Bozcaada Degerleri Sempozyumu Kitabi

Transkript

Bozcaada Degerleri Sempozyumu Kitabi
BOZCAADA DEĞERLERİ SEMPOZYUMU
25-26 AĞUSTOS 2008
Bozcaada
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları
No: 77
ISBN: 978-975-8100-83-5
© 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Editörler
Prof. Dr. Ali AKDEMIR
Prof. Dr. Osman DEMİRCAN
Doç. Dr. Selehattin YILMAZ
Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL
Kapak Tasarım
Gülhan APAK
Yayınevi
Aynalı Pazar
Çanakkale
0(286) 213 85 86
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Ali AKDEMİR
Prof. Dr. Osman DEMİRCAN
Prof. Dr. Ali ÖZPINAR
Prof. Dr. Selma GÜVEN
Doç. Dr. H. Rıdvan YURTSEVEN
Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU
Yrd. Doç. Dr. A. Evren ERGİNAL
Yrd. Doç. Dr. Murat TOSUNOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Mithat ATABAY
Yrd. Doç. Dr. Emel CAN
Yrd. Doç. Dr. Ferah ÖZKÖK
Dr. Çiğdem KAPTAN AYHAN
DÜZENLEME KURULU
İbrahim ÇENET (Bozcaada Kaymakamı)
Mustafa MUTAY (Bozcaada Belediye Başkanı)
Doç. Dr. H. Rıdvan YURTSEVEN
Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU
Yrd. Doç. Dr. A. Evren ERGİNAL
Yrd. Doç. Dr. Emel CAN
Yrd. Doç. Dr. Sevil YALÇIN
Öğr. Gör. Murat AKSU
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL
GÜNAY’IN ÖNSÖZ’Ü
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin her alana yön verdiği 21. yüzyılda kültürel
değerleri akademik platformlarda hatırlamaya, araştırmaya, değerlendirmeye ve
akademik bir bakış açısı ile yeniden yorumlamaya her zamankinden daha çok
ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel ve akademik düşünce sistemi, geçmişimize ve
günümüze yönelik nitelikli değerlendirme ve analizler aracılığıyla kültür ve
medeniyet dinamiklerimizi hareketlendirmektedir.
Toplumu bir arada tutarak farklı görüş ve fikirler arasında uzlaşmayı ve
birliktelik bilincini ortaya koyan kültürel değerler, “kültürel gelişme” sayesinde
uluslararası çalışmalara kendine özgü yönleriyle katkıda bulunmaktadır. Yerel ve
uluslararası düzlemde kültürel gelişmenin sürekliliğini ve etkinliliğini sağlamak için
ise bilimsel düşünce ve akademik zihniyet en önemli kaynağımızdır. O halde
yapılması gereken bu zihniyetten yola çıkarak kültürel zenginliğimizi yaşatmak ve
evrensel kültüre katkı sağlamaktır.
Kültürel miras yoluyla geçmişi akılda tutmak geleceğe yön vermenin en
sağlıklı yoludur. Ancak, hatırlamanın ve korumanın bir adım ötesine geçerek ulusal
kültür mirasımızı, günün gereksinimlerini karşılayacak bütüncül bir yaklaşımla
yeniden ele almak bir zorunluluktur. Böyle bir bakış açısı ülkemizi, demokratik ve
çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır.
Türkiye’nin, sahip olduğu kültürün ve tarihin farkında olan, düşüncelerini
özgürce ifade eden, çağdaş ve katılımcı insanların yaşadığı daha özgür ve
demokratik bir ülke olması kültür politikamızın hedeflerindendir. Üniversitelerimiz
yaptıkları akademik çalışmalar, sempozyum ve konferanslar ile bu politikamızın
bilimsel çerçevesinin uluslararası standartlara taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu
bağlamda Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Çanakkale’nin kültürel ve tarihi
özelliklerini ortaya çıkarmak adına büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği,
akademisyen, uzman ve araştırmacıların özenli çalışmalarının sunulduğu
sempozyumun önemi ortadadır. Sempozyum tebliğlerinden oluşan bu kitap,
akademisyenlerin yanı sıra kültür ve medeniyet konularına ilgi duyan tüm okurların
yararlanacağı temel bir kaynak niteliğindedir.
Genç nesiller, kendi kültür ve kendi kimliklerini doğru bir şekilde
öğrendikleri takdirde başka kültürlere de hoşgörülü yaklaşabilecektir. Bu sebeple,
Çanakkale’nin kültürel, tarihi ve sosyal değerlerinin korunmasını ve tanıtılmasını
hedefleyen bu sempozyumda ve sunulan tebliğlerin kitap haline getirilmesinde
emeği geçenleri kutluyorum.
Ertuğrul GÜNAY
T.C. Kültür ve Turizm Bakanı
i
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE VALİSİ SAYIN ORHAN KIRLI’NIN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale ili, sahip olduğu tarihi, doğal, mitolojik değerleriyle ülkemizin en
müstesna kentlerinden birisidir. Aynı zamanda Çanakkale, eğitim düzeyi yüksek
halkı, tarıma elverişli toprağı, Çanakkale ve ülke sorunlarına duyarlı STK’ları,
koordineli çalışan yönetim dinamikleri, 25000 öğrencisi olan üniversitesi ile
ülkemizin en stratejik illerinden birisidir.
Çanakkale’nin Assos, Kaz Dağı, Troia, Milli Parkı, Çanakkale Boğazı,
Çanakkale Savaşları, Abide gibi yaygınlıkla bilinen değerlerinin yanı sıra,
uzmanlarca bilinen, yöre insanlarınca bilinen ve fakat yaygınlıkla bilinmeyen çok
sayıda değeri vardır.
Bilinen değerlerle, bilinmeyen ve fakat ekonomik, kültürel, mitolojik açıdan
anlam ifade eden değerleri kaydedip, değerlerine değer katmak, her kesimden
insanların yaygınlıkla ortak yargısıdır.
Bu yargıdan hareketle Valilik, Belediye, Üniversite, Çanakkale Ticaret
ve Sanayi Odası, ÇASİAD işbirliğiyle “Çanakkale İli Değerleri
Sempozyumları” organizasyonuna karar verilmiştir. Kültür ve Turizm
Bakanlığı sempozyumlarımızı desteklemiştir.
Başlangıcından itibaren organizasyona katkı veren tüm kurum ve
kuruluşların titiz çalışması sonucunda başarılı tanıtım gerçekleştirilmiştir. Ülke
sathında yaklaşık 400 bildiri sempozyumlara sunum için gönderilmiştir.
Bildiriler kitap olarak yayınlanmıştır. Amaç tüm ilçe ve beldeler düzeyinde
Çanakkale’nin tarihi, kültürel, mitolojik, ekonomik, ekolojik değerlerini ortaya
çıkarmak, envanterini yapmak, koruma ve geliştirme yönelimli stratejiler
geliştirmektir.
14 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlardan sonra yeni bir kitap
daha yayınlanacaktır. Bu kitapta; bildirilerden yararlanılarak değer adı, değer
kategorisi, değer öyküsü, değeri koruyacak ve değere değer katacak stratejiler ile
stratejilerin gereğini yapacak kurumlara ilişkin bilgiler yer alacaktır.
Yaklaşık bir yıllık planlama, çalışma sonucunda ortaya çıkan bu etkinlik;
Çanakkale’nin tanıtımına, Çanakkale hakkında bilgilenmeye,
sorunlarının
çözümüne aracılık edecek niteliktedir.
Bu etkinliğin başarıyla ortaya çıkmasında emek verenlere içtenlikle teşekkür
etmeliyiz. Etkinliğimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkür ediyorum.
Bu etkinlikte doğal olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi aktif rol
almıştır. Çalışmaya katkı veren başta Rektör Prof. Dr. Ali AKDEMİR olmak
üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan
TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
Bilim ve Organizasyon Kurulu ile işbirliği içinde çalışan Yrd. Doç. Dr. Evren
ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör. Murat İLDİRİR, Öğr. Gör.
Gülhan APAK ve Ahmet ZEYBEK’i de içtenlikle kutluyorum. Sempozyumlara
sponsorluk desteği sağlayan GESTAŞ’a ayrıca teşekkür ediyorum.
iii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Üniversitemiz ile koordineli çalışmayı Valilik adına gerçekleştiren Vali
Yardımcısı Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum.
Çalışma işbirliği içerisinde gerçekleştiren Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür
GÖKHAN’a, Belediye Meclis Üyesi İsmet GÜNEŞHAN’a, Ticaret ve Sanayi
Odası Başkanı İlhami TEZCAN’a, Başkan Yardımcısı Hayrettin DERELİ’ye,
Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e, ÇASİAD Başkanı Hüseyin
YALMAN’a ve değerli yardımcılarına teşekkür ediyorum.
İlçelerde organizasyonları planlayıp gerçekleştiren Kaymakamlara ve
Belediye Başkanlarına teşekkür ediyorum. Son olarak bildirileri titizlikle
değerlendiren Bilim Kurulu üyelerine teşekkür ederim.
Orhan KIRLI
(Çanakkale Valisi)
iv
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜLGÜR
GÖKHAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale, eşsiz güzelliklere sahip coğrafyasında sakladığı dünya tarihinin ve
kültürünün önemli miraslarıyla değerleri yüksek bir kenttir. Coğrafik olarak
ülkemizin en batısında yer alan kentimiz, çağdaş ve demokrat insanlarıyla da
yüzünü batının aydınlığına çevirmiş bir kenttir.
Çanakkale, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan boğazı, adaları, rüzgarı,
Kazdağları gibi doğal güzelliklerinin yanında, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Troia’
sı, antik kalıntılarla dolu, tarihin ilk felsefe okulunun kurulduğu Asos’ u ile
attığınız her adımda kendinizi tarih, kültür ve doğanın eşsiz ahengi içinde
bulacağınız ender rastlanan yerlerdendir.
Çanakkale Savaşları, emperyalizme karşı topyekun verilen milli mücadele ve
ümmet olmaktan ulus olma yolunda bir milletin attığı büyük adım olarak
araştırmacılar için güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir.
Çanakkale kentinin vizyonunda kentsel değerler sürdürülebilir gelişme
anlayışı ile bütünleştirilmiştir. Bu kentsel değerlerin başında Çanakkale Boğazı,
Sarıçay Havzası gibi doğal değerler; kale, sivil tarihi yapılar gibi somut tarihsel
değerler; maniler halk oyunları gibi somut olmayan tarihi miras; uzlaşı, hoşgörü,
çok kültürlülük çoğulculuk gibi kültürel değerler ve tarih te iki büyük savaşı
yaşayan bölgede barışın asıl görev olarak savunulması yer almaktadır.
Kentlileşme sürecinde entelektüel bakış açısı, paylaşım ve katılımcılığın
yüksek olduğu kentimizde, “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşayan ve yaşatan
belediye” vizyonumuzla kentin tüm değerlerine sahip çıkmak, korumak,
geliştirmek, çağdaş ve mutlu bir kent yaratmak başlıca amacımızdır.
Çanakkale’nin doğasını, tarihi ve kültürel değerlerini korurken ve gelecek
nesillere aktarırken, tüm değerlerimizi insanlığın hizmetine sunarak Çanakkale’yi
geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek için Çanakkale Belediyesi
olarak yalnız kent merkezinde değil, il çapında öncü ve yönlendirici rol oynamaya
hazırız.
Sahip olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin
saptanması, bu değerlerin korunması, adına, üniversitemiz öncülüğünde yapılan bu
çok yönlü çalışmanın, değerlerimize değer katacak bir rol oynayacağına inanıyor
ve emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Ülgür GÖKHAN
(Çanakkale İli Belediye Başkanı)
v
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
vi
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
PROF. DR. ALİ AKDEMİR’İN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 9 Fakültesi, 3 Yüksekokulu, 11 Meslek
Yüksekokulu, 15 Araştırma Merkezi, 25 000 civarında öğrencisi, 1150 öğretim
elemanı ile ülkemizin çağdaş üniversitelerinden biridir.
ÇOMÜ’nün ülkemiz ve üniversite topluluğu içindeki yeri ve önemi yanında
Çanakkale için de özel önemi vardır.
ÇOMÜ bir yandan bilimin evrensel konularına duyarlı etkinlikler,
araştırmalar gerçekleştirirken, eğitim-öğretim yaparken; diğer yandan içerisinde
bulunduğu ilin sorunlarına, değerlerine duyarlı etkinlikler ve araştırmalar da
yapmaktadır.
Bu bakış açısının bir sonucu olarak ‘Çanakkale İli Değerleri
Sempozyumları’ konseptine ulaşılmıştır.
Yörenin sorunlarına duyarlı olan ve kalıcı çözüm arayışlarını ivedilikle
sürdüren Çanakkale Valisi Sayın Orhan KIRLI’ya önerilen bu çalışma, onay
alındıktan sonra Valilik aracılığıyla Belediye Başkanlığına, Çanakkale Ticaret
ve Sanayi Odası’na, ÇASİAD’a, İlçe Kaymakamlıkları ve Belediye
Başkanlıklarına işbirliği için önerilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşların onayıyla
çok paydaşlı bu etkinlik ortaya çıkmıştır.
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Valilik, Belediye Başkanlığı, ÇOMÜ, Çanakkale Ticaret ve
Sanayi Odası, ÇASİAD, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediye
Başkanlıklarıyla çok paydaşlı işbirliğiyle yapılması oldukça anlamlıdır.
Sempozyumların çok yoğun bildiri sunum talebiyle karşılanması da
sempozyumlara ayrıca anlam katmıştır.
Bildiriler aracılığıyla Çanakkale’nin bilinen, bilinmeyen değerlerinin geniş
bilgi içeriğiyle envanteri çıkarılmış olacaktır.
Değerleriyle kimlik, kişilik bulan Çanakkale’nin ulusal düzeyde, uluslar arası
düzeyde bilinen bu kimliğinin korunması ve de geliştirilmesi mümkün olacaktır.
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’yla sempozyum konseptine yeni
bir boyut da kazandırılmış olacaktır. Zira Çanakkale Merkezi, Bozcaada,
Gökçeada, Eceabat, Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, Bayramiç,
Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve İntepe’de gerçekleştirilecek sempozyumlardaki
bildiriler aracılığıyla adı geçen yörelerin değerler envanterine ulaşılacaktır.
Sempozyumlardan sonra geniş bir uzmanlar ekibince sempozyum bildirilerinden
yararlanılarak içerisinde değer adı, değer kategorisi, değer tanıtımı, değer geliştirme
stratejisi, değer geliştirme stratejisini uygulayacak kurum bilgilerinin yer alacağı
‘Çanakkale İli Değerleri Envanteri’ adlı çalışma hazırlanacaktır. Böylelikle
sempozyumlardan yararlanılarak yeni bir araştırma ve proje metodolojisi geliştirilip
uygulanmış olacaktır.
vii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın çok paydaşlı gerçekleştirilmesi
fikrine destek sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve
Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sempozyumların çok paydaşlı düzenlenmesi fikrine içtenlikle sahip çıkan,
Çanakkale’nin gelişimine kalıcı çözümler üreten, üniversiteye verdikleri stratejik
önem bağlamında desteklerini esirgemeyen, sempozyumların hazırlık sürecinin
başarılı geçmesi için her türlü izni ve her türlü desteği sağlayan Valimiz Sayın
Orhan KIRLI’ya içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.
Valilik adına organizasyon kurullarıyla anlamlı işbirliğini gerçekleştiren Vali
Yardımcısı Sayın Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum.
Ortak çalışmanın ortak yükümlülüklerini içtenlikle yerine getiren Belediye
Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN’a ve değerli Belediye Meclis Üyesi Sayın
İsmet GÜNEŞHAN’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Projenin planlanması ve gerçekleştirilmesi fikrine duyarlılıkla sahip çıkan,
kaynak sağlayan Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli Başkanı Sayın İlhami
TEZCAN’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Ortak çalışmaların başarılı
yürütülmesine katkı veren Başkan Yardımcısı Sayın Hayretdin DERELİ’ye ve
Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e teşekkür ederim.
Üniversitemizin doğal paydaşı haline gelen ÇASİAD’ın değerli başkanı
Sayın Hüseyin YALMAN bu ortak çalışmaya anlamlı katkı vermişlerdir.
İşbirliğimizin devamı dileğiyle teşekkürlerimi iletiyorum.
Doğal olarak bu projede Üniversite, konunun akademik boyutuyla dominant
rol almıştır. Bu baskın rolün gerektirdiği ağır çalışma koşullarına içtenlikle katlanan
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan
TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum.
Bu yetkin ekibe katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz
AKBULAK, Öğr. Gör Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK, Ahmet
ZEYBEK ve ÇOMÜ Basın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Oya TERZİOĞLU
TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum.
Çanakkale’nin çok yönlü gelişimine anlamlı katkılar sağlayan ve
sempozyumların bildiri kitaplarının yayımlanması sponsorluğunu üstlenen
GESTAŞ Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum.
Kent Merkezi, 13 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlarda bildiri
sunarak katkı veren araştırmacıları ve bilim insanlarını kutluyor sempozyumların
başarılı geçmesini diliyorum. 30.07.2008
Prof. Dr. Ali AKDEMİR
(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü)
viii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
BOZCAADA KAYMAKAMI İBRAHİM ÇENET’İN ÖNSÖZ’Ü
Boğazönü adalarından Gökçeada ile birlikte Ülkemizin en batı ucunda yer alan
BOZCAADA tarih boyunca jeostratejik ve jeopolitik özelliği bakımından
Boğazların ve Anadolu’nun güvenliği açısından çağlar boyunca önemli bir yer
tutmuştur.
Yerleşim birimi olarak Bozcaada anakaraya dört deniz mili mesafede ve
yaklaşık 42 km2 lik bir yüz ölçümüne sahiptir. Ekseriyetle bağcılık ve kendine has
bağ ürünleri başta olmak üzere, adaya 1996 dan itibaren yapılan düzenli arabalı
vapur seferleri ile hızla gelişen ada turizmi ön plana çıkmıştır.
Çanakkale Valiliği ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü
öncülüğünde Çanakkale ilinin kentsel ve tarihsel “Bilgi Envanteri” nin 25-26
Ağustos 2008 günlerinde Bozcaada’da düzenlenecek sempozyum ile günyüzüne
çıkarılması Bozcaada’nın Tarih yolculuğunda önemli bir kilometretaşı olarak yerini
alacaktır.
Sempozyum, ortaya konulacak bilimsel bildirilerle sorun çözen ve yörenin
sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda kalkınmasını ve daha iyi tanınmasını sağlayan
projeler geliştirilmesine zemin hazırlayacaktır.
Çanakkale ili Değerler Sempozyumu kapsamında Bozcaada Değerler
Sempozyumu’nun gerçekleştirilmesinde başta sayın Çanakkale Valisi Orhan
KIRLI ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Ali
AKDEMİR’e teşekkürlerimi sunar sempozyumun şimdiden faydalı olmasını
dilerim.
İbrahim ÇENET
(Bozcaada Kaymakamı)
ix
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
x
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
BOZCAADA BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA MUTAY’IN
ÖNSÖZ’Ü
Tarihi MÖ 2000’li yıllara kadar giden Bozcaada, tarih boyunca gezginlerin,
tarihçilerin, edebiyatçıların ilgisini çekmiş, hakkında pek çok eser yazılmıştır.
Bozcaada gerek tarihi, gerekse doğal güzellikleriyle eşsiz öyküsünü günümüzde de
sürdürmekte ve pek çok edebiyatçıya, sanatçıya ilham vermektedir. Ayrıca tarihi,
doğal varlıkları ve sosyo- kültürel özellikleriyle bilim insanlarının ilgisini
çekmektedir.
Son yıllarda yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezi olan Bozcaada,
eşsiz denizi, ege rüzgarlarıyla beslenen bağlarından elde edilen şarapları,
Bozcaada’ya özgü misafirperverliğiyle konuklarını ağırlamaktadır.
Sürdürülebilir turizm için değerlerine sahip çıkmanın bilincinde olan
Bozcaadalılar, konuklarını ağırlarken sürdürülebilir çevrenin öneminin farkındadır.
Bu anlamda, sahip olunana doğal çevrenin, tarihin ve sosyo-kültürel yapının
korunması önceliğini göz önünde bulundurulmaktadır.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Bozcaada
Değerleri Sempozyumu, adamızın, mitoloji, tarih, kültür, tarım, arkeoloji, çevre
gibi değişik alanlardaki değerlerinin ortaya konduğu bilimsel çalışmalarla
irdelenmesi ve yeni projelerin üretilmesine olanak sağlayacaktır.
Bozcaada Değerleri Sempozyumunun hazırlanmasında emeği geçen, bilimsel
çalışmalarıyla katılan tüm öğretim elemanlarına emekleri için teşekkür ederim.
Mustafa MUTAY
(Bozcaada Belediye Başkanı)
xi
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
xii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİM
KURULU BAŞKANI İLHAMİ TEZCAN’IN ÖNSÖZÜ
Çanakkale; tarihte hep ilklere ve önemli dönemlere sahne olmuş, doğa harikası bir
yerdir. Geriye dönüp baktığımızda, Bizans tarihinin de buradan başladığını
görüyoruz. Truva.. Bir medeniyettir. İstanbul’dan önce medeniyetin beşiği
Çanakkale coğrafyasında şekillenmiş, buradan gelişmiştir.
Türk tarihinde de durum bundan farklı değildir. Atalarımız Anadoluya
Gelibolu yarımadasında ayak basmışlar, devamında da İstanbul’un fethiyle
tarihimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesinin
ilk adımı da bu topraklarda başlamıştır.
Yakın tarihimizde ise Çanakkale yine Dünya’ya ismini bir kez daha
hatırlatmış; tarihin en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yaşanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Atatürk’ün de yer aldığı bu başlangıçtan
misak-ı milli sınırları ortaya çıkmıştır.
Çanakkale Boğazı’yla, Troia’sıyla, Çanakkale Deniz Zaferi’yle başka bir
yerde olmayan doğasıyla, Asos’uyla, Kaz Dağları’yla, yöreye özgü bitki örtüsüyle,
sağlık turizmine imkan tanıyan potansiyel kaynaklarıyla, öncü girişimcileri ile
yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada marka olmayı hak eden bir potansiyele
sahiptir.
Son yıllarda Hükümetimizin büyük mali desteği ile Gelibolu Yarımadası’nda
önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple, yılda 580.000 kişi ile 300.000
öğrenci şehitlerimizi ve savaş alanlarımızı ziyaret etmektedir.
Ancak, tüm bu antik ve yakın tarih özellikleri, kültür birikimi, tarıma elverişli
toprakları, su ürünleri doğal güzellikleriyle Türkiye ortalamasının üstünde bir
gelişmişliğe sahip olmasına rağmen yeterli gelişimi sağlayamamış bir ilimizdir.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu potansiyeli kazanca dönüştürmenin
girişimcilikten geçtiği bilinci ile öncelikli gündemimizde; sahip olduğumuz
değerleri girişimcilik aracılığıyla ekonomiye, tanıtıma ve markalaşmaya
dönüştürmek bulunmaktadır.
İstanbul, İzmir ve Bursa illerine eşit mesafede uzaklığı olan ilimiz bu üç
büyük kent arasında sıkışıp kalmış ve yatırım tercihlerinde önemli bir unsur olan
ulaşım alt yapı eksikliği nedeniyle Marmara Bölgesi içinde gelişmişlik sırasında alt
sıralarda yer almıştır. İlçelerimiz ile de gerek karayolu gerekse deniz yolu ulaşımının
yetersiz olması yeterli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulmasını da
zorlaştırmaktaydı.
Yine ulaşım alt yapı yetersizliği nedeniyle tarihi ve coğrafi özelliklerine
rağmen turizm hareketlerinden de yeterince pay alınamamıştı. Fakat 2006 yılı
sonlarında gerek Çanakkale deniz limanında, gerekse hava limanında
açılan sınır kapıları Çanakkale’nin başta İstanbul Ankara olmak üzere
Türkiyenin her bölgesine ve başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya
yakınlaşmasını sağlamıştır.
xiii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Halen haftada 4 gün Çanakkale – İstanbul bağlantılı Ankara uçuşları
yapılmaktadır.
Ayrıca Çanakkale – Bursa duble yol çalışmaları devam etmekte olup
muhtemelen 2008’de tamamlanacaktır.
Bu amaca ulaşmak sürekli olarak öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu
çalışmalarımız ile kaliteli duble yol bağlantılarının tamamlanması, Kaz Dağı’nı
Sağlık Turizmi ve ekolojik turizm açısından oldukça cazip bir noktaya taşıyacak ;
Çanakkale’deki meyve,sebze, hayvancılık su ürünleri gibi potansiyellerin kurulacak
yeni fabrikalarla katma değer kazanmasını sağlayacaktır.
Çanakkale’ye, Bozcaada’ya, Gökçeada’ya kuvvetli rüzgara duyarlı modern
feribot seferlerinin düzenlenmesi Çanakkale’ye ziyaret trafiğini yaygınlaştıracaktır.
Bu amaçla başta Sayın Valimiz olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerinin ve
milletvekillerimizin girişimleri ile, Çanakkale’den Bozcaada ve Gökçeada’ya
ulaşımı kolaylaştıracak ferbot alımına, Sayın Hükümetimiz özel katkı sağlamıştır.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın takip ettiği bu konuya çözüm
getirmek için çalışmalar devam etmektedir.
Kepez Limanı’nın faaliyete geçmesinden sonra Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım
yapmak isteyen sanayiciler artmıştır.
Deniz taşımacılığında kazandığımız bu liman Yunanistan ve İtalya başta
olmak üzere Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimize
son derece olumlu etki yapmıştır.
Odamızca düzenlenen 24-27 Eylül 2007 tarihleri arasında Yunanistan ’ın Kavala ve
Bulgaristan Plovdiv şehrine yapılan ziyaretler ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin
gelişimine katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır.
Kavala Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Kavala liman yetkilileri, Kavala
Belediye Başkanı ve Kavala Bölge Valisi ile görüşmeler yapılarak Kavala ile Kepez
Limanı arasında deniz hattının açılması ile ilgili fikir alışverişi yapılmıştır.
Yunanistan tarafı bu deniz yolunun açılması, bu yola bağlanan karayollarının inşa
edilmesi konusunda çok olumlu görüş bildirmiştir. Sonuçta varılan mutabakatla
komisyon kurulmuş, bir İyi Niyet Mektubu hazırlanmış ve bu mektup
çerçevesinde komisyonun çalışmalar yapmasına karar verilmiştir.
Bulgaristan’ın Plovdiv Şehri ziyaretinde ise Plovdiv Sanayi Fuarı ziyaret
edilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Avrupa Birliği projelerinde
işbirliği konuları görüşülmüştür. Bu görüşmelerimizde Plovdiv Başkonsolosumuz
Sayın Ümit Yalçın da bulunmuşlardır.
Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle Plovdiv Fuarı, Plovdiv Serbest
Bölgesi, Türk şirketlerinin yatırımları, Bulgaristan-Türkiye ticaret hacmi, ulaşım
sorunları, vize sorunları gibi konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur.
Yine Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi Plovdiv’in de Kavala ile kara
yolu bağlantısının inşa edildiğini ve Kavala-Çanakkale arasındaki deniz yolu
projesinde de ortak olmak istediklerini ve ayrıca bugüne kadar 18 adet AB projesi
yaptıklarını bu konularda bizimle işbirliği yapmaktan çok memnun olacaklarını
xiv
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ifade etmişlerdir. Bu konularda Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği
Bilgi Merkezi ile Odamızın hemen temas kurması kararı verilerek Plovdiv Ticaret
ve Sanayi Odası Yönetimi de Odamıza davet edilmiştir. Akabinde Plovdiv Valisi
ziyaret edilerek ziyaret amacımız anlatılmıştır.
13-17 Ekim 2007 tarihlerinde ise Almanya’da düzenlenen Anuga Gıda
Fuarı’nda ise 24 m² stand açılarak “Çanakkale” adı altında Ticaret Borsası ile
müşterek katılınmıştır.16 Ekim 2007 tarihinde fuarda Köln Başkonsolosumuzun,
Köln Belediye Başkan Yardımcısının ve basın mensuplarının katılımlarıyla bir
basın toplantısı düzenlenmiş ve ilimiz en iyi şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır.
Odamızın bugüne kadar yurt dışında yapmış olduğu en geniş çaplı organizasyon
olan Anuga Gıda Fuarına katılım ile üyelerimiz ürünlerini tanıtmak, Almanyadaki
Türk ve yabancı firmalarla tanışmak fırsatı bulmuş ve işbirliği imkanları
doğmuştur.
Çanakkale Organize Sanayi Bölgesi ise son 2,5 yılda çok önemli ve gözle
görülür gelişmeler kaydetmiş ve ivme kazanmıştır. Ulaşım sorunlarının
çözülmesiyle yatırımcı için daha da cazip hale gelecek olan OSB’de şu anda 18
firma inşaat aşamasındadır. Son olarak 60 dönüm yer satın alarak inşaatına
başlayan İSKO Plastik ve Kalıp Sanayi A.Ş. Plastik boru imalatı ve ülke tarımında
verimliliği arttıracak olan damla sulama sistemleri ile ilgili her türlü ürün ve
hizmetin içinde olmayı hedeflemektedir.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Onsekiz Mart
Üniversitesi ile işbirliğine de büyük önem vermektedir. Birlikte ÇTSO üyeleri
çeşitli konularda eğitilmekte ve yeni projeler üretilmeye çalışılmaktadır.
Üniversitemiz için çok önem taşıyan Tıp Fakültesi’nin açılışını hızlandırak için
önemli bir işbirliği gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 Ağustos gününden itibaren
Çanakkale’nin il ve ilçelerde değerlerini tespit için yapılacak toplantıların en büyük
destekçisi Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olacaktır.
Tabii ki başlamış ve başlayacak olan bu güzel hizmetlerin sürekli olması
gayesiyle biz Çanakkalelilere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çanakkale
Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak, ilimizin en önemli sorunu
olan ulaşımda Oda olarak üzerimize düşeni yapmaya, yetkililer ile işbirliği içinde
olmaya hazır olduğumuzu ve bu konudaki hassasiyetimizi belirtir, emeği geçen
herkese şükranlarımızı sunarız.
İlhami TEZCAN
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
xv
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
xvi
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ÇASİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
HÜSEYİN YALMAN’IN ÖNSÖZ’Ü
Çanakkale İli Değerleri Sempozyumu fikrini yaratıp, organize etmenizden
duyduğumuz memnuniyetle birlikte, Çanakkale Sanayici ve İşadamları Derneğinin
düşünce ve değerlendirmesini, yayınınızda paylaşmaktan mutluluk duymaktayız.
Bu çalışmayı değerlendirmek bizim açımızdan çok önemli olduğu kadar da kolay
olmaktadır.
Çünkü:
1-Çanakkale kentini oluşturan tüm aktörlerinin katılımıyla
kent vizyonu;
Sürdürülebilir gelişme içinde, altyapı ve ulaşım sorunlarını çözmüş, tarımı ve
tarıma dayalı sanayisi gelişmiş, dünya mirası varlıklarını, doğasını, tarihini ve
kültürel değerlerini koruyan ve geliştiren, yaşam kalitesi yüksek, turizm, üniversite
ve barış merkezi Çanakkale olarak belirlenmiştir.
2-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise; eğitim ve öğretim veren, bilimsel
araştırma yapan bir kurum olma özelliğinin yanı sıra, küresel, ulusal ve yerel
sorunlara yönelik çözüm önerileri de üreten bir kurum konumunda olmayı misyon
edinmiştir.
Bu iki başlıktan da anlaşılacağı gibi belirlenen vizyon ve bu vizyonu
gerçekleştirmeyi amaç edinen bir kurum var. Bu kurum da sizin ve çok değerli
çalışma arkadaşlarınızın yönettiği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’dir.
Gerçekleştireceğiniz bu çalışma ilimizin kültürel,coğrafi ve ekonomik envanterini
ortaya çıkararak kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.. Çanakkale’yi daha iyi yarınlara
hazırlamayı ve yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliğine önemli katkılar
sağlamayı amaçlayan bu akademik etkinliklerin çok yararlı olacağına yürekten
inanıyor ve destekliyoruz. Derneğimizin amaç ve varoluş sebeplerinden birisi de
kentimizin gelişimine katkıda bulunmaktır. Dolayısı ile düzenleme kurulunda
sizlerle birlikte bulunmak, ilimizin sahip olduğu değerlerin ortaya konulması,
bunların geliştirilerek daha iyi tanıtılması ve eksikliklerinin giderilmesi konusunda
yapılacak her türlü çalışmanın bir parçası olmak bizim asli görevlerimizdendir.
Çanakkale tarihi, kültürü, tarımı, coğrafi konumu ve üniversitesiyle
Türkiye’nin gözde illerinden biri konumuna gelmektedir. Bunu hızlandırmak ve
daha ileriye götürmenin birlikte çalışmaktan geçtiğinin bilincinde olan ÇASİAD ,
sonuçlardan Çanakkale’ye sağlanacak kazanım çalışmalarında da sizlerin her zaman
yanında olacaktır. Çanakkale Değerleri Sempozyumu için ilimize gelecek olan bilim
adamları, basın mensupları ve katılımcılara hoş geldiniz diyor ve başta siz
rektörümüz olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek çalışmalarınızda
başarılar diliyoruz.
Hüseyin YALMAN
(ÇASİAD Yönetim Kurulu Başkanı)
xvii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
xviii
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ – Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)……………………............
i
ÖNSÖZ – Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi)……………………………………………..
iii
ÖNSÖZ – Ülgür GÖKHAN (Çanakkale Belediye Başkanı)……………………………...
v
ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ali AKDEMİR (ÇOMÜ Rektörü)………………………………….
vi
ÖNSÖZ - İbrahim ÇENET (Bozcaada Kaymakamı) ……………………………………
ix
ÖNSÖZ - Mustafa MUTAY (Bozcaada Belediye Başkanı)……………………………….
xi
ÖNSÖZ – İlhami TEZCAN (Çanakkale San. ve Tic. Od. Yön. Kur. Başkanı)…………...
xii
ÖNSÖZ – Hüseyin YALMAN (ÇASİA Başkanı)………………………………………...
xvii
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………
xix
İbrahim ÇENET
Bozcaada'ya Bakış ve 2010 Ada Vizyonu………………………………………………...
1
Emel CAN
Sürdürülebilir Turizm ve Bozcaada………………………………………………………
5
Çiğdem KAPTAN AYHAN
Bozcaada’da Turizm Hareketlerinin Gelişimine Yerel Halkın
Yaklaşımı Üzerine Bir Araştırma………………………………………………………...
17
A. Celil ÇAKICI, Murat AKSU
Bozcaada Halkının Turizm ve Çevre Bilinci Üzerine Bir Araştırma…………….................
27
Ferah ÖZKÖK, Serhat HARMAN, Özgün YAVAŞ
Bozcaada’daya Gelen Yerli Turistlerin Profilini Belirlemeye Dönük
Bir Araştırma…………………………………………………………………….............
45
Yüksel TÜREMEZ, Nur Ündey KALPAKLIOĞLU
Bozcaada’da Turistik Ürün Geliştirme ve Çeşitlendirme Üzerine Bir Çalışma……………
59
Turan TAKAOĞLU, A. Onur BAMYACI
Antik Çağda Bozcaada (Tenedos)………………………………………………………..
71
Turan TAKAOĞLU
Kleostratos: Antik Tenedos’lu Bir Gök Bilimci…………………………………………..
83
Mithat ATABAY
Osmanlı’dan Cumhuriyete Bozcaada (1912-1923) …………………………….................
89
Gülgün YAZICI, İmran ŞAHİN, Mesut YAZICI
Bozcaada’da Osmanlı Medeniyetinin Tanıkları: Kitabeler………………………................
99
Hamit ER
Halil Hamid Paşa ve Haziresi……………………………………………………………
131
xix
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Selma GÜVEN
Organik Şarap Üretimi ve Önemi………………………………………………………
141
Ali ÖZPINAR, Burak POLAT, İsmet YILDIRIM, Tuncay KALLEM
Organik Bağcılıkta Bitki Koruma Uygulamaları: Bozcaada Örneği………………………
155
Gizem Emre BULUT, Ertan TUZLACI
Bozcaada Yöresinin Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri………………………...
165
Ahmet Evren ERGİNAL
Coğrafya ve Jeoloji Laboratuarı Bozcaada: Keşfedilmemiş Yerbilimsel Değerler………..
173
Ersin KARABACAK, Ahmet Evren ERGİNAL, Hakkı ÖZMEN
Bozcaada-Batıburnu Kumulu Florası ve Kumul-Vejetasyon Haritalaması…….........
183
Herdem ASLAN CİHANGİR
Bozcaada Littoralinin Makrozoobentos Kommunitesinin Kalitatif Analizi ………..
193
Murat TOSUNOĞLU, Çiğdem GÜL, İbrahim UYSAL
Bozcaada’nın Omurgalı Faunası…………………………………………………...
208
xx
BOZCAADA’YA BAKIŞ VE 2010
BOZCAADA VİZYONU
İbrahim ÇENET
Bozcaada Kaymakamı
Boğaz önü adalarından Gökçeada ile birlikte Ege denizinde ülkemizin en batı
ucunda yer alan Bozcaada tarih boyunca Jeostratejik ve Jeopolitik özelliği
bakımından İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının güvenliğinin sağlanmasında çağlar
boyunca önemli bir yer tutmuş hatta tarihte bu yüzden Bozcaada “İstanbul’un
Kapısı” olarak nitelendirilmiştir.
Bozcaada yukarıda belirttiğimiz Ülkemizin yüksek siyaseti bakımından
taşıdığı önemden ayrı olarak biz bu çalışmamızda Bozcaada’nın lokal olarak
özelliklerini ele almayı hedeflemiş bulunmaktayız. Amacımız Bozcaada’nın tarihsel,
Coğrafi ,Tarımsal ve Demografik sayısal verilerini ortaya bir tespit olarak
koymaktan ziyade Bozcaada’nın ekonomik, sosyal ve kültürel dinamiklerini
belirleyerek 2010’lu yıllarda Bozcaada Vizyonunu Oluşturmaktır.
Bir yerleşim biriminin gelişimini öngörebilmek ve dinamiklerini
belirleyebilmek için o yerleşim biriminin coğrafi yapısına iklim ve bitki örtüsüne
öncelikle bakmak gereklidir. Ege denizinin Kuzeydoğusunda bulunan Bozcaada’da
hakim iklim Akdeniz iklimi iken bitki örtüsü maki ve bozkırdır. Rüzgar
bakımından kış aylarında sert ve soğuk olan poyraz hakim iken Yaz aylarında ise
sıcak esen lodos ve kıble rüzgarı hakimdir. Gerek iklim özelliği bakımından
rüzgarın etkisi ,gerekse toprak verimliliği bakımından Bozcaada’nın en önemli
dinamiği BAĞCILIK’tır. Bozcaada da bir yaşam biçimi ve başlı başına bir kültür
unsuru olan Bağcılık ve Şarapçılık konusuna daha sonra kapsamlı olarak
döneceğiz.
Kış aylarında sessizliğin ve sükünetin yaşandığı Bozcaada Yaz mevsiminin
gelmesi ile birlikte adeta bir TURİZM ADASI’na dönüşür. Eşsiz koyları ve plajları
ile pırıl pırıl denizi ile bozulmamış Doğal Ekosistemi ile Florası ve Faunası ile
kendine özgü bitişik nizamlı evleri ve dar sokakları ile gün doğumunun ve gün
batımının sanatsal bir şölene dönüşmesi ile Bozcaada Turizmi gerek Marmara
Bölgesi gerekse Ülkemizde gerçek anlamda bir “Cazibe Merkezi” olmuştur.
Bozcaada Turizm dinamiğine daha sonra yine kapsamlı olarak döneceğiz.
Bozcaada yaşamını ve Turizmini tamamlayan üçüncü bir dinamik
Balıkçılıktır. Bozcaada etrafı tamamen deniz sularıyla çevrili bir ada mahiyetinde
bulunması Balıkçılık konusunda Bozcaada’nın elini güçlendirmekte ve ziyaretçilere
eşsiz lezzet ve damak tatları sunmaktadır.
Bozcaada Coğrafyası, İklimi ve yer şekilleri itibari ile dört mevsim boyunca
yüksek oranda Rüzgara maruz kalmaktadır. İçinde bulunduğumuz yüzyılda Küresel
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Isınmanın ve iklim değişikliklerinin başta gelen nedenlerinden biri olarak Nükleer
Enerji üretimi ve diğer kimyasal ve biyolojik unsurlar ele alınmaktadır. Bilim
adamları temiz yenilenebilir ve çevre dostu alternatif enerji üretim metotlarından
Rüzgar Enerjisi’ni ele almakta ve üretimini teşvik etmektedirler. Bozcaada’nın
güçlü ve temel dinamiklerinden bir diğeri ise “Rüzgardır”
Halihazırda Bozcaada on yedi adet Rüzgar Tribünü ile Elektrik Enerjisi
üretmekte ve ürettiği enerjiyi Ulusal Elektrik Sistemimize aktarmaktadır.
BAĞCILIK
Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa bir Kültür mirası olarak günümüze kadar gelen Ada
bağcılığı yerleşik halkın ekseriyetinin hem geçim kaynağı hem de yaşam biçimi
olmuştur.
· Serbest Piyasa Ekonomisinin egemen olduğu günümüzde üretim
tekniklerini modernize ederek tamamen doğal ortamda Bağcılık ve
Şarapçılıkta bir Bozcaada kimliği yaratılması ve Bozcaada’nın başlı başına
markalaşması
· Bağ ve Şarap üreticilerinin bir araya gelerek üretici birliği kurmaları
· Bağ alanlarının korunmasına yönelik İmar Planı değişikliğine gidilmesi
· Bağ ve Şarap üreticilerinin Anlaşmalı Bağcılık Sistemine geçmeleri
· Bağcılığın yan ürünlerinin de geliştirilmesi
· Bağcılık ve Şarapçılığın Fuarlar ve Müsabakalarla desteklenmesi
· Bağcılar Kooperatifinin daha etkin hale getirilmesi ve eğitsel faaliyetlere
daha fazla ağırlık verilmesi oldukça önem kazanmaktadır
TURİZM
Bozcaada’ya 1996 yılından itibaren düzenli Arabalı Vapur seferlerinin başlaması ile
Ada Turizmi kademeli ve düzenli olarak olumlu yönde gelişme seyretmiş Otelcilik,
Ev Pansiyonculuğu ve Restorant İşletmeciliği sektörel bazda yükselen bir trend
yakalamıştır.
Başlangıç bölümünde de belirttiğimiz üzere kendine özgü Tarihi ve Mimari
dokusu, pırıl pırıl denizi ve tertemiz havası, bağbozumu şenliklerinin ve
günbatımının sanatsal bir şölene dönüşmesi ,anakaraya yakın bir mesafede
bulunması Bozcaada’yı yerli ve yabancı Turistler için cazip bir hale getirmiştir.
Bozcaada’ya olan ilginin her geçen gün artması üzerine Kanun Koyucu da
Adada Turizmin gelişimi ve kalitesinin daha da artması hedefi ile 5084 sayılı
Turizm Alanlarının Teşviki Kanununu çıkarmış olup Bozcaada’yı da bu Kanun
Kapsamına almıştır. Hali hazırda anılan kanun kapsamında müracaatlar işlem
aşamasındadır.
Bozcaada’nın Ekonomik ve Sosyal gelişiminde başat dinamiklerden biri olan
Turizm Sektörünün Adanın sahip olduğu ve Turizmin gelişmesi yönünde etkin
şekilde kullanılabilecek potansiyel doğal güzellikler, Tarihi yapılar, Arkeolojik
Eserler, Temiz Deniz ve Kumsallar ile Rüzgar belirli bir plan ve program
2
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
çerçevesinde kullanılabilir hale getirildiği takdirde büyük maliyetlere katlanmaksızın
önemli bir iktisadi güç yaratılmış olacaktır.
Ada coğrafi konumu nedeni ile uzun yıllar boyunca gözlerden ırak durmuş
ve bakir halde kalabilmiş bu da Turizm Sektörüne hizmet edecek değerlerin
korunmuş halde günümüze aktarılabilmesini sağlamıştır.
İktisadi kalkınma çabalarına paralel olarak gelişen, Turizm sektöründe
“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” kavramı üzerinde önemle durulması gereken bir
hedeftir.
BOZCAADA’NIN TURİZM BAKIMINDAN GÜÇLÜ YÖNLERİ VE
SUNDUĞU FIRSATLAR
· Doğal güzelliklerin, bakir doğanın, temiz havanın ve eşsiz manzaraların
bulunması
· Floranın zengin olması
· İklim özelliğinin kendine özgü sofralık ve şaraplık üzüm çeşitlerinin
yetişmesine ortam hazırlaması
· Çevre kirliliğinin bulunmaması
· Kültür ve Turizm varlıklarının zengin olması ve bunların Turizm
açısından potansiyel arz etmesi
· Turizm alt yapısının güçlü olması
· 45 yat kapasiteli yat limanının, dalış okulu yanı sıra,güvenli dalış
bölgelerinin bulunması
· Sualtı güzellikleri bakımından zengin flora ve faunaya sahip olması
· Kendine özgü tarihi ve mimari dokunun bulunması
· Turizm gelişim projesinin uygulanması
· Ada içi yolların asfalt sathi kaplama olması
· Güçlü bir telekominikasyon alt yapısına sahip olması
· Rüzgar Potansiyelinden Elektrik enerjisi elde edilmesi
· Çarpık yapılaşmanın bulunmaması
· Yapılarda eski mimari dokunun bulunması
· 200 adet Yat potansiyeline uygun Marina yatırımının gerçekleştirilebileceği
alanın bulunması
· Okur yazar oranının çok yüksek olması
· Turizm ve seyahat işletmeciliği programının faaliyete geçmiş bulunması
· Bağcılık yatırımları ve buna bağlı uygun sanayileşmenin gerçekleştirilmesi
· Organik tarım potansiyelinin bulunması
· Organik tarım, Ağaçlandırma, Bağcılık ve Zeytinciliğe yönelik geliştirme
projelerinin uygulanmakta olması
· Tarımsal kalkınma ve su ürünleri kooperatiflerinin kurulmuş olması
3
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
·
Turizmin Ticari ve Sosyal Faaliyetlere olumlu etki etmesi
Balıkçılık faaliyetlerinin yapılması
Hizmet sektörünün gelişmiş olması
İşsizliğin bulunmaması
Sosyo ekonomik yapı içerisinde şarap fabrikalarının önemli bir yer işgal
etmesi
Marka olabilecek yöresel ürünlerin bulunması
Yerel Tarih Araştırma Merkezinin bulunması
Mahalli İdare Başkanlığının müstakil bütçesinin bulunması
Mahalli İdare Başkanlığının Tarımsal alanda uygulanan projelere destek
vermesi
Kalkınmada öncelikli yöre ve 5084 sayılı teşvik yasası kapsamında
bulunması güçlü yönleridir
Bozcaada tüketici bilincinin gelişmesi sağlıklı, kaliteli ve organik ürünlere
olan talebin artması
Çevrenin korunması ve geliştirilmesi konusunda artan ilgi
Üretim Haberleşme ve Bilişim Teknolojilerinin giderek gelişmesi
Dış pazarlara erişim imkanlarının güçlenmesi
Kamu yönetiminin etkinleştirilmesi
Kırsal Turizm talebinin artma eylemi
Ada etrafında 17 adacığın bulunması
Verimli Rüzgar potansiyelinin bulunması
Marina yatırımına uygun alanın bulunması
Doğal güzellikler ile Tarihi ve Kültürel zenginliklerin Turizmin gelişmesi
açısından fırsat sunması
Güneş enerjisinden yararlanma imkanlarının bulunması
Kalkınmada öncelikli yöre ve 5084 sayılı teşvik yasası kapsamında
bulunması sunduğu fırsatlardır.
4
SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM VE BOZCAADA
Emel CAN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Gökçeada Meslek Yüksek Okulu
ÖZET
Turizm, olumlu sosyal ve kültürel etkilerinin yanında ekonomik getirisi ile birçok ülke,
bölge ve şehrin geliştirmeyi düşündüğü sektörlerin başında gelmektedir. Turizm, yeni ve
geniş istihdam alanları yaratarak işsizlik sorununun çözümüne yaptığı olumlu katkı
yanında iklim, manzara, tarihi eserler ve plajlar gibi ticari olarak satılamayan doğal ve
tarihi kaynaklardan gelir yaratması bakımından da çok önemlidir. Turizm birçok
bölgede sosyal, ekonomik ve çevresel gelişimin önemli bir nedeni olmakla birlikte temel
amaç, gelişmenin sürdürülebilir olması, kaynakların doğru kullanımı ile bugünkü ve
gelecekteki toplumların yaşam kalitesini iyileştirmek olmalıdır. Adalar son yıllarda ana
karadan farklı özellikler taşımaları nedeniyle destinasyon olarak çekicilik arz
etmektedir. Ancak küçük adaların bir çok noktada ana karaya bağımlı olmaları, kıt
kaynakların etkin kullanımı zorunluluk haline getirmektedir. Turizm ve çevre birbiriyle
yakın ilişkisi olan bir olgudur. Turizmin uzun ömürlü ve verimli olması için öncelikle
doğal ve kültürel çevrenin korunması, yaşatılması ve sürekliliğinin sağlanması
gereklidir. Bu yüzden de turizm faaliyetlerinin devam edebilmesi ve gelecek kuşaklarında
turizm faaliyetlerinden yararlanabilmesi için turizmde sürdürülebilirliğin ilke edinilmesi
gerekir. Bu çalışmada öncelikle sürdürülebilir turizm kavramı irdelenmiş, daha sonra
turizmin yeri Bozcaada’da sürdürülebilirlik çerçevesinde ele alınmıştır.
Anahtar kelimeler: Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilir turizm, Küçük ada
ABSTRACT
Tourism has became an important sector with social and cultural effects, economic gainings
which is many countries, regions and cities want to improved it. Tourism makes positive
contributions to solution of unemployment problems by creating new and broadly
employment areas. Tourism also play an important role in creating income from climate,
scenic, historical monuments and beaches. Tourism is also important reason for social,
economic and environmental developments in many regions. But main goal must be sustain
developments and improve quality of life for current and next generation by right use of
sources. For last years islands offer some attractiveness as a destination. But small islands
depend on continent and this makes effective use of poor resources necessary. Tourism and
environment are both phenomenon which have close relationships with each other. To long
lived and efficient tourism, protect and sustain cultural and natural environment is
required. Therefore, sustainability in tourism must be accepted as a key principle to
continue and benefit from tourism activities by next generations. In this study, sustainable
tourism is examined firstly, then tourism in Bozcaada is mentioned based on
sustainability.
Key words: Sustainability, Sustainable tourism, Small island
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
GİRİŞ
Turizm sektörünün var olması ve sürdürülebilirliği turizme kaynak teşkil eden
bölgesel ve yerel alanlara özgü doğal ve kültürel değerlerin korunarak
kullanılmasıyla gerçekleşebilir (Beyhan ve Ünügür 2005 :80). 21. yüzyılda uluslar
arası turizm talebindeki değişmeler dikkate alındığında, çevre odaklı turizm
hareketlerinin yerlerini gelecekte sağlamlaştıracağı yönünde güçlü deliller
bulunmaktadır. Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalar, uluslar arası kitle turizminin
yapısının değişeceği, ziyaretçilerin daha sofistike olacağı, bozulmamış bir çevreye,
kirlenmemiş, temiz doğal verilere sahip turistik çekim merkezlerinin ziyaretçiler
nezdinde daha çekici hale geleceği ve yeşil öğeye dayalı turizm türlerinin hem
ulusal hem de uluslararası alanda daha çok önem kazanmaya başlayacağı
yönündeki bulgularda ortak noktalara ulaşmışlardır (Çavup ve Tanrıverdi
2000:154; Jefferson 1995).
Kalkınma ya da bölgesel gelişmede önemli bir alt sektör olarak nitelediğimiz
turizm, çevre ve doğal kaynaklarla olan sıkı ilişkisi nedeniyle kalkınma ve çevre
çelişkisinin uyumluluğa dönüştürülmesi gereğini ortaya koymaktadır (Beyhan ve
Ünügür 2005: 80).
Turizm olgusu büyük ölçüde çevre kalitesine bağlıdır. Ancak çevreyi
olumsuz etkileyen etmenlerin başında turizm gelmektedir. İnsanın doğayı kendi
çıkarları doğrultusunda tüketmesi sonucu, doğanın insana yenik düşmesine karşın,
aslında yenilen insandır. İnsan kendi yaşamı için gerekli olan yaşamsal kaynakları,
varlığını sürdürebilme olanaklarını hızla tüketmekte ve dolayısıyla kendi tükenişini
hazırlamaktadır. Sürdürülebilir bir turizm, insan ve çevrenin birlikte varlığı ile
olasıdır (Çakılcıoğlu 2002: 1).
Turizm, çevre ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki başlıca öğelerin
ilişkilendirilmesi üç temele dayanmaktadır (Tosun 2001; Kahraman 1994: 75).
·
·
·
Turizm ile doğal ve kültürel çevre arasında sıkı bağların bulunması,
çevrenin turist için başlıca çekim unsuru olması,
Çevresel etmenlerin turizmi etkilemesi,
Turizmin çevre üzerinde yarattığı etkiler.
Turizm sektörünün kullanarak bir talep öğesine dönüştürdüğü belli başlı üç
çevresel kaynak vardır. Birincisi, doğal kaynaklar (deniz kıyısı, ormanlık alanlar,
ulusal parklar vb.); ikincisi, insan yapısı kaynaklar (tarihi kent dokuları, arkeolojik
alanlar vb.); üçüncüsü ise, sosyo-kültürel kaynaklar (yeme-içme, merasim, vb. örf
ve adetler). Özellikle doğal ve insan yapısı kaynaklar turizmin dayandığı en önemli
unsurlardır. Turizmin gelişimi için bu kaynakların korunması gerekir (Akış 1999:
36).
Turizmin ekonomik yönünün ağır basması, turizm ve çevre arasındaki
ilişkinin uzun yıllar ihmal edilmesine neden olmuştur. Oysa turizm sadece
ekonomik bir olay değildir. Turistik çekim unsurları büyük ölçüde çevre
6
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
elemanlarına bağlıdır. Kentsel ortamların insan yaşamını olumsuz yönde
etkilemesi, bu ortamlarda çalışan ve yaşayan insanların doğal ortamlara
gereksinimlerini arttırmıştır. Bu nedenle doğal ve kültürel çevrenin korunması ve
geliştirilmesi, turistik çekiciliği büyük ölçüde artırmaktadır (Çavup ve Tanrıverdi
2000: 153).
Sürdürülebilir Turizm Kavramı
Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı
çevrenin bozulmadan korunup, ekolojik süreçlerin biyolojik çeşitliliğin ve yaşam
devamlılığını sağlayan sistemlerin idame ettirildiği ve aynı zamanda tüm
kaynakların ziyaret edilen bölgedeki turistlerin ve insanları ekonomik, sosyal ve
estetik ihtiyaçlarını karşılayacak, gelecek nesillerinde aynı ihtiyaçlarını
karşılayabilecek şekilde yönetildiği bir kalkınma şeklidir (Dinçer 1996: 342).
1992 Rio konferansı ile gündeme gelen “sürdürülebilir kalkınma” kavramı,
tüm sektörlerin kendi iş kollarında “sürdürülebilirlik” faaliyetlerini şekillendirmeleri
gereğinin altını çizmektedir. Sürdürülebilir kalınmanın, çevresel değerler üzerinde
olumsuz bir etkiye sahip olmadan, ekonomik kalkınmanın devam ettirilmesini
özellikle vurguladığı göz önünde bulundurularak, sürdürülebilir turizm; “sektörü
besleyen doğal çevre ve insan kaynaklarını olumsuz yönde etkilemeden turizm
kapasitesini ve turizm ürünlerinin kalitesini arttırmak” olarak tanımlanabilmektedir
(Akış 1999: 37).
Dünya Turizm Örgütü’nün tanımına göre sürdürülebilir turizm “ insanın
etkileşim içinde bulunduğu çevrenin bozulmadan korunarak kültürel bütünlüğün,
ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin idame
ettirildiği ve aynı zamanda tüm kaynakların ev sahibi bölgedeki insanların ve
turistlerin ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçlarını doyuracak şekilde ve gelecek
nesillerin de aynı ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir kalkınma
şeklidir” (WTO 1996).
Bu çerçevede sürdürülebilir turizmin genel ilkeleri;
· Talebe göre değil, arza göre turistik düzenlemelerin yapılması
· Önceliklerin yerel halka verilmesi
· Toplu taşıma
· Toplumsal katılım
· Temiz enerji kullanımı
· Eylem durumunda dinlenme
· Gerçek yaşamın sahnelenmesi
· Mevcut yapı stoğunun kullanımı
· Toplumsal ve kültürel kimliğin korunması
· Turizm yatırımlarının esnek, gelişmeye açık ve uzun vadeli olması olarak
sıralanabilir (Çakılcıoğlu 2002: 1).
7
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çakılcıoğlu (2002) bu ilkeler doğrultusunda sürdürülebilir turizmin amacını,
”turizm olayının çevreye, topluma, tarihsel, doğal ve kültürel varlıklara zarar
vermeden, bölge ekonomisine ve toplumsal yaşantıya sürekli katkıda bulunacak
biçimde geliştirmektir” şeklinde tanımlamaktadır. Bu bağlamda alt amaçları;
· Tarihsel, doğal ve kültürel varlıklar ile çevreyi ve toplumu korumak
· Tarihsel, doğal ve kültürel varlıkları turizme kazandırmak
· Turizmi çeşitlendirmek ve mevsimlere yaymak
· Turizm gelirlerini arttırmak
· Ulaşım olanaklarını kolaylaştırmak
· Alt yapı ve hizmet sorunlarını çözmek
· Turizm sektöründeki işgücünün niteliğini ve niceliğini arttırmak
· Turizm sektöründeki yatırım olanaklarını geliştirmek
· Turizm amaçlı tanıtım ve pazarlama etkinliklerini arttırmak olarak
açıklamaktadır.
Turizm doğal kaynakların, insan yapısı kaynakların tüketimine dayanan bir
olgudur. Diğer bir ifadeyle, turizmin bu kaynakları tüketmesi, doğası gereği
kaçınılmazdır. Burada önemli olan, turizm amaçlı yanlış kullanımların
önlenebilmesidir. Başka bir ifadeyle, turizm sektörü kaynakları koruyarak
“kullanmasını“ öğrenmelidir, bilinçsizce “tüketmesini” değil. Çünkü turizmle ilgili
sorunların hepsi değilse de çoğu, kapasite limitlerinin aşılmasından doğmaktadır
(Akış 1999:45). Bu açıdan destinasyonun taşıma kapasitesinin analizinin yapılması
önemlidir. Taşıma kapasitesinin analizi, arazi kullanımı için yapılan tahsisler
hakkında verilen kararlara yol göstermek amacıyla çevresel planlamada
kullanılmaktadır. Bu yöntem, sahanın turizme, tarıma, endüstriye ve alt yapılara
dayanabileceği azami düzeyi belirlemek için kullanılan bir tekniktir. Taşıma
kapasitesinin üzerinde durduğu konular, üç esas bileşen ve boyutla ilgilidir. Bunlar;
fiziksel-ekolojik bileşen, sosyo-demografik bileşen, politik-ekonomik bileşenlerdir.
Fiziksel-ekolojik bileşenin kapsamı, altyapıda olduğu gibi doğal ve kültürel
çevrenin sabit ve değişen bileşenlerinden oluşmaktadır. Sosyo-demografik
bileşenin kapsamı, yerel topluma göre önemli olan sosyal boyutlarla ilgilidir.
Bunlar: mevcut işgücü veya eğitilmiş personel gibi sosyal ve demografik konular,
turizmin varlığı ve büyümesi ile ilgilidir. Politik ekonomik bileşenin kapsamı, diğer
sektörlerle rekabet eden yerel ekonomik yapı ve faaliyetler gibi turizm üzerinde
etkilerle ilgilidir. Politik- ekonomik göstergeler, turizm dikkate alındığında yerel
toplumdaki davranışları ve değerlerdeki sapmaları açıklamak için ayrıca gerekli
olabilir (http:/www.akdeniz.edu.tr/muhfak/cevre/ coastlearn-r/tourism/toolsacc.htm.).Destinasyonun taşıma kapasitesi üzerindeki talep, sunulan hizmetin
kalitesinin düşmesine ve tatminsizliğe neden olacaktır ki bu durum uzun vade de
destinasyon için riski beraberinde getirir.
Turizm-çevre-insan etkileşiminin yaşandığı, yalnızca doğal değil, kültürel
değerlerinde hakim olduğu sektörde, tüm kaynakların bilinmesi, korunması ve
8
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
gelecek nesillere aktarılması önem taşımaktadır. Bu aktarımın başarılması etkin
yönetim ve pazarlama anlayışıyla mümkün olabilir (Sezgin ve Kalaman 2005: 430).
Turizm, işlediği ve turistik ürün olarak sattığı çevresel değerlerin varlığına,
yaşatılmasına katkıda bulunabileceği gibi, kullandığı kaynakların zarar görmesine de
neden olabilir. Kamu otoriteleri, yerel yönetimler, sendikalar, sivil toplum
örgütleri ve halk, çevresel değerler olmadan turizm etkinliğinin sürdürülebilir
yapıda olamayacağını anladıkları ve bu yönde eylem planları gerçekleştirdikleri
ölçüde çevrenin korunması ve geliştirilmesi olanaklıdır (Kahraman 2004). Turistik
kaynakların gelecek kuşaklara da aktarılabilmesi için turizm olgusu yerel ölçekte
sürdürülebilirlik felsefesi altında ele alınarak bu konu daha radikal ve kararlı
yaklaşımların benimsenmesi gerekmektedir. Yerel ölçekli planlama ve bu planların
yerel örgütlerce yürütülmesinin merkezi planlara kıyasla daha başarılı olacağı
varsayımından hareketle Çavup ve Tanrısevdi (2000)’nin geliştirdiği “sürdürülebilir
turizm gelişme modeli” , Şekil 1’de görüldüğü gibi yerel yönetim, sivil toplum
kuruluşları, konusunda uzman kişilerin ve yerel halkın işbirliğinde planlama,
yürütme ve kontrol sisteminin oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.
Çavup ve Tanrısevdi (2000) modelde yer alan kurul ve komitedeki tüm
kesimlerin sürdürülebilir kalkınma felsefesini benimsemeleri, alanlarında uzman
olmaları ve gönüllülük esasına dayanan çalışma içinde olmaları üzerinde
durmaktadır. Ayrıca yerel/yerleşik halkı karar mekanizmaları içinde tutarak her
kararda sorumluluk sahibi olmalarını sağlamak gereğini vurgulamaktadırlar.
Bu çerçeve de sürdürülebilir turizm,
1- Eğiticidir. Turistler sadece destinasyon hakkında değil, kendi yolculuk
deneyimlerini derinleştirirken destinasyonun, karakterini sürdürmeye nasıl yardım
edeceğini de öğrenir. Yerleşik halk da dışarıdan gelenlere, değerler ve ilgiler
açısından tanıdık ve sıradan olabileceğini öğrenirler.
2- Yerin bütünlüğünü destekler. Destinasyon bilgisine sahip gezginler, yerin
karakterini mimarlık, mutfak, miras, estetik ve ekoloji konularında vurgulayan işler
arayıp bulurlar. Turizm kazançları sırayla bu varlıkların fark edilen yerel
değerleriyle artar.
3- Yerleşik halka fayda sağlar. Gelenler yerel malzemeleri satın alır ve yerel
servisleri kullanır.
4- Kaynakları kullanır. Çevresel farkındalığa sahip gezginler, kirliliği, israfı, enerji
tüketimini, su kullanımını, çevreyi kimyasallarla düzenlemeyi ve gece boyunca
gereksiz aydınlatmayı azaltan işyerlerini desteklerler.
5- Yerel kültür ve geleneklere saygı gösterir. Yabancı ziyaretçiler yerel dildeki en
azından birkaç nezaket kelimesinin kullanımını kapsayan yerel etiği gözlemler ve
öğrenirler. Yerleşik halk, yabancıların kendilerininkine farklılık gösterebilecek
beklentiyle nasıl ilgilenebileceklerini öğrenirler.
6- Ürünleri kötüye kullanmaz. Paydaşlar gelişim baskılarını önceden görürler ve
“ölümüne sevmek” sendromunun önüne geçmek için yönetim tekniklerini ve
9
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
sınırlarını uygularlar. İşyerleri doğal ortamı miras yerleri, manzaranın çekiciliğini ve
yerel kültürü sürdürebilmek için işbirliği yaparlar.
7- Nicelik için değil nitelik için çabalarlar. Toplum turizmin başarısını,
ziyaretçilerin toplam sayısıyla değil, onların kalma süreleri, harcamaları ve
deneyimlerinin kalitesiyle ölçerler.
8- Mükemmel seyahat anlamına gelir. Tatmin olmuş heyecanlanmış ziyaretçiler
yeni bilgilerle eve dönerler ve bunları tecrübe etmeleri için arkadaşlarına aktarırlar
ki bu da destinasyon için faaliyetlerin devamlılığını sağlar (Srinavas 2008)
Turizmin sürdürülebilirliği, turizme sebep olan yerel, bölgesel ve ülkesel
değerlerin bilinmesi, korunması, geliştirilmesi ve çekiciliğinin her dönem
devamlılığının sağlanması anlamına gelmektedir. Sürdürülebilir turizmin
gerçekleşmesinde temel ön koşullar arasında, ideal bir yönetim ve pazarlama
anlayışının hakim olmasıdır. Sürdürülebilir turizm, yerel yatırımcıların
desteklenmesi üzerinde dururken aynı zamanda onların eğitilmesi, uzun vade de
varlıklarını sürdürebilecek hizmet kalitesinin arttırılmasını da önemsemektedir.
Kaliteli hizmet destinasyona gelen turistlerin deneyimlerinden dolayı tatmin
olmasını sağlarken tekrar ziyaret ya da önerme davranışlarını da beraberinde
getirecektir.
Sürdürülebilir Turizm ve Bozcaada
Adalar, doğal yapı, ekonomik gelişme sosyal ve kültürel yapı, yaşam tarzı ve
yerleşim açısından önemli farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar turizm
destinasyonu olarak adaları daha çekici hale getirmektedir. Birçok bakımdan,
adaların diğer alanlardan olan uzaklığı ve küçük boyutları; onların zenginlik ya da
yoksulluk, biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynaklar, ekonomik olanakların çokluğu,
sosyal ve kültürel yapı,gelenekler, mimari ve gelişimin büyüklüğü gibi ayırt edici
özelliklerini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Bu sebeplerle pek çok
düşünce noktasında adalara olan ilgi artış göstermeye devam etmektedir
(Coccossis 2001:54). Küçük boyut ve coğrafik yalnızlık yerel ekonomik gelişim
olanaklarını da etkilemektedir. Turizm ve onunla ilişkili hizmet endüstrileri, küçük
adalarda sürdürülebilir gelişmenin önemli yardımcılarıdır (Yurtseven 2004:202).
Bozcaada, etrafındaki irili ufaklı 17 adacık (0.93km2) dahil olmak üzere 37.6
km2’lik yüzölçümü ile küçük adalara özgü özelliklerin tümünü taşımaktadır.
Ekonomisi genel olarak bağcılık, şarapçılık, balıkçılık ve turizme dayanmaktadır.
Bağ alanları ada yüzölçümünün 1/3’ünü tarım arazilerinin ise %80’ini
oluşturmaktadır. Balıkçılık, Bozcaada’nın konumu gereği ilçe ekonomisinde önemli
bir yer tutmaktadır. Yerli halktan balıkçılık yapanlar daha çok küçük balıkçılardır.
Liman başkanlığına kayıtlı 48 balıkçı teknesi, 2004 yılında kurulan Bozcaada Su
Ürünleri Kooparatifi’nin 29 üyesi bulunmaktadır (www.bozcaada.gov.tr). Bütün bu
rakamlar yanında ada ekonomisi büyük ölçüde turizme dayanmaktadır.Ada nüfusu
2000 yılında yapılan son sayımına göre 2427 olarak tespit edilmiştir, ancak özellikle
temmuz ve ağustos aylarında yaklaşık beş kat artmaktadır. Son yıllarda turizm
10
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
açısından önemli bir cazibe noktası olan Bozcaada’ya geçişlerde kesilen yolcu ve
araç biletlerine ait rakamlar tablolar incelendiğinde yaz ve kış dönemlerindeki yolcu
ve araç geçişlerindeki farkın büyüklüğü görülmektedir. Bu durum, kısa vadede
ziyaretçi sayısında artış dolayısıyla ekonomik getiri açısından olumlu sonuçlar gibi
görünse de, uzun vade de kalabalık, kirlilik, hizmet kalitesi ile ilgili şikayet gibi
sonuçları getirmesi söz konudur. Çünkü, taşıma kapasitesinin üzerindeki ziyaretçi
akını, turistik hizmetlerin aksaması, dolayısıyla ziyaretçi deneyimlerinin olumsuz
olması, diğer bir ifadeyle tatminsizliğe neden olacaktır. Oysa. sürdürülebilir turizm,
sahip olunan değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için tarihsel,
doğal ve kültürel varlıkların turizm hizmetine kazandırılması ve korunması yanında
kalitenin korunması ve geliştirilmesi üzerinde de durmaktadır.
