şeker-iş dergisi 124.sayı okumak için tıklayınız.

Transkript

şeker-iş dergisi 124.sayı okumak için tıklayınız.
başyazı
Şeker Üzerinden
Geleceğin Yol Haritasını
Çizmek...
Dimdik durdukça, sadece
şekerin değil Türkiye’nin
de yol haritasını çizmiş
olacağız...
İsa GÖK
2
şeker-iş dergisi • ocak 2011
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
başyazı
Hedefimiz, bireysel güç yerine küresel şeker pazarında Türkiye’nin etkin bir aktör olmasını
sağlayacak toplumsal gücü harekete geçirmek.. Bu amaca dönük Türk Şeker Sektörünün önünü
açmak adına ikincisini düzenlediğimiz Şekerin Geleceği ‘Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz’
sempozyumunu 50 yıllık geçmişimize yakışır bir katılımla gerçekleştirdik. Birlik ve beraberlik vizyonunun inşasına değer katan siyasilerimizden akademisyenlere, tıp dünyasının önemli
isimlerinden sivil toplum kuruluşlarına değin çok yönlü katkıların harmanlandığı bir toplantının gerçekleştirilmesinden ötürü duyduğum gururu sizlerle paylaşıyor, ilgi ve katılımıyla şeker’e
ışık tutan tüm katılımcılara ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Hayata geçirilecek milli bir politika oluşumuna ev sahipliği yapan Şeker-İş ailesi, 50. yılında, Türk Şeker Endüstrisine yeni bir dinamizm katmayı planlıyor. Bunu gerçekleştirmek üzere
çalışıyor, araştırıyor, dahası başta Sayın Başbakanımız olmak üzere siyasilerimizin de olurunu
alıyor...
Bugün, yıllardır Şeker Sanayii üzerine oynanan oyunların sonuna yaklaşmış bulunuyoruz.
Bu yargıya ulaşırken izlediğimiz çizgi, dünya ölçütlerini referans alan çalışmalar üzerinden
ilerledi. Hatta, rekabet gücü ve şeker üretimiyle dünyada belirleyici rol üstlenen birçok ülke
şeker endüstrisinin dünden bugüne gelişimini masaya yatırdığımızda gördük ki; aynı kalkınma
stratejisinin uygulanması ‘sektörü’ hak ettiği konuma ulaştırmış. Nitekim Avrupa’da şeker üretiminde söz sahibi olan ülke temsilcileri altını çizerek vurgulamakta; “Şeker sektöründe işletmeciliğini özel sektörün yürüttüğü endüstriyel tesislerin birçoğunun tarımsal üretim planlamasında yetersiz kaldığı ve entegrasyonda yaşanan bu kopukluğun uzun vadede hem ülke toplam
üretimini hem tarımsal üretimdeki verimliliği hem de sanayi üretimindeki verimliliği olumsuz
etkilediğini gözler önüne sermektedir.”
Bizleri, bu mücadeleye sevk eden şeker üretiminde sürdürülebilirliğin ancak; çalışan, üretici ve kamunun içinde yer aldığı bir model ile sağlanacağı gerçeğidir.
Gerçekleştirdiğimiz sempozyumda, Türkiye’de şeker sektörünün sürdürülebilirliği için
“Ülkemizde Nasıl Bir Model Uygulanmalıdır?“ sorusuna cevabımız, ‘üretici bazlı sektörel
kalkınma modeli’ için gereken yeni bir yol haritasının oluşturulması konusunda sektörün tüm
taraflarının görüşü ile mutabık kalınarak, verilmiştir. Temel politika ise “Ülkemizin kurumsal
altyapısı ve yarattığı katma değer ile şeker sektörünün mevcut üretim potansiyelinin değerlendirilmesi suretiyle dünya ile rekabet edebilirliği güçlü, ihracat potansiyeli yüksek ve şeker üretimini garanti altına alan endüstriyel bir yapının oluşturulması temel öncelik olmalıdır,” şeklinde
ortaya konmuştur.
www.sekeris.org.tr
3
başyazı
Hatta, Sendikamız öncülüğünde bu milli politika konusu üzerinde ülke ve endüstri önceliğini gözeten söz konusu girişime hız vermek adına yeni bir oluşum sürecini de başlatmış
bulunuyoruz. “Sektörde Yıldız Ülke” olma iddiasını gerçekleştirmek üzere şeker pancarı
sektörünün bütün paydaşlarını bir araya getiren “pancar çalışma grubu” adı altında, dünya
ölçeğinde yaşanan gelişmeleri, güncelliğini yitirmiş mevcut özelleştirme politikalarını yeniden
ele alan ve bu çerçevede yeni bir şeker üretim stratejisi oluşturacak, gönüllülük temelinde bir
yapının zaman geçirilmeksizin kurulmasını hedefliyoruz. Amacımız, başta şeker pancarı üreticileri olmak üzere çalışanlar, hayvan yetiştiricileri ve üretim prosesinin her aşamasında katkı
yaratan tüm kesimlerin içinde yer aldığı bir katılım modeli ile Türk Şeker Sektörüne dinamik
bir işleyiş kazandırmaktır.
Zira, Türk Şeker Sanayii taraflarının bir araya gelerek bu modeli uygulama kapasite ve iradesi vardır.
Tarımsal kalkınmayla endüstriyel gelişmeyi dengeli bir şekilde yürütecek bu stratejinin
hayata geçirilmesi ile eşzamanlı olarak, şeker fabrikalarının sosyal amaçlı üretim yapan tesislerine yatırım yapılması ve üretim şartlarının iyileştirilmesi hususu da son derece önemlidir.
Türkşeker’in özelleştirme kapsam ve programından çıkarılarak, bugün teknolojik gelişme ve
yenileme yatırımları konusunda imkan verilmeyen fabrikaların yeni yapı içerisinde rehabilite
edilmesi için kendi yönetim yapılarına sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Türkşeker bünyesindeki fabrikalar sektörü bilen yönetici kadrolarıyla, uzmanlaşmış üretim elemanlarıyla, mühendislik ve teknik bilgisiyle, piyasa süreçlerine karar verme yetki ve sorumluluğu
kriteri doğrultusunda ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle yeniden örgütlenmeli, kadroya
geçirilen işçi sayısının ihtiyacı karşılamaktan uzak kalması ve halen mevcut çalışan üyelerimizin
yüzde 70’nin emekliliğe hak kazanması nedeniyle kadro sorununu çözüme ulaştıracak gerekli
adımlar atılmalıdır.
Küresel ölçekte kabul gören “Geleceğin en güçlü silahı tarım ve gıda sektörü olacaktır.”
yaklaşımından hareketle, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi ve stratejik konum itibariyle
doğrudan tarımsal üretimin ve işlenmiş tarımsal ürünlerin dünya pazarına iletilmesi ile ilgili
potansiyelimizi değerlendirmek elimizdedir. Diğer yandan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu
kalkındırmak için çare aranan ve bu amaçla çeşitli teşvikler verilen bir dönemde, hiçbir teşvik
bu üretim gücünün yerini tutmayacaktır. Bu nedenledir ki şeker sanayii, Türkiye için hem sektörel hem de sosyo-politik olarak son derece büyük önem taşımaktadır. Tarımsal üretimde ülke
insanımızın beslenmesi, ihracatın artması ve ilave olarak alternatif enerji kaynağı olarak değerlendirilmesi bakımından stratejik planlamaya büyük oranda ihtiyaç vardır. Gıda güvenliğinin
sağlanmasında, entegre bir mücadele yaklaşımı gereklidir. Bu nedenle üreticiler, sivil toplum
başyazı
örgütleri, ilgili kurum ve kuruluşlar gıda güvenliğinin sağlanmasında ortak sorumluluk taşımaktadır.
Gerek pancar üreticisi gerek çalışanlar gerekse kamunun korunması, daha açık bir ifadeyle
kamu yararının ön planda tutulması amacına hizmet eden her türlü girişimin geleceğin Türkiye’sine ışık tutacak olması, hepimizi her birimizi daha güçlü kılacaktır. Bizler, üreticinin dışlandığı, bölgesel ve ülkesel planlama ve organizasyon gücünden yoksun bir yapının karşısında
dimdik durdukça, sadece şekerin değil Türkiye’nin de yol haritasını çizmiş olacağız...
Sendikamızın 50. yılına ulaşmanın gururuyla, kuruluşundan bugüne şeker’e gönül veren
tüm kurucularımıza, yöneticilerimize, şeker çalışanlarına, pancar üreticilerine ve desteğini her
zaman yanımızda hissettiğimiz sivil toplum örgütlerine şükranlarımı sunuyor, Türkiye’nin
geleceğine ışık tutacak bir endüstriyel gelişim hamlesinin bir an önce hayata geçirilmesini temenni ediyorum.
Saygılarımla...
içindekiler
10 >
Haber
Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Türkiye’yi Organik Ürün Tüketimine
Davet Ediyor
14 > Haber
İsa Gök: “Şeker Fabrikaları Zarar Etmiyor”
ŞEKER-İŞ SENDİKASI ADINA
İMTİYAZ SAHİBİ
İsa GÖK
Genel Başkan
17 > 50. Yıl Özel
Gurur Dolu 50 Yıl
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Hasan Basri GÜZEL
Editör
Önsel ÜNAL
Yönetim Yeri
Şeker-İş Sendikası Genel Merkezi
Karanfil Sk. No: 59
Bakanlıklar/ANKARA
Tel: 0.312 418 42 73-74
Faks: 0.312 425 92 58
www.sekeris.org.tr
[email protected]
Organizasyon ve Hazırlık
Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti.
Dr. Mediha Eldem Sok. 38/15
Kızılay / ANKARA
Tel: (0.312) 430 70 81
www.arentanitim.com.tr
[email protected]
Baskı:
Aydoğdu Ofset Matbaacılık
Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
İvedik Organize Sanayi Ağaç İşleri
Sitesi 21. Cad. 598 Sk. No: 20
Yenimahalle/ANKARA
Tel: 0.312 395 81 44
Faks: 0.312 395 81 45
www.aydogduofset.com
[email protected]
Baskı Tarihi: 08.03.2013
Yayın Türü: Yaygın süreli
Ücretsiz Dağıtılmaktadır.
(3 aylık dergi)
Şeker-İş Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uyar
22 > Haber
Şekerin Geleceği Başkentte Masaya
Yatırıldı
Haber
< 34
Makale
< 42
Hollanda
Üretici Olmadan Asla Diyor
İşveren Dayatmalarına Rağmen Türkiye’nin
Girişimci Ruhunu Ortaya Çıkarmak...
Haber
< 44
Makale
< 50
AK Parti Kastamonu Milletvekili Gülşen
Şeker Fabrikasını Ziyaret Etti
Bir Ayı Aşan Ücretsiz İzin Kullanan İşçiler İle Özel Sektörde Kısmi
Süreli Çalışan İşçiler Genel Sağlık Sigortası Pirimi Ödeyecek
Makale
50. Yılında Şeker-İş Sendikası
< 52
içindekiler
Sendikası Başkanlar Kurulu
36 > Şeker-İş
Toplantısı KKTC’de Gerçekleştirildi...
56 >
Makale
62 >
Makale
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
Sendikal Özgürlükler Karşısında Yeni Bir Engel mi?
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla Getirilen Düzenlemeler
66 > Makale
Türkiye’den, Dünya Tarım Destekleme Politikalarına Bakış
69 >
Makale
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede STK’ların Kapasitesinin
Güçlendirilmesi
70 > Basından
72 > Makale
Şeker-İş’te Öğrendilerim
Kısa Kısa
Akaryakıtta Yeni Dönem
Akaryakıtta yeni bir dönem başlıyor. 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren benzin türlerine yerli tarım ürünlerinden
etanol harmanlanması uygulaması resmen başladı. Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) Benzin Türlerine Etanol Harmanlanması Hakkında Tebliği çerçevesinde,
rafinerici lisansı sahipleri tarafından kara tankeri dolumu
üniteleri vasıtasıyla teslim edilen benzin türleri ve dağıtıcı
lisansı sahipleri tarafından bayilerine bir takvim yılı içerisinde teslim edilen benzin türlerinin toplamının, 1 Ocak 2013
tarihinden itibaren en az yüzde 2’si, 1 Ocak 2014 tarihinden
itibaren de yüzde 3’ü oranında yerli tarım ürünlerinden üretilmiş etanol içermesi zorunluluğu getirilmişti.
Enerjide Dışa Bağımlılık Azalacak
Bu uygulama ile AB biyoyakıt politikalarına ve hedeflerine uygun bir adım daha atıldı. AB’nin 2009 yılında yürürlüğe giren 2009/28/AT sayılı yönergesi ile 2020 yılı hedefleri belirlenerek, ulaştırma sektöründe kullanılan enerjinin
en az yüzde 10’unun ve tüketilen tüm enerjinin de en az
yüzde 20’sinin yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji
ile karşılanması öngörülmüştü. Bu gün birçok Avrupa ülkesinde biyoyakıt harmanlama zorunluluğu bulunuyor.
Öte yandan, Türkiye petrol ihtiyacının çok büyük bir
kısmının ithalat yoluyla karşılandığı dikkate alındığında,
yerli tarım ürünlerinden elde edilecek biyoyakıtlar (etanol
ve biodizel) enerjide dışa bağımlılığı azaltacak ve enerji
arz güvenliğine katkı sağlayacak. Enerji ve tarım uzmanları, yerli tarım ürünlerinden biyoyakıt üretiminin teşvik
edilmesiyle belirli tarım ürünlerine olan talebin artacağını ve tarım sektörü için ek gelir ve istihdam imkanı oluşabileceğine işaret ediyor. Uzmanlar, atıl tarım alanlarının
kullanılabileceğini, bunun yanı sıra, çevreye de olumlu
katkılarının olacağını da ifade ediyor.
Benzinde yüzde 2’lik bir harmanlama yapılmasının
zorunlu hale gelmesi ile 2011 yılı benzin türleri tüketimi
dikkate alındığında yaklaşık 52 bin metreküp etanol ihtiyacı ortaya çıkacak, 611 bin 154 ton şeker pancarı veya
144 bin 301 ton mısır üretimine ihtiyaç duyulması bekleniyor. Enerji uzmanları, benzin ve motorinin ham petrolün rafine edilmesiyle elde edildiğini, Türkiye’nin ham
petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 90’lık kısmının ithalat
yoluyla karşılandığına işaret ederek, ‘’Bu kapsamda getirilen yükümlülükler çerçevesinde benzin türlerine yüzde
2’lik yerli tarım ürünlerinden üretilmiş etanol harmanlanmasının cari açığın azaltılmasına yaklaşık 40 milyon
dolarlık bir katkı sağlayacağını’’ belirtiyor.
‘Türkiye’de Obezite Oranı Yüzde 32’ye Yükseldi’
Güvenli gıda günleri kapsamında düzenlenen “Harekete Geç, Doğru Beslen,
Obeziteden Korun” adlı sempozyumda, günümüzün en yaygın hastalıklarından biri olan
obezite hakkında bilgi verildi.
Konak Belediyesi ile KalDer’in düzenlediği sempozyumun oturum başkanlığını, Ege Üniversitesi (EÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel Karakaya yaptı.
Sempozyumda konuşan EÜ Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Füsun Saygılı, “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 400 milyon obez ve 1 milyar 600 binden fazla kilolu birey
bulunmaktadır. WHO’nun yaptığı araştırma kapsamında dünya genelinde obezite hastalığı, en fazla ABD’de görülmektedir. Ülkemizde ise Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinoloji Hastalıkları Prevalans Çalışması
(TURDEP)’nın araştırmalarına göre yüzde 22 olan obezite oranı, yüzde 32’ye yükselmiştir.” dedi. Obezitenin teşhisi ve
türleriyle yol açtığı diğer hastalıklar hakkında bilgi veren Prof. Dr. Saygılı, tedavi yöntemlerine de değindi.
8
şeker-iş dergisi • mart 2013
Kısa Kısa
Bilim Adamlarından
Hayat Kurtaracak Buluş!
Bilim adamları, yaralanmalarda meydana gelebilecek iç kanamayı azaltabilmek amacıyla
özel bir köpük geliştirdi.
Hawaii’nin Kauai kenhtinde düzenlenen Amerika
Travma Cerrahisi Derneği’nin yıllık toplantısında sunulan araştırmaya göre, köpük iki sıvıdan oluşuyor. Bu sıvılar, vücuda enjekte edildiğinde birleşip yayılıyor ve yaranın çevresini kaplayarak iç kanamayı kontrol altına alıyor.
Henüz sadece domuzlar üzerinde denenen ürünün geliştirilmesi için ABD Savunma Bakanlığı (Pertagon), 15,5
milyon dolar kaynak sağladı.
Karın ve göğüs bölgesindeki iç kanamaların durdurulması için hastane dışında herhangi bir yöntem bulun-
madığına işaret eden bilim adamları, poliüretan polimer
köpüğün iç kanamayı en az bir saat boyunca kontrol altına alabildiğini, böylece yaralıların hastaneye yetiştirilip,
kurtarılması şansını yükselttiğini belirtti.
Ameliyat sırasında vücuttan kolayca çıkarılabilen köpük, karaciğer yaralanmalarından 3 saat sonra bile yaşama
oranını yüzde 8’den yüzde 72’ye yükseltiyor ve kan kaybını önemli oranda azaltıyor. Poliüretan köpükler, halihazırda buzdolaplarının metal ve plastik kısımlarında ısı
yalıtımı için kullanılıyor.
Namaz Alzheimer Hastalığı
Riskini Azaltıyor
Amerikalı ve İsrailli bazı araştırmacılar namazın etkisini
araştırdı. 892 kişi üzerinde yapılan araştırmada namazın
Alzheimer hastalığı riskini alınan eğitimden dahi daha
fazla azalttığı anlaşıldı.
İsrail-Amerikan ortak bilimsel araştırması, Müslümanlar’a farz kılınan
namazın Alzheimer hastalığına yakalanma riskini yüzde elli azalttığını ortaya
koydu. Şiva, Hallel Yafa hastanelerinden, Tel Aviv ve Ben Gurion Üniversitelerinden İsrailli, Claibland Üniversitesi’nden Amerikalı araştırmacılar,
ABD’deki NIH Ulusal Sağlık Kulübü’nün finanse ettiği çalışmaları sonucunda namazın etkisinin, eğitimsel kurumlardaki (aynı araştırmaya göre bu hastalığa yakalanma riskini yüzde 24 azalttığı ortaya konan) eğitim faktörünün
olumlu etkisinden daha büyük olduğunu keşfetti. İsrail’deki Arap köyü Vadi
Ara’da yaşayan 65 yaşın üzerinde 892 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre
içlerinden 497’sinin herhangi bir hastalığı bulunmuyor.
www.sekeris.org.tr
9
Haber
Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Türkiye’yi Organik Ürün Tüketimine
Davet Ediyor
Geçtiğimiz sayıda dergimizde yer verdiğimiz ‘organik gıdalar koca bir yalan’ başlıklı
yazımız üzerine Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği konuya ilişkin yazılı bir açıklama
gönderdi. Bir internet sitesinden alınan ve teknik bir hatadan kaynaklanan yazı için
özür diliyor, dernek tarafından gönderilen yazıdan önemli bölümleri detaylarıyla
yayınlıyoruz.
Stanford Üniversitesi tarafından yayımlanan “Organik besinlerin sağlığa faydalarıyla ilgili çok az kanıt var”
başlıklı açıklamayı, ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de pek
çok uzman, “yetersiz” ve “taraflı” bir araştırma olarak nitelerken, Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği de konuya
ilişkin bir açıklama yaptı.
Açıklamada gerçek gıdaya ulaşmanın giderek zorlaştığı günümüzde tüketicilerin, doğal olarak gıdanın güvenilirliğini ve besleyici değerini sorgulama konusunda daha
hassas davrandığına vurgu yapıldı. Geçtiğimiz günlerde
Stanford Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü uzmanları
tarafından yayımlanan “Organik besinlerin sağlığa faydalarıyla ilgili çok az kanıt var” başlıklı basın açıklamasının,
ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de pek çok uzman tarafından yetersiz ve taraflı bir araştırma olarak nitelendiğini
hatırlatan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği,
organik gıdanın besleyici değerlerinin sadece yetiştirme
yöntemleriyle değil, tohumuyla, yetiştirildiği toprakla ve
ürünlerin olgunluk ve tazeliğiyle doğrudan ilişkisi olduğuna dikkat çekti.
Geçen hafta ABD’de yayımlanan ve Stanford
Üniversitesi’nin yaptığı araştırmanın “kusurlu” olduğuna
işaret eden başka raporlar da, besleyiciliği etkileyen pek
çok faktör olduğunu belirten Dernek yöneticileri Minnesota Üniversitesi’nden Jim Riddle’ın açıklamasını değerlendirdi.
“Birincisi, Stanford Üniversitesi’nin raporu hazırlanırken yeni hiçbir araştırma yapılmadı; çalışmayı yapan
ekip sadece yapılmış araştırmaları inceledi. Bu araştırmalar, birkaç farklı organik gıda standardı uyarınca yürütülmüş ve hepsi de USDA Ulusal Organik Gıda Programı
Mevzuatı’nın yürürlüğe girdiği 2002 yılından önce yapılmıştı. İncelemenin sonucunda organik gıdaların kesin
olarak daha az zirai ilaç (böcek zehri ya da pestisit) artığı
ve antibiyotiğe dirençli bakteri ihtiva ettiği ve organik süt-
10
şeker-iş dergisi • mart 2013
te faydalı besinlerin belirgin bir şekilde daha fazla olduğu
sonucuna varıldı.”
“Daha fazla yiyeceğin bedeli daha az besin olmamalı”
Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güneşin
Aydemir, gıda politikalarının ucuzluk ve verimliliğin
ötesine geçebilecek, geniş bir perspektifle ele alınması gerektiğini vurguladı. Aydemir, “Belirlenen ekonomi politikaları, gıdaya ucuzluk ve kısa vadede bolluk parametresinden değil, bütünsel ve uzun vadeli olarak bakmalı. Halka
ucuz gıda kadar kaliteli ve besleyici gıda ulaştırarak sağlıklı nesillere sahip olmak, organik tarım yaparak toprak, su
gibi yaşamsal kaynaklarımızı uzun vadeli korumak, enerji
tüketimini, petrokimyasallara dayalı tarımı azaltmak, kuraklık, hastalıklar, stres ve iklim değişikliklerine dayanıklı
yerel türleri kullanmak da tarım politikalarımızı ve gıda
güvenliğimizi çok yakından ilgilendiriyor.” diye konuştu.
Riddle’ın ayrıca 2003’te yayımlanan Amerikan Epidemoloji dergisi, Tarımsal Sağlık Raporu ile Environmental
Health Perspectives’in (Çevrsel Sağlık Perspektifleri) raporlarındaki endüstriyel tarımda kullanılan zirai ilaçların
kanser yapıcı etkilerine de dikkat çektiğine işaret eden
Dernek, Stanford’un yayımladığı raporda zirai ilaçların
çiftçiler, toprak işçileri ve yerel halkın sağlığına etkisi
üzerinde de hiç durulmadığına dikkat çekti. Zirai ilaçlara maruz kalınmasının prostat kanseri riskini artırdığı
ve araştırmaların Iowa’lı çifçilerin çocuklarının, kontrol
grubuna oranla iki katı sayıda çocukluk çağı lenfomasına
yakalandığını ortaya koyduğunu da ifade eden Buğday
Derneği yöneticilerinden yüzde 100 Ekolojik Pazarlar
Koordinatörü Batur Şehirlioğlu, objektif sonuçların elde
edilebilmesi için, besin değerlerinin karşılaştırılması sırasında aynı şartların sağlanması gerektiğini söyledi. Karşılaştırılan ürünlerin tohumu/çeşidinin farklı olmasının
besin değerlerinde de farklılıklar yaratacağını ifade eden
Şehirlioğlu, bu tür araştırmaların çok hassas terazileri
olması gerektiğini savundu. Şehirlioğlu, “Örneğin aynı
yöntemle yetiştirilmiş salkım domates ile pembe domatesin ya da ayşe kadın fasülye ile nazende fasülyenin bile
besleyici değer aynı değildir. Etkenler o kadar çok ki; yetiştirildiği toprak/arazi, ürünlerin tazeliği ve olgunlukları aynı olmalıdır. Ne yazık ki bir çok araştırma bunları
dikkate almıyor” diye konuştu. Şehirlioğlu şöyle devam
etti: “Politikalar ticaret, ticarette kârlılık üzerine kurulu
olduğu sürece daha fazla kilo, daha çok parayı getirecek
ancak bedeli daha az besin, daha sağlıksız bireyler, uzun
vadede çöken bir tarım politikası ve kıtlık, açlık olacaktır.
Üretim-kullanımın döngülerini dönüştürecek en büyük
güç, talep, yani tüketicidir ve tüketicileri yerel tohumları
destekleyen kampanyalara, etkinliklere desteğe ve organik
ürün tüketimine davet ediyoruz.”
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Tayfun Özkaya, da İngiltere ve Amerika’da yapılan
araştırma sonuçlarına dikkat çekti:
“İngiltere’de 1930’da ve 1980’de Tarım Bakanlığı’nın
gerçekleştirdiği sebze ve meyvelerin mineral madde değerlerini içeren araştırmaların sonuçları karşılaştırıldığında, bu süreçte sebzelerde kalsiyum, magnezyum, bakır ve
sodyumda, meyvelerde ise magnezyum, demir, bakır ve
potasyumda gerilemeler olduğu görüldü. Sonuçlar bu düşüşlerin endüstriyel tarımın gelişmesinden veya çeşitlerin
değişmesinden meydana gelebileceği şeklinde yorumlandı. ABD’de ise 1950–1999 yılları arasındaki süreçte 43
sebze ve meyvedeki 13 besin maddesindeki değişimler
incelendi ve protein, kalsiyum, fosfor, demir, riboflavin
ve askorbik asit düzeylerinde düşmeler görüldü. Örneğin
ıspanakta askorbik asitte (C vitamini) düşme oranının
yüzde 52 olduğu ortaya çıktı.”
Buğday Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Oluş Molu
ise organik ürün tüketiminin amacını şöyle açıklıyor:
“Anne rahmindeki çocuğun beyninde bile olumsuz etkileri belirlenmiş zirai ilaç kalıntılarından, hormondan, fenni
gübreden, zararlı katkı maddelerinden ve ürün işlenirken
kullanılan sağlığa zararlı uygulamalardan arınmış ürünlerle beslenmek; gelecek nesiller için temiz su kaynakları,
yaşanabilir bir dünya, tarım yapılabilir topraklar bırakmak (ne yazık ki suni gübrelere ve ot ilaçlarına maruz kalan tarım toprakları üretkenliğini yitiriyor, kullanılamaz
hale geliyor) ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak…”
www.sekeris.org.tr
11
Haber
“Politikalar ticaret, ticaret de
kârlılık üzerine kurulu olduğu
sürece daha fazla kilo, daha çok
parayı getirecek ancak bedeli daha
az besin, daha sağlıksız bireyler,
uzun vadede çöken bir tarım
politikası ve kıtlık, açlık olacaktır.
Haber
Başkan Konuk
Yılın Ekonomi Ödülüne Layık Görüldü
Türkiye’yi üç kat büyüttük” diyen Başbakan Erdoğan
konuşmasında satırbaşı olarak şunları söyledi; “ IMF’ye
borcumuz mayısta bitiyor. Biz IMF’ye 5 milyar dolar
borç vereceğiz. Türkiye’nin G-20’ye girmesi sıradan bir
olay değil. Yolsuzlukla mücadele çok büyük başarılar elde
ettik. Göreve geldiğimizde toplanan vergi faiz giderlerini karşılamakta zorlanıyordu Şu anda oran yüzde 1516. Sadece Güneydoğu ve Doğuda 36 katrilyon yatırım
yaptık. 29 Ekim’de Marmaray’ın açılışına hazırlıyoruz.
Zonguldak’ta hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan
rahmet diliyorum, ailelerine de başsağlığı diliyorum. Hükümet olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli
adımları attık. Afrika’dan ayağımızın tozuyla buraya katılıyoruz. Çok verimli temaslarda bulunduk. Halkın ve
idarecilerin sevgilerine ve tezahüratına mazhar olduk.
Sömürgeciler Afrika kıtasına geliyor, acımasızca ne bulurlarsa alıp götürüyorlar. Biz Afrika’ya tıpkı ecdadımız gibi
bakıyoruz.
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği’nin (ASKON)
bu yıl 8’incisini düzenlediği Olağan Genel Kurul’da Konya Şeker, “Türk Tarım Sanayi Entegrasyonunda Öncü
Şirket” olarak “Ekonomi Ödülü”ne layık görüldü. Ödülü Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk , Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’dan aldı. Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) tarafından iki yılda bir düzenlenen Olağan Genel Kurul’da verilen Ekonomi ve İletişim Ödülleri Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirilen törenle
sahiplerini buldu. Konya Şeker “Türk Tarım Sanayi Entegrasyonunda Öncü Şirket” olarak “Ekonomi Ödülü”nü
kazandı. Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk ödülünü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’nın elinden aldı.
Toplam 17 ödülünün verildiği törende, diğer ödül alan
Konyalı kuruluşlar, Kenzel Mobilya, İdolwin Pen, Nursan Treyler oldu. ASKON, üyelerinin uluslararası rekabette daha saygın ve güçlü; ulusal pazarlarda ise daha
etkin ve verimli olmaları yönünde kendilerini geliştirmeleri için onlara destek veriyor ve rehberlik ediyor. Vizyonunu “Haklı Zenginlik” sözleriyle özetleyen ASKON’un
İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Olağan Genel Kurulu’nun
ana teması ise “Hakkaniyet Hattı” oldu.
Ödül töreni sonrası ASKON Genel Kurulunda konuşan Başbakan Erdoğan, gündemdeki konulara değinirken, işadamlarına önemli mesajlar da verdi. “On yılda
12
şeker-iş dergisi • mart 2013
Afrika ile bir hakkaniyet hakkı kurma mücadelesi
veriyoruz.”
ASKON tarafından Ekonomi alanında verilen başarı ödüllerinden “Türk Tarım Sanayi Entegrasyonunda Öncü Şirket” ödülünü Konya Şeker adına Başbakan
Erdoğan’dan alan PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep
Konuk, yaptığı değerlendirmede; “Öncelikle Anadolu
Aslanlarına Konya Şeker’i bu ödüle layık gördükleri için
şükranlarımı sunuyorum. Büyük bir nezaket gösterdiler,
iltifatta bulundular. Kendilerine ait kürsüyü paylaşma
konusunda gani gönüllü davrandılar. Başarıyı alkışlama,
ödüllendirme konusunda cömertliklerini sergilediler.
Maalesef ülkemizde belli kalıplar, belli ezberler var. Birçok kurum, birçok demek bendense iyidir, değilse üç
maymunu oynarım, yani görmem, duymam, söylemem
yaklaşımını bir türlü üzerinden atamadı, atamıyor. ASKON bu anlamda kalıpları kırıyor, kırdı. Bizden olanlar,
olmayanlar demedi, biz tarifini hepimiz, hepimizin başarısı olarak genişletti. Ülkemizin, milletimizin faydasına
olan işi kim yaparsa yapsın takdirde ve iltifatta cömert
olduklarını gösterdiler. Hepsine, özellikle de ASKON’un
Türkiye genelindeki tüm üyelerine teşekkür ediyorum,
hassasiyetleri, cömertlikleri, verdikleri moral güç, şevk ve
heyecanımızı katlamamızı sağlayan iltifatları için şükranlarımızı sunuyorum,” diye konuştu.
