Yalnızlık Odaları

Transkript

Yalnızlık Odaları
Yalnızlık Odaları
1
Yalnızlık Odaları
Yazan: Yusuf Demirkol
Oyun, 2 Perde
bir kadına, 'kadın' olmak bu kadar yakışırdı: O'na...
Yalnızlık Odaları
Kişiler:
ADİLE TEYZE, 80 yaşında, Adile Naşit maskesiyle
TÜRKAN, 45 yaşında, Türkan Şoray maskesiyle
KAFKA, 45 yaşında, Franz Kafka maskesiyle
ŞİRİNE, 22 yaşında, Şirine maskesiyle
MARIO, 25 yaşında, Süper Mario maskesiyle
DALMAÇYALI, bire bir kostüm
PAPAĞAN, bire bir kostüm
VAN KEDİSİ, bire bir kostüm
Sahne:
Evi, pansiyon olarak kabul edelim; 'yalnızlık odaları' da müşterilerine kiralanmış.
Tüm odaların aynı olduğunu gösterecek tek bir oda. Duvarları bembeyaz ve önceki
müşterilerin duvarlara kazıdığı yazılarla kaplı.
Arkada ortada kapı. Pencere olmaması şart.
Kişilerin odalarına yatak ve lavabo eklenebilir.
Ahşap salıncaklı sandalyeler. Başka nesne yok.
Masalsı bir atmosfer (!)
2
Yalnızlık Odaları
3
PERDE 1
Ön Oyun
(Fuayeden itibaren PAPAĞAN'ın sözleri hoparlörlerden duyulur. Seyirci salona
alınırken de PAPAĞAN sahnededir. Salıncaklı sandalyelerden birine tünemiştir.
Oyun, PAPAĞAN'ın sözleri bitince başlar. Oyunun sonundaki EK METİN'den
faydalanılarak önoyunun süresi kısaltılabilir veya uzatılabilir.)
PAPAĞAN Portakalı tuza banmak, sakız dahi olsa bir şey çalmak, şiir yazmak, aşık
olmak, kendinizi aşık olduğunuza inandırmak, karşı cinsi çırılçıplak görmek, kellepaça içmek, açıkta satılan çikolatalardan yemek, hayvan da olsa bir canlıyı öldürmek,
yeni bir havlu almak, diş fırçalamak, bulunduğunuz yerin en yüksek binasından
insanlara bakıp ağlamak, yalnız kalmak, kendinizi yalnız kaldığınıza inandırmak,
ibadet etmek, araba kullanmak, sarhoş olmak, kumar oynamak, Allah'a inanmak,
banyoda deriniz buruşana kadar suyun altında durmak, köpek beslemek, çiçek ekmek,
kaldırımda yürümek, kırmızı ışıkta beklemek, uçağa binmek...
(Işık söner.)
Tablo 1
(Salon. KAFKA ve ŞİRİNE salıncaklı sandalyelerindeler. Plastik tabaklardan yemek
yiyorlar.)
KAFKA Dünyaya yağmur yakışıyor.
ŞİRİNE Efendim?
KAFKA Yağmur diyorum, dünyaya yakışıyor.
ŞİRİNE Pek düşünmedim.
KAFKA Düşünün bir.
ŞİRİNE Düşünecek kadar vaktim olmadı hiç.
KAFKA Artık var işte. Üç ay boyunca ne yapacaksınız bu evde.
ŞİRİNE Hiçbir şey.
KAFKA Kafa dinlemeye geldim diyorsunuz?
ŞİRİNE Öyle bir şey demedim. Sadece hiçbir şey yapmayacağım, dedim.
KAFKA Özür dilerim, yanlış anladım.
ŞİRİNE Asıl ben özür dilerim. Yanlış anlattım.
KAFKA Konuşmamız karşılıklı özürlerle sürecek anlaşılan.
ŞİRİNE Bir daha özür kelimesini kullanmayız, olur biter.
KAFKA Özür kelimesini kullanmayız derken bile, insan kullanmak zorunda kalıyor.
ŞİRİNE Bakın ben şimdi kullanmadım.
KAFKA Ben de kullanmadım. (Gülümser.)
ŞİRİNE Şair falan mısınız?
KAFKA Hayır, ama şiir yazıyorum.
ŞİRİNE O halde şairsiniz. Şiir yazana şair denir.
KAFKA Şair olmak için şiir yazmıyorum. Ya da şiir yazdığım için şair olduğum
söylenemez.
Yalnızlık Odaları
ŞİRİNE Ben söyleyeyim, siz şairsiniz.
KAFKA Bu da nerden çıktı şimdi?
ŞİRİNE Kelimelerinizden.
KAFKA Hep aynı kelimeleri kullanırım. Bu bir ölçüt olamaz.
ŞİRİNE Duruşunuzdan.
KAFKA Ne var ki duruşumda?
ŞİRİNE Maskeniz...
KAFKA Ha, evet. O yazar, şair değil.
ŞİRİNE Biliyorum. Neden onu seçtiniz?
KAFKA Anlamadım.
ŞİRİNE Maske olarak. Neden bunu seçtiniz?
KAFKA Özel bir sebebi yok. İçgüdüsel diyelim. Sizin maskeniz ne? Tanıyamadım.
ŞİRİNE Çizgi film karakteri.
KAFKA Ha, öyle mi? O kadar da yabancı gelmiyor. Adı ne?
ŞİRİNE Şirine.
KAFKA Şu mavi şeyler...
ŞİRİNE Mavi şeyler değil, şirinler...
KAFKA Özür dilerim.
ŞİRİNE Özür dileme şeysi başladı yine.
KAFKA Uzatmayalım bu sefer. Şirine... Ne iş yapar Şirine?
ŞİRİNE Şirine işte. Şirinlerin tek dişisi. Şarışın. Tatlı kız.
KAFKA Pek şirinmiş. (Gülüşmeler.) Sen neden onu seçtin?
ŞİRİNE Özel bir sebebi yok. İçgüdüsel diyelim. (Gülüşmeler.) Şaka bir yana, küçükken
çok izlerdim şirinleri. Annem ve babam işe gittiklerinde, evde tek başıma
delirmemek için.
KAFKA Zoraki sevmek yani?
ŞİRİNE Yok canım, onları sevmeye vaktim olduğundan aksine mutluydum. Annemle
babam evdeyken haber programlarını izlemek zorundaydım.
KAFKA Yalnızlıktan keyif alır mıydın?
ŞİRİNE Eh, işte... Yalan söylemek gerekirse.
KAFKA Yalan söylemezsen?
ŞİRİNE Sokağa çıkmamak çok koyardı. Arkadaşlarım tatillerini sokakta oynayarak
geçirirlerdi. Ya da sahile giderlerdi.
KAFKA Anladım.
ŞİRİNE Neyi?
KAFKA Durumunu.
ŞİRİNE Neymiş ki durumum?
KAFKA Ailen sokağa çıkmanı istemezdi.
ŞİRİNE Ailem isterdi. Siz yanlış anladınız.
KAFKA Özür dilerim, ama az önce sokağa çıkmamak çok koyardı demiştin.
ŞİRİNE Altını çiziyorum, sokağa çıkmamak dedim; çıkamamak demedim. Sokağa
çıkmayı ben istemezdim.
KAFKA Neden?
ŞİRİNE Bilmem. Sebebini bilsem belki çıkardım.
KAFKA Çıkmama sebebini bilince neden çıkasın ki?
ŞİRİNE Bilmediğimden çıkmadım ya. (Gülüşmeler.) Hep bana anlattırıyorsunuz.
4
Yalnızlık Odaları
KAFKA Güzel anlatıyorsunuz.
ŞİRİNE Siz de güzel dinliyorsunuz.
KAFKA Dinleyici bulmak bazen zordur.
ŞİRİNE Şair misiniz diye sormuştum değil mi?
KAFKA Sormuştunuz.
ŞİRİNE Ne cevap vermiştiniz?
KAFKA Şairim demiştim.
ŞİRİNE Şiir yazıyor musunuz?
KAFKA Şiir yazmıyorum.
ŞİRİNE Şiir yazmayana şair denmez ki?
KAFKA Şairler şiir yazmak zorunda değildir.
ŞİRİNE Nasıl anlaşılacak onların şairliği?
KAFKA Sen anladın.
ŞİRİNE Ben anlamadım ki, sadece sordum.
KAFKA Neden sordun?
ŞİRİNE Şair gibi duruyorsunuz.
KAFKA Şairler nasıl durur ki?
ŞİRİNE Sizin gibi.
KAFKA Ben nasıl duruyorum?
ŞİRİNE Şair gibi. (Gülüşürler.)
KAFKA İlginç.
ŞİRİNE İlginç olan ne?
KAFKA Hayat.
ŞİRİNE O da nerden çıktı?
KAFKA Bilmem, arada bir bu lafı deme ihtiyacı hissederim.
ŞİRİNE İlginç.
KAFKA İlginç olan ne?
ŞİRİNE Hayatınız.
KAFKA O da nerden çıktı? Daha beni tanımıyorsunuz bile.
ŞİRİNE İlginç olduğuna inanıyorum.
KAFKA Fırsatımız olursa bir gün anlatayım. İlginç olup olmadığına karar verirsiniz.
ŞİRİNE Hazır fırsatınız varken anlatın bence.
KAFKA Yemek molasına sığmaz herhalde.
ŞİRİNE Sığdığı kadarıyla.
KAFKA Ne kadarı sığabilir ki?
ŞİRİNE Siz anlatmadan bilemeyiz.
KAFKA Ne anlatacağımı bilmiyorum.
ŞİRİNE Ben sorayım öyleyse.
KAFKA Sordunuz ya.
ŞİRİNE Ne sordum?
KAFKA Hayatımı.
ŞİRİNE Yok, siz yanlış anladınız.
KAFKA Özür dilerim.
ŞİRİNE Özür dilemenize gerek yok, ben de yanlış anlattım.
KAFKA Aynı kelime çukuruna yine düşeceğiz anlaşılan.
ŞİRİNE Düşmeden sorumu sormak istiyorum.
5
Yalnızlık Odaları
KAFKA Tabii ki.
ŞİRİNE Kimsiniz?
KAFKA İsimleri söylemek yasak biliyorsunuz.
ŞİRİNE Biliyorum, alışkanlık işte. (Gülüşürler.)
KAFKA Genel sorun, şıklı sorun...
ŞİRİNE Evli misiniz?
KAFKA (Düşünür.) Evli miyim?
ŞİRİNE İlk defa cevabınızı düşünüyorsunuz.
KAFKA Böyle bir soruyu hayatımda ilk defa duyuyorum.
ŞİRİNE İlginç.
KAFKA İlginç olan ne?
ŞİRİNE Bu soruyu ilk defa duyuyor olmanız.
KAFKA Şaka şaka. Son soruyu vakit kazanmak için sordum.
ŞİRİNE Ben de vakit kazanmanız için cevapladım.
KAFKA Çok zekisiniz.
ŞİRİNE Neden?
KAFKA Nasıl neden?
ŞİRİNE Durduk yere iltifat ettiniz.
KAFKA Her şeyi düşünerek söylüyorsunuz.
ŞİRİNE Söylediklerinizi düşünüyorum, kolay oluyor.
KAFKA Düşündüğümden de zekisiniz.
ŞİRİNE Ne kadar düşünmüştünüz?
KAFKA Ne kadar zekiyseniz o kadar.
ŞİRİNE Ne kadar zekiymişim?
KAFKA Düşündüğünüz kadar.
ŞİRİNE İltifatlarınız fazla değil mi, bu zekiliğe?
KAFKA Özür dilerim. Yersiz mi oldu?
ŞİRİNE Benim, şu an sizin yakışıklı olduğunuzu söylemem gibi bir şey oldu.
KAFKA Siz öyle bir şey demediniz.
ŞİRİNE Deseydim, siz de iltifatımı yersiz bulabilirdiniz.
KAFKA Yersiz bulmam için önce iltifat etmeniz gerekir.
ŞİRİNE Ettim farz edin.
KAFKA Ben de yersiz buldum farz edin. (Gülüşmeler.)
ŞİRİNE Hala soruma cevap vermediniz.
KAFKA Verdim.
ŞİRİNE Ne cevap verdiniz?
KAFKA Yersiz buldum farz edin, dedim.
ŞİRİNE Onu kastedmedim.
KAFKA Hangisini kastettiniz?
ŞİRİNE Evli misiniz diye sormuştum.
KAFKA Ona cevap vermedim mi?
ŞİRİNE Vermediniz. Verseydiniz, sormazdım.
KAFKA Doğru ya.
ŞİRİNE Cevap vermek istemiyorsanız, ben sizi zorlamayayım.
6
Yalnızlık Odaları
KAFKA Cevap vermek istiyorum. Az önce ben de başka soru soracaktım, siz bana bu
soruyu sorduğunuzda. Size cevap vermeye yeltenirken kendi sorumu unuttum. Sizin
cevap da benim soru da telef oldu.
ŞİRİNE Benim sorumun cevabı hayatınızda olduğundan unutulması zordur.
KAFKA Siz beni yanlış anladınız. Cevabı unuttum demedim, soru sorduğunuzu unuttum
bir an. Sonra da lafların arasına kaynadı gitti sorunuz.
ŞİRİNE Özür dilerim.
KAFKA Asıl ben özür dilerim.
ŞİRİNE Şimdi de özürlerin arasına karışacak.
KAFKA Ne?
ŞİRİNE Soru.
KAFKA Yok, bu kez tecrübeliyiz. Kolay kolay unutmayız soruyu.
ŞİRİNE Ya siz cevabı unutursanız?
KAFKA Unutmayacağımı söylemiştiniz.
ŞİRİNE Doğru, öyle demiştim. Cevabı hayatınızda olduğundan unutamazsınız demiştim.
KAFKA İnsanın hayatıyla ilgili unuttuğu şeyler yok mudur?
ŞİRİNE Vardır, ama sürekli bilincinde dolaşan şeyleri çabuk unutmaz insan.
KAFKA Neler mesela?
ŞİRİNE Adresiniz, telefon numaranız, isminiz.
KAFKA Siz adresinizi ezbere bilir misiniz?
ŞİRİNE Elbette. Evimi değiştirmediğim sürece.
KAFKA İsminizi unutacaksınız ama.
ŞİRİNE Anlamadım.
KAFKA Bu evde takma isim kullanıyorsunuz. Eskisi de kullanılmadıkça bilincinizden
çıkacak.
ŞİRİNE Haklısınız. En azından şu anki ismimi unutmam. İsminiz ne, sorusuna hala bir
cevabım olacak.
KAFKA İsminiz ne?
ŞİRİNE Şirine. Sizin?
KAFKA Kafka. Franz Kafka.
ŞİRİNE Tanıştığımıza memnun oldum.
KAFKA Ben de.
(Zil çalar.)
ŞİRİNE Yemek süresi doldu. Odalara çekilme zamanı.
KAFKA Akşam yemeğinde görüşürüz.
ŞİRİNE Bu arada siz de cevabınızı daha fazla düşünürsünüz.
KAFKA Neye cevabımı?
ŞİRİNE Unutmuşsunuz bile soruyu.
KAFKA Unutmadım, hala zaman kazanmaya çalışıyorum.
ŞİRİNE Biliyorum, zamanın kazanın diye aynı konuyu açıyorum.
KAFKA Çok zekisiniz.
ŞİRİNE Siz de.
KAFKA Nerden anladınız?
ŞİRİNE Sadece iltifat etmek istedim.
KAFKA Yakışıklı olduğumu söyleyebilirdiniz.
ŞİRİNE Yakışıklı değilsiniz ama.
7
Yalnızlık Odaları
8
KAFKA Olsun, siz de o kadar zeki değilsiniz.
ŞİRİNE Yalan mı söylediniz bana.
KAFKA Siz de bana yalan söylediniz.
ŞİRİNE Ben sizin yalan söylediğinizi bilerek yalan söylemedim.
KAFKA Ben de bilerek yalan söylemedim.
ŞİRİNE Yalanlar bilerek söylenir.
KAFKA Özür muhabbetine benzedi bu.
ŞİRİNE Özür dilerim.
KAFKA Asıl ben özür dilerim.
ŞİRİNE Asıl ben özür dilerim.
KAFKA Asıl ben özür dilerim.
(Gülüşürler. Çıkarlarken ışık söner.)
Tablo 2
(KAFKA'nın odası. Maskesini çıkarmış. Bir elinde baston, konuşuyor; ancak baston
bedensel bir yükü taşımak dışında bir amaca hizmet etmeli.)
KAFKA Yalnızlık saçlarımı döküyor. Kanımı akıtıyor dişlerimin arasından. Gün
geçtikçe kaybettiklerimin peşine düşüyorum. Tek kurtuluşu kendimi sevdirmekte
arıyorum. Birileri gelip beni burda sevecek. Ben değil ama. Ne başkasını ne de
kendimi sevecek zamanım var. Ölümümü hissediyorum, güçten kesiliyorum.
Söyleyeceklerimi, söylediklerimi, söylenenleri unutuyorum. Ardına saklanacağım
yalanlarımı da bitirdim. Artık önüme gelene aynı lafı ediyorum: biri beni sevmeli!
Sevgili değil ihtiyacım, yanlış anlaşılmasın. Sadece saçlarımı karıştıracak bir dişi.
Kapı komşuma bile aşık olduğum yalanını savurabilirim. Yeter ki beni sevdiğini
söylesin. Kızım geçenlerde bana köpek getirdi. Yalnızlığını bununla giderirsin baba,
dedi. Sustum. Öylece baktım yüzüne. Dedim, saçlarımı okşar mı benim? O da sustu.
Belki de kendine almıştı onu, kendi yalnızlığını çekip alamadı köpek damarından,
bana getirdi. Hem beni hem kendini kandırmak için. Yıllar önce ben de aynısını
anneme yapmıştım. Anne, demiştim sana kedi aldım. Önce çok sevindi. Sonra bana
baktı, ne bu böyle dedi, bir gözü kehribar bir gözü mavi kedi mi olurmuş! Oluyor
işte. Annem onunla yalnızlığını giderdi mi bilmem ama, benim kediden kurtulmak
istediğimi anlamıştır. Başka bir şey demedi. Konuşursa ağzının içini görmemden
korkuyordu. Dişlerinin arasından sızan kanı, dökülüp de ağzının içinde yumak olan
olan saçlarını görürüm diye korkuyordu. Kedi verdiğime sevinir gibi oldu, o kadar.
Yalnızların tavrıdır bu dünyaya: sevinir gibi olmak. Kafeye giriyorsunuz. Beyfendi
ne alırsınız? Çay alayım. Elbette, diyor garson kız ve siz o 'elbette' kelimesiyle
sevinir gibi oluyorsunuz. Seviniyor demedim, yanlış anlaşılmasın. Gibisi var. Kızım
bana köpeği getirince, ben de aynı olmuştum, sevinir gibi! Köpeği temizledim,
pakladım, yerine yatırdım. Baba, dedi çıkarken, ona bir isim ver. Peki, dedim, sana
vermeyi düşünüp de vermediğimiz ismi ona vereceğim: Nesil! Adı Nesil olacak!
Nesil aşağı, Nesil yukarı. Nesil büyüyecek. Böyle isim mi olur köpeğe baba, dedi.
İyi sana koymamışız, dedim, beğenmez yıllarca başımızın etini yerdin! Sustu. Gitti.
Kızım gidince yalnız kalacağım sandım. Olmadı. Nesil yalnızlığımı alır gibi oldu.
Ben de sevinir gibi oldum. Susuştuk. Sustukça da birbirimize alıştık. Akşamları kitap
okurken yanıma gelir, ona da okumamı beklerdi. Bekler gibiydi, diyelim. Nereye
Yalnızlık Odaları
gitsem, oda oda peşimde dolaşırdı. Balkona kilitledim bir gün, kapıyı açana kadar
patisiyle cama vurdu. Kapıyı açtım, üç gün konuşmadı benle. Ne yedi, ne de içti.
Başka bir gün tabağını alıp geldi koltuğa. Meğer onu benim beslememi istiyormuş.
Özür dilerim, dedim, nasıl da anlayamadım. Köpek dediğin benden fazla sevilmeye
muhtaç. Saçını okşadım bütün gece. Mutlu oldu. O gece hala kendimi sevdirecek
birini bulamadığımı fark ettim. Dişlerimin arasından yine kanlar sızdı. Ölümcül bir
hastalığım vardı ve ben bunu kendimden bile saklamanın bir yolunu bulmuştum.
