haber - Zorlu Holding

Transkript

haber - Zorlu Holding
1
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır.
Üç ayda bir yayımlanır.
Ekim-Kasım-Aralık 2013
43
Hep birlikte daha güzel
bir geleceğe…
sunuş 01
Daha renkli, daha enerjik, daha güçlü bir gelecek
Z
orlu Grubu olarak, 60. yılımızı da, güven ve kalite anlayışı ile inşa ettiğimiz; insanların hayatına değer ve anlam katan
şirketlerimizin başarıları ile geride bıraktık.
Umut ve beklentilerle yeni bir yıla adım atarken, ikinci Üst Düzey Yöneticiler Toplantımızı gerçekleştirdik. Bu toplantı, hem
şirketlerimizin ve markalarımızın başarılarını değerlendirmek, hem de geleceğe bakışını görmek açısından son derece faydalı
ve ilham verici oldu.
Zorlu Grubu olarak başarımızın anahtarı kabul ettiğimiz, markalarımızın da DNA’sını oluşturan araştırma-geliştirme ve yenilikçiliği başarıyla yansıtan şirketlerimizle, markalarımızla bir kez daha gurur duyduk.
Grubumuzun mayası olan Zorlu Tekstil ile teknolojiyi harmanlayarak yepyeni yatırımlara imza attık. Her ihtiyaca cevap verebilen, yenilikçi ürün çeşitliliği ile dünyanın dört bir tarafına ulaştık. Yeni mağazacılık anlayışıyla da sektöre yön veren markalarımızla dünyanın gözdesi olduk. Önümüzdeki dönem de sektöre dinamizm getirmeye, devam edeceğiz.
Geleceğin teknolojisini ürettiğimiz Vestel ile beyaz eşya ve elektronikte ilklerin öncüsü olmaya devam ediyoruz. 1994 yılında
satın aldığımızda yılda 360 bin adet TV üreten Vestel’in TV üretim kapasitesini 10 milyona çıkarttık. Bugün, Vestel City’de
beyaz eşya ve elektronik alanında yılda 35 milyon, günde 76 bin ürün üretme kapasitesine sahibiz. Üretim gücümüzün yanı
sıra tasarımda da öncüyüz. Dünyaca ünlü tasarım ödülleri ile başarısını perçinleyen Vestel, A Design Award ödüllerinde Dijital
ve Elektronik Cihazlar Tasarım kategorisinde ödül almaya hak kazanan ilk ve tek Türk markası oldu. Teknolojiye yön veren bir
marka haline gelen Vestel, Full HD ekran görüntüsünden 4 kat daha yüksek çözünürlüğe sahip Vestel 4K Ultra HD TV’yi de
2013 yılında satışa sundu. FATİH Projesi kapsamında düzenlenen 350 bin adetlik ikinci akıllı tahta ihalesini kazandık. Mayıs
ayında ise hem Vestel tabletleri hem de akıllı telefonu piyasaya süreceğiz. Bu başarılardan aldığımız ilhamla, hem iç hem de
dış pazarda giderek artan rekabet gücümüzle adımızdan söz ettireceğiz. Dünyada daha önce hiçbir yerli firmanın gitmediği
ülkelere gitmeye devam edecek, ülkemizi, Zorlu adıyla en iyi şekilde temsil edeceğiz.
Savunma sanayiine yaptığımız yatırımların meyvelerini toplayacağımız yeni dönemde, Ar-Ge çalışmalarımızı daha da hızlandıracağız. İnsansız hava aracımız Karayel’i Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim ettikten sonra dünya savunma sanayiinde de ABD
ve İsrail ile yarışabilecek nitelikte sistemlerle küresel bir marka olma yolunda adım adım ilerleyeceğiz.
Zorlu Enerji’nin ülkemize en büyük armağanlarından olan Kızıldere II Jeotermal Santrali’mizin de başarısı geçtiğimiz günlerde
İZ TV’de yayınlanmaya başlayan “Enerji: Yarının Şeytan Üçgeni-Yerkürenin Enerjisi: Jeotermal” belgeseline konu oldu. Yarınlara bırakacağımız en önemli değerin ülkemizin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak olduğunun bilinciyle,
önümüzdeki yıllarda da enerji sektörüne Zorlu adını yazacağız.