SONUÇ
Uzun dönemde turizm, sürekli gelişme, çevresel, toplumsal ve ekonomik
değerlerin işbirliğine ve korunmasına dayanmalıdır. Özellikle son yıllarda önemli
bir çekim noktası olan adalar, kıt kaynaklarla varlığını sürdürme, mevcut
kaynakların optimum verimlilikte kullanılması, korunması ve devamlılığı
konusunda çaba harcamalıdır.
Adalardaki yapının tipik bir örneği olan
Bozcaada’da benzerleri gibi son yıllarda önemli bir çekim unsuru olarak karşımıza
çıkmaktadır. Ancak, deniz turizmine dayalı yapısı nedeniyle Bozcaada’da özellikle
temmuz ve ağustos aylarında yaşadığı yoğunluk ne yazık ki kış aylarında sessiz ve
içine kapalı bir yapıya dönüşmektedir. Bunda en önemli etken, konumu itibariyle
ulaşım gibi görünmekle birlikte, aslında kış dönemlerinde ulaşımda önemli
aksamalar yaşanmamaktadır.
Bozcaada’ da turizmin oniki aya yayılması için sahip olduğu değerler
irdelenerek alternatif turizm türlerinin geliştirilmesi yönünde çalışmaların yapılması
önem arz etmektedir. Bunu yanında ada halkının ve turizm işletmelerinin
sürdürülebilir turizm felsefesini benimsemeleri için eğitim programlarının
uygulanması sürdürülebilir turizm gelişmesi için faydalı olacaktır. Yine tüm
tarafların (turizm işletmeleri, yerel yönetim, yerleşik halk ve sivil toplum
kuruluşlarının) turizmin gelişmesi, hizmet kalitesinin arttırılması konularında
işbirliğinin arttırılması, kontrol sistemlerinin geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Bozcaada’nın son yıllarda turizm açısından popüler olması, ancak bu
popülerliğin sadece yaz döneminde yoğunlaşan talep halinde ortaya çıkması,
işletmeleri ve yerel yönetimi zorlarken ne yazık ki hizmetlerde aksamayı
beraberinde getirmektedir. Bu aksamalar ise ziyaretçilerin olumsuz turizm
deneyimleri yaşamalarını beraberinde getirmektedir ki bu durumun konaklama
sürelerinin kısalması, günü birlik ziyaretlerin artması, olumsuz deneyimlerin
paylaşılası gibi sonuçları getirmesi kaçınılmazdır.
11
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Akdeniz Üniversitesi, Turizm Sosyo Kültürel Etkileri,
http:/www.akdeniz.edu.tr/muhfak/cevre/coastlearn-r/tourism/toolsacc.htm.1.7.2008
Akış S.
1999 “Sürdürülebilir Turizm ve Türkiye.” Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi
Yıl: 10 Mart-Haziran 36-46
Beyhan Ş.G.ve Ünügür S.M
2005 “Çağdaş Gereksinimler Bağlamında Sürdürülebilir Turizm ve Kimlik
Modeli.” İTÜ Dergisi Mimarlık, Planlama Tasarım 4(2) 79-87
Coccossis H.
2001 “Sustainable Development and Tourism in Small Island: Some Lessons
from Graece. “ Anatolia: An International Journal of Tourism and Hospitality Research
12(1) 53-58
Çakılcıoğlu M.
2002 “Sürdürülebilir Kalkınma İçin; Sürdürülebilir Turizm.” 10.Ulusal Bölge
Planlama Bilimi Kongresi
http://www.kentli.org/makale/kalkinma.htm.27.03.2008
Çavup Ş ve Tanrıverdi A.
2000 “ Sürdürülebilir Turizm ve Yerel Ölçekli Bir Sürdürülebilir Turizm Gelişme
Model Önerisi.” Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi 11: 149- 159
Dinçer İ.
1996 “Sürdürülebilir Turizmin Hayata Geçirilebilmesi İçin Aktive Olması
Gereken Dinamikler ve İşlevleri-Model Çalışması, Sürdürülebilir Turizm; Turizm
Planlamasına Ekolojik Yaklaşım.” 19. Dünya Şehircilik Kollokyumu, İstanbul, Mimar
Sinan Üniversitesi 342-351
Jefferson A.
1995 “Prospect for Tourism A Practitioner’s View.” Tourism Management 16(2):
101-105
Kahraman N.
1994 “Sürdürülebilir Kalkınma ve Turizm.” Anatolia, Turizm Araştırmaları Dergisi
5(4):74-75,
Kahraman N.
2004 “Sürdürülebilir Turizm ve Türkiye”
http://www.arkitera.com/v1/haberler/2004/06/29/turizm.htm 21.06.2008
Sezgin, M. ve Kalaman A.
2005 “Turistik Destinasyon Çerçevesinde Sürdürülebilir Turizm Yönetimi ve
Pazarlaması.” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 14(1): 430-437
Srinavas S.
What is Sustainable Tourism? http://www.gdrc.org/uem/eco-tour/whatissustour.html. 8.7.2008
Tosun, C.
12
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
2001 “Challenges of Sustainable Tourism Development in the Developing
World: The Case of Turkey.” Tourism Management 22: 289-303
Yurtseven H.R.
2004 “Küçük Adalara İlişkin Alternatif Turizm Biçimlerinin Geliştirilmesinde
Bir Stratejik Planlama Modeli:Gökçeada Örneği.” 1.Ulusal Turizm Kongresi 15-16
Nisan, 201-215
WTO
1996 Agenda 21 for the Travel and Tourism Industry
.http://www.worldtourism.org/sustainable/doc/a21-def.pdf 7.07.2008
www.bozcaada.gov.tr
13
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 1. Bozcaada- Geyikli İskelesi Hattında Geçişlerde Kesilen Yolcu Bilet Sayısı
(Rakamlar Bozcaada Kaymakamlığı’dan temin edilmiştir)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Toplam
2000
2278
2375
4648
4409
5729
9366
19044
21170
8428
3873
3225
2983
87528
2001
2342
2277
4521
3944
4770
9149
19853
23906
8494
5328
2181
1794
88789
2002
2012
3903
3251
3906
6094
8735
19069
25940
7783
5019
2683
3063
91458
2003
2023
2214
2579
4033
9550
10459
23403
30405
10493
4140
4641
2801
106777
2004
1893
2482
3605
5784
7807
10072
24110
28034
9476
5563
3780
2884
105490
Tablo 2. Bozcaada- Geyikli İskelesi Hattında Geçişlerde
(Rakamlar Bozcaada Kaymakamlığı’dan temin edilmiştir)
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
Toplam
2000
739
990
2687
1795
2051
2229
5363
6374
2824
1378
1288
1292
29012
2001
880
880
1634
1240
1622
2728
5623
7311
3137
1940
1033
764
28792
2002
862
1498
1237
1551
2026
6020
6450
8202
3191
2152
1356
1436
32981
2003
1050
797
1215
1570
2916
3599
7100
8982
3919
2005
1936
1458
54547
2004
838
1079
1550
2467
2969
4016
8513
10011
4292
2673
1968
1615
41991
2005
2958
1703
3379
4950
8302
8835
21839
22679
13063
2984
3126
2146
95964
2006
2216
1948
2633
4345
8224
11076
23533
29528
12955
6616
3170
3417
109661
2007
3233
2676
3347
7236
8303
14745
29656
45058
16056
11663
3220
3905
149098
Kesilen Araç Bilet Sayısı
2005
1289
929
1541
2181
3299
3911
8291
9836
4231
1699
1979
1227
40413
2006
1177
1116
1398
2259
3673
4894
8175
10289
4506
2452
1487
1529
42955
2007
1249
1171
1475
2399
2605
4471
8555
12049
5009
3570
1408
1449
45421
14
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 1. Sürdürülebilir Turizm Modeli
Kaynak: Çavup ve Tanrısevdi (2000: 157-158) Sürdürülebilir Turizm Modeli ve
Çevre İzleme-Denetleme Bileşenleri grafiklerinden derlenmiştir.
15
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
16
BOZCAADA’DA TURİZM HAREKETLERİNİN
GELİŞİMİNE YEREL HALKIN YAKLAŞIMI
ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Çiğdem KAPTAN AYHAN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Peyzaj Mimarlığı Bölümü
ÖZET
Teknolojik gelişmelerle beraber değişen yaşam koşullarına paralel olarak, turizm
hareketlerinde de farklı arayışlar ortaya çıkmıştır. Daha önceleri sadece deniz ve güneş
turizminden söz edilirken bugün artık bireyler, farklı doğal ve kültürel zenginlikleri de
keşfetmek istemekte ve dijital çağın bir getirisi olan internet yardımıyla çok farklı
alanların bilgilerine erişebilmektedirler. Dolayısıyla; ulaşım olanaklarının genişlemesinin
de etkisiyle, turizm potansiyeli olan her yerde neredeyse tüm gelir durumuna hitap
edebilecek mekanların varlığı turizm hareketlerinin hatırı sayılır ölçüde artmasını
sağlamıştır. Turizm hareketlerindeki bu artış Türkiye’nin gelişmekte olan ekonomisi
açısından da oldukça önemli bir hal almıştır. Özellikle yakın zamana kadar turizm
faaliyetlerinin görülmediği ama yukarıda sayılan gelişimler sonucunda potansiyelleri fark
edilen alanlarda yaşayan halk, diğer uğraşlara göre (tarım, hayvancılık vb.) daha kolay
gelir elde etme olanağı sağlayan bu aktiviteye genel olarak olumlu yaklaşmıştır. Ancak
ilerleyen zaman içinde bireylerin, beklediği oranda kazanç elde edememe ya da farklı
nedenlerle turizme bakış açılarında bazı değişimler meydana gelmiştir. Bu çalışmada son
yıllarda turizm faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı bunun yanı sıra doğal ve kültürel
özelliklerin büyük ölçüde korunduğu Bozcaada’da halkın turizm hareketlerine genel
bakış açısı saptanmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Bozcaada, Turizm, Yerel halkın katılımı
ABSTRACT
In parallel with living conditions changed with technological improvements, different
pursuits have arisen in tourism movements. While before sea and sun tourism was
mentioned, today, individuals also want to find out different natural and cultural richness
and they can reach information about very different areas with the assistance of internet a
yield of digital age. Therefore, with the effect of expansion in transportation opportunities,
in everywhere had tourism potential existence of lands, which can serve for almost all
income levels, has caused increase of tourism appreciably. This increase in tourism
movements has had considerably important status for developing economy of Turkey.
Specially, public, who live in areas where tourism activities wasn’t seen until recent dates
but after improvements ranged above potentials’ have realized, generally approached
positively this activity because of its opportunities for riding the easy money than other
works such as agriculture, animal husbandry etc. However, some alterations occur in
points of view of individual because of failing to reach a certain income or other reasons. In
this study, general points of view of public was tried to determine in Bozcaada where dense
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
tourism activities is done and also natural and cultural characteristic is substantially
protected.
Key words: Bozcaada, Tourism, Community integration
GİRİŞ
Turizm hareketleri bireyler için yaşamın vazgeçilmez bir parçası aynı zamanda ülke
ekonomileri açısından da çok ciddi getirileri olan bir endüstridir. Toplumdaki farklı
gelir ve sosyokültürel seviyeye sahip olan bireyler kendi olanakları çerçevesinde
turizm faaliyetlerine katılmaktadırlar. Bu faaliyetler, kısa ya da uzun süreli
memleket ziyaretleri ölçeğinden dünyanın farklı bir ucundaki ülkeye yapılan
ziyaretlere kadar değişebilmektedir. Bireylerin tatil kavramına bakış açıları
değiştikçe gidilecek yerlerde aradıkları özellikler de farklılaşmıştır. Daha önceki
yıllarda deniz ve güneş turizmi ekseninde dönen faaliyetler, bugün artık kıyısı olsun
olmasın özgün doğal ve kültürel peyzaj özelliklerine sahip tüm alanlar için
geçerlidir. Dijital çağın bir getirisi olan internet yardımıyla da kişiler çok farklı
alanları keşfetmektedirler. Bunun bir sonucu olarak kendi yaşam alanlarında bu tür
faaliyetlere yabancı olan yerel halk farklı tepkiler gösterebilmektedir.
Bir şehir turizm açısından önemli hale geldikten sonra yerel halkın yaşam
kalitesi bu durumdan önemli ölçüde etkilenir (Fridgen 1991; Gursoy ve diğ., 2002).
Turizm gelişmelerinin bu etkileri genelde üç kategoriye ayrılır: İlki; vergi gelirleri, iş
potansiyelindeki artış, ekstra gelirler gibi olumlu etkilerin yanı sıra ekstra vergilerin
ağırlığı, enflasyon ve yerel yönetimlerin borçlanması gibi olumsuz sonuçları da
içeren ekonomidir. İkincisi; sosyokültürel boyuttur. Turizmin gelişmesiyle beraber
geleneksel el sanatlarının, dans vb. özelliklerin canlanması, kültürler arası iletişimin
artması gibi olumlu, suç oranında artış, yerel kültür özelliklerinde bozulma gibi de
olumsuz sosyokültürel sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Sonuncu kategori ise çevredir.
Parkların ve yaban hayatın korunması gibi olumlu çabaların yanı sıra
kalabalıklaşma, hava, su ve gürültü kirliliği, vandalizm, yaban hayatında bozulma
ve katı atık sorunları turizmin gelişimiyle beraber ortaya çıkan problemlerdir
(Anderecek 1995; Anderecek ve diğ. 2005).
Yerel halkın yukarıda sayılan bu olası problemlere karşı verebilecekleri
tepkiyi önceden saptamak ve anlamak turizm gelişmeleri için son derece gereklidir.
Bir turizm programının başarısını, yerel halkın desteği ve bilgisi olmadan
planlanan ve yapılandırılan gelişmeler tehdit eder. Turizm endüstrisinde başarı
çekim merkezine ve hizmete bağlı olarak değiştiği için ev sahibi konumundaki
halkın desteği oldukça önemlidir. Bir ev sahibinin turiste karşı öfkesi, kayıtsızlığı ya
da süphesi nihayetinde turistte olumsuz etki yaratacak ve bu durum kendilerini
rahatsız hissettikleri yerlere gitme konusunda isteksiz olmaları sonucunu
doğuracaktır (Fridgen 1991; Gursoy ve diğ. 2002).
Tüm dünyada gelişen turizm iki tarafı da keskin kılıç olmaktadır. Bir taraftan
şehirler ve insanlar için gelirlerini artırmaya yönelik bir fırsat sağlarken aslında
ortaya çıkan yararların çoğu başka yerlere akmaktadır. Buna ek olarak; gerçek güç
18
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ve karar verme yetkisi o alanda yaşanların kontrolü ve etkisi dışında kalmaktadır
(Reid ve Sindiga 1999; Mitchell ve Reid 2001). Turizm merkezleriyle ilgili birçok
karar ulusal hükümetle işbirliği içinde olan endüstri tarafından alınmaktadır. Bir
başka deyişle; yerel halk ve şehir, gelişimin elemanları olmakta ancak asıl konusu
olmamaktadır. Bu uygulama turizmin sürdürülebilirliğine yardım etmemekte onun
yerine birçok turizm merkezinde bozulmaya neden olmaktadır (Mitchell 1998;
Pinel 1998; Reid, Fuller, Haywood ve Byrden 1993; Mitchell ve Reid, 2001).
Turizmin planlama aşamasında yerel halkın sürece katılımının sağlanması üç ana
basamak halinde Şekil 1’de gösterildiği gibidir.
Yerel halkın turizme olan bakış açısının saptanmasıyla ilgili çalışmalar henüz
o yöredeki turizm faaliyetleri başlamadan yapılmalı ve planlamaların bu doğrultuda
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Böylece bireylerin sahip oldukları geleneksel
davranış ve yaşam biçimlerine ters düşen ya da onları turizm hareketlerinden
uzaklaştıracak faaliyetlerin oluşması baştan engellenebilecektir. Ancak elbette
zaman içinde turizm faaliyetlerine sahne olan bölgelerdeki halkın da tatile, turizme
ve daha birçok konuya bakış açıları gelişecek ve değişecektir. Buna rağmen bu tür
çalışmalar genelde herhangi bir alan turizm faaliyetlerine sıkça sahne olmaya
başladıktan sonra yapılmaktadır. Elbette bu durum çalışmanın değerini
azaltmamaktadır. Sonuçta turizm kavramı gün geçtikçe ilerlemekte ve
gelişmektedir. Dolayısıyla elde edilen veriler turizmin sürdürülebilirliği açısından
kullanılacak ve böylece söz konusu alanda zaman içinde karşılaşılabilecek sorunlar
önceden saptanıp çözümler üretilebilecektir. Buna ek olarak benzer özellikler
taşıyan ancak henüz yoğun turizm hareketlerinin görülmediği alanlar için öngörü
sağlayacaktır.
Bu çalışmada; Bozcaada’da bir süredir görülen yoğun turizm hareketlerinin
yerel halk üzerindeki yansıması saptanmaya çalışılmış ayrıca bu saptamalar ışığında
alanın ileriye dönük bazı planlama sorunları ve çözüm önerileri ortaya konmuştur.
MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırmanın ana materyali, Çanakkale ili Bozcaada ilçesidir. Konuyla ilgili daha
önce yapılan yurt içi ve yurt dışı çalışmalar da diğer materyali oluşturmaktadır.
Araştırma alanı; Marmara Bölgesi Çanakkale İli’ne bağlı Bozcaada ilçesidir
(Şekil 2). Bozcaada; 39052'30'' 390 45' 00'' kuzey enlemleri ile 250 52' 30'' 260 07'
30'' doğu boylamları arasında yer almaktadır. Sadece ilçe merkezinden ibaret olup,
Türkiye’nin köyü olmayan tek ilçesidir (Kaptan Ayhan 2007).
Bozcaada Çanakkale’nin Ege Denizi’ne açılan ağzında yer alır. Ege
Denizi’nin kuzey doğusunda, Çanakkale Boğazı’nın 22 km güneyindedir.
Çanakkale il merkezine 46 km, Gökçeada’ya 31 km, Limni’ye 48 km, Midilli’ye 50
km şu anda ulaşımın sağlandığı Ezine İlçesi Geyikli Beldesi Yükyeri feribot
iskelesine 7,5 km uzaklıktadır. Çevresi 38 km tutan Bozcaada’nın alanı 36.67 km2
olup, etrafındaki irili ufaklı 17 adacık (0.93km2) dahil olmak üzere 37.6 km2’lik yüz
ölçümüne sahiptir (Anonim 2007).
19
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Araştırmanın yöntemi Bozcaada da ikamet eden yerel halkla yapılan anket
ve sonuçlarına dayanmaktadır. Çoktan seçmeli 20 adet sorudan oluşan anket 100
kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılmıştır.
BULGULAR VE DEĞERLENDIRME
Çalışma sürecinde anket yapılan 100 kişiden 55’i erkek, 45’i kadındır. Anket
sürecinde bireylere demografik bilgileri sorulmuş ve bulunan sonuçlar Tablo 1’de
belirtilmiştir. Eğitim durumuna bakıldığında yüksek bir eğitim seviyesinden söz
etmek mümkündür. Ankete katılan bireylerin büyük çoğunluğu turizm sektörüyle
uğraşmaktadır. Bu durum adanın ekonomik kaynağının büyük bir bölümünün
turizmden sağlandığının bir göstergesidir. Bozcaada’nın turizm olgusuna ilişkin
bireylere ilk olarak, Bozcaada’nın en önemli turizm değerinin ne olduğu
sorulmuştur. Bu soruya ankete katılanların %35’i denizin temizliği, %24’ü ise
sessizliği yanıtını vermiştir. Adanın bu iki önemli özelliğinin dikkatle korunması
gerekliliği bu cevaplarla ortaya çıkmıştır.
Daha sonra bireylere, turizmin gelişmesinin sosyo-kültürel anlamda en
olumlu noktasının ne olacağı sorulmuş ve yine katılımcıların %35’inden Bozcaada
halkının dinlenme ve turizm anlayışı değişir yanıtı alınmıştır. Bunu %24’lük bir
oranla topulumun genel düşünce anlayışında değişim ve gelişim sağlanır yanıtı
izlemiştir. Bu sonuçtan halkın genel olarak turizmle beraber gelen değişim
olgusuna karşı olmadığı ve bu düşünceyi de olumlu bulduğu saptaması yapılabilir.
Aynı şekilde katılımcıların %35’i nüfusun fazla artışını turizmin sosyo-kültürel
anlamda en olumsuz etkisi olarak belirtmişlerdir. Bunu takiben %22’lik bir kısım
ise turizmin gelişimiyle beraber fiyatların artacağı düşüncesine sahiptir. Bu açıdan
bakıldığında bireylerin nüfusun fazla artışı veya pahalılık durumu dışında genel
olarak turizmle beraber ortaya çıkabilecek kültürel çatışmaları büyük ölçüde sorun
olarak kabul etmediği görülmüştür. Olumsuz kültürel etki oluşabilir ya da kıyafetdavranış özellikleri bu yöreye uymaz seçeneklerini tercih edenlerin sayısı toplam
katılımcılar içinde %15’i geçmemektedir.
Ankette ayrıca bireylere turizm gelişiminin çevresel anlamda en olumlu
noktasının ne olacağı sorulmuş ve katılımcılardan %66’sı “Turizmin devamlılığı
amacıyla doğal ve kültürel özellikler daha dikkatli korunur” seçeneğini
işaretlemişlerdir. Olası gelişmelerin çevresel anlamada en olumsuz noktasının ne
olacağına ise %33 oranında trafiğin artması yanıtı verilmiştir. Katılımcıların %20’si
ise konut sayısının artmasını en olumsuz sonuç olarak görmektedir. Bu sonuçlar
doğrultusunda turizm planlaması sürecinde özellikle kent merkezi içindeki trafik
ve otopark sorununa çözüm getirilmesi zorunluluğu ortaya konmuştur. Ayrıca
kentin ve adanın diğer bölümlerinin özgün dokusu bozulmadan olası konut
problemleri için de yeni arayışlar içine girilmelidir.
Daha sonra katılımcılara önceki sorularda sayılan olası olumsuz etkilere
karşın Bozcaada’da yine de turizm gelişmeye devam etmeli mi sorusu yöneltilmiş
ve %88 gibi büyük bir oranda “evet, devam etmeli” yanıtı alınmıştır. Aslında bu
beklenen bir sonuçtur. Yerli halkın üzüm yetiştiriciliğinden beklediği ölçüde
20
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
kazanç elde edememesi turizme yönlenmelerine neden olmuştur. Bu durumda
üzüm ve şarap ticaretiyle ilgili olarak üretici lehine yeni düzenlemeler yapılmadığı
sürece bireylerin turizmden başka seçenekleri kalmamaktadır. Bu soruya “evet”
yanıtı verenler için “Adada turizmin gelişmesi için hangi konuya ağırlık verilmeli?”
sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya yanıt verenlerin %35’i “Festival, şenlik vb.
faaliyetler daha geniş kitlelere duyurulmalı, uluslar arası hale getirilmeli” seçeneğini
işaretlemişlerdir. Bu anlamda özellikle yerel yöneticilere büyük görevler
düşmektedir. Bozcaada’nın sıradan bir turizm anlayışı yerine farklı özellikler
taşıyan ve iklim koşullarının izin verdiği ölçüde yılın tüm zamanlarına yayılmış
ulusal ya da uluslar arası festival ve şenliklerle anılması ve bu yönüyle cazibe
merkezi haline gelmesi sağlanmalıdır.
Turizmin devam etmesine ilişkin soruya “hayır” yanıtı verenlere ise
“Turizme alternatif olarak hangi aktiviteye ağırlık verilmeli?” sorusu yöneltilmiş ve
bu soruya %90 oranında “Bağcılık ve şarap üretimi” ve “ Ekolojik tarım” yanıtları
alınmıştır. Ancak daha önce de belirtildiği gibi bu iki seçeneğin ada ekonomisinin
sorunlarını çözmesi için doğru plan kararları alınmalı ve üreticiye hem vergi vb.
konularda hem de eğitim anlamında ciddi destek olunması gerekmektedir.
Anketin ilerleyen bölümünde bireylere “Şu an Bozcaada’da var olan sit
kararları turizm lehine kalksın mı?” sorusu yöneltilmiş ve %88 oranında “hayır”
yanıtı alınmıştır. Benzer şekilde, “Turizm alanı olarak bağ alanları yapılaşmaya
açılsın mı?” sorusuna katılımcıların %80’i “hayır” seçeneğini işaretlemişlerdir. Bu
anlamda; Bozcaada halkının turizm gelişmelerine olumlu bir yaklaşım içerisinde
olmanın yanı sıra adanın barındırdığı doğal değerlere de aynı ölçüde önem
verdikleri söylenebilir.
Bir başka soruda bireylere turistlerin onlar için ne anma ifade ettiği sorulmuş
ve katılımcıların %55’i turistleri Bozcaada’nın gelişimini sağlayan kişiler olarak
gördüklerini belirtmişlerdir. Ancak bireylerin %17’si ise turistleri gürültü yapan ve
huzur bozan kişiler olarak değerlendirmişlerdir.
Anketin son sorusunda “Bozcaada turizminin en büyük sorunu nedir?”
sorusuna katılımcıların hemen hepsi farklı bir seçeneği işaretleyerek yanıt
vermişlerdir. Ancak bu soruda en büyük payı %20 oranla “Otel veya motellerde
çalışabilecek kalifiye elemanın yetersizliği” seçeneği almıştır. Bunu %16 oranda
“Acil bir durumda tıbbi koşullar yetersiz” seçeneği izlemiştir.
Yapılan anketin sonuçlarına bakıldığında; turizmin Bozcaada için
vazgeçilmez bir faaliyet olduğu ancak hem ada halkı hem de adanın doğal ve
kültürel değerleri açısından olumsuz sonuçlar doğuracak şekilde plansız bir ilerleyiş
gösterdiği görülmektedir. Ada halkının hem turizm gelişmelerine büyük oranda
“evet” yanıtını vermesi ancak aynı zamanda sit kararlarının kalkmasına da karşı
olmaları, onların turizm faaliyetlerine karşı bir güvensizlik içinde olduğunun bir
göstergesidir. Kendi içinde ne kadar tartışmalı da olsa sit kavramı adanın
yapılaşmaya açılmasını engelleyen en büyük unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
21
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
SONUÇ
Bu sonuçlar doğrultusunda Bozcaada’nın gelişiminde turizm faaliyetlerinin nasıl ve
ne boyutta olması gerektiğiyle ilgili aşağıdaki sorun ve çözüm önerilerine varmak
mümkündür.
Bozcaada’da iklim koşulları gereği yaz aylarındaki turizm sezonu özellikle
Ege ve Akdeniz kıyılarına göre daha kısa sürmektedir. Bu durum adadaki turizm
aktivitelerini sınırlandırmakta ve çeşitliliğini azaltmaktadır. Deniz suyu sıcaklığının
kullanıma izin vermediği ama iklim koşullarının ulaşıma ve çeşitli aktivitelere
elverdiği zamanlarda da Bozcaada’nın farklı turizm aktivitelerine (dalış sporu,
bisiklet turları vb.) ev sahipliği yapabilmesi açısından gerekli şartlar sağlanmalıdır
(Kaptan ve Ayhan 2007).
Bozcaada’nın nüfusu da turizm hareketlerinin başlamasından etkilenmiştir.
Kış aylarında ıssızlaşan ada, turizm sezonunun başlamasıyla beraber
hareketlenmekte ve nüfus 10.000’lere varmaktadır. Bu mevsimsel nüfus artışı
Bozcaada’nın kaynaklarını zorlamaktadır. Ada içindeki trafik karmaşası ve otopark
sorunu özellikle kent merkezinde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bozcaada yeraltı
su kaynakları açısından oldukça fakirdir. Suyun Bozcaada’ya Çanakkale’den deniz
altındaki bir sistemle geliyor olması nedeniyle tüm dünyada yaşanan su
problemlerinin Çanakkale ve Bozcaada’yı da olumsuz etkilemesi büyük olasılıktır.
Bu yolda özellikle yağışlı mevsimlerde suyun toplanması ve depolanması yoluna
gidilmesi bir çözüm olabilir. Örneğin Ürdün ve Hindistan gibi ülkelerde yağışlı
mevsimlerde çatılara kurulu olan sistemlerle yağış suyu toplanarak bahçelerde
yeraltındaki tanklarda depolanmaktadır. Hatta bunu yapmak yasal bir
zorunluluktur. Ayrıca Bozcaada’da özellikle yaz aylarında yaşanan trafik sorunun
çözümlenmesi için anakaradan vapurla arabalı geçiş için ödenen ücretin artırılması
yoluna gidilmesi ya da adaya günde girebilecek araba sayısının sınırlandırılması
trafiğin çözümlenmesi açısından bir öneri olabilir (Kaptan ve Ayhan 2007).
Bozcaada ve benzeri özgün değerler taşıyan alanlarda o yöreye ait özellik ya
da özelliklerin simgelendiği plastik elemanlar her zaman dikkat çekici olmuştur.
Bozcaada kalesi tarihi bir yapı olarak ziyaretçilere bu farkındalığı yaşatsa da yine de
ilçe merkezinde adanın geleneksel özelliklerini simgeleyen, hatırlatan bir eserin
bulunması her zaman akılda kalıcı bir görsel zenginlik sağlayacaktır (Kaptan ve
Ayhan 2007).
Bozcaada zengin tarihinin bir getirisi olarak özgün bir kentsel dokuya
sahiptir. Rum ve Türk kültürünün izlerini bir arada barındıran evleri ve sokak
dokusu son derece ilgi çekicidir. Ancak Bozcaada’nın kentsel siluetine bakıldığında
ilk göze çarpan bu farklı ve tarihi doku değil, resmi kurumlara ait yapılar
olmaktadır. Adanın sahip olduğu mimari dokuyla çatışma halinde, kimliksiz ve
sıradan bir anlayışla yapılmış bu binalar adanın mimari özgünlüğüne ciddi zarar
vermektedir. Adadaki doğal ve kültürel değerlerin korunması amacıyla devlet
kurumları tarafından oluşturulan koruma kararları ve inşaat koşullarının, devletin
başka kurumları tarafından çok ciddi şekilde ihlal edilmiş olması ciddi bir
paradokstur (Kaptan ve Ayhan 2007).
22
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çalışma alanında yıl içinde farklı zamanlarda gerçekleştirilen çeşitli
organizasyonlar (festivaller, şenlikler vb.) adanın tanıtılması açısından oldukça
önemlidir. Bu tür oluşumlar amaçlarından sapmadan artırılmalı ve devam
ettirilmelidir.
Bozcaada’da yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmaları, projeleri
adanın geleceği açısından çok önemlidir. Bu kuruluşların bugünün teknolojilerini
(uydu görüntüleri, uzaktan algılama programları ve bunları gerçekleştirebilmek için
gerekli teknik donanım ve eleman) kullanmaları gerekmektedir. Özellikle adanın
tüm doğal ve kültürel değerlerinin dökümü oldukça detaylı bir şekilde
oluşturulmalı ve sürekli güncellenmelidir. Ayrıca belediye ve kaymakamlık
bünyesinde adanın söz konusu değerlerini doğru değerlendirebilecek meslek
gruplarına ait uzmanların görev alabilmesi için kadrolar yaratılmalıdır (Kaptan ve
Ayhan 2007).
Ulusal ya da uluslar arası çeşitli kuruluş ya da vakıflarla yapılacak çeşitli ortak
projeler veya bu kuruluşlardan sağlanabilecek maddi destekler Bozcaada’nın
sürdürülebilir geleceği açısından umut verici adımlar olacaktır.
Sonuç olarak; turistik faaliyetlerin ada peyzajıyla ekolojik ve görsel olarak
uyumlu bir çerçevede yapılması esastır. Diğer bir söylemle ekolojik bir tabana
sahip olmayan, sadece ekonomik gelir bakış açısıyla ve gündelik kazançlara yönelik
kısa vadeli ve kalitesiz çözümler üreten turizm anlayışından mümkün olduğunca
uzak durulması gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Andereck, K.L., Valentine, K.L., Knopf, R.C., Vogt, C.A.
2005 “Residents’ Perceptions of Community Tourism Impact”, Annals of Tourism
Research, 32:1056-1076.
Gursoy D., Jurowski, C., Uysal, M.
2002 “Resident Attitudes A Structural Modeling Approach”, Annals of Tourism Research
29:79-105.
Kaptan Ayhan, Ç.
2007 Özgün Peyzaj Karakteristiklerine Sahip Mekanlara Yönelik Bir Peyzaj Planlama Yöntemin
Ortaya Konulması: Bozcaada Örneği, Ege Üniversitesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Mitchell R.E., Reid, D.G.
2001 “Community Integration Island Tourism in Peru”, Annals of Tourism Research 28:
113-139.
23
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 1. Katılımcıların demografik özellikleri
Cinsiyet
Kadın
Erkek
Yaş
18-30
31-43
44-56
57-69
70 ve üstü
Eğitim Durumu
Okuma-yazma
biliyor
İlkokul
Ortaokul
Lise
Üniversite ve üstü
Meslek
Çalışmıyor
Memur
İşçi
Çiftçi
Esnaf (direk
turizmle ilgili)
Esnaf
Emekli
Sayı
45
55
27
24
23
20
6
13
16
8
26
37
9
11
17
7
30
11
15
24
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 1. Yerel halkın turizm sürecine katılımı (Mitchell, 1998; Mitchell ve Reid, 2001)
25
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 2. Bozcaada’nın coğrafi konumu (Kaptan Ayhan, 2007).
26
BOZCAADA HALKININ TURİZM VE
ÇEVRE BİLİNCİ ÜZERİNE
BİR ARAŞTIRMA
A. Celil ÇAKICI,a Murat AKSUb
a Mersin
Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik YO.
Onsekiz Mart Üni., Gökçeada MYO.
b Çanakkale
ÖZET
Bir bölgede turizmin gelişmesi, çevre konusundaki bilinç düzeyi ile doğrudan ilintilidir.
Bozcaada’da halkın turizm ve çevre bilinci üzerine, 2008 yılı Mayıs-Haziran aylarında
kolayda örnekleme ile 161 kişi üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Turizme karşı genelde
olumlu tutum sergilendiği ve katılımcıların %90’ının turizmin daha da geliştirilmesini
arzu ettiği tespit edilmiştir. Turizme dönük olumlu tutumlara karşın, enerji tasarrufu,
çevresel özen ve çevreci tüketim dışında, göreceli olarak çevreci trafik, su tüketim ve çevreci
politika bilinç seviyelerinin düşük olduğu belirlenmiştir. Çevreci politikalar konusundaki
bilinç eksikliğinin, yaşanan çevre sorunlarının temeli olması nedeniyle, Bozcaada halkına
çevre bilinci konusunda yaygın eğitimlerin verilmesi gerektiği önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: Bozcaada, Turizm bilinci, Çevre bilinci
ABSTRACT
Tourism development in a region is directly related to the level of environmental
consciousness. A survey research based on convenience sampling, covering 161 people, on
tourism and environmental consciousness of Bozcaada people has been conducted during
May-June of 2008. According to the survey results, general attitude towards tourism is
positive and %90 of respondents desire that tourism should be developed. In spite of
positive attitude towards tourism, the level of conscious on environment-friendly traffic,
water consumption and environmentalist policy is low. It is suggested that widespread
education on environmental consciousness should be given to Bozcaada people due to the
lack of consciousness on environmentalist policies.
Key words: Bozcaada, Tourism consciousness, Environmental consciousness.
GİRİŞ
Turizm, doğal çevre kullanan ve bu doğal çevreyi pazarlayan bir sektördür. Doğal
çevre çok geniş bir anlam ifade etmekle birlikte dağları, gölleri, denizleri, kumu,
güneşi, flora ve faunayı, nehirleri, yağmuru, karı, güneşli gün sayısı vb. gibi pek çok
faktör, bu ifade içine girmektedir. Turizm bölgelerinin pazarlanmasında en önemli
konulardan biri de doğal çevrenin dikkate alınmasıdır. Bunu dikkate almayan hiçbir
etkinliğin turizm açısından başarılı olması mümkün değildir. Çünkü turizmin en
önemli çekici gücünü doğal çevre oluşturmaktadır (Kozak 2006: 41). Bir ülkenin
veya bölgenin doğal, kültürel ve insan tarafından oluşturulan kaynakları turizm
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
arzını oluşturduğu bilinmektedir. Bunun yanında, bu kaynakların bir ülkenin doğal,
tarihsel ve kültürel zenginliğinin temel öğesi olduğu kadar, turizm endüstrisi ve
turistler tarafından yoğun biçimde kullanıldığı için turizm kaynakları olarak ta ifade
edilmektedir (Yarcan 1998: 7).
Bir bölgede turizm faaliyetlerinin gelişebilmesi, doğal çevre gibi cazibe
unsurlarının yanı sıra, halkın turizme verdiği destek ile de çok yakından ilgilidir. Bu
anlamda, işgören turist ilişkisi ve yerli turist ilişkisi önemli olmaktadır. Yerel halkın
çevreye karşı yeterli ilgi göstermediği durumlarda, turistler çevre üzerinde
gösterdikleri olumlu davranışlar ile yerel halk üzerinde çevre bilinci ve duyarlılığı
oluşturma açısından dikkat çekebilmektedir. Bazı turistlerin yaptıkları davranışlar,
çevre kirliliği üzerinde önemli etkiler yaratabilmektedir. Çünkü turistler gittikleri
yerlerde bazen çevreye karşı duyarlılık göstermeyebilmektedir. Bu da hem yerel
halk hem de çevre üzerinde olumsuz bir baskı meydana getirmektedir. Ayrıca
turizm işletmeleri de yatırımlarından hızlı kar elde edebilmek için çevreye gerekli
özeni göstermeyebilmektedir. Bu da turistik alanların yok olmasına, yıpranmasına,
değişmesine veya orijinal özelliğini kaybetmesine vs. neden olmaktadır (Avcıkurt
2003: 34-37).
Turizm açısından çevre faktörünün boyutu ve önemi incelendiğinde, doğal
yapısı bozulmuş ve çevresi kirlenmiş turistik mekanlarda turistik çekiciliğin
azalacağı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu düşünceden hareketle turizm
alanlarında çevre sorunlarının önemli boyutlara ulaşmaya başlaması yerel halka,
işletmelere ve turistlere çevre bilinci ve duyarlılığı üzerinde büyük sorumluluklar
yüklemektedir. Bu çalışmada, turizm açısından geliştirmeye çalışılan Bozcaada’da
yaşayanların turizm ve çevre bilinci irdelenmektedir.
TURİZM VE ÇEVRE BİLİNCİNİN ÖNEMİ
Turizm talebini belirli bir yöreye ya da ülkeye çekebilmek için doğal çevrenin
sürdürülebilir kılınması gerekmektedir. Çünkü doğal çevre turistin yer seçimini ve
kalış süresinin etkileyen en önemli belirleyicilerdendir. Şu şekilde ifade etmek
gerekirse, ne turizm çevreden vazgeçebilir ne de çevre turizmsiz hareket edebilir.
Bu da turizmin temel kaynağı olan çevrenin, talep üzerinde güçlü bir etkiye sahip
olduğunu göstermektedir. Buna karşın gerçekleşen turizm faaliyetleri fiziksel çevre
üzerinde çeşitli şekillerde etki göstermektedir. Bu etkiler, doğal ve tarihi çevrenin
tahribatı şeklinde olumsuz olabileceği gibi, onların kazanılmasına yönelik ciddi
önlemlerin alınması şeklinde olumlu yönde de olabilmektedir (Kozak ve diğ. 2006:
98). Bu derece önemli olan doğal çevrenin korunması, geliştirilmesi ve
güzelleştirilmesi turizmin varlığını, yani sürdürülebilirliğini devam ettirmesi
açısından büyük önem taşımaktadır (Yavuz ve Zığındere 2000: 325).
Turizmin önemli bir gelir kaynağı olduğu, günümüzde pek çok ülke
tarafından bilinmekle birlikte, turizmin bilinçli olarak kullanılmaması; doğal, tarihi
ve kültürel varlıklar üzerinde aşırı bir kirlenme yaratmakta ve hatta bu kaynakların
yok olmasında çok büyük bir etken olmaktadır. Turizmin yoğunlaştığı yerler
incelendiğinde karşılaşılan çevre sorunları arasında ağırlık olarak yeşil alanların,
28
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
tarım ve orman alanlarının tahribi, su kaynaklarının kirlenmesi ve aşırı kalabalık yer
almaktadır. Kısacası, doğal ve kültürel varlıklar üzerlerinde aşırı bir kullanım
yapılarak, bölgenin veya yörenin taşıma kapasitesinin üzerine çıkılarak yok
edilmektedir. (Türküm 2008: 12).
Turizmin doğal çevre üzerindeki etkisi, yapıcı ve yıkıcı olarak ikiye
ayrılmaktadır. Yapıcı etkiler olarak; önemli doğal alanların korunması, arkeolojik ve
tarihi yerlerin korunması, çevre kalitesinin yükseltilmesi, çevre değerlerinin
artırılması ve altyapının geliştirilmesi sıralanmaktadır. Yıkıcı etkiler arasında; su
kirliliği, hava kirliliği, gürültü kirliliği, görüntü kirliliği, kalabalık, saha kullanım
problemi, çevresel tehlikeler, arkeolojik alanlara verilen zarar ve uygunsuz atık yok
etme sayılmaktadır (Karaman ve Türkay 2006: 50).
Turizm faaliyetlerini çevreden soyutlamak mümkün değildir. Yeryüzünde
yaşayan insanlar ve diğer canlı varlıkların hemen hepsinde çevrenin belirli
şekillerde fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkileri olduğu görülmektedir.
Çevreyi oluşturan canlı öğeler; insanlar, bitki örtüsü, hayvan topluluğu ve
mikroorganizmalardır. Cansız öğeler ise iklim, hava, su ve yer yuvarlağının
yapısıdır. Bu iki öğeler grubu birbiriyle etkileşim halinde olup; cansız öğeler
canlıların bütün hareketlerini belirlemekte, canlılar da cansızların yapıları üzerinde
etkiler ortaya koyabilmektedir (Karaman ve Türkay 2006:19).
Turizmin ve çevrenin iç içe olması, bireysel ve toplumsal bir sorumluluk
olarak çevre bilincinin geliştirilmesini önemli kılmaktadır. Çevre bilinci, bireyin
dün ile bugünü, geçmişle geleceği unutmaksızın, hem kendisine hem de doğaya
saygılı olabilmesi demektir. Çevre bilincinin düşünsel, duygusal ve davranışsal
boyutları vardır. Diğer bir deyişle çevre bilinci; çevreyle ilgili kararları, ilkeleri,
yorumları içeren düşüncelerden, bu düşüncelerin yaşama aktarılması olan
davranışlardan ve bütün bunlarla ilgili olarak çeşitli duygulardan oluşmaktadır. Bu
üç boyutun her zaman aynı oranda geliştiğinden söz edilemez. Örneğin çevre ile
ilgili bilgisi olup; bunu, davranışlarına dönüştüremeyen insanlar olduğu gibi,
çevrenin kirlenmesinden endişe duyup; ama onu koruma yönünde davranışlar
sergilemeyenler de olabilmektedir (Türküm 2008: 13).
Literatürde çevre bilincine sahip kişi, “çevre hakkında temel bilgileri
bulunan, çevreye karşı olumlu tutumlar gösteren ve çevrenin korunması yönünde
çevre dostu davranışlar ortaya koyan birey” olarak açıklanmaktadır. Çevre bilinci
kavramının geniş bir kullanım alanı olmasına rağmen, günümüzde ağırlıklı olarak
kendisini politik alanda göstermektedir. Çevre bilincinde amaçlanan çevre bilgisine
sahip insanların çevreye olan tutumları ile çevreye yararlı davranışlar göstermelerini
sağlamaktır. Çevre bilgisi içerisinde çevreye ait sorunlar, bunların çözüm yolları ile
ekolojik alanlardaki gelişmeler ve doğa hakkındaki bilgileri kapsamaktadır. Çevreye
yönelik tutumlarda, kişilerin gösterdikleri tepkiler yani korkuları, kızgınlıkları, değer
yargıları çevre üzerinde olumlu veya olumsuz tavır ve düşüncelerde etkili
olmaktadır. Çevreye yararlı davranışlar, çevrenin korunmasında yapılan
davranışlardır. Bu davranışlar literatürde, çevre dostu veya çevreye yararlı
davranışlar olarak geçmektedir (Erten 2006: 2-3).
29
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çevre bilincinin ve duyarlılığının geliştirilmesinde çevre ile ilgili eğitim
programları büyük önem taşımaktadır. Bu programlar ile, insanların daha sağlıklı
ve güvenli bir çevrede nasıl yaşamaları gerektiği öğretilerek, gerekli ve yeterli
bilgiye sahip olmaları amaçlanmaktadır (Özmen 2005: 331). Çevre bilincinin
geliştirilmesi ile bireysel ve siyasal boyutlarda çevreye verilen zararlar önlenmiş
olacak, bunun sonucunda da çevrenin daha sürdürülebilir bir hale gelmesi sağlamış
olacaktır. Bu da çevre bilinci kavramının önemini daha arttırmış olacaktır.
Böylece, bu bilince sahip kişilerin çevre sorunlarının önlenmesinde daha fazla tepki
göstermeleri sağlanacaktır. Zamanla oluşan bu bilinç ve gösterilen davranışlar,
çevre ve doğa üzerinde oluşan etkileri halkın nasıl algıladığı, rahatsızlığını ve
gösterdikleri tepkileri çevre duyarlılığı olarak tanımlamak mümkündür (Yücel ve
diğ. 2006: 218).
Çevre kirliliği konusunda ilk sorumlu olarak gelişmekte olan sanayi sektörü
gösterilmişse de, bacasız endüstri olarak tanımlanan turizmin de çevre üzerinde
olumsuz etkileri oldukça fazladır. Varlığını devam ettirebilmesi için çevre ile çok
yakından ilgili olan turizm, genel olarak kaynakların pazarlanması sırasında kısa
vadede yüksek karlar peşinde koşmakta ve bunun sonucu olarak varlığını borçlu
olduğu kaynaklara aşırı bir şekilde zarar verebilmektedir (Aslan. ve Aktaş 1994:
43).
Turizm, diğer endüstriler içinde ekonomik olarak daha gözde olmasına
rağmen, kendisinin neden olduğu çevre sorunlarına karşı yeterli duyarlılığı
göstermemektedir. Çevre, kaynaklarını turizme sunarak turizme kaynak olma
özelliği taşırken, turizmin en önemli etkileri de çevre üzerinde olmaktadır. Bu
ilişkinin sürekliliğinin devam edebilmesi için çevrenin korunması gerektiği
bilincinin insanlara öğretilmesi gerektiği ortadadır. Turizm, bölgenin sahip olduğu
çekiciliklere yani doğal, tarihi ve kültürel kaynaklara bağlıdır (Avcı 2007: 494). Bu
kaynakların tahrip edilmesi, yok edilmesi turizm üzerinde olumsuz etki
yaratmaktadır.
Turizm ve çevre arasındaki karşılıklı etkileşimin anlaşılmasından sonra, 1980
yılında ilk uluslar arası toplantılardan biri olan “Manila Turizm Zirvesi” yapılmıştır.
Toplantı sonucunda şu konularda ortak karar alınmıştır; doğal ve kültürel çevrenin
turizm gelişimi üzerindeki etkisine değinilmiş, çevresel değerlerin korunmasının
turizmin uzun vadeli sürekliliği açısından gerekli olduğu vurgulanmıştır. Bunun
sonucunda ekonomik kalkınma faaliyetlerinin çevresel etkileri araştırılmaya
başlanmış ve bu araştırmaların bazılarında ise özellikle turizmi konu edinilmiştir
(Karaman ve Türkay 2006: 36).
Çevre bilincinin ve duyarlılığının gelişmesi, özellikle son yıllarda turizme de
yansımıştır. Turizm faaliyetleriyle uğraşan yerel halk veya iş verenler, turizm
faaliyetlerine katılan turistler çevre duyarlılığı konusunda bilinç düzeyleri artmış ve
bu da turizm politikalarına yansımıştır. Başka bir ifadeyle, bugünün turistleri, doğal
kaynakların zarar gördüğü, birbirinden farklı olmayan tatil merkezlerini tercih
etmemekte, doğal zenginliğe sahip yeni merkezlere ve yeni turizm çeşitlerine
yönelmektedirler. Aynı şekilde, turizm faaliyetleriyle uğraşan kişilerin sektörden
30
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
paylarını alabilmelerini devam ettirebilmek için çevrenin ne kadar önemli olduğunu
bir kez daha anlamışlardır (Aslan ve Aktaş 1994: 44).
Çevre duyarlılığı konusu, turizm sektörü için büyük bir önem taşımaktadır.
Çevre ve doğanın; temiz, bozulmamış ve yıpranmamış olması tüm insanların ve
turistlerin beklentisidir. Diğer taraftan, insanların bitmek tükenmek bilmeyen
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mal ve hizmet üreten işletmelerin doğal çevreye
verdikleri zarar da önemli boyutlara gelmiştir. Kirletilmiş ve yıpranmış bir çevreyi,
tarihi ve doğal değerleri yok edilmiş bir ortamı ziyaret etmemek, turistlerin
gelecekte gösterecekleri kesin ve kararlı bir davranış olacaktır (Yavuz ve Zığındere
2000: 323).
İnsanlar ve çevre arasındaki etkileşimin uzun dönemli olabilmesi için doğal
çevrenin bozulmamış olması gerektiği, bunun nedeni olarak ta insanların doğal
değerlerin bozulmadığı çevreyi tercih ettikleri vurgulanmaktadır. Doğal çevrenin
insanlar tarafından korunmaya çalışılması, da çevre bilincini arttırmada etkili bir
faktördür (Dolnicar ve Leisch 2008: 672).
Turizmin, doğal çevre üzerinde geniş bir şekilde rol oynadığı ve özellikle
kitle turizminin arttığı yerlerde yaşayan yerel halk üzerinde su kirliliği, çöp atıkları
gibi olumsuz etkileri olduğu vurgulanmaktadır (Kousis 2000: 468).
Turizm faaliyetleri yerine getirilirken, sadece tüketiciler değil, işletmeciler de
baskılara maruz kalabilmekte veya çevre dostu olmaya özen gösterebilmektedirler.
Tim Knowles ve diğ. (1999: 263) Londura’daki otellerin çevresel duyarlılığını
araştırmış ve araştırmada otellerin 1973 petrol krizinden sonra çevre konusunda
daha duyarlı olduklarını bulmuşlardır. Araştırmada Londra’daki otelleri çevre dostu
olarak ifade etmişlerdir. Bu duyarlılığın artması için çalışanlar ve tüketiciler
tarafından çevre duyarlılığı konusunda sosyal politikaların geliştirilmesi gerektiğini
tavsiye etmişlerdir.
Rosario Fernandez-Manzanal ve arkadaşları (2007: 988-1005) üniversite
öğrencilerinin çevre davranışları üzerine yaptığı araştırmaya birinci sınıf ve son
sınıf öğrencilerin dahil etmişlerdir. Araştırmada kızların erkeklere göre çevre
konusunda daha duyarlı olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, birinci sınıf öğrencilerine
nazaran son sınıf öğrencilerinin çevreye yönelik davranışlarının daha iyi olduğu
saptanmıştır. Araştırmada ayrıca eğitimin önemli olduğu, çevre ile ilgili eğitimler
verilirken uygulamalı olması gerektiği ve öğrencileri bu konulara yönlendirecek
motivasyonun verilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.
Orams (1997: 295-304) yaptığı araştırmada, Avustralya’nın Tangalooma
bölgesindeki insanların çevre eğitiminde yunus balıklarını kullanmanın insanların
çevreye karşı daha duyarlı olmasını sağlayıp sağlamadığını incelemiştir. Araştırmada
iki farklı grup seçilmiştir. Birinci grup eğitim programına dahil edilmiş, ikinci grup
ise eğitim programına dahil edilmemiştir. Eğitimde kullanılan yöntem beş
basamaktan oluşturulmuştur. Buna göre; eğlence, bilgi, davranış, amaç ve davranış
değişikliği olarak sıralanmıştır. Eğitim programının turistler üzerinde çok etkili
olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca eğitim programları olmadan turist davranışlarının
31
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
değiştirilmesinin zor olacağının onun yerine doğa odaklı turizm eğitim programları
yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Yurtseven ve Dönmez’in (2004: 65) Gökçeada halkının ve turizm
yöneticilerinin çevre duyarlılığı üzerine yaptığı araştırmada doğal denge, limitli
büyüme, çevresel problemlerin çözümü ve çevresel davranış değişikliği
konularında yöre halkı ile yöneticilerin hemfikir olduğunu belirtirken, özellikle
çevresel davranış değişikliği konusu, yerel halk tarafından işletme yöneticilerine
göre daha fazla öne çıktığı belirtilmiştir. Araştırmada ayrıca vurgulanan turizmin
geliştiği yerlerde yerel halkın çevresel duyarlılığın gelişmesinde önemli olduğuna
değinilmiştir.
ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ
Araştırmanın Amacı
Çevre, insanların yaşamında giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu nedenle,
çevre sorunları ve çevre sorunlarının çözüm yollarına ilişkin tartışmalar, son birkaç
on yılın tartışma konularının başında gelmektedir. Çevresel tahribat, insan sağlığını
tehdit edici boyutlara varabilmektedir. Diğer taraftan, çevresel sorunlar, gelecek
nesilleri doğal yaşamın ne olduğunu görmede, anlamada ve öğrenmede
dezavantajlı durumda bile bırakabilecektir. Endüstriyel ve evsel atıklardan su
kıtlığı ve kirliliğine, toprak erozyonundan küresel ısınmaya kadar sıralanabilen
çevresel sorunların çözümü, bütünsel bir çevre yaklaşımıyla olanaklı
olabilmektedir. Bu noktada, halkın çevresel sorunların çözümünde üstleneceği rol
ve katılım, çevre duyarlılığı ve çevre bilinci ayrı bir önem ve değer taşımaktadır.
Diğer taraftan, turizm faaliyetlerinin çevreden soyutlanamadan yerine
getirilme zorunluluğu, yerel halk, turist, çalışan ve yatırımcıların çevre bilinci ve
duyarlılığına sahip olmaları sorumluluğu ve zorunluluğunu beraberinde
getirmektedir. Dolayısıyla, turizm ve çevre bilincinin bir arada olması ve turizm
faaliyetlerine yansıması gerekmektedir. Bu nedenle, çalışma, Bozcaada halkının
turizm ve çevre bilinci düzeyini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Böylece,
Bozcaada’da sürdürülebilir turizm faaliyetleri açısından, turizm ve çevre
konusunda yapılacak yaygın eğitim çalışmaları için yerel yönetimlere ve ilgili
kuruluşlara katkı sağlanmış olacaktır.
Araştırmanın Yöntemi
Araştırmada veriler geliştirilen bir anket aracılığı ile toplanmıştır. Anket esas
itibariyle üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde demografik sorular yer
almaktadır. İkinci bölümde katılımcıların çevre duyarlılığını ölçmeye dönük bir
ölçek bulunmaktadır. Bu ölçeğe ilişkin maddelerin yazımında Ay ve Ecevit’in
(2005) ve Dolnicar ve Leisch’in (2008) çalışmalarından yararlanılmış ve 28 madde
yazılmıştır. Bu ölçekte yanıt kategorileri “daima” (4), “sık sık” (3), “bazen” (2),
“nadiren” (1) ve “asla” (0) olmak üzere 5’li derecelendirmeye tabi tutulmuştur.
Üçüncü bölümde ise, katılımcıların genel olarak turizme bakış açılarını irdeleyen 12
maddeli bir ölçek yer almaktadır. Bu ölçekteki yanıt kategorileri ise, “kesinlikle
32
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
katılmıyorum” (1), “katılmıyorum” (2), “kararsızım” (3), “katılıyorum” (4) ve
“kesinlikle katılıyorum” (5) olmak üzere 5’li Likert derecelemesi şeklinde
hazırlanmıştır. Geliştirilen anket, 01-15 Mayıs 2008 tarihleri arasında ön teste tabi
tutularak anlaşılmayan yerlerin düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Ayrıca dört
akademisyenin görüşlerine yer verilmiş ve Bozcaada’nın yerel şartları dikkate
alınmıştır.
Geliştirilen anket, 15 Mayıs-15 Haziran 2008 tarihleri arasında, kolayda
örnekleme yöntemi ile, Bozcaada’da ikamet eden kişilere yüz yüze görüşülerek
uygulanmıştır. Uygulama halen devam etmektedir. Bu bildiride sözü edilen iki tarih
arasında araştırmaya katılan 161 kişiye ait verilerin analizi yer almaktadır.
Anketler yoluyla elde edilen veriler, bilgisayar ortamına aktarılmıştır.
Analizlerde frekanslar, yüzde dağılım, ortalama, standart sapma, çeyreklikler gibi
tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra, faktör ve korelasyon analizinden de
yararlanılmıştır.
BULGULAR VE DEĞERLENDİRME
Araştırmaya Katılanların Profili
Tablo 1, araştırmaya katılanların bazı demografik özelliklerini ortaya koymaktadır.
Araştırmaya katılanların yaklaşık %65’i erkek, %35’i kadındır. Yarıya yakını evlidir.
Yine yarıya yakını 29 yaş altıdır. Yaş dağılımına göre genç ve orta yaş ağırlıklı bir
örneklem elde edilmiştir. Katılımcıların %55’i lise ve altı eğitim düzeyindedir. Beşte
bir oranında ön lisans mezunudurlar. Üçte biri aylık 1000.-YTL’nin altında aile
gelirine sahiptir. Başka bir açıdan katılımcıların %75’inde aylık aile geliri 2000.YTL’nin altındadır. Katılımcıların %30’u kendisini “turizmci” diye nitelemiştir.
Dörtte biri memurdur.
Araştırmaya katılanların %75’i Bozcaada’da sürekli olarak yaşamaktadır.
Katılımcılar ortalama 15 yıldır Bozcaada’da yaşamakta olup; %25’i 4 yıl, %50’si ise
15 yıl ve daha az süreler için Bozcaada’da ikamet etmektedir.
Katılımcıların Çevreye Dönük Tutumları
Katılımcılara tutumlarını belirtmeleri için 28 maddelik bir ölçek önerilmiştir. Tablo
2, bu ölçekteki maddelerin ortalamalarını ve standart sapmalarının yanı sıra, ilgili
önermelerin “sık sık” (3) yerine getirilme durumuna göre testini de vermektedir.
Buna göre, göreceli olarak, katılımcılar en çok odadan çıkarken ışıkları kapatma,
oturmadığı odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu kapatma ve sıcak ve/veya soğuk hava
kaybını önlemek için izolasyon yapma eyleminde bulundukları anlaşılmaktadır.
Göreceli olarak en az yapılan eylemler ise, araba yıkama, bahçeyi sulama ve
alışverişe giderken evden poşet taşımadır. İlk üç eylem dikkate alındığında bunların
enerji giderleri ile ilgili olduğu dikkat çekmektedir. Az yapılan eylemlerin ise,
Ada’daki su azlığından kaynaklanabilir.
Diğer taraftan, çevreci eylemlerin yapılma sıklığının (ortalamasının) sık sık
(3) yerine getirilme durumundan farklı olup olmadığı da test edilmiştir. Buna göre;
odadan çıkarken ışıkları kapatma ve oturulmayan odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu
33
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
kapatma eylemlerinin “sık sık” düzeyinden daha sık yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bunlar olumlu davranışlar olarak düşünülebilir. Ancak, doğa ve çevre ile ilgili
dergileri okuma, doğada yapılan boş zaman faaliyetlerine katılma, başkalarının
gelişigüzel attığı çöpleri toplama, ürünleri tekrar kullanmanın yollarını arama,
gazeteleri tekrar dönüşüm kutusuna atma, şişeleri ve konserve kutularını dönüşüm
yerlerine verme, çevreyi koruyan ürünleri alma, yeniden şarj edilebilir eşyalar alma,
biyolojik olarak yok olabilir ürünler alma, alışverişe giderken poşet götürme, araba
yerine yürüyüşü tercih etme, araba yerine toplu taşıma ve bisikleti kullanma, yakıt
tasarrufuna özen gösterme, çevreci gruplara gönüllü destek verme, onlar için
çalışma, para yardımında bulunma veya fikir desteği verme, çevreci politikacılara
oy verme gibi çok sayıdaki eylemin yapılma sıklığı “sık sık” düzeyinin altındadır.
Dolayısıyla, katılımcıların genellikle kendi parasal durumlarını doğrudan
ilgilendirmeyen eylemleri daha nadir yerine getirdikleri, böylece çok da “çevreci”
bir tutum sergilemedikleri ortaya çıkmaktadır. Ancak, araba yıkama, bahçe sulama,
çöpleri gelişigüzel atma ve çalılıklara zarar verme gibi eylemlerin olumsuz ifadeler
olduğu, ortalama küçüldükçe eylemin olumlu şekilde anlaşılması gerektiği
unutulmamalıdır.
28 önermeden oluşan çevreci eylemlerin kaç grupta toplanabileceğini tespit
etmek için faktör analizi uygulanmıştır. Bu analiz yapılırken, faktör sayısının
tespitinde öz değeri 1’den büyük olanların tercih edilmesine ve her hangi bir
maddenin bir faktöre yüklenebilmesi için en az .500 düzeyinde yüke sahip
olmasına ve birden fazla faktöre boyutlanan ve/veya herhangi bir faktöre
boyutlanamayan maddelerin silinmesine karar verilmiştir. Ayrıca, verileri
döndürmede Varimax yöntemi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucu sekiz
maddenin silinmesine karar verilmiştir. Bunlar; “doğa ve çevre ile ilgili dergileri
okurum”, “doğada yapılan boş zaman faaliyetlerine katılırım”, “bir yerden sızan
veya damlayan su olduğunda onarırım”, “ürünleri tekrar kullanmanın yollarını
ararım”, “gazeteleri tekrar dönüşüm yerlerine veririm”, “alışverişe giderken evden
poşet, torba götürürüm,” “yakıt tasarrufu yapmak için saatte 90 km hızla giderim”
ve “çevresel konuları destekleyen kişilere oyumu veririm” maddeleridir. Arta kalan
20 maddeye uygulanan 6 faktörlü bir yapıyı ortaya koymuştur. Bu altı faktör
toplam varyansın %69,5’ini açıklamıştır. KMO örneklem yeterliliği oranı %74,3
olarak bulunmuştur. Bu oran faktör analizine devam etme olanağı sağlamıştır.
Tablo 3, faktör analizi sonuçlarını göstermektedir.
Tablo 3’de yer alan ilk aktör 4 maddeden oluşmakta ve toplam varyansın
%14’ünü açıklamaktadır. Faktörde çevreci tüketim bilincine dönük davranışlar bir
araya geldiğinden faktöre, “çevreci tüketim bilinci” adı verilmiştir. Katılımcıların
yeniden şarj edilebilen ve/veya doldurulabilen ürünleri tercih ettikleri, enerji
tasarrufu sağlayıcı ve çevreyi koruyucu ürünleri satın alma eğiliminde oldukları
anlaşılmaktadır. Bu ilk üç madde, temel değişkenler niteliğindedir.
İkinci faktör, yine 4 maddeden oluşmakta ve toplam varyansın %14’ünü
açıklamaktadır. Faktörde, çevreci politik bilince ilişkin maddeler bir araya gelmiştir.
Katılımcıların çevreci gruplar için gönüllü olarak çalışabileceği, bu konuda yazılar
34
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
yazabileceği ve hatta para yardımında bulunabilecekleri görülmektedir. Üçüncü
faktörde doğrudan enerji tasarrufunu ilgilendiren ve tüketiciye parasal tasarruf
yapma olanağı veren önemli maddeler bir araya gelmiştir. Bu faktör toplam
varyansın %12’sini açıklamaktadır. Katılımcıların oturmadıkları odadaki ısıtıcı veya
soğutucuyu kapattıkları, odadan çıkarken ışıkları söndürdükleri ve enerji kaybını
giderecek izolasyon yaptıkları belirlenmektedir. Bu faktör, aynı zamanda, göreceli
olarak ortalaması en yüksek (3,4473) olandır.
Dördüncü faktör, biri hariç olumsuz davranışlardan oluşmaktadır. 3
maddeden oluşan bu faktöre, “çevresel özen” adı verilmiştir. Faktörde
ağaçlara/çalılıklara zarar verme ve çöpleri gelişigüzel atma gibi olumsuz eylemler
yer almaktadır. Faktördeki “şişeleri veya konserve kutularını tekrar dönüşüm
yerlerine veririm” maddesinin doğru olarak boyutlanamadığı söylenebilir. Bunun
nedeni, örnekleme yöntemi ve örneklem profilinden kaynaklanabilir. Ayrıca, geri
dönüşüm yerlerine şişe veya konserve kurusu vermenin, Türk toplumunda alışıldık
davranışlar arasında olmamasının da etkili olduğu düşünülebilir
Beşinci faktördeki dört maddeden üçü su tüketim bilinci ile ilgili
olduğundan, faktöre “su tüketim bilinci” adı verilmiştir. Bu faktör toplam
varyansın %10’unu açıklamaktadır. Bu faktörde de iki olumlu, iki olumsuz eylem
bir araya gelmiştir. Bu durum, boyutlanmada sorun olduğunu çağrıştırmaktadır. İki
maddeden oluşan son faktör, toplam varyansın %9’unu açıklamaktadır. Bu
faktörde trafik konusuna ilişkin maddeler bir araya gelmiştir.
Katılımcıların Turizme Dönük Tutumları
Katılımcıların turizm konusunda ne düşündüklerini öğrenmek için 12 maddeden
oluşan bir ölçek kullanılmıştır. Tablo 4, turizme dönük tutum ölçeğini
göstermektedir. Buna göre, katılımcılar turizm sezonunda hayat pahalılaştığını,
turizmin Bozcaada ekonomisi için vazgeçilmez olduğunu ve bu sayede turistlerle
arkadaşlık geliştirilebildiğini düşünmektedirler. Göreceli olarak en düşük katılım
düzeyi, turizmin kültürel yozlaşmaya sebep olduğu düşüncesidir. Ayrıca, turizmin
gürültü kirliliği ve fiziksel çevreye zarar verdiği önermelerine katılım düzeyi de
göreceli olarak düşüktür.
Turizm bilincine dönük 12 maddelik ölçeğe faktör analizi uygulanmıştır.
Yapılan analizlerde eş kökenliliği .500 düzeyinin altında olan iki madde tespit
edilmiştir. Bunlar; “turizm sezonunda hayat pahalılaşmaktadır” (.336) ve “turizm
Bozcaada’da bir avuç insana fayda sağlamaktadır” (.358) maddeleridir. Bu
maddeler ölçekten çıkarılarak, analiz tekrarlanmıştır. Analiz 10 maddeyi iki
faktörde toplamıştır. Bu ikiı faktör toplam varyansın %65’ini açıklamıştır. KMO
örneklem yeterliliği oranı %78,4 olarak bulunmuştur. Bu oran faktör analizine
devam etme olanağı sağlamıştır. Tablo 5, faktör analizi sonucunu göstermektedir.
İlk faktörde turizme ilişkin olumlu tutumlar bir araya gelmiş ve toplam
varyansın yaklaşık %40’ını açıklamıştır. Faktördeki tüm maddelerin temel etkenler
olduğu anlaşılmaktadır. Katılımcıların turizm sayesinde arkadaşlıklar
kurulabildiğine inandıkları, yabancılara bakış açısının olumlu yönde değiştiğini
35
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
düşündükleri, kamu hizmetlerin geliştiğine inandıkları, turizmin kültürel yaşama ve
ekonomiye olumlu etkilerde bulunduğu görüşünde oldukları anlaşılmaktadır.
Dört maddeden oluşan ikinci faktör ise, olumsuz maddelerden meydana
gelmiştir. Bunlar, daha ziyade turizmin gürültü kirliliği, kültürel yozlaşma, suç
oranları ve fiziksel çevre üzerindeki olumsuz etkileridir. Katılımcılara ayrıca,
Bozcaada’da turizmin geliştirilmesi yönündeki niyetleri de sorulmuştur. Verilere
göre, katılımcıların %90’ı Bozcaada’da turizmin daha da geliştirilmesi taraftarıdır.
SONUÇ
Bozcaada’da halkın turizm ve çevre bilinci üzerine yapılan araştırmada, genel
olarak şunlar söylenebilir. Katılımcılar, kendileri için doğrudan parasal etkisi
olamayan çevreci eylemleri “sık sık” yerine getirme düzeyinden uzaktırlar. Başka
bir ifade ile birçok çevreci eylem, bazı durumlarda veya nadiren yerine
getirilmektedir. Böyle bir sonuç, Bozcaada’da turizmin geliştirilmesi bakımından
düşündürücüdür.