Sevgisizlik. Biri beni sevse, ne ağzım kan dolacak ne de saçlarım dökülüp ağzıma
doluşacaktı. Sinirle çıktım evden sabaha karşı. Köprülerin atlanası, binaların düşülesi
yerlerinde yürüdüm. Yollarda, elektrik direklerine yapıştırılmış küçük ilanlar
gördüm. "Yalnıza Oda. Uygun Fiyata. Dağ başında üç ay yalnız kalmak istiyorsanız,
mutlaka arayın. Sahibinden Kiralık Yalnızlık Odaları. Telefon: Bilmem ne." Hemen
ilanı yırtıp eve koştum. Telefon ettim. Yaşlı bir kadın açtı. Dedim, boş odanız var
mı? Siz önce ne kadar yalnızsınız onu söyleyin, dedi. Bir köpekle yaşamaya
mahkum olacak kadar, dedim. Bu ev sizi daha da yalnız bırakacaktır, dedi. Ziyanı
yok, en azından benimle aynı kaderi paylaşanları tanırım. Rezervasyon yaptırdım ve
telefonu kapadım. Bir hafta içinde orda olmalıymışım. Sözleşme yapılması
zorunluymuş. Bir bavul eşyadan fazlasını alamazmışım. Evde kurallara uyulacakmış.
Falan filan. Ben, hep kuralları reddeden adam, nasıl da birden her şeyi
kabulleniverdim? Bavulumu daha o gün hazır edip, hazır kıta bekledim bir hafta.
Nesil, onu terk edeceğimi hissetti. Elime ayağıma dolandı. Onu seven varlık
gidiyordu, Nesil yine yalnız kalacaktı. Yola çıkmadan anneme, tatile gideceğimi
söylemek için uğradım. Onu da götürmem için ısrar etti. İş yemeği yalanıyla ilk kez
bu kadar zor ikna ettim onu. Tavanına aldığım plastik yıldızların gece
parıldayacağını duymasa, eminim peşime takılırdı. Bari gittiğin yerde, seni sevecek
birini bul, dedi annem kapıdan çıkarken. Eski çapkınlardan senin oğlun! Gülüştük. O
günden tam bir ay sonra, yalnızlık odası komşuma kapısının altından aşk yalanları
içeren süslü bir mektup bırakacaktım, hem de onun evli olduğunu bile bile.
(Işık söner.)
Tablo 3
(Salon. KAFKA ve TÜRKAN salıncaklı sandalyelerindeler. Plastik tabaklardan
yemek yiyorlar.)
KAFKA Kadınlara meme yakışıyor.
TÜRKAN Anlamadım.
KAFKA Kadınlara, diyorum, meme yakışıyor.
TÜRKAN Bilmem, hiç düşünmedim.
KAFKA Düşünün öyleyse. Yoksa üç ay boyunca burda ne yapacaksınız?
TÜRKAN Meşgalem var.
KAFKA Nasıl? Kafanızı dinlemeye gelmediniz mi?
TÜRKAN Hayır. Ölmeden önce okunması gereken yüz kitabı okuyacağım.
KAFKA Nelermiş onlar?
TÜRKAN Yüz tane, hangisini sayayım ki?
KAFKA Birkaçını. Merak ettim. Hep duydum, hiç araştırmadım onları.
TÜRKAN Ben de hep duydum. Araştırdım.
KAFKA Araştırmacı bir kişiliğiniz var yani?
9
Yalnızlık Odaları
TÜRKAN Hayır, araştırmacı olduğum söylenemez.
KAFKA Duyduğunuz bir şeyi araştırdığınıza göre, araştırmacısınız...
TÜRKAN Sanmam. Araştırmacı sayılmam için bunu profesyonel olarak yapıyor olmam
lazım.
KAFKA Profesyonel denilenler gerçekten araştırmacı mıdır?
TÜRKAN Beni o kısmı ilgilendirmez. Sadece profesyonel bir araştırmacı olmadığımı
söylüyorum.
KAFKA Araştırmacı olduğunuzu kabul ediyorsunuz?!
TÜRKAN Hayır, araştırmacı olduğumu da kabul etmiyorum.
KAFKA Neyi kabul ediyorsunuz?
TÜRKAN Hiçbir şeyi.
KAFKA Anarşist misiniz?
TÜRKAN Nasıl?
KAFKA Hiçbir şeyi kabul etmediğinize göre anarşistsiniz demektir.
TÜRKAN Hiçbir şeyi derken, sizin söylediklerinizi kabul etmiyorum.
KAFKA Yalancı olduğumu iddia ediyorsunuz.
TÜRKAN Neden her sözümü yanlış anlıyorsunuz?
KAFKA Kalbimi kırdınız.
TÜRKAN Afedersiniz.
KAFKA Affedilecek bir yanı yok.
TÜRKAN O kadar büyük değildi kabahatim.
KAFKA Kabahatiniz için değil, yalnızca "afedersiniz" demeye gerek yoktu.
TÜRKAN Ben de kalbinizi kırdım sandım.
KAFKA Kalbimi kırdınız.
TÜRKAN Kalbinizi kırdım, sizden af dilememe izin vermiyorsunuz.
KAFKA Af dilemeyi gerektirecek kadar kırmadınız kalbimi, ki şu an kırgınlığım da
geçti.
TÜRKAN Buna çok sevindim.
KAFKA Neden?
TÜRKAN Kırgınlığınız geçti ya...
KAFKA Vicdanınızın rahatlamasına mı sevindiniz?
TÜRKAN Hayır, sizin beni bir ölçüde affetmiş olmanıza.
KAFKA Affedilmek vicdanınızı rahatlattı.
TÜRKAN Her şeye bir tanım uydurmak zorunda mısınız?
KAFKA Uymak zorunda olduğumuz tanımlar varken, benim yaptığım dışlanası bir
hareket olamaz.
TÜRKAN Dışlanmamak için tanımlar uyduruyorsunuz.
KAFKA Aksine, tanımlara uyma zorunluluğumdan dışlanıyorum.
TÜRKAN Fikirlerinizde ısrarcısınız.
KAFKA Bana diyorsunuz, ama siz de son birkaç cümledir bana tanımlar uydurmaya
çalışıyorsunuz.
TÜRKAN Afedersiniz, öyle bir amacım yoktu.
KAFKA Amacınız yoksa, tanımı doğruluyorsunuz demektir.
TÜRKAN Anlamadım.
KAFKA Tanım uydurma amacınız yoksa bile, bana zorla tanım verdiniz. Beni
tanımladınız.
10
Yalnızlık Odaları
TÜRKAN Sizi tanımlayabiliyorum, az da olsa birbirimizi tanıyoruz artık.
KAFKA Ben henüz sizi tanımlayabilmiş değilim.
TÜRKAN Beni tanımlayabilmeniz için neyi bilmeniz gerekiyor?
KAFKA Hakkınızda küçük şeyler.
TÜRKAN Neler onlar?
KAFKA Bu eve nerden, neden geldiğiniz gibi.
TÜRKAN Kafamı dinlemeye geldim.
KAFKA Kitap okuyacağınızı söylediniz.
TÜRKAN Söyledim.
KAFKA Kitap okumak sizi yormayacak mı?
TÜRKAN Bir çeşit terapi yöntemi olarak kabul ediyorum.
KAFKA Okumak daha çok kafa yorgunluğu yapar.
TÜRKAN Ne okuduğunuzla doğru orantılı biraz da.
KAFKA Ne okuyorsunuz?
TÜRKAN Camus, Sartre, Kafka... A, Kafka!
KAFKA Neye şaşırdınız?
TÜRKAN Maskeniz...
KAFKA Maskem?!
TÜRKAN Sizi birine benzetmiştim, ama maskenizin kim olduğunu çıkaramamıştım.
Doğru ya, Kafka...
KAFKA Sever misiniz Kafka'yı?
TÜRKAN Bayılırım.
KAFKA Neden?
TÜRKAN Nasıl neden?
KAFKA Neden seversiniz Kafka'yı?
TÜRKAN Yalnızlığı çok iyi anlatır Kafka.
KAFKA Över mi?
TÜRKAN Övmez, ama ona küfretmez de.
KAFKA Ne yapar?
TÜRKAN Bilmiyorum, belki bilmediğim için seviyorum onu.
KAFKA Neden sevdiğinizi bilmeden?..
TÜRKAN İnsan sevgisinin nedenini biliyorsa, zaten o dediği sevgi olmaz ki. Mantıklı
bir şey olur.
KAFKA Mantıklı şeyler sevilmez mi?
TÜRKAN Mantıklı şeyler sevilmez değil, sevmek mantıkla yapılacak davranış değil.
KAFKA Zamanında çok sevdiniz galiba.
TÜRKAN Çok sevdim, çok sevildim.
KAFKA Kafka da çok sevmiş.
TÜRKAN Evet. Hiç evlenmemiş diye biliyorum.
KAFKA Evet, evlenmemiş.
TÜRKAN Çok yazık.
KAFKA Neden?
TÜRKAN Onun gibi yakışıklı bir adam...
KAFKA Yakışıklılar evlenmek zorunda değillerdir.
TÜRKAN Zorunda değiller, fakat evlenmeliler.
KAFKA Evlenme sebepleri, yakışıklılıklarının ziyan olmaması için mi?
11
Yalnızlık Odaları
TÜRKAN Hayır, o insanlar sevgiyi daha fazla hak eder.
KAFKA Kim? Onlar?!
TÜRKAN Yakışıklılar.
KAFKA Her yakışıklı mı?
TÜRKAN Evet.
KAFKA Ben yakışıklı mıyım?
TÜRKAN Biraz.
(Gülüşmeler.)
KAFKA Kafka da çok istemiş evlenmeyi. Yakışıklılığı yetmedi herhalde.
TÜRKAN Yanlış taraklarda bezi olduğundan kaybetti.
KAFKA Evli sevgilisinden mi bahsediyorsunuz?
TÜRKAN Aynen. Neydi adı?
KAFKA Milena.
TÜRKAN Güzel isim.
KAFKA Güzel isim ve güzel kadın.
TÜRKAN Tanıyor musunuz?
KAFKA Tanımıyorum; tanışmak isterdim.
TÜRKAN Ya...
KAFKA Güzel kadınlarla tanışmak hoş bir duygudur. Sizin gibi.
TÜRKAN Ben hoş kadınlarla mı tanışıyorum?
KAFKA Anlamamakta direniyorsunuz.
TÜRKAN Sizinle uğraşmaktan keyif aldığımı fark ettim.
KAFKA Milena'dan bahsetsek daha iyi olacak...
TÜRKAN Bahsedilecek bir yan bulamıyorum. Kafka gibi bir yakışıklı için kocasından
ayrılmayan ve onca mektubu işlevsiz bırakan kadın.
KAFKA Bu yakışıklılıkla, ben evli bir kadını ayırabilir miyim sizce?
TÜRKAN Amacınız ayırmaksa, sanmam.
KAFKA Ya değilse?!
TÜRKAN Değilse?! Yani seviyorsan... Mantıklı.
KAFKA Amaç uğruna ayırsaydım.
TÜRKAN Yaptığınız mantıklı olurdu belki, ama sevgi içermediğinden gerçekleşmezdi.
Oysa sevip de ayırmaya kalkışsanız hem mantıklı olurdu hem de amacınıza
ulaşabilirdiniz.
KAFKA Sevgi ve mantık yan yana ilk defa sizden duyuyorum.
TÜRKAN Ben de ilk defa söylüyorum. Yan yana olsalar, aslında mantıksızdır. Mantık
sevgiyi öldürebilir. Ha, siz kalkıp da sevgi ve mantığın karşısına emeği koyarsanız,
elbette emek kazanacaktır mantıkla birlikte.
KAFKA Sevgi üzerine ne çok şey biliyorsunuz.
TÜRKAN Gençliğimde güzeldim, ya da öyle oluğumu söylerlerdi. Sevdim, sevildim;
evlendim, ayrıldım. Her bir şeyi öğrendim.
KAFKA Hala güzelsiniz. Hala sevebilir, evlenebilir ve bir şeyler öğrenebilirsiniz.
TÜRKAN Hala ayrılabilirim de. (Gülüşürler.) Hala güzel olduğuma gelince, inanmadım
lafınıza.
KAFKA İnanın, çok güzelsiniz.
TÜRKAN Bu yaşta mı? Nerden çıktı bu şimdi?
KAFKA Dudaklarınızdan.
12
Yalnızlık Odaları
TÜRKAN Dudaklarımı görmüyorsunuz ki?
KAFKA Görseydim, mutlak güzeldir.
TÜRKAN Görmüyorsunuz.
KAFKA O halde, memelerinizden.
TÜRKAN Böyle lafları sevmiyorum.
KAFKA Afedersiniz.
TÜRKAN Vicdanınızı rahatlattınız.
(Gülüşmeler.)
KAFKA Daha rahatlamadım, siz affedin önce.
TÜRKAN Affettim.
KAFKA Teşekkür ederim.
TÜRKAN Ne demek, her zaman.
KAFKA Ne zaman memelerinizden bahsetsem beni affedecek misiniz?
TÜRKAN Abartmayalım.
KAFKA Nasıl isterseniz. Son bir kez güzel olduğunuzu söylememe izin verin öyleyse.
TÜRKAN Peki.
KAFKA Güzelsiniz.
TÜRKAN Teşekkür ederim. Güzel olduğumu maskeme kanıp söylemediniz ya?!
KAFKA Yerinde bir soru oldu. Kim bu maskedeki yüzün sahibi?
TÜRKAN Ünlü bir film artisti.
KAFKA Güzelmiş.
TÜRKAN Tanımıyor musunuz?
KAFKA Tanıyorum, ama çıkartamadım.
TÜRKAN Türkan Şoray.
KAFKA Doğru valla. İyi filmleri vardı.
TÜRKAN Hala var.
KAFKA İzlerdik.
TÜRKAN İzlerdik.
KAFKA Bakın aklıma ne geldi. Siz ölmeden önce okunması gereken yüz kitabı
okuyacaktınız ya, ben ölmeden önce izlenmesi gereken bin filmi izleyeyim.
TÜRKAN Ben de onlar da var.
KAFKA Yanınızda mı?
TÜRKAN Yanımda.
KAFKA Sizde izleyelim mi?
TÜRKAN Yalnızlık odasına başka birini almak suç, biliyorsunuz.
KAFKA Biliyorum. Gizli gizli?
TÜRKAN Malesef.
KAFKA Bana verseniz filmlerinizi?
TÜRKAN Olabilir. Televizyon var mı odanızda?
KAFKA Yok, getirtiriz.
TÜRKAN Getirtmek için bu evde en az bir buçuk aydır kalıyor olmanız gerekir.
KAFKA Ne kötü, ben daha yeni geldim.
TÜRKAN Ben de. Televizyon izleme iznine kadar vaktimi kitap okuyarak geçireceğim.
KAFKA Kendimi yalnız hissettim şimdi.
(Gülüşürler.)
TÜRKAN Neden?
13
Yalnızlık Odaları
KAFKA Yapacak hiçbir şeyim yok.
TÜRKAN Siz de başka meşgale bulun kendinize.
KAFKA Meşgalem var ama sıkıldım. Keşke benim de yapacak bin şeyim olsaydı.
TÜRKAN Bunu yapın.
KAFKA Neyi?
TÜRKAN Ölmeden önce yapmanız gereken bin şeyi yazabilirsiniz. Burdan çıkınca da
onları yaparsınız.
KAFKA Muhteşem bir fikir.
TÜRKAN Hemen işe koyulun.
KAFKA Haklısınız.
TÜRKAN Ya da burdan çıkınca onları birlikte yaparız.
KAFKA Neden olmasın, fakat sizi daha tanımıyorum bile...
TÜRKAN Ben de sizi tanımıyorum. Oysa sesiniz çok tanıdık geliyor.
KAFKA Sizin de güzelliğiniz.
TÜRKAN Beni utandırmayın. Ben sizin yakışıklı olduğunuzu söylüyor muyum?
KAFKA Söylemeyin, yoksa evlenmek zorunda kalırım.
TÜRKAN Evlenirseniz, sizi ayırmak zorunda kalırım.
KAFKA Beni seviyor musunuz?
TÜRKAN Daha değil. Ya siz?
KAFKA Daha değil.
TÜRKAN Bekliyorum.
KAFKA Bekle gör politikası... Mantıklı.
TÜRKAN Mantıkla haşır neşir oluyoruz. Sıra neyde acaba?
KAFKA Sevgi mi dersiniz?
TÜRKAN Işıklar kesilecek sanki, öyle hissediyorum.
KAFKA Sevgiden konuşurken, ışık kesilecek ne demek?
(Sahne kararır.)
TÜRKAN Çok konuştuk.
(Gülüşürler.)
KAFKA Odalarımıza geçelim bari.
TÜRKAN Bari odalara geçelim.
KAFKA Mantıklı.
TÜRKAN Ölmeden önce yapılması gereken bin şeyi yazmayı unutmayın.
KAFKA Unutmam. Siz de kitapları okumayı ihmal etmeyin.
TÜRKAN Birbirimize öğüt vermeye devam edersek gidemeyeceğiz.
KAFKA Afedersiniz.
TÜRKAN Asıl siz afedersiniz.
KAFKA Asıl siz afedersiniz.
TÜRKAN Asıl siz afedersiniz.
KAFKA Asıl siz afedersiniz.
(Çıkarlar.)
Tablo 4
(TÜRKAN'ın odası. Maskesini çıkarmış. Bir elinde baston, konuşuyor; ancak baston
bedensel bir yükü taşımak dışında bir amaca hizmet etmeli.)
14
Yalnızlık Odaları
TÜRKAN Bu Kafka deli valla! Tutturmuş evlenelim diye. Mektuplarına cevap yazalı bir
ay olmuyor. Azıcık yüz verdik, bela oldu başıma. Ama tatlı bela! (Gülümser.)
Temmuz'un yirmisiydi, yatağımda uzanmış kitap okuyordum. Kapının altından bir
zarf attılar. Çıktım, koridorda kimseyi göremedim. Kim olacak ki, bizimkilerden
başka. Okuyayım, sözlerinden kim olduğunu anlarım demeye kalmadan, zarfın
ucunda bir isim gözüme ilişti: Kafka! Yasak olduğunu bile bile mektuplaşmanın,
kendi adını yazmak zarfa nasıl bir yüreklilik! Merakla açtım zarfı. Tam yirmi sayfa!
Yok benden hoşlanmış, yok bakışlarım hala aklından çıkmıyormuş, oymuş buymuş.
Bu yaşta bir kadını, genç kız ayartır gibi ayartacağını sanıyor. Üstelik evli bir kadını!
Cevap yazmadım. Birkaç gün sonra tekrar, başka gün tekrar, tekrar, tekrar. Ardı
arkası kesilmedi mektupların. Dayanamadım, 'ben evliyim' diye cevap yazdım. O
günkü cevabını çay saatinden dönerken tutuşturdu elime: Boşan ve evlen benle!
Valla deli bu! Bu yaşta boşanmayı bırak nasıl evlenelim? Hadi ortalığı karıştırdık,
boşandık; bir de evlendik. Çocuklar 'baba' der mi Kafka'ya? Ah Kafka, bana bu yaşta
aşkı hatırlattın ya... Delinin tekisin, hem de zır deli! Aklıma ne garip fikirler
salıyorsun... Hoşuma gidiyor ya, ona şaşıyorum. Her şeyi yık, yeni bir düzen kur
kırkında ve evli olsan da! Neymiş efendim, aşık olmanın yaşla ve evlilikle alakası
yokmuş. İnsan her yaşta her halde sevebilirmiş; kulakları duymaz, gözler görmez
olsa da. En çok da gözlerimden bahsediyor. Buğulu bakışlar... O mu abartıyor, yoksa
ben mi ona kanmaya yer arıyorum, anlamadım. Allah'ım doğru mu yapıyorum?
Keşke hiç gelmeseydim bu eve! Hiç böyle zor durumda kalmazdım. Yok, iyi ki
geldim, yoksa aşık olamazdım. Kafka, aşık ettin beni kendine!
(Işık söner.)
Tablo 5
(Salon. MARIO ve TÜRKAN salıncaklı sandalyelerindeler. Plastik tabaklardan
yemek yiyorlar.)
MARIO Çocuklara ağlamak yakışıyor.
TÜRKAN Efendim?
MARIO Çocuklara, diyorum, ağlamak yakışıyor.
TÜRKAN Hepsine değil.
MARIO Ne?
TÜRKAN Ağlamak. Her çocuğa yakışmıyor.
MARIO Bizim mahalledeki çocukların hepsine yakışırdı.