Yeni adım attığımız maden sektöründe ise, Türkiye’nin enerjisini en iyi şekilde değerlendirmek ve güçlü yarınlara ulaşmak
için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Manisa Gördes’teki 10 bin ton kapasiteli nikel kobalt tesisimizin devreye alarak, ihracatta adımızı yine en zirveye taşıyacağız.
60. yılımızı taçlandıran bir diğer projemiz Zorlu Center ile bir hayali gerçeğe dönüştürdük. Bu proje ile İstanbul gibi ölümsüz
bir şehirde imzamızı yarınlara taşıyacak bir marka kazandırdık. Zorlu Center’da önümüzdeki aylarda faaliyete geçecek olan
Raffles Hotel ile de kişiye özel hizmet anlayışını hayata geçireceğiz. Gelecek dönemde de gayrimenkul sektörüne yenilikler
kazandıracak projelerimizle ilklere öncülük edeceğiz.
60. yılımızı geride bırakırken, rehber niteliğinde bir kitabı da Grubumuza kazandırdık. Nebil Özgentürk’ün katkılarıyla hazırlanan “Dokuya Dokuya 60 yıl” isimli kitap, tarihimize ışık tutuyor.
Önümüzdeki yıllarda da bu ışığın aydınlattığı yolda ilerleyerek, daha renkli, daha enerjik, daha güçlü bir geleceği hep beraber
inşa edeceğiz.
Hepinize çalışmalarınız ve fedakârlığınız için teşekkür eder, yepyeni başarılarla dolu bir yıl dilerim.
Sevgi ve saygılarımla,
Ah­met ZOR­LU
02 içindekiler
03
Türkiye’de ve Dünyada Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz.
Katkıda Bulunanlar:
Metin Salt / Vestek Genel Müdürü
Metin Salt, 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital
Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. adlı
şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen
Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını
yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme
A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapıyor. ABD,
Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından
verilen altı patenti bulunuyor.
Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri
A.Ş. Genel Müdürü
1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri
Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi
aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı
sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş
Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika
Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları
konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana
yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara
eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
20 Alışveriş merkezinden
fazlası: Bir çekim merkezi
24 Linens, Zorlu
Center’da
40 “İlkler”in sahnesi: Zorlu
Center PSM
44 Kibritçi Kız Zorlu Center
PSM’de
28 Tekstilde ilklerin
markası
32 Kızıldere Jeotermal
Santrali’nin serüveni
belgesel oldu
04 Kapak /Geleceği “bilgi” ile inşa edeceğiz
22 Zorlu Center’dan çağdaş sanata destek
26 Zorlu Tekstil Grubu Home&Tex’te
30 Ürün geliştirmeyle gelen başarı
31 Zorlu Enerji Faaliyet Raporu’na tasarımda Altın Ödül
34 Metin Salt / Markalar paylaşmayı sevdi
36 “En İyi Tasarım Markası” Vestel
37 Vestel, Ar-Ge devleri arasında
38 Broadway rüzgarı Jersey Boys ile başladı
42 “İlkler” ve “en iyiler”e devam
46 Zorlu Enerji Grubu “en büyük”ler arasında
47 Zorlu Enerji Grubu’ndan Karbon Saydamlık Projesi’nde iki başarı
48 Ayşegül Güngör / İçimizdeki kötüyü keşfetmek
50 Zorlu Center’ın renkleri Z Mag’da
52 TAÇ’ın web sitesi yenilendi
53 TAÇ, Instagram’da
54 Gökçedağ Rüzgar Santrali’ne karbon kredisi finansmanı
55 Alaşehir Jeotermal’in kredisi hazır
56 TAÇ Pamuk Saten Koleksiyonu ile evlerde şık dokunuşlar
57 “Bir de Sen Tasarla” 12 yaşında
62 Ekonomi Sohbetleri / Yumuşak iniş bitti, sırada kaliteli büyüme var
64 Zorlu Faktoring ilk yılında 77 şirket arasında 27’nci sıraya yükseldi
66 GAZDAŞ boyama ve topraklama konularına dikkat çekti
68 Hakan Karan / Leoparın küresel ısınmayla sınavı
72 Sağlıklı yaşamın formülü
74 Kısa kısa
78 Gökyüzünün getirdikleri
80 Kültür sanat
82 English summaries
Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi
Olgun Zorlu
İçerik ve Tasarım Uygulama
Genel Koordinatör
Ayşegül Kuyucu
Görsel Yönetmen
Esen Ataman Kürklü
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Yaprak Özer
indeks içerik-iletişim danışmanlık
Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28
K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul
Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77
e-mail: [email protected]
web: www.indeksiletisim.com
İçerik Koordinatörü
Nilüfer Eyiişleyen
Grafik Tasarım
Serkan Bengin
Yayın Editörü
Emel Murtezaoğlu
İdari İşler
Dilek Yeşil
Yayın Kurulu
Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan
Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık
Yazı İşleri
Serra Sönmez, Erkan Yavuz, Cihan Aydın
Fotoğraflar
Renk Ayrımı ve Basım
Üniform Basım Sanayi Turizm
Limited Şirketi
100. Yıl Mahallesi Matbaacılar
Sitesi No: 114 1. Cadde
Bağcılar / İstanbul
Tel: 0212 429 10 00 - 01 - 02
Faks: 0212 629 06 00
58 Gezi / Güneşin
üşüdüğü kent: Kars
Dergi Yönetim Yeri
Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul
Telefon: 0212 456 20 00
Faks: 0212 422 00 49
e-posta: [email protected]
71 Vestel’e iklim
değişikliği ödülü
“Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup,
Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde
yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz.
Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks
İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler
nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir.
04 kapak
05
Geleceği “bilgi” ile inşa edeceğiz
Zorlu Holding Yöneticiler Toplantısı’nın ikincisi, Tekstil, Elektronik, Enerji, Gayrimenkul ve Maden gruplarından yönetici
ve üst düzey yönetici katılımlarıyla gerçekleştirildi. Toplantıda, Zorlu Grubu’nun dünü ve bugünü masaya yatırılırken,
geleceğe dair beklenti ve hedefler açıklandı.
Z
orlu Grubu Yöneticiler Toplantısı, Aralık ayında Zorlu
Center Performans Sanatları Merkezi’nde iki gün üst
üste süren etkinlik ve panellerle yapıldı. İlk gün, Nebil
Özgentürk’ün hazırladığı, Zorlu Grubu 60.Yıl Filmi ile başlayan
toplantı, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu
ve Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu’nun anılarıyla renklendi. Nebil Özgentürk’ün moderatörlüğünde yapılan sohbette Zorlu Grubu’nun 60 yıl önce Babadağ’da başlayan hikayesi
dinleyenlere duygusal anlar yaşattı.
Toplantının ikinci gününde Zorlu Grubu şirketleri sunumlarıyla faaliyetlerini ve gelecek planlarını salondaki yöneticilerle
paylaştılar. Moderatörlüğünü Cüneyt Özdemir’in yaptığı top-
lantıda Zorlu Holding CEO’su Ömer Yüngül, “Sürdürülebilir”
“Üretken” ve “Yaşanabilir” bir gelecek inşa etmek istediklerini belirtti. Küreselleşme sürecinin dünyanın akışını hızlandırdığını ifade eden Ömer Yüngül “Dünyanın ekseni 200 yıl
aradan sonra yeniden Asya’ya kayıyor. Kıtaların, ülkelerin,
toplumların kimyası değişiyor. Bunun dışında kalmak nasıl
telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracaksa geleceği
görenler için büyük fırsatlar da yaratacak. Elbette bu durum
ülkemiz ve bizim şirketlerimize de büyük fırsatlar sunacak. Ülkemizin etrafındaki coğrafya ve demografik yapı bize birçok
ülkeden daha fazla fırsat yaratıyor. Bunu iyi değerlendirmeliyiz. Türkiye 2023 hedeflerinde ilerlerken bizim bu hedeflere
iki misli katkı yapmamız gerekiyor” diyerek Zorlu Grubu’nun
bu konudaki vizyonunu ortaya koydu. Zorlu Grubu’nun faaliyetlerine de değinen Yüngül, “Zorlu Grubu, faaliyet alanlarının tümünde ana yatırımları bitirerek üzerindeki yükleri attı.
Şimdi daha hızlı koşmaya hazırız” dedi. Türkiye’nin yeni bir
hikayeye ihtiyacı olduğunu da ifade eden Yüngül, “Büyümek
için yeni hikayeler yazmalı ve buna göre daha fazla koşmalıyız.
Eğer bunu başaramazsak kişi başına milli gelirimiz 11 bin doları aşamaz” diyerek bunun, kendi şirketleri dahil ekonominin
tüm aktörleri için geçerli olduğunu söyledi.