Çevresel tutum ölçeği için yapılan faktör analizi, 6 faktörlü bir yapıyı ortaya
koymuştur. Yapılış sıklığı bakımından bu faktör şu şekilde sıralanmaktadır: enerji
tasarrufu bilinci (3,4473), çevresel özen (2,7350), çevreci tüketim bilinci (2,7339),
çevreci trafik bilinci (2,3051), su tüketim bilinci (2,0556) ve çevreci politika bilinci
(1,9741). Göreceli olarak enerji tasarrufuna ilişkin bilincin daha yüksek olduğu
görülmektedir. Çevresel özen ve çevreci tüketim bilinci aynı seviyelerdedir. Buna
karşın su tüketim bilinci ve çevreci politika bilinci göreceli olarak düşük
seviyelerdedir. Küresel ısınma ve buna paralel su kaynaklarının kıtlığı, artan nüfus
da dikkate alındığında, su kullanımı konusunda ciddi eğitimlerin verilmesi gerektiği
ortaya çıkmaktadır. Buna karşın, çevreci politikalar konusundaki bilinç eksikliğinin
de, yaşanan çevre sorunlarının temelini teşkil ettiği unutulmamalıdır. Halkın
çevreci politikalar konusunda daha duyarlı olmasını sağlayacak programlar
geliştirilip uygulanabilir.
Katılımcılara yöneltilen turizme dönük tutum önermeleri dikkate
alındığında, turizme bakış açısının genellikle olumlu olduğunu söylemek
mümkündür. Ayrıca, katılımcıların %90’ının Bozcaada’da turizmin daha da
geliştirilmesi taraftarı olduğu belirlenmektedir. Araştırmaya katılan Bozcaada
sakinlerinin turizmin geliştirilmesini arzu etmelerine rağmen, enerji tasarrufu bilinci
dışında, düşük bilinç düzeylerinde oldukları söylenebilir. Kaldı ki, su tüketim
bilinci göreceli olarak en düşük ikinci faktördür. Dolayısıyla, Bozcaada halkının
çevre bilincini geliştirici yaygın eğitim çalışmalarının yapılması önerilebilir. Eğitim
programları kamu yönetiminin öncülüğü ve koordinatörlüğünde üniversite ve ilgili
sivil toplum kuruluşları ile gerçekleştirilebilir. Eğitim çalışmalarının faydalı
olabilmesi için bir seferlik değil, düzenli aralıklarla tekrarlanması gerektiği de
unutulmamalıdır.
36
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Aslan, Z. ve Aktaş, G.
1994 “Turizm Açısında Çevre Sorunlarına Genel Bir Yaklaşım” D.E.Ü. Fen Edeb. Fak.
11: 43-45.
Ay, C. ve Ecevit, Z.
2005 “Çevre Bilinçli Tüketiciler”. Akdeniz İİBF Dergisi, (10): 238-263.
Avcıkurt, C.
2003 Turizm Sosyolojisi: Turist – Yerel Halk Etkileşimi. Ankara: Detay Yayıncılık.
Avcı, N.
2007 “Turizmde Taşıma Kapasitesinin Önemi”. Ege Akademik Bakış 7(2): 93-509.
Dolnicar, S. ve Leisch, F.
2008
“Selective Marketing for Environmentally Sustainable Tourism.”. Tourism
Management 29: 672-680.
Erten, S.
2006 “Çevre Eğitimi ve Çevre Bilinci Nedir, Çevre Eğitimi Nasıl Olmalıdır?”. Çevre ve
İnsan Dergisi, Çevre ve Orman Bakanlığı Yayını 65/66: 1-13.
Kahraman, N. ve Türkay, O.
2006 Turizm ve Çevre. Ankara: Detay Yayıncılık.
Knowles, T., Palmer, J., Grabowski, P., Hashimoto, A.
1999 “The Development of Environment Initiatives in Tourism: Responses from the
London Hotel Sector.” International Journal of Tourism Research 1:255-265.
Kousis, M.
2000 “Tourism And The Environment: A Social Movements Perspective.” Annals of
Tourism Research 27(2): 468-489.
Kozak, N.
2006 Turizm Pazarlaması. Ankara: Detay Yayıncılık.
Kozak, N., Kozak, M.A., Kozak, M.
2006 Genel Turizm: İlkeler-Kavramlar. Ankara: Detay Yayıncılık.
Orams, M. B.
1997 “The Effectiveness of Environmental Education: Can We Turn Tourists into
‘Greenies’.” Progress in Tourism and Hospitality Research 3: 295-306.
Özmen, D.
2005 ”Üniversite Öğrencilerinin Çevre Sorunlarına Yönelik Tutumları.” TSK Koruyu
Hekimlik Bülteni 4(6): 330-344.
Yarcan, Ş.
1998 Türkiye’de Turizm ve Uluslararasılaşma. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
Yavuz, E. ve Zığındere, Y. Ö.
2000 “Sürdürülebilir Kalkınmanın Turizme Etkisi.” Balıkesir Ü. S.B.E. Dergisi 3 (4): 322336.
Yurtseven, R. ve Dilek D.
2004 “Environmental Sensibility: The Comparative Research Between the Local
Community and Managers of the Hospitality Industry in Gokceada (Imbros)”. Anatolia:
An International Journal of Tourism and Hospitality Research 15(1): 57-68.
Yücel, M., Altunkasa, F., Güçray, S., Uslu, C., Say, N.P.
2006 “Adana’da Çevre Duyarlılığı Düzeyinin ve Geliştirme Olanaklarının Araştırılması.”
Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fak. Dergisi 19(2): 217-228.
37
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
İnternet kaynakları
Erten, S.
2008 Enerji Tasarrufu Davranışında Ortaya Çıkabilecek Psikolojik ve Sosyolojik Engeller,
http://www.eie.gov.tr/duyurular/EV/EV_etkinlik/2006_bildiriler/OturumI/SinanErtan.
doc (05/04/2008)
Rosarıo F.M., Barreiro, L.R., Carrosquer, J.
2007 “Evaluation of Environmental Attitudes: Analysis and Results of a Scale Applied to
University Students.” www.interscience.wiley.com, pp: 988-1009.
Türküm, A. S.
2008
Çağdaş
Toplumlarda
Çevre
Sorunları
ve
Çevre
Bilinci,
http://www.aof.anadolu.edu.tr/kitap/IOLTP/1268/unite10.pdf (04/04/2008)
38
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Bazı Demografik Özellikleri (n: 161)
Değişken
Cinsiyet
Bay
Bayan
n
%
11,8
36,6
26,7
16,8
5,6
2,5
Değişken
Medeni durum
Evli
Bekar
Dul-Boşanmış
Eğitim düzeyi
İlköğretim
Lise
Ön lisans
Lisans
Yüksek lisans
Doktora
102
59
63,4
36,6
Yaş grubu
19 ve altı
20-29 yaş grubu
30-39 yaş grubu
40-49 yaş grubu
50 –59 yaş grubu
60 ve üstü
19
59
43
27
9
4
Aylık aile geliri
1000.-YTL& altı
1001-1500 “
1501-2000 “
2001-2500 “
2501-3000 “
3001-3500 “
3501-4000 “
4001-5000 “
5001 YTL üstü
55
34
32
18
12
2
3
1
4
34,2
21,1
19,9
11,2
7,5
1,2
1,9
0,6
2,5
Meslek
Turizmci
Memur
İşçi
Serbest Meslek
Esnaf
Ev hanımı
Öğrenci
İşsiz
Emekli
n
%
78
72
11
48,4
44,7
6,9
23
65
35
25
10
3
14,3
40,4
21,7
15,5
6,2
1,9
49
40
13
15
7
13
9
10
5
30,4
24,8
8,1
9,3
4,3
8,1
5,6
6,2
3,1
39
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 2. Çevresel Tutum Ölçeği*
Önermeler
1-Odadan çıkarken
ışıkları kapatırım
2-Oturmadığım
odadaki ısıtıcı veya
soğutucuyu
kapatırım
3-Sıcak veya soğuk
havanın dışarı
çıkmasını
engellemek için
kapı ve
pencerelerin
izolasyonunu
yaparım
4-Doğa ve çevre ile
ilgili dergileri
okurum
5-Doğada yapılan
boş zaman
faaliyetlerine
katılırım
6-Çöpleri
gelişigüzel yerlere
atarım (R)
7-Başkalarının
gelişigüzel attığı
çöpleri toplarım
8-Ağaçlara veya
çalılıklara zarar
veririm (R)
9-Diş fırçalarken,
tıraş olurken
musluğu kapatırım
10-Bir yerden sızan
veya damlayan su
olduğunda
onarırım
11-Arabayı yıkarım
(R)
12-Bahçeyi sularım
(R)
13-Ürünleri tekrar
kullanmanın
yollarını ararım
14-Gazeteleri
tekrar dönüşüm
n
Ort.
S.Sap.
t
df
Anlam
Düzeyi
(2 yönlü)
Ort.
Farkı
161
3,6646
,63190
13,345
160
,000
,66460
160
3,5188
,91783
7,149
159
,000
,51875
155
3,1290
1,10318
1,456
154
,147
,12903
154
2,2987
1,12098
-7,764
153
,000
-,70130
149
2,1611
1,10722
-8,553
148
,000
-,83893
143
1,0839
1,44620
-15,844
142
,000
-1,91608
154
2,0455
1,21182
-9,775
153
,000
-,95455
140
0,8071
1,32977
-19,512
142
,000
-2,4151
158
2,9620
1,19386
-,400
157
,690
-,03797
152
2,8816
1,19566
-1,221
151
,224
-,11842
134
2,4030
1,20225
-5,748
133
,000
-,59701
145
2,4483
1,17810
-5,639
144
,000
-,55172
152
2,5526
1,24374
-4,435
151
,000
-,44737
136
2,0000
1,41421
-8,246
135
,000
-1,00000
40
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
yerlerine veririm
15-Şişeleri veya
konserve kutularını
135
2,0889
1,30708
-8,099
134
,000
tekrar dönüşüm
yerlerine veririm
16-Çevreyi koruyan
153
2,7647
1,21809
-2,389
152
,018
ürünleri alırım
17-Enerji tasarrufu
153
2,9673
1,07249
-,377
152
,707
sağlayan ev eşyaları
alırım
18-Yeniden şarj
edilebilen160
2,6875
1,15572
-3,420
159
,001
doldurulabilen
ürünleri alırım
19-Biyolojik olarak
doğada yok olan
147
2,4354
1,23348
-5,550
146
,000
ürünleri alırım
20-Alışverişe
giderken evden
139
1,6691
1,34804
-11,640
138
,000
poşet, torba
götürürüm
21-Araba
kullanmak yerine
145
2,3655
1,21229
-6,302
144
,000
yürürüm
22-Araba yerine
toplu taşıma aracını 139
2,2806
1,26278
-6,717
138
,000
kullanırım
23-Araba yerine
133
2,0677
1,39911
-7,685
132
,000
bisiklet kullanırım
24-Yakıt tasarrufu
yapmak için saatte
124
2,2097
1,35115
-6,513
123
,000
90 km hızla
giderim
25-Çevreci
139
1,9137
1,24226
-10,310
138
,000
gruplara para
yardımı yaparım
26-Çevreci
gruplarda veya
136
2,0074
1,24422
-9,304
135
,000
projelerde gönüllü
olarak çalışırım
27-Çevresel
konuları
121
1,7438
1,34492
-10,274
120
,000
destekleyen bir yazı
yazarım
28-Çevresel
konuları
142
2,7887
1,24246
-2,026
141
,045
destekleyen kişilere
oyumu veririm
* Yanıt kategorileri: Daima: 4, sık sık: 3, bazen: 2, nadiren: 1 ve asla: 0
t-testi, ortalamanın 3’den (sık sık) farklılığına göre yapılmıştır. (R), ters kodlanmıştır.
-,91111
-,23529
-,03268
-,31250
-,56463
-1,33094
-,63448
-,71942
-,93233
-,79032
-1,08633
-,99265
-1,25620
-,21127
41
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 3. Çevresel Tutum Ölçeğine İlişkin Faktör Analizi Sonuçları
Yükü
I. Çevreci Tüketim Bilinci
(4 Madde)
18-Yeniden şarj
edilebilen/doldurulabilen
ürünleri alırım
17-Enerji tasarrufu sağlayan ev
eşyaları alırım
16-Çevreyi koruyan ürünleri
alırım
19-Biyolojik olarak doğada yok
olan ürünleri alırım
II. Çevreci Politika Bilinci
(4 Madde)
26-Çevreci gruplarda veya
projelerde gönüllü olarak
çalışırım
27-Çevresel konuları destekleyen
bir yazı yazarım
25-Çevreci gruplara para yardımı
yaparım
23-Araba yerine bisiklet
kullanırım
III. Enerji Tasarruf Bilinci
(3 Madde)
2-Oturmadığım odadaki ısıtıcı
veya soğutucuyu kapatırım
1-Odadan çıkarken ışıkları
kapatırım
3-Sıcak veya soğuk havanın
dışarı çıkmasını engellemek için
kapı ve pencerelerin
izolasyonunu yaparım
IV. Çevresel Özen (3 madde)
8-Ağaçlara veya çalılıklara zarar
veririm
6-Çöpleri gelişigüzel yerlere
atarım
15-Şişeleri veya konserve
kutularını tekrar dönüşüm
yerlerine veririm
V. Su Tüketim Bilinci
(4 madde)
12-Bahçeyi sularım
7-Başkalarının gelişigüzel attığı
çöpleri toplarım
11-Arabayı yıkarım
9-Diş fırçalarken, tıraş olurken
Öz değer
Varyans %
Ort.
Güvenirlik
2,863
14,316
2,7339
.800
2,824
14,118
1,9741
.824
2,357
11,786
3,4473
.724
1,995
9,974
2,7350
.628
1,986
9,928
2,0556
.643
,827
,814
,760
,575
,867
,776
,651
,580
,834
,824
,633
,827
,586
-,564
-,732
,648
-,647
,529
42
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
musluğu kapatırım
VI.Çevreci Trafik Bilinci
(2 Madde)
21-Araba kullanmak yerine
yürürüm
22-Araba yerine toplu taşıma
aracını kullanırım
1,879
9,397
2,3051
.663
,802
,785
Varimax rotasyonlu temel bileşenler analizi. Açıklanan toplam varyans: % 69,519.
Kaiser-Meyer-Olkin örneklem yeterliliği: %74,3; Bartlett küresellik testi: X2: 663,574, s.d.: 190,
p<0.001;
Genel ortalama: 2,3805; Ölçeğin tamamı için Alpha: .859;
Yanıt kategorileri: Daima: 4, sık sık: 3, bazen: 2, nadiren: 1 ve asla: 0
Tablo 4. Turizme Dönük Tutum Ölçeği
Turizme Dönük Önermeler
1-Turizm sayesinde turistlerle arkadaşlık geliştiriyorum
2-Turistlerle iletişime geçmekten hoşlanıyorum
3-Turizm kültürel değişimi olumlu yönde etkilemektedir
4-Turizm sayesinde yabancılara bakış açım olumlu yönde
değişmektedir
5-Turizm, kamu hizmetlerinin (yol,su,elektrik ulaşım,sağlık
vs) iyileşmesini sağlamaktadır
6-Turizm, Bozcaada ekonomisi için vazgeçilmezdir
7-Turizm sezonunda hayat pahalılaşmaktadır
8-Turizm fiziksel çevreye zarar vermektedir
9-Turizm suç oranlarını (hırsızlık, uyuşturucu, fahişelik vb)
artırmaktadır
10-Turizm, kültürel yozlaşmaya sebep olmaktadır
11-Turizm, gürültü kirliliği yaratmaktadır
12-Turizm Bozcaada'da bir avuç insana fayda sağlamaktadır
n
161
161
161
160
Ortalama
4,0186
3,9689
3,8882
3,7438
S. Sapma
1,09243
1,06901
1,11239
1,05953
161
3,8385
1,07762
161
160
160
160
4,1615
4,1875
3,2250
3,2625
1,05416
1,04723
1,22833
1,31507
160
161
161
2,9688
3,1242
3,4907
1,28083
1,34051
1,41915
Yanıt kategorileri: kesinlikle katılmıyorum: 1, katılmıyorum: 2, kararsızım: 3, katılıyorum: 4 ve
kesinlikle katılıyorum: 5
43
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 5. Turizm Bilincine İlişkin Faktör Analizi Sonuçları
Faktörler
I. Olumlu Tutumlar (6 madde)
1-Turizm sayesinde turistlerle
arkadaşlık geliştiriyorum
4-Turizm sayesinde yabancılara bakış
açım olumlu yönde değişmektedir
5-Turizm, kamu hizmetlerinin
(yol,su,elektrik ulaşım,sağlık vs)
iyileşmesini sağlamaktadır
2-Turistlerle iletişime geçmekten
hoşlanıyorum
3-Turizm kültürel değişimi olumlu
yönde etkilemektedir
6-Turizm, Bozcaada ekonomisi için
vazgeçilmezdir
II.Olumsuz Tutumlar (4 madde)
11-Turizm, gürültü kirliliği
yaratmaktadır
10-Turizm, kültürel yozlaşmaya sebep
olmaktadır
9-Turizm suç oranlarını (hırsızlık,
uyuşturucu, fahişelik vb) artırmaktadır
8-Turizm fiziksel çevreye zarar
vermektedir
Yükü
Öz
değer
3,895
Varyans %
Ort.
Güvenirlik
38,947
3,9333
.888
26,133
3,1408
.815
,852
,825
,805
,805
,801
,724
2,613
,855
,827
,761
,742
Varimax rotasyonlu temel bileşenler analizi. Açıklanan toplam varyans: % 65,080.
Kaiser-Meyer-Olkin örneklem yeterliliği: %78,4; Bartlett küresellik testi: X2: 817,172, s.d.: 45,
p<0.001;
Genel ortalama: 3,6204; Ölçeğin tamamı için Alpha: .803;
Yanıt kategorileri: kesinlikle katılmıyorum: 1, katılmıyorum: 2, kararsızım: 3, katılıyorum: 4 ve
kesinlikle katılıyorum: 5
44
BOZCAADA’YA GELEN YERLİ TURİSTLERİN
PROFİLİNİ BELİRLEMEYE DÖNÜK
BİR ARAŞTIRMA
Ferah ÖZKÖK, Serhat HARMAN, Özgün YAVAŞ
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu
ÖZET
Çalışmada Bozcaada’ya gelen yerli turistlerin profili ortaya konmaktadır. Böylece,
Bozcaada’ya gelen turistlerin özelliklerine uygun olan turistik ürünlerin geliştirilmesine
ve sürdürülebilir bir turizm gelişimini hedefleyen turizm planlarının geliştirilmesine
katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. Yapılan araştırmadan elde edilen bulgulara
göre, Bozcaada’da konaklayanlar; genel olarak 40 yaşın altında turistler olup; yarıdan
fazlası evli olan, ağırlıklı olarak İstanbul’dan gelen yüksek gelirli kişilerden
oluşmaktadır. Bozcaada’ya gelenler yalnız gelmekten ziyade, aileleri ya da arkadaşları
ile birlikte gelmeyi ve ulaşım aracı olarak da otomobil ve otobüsleri tercih etmektedirler.
Araştırmaya katılanların yarıya yakının Bozcaada’yı daha önce de ziyaret ettikleri,
ortalama ziyaret sayısının 5 olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bölgeye gelenlerin ortalama
2,77 gece konakladıkları, konaklamak için daha çok otelleri tercih ettikleri ve 450
YTL civarında harcama yaptıkları anlaşılmaktadır.
Anahtar kelimeler: Çanakkale, Bozcaada, Turizm, Turist, Profil
ABSTRACT
In this paper, it was tried to determine the profile of domestic tourist visiting Bozcaada.
The purpose of this study is to make contribution in developing tourism products suited
to the needs and characteristics of the tourists visiting the island and contribute to tourism
plans which aimed sustainable tourism development. It was found that tourists visiting
Bozcaada were generally under 40 years old, more than half of them were married, held
high monthly income and come from Istanbul. They prefer to come to the island with their
families or friends rather than alone and to use the cars or buses for the transportation. It
was also determined that nearly half of the respondents had previously visited the island
and also visited around 5 times. Additionally the research indicates that domestic tourists
stay 2.77 nights, prefer to stay at hotels, and spend around 450.-TRY in Bozcaada
Island.
Key words: Canakkale, Bozcaada, Tourism, Tourist, Profile
GİRİŞ
Turizm, insanların sürekli konutlarının bulunduğu yer dışında sürekli yerleşmemek,
sadece para kazanma, politik ya da askeri bir amaç izlememek üzere serbest bir
ortam içinde, iş, merak, din, sağlık, spor, eğlence, kültür, deneyim kazanma, snobik
amaçlarla veya dost ve akraba ziyareti, kongre ve seminerlere katılmak gibi
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
sebeplerle kişisel veya toplu olarak yaptıkları seyahatlerden, gittikleri yerde 24 saati
aşan veya o yerin konaklama tesisinde en az bir gece (nutiee) süre ile
konaklamalardan ortaya çıkan iş ve ilişkileri kapsayan, bir tüketim olayı, sosyal bir
olay, ağır ve bütünleşmiş bir hizmet ve kültür endüstrisi” şeklinde tanımlamak
olanaklıdır (Olalı 1990: 35-36). Çok eski devirlerde ticari, dini ve askeri amaçlarla
yapılan turizm, sanayinin gelişmesi, boş zamanların artması, gelirlerin yükselmesi
gibi sebeplerden dolayı, eski amaçlarından çok daha farklı boyutlara gelmiş ve
günümüzde dev bir sosyal ve ekonomik olay olma özelliği kazanmıştır (Olalı 1990:
1-2).
Turizm sektöründe, turistlerin ihtiyaç ve istekleri farklılık göstermektedir.
Turistlerin bazıları plajlara ve su sporlarına önem verirken, diğer bir kısmı ise dağa
tırmanmayı veya tarihsel ve kültürel değerleri görmek isteyebilmektedir. Turistlerin
bu ilgi ve alanları çoğaltılabilir. Turistlerin ilgi ve isteklerinin diğer bir ifade ile
profillerinin bilinmesi, pazarda onlara sunulacak hizmetler konusunda da bilgi
sahibi olmamızı sağlayacaktır. Bunun sonucunda da pazara uygun sunumların
gerçekleştirilmesi sağlanacaktır (Öztürk 2001: 46). Bunun yanı sıra, Bozcaada’nın,
turizm arzını oluşturan kaynaklar açısından zengin olması, turizm talebinin
arttırılması için yeterli değildir. Turistlerin ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda mal ve
hizmet sunumu yapılması ve turizme konu olan kaynakların bozulmadan turistlere
sunumu, Bozcaada’da sürdürülebilir bir turizm gelişimini hızlandırabilecektir.
Çalışmada, Bozcaada’ya gelen yerli ziyaretçilerin profili belirlenmeye
çalışılmıştır. Her hangi bir bölgeye gelen turistlerin profilinin belirlenmesinin bir
dizi faydası bulunmaktadır. Bölgeye gelen turistlerin profilinin ortaya konması,
turizm pazarlaması açısından, turistlerin ihtiyaç ve isteklerinin daha iyi
anlaşılmasına ve ihtiyaç ve istekleri giderilmesi için daha etkin bir pazarlama
karması geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Turizm planlaması açısından, bölgeye
gelen turistlerin profilinin belirlenmesi, planlamanın araştırma aşamasının etkinliği
ve başarısı açısından önem arz etmektedir. Turizm ekonomisi açısından ise, profil
talep tahminlemesi ve turizmin ekonomik etkilerinin analizinde önemli bir veri
kaynağı olarak kabul edilmektedir.
GENEL HATLARI İLE TURİSTİN SATIN ALMA DAVRANIŞINI
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Turistin satın alma davranışını etkileyen bu faktörler, turist profilinin
belirlenmesinde kullanılabilecek değişkenleri içerdiğinde çalışmanın bu başlığında
turistin satın alma davranışını etkileyen faktörlere değinilmiştir. Bir destinasyonu
ziyaret eden veya ziyaret etmek için destinasyon seçme aşamasındaki bir turistin
seçim kararını etkileyen bir çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler yazında,
bireysel, kültürel, sosyal ve psikolojik faktörler olmak üzere dört grupta
incelenmektedir. (Kotler ve diğ 1999: 181; İçöz 2001: 77). Sıralanan faktörlere,
bazen durumsal faktörler de eklenebilmektedir (Rızaoğlu 2004: 98-99). Turistin
satın alma davranışını belirlemeyen faktörler aşağıda kısaca özetlenmiştir:
46
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Kültürel faktörler
Koçel (2005: 30) kültürü, öğrenilen ve paylaşın değerler, inançlar, davranış
özellikleri ve semboller toplamı şeklinde tanımlamıştır. Yaşanılan coğrafya, din ve
farklı etnik yapı gibi faktörler kültürlerin değişime uğramasına neden olmakta ve
böylece de alt kültürler ortaya çıkmaktadır (Kotler 1994: 175). Coğrafi faktörler
nedeniyle şekillenen alt kültürler de turizm faaliyetine katılmada belli düzeyde etkili
olabilmektedir. Kültürel faktörler başlığında incelenen bir diğer konu ise toplumsal
faktörlerdir. Toplumsal faktörler; toplumun alt, orta ve üst şeklinde yapılan bir
ayırımıdır. Sınıflar arasındaki psikolojik farklılıklar, düşünce biçimleri ve ürünleri
algılamaları birbirinden farklıdır. Gösteriş amaçlı yapılan bir lüks otel tatili, alt ve
orta sınıfa hitap etmezken; üst sınıfa hitap edebilmektedir (İçöz 2001: 88).
Sosyal faktörler
Turistin satın alma davranışını etkileyen bir dizi sosyal faktörde bulunmaktadır. Bu
sosyal faktörler; referans grupları, aile, roller ve statülerdir. Birincil referans
grubunda olanlar (aile, arkadaş, komşu v.b) turistin daha sık ve düzenli görüştüğü,
ikinci grupta (dini gruplar, mesleki birlikler) olanlar ise daha seyrek görüştüğü
kişilerdir (İçöz 2001: 89). Aile; turistlerin aile yapısı (evli, çocuklu, çocuk sayısı
v.b.) satın alma davranışını etkileyen en önemli faktörlerden biridir (Çakıcı 1999:
16). Örneğin, evli ve çocuğu olan bir aile, tatil seçiminde gidecekleri otelde
çocuklarıyla ilgilenecek ilgili birimlerin olmasını isteyecektir. Bu satın alma
davranışını etkiyen önemli faktörlerden biridir. Turistlerin aile, kulüp, iş ve dernek
gibi gruplar içinde bulundukları konum, rol ve statü kelimeleriyle ifade edilir. Bu
rollerin her biri satın alma davranışını etkilemektedir (Kılıç ve Göksel 2004: 62).
Bireysel faktörler
Turistin satın alma davranışını etkileyen bireysel faktörler de bulunmaktadır.
Seyahat güdüsü üzerine yapılan çalışmalarda yaş ve yaşam dönemi önemli bir yer
tutmaktadır. Evli olanlarda akraba ilişkilerinin bekar olanlara göre daha önemli
olduğu bulunmuştur (Uysal ve Hagan 1993: 798).Turistlerin meslekleri, belirli
mallara ihtiyaç ve istek yaratabilmektedir. Bir işgören ile bir işverenin tatil
dönemleri ve gitmek istedikleri destinasyon aynı olmayabilecektir. Aynı şekilde,
eğitim düzeyi de yükseldikçe kişilerin ihtiyaç ve isteklerinde de farklılıklar
görülebilmektedir (Cemalcılar 1996:42). Eğitim seviyesi yükseldikçe gelirin artma
olasılığı, turizme katılmayı etkileyen iki önemli değişkenin ortak etkisi olabilecektir.
Geliri yüksek olan turistler, lüks nitelikteki turistik mal ve hizmetleri daha fazla
talep edeceklerdir. Düşük gelir gruplarında ise tam tersi olacaktır (İçöz 2001: 81).
Turistlerin aynı meslek grubundan veya aynı gelir seviyesinden olmaları, turistlerin
her zaman aynı yaşam tarzını sürdüreceği anlamına gelmez (Çakıcı 1999: 18).
Psikolojik faktörler
Turistin satın alma davranışını etkileyen faktörler güdü, algı, öğrenme, inançlar,
kişilik ve tutumlardır. Güdü, uyarılmış bir ihtiyaç olup; kişi, bu ihtiyacı doyurmak
47
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ve duyduğu gerilimi azaltmak ister (Cemalcılar 1996: 44). Algı, duyu organları
yoluyla bir olayın ya da nesnenin varlığını bilme durumudur. Bu şekilde insan,
çevresindeki uyaranlara anlam verir. Örneğin, konaklama işletmesinin logosunun
belirlenmesinde, renklerin ve ışıkların kullanımında buna dikkat edilir (Cemalcılar
1996: 44). Kişinin yaşamı boyunca edindiği bilgi ve deneyimlerinin davranışlarına
etkisi, öğrenmeyi gündeme getirmektedir. Çünkü kişi, uyarıcılara verdiği tepki ile
öğrenir (Mucuk 1999: 86). İnançlar bireylerin herhangi bir şey hakkında sahip
oldukları tamamlayıcı düşüncelerdir. İnanışların nereden ve nasıl geldiği dikkate
alınmadan zihinde yer alırlar. Tutumlar ise, bireylerin bir nesne ya da fiile yönelik
sürekli olan duyguları, eğilimleri, taraftarlığı gibi değerlendirmeleridir. Bireyler din,
politika, giyim, müzik ve yemek gibi hemen hemen her konuda geliştirdikleri
tutumlara sahiptirler (Kılıç ve Göksel 2004: 59). Kişileri diğer kişilerden ayıran,
kişilerin kendilerine özgü biyolojik ve psikolojik özellikleridir. Turistlerin, uyum,
bağlılık, başarma ihtiyacı, üstünlük, saygı, hakkını savunma, düzenli olma, kendine
güven, sosyal olma gibi genel kişilik özellikleri satın alma açısından önemlidir
(Gönen ve Özmete 2004: 44).
TURİZM PLANLAMASI VE EKONOMİK AÇIDAN TURİST
PROFİLİNİN ÖNEMİ
Bir turizm bölgesini ziyaret eden turistlerin özellikleri bu yöredeki turistik
gelişmenin kapsamını ve gelişim eğilimini önemli ölçüde etkileyebilmektedir.
Turist profilinin analiz edilmesi, turizm gelişim planlarının hazırlanmasında,
bölgede turizmin olumlu ekonomik etkilerinin geliştirilmesinde, taşıma
kapasitesinin belirlenmesinde ve turistik ürünün şekillendirilmesinde önemli rol
oynadığı için büyük önem taşımaktadır.
Turizm ile ekonomi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Turizm
kaynaklarıyla, insanın turizm ile ilgili gereksinimleri karşılanmaktadır. Turizm boş
zaman ve tasarrufun nasıl kullanılacağı ile başlayan ve yatırım, tüketim, istihdam,
ihracat ve kamu gelirleri gibi ekonomik yönleri bulunan sosyo-ekonomik bir
olaydır (Bahar ve Kozak 2006: 56). Bir bölgede turizmin gelişimiyle, o bölgedeki
toplum kendi yerel kaynaklarını ziyaretçilerin bakış açısıyla değerlendirmeye
başlamaktadır. Böylece bölge halkı kendi toplumuna karşı sorumluluklarını
yeniden gözden geçirerek daha yakından ilgilenmeye başlamaktadırlar (İçöz ve diğ
2002: 37). Bölgeye gelen turistlerin özelliklerinin belirlenmesi, bölge halkının yerel
kaynaklarını daha etkin değerlendirmesine yardımcı olmaktadır.
Turistin verdiği seyahat kararı destinasyonda yaşayan halkı olumlu ya da
olumsuz birçok açıdan etkilemektedir. Genellikle turistin yaptığı harcamalar,
turizmin doğrudan faydalarına eş tutulmaktadır. Turist harcama yaptığında, mal ve
hizmetler için talep yaratarak toplumda gelir, istihdam ve kamu gelirleri yani vergi
gelirleri yaratmaktadır. Yabancı turistler ev sahibi ekonomiye ithalat yapabilmek
için gerekli döviz girişini sağlamaktadır. Ancak turizmin yarattığı etkiler bununla
sınırlı değildir. Turistin yaratacağı etki, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel
etkiler olarak değerlendirilmelidir (Özkök 2008: 19 ).
48
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Örneğin Alaska kruvaziyer gezisi satın alan turist, büyük bir olasılıkla
Alaska’nın okyanus sularının kirlenmesini dikkate almayacak bu yüzden yerel halk
çevresel bir maliyete katlanmak zorunda kalacaktır. Diğer yandan turistin
geleneksel sanatlara ve el ürünlerine olan talebi ise Alaska’nın kültürünün kalıcı
olmasına yardımcı olacak ve Alaskalılara fayda yaratacaktır (Mak 2004: 128).
Turistik ürünü satın alan turist ekonomik ve kültürel fayda yaratırken, çevresel bir
maliyet ortaya çıkabilmektedir. Turizmin çeşidi, turistin özellikleri ve tüketim
biçimi yörede yaratılan etkinin fayda ve maliyet oranlarını değiştirmektedir.
Kitle turizmi olarak adlandırılan, deniz-kum-güneş güdüsüyle oluşan turizm
çeşidinde turizmin gelir, istihdam yaratıcı olumlu etkileri yüksek olmasına rağmen,
toplumsal ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri de yüksektir. Son yıllarda talebinin
yükselme trendi içinde olduğu vurgulanan doğaya dayalı ve kültür turizminde ise
çevresel ve toplumsal olumsuz etkiler azalırken, turistin toplumla etkileşimi
artmakta ve olumlu gelişmeler gözlenmektedir.
Her bir turist tipinin yerel halk ve çekim merkezi üzerindeki etkileri olacağı
kesindir. Örneğin, Nepal’de uzun ve yorucu bir tırmanış gerçekleştiren turistlerin
yerel halk üzerindeki sosyal ve fiziksel etkileri daha az iken, paket turlarla çok
sayıda genç batılı turistin ziyaret ettiği Endonezya’nın Bali adası halkı üzerindeki
turizmin etkisi çok daha fazla olacaktır (Avcıkurt 2003: 15).
Farklı güdülerle turizme katılan turistlerin yaratacağı ekonomik, sosyal,
kültürel ve çevresel etkiler farklılaşacağından, turizm gelişiminin planlamasında
turist profilinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Turizm planlamasının ilk aşaması
olan araştırma aşamasında turist profili ve gelen turistlerin özelliklerinin
belirlenmesi var olan durumun tespitini sağlamaktadır.
GENEL HATLARI İLE BOZCAADA
Çanakkale İline bağlı olan Bozcaada İlçesi Ege Denizi’nin kuzey-doğusunda
Çanakkale Boğazı’nın 12 denizmili güneyinde yer alan bir adadır.Çanakkale İl
Merkezine 25 mil, Gökçeada’ya 17 mil, Limni’ye 26 mil, Midilli’ye 27 mil, şu anda
ulaşımın sağlandığı Ezine İlçesi Geyikli Beldesi Yükyeri Feribot İskelesine 4 mil
uzaklıktadır. Çevresi 38 km tutan Bozcaada’nın alanı 36.67 km2 olup, etrafındaki
irili ufaklı 17 adacık (0.93 km2) dahil olmak üzere 37.6 km2lik yüzölçümüne
sahiptir. Bu adacıklardan en büyüğü 800 dönümlük arazisi ile halk arasında Tavşan
Adası diye bilinen Mavriya Adası’dır (www.bozcaada.gov.tr).
Bozcaada bulunduğu konum itibariyle tüm özelliklerini taşımasa da Akdeniz
ikliminin etkisi altındadır. Yazları serin ve kurak, kışları ılık ve az yağışlı geçer. Yılın
tüm aylarında rüzgarlı, özellikle kış aylarında aşırı rüzgarlıdır. Boğazın tam
çıkışında yer alması nedeniyle kuzey rüzgarlarını fazlaca almakla birlikte güney
rüzgarlarına da açıktır.Bitki örtüsü üzerinde rüzgar önemli bir etkendir. Ada’nın
rüzgara açık kısımlarında bitki örtüsü oluşamamaktadır. İç kısımlarda ormanlık
alanlar vardır.Bitki örtüsünde en önemli alanı bağlar tutmaktadır. Doğal bitki
örtüsü ise makiler ve ufak çalılardır. Yapılan bir araştırmaya göre Ada’da 65
49
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
familyaya ait 437 tür bitkinin olduğu tespit edilmiştir. Adaya ulaşım feribot ile
Yükyeri limanından sağlanmaktadır (www.bozcaada.gov.tr).
Bozcaada’da bağcılık ve şarapçılık herhalde adanın tarihi kadar eskidir.
Derler ki: Adaya eski ismini veren Tenes, bugünkü Poyraz Limanı çevresinde
yabani asmayı bulmuş, onu geliştirerek kuntra asma denilen şimdiki durumuna
getirmiştir. Üzüm, Bozcaada hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Milattan
önceki Tenedos paralarında da üzüm salkımı görülür. Bağ alanları (11850 dekar)
Ada yüzölçümünün 1/3’ünü,tarım arazilerinin ise %80’ini oluşturmaktadır.Toplam
5 milyon bağ kütüğünden 1600 ton sofralık, 3900 ton şaraplık üzüm alınmaktadır.
Sofralık üzüm çeşitlerinden Bozcaada Çavuşu, Cardinal, Atasarısı, Uslu,Yalova
İncisi, Alphonse Lavallee ve Amasya, şaraplık üzüm çeşitlerinden Karasakız
(Kuntra), Altınbaş (Vasilaki) ve Karalahna yetiştirilmektedir.Son yıllarda özellikle
kaliteli şarap elde edilen ve getirisi yüksek olan Cabernet Sauvignon,
Shordone,Merlot ve Gamei gibi Fransız şaraplık üzüm çeşitlerine yönelme vardır
(www.bozcaada.gov.tr).
Bozcada kaymakamlığı verilerine göre 2007 yılı verilerine Bozcaada 18
konaklama tesisi faaliyet göstermektedir. Ada’da pansiyonculuk ta gelişmiştir.
Bozcada Kaymakamlığı’nın verilerine göre adada 24 adet pansiyon faaliyet
göstermektedir.
BOZCAADA TURİZMİ İLE İLGİLİ YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR
Bozcaada’nın gelişmekte olan bir turistik destinasyon olduğu söylenebilir. Yazın
incelendiğinde, Bozcaada turizmi ile ilgili yapılan çalışmaların daha çok
Bozcaada’nın turizm arz kaynaklarına yönelik olduğu ve çalışmaların 2005 yılı
sonrasında yoğunluk kazandığı söylenebilir. Bozacaada turizmi ile ilgili
çalışmalardan ilki, Pekcan’a (2001) aittir. Pekcan çalışmasında, Gökçeada ve
Bozcaada’nın turizm potansiyelini ve bu iki adadaki turizmin gelişme olanaklarını
irdelemiştir. Özkök, Erdem ve Harman (2007) Bozcada’da yaşayan yerek halkın
turizm etkilerine ilişkin algılarını ve halkın turizm gelişimine olan desteklerini
incelemişlerdir. Öte yandan, adadaki turizm sorunları, bu sorunlara çözüm
yollarına ilişkin önerileri ve ada turizmine yönelik bir SWOT analizi, Çakıcı, Atay
ve Aksu’nun (2008) yaptıkları ada halkına yönelik bir kamuoyu araştırması ile
ortaya konmaya çalışılmıştır. Hamlacıbaşı ve Özkök (2006) ise, turizmin ada
ekonomisine yapmış olduğu gelir katkısını ve bu katkının boyutlarını ortaya
koymak üzere bir çalışma gerçekleştirmişlerdir.
Bozcaada turizmine yönelik bir diğer çalışma ise, Sezer ve Küçükaltan’a
(2008) aittir. Yazarlar çalışmalarında, bir turizm ürünü Bozcaada’nın olarak şarap
kültürünün, adanın tercih edilmesindeki etkisini belirmemek üzere adaya gelen
turistler üzerinde bir araştırma yapmışlardır.
Yukarıda sıralanan çalışmalardan anlaşılacağı üzere, Bozcaada turizmine
yönelik yapılan çalışmaların çoğu bölgenin turistik arzının belirlenmesine ve
değerlendirilmesine dönüktür. Turistlerin profili, beklentileri, Bozcaada’daki
rekreasyon faaliyetleri ile ilgilenim düzeyleri, bağlılıkları vb. talep ile ilgili konularda
50
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
hiçbir çalışma bulunmadığından, yapılan bu çalışma, yazındaki boşluğu giderir
niteliktedir.
ARAŞTIRMANIN AMACI, YÖNTEMİ, KAPSAMI VE SINIRLARI
Araştırmanın amacı, Bozcaada’da konaklayan yerli turistlerin profilinin
belirlenmesidir. Adayı tercih eden turistlerin profilinin belirlenmesinin bir dizi
faydası bulunmaktadır. Bölgeye gelen turistlerin profilinin ortaya konması, turizm
pazarlaması açısından, turistlerin ihtiyaç ve isteklerinin daha iyi anlaşılmasına ve
ihtiyaç ve istekleri giderilmesi için daha etkin bir pazarlama karması geliştirilmesine
katkı sağlayabilmektedir. Ayrıca, etkin bir pazarlama karmasının geliştirilmesi,
turist memnuniyetinin sağlanması, destinasyona bağılığının ve destinasyona yönelik
yeniden ziyaretlerin artması bakımından da son derece önemlidir. Pazarlama
faaliyetlerinde etkinliğin artırılması sayesinde de, bölgedeki ortalama kalış süresinin
uzatılabilmesine katkı sağlanması da hedeflenmektedir. Diğer taraftan, turist
profilinin belirlenmesi, destinasyon geliştirme ve turizm planlaması faaliyetleri
açısından da önem arz etmektedir.
Araştırmada Bozcaada’da konaklayan yerli turistlerin profili ortaya konmaya
çalışılmaktadır. Bu amaçla, verilerin geliştirilen anket formu aracığıyla toplandığı
bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Anket formunda, katılımcıların profilini
belirlemeye dönük 19 adet soru bulunmaktadır. Anket formu, kolayda örnekleme
yöntemi kullanılarak, 2008 yılı Nisan ayından itibaren uygulanmaya başlanmış ve
veri toplama süreci halen devam etmektedir. 2008 yılı Haziran ayı itibariyle
araştırmaya, Bozcada’da konaklayan 132 yerli turist katılmıştır. Verilerin analizinde
frekans dağılımları yanı sıra, ortalama, mod, medyan, maksimum ve minimum
değer gibi betimleyici istatistiklerden yararlanılmıştır.
ARAŞTIRMANIN BULGULARI
Katılımcıların Demografik Özellikleri
Araştırmaya katılan yerli turistlerin demografik özelliklerine ilişkin bulgular Tablo
1’de sunulmaktadır. Buna göre, katılımcıların % 58’i bayan, % 42’i ise erkektir.
Katılımcıların yaşları ve medeni durumları incelendiğinde % 55’e yakının 40 yaşın
altında olduğu ve % 60’ının evli olduğu anlaşılmaktadır. Anketi yanıtlayanların, %
80’dan fazlasının en az önlisans eğitimine sahip olduğu, % 70’ yakın kısmının
aylık 1500 YTL üzerinde gelir elde ettiği ve % 60’inin İstanbul’da yaşadığı
anlaşılmaktadır. Bu dağılım, Bozcaada’nın İstanbul’da yaşayan, üniversite mezunu
ve 1500 YTL üzeri aylık gelire sahip yerli turistlerce daha çok tercih edildiğini
göstermektedir.
Katılımcıların Tatil Deneyimi
Araştırmaya katılanların Bozcada’daki tatillerine kiminle birlikte çıktıklarına ilişkin
soruya verilen yanıtların dağılımı Tablo 2’de sunulmuştur. Tablo incelendiğinde,
katılımcıların büyük çoğunluğunun arkadaşları (%38) ve aile (%25.8) ile birlikte
51
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Bozcaada’da tatil yaptıkları anlaşılmaktadır. Bozcaada’ya tek başına tatile gelenlerin
oranı ise % 5 civarındadır.
Tablo 3, katılımcıların daha önce Bozcaada’yı ziyaret edip etmedikleri ile
seyahat acentesi gibi bir aracı kullanıp kullanmadıklarının dağılımları yer
almaktadır. Buna göre, katılımcıların % 38’inin Bozcaada’yı daha önce ziyaret
ettikleri anlaşılmaktadır. Anketi yanıtlayanların % 66’sının Bozcaada’ya gelirken
seyahat acentesi gibi bir aracı kullanmamaları dikkat çekicidir. Bu dağılım,
Bozcada’da bulunan otellerde, kıyıda bulunan, güneş-kum-deniz üçlüsünü satan
otellere kıyasla aracılara olan bağımlılığın düşük olduğunu göstermektedir. Bu
özellik, talebi etkilemede, müşteri ilişkileri yönetimini uygulamada ve veri tabanlı
pazarlama faaliyetlerini yerine getirmede bir üstünlük sağlayabilir.
Tablo 4’te yer alan, araştırmaya katılan yerli turistlerin tatil deneyimlerine
ilişkin bulgular incelendiğinde, katılımcılardan 51’i daha önce yaptığı ziyaret
sayısını da belirtmiştir. Daha önce Bozcaada’yı ziyaret edenlerin yaptıkları ziyaret
sayısı 1 ile 20 arasında değişirken, ortalama ziyaret sayısı 5.51’tür. Ayrıca, daha
önce Bozcaada’yı daha önce ziyaret etmiş olan kişilerin % 75’i, 7’nin altında ziyaret
gerçekleştirmiştir.
Araştırma katılımcılarından, son 12 ay içinde yapmış oldukları turistik amaçlı
seyahat sayılarını ve bu seyahatlerde geçirmiş oldukları gün sayılarını belirtmeleri
de istenmiştir. Katılımcıların verdikleri yanıtlara göre, son 12 ay içinde yapmış
oldukları turistik amaçlı seyahat sayıları 1 ile 15 arasında değişmekle birlikte,
ortalama seyahat sayısı, 3.41 olarak hesaplanmıştır. Seyahatlerde geçirilen gün
sayısı incelendiğinde ise, seyahatlerin 2 ile 40 gün sürdüğü, ortalama olarak ise 6
gün geçirildiği anlaşılmaktadır.
Araştırmaya katılan turistlerin Bozcaada’da kaç gece kalmayı planladıkları ve
Bozcaada’daki bir defalık tatillerinde yaptıkları ortalama kişi başı harcama tutarına
ilişkin istatistikler Tablo 5’te verilmektedir. Buna göre, Bozcaada’da planlanan
geceleme sayısı 1 ile 15 arasında değişirken, ortalama 2.77 geceleme yapılması
düşünülmektedir. Bu verilere göre geceleme sayısının düşük olduğu
anlaşılmaktadır. Geceleme sayısının düşük olmasının nedeni, daha önce belirtildiği
üzere İstanbul’dan gelen turist oranın yüksek olması ve Bozcaada’nın daha çok
hafta sonu ve bayram tatillerinde tercih ediliyor olması ile açıklamak olanaklıdır.
Bozcaada’da gerçekleşen geceleme süresi her ne kadar düşük olsa da, 1.3 olan
Çanakkale yerli turist geceleme süresinin üzerindedir (Çakıcı ve diğ 2006).
Araştırmada, katılımcıların bir defalık Bozcaada tatillerinde yaptıkları
ortalama kişi başı harcama tutarı (konaklama+yeme-içme+ulaşım) 100 ile 2000
YTL arasında değişmekle birlikte, ortalama harcama tutarı 450 YTL olarak
hesaplanmıştır. Ayrıca, katılımcıların % 75’i, 500 YTL altında harcama yaptıkları
tespit edilmiştir.
Anket formunu yanıtlayan yerli turistlerin Bozcaada’daki konaklama
tercihlerine ilişkin dağılımlar Tablo 6’da sunulmuştur. Buna göre katılımcıların
büyük çoğunluğu otelleri (% 85) tercih ederlerken, % 8’lik kısmı motelleri, % 6’lık
kısmı ise pansiyonları tercih etmektedirler.
52
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Araştırmaya katılanların Bozcaada’ya gelirken kullandıkları ulaşım araçlarının
dağılımı Tablo 7’de yer almaktadır. Buna göre, Bozcaada’ya gelinirken en çok
tercih edilen ulaşım araçları otomobil (% 66) ve otobüstür (% 38).
Bozcaada’da konaklayan yerli turistlerin, Bozcaada tatillerinde yaptıkları
rekreasyon faaliyetlerine ilişkin dağılım Tablo 8’de sunulmuştur. Tablo 8
incelendiğinde, en çok yapılan rekreasyon faaliyetlerinin, doğa yürüyüşü (% 59) ve
doğa fotoğrafçılığının (% 32) ve bisiklet turu (25.6) olduğu anlaşılmaktadır.
Bölgede konaklayan turistlere yönelik rekreasyon faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve
turistlerin rekreasyon faaliyetlerine katılımlarının teşvik edilmesi ile 2.77 olarak
hesaplanan ortalama geceleme süresinin uzatılması sağlanabilir.
Çalışmada katılımcılardan Bozcaada’dan nasıl haberdar olduklarını
belirtmeleri de istenmiştir. Bilgi kaynaklarına ilişkin dağılımlar Tablo 9’da
sunulmuştur. Dağılım incelendiğinde, katılımcıların Bozcaada’dan en çok Internet
(% 46) aracılığı ile haberdar oldukları bunu arkadaşları (% 45), ve ailenin ( % 36)
izlediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, seyahat rehberi ve meslektaşlar da diğer
önemli bilgi kaynakları olarak karşımıza çıkmaktadır. Seyahat acenteleri ise, bilgi
kaynağı olma bakımından daha alt sıralarda yer almaktadır. Bu dağılım,
katılımcıların bölgeye gelirken seyahat acentelerini aracı olarak tercih etmemeleri
şeklindeki araştırma bulgusu ile de örtüşmektedir.
Araştırmaya katılanlara Bozcaada’ya tekrar gelmeyi isteyip istemedikleri de
sorulmuştur. Verilen yanıtlara göre, katılımcıların % 94’ü Bozcaada’ya tekrar
gelmeyi istemektedirler. Bu dağılımı, yerli turistlerin Bozcaada’dan memnun
ayrıldıkları şeklinde yorumlamak olanaklıdır. Bilgi kaynaklarına ilişkin veriler ile
birlikte ele alındığında, araştırmaya katılanların büyük çoğunluğunun yaşadıkları
şehre döndüklerinde arkadaşlarına, meslektaşlarına ve ailelerine Bozcaada’daki
tatillerini anlatacakları söylenebilir. Bu nedenle, otellerde sunulan hizmet
kalitesinin sürekli olarak yüksek tutulması ve konaklayanların otellerden memnun
ayrılmasının sağlanmasının, bölgeye ziyaretçi akışının devam etmesi ve olumlu
kulaktan kulağa iletişim (olumlu sosyal haberleşme) yolu ile müşterilerin otelin
reklamını yapması bakımından son derece önemli olduğu söylenebilir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bozcaada’yı ziyaret eden yerli turistlerin profilini belirlemeye dönük bu araştırma
sonucunda, araştırmaya katılanlar ile ilgili olarak aşağıdakiler söylenebilir.
Bozcaada’yı ziyaret edenler; genel olarak 40 yaşın altında turistler olup; yarıdan
fazlası evli olan, ağırlıklı olarak İstanbul’dan gelen yüksek geliri olan kişilerden
oluşmaktadır. Bozcaada’ya gelenler yalnız gelmekten ziyade, aileleri ya da
arkadaşları ile birlikte gelmeyi ve ulaşım aracı olarak otomobil ve otobüsleri tercih
etmektedirler.
Araştırmaya katılanların % 40’a yakının Bozcaada’yı daha önce de ziyaret
ettikleri, ortalama ziyaret sayısının 5 olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bölgeye
gelenlerin ortalama 2.77 gece konakladıkları, konaklamak için daha çok otelleri
tercih ettikleri ve 450 YTL civarında harcama yaptıkları anlaşılmaktadır.
53
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Bozcaada’dan haberdar olma bilgi kaynakları arasında Internet ile arkadaşlar başı
çekmektedir. Ayrıca, Bozcaada’ya gelenlerin tamamına yakını bölgeyi tekrar ziyaret
etmek istemektedirler. Bu verilerden hareketle otel işletmelerinin yöneticilerinin
hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyetini daima ön planda tutmaya devam
etmeleri gerektiği anlaşılmaktadır. Katılımcılar, Bozcaada tatillerinde daha çok
doğa yürüyüşü ve doğa fotoğrafçılığı yapmayı tercih etmektedirler. Turistlere
sunulan rekreasyon faaliyetlerin çeşitlendirilmesinin 2.77 olan ortalama geceleme
süresinin yükseltilmesi bakımından önemli olduğu söylenebilir.
Bozcaada’ya gelenlerin profiline dair bu bilgiler, gelen ziyaretçilerin ihtiyaç
ve isteklerine uygun ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde kullanılabilir. Ayrıca,
gelenlerin coğrafi dağılımı, Bozcaada’ya bir destinasyon olarak tutundurulmasında
dikkate alınmalıdır. Ayrıca, bu durum, Bozcaada’da faaliyet gösteren turizm
işletmeleri tarafından da dikkate alınarak profile uygun mesajlar üretilmeli ve en
yoğun başvurulan bilgi kaynakları yoluyla hedef kitleye ulaştırılmalıdır. Turizm
işletmelerinin yanı sıra, adaya yönelik turizm planlaması faaliyetlerin de turist
profiline ilişkin verilerin kullanılması yararlı olacaktır.
KAYNAKÇA
Avcıkurt, C.
2003
Turizm Sosyolojisi. Detay Yayıncılık, Balıkesir.
Bahar O. Kozak M.
2006
Turizm Ekonomisi, Detay Yayıncılık, Ankara.
Cemalcılar, İ.
1996
Pazarlama Yönetimi. Anadolu Üniversitesi Yayınları No:885, Cilt:1, Eskişehir
Çakıcı, A. C.
1999
“Otel İşletmeciliğinde Pazar Bölümlendirmesi, Önemi ve Müşterilerce Otel Özelliklerinin
Değerlendirilmesine Dönük Bir Uygulama”. Yayınlanmamış Doçentlik Takdim Tezi, Turizm
İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Mersin Üniversitesi.
Çakıcı, A. C., Mercan, Ş. O., Harman, S.
2006
“Sayılarla Çanakkale Turizminin Değerlendirilmesi”, Girişimcilik ve Kalkınma
Dergisi, Cilt 2, 2: 113-135.
Çakıcı A. C., Atay L., Aksu M.,
2008
“Bozcaada Turizminin Değerlendirilmesine Dönük Bir Kamuoyu Araştırması”,
III. Balıkesir Ulusal Turizm Kongresi, 17-19 Nisan 2008, Balıkesir.
Gönen, E. ve Özmete, E.
2004
“Üniversite Öğrencilerinin Satın almaya İlişkin Karar Verme Biçimleri”, Standard:
Ekonomik ve Teknik Dergi 509: 42-50.
Hamlacıbaşı Ü. , Özkök, F.
2006
“Bozcaada’da Turist Harcamalarının Gelir Etkisinin Ölçülmesine Yönelik Bir
Çalışma”, Uluslararası Çanakkale Kongresi, 18-20 Mart 2006, İstanbul.
İçöz, O.
2001
Turizm İşletmelerinde Pazarlama: İlkeler ve Uygulamalar. Genişletilmiş 2.Baskı, Turhan
Kitabevi, Ankara.
İçöz, O. Var T. İlhan İ.
2002
Turizm Pazarlaması, Turhan Kitabevi, Ankara.
Kılıç, S. ve Göksel, A.
54
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
2004
“Tüketici Davranışları”, Standard: Ekonomik ve Teknik Dergi 509: 59-70.
Kozak, N., Kozak, M.A. ve Kozak, M.
2000
Genel Turizm İlkeler-Kavramlar, Turhan Kitabevi, Ankara
Mak, J.
2004
Tourism and the Economy, Honolulu.
Mucuk, İ.
1999
Pazarlama İlkeleri.10.Baskı, Türkmen Kitabevi, İstanbul.
Olalı, H.
1990
Turizmin Tanımı. Turizm Politikası ve Planlaması, İşletme Fakültesi Yayını, İstanbul.
Özkök F.
2008
Azgelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Turizmin Ekonomik Etkileri, Ekin Basım
Yayın Dağıtım, Bursa.
Özkök, F., Erdem, S.H. ve Harman, S.
2007
“Tourism Impacts and Resident Support For Tourism Development: A Research
On Bozcaada, Turkey” 2007 International Tourism Biennial, 30 April-5 May 2007, Çanakkale,
Turkey
Öztürk, Y.
2001
“Türkiye’de Seyahat Edenlerin Beklentileri Odaklı Pazar Bölümlendirmesi
Üzerine Bir Araştırma”, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi Yıl.12, Türkçe- Bahar, ss. 4656.
Pekcan. C.
2001
“Gökçeada ve Bozcaada’nın Turizm Potansiyelinin Tespiti ve Adalarda Turizmin Gelişme
olanakları.”. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi.
Rızaoğlu, B.
2004
Turizm Pazarlaması. 4.Baskı, Detay Yayınclılık, Ankara.
Sezer, B. ve Küçükaltan, Gül
2008
“Kırsal Bir Faaliyet Unsuru Olarak Şarap Üretiminin Turizm Boyutu: Bozcaada
Üzerine Bir Uygulama”, III. Balıkesir Ulusal Turizm Kongresi, 17-19 Nisan 2008, Balıkesir.
Uysal, M. ve Hagan. L.A.R.
1993
“Motivation of Pleasure Travel and Tourism”, VNR’S Encyclopgdia of Hospitality
and Tourism kitabı içinde Edidörler KHAN, Mahmood, OLSEN, Michael, VAR, Turgut,
Van Nostrand Reinhold, New York, ss. 798-810.
İnternet Kaynakları
http:// www.bozcaada.gov.tr Erişim tarihi: 13.06.2008
55
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 1. Bozcaada’ya Gelen Yerli Turistlerin Demografik Özellikleri
DEĞİŞKEN
Cinsiyet (n:132)
Yaş (n:132)
Medeni durum (n:132)
Eğitim durumu (n:132)
Toplam aylık gelir (n:132)
Yaşanılan İl (n:132)
n
Bay
Bayan
20-29
30-39
40-49
50-59
60 ve üstü
Evli
Bekar
Dul-Boşanmış
Ortaokul ve altı
Lise
Ön lisans
Lisans
Yüksek lisans
Doktora
500.- YTL altı
500-999.- YTL
1000-1499.- YTL
1500-1999.- YTL
2000-2500.- YTL
2500.- YTL üzeri
İstanbul
İzmir
Ankara
Çanakkale
Diğer iller
%
41,7
58,3
18,9
35,6
22,7
19,7
3
59,8
36,4
3,8
3
15,2
16,7
45,5
14,4
5,3
3
12,9
16,7
15,2
25
27,3
61,4
13,6
0,8
3,8
19,7
55
77
25
47
30
26
4
79
48
5
4
20
22
60
19
7
4
17
22
20
33
36
81
18
1
5
26
Tablo 2. Katılımcıların beraberindekilere göre dağılımı (n:132)
Beraberindekiler
Yalnız
Yalnızca Eşi ile
Aile ile (Eş ve Çocuklar)
Kız/Erkek Arkadaş ile
Arkadaş(lar) ile
Diğer
n
7
25
34
16
50
5
%
5,3
18,9
25,8
12,1
37,9
4,6
Tablo 3. Bozcaada’yaYapılan Ziyaretlere İlişkin Dağılımlar
Daha Önce Ziyaret Etme
(n: 132)
Evet
Hayır
Aracı Kullanımı (n: 132)
Evet
Hayır
N
%
50
82
37,9
62,1
44
88
33,3
66,7
56
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 4. Katılımcıların Tatil Deneyimlerine İlişkin Betimleyici istatistikler
Değişken
İstatistikler
Daha önce
Bozcaada’ya
yapılan
ziyaret sayısı
(n: 51)
Ortalama : 5,51
S.Sapma :
4,545
Mod
:2
Minimum : 1
Maksimum: 20
Çeyreklikler
%25 : 2
%50 : 4
%75 : 7
Değişke
n
Son 12 ay
içersinde
tatil
amaçlı
seyahat
sayısı
(n: 132)
İstatistikler
Değişken
İstatistikler
Ortalama :
3,41
S.Sapma :
2,468
Mod
:2
Min. : 1
Mak.: 15
Çeyreklikler
%25: 2
%50: 3
%75: 4
Son 12 ay
içersinde
tatil amaçlı
seyahatlerde
geçen gün
sayısı
(n: 103)
Ortalama : 6
S.Sap. :5,639
Mod
:3
Min. : 1
Maks.: 40
Çeyreklikler
%25 : 3
%50 : 4
%75 : 7
Tablo 5. Katılımcıların Planladıkları Geceleme Sayısı ve Harcamalarına İlişkin
Betimleyici İstatistikler
Değişken
Planlanan
Geceleme
Sayısı
(n: 132)
İstatistikler
Ortalama : 2,77
S.Sapma : 2,167
Mod
:1
Minimum : 1
Maksimum: 15
Çeyreklikler
%25 : 1
%50 : 2
%75 : 3
Değişken
Yapılan Ortalama Kişi
Başı Harcama Tutarı
(YTL)
(n: 132)
İstatistikler
Ortalama : 450,72
S.Sapma : 341,053
Mod
: 200
Min. : 100
Mak.: 2000
Çeyreklikler
%25: 200
%50: 300
%75: 500
Tablo 6. Katılımcıların konaklama tesisi tercihlerine göre dağılımı
Konaklama Tercihi
n
%
Otel
113
85,6
Motel
11
8,3
Tatil Köyü
9
6,8
Pansiyon
7
5,3
Diğer
2
1,6
Not: Birden fazla seçenek işaretlendiğinden toplam % 100’ü aşmaktadır
Tablo 7. Katılımcıların ulaşım tercihlerine göre dağılımı
Ulaşım Aracı
n
%
Otomobil
88
66,7
Otobüs
51
38,6
Dolmuş
1
0,8
Motosiklet
5
4,6
Gemi
3
2,3
Not: Birden fazla seçenek işaretlendiğinden toplam % 100’ü aşmaktadır.
57
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 8:. Yapılan Rekreasyon faaliyetlerin dağılımı
Yapılan Faaliyetler
n
%
Doğa yürüyüşü
79
59,8
Doğa fotoğrafçılığı
43
32,6
Bisiklet turu
34
25,8
Olta Balıkçılığı
14
10,6
Bitki Gözlemleme
8
6,1
Kuş gözlemleme
4
3
Kelebek Gözlemleme
2
1,5
Atlı Doğa Yürüyüşü
1
0,8
Not: Birden fazla seçenek işaretlendiğinden toplam % 100’ü aşmaktadır.
Tablo 9. Bozcaada’dan Haberdar Olmanın Bilgi Kaynakları
Bilgi Kaynakları
İnternet
Arkadaş
Aile
Gazete
Seyahat Rehberi
Seyahat acentesi
Meslektaş
Belgesel
Kitap
Filmler
Televizyon
Seyahat Broşürü
Diğer
n
61
60
35
22
14
13
10
10
9
8
7
7
1
%
46,2
45,5
36,5
16,7
10,6
9,8
7,6
7,6
6,8
6,1
5,3
5,3
0,8
58
BOZCAADA’DA TURİSTİK ÜRÜN GELİŞTİRME
VE ÇEŞİTLENDİRME ÜZERİNE
BİR ÇALIŞMA
Yüksel TÜREMEZ,a Nur Ündey KALPAKLIOĞLUb
aİstanbul
Aydın Üniversitesi Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu,
Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı
bİstanbul Aydın Üniversitesi, Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Programı
ÖZET
Turizm sağladığı ekonomik fırsatlar ile bir destinasyonun yakalamak istediği hedefleriyle
örtüşen dinamik bir sektördür. Bozcaada‘nın turizmden beklentilerini düşündüğümüzde
yaratmış olduğu entelektüel algılama ile belkide hedeflerine ulaşmış diyebiliriz. Bugün
bağları, bağ evleri, bol iyotlu havası, Rum evlerinden oluşma pansiyonları, kıyı
lokantaları, tarihsel dokusu ve eşsiz plajlarıyla Bozcaada turizm ürünü olarak kendini
ispatlamıştır. O halde ürün geliştirme sürecine yada çeşitlendirmeye Bozcaada’nın ne
ihtiyacı olabilirdi. Turizmde destinasyonlar yarattıkları yeni algılamalarla süreklilik
yaratabilirler. Turistlerin ilk ziyaretlerinde duydukları tadın sonraki yıllarda da
duyulması ancak eski dokunun bozulmadan yeni ürünlerin olumlu algısıyla
sağlanacaktır. Bir yeni ve modern portun oluşumu bu algılamaya olumlu katkı
sağlayacak mıdır? Konaklama tipinde değişim gereklimidir? Çok güzel kıyı lokantaları
olan bir adada Yarım Pansiyon yada her şey dahil konaklama söz konusu olabilir mi.
Gelen ziyaretçinin kendini özgür hissettiği bu adada, konaklamanın oda kahvaltı
olması turistin bu küçük adanın tüm mekanlarında rahatça dolaşabilmesine imkan
sağlamakta, bu da ürünün katma değerini artırmaktadır. Yaz mevsiminde alınan güzel
tadın kış mevsiminde de alınması için ne tür ürünler geliştirilmeli. Yapılacak entelektüel
festivaller, komşu adalarla kurulacak ilişkiler, bağ ziyaretleri ve farklı yeni ürünlerle ada
turizmini mevsimsellikten uzaklaştırıp on iki aya yaymak ütopyamıdır. Bu çalışmada
Bozcaada’nın yaratmış olduğu olumlu turizm algılamasının sürekliliği için yeni ürünlerin
gerekliliği ve bu ürünlerle mevsimselliğin aşılması konuları tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Turizm ürünü, Turizm pazarlaması, Destinasyon imajı,
Turistik ürün geliştirme, Bozcaada
ABSTRACT
Tourism is a dynamic sector; with the economical opportunities it obtains, holds the
targets of a destination. As Bozcaada’s expectations from tourism is considered, with the
intellectual perception it created, we can say that it realized its objects. With vine and
wine, refreshing air, old Greek house pensions, seashore restaurants, historical atmosphere
and sandy beaches Bozcaada has proved itself as a touristic product. Then why would
Bozcaada need product extention or product varieties? Destinations can only be long
lasting by creating new perceptions in the minds of consumers. The taste that tourists have
in the first visit could only be extended by the positive perception of new products with
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
keeping the historical (old) atmosphere. Will the construction of a new and modern port
have positive contribution to this perception? Is there a need for a change in the hospitality
style? Would it be right (appropriate) for an island which has delicate seashore restaurants
to have half board or all inclusive hotels or pensions. Visitors feel free in this island. As
the boarding being bed and breakfast, gives the visitors the opportunity to experience
different places of the island and this gives added value to the destination as a product.
What kind of products should be developed to get the same taste in winter as in summer.
Is it a utopia to scatter the tourism on the island to twelve months by intellectual festivals,
having close relationships with neighboring islands, vineyards and winery visits, and
different new products. In this article the need for new products and scattering the touristic
demand for the whole year by these products for the continuity of the positive perception of
Bozcaada has been discussed.
Key words: Touristic product, Destination marketing, Destination image, Touristic
product development, Bozcaada
GİRİŞ
Günümüzde bireylerin harcanabilir gelirlerindeki artış, artan rekabet ve farklı
ürünlerin farklı fiyatlarla piyasaya sürülmesiyle turistik ürünlere olan talepte artış
yaşanmaktadır. Ancak talepteki artışla beraber arzda da büyük oranda artış
görülmektedir. Birer turizm ürünü olarak dünyanın farklı bölgelerindeki ve farklı
büyüklükteki destinasyonlar ziyaretçi, yatırım, kredibilite gibi alanlarda birbirleriyle
kıyasıya rekabet halindedirler. Öte yandan tüketiciler ise bir çok yörenin
birbirinden çekici mesajlarına hedef olmakta ve çok fazla seçenekle karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bu yoğun rekabet ortamında tıpkı turizm işletmeleri gibi
destinasyonlar da farklılaşma ve yeni ürünlerle hedef kitleleri olan turistlerin
dikkatini çekmek ve talep yaratmak zorundadırlar.
Turizm sisteminin en önemli özelliklerinden birisi oldukça kompleks bir
sistem olmasıdır. Ekonomide, turizm endüstrisi gibi birbirinden bu kadar farklı ve
çeşitli ürün ve hizmetin birbirine bu denli bağlı olduğu başka hiç bir endüstri
yoktur. Turizmin bu karakteristik özelliği nedeniyle markalaşma, imaj oluşturma,
ürün geliştirme gibi her karar alma sürecini çeşitli ilgi grupları farklı düzeylerde
etkilemektedirler.