TÜRKAN Bizim mahalledeki çoğu çocuğa yakışmazdı. Özellikle kız çocuklarına, hele
bir de sarışınsa... İyice çirkinleşirlerdi. Gözleri şişer, beyazına kan otururdu.
MARIO Elif'e yakışırdı ağlamak. Hala da yakışır. Ağlayınca gözleri kızarmazdı.
Kirpikleri yaşı tutmazdı. Boncuk boncuk süzülürdü yüzünde yaşlar. Gözlerinin içi
berraklaşır, göz pınarı bir nehrin kaynağı gibi tek bir noktaya yollardı yaşları.
TÜRKAN Sarışın mıydı?
MARIO Sarışındı. Ağlamak ona her seferinde güzellik kattı. Ağladıkça güzelleşti.
Güzelleştikçe ona aşık oldum. Ben aşık oldukça devrimci hayallerin peşinde koştu.
O koştukça, kavuşmamız imkansızlaştı. İmkanlaşınca daha bir aşık oldum.
TÜRKAN Hala ağlıyor mu?
MARIO Ağlıyor, ağladıkça güzelleşiyor. Ve ben hala aşığım.
TÜRKAN Nerde?
15
Yalnızlık Odaları
MARIO Uzak bir şehirde, okuyor. Şehir de yüzüne benziyormuş. Gözyaşı gibi ince bir
nehir akıyormuş ortasından şehrin.
TÜRKAN Bir yerlerde sümüğüyle birleşiyor mu acaba?
MARIO Birleşiyor. Koluna silerdi küçükken. Artık, kaşınan burnuna müdahale eden titiz
bir entelektüel edayla işaret parmağına siliyor sümüğünü. Kimseye belli etmeden.
TÜRKAN Sana belli olduğuna göre...
MARIO Ben anladım, çünkü ona aşığım! Biri size aşıksa bir çift göz sizi izliyor
demektir.
TÜRKAN İzlenilmek rahatsız edici.
MARIO Sizi de çok izlemiş olmalılar. Güzelliğiniz hatsafhada.
TÜRKAN Güzellik başa bela.
MARIO Güzeller de erkeklerin başına bela.
TÜRKAN Yakışıklı erkekler de güzel kızların başına bela.
MARIO İki taraf da olumluysa bela ortadan kalkıyor, gerisi mutluluk.
TÜRKAN Mutluluk çabayla var oluyor.
MARIO Çabaların toplamı mutluluğa eşitleniyor.
TÜRKAN Her çaba gösteren mutluluğa erişemiyor.
MARIO Her mutluluk da çabayla değil.
TÜRKAN Çaba gösterilmeden kazanılan mutluluk yavan olur, çabuk biter.
MARIO Çabuk bitenler de arayışa iter.
TÜRKAN Yeni arayışlar mutsuza mutluluk umududur.
MARIO Mutluluk umut yoksa yeşeremez.
TÜRKAN Fazla umut, mutluluğu yok eder.
MARIO Umut önce gelir.
TÜRKAN Mutluluk önce gelir.
MARIO Umut önce!
TÜRKAN Mutluluk önce!
MARIO Umut!
TÜRKAN Mutluluk!
MARIO Umut!
TÜRKAN Mutluluk!
(Birden susarlar ve gülüşürler.)
MARIO Yıllardır mutlu olamıyorum.
TÜRKAN Olmuşsundur da fark etmemişsindir.
MARIO Olmadım. Farkındayım.
TÜRKAN Mutlu olmak için ilkin bir isteğin olmalı!
MARIO Vardı. Var.
TÜRKAN Ne? Kim?
MARIO Bir kadın.
TÜRKAN Şu sümüklü kız mı?
MARIO O ve ondan önceki.
TÜRKAN Kaç kişiyi sevdin sen?
MARIO Sümüklü kızı ve eczacıyı.
TÜRKAN Eczacı?
MARIO Benden yaşça büyüktü. Süt tenliydi.
TÜRKAN Saf.
16
Yalnızlık Odaları
MARIO Bu varlık hiçbir günahtan haberdar değilmiş, kimse de onun saflığından
haberdar değilmiş gibi.
TÜRKAN Sevmek, sevilmek yetenek ister. Dünyanın hiçbir yerinde aşk okulu yoktur.
Sevme ve sevilme yetisi vardır. Bu yetiyi geliştirmek, değiştirmek insanın elinde. Ne
kadar gösterebildiğinde işin sırrı!
MARIO Ben gösteremedim, ama sevdim.
TÜRKAN Kendine gösterebilmişsin. Dünyada birini sevdiğinin bile farkında olmayanlar
var.
MARIO Kimse sevemiyor.
TÜRKAN Sevgi emek ister.
MARIO Hayvanlar düşünmemenin sefasını sürüyorlar. Düşünmediklerinden hemen
sevebiliyorlar.
TÜRKAN Duygu ve akıl yan yana hayal edemiyorum. Yan yanaysa yalnız kalırsın.
MARIO Hayvanlar da yalnız mıdır?
TÜRKAN Düşünmediklerine göre, değildir.
MARIO Düşünmeseler de unutmuyorlar. Size yapılan kötülüğü unutmazsanız sevgi
anlayışınız değişmez mi?
TÜRKAN İçgüdüyle sevgi öyle içiçe ki; bırakın yemek saatini, sabaha kadar tartışsak
yine bir yere varamayız.
MARIO Sabaha kadar tartışalım en azından.
TÜRKAN Bir yere varamayacağımızı bile bile.
MARIO Bile bile.
TÜRKAN İsterim, ama izin vermiyorlar konuşmaya. Hem buraya yalnız kalmaya geldik.
Sabaha kadar konuşmak yersiz olur.
MARIO Yalnızlıktan sıkıldım ben. Sarışın kızı istiyorum.
TÜRKAN Sık dişini, şunun şurasında bir ay kaldı.
MARIO Her gece rüyamda görüyorum. Aynı güzellikle ağlıyor. Rüyadan gerçekten
içime ırmak akıyor. Burnunu işaret parmağına siliyor ve bitiyor. Görmeliyim.
TÜRKAN Özlem.
MARIO Özlüyorum.
TÜRKAN Özlüyorsun.
MARIO Özledim.
TÜRKAN Özledin.
MARIO Sabredemiyorum.
TÜRKAN (Bağırır.) Sabret!
(Sessizlik.)
TÜRKAN Özür dilerim, istemeden bağırdım.
MARIO Sorun değil. İstemeden bağırmanıza sebep olduğum için, ben özür dilerim.
TÜRKAN Çok naziksiniz.
MARIO Siz de çok naziksiniz.
TÜRKAN Asıl siz naziksiniz.
MARIO Asıl siz naziksiniz.
TÜRKAN Böyle devam edecek galiba.
MARIO Böyle devam edecek galiba.
(Gülüşürler.)
TÜRKAN Papağan gibi laflarımızı tekrar ediyoruz.
17
Yalnızlık Odaları
MARIO Papağan gibi laflarımızı tekrar ediyoruz.
(Gülüşürler.)
MARIO Papağan...
TÜRKAN Papağan...
MARIO Papağanı sümüklü kızın.
TÜRKAN Adı, sümüklü kalacak vallahi.
MARIO Kalsın!
TÜRKAN Darılmasın sana!
MARIO Darılmaz.
TÜRKAN Neden?
MARIO Papağanının yemini benden alıyor. Alışveriş yaparken şakalaşıyoruz.
TÜRKAN Müşterine aşık olmuşsun.
MARIO Evet. Babaannesi var dünya tatlısı. Tombul, güleryüzlü. Onunla gelip gider.
TÜRKAN Seviliyorsun...
MARIO Babaannesi de sever beni. Okulunu bitirsin torunumu sana vereceğim, der.
TÜRKAN Ciddi misin?
MARIO Elbette.
TÜRKAN Ya kız?
MARIO Kız devrim peşinde!
TÜRKAN Ailesinin haberi var mı?
MARIO Yok. Babası duysa destekler onu.
TÜRKAN Sevdiğinden mi?
MARIO Babası yazar. Biri aktivist, biri pasivist devrimci anlayacağınız.
(Gülüşürler.)
TÜRKAN Gazateci mi?
MARIO Evci.
TÜRKAN Anlamadım.
MARIO Evde yazıyor. Konu komşuya okutuyor. Kimseyle konuştuğu yok.
TÜRKAN Delirir insan öyle be!
MARIO Delirir. Köpek almış kendine, onunla konuşuyor.
TÜRKAN Karısı?
MARIO Karısı dayanamadı, martta boşandı.
TÜRKAN Yazar koca, romantik. Daha ne olsun?!
MARIO Adam kendine romantik. Beğenilecek durmadan. Yatağa sevişmeye değil,
karısına kıçını dönüp yazı yazmaya giriyor.
TÜRKAN Karısı da arada razı gelsin canım.
MARIO Her gece.
TÜRKAN Her gece ne buluyormuş yazacak?
MARIO Aynı şeyi yazıyormuş...
TÜRKAN Aaa!..
MARIO A'sı o! Deniz kenarında sandal yapamaya çabalayan bir kadını anlatır durur.
Her öyküde aynı yerde, aynı olaylar.
TÜRKAN Farkı ne birbirlerinden?
MARIO Kelimeler... Sözlükleri kurcalamalar... Ansiklopedilere sarılarak uyumalar...
TÜRKAN Allah şifa versin!
MARIO Verdi çok şükür! İki yıl psikolojik tedavi gördü, bir şeyciği kalmadı.
18
Yalnızlık Odaları
TÜRKAN Yazık!
MARIO Kime? Kendine mi, ailesine mi?
TÜRKAN Mutlu olayım derken düştüğü hallere bak insanın.
MARIO Mutluluğu çoktan alt etmişti. Hedeflerinin peşindeydi, izin vermediler.
TÜRKAN Benim böyle kocam olsa...
MARIO Kocanız var mı?
TÜRKAN Açmasaydık iyiydi bu konuyu. Boşanıyorum.
MARIO Hayırdır?!
TÜRKAN Evleniyorum.
MARIO Boşanıyorsunuz?
TÜRKAN Boşanıyorum, çünkü evleniyorum.
MARIO Evleneceksiniz diye boşanıyorsunuz.
TÜRKAN Aynen.
MARIO Neden boşanıp evleniyorsunuz.
TÜRKAN Başka biriyle evleniyorum.
MARIO Tanıyor muyum o başka birini?
TÜRKAN Kafka!
MARIO İnanmıyorum.
TÜRKAN Gerçekten!
MARIO Sevinsem mi, üzülsem mi çözemedim.
(Gülüşürler.)
MARIO Allah bir yastıkta kocatsın!
TÜRKAN Öyle yapsın!
(Gülüşürler.)
TÜRKAN Garip değil mi?
MARIO Ne?
TÜRKAN Hayat.
MARIO Sandığımızdan fazla. E, evlilik ne zaman?
TÜRKAN Boşanınca.
MARIO Ne zaman boşanıyorsunuz?
TÜRKAN Bu evden çıkınca hemen dava açıyorum.
MARIO Çocuğunuz?
TÜRKAN Yirmisini geçti, büyüdü. Babasını isterse arada gider, görür.
MARIO Aşk denince akan sular durur. Hoopp! Bakın akan sular durdu!
(Gülüşürler.)
TÜRKAN Şakacısınız.
MARIO Teşekkürler. Sizin de gözleriniz büyüleyici.
TÜRKAN Ben de teşekkür ederim.
MARIO Asıl ben teşekkür ederim.
(Gülüşürler, ışık söner.)
Tablo 6
(ŞİRİNE'nin odası. Maskesini çıkarmış. Elindeki mektubu okumakta, mektup
kırışıktır.)
ŞİRİNE "... 9 Ağustos,
19
Yalnızlık Odaları
Sana bu sabahki mektuptakinden daha fazla yazacak bir şey aklıma gelmiyor
diyebilmem için yalancı olmam gerekir, hem de başka biri önünde yapamayacağım
kadar sebestçe konuşabileceğim sen söz konusu olduğunda; öyle ya, bugüne kadar
kimse senin gibi bilerek ve isteyerek her şeye karşın, her şeye karşın benim yanımda
yer almadı ("her şeye karşın" ile "yine de" arasında bir ayrım yaparsın artık).
Mektupların arasında en güzelleri (yerinde değil bu söz de, çünkü tamamen güzel
mektupların; hemen her satırı öylesine güzel ki, hayatımda hiç karşılaşmadım böyle
güzellikle), dediğim gibi en güzelleri "korkumu" haklı bulduğun ve bu korkuyu
yaşamam gerekmediğini açıklamaya çalıştıklarındır. Çünkü her ne kadar kimi
zaman "korkumu" savunmak üzere rüşvetle tutulmuş biri gibi görünsem de, belki
ruhumun derinliklerinde hak veriyorum korkuma; hatta korku sayesinde yaşamımı
sürdürüyorum, belki de korku elimdeki en iyi şeydir. Senin de belki bende yalnızca
korkumu sevmen, onun elimdeki en iyi şey olmasından kaynaklanıyor. Öyle ya,
bende sevilmeye değer, hatırı sayılır ne var başka? Ama işte korkum hak ediyor
sevilmeyi. Bana kalkıp cumartesi gününde ne buluyorsun da korkuyla ona "iyi"
diyorsun diye sorarsan: Seni sevdiğim için! (Seni de, kendi dibindeki minik bir çakıl
parçasını denizin sevmesi gibi seviyorum, tıpkı onun gibi sevgimin seli örtüyor
üzerini ve gökler izin verirse seni yanında yine bir çakıl tanesiyim) Seni sevdiğim
için bütün dünyayı sevgiyla kucaklıyorum, bu dünya içinde sol omzun da var, ama
hayır ilkin sağ omzun vardı, bu yüzden de içimden geldikçe bir öpücük
konduruyorum üzerine (sen de bluzunu biraz kenara çekip alıveriyorsun ya). Yine bu
dünya içinde sol omzun da yer alıyor kuşkusuz, ormanda üstümdeki yüzün de,
nerdeyse açılmış duran göğsüne başımı dayayıp dinlenişim ayrıca. Çoktan ikimizin
tek bir varlık oluşturduğumuzu söylemekte haklısın ve bundan korku duymadığım
gibi, bu benim biricik gururum. Ve mutluluğu da ormanla sınırlamak niyetinde
değilim. Ama bu gündüz dünyası ve bir mektubunda küçümseyerek erkek işi diye söz
ettiğin "yataktaki yarım saat" arasında bir türlü aşamadığım bir uçurum var.
Uçurumun karşısı gece, her bakımdan düpedüz gece; bu tarafında ise dünya var ve
bu dünya benim elimde. Öyleyse neden uçurumun karşısına sıçrayım zaten elimdeki
bu dünyayı bir daha ele geçirmeye çalışayım? Uzak olsun benden, bundan
duyduğum korku işte öylesine büyük. Bunu bir gecede büyüyle, sihirle ele geçirmeye
kalkmak, acele, güçlükle soluyarak, günün sunacağı şeyi büyüyle, sihirle ele
geçirmeye kalkmak! Belki çocuk edinmenin de başka yolu yoktur. Belki çocuklar da
büyüden sihirden başka bir şey değildir. Sana teşekkür etmemin nedeni de bu!
Yanında kendimi özgür hissettikten sonra, başka her türlü yaşamdan çektim elimi.
Gözlerimin içine bak istersen! Ama şimdi yeter bu kadar, şimdi sen anlat bana..."
(Işık söner.)
Tablo 7
(Salon. MARIO ve ŞİRİNE salıncaklı sandalyelerindeler. Plastik tabaklardan yemek
yiyorlar.)
ŞİRİNE Erkeklere hiçbir şey yakışmıyor.
MARIO Nasıl?
ŞİRİNE Erkeklere, diyorum, hiçbir şey yakışmıyor.
MARIO Bilmem. Ya kadınlara?
ŞİRİNE Kadınlara da erkekler yüzünden yakışmıyor.
20
Yalnızlık Odaları
MARIO Anlamadım.
ŞİRİNE Erkeklerin yakışıksızlığı kadınlara yakışacakları da engelliyor.
MARIO Erkekler suçlu mu?
ŞİRİNE Suçlu olmazlar mı? Kendi zevksizliklerine göre dünyayı inşaa etmişler. Oysa
kadınlar yapacaktı şu evleri...
MARIO Muhteşem gökdelenleri yapanlar da erkekler.
ŞİRİNE Gökdelenler erkeklerin sidik yarışı.
MARIO Feminist misiniz?
ŞİRİNE Evet. Ya siz?
MARIO Ya ben?
ŞİRİNE Siz nesiniz? Şu "ist"le biten tanımlardan?
MARIO Hiçbiri. İnsanları etiketlemeye karşıyım.
ŞİRİNE Öyleyse beni neden etiketlemeye kalkışıyorsunuz?
MARIO Farkında değilim. Kusura bakmayın.
ŞİRİNE Kusura bakarım. Sırf soru sormuş olmak için soru soruyorsunuz.
MARIO Güzelliğiniz karşısında yapacak şey bulamıyorum.
ŞİRİNE Teşekkür ederim, ama illa da bir şey söylemek zorunda değilsiniz.
MARIO Feminist olmak zor olmalı.
ŞİRİNE Niçin?
MARIO Eylemler, koşuşturmaca... Ne bileyim.
ŞİRİNE Eylemlere katılmam ben. Eylemler sürülerin işidir.
MARIO Eylemlerle istekleri yerine getiren çok insan var.
ŞİRİNE Onların diline bir parça bal çalıyorlar, hepsi bu. Asıl eylem büyük olanı. Çarkın
parçası olup onu tümden yıkacak olan. Onun için önce hayatta kalmalı, tanımalı.
Hem düşmanını tanımadan onu nasıl alt edeceksin? Düşmanın dostu görüneceksin
önce, sonra alt edeceksin.
MARIO Tek başınıza bunu başarabilecek misiniz?
ŞİRİNE Başarmak zorunda değilim. Amaç uğruna emek vermekte işin sırrı. Emek
verdikçe fikrinizi ne çok sevdiğiniz ortaya çıkıyor.
MARIO Ya elinize hiçbir şey geçmezse?
ŞİRİNE Yüzde elli, yüzde elli. Geçer ya da geçmez.
MARIO Sürüden ayrılanı kurt kapar, derler.
ŞİRİNE Sürüye kapılan da hep birlikte uçurumdan atlar.
MARIO Hem güzel hem zeki olmayı nasıl becerebiliyorsunuz?
ŞİRİNE İkisini de birbirinin ardına gizleyerek.
MARIO Sarışınlar aptaldır dedikleri bu yüzden anlaşılan.
ŞİRİNE Tam üstüne bastınız. Güzelliğimi ortaya çıkarıp zekiliğimi saklıyorum. Bu da
bana düşünmeden yaşama kolaylığı sağlıyor. Bırakıyorum, güzelliğimden
etkilenenler benim yerime düşünsün; çünkü düşünmek külfetli iş. Düşünmeye
başlarsan arkası kesilmez. Ya şöyle olsa, ya böyle olsa. Şunu değiştirsem, bunu
düzeltsem.
MARIO Düşünmek istemiyor musunuz?
ŞİRİNE İstemez miyim? Herkesten fazla düşündüğümü de iddia edebilirim. Tabii
güzelliğimi gizlediğimde. İçimi karamsarlık kaplayınca bırakıyorum.
MARIO Erkekler başkalarının yerine düşünmeye yatkındır, siz de bundan
faydalanıyorsunuz?
21
Yalnızlık Odaları
ŞİRİNE Her erkek değil. Bazısı sever, bazısına zor gelir. Sevişirken bile başka pozisyon
düşünmekten erinen erkek tanıyorum. (Gülümserler.) Hep misyoner, hep misyoner.
Bir yere kadar. Basıyorum tekmeyi kıçına.
MARIO Erkek değiştirmek sizin için kolay mı?
ŞİRİNE Benim için de devrimciler için de kolay. Sahiplenmediklerinden rahatça sevgili
değiştirirler. Kadın olsun erkek olsun.
MARIO Halk yanlış düşünür.
ŞİRİNE Hangi halk? Neyi?
MARIO Önüne gelenle sevişmeyi.
ŞİRİNE Önüne gelenle sevişeceksin diyen kim? Aynı insanla, aynı cinsel organla ömür
geçirmek saçma! Hatta ahmakça!
MARIO Bir kadından duymaya alışkın olmadığım sözler.
ŞİRİNE Bense çok erkeğe anlattım, alışkınım.
MARIO Anladılar mı?
ŞİRİNE Beni mi?
MARIO Sizi, anlattıklarınızı.
ŞİRİNE Anlamazlar mı? Hepsi anladı, orospu muamelesi yaptı. Düzüldüğümle kaldım.