İnsan kaynağının önemine de değinen Yüngül, “Her hikayenin
en önemli unsuru insandır. Büyüme ve karlılığı artırmak için
insan kaynağının eğitim kalitesini artırmak gerekiyor. Bilginin
bir primi ya da getirisi olmadığı sürece eğitim kalitesinin artırılması sözde kalır. Biz Zorlu Grubu olarak bu konuya büyük
önem veriyor ve bilgiye prim veren bir sistemle çalışıyoruz”
dedi. Sürdürülebilir büyüme için üretken olmanın yanı sıra
katma değeri yüksek ürünler geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Yüngül, dünün en büyüğü olan birçok şirketin katma değeri yüksek ürünler üretemediği için bugün yok olmakla karşı
karşıya kaldığını belirtti. Yüngül, “Çin ya da Hindistan gibi
ülkelerdeki ucuz iş gücü ile rekabet edemeyiz. Ancak katma
değerli ürünler üreterek ekonomik anlamda sürdürülebilir bir
büyüme yaratabiliriz. Grup olarak bundan sonraki en büyük
hedefimiz yüksek katma değerli ürünlere geçmek olacak.
Bunu yapmak kolay değil ama iyi örneklere bakıp rotamızı
ona göre çizmemiz gerekiyor” diyerek Zorlu Grubu’nun katma
değerli ürünler geliştirme yönündeki kararlılığının altını çizdi.
bir yapı kurguluyoruz. Böylece dış denetime hazır bir yapıyı da
oluşturmuş olacağız” diyerek Zorlu Grubu’nun kurumsal yönetim anlayışının ne yönde gelişeceği hakkında ipuçları verdi.
Zorlu Grubu’nun son yıllarda hızlı bir şekilde büyüdüğünü dile
getiren Yüngül, bu büyümeyi sürdürülebilir hale getirmek için
ana performans göstergelerini yakından izlediklerini dile getirdi. IT altyapısını da etkinleştirdiklerini anlatan Yüngül, “Bütün
Zorlu Grubu’nu SAP sistemi üzerinde görebilecek bir sistem
oluşturuyoruz. Finansal kontrol, kalite ve risk yönetiminin birbiriyle ve mevzuat ile uyumlu hale getirilmesi için çalışıyoruz.
İç denetimin etkinliğini iş süreçlerini aksatmadan oluşturacak
Zorlu Grubu’nun önümüzdeki dönemde faaliyette bulunduğu
sektörlerde yeni işlere de girebileceğini ifade eden Yüngül,
Türkiye’de özellikle kamu-özel sektör işbirliklerinin çok daha
fazla ön plana çıkacağı bir döneme girildiğini söyledi. Zorlu
Grubu olarak yeni iş fırsatları ve işbirliklerine açık olduklarını
ifade eden Yüngül, gelecek yıl marka değerinin yükseltilmesine daha da fazla önem vereceklerini söyleyerek sözlerini
tamamladı.
06 kapak / Zorlu Tekstil Grubu
07
Gidemediğimiz tek yer Antarktika
Toplam 8 bin 500 çalışanı, 800 bin m2 kapalı üretim alanı ve günde yaklaşık 2 bin metrekare ev tekstili üretimi ile dünya
ikincisi olan Zorlu Tekstil Grubu, 63 ülkede 1912 kurumsal müşteriye ihracat yapıyor.
Z
orlu Grubu “Yöneticiler Toplantısı”nda Tekstil
Grubu’nun faaliyetleri ve gelecek planları Zorlu Tekstil
Grubu Başkanı Vedat Aydın ve ekibi tarafından anlatıldı.
Vedat Aydın
Yarınların planında da inovasyon var
Ar-Ge ve Ür-Ge’ye büyük önem veren Zorlu Tekstil Grubu’nda
inovasyon bir numaralı gündem maddesi olmaya devam ediyor. Kriz dönemi olan 2008-2009 yılları arasında bile 50 çeşit
iplik geliştiren Korteks, 3200 çeşit iplik üretiyor. Ürünlerini doğadan esinlenerek geliştiren Korteks, farklı kullanım alanlarına hizmet edecek ürünler de sunuyor. İşçi, polis ya da sporcu
kıyafetleri gibi özelikli ürünler için iplik üreten Korteks, Dry
Touch ile ilaç ve sağlık sektörü gibi korumalı ürünlere ihtiyaç
duyan sektörlere de özel iplikler geliştiriyor.