Bu çalışmada ulusal anlamda turistik marka imajına sahip olan Bozcaada’nın
sahip olduğu turistik imajının alternatif turistik ürünlerle sürekliliğinin nasıl devam
ettirebileceği üzerine fikirler sunulmakta, turistik ürün geliştirme ve çeşitlendirme
sürecinde Bozcaada’nın mevcut turizm değerlerine ve müşteri profiline atıfta
bulunularak bu dokunun yeni ürünlerle desteklenmesi üzerinde durulmaktadır.
TURİSTİK ÜRÜN VE TURİSTİK ÜRÜN OLARAK DESTİNASYON
Turistik ürünü, konaklama, yeme içme, ulaştırma, eğlence ve bunların
sunumundaki birçok servis hizmetinin destinasyonun sahip olduğu doğal ve tarihi
kaynaklarla buluşması şeklinde tanımlayabiliriz. Turizm ürünü fiziksel nesneler,
hizmetler, turizm bölgeleri, turizm işletmeleri ve turizm hareketine katılanların
60
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
yararlandıkları veya satın aldıkları her türden etkinliği içermektedir (Kozak 2006:
125). Bir turistik ürünün, ister soyut isterse somut olsun turizm ürünü olarak
kabul edilebilmesi için ‘çekicilik’, ‘ulaşılabilirlik’, ‘turizm işletmeleri’, ‘imaj’ ve
‘etkinlikler’ olarak sıralayabileceğimiz unsurlara sahip olması gerekmektedir.
Destinasyonlar kendileri birer turizm ürünü olmakla beraber aynı zamanda turizm
ürünlerinin karışımı şeklinde hizmetler de sunarlar. Bu nedenle turizm
işletmelerinin olmadığı, çekici ve ulaşılabilir olmayan turizm yörelerinin turistik
ürün olarak işlevini sürdürmesi mümkün olmamaktadır.
Bir destinasyon tüm turizm sistemine hareket getirir. Coğrafi olarak
tanımlarsak, destinasyon bir tatilin tüm ana elemanlarını birleştirmektedir; turist
(talep), tatil ürünü ( kuruluşlar, tecrübeler, yada aktiviteler), turizm endüstrisi (arz)
ve pazarlama. Destinasyon bir turizm ürünü olmakla birlikte aynı zamanda bir çok
üründür. Bir yöre tüketim için bir vasıta olduğu gibi aynı zamanda da kendisi
tüketilen bir varlıktır.
Destinasyon oluşum sürecinde semboller ve imaj çok önemli rol oynarken
aynı zamanda da tanımının karmaşıklığına yeni öğeler de eklemektedirler (Trauer
ve diğ. 2005: 482). Fiziksel ortamlar ve fiziksel çekicilikler, destinasyonun
bireylerin us dünyalarında yorumladıkları ve birleştirdikleri öğelerdir (Franzen ve
diğ. 2001). Bodlender’in destinasyon tanımına baktığımızda satın alanların
ihtiyaçlarını doyurmayı beklediği fiziksel ve hizmet özellikleriyle sembolik
çağrışımların toplamıdır. Yani bireylerin zihnindeki algılanması çok önemlidir.
Turistin belirli bir bölgeyi seçmesinde çok sayıda motivasyon unsuru etkili
olabilmektedir (yeme, içme, otel, bölge halkının konukseverliği, mekanlar gibi). Bu
nedenle bölgesel turizm sektörü ile dolaylı yada dolaysız ilişkisi olan her birey,
kaliteli hizmetin sunulmasında ve sonuçta bölgeyi ziyaret eden turistin tatmin
düzeyinde yada ilgili turistin tekrar aynı bölgeyi ziyaret etme yada etmeme
eğiliminde mutlaka bir şekilde rol oynamaktadır (Kozak ve diğ. 2006: 45).
Herkesin iyi destinasyonlar muhteşem yöreler hakkında mutlaka bir fikri
vardır. Bir çoğumuzun favorisi olan destinasyonlar mutlaka vardır. İyi yada
muhteşem bir destinasyon; insanların yaşamak isteyecekleri, çalışmak isteyecekleri,
yatırım yapmak isteyecekleri bir yerdir. İyi bir destinasyon bireylerin evlerinden
ayrılmalarına, para ve zaman harcamalarına değecek bir yerdir. Tercih edilir bir
destinasyon için öncelikle cazibe, alt yapı ve hizmetlerin yeterli olması gerekir.
Cazibe yada Ayazma plajı, bağlar, lezzetli yemekler, ada otları gibi çekici unsurlar
destinasyon hakkında farkındalık yaratır, pazarın ilgisini çeker. Öte yandan ulaşım
olanakları, kamu alanları, park alanları gibi alt yapı özellikleri bir yöre hakkında
kanaatlerin oluşmasında etkili olurken, destinasyonun operasyonunun daha
düzgün yürümesini sağlar. Konaklama işletmeleri, yeme içme işletmeleri,
mağazalar, etkinlik programları gibi hizmetlerse gerek ziyaretçilerin gerekse yöre
halkının ihtiyaçlarını giderirken, aktivite yaratılmasına yardımcı olur ve harcamaları
artırırlar.
Turizm ürününün kendine has özellikleri nedeniyle pazarlaması da mal
pazarlamasından farklılık göstermektedir. Ürünün özellikleri ve sektörün
61
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
dinamikleri nedeniyle pazarlanmasının mal pazarlamasından daha zor olduğu
söyleyebiliriz. Üreten ve tüketenin insan olması nedeniyle özellikle hizmet kalitesi
çok büyük önem taşımaktadır. Ürünün dokunulmaz olması, tüketicinin daha
önceden deneme şansına sahip olmaması tüketicinin ürünün verdiğinden daha
fazla beklentisi olması gibi nedenler tatminsizliğe neden olabilmektedir. Öte
yandan ürünün eş zamanlı üretilip ve tüketilmesi, gerek üretenin gerekse
tüketicinin fiziksel ve psikolojik durumlarındaki değişkenlikler nedeniyle her
seferinde aynı hizmetin verilememesi yada aynı tadın alınamaması gibi sonuçlar
doğurmaktadır. Çok mutlu olduğumuz gün gittiğimiz kıyı lokantasından alacağımız
tat, moralimizin bozuk olduğundan alacağımız tatla aynı olmayacağı gibi bir
garsonun çok keyifli olduğu gün verdiği hizmetle, çok ağrısının olduğu bir gün
vereceği hizmetin kalitesi de aynı olmayacaktır.
Bu değişkenlik özelliği
standartlaşmanın sağlanmasına imkan sağlamadığı için turistik ürün pazarlamasının
zorluklarından biridir. Turistik ürünün stok edilemez özelliğinden dolayı
zamanında tüketilmelidir. (Hacıoğlu 2005: 42) Birey bir malı ihtiyacı olmadan çok
önce satın alıp, ihtiyacı olduğunda kullanabilmekte iken, turistik bir hizmet için
aynı şeyi yapması mümkün değildir. Turist bir hizmeti ancak ihtiyacı olduğunda
satın alabilmekte ve aynı anda tüketmektedir. Aynı anda bir çok tüketicinin aynı
hizmeti satın almak istemesi, talep yoğunluğu kimi zaman hizmet kalitesinde
düşüşe de neden olabilmektedir. Tüm bu özellikler turistik ürün pazarlamasında,
hizmet kalitesi konusunu çok önemli bir konuma getirmektedir (Kozak 2006: 27).
TURİSTİK ÜRÜN GELİŞTİRME VE ÇEŞİTLENDİRME SÜRECİ
Destinasyonlar ziyaret edilmeye değer kültürel çekim merkezleridir, ancak devamlı
olarak popülerliklerini kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıyadırlar. Tüm turistik
ürünler gibi turistik yörelerin de yaşam döngüleri vardır. Her turistik ürün oluşma,
gelişme, olgunluk ve gerileme dönemleri yaşar (Lincorish ve diğ 1997). Bu
döngünün mümkün olduğunca uzun sürmesini sağlamak, ancak ortaya konan yeni
ürünlerle mümkün olabilecektir.
Turistik imajı Dünya Turizm örgütü şu şekilde tanımlamaktadır
(WTO,Etude sur la information del’image touristique., 1982, s.9) ”Bir
destinasyonun (ülkenin/yörenin) imajı, değişik alanlardaki çeşitli unsurların
karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan duygusal ve rasyonel görünümlerinin bir
bütünüdür: Bir destinasyon (ülke/yöre) hakkında edinilen bilgiler ve bizzat
yaşanan tecrübelerin yanısıra
bu destinasyonun (ülkenin/yörenin) adı
duyulduğunda kendiliğinden akla gelen, önceden mevcut bazı motivasyonlar
imajın oluşmasında önem taşımaktadır. Bu imaj bazen tek bir sembole
indirgenebilir: Bordeaux’nun şarabı, Avusturalya’nın kangurusu, Napa’nın bağları,
Kapadokya’nın peribacaları gibi.”
İmaj ve gelişme/kalkınma iç içe geçmiştir. Bir güç yaratabilmek için birlikte
çalışırlar. Bir destinasyonun/yörenin imajı ziyaretçiler, yatırımcılar, ticaret, nitelikli
insanlar, medya ve ilişkide bulunduğu kişilerce nasıl algılandığı ve nasıl rekabet
ettiği ile doğrudan ilişkilidir (Baker 2007).
62
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Yeni bir turistik ürün ortaya çıkarırken ürünün neyle tanınacağına, rakip
ürünlerden nasıl bir farklılık getireceğine, hedef kitlenin zihninde bu yeni ürünler
nasıl bir algılama yaratılacağına, yaratılan yeni ürünün ana ürün olan destinasyonun
imajıyla örtüşüp örtüşmeyeceğine dikkat edilmesi gerekmektedir. Destinasyonun
imajıyla örtüşmeyen bir yeni ürünün başarıyı yakalaması söz konusu olamaz aksine
temel ürün olan destinasyonun imajına zarar vermesi söz konusudur.
Öte yandan marka olmuş bir destinasyonda yeni ürünler geliştirmenin bir
takım avantajları olduğu gibi bazı zorlukları da vardır. Çünkü destinasyon markası
logonun ötesinde bir şeydir. Bir destinasyon yada yöre markası o bölge hakkındaki
algılamalarının tümünden oluşur. Bu algılamalar geçmiş tecrübeler, haberler,
reklamlar, hava durumu, fiyatlar, elde edilen bilgiler, dostların düşünceleri, web
siteleri ve o yörede oturan kişilerin toplamından oluşur. Marka olmuş bir
destinasyondan yeni bir ürün geliştirirken esas ürün olan destinasyonun marka
imajına/değerine zarar vermeyecek, markanın verdiği mesajla örtüşen ürünler
yaratılması gerekmektedir. Güçlü ve anlamlı marka kimliği oluşturabilmek için
sürekli ilgi, istikrar ve inanç gereklidir. Böyle bir markanın rakipler tarafından
kopyalanması çok zor olacağından destinasyon için önemli bir avantaj yaratılır
(Baker 2007).
Güçlü destinasyon markaları farklılıklarını ortaya koyarken, hedef kitlelerine
anlamlı mesajlar gönderir, yapabilecekleri vaatlerde bulunur ve tüketicilerine basit,
sade seçenekler sunarlar. Destinasyonda yaşayan kişiler ve destinasyonun
tüketicileri tarafından desteklenip, hayat bulmayan markaların asla bir logodan
öteye gitme şansları yoktur. Yani bir destinasyon markası tüketicileri ve
destinasyonun ilişkide olduğu tüm noktalar üzerine kurulmuştur. Her iletişim
noktası aslında bir açıdan vaat noktası da olmaktadır. Bu kritik noktalarda
ziyaretten önce, ziyaret sırasında ve ziyaretten sonra yaşanacak tecrübelerle ilgili
vaatler bulunur. Geliştirilecek yeni turizm ürününün bu vaatlerle çatışmaması
aksine örtüşmesine özen göstermek gerekir. Çünkü büyük çabalarla uzun yıllarda
oluşturulan marka imajının bir ürünle zedelenmesine izin verilmemelidir.
Çağdaş pazarlama anlayışına göre pazarlama, potansiyel müşterilerin gerçek
ihtiyaçlarını keşfetmek ve bu ihtiyaçları bir kar elde ederek karşılamaktır. Zaten
üretilmiş olan malları satmaya çalışmak değil, tüketicilere isteyerek satın alacakları
mal ve hizmetleri sağlamaktır. Yeni bir turistik ürün ortaya koymadan önce
mutlaka tüketicilerin ihtiyaç ve beklentileri derinlemesine incelenmeli ve bunları
tatmin edecek ürünler ortay konulmalıdır ki pazarlanabilsin.
Eski bir deyiş vardır herkes seyahat etmeyi sever ama kimse turist olmaktan
hoşlanmaz. Bireyler turistik deneyim yaşadıkları yerlerde kendilerini yabancı
hissetmek istemezler, turist olmaktan rahatsızlık duyarlar. Yaratılan yeni ürünlerde
tüketicinin yani turistin kendini turist olarak hissetmemesine dikkat edilmelidir.
Birey kendisini ne kadar evinde hissediyor ve güven duyuyorsa, daha ileriki dönem
ve yıllarda tatil tercihlerini o destinasyondan yana kullanma olasılığı yüksektir.
Todorov’a göre (1984) fetih, sevgi ve bilgi özerktir ve bir bakıma
davranışların temel formunu oluştururlar. Denilebilirki günümüz turistleri, yeni
63
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
tecrübeler, değişim ve zevk arayışında, davranışın bu üç formunun bileşkesini
sergilemektedirler. (Sonja Lebos, City as a Product 2005) Keşfetmek turistik
davranışın önemli etkenlerindedir. Seyahat edilen destinasyon kendi kendini tekrar
etmemelidir. Çünkü bireylerin bir çoğu değişiklik ve yeni tecrübe arayışı içinde
turizm davranışında bulunurlar. Bu nedenle yeni ürünlere ihtiyaç duyulmaktadır
ancak üretilen yeni ürünlerin de ortaya yeni bir tat çıkarması ve keşfedilecek
/fethedilecek yeni tecrübeler getirmesi gerekmektedir.
Yeni bir turistik ürün üzerinde çalışırken, turistlerin gevşeme planlarını/tatil
planlarını hazırladıkları sırada üzerlerinde oluşan gerginliğin bilincinde olmak
gerekmektedir. Burada yaratıcılık ve katılım önemli iki kelimedir. Yani yeni ürün
bireyin katılımına olanak sağlamalı ve yaratıcılığını geliştirmelidir.
Çoğumuzun sıradan yaşamlarımız vardır, ama hangimiz bundan hoşlanırız.
Yeni bir turistik ürün hazırlarken turistik ürünün hedef kitlesi olacak bireyleri
sıradan hissettirmeyecek, kendilerini özel ve farklı hissedecekleri ürünleri sunmak
gerekmektedir. Sıradan yaşamından uzaklaşıp, tatil süresince özel, farklı ve sıra dışı
bir yaşamı tecrübe olanağı/keyfi verilmelidir.
Yeni bir turistik ürün hazırlarken bazı bireylerin kaçış maksatlı turistik
davranış içine girdikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle Bozcaada gibi
bir destinasyona bir çok turistin şehrin kaosundan kaçış ve sakin bir ortamda
rahatlama amacıyla geldikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle yeni
ürünlerle bireylerin içinde bulundukları kaotik ortamı unutup, huzur içinde doğal
ortamı yaşayıp, hissedebilecekleri atmosfer yaratılmalıdır.
BOZACAADA’DA TURİZM VE TURİSTİK ÜRÜN
Bozcaada kısa sürede elde ettiği yaklaşık 2500 toplam (otel,pansiyon ve ev
pansiyonculuğu dahil) yatak kapasitesiyle kendine özgü mimari ve tarihi dokusuyla
kıyı turizminin en güzel örneklerinden birini sergilemektedir. Ada, deniz-kumgüneş üçlemesiyle tanımlayacağımız kıyı turizmine artı değerler katmasıyla sadece
kıyı turizmi diyemeyeceğimiz yeni bir ürün yaratmıştır. Turistik imajını bir
sembolle açıklayabilsek belki bu şarap yada kekik balı olabilir. Zihinlerimizde ada
imajını yaratan, belki de birbirinden güzel plajlarından sadece bir tanesi AYAZMA
plajıdır. Bozcada, küçük yüzölçümüne rağmen sahip olduğu turistik değerlerle
ülkemiz turizminde farklı bir değer yaratmıştır.
Bozcaada’da turizm büyük gruplara hitap etmeyip münferit ziyaretlerle ön
plana çıkmaktadır. Büyük grupların paket turlarla geldiğini düşünürsek
Bozcaada’da münferit ziyaretçilerin ön planda olması alternatif turizm özelliği
gösterdiğini ispatlamaktadır. Mevcut şartlarda büyük gruplara paket turlarla hitap
edecek bir destinasyon özelliği içermemektedir. Konaklama tesislerinin tek başına
sahip olduğu oda sayıları, konaklama tipleri ve ulaşım tur operatörlerinin büyük
gruplara adayı destinasyon olarak sunmasını çekici kılmamaktadır. Alternatif
turizm yapan operatörler küçük gruplara adayı genelde tatil günlerinde
sunmaktadırlar.
64
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre yeni bir ürün satın alıcılar aşağıdaki
özelliklere sahiptirler (Manzione 1982: 111-112).
-Yüksek bir gelir düzeyine sahiptirler.
-Gençtirler, yüksek bir kategori içindedirler.
-Yüksek öğrenim ve iyi bir eğitim görmüşlerdir.
-Sosyal yönleri çok geniştir.
-Topluma çok iyi entegre olmuşlardır.
-Radyo ve TV’de daha az, fakat yazılı basında çok sık görülürler.
-Çevrelerine devamlı kendi ürünleri hakkında bilgi verirler.
-Sağlam bir enformasyon-bilgi kaynağı olarak kabul edilirler.
Bozcaada’nın ziyaretçi profiline baktığımızda ABD’de yapılan yeni ürün
satın alıcı kitle profiliyle bazı özelliklerinin benzer olacağı düşünülebilir.
Bozcaada’da ziyaretçileri müdavim kitle dışındakilerin konaklama sürelerini 3-4
gün olarak düşündüğümüzde gelen kitlenin hafta sonu yada Perşembe-Pazar
konaklama diliminde olduğu sonucuna varabiliriz. Ziyaretçi kitlesi bu şekliyle
dostlardan ağızdan duyulan iyi imajla geçerken uğrayan alternatif turizmci turistler
ve müdavimler olduğu sonucuna varılabilir. Bu ziyaretçi kitlesi yeni bir ürünü
tatmayı ve farklılıkları seven alternatif turizmi seven kitledir. Bozcaada’nın
bugünkü imajını yaratan alternatif ürün arayışında olan bu ziyaretçi profilidir. Her
şey dahil konaklamadan kaçan özgürce mekan seçen küçük ama sevimli mimari
yapılarda konaklamayı seven yeni yerleri keşfetme duygusuna sahip turist kitlesi.
Ağırlıklı yerli olan ziyaretçilerin aldığı tadı zamanla sayısı artacak olan yabancı
ziyaretçilerde alacaktır.
BOZCAADA’DA TURİSTİK ÜRÜN GELİŞTİRME VE
ÇEŞİTLENDİRME SÜRECİ
Bozcaada’da konaklama tipi oda-kahvaltı yada sadece oda konaklama olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu, adanın sahip olduğu değişik yeme-içme ünitelerinin
varlığından kaynaklanmaktadır. Konaklama yerlerinin küçük tesisler olması
nedeniyle bu hizmeti verememeleri de bir nedendir. Küçük olmalarına rağmen
çok güzel kahvaltılar sunan tesislerde bulunmaktadır; fakat asıl neden ziyaretçi
kitlesi için kahvaltıyı konakladığı yer dışında bir kıyı lokantasında ya da kafede
yapmanın daha çekici gelebilmesidir. Aynı şekilde öğle yemeği yada akşam
yemeğini konaklama tesisinde değil de kıyı lokantalarında almak ziyaretçiler için
oldukça çekici olabilmektedir.
Bu durumda bugün Akdeniz bölgemizde yoğun olarak uygulanan her şey
dahil sistemin yada yarım pansiyon konaklama sistemlerinin Bozcaada
uygulanamayacağını düşünebiliriz. Çünkü ziyaretçi kitlesi bu tip konaklamadan
kaçan ve alternatifi Bozcaada’da bulan kitledir. Bugün ülkemizde her şey dahil
sistemin götürdüklerinin tartışıldığı ortamda gelen ziyaretçinin sadece konaklama
tesisini görüp çevreyle bütünleşemediğini düşünürsek Bozcaada’da konaklamanın
oda-kahvaltı yada sadece oda olarak gerçekleşmesini bir avantaj olarak
65
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
düşünebiliriz. Bu şekilde gelen ziyaretçiler adanın tüm turistik mekanlarını
kullanmakta ve adanın tümü için bir kaynak olabilmektedirler.
Bozcaada’nın tarihi değerleri Bozcaada Kalesi, Yeni Kale, Alaybey Camii,
Köprülü Mehmet Paşa Camii, Namazgah Çeşmesi, Meryem Ana Kilisesi ve Aya
Paraskevi Ayazması adanın sadece kıyı turizminin değil kültür turizmi içinde
kaynaklara sahip olduğunun göstergesidir.
Adanın sahip olduğu Türk ve Rum kültürlerine ait mimari değerler iki kültür
arasındaki birlikteliğin turistik ürün olarak kullanılmasına da olanak vermektedir.
Adada yılların getirdiği bu birlikteliğin oluşturduğu zengin bir yemek kültürü de
ayrı bir turistik üründür.
Adanın en önemli bir diğer değeri bağları ve birbirinden güzel şaraplarıdır.
Kıyı turizminin en güzel örnekleri Bozcaada koyları Ayazma, Sulu bahçe,
Habbale ve Akvaryum koyu ise çok güzel doğal turistik ürünleridir.
Tüm bu ürünler Uçurtma festivali, Şarap tadım günleri, Açık deniz yat yarışı,
Ayazma Panayırı, Dostluk gecesi, Ozanın günü ve İlyada okumaları, Bağbozumu
Festivali ve Dağ bisikleti Festivalleri gibi etkinliklerle yeni ziyaretçilere çekici
unsurlar yaratmaktadır.
Küçük boyutuyla Bozcaada’nın aslında bir turistik ürün olarak çok iyi bir
imaja sahip olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu imaj neden ada turizm sezonunu üç
ayın ötesine taşıyamamaktadır. Belki ada ulaşımının deniz yoluyla olması kış
şartlarında sezonun uzamasına engel olmaktadır. Belki de ada imajının sadece kıyı
turizmiyle özetlenmesi bunu imkansız kılmaktadır.
Bozcaada gibi güzel bir ürünü, geliştirilecek yeni ürünlerle çeşitlendirerek,
ziyaretçilerine dokusunu bozmadan yeni tatlar vermek, yeni tecrübeler
yaşamalarına olanak sağlamak mümkündür. Bu çeşitlilik sayesinde ada turizm
sezonunun biraz daha uzatmasını sağlamak da mümkün olabilecektir.
Eko Turizmi ve Flora Turizmi
Bozcaada sahip olduğu üzüm bağları ve kekik tarlaları ile eko turizm ve flora
turizmin gelişmesi için doğal kaynaklara sahiptir. Adanın genel yapısını bozmadan
yapılacak düzenlemelerle bu turizm dallarıyla çeşitlilik yaratılabilir.
Bozcaada Mutfağı Festivali
Türk ve Rum kültürlerinin birlikteliğiyle oluşan zengin mutfağın ziyaretçilerle
paylaşıldığı bir festival çekim gücü yaratacaktır. Bu festivalde birbirinden güzel ada
yemekleri, deniz mahsülleri, adaya özgü otlardan oluşan mezelerin ada özel
şaraplarıyla buluşması yeni ada müdavimleri yaratacaktır.
Doğa Sporları
Trekking ve Hiking’e yönelik çalışmalarla adanın bu sporları yapan insanları
çekmesi sağlanabilir. Trekking doğa sporlarının en hafif kollarından biridir. Uzun
ve yorucu yürüyüş anlamına gelen trekking için ada yapısı çok uygundur. Beş
saatlik bir parkurla ziyaretçiler için iddialı bir bir spor aktivitesi olabilecektir.
66
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Modern Pentatlon Spor Yarışları
Beş ayrı spor oyunuyla gerçekleşen Pentatlona yönelik bir etkinlik yapılabilir.
Pentatlon spor merkezi ilan edilerek sporcuların bölgede sezon dışı kamp
kurmaları sağlanabilir.
Gençlik Turizmi
Genç ve öğrencilere yönelik eğitim ve çalışma kamplarıyla ürün çeşitliliği
yaratılabilir. Belki bir felsefe semineri eğitimi verilerek yada bağbozumunda
öğrencilere çalışma kampı alanı yaratılarak yeni bir ürün geliştirilebilir.
Yeni ve Modern Port
Yenilenen bir yat limanıyla kapasite artırılarak daha çok yat adaya çekilerek adanın
yat turizminden aldığı pay arttırılabilir.
Yabancı Turist Sayısında Anzaklarla Artış Sağlanabilir
Her yıl Nisan ayında ülkemize ve bölgeye gelen Anzaklara yönelik programlar
yaparak bu grupların adayı ziyareti sağlanabilir. Böylece sezonu Nisan ayına çekme
şansı elde edilebilir.
SONUÇ
Bozcaada bir turizm ürünü olarak gerek sahibi olduğu doğal ve tarihsel
kaynaklarıyla gerekse sunduğu kendine özgü turistik ürünleriyle belirli bir imaj
yaratmıştır. Bireylerin zihninde yarattığı olumlu algılamayla turistik destinasyonlar
arasında belirli bir yere sahiptir. Bu imajın sürekliliği ve artan rekabet ortamında
varlığını sürdürebilmek ve turizm pastasından daha fazla pay alabilmek için ürün
geliştirme ve çeşitlendirme stratejileri oluşturmak zorundadır. Bu stratejiler kendi
pazar yapısıyla ve destinasyon imajıyla uyuşmak zorundadır. Destinasyon markası,
tüketicilerin bir yöre hakkındaki algı, duygu ve zihinlerindeki imajın toplamıdır. Bu
algıya zarar vermeden, dokusunu bozmayan bir ürün çeşitlendirme süreci sonunda
ulusal bir marka destinasyonu yapısından uluslararası bir markaya dönüşmesi zor
olmazken, turizm sezonunu da daha uzun dönemlere yayması mümkün
olabilecektir.
67
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Baloğlu Ş., McCleary W. K.
1999
“U.S. international pleasure travelers’ images of four Mediterranean destinations:
A comparison of visitors and non-visitors.” Journal of Travel and Tourism Research 8(2): 144151.
Bramwell B., Rawding L.,
1996
“Tourism marketing images of industrial cities.” Annals of Tourism Research 23 (1):
216-217.
Franzen, G., Bouwman, M.,
2001
The mental world of brands: Mind, memory and brand success, Henley-on-Thames, World
Advertising Research Center.
Hacıoğlu, N.
2005
Turizm Pazarlaması , Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Hodgson P.
1990
“New tourism product development, current issues.” Tourism Management 2(1): 25.
Hunter C., Green H.
996
Tourism and The Environment, Routledge, Great Britain, 78-86.
Kar G. H., Litvin S. W.
1999
“Destination images.” Eclipse 1: 1-6.
Kozak, N.,
2006
Turizm Pazarlaması, Detay Yayıncılık, Ankara.
Kozak, N., Kozak, M., Kozak, M.
2006
Genel Turizm: İlkeler – Kavramlar. Detay Yayıncılık, Ankara.
Lincorish J. L.
1991
Developing Tourism Destinations, Longman, Hong Kong,
Lincorish J. L., Jenkins L. C.
1997
An İntroduction To Tourism, Heineman, United Kingdom,
Murphy D., Pritchard M. P., Smith B.
1999
“The destination product and its impact on traveler perceptions”, Tourism
Management 2(1): 3-5.
Trauer, B., Ryan, C.
2005
“Destination image, romance and place experience. An application of intimacy
theory in tourism.” Tourism Management 26(4): 481-491.
Tavmergen İ., Oral S.
1999
Annals of Tourism Research (26): 449-451.
Tosun, C.
2001
“Challenges of sustainable tourism development in the Developing World: the
case of Turkey.” Tourism Management, Volume 22, Issue 3, , 289-303
Usta Ö.
2001
Genel Turizm, Anadolu Matbaacılık, İzmir,
Yarcan Ş.
1996 Türkiye’de Turizm ve Uluslararasılaşma, Boğaziçi Üniveristesi Matbaası, İstanbul,
Manzione, J.G.
1982
Pratiqu du Marketing, Edition BPI, Paris.
W.T.O.
1982
Etude sur a formation del’image touristiqu, Madrid.
68
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
İnternet Kaynakları
Baker Bill, Twenty Benefits of a Strong Brand,
www.destinationbranding.com/articles/Benefits_Strong_Brand.pdf
The Component Tourism Product with Special Reference to the Game Lodge Product,
www.etd.rau.ac.za/theses/available/etd-06012005-125430/restricted/chapter5.pdf
Young Sean, What makes a great destination,
www. locum- destination.com/pdf/SeanYoung-article.pdf
Baker Bill, Places: The New Brand Frontier,
www.nstpc.com/images/2006PDdocs/TDA%20branding%20n10.pdfLebos Sonja, City as a Touristic Product,
www.pasosonline.org/Publicados/3105/PS020105.pdf
Bozcaada Kaymakamlığı İnternet Sitesi.
http://www.bozcaada.gov.tr/
69
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
70
ANTİK ÇAĞ DA BOZCAADA (TENEDOS)
Turan TAKAOĞLU, A. Onur BAMYACI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü
ÖZET
Bu çalışma, arkeolojik ve yüzey araştırmaları sonucu elde edilen buluntular ve antik
yazılı kaynaklar yardımıyla Erken Tunç Çağdan antik çağın sonuna kadar Bozcaada
(antik Tenedos) yerleşim tarihini ortaya koymayı amaçlar. Bozcaada’nın antik çağ ve
öncesi toplumlarının adanın en doğusunda kalan bugünkü kasabanın bulunduğu alanda
ana yerleşmeyi tercih ettikleri görülmektedir. Adanın kırsal kesimlerinde yer alan tarım
ve otlak olanları ise bu ana yerleşim merekzinden sezonluk olarak bugünküne benzer bir
sistemde tarımsal amaçlı kullandıkları görülmektedir. Bu kapsamda bu çalışma aynı
zamanda antik çağ boyunca ada da benimsenen tarımsal yaşam ve ekonomik faaliyetler
konusunda bazı değerlendirmeler yapmayı da amaçlamaktadır.
Anahtar kelimeler: Bozcaada (Tenedos), Antik Çağ ve Öncesi, Yerleşim Tarihi,
Kırsal Yaşam, Bağcılık
ABSTRACT
This essay aims to reconstruct the settlement history of the island of Bozcaada (ancient
tenedos) from Early Bronze Age to the end of the classical antiquity on the basis of
archaeological remains and ancient written sources. The past populations of the island
appears to have chosen a nucleated settlement pattern in which the major center of
population located on the easternmost point of the island exploits the countryside through
isolated seasonal field houses scattered over the landscape. In this sense, this essay also
attempts to reconstruct the aspects of continuity and change in the rural land-use patterns
on the island for agrarian purposes.
Key words: Bozcaada (Tenedos), Classical Antiquity, Settlement History, Agrarian
Land-Use, Viticulture
Çanakkale Boğazı girişinde stratejik açıdan çok önemli bir noktada bulunan
Bozcaada (antik Tenedos) antik çağ boyunca çok az ölçüde insan etkinliklerine
sahne olan bir ada olarak düşünülmüştür. Bozcaada kurak bir yapıya sahip
olduğundan tarih öncesi çağlardan günümüze kadar ada halkının yaşamlarını nasıl
sürdürdükleri tam olarak anlaşılamamaktadır (Res. 1-2). Özellikle Türk hâkimiyeti
ile birlikte Bozcaada ekonomisi ve sosyo-kültürel yaşamı hakkında önemli bilgilere
sahip olmamıza rağmen adanın Osmanlı öncesi dönemlerine dair bilgilerimiz
sınırlıdır. 1950’li yıllardan itibaren Bozcaada’da gerçekleştirilen arkeolojik kazı ve
yüzey araştırmaları ada yerleşim tarihini ortaya koymamıza önemli ölçüde yardımcı
olmaktadır. Özellikle 1950’li yılların sonunda E. Ataçeri ve S. Argavan tarafından
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ortaokul sahasında yapılan kazı çalışmaları ve sonrasında 1990’lı yılların başında
Çanakkale Arkeoloji Müzesi adına önce Turhan Özkan ve ardından Nurten Sevinç
tarafından sürdürülen kurtarma kazıları önemli arkeolojik veriler sunmuştur. Ali
Yalçın Tavukçu tarafından sürdürülen yüzey araştırmaları da kasaba alanı dışında
kalan bölgelerdeki insan faaliyetleri konusunda ilgi çekici buluntular sunmaya
devam etmektedir. Bozcaada’nın Türk iskânı sonrası bağcılık ve hayvancılık gibi
ekonomik faaliyetler açısından ne durumda olduğu iyi bilinmesine rağmen
Osmanlı öncesi dönemlerde ada halkının yaşamlarını nasıl sürdürdüğü ve kırsal
kesimlerinin tarımsal anlamda nasıl kullandıkları konusu net olarak
bilinmemektedir. Adanın yıl boyunca iskân edilen tek yerleşiminin bugünkü
kasabanın bulunduğu alan olması, ve buranın neredeyse son 5000 yıldır kesintisiz
iskân görmesi, Bozcaada’da antik çağda yaşayan insanların adanın geri kalan kırsal
kesimini nasıl kullanmış olabileceği konusunu oldukça ilgi çekici hale
getirmektedir.
Arkeolojik çalışmalar Bozcaada’da ilk insan izlerinin en azından Erken Tunç
Çağına (M.Ö. 3000-2000) kadar uzandığını göstermektedir (Sevinç ve Takaoğlu
2004). Bu tarihten itibaren adanın özellikle denizcilikte çok önemli bir rol oynadığı
görülmektedir. Adanın doğusunda bulunan doğal limanlar, Çanakkale Boğazı
üzerinden Marmara ve Karadeniz dünyasına ulaşmak isteyen orta ölçekli gemiler
için önemli liman işlevleri görmüş olmalıdır. Güneyden rüzgârlarının yıl boyu
yalnız altı hafta gibi bir süre için esmesi birçok eski çağ gemisini Çanakkale
Boğazından geçiş yapabilmesi için burada beklemeye sevk etmiştir. Bunun yanı sıra
Bozcaada’nın en doğusunda yer alan iki doğal limanın Çanakkale Boğazı girişini
kontrol edebilir bir noktada bulunması da adanın önemini bu dönemde bir kat
daha artırmış olmalıydı. Bu anlamda Troya yerleşiminin deniz ticaretinde çok
önemli bir rol oynadığı bugün arkeolojik veriler ışığında net bir şekilde ortaya
koyulmuştur. Fakat Troya dışında Ege kıyısında da çok sayıda küçük boyutta
Erken Tunç Çağı yerleşimin deniz ticaretinde önemli rol oynadığını göstermiştir.
Bu anlamda Bozcaada’nın en batı kısmında bugünkü kasabanın bulunduğu alanda
bulunan iki doğal koyun çok yakınında yer alan Erken Tunç Çağına ait bir
yerleşimin varlığı burada 1990’lı yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda ortaya
konulmuştur. Bu kazılar sırasında özellikle bu döneme ait ilgi çekici mezar yapıları
ve mimari birimlere ait bir takım yapı kalıntıları ortaya konmuştur (Res. 3-4).
Özellikle yassı taşların dikine yerleştirilmesiyle oluşturulmuş sandık tipi mezarlar
bazen bir bazen de iki iskelet içermiştir. Bu iskeletlerin bulunduğu mezarlarda
ayrıca metal, kemik, deniz kabuğu ve çömlek buluntular ele geçmiştir. Bütün bu
veriler Bozcaada’nın M.Ö. 3. binde mevcut olan gelişkin deniz ticaretinin bir
parçası olduğunu göstermektedir.
Coğrafi konumu gereği Bozcaada’nın özellikle Geç Tunç Çağında tekrar
büyük bir önem kazandığını söyleyebiliriz. Ünlü ozan Homeros’un yaklaşık olarak
M.Ö. 1200 civarı gerçekleştiği düşünülen Troya Savaşları ve sonrasını anlattığı iki
önemli destanında Bozcaada veya antik adıyla Tenedos birkaç kez karşımıza
çıkmaktadır (Ilyada I.38, I.452, XI.625, XIII.33; Odysseia III.159). Homeros’un
72
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
yazdıklarından adanın özellikle stratejik açıdan bu dönemde ne kadar önemli
olduğu anlaşılmaktadır. M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış Rodos’lu Apollonios ve M.Ö. 1.
yüzyılda yaşamış Latin şair Virgilius yazdığı Aeneas destanında Troyaa atının şehre
alınış sürecinde Akha donanmasının Bozcaada’nın batı kısmındaki saklandığı
konusunda ilgi çekici ve destekleyici bilgi sunmaktadır. M.Ö. 8. yüzyıl sonuna
doğru yaşamış olan ozan Homeros’un Tenedos’ta da tanrı Apollon Smintheus’a ait
bir tapınağın varlığından bahsetmesi, adanın Apollon tapınımının başlıca
merkezleri arasında olduğunu göstermektedir.
Arkeolojik araştırmalar adanın Demir Çağında da önemli derecede iskân
gördüğünü göstermektedir (Arslan and Sevinç 2003: 248). M.Ö. 5. yüzyılda
yaşamış tarihçi Herodotos (I.151) ada da Aeol halkının yaşadığı bir kasabanın
varlığından bahseder. Antik mezarlık alanında yapılan arkeolojik kazı çalışmaları
Aeol halkının varlığını doğrulayacak mezar yapıları ve eserler ortaya koyar gibidir
(Res. 5-6). Özellikle sandık tipi mezarlar, gri-siyah seramikler ve metal buluntular
adanın M.Ö. 7. ve 6. yüzyılını yansıtan yerel halka ait çok önemli buluntularıdır.
Şimdiye kadar yayımlanmamış olmakla beraber, ozan Homeros’un bahsettiği
Troya savaşlarının olduğu 1200’lü yıllar ile tarihçi Herodotos’un bahsettiği ve M.Ö.
7. ve 6. yüzyıl Aeol kasabasının var olduğu dönem arasındaki zamansal boşluğu
doldurabilecek buluntular kazısı yapılan mezarlık alanında mevcuttur. Örneğin kazı
alanı buluntuları arasında yaklaşık olarak M.Ö. 1000 civarına tarihlenebilecek bazı
Trakya bölgesi özellikleri gösteren seramikler ile bunların bulunduğu dolmen tipi
bir mezar yapısı belki de bu dönemi temsil ediyor olmalıydı. Çünkü Demir
Çağında özellikle Trakya ve Balkan kökenli kültürlere ait izler kuzey Ege adalarının
karakteristik bir özelliğidir. İleride yapılacak daha detaylı arkeolojik çalışmalar bu
karanlık dönemi aydınlatacak bilgiler sunabilir.
Bozcaada’da gerçekleştirilen kazı ve yüzey araştırması çalışmaları adanın
özellikle Arkaik (M.Ö. 620-480) ve Klasik (M.Ö. 480-330) dönemlerinde en refah
dönemini yaşadığına işaret etmektedir (Ataçeri ve Argavan 1961; Özkan 1993;
Sevinç 1994; Tavukçu ve diğ 2003; Takaoğlu ve Bamyacı 2005; Bamyacı 2006).
Arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkarılan zengin buluntu içeren mezarlar o
dönemin zengin ve seçkin yaşantısının varlığına işaret etmektedir (Res. 7-8).
Dönemin önemli kültür ve ekonomik merkezlerinden biri olan Korinth üretimi
seramiklerin yoğun bir şekilde Tenedos mezarlarında ele geçmesi buna en güzel
örnektir. M.Ö. 6. yüzyıl ortalarından itibaren Korinth seramiklerinin öneminin
azalması ardından bu kez dönemin diğer kültür ve ekonomi merkezi Atina
seramiklerinin yoğun bir şekilde Tenedos’lular tarafından ithal edilmeye
başlanmıştır. M.Ö. 6. yüzyıl boyunca Tenedos’un görkemli dönemlerinden birini
yaşaması altındaki diğer önemli faktör de hiç şüphesiz adanın İonya’nın en önemli
kentlerinden Milet liderliğinde sürdürülen deniz ticareti içinde önemli bir rol
oynaması olmalıdır. İonya kökenli çok sayıda seramiğin Tenedos mezarlık alanı
kazılarında ortaya çıkarılması bunu doğrular. Bu söz konusu deniz ticareti
Tenedos’da bilim ve felsefenin de gelişmesinde önemli katkı sağlamıştır. Örneğin
73
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ünlü doğa bilimcisi Thales’in ömrünün son yıllarını adada geçirdiği ve Tenedos’lu
gök bilimci Kleostratos üzerinde önemli etki yaptığı kabul edilmektedir.
Tenedos’un Atina yanlısı bir politika izlemesi ve M.Ö. 498 yılında İonya’nın
Milet öncülüğünde Pers İmparatorluğunun saldırılarına karşı başlattığı isyana
katılması ardından adanın Pers donanması tarafından işgaline yol açmıştı
(Herodotos, VI.31). Pers kralı Darius’un donanmasını Tenedos’a göndererek
adalıları esir aldığı bilinmektedir. Adanın kısa bir süre sonra yeniden bağımsızlığına
kazanması ardından Tenedos oluşturulan Attik-Delos deniz birliğine katılır ve
Atina yanlısı bir politikalar izlemeye devam eder. Bu birliğe ödediği ve o dönem
için çok yüksek sayılan 3 talent vergi Tenedos’un o dönemde sahip olduğu
ekonomik güce işaret etmektedir. M.Ö. 389 yılında meydana gelen Korinth
savaşları sırasında Sparta tarafından ele geçirilmiş ve tekrar özgürlüğüne
kavuşmuştur. Büyük İskender’in Pers İmparatorluğuna karşı yürüttüğü savaş
sırasında da Tenedos’un birkaç kez el değiştirdiği ve bu politik gelişmeler
esnasında adanın çok zarar gördüğü bilinmektedir. M.Ö. 334 yılında bugünkü
Biga ilçesi yakınlarında yer alan Granikos vadisinde yapılan savaş sonucu Büyük
İskender’in bölgeyi kontrol eden Pers ordusuna karşı zafer kazanması ardından
Tenedos zor günler geçirir. Büyük İskender orduları ile birlikte Granikos savaşı
sonrası doğuya doğru ilerlerken geride kalan alanlarda Persler kargaşa çıkarmaya
devam ederler. Bu süreçte M.Ö. 333 yılında Pers donanması Tenedos’u
kuşatmıştır. Pers ve Yunan orduları arasında geçen bu deniz savaşları ve süreçte
Tenedos’un yaşadıklarını M.S. 1. yüzyılda yaşamış Roma’lı tarihçi Curtius ve M.S.
2. yüzyılda eserlerini vermiş olan Yunan tarihçi Arrianus gibi yazarlardan biliyoruz.
M.Ö. 331 yılında kuzey Ege’de meydana gelen bu deniz savaşları sonucunda
Tenedos en sonunda normal yaşantısına geri döner.
Tenedos’un Arkaik ve Klasik dönemleri ile ilgili arkeolojik verilerin büyük
bir çoğunluğu mezarlık alanında ele geçmiştir. Bu dönemde Tenedos’un mimari
çehresi konusunda çok fazla belgeye sahip değiliz. Bunun ana sebeplerinden biri
bu dönemlere ait mimari yapıların yapı malzemelerinin orta çağ ve sonrasında inşa
edilen kale inşaatında kullanılması olmalıdır. Hatta Tenedos ile özdeş olmuş ünlü
Apollon Tapınağı da çok büyük olasılıkla bu kalenin mimari yapılarının altında
kalmış olmalıdır. Bu dönemin mezar buluntularının niteliği ve M.Ö. 4. yüzyılda
Tenedos’un bastığı sikkeler adanın sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda ne kadar
ileri bir düzeyde olduğuna tanıklık etmektedir.
Arkaik ve Klasik dönemlerde Tenedos’un şarap üretiminde önemli bir
konuma ulaştığı ileri sürülebilir. Çünkü mezarlık alanında ilginç bir şekilde yaklaşık
80 cm yüksekliğinde, şarap depolamada kullanılan tipik pişmiş toprak kapların
ikincil kullanım olarak mezar olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu da şarap veya
zeytinyağı üretiminin bu dönemdeki varlığına işaret eden bir veri olarak kabul
edilebilir. Gerçekten de M.Ö. 400 ve 350 tarihleri arasında Tenedos’un bastığı
sikkeler üzerinde üzüm salkımı, şarap amforası ve şarap içiminde kullanılan kylix
ve kantaros gibi iki kulplu kapların betimlenmesi ada günlük yaşamı ve
ekonomisinde bağcılığın ne denli önemli olduğunu göstermektedir (Res. 9).
74
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tenedos’ta bağcılığın özellikle M.Ö. 4. yüzyılda ve izleyen Hellenistik Dönemde
(M.Ö. 330-30) adanın yerel ekonomisinde çok önemli bir yer işgal ettiğini
söylemek yanlış olmaz. Bunu destekleyen en güzel arkeolojik veri adanın kırsalında
gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sırasında elde edilmiştir. Bu yüzey incelemeleri
sırasında Klasik Dönemin sonu ve Hellenistik Döneme tarihlenebilecek 10
civarında çiftlik veya bağ evi niteliğinde yapılara ait kalıntılar tespit edilmiştir. Bu
kalıntılar arasında bu döneme ait şarap veya zeytinyağı depolama kapları, çatı
kiremitleri, zeytin veya üzüm işlik parçaları ve amfora gibi yoğun seramik parçaları
tespit edilmiştir. Bu yüzey malzeme yoğunluğu olan alanlarda mimari kalıntıları
tespit etmek bir dizi nedenlerden dolayı genellikle çok güçtür. Bunun ana
nedenlerinden arasında bu yapıların sezonluk kullanılması önemli olabilir. Bununla
birlikte Bozcaada kasabasında bulunan mezarlık alanı kazılarında ele geçen çok
yoğun sayıdaki amfora parçaları M.Ö. 4. yüzyıl ve Helenistik Dönem boyunca
şarabın adalılar için önemini tekrar vurgulamaktadır. Bu dönemde Tenedos’da bu
derece yoğun miktarda amfora ele geçmesi bir tür üretim fazlasına işaret
etmektedir. Antik yazılı kaynaklarda bunu destekleyici ve mevcut arazilerin
yetmeyişi ile ilgili bir takım bilgiler bulmak mümkündür. Örneğin Aristoteles’in
Retorik (1375b) adlı eserinden M.Ö. 4. yüzyılda Tenedos’un Anadolu kıyısında
önemli bir miktar toprağı kontrol altında tuttuğunu görüyoruz. Bu toprakların
M.Ö. 1. yüzyılın ortalarına kadar Tenedos kontrolünde olduğu anlaşılmaktadır.
Anadolu’nun M.Ö. 133 yılı sonrası başlayan Romalılaştırma süreciyle birlikte
Tenedos adası da bu politik gelişmelere dâhil olmaya başlar. Özellikle M.Ö. 86
yılında Tenedos açıklarında Roma Generali Lucullus ve Pontus Kralı VI.
Mithridates’in donanmaları arasında geçen savaşı Romalıların kazanması adanın
Romalılaşma sürecini hızlandırmıştır. Tenedos’un Roma Döneminde (M.Ö. 30M.S. 395) büyük ölçüde önemini kaybettiği ve adada sosyo-ekonomik yaşamın
ciddi bir anlamda gerilediği görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, adanın hemen
karşısında Anadolu anakarasında Aleksandria Troas kenti kıyısına büyük bir yapay
limanın inşa edilmesi ve ticaretin kontrolünün buraya kaymasıdır. Roma dönemi
yerleşiminin bugünkü Bozcaada kasabasının bulunduğu alanda yer aldığı bugün
şüphe götürmez.
“Anakaranın tam karşısında bir ada görünür.
Dillere destan Tenedos Adası’ dır bu. Priamos’ un
krallığının iyi günlerinde rahatça yaşardı zengin insanları
ama şimdi in cin top oynuyor, doğru dürüst çapa bile tutmuyor
limanı…” (Virgilius, Aeneid II. 21-24)
Ada kırsalında yapılan yüzey araştırmalarında da Roma dönemine ait çiftlik
kalıntısı olabilecek çok sayıda yer tespit edilmesi bu görüşlerimizi
desteklemektedir. Tenedos’un sosyo-ekonomik anlamda çöküntüye uğradığı fikrini
destekleyen bilgileri M.Ö. 1. yüzyılın sonlarında eserlerini vermiş ünlü Latin şair
Virgilius’un Aeneas destanında bulmaktayız. Vergilius (Aeneid II. 21-24)
75
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tenedos’ta terkedilmiş ve çapa tutmaya müsait olmayan bir limandan bahsetmesi
adanın gerçekten denizcilikteki önemini bu dönemde büyük ölçüde yitirdiğini
göstermektedir.
Latin şair Virgilius’un Tenedos adası tanımlaması arkeolojik verilerle de
desteklenmektedir. Roma Dönemine ait yerleşim kalıntıların özellikle kasaba
merkezinin bulunduğu alanda yoğunlaştığı bilinmektedir. Özellikle kasaba
merkezinde temel hafriyatları sırasında Roma Dönemine ait mimari yapı
kalıntılarının ve buluntuların ele geçtiğine sıklıkla tanık olmaktayız. Ada kırsalında
tespit edilen bazı zeytinciliğe ait işlik parçaları (Res. 10) ile şarap yapımında
kullanılan aletler Roma döneminde bir takım ekonomik etkinliklerin sürdüğünü
göstermektedir.
Antik Çağın sonlarında özellikle M.Ö. 6. yüzyılda Tenedos limanın tekrar
büyük bir önem kazandığını görülmektedir. Bunda yine karşı kıyıda bulunan
Aleksandria Troas limanı belirgin olmuştur. Jeomorfolojik değişimler sonucu bu
önemli limanın işlevini ve önemi kaybetmesi ile birlikte Çanakkale boğazının
girişinde zaten önemli bir noktada bulunan Tenedos Doğu Roma imparatorluğu
ticareti içinde önemli bir yer işgal etmeye başlar. Özellikle Mısır’ın İskenderiye
limanından o dönemdeki adıyla Konstantinopolis’e tahıl taşıyan kargo gemilerine
rüzgârın uygun olmadığı şartlarda bekleme ve sığınma imkânı sağlamıştır.
Mısır’dan getirilen tahıl Boğazdan geçişe izin verecek uygun rüzgâr şartları
oluşunca Tenedos’tan ayrılıyordu. Bu yüzyılda yaşamış tarihçi ve yazar Prokopius
De aedificiis (V, i) adlı eserinde İmparator Jüstinyen’in Tenedos limanında
İskenderiye’den gelen tahıl için büyük bir tahıl ambarı inşa ettirdiğini yazar.
Sürdürülen arkeolojik yüzey araştırmaları, limanında bulunduğu adanın en
doğusundaki kasaba dışındaki kırsal alanlarda bu yüzyıla veya sonrasına
tarihlenebilecek sezonluk nitelikte çiftlik kalıntılarının varlığına işaret etmektedir.
Bu da bize üzüm ve zeytincilik gibi bazı tarımsal faaliyetlerin düşük seviyede de
olsa geç antik çağ boyunca devam ettiğini göstermektedir.
Özet olarak Tenedos/Bozcaada’nın antik çağ tarihi coğrafyasında önemli bir
konuma sahip olmasına rağmen burada yeterince arkeolojik araştırmaların
yapılmadığını görmekteyiz. Mevcut arkeolojik bilgilerimizin büyük bir çoğunluğu
kurtarma kazıları ve arkeolojik yüzey araştırmalarına dayanmaktadır. Adanın en
azından Erken Tunç Çağından itibaren deniz ticaretinde önemli rol oynamaya
başladığı görülmektedir. Geç Tunç Çağı sonlarında meydana gelen Troya Savaşları
sırasında da Tenedos’un ön plana çıkması, adanın deniz yolu ağında bulunduğu
stratejik nokta ile açıkça bağlantılıdır. Mevcut araştırmalar adada yıl boyunca iskân
gören bir yerleşimin olduğu ve bununda adanın en doğusunda yer alan kasaba
civarında olduğunu doğrulamıştır. Diğer alanlarda ise özellikle Klasik, Hellenistik
ve Roma dönemlerinde çiftlik niteliğinde yapı komplekslerinin varlığı yüzey
araştırmalarında tespit edilmiştir. Bu çiftlik yapıları büyük olasılıkla şarap ve
zeytinyağı üretimi ile ilgili olmalıydı. Çünkü sezonluk olabilecek bu tür çiftlik
alanlarında zeytin ve üzüm işleme ile ilgili olan buluntular ele geçmiştir. Bu tür
çiftlikler adanın daha çok kuzey ve batı bölgelerinde modern bağ evlerinin
76
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
bulunduğu alanlara yakın alanlarda bulunması rastlantı değildir. Modern kırsal arazi
kullanım özellikleri ile Osmanlı öncesi dönemlerde adada benimsenen tarımsal
amaçlı kırsal arazi kullanımı arasında önemli benzerlikler görülmektedir (Takaoğlu
ve Bamyacı 2005).
KAYNAKÇA
Aslan, N. and N. Sevinç
2003
“Die eisenzeitliche Gräber von Tenedos.” Istanbuler Mitteilungen 53: 223-250.
Ataçeri, E. ve Argavan, S.
1961
“Bozcaada ortaokul sahasına yapılan kazı hakkında ön rapor.” Türk Arkeoloji
Dergisi 11: 19-20.
Aygen, M.S.
1985
Bütün Yönleriyle Bozcaada. Afyon: Türkeli Matbaası.
Bamyacı, A.O.
2006
Antik Denizcilikte Tenedos/Bozcaada: Kıyısal Kullanım ve Ticaret. Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Özkan, T.
1991
“1990 yılı Tenedos Nekropol Çalışmaları.“ II. Müze Kurtarma Kazıları
Sempozyumu, 1-9.
1993
Tenedos Arkaik ve Klasik Nekropolü. Ege Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora
Tezi.
Sevinç, N.
1994
“Bozcaada (Tenedos) nekropolü 1992 yılı kurtarma kazısı.” VI. Müze Kurtarma
Kazıları Sempozyumu, 311-320.
Sevinç N. and T. Takaoğlu,
2004
“The Early Bronze Age on Tenedos/Bozcaada.” Studia Troica 14: 135-140.
Takaoğlu, T. ve A.O. Bamyacı
2005
“Continuity and Change in Rural Land Use on Tenedos/Bozcaada.”
In Ethnoarchaeological Investigations in Rural Anatolia, volume 2, T. Takaoğlu (editör).
Istanbul: Ege Yayınevi, 115-137.
Tavukçu, A. Y., C. Başaran, Z. Tavukçu, E. Küçükefe.
2003
“Bozcaada/Tenedos Araştırmaları 2002.” Araştırma Sonuçları Toplantısı 21: 67-76.
77
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 1. Bozcaada’nın doğu yönden havadan bir görüntüsü
Resim 2. Bozcaada’nın güney yönden bağ alanlarını gösteren bir hava fotoğrafı
78
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 3. Bozcada Erken Tunç Çağı yerleşimine ait sandık mezarların bir
görüntüsü
Resim 4. Bozcaada’da Erken Tunç Çağına ait sandık tipi mezar içinde bulunan
beraber yatan iki kişiye ait iskelet kalıntıları (Sevinç 1994, res. 20)
79
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 5. Demir Çağına ait sandık mezarların kazı sonrası hali (Aslan ve Sevinç
2003)
Resim 6. Demir Çağına ait sandık mezarlarda ele geçen iki kulplu bir seramik
ve bazı tunç nesneleri (Aslan ve Sevinç 2003)
80
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 7. Klasik Döneme (M.Ö. 480-330) ait bir mezarın kazı sırasında
çekilmiş fotoğrafı (Sevinç 1994, res. 18)
Resim 8. Farklı bir mezarın kapağı açıldıktan sonara içindeki iskeletler ve ölü
hediyelerini gösteren bir fotoğraf (Sevinç 1994, res. 14)
81
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 9. M.Ö. 400-350 tarihli tipik bir antik Tenedos Sikkesi. Bu sikke üzerinde
çift başlı balta (Labrys) altında betimlenen üzüm salkımı ve şarap amforası bu
dönemde ada yaşantısında bağcılığın ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir.
Resim 10. Ada kırsalında bulunan bir zeytinyağı işliğine ait kaide parçası. Bu tür
buluntular antik çağda özellikle Roma döneminde adada zeytinciliğin de önemli bir
ekonomik faaliyet olduğuna işaret etmektedir.
82
KLEOSTRATOS: ANTİK TENEDOS’LU
BİR GÖK BİLİMCİ
Turan Takaoğlu
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü
ÖZET
Bu çalışma M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış Tenedos’lu ünlü gök bilimci Kleostratos’un yaşamı
ve astronomi tarihindeki yeri konusunu tanıtmayı amaçlar. Kleostratos genellikle Koç ve
Yay ile başlayan burçlar kuşağını ve güneş takvimini ilk bulan kişi olarak kabul edilir.
Bazıları da onu astronomide oktaeteris ya da sekiz yıllık çevrimi ortay akoyan bilim
adamı olarak tanımlar. Bu buluşların aslında Babil’de gerçekleştiği ve İonyalı tüccarlar
vasıtasıyla Ege dünyasına ulaştırıldığı ve Kleostratos tarafından ünlendirildiğini kabul
edenler de vardır.
Anahtar Kelimeler: Tenedıos, Antik astronomi, Kleostratos, Burçlar ve güneş takvimi
ABSTRACT
This essay represents a short biography of a famous native Tenedian astronomer
Cleastratus who liven on the island in the sixth century B.C. Cleostratus is often said to
have introduced the zodiac (beginning with Aries and Sagittarius) and the solar calendar
to Greece from. For others, Cleostratus was the real inventor of the octaeteris, or cycle of
eight years. It is often argued that these astronomical developments were originally
introduced from Babylonia by the Ionian merchants of this period.
Key words: Tenedos, Ancient Astronomy, Cleostratus, Zodiac and solar calendar
Tenedos’lu Kleostratos (Κλεόστρατος ο Τενέδιος) matematik ve astronomi
alanında antik çağın en önemli gözlemcilerinden biri olarak kabul edilir.
Takımyıldızlarının kim tarafından ve ne zaman ilk kez keşfedildiği büyüsünü hiç
kaybetmeyen sorular arasında yer almaktadır. Bu anlamda Kleostratos ismi hep
tarih boyunca ön planda kalmıştır. Kleostratos’un yaşadığı dönemde Thales,
Anaximender ve Anaksimenes gibi İonyalı bilginler astronomiye karşı hep ilgi
duymuşlardır. İonya M.Ö. 6. ve 5. yüyıllarda bilim ve felsefefin doğduğu bir bölge
olarak bilinnmesine rağmen bölge düşünürlerin düşüncelerinin şekillenmesinde
doğu dünyasının oldukça etkili olduğu kabul edilmektedir. Örneğin doğuya giden
İonya’nın lider kentlerinden Milet’li tüccarlar olasılıkla Babil ve Mısır’da ortaya
çıkan bilimsel gelişmeler ve bunlara ait fikirleri İon liman kentlerine taşımış
olmalıdır. İonya’nın özellikle M.Ö. 6. yüzyılda kültürlerin ve ideolojilerin kesişme
ve etkileşim noktası olduğu yadsınamaz. Milet, Efes, Samos veya Klazomenai gibi
İon ketleri bilim ve felsefe ile hep ön planda olmuştur. Bu ana İon kentleri dışında
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
bunların kurdukları koloni kentlerinde de benzer bilimsel ve felsefi akımların ön
plana çıktığını görmekteyiz. Örneğin, bu çağda İon kentlerin güney Marmara
bölgesinde kurduğu kolonilerde Lampsakos ve Kyzikos hem bilim hem de kültürel
anlamda zirvesini yaşamaktaydı. Lampsakos ve Kyzikos birer Milet kolonisi
olduğundan dolayı her anlamda kurucu kentleri ile yakın bağlantı içindeydi. Bütün
bu gelişmelerin yanında İon dünyası ile çok yakın kültürel ve ekonomik ilişki
içinde bulunan bir diğer coğrafi birim de Tenedos adasıdır. Dönemin deniz ticaret
ağı içinde Tenedos’un oldukça önemli bir stratejik noktada bulunduğu göz önüne
alındığında, adanın İon dünyasındaki düşünce akımlarından haberdar olmamasını
beklemek yanlış olur. Bu bağlamda konumuzu oluşturan Kleostratos bu dönemde
Çanakkale Boğazı girişinde önemli bir konumda yer alan küçük Tenedos adasında
yetişmiştir. Ünlü İonyalı bilgin ve doğa bilimcisi Thales’in Tenedos’ta öldüğü ve
ardından halefi olan Kleostratos’un adada bir astronomi okulunu sürdürdüğü
yönünde önemli bilgiler vardır (Fotheringham 1919: 167). Kleostratos iyi bir
gökyüzü gözlemcisi olduğu ve ne zaman yaşamış olabileceği yönünde antik yazılı
kaynaklarda önemli bilgiler mevcuttur. Kleostratos astronomi ile ilgili bilgileri
büyük olasılıkla Thales’den direk olarak almış olamlıdır. Bu bağlamda bilimsel
tartışmaların büyük bir çoğunluğu Thales ve onun temsil ettiği “İonyalı
Düşünürler” veya “Doğa Bilimcileri” olarak adlandırılan okul mensuplarının ana
fikir kaynağının nereye dayandığı sorusuna odaklaşmaktadır.
M.S. 1. yüzyılda yaşamış doğa Bilimcisi Plinius, Doğa Tarihi (Naturalis Historia
II.6.31) adlı eserinden Kleostratos’un yaklaşık olarak M.Ö. 520 civarında
Tenedos’ta astronomik gözlemler yaptığını doğrulamaktadır. Plinius bu eserinde
önce Anaksimender’in ekliptik’in oblik açıda olduğunu 58. Olimpiyatlar (M.Ö.
548-544) sırasında ortaya koyduğunu ve ardından Kleostratos’un gündönümün
tam vaktini ortaya koyarak özellikle Koç ve Yay olmak üzere burçlar kuşağında
(Zodiac) simgelerini tespit ettiğini aktarmaktadır. (Anaximander Miletus traditur primus
Olympiade quinquagesima octava, signa deinde in eo Cleostratus, et prima arietis ac sagittarii,
sphaeram ipsam ante multo Atlas). Bu tarihi bilgileri göz önüne araştırmacılar
Kleostratos’un yaklaşık olarak M.Ö. 520 civarı etkin olduğu tahmin etmeketdirler.
Bu bilgiler de Tenedos’lu Kleostratos’un adada öldüğü bilinen Thales’i öğretilerini
yakından bilmiş olabileceği görüşü ortay açıkmaktadır. Bu doğru olmazsa bile
Marmara (antik Propontis) içine deniz yoluyla ulaşmaya çalışan Miletlilerden de
Kleostratos’un Thales’in astronomiyle ilgili öğretilerine ulaşmış olabileceği
düşünülebilir.
Latin yazar Censorinus’un M.S. 238 yılında yazdığı ve insanlık doğal tarihi,
yıldızların etkisi, astronomi ve Yunan düşünürlerin öğretileri üzerine değişik
konularda yazılarını içeren De die natali liber (Doğumgünü Kitabı) adlı eserinde
Kleostratos’un yaşadığı dönem konusunda bize bir takım bilgiler sunar.
Censorinus’a göre Kleostratos Pers kralı Kserkses’in Çanakkale Boğazı
(Hellespontos) üzerinde köprü inşa eden mühendis Harpalos’tan daha önce
oktaeteris ya da sekiz yıllık çevrimi’i icat ettiğini söyler. Pers ordusunun
Anadolu’dan Avrupa’ya geçişi sırasında gereken köprünün inşaasının M.Ö. 48184
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
480 yılında gerçekleştiği kabul edildiğinden Kleostratos’un ne zaman yaşadığı
konusundaki bilgiler doğru gibidir. Aristotales’in ardından Atinadaki ünlü
akademinin başına geçen Theophrastus (M.Ö. 371-287) ise yazdığı de Signis
(Gökyüzü Simgeleri Üzerine) adlı eserinde Kleostratos’u ünlü gök bilimcileri arasında
sıralaması da onun yaşadığı dönem konusunda ve saygınlığı knusunda bilgi veren
diğer önemli kaynaktır.
Latin yazar Hyginus (M.Ö.64-M.S.17) daha çok yıldızları mitolojik
karakterlerle ilişkilendirdiği Poeticon Astronomicon (ii.13) adlı eserinde Tenedos’lu
Kleostraos’tan bahsetmektedir. Antik Yunan inanışında yıldızların veya
takımyıldızlarının mitolojik karakterlerden yola çıkarak adlandırılması bir gelenekti.
Bu bağlamda Hyginus özellikle Oğlak burcunu temsil eden Auriga (arabacı)
takımyıldızını oluşturan yıldızlar arasından ikisini Yunan efsanesindeki ikiz
çocuklar (Haedos, çoğul Haedi) ile ilişkilendirir. Hyginus bunu şu şekilde ifade
etmektedir: “Tenedos’lu Kleostratos’un bu çocukları yıldızların arasında işaret
eden ilk kişi olduğu söylenmektedir.” (Hos autem haedos Cleostratus Tenedius dicitur
primus inter sidera ostendisse)
Kleostratos’un Astrologia olarak adlandırılan ve daha çok farklı yıldızların
ve takımyıldızların hareketleri ile ilgili bir eser yazdığını biliyoruz. Özellikle
kendisinden daha sonraki yüzyıllarda yaşamış antik yazarlardan hakkında bilgi
aldığımız bu eserin sadece iki orjinal satırının bilindiğini ifade etmek gerekir.
Kleostratos’un bu kitapta ele aldıkları büyük olasılıkla kendi gözlemleri ile ilgili
olmalıdır. Kleostratos’tan önce burçlar kuşağı hakkında herhangi bir referansa
rastlamıyoruz. Kendisinden sonra ise bu konudaki çalışmaların sayısında oldukça
önemli bir artış görülmektedir. Dolayısıyla kendisinin bu bilgileri nereden aldığı
konusu araştırmacılar arasında hep önemli bir tartışma konusu olmuştur. Bu
konudaki en yetkin kişilerden biri olan John Fotheringham bu konu ile ilgili olaral
yaklaşık 100 yıl önce çok ayrıntılı çalışmalar ortaya koymuştur. John Fotheringham
(1919; 1920; 1925) ile Edmund Webb (1921; 1928) Kleostratos’un zodyak’ı
Babil’den Yunan dünyasına tanıtıp tanıtmadığı konusunda önemli bilimsel
tartışmalar yapılmıştır. Fotheringham astronomi ile ilgili bu bilgilerin kaynağının
Babil olabileceğini ileri sürmüştür. 12 simgeli bir burçlar kuşağının Babilde bu
dönem öncesinde mevcut olması bu teorinin ana dayanak noktalarından biriydi.
Bu kapsamda Langdon (1918) da aynı zamanda Thales’in doğa biliminin
kaynağının Babil olduğunu ve onun güneş tutulmasını öngörmesi arkasında Babil
kaynaklarının yattığını ileri sürmüştür. Bu da Kleostratos’un Babil burçlar kuşağı
simgelerini Thales veya İonyalı tüccarlar vasıtasıyla öğrenmesi ardından Yunan
mitolojisinde zaten var olan mitolojik kaynaklı yıldız isimleriyle birleştiridiği gibi
bir yorum yapılmaktadır.
Burçlar kuşağı veya takımyıldızları ile ilgili gözlemleri kadar Kleostraos ile
özdeş olmuş bir diğer keşif de oktaeteris olarak bilinen 8 güneş yıllık dönem veya
çevrim teorisidir. Kleostratos güneş ve ay takvimlerini aynı ölçülebilir değerlere
getirme çabası sonucu oktaeteris teorisini geliştirmiş olduğu kabul edilir.
Kleostratos’a atfedilen oktaeteris veya sekiz yıllık çevrim teorisinde bir çevrim
85
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
sekiz yıldan ibaretti (8 yıl x 365 gün= 2920 gün). Bunun da Ay takvimine göre 99
lunation (kameri ay, 29.5 günlük devre) yakındır (99 x 29.5= 2920.5 gün). Bu da Ay
ve Güneş takvimleri arasında bir yakınlığı gösterir. Bu yaklaşımın yanlış olduğu
M.Ö. 4. yüzyılda bir yılın uzunluğunun 365,25 saat olduğu hesaplanınca oktaeteris
teorisinin tatmin edici olmadığı ortaya konulmuştur. Çünkü bu, güneş takviminde
2922 güne denk düşmekteydi.