MARIO Ya aşk?
ŞİRİNE Aşk? Apışarama aşık olanları eliyorum yıllardır. Elde ne var diye sorarsan, hiç
derim. Koca bir hiç. Sana aşık olunduğunu duyunca dibin düşüyor. Aşk varken
elinde koca bir sik, bitince de koca bir hiç!
MARIO Kusura bakma, sevmediğin konularda soru sordum galiba.
ŞİRİNE En çok bu konuları seviyorum. Konuşalım da başka sik kafalılar çıkmasın
karşımıza.
MARIO Sen onlara aşık oldun mu?
ŞİRİNE Bir defa. Ekşimiş yoğurda benziyordu tadı. Zehirlendim sandım. Sabahlara
kadar kustum. Hatta çırılçıplak ve tahmin edeceğin gibi elimde koca bir sikle.
MARIO Seni seviyor muydu?
ŞİRİNE Seviyordu. Ne kadar seviyordu dersen, günümüzde on bin doları bir arada düşün
bir de onun aşkı.
MARIO Sonra... ayrıldınız?
ŞİRİNE Her sevgilinin kaderi. Ayrıldım.
MARIO Sebep?
ŞİRİNE Aldattı beni. Hem de ağabeyimle!
MARIO İbne miymiş?
ŞİRİNE Değildi, beni tanıdıktan sonra ibneleşti. Dünyadaki en güzel kadınla da yattım,
artık başka zevkler aramalıyım, dedi.
MARIO Yapma be!
ŞİRİNE Şaka tabii, öyle yürekli erkeklerle karşılaşmadım hiç. Tanıdıklarımın hepsinin
götü kıymetliydi. Aşık olduğum erkek de evlilik masallarına kaptırmış kendini,
yürümedi.
MARIO Çocuk mu istedi?
ŞİRİNE Hah şunu bileydin! Evlen benle aşkım. Çocuğumuz olsun, onu büyütürsün.
Evinin kadını olursun. Devrimci Şirine'nin yaptığına bak! Evinin kadını oluyor! Sen
şimdi bu cahile, dünyadaki çocukların yarısı açlıktan ölürken çocuk yapmanın
saçmalığından bahsetsen, hiç sevişmeyecek miyiz yani, der.
22
Yalnızlık Odaları
MARIO Ucuz kurtulmuşsun.
ŞİRİNE On bin doları düşününce, ucuz kurtulmuşum. (Gülüşürler.) Aşık olmayı o gün
bıraktım. Artık erkeklerin felsefesiyle yaşıyorum: yatıyorum, çıkıyorum! Mis gibi!
MARIO Aşık olunacak kadınsın!
ŞİRİNE Teşekkür ederim, sen de aşık olunacak erkeksin!
MARIO Ben de teşekkür ederim.
ŞİRİNE Teşekkür etme, gerçekten diğer erkeklere benzemiyorsun.
MARIO Beni korkutuyorsun.
ŞİRİNE Neden?
MARIO Diğer erkeklere benzemediğime inanacağım geldi.
ŞİRİNE İnanma, yalan söylüyorum.
MARIO Şimdi oldu.
(Gülüşürler.)
ŞİRİNE Yalan söylüyorum, ama insan kendini zorlarsa senden hoşlanabilir.
MARIO Zorlayın.
(Gülüşürler.)
ŞİRİNE (Ikınır.) Ih... Oluyor... Ihh... Biraz geldi.
(Gülüşmeler.)
MARIO Ne geldi?
ŞİRİNE Altıma yaptım bir parça. (Gülüşürler.) Aşk, işte altınıza yapmaktır. Yaşınız
geçtiyse ne anneniz gelir temizlemeye ne de babanız.
MARIO Zeki olduğunuzu söylemiş miydim?
ŞİRİNE Söylemiştiniz. Güzel olduğumu bile iddia etmiştiniz.
MARIO Unutmuşum, kusura bakmayın.
ŞİRİNE Asıl siz kusura bakmayın. Ben söylediğinizi hatırlatmayı unuttum.
(Gülüşürler.)
MARIO İlginç.
ŞİRİNE İlginç olan ne?
MARIO Aşk.
ŞİRİNE Nasıl?
MARIO Bilmiyorum. İçinizde kıpırdanan bir şeye aşk deyiveriyorsunuz.
ŞİRİNE Kolunuzun uyuşunca karıncalanması gibi mi?
MARIO Evet, evet. Hele ayağınız uyuşunca kalkıp üstüne basamamanız gibi.
ŞİRİNE Doğanın kanunu. Kan dolmayınca ayağa sinirler sinirleniyor.
(Gülüşürler.)
MARIO Aşk da doğanın kanunu.
ŞİRİNE Elbette.
MARIO Doğa bizden döl çalmaya çalışıyor, demişti tanıdığım bir yazar.
ŞİRİNE Yazar tanıdığınız mı var?
MARIO Evet.
ŞİRİNE Tanıştırsanıza beni.
MARIO Evli.
ŞİRİNE Evli olsun. Evli yazarların çoğu başka kadınlarla yatar.
MARIO Benim tanıdığım yazar öyle biri değil.
ŞİRİNE O da mutlaka yatıyordur. Başka bedenler, ruhlar tanımadan insanı nasıl
anlatacak?
23
Yalnızlık Odaları
MARIO Karısı var.
ŞİRİNE Karısı bir kişi; ya bencil ya paylaşımcı ya da vesaire. Benim gibi komünist
değildir. Ya da bir faşist kadınla yatmak benle yatmaktan farklıdır.
MARIO Liberal misiniz?
ŞİRİNE Tek başına o laf yetmez. Müslüman demokrat, gününe göre de liberal.
(Gülüşmeler.)
MARIO Ailemizde bize öğretilen buydu değil mi?
ŞİRİNE Bize öğretilen müslümalıktı. Demokratlığı sonradan gördük. E, bilirsiniz
sonradan görmeler de ölümüne yavşaktır.
MARIO Yavşak yerine liberal desek?
ŞİRİNE Liberal yerine yavşak desek?
MARIO Yavşak çirkin bir kelime.
ŞİRİNE Liberal çirkin bir kelime.
MARIO Siz kazandınız, yavşak olsun.
ŞİRİNE Teşekkür ederim. Yavşaklaşmadan burda bitirelim derim.
MARIO Liberal bir yaklaşımınız oldu.
ŞİRİNE Müslümanlığımı gölgelemeyecek kadar.
(Gülüşmeler.)
(Sessizlik.)
MARIO Evlilik?
ŞİRİNE Kimle?
MARIO Ne zaman?
ŞİRİNE İki soruya da cevabım yok.
MARIO Beyaz atlı prens çıkıp gelecek mi?
ŞİRİNE Bekleyemem. Arar bulur prensi de atı da evin önüne koyarım.
MARIO Devrimci yanınız kendini gösteriyor.
ŞİRİNE Hoş olmuyor mu?
MARIO Hoş olmaz mı?
ŞİRİNE Hoş mu?
MARIO Hoş.
ŞİRİNE Hoşlandınız...
MARIO Hoşlandım.
ŞİRİNE Neyden, kimden?
MARIO Sizden, sözlerinizden.
ŞİRİNE Ne varmış sözlerimde?
MARIO Her şey.
ŞİRİNE Mesela?
MARIO Aşk gibi, ama tam değil.
ŞİRİNE Ne gibi?
MARIO Ayak uyuşması ve ayağa kalkamamak gibi.
ŞİRİNE Doğa döl çalmak istiyor olmasın sizden?
MARIO Çalmasın, istesin ben ona seve seve veririm.
ŞİRİNE İsteyenin bir yüzü kara.
MARIO Vermeyen zenci. (Gülüşürler.) Sizinle evlenmeyi isterdim.
ŞİRİNE Ben de sizinle boşanmayı.
MARIO Üzmeyin beni.
24
Yalnızlık Odaları
ŞİRİNE Sıkılırdınız benden.
MARIO Hiç sanmıyorum.
ŞİRİNE Hiç sanmayın.
MARIO Hiç sanmıyorum.
ŞİRİNE Evlenenler birbirinden sıkılır. Yalnız kalırlar.
MARIO Şimdi Kafka'yla Türkan birbirinden sıkılacak mı?
ŞİRİNE Nasıl?
MARIO Kafka'yla Türkan canım, evleniyorlar, bilmiyor musun?
ŞİRİNE Ciddi misin?
MARIO Evet. Burdan çıkınca hemen nikah dairesine gidecekler.
ŞİRİNE Kırkından sonra?
MARIO Ne varmış yaşlarında?
ŞİRİNE Kırkından sonra azanı teneşir paklar.
MARIO O kısmı onların sorunu.
ŞİRİNE Sevindim bak şimdi!
MARIO İnsan imreniyor.
ŞİRİNE Evet, imreniyor.
MARIO İmreniyor.
ŞİRİNE İmreniyor.
MARIO İmrenmez mi insan?
ŞİRİNE İmrenir tabii. (Gülüşürler.) Hangi filmdeydi bu?
MARIO Şu karakterlerine kendi laflarını söyleten yönetmen...
ŞİRİNE Boşver, biz de yazarın laflarını söylemeyelim durduk yere. (Gülüşmeler.)
Demek evleniyorlar.
MARIO Evleniyorlar.
ŞİRİNE Biz, Mario ve Şirine imreniyorlar.
MARIO İmreniyorlar.
ŞİRİNE İmreniyoruz.
MARIO İmreniyoruz.
ŞİRİNE İmreniyorum.
MARIO Ben de imreniyorum.
ŞİRİNE Ben daha çok imreniyorum.
MARIO Ben daha çok imreniyorum.
ŞİRİNE Ben daha çok!
MARIO Ben daha çok!
ŞİRİNE Ben!
MARIO Ben!
ŞİRİNE Ben! (Gülüşürler.) Peki sen!
MARIO Kusura bakma iddialaştım.
ŞİRİNE Asıl sen kusura bakma. Ben iddialaştım.
MARIO Asıl sen kusura bakma.
ŞİRİNE Asıl sen!
MARIO Asıl sen!
ŞİRİNE Asıl sen!
MARIO Asıl sen!
(Gülüşmeler ve ışık söner.)
25
Yalnızlık Odaları
26
Tablo 8
(MARIO'nun odası. Maskesini çıkarmış. Bir elinde baston, konuşuyor; ancak baston
bedensel bir yükü taşımak dışında bir amaca hizmet etmeli.)
MARIO Kapıları kapatmayın, içerde kalıyorum. Yapacak çok işim var, dışarı
çıkmalıyım. İçerde bırakmayın beni, kapıları kapamayın. Prenses uzak bir kalede
beni bekliyor. Ya da sadece kurtarılmayı bekliyor. Kurtarıcı ben ya da başkası
olabilir. Yalnız biri gidip kurtarsın da o yeter prensese! Kapıları kapamayın! Prensesi
kurtarmalıyım! Çıkmak istiyorum! Yeter bu kadar yalnızlık! Pilavdan döndüm,
kabul ediyorum, kaşığım kırılsın! Çıkayım bu odadan! Yalnızlıktan nefret ediyorum!
Nefret ettikçe aklımda yer ediyor. İnsan sevdiğini ve nefretini içinden söküp
atamazmış. Yalnızlığı sevgimle aynı kefede tutmak istemiyorum. Çıkarın beni! Daha
gidip prensesi kurtaracağım! Bayrakları indirmeli, kaleleri fethetmeliyim. Yoksa
prenses ölür, ben hep yalnız kalırım. Prenses gelip yalnızlığı ve nefreti alacak
benden. Kapıları kapamayın, beni içerde unutuyorsunuz! Ve unutulmak çok
koyuyor, prenses tarafından öpülen kurbağalara. İçerde kalıyorum, prensesimin
sevgisi ulaşamıyor bana. Sıcaklığı hücrelerimin duvarlarını delemiyor. Çıkmak
istiyorum bu odadan! Çıkmak istiyorum! Yalvarırım çıkarın! Sonu ne olursa olsun,
katlanacağım! Kalelerde bir daha gezmeyeceğim! Prenses orda değil, kimseye zarar
vermeyeceğim! Mantar toplayıp yaşam hakkı kazanmaktan da sıkıldım. Yalnızlık
yapıştı üzerime. Nefret halkaları oluşturdu. Sevip sevilemiyorum. Prenses beni
seviyor yalnızlığımdan. Kapıları açın, dışarda kalmak istiyorum! Prensesime
papağan aldım, yalnızlığını unutsun! Ona 'nefret' demeyi öğretmeliyim! Defalarca
nefret savurmalı yalnızlığın yüzüne ve ben hastalığımı böyle yenebilirim. Kapıları
açın lütfen, papağan bari içerde kalmasın! Onu prensesime vermeliyim. 'Nefret'
demeyi öğretsin papağanıma prensesim, gerekirse yalnızlıkta çekip gitmeliyim.
Bedeli ne olursa olsun, razıyım; tüm kaleler, mantarlar, puanlar sizin olsun. Prensesi
verin bana, sabaha kadar sevişmeliyim. Babasının köpek becerdiğini yüzüne
söylemeliyim. Prensesime köpeğinin yerine papağanımı vermeliyim. Ona dünyanın
sırrını öğretsin. Kapıları üstüme örtmeyin, papağanımla içerde üşüyoruz! Prensesim
bizi merak ediyor. Papağanım, prensesim ve ben yalnızlıkta! Fırsat buldukça nefret
ediyoruz! Arkadaşlarım arıyor: "Alo, Mario bu akşam bize gel!" Gelemem, diyorum,
meşgulüm. Prensesimle papağanımıza nefreti öğretiyoruz. Gülüşüyorlar telefonun
diğer ucunda, sanıyorlar ki ben dışardayım ve hiçbir kapı üzerime kapatılmış değil.
Oysa onlardan da nefret ediyorum. Nefret ettikçe de aklımda yer ediniyorlar.
Kapıları ne olur üstüme kapamayın; papağanımı prensese verdim, yalnızlıkla içerde
kalıyorum, korkuyoruz. Ve ben yalnızlıktan olduğu kadar içerdeki kendimden de
nefret ediyorum. Gülümse, diyor içimden bir ses. İnsanın kendinden nefreti kolay
olmaz. Olsun, diyorum, en azından kendim de aklımda yer ediniyor. Yalnızlık ve
ben susup oturuyoruz, böylece kendim tarafından akılda tutulmanın tadını
Yalnızlık Odaları
27
çıkarıyoruz. Sana, diyor, hediye alacağım, çok sevineceksin! Gerek yok yalnızlık,
sen bana iyilik yapmasan da ben senden nefret ederim. Teşekkür ediyor, vallahi sen
de olmasan kim nefret edecek bizden, unutulur giderdik! Korkma unutulmayız kolay
kolay. Unutulursak da bizi bu kapı unutturur. Açmıyorlar. Başkalarını görelim,
başkaları bizi görsün istemiyorlar. Kapıları diyorum, üstüme kapattılar içerde kaldık
yalnızlığımla. Papağanım bin kelime biliyormuş, artık büyümüş. 'Nefret' demeyi
seviyormuş en çok da. Düşünsene, hep nefret yumurtlayan bir hayvan; insanın
hayvan yanı gibi, hayvanın bir insan yanı olmuş! Kapıları üstüme kapattınız,
nefretimi göremiyorum. Yalnızlığımla yalnız kaldık, prensesim beni kurtaracak
sesini duyamıyorum. Duysa belki yanıma gelecek, belki birbirimizden nefret edip
birbirimizi umursayacağız. Kapıları açın artık! Bu devir de kendinden nefret edecek
birini bulmak zor! Hazır papağanımız konuşurken, prensesimle sevişme zamanı
gelmedi mi kalede? Size söylüyorum, kapıları üstüme kapattınız, içerde kaldım!
(Işık söner.)
PERDE 2
Tablo 1
(Salon. KEDİ ve KÖPEK salıncaklı sandalyelerin dibindeler. KEDİ kaseden süt
içiyor. KÖPEK tabaktan mama yiyiyor.)
KEDİ Köpeklere tasma yakışıyor.
KÖPEK Anlamadım.
KEDİ Köpeklere, diyorum, tasma yakışıyor.
KÖPEK Saçma.
KEDİ Tasma mı, köpeklere yakışması mı saçma?
KÖPEK Tasma da, köpeklere yakışması da. Özellikle tasma.
KEDİ Sizin tasmanız gayet hoş. Üstelik pahalı.
KÖPEK Pahalı olması onu sevimli yapmaz.
KEDİ Sevimli demedim. Hoş ve pahalı dedim.
KÖPEK Hoş ve pahalı olması bir çeşit sevimliliktir. Ben de tasmayı sevimli
bulmuyorum.
KEDİ Ben de tasmayı normalde sizin deyiminizle "sevimli" bulmuyorum, ama siz de
gerçekten şık duruyor.
KÖPEK Beni mi yoksa tasmayı mı övdünüz anlamadım.
KEDİ Sizi de tasmayı da. Sizi övdüm, çünkü tasmaya değer katmışsınız. Tasmayı
övdüm, çünkü sizin ona değer katmanızı sağlamış.
KÖPEK Tasmanın yerinde olmak istemezdim.
KEDİ Neden?
KÖPEK Çünkü onun değeri benim var oluşuma bağlı, sizin dediğinize göre. Oysa benim
değerim kendi elimde. Tasmaya bunu eklerim ya da eklemem.
KEDİ Eklemişsiniz. Kötü mü?
KÖPEK Eklemek kötü değil. Biri size zorla ekletirse o vakit iş değişiyor. Kötüden daha
kötü oluyor.
KEDİ Anlamadım.
KÖPEK Biliyorum.
Yalnızlık Odaları
KEDİ Anlamama yardımcı olursanız...
KÖPEK Şu sizli bizli konuşmayı kaldırsak önce, neden yardımcı olmayayım? İnsanların
icadı bu "siz" ile "biz". "Sen" neyimize yetmiyor?
KEDİ Devrimci bir yanınız var.
KÖPEK Hangi açıdan?
KEDİ Toplumun normlarını değiştirmeye olan tavrınız...
KÖPEK Toplumun normlarını değiştirmek her seferinde devrimcilik değildir.
KEDİ Peki, siz devrimci misiniz?
KÖPEK Bana, "sen" demedikçe cevap vermeyeceğimi söylemiştim.
KEDİ Öyle olsun. Devrimci misin?
KÖPEK Hayır. Ya sen?
KEDİ Hayır, ama devrimci bir tanıdığım oldu.
KÖPEK Cidden? İnsan mıydı, hayvan mıydı?
KEDİ İnsandı.
KÖPEK Devirebildi mi?
KEDİ Nerde... Tek yapabildiği erkek kardeşine bir defaya mahsus bulaşık
yıkatabilmekti.
KÖPEK Büyük iş başarmış desene.
KEDİ Onun için oldukça büyüktü. Sokağa çıkıp bağırabilen, etrafa dehşet
saçabilenlerden değildi. Sadece oturur ve devrim için kapitalizmin çöküşünü
beklemekten başka çarenin olmadığını savunurdu.
KÖPEK Komünist miydi?
KEDİ Anarşistti.
KÖPEK Ben işte bu ikisinin farkını anlayamadım.
KEDİ Ben de anlayamadım. Anlamaya çalışmadım da. Anlamaya çalışmak seni de
devrimci yapıyor.
KÖPEK Sen anlamaktan korkmuşsun.
KEDİ Korktum. Anlasaydım, değiştirmeden yapamazdım.
KÖPEK Devrimci olmak için değiştirmek mi gerekiyor? Devrimci olup değiştirmesen
olmaz mı?
KEDİ Olmaz. Benim tanıdığım kız senin dediğin türdendi. Değiştirmemek, sadece
beklemek. Bunu savunurdu.
KÖPEK Demek kızdı devrimci olan?
KEDİ Kızdı ve çok güzel göğüsleri vardı.
KÖPEK Sahibin miydi?
KEDİ Sahibim değildi. Devrimciler mülkiyete karşıdır.
KÖPEK Devrimcilik her şeyi paylaşmak mı?
KEDİ O kız her şeyini paylaşmazdı. Paylaşmayı öğütleyen kitaplarını bile başkalarına
vermekten çekinirdi.
KÖPEK Bu kızın devrimci olduğuna emin misin?
KEDİ Eminim. Akşamları aynanın karşısına geçip halka seslenme provası yapardı.
Yatmadan önce bana süt verir, yemeğimi sokaktaki arkadaşlarımla paylaşmamı
öğütlerdi.
KÖPEK Sen paylaşır mıydın?
KEDİ Paylaşırdım.
KÖPEK Şimdi?
