Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Transkript

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
ÖZEL
Özgü Namal detoksla
enerjisine kavuştu
SAĞLIKLI YAŞAM DERGİSİ
SAYI: 3 MART-NİSAN 2012
Bağırsak
sağlığı ve
probiyotikler
21. YÜZYILIN
SÜPER BESİNİ
SPİRULİNA
Arınma
DETOKSU
Osteoartrite çiğ besin tedavisi
KAPAK_mart_life_secilen_d.indd 1
Mantarlar alemi
ISSN 2146-6378
BAHAR
Sütün zararları
19.03.2012 14:41
Yaşam boyu
z
ı
n
ı
r
a
l
ş
a
d
yol arkaliyor…
sizi bek
l hakkınız
ğlıklı yaşamanın en doğa
sa
ve
eli
lit
ka
ha
da
e
siz
erkezi’nde
veriyor.
D-Life Sağlıklı Yaşam M
ı yaşamanın ipuçlarını
kl
ğlı
sa
e
ler
siz
ız,
ım
lar
nışman
yın!
olduğunu hatırlatan da
mutlu olma hakkını tanı
ve
ı
kl
ğlı
sa
ha
da
ize
in
nd
Bugün onlarla tanışın, ke
daşınız…
için ömür boyu yol arka
D-Life, sağlıklı yaşam
Semra İnce İle
Domancic Bioenerji
Terapisi
Domancic metodu ile; bağışıklık sistemimizi
uyararak, belirli şekilde eyleme geçmesini ve
bu şekilde sebep olacağı değişim ile de gerekli
olan iyileşmenin gerçekleşmesi sağlanır. Önemli
olan şu ki; bu metodu kullanarak “sağlığa
konsantre oluyoruz, hastalığa değil!” ve sizden
de tek bir şey bekliyoruz; “iyileşmeyi istemek...”
Çalıştığımız enerji donanımlı bir enerjidir. Sağlık
ve esenlik datasını içeren, yaratıcı bir enerji. Bu
enerji kişinin iyileşmesini yeniden yaratacak
gücü içerir. Bu data bilinçaltına ulaştığında,
kişinin düşünce ve aksiyonlarının dönüşümüne
sebep olur, iyileşme başlar ve iyileşme her
seviyede gerçekleşir. Fiziksel, duygusal, ruhsal
ve spiritüel...
Domancic Metodu; akciğer ile ilgili rahatsızlıklar,
astım, bronşit, alerjiler, böbrek rahatsızlıkları,
diabet, gastrit, reflü, ülser, gut, hemoroid,
kadın ve erkek rahatsızlıkları, karaciğer ile
ilgili rahatsızlıklar, kolesterol sorunu, migren,
sinüzit, siyatik, tiroid, varis, omurga ile ilgili
rahatsızlıklar, psikolojik rahatsızlıklar ve
nicelerinin tedavisi için uygulanabilmektedir.
Fatoş Sezer İle
Nefesinizi Değiştirin,
Hayatınız Değişsin!
Doğal Nefes, etkili bir arınma tekniğidir.
Yaşamımızın her alanında değişim ve gelişim
sağlar. Fiziksel olarak Doğal Nefes alışkanlığı,
vücudumuzda tıkanan bölgeleri temizleyerek
açar. Sağlıklı bir yaşam ve birçok rahatsızlığın
tedavisi için gerekli olan sağlıklı hücre yapısı,
ancak kandaki oksijen miktarının artmasıyla
mümkündür. Bu, herkes tarafından bilinen bir
gerçektir.
Doğal Nefes tekniğini yaşamlarında
uygulayanlar; daha sağlıklı bir bedene, daha
fazla enerjiye, mükemmel bir dengeye, daha
hızlı çalışan bir detoks sistemine, daha gelişmiş
bir solunum sistemine, daha güçlü bir bağışıklık
sistemine sahip olur. Bunun yanında, bilinçaltını
temizleyerek stresi azaltır ve davranışları
rahatlatır. Hücre hafızasına kayıtlı olan geçmiş
travmaları siler. Öfke, korku, endişe, suçluluk ve
acı gibi bastırılmış duyguları temizler. Ruhsal
bilincimizi yükseltir. Yüksek benliğimizle olan
bağlantıyı açar. Birlik farkındalığı yaratır ve
spiritüel yeteneklerin gelişmesini sağlar.
Göksel Karabayır
İle Konstelasyon
Çalışmaları...
”Konstelasyon” kavramı, bir sistem içerisindeki
ilişkili öğelerin birbirine göre konumu, durumu
ve birbirinden etkileşimi anlamına gelmektedir.
Bu yaklaşım, her ailenin ya da şirketlerin
kuşaklar boyu süre gelen yapı itibarıyla bir
sistem oluşturduğunu ve bireylerin bu sistemin
ayrılmaz bir parçası haline geldiğini söyler.
Sistemde travmalar ya da kolektif vicdanın
kurallarının bozulması sonucunda oluşacak
her türlü kilitlenme, daha sonraki nesilleri
etkileyecek ve çeşitli sorunlarla kendini ifade
edecektir.
Konstelasyon çalışması ile; içinde bulunduğu
durumdan memnun olmayıp, bunu
değiştirmekte zorlananlar, depresyon ve
mutsuzluk yaşayanlar, hastalıklar ve kronik
sağlık problemleri yaşayanlar, açıklanamayan
derin üzüntü, utanç, kızgınlık ve suçluluk
duygusu yaşayanlar, alkol, uyuşturucu ve
seks bağımlılığı yaşayanlar, aile içi ilişkilerde
başarısızlık yaşayanlar, yaşamının yönünü,
amacını kaybettiğini düşünenler, kişisel travma
yaşayanlar ya da önceki kuşakların yaşadığı
travmaya dolanık yaşayanlar gözle görülür
gelişme kaydediyor.
Aylin Uyar
Süngür İle
Kuantum ve
Sağlık: SCIO
Günün yorgunluğundan kurtulup,
baştan aşağı rahatlamak için
k a ç ı r ı l m ay a c a k b i r f ı r s att ı r.
Sağlığınızı bütünsel olarak ele
alarak, bir yaklaşım sunmak için
fiziksel, duygusal, psikolojik,
toplumsal ve çevresel açılardan
inceler. Stresin teşhis ve kontrolünü
amaçlayan, fiziksel, duygusal,
zihinsel ve ruhsal açıdan sağlığınızın
olabilecek en üst düzey şartlarını
yakalamanızı sağlar. Biofeedback
( biyolojik geri bildirim) ve
biorezonansı bir araya getiren SCIO
sistemi, bedenin kendini iyileştirme
kapasitesini uyararak ve tamamen
doğal yöntemlerle harekete geçirir.
Herlinde Hafner
İle Bach Flowers;
D-Life’ta!
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi
F DA ( A m e r i c a n Fo o d & D r u g
Administration) tarafından
o n ay l a n a n S C I O ; a l e r j i l e r i n ,
toksinlerin, gıda hassasiyetlerinin,
stresin, yorgunluğun, baş ağrılarının,
migrenlerin, uykusuzluğun, aşırı
kilonun, sindirim ve bağırsak
problemlerinin, depresyonun,
öğrenme bozukluklarının,
odaklanma problemlerinin,
kireçlenmenin, sorunlu ciltlerin
kişiye özel sebeplerine ulaşır ve
bunların dengelenmesini sağlar.
SCIO son derece donanımlı bir
bilgisayar programıdır.
Koçluk seansları ile; iş ya da başka
bir yaşam alanında motivasyon
eksikliği yaşıyorsanız, belirlediğiniz
Bach Flower, insanın dengesine
kavuşması, iç sesi ve önsezileri
ile tekrar bağlantı kurabilmesi
için insan bedenine usulca
destek verir. İnsanların günlük
hayatta karşılaştığı problemlerin
çözümünde yol gösterir. Özellikle
her insanın bazen yaşadığı
depresyon, korku, yalnızlık,
ümitsizlik ve panik gibi durumlar
karşısında iç dengemizi yeniden
kurmamızı sağlar. Çocuklarda da
oluşan konsantrasyon güçlüğü,
hiperaktivite, imtihan korkusu,
kekeleme ve bunun gibi sorunların
giderilmesine yardımcı olur.
Refleksolog
Şeref Özkan
İle Kendinizi
Keşfetmeye
Hazır mısınız?
Yasemin Balcı
İle Koçluk
Seansları...
Koçluk, bir bireyin tüm doğru
cevapları içinde barındırdığından
yola çıkan, ulaşmak istenen
hedefler doğrultusunda strateji
ve eylem belirlemenize yardımcı
olan, bu süreçte size ihtiyacınız olan
araçları, motivasyonu ve desteği
sağlayan bir oluşumdur. Koçluk
süreci, hayatımızda arzu ettiğimiz
gelişmelere ulaşana kadar devam
eder; çoğu zaman 12 seansta
ve yaklaşık 4 aylık bir periyotta
hedeflenen değişiklikler gerçekleşir.
Mutlu ve huzurlu olduğumuz,
ke n d i m i z i i y i h i s s e t t i ğ i m i z
dönemlerde çoğu zaman sağlık
sorunlarıyla karşılaşmayız. Yaşamın
keyfine varır, neşemizi ailemize
ve arkadaşlarımıza yansıtırız.
A k s i d u r u m l a rd a i s e , d uyg u
durumumuzu dengelememiz,
motivasyonumuzu kaybetmeden
günlük yaşamımızı sürdürmemiz
için bize yardımcı olacak bir şeye
ihtiyaç duyarız. Orijinal Bach
Flowers damlası, bu y üzden
h ay at ı m ı z d a k a r ş ı l a ş t ı ğ ı m ı z
problemleri çözmek için her insanın
ihtiyaç duyacağı ya da kullanması
gereken bir vitamindir.
hedeflerden saptığınızı hissediyor,
bu hedeflere ulaşmak için bir yol
haritasına ihtiyaç duyuyorsanız,
geleceğinizi ilgilendiren eğitim,
kariyer ya da benzeri bir konuda
netleşmeye ihtiyacınız varsa,
yaşamınızda bir atılım yapmak
istiyorsanız, tam potansiyelinizi
artık kullanmaya başlamak, hayata
geçirmek istediğiniz konularda
daha çabuk sonuç elde etmek
istiyorsanız, yaşamınızda bir geçiş
dönemindeyseniz ve kendiniz
için daha iyi bir yaşam yaratmak
istiyorsanız, koçluk seansları sizin
içindir.
Refleksoloji, özellikle yüz, eller ve
ayaklar üzerinde belirli noktalara
doğru dokunma teknikleri
kullanılarak uygulanan, insan
organizmasının parçalarının
birbirleriyle en uyumlu ve dengeli
şekilde çalışmasını sağlayarak
insanları rahatsızlıklardan korumayı
hedefleyen bir çeşit masajdır. Genel
uygulama haftada 75-90 dakikalık
bir seans olmak üzere toplam 10
seans süren, kişinin kendini keşif
yolculuğudur. Refleksoloji’nin
rahatsızlık durumuna göre toplam
seans adedi ve süresi değişebilir.
Refleksoloji; çok eski zamanlardan
beri uygulanan tekniklerle, 20.
yüzyıl başlarında Dr. William
FitzGerald tarafından ağrı
tedavisinde kullanılmaya başlanmış
ve günümüzde artan iletişim
imkanları ile dünya çapında
uygulama pratiklerinin yaygın
kullanılması ve paylaşılması
s a y e s i n d e i l g i g ö r m e k t e d i r.
İyi olma hali (well-being)
kapsamında tamamlayıcı bir
yöntem olarak refleksoloji masajına
başvurulmaktadır.
Ahmet Adnan Saygun Cad. THY Sitesi Yolu, No: 3 34347 Ulus / İstanbul Tel: 0212 381 3000 www.dlife.com.tr
içindekiler
SAYI 3 MART-NİSAN 2012
İLKSÖZ
İ
lkbahar, vücudu toksinlerden arındırmak için
en ideal dönemlerin başında gelir. Doğa ilkbaharda nasıl kendini yeniliyorsa, siz de kendinizi baştan aşağıya yenileyebilirsiniz. Havaların
ısınmasıyla birlikte çeşitlenecek taze sebze ve
meyveler arınma sürecinde en büyük yardımcınız olacak. Her geçen gün daha da zehirli
bir atmosfere bürünen dünyamızda sağlığımızı
korumak en önemli görevlerimiz arasında yer
alıyor. En az bir haftalık bir detoks uygulamasına yoga gibi hafif ama çok etkili bir egzersizi de
ekleyerek vücudunuza yeniden nefes alma şansı
tanıyın. D-Life derginin bu sayısında evde rahatlıkla uygulayabileceğiniz bir bahar detoksu programı yer alıyor. Bu programda sebze-meyve
tüketmenin ve egzersiz yapmanın yanı sıra arınma sürecine katkı sağlayacak yöntemleri ve püf
noktalarını bulacaksınız. Ayrıca taze sebze ve
meyvelerle hazırlayabileceğiniz içecek tariflerini
evde kolaylıkla hazırlayabileceksiniz. Tüm bunlara ek olarak D-Life sağlıklı yaşam merkezinde detoks yapan ünlü oyuncu Özgü Namal ve
Teknosa Genel Müdürü Mehmet T. Nane’nin
başarı öyküleri size hem ilham verecek hem de
yol gösterecek. Dergimizin ilk sayısından itibaren her fırsatta dile getirdiğimiz gibi su içmenin
önemini bir kez daha keşfedeceksiniz. Güzel bir
ilkbahar geçirmeniz dileğiyle...
24
50
34
Ünlü oyuncu
Özgü Namal D-Life’ta
yaşadığı detoks deneyimini
ve hayat tarzında yaptığı
değişiklikleri anlatıyor.
D-LIFE DERGİ
İMTİYAZ SAHİBİ
D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER
46
YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Şebnem DENKTAŞ
SORUMLU MÜDÜR
Gül KAYNAK
ART DİREKTÖR
Hasan Fehmi BAYRAMOĞLU
GÖRSEL YÖNETMEN
Nurhan POLAT ÖNİER
YAYIN DANIŞMA KURULU
Seçkin Aydın, Feyza Bayraktar,
Prof. Dr. Gönül Ergenekon, Prof. Dr. Hülya Günöz,
Prof. Dr. Hasan İlkova, Gül Kaynak, Prof. Dr. Yaser Süleymanoğlu
YAPIM
Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık ve Ticaret A.Ş.
Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4
Maslak - İstanbul Tel: (212) 304 0000, Faks: (212) 346 3000
YÖNETİM YERİ
Doğuş Holding A.Ş.
Eski Büyükdere Caddesi Ayazağa Mahallesi Oycan Plaza
No: 15 Kat: 4 Maslak - İstanbul
Tel: (212) 335 3232, Faks: (212) 335 3090
YAYIN TÜRÜ
İki aylık yaygın süreli yayın
BASKI YERİ
Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş.
İstanbul Asfaltı, Ömerli Köyü, Hadımköy - İstanbul
ISSN 2146-6378
edito_icindekiler_mart12_son.indd 2
22.03.2012 10:46
50
40
BÖLÜMLER
D-Gym’den
sırt ve boyun
ağrılarına
karşı etkili
bir egzersiz
programı.
5 Hayattarzı
Çevreci bisiklet, pet şişeden sandalye,
geridönüşüm halı, bambu mutfak, kağıttan
USB bellek ve dahası...
11 Sağlık
Metabolik sendrom, uzmanlardan kansere
çözüm sunan öneriler, kireçlenmeye çiğ besin
tedavisi, bahar alerjisi ve süper hap spirulina...
27 Diyet-Hareket
Bahar detoksu, 40 yaş sonrası metabolizmayı
hızlandırmanın yolları, detoksla enerjilerine
kavuşanların öyküleri...
34
45 Beslenme
uncu
ife’ta
imini
aptığı
tıyor.
Mantarlar alemi, sütün zararları, evde yetiştirip
mutfakta kullanılabilecek bitkiler, çiğ susam
sütü
59 Yenilenin
Anti-aging’in ABC’si, kadın ve erkek için saç
bakımı, yüz yogası, doğal maskeler...
46
70
GDO’lu
ürünler yararlı
mı zararlı mı?
Uzmanlar
tartışıyor.
FOCUS
66 Bütün hastalıklar
bağırsakta başlar
D-Life Sağlıklı Yaşam Yatırımları Koordinatörü
Gül Kaynak bağırsak temizliğinin önemini ve
arkadaş bakteriler probiyotikleri anlatıyor.
70 GDO faydalı mı
zararlı mı?
Uzmanlar, genetiği değiştirilmiş
organizmaların insan sağlığına zararlı olup
olmadığını tartışıyor.
76 Etikete aldanmayın
Market alışverişinde sepete doldurduğumuz
ürünlerin üzerinde yazan gıda içeriğine yönelik
bilgiler ne derece doğru?
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
edito_icindekiler_mart12_son.indd 3
| 3
22.03.2012 10:46
Sağlığınızı
düşünen ürünler,
D-Life’ta...
İçtiğimiz su, aldığımız besinler, vücudumuza sürdüğümüz kremler, kullandığımız makyaj malzemeleri, deodorant ve
deterjanlar ne kadar sağlıklı? D-Life’ta sağlıklı besin takviyeleri ve çevre dostu ürünlerimiz sizleri bekliyor! D-Life’a gelin,
sağlığınızı tehdit eden gündelik kimyasallarla vedalaşın! D-Life, sağlıklı yaşam için ömür boyu yol arkadaşınız...
Su İyonizatörü
Bilindiği gibi alkali suyun oksijen oranı daha yüksektir.
Yağ yakımı ve sindirime yardımcıdır. Bu sebeple her
zaman alkali su tüketilmesi tavsiye edilir. Halihazırda
damacana, pet ve cam şişelerde satılan suların pH
oranı 6,3 ile 8,3 arasında değişmektedir. Tavsiye
edilen içme suyu pH’ı 9,5 tir. Günlük hayatımızda
pH su tüketmek bünyede kısa zaman içerisinde köklü
değişiklikler yaratacaktır. D-Life’ta 3 tip su iyonizatörü
bulunmaktadır.
Çok yakında D-Life Shop’ta!
D-Life Probiyotik, D-Life Omega
3-6-9 yağı, Alkazone cep tipi
pH booster, Super II sindirim
sistemi destekleyici gıda takviyesi,
Pro-Trambolin, katkısız raw ve
işlenmemiş kakao, agave şurubu,
hindistan cevizi yağı...
Spirulina
Spirulina; Mavi-Yeşil Alg
olarak bilinen bir Alg
türüdür. Besin değeri
oldukça yüksek olan
Spirulina, dünyanın
birçok ülkesinde besin takviyesi olarak
kullanılmaktadır. Spirulina’da havuçtan 100
kat fazla beta karoten, yumurtadan 6 kat ve
sığır ile tavuk etinden 3 kat daha fazla protein,
sütten 7 kat daha fazla kalsiyum, ıspanaktan
60 kat daha fazla demir, dana ciğerinden 6 kat
daha fazla B12 vitamini, buğday filizinden 3 kat
fazla E vitamini, yonca ve buğday çiminden
20 - 30 kat fazla klorofil bulunur. Ayrıca GLA,
DHA, Omega 3-6-9 yağ asitleri, Super Oksit
Dismutaz, Fikosiyanin, Zeaxanthin gibi
pigmentler ve 2000’den fazla enzim içeren
doğal bir besin kaynağıdır. D-Life’ta hem toz
hem tablet hali bulunmaktadır.
D-Life Doğal
Deodorant
Tabii mineral tuzlardan
imal edilmiştir. Kimyevi
madde ve yağ içermez.
A nt i -a le r j i k ve çev re
dostudur. Giysilerde iz bırakmaz. Bayan ve
erkeklerin kullanımı için uygundur.
SUKI ®
SUKI ®, klinik olarak kanıtlanmış doğal
çözümler ve sonuçlar ile ileri teknolojiyi
birleştiren ilk ve tek sentetik içermeyen,
kozmetik çözümdür. Hayvanlar üzerinde
deney yapılmamıştır. Bitkisel renklendiriciler
ve bitkisel boyalar kullanılmıştır. Hayvansal
içeriği bulunmamaktadır.
Mineral Fusion
Mineral Fusion,
Amerika Denver’da
üretimi yapılan, tüm
dünyaca saygınlığı
kabul görmüş, paraben,
renklendirici, yapay aroma, gluten, pudra
içermeyen, gözenekleri tıkamayan, antialerjik bir kozmetik markasıdır. Mineral
Fusion ürünleri arasında maskaralar, dudak
ve göz ürünleri, şampuanlar ve duş jelleri en
bilinenleridir. Söz konusu ürünleri D-Life’tan
temin edebilirsiniz.
Ahmet Adnan Saygun Cad. THY Sitesi Yolu, No: 3 34347 Ulus / İstanbul Tel: 0212 381 3000 www.dlife.com.tr
hayattarzı
UBUD’UN ASMA
BAHÇELERİ
Doğaya duyarlı Ubud Hanging Gardens, Babil’in
Asma Bahçeleri’ni günümüze taşıyor. Bali Adası’nın
merkezindeki en renkli kasabalardan biri olan
Ubud’da konumlanan otel, dağlar ve sık ormanlarla
çevrili. Hemen altından Ayung Nehri büyük bir
coşkuyla akıyor. Otelin Bali stilinde tasarlanmış
38 villası ve restoranları taraçalar şeklinde tepeden
aşağıya doğru sıralanıyor. Ancak Ubud Hanging
Gardens’ın hiç tartışmasız en büyüleyici yanı,
muhteşem manzaraya sahip sonsuzluk havuzu.
Ayrıca yerel ürünlerle eski tekniklerin harmanlandığı
spasında güzellik terapileri ile zihni arındıran, bedeni
yenileyen ve ruha enerji veren tedaviler uygulanıyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
hayat_tarzi_muzik_mart12_son_d.indd 5
| 5
19.03.2012 14:55
hayattarzı
BİSİKLET
MODA
Organik
Pedallar
ÇEVRE
DOSTU
ÇAMAŞIR
Caleb bisikletin
Vietnam’da
üretilen ana
gövdesinde
dünyanın en sağlam ve çevreci
malzemelerinden bambu
ile geridönüşümlü alaşımlar
kullanılıyor. www.organicbikes.com
adresinden satın alınabilecek
bisikletin çamurluklarında bile
plastik yerine bambu kullanılmış.
Sitede bisikletin yanı sıra
kullandıktan sonra doğaya gönül
rahatlığıyla atılabilecek yüzde
100 biyo-parçalanabilir su
matarası, geridönüşümlü çantalar
ve bambudan yapılan kıyafetler
de bulmak mümkün.
Moda tasarımcısı Hatice
Gökçe’nin Doreanse
için hazırladığı iç çamaşır
koleksiyonu ilhamını
organik yaşam felsefesinden
alıyor. Organik pamuk
ipliği kullanarak hazırlanan
Doreanse by Hatice Gökçe
Organic serisi sınırlı sayıda
üretilmiş. Kullanılan doğal
ipliklerin en belirgin özellikleri
nefes alabilir bir yapıya
sahip olmaları ve kolay
kurumaları. Bunun dışında
doğal iplikler kimyasallara
oranla daha dayanıklı
oldukları gibi vücudu serin
tutuyor. Gökçe koleksiyonda
maskülen siyah, doğal
beyaz ekru ve düş pembesi
renklerini kullanmış. Doğanın
korunmasına destek vermek
ve sürdürülebilir tarımı
geliştirilmeyi amaçlayan
koleksiyona Cevahir,
Galleria, Mersin Forum’daki
YKM mağazalarından ya da
Doreanse Beyazıt ve Hatice
Gökçe’nin kendi butiğinden
ulaşılabilirsiniz.
DEKO
G
Karo
ile Av
tama
kullan
adım
da ga
TASARIM
Pet şişeden sandalye
Coca-Cola, dünyada pozitif değişimler yaratmak için 111 Navy Chair adı verilen
proje ile pet şişeleri gündelik hayatımızda kullanılabilecek bir tasarıma dönüştürdü.
Geridönüştürülmüş pet şişelerden uzun yıllar kullanılabilecek bir ürün yaratmak
isteyen marka, bu proje için dayanıklılığı ile tanınan, el yapımı sandalye Navy
Chair’ın üreticisi Emeco ile biraraya geldi. 1944’te Amerikan Donanması için
üretilen Navy sandalye ve Coca-Cola pet şişelerinin buluşmasıyla 111 Navy Chair
projesi hayata geçirildi. Tek bir 111 Navy Chair sandalyenin üretimi için 111
geridönüştürülmüş Coca-Cola pet şişesi kullanılıyor. Renkleri doğadan esinlenen
sandalyelerin kar, taş, çimen, portakal, kömür ve Coca-Cola kırmızısı gibi altı
farklı seçeneği bulunuyor. Emeco 111 Navy Chair, Türkiye’de yalnızca Mozaik
showroomlarında satılıyor.
6 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
hayat_tarzi_muzik_mart12_son_d.indd 6
19.03.2012 14:55
hayattarzı
TAKI
TEKNOLOJİ
Soru İşareti
Çevreci
USB
Farklı ustalardan mum ve
gümüş eğitimi alan Meral
Saatçi, 14 yıldır takı tasarlıyor.
Hazırladığı koleksiyonlarda yarı
değerli taşlara yer verip gümüşü
ön planda tutan sanatçı aynı
zamanda Beymen Club’ların
takı koleksiyonlarını yaratıyor.
Son olarak Que markası için
hazırladığı yeni koleksiyonda
soru işareti ve yıldız formlu
kolye ve küpelere yer vermiş.
Sezonun modası olan bu
formlarla Que kadınının yalın,
cesur, kendine güvenen ve
özgür ruhlu olduğunu
anlatmak istemiş.
Çevre dostu
ürünlere artan ilginin
son örneği kağıttan
USB bellek. Boardy
markasının tasarladığı
USB bellek,
özel bir kağıt ve
devreden yapılmış.
Devre sistemi
geridönüşümlü
olarak tasarlanan
bellek iki gram
ağırlığında. Fiyatı ise
3 ila 20 euro
arasında değişiyor.
DEKORASYON
GERİDÖNÜŞÜM HALI
Karo halı üretiminde faaliyet gösteren InterfaceFLOR, atık yönetme uzmanı SITA
ile Avrupa çapında bir anlaşma yaptı. Buna göre tüm Avrupa’da kullanım sürecini
tamamlamış karo halılar değerlendirilecek. Firmanın ReEntry 2.0 teknolojisiyle
kullanılmış halılar geri dönüştürülüp yeni karo halılar üretilecek. Bir sonraki
adımda ise firmanın ReUse adını verdiği program doğrultusunda halılar, bahçe ya
da garaj gibi geniş mekanlarda farklı şekillerde kullanıma sokulacak.
TASARIM
Bambu Mutfak
Yetişkin bir bambu benzer boyutlardaki
bitkilere göre yüzde 35 daha fazla oksijen
üretir ve dört kat daha fazla karbon
emer. Bambudan yapılan ürünler de
üretim aşamasında daha az karbon açığa
çıkmasını sağlar. Sağlıklı ve ekolojik mutfak
gereçleri konseptiyle yola çıkan Bambum,
saf bambudan yapılmış mutfak gereçleri
serisine devam ediyor. Bambum’un çatalbıçak, kesme tahtası, çerezlik, saklama kabı
ve kahvaltılık seti gibi hijyenik ve sağlıklı
bambu gereçlerini www.bambumstore.com
adresinden satın alabilirsiniz.
en
ürdü.
ak
Chair
nen
k
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
hayat_tarzi_muzik_mart12_son_d.indd 7
| 7
19.03.2012 14:55
hayattarzı
MÜZİK
Müzik bedenin de gıdasıdır
ABD’de yapılan bir araştırma müzikle
insan vücudunun bağışıklık sistemi arasında
yakın bir ilişki olduğunu ortaya koydu.
U
zun soluklu, soğuk ve zor
bir kışı yavaş yavaş geride
bırakmaya hazırlanıyoruz.
Ancak heyecanla beklediğimiz
bahar ayları renkleri, neşesi yanında bazen bize tatsız sürprizler
de getirebilir. Özellikle hava değişimlerinin çok sık yaşandığı bahar aylarında bu değişimlere karşı
dikkatli davranmaz ve bağışıklık
sistemimizi yeterince kuvvetli tutamazsak, bahar coşkudan çok,
soğuk algınlığının yarattığı halsizlik
ve yorgunlukla geçen tatsız bir
mevsim olabilir.
Amerika’da yapılan bir araştırmada müzikle bağışıklık sisteminin
askerleri olarak nitelendirilen IgA
antikoru (İmmünglobulin A) arasındaki ilişki incelenmiş.
Araştırmada dört grup oluşturulmuş. Üç gruba farklı türde müzik dinletilirken, bir grup sessiz bir
odada oturmuş. Her 30 dakikada
bir tüm grupların tükürüklerinde
IgA antikoru seviyesi ölçülmüş.
Araştırma sonunda yumuşak ritimli müzikler (New Age ve enstrümantal türler) dinleyen grubun
IgA antikoru seviyesi diğer gruplara göre çok daha fazla, yüzde 14
oranında artarken, sessiz odada
oturan grubun IgA antikoru seviyesi yüzde 1 azalmış.
Araştırmayı yapan ekip; “Yumuşak ritimli müzik dinlemenin,
vücudumuzu mikroplara karşı
koruyan askerlerimizin sayısını,
yani IgA antikoru seviyesini artırabildiğini, dolayısıyla da bağışıklık
sistemimize destek verebildiğini ve
soğuk algınlığına karşı korunmada
yumuşak ritimli müzik dinlemenin
yararlı olabileceğini” açıklamış.
Eğlenmek, hoş vakit geçirmek
için müziğe hayatımızda her gün,
her zaman yer verebiliyoruz. Peki,
bahar aylarının kapıda olduğu şu
günlerde müziği biraz da ilaç niyetine dinlemeye, bir yandan vücudunuzun mikroplara karşı koruyan
askerleri IgA antikorlarının seviyesini yükseltirken, diğer yandan ruh,
beden ve zihninizi dinlendirmeye
ne dersiniz?
Öyleyse, size araştırma sonuçlarına uygun iki güzel albüm tavsiye etmek istiyoruz.
Winter Into Spring
Bestelerini doğanın ihtişamı ve
güzelliklerinden alarak yaptığını söyleyen
Amerikalı müzisyen George Winston,
kendi müzik şirketi Windham Hill’den
çıkardığı bu albümünde doğanın kıştan
bahara geçişini adeta notalarıyla yaşatıyor.
What’s It All About
2012 Grammy Ödülleri’nde “What’s It All
About” albümü ile “En İyi New Age Müzik
Albümü” dalında Grammy’i 18’inci kez alan
Pat Metheny’in Warner Bros. etiketiyle
Haziran 2011’de çıkan bu gitar albümü
klasik melodilerle dolu. Gitarın insanı
etkileyen tınıları ile rahatlayacaksınız.
Sizi baharın güzelliklerine hazırlayacak, günün her saatinde
dinleyebileceğiniz Radyo Voyage’ın sizler için seçtiği karma müzik
önerileri:
1. Mars Lasar - Mirror Lake (Yosemite - Valley of the Giants)
2. Eleni Karaindrou - Eternity Theme (Eternity and a Day)
3. Keiko Matsui - Whisper From The Mirror (The Piano)
4. Levi Chen - Sound and Recent Sorrow (Devocean)
5. Dulce Pontes & Ennio Morricone - A Rose Among Thorns (Focus)
6. Vangelis - Prelude (Voices)
7. Kevin Kern - Until Tomorrow (Beyond the Sundial)
8. Karunesh - A Journey of the Heart (The Wanderer)
9. Enigma - Deja Vu (Seven Lives Many Faces)
10. Tuluyhan Uğurlu - Aşk (İstanbul Kanatlarımın Altında)
radyovoyage.com
facebook.com/RadyoVoyage107.4
twitter.com/voyage1074
Katkılarıyla
8 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
hayat_tarzi_muzik_mart12_son_d.indd 8
19.03.2012 14:55
B
i
f
E
yıl sür
lardan
belirle
doğru
“G
aşık o
biter;
yüzler
yüzler
birlikt
sorgu
Hindis
ve kar
Ert
çarpm
Yazgım
nın aş
me, s
perspe
nunun
lom, P
Prof.
marth
Gitte
Prof.
Yüzün
sorula
hayattarzı
Göster
Yüzünü
Ey Aşk
g
yen
,
n
n
ıyor.
Gazeteci-yazar Mira Şeniz
Erten aşkla ilgili yüzlerce
soruyu bir kurgudan
yola çıkarak, konusunda
uzman 12 farklı ismin bakış
açısıyla cevaplıyor.
k
ocus)
B
ilgisayar mühendisliği ve felsefe eğitiminin ardından 2005 yılında gazeteciliğe adım atan,
farklı basın kuruluşlarında yazı, prodüksiyon ve röportajlarıyla görev yapan Mira Şeniz
Erten, ilk kitabı “Göster Yüzünü Ey Aşk”la okurlarıyla buluşuyor. Hazırlık aşaması iki
yıl süren kitabın yazım aşamasında Erten, dünyanın farklı coğrafyalarında dolaşmış ve şamanlardan yazarlara kadar farklı yelpazedeki insanlarla röportajlar yapmış. Röportaj konularını
belirlerken geniş bir bakış açısı yakalamaya çalışan Erten için en zorlu aşama röportaj yapacağı
doğru isimleri belirlemek olmuş.
“Göster Yüzünü Ey Aşk”ta aşk bir duygu mudur; insan neden bir başkasına değil de ona
aşık olur; aşk söz konusu olduğunda insan nerelerde yanılır, ne gibi hatalar yapar; seks neden
biter; çocukluk ve kaybedilen kişiler aşk hayatını nasıl etkiler gibi aşkla ilgili akla gelebilecek
yüzlerce farklı soruya bir kurgudan yola çıkarak cevap arıyor Mira Şeniz Erten. Karşılaştığı
yüzlerce kadının mozaiği olan ve herkesin yaşamına dair izler taşıyan Yazgım’ın hikayesiyle
birlikte okurlarını farklı öğreti ve görüşler çerçevesinde iç yolculuğa çıkmaya, kendi hayatını
sorgulamaya ve çeşitli çıkarımlarda bulunmaya yönlendiriyor. Onları İstanbul’dan Londra’ya,
Hindistan’dan Paris ve Yunan Adaları’na taşırken hipnozcular, bilgeler, düşler, tarot kartları
ve kara kediler arasında dolaştırıyor.