Haber
Şeker-İş’ten Bakan Şimşek ve Çelik’e
Bilgilendirme Ziyareti
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel
Merkez Yönetimi, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’i
makamında ziyaret ederek şeker sektörüne ilişkin
sorunlar ve özelleştirme konularında bilgilendirmede
bulundular.
Şeker fabrikalarının özelleştirilme politikaları ve
sektörün geleceğine ilişkin detaylı bir dosyayı her iki
Bakan’a da sunan İsa Gök, görüşmelerin çok olumlu
geçtiğini belirterek özellikle Şeker Fabrikalarının
özelleştirme kapsam ve programından çıkarılması ile şeker
sanayinde üretimin sürdürülebilmesi açısından ihtiyaç
olan teknik ve idari personel açığının giderilmesine ilişkin
ilgili Bakanlara bilgilendirme yaptıklarını söyledi.
Görüşmelerde ayrıca Şeker-İş Genel Merkezi tarafından fabrikalarda geçici işçi statüsünde çalışan işçilerin kadroya alınmaları için hazırlanan hesaplamalı raporlar ve özelleştirme konularında üretici bazlı
sektörel yapılanma modelini içeren raporlar da sunuldu.
Hazırlanan raporlar aynı zamanda, TŞFAŞ Genel
Müdürlüğü’ne, KİT Komisyonu Başkanı ve Komisyon üyeleri’ne, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih
Kapusuz’a, AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek’e, AK
Parti Genel MKYK üyesi Öznur Çalık ile birçok milletvekiline Genel Başkanımız İsa Gök ve merkez yönetim
kurulumuz tarafından bizzat görüşmeler esnasında elden
verildi.
Şeker fabrikalarının
özelleştirilme politikaları ve
sektörün geleceğine ilişkin her
iki Bakana dosya sunuldu.
www.sekeris.org.tr
13
Haber
Şeker Sektörünün Geleceği Ankara’da Masaya Yatırılıyor…
İsa Gök: “Şeker Fabrikaları Zarar Etmiyor”
sektörünün Türkiye’deki probleminin özelleştirme olduğunu bildiklerini ve yaşadıklarını ifade eden Gök, şeker
sektörünün yaşaması için ne gerekiyorsa sendika olarak
gereken gayreti göstereceklerini kaydetti.
“Şeker Sektörü Türkiye’de İnşallah Yaşamaya
Devam Eder”
Şeker sektörünün Türkiye’de yaşamaya devam edeceğini söyleyen Gök, “Dün şekerin özelleştirilmesini hukuki ve
siyasi kararlarla 10 yıla yakın bir zamanda çeşitli vesilelerle
erteledik. Bunu başardık. En son 10 fabrikamızla ilgili bir
milyar dolara yakın bir satış gerçekleşmişti. Sayın Başbakanımız, Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı olarak özeleştirmeleri imzalamayarak 1 milyar doları elinin tersiyle bir
kenara itmiştir. Bunu Şeker-İş olarak şöyle yorumluyoruz;
‘Türk şeker sanayisinin özelleştirilmesinde bazı çekinceleri
olduğunu, bunları tespit ettiklerini biliyoruz.’ Bunda da
şeker işçisinin ve pancar üreticilerinin çok büyük emekleri
olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
Türkiye Şeker Sanayii İşçileri Sendikası (Şeker-İş)
Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye’deki şeker fabrikalarının
2003 yılından bu yana Hazine’den yardım almadan kendi
yağıyla kavrulduğunu belirterek, Türkiye’deki şeker fabrikalarının zarar ettiği yönündeki iddiaların gerçek dışı
olduğunu söyledi.
Şeker-İş Sendikası’nın öncülüğünde gerçekleştirilecek
olan “Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz”
konulu sempozyum, 4-5 Şubat tarihlerinde Ankara Büyük
Anadolu Oteli’nde yapılacak. Geçtiğimiz yıl ilki gerçekleştirilen ve büyük ses getiren sempozyumda şeker sektörüne ilişkin tüm yeni gelişmeler, konunun uzmanları eliyle
bir kez daha masaya yatırılacak. Türkiye’nin 30 ilinden
Pankobirlik, Sanayi ve Ticaret Odaları, Ziraat Odaları,
Sulama ve Taşıma Birlikleri Başkanları ile hükümet ve muhalefet partisinin temsilcilerinin katılacağı sempozyumda
şeker sektörünün geleceğine ilişkin yol haritası çıkarılacak.
Şeker-İş Sendikası’nın 50. yıl dönümü kutlamaları
çerçevesinde gerçekleştirilecek sempozyum öncesi bugün gazetecilerle kahvaltılı basın toplantısında bir araya
gelen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, şeker
fabrikalarının satışının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından iptalinin ardından sektörde yaşanan son gelişmeleri ve yeni yol haritasını açıkladı. Rixos Oteli’nde
gerçekleştirilen toplantıya çok sayıda gazetecinin yanı sıra
Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri
de katıldı. Şeker-İş Sendikası’nın 50. yılının 3 Şubat’taki
kutlamalarına herkesi davet eden Gök, 4-5 Şubat tarihinde “Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz”
konulu sempozyum düzenleyeceklerini açıkladı. Şeker
14
şeker-iş dergisi • mart 2013
“Şeker Sektörünün Özelleştirme İle Yok Olmaya
Doğru Gittiğini Görüyoruz”
Dünyada şeker sektörünün stratejik bir ürün olarak
görüldüğünü herkesin bildiğini ve Türkiye’de de stratejik
bir ürün olarak algılanması için ellerinden gelen bütün
gayreti gösterdiklerini belirten Gök, dünyaya bakıldığında Türkiye’deki şeker sektörünün özelleştirilmesindeki yapılan hatayı görmenin mümkün olacağını açıkladı.
AB’de yüzde 70’lerin üzerine çıkan pancar üreticilerinin
hakimiyetini, dünyanın en liberal ülkesi ABD’de bir tane
şahsi şeker fabrikasının olmamasını, Türkiye’deki şeker
fabrikalarının özelleştirmelerde yapılacak hatayı engellemek bakımından ellerinde bulunan bir veri olarak kabul
ettiklerini söyleyen Gök, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şeker-İş Sendikası olarak Polonya ve Hollanda’da
“Nişasta Bazlı Şekerin Halk Sağlığını Tehdit
Ettiğini Gündeme Getirmeye Çalışıyoruz”
Pancardan şeker üreten ülkelere bakıldığında nişasta
bazlı şeker üretiminin taban yaptığının görüldüğünü vurgulayan Gök, Polonya’nın nişasta bazlı şeker üretiminin
yüzde 2, Hollanda’nın ise nişasta bazlı şeker üretiminin sıfır olduğunu söyledi. Türkiye’de nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 10’lar seviyesinde devam ettiğini kaydeden Gök,
“Bununla ilgili Şeker-İş Sendikası’nın hukuki mücadeleleri
devam ediyor. Nişasta bazlı şekerin dünyada halk ve insan
sağlığı açısından tartışıldığını görüyoruz. Türkiye’nin gündemine bunu getirmeye gayret ediyoruz. Pancar üreticimi
açısından tehdit meydana getiriyor. Türkiye’de şuanda kendine yetecek kadar mısır üretimi olmadığını ve başka ülkelerden ithal etmek mecburiyetimizde olduğunu biliyoruz.
Çünkü geriye doğru bakıldığında 1 milyon tonla 500 bin
ton arasında ithalat yapıyoruz. Nişasta bazlı şeker üretimine devam edecek olursak başka ülkelerin çiftçilerini Türkiye olarak beslemiş olacağız. Onları teşvik etmiş olacağız.
Pancar üretiminin katma değer bakımından bakıldığında
dünyada ve Türkiye’de en büyük tarımsal alanda katma değer sağlayan, en büyük istihdam sağlayan bir sektör olduğunu söylemek mümkün diye düşünüyorum” dedi.
“Türkiye’de Şeker Fabrikalarının Kesinlikle Zarar
Etmiyor”
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını
cevaplandıran Gök, bir gazetecinin ‘Türkiye’de şeker
fabrikaları zarar ediyor mu?” sorusuna, “Zaman zaman
Türkiye’nin pahalı şeker tükettiği ile ilgili basına söylemlerde bulunan siyasilerimiz ve bazı kuruluşların temsilcileri oluyor. Türkiye’de şuanda şeker fabrikaları kesinlikle
zarar etmiyor. Hatta şunu söylemek mümkün, 7 yıl içerisinde Türkiye’nin çiftçisini ve ihracatçısını Türk şeker
fabrikaları 1 milyon TL destekledi. Zararı pahasına dünya
borsa fiyatlarının iç piyasaya ihraç şartıyla şeker vermeye
devam etti. Yani burada Türk şeker fabrikaları kendileri
zarar etmesine rağmen 1 milyon TL, Türkiye’nin işçisini
ve ihracatçısını desteklediğinin altını çizmek istiyorum.
Türk şeker fabrikaları kesinlikle zarar etmiyor, birincisi
budur. İkincisi ise şeker fabrikaları zarar ediyor diye söylemek Türkiye’deki şeker fabrikalarının yapısını bilmiyor
manası çıkıyor ortaya. Çünkü Türkiye’deki şeker fabrikalarının yapısını bilmeyenin, Türkiye’de şeker sektörü
hakkında bir şey söyleme haklarının olmadığını düşünüyorum. Türkiye’deki şeker fabrikaları sosyal amaçlı şeker
fabrikalarıdır” diye konuştu.
2003 yılından bu yana şeker fabrikalarının Hazine’den
yardım almadan kendi yağıyla kavrulduğunu ifade eden
Gök, “Kendi yağıyla kavrulurken hem 1 milyon TL pancar üreticisini destekleyecek, Türkiye’deki pancar üretiminin garantisi olacak. Pancar üretimi bitmemişse Türkiye
şeker fabrikalarının bu politikasından dolayı bitmemiştir.
Pancar üretimi durmamıştır, üretim devam etmiştir. Çok
akıllı bir politika izlendi diye düşünüyorum. Diğer taraftan çok fiyatlı şeker tüketiliyor deniyor, hepiniz internete
girebiliyorsunuz ve okuma yazmanız var. Almayan ihtiyacının iki katı üretiyor. Diğer ülkeler de üretiyor. Perakende şeker üretiminin fiyatına bakın” dedi.
www.sekeris.org.tr
15
Haber
şeker sektöründe bir tespit yapmak için gezi düzenledik.
Polonya’da 2001 yılında bir kanun çıkartılmış. Hollanda’ya
bakıldığında yüzde yüzü pancar üreticilerinin hakim olduğu bir sektör. Türkiye’ye bakıldığında özelleştirmeyle yok
olmaya doğru gittiğini görüyoruz. Burada şunun altını
çizmek istiyorum; ‘pancar üreticisini endüstriyel ilişkinin
içine sokmaz iseniz, pancardan şeker üretmenin mümkün olmadığını söylemek mümkün.’ Dünyadaki pancar
üreticisine hakim olan gücün pancar üreticilerinin kendisi olduğunu görüyoruz. Fabrikalara hakim olan gücün
pancar üreticilerinin bizzat kendisi olduğunu görüyoruz.
Yapacağımız sempozyumda da bu konuyu işlemeye gayret
edeceğiz. Dün özelleştirmeye uğraşıyorduk, bugün şeker
sektörünün kurtuluşunun yol haritasını çizmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Düne kadar şeker işçisi şunu söylüyordu; ‘Pancar üreticisinin, şeker işçisinin ve kamunun
içinde olduğu yeni bir yapılanla olsun’ şeker sektöründe
diye söylüyordular. Bugün bunun altını doldurmaya gayret
edeceğiz. Siyasetin bu konudaki söylemlerinin ne olduğunu görmek için gayret edeceğiz.”
50. YIl Özel
Yüce Önder Atatürk,
Şeker-İş Sendikası ve şeker sanayii çalışanları olarak;
sendikamızın 50. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle
huzurunuzda bulunuyoruz. Cumhuriyetimizin ilk
sanayi hamlesi olan şeker fabrikalarını kuruluşundan
bugüne, ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını her zaman
en üst seviyede tutmayı ilke edinmiş ve bu yönde çaba sarf
etmiş olan Sendikamız Şeker-İş’in; milli kaynaklarımız
ile kurulan ülkemiz şeker fabrikalarına sahip çıkarak,
dün olduğu gibi bugün de ülkemizin mevcut potansiyelini
değerlendirecek yeni bir vizyonun oluşturulması
konusundaki gayret, mücadele ve çalışmaları devam
edecektir.
Bu inançla, Şeker-İş Sendikası’nın kuruluşunun
50. yıl dönümünün ülkemize, çalışanımıza, üreticimize
ve sanayimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, aziz
hatıranız önünde saygıyla eğiliyorum.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı
İsa GÖK
16
şeker-iş dergisi • mart 2013
Gurur Dolu Bir
50 YILI
Geride Bıraktık
GURUR DOLU 50 YIL
Şeker-İş Sendikası 50. Kuruluş yılını coşkuyla kutladı.
Kırık bir masa, gaz tenekesi ve iskele tahtasının üzerinde
sendikal hayata adım atam Şeker-İş bugün 50. yılına ulaşmanın haklı gurur ve mutluluğunu yaşıyor.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Genel
Merkez Yönetim Kurulu ve sendikaya bağlı tüm yetkili
organlar sabahın erken saatlerinde aileleriyle birlikte
Anıtkabir’i ziyaret ettiler. Saygı duruşu ve İstiklal
Marşı’nın ardından Şeker-İş sendikası Genel Başkanı İsa
Gök, mozaleye çelenk koydu. Toplu fotoğraf çekiminin
ardından Anıtkabir özel anı defterini imzaladı.
Törenlerin ardından 50. Yıl Gala Gecesi Ankara Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirildi. Siyaset ve sivil toplum kuruluşlarının büyük ilgi gösterdiği gecenin açılış
konuşmasında Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök,
duygu yüklü bir konuşma yaptı. Gök’ün konuşması şöyle:
“Çok değerli misafirler...
Koca bir yarım asırı geride bıraktık. Acısıyla, sevinciyle, hüznüyle…
Geçen bu süreçte ışığı bol, karanlığa mum olmuş gündüzler, gecelere tanıklık ettik. Kimi zaman bahçesine umut
çiçekleri uğramamış mücadeleler olsa da kaçmadık, kimi
zamansa anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmak için
acıları kendimize siper ettik, hiçbir zaman yüreksiz olmadık, yılmadık, bıkmadık ve nihayetinde yoğrulduk… Düşündükçe var olduğumuzu hissettik, var oluşumuzun ise
geçen süreçte bu dünyada bir anlamı olduğunu öğrendik.
Çok değerli mesai arkadaşlarım;
Hazreti Mevlana’nın “Geçmişini iyi bil ki, geleceğe
sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini şaşırmayasın.” Veciz sözü mensubu olduğumuz
Şeker-İş Sendikası ile aramızdaki 50 yıllık bağı anlatan en
güzel söz olsa gerek.
Değişim: Kimilerine göre ‘Sıfırlanan bir noktanın
başlangıcıdır’. Şeker-İş Sendikası’nın kurucularından çok
değerli eski Genel Başkanım Sayın Sadık Şide’nin anlattığı gibi bundan 50 yıl önce iki gaz tenekesi, bir tahta iskele
ve üzerine konulan kırık bir masayla Şeker-İş doğuyor. Bu
zorluklardan Şeker-İş’i bugünlere kadar getiren neydi?
Diye sorarsanız; Bana göre İnanç ve Aşk’tır. İşte Şekerİş’e o günlerde gönül verenler, bu inanç ve sendikalarına
olan bağlılıklarıyla gururla taşıdıkları bayrağı başı dik bir
şekilde bugün bizlere emanet etmişlerdir. Kısaca o yıllarda yapılan aşı tutmuş, yukarıda bahsettiğim gibi Şeker-İş
Sendikası sıfırlanan bir noktanın başlangıcı olarak doğmuştur.
İşte mana ve gücünü, milletimizin ortak iradesiyle ve
büyük bir imanla gerçekleştirdiği Kurtuluş Mücadelesinin
eseri olmasından alan Cumhuriyetimizin 90. yılında sendikamız Şeker-İş bugün 50. yılını mücadelelerle dolu mazisi temiz geçmişinden aldığı güçle; kararlılık, azim, inanç
ve demokrasiye olan bağlılığıyla kutlamanın mutluluğunu
yaşamaktadır.
www.sekeris.org.tr
17
50. YIl Özel
Atatürk’ün ifade ettiği ve bugünlerde hepimizin bildiği gibi ‘kılıçla kazanılan zaferler geçici, ekonomiyle kazanılan zaferler ise kalıcı olmuştur’. Zaten bu düşüncelerle
de ilk temeli atılan fabrikalar şeker fabrikaları olmuştur.
Millet olarak geçmişteki zorlu şartlarda yekvücutla kurulan şeker fabrikalarının ve şeker sanayinin bugün ülkemizin bir atardamarı misali üzerine düşen görevi layıkıyla
yerine getirmesinin de ayrı gururu ve kıvancı içerisindeyiz. Şüphesiz ki, yarattığı katma değerle ekonomik alanda ilerleyişinin önemli kilometre taşlarından biri olan
ve adını tarih sayfalarımıza altın harflerle yazdıran şeker
fabrikaları, var olduğundan bu güne başlarımızı hep dik
tutturmuştur.
Sevgili dava arkadaşlarım;
Yürüyüşte mesafe alabilmenin yolunun öncelikle
‘niçin buradayım’ sorusuna gerçek cevabı vermekten,
sonra yaptığının doğru olduğuna inanmaktan, sonra da
doğru bir zeminde sağlam adımlarla yürümekten geçtiğini hepimizin bilmesini isterim. İşte yıllardır birbirine adeta kenetlenmiş Şeker-İş ve Şeker Sanayiine gönül
18
şeker-iş dergisi • mart 2013
verenler, ülkesinin geleceği ve mutlu yarınları adına örnek
mücadeleleriyle az önce ifade ettiğim ‘niçin buradayım’
sorusuna en iyi cevabı veren kesim olmuştur.
Sözün burasında Paulo Coelho isimli yazarın güzel bir
öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Hikaye şöyledir:
“Tarlada üç adam taş kırıyordu. Yoldan geçen biri neden taş kırdıklarını merak ediyor, birinci adamın yanına
sokulup “Ne yapıyorsun?” diye soruyor. Adam: ‘Görmüyor musun, taş kırıyoruz işte’ diyor. Aynı soruyu ikinci
adama soruyor. O da ‘Görmüyor musun hayatımı kazanmaya çalışıyorum. Sevdiğim bir ailem, çocuklarım var’ diyor. Bu kez üçüncü adamın yanına yaklaşıp, ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorduğunda ‘Görmüyor musun’ diyor. ‘Ben bir
katedral inşa ediyorum’.
İşte taş kırarken devasa bir eser inşa ettiğimizin
bilincine varabilirsek ve o inşayı tamamlayabilirsek
işte o zaman önümüzde duran bütün engelleri nasıl
aşabileceğimizin de çözümünü bulmuş olabileceğiz.
Sözlerimi uzatmadan,
Yine Atatürk’ün;
“Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale
güvenle bakmaya hakkı yoktur” vecizesini hatırlatarak bu
anlamlı günde başta ulu önder olmak üzere bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi, gazilerimizi, aramızdan
ayrılan mesai arkadaşlarımızı bir kez daha sonsuz rahmet,
şükran ve minnetle anıyor, bugüne kadar yakaladığımız
gelişme ivmesini koruyarak, yarının daha güçlü, daha huzurlu, daha müreffeh Türkiye’sini elbirliğiyle inşa etmek
için Cumhuriyetimizin kurulduğu günlerden bugüne kadar vargüçleriyle çalışarak sektörümüzü ayakta tutmaya
çalışan, şeker fabrikalarının temeline bir harç koyan başta
devlet büyüklerimize, Şeker-İş Sendikamızın kurucu başkanlarına, pancar üreticileri, işçilerimiz, bizimle olan sivil
toplum kuruluşlarına ve mesai arkadaşlarıma bir kez daha
şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Nice yıllara…
AK Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili
Haluk İpek: “Sefer tasında babasına yemek taşıyan
Haluk haklarınızın savunucusu olacak”
Gök’ün konuşmasının ardından kürsüye gelen AK
Parti Genel Sekreteri ve Ankara Milletvekili Haluk İpek
de duygu yüklü bir konuşma yaptı. İpek konuşmasında
kendisinin de şeker ailesine mensup bir aileden geldiğini ifade etti. Şeker sanayinin diğer fabrikalardan çok
farklı ve şeker üretimindeki zincirin de birlikte üretmenin bir parçası olduğunu dile getiren İpek, “Hükümet
de bunun farkında, bundan hiç kimsenin endişesi olmasın” dedi. İpek şöyle konuştu:
“Esasen buraya davet edilirken siyasetçi kimliğimle
davet edildim ama masaya oturduğumda şöyle bir düşündüm. Doğduğum yılları düşündüm, doğduğum yeri
düşündüm. Beni yetiştiren anamı, babamı düşündüm.
Tüm bunları düşününce şekerci kimliğim siyasetçi kimliğimden daha öne geçti. Çünkü hani 1970 yılında grev
yapılmıştı diye görüntüler vardı. Orada halay çekenlerden
biri babam Haluk İpek. O grevde ben ona sefer tasında yemek götürürdüm. Yedi yaşındaydım. Esasen bir gün önce
benim de doğum günümdü. Gerçekten şeker sanayinin
ki o gün Rahmetli Adnan Menderes ekibi ile birlikte bu
fabrikaların kuruluşunda çok büyük emekler sarfetmişler.
Babalarımız o zaman köylerden gelmişler, köyden gelip
fabrikada bir sosyal statü kazanmışlar. O statü ile birlikte
üretmeyi, üretmeni keyfini yaşamışlar. Sonra sendikaları
kurmuşlar v e sendika ile birlikte örgütlenmeyi başarmışlar ama üretirken çiftçi ile de bir arada olmayı, çiftçiyle kucaklaşmayı becermişler. Gerçekten şeker sendikası ve şeker sanayi esasen Türkiye’nin bugüne kadar ki gelişiminde
ve gelişmesinde çok gizli kahramanlar yetiştirdi. Bizatihi
sanayinin, sendikanın faaliyetlerinin birçok alanda bir
okul olduğunu ve bugüne kadar bu işi çok güzel taşıdığını
ve Türkiye’ye çok şey kattığını gönülden, yürekten söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum. Gerçekten bu 50 yıl
içinde Türkiye’nin gelişiminde, bizlerin gelişiminde çok
50. YIl Özel
AK Parti Genel Sekreteri ve
Ankara Milletvekili
Haluk İpek
büyük katkıları, emekleri olmuştur. Nice ellinci yıllara diyorum.
“İsa Gök ideolojik sendikacılık yapmıyor”
Bu arada Genel Başkan İsa Bey, bana sık sık geliyor.
Güzel raporlarla geliyor. Problemleri çok iyi analiz etmiş.
Hatta o raporları anlatırken, hani o geçmişte 12 Eylül döneminde ideolojik sendikacılık dönemleri vardı. Yani işçi
ne kadar verirse versin biz yine de grev yaparız anlayışı
vardı. İsa Bey tüm bunları aşmış, şeker sanayii yaşayacaksa
bunun yaşaması için işçi olarak, işçi sendikası olarak biz
de her türlü fedakarlığa hazırız diyerek bizim yanımıza
geliyor. Sıkıntıları anlatıyor. Biz de bunu gerekli yerlere
iletiyoruz. İletirken şeker mensubu ailenin bir evladı olarak yardımcı oluyorum. Özelleştirmelerle ilgili işçi dahil,
sanayi dahil, şeker fabrikaları da dahil ki şeker fabrikaları
diğer sanayilerden çok çok farklıdır. Orada çiftçiden tutun
ona gübre sağlayan, ona bir çok alanda ilaç sağlayan onun
üretimi, sökümü, taşınması, şeker haline gelinceye kadar
o zincirin birbiri ile olan halkaları doğuda Güneydoğu’da,
İçanadolu’da, Karadeniz’de bir çok yerde birbiri ile çok
iç içe, birlikteliğin bir parçası ve hükümetimiz de bunun
farkında. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Şu an
kendim için de duygusal anlar yaşıyorum. Tüm içten duygularımla yüreğimle söylüyorum. Grevdeki babasına sefer
tasında Ramazan aylarında hem iftarda, hem sahurda babasına yemek taşıyan bir işçinin oğlu olarak hepinizin huzurunda söz veriyorum. Haklarınızı söylenecek her yerde
dile getireceğim. Nice yıllara diliyorum.
www.sekeris.org.tr
19
50. YIl Özel
DSP Genel Başkanı
Masum Türker
DSP Genel Başkanı Masum Türker:
“Şeker gömleğini sonuna kadar giymeye hazırız”
Gala Gece’sinde söz alan bir başka isim ise DSP
Genel Başkanı Masum Türker oldu. Türker, konuşmasında “Şeker Fabrikaları kapatılmamalıdır” diyerek
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Yönetimini gösterdikleri örnek mücadeleden dolayı tebrik etti.
Ülkenin stratejik öneme sahip ürünlerinin korunması
gerektiğini belirten Masum Türker, “Şekerin korunması
ve milli şeker sanayinin güçlendirilmesi için ne gerekiyorsa
yapılmalıdır. Şekere yapılacak hizmetler sadece şeker
fabrikalarında çalışan işçiler için olmayacaktır. Her şeyden
önce ülke ekonomisi bakımından bu konu büyük önem
taşımaktadır” diye konuştu. Masum Türker, Türkiye’de
şeker fabrikalarının kapatılmaması gerektiğini vurgularken,
“Mevcut şeker fabrikaları da özelleştirilmemelidir” dedi.
Türker konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şeker-İş, aslında iki anlamda bizim için önemlidir.
Biraz önce kuruluş yıldönümü olan 1963 yılı aslında
partimizin kurucusu Bülent Ecevit’in toplu sözleşme ve
grev hakkıyla sendikalar kanununu tam hakları içerecek
şekilde çıkarttığı ve o yasal düzenlemeler arkasında
kurulmuş olan bir kurum Şeker-İş. O yasaları gelen
hükümetler geri ala ala hala o hakları bitiremediler. Hele
son zamanlarda emeğin sahip olduğu hakların adeta ülke
ekonomisine kambur olduğunu söyleyenler bile çıkıyor.
Çünkü onlar işçinin nasıl örgütlendiğini, biraz evvel
burada gördüğümüz tanıtım filminde kırık bir masa, iki
gaz tenekesi ve tahta iskeleden nasıl meydana geldiğini
bilmiyorlar. Şekerin ikinci anlamı benim şahsımla ilgilidir. Biliyorsunuz bir dönem Türkiye’de liberalleşme hareketlerinin dışarıdan özellikle 2001 senesinde dayatıldığı
bir süreci yaşamıştır. O zaman benden önceki Ekonomi
Bakanı bütün şeker fabrikalarının, hemen elden çıkartılması ile ilgili yasal alt yapıyı hazırlamış, bir tek stratejisinin belirlenmesi kalmıştı. Bakan olduğum gün ilk önüme
getirilerek hemen bunları imzalarsanız gereken parayı
20
şeker-iş dergisi • mart 2013
buluruz denilmişti. Ben de inceleyerek önüme konulan
o dosyalardan ikisini imzalamadım. Biri tütün ve sigara
fabrikaları diğeri ise şeker fabrikaları idi. Bana saaatlerce bize zarar verdiğini ekonomiye yük olduğunu, pancar
üretiminin belli bir dönem olduğunu, fabrikaların atıl
çalıştığını anlattılar. Ben tam tersi bir çalışma yaptım ve
Rahmetli Bülent Ecevit’i aradım. Başbakanlık’ta kendisine bugüne kadar çıkartılmış yasalardan iki yasada hata
yapıldığını anlattım Birisi tütün yasası, diğeri şeker yasası
idi. Ben Sayın Ecevit’ten şu izni aldım. Göreve devamım
sözkonusu olacaksa Bu stratejileri Özelleştirme İdaresine
taşımayacaktım ve bunları imzalamadım. Ama o tarihte
bazı gazeteciler bu işi yapmadım diye iki elim yakanda
kalacak diye söylediler. Biraz da üzülüyordum ama seçim sürecinde beni Konya Şeker Fabrikası’na davet ettiler. İşçilerin gösterdiği o sevgiden sonra o yazarın öbür
dünyada o benden değil, benim ondan hesap soracağımı
öğrettiniz. Bunun için hepinize teşekkür ediyorum. Ama
ne yazık ki bizden sonra bu stratejiler imzalandı. Şu anda
sigara fabrikalarımız yok, tütün üretimimiz yok ve tütünü
dışarıdan ithal ediyoruz. Eğer şeker fabrikalarında direnmezsek, şeker pancarında direnmezsek bir gün gelecek biz
yine dışarıdan gelecek olan şekeri tüketeceğiz. Ben kendi
adıma ve partili arkadaşlarım adına şekerin korunması
için kendi milli şeker sanayimizin güçlendirilmesi için ne
lazımsa yaparım. Hatta gömleği sadece sembolik olarak
üzerimize giymeyiz. O günler geldiğinde giyeceğimiz
kadar birlikte giymeye hazırız. Şekere bütün hükümetler
artık sağlık açısından bakmalıdır. ABD’nin obezite ile
mücadelesinde şekerin üretimine nasıl önem verdiğini örnek almalıyız. Allah’tan dileğim bu dur ki şeker fabrikaları
hiçbir zaman kapanmasın, hükümet sahip çıksın ve tam
rekabetin oluşması sağlansın.
Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş
Sendikası Genel Başkanı Ergun Atalay:
“Sendikalar özelleştirme mücadelesinde
sınıfta kaldılar”
TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı Ergun Atalay, özelleştirme müca-
Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve
Demiryol-İş Sendikası
Genel Başkanı Ergun Atalay
“Meclis’te sendikacı kökenli milletvekili bir elin
parmağını geçmez”
Ona rağmen maalesef biz Meclis’te işçiler olarak bir
elin parmakları kadarız. Beş yüz elli milletvekilinin içerisinde sağdan say, soldan say altı tane işçi kökenli, sendikacı kökenli milletvekili zor bulursunuz. Zor bulduğunuz
için de inanın sıkıntılarınızı zor anlatırsınız. Sayın Genel
Başkan Masum Türker bey gibi, Haluk İpek Bey gibi bakan insanlar bir elin parmakları kadardır. Biz sendikalar
özelleştirme meselesinde maalesef sınıfta kaldık. İyi yaptıklarımız da var, iyi yapamadıklarımız da var. Derdimizi
iyi anlatmaya çalıştık ama derdiğimizi iyi anlatamadık.