Zorlu Tekstil Grubu’nun Korteks İplik, Zorluteks Tekstil, Linens
Pazarlama ve Zorlu Dış Ticaret olmak üzere dört ana koldan
oluştuğunu belirten Vedat Aydın, sözlerine, tekstilin Zorlu ailesinin ticarete atılırken ilk işi olması nedeniyle ayrı bir önem
taşıdığını belirterek başladı.
Zorlu Grubu’nun ilk şirketi olma özelliğini taşıyan Korteks’in
polyester iplik üretiminde Ortadoğu ve Avrupa’nın en büyüğü,
entegre perde üretiminde de Avrupa birincisi olduğunu belirten Vedat Aydın, farklı türlerden toplam günlük 1,5 milyon ton
iplik üretim kapasitesine sahip olduklarını söyledi. Toplantıda konuşan yöneticiler Korteks’in esnek üretim yapabiliyor olmasının büyük bir avantaj sağladığına değinirken hem küçük
hem de büyük miktarlı üretimi tek çatı altında yapabilen firmaların hem ulusal hem de uluslararası alanda pek bulunmadığını ifade ettiler. Ayrıca Korteks’i farklı kılan bu esnek yapıdan
gelecekte de taviz verilmeyeceği belirtildi.
Zorluteks Tekstil bünyesinde yer alan 108 bin metrekare kapalı alana sahip ev tekstili üretim tesislerinin günde ortalama 1.2 milyon metrekare ev tekstili üretim kapasitesi bulunuyor. Bu tesislerde yılda 96 milyon metre nevresim, pike,
yastık kılıfı, çarşaf, lastikli çarşaf, masa örtüsü, yatak örtüsü,
pamuklu perdelik kumaş ve havlu gibi farklı ev tekstili ürünleri üretiliyor. Ev tekstili sektöründe lider konumunda olan
TAÇ markası sadece Türkiye’de değil dünyanın çeşitli ülkelerinde de çok iyi tanınıyor. Türkiye’nin tek uluslararası ev
tekstili mağazalar zinciri Linens de sektörde yenilikçi ve öncü
til Grubu’nun hayatın içinde daha fazla yer aldığını, işleri
gözlemleyerek ve deneyimleyerek geliştirdiklerini belirtti.
olmaya devam ediyor. Dünyaca ünlü birçok film karakteri ve
Fransız Pierre Cardin markasının ev tekstili ürünlerinin üretim, dağıtım, pazarlama alanındaki lisans hakkına sahip olan
Zorlu Tekstil, tüketicilere kaliteli ev tekstili ürünleri sunmayı
sürdürüyor.
“Konforlu ve rahat yaşam alanları”,“Kaliteli ve Zevkli Ürünler” ve “Verimli ve Sürdürülebilir Kaynak Kullanımı” olmak
üzere üç ana noktaya odaklanarak faaliyetlerine devam
eden Zorlu Tekstil Grubu, gelecek planlarını da bu ilkeler
çerçevesinde şekillendiriyor. Zorlu Tekstil Grubu’nun gelişen trendleri de yakından takip ettiğini söyleyen Vedat Aydın, “Son dönemde tüketici davranışlarını daha yakından izliyoruz. Rakiplerimizin davranışlarını da daha fazla mercek
altına almaya başladık. Hem tüketiciler hem de rakiplerimizden aldığımız bilgileri günlük hayatın içine girerek bizzat
gözlemliyoruz. Hem rakip hem de kendi mağazalarımızı sık
sık ziyaret ediyoruz. Sektörümüz dışındaki alanlarda faaliyet gösteren mağazaları bile geziyoruz” diyerek Zorlu Teks-
Halı, havlu ve battaniye gibi daha önce polyester kullanılmayan ürünler için de polyester iplik üretmeye başlayan Korteks,
otomotivde Audi, BMW, Renault, Toyota, Volvo, Volkswagen
ve Ford gibi firmalara da ürün veriyor. Şu anda Avrupa otomotiv pazarında üretilen otomobillerin polyester iplik ihtiyacının
yüzde 10’unun tedarikçisi konumunda olan Korteks, bunu yüzde 20’ye yükseltmeyi hedefliyor.