Erten’in kağıda döktüğü aşkla ilgili birçok soru insanı kamyon
myon
çarpmışa çeviren ilişkilerin ardından yaşadıklarını sorgulayan
ulayan
Yazgım’ın öyküsüyle başlıyor. Aslında günümüzde birçok insanın aşkla ilgili yaşadığı sorunlara Erten, antropolojiden dilbililbilime, sufizmden felsefeye, sinemadan psikolojiye uzanan farklı
arklı
perspektiflerden bakıyor ve cevapları 12 özel söyleşiyle konunun uzmanlarında arıyor. Doç. Dr. Helen Fisher, Irvin Yalom, Prof. Dr. Robert Sternberg, Doç. Dr. Selim Eyüboğlu,
lu,
Prof. Dr. Zeynep Direk, Swami Vivekananda Saraswati, Preemartha ve Svarup, Krishnananda Thomas Trobe ve Amanaa
Gitte Trobe, Svagito R. Liebermeister, Ali Cenap Olgunlu,,
Prof. Dr. Zeynep Sayın ve Prof. Dr. Ahmet İnam Gösterr
Yüzünü Ey Aşk’ta Yazgım’ın hikayesi üzerinden aşkla ilgili
soruları yanıtlıyor.
KİTAP
Düşündüğünüzden
Daha Fazlasını
Söylüyorsunuz
Beden Dili Uzmanı Janine
Driver, yeni kaleme aldığı
“Düşündüğünüzden Daha
Fazlasını Söylüyorsunuz”da
yedi günlük bir programla
yepyeni bir beden dili
elde etmeniz için temel
noktaları öğretiyor.
Driver’a göre gözlerinizle
dinlemeyi öğrendiğinizde problemleri çok
daha kısa sürede çözmeniz mümkün.
Nasıl Zehirleniyoruz?
Nasıl Korunuruz?
Kimya Mühendisi
Menan Aysan Kuzanlı,
Dharma yayınlarından
çıkan kitabında
hayatımız boyunca
karşılaştığımız ölümcül
kimyasalların neler
olduğunu ve bunlardan
korunmanın
yollarını
anlatıyor. Kuzanlı,
k
ll
kişisel deneyimleri ve sayısız araştırmanın
sonucuna yer verdiği kitapta kimyasal
ürünlerin yiyecek ve içeceklerin yanında
depolanmaması, kullanılmadan önce
etiketinin mutlaka ayrıntılı biçimde
okunması, hamilelerin toksik maddelerle
mümkünse temas etmemesi ve ürünlerin
kendi ambalajlarında saklanması gibi
uyarılarda bulunuyor.
Kaz Dağları’ndan Bir
Lezzet Öyküsü
Ruhun Gıdası
Kitaplar’ın en
son yayını “Kaz
Dağları’ndan Bir
Lezzet Öyküsü”
adlı kitapta,
Zeytinbağı’nın şefi
Erhan Şeker’in Kaz
Dağları’nın bitkilerini, b
bahçesindeki
bitkilerle
h
d k b
kl l
birleştirerek hazırladığı 60 özel tarife ve
bölgenin yemek kültürüne ait çarpıcı
bilgilere yer veriliyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
hayat_tarzi_muzik_mart12_son_d.indd 9
| 9
19.03.2012 14:55
hayattarzı
ALIŞVERİŞ
MAKSİMUM PERFORMANS
1
Bu ürünlerle yoga yaparken hem performansınızı artırın
hem de kendinizi rahat hissedin.
Z
2
3
4
5
6
7
ihnini boşaltıp huzura kavuşmak isteyenler için yoga ve pilates en ideal aktiviteler arasında kabul ediliyor. Doğru
duruşlar ve nefes teknikleriyle bahara girerken
kendinizi yenileyebilirsiniz. Ayrıca doğru ekipman ve kıyafetleri kullanarak gücünüzü artırıp
daha sağlıklı bir bedene kavuşabilirsiniz.
Yoga ve pilates sırasında kuru ve rahat
kalmanızı sağlayan New Balance WFT2181
bluz, özel askıları ve içten sütyeni ile kullanım
kolaylığı sunuyor. Fiyatı 89 TL (1). Reebok
Academia koleksiyonuna ait ceket, pamuklu
kumaşı, rahat kesimi ve detaylarıyla özel bir
çizgiye sahip. Yoga sonrası ve günlük hayatta
kolayca kullanılabilecek ürünün fiyatı 155,50
TL (2). Farklı ölçü ve renklerde sunulan Voit
Gymball, oturup kalkma, bel egzersizleri ve genel antrenmanlarda kullanılabiliyor. Fiyatı 26 ila
34 TL arasında (3). Polyester ve spandex’ten
üretilmiş, düşük bel kesimli, elastik bel bandına
sahip adidas yoga pantolonu yoga sırasında cildinize nefes aldırıyor. Fiyatı 134 TL (4). Vücuda
açı vermek için ideal bir destek olan Reebok
Foam Roller sıkıştırılmış köpükten yapılmış. Vücudun ağırlığıyla ezilmiyor, kaymıyor ve kolay
temizlenebiliyor. Fiyatı 40 €+KDV (5). Geniş
bağcıkları, deri yüzeyi ve özel tabanıyla adidas
Plimeta performans sırasında konfor sunuyor.
Fiyatı 156 TL (6). Reebok’ın EasyTone teknolojisiyle üretilmiş çift katmanlı bluzu belden
büzgülü, vücuda oturan yapısıyla performans
sırasında kullanım kolaylığı sunuyor. Fiyatı 139
TL (7). Kolay kıvrılabilir ve taşınabilir adidas mat
0,8 cm kalınlığında, 170x60 cm ölçülerinde. Fiyatı 94 TL (8). Tüm vücut kaslarını harekete
geçiren Voit Balance Ball düzenli kullanımda
fazla yağları yakıyor ve kol kaslarını geliştiriyor.
Fiyatı 290 TL (9).
8
9
10 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
hayat_tarzi_muzik_mart12_son_d.indd 10
19.03.2012 14:55
sağlık
ZİHNİNİ BOŞALT
Zihin ve bedendeki stresi azaltıp rahatlama sağlayan
meditasyon öğretisinin insan sağlığına faydaları her
geçen gün yeni bir araştırmayla kanıtlanıyor. Bugüne
kadar pek çok saygın üniversite tarafından yapılan
çalışmalarda meditasyonun kronik ağrıları dindirdiği,
uykusuzluk problemini çözdüğü, yorgunluk, halsizlik
ve baş ağrısıyla mücadele ettiği, cilt problemlerini
giderdiği ve yüksek tansiyonu düşürdüğü ortaya
kondu. Son olarak Justus Liebig University and
Harvard Medical School’da görevli uzmanlardan
Britta Hazel ve ekibinin yaptığı çalışmada, düzenli
meditasyon yapan kişilerin bağışıklık sisteminin
güçlendiği belirlendi. Uzmanlar günde 15 dakika
meditasyon yaparak vücudu pek çok hastalıktan
koruyabileceğimizi savunuyor.
IMAGEWERKS / GETTY IMAGES TURKEY
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
saglik_kapak_mart12_son.indd 11
| 11
19.03.2012 14:58
sağlık
K
h
ha
Püf
noktası
K
Endokrinoloji ve
Metabolizma Uzmanı
Doç. Dr. Rüştü
Serter, aşağıda yer
alan önlemler alındığı
takdirde sendromun
önlenebildiğine dikkat
çekiyor:
İnsülin direnciyle
mücadele edin.
Sağlıklı beslenin ve
düzenli
egzersiz yapın.
Ailenizde diyabet,
50 yaş öncesinde
kalp-damar hastalığı
veya hipertansiyon
varsa düzenli checkup yaptırın.
Sendrom gelişmişse
bu önlemlere ek
olarak hipertansiyon,
bozuk kan yağı
düzeylerinin ve kan
şekeri düzeylerinin
tedavisine başlayın.
Stresten uzak durun.
Alkol ve sigara
kullanmayın.
yeni d
azaldı
manla
ta diy
başlad
hastal
lişme
3 kad
bolik
olan
dama
riskin
rom h
En çok
yaşay
zorun
Me
lıkları
şişma
bozuk
taboli
proble
olarak
nokta
Tüm
görülm
den is
Ko
Met
olm
A
olm
düşü
12 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
metabolik_mart12_son.indd 12
19.03.2012 15:03
Kalın belin bedeli
Türkiye’de her üç kişiden biri metabolik sendrom
hastası. Kalp-damar hastalıkları ve diyabet oluşumunu
hazırlayan şişmanlık, yüksek tansiyon ve gizli şeker gibi
problemlerin birarada bulunduğu bu tablo ciddi
tehlike teşkil ediyor. MESUDE ERŞAN
K
uşkusuz modern hayat her şeyi çok
kolaylaştırdı. Ancak bizi hareketsizliğe de mahkum etti. Konfora
hazırlıksız yakalanan insan bedeni,
yeni duruma uyum sağlayamadı. Hareketi
azaldı. Aldığı enerjiyi harcayamayınca şişmanladı. Giderek daha sık ve daha genç yaşta diyabet ve hipertansiyon hastası olmaya
başladı, kan yağları bozuldu, kalp-damar
hastalıkları zirve yaptı. Türkiye de bu gelişmelerden muaf olamadı. Ülkemizde her
3 kadından 2’si ve her 2 erkekten 1’i metabolik sendrom için yüksek risk göstergesi
olan şişmanlık kriterlerine sahip. Kalpdamar hastalıklarıyla diyabete yakalanma
riskini ciddi oranda artıran metabolik sendrom her 3 kişiden 1’ini etkisi altına aldı bile.
En çok da masa başında çalışanlar ve kentte
yaşayan kadınlar bu hastalıkla savaşmak
zorunda kalıyor.
Metabolik sendrom, kalp-damar hastalıkları ve diyabet oluşumunu hazırlayan
şişmanlık, yağ/kolesterol metabolizması
bozuklukları, yüksek tansiyon ve şeker metabolizması bozukluklarının (gizli şeker
problemleri) birarada bulunduğu bir tablo
olarak tanımlanıyor. Bu faktörlerin ortak
noktası insülin direnci yoluyla oluşmaları.
Tüm dünyada ve bizde metabolik sendrom
görülme sıklığı hızla artıyor. Altta yatan neden ise bu sendromun en önemli kriteri olan
ve çağımızın hastalığı olarak nitelendirilen
obezite görülme oranının giderek artması.
KADINLAR RİSK ALTINDA
Endokrinoloji ve metabolizma uzmanı
Doç. Dr. Rüştü Serter, metabolik sendrom
tanısı konmuş olan hastalarda diğer insanlara göre kalp-damar hastalıklarının 2-3 kat,
diyabetin ise 3-6 kat daha fazla görüldüğü
uyarısında bulunuyor. “İşte bu yüzden metabolik sendromun önlenmesi ya da erken
dönemde tedavi edilmesi yaşamsal önem
taşıyor” uyarısını yapıyor.
Her 3 kadından 2’si bu hastalıkla savaşıyor. Modern yaşam tarzı, gelişen teknoloji
ve buna bağlı değişen alışkanlıklar ile hareketsiz yaşam sendromun en önemli nedenleri arasında. Bir diğer önemli nedense
sağlıksız, yağdan ve kaloriden zengin hazır
besinlerle beslenmedeki artış.
Metabolik sendromla ilgili Türkiye’de
yapılmış en büyük araştırma olan
METSAR’a (Metabolik Sendrom Sıklığı
Araştırması) göre 20 yaş üzeri erişkinlerde metabolik sendrom sıklığı erkeklerde
yüzde 29 iken bu oran kadınlarda yüzde
41’e yükseliyor. Doç. Dr. Serter, bu artışı
kadınlarda metabolizmanın daha yavaş
çalışmasının sonucu obeziteye daha yatkın
olmalarına bağlıyor. Ülkemizde kadınların
çalışma hayatına katılımının düşük olması,
Kolay test
Metabolik sendrom tanısı için üç kriter yeterli. Aşağıda yer alan ölçümlerden üçünün yüksek
olması halinde metabolik sendromlusunuz demektir.
Abdominal obezitenin belirleyicisi olan bel çevresinin geniş olması Kan basıncının yüksek
olması Kan yağlarından trigliseridin yüksek olması Faydalı yağ grubu HDL kolesterolün
düşük olması Kan şekerinin yüksek olması
teknoloji alanındaki gelişmelerin yaşamı
kolaylaştırması ve sportif aktivitelere zaman ayırmama gibi nedenlerle özellikle
kentte yaşayan kadınlarda metabolik sendrom daha sık görülüyor.
Metabolik sendromun kadınlarda daha
fazla görülmesinde metabolizmalarının
daha yavaş çalışmasının sonucu obeziteye
daha yatkın olmalarının rolü önemli. Erkeklerde normalde daha fazla kas kütlesi,
buna bağlı olarak daha hızlı çalışan bir metabolizma ve daha düşük vücut yağ oranı
var. Yine menopozla birlikte kadınlarda vücutta yağ dağılımının değişimi metabolik
sendrom için bir yatkınlık sağlıyor.
ABDOMİNAL OBEZİTE
Metabolik sendrom daha önceleri geç dönem erişkin hastalığı iken obezitenin çocukluk çağında da yaygınlaşmasıyla beraber giderek daha erken görülmeye başlandı.
Bugün 9-14 yaş döneminde obez çocukların
önemli bir kısmında insülin direnci ve metabolik sendrom kriterleri tespit edilebiliyor. Genelde dünyada metabolik sendrom
sıklığı erişkinlerde ortalama yüzde 22 olarak bildiriliyor. Sıklık yaşla artıyor, 20-29
yaş grubunda oran yüzde 6,7 iken, 60-69 yaş
grubunda yüzde 43,5 düzeyine çıkıyor.
Metabolik sendromda bel çevresi genişliği (abdominal obezite-karın bölgesinde
şişmanlık) en önemli risk faktörü. Diğer
risk faktörleri olmadan abdominal obezite
tek başına bile önemli bir etken. Yapılan çalışmalar kalp-damar hastalıkları ile ilişkili
olan abdominal obezitenin en önemli belirleyicisinin bel çevresi ölçümü olduğunu
gösteriyor. Bunun sebebi insülin direncinin
özellikle karın bölgesinde yerleşen yağlarla
artması. İnsülin direnci en kolay bel çevresi
ölçümüyle belirleniyor. Bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda ise 88 cm üzerinde
olması riskin arttığını gösteriyor. Araştırmalar daha düşük bel çevresi kalınlıklarında bile riskin arttığını gösteriyor. Dolayısıyla bu rakamlar daha da aşağı çekilerek
bel çevresinin erkeklerde 94, kadınlarda
80 olması isteniyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
metabolik_mart12_son.indd 13
| 13
19.03.2012 15:03
sağlık
Baharda
ev hapsine son
Mevsimsel alerjiler
yüzünden dışarı bile
çıkamıyorsanız, doğal
yöntemlerle alerjik
reaksiyonların önüne
geçebilirsiniz.
BURCU SEVER
B
aharın gelişi başlı başına bir sevinç
kaynağı ama herkes bu mevsimi
aynı heyecanla karşılayamıyor. Bahar alerjilerinden muzdarip olanlar
ne güneşin ne de çiçeklerin açmasına sevinebiliyor. Çünkü çiçek ve ağaçların heyecanla kendini gösterdikleri bu dönemde
havaya saldıkları polenler bağışıklık sistemi zayıf bünyelerin kabusu oluyor.
Polen gibi vücudumuzda alerjik reaksiyonların oluşmasına neden olan maddelere (küf, toz, hayvan tüyü ve akarlar dahil)
alerjen denir. Alerjenler temas ettikleri organlarda, özellikle burun ve gözlerde bazı
salgılar meydana getirir. Bunlardan biri de
histamindir. Histamin vücut sıvılarının
damarlardan dokulara sızmasına sebep
olur. Bu durum vücutta kaşıntı, gözlerde
yanma ve sulanma, kızarıklık, burunda
tıkanıklık ve akıntı, öksürük gibi rahatsız
edici durumlar yaratır.
Baharın gelişiyle artan polenler –özellikle çimenler ve ağaçların yaydıkları–
rüzgarın da etkisiyle havaya karışır ve
hava yoluyla ağız, burun, göz ve ciğerlerimize kadar ulaşır. Aslında polenler tek
başına zararlı değildir. Ama alerjisi olanların bağışıklık sistemi hasar gördüğünden
vücut zararsız maddelere karşı bile güçlü
antikorlarla tepki verir.
Mevsimsel alerjilerin tedavilerinde genellikle antihistaminikler ve antialerjik
ilaçlar kullanılır. Şikayetleri uzun süren
hastalarda ilaç tedavisi sonuç vermediğinde alerji aşısı olarak bilinen özgül immünoterapi uygulanabilir. İlaçlar zararsız
olsa da bazı durumlarda uyku hali ve kalp
çarpıntısı gibi yan etkiler gözlenebilir. As-
lında ilaç kullanmadan, doğal yöntemlerle
alerjinin olumsuz etkilerinden kurtulmak
mümkün. İşte bunlardan bazıları...
ÖNLEM ALIN
Alerjiye karşı en iyi çözüm öncelikle ona
neden olan faktörü ortadan kaldırmak. Bunun için alınacak çok basit önlemler var.
Baharda, özellikle polenlerin yoğun olduğu sabah saatlerinde dışarı çıkmayın. Dışarıda egzersiz yapmayın. Dışarı çıktığınızda
ağız ve burnunuzu kapatan medikal maskeler kullanın. Eve girer girmez kıyafetlerinizi değiştirin ve duş alın. Kıyafetlerinizi
yatak odasında çıkarmamaya dikkat edin
ve yüksek ısıda yıkayın. Polenlerin yoğun
olduğu dönemde (Her bölgenin polen yoğunluğu değişiklik gösterir. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği
gibi kurumlar düzenli olarak polen raporları yayımlıyor) camları kapalı tutmaya
özen gösterin. Bu dönemde evi havalandırmak için filtreli klima kullanın. Filtreleri
düzenli olarak değiştirin. Özellikle uyurken odanızda hava temizleyici çalıştırın.
Polenlerin gözlerde sulanma ve kaşıntı
yapmasını önlemek için gözlük ya da güneş gözlüğü takın. Gözlüğünüzü sık sık
temizleyin. Otomobilinizin havalandırma
sistemine mümkünse polen filtreleri yerleştirin. Kulak ve burun deliklerinin girişini nemli tutun. Kulak ve burun içi derisi
alerjenlere karşı savunma yapılan ilk noktalardır. Buralardaki kuruluk ve çatlaklar
mücadeleyi engeller. Burun ve kulak içine
temiz parmaklarınızla birkaç damla kavrulmamış susam yağı ya da vazelin sürerek
nemlendirebilirsiniz.
14 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
bahar alejisi_mart12_son.indd 14
22.03.2012 10:49
YAĞ
Uzma
sistem
sezon
ğini s
şıklık
84 ora
yüzde
nız. B
kayna
balı s
başın
Bazı a
yetişt
jiye n
olduğ
bölge
çay ka
dunu
Şek
durm
ki Om
neden
Fakat
flama
kili o
somo
rinizd
bir ça
ALT
Daha
den o
sistem
likli o
güçle
home
çözüm
Ho
alerjik
kullan
ti uzm
terapi
nıyor
rı, örn
soğan
yonla
kullan
n
mlerle
ulmak
e ona
k. Bur var.
olduDışanızda
masafetlerinizi
t edin
yoğun
en yoe Uluerneği
rapormaya
andırreleri
uyurştırın.
aşıntı
da güık sık
dırma
ri yern giriderisi
k noklaklar
içine
a kavürerek
YAĞLI BALLI ÇÖZÜM
Uzmanlar şeker tüketiminin bağışıklık
sistemini zayıflattığını, bu yüzden polen
sezonunda şeker alımını azaltmak gerektiğini söylüyor. Bir çay kaşığı şekerin bağışıklık sistemini yüzde 56, iki kaşığın yüzde
84 oranında baskıladığı ortaya kondu. Bu
yüzden baharda şekerden uzak durmalısınız. Bunun yerine bal gibi doğal bir şeker
kaynağını kullanabilirsiniz. Ama hangi
balı seçtiğiniz önemli. Çünkü bal da başlı
başına alerjiye neden olabilecek bir gıda.
Bazı araştırmalar bulunduğunuz bölgede
yetiştirilen petek ballarının o bölgede alerjiye neden olan polenlere karşı koruyucu
olduğunu ortaya koyuyor. Bulunduğunuz
bölgede üretilen petek balından günde bir
çay kaşığı tüketerek polenlere karşı vücudunuzu güçlendirebilirsiniz.
Şeker gibi bu dönemde etten de uzak
durmak gerekiyor. Kırmızı ve beyaz etteki Omega 9 yağ asitleri alerjik tepkilere
neden olan lökotrienlerin salımını artırır.
Fakat bunun aksine Omega 3 gibi antienflamatuarlar, alerjilere karşı savaşmada etkili olabilir. Omega 3 bakımından zengin
somon ve uskumru gibi balıklara mönülerinizde daha çok yer verebilir ya da günde
bir çay kaşığı balık yağı tüketebilirsiniz.
ALTERNATİF TEDAVİLER
Daha önce de belirttiğimiz gibi alerjiye neden olan aslında polenler değil, bağışıklık
sisteminin zayıf olması. Bu yüzden öncelikli olarak vücudun savunma sistemini
güçlendirmek gerekiyor. Bazı uzmanlar
homeopati ve akupunkturu alternatif bir
çözüm olarak öneriyor.
Homeopatide kullanılan kimi bitkiler
alerjik reaksiyonlara iyi gelebiliyor. Ama
kullanmadan önce mutlaka bir homeopati uzmanına danışmak gerek. Homeopati
terapilerinde alerjilere özel setler hazırlanıyor. Seyreltilmiş bitki özlerinden bazıları, örneğin Sabadilla, Allium cepa (Bahçe
soğanı) ve göz otu gibi, alerjik reaksiyonlara karşı homeopati tedavilerinde
kullanılıyor.
Stres, bağışıklığı zayıflattığı için alerjileri tetikleyebilir. Etkileri tam olarak
kanıtlanmasa da akupunkturun stresi
azaltarak alerjilere karşı etkili olduğu düşünülüyor. Akupunktur, vücutta Çi adı
verilen enerji akışını özgürce sağlayarak
bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
SİHİRLİ DEMLİK
Dr. Mehmet Öz’ün tanıtımıyla daha da
ünlenen neti pot en popüler doğal çözümlerden biri. Alaaddin’in sihirli lambasına
benzeyen bu demlik ılık tuzlu su ile dolduruluyor. Su bir burun deliğinden geçip
diğerinden akacak şekilde burun içine çekiliyor. Bu yöntemle belirtilere neden olan
polenlerin burun içine yerleşmesi engelleniyor. Health Currents’ın neti pot ürününü D-Life’ta bulabilirsiniz. Fiyatı 25 TL.
Telefon: 0212 381 3000
ŞİFALI OTLAR
Faydaları araştırmalarla kanıtlanmış bazı
bitkilerin piyasadaki ilaçlar kadar etkili olduğu savunuluyor. Örneğin veba otunun
(Petasites hybridus) Allegra ve Zyrtec gibi
antihistaminikler kadar etkili olduğunu
gösteren çalışmalar var. Veba otunun içeriğindeki bazı maddeler karaciğer hasarına
neden olduğundan bir uzmana danışmadan kullanılmaması gerekiyor. Antihistaminik içeriğiyle ısırgan otunun alerjik
reaksiyonları azalttığı düşünülüyor –özellikle dondurularak kurutulmuş halinin.
Isırgan otu faydalı olsa da başka maddelerle kolay etkileşime girdiği ve hamilelerde
kullanımı sakıncalı olduğu için mutlaka
doktor kontrolünde tüketilmeli.
Semptomlar
Gözde sulanma, kaşıntı ve kızarıklık
Burun akıntısı, tıkanıklığı ve kaşıntısı
Hapşırık
Öksürük
Nefes darlığı
Ciltte kaşıntı
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
bahar alejisi_mart12_son.indd 15
| 15
22.03.2012 10:49
sağlık
Erkekler de
meme kanseri olur
Sadece kadınlar muzdarip sanmayın. Günümüzde meme kanseri erkekleri de
tehdit ediyor ve görülme sıklığı her geçen gün artıyor.
K
ulağa sıra dışı bir durum gibi gelse de
meme kanseri artık erkekleri de tehdit
etmeye başladı. Üstelik erkeklerde meme
dokusu olmadığı için kanser çok daha hızlı gelişiyor ve böyle bir olasılık akla gelmediği için
oldukça geç fark ediliyor.
Konuyla ilgili yapılan çalışmalara göre dünyadaki her 150 meme kanseri vakasından 1’i
erkeklerde görülüyor. Ve yine aynı araştırmalara göre erkeklerde görülen tüm kanserlerin
yüzde 0,2’sini meme kanseri oluşturuyor. Hastalık en çok 60 yaş üstündekileri vuruyor. Belirtiler erkekten erkeğe değişebiliyor. En önemli
bulgu ele gelen sertlik ya da kitle. Bu kitle tek
memede ortaya çıktığında tehlike başlıyor –her
iki meme birden büyüyorsa kanser uzak bir ihtimal. Meme ucunun görünümünde, ölçü ve
biçiminde değişiklik, akıntı, koltuk altında şişlik
ve sertlik, meme üzerindeki deride kızarıklık,
meme başında içeri çekilmeyle ağrı diğer belirtiler arasında. Ailede meme kanseri geçmişi
varsa erkeğin de bu hastalığa yakalanma riski
yüksek. Birden fazla akrabada görülmesi, akrabaların 40 yaşın altında olması ve her iki me-
Karıştırmayın
Kanser bulgularıyla benzerlikler gösteren
jinekomasti, erkeklerde memeyle ilgili
en sık rastlanan rahatsızlıklardan. Tek
veya iki memenin büyümesiyle ortaya
çıkıyor. Hassasiyet ve ağrı büyümeye eşlik
edebiliyor. Hiçbir nedene bağlı olmaksızın
oluşabilen jinekomasti obezite, alkolizm,
uzun süreli ilaç kullanımı, karaciğer-böbrek
yetmezliği ve testis tümörlerine bağlı
oluşabiliyor. Meme büyümesinden rahatsız
olanlara estetik cerrahi yöntemleriyle
çözümler sunuluyor.
mede de hastalık saptanması halinde risk daha
da artıyor. Ayrıca östrojen seviyeleri yüksek ve
androjen seviyeleri düşük olanlar daha fazla
tehdit altında. Düşük androjen hormonu karaciğer sirozu ve testis hastalıklarında gelişiyor.
Bu hastalıkları geçiren erkeklerin meme kanseri
olasılığını ciddiye almaları öneriliyor.
bilir. Bunun için sigara bırakılmalı, alkol ölçülü
alınmalı, az yağlı beslenmeli ve lifli gıdalar, sebze ve meyve bol tüketilmeli. Egzersiz ise asla
ihmal edilmemeli.”
Hastalıkla ilgili daha fazla bilgi almak için
www.memekanseri.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hamdi Koçer
tedavi seçeneklerinin kanserin ne kadar ilerlemiş olduğuna bağlı olduğunu söylüyor. “Erkeklerde genellikle lumpektomi (sadece kitlenin alınması) yapılması mümkün değil. Çünkü
memede çok az doku var ve kanser genellikle
meme ucuna yakın. Genelde mastektomi (tüm
memenin alınması işlemi) operasyonu yapılıyor. Sıklıkla hastalıklı bölge yakınındaki lenf
bezleri de (örneğin koltuk altındakiler) kanserin yayılmış olma ihtimaline karşı alınıyor.
Sonrasında başka tedavilere ihtiyaç olup olmadığına karar veriliyor. Bu tedaviler kapsamında
radyoterapi, kemoterapi, hormon terapisi ve
herceptin sayılabilir. Cerrahi tedaviyi tamamlayıcı olarak hastalığın evresine bağlı radyoterapi
(ışın tedavisi), kemoterapi ve hormonoterapi
eklenebiliyor.”
Koçer’in verdiği bilgilere göre meme kanserinde en sık görülen komplikasyon kanserin
vücudun diğer bölgelerine yayılması. Kanserli
hücreler akciğer, kemik, karaciğer, beyin ve
koltuk altı lenf bezleri gibi bölgelere sıçrayabiliyor. Tedavisi hastalık erken ve başka bölgelere sıçramadan teşhis edildiğinde daha etkili.
Bu nedenle olabildiğince kısa zamanda doktora başvurmak çok önemli. Dr. Koçer’e göre
meme kanserinden korunmanın kesin bir yolu
yok. “Erken tanı kanserin yayılmasını engelleyebilir. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek kanser
dahil pek çok hastalığın görülme riskini azalta-
16 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
meme_mart12_son.indd 16
19.03.2012 15:05
sağlık
Güç uykusu
Büyük şirketler artık çalışanlarına gün içinde şekerleme yapma hakkı tanıyor.
Çünkü bu kısa süreli uyku performansı artırıyor. AHU YILDIZ
Ş
ekerleme yapmak özellikle Akdeniz ve Uzakdoğu kültürlerinin ayrılmaz bir parçası. Gündüz rüyası görenler arasında Leonardo da Vinci, Napolyon Bonaparte, Albert Einstein, Thomas Edison ve Winston Churchill
gibi ünlü isimler bulunmasına rağmen modern toplumlarda
gündüz vakti uyuklama fikri işten güçten zaman çalma endişesiyle senelerce kabul görmedi. Ama son yıllarda yapılan
araştırmalar gündüzleri belirli süre ve zaman dilimlerinde
uyuklamanın sayısız yararı olduğunu ortaya koydu. Öyle
ki, dünya çapında birçok şirket milyarlarca dolarlık verim
kaybını engellemek amacıyla binalarına çalışanlarına şekerleme hakkı tanıyan odalar ekledi. Google, Nike, Jawa, Ben
& Jerry’s sadece birkaç örnek. Ayrıca Continental ve British
Airways gibi büyük havayolu şirketleri uluslararası uçuşlarda
uçağın kontrolünü meslektaşlarına devreden pilotların biraz
kestirmesine izin veriyor, hatta bunu destekliyor.
KALBE FAYDALI
MRI analizleri şekerleme yapan insanların beyin aktivitelerinin gün boyunca yüksek seviyede kaldığını gösteriyor.
Yetişkinler için uygun süre kabul edilen sekiz saatlik gece
uykusuna rağmen özellikle öğle saatlerinde kısa bir uykuya dalanların zihni uyandıktan hemen sonra zindeleşiyor
ve günün ilerleyen saatlerinde de aynı verimlilik devam
ediyor. Şekerleme hafızayı güçlendiriyor, yaratıcı ve öngörülü düşünme yeteneklerini pekiştiriyor. NASA’nın yaptığı
bir araştırma 40 dakikalık şekerlemenin ardından pilot ve
astronotların performanslarında yüzde 40, zihinsel verimliliklerinde yüzde 100 oranında artış olduğunu ortaya koydu. Sekiz saatlik gece uykusundan sonra sabahları fazladan
20 dakika uyumaktansa, öğle saatlerinde 20 dakika kestirmenin çok daha faydalı olduğu da kanıtlandı. ABD’deki Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü ile Harvard Üniversitesi’ndeki bilim
insanlarının birlikte yaptığı bir araştırma gündüz uykusunun
aşırı bilgi yüklenme sorununu geri çevirerek beynin performansını en üst düzeye taşıdığını gösterdi.
Şekerlemenin beyne olduğu kadar kalbe de faydaları var.
Yunanistan’da gerçekleştirilen ve 6 yıla yayılan bir başka araştırma haftada en az üç kez şekerleme yapan erkeklerde kalp
sorunlarıyla ilgili ölümlerin yüzde 37 azaldığını ortaya koydu.
Ancak gündüz uykusunun püf noktası gerçekten şekerlemeyi tadında bırakabilmek. Uykunun beş evreden oluştuğu
ve uyku döngüsünün yaklaşık 90-100 dakikada tamamlandığı biliniyor. Gün içinde kendinizi hem zinde hem de verimli
hissetmeniz için önerilen uyku süresi ikinci evrenin tamamlandığı 20 dakikalık süre. Bu sürenin aşılması durumunda,
özellikle bir saati aşan uykuların ardından aynı verimlilikten
söz edilmesi pek mümkün olmuyor. Ayrıca gece uykusuzluğunu tetikleyen bir soruna da dönüşebiliyor. Cornell
Üniversitesi’nden sosyal psikolog James Maas’ın “power
nap” şeklinde adlandırdığı, “güç şekerlemesi” olarak dilimize
geçen 20 dakikalık süre ise zihni tetikte tutuyor. Şekerleme
için en uygun saatler öğlen 13.00 ila 15.00 arasındaki zaman
dilimi. Böylece gün içinde şarj olabilirsiniz.
İyi şekerlemenin sırları
Kısa tutun: İdeal şekerleme süresi 20 ila 30 dakika. Karanlık, sakin bir yer
tercih edin: Işığı azaltmak, gürültüden uzaklaşmak uykuyu çağıran unsurlar olabilir.
Battaniye alın: Uykuda vücut sıcaklığınız düşeceğinden üzerinize battaniye
benzeri bir örtü almayı ihmal etmeyin. Aynı saatte yapın: Vücudunuzun bu
ritme alışmasını ve daha kolay uykuya dalmanızı sağlar. Saatinizi ayarlayın:
Uyanmakta güçlük çekeceğinizi düşünüyorsanız saatinizin alarmını 20 ila 30 dakika
sonrasına göre ayarlayıp uyuyun. Dünyaya dönün: Şekerleme yaptıktan sonra
mümkünse dışarı çıkıp biraz temiz hava alın.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
sekerleme_mart12_son.indd 17
| 17
19.03.2012 15:06
sağlık
"
Kanserden
kaçış rehberi
Her biri alanında uzman profesör ve doçentlerin
önerilerinden oluşan kitap, kanserden
korunmanın reçetesini sunuyor. GÜLAY KOÇ
... Kendimizi onların yerine
koyduk, empati kurduk. Bir
yanda sağlıklı insanların ve
özellikle çocukların kanserden korunmaları için güçlü bir
zırh-rehber hazırlarken, diğer
yanda bir kanser hastasının
nelere ihtiyaç duyabileceğini
hissetmeye çalıştık. Onu korurken ve sağlığına kavuştururken neleri eksiksiz yapmalıyız diye düşündük."