28
Yalnızlık Odaları
KEDİ Paylaşmıyorum.
KÖPEK Neden?
KEDİ Haksızlık gibi geliyor.
KÖPEK Paylaşmanın nesi haksızlık?
KEDİ Herkes cebindekini ortaya koyuyor. Biri tarla faresi yakalamış, bir ev faresi.
Bende yine salam, sosis, ciğer ne ararsan var. Adil mi bu?
KÖPEK Onlar bulamıyorlar bunları, neden adil olmasın?
KEDİ Bulmak için benim kadar aramıyorlar.
KÖPEK Aramıyorlar mı sanıyorsun?
KEDİ Yeterince aramıyorlar. Aramaya yeterince emek harcasalar karşılığını bulabilirler.
KÖPEK Hala görüyor musun o kızı?
KEDİ Geçenlerde gördüm. Evlenmiş. Küçük bir kızı var, adı İklim.
KÖPEK Güzel isim. Bir yazar da kızına aynı ismi koymuştu.
KEDİ Kimdi?
KÖPEK Tanımıyorum. Yalnız biriydi. Yalnızlığını unutmak için hayvan beslerdi.
KEDİ Hayvan beslemek yazarlarda moda oldu zaten.
KÖPEK Sadece beslemezdi. Onlarla konuşurdu da. Onların yerine bile konuşurdu.
KEDİ Ne oldu o adama? Hayatta mı?
KÖPEK Bir gece odasında ölüsünü buldular.
KEDİ Kim öldürmüş?
KÖPEK Kendi. Kendi kendini öldürmüş.
KEDİ Nasıl? Niye?
KÖPEK Gözünü oymuş. Sonra da kafasına sıkmış. Cebinde de bir not bulmuşlar.
Oyduğu gözünden akan kanla yazmış.
KEDİ Ne yazıyormuş notta?
KÖPEK Sabret, anlatıyorum.
KEDİ Özür dilerim.
KÖPEK Özür dilemene gerek yok.
KEDİ Gereksiz yere özür dilediğim için özür dilerim.
KÖPEK Cebinden notu çıkarıp okumuşlar. Şöyle yazıyormuş: Ne bir devrimci gibi
inançla sevebildim işimi, ne de bir başka işe inanacak yüreklilik vardı bende.
Ölümümden kimse sorumlu değildir. Kendim bile. Beni benden alan bir başka
yüzüm. Hiçliğimi böyle yok etmeye karar verdim.
KEDİ Kendini yok ederek.
KÖPEK Aynen.
KEDİ Hiçliği yok olmuş mu?
KÖPEK Olmuş demek. Baksana yıllar geçse de onu anıyoruz.
KEDİ Adını bilmiyorsun...
KÖPEK En azından kızının adı İklim olan bir yazar biliyorum.
KEDİ Etkileyici.
KÖPEK Ne?
KEDİ Bir adamın yalnızlıktan intihar etmesi.
KÖPEK Yalnızlıktan intihar etmiş dedim mi ben?
KEDİ Demedin, ama ben...
KÖPEK Demedim, ama sen... ne? Dikkatli dinlemiyorsun!
KEDİ Özür dilerim.
29
Yalnızlık Odaları
KÖPEK Özür dileme. Özür dilenecek şeyse yapma onu. İnsanları dikkatli dinle onun
yerine.
KEDİ Dinliyorum. Anlayamadığım zamanlar da oluyor.
KÖPEK Anlayamadığın yeri sor! Kendi hikayeni yazma!
KEDİ Sorunca söylemiyorlar.
KÖPEK Söyleyeceğini bilmeyip sormayanlar da oluyor.
KEDİ Bilseydim sorardım.
KÖPEK Sormadan nasıl bileceksin?
KEDİ Haklısın.
KÖPEK Haklı değilim.
KEDİ Haksızsın.
KÖPEK Neden her lafımı onaylıyorsun?
KEDİ Neden her lafını onaylatıyorsun?
KÖPEK Böyle dertlerden uzaklaşmak istiyorum.
KEDİ Ne derdin var?
KÖPEK Kimse beni anlamıyor.
KEDİ Ben anlıyorum.
KÖPEK Anlıyorum seni. Bir sevgilim de demişti bunu: seni anlıyorum. Ben de beni bir
sen anladın, dedim.
KEDİ Seni anlayan biri varmış hayatta.
KÖPEK Vardı. Yanlış anlardı.
KEDİ Nerde şimdi?
KÖPEK Evlenmiş. Çocuğu olmuş. Adını bir yazar ismi koymuş.
KEDİ Sebep?
KÖPEK Yanlış anlamayacağı birini bulduğundan. Demek ki, yaşadığın yeri ve
yaşadıklarını terk edince anlaşılma ihtimalin artıyor.
KEDİ Sen de gidecek misin?
KÖPEK Evet.
KEDİ Durup dururken nereye?
KÖPEK Okyanus kıyısına.
KEDİ Hangi okyanus? Nasıl yaşarsın orda?
KÖPEK Herhangi bir okyanus kıyısında, herhangi bir şekilde.
KEDİ Macerayı seviyorsun.
KÖPEK Sevmeye çalışıyorum.
KEDİ Senin de devrimci bir yanın var.
KÖPEK Evet. Ben biraz aktivistim sen de pasivist.
KEDİ Ben yapamıyorum senin gibi. Yeni düzen kurmak her yiğidin harcı değil.
KÖPEK Bir düzen kurmazsan yeni bir düzen kurmaktan korkmazsın.
KEDİ Düzen kurmadan yaşayamazsın. Tek başına nereye kadar?
KÖPEK Senin düzenin var mı?
KEDİ Var tabii. Adile teyze, Türkan, Şirine, Mario, Kafka. Onları seviyorum.
KÖPEK Onlar seni seviyor mu?
KEDİ Sevmek zorunda değiller.
KÖPEK Senin onları sevmenin yükünü de çekmek zorunda değiller. Belki onlara maddi
bir yüksün.
KEDİ Bu kadar kötümser olma.
30
Yalnızlık Odaları
KÖPEK Bu kadar iyimser olma.
KEDİ Onlar olmadan yaşayamam.
KÖPEK Birkaç ay sonra gittiklerinde ne yapacaksın?
KEDİ Yenileri gelecek, onları da severim.
KÖPEK Sen sadece seveceksin. Kalanı isterse çekip gidebilecek. Oh ne ala memleket!
Onca emeğin?
KEDİ Ne emeğim var ki? Yiyip içip yatıyorum.
KÖPEK Seviyorsun onları, o da emek. İnsanları sevmek kolay şey mi? Tüm dertlerini
çekeceksin. Sabahtan akşama kadar sana ayıracakları birkaç dakikayı bekleyeceksin.
Evlerini hırsızdan, fareden koruyacaksın... Sonra?
KEDİ Yorucu olsa gerek.
KÖPEK Gerekiyorsa mutlak yorucudur, ki gerekiyor.
KEDİ Acımasızsın.
KÖPEK Onlar da bana acımadılar.
KEDİ Burda herkes seni seviyor.
KÖPEK Kimmiş beni seven?
KEDİ Adile teyze.
KÖPEK Yeter mi?
KEDİ Türkan.
KÖPEK Yeter mi?
KEDİ Kafka.
KÖPEK Yeter mi?
KEDİ Şirine.
KÖPEK Yeter mi?
KEDİ Mario.
KÖPEK Yeter mi?
KEDİ Ben.
KÖPEK Yeter mi?
KÖPEK Sen başkasın. Onlar insan.
KEDİ İnsanların bir kusurunu görmedim.
KÖPEK Ben bir defa gördüm, o da yetti.
KEDİ Anlatmayacak mısın?
KÖPEK Anlatsam dünyadan soğursun. Hiçliğini anlatan mektuba bile zaman ayırmadan
basarsın intiharı. Kimse kürkünün arasında intihar mektubu var mı diye merak etmez
bile. Leşinin üzerinden en az beş kamyon geçmeden fark etmezler. İlk fark eden de
kaldırıp gömmez. Gece olacak ki çöpçüler sana yardımcı olsun. Pazar yerine atılmış
sebze ve poşet parçalarıyla kefenini yapıp çöplükte fosilleşmeye bırakırlar seni.
KEDİ Seni anlıyorum.
KÖPEK Ben de seni anlıyorum. Ne çok ortak noktamız var.
O yüzden arkadaşız ya. Yalnız kalmamayı beceriyoruz.
KEDİ Yalnız kalmadığımız için mutluyum.
KÖPEK Bak bizimkilere, yalnız kalabilmek için para ödüyorlar bu odalara.
Hapsediyorlar kendilerini. Birbirlerini görmüyorlar bile.
KEDİ Yakında görecekler.
KÖPEK Ne zaman?
KEDİ İki aylık televizyon izni yaklaşıyor. Hep birlikte salonda film izleyecekler.
31
Yalnızlık Odaları
32
KÖPEK Konuşmak?
KEDİ Yasak. Hep birlikteyken iki kişinin birbiriyle konuşma izni de kalkıyor.
KÖPEK Onlardan ve yasaklarından nefret ediyorum.
KEDİ Ben onları seviyorum. İkimizin de akıllarında yer ediyorlar, bu yeter onlara.
KÖPEK Amaçlarına ulaştılar.
KEDİ Amaçları neydi?
KÖPEK Hakikaten amaçları neydi?
KEDİ Yalnız kalabilmek.
KÖPEK Yalnız kalamıyorlar mı?
KEDİ Dünyada çok insan var, rahat bırakmıyorlarmış.
KÖPEK Birkaç milyar insan varmış.
KEDİ Evet, rahat birkaç milyar...
KÖPEK Üç milyar var mı acaba?
KEDİ Dört beş milyar vardır.
KÖPEK Yok deve!
KEDİ Valla!
KÖPEK Abartma!
KEDİ Abartmıyorum, geçenlerde haberlerde duymuştum.
KÖPEK Kaçmış?
KEDİ Hatırlamıyorum.
KÖPEK Hatırlamıyorsan niye uğraştırıyorsun?
KEDİ Özür dilerim.
KÖPEK Asıl ben özür dilerim, yok yere çıkıştım.
KEDİ Asıl ben özür dilerim.
KÖPEK Asıl ben özür dilerim.
KEDİ Asıl ben özür dilerim.
KÖPEK Asıl ben özür dilerim.
(Işık söner.)
Tablo 2
(KEDİ salıncaklı sandalyenin dibine kıvrılmış, bir kitaptan okumakta...)
KEDİ "Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında
O evde bir de kedi vardı.
Geceler indiğinde kendi havasında
Mum yanar, kedi de oynardı.
Mumun yandığı gecelerden birinde
Kedi oyunlarına daldı.
Oyun arayan gözlerinde
Mumun alevi yandı,
Baktı,
Mumun titrek alevinde
Oyuna çağıran bir hava vardı.
Oyunlarını büyüten kedi büyüdü
Kendi türünde çocukçasına,
Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
Yalnızlık Odaları
Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.
Bir baktı, bir daha, bir daha baktı
Mumun alevinin dalgalanmasına
Uzandı bir el attı.
Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..
İlk kez gördüğü mumun yakmasına
İnanmayacaktı.
Kedi, oyunlarında büyüyordu,
Mum, üşüyordu yanmalarında.
Zaman ikili yürüyordu
Aralarında.
Bir ayrışım görünüyordu
Birinin yanmalarında
Öbürünün oynamalarında.
Kedi oyunlarında büyüyordu,
Yitirerek gitgide oyunlarını.
Mum küçülüyordu yanmalarında,
Yitirerek gitgide yakmalarını.
Oynarken büyüyen kedi yanacak,
Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
Büyüyen yana yana anlayacaktı.
Bir mum yanmasından
Ve bir kedi oyunundan
Kaldı sonunda
Bir gecenin tam ortasında
Bir evin bir odasında
Göz-göze susan
İki insan.
Mum yandı bitti,
Kedi büyüdü gitti.
Oyunlar karıştı gecelerde
Suskun uykusuzluklara.
O iki insandan, sonunda
Birinin anılarında kedi,
Birinin dalmalarında mum
Kaldı gitti.
Nerede bir mum yansa şimdi,
Nerede oynasa bir kedi,
Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri..
Bugün dün gibi oluyor,
Dün bugün gibi.
Mum ellerimi tırmalıyor,
Belleğimi yakıyor kedinin elleri."
(Işık söner.)
Tablo 3
33
Yalnızlık Odaları
(Salon. PAPAĞAN salıncaklı sandalyelerden birine tünemiş, mısır yiyiyor. KEDİ
salıncaklı sandalyenin dibinde bulmaca çözüyor(!))
PAPAĞAN Kedilere pati yakışıyor.
KEDİ Anlamadım.
PAPAĞAN Kedilere, diyorum, pati yakışıyor.
KEDİ Yok, ebesinin amı!
PAPAĞAN Seni kırmak istemezdim.
KEDİ Kırıldığımdan değil, şaşırdığımdan küfrettim. Afedersin!
PAPAĞAN Önemi yok, tekrar küfredebilirsin.
KEDİ Duygularıma hakim olamam pek, laflarım fırlayıverir ağzımdan.
PAPAĞAN Bazen bana da oluyor, aynı lafları durmadan tekrarlıyorum. Sebebini
bilmeden.
KEDİ Sizin geninizde var bu.
PAPAĞAN Aynı lafları durmadan tekrarlıyorum, sebebini bilmeden.
KEDİ Nasıl oluyor?
PAPAĞAN Aynı lafları durmadan tekrarlıyorum, sebebini bilmeden.
KEDİ Sebebini bilmediğim davranışlardan bende de var.
PAPAĞAN Aynı lafları durmadan tekrarlıyor musun sebebini bilmeden?
KEDİ Bunun gibi.
PAPAĞAN Sebebini bilmeden aynı lafları tekrarlamak gibi mi?
KEDİ Sebebini bilmeden aynı lafları tekrarlamak gibi.
PAPAĞAN Aynı lafları sebebini bilmeden takrarlamak hoş değil.
KEDİ Farkındayım, ama bazen buna karşı koyamıyorsun. Kadınların dırdırını geçiyor.
Aynı lafları durmadan tekrarlamakta bir anlam bulamıyorum.
PAPAĞAN Ben de aynı lafları durmadan tekrarlamakta bir anlam bulamıyorum. En
azından bunu azaltmaya çalışıyorum. Hem kendime bir yöntem de buldum.
KEDİ Aynı lafları durmadan tekrarlamamak için mi?
PAPAĞAN Aynı lafları durmadan tekrarlamamak için.
KEDİ Ne yapıyorsun da, aynı lafları durmadan tekrarlamıyorsun?
PAPAĞAN Yirmi saniye nefesimi tutuyorum ve aynı lafları durmadan tekrarlamıyorum.
KEDİ Sanırım, ikimiz bir süredir aynı lafları durmadan tekrarlıyoruz. İstersen yirmi
saniye nefesimizi tutalım. Görelim bakalım yöntemin işe yarıyor mu?
PAPAĞAN Eminim, yirmi saniye sonra aynı lafları durmadan tekrarlamıyor olacağız ve
muhabbetimize en başından güzelce koyulacağız.
KEDİ Aynı lafları durmadan tekrarlamamamız için... Bir... iki... üç!
(Yirmi saniye nefes tutarlar.)
PAPAĞAN Kedilere pati yakışıyor.
KEDİ Anlamadım.
PAPAĞAN Kedilere, diyorum, pati yakışıyor.
KEDİ Bilmem, hiç düşünmedim.
PAPAĞAN Bence düşünmelisin! Aynaya bakmaz mısın hiç?
KEDİ Bakmam, çünkü aynalara inanmam.
PAPAĞAN Aynalar hep gerçeği gösterir.
KEDİ Gerçeği gösterir, ama tersten!
PAPAĞAN Nasıl?
34
Yalnızlık Odaları
KEDİ Elbisendeki yazı aynada tersten görünmez mi?
PAPAĞAN Olsun, sonuçta ayna gerçeği gösterir. Ha ters olmuş ha düz.
KEDİ Gerçeği tersten gösterdiği için inanmam onlara ve bakmam da. Bakan
arkadaşlarım onun büyüsüne kapılıp gitti. Kendilerini alamadılar. Ne yanlarına
dönseler kendilerini gördüler, onunla cebelleştiler.
PAPAĞAN Kendileriyle cebelleşmemek onların elinde.
KEDİ Kendileriyle cebelleşmemek artık aynanın elinde. Aynanın kölesi oldular. Ondaki
kendilerini taklit ediyorlar. Aynada onları.
PAPAĞAN Kızgınlığın aynaya mı, yoksa ona kapılanlara mı?
KEDİ İkisine de. Ayna kandırmakta usta, arkadaşlarım kanmakta. Daha sonraları bu
hastalık oldu. Gördükleri her şeye kanar oldular. Ne yuvarlansa önlerinde peşinden
gittiler.
PAPAĞAN Sen de gitseydin, macera işte.
KEDİ Ben maceraperest değilim.
PAPAĞAN Bir defa gittin diye maceraperest olacak değilsin ya.
KEDİ Maceraperestler de bir gitmeyle maceraperest oluyor.
PAPAĞAN Macerperest misin?
KEDİ O da nerden çıktı?
PAPAĞAN Maceraperestleri çok iyi tanıdığını söyledin.
KEDİ Öyle bir şey demedim, sen yanlış anladın.
PAPAĞAN Hayır, sen yanlış anlattın. Macerayı düşünenler maceraperesttir, dedin.
KEDİ Demedim, iftira atıyorsun!
PAPAĞAN Sen beni yanlış anladın, iftira atmadım!
KEDİ Ne yaptın peki?
PAPAĞAN Seni tanımaya çalışıyorum.
KEDİ Afedersin, sert çıkıştım istemeden.
PAPAĞAN Farkındayım, ben de bilerek sürdürdüm. Sinirlenince ne yaptığını görmek
istedim. Afedersin sen de.
KEDİ Sorun değil.
PAPAĞAN Benim için de sorun değil.
KEDİ İkimiz için de sorun değilse, sorun yok demek.
PAPAĞAN Sorun yoksa, sorun yok demek.
KEDİ Sorun yoksa, sorun yok demek.
PAPAĞAN Sorun yoksa, sorun yok demek.
KEDİ Sorun yoksa, sorun yok demek.
PAPAĞAN Sorun yoksa, sorun yok demek.
(Yirmi saniye susarlar. Gülüşürler.)
KEDİ Sana ısınıyorum git gide.
PAPAĞAN Ben sana bu eve ilk geldiğin gün ısınmıştım.
KEDİ Yalnız ben köpeğe ısınamadım.
PAPAĞAN Tüm kedilerin kaderi bu.
(Gülüşürler.)
KEDİ O anlamda değil.
PAPAĞAN Hangi anlamda?
KEDİ Mesafeli duruyor. Herkese karşı. Adile teyzeye bile.
PAPAĞAN Kafka'ya da öyle.
35
Yalnızlık Odaları
KEDİ Türkan'a da.
PAPAĞAN Mario'ya da.
KEDİ Şirine'ye de.
PAPAĞAN Sana da.
KEDİ Sana da.
PAPAĞAN Neden acaba?
KEDİ Birkaç defa sordum, cevap vermedi.
PAPAĞAN Sordun diye cevap vermemiştir.
KEDİ Cevap versin diye sordum.
PAPAĞAN Sormasaydın anlatırdı.
KEDİ Bir defasında sormadan anlatmıştı.
PAPAĞAN Neden mesafeli davrandığını mı?
KEDİ Neden hayalperest olduğunu.
PAPAĞAN (Şaşırır.) Hayalperest miymiş?
KEDİ Evet! (Dedikodu edasıyla) Hem de nasıl? Bu da aynaların kölesi, çaktırmıyor.
PAPAĞAN Kuyruğunun havada oluşundan belli.
KEDİ En büyük hayalini anlattı.
PAPAĞAN Neymiş?
KEDİ Burdan kaçıp okyanus kıyısına gitmek!
PAPAĞAN Kendi isteyerek gelmişti buraya.
KEDİ Buraya herkes kendi isteğiyle geldi.
PAPAĞAN Sen de haklısın.
KEDİ Köpek de haklı.
PAPAĞAN Okyanusa nasıl ulaşacak?
KEDİ Kafka'nın arabasını çalacakmış!
PAPAĞAN Oha!
KEDİ Oha ya!
PAPAĞAN Kullanabilecek mi?
KEDİ Kafka öğretmiş.
PAPAĞAN Kafka mı? Hangi ara? Dışarı çıkmak yasak değil mi?
KEDİ Buraya gelmeden önce. Köpek Kafka'nın köpeğiymiş.
PAPAĞAN Yalan söylüyorsun!