Biz Şeker-İş meselesinde sendikalar, Türk-İş, Şeker-İş’in
dağ gibi Genel Başkanı, onun değerli çalışma arkadaşları
bundan evvel görev yapan değerli başkanlar, değerli yöneticiler! İnanın öyle profesyonelce bir çalışma yaptılar ki
son on senede onu her noktasında en iyi yaşayan insanlardan bir tanesi de benim. Biz, derdimizi iyi anlattık. Şeker
fabrikaları, demiryolları, Sümerbank fabrikaları şimdi
ortada yok ama bu fabrikalar kuruldukları bölgeye hayat
verdiler. Gittikleri bölgede sosyal hayatı götürdüler, sinemayı, tiyatroyu götürdüler, sporu götürdüler. O bölgeler-
50. YIl Özel
delesinde sendikaların sınıfta kaldığını kaydetti. Dertlerini iyi anlatamadıklarının altını çizen Atalay, Şeker-İş
Sendikası’nın özelleştirme mücadelesinde tüm sendikalara örnek teşkil eden çalışmasıyla şeker fabrikalarının
özelleştirmesini durdurduğuna vurgu yaptı. Atalay şunları
söyledi:
“Şeker-İş’in 50 yıllık bu yolculuğunda ülkemizin
değişik bölgelerinden Şeker-İş’e güç katan muhtarımızdan,
sanayi odamızdan, besicimizden, taşıyıcımızdan esnaf
odalarına kadar burada bulunan tüm katılımcıları şahsım
ve sendikam adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli dostum, değerli kardeşim İsa Başkan Şekerİş’in bugüne kadar yaşadığı olayları, badireleri bölüm bölüm anlattı. Sendikamızın kuruluşunda şu anda aramızda
olan değerli Aydemir Sezginer abimiz yaşadıklarının bir
bölümünü anlattı. Biz sendikacılar işe girdiğimiz zaman iş
adamı olacağız, siyasetçi olacağız, esnaf alacağız, bürokrat
olacağız gibi öyle bir temennimiz hiç olmadı. Biz işyerlerine girdiğimiz zaman işçi olarak girdik. Cenab-ı Allah
izin ve ömür verdiğinde de o işyerlerinde emekli olmayı
hayal eden insan topluluğuyuz. Şu an salonda bulunan ve
30 vilayetten burada olan Şeker-İş’in değerli başkanları
buradalar. Değerli yöneticileri burada. O bölgede görev
yapan Şeker-İş’e katkı sağlayan sivil toplum örgütlerinin
başkanları burada. Sayın Genel Sekreterimiz, milletvekilimiz Haluk İpek Bey, bir şeker işçisinin çocuğu olarak
yaşadıklarının bir bölümünü anlattı. Bundan 30-40 sene
evvel üniversiteye giden bir tek işçi çocuğu bulamazdınız.
Liseye gideni az bulurdunuz. Şimdi yaradana sonsuz şükürler olsun ki profesörü var, öğretim üyesi var, siyasetçisi
var, kitle örgütü başkanı var, Türkiye’nin değişik bölgelerinde sözsahibi insanlar var.
Şeker-İş Sendikası’nın
kurucu eski Şube Başkanı
Aydemir Sezginer
de en iyi misafirhaneler Şeker-İş’in, demiryollarının misafirhanesi, Sümerbank’ın misafirhanesi idi. O bölgelerde o
salonlarda düğün yapmak, o futbol takımlarında top oynamak inanın öyle önemli olay ki yani o misafirhanelerin
lokantalarında bir yemek yemek bizim yaştaki insanhlar
için çok önemli olgulardan bir tanesi idi. Maalesef özel
sektör Muş’a fabrika kurmaz, Erzurum’a fabrika kurmaz,
özel sektör Ağrı’ya fabrika kurmaz. Dün de kurmadı, bugün de kurmak noktasında ayak dürtüyor. Devlet o bölgelere sahip çıktı, bu bölgelerde tesisleri kurdu. Şu an da
şeker sanayinin bacası tütüyor. Ona önemli katkılar sağlayan Genel Müdürümüz, kitle örgütlerimizin başkanları burada. Şeker-İş Sendikası, bu topluluk özelleştirmeyi
durdurmasaydı inanın bu geceyi burada yapamazdık.
Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Bu gece kucaklaşma,
gülme, sohbet etme gecesi. Ben katkısı olanlara, özellikle
iktidarından muhalefetine kadar bölge milletvekillerine,
sivil toplum örgütlerine, sendikacılara, o bölgedeki vatandaşlara Şeker-İş adına, Türk-İş adına teşekkür ediyorum.
Şeker-İş Sendikası’nın kurucu eski
Şube Başkanlarından Aydemir Sezginer:
“Kum tanesi ve Şeker-İş”
Elinize bir avuç kum alın. Bütün gücünüzle bir cama
atın. O kum tanelerinin birer birer aşağıya indiğini göreceksiniz. Ama yine aynı kumu bir torbanın içine koyun,
ağzını bağlayın ve o cama tekrar atın. Camın tamamının
aşağı indiğini göreceksiniz. İşte insanların dinde, vicdanda, siyasette, sendikada, toplumsal hareketlerde inandıkları davalarda bir kum tanesinin avucunuzla attığınızda
değil ama bir torba halinde cama attığınız zaman neler
yaptığını hayretler içinde görürsünüz.
Bir gaz tenekesinin üzerinde başladık sendikacılığa.
Sendikanın tek dosyasını eve götürecek gönüllüler arardık eskiden. Şimdi binalarımız var, yerlerimiz var, yurtlarımız var ve şanıyla, şerefiyle, itibarıyla dev gibi bir Şekerİş’le karşı karşıyayız. Ben hepinize nice yıllar diliyorum.
Konuşmaları ardından davetliler Türk Sanat Müziği
dinletisi ile coşkulu bir gece yaşadılar.
www.sekeris.org.tr
21
Şeker Özel
ŞEKERİN GELECEĞİ
BAŞKENTTE MASAYA YATIRILDI
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, pancardan
şeker üreten Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin nişasta bazlı
şeker üretim kotasını sıfır düzeyine çektiğini belirterek,
“Türkiye’de zaten çok yüksek olan yüzde 10 düzeyindeki
kotanın yüzde 50 oranında arttırılabilmesi dünya gerçeğiyle büyük ölçüde çelişmektedir” dedi.
Şeker-İş Sendikası’nın 50. kuruluş yıldönümü ve
“Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz” konulu sempozyumun ikincisi Büyük Anadolu Termal Otel’de
düzenlendi. Sempozyuma, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan
Günaydın, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Türkiye
Şeker Fabrikaları Genel Müdürü Azmi Aksu ve Yönetim
Kurulu Üyeleri, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa
Gök, Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan, CHP
Ankara Milletvekili İzzet Çetin, TEKSİF Genel Başkanı
Nazmi Irgat, TÜRK-İŞ Eski Genel Başkanı Salih Kılıç,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve ziraat oda-
22
şeker-iş dergisi • mart 2013
ları yetkilileri, taşıma, sulama birlikleri, TESK yöneticileri
Sanayi ve Ticaret Odaları Birlik Başkanları ile şeker sektörünün önemli isimleri katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Şeker-İş
Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, “Hedefimiz, ülkemizi
ve Türk şeker sektörünü bir basamak daha taşımak iken
beklentimiz, sektörümüz adına verilen siyasi kararın oluşturulacak yeni bir kalkınma modeli ile taçlandırılmasıdır”
dedi.
Gök, sonuca giden yolda atılacak adımlar ve dünya uygulamalarını referans alan politikalar ışığında Türkiye’de
şeker üretiminin sürdürülebilirliğinin garanti altına alınacağını vurguladı. Şeker sanayiinin, hem tarımsal üretimin
düzenlenmesine katkı yapan, hem tarımsal endüstrilerin
kurulmasını sağlayan, hem de doğrudan doğruya endüstriye değer aktaran bir sektör olduğunu anlatan Gök,
“Önümüzde, sağlıklı gıda üretimine olan talebin hızla
yükseldiği, gıda üretiminin nispi değerinin arttığı yeni
bir dönem bulunmaktadır. Küreselleşme konusunda Tür-
kiye önemli meselelerle karşı karşıyadır. Bu meselelerden
ilki, her geçen yıl nişasta bazlı şeker kotasının arttırılarak,
piyasadaki kullanım hacminin genişletilmesidir. İkinci
mesele ise pancara dayalı şeker üretiminin, yani doğrudan
tüketilen sağlıklı şekerin veya gıda endüstrisinin kullandığı pancar şekeri üretiminin tasfiye edilmesi çabasıdır”
diye konuştu.
Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan:
“Abrahamlar’ın değil, İbrahimler’in pancar
ürettiği bir Türkiye istiyoruz”
Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan ise, Birleşmiş Milletler’in 2012 yılını “kooperatifçilik yılı” ilan
ettiğini hatırlatarak, “Ülkemizde ne yazık ki kooperatifçiliğe verilen önem bugüne kadar verilmedi. Kamu sektörü
maalesef stabil kaldı. Özel sektörde aşırı kar hırsı var. İşte
bu ikisinin ortası olan hem ülke ekonomisi hem de sosyal alanda başarılı olacak model, kooperatifçilik modeli”
dedi. Türkiye ekonomisinin şeker sektöründe yıldız ülke
olabileceğini belirten Tan, “Çünkü Türkiye gözünü AB’ye
çevirdi. Yarın sadece siyasi sınırlarının kaldırıp gümrük
duvarlarının yıkıldığı bir ülkede bizim çiftçimiz, Fransızla, İngilizle, Almanla yarışacak” dedi.
Tan, şekerin özelleştirilmesinin herkes için önem taşındığını belirterek, “Üreticisiyle çalışanıyla, nakliyecisiyle hayvancılığıyla, yem sanayiden yan sanayiye kadar
toplam 10 milyona yakın insanın geleceği yatıyor şekerin
geleceğinde. Dolayısıyla Türkiye’de şekerdeki özelleştirme
bütün sektörlerden daha farklı. Çünkü bu sektörde yanlış bir özelleştirmede geri dönüş söz konusu değil” diye
konuştu.
Tan şunları söyledi:
“Bütün dünyada bir kamu sektörü, özel sektör ve bir
de çığ gibi büyüyerek gelen kooperatifçilik var. Birleşmiş
milletler 2012 yılını Dünya Kooperatifçilik yılı ilan etti.
Bunu niye söylüyorum. Ülkemizde maalesef kooperatifçiliğe bugüne kadar gereken önem verilmedi. Kamu sektörü hepinizin bildiği gibi maalesef stabil kaldı. Özel sektörde aşırı kar hırsı var. İşte bu ikisinin ortası olan hem ülke
TEKSİF Sendikası Genel Başkanı
Nazmi Irgat
TEKSİF Sendikası Genel Başkanı Nazmi Irgat:
“Kendi işçisini sokağa atan bir siyasi anlayış yerleşti”
Şeker-İş Sendikamızın uzun zamandır hepimizin
temel gıda maddesi olarak bildiğimiz şeker konusunda
bilhassa kullanmakla beraber Nişasta Bazlı Şekerlerin
zararlarının kamuoyunda bilinç oluşturulması yönündeki
www.sekeris.org.tr
23
Şeker Özel
Pankobirlik Genel Müdürü
Fahrettin Tan
ekonomisi, hem de sosyal alanda başarılı olacak tek model
kooperatifçilik modelidir. Şeker sektörünün geleceğinin
tartışıldığı bu toplantıda buraya güzel bir başlık atmış
Şeker-İş. Diyor ki; ‘Sektörde Yıldız Ülke Olabiliriz’. Evet
iddialı bir söz. Türkiye olarak sektörde yıldız ülke olabiliriz. Niye? Çünkü bugün Türkiye yönünü AB’ne çevirdi.
Yarın sadece siyasi sınırların kaldığı, gümrük duvarlarının
yıkıldığı bir ülkede, bizim işçimiz, bizim çiftçimiz Fransızla, İngilizle, Almanla bu sektörde yarışacak. Şeker pancarı da bugün Avrupa’da ve dünyada yarışacağımız yegane
ürünlerden bir tanesi. Bu açıdan şekerin özelleştirilmesi
hepimiz için büyük önem arzediyor. Üreticisiyle, çalışanıyla, nakliyecisiyle, hayvancılığıyla, yem sanayiye, yan sanayiyle toplam 10 milyona yakın insanın geleceği yatıyor
bu sektörde. Yani Türkiye nüfusunun yüzde 15’ini ilgilendiren bir durum. Dolayısıyla Türkiye’de özelleştirme, her
zamankinden bütün sektörlerden çok daha farklı. Çünkü
bu sektörde yapılacak yanlış bir özelleştirmede geri dönüş
sözkonusu değil. Burası herhangi bir kurumun özelleştirilmesi gibi değil. Onun için özelleştirmenin doğru yapılması gerekmektedir. Ülkemiz özelleştirmelerde çok acı
tecrübeler yaşadı. Et-Balık’ta, SEK’te, Orman Ürünleri
Sanayii’nde, Tekel’de çok yanlış özelleştirmelerin faturasını bugüne kadar ödedik. Aynı faturanın bu sektörde de
çıkmaması için özelleştirmenin doğru yapılması gerekmektedir. Hepinizin bildiği gibi ülkemizde 33 tane şeker
fabrikası var. 5 tanesi Pankobirlik’e, 3 tanesi de özel sektöre ait. Geçtiğimiz yıl on şeker fabrikasının ihalesi yapıldı
özelleştirme kapsamında. Eğer ki bu on şeker fabrikasının
özelleştirilmesi onaylansa idi bugün burada çok farklı bir
tablo ile toplanmış bulunacaktık. Türkiye özelleştirmede
çok acı tecrübeler yaşadı. Biz, Hans’lar değil, Hasan’lar şeker üretsin istiyoruz. Abrahamlar’ın değil, İbrahim’lerin
pancar ürettiği bir Türkiye istiyoruz.”
Şeker Özel
çalışmaları ve uyarıları gerçekten takdire şayandır ve bu
çalışmalarından dolayı da kendilerini tebrik ediyorum.
Şeker-İş Sendikası aynı zamanda, sağlığın yanında ülke
ekonomisine büyük katkılar sağlayan şeker sanayinin
gelişimi ve ayakta kalması için Türkiye kamuoyuna
çok önemli açıklamalar yapıyor. Şunu çok iyi biliyoruz
ki ülkelerin gelişmişliği, kalkınmışlığı ve demokratik
kültürün yerleşmesi ancak ve ancak sanayi ile olabilmiş,
sanayi devrimi tamamlanmış ülkelerde olabilmiş. Dolayısıyla bu bilinç içerisinde Büyük Atatürk’ün Cumhuriyetimizin ilk yıllarında İktisat Kongresi ile başlayan kararlılığı
ile beraber bilhassa özel sermayenin yoğun olduğu yıllarda karma ekonomi anlayışıyla devlet destekli bizim adına
KİT dediğimiz yatırımların başlangıcının yapılması bugün gelinen noktada sanayinin temelini oluşturmuş, hele
hele şeker sanayi, tekstil ve derin sanayi gibi sektörlerde
devletin öncülük yapması bu işin önemi açısından değerlendirilmesi gereken hususlardır. Kimse böbürlenmesin.
Bu ülke sanayileşsin anlayışıyla bu ülkenin kaynakları
özel sermaye kalkınmacı devlet anlayışıyla sunuldu. Ancak ne yazık ki bugüne kadar teşvikler yerinde kullanılmadı. Ülke kalkınmasında en büyük istihdamı sağlamış
KİT’lerin bozuk yönetimlerinden sonra 1980’li yılların
sonundan itibaren başlayan devletin üretimden çekileceği
anlayışı, her şeyin rekabet olduğu, para olduğu ancak
insanı dışlayan yapının bizim ülkemiz tarafından da
özümsenmesi ve bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin
içinde de hiçbir üretim ve istihdamın yer almadığı ve
peşkeş çekilen kurumların yanında kendi işçisini sokağa
bırakan bir siyasi anlayışın yerleştiğini görüyoruz. Halen
daha bu yapıya devam edilmek istendiğini görüyoruz. Kırılgan bir yapıyla bugüne kadar ki özelleştirmelerin elbette yanlışlığını ifade eden bizler oluyoruz. Bugüne kadar
ki siyasi yapılanma da muhalefette iken başka türlü, ama
iktidara geldiklerinde hep başka türlü oldular. Ama gıda
sanayini, şeker sanayini ilgilendiren bu hususlarda kesinlikle bilinmezliğin ve kırılganlığın ortadan kaldırılması
çalışanlarımızın huzura kavuşturulması gerekmektedir.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
“Türkiye sadece şekerde değil her alanda
dünyanın yıldızı olacaktır”
Burada siyasetçileri çağırırken bir önceki sempozyumda bir beklentiniz, bir talebiniz vardı. Bunu başardınız.
Sizleri kutluyorum. Sizlerin böylesine katılımlı, bilimsel
ve düzenli çalışmalarınızdan siyasetçiler etkilendi. Dört
parti gurubunun da değerli temsilcileri var ancak, sadece Sayın başbakan’ın durdurun bu özelleştirmeyi demesi
yetmiyor. Yasaların değişmesi lazım, yeni yasaların konulması lazım. Bugünkü bu toplantının amacı, sizlerin biz
siyasilerden beklentisi, bu işi hakkıyla yapana, üretene,
emeği geçene devredin konusundaki mecliste çalışmalar
yapmamız. Doğru olan da budur. Burada oturumlar yapılacak. Çok değerli konuşmacılar var. Şeker-İş bilimsel
olarak çok güzel incelemeler yapmış. Polonya modelin-
24
şeker-iş dergisi • mart 2013
BDP Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan
den tutun Hollanda modeline, ABD modeline kadar.
GDO’lu ürünlerden NBŞ’lere, özelleştirmeden devlet
yatırımlarına ancak siyasilerin biraz kafası karışık. Modelde, eksende karışık. Hangi eksende olduğumuz daha
net değil. Özelleştirme kapsamındaki haritalara bakın ve
dikkat ediniz. İç Anadolu, Doğu ve kısmen Güneydoğu.
Yani bölgesel dengesizliğin olduğu yerler. Ve bunun giderilmesi yükümlülüğü altında olan bir Türkiye’nin bir
tarım sanayi endüstrisi stratejisi yok. GAP var. Kırk yıllık bir rüya ama halen su kanalları Mardin Ovası’na ulaşamadı. 5 milyon istihdam demek. GAP var, DOP var.
Konya Ovası projesi var. Bütün bunların içinde bir tarım
stratejimiz yok. Neden; çünkü teşviki, vergiyi, pirim indirimini hep yabancı sermaye ve özellikle sanayi alanındakiler gelsin diye kurgulamışız. Siz Muş Ovası’nı, depremin
vurduğu Erciş’i, Malatya’yı, Tokat’ı, Kars’ı ve Eskişehir’e
oradan Adapazarı’na kadar kooperatifleşerek emeğini en
güzel değerlendirebileceği bir olanağa sahipken birden
bire Türkiye’nin sağlığı ile oynanmaya başlandı. Bakmayın siz Kutsal Ramazan Bayramı’nın adını Şeker Bayramı
koyduğumuza. Ne zaman ki şeker üreticisi, pancar üreticisi gerçek haklarına kavuştuğu zaman işte o zaman Şeker
Bayramı bu ülkede kutlanacak. Eğer bir ülkenin işsizi en
çok Ziraat Mühendisleri ise bu ülkenin göstergesidir. Sayım bekleyen rekor oran ziraat mühendislerinde. Böyle
bir ülke politikasıyla siz bu ülkenin tarımını, hayvancılığını nasıl başarıya ulaştıracaksınız. Biz 2009 krizinden
kaçarken sadece savaş müteahhitliğinde mi iş yapacağız?
Hayır. Bu ülke bütün Afrika’ya, bütün Ortadoğu’ya, bütün Uzakdoğu’ya tarım ve hayvansal ürünlerini sanayileşmiş boyutuyla ihraç edecek müthiş bir kapasiteye sahiptir.
Ama gel gör ki narenciye dalında kalıyor. Zeytinin başına
gelenleri gördük. Bir önceki toplantıda araştırma önergesi vereceğime söz vermiştim. Bunu meclise indirdim
ama ne dediler? Bunun için sadece özelleştirme dursun
demek yetmiyor. Hem araştıralım hem de sizlerin istediği
ve dört parti gurubuna getirin. Ben istersem yarın veririm
bu teklifi ama böyle yapmayın. Teklifinizi siz hazırlayın
ve kooperatif üreticilerine devri için ve özelleştirilmenin
kaldırılması için siz hazırlayın. Getirin bütün parti guruplarını ziyaret edin. Ak koyun, kara koyun kim belli olsun
MHP Genel Başkan Yardımcısı
Mevlüt Karakaya
MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya
“Türkiye’nin sorunu üretim karşıtlığıdır”
MHP Genel başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya da
konuşmasında üretim karşıtlığına değindi. Ana sorunun
üretim karşıtlığı olduğuna dikkat çeken Karakaya, yerli üretim karşıtı ithalatçı ve yabancı lobilerin Türkiye’de
etkili olduğunu ifade etti. Şeker pancarının ve şekerin
ekonomik bir faaliyet olmaktan çok daha öte stratejik
olarak ifade edilmesindeki temel gerekçeleri birçok
sektöre sağladıkları katma değer ve bunun yanında
ekonomik olarak çoğu zaman ölçülmesi mümkün
olmayan değerler olduğunun altını çizen Karakaya, “Bugün burada stratejik bir ürün olan şekerin geleceğini konuşmak, tartışmak, öneriler geliştirmek üzere toplanmış
bulunuyoruz. Bu vesile ile bu sempozyumu düzenleyen,
sempozyuma konuşmacı olarak katılan, katkı veren
herkesi bir kez daha saygıyla selamlıyor ve teşekkürlerimi
sunuyorum.” Diye konuştu. Karakaya şöyle devam etti:
“Şekerin, şeker pancarının önemini kabul etmeyen,
küçümseyen hiç kimsenin olduğunu düşünmüyorum
ancak uygulamalar, uygulanan politikalar şekerin tadını
kaçırmakta, pancarın önemini azaltmakta. Konu, çok
boyutlu, çok yönlü. Konunun tarımsal boyutu, sanayi
boyutu, pazarlama boyutu var. Ekonomik yönü, sosyal ve
kültürel yönü var. Stratejik bir ürün olmasın nedeni ile siyasi yönü var. Çok yönlü ve çok boyutlu. Ben buradan bir
bildiri sunma niyetinde değilim. Konunun uzmanları var
burada. Onlar tüm dünyayı, geçmişi, bugünü ve geleceği
buradan size sonucaklar, anlatacaklar. Bilimsel olarak ifade edecekler. Onların önünde ahkam kesme niyetinde de
değilim. Ancak, ekonomi programının adını üreten ekonomi olarak koymuş, bunun unsurlarını da üretimi harekete geçirmek, küresel rekabet gücünü artırmak, hakkaniyetli paylaşımı sağlamak, kaynak ve yönetimde etkinliğini
yükseltmek olarak ifade eden bir siyasi hareket, Milliyetçi
Hareketin temsilcisi olarak burada gördüğümüz ve nasip
olduğu iktidara da geldiğimizde de taahhüt ettiğimiz konuyla da doğrudan alakalı birkaç hususun altını çizmek
istiyorum.
“Türkiye’de üretim karşıtı lobiler var”
Türkiye’deki şekerin de, buğdayın da, pancarın da yani
üretenin, üretilenin tek bir sorunu var. O da üretim karşıtlığıdır. Ana sorun, üretim karşıtlığı sorunu olmakla birlikte zamanı da dikkate alarak bu ana sorunu üç ana üç alt
problem cümlesi ile ifade etmem mümkün. Birincisi, yerli
üretim karşıtı ithalatçı ve yabancı lobilerinin Türkiye’de
etkin olmasıdır. Kimdir bu üretim karşıtı lobiler? Öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki, düşük kur politikalarıyla ekonomik büyümeyi sıcak paraya dayandıran on yıllık
sürede 450 milyar dolar dış açık 335 milyar dolar cari açık
veren hükümettir. Üretimlerinde ağırlıklı olarak ithal
ürün kullanan ithalatçılardır. Yabancı şirketlerin temsilcileridir. Bunları daha da artırmak mümkündür. Bunun
karşısında kim var? Üreten kesimdir. Üretimde çalışan
kesimdir. Öncelikle de Şeker-İş Sendikası’nın çok değerli mensupları sizler varsınız. Çünkü üretimin olmaması,
istihdamın olmaması, katma değerin artmaması sizi de
doğrudan etkilemektedir. İkincisi özellikle tarımsal üretimi salt bir ekonomik faaliyet olarak görme yanlışlığıdır.
Biraz önceki çok değerli konuşmacıların da ifade ettikleri
gibi şeker pancarının, şekerin ekonomik bir faaliyet olmaktan çok daha öte stratejik olarak ifade edilmesindeki
temel gerekçeleri birçok sektöre sağladıkları katma değer
ve bunun yanında ekonomik olarak çoğu zaman ölçülmesi mümkün olmayan değerleridir. Bu bir ekolojik dengeye
sağladığı katkı, atmosferin temizlenmesine sağladığı katkı, özellikle bizdeki temel yaklaşımlarda önleme maliyetleri değil, gerçekleşen zararların karşılanması hep ön planda olduğu için bugün hastalıklarla mücadelede ne kadar
bir harcama ve külfetinin ne olduğunu düşünmüyoruz .
Aslında üretmenin maliyeti değil, üretmemenin maliyeti
olarak bakmamız lazım. Şeker pancarını, şekeri üretmediğinizde bize nelere mal olacağından bakmak belki fotoğrafının bütünün görmek açısından çok doğru yaklaşım
olacaktır. Üçüncü problem. Özellikle ülkemizde tarımsal
üretimlerin hatta üretim, üretilen ürün maliyetlerinin
yani kar zararlarının hesaplanmasında küresel fiyat, yerli
maliyet bazlı denklemleri kullanma cehaleti veya hinli-
www.sekeris.org.tr
25
Şeker Özel
istiyoruz. Artık hak ararken yıllardır beklemekten usandık. İnanın Meclis’e geldiğimiz 2007 yılından bu yana defalarca verdiğimiz sorular reddediliyor yeniden veriyoruz.
Madencilikte, zeytinde, internette, darbe komisyonlarında, böcekte tele kulakta verdik. Reddedildik yine verdik.
Geldik şekerde de sizin bu kararlılığınız olduğu sürece
çok kısa sürede sonuca ulaşacaksınız. Bu muhteşem emeği, böylesine güzel savunan kardeşlerim karşısında bu
ülkenin umuyorum ki çok yakında barışına kavuşacak
ve buna herkesin desteğini, hepinizin desteğini istiyoruz.
Doğusuyla Batısıyla, Kuzeyiyle Güneyiyle bir şairin dediği gibi ‘Bir tas sıcak süttür barış… ve şöyle bitirir dizelerini.
Barış; bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir
ve inanın biz de barışımızı sağladığımız zaman sadece
şekerde değil, her alanda Türkiye dünyanın yıldızı olarak
parlayacaktır. Teklifinizi bekliyoruz ve dört guruba da
getirin diyoruz.
Şeker Özel
ğidir. Dört yıl boyunca bir Kamu İktisadı Teşebbüsünde
Türkiye’de hububat Piyasasını belirleyen bir kurumun
başında Genel Müdürlük yaptım. Köylü çocuğuyum. Hububat ve pancar tarımının içinde yerleştim. Eğitimimde
de pancarında katkısı vardır. Ama burada gördüğüm şuydu; Dünya fiyatı diye bir fiyatın uydurulmuş olduğu idi.
Türkiye’de üretim yapmak istediğinizde hemen çıktılarınızı dünya fiyatlarıyla değerlendirirler. Eğer dünya fiyatıyla üretim yapamıyorsanız rekabet gücünüz yok derler.
Ancak o üretimi yapmak için kullandığınız girdinin maliyetine gelindiğinde onu görmezden gelirler. Yani küresel
satış fiyatı, yerel maliyetidir. Bunun karşılaştırmasına da
bizim üreticimiz rekabet gücü olmayan üretici kategorisine alınır. Öncelikle bunun düzeltilmesi lazım.
“Pahalıya üret ucuza sat mantığı hakim”
Hiç kimse pancar üreticisine neden Avrupa’daki,
ABD’deki gibi pancar üreticilerine göre daha yüksek maliyetle üretim yaptığını sormaz? Ama şunu sorar. Neden
ABD’deki ya da Avrupa’daki pancar üreticisinden daha
fazla fiyat istediğini sorar. Pankobirlik Genel Müdürünün söylediği gibi Hanslar değil, Hasanlar üretsin. Hayır.
Türkiye’deki dayatma pahalıya üret, ucuza sat. Pahalıya üretip ucuza satamıyorsan o zaman Hasan sen bırak,
Hans üretsin. Temel dayatma budur. Birçok şeyi tartışıyoruz. Bugün şekerin kotasının azaltılması noktasındaki
gerekçelere bakın. Birçok konudaki ithalat lobilerinin
gerekçelerine bakın. Hepsinde rekabet edemediğimiz,
üretimimizin pahalı olduğu ve bunun sanayimizi olumsuz etkilediği ve dışarıda rekabet yapamadığımız. Bir defa
biz gömleğimizin düğmesini baştan yanlış iliklemişiz.
Başlangıç düğmesi yanlış, biz yakayı bir araya getirmeye
çalışıyoruz. Oysa yapmamız gereken, öncelikle girdi fiyatlarını dünya fiyatları ile uyumlu hale getirmektir. Bugün
siz mazottan Avrupadakinden, ABD’dekinden çok daha
fazla vergi alıyorsanız, bütçe açıklarınızı kapatmak için
mazotun bedelinden daha fazlasını vergi olarak alıyorsanız, diğer taraftan üreten kesimin vergi ödemediğini söylüyorsanız haksızlık ediyorsunuz. Burada üreten, üretim
yapan kesim var. Allah sizleri eksik etmesin. Bu mücadelenizde, bu çalışmalarınızda özellikle Şeker-İş’in şeker
fabrikalarının özelleştirilmesi konusundaki mücadeleden
dolayı da tebrik ediyorum.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara
Milletvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın:
“Şeker Fabrikaları Halkımızındır”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın da
tarımsal üretimin artırılması için önce mazot fiyatlarının düşürülmesi gerektiğini söyledi. Şeker konusunun 1925 yılından bu yana fabrika bazında konuşula geldiğinin altını çizen
Günaydın, konunun yüzeysel bir konu olmadığını kaydetti.
Günaydın, konuşmasında “Mazot 4 Lira iken köylü
nasıl üretim yapsın? Bu ülkede tarım yok oluyor. Sama-
26
şeker-iş dergisi • mart 2013
CHP Genel Başkan Yardımcısı
ve Ankara Milletvekili Doç. Dr.
Gökhan Günaydın
nı bile ithal eder hale geldik. Daha ne söyleyelim? Şeker
Fabrikaları halkımızındır. Başbakan, nasıl özelleştirmeye
cüret eder” dedi. Günaydın şöyle konuştu:
“Şeker meselesi Türkiye’de 1925 yılından bu yana
fabrika bazında konuşulan bir mesele ve sanıldığı kadar
da yüzeysel basit bir konu değildir. Ancak biz burada
detaylarda kaybolarak gerçek soruna ilişkin ilgimizi kaybetmemeliyiz. Onun için izninizle ben bir tarafları sizinlerle paylaşmak istiyorum burada bir terazi var terazinin
de doğal olarak iki kefesi var bu kefelerden birincisinde
milyonlarca pancar çiftçisi pancar işinde çalışan tarım
işçisi, üretilen pancarı fabrikaya taşıyan kamyoncu, fabrikada bunu işlemek için gayret eden fabrika işçi kardeşim
ve elbette bu iktisadi faaliyetten kendi çarkını döndüren
milyonlarca esnaf kardeşim var ve tabi unutmamız gerekir ki bu şeker pancarının posasından ve artıklarından da
hayvancılık, besicilik önemli ölçüde yarar sağlıyor ve maliyetlerini düşürüyor. Bu tarafta saydığım kefede bir tane
yabancı yok bu kefenin bir diğer önemli aktörü tüketici,
tüketici de işte Türkiye’nin topraklarında kendi işçimizle kendi çiftçimizle ürettiğimiz sağlıklı şekeri tüketiyor.