Bu sözler, “Kansere Çözüm
Var!” kitabının editörü Nihal
Doğan’ın “Kanser yok, mutluluk var!” başlıklı sunuş yazısından... İlk baskısı Hayykitap
tarafından ekim ayında yapılan kitabın popüler olmasının
nedeni, yazar kadrosunun
alanlarında en iyi profesör ve
doçentlerden seçilmesi. Yayınevinin 13 kişilik bir rüya takımı yarattığını söylemek hiç de
yanlış olmaz. Prof. Dr. Murat
Tuncer, Prof. Dr. Ahmet Rasim
Küçükusta, Prof. Dr. Erkan Topuz, Doç. Dr. V. Canfeza Sezgin,
Prof. Dr. Ahmet Aydın, Prof. Dr.
M. Canan Efendigil Karatay,
Uzm. Dr. Yavuz Dizdar, Kimya Mühendisi Mennan Aysan
Kuzanlı, Prof. Dr. Süleyman Daşdağ, Prof. Dr. Selim
Şeker, Yard. Doç. Dr. Erol Ergüler ve Doç. Dr. Öznur
Özdoğan’dan oluşan ekibin amacı ortak: Lafı bile korkutan kanser aslında herhangi bir hastalıktan başka
bir şey değil. Kitapta kanser, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olarak görülüyor. Hem kanserden
koruyucu yaşam tarzı ve tedavide izlenecek adımlar
hem de tedaviyle birlikte uygulanacak tamamlayıcı
önlemler anlatılıyor; somut ve uygulanabilir reçeteler sunuluyor. İşte "Kansere Çözüm Var!"dan seçtiğimiz bazı önemli satır araları...
Sigara sizi yok etmeden... Göğüs Hastalıkları
Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, sigaranın zararlarını bilimsel veriler ışığında sunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre tütün yüzünden her yıl 5 milyon insan hayatını kaybediyor ve
gerekli tedbirler alınmadığı takdirde bu rakamın
katlanarak artması bekleniyor. Sigara dumanında
4 binden fazla kimyasal madde olduğunu söyleyen Kü-
18 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
kanser_mart12_son_n.indd 18
19.03.2012 15:39
çükus
duğun
yakal
den d
nun h
lüyor
dukta
5 yıl y
sigara
30’u 5
akciğ
yeme
ağzı k
felç ya
talığı)
sigara
rarsız
değil.
duğun
unutm
başın
larını
kabul
bir ki
ları k
göster
Ha
Tıbbi
kanse
edilen
nılan
Örneğ
mene
(kamp
bu bi
grubu
ilaçla
olarak
önem
ğının
rildiğ
bozul
karşı
koli, l
renkl
geliyo
deçal
koruy
yerine
k. Bir
rın ve
anserlü bir
diğer
sının
eğini
u kovuştumalıözüm
Nihal
mutluyazıykitap
yapısının
unun
ör ve
Yayıntakıhiç de
Murat
Rasim
n Toezgin,
of. Dr.
ratay,
KimAysan
Selim
Öznur
e korbaşka
vi edierden
ımlar
layıcı
eçeteçtiğiıkları
igaranuyor.
üzünor ve
amın
nında
en Kü-
hap giderici özelliklere sahip yararlı gıdalar arasında
gösteriliyor.
Şeker neden tatlı tatlı zehirler? Karatay Diyeti
serisi kitaplarıyla uzun süre çok satanlar listesinde
yer alan Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay kitapta
çükusta, bunların en azından 40’ının kanserojen olduğuna dikkat çekiyor. Sigara içmiş olanların kansere
yakalanma riski hiç içmemiş kişilerden daha fazla. Bu yüzden en doğrusunun hiç sigara içmemek olduğunu söyALKALİ NİTELİKTEKİ CANLI YİYECEKLERLE
lüyor Küçükusta. Kanser teşhisi konduktan sonra sigarayı bırakanların
BESLENMEK, VÜCUDUMUZDA HÜCRE
5 yıl yaşama ihtimali yüzde 60-70 iken,
YENİLENMESİNİ
SAĞLAYARAK KANSERDEN
sigaraya devam edenlerin ancak yüzde
KORUNMAMIZA YARDIMCI OLUYOR
30’u 5 yıl yaşayabiliyor. Her sigara içen
akciğer kanseri olmuyor. Ama ağız,
yemek borusu, gırtlak, mesane, rahim
ağzı kanserleri veya lösemi, hipertansiyon, kalp krizi,
şeker ve kanser ilişkisini anlatıyor. “Kanser hastalıkfelç ya da KOAH’tan (Kronik Obstrüktif Akciğer Haslarının riskini artırmak istemiyorsak rafine şeker,
talığı) ölümler gerçekleşiyor. Küçükusta’ya göre light
mısır şurubu, glikoz ve yapay tatlandırıcılar gibi fabsigaraların daha az bağımlılık yaptığı ya da daha zarikasyon işlemden geçmiş şekerleri, unlu ve nişastalı
rarsız olduğu büyük bir aldatmacadan başka bir şey
yiyecekleri, meyve, meyve suyu, bal ve pekmez gibi
değil. Bu sigaraların nikotin miktarı daha düşük oldoğal şekerleri aşırı tüketmemeliyiz” diyor Karatay.
Hatta mümkünse yavaş yavaş azaltarak hayatımızduğundan daha fazla içme isteğine sebep olduğunu
dan çıkarmalıyız. Kanser tedavisi görenlerin veya bu
unutmamak gerekiyor. Sigara içen bir kişinin üstünü
hastalıktan korunmak isteyenlerin hem düşük glisebaşını değiştirmeden, hatta banyo yapmadan başkamik indeksli hem de yüksek antioksidan içeren taze
larının bulunduğu ortamlara girmeleri bile sakıncalı
böğürtlen, karadut, çilek, yeşil erik, taze çağla, ahukabul ediliyor. Araştırmalar açık havada sigara içen
dudu, kiraz, vişne ve taze yabanmersini gibi meyvebir kişinin bir metre yakınında bulunmanın insanleri tüketmeleri öneriliyor. Karatay’ın bir önerisi de
ları kapalı mekanlardaki kadar etkileyebileceğini
fiziksel aktivitenin hayat boyu yapılması yönünde.
gösteriyor.
Hangi kanserde hangi bitki? İç Hastalıkları ve
Egzersiz rahat ve derin bir uyku sağlayıp stres ve kanTıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. V. Canfeza Sezgin’in
ser riskini azaltıyor.
kanser tedavisinde bitki önerileri belki de en merak
Zehirli kimyasalları vücudunuza almayın Kimedilenler arasında. Zaten kanser tedavisinde kullaya Mühendisi Mennan Aysan Kuzanlı’ya göre kimnılan ilaçların bir bölümü bitkilerden elde ediliyor.
yasalları detoks yöntemleriyle vücudumuzdan atıp,
Örneğin porsukağacı (taksan grubu ilaçlar), Cezayir
yeni toksik maddeleri vücudumuza almayarak hem
menekşesi (vinka alkoloidleri), Asya mutluluk ağacı
kanserden korunabilir hem de ilerlemesini önleyebi(kamptotekinler) ve mayıs elması (podofilotoksinler)
liriz. Alkali su içmek ve alkali nitelikteki taze sebze
bu bitkiler arasında sayılıyor. Ayrıca streptomiçes
ve meyve gibi canlı yiyeceklerle beslenmek, vücudumuzda hücre beslenmesi ve yenilenmesini sağlayagrubu mantarlardan elde edilen antibiyotik grubu
rak hastalıklardan korunmamıza yardımcı oluyor.
ilaçlar da (antrasiklinler) kanser tedavisinde yoğun
Cilde ve deriye uygulanan preparatlar, cildin geçirolarak kullanılıyor. Sezgin, dünyada son yıllarda
gen özelliği nedeniyle direkt olarak vücudumuza giönem kazanan sağlıklı besinlerin başında zeytinyarip kılcal damarlar vasıtasıyla kan dolaşım sistemine
ğının geldiğini söylüyor. Ancak zeytinyağının pişigeçebiliyor. İçerdikleri toksik ve kanserojen madderildiği zaman besin değerini yitirdiğinden ve yapısı
ler de bu vesileyle vücudumuza giriyor. Kuzanlı’nın
bozulduğundan çiğ tüketilmesi gerekiyor. Kansere
belirttiğine göre araştırma raporları saç boyası ürekarşı yararlı gıdaların başında soğan, sarmısak, brotiminde kanserojen yapıda olan yaklaşık 30’a yakın
koli, lahana, domates, biber, portakal, limon, kırmızı
kimyasal kullanıldığını gösteriyor. Uzun yıllar saç
renkli meyveler, tam tahıl ve fasulyeler ile yeşil çay
boyası kullanmış 45 yaşın üzerindeki kadınlarda yageliyor. Keklik otu meme, yumurtalık ve rahim; zerdeçal prostat, kalınbağırsak ve cilt kanserlerine karşı
pılan bir araştırmada meme kanseri riskinin arttığı
koruyucu rol oynuyor. Zencefil de antioksidan ve iltigözlenmiş.
Kitaptan
notlar
Sağlık Bakanlığı
Kanserle Savaş
Dairesi Başkanı
Prof. Dr. A. Murat
Tuncer, Türkiye’de
kanser gerçeğini,
sosyal devletin
kanseri önlemedeki
görevlerini, kanserin
neden önlenebilir bir
hastalık olduğunu,
Prof. Dr. Süleyman
Dağdağ, doğal
ve yapay
elektromanyetik
alanları, bu alanların
insan sağlığı
üzerindeki etkilerini,
kanserle ilişkisini,
Prof. Dr. Selim Şeker,
cep telefonları ve baz
istasyonlarının insan
sağlığı üzerindeki
etkilerini, neden
çocuklar için büyük
risk olduğunu
anlatıyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
kanser_mart12_son_n.indd 19
| 19
19.03.2012 15:39
sağlık
Osteoartrite ç
Eklem kireçlenmesi ve beslenme arasında
sıkı bir bağ olduğunu savunan uzmanlar
canlı besinlere yönelmemizi öneriyor.
O
steoartrit, iltihaplanma sonucu eklemlerde ağrıya yol açan
klinik bir sendrom. Yürümeyi,
hatta bazen ayakta durmayı
bile zorlaştırarak yaşam kalitesini ciddi
oranda düşürüyor. Ağrı yüzünden hareketin azalması zamanla bölgesel kasların
zayıflamasına yol açıyor. Halk arasında kireçlenme olarak bilinen rahatsızlığa yakalananların sayısı ise her geçen gün artıyor.
Genellikle 45 yaşından sonra ve çoğunlukla kadınlarda görülen kireçlenme vakaları,
yaygınlaşan obezite hastalığıyla birlikte
kadın-erkek, genç-yaşlı herkesi etkisi altına almaya başladı. Bilim insanları yaptıkları çalışmalar sonucu hastalığın tedavisine
yönelik pek çok umut verici yöntem ortaya
koydu. Daha da sevindirici olan, beslenme
uzmanlarından gelen haberler... Uzmanlar
doğru beslenmenin eklem ağrısı ve iltihaplanmalarını ortadan kaldırabileceğini ve
kıkırdak onarımı yapabileceğini söylüyor.
Örneğin C vitamininin kıkırdak kaybını önemli ölçüde azalttığı ve böylece osteoartritin ilerlemesini yavaşlattığı, güçlü bir
antioksidan olan E vitamininin semptomları ortadan kaldırdığı klinik araştırmalarla kanıtlandı. Eklem kireçlenmesine karşı
ne kadar taze ve renkli beslenirsek, o kadar
iyi. Çünkü kırmızı, turuncu, sarı ve yeşil
renkli besinler birer antioksidan deposu
olarak kıkırdak onarımını olumsuz etkileyen serbest radikallerle savaşıyor.
AZ PROTEİN, BOL MİNERAL
“İdeal Sağlık İçin Canlı Besinler” adlı kitabın yazarlarından Dr. Brian R. Clement
osteoartrit ile beslenme arasında ciddi bir
ilişki olduğunu savunanlardan. İddiasını
dayandırdığı araştırmalardan biri Wayne
Eyalet Üniversitesi Michigan Tıp Fakültesi
tarafından yayımlandı. Burada altı romatizmal artrit hastası yağsız besinlerle beslenerek diyet yaptı. Yedi hafta içinde bütün
deneklerde belirtiler kayboldu. Yağlar diyete tekrar dahil edildiğinde ise belirtiler
üç gün içinde yeniden ortaya çıktı.
Beslenme, artriti nasıl etkiler? Clement,
yeni oluşan kemik hücrelerinin sağlığının,
bedenin sağladığı besin miktarına bağlı olduğunu söylüyor. Ona göre sağlıklı bir iskelet yapısı enzimler, amino asitler, mineraller, elementler ve vitaminler açısından
zengin, sağlıklı bir hormon yapısına sahip
bedende bulunur. Yetersiz beslenme de artrite neden olur.
“Yeni kemik hücreleri şekillenirken
sağlıklı ve güçlü bir şekilde büyümek için
oksijen açısından zengin kana gereksinim
duyarlar” diye ekliyor Clement. “Fakat be-
den yağlı ise kanda kemik ve eklemleri besleyecek kadar oksijen bulunmaz. Hatta yağın, hücrelerin gerekli olan besini absorbe
etmesine imkan bırakmadan onları kapsül
içine aldığını söyleyebiliriz.”
Aynı zamanda bedendeki mineral az ise,
yeni kemik hücresi oluşumu da zayıf olur.
Yüksek proteinli beslenme, sağlıklı bir
kemik yapısını korumak için gerekli olan
mineralleri bedenden çalar. Daha doğrusu
protein kemiklerdeki kalsiyumu çeker.
Yetersiz beslenmede temel besinlerin,
oksijen ve enzimlerin eksikliği kanı asidik
hale getirir. Yüksek asitli içerikten arta
kalan atıklar kemiklerde iltihaplanmaya
neden olan serbest radikallere dönüşür.
Bu koşullar kemiklerde hasar oluşması ve
eklemlerin dağılması için uygun bir zemin
hazırlar.
Canlı besinlerle beslenmek ise eklem
kireçlenmesini önleyebilir ya da tedavi
edebilir. Nasıl mı? Her şeyden önce az miktarda protein almak bedendeki hücreleri
mineralizasyon kaybından ve serbest radikallerin hücumundan korur. Canlı besinlerle beslenme sistemik asitlenmeyi düşürür. Hazır ve pişmiş yiyecekler bedendeki
asit miktarını artırarak bedeni artrite açık
hale getiririr. Canlı besinler ise bedene,
kemiklerin kolay absorbe edeceği besin,
oksijen ve enzimler sağlar. Bu da kemiklerin sağlıklı ve güçlü kalması için ihtiyaç
duyduğu şeydir. Ekstra enzim ve kemik
hücreleri için gerekli ekstra elektrik yükünü sağlar. Yeniden inşa edilmiş yeni kemik
yapısında enzimler kemikleri birleştirir,
delik ve boşlukları doldurur.
20 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
osteoatrit_mart12_son_dyy.indd 20
19.03.2012 15:42
e çiğ tedavi
ri bestta yasorbe
apsül
az ise,
f olur.
lı bir
i olan
ğrusu
er.
nlerin,
asidik
n arta
maya
nüşür.
ası ve
zemin
Kilo kontrolü
Vücuttaki fazla kilolar
osteoartrit semptomlarının
şiddetini artırıyor ve
hastalığın gelişimini
hızlandırıyor. Kalça, diz ve
bileklere, kısacası kiloyu
taşıyan bölgelere daha fazla
ağırlık binmesine yol açarak
yürümeyi zorlaştırıyor. Bu
yüzden eklem yerlerine
binen stresi ve dolayısıyla
ağrıları azaltmak ve hareket
kabiliyetini artırmak için
kilo kontrolü hastalıkla
mücadelenin en önemli
adımlarından biri. Uzmanlar
5 kg kaybetmenin bile
hastalığı geriletmede faydalı
olduğunu belirtiyor.
eklem
tedavi
z mikcreleri
t radibesindüşündeki
e açık
edene,
besin,
emikhtiyaç
kemik
yükükemik
ştirir,
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
osteoatrit_mart12_son_dyy.indd 21
| 21
19.03.2012 15:42
sağlık
D
May
der
gün
çoğ
öğr
yerl
M
bir alı
kolay
yararl
C vita
tasyum
Bu ya
flavon
zun fa
KAN
Araştı
mirist
ortaya
ve vü
nötrle
ta me
reksin
ağının
Apige
önem
Portakalın
üç katI kadar
C vitamini içeren
maydanoz yetişkinler
tarafından her gün
bir demet çiğ olarak
tüketilmelidir.
YAŞ
Mayd
sebzed
Antio
serbes
ri kor
radika
sorun
KAN
Mayd
folik
22 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
maydanoz_mart12_son.indd 22
19.03.2012 15:45
Dr. Maydanoz
Maydanoz deyim yerindeyse her
derde deva bir bitki. Bir tutamı
günlük C vitamini ihtiyacımızın
çoğunu karşılıyor. Diğer faydalarını da
öğrenince onu sofralarınızda baş köşeye
yerleştireceksiniz. AHU YILDIZ
M
aydanoz, yaprakları baharat olarak kullanılan damarlı
bir bitki türüdür. Çorbalardan salatalara mutfağımızda
sık sık yer verdiğimiz bu lezzet unsurunu çoğu zaman
üzerinde hiç düşünmeden, neredeyse otomatikleşmiş
bir alışkanlıkla doğrayıp yemeklerimize katarız. Oysa her mevsim
kolayca ulaşabildiğimiz bu sıradan alışkanlığımız aslında mucizevi
yararları olan bir bitkinin ta kendisi. Bir tutam maydanoz günlük
C vitamini ihtiyacımızın çoğunu karşılar. Ayrıca kalsiyum, potasyum, kükürt, magnezyum, klorin ile A ve K vitaminleri içerir.
Bu yararlı bitki gücünü iki bileşeninden alır: Uçucu yağlardan ve
flavonoid adı verilen antioksidanlardan. Öyleyse buyrun maydanozun faydalarına…
KANSERE KARŞI
Araştırmalar maydanoz özünde bulunan organik bir bileşen olan
miristinin özellikle böbreklerde tümör oluşumunu engellediğini
ortaya çıkardı. Miristin aynı zamanda sigara dumanında bulunan
ve vücuda geçebilen benzopiren benzeri kanser yapıcı maddeleri
nötrleştirerek kolon ve prostat kanserlerine karşı savaşıyor. Vücutta meydana gelen tümörler gelişmek için bir kılcal damar ağına gereksinim duyar. Maydanozdaki apigenin maddesi bu kılcal damar
ağının oluşmasını engelleyerek tümörün büyümesini durduruyor.
Apigenin meme kanseri oluşumuna karşı da mücadele eden çok
önemli bir madde.
YAŞLANMAYA KARŞI
Maydanoz benzeri bitki ve baharatların herhangi bir meyve ya da
sebzeden çok daha yoğun antioksidan barındırdığı fazla bilinmez.
Antioksidanların en önemli görevi yaşlanmanın baş sorumlusu
serbest radikallerden kaynaklanan oksidatif strese karşı hücreleri korumaktır. Dolayısıyla antioksidanlar yoluyla vücudu serbest
radikallerden korumak yaşlanmayla ilişkilendirilen birçok sağlık
sorununun önüne geçilmesini sağlar.
KANSIZLIĞA KARŞI
Maydanoz aynı zamanda en önemli B vitaminlerinden biri olan
folik asit içerir. Sık sık maydanoz tüketmek kalp-damar rahatsız-
lıkları olanlar ya da bu rahatsızlıklardan korunmak isteyenler için
olumlu sonuçlar verir. Vücutta folik asit eksikliği kansızlığa, özellikle de megaloblastik anemiye yol açar. Folik asidin vücutta depolanmasının zor olduğunu belirten uzmanlar bu nedenle sürekli
olarak folik asit içeren besinler tüketilmesini öneriyor.
KALP KRİZİNE KARŞI
Maydanozun barındırdığı bir diğer vitamin olan K vitamini kan
pıhtılaşması ve güçlü, sağlıklı kemikler açısından önem taşır; ayrıca kalp hastalıkları riskini azaltır. Beta-karoten ve C vitamini
ise iltihaplanmalara ve enfeksiyonlara karşı korur. İçerdiği yoğun
miktardaki demir, C vitamini ile birlikte vücutta demirin daha iyi
emilmesine, böylece daha fazla kırmızı kan hücresi üretimine yardımcı olur.
HAZIMSIZLIĞA KARŞI
Maydanoz sindirime yardımcı olan mükemmel bir besindir. Yağların ve proteinlerin sindirilmesine yardım eder, ayrıca besinlerin
bağırsaklarda daha kolay emilmesini ve özümlenmesini sağlar.
Maydanoz suyundaki yüksek klorofil oranı böbreklerin, karaciğerin, idrar yollarının temizlenmesine yardım eder; gazın dışarı
atılmasını sağlar. İdrar söktürücü özelliğiyle kilo verilmesine de
katkıda bulunur.
MENOPOZA KARŞI
Maydanoz kadınlarda östrojen hormonunun daha fazla salgılanmasını sağlar. Aynı zamanda rahimdeki kanın beslenmesine ve yenilenmesine yardımcı olur. Dolayısıyla adet düzensizlikleri, PMS
ve menopoz gibi sorunlarda mucizevi etkiler yaratabilir. Ayrıca
depresyon, saç dökülmesi, deri kuruması gibi durumlarda da fayda
sağladığı gözlenmiştir.
ŞİŞKİNLİĞE KARŞI
Maydanoz ödem atıcı ve yağ yakıcı özelliğiyle sağlıklı zayıflama ve
detoksta sık başvurulan besinlerin başında gelir. İçeriğindeki uçucu yağlar iştah kesici özelliğe sahiptir. Fazla kilolarınızdan sağlıklı
bir şekilde kurtulmak istiyorsanız gün içinde birkaç çay bardağı
olarak tüketeceğiniz maydanoz suyunu limon ve salatalık katarak
daha faydalı hale getirebilirsiniz.
Mücadele ettikleri
Maydanoz C vitamini dışında demir, kalsiyum, potasyum, bakır,
magnezyum, manganez ve iyodin içerir ve bu özellikleriyle pek çok
rahatsızlığa karşı mücadele verir. Maydanozun 100 gramında
5,5 mg demir bulunur. Maydanoz: Ağız kokusunu giderir.
Böbrekleri temizler ve güçlendirir. Bağışıklığı destekler. Kemik
ve dişleri güçlendirir. Enfeksiyona karşı korur.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
maydanoz_mart12_son.indd 23
| 23
19.03.2012 15:45
Mü
Ma
magn
çok r
gider
Kem
sağlık
Bu hap yutulur
21’inci yüzyılın süper besini
olarak adlandırılan spirulina
bilim çevrelerinin de onayını
alan en iyi besin takviyesi.
BURCU SEVER
B
ilimkurgu filmlerinde geleceğin dünyasına yönelik yapılan
tahminler arasında en popüler olanı hap şeklindeki yemeklerdir. İnsanların gerekli besinleri artık pişmiş ya da çiğ gıdalardan değil, haplardan alacağı öngörülür. Son yıllarda
üretimi ve tüketimi hızla artan spirulina besin takviyesi tabletleri
zengin içeriğiyle bu ütopyayı gerçeğe dönüştürebilir.
Sodalı ve mineralli sularda yetişen mikroskobik bir mavi-yeşil alg türü olan spirulina aslında yeni bir keşif değil. Geçmişi
Mayalar ve Azteklere kadar uzanıyor. İspanyol tarihçi Hernandez, 1513’de yazdığı kitabında Texcoco Gölü kıyısında yaşayan
Azteklerin “teocuitlatl” adını verdikleri spirulinayı besin olarak
kullandıklarını yazıyor. 40’lı ve 50’li yıllarda yayımlanan bazı kaynaklarda Çad Gölü’nün kuzey kıyısında yaşayan insanların gölden
topladıkları spirulina algini yedikleri, Kanembu kabilesinin göldeki spirulina alginden elde ettikleri yeşilimsi unu yiyeceklerine
kattıkları bilgisi geçiyor. 1962 yılında Fransız Petrol Araştırma
Enstitüsü’nün yayımladığı bir araştırmanın sonucunda spirulina
alglerinde yüzde 60 ila 70 oranında protein olduğu tespit edildi. Bu
analizin ardından spirulinanın içeriği ve yararları üzerine sayısız
bilimsel çalışma yürütüldü. NASA ve ESA (Avrupa Uzay Ajansı)
astronotlara besin kaynağı olması için üretim çalışmaları yaptı.
Yetersiz beslenme problemlerini çözmek için Birleşmiş Milletler
gibi kuruluşlar Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde spirulina yetiştirilmesi ve tüketimi konusunda insanları eğitmeye başladı.
Peki, spirulinayı “süper” bir besin yapan ne? Sıradan bir su yosunu gibi görünen spirulina, doğadaki en zengin bitkisel proteine, demir oranına ve B12 vitaminine sahip. Soya fasulyesinden
yaklaşık iki kat fazla protein; ıspanaktan 58 kat fazla demir; dana
ciğerinden 2 ila 6 kat fazla B12 vitamini içeriyor. Aynı zamanda
doğadaki en zengin E vitamini kaynağı. En iyi E vitamini kaynaklarından biri olarak bilinen buğday filizinden yaklaşık 3 kat fazla
E vitamini içeriyor.
Spirulina alginden elde
edilen bu hap doğadaki en
zengin E vitamini kaynağı.
24 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
spirulina_mart12_son.indd 24
22.03.2012 10:50
HER
Japon
mikro
şıyor.
probl
çalışm
larda
tırma
üretim
varıld
ğu ka
tiği sa
bir ara
liyor.
kanse
1 gr s
men y
Sp
lında
spirul
ve kar
serid
kanıtl
bir etk
yükse
lerde
radya
saptan
Alm
test sp
tah ke
uygul
yemek
ta pla
belirg
lester
Dü
(FDA)
ruluşl
yan et
lıyor.
günlü
lük 1
Çeşitl
durum
belirt
r
apılan
emekçiğ gıllarda
letleri
avi-yeçmişi
ernanşayan
olarak
zı kayölden
n göllerine
tırma
rulina
di. Bu
ayısız
jansı)
yaptı.
lletler
rilmesu yoproteiinden
dana
manda
ynakt fazla
n elde
daki en
aynağı.
Dünya Sağlık Örgütü ile Birleşmiş Milletler Gıda
ve Tarım Örgütü spirulinayı her yaş grubu için
ve gebelikte güvenli bir gıda olarak tanımlıyor.
HER DERDE DEVA
Japonya, Çin, Hindistan, Avrupa ve ABD’deki araştırmacılar bu
mikroalgin insan ve hayvan sağlığına faydalarını keşfetmeye çalışıyor. İçeriğindeki bileşenlerin bağışıklık sistemi ve birçok sağlık
problemi üzerindeki olumlu etkisini gösteren yüzlerce bilimsel
çalışma yapıldı. Bu çalışmaların bazılarında insanlar ve hayvanlarda kanseri engellediği gözlemlendi. 2001’de yapılan bir araştırmada spirulinanın insanlar ve hayvanlarda antikor ve sitokin
üretimini uyararak bağışıklık sistemini güçlendirdiği sonucuna
varıldı. İçeriğindeki sulfolipidlerin HIV virüsüne karşı etkili olduğu kanıtlandı. Ayrıca özütlerinin kanser oluşumunun önüne geçtiği saptandı. Güney Carolina Üniversitesi’nde yürütülen başka
bir araştırma spirulinanın HIV üzerindeki olumlu etkisini destekliyor. Diğer önemli bir çalışma tütün çiğneyicisi olan ve ağzında
kanser öncesi lezyonlar bulunan bir grup üzerinde yapıldı. Günde
1 gr spirulina alan grupta 44 kişiden 20’sinde lezyonların tamamen yok olduğu gözlendi.
Spirulina hakkındaki en önemli çalışmalardan biri 2002 yılında gerçekleşti. Chamarro ve ekibinin imza attığı araştırmada
spirulinanın bazı alerjileri, kanseri, karaciğer toksiditesini, viral
ve kardiyovasküler hastalıkları, yüksek şeker, kolesterol ve trigliserid ile bağışıklık sistemi yetersizliği tedavilerinde etkili olduğu
kanıtlandı. Süper besinin bilim insanlarını heyecanlandıran diğer
bir etkisi ise radyasyon oranını düşürmesi. Çernobil kazası sonucu
yüksek radyasyona maruz kalan çocuklar üzerinde yapılan deneylerde başarılı sonuçlar elde edildi. Bu yosunla beslenen çocuklarda
radyasyonun diğerlerine oranla daha düşük seviyelere gerilediği
saptandı.
Alman araştırmacıların 15 gönüllünün katılımıyla yaptığı bir
test spirulinanın çeşitli hastalıkları önlemek dışında etkili bir iştah kesici olduğunu da ortaya koydu. Obezite hastaları üzerinde
uygulanan deneyde bir gruba dört hafta boyunca, günde üç kere
yemeklerden önce bir tablet spirulina verildi. Spirulina alan grupta placebo verilen gruba oranla, çok büyük miktarda olmasa da,
belirgin oranda kilo kaybı gözlendi. Ayrıca deneklerin serum kolesterol oranında önemli düşüş belirlendi.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi
(FDA) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi kuruluşlar spirulinayı her yaş grubu için ve gebelikte herhangi bir
yan etkisi veya etkileşimi olmayan güvenli bir gıda olarak tanımlıyor. Aynı kuruluşlar sağlıklı bir yaşam ve dengeli beslenme için
günlük 5 porsiyon meyve ve sebze tüketilmesini öneriyor. Günlük 1 porsiyon (6 tablet) spirulina bu ihtiyacı karşılamaya yetiyor.
Çeşitli rahatsızlıklar, vejetaryen beslenme ve ağır egzersiz gibi
durumlarda günlük 3 ila 5 porsiyonun güvenle tüketilebileceği
belirtiliyor.
Geçmişten günümüze spirulina
MS 300-900: İlk kez Mayalar tarafından kullanıldı.
13. Yüzyıl: Çad Gölü çevresinde yaşayan Kanembu kabilesi
tarafından protein ve vitamin kaynağı olarak yetiştirildi.
1962: Fransız Petrol Araştırma Enstitüsü’nün yayımladığı bir
araştırmanın sonucunda spirulina alglerinde yüzde 60 ila 70
oranında protein olduğu tespit edildi.
1974: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO)
spirulinanın geleceğin en iyi gıdası olduğunu açıkladı.
1981: Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) en iyi besin takviyesi
olarak tanıttı.
1993: Dünya Sağlık Örgütü (WHO) İsviçre’de spirulinanın
çocuklara verilmesinin uygun olduğunu açıkladı.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
spirulina_mart12_son.indd 25
| 25
22.03.2012 10:50
sağlık
Hawaiian Spirulina
Pacifica ürünlerini
D-Life’ta bulabilirsiniz.
200 adet tablet 69 TL.,
100 gr toz 60TL.
Piyasada sayısız spirulina tableti bulunuyor. Bunlar arasında en
güvenilir markalardan biri Nutrex’in ürettiği Hawaiian Spirulina
Pacifica. D-Life da müşterilerine bu markanın ürünlerini sunuyor.
Üretiminde kullanılan bütün maddeler en saf halleri ile doğal kaynaklardan sağlanıyor. Hawaiian Spirulina Pacifica ürünleri hiçbir
ısıl işleme maruz bırakılmadığı için dünyada üretilen en doğal (işlenmemiş) gıda takviyelerinden biri. 1983’ten bu yana Hawaii’de biyolojik güvenlik alanında üretiliyor. Bu bölgenin en önemli özelliği
herbisit, pestisit gibi ilaç ve kimyasalların kullanımının yasak olduğu ve endüstriyel kirliliğin olmadığı bir bölge olması. Hawaiian Spirulina Pacifica yüksek besin değerlerini kayıpsız muhafaza edebilen
patentli “Ocean Chill Drying” oksijensiz soğuk kurutma ve soğuk
tabletleme yöntemleriyle üretiliyor.
İNSAN SAĞLIĞINA FAYDALARI
Hawaiian Spirulina Pacifica’nın içerdiği maddelerin bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış pozitif etkileri
Sinir
Sistemi
Sinir ve beyin hücrelerini dejenerasyonlardan
korur. Nörotransmitter salınımını (iletim)
ve beyin fonksiyonlarını artırır. Sinir
stabilizasyonunu sağlar.
Endokrin
Sistem
Hormonların dengesini salındıkları bezleri
etkileyerek düzenler. Büyüme hormonu
salınımını destekler. Diyabet gibi durumlarda
glikozun periferal kullanımına yardımcıdır.
Bağışıklık
Sistemi
Antienflamatuvar, antikanserojen, antioksidan,
antiviral, antialerjik, antifungal, antibakteriyel
etkileri vardır. Immünoregülatör ve
Immünostimülan etkilidir. Antikor üretimini,
IL-1 salınımı ve fagositik aktiviteyi artırır.
T, B lenfositleri ve doğal öldürücü hücrelerin
üretimini artırır.
Üreme
Sistemi
Normal seksüel hormonal dengenin
oluşumunu destekler. Sağlıklı gametlerin
oluşumu için gerekli olan besin maddesini
sağlar. Seksüel kapasiteyi artırır, düşük
görülme oranını azaltır. Gebeler, süt veren
anneler, bebekler ve çocuklar için en uygun
besin takviyesidir.
Solunum
Sistemi
Kronik obstrüktif akciğer hastalıklarında
(KOAH) oksidatif stresi azaltıcı etkisi vardır.
Astım, rinit gibi solunum rahatsızlıklarında pozitif
etkisi vardır. Solunum yoluyla bulaşan bakteri,
virüs ve alerjenlere karşı vücut savunmasını
güçlendirir. Akciğer gaz değişim kapasitesine
pozitif etkilidir.