KEDİ Yemin ederim!
PAPAĞAN İnanmam!
KEDİ Allah belamı versin!
PAPAĞAN Saçmalama! Kafka'yı nerden tanıyacak o köpek?
KEDİ Eskiden onun köpeğiymiş, yola atmış.
PAPAĞAN İnanıyorum sana, ona göre...
KEDİ Yalan söylüyorsam farelerin köküne kıran girsin!
PAPAĞAN İnandım.
KEDİ İnanmayacak mıydın bir de?
PAPAĞAN Afedersin.
KEDİ Kaçacak köpek!
PAPAĞAN Okyanusta ne işi var? Nereye gider bir başına?
KEDİ Limanda büyük gemilere kaçak binecekmiş. Bu evin yalnızlığından da
yalnızlarından da bıktım, dedi.
36
Yalnızlık Odaları
PAPAĞAN Bizden de mi?
KEDİ Biz yalnız mıyız?
PAPAĞAN Değil miyiz?
KEDİ Bilmiyorum. Akıl mı kaldı bende.
PAPAĞAN İnsanlar yalnızsa, hayvanlar da pekala yalnız olabilir.
KEDİ Onların yalnızlıkları somut, bizimkiler soyut.
PAPAĞAN Anlamadım.
KEDİ Onlar yalnızlıklarını göstermeyi seviyorlar. Bize bile gösteriyorlar. Biz
göstermiyoruz. Bırak birbirimize göstermeyi, bizim bile haberimiz yok kendimizden.
PAPAĞAN Yalnız mısın?
KEDİ Yalnızım galiba.
PAPAĞAN Üzüldüm bak şimdi.
KEDİ Ya sen?
PAPAĞAN Yalnızım galiba.
KEDİ Yalnızlık nasıl bir şey ki?
PAPAĞAN Bilmem, bilsem yalnız olmam.
KEDİ Haklısın, afedersin. Yok yere soru sordum.
PAPAĞAN Sen de afedersin. Ben de yok yere olduğunu bile bile cevapladım.
KEDİ Bazen yok yere de olsa cevap vermek zorunda kalabiliyorsun.
PAPAĞAN Yok yere de olsa sorabiliyorsun da.
KEDİ Sora sora öğreneceğiz yok yere olup olmadığını.
PAPAĞAN Öğrene öğrene sormayacağız yok yere soruları.
KEDİ Yok yere soru sormadıkça öğrenmiş olduğumuz ortaya çıkacak.
PAPAĞAN Öğrenmiş olduğumuz ortaya çıkınca bizi rahat bırakmayacaklar.
KEDİ Bizi rahat bırakmazlarsa yalnız kalamayız.
PAPAĞAN Yalnız kalmak istiyorsak öğrenmeyelim.
KEDİ Öğrenmeyeceksek yok yere soru sormayalım.
PAPAĞAN Susalım.
KEDİ Susarsak üstümüze gelirler.
PAPAĞAN Evet, sustuğum zamanlarda üstüme geldiler.
KEDİ Ne dediler?
PAPAĞAN Yapamadıkları şeyleri bana ezberlettiler.
KEDİ Kim, neyi yapamıyor?
PAPAĞAN İnsanlar, hiçbir şeyi yapamıyor. Yalnız kalmayı bile beceremiyorlar.
KEDİ Onlara da bu yakışır.
PAPAĞAN Yakışıksızlık onlara yakışsın istemem.
KEDİ İstemiyorsan bir daha yakıştırmam.
PAPAĞAN İstemiyorum.
KEDİ Bilmiyordum.
PAPAĞAN Artık biliyorsun.
KEDİ Afedersin.
PAPAĞAN Asıl sen afedersin, yok yere üsteledim.
KEDİ Asıl sen afedersin!
PAPAĞAN Asıl sen afedersin!
KEDİ Asıl sen afedersin!
PAPAĞAN Asıl sen afedersin!
37
Yalnızlık Odaları
KEDİ Asıl sen afedersin!
PAPAĞAN Asıl sen afedersin!
KEDİ Asıl sen afedersin!
PAPAĞAN Asıl sen afedersin!
KEDİ Susalım mı?
(Yirmi saniye susarlar. Gülüşürler.)
PAPAĞAN Neyden bahsediyorduk?
KEDİ Ne bileyim.
PAPAĞAN Ben nerden bileyim?
KEDİ Bilmiyorsan öyle kalsın.
PAPAĞAN Bilmem gereken bir şey varsa, bilmeden kalsın istemem.
KEDİ Bilmen gereken köpeğin okyanusa açılacağıydı ve onu da biliyorsun.
PAPAĞAN Ya diğerleri?
KEDİ Kimler?
PAPAĞAN Adile teyze?
KEDİ Onun bir yere gittiği yok!
PAPAĞAN Sen gitmeyi düşünüyor musun?
KEDİ Burayı seviyorum.
PAPAĞAN Neden?
KEDİ Herkes gitmeyi düşünürken bir yeri sevmek en güzeli.
PAPAĞAN Herkes gitmeyi düşünüyorsa sevilecek bir yer değildir orası.
KEDİ Kaç tane öyle yer gördün?
PAPAĞAN İlk defa görüyorum işte.
KEDİ İlk defa gördüklerin hakkında genelleme yapman mantıklı değil.
PAPAĞAN Mantıklı olan ne?
KEDİ Susmak!
PAPAĞAN Susmak çözüm değil.
KEDİ Kafka susardı.
PAPAĞAN Kafka susarak hiçbir şeyi çözemedi.
KEDİ Çözmek istemezdi.
PAPAĞAN Çözememekten korktu. Konuşsaydı çözerdi.
KEDİ Konuşmak çözüm değil. Onca laf ettik neyi çözümledik?
PAPAĞAN En azından çözülme ihtimalini gördük.
KEDİ Ben görmedim!
PAPAĞAN Bu kadar karamsar olmak zorunda değilsin!
KEDİ Kafka da bu kadar karamsardı.
PAPAĞAN Kafka'yı bırak, Türkan'ın iyimserliğine bak!
KEDİ Türkan da iyimserliğiyle bir şeyi çözemedi.
PAPAĞAN Çözülebileceği ihtimalini gösterdi.
KEDİ Ben niye görmedim?
PAPAĞAN Çünkü sen bakar-kör oldun!
KEDİ Laflarına dikkat et!
PAPAĞAN Asıl sen dikkat et! Türkan'a demediğin kalmadı!
KEDİ Demediğim laf öyle çok ki, dua et susuyorum!
PAPAĞAN Sustukça da çözemiyorsun!
KEDİ Çözmek istemiyorum! Burası böyle güzel, çözümsüz!
38
Yalnızlık Odaları
39
PAPAĞAN Ahmağın tekisin!
KEDİ Ahmağın diğeri de sensin!
PAPAĞAN Ahmak sensin!
KEDİ Ahmak sensin!
PAPAĞAN Ahmak sensin!
KEDİ Ahmak sensin!
PAPAĞAN Bu evde olmak ahmaklık!
KEDİ Bu evde olmamak, susmamak ahmaklık!
PAPAĞAN Bu evde olmak ahmaklık!
KEDİ Olmamak ahmaklık!
PAPAĞAN Olmak!
KEDİ Olmamak!
PAPAĞAN Olmak!
KEDİ Olmamak!
PAPAĞAN Olmak!
KEDİ Yirmi saniye susalım mı?
(Yirmi saniye susarlar. Gülüşürler.)
PAPAĞAN Afedersin!
KEDİ Asıl sen afedersin!
PAPAĞAN Asıl sen afedersin!
KEDİ Yirmi saniye?
(Yirmi saniye susarlar. Işık söner. Gülüşürler.)
Tablo 4
(PAPAĞAN aynı yerine, salıncaklı sandalyenin koluna tünemiş. Oyunun sonundaki
EK METİN'den faydalanılarak sahnenin süresi kısaltılabilir ya da uzatılabilir.)
PAPAĞAN Nefret etmek, nefret etmek, nefret etmek, nefret etmek, nefret etmek, nefret
etmek, nefret etmek, nefret etmek, nefret etmek...
(Işık söner.)
Tablo 5
(Salon. KÖPEK salıncaklı sandalyenin dibinde, plastik tabaktan yemek yiyor.
PAPAĞAN sandalyelerden birine tünemiş, çekirdek çitliyor.)
KÖPEK Ağaçlara yaprak yakışıyor.
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Ağaçlara, diyorum, yaprak yakışıyor.
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Ağaçlara-yaprak-yakışıyor.
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Ağaçlara yaprak yakışıyor!
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK A-ğaç-la-ra yap-rak ya-kı-şı-yor!
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Ağaç!
PAPAĞAN Nasıl?
Yalnızlık Odaları
KÖPEK Yaprak!
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Yakışmak!
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK A!
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Nasıl, ne ya?!
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Deli misin sen! Niye aynı lafı tekrarlıyorsun?
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Senin istediğin gibi mi yapalım?
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Nasıl?
KÖPEK Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl! Al sana nasıl! Daha
ister misin? Nasıl! Nasıl! Nasıl! Nasıl!
(Sessizlik. Yirmi saniye kadar.)
PAPAĞAN Nefesini tutunca geçiyor.
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Aynı lafı tekrarlama şeysi.
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Hıçkırık gibi. Yirmi saniye nefesini tut geçer.
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Nefesini tut!
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Nefesini!
KÖPEK Nasıl?
PAPAĞAN Tut!
KÖPEK Nasıl?
(Yirmi saniye susarlar.)
KÖPEK Geçti!
PAPAĞAN Ne?
KÖPEK Aynı lafı tekrarlamam!
PAPAĞAN Ne?
KÖPEK Uzatma!
PAPAĞAN Tamam, sonuncusu şakaydı!
KÖPEK Şakalarla kaçıyoruz birbirimizden.
PAPAĞAN Kaçıp saklanmak tek meziyetimiz.
KÖPEK Yalnızların işidir saklanmak!
PAPAĞAN Yalnız kalmak herkesin hakkı.
KÖPEK Yalnız kalmak tanrıya mahsus!
PAPAĞAN Tanrı bizi dünyaya attı. Yalnız bıraktı.
40
Yalnızlık Odaları
41
KÖPEK Bizden kurtulmak için.
PAPAĞAN Kızdırdık onu çünkü.
KÖPEK Kızdırmadık. O kızmaya yer arıyordu bizden kurtulmak için.
PAPAĞAN Neden bizden kurtulmak istesin. Bizi severdi. Cenneti Adem'le Havva'ya
verdi. Sevmese verir miydi?
KÖPEK Sevmediğinden verdi. Orda hata yapacaklarını biliyordu. Hata yaptıklarında da
Adem'le Havva'dan kurtulacaktı.
PAPAĞAN Onlardan kurtulmak isteyeceğine, onları yaratmayabilirdi.
KÖPEK Yaratmıştı bir defa ve başından atamadı.
PAPAĞAN Başından atmak istemedi. Adem ve Havva kurtulmaya çalıştı. Yasağı
çiğnediler.
KÖPEK Tanrının onları sevmediğini biliyorlardı. Yasağı çiğneyip bunu
kanıtlayacaklardı. Tanrı onları sevse affederdi. Hiçbir anne-baba hata yapsa da
evlatlarını sokağa atar mı?
PAPAĞAN Atar. Hele o hata tüm iyilikleri yok edecekse.
KÖPEK Hiçbir hata, yaptığın onca iyiliği, onca kurala uyduğun gerçeğini bir kalemde
silip atamaz!
PAPAĞAN Büyük hatalar önceki iyiliklerin sahte olduğunu gösterir.
KÖPEK İyilikleri, uyduğun kuralları ve hataları kendi zamanı içinde değerlendirmek
gerekmez mi?
PAPAĞAN Öyleyse her şeyi unut ve hata yaptılar de! Dünyaya atılmayı, yalnız
bırakılmayı hak ettiler.
KÖPEK Ceza hak edilmez, verilir. Hak etmek bilinçli bir çabanın ürünüdür. Adem ve
Havva bilinçli değildi.
PAPAĞAN Bilinçliydiler, tanrı onları uyardı.
KÖPEK Uyarmadı, yasak koydu. Yasağı ilk çiğneyişinde uyarılırsın, ikinci çiğneyişinde
ceza alırsın. Onların tek isteği, ceza alınacak şeyi öğrenmekti.
PAPAĞAN Öğrenmek yasak!
KÖPEK Dert zaten yasağın kendisini öğrenmek!
PAPAĞAN Yasağın kendisini de öğrenmeyecek!
KÖPEK Öğrenip kötü mü ettiler? Birbirlerini daha iyi tanıdılar. Fazlasını paylaştılar.
PAPAĞAN Sadece kendi aralarında. Onlar tanrıdan uzaklaşmak istedi. Tanrı da
dileklerini yerine getirdi.
KÖPEK Dileği değil, cezayı uygulamak bu!
PAPAĞAN Ceza olmasa durmadan öğrenmek isteyeceklerdi.
KÖPEK Öğrenmek böylesine külfetli hale gelsin, hayret!
PAPAĞAN Adem ile Havva'yı yaratmadığını farz et.
KÖPEK Yarattı, çünkü kendine itaat edecek 'insana' ihtiyaç vardı! Tatmin!
PAPAĞAN Tatmin olmak insanın yaratılışında, tanrıda değil!
KÖPEK İnsanı kendine ait niteliklerden yoksun bırakmak da neyin nesi?
PAPAĞAN Aklı var insanın, arasın bulsun!
KÖPEK Bilinmeyen yasakken, arayıp bulmak nasıl olacak?
PAPAĞAN Akılı kullansın diye bilinmeyen var!
KÖPEK Tanrı insanı oyununa dahil etmedi, etmiyor da! Paylaşmak istemedi!
Yalnızlığını unutmaya meşgale aradı. Sadece sahilde güneşlenmek yeter mi? Kum ve
Yalnızlık Odaları
su varken neden kumdan kaleler ve adamlar yapmayasın?! Tıpkı annesinin
ilgilenmeyi unuttuğu çocuk gibi. Tek başınalıkla baş etmeni yolu! Oyun!
PAPAĞAN Tanrı her şeyin üstesinden gelebilir! Biz dünyadayken var olmak mesela!
KÖPEK Biz öyle sanıyoruz. Çoktan dalgaların eline kaldı kumdan kaleleri ve dünyaları.
Ailesine çaktırmadan uçuruma yürüdü. İntiharla yok etmeye kalkıştı hiçliğini.
Yalnızken hiçti!
PAPAĞAN Yanılıyorsun!
KÖPEK Asıl sen yanılıyorsun!
PAPAĞAN Asıl sen yanılıyorsun!
KÖPEK Asıl sen!
PAPAĞAN Asıl sen!
(Yirmi saniye nefeslerini tutarlar.)
KÖPEK Kusura bakma, sert çıkıştım.
PAPAĞAN Bakmam. Sen de kusura bakma. Sert çıkışına sert çıkıştım.
(Gülüşürler.)
KÖPEK Avunuyoruz.
PAPAĞAN Avunuyoruz.
KÖPEK Kendimizi avutuyoruz.
PAPAĞAN Kendimizi avutuyoruz.
KÖPEK Avunmadan olmuyor.
PAPAĞAN Olsun diye avunuyoruz.
KÖPEK Sert çıkışarak avunuyoruz.
PAPAĞAN Sert çıkışarak avunuyoruz.
KÖPEK Sert çıkışıyoruz. Sahibim gibi.
PAPAĞAN Hangisi?
KÖPEK Yazar olan. Sert çıkışarak avunurdu.
PAPAĞAN Kime?
KÖPEK Bana, annesine, karısına, kızına. Herkese. Herkese sert çıkışırdı. Yazar olmanın
gereğiymişçesine sırtına ceket niyetine geçirirdi. En çok da kızının yanında giyerdi
ceketini.
PAPAĞAN Kızı üzülür müydü?
KÖPEK Üzülmezdi, ama o kızını üzmek için çabalardı. Kumdan kalelerini yıkardı tatile
gittiklerinde.
PAPAĞAN Yetenekliydi kız desene.
KÖPEK Kız yetenekli değildi. Babasından uzaklaşmak için kale yapardı.
PAPAĞAN Tek başına.
KÖPEK Babası da. Hiçliğini unutmak için evdeki herkese bulaşırdı. Kuşa, kediye ve
bana, köpeğe!
PAPAĞAN Hayvan sever bir aileye benziyor.
KÖPEK O kısmını hiç anlayamadım. Bizi beslerlerdi, hemen sıkılırlardı da bizden. Her
hatada cezalandırırlardı.
PAPAĞAN Benim sahibim de sinirliydi. Cezalandırmayı severdi.
KÖPEK Durduk yere mi?
PAPAĞAN İstediğini yapmayınca.
KÖPEK Neler?..
42
Yalnızlık Odaları
PAPAĞAN Her lafını tekrarlamak. Her gün başka bir kelime. Neymiş efendim,
babasının yazdığı bir öykü varmış. Ordaki papağan harika laflar ediyormuş.
KÖPEK Babasının sapkınlığı varsa senin suçun ne?
PAPAĞAN Karşıma bir ayna koydular, öğrendim. Başka bir kuş var zannedeceğimi
düşündüler. Onlara, hilelerine inandığımı düşündürmek hoşuma gitti. Birkaç yıl
idare ettim.
KÖPEK Sıkılmadın mı?
PAPAĞAN Sıkıldım. İlk fırsatta kaçtım.
KÖPEK Kaçtın mı?
PAPAĞAN Evet.
KÖPEK Kaçaksın?
PAPAĞAN Evet.
KÖPEK Bulurlarsa seni.
PAPAĞAN Bulamazlar.
KÖPEK Bulunduğunda sana zarar vermelerinden korkmuyor musun?
PAPAĞAN Zarar veremezler. Babasının tek ve kayıp olan eseri sadece benim
ezberimde!
KÖPEK Neymiş o?
PAPAĞAN Adını bilmiyorum. Bine yakın cümle.
KÖPEK İlginç.
PAPAĞAN Ne ilginç?
KÖPEK Bine yakın cümle ezberlemen.
PAPAĞAN Anam ağladı hepsini aklımda tutacağım derken. Tutamayınca da suyuma
tiksinç bir ilaç damlatıyorlardı. Kuşçular inandırmış bunları, konuşturan damla, işe
yarar ayağına. Damlat babam damlat!
KÖPEK Sen de mecburen ezberledin.
PAPAĞAN Şu an satış rekorları kıracağına inandıkları eseri ezbere biliyorum.
KÖPEK Milyonluk papağan!
PAPAĞAN Satış rekoru kıracağına inanan sadece o sidikli kızı ve yazar bozması.
Karısıyla annesi inanmıyor.
KÖPEK Onlar sever miydi seni?
PAPAĞAN Kim?
KÖPEK Yazarın karısıyla annesi?
PAPAĞAN Eh işte. Ama ben karısını severdim. İnsan olsam onunla evlenirdim.
KÖPEK O kadar mı güzel?
PAPAĞAN Muhteşem. Buğulu bakışlar... Parıl parıl gözler... Kocaman kocaman. Hele
kirpikler. Düşman süpürürdü gözlerini açıp kapadığında.
KÖPEK Konuşur muydu seninle?
PAPAĞAN Dertlenince. Kocasını aldatıyordu. Mektuplardan bahsederdi. Kocasının
hikayelerinden biri de olabilir.
KÖPEK Kaç yıl önceydi?
PAPAĞAN On yıl.
KÖPEK On koca yıl.
PAPAĞAN On koca yıl.
KÖPEK Yaşlanıyoruz.
PAPAĞAN Geçen yılları sayınca yaşlandığını fark ediyorsun. Acı bir duygu.
43
Yalnızlık Odaları
KÖPEK Elimizde ne varsa zaman rüzgarında savrula savrula yıpranıyor. Elimizde kalan
ne?
PAPAĞAN Erdemlerimiz, dostluklarımız.
KÖPEK Dost?
PAPAĞAN Sen varsın.
KÖPEK Sen de varsın.
PAPAĞAN Hem de kuyruğu ona yakışan bir dost!
KÖPEK İltifat mı ediyorsun?
(Gülüşürler.)
PAPAĞAN İltifat mı ediyorum?
KÖPEK İltifat ediyorsan bile, etme; çünkü senin kuyruğun da sana yakışıyor.
PAPAĞAN Poh... poh... poh...
KÖPEK Poh... poh... poh...
(Gülüşürler.)
PAPAĞAN Dostlaşmalar...
KÖPEK Dostlaşmalar...
PAPAĞAN Dostlaşmalar bir yanda, öbür yanda okyanus kıyısına gitmeyi düşünen sen!