Kefenin birincisi bu birde burada terazinin bir diğer kefesi var arkadaşlar burada Amerika’dan Türkiye’ye ithal
edilen GDO’lu mısır var sonra bu mısırı üretmek için bu
mısırdan nişasta bazlı şeker üretmek için kurulmuş olan
fabrikalar var 5 fabrika var bu fabrikaların kapasitelerinin
yüzde 75’ni Cargill ve Cargill-Ülker ortaklığı sağlıyor.
Burada üretilen NBŞ Türkiye’nin sanayi şekerinin neredeyse tamamına yakın olmak üzere üretim yapıyor ve aynı
zamanda burada uzman arkadaşlarım var aranızda bugün
ifade edeceğimiz şeker Amerikan obezitesinin de kaynağı
yani bugün ABD’de 250 milyon gariban zencilerin vücutlarının nasıl böyle yağlandığını sorduğumuz zaman en temel cevaplardan bir tanesi; işte GDO’lu mısır ve NBŞ’dir.
Şimdi biz bu iki kefeden birini tercih edeceğiz. Hem birazcık bu olsun azıcık şunların da gönlünü alalım diyerek
hayat devam edemez. Net bir duruş göstereceğiz.
Bu fabrikanın arsa arazi sorunlarını çöz, hukuk sorunlarını çöz, kota meselesini hallet diye baskı yapıyorlar. Biz
de ABD’ye karşı çıkamıyoruz. Onun için yüzde 10’luk
bir kota verelim, sonra da yüzde 50 artıralım ama 300 bin
Türkiye’de mazot çok pahalı
Mazot bugün Türkiye’de 4 lira 30 kuruş. Dedik ki biz
CHP olarak iktidara gelirsek mazotu 1,5 liraya vereceğiz.
Başbakan ve korosu hemen başladı. Bunlar atıyorlar, muhalefette oldukları için sallıyorlar, kimse mazotu 1,5 liraya veremez, çünkü biz mazotta dışarıya bağımlıyız. Doğru
mu söylüyor? evet doğru. Türkiye ihtiyacı olan mazotun
yüzde 90’ını ithal ediyor, dışarıdaki fiyatlara bağlıyız.”
AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık:
“Özelleştirmelerde Ulusal Çıkarlı Düşüneceğiz”
Sempozyumda en son söz alan AK Parti Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, Ankara’da düzenlenen “Şekerin geleceği, sektörde yıldız ülke olabiliriz” konulu sempozyumda konuştu. Milletvekili Çalık, “Pancar tarımı ve
şeker sanayinin; tarım ve sanayi entegrasyonunun en ve-
Şeker Özel
tonluk kapasiteleri varken 1 milyon ton kapasiteli fabrika
kurmalarına da ses çıkarmayalım. İşte 300 bin ton üretiyormuş gibi yapsınlar ama 1 milyon tonu da piyasaya sürüversinler, dolayısıyla ne şiş yansın ne kebap diyebiliriz
ama biz şunu söylüyoruz. Eğer bu memlekette bu memleketin bize verdiği imkânlarla okumuş yetişmiş ve bir aydın namusu içerisinde bu memleketten başka hiç kimseye
hizmet etme görevi ve sorumluluğu olmayan siyasi kadrolar olarak, bizim meselemiz; Türkiye’de kendi şeker sanayimizi desteklemek ve geliştirmektir. Bu iki tercihi net
olarak yapmak zorundayız. Arkadaşlar sırayla bahsettim.
Gelelim yavaş yavaş üretime. Türkiye bundan 10 yıl evvel
18-19 milyon ton şeker pancarı üretiyordu. Bugün ne kadar üretiyoruz? 14 milyon ton şeker pancarı üretiyoruz.
Yani Türkiye üretiminin 5 milyon tonunun kaybetmiş, 6
milyon tonunu kaybetmiş peki acaba diğer ülkeler nasıl
üretiyorlar? Fransa yılda 30 milyon ton pancar üretiyor,
Almanya’nın üretimi 25 milyondur, ABD 25 milyon ton,
Rusya 22 milyon ton, Ukrayna 16 milyon ton ama bize
kafamızda boza pişirerek söylediler ki bu 19 milyon ton
çok fazla. Şeker pancarına kota getirildi mi arkadaşlar?
Aynı kota hem pancara hem de NBŞ’ye getirildi. NBŞ’de
üretimi artırmak için şeker pancarında üretimi azaltmak
için kota bu iki iş için birlikte getirildi ve Türkiye’de üretimi yavaş yavaş aşağıya doğru çektik. Burada izninizle
küçük bir parantez açmak istiyorum sadece şekeri değil,
sadece pancar meselesini tarımın genelini konuşalım çünkü o pancar üreticisi pancar üretebilmek için mazot parası
ödemek zorunda, gübre parası ödemek zorunda bunların
çok pahalı olduğundan şikayet ediyoruz değil mi? Şimdi yer altı sularına sayaç takıyorlar. Yok öyle memleketin
suyunu bedavaya kullanmak. Çiftçi isen vereceksin kardeşim parasını. Eskiden köylerde içme ve kullanma suyu
ücretsizdi. Bütün şehir yasasını açın bakın artık içme ve
kullanma suyunu kullanmak paralı. Yok öyle memleketin
suyunu bedava kullanmak. Eğer çiftçi isen bu yüksek maliyetlerle mücadele etmeye çalışıyorsun.
AK Parti Malatya Milletvekili
Öznur Çalık
rimli örneklerinden biri olarak takdim etmek istiyorum.
Bugün en gelişmiş ülkelerin bile sanayilerini tarıma dayalı
hale getirdiklerini akılda tutarak, sizlere neden böyle bir
takdimi uygun gördüğümü açıklayayım; gıda maddeleri her geçen gün çeşitleniyor ve toplumun gıda talebine
yetişilemiyor. Tarım, ekolojik dengeye katkı sunan eski
bir dost gibi burada imdada yetişiyor ve sanayinin sırtına destek veriyor, iyi ki de yapıyor çünkü tarımın destek
verdiği sanayilerin ülkelere sunduğu milli gelir, ihracat ve
istihdam katkısı çok daha fazla sürdürülebilir oluyor. Bu
fotoğraf içinde, şeker sanayii ve şeker sanayiini destekleyen pancar tarımı ülkemiz için oldukça stratejik bir sektörü arz ediyor. Türk şeker sektörü, yalnız şeker üretmek
için hammadde kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda, yan
sektörlere ve istihdama katkılarıyla çiftçiye en fazla geliri
sağlayan sektör oluyor. Bu da; yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer demek,” dedi.
Şeker sektörünün sadece taşımacılık sektörü için 25
milyon ton iş hacmi yarattığının altını çizen Çalık, şöyle
devam etti:
“Tarımda, hayvancılıkta, kimya, alkol, ilaç, yem ve
maya sektörlerinde dışa bağımlılığın önüne geçmek demek. Doğrudan ve dolaylı olarak ilişkilendirilen 10 milyon insanımıza iş ve ekmek kapısı demek.1980’li yıllardan
itibaren teknolojik gelişmelerle birlikte, dünyanın ekonomik ve siyasi görünümünde de hızlı bir değişim sürecine
girildiği hepimizin malumu. Bu sürece; küreselleşme,
demokratikleşme ve özelleştirme damgasını vurdu.
Ekonominin temel prensipleri, tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de serbest piyasa ekonomisinin gelişmesine
imkan vermek üzere, devletin birçok sektörde üretim ve
ticaretten çekilmesini zorunlu kıldı. Kamunun iktisadi
hayat içerisinde yerinin sorgulandığı bu yeni dönemde,
Türkiye’de de birçok sektörde olduğu gibi şeker sanayi
için de özelleştirme süreci başladı. 2002 yılında, başta
Adapazarı olmak üzere 7 şeker fabrikasının tasfiye edilmesine karar verildi. Aynı yıl, Başbakanımız gazetelere
verdiği röportajlarda; ‘şeker ihracına başlamamız lazım,
www.sekeris.org.tr
27
Şeker Özel
neden biz dünya pazarlarında yer bulamıyoruz’ diyor ve
Adapazarı Şeker Fabrikasını kapalı tutmanın kamuya
darbe olduğunu söylüyordu.” ‘Özelleştirme girişimleri
2009 yılında Portföy C ve Portföy B grubu şeker
fabrikalarının ihale ilanının yayınlanması ile yeniden
gündeme geldi. Şeker-iş Sendikası bu konuyla ilgili hukuki bir süreç başlattı ve Portföy C grubu fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanının ve şartnamesini yürütmesinin durdurulması kararı verildi. 2011 yılına gelindiğinde 14 Eylül 2011 tarihinde Türkiye Şeker Fabrikaları
AŞ.’ye ait Portföy B ve Portföy C grubu şeker fabrikaları
için yeniden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
ihale kararlan yayınlandı.
Portföy B ve portföy C şeker fabrikalarının ihalesi
29.11.2011 tarihinde gerçekleştirildi” diyen Çalık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekim 2012’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ.’ye ait olan ve
Özelleştirme idaresi Başkanlığı’nca 29 Kasım 2011 ‘de
yapılan nihai pazarlık görüşmelerinde satılmasına karar
verilen Portföy B Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan
Şeker Fabrikaları ile Portföy C; Kastamonu, Kırşehir,
Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikalarının
ihalelerini iptal eden karara imza attı. 2002 yılından bu
yana, AK Parti olarak biz, özelleştirmenin daha rasyonel bir
ekonomik yapının oluşması için öneminin farkında olduk.
Özelleştirme, ekonomide verimi arttırmayı, devleti tam rekabet ortamını bozabilecek faaliyetlerden uzaklaştırmayı
sağlayacak bir uygulamadır dedik” ifadelerini kaydetti.
Çalık, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bütün bu
gerçeklerin yanında, biz özelleştirme yapılırken hem ilgili
bölgenin hem kurumun hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin
ortak menfaatlerinin bir paydada düşünülmesi gerektiğine inandık. Kritik sektörlerdeki özelleştirmeler söz
konusuysa; önce, ulusal stratejik tercihlerimizi, vatandaşımızın sürece duyduğu güveni özelleştirmenin şeffaf
denetimini göz önünde tutacağımızı söyledik. Malatya
Şeker Fabrikası’nın durumu da bu anlamda özeldi. Bazı
fabrikalar vardır; kurulu olduğu bölgedeki tüm farkları
siler; herkes için iş, aş ve refah üretir. Türkiye’nin az gelişmiş bölgeleri olan Doğu ve Güneydoğuda bulunan
fabrikalarımız, bu bölgelerde hem istihdam yaratmakta;
hem toplumun refahına büyük katkı sağlamaktadır. 347
bin 790 metrekarelik alanda kurulu olan ve bugün 346
kişinin istihdam edildiği Malatya Şeker fabrikamız böyle
bir misyon ve motivasyonla çalışır. Fabrikamız, bölgemizden bin 27 çiftçimizin pancar ekimi yaptığı ve 167 bin ton
28
şeker-iş dergisi • mart 2013
pancarın işlenerek 21 bin 850 ton şeker ile birlikte 6 bin
800 ton melas üretiminin gerçekleştiği bir yaşam ve üretim alanıdır, işte böylesi eşsiz bir tesis olan Malatya Şeker
Fabrikasının kapanması ihale sürecinde özellikle birtakım
hukuki boşluklardan dolayı elverişli hale gelmişti. Biz fabrikamızın kapanırsa çiftçimiz ve esnafımız açısından büyük olumsuz etkiler yaratacağını gördük ve özelleştirme
ihalesinin ertesi, süreci yakın takibe aldık. Bu süreci yaşarken AK Parti iktidarı olarak büyük bir açıklık ve samimiyetle, özelleştirmeye karşı olmadığımızı söyledik. Fakat
şunu da ekledik: Bu özelleştirme gerçekleşecekse, bir satış
olacaksa; vicdanen en ufak bir tereddüt bile duymamalıyız. Yüreklerimiz bunun haklı ve doğru bir satış olduğu
konusunda hemfikir olmalı. Böyle bir karar alabilmek için
de iki şart öne sürdük: Bir, arsa uygun fiyata satılmalı; iki,
fabrika özelleştikten sonra en az iki yıl çalıştırılmalı.
“Şeker-İş’in ‘Kazanan Ülkemiz Olsun’ ideali
yerini bulacaktır”
Sayın Şeker-iş Genel Başkanımız, Sayın Maliye Bakanımız, Sayın Özelleştirme İdaresi Başkanımız ve son
aşamada Sayın Başbakanımızla yaptığımız istişare ve
görüşmeler neticesinde Malatya’nın hassasiyetleri göz
önünde bulunduruldu ve Başbakanımız Malatya Şeker
Fabrikası özelleştirme ihalesinin altına imza atmadı. Bu
iptal kararı inşallah hayırlı olmuştur. Sayın Başbakanımıza tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz siyasileri aydınlatan ve bilgilendiren çalışmalarıyla, bir sivil toplum
örgütünün üstlenmesi gereken sorumluluğu büyük bir
özveriyle gerçekleştiren Şeker-İş Sendikasının ‘Kazanan
Ülkemiz Olsun’ ideali, inanıyorum ki yerini bulacaktır.
Sektörün dinamiklerini ve önceliklerini dikkate aldığı,
Kanunla yetkilendirilmiş kurumların satış fiyatlarındaki
dengeleyici ve belirleyici rolüne sahip çıkılan üretime
köstek olmayan ihracatçılara yönelik destekleyici
politikaları destekleyen bir özelleştirme süreci bizi ancak
tatmin edebilir. Ve AK Parti, hükümetimiz ancak böyle
bir özelleştirme sürecinin arkasında durabilir.”
Konuşmaların ardından öğleden sonraki programda
oturumlara geçildi. Oturumlarda Tarımsal Kalkınma ve
Şeker Sanayii, Özelleştirme ve Şekerin Geleceği, Gıda
Sanayiinde Tatlandırıcı Sorunları ve Sağlıklı Beslenme
konuları uzmanlar tarafından detaylı bir şekilde anlatıldı.
Şeker Özel
Şekerin Geleceği Sempozyumu
Sonuç Bildirgesi Açıklandı…
Şeker-İş Sendikası tarafından gerçekleştirilen
‘Şekerin Geleceği Yıldız Ülke Olabiliriz
Sempozyumu’nun sonuç bildirgesi açıklandı.
Şeker İş Sendikası 04-05 Şubat 2013 tarihleri
arasında Ankara Büyük Anadolu Otel’de yapılan
ve Türkiye’nin çeşitli illerindeki sivil toplum
kuruluşları, akademisyenler, konunun uzmanları
ve siyasi partilerin temsilcilerinin katılımıyla
gerçekleştirilen “Şekerin Geleceği-Sektörde Yıldız
Ülke Olabiliriz II” konulu sempozyum sonuç bildirgesi kamuoyuna açıklandı.
Altı madde altında toplanan sonuç bildirgesinde, “Ülkemizde kurumsal alt yapısı ve insan gücüyle,
üretim potansiyeli ve oluşturduğu katma değerle şeker sektörünün mevcut üretim potansiyelinin değerlendirilmesi suretiyle ‘sektörde yıldız ülke’ iddiasını
gerçekleştirmek adına dünya ile rekabet edebilirliği
güçlü, ihracat potansiyeli yüksek ve şeker üretimini
garanti altına alan endüstriyel bir yapının oluşturulması temel öncelik olmalıdır” denildi.
“Türkiye’nin en önemli endüstriyel yapılarından
biri olan şeker sanayinin geleceğinin aydınlığa kavuşması adına geniş katılımlı,çalışanların ve kamunun
da içinde yer aldığı ‘üretici bazlı sektörel kalkınma
modeli’ için gereken yeni bir yol haritasının oluşturulmasına olanak sağlayacak hukuki alt yapının
hazırlanması gerekmektedir.”denilen bildirgede şu
maddeler kamuoyuna açıklandı:” -Sektörel yönetim
modeli kapsamında; başta şeker pancarı üreticileri
olmak üzere çalışanlar, hayvan yetiştiricileri, yan sanayi yöneticileri ve çiftçiden başlayan üretim prosesinin her aşamasında katkı yaratan paydaşların içinde
yer aldığı bir katılım modeli ile Türk Şeker Sektörü
dinamik bir işleyiş kazanacaktır. -Bu perspektifle,
Türkşeker özelleştirme kapsam ve programından çıkarılarak özerk bir yönetim yapısına kavuşturulmalı,
teknolojik gelişme ve yenileme yatırımları konusunda imkan verilmeyen fabrikaların yeni yapı içerisinde rehabilite edilmesi için kendi yönetim yapılarına
sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Türkşeker
bünyesindeki fabrikalar; sektörü bilen yönetici kad-
rolarıyla, uzmanlaşmış üretim elemanlarıyla, mühendislik ve teknik bilgisiyle, piyasa süreçlerine karar
verme yetki ve sorumluluğu kriteri doğrultusunda
ihracata dönük bir büyüme stratejisiyle yeniden örgütlenmelidir. -Tarımsal kalkınmayla, endüstriyel
gelişmeyi dengeli bir şekilde yürütecek bu strateji
için, şeker fabrikalarının sosyal amaçlı üretim yapan
tesislerine yatırım yapılması ve üretim şartlarının
iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım, tarımsal
destek politikalarıyla da teşvik edilmeli, bölgesel
kalkınmanın etkin hale getirilmesi sağlanmalıdır.
-Tarımsal kalkınma, gıda sanayi, petro-kimya sanayi, maya, kozmetik, ilaç endüstrilerinin yanı sıra
petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarına milyarlarca dolar harcayan ülkemizde cari açık sorununun çözümüne katkıda bulunacak alternatif ve
temiz bir enerji kaynağı olan biyoetanol üretimi,
şeker sanayinin yarattığı dolaylı etkiler gözetilerek
teşvik edilmeli, düzenleyici tedbirler alınmalıdır.
-Sağlıklı gıda üretimine olan talebin hızla yükseldiği,
dolayısıyla organik gıda endüstri ürünleri üretiminin
önem kazandığı bugün; dünya ülkeleri nişasta bazlı
şeker (NBŞ) kökenli yapay tatlandırıcılar ve yüksek
yoğunluklu tatlandırıcıların sağlık boyutunu tartışmakla beraber yüksek fruktozlu mısır şuruplarına
ilişkin insan sağlığını tehdit eden birçok saptama
bilimsel raporlar vasıtasıyla ortaya konmaktadır. Bu
sebeple Türkiye’nin sağlıklı gıda tüketimi için, sağlıklı şeker üretim potansiyelini her geçen yıl daha da
daraltan NBŞ kotaları, pancardan şeker üreten AB
ülkelerinde uygulanan seviyeye indirilmelidir.”
Açıklamada, sektörde yıldız ülke olunması için
şeker pancarı sektörünün bütün paydaşlarını bir araya getiren “pancar çalışma grubu” adı altında, dünya
ölçeğinde yaşanan gelişmeleri, olumsuz-tutarsız ve
güncelliğini yitirmiş mevcut özelleştirme politikalarını yeniden ele alan ve bu çerçevede yeni bir şeker
üretim stratejisi oluşturacak, gönüllülük temelinde
bir yapının zaman geçirilmeksizin kurulması hedeflendiği bildirildi.
www.sekeris.org.tr
29
Şeker Özel
Sempozyumdan Kareler
30
şeker-iş dergisi • mart 2013
Şeker Özel
www.sekeris.org.tr
31
Haber
İşçiler Zalimce Çıkartılıyor
Şeker-İş Sendikası Teşkilatlanma Dairesi
Başkanı Bahri Topçu, Aksaray’da bulunan
Balküpü Şeker Fabrikası’nda işçilerin
zalimce işten çıkarıldığını belirterek,
balküpünün zehir küpü olduğunu söyledi.
Şeker-İş Sendikası Teşkilatlanma Dairesi Başkanı Bahri Topçu, Aksaray’da bulunan Balküpü Şeker
Fabrikası’nda işçilerin zalimce işten çıkarıldığını belirterek, balküpünün zehir küpü olduğunu söyledi.
29 Haziran 2012’de Toplu İş Sözleşmesi yapmak için
gerekli çoğunluğu sağladıktan sonra, İşveren sistemli bir
şekilde sendikalı işçileri zalimce işten çıkarmaya başladığın
belirten Şeker-İş Sendikası Teşkilatlanma Dairesi Başkanı
Bahri Topçu, “2012 yılı kampanyasını fedakarca fazla çalışarak başarıyla tamamlayan Şeker-İŞ Sendikası üyeleri, maalesef Balküpü Şeker Fabrikası’ndan alın terinin karşılığını
alamadığı gibi, Kampanya biter bitmez işçi arkadaşlarımızın bir kısmı baskıyla işyerinden istifaya zorlamış, bir kısmı
da küçülüyoruz bahanesiyle işten çıkarılmıştır” dedi.
Balküpü Şekir Fabrikası’nın adeta zehir küpüne dönüştüğünü belirten Bahri Topçu, “Ramazan ayında başlayan kıyım, sistemli bir şekilde devam ediyor. Aksaray
gençlerinin fabrikanın kuruluşundan bu yana sefalet ücretine çalışarak, ülkemizin en karlı şeker fabrikası yapmalarına rağmen, bu gençlerimizin emeği acımasızca sömürülmüş, keyfi davranışlar ve haksızlıklar karşısında anayasal
hak olan sendikalaşma hakkını hayata geçirmiş, işyerinde
büyük bir çoğunlukla toplu iş sözleşme yapma hakkını
kazanmışlardır. İşçilerin bu Anayasal hakkını içine sindiremeyen Balküpü Şeker Fabrikası işvereni ve vekilleri,
sadece sendikalı olmaları sebebiyle çeşitli bahanelerle işçileri işten çıkartarak balküpü, zehir küpü olmuştur” dedi.
Konuyla ilgili gerekli yasal mücadeleyi başlattıklarını
kaydeden Bahri Topçu, “Bal Küpü Şeker Fabrikası’nda çalışanların hakları alınıncaya kadar, ne gerekiyorsa sonuna
kadar sürdürülecektir. Çalışanlar sahipsiz değildir. Usulsüz
uygulamalar karşısında, herkes yasalar önünde mutlaka hesap verecektir. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır.
Bağımsız yargı tek güvencemizdir. Sendikalaşma hakkımız
ve Toplu İş Sözleşmesi yapma hakkımız ne yaparsanız yapın engellenemeyecektir. Buradan Balküpü Şeker Fabrikası
işverenine sesleniyoruz. İşçilerin haklarına saygı gösterin.
İşçinin ekmeğiyle oynamayın. İşçi varsa siz varsınız. Dinimizde en büyük suç Kul hakkıdır. Yukarıda Allah’a, aşağıda
yasalara saygı gösterin. Bu insanların ne suçu var? Sizi insafa, Allah korkusuna davet ediyoruz” diye konuştu.
Şeker-İş Yönetiminden Aksu’ya Ziyaret
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök,
Genel Sekreter Fevzi Şengül, Genel Mali Sekreter
Eyyup Şen, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan
Özyurt ve Genel Eğitim Sekreteri Hasan Basri Güzel, 2013 Nisan ayında emekli olacak Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürü Azmi Aksu’yu
makamında ziyaret ederek on yıldan bugüne şeker
sektörüne yaptığı katkılarından dolayı teşekkür ettiler. Daha sonra Aksu’ya Şeker-İş Sendikası Genel
Başkanı İsa Gök, hatıralık el işlemesi bakır ibrik
hediye etti.
32
şeker-iş dergisi • mart 2013
Haber
Gök,
TİKON
Genel Kurulu’na
Katıldı
Medya ve İletişim mesleğinin en büyük sivil toplum
örgütü Türkiye İletişim Konfederasyonunun (TİKON) 1.
Olağan Genel Kurulu, Ankara Rixos Otel’de yaptı. Siyaset
ve medya dünyasının büyük ilgi gösterdiği genel kurula
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök de katıldı. TİKON Genel Kurulu sonrası Şeyda Açıkkol Genel Başkanlığa seçilirken, EGEM TV Genel Müdürü Utku Demiröz
Genel Başkan Yardımcılığına, Soner Demiröz ise yönetim
kurulu üyeliğine seçildiler. Genel Kurul sonrası verilen yemekte Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Cantimur, Ak
Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş ve Şeker-İş Sendikası
Genel Başkanı İsa Gök EGEM TV yöneticileri ile birlikte
aynı masada uzun süre sohbet ettiler.
Bolulu Hasan Ustaya
Pancar Şekeri Ödülü
Türkiye’nin sütlü tatlı denildiğinde ilk akla gelen Bolulu Hasan Usta ürünlerinde tatlandırıcı yerine pancar şekeri
kullanması Şeker-İş Sendikası tarafından takdirle karşılandı.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, gösterdiği
hassasiyet sebebiyle Bolulu Hasan Ustaya teşekkür ederek
ödüllendirdi. Ödül töreni öncesi konuşan Gök, piyasada
merdivenaltı imalat yaparak insan sağlığını düşünmeden
hareket eden çok sayıda firma olduğunun altını çizerek
böylesine hassas bir konuda özellikle çocuklarımız ve torunlarımızın sağlıklı gelecekleri adına ürünlerinde pancar
şekerini tercin eden Bolulu Hasan Usta’nın tüm sektöre
örnek olduğunu söyledi.
Bolulu Hasan Usta da süt tatlıları olarak “en iyi ürün
en iyi hammadde ile üretilir” anlayışıyla üretim yaptıklarını
iade ederek ürünlerinde kullandıkları şekerin Türkiye şeker
fabrikalarının şeker pancarından ürettiği beyaz kristal şeker
olduğunu vurguladı.
www.sekeris.org.tr
33
Haber
Hollanda
Üretici Olmadan Asla Diyor…
Hollanda şeker pancarı üreticileri kooperatifi Royal Cosun Yönetim Kurulu Başkanı Jos Van Campen,
Hollanda’da şeker pancarından şeker üretiminin tamamının kooperatifin 2 fabrikasında yapıldığına belirterek,
“Şeker fabrikalarında üreticinin içinde olmadığı bir model başarılı olamaz” dedi.
Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök ile Pankobirlik Genel
Müdürü Fahrettin Tan, Royal Cosun Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Van Campen’i ziyaret etti. Van Campen, 19 yüzyıl başlarında Hollanda’da şeker pancarından
şeker üreten 30 şeker fabrikası olduğunu, bunların özel
işletmeler yeklinde faaliyet gösterdiğini ifade etti.
O dönemde üreticilerle fabrika yöneticilerinin çoğu
kez karşı karşıya geldiğini anlatan Van Campen, 1899
yılında ilk pancar üreticileri kooperatifinin kurulduğunu
söyledi. Bu kooperatifler çatısı altında şeker fabrikalarının
kurulduğunu dile getiren Van Campen, 1920 yılında 20
özel şeker fabrikasının ise 7 şirket çatışı altında birleştiğini anlattı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bazı şeker
fabrikalarının kapandığını, kooperatiflerin elinde 6, özel
sektörde 6 olmak üzere 12 şeker fabrikasının faaliyetini
sürdürdüğünü aktardı.
Van Campen, şöyle konuştu:
“2000’li yılların başına kadar kooperatif fabrikaları
ile özel fabrikalar arasında vahşi bir rekabet yaşandı. Bu
yıllarda 3 kooperatif ve 2 özel şeker fabrikası kalmıştı.
AB’nin şeker sektörünü yeniden yapılandırması sürecinde özel sektör şeker fabrikalarını kooperatiflere sattı. Bu
özel şirketlerin tek işleri şeker üretimi değildi. Diğer yatırımlarını büyütmek istediler ancak 3 sektörde birden büyüyemeyeceklerini düşündüler. AB’de şeker sektörünün
yeniden yapılanması sürecinde rekabetçi olamayacaklarını düşündüler. Dünya pazarı ile rekabet edebilmek için
büyük olmanız lazım. Kooperatifler, üreticiyle hareket
ettiği için güçlü bir yapıları olduğu için başardı. Üretici,
sahibi olduğu fabrikada, kendi malını ürettiği için kooperatife sahip çıkıyor, bu nedenle kooperatif ve fabrikaları
yaşatmak istiyorlar. Şeker fabrikalarında üreticinin içinde
Haber
olmadığı bir model başarılı olamaz. Şu anda Hollanda’da
şeker pancarından şeker üretiminin tamamı kooperatifin
2 fabrikası eliyle yapılıyor. 1960’larda 12 fabrika 1 milyon
ton şeker üretirken, şu anda biz de 2 fabrika ile 1 milyon
ton şeker üretiyoruz. 1850’lerde 25 bin şeker pancarı üreticisi varken şu anda Hollanda’da 10 bin pancar üreticisi
var. 130 bin hektarda pancar ekiyorduk, şu anda 73 bin
hektarda pancar ekiyoruz. 30 yıldaki büyüme çok hızlı
oldu. Üretimdeki artışın temel nedeni modernizasyon.”
“Türkiye, Hollanda ile arasındaki farkı koşarak kat
etmek zorunda”
Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, Türkiye’deki şeker
fabrikaları özelleştirmesinde sermayenin tabana yayılması
için mücadele verdiklerini anlatarak, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde Türkiye’ye özgü bir model oluşturulmalı. Bu modelin içinde işçi, üretici ve devlet bir arada
olmalı” dedi. Hollanda’da şeker pancarından şeker üretiminin tamamının kooperatifler eliyle yapıldığına işaret
eden Gök, Türkiye’nin Hollanda ile arasında oluşan farkı
koşarak kat etmek zorunda olduğunu söyledi. Gök, Türkiye ile AB’nin nişasta bazlı şekerlerle ilgili birlik ve güç
oluşturması gerektiğini de kaydetti.
“Şeker fabrikalarının işletme devrini istiyoruz,
tapusunu değil”
Pankobirlik Genel Müdürü Tan da Türkiye’deki şeker
fabrikalarından 25’inin özelleştirme kapsamında olduğunu hatırlatarak, 10 fabrikanın özelleştirmesinin yapıldığını ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından satışın iptal edildiğini hatırlattı. Şeker fabrikalarının satışının
iptal edilmesiyle bir yanlıştan dönüldüğünü savunan Tan,
“Avrupa’daki ve ABD’deki örnekler de gösteriyor ki üreticinin içinde olmayacağı bir özelleştirme modeli başarılı
olamaz” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’de 500 bin pancar üreticisinin olduğunu dile
getiren Tan, 20 bin kişinin şeker fabrikalarında istihdam
edildiğini, yaklaşık 10 milyon kişinin de dolaylı ya da dolaysız şekilde şeker pancarından ekmek yediğini söyledi.
Pankobirlik’in şeker fabrikalarının Türkiye’nin şekerinin
yüzde 40’ını ürettiğini bildiren Tan, “Biz, şeker fabrikalarının işletme devrini istiyoruz, tapusunu değil” diye konuştu.