Hematoloji
Kan hücrelerinin kemik iliğinde yapımını teşvik
eder, antianemik etkilidir, kan değerlerini
yükseltir. Kandaki pH dengesini ve kan
dolaşım hızını düzenler. Kan hücrelerinde
oksijen değişimini ve atık maddelerin
detoksifikasyonunu hızlandırır.
Kas ve İskelet
Sistemi
İçerdiği tam protein, organik demir ve biyoaktif
maddelerle kas kütlesini büyütür, tamirini
hızlandırır ve egzersize bağlı oksidatif stresten
korur. Kemik çatısını sağlamlaştırır, iyileşmesini
hızlandırır. Eklem hastalıklarında yangı giderici,
ağrı kesici ve koruyucu etkileri vardır.
Genetik
DNA hasarlarını ve replikasyon hatalarını
önlemeye yardımcı olur, iyileşme sürecini
destekler. Hatalı DNA kodlamasını tamir
eder. Radyoprotektif etkilidir ve radyasyonun
negatif etkilerini temizler. Karsinojenez
proseslerini engeller.
Sindirim
Sistemi
Laktobasil ve Bifidus bacilli gibi yararlı
mikroorganizmaları artırır, ağır metal ve
farmakolojik zehirlenmelerde şelasyon
etkisi vardır. Gastroprotektif ve anti-asit
etkisi vardır. Gastrit ve ülsere karşı etkilidir.
Gastrointestinal fonksiyonu düzenleyerek
besinlerin sindirim ve emilim oranlarını
yükseltir. Karaciğer enzimlerini düzenler.
Deneysel kolite ve karaciğer yağlanmasına
karşı etkisi kanıtlanmıştır.
Kardiyovasküler Kötü kolesterolü ve trigliseritleri düşürür,
iyi kolesterolü yükseltir. Arter duvarlarını
Sistem
temizleyici ve kardiyoprotektif etkileri vardır.
Damarların ve çevre dokuların elastikiyetini
artırarak kan basıncının kontrolünü sağlar.
26 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
spirulina_mart12_son.indd 26
22.03.2012 10:50
diyet-hareket
OMEGA KAYNAĞI
DAVID ENGELHARDT / GETTY IMAGES TURKEY
Ketentohumu, N-3 yağ asitlerinin en önemli
üyelerinden biri olan alfa-linolenik asit açısından
zengin bir besindir. Alfa-linolenik asidin bir kısmı,
vücutta EPA ve DHA’ya dönüşür. Bu yüzden
düzenli ketentohumu tüketimi sayesinde iyi
kolesterol yükselir, tansiyon normal değerlerde
seyreder, kanın pıhtılaşma riski azalır. Dolayısıyla
alfa-linolenik asit koroner kalp rahatsızlığı riskini
düşürerek insan sağlığına önemli katkıda bulunur.
Bol miktarda potasyum, az miktarda magnezyum,
demir, bakır ve çinko içeren ketentohumunun
N-3 yağ asiti oranı, Omega-6’nın yaklaşık dört
katıdır. Yağ veya öğütülmüş olarak günde bir
çorba kaşığı tüketilmesi önerilen bu tohum,
tokluk hissi vererek ve bağırsak çalışmasını
düzenleyerek sağlıklı kilo kaybına yardımcı olur.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
diyet kapak_mart12_son.indd 27
| 27
19.03.2012 15:00
diyet
Bahar detoksu
Kışın kapalı kapılar ve kalın giysiler ardına saklanan vücudumuzu
toksinlerden arındırmak için bahar mevsiminden daha iyi bir dönem
olamaz. Doğa kendini baharda nasıl yeniliyorsa biz de kendimizi
yenileyebiliriz. GÜL KAYNAK
K
ış bu yıl çok uzun sürdü. Hepimiz
güneşe hasret kaldık. Ve sonunda
cemrelerin düşmeye başlaması ile
havalar ısındı, en güzel mevsim
yüzünü gösterdi: İlkbahar!
İlkbahar, vücutta en güzel “Bahar Temizliği” yapılan aydır. Hücreler kolayca
yenilenir, uzun süren kıştan sonra hızlanan metabolizma arınmayı daha çabuk
gerçekleştirir. Havadaki mis gibi bahar
kokusu, cıvıldayan kuşlar, uyanmaya başlayan doğa bize harika bir temizlenme
enerjisi verir. Kalın kışlık kıyafetlerimizi
atıp, derimizi yenilememiz ve kendimizi
doğaya daha yakın ve uyumlu hissederek,
bir detoks merkezinde yalınayak, negatif enerjimizi topraklayarak dolaşmaya
başlayıp hafiflememiz için en güzel aylar
geldi. Bu vesile ile deniz sezonundan önce
kimsenin birkaç kilo vermeye de şikayeti
yoktur.
Bahar detoksunu bedenimizde başlatmak ve ilkbaharın da yardımıyla doğanın
enerjisini içimizde hissetmek için uygulayabileceğimiz birkaç basit öneri şöyle:
Su tüketimini artırın: “Kışın su içmek ne zordu...” diyenler için baharla birlikte günde minimum 3 litre suya başlamak enerjiyi hemen artıracak ve temizliği
başlatacaktır. Su şişeniz en yakın arkadaşınız olsun.
Meyve-sebzeyi artırıp, ağır karbonhidratları ve hayvansal proteini azaltın: Tamam haklısınız, güneş yokken
karbonhidrat tüketimine karşı koymak
zordu. Şimdi sebze ve meyvelerle beslenmenin tam zamanı. Ne kadar çiğ ve organik, o kadar iyi.
Çay-kahve yerine bol bol taze sıkıl-
mış meyve-sebze suyu için: Sıcak içecek
ihtiyacımız havaların ısınmasıyla birlikte
zaten azalacak. Vitamin ve mineral zengini meyve ve sebze suları ile yapılan arınma
kürlerinin tam zamanı.
Kese yaptırın: Ölü derilerimizin, tozun, kozmetiklerin kapadığı gözeneklerimizi açmanın en güzel yolu. Vücudumuzun nefes alması için ideal bir bahara hoş
geldin detoksu.
Bağırsak temizliği yapın: Sadece dışımızı temizlemek yetmez. İçimizi de baharla birlikte temizleyip enerjimizi artıralım.
Ayaklarınızı özgür bırakın: Bütün
kış çizmelere, botlara sıkışıp kalmış ayaklarımıza önce güzel bir bakım, ardından
rüya gibi bir refleksoloji masajı ve her gün
yarım saat de olsa çimlere çıplak ayak basarak topraklanmak çok iyi gelecektir. İşte
bahar detoksu bu: Yalınayak en doğal halimize geri dönmek!
Açık havada egzersiz yapın: Belki
yoga veya her gün düzenli yapılacak birkaç basit esneme hareketi, isterseniz bahar çiçekleri arasında bir doğa yürüyüşü...
Ağır paltolar, kar ve soğuk hava artık bahanemiz değil. “Ne kadar hareket o kadar
bereket...”
Bir detoks merkezine kendinizi
teslim edin: “Her işin bir uzmanı var” diyerek bir haftada hem 4-6 kilo verip, hem
ödemden ve kışın aldığınız yağlardan kurtulup, hem de içten dışa arınıp yenilenmek için bir detoks merkezine başvurun.
Profesyonellere kendinizi teslim edin. Tek
yapacağınız sizin için hazırlanmış taze
meyve ve sebzelerden oluşan lezzetli sıvı
karışımlardan bolca tüketip kendinizi terapistlerin büyülü ellerine bırakmak...
28 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
bahar_detoks_mart12_son_d.indd 28
19.03.2012 17:29
u
Bahar temizliği için
mucizevi yeşil içecek
4 salatalık (kabuğu ile), 6-8 yaprak
ıspanak,1 adet kereviz sapı, 3 çiçek
brokoli, 1 adet limon, 1/2 çay kaşığı
Himalaya tuzu
Katı meyve suyu sıkacağında çiğ olarak
sıkılıp taze olarak için. İsterseniz biraz
taze zencefil, bir parça kırmızı pancar,
her tür taze kırmızı, yeşil biber, pazı vs
ekleyebilirsiniz. Her sabah aç karnına
büyük bir bardak (330 cc) ve gün
içinde 2 kere daha için. Detoks ve
sağlıklı yaşam kürlerinin baş tacı bir
içecek...
Bahar enerjim salatası
Bahara hazırım çayı
Başparmak büyüklüğünde taze zencefil
kökü, 1 adet tarçın kabuğu, 4-5 adet
karanfil, yarım lime (yeşil limon)
100 derecede kaynatılıp 85 dereceye
ılıtılmış pH 10 suya, soyulmuş taze
zencefil kökünü dilim halinde, tarçın
kabuğu, karanfil ve yarım lime’ı da
dilimlenmiş olarak bir demlikte beş
dakika bekletip gün içinde bol bol için.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
bahar_detoks_mart12_son_d.indd 29
NICHOLAS EVELEIGH / DIGITAL VISION / GETTY IMAGES TURKEY
Yarım avokado (yumuşak), kıvırcık marul
ve renkli Akdeniz yeşillikleri nane,
fesleğen, bir avuç kabak çekirdeği
içi, bir avuç ayçekirdeği içi, bir avuç
gojiberi, bir çorba kaşığı taze öğütülmüş
ketentohumu, 1çorba kaşığı susam
Sosu için
Taze limon suyu, elma sirkesi, soğuk
sızma zeytinyağı, Himalaya tuzu
| 29
19.03.2012 17:29
diyet
Bugün
kaç litre
su içtiniz?
K
ronik olarak dehidre, yani sağlık uzmanları dan yeterince enerjiye sahip olamayız ve güçtarafından önerilen miktar olan günde mi- süz hissederiz. Yapılan çalışmalar su oranındaki
nimum 2 litre suyu içmeyen yüzde 75’in yüzde 3’lük bir düşüşün, kas gücünde yüzde 10
arasında mısınız?
azalma, hızda yüzde 8 düşme ve daha düşük
Maalesef günümüzde çoğu insan günlük or- kas dayanıklılığına yol açtığını göstermektedir.
talama 1 litre sıvı alıyor. Bunun da çoğu asidik
Yüzde 4’lük su kaybına ulaştığımızda ise
içeceklerden, yani çay, kahve ve meşrubattan baş dönmeleri hissederiz ve fiziksel güç kapaalınıyor, ki bunlar aslında vücudun suyunu sitemizde yüzde 30’luk bir güç kaybı oluşur. Bir
çalıyor. Amerika’daki Cornell Tıp Beslenme puan daha düşünce büyük ihtimalle konsantrasMerkezi’nin yaptığı bir ankette katılımcıların yon bozukluğu, uyuşukluk ve baş ağrısı yaşarız.
yüzde 10’u gün içinde hiç su içmediklerini beSusuzluk düşünce bozukluğuna, kısa süreli
lirtiyor.
hafıza sorunu yaşamamıza, kendimizi sözlü olaSağlıklı bir insanın vücut ağırlığının yüzde rak ifade etmemizde zorlanmaya ve odaklan70’i sudur. Kaslarımızın ve kalbimizin yüzde ma problemlerine yol açabilir. Belki de hafıza
75’i, beynimizin ve
zayıflaması zanböbreklerimizin yüznettiğiniz şey,
VÜCUDUMUZUN SUSUZLUK
de 83’ü, akciğerlerigünlük su tükemizin yüzde 86’sı ve
timinizin azlığı
İŞARETLERİNE GÖZÜMÜZ
gözlerimizin yüzde
ile alakalıdır.
O KADAR KAPALIDIR Kİ,
95’i sudan oluşur. KeBaş dönSUSADIĞIMIZDA ACIKTIĞIMIZI
miklerimizin bile yüzmesi, el ve
de 22’si sudur. Yeteayak soğukluZANNEDİP HEMEN AĞZIMIZA
rince su içmezsek –ki
ğu, huzursuzYİYECEK BİR ŞEYLER ATARIZ.
çoğumuz içmiyoruz–
luk, asabiyet,
veya yanlış içecekler
depresyon,
tüketirsek vücut sağlığımızı riske atarız.
şeker tüketme isteği, kramplar, mide ekşimesi,
Ortalama bir yetişkin gün içinde terleme, eklem ve sırt ağrıları, migren, kabızlık… Liste
idrar, hareket, hatta uyku yolu ile 2,5-3 litre sıvı uzayıp gidiyor. Uzun süreli kronik susuzluk ise
kaybeder ve bu yerine konmazsa vücut susuz obezite, kalp hastalıkları, kanser gibi daha ciddi
kalır.
hastalıkların sebeplerinden biri olarak gösteriYeterince su içmemek bizi öncelikle yorgun liyor. Vücudumuzdaki suyun yüzde 15-20’sini
yapacaktır. Gün içindeki yorgunlukların bir nu- kaybedersek yaşamımız direkt olarak tehlikeye
maralı sebebi su eksikliğidir. Yeterince su olma- girebilir. Kısacası su eksikliği bizi öldürebilir!
Öte yandan sağlığımızla ne kadar ilgiliyiz tartışılır. İçimde uyuyan “mühendisi” uyandırarak
verdiğim bunca istatistik ve bol rakamlı bilgiyi
aldığım “Zayıflamada pH Mucizesi” kitabının
yazarı Dr. Robert Young’dan pH eğitimi almak
için San Diego’daki merkezine gittiğimde, biz
öğrencilere ilk söylediği şey, “Aslında kitabımın
adı Sağlıkta pH Mucizesi olacaktı. Ama editörüm büyük bir çoğunluğun sağlıkla değil de
zayıflamayla ilgilendiğini söyledi. Biz de kitabın
adını değiştirmek zorunda kaldık” idi!
İngilizcede “You can never be too thin or too
rich”, yani “Hiçbir zaman yeterince zayıf veya yeterince zengin olamazsınız” sözü çok üzücü ama
belki de günümüzde insanoğlunun bir türlü tatmin olamama sıkıntısını açıkça anlatıyor.
O zaman oyunu kurallarına göre oynayalım.
Evet, yeterince su içmezsek şişmanlarız. Bu kadar basit. Hafif susuzluk bile metabolizmamızı
yüzde 3 oranında yavaşlatır. Vücudumuzun susuzluk işaretlerine gözümüz o kadar kapalıdır
ki, susadığımızda acıktığımızı zannedip hemen
ağzımıza yiyecek bir şeyler atarız. Yani, yeterince su içmezsek, gereğinden fazla yeriz. Ayrıca yeterince su almazsak, vücut elindeki suyu
tutar, kendimizi şişmiş ve rahatsız hissederiz,
olduğumuzdan daha kilolu görünürüz. Vücudumuzdaki ödemi atmanın en kolay yolu daha
fazla su içmektir.
Asidik bir vücut yağlanmaya başlamış bir vücuttur. Vücut içtiğimiz suyu asitleri nötrlemek,
asit fazlasını seyreltmek, asitleri ve toksinleri
idrar, ter ve bağırsak yoluyla yıkamak için kul-
30 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
gul_su_mart12_son.indd 30
19.03.2012 15:48
lanır. Y
asitli o
Alman
oranın
2 bard
Bu bu
Endoc
boyun
tra 17
Başka
Hiç
leceğim
susuzl
Ayrıca
kulland
landığı
oranın
O
bardak
su içm
gın ola
lur” in
içmek
önem
Su
itibare
hedefl
yiz tardırarak
bilgiyi
tabının
almak
de, biz
abımın
a edieğil de
kitabın
lanır. Yeterince su içmezsek vücudumuz çok
asitli olur ve yağ depolama durumuna geçer.
Alman araştırmacılar su içmenin kalori yakma
oranını artırdığını ortaya koymuştur. Sadece
2 bardak su bile metabolik oranı 3 puan artırır.
Bu bulguların yayımlandığı Journal of Clinical
Endocrinology and Metabolism dergisi, bir yıl
boyunca günde içilen 1,5 litre ilave suyun ekstra 17.400 kalori yakmayı sağladığını anlatıyor.
Başka bir deyişle tam 2,5 kg!
Hiçbir şey yemeden 30 gün dayanabileceğimizi, öte yandan sadece 72 saatlik bir
susuzluğun ölümle sonuçlanacağını biliyoruz.
Ayrıca vücudumuz soğuk havada, sıcak havada
kullandığı kadar su kullanıyor ve uyurken kullandığımız su oranı uyanıkken kullandığımız su
oranına eşit.
O zaman bu kadar bilgi üzerine hemen bir
bardak su içelim ve gün içinde devamlı ve bol
su içmekten korkmayalım. Halk arasında yaygın olan “Çok su içersem böbreklerim yorulur” inancı maalesef doğru değildir. Asıl bol su
içmek böbrek taşı oluşumunu önlemede çok
önemli bir etkendir.
Su içmenin önemini hatırladık. Şu andan
itibaren günde en az 2,5-3 litre su tüketmeyi
hedefleriniz arasına koymanız dileğiyle...
Asidik bir vücut
yağlanmaya başlamış bir
vücuttur. Vücut içtiğimiz
suyu asitleri nötrlemek,
asit fazlasını seyreltmek,
asitleri ve toksinleri idrar,
ter ve bağırsak yoluyla
yıkamak için kullanır.
or too
eya yeü ama
rlü tatayalım.
Bu kamamızı
un supalıdır
hemen
yetez. Ayki suyu
ederiz,
Vücuu daha
bir vüemek,
ksinleri
n kul-
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
gul_su_mart12_son.indd 31
| 31
19.03.2012 15:48
diyet
yaşla
aslın
y
A
yaşam
kilo v
ve dik
me pr
20’li y
layara
Dü
mayı
me iş
harek
Yine
vücud
reyere
siyon
yol izl
yavaş
ya ne
kütles
tış. Bu
meyd
ye dev
kütlem
İşte 4
yardım
32 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
metabolizma_mart12_son.indd 32
19.03.2012 15:49
40’tan sonra
metabolizmayı
canlandırmanın
Metabolizma sandığınız gibi vücut
yaşlandıkça yavaşlayan bir sistem değil. İşin
aslını öğrenin, püf noktalarını uygulayın ve
yaşlanırken de zayıflayın. MELİS ERDEN
A
slında suçlu metabolizmanız değil, sizsiniz. Çünkü yaş ilerledikçe metabolizma yavaşlamıyor,
siz yavaşlıyorsunuz. Hareketsiz
yaşam tarzınız sağlıklı ve hızlı bir şekilde
kilo vermenize engel oluyor. Biraz hareket
ve dikkatle uygulanan dengeli bir beslenme programıyla 40 yaşından sonra da en az
20’li yaşlardaki kadar hızlı bir şekilde zayıflayarak ince bir bedene kavuşabilirsiniz.
Dünyaca ünlü Mayo Clinic, metabolizmayı vücudun besinleri enerjiye dönüştürme işlemi olarak tanımlıyor. İnsan bedeni
hareket halindeyken enerji yakabiliyor.
Yine Mayo Clinic’e göre termojenez, yani
vücudun metabolik hızı artırarak veya titreyerek ekstra ısı enerjisi üretebilme reaksiyonu insan ömrü boyunca istikrarlı bir
yol izliyor. Yaş ilerledikçe metabolizmanın
yavaşlaması bir yanılsama. Bu yanılsamaya neden olan, ilerleyen yaşla birlikte kas
kütlesindeki azalma ve yağ oranındaki artış. Bu da hareketsiz yaşam tarzı yüzünden
meydana geliyor. Yaş aldıkça hareket etmeye devam edersek, yani spor yaparsak kas
kütlemizi korur ve fazla yağları yakarız.
İşte 40 yaşından sonra formda kalmanıza
yardımcı olacak 5 anahtar öneri:
yolları
SU İÇİN
Su metabolizmayı hızlandıran en önemli
içecekler arasında yer alır. Uzmanlar bu
yüzden su tüketiminin günlük alışkanlıklarımız arasında yer alması gerektiğinin altını çizer. Uyandıktan sonra ilk iş olarak iki
bardak su için. Her sabah taze sıkılmış bir
bardak sebze veya meyve suyu da içebilirsiniz. Özellikle yeşil sebze suları 40 yaşından
sonra da kas yapmanıza yardımcı olacaktır.
YETERLİ YİYİN
Az yiyerek hızlı kilo veremezsiniz. Günde
1000 kalorinin altında bir beslenme reçetesi uygulandığında vücut enerjiye ihtiyaç
duyabileceğini düşünerek yağları yakma
değil, tutma yoluna gider. Gün içinde belirli aralıklarla küçük porsiyonlar halinde
beslenerek yağ yakım işlemine katkıda bulunabilirsiniz. Taze meyveler, baklagiller
ve karabuğday bu süreci hızlandıran besinler arasında.
ERKEN YİYİN
Günün ana öğününü saat 11.00 ila 16.00
arasında yiyerek vücudunuzun yağ yakmasına destek olabilirsiniz. Çünkü bu saatler
gün içinde en aktif olduğunuz saatlerdir.
Uzmanların akşam 18.00’den sonra yemek
yenmemesi konusundaki uyarılarının nedeni de budur. Akşam saatleri en az hareket
edilen saatlerdir. Dolayısıyla kas yapma ve
yağ yakma işlemleri de yavaşlar.
HAREKET EDİN
Günün her saatini hareket ederek geçirmeye çalışın. Daha az taşıt kullanın, daha
fazla yürüyün. Daha da önemlisi, haftada
iki ya da üç kez direnç egzersizleri ve ağırlık çalışmaları yapın. Ancak bu şekilde kas
kütlenizi koruyabilir ve vücudunuzun yağ
depolamasını önleyebilirsiniz. Bu egzersizleri ömür boyu devam ettirebileceğiniz bir
yaşam tarzı edinmek kendinize vereceğiniz en büyük hediye olacaktır.
DETOKS YAPIN
Vücudu toksinlerden arındırma işlemi
olan detoks, sağlık için önemli bir uygulama. Doğallıktan giderek uzaklaşan besinler tüketerek ve çevre kirliliğine maruz
kalarak sürekli toksin yükleniyoruz. Çoğunlukla sıvı ve çiğ beslenmeye dayanan
detoks programlarını belirli aralıklarla uygulayarak hem vücudunuzu temizleyebilir
hem de yağ yakımını hızlandırabilirsiniz.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
metabolizma_mart12_son.indd 33
| 33
19.03.2012 15:50
diyet
PORTRE
NAS
detoksla
enerjilerine
T
kavuştular
ÖZGÜ NAMAL
DETOKSLA TANIŞTIKTAN SONRA
BOL BOL SU İÇMEYE VE ÇİĞ YEMİŞ
TÜKETMEYE BAŞLADIM.
34 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
zayiflama_mart12_son.indd 34
D
ke
19.03.2012 15:54
ASIL
BAŞARDIM?
a
ar
Dizi setlerinin yorucu temposu karşısında
kendini sürekli yorgun ve halsiz hisseden
ünlü oyuncu Özgü Namal ve fazla
kilolarından rahatsız olmaya başlayan
Teknosa Genel Müdürü Mehmet T. Nane
D-Life’ta uyguladıkları detoksla artık
daha zinde ve enerji dolular.
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
MEHMET T. NANE
DETOKSLA TANIŞTIKTAN SONRA
KENDİMİ DAHA SAĞLIKLI VE DİNAMİK
HİSSETMEYE BAŞLADIM.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
zayiflama_mart12_son.indd 35
| 35
19.03.2012 15:54
diyet
PORTRE
ÖZGÜ NAMAL
1997 yılında Masal Gerçek
Tiyatrosu’nda çocuk oyunlarıyla
profesyonel sanat hayatına başlayan
Özgü Namal İstanbul Üniversitesi
Devlet Konservatuarı Tiyatro
Bölümü’nden mezun oldu. Namal,
2005 yılında Kiralık Oyun adlı tiyatro
oyunuyla hem Afife Jale hem de Sadri
Alışık Tiyatro Ödülleri’nde yılın en
başarılı komedi kadın oyuncusu seçildi.
2007 yılında Mutluluk filmiyle Antalya
Altın Portakal Film Festivali’nde,
Beynelmilel ile de İstanbul Uluslararası
Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu
ödülünü aldı. Yurtiçi ve yurtdışındaki
çeşitli festivallerde de pek çok ödüle
layık görülen sanatçı, bu aralar Star
TV’de ekrana gelen Koyu Kırmızı adlı
diziyle sevenlerinin karşısına çıkıyor.
Günlük temponuz ne derece yoğun,
biraz bahsedebilir misiniz?
Günlük tempom sürekli değişiyor. Bazen
çok yoğun oluyorum bazen de uzun aralıklarla tatil yapma fırsatım oluyor. Aslında
belirli bir tempom yok ama genelde kış aylarını daha yoğun, yazları daha sakin geçirdiğimi söyleyebilirim.
Bu yoğun tempoda detoksla nasıl tanıştınız?
Detoksu daha önce hiç denememiştim. Yalnızca iki-üç gün süren, insanın içini temizleyen bir sistem olduğunu zannediyordum.
Bu kadar kapsamlı, dikkatli ve yoğunlaşma
gerektiren bir uygulama olduğunu bilmiyordum. D-Life’ı bir dergide okuduğum
haber sayesinde tanıdım. Daha önce detoks
yapmak için şehir dışına ya da yurtdışına
gitme planlarım vardı ama bir türlü gerçekleştirememiştim. “Artık bir yerden başlamak gerekiyor” diyerek evime de yakın
olduğundan –böylelikle akşamları evimde
uyuyabilecektim– D-Life’ı seçtim.
Detoks hayatınızda neleri değiştirdi?
Su içmeye başladım. Sebze suları girdi hayatıma. Evde eskiden haftada iki gün sebze pişerdi, şimdi beş gün pişiyor. Sebzeleri
de çok öldürmeden pişiriyoruz. Ben zaten
yemek yaparken sebzeyle eti asla karıştırmam. Ispanak yapacaksam içine kıyma
koymam mesela. Eti ayrı, sebzeyi ayrı yemeyi tercih ederim. Bunların haricinde
daha fazla kuruyemiş ve baklagil tüketmeye başladım.
Detoksu ne sıklıkla yapıyorsunuz?
Özgü Namal günde 2,5 litre
su içiyor, haftanın beş günü
sebze tüketiyor.
Detoksa ilk kez ocak ayında başladım.
D-Life’ta iki çeşit program vardı. Biri Green,
diğeri de Master detoks programı. Hem kış
aylarında metabolizmanın yavaşlamasından hem de çok az su içtiğimden kendimi
yorgun ve halsiz hissediyordum. Merkeze
ilk gittiğimde bir kan testi yaptılar. Testin
sonucunda alyuvarlar ile akyuvarların birbirine geçtiğini, vücudumda toksinlerin
dışarı atılma şeklinin çok iyi çalışmadığı-
36 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
zayiflama_mart12_son.indd 36
20.03.2012 12:51
nı gö
sporu
da yet
bağırs
bitkin
Kayna
ramın
bir pr
atarke
üçünc
doğm
ramın
Zaten
yaşam
cak de
liği at
toks y
Deto
ri çık
Alkol
sinler
rum. B
beslen
ğım. B
ru be
de ha
adımı
ramın
ğımız
ramaz
farkın
Deto
me a
O kon
yütül
geçird
mutfa
ve se
zorluk
içtim.
yorum
detok
kezde
rışımı
dum.
Ardın
Bazen
aralıkslında
kış aygeçir-
sıl tam. Yalemizrdum.
laşma
bilmiuğum
detoks
dışına
ü gern başyakın
vimde
tirdi?
di han sebzeleri
zaten
rıştırkıyma
yrı yecinde
etme-
uz?
adım.
Green,
m kış
masınndimi
rkeze
Testin
n birnlerin
adığı-
nı gördük. Her ne kadar toksin atımında
sporun, terlemenin ve saunanın etkisi olsa
da yeterli olmuyor. Bir şekilde o toksinler
bağırsaklardan içeri sızdığı için halsizlik ve
bitkinlik yapıyor. Durum böyle olunca Gül
Kaynak beni hemen master detoks programına aldı. Eğlenceli ama başlangıcı zor
bir program. İlk gün vücudumdan toksin
atarken çeşitli semptomlar yaşadım. Ama
üçüncü günden sonra kendimi yeniden
doğmuş gibi hissettim. 7 gün süren programın ardından yaklaşık 4-4,5 kilo verdim.
Zaten hayatım boyunca hiç kilo problemi
yaşamadım. Hep çok hareketli oldum. Ancak detoks sayesinde vücudumdaki şişkinliği attım. Bundan sonra yılda bir kez detoks yapmak istiyorum.
Detoksla beraber hayatınızdan neleri çıkardınız?
Alkolü azalttım. Vücudumda biriken toksinleri yaz aylarında daha rahat atabiliyorum. Bu yüzden kış aylarında daha sağlıklı
beslenip yaz aylarında yaramazlık yapacağım. Ben buna sağlıklı yaşamak değil, doğru beslenmek diyorum. Sonuçta yemek
de hayatın bir parçası, sosyalleşmenin bir
adımı. Gül Kaynak’tan öğrendiğim 3/4 kavramını tavsiye edebilirim. Gül Hanım tabağımızın 3/4’üne yeşillikleri, 1/4’üne de yaramazlıkları koymamızı öneriyor. Bunun
farkında olarak yaşamak güzel bence.
Detoks yapmak size nasıl bir beslenme alışkanlığı kazandırdı?
O konuda şanslıydım. Çünkü sebze ile büyütüldüm. Babam erken yaşta kalp krizi
geçirdiği için sakatat gibi yiyecekler zaten
mutfağımıza girmiyordu. Detoksta meyve
ve sebze suları ağırlıklı olduğundan hiç
zorluk yaşamadım. Sınırsız çorba ve su
içtim. Şu anda da içebildiğim kadar su içiyorum, günde 2,5 litreyi buluyor. Mesela
detoks yaparken sabahları 08.00’de merkezde oluyordum. Güne elma ve havuç karışımından oluşan meyve suyuyla başlıyordum. Öğlene doğru çim suyu içiyordum.
Ardından da aklınıza gelebilecek her çeşit
sebzenin suyunu... Tabii probiyotikler de
ihmal edilmiyordu.
Detoksun ruhsal anlamda arınmaya
da katkısı oluyor mu?
Kesinlikle. Açlık zihinde başlayıp zihinde
biten bir şey. Bu, bir nevi ibadete de benziyor. Detoks zihinsel ve duygusal arınma
sağlıyor. Çünkü vücut aç kalınca sindirim
sistemimiz bir şekilde vücudu yenilemek
üzere çalışmaya başlıyor. Bu, detokstan öğrendiğim en güzel şey oldu. Biz her yemek
yediğimizde sindirim sistemimizi harekete
geçirip onu yoruyoruz. Çok ağır yediğimizde de iki katı yoruyoruz. Sindirim sistemi
çok fazla enerji harcadığı için bütün enerjimizi alıyor. Söylenen çok basit bir şey var:
Sindirim sisteminizi bu kadar çok yormayın, bırakın asıl görevini yapsın, yani vücudu yenilesin. Ben sindirim sistemime saygı
duyuyorum. Onu önemsiyorum ve işini
yapması için ona yardımcı oluyorum sadece. Bu da bana daha çok enerji verdiğinden kendimi hem duygusal hem de ruhsal
açıdan mutlu hissediyorum. Aslında açlık
inanılmaz bir eğitim. Hangi konuda olursa
olsun nefsinize hakim olduğunuzda müthiş bir açılım yaşıyorsunuz.
BEGÜM ÖZPINAR (MURAT YALÇINTAŞ);
oğun,
Detoks süresince ne tür egzersizler
yaptınız?
Yoga yaptım. Zaten sevdiğim ve bana çok
iyi gelen bir spor. İlk iki gün çok ağır sporları önermiyorlar. Normalde pilates yapıyorum. Fırsat buldukça da yüzüyorum.
Aslına bakarsanız spor salonlarına tıkılıp
saatlerce oksijensiz ortamlarda spor yapmanın çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Doğada yürümek, yüzmek ya da at
binmek benim için her şeye bedel.
İlk kez detoks yapacaklara neler
önerirsiniz?
Gözlerini karartsınlar, bu işe baş koysunlar. İradelerini ve nefislerini test etsinler.
Kendilerini daha iyi tanımak ve kendileriyle bir kez daha buluşmak istiyorlarsa
mutlaka detoks yapsınlar.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
zayiflama_mart12_son.indd 37
| 37
19.03.2012 15:54
diyet
PORTRE
MEHMET T. NANE
1990 yılında Boğaziçi Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde
lisans eğitimini tamamlayan Nane,
1993 yılında İskoçya Herriot Wall
University’de Uluslararası Bankacılık
ve Finans Bölümü’nde yüksek
lisans yaptı. Türkiye Emlak Bankası,
Demirbank ve Demir Yatırım’da
çeşitli birimlerde görev aldıktan sonra,
Sabancı Grubu bünyesinde Planlama, İş
Geliştirme Dairesi Başkan Yardımcılığı,
Perakendecilik Grubu Direktörlüğü,
Sabancı Holding Genel Sekreterliği
görevlerinde bulundu. Kurulduğu
günden bu yana Teknosa’da görev
yapan Mehmet T. Nane, 2005 yılından
beri şirketin genel müdürü. Nane,
aynı zamanda Alışveriş Merkezleri
ve Perakendeciler Derneği (AMPD)
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı
ve TOBB Perakende Meclisi Başkan
Yardımcılığı görevlerini de sürdürüyor.
Günlük temponuz ne derece yoğun,
biraz bahsedebilir misiniz?
İş, sektörel dernekler derken oldukça yoğun bir tempoda çalışıyorum. Bu nedenle
gün içerisinde düzenli beslenme fırsatım
pek olmuyordu. Çok kilo aldım ve bu durum beni olumsuz etkilemeye başladı.
Şimdi baktığımda aslında yorgunluğumun
büyük bir bölümünün tempodan değil, fazla kilolardan kaynaklandığını görüyorum.
Bu yoğun tempoda detoksla nasıl tanıştınız?
Diyet anlamında daha öncesinde birkaç
denemem olmuştu fakat bugüne kadar
disiplinli ve istikrarlı bir programa dahil
olmamıştım. Daha çok beslenme düzenimi kendim kontrol etmeye çalışıyordum.
Fazla kilolardan kurtulmaktan öte vücudu
toksinlerden arındırma ve anti-aging özelliği nedeniyle detoksa karar verdim. Gül
Kaynak ile Tarsus Amerikan Koleji’nden
tanıştığımız için çalışmalarını uzun zamandır takip ediyordum. Kendisini birkaç
defa dinleme şansım da oldu. Böyle önemli bir tanıdığım varken neden bu kilolarla
uğraşıp sıkıntı yaşıyorum diye düşündüm
ve kararımı verdim. Detoksu takip eden
beslenme programını diyetisyenim kontrolünde hâlâ disiplinle sürdürüyorum.