KÖPEK Düşünmüyorum, düşündürtüyorlar!
PAPAĞAN Kim?
KÖPEK Kimse. Kimseye yakın olmamak! Yalnızım papağan!
PAPAĞAN Ben de yalnızım köpek! Başa dönmeyelim.
KÖPEK Dönelim!
PAPAĞAN Dönmeyelim!
KÖPEK Dönelim!
PAPAĞAN Dönmeyelim!
KÖPEK Dönelim!
(Yirmi saniye susarlar.)
PAPAĞAN Kusura bakma, iddialaştım.
KÖPEK Sen de kusura bakma.
(Işık söner.)
Tablo 6
(Salon. KÖPEK günlüğüne yazdıklarını okuyor.)
KÖPEK Gece yarısı. Oturma odasındaki televizyondan alışık olmadığım sesler geliyor.
Birilerinin birilerine kötülük ettiği hissine kapılıyorum. Ne var acaba? Mutfakta
yemeğimi yarım bırakıp televizyona bakmaya gidiyorum. Tam içeri girecekken
televizyon kapanıyor. Sahibim yerinden kalkıyor. Yaklaşıyorum. Büyük ihtimalle
başımı okşayacak. Yaklaşıyorum. O da bana yaklaşıyor. Dediğim gibi saçlarımı
okşuyor. Ayaklarına dolanıyorum. Kapıya ilerliyoruz. Ben yine ayaklarının arasında.
Kapıyı kapatıyor. Saçlarımı, tüylerimi okşuyor. Işığı kapatıyor. (Işık söner.) Beni
kaldırıyor, kollarının arasındayım. Koltuğa doğru gidiyoruz, hissediyorum.
Tasmamın ipini çıkarıyor. Sol tarafımda koli bandı açılıyor. Saçlarımı tekrar
okşuyor. Ve bant birden ağzıma yapışıyor. Debeleniyorum, bant birkaç tur atıyor
çenemde. Sadece inleyebiliyorum. Havlamak imkansız. Ayaklarıma bir ip dolanıyor,
tasmamın ipi olmalı bu. Dört ayağım da birbirine bağlı, kımıldayamıyorum. İpin
sıktığı yerlerdeki acıyla, koltuğun yumuşaklığını hissediyorum yalnız. Sahibim
44
Yalnızlık Odaları
45
tekrar saçımı okşuyor. Sonra bir fermuar sesi, derin nefes alıp verişler. Apışaramda
sıcak bir cisim ve birden içimde! O cisim! Artık neyse o şey, birkaç defa canımı
acıtıyor. Birkaç defa daha. Birkaç defa daha. Sahibim bir yandan saçımı okşuyor.
Beni böyle severken neden çektiğim acıdan kurtarmıyor? Birkaç defa daha o şey!
Sinirleniyorum. O şey hep içimde! Birkaç defa daha o şey! Hep içimde! Kaçacak
yerim yok!
Tablo 7
(Salon. KAFKA ve ADİLE TEYZE salıncaklı sandalyelerindeler. Plastik tabaklardan
yemek yiyorlar.)
KAFKA İnsanlara yaşlılık yakışıyor.
ADİLE TEYZE Anlamadım.
KAFKA Amına koyayım, niye kimse ilk cümleyi anlamıyor?
ADİLE TEYZE Nasıl?
KAFKA İnsanlara, diyorum, yaşlılık yakışıyor.
ADİLE TEYZE Bilmem, hiç düşünmedim.
KAFKA Biriniz düşünseniz şaşardım. Beş salak doluştuk bu eve.
ADİLE TEYZE Bana mı dediniz?
KAFKA Yoo, kendi kendime konuşuyorum.
ADİLE TEYZE Kusura bakmayın, kulaklarım ağır işitiyor.
KAFKA Köpeğiniz benimkine benziyor.
ADİLE TEYZE Köpek köpeğe benzer.
KAFKA Mızmızlanırdı, benimkini yola atmıştım.
ADİLE TEYZE Ben de yolda buldum onu.
KAFKA Kim bilir nasıl doyurdu karnını?
ADİLE TEYZE Yollarda yemek bulmuştur kendine, tabii attığınız yola da bağlı bu.
Yolda büfe falan yoksa, işi zor.
KAFKA Büfeler köpeklere yemek vermez.
ADİLE TEYZE Büfeler sadece satmaya bakarlar.
KAFKA Her bir şey de bulunur büfelerde.
ADİLE TEYZE Aradığınız bir şey varsa bulamazsınız.
KAFKA En azından ayaküstü karnınızı doyurabilirsiniz.
ADİLE TEYZE Ekmek arası özellikle.
KAFKA Yalnızlığı ekmek arasında satan büfeler varmış.
ADİLE TEYZE Geçenlerde gördüm ben de. Genç bir kız elinde papağan, büfeden
kuşuna yalnızlık istiyordu bir parça.
KAFKA Parça hesabı mı satılıyor?
ADİLE TEYZE Yüzer gramlık paketler halinde, ama açılmışı varsa biraz verin, dedi
kızcağız.
KAFKA Nasıl bir kızdı?
ADİLE TEYZE Sarışın bir kız. Yalnızlık eline yüzüne yapışmış, kuşuna da yetiştirmek
için çırpınıyordu.
KAFKA Verdiler mi?
ADİLE TEYZE Vermezler mi? O halde, kızı ve kuşu kim görse verirdi. Aldı kız, hemen
kuşuna yedirdi. Kuşun birden konuşması değişti.
Yalnızlık Odaları
KAFKA Nasıl konuşuyordu kuş?
ADİLE TEYZE Nefret ediyorum, diyordu sürekli.
KAFKA Sonra ne dedi?
ADİLE TEYZE Nefretten sonra mı?
KAFKA Yalnızlık yedikten sonra.
ADİLE TEYZE Sustu. Hiç konuşmadı.
KAFKA Daha sonra konuştu mu acaba?
ADİLE TEYZE Ne zaman?
KAFKA Kız eve gidince.
ADİLE TEYZE Kız eve gitmedi.
KAFKA Ne yaptı?
ADİLE TEYZE Orda, büfenin önünde oturdu ağladı. Papağanım kadar yalnız
kalamıyorum, onun gibi derdimi söyleyemiyorum, dedi.
KAFKA Neymiş papağanın derdi?
ADİLE TEYZE Nefret etmek işte.
KAFKA Yalnızlık alınca geçti, demiştiniz.
ADİLE TEYZE Geçti, ama gece daha da şiddetlenmiş.
KAFKA Tekrar yalnızlık alsalarmış.
ADİLE TEYZE Alamamışlar, çünkü büfeler geceleri kapanır.
KAFKA Çünkü çok kazanırlar.
ADİLE TEYZE Papağanlar mı?
KAFKA Büfeler. Büfeler gündüz çok kazanır, akşam çalışmak istemezler.
ADİLE TEYZE Niye çalışmak istemesinler ki? Para kazanmak iyidir, insanı mutlu eder.
KAFKA Para insanı mutlu eder mi?
ADİLE TEYZE En azından yalnızlığından kurtarır.
KAFKA Paranız olunca yalnız kalmazsınız, diyorsunuz?
ADİLE TEYZE Bilmiyorum, hiç param olmadı benim.
KAFKA Beni aldattınız.
ADİLE TEYZE Neden?
KAFKA Paranız var da, yalnızlığın ne olduğunu biliyormuş gibi davrandınız.
ADİLE TEYZE Kusura bakmayın, yaşlılık işte.
KAFKA Kusura bakarım, insanlık işte. Şimdi paranız var mı?
ADİLE TEYZE Yok.
KAFKA Daha önce var mıydı?
ADİLE TEYZE Yoktu.
KAFKA Kusura bakmayın, ama bir şey sormak istiyorum.
ADİLE TEYZE Ne demek...
KAFKA Paranız yoksa, bu evi nasıl aldınız?
ADİLE TEYZE Kocamdan kaldı bana.
KAFKA Yalnız mısınız?
ADİLE TEYZE Neden sordunuz?
KAFKA Paranız yok ya, yalnız mısınız yine de diye merak ettim.
ADİLE TEYZE Aynı şey değil.
KAFKA Ne?
ADİLE TEYZE Bilmiyorum, kusura bakmayın. Aklım çok karıştı. Neyden
bahsediyorduk?
46
Yalnızlık Odaları
KAFKA Bu evden, yalnızlıktan...
ADİLE TEYZE Evet. Neyi merak etmiştiniz?
KAFKA Sizi!
ADİLE TEYZE Benim merak edilecek neyim var ki?
KAFKA Neyiniz yok ki... Neden yalnızlık odaları kiralıyorsunuz?
ADİLE TEYZE Para kazanayım, ben de yalnız kalayım diye.
(Gülüşürler.)
KAFKA Dahice.
ADİLE TEYZE Ne?
KAFKA Hayat.
ADİLE TEYZE Anlamadım.
KAFKA Hayat fikri. Kim düşündü ki? Bir yerlerde bir şeyler olsun. Hatta bir yer olsun,
bir şey olsun. Bunlar şey yapsın, şey... Yaşasın! Bunlar yaşasın! Evet, evet yaşasınlar!
Ve bu süreye de hayat denilsin. Hayatta sevilsin, sevinilsin, kavga edilsin, ayrı
düşülsün, yalnız kalınsın...
ADİLE TEYZE Filozof musunuz?
KAFKA Hayır.
ADİLE TEYZE Filozof gibi konuşuyorsunuz.
KAFKA Filozoflar nasıl konuşur ki?
ADİLE TEYZE Sizin gibi.
KAFKA Ben nasıl konuşuyorum?
ADİLE TEYZE Filozof gibi.
(Gülüşürler.)
KAFKA Bana kalırsa, asıl siz filozofsunuz.
ADİLE TEYZE O da nerden çıktı?
KAFKA Kelimelerinizden.
ADİLE TEYZE Ne varmış kelimelerimde?
KAFKA Bilmem, ya da davranışlarınızdan.
ADİLE TEYZE Abartıyorsunuz.
KAFKA Bakın, abarttığımı bile hemen fark ediyorsunuz.
ADİLE TEYZE Yaşlıyım, tecrübelerime verin.
KAFKA Filozof olmak için tecrübe mi gerekir?
ADİLE TEYZE Ben filozof değilim, bunu filozoflar bilir sadece.
KAFKA Bilmek için filozof olmak zorunda değiliz.
ADİLE TEYZE Filozof olmalıyız. Filozof olmayan da her şeyi bilmeye kalkmasın.
KAFKA İddialısınız.
ADİLE TEYZE Kusura bakmayın.
KAFKA Öyle olsun, bakmam.
ADİLE TEYZE Teşekkürler, çok naziksiniz.
KAFKA Ne demek, her zaman.
ADİLE TEYZE Aynı zamanda ukalayım da diyorsunuz...
KAFKA Anlamadım.
ADİLE TEYZE Ama ben sizin ilk cümlenizi anlamıştım.
KAFKA Şaka ediyorsunuz.
ADİLE TEYZE Vallahi, insanları çok iyi dinlerim.
KAFKA Kulaklarım zor duyuyor demiştiniz.
47
Yalnızlık Odaları
ADİLE TEYZE Onlar zor duyuyor, ama ben duymak için zorlar ve dinlerim.
KAFKA Hoşunuza gitti mi lafım?
ADİLE TEYZE Gitmez mi bana iltifat ettiniz.
KAFKA Ben onu öyle ortaya söylemiştim.
ADİLE TEYZE Ben de öyle ortalardaydım, üstüme alındım. (Gülüşürler.) Kusura
bakmayın.
KAFKA Ne demek, her zaman.
ADİLE TEYZE Hep kusura bakacak mısınız?
KAFKA İltifatı kastetmiştim.
ADİLE TEYZE Bilerek sordum, vurgulamanız hoşuma gider diye düşündüm.
KAFKA İyi düşünmüşsünüz. (Gülüşürler.) Hala soruma cevap vermediniz.
ADİLE TEYZE Hangi sorunuza?
KAFKA Yalnızlık odaları ile ilgili soruma.
ADİLE TEYZE Odanızda bir sorun mu var?
KAFKA Yok sorun, yok. Sorunum değil, sorum vardı.
ADİLE TEYZE Biliyorum, zaman kazanmak için ben de soru sordum.
KAFKA Ben de zaman kazanmanız için uzattım.
ADİLE TEYZE Oldukça zekisiniz.
KAFKA Siz benden daha zekisiniz.
ADİLE TEYZE Teveccühünüz.
KAFKA Hakikaten, yalnızlık odaları fikri nerden çıktı?
ADİLE TEYZE Yalnızlıktan.
(Gülüşürler.)
KAFKA Para kazanıp yalnız kalmak için sanmıştım.
ADİLE TEYZE Param var benim.
KAFKA Yalnızsınız.
ADİLE TEYZE Büfem yok ama.
KAFKA Benim de papağanım yok.
ADİLE TEYZE Benim de kızım yok.
KAFKA Benim de damadım yok.
ADİLE TEYZE Benim de gelinim yok.
KAFKA Benim de köpeğim yok.
ADİLE TEYZE Benim de kedim yok.
KAFKA Benim de annem yok.
ADİLE TEYZE Benim de oğlum yok.
KAFKA Benim kimsem yok.
ADİLE TEYZE Benim de kimsem yok.
KAFKA Türkan'ın da kimsesi yok.
ADİLE TEYZE Şirine'nin de kimsesi yok.
KAFKA Mario'nun da kimsesi yok.
ADİLE TEYZE Papağan'ın da kimsesi yok.
KAFKA Kedinin de kimsesi yok.
ADİLE TEYZE Köpeğin de kimsesi yok.
KAFKA Sizin de kimseniz yok.
ADİLE TEYZE Sizin de kimseniz yok.
KAFKA Siz kimsiniz ki?
48
Yalnızlık Odaları
ADİLE TEYZE Siz kimsiniz ki?
KAFKA Önce siz söyleyin.
ADİLE TEYZE Önce siz söyleyin.
KAFKA Ben bir zamanlar oğuldum.
ADİLE TEYZE Ben de bir zamanlar anneydim.
KAFKA Benim kızım vardı.
ADİLE TEYZE Benim de papağanı olan bir torunum vardı.
KAFKA Kocanız var mıydı?
ADİLE TEYZE Vardı. Trafik kazasında öldü.
KAFKA Çok üzüldüm. Başınız sağ olsun.
ADİLE TEYZE Sizler sağ olun. Ölenle ölünmüyor.
KAFKA Haklısınız.
ADİLE TEYZE Hangi anlamda?
KAFKA Ölenle ölünmüyor.
ADİLE TEYZE Ölünseydi önce ben ölürdüm.
KAFKA Kocanızdan önce kimse ölmedi mi?
ADİLE TEYZE Ölmüştür elbet.
KAFKA Öyleyse ilk ölen siz olmazdınız.
ADİLE TEYZE İlk ölen kocam olacaktı.
KAFKA Ölenle öleni kastetmiştim.
ADİLE TEYZE Kusura bakmayın, anlamadım.
KAFKA Sorun değil.
ADİLE TEYZE Aslında az önce anladım. Sadece 'kusura bakmayın' diyebilmek için
anlamamış gibi yaptım.
KAFKA Fark ettim.
ADİLE TEYZE Bana neden engel olmadınız?
KAFKA Engel olsaydım, 'kusura bakmayın' diyen ben olurdum.
ADİLE TEYZE Kusura bakmayın demek kötü bir şey değil.
KAFKA Sizin kusura bakmayın deme hakkınızı çiğneyecektim.
ADİLE TEYZE Ben onu hak etmedim.
KAFKA Siz yalnızlığı da hak etmediniz.
ADİLE TEYZE Siz de hak etmediniz.
KAFKA Ben buraya isteyerek geldim.
ADİLE TEYZE Gelmeden önce de yalnızdınız.
KAFKA Geldim yine yalnızım.
ADİLE TEYZE Hak etmediniz işte.
KAFKA Oda ücretini mi az verdim?
(Gülüşmeler.)
ADİLE TEYZE Ben az kazandım. O yüzden, yalnız kalamadım. Ben yalnız kalamayınca
siz de yalnız kalamadınız.
KAFKA Yalnızlık parayla doğru orantılı.
ADİLE TEYZE Aksine, ters orantılı.
KAFKA Deminden beri aksini savunuyordunuz.
ADİLE TEYZE Yalnız kalmak için aksini savunuyorum.
KAFKA Kafam çok karıştı.
ADİLE TEYZE Kimin karışmadı ki?
49
Yalnızlık Odaları
KAFKA Türkan'ın da karışmıştır.
ADİLE TEYZE Şirine'nin de kafası karışmıştır.
KAFKA Mario'nun da karışmıştır.
ADİLE TEYZE Neden herkesin kafasını karıştırdık.
KAFKA Herkesin kafası zaten karışıktı.
ADİLE TEYZE Daha da karıştı.
KAFKA Karışsın varsın, karışıklık yalnızlık seviyesini artırır.
ADİLE TEYZE Yalnız kalmak isteyen kim?
KAFKA Siz!
ADİLE TEYZE Ben yalnızları birleştirmek istiyorum.
KAFKA Yalnızlar birleşmek istiyor mu bakalım?
ADİLE TEYZE Yalnız kalmak iyi değil.
KAFKA Yalnız kalmanın tadını bilseniz...
ADİLE TEYZE Yalnız kalmak acı verir.
KAFKA Acısını yine yalnızlık yok eder.
ADİLE TEYZE Yalnızlık kendini yok etmeden, acı yok olmaz.
KAFKA Yalnızlık yok olmaz, dönüşür.
ADİLE TEYZE Yalnızlık yokluğa dönüşmektir.
KAFKA Yokluk yalnızlığı artırır.
ADİLE TEYZE Yalnızlığı artıran sade yokluk değildir.
KAFKA Yokluğu belli eden yalnızlıktır.
ADİLE TEYZE Yalnızlık belli eder, yok edemez.
KAFKA Yalnızlık yok etmek zorunda değildir.
ADİLE TEYZE Yalnızlık hiçbir işe yaramaz.
KAFKA Yalnızlık bir çeşit yaramazlık.
ADİLE TEYZE Her yaramazlık bir çeşit yalnızlık.
KAFKA Yalnızlık yaramazlığı yok eder.
ADİLE TEYZE Yok olan yaramazlık yalnızlığı mahveder.
KAFKA Yalnızlık ayakta duramaz.
ADİLE TEYZE Yalnızlık ayakta durmaya çalışır.
KAFKA Yalnızlık ayaktayım yalanıyla var olur.
ADİLE TEYZE Yalnızlık birilerine yalan söyletir.
KAFKA Yalan söylemek yalnızlığa işarettir.
ADİLE TEYZE Yalnızlık işaretlere gizlenir.
KAFKA Yalnızlık maskelere sarınır.
ADİLE TEYZE Maskeler kalkınca yalnızlık yenik düşer.
KAFKA Maskeler aslında yalnızlığa yenik düşer.
ADİLE TEYZE Yalnızlık iddialaşır.
KAFKA Yalnızlık iddialaşmaz.
ADİLE TEYZE Kusura bakmayın sizinle de iddialaştım.
KAFKA Asıl siz kusura bakmayın.
ADİLE TEYZE Asıl siz kusura bakmayın.
KAFKA Asıl siz kusura bakmayın.
ADİLE TEYZE Asıl siz kusura bakmayın.
(Sahne kararırken gülüşürler.)
Tablo 8
50
Yalnızlık Odaları
51
(ADİLE TEYZE'nin odası. Maskesini çıkarmış. Bir elinde baston, konuşuyor; ancak
baston bedensel bir yükü taşımak dışında bir amaca hizmet etmeli.)
ADİLE TEYZE Oğlum geçenlerde köpek getirmiş. Beslersin, alışırsınız birbirinize, dedi.
Geç otur, dedim. İşim var gideyim, dedi. Acıkmışsındır. İlla gidecekmiş! Karnın
açsa?.. Yerim yolda! İki ay önce getirdiği kasımpatını sordu. Nasıl, büyüyor
muymuş? Yıldızları tavanıma yapıştırmış mıyım? Gece parlıyorlar mıymış? Her
sorusuna evet dedim. Gitmeden yanına bir şeyler hazırlayayım. Umursamadı. İki
dilim ekmeğe yalnızlık sürdüm. Sıkıştırdım çantasına. Gitti. (Sessizlik.) Oğlum
geçenlerde kasımpatı almış. Sularsın, büyür, eğlence olur sana dedi. Geç otur, dedim.
İşim var, gideyim dedi. Gitti. (Sessizlik.) Oğlum geçenlerde plastik yıldızlar getirdi.