Royal Cosun’un net cirosu 1 milyar 800 milyon avro
Royal Cosun’un şeker fabrikası Suiker Unie’nin
CEO’su Albert Markusse, kooperatifin bünyesinde 10
bin şeker pancarı üreticisi bulunduğunu söyledi. Kooperatifin şekerin yanı sıra patates, inulin, meyve ve hayvan
yemi üretimi üzerine de fabrikaları olduğuna işaret eden
Markusse, tüm fabrikalarda 3 bin 600 işçi çalıştığını belirtti. Şeker üretim maliyetlerinin gelecek yıllarda düşeceğini ve üretim miktarının artacağını düşündüklerini
anlatan Markusse, şeker pancarı veriminin de yıllar içinde
arttığını dile getirdi.
Suiker Unie Genel Müdürü Jan William Van Rossel
de, Hollanda’da devletin şeker üretimine müdahale etmediğini belirterek, şeker üretim kurallarını ise AB’nin
belirlediğini vurguladı. Royal Cosun’un net cirosunun 1
milyar 800 milyon avro, net karının ise 115 milyon avro
olduğuna dikkati çeken Van Rossel, karın, kooperatif
üyesi şeker pancarı üreticileriyle paylaşıldığını vurguladı.
Rossel, kooperatif yöneticilerin seçimle iş başına geldiğini, 9 kişilik yönetim kurulunun 6 üyesinin çiftçilerden, 3
üyesinin de profesyonellerden oluştuğunu söyledi.
www.sekeris.org.tr
35
Şeker Özel
Şeker-İş Sendikası
Başkanlar Kurulu Toplantısı KKTC’de Gerçekleştirildi…
“En Büyük Tehdit Özelleştirme”
Şeker-İş Sendikası 2013 yılının ilk Başkanlar Kurulu
toplantısını yavru vatan KKTC’de gerçekleştirdi. Açılış
konuşmasını Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ün
yaptığı toplantıda özelleştirme sürecinden çalışma hayatındaki değişikliklere dair ve hukuki süreç konusunda çok
kapsamlı konulara değinildi. Özelleştirme süreciyle çalışma hayatındaki değişikleri değerlendiren Şeker-İş Sendikası yayınladığı sonuç bildirgesinde ‘En büyük tehditin
özelleştirme’ olduğunu bildirdi.
Toplantıda Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü
Azmi ve Aksu ve Genel Müdür Yardımcıları ile Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Vedat Bilgin ve Doç.
Dr. Aydın Başbuğ ile E-Devlet Projesi ve kullanımı konusunda uzman Hakan Kuzucu birer sunum yaptılar.
Konuşmasında Sendikalar Yasası’nın Türkiye’nin
emeğini koruyan, ekonomik ve sosyal gelişimini teşvik
eden, destekleyen bir yasa olmasını ümit ederken; aynı zamanda bunun ülkenin demokratikleşmesine katkı yapmasını beklediklerini ifade eden Gök, “Öncelikle, devlet ve
toplum ilişkilerinin demokratikleşmesi devletin içindeki
kurumların toplumla olan münasebetlerini, seçimlerle
olan iradeyi esas alacak bir dönüşümden geçmesini kapsamaktadır. Milletin egemenliğini ve iradesini temsil eden
Büyük Millet Meclisi’nin üstünlüğünün devletin içindeki
bütün kurumların karşısında tespit edilmesi, devlet içindeki yapılanmanın bu hiyerarşiye göre yapılması elzemdir.
Bunun yapılması demek; ordu, devlet ve istihbarat başta
olmak üzere çeşitli güvenlik kuruluşlarının demokratik
otorite içerisinde kendilerine düşen rolü benimsemeleri
demektir” şeklinde konuştu.
22 milyon işgücünde
600 bin sendikalı ciddi bir eksiklik
Yaklaşık 22 milyon işgücünün istihdam edildiği bir
ekonomide sadece 600 bin işçinin sendikalaştırılmış ol-
36
şeker-iş dergisi • mart 2013
masının ciddi bir eksiklik olduğunun altını çizen Gök,
büyük çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan kuruluşların sendikalaşma ile ilgili tavırlarının ekonomik bakımdan kayıt dışı ekonominin büyümesine destek
anlamını taşıdığını söyledi.
Gök, “Bizler, dayatmalar karşısında direnen ve değişim yönlü hareketlerle ülkemiz lehine gerçekleşecek oluşumlara yön vermek zorundayız. Sendikal örgütlenme
önündeki engelleri kaldıracak mücadele yöntemlerini
geliştirmek zorundayız” dedi.
Konuşmasında şeker sektörüne ilişkin özelleştirme
politikalarına da değinen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Şeker Endüstrisinin, Özelleştirme İdaresi’ne
terk edilen fabrikalar nedeniyle sektördeki çok hızlı gelişmelere ayak uydurma imkanından mahrum bırakıldığını
iddia etti. Gök şöyle devam etti:
“Son 20 yılda, hızla ilerleyen teknolojik gelişim karşısında Özelleştirme İdaresi, adete şeker sanayiyi bu gelişmelerin dışında tutarak, geri bıraktıracak bir politika
izlemiştir. Bütün bunlara rağmen şeker sanayinin mevcut
üretim potansiyeli, Özelleştirme İdaresi’ne rağmen kendi
yağıyla kavrulma imkanını yaratmıştır. Yaklaşık 12 yıllık
mücadelemizde, Şeker Endüstrisinde özelleştirmenin
daha önce Et-Balık’ta yaşandığı gibi, şeker üretimini tasfiye edip Türk Gıda Sanayini ithalata dayanan bir yapay
şeker üretimine pazar yapmaya götüreceğini defalarca kez
anlattık, gerek siyasi gerekse hukuki alanda çalışmalarımızı sürdürdük. Şeker sanayinin; bir toplum için tarımsal endüstri, tarımsal kalkınma ve sağlıklı beslenmenin
önemli bir değer olduğunu hafızalara kazıdık. Çünkü
dünya şeker endüstrisinde sağlıklı beslenmenin; gıda sanayinin sağlıksız tatlandırıcılardan uzaklaştırılarak yerli
şeker sanayiyle kuracağı ilişkiye bağlı olduğunu ve bunun
da ülkemizde uygulanmasını öngördüğümüz politikalarla kesiştiğini gördük. Şeker sanayinin özelleştirilmesi ko-
Polonya-Hollanda ve ABD üreticileri ile güçlüler
Şeker sektörüne ilişkin dünyadan da örnekler vererek konuşmasını sürdüren Gök, Avrupa’nın en büyük
şeker üreticilerinden Polonya’nın 22 yıllık bir özelleştirme sürecini yaşadığını ve ülkenin 18 şeker fabrikasının
Alman ve İngiliz şirketlerin eline geçtiğini kaydetti. Yaşadığı acı deneyimler sonucunda ciddi sıkıntılar yaşayan
Polonya’nın, konuyu tam bir ulusal mesele olarak mütalaa
ederek, elinde kalan 7 fabrikanın kesinlikle yabancıya ve
özel sektöre satılmaması için 2001 yılında meclis kararı
aldığına vurgu yapan Gök, “Fabrikaların, pancar üreticisine ve fabrikalardaki işçiye satılması şartını içeren bu karar doğrultusunda, Polonya Hükümetinin 2011 yılı Eylül
ayında fabrikaların işçiye ve üreticiye devir tarihini açıklamasıyla birlikte sürecin sonuna gelinmiştir. Belirtilmesi
gereken diğer bir husus da, özelleştirme sürecinin veya
mülkiyetinin halka devrinin 10 yıl uzamasının nedeninin
Parlamento’nun fabrikaları gerekli yatırımları yaptıktan
sonra işçi ve üreticiye karlı bir halde devretmek istemesinden kaynaklanmış olduğudur. Polonyalı pancar üreticisi
ve şeker işçisi, bir anlamda fabrikalardan aldıkları kar paylarıyla fabrikaların sahibi olacaklar ve ulusal varlıkları da
ellerinde kalmaya devam edecektir. Keza, ABD ve birçok
AB ülkesinde olduğu gibi Hollanda da, dünya pazarı ile
rekabet edebilmek için üreticileriyle hareket eden güçlü
yapılarıyla dünya şeker sahnesinde tüm iddiasını ortaya
koymaktadır” dedi.
Gök’ün konuşmasının ardından ödül törenine geçil-
Şeker Özel
nusunda bir takım çıkar gruplarıyla kurulan ittifaklar ve
çalışmalar boşa çıktı ve Başbakanımız, bu konuda taleplerimizi karşılayan tavrı sergiledi. Bu çerçevede; bugüne
kadar yanlış yönlendirilen siyasilerimize sunduğumuz raporlarımız ve çalışmalarımız neticesinde Türkşeker bünyesinde yer alan 10 fabrikamızın özelleştirilmesine ilişkin
yapılan ihalelerin iptaline yönelik vuku bulan bu siyasi
kararın, ülkemiz şeker sektörü açısından bir dönemin
başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Alınan bu yerinde
kararın ardından; yurt içi dinamiklerimizi yok sayan politikalara karşın, rekabet gücü yüksek dünya ülkelerinde
uygulanan üretici ve çalışanlara devir seçeneğinin değerlendirilmesi ile nihai amaca ulaşacağımıza inanıyorum.”
di. Sektöre hizmetlerinden dolayı TŞFAŞ Genel Müdürü
Azmi Aksu’ya Gök tarafından bir plaket verildi. Ardından Şeker-İş Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar’a da bu
görevinde 26. Yılını doldurması sebebiyle Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök tarafından plaket verildi.
Törende konuşan TŞFAŞ Genel Müdürü Azmi Aksu
duygularını şöyle ifade etti:
“Emaneti korumak zorundayız”
“Görevde bulunduğum 10 yıldır, Şeker-İş Sendikasıyla hiçbir problem yaşamadık. Bu 10 yıl şeker sektörünün
en zor 10 yılıydı ki fabrikalar özelleştirme programına
alınmıştır. Ama çok şükür ki fabrikalarımız özelleştirilmedi. En zor şartlardan aldık bugünlere getirdik. Ayrıca
bu yıl çok güzel bir kampanya dönemi geçirdiğimizi belirtmeliyim. Şu an da 5 kampanya dönemi devam ediyor.
Bizlerde fabrikalarımıza sahip çıkmaya devam etmeliyiz.
Almadan vermek Allah’a mahsustur. Taşıma suyuyla değirmen dönmez. Emaneti korumak mecburiyetindeyiz.
Şayet pancar var ise fabrikaların çalışmaması mümkün
değildir. Hepimiz bu sektör için sanayimiz için çalışıyoruz. Şeker-İş’le iftihar ediyor, her platformda sendikamızı
savunuyoruz. Sağduyulu insanlardan meydana geldiğini
her yerde bayan ediyoruz.”
Şeker-İş Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar da kendisine takdim edilen plaketten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Plaket takdim törenin ardından Şube Başkanları Sonuç Bildirgesi okundu. ‘En büyük tehditin özelleştirme’
olduğuna vurgu yapılan bildirge şu şekilde:
www.sekeris.org.tr
37
Şeker Özel
KKTC Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi
“06-09 Ocak 2013 tarihinde Girne’de toplanan Şekerİş Başkanlar Kurulu, Şeker Sanayi’nin mevcut durumunu
ve özelleştirme süreci ile çalışma hayatındaki değişikleri
değerlendirerek, ortaya konan görüş ve öneriler doğrultusunda bu konudaki yaklaşımlarını aşağıdaki sonuç bildirisi ile üyelerimize, basınımıza ve kamuoyuna duyurmaya
karar vermiştir. Alınan kararlar doğrultusunda;
• Özelleştirme, tüm kamu kurumlarında olduğu gibi
sendikamızın örgütlü olduğu şeker fabrikalarında da
çalışanlara ve sendikamıza yönelik en büyük tehdit unsurlarından biridir. Son olarak; Türkşeker bünyesinde
bulunan 10 Şeker fabrikasının satışa çıkması ile başlayan ihale sürecinde hükümetin, şeker sanayi ve tarımsal
üretime olası olumsuz etkilerini hesap ederek kullandığı inisiyatif ile verilen iptal kararı, ülkemiz şeker sektörünün geleceği adına atılan büyük bir adımdır. Sendikamız, dünya şeker üretiminde söz sahibi olabilmemiz
adına sürdürdüğü çalışmalarının ABD ve Polonya,
Hollanda gibi Avrupa ülkeleri örneklerinde örtüştüğünü görerek Şeker endüstrisinin sürdürülebilirliğinin
ancak, çalışanların ve üreticilerin içinde bulunduğu bir
yapılanma ile mümkün olacağı sonucuna varmıştır.
• Özelleştirmenin yanı sıra sektörümüzün maruz kaldığı en önemli sorunlardan biri de üretim aşamasında
ihtiyaç duyulan teknik ve idari personel açığıdır. Bu
konu, başta verimlilik ve çalışma barışı olmak üzere
işçiler üzerinde psikolojik bir baskı oluşturmaktadır.
Sendikamız, bu konuda yapmış olduğu çalışmaların
siyasi irade nezdinde kabul görmesi noktasında elindeki tüm imkânlarını seferber etmiş ve bu çalışmalarını yetkili mercilere ulaştırmıştır. Şeker Sanayi’nin
varlığını tehdit eden bu sorunun bir an önce çözüme
kavuşturulması hususunda şubelerimizin de görüş ve
38
şeker-iş dergisi • mart 2013
istekleri doğrultusunda şekillenen çalışmalarımızın
artarak devam edeceği kararlaştırılmıştır.
• 2013-2015 yıllarını kapsayacak 25. Dönem Toplu İş
Sözleşmesi hazırlık çalışmalarımız kapsamında; şubelerimizden gelen talep ve beklentiler ayrıntıları ile
incelenerek, ortak bir görüş oluşturulmuş ve toplu
sözleşme taslağımızın genel çerçevesi belirlenmiştir.
• Çalışma hayatımızı düzenlemeye yönelik yürürlüğe
giren 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu uygulanması noktasında birçok aksaklığı beraberinde getirecektir. Yeni yasayı tüm ayrıntıları ile
inceleyen Başkanlar Kurulumuz kanunun 12. ve 15.
maddelerinin son fıkraları gereğince şube genel kurulu seçimlerinin veya kurulların iptali halinde sendikaya kayyum tayin edilmesini demokratik esaslara aykırı
bulmuştur. Bu nedenle söz konusu hükme ilişkin olarak sendikamız tarafından gerekli uyarı ve çalışmalar
başlatılmıştır.
• Başkanlar Kurulumuz; kuruluşundan bu yana teşkilatının her kademesinde emek ve mücadele ruhu ile
olgunlaşan Sendikamız Şeker-İş’ in, bu yıl 50. kuruluş
yıldönümü gerçekleştirilecektir. Aynı dönemde ikincisi gerçekleşecek olan Şekerin Geleceği Sektörde Yıldız
Ülke Olabiliriz Sempozyumu’nun, 3-5 Şubat 2013
tarihinde düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Köklü bir
geçmişi olan teşkilatımızın, her geçen gün büyüyen
güçlü bir yapıya kavuşması umuduyla 50. yılımızın
şeker sanayine tüm teşkilatımıza ve çalışanlarımıza hayırlı olmasını dileriz.
2013 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk Başkanlar Kurulu toplantımızın başta teşkilatımız ve şubelerimiz olmak
üzere sanayimize hayırlı olmasını temenni ederiz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur” denildi.
www.sekeris.org.tr
Şeker Özel
Başkanlar Kurulu Toplantısından Kareler
39
Haber
Şekerdeki İptale Mısırlı İlgisi…
Mısır Gıda İşçileri Sendikası’ndan Şeker-İş’e Ziyaret
“Mısır’da 160 bin üyesi bulunan Gıda İşçileri Sendikası l’inci Başkan Yardımcısı Halit Abdullatif Eyş, Şeker-İş’i
ziyaretinde, “Türkiye’de özelleştirilen fabrikaların siyasi
bir kararla satışlarının durdurulması dikkatimizi çekti. Bu
kararın ülkemizdeki yöneticilere de örnek olmasını istiyoruz” dedi.
Şeker fabrikalarının bilinçsiz bir şekilde özelleştirilmesine karşı verdiği mücadeleden dolayı dikkatleri üzerine
çeken Şeker-iş Sendikası’na Mısır’da aynı iş kolunda örgütlü bulunan Gıda işçileri Sendikası, anlamlı bir ziyarette
bulundu. Ziyarette Mısır’daki şeker sektörü ve sendikaları
hakkında kapsamlı bilgi veren Gıda işçileri Sendikası l’nci
Başkan Yardımcısı Halit Abdullatif Eyş, “160 bin üyemiz
ve ülke genelinde 132 şubemiz bulunuyor” dedi.
Mısır’da şekerin ağırlıklı olarak şeker kamışından üretildiğini ancak şekerpancarının da önemli bir yerinin bulunduğunu dile getiren Abdullatif Eyş, “1 milyon 500 bin ton
civarında yıllık üretimimiz var ancak bu tüketimimizi karşılamıyor. 700-800 bin ton ithalatımız var” diye konuştu.
Mısır’da bulunan 18 tane şeker fabrikasının 5’inde şeker
pancarından şeker üretimi yapıldığının altını çizen Abdullatif Eyş, bunun için Türkiye’de izlenen özelleştirme politikası ve gelinen son durumun kendileri için de hayati önemi
bulunduğunu bildirdi. “Siyasi bir kararla fabrikaların özel
sektöre satışlarının durdurulması bizim de dikkatimizi çekti. Şeker fabrikalarının üreticiler eliyle çalıştırılmasını biz
de önemsiyoruz” diye konuşan Abdullatif Eyş, “siyasetin
bu kararı neden aldığını ve bu süreçte ortaya koyduğunuz
sendikal mücadeleyi yerinde görmek istedik” dedi.
Şeker-İş’ten Mısır’a destek sözü
Şeker-iş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ise, Mısırlı
sendikacıların yaptıkları ziyareti önemsediklerini belirterek,
bu ziyaretin özelleştirme ihalesi yapılan B ve C portföyündeki 10 şeker fabrikasının satışlarının geçtiğimiz ay Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından iptal edilmesinin ardından
gerçekleşmesinin kendileri için de büyük anlam ifade ettiğini vurguladı. “Bu ziyaret bizim haklılığımızı bir kez daha
ortaya çıkarmıştır” diye konuşan Gök, Mısırlı sendikacılara
her türlü desteği vermeye hazır olduklarını belirtti.
Şeker-İş Heyeti Mısır’da
Şeker-İş Sendikası geçtiğimiz aylarda davet ettiği Mısır Gıda İşçileri Sendikasına iade-i ziyarette
bulundu. Şeker-İş Sendikası Ilgın Şube Başkanı Kamil Çomak, Ankara Şube Başkanı Murat
Taşlıyurt, Erciş Şube Başkanı Yavuz Şahin ve Kırşehir Şube Başkanı Işık Şimşek’ten oluşan heyet
karşılıklı fikir alışverişinin ardından Mısır Kamış Şekeri Fabrikası’nı ziyaret ettiler.
40
şeker-iş dergisi • mart 2013
Şeker-İş Sendikası Ölüm ve Sosyal Yardımlaşma
Vakfının Denetim Kurulu Başkan Kenan Piynar, Raportör Sefer Kahraman ve Üye Nuri Murat tarafından Genel
Merkez Binası’nda gerçekleştirildi. Hazırlanan raporda
ise şöyle denildi: “19-22 Şubat 2013 tarihleri arasında Şeker Anadolu Mutfağı, Şeker-İş Sıhhiye Misafirhanesi ve
Vakfın iştiraki olan Şeker-İş Sigorta Aracılık Hizmetleri
Haber
Şeker-İş Vakfı ve Genel Merkez
Denetimi Tamamlandı
Ltd. Şti. ile Anadolu Şeker Turizm Ltd. Şti. Merkez ve
Grand Şeker Hotel Şubesi’ne ait bütün kayıtlar incelenmiş olup, kayıt ve kararların Yönetmelik ve Tüzüğe uygun
olarak zamanında yapılmış, kayıt ve evraklarda herhangi
bir eksiğe rastlanmamıştır. Denetim Kurul olarak Yönetim Kurulunun yapmış olduğu başarılı çalışmalardan dolayı teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.”
Şeker-İş Sendikası Genel Merkez
Denetimi 19 Şubat-1 Mart 2013 tarihleri arasında Başkan Salih Ünal, Üye
Veli İlkay ve Raportör Osman Erik tarafından gerçekleştirildi. Denetim sonrası
tutulan tutanakta bütün kayıtların incelenerek kayıt ve kararların yönetmelik ve tüzüğe uygun olarak zamanında
yapıldığı, kayıt ve evraklarda herhangi
bir eksikliğe rastlanmadığına vurgu yapılarak yönetim kurulunun yaptığı çalışmalara teşekkür edildi.
www.sekeris.org.tr
41
Makale
İşveren Dayatmalarına
Rağmen Türkiye’nin
Girişimci Ruhunu
Ortaya Çıkarmak...
Ülkemiz üretim politikalarının oluşturulmasında
ve uygulanmasında, ekonomik hedeflerin gerçekleşmesi
ve sosyal gelişimin sağlanmasında en önemli faktör;
hiç kuşkusuz sorunsuz ve sağlıklı işleyen bir çalışma
hayatıdır. Bu amaca hizmet etmek üzere bugün; Dokuzuncu Kalkınma Planı ve buna bağlı olarak hazırlanan
Orta Vadeli Programlarda çalışma hayatına üretkenlik kazandıracak, çalışanlar açısından sağlıklı ve huzurlu bir iş
ortamı oluşturacak bir takım hedef ve tedbirlerle önemli
adımlar atılmıştır. Planın son yıllık programı olan 2013
Yılı Programında da hakim olan söz konusu anlayış, hazırlıkları devam eden Onuncu Kalkınma Planında da kilit
rol oynayacaktır.
Bu hedefler doğrultusunda ilerlerken, ne yazık ki ülkemiz çalışma hayatı tam anlamıyla otokratik, dayatmacı
bir yönetimle idare edilmeye devam etmekte, hatta işverenlerle olan ilişkilerimiz kurumsallaşmanın ötesinde; bireysel çaba, diyalog ve girişimlere dayanmaktadır. Bugün,
çalışma şartlarının insan hak ve özgürlüklerine yakışır
biçimde işlemesi gerekirken işveren ve sermaye temsilcilerinin emek aleyhtarı yürüttükleri politika, emeğin korunmasını ciddi bir sorun haline getirmiştir. Bırakınız işçi
sınıfının değerinin ne olduğunu, sendikanın ne işe yaradığını dahi tartışan emek karşıtı bu kesim sadece kendisini
gözeten ve toplumu yok sayan ideolojileri çerçevesinde
çalışanı bir meta olarak görmeye devam etmektedir.
Ülkemiz gıda sektörünün temel endüstrisi sıfatını
omuzlamış Türk Şeker sektörünün varlığı ve gelişimi konusunda süregelen çalışmalarıyla klasik sendikacılık anlayışını aşan ve örnek teşkil eden, sektörün içinde yer alan
kuruluşlara diyalog kapılarını hiçbir zaman kapatmayan
sendikamızın dahi söz konusu işveren tutumuyla karşı
karşıya kalması, ülkemizde işveren profilinin alın terine
hak edilen değeri vermede ne denli kapalı olduğunu göstermektedir.
Dün olduğu gibi bugün de, çalışanın emeğini yok
sayarak kendini tayin edici olarak gören işveren ve işveren temsilcilerinin keyfi ve inisiyatifine kalmış bir düzeni
oturtma anlayış ve çabası; emeği hor gören zihniyetin değişmediğini, işveren kesiminin emeğin kutsal bir değer olduğunu hala kavrayamadığını gözler önüne sermektedir.
Hatta işveren kesimlerince örgütlenme, üretimin karşısında yer alan en büyük engel olarak görülmektedir. Nitekim işverenin baskı, zulüm ve dayatmacı tavrına maruz
42
şeker-iş dergisi • mart 2013
İsa Gök-Genel Başkan
kalan fakat peşine düştüğü ekmeğini evine götürme
davasından başka bir kaygı taşımayan çalışanlarımız var
gücüyle çalışmaktadır. Ne var ki, çalışanları hor görerek
ortak paydanın dışına iten yaklaşım sonucu ekmeğinin
hatırına susan çalışanlarımızın bastırılmış sessizliğinin
sona erecek olması göz ardı edilmektedir.
İçerisinde bulunduğumuz dönem, endüstriyel gelişim hamlesini ‘tarafların entegre yaklaşımı’ ile ülkemiz
ölçeği dışına çıkarma, hatta uluslar arası düzeye taşıma
önceliğini gerektirmektedir. Bunu gerçekleştirmek üzere
izlenecek yol ise sendikaları tehlike ya da tehdit olarak
gören yahut sendikaların kendi güçlerini zedeleyeceği
korkusunu taşıyan işveren anlayışının terk edilmesinden
geçmektedir.
Üretimin geleceğini garanti altına almada üstlendiği
rol ile çalışanlarımız, kullanılan bir araç değil amaca giden
yolu tırnaklarıyla kazıyarak inşa eden büyük bir güçtür.
Bu nedenledir ki işverenin kendi çıkarları lehine işleyen bir sistematiğin oluşturulması yerine örgütlü ve dayanışmanın hakim olduğu yapısal bir oluşum ile üretimde
demokrasi hakim kılınmalıdır. Demokratik işleyişin özünü devreye sokarak, sorunların çözümü adına ortak mücadele alanında yer aldığımızın farkındalığı ile diyalog ve
danışma ortamının oluşturulması gerekmektedir.
Daha açık bir ifadeyle, çalışanların temsilcilerine;
işletmenin ya da işyerinin faaliyetleri, istihdamın yapısı
ile olası gelişimi ve özellikle istihdamı tehdit eden bir durumda alınması düşünülen önlemler hakkında önceden
bilgilendirme yapılması ve danışılması çalışma hayatımıza
güçlü bir temel sağlayacaktır. Ülkemizde hakim
kılınmasını istediğimiz refah toplumu, katılımcı sosyal
diyalog, toplumsal adalet, güçlü toplum adına sendikalar
ve emek gücünün toplumsal barış ile ülke demokrasisinin
en temel gereksinimi olduğu unutulmamalıdır.
Bir ülkenin demokratik işleyişinin sağlanmasında oynadığı etkili rol ile emek gücü; ülkenin durmaksızın işleyen ana dinamiği, üretim yapısının baş aktörüdür. Güçlü
bir toplum, güçlü bir Türkiye’nin inşası için ortak akılda buluşularak birlik ve beraberlik kıstası pekiştirilmeli,
üretimin geleceğini garanti altına alma adına bir an önce
düğmeye basılmalıdır. Bilinmelidir ki, ‘ortak eylem’ düzlemi çerçevesinde yan yana yer almadıkça, çözüm kapılarının önünde değil arkasında kalmaya devam edeceğiz..
Haber
İsa Gök’e 50. Yıl Hediyesi
Şeker-İş Sendikası Genel Merkez Yönetimi Sendikanın 50. kuruluş yılı münasebetiyle çalışmalarıyla
şeker sektörünün gelişimine büyük katkılar sağlayan ve bu manada taraflı tarafsız tüm kesimlerin büyük
takdirini toplayan Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’e kuruluş yılı anısına bir hediye verdiler.
Çorum Şeker-İş’ten Bozdağ’a
Çiçekli Teşekkür
Şeker-İş Çorum Şube Başkanı Sefer
Kahraman, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’a beklentilerini dile getiren bir
dosya ve çiçek sundu. Ak Parti İl Başkanlığını ziyaret eden Bozdağ ile bir süre
görüşen Kahraman, şeker fabrikalarının
özelleştirme ihalesinin iptal edilmesinde katkısı olan ve şeker fabrikalarının
bacasının tütmesini sağlayan hükümete
teşekkür etti.
www.sekeris.org.tr
43
Haber
AK Parti Kastamonu Milletvekili
Mustafa Gökhan Gülşen Şeker Fabrikasını Ziyaret Etti…
“Bize Düşen Görev Fabrikayı
Dolu Dolu Çalıştırmaktır”
Ak Parti Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan
Gülşen Kastamonu Şeker Fabrikasını ziyaret etti. Gülşen’e
Ak Parti İl Başkanı Metin Çelik, Ak Parti Merkez İlçe
Başkanı Feridun Öztürk ve Ak Parti İl Başkan Yardımcısı
Mehmet Kayıkçı eşlik ettiler. Ziyaret sonrası bir açıklama
yapan Gülşen, Şeker Fabrikasını ve Şeker-İş Sendikasını
ziyaret ettiklerini belirterek, fabrika çalışanları, sendika
ve fabrika müdürü ile görüş alışverişinde bulunduklarını
söyledi. Gülşen şöyle devam etti: “Biliyorsunuz Kastamonu Şeker Fabrikası ile ilgili bir özelleştirme süreci yaşandı.
44
şeker-iş dergisi • mart 2013
Sayın Başbakanımızın talimatıyla satış ihalesi iptal edildi.
Şimdi bize düşen fabrikayı daha verimli ve dolu dolu çalıştırmaktır. Kastamonu Şeker Fabrikasının üretim kapasitesini ve ürün kalitesini artırmalıyız. Çiftçilerimiz geçen yıl yaşanan süreç nedeniyle pancar ekmekte tereddüt etmişlerdi.
Bu yıl pancarda ton başı taban fiyat 135 lira olacak. Ürün
kalitesine göre bu fiyat ton başı 165 liraya kadar çıkacak.
Dolayısıyla önümüzdeki yıl pancar ekiminin artmasını bekliyoruz. Çiftçimiz artık gönül rahatlığıyla pancar ekip Şeker
Fabrikasına sahip çıkmalıdır.”
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Balküpü
Şeker Fabrikası işçilerinin “skandal niteliğinde
sayılabilecek” işten çıkarmalarla karşı karşıya kaldığını
söyledi.
Şeker-iş Sendikası üyeleri, Keskinkılıç Gıda Sanayine
bağlı Balküpü Şeker Fabrikası’nda 2012’den itibaren 69
işçinin işten çıkarılması nedeniyle fabrika önünde, protesto gösterisi düzenledi. Protestoya Şeker-İş Sendikası
Genel Başkanı İsa Gök, Genel Sekreter Fevzi Şengül ve
Genel teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt ile çok
sayıda siyasi parti ve sivil toplum temsilcileri de katıldı.
Jandarma ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı eylem, Şeker-İş Sendikası Genel Başkam İsa Gök’ün fabrika
girişme siyah çelenk bırakmasıyla başladı. İşten çıkartılan
işçilerin de katıldığı eylemde basın açıklaması yapan Gök,
üretim gücünü işçisine borçlu olan bir işletmenin sadece sendikalı oldukları gerekçesiyle kendi işçisini işten
çıkartmasının bu ülkenin katma değer yaratan diğer
sektörlerine kötü örnek teşkil ettiğini dile getirdi. İşten
çıkarmaların kabul edilemez olduğunu vurgulayan Gök,
“Balküpü Şeker Fabrikası kendi vizyonu ve temel değerleri
ile çelişen yaklaşımını terk etmedikçe bundan böyle tüketiciler nezdinde de işçisine kıyan işveren olarak anılacaktır.
Balküpü Şeker Fabrikası işçileri skandal niteliğinde
sayılabilecek işten çıkarmalarla karşı karşıya kalmıştır”
dedi. Açtıkları pankartlarla işten çıkartılmaları protesto
eden sendika temsilcileri ve üyeleri, yapılan açıklamaların
ardından dağıldı.
İmza kampanyası başlatıldı
Şeker-İş Sendikası üyesi işçiler daha sonra Balküpü
Şeker Fabrikasındaki işçilerin çıkartılması üzerine, destek
için Vilayet meydanında imza kampanyası başlattılar.