Zorlu Tekstil Grubu, standart tekstil üretimine göre dört kat
daha hızlı büyüyen teknik tekstile büyük önem veriyor, gerek ev tekstili gerekse diğer tekstil kollarında teknik tekstil
ağırlıklı çalışmalar yapmaya devam ediyor. Isı ve ses yalıtımlı perde, duvar kaplamaları, dayanıklılığı artırılmış tente ya
da metal hava kanallarının yerini alacak tekstil bazlı havalandırma kanalları gibi teknik tekstil ürünleri Zorlu Tekstil
Grubu’nun da radarına girmiş bulunuyor. Daha verimli ve
katma değeri yüksek ürünler üretmek için üniversite işbirlikleri ve TÜBİTAK ile yapılan çalışmalara devam ediliyor.
Zorlu Tekstil Grubu’nda, üretimden satın almaya, tasarımdan pazarlamaya kadar her aşamada sürdürülebilir kaynak
kullanımına önem veriliyor, geri dönüşümlü ürünlerin kullanımı ile maliyetlerin düşürülmesi hedefleniyor.
Sürdürülebilir kaynak kullanımına büyük önem verdiklerini
ifade eden Vedat Aydın “Fabrikamızda boyayı hammaddeye
zerk ediyoruz. En çok su tüketiminin olduğu boyama aşamasında biz sıfır su tüketiyoruz. Geri dönüşümlü liflerin üretimi
ile maliyetleri düşürmeyi hedefliyoruz. Ar-Ge departmanımız
okaliptüs, organik pamuk, bambu ve ingeo gibi alternatif hammaddeleri araştırıyor.
Bilgi ve otomasyon sistemlerimizi sürekli geliştiriyoruz. Dijital baskı teknolojisini küçük montanlı üretimlerde kullanmaya başladık. Sektörde 6 haftayı bulan müşteriye dönüş
süresini, yaptığımız süreç geliştirme çalışmaları ile 2 hafta-
ya kadar düşürdük” diyerek Tekstil Grubu’nun üretim ve iş
yönetim politikalarındaki gelişime de dikkat çekti. Üretimin
yüzde 40’ını ihraç eden Zorlu Tekstil, 63 ülkede 1912 müşteriye ürün satıyor. İhracat yapılamayan tek yer ise Antarktika…
Hızlı sevkiyat, lokasyon invasyon, know-how ve geniş makine parkı ile fark yaratan Zorlu Tekstil, Türkiye’nin toplam
tekstil ihracatının yüzde 20’sini tek başına karşılıyor. Yapılan
ihracatın yüzde 25’i toptan, yüzde 75’i ise perakende müşterilerden oluşuyor. Gelecek yıl mevcut pazarlarda derinleşme
sağlamayı hedeflediklerini ifade eden Vedat Aydın, “2012
yılının ortalarından bu yana yaklaşık 350 mağaza inşa ettik.
Linens’te yeni bir mağaza konseptine geçtik. Ev tekstilinde
sıra dışı ve şık olma iddiasıyla yola çıkan markamız Valeron,
50 ülkede satılıyor.
2013 yılında giyim sektörüne de kumaş vermeye başladık. Şu
anda toplam satışımızın yüzde 15’i giyim-konfeksiyon alanındaki müşterilerimize gidiyor. Züccaciye gibi işimizi tamamlayan
alanları ve Valeron markamızda olduğu gibi katma değerimizi
artıracak alanları gözlemlemeye devam edeceğiz. Gelecek yıl
yurt içi satışlarda 400 milyon dolar ciro hedefliyoruz. 2014 yılı
ihracat hedefimizi ise 325 milyon dolar olarak belirledik” diyerek 2014 yılında da yenilikçi ve iddialı olacaklarını söyledi.
08 kapak / Vestel Şirketler Grubu
09
Avrupa’nın en büyük üreticisi Vestel
“Avrupa’nın en büyük üretim üssü”ne sahip olan Dost Teknoloji Vestel, dünyanın birçok markası için üretim yapıyor.
Vestel’in yurt dışına yaptığı ihracatın yüzde 30’unu da kendi ürettiği markalar oluşturuyor.
Z
orlu Grubu “Yöneticiler Toplantısı”nda Vestel
Grubu’nun faaliyetleri ve gelecek planları Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan ve ekibi
tarafından anlatıldı.
yaptık. Çağrı Merkezi’ni içeri aldık. Şikayet oranlarını hızlıca
düşürdük. Müşteri memnuniyetini daