanımlar sağlanmaktadır. CBS’nin sunduğu
analiz olanakları ile veriler arasında ilişkiler
kurulabilmekte
ve
yeni
bilgiler
türetilebilmektedir. CBS olanakları bilgiye tek
bir veri tabanı üzerinden ulaşılması ve
uygulamada tek kaynaktan veri kullanımı ile su
kaynaklarının yönetimi ve korunması için
yapılacak çalışmalara temel oluşturabilecek
niteliktedir (Gümrükçüoğlu, 2004).
Suyun insanoğlunun hayatı için ne kadar
önemli olduğu göz önüne alınırsa Türkiye’nin
yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının mevcut
durumlarının belirlenmesi ve planlanması ile bu
kaynakların optimal kullanılmasının önemi de
daha iyi anlaşılır. Bilişim teknolojiler
kullanılarak yapılan bu örnek çalışma, tüm su
kaynaklarını içine alacak şekilde daha da
geliştirilerek diğer tüm illerde de benzer ve
detaylı çalışmalar yapılmak suretiyle Türkiye
genelinde Türkiye su kaynakları coğrafi bilgi
sistemi oluşturulabilir.
81
Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği
Kaynaklar
Anonim, 2005. 2005-2006, Program-Bütçe Takdim
Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Devlet
Su İşleri Genel Müd. VII. Bölge Müd. Yay., Samsun
Aydan C. ve Ülcan S., 1997. Eskişehir Alpu Ovası
batısının, uzaktan algılama yöntemi ile yeraltı suyu
olanakları ve kaynak yerlerinin saptanabilirliği”, 3.
Uzaktan Algılama ve Türkiye’deki Uygulamaları
Semineri, 16-18 Mayıs, Bursa.
Aydöner, C., Alparslan, E. and Kafarov R., 2002. Relief
enhancement as a visual interperation tool in
creation of urban road network maps through
satellite images. 3rd International Symposium
Remote Sensing of Urban Areas, İTÜ, İstanbul.
Eren T., Arıkan A., 1997. Porsuk Çayı Havzasında
hidrolojik dengenin Coğrafi Bilgi Sistemleri ve
Uzaktan
Algılama
Yöntemleri
kullanılarak
hesaplanması. 3.Uzaktan Algılama ve Türkiye’deki
Uygulamaları Semineri, 16-18 Mayıs, Bursa.
Gavin, M., 2004. Aspects of ESRİ-SAP Integration at
Marin Municipal Water District. ArcNews, ESRI,
USA.
76
Girgin, S., Akyürek, S. ve Usul, N., 2004. Türkiye için
coğrafi bilgi sistemi tabanlı su kalitesi veri analiz
sistemi geliştirilmesi. 3. Coğrafi Bilgi sistemleri
Bilişim Günleri (6-9 Ekim), İstanbul.
Gümrükçüoğlu, M., 2004. Türkiye’nin yüzey suları veri
tabanı oluşturma projesi. III.Coğrafi Bilgi Sistemleri
Bilişim Günleri (6-9 Ekim), İstanbul.
Jacobs, D., 2004. Soil analysis supplies answers to
waterline failures. ArcUser, ESRI, USA.
Mol, T., 1997. Ormanlarda açma ve yerleşmelerin su
kaynaklarına etkileri. Su Kaynaklarının Korunması
ve İşletilmesi Sempozyumu, İSKİ, İstanbul.
Örmeci, C., 1987. Uzaktan Algılama, Cilt I, İTÜ, İstanbul.
Susam,T., Çakar S., 2002. The touristic map of Tokat
province. International Semposium on Geographic
Information Systems (23-26 September), İstanbul,
Turkey.
Yerebakan, M., 1999. Türkiye’de içme suyu sektörü,
sorunları ve çözüm önerileri. İstanbul Ticaret Odası,
Yayın No:56, İstanbul.

Benzer belgeler