Aksaray Balküpü Eyleminde
Şeker-İş’e Sivil Toplum Desteği
Balküpü Şeker Fabrikasından çıkarılan işçilere destek
amaçlı sivil toplum kuruluşları ve siyasiler destek verdi.
Geçtiğimiz günlerde Aksaray’da Şeker-İş Sendikası
tarafından düzenlenen yemeğe Şeker İş Genel Başkanı İsa
Gök, MHP Aksaray İl Başkanı Rıfkı Karabatak, MHP
MYK üyesi Turan Yaldır, CHP Aksaray İl Başkanı Doğan
Koşar, Merkez İlçe Başkanı Gülhan Tosun, Baro Başkanı
Levent Bozkurt, Kamu-Sen İl Başkanı Ali Toprak, SağlıkSen İl Başkanı Mücahit Tokmak ve işçiler katıldı.
Gök : “Sırf Sendikalı Diye İşten Çıkarıldılar”
İşçilere destek için burada olduğunu belirten Şeker-İş
Genel Başkanı İsa Gök;“Bugün Aksaray’da bulunmamın
sebebi örgütümüze destek olmaktır. Balküpü Şeker Fab-
rikası kendi vizyonu ve temel değerleri ile çelişen yaklaşımını terk etmedikçe bundan böyle tüketiciler nezdinde
de işçisine kıyan işveren olarak anılacaktır. Balküpü Şeker
Fabrikası işçileri skandal niteliğinde sayılabilecek işten
çıkarmalarla karşı karşıya kalmıştır. Emekçi arkadaşlarımızın balküpü şeker fabrikasından sırf sendikalı diye işten çıkarıldılar. 214 işçi ile yetki aldığımız bir fabrikadan
80’i sadece sendikalı olduğu için işten çıkarıldı. Geçen
haftadan beri bu arkadaşlarımızı örgütlü olarak hep destekçisiyiz. Buradan Aksaray halkının da bu işçilere destek
vermelerini bekliyoruz” dedi.
Yemekte CHP Aksaray İl Başkanı Doğan Koşar ve
MHP İl Başkanı Rıfkı Karabatak Şeker-İş’e destek veren
birer konuşma yaptılar.
www.sekeris.org.tr
45
Haber
Gök: “Balküpü, İşçisine Kıyan İşveren
Olarak Anılacak”
Haber
Burdur Şeker’de Hizmet Ödülleri
Sahiplerine Verildi
Burdur Şeker Fabrikasında, fabrikaya 20 ve
30 yıllık emeğini vermiş olan ustalara ödülleri,
Fabrika Müdürü Abdulkadir Gülsün, Şeker-iş
sendikası Burdur şube başkanı Mustafa Onay,
birim müdürleri Yaşar Alkan, Mustafa Paralı, Hasan Ali Yıldırım, Mehmet Avşar, müdür
muavinleri Mehmet Gazi Boğazpınar, Güven
Karataş, Ali Şahin Çelik ve baş temsilci Hakan
Bostancı tarafından takdim edildi.
Ödül töreninde kısa bir konuşma yapan
Fabrika Müdürü Abdulkadir Gülsün, “ortalama insanın 60 yıl yaşadığı ülkemizde, ömrünün
yarısını şeker şirketine hizmet ederek geçirmiş
değerli çalışanlarımıza, alınlarının teriyle hak ettikleri bu ödülleri
vermekten dolayı mutluluk duyuyorum. Sizlerle çalışmış olmak, şu
kısa dönemde olağan üstü değişimlere sizlerle birlikte imza atmak,
bana gurur ve mutluluk veriyor” dedi.
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdür Muavini
Dr. Abbas Sueri Burdur Şeker Fabrikası’nda
T.Ş.F.A.Ş. genel müdür muavini Dr. Abbas Sueri, Burdur Şeker Fabrikası’nda yapılan yatırımları yerinde incelemek üzere Burdur Şeker Fabrikasına ziyarette bulundu.
Geride bıraktığımız 3 yıl içerisinde, teknolojik gelişmeler ve çevre düzenlemeleri adına Burdur Şeker Fabrikasında
gözle görülür seviyede yenilenmeler ve yatırımlar gerçekleştirildi. Yapılan 4.800 kw/h’lık yeni türbiniyle enerji darboğazından çıkan Burdur Şeker Fabrikası, geçtiğimiz sene faaliyete giren 7.5 ton luk 4 adet pancar yüzdürme havuzu ve
60 tonluk yeni boşaltma makinesi ile de pancar stoklama ve
günlük tesellüm kapasitesini arttırarak, düzenli sirkülasyon ile meydan hizmetlerinde çiftçilerini rahatlatmış oldu.
Fabrika içerisinde farklı tesislerde yapılan yeniliklerin
ardından, temiz çevre ve verimli enerji kullanımı adına
46
şeker-iş dergisi • mart 2013
atılacak son adım olarak doğalgaz dönüşümünü de bu
sene gerçekleştiren Burdur Şeker Fabrikası kısa dönem
hedeflerini başarılı bir şekilde tamamlamış oldu.
T.Ş.F.A.Ş. genel müdür muavini Dr. Abbas Sueri ise,
çok kısa bir sürede büyük bir özveri ile gerçekleştirilen
bütün bu yenilenmeleri yerinde görmek ve bu başarılı
çalışmalardan dolayı başta Burdur Şeker Fabrikası Müdürü Abdulkadir Gülsün olmak üzere Şeker-iş sendikası
Burdur şube başkanı Mustafa Onay ve tüm fabrika çalışanlarına teşekkürlerini bildirmek üzere Burdur Şeker
Fabrikasına ziyarette bulundu. Yatırım alanlarını Fabrika
Müdürü Abdulkadir Gülsün ve Şeker-iş Sendikası şube
başkanı Mustafa Onay eşliğinde tek tek gezen Sueri, istasyonlarda bulunan fabrika çalışanlarına teşekkür etti.
Fabrika istasyonlarına gerçekleştirdiği ziyaretin ardından, Şeker-iş Sendikası Burdur Şube Başkanı Mustafa
Onayı makamında ziyaret eden Dr. Abbas Sueri, bütün
yatırımlar boyunca gerçekleştirilen başarılı ve uyumlu çalışmalar için, tüm işçilerimiz adına Başkan Onay’a bizzat
teşekkürlerini bildirdi. İçilen kahveler eşliğinde fabrikamız adına gerçekleştirilebilecek yeni hedefler üzerinde
görüş alışverişinde bulunuldu.
Nabi Avcı’ya Ziyaret
İsmail Karadayı:
“Bir Devin Yeniden Uyanması
İçin Çaba Sarfediyoruz”
Şeker-İş Sendikası Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı, temeli dönemin Cumhurbaşkanı Bayar tarafından
atılan ve 1954’te Başbakan Menderes tarafından açılan
Susurluk Şeker Fabrikası’nın 56 yıllık maratonun ardından geçen sezon faaliyetlerinin durduğunu söyledi.
Mantar hastalığı fabrikanın kaderini değiştirdi
Günlük 7 bin ton pancar işleme kapasitesi bulunan
fabrikanın uzun yıllar ortalamasına göre 450-500 ton
pancar işlediğini anlatan Karadayı, özellikle 2003’ten
sonra polar üzerinden fiyat uygulamasına gidilmesiyle
fabrikanın kaderinin değiştiğini dile getirdi. Fabrikanın
pancar aldığı bölgede görülen mantar hastalığının, çiftçinin bu üründen uzaklaşmasında asıl etken olduğunu vurgulayan Karadayı, şöyle devam etti:
“Bölgemizde şeker oranı düşük. Mantar hastalığı yüzünden ilaçlama yapılıyor. İlacın köke gitmesi için de yoğun
sulamaya gidiliyor. Bu sulama sonucunda pancar normalden fazla büyüyor. Doğu ve İç Anadolu Bölgesi’nde dekara
3-6 ton olan verim, bizim bölgemizde sulama yüzünden 1013 tona çıkıyor. Üretim artıyor ancak içindeki şeker oranı
düşük kalıyor. Bu da pancarın fiyatını düşürüyor. Çiftçi düşük bedelle pancar sattığı için de üretiminden vazgeçiyor.”
Fabrikanın kapasitesi artırılmasaydı
Geçen sezon kampanya yapılmadığını, bu yıl da bölge
üretiminin 100 bin tonda kalması nedeniyle fabrikanın
çalışmadığını belirten Karadayı, “Ülkenin sayılı fabrikalarından biri. 1987’de revizyon yapıldı ve kapasite günlük 4
binden 7 bin tona çıkarıldı. Bu fabrika 4 bin tonda kalsaydı her zaman çalışacak pancarı bulabilirdi.
“Bölgemizdeki pancarı Eskişehir’e gönderiyoruz”
Karadayı, fabrikanın bölgeye sağladığı yıllık katma
değerin 100 milyon liranın üzerinde olduğuna dikkati çekerek, “2010’da son yaptığımız kampanyada 248 bin ton
pancar işledik. Nakliyeye verdiğimiz yük ise 445 bin tondu.
Pancar ve üretilen şeker taşınıyor. Küspesi var, nakliyeye veriliyor. Enerjimizi kendimiz üretiyoruz, kömür getiriliyor.
Filtrasyon için kireç taşı geliyor. Hepsinin toplamı 445 bin
ton yük oluyor. Çalışanları, şoförleri derken fabrikanın kasasından çıkan 100 milyon liranın üzerinde” diye konuştu.
Küspesiyle hayvancılığın gelişmesinde önemli rol
oynadı
Balıkesir’in, ülke hayvancılığında ilk sıralarda gelmesinde Susurluk Şeker Fabrikası’nın önemli rol oynadığını
vurgulayan Karadayı, şunları kaydetti: “Küspe, hayvancılık
sektöründe en değerli ve ucuz yemdir. Çiftçiye küspe iki şekilde veriliyor. Çiftçi, teslim ettiği pancarın yüzde 20’si kadar
bedelsiz küspe alıyordu. 100 ton pancar verdiniz, 20 ton küspe alıyorsunuz. Pancarın ekilme nedenlerinden birisi buydu.
Hem çiftçilik hem de hayvancılık yapan çok sayıda aile var.”
Umutları gelecek yılda
Tesisteki işçilerin geçici olarak diğer fabrikalarda görevlendirildiğini ve ilçe esnafının iki yıldır zor günler geçirdiğini belirten Karadayı, “Fabrika çalışmadıkça zarar
ediyor. İşçilerine ödenen harcırahlar, nakliye bedelleri
derken milyonlarca liralık zarar var. Böylesine büyük bir
fabrikada çarklar durmamalı. Ülke ekonomisine büyük
katkısı var” dedi. Gelecek yıl pancara tekrar bir yönelme
olacağına ve fabrikada çarkların döneceğine inandığını
vurgulayan Karadayı, “Ziraat odaları ve pancar üreticileriyle toplantılar yapıyoruz. Ciddi bir çalışma içindeyiz.
Bir devin tekrar uyanması için çaba harcıyoruz. Bursa, İzmir, Balıkesir ve Manisa çiftçisi de yaptığımız çalışmalara
destek veriyor” diye konuştu.
www.sekeris.org.tr
47
Haber
Şeker-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Davut Köroğlu ve yönetimi Milli
Eğitim Bakanlığı görevine getirilen Nabi
Avcı’yı makamında ziyaret ederek yeni görevinde başarı dilediler.
Haber
Malatya Şube Başkanı Nuri Murat
Mevsimlik İşçilerin Sorunlarını Anlattı
Şeker-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı Nuri Murat,
Şeker Fabrikası”nda çalışan mevsimlik işçilere kadro istediklerini bildirdi.
Sendika üyesi işçilerle Şeker Fabrikası önünde basın
açıklaması yapan Şeker İş Sendikası Malatya Şube Başkanı
Nuri Murat, “Özelleştirme kapsamı ve programında olan
şeker sanayi ne yazık ki ihtiyacı olan personeli temin edememekte, üretim sürecinde zorunlu olan teknik ve idari
personeli dahi karşılayamaz hale gelmektedir. Özelleştirme
kapsamına alındığı 2000 yılında Türkiye Şeker Fabrikaları
AŞ bünyesinde memur, sözleşmeli ve işçi olmak üzere toplam 30 bin 612 personel çalışmakta iken, 2012 yılında bu
sayı yaklaşık yüzde 56 oranında azalarak 14 bin kişiye kadar düşmüştür. Bu sayının 4 bin 777’si de kadro bekleyen
kampanya ve geçici işçilerimizdir. Bunun yanı sıra mevcut
işçilerimizin yüzde 70’inin emekliliğe hak kazanmış olması, unvanlı kadroların yetersizliği ve yıllardır süre gelen
ancak bir türlü çözüme kavuşmayan kadro sıkıntısının had
safhaya ulaşması nedeniyle ağırlaşan çalışma koşulları da
göz önüne alındığında bu durum sanayinin asıl faaliyetlerinin yürütüldüğü bölümlerde üretim devamlılığını tehdit
eder hala gelmiştir. Bu konu KİT komisyon toplantılarında
da dile getirilmiştir, üretim aşamasında bulunan alanlarda
yer alabilecek nitelikli personel eksikliği nedeniyle ortaya
çıkan iş gücü açığı işveren tarafından işin yürütülebilmesi
ve üretimin sürdürüle birliği adına alt işveren tarafından
satın alınan hizmet alımı ile karşılanmaktadır” ifadelerini
kullandı. Murat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaşanan olumsuzluklar daha önce Türkiye Şeker Fabrikaları genel müdürlüğü tarafından 21 Nisan 2012 tarih
ve 4556 sayılı ‘Acil personel ihtiyacı’ konu başlığında hazırlanan yazısı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilmiş fakat halen ÖİB tarafından bir cevap verilmemiştir
bunun yanı sıra toplantılarında ÖİB yetkilileri tarafından
fabrikalarımızda yaşanan personel ihtiyacının karşılanması yoluna gidileceği söylenmiş ancak üzerinden iki
kampanya dönemi geçmiş olmasına rağmen konu ile ilgili somut bir adım atılmamıştır. Ülkemizde şeker üretimi
alanında personel yetiştirecek bir kurum bulunmadığından üretim aşamasında yer alabilecek nitelikli personel
ancak şeker sanayi bünyesinde yetiştirilebilmektedir. Bu
bağlamda 25 şeker fabrikamızda işletme, üretim, bakım,
onarım ve enerji faaliyetlerinin ekonomik olarak devam
ettirilebilmesi için gerekli olan nitelikli elemanların temini öncelikle fabrikalarımızda yıllardır geçici statüde
kampanya ve mevsimlik işçi olarak çalışan ve alanında
yetişmiş yeterli teknik bilgiye sahip personelin kadroya
alınması ile sağlanmalıdır. Sanayimize gerekli kadroların
tahsisi ve bu kadrolara geçici işçi statüsündeki üyelerimizden atama yapılması çalışma barışının ve iş yerlerimizde
huzurun sağlanmasına da büyük katkı yapacaktır. Sayın
Başbakanımızın, ‘Bir daha geçici işçi sözünü duymak istemiyorum’ sözünden ilham alarak bu sorunun çözümünde
başta Başbakanımız olmak üzere bütün devlet büyüklerimizin desteklerini bekliyoruz.“
Muhtarlardan
Destek Ziyareti
Malatya Muhtarlar Derneği Şeker-İş Sendikası Malatya Şubesi’ni ziyaret ederek özelleştirme ile ilgili desteklerini iletip sendika yönetimine başarı dilediler.
48
şeker-iş dergisi • mart 2013
Kadro Bekleyen
İşçilerden Mektup Var…
Şeker Fabrikasında kuruluşundan itibaren çalışıp
kadro alamayan 300’ü aşkın geçici işçi olarak çalışıyoruz. 30 yıldır. Fabrikanın verimli çalışmasını sağlayan
emekçiler olarak her pancar kampanyasına kadro umudu ile giriyoruz. Maalesef her defasında hayal kırıklığı
ile ayrılıyoruz. Pek çok çalışanımız dört ay fabrikamızın
çarklarını döndürdükten sonra çoluk çocuğunun rızkını nasıl temin edebilirim, batıda ne iş bulabilirim diye
gurbet yollarına düşüyor. Hükümetimiz tarafından yaklaşık 180 işçi 6 aylık çalışma süresini aştığı için kadroya
alınırken aynı işi yapan ama belki sahipsizlikten altı ay
çalışması olmadığından kadro dışı kalanlar büyük huzursuzluk ve umutsuzluk içerisindeler. Dolayısı ile mevcut durum çalışma barışına olumsuz etki yapıyor. Gelişen, büyüyen, milli geliri artan bir Türkiye’de sayısızca
öğretmen polis v.s kadroları artırılırken bu çalışanların
da bu ülkenin vatandaşı ve emekçisi olduğu unutulmamalı. Elli yaşını doldurmuş insanların başka kurumların
kapısında iş araması mümkün değil. Emeklilik yaşındaki
insanların yeterince primleri olmadığı için emekli olmaları da mümkün değil. Bu insanların çalışmalarının hiç
olmazsa son üç yılını kadrolu çalıştırılıp günlerinin doldurmalarını sağlamak en makul bir iş olacak.
Bilindiği gibi 2007 yılında 217 bin gibi büyük bir
rakamda işçiler kadroya alınırken Demiryolları, Şeker
Fabrikaları, Çay-Kur gibi ağırlıklı olmak üzere 21 bin civarında işçi bu haktan mahrum bırakıldı. Hükümetimiz
ve yetkililerin bu insanların da hayır dualarını almak isteyecekleri şüphesizdir. Şeker-İş Sendikası olarak Genel
merkezimiz başta olmak üzere bütün Şubelerimizle konuyu siyasilerimize iletmek üzere çalışma içerisindeyiz.
Haber
Bu İşçiler
Kadro Hak Ediyor
Kastamonu
Şeker-İş’ten
Mevlit
Kastamonu Şeker Fabrikası Müdürlüğü, Şeker-İş
Sendikası ve Şeker Camii Dayanışma ve Yaşatma Derneği, öğle namazını takiben Şeker Camiin’de fabrikanın kuruluşundan bugüne başta devlet büyükleri olmak
üzere emeği geçen ve ahrete irtihal eden mensupları için
mevlit okuttu.
Mevlite Kastamonu halkı ile şeker fabrikalarından
emekli olmuş tüm şeker mensubu, pancar üreticileri,
fabrika çalışanları katıldı.
Saygılarımızla…
Kadro bekleyen bir gurup işçi
www.sekeris.org.tr
49
Makale
Bir Ayı Aşan Ücretsiz İzin Kullanan
İşçiler ile Özel Sektörde Kısmi Süreli
Çalışan İşçiler Genel Sağlık Sigortası
Pirimi Ödeyecek
Celal TOZAN
TÜRK-İŞ Sosyal Güvenlik Danışmanı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının
yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden, itibaren ülkemizde uygulanmasına başlanan genel sağlık sigortası gereğince, genel sağlık sigortalılığı ve tüm sigortalıların her ay
30 gün prim ödemesi zorunludur. Sigortalılar kedi sigortalılıklarından dolayı sağlık yardımlarından yararlanma
hakkına sahiptir.
Ancak genel sağlık sigortasının zorunlu uygulanması,
01.01.2012 tarihine kadar çalışanlar ve aylık alanlar hariç
gönüllülük esasına bırakılmış, bu tarihten itibaren Yasada
ön görüldüğü şekli ile zorunlu uygulamasına başlanmıştır.
Bu nedenle 01.01.2012 tarihinden itibaren Yasada
belirtilen süreden fazla ücretsiz izin kullanan sigortalılar
fazla kullandıkları ücretsiz izin sürelerinde; özel sektörde
kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalılar ise ay içinde çalışmadıkları sürelerde veya aylarda genel sağlık sigortası primini kendileri ödemek zorundadır.
Kamuoyunda “Torba” Yasa olarak bilinen Yasa ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında değişiklik yapılmış, ücretsiz izin kullanan sigortalı işçilerin, genel sağlık
sigortasından yararlanma koşulları yeniden düzenlemiştir.
Yapılan düzenleme, sigortalı işçilerin lehine imiş gibi
gösterilse de, toplu iş veya bireysel iş sözleşmeleri uyarınca
mazeretleri gereği bir takvim yılı içinde bir aydan fazla ücretsiz izin kullanmak zorunda kalan işçiler mağdur edilmiştir.
İşçilerin genel sağlık sigortalılıklarının devam
edeceği ücretsiz izin süreleri
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında
yapılan değişiklikle hangi hal ve sürelerde kullanılan ücretsiz izinlerde sigortalı işçinin genel sağlık sigortalılığının devam edeceği belirlenmiştir.1
Buna göre İş Yasaları uyarınca;
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu md. 36
1
50
şeker-iş dergisi • mart 2013
Ücretli izne ayrılan sigortalıya iki gidiş, iki dönüş olmak
üzere toplam dört gün verilen ücretsiz yol izni sürelerinde2
Kadın sigortalı işçilere verilen doğum öncesi ve sonrası toplam onaltı haftalık süre ile (ikiz gebelik halinde doğum öncesi iznine ilave edilecek iki haftalık süre toplama
eklenecektir) doğum sonrası iznini bittiği tarihten itibaren kullanacağı altı aylık ücretsiz izin sürelerinde 3
Diğer iş yasalarında, Basın ve Deniz İş Yasalarında,
öngörülen ücretsiz izin sürelerinde,
Bir takvim yılı içinde işverenler tarafından verilen bir
ayı geçmeyen ücretsiz izin sürelerinde, sigortalı işçinin genel sağlık sigortalılığı devam edecektir.
Yukarıda belirtilen ücretsiz izin sürelerinde sigortalı
işçiler, genel sağlık sigortası primi ödemeden kendileri ve
bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri sağlık yardımlarından ücretsiz olarak yararlanacaktır.
İşçilerin genel sağlık sigortası primi ödeyecekleri
ücretsiz izin süreleri
Yukarıda belirtilen ücretsiz izin süreleri dışında, toplu
veya bireysel iş sözleşmeleri uyarınca işçinin mazeretine
istinaden işvereni tarafından verilen ücretsiz izin sürelerinin, bir takvim yılı içinde bir ayı aşması halinde, bir ayı
aştığı tarihten sonra kullandığı ücretsiz izin sürelerinde
çalışmasından doğan genel sağlık sigortalılığının sona
erdiği varsayıldığından, bu sürelerde genel sağlık sigortası
primini işçinin kendisi ödemek zorundadır. Aksi taktirde
kendisi ile bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri, sağlık
yardımlarından yararlanamayacaktır. Kurum bu sürelere
ilişkin ödenmeyen genel sağlık sigortası primlerini sigortalı işçiden icra yolu ile tahsil edecektir.
Örneğin, kamu veya özel sektörde çalışan sigortalı işçinin 2013 yılı içinde farklı aylarda toplu iş sözleşmesi uya4857 sayılı İK.Md. 54, 854 sayılı Deniz İş Kanununda yol izni
süresi yedi gündür md.40/VI
2
3
4857 sayılı İK. Md. 74
Özel sektörde kısmi süreli çalışan işçiler ay içinde
eksik çalıştıkları süreler ile çalışmadıkları ayların
genel sağlık sigortası primini ödeyecek
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında
genel sağlık sigortası primlerinin her ay otuz gün üzerinden ödenmesi öngörülmüştür. Yasanın bu zorunlu hükmü dikkate alınarak kamuda kısmi süreli iş sözleşmesi ile
çalışan işçilerin, İş Sözleşmesi askıda iken ay içinde otuz
günden eksik çalıştıkları süreler ile çalışmadıkları ayların
genel sağlık sigortası primini işverenlerinin ödemesi hükme bağlanmıştır.
Her ne kadar Kurum, kamuda ay içinde otuz günden
eksik çalışan sigortalı işçinin ay içinde ki eksik günlerine
ilişkin genel sağlık sigortası primlerini kendisinin, hiç
çalışmadığı aylara ilişkin primlerini işvereninin ödeyeceği
şeklinde uygulamayı başlattıysa da; uygulamanın Yasaya
aykırı olduğu, kamuda kısmi süreli çalışan işçinin, gerek
ay içinde eksik çalıştığı günlerin, gerekse hiç çalışmadığı
aylara ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin işveren
tarafından ödenmesi gerektiği, Türkiye İşçi Sendikaları
Konfederasyonu tarafından Kuruma bildirilerek hatalı
uygulamanın düzeltilmesi talep etmiştir. .
Ancak özel sektörde kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin iş sözleşmeleri askıda iken ay içinde otuz
günden eksik çalıştığı süreler ile hiç çalışmadıkları aylara
ilişkin genel sağlık sigortası primlerini Yasa gereği kendileri ödemek zorundadır.4
Örneğin özel sektör işvereni ile yapılan bireysel yada
toplu iş sözleşmesinde kısmi süreli çalışan işçilerin, her
yılın Ocak, Şubat ve Mart aylarında çalışmayacaklarını,
bu sürelerde iş sözleşmelerinin askıda kalacağını, iş durumuna göre işvereni uygun göreceği yılın üç ayında ise
onbeş gün süre ile çalıştırılacaklarını varsayalım. Kısmi
süreli çalışan işçiler, iş sözleşmelerinin askıda olup hiç
çalışmayacakları Ocak, Şubat ve Mart ayları ile işverenleri tarafından onbeş gün süre ile çalıştırılacakları aylarda
4
5510 sayılı SSGSSK md. 88
çalışmadıkları sürelerin genel sağlık sigortası primlerini
kendileri ödeyecektir.
Bir takvim yıl içinde otuz günden fazla ücretsiz izin
kullanan işçiler ile özel sektörde kısmi süre ile çalışan işçilerin genel salık sigortası primi ödeyecekleri gelirlerinin
tespiti ve ödenmesi
Bir takvim yıl içinde otuz günden fazla ücretsiz izin
kullanan işçiler ile özel sektörde kısmi süre ile çalışan işçiler genel sğalık sigortası primi ödeyecekleri gelirlerinin
tespiti için, ikametlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakıflarına başvurarak gelir testi yapılmasını talep edeceklerdir.
Gelir testi için, sigortalı işçinin Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemin de yer alan adresinde, aynı hane içinde
yaşayan eşi, yaşlarına bakılmaksızın evli olmayan çocukları ve işçinin ana ve babası dikkate alınacaktır. Sigortalı
işçinin aynı hanede yaşamayan ancak öğrenim nedeniyle
başka bir hanede yaşayan, evli olmayan yirmibeş yaşını
doldurmamış olan çocukları varsa bunlarda gelir tespitinde aile içinde değerlendirilecektir.
Aile içinde ki tüm bireylerin harcamaları, taşınır ve
taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, her türlü kazanç ve irattan elde ettikleri gelirlerin
toplamının aileyi oluşturan kişi sayısına bölünmesi sonucu hesaplanacak miktar sigortalı işçinin genel sağlık sigortası primini ödeyeceği aylık kazancını olacaktır.
Sigortalı işçi çalışmadığı aylarda ve günlerde tespit
edilen bu kazancın yüzde onikisi oranında genel sağlık
sigortası primi ödeyecektir.
Yapılan gelir testi sonucu, sigortalı işçinin aile içinde
kişi başına düşen aylık gelirinin;
Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduğu tespit edilenler, prime esas günlük kazanç alt sınırının
otuz günlük tutarının üçte biri,
Asgari ücretten asgari ücretin iki katına kadar olduğu
tespit edilenler, prime esas günlük kazanç alt sınırının
otuz günlük miktarı,
Asgari ücretin iki katından fazla olduğu tespit edilenler ise , prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının iki katı,
tutarında genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir.
Buna göre 2013 yılının ilk altı ayında yapılan gelir testi sonucu aile içinde kişi başına düşen aylık geliri;
326,20 lira ila 978,60 lira arasında olanlar aylık 39,14 lira,
978,60 lira ila 1957,20 lira arasında olanlar aylık
117,43 lira,
1957,20 liradan fazla olanlar aylık 234,86 lira,
hiç çalışmadıkları aylar için genel sağlık sigortası primi ödeyecektir. Eksik çalıştıkları aylar için ise çalışmadıkları günlerin genel sağlık sigortası primini ödeyeceklerdir.
Yapılan gelir testi sonucu, işçinin ailesi içinde her türlü
kazanç ve irattan elde edilen aylık gelirin, kişi başına düşen miktarı asgari ücretin üçte birinin altında ise (326,20
liranın altında ise ) yoksul kabul edilecek ve primleri devlet tarafından ödenecektir.
www.sekeris.org.tr
51
Makale
rınca mazereti nedeniyle farklı süreler ile ücretsiz izin kullanacağını ve bir aylık ücretsiz izin süresinin 05.06.2013
tarihinde dolacağını varsayalım. Bu işçi, 05.06.2013 tarihinden sonra toplu iş sözleşmesi yada bireysel iş sözleşmesi gereği de olsa kullanacağı ücretsiz izin sürelerinde genel
sağlık sigortası primini ödemek zorundadır.
Keza işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde doğum yapan kadın işçiye İş Yasasında belirtilen izinleri
dahil doğum yaptığı tarihten itibaren toplam oniki ay
ücretsiz izin verilmesini öngördüğünü varsayalım. Kadın
işçi doğum tarihinden sonra İş Yasası uyarınca kullanacağı
sekiz haftalık doğum sonrası izni ile bu tarihten itibaren
kullanacağı altı aylık ücretsiz izin süresinin dolduğu tarihten sonra kullanacağı ücretsiz izin sürelerinde eşi sigortalı
da olsa, kendisi sigortalı olarak çalıştığı için genel sağlık
sigortası primini ödemek zorundadır.
Makale
50. Yılında
Şeker-İş
Aysun KONAKOĞLU
Sendikası
Özel Kalem Müdürü
Bugün 4 Şubat 2013 yani Şeker-İş Sendikası’nın kuruluşunun 50. yıl dönümü. Kuruluşundan bu yana 50 yıllık
dönem zarfına önemli başarılar sığdıran, acı tatlı birçok
gelişmeye tanıklık eden sendikamızın yarım asrını geride
bıraktığı gündür.
Sendikamızın kurucularından üyelerine siyasilerinden sivil toplum kuruluşlarına çalışanlarından sevenlerine
herkesin bir arada bulunduğu gala gecesinde, yarım asra
ulaşmanın gururu, sevinci ve heyecanının yanı sıra mutluluk hakimdi. Yaşanmışlıkların ve bugünlere ne kadar
zorlu yollardan gelindiğini anlatan kısa ama tarih kokan
sinevizyon da ise adeta insanın tüylerimizi diken diken
eden köklü bir geçmişin izleri yer almaktaydı. O gece de
tıpkı eski genel başkanlarımızdan Sayın Sadık ŞİDE’nin
de ifade ettiği gibi sendikamız Şeker-İş’in iki teneke, tahta iskele ve kırık bir masadan doğup yıkılmaz bir kaleye
doğru gidişinden kareler yer almaktaydı. 50. kuruluş
yıldönümü gecesi, kuruluşundan bu yana kurucuları ile
bugüne gelmesinde emeği ve katkıları bulunan herkesin
kendisi ve teşkilatı ile gurur duyması gereken bir geceydi.