Detoks hayatınızda neleri değiştirdi?
Mehmet T. Nane öğünlerinde
mutlaka salata ve sebzeye ağırlık
veriyor, hayvansal proteinleri
günde bir kez tüketip akşam geç
saatlerde yemek yemiyor.
Kendimi çok daha sağlıklı ve dinamik hissetmeye başladım. En büyük fayda buydu.
Dolayısıyla hafifledim ve daha az yorulmaya başladım. Enerjim her zaman yüksektir
ama detokstan sonra daha da hareketli bir
yapıya kavuştum. Açıkçası artık gün içerisinde tempo ne kadar yoğun olursa olsun
yorgunluk hissetmiyorum. Yeme stilimi
değiştirdim. Bence en önemli kazanımlarımdan biri bu oldu. Spora devam ediyorum. Klasik bir laftır ama düzenli beslenmeyi yaşam biçimi haline getirdim. Ailece
daha kaliteli yaşamak için sağlıklı besleniyoruz. Detoks ve diyet sürecine başladığım
günden beri toplam 15 kilo verdim. Şimdi
91 kiloyum. Hedefim Haziran 2012’ye kadar 85 kiloya inmek ve bu kiloyu korumak.
38 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
zayiflama_mart12_son.indd 38
19.03.2012 15:54
Deto
Detok
dan s
gerek
şeyler
kir. İz
toks y
D-Life
Kahva
veleri
içiyor
yatan
içtim
tüket
yapılm
lendir
mon
sıvı d
kinlik
mikta
sun il
Ama
başar
Deto
leri ç
Düzen
az da
tisyen
20.00’
özel b
özen
düm.
Artık
Deto
lenm
Öncel
meye
yiyoru
eskide
yebili
indird
balık
rum.
lık ve
lerden
yeme
1-2 sa
çalışıy
oğun,
ça yodenle
satım
bu duaşladı.
umun
il, fazrum.
sıl tabirkaç
kadar
dahil
üzenirdum.
ücudu
g özelm. Gül
’nden
n zabirkaç
önemolarla
ndüm
eden
kontm.
tirdi?
k hisuydu.
ulmasektir
tli bir
içeriolsun
tilimi
nımlaediyoeslenAilece
slenidığım
Şimdi
ye kaumak.
Detoksu ne sıklıkla yapıyorsunuz?
Detoksu ilk kez aralık ayında yaptım. Bundan sonra danışmanıma sorup yapmam
gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu tür
şeyleri bir bilen vasıtasıyla yapmak gerekir. İzin verirlerse mart ayında tekrar detoks yapıp hedefime ulaşmak istiyorum.
D-Life’ta 7 günlük sıvı detoksu yaptım.
Kahvaltıda portakal hariç istediğim meyveleri karıştırabildiğim meyve suyundan
içiyordum. Günde 5 kez, sabahtan akşam
yatana kadar, bu tarz meyve sularından
içtim. Yine gün içinde 3 kez de sebze suyu
tükettim. Aralarda sıcak çorba mantığında
yapılmış sebze suyu içtim. Bunları çeşitlendirmek için içlerine baharatlar ve limon da ekliyordum. Uyguladığım detoks
sıvı detoksu olduğu için ilk başlarda şişkinlik yapıyor tabii. Ayrıca normalde fazla
miktarda kahve ve çay içtiğim için detoksun ilk iki günü biraz baş ağrısı çektim.
Ama daha sonra kafein direncini yenmeyi
başardım.
Detoksla beraber hayatınızdan neleri çıkardınız?
Düzenli beslenmiyordum. Böyle olunca
az da yeseniz kilo alıyorsunuz. Artık diyetisyen kontrolünde besleniyorum. Akşam
20.00’den sonra iş yemeği, toplantı gibi
özel bir durum yoksa yemek yememeye
özen gösteriyorum. Tatlıya çok düşkündüm. Bu da diğer bir kilo alma nedenimdi.
Artık tatlıyı da çok az tüketiyorum.
Detoks yapmak size nasıl bir beslenme alışkanlığı kazandırdı?
Öncelikle detoks sayesinde düzenli beslenmeye başladığımı söylemeliyim. Her şeyi
yiyorum ama kontrollü yiyorum. Örneğin
eskiden çok rahat bir porsiyon kebap yiyebilirken şimdi bunu çeyrek porsiyona
indirdim. Hayvansal proteini (kırmızı et,
balık veya tavuk) günde bir kez tüketiyorum. Öğünlerimde salata ve sebzeye ağırlık veriyorum. Vücudumu yoracak besinlerden kaçınıyorum. Akşam geç saatlerde
yemek yemiyorum. Meyveyi ya yemekten
1-2 saat önce ya da üç saat sonra yemeye
çalışıyorum.
Detoksun ruhsal arınmaya da katkısı
oluyor mu?
Detoksun farklı felsefelerde değişik kullanımları var. Mesela insanı alışkın olduğu
rutinin dışına çıkarıyor. Bunu yaparken de
nefsinizin en zayıf olduğu noktalardan biri
olan yemek ve içmekten sizi alıkoyuyor.
Yeme ve içmeyi farklı bir yola taşıyor. Normalde bir standardımız vardır. Sabah kahvaltı yaparız, öğlen ve akşam yemek yeriz.
Ara öğünlerde de meyve tüketiriz. Böyle bir
şart yok aslında. İnsanların kendi kendilerini şartlandırmasıyla oluşmuş bir şey bu.
Eğer işiniz varsa öğlen ya da akşam yemek
yemeden de yaşayabiliyorsunuz. Esasında
vücudun ihtiyacı kadar kalori almak gerekiyor. Ayrıca nefsi terbiye etmek ve vücudu
hareket ettirmek de önemli. Tabii ki mideyi
aç bırakmamak lazım ama ihtiyaçtan fazlasını da tüketmemeliyiz.
Detoks süresince ne tür egzersizler
yaptınız?
Spor kilo verme sürecinde çok önemli. Sadece diyetle dengeli bir zayıflama mümkün
değil. Ayrıca hem stres atmak hem de kilo
vermek için ideal bir yöntem. Bu nedenle
sağlığımı ve kilomu korumak için haftada
iki gün spor yapıyorum. Önce yarım saat
kardiyo (yürüyüş, yavaş tempoda koşu) ile
başlıyorum. Ardından hafif bir ağırlık kaldırma ve ardından tekrar yürüyüş, bisiklet
veya yüzme ile çalışmamı sonlandırıyorum. Ancak detoks sırasında vücuduma
çok yüklenmemek için sadece yürüyüş
yaptım. Yoga yapmamı da önermişlerdi
ama yoga saatleri çalışma saatlerime denk
geldiğinden yapamadım.
İlk kez detoks yapacaklara neler
önerirsiniz?
Öncelikle kafalarında kendilerini ikna etmeleri gerekiyor. Bu işe gönül koymak şart.
Aksi takdirde kaçmak için çok bahaneleri
olur. Bir bilenle çalışmaları en iyisi. Kendi
kendilerine detoks yapmasınlar. Çünkü
her vücudun dengesi farklı. Ben hayattan
bilmediğimi bilmeyi, onu da bir bilene sormayı öğrendim. Detoks da bu felsefemin en
güzel çıktısı oldu.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
zayiflama_mart12_son.indd 39
| 39
19.03.2012 15:54
hareket
o
o
40 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
hareket_mart12_son.indd 40
19.03.2012 15:58
Omurgası
sağlam
hareketler
Bel ve boyun ağrılarından kurtulmak için güçlü bir
omurga yapısına sahip olmak gerekiyor. Yüksek derecede
biyoyararlılığı olan bu egzersizlerle daha sağlıklı bir
omurgaya ve ağrısız bir yaşama kavuşabilirsiniz. BURCU SEVER
Omurgayı destekleyen kasların aşırı gerilime maruz
kalmasında stres ve psikolojik faktörler de etkili. Stres
omurga çevresindeki kasların aşırı tansiyon üretmesine
ve kasılmalara neden oluyor. Araştırmalar sigara içenlerde bel ve boyun hassasiyetinin arttığını, sigara kullanımının tedavi sürecini uzattığını gösteriyor. Bunun nedeni sigara yüzünden kan akışının azalması, kireçlenme ve
kanlanmada yetersizlik gibi problemlerin yaşanması.
Sağlam bir omurga yapısına sahip olmak için yapılabilecek basit ama yüksek derecede biyoyararlılığı olan pek
çok egzersiz var. Bu egzersizler kasları kuvvetlendirdiği
gibi esneklik kazanılmasına da yardımcı oluyor. D-Gym
Fitness ve Grup Dersleri Eğitmeni Gizem Atak, boyun ve
bel ağrılarından kurtulmanıza yardımcı olacak, evde kolayca uygulayabileceğiniz bu hareketleri anlatıyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
hareket_mart12_son.indd 41
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
Y
etişkin nüfusun yaklaşık yüzde 80’inde görülen bel ve boyun ağrıları, kas-iskelet sistemi
rahatsızlıklarının başında geliyor. Araştırmalar bu ağrılardan şikayet edenlerin genellikle
masa başında uzun süre çalışanlar olduğunu gösteriyor. İlerleyen teknolojinin insan gücüne ihtiyacı önemli seviyede düşürmesi insanların fiziksel aktivitelerinde azalmaya neden oldu. Fiziksel aktivitenin azalması
ise kişinin kas-iskelet yapısını ve postürünü olumsuz
etkileyerek omurganın en hassas bölümü olan bel ve
boyunda ağrılara yol açtı. Yanlış duruş ve oturuş pozisyonları yüzünden omurga çevresindeki belli kas grupları güçsüzleşiyor. Sağlıklı kas gruplarının zayıflayan
kasların görevini üstlenmesi, aşırı yüke ve omurga yapısında dejenerasyona sebep oluyor.
| 41
19.03.2012 15:58
hareket
COBRA
Yüzüstü yere uzanıp kolları vücudun iki yanında başparmaklar
yukarı bakacak şekilde açın. Bu sırada alın yerde olsun. Nefes
vererek gövdenin üst kısmını baş ve kollarla beraber hafifçe yukarı
kaldırın. Hareketi yaparken sırtınızın üstünde ve ortasında ceviz
kırıyormuş gibi kolları yukarı kaldırın. Bu hareket boyun kaslarıyla
beraber dik durmamızı sağlayan kasların çalışmasına yardımcı
olur. Haftada 3 gün, 15 tekrarlı 2 set uygulayın.
BOYUN KASLARINI
ESNETME
Vücudun üst kısmı dik ve arkası boş
kalacak şekilde yere oturun. Sağ eli
dirsekten bükerek belin arkasına
yerleştirin. Diğer elinizle başınızı öne,
çapraz yönde hafifçe çekerek boyun
kaslarını esnetin. Bu pozisyonda
10 saniye bekleyerek kaslara yeterli
esnekliği kazandırabilirsiniz. Haftada
3 gün 2 set uygulayın.
PELVIC TILT
Yere sırtüstü uzanın. Dizlerinizi bükün
ve kollarınızı kalçanın iki yanında
tutun. Derin bir nefes vererek karnı
yere bastırın. Abdominal basıncın
artmasını sağlayan bu pozisyonda
3 saniye bekleyin. Karın içi arka
duvarının çalışmasını sağlayan bu
hareket bel omurlarını kuvvetlendirir.
Haftada 3 gün, 10-15 tekrarlı 2 set
uygulayın.
AY
LA
Bac
dik
kav
ve
ken
sırt
15 t
KEDİ-DEVE
Eller ve dizler yerdeyken boyun, bel,
kalça, eklem ve omurlar aynı hizada
olacak şekilde durun. Derin bir nefes
alarak başınızı aşağı doğru uzatırken,
belinizi tam ortasından bir iple yukarı
çekiliyormuş gibi esnetin. Nefes vererek
başlangıç pozisyonuna geri dönün. Bu
egzersiz boyun ve bel omurlarını hareket
ettirerek esneklik sağlar.
SÜ
Yer
ve
poz
kol
bük
haf
ve
bel
Haf
uyg
42 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
hareket_mart12_son.indd 42
19.03.2012 15:58
3 YÖNLÜ BOYUN
ÇALIŞMASI
maklar
Nefes
yukarı
ceviz
arıyla
dımcı
INI
sı boş
ağ eli
kasına
ı öne,
boyun
yonda
yeterli
aftada
Vücut dik ve rahat bir pozisyondayken
elinizle alnınıza 10 saniye kuvvet
uygulayın. Aynı kuvveti başın her iki
yanına da uygulayarak boyun kaslarını her
üç açıdan çalıştırabilirsiniz. Bu hareketle
boynun anatomik duruşu bozulmadan
statik olarak kuvvetlenmesi sağlanır.
Haftada 2 veya 3 gün 2 set uygulayın.
AYAKTA
LASTİK ÇEKİŞ
Bacakları omuz genişliğinde açın. Vücut
dik pozisyondayken her iki elinizle
kavradığınız lastiği, el bileği, dirsek
ve omuz aynı paralelde olacak şekilde
kendinize doğru çekin. Bu hareket
sırt kaslarını çalıştırır. Haftada 3 gün
15 tekrarlı 2 set uygulayın.
90\90 KALÇA
ESNETME
Her iki diz eklemi 90 derece bükülü,
bacakların biri önde diğeri arkada
kalacak şekilde yere oturun. Öndeki dizi
çaprazındaki kol ile destekleyin. Diğer
elinizi yana koyarak dengeyi sağlayın.
Beli bükmeden gövdenizi öne ve ileri
doğru uzatın. Bu hareketle kalçanın
esnemesi sağlanır. Bel rahatsızlıklarında
kalçanın esnekliği, bel omurlarına binen
yükü hafifletir.
SÜPERMEN
Yerde yüzüstü yatarken, elleri öne
ve ileriye uzatıp alnı yere koyun. Bu
pozisyondayken nefes vererek sağ
kol ve sol bacağı (diz ve dirsek eklemi
bükülmeden) senkronize olarak yerden
hafifçe kaldırın. Aynı hareketi sol kol
ve sağ bacakla da yapın. Bu hareketle
bel kaslarını kuvvetlendirebilirsiniz.
Haftada 2 veya 3 gün 15-20 tekrarlı 2 set
uygulayın.
GÖVDE
ROTASYONU
Sırtüstü yatarak kolları iki yana açın.
Bacakları öne uzatıp tek dizinizi
bükün ve diğer bacağın üzerinden
aşırarak yere yaklaştırın. Bu pozisyonda
8 kere derin nefes alıp verin. Dengeyi
sağlamak için diğer elinizle bükülü olan
dizi destekleyebilirsiniz. Bu hareketi
yaparken dikkat edilmesi gereken
her iki omuzun da hareket sırasında
yerden kalkmaması. Her iki yöne de
uygulanabilen hareket omurganın
esneklik kazanmasını sağlar. Haftada
2 veya 3 gün 2 set uygulayın.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
hareket_mart12_son.indd 43
| 43
19.03.2012 15:58
Hobi Yelken ilan 20.5x26.5cm.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
13.03.2012
18:15
beslenme
RAY KACHATORIAN / TAXI / GETTY IMAGES TURKEY
ÇİLEK
ZAMANI
Çilek, rengi, kokusu ve tadıyla
baharın gelişini müjdeleyen en
güzel meyvelerden biridir. Bu kısa
ömürlü meyveyi bol bol tüketmek
gerekir. Çünkü insan sağlığına sayısız
faydası vardır. Çilek her şeyden önce
çok güçlü bir C vitamini kaynağı ve
antioksidandır. Yaşlanmayı geciktirici etkisi
araştırmalarla kanıtlanmıştır. Kolesterolü
düşürür ve damar tıkanıklığını önler.
Kansere karşı koruyucudur. Sindirim
sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı
olur, idrar söktürür ve vücuttan zararlı
maddeleri atar. Aynı zamanda kanı
temizler, dişetlerini güçlendirir ve ağız
kokusunu giderir. Sakinleştirici etkisi ile
tansiyonu düşürdüğü ve stresi azalttığı da
belirlenmiştir.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
beslenme kapak_mart12_son.indd 45
| 45
19.03.2012 14:59
beslenme
M
46 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
mantar_mart12_son.indd 46
19.03.2012 16:24
Mantarlar
alemi
Karbon-azot döngüsünün devamını
sağlıyor, insanları besliyor, tedavi
ediyor. Milyonlarca türü bulunan
mantar, gezegenimizdeki yaşama
önemli katkıları bulunan hayati
bir organizma. PINAR DENİZER
B
azıları onun meyve ya da sebze olduğunu düşünüyor. Oysa o bitki bile değil. Görüntü olarak
bitkiyi andırsa da hücre yapısı bakımından hayvanlara benzeyen mantarlar, 1960’lı yıllarda bitkilerle hayvanların arasında ayrı bir canlı alemi olarak
kabul edildi. Mantarlar olmasaydı belki de yaşam olmazdı. Çünkü bu organizmalar ölü ya da canlı organik
maddeleri parçalayarak karbon-azot döngüsünün sürdürülmesinde büyük rol oynar.
Dünyada bazıları mikroskobik boyutlarda olmak
üzere milyonlarca mantar türü var. Ancak bizim için
önemli olanlar, sofralarımızda yerini alanlar. Mantar
besleyici bir yiyecektir. Yabanıl olanlar genellikle ağaç
ya da kaya dipleri, çayırlıklar, bazen de toprak altında
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
mantar_mart12_son.indd 47
| 47
19.03.2012 16:24
beslenme
yetişir. Türkiye uygun iklimsel koşullar, 20 milyon
hektarlık orman alanı ve geniş tarım arazileri sayesinde mantar için elverişli bir ülkedir. Bazı araştırmalara
göre Türkiye’de yenilebilir 40 civarında mantar türü
vardır ve bunların 25’i ticari amaçlı kullanılır. Dünyada ise yaklaşık 20 mantar türünün üretimi yapılır.
Tatlı, tuzlu, acı ve ekşinin
yanı sıra beşinci temel tat olan
umami mantarda yoğun olarak bulunur. Farklı şekil, boy
ve renklerdeki bu organizmanın en önemli ortak özelliği
lezzetinin yanı sıra sağlıklı
olmasıdır. Bu nedenle özellikle
Doğu ve Uzakdoğu’da mantar
binlerce yıldır tedavi amaçlı
kullanılır. Yağ ve kolesterol
içermeyen, düşük kalori ve
sodyum ile bağışıklık sistemini destekleyen karmaşık bir
karbonhidrat yapısına sahip
Soteleme
olan mantar protein zenginiGeniş bir tavaya bir parça yağ ve mandir. İçeriğinde bulunan yüzde
tarları koyun. Mantarların rengi deği20-30 oranındaki protein ile B
şene ve saldığı su buharlaşana kadar,
vitaminleri mantarı özellikle
yaklaşık beş dakika pişirin. Mantarların
eşit pişebilmesi için tavayı fazla doldurvegan beslenme tarzını bemamaya dikkat edin.
nimseyenler için vazgeçilmez
bir besin yapar. Mantar düşük
Fırınlama
enerji yoğunluğuna sahiptir ve
Mantarları sığ bir fırın kabına koyun,
günlük kalori alımına dikkat
üzerine yağ gezdirin ve 230°C’de ısıtıledenler için doyurucu bir altermış fırına verin. Arada sırada karıştıranatiftir.
rak yaklaşık 20 dakika pişirin.
Pişirme teknikleri
Izgarada
Genellikle portobello ya da şitake gibi
büyük mantarlara uygulanan yöntemde
mantarı bir fırçayla yağlayın. Dilerseniz
tuz ve biber ekleyerek ısı kaynağından
10-15 cm uzak kalacak şekilde her bir
yüzünü 4-6 dakika pişirin. Mantarı pişirme sırasında kurumaması için bir ya da
iki kere daha yağlayabilirsiniz.
Mantarın sağlıklı bir besin maddesi olarak kabul
edilmesinin önemli nedenlerinden biri güçlü bir antioksidan olmasıdır. Mantardaki en zengin antioksidanlardan biri ergothioneine adı verilen amino asittir. Şitake ve maitake gibi mantarlarda buğday ruşeyminden 40 kat daha fazla ergothioneine vardır. Mantar türleri arasında besin değeri en zayıf olan kültür
mantarıdır. Buna rağmen içeriğindeki ergothioneine
buğday ruşeyminden 12 ve tavuk karaciğerinden 4 kat
fazladır. Kültür mantarının erişkin hali olan portobello ve kestane mantarı gibi mantarlar brokoli, kırmızı
biber ve havuç gibi antioksidan zengini sebzeleri bile
geride bırakır.
Yoğun antioksidanın yanı sıra mantar istilacı patojenlerle, yani hastalığa neden olan her tür organizma
ve maddeyle savaşan hücrelere gerekli besin desteğini
sağlar. Yapılan bazı araştırmalar eklem romatizması, atheroma, HIV ve kanser gibi hastalıklara karşı
korunma ve tedavide bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için mantarın etkili olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle Çin’de yapılan bir araştırma, günde
10 gr taze, 4 gr kurutulmuş mantar tüketen kadınlarda meme kanseri görülme olasılığının yüzde 64 oranında azaldığı tepsit edilmiştir. Mantarın antikanser
etkisinin en önemli kaynağı ise içeriğindeki fitokimyasallardır. Şitake, reishi gibi bazı mantar türlerinde
bulunan beta glukan ise alerjilere karşı koruma sağlar.
İSTİRİD
ALT
ANTİOKSİDAN
Kolesterol düşüren ve sindirim
sistemini destekleyen lifler
mantarda yüksek oranda bulunur. Kalsiyum emilimi için
gerekli olan D vitamini; vücudun oksijen emilimini artıran
ve kırmızı kan hücresi oluşumunu destekleyen bakır; serKurutulmuş
best radikalleri nötralize eden,
Birçok mantar kurutulunca da lezzetini
hücre hasarlarının önlenmesikoruyabilir. Çorba gibi sulu bir yemekte
ni sağlarken kanser oluşumu
kullanmayacaksanız kurutulmuş mantarı
riskini
düşüren selenyum; kan
önce suda bekletmelisiniz. Mantarın lezbasıncını düzenleyen ve hücrezeti suya geçeceğinden yemeğinize bu
sudan ekleyebilirsiniz.
lerin düzgün çalışmasını sağlayan potasyum mantarda bolca
vardır. 100 gr kültür mantarı
günlük D vitamini ihtiyacının
yüzde 4’ünü, şitake ise yüzde 13’ünü karşılar. Büyükçe bir portobello mantarında muzdan bile fazla potasyum bulunur. Özellikle sebzelerle birlikte tüketildiğinde yüksek besin değerine sahip et, bakliyat ve
tahılların yerini tutabilir.
Farklı
ENO
Enoki
küçük
büyür
KUZ
Orma
tişen b
biridir
aksiyo
MAI
Tedav
maitak
rak be
yemeğ
İSTİ
Krem
bir ko
kaynağ
48 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
mantar_mart12_son.indd 48
MAITA
19.03.2012 16:24
kabul
ir anioksio asitruşeyMankültür
neine
n 4 kat
tobelrmızı
ri bile
patonizma
teğini
izmakarşı
üçlena koygünde
ınlar4 oraanser
okimrinde
ağlar.
MAITAKE
ÇÖREK
İSTİRİDYE
KORDİSEPS
Portobello ya da
kestane mantarı gibi
yetiştirilen türleri
yıl boyu bulabilir ve
tüketebilirsiniz. Yabani
mantarları tüketmek
için mevsimlerini
beklemeniz daha doğru
olur. Bu, mantarın
türüne göre ilkbahar
ya da sonbahar
olabilir. Mantarı satın
alırken yaralanmamış,
şapkasının kırılmamış
ve derisinin
buruşmamış olmasına
dikkat etmeniz gerekir.
ALTERNATİF TÜRLER
Farklı mantar türleriyle damak zevkinizi geliştirin.
ENOKI/İNCİ
ÇÖREK
Enoki olarak da bilinen inci mantarının ince uzun sapı,
küçük beyaz şapkası vardır. Genelikle demet şeklinde
büyür ve hafif tatlı lezzetiyle çorbalara yakışır.
Kısa, küt sapı, geniş kızıl kahverengi şapkası vardır. Kültür mantarından sonra en çok tercih edilen türlerden
biridir. Taze ya da kurutulmuş olarak tüketilebilir.
KUZU GÖBEĞİ
ŞİTAKE
Ormanlık alanlarda tek ya da küçük gruplar halinde yetişen bir mantar olan kuzu göbeği en lezzetli türlerden
biridir. Yüksek ekonomik değere sahiptir. Alerjik reaksiyonlara yol açabileceğinden çiğ olarak tüketilmez.
Asya’nın popüler mantarlarından biri olan şitake tam
bir sağlık deposudur. Kızartılarak ya da çorbalarda sıkça kullanılır; tazeyken daha hafif olan lezzeti kurutulunca yoğunlaşır.
MAITAKE
KIRMIZI REİSİ
İSTİRİDYE
KORDİSEPS
Krem rengi, yelpaze şekilli istiridye mantarı anasonlu
bir kokuya sahiptir. Kolesterol düşürücü bazı ilaçların
kaynağıdır ve kalp hastalıklarına karşı etkilidir.
Geleneksel Çin tıbbında binlerce yıldır tedavi amaçlı
kullanılan kırmızı reisi mantarı buruk bir tada sahiptir.
Genellikle tazeyken ya da kurutulmuş olarak ince toz
haline getirilir ve suda çözdürülerek tüketilir.
XXXXXXXXXXXXXXXXX
Tedavi amaçlı kullanılan mantar türlerinden biri olan
maitake dalgalı şapkasıyla dikkat çeker. Görüntü olarak beyni andırır. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve her
yemeğe yakışır.
DİKKAT!
Tırtıl görünümlü kordiseps mantarı geleneksel Çin tıbbının en ünlü mantarları arasındadır. Enerji verir, bağışıklık sistemini güçlendirir, vücuda tonik etkisi yapar.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
mantar_mart12_son.indd 49
| 49
19.03.2012 16:24
beslenme
TARİF
İÇEREK
ARININ
D-Life’ın meyve ve sebze sularıyla yapılan detoks içecekleri
toksinlerin ve zararlı maddelerin vücuttan atılmasını sağlayarak
detoks sürecini hızlandırıyor; zayıflamaya ve zinde kalmaya
yardımcı oluyor. PINAR DENİZER
ÇİM SUYU
Buğdayı bir gün suda bekletin. Ertesi gün süzüp
bir gün de susuz olarak bekletin. Üçüncü günde
filizlenmeye başlayan buğdayı toprağa ekin. Çimleri
yaklaşık 15 cm uzunluğa eriştiğinde kesip suyunu
sıkın. Havuç suyu ile birlikte tüketin. Özellikle
sabah aç karnına içilmesi tavsiye edilen çim
suyunda doğadaki 102 mineralin 92’si bulunur.
Yoğun miktarda A, B, C, E ve K vitamini ve
yüzde 70 klorofil içeren çim suyu bütünsel bir
protein kaynağıdır. Bütün temel amino asitlere
sahip olan içecek bağışıklık sistemini güçlendirir,
toksinlerden ve vücutta biriken ilaç atıklarından
arınmaya yardımcı olur, kabızlığı giderir, cildi
güzelleştirir ve vücutta detoks etkisi yaratır.
50 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
icecekler_mart12_son.indd 50
19.03.2012 16:27
Bir shot bardağı çim
suyunda 1,5 kg’lık yeşilliğin
içerdiği kadar mineral,
vitamin ve protein bulunur.
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
bir
ere
dirir,
dan
i
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
icecekler_mart12_son.indd 51
| 51
19.03.2012 16:27
beslenme
TARİF
ALKALIZE GREEN JUICE
3 adet salatalık, bir avuç brokoli, 2 sap kereviz (mevsime
göre), bir avuç semizotu, 8 ya da 10 dal ıspanak ve 1
soyulmuş limonun suyunu sıkın. Alkalize Green Juice’un
içeriğindeki yüksek klorofil sayesinde kandaki hemoglobin
miktarı artar. Demir açısından zengindir. Bağırsakları
temizler. Kalp dostu bu içecek ayrıca vücuda zindelik ve
enerji verir. Arındırıcı ve ödem söktürücü etkiye de sahip
olan içeceğin sabah aç karnına tüketilmesi tavsiye edilir.
GÜNEŞ İÇECEĞİ
5 ya da 6 adet havuç, 3 adet yeşil elma ve
1 adet soyulmuş limonu karıştırın. Yemeklerden
önce aç karnına içilmesi tavsiye edilen
havuç suyu mükemmel bir A ve E vitamini
kaynağıdır. Bu içecek böbreklerdeki bakteriyal
enfeksiyonun atılmasına destek olur, gözleri,
kemikleri, dişleri güçlendirir, kanı temizler.
N
1a
bü
açı
de
aç
52 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
icecekler_mart12_son.indd 52
19.03.2012 16:27
IMMUNE BOOST
3 adet elma, 1 adet soyulmuş limon ve ceviz büyüklüğünde taze
zencefilin suyunu sıkıp için. Gün içinde, yemeklerden önce aç
karnına içilmesi tavsiye edilen Immune Boost özellikle kış ve bahar
aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmede, nezle ve gribe karşı
korunmada çok etkilidir. Immune Boost solunum yollarını açar,
mide bulantısını giderir ve kanın temizlenmesine yardım eder. Kalp
ritminin düzenlenmesine destek olan içecek kolesterolü düşürür.
n
p
NARLI IMMUNE BOOST
1 adet nar, 3 adet elma, 1 adet soyulmuş limon ve ceviz
büyüklüğünde taze zencefilin suyunu sıkıp için. Antioksidan ve demir
açısından oldukça zengin olan Narlı Immune Boost bağışıklık sistemini
destekler. Kolesterol ve kan şekerini düzenleyen içeceğin gün içinde
aç karnına içilmesi tavsiye edilir.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
icecekler_mart12_son.indd 53
| 53
19.03.2012 16:27
İyi bir imaj danışmanı,
profesyonel bir yaşam koçu,
özel halkla ilişkiler uzmanı...
Ya da yalnızca CC.
Yeni Volkswagen CC. İyi bir ilk izlenim için tek şansınız var.
Volkswagen ailesinin sedan ruhlu coupe’si Yeni Volkswagen CC, sade ama etkileyici hatlarıyla tüm bakışları
üzerinde topluyor. Üstelik 1,4 lt TSI 160 PS DSG, 2,0 lt TDI 140 PS ve 170 PS BMT DSG, 2,0 lt TSI 210 PS DSG motor
seçenekleriyle farklı sürüş ihtiyaçlarına cevap veriyor. Yeni Volkswagen CC, standart olarak sunulan Bi-Xenon
farlar, LED stop lambaları, yorgunluk tespit sistemi gibi yenilikçi teknolojileri ve geniş kişiselleştirme olanakları
sunan opsiyonel ekipman seçenekleriyle Volkswagen Yetkili Satıcılarında sizi bekliyor.
DANIŞMA HATTI: 444 89 24
www.vw.com.tr
www.facebook.com/vwturkiye
Yeni Volkswagen CC’nin resmi spesifik CO2 salınımı (99/94/AT) 139 - 182 g/km arasında, resmi yakıt tüketimleri (99/94/AT) lt/100 km: Şehir içi 6,4 - 11,0, şehir dışı 4,7 - 6,0 ve ortalama 5,3 - 7,8 arasındadır.
beslenme
Süt bozuk çıktı
Genel kanı sütün güçlü dişler ve kemikler yarattığına yönelik olsa da bilim insanları
her geçen gün sütün zararlarını ortaya koyan araştırmalar yayımlıyor. GÜLAY KOÇ
S
üt, dünyaya geldiğimiz ilk andan
itibaren içmeye başladığımız, sudan önceki ilk içeceğimiz... Yıllar
yılı özellikle kemikler için faydalı olduğu savunulan bu içecek son
dönemde insan sağlığını tehdit eden
besinler listesinde yer almaya başladı.
Çünkü bazı bilim insanları iyi bir kalsiyum kaynağı olarak bilinen sütün
gerçekte böyle olmadığını iddia ediyor.
İnek sütünün her 100 gramında 118 mg
kalsiyum içerdiği biliniyor. Ancak inek
sütünün 100 gramında fosfordan 97 mg
bulunduğu göz ardı ediliyor. Uzmanlara
göre fosfor, sindirim yolunda kalsiyum
ile birleşip kalsiyum emilimini önlüyor. Bu iddianın en şidddetli savunucularından New York Devlet Üniversitesi
Pediatri Bölüm Başkanı Dr. Frank Oski,
sadece kalsiyum-fosfor oranı 2’ye 1 olan
besinlerin temel kalsiyum kaynağı olabileceğini düşünüyor. 1,27’ye 1 oranıyla
inek sütü bu ortalamayı tutturamıyor.
SORUN PASTÖRİZASYON
İnek sütü bilinenin aksine iyi bir kalsiyum deposu olarak görülmüyor.
Üstelik sindirimi de hiç kolay değil.
Oski’nin yaptığı bir araştırmada, 100
gramında 118 mg kalsiyum bulunan
inek sütü diğer besinlerin 100 gramı
ile karşılaştırıldığında ortaya şu tablo
çıkıyor: Badem (254 mg), brokoli (130
mg), lahana (187 mg), susam (1.160 mg)
ve sardalya balığı (400 mg).
Sütün zararları tartışılırken akıllara
hemen kemik erimesi rahatsızlığı gelebilir. Uzmanlar bu hastalığın beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, şe-
ker gibi kemik ve dişlerden kalsiyum süzen
beslenme etkenlerinden kaynaklandığını
söylüyor. Şeker, et, rafine nişasta ve her tür
alkol kanda sürekli bir asit ortamı yaratıyor ve asidik kan kemiklerden kalsiyumu
çözüyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk
Bölümü Metabolizma ve Beslenme Bilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın kemik
erimesinin artış nedenlerini hareketsizliğe, yeterli güneş ışığı (D vitamini) alama-
Pastörizasyon
işlemine maruz
kalan sütte
vitaminlerin
yüzde 80’i ve
B12 vitamininin
tamamı yok oluyor.
maya, kemiğin hammaddesini oluşturan
kalsiyum, magnezyum, potasyum, omega-3, C vitamini, A vitamini ve B kompleks
vitaminleri gibi besin unsurlarını yeteri
kadar içermeyen rafine gıdaların aşırı tüketilmesine bağlıyor.