Yapıştır tavanına, geceleri bakarsın dedi. Geç otur, dedim. Dinlemeden gitti.
(Sessizlik.) Oğlum geçenlerde uğradı. Sana köpek getirecektim, ama bakamazsın diye
sokağa saldım, dedi. Oturmadı fazla. Çayımı bile içmedi. Gitti. (Sessizlik.) Oğlum
uzun zamandır gelmiyor, merak ettim. Evine gittim. Bir kadın açtı kapıyı,
hizmetçisiymiş. Nerde diye sordum. Köpeğini dağa bırakmaya gitti, dedi. Eve
döndüm. Gelinim geldi sonra aklıma. Yoksa ona mı gitsem? Torunlarımı görürüm hiç
olmazsa. Telefon geldi, tatile çıkacaklarmış. Senin istediğin yer varsa birlikte çıkalım
dediler. Eğlenmenize bakın! O gece aklıma şöyle bir fikir geldi: onları tatil diye
istediğim yere gönderebilirsem, belki... hani olur da... belki... hep birlikte...
(Işık söner.)
PERDE
EK METİN:
(Bu metin, oyundaki yazarın öyküsüdür. Yazarın ailesi nihayet PAPAĞAN'ın ezberini
not edip öyküyü bastırmıştır. Öykü, oyunun başında veya sonunda kitapçıklar halinde
seyircilere dağıtılacaktır.)
ÖLMEDEN ÖNCE YAPMANIZ GEREKEN 1000 ŞEY
Portakalı tuza banmak, sakız dahi olsa bir şey çalmak, şiir yazmak, aşık olmak,
kendinizi aşık olduğunuza inandırmak, karşı cinsi çırılçıplak görmek, kelle-paça
içmek, açıkta satılan çikolatalardan yemek, hayvan da olsa bir canlıyı öldürmek, yeni
bir havlu almak, diş fırçalamak, bulunduğunuz yerin en yüksek binasından insanlara
bakıp ağlamak, yalnız kalmak, kendinizi yalnız kaldığınıza inandırmak, ibadet etmek,
araba kullanmak, sarhoş olmak, kumar oynamak, Allah'a inanmak, banyoda deriniz
buruşana kadar suyun altında durmak, köpek beslemek, çiçek ekmek, kaldırımda
yürümek, kırmızı ışıkta beklemek, uçağa binmek, bilgisayar kullanabilmek, Titanik'i
izlemek, gemiye binmek, bakkaldan veresiye sigara almak, bakkala veresiye ödemek,
çocukların topunu kesmek, güvercin beslemek, otuz bir çekmek, sivilce patlatmak,
zeytinyağına ekmek banmak, sevdiklerinizi aldatmak, sevdiklerinizi kıskanmak,
dedikodu yapmak, yalan söylemek, yalan olduğunu bile bile inanmak, itaat etmek,
büyüklerin elini öpmek, en azından bir şiiri ezbere bilmek, ölümüne yemek yemek,
oruç tutmak, dilenciye para vermek, tanrıdan para dilenmek, vakit öldürmek, bir saat
de olsa televizyon izlemek, radyoda sevdiğiniz şarkıyı istemek, kızların apış arasını
hayal etmek, erkeklerin apış arasını hayal etmek, hayal kurmak, kilometrelerce
Yalnızlık Odaları
yürümek, yüzmek, yüzme öğrenmek, okumak, dinlemek, konuşmak, fıkra anlatmak,
fıkra ezberlemek, traktöre binmek, tezeğe basmak, tarlada ekini görmek, tuvalete
başkısının ardından sifon çekmek, bulaşık yıkamak, sevdiğiniz yemeği pişirmek,
tıkanan lavaboyu açmak, hastalanmak, naz yapmak, kurnazlık yapmak, iftira atmak,
telefon etmek, telefonları "efendim" diyerek açmak, yola çıkmak, eve dönmek, kayak
yapmak, futbol oynamak, Galatasaray'ı tutmak, Fenerbahçey'i tutmak, Beşiktaş'ı
tutmak, Trabzonspor'u tutmak, Sivasspor'u tutmak, Orduspor'u tutmak, Liverpool'u
tutmak, asla yalnız yürümemek, kırlarda dolaşmak, hayvanlarla 'cinsel' ilişkiye
girmek, dağda çoban olmak, koyunu ahılda görmek, horoz kesmek, kurban kesmek,
Budizmi öğrenmek, Hindistan'a gitmek, herhangi bir yarışma programına katılmak,
merhamet dilenmek, kapı kilitlemek, mitoloji bilmek, kapı kilidi değiştirmek, F ve Q
klavye kullanabilmek, hamburger hazırlamak, Greenpeace'e üye olmak, göz
kapaklarına savaşa hayır diyen dövme yaptırmak, bağış yapmak, bağış toplamak,
hata yapanı bağışlamak, çalışırken şarkı söylemek, yetimlerle dertleşmek, trilyondan
sonra ne geldiğini bilmek, Suç ve Ceza'yı okumak, Suç ve Ceza'yı düşünmek, Suç ve
Ceza'yı anlamak, Suç ve Cezayı tartışmak, Suç ve Ceza'yı okutmak, suç işlemek, ceza
çekmek, kereviz, karnıbahar, ıspanak ve pırasa yemek, hergün iç çamaşırı
değiştirmek, sabahları duş almak, seviştikten sonra sigara içmek, alkollüyken
sevişmek, alkollüyken araba kullanmak, umut etmek, yaşadığın toprakları sevmek,
özlemek, sevdiğinin yolunu gözlemek, balık, yemek ve kuş çeşitlerini öğrenmek,
kartopu oynamak, karda yürümek, kar helvası yemek, kardan adam yapmak,
deprosyana girmek, regl olmak, regl'e adet demek, çalışmak, elma yemek, muzu
kabuğuyla yemek, anten ayarlamak, şaka yapmak, uçurtma uçurmak, sek sek
oynamak, evlenip boşanmak, erkek çocuk sahibi olmak, kız çocuk sahibi olmak, zenci
bir evlat edinmek, beyaz bir evlat edinmek, kolye takmak, şişme kadın almak, vibratör
satın almak, sırtüstü yüzmek, misafir olmak, misafir kabul etmek, petibörü çaya
banmak, sakız çiğnemek, ağda yapmak, gazete okumak, ütü yapmak, halı silkmek,
düzenli kahvaltı yapmak, doğum kontrol hapı kullanmak, ütopyalara inanmak, yoğurt
mayalamak, işkence yapmak, işkence görmek, yargılamak, kurşuna dizilmek, asker
olmak, şehit olmak, günah işlemek, aynaya bakmak, makyaj yapmak, çay demlemek,
ezan okumak, kiliseye gitmek, Kur'an okumak, İncil okumak, Tevrat okumak, Zebur
okumak, Mezopotamya'yı görmek, Paris'e gitmek, Milano'yu görmek, Bertoluccini
filmleri izlemek, not almak, plan yapmak, yemin etmek, ekmek yapmak, teşekkür
etmek, yalvarmak, kalem açmak, saygı duymak, saygın olmak, üşümek, atkı örmek,
güneş gözlüğü beğenmek, kendine güvenmek, gerektiğinde susmak, gerektiğinde
konuşmak, masal anlatmak, yağmur duasına çıkmak, tohum ekmek, bir dişiyi
döllemek, çocuğuna 'dünya' ismini vermek, okuduğun ilkokulu tekrar görmek, elma
şekeri yemek, pamuk helva yemek, düşünce suçu işlemek, mahkemelik olmak, çöpleri
biriktirmek, adresini ezberlemek, dostlarının telefon numaralarını ezbere bilmek,
dostlarını bir kağıda yazmak, büyüye inanmak, fal baktırmak, savaş oyunları
oynamak, düşmanlarının kuyusunu kazmak, hindi eti yemek, katlanamadıklarını
görmemek, kuş vurmak, bir bebeğin altını temizlemek, hamile bir kadınla sevişmek,
en pahalı kalemi satın almak, bilye oynamak, bezden bebek yapmak, gülmek,
kaşınmak, tırnaklarını kesmek, ampul değiştirmek, bozuk beyaz eşyaları tamir etmek,
hava durumunu takip etmek, yağmurda ıslanmak, rüzgar isim ve yönlerini öğrenmek,
kahve pişirmek, koltukta uyumak, diskoda dağıtmak, spor yapmak, güzelleşmek,
52
Yalnızlık Odaları
yakışıklı olmak, kadınlara iltifat etmek, erkekleri azdırmak, helikoptere el sallamak,
resim yapmak, arapça öğrenmek, unutmak, hatırlamak, perde asmak, tiyatroya
gitmek, Kız Kulesi'ne çıkmak, Japonlarla Çinlileri ayırt etmek, sahtekarlık yapmak,
sahte paraları reddetmek, dergileri ve yazarları takip etmek, rüzgara karşı işemek,
çam fıstığı toplamak, eşofman giymek, çamaşır yıkamak, inat etmek, yumurta
kaynatmak, İstanbul, Ankara ve İzmir'i görmek, Newyork'a gitmek, karıncaları
izlemek, Hayyam okumak, şarap içmek, günlük tutmak, yıldızları seyretmek, at
arabası kullanmak, sakal tıraşı olmak, oje sürmek, paraşütle atlamak, kebap yemek,
ertelemek, koşmak, Rusya'ya gitmek, Rusça 'evet' diyebilmek, para kazanmak, -izm ile
biten her şeyi bilmek ama yapmamak, seks fantazileri kurmak, odun kırmak, ketçap
sıkmak, mayonez sıkmak, salça yemek, beddua etmek, gülümsemek, risk almak,
hatıralara saygı göstermek, tekerleme ve bilmece bilmek, yaşlılara yardım etmek,
otobüste hamilelere yer vermek, komşunun külüne muhtaç olmak, ev almak, Nietzsche
okumak, Sartre okumak, Camus okumak, Çehov okumak, Shakespeare okumak,
okuduklarını kafana takmamak, düşmanını yenmek, toprak yemek, kendine mezar yeri
beğenmek, cenazeye katılmak, trafik kazası geçirmek, bisiklete binmek, ıssız adaya
düşsen isteyeceğin üç şeyi bilmek, balık tutmak, balık yemek, denize bakmak, trende
uyuya kalmak, fındık toplamak, pamuk toplamak, Yaşar Kemal okumak, porno film
izlemek, prezarvatif satın almak, çekirdek çitlemek, fotoğraf biriktirmek, fotoğraf
çekmek, vesikalık fotoğraf çekilmek, acıkmak, kek yapabilmek, sucuk yemek, hayata
küsmek, övünmek, övülmek, beklemek, bekletmek, susamak, afiş asmak, kokteyle
katılmak, burjuvaziyi aşağılamak, küçük burjuva olmak, renklerin uyumuna dikkat
etmek, elveda demek, mektup yazmak, mesaj bırakmak, boya/badana yapmak, bozuk
fermuarları değiştirmek, söküğünü dikebilmek, ikinci el kitap almak, ortama uymak,
evli kadınlarla yatmak, sevişirken kalp krizi geçirmek, grup seks yapmak, gay olmak,
biseksüel olmak, merhamet etmek, soru sormak, ısrar etmek, karanfil yemek, defter
kaplamak, ehliyet almak, anne olmak, baba olmak, dayı olmak, teyze olmak, amca
olmak, hala olmak, dede olmak, nene olmak, leğende yıkanmak, burnunu kurcalamak,
saçını uzatmak, kafanı kazıtmak, kan vermek, kan grubunu bilmek, bankada
beklemek, kaçmak, kovalamak, mekan basmak, Kemal Sunal filmleri izlemek, yorgun
düşmek, esir düşmek, sürgün edilmek, Nazım okumak, ah etmek, hüsrana uğramak,
martılara simit atmak, kola içmek, devrime inanmak, bowling oynamak, ekmeğine yağ
sürmek, çapkın olmak, batıl inançlar edinmek, hesap makinası kullanmak, sahlep
içmek, izin istemek, sıçmak, işemek, hissetmek, gözlük takmak, çırılçıplak uyumak,
kurbağa öldürmek, papağan beslemek, gül dikmek, kuru fasulye yemek, tırnaklarını
yemek, küfürleşmek, felsefe bilmek, doğum gününü kutlamak, hediye vermek, hediye
almak, sevinmek, ağaca tırmanmak, itiraz etmek, sınava girmek, karikatür çizmek,
çizme giymek, pilav pişirmek, kalp kırmak, bencillikten arınmak, Ağustosu sevmek,
mevsimleri beklemek, tükürmek, hapşırmak, ilanı aşk etmek, evlenme teklif etmek,
sağlık sigortası yaptırmak, annenin dizinde uyumak, camları silmek, arkadaşlarla
dışarı çıkmak, pramidlerin sırrını araştırmak, çikolataya tapmak, putlara tapmak,
kimlikteki fotoğrafını değiştirmek, istila etmek, emir vermek, uzun cümle kurmak,
öğretmen olmak, öğrenci olmak, hayatın sırrını sormak, küçümsemek, kanıksamak,
terlemek, musluğa ağzını dayayıp kana kana su içmek, nevresimleri değiştirmek, dil
öğrenmek, sebze yetiştirmek, anne sütü ile beslenmek, yangına körükle gitmek,
toprağı sürmek, çirkinleşmek, boşlamak, sandalyede oturmak, sessiz filmler izlemek,
53
Yalnızlık Odaları
sabretmek, göç etmek, zikretmek, nehiri yüzerek geçmek, bilet biriktirmek, açık sözlü
olmak, uslanmak, borç yapmak, borç vermek, ameliyat olmak, sünnet olmak, çorap
giymek, isyan etmek, makarna yemek, uydurmak, yer tutmak, üzülmek, çantanı
düzenlemek, tartılmak, teşvik etmek, asansörde mahsur kalmak, fal bakmak, ayıp
laflar etmek, mağaza kabinlerinde soyunmak, oy kullanmak, seçmek, seçilmek, takvim
yaprağı biriktirmek, güneşten önce kalkmak, sır vermek, sır tutmak, inatlaşmak,
güldürmek, esnemek, uçak sesinden korkmak, gök gürültüsünden tırsmak, komaya
girmek, uğraşmak, takdir etmek, sakin olmak, ofsayta düşmek, pahalı elbise almak,
pahalı elbise satmak, benzin almak, popüler kültürü takip edip uymamak, ihtiyaç
gidermek, jelatin toplamak, puro içmek, ensest ilişkide bulunmak, ölümsüzlüğe çare
aramak, saça jöle sürmek, parfüm sıkmak, lafı kısa kesmek, tatil yapmak, bulmaca
çözmek, bardakları parlatmak, limon yemek, turist olmak, pasaport almak, domino
oynamak, silah bulundurmak, kurşun satmak, başlamak, bitirmek, oturmak, şehri
izlemek, sessizliği dinlemek, protesto etmek, yürekli olmak, polisle çatışmak,
çatışmaya katılmak, denize yürümek, ardına bakmak, kaşlarını almak, kuranderde
kalmak, alkışlamak, yıkamak, toz almak, toz olmak, toz kondurmamak, tuz buz etmek,
buz yemek, tuz yalamak, kibrit yakmak, kundaklamak, hızlı okumak, özet çıkarmak,
yılan öldürmek, hayvanat bahçesi gezmek, umursamak, dünya dinlerini araştırmak,
kuru üzüm yemek, bir caddeye ismini vermek, tokalaşmak, otelde kalmak, ilaç içmek,
yutkunmak, gönül vermek, gönlünü almak, denklem çözmek, kelime oyunu yapmak,
çete kurmak, aforoz edilmek, vatandaşlıktan çıkarılmak, güneş ve ay tutulmasına
şahit olmak, nazar olmak, uğur getirmek, mutluluklar dilemek, fesat karıştırmak,
koklamak, çizgi film izlemek, müzik aleti çalmak, Lorca okumak, sevdiğini uykusunda
seyretmek, güreşe tutuşmak, zıvanadan çıkmak, topuklu ayakkabı giymek, takım elbise
giymek, yazı yazmak, intihara teşebbüs etmek, bolibon yemek, kerhaneye gitmek,
salıncağa binmek, tahteravalliye binmek, yüz tane uçan balonu göğe bırakmak,
bayrak asmak, marş söylemek, beste yapmak, klasik müzik konserine gitmek, operaya
gitmek, balerin görmek, tiksinmek, eleştirmek, ormanda kaybolmak, çilek yetiştirmek,
çilek toplamak, ayyuka çıkmak, ticari takside öpüşmek, paylaşmak, kan tahlili
yaptırmak, Teletabilerden nefret etmek, Teletabileri sevmek, hurdaları satmak,
dedikodu dinlemek, kaybettiğin eşyaları tekrar aramak, huzurevini ziyaret etmek, evi
havalandırmak, böcek ilacı temin etmek, kağıttan uçak yapmak, kağıttan gemi
yapmak, tecavüz etmek, tecavüze uğramak, ekmek dilimlemek, deveye binmek , grup
halinde gezmek, empati kurmak, varlığının farkında olmak, ölümü kabullenmek,
istismar etmek, araç girişine park etmek, araç girişine park edeni dövmek, faşist
dövmek, sosyalist dövmek, liberal dövmek, bir siyasi partiye üye olmak, taklit
yapmak, sistemi eleştirmek, sisteme karşı koymak, isyan etmek, iftihar etmek, birini
okula yazdırmak, birine kitap almak, birine kitap okumak, geç kalmak, erken gitmek,
pis kokmak, vitamin almak, kalsiyum almak, altına sıçmak, başkaları adına üzülmek,
özür dilemek, anlayış göstermek, sümer tarihini bilmek, duyarsız olmak, iddia etmek,
tenis oynamak, doktoru beklemek, toplantıya katılmak, cep telefonuyla konuşmak,
ihanet etmek, insanlara adıyla hitap etmek, insanlara sayıyla hitap etmek, poşet
dosya taşımak, alış veriş yapmak, dondurma yemek, tatlı ve dondurmayı birarada
yemek, birine doğum günü için pasta almak, hamile kalmak, hamile bırakmak, çocuk
doğurmak, çocuk doğurtmak, bayılmak, bayıltmak, ayıltmak, kabakulak olmak, su
çiçeği çıkarmak, çocuklara nasihat etmek, miras bırakmak, gelmek, gitmek,
54
Yalnızlık Odaları
55
istasyonda peron numarası aramak, hastanede insanları izlemek, miyop olmak,
yangın tüpü bulundurmak, ecza dolabı bulundurmak, şişme bota binmek, feribottan
inmek, keklik beslemek, ev inşaa etmek, sapıklık yapmak, nişanlanmak, buluşmak, çay
ısmarlamak, tramvayda uyumak, uyuşturucu bulundurmak, yardım ve yataklık etmek,
sırıkla atlamak, yüz metre engelli koşmak, engellilere yardım etmek, hemşirelik
yapmak, savaşa katılmak, rehin düşmek, rehin almak, şantaj yapmak, suikast
düzenlemek, onur duymak, yetinmek, çim biçmek, acıbadem yemek, midye yemek,
bulgur ayıklamak, gözleme yemek, lens takmak, güneşte uyuya kalmak, şükretmek,
teleskop almak, kedilere süt vermek, kedi tabağından süt içmek, kediye tuvalet
alışkanlığı kazandırmak, avakado yemek, silgi almak, buzdolabı silmek, atalarının
mezarını ziyaret etmek, gır gır yapmak, gır gır geçmek, insülin iğnesi yapmak, dilinle
yağmur damlası tutmak, feragat etmek, köyde yaşamak, inek sağmak, Kaf Dağı'nı
görmek, Simurg'u düşlemek, çağrı yapmak, çare bulmak, manken olmak, sergi
gezmek, kolayına kaçmak, evli erkeklerle yatmak, sezgilerine güvenmek, trib atmak,
laf sokmak, burnundan getirmek, boza içmek, soba yakmak, ısırgan toplamak,
sosyalleşmek, mavi yolculuğa çıkmak, diş çektirmek, vücutta herhangi bir kemiği
kırmak, soğan doğrarken ağlamak, ağlarken soğan doğramak, kansırmak, nefret
etmek, nefret etmek, nefret etmek...
(Metnin sonunda üç yüz tane 'nefret etmek' yer alacaktır.)
Oyundaki alıntılar:
Perde 1, Tablo 6, Franz Kafka; Milena’ya Mektuplar, Prag, 9 Ağustos 1920
Perde 2, Tablo 2, Özdemir Asaf; Yalnızlık Paylaşılmaz, Mum Alevinde Oynayan
Kedinin Öyküsü
aralık '08-haziran '09, İstanbul
yusuf demirkol