Ülkemizde Cumhuriyet tarihi ile yaşıt şeker fabrikalarının kuruluşları ve onu izleyen dönemde şeker sanayinin
geliştirilmesi ile TÜRKŞEKER’in kurulması, bugün 50.
yılını dolduran Şeker-İş Sendikasının doğuşunu beraberinde getirmiştir. Sendikamız Şeker-İş, Türk ekonomisine
yön veren, üreten, istihdam ve katma değer yaratmakta
köklü bir kuruluş olan Türk şeker sanayi üretim gücünün sürdürülebilmesi ve çalışma yaşamında dengelerin
korunması noktasında, çağdaş ve sağduyulu yaklaşımları
ile olumlu adımlar atılmasına vesile olmuştur. Özellikle
2000’li yıllarla beraber Türkşeker’de başlayan özelleştirme
süreciyle devletine, milletine, teşkilatına sahip çıkmayı temel alan mücadelesini ortaya koymuştur.
Sendikamız Şeker-İş, köklü ve kurumsal yapısı ile her
daim kendini yenileyebilmiş titiz çalışmalarıyla zamanı
yakalamayı başarmış bir sivil toplum kuruluşudur. Çalışanların insanca yaşayabilmesi adına mücadele veren,
mevzuat ve kanun değişiklikleri noktasında akademisyen ve hukukçu kadroları ile vakit kaybetmeden hareke-
52
şeker-iş dergisi • mart 2013
te geçmektedir. Sorumlu sendikacılık anlayışıyla, sadece
üyelerinin değil toplumun genelini etkileyen sorunlar ile
mücadele verdiğini her zaman ortaya koymuştur.
Ülkemizde sendikacılık anlayışının yerleşmesi
son derecede güçlüklerle dolu bir maziye sahiptir.
Küreselleşme ile birlikte endüstrileşmenin yerini alan
teknolojik gelişmeler çalışma hayatını birçok yönden etki
altına almıştır. Özellikle 1980 sonrasında özelleştirmeler nedeniyle kamusal istihdamın azalması, sendikaların
önemli oranda zayıfladığı bir dönemi başlatmıştır. Kazanılmış haklarda uğranılan kayıplar günümüze kadar gelmiş, ucuz emeğin yaygınlaşmasıyla esnek çalışma, güvencesiz çalışma ve taşeronluk kavramının da getirdiği zorlu
süreçleri beraberinde getirmiştir. Böyle bir dönemde sendikacılık yapabilmek belli ilkeler doğrultusunda durmadan yorulmadan çalışmaktan, dünya ve ülke gerçeklerini
doğru algılamaktan, bilgi ve teknolojiden kopmamaktan
geçmektedir. Dolayısıyla günümüz sendikalarına büyük
görevler düşmekte ve burada Hazreti Mevlana’nın Aşk
davaya benzer, cefa çekmekte şahide şahidin yoksa davayı
kazanamazsın ki sözü bizlere çok şeyler ifade etmektedir.
Türkiye’nin en önemli endüstriyel yapılarından biri
olan şeker sanayinde yüzde yüz örgütlü olan sendikamız,
2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş
İlişkileri Grev ve Lokavt Kanunu’nu birleştirerek yeniden düzenlenmesi ile bundan sonra yerini alan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile gıda iş
kolunda yoluna devam edecektir. 50 yılda teşkilatının her
kademesinde çaba gösteren emek ve mücadele ruhu ile olgunlaşan sendikamız gıda işkolunda yer alma sınavını da
başarı ile verecektir.
Bağlılık, bilgi, azim ve çalışma ruhu ile geçen bir 50 yılın ardından köklü ve kurumsal bir yapı meydana getiren
Şeker-İş Sendikası geride bıraktığı yıllara önemli başarılar
sığdırmıştır. Hiç şüphesiz ki bundan sonrasında da yoluna aynı azimle devam edecektir. Dolayısıyla başarılı işler yaptığını görmek bizlere gurur vermekte ve yarınlara
umutla bakmamızı sağlamaktadır.
Çalışma yaşamında nice 50 yıllara…
Haber
Şeker-İş Eğitim Semineri
Antalya’da Yapıldı
Şeker-İş Sendikası Baştemsilci
ve Temsilci Kadro Eğitim Semineri
Grand Şeker Otel’de gerçekleştirildi.
Bir hafta süren eğitimde şeker sektörüne ilişkin gelişmeler masaya
yatırıldı. Açılış konuşmasını Şeker-İş
Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ün
yaptığı seminerde ayrıca özelleştirme
süreci, sosyal güvenlik uygulamaları,
sendikacılık ve örgütlenme ile Sendikalar Kanunu konunun uzmanları
tarafından detaylı bir şekilde
anlatıldı.
www.sekeris.org.tr
53
Haber
Şeker-İş Yönetimi Erzurum’da
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Erzurum
Şeker Fabrikasını ziyaret ederek üye işçilere yönelik bilgilendirmede bulundu. Gök, Şeker-İş Sendikası Genel
Sekreteri Fevzi Şengül ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İlhan Özyurt ile birlikte gittiği Erzurum’da bir
dizi temaslarda bulundu. Fabrikada yapılan toplantıda
konuşan Gök, kadro meselesi, geçici işçiler ve şeker fabrikalarının ayakta kalmasına yönelik Genel Merkez olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi.
“Özelleştirmeler Ülkeyi
Yoksullaştırıyor”
CHP İstanbul Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Şeker-İş Sendikası’nı ziyaret ederek
Şube Başkanı Sefer Kahraman ile görüştü.
Ziyaretin gündeminde özelleştirme çalışmaları ve
geçici işçilerin kadro sorunu vardı. Özelleştirmelerin sonucu işsizlik sorununu büyüdüğünü ve taşeronlaşmanın
yaygınlaştığını söyleyen Süleyman Çelebi, “Devletin üretimden el çekmesi, özellikle stratejik kurumların özelleştirilmesi çok yanlıştır” dedi.
Şeker İş Sendikası Şube Başkanı Sefer Kahraman da
açıklamasında örgütlü kesimin ve çalışanların önünde
çok büyük sorunların olduğunu ifade eden Kahraman
“Demokratik ve hukuki mücadelemiz sürdürüyoruz”
dedi.
AK Parti Malatya
Milletvekili Şahin’e
Ziyaret
Şeker-İş Malatya Şube Başkanı Nuri Murat ve bir
gurup geçici işçi AKP Malatya Milletvekili Mustafa
Şahin’e kadro taleplerini içeren bir dosya sundular.
54
şeker-iş dergisi • mart 2013
Geçici işçilerle ilgili sorunlara da değinen Kahraman,
Türkiye’de 28 bin geçici işçinin, Çorum’da ise 120 işçinin
kadro beklediğini açıkladı.
Erzurum şeker fabrikasında çalışan mevsimlik işçiler,
fabrika binası önünde toplanarak, ellerindeki pankartlarla kadro isteklerini dile getirdiler.
İşçiler adına açıklama yapan Şeker-İş Sendikası Erzurum Şube Başkanı Metin Keskin, fabrikanın özelleştirme
kapsamından çıkarılmasının olumlu bir adım olduğunu
belirterek, aynı duyarlılığın geçici işçilere kadro verilmesinde de gösterilmesini istedi.
Türkiye şeker fabrikasının 2000 yılında özelleştirme
kapsamına alındığını anımsatan Keskin, şunları kaydetti.
‘’Fabrikaların satışları yöre ekonomisine büyük darbe vuracağını siyasilere, tabanda bizler, Ankara’da Genel Başkanımız büyük gayretlerle anlattık. B ve C portföy olan
Kırşehir, Turhal, Çorum, Yozgat, Kastamonu, Çarşamba,
Erzincan, Elazığ, Malatya ve Elbistan Şeker Fabrikaları,
Başbakanın talimatıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunun
9 Ekim 2012 kararıyla iptal edilmiştir. Bizler için, bu durum çok iyi bir gelişmedir. Başta sayın Başbakanımıza,
Genel Başkanımıza bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılarımızı sunuyoruz.’’Şeker sanayisinde
2012 yılı ekim ayı itibariyle 4 bin 777 işçinin istihdam
edildiğini anımsatan Keskin, Erzurum Şeker fabrikasında
165 mevsimlik işçinin çalıştığını söyledi.
Mevsimlik işçilerin 120 gün çalıştığını hatırlatan Keskin, belirtilen süre içerisinde işçilerin toplam maliyetinin
90 milyon TL olduğunu vurguladı. Şeker Fabrikalarında
Haber
Erzurum Şeker İşçilerinden
Kadro Talebi
çalışan geçici işçilerin 200 gün ek sürede çalışmaları halinde maliyetin 112 milyon TL olacağını belirten Keskin, alt
işverene ödenen yaklaşık 33 milyon TL’nin ve işçilerin çalışmaları halinde ödenmeyecek olan genel sağlık sigortasının yüzde 12 oranında düşüldüğü takdirde çalışan maliyetinin şirkete 76 milyon TL’ye mal olacağını dile getirdi.
Geçici işçilerin kadroya geçmesi halinde senelik izin
haklarının ortalama 30 gün kabul edildiğinde maliyetin
76 milyon TL’den 59 milyon TL’ye düşeceğini belirten Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizde şeker üretimi alanında personel yetiştirecek bir kurum bulunmadığından üretim aşamasında yer
alabilecek nitelikli personel ancak şeker sanayi bünyesinde yetiştirilebilecektir. Yılda 4 ay çalışan işçilerimizin
yaş ortalaması 45 yaşın üzerinde olup, başka bir kuruluşa
girme şansı olmayan işçilerimiz 4 ay çalışmayla 70 yılda
emekli olabiliyor. Böyle bir işçi 20 yaşında işe girerse 90
yaşında emekli oluyor. Türkiye’de yaşam süresi, ortalama
68 olduğuna göre mezarda emekli olan bu insanlık dramına son vermek için 2006 yılında 5620 sayılı yasa ile
verilen kadrolar gibi bu soru nu çözmek için sayın Başbakanımıza ilgili bakanlıklara genel merkezimiz talepte
bulunmuştur.”
www.sekeris.org.tr
55
Makale
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
Sendikal Özgürlükler Karşısında
Yeni Bir Engel mi?
Doç.Dr. Aydın Başbuğ
Gazi Üniversitesi, İk. ve İd. Bil. Fk., İş ve Sosyal
Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyesi.
Toplumu ilgilendiren kanunların değiştirilmesini
ortaya çıkaran ihtiyaçlar; ya kanunun toplumun değişen
ihtiyaçlarına cevap vermeyecek kadar eskimesi ya da özgürlüklerin önünü açılmasına dayanmaktadır. Kanunların
bu ihtiyaçtan dolayı değiştirilmesindeki usul de teknisyenlerin ve bürokratların teknik bilgi ve becerileri doğrultusunda olmayıp, toplumun değişik çıkar gruplarına
menfaatlerini yine bu çıkar gruplarının talepleri dikkate
alınarak demokrasinin ve hukuk devletinin ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesidir.
12 Eylül askeri darbesinin ardından gerçekleştirilen
2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu kabul edildiğinden
bu güne kadar ciddi eleştiri konusu olmuştur. Uluslararası
alanda Türkiye aleyhine yapılan değerlendirmelerin
esasını teşkil etmiştir. Özellikle Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün Genel Kurullarında sendikal hakların söz
konusu kanunlar tarafından ihlal edildiğini sıklıkla dile
getirmiştir. Gerek içeride gerekse uluslararası alanda getirilen engeller nedeniyle her iki kanunda da 12 Eylül
döneminden bu yana önemli değişiklikler yapılmıştır.
56
şeker-iş dergisi • mart 2013
Hakların ve özgürlüklerin önündeki engeller büyük ölçüde kaldırılmıştır.
2821 ve 2822 sayılı kanunların üzerinde değişik zamanlarda çok sık değişiklikler yapılmasına rağmen bu
kanunları kaldırarak yeni bir kanun yapma ihtiyacı nereden
doğmaktadır? Yeni yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun değerlendirilmesinde
bu sorunun cevabı oldukça önemlidir. 2821 ve 2822 sayılı
kanunlarda demokratik dönemde yapılan değişiklikler
sendikal özgürlüğün gereğince kullanılmasına yetmemektedir. Ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın 12 Eylül döneminin gölgesi kaldırılamamaktadır. Bu durum
Türkiye’de sendikalaşma oranının ve sendikal özgürlüğün
kullanılmasında ciddi sorunlar meydana getirmektedir.
Demek ki 6356 sayılı yeni kanunun kabul edilmesindeki
temel amaç “dostlar alışverişte görsün” misali olmayıp sendikal özgürlüğün geliştirilmesi ve ülkemizdeki sendikalı
işçi sayısının arttıracak ortamı sağlamasıdır.
Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği’nin
de Türkiye’nin önüne çizdiği yol haritası bu değişikliğin
yapılmasını zorunlu kılmıştır. ILO ve Avrupa Birliği’ni,
ile Anayasa değişikliği gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklik
ile işçi sendikalarının toplu iş sözleşmesi hakkına benzer
bir hak olan toplu sözleşme hakkı memur sendikalarına
da tanınmıştır. Ancak anayasa değişikliği sonrası nasıl
bir toplu sözleşme düzeni olmalıdır? Toplu sözleşmenin
düzeyi ve türü ne olmalıdır? Konfederasyonların ve sendikaların toplu sözleşme görüşmelerindeki rolü ne olmalıdır? Sorularına memur sendikalarının da hazır olmadığı
anlaşılmıştır. Bu nedenle ortaya görünüşte toplu sözleşme hakkı veren ancak görünüşte eskisinden daha kötü bir
yasa yukarıda bahsettiğimiz memurlarca ortaya çıkarılmıştır. Sonuçta hakları ve özgürlükleri genişletmek olan
siyaset bürokrasinin şartları arasında bükülerek “Dostlar
alışverişte görsün” misali bir sistem ortaya çıkmıştır. Bu
sonucun ortaya çıkmasında memur sendikalarının da
önemli bir payı bulunmaktadır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
da bu eleştirilerden uzak değildir. Bu önerimizi ispat eden
ispat için tek bir örnek vermek yeterlidir. 2821 sayılı eski
Sendikalar Kanunu sendikaya üye olmak için noter şartını öngörmüştür. Üyelik hususundaki bu düzenlemenin
sendika özgürlüğünü ihlal ettiğini ILO kabul etmiş ancak
bunun Türkiye aleyhine ağır bir yaptırıma karar verilmesini gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varmıştır.
Dolayısıyla kanun, notere başvurmakla üyelik hakkını
güçleştirdiği için sendikal hakkı ihlal etmekteydi. Sendikal hakkın önündeki engelleri kaldırmak v sendikal hak
ve özgürlükleri geliştirerek AB standartlarında bir çalışma
hayatını kurmayı hedefleyen 6356 sayılı kanun elektronik
ortamda üyelik sistemini getirmiştir. İlk bakışta üye olmanın önündeki engelleri kaldırarak sendikal hakkın kullanılmasını kolaylaştırdığı izlemini verecek olan kanun dikkatli bir inceleme sonucunda bunun aksini olduğu ve eski
2821 sayılı kanundan daha geri bir düzenleme olduğu
anlaşılacaktır. Çünkü 6356 sayılı kanun iş sözleşmesiyle
çalışanlar dışında eser, nakliye, komisyon, vekalet, adi ortaklık sözleşmesiyle ve işçi çalıştırmaksızın bu sözleşmelerle iş gören kişileri de işçi kabul ettiği halde elektronik
ortamda bu kişilerin sendikaya üye olması imkansızdır. O
zaman şu soruyu sormak gereklidir. Bu kişilerin işçi sayılması ve sendikaya üye olma hakkının tanınmasının anlamı nedir? Kullanılamayacak bir hakkın kanunda yer alması kadar abes bir durum söz konusu olamaz. 6356 sayılı
kanun bu defolu durumunu iş sözleşmesiyle çalışan işçiler
için de sürdürmüştür. Üye olma hakkı için iş sözleşmesi ile
çalışmayı yeterli görürken diğer taraftan kanunda açıkça
yazmamakla birlikte ön görmüş olduğu sistemle üye olma
hakkını sigortalı olma ön şartına bağlanması; bununda
ötesinde hukuken kaçak olarak çalıştırılan sigortalıların
sigortalı kabul edilmiş olmasına rağmen sendika üyeliği
için SGK’ya bildirilmiş olma gibi ikinci bir ön şartın aranması sendikal özgürlüğün önündeki engelleri ne derece
kaldıracaktır? Yani SGK’ya bildirilmeyen ve hukuken sigortalı ve işçi sayılan kişiler nasıl sendikaya üye olacaktır.
Aynı sıkıntı taşoran işçileri için de söz konusudur. Fiilen
www.sekeris.org.tr
57
Makale
Türkiye’den talebi %3-4’lerde olan sendikalaşmanın %20
-25’lere yükseltilmesi, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki
işyerleri ve işçi sayısının sendikalaşma oranında daha
fazla olacak şekilde arttırılması, memurlara toplu
sözleşme ve grev hakkının verilmesi ile üyelik ve grev
hakkını kullanılması önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
2010 yılında gerçekleştirilen Avrupa Birliği üyelik
görüşmelerinde Türk hükümetini temsilen görüşmeye
katılan bakanların imza attıkları ve gerçekleştirmeye
taahhüt ettikleri değişiklik talepleri esas olarak bu noktada toplanmaktadır. Dolayısıyla 2821 ve 2822 sayılı
kanunların değiştirilmesi belirtilen bu hedef ve verilen
sözler çerçevesinde gerçekleştirilmek istenmiştir.
2821 ve 2822 sayılı kanunların değiştirilmesi ihtiyacı
karşılığında en önemli sorun teknik ve bürokratik süreçte yaşanmıştır. Yukarda değindiğimiz sosyal ve siyasal
hedefleri gerçekleştirmekle görevli olan teknik personel
bu amaçlardan uzak bir şekilde konuyu ele aldığı için ortaya ihtiyaçtan tamamen farklı ve yeni sorunlar yaratan
bir kanun çıkmıştır. Yaşadığımız bu sorunun en önemli
sebebi teknik memur kesimin “kimse bilmez ben bilirim”
anlayışı yer almaktadır. Bu nedenle sivil toplum örgütlerini küçümseyen, aşağılayan ve değer vermeyen memur
zihniyeti sivil siyasetin ve sivil toplum örgütlerinin önünü
tıkamıştır. Ortaya çıkan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu sendikalaşma oranını arttırıcı, örgütlü bir toplumu geliştirici ve demokrasiye katkı sağlayıcı,
sendikal hakları koruyup geliştirici olmaktan uzak
kalmıştır. Aksine görünüşte kısa ve serbestlikten yana
olan kanun örgütlenmenin önünde yeni ve bilinmeyen
engeller çıkarmaktadır.
Önemli bir sivil toplum örgütlenmesi olan sendikaların da tutum ve tavrı da kendisini her şeyin üzerinde
gören teknisyen memuru da haklı çıkarmaktadır. 6356
sayılı kanunun hazırlandığı gündem yürürlük tarihine
kadar geçen süreçte özellikle konfederasyonların böyle
bir ortama hazır olmadığı anlaşılmıştır. Bilim heyetinin
hazırladığı tasarı taslağına yöneltilen eleştiriler bunu göstermektedir. Bu eleştirilerden anlaşılmaktadır ki konfederasyonlar şikayette bulundukları kanun karşısında nasıl
bir talepte bulunduklarını bilmemektedir. Bu nedenle
tutarsız ve çoğu zamanda temsil ettiği kitleler aleyhine olduğunun farkında olmadan talepte bulunmuşlardır. Yine
bu süreç göstermektedir ki sivil toplum örgütleri kendilerini ilgilendiren ve uygulanan kanunların yabancısıdır.
Çoğu zaman da bu tür işler bir veya iki uzmanın sırtına
yıkılmıştır. Bu nedenle teknisyen memur kesiminin eline
malzeme bırakılmıştır.
Benzer durum memurların toplu sözleşme haklarının
verilmesinde de yaşanmıştır. Sendikal ve tolu sözleşme
haklarını elde etme gayretinde olan memur sendikaları
toplu sözleşme ve grev hakkını elde etmek için uluslararası alanı kullanmışlar; demokratik ve sivil taleplerle, doğrudan veya dolaylı olarak siyasileri etkileyerek bir hak elde
etmişlerdir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum
Makale
asıl işverenin işyerinde o işyerinin girdiği iş kolunda çalışan taşoran işçileri 6356 sayılı kanuna göre de taşoronun
fiilen çalıştığı iş kolunda kabul edilmiş olmasına rağmen
işkolunun tesbitinde ciddi sıkıntılar meydana gelmektedir. Alt iş veren asıl iş verenin işyeri numarasına ek olarak
işçiyi bildirmiş ise o işyerinde yaptığı işe göre iş kolu tesbit
edilecektir. Ancak alt işveren işyerini asıl işverenden bağımsız olarak bildirmiş ve işçiyi de bu iş yerinden SGK’ya
sigortalı göstermiş ise işçinin hangi sendikaya üye olacağı
ciddi problemlere gebe kalmaktadır.
Yukarıda verdiğimiz örnek meramımızı anlatmaya yeterlidir. Benzer şekilde birçok konuda sendikal örgütlenmenin önünde ciddi sıkıntılar bulunmaktadır. 6356 sayılı
kanunun getirmiş olduğu bu zihniyet uygulamaya ve alt
mevzuatının şekillenmesine de yansımaktadır. Bunun en
güzel örneği iş kolları yönetmeliğidir. Kendilerini her şeyin üzerinde gören memur zihniyeti işkollarının tespitinde Avrupa Birliği’nin istatistik programında olan NACE
sisteminin sendikaların ve sendikalaşmanın önüne yeni
bir engel olarak ortaya koymuştur. Öncelikle belirtmek
gerekir ki 6356 sayılı kanunun iş kollarının tespitinde
NACE’nin uygulanmasını emretmemiştir. Buna karşılık
iş kolları tespit edilirken “Uluslararası sözleşmelerin dikkate alınacağı” hükmünden başka bir meşruluk kaynağı
bulamamıştır. Defalarca tekrar etmiş olmamıza rağmen
yine belirtelim ki NACE, iş kollarıyla ilgili uluslararası bir
58
şeker-iş dergisi • mart 2013
sözleşme değildir. Bu, sadece istatistik değerlendirme için
kullanılan bir kodlama sisteminden ibarettir. Kaldı ki 145
sayfa ve binden fazla faaliyetten ibaret olan NACE’nin
hangi mantıkla 40 sayfa civarında iş kolları yönetmeliğinde sayılan faaliyetlerden ibaret görülebilir. Mevcut
bir listeden bazı başlıkların seçilerek ve kısaltılarak aktarılması ne derece asla uygundur? Bu konuda ne kadar
mantık dışı kalındığını belirtmek için sadece bir örneği
vermeyi yeterli görmekteyiz. İş kolları yönetmeliğinde
gıda iş kollarında sayılan 10.41.05 numaralı “Prina yağı
imalatı (diğer küspelerden elde edilen yağlar dâhil) (mısır yağı hariç)” faaliyeti dikkat çekicidir. Burada parantez
içerisinde “mısır yağı hariç” denmektedir. Peki o zaman
mısır yağı üretimi hangi iş kolunda değerlendirilecektir?
Bazı kişiler konu hakkında bilgi sahibi olmadıkları halde
NACE’nin bunu kimya iş kolunda kabul ettiği gibi bir
açıklama getirdikleri görülmektedir. Oysa gerçek durum
NACE’ye de uygun değildir. NACE sisteminde mısır yağı
üretimi 10.62.06 kodlu olarak gıda faaliyetinin içinde ve
listede 10.41.05 numaralı faaliyetin bir kaç sayfa arkasında yer almaktadır. Kısaca mısır yağı üretimi gıda faaliyeti
kabul edildiği halde bu durumun iş kolları yönetmeliğindeki karşılığı nedir? Yine bu soruya NACE’nin mısır yağı
üretimini kimya iş kolunda kabul ettiğini savunan kişinin
konumu nedir? İşte bizim de anlatmak istediğimiz budur.
Kanun yapmak ciddi biri iştir.
Şeker-İş Burdur
Şube Yönetimi
Nuri Aslan’ı
Yalnız Bırakmadı
Şeker-İş Sendikası Burdur şube yönetiminden, Başkan
Mustafa Onay, İdari Sekreter Osman Çelik, Mali Sekreter
Halil Öztürk, Burdur Şeker Fabrikası Ziraat servisinde
çalışan Nuri Aslan’ı Hastanede ziyaret etti.
Burdur Şeker Fabrikası Ziraat servisi Gölhisar bölgesinde 25 yıldır görev yapmakta olan Nuri Aslan, geçirdiği
bir rahatsızlıktan dolayı Burdur Devlet Hastanesi Ortopedi servisinde kontrollü tedavi altına alındı. Tedavi sürecinin seyrine göre cerrahi operasyon geçirme ihtimali
olan Aslan’ı Şeker İş sendikası yalnız bırakmadı. Sendika
yönetimi Aslan’ı hastanede ziyaret ederek geçmiş olsun
dileklerini iletti ve herhangi bir sıkıntısının olup olmadığını sordu.
Aslan, yönetimin ziyaretinden duyduğu memnuniyeti
dile getirerek “böyle zor anlarımızda, siz sendikacılarımızı
yanımızda bulmak, bizlere hem mutluluk hem de cesaret
veriyor. Bizlerin her zaman yanında olan, sorunlarını sorun edinen bir sendika yönetimine sahip olmaktan son
derece memnunuz. Hakkıyla yerine getirdiğiniz bu görevi
daha uzun yıllar devam ettirmeniz en büyük temennimdir” dedi.
Ak Parti Burdur Milletevekili Bayram Özçelik,
Şeker-İş Burdur Yönetimi ile ‘Mevsimlik İşçi Kadrosu’ konulu dosyayı görüştü. Konuya ilişkin dosyayı
Özçelik’e vermek için Ak Parti İl Bürosunu ziyaret
eden, Şeker -İş Başkanı Mustafa Onay, Mevsimlik işçi
sorunlarına çözüm aradıklarını söyledi.
Burdur Şeker-İş Başkanı Mustafa Onay, Şeker
Fabrikası mevsimlik işçilerinin kadroya aktarılmasıyla ilgili olarak, hazırladıkları dosyayı, Ak Parti Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’e sundu. Ak Parti Burdur İl Merkezinde gerçekleşen ziyaret ve görüşmede,
Şeker Fabrikası’nın özelleşme sorunlarından, işçi ve
üretim sorunlarına kadar, Burdur ekonomisinin temel meselelerine ilişkin görüş alıverişinde bulunuldu.
Şeker üretimi ve Burdur üreticilerinin sorunlarının
çözümünün önemli olduğunu belirten Başkan Onay,
“Fabrikamızda, özellikle işgücü eksikliğinden kaynaklanan sıkıntılar, giderek artmakta, taşeronlaşmadan kaynaklanan işgücü verimsizliği bulunmaktadır”
dedi.
Şeker-İş Başkanı Onay’ı dikkatle dinleyen Özçelik, Şeker Fabrikası mevsimlik işçi sorunlarını takip
ettiklerini, çözüm için gerekeni yapacaklarını ifade
etti. Ak Parti Merkez İlçe Başkanı Ali Çoban’ın da
bulunduğu ziyarette, Şeker-İş Yönetiminden İdari
Sekreter Osman Çelik, Mali Sekreter Halil Öztürk,
İşyeri Temsilcisi Hasan Fatih Can da yer aldı.
www.sekeris.org.tr
59
Haber
Vekil Özçelik,
Başkan Onay’la
Mevsimlik İşçi
Konusunu
Görüştü
Haber
Susurluk, Alpullu ve Çarşamba
Şube Burdur’da
Şeker-İş Sendikası Susurluk Şube Başkanı İsmail
Karadayı, Alpullu Şube Başkanı Orhan Saltuk ve
Çarşamba Şube Başkanı Sinan Türe tüm şubelere
gerçekleştirdikleri motivasyon ziyaretleri kapsamında
Şeker-İş Burdur şubesini de ihmal etmediler.
“Bu tip geziler düşünce zenginliği oluşturur”
Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı birlik
beraberliği pekiştirmede önemli yeri olan bu tür gezilerde
aynı zamanda elde edilen kazanımların ve karşı karşıya
kalınabilecek problemlerin çözümlerinde oluşturacağı
düşünce zenginliğine dikkat çekti. Sendikacının
potansiyel bir aktivist olduğunu da belirten Karadayı, bu
gezilerin sendikacıdaki aktivist ruhu da taze tuttuğunu
belirtti.
Daha sonra Susurluk, Alpullu ve Çarşamba şeker
fabrikalarından Burdur şeker fabrikasına görevli gelen
mesai arkadaşlarını da ziyaret eden heyet, Şeker-İş
Burdur Şube Başkanı Mustafa Onay ve ekibine göstermiş
oldukları yakın ilgiden dolayı teşekkür ettiler.
Muhtarlardan Şeker Pancarı Üretimi
İçin Destek İstendi
Samsun’un Çarşamba ilçesinde şeker pancarı üretiminin yeniden başlaması için muhtarlara yönelik bilgilendirme toplantısı yapıldı.
Şeker fabrikalarının özelleştirme sürecinin askıya
alınmasının ardından çalışma başlatan Çarşamba Şekerİş Sendikası, Çarşamba Ovası’nda yeniden şeker pancarı
üretiminin başlaması ve fabrikaya ham madde sağlanması
konusunda büyük çaba harcıyor. Bu konuda Çarşamba
60
şeker-iş dergisi • mart 2013
Kaymakamlığı tarafından organize
edilen toplantıda muhtarlara şeker
pancarı konusunda bilgiler verildi.
Yapılan toplantıya İlçe Kaymakamı
Caner Yıldız, Çarşamba Şeker Fabrikası Müdürü Sezgin Öncü, Çarşamba
Şeker-İş Sendikası Başkanı Sinan Türe,
Çarşamba Ziraat Odası Başkanı İsmail
Güngör, Çarşamba İlçe Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Müdürü Osman Akman
ve pancar tarımının yapıldığı yaklaşık
30 köyün muhtarı katıldı.
Toplantıda açıklamada bulunan
Çarşamba Şeker Fabrikası Müdürü Sezgin Öncü, bu yıl Çarşamba Şeker Fabrikası’na verilen
kotanın 20 bin ton olduğunu dile getirirken, bu konuda
çiftçilerin fabrikalarına sahip çıkmaları gerektiğinin altını
çizdi.
Çarşamba Kaymakamı Caner Yıldız da fabrikanın
önemine dikkat çekerek, muhtarlardan bu konuda destek
vermelerini istedi.
Haber
Oğuz Kalay Sakarya Üniversitesi’nde
Öğrencilerle Buluştu
Sakarya Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin
Şeker-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı Oğuz Kalay’ı
daveti üzerine, burada ders veren Kalay, “Sendikalara toplumun bakışı” konulu sunum yaptı. Öğrencilerin yüksek
katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantı verimli geçti.
Öğretim üyeleri ve öğrenciler aldığı cevaplardan
memnuniyetlerini ifade ederek Şeker-İş Sendikası’nın
çalışmalarının, toplumun sendikalara olumsuz bakışlarını
düzeltecek nitelikte olduğunu belirterek, topluma karşı
sorumlu sendikacılıkta örnek gösterilebilecek bir sendika olduğunu ifade ettiler. Ayrıca daha önceden Şeker-İş
Sendikası’nın halk sağlığına zarar veren Nişasta Bazlı Şekerler (NBŞ) ve diğer tatlandırıcılarla alakalı yaptığı çalışmaları ile toplumu bilinçlendirerek bu zararlı gıdalara
karşı başlatmış olduğu “Pancar şekerine evet, NBŞ’ye hayır” konulu imza kampanyalarının örnek bir uygulama olduğuna dikkat çekerek Şeker-İş Sendikası’na bu konuda
da teşekkür ve takdirlerini sundular.