Aslında sütle ilgili asıl sorun hem pastörizasyon işlemine maruz kalması hem
de paketlenerek uzun süre raflarda kalabilecek şekle sokulması. “Dayanıklı beyaz
eşya mıdır bunlar?” diye tüm bu uygulamalara karşı çıkan bilim insanlarına göre
pastörizasyon, sütün sadece enzimlerine
zarar vermekle kalmıyor, vitaminleri de
tahrip ediyor. Örneğin C vitaminini ele
alalım.
VİTAMİNLERİ ÖLDÜRÜYOR
Pastörizasyon işlemi sırasında çiğ sütteki C vitamininin büyük bir bölümü yok
oluyor. Aslında bu işlem besin maddelerini hastalık yapıcı mikroorganizmalardan arındırmak amacıyla uygulanan bir
ısıtma yöntemi. 1860’larda Fransız bilim
insanı Louis Pasteur tarafından geliştirilen pastörizasyon yöntemi, içinde enzim
ve bakteri bulunan besleyici özelliği olan
maddenin yaklaşık 135 dereceye kadar ısıl
işlemle öldürülmesine dayanıyor. Ancak
Aydın’a göre pastörizasyon, sütün içinde
bulunan suda çözünen vitaminlerin yüzde 80’ini ve B12 vitamininin tamamını
yok ediyor. Üstelik bu işlem kalsiyum da
olmak üzere sütün içindeki pek çok mineralin vücut tarafından alınma ve kullanılma özelliklerini azaltıyor.
Batılı bazı bilim insanlarına göre bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden
ve proteinleri değiştiren pastörizasyon yüzünden kolay sindirilemiyor. Çiğ süt sindirimi kolaylaştıran laktaz ve lipaz aktif enzimlere sahipken pastörize süt, canlılığını
yitirmiş laktaz ve diğer aktif enzimleri
içerdiğinden gerektiği gibi sindirilemiyor. Bu durum 1930’lu yılların başında Dr.
Francis M. Pottenger tarafından yapılan ve
yaklaşık 10 yıl süren bir deneyle de kanıtlandı. 900 kedi üzerinde gerçekleştirilen
araştırmada bir grup kedi yalnızca çiğ
56 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
sut_cift_mart12_son.indd 56
19.03.2012 16:28
sütle
süt ve
yürke
ve can
ise he
yakal
tiroid
ları, d
talıkl
Araşt
kedile
gözlem
nenle
ve kü
nenle
AB
Rober
üzerin
sonuç
başta
meme
akciğ
neden
kayna
bağışı
ki pro
leri ta
ettiği
şıklık
KAN
The D
Eğitim
göre
ölümc
kanse
ancak
yor. F
rikan
yükba
kulla
taşına
(Insu
aşırı a
bağla
başka
yotik
Bu in
tik ku
leri ta
tı
ları
OÇ
ygulaa göre
lerine
eri de
ni ele
OR
re buk eden
on yüsinditif enlığını
mleri
ilemida Dr.
lan ve
kanıtirilen
a çiğ
Sütün zararlarına yönelik uyarıda bulunanlar süt alerjilerine de dikkat çekiyor.
Bir başka ifadeyle protein alerjisine... Hastalığın en belirgin semptomu üst solunum
yolu enfeksiyonları. Eğer sık sık soğuk algınlığı ve kulak enfeksiyonu yaşıyorsanız
ya da sinüzitiniz varsa bunun nedeni süt
alerjisi olabilir.
Ancak şunu da unutmamak gerekiyor
ki süt endüstrisi tüm dünyada ciddi bir
pazar oluşturmaya devam ediyor. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri
Derneği’nin (ASÜD) 2010 yılında gerçekleştirdiği Dünya ve Türkiye Süt Endüstrisi
başlıklı raporuna göre 2009 yılında dünyada toplam 703 milyon ton süt üretildi. Bunun yüzde 84’ü ise insanların içmeyi çok
sevdiği inek sütüydü.
Püf noktası
Temiz olduğuna güveniyorsanız
sokak sütçüsünden süt alın.
Sütün temizliğine, içine nişasta
ve çamaşır suyu atılıp atılmadığına
dikkat edin.
Uzun ömürlü homojenize kutu
sütleri kullanmayın.
Yoğurt ve sütlerin süt tozu
ve margarinden yapılmadığının
garantisini isteyin.
Ekşiyen, kesilen ve kaymak
bağlayan süt ve yoğurt yiyin.
DIAMOND SKY IMAGES / STONE / GETTY IMAGES TURKEY
sütteü yok
ddelemalaran bir
bilim
iştirienzim
i olan
ar ısıl
Ancak
çinde
n yüzamını
um da
minelanıl-
sütle beslenirken diğer gruba pastörize
süt verildi. Çiğ süt içenler daha çabuk büyürken hayatları boyunca sağlıklı, aktif
ve canlı yaşadı. Pastörize sütle beslenenler
ise hem durgunlaştı hem de insanların
yakalandığı kalp krizi, böbrek yetmezliği,
tiroid bozukluklar, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı ve kemik zayıflığı gibi hastalıklarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Araştırmanın şaşkınlık veren boyutu ise
kedilerin ikinci ve üçüncü nesillerinde
gözlemlenenler oldu. Pastörize sütle beslenenlerin yavruları güçsüz kemikler, zayıf
ve küçük dişlerle doğdu. Çiğ sütle beslenenlerinkiler ise sağlıklı dünyaya geldi.
ABD’deki Seton Tıp Merkezi’nden Dr.
Robert M. Kradjian tarafından inek sütü
üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmanın
sonuçları ise dikkat çekici. Çünkü sütün
başta astım ve romatizma olmak üzere,
meme kanseri, diyabet, kolon kanseri ve
akciğer kanseri gibi tehlikeli hastalıklara
neden olduğunu ortaya koyuyor. İddianın
kaynağı inek sütündeki proteinin insan
bağışıklık sistemine zarar vermesi. Sütteki protein düzensiz bir şekilde kan hücreleri tarafından emiliyor ve bu işlem tekrar
ettiğinde sağlıklı hücreler bozulup bağışıklık sistemini çökertiyor.
KANSER HORMONU
The Dairy Education Board/Süt Ürünleri
Eğitim Kurulu’na (www.notmilk.com)
göre de süt kelimenin tam anlamıyla
ölümcül bir zehir. Çünkü inek sütünde
kansere neden olan hormonlar bulunuyor
ancak süt firmaları bu gerçeği bizden gizliyor. Food and Drug Administration/Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, 1993 yılında büyükbaş hayvanlarda rBGH hormonunun
kullanılmasına onay vermesiyle gündeme
taşınan bu iddiaya göre rBGH, sütteki IGF
(Insulin-like Growth Factor) hormonunun
aşırı artmasına yol açıyor. IGF de kanserle
bağlantısı olduğu bilinen bir hormon. Bir
başka ama kanıtlanmamış iddia ise antibiyotik verilen ineklerin sütlerine yönelik.
Bu ineklerin sütlerini içenlerin antibiyotik kullandıklarında fayda göremeyecekleri tartışılıyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
sut_cift_mart12_son.indd 57
| 57
19.03.2012 16:28
beslenme
Sağlıklı alternatif
susam sütü
Kalsiyuma ihtiyacınız varsa -ki hepimizin var- işte kalsiyum zengini bir lezzet daha.
Günde bir büyük bardak susam sütü, günlük tüm kalsiyum ihtiyacınızı karşılar.
Y
ağ oranı ve enerji değeri çok yüksek bir besin olan susam, protein, kalsiyum, magnezyum, potasyum, mineraller ve B vitaminleri açısından çok zengin bir bitkidir.
Ülkemizde bolca yetişen susam vücuda enerji verir.
Aynı zamanda kansere karşı koruyucudur ve yaşlanmaya karşı
antioksidan etkisi vardır. Solunum yolu hastalıklarını iyileştirdiği
bilinen susam, göğsü yumuşatarak nefes darlığı ve bronşite iyi
gelir. Kısacası çiğ susam zengin bir vitamin ve mineral kaynağı
olarak insan vücuduna sayısız fayda sağlar. Çiğ susam sütü ise
tıpkı çiğ badem sütü gibi inek sütü yerine tüketilebilecek son
derece sağlıklı bir alternatiftir. Günde bir büyük bardak susam
sütü, günlük tüm kalsiyum ihtiyacımızı karşılar.
Çiğ olarak tüketilecek 100 gr inek
sütünde 120 mg, 100 gr bademde
294 mg, 100 gr susamda 1200 mg ve
1 demet rokada 97 mg kalsiyum bulunur.
Malzemeler: (yaklaşık 400 ml susam sütü için), 4 çorba kaşığı
çiğ susam (yaklaşık 36 gr), 1 büyük bardak içme suyu (yaklaşık 400 ml). İsteğe göre mevsim meyveleri.
Hazırlanışı: Susamların çiğ, yani kavrulmamış olması çok
önemlidir. Çünkü kavrulmuş susamda yüksek ısı nedeniyle
protein yüzde 50 oranında, vitaminler yüzde 85 oranında
ve tüm faydalı enzimler neredeyse tamamen hasar görüp
kaybolur. Yani susam besin değerlerini kavrulma ile önemli
ölçüde kaybeder.
1. Çiğ susam içme suyu ile yıkanıp, bol içme suyunda yaklaşık
8 saat bekletilir.
2. Suda bekletme süresi dolunca, susamlar içme suyu ile yıkanarak blender’a konur.
3. İstenirse mevsim meyvelerinden 2-3 çilek veya 1/2 muz eklenir.
4. Bir büyük bardak (400 ml) içme suyu eklenerek yaklaşık
3 dakika boyunca iyice karıştırılır.
5. Susam sütünüz neredeyse hazır. Blender’daki susam sütünü olduğu gibi veya istenirse ince tülbent torbadan süzerek
servis yapabilirsiniz.
6. Susam sütünü içerken her yudum ve lokmanızın doğanın
sunduğu besinleri yüzde 100 canlı olarak içerdiğini ve bunların vücudunuzun canına can katacak tam şifa olduğunu bilin.
Her gün taze susam sütü yapmak yerine birkaç günlük süt
hazırlamak istenirse, hazırlanacak susam sütünü ağzı kapalı
şekilde en fazla 2 gün içinde tüketilmek üzere buzdolabında
saklayabilirsiniz. Bu durumda her gün içmeden önce şişenin
çalkalanarak servis yapılmasını öneriyoruz.
58 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
susam_mart12_son.indd 58
22.03.2012 10:52
yenilenin
PAPATYA GÜZELLİĞİ
Papatya sadece kırların ve aşk fallarının kahramanı değil,
aynı zamanda cilt bakımı için de çok faydalı bir çiçek. Bahar
aylarında hemen her yerde karşılaşabileceğimiz papatyaları
yenileyici ve iyileştirici etkileriyle cilt güzelliğimiz için
güvenle kullanabiliriz. Temiz bir suda bol miktarda papatya
çiçeğini kaynatıp elde ettiğimiz suyla haftada bir yüzümüzü
yıkarsak, cildimiz temizlenir ve renk kazanır. Ayrıca birkaç
avuç papatyanın üzerine sıcak su döküp yüzümüzü oluşan
buhara tutarak cildimizdeki tıkalı gözenekleri açabilir ve
böylece doğal bir peeling uygulaması yapabiliriz.
MARTA NARDINI / FLICKR / GETTY IMAGES TURKEY
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
yenilenin_mart12_sonn.indd 59
| 59
22.03.2012 10:53
yenilenin
S
Anti-aging’in
ABC’si
Yaşlanmak her ne kadar doğal bir süreç olsa da,
kabullenilmesi zordur. Yaşlanmayı geciktirmek
için yaşam tarzımızı gözden geçirmeli ve anti-aging
ürünlerden destek almalıyız. SEREN PAK GENÇEL
on zamanlarda sık sık duyduğumuz
bir kelime var: Anti-aging. Anti-aging
ürünleri bilinçsizce kullanmadan
önce, bu konuda bilmemiz gerekenlere göz atalım.
Anti-aging, kelime anlamı olarak “yaşlanma karşıtı” demektir. Anti-aging’de
amaç, olanı korumak ve yaşlanmayı mümkün olduğunca geciktirmektir. Peki, o zaman yaşlanma nedir? Yaşlanmayı ertelemek mümkün müdür?
Yaşlanma, kabullenilmesi zor bir durumdur. Ancak doğduğumuz andan itibaren, kaçınılmaz olan bu gerçekle yaşarız.
Çünkü bu bir rahatsızlık değil, doğal bir
süreçtir. Yaşlanmanın en basit tanımı, hücre yenilenmesinin yavaşlamasıdır. Genç bir
insanın derisinde 28-30 gün içinde tüm hücreler değişir ve yenilenir. Fakat 60’lı yaşlarda bu döngü 45-50 güne düşer.
Yaşlanma 30’lu yaşlarda başlayıp, 50’li
yaşlara kadar yavaşça devam eder. Maalesef
sonraki yaşlarda da hızlanır. Ciltte esneklik
kaybı, deformasyon, sarkma ve kırışıklar
iyice belirginleşir. Tabii kişisel ve genetik
farklılıklar vardır. Kimi 35’inde birçok kırışığa sahip olur, kimi 55 yaşında hâlâ gergindir. Genetik ve kişisel özellikler bir yana,
kişinin kendine nasıl baktığı veya bakmadığı da yaşlanmanın gelişimini etkileyen en
önemli faktörler arasındadır.
besley
kalınl
Ha
yıprat
Sağ
ması i
lere ih
cilt de
Alk
kılcal
Dama
cildin
Str
kas ka
lar. Çü
şıklar
Yan
mizle
olmay
ona ço
Uy
yeterl
kendi
şekli
uyum
etken
ne ka
görür
ğunuz
mezsi
mak s
YAŞLANDIRAN FAKTÖRLER
OLM
Bazı etkenler doğal yaşlanma sürecimizi
dejenere eder ve daha hızlı yaşlanmamıza
sebep olur.
İşte o etkenler:
Güneş: Erken yaşlanmanın en önemli
nedeni güneştir. Güneş bir bakıma hücreleri yiyip bitiren serbest radikalleri çoğaltır ve
bu da dolaylı olarak DNA’ya zarar verir. Serbest radikaller üç- dört atomdan meydana
gelmiş, oksijen içeren çok minik moleküllerdir. Bunlar dengede kalırsa vücut için faydalıdır ama dengeleri bozulup çoğaldığında
hücreleri tahrip ederler. Kansere kadar uzanan istenmeyen sonuçlar yaratırlar.
Sigara: Sigaranın zararları hakkında
sayfalarca yazabiliriz. Ama tek bir cümle
söylemek gerekirse: Sigara içenlerin yüzünde içmeyenlerden 5 kat fazla kırışık oluşur.
Çünkü sigara vücuttaki C vitaminini azaltır
ve bu da cildi gergin tutan kolajen üretimi
için çok önemlidir. Ayrıca sigara, kan dolaşımını olumsuz etkiler ve damarlar cildi
Yaşlan
üründ
lerin
bulun
titler,
Pep
landır
metik
soyad
Ret
noldü
şumu
ve lek
Hy
bir bil
su tut
olmas
hyalü
tikler
asit iç
Anti-a
sorun
aradığ
60 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
yenilenin_mart12_sonn.indd 60
22.03.2012 10:53
umuz
-aging
madan
reken“yaşing’de
mümo zaerteler duitibaaşarız.
al bir
, hücnç bir
m hücyaşlar, 50’li
alesef
neklik
şıklar
enetik
ok kıâ geryana,
madıen en
besleyemez hale gelir. Beslenemeyen cilt
kalınlaşır, esnekliğini kaybeder ve kırışır.
Hava kirliliği: Havadaki kirlilik cildi
yıpratır, cildin oksijen dengesini bozar.
Sağlıksız beslenme: Cildin sağlıklı olması için A, C, E vitamini gibi temel maddelere ihtiyacı vardır. Dengeli beslenemezsek,
cilt de beslenemez.
Alkol: Alkol “kapiler” denen, küçük
kılcal damarlardan sıvı sızıntısını artırır.
Damarlardan yumuşak dokulara giden sıvı,
cildin kırışmasına neden olur.
Stres: Uzun süreli gerginlik durumunda
kas kasılmaları derin çizgilere zemin hazırlar. Çünkü bunlar endişe ve kaş çatma kırışıklarına dönüşür.
Yanlış kozmetik kullanımı: Sert temizleyiciler ve pH değeri cildimize uygun
olmayan ürünler, derimizi tahriş eder ve
ona çok zarar verir.
Uyku düzensizlikleri: Düzenli ve
yeterli uyku çok önemlidir. Cilt, uykuda
kendini yeniler ve dinlenir. Ayrıca yatış
şekli de çok önemlidir. İdeal olan sırtüstü
uyumaktır. Yaşlanmayı hızlandıran tüm bu
etkenlerden belki tamamen kaçamayız ama
ne kadar dikkat edersek o kadar faydasını
görürüz. Unutmayın, doğuştan sahip olduğunuz iyi/kötü genetik faktörleri değiştiremezsiniz. Ama sahip olduklarınızı korumamak sizin seçiminizdir.
LER
OLMAZSA OLMAZLAR
cimizi
amıza
Yaşlanma ile savaşırken birçok kozmetik
üründen yardım alıyoruz. Anti-aging ürünlerin içerisinde yaşlanma karşıtı maddeler
bulunuyor. Bu maddelerin en etkilileri peptitler, retinoller ve hyalüronik asittir.
Peptit: Peptit, hücre yenilenmesini hızlandırır ve kolajen üretimini destekler. Kozmetiklerde, sentetik peptitler ya da süt ve
soyadan elde edilen peptitler kullanılır.
Retinol: A vitamininin en saf hali retinoldür. Retinol, yeni cilt hücrelerinin oluşumunu hızlandırır, cilt hasarlarını onarır
ve lekeleri giderir.
Hyalüronik asit: Vücudumuzda olan
bir bileşendir. Hyalüronik asit, bol miktarda
su tutabildiği için cildin sıkı, esnek ve genç
olmasını sağlar. Ancak yaşlandıkça vücut
hyalüronik asit üretimini azaltır. Kozmetikler laboratuvarlarda üretilen hyalüronik
asit içerir. Bunlar da doğal olanla eşdeğerdir.
Anti-aging ürün alırken içeriğini mutlaka
sorun. Bu üç maddeden biri varsa o sizin
aradığınız üründür.
nemli
ücreleltır ve
r. Serydana
lekülin fayğında
r uzakında
cümle
üzünluşur.
azaltır
retimi
an dor cildi
Editörün seçtikleri
LIVING
NATURE
NEMLENDİRİCİ
JEL
Manuka balı ve
harakeke içeriyor.
Stresten koruyor,
gözenekleri
küçültüyor ve
cildin pH dengesini
düzenlemesine
yardımcı oluyor.
Cilde nem ve
elastikiyet veriyor.
RAREBLOSSOM
ONARICI ANTIAGING KREM
rareblossom Antiaging krem hücresel
fonksiyonları
artırıyor. Bu sayede
hücre yapımını
hızlandırırken,
dermal dokuların
yıkımını sınırlıyor ve
kırışıkları azaltıyor.
Kolayca emilen
krem Mamaku
yaprağı ekstreleri,
argan ve seçkin
bitkisel yağlarla
zenginleştirilmiş.
DR.HAUSCHKA
YENİLEYİCİ
SERUM
Regenerating Serum
olgun ciltlerde gün
boyu cildin ihtiyacı
olan nemi sağlıyor.
Böylece cildinizi
daha taze ve sıkı
hissediyorsunuz.
Cilt fonksiyonlarını
güçlendiriyor,
kızarıkları gideriyor,
hassas cildi
yatıştırıyor. Nem
dengesini sağlayan
ayva, kırmızı yonca ve
yonca balı içeriyor.
FLORAME
GÖĞÜS VE
DEKOLTE
BÖLGESİ
ŞEKİLLENDİRİCİ
Sıkılaşmış bir
dekolte ve düzgün
bir göğüs bölgesi
için etkili organik
göğüs ve dekolte
yağı, içeriğindeki
turunç esansiyel
yağı sayesinde
cildi yeniliyor ve
elastikiyetini geri
kazandırıyor.
SUKI ZENGİN
NEMLENDİRİCİ
TEMİZLEYİCİ
LOSYON
D-Life’ta satılan
Suki ürünlerinden
Moisture-Rich
Cleansing Lotion
adaçayı, limon ve
kekik içeriğiyle
makyaj ve kiri
cildi yıpratmadan
temizliyor.
Gözenekleri
açarak yenilenmeyi
hızlandıran ürün
cilt tonu dengesinin
korunmasına
yardımcı oluyor.
PATYKA GÖZ
ÇEVRESİ BAKIM
KREMİ
Patyka göz çevresi
bakım kremi,
zamanın izlerini
yok etmeye
yardımcı oluyor.
İçeriğindeki kayın,
tomurcuk, siyah
buğday balmumu,
susam, jojoba ve
papatya ile göz
çevresini sıkılaştırıp
canlandırıyor. Göz
çevresine parlaklık
kazandırıyor.
SUKI GÖZ
ÇEVRESİ
HÜCRE
YENİLEYİCİ
KREM
Eye Lift Cellular
Renewal Cream göz
çevresine ışıltılı ve
genç bir görünüm
kazandırıyor.
Gelişmiş lipozom
teknolojisi sayesinde
kolojen sentezini
artıran krem
gözaltı çevresini
sıkılaştırarak
belirgin çizgiler ve
kırışıklarla savaşıyor.
AVEDA GREEN
SCIENCE ™
SIKILAŞTIRICI
SERUM
Glukosamin,
organik argan
yağı, antioksidan
ve peptitlerden
oluşan cilt yenileme
karışımı, yüzey
hücreleri döngüsünü
ve cilt dayanıklılığını
desteklemeye, cildin
bariyer işlevini
güçlendirmeye
yardımcı oluyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
yenilenin_mart12_sonn.indd 61
| 61
22.03.2012 10:53
yenilenin
Saçlarınız kırılmasın
kir. D
beslen
Saç
stres a
Ruhu
iyi gel
mama
Saçlar, görüntümüzün en önemli tamamlayıcısı ve sağlığımızın habercisidir. Sağlıklı
saç, bizi genç ve bedenen de sağlıklı gösterir. Bakımsız ve sağlıksız saçlarınız varsa
derhal önleminizi alın. SEREN PAK GENÇEL
S
açlar, keratin denen proteinlerden
oluşan ölü hücrelerdir. Cildin dermis tabakasındaki canlı kökten
uzayarak gelirler. Saç teli tıpkı bir
canlı gibi doğar, büyür, ölür ve yerine yenisi gelir. Tüm kıllar gibi saçlar da sürekli
uzayamaz. Dinlenme dönemleri vardır.
Saçların yüzde 90’ı 2-5 yıl boyunca
devamlı uzar. Sonra birkaç gün ara
devrede kalır ve bunu takip eden
dönemde birkaç ay dinlenir. Saçın
cansızlaştığını ve uzamadığını
fark ettiğiniz bu sürede saçlar
dökülmez. Yeniden 2-5 yıllık
aktif dönem başladığında,
başımızı yeni saçlar kaplar,
eski saçlar dökülür.
Lavaboda veya duşta dökülen saçları gördüğümüzde
canımız sıkılır. Ama bunlar
ölü saçlardır. Her gün 100
saç telinin dökülmesi normaldir. Tabii bunu saymak
mümkün değil ama dökülmede bir anormallik fark
ettiğimizde hemen dermatoloğa danışmamız gerekir.
Saçlarımızla ilgili dert
ortağımız kuaförlerdir. Saçımızın neden kırıldığını veya
uzamadığını onlara sorarız.
Oysa saç sağlığı kozmetik olmaktan çok tıbbi bir konudur
ve dermatologları ilgilendirir.
Saç da cildimizin bir parçası olduğundan cilt sağlığı için
geçerli olan her şey saçlar için de
geçerlidir. Sağlıklı saçlar yüzde 88
protein ve yüzde 12 sudan oluşur.
Nem ve protein dengesi bozulduğunda saçlar sağlığını kaybeder. Protein saça
dayanıklılık ve şekil verirken nem, canlılık ve esneklik katar. Saçlar sağlıklıyken
güçlü, parlak ve hareketlidir. Belirgin kı-
ERK
rıkları yoktur. Yağlı, kuru, ince veya güçsüz
görünmezler. Kepek, egzama gibi saç derisi
problemleri yaşamazlar. Kısaca kökten uca
sağlıklı görünürler. Sağlıklı beslenme saçları doğrudan etkiler. Şok diyetler ise saçın
sağlığını hemen bozar. Çünkü demir eksikliği saçın yapısını olumsuz etkiler. Saçlar
cansız, donuk, mat görünür ve dökülürler.
Sağlıklı saç, genç ve bakımlı görünümün de temelidir. Sağlıksız saçlar bakımsız görüneceği gibi, kişiyi kesinlikle daha
yaşlı gösterir. O yüzden saçlar en önemli
vitrinimizdir. Sağlıklı saçlara sahip olmak
için beslenmeden spora kendimize dikkat
etmeliyiz. Jojoba, hindistancevizi yağı ve
zeytinyağı içeren bakım ürünleri saçları
nemlendirir. Bol su içmek de vücudun nem
dengesini içeriden destekleyecektir. Ayrıca
protein ağırlıklı beslenmenin saç sağlığına
olumlu etkisi bulunur.
KADINDA SAÇ DÖKÜLMESİ
Kadınlarda saç dökülmesinin birkaç farklı
sebebi vardır. Saçların çok sıkı toplanması
ve topuz yapılması, yüksek sıcaklıkta fön
ve maşa kullanılması, kimyasal içeren boya
ve kalıcı düzleştirme uygulamaları, yanlış
şampuan ve krem seçimleri (silikon içerikli
ürünler saçın nem dengesini bozar), içerisinde endüstriyel temizlemede kullanılan
bileşimler bulunan ürünler saçın dengesini
bozarak saçta dökülme ve kopmalara sebep olabilir. Ama kadınlar için asıl dönüm
noktası menopozdur. Menopozdan sonra
saçlarda azalma, incelme ve dökülme başlar. Maalesef menopoz döneminde gücünü
kaybeden saçların geri dönüşü yoktur.
Doğumdan sonra da saçlar dökülebilir
ama bu, hormonlara bağlı normal bir durumdur. Dökülen saçlar 4-8 ay sonra yerine
gelir. Daha önce bahsettiğimiz gibi, beslenme saçları doğrudan etkiler. Bazı gıdaların
eksikliği saç dökülmesine yol açacağından
diyet yapanların dengeli beslenmesi gere-
62 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
yenilenin_mart12_sonn.indd 62
22.03.2012 10:54
Erkek
tiktir.
alesef
önce s
Erk
keklik
üretm
DO
İngiliz
Amer
adlı tü
luşu g
kozme
ken z
yayım
rinde
turulu
versite
Darbe
tahlille
ben te
Siliko
Piyasa
kreml
içerir.
daha
sağlar
Organ
yüzd
hidro
bit
üret
yık
dökü
etkis
ı
a
üçsüz
derisi
en uca
e saçsaçın
eksikSaçlar
ürler.
rünüakımdaha
nemli
olmak
dikkat
ağı ve
saçları
n nem
Ayrıca
lığına
ESİ
farklı
nması
ta fön
n boya
yanlış
çerikli
içerianılan
gesini
ra seönüm
sonra
e başücünü
r.
lebilir
ir duyerine
eslenaların
ından
gere-
kir. Demir, çinko, bakır, C ve B vitaminleri
beslenme programında mutlaka olmalıdır.
Saçlar stresten de çok etkilenir. Aşırı
stres altındayken saçlar dökülmeye başlar.
Ruhumuza iyi gelen her şey, saçlarımıza da
iyi gelir. Stresle mücadele etmeyi hiç bırakmamalıyız.
ERKEKTE SAÇ DÖKÜLMESİ
Erkeklerde en yaygın saç kaybı sebebi genetiktir. Bir erkek kelliğe doğru gidiyorsa maalesef yapılacak bir şey yoktur. Saçlı deride
önce seyrelme, sonra saçsızlık başlar.
Erkekte saç dökülmesinin nedeni, erkeklik hormonu olan testosteronun DHT
üretmesidir. Saç dökülmesine DHT adlı
hormon sebep olur. DHT, saçı küçültür ve
dökülmesine yol açar. Dökülme hızı değişken olsa da ilerleyerek devam eder. Saçları
tamamen kaybetmek bazılarında 5 yıl, bazılarında 15 yılı bulabilir. Saç, genelde alından ve tepeden dökülür. Ensede çember gibi
saçlı bir bölge kalır. Erkeklerin çoğu bu saç
dökülmesinden yana dertlidir. Çünkü yaşlanmanın en önemli tepkisidir. Günümüzde ilaç tedavileri, saç nakli, saç protezi gibi
pek çok çözüm mevcuttur. Ciddi boyutlardaki erkek tipi saç dökülmesinde en etkili
ve kalıcı çözüm saç naklidir. Günümüzde
uygulanan saç nakli teknikleriyle (FUT ve
FUE) çok başarılı ve doğal görünümlü sonuçlar elde edilir.
DOĞRU ŞAMPUAN HANGİSİ?
İngiliz Sağlık Bakanlığı ve ABD’de
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)
adlı tüketici sağlığını koruma kuruluşu gibi devlet kurumları, her yıl
kozmetiklerde kullanılmaması gereken zararlı sentetiklerin bir listesini
yayımlıyor. Bu listeler denekler üzerinde yapılan testler sonucunda oluşturuluyor. Örneğin, Edinburgh Üniversitesi Onkoloji Uzmanı Philippa
Darbe tarafından bildirilen kimyasal
tahlillerde 20 tümörün 18’inde paraben tespit edildi.
Silikon tehlikesi
Piyasada satılan şampuan ve saç
kremlerinin büyük bir kısmı silikon
içerir. Silikon, saç tellerini sararak
daha parlak ve hacimli görünmesini
sağlar ancak telin nem almasını en-
Organicum şampuan
yüzde 100 organik
hidrosolle (organik
bitki özsuları)
üretiliyor ve 8-12
yıkamada saç
dökülmesine karşı
etkisini gösteriyor.
geller. Böylece saç telinin nem dengesini bozar. Saçlar kurur ve kırıklar
oluşur. Bu yüzden silikon bazlı olmayan esansiyel yağlar içeren şampuanları tercih etmek daha doğru olur.
İyi şampuanlarda nemlendirici olarak
gliserin bulunur. Doğal gliserin yerine sodyum loret sülfat veya loril sülfat içeren şampuanlar kullanmaktan
kaçınılmalıdır. Çünkü bu maddeler
saçı tahriş eder; yağlı, kepekli ve kaşıntılı bir kafa derisine neden olurlar.
Şampuanların petrol türevi maddeler
içermediğinden de emin olunmalıdır.
Çünkü sentetik renklendiriciler petrol ve türevlerinden, kömür katranından elde edilmektedir. Ağır metal
tuzları içerdiklerinden deri altında
toksik birikime neden olurlar. Yüksek dozlarda veya sürekli kullanımda
Bebek cildinin
kurumasını önleyen
buğday, yulaf ve
soya proteinleriyle
zenginleştirilmiş
doğal içerikli bu
şampuanı D-Life’ta
bulabilirsiniz.
rareblossom’ın
üçboyutlu yapısı
sayesinde aktif
maddeler yavaş
salınıyor ve
böylece uzun
süreli etki
sağlanıyor.
hepsi kanserojendir. Aynı şekilde
şampuanlarda paraben olmamasına
dikkat etmek gerekir. Paraben vücutta östrojen hormonunu taklit eden
bir yapı içerisinde biriktiğinden gençlerde cinsiyet bozukluklarına, yaşlılarda ise kansere yol açabilmektedir.
Organik şampuanlar
Organik şampuan, içeriğindeki bitki
özlerinin organik sertifikalı bitkiler
kullanılarak elde edildiği, buna ilaveten temizleyici, köpürtücü, yumuşatıcı ve raf ömrünü uzatıcı kimyasalların da organik sertifikasyon firmalarının izin verdiği hammaddelerden
seçildiği şampuandır. Organik şampuanları tüm saç tipleri kullanabilir.
İçeriğindeki doğal özler saç tellerini
besler, nemlendirir ve korur.
Mineral Fusion
Fortifiying şampuan
zengin mineral
içeriğiyle saç yapısını
kuvvetlendirirken
sağlıklı saçları kir
ve güneşin olumsuz
etkilerine karşı koruyor.
Püf
noktası
Taraklarınızı 15
günde bir sirke
veya alkolle
temizleyin. Birikmiş
bakterilerden
kurtulmuş
olursunuz.
Saçlarınızı çok sıcak
suyla yıkamayın.
Çok sıcak su,
saç derisindeki
yağı olduğu gibi
aldığından kuruluğa
sebep olur. Saç
derisinin sağlığı için
doğal yağ dengesi
korunmalıdır.
Saç köklerinize
zarar verebilecek
kimyasallar içeren
sprey, köpük, jöle
ve briyantin gibi
ürünleri mümkün
olduğunca az
kullanın.
Klorane’in yulaf
özlü şampuanı
saçı parlatıyor,
taranmasını
kolaylaştırıyor ve
elektriklenmesini
önleyerek kolay şekil
almasını sağlıyor.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
yenilenin_mart12_sonn.indd 63
| 63
22.03.2012 10:54
yenilenin
Mutfak maskeleri
Cildimiz bizden çok fazla şey istemez.
Güzel bir temizlik, biraz nem ve bakım
takviyesi yeterlidir. Doğal maskelerle
günlük bakımımızı tamamlayabiliriz.
Y
üzümüz ve boynumuz çevresel koşullardan ciddi şekilde etkilenir.
Bu yüzden zaman zaman siyah nokta, sivilce, yağlanma veya
kuruma gibi problemler yaşayabiliriz. Bunlara teslim olmamak için
cildimizin sesine kulak vermeli ve bakımına özen göstermeliyiz. İstediğimiz
gibi bir cilde kavuşmak biraz emek ister. Bunun için kozmetiklere alternatif
ev maskelerini deneyebiliriz. Mutfağımızdaki malzemelerle yapacağımız
bakımı, hem sağlıklı hem de doğal olduğu için uygulamalıyız.