Mevcut arkeolojik veriler Teendos’un M.Ö. 6. yüzyılda soyo-kültürel
anlamda altın dönemlerinden birini yaşadığını göstermektedir. Böyle bir ortamda
Tenedos’ta bilim ve felsefenin gelişmesi oldukça doğaldır. Yukarıda da
bahsedildiği gibi Thales’in ömrünün son yıllarını adada geçirmesi ve onun ekolünü
Tenedos’lu Kleostratos’un devam ettirdiği ortadadır. Hem Thales hem de
Kleostratos’un her ne kadar özgün düşününceler ortay akoyulduğu bilinse de
onların düşüncelerinin şekillenmesinde doğu dünyasının rolünü yadsımamak
gerekir. Milet kenti liderliğindeki İonyalı deniz tüccarlaro duğu dünyasını Ege
dünyasın taşıdıklarını bugün arkeolojik araştırmalar doğrulamaktadır.
KAYNAKÇA
Clark D. H. and M. D.H. Clark
2004
Measuring the Cosmos: How Scientists Discovered the Dimensions of the Universe. New
Jersey: Rutgers University Press.
Fotheringham, J.
1919
“Cleostratus.” The Journal of Hellenic Studies 39: 164-184.
1920
“Cleostratus: A Postscript.” The Journal of Hellenic Studies 40: 208-209.
1925
“Cleostratus (III).” The Journal of Hellenic Studies 45: 78-83
Huber, P.
1958
“Ueber den Nullpunkt der babylonischen Ekliptik.“ Centaurus 5:192-208.
Jeremias, A.
1913
Handbuch der altorientalischen Geisteskultur. Leipizg: J.C. Hinrichs.
Langdon, S.
1918
“The Babylonian Conception of the Logos.” Journal of the Royal Asiatic Society, 433449.
McKenzie, D.A.
2005
Myths of Babylonia and Assyria. London: G. Harrap.
Sarton, G.
1953
Ancient Science Through the Golden Age of Greece. Cambridge: Harvard University.
Schaubach, J.K.
1802
Geschichte der griechischen astronomie bis auf Eratosthenes. Göttingen: J.F. Röwer.
Van der Waerden, B.L.
1988
Die Astronomie der Griechen. Darmstadt: Wiss. Buchgesellschaft.
Webb, E.
1921
“Cleostratus Redivivus.” The Journal of Hellenic Studies 41: 70-85.
1928
“Cleostratus and his Work.” The Journal of Hellenic Studies 47: 54-63
Weidner, E.F.
1915
Handbuch der babylonischen Astronomie. Leipizg: J.C. Hinrichs.
86
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 1. Ay’ın kuzey kutbuna ait bir görüntü (Uzay aracı Galileo’nun Jüpiter’e
yolculuk sırasında Ay’ın kuzey kutpu üzerinden geçerken aldığı bir görüntü)
Resim 2. Ay yüzeyinde bulunan Kleostratos ardından adlandırılan “Kleostratos
krateri”. Konum olarak Ksenophanes kraterinin kuzey doğusunda ve Pythagoras
kraterinin güneybatısında yer alır.
87
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 3. Babil Kralı I. Nabuchadnezzar dönemine ait (yaklaşık) M.Ö. 1120 tarihli
ve halen British Museum’da bulunan bir kabartma üzerinde tanrı sembolleri ve burç
işaretleri. Burada yer alan bazı burç sembolleri ile bugün bilinen bazı burç
simgeleri arasında bağlantı kurulmaktadır
88
OSMANLI’DAN CUMHURİYETE
BOZCAADA (1912-1923)
Mithat ATABAY
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Tarih Bölümü
ÖZET
Bozcaada stratejik bir yerde bulunmaktadır. Batılı büyük devletler bunun farkındadır.
İngiltere o nedenle Bozcaada ve Gökçeada’yı Balkan Savaşları sonunda Osmanlı
Devleti’ne bırakırken, diğer Ege adaları Yunanistan’a verildi. Türk Kurtuluş
Savaşı’ndan sonra Yunanlılar Anadolu’dan çekildiler. Batılı Devletlerle Lozan
Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye verildi.
Burada yaşayanlar Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus değişiminin dışında
bırakıldı..
Anahtar Kelimeler: Bozcaada, I. Dünya Savaşı, Balkan Savaşları
ABSTRACT
Their strategic position near the Dardanelles, the western powers, particularly Britain,
insisted on the end of the Balkan Wars in 1913 that the islands of Bozcaada(Tenedos)
and Gökçeada (Imbros) should be retained by the Ottoman Empire when the other
Aegean islands were ceded to Greece. After the Turkish War of Independence ended in
Grek defeat in Anatolia, the western powers agreed to the Treaty of Lausanne with the
new Turkish Republic, in 1923. Treaty of Lausanne made Bozcaada and Gökçeada
part of Turkey, and excluded them from the population Exchange that took place between
Greece and Turkey.
Key words: Bozcaada, First World War, Balkan Wars
TARBLUSGARP VE BALKAN SAVAŞLARI SIRASINDA BOZCAADA
Osmanlı Devleti, 19.yüzyılın sonunda gücünü büyük ölçüde yitirmiş ve büyük
devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıktan yararlanarak dış politikasını tamamen
buna bağladı. Osmanlı Devleti için Akdeniz’de yeni bir tehdit unsuru olarak İtalya
ortaya çıktı. İtalya diğer Avrupa Devletleri’yle anlaşarak 1911 yılında Tarblusgarp
ve Bingazi’yi işgal etti.1 Bu savaş sırasında tedbir olarak Akdeniz adalarını işgal etti.
İtalyan donanması Çanakkale önlerine gelerek Boğazı abluka altına aldı. Nimbo,
Turbine, Borea, Aquillone, Persed, Procione, Clemene ve Prgaso adlı 8 muhripten
oluşan İtalyan donanması Pisani ve Coadit adlı gemilerle desteklenerek ve
Çanakkale’de bulunan Türk donanmasına baskın düzenlemeyi planladı. İtalyan
1 Bu konuda bkz., Timothy W. Childs, Trablusgarp Savaşı ve Türk-İtalyan-Diplomatik İlişkileri, çev. Deniz
Berktay, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2008, s.1-76.
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
donanması 18 Nisan 1912 günü Bozcaada önlerine geldi ancak gecenin
karanlığında iki gemi birbiriyle çarpıştı ve İtalyan donanmasının harekâtı yarım
kaldı. Amiral Viale ve Amiral de Revel kumandasındaki İtalyan donanmasının
varlığını fark eden Taşoz muhribi Türk donanmasını uyarınca, 18 Nisan 1912 günü
saat 11.00’de İtalyanların başlattıkları yaklaşık iki saat süren top ateşi başarısızlıkla
sonuçlandı. İtalyan donanması Bozcaada yakınlarından geçerek güneye çekildiler.2
İtalyan donanması Osmanlı Devleti’nin adalar arasındaki haberleşmesini sağlayan
Selânik-Limni ve Limni-Bozcaada telgraf hattını 19 Nisan 1912 tarihinde ve
Bozcaada-Sakız Adası-Çeşme arasındaki telgraf kablolarını da 20 Nisan’da
kopardı3.
İtalyanlar, 15 Temmuz 1912 gecesi yeni bir baskına hazırlanmışlarsa da
şiddetli bir lodos nedeniyle bu harekâtı gerçekleştiremediler ve 18 Temmuz’a
ertelediler. İtalyan donanması bu defa da Boğaz ışıldaklarına yakalandı ve
bataryaların top atışları karşısında İtalyan donanması geri çekilmek zorunda kaldı.4
18 Ekim 1912 günü İtalyan ve Osmanlı Devleti arasında barış imzalandı.5
Osmanlı Devleti İtalya ile Uşi Antlaşması’nı imzaladığı gün Balkan
Devletleri ile savaş başladı. Osmanlı Devleti, Balkan devletlerinin kendileri
arasında yaptıkları ittifaklardan haberdar olduğunda 1 Ekim 1912’de seferberlik
ilân etmişti. Balkan Savaşı iki dönem olarak gerçekleşti. Birinci Balkan Savaşı
sırasında Osmanlı Devleti, elinde kalan zayıf deniz gücüyle önce Ege’ye çıkmadı ve
Karadeniz’deki Varna limanını bombaladı. Buna karşılık, Balkan devletleri içinde
tek donanmaya sahip Yunanistan, 20 Ekim 1912 tarihinde başlayıp 20 Aralık 1912
günü tamamladığı iki aylık harekâtla Bozcaada, Limni, Gökçeada, Taşoz, Bozbaba,
Semadirek, İpsara, Ahikerya ve Midilli adalarını ele geçirdi. Böylece İtalya’nın
elinde bulunan onüç ada dışında Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan Ege’deki tüm
adaları Yunanlılar işgal ettiler.6 Yunanlılar, 31 Ekim 1912 günü Gökçeada’yı, 7
Kasım 1912 günü de Bozcaada’yı işgâl etmişlerdi.7 Egedeki adalardan oluşan
Cezâyir-i Bahr-ı Sefid Vilâyeti adaların Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine
fiilen ortadan kalktı. Çanakkale Boğazı’na yakın adaların işgali İstanbul’u her türlü
saldırıya açık hale getirirken, Anadolu sahiline yakın olanların da işgal edilmesi
buraların da her türlü taarruza açık hale gelmesine neden oldu.
Balkan Savaşları sonrasında yapılan antlaşmalarda Rumeli’nin büyük bir
bölümü ile Cezâyir-i Bahr-ı Sefid Vilâyeti fiilen Osmanlıların elinden çıktı. Birinci
Childs, a.g.e., s.148.
B.O.A., A.MKT.MHM., 743/25, 20 Nisan 1912.
4 Mehmet Sadettin Aygen, Bütün Yönleriyle Bozcaada, Türkeli yayınları, Afyon 1985, s.59.
5 Uşi Antlaşması için bkz., Childs, Trablusgarp Savaşı ve Türk-İtalyan-Diplomatik İlişkileri, 245-250.
6 Cevdet Küçük (ed.), Türk Hakimiyetinde Ege Adalarının Yönetimi, SAEMK Yayınları, Ankara 2002,
s.142-143; ayrıca bkz., İsmail Hami Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1961, s.394395. Yunan donanması 24 Ekim 1912 tarihinde itibaren Bozcaada önünde dolaşmaya başlamış ve
telgraf hattını kesmişlerdi. Bozcaada’nın işgali konusunda gün gün olayları takip için bkz., İdris
Bostan, Ali Kurumahmut, Trablusgarp ve Balkan Harplerinde İşgal Edilen Ege Adaları ve İşgal Telgrafları,
SAEMK Yayınları, Ankara 2003, s.387-393.
7 Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.393.
2
3
90
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Balkan Savaşı sırasında 3 Aralık 1912 tarihinde Çatalca mütarekesi imzalandı. Barış
görüşmelerinin Londra yapılması kararlaştırıldı. Osmanlı Devleti Balkan
Devletleri’yle barış görüşmeleri yaparken, Fransa, Rusya, Almanya, AvusturyaMacaristan, İtalya ve İngiltere büyükelçilerinin katıldığı Sufera Konferansı yapıldı.
17 Aralık 1912 tarihinde yapılan Sufera Konferansı’nda Yunanistan adaları
isterken, Osmanlı Devleti Ege adalarından vazgeçmeyeceğini bildirdi. 1 Ocak 1913
tarihinde yapılan toplantıda Osmanlı Devleti “Adalarla ilgili meselelerin gerekirse büyük
devletlerle birlikte incelenebileceğini” belirtti. Büyük devletler 17 Ocak 1913 tarihinde
Osmanlı Devleti’ne bir nota vererek, Edirne’nin Balkan devletlerine terk
edilmesini ve adaların geleceği ile ilgili kararın kendilerine bırakılmasını istediler.
Bu öneri kabul edilmezse savaşı devam edeceğini belirttiler. Bunun üzerine
Sadrazam Kâmil Paşa istifa etti yerine Mahmut Şevket Paşa sadrazam oldu.
Yapılan görüşmeler sonunda 30 Mayıs 1913 tarihinde Londra Antlaşması
imzalandı. Girit üzerindeki Osmanlı egemenliği sona erdi. Adaların geleceği büyük
devletlerin vereceği karara bırakıldı.8
İkinci Balkan Savaşı sonunda Osmanlı-Yunan Barış Antlaşması 14 Kasım
1913 Cuma günü Atina’da imzalandı. Adalar sorununun çözümü, Londra
Antlaşması’nın 5.maddesi gereğince “büyük devletler”e bırakıldığından, Atina
Antlaşması’nın 16.maddesi adalarla ilgili görünse bile genel hükümleri içeriyordu.
Büyük Devletler bu konuyu Yunanistan lehine çözümlediler ve 16 Aralık 1913
tarihinde aldıkları kararı 14 Şubat 1914’te Osmanlı Devleti’ne tebliğ ettiler. Bu
kararla Çanakkale Boğazı önündeki Gökçeada ve Bozcaada ile Antalya sahilleri
yakınındaki Meis Adası’nı (Meis Adası Osmanlı hakimiyetindeyken 13 Mayıs 1912
tarihinde İtalyanlar, 1915’de Fransızlar, sonra yine İtalyanlarca işgal edilmiş ve
1944’te Yunanistan’a verilmiştir) Osmanlı Devleti’ne, diğer adaların tamamını,
Birinci Balkan Savaşı’ndan beri işgâl altında tutan Yunanistan’a
bıraktılar.Yunanistan işgali altındaki adaları silahlandırmayacaktı. Burada önemli
olan husus şudur ki, adaların egemenlği değil kullanım hakkı Yunanistan’a
bırakıldı. Yunanlılar bu karara rağmen, Bozcaada’yı boşaltmak istemediler.9
Osmanlı Devleti 15 Şubat 1914 tarihinde verdiği cevapta; kararı üzüntüyle
karşıladığını Gökçeada, Bozcaada ve Meis adasının iadesini senet kabul edeceğini,
diğer adalar konusunda haklı taleplerini elde etmek için çaba sarf edeceğini
bildirdi.10
Adalar konusundaki görüşmeler Birinci Dünya savaşı öncesinde devam etti.
Yunanistan Osmanlı Devleti’nin Midilli ve Sakız’a bir saldırı yapabileceğini
belirterek büyük devletlerden garanti istedi. Bu arada büyük devletler dünyada
gelişen olaylar karşısında Osmanlı Devleti’nin en azından tarafsız kalmasını
sağlamak için Limni’yi Osmanlı Devleti’ne vermeyi kararlaştırdılar. İtalya işgal
ettiği adalardan çekilmek için görüşmelere hazır olduğunu belirtti. Venizelos da
Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.158-159.
İsmail Hami Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, s.407.
10 Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.160.
8
9
91
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
zorunlu olarak Osmanlı Devleti ile görüşmeler katılmaya yanaşmak zorunda kaldı.
Venizelos Osmanlı Devleti delegeleriyle görüşmeler yapmak için 21 Temmuz 1914
tarihinde yola çıktı. Ancak bu sırada Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında
savaş başlayınca Münih’ten geri döndü.11 Osmanlı ve Yunan delegeler 12 Ağustos
1914 tarihinde Bükreş’te bir araya geldiler. Ancak burada alınan kararlar hayata
geçirilemedi ve sonuçsuz kaldı.
BIRINCI DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA BOZCAADA
Birinci Dünya Savaşı başladıktan sonra itilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’na
yapacakları saldırıda Bozcaada’yı ikmal üssü olarak seçtiler. Çanakkale’ye yapılan
hücumlarda Limni, Gökçeada, Midilli ve Bozcaada’yı kullandılar. Yunanistan
savaşa girmediği için Yunan kuvvetleri bu adalardan çekildiler. Buralar İngilizlerin
denetimine geçti. Sadece bir miktar Yunan jandarma kuvveti kaldı. Bozcaada önce
İngiliz-Fransız kuvvetlerinin daha sonra tek başına Fransız kuvvetlerinin
denetiminde kaldı. Bozcaada Çanakkale Savaşlarında hem hava saldırıları için bir
üs hem de Fransız askerlerinden hasta ve yaralılar için bir dinlenme yeri olarak da
hizmet verdi. Bozcaada’nın Habbele Ovasına bir havaalanı yapıldı.12
Hava komodoru Samson, Bozcaada’da Rum kadınların da yardımı ile
Habbele Ovası’ndaki bağlık bir alanı sökerek, içleri çimento dolu bidonlarla,
toprak olabildiği kadar düzeltilerek ve sıkıştırılarak 800 metre boyunda bir pist
yaptı. Çanakkale Savaşları sırasında Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı
General Ian Hamilton, Gökçeada’yı komuta merkezi olarak kullandı. İtilaf
Devletlerinin gemileri Limni adasının Mondros Limanında üslendi, Gökçeada ve
Bozcaada arasından geçerek Çanakkale Boğazı’na saldırı düzenlediler. Çanakkale
Savaşları sırasında Yunan Başbakanı Venizelos Haziran ayı başında Bozcaada’ya
gelip gitti. Rum halkı tarafından gösterişli bir törenle karşılandı. İngiliz Amiral
gemisinde yemek yedi ve adada bulunan Fransız üssünü ziyaret etti. 13 Bozcaada,
adada bulunan Fransız askerlerine her türlü malzeme desteğinde bulundu. Adada
yeterli olmayan gıda ve sebzeleri Selânik’ten ve Pire’den temin ederek Fransızlara
sattılar.14 Savaş sırasında Fransız Üssü adanın kuzeyinde bulunuyordu.15 Birinci
11 Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.161; ayrıca bkz., Ege’de Temel Sorun Ege’deki Tartışmalı Adalar, Yay.
Haz. Ali Kurumahmut, TTK Yayınları, Ankara 1998, s.58-60.
12 Mehmet Saadettin Aygen, Bütün Yönleriyle Bozcaada, s.72.
13Charles F. Roux, Bir Fransız Subayın Günlüğünden Çanakkale Savaşlarının Perde Arkası Çanakkale’de Ne
Oldu?, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Ankara 2007, s.105
14Charles F. Roux, anılarında şöyle diyor: “(Bozcaada) Bize kapasitesinin çok üstünde malzeme
vermeye zorlandı. Anadan doğma tüccar olan Ada Rumları, Sefer kuvveti müşterilerini adaya
gelmediklerini görünce derhal civar adalardan, Selânik’ten ve Pire’den kanatlı hayvanlar, yumurta,
sebze, meyve, bisküvi, konserve vs. getirtti. Böylece Bozcaada, Sefer Kuvvetinin deposuna dönüştü.
Bkz., Roux, a.g.e., s.186
15 Bozcaada’da Fransız üssü ve adadaki yaşam konusunda Charles F. Roux önemli bilgiler
vermektedir: “3 Eylül 1915) Kurmay Heyeti subaylarının istirahati için ayrılmış bir villaya, iyileşme
dönemini geçirmeye gönderildim… Römorkör adanın kuzey burnuna dolaşınca üzerinde Bozcaada
kasabasının kurulu olduğu köy göründü. Mazgallı burçları olan Seddülbahir’dekiyle aynı modelde
ancak daha ufak eski bir Türk kalesi, küçük limana hakim bir konumdaydı. Bunun da karşısında
92
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Dünya savaşı sonrasında toplanan Paris Barış Konferansı’nda Yunanlılar Ege
Adalarının tamamının kendilerine verilmesini istediler.
LOZAN BARIŞ KONFERANSI VE BOZCAADA
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması
sonrasında toplanan Lozan Barış Konferansı’nda Bozcaada ilk kez 25 Kasım 1922
tarihindeki toplantıda gündeme geldi. Oturum Başkanı Lord Curzon, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin temsilcisi İsmet Paşa’dan konuyla ilgili
görüşlerini belirtmesini istedi. İsmet Paşa,16 adaların Türk egemenliğinde olması
gerektiğini belirterek;
“Coğrafi bakımdan, Küçük Asya’ya bağlı parçalar olan Akdeniz ve Ege
Denizi adalarının, Anadolu’nun huzuru ve güvenliği için büyük önem
taşıdığını söyledi, bu adalar kıyıdan az uzaklıkta ve Türkiye karasuları
içindeki ufak adalar, Küçük Asya’nın barışını ve güvenliğini pek yakından
üzerinde yel değirmenleri bulunan bir tepe vardı. Kaba renklerle boyanmış kayıklar, yolcuları almaya
geldi ve birkaç kürekle iskeleye götürdü. Kayıkçılar, adalı Rumlara has kıyafet olan şalvar ve siyah
püsküllü kırmızı külahlar giyiyorlardı. Beyaz sakallı ihtiyar Türklerden bir, diğerinden kırmızı kuşağı
ve sarığıyla ayırt ediliyordu. Rıhtımda, liman gibi küçüktü. Sahildeki evler, ahşap veya kireçli taşlardan
inşa edilmişti. Geneli şairane ve oldukça zarifti. Muhtemelen pek de sanatsal olmayan bir hisledir ki,
bunları güzel görüyordum.” Roux, a.g.e., s.187-188. “Limanda Denny ile birlikte Bozcaada’nın Mevki
Komutanı Albay’ın ikâmetgâhına gittik. Albaya kısaca “Vali” deniyordu. Bu unvan, kendisine değilse
de gördüğü işe uygundu. İlk defa işgal etmiş olan İnfiliz donanması, bu adayı Fransızlara bıraktıktan
sonra burası Fransız mülki idaresine geçmişti. Yunan hakimiyeti ancak bir bayrak, bir de jandarma
subayı ve birkaç askerle temsil ediliyordu. Her şey Fransız valinin teşebbüsü veya tavsiyesiyle
yapılıyordu.Roux, a.g.e., s.188. “Yollar yeniden yapılmış veya tamir edilmişti, telefon hatları
kurulmuştu. Telgrafhane –burası Yunanistan’a kablo ile bağlıydı- eski memurlarını muhafaza ediyorsa
da, Fransız askeri kontrolü altında görev yapıyordu. “Bozcaada şehri” diye adlandırılan yerden subay
villasına kadar araba ile kırkbeş dakikalık yol vardı. Bizim birliklerin açmış olduğu yol, çıplak
tepelerden, mahsulü zayıf olması kuvvetle muhtemel tarlalardan, meşhur doğu şarabı yapmaya
elverişli siyah üzüm bağlarından geçiyordu.
Villamız Bozcaada Belediye Başkanı’nın sayfiyesi olup bir bayırın yamacında kuruluydu. Taraçasında,
verimli bir vadi görünüyordu. Set set bir meyve bahçesi villanın aşağısında yola ve yukarısında zirveye
kadar uzanıyordu. Hava mükemmeldi.” Roux, a.g.e., s.189. “Türklerden kaçarak buraya gelmiş bir
mülteci burada 2000 Rum olduğunu söyledi. Roux, a.g.e., s.189. “(7 Eylül 1915) Uçak karargâhı,
hemen deniz kenarında bir kumlukta kuruydu. Burada değişik modellerden 16-18 kadar tek kanatlı
uçak vardı Bazıları sökülür takılır hangarlardaydı fakat büyük bir kısmı açıktaydı. Gerilerde pilotlar ve
malzemeleri için yapılmış çadırlar veya ahşap barakalar kurulmuştu.” (Roux, a.g.e., s.190.“Yemekten
sonra ev sahiplerimin bir kısmı işleriyle meşgul olmaya başladı. Bir kısmı da istirahat için buraya
gelmiş bir Senegalli taburunda yapılacak müsabakayı izlemeye gitti. Denny ile ben de fırsattan istifade
bunların arabalarıyla şehirden bir şeyler almaya çıktık. Küçük liman girişindeki eski Türk kalesi,
minareli cami, kubbeli çan kulelerine sahip Rum kilisesini, genellikle alacalı bulacalı ahşap evleri,
parmaklıklı pencereleri, eğri büğrü sokakları, bu sokaklardaki çardakları ile şehir, gerçekten
romantikti. Burada da bazı dükkânlardaki işaretlerden Fransız işgali anlaşılıyordu. Meselâ, bir
Müttefikler Bakkaliyesi, bir Joffre Lokantası olduğu gibi birçok da Fransız İngiliz Ordusu Müteahhidi
bulunuyordu.” Roux, a.g.e., s191.
16 Bkz., Lozan Barış Konferansı; Tutanakları, Belgeleri, Haz. Seha L. Meray, SBF Yayınları, Ankara 1969,
s.96-102.
93
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
tehdit edebilirler. Bu bölgenin tamamlayıcı birer parçası olduklarından, bu
adaların Türkiye’nin egemenliği altına konulmaları kesin olarak zorunludur.
Kaldı ki, Türk karasuları içinde bulunduklarına göre bunların, Türk
egemenliği altında olmaları gerekmektedir.
Büyük adalara gelince, kaderi 17/30 Mayıs 1913 tarihli antlaşma uyarınca
büyük devletlerce saptanması gerekli olan Bozcaada ve İmroz üzerindeki
Türkiye’nin hakları aynı devletlerin 14 Şubat 1914 tarihli ortak notalarında
doğrulanmıştır. Bu yüzden bu iki ada Türk egemenliği altına konulmuş
bulunmaktadır.” dedi.
Konuşmasına devam eden İsmet Paşa Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve
Nikarya adalarının da silahtan arındırılmış olarak tarafsız ve bağımsız birer siyasi
varlık olmalarını savundu.
Yunanistan adına söz alan Venizelos ise; İsmet Paşa’nın Türk egemenliği
altına sokmak istediği adaların nüfusunun çoğunluğunun Rum olduğunu sadece
Bozcaada, İstanköy ve Rodos’ta küçük bir Türk azınlığının olduğunu söylemiş ve
nüfus yapısıyla ilgili şu bilgileri verdi.
Venizelos’a göre diğer adalarda ise sadece Rumlar yaşamaktadır ve böyle
olunca bu adalara sahip olmak Türklerin hakkı değildir. Ayrıca Venizelos, adaların
Türkiye için bir tehdit unsuru olmadığını da dile getirmiştir. Venizelos
konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu adaların askerden arındırılmasının gerekip gerekmediğinin, bu yolla gidilirse
bunun ne ölçüde yapılmasının uygun düşeceğinin incelenmesi kabul edilmektedir.
Bu bakımdan, en iyisi askerlik uzmanlarına danışmaktır fakat ne olursa olsun,
Bozcaada ve İmroz’u içine almak üzere, uzun süreden beri Türkiye’nin
olmaktan çıkmış topraklar üzerinde Türk egemenliğinin yeniden kurulması söz
konusu olamaz.”
Venizelos, Bozcaada ve İmroz adalarının Yunanlılarda kalmak koşuluyla iki
ada üzerinde Yunanistan’ın egemenliğinde önemli kısıtlamalar yapılmasına razı
olabileceğini dile getirdi.
Oturum başkanı Lord Curzon, 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Konferansı’nda
büyük devletlerin İmroz ve Bozcaada ile Asya yakasına yakınlığından dolayı Meis
adasının Türkiye’ye bırakıldığını ve diğer adaların ise silahtan arındırılmış olarak
Yunanistan’a verilmiş olduğunu hatırlattı. Bu durumun 14 Şubat 1914 tarihli bir
nota ile Osmanlı Hükümetine bildirildiğini ancak Osmanlı hükümetinin bu durum
karşısında açık bir tutum takınmadığını dile getirdi.
İsmet Paşa bu sırada iki öneride bulundu.
“1.Büyük devletlerin 1913 yılında teklif ettikleri gibi, Çanakkale Boğazı’nın
ağzına yakınlıkları yüzünden, Bozcaada ve İmroz Türkiye’ye geri verilmelidir.
94
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Aynı zamanda boğazların bir çeşit nöbetçiliğini yapan bu adalar grubuna adı
şimdilik ilk defa anılan Semadirek adasının da katılmasını istemektedir.
2.1913’te Yunanistan’a verilmiş olan bütün öteki adalar özellikle Limni,
Midilli, Sakız ve Nikarya adaları, Yunanistan’dan alınarak özel bir rejim
altına konulmalıdır.”
Venizelos, bu adaların yalnız askerden arındırılmalarının söz konusu olduğu
izlenimini aldığını belirtti.
Dr. Rıza Nur ise; Venizelos’a olumsuz cevap vererek, adaların tarafsız ve
bağımsız bir siyasal varlık olması gerektiğini savundu.
Lord Curzon, adaların nüfus yapısı dikkate alındığında Wilson Prensiplerine
göre Yunanistan’a bırakılması gerektiğini vurguladı. Türk heyetinin adalara özerklik
verilmesi düşüncesinin daha önce Sisam ve Girit’te uygulandığını ancak bu
uygulamanın adalarda kanlı isyanlara sebep verdiğini belirterek bu örneklerin bile
Türk heyetinin teklifinin reddi için yeterli olduğunu dile getirdi.
Lod Curzon, toplantı sonunda; Bozcaada, İmroz ve Semadirek adalarının
kaderinin Boğazların serbestisi sorunuyla bağlantılı ele alınmasını, geçmiş uyarılar
dikkate alınarak diğer adalara özerklik verilmesi konusundaki anayasal deneme
teklifinin reddedilmesine, bu adaların Yunanistan’dan ayrılmasının söz konusu
olmadığına ancak askerden arındırılması konusunun uzmanlarca incelenmesinin
olumlu karşılandığını bildirdi.
İsmet Paşa, askerden arındırılma sorunun alt komisyona havale edilmesinin
olumlu olduğunu ancak İmroz, Bozcaada ve Semadirek adaları üzerindeki
egemenlik sorunu üzerinde Lord Curzon’un daha açık konuşmasını istedi.
Venizelos ise, Semadirek adası üzerinde bir tartışmanın söz konusu
olmadığını, bunun 1913 yılında halledildiğini söyledi.
Türk heyeti İmroz ve Bozcaada üzerinde egemenlik sorunun görüşme
konusu yapılmasına çekince öne sürdü. Bu adalardaki egemenlik haklarının
tartışma konusu yapılmayacağını vurguladı.
29 Kasım 1922 tarihli oturumda,17 daha evvel isimleri geçen adaların
askerden arındırılması konusunda alt komisyonda antlaşmaya varıldığı belirtildi.
İsmet Paşa, Bozcaada, İmroz ve Semadirek adalarına ilişkin sorunun boğazlar
sorunuyla ele alınmasının uygun olduğunu söyledi. Yunan delegesi Caclamanos ise,
Limni ve Semadirek adalarına ilişkin egemenlik sorununun olmadığını söyledi ve
Bozcaada ve İmroz adasında Rum nüfusunun katışıksız olduğunu vurgulayarak
buna dikkat çekti.
İsmet Paşa, “Bozcaada ve İmroz için egemenlik sorunu yoktur, Semadirek için de
bunun olmasını arzu etmekteyiz” dedi.
Lord Curzon, Türk heyetinin Bozcaada ve İmroz üzerindeki haklarının
1913’teki Londra Konferansına dayandığını ve talebinin haklı olduğunu söyledi.
Ancak İmroz’da 9.200 Rum yaşarken bir tek Müslüman bile yoktur, Bozcaada’da
17
Lozan Tutanakları, s.103-110.
95
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
5.420 Rum varken 1.200 Türk yaşamaktadır. Ayrıca İmroz’a Gelibolu’dan 10.000
Rum göç etmiştir. Bu durumun da dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
İsmet Paşa, Bozcaada ve İmroz’un 1913’te Türkiye’ye verildiğini ve üzerinde
egemenlik konusunda tartışma yapılamayacağını belirtti.
8 Aralık 1922 tarihindeki görüşmede18 İsmet Paşa, müttefik devletler 7
maddelik bir istekte bulunmuştu. Bu isteklerin içinde 6. madde “Boğazlar önünde
bulunan dört adaya gelince İmroz, Bozcaada ve Semadirek’te Türk egemenliği tanınmalı ve
kesin olarak belirtilmelidir. Limni adasının özerkliği ilân edilmelidir.”
Türk tarafının bu isteklerini görüşmek üzere oturuma ara verildi. Öğleden
sonraki oturumda19 Lord Curzon 6. madde üzerinde şunları söylemiştir:
“Altıncı nokta siyasal niteliktedir. Komisyon geçen hafta boğaz önündeki
adaların askerden arındırılması ve bunların gelecekteki siyasal durumu üzerinde
bir süre tartıştığımızı hatırlayacaktır. Biz dört adanın İmroz, Bozcaada,
Semadirek ve Limni adalarının askerden arındırılmasını kabul etmeye hazırdık.
Ancak müttefikler Limni ve Semadirek adaları üzerinde egemenlik sorununu
yeniden tartışma konusu yapmaya razı değillerdi. Bu yüzden müttefikler
Limni’de özerk bir rejimin kurulmasını kabul etmemektedirler. İmroz ve
Bozcaada’ya gelince bu sorunu ileri bir tarihe ertelemiştik. Ben yalnız Rum
nüfusunun bulunduğunu gösteren etnik istatistikleri sunmuş olduğum İmroz
adasının Türk egemenliğine geçirilmesi isteğini haklı gösterecek nedenleri
kapsayan daha geniş bir açıklama yapamaya davet etmiştim.”
18 Aralık 1922 tarihli oturumda20 Boğazların idaresi konusu ele alınmıştı. Bu
görüşmelerde Ege Denizi’nde Semadirek, Limni, İmroz ve Bozcaada’nın askerden
arındırılması ele alındı. İsmet Paşa konuşmasında “Semadirek, İmroz ve Bozcaada
adaları, Çanakkale Boğazını tamamlayıcı parçalarıdır. Böyle olunca, bunlar ne yoldan olursa
olsun yabancı bir devletin egemenliği altına konulamaz.”
8 Temmuz 1923 tarihli görüşme21;
Toplantı başlayınca Sir Horace Rumbold, işgal altındaki yerlerin boşaltılması
ilgili protokole ek yapılarak bölgede bir Türk, bir Yunanlı temsilcini katılmasının
uygun olacağını dile getirdi.
İsmet Paşa, Bozcaada ve İmroz için özel hükümlerin konulmasını Türk
tarafının kabul edemeyeceğini belirtti ve antlaşmanın 14. maddesinde yer alan
hükümleri adalar Türk tarafında geçince uygulayacağını dile getirdi. Bugünkü
görüşmelerde İmroz ve Bozcaada adalarının boşaltılmasına ve adalarda özel rejim
uygulanmasına yönelik hükümler görüşüldü. Teklif edilen hükümler şöyledir:
Lozan Tutanakları, s.160-168.
Lozan Tutanakları, s.171-178.
20 Lozan Tutanakları, s.231-244.
21 Lozan Tutanakları, s.176-181.
18
19
96
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
“İmroz ve Bozcaada adalarından Yunan birliklerinin ve makamlarının
çekilmeleri, sözü geçen antlaşmanın 14.maddesinde öngörülen özel örgütün
kurulması için gerekli tedbirler alınınca, Barış Antlaşmasının yürürlüğe
konulmasını beklemeksizin yapılacaktır. Sözü geçen Yunan birlikleriyle, Yunan
makamlarının çekilişini mümkün olduğu kadar hızlandırmak ve yetkililerinin
yeni makamlara geçirilmesini kolaylaştırmak amacıyla Yunan ve Türk
hükümetlerince onanır onanmaz, Milletler Cemiyeti Meclisi’nden iş bu
paragrafın yürürlüğe konulması için yapılması gerekli çeşitli işlemleri denetlemek
üzere görevlendirilecek bir komiser atanması rica olunacaktır.”
24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması imzalandı. Lozan
Antlaşmasının Bozcaada ile ilgili hükümleri şöyledir22:
“Madde 12: İmroz adası ile Bozcaada ve Tavşan adaları arasında Doğa
Akdeniz adaları ve özellikle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam,
Nikarya adaları üzerinde Yunan egemenliği konusunda 17 Mayıs 1913 tarihli
Londra Antlaşması’nın 5.maddesi, 1-14 Kasım 1913 tarihli Atina
Antlaşması’nın 15.maddesi hükümleri uyarınca alınan ve 13 Şubat 1914
tarihinde Yunan hükümetlerine bildirilen kara, bu antlaşmanın, İtalya’nın
egemenliği altına konulan ve 15.maddede de belirtilen adalara ilişkin hükümleri
saklı kalmak üzere doğrulanmıştır. İşbu antlaşmada aykırı bir hüküm
bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar
Türk egemenliği altında kalacaktır.”
Madde 14: Türk egemenliği altında kalan İmroz adasıyla Bozcaada,
yerel(mahalli) yönetim ile can ve mal güvenliği bakımından, Müslüman olmayan
yerli halka gerekli bütün güvenceyi sağlayan, yerel unsurlardan kurulu bir özel
yönetimin örgütünden yararlanacaktır. Bu adalarda düzenin korunması,
yukarıda öngörülen yerel yönetim örgütünün aracılığıyla yerli halktan seçilmiş ve
bu örgütün emrinde bulunan bir polis kuvvetince sağlanacaktır.
Rum ve Türk halklarının müdahalesine ilişkin olarak Türkiye ile Yunanistan
arasında kararlaştırılmış ya da kararlaştırılacak olan hükümler, İmroz ve
Bozcaada halklarına uygulanmayacaktır.”
SONUÇ
Lozan Antlaşması’nın bu hükümleri antlaşmanın onaylanmasından sonra
uygulandı. Bozcaada 20 Eylül 1923 tarihinde Hızır Reis gambotu ile gelen Mülkiye
Müfettişi Kadri Bey, Avni Bey ve Teğmen Nevzat Bey komutasındaki 45
Jandarma ve 10 Polis memuru tarafından teslim alındı. Böylece 1912’de başlayan
ve on yıl on ay onüç gün devam eden Yunan işgali dönemi sona erdi.
22
Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, çev. Seha L. Meray, YKY Yayınları, İstanbul 1993, s.5-6.
97
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Ada
İmroz
Bozcaada
İstanköy
Rodos
Rum Sayısı
9.207
5.420
14.500
37.777
Müslüman Sayısı
1.200
2.020
4.854
Yahudi ve Diğerleri
2.445
98
BOZCAADA’DA OSMANLI MEDENİYETİNİN
TANIKLARI: KİTABELER
Gülgün YAZICI,a İmran ŞAHIN,b Mesut YAZICIb
a
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
b
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Rektörlük
ÖZET
Stratejik konumundan dolayı 14. yy. başlarından itibaren Osmanlı Türklerinin
ilgilendiği Bozcaada, fethedilmesinin ardından başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere
Osmanlı hükümdar ve devlet adamlarının önem verdiği; kale, cami, medrese, hamam,
gibi eserler inşa ettiği bir adadır. Osmanlı döneminde aynı zamanda bir sürgün yeri
olarak da kullanılan adada devlet ricalinden pek çok önemli şahıs sürgün olarak
bulunmuş, bunların bir kısmı burada vefat etmiştir. Dolayısıyla Bozcaada’daki tarihi
eser kitabeleri ile mezar taşı kitabeleri bize Bozcaada’nın Osmanlı dönemi tarihini
aydınlatacak pek çok ipucu sunmaktadır. Bozcaada kitabeleri üzerinde yapılan
çalışmalar neticesinde 2 cami kitabesi, 2 kale kitabesi, 1 tabya kitabesi, 2 çeşme kitabesi
olmak üzere 7 adet yapı kitabesi, 55 adet mezar taşı kitabesi tespit edilmiştir.
Tebliğimizde bu kitabelerden elde edilen veriler, Bozcaada’nın Osmanlı dönemindeki
demografik, sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısına yönelik olarak değerlendirilmiştir.
Anahtar kelimeler: Bozcaada, Kitabe, Mezar taşı
ABSTRACT
Because of its strategical location, Bozcaada was very important to the Ottomans and they
had been concerned in its conquest ever since the 14 century. After the conquest of the
island the Ottoman Sultans and statesmen had castles, mosques, medressehs, and hamams
built on the island. In Ottoman times it was used as an exile island. Some statesmen with
high position in the state were exiled to the island and some of them died there. That's
why the historical remains (inscriptions, epitaphs) give us a lot of important clues to
understand the Ottoman history of the island. In the result of the research on Bozcaada, 2
mosques, 2 castles, 1 bastion, 2 fountain inscriptions and 55 tombstone epitaphs were
found. This information which is the result of the research helped us to understand the
demogrophic, socio economic and socio cultural structure of Bozcaada in Ottoman time.
Key words: Bozcaada, Epitaph, Tombstone
GİRİŞ
Türkiye'nin Ege denizindeki iki adasından biri olan Bozcaada, stratejik önemi
nedeniyle tarih boyunca cazibe merkezi olmuştur. Tarihin en eski dönemlerinden
başlayarak her dönemde devletlerin ilgisini çeken Bozcada yine gündemdedir. Pîrî
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Reis ünlü eseri Kitâb-ı Bahriye’de Çanakkale Boğazında bulunan Sultaniye ve
Kilitbahir kalelerine en yakın ada olan Bozcaada’nın boğazların güvenliği açısından
son derece önemli olduğuna dikkat çekmiştir (Pîrî Reis: 1988 1/ 209-217 ).
1455 yılında Bozcada'yı fetheden Fatih Sultan Mehmet, hiç kuşkusuz
boğazlarda egemenliğin korunması için adanın taşıdığı önemi biliyordu. Bozcaada,
1463-1479 yılları arasında, Osmanlı Devleti ile Venedik arasında mücadele konusu
olmuştur. Bu önemli adanın güvenliğini sağlamak için II. Mahmut döneminde
Bozcaada Muhafızlığı tesisi edilmiştir. Osmanlı idaresinde coğrafi yapısı dolayısıyla
Bozcaada sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devlet adamlarından yaşadığı
döneme damgasını vuran Sadrazam Halil Hamit Paşa, 1785 yılında adaya
gönderilmiş ve burada idam edilmiştir. Sadrazam Halil Hamit Paşa'nın Alaybey
Camii haziresinde bulunan mezarında başsız vücudu bulunmaktadır, başı ise
İstanbul'da Karacaahmet mezarlığında gömülüdür.
Adanın Türk devrinden önceki ismi Tenedos, Kolonai kralı Kyknos'un
Oğlu Tenes'in evi anlamındadır. Çalışmamızda Alaybey Camii haziresinde iki
(AC.7, AC.8) ve Aburga Ahmet Dede mezarlığında bir (AA.4) mezar taşında
adanın isminin Boohçaada olarak geçtiğini tespit ettik. Bu adın kaynağını
bilmemekle birlikte belki eski Bozcaada müftüsü Adem Gülmek'in ifade ettiği gibi
bohçası koltuğunda adaya gelen sürgünlerin adlandırmalarıdır (Gülmek 2002: 8).
Türk denizcileri ilk dönemlerde adaya Bozada demişlerdir. Bu, adanın en yüksek
noktası Göztepe'nin uzaktan boz olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır.
BOZCAADA YAPI KITABELERI
1311/ 1894 tarihli Cezair-i Bahr-i Sefid Salnamesine göre Bozcaada’da 3 Cami, 1
tekke, 1 medrese, 1 hamam,1 Rüşdiye Mektebi ve birkaç ilk mekteb vardı
(Orhonlu 1969: 147). Bugün ise Bozcaada’da Osmanlı döneminden kalma 1 kale,
biri kalıntı halinde 3 cami, 1 tabya, 1 çeşme, 2 hamam olmak üzere 8 adet tarihî
yapı tespit edilmiştir. Tekke ve medrese günümüze ulaşmamıştır. Bu yapılara ait 8
adet yapı kitabesi mevcuttur.
Bozcaada Kalesi
Bozcaada’daki en görkemli Osmanlı yapısı Bozcaada Kalesidir (Res. 1).
Kaynaklarda Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa edilen kalenin daha sonra
yapılan tamirat ve ilavelerle ilk şeklini kaybettiği yazılıdır (Orhonlu 1969: 145;
Aygen 1985: 79).
Bozcaada kalesinin biri ana giriş kapısında, diğeri güney cephesindeki liman
kapısında olmak üzere 2 adet tamir kitabesi mevcuttur. Her ikisi de manzum olan
kitabelerin şairi Aynî olup son mısralar ebced hesabıyla kalenin tamir tarihi olan
1231/1816 ’i verir. Kitabe metninde yer alan “yeni baştan tecdid” ifadesine göre
kale, Sultan Mahmud tarafından adeta yeniden yapılırcasına tamir edilerek
yenilenmiştir.
100
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Ana kapıdaki kitabe metni (Res. 2):
fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilün
Yapdı bu kal‘a-i mansûreyi Sultan Mahmûd
Hak Te‘âlâ ede a‘dâsını her dem makhûr
‘Ayniyâ düşdü dedim mısra‘-i târîhi metîn
“Oldu Bozcaada’nın kal‘a vü şehri ma‘mûr”
1231
Liman kapısındaki kitabe metni (Res. 3):
fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilün
Etdi bu hısn-ı hasîni yeni başdan tecdîd
Hân-ı Mahmûd-şiyem dâver-i Dârâ-tedbîr1
Her gören eyledi târîhini Aynî tahsîn
“Buldu Bozcaada’nın sûru ne zîbâ ta‘mîr”
1231
Tuğra
Kalenin iç avlusunda sergilenen mezar taşları arasında kalenin tamiri esnasında
konduğunu düşündüğümüz Sultan Mahmud’ a ait bir tuğra da bulunmaktadır (Res.
4). Mahmud Han bin Abdulhamid el-muzaffer dâ’imâ Adlî Tuğrada bir imza da
bulunakla birlikte kazınmış olduğu için okunamamaktadır.
Tabya
Kalede sergilenen kitabeler arasında halkın Yeni Kale olarak bildiği Tabya’nın
kitabesi de yer almaktadır. Binası yıkılmış olan tabyanın kitabesi önce Alaybey
Camiine, oradan ortaokul bahçesine (Orhonlu 1969: 146) son olarak da kaleye
getirilmiştir. Üzerinde çok sayıda kurşun izi bulunan ve ortasından boydan boya
kırık olan kitabenin bazı yerleri, özellikle son satırı okunamayacak derecede tahrip
olmuştur (Res. 5). Bu sebeple 2 sütun halinde yazılı 8 beyitlik manzum kitabenin
şairi tespit edilememektedir. Manzumenin son mısraı ebced hesabıyla 1243/1827
tarihini verir. Kitabeden anlaşıldığına göre toplarla mücehhez tabya, 1243/1827
tarihinde Bozcaada muhafızı vezir Hafız Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.
fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
1 Bu mısra Orhonlu tarafından “Han Mahmud şiyem dâd u dârâ tedbîr” şeklinde okunmuştur
(Orhonlu 1969:146).
101
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Berr ü bahrin pâdişâ(hı)…2
Bir vezîr-i kahramânı yani k.. s..d gibi
Hazret-i Hâfız Ali Pa(şa vezîr-i bî-na)zîr
Asker-i islâma olmaz işte bu rehber gibi
Bozcaadaya muhâf(ız oldu) …
(he)mân
Yapdı bu tabya-i bâlâyı kavî mermer gibi
Kalb-i a‘dâya düşer elbetde bir havf (ü) elem
Ara (yerden) gösterince topları ejder gibi3
Asker ile ittifâken dâneler topda bütün4
(Bârek)a’llâh uğraşurlar sıdkile leşker gibi
Niyyet-i pâk ile hıdmet etdi dîn ü devlete
Y(andı) gönlü düşmenin bu dem yine ahker gibi5
Hısn-ı tevfîkde Mevlâ ol müşîri hıfz ede
Bö(yle) ‘âlî topu edip bende-i kemter gibi
………………. mi‘mâr ile târîh-i tâm
Pek (met)în6 bir tabya oldu sedd-i İskender gibi 1243
Camiler
Bozcaada’da halen ayakta olan Alaybey Camii ile Köprülü Mehmed Paşa
Camii’dir. Köprülü Mehmed Paşa Camiinin kitabesi yoktur, ancak üzerinde yapılış
tarihinin 1655 olduğu yazılıdır. Bugüne ulaşmayan diğer camiin ise Kalede
kalıntıları görülebilmektedir.
Alaybey Camii
2 Bu mısra Cengiz Orhonlu tarafından “Hazret-i Sultan Mahmud” şeklinde tamamlanmıştır, ancak
eklenen ifadeler vezne uymamaktadır (Orhonlu 1969:146)
3 Bu mısraın kırık olan ilk kısmı Orhonlu tarafından “Arada [ bir] gösterince” şeklinde
tamamlanmıştır (Orhonlu 1969: 146), ancak kitabede “gösterince” kelimesinden önceki harf ( r )
değildir, harflerin genel karakteristiğine bakarak (n) ya da (y) olduğu söylenebilir, bu durumda eksik
kısım belki “ara yerden” olabilir.
4 Bu kelime Orhonlu tarafından [ kü] nûn şeklinde tamamlanmıştır (Orhonlu 1969:146) , ancak
metinde (k) harfi görülmediği gibi kitabedeki noktalar, kelimede bir (b) harfi olduğunu
göstermektedir
5 Mısraın ilk kelimesi Orhonlu tarafından “etdi” şeklinde okunmuştur (Orhonlu 1969:146)
6 Kitabede kırık olan bu kelime Orhonlu tarafından “zîbâ” olarak tamamlanmıştır (Orhonlu
1969:146), ancak hem vezne uymamakta hem de ebced hesabını aksatmaktadır.
102
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Alaybey Camiinin inşa kitabesi yoktur, kemerli giriş kapısının ön ve arka yüzünde
birer tamir kitabesi bulunmakla beraber bunlar tamamıyla kazınmış olduğu için
tam olarak okunamamıştır. Bu sebeple bugüne kadar yapılan çalışmalarda caminin
banisi ve inşa tarihi hakkında çok net bilgiler bulunmamaktadır. Orhonlu,
kitabenin kazınmasından dolayı camii inşa ve tamir ettirenin isimlerini
öğrenemediğimizi söylerken (Orhonlu1969: 147) Aygen, Hadimîzâde Ahmed
Bey’in vakfiyesinden hareketle camiin Miralay Ahmed Ağa tarafından yaptırıldığını
belirtir (Aygen 1985: 78). Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan 7115/1
numaralı kayda göre Miralay Ahmed Ağa 1115 tarihinde Bozcaada’da bir cami ve
medrese vakfetmiştir. Bu iki vakıf kaydına dayanarak Alaybey Camiini Miralay
Ahmed Ağa’nın yaptırdığını kesin bir şekilde söylemek mümkündür.
Arka yüzdeki kitabede -kazınmış olmasına rağmen- yer yer bazı kelimeler
okunabilmektedir (Res. 6). Tek tük okunabilen bu kelimelerden hareketle
kitabenin metnini tesbit etmek mümkün olabilmiştir. Şöyle ki Cengiz Orhonlu,
Şinasi Divanında Bozcaada’da tamir edilen bir camie hakkolunan bir kitabe metni
verir ve mahallinde izine rastlanamadığını belirtir (Orhonlu 1969: 147). Kazınmış
kitabeden tek tük okuyabildiğimiz kelimeler göstermektedir ki Orhonlu’nun
bahsettiği kitabe, Alaybey Camii’nin giriş kapısının arka yüzündeki kitabedir.
Dolayısıyla kitabeden anlaşıldığına göre Alaybey Camii, kapısından mihrabına
kadar bütünüyle harab olmuş iken 1262 /1846 tarihinde Sultan Abdülmecit’in
Kapdan-ı Deryalarından Ali Paşa tarafından yenilenmiş ve bu tamirin kitabesini de
19. yüzyıl Tanzimat şairlerimizden Şinasi Efendi yazmıştır (Şinasi 2005: 33). Bu
kitabe Şinasi Divanında “Bozcaada’da kâ’in bir câmiin tamiri içindir ki mahalline
hakkolundu” ifadesiyle yer almıştır.
mefâ‘îlün mefâ‘îlün mefâ‘îlün mefâ‘îlün
İmâmü’l-müslimîn Abdülmecîd Hân-ı keremkârın
Mülûk-ı mü’minîn içre nazîri olmamış manzûr
Odur şem‘-i münîr-i mahfel-ârâ-yı hilâfet kim
Olur mihrâb-ı şevket pertev-i zâtı ile pür-nûr
Olup her bendegân ol Dâver-i dîn-pervere pey-rev
Nice âsâr-ı ecr-efzâya eyler sa‘y-ı nâ-mahsûr
Ez-ân cümle müşîr-i yem-himem deryâ kapudânı7
Meberrâta dem-â-dem nâ’iliyyetle olur me’cûr
Husûsâ bu ‘ibâdetgeh mine’l-bâbi ile’l-mihrâb
Harâb olmuş iken tecdîde etdi himmet-i mevfûr
7
Orhonlu, bu mısraı “Ez ancümle müşîrim himem-i deryâ kapudânı” şeklinde vermiştir. S.147
103
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Menâ’irden ezân te’zîn olundukça hemân Allah
Ede ol câmi‘ü’l-hayrı mü’ebbed hasmını makhûr
Şinâsî tâm târîhin cemâ‘at böyle vird etsin
“Ali Paşa bu ra‘nâ secdegâhı eyledi ma‘mûr” (=1262)
Kitabenin üst kısmında yer alan tuğra da tamamen kazınmıştır. Ön yüzdeki
kitabede ise sadece 1307 tarihi kazınmayarak bırakılmıştır. Cengiz Orhonlu,
herhalde yanlışlıkla bu tarihi 1321 olarak vermiş (Orhonlu 1969: 147), ondan
aktaran Sadettin Aygen ve diğer kaynaklar da bu hatayı tekrarlamıştır (Aygen 1985:
78). Bu tarih, bize camiin 1307/1890’de yeniden tamir olunduğunu
göstermektedir, ancak 2 sütun halinde yazılmış 4 beyitlik manzum kitabeyi
okumak mümkün olamamıştır (Res. 7).
Namazgâh Çeşmesi
Bozcaada’da günümüze ulaşan en eski tarihli yapı kitabesi, Namazgâh Çeşme
kitabesidir. Namazgâh çeşmesinin doğu cephesinde yer alan 4 beyitlik manzum
kitabeden bu çeşmenin susuzluk sorununu çözmek amacıyla halk tarafından
yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Çeşmenin güney cephesindeki kitabe 1165 /1752
tarihli olduğunu göstermektedir (Res. 8-10).
Cengiz Orhonlu, Tapu Arşivindeki evkaf defterini kaynak göstererek Öküz
Mehmet Paşa’nın 16. yüzyıl başlarında Bozcaada’da bazı çeşmeler inşa ettirdiğini
haber verir (Orhonlu 1972: 73). Sadettin Aygen de bu bilgiden hareketle
Namazgâh çeşmenin onlardan biri olduğunu söyler (Aygen 1985: 84), ancak Öküz
Mehmet Paşa 1619 yılında öldüğüne göre 1752 tarihli Namazgâh çeşmeyi onun
yaptırmış olması mümkün değildir. Muhtemelen kitabenin okunamamış
olmasından dolayı Aygen böyle bir hataya düşmüştür, yoksa ada halkının birleşerek
bu çeşmeyi yaptırdığı ve herkesin yardımıyla bu suyun akıtıldığı kitabe metninden
açıkça anlaşılmaktadır.
fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
İttifâk etdi cezîre halk(ı) kim hâl-i hayât
Etdiler bu hayr(ı) kim hep olmaz ol aslâ (me)mât
Ol resûlün kavline çün kıldılar her dem ‘amel
Rûz-ı mahşerde şefâ‘at ede fahr-i kâ’inât
Himmetiyle cümlenin mevc etdi bu mâ-yı revân
Çeşme-i ayn-ı şifâdan gel gel iç âb-ı hayât
Bu………..târîhin eyledi maksûdu kim
“Eyleye Mevlâ bu çeşme sâhibin adın necât”
104
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Güney cephedeki kitabe:
Mâşâallah
Ve mine’l-mâ’i külle şey’in hayyin8
1165
Kaynaklarda adada bugün depo olarak kullanılan 2 hamam bulunduğu ve
bunların birinde bir kitabe olduğu yazmakla birlikte bu kitabeyi görmek mümkün
olmamıştır (Orhonlu 1969:148; Aygen 1985: 83 )
Bozcaada Mezar Taşı Kitabeleri
Bozcaada’da Alaybey Camii Haziresi, Aburga Ahmed Dede Mezarlığı,
Değirmenlik Sokaktaki mezarlık olmak üzere 3 mezarlık tespit edilmiştir. Bunlar
birer hazire olup Bozcaada’nın asıl Müslüman Mezarlığı günümüze ulaşmamıştır.
Bunlardan başka Kalede ve ve Bozcaada Müzesi’nde sergilenen mezar taşları
vardır. Bu 5 mekândaki toplam 55 mezar taşının9 14’ü Alaybey Camii Haziresinde,
12’si Aburga Ahmed Dede Mezarlığı’nda 3’ü Değirmenlik Sokaktaki mezarlıkta,
17’si Kalede, 9’u da Müzededir.
Bu mezarlıklar arasında en iyi korunan, en bakımlı mezarlık, Alaybey Camii
Haziresidir. Bu hazirede numaralandırılmış 14 mezar vardır, bunlardan biri
kitabesizdir, muhtemelen sonradan baş ve ayakucuna düz bir taş dikilmiştir. Yakın
bir zamanda hazireye başka bir yerde bulunmuş kırık bir mezar taşı getirilmiştir
(Res. 11). Dolayısıyla şu an mezar kitabesi sayısı 14’tür. Mezarlar, baş taşı ve
ayaktaşı birlikte olarak korunmuşlardır. Hazirede Sadrazam Halil Hamîd Paşa (Res.
12), Kapudân-ı Deryâ Hüsrev Paşa’nın Divan Efendisi Hâcegân-ı Divân-ı
Hümâyûndan Seyyid Mehmed Emin Efendi, Sağ Kol Ağası Seyyid Yahya Ağa
(Res. 13), Alaybeyi Câmii imam ve hatibi Hâfız Mustafa Nazif Efendi, Bozcaada
Topçu Binbaşısı Morevî Mehmed Efendi (Res. 14), Müderris Yusuf Efendi (Res.
15), gibi önemli şahıslar ve Bohçaadalı Sağ Kol Ağasının hanımı Ümmügülsüm
Hanım (Res. 16), Bozcaada naibi Saîd Efendi’nin hanımı Adeviyye Hanım gibi
önemli şahısların hanımları bu hazirede yatmaktadır.
Bozcaada, stratejik konumundan dolayı daima önemli bir ada olma özelliğini
korumuş, aynı zamanda Osmanlı döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Bu
sebeple günümüze ulaşan az sayıda mezar taşında önemli isimlerle karşılaşmamız
son derece doğaldır. Karşılaştığımız meslek grupları /unvanları da buna bağlı
olarak sadrazam, divan efendisi, sağ kol ağası, imam-hatip, Dâhiliye Kolağası,
Kal‘a Binbaşısı, Topçu Binbaşısı, müderris, nâib, tabur katibi, voyvoda, iç çukadar,
kapudan, kale müdürü gibi askerî, mülkî erkândan ve ulamâ sınıfındandır.
“Biz her canlı şeyi sudan meydana getirdik.” Kur’an, Enbiya:30
Toplam mezar taşı sayısı 57’dir, ancak Alaybey Camii haziresindeki mezar taşlarından birisi
kitabesiz olduğu için sayıya dahil edilmemiştir. Yine Kalede 18 mezar taşına numara verilmesine
rağmen 2 taş (K4+K9) birbirinin parçası olduğu için tek taş olarak sayılmıştır.
8
9
105
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Aburga Ahmed Dede Mezarlığı’na adını veren şahıs hakkında kaynaklarda
bilgi bulunamamıştır. Orhonlu, Köprülü Mehmed Paşa vakfiyesinde geçen “liman
ağzında bulunan şüheda mezarları”nın Aburga Ahmed Dede mezarlığı
olabileceğini söyler ve burada 10 kadar mezar bulunduğunu ifade eder (Orhonlu
1969:1449) (Res. 17)
Değirmenlik Sokaktaki mezarlık büyük ölçüde yok olmuştur. Orhonlu,
burada 20 kadar toprağa gömülü mezar taşı bulunduğunu haber verir ve açıkta
olan 2 mezar taşından birinin metnini de aktarır (Orhonlu 1969: 144), ancak
bugün görünürde sadece 3 mezar taşı vardır (Res. 18).
2006 yılında ziyarete açılan Bozcaada Müzesi’nde adanın muhtelif yerlerinde
bulunup müzeye getirilmiş 9 mezar taşı sergilenmektedir. Bütün bu mezarlıklarda
bulunan mezar taşlarından 26’sı erkek, 25’i kadın mezar taşıdır, 5 tanesinin isim
kısmı kırık olduğu için mezar sahibinin cinsiyeti tespit edilememiştir. Mezar taşları
300 yıl öncesine uzanmakta olup en eskisi, üzerinde sadece tarih satırı bulunan
kaledeki 1109 / 1697 tarihli kırık taş, en yenisi ise 1318/1900 tarihli Alaybeyi
Câmii imam-hatîbi Mustafa Nazif Efendi’nin mezar taşıdır. 16 mezar taşının alt
kısmı kırık olduğu için tarihini tespit etmek mümkün olamamakla birlikte adanın
Türklerin hâkimiyetine geçtiği ilk dönemlerden kalma mezar taşlarının günümüze
ulaşmadığı anlaşılmaktadır.
1311/ 1894 tarihli salnameden Bozcada’da bir tekke bulunduğunu
öğreniyoruz, ancak bu tekke günümüze ulaşmadığı gibi mezar taşları arasında çok
fazla sufi mezar taşına da rastlanmamıştır. Biri Alaybey Camii haziresinde (AC.11),
diğeri Aburga Ahmed Dede mezarlığında (AA.4) bulunan 2 tane sufi mezar
taşından da Bozcaada’daki tekke hakkında bilgi sahibi olamıyoruz, sadece birinci
taşın sahibinin Kadirî tarikatine mensup olmasından hareketle tekkenin bir Kadirî
tekkesi olduğunu söylemek mümkündür.
Mezar taşlarından ölen kimsenin kimliği yanında kimi zaman kaç yaşında ve
ne şekilde öldüğüne dair bilgilere de sahip olunabilmektedir. Bilhassa genç yaşta
ölümler, mezar taşında “civân-ı nâzenîn”(K.1), “nev-civân” (K.6), “tazelikde”
(M.9) “gençliğine yazık oldu” (AA.7) gibi ifadelerle belirtilmiş, bazen de daha kesin
ifadelerle ölüm yaşı verilmiştir:
“Nihâyet girmiş idim on yedi yaşıma” (AA.3)
“Fânide altmış sekize ömrüm erdikde hemân” (AC.11)
Hastalık (AC.6, AC.12, AA.3), şehadet (AA.11), boğulma (M.7), ya da
doğum (D.2) gibi olağan dışı sebeplerle ölümlerin, geride üç körpe kuzunun
bırakıldığı (AA.8), trajik ölümlerin de mezar taşında belirtildiğini görüyoruz.
Mezar taşlarının 34’ü manzum, 8’i mensur olarak yazılmıştır, geri kalanların
baş tarafı kırık olduğu için manzum veya mensur olduğu konusunda kesin bir şey
söylemek mümkün değildir. Manzum metinlerin 29’u anonim mısralar olup hemen
hemen her mezar taşında görmeye alışık olduğumuz şu ifadelerdir:
106
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Ziyâretden murâd hemân du‘âdır
Bugün bana ise yarın sanadır
Fenâdan bekâya eyledi rıhlet
Ede kabrini Hak ravza-i cennet
Ecel geldi ana olmaz amân
Cürmümü afv eyle yâ Rabbe’l-Mennân
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nur-ı Kur’ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Nev-civânım gitdi cennet bağına
Firâkı kaldı vâlideyni cânına
Bazı önemli şahısların mezar taşında ise kendilerinin ölümü üzerine yazılmış
özel manzumeler bulunmaktadır ki bunların son mısraı ebced ile mezar taşı
sahibinin ölüm tarihini de vermektedir. Bozcaada’da sayısı 3 olan bu tür mezar
taşları, ölen kişi hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı sağlar. Örneğin elHac Ali Efendi’nin bir tarikate mensup olup 68 yaşında öldüğünü (AC.11),
Adeviye Hanım’ın Bozcaada naibi Said Efendi’nin Hanımı ve çok iyiliksever
olduğunu, M.8 numaralı taş sahibinin ise babası ve kardeşiyle kayıkta iken
boğularak öldüğünü öğreniyoruz.
Kitabe metinleri
Alaybey Camii haziresi
AC.1
Huve’l-Bâkî
Sadr-ı a‘zam-ı sâbık10
merhûm ve mağfûr el-muhtâc
ilâ-rahmeti rabbihi’l-Gafûr
Halil Hamîd Paşa rûh-ı
şerîfiyçün el-fâtiha
Sene 1199 (1785)
AC.2
Huve’l-Bâkî
Kapudân-ı Deryâ Hüsrev Paşa
10
Cengiz Orhonlu, “esbak” kelimesini “sâbık” olarak okumuştur (Orhonlu 1969:141).
107
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Hazretleri Divan Efendisi11
Hâcegân-ı Divân-ı Hümâyûndan
merhûm ve mağfûr el-muhtâc
ilâ-rahmeti rabbihi’l-Gafûr
es-Seyyid Mehmed Emin Efendi
rûhiyçün el-fâtiha
sene 1240 (1824/25)
AC.3
Huve’l-Hayyu’l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Merhûm Sağ Kol Ağası
Es-Seyyid Yahya Ağa rûhuna fâtiha
Fî 7 Rebî‘ü’l-âhir 1244 (17 Ekim 1828)
AC.512
Huve’l-Bâkî
Kimseye bâkî değildir çünki dehr-i bî-sübût
Gel oku ihlâs ile bir fâtiha etme sükût
Bak hakîkatle Muhammed merkadine ‘ibret al
“Küllu nefsin fâniye v’allâhu Hayyun lâ-yemût” 13
Alaybeyi Câmi‘-i şerîfi imam ve hatîbi
Merhûm el-Hâc Hâfız Mustafa Nazif
Efendi ibn-i Ahmed Ağa’nın rûhiyçün fâtiha
Fî 26 Muharrem sene 1318
AC.6
Huve’l-Bâkî
Bu cihân bağına geldim bir meserret görmedim
Derdime dermân aradım bir ilâcın bulmadım
Geçip ömrüm görmedi aslâ sıhhat vücûdum
Bir misâfir gibi gezdim ben de mihmân olmadım
Sâbık Mühendishâne-i Beriye-i Hümâyûn
Dâhiliye Kolağası olup Bozcaada
11 “hazretleri” kelimesi Orhonlu tarafından “hazretlerinin” şeklinde okunmuştur ( Orhonlu
1969:143).
12 AC.4 yazısızdır, ancak haziredeki mezar taşları daha önceden numaralandırılmış olduğu için bu
numaralara uyulmuştur.
13 “Her can ölümlüdür, Allah, diridir ölmez.”
108
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Topçu Binbaşısı Morevî Mehmed
Efendi’nin rûhiyçün el-fâtiha
Fî 13 S (Şa‘ban) 1285
AC.7
Huve’l-Hayyu’l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Bohçaadalı Yahyâ’nın oğlu merhûm
Ali Bey rûhiyçün fâtiha
Sene 1272
AC.8
Fenâdan bekâya eyledi rıhlet
Ede kabrini Hak ravza-i cennet
Bohçaadalı Sağ Kol
Ağasının zevcesi merhûme
Ümmügülsüm Hanım rûhuna fâtiha
Fî 8 r 1250
AC.9
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Bozcaada Kal‘ası Binbaşısı
merhûm Hacı Rüstem Efendi’nin
rûhiyçün li’llâhi’l-fâtiha
fî 31 Ağustos sene 1289
AC.10
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Müderrisîn-i kirâmdan Hâce Yusuf
Efendinin rûhiyçün fâtiha
Sene 1265
AC.11
Huve’l-Bâkî
109
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Lâ… idim dilde nâmım nâmım sâdır
İki ‘âlemde şânım el-Hâc Ali Efendi zâhir
Fânide altmış sekize ömrüm erdikde hemân
Gûşuma erdi sadâ gel dediler âhir
Rehber ile bir tarîke etmiş idim intisâb
Pîr-i üstâdım olupdur Hazret-i Abdülkâdir
Meded ey cedd-i(?) resûl Ali’ye imdâd eyle
Kapına kim ki gelir mahrûm olan pek nâdir
O Gaffârı hesâb eyle bulagör anda sen târîh
“Okuyan anlamaz anı olursa bî-riyâ şâ‘ir”
Fî 2 Ramazan sene 1288
AC.12
fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün
Huve’l-Bâkî
Emr-i Hakla dürlü emrâz geldi benim tenime
Bulmadı sıhhat vücûdum sebeb oldu mevtime
‘Âkıbet erdi ecel rıhlet göründü cânıma
Okuyup bir fâtiha irsâl edeler rûhuma
Hem Muhammed Mustafa’nın aşkına
Cürmümü afv eyleye ilâ-yevmi’l-kıyâm
Merhûme Hanife Hanım rûhuna fâtiha
Fî 12 Ramazan sene 1278
AC.13
Huve’l-Bâkî
Dîde-i ibret ile bak ‘âlemin ahvâline
Oldu hâlince hîç şâh u gedâ müstedâm
İşte bu merhûme de terk-i fenâ eyledi
Lutfuna mazhar edip eyleye Hak şâdkâm
Zevce-i Sârim Efendi-i fezâ’il-sirişt
Almış idi fazl ile nezd-i mevâlîde nâm
Rûhunu şâd et birâder okuyup fâtiha
Nâ’il-i rahmet ede seni de Rabb-i enâm
110
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çıkdı bir hâtif dedi cevher-i târîhini
“Âişe Hanım ede kasr-ı cinânı makâm”
Fî 27 Cemâziye’l-âhir 1282
AC.14
Âh mine’l-mevt
Cezîre-i Bozcaada’nın Saîd Efendi nâ’ibi
Adeviyye zevcesi Hanıma erdi nidâ
“İrci‘î”14 emri gelince terk-i fânî eyleyip
Nûş edip câm-ı ecelden eyledi ‘azm-i bekâ
Çâre yokmuş ol Züleyhâ-iffete kıydı ecel
Şâfi‘ olsun ki mahşerde Fâtıma hayrü’n-nisâ
Dahi hulkı zât pek muhsine hanım idi
Hudâ feyz-i rahmetinden dâ’imâ versin ziyâ
Adeviyye ol şerîfe subh târîh-i cevheri
“Ya‘ni cânân-ı yâr ile kılsın heman zevk (u) safâ”
Fî yevmi’l-ahad 29 Rebî‘ü’l-evvel sene 1283
AC.15
….p.ş oğlu
(İb)rahim oğlu Seyyid
…d rûhuna fâtiha
Sene 1265
Aburga Ahmed Dede Mezarlığı
AA.1
Huve’l-Bâkî
Ecel geldi ana olmaz amân
Cürmümü afv eyle yâ Rabbe’l-Mennân
Mağfiret kıl olmasın hâli yaman
Mazhar-ı nûr-ı şefâ‘at kıl her zamân
Merhûme ve mağfûre Şerife Hanife
14 Kur’an, Fecir:28. ayetin ilk kelimesi olup ayetin tamamı “sen O’ndan O senden razı olarak
Rabbine dön” anlamındadır.