Şeker İşçisine 50. Yıl Hatırası
Şeker-İş Sendikası’nın kuruluşunun
50. yılı nedeniyle, sendika üyesi
işçilere 50. yıl hatırası hediye edildi. Şeker-İş Sendikası Elbistan Şube
Başkanı İsmail Şahin, sendikalarının
50 yaşına bastığını ifade ederek, bu
nedenle hazırlatılan hediyeleri sendika
üyesi işçilere hediye ettiklerini söyledi.
Şahin, “Bu yıl sendikamızın 50. kuruluş
yıl dönümünü kutluyoruz. Bu nedenle
sendikamızın genel merkezi tarafından
hazırlatılan ve 50. yıla özel olan çini
işlemeli hediyeleri, işçi arkadaşlarımıza
takdim ediyoruz. Şeker-İş Sendikası
için nice 50. yıllar diliyorum. Karınca
kararınca hazırlanan bu hediyeleri biz de
arkadaşlarımıza takdim ediyoruz” dedi.
www.sekeris.org.tr
61
Makale
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla
Getirilen Düzenlemeler
Fatma BEKTAŞ
Eğitim Müdürü
6385 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun 19/01/2013 tarihli ve 28533 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 5510 Sayılı Kanunda önemli değişiklik öngören Kanun sigortalı lehine
düzenlemeler içermektedir.
Emekli olduktan sonra Kamuya ait veya kamu ortaklığı bulunan bir işte çalışanların aylıklarının kesilmesi, bunlar işten ayrıldıktan sonra da aylıklarının bağlanması için
yazılı talepte bulunmaları gerekmekteydi. Yapılan düzenlemeyle, kesilen aylıkların tekrar başlatılması için gerekli
olan yazılı talep şartı kaldırıldı.
Kanunla, SGK Yönetim Kurulunda, esnafların da
temsil edilmesini sağlamak için SGK Genel Kurulunun
yapısında değişiklik yapıldı.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 67 nci maddesinin dördüncü fıkrasına
bir cümle eklenerek; lise ve dengi öğrenim görülmesi
sebebiyle bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatıyla sağlık
hizmetinden yararlandırılan çocukların, 20 yaşını dolduracakları tarihi aşmamak kaydıyla bu öğrenimlerini
bitirmelerini izleyen tarihten itibaren 120 gün süreyle
daha aynı kapsamda sağlık hizmetlerinden yararlanmaları
sağlandı. Böylece lise öğrenimi gören çocukların, liseyi bitirdikleri tarih ile üniversiteye başladıkları tarih arasında
oluşan boşluk kapatılmıştır.
5510 Sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “ kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları tarafından sevk edilmesi halinde”
62
şeker-iş dergisi • mart 2013
ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Böylece; terörle
mücadele veya emniyet ve asayişin sağlanmasına ilişkin
görevleri sebebiyle malul kalanlar ya da Kore, Kıbrıs ve
İstiklal Savaşı gazisi olarak şeref aylığı bağlanmış olanlar
veya bunların eşlerinden, özel hastaneye müracaatlarında kamu idaresi sağlık hizmeti sunucusu tarafından sevk
edilmiş olma şartı aranmayacak, ayrıca bunlardan ilave
ücret alınamayacaktır.
5510 Sayılı Kanunun 81 inci maddesine göre, Kısa
vadeli sigorta kolları prim oranı, yüzde 1 ile 6,5 arasında
değişmekte idi. 81 inci maddede yapılan değişiklik ile kısa
vadeli sigorta kolları prim oranı yüzde 2 olarak sabitlenmiş ve bu oranı yüzde 1,5’a indirmeye ve yüzde 2,5’a çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.
Yapılan sabitlemeye paralel olarak artık uygulanma
kabiliyeti kalmayan işyeri tehlike sınıf ve derecelerinin belirlenmesi ve değiştirilmesiyle ilgili 5510 Sayılı Kanunun
83 ve 84’üncü maddeleri de yürürlükten kaldırılmıştır.
Yapılan bu düzenlemeler 1/9/2013 tarihinde yürürlüğe
girecek, uygulama bu tarihten itibaren başlayacaktır.
Basamak İntibakından Kaynaklanan Sürpriz
Borçlara Son Verildi
Kanunla getirilen düzenleme ile esnaf ve tarım BağKur’luların Bağ-Kur’a ilk defa kayıt oldukları tarihteki
basamaklarının esas alınması sağlanacaktır. Bu şekilde
ilk kayıttan önce SSK veya Emekli Sandığı çalışmaları
olanların başlangıç basamağının değişmesi ve sigortalılara
emeklilik aşamasında sürpriz borçlar çıkması önlenecektir. Ancak bu düzenleme de 1/9/2013 tarihinde yürürlüğe girecek.
Yersiz Sağlık Hizmeti Alanlara Af Getirildi
5510 sayılı Kanuna geçici 45 inci madde eklenerek,
yersiz yapılan sağlık giderleri nedeniyle Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından ilgililere çıkarılan borcun terkini yani
silinmesi imkanı getirildi. Buna göre; Kanuna göre genel
sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi
kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir
kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk
Sosyal Güvenlik Destek Primi ve Yersiz Olarak
Ödenen Aylıklar Yapılandırıldı
SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığından emekli olup da
ticari faaliyet yürütmesi nedeniyle ödenmesi gereken
sosyal güvenlik destek prim borçları ile SSK, Bağ-Kur,
Emekli Sandığından emekli olduktan sonra kamuya ait
bir işte çalıştığı için aylıkları kesilmesi gerekenlerden bildirim yapılmadığı için aylıkları ödenmeye devam edilen
ve bu durumu sonradan tespit edilerek çıkarılan borçların
01.02.2013 tarihinden itibaren 4 ay içinde başvuruda bulunmaları halinde 6111 Sayılı Kanuna göre yeniden yapılandırılacak. Bu düzenlemeyle birlikte söz konusu borçlar
taksitler halinde ödenebilecektir.
Kanun ile; 5510 Sayılı Kanunun “Fiili hizmet süresi
zammı” başlıklı 40’ıncı maddesinde yapılan düzenleme
ile; Basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen
çalışanlar,
Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda Basın Kartı
yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle, haber hizmetinde fiilen çalışanlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan
atanan Bakanlar, fiili hizmet süresi zammı uygulamasına dâhil edilerek, belirtilen işyerlerinde çalışılan her 360
günlük hizmet karşılığında toplam prim ödeme gün sayılarına 90 gün fiili hizmet verilmesi sağlandı
Ayrıca, 5510 Sayılı Kanuna eklenen geçici 48 inci
madde ile de fiili hizmet süresi zammı kapsamına alınanların 2008 Ekim ayı başından 2013 Şubat ayı başına kadar
geçen sürelerinin de fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilmesi sağlandı.
Kanun ile; 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanununun geçici 6. maddesinin üçüncü fıkrasına bir cümle eklendi. Buna göre; En son yayımlanan 2009 istatistiğinde, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi için başvuru
hakkına sahip işçi sendikalarının 7/11/2012
tarihinde ve sonrasında bu fıkraya göre yapacakları yetki tespit talepleri, 41 inci
maddede yer alan işyeri veya işletme
çoğunluğu şartlarına göre sonuçlandırılacak.
www.sekeris.org.tr
63
Makale
ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmeyecek, yani silinecek. Bu borçlara ilişkin açılmış olan
dava ve icra takiplerinden de Kurumca vazgeçilecektir.
Haber
Şeker-İş Geçici İşçi Sorunları İçin
Meclis’te
Şeker-İş Sendikasınca geçici işçilerin kadro talepleri
milletvekillerine iletildi. Başta Şeker-İş Genel Merkezi
olmak üzere Şeker-İş Şube Başkanlarınca meclisteki
vekiller ziyaret edilerek fabrikaların elemansızlıktan
kaynaklanan zararların giderilmesi ve uzun yılladır
kadro umudu ile bekleyen geçici işçilerin mağduriyetini
gidermek amacı ile açıklayıcı birer dosya hazırlanarak
Milletvekillerimize ve gurup başkan vekillerine sunuldu.
Her şube başkanı kendi milletvekilini ziyaret ederek
destek istenmiştir. Milletvekillerinden geçici işçilerin
beklentilerinin Başbakan Erdoğan’a iletilmesi talep
edildi. Muhalefet partisi milletvekillerinden ise konunun
takip edilmesi, gündemde tutulması ve meclis genel
kurulunda dile getirmeleri istendi.
Fabrika Müdürüne Plaketli Veda
Susurluk Şeker Fabrikası Fabrika Müdür Vekili
H.Şahin Dokuyucu 15.10.2012 Tarihinde emekli oldu.
Dokuyucu’nun emekliliği onuruna verilen yemekte, Susurluk Şeker Fabrikasında görev yaptığı süre içerisinde
hoşgörülü ve yapıcı davranışlarından ve bugüne kadar
yaptığı hizmetlerden dolayı, Şeker-İş Susurluk Şube Başkanı İsmail Karadayı tarafından plaket takdim edildi.
Vefat
İzzet Kılıç
Hüseyin Karanfil
Alpullu Şeker Fabrikası Rafineri
Bölümü’nde Maniplant Yardımcısı olarak çalışan üyemiz yakalandığı amansız hastalık sonucu
07.10.2012 tarihinde vefat etti.
Karanfil, evli ve iki çocuk babası idi.
Nihat Çalışkan
Alpullu Şeker Fabrikası Müdürü Nihat Çalışkan, 21.11.2012
tarihinde vefat etti. 1948 yılında
Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi Yağlıpınar Köyü’nde doğan Çalışkan, evli
ve 2 çocuk babası idi.
64
şeker-iş dergisi • mart 2013
1962 Elbistan Kandil Köyü doğumlu,
olan üyemiz İzzet Kılıç, yakalandığı
hastalık sonucu 23 Şubat 2013 tarihinde Hakkın rahmetine kavuşmuştur. 2012 Yılında yapılan 9.Olağan
Genel Kurulda Şube İdari Sekreteri
olarak görev yapan İzzet Kılıç, evli ve
5 çocuk babası idi. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesi ve
tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz.
Teşekkür
Hastalığım ve tedavi sürecim boyunca bizzat hastaneye gelerek
ya da telefonla arayarak ilgilenen başta Genel Başkanımız Sayın İsa Gök olmak üzere Genel Merkez Yönetim Kurulu’na ve
tüm Şeker-İş Sendikası camiasına teşekkür ederim.
Mustafa Toker
Şeker-İş Sendikası Ağrı Şube Başkanı Agit Arslan, satışı Başbakan Erdoğan tarafından iptal edilen şeker fabrikaları için teşekkür amaçlı Ak Parti İl başkanı Abbas
Aydın’ı ziyaret etti.
Arslan, İl Başkanı Aydın’dan Başbakan’a tüm şeker
çalışanları adına teşekkürlerini iletti. Ayrıca geçici işçilere
kadro verilmesi için kendisinin ve milletvekillerinin çalışmada bulunması talebinde bulundu.
Arslan şunları söyledi:
“Bilindiği üzere şeker sanayi tarıma dayalı sanayiler
arasında verimlilik, karlılık, sosyal boyut ve katma değer
yönünden diğer sanayilerle kıyaslandığında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip bir sanayi dalıdır. Pancar tarımı ve şeker
sanayi faaliyette bulunduğu alan dışında hayvancılık, et,
süt ve nakliye sektörü gibi pek çok yan sektörde ortaya çıkardığı 3 milyar doları aşkın rakamla ekonomimize güç
verdiği gibi ülke nüfusunun yüzde 15 ‘ini yakından ilgilendirmektedir. Şeker pancarı tarımının Nişasta bazlı şeker kotalarının artırımı karşısında yaşadığı daralma sektörü tehdit ettiği gibi NBŞ kotalarının artırımı halkımızın
yüzde 100’ünün sağlığını tehdit etmektedir. Şeker pancarı
aile içi iş gücünün tamamını kullanmasını sağlamakla ve
en yüksek oranda çiftçi geliri yaratan ürün olma özelliğini
taşımaktadır.”
Geleceğin yakıtı olarak tanımlanan biyoetonel üretiminde şeker pancarının ham maddelerden biri olduğuna
değinen Arslan, Dünyadaki gelişmiş ve gelişmekte olan
Haber
Şeker-İş’ten AK Parti’ye
Teşekkür Ziyareti
ülkelerin bu alternatif enerji kaynaklarına yöneldiğini
söyledi. Amerika ve Brezilya’dan örnek veren Arslan,
“Dünya ülkeleri bu ülkelerden Biyoetenol enerji ithal etmektedir. Dünyada hal böyleyken, ülkemizde alternatif
enerji kaynağı sayılan şeker pancarı bitme noktasına gelmiştir. Bu olumsuzluklar karşısında Dünya ülkeleri alternatif enerji kaynakları arayışını sürdürürken, ne yazık ki
ülkemizde fabrikalar özelleştirilmek veya kapatılmak istenmektedir. Sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan
bu özelleştirmenin yanlış olduğu kanısına vardı ve on adet
şeker fabrikasının satışını iptal etti. Ağrı Şeker Fabrikası
çalışanları adına bir kez daha sayın Başbakanımıza teşekkür ediyoruz.”
Konuşmasında geçici işçilere kadro verilmesine de yer
veren Arslan şöyle konuştu:
“Çalışması sürdürülen 4B kapsamındaki çalışanların
kadroya geçirilmeleri ile ilgili taslağın kapsamının genişletilerek, Şeker fabrikalarında çalışan geçici işçilerimiz
inde kapsama dahil edilmesini istiyoruz. Fabrikalarımıza
1998 yılından beri eleman alımı gerçekleşmemiştir. Yetişmiş eleman gücümüz her geçen gün zayıflamaktadır ve bu
durum üretimimizi olumsuz etkilemektedir. Geçici işçilerimizin kadroya geçirilmesi hem üretimin önündeki bazı
engelleri açacaktır hem de geçici işçilerimiz ve onların
ailelerinin uzun zamandan beri yeşerttikleri umutlarını
gerçekleşmesini sağlayacaktır.”
www.sekeris.org.tr
65
Türkiye’den, Dünya Tarım Destekleme
Makale
Politikalarına Bakış
Mehtap AKSUNGUR
AR-GE Uzmanı
Tarım sektöründe geçmişten günümüze politik, ekonomik ve sosyal nedenlerle çeşitli yapısal sorunlar olduğu
görülmektedir. Nitekim bu sorunlar, geçmişten bu yana
süregelmiş ve Türk tarım politikasında devamlı olarak
revizyona gidilmiştir. Bu çerçevede, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne tarım sektörü için çeşitli destekleme
politikaları uygulanmış, fakat fazla bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Türk çiftçisinin 2013 tarım desteklerinin açıklandığı
bu günlerde, dünya ve ülkemiz tarım politikaları kapsamında işleyen destek sisteminin irdelenmesi faydalı
olacaktır. 2012 yılında tarıma verilen 7.7 milyar liralık
desteğin bu yıl kabul edilen bütçeye göre 9.1 milyar lira
verilmesi beklenmektedir. Bu, yüzde 20’lik artış olumlu
gibi görünse de geçmiş yıllarla kıyaslandığında Türkiye’de
tarıma verilen desteğin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Diğer yandan, ülkemiz tarımsal destek sisteminin ABD ve AB uygulamaları ile karşılaştırıldığında
miktar ve desteklerin açıklanmasına ilişkin takvimle ilgili
birçok farklılık bulunmaktadır. Avrupa Birliği, tarımsal
destekleme bütçesini 7 yıllık dönemler itibariyle belirlerken bu yıl tarıma 370 milyar euro destek vermeyi planlamaktadır. Böylelikle, Avrupalı çiftçi 7 yıl içerisinde hangi
ürün için ne kadar destek alacağını bilerek üretim yapmaktadır. ABD’de ise, tarımsal destekleme bütçesi 5 yılda
bir hazırlanarak, çıkarılan yasa dahilinde Amerikalı çiftçiler 5 yıl boyunca hangi ürüne ne kadar destek verileceğini
bilmektedir.
Ülkemize baktığımızda, 1 yıllık belirlenen tarımsal destekler çoğu zaman üretim başladıktan sonra
açıklanmakta, çiftçi ne kadar destek alacağını bilmeden
üretime karar vermektedir. Halbuki, Türkiye’de tarımsal
destekleme politikaları ile; ülke gereksinimlerine uygun
66
şeker-iş dergisi • mart 2013
optimum üretim deseninin sağlanması, üreticinin korunarak uygun gelir olanağına kavuşturulması ve böylece
tarımın ülke ekonomisine olan katkısının arttırılması
amaçlanmaktadır. Fakat, Türkiye’de tarımsal üretimin
arttırılması dışında tarım politikasının belirgin bir amaca
hizmet ettiğine rastlanmamaktadır.
Bugün AB, tarımsal destekleme politikalarını sağlıklı
olarak yürüten müdahale kuruluşlarını güçlendirirken,
Türkiye bu görevi yapan kurumlar özelleştirmekte ya da
tasfiye etmektedir. AB’de destek kurumları tek ve merkezi
olup, ürünlerin kalitesi ve bölgenin gelişmişlik düzeyine
göre ayarlanabilmektedir. AB’de temel amaç, tarım ürünlerinde serbest dolaşımın sağlanarak ortak piyasaların
oluşturulması ve birliğe dahil tüm ülkelerin tarımsal ürün
ihtiyaçlarının karşılanarak AB’nin tüm tarımsal ürünlerde
kendine yeterli hale gelmesidir. Oysa Türkiye’de dağınık
yapılı ve ürün çeşidine göre değişen, ürün kalitesi ve bölge gelişmişliğini dikkate almayan bir politika söz konusudur. Türkiye’deki zayıf üretici örgütlenmesine karşın,
AB’de güçlü bir örgütlülüğün bulunması ve kapsamlı
yapısal politikaların uygulanması tarım politikalarında
bir üstünlük sağlamaktadır. Bu nedenle Türkiye, özellikle verimlilik ve rekabet gücünün artmasını sağlayacak
etkin teknoloji kullanımı ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi gibi politikalara ağırlık vermelidir.
Aksi takdirde Türk tarımı, gerek AB gerek dünya tarımı
karşısında ciddi bir rekabet sorunu yaşayacak, kısa dönemde telafisi mümkün olmayan sorunlarla karşılaşabilecektir. Türk tarımında yapısal bir değişikliğin meydana
gelmesi, tarımsal işletme alanlarının büyümesi ve modern
tekniklere geçilmesiyle mümkündür. Türk tarımı ancak,
uzun dönemde yapacağı iyileştirmeler ile AB ve dünya tarımı ile belirli bir rekabet gücüne ulaşabilecektir.
Kayseri Şeker-İş
Haber
Fabrikalarda Üyelerini Bilgilendiriyor
Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet Tatar, Kayseri
ve Boğazlıyan Şeker Fabrikalarında üye bilgilendirme toplantılarına
devam ediyor. Fabrikaları kısım kısım ziyaret ederek üyeleri ile sıcak
ilişkiler kuran Tatar, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi dönemindeki talepler ve sergilenecek
kararlılığa ilişkin görüşlerini aktardı.
ZİYARET... ZİYARET... ZİYARET... ZİYARET... ZİYARET... Zİ..
Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay,
Yönetim Kurulu Üyeleri ve Şeker-İş Sendikası Kayseri Şube Başkanı Ahmet
Tatar, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’ü makamında ziyaret ettiler.
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök ve Genel Sekreter
Fevzi Şengül AK Parti Malatya
Milletvekili Öznur Çalık’ı makamında ziyaret ettiler.
www.sekeris.org.tr
67
Haber
KAYNAKÇI KARDEŞ
EMAF çalışanları emekli olan personele veda yemeği
verdi. Şeker-İş Sendikası Ankara Şubesi’nin de katıldığı
yemekte duygulu anlar yaşandı.
Fabrikaya pancar geliyor akın akın
İşin çoktur, biter deme sakın,
Mutlu günler ha bu gün, ha yarın
Sen gururumuzsun kaynakçı kardeş.
Kampanya başladı ayrıldı vardiyalar
Kaynakçı bir oraya, bir buraya koşar
Arıza bitince o da sevinir coşar,
Çok sevecendir kaynakçı kardeş.
Şeker üretiyor fabrika kampanyada
Kaynakçı bir orada bir burada
Şimdi çürük hatlar var sırada
İşin bitmez kaynakçı kardeş.
Mutluluk elbet onunda hakkıdır
Kafasında türlü bilgiler saklıdır
Her ne derse desin çok haklıdır
Emekçidir kaynakçı kardeş.
Katipim anlattım derdimi dinle
Biz çok mutluyuz sizinle
Daha nice kampanyalara birlikte
Sağlıcakla kal kaynakçı kardeş.
Katip SONKURT
Ankara Şeker Fabrikası
Borucu-Kaynakçı Postabaşısı
68
68
şeker-işdergisi
dergisi••mart
mart2013
2013
şeker-iş
Çorum Şeker-İş Fuarda
Çiftçileri Bilgilendirdi
Çorum Tarım ve Hayvancılık Fuarı geçtiğimiz ay
açıldı. Fuarda son teknoloji ürünü tarım aletleri ile üretici birlikleri ve sivil toplum kuruluşları da yer aldı. Şekerİş Sendikası Çorum Şubesi de fuarda stant açarak şeker
pancarının önemini hakkında bilgilendirme yapıyor. Şeker İş Çorum Şube Başkanı Sefer Kahraman stant da şeker pancarı ile bundan üretilen şeker ve diğer ürünler ile
ilgili bilgilendirici broşürler dağıttıklarını söyledi. Kahraman ayrıca NBŞ’den üretilen tatlandırıcıların zararları
hakkında da çiftçileri bilgilendirdiklerini belirtti.
Gülara BAŞBOZKURT
Toplu İş Sözleşmesi Uzmanı
İnsan yaşamının her alanında görülebilen ve dünyada
giderek artan önemli bir toplum sağlığı sorunu olan şiddet, ne yazık ki en yaygın şekilde kadına yönelik olarak
karşımıza çıkmaktadır. Temelinde kadınlar ve erkekler
arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin var olduğu bilinen kadına yönelik aile içi şiddet; toplumsal sınıf ya da
eğitim düzeyine bakılmaksızın, AB üye ülkeleri de dâhil
olmak üzere, tüm ülkelerde ve toplumun tüm kesimlerinde bulunan büyük bir yapısal ve toplumsal sorundur.
Günümüzde her geçen gün artan kadına yönelik şiddet;
yaşam, güvenlik, özgürlük, onur, fiziksel ve duygusal
dokunulmazlık konularındaki temel hakların bir ihlali
niteliğindedir. Bu hakların ihlaline hiçbir gerekçeyle müsamaha gösterilmemesi ve bu karmaşık sorunun; hukuk,
sağlık, eğitim ve sosyal politika boyutlarını da içeren bir
dizi farklı bakış açısıyla ele alınması gerekmektedir.
Kadınları en temel insan haklarından ve özgürlüklerinden yoksun bırakan, sağlıklarını olumsuz etkileyen sosyal ve ekonomik hayata etkin biçimde katılmalarına engel
olan şiddet; çoğu kez kişisel ya da ailevi bir mesele, kültür
ve geleneğin bir parçası ya da biyolojik bir durum olarak
değerlendirildiğinden üzerinde durdurulması gereken bir
suç olmaktan ziyade, kaçınılmaz olarak görüldüğünden
insanlar genellikle kadına yönelik şiddet konusunda sessiz
ve tepkisiz kalmaktadırlar.
Oysa aile içi şiddet sadece kadının sorunu değildir.
Anayasamızın 41. maddesinde belirtildiği gibi, aile toplumun temelidir ve aileyi oluşturan bireylerin, kadının,
çocuğun korunması, maddi ve manevi varlıklarını geliştirmesi, kişisel güvenlikleri anayasal güvence altındadır.
Anayasa ile ailenin korunması için gerekli önlemlerin
alınması görevi devlete verilmiştir, bu nedenle şiddetin
önlenmesi için devletin kararlı bir politikası olması ve uygulaması gerekmektedir. Bu kapsamda, şiddetin olumsuz
etkileri ve şiddet konusunda farkındalık yaratmak, sessizlik çemberinin kırılmasına destek vermek üzere sivil toplum kuruluşlarına da ihtiyaç duyulmaktadır.
1980’lerin sonunda kadın hareketi yoluyla kamu hareketinin bir parçası olan kadına yönelik şiddet, o tarihten
bu tarafa toplumsal cinsiyet eşitliği konularının bir parçası haline getirilmiş ve mevzuata dâhil edilmesiyle bu alan-
da ülkemizde ilerleme kaydedildiği bilinmektedir. Son
yıllarda üzerinde daha çok durulmaya başlanılan kadın
haklarının iyileştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğine
ilişkin konuların mevzuatımıza dahil edilmesi hususunda
AB çeşitli kamu kurumlarını ve sivil toplum kuruluşlarını
desteklemektedir. Ülkemizde yaşanan bu önemli sorun
hakkında yayınlanan istatistiklere bakıldığında karşılaşılan tablo ne yazık ki ülke ve toplum olarak duyarsızlığımızı gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin AB’ ye katılımına yönelik hazırlıkların önemli bir unsuru haline gelen bu
konu bir an önce çözüme kavuşturulmalı ve sivil toplum
kuruluşları daha etkin hale getirilmelidir.
Bu noktada; şiddetin olumsuzluklarını kamuoyuna
paylaşma noktasında medyaya ve ilgili her kuruma ve herkese görev düşmektedir. Aile içi şiddetle etkin mücadele,
ancak devlet kurumlarının, hükümetlerin kararlı tutumu
ile kadın kuruluşlarının deneyimlerinin bir araya getirilmesiyle mümkün olabilir. 6284 sayılı yasa hakkında bilgilendirme toplantıları düzenlenerek ilgili her kuruluşa
”hizmet içi eğitim verilmeli, kurumlar arası koordinasyon
sağlanmalı, “kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete son
verme çalışmaları” kararlı bir devlet politikasıyla sürdürülmelidir.
Ekonomik gelir düzeyleri, fertlerin eğitimleri, aile içi
meslek farklılığı, ailedeki statü dağılımları, aile içi iletişim biçimleri ve gelecekle ilgili beklentiler, gibi pek çok
nedene bağlı olarak yaşanan bu önemli sorunun ortadan
kaldırılması için kadının toplum içindeki statüsünün
güçlendirilmesi gerekir. Ailenin gelir düzeyi, statü farkı ve
iletişim bozuklukları ancak sağlam bir eğitim ile ortadan
kaldırılabilir.
Gelişen ve hızla değişen dünyaya ayak uydurabilmek
ve gelişmiş ülkeler içinde yer alabilmek adına; toplum
olarak kadınlara karşı daha duyarlı, daha saygılı ve ölçülü olmalıyız ki; hayatımıza bir anlam katabilelim. Tarihin
her döneminde çok büyük görevler üstlenen kadınımıza
verilen değerin en büyük ve emsalsiz kanıtı şüphesiz ki dinimizde yer aldığı üzere “cennet anaların ayakları altındadır” hadisidir. Toplumumuzda kadınlarımızın hak ettiği
değeri bulması dileğimle..
www.sekeris.org.tr
69
Makale
Kadına Yönelik Şiddetle
Mücadelede STK’ların
Kapasitesinin Güçlendirilmesi
Basından
70
şeker-iş dergisi • mart 2013
Basından
www.sekeris.org.tr
71
Makale
Şeker-İş’te Öğrendiklerim
Merve BAHAT
Gazi Üni. Stajyer Öğrenci
İş hayatında tecrübesiz bir birey olarak, kariyer
gelişimime yönelik ilk adımımda, üniversitemizin saygın
öğretim üyelerinden Doç. Dr. Aydın Başbuğ’nun da
teşvik ve desteğiyle, Şeker-İş Sendikasıyla tanıştım.
Sendikaya adımımı attığım anda, sendikanın naif ve
güler yüzünü temsil eden Özel Kalem Müdürümüz Aysun Konakoğlu’yla, tüm heyecanım yerini bir anda huzura
bıraktı, sonrasında Şeker-İş Sendikası Genel Başkanımız
Sayın İsa Gök ve Başkanlarımızla, tanışdığımda anladım
ki; bu huzur sendikanın her yerine dağılmış güzel bir
koku gibiydi.
Sendikaya adımımı attığım ilk günden itibaren güler yüzünü eksik etmeyen tüm çalışanları, çay ocağından
tutun başkanlarımıza kadar herkese bana verdikleri bu
yazı imkanı vesilesiyle, teşekkür ediyorum. Eminim onlar yalnızca oldukları gibi, prensip edindikleri üzere, güler yüzleri ve samimi tavırlarıyla beni karşıladılar ama bu;
üniversiteden mezun olmaya hazırlanıp, iş hayatına dair
en ufak bir bilgisi olmayan bana, verilmiş en güzel hediyeydi. Onların sayesinde iş hayatına dair sağlam temellerim oluştu.
İş hayatı artık benim için korkutucu uçsuz bucaksız
bir bilinmezlik değil, hayatımda belki de en güzel
mutlulukları yaşayacağım, huzurla yolumda gideceğim
keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus oldu.
72
şeker-iş dergisi • mart 2013
Sendikaların işlevlerini, görev ve amaçlarını, üniversitede okuduğum bölüm itibariyle de derslerimizden bilmeme rağmen gerçekte; savundukları ve onlara inanan
onca insanın kalbi olduğunu burada yaşayarak öğrendim.
Burada çalışan insanlar, statü farkı gözetmeksizin, iş ahlakı çerçevesinde fakat; büyük bir aile samimiyetinde, savunucuları oldukları işçileri temsil etmektedir.
Burada öğrendiğim ve gelecekteki iş hayatımda da
prensip edineceğim en önemli şey; menfaat gözetmeksizin, insan ahlakına yaraşır, adaleti terazi edinerek, kişi
ayırt etmeksizin, mensubu olduğum topluluğu temsil
etmenin, ileride atılılacak adımlar için ne denli önemli
olduğudur.
İş hayatında tecrübe edineceğim bir yer olarak
sendikayı ve bu sendikanında Şeker-İş Sendikası
olmasından dolayı kendimi şanslı hissediyorum.
Sendikacılık artık kitaplardan öğrendiğim siyah beyaz
görüntülerden; hayata geçmiş renkli bir yaşam alanı oldu.
Burada geçirdiğim hergün, hafızama kazınan bir diğer güzel fotoğrafı niteledi.
Sendikalar ve tüm çalışanları, onlara inanan ve onlarında daha iyisi için mücadele ettikleri bu yolda kendini
adamış insanlar ve onların kocaman yürekleriyle ayakta
duruyor. Onlar tek bir yürek olmuş, aynı idealler için onlara güvenen onca işçiyi tek tek ele alarak yollarında yürüyorlar.
Gerek iş hayatı gerek sendikacılık... Her şeyden önce
bana, hala bencillikten gözü kör olmamamış, fedakar insanların var olduğu inancını perçinlediler.
Her bir çalışanına tek tek teşekkür ediyor ve bana bu
güzel atmosferde filizlenme imkanı verdikleri için, onları
asla unutmayacağımı söylemek istiyorum.
Saygı ve Sevgilerimle

Benzer belgeler