NORMAL CİLTLER İÇİN
KURU CİLTLER İÇİN
YAĞLI CİLTLER İÇİN
Kabak maskesi: İki çorba kaşığı edecek
kadar kabak haşlayın. Püre kıvamına
getirdiğiniz kabakların içine 1 çorba kaşığı
zeytinyağı karıştırın. Bu karışımı yüzünüze
sürerek 20 dakika bekletin. Sonra ılık suyla
durulayın.
Havuç maskesi: İki havucu rendeleyin,
yumurta akı ile çırpın. İçine 1 tatlı kaşığı
zeytinyağı ve az miktarda nişasta katın.
Yüzünüzde 30 dakika bekletip durulayın.
Muz maskesi: Bir adet muzu iyice ezip, içine
1 tatlı kaşığı kaymak karıştırın. 20 dakika
yüzünüzde bekletip, durulayın.
Elma maskesi: Kabuğunu soyup ince
ince rendelediğiniz elmayı 1 yemek kaşığı
dolusu krema ile iyice karıştırın. Yüzünüze,
boynunuza ve dekoltenize uygulayın.
10 dakika bekletip temizleyin.
Elma maskesi: Yarım elmayı ince ince
rendeledikten sonra çırpılmış yumurta akı
ile karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı yüzünüze
sürüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile
durulayın.
Bal maskesi: Üç kaşık bal, iki kaşık yoğurt ve
biraz yulaf ununu karıştırın. Bu karışım taneli
olduğu için cilde “peeling” gibi etki eder.
Siyah noktaları temizler. Cildinize dairesel
hareketlerle uygulayın, fazla bastırmayın.
Yoğurt maskesi: İki yemek kaşığı yoğurt, 1 çay
kaşığı bal, 1 çay kaşığı limon suyunu karıştırın,
yüzünüze sürün. 20 dakika bekleyin. Sonra,
yüzünüzü 1 litre suyun içine 1 adet limon
sıkarak hazırladığınız suyla yıkayın.
Salatalık maskesi: İki salatalığı rendeleyip bir
kaşık yoğurt ile karıştırın. Yüzünüze sürüp
20 dakika bekledikten sonra durulayın.
Bal badem maskesi: Bir yumurtanın beyazını
iyice çırparak kabartın. İçine 1 tatlı kaşığı
bal ile birkaç damla badem yağı ilave edin.
Karışımı krema haline gelinceye kadar çırpın
ve yüzünüze sürüp 1-2 saat bekleyin. Sonra
suyla temizleyin.
Muz maskesi: Bir tane muzu iyice ezin ve
yüzünüze sürüp 15 dakika bekleyin. Daha
sonra yüzünüzü su ile temizleyin ve günlük
nemlendirici kreminizi uygulayın.
Bitkisel yağ maskesi: Aynı miktarlarda
avokado yağı, buğday yağı, zeytinyağı
ve 2 yemek kaşığı balı iyice karıştırıp
cildinize sürün.
10-15 dakika sonra
yüzünüzü yıkayın.
Patates maskesi:
Patatesi çiğ olarak
doğrayın ve
blenderdan geçirip,
suyunu iyice süzün.
Çıkan suyun içerisine
bir yumurta sarısı ve
zeytinyağı ekleyerek
cildinize sürün. 15-20
dakika bekledikten
sonra yüzünüze ıslak
bir havlu koyarak
maskeyi yumuşatın
ve daha sonra
yüzünüzü
yıkayın.
64 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
yenilenin_mart12_sonn.indd 64
22.03.2012 10:54
yenilenin
Güzellik yogası
Sağlık ve beslenme uzmanı Lourdes Doplito Çabuk, ciltte oluşan kırışık
ve sarkmaları yüz yogası ile engelleyebileceğimizi söylüyor.
1
950 yılında Filipinler’de doğan Lourdes Çabuk,
Santo Tomas Üniversitesi’nden tıp teknisyeni olarak mezun oldu. Mesleğini yapmayan ve spiritüel konulara ilgi duyan Çabuk, 1970 yılında Osho
Bhagwan Shree Rashneesh’in öğrencisi olarak yogaya başladı. Daha sonra İstanbul’a gelip Yogi Adnan
Çabuk’la evlenen Lourdes Çabuk, yoga eğitmenliğini
Nişantaşı’ndaki Siddashramyoga Center’da sürdürüyor. Gençlik ve güzellik yogası üzerine çalışmalar
yapan Lourdes Çabuk, güzellik yogası olarak da
bilinen yüz yogasının en önemli hareketlerini
D-Life okurlarıyla paylaştı.
GENÇ KALMAK İÇİN YAPILACAK EGZERSİZLER
GIDI VE ALT YANAK İÇİN
KAŞLARI KALDIRMAK İÇİN
Üst dudağınızı tam kaşığın ucuna koyun.
Alt dudağınızı biraz daha uzak tarafa doğru,
yani öne doğru mümkün olduğu kadar
uzağa doğru itin. Sonra kaşığı aşağıya doğru
uzatın. Ardından kaşığı yukarı kaldırın. Yukarı
kaldırırken iki saniye bekleyin ki, yanaklarınız
sıkışmış olsun.
Her iki elinizin avuç içleriyle her iki kaşınızın
altındaki bölgeye bastırın ve kaşlarınızı yukarı
kaldırın. Aşağıya, göğsünüze doğru bakarak
göz kapaklarınızın iyice gerildiğini hissedin ve
kaşlarınızı çatın. Bu şekilde 10 saniye durun.
Bu hareketi üç kere tekrarlayın.
DUDAK ÜSTÜ ÇİZGİLERİ İÇİN
ALIN KIRIŞIKLARI İÇİN
Kalemi dudaklarınızın arasına sıkıştırın
ve yuvarlayın. Kalemi öne arkaya doğru
hareket ettirin ve bu sırada yüzünüzde
başka bir yerin kırışmamasına özen gösterin.
Kalemi ağzınızda içe doğru çevirerek
yapacağınız hareketle hem yanak kaslarınızı
çalıştıracak hem de dudaklardaki sarkmayı
önleyeceksiniz. Bu şekilde 10 saniye kalın.
Hareketi 20 kere tekrarlayın.
Serçe parmaklarınızla her iki kaşınızın
başladığı noktaya, başparmaklarınızla
kaşlarınızın bittiği noktaya bastırın. Kaşlarınızı
her iki yana doğru hafifçe çekin. Serbest kalan
parmaklarınızın uçlarını alnınızın en tepesine,
saçlarınızın başladığı çizgiye yerleştirin ve alın
kaslarını kaşlarınızla beraber yukarı doğru
kaldırın. Aşağıya bakarak göz kapaklarınızın
iyice gerildiğini hissedin ve kaşlarınızı çatın.
Bu şekilde 10 saniye durun. Hareketi üç kere
tekrarlayın.
YANAK SARKMASI VE DUDAK KENARI KIRIŞIKLARI İÇİN
Ağzınızı hafifçe açın. Üst ve alt dudaklarınızı içeri
doğru kıvırın. Ses çıkarmadan dudaklarınızı bu şekilde
açın: Büyük “A” diyormuş gibi ağzınızı açın. Beş saniye
bu şekilde durun. Pozisyonu bozmadan ağzınızı biraz
kapayarak “E” dermiş gibi şekillendirin. Beş saniye
bu şekilde durun. Sonra ağzınızı biraz daha kapatarak
“İ” dermiş gibi şekillendirin. Beş saniye bu şekilde
durun. Pozisyonu bozmadan dudaklarınızı içe doğru
kıvırarak “O” dermiş gibi şekillendirin. Beş saniye bu
şekilde durun. Son olarak dudaklarınızı “U” der gibi
şekillendirin ve beş saniye bu şekilde kalın. Her harfi
söylerken kocaman bir tebessüm ile yanaklarınızı
yukarı-yana ve aşağıya (her tarafa) doğru olabildiğince
esnetin. Bu hareketi üç defa tekrarlayın. Bu hareket
sırasında yanaklarınızda çizgi oluşuyorsa avuç içlerinizle
çizginin üzerine bastırmadan tutun.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
yoga_mart12_son.indd 65
| 65
19.03.2012 16:34
focus
Bütün hastalıklar
bağırsakta
başlar
66 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
probiyotik_mart12_son.indd 66
19.03.2012 16:39
Hip
gün
tem
tür
S
uzma
saat i
bağırs
demiş
De
nedir
tuvale
karşıl
bu gü
atte b
muha
tün g
dan y
benze
önem
günde
keti y
yapm
Ha
ölüm
latma
Batı’d
rinde
vakal
Ev
uzatıl
prote
içecek
nan il
cekler
beden
uzun
tehdit
Do
yon b
lıklar
ganla
için y
da sul
Di
seney
a
Hipokratın bu sözü, özellikle kolon kanseri vakalarında ciddi bir artışın yaşandığı şu
günlerde bağırsak sağlığının önemine bir kez daha dikkat çekiyor. Düzenli bağırsak
temizliği ve sonrasında yapılacak probiyotik kürü bizi sadece kanserden değil, her
tür hastalıktan koruyacaktır. GÜL KAYNAK
S
farz edersek, 45 senedir günde ortalama
üç kez yemek yediniz. Bu, 365 günx3x45
sene= 49.275 kez yemek yediğiniz anlamına gelir. Bütün bu yediklerimiz acaba
bahçenizden maydanoz, salatalık, domates miydi? 2 yıl raf ömrü olan bisküviler,
6 ay raf ömrü olan cipsler, haftalarca bozulmadan, ekşimeden dayanan besinler,
aylarca dayanan meyve suları, plastik
şişede ısıda ve soğukta kalmış, içine plastikten maddeler karışmış sular, avuçla alınan ilaçlar, şekerlerin üzerindeki gıda boyaları vb birçok suni maddeyi sisteminize
aldığınızda hepsini sindirebildiniz veya
atabildiniz mi? Bunun da üstüne eğer probiyotik dengeniz ve floranız kötü beslenme yüzünden bozulduysa, bağırsak geçirgenliğiniz artmış ve bu zararlı maddeler
bağırsak duvarını geçerek kana karışmaya
başlamış demektir.
Ortalama 300 metrekare yüzölçümü
olan bağırsağın arada saf su ile hareketlendirilmesi ve kalıntıların dışarı atılması
asırlardır her kültür ve coğrafyada yapılan
bir temizlik işlemi. Dünyada birçok sağlık
ve spa merkezinde doktor gözetiminde
hemşireler tarafından yapılan profesyonel kolon hidroterapi uygulanmakta. Kolon hidroterapinin kökleri MÖ 1500’lü
yıllara kadar uzanıyor. 19’uncu yüzyılda
biyokimya ve mikrobiyoloji çalışmaları
da bağırsak temizliğini yeniden gündeme
getirdi. Uzakdoğu ve Rusya’da, ayda bir
evde lavman torbaları ile kalınbağırsak
temizliği yapmak çok yaygın.
Tamamen yanlış yiyecek seçimlerimizden ve doğadan uzak beslenme alışkanlıklarımızdan kaynaklanan toksik birikintiler ve yarı sindirilmiş proteinlerin temizlenmesi için basit bir sulu temizleme, hastalanmadan yaşama çabamızın en önemli
adımlarından biridir.
Korkmamız gereken bu hassas organımızın boşaltılması değil, toksik ve suni
maddelerle dolu olmasıdır.
Bağırsak temizliği
yöntemleri
Enema: Lavman torbası adını verdiğimiz
1-2 litre su alabilen basit plastik torbalarla
kişinin kendi kendine manuel olarak
temizlik yapmasıdır. Seyahat kabızlığı
ve periyodik temizlik için her zaman
yapılabilir. Kaynatılıp ılıtılmış su ile
rahatlıkla ev ortamında uygulanır.
Kolema: Bağırsak temizliği işlemlerinin
Rolls-Royce’u olarak bilinen Angel of
Water açık sistem koltukları, en rahat
ve konforlu kolema yoludur. Kişinin
self-service olarak ortalama 20 litre
suyu azar azar alıp bırakarak yaptığı bu
temizlik işlemi yaklaşık 20-30 dakika sürer.
5 yaşında çocukların bile rahatça bağırsak
temizliği yapmasına imkan veren çok
rahat, hijyenik ve kolay bir ortam sağlar.
Kolema 5-10 litrelik plastik kolema setleri
ve çekim gücü yardımı ile kurulan basit bir
düzenekte tuvalet ortamında da yapılabilir.
Kolon Hidroterapi: Dünyanın önde
gelen birçok sağlık ve detoks merkezinde
kullanılır. İşin uzmanı bir hemşire tarafından
yapılır. Aynı anda Chi Nei Tsang adlı karın
masajı yapılması tavsiye edilir. Bağırsaktan
çıkan toksik maddeleri ve birikimleri
gözlemlemek
mümkündür.
Kolon
hidroterapi seansı yaklaşık 45-60 dakika
sürer ve kendi başına mini bir detokstur.
Her tür bağırsak temizliği saf, ılık içme
suyu ile yapıldığı gibi, istenirse karaciğer
temizliği için organik kafeinsiz kahve de
kullanılır.
Temizlik işleminin sonunda bağırsak
florasını zenginleştirmek için sıvı olarak
klorofil, buğday çimi suyu ve su içinde
probiyotik yollanabilir. Bağırsak temizliği
sonrası, toksik maddelerin ve birikimlerin
atılması ile florayı zenginleştirmenin en
doğru zamanıdır. Özellikle en az bir
hafta temizlik yaptıktan sonra aylık bir
probiyotik kürü ile yepyeni bir flora
oluşturmaya başlanması önerilir.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
probiyotik_mart12_son.indd 67
© PASCAL BROZE / ONOKY / CORBIS
eneler önce yurtdışında gittiğim
bir detoks merkezinde, normal
bağırsak çalışmasının günde üç
kere olması gerektiğini anlatmıştı
uzman. “Sabah uyandıktan sonra yarım
saat içinde ve iki büyük öğünden sonra
bağırsak çalışması olan kişi sağlıklıdır”
demişti.
Detoks dünyasında olduğum son 10 senedir o kadar çok “21 gündür doğru dürüst
tuvalete çıkamadım” diye yakınan kişi ile
karşılaştım ki, çoğu kişiye ütopik gelecek
bu günde üç kere ideali yerine “Her 24 saatte bir tuvalete çıkmazsanız, bu konuda
muhakkak bir şey yapın. Çünkü bu, bütün gün evde biriktirdiğiniz çöpü atmadan yastığa başınızı koyup uyumanıza
benzer” diyerek bağırsak çalışmalarının
önemini anlatmaya çalıştım. Siz de bir
günden fazla süredir kalınbağırsak hareketi yaşamadıysanız, bu konuda bir şeyler
yapmanız gereklidir.
Harakiri ile hayata son vermek, “Zaten
ölümün geleceği organlardan ölümü başlatmaktır” der bazı Uzakdoğu gelenekleri.
Batı’da eskiden prostat ve meme kanserinden korkulurken, artan kolon kanseri
vakaları gözleri bağırsak sağlığına çevirdi.
Evlerimize giren paketlenmiş, raf ömrü
uzatılmış suni yiyecekler, aşırı hayvansal
protein tüketimi, litrelerce tüketilen asitli
içecekler, seneler boyunca ve her gün alınan ilaçlar, ağız kuruluğunu kafeinli içeceklerle giderip saf su tüketimini unutan
bedenler, aşırı stres ve hareketsiz geçirilen
uzun çalışma saatleri, bağırsak sağlığımızı
tehdit eden çok önemli faktörler.
Doğal yaşamdan uzaklaştıkça, fonksiyon bozukluğuna uğrayan ve ciddi hastalıklara vücudumuzun kapılarını açan organların başında gelen bağırsağın sağlığı
için yapılacak şeyler listesinin ilk sırasında sulu temizlik geliyor.
Diyelim ki 47 yaşındasınız. İlk iki
seneyi annenizin sütü ile geçirdiğinizi
| 67
19.03.2012 16:39
focus
Arkadaş
Bakteriler
Probiyotikler
S
uzatmak olan tüm ısıl
işlemler, maalesef süt ve
süt ürünlerindeki tüm yararlı enzimleri, vitaminleri ve faydalı bakterileri
tahrip eder.
Probiyotiklere sadece
bağırsaklarda ihtiyacımız
yok. Ağız kokusunun bir
sebebi de ağız florasındaki kötü bakteri oranının
artıp, probiyotik miktarının azalmasıdır. Diş fırçamıza açacağımız bir probiyotik kapsülü ile dişlerimizi birkaç kez fırçaladığımızda kötü kokunun
tamamen yok olduğunu
fark edeceğiz. Antibiyotik
kullanmak zorunda olduğumuz dönemlerden sonra muhakkak probiyotik kürü yapmamız
gerektiğini de bilelim. Unutmayalım ki antibiyotikler “Zararlılar sağa, faydalılar sola,
sadece zararlı bakterileri yok edeceğiz” demeden vücudumuzdaki faydalı bakteriler
olan probiyotiklerin de sayıca azalmasına
sebep oluyor.
© I LOVE IMAGES / CORBIS
ağlıklı bir bağırsak ve vücudun olmazsa olmazı iyi bir floradır. Bağırsak florası faydalı (probiyotik) ve
hastalık yapan (patojen) mikroplardan oluşur. Probiyotik miktarımız yüksekse, bağırsakta bulunan toksik maddeler ve
sindirilememiş yiyecekler kana geçmez ve
bağırsakta kalır. Unutulmaması gereken,
bağırsağımızın içinin hâlâ vücudumuzun
dışı olduğu gerçeğidir. Bağırsağın hastalık
yapan kötü maddeleri kana sızdırmadan
içeride tutması için gerekli olan şey probiyotik miktarı zengin bir floradır.
Bebek anne karnındayken bağırsağında
flora olmaz. İlk probiyotiklerini doğal doğum esnasında annesinin doğum yolundan
geçerken alır ve anne sütü ile beslenmeye
başlayarak florası oluşur. Sezaryenle doğan
bebeklerde maalesef probiyotik eksiği bir
flora, başta hazım ve bağışıklık problemleri olmak üzere birçok sıkıntıyı beraberinde
getirir.
Probiyotik eksikliğinin en büyük sebepleri başta antibiyotik olmak üzere ilaç kullanımı, çeşitli toksinler, paketlenmiş gıdalar, asitli içecekler ve karbonhidrat ağırlıklı
gıdalarla yapılan yanlış beslenmedir. Vücudumuzda faydalı probiyotik miktarını hep
yüksek tutmak için sebze ve doğal fermante
gıdalar yönünden zengin beslenmeli ve iyi
kalitede probiyotiklerden oluşan takviyeleri zaman zaman bir aylık kürler olarak
kullanmalıyız. Özellikle en az bir hafta
boyunca düzenli yapılan uzman gözetimindeki bağırsak temizliği sonrası probiyotik
kürüne başlamak en doğru zamandır.
UHT’li (Ultra High Temparature 1351500C’de 2-4 saniye kaynatılmış) sütlerden
yapılmış, raf ömrü 4 ay olan yoğurtlarda,
hiçbir doğal probiyotiğin kalmadığını belirtmekte fayda var. Amacı sütün kesilmesini ve ekşimesini engelleyerek raf ömrünü
Sağlığa faydaları
Probiyotiklerin görevleri arasında şunları sayabiliriz:
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek Hazmı kolaylaştırmak Sağlıklı bir bağırsak florası
oluşturarak hem ishali hem de kabızlığı engellemek B12, niasin gibi önemli vitaminlerin
sentezini yapmak Bağırsak duvarının zararlı maddeleri geçirmesini engellemek Besin
alerjilerini önlemek Yaşlanmayı yavaşlatmak Toksik maddelerin kana karışmasını
engelleyerek kanseri önlemek Depresyonu hafifletmek İdrar yolu iltihaplarını
engellemek Kronik enflamatuar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek
Kaynaklar: Kansere Çözüm Var / Taş Devri Diyeti - HayyKitap
68 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
probiyotik_mart12_son.indd 68
19.03.2012 16:39
Cumartesi_DLife_205x265_Jacey.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
12.03.2012
14:24
focus
Faydalı mı
Zararlı mı?
Biyogüvenlik Kurulu’nun genetiği değiştirilmiş 13 mısır
çeşidinin yem olarak kullanımına izin vermesi konunun
uzmanları arasında tartışma yarattı. GÜLAY KOÇ
70 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
gdo_mart12_son.indd 70
19.03.2012 16:40
B
izin v
Aslınd
1998
nem g
sağlığ
taşını
ürünl
lere p
ürün
pamu
Pek
yaç du
sanlar
artan
dayan
lar AB
GDO’l
B
?
iyogüvenlik Kurulu geçtiğimiz aralık ayında yem amaçlı 13 GDO’lu
(Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) mısır çeşidinin kullanımına
izin verince tartışmanın da fitili ateşlendi.
Aslında Türkiye’de bu ürünlerin ticareti
1998 yılından beri yapılıyor ve dönem dönem genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan
sağlığı üzerindeki olası etkileri gündeme
taşınıyor. Dünyada 16 yıllık geçmişi olan bu
ürünler bitki biyoteknolojisindeki gelişmelere paralel olarak üretilmeye başlandı. İlk
ürün Flavr Savr domatesleriydi. Onu mısır,
pamuk ve patates izledi.
Peki, dünyada neden GDO’lu ürüne ihtiyaç duyuluyor? Bu ürünleri savunan bilim insanlarına göre yanıt basit: Her geçen yıl hızla
artan dünya nüfusuna hem besleyici hem de
dayanıklı ürünler sunmak için. Araştırmalar ABD’de işlenmiş gıdaların yüzde 75’inin
GDO’lu ürün olduğunu gösterirken tüketici-
lerin de bu ürünleri üreten kuruluşlara sonsuz güven duyduklarını ortaya koyuyor.
Dünyada kanoladan karanfile, pirinçten
mısıra kadar 20 civarında tür üzerinde GDO
çalışmaları yapılıyor. Ancak ticarete konu
olan GDO’lu türler soya fasulyesi, pamuk,
mısır ve kanola. 2009 yılında yapılan bir
araştırmaya göre dünyada GDO’lu tohum
ekimine izin verilen ülkelerde 90 milyon
hektar soya ekim alanının yüzde 77’si genetiği değiştirilmiş soya, 33 milyon hektar alanın yüzde 49’u pamuk, 158 milyon
hektar alanın yüzde 29’u da mısır olarak
belirlenmiş. Avrupa’da ise İspanya yaklaşık
135.000 dönüm ile en fazla GDO’lu ekim
alanına sahip ülke. Burada 27 GDO’lu ürün
üretimine izin verilmiş durumda. Tarımsal
Biyoteknoloji Uygulamaları İçin Uluslararası Hizmetler Enstitüsü’nün (ISAAA) 2008
raporuna göre de 1996-2007 yılları arasında
GDO sektörü ile 44 milyar dolarlık gelir ar-
tışı gerçekleştiği saptanmış. Bu artışın yüzde 44’ü verim artışından elde edilen fazla
üründen elde edilmiş. Yine aynı çalışmada
dünyada toplam GDO ekim alanının 312
milyon 500 bin dönüme ulaştığı belirlenmiş. ABD, Arjantin, Brezilya, Kanada ve Hindistan bu ürünlerin ekimini en fazla yapan
ilk beş ülke arasında yer alıyor. Son 10 yılda
GDO’lu bitkilerden en fazla üretilenin ise
soya olduğu belirtiliyor.
TÜRKİYE’DE HAYVAN YEMİ
GDO’lu ürünler Avrupa Gıda Güvenliği
Otoritesi (EFSA) tarafından test ve risk
değerlendirmelerine tutuluyor. Sonuçlar
EFSA’nın web sitesinde yayımlanıyor. Örneğin sitede en son genetiği değiştirilmiş
mısırın normal mısır kadar güvenli olduğu
açıklandı. Türkiye’de ise GDO’lu ürünler
sadece hayvan yemi olarak kullanılıyor. İlk
kez GDO’lu üç soya çeşidinin yem olarak
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
gdo_mart12_son.indd 71
| 71
19.03.2012 16:40
focus
girişine izin verilirken bunu, alınan son
kararla 13 mısır türü izledi. Türkiye her yıl
1 milyon ton mısırı ABD, Kanada ve Latin
Amerika ülkelerinden ithal ediyor. Dünyada da mısırların yüzde 29’u genetiği değiştirilmişlerden olunca GDO tartışmasının
hararetlenmesi ve gözlerin bir anda kararı
alan Biyogüvenlik Kurulu’na çevrilmesi kaçınılmazdı.
KARARIN ARKASINDAYIZ
Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Prof. Dr.
Hakan Yardımcı aynı zamanda Ankara
Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi. Kurula başvurusu yapılan ve
aralarında soya, mısır, şekerpancarı, patates ve kolzanın bulunduğu tüm bitkilerin
AB ülkelerinde yıllardır hem hayvan yemi
hem de insanlar için gıda maddesi olarak
kullanıldığını söylüyor. “Başvurusu yapılan
gıda ve yem amaçlı toplam beş bitkiye ait
58 çeşit değerlendirmeye alınmış; henüz
bunlardan 16’sına yem amaçlı kullanım
izni verilmiştir. Konunun bilimsel değerlendirmesini yapmak üzere tamamı öğretim üyeleri ve bilim insanlarından oluşan
bir kadro kurulmuştur.” Yardımcı, Biyogüvenlik Kanunu’na göre gıda ve yem amacıyla kullanılan tüm GDO’lu ürünlerde etiket
zorunluluğu olduğuna da dikkat çekiyor.
“İzin alan GDO ürünlerinde AB ülkelerinde
olduğu gibi yüzde 0,9 üzerindeki
oranlarda mutlaka etiketleme
olacaktır.”
Alınan kararın arkasında
duran Yardımcı, GDO’lu
yemlerle beslenen hayvanların insan sağlığına
zarar vereceği konusunun ise denetimi
son derece sıkı olan
bir ürünü yiyen
hayvanın
ve
bundan elde
edilen ürünün de aynı derecede denetlenmesi gerektiği düşüncesine dayandırıyor.
“Bu ürünlerin hayvanlar tarafından tüketilmesine izin verilirken konunun uzmanları
böyle bir risk olup olmadığını değerlendiriyor. Bilimsel kararlar da ona göre veriliyor.”
GDO konusuna Yardımcı gibi olumlu
yaklaşmayanlar da var. Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Hakan Şafak
Ses, bu isimlerden biri. Türkiye’de sadece
mısırda değil, aşı, ilaç ve serumda da GDO
kullanıldığını söyleyen Ses, hatta şeker hastalarının kullandığı insülinin de GDO’lu
olduğunu belirtiyor. “Biz GDO’lu ürünlerin
zararlı olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle
TÜRKTOB olarak GDO’lu yemlerin kullanımına karşıyız.”
Türkiye’nin bu tarz yem hammaddelerinde dışarıya bağımlı olduğunu, 2011 yılında önemli miktarda mısır, soya ve kanola
ithal edildiğini söyleyen Ses, gerekli tedbirlerin alınarak dış bağımlılığın azaltılması,
sonra da yok edilmesi gerektiğini savunuyor. GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların
sütüne ve etine GDO geçişi ile ilgili somut
bir verinin olmadığını söyleyen Ses, “Asıl
sıkıntı bunu ortaya çıkaracak deneylerin fareler üzerinde yapılması” diyor. Bu yüzden
GDO’ların uzun dönemde insan sağlığına
ne gibi etkileri olacağı bilinmiyor. Ancak
Ses’e göre dikkatli olmak gerekiyor.
GDO’NUN YARARLARI
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa
Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Selim Çetiner GDO’ların masum olduğunu
savunuyor. Bu ürünlerin modern biyoteknoloji, yani genetik mühendisliği teknikleri
kullanılarak geliştirildiğini söyleyen Çetiner, şimdiye kadar yapılan bilimsel araştırmaların hiçbirinde GDO’lu ürünlerle beslenen hayvanların insan sağlığını etkilediği
yönünde bir bilgiye rastlanmadığını açıklıyor. “Teknoloji karşıtlarının bilimsel dayanak olarak gösterdikleri çalışmalar 1998
Dr. Árpád Puzstai örneğindeki gibi ya piyasaya çıkmamış ürünle (patates) ilgilidir ya
da Dr. Elana Ermakova (soya) ve Avusturya
(mısır) çalışmalarında olduğu gibi bilimsel
dergilerde yayımlanmayan çalışmalardır.”
Sağlığa zararı olmayan bir ürünün yararları
nedir diye sorduğumuzda şu yanıtı veriyor: “GDO’lu ürünler soya, mısır, pamuk
ve kolzadır. Bunlar ya bazı böceklere karşı
dirençli hale getirilmişlerdir ya da herbisit
denen yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık
taşırlar. Ürünler daha az ilaçlama gerektirdiğinden çiftçiler açısından girdi masraflarını azaltıyor.”
“Çevre açısından ise daha az tarımsal kimyasal kullanımının olumlu etkisi yadsınamaz. Yine, ürünleri ilaçlarken ya da yabancı
ot mücadelesi için tarla sürümleri sırasında
kullanılan traktörlerin saldığı karbon dioksit miktarının (sera gazı salımının) azalıyor
oluşu çevre açısından yararlı faktörler arasında. Yapılan bilimsel çalışmalar, GDO’lu
mısırların klasik mısırlara göre önemli ölçüde daha az fumonisin (kansere neden olan
madde) içerdiğini de göstermiştir.”
Bugüne kadar piyasaya sürülen genetiği
değiştirilmiş ürünlerin tamamının uluslararası standartları belli olan yöntemler
ve bilimsel risk analizlerine tabi olduğunu
söyleyen Çetiner, şimdiye kadar yapılmış
olan risk analizlerinden hiçbirini genetiği
değiştirilmiş ürünlerin kanser riskini artırdığı yönünde bir sonuç ortaya koymadığını
açıklıyor.
Hacettepe
Üniversitesi
Onkoloji
Enstitüsü’nden Prof. Dr. İsmail Çelik de
Çetiner ile benzer görüşte. Genetiği değiştirilmiş gıdaların ürünlerin ekim, üretim ve
insan sağlığı açısından denetiminde, çok
sayıda önemli ve saygın kurumun görev
aldığını söylüyor. Genetiği değiştirilmiş gıdaların kansere yol açabileceği iddiasının
bilimsel çevrelerce kabul görmediğini belirten Çelik’e göre, konu hakkında en yetkin otoritelerden olan ACS’in (American
Cancer Society) deklarasyonunda genetiği
değiştirilmiş gıdaların insan sağlığı için zararlı olduğuna ya da eklenen genlerin kanser riskini artırıp azaltabildiğine dair hiçbir
kanıt yok.
11,5
MİLYON EURO
AB’NİN GDO
ARAŞTIRMALARI
HARCAMASI
72 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
gdo_mart12_son.indd 72
19.03.2012 16:40
GD
insan
içtiğim
tüm c
ların i
söyley
sindir
ile etk
çebile
dığını
kamu
cıyla,
nın ka
Euro
OD Pr
geneti
lığı aç
len ü
ortaya
3
ve Kal
çekleş
geneti
arasın
bir far
lık Ör
de gen
riskler
çirilm
sağlık
tesind
Ma
koloji
Nazım
kanse
olmad
tem s
değişi
nin ge
tüketi
ğını sö
GD
madık
Fikir S
yürek
olmad
kullan
veriamuk
karşı
erbisit
klılık
rektirsraflal kimdsınaabancı
asında
diokalıyor
er araDO’lu
mli öln olan
netiği
ulusemler
uğunu
pılmış
netiği
artırdığını
koloji
ik de
eğiştiim ve
e, çok
görev
miş gıasının
ni ben yeterican
netiği
in zan kanhiçbir
O
ARI
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların
insan sağlığına zararlarına ilişkin yediğimiz
içtiğimiz her şeyin içinde DNA olduğunu ve
tüm canlıların günlük yaşamda diğer canlıların içerdiği DNA’yı tüketip sindirdiklerini
söyleyen Çelik, gıda ile alınan DNA hızla
sindirildiğinden, mide ve kolon mukozası
ile etkileşimde bulunup vücut sıvılarına geçebilecek bir etkileşimin söz konusu olmadığını anlatıyor. “AB ülkelerindeki yoğun
kamuoyu endişelerini giderebilmek amacıyla, 13 AB üyesi ülkeden 65 bilim insanının katılımıyla, 3,5 yıl süren ve 11,5 milyon
Euro harcanarak yürütülen ENTRANSFOOD Projesi, hâlâ üretilip tüketilmekte olan
genetiği değiştirilmiş ürünlerin, insan sağlığı açısından klasik yöntemlerle elde edilen ürünlerden daha tehlikeli olmadığını
ortaya koymuştur. Yine, Ekonomik İşbirliği
UZMANLAR
KONUYU TARTIŞIYOR
lanılan antidepresanlar ve kolesterol ilaçları ile ilgili yeni yeni bazı veriler oluşuyor.
Daha önce bildiklerimizin eksik olduğunu
görüyoruz. Tarımdan örnek verecek olursak, DDT yıllarca ‘güvenli’ bir zirai mücadele aracı olarak ifade edildi. Ta ki kırsalda
kısırlık, ölü ya da özürlü doğumlar artana
kadar... O zaman fark edildi ki ‘güvenli’ değilmiş. GDO’lu tarım ve dolayısıyla GDO’lu
gıda için konuşmak bu yüzden erken.”
AÇLIĞA ÇARE OLSUN DİYE
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi
Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Yavuz Dizdar, GDO’lu ürünlerin zararlı olduğunu savunup aslında bu konunun tartışılacak bir yanı
MİLYON 500 BİN DÖNÜM olmadığını belirtiyor.