111
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Hatun rûhuna fâtiha
Sene 1221
AA.2
Huve’l-Bâkî
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Merhûm ve mağfûr Genc Ali
Ağanın rûhiyçün (fâtiha)
Sene 1129
AA.3
Âh mine’l-mevt
Nihâyet girmiş idim on yedi yaşıma
Bir onulmaz derd-i derûn geldi benim başıma
Tali‘im imiş ta ezelden böyle çalınmış kalem
Doyamadım babam anam ve hem karındaşıma
Ziyâretden murâd hemân bir du‘âdır
Bugün bana ise yarın sanadır
Bozcaada Kal‘ası Tabur Kâtibi Ahmed Efendi’nin
Kerîmesi Emine Naciye Hanımın rûhuna fâtiha
Fî 22 Rebî‘ü’l-evvel 1291
AA.4
Huve’l-Bâkî
Bohçaada Liman Re’îsi
El-Hâc Hüseyin Ağa’nın
Kerîmesi merhûme Dervişe Zeyneb Hatun rûhuna fâtiha
Sene 126215
AA.5
Huve’l-Bâkî
15 4. satırdan itibaren toprağa gömülü olarak bulduğumuz bu taş, görünen kısmından hareketle
Orhonlu tarafından “Bohcaada Liman Re’îsi El-Hâc Hüseyin Ağa”nın mezar taşı olarak
değerlendirilmiştir. (Orhonlu 1969: 145)
112
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Fenâdan bekâya eyledi rıhlet
Ede kabrini Hak ravza-i cennet
Sâbıkan Yunda voyvodası
Merhûm İsmail Ağa
Rûhiyçün fâtiha
Sene 1261
AA.6
Âh mine’l-mevt
Gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
Kasab başı Hasan Paşa
Efendimizin iç çukadarı
merhûm Seyyid Ârif Mehmed Ağa
rûhuna fâtiha
Sene 1239
AA.7
(kırık)……… hemân
Anın derdinden perîşân oldu hem
Dürlü dürlü derde düşdü o civân
Vâlidesi hem ‘ıyâli ehl-i belde ağladı
Gençliğine yazık oldu uçdu elimden hemân
Sen sabırlar ver İlâhî cümlemize yâ Kerîm
Çün rütbesiyle hatm ediben müste‘ân
Merhûm Çeşmli16 Seyyid Hüseyin
Beşe rûhuna fâtiha
sene 1224
AA.8
Âh mine’l-mevt
Lutf ile meskenim kıl yâ Hudâ bâğ-ı cinân
Râzıyım her emrine yâ Rab eyledim teslîm-i cân
Almadım dünyâda murâdım nâ-murâd oldum bugün
Vere cennetde murâdım bana Hallâk-ı cihân
Dâr-ı dünyâda durur iken gül gibi nâzik tenim
Ansızın geldi ecel hîç vermedi bir dem amân
16
Orhonlu tarafından “Çeşmeli” olarak okunmuştur. (Orhonlu 1969:144)
113
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Üç körpe kuzularım bırakdım yetîm
Hem anam hem ıyâlim eylesinler âh (u) figân
Kim gelip kabrim ziyâret eden ihvân
Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân
(kırık)… Kapudanın zevcesi merhûme Şerîfe
….
AA.9
Merhûme Hadice binti
Es-Seyyid Ali çelebi
Rûhuna el-fâtiha
Sene 1156
AA.10
…
Merhûm Tozlu
…
AA.11
…
Kalmadı vaktim vasiyet edeyim
Verdi Hak bana şehâdet devleti
Kara Îbrahim oğlu Halil
…
AA.12
….
Ziyâret eyleyen ahbâbını her dem
Ki cürmüm hadden aşmışdır ola ki ‘afv ede Rahmân
Mısır kapudanlarından Kara Muslî-zâde
Hasan Kapudan’ın zevcesi merhûme
Hâfize Hatun rûhuna fâtiha
Fî 8 Ramazan sene 1265
Değirmenlik Sokaktaki Hazire
Cengiz Orhonlu’nun varlığını haber verdiği 20 kadar toprağa gömülü
mezartaşı gibi 1281 tarihli Terzi Veli oğlu Süleyman’a ait taş da bugün
ortada yoktur (Orhonlu 1969: 144).
D.1
Huve’l-Bâkî
114
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çün ecel geldi a(na olmaz amân)
Cürmümü afv eyleye yâ (Rabbe’l-Mennân)
Mağfiret kıl olmasın (hâli yaman)
Mazhar-ı nûr-ı şefâ‘at kıl (her zamân)
(İm)roz adasının müd(îri)
El-Hâc Abdullah Ağa (rûhuna)
Fâtiha fî 25 Şevval sene 126817
D.2
Âh mine’l-mevt
Hamlini vaz‘ eylemişken eyledi terk-i fenâ
Ol Habîbin aşkına mağfiret kıl yâ Rabbenâ
Hacı Ali Kapudan’ın kerîmesi Şerife
Hadice Hanım’ın rûhuna fâtiha
Fî 15 CA sene 1277
D.3
Huve’l-Bâkî (silik)
Ağlasın
…
…
…
… oğlu Süleyman Re’îs
Kerîmesi Şerife Hadice Hanım
Rûhiyçün fâtiha
Fî 27 Muharrem sene 1266
Kalede Sergilenen Mezar Taşları
K1
Bu civân-ı nâzenînin merkadidir bu mezâr
Hâke yeksân eyledi
Nazik tenin rûzgâr
Merhûm Kerîme rûhuna
El-fâtiha
17
Rüzgarın etkisiyle kitabenin sol yarısı yukarıdan aşağıya doğru siliktir.
115
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
….
K2
Ali
Derdine dermân
Bulunmayan murâdına
Ermeyen merhûme
Fâtıma rûhuna
Fâtiha
sene 1141
K3
Târîhimiz tahrîr olundu mezârım
Taşına / bir fâtiha okuyan
Olsun resûle âşinâ/ merhûme
Ve mağfûre Â’işe Hatun
Rûhuna fâtiha sene 1180
K4 + K9
Huve’l-Bâkî
(Beni) kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân
…
…
Hacı…
Osman Efendi’nin zevcesi Hanife Hanım rûhuna
Fâtiha fî 22 Muharrem sene 1291
K5
….
Kerîmesi merhûme Hanife Hatun
Rûhiyçün fâtiha
Fî 10 Ramazan sene 1267
K6
Nev-civânım gitdi cennet bağına
Firâkı kaldı vâlideyni cânına
Merhûme ve mağfûre
Emine Kadın rûhuna
El-fâtiha
Sene 1173
116
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
K7
Huve’l-Hallâku’l-Bâkî
Merhûm ve mağfûr
İlâ-rahmeti Rabbihi’l-Gafûr
(Ada?)lı Mehmed oğlu Ali Re’îs rûhuna fâtiha
Sene 1173
K8
…
(merh)ûm ve mağfûr
..la Hasan Bey
(rû)huna fâtiha
Sene 11…
K10
….
Em ….
Rûhuna fâtiha
Sene 1186
K11
Merhûm ve mağfûr
El-muhtâc ilâ-rahmeti Rabbihi’l-Gafûr
…
K12
…
El-fâtiha
Sene 1184
K13
….
(Târîhimiz tahrîr olundu mezârım taşına
Bir fâtiha okuyan olsun)18 resûle âşinâ
Merhûm ve mağfûrun leh
Küçük Arabacı (el-Hacı?) Mustafa
Rûhuna fâtiha
Sene 1191
K14
…
18 Kitabenin üst kısmı kırık olmakla beraber çok rastlanan bir metin olması dolayısıyla eksik ifadeler
tamamlanmıştır.
117
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Karabaş kızı merhûm
Hanife Hatun rûhuna
Fâtiha sene 1216
K15
Âh mine’l-mevt
Adana vilâyeti Mut kazâsına tâbi‘
…. Karyesinden Bozcaada Kal‘a-i
….
K16
…
Mustafa Çavuş’un kerîmesi
Merhûme Fâtıma Monla rûhuna
Fâtiha sene 1215
K17
.....
A‘zâlarımı topra(k)
… içre cezâ kıldı
… merhamet ol …
….
K.20
….
1109
Bozcaada Müzesinde Bulunan Mezar Taşları
M.1
….
Cennet-mekân FirdevsÂşiyân merhûm Ali
Rûhiyçün el-fâtiha
Fî 15 Şa‘bân sene 1225
M.2
…
Almadım dünyâda murâdım nâ-murâd oldum bugün
Cennetde vere murâdım Hâlık-ı Rahm(ân)
Uzun Mehmed oğlu Mustafa
(rûhiyçü)n fâtih(a)
118
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
…
M.3
…
ll..z oğlu n.d
kızı merhûme
M.4
Merhûm
Hacı Osman
Rûhuna
Fâtiha
Sene
…
M.5
…
….
Merhûm ve mağfûr
…
M.6
…
…si Mehmed …
Merhûme ve mağfûre
Şerife Hanım rûhuna
Fâtiha sene 1171
M.7
Âh mine’l-mevt
Bir kayık içinde pederim hem karındaşımla âh
Gark olup ‘azm-i cinân etdik hemân
… geldikde bahâne eyleyip …
……………………………….vân
M.8
Huve’l-Bâkî
Târîhim tahrîr ol(undu )
Bu mezârım taşına
Fâtiha .. şerîfe ..
…kırık
119
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
M.9
Huve’l-Hallâku’l-Bâkî
Gezerek geldi bu vîrâneye
Gezerek gelme fikr et sen de
Sanma ey nûr-ı basar mevti ..
Ne olursun bir kerecik ayağın ..
Tâzelikd(e) dâr-ı bekâya giden
Merhûme ve mağfûrun lehâ
Râbi‘a Monla Hanım
Rûhiyçün fâtiha
Sene 1200
SONUÇ
Bilindiği üzere Bozcaada’daki Osmanlı eserleri üzerine ilk ve en kapsamlı
çalışmaları merhum Cengiz Orhonlu yapmıştır, kendisini rahmet ve minnetle
anıyoruz. Ancak kısa bir sürede imkânsızlıklarla tamamladığı çalışmalarında bir
takım eksik ve yanlışlıklar da mevcuttur. Daha sonra bu konuda yazılan eserler ise
daha çok derleme niteliğinde olup Orhonlu’nun ortaya koyduğu bilgileri –yanlış ve
eksikleriyle- tekrarlar mahiyettedir.
Sempozyum dolayısıyla yaptığımız çalışma ile Bozcaada kitabeleri, ilk kez bir
bütün olarak ele alınmış ve –yıpranmışlıkları dolayısıyla okunamayanlar müstesnailmî yayın esaslarına uygun bir şekilde ortaya konmuştur.
Bu metinlerin ortaya konması ve buna paralel olarak yapılan arşiv çalışmaları
sonucunda Bozcaada’daki Osmanlı eserleriyle ilgili bazı bilinmeyenler ya da
şüpheli bilgiler aydınlığa kavuşmuştur. Bu çerçevede;
· Alaybey Camii’nin 1155 /1701 tarihinde Miralay Ahmed Ağa tarafından
yaptırıldığı,
· 1262 /1846 tarihinde Sultan Abdülmecit’in Kapdan-ı Deryalarından Ali
Paşa tarafından tamir edilerek kitabesinin Şinasi tarafından yazıldığı,
· 1307/1890’da yeniden tamir edildiği
· Namazgâh çeşmenin Öküz Mehmed Paşa değil halk tarafından yaptırıldığı
açıklığa kavuşmuştur.
Manzum kitabeler anonim ve anonim olmayan şiir tarihimize de ışık
tutmaktadır. Özellikle bugün bilinmeyen, belki şöhreti yaşadığı çevreyle sınırlı
kalmış pek çok mahalli şairin varlığı kitabeler vasıtasıyla ortaya çıkabilir. Nitekim
Bozcaada Kalesi kitabesinde manzumesi bulunan Aynî, edebiyat tarihlerinde ve
biyografik eserlerde adı geçmeyen bir şairdir, belki Çanakkale bölgesinde yetişmiş
bir şair olabilir. Kitabelerden elde edilen verilerin vakfiyeler, nüfus ve tapu
kayıtları, şer’iye sicilleri ve salnameler gibi arşiv belgeleriyle desteklenmesi halinde
Bozcaada’nın tarihi hakkında pek çok yeni bilgiye ulaşılabilecektir.
120
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKLAR
Aygen, M.S.
1985 Bütün Yönleriyle Bozcaada. Afyon: Türkeli Matbaası.
Orhonlu, C.
1969 “Bozcaada’da Türk Eserleri Ve Kitâbeleri”, Türk Kültürü 86: 139-149
Orhonlu, C
1972 “1657 Tarihli Bozcaada Tahriri ve Adadaki Türk Eserlerine Ait Bazı
Notlar”, TD 26: 67-74
Orhonlu, C.
1992 “Bozcaada”, TDV İslam Ansiklopedisi 6: 317-319
Parlatır, İ., Çetin, N.
2005 Şinasi Bütün Eserleri, Ankara
2002 Türk Tarihinde Bozcaada (koordinatör Adem Gülmek),
Pîrî Reis,
1988 Kitâb-ı Bahriye, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Tarih Araştırmaları Vakfı
Yayını
121
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 1. Bozcaada Kalesinin genel görünümü
Resim 2. Kalenin ana giriş kapısı kitabesi
122
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 3. Kalenin liman kapısı kitabesi
Resim 4. Kale avlusunda sergilenen tuğra
123
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 5. Kalede Sergilenen Tabya Kitabesi
Resim 6. Alaybey Camii giriş kapısının arka yüzündeki kazınmış tamir kitabesi
124
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 7. Alaybey Camii giriş kapısının ön yüzündeki kazınmış kitabe
Resim 8. Namazgah Çeşmesi
125
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 9. Namazgâh çeşmesinin doğu cephesinde yer alan kitabe
Resim 10. Namazgâh çeşmesinin güney cephesinde yer alan kitabe
126
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 11. Alaybey Camii haziresine sonradan getirilen mezar taşı
Resim 12. Halil Hamid Paşa’nın mezarı
127
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 13. Sağ Kol Ağası Seyyid Yahya Ağa’nın mezar taşı
Resim 14. Bozcaada Topçu Binbaşısı Morevî Mehmed Efendi’nin mezar taşı
128
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 15. Müderris Yusuf Efendi’nin mezar taşı
Resim 16. Bohçaadalı Sağ Kol Ağasının hanımı Ümmügülsüm
Hanım’ın mezar taşı
129
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 17. Aburga Ahmed Dede Mezarlığı
Resim 18. Değirmenlik Sokaktaki mezarlık
130
HALİL HAMİD PAŞA VE HAZİRESİ
Hamit ER
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
ÖZET
Halil Hamid Paşa on sekizinci yüzyılda Osmanlı’nın yetiştirdiği en önemli
sadrazamdır. Devletin çöküş deminde doğru ve başarılı icraatlarla dikkati
çekmiştir. Ancak döneminde kendisi hakkında entrikalar ve kıskançlıklar
yüzünden önce görevinden alınmış ve ardından Çanakkale Bozca Ada’da
öldürülerek bedeni buraya defnedilmiştir. Başı ise kesilerek İstanbul’a
götürülmüş ve teşhir edilmiştir. Yapmış olduğu onca başarılı işler karşılığında
kafasını vermiştir.
Anahtar kelime: Halil Hamid Paşa, Bozcaada, on sekizinci yüzyıl
ABSTRACT
Halil Hamid Pasha one of the most importand sadrazam-primeminester in
Otaman in eighteen century. He attracted attention with his rigth idea and to
solve problems in his era during collapse of Otoman Empire. But in his time,
because of some political gassip and intrigue and jelous, first he lost his position
and than he was killed in Chanakkale-Island of Bozca: His head was cut and
taken away to pillorying in Istanbul.And his body was buried in the mid-yard of
Alaybay mosque. He payed with his head as a cosf for his sucsess and work hard
for the state.
Key words: Halil Hamid Pasha, Bozcaada , eighteenth century
Halil Hamid Paşa 1220 H/1736 M yılında Isparta’da doğdu. Babası Hacı Mustafa
Efendi, Annesi Zeynep Hanım’dır. İlk olarak Isparta’ya gelip yerleşen dede Ali
Ağa’dır. Kendisi Isparta mutasarrıfı olan Çelik Mehmed Paşa’nın Hazinedârlığını
ve Kethüdalığını yapmıştır. Halil Hamid Paşa’nın babası Hacı Mustafa Efendi ise
serbest tüccarlık yapmakta idi. Halil Hamid Paşa küçük yaşta iken, babası
(muhtemelen oğlunun eğitimi için olsa gerek) İstanbul’a göçer ve buraya yerleşir.
Halil Hamid Paşa’nın eğitiminin detayı hakkında yazılan kaynaklarda
açıklayıcı bilgiye sahip değiliz. Muhtemelen liseyi bitirdikten sonra, Bâbıâli Divan
Kalemi’ne katip olarak işe başladı. Son derece zeki ve başarılı olan Halil Hamid
Paşa çalıştığı her birimde başarısından dolayı övgü aldı ve desteklendi. Özellikle
imparatorluğun dışişleri bölümünün hemen her kademesinde çalıştı. Halil Hamid
Paşa 1768’de Âmetci oldu. (Âmetci: Bâbıâli ve Divân-ı Hümayun’dan hükümdara
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
sunulan tüm yazıları götüren ve bu büroyu yöneten kişi). Sonrasında sadrazam
kethüdası olan Halil Hamid Paşa, I. Abdülhamid’in övgü ve takdirini
kazandığından, 1782’de Sadrazam oldu. Halil Hamid Paşa bu sadrazam olduğu
dönemde son derece karışık ve hızlı bir düşüşün yaşandığı dönemdi. Yedi senede
sekiz sadrazam değişmiş, göreve gelenler içinde bulundukları karışıklıktan bir türlü
kurtulamayıp işlerin daha kötüye gitmesine sebep olmuşlardır.
On sekizinci yüzyılın başından itibaren devlet büyük bir açmazın içerisine
girmiştir. 1699’da Karlofça, 1714’de Pasarofça anlaşmaları ile artık imparatorluğun
batı karşısında geri kaldığını ve bir şeyler yapılmazsa bunun devam edileceği
anlaşılmış oldu. Bu yüzyılda yetişmiş olan sadrazamlardan içinde bulunulan hassas
durumu en iyi anlayan, ıslahat ve yenilikler yapmak isteyenlerin en başta geleni
Halil Hamit Paşa olmuştur. Kendisinden önceki sadrazamlardan olan Damat
İbrahim Paşa devletin modernleşmesi ve her alanda gelişmesi için çok çaba sarf
etmiş ve bir hayli mesafe almıştı. Ancak yaptığı tüm bu işler karşılığında (o
dönemde birçok gayretli devlet adamı ve Padişahta olduğu gibi) canından
olmuştur. Aradan geçen zaman içerisinde tüm bu yapılan işler bozulmuş ve
olduğundan daha kötüye gitmiştir. Girdiği her savaşta yenilgiye uğrayan Osmanlı,
askerî alanda yaşadığı çöküş yanında idar3i, siyasi, ekonomik, ilmî ve sosyal
alanların hemen hepsinde durum aynı idi. Devlet içişlerinde bazı valilere söz
geçiremiyordu.
Halil Hamid Paşa sadrazam olunca ilk iş olarak, sınır boylarında bulunan
askerlere çeki-düzen vermiş, sınırdaki kalelerin tamir ve bakımlarını yaptırmıştır.
Buralarda bulunan kalelerin lazım eksikliğini gidermiş ve yiyecek yönünden
ambarlarını doldurmuştur. Yakın gelecekte kaçınılmaz olacak savaşa hazırlıklar
tamamlanmaya çalışılmıştır. İlk bozgundan sonra toparlanabilmek için geri planda
olan büyük merkezlerdeki kaleleri de aynı yönden takviye ettirmiştir. Halil Hamid
Paşa’nın en mühim askerî icraatlarından biri Sürat Topçu Ocağı’nı canlandırması
olmuştur. Gerek bu ocağın ve gerekse Mühendishane-i Berri Hümayun okuluna
Fransa’dan eğitici subaylar getirtmiş ve batılı anlayışta askeri eğitmiştir. Ruslara
karşı dengelemek için Fransa ile ilişkileri daima iyi tutmaya çalışmıştır. Askerî okul
olan Hendesehane’yi açmış ve burayı faaliyete geçirmiştir. Bunun yanında devlet
içerisinde son derece hassas olan yeniçerilere el atmıştır. Görev yapmayıp, orada
burada geçimini sağlayan yeniçerilerin işlerine son vererek maaşlarını kesmiştir.
Böylece üçte iki yeniçeriyi tasfiye etmiş ve kalanların maaşlarını artırmıştır. Halil
Hamid Paşa ekonomik yönden kötüye giden durumun düzeltilmesi için de bir dizi
radikal kararlar almıştır. Dışardan gelen mallara kota uygulaması başlatmış, israfı
önlemek için şaşalı giyinmeme ve yerli malının kullanılması konusunda ferman
çıkartmıştır.
Ancak sonunda Sadrazam Halil Hamid Paşa, padişahın nezdinde kazandığı
saygınlığı kıskanan Cezayirli Hasan Paşa’nın başı çektiği siyasal düşmanlarının
entrikalarına kurban oldu. Sadrazamın yaşlı ve hasta olan I. Abdülhamid’in yerine
genç ve aydın görüşlü Şehzade Selim’i geçireceği söylentileri yayıldı ve Halil Hamid
Paşa sadrazamlıktan azledildi.(Shaw1982: I, 348) III. Selim dönemi Osmanlı’da
132
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
reformun ve modernleşmenin dönüm noktası olmuştur. Ancak o da bu
hizmetlerin karşılığını başı ile ödemiştir. (Er 1999: 116). İki yıl dört ay kadar
sadrazamlığını çok başarılı bir şekilde sürdüren ve bizzat I. Abdülhamid’in
hizmetlerinden duyduğu memnuniyeti çeşitli vesilelerle gözler önüne serdiği Halil
Hamid Paşa, 20 Nisan 1785 gecesinin sabaha yakın bir vaktinde evinden alındı,
elinden kendisinden Sadaret mührü istendi ve tüm mallarına el kondu. Oradan
Gelibolu’ya sevk edildi. (Uzunçarşlı 1936: 239; Beydilli: 316–318.). Burada ikamet
ederken kendisine Cidde ve Habeş ilavesiyle Mekke Seyhüleminliği verilmiş ve
hazırlıklarını yapmak üzere Bozca adaya gitmesi tavsiye olunmuştur. Kendisine
Bozca Ada’dan alınıp İstanköy’e oradan da İskenderiye’ye götürüleceği
bildirilmiştir. (Uzunçarşılı 1936: 242.) Ancak dedikodular yüzünden bu görevinden
de azledilir ve Bozca Ada’da öldürülür ve başı İstanbul’a götürülür. Orta Kapı’ya
asılıp teşhir olunur. Bedeni bozca Ada Alaybey Camii bahçesine defnedilir. Başı ise
Karacaahmet yakınlarında bulunan aile mezarlığına gömülür. (Laqueur 1997: 121–
123). Burada aile mezarlığı hakkında yeterli bilgi bulunmaktadır.
Adı geçen dedikodularda Halil Hamid Paşa ile birlikte hareket ettiği
gerekçesi ile yakın görüştüğü dostlarından Şeyhülislam Dürrîzâde Mehmed Efendi,
Mazul Yeniçeri Ağası Yaya Ağa ve Vezir Raif İsmail Paşa da görevlerinden
azledilerek aynı akıbete uğramışlardır.
HALİL HAMİD PAŞA’NIN MEZARI VE HAZİRESİ
Halil Hamid Paşa öldürüldükten sonra bedeni Alaybey Camii’nin iç avlusunda
oluşturulan hazireye defnedilmiştir. Tarihlerden anlaşıldığı üzere buraya ilk o
defnedilmiştir. Bu hazireye daha sonra on küsur daha defin yapılmıştır. Bazı mezar
taşları da kaybolmasın ve tahrip edilmesin diye daha sonra buraya getirilmiş
olmalıdır. Şu an burada on dört mezar taşı bulunmakta olup on üçünün kime ait
olduğu bilinmektedir. Bunlar sırası ile Sadrazam Halil Hamid Paşa, Divan Efendisi
Seyyid Mehmed Emin Efendi, Hacı Hafız Mustafa Nazif Efendi, Topçu Binbaşısı
Mehmed Efendi, Ali Bey, Sağ Kolağasının zevcesi Ümmü Gülsüm Hanım, bozca
Ada Kalesi binbaşısı Hacı Rüstem Efendi, Müderris Hoca Yusuf Efendi, Hacı Ali
Efendi, Hanife Hanım, Sırım Efendisinin zevcesi Aişe Hanım ve Said Efendinin
zevcesidir.
Halil Hamid Paşa haziresi caminin iç avlusunda olma özelliği ile nadir
konumdadır. Çünkü Türkiye genelindeki camilerin iç avlusunda tek veya iki mezar
bulunanı var ancak hazire şeklinde olanı yoktur. Hazirenin yakın zamanda elden
geçtiği ve iyi olmasa da bazı mezarların tamir gördüğü ortadadır. Hali hazırda bir
bahçe olarak iyi bakıldığı izlenimi vermekle birlikte, bir hazire-mezarlık olması
bakımından, tarihi kıymete sahip olan bu mekanın kendi usulleri dâhilinde
profesyonelce yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde mezarların hızlı bir şekilde
tahrip olması kaçınılmazdır.
Önem azeden dört mezar taşının latinize ederek aşağıda veriyorum.
133
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Halil Hamid Paşa’nın Mezar Taşı
Hüvelbâkî
Sadrazam-ı esbak
Merhum ve mağfur el-muhtâc
İl3a rahmet*i Rabbihî’l-gafûr
Halil Hamid Paşa ruh-ı
Şerifi içün el-fatiha
Sene 1199
Divan Efendisi Seyyid Mehmed Emin mezar taşı
Hüvelbâki
Kaptanıderya Hüsrev Paşa
Hazretlerinin Divan Efendisi
Hâcegân-ı Divân-ı Hümayündan
Merhum ve mağfur el-muhtaç
İlâ rahmet-i Rabbihi’l-gafûr
Es-Seyyid Mehmed Efendi
Ruhiçün el-fatiha
Sene 1240
Seyyid Yahya Ağa’nın mezar taşı
Hüve’l-hayyülbâki
Beni kıl mağfiret ey Rabbi’l-Yezdan
Bi hakk-ı arş-ı ağzam nur-ı kur’an
Gelüp kabrim ziyaret eden ihvân
Edeler ruhuma bir fatiha ihsan
Merhum sağ Sağ Kol ağası
Es-Seyyid Yahya Ağa ruhuna fatiha
7Rabîü’l-ahir sene 1244
Müderris Hoca Yusuf efendi’nin mezar taşı:
Hüvelbâki
Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdan
Bi hakk-ı arş-ı ağzam nur-ı Kur’an
Gelip kabrim ziyaret eden ihvan
Edeler ruhuma bir fatiha ihsan
Müderrisîn-i kirâmdan Hâce Yusuf
Efendinin ruhiçün fatiha
Sene 1265
134
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Shaw, Stanfort
1982 Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye. İstanbul. E Yayınları.
Er, Hamit
1999
Osmanlı Devleti’nde Çağdaşlaşma ve Eğitim. İstanbul. Rağbet Yayınları.
Uzunçarşlı, İsmail Hakkı
1936 “Sadrazam Halil Hamid Paşa.”Türkiyat Mecmuası V, 213–268.
Beydilli, Kemal, “Sadrazam Halil Hamid Paşa” TDV İslam Ansiklopedisi XV. 316–
318
Laqueur, Hans-Peter
1997 Hüvel-Bakî İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezat Taşları, 121–123.
İstanbul. Tarih Vakfı Yayınları
135
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 1
Resim 3
Resim 2
Resim 4
136
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 5
Resim 7
Resim 6
Resim 8
137
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 9
Resim 10
138
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 11
Resim 12
139
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
140
ORGANİK ŞARAP ÜRETİMİ VE ÖNEMİ
Selma GÜVEN
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Gıda Mühendisliği Bölümü
ÖZET
Günümüzde, gıda maddelerine üretimleri sırasında bazı yararlar sağlamak üzere
uygulanan gıda katkı maddelerine insan sağlığı açısından risk oluşturduğu
gerekçesiyle endişeyle bakılmakta ve gıda katkı maddeleri uygulanmadan elde edilen
ürünlere özel bir önem verilmektedir. Organik veya ekolojik olarak tanımlanan bu
gıda ürünleri arasında şarap da bulunmaktadır. Organik olarak yetiştirilmiş
üzümden organik şarap elde edilmektedir. Ancak, sadece üzümün organik olması
yetmemekte üretim teknolojisinde de bazı değişiklikler yapmak gerekmektedir. Bu
değişikliklerin başında da şarap üretiminde aktiviteleriyle çok önemli olan ve hemen
her aşamada başvurulan kükürt dioksit katkısı gelmektedir. Bu bildiride organik
şarap üretim akışı, ülkemizde organik şarap, ürünlerin sertifikalandırma ve
etiketlenmeleri ile dünyada ve ülkemizde organik şarap üretiminin önemi üzerinde
yapılan araştırmalar incelenen konular arasında yer almaktadır.
Anahtar kelimeler: Organik, Ekolojik, Şarap, Duyusal özellik
ABSTRACT
Nowadays, there are some concerns associated with human health risks on food
additives used in food products during production to provide some benefits and foods
without food additives have gained a special importance. Wine is among the food
products as referred “organic foods” or “ecological foods”. Organic wine is produced
from only grapes which are grown in organic conditions. However, other than organic
grape, it is also necessary to make some changes in production technology. The major
change is addition of sulfur dioxide which has an important role and commonly used
in wine production. In this paper, organic wine production line, organic wine in
Turkey, certification and labelling of products and also importance of organic wine
production in Turkey and in the World are the subjects investigated.
Keywords: Organic, Ecological, Wine, Sensory characteristic
GİRİŞ
Gıda endüstrisinde; kalite iyileştirme, besin değerini arttırma, muhafaza etme
vb. amaçlarla kullanılan gıda katkı maddelerinin, insan sağlığında risk
oluşturabileceği günümüzde özel bir önem taşımaktadır. Bu nedenle günümüz
pazarları ve marketlerinde gıda katkı maddesi uygulanmamış üretimi gösteren
“organik veya ekolojik ürün” söylemleri, etiketleri ve hatta reyonları dikkati
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
çekmektedir. Geleneksel ürünle organik ürün arasındaki farkı kabaca anlamaya
çalıştığımızda; geleneksel üretimde verim ve kalite artışının, organik üretimde
ise sağlık ve kalite artışının hedeflendiğini görüyoruz. Organik gıda
üretimlerinde bazen sadece organik yetiştirilmiş hammadde yeterli olduğu
halde, örneğin; organik domates salçası üretiminde olduğu gibi, organik şarap
vb. elde edileceği zaman ise sadece şaraplık üzümün organik olması
yetmemekte üretim teknolojisinde de bazı değişiklikler yapmak gerekmektedir.
Organik üzüm yetiştiriciliğinde; toprakta daha önce geleneksel tarım
yapılmamış olması veya yapılmışsa en az üç yıl dinlendirildikten sonra organik
bağcılığa geçilmesi gerekmektedir (Anonim 2007a). Sağlıklı ürün ve verim
artışı için uygulanan sentetik gübre, herbisid (yabani ot öldürücü kimyasal),
pestisid (hastalıkları engelleyen kimyasal) veya insektisidler (böcek öldürücü
kimyasal) kullanılamamaktadır. Bunların yerine gübrelemede çürümüş yaprak,
çeşitli bitkiler ile karıştırılmış doğal gübre, üzüm kalıntıları vb., kimyasal
savaşım maddeleri yerine bitkisel ve mineral içerikli preparatlar ile biyolojik
koruyuculardan yararlanılmaktadır.
Geleneksel bağcılıkta kullanılan kimyasallar bağ toprağına zarar verdiği
gibi elde edilen şaraplarda sağlığa zararlı kalıntılar oluşturabilmektedir (Capp
2002; Köse ve Odabaş 2005; Anonim 2002; Anonim 2007a).
Şarap üretiminde yaptırımlarıyla, özellikle antioksidan ve antimikrobiyal
etkileri nedeniyle çok önemli olan ve hemen her aşamada başvurulan kükürt
dioksit (SO2) katkısına organik şarap üretiminde en az düzeyde izin verilmekte
veya hiç izin verilmemektedir. Böylece organik şarap genellikle; “Organik
olarak yetiştirilmiş üzümlerden, gerekli teknoloji uygulanırken, hiç kükürt
dioksit (SO2) katılmadan veya en az düzeyde SO2 katkısıyla üretilen şaraplar”
şeklinde tanımlanmaktadır. Geleneksel şarap ile en temel farklılığı budur
(Anonim 2007b). Organik şarap üretimine yönelik araştırmalarda kükürt
dioksiti en az düzeyde kullanmak veya hiç kullanmamak üzere daha iyi bir
teknoloji geliştirmek, çalışmaların ağırlık noktasını oluşturmaktadır (Anonim
2007b; Galpin 2008).
Organik şarapçılığın başlangıç yeri olarak Fransa gösterilmektedir. İkinci
Dünya Savaşı sonrasında az sayıdaki Fransız şarap üreticisinin kimyasal bitki
koruma ilaçları ve gübrelere tepki olarak doğal yöntemlere dönmesiyle
başlayan organik şarapçılık, 1960’lardan sonra yaygınlaşan çevrecilik anlayışıyla
birlikte tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Avusturya, İngiltere, Almanya, Yunanistan,
İtalya, Portekiz, İspanya, İsviçre, Bulgaristan vb. Avrupa ülkelerinin yanı sıra
ABD, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Şili ve Arjantin gibi
diğer dünya ülkeleri de organik şarap üreten ülkeler arasında sayılabilir.
Ülkemizde özellikle Ege Bölgesinde yoğunlaşan organik bağcılık ve kuru üzüm
yetiştiriciliğinin ardından yine aynı bölgede organik şarapçılık da başlamış olup
ihracata yönelinmiştir (Anonim 2007c).
142
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KONU İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
“Dünyada ve Avrupa’da organik bağcılık” üzerine yapılan araştırmalarda
Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerde organik bağcılığın küçük ölçüde yapılmakta
olduğu ve başlangıç aşamasında bulunduğu belirtilmektedir. Bir çok geleneksel
şarap üreticisinin organik şarap üretim tekniği hakkındaki bilgilerinin yetersiz,
fakat genel durumun olumlu olduğu, organik şarap marketlerinin geliştiği,
ancak lokal sertifikasyon eksikliğinin kontrolü pahalıya getirdiği
bildirilmektedir (Geier ve diğ. 2000).
Almanya, İsviçre, Avusturya ve Doğu Avrupa Ülkelerinde, özellikle Çek
Cumhuriyeti’nde organik bağcılıkta fungal enfeksiyona dirençli üzüm çeşitleri
yetiştirildiği, bu inter spesifik hibritlerden (aynı cinsin türleri arasındaki
eşleştirme) elde edilen şarapların Çek Cumhuriyeti, Almanya, İsviçre ve
Macaristan’da yapılan duyusal analizlerinde geleneksel çeşitlerin şaraplarıyla
karşılaştırıldığında, yeni çeşitlerin de geleneksel çeşitler kadar yüksek duyusal
kalitede şaraplar verdikleri sonucuna varıldığı, hatta bazen daha iyi bulunduğu
ifade edilmektedir (Willer ve Zanoli 2000; Schwab ve diğ. 2000; Schruft 2001).
Szöke ve diğ (2000), “Çevre koruyucu bağcılıkta yeni çeşitler” üzerine
yaptıkları çalışmalarında (Macaristan) hastalıklara dayanıklı hibrit çeşitlerin
(Nero, Palatina, Medina vb.) verim, kışa dayanım, çürüklük bakımından
memnun edici sonuçlar verdiğini saptamışlardır. Şeker (88 öksele derecesi),
asit, polifenol miktarlarının uygun, tat-aroma maddelerince zengin olduklarını
belirlemişlerdir. Fazla olgun üzümden yapılan şarap düşük değerde bulunmuş,
hasadın asit miktarı dikkate alınarak yapılması ve soğuk fermentasyon
önerilmiştir. Ancak, bu çeşitlerden elde edilen şarapların Avrupa kalite
şaraplarından daha az dayandığı saptanmıştır.
Baydar ve diğ (2000)’nin “Tarımsal savaşımda kullanılan kimyasalların
üzüm ve şarap kalitesine etkisi” üzerindeki araştırmalarında 1997-1998
yıllarında 4 şaraplık üzüm çeşidiyle (Emir, Narince, Pinot noir ve Kalecik
karası) şaraplar yapılmış olup ilaçlanmış üzümlerde fermentasyonun,
ilaçlanmamış üzümlere göre daha sağlıklı seyrettiği, şarap kalitesinin daha iyi
olduğu belirlenmiş, bu duruma ilaçlanmamış omcalarda ortaya çıkan hastalık,
zararlılar ve bunlara bağlı olarak olgunlaşmanın tam gerçekleşmemesinin
neden olduğu ortaya konulmuştur.
Dupin ve diğ (2000) “Organik ve geleneksel üretilen şarapların duyusal
profil ve aroma kompozisyonlarındaki farklılıklar” üzerine yaptıkları
çalışmalarında her iki yöntemle üretilen
91 beyaz alman şarabını
karşılaştırmışlardır. Deneysel açılımda; üretim yöntemi, coğrafi bölge (Pfalz,
Rheinhessen) ve yöre (Landau, Bad Dürkheim; Ingelheim, Dienheim), yıl
(1995-1997), üzüm çeşidi (Riesling, Silvaner, Weissburgunder) olmak üzere 4
faktör incelenmiştir. Sonuçta; organik bağcılıkta bitki koruma maddeleri ve
belli gübreleme formlarının eksik oluşu duyusal özelliklerde bir olumsuzluğa
neden olmamış, bununla birlikte yoğun bir duyusallık da hissedilmemiştir.
143
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Duyusal profilde organik üretilen şaraplar geleneksel üretilen şaraplara göre
genellikle daha az aromatik (zayıf meyvemsi ve floral karakter) ve lezzet
bakımından zayıf bulunmuştur. Bu çalışma üretim yöntemi farkının bölge
farkından daha az önemli olduğunu göstermiştir.
Battistutta ve diğ (2000) “Kükürt dioksit kullanmadan uygun üretim
teknolojisiyle şarap üretimi” üzerindeki çalışmalarında üretim sırasında hiç
kükürt dioksit ilave edilmediği gibi fermentasyonda düşük düzeyde kükürt
dioksit üreten seçilmiş maya kullanılmış ve yüksek düzeyde oksijenleme
yapılmış, şişeleme öncesindeki stabilizasyon uygulaması membran filtrasyonla
kombine edilmiştir. Sonuçta; oksidasyon stabilizasyonu için şıranın oksijen ile
kombine edilmesi ve mikrobiyal stabilizasyon için membran filtre uygulanması,
stabilite ve duyusal özellikler bakımdan kabul edilebilir şarapların üretimini
sağlamıştır. Önerilen teknolojinin koşulları arasında üzümün sağlıklı olması ve
asiditesi, üzümün yetiştirilmesi döneminde doğru uygulama ve sıcaklık
bulunmaktadır.
Yücel ve Altındişli (2000), “Organik ve geleneksel olarak yetiştirilen
Sultani çekirdeksiz üzüm çeşidinden elde edilen şarapların kalite özellikleri”
üzerine yaptıkları araştırmalarında çiftlik gübresi kullanılarak yetiştirilen
organik üzümlerden elde edilen şarapların özelliklerinin en iyi olduğunu
belirlemişlerdir. Organik şarap üretiminde çok az miktarda kükürt dioksit
kullanılmasına rağmen herhangi bir okside renkle karşılaşılmadığı da
vurgulanmıştır. Sonuçta organik şaraplar duyusal ve kimyasal yönden başarılı
bulunmuştur.
Vaterlaus (2000) “Organik şarabın pazarlanma şansı” üzerine yaptığı
araştırmasında G.Avrupa ülkelerinin çoğunun ürettikleri organik şarabı ihraç
ettiklerini, örneğin; Fransa’da üretilen organik şarabın %70’inin ihraç
edildiğini, en büyük pazarın Almanya olduğunu ve bunu diğer kuzey ve orta
Avrupa ülkelerinin izlediğini, ülkelerin çoğunda üretim ve pazarlamanın aynı
elden yapıldığını, bununla birlikte bazı ülkelerde kooperatifleşmeler olduğunu,
örneğin; İtalya’da %20’sinin kooperatif aracılığı ile pazarlandığını ortaya
koymuştur. Organik şarabın yaygınlaşamama nedenlerini; 1) Etiketleme
eksiklik ve hataları, 2)
Ticarette geleneksel şaraba karşı profilini
belirleyememesi, 3) Pazarlamanın iyi organize edilememesi, 4) Organik
bağcılıktaki inter spesifik çeşitler ile bakır (Cu) ve kükürt (S) problemlerinin
çözümlenmesindeki çalışmaların yetersizliğine bağlamaktadır.
ORGANİK ŞARAP ÜRETİMİ (Şekil 1-2)
Öncelikle organik şarap üretiminde kullanılacak üzümlerin sertifikalandırılmış
olması veya bir sertifikalandırma kurumu tarafından garanti verilmesi
gerekmektedir. Organik şarap üretiminde; 1) Kükürtleme (SO2), 2) Maya
kullanımı, 3) Filtrasyon ve durultma yöntemleri olmak üzere üç konu özel
önem taşımaktadır (Waldin 1999; Schruft 2001; Anonim 2007b).
144
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
1) Hasat: Elle ve serinde toplama tercih edilmekte, dikkatle kesilen
salkımlardaki zarar görmüş, bozulmuş veya herhangi bir değişikliğe uğramış
olan üzüm taneleri ayrılmaktadır. Konulduğu kaplarda salkımların birbirine
baskı yapması engellenmektedir.
2) Taşıma: Organik üzümler, kontaminasyona izin vermeyecek şekilde temiz
kaplarda taşınmakta ve kaplar her taşımada temizlenerek kullanılmaktadır.
Uzak mesafeden yapılan taşımalarda, az miktarda potasyum metabisülfit
katkısı yapılabilmektedir.
3) Üretim akışı: Organik şarap üretiminde, geleneksel şarap üretiminde
kullanılan araç-gereç kullanılmamakta veya hijyen koşulları çerçevesinde
kullanılmaktadır. Makine aksamı ve şarap üretiminde gerekli kapların inert
materyalden, örneğin; paslanmaz çelikten yapılmış olması tercih edilmektedir.
Aslında organik şarap üretim teknikleriyle geleneksel şarap üretim
teknikleri çok fazla benzerlik göstermektedir. Ancak, dikkatli işleme büyük
önem taşımaktadır.
Üzümler şaraphaneye getirildiklerinde bozulmaya sebebiyet vermemek
için bekletilmeden ezilmekte ve preslenmektedir. Üzümlerin hemen
işlenememesi durumunda ve şıradan tortu ayırmak amacıyla soğuk
uygulanmasından yararlanılmaktadır (Capp 2002).
Antioksidan, antibakteriyel, olgunlaştırmanın kontrolü, doğal aromanın
korunması veya diğer amaçlı olsun, kükürt dioksit katkısının en az düzeyde
yapılmasına özen gösterilmektedir. Kükürt dioksit; gaz, tuz veya çözelti
formunda kullanılabilmekte, antioksidan olarak askorbik asitten de
yararlanılmaktadır (Anonim 2008c).
Üretim akışı sırasında daha az kükürt dioksit kullanmak üzere
başvurulan bazı alternatif uygulamalar şunlardır: 1) Doğal antioksidan (tanen,
askorbik asit vb.) veya lizozim katkısı, 2) Hiperoksijenasyon uygulanması, 3)
Starter kültür ve maya besini katkıları.
Bir araştırma sonucuna göre Sauvignon üzümlerine yapılan 5 g/hl
askorbik asit+5 g/hl tanen karışımı katkısı, 3 g/hl kükürt dioksit katkısından
daha fazla koruyucu etki göstermiştir (Anon. 2008c).
Asitliği ayarlamak üzere potasyum veya kalsiyum karbonat (düşürücü)
ile tartarik asit (yükseltici) katkılarına başvurulabilmektedir.
Fermentasyonda piyasadan sağlanan saf şarap mayası kullanılmakla
birlikte bazı üreticiler risk alarak üzüm üzerindeki mikroflorayı tercih
etmektedirler. Zararlı ve hastalık kontrolü için ilaçlanan üzümlere nazaran
organik yetiştirilmiş üzümlerdeki maya popülasyonunun çok daha fazla olacağı
bir gerçektir. Ayrıca özellikle saf maya ırklarının kükürt dioksit oluşturabileceği
de dikkate alınmaktadır (Capp 2002; Anonim 2007b). Fermentasyonun sağlıklı
seyretmesi için sıcaklık kontrolü yapılmaktadır.
Fermentasyon sonrasında şaraplar hemen tamamlanmak durumundadır.
Çünkü, SO2’in
koruyucu etkisinden yeterince yararlanılmamaktadır (Capp
2002).
145
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Aktarmalarda şarapların oksijene karşı korunması amacıyla azot vb. inert
gazlar uygulanabilmektedir.
Normal prosesteki gibi berraklaştırma ve stabilizasyon amacıyla
durultma yapılabilmektedir. Bentonit, yumurta akı, balık tutkalı, jelatin
maddelerinden biriyle yapılan durultma sonrasında şarap hem berraklaşmakta,
hem de stabilite kazanmaktadır. Ancak, PVPP (polivinil-poliprolidon),
potasyum ferro siyanür, bakır sülfat vb. durultma yapılmasına izin
verilmemektedir. Berraklaştırmada merkezkaç kuvveti ilkesine göre çalışan
seperatörlerden de yararlanılabilmektedir. Bu gibi fiziksel uygulamalar en az
düzeyde tutulmaktadır (Anonim 2007b).
Olgunlaşmayı hızlandırmak üzere şaraplara mikrooksijenizasyon
yapılabilmektedir (Capp 2002).
Şarapların dayanımını arttırmak üzere geleneksel üretimde kullanılan
sorbik asit veya potasyum sorbat kullanılmasına izin verilmemektedir (Capp
2002).
Tüm işleme ve şişelemede kontaminasyon ya da şarabın
modifikasyonunu en aza indirecek şekilde hareket edilmektedir.
Depolamada kullanılan fıçılar sadece kullanılabilir su ile yıkanmakta,
duruma göre tazyikli su tercih edilmekte veya boşken içinde kükürt şeritleri
yakılarak dezenfekte edilmektedir. Uç noktaların temizlenmesinde basınçlı
sıcak buhardan yararlanılmaktadır. Bazı ülkelerin yasalarında %1’lik kostik
soda, tartarik asitli kükürt dioksit ve sitrik asidin zor temizlenen kirlilik
maddelerine karşı kullanılmasına izin verilmektedir (Capp 2002).
Organik şarap üretiminde mineral maddeler ve özellikle vitaminler
üzerine olumsuz etkileri nedeniyle sıcak doluma izin verilmemektedir (Capp
2002).
Şişe kapamada kullanılan mantar tıpanın tek parça ve doğal renkte
olmasına özen gösterilmekte, tıpa üretiminde mantar plakalara klor
uygulanmasına izin verilmemektedir. Kapamada metal, içi yalıtılmış taç kapak
da kullanılabilmektedir. Plastikten yapılmış pres tıpalar, polietilen kapaklar,
pres mantar tıpaların kullanılmasına izin verilmemektedir.
Şişelenmiş şarapta izin verilen toplam SO2 miktarı ülkelerin
yönetmeliklerine göre değişmekte olup Avustralya ve Yeni Zelanda’da
geleneksel üretimde izin verilenin yarısından, ABD’de (USDA=United States
Department of Agriculture) 100 mg/L’den fazla olmaması istenmektedir. Bazı
Avrupa ülkelerinde ise organik sek şaraplardaki toplam SO2 miktarı 60-120
mg/L arasında (Çizelge 1) değişmektedir (Capp 2002; Anonim 2007b).
Şarap üreticisinin tüm üretim aktivitelerini, katkıları, depo tanklarını,
taşınmaları ayrıntılı olarak kayıt altına alması, şaraphane ve şişeleme üniteleri
şarap üretilmeye başlanmadan önce incelenmesi ve tescilli bir organizasyon
tarafından sertifikalandırılması önem taşımaktadır. Organik şarap üreticisi,
emniyet bakımından yapılan denetimlere hazırlıklı olmak ve istendiğinde şarap
örneklerini sağlayabilmek durumundadır.
146
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
TÜRKİYEDE ORGANİK ŞARAP
Türkiyede organik tarım 1980’lerde başlamış ve bağcılık öne çıkmıştır. Organik
bağcılık İzmir ve Manisa, yani Ege Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Ege
bölgesindeki 150000 ha dolayındaki bağ alanından elde edilen üzümün
%44’ünü organik ürün oluşturmaktadır. Organik üzümün %80’i sultani
çekirdeksiz üzüm çeşididir. Organik bağcı sayısı katlanarak artmaktadır.
Organik üzüm kurutularak Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir. Son zamanda
organik sofralık üzüm ve şarap üretimine de önem verilmeye başlanmıştır
(Yücel ve Altındişli 2000; Boz 2008).
Ege bölgesinde 34 ortaklı İdol Organik Gıda A.Ş. sertifikalı organik
şarap üretimini gerçekleştirmektedir. Bu amaçla 5 yıldır hiç tarımsal ilaç ve
gübrenin kullanılmadığı 2000 dönüm arazide organik bağ tesis edilmiş ve 3
milyon litre kapasiteli bir şarap tesisi kurulmuştur (Anonim 2007c; Sert 2008;
Uzun 2008). Ayrıca Urla’da organik şarap üretim çalışmaları yapılmaktadır. Üç
ortak yaklaşık 300 dönümlük bir bağda tamamen organik üretim politikası
uygulamaktadır (Anonim 2007c).
Türkiye’de organik şarap adına yapılan girişimlerden Tarım Bakanlığı
tarafından Bozcaada’da yürütülen projeden söz edilmektedir. Ayrıca özel
girişimlerde mevcuttur. Bozcaada’da proje kapsamında toplam 500 dekarlık
arazide organik bağcılığa geçilmiş bulunmaktadır. Tarım Bakanlığı, adanın
tümüyle organik üretim merkezi olması için şarap üreticilerine katkı
sağlamaktadır.
Mardin ve Şanlıurfa'da da Turabdin Bağcılık Şarapçılık Turizm Şirketi
tarafından organik şarap üretimine başlanmıştır. Turabdin Şarapçılık ve Harran
Üniversitesi 900 dönümlük arazisinde bu amaçla ortak çalışmalara başlamış
olup, Süryani şaraplarına da yenilik getirmeyi planlamışlardır (Cengiz 2008).
KONTROL VE SERTİFİKASYON
Organik tarımdaki gelişmelerin ardından bu yöntemle üretilen ürünlere talep
hızla artmıştır. Bir çok ülkede organik tarım yöntemlerini belirleyen ulusal
standartlar oluşturulmuştur ve bu standartların hemen hemen hepsinde
ürünlerin, araziden tüketiciye ulaştığı son noktaya kadar izlenerek kontrolü ve
sertifikasyonu zorunlu tutulmuştur. Burada amaç doğal yöntemlerle üretilen
ürünleri tüketerek hem sağlıklı yaşamayı, hem de doğayı korumayı hedefleyen
tüketicilere bir güvence vermektir. Günlük hayatta tüketilen gıdaların üretim
ve işleme aşamalarındaki uygulamaların izlenme olanağının bulunmaması, bu
ürünlerin belli özelliklere sahip olma gerekliliği ile ticarette de önem taşıması
nedenleriyle Sertifikasyon ve Kontrol birimleri kurulmuştur. Bu çerçevede
görev alan çeşitli organizasyonlar, vakıflar ve dernekler bulunmaktadır.
Organik ürünlere yönelik ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler yapılmış,
147
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşlarının çalışma kriterlerini ortaya koyan
akreditasyon kriterleri belirlenmiştir (Avcı 2004).
Türkiye’de yabancı sertifikasyon kuruluşları temsilciliklerinin yanı sıra
Türk girişimcilere ait birimler de kurulmuştur (Akyüz 2008). Türkiye’de halen
5 yabancı ve 2 yerli kontrol ve sertifikasyon firması Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı’nın yetkilendirmesiyle faaliyette bulunmaktadır. Bunlardan; BCS,
ECOCERT, IMO, ICEA, SKAL yabancı, ETKO, EKOTAR
yerli
firmalardır.
Türkiye’de genel olarak AB (Avrupa Birliği) ve TR (Türk)
standartlarına göre organik ürünlerin sertifikasyonu yapılmakta ancak pazar
durumuna göre ithalatçı ülkelerin kendi standartlarına göre de sertifikasyon
gerçekleştirilebilmektedir. İhracatta organik ürün, ithalatçı ülkenin
standartlarına göre sertifikalandırılmışsa sadece o ülkeye ihraç edilebilmekte,
bazı ülkelerde olduğu gibi eşitlik anlaşmaları bulunması durumunda ek bir
sertifikasyon istenmemektedir (Akyüz 2008).
ORGANİK ŞARABIN ETİKETLENMESİ
Gerek Türkiye’de, gerekse Avrupa Ülkeleri, ABD ve Avustralya’da organik
şarap üreticileri pazar durumuna göre bir uygulama yapmaktadırlar. Eğer ürün
ihraç edilecekse şarabın, o ülkenin standartlarına uygun olarak hazırlanması
gerekir. Yine eğer iç piyasaya sunulacaksa geçerli yönetmeliğe göre bir
prosedür izlenmelidir. Tüm bunların ışığında hazırlanan ve piyasaya sunulacak
olan organik şaraplar üretim yöntemlerine ve yönetmeliklerde belirtilen
kriterlere göre farklı şekillerde etiketlenebilmektedir.
Avrupa’da organik şarap “Organik üzümlerden yapılmıştır” şeklinde
tanımlanabilmekte, Avrupa Birliği ülkelerinde satılan şaraplar ise tek bir
standarda (AB-2092/91) göre etiketlenmektedir. Kükürt dioksit miktarı
sertifikalandırma kuruluşunun ön gördüğü şekilde ve çoğunlukla en çok 100
mg/L olmaktadır. Diğer izin verilen katkılar da yine sertifikalandırma
kuruluşuna göre yapılmaktadır (Anonim 2008b).
ABD’nde organik üzümlerden yapılan şaraplar ikiye ayrılmakta olup
“Organik şarap” olarak etiketlenenlerde kükürt dioksit katkısına izin
verilmemekte, bununla birlikte “Organik üzümlerden yapılmıştır” etiketini
taşıyanlarda 100 mg/L’ye kadar kükürt dioksit katkısına izin verilmektedir.
Avustralya’da ise Ulusal Organik ve Biodinamik Ürünler Standardında
diğer organik ürünlerden farklı olarak sadece şarap için kükürt dioksit ve
potasyum metabisülfit katkısına en çok 125 mg/L izin verilmektedir. Diğer
yandan üretim sırasında yapılabilecek sitrik asit, tartarik asit, tartarik asit
tuzları, amonyum fosfat, amonyum sülfat, tanen, potasyum karbonat,
bentonit, yumurta akı ve kazein katkılarına da izin verilmektedir (Waldin
1999).
148
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Halen market raflarında yer alan organik şarapların etiketlerinde geçen ifadeler
şu şekildedir:
*Organik (SO2 katkısı yok).
*Organik yetiştirilmiş üzümlerden yapılmıştır (org. meyve üretim standardına
uygun).
*Sülfitleri içermez (en çok 10 mg/L SO2 içerir)
*Durultma ajanı içermez (durultma yapılmamış)
ORGANİK ŞARAP TERCİHİ
*Yapılan anketlerde geleneksel şarabın, alışılmış duyusal özellikleri nedeniyle
organik şaraba tercih edildiği belirtilmektedir. Yapılan bir ankete katılan
tüketicilerden %87’si geleneksel şarabı, %13’ü organik şarabı tercih etmiştir.
*Yapılan araştırmalar organik şarabın hazmedilebilirliğinin geleneksel şaraba
göre çok daha kolay olduğunu göstermektedir.
*Organik şarap yapımında sıcaklık kontrolleri dışında fiziksel uygulama en az
düzeydedir.
*Ayrıca sülfit içeriği de geleneksel şarapta kullanılana göre çok daha az
düzeylerdedir. Bir şarap ne kadar az sülfit içeriyorsa insan sağlığı açısından o
kadar iyidir.
*Organik şaraplar pestisidlerin zararlı etkilerini içermemekte ve geleneksel
şarapların sağladığı tüm yararları da sağlamaktadır (Waldin 1999; Anonim
2008a; Anonim 2008c).
İTİRAZLAR
*Bağda görülen çeşitli hastalıklar ve zararlılara karşı uygulanabilir başarılı
çözeltiler bulunmamaktadır. Bakırın (Cu) yerini alabilecek bir madde
bulunmamıştır. İnter spesifik hibritler fungus problemine karşı bir çözümdür.
Ancak, ülke yönetimleri ve AB-Yönetmelik düzenleyicileri bağcıların bu
çeşitlerden şarap üretmesini benimsememektedir.
*Avrupa ülkelerinde organik bağcılık desteklenmemektedir. Bağcılar daha fazla
işçilik ve daha az verim nedeniyle devletten fazlaca destek istemektedirler.
*Şarap etiketlenmesinde başarıya ulaşılamamıştır. Bütün Avrupa ülkelerinde
standart bir etiket kullanılması söz konusu olmalıdır. Entegre üretimlerde
etikette sadece “Çevre dostu” ibaresi yer almaktadır.
*Tüketicilerin önemli bir kısmı organik Chardonnay ve Cabernett’e itiraz
etmektedir (Anonim 2008a; Marie 2008).
SONUÇ
İnsanların sağlıklı ve bilinçli beslenmeye önem vermesi ve kendilerini güvende
hissettirecek sertifikasyon gibi olguların günümüzde önem kazanması
bağlamında organik tarım ürünleri ve gıda maddeleri kadar organik şarabın da
geleneksel şaraba göre daha çok tercih edilebileceği söz konusudur. Her ne
kadar organik şaraba yönelik uygulamalar yeni gelişmeye başlamış ve mevcut
149
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
bazı organik şarapların duyusal özellikleri geleneksel şaraplara göre daha zayıf
bulunmuşsa da organik bağcılıktaki hastalık ve zararlılarla mücadeleye çözüm
getirildiğinde sorunlar büyük ölçüde giderilecek ve organik şaraplara ilgi
artacaktır. Dünyada bağ alanı büyüklüğü bakımından 4. sırada bulunan ve
toprakları organik tarıma uygun olan ülkemizde, çevre ve insana dost organik
yöntemlerle üretilen ürünleri desteklemek, toplumu ve çiftçiyi bu yönde
bilinçlendirmekle sadece topluma ve çevreye değil, aynı zamanda ekonomiye
de katkı sağlanacaktır. Sağlığını önemseyen, allerjik bünyeye sahip olan, gücü
yeten, damak zevkine uygun bulan ve hatta değişiklik arayan insanlar organik
ürünlere yöneleceklerdir.
KAYNAKÇA
Akyüz, M.
2008
Etko Organik Ürünler Sertifikasyon Kuruluşu. Email: [email protected].
Anonim,
2002
Organik Tarım Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik.Resmi
Gazete:2002/2412
Anonim,
2007a http://www.bahce.biz.com
Anonim,
2007b http://www.theorganicwinecompany.com
Anonim,
2007c http://www.taris.com.tr
Anonim,
2008a Five Compelling Reasons to Drink Organic Wine,
http://www.russianrivertravel.com/wineries/organic.htm
Anonim,
2008b Europian Rules For Organic Wine,
http://www.orwine.org/default.asp?scheda=230
Anonim,
2008c Sulfites, http://www.ecowine.com/sulfites.htm
Avcı, M.
2004
Organik Tarımda Kontrol ve Sertifikasyon. Gıda:Gıda Mühendisliği ve Gıda
Sanayi Dergisi, Mart-Nisan 2004.
Battistutta, F., Celotti, E., Zironi, R.
2000
Production of Wine Without Sulphur Dioxide Using Appropriate Processing
Technology. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26
August 2000.
Baydar, N. G., Anlı, E. R, Akkurt, M.
2000
Tarımsal Savaşımda Kullanılan Kimyasalların Üzüm ve Şarap Kalitesi ile
Şaraplarda Bazı Ağır Metal İçerikleri Üzerine Etkileri. Gıda Teknolojisi Dergisi.
Boz, Y.
2008
Organik Üzüm Yetiştiriciliği.
http://www.bahce.biz/organik/organik_uzum.htm
Capp, R.
2002
Insights Into Growing and Making Organic Wines.
150
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Cengiz, D.
2008
Süryani Şarapları,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=429130
Dupin, I., Schlich, P., Fischer, U.
2000
Differentiation of Wines Produced by Organic or Conventional Viticulture
According to Their Sensory Profiles and Aroma Composition. Viticulture. Proceeding 6
th. International Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000.
Galpin, V.C.
2008
A Comparison of Legislation About Winemaking Additives and Processes,
http://www.gaon.net/vashti/ps/vgalpin-cwm-print.pdf
Geier, B., Hofmann, U., Willer, H.
2000
Organic Witiculture World-Wide. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational
Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000.
Karaman, E.
2008
ÇOMÜ-Gıda Mühendisliği Yayınlanmamış Bitirme Ödevi, Çanakkale.
Köse, B., Odabaş, F.
2005
Bağcılıkta Organik Tarım. OMÜ Ziraat Fakültesi dergisi 20 (3) 96-104.
Marie D.
2008
Wild Wines : Creating Organic Wines from Nature’s Garden. Square One
Publishers, NY- the USA.
Schruft, G.
2001
Organic Grape and Wine Production: Grower Experiences in Germany.
State Viticulture and Wine Research İnstutute, Germany.
Schwab, A., L., Knott, R., Schottdorf, W.
2000
Results From new Fungus-tolerant Grapevine Varieties for Organic
Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August
2000.
Sert, C.
2008
En Büyük Bağdan İdol Şarabı Çıktı.
http://www.milliyet.com.tr/2007/08/28/ekonomi/axeko02.html
Szöke, L., Kozma, P., Nemeth, K.
2000
Neue Rebsorten und Sortenkandidaten im Umweltshonende Weinbau.
Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August
2000.
Uzun, E.
2008
Demirtas Rakıdan Sonra Şaraba El Attı.
http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=3489,203&tarih=04.09.2005
Vaterlaus, T.
2000
Biowine: Chancen der Vermartung. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational
Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000.
Waldin, M.
1999
Organic Wine Guide.Thorsons, London- Great Britain.
Willer, H., Zanoli, R.
2000
Organic Viticulture in Europe. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress
on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000.
Yücel,U., Altındişli, A.
151
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
2000
Sultaniye Çekirdeksiz Üzüm Çeşidinden Elde Edilen Ekolojik ve Geleneksel
Şarapların Karşılaştırılması Üzerine Bir Araştırma. Türkiye 1. Ekolojik Tarım
Sempozyumu, 21-23 Haziran 1999, İzmir.
Tablo 1. Ülkelerin Sertifikasyon Kuruluşlarına Göre Bazı Avrupa Ülkelerinde
Organik Şarap İçin İzin Verilen Toplam Kükürt dioksit Sınır Değerleri.
Orwine, Biofac., 2008. *AB, Geleneksel üretim değerleri.
152
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 1. Organik kırmızı şarap yapımına örnek bir üretim akış şeması (Karaman
2008).
153
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 2. Organik beyaz şarap yapımına örnek bir üretim akış şeması (Karaman
2008).
154
ORGANİK BAĞCILIKTA BİTKİ KORUMA
UYGULAMALARI: BOZCAADA ÖRNEĞİ
Ali ÖZPINAR,a Burak POLAT,a İsmet YILDIRIM,a Tuncay KALLEM b
a Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü
b Bozcaada Tarım İlçe Müdürlüğü
Bozcaada
ÖZET
Çanakkale ili, coğrafik konumu nedeniyle bağcılık tarımı açısından önemli ekolojik
potansiyele sahiptir. Şarapçılık kültürünün geliştiği Çanakkale’de tüm üretim
sorunlarına rağmen, bağcılık eski önemini korumaktadır. Tarihi, bağcılıkla
özdeşleştirilen Bozcaada’da gün geçtikçe bağ üretim şekli değişmekte yeni bağ alanları
tesis edilmektedir. Son yıllarda tüketicilerden gelen talep üzerine çevrenin korunması ve
insan sağlığını öne çıkaran uygulamalar önem kazanmıştır. Bağ üretiminde üründe kalite
ve kantiteyi olumsuz etkileyen hastalık ve zararlılarla mücadelede kimyasal bileşikler
yerine alternatif uygulamalar geliştirilmiştir. Bu tür uygulamaların geçmişe dayandığı
Bozcaada’da günümüzün popüler üretim şekli olan organik bağcılığa zemin
hazırlamıştır. Bozcaada’da bağın ana zararlısı Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.Schiff.) (Lep.:Tortricidae) ile mücadelede kimyasal bileşikler yerine biyoteknik yöntemler
uygulanmaya başlanmıştır. Salkım güvesi ile mücadelede sağlanan başarı kimyasal
bileşiklerden ileri gelecek pestisit kalıntılarını ortadan kaldıracak ve buna bağlı olarak
doğal dengenin korunması ile diğer zararlıların da baskı altına alınmasına katkı
sağlayacaktır. Bağ hastalıklarında Külleme (Uncinula necator (Schw.) Burr.) ve
Kurşuniküf (Botrytis cinerea Pers) ile mücadelede organik bağcılığın izin verdiği
preparatlar kullanılmaktadır.
Anahtar kelimeler: Bozcaada, Lobesia botrana, Organik Bağcılık, Çiftleşmeyi
Engelleme Tekniği
ABSTRACT
Province of Çanakkale has an important ecological potential of viniculture because of its
geographical location. Despite many cultivation issues in vine production, viniculture is still
an important aspect of Çanakkale. Viniculture in Bozcaada, which is deeply related with
history, is changing every day and new production sites are opening. In recent years,
because of the request from the consumers, applications related with protection of nature
and human health became important. In viniculture, to control the pests and diseases
which affects the quality and quantity of products negatively, alternative control
applications are used instead of chemical control. In Bozcaada these kind of applications
were present and this situation became a basis to organic viniculture. In Bozcaada against
the main pest of vine, Grape vine moth (Lobesia botrana Den.-Schiff.) (Lep.:Tortricidae),
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
biotechnical methods are used instead of chemical methods. Because of these methods, the
residue from chemical applications will be nullified, natural balance is protected and pests
are controlled. The vine diseases caused by pathogens Uncinula necator and Botrytis
cinerea are controlled by chemicals which are permitted by organic agriculture.
Key Words: Bozcaada, Lobesia botrana, Organic Viniculture, Mating Obstruction
Technique
* Bu çalışmada DPT- 2002K 120170-9 nolu projenin kapsamında elde edilen
bulgular yer almaktadır.