“İnsan gibi bir canlıda
DÜNYADA GDO’LU
25-30.000 gen var. Bu
TARIM ALANININ
genlerin dizi analizi bile
tamamlandı, milyonlarULAŞTIĞI HACİM
ca protein çeşitliliğine
bir açıklama getirilemeve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından ger- di. Biyolojide standart dogma bir genden
çekleştirilen besin bileşikleri analizlerinde, bir protein sentezlendiği şeklindedir. Oysa
genetiği değiştirilmiş ürünle referans ürün bu kadar proteinin kaynağı olan gen yok.
arasında besleyici değerler açısından önemli Dolayısıyla belli ki sentez mekanizması
bir farklılık tanımlanmamıştır. Dünya Sağ- çok daha karmaşık bir şekilde yürütülüyor,
lık Örgütü, Codex Alimentarius çerçevesin- santral dogma bile çöktü. Bu durumda siz
de genetiği değiştirilmiş her ürünün mevcut sanki bir motorun bir dişlisini değiştirir
riskler dikkate alınarak ayrı ayrı testten ge- gibi bir geni sistemin içerisine ekleyemezçirilmesi durumunda kısa ve orta vadedeki siniz. Bunu yaparsanız, yan ürün olarak nesağlık risklerinin büyük çoğunluğunun üs- lerin ortaya çıktığını asla kestiremezsiniz,
araştırılması da mümkün değil.”
tesinden gelinebileceği ifade ediyor.”
GDO’ların açlığa çare olsun diye geliştiMarmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. rilmediğini düşünen Dizdar, amacın ticari
Nazım Serdar Turhal da GDO’lu ürünlerin olduğunu söylüyor. “Emperyalist bir çıktısı
kansere yol açacağına dair kesin bir kanıtın da söz konusu. Döl vermeyen kısır tohumolmadığını söylüyor. Her ne kadar bu yön- ları piyasaya hakim kılarsanız çiftçi ve ülke
tem sayesinde hayvan türlerinde birtakım size bağımlı hale gelir. Çünkü normal todeğişiklikler yapılsa da genel olarak endişe- humun ömrü iki yıldır. Konuyu bir de bu
nin genetiği değiştirilmiş bitki ürünlerinin gözle değerlendirin.” Bu topraklarda yetitüketilmesiyle olan riskler olarak algılandı- şen tohumların çok değil birkaç yıl içinde
kaybolacağını öngören Dizdar, tohum yasağını söylüyor.
GDO tartışmasında her iki tarafta da ol- sının bu durumu hızlandırdığını açıklıyor.
madıklarını söyleyen Slow Food Türkiye, “Tohum bankası kurulma fikri vardı. AnFikir Sahibi Damaklar kurucusu Defne Kor- cak tohumun en iyi saklanma biçimi onu
yürek bu tarz bir taraflılık için yeterli veri sürekli ekimde tutmanızdır. Bugün Sülükolmadığına inanıyor. “Basit ve on yıllardır lü Göl’de sülük yoksa, bu, insanın burada
kullanılan aspirin ya da 30 yılı aşkındır kul- balık yetiştirme hevesinin sonucudur.”
312
Sektörün uzman isimleri GDO’lu üretim
konusundaki görüşlerini
D-Life dergi ile paylaştı.
PROF. DR.
HAKAN
YARDIMCI
BİYOGÜVENLİK
KURULU
Başkanı
HAKAN ŞAFAK
SES
TÜRKİYE
TOHUMCULAR BİRLİĞİ
(TÜRKTOB)
Başkanı
PROF. DR. SELİM
ÇETİNER
SABANCI ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK VE
DOĞA BİLİMLERİ
FAKÜLTESİ
Öğretim Üyesi
PROF. DR.
İSMAİL ÇELİK
HACETTEPE
ÜNİVERSİTESİ
Onkoloji Enstitüsü
PROF. DR.
N. SERDAR
TURHAL
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
Onkoloji Bilim Dalı
Öğretim Üyesi
DEFNE
KORYÜREK
SLOW FOOD TÜRKİYE
Fikir Sahibi Damaklar
Kurucusu
PROF. DR.
YAVUZ DİZDAR
İSTANBUL
ÜNİVERSİTESİ ÇAPA
TIP FAKÜLTESİ
Onkoloji Bölümü
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
gdo_mart12_son.indd 73
| 73
19.03.2012 16:40
focus
NEFES al
SAĞLIK ver
D-Life’ın daha sağlıklı bir yaşam için sunduğu terapilerden transformal nefes pek çok
hastalığa iyi geldiği gibi etkili bir arınma deneyimi de vaat ediyor. BURCU SEVER
T
ransformal nefes, metafizik doktoru Judith
Kravitz’in geliştirdiği etkili bir şifa yöntemi. Yaklaşık 35 yıl önce gırtlak kanseri olan
Kravitz hastalığı 6 ay gibi kısa bir sürede bu
yöntemle (modern tıp tedavilerini kabul etmemiş) yenince bu teknik hızla tüm dünyaya yayıldı.
Oksijenin hastalıkları iyileştirmede
ne denli güçlü olduğu
tartışmasız bilimsel
bir gerçek. 50’nin üzerinde anaerobik (oksijensiz)
hastalığın
oluşmasına hücrelerdeki yetersiz oksijen
neden oluyor. Çoğumuz, insanların yüzde 90’ı, sadece yüzde
30 kapasiteyle nefes
alıyoruz. Üzüntü, korku, stres gibi olumsuz
etkenler nefes alma
kapasitemizi düşürüyor. Transformal
nefes bu oranı daha
yüksek seviyeye çıkaran bir teknik. Doğru
nefes ve daha fazla
oksijen almayı sağlayarak bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve
vücut fonksiyonlarının düzgün işlemesine yardımcı
oluyor.
D-Life bünyesinde nefes eğitmenliği yapan Fatoş
Sezer ağır bir duygusal travma geçirdiği dönemde
tanışmış bu teknikle. “Depresyondaydım. Nefes alamadığımı hissediyordum. Nefes göğsümde tıkanıyor,
karnıma inmiyordu. Bu sırada nefes terapisini öğrendim. İlk seanstan sonra depresyondan eser kalmadı.
Yaşama neşeyle, tutkuyla bakmaya başladım.” 8 seanstan sonra beş buçuk günlük nefes seminerlerine de
katılan Sezer, seminerden çıktığında bambaşka bir insan olduğunu söylüyor. “Aslında nefes anlatılası değil,
yaşanılası bir şey. İlk nefesle dünyaya geliyoruz, son
nefesle bu dünyadan göçüyoruz. Yaşam tecrübemiz
bu iki nefes arasında geçiyor. Nefesimiz açıldığında
muazzam mucizeler gerçekleşiyor. Terapiye katılanlar kendini daha genç, dinamik ve canlı hissediyor.
Kandaki oksijen oranı yükseldiği için hücreler yenileniyor, bağışıklık sistemi güçleniyor.”
EN AZ 8 SEANS
Sezer diyaframdan, karından alınan nefesin doğru nefes
olduğunu söylüyor. Ağızdan alınıp verilen transformal
nefes sadece seans sırasında uygulanabiliyor. Gündelik
yaşamda böyle nefes almak mümkün değil. Terapiyle
solunum sistemi eğitiliyor. Seans sırasında açılan nefes
günlük yaşamda daha rahat nefes almayı sağlıyor. Sezer, nefes terapisinin etkili olabilmesi için en az 8 ila 10
seansa girmeyi öneriyor. “Daha sonra seminere katılıp
bambaşka bir insan olarak hayatınıza devam edebilirsiniz.” Nefes terapisinde bir seans ortalama 45 dakika
74 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
nefes_mart12_son.indd 74
19.03.2012 16:41
O
Da
ruh
T
B
Z
olu
sürüy
–neşe
gulan
BİLİ
Karın
fiziks
etkisi
Sezer’
muzd
muş.
sahip
sediyo
duygu
Ruhsa
Olumlu etkileri
r
çok
dımcı
Fatoş
emde
s alanıyor,
öğrenmadı.
8 seine de
bir indeğil,
z, son
bemiz
ğında
atılandiyor.
enile-
Daha fazla oksijen alımını sağlayarak hücreleri besleyen nefes terapisinin vücutta fiziksel,
ruhsal ve zihinsel olarak üç aşamalı etkileri oluyor:
Toksinlerin vücuttan atılımını hızlandırır. Solunum sistemini geliştirir ve zindelik verir.
Bağışıklık sistemini güçlendirir ve dayanıklılığı artırır. Stresin olumsuz etkilerini yok eder.
Zihne kazınan eski travmaların izlerini siler. Öfke, korku, endişe, suçluluk ve keder gibi
olumsuz duyguları yok eder. Huzur ve neşe verir.
sürüyor. Ek olarak 20 dakika spiritüel yaşam koçluğu
–neşe, sevgi, coşku, yaratıcılık gibi pozitif niyetlerin uygulandığı– ve 15 dakika meditasyon yapılıyor.
BİLİNÇALTINI TEMİZLİYOR
Karın ve göğüs nefesini bağlayan nefes terapisinin
fiziksel, ruhsal ve duygusal olmak üzere üç seviyeli
etkisi var. Fiziksel etkilerine en iyi örneklerden biri
Sezer’in kişisel deneyimi. Terapinin ardından 20 yıldır
muzdarip olduğu spastik kolon hastalığından kurtulmuş. “Zihinsel olarak muazzam bir konsantrasyona
sahip oluyor, kendinizi daha huzurlu ve mutlu hissediyorsunuz. Korku, endişe ve kaygı gibi olumsuz
duygular daha pozitif düşüncelerle yer değiştiriyor.
Ruhsal olarak da bizi özümüzle buluşturan en etkili
Mücadele
ettiği
hastalıklar
yöntem. Bugün dünyada en kolay uygulanan ve en etkili bilinçaltı temizleme tekniği. Bilinçaltındaki tüm
olumsuz travmaları dönüştürüyorsunuz. Geçmişten
taşıdığınız tüm olumsuzlukları hücre bazında tek tek
temizliyorsunuz.”
Sezer, detoks yapanların mutlaka nefes terapisine katılmasını öneriyor. Bu terapide bol oksijen
alarak bedendeki tüm toksinlerin atılması sağlanıyor. Bu yüzden detoksun en önemli destekçilerinden. D-Life’ta her pazartesi, çarşamba ve cuma
nefes terapileri düzenleniyor. Grup seansları 150,
özel seanslar 250 TL. 7’den 70’e herkesin uygulayabileceği terapiyi deneyimlemek isterseniz bir seanslık ücretsiz tanıtım eğitimine katılabilirsiniz.
Rezervasyon için; 0 212 381 3000.
Astım, kalp
hastalıkları,
tansiyon, şeker,
panik atak, adet
öncesi sendrom,
migren, sindirim
bozuklukları,
kısırlık, uyku
apnesi, horlama,
sırt ağrıları,
depresyon, kronik
yorgunluk, alerjiler,
sigara ve alkol
gibi zararlı madde
bağımlılığı
D-Life nefes
eğitmeni Fatoş
Sezer seans
sırasında.
FOTOĞRAF: BEGÜM ÖZPINAR
nefes
ormal
ndelik
apiyle
nefes
or. Seila 10
katılıp
ebilirdakika
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
nefes_mart12_son.indd 75
| 75
19.03.2012 16:41
focus
Etikete aldanmayın
Gıda ürünlerinin etiketleri gerçekleri yansıtmayabiliyor. Onları
doğru okumayı öğrenin, sağlığınızı koruyun. PINAR DENİZER
M
arket alışverişinde ürün seçerken kafanız karışıyor olabilir. Çünkü hazır gıdaların
ambalajlarında aslında çok da doğru olmayan bir dolu bilgi yer alıyor. Üstelik
içeriklerindeki pek çok zararlı madde ambalajlarında yazmıyor. Antioksidan içeren
kahvaltılık gevrekten, tam tahıllı ekmeğe ya da bol karışımlı yüzde 100 meyve suyuna
kadar sağlıklı sandığınız ürünlerin ardındaki gerçeklere karşı dikkatli olun.
TRANS YAĞ YOKTUR
TEHLİKE Üzerinde trans yağ yoktur yazan ürünlerin içindekiler listesinde hidrojen ya da bitkisel yağ olabilir.
NEDEN Trans yağlar (trans-izomer,
E-izomer, hidrojene nebati yağ, hidrojene
bitkisel yağ) sıvı bitkisel yağlara katılaşmaları için hidrojen eklenmesiyle elde edilir.
Bu doymamış yağlar kötü kolesterol olarak
bilinen LDL düzeyini artırıp, HDL düzeyini azaltır. Bu da koroner kalp rahatsızlığı,
diyabet, obezite ve kanser gibi hastalıklara
yol açar. Bir ürünün içeriğindeki toplam
yağın 100 gramında 1 gramdan az olması
halinde paket üzerine trans yağ içermez yazılabilir. Tabii bu gıdanın içeriğinde trans
yağ olmadığı anlamına gelmez.
YAPAY AROMALAR
İÇERMEZ
TEHLİKE Paketlenmiş gıdanın içindekiler listesinde aroma, doğala özdeş aroma
ya da monosodyum glutamat gibi katkı
maddeleri bulunabilir.
NEDEN İster doğal ister yapay aromalandırılmış olsun, gıdalara eklenen her tür
aroma için laboratuvar ortamı gerekir. Örneğin hindistancevizi aroması Malezya’daki bir ağacın kabuğundan, vanilya bir mantar küfünden, bal bir ağaç mantarından,
fındık ise bir tür mikroptan elde edilir ve
bunların hepsi aslında doğal birer maddedir. Yapay aromalar arasında en tehlikeli
olanlardan biri beşinci tat duyusu umamiyi harekete geçiren MSG’dir (monosodyum
glutamat, MSG, E621, 620, 625, glutamik
asit). Bir amino asidin sentetik versiyonu
olan ve yiyeceklere lezzet katan bu madde
sinir hücrelerine zarar verir, Alzheimer,
Parkinson, epilepsi, diyabet ve obezite gibi
birçok rahatsızlığa davetiye çıkarır.
TAM TAHILLI VE
LİF KAYNAĞI
TEHLİKE Tam tahıllı ürünleri
daha fazla tüketerek daha fazla
lif alabilirsiniz ama ürünler
gerçekten tam tahıllı ise!
NEDEN Tam tahıllı
olduğu iddia edilen
birçok üründe bolca buğday kepeği
ve lif bulunur. En
önemli sorun bu
maddelerin ağartılmış
buğday
ununa sonradan
eklenmesidir. Bir
ürünün gerçekten
tam tahıllı olabilmesi için en az
yüzde 20 oranında
tam tahıl içermesi
gerekir. Oysa piyasadaki
ürünlerin
çoğunda ancak yüzde
10 oranında tam tahıl
bulunur. Ayrıca hazır
gıdalara sonradan eklenen polidekstroz (E 1200,
prebiyotik lif) ve inülin gibi
lifler de bazen vücuda yarar değil zarar verebilir.
76 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
alis-veris_mart12_son.indd 76
19.03.2012 16:42
%1
TEHL
diye a
meyv
NED
leri m
ayrılır
meyv
cek v
zaman
lan ta
kurul
şurub
tozlu
rici b
belirt
n
% 100 MEYVE SUYU
KOLESTEROLSÜZ
ANTİOKSİDAN YÜKLÜ
TEHLİKE Yüzde 100 doğal elma suyu
diye aldığınız ürünün içinde aslında başka
meyvelerin suları da bulunur.
NEDEN Meyve türevli içecekler, içerdikleri meyve oranına göre dört kategoriye
ayrılır. Meyveye yakınlık sırasına göre
meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek ve aromalı içecek gibi. Meyve suları
zaman zaman su ile seyreltilebilir ve bozulan tat dengesi katkı maddeleriyle yeniden
kurulur. Bu tür içeceklerde şeker, mısır
şurubunun işlenmiş hali olan yüksek früktozlu mısır şurubu (YFMŞ) ve renklendirici bulunabilir. Yüzde 100 doğal olduğu
belirtilen ürünlere bile daha içilebilir ya
da
olabilmesi için
d ucuz
uc
farklı
fark meyve karışımları
eklenebilir. Tıpkı
l
% 100
1 elma suyu olarak
satılan ürünün içinde bulunan vişne
suyu gibi.
v
TEHLİKE Kolesterol, et, balık, süt ve tereyağı gibi hayvansal gıdalarda bulunan bir
tür yağdır. Buna rağmen bitkisel bazı ürünlerin etiketlerinde kolesterol içermez yazar.
NEDEN Hazır ya da paketlenmiş gıda üreticileri tüketicinin kolesterol değerleri konusunda gösterdiği hassasiyetin farkında.
Ayrıca birçok tüketici bitkilerde kolesterol olamayacağını bilmiyor. Üretici firmalar bu durumu kullanarak tüketicinin hassas noktasına dokunuyor. Bazı kahvaltılık
gevrek, ekmek ve kurabiye üreticileri bilinçsiz tüketicinin gözünü paket üzerine
bu bilgiyi koyarak boyuyor.
TEHLİKE Antioksidanın sağlıklı bir enzim
olması sonradan antioksidan yüklenmiş gıdaların sağlıklı olacağı anlamına gelmez.
NEDEN Antioksidanlar hücrelerdeki
oksitlenmenin önüne geçen mucize enzimlerdir. Antioksidan deposu olarak sunulan hazır gıdaların çoğu ya meyve gibi
bir zamarlar antioksidan içeren maddeden
yapılmıştır ya da gıdanın içeriğine çeşitli
vitaminler eklenmiştir. Ancak gıdalar işlendiklerinde içeriklerindeki yararlı maddeler yok olur. Bu nedenle doğal halleriyle
tüketmek daha sağlıklıdır.
TAMAMEN DOĞAL
TEHLİKE Üzerinde % 100 Doğal ya da Tamamen Doğal yazan ürünleri satın almadan önce gerçekten doğal olup olmadığını
kontrol edin.
NEDEN Nereden geldiğini bilmediğiniz
bir tavuk yerine üzerinde tamamen doğal yazan bir ürünü tercih edebilirsiniz.
Ama bu yazı sizi yanıltmasın. Çünkü bir
ürünün paketine tamamen doğal yazılabilmesi için uyulması gereken yasal bir
düzenleme bulunmuyor. Dolayısıyla üretim aşamasını ya da içindekiler kısmını
görmeden gerçekten doğal olup olmadığından emin olamazsınız. İçindekiler kısmında gıda boyası, aroma artırıcı ve koruyucu olup olmadığını kontrol edin ya da
organik sertifikalı ürünleri tercih edin.
ŞEKERSİZ
TEHLİKE Aspartam gibi yapay tatlandırıcı
ya da mısır şurubu içeren ürünleri tüketmek sizi şekerden daha fazla hasta edebilir.
NEDEN Üzerinde şekersiz yazan ürünlerin büyük kısmında aslında içeriğinde sakkaroz olmadığı belirtilmek istenir. Ama
diğer şekerler de kalorisiz sayılmaz. Şeker
gramda 4 kaloriye sahipken şeker alkolleri gramda 1,5 ila 3 arası enerjiye sahiptir.
Mısır şurubunun işlenmiş hali olan YFMŞ
son yıllarda en yaygın kullanılan şeker
kaynaklarından biridir. Pek çok farklı gıda
maddesine giren bu madde birçok hastalığa davetiye çıkarır. Pirinç şekeri, karamel,
früktoz ve meyve suyu konsantresi gibi
diğer işlenmiş kompleks şekerler de en az
işlenmiş şeker kadar zararlıdır.
RENKLENDİRİCİ
İÇERMEZ
TEHLİKE Hazır gıdaların içeriğindeki en
tehlikeli katkılar arasında gıda boyaları
yer alıyor.
NEDEN Gıda renklendiricilerinin büyük
bir kısmı kömür katranından elde edilir
ve pek çok farklı gıda maddesinde kullanılır. Bilim insanlarının yaptığı birtakım
araştırmalar gıdalarda kullanılan renklendiricilerin hiperaktiviteden astıma,
kanserden kromozom hasarına kadar birçok hastalığa yol açabileceğini gösteriyor.
Tartrazin (E102, E102a, Sarı #5, Yellow #5),
böcekten elde edilen karmen kırmızısı
(E120, Karmin, Kosinal ekstrakt, koşineal), sodyum nitrat, eritrosin (Red 3, E127),
parlak mavi (Brillant Blue, E133) gibi boyalar ise bu katkı maddeleri arasında en
tehlikelileri.
KORUYUCU
İÇERMEZ
TEHLİKE Aldığınız ürünün içindekiler kısmını kontrol ettiğinizde adını bile duymadığınız birçok koruyucu madde görebilirsiniz.
NEDEN Gıdaların tazeliğini uzun süre korumasını sağlamak ve bozulmalarını önlemek için birçok hazır gıdaya koruyucu
madde eklenir. Tabii genellikle bu maddeler ürünlerin paketlerinde açıkça yazmaz.
Sülfit (E220-E228, SO2, sülfür dioksit, sodyum veya potasyumsülfit, bisülfit, metabisülfit), MSG, butillenmiş hidroksianisol
ve butillenmiş hidroksitoluen (BHA, E320
ve BHT, E321) gibi koruyucu maddeler son
derece ciddi hastalıklara yol açabilir.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
alis-veris_mart12_son.indd 77
| 77
19.03.2012 16:43
focus
ULT
i
ç
i
m
i
Çevr
a
m
n
ı
r
A
mış o
mana
LEM
Limon
şekild
mada
ve Lim
hazırl
vücud
ve kil
karşı
DET
cı olan
lamad
lamalarıyla
u
g
y
u
e
n
o
h
iP
iPad ve
gereken
iz
n
e
m
il
b
a
d
detoks hakkın şabilirsiniz. İşte
her şeye ula
detoks
r
le
ü
p
o
p
n
e
n
Apple Store’u rı. BURCU SEVER
aplikasyonla
ULT
Uygul
için o
sonuç
madığ
günlü
limatl
yemen
ve din
sel de
özelli
21 D
78 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
i_phone_mart12_son.indd 78
19.03.2012 16:43
ULTIMATE DETOX DIET $9,99
10 günlük bir arınma programı içeren bu uygulama günlük talimatlarla sizi yönlendiren yardımcı bir detoks rehberi. Programda aşamalı olarak
arınmaya başlanıyor. Önce gıda alımı azaltılıyor.
Ardından, 3 günlük oruç sonrasında tekrar aşamalı olarak orucu bırakıp, tüm gıdalara yeniden
entegre olunuyor. Daha önce hiç detoks yapmamış olanların bu uygulamayı kullanmadan önce mutlaka bir uzmana danışmasında fayda var.
LEMON DETOX DIET $0,99
Limon Detoks Diyeti vücudu içten dışa etkin bir
şekilde temizleyen bir arınma programı. Uygulamada neden vücudunuzu arındırmanız gerektiği
ve Limon Detoksu için gerekli içeceklerin nasıl
hazırlanacağı öğretiliyor. Limon Detoks Diyeti
vücudu temizlerken bağışıklığı güçlendiriyor
ve kilo kaybına yardımcı oluyor. Ayrıca kanser gibi hastalıklara
karşı koruma sağlıyor ve akne gibi cilt problemlerini iyileştiriyor.
DETOX DIET SHOPPING LIST $1,99
Detoks diyetiniz için yapacağınız alışveriş konusunda kafanız karışık mı? Endişelenmeyin. Bu
alışveriş listesi markette doğru ürünleri seçmenize yardımcı oluyor. Kullanımı oldukça kolay
ve kişiselleştirilebilen bu kontrol listesi detoksta izin verilen ve yasaklanan besinleri içeriyor.
Diyetinizde daha doğru kararlar almanıza yardımcı olan bir uygulama ama sadece detoks değil herhangi bir diyete başlamadan önce bir uzmana danışmanız gerektiğini unutmayın.
ULTIMATE DETOX DIET EVALUATION QUIZ FREE
Uygulama detoks ihtiyaçlarınızı değerlendirmek
için oluşturulmuş bir anketle başlıyor. Anketin
sonuçlarına göre programın size uygun olup olmadığı belirleniyor. The Ultimate Detox Diet, 10
günlük bir detoks programı. Günlük detaylı talimatlarla kullanıcı yönlendiriliyor. Her gün ne
yemeniz ve içmeniz, nasıl egzersizler yapmanız
ve dinlenmeniz gerektiği konusunda bilgiler veriliyor. Ayrıca kişisel deneyiminizi aktarabilmeniz için uygulamanın günlük tutma
özelliğini kullanabiliyorsunuz.
21 DAY DETOX - THE SIMPLE CLEANSE $2,99
21 Day Detox kitap kategorisindeki bir diğer uygulama. Rehber niteliğindeki kitapta adım adım
takip edilebilecek bir program öneriliyor. Gerekli
alışveriş listesinden yemek tariflerine ve meditasyon tekniklerine kadar herkesin uygulayabileceği basit arınma teknikleri öğretiliyor.
A 7 - DAY DETOX $0,99
7 Day-Detox Hollywood ünlülerinin ve tanınmış
spaların kullandığı bir program. İki temel amaca
hizmet ediyor. Öncelikle bir türlü verilemeyen
inatçı birkaç kilonun hızlı ve sağlıklı bir şekilde
kaybedilmesine yardımcı oluyor. Sonra vücudu,
kanı ve hayati organları toksinlerden arındırıyor.
Uygulama bağışıklık sistemini güçlendiren ve vücudu doğal dengesine kavuşturan yemek tarifleri ve doğru pişirme tekniklerini
içeriyor. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinde bu tarifleri uygulamak yeterli.
NATURAL DETOX $1,99
Marketler detoks sırasında kullanılabilecek
sayısız ürünle dolu. Peki, bunlardan hangilerini ve ne kadar tüketmek gerekiyor? Natural
Detox, kendi kendinize neler yapabilirsiniz,
neden ve nasıl yapmalısınız gibi konularda kullanıcıyı bilgilendiriyor ve detoks konseptini
anlamaya yardımcı oluyor. İnternetten ya da
marketten uygun detoks ürünlerini bulmanızı sağlarken evde rahatça uygulayabileceğiniz arınma formülleri ve tarifler öneriyor.
DETOX JUICE RECIPES $0,99
Sıvı içecekler detoksun vazgeçilmez bir parçası.
Bu uygulamayla detoks diyetinizde rahatlıkla
kullanabileceğiniz sayısız içecek tarifine ulaşabilirsiniz. Uygulamada detoks yapmadan, sadece
sağlıklı sıvılar tüketmek isteyenler için sayısız
sebze ve meyve suyu tarifinin detaylı açıklamaları veriliyor. Kullanımı oldukça kolay olan uygulamada tarifleri
ister içeceğin türüne isterseniz sebze veya meyvelerin isimlerine
göre aratabiliyorsunuz.
iDETOX - DAILY DETOX TIPS $0,99
iDetox kullanıcılara günlük küçük değişimler
için basit öneriler sunuyor. Gündelik yaşamda
zihni, vücudu ve ruhu arındırmak için neler yapılabileceğini anlatıyor. Uygulamada detoks için
sürekli güncellenen ipuçları veriliyor. Favori
ipuçlarını işaretleyerek sık kullanılanlara ekleyebiliyor ve uygulamayı kişiselleştirebiliyorsunuz.
HOME DETOX £0,69
Home Detox eğitim amaçlı bir online kitap. Daha
önce detoksu denemediyseniz bu kitabı okuyarak
detoksun vücudunuza faydalarını, sayısız detoks
tarifini ve evde bu tarifleri nasıl uygulayabileceğinizi öğrenebilirsiniz.
MART-NİSAN 2012 D-LIFE
i_phone_mart12_son.indd 79
| 79
19.03.2012 16:43
Fitness ve
sağlıklı yaşam
Fitness nedir ve egzersiz yapmak
günümüzde neden bu kadar önemli? Bu
soruların cevaplarını aşağıdaki yazımızda
bulacaksınız.
F
itness’ı tanımlamadan önce kısaca neden egzersiz yapmaya
ihtiyaç duyduğumuzu size anlatmak isteriz.
1800’lü yılların sonunda, tüm dünyada tarımdan sanayileşme yoluna hızlı bir geçiş yapıldı. İnsanların tarlalardan çıkıp
fiziksel aktiviteye ihtiyaç duyulan fabrikalarda çalışmaya başlamalarıyla beraber fiziksel inaktivite problemi ortaya çıktı. Bu nedenle, bireylerin sağlık normlarının daha verimli hale gelebilmesi için
çeşitli kuruluşlar; sağlık, fiziksel aktivite ve beslenme konuları üzerine reformlar geliştirdi. Tıbbın gelişmesiyle, son yüzyılda özellikle
medeni ülkelerde ortalama yaşam süresi 78’lere dayandı.
Uzayan ömrümüzü sağlıklı geçirmeyi başarabilmemiz için sağlığın ne demek olduğunu bilmemiz gerekir. Dünya Sağlık Örgütü’nün
(WHO) 1948 yılında yaptığı tanıma göre sağlık; hastalıklara yakalanmama ve fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan iyi olma halidir.
Fitness, sağlığın fiziksel sağlık boyutuyla ilgilidir. Fiziksel sağlık,
kişinin düzenli fiziksel aktivite ve uyku düzeni ile vücut yağ oranını
düşük ve kas tonusunu formda tutarak, orta ve şiddetli fiziksel hareketleri aşırı yorulmadan yapabilecek enerjiye sahip olma halidir. Bu
nedenle fitness’ın hem sağlığa hem de beceriye ilişkin ölçülebilir en
önemli enstrümanlarının ne olduğunu bilmek çok önemlidir.
Kardiyovasküler dayanıklılık, vücut kompozisyonu ve kasiskelet sağlığı olarak gruplayabileceğimiz fitness bileşenlerini kullanarak, sağlık hikayenizi, egzersiz geçmişinizi ve amaçlarınızı göz
önünde bulundurarak, egzersizi size özel yapmak ve eğlenceli kılmak öncelikli hedefimizdir.
Kardiyovasküler çalışmalar, kişinin kalp ve dolaşım sistemini güçlendirmeye yarayan ve özellikle kilo
kontrolü açısından da en fazla enerji sarfiyatını gerçekleştiren çalışmalardır. ACSM’ye (American College
of Sports Medicine) göre bu çalışmaların yapılma sıklığı, haftada 3-5 gün, 20-60 dakika arası ve uygun şiddetlerde olmalıdır. Fitness alanının içinde, bireysel olarak
koşu bandı, eliptik bisiklet ve kürek cihazları gibi aletleri ya da stüdyo grup egzersizlerinde spinning, dans
veya aerobik derslerini programınıza uygun reçetelendirme şansınız bulunmaktadır.
Yaşa bağlı kas kaybını ve uzayan ömrümüzü düşündüğümüzde, kas kütlemizi ve gücümüzü korumak
için direnç egzersizlerinin egzersiz reçetemizde önemi
çok büyüktür. Bu çalışmalarda amaca göre haftada 2-3 gün, 1-3 set,
8-30 tekrar sayıları ile tüm ana kas gruplarının çalıştırılmasını önermekteyiz. Bireysel olarak her kas grubunu ayrı ayrı çalıştıracak ağırlık aletlerinin, dumbbell, bar ve lastik bantların yanı sıra, stüdyo
grup egzersizlerinde TRX, kettlebell, pilates reformer ve pilates matwork derslerini bu kategoride sayabiliriz. Farklı amaçlar güden grup
egzersizleri, kişinin fonksiyonel becerilerini de geliştirici özellikleriyle hem eğlenceli hem de verimlilik anlamında çok faydalıdır.
ÇOK YÖNLÜ EGZERSİZ
Kronik bel ağrısı sendromu, modern toplumların en önemli problemlerinden biridir. Esneklik çalışmaları ise bu problemleri aşmamızda yardımcıdır. Bu çalışmalar haftada 2-3 gün, kaslarınızı aşırı
gerginliğe sokmadan, her ekleme yönelik 10-30 saniye arası bekletmelerle yapılır. Bireysel çalışmanın yanı sıra esneklik gerektiren
ve dolaylı olarak esnekliğe fayda sağlayacak yoga veya pilates gibi
diğer egzersiz türleriyle de geliştirilebilir. Yogadan örnek vermek
gerekirse, bunun en büyük faydası kişinin stres yönetimine ve zihinsel sağlığına büyük katkı sağlamasıdır. Sağlık kavramına atıfta
bulunarak, kişinin sağlıklı olması sadece fiziksel değil, zihinsel ve
sosyal olarak da sağlıklı olmasına bağlı olduğu için insanların programlarını çok yönlü planlamaya çalışmaktayız.
Vücut kompozisyonunuz içinse BIA (Biyoelektrik Empedans
Analizi) yöntemiyle vücudunuzdaki yağ miktarının yanı sıra, vücudunuzun biyoyararlılığı açısından çok önemli olan hücre içi ve
dışı sıvı oranları gibi önemli verileri toplayabilmekteyiz. Bu verilere
dayanarak ve beslenme uzmanımızdan yardım alarak, beslenmeniz
ile egzersiz reçeteniz arasındaki uyumu sağlayabilmekteyiz.
Amacımız, mümkün olduğu kadar sizi hareketli hale getirmektir. Ancak fiziksel aktivite ve egzersiz eşanlamlı kavramlar değildir.
Egzersiz, fiziksel aktivitenin bir alt kategorisidir ve aralarında çok
önemli farklar vardır. Egzersiz, kişinin fiziksel sağlığını iyileştiren
ya da en azından muhafaza eden belli bir yapıda, planlı, tekrarlanan
ve amacı olan fiziksel aktiviteyi içermektedir. Örnek vermek gerekirse, bir kişinin sahilde gelişigüzel yürümesi fiziksel aktiviteye girerken, aynı kişinin aynı yürüyüşü haftada 4 kere, belli bir nabızda,
35 dakikada yapması egzersiz yapması anlamına gelmektedir.
Egzersizde değişim, yaşam kalitesinde değişim, insanda değişim
mesajlarını kitlelere yaymayı hedefleyen D-Gym, size sağlıklı ve
mutlu bir yaşam diler.
D-GYM: 0212 346 35 45 / 346 30 46 - www.dgym.com.tr
80 | D-LIFE MART-NİSAN 2012
d_gym_tek_mart12_son.indd 80
19.03.2012 16:44
Doğuş Power Center AVM G-45 No: 4/33 Maslak/İstanbul
Tel: 0212 346 3545 - 0212 346 3046
www.dgym.com.tr
CAZ15_babylon_205x265_CP.ai
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
28.02.2012
11:23

Benzer belgeler

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life D-Life’ta... İçtiğimiz su, aldığımız besinler, vücudumuza sürdüğümüz kremler, kullandığımız makyaj malzemeleri, deodorant ve deterjanlar ne kadar sağlıklı? D-Life’ta sağlıklı besin takviyeleri ve ç...

Detaylı