GİRİŞ
Çanakkale ili, geçmiş dönemlerde olduğu gibi bu gün de, bağcılık ve şarapçılık
bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Çanakkale İli, DİE’nin 1995 yılı
verilerine göre 7246 ha ile ülkemizde 22. sırada yer alırken, verim bakımından ise
723 kg/da ile 10. sırada bulunmaktadır (Çelik ve diğ. 1998). Çanakkale’de bulunan
bağ alanlarının yaklaşık % 7’si Merkez İlçede, % 43’ü Bayramiç İlçesi’nde, % 5’i
Lapseki İlçesi’nde, % 24’ü Bozcaada İlçesi’nde ve % 21’inin de diğer sekiz ilçede
yer aldığı belirtilmektedir (Anonim 2007). Son yıllarda bağcılık yeni değişimler
geçirmekte olup, özellikle tarihi bağcılıkla özdeşleştirilen Bozcaada’da her yıl yeni
çeşitlerle yeni bağ alanları tesis edilmeye başlanmıştır. 2004 yılı verilerine göre
Bozcaada, Çanakkale ili içinde % 18’lik bir paya sahipken 2007 yılında bu oran
%24’lük bir payla üretim alanı 11.850 dekara ulaşmıştır (Anonim 2007).
Çanakkale’deki bağcılığın ekonomik anlamdaki sürdürülebilirliği, uygun yetiştirme
tekniklerinin geliştirilmesinin yanı sıra ürünün kalite ve kantitesini olumsuz
etkileyen ve pazar değerini düşüren hastalık ve zararlılarla mücadele de önem
taşımaktadır.
Bağ alanlarında ekonomik öneme sahip zararlılardan Salkım güvesi (Lobesia
botrana Den.-Schiff.) (Lep.: Tortricidae) her yıl mücadeleyi gerektirmektedir.
Salkım güvesi ile mücadele yapılmadığı takdirde % 45-92 arasında bir ürün
kaybının söz konusu olduğu bildirilmiştir (Önçağ 1975). Çevre ve doğal denge
gözetilerek entegre mücadele kapsamında ruhsatlandırılmış kimyasal bileşikler bu
zararlı ile mücadelede kullanılmaktadır. Ancak, pestisitlerin yarattığı kalıntı
nedeniyle ürünün pazarlanması aşamalarında yaşanan sorunlar üreticilerde bazı
çekinceler de oluşmuştur. Salkım güvesi ile mücadelede tahmin ve uyarı
yönteminde yaralanılarak uygulama sayısını düşürmek ve çevreye olumsuz etkisi
düşük kimyasalların kullanımı hedeflenmiştir. Ancak, değişen koşullara göre
alternatif uygulamaların yaratılması da gücelliğini korumaktadır. Biyolojik mücadele
etmeni kullanılan Bacillus thuringiensis preparatlarının kullanımında görülen bazı
güçlükler (Tuncer ve Ecevit 1994) biyoteknik yöntemlerden cinsel çekici feromon
tuzakları yanında Çiftleşmeyi Engelleme (ÇET) tekniğinin de uygulamaya
aktarılması konusundaki araştırmalar güç kazanmıştır (Altındişli ve diğ. 2002). Bu
bağlamda Bozcaada ilçesinde bağcılığın gelişmesini teşvik etmek amacıyla organik
bağcılığın geliştirilmesi için de projeler ele alınmıştır.
156
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Bağın ana zararlısı olan Salkım güvesi ile mücadelede 2000 yılından bu yana
feromon tuzakları kullanılarak yapılan araştırmalara Çiftleşmeyi Engelleme
Tekniği, Isonet L yayıcılarının ilave edilmesi ile yeni bir boyut getirilmiştir. Bu
çalışmada, organik bağcılık programı içinde gerek bağ hastalıklarıyla ve gerekse bağ
zararlılarıyla mücadelede yaşanan süreç ele alınmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEM
Bu çalışma, Çanakkale ili Bozcaada ilçesi Bağ alanlarında 2006 ve 2007 yıllarında
yürütülmüştür. Araştırmanın materyalini yaklaşık 11.850 dekarlık bağ alanı, Salkım
güvesi’nin Pherecon tipi cinsel çekici feromon tuzağı ve omcanın dallarına sarılmış
Isonet L telleri olarak adlandırılan Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği (Ç.E.T.)
yayıcıları oluşturmuştur (Şekil 1a ve b).
Bozcaada bağ alanları ağırlıklı olarak Bozcaada Çavuş’u ve kanyaklık bir çeşit
olan Karasakız (Kuntra) çeşidinde tesis edilmiş olup, çoğunun 40-45 yaşında
olduğu bildirilmiştir (Özpınar ve diğ. 2002) Son birkaç yıl içinde yeni çeşitlerden
Cabarnet, Merlot, Gamay ile yeni bağlar tesis edilmiştir. Ç.E.T. uygulamaları
Bozcaada İlçe Tarım Müdürlüğü’nün koordinasyonunda ve denetiminde üreticiler
tarafından yapılmıştır.
Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği (Ç.E.T.); 7Z,9E- Dodecadienly acetate 172
mg yayıcı içeren Isonet L dişiler tarafından doğal olarak salgılanan eşeysel
feromonun, yapay olarak sentezlenip yayıcı araçlar kullanılarak hedef alanda
oluşturulan yapay yoğun koku nedeniyle erkek bireylerin çiftleşmek üzere dişilere
ulaşmasının engellenmesi esasına dayanmaktadır. ÇET L telleri ruhsatta tarif
edildiği gibi, omcalara mevsim başında eşeysel çekici tuzaklara erginlerin
düşmesiyle birlikte bağ içinde 6 metrede bir, kenarlarda ise 2 metrede bir olacak
şekilde bağlanmıştır. Bu amaçla 2006 yılında 16.04.2006 tarihinde ve 2007 yılında
ise 30.03.2007 tarihinde adanın bağ alanlarını temsil edecek şekilde Salkım
güvesinin ergin çıkışlarını belirlemek üzere değişik yerlere toplam 15 adet cinsel
çekici feromon tuzağı asılmıştır. Tuzakların asılmasında hakim rüzgarların yönü
dikkate alınmıştır. İlk erginlerin tuzaklara düşmesiyle birlikte Çiftleşmeyi
Engelleyici yayıcı teller 2006 yılında 20.04.2006 tarihinde 2.138 dekar bağ alanında,
2007 yılında ise 09.04.2007 tarihinde 3.835 dekar bağ alanında dekara 60-65 adet
gelecek şekilde omcalara bağlanmıştır (Şekil 1).
Her iki yılda da ÇET uygulanan bağlarda uygulama alanını temsil edecek
şekilde 4 ve kontrol bağlarında ise 3 bağ parselindeki feromon tuzaklarına düşen
erginler değerlendirilmiştir. Bu parsellerdeki feromon tuzakları haftada 2 kez
periyodik olarak kontrol edilmiş ve tuzaklara düşen erginler sayılarak tuzaklar
temizlenmiştir. Aynı zamanda her parselde rasgele seçilen 20 omcada zararlının
salkımlardaki zararı incelenmiştir. Mevsim boyunca cinsel çekici tuzakların
yapışkan tablaları ile kapsülleri 5 hafta arayla yenileriyle değiştirilmiştir. Salkım
güvesinin zarar eşiğini aştığı bağlarda ise Ataç ve ark., (1990); Altınçağ ve ark.,
(1994 ) göre organik tarımda ruhsatlı olan Bacillus thuringiensis var. kurstaki 26.04.2006
tarihinde Salkım güvesinin 1. dölüne karşı uygulanmış ve popülasyon baskı altına
157
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
alınmıştır. Yıldırım ve Önoğur (2001)’un tarafında önerildiği şekli ile bağ
hastalıklarında külleme (Uncilana necator) ile mücadelede toz kükürt yılda iki kez
kullanılmıştır. Kurşuniküf (Botrytis cineria) ile mücadelede ise Bacillus sublitis
preparatı 23.07.2007 tarihinde kullanılmıştır. Araştırma süresince iklim değerleri
Bozcaada Tarım İlçe Müdürlüğü istasyonlarından sağlanmıştır.
ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA
ÇET yayıcılarının uygulandığı tüm bağlardaki feromon tuzaklarına 20.04.2006
tarihinde Salkım güvesi erginleri düşerken kontrol bağında ise sadece 1 tuzağa
Salkım güvesi erginleri düşmüştür (Çizelge 1).
Feromon tuzaklarına erginlerin düşmesi ile birlikte ÇET bağlarında
20.04.2006 tarihinde ortalama 31.50 birey/tuzak olan değer yayıcıların bağlanması
ile 24.04.2006 tarihinde 7.5 ve 27.04.2006’da ise tuzak başına 0.25 bireye
düşmüştür. Kontrol bağlarında ise bu durum bir iki sayımdan sonra ÇET bağlarına
paralellik göstermiştir. Ç.E.T. yayıcılar etkisini göstermeye başladığı 27.04.200619.09.2006 tarihleri arasında 16 (Ergin/ 4 Tuzak) ergin tuzaklarda yakalanırken,
Ç.E.T. uygulanmamış kontrol bağlarında 112 (Ergin/3 Tuzak) Salkım güvesi ergini
yakalanmıştır. Mevsim boyunca ÇET bağlarında tuzak başına toplam 43 ve kontrol
bağlarında ise 62 birey elde edilmiştir. Uygulamanın ada da olması ve ÇET
uygulanan bağların diğerleri ile iç içe olması ve esinti yönü değişmekle birlikte
sürekli rüzgarın varlığı nedeniyle uygulamaların sonucu küçük farklılıklara rağmen
tüm ada bağlarında etkisini benzer şekilde göstermiştir (Çizelge 1).
Feromon tuzaklarında elde edilen veriler grafikle karşılaştırıldığında Şekil
4’de görüldüğü üzere Ç.E.T. yayıcılarının bağ alanlarına asılmasıyla tuzaklara düşen
ergin sayısı 04.05.2008 tarihinden itibaren düşmüş ve mevsim içinde ÇET
bağlarında hiç ergine rastlanılmamasına rağmen, kontrol bağlarında düşük sayıda
da olsa tuzaklara erginlerin düştüğü görülmüştür.
Bozcaada da ÇET uygulamalarının ilk kez yapıldığı bağ alanlarında zararlının
ergin öncesi dönemlerinin dikkati çektiği bağlarda Salkım güvesinin ilk dölüne
karşı 26.04.2006
tarihinde Bacillus thuringiensis var. kurstaki uygulanmıştır.
Uygulamadan sonra Salkım güvesi populasyonu azalmış ve yıl boyu başka uygulama
yapılmamıştır.
Bozcaada ilçesinde Ç.E.T. uygulamasının yapıldığı 2007 yılında ise ilk
erginler feromon tuzaklarında 03.04.2007 tarihinde görülmüş olup, tüm tuzaklarda
toplam 7 adet yakalanmıştır. Bu sayı 2006 yılına göre oldukça düşük düzeyde
kalmıştır. ÇET uygulamalarının yapıldığı 09.04.2007 tarihinden itibaren bağlardaki
tuzaklara düşen ergin sayıları azalmaya başlamış ve mevsim boyunca tuzaklara
düşen ergin sayısı bir iki adeti geçmemiştir. Buna karşın kontrol bağlarında
özellikle 1. tuzaktaki ergin düşüşü 23.04.2008 tarihine kadar devam etmiştir. Diğer
kontrol bağlarındaki tuzaklara erginlerin düşmemiş olması bu bağların rüzgarın
etkisi nedeniyle ÇET bağlarının alanı içinde kaldığı kanısını uyandırmıştır (Çizelge
2). Diğer tarafta mevsim sonuna doğru ise kontrol bağlarındaki tuzaklarda düşük
158
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
sayıda da olsa erginler yakalanırken ÇET bağlarındaki tuzaklara erginlerin
düşmediği görülmüştür.
Diğer yanda her Ç.E.T. uygulama alanı ile kontrol bağlarında elde edilen
erginlerin sayısal değerlerinin grafikle karşılaştırıldığında mevsim başında ve
sonuna doğru kontrol bağlarındaki tuzaklara düşen ergin sayısının belirgin olarak
ÇET bağlarına göre yüksek olduğu görülmüştür. ÇET bağlarındaki tuzaklarda
sadece Ağustos ayı sonunda ve Eylül ayı başında olmak üzere sadece birer ergin
elde edilmiştir. Mevsim boyunca tuzaklarda ergin düşmediği yayıcıların etkin olarak
kontrol sağladığı ortaya çıkmıştır.
Bozcaada da Salkım güvesine karşı 2007 yılında Bacillus thuringiensis var.
kurstaki uygulaması yapılmamıştır. 23.07.2007 tarihinde kurşuniküf (Botrytis cineria)
ile mücadelede Bacillus sublitis preparatı Ç.E.T. uygulanan bağ alanlarında
kullanılmıştır.
Salkım güvesinin yılda üç döl verdiği (Albayrak, 2004; Polat ve Özpınar,
2007). Bozcaada da ÇET uygulaması sonucu sadece mevsim başında tuzaklarda
sınırlı sayıda erginlerin yakalandığı mevsim boyunca zararlıya raslanılmadığı
görülmüştür. Denemenin yürütüldüğü alanın ada ve rüzgarlı nedeniyle Bozcaada bağ
alanlarında Ç.E.T. uygulaması başarılı sonuç vermiştir. 2006-2007 yıllarında zararlı
popülasyonu çok düşük düzeyde kalmış ve hiçbir zaman daha önce adada tespit edilen
(Albayrak 2004; Polat ve Özpınar 2007) zararlı yoğunluğa ulaşmadığı görülmüştür.
Diğer tarafta Isonet L yayıcılarının etki süresi (150 gün), ile adada hakim olan
Bozacaada Çavuşu ve Karasakız çeşitlerinin hasatına kadarki sürenin de örtüşmesi
zararlı ile mücadelede bir avantaj sağlamıştır. Adada uygulamanın birkaç yıl devam
etmesi halinde zararlı popülasyonun gittikçe düşeceği ve pestisitlerin kullanılmamış
olmasıyla da doğal dengenin korunarak ada da zararlıların sorun olmaktan çıkacağı
düşünüldüğünde bu uygumanın başarısı tartışılamaz. Isonet L yayıcılarının temininde
dışarıya bağımlılık ve yöntemin pahalı olması gibi dezavantajları yanında ada gibi
yerlerde sağlayacağı etkinin devamlılığı insan ve çevre sağlığı ile doğal dengenin
korunmasına yönelik katkıları bu uygulamaları avantajlı ve tercih edilir hale
getirecektir. Sonuç olarak Bozcaada bağ alanlarında ÇET uygulamaları Salkım
güvesini kontrol etmede başarılı olmuş ve ada bağlarındaki diğer zararlılar da
dikkate alınarak bu yuygulamanın sonuçlarının güvenliği açısında incelemelerin
devam etmesi yararlı olacaktır. Gelişmelerin denetim altına alınması ve
karşılaşılabilecek sorunların uygulamaları engellemeden çözüm getirmek için bir
süre incelemelerin devamında yarar vardır.
KAYNAKÇA
Anonim
2007 Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü Proje İstatistik Şubesi Verileri. Çanakkale
Albayrak, A.
2004 Çanakkale İli Bağ Alanlarında Zararlı Salkım Güvesi (Lobesia Botrana Den.Schiff)’nin Populasyon Gelişmesi ve Döl Sayısının Belirlenmesi. ÇOMÜ Fen Bilimleri
Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisan Tezi)
159
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Altınçağ, R., S. Uzun, F. Ö. Layık, T. Koçlu,
1994 Ege Bölgesi’nde Salkım Güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff.)’nin Biyoteknik ve
Biyolojik Mücadele Olanaklarının Araştırılması. Bornova Zirai Mücadele Araştırma
Enstitüsü, Proje Kod No: BKA / 03 – E -073
Altindisli, F. O., M. A. Goven and A. Altindisli
2002 “An evaluation of the European grapevine moth (Lobesia botrana Den.Schiff.) and its parasitoids in organic and conventional vineyards in the Aegean
Region of Turkey.” VIIth European Congress of Entomology, October 7-13 2002,
Thessaloniki, Greece, 53.
Ataç, Ö., H. Bulut, ve T. Çevik
1990 “Salkım Güvesi (Lobesia botrana Den.et Schiff)’ne Karşı Bacillus
Thuringiensis’in Tek Başına ve Carbaryl’in Düşük Dozu İle Birlikte Etkisinin
Araştırılması.” Türkiye II. Biyolojik Mücadele Kongresi, 26-29 Eylül. Ankara, 127-135
Çelik, H., Y.S. Ağaoğlu, Y. Fidan, B. Maraşalı, G. Söylemezoğlu,
1998 Genel Bağcılık. Sun Fidan A. Ş. Mesleki Kitaplar Serisi:1. Ankara
Önçağ, G.
1975 Ege Bölgesi’nde Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff.)’ nin tanınması, yayılışı,
biyolojisi, zararı, doğal düşmanları ve kimyasal savaş imkanları üzerine araştırmalar. T.C.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Zirai Mücadele ve Zir. Karantina Genel
Müd. Araştırma Serisi, Teknik Bülten No: 26, İzmir.
Özpınar, A., S. Özpınar ve S. E. Görür
2002 “Bozcaada bağlarında üretimdeki bazı sorunların belirlenmesi üzerine bir
araştırma.” Türkiye V. Bağcılık ve Şarapçılık Sempozyumu, 5-9 Ekim 2002, Nevşehir,
Kapadokya, 299-306.
Polat, B., ve A. Özpınar
2007 “Çanakkale İli Bağlarında Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff)’nin
Mücadelesinde Bacillus thuringiensis var. kurstaki Berliner Preparatı ile Trichogramma
evanescens Westwood’un Kullanım Olanakları.” Türkiye II. Bitki Koruma Kongresi. 2729 Ağustos 2007. Isparta
Yıldırım, İ. ve E. Onoğur,
2001 “Ekolojik Bağcılıkta Külleme Hastalığı (Uncinula necator (Schw.) Burr.)’na
Karşı Kullanılabilecek Bazı Kimyasalların Etkililiği Üzerinde Araştırmalar.” Türkiye
I. Ekolojik Tarım Sempozyumu, İzmir, 116-124
Tuncer, C. ve O. Ecevit
1994 “Bacillus thuringiensis ürünleri ve böceklerde dayanıklılığın önemi.” Türkiye
Entomoloji Dergisi 18 (2):119-128
160
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
a
b
Şekil 1. Salkım güvesi (Lobesia botrana)’nin Pherocon Tipi Feromon Tuzağı (a)
ve Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği (b).
161
23.09.2007
05.09.2007
16.08.2007
16
14
12
10
8
6
4
2
0
09.08.2007
11.09.2006
24.08.2006
17.08.2006
10.08.2006
03.08.2006
27.07.2006
20.07.2006
14.07.2006
06.07.2006
29.06.2006
22.06.2006
15.06.2006
08.06.2006
01.06.2006
25.05.2006
18.05.2006
11.05.2006
04.05.2006
27.04.2006
20.04.2006
Ergin/ Tuzak
35
30
25
20
15
10
5
0
02.08.2007
26.07.2007
19.07.2007
12.07.2007
05.07.2007
25.06.2007
18.06.2007
11.06.2007
04.06.2007
28.05.2007
21.05.2007
13.05.2007
07.05.2007
30.04.2007
23.04.2007
16.04.2007
09.04.2007
03.04.2007
Ergin / Tuzak
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Ç.E.T. Bağı
Kontrol Bağı
Örnekleme Tarihi
Şekil 2. Bozcada Bağlarında 2006 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon
Tuzaklarına Düşen Lobesia botrana Erginlerinin Popülasyon Gelişmesi
Ç.E.T. Bağı
Kontrol Bağı
Örnekleme Tarihi
Şekil 3. Bozcada Bağlarında 2007 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon
Tuzaklarına Düşen Lobesia botrana Erginlerinin Popülasyon Gelişmesi
162
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çizelge 1. Bozcaada Bağlarında 2006 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon
Tuzaklarından Elde Edilen Lobesia botrana Ergin Sayısı (Ergin/Tuzak)
Ç.E.T. Bağları
Kontrol Bağları
Örnekleme
Tarihi
1.
2.
3.
4.
Ort.
1.
2.
3.
Ort.
20.04.2006
24.04.2006
27.04.2006
01.05.2006
04.05.2006
08.05.2006
11.05.2006
15.05.2006
18.05.2006
22.05.2006
25.05.2006
29.05.2006
01.06.2006
05.06.2006
08.06.2006
12.06.2006
19.06.2006
22.06.2006
26.06.2006
29.06.2006
03.07.2006
10.07.2006
14.07.2006
17.07.2006
20.07.2006
24.07.2006
27.07.2006
31.07.2006
07.08.2006
14.08.2006
17.08.2006
21.08.2006
01.09.2006
11.09.2006
19.09.2006
35
1
0
0
0
0
0
0
0
8
0
0
0
0
0
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
30
21
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
21
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
40
7
0
0
1
0
2
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
2
0
0
0
0
31.50
7.50
0.25
0.00
0.25
0.00
0.50
0.00
0.00
2.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.25
0.00
0.00
0.25
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.50
0.00
0.00
0.00
0.00
0
18
17
14
2
1
1
0
0
0
1
0
0
1
0
0
0
4
8
6
0
0
0
0
0
0
0
0
0
3
3
1
1
1
0
0
10
2
2
0
2
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
2
2
2
0
0
0
0
0
0
0
0
0
2
4
3
0
0
0
41
14
2
5
1
1
0
0
0
0
2
0
0
0
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
5
0
0
0
0
0
1
0
0
0
13.67
14.00
7.00
7.00
1.00
1.33
0.33
0.00
0.00
0.00
1.00
0.00
0.00
0.33
0.33
0.00
0.00
2.00
3.33
2.67
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
1.67
0.00
0.00
0.00
1.67
2.33
1.67
0.33
0.33
0.00
Toplam
45
53
22
52
43.00
82
31
73
62.00
163
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çizelge 2. Bozcada Bağlarında 2007 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon
Tuzaklarına Düşen Salkım güvesi Erginlerine Ait Sayısal Değerler (Ergin/Tuzak)
Örnekleme
Tarihi
Ç.E.T. Bağları
Kontrol Bağları
03.04.2007
06.04.2007
09.04.2007
12.04.2007
16.04.2007
19.04.2007
23.04.2007
26.04.2007
30.04.2007
03.05.2007
10.05.2007
17.05.2007
21.05.2007
28.05.2007
04.06.2007
07.06.2007
14.06.2007
25.06.2007
02.07.2007
05.07.2007
09.07.2007
16.07.2007
19.07.2007
23.07.2007
26.07.2007
30.07.2007
02.08.2007
06.08.2007
09.08.2007
13.08.2007
16.08.2007
23.08.2007
05.09.2007
13.09.2007
23.09.2007
1.
0
1
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
1
0
0
0
2.
1
3
2
0
0
0
1
0
0
0
0
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
3.
0
2
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
2
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
1
0
0
4.
1
1
3
1
0
0
2
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Ort.
0.5
1.75
1.75
0.25
0
0
0.75
0.25
0
0
0
0.25
0.5
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0.25
0.25
0
0
1.
4
16
13
12
24
3
16
0
0
2
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
1
3
2
0
0
0
0
0
0
2
1
0
0
2.
1
7
1
1
1
1
3
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
3.
0
1
1
0
1
0
1
0
1
0
0
4
0
0
1
1
0
0
0
0
0
0
0
0
0
2
4
3
2
2
3
6
4
8
0
Ort.
1.67
8.00
5.00
4.33
8.67
1.33
6.67
0.00
0.33
0.67
0.00
1.33
0.00
0.00
0.33
0.33
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.00
0.33
1.00
0.67
0.67
1.33
1.00
0.67
0.67
1.00
2.67
1.67
2.67
0.00
Toplam
3
8
6
9
6.5
99
15
45
53.00
164
BOZCAADA’NIN HALK İLACI OLARAK
KULLANILAN BİTKİLERİ
Gizem EMRE-BULUT, Ertan TUZLACI
Marmara Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
ÖZET
Bozcaada yöresinde, 35 türe ait bitkiden halk ilacı olarak yararlanıldığı saptanmıştır:
Alcea pallida, Alcea rosea, Allium sativum, Anthemis cotula, Artemisia absinthium,
Asparagus aphyllus subsp. orientalis, Asphodelus aestivus, Cardopatium corymbosum,
Centaurea solstitialis subsp. solstitialis, Coridothymus capitatus, Crataegus monogyna
subsp. monogyna, Cydonia oblonga, Ecballium elaterium, Equisetum ramosissimum,
Ficus carica subsp. carica Foeniculum vulgare, Helichrysum stoechas subsp. barrelieri,
Hyoscyamus albus, Malva sylvestris, Mentha spicata subsp. spicata, Mespilus germanica,
Olea europaea var. europaea, Origanum majorana, Pinus brutia, Prunus spinosa subsp.
dasyphylla, Pyrus amygdaliformis var. amygdaliformis, Rosmarinus officinalis, Rubus
sanctus, Ruta chalepensis, Salvia fruticosa, Sedum telephium subsp. maximum, Teucrium
polium, Tribulus terrestris, Urtica pilulifera ve Vitex agnus-castus. Bu bitkilerle ilgili
ayrıntılı bilgiler metin içinde tablo halinde sunulmuştur. Sonuç olarak yörede bitkilerin en
çok şeker hastalığı tedavisinde, mide rahatsızlıklarının giderilmesinde, tansiyon düşürücü
olarak, soğuk algınlığına karşı ve kalp rahatsızlıklarının giderilmesinde kullanıldığı
belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Halk ilaçları, Tıbbi bitkiler, Etnobotanik, Bozcaada
ABSTRACT
35 plant species are being used as folk medicine in Bozcaada, namely Alcea pallida,
Alcea rosea, Allium sativum, Anthemis cotula, Artemisia absinthium, Asparagus
aphyllus subsp. orientalis, Asphodelus aestivus, Cardopatium corymbosum, Centaurea
solstitialis subsp. solstitialis, Coridothymus capitatus, Crataegus monogyna subsp.
monogyna, Cydonia oblonga, Ecballium elaterium, Equisetum ramosissimum, Ficus
carica subsp. carica, Foeniculum vulgare, Helichrysum stoechas subsp. barrelieri,
Hyoscyamus albus, Malva sylvestris, Mentha spicata subsp. spicata, Mespilus germanica,
Olea europaea var. europaea, Origanum majorana, Pinus brutia, Prunus spinosa subsp.
dasyphylla, Pyrus amygdaliformis var. amygdaliformis, Rosmarinus officinalis, Rubus
sanctus, Ruta chalepensis, Salvia fruticosa, Sedum telephium subsp. maximum, Teucrium
polium, Tribulus terrestris, Urtica pilulifera and Vitex agnus-castus. The detailed
information of these plants are presented in a table in the text. In conclusion, the plants
are mostly used for diabetes, stomach ailments, hypertansion, cold and cardiac disorders.
Key words: Folk medicine, Medicinal plants, Ethnobotany, Bozcaada
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
GİRİŞ
Bozcaada Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale iline bağlı, 37 km² büyüklüğünde,
nüfusu 2500 olan bir adadır (Anonim 2005). Gökçeada ve Marmara Adası’ndan
sonra ülkemizin üçüncü büyük adası olup yurdumuzun köyü olmayan tek ilçesidir.
Üçgenimsi ve yassı bir görünüme sahip olan adanın en yüksek yeri Göztepe
(191m)’ dir.
Bozcaada’nın bitkileri ile ilgili ilk kayıtlar Tournefort’un 1701’de bu yöreden
topladığı bitkilere dayanmaktadır. Daha sonra 1761’de Forskahl ve 1819’da
d’Urville’in Ada’dan bitki topladığına ait bilgiler bulunmaktadır. Gökçeada ile
Bozcaada’nın florası ve vejetasyonu konusunda Seçmen ve Leblebici tarafından
kapsamlı bir araştırma gerçekleştirilmiştir (Seçmen ve Leblebici 1978). Bozcaada
florasını içeren bu çalışmada yer alan bitkilerle ilgili yaptığımız son
değerlendirmeye göre Adada 417 takson bulunduğu belirlenmiştir. Bunlar arasında
yer almayan, ancak kendi araştırmalarımız esnasında (Emre Bulut ve Tuzlacı 2006)
saptadığımız ve “Flora of Turkey and the East Aegean Islands” (Davis 1965–
1985) adlı eserde adı geçen taksonlarla birlikte Bozcaada Florası’nın toplam 448
bitki çeşidinden oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Anabilim Dalımızın araştırma projeleri kapsamında Türkiye’nin geleneksel
halk ilacı olarak kullanılan bitkileri araştırılmakta, bitkisel kökenli bu ilaçlarla ilgili
bilgiler derlenmekte ve ayrıca yurdumuzun çeşitli yörelerinde bu konuda özel
çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmamızda daha önce etnobotanik yönden
incelenmemiş olan Bozcaada (Çanakkale) yöresi araştırılarak halkın bu yörede
yararlandığı bitkiler bilimsel olarak saptanmıştır. Bu bildiri kapsamında yalnız
geleneksel halk ilacı olarak kullanılan bitkiler sunulmuştur.
GEREÇ VE YÖNTEM
Araştırmamızın materyalini Bozcaada yöresinden 2004–2006 tarihleri arasında
toplanan bitki örnekleri oluşturmaktadır. Bu bitkilerin örnekleri Marmara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryumu’nda (MARE) bulunmaktadır. Bu
çalışmalarımız esnasında, Bozcaada yöresinde yaşayan yerli halktan geleneksel halk
ilaçları hakkında bilgi ve deneyimli olan kişilerle görüşülmüştür. Yörede bu konu
ile ilgili derlemeler, Anabilim Dalımızda hazırlanmış olan “Bitkisel Halk İlaçları
Araştırma Formları” kapsamında yürütülmüş ve kullanılan bitkilere ait örnekler
toplanmıştır.
SONUÇ
Bu araştırma esnasında 35 tür bitkiden halk ilacı olarak yararlanıldığı saptanmıştır.
Bunlardan 23’ünün yabani, 12’sinin ise yörede yetiştirildiği belirlenmiştir. Bu
bitkiler ve kullanılışları ile ilgili ayrıntılı bilgiler Tablo 1’de sunulmuştur. Bu
araştırma sonuçları Ezine ve Bayramiç yörelerinde yaptığımız benzer çalışmaların
(Emre ve Tuzlacı 2003, Bulut ve Tuzlacı 2008) bulgularıyla karşılaştırılmış ve üç
166
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
yörede de halk ilacı olarak kullanılan 22 ortak bitki saptanmıştır. Bu bitkiler ve
kullanılışları ile ilgili bilgiler Tablo 2’de sunulmuştur.
KAYNAKÇA
Anonim
2005
Bozcaada Rehber Kitapçık. Çanakkale: Bozcaada Kaymakamlığı
Seçmen, Ö., Leblebici, E.
1978
“Gökçeada ve Bozcaada adalarının vejetasyon ve florası, I. Vegejasyon ve bitki
toplulukları.” Bitki 5 (2):195–263.
Seçmen, Ö., Leblebici, E.
1978
“Gökçeada ve Bozcaada adalarının vejetasyon ve florası, II. Florası.” Bitki 5 (3):
271–368.
Davis, P.H.
1965-1985 Flora of Turkey and the East Aegean Islands. vol. 1-9. Edinburgh: Edinburgh
University Press.
Davis, P.H., Mill, R. R., Tan, K.
1988
Flora of Turkey and the East Aegean Islands. vol. 10 (Supplement). Edinburgh:
Edinburgh
University Pres.
Bulut, G.E., Tuzlacı, E.
2006
“An Ethnobotanical Study in Bozcaada (Çanakkale-Turkey).” In IVth International
Congress of the Ethnobotany (ICEB 2005), 21-26 August 2005, İstanbul. Z.F. Ertuğ (editör).
581-583.
Emre, G.,
2003
Ezine (Çanakkale) Yöresinin Geleneksel Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri.
Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Bulut, G.E.
2008
Bayramiç (Çanakkale) Yöresinde Etnobotanik Araştırmalar. Marmara Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
167
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 1. Bozcaada yöresinin halk ilacı olarak kullanılan bitkileri
Latince Adı
Familyası
Herbaryum Numarası
(MARE)
Alcea pallida Waldst.
et
Kit.
Malvaceae
MARE 10015
* Alcea rosea L.
Malvaceae
MARE 9692
* Allium sativum L.
Liliaceae
Anthemis cotula L.
Asteraceae
MARE 9696
*Artemissia
absinthium
L.
Asteraceae
MARE 9697
Asparagus aphyllus L.
subsp. orientalis
(Baker) P.H.Davis
Liliaceae
MARE 9985
Asphodelus aestivus
Brot.
Liliaceae
MARE 9930, 9955
Cardopatium
corymbosum
(L.) Pers.
Asteraceae
MARE 9944
Yöresel
Adı
Kullanılan
Kısmı
Hazırlanış
Yöntemi,
Kullanılış Şekli
Kullanılış
Amacı
Fatmacık
Çiçekleri
İnfüzyon / dahilen
Boğaz ağrısı
Fatma
çiçeği
Çiçekleri
Çiçekleri
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Nefes darlığı
Öksürük kesici
Sarımsak
Soğancıkları
Kulak ağrısı
Papatya
Kapitulumları
Topraküstü
kısımları
Yaprakları
Yaprakları
Soğancıkları
zeytin-yağında
pişirildikten sonra
ezilip çıkarılan
suyu kulağa
damlatılır
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Pelin otu
Bir bezle sarılır
İnfüzyon / dahilen
Asparagi,
Kuşkon
maz,
Papazsak
alı,
Yabani
kuşkonm
az
Hıdrellez
kamçısı
Genç
sürgünleri
İnfüzyon / dahilen
Kökleri
Kökleri
Kurtlu
diken
Köklerinin
ezilerek
çıkartılan
suyu
Köklerinin
ezilerek
Kökleri ezildikten
sonra çam reçinesi
ve kireç suyu ile
karıştırılır /
haricen
Dilimlenip
ayakkabı içine
konulur
Haricen
Haricen
Öksürük kesici
Karın ağrısı
Ateş düşürücü
(bebeklerde
aşı sonrasında
uygulanır)
Mide bulantısı
Karaciğer
rahatsızlıkları
Yara tedavisi
Ayak
kokusuna
karşı
Yara tedavisi
Egzama
168
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Centaurea solstitialis
L.
subsp. solstitialis
Asteraceae
MARE 10034
Coridothymus
capitatus
(L.) Reichb. fil.
Lamiaceae
MARE 9625, 10022
Çakır
diken,
Gelindili,
Sarı
diken
Ada
kekiği,
Kekik
Crataegus monogyna
Jacq.
subsp.monogyna
Rosaceae
MARE 9898
Cydonia oblonga Miller
Rosaceae
MARE 9707
Ecballium elaterium
(L.) A. Rich.
Cucurbitaceae
MARE 9715
Kocakarı
yemişi
çıkartılan
suyu
Kapitulumları
Dekoksiyon /
dahilen
Sıtma
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
Meyveleri
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Kan şekerini
düşürücü
Mide
rahatsızlıkları
Tansiyon
düşürücü
Kalp
rahatsızlıkları
Ayva
Yaprakları
İnfüzyon / dahilen
Balgam
söktürücü
Deli
bostan
Meyve suyu
Meyve suyu
Kökü
Sinüzit
Sarılık
Hemoroidlere
karşı
Equisetum
ramosissimum
Desf.
Equisetaceae
MARE 9962
* Ficus carica L.
subsp. carica
Moraceae
MARE 9689, 9987
Polikubu
Toprak üstü
kısımları
Buruna 1-2 damla
damlatılır
Buruna 1-2 damla
damlatılır
Küçük parçaları
suyla birlikte
yutulur
İnfüzyon / dahilen
İncir,
Yemiş
Dal kabukları
Bitkinin sütü
Kabukları küçük
parçalar halinde
bir bezle sarılır
Haricen
Kan dindirici
Siğillerin yok
edilmesinde
Foeniculum vulgare
Miller
Apiaceae
MARE 9719
Erezene,
Rezene
Toprak üstü
kısımları
Yaprakları
Yaprakları
Kökleri
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Kökleri ezilip bir
bezle sarılır
Helichrysum stoechas
(L.) Moech
subsp. barrelieri
(Ten.) Hyman
Asteraceae
MARE 9725, 10018,
10025
Altın otu
Kapitulumları
İnfüzyon / dahilen
Kanser
Tansiyon
düşürücü
Mide
rahatsızlıkları
Nodüllerin yok
edilmesinde
Böbrek taşlarını
düşürmek için
Dekoksiyon /
dahilen
Böbrek taşlarını
düşürmek için
169
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Hyoscyamus albus L.
Solanaceae
MARE 9710, 9716,
10035
Diş otu
Tohumları
Tohumları
kaynatılıp buharı
solunur
Diş ağrısı
Malva sylvestris L.
Malvaceae
MARE 9690, 9693,
10029
Develik,
Ebe
gümeci,
Meleko
çiçeği
Nane
Kökleri
Genital bölge içine
uygulanır
Çocuk düşürücü
Yaprakları
İnfüzyon / dahilen
Mide
rahatsızlıkları
Döngel,
Muşmula
Meyveleri
İnfüzyon / dahilen
İshale karşı
Mercank
öşk
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
Olgunlaşmamış
kozalaklar
Meyveleri
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon /dahilen
Karın ağrısı
Mide bulantısı
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon /dahilen
Karın ağrısı
Mide bulantısı
Dekoksiyon /
dahilen
Nefes darlığı
Dekoksiyon /
dahilen
Kan şekerini
düşürücü
Ahlat
Meyveleri
Meyvelerinden
turşusu hazırlanır
/ dahilen
Kan şekerini
düşürücü
Biberiye,
Karagünl
ük
Çiçekli dalları
İnfüzyon / dahilen
Soğuk algınlığı
Böğürtle
n
Karantı
Yaprakları
Meyveleri
İnfüzyon / dahilen
Doğrudan yenir
Kan şekerini
düşürücü
Kanser
Sedef
otu
Kökleri
Çiçekli dalları
Çiçekli dalları
Genital bölge içine
uygulanır
Zeytinyağında
Çocuk düşürücü
Ateş düşürücü
Kırık-çıkık
* Mentha spicata L.
subsp. spicata
Lamiaceae
MARE 9705
* Mepilus germanica
L.
Rosaceae
MARE 9713
* Olea europaea L.
var. europaea
Oleaceaea
MARE 9714
* Origanum majorana
L.
Lamiaceae
MARE 9724
Pinus brutia Ten.
Pinaceae
MARE 9922, 10005
Prunus spinosa L.
subsp. dasyphylla
(Schur) Domin
Rosaceae
MARE 9730
Pyrus amygdaliformis
Vill.
var. amygdaliformis
Rosaceae
MARE 9731, 9978
* Rosmarinus
officinalis
L. Lamiaceae
MARE 9894
Rubus sanctus
Schreber
Rosaceae
MARE 9708, 10011
*Ruta chalepensis L.
Rutaceae
MARE 9718
Mercank
öşk
Çam
Güvem
eriği
170
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Çiçekli dalları
* Salvia fruticosa
Miller
Lamiaceae
MARE 9700
*Sedum telephium L.
subsp. maximum
(L.) Krocker
Crassulaceae
MARE 9734
Teucrium polium L.
Lamiaceae,
MARE 9723, 9920,
9952
Tribulus terrestris L.
Zygophyllaceae
MARE 9729
Urtica pilulifera L.
Urticaceae
MARE 9720
Vitex agnus-castus
L.
Verbenaceae
MARE 9711
Ada çayı
Çiçekli dalları
Çiçekli dalları
bekletilir / haricen
Zeytinyağında
bekletilir / haricen
Zeytinyağında
bekletilir / haricen
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Çıban
çiçeği
Yaprakları
Haricen
Çıban
Mayasıl
otu
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
Toprak üstü
kısımları
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Egzama
Hemoroidlere
karşı
İnfüzyon / dahilen
Kalp
rahatsızlıkları
Isırgan
Toprak üstü
kısımları
Yaprakları
Yaprakları
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
İnfüzyon / dahilen
Ayıt
Dallarının
ezilerek
çıkarılan suyu
Yaprakları
Yaprakları
Yaprakları
Kulağa damlatılır
Bir bezle başa sarılır
Bir bezle başa sarılır
Bir bezle göbek
kısmına bağlanır
Barsak
yumuşatıcısı
Mide ülseri
Bağışıklık
sistemini
güçlendirici
Kulak ağrısı
Baş ağrısı
Ateş düşürücü
Karın ağrısı
Çoban
çökerten
Romatizma
Öksürük kesici
Soğuk algınlığı
* Yetiştirilen bitki
171
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 2. Bozcaada, Ezine ve Bayramiç yörelerinde halk ilacı olarak kullanılan
ortak bitkiler
Bitki adı
Allium sativum
Asphodelus aestivus
Centaurea solstitialis
subsp. solstitialis
Crataegus monogyna subsp.
monogyna
Cydonia oblonga
Ecballium elaterium
Ficus carica subsp. carica
Foeniculum vulgare
Malva sylvestris
Mentha spicata subsp. spicata
Olea europaea var. europaea
Origanum majorana
Pinus brutia
Prunus spinosa subsp. dasyphylla
Pyrus amygdaliformis var.
amygdaliformis
Rosmarinus officinalis
Rubus sanctus
Ruta chalepensis
Salvia fruticosa
Teucrium polium
Urtica pilulifera
Vitex agnus-castus
Ortak kullanılış
Kulak ağrısının giderilmesinde (Bayramiç, Ezine)
Yara tedavisinde (Bayramiç, Ezine)
Sıtma tedavisinde (Bayramiç, Ezine)
≠
≠
Sinuzit ve sarılık tedavisinde (Bayramiç, Ezine)
Hemoroidlere karşı (Ezine)
Siğillerin yok edilmesinde (Bayramiç, Ezine)
Mide rahatsızlıklarının giderilmesinde (Ezine)
Çocuk düşürücü (Bayramiç)
≠
Kan şekerini düşürücü (Ezine)
Tansiyon düşürücü (Bayramiç)
≠
Nefes darlığına karşı (Bayramiç, Ezine)
Kan şekerini düşürücü (Ezine)
≠
Soğuk algınlığının giderilmesinde (Bayramiç, Ezine)
Kan şekerini düşürmek için (Bayramiç)
Çocuk düşürücü (Bayramiç)
Ateş düşürücü (Bayramiç, Ezine)
≠
Hemoroidlere karşı (Bayramiç)
Egzama tedavisinde (Bayramiç)
≠
Karın ağrısının giderilmesinde (Bayramiç)
Baş ağrısının giderilmesinde (Bayramiç, Ezine)
Ateş düşürücü (Bayramiç)
172
COĞRAFYA VE JEOLOJİ LABORATUARI BOZCAADA:
KEŞFEDİLMEMİŞ YERBİLİMSEL DEĞERLER
Ahmet Evren ERGİNAL
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Coğrafya Bölümü
ÖZET
Eski yerleşim tarihi ve çeşitli sosyo-ekonomik özellikleri yanısıra, Bozcaada birçok
özel coğrafi, jeolojik, jeomorfolojik ve ekolojik özelliklere ait bir Anadolu karasıdır.
Jeolojik açıdan ada Türkiye’nin Juzey Ege şelfinde Biga Yarımadası’nın doğal bir
uzantısıdır. Doğal potansiyelleri ve bilimsel ve politik önemine rağmen adanın yerortamsal özelliklerine pek ilgi gösterilmemiştir. Bu çalışmada adada yakın
zamanlarda kıyı kumulları, eolinitler ve yalıtaşı oluşumları üzerine yapılan
jeomorfolojik araştırmaların ön bulguları sunuldu. Bu oluşumlar geç PleistosenHolosen boyunca meydana gelmiş olan deniz seviyesi değişimlerinin oran ve
etkilerinin anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kısa yazı
Bozcaada’nın bu çalışılmamış jeolojik ve jeomorfolojik değerlerini jeomorfolojik
bakış açısıyla ortaya koyan ilk çalışmadır.
Anahtar kelimeler: Bozcaada, Kıyı şekilleri, Kıyı kumulları, Eolinit,
Yalıtaşı
ABSTRACT
In addition to its old settlement history and various socio-cultural characteristics,
Bozcaada is an Anatolian territory with a wide range of special geographical,
geological, geomorphological and ecological attributes. From geological standpoint, the
island is a natural prolongation of the Biga Peninsula in the northern Aegean shelf
of Turkey. Despite its natural potentials and scientific and political values,
considerably less attention has been paid to the geo-environmental characteristics of
the island. In this paper, we present our preliminary geomorphological results on
several key coastal landform features in the island, such as, coastal sand dunes, fossil
carbonate dunes (aeolianite) and thick beachrock beds. These all occurrences are of
great significance for better understanding the impacts and rate of sea-level changes
during the late Pleistocene and Holocene. This short paper is the first attempt to
intruduce these undiscovered geologic and geomorphologic values of the Island of
Bozcaada from geomorphological point of view.
Key words: Bozcaada, Coastal landforms, Coastal dune, Eolianite,
Beachrock
GİRİŞ
Bozcaada’nın jeolojik-tektonik yapısı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
birçok yerbilimci tarafından incelenmiştir. Yapılan çalışmalar içinde adadaki
Tersiyer formasyonlarının jeolojisi üzerine yapılan araştırmalar ağırlıklıdır
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
(Erguvanlı 1955; Kalafatçıoğlu 1963; Saltık ve Saka 1972; Yazman 1997;
Kesgin ve Varol 2003). Jeomorfolojik özelliklerine değinilen çalışmalar ise
Hocaoğlu (1985) ile sınırlıdır.
Adanın ülke menfaatleri açısından da taşıdığı özel öneme karşın, doğa
bilimcilerin ilgisini yeterince çekmediği, sahip olduğu fiziki coğrafya
potansiyelinin özellikle eğitim sektörü açısından da yeterince
değerlendirilmediği ortadadır. Bu nedenle bu bildiride yazar bu gereksinime
dikkat çekmekte, ayrıca eski çalışmalarda gözden kaçan, ancak Bozcaada ve
Biga yarımadası kıyılarının Pleistosen-Holosen paleocoğrafyası açısından
büyük öneme sahip olan konular üzerinde durmaktadır. Bozcaada’nın mevcut
coğrafi ve jeolojik değerleri Tubitak Doğa Eğitimi kursları başta olmak üzere
eğitim sektöründe adanın bir doğal laboratuar olarak değerlendirilmesi
konusunda önemli bir potansiyel sunmaktadır.
36.41 km kıyı uzunluğu ve 37.51 km2’lik bir yüzölçümüne sahip olan
Bozcaada, Biga Yarımadası’nın jeolojik açıdan olduğu gibi yerşekli özellikleri
itibariyle de doğal bir uzantısını meydana getirir. Adanın başlıca jeolojik
birimlerini Paleozoik yaşlı şist ve mermerler, denizaltı volkanizması ile
oluşmuş ofiyolitler, bu temel birimleri uyumsuz olarak üzerleyen Eosen’in
kırmızı renkli taban konglomeraları ve fliş fasiyesindeki kireçtaşı, kumtaşı,
marn ve kiltaşları, Miosen’e ait konglomera, kumtaşı ve maktralı kireçtaşları ve
kırmızı-pembe renkte andezitler oluşturur (Şekil 1). Bununla birlikte adanın
batı kesiminde geniş bir alanda yayılış gösteren serbest ve yarıserbest kıyı
kumulları ile vadi tabanları ve korunaklı koyların gerisindeki alüvyal dolgu
düzlükleri Holosen birikim sahalarına karşılık gelir.
Belirtilen jeolojik formasyonlar adanın morfolojik yapısındaki
değişimleri belirgin olarak yansıtır. Örneğin ortalama yükselti değerleri 0–50 m
arasında değişen ada morfolojisinde, ayrışma ve aşınıma karşı dirençli ve
massif yapıdaki andezitin adanın kuzeydoğu kesimindeki Göztepe (191 m)
kütlesini oluşturması litoloji-morfolojik birim ilişkisini açıkça yansıtır.
Mermerlerin egemen olduğu güneydoğu kesimde kıyı işlenmesi mermer
varlığına bağlı olup kalanklı kıyı oluşumunu sağlarken, adanın güneyinde
heyelana uygun Miosen konglomera ve kiltaşları üzerinde yamaç duraysızlıkları
göze çarpmaktadır. Ayrıca batı burnu mevkiiinde güneybatı yönünde birkaç
derece eğimli Miosen maktralı kireçtaşlarını kesen yapısal platformlar
güneybatı-kuzeydoğu yönlü rüzgâr etkinliği nedeniyle kumullarla istila
edilmiştir. Tüm bu morfolojik zenginlik adanın aşınıma farklı direnç gösteren
jeolojik formasyonlardan oluşması ile yakından ilişkilidir. Ancak önceki
çalışmalarda, eolinit, yalıtaşı ve kıyı kumullarının jeolojik-jeomorfolojik
özelliklerine
değinilmemiştir.
Sunulan
bildiride, jeokimyasal
ve
mikromorfolojik analiz yöntemleri ve mutlak yaş tayinlerine dayalı olarak
sürdürdüğümüz çalışmaların ilk bulguları detaya girilmeden tanıtılacaktır.
174
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
BOZCAADA’NIN BİLİNMEYEN JEOLOJİK VE
JEOMORFOLOJİK DEĞERLERİ
Yukarıda detaya girilmeden jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri açıklanan
Bozcaada’ya yerbilimsel açıdan ilgi gösterilmeyişi adanın özellikle geç
Pleistosen-Holosen paleocoğrafyası açısından büyük önem sahip olan birçok
jeolojik-jeomorfolojik değerinin bilinmemesine yol açmıştır. Yazarın adada
yaptığı arazi çalışmalarında tespit ettiği bazı yeni bulgular aşağıda kısaca
açıklanacaktır;
Zunguma Burnu Eolinitleri (taşlaşmış fosil kumullar)
Charles Darwin’in Afrika batı kıyısı açıklarındaki St Helena Adası’ndaki ilk
keşfi ile (Darwin 1851) bilim dünyasının tanıdığı ve ilk kez Sayles (1931)
tarafından Bermuda’da “eolinite” olarak isimlen fosil kumullar, bol miktarda
sığ denizel biojenik karbonat çimentonun kıyı kumullarına taşınması
sonucunda oluşan bir kıyı kireçtaşı olup (Brooke 2001), Kuaterner süresince
kıyı ortamlarındaki kalsiyum karbonmat ile çimentolanmış kumul çökellerini
(kumul kalkarenit) açıklar (Fairbridge ve Johnson 1978). Orta Doğu’da
“Kurkar”, Hindistan ve Arabistan’da “Miliolite”, Doğu Akdeniz’de “Grès
dunaire” olarak bilinen bu taşlaşmış eski kumulların küresel ölçekteki dağılışı
Brooke (2001) tarafından ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Buna göre
Avustralya’nın güney ve batı kıyıları, Bermuda ve Bahamalar ile Güney Afrika
ve Batı Akdeniz kıyıları eolinitlerin başlıca dağılış alanları olup, dünyada 89 ayrı
lokalitede eolinit oluşumları bildirilmiştir (Brooke 2001). Türkiye kıyılarından
bir eolinit bulgusu ise uluslararası bilgi birikimine henüz kazandırılmamıştır.
Bozcaada’da keşfedilmemiş bir jeolojik değer olarak eolinit oluşumu yazar
tarafından Ayazma Plajını batıdan onlandıran Zunguma Burnu’nda tepit
edilmiştir (Resim 1a).
Sedimentolojik, mikroanalitik ve yaşlandırma çalışmalarına devam
ettiğimiz eolinitle ilgili olarak ilk veriler bunun bir karbonat çimentolu fosil
kumul olduğunu göstermektedir. Eolinit 39°38'51'' N - 39°48'44'' kuzey
enlemleri ile 26°00'13'' - 26°00'25'' doğu boylamları arasında bulunur. K30D
uzanımlı 220 m x 250 m boyutlarındaki Zunguma Burnu’nun Ayazma plajı ile
sonlandığı doğu kesiminde kayacın Sarmasien yaşlı maktralı kireçtaşlarını
uyumsuz olarak örttüğü gözlenir. Bu kesimde istif kalınlığı yaklaşık 5 m’dir.
Kıyı boyunca falez diklikleri üzerinde 9 ayrı noktada yapılan tabaka ölçümleri
eolinitin kuzeydoğuya ve güneybatıya olmak üzere iki farklı yönde eğimli
çarpaz tabaka paketlerinden oluştuğunu göstermiştir. Tabaka eğim değerleri ise
ortalama 15–20° arasında değişmektedir (Resim 1b). Bu özellikler stratigrafik
ve morfolojik açıdan istifin eolinit olduğunu kanıtlamakla birlikte, alınan kaya
örneklerinden yapılan X ışınımı kırınımı (XRD) analizleri de kayacın yüksek
oranda Ca ve SiO2 içerdiğini göstermiştir. Bu da kayacın silis parçaları
bakımından zengin, yoğun CaCO3 çimentolu kuvarsarenit bileşimini
175
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
açıklamaktadır. Ayrıca kalsifiye olmuş fosil bitki kökleri olarak bilinen rizolit
veya rizomorf yapıları da kayaçta oldukça yoğundur (Resim 1c). Bu biyojen
kalıntılar da MgCa, Ca ve SiO2 açısından zengin olup, bu element bileşimi fosil
kumul istifleri için olağandır.
Eolinit ve içerdiği rizolit katkılar günümüzde paleoiklim ve paleoortam
analizlerinde sıklıkla değerlendirilen özel oluşumlardır. Bu nedenle Zunguma
Burnu’nda ortaya çıkan bu istiflerin Kuaterner deniz seviyesi değişimleri ve
paleorüzgar sistemlerinin yorumlanmasında büyük katkısı olacaktır. Ayrıca
Bozcaada eoliniti jeoloji ve coğrafya öğrencilerinin teknik gezilerde ziyaret
etmesi gereken önemli bir nokta olarak burada kaydedilmelidir.
Yalıtaşı Oluşumu
Gerçek anlamıyla karbonat çimentolu sedimenter bir kaynak olan yalıtaşı ideal
olarak tropikal ve subtropikal kıyıların gelgit içi ortamlarında oluşan (Ginsburg
1953) denize doğru hafifçe eğimli bir tortul kayaçtır (Bricker 1971; Neumeier
1998). Oluşumu çeşitli iklim bölgelerinden bildirilen yalıtaşında, tanelerin
çimentolanması konusunda birçok fikir vardır. Karbonat çimentolanmasının
gelişimi konusunda denizel ve meteorik suların karışması, sığ yeraltı sularından
CO2 nin uçması, doğrudan deniz suyundan CaCO3 çökelmesi ve biyolojik
süreçler gibi farklı süreçlerin etkileri halen tartışılmaktadır.
Toplam uzunluğu 8333 km’yi bulan Türkiye kıyılarında yalıtaşlarının
varlığı ve geniş yer kapladığı bilinmekle birlikte (Avşarcan 1997), birkaç
lokalite dışında yalıtaşı araştırmalarına ilgi gösterilmemiştir. Üstelik Türkiye
kıyılarındaki yalıtaşı araştırmalarında mutlak yaş tayini ve diyajenez koşulları
üzerine değinilmeyişi nedeniyle yalıtaşlarının köken ve Holosen deniz seviyesi
değişimleri ile ilişkileri bilinmemekte ve mevcut verilerin büyük kısmı tanımsal
ve süreç yorumlamadan uzak kalmıştır.
Literatürde yer almayan bir yalıtaşı mostrası yazar tarafından
Bozcaada’nın güney kıyılarında tespit edilmiştir (Resim 2). Geride (kuzeyde)
denize doğru 5–10° arasında çakıllı-kumlu bir plajla sınırlanan yalıtaşı gnays,
kumtaşı, bazalt, mermer ve kuvars çakıllarından oluşur. Birkaç santimetre
kalınlıktaki yalıtaşı tabakalarında genelde çakıllı zonlar egemendir. Güncel kıyı
çizgisine kısmen parallel olarak yalıtaşı tabakaları KB-SE doğrultuludur. Sualtı
dalışları esnasında yalıtaşının toplam kalınlığı ölçülmüş ve açıkta -4 metreye
kadar takip edilen yalıtaşınn 3.50 m kalınlıkta olduğu belirlenmiştir. Denize
doğru dalış değerleri 8–15° arasında değişir. Burada asıl önemli olan gel-git
genliğinin 40–50 santimetre olduğu adanın kıyılarında tespit edilen yalıtaşı
kalınlığının çok fazla olmasıdır. Türkiye kıyılarında yapılan çalışmalarda
yalıtaşlarında genelde 1-1.5 m kalınlıklar belirtilmiş olmakla birlikte (Ertek ve
Erginal 2003) Alanya kıyılarında 4 m kalınlıktaki yalıtaşından sonra (Kelletat
2006) Bozcaada yalıtaşı “mikro gel-git kalın yalıtaşı oluşumu problemi”
konusunda mecut tartışmalara katkı sağlayacak potansiyele sahiptir.
176
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Bozcaada yalıtaşının ilk EDS/SEM analiz sonuçları element bileşiminin
Si, C, Ca ve Fe bakımından zengin olduğunu ve taneleri birbirine bağlayan
çimentonun gel-git içi ortama ait olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte
alınan örneklerin optik lüminisans yöntemiyle yaş tayinleri sürmektedir.
Batı Burnu doğusunda kıyı kumulları
Bozcaada’nın bilinmeyen, diğer bir değişle literatürde tartışılmayan
değerlerlerinden birisi de adanın batı kesiminde geniş bir alan kaplayan kıyı
kumullarıdır. Kıyı bölgelerinde plaj kumlarının rüzgar etkisiyle kara yönünde
taşınması ve vejetasyon, çakıl birikimleri veya anakaya çıkıntıları gibi engellere
bağlı olarak biriktirilmesi sonucunda oluşan kıyı kumulları toplam 8333 km
kıyı uzunluğuna sahip olan ülkemiz kıyılarında 110 adet kumul sistemi ile
karakterize edilir ve kıyıların % 10.1 gibi önemli bir kısmını oluşturur. Bu
değerle Türkiye Avrupa’daki en geniş kumul sistemine sahiptir (UÇEP 1997).
Bozcaada’da kıyı kumulları, adanın batı kesimde kabaca üçgen şekli
aldığı kısımda yayılış gösterir ve adanın yaklaşık % 6 lık bir kısmını oluşturur
(Şekil 1). Kıyı çizgisinden itibaren birkaç metre yüksekliğe erişen kumul
tepeleri ve hâkim rüzgâr yönü denetiminde güneybatı-kuzeydoğu yönünde
uzanan ve yüksekliği 10 metreyi bulan kumul sırtları, yaygın kumul şekilleridir.
Kumullar ortalama 2 m yükseklikteki embriyonik kumul rampalarının
oluşturduğu tipik basamaklarla başlar. Batı Burnu’ndan doğuya doğru
genişleyen kumul sırtları arasında parabolik kumullar ve boyuna deflasyon
çukurları uzanır. Doğu kesimde ise bitki kapalılığının arttığı kesimlerde sabit
kumullara geçiş gösterir. Sahanın orta ve batı kesiminde serbest kumullar daha
yaygın olup boyuna kumul sırtları arasında uzanan deflasyon çukurları rüzgar
erozyonunun etkili olduğu alanları oluşturur (Resim 3). Bu deflasyon çukurları
keskin kumul sırtları arasında güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanırlar.
Bozcaada kıyı kumullarının özel yönü bunların yataya yakın tabaka
eğimine sahip Miosen maktralı kireçtaşı tabakaları üzerinde gelişmiş eski
yapısal platformlar üzerinde oluşmalarıdır. Diğer bir değişle bu yüzeyler
serbest kumul sırtları tarafından örtülerek fosilize olmuşlardır. Rüzgar
erozyonunun güçlü olduğu deflasyon çukurları ve parabolik kumul
tabanlarında kumulların tamamen süpürülerek alttaki Miosen anakayanın
yüzeylediği görülmektedir. Bu nedenle kumulların önemli kısmını oluşturan
kuvars kumları üzerinden Optik Lüminisans (Optically Stimulated Luminescence)
yöntemiyle yaşlandırma çalışmalarına başlanmıştır. Böylece sahada kumul
hareketinin başlangıcı ortaya konacaktır.
KATKI BELİRTME
Çalışma Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri
(BAP) Komisyonu tarafından 2008/32 nolu proje kapsamında
desteklenmektedir.
177
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Avşarcan, B.
1997
“Yalıtaşı oluşumu ile ilgili kuramlar ve Türkiye kıyılarındaki yalıtaşlarının bazı
özellikleri.” İstanbul Üniversitesi Coğrafya Dergisi 5: 259-282.
Bricker, O.P.
1971
“Introduction: beachrock and intertidal cement”. In O.P. Bricker (editör),
Carbonate Cements: 1-3; John Hopkins Press, Baltimore, M.D.
Brooke, B.
2001
“The distribution of carbonate eolianite.” Earth-Science Reviews 55: 135–164.
Darwin, C, R.
1851
“Geological Observations on Coral Reefs, Volcanic Islands and on South
America, Being the Geology of the Voyage of the Beagle, Under the Command of
Captain Fitzroy During the Years 1832 to 1836.” Smith, elder and Company, London.
Erguvanlı, K.
1955
“Etüde Geologigue de l'ile de Bozcaada.” Bull. Geol. Soc. France (6) 5: 399–
401.
Ertek, T.A., Erginal, A.E.
2003
“Physical properties of beachrocks on the coasts of Gelibolu Peninsula and
their contribution to the Quaternary sea level changes.” Turkish Journal of Marine Science
9: 31-49.
Fairbridge, R.W., Johnson, D.L.
1978
“Eolianite.” In R.W. Fairbridge and J. Bourgeois (editörler). The Encyclopedia
of Sedimentology. Dowden, Hutchinson and Ross, Stroudsburg, PA, pp. 279–282.
Ginsburg, R.N.
1953
“Beachrock in South Florida.” Journal of Sedimentary Petrology 23: 85-92.
Hocaoğlu, Ş.
1985
“Bozcaada’nın Fiziki Coğrafyası.” Ege Coğrafya Dergisi 3: 175–199.
Kalafatçıoğlu, A.
1963
“Ezine Civarının ve Bozcaada’nın Jeolojisi, Kalker ve Serpantinlerin Yaşı.”
MTA Dergisi 60: 60–69.
Kelletat, D.
2006
“Beachrock as a sea-level indicator? Remarks from a geomorphological point
of view.” Journal of Coastal Research 22 (6): 1555-1564.
Kesgin, Y., Varol, B.
2003
“Gökçeada ve Bozcaada’nın Tersiyer Jeolojisi (Çanakkale), Türkiye.” MTA
Dergisi 126: 49–67.
Neumeier, U.
1998
“Le rôle de l’activité microbienne dans la cimentation précoce des
beachrocks (sédiments intertidaux).” Terra Environ 12: 1-183.
Saltık, O., Saka K.
1972
“Saros Körfezi kuzeyi, Gelibolu Yarımadası, İmroz-Bozcaada ve Çanakkale
Sahil Şeridi Jeoloji İncelemesi.” TPAO Arşiv No; 786, Ankara.
Sayles, R.W.
1931
“Bermuda during the Ice Age: American Academy of Arts and Sciences”.
Proceedings, v. 66, p: 381–468.
Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP)
178
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
1997
Arazi Kullanımı ve Kıyı Alanlarının Yönetimi. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı, 84 sayfa, Ankara.
Yazman, M.
1997
“Kuzey Ege'nin Jeolojisi ve Petrol Olanakları.” İTÜ Kollokyumu, Bildiri
Özleri, 45–52.
179
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 1. Bozcaada’nın Jeoloji Haritası (Erguvanlı 1955’den değiştirilerek)
Resim 1. (a) Bozcaada güney kıyısında yer alan ve eolinitten oluşan Zunguma
Burnu, (b) eolinitte çapraz tabakalaşma ve (c) kalsifiye olmuş fosil bitki kökleri
(rizolit).
180
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Resim 2. Bozcaada güney kıyısında yalıtaşı tabakalarından bir görünüm.
Resim 3. Bozcaada’nın batı kesiminde kumul sahası. (a) Kumul rampalarına ve
dalgalı kumul tepelerine bakış, (b) rüzgar tribünlerine yakın bir konumda derin
deflasyon çukurlarından biri.
181
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
182
BOZCAADA-BATIBURNU KUMULU FLORASI VE
KUMUL-VEJETASYON HARİTALAMASI
Ersin KARABACAK,a Ahmet Evren ERGİNAL,b Hakkı ÖZMEN a
1Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
2Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Coğrafya Bölümü
ABSTRACT
In this study, flora of sand dune and its layout on dune vegetation are investigated
between Batı Burnu, Çamlık and Ova areas. Data were processed in map and
dune-plant classification was made. 58 taxa (at specific and intraspecific ranks)
belonging to 55 genera and 27 families were reported in flora of the dune.
Ammophila arenaria subsp. arundinacea association is dominant species on
shoulders in sand-dune vegetation. Otanthus maritimus-Centaurea spinosa
associations are seen in depression between new and old foredunes. Anthyllis
hermanniae-Cistus creticus associations are dominant on broad depression base
between older dune shoulders
Key words: Çanakkale, Bozcaada, Batıburnu, Flora, Vegetation
GİRİŞ
Adalar, anakaradan bağımsız alanlar olduklarından, özel ekolojik koşullara
sahip kara parçalarıdır. Adalar çeşitli özellikleri bakımından ana karalar ile
benzerlikler gösterirler. Özellikle Akdeniz ve Ege adaları coğrafik konumları
nedeni ile ana karadan fazla uzak olmadıklarından bitki coğrafyası bakımından
Akdeniz Bölgesi’nin birer temsilcisidirler (Seçmen ve Leblebici 1978a). Ege
Denizi’nin kuzeydoğu kısmında yer alan Bozcaada Anadolu ve Trakya’nın
devamı niteliğindedir. Bozcaada Çanakkale Boğazının Ege çıkışında, Odunluk
İskelesine yaklaşık 6 km uzaklıkta yer alır ve 36.03 km2'lik yüzölçümüyle
Gökçeada ve Marmara adalarından sonra Türkiye’nin üçüncü büyük adasıdır
(Atalay 1982; Hocaoğlu 1988).
Bozcaada’nın batı ucunda yer alan yaklaşık 75 ha büyüklüğündeki Batı
Burnu mevkii yataya yakın (güneybatıya doğru birkaç derece eğimli) Miosen
maktralı kireçtaşlarından oluşur ve kumul hareketi de bu istifler üzerinde
kabaca üçgen şekilli bir alanda gelişmiştir (Şekil 1).
Bilindiği gibi kıyı kumulları kıyıda rüzgar etkisi ile taşınan serbest
(kohezyonsuz) kumların birikimi ile oluşmuş tepelikler, boyuna kumul sırtları
(embriyo-ön kumul-gri ve koyu renkli kumullardan oluşurlar), deflasyon
çukurları (blowouts) gibi oluşumlarla temsil edilen jeomorfolojik birimlerdir.
Genelde ilerleyen delta ortamlarının (Grip 1968) ve korunaklı koyların
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
karakteristik şekilleri olun kumullar ayrıcalıklı olarak araştırmanın konusunu
oluşturan Bozcaada batı kesiminde Miosen tabakalı kireçtaşları üzerinde
gelişmiştir. Rüzgar erozyonunun etkin olduğu birçok kesimde Miosen temelin
sıyrıldığı ve boyuna deflasyon çukurlarının temeli ve yamaçlarında sert kütle ve
kornişler oluşturduğu gözlenmektedir. Kireçtaşı platosu üzerinde oluşmuş
oldukça sığ toprakta gelişmiş farklı özellikteki alçak odunsu bitki örtüsü alanın
büyük bir kısmını kaplamaktadır. Bu durum uzaktan bir fundalık görünümü
verse de, bitki örtüsü içinde (fundalığın karakteristik türleri olan) Erica cinsine
ait türler bulunmamaktadır (Byfield ve Özhatay 1996).
Adada yapılan ilk çalışmaya 1701 yılında J.P. Tournefort’un kayıtlarında
rastlanmıştır (Tournefort 1717). Bu gezisi esnasında J.Aubret adlı ressam
çizimleriyle adayı resmetmiştir. Daha sonraları 1761 yılında Forskall ve 1819
yılında d’Urville Bozcaada’dan bitki örnekleri toplamışlardır (Seçmen ve
Leblebici 1978a). Flora ve vejetasyon üzerine ise en kapsamlı araştırma
Seçmen ve Leblebici tarafından yapılmıştır (Seçmen ve Leblebici 1978a-b). Bu
çalışmaya göre Bozcaada’da 437 tür tespit edilmiştir.
Günümüzde, kumul üzerinde 2000 yılında kurulan adanın ve ana
karanın elektrik enerjisini karşılayabilmek amacıyla 17 adet Rüzgâr Enerjisi
Santrali bulunmaktadır. Bunları işleten şirket tarafından kumul bölgesi dikenli
tel ile çevrelenmiş ve alanın koruması sağlanmıştır.
Bu çalışmada Batıburnu ile Çamlık ve Ova Mevkiileri arasındaki kıyı
kumulları florası ve bunların kumul vejetasyonundaki yerleşimleri konusundaki
bulgular sunulmaktadır. Elde edilen bulgular haritalanarak alanın kumul-bitki
sınıflandırması yapılmıştır. Kumul florası 27 familya ve 55 cinse ait 58 türden
oluşmaktadır.
Kumul vejetasyonunda kumul sırtları üzerinde Ammophila arenaria subsp.
arundinacea birliği egemendir. Ön (cephe) kumulların arasındaki depresyonlarda
ise Otanthus maritimus-Centaurea spinosa topluluğu görülür. Gerideki daha eski
kumul sırtları arasındaki geniş depresyon tabanlarında ise Anthyllis hermanniaeCistus creticus toplulukları yaygındır.
MATERYAL VE METOT
2008 yılı vejetasyon periyodunda Bozcaada Batı Burnu’na gidilerek arazi
çalışması sonunda 100 adet yüksek bitki örneği elde edilmiştir. Toplanan bitki
örnekleri preslenip kurutulmuş, numaralanma çalışmaları bittikten sonra teşhis
çalışmalarına geçilmiştir. Bitkilerin teşhisinde Flora of Turkey and the East
Aegean Islands (Davis 1965-1982; Davis ve diğ. 1988; Güner ve diğ. 2000)
eserlerinden yararlanılmıştır. Sözlük olarak Bitki Bilimi Terimleri Sözlüğü
(Altınayar 1987) ve Botanik Kılavuzu (Baytop 1998) kullanılmıştır. Toplanan
bitki örnekleri Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü
Herbaryumu’nda (CBB) muhafaza edilmektedir. Bitki isimleri ve otör
184
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
kısaltmaları Internationl Plant Names Index (http://www.ipni.org)’ten kontrol
edilmiştir. Liste alfabetik olarak düzenlenmiştir.
Kumulun sınıflandırılması amacıyla alan sırtlar ve depresyonlar üzerinde
hatlar halinde gezilerek çıkarılmıştır.
BULGULAR
Araştırmalarımız sırasında Bozcaada-Batı Burnu’nda 27 familyaya ait 55 cins
ve 58 tür tespit edilmiştir.
ARAŞTIRMA ALANININ FLORASI
Aızoaceae
Mesembryanthemum nodiflorum L.
Amaryllıdaceae
Pancratium maritimum L.
Anacardıaceae
Pistacia lentiscus L.
Apıaceae
Crithmum maritimum L.
Eryngium campestre L.
Eryngium maritimum L.
Pseudorlaya pumila (L.) Grande
Asteraceae
Aetheorhiza bulbosa (L.) Cass. subsp. microcephala Rech.f.
Anthemis tomentosa L. subsp. tomentosa
Carlina corymbosa L.
Centaurea spinosa L. var. spinosa
Helichrysum stoechas (L.) Moench subsp. barrelieri (Ten.) Nyman
Hypochoeris glabra L.
Inula viscosa (L.) Ait.
Otanthus maritimus (L.) Hofmm. & Link
Reichardia picroides (L.) Roth
Tragopogon porrifolius L.
Boragınaceae
Echium angustifolium Mill.
Brassıcaceae
Malcolmia flexuosa (Sibth. & Sm.) Sibth. & Sm.
Caryophyllaceae
Silene sedoides Poir.
Cıstaceae
Cistus creticus L.
Fumana thymifolia (L.) Verl. var. thymifolia
Cyperaceae
Cyperus capitatus Vand.
185
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Scipoides holoschoenus (L.) Soják
Schoenus nigricans L.
Euphorbıaceae
Euphorbia paralias L.
Fabaceae
Anthyllis hermanniae L.
Dorycnium hirsutum (L.) Ser.
Medicago marina L.
Medicago constricta Durieu
Onobrychis caput-galli (L.) Lam.
Frankenıaceae
Frankenia hirsuta L.
Gentıanaceae
Blackstonia perfoliata (L.) Huds. subsp. perfoliata
Geranıaceae
Erodium cicutarium (L.) L’Hér. subsp. cicutarium
Juncaceae
Juncus acutus L.
Lamıaceae
Coridothymus capitatus (L.) Rchb.f.
Teucrium polium L.
Orobanchaceae
Orobanche ramosa L.
Papaveraceae
Glaucium flavum Crantz
Pınaceae
Pinus brutia Ten.
Plumbagınaceae
Limonium virgatum (Willd.) Fourr.
Poaceae
Ammophila arenaria (L.) Link subsp. arundinacea H.Lindb.
Avena barbata Pott ex Link subsp. barbata
Bromus tectorum L.
Cynodon dacylon (L.) Pers. var. dactylon
Dactylis glomerata L. subsp. hispanica (Roth) Nyman
Elymus elongatus (Host) Runemark subsp. elongatus
Elymus farctus (Viv.) Runemark ex Melderis subsp. farctus var. farctus
Imperata cylindrica (L.) P.Beauv.
Lagurus ovatus L. subsp. nanus (Guss.) Messeri
Parapholis incurva (L.) C.E.Hubb.
Phragmites australis L.
Vulpia fasciculata (Forssk.) Fritsch
Polygonaceae
186
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Polygonum maritimum L.
Rosaceae
Sarcopoterium spinosum (L.) Spach
Rubıaceae
Rubia tenuifolia d’Urv. subsp. tenuifolia
Santalaceae
Osyris alba L.
Thymelaeaceae
Thymelaea tartonraira (L.) All. subsp. angustifolia (d’Urv.) Meisn.
KUMUL VEJETASYONU VE KUMUL SINIFLANDIRMASI
Araştırma alanında otsu vejetasyon egemen olmakla birlikte çalı vejetasyonu da
mevcuttur. Bu vejetasyon tiplerinin floristik kompozisyonu, bölge iklim
farklılıklarından çok, denizden uzaklığa bağlı olarak değişmektedir. Buna göre,
alanın vejetasyonu deniz kıyısından başlayarak iç kesimlere doğru kademeli
olarak hem dikey hem de yatay bir tabakalaşma gösterir. Denizden
uzaklaştıkça özellikle kumul alamı olarak belirlenmiş alanın doğu ucuna doğru
rüzgârın şekil verdiği doğal alçak boylu Pinus brutia ormanı bulunur.
Bu bitki örtüsü tipleri, rüzgâr etkisi ile oluşmuş bir dizi kumul sırtları
tarafından bölünmüş durumdadır. Platonun tepesinde bu sırtlar çoğunlukla
güneybatı/kuzeydoğu yönünde uzanırken, Batı Burnu’nun kuzey kıyısı
boyunca kumul tepeleri tek, sürekli bir bant halinde oluşmuştur.
Sahil (Beach)
Bu kısımda bitki bulunmamaktadır. Ancak yer yer denizden dalga ile kıyıya
taşınmış Posidonia oceanica (L.) Delile, Zostera marina L., Zostera noltii Hornem. ve
Cymodocea nodosa (Ucria) Asch. türlerinin yaprak artıkları (beach debris)
kaplamaktadır.
Embriyotik kumullar (embryo dunes)
Plaja yakın kısımlarda kıyı boyunca izlenen ortalama 2 m yükseklikteki
basamak (rampalar) düzlükler (Resim 1a) olan embriyo kumullar bitki örtüsü
açısından oldukça fakirdir. Ön kumul sırtlarının hemen önünde yer alan bu
kumullar üzerinde çok zengin bitki türleri gözlenmemiştir. Tespit edilen türler
şunlardır; Aetheorhiza bulbosa subsp. microcephala, Ammophila arenaria subsp.
arundinacea, Anthemis tomentosa subsp. tomentosa, Centaurea spinosa var. spinosa,
Cynodon dactylon var. dactylon, Eryngium maritimum, Euphorbia paralias, Imperata
cylindrica, Medicago marina, Otanthus maritimus, Parapholis incurva ve Elymus farctus
subsp. farctus var. farctus. Bu bölgede Otanthus maritimus oldukça yaygındır.
Sarı renkli ön kumullar (yellow foredunes)
Ağırlıklı olarak beyaz kuvars kumlarından oluşan ve aktif deflasyona maruz
kalan bu serbest kumullar kıyı çizgisine paralel uzanırlar (Resim 1b). Kumul
187
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
tepeleri ve bunları birbirinden ayıran değişen derinlikte, tabanı genelde nemli
depresyonlar yaygındır (Resim 1c). Kumul sahasının orta kesiminde geniş yer
kaplayan ve hem doğuya hem de güneye doğru gittikçe yükseltisi atan ön
kumulların üzerinde daha zengin bir bitki örtüsü gelişmiş, ancak açılan dikey
kesitlerde toprak oluşumu gözlenmemiştir. Tespit edilen türler aşağıda
sıralanmıştır:
·
·
Kumul Sırtlarında; Aetheorhiza bulbosa subsp. microcephala, Ammophila
arenaria subsp. arundinacea, Anthemis tomentosa subsp. tomentosa,
Centaurea spinosa var. spinosa, Cyperus capitatus, Elymus elongatus subsp.
elongatus, Eryngium maritimum, Euphorbia paralias, Glaucium flavum,
Medicago marina, Otanthus maritimus, Pancratium maritimum.
Depresyon ve düzlüklerde;
Aetheorhiza bulbosa subsp. microcephala, Anthyllis hermanniae, Avena
barbata, Blackstonia perfoliata, Bromus tectorum, Carlina corymbosa, Cistus
creticus, Coridothymus capitatus, Cynodon dactylon var. dactylon, Dactylis
hispanica, Dorychnium hirsutum, Echium angustifolium, Erodium cicutarium
subsp. cicutarium, Eryngium campestre, Fumana thymifolia var. thymifolia,
Glaucium flavum, Helichrysum stoechas subsp. barrelieri, Hypochoeris glabra,
Juncus acutus, Lagurus ovatus, Limonium virgatum, Malcolmia flexuosa,
Medicago constricta, Onobrychis caput-galli, Orobanche ramosa, Otanthus
maritimus, Phragmites australis, Pinus brutia, Pistacia lentiscus, Rubia tenuifolia
subsp. tenuifolia, Sarcopoterium spinosum, Scipoides holoschoenus, Shoenus
nigricans, Teucrium polium, Thymelaea tartonraira, Tragopogon porrifolius,
Vulpia membranacea, Osyris alba.
Gri (sabit) kumullar (grey dunes)
Burada sarı renkli kumul tepelerinin ardında yükseklik giderek artar ve arka
planda daha alçalmış sabit kumul sahası yer alır (Resim 1d). Kumulun bitim
yerinden itibaren ise Anthyllis hermanniae, Cistus creticus, Coridothymus capitatus,
Dorychnium hirsutum, Echium angustifolium, Fumana thymifolia var. thymifolia, Pistacia
lentiscus ve Inula viscosa’dan oluşmuş bir çalılık kısmına ve arkasından alçak
boylu Pinus brutia ormanına geçilmektedir.
Batı Burnunda en uçta bulunan Deniz Fenerinin alt kesimlerindeki ve
batı kenarında bulunan kireçtaşı kayalıklarında az sayıda sahil bitkileri
bulunmaktadır. Tespit edilen türler şunlardır; Crithmum maritimum, Frankenia
hirsuta, Lagurus ovatus, Limonium virgatum, Silene sedoides ve Mesembryanthemum
nodiflorum.
SONUÇ VE TARTIŞMA
Görüldüğü üzere alanın bitki örtüsü tipleri ve kalitesi oldukça zengindir. Bu
araştırma ile Batı Burnunun kumul bitki örtüsü önerildiği üzere tüm floristik
özellikleri ile tam olarak araştırılmıştır. Araştırma sonucunda Batı Burnu’nda
188
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
27 familyaya ait 55 cins ve 58 tür tespit edilmiştir. Bu bitkilerin büyük
çoğunluğu kumullara özgü, çok azı sahil kayalarına ait türlerdir.
Pancratium maritimum, Eryngium maritimum, Pseudorlaya pumila, Otanthus
maritimus, Silene sedoides, Juncus acutus, Limonium virgatum, Elymus elongatus subsp.
elongatus, Elymus farctus subsp. farctus var. farctus, Parapholis incurva, Vulpia
fasciculata, Polygonum maritimum, taksonları adada yapılmış olan Flora ve
Vejetasyon çalışması değerlendirildiğinde (Seçmen ve Leblebici 1978) adadan
yeni kayıt olarak verilmiştir.
Alanda bulunan Mesembryanthemum nodiflorum [R] ülke çapında nadir bir
türdür. Türkiye florasında buradan başka yalnızca bir yerde: Niğde
yakınlarında 1200 m’de kaydedilmiştir (Davis 1965-1982). Çeşitli nedenlerden
dolayı, Batı Burnu kumul sahası günümüze bozulmadan kalabilmiştir. Ancak
kumul sahasında rüzgar erozyonu olukça etkindir. Bozcaada da alçak, düz
alanlar çoğunlukla üzüm bağları haline dönüştürülmüş olmakla birlikte,
toprağın sığ olması, genel olarak alanı tarım arazisi haline çevirme girişimlerini
kısıtlamıştır. Byfield ve Özhatay (1996) alanın karşı karşıya bulunduğu tehlike
olarak, kumul bölgesinden azda olsa kum çıkarımını göstermişlerdir. Ancak
alanın bir kısmı Rüzgar Enerji Santrali olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle
kumul tel ile çevrelenmiştir. Dolayısı ile alan iyi bir şekilde korunmaktadır.
189
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Altınayar, G.
1987 Bitki Bilimi Terimleri Sözlüğü. Ankara: DSİ Basım ve Foto-Film İşletme
Müdürlüğü Matbaası.
Atalay, İ.
1982 Türkiye Jeomorfolojisine Giriş. İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fak. Yay.
No: 9.
Baytop, A.
1998 Botanik Kılavuzu. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 4058.
Byfield, A., Özhatay, N.
1996 “Türkiye’nin Kuzey Kumullarının Korunmasına Yönelik Rapor.”
İstanbul: Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD).
Davis, P.H.
1965-1982
Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Vol. I-IX.
Edinburgh: Edinburgh Univ. Press.
Davis, P.H., Mil,l R.R., Tan, K.
1988 Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Vol. X. Edingurgh:
Edinburgh Univ. Press.
Gripp, K.
1968 “Zur hüngsten Erdgeschichte von Hörnum /Sylt und Amrum mit
einer Übersicht über die Entstehung der Dünen in Nordfriesland”. Die Küste
16: 76-117.
Güner, A., Özhatay, N., Ekim, T., Başer, K.H.C.
2000 Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Vol:XI. Edinburgh:
Edinburg Univ. Press.
Heywood, V.H., Tutin, G.T.
1964–1981 Flora Europaea, Vol. I-V. Cambridge: Cambridge Univ. Press.
Hocaoğlu, Ş.
1988 “Bozcaada’nın Jeomorfolojisi.” Çanakkale Eğitim Yüksek Okulu
Araştırma Dergisi 1: 109–142.
Seçmen, Ö., Leblebici, E.
1978a “Gökçeada ve Bozcaada Adalarının Vejetasyonu ve Florası I.
Vejetasyon ve Bitki Toplulukları” Bitki 5 (2): 195–269.
1978b “Gökçeada ve Bozcaada Adalarının Vejetasyonu ve Florası II.” Bitki 5
(3): 271–368.
Tournefort, J.P.
1717 Relation d’un Voyage du Lévant fait par du Roy, 2 vols. Paris.
190
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 1. Çalışma alanının lokasyon (uydu görüntüsü Google Earth)
Resim 1. Bozcaada Batı Burnu Kumulunda kumul zonları. (a) embriyo kumulları,
(b) sarı renkli ön kumul sırtları, (c) kumul sırtları arasında bir depresyon ve (d)
kumul sahasının doğu kesiminde sabitleşmiş kumul düzlükleri
191
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
192
BOZCAADA LİTTORALİNİN
MAKROZOOBENTOS KOMMUNİTESİNİN
KALİTATİF ANALİZİ
Herdem Aslan CİHANGİR
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Su Ürünleri Fakültesi
ÖZET
Bozcaada littoralinin makrobentos faunasına ait türlerin belirlenmesi amacıyla
gerçekleştirilen bu çalışmada, örnekler 2000 ve 2001 yıllarında 0,5-40 m arasındaki
derinliklerde bulunan 45 istasyondan spatula, el kepçesi, dreç, dip trolü ve fanyalı ağ ile
toplanmıştır. Yapılan sistematik çalışmalar sonucunda 11 filum, 21 klasis, 52 ordo,
162 familya ve 248 cinse ait toplam 347 tür saptanmıştır. Bu türlerin 2’si Porifera,
14’ü Cnidaria, 1’i Nemertini, 1’i Platyhelminthes, 37’si Annelida, 1’i Spincula, 118’i
Arthropoda, 127’si Mollusca, 16’sı Bryozoa, 23’ü Echinodermata ve 7’si Chordata
filumlarına aittir. Saptanan türlerin 293’ü Bozcaada’nın makrobentos faunası için yeni
kayıttır. Daha önce bildirilen 124 tür ile birlikte Bozcaada littoralinde saptanan tür
sayısı 427’ye yükseltilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Zoobenthos, Bozcaada, Ege Denizi, Omurgasızlar
ABSTRACT
In this study, carried out with the aim of determining the fauna of macrobenthos species in
littoral of Bozcaada, samples were collected seasonally from 45 stations during 20002001 years, situated at the depth of 0.5-40 m by spatula, hand scoop, dredging, deep
trawl and scoop net. As a result of systematic studies, total of 347 species belonging to
248 genera, 162 families, 52 orders, 21 classes and 11 phyla were determined. Two, 14,
one, one, 37, one, 118, 127, 16, 23 and seven species are belonging to the phyla of
Porifera, Cnidaria, Nemertini, Platyhelminthes, Annelida, Spincula, Arthropoda,
Mollusca, Bryozoa, Echinodermata and Chordata respectively. 293 species of determined
species are new records of Bozcaada Island. Together with 124 species were reported in
earlier studies by other researchers, total number of determined macrobenthos fauna species
were increased to 427 in littoral of Bozcaada Island.
Key Words: Zoobenthos, Bozcaada, Aegean Sea, Invertebrate
GİRİŞ
Ege Denizi’nde yaklaşık 1800 civarında ve toplam 23.000 km2 yüzölçümüne sahip
ada, adacık ve kayalık bulunur. Boğazönü Adaları grubunda yer alan Bozcaada,
Ege Denizi’nin kuzey alt bölgesinde bulunur (Kurumahmut 1998). Bozcaada, 39°
47′ 30″- 39° 50′ 90″ kuzey enlemleri ile 25° 57′ 80″- 26° 05′ 00″ doğu boylamları
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
arasında yer alır. Kıyı uzunluğu 14 deniz mili, yüzölçümü ise etrafındaki irili ufaklı
adacıkları da içermek üzere yaklaşık 42 km2 dir. Doğudaki anakaranın Kumburnu
Mevkiine 3 deniz mili mesafede bulunan Bozcaada’da Akdeniz iklimi hakimdir,
yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Özellikle yaz aylarında lodospoyraz rüzgar sistemleri adaya hakimdir. Ege Denizi’nde yüzey, orta ve dip suyu
olmak üzere üç ayrı su tabakası bulunmaktadır. Kuzey Ege Denizi’nde yüzey
tabaka suları, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı yoluyla yılda 190 km3 lük bir
miktarla gelen, Karadeniz sularından etkilenir ve bu suların tuzluluğu mevsimlere
göre %o 26 ile 35 arasında değişir. En yüksek tuzluluk ile karakterize edilen orta
tabaka suları, düşey karışım süreçlerinin bir sonucu olarak, Kuzey Ege Denizi’nin
sığ sularında belirgin değildir (Yüce 1995).
Biyoloji kanunlarının çeşitliliğin diliyle yazıldığını savunan Wilson (2000),
temel biyolojik araştırmaların geleceğinin özellikle biyolojik çeşitliliğin keşfinde
yattığını savunmaktadır. Sistematik çalışmaların biyoloji bilimindeki bu önemi göz
önüne alınarak yapılan bu çalışmada, araştırma konusu olarak dibe bağımlı yaşayan
omurgasız canlılar seçilmiştir. Çünkü bu canlılar bulundukları ortamı temsil
etmektedirler, tür çeşitliliği ve dağılımının tespiti ile ortam şartlarında, uzun
dönemli değişikliklerin saptanması ve belirlenmesi mümkündür (Bingel ve diğ.
1986).
Biyolojik zenginlik bakımından bir ülkeden çok bir kıta özelliği taşıyan
ülkemize, insanlığın ortak malı olan bu zenginliği korumak ve biyoteknolojik
araştırmalara yabanıl tipte gen kaynakları sağlayabilmek için büyük görevler
düşmektedir. Bu da öncelikle ülkemizin biyolojik çeşitliliğinin bir envanterinin
çıkarılmasına ve bu türlerin habitatlarının bilinmesine ve özenle korunmasına
bağlıdır (Aslan 2001). Bu çalışma Ege Denizi Bozcaada littoralinin makrobentos
faunasına ait türleri saptamak ve sonuçta Türkiye denizlerinin biyolojik
çeşitliliğinin belirlenmesine katkıda bulunmak amacıyla yapılmıştır.
Ege Denizi’nde bulunan tüm Türk ada, adacık ve kayalıklarda yapılacak
olan faunistik ve floristik araştırmalar sonucunda Ege Denizi’nde bulunan ihtilaflı
adalar sorununun siyasal ve hukuksal olduğu kadar bilimsel platformlarda da ele
alınarak çözüme ulaşılacağı umulmaktadır. Bu nedenle Bozcaada littoralinde
yapılmış olan bu makrobentos çalışmasının diğer çalışmalara bir ışık tutacağı
düşünülmektedir (Aslan 2001).
MATERYAL VE METOD
Bu araştırma için gerekli materyal Mayıs 2000 – Şubat 2001 sürecinde Bozcaada
littoralinin 0,5 m - 40 m arasındaki derinliklerinden elde edilmiştir. Örnekler 45
istasyondan (Şekil 1) spatula, el kepçesi, direç, dip trolü ve fanyalı ağ kullanılarak
mevsimsel olarak alınmıştır. Alınan tüm materyal göz açıklığı 2 mm olan tel elek
içinde yıkanmış ve elde edilen türler deniz suyu ile hazırlanmış % 5’lik formol
içinde tespit ve muhafaza edilmiştir. Daha sonra bu türlerin belirlenmesi binoküler
stereozoom mikroskop ve ışık mikroskobu altında yapılmış ve ait oldukları
194
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
sistematik kategorilere yerleştirilmiştir. Türlerin biyotoplardaki sıklığını belirtmek
için Soyer (1970)’in Frekans İndeksi kullanılmıştır.
BULGULAR
Bozcaada kıyılarından saptanan toplam 347 makrobentik faunaya ait türlerin 2’si
Porifera, 14’ü Cnidaria, 1’i Nemertini, 1’i Platyhelminthes, 37’si Annelid, 1’i
Spinculoid, 118’i Arthropoda, 127’si Mollusca, 16’sı Bryozoa, 23’ü Echinoderm ve
7’si Chordata filumlarına aittir. Aşağıda saptanan türlerin listesi görülmektedir.
PORIFERA
Suberites domuncula (Olivi 1792)
Axinella cannabina (Esper 1794)
HYDROZOA
Tubularia larynx (Linnaeus 1758
Sertularella polyzonias (Linnaeus 1758)
Sertularia secunda (Meneghini ve Heller 1845)
Plumularia secundaria (Linnaeus, 1758)
Plumularia halecioides (Alder 1859
Plumularia sp.
Nemertesia antennina (Linnaeus 1758)
Aglaophenia pluma (Linnaeus 1758)
ANTHOZOA
Alcyonium palmatum (Pallas 1766
Pennatula phosphorea (Linnaeus 1758
Actinia equina (Linnaeus 1758)
Anemonia sulcata (Pennant 1777
Calliactis parasitica (Couch 1838)
Caryophyllia clavus (Sacchi 1835
NEMERTINI
Nemertini (sp)
TURBELLARIA
Turbellaria (sp)
POLYCHAETA
Chrysopetalum debile (Grube 1855)
Harmothoe spinifera (Ehlers 1864)
Harmothoe areolata (Grube 1860)
Harmothoe sp.
Subadyte pellucida (Ehlers1864)
Lepidonotus clava (Montagu 1808)
Aphrodite aculeata (Linnaeus 1761)
Hermonia hystrix (Savigny 1820)
Euthalenessa sp.
195
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Odontosyllis ctenostoma (Claparede 1868)
Branchiosyllis exilis (Gravier 1900)
Ehlersia ferrugina (Langerhans 1881)
Syllis hyalina (Grube 1863)
Syllis krohni (Ehlers 1864)
Syllis prolifera (Krohn 1852)
Syllis sp.
Nereis zonata (Malmgren 1867)
Nereis cf. rava (Ehlers 1868)
Nereis pelagica (Linnaeus 1758)
Ceratonereis costae (Grube 1840)
Perinereis cultrifera (Grube 1840)
Platynereis dumerilii(Audouin ve Edwards 1833)
Nephtys hombergi (Savigny 1818)
Eunice torquata Quatrefages, 1865
Marphysa fallax (Marion ve Bobretzky 1875)
Nematonereis unicornis (Gmbe 1840)
Arabella iricolor (Montagu 1804)
Spio decoratus (Bobretzky 1870
Cirratulus sp.
Notomastus latericeus (Sars 1851)
Pseudoleiocapitella fauveli (Harmelin 1964)
Polyophthalmus pictus (Dujardin 1839)
Amphitrite sp.
Nicolea sp.
Amphiglena mediterranea (Leydig 1851)
Serpula vermicularis (Linnaeus 1767)
Janua pagenstecheri (Quatrafages 1865)
SPINCULA
Aspidosiphon (A.) muelleri muelleri (Diesing 1851)
CRUSTACEA
CIRRIPEDIA
Chthamalus sp.
Balanus sp.
LEPTOSTRACA
Nebalia bipes (Fabricius 1780)
D
DE
ECCAAPPO
OD
DAA
Parapenaeus longirostris (Lucas 1846)
Alpheus glaber (Olivi 1792)
Nephrops norvegicus (Linnaeus 1758)
Palinurus elephas (Fabricius 1787)
Paguristes eremita (Linnaeus 1767)
Diogenes pugilator (Roux 1829)
196
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Dardanus calidus (Risso 1826)
Dardanus arrosor (Herbst 1796)
Clibanarius erythropus (Latreille 1818)
Anapagurus laevis (Bell 1845)
Pagurus cuanensis Bell 1845
Pagurus anachoretus (Risso 1827)
Galathea squamifera (Leach 1814)
Galathea strigosa (Linnaeus 1767)
Porcellana platycheles (Pennant 1777)
Pisidia bluteli (Risso 1816)
Pisidia longimana (Risso 1816)
Munida sp.
Dromia personata (Linnaeus 1758)
Medorippe lanata (Linnaeus 1767)
Calappa granulata (Linnaeus 1767)
Ilia nucleus (Linnaeus 1758)
Liocarcinus arcuatus (Leach 1814)
Liocarcinus corrugatus (Pennant 1777)
Liocarcinus depuratur (Linnaeus 1758)
Macropipus tuberculatus (Roux 1830)
Carcinus aestuarii (Nardo 1847)
Portumnus latipes (Pennant 1777)
Pirimela denticulata (Montagu 1808)
Goneplax rhomboides (Linnaeus 1758)
Eriphia verrucosa (Forskal 1775)
Pilumnus hirtellus (Linnaeus 1761)
Pilumnus spinifer (Edwards 1834)
Xantho pilipes (Edwards 1867)
Xantho poressa (Olivi 1792)
Xantho granulicarpus (Forest 1853)
Pinnotheres pinnotheres (Linnaeus 1758)
Pachygrapsus marmoratus (Fabricius 1787)
Brachynotus sexdentatus (Risso 1826)
Acanthonyx lunulatus (Risso 1816)
Inachus dorsettensis (Pennant 1777)
Inachus phalangium (Fabricius 1755)
Inachus thoracicus (Roux 1830)
Macropodia rostrata (Linnaeus 1761)
Macropodia linaresi (Forest ve Alvarez 1964)
Macropodia longipes (Edwards ve Bou 1899)
Macropodia longirostris (Fabricius 1775)
Pisa armata (Latreilli 1803)
Pisa nodipes (Leach, 1815)
Pisa tetraodon (Pennant, 1777)
Maja squinado (Herbst, 1788)
Maja crispata (Risso 1827)
Parthenope massena (Roux 1830)
197
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Parthenope macrochelos (Herbst 1790)
STOMATOPODA
Squilla mantis (Linnaeus 1758)
TANAIDACEA
Tanais cavolinii (Audouin 1826)
Leptochelia dubia Kroyer 1842
ISOPODA
Paranthura costana (Bate ve Westwood 1868)
Eurydice affinis (Hansen 1905)
Sphaeroma serratum (Fabricius 1787)
Cymodoce spinosa (Risso 1816)
Cymodoce hanseni (Dumay 1970)
Dynamene torelliae (Holdich 1968)
Idotea balthica basteri (Audouin 1827)
Idotea hectica (Pallas 1772)
Synisoma capito (Rathke 1837)
Ligia italica (Fabricius 1798)
AMPHIPODA
Caprella acanthifera (Leach 1814)
Caprella grandimana (Mayer 1882)
Caprella hirsuta (Mayer 1890)
Caprella rapax (Mayer 1890)
Phtisica marina (Slabber 1749)
Amphilochus neapolitanus (Della Valle 1893)
Ampithoe ferox (Chevreux 1902)
Ampithoe ramondi (Audouin 1826)
Ampithoe riedli (Krapp-Schickel 1968)
Cymadusa crassicornis (Costa 1857)
Autonoe spiniventris (Della Valle 1893)
Microdeutopus chelifer (Bate 1862)
Microdeutopus gryllotalpa (Costa 1853)
Microdeutopus obtusatus (Myers 1973)
Microdeutopus similis (Myers 1977)
Microdeutopus stationis (Della Valle 1893)
Dexamine spiniventris (Costa 1853)
Dexamine spinosa (Montagu 1813)
Apherusa mediterranea (Chevreux 1911)
Echinogammarus olivii (Milne Edwards 1830)
Gammarus aequicauda (Martyinov 1931)
Hyale camptonyx (Heller 1866)
Hyale crassipes (Heller 1866)
Hyale perieri (Lucas 1849)
Hyale pontica (Rathke 1837)
198
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Hyale schmidti (Heller 1866)
Parhyale aquilina (Costa 1857)
Parhyale plumicornis (Heller 1866)
Ericthonius brasiliensis (Dana 1855)
Jassa marmorata (Holmes 1903)
Leucothoe spinicarpa (Abildgaard 1789)
Lysianassa caesarea (Ruffo 1987)
Lysianassa costae (Edwards 1830)
Elasmopus brasiliensis (Dana 1855)
Elasmopus pocillimanus (Bate 1862)
Elasmopus rapax (Costa 1853)
Gammarella fucicola (Leach 1814)
Maera grossimana (Montagu 1808)
Maera inaequipes (Costa 1857)
Melita hergensis (Reid 1939)
Melita palmata (Montagu 1804)
Pereionotus testudo (Montagu 1808)
Podocerus variegatus (Leach 1814)
Stenothoe monoculoides (Montagu 1815)
Stenothoe tergestina (Nebeski 1881)
Orchestia stephenseni (Cecchini 1928)
Orchestia sp.
PANTOPODA
Anopladactylus petiolatus (Sars 1891)
MOLLUSCA
Lepidopleurus cajetanus (Poli 1791)
Lepidochitona caprearum (Scacchi 1836)
Lepidochitona cinerea (Linnaeus 1767)
Chiton olivaceus (Spengler 1797)
Acanthochitona fascicularis (Linnaeus, 1767)
Patella rustica (Linnaeus 1758)
Patella caerulea (Linnaeus 1758)
Diodora gibberula (Lamarck, 1822)
Diodora graeca (Linnaeus 1758)
Haliotis tuberculata lamellosa (Lamarck 1822)
Clanculus cruciatus (Linnaeus 1758)
Clanculus corallinus (Gmelin 1791)
Jujubinus exasperatus (Pennant 1777)
Jujubinus striatus striatus (Linnaeus 1758)
Gibbula umbilicaris (Linnaeus 1758)
Gibbula turbinoides (Deshayes 1835)
Gibbula divaricata (Linnaeus 1758)
Gibbula ardens (Salis 1793)
Gibbula adansonii adansonii (Payraudeau 1826)
Phorcus richardi (Payraudeau 1826)
199
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Osilinus turbinatus (Born 1778)
Osilinus articulatus (Lamarck 1822)
Calliostoma granulatum (Born 1778)
Calliostoma laugieri laugieri (Payraudeau 1826)
Calliostoma conulus (Linnaeus 1758)
Bolma rugosa (Linnaeus 1767)
Homalopoma sanguineum (Linnaeus 1758)
Tricolia speciosa (Megerle von Mühlfeld 1824)
Tricolia pullus pullus (Linnaeus 1758)
Cerithium vulgatum (Bruguière 1792)
Cerithium rupestre (Risso 1826)
Cerithium protractum Biv. Ant. in Biv. And.,1838
Bittium reticulatum (da Costa 1778)
Bittium scabrum (Olivi 1792)
Turritella communis (Risso 1826)
Epitonium commune (Lamarck 1822)
Melarhaphe neritoides (Linnaeus 1758)
Rissoa splendida (Eichwald 1830)
Vermetus triquetrus Bivona Ant., 1832
Aporrhais pespelecani (Linnaeus 1758)
Crepidula unguiformis Lamarck 1822
Natica stercusmuscarum (Gmelin 1791)
Natica dillwynii (Payraudeau 1826)
Neverita josephinia (Risso 1826)
Payraudeautia intricata (Donovan 1804)
Tonna galea (Linnaeus 1758)
Galeodea echinophora (Linnaeus 1758)
Bolinus brandaris (Linnaeus 1758)
Hexaplex trunculus (Linnaeus 1758)
Muricopsis cristata (Brocchi 1814)
Ocinebrina edwardsii (Payraudeau 1826)
Ocinebrina aciculata (Lamarck 1822)
Fasciolaria lignaria (Linnaeus 1758)
Fusinus pulchellus (Philippi 1844)
Buccinulum corneum (Linnaeus 1758)
Engina leucozona (Philippi 1843)
Pisania striata (Gmelin 1791)
Pollia scacchiana (Philippi 1844)
Nassarius nitidus (Jeffreys 1867)
Nassarius mutabilis (Linnaeus 1758)
Nassarius pygmaeus (Lamarck 1822)
Nassarius incrassatus (Ström 1768)
Nassarius costulatus cuvierii (Payraudeau 1826)
Nassarius corniculum (Olivi 1792)
Cyclope neritea (Linnaeus 1758)
Columbella rustica (Linnaeus 1758)
Mitrella gervillii (Payraudeau 1826)
200
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Vexillum granum (Lamarck 1811)
Vexillum littorale (Forbes 1844
Conus mediterraneus Hwass in Bruguière, 1792
Bulla striata (Bruguière 1792)
Scaphander lignarius (Linnaeus 1758)
Arca tetragona (Poli 1795 )
Arca noae (Linnaeus 1758)
Barbatia barbata (Linnaeus 1758)
Striarca lactea (Linnaeus 1758)
Glycymeris violacescens (Lamarck 1819)
Mytilus galloprovincialis (Lamarck 1819
Mytilaster lineatus (Gmelin 1791)
Musculus costulatus (Risso 1826)
Modiolus barbatus (Linneaus 1758)
Modiolula phaseolina (Philippi 1844)
Pinna nobilis (Linneaus 1758)
Pecten jacobeus (Linneaus 1758)
Lissopecten hyalinus (Poli 1795)
Crassodoma multistriata (Poli 1795)
Chlamys varia (Linneaus 1758)
Chlamys glabra (Linnaeus 1758)
Anomia ephippium (Linnaeus 1758)
Ostrea edulis (Linnaeus 1758)
Loripes lacteus (Linnaeus 1758)
Chama gryphoides (Linnaeus 1758)
Pseudochama gryphina (Lamarck 1819)
Cardita calyculata (Linnaeus 1758)
Venericardia antiquata (Linneaus 1758)
Acanthocardia tuberculata (Linneaus 1758)
Parvicardium exiguum (Gmelin 1791)
Papillicardium papillosum (Poli 1791)
Cerastoderma glaucum (Poiret 1789)
Mactra stultorum (Linneaus 1758)
Spisula subtruncata (da Costa 1778)
Donacilla cornea (Poli 1791)
Tellina nitida (Poli 1791)
Tellina distorta (Poli 1791)
Arcopagia balaustina (Linneaus 1758)
Capsella variegata (Gmelin 1791)
Gari fervensis (Gmelin 1791)
Gari depressa (Pennant 1777)
Venus verrucosa Linneaus 1758
Chamelea gallina (Linnaeus 1758)
Clausinella fasciata (da Costa 1778)
Timoclea ovata (Pennant 1777)
Dosinia exoleta (Linneaus 1758)
Pitar rudis (Poli 1795)
201
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Callista chione (Linneaus 1758)
Tapes decussatus (Linnaeus 1758)
Tapes philippinarum (Adams ve Reeve 1850)
Irus irus (Linneaeus 1758)
Paphia rhomboides (Pennant 1777)
Venerupis senegalensis (Gmelin 1791)
Petricola lithophaga (Philippson 1788)
Corbula gibba (Olivi 1792)
Pholas dactylus (Linneaus 1758)
Dentalium sp.
Sepiola rondeleti (Leach 1817)
Octopus vulgaris (Cuvier 1797)
Eledone cirrhosa (Lamarck 1798)
BRYOZOA
Crisia eburnea (Linnaeus 1758)
Idmonea serpens (Linnaeus 1758)
Aetea truncata (Landsborough 1852)
Electra crustulenta (Pallas 1766)
Electra monostachys (Busk 1854)
Caberea boryi (Audouin 1826)
Adeona violacea (Johnston 1847)
Fenestrulina malusii (Audouin 1826)
Cryptosula pallasiana (Moll 1803)
Calpensia nobilis (Esper 1796)
Reteporella couchii (Hincks 1878)
Reteporela beaniana (King 1846)
Hippaliosina depressa (Busk 1854)
Alcyonidium mamilatum (Alder 1857)
Alcyonidium polyoum (Hassal 1841)
Mimosella gracilis (Hincks 1851)
ECHINODERMATA
Antedon mediterranea (Lamarck 1816)
Holothuria mammata (Grube 1840)
Holothuria tubolosa (Gmelin 1788)
Stichopus regalis (Cuvier 1817)
Astropecten aranciacus (Linnaeus 1758)
Astropecten irregularis (Dele Chiaje 1825)
Chaetaster longipes (Retzius 1805)
Sphaeriodiscus placenta (Müler-Troschel 1842)
Anseropoda placenta (Pennant 1777)
Asterina pancerii (Gasco 1870)
Asterina gibbosa (Pennant 1777)
Echinaster sepositus (Retzius 1783)
Martasterias glacialis (Linnaeus 1758)
Ophiomyxa pentagona (Lamarck 1816)
202
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Amphiura filiformis (Müler 1776)
Ophiothrix fragilis (Abildgaard 1789)
Ophiura albida (Forbes 1839)
Arbacia lixula (Linnaeus 1758)
Sphaerechinus granularis (Lamarck 1816)
Psammechinus microtuberculatus (Blainville 1825)
Paracentrotus lividus (Lamarck 1816)
Echinocyamus pusillus (Müler 1776)
Echinocardium cordatum (Pennant 1777)
CHORDATA
Aplidium conicum (Olivi 1792)
Didemnum maculosum (Edwards 1841)
Ascidiella aspersa (Müller 1776)
Ascidia mentula (Müller 1776)
Styela plicata (Lesueur 1823)
Molgula manhattensis (De Kay 1843)
Amphioxus (Branchiostoma) lanceolatum (Pallas 1774
Şekil 2’de her şubeye ait olan toplam tür sayısı görülmektedir. Buna göre en
fazla tür Mollusca şubesine aittir. Bu gruptan sonra en fazla tür sayısı Arthropoda
filumlarına aittir.
Bozcaada littoralinin çeşitli biyotop ve derinliklerinden toplam 45 örnekleme
sonucu toplanan türler Soyer (1970)’in önerdiği frekans indeksine göre
sınıflandırıldığında 1 tür devamlı, 17 tür yaygın, 324 tür ise seyrek gruba dahil
olmaktadır (Şekil III.2.4). Devamlı grubuna giren tek tür olan Patella caerulea %
52,8’ lik değere sahip olup incelenen biyotop ve derinliklerin genelinde en fazla
rastlanılan türdür. Yaygın grubuna giren en yüksek frekans değerine sahip olan tür
% 48,4 ile Conus mediterraneus’tur. Bu gruptaki diğer türler sırasıyla % 46,2 ile
Columbella rustica, % 44,0 ile Paracentrotus lividus ve Gibbula richardi, % 37,4 ile
Nassarius incrassatus, % 35,2 ile Cerithium vulgatum ve Monodonta turbinata, % 33,0 ile
Hexaplex trunculus, Amphithoe ramondi, Clibanarius erythropus, % 30,8 ile Gibbula
divaricata, Melita palmata, Elasmopus brasiliensis, % 28,6 ile Actinia equina, Hyale
camptonyx, Dexamine spiniventris, Pachygrapsus marmoratus, % 26,4 ile Hyale schmidtii’dir.
Seyrek grubuna giren 324 türden, 154 tür ise tüm örneklemelerden sadece 1’inde
rastlanarak % 2,2 frekans değeriyle en nadir bulunan türlerdir. Haliotis tuberculata
lamellosa ise % 24,2 frekansıyla seyrek grubunun en yüksek frekanslı türüdür.
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bozacada’nın makrobentik faunasının araştırıldığı bu çalışmanın sonuçlarından,
Polyplacophora türleri (Aslan ve Balkıs 2001), Amphipod türleri (Aslan ve Balkıs
2003), Yengeç türleri (Balkıs ve Asurluoğlu 2003), Isopoda türleri (Aslan ve Balkıs
2004), Echinoderm türleri (Aslan 2005), Mollusca türleri (Aslan-Cihangir ve
Mutlu 2006), Ascidia türleri (Aslan 2007), Bryozoa türleri (Aslan 2007) rapor
edilmiştir. Ayrıca bu çalışma ile Doğu Akdeniz’de ilk kez Bozcaada’dan saptanan,
203
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
ekonomik değeri yüksek olan ve Akdeniz için egzotik bir tür olan Ruditapes
phillipinarium, Albayrak ve ark. tarafından 2001 yılında bildirilmiştir.
Bölgede bu çalışmadan başka yapılmış çalışmalar da vardır. Kırkım 1998
yılında bölgeden 6 Isopod türü, Kocataş ve Katağan 1978 yılında 50 Amphipod
türü, Erk 2000 yılında 11 tür Cephalopoda türü, Ünsal 1975 yılında 36 tür
Bryozoa, Yazıcı 1978 yılında 10 tür sünger ve Mifsuid ve Ovalis 2003 yılında 5
Mollusca türünü rapor etmişlerdir. Ayrıca dünya için yeni bir gastropod türü olan
Trivia levantina Smriglio ve ark. tarafından 1998 yılında Bozcaada’dan bildirilmiştir.
Söz konusu bu çalışma ile saptanan türlerin 293’ü Bozcaada’nın
makrobentos faunası için yeni kayıttır. Daha önce bildirilen 124 tür ile birlikte
Bozcaada littoralinde saptanan tür sayısı 427’ye yükseltilmiştir. İleride 40 m’den
daha derin alanları ve farklı habitat şekillerini kapsayacak çalışmaların planlanması
ve uygulanası ile Bozcaada’nın makrobentik faunasının bilinen tür sayısının daha
artacağı düşünülmektedir.
KAYNAKÇA
Aslan, H.
2001
Bozcaada Littoralinin Makrobenthos Faunası ve Ekolojileri Üzerine Bir Araştırma.
İstanbul Üniversitesi. Yayınlanamış Yüksek Lisans Tezi.
Albayrak, S., Aslan, H., Balkıs, H.
2001
“ A contribution to the Aegean Sea fauna: Ruditapes philippinarum (Adams &
Reeve, 1850) [Veneridae: Bivalvia] ”. Israel Journal of Zoology 47: 299-300.
Aslan, H., Balkıs, H.
2001
“A preliminary study on the Polyplacophora (Mollusca) fauna and their ecology
of Bozcaada Island.” In Nationally Islands of Aegean meeting. B. Ozturk ve V. Aysel (editörler).
Gökçeada, Çanakkale: V. 160-165.
Aslan, H., Balkıs, H.
2003
“The Amphipod (Crustacea) Species at the Coasts of Bozcaada Island
(NE Aegean Sea).” Turkish J.Marine Sciences 9(3): 219-229.
Aslan, H.; Balkıs, H.
2004
“The Isopoda Species Found at the Coast of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).”
Turk J Zool. 28:103-105.
Aslan, H.
2005
“Bozcaada’nın Echinoderm Faunası.” Türk Sucul Yaşam Dergisi 4:10-15.
Aslan-Cihangir, H., Mutlu, E.
2006
“Mollusca Fauna of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).” International Seminar on
Coastal Water Management & Sustainable Use of Marine Resources 14-16, November 2006,
Dakar – Senegal, 221-234.
Aslan, H.
2007
“Ascidia’lar ve Akdeniz Havzasın’daki Dağılımları.” Journal of Fisheries and Aquatic
Sciences 23:1-1: 29-31.
Aslan-Cihangir, H.
2007
“Bryozoa Fauna of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).” Rapp. Comm. Int. Mer
Medit Vol: 38: 420.
Balkıs, H. Asurluoğlu, L.
204
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
2002
“The Crab Species Found on the Coasts of Bozcaada Island in The Aegean Sea.”
Cercetari Marine 34:59-69.
Bingel, F., Ünsal, M., Alavi, N.
1986. Biology of the Bosphorus and its entrances. Oceanography of the Turkish Straits. First
annual report. IV, METU, İçel.
Erk, M. H.
2000
Kuzey Ege Cephalopod’larının kalitatif –kantitatif analizi ve ekonomik türlerin büyüme
üreme biyolojileri. İstanbul Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Kırkım, F.
1998
Ege Denizi Isopoda (Crustacea) faunasının sistematiği ve ekolojisi üzerine araştırmalar. Ege
Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Kocataş, A., Katağan, T.
1978
Türkiye Denizleri littoral bentik Amphipod’ları ve yayılışları. Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumu Temel Bilimleri Araştırma Grubu. Proje No: TBAG-223. Bornova İzmir.
Kurumahmut, A.,
1998
Ege’de temel sorun: egemenliği tartışmalı adalar. Ankara: T.T.K. Yayınları
Mifsuid, C., Ovalis, P.
2003
“Nota su alcuni nuovi ritrovamenti di molluschi dal Mediterraneo orientale eloro
distribuzione.” La Conchiglia 35(306): 20-25.
Smriglio, C., P. Mariottini & G. Buzzurro.
1998
The Trivia spongicola complex, with the description of a new species
(Caenogastropoda: Triviidae). Bollettino Malacologico 33(9-12):161-168.
Soyer, J.
1970
“Bionomie benthique du plateau continental de la côte catalane française. III. Les
peuplements de Copépodes harpacticoides (Crustacea).” Vie et Milieu 21: 337-511.
Yazıcı, M.
1978 “Gökçeada ve Bozcaada civarında saptanan Porifera türleri.” Biyoloji Dergisi 1-4: 109121.
Yüce, H.
1995
“Northern Aegean water masses.” Estuarine, Coastal and Shelf Science 41: 325-343.
Ünsal, İ.
1975
“Bryozaires marins de Turquie.” İst. Üniv. Fen Fak. Mec. Seri B, 40 (1-4): 37-54.
Wilson, E.O.
2000
Sistematiğin yükselişi. Doğanın gizli bahçesi. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları. 1.
205
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Şekil 1. Bozcaada’da örneklerin toplandığı istasyonlar
Şekil 2. Saptanan türlerin şubelere göre toplam tür sayısı
206
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
yaygın
devamlı
seyrek
Şekil 3. Tespit edilen tür sayısının üç frekans indeks kategorisine göre dağılımı.
207
BOZCAADA’NIN OMURGALI FAUNASI
(BALIKLAR, KURBAĞALAR, SÜRÜNGENLER,
KUŞLAR VE MEMELİLER)
Murat TOSUNOĞLU , Çiğdem GÜL, İbrahim UYSAL
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Biyoloji Bölümü
ÖZET
Bu çalışmada Ege Denizi’nin kuzeyinde bulunan Bozcaada’nın Omurgalı faunası
(Balıklar, Kurbağalar, Sürüngenler, Kuşlar ve Memeliler) hakkında önceki çalışmalarla
birlikte ayrıntılı bilgiler verilmesi amaçlanmıştır. Adada yaz-kış akan derelerin
olmamasına rağmen, mevsimlik akan bir derede Yılan Balığı (Anguilla anguilla) ve
Tatlı su kaplumbağası (Mauremys rivulata) tespit edilmiştir. Küçük bir ada olmasına
Bozcaada’nın rağmen gerek sürüngenler bakımından gerekse kuşlar bakımından zengin
olduğu görülmüştür.
Anahtar kelimeler: Bozcaada, Fauna, Omurgalı hayvanlar.
ABSTRACT
This study aims to present information on the vertebrate fauna (Pisces, Amphibia,
Reptilia, Aves and Mammalia) of the island Bozcaada, in the Northern Aegean Sea in
light of the available studied. Despite the lack of year-round flowing streams on the
islands, new species of European eel (Anguilla anguilla) and Balkan terrapin turtle
(Mauremys rivulata) have recently been recorded in a perennial stream. Despite the small
size of the island, it has been observed that Bozcaada was rich in both reptiles and birds.
Key words: Bozcaada, Fauna, Vertebrata
GİRİŞ
Türkiye’nin farklı adalarına ait farklı faunistik çalışmalar oldukça (Baran 1981,
1984, 1986, 1990; Göçmen ve diğ 1996) yaygın olmasına rağmen Bozcaada’ya ait
çalışmalar oldukça sınırlıdır (Özkan 1999; Sevim 2007). Adalarda dağılış gösteren
tatlı su balıklarının, kurbağaların, sürüngenlerin, kuş ve memeli türlerinin gerek
envanteri gerekse yaşadıkları ortamla olan ilişkileri ait bilgiler oldukça azdır. Bu
çalışmadaki amacımız, farklı zamanlarda yapılan arazi çalışmaları ile Bozcaada’nın
amfibi ve sürüngen türlerini ortaya çıkarmak, önceki çalışmaları değerlendirerek
diğer omurgalı sınıflarındaki türler hakkında bilgiler vermek ve adadaki doğal
olarak yaşayan hayvan türlerinin zenginliğini ortaya koymaktır.
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
MATERYAL VE METOT
Bozcaada, Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda, Çanakkale Boğazı’nın güneybatısında
yer almaktadır. Çalışma bölgesi olan ada, toplam 39 km2’lik yüzölçümüne ve 34,5
km kıyı uzunluğuna sahiptir. Ancak küçük bir ada olmasına rağmen çok farklı
topografik özellikler göstermekte ve bunun sonucunda farklı hayvan türlerini
barındırmaktadır. Amfibi ve sürüngen örneklerinin bol olarak tespit edildiği
Göztepe, Yenikale, Faki Tepeleri kısmında bitki örtüsü bakımından fakir, taşlı ve
sığ bir toprak örtüsü gelişmiştir (Hocalıoğlu 2003).
Araştırma bölgesine farklı tarihlerde (2006-2008 Mart, Nisan ve Mayıs)
yapılan arazi çalışmaları ile amfibi ve sürüngen örnekleri toplanmıştır. Gündüz
yapılan arazi çalışmalarında amfibi ve reptil türleri taş altında, çalılar altında ve
orman içlerinde tespit edilmiş ve elle yakalanmıştır. Araziden her türe ait bir veya
iki örnek bez torbalar içersinde laboratuara canlı getirilerek fotoğrafları çekilmiştir.
Renk ve desen özellikleri belirlendikten sonra tespit edilerek %70’lik alkol içinde
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı
Müzesinde muhafaza altına alınmışlardır. Amfibi ve sürüngen türlerine ait bilgiler
çeşitli temel kitaplardan yaralanılarak hazırlanmıştır (Başoğlu ve Baran 1977-1980;
Başoğlu ve diğ 1994; Baran ve Atatür 1998). Kuş ve memeli örneklerine ait
bilgilerin bir kısmı arazi çalışmaları esnasında tespit edilen türler olup büyük bir
kısmı önceki çalışmalardan (Özkan 1999; Sevinç 2007) hazırlanmıştır.
BULGULAR
Yapılan bu çalışmada Bozcaada omurgalı faunasına ait 53 familya ve bu familyalara
dahil 125 tür tespit edilmiştir; Pisces (Balıklar) sınıfına ait 1 familyaya dahil 1 tür,
Amphibia (Kurbağalar) sınıfına ait 1 familyaya dahil 1 tür, Reptilia (Sürüngenler)
sınıfına ait 9 familyaya dahil 12 farklı tür, Aves (Kuş) sınıfına ait 38 familyaya dahil
105 farklı tür ve Mammalia (Memeliler) sınıfına ait 4 familyaya dahil 6 farklı tür
tespit edilmiştir. Tür listesi tablo 1’de verilmiştir.
Phylum : Chordata
Subphylum
: Vertebrata
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bozcaada farklı topografik özellikleri nedeniyle canlılar için farklı yaşam ortamları
oluşturmuş ve bunun sonucunda da adadaki hayvan çeşitliliği artmıştır. Bunlardan
en önemlisi bu çalışmada Çamlık mevkiinde bulunan bir derede ada için ilk kayıt
olan Yılan Balığı (Anguilla anguilla) türü tespit edilmiştir. Adada da doğal bir su
kaynağı yada devamlı akan bir akarsu olmamasına rağmen yılan balığı ile birlikte
aynı biotopta tatlı su kaplumbağalarından olan Mauremys rivulata (Balkan Çizgili
Kaplumbağası) türü de bulunmuştur. Bu kaplumbağa türü ada için ilk kayıttır.
Çalışma bölgesine yapılan detaylı arazi çalışmaları ile amfibi ve reptil sınıflarına ait
9 familyadan l2 tür tespit edilmiştir (1 adet kurbağa, 1 adet kaplumbağa, 6 adet
kertenkele ve 4 adet yılan). Adada tespit edilen toplam 12 tür, önceki çalışmalarda
(Baran 1981) belirtilen tür sayısından daha fazla olduğu görülmüştür. Özellikle
209
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
adanın kuzey kısmında bulunan tepeliklerinde (Yenikale, Göztepe ve Faki tepe)
bütün türlere rastlanılmıştır. Adanın kuzey kısımları oldukça fazla rüzgar alır ve
sürüngen populasyonları için uygun yaşam ortamları oluşturmaz. Bu nedenle
adanın kuzey kısmında tür çeşitliliği ve yoğunluğu oldukça azdır. Ayrıca adanın
iklimsel koşulları nedeniyle sucul örneklere çok fazla rastlanılmamıştır.
Diğer adalara ait önceki çalışmalarda (Baran 1984; Baran 1990) tespit
edilen (B. viridis, T. graeca, C. kotschyi, H. turcicus, P. apodus, O. elegans, A. kitaibelii, T.
vermicularis) türler ile adada bulunan amfibi ve sürüngen türleri benzerlik gösterir.
Ayrıca çalışma bölgemizden elde edilen tüm populasyonlar ana karada (Anadolu
ve Trakya bölgeleri) tespit edilen populasyonlar ile örtüşmektedir (Atatür ve
Yılmaz 1984; Başoğlu ve diğ 1994; Başoğlu ve Baran 1977-1980; Hür ve diğ 2008).
Diğer bir hususta adada Muridae ve Spalacidae familyalarına dahil 4 tür
(Apodemus hermonensis, Rattus rattus, Mus domesticus, Spalax leucodon) kemirici tespit
edilmiştir (Özkan 1996). Bu nedenle adada H. caspius (Hazer Yılanı) ve M.
monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan) olmak üzere iki yılan türü yaygın olarak
görülmektedir.
Sevinç (2007)’e göre kuş faunası bakımından da ada oldukça zengindir.
Adanın bitki örtüsü zengin oluşu nedeniyle özellikle Passeriformes takımına ait
ötücü kuş türleri oldukça yaygındır ve adaya ayrı bir zenginlik kazandırmaktadır.
Dikkate çeken diğer bir hususta adada özelikle merkezi yerleşim alanlarında
Corvidae (Kargagiller) ailesine ait Küçük Karga (Corvus monedula) ve Leş
Kargası türlerinin (Corvus corane) sayısı oldukça fazla olduğu tespit edilmiştir.
Bunun da nedeni özellikle şehir merkezindeki yapıların mimari yapısı ve besin
bulmada zorluk yaşamamaları bu türlerin çoğalmasına imkan verdiğini
düşünmekteyiz.
Mememeli faunası hakkında pek fazla çalışma olmamasına rağmen adada
Erinaceus concolor (Kirpi) oldukça fazla olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında
Apodemus hermonensis (Orman Faresi), Rattus rattus (Ev Sıçanı), Mus
domesticus (Siyah Ev Faresi), Spalax leucodon (Köstebek) türleri Özkan, 1999
tarafından yapılan çalışmada belirlenmiştir. Ancak adada bulunan ada tavşanı ve bu
tavşanla mücadele için ada halkı tarafından getirilen Tilki (Vulpes vulpes) ada da
bilinen memeli türleridir.
Sonuç olarak, adadaki doğal yaşam dengeli bir şekilde devam etmektedir.
Her geçen gün çevremizdeki doğanın dengesini insanoğlu bozmasına rağmen
Bozcada bu yıkımdan şimdilik uzaktır. İnsanlar tarafından adaya ait olamayan
farklı hayvanlar getirilmedikçe ada doğal hayvanlar bakımından zenginliğini
koruyacaktır.
210
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
KAYNAKÇA
Atatür, M.K., Yılmaz, İ.
1986 “A Comparison of the Amphibian Fauna of Turkish Thrace with that of Anatolia
and Balkan States.” Amphibia-Reptilia 7: 135-140.
Baran, İ.
1981 “Kuzey Ege Denizi, Marmara Denizi ve Kara Denizdeki adalarımızın
Herpetofaunasının Taksonomik ve Ekolojik Araştırılması.” Doğa Bilim Dergisi 5: 155-162.
1984 “İzmir-Bodrum Arasındaki Adalarımızın Herpetofaunasının Taksonomik
Araştırılması.’’ Doğa Bilim Dergisi A2, 8, 1, 43-51.
1986
“On an island population of Eirenis modestus in the eastern Mediterranean sea.”
Zoology in the Middle East 1: 80-83.
1990 ‘‘Marmaris ve İskenderun Arasındaki Adalarımızın Herpetofaunası’’ Doğa, Tr. J.
Zoology C14, S1, 113-126.
Baran, İ., Atatür, M. K.
1998
Türkiye Herpetofaunası (Kurbağa ve Sürüngenler). Ankara: Çevre Bakanlığı.
Başoğlu, M., Baran, İ.
1977 Türkiye Sürüngenleri. Kısım 1. Kaplumbağa ve Kertenkeleler. İzmir: Ege Üniversitesi Fen
Fakültesi Kitaplar Serisi,. No. 76: 1-272.
1980 Türkiye Sürüngenleri. Kısım II. Yılanlar. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi,
İzmir. No. 81: 1-218.
Başoğlu, M., Özeti, N., Yılmaz, İ.
1998 Türkiye Amfibileri. İzmir: Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No.151,
Göçmen, B., Tok, C. V., Kaya, U., Tosunoğlu, M.
1996 “Kuzey Kıbrıs Herpetofaunası Hakkında Bir Ön Çalışma Raporu.” Doğa-Tr. J.
Zoology 20: 161-176.
Hür, H., Uğurtaş, İ.H., İşbilir, A.
2008 “The Amphibian and Reptilian Species of Kazdağı National Park.” Tr. J. Zoology
32: 1-4.
Kryštufek, B., Mozetič, F.B.
2005 “MT. Hermon Field Mouse Apodemus iconicus is a Member of the European
Mammal Fauna” Folia Zool. 54 (1-2): 69-74
Oğuzhan, A., Aydın, D.
2000 “Trakya ve Batı Anadolu’da yaşayan Farklı Apodemus Türleri Arasındaki İlişkilerin
Diskriminat Analizi.” Trakya Üniversitesi Dergisi Sosyal Bilimler C Serisi. Cilt 1, 1: 1-9.
Özkan, B.
1999 “Gökçeada ve Bozcaada Kemirici Faunası (Mammalia;Rodentia).” Tr J. Zoology
1:133-147.
Sevim, İ.
2007 Çanakkale Adaları Kuş Populasyonları ve Habitat İlişkileri Üzerine Gözlemler. Çanakkale
Onsekiz Mart üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
211
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Tablo 1. Bozcaada’nin Omurgali Faunasinın tür listesi
CLASSİS (SINIF)
Osteicthyes
CLASSİS (SINIF)
Amphibia
PISCES (BALIKLAR)
ORDO
FAMİLYA
SPECİES (TÜR)
(TAKIM)
(AİLE)
Teleostei
Anguillidae
Anguilla anguilla
AMPHIBIA (KURBAĞALAR)
ORDO
FAMİLYA
SPECİES (TÜR)
(TAKIM)
(AİLE)
Anura
Bufonidae
Bufo viridis
REPTILIA (SÜRÜNGENLER)
CLASSİS
(SINIF)
ORDO
(TAKIM)
FAMİLYA
(AİLE)
SPECİES (TÜR)
Reptilia
Testudinata
Geoemydidae
Mauremys rivulata
Squamata
Testudinidae
Gekkonidae
Testudo graeca
Cyrtopodion kotschyi
Hemidactylus turcicus
Anguidae
Lacertidae
Pseudopus apodus
Ophisops elegans
Lacerta trilineata
Ablepharus kitaibelii
Typhlops vermicularis
Eryx jaculus
Dolichophis caspius
Malpolon
monspessulanus
AVES (KUŞLAR)
FAMİLYA
SPECİES (TÜR)
(AİLE)
Scincidae
Typhlopidae
Boidae
Colubridae
CLASSİS
(SINIF)
ORDO (TAKIM)
Aves
Gaviiformes
Gavidae
Gavia arctica
Podicipediformes
Podicipedidae
Podiceps cristatus
Podiceps nigricollis
Procellariiformes
Procellariidae
Pelecaniformes
Phalacrocoracidae
Ciconiiformes
Anseriformes
Ardeidae
Ciconiidae
Anatidae
Calonectris
diomedea
Puffinus yelkouan
Phalacrocorax carbo
Phalacrocorax
aristotelis
Ardea cinerea
Ciconia ciconia
Tadorna ferruginea
Aythya fuligula
Aythya ferina
TÜRKÇE İSMİ
Yılan Balığı
TÜRKÇE İSMİ
Gece kurbağası
TÜRKÇE İSMİ
Çizgili
Kaplumbağa
Tosbağa
İnce parmaklı keler
Geniş parmaklı
keler
Oluklu Kertenkele
Tarla Kertenkelesi
İri Yeşil
Kertenkele
İnce Kertenkele
Kör Yılan
Mahmuzlu Yılan
Hazer Yılanı
Çukur Başlı Yılan
TÜRKÇE İSMİ
Karagerdanlı
dalgıç
Bahri
Karaboyunlu
batağan
Boz yelkovan
Yelkovan
Karabatak
Tepeli karabatak
Gri balıkçıl
Leylek
Angıt
Tepeli patka
Elmabaş patka
212
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Falconiformes
Accipitridae
Falconidae
Galliformes
Gruiformes
Phasianidae
Rallidae
Charadriiformes
Burhinidae
Charadriidae
Circaetus gallicus
Accipiter nisus
Buteo buteo
Falco tinnuculus
Falco vespertinus
Falco subbuteo
Falco peregrinus
Alectoris chukar
Fulica atra
Burhinus
oedicnemus
Charadrius dubius
Pluvialis squatarola
Scolopacidae
Laridae
Sternidae
Columbiformes
Columbidae
Strigiformes
Strigidae
Coraciiformes
Alcedinidae
Meropidae
Upupidae
Picidae
Piciformes
Passeriformes
Alaudidae
Hirundinidae
Motacillidae
Calidris alpina
Limosa limosa
Larus
melanocephalus
Larus minutus
Larus ridibundus
Larus genei
Larus cachinnans
Sterna sandvicensis
Sterna hirundo
Columba livia
Streptopelia
decaocto
Streptopelia turtur
Otus scops
Athena noctua
Alcedo atthis
Merops apiaster
Upupa epops
Jnnx torquilla
Dendrocopos
syriacus
Melanocorypha
calandra
Galerida cristata
Alauda arvensis
Hirundo rustica
Hirundo daurica
Delichon urbica
Anthus campestris
Anthus pratensis
Motacilla flava
Yılan kartalı
Atmaca
Şahin
Kerkenez
Ala doğan
Delice doğan
Gök doğan
Keklik
Sakar meke
Çayır balabanı
Halkalı küçük
cılıbıt
Gümüş
yağmurcun
Karakarınlı kum
kuşu
Çamurçulluğu
Akdeniz martısı
Küçük martı
Karabaş martı
İncegagalı martı
Gümüş martı
Karagagalı sumru
Sumru
Kaya güvercini
Kumru
Üveyik
İshakkuşu
Kukumav
Yalıçapkını
Arıkuşu
İbibik, hüthüt
Boyun çeviren
Alaca ağaçkakan
Boğmaklı toygar
Tepeli toygar
Tarla kuşu
Kır kırlangıcı
Kızıl kırlangıç
Ev kırlangıcı
Kır incirkuşu
İncir kuşu
Sarı
kuyruksallayan
213
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
Motacilla cinerea
Troglodytidae
Prunellidae
Turdidae
Motacilla alba
Trglodytes
troglodytes
Prunella modularis
Erithacus rubecula
Luscinia
megarhynchos
Phoenicurus
ochruros
Saxicola rubertra
Saxicola torquata
Oenanthe isabellina
Oenanthe oenanthe
Oenanthe hispanica
Sylvidae
Monticola solitarius
Turdus merula
Turdus pilaris
Turdus philomelos
Hippolais pallida
Sylvia cantillans
Sylvia
melanocephala
Sylvia hortensis
Sylvia curruca
Sylvia communis
Sylvia atricapilla
Phylloscopus
collybita
Phylloscopus
trochilus
Muscicapidae
Muscicapa striata
Paridae
Parus caeruleus
Parus major
Laniidae
Lanius collurio
Lanius minor
Lanius senator
Lanius nubicus
Corvidae
Garrulus glandarius
Pica pica
Dağ
kuyruksallayanı
Ak kuyruksallayan
Çitkuşu
Dağ bülbülü
Kızıl gerdan
Bülbül
Kara kızılkuyruk
Çayır taşkuşu
Taş kuşu
Boz kuyrukkakan
Kuyrukkakan
Karakulaklı
kuyrukkakan
Gökardıç
Karatavuk
Tarla ardıcı
Öter ardıç
Ak mukallit
Bıyıklı ötleğen
Maskeli ötleğen
Akdeniz gözlü
ötleğen
Küçük Akdeniz
gerdanlı ötleğen
Akdeniz gerdanlı
ötleğen
Karabaşlı ötleğen
Çıvgın
Söğüt bülbülü
Benekli
sinekkapan
Mavi baştankara
Büyük baştankara
Kızılsırtlı
örümcekkuşu
Karaalınlı
örümcek kuşu
Kızılbaşlı
örümcek kuşu
Alaca
örümcekkuşu
Alakarga
Saksağan
214
Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008)
CLASSİS
(SINIF)
ORDO
(TAKIM)
Insectivora
Lagomorpha
Rodentia
Corvus monedula
Corvus corone
Corvus corax
Sturnidae
Sturnus vulgaris
Passeridae
Passer domesticus
Passer
hispaniolensis
Fringillidae
Fringilla coelebs
Serinus serinus
Carduelis chloris
Carduelis carduelis
Carduelis spinus
Carduelis cannabina
Emberizidae
Emberiza cirlus
Emberiza hortulana
Emberiza caesia
Emberiza
melanocephala
Miliaria calandra
MAMMALIA (MEMELİLER)
FAMİLYA
SPECİES (TÜR)
(AİLE)
Erinaceidae
Erinaceus concolor
Leporidae
Oryctalagus cuniculus
Muridae
Apodemus hermonensis
Rattus rattus
Mus domesticus
Spalacidae
Spalax leucodon
Küçük karga
Leş kargası
Kuzgun
Sığırcık
Serçe
Söğüt serçesi
İspinoz
Küçük iskete
Florya
Saka
Karabaşlı iskete
Ketenkuşu
Bahçe kirazkuşu
Kirazkuşu
Kirazkuşu
Karabaşlı
kirazkuşu
Tarla kirazkuşu
TÜRKÇE İSMİ
Kirpi
Ada Tavşanı
Orman faresi
Ev sıçanı
Siyah Ev Faresi
Kör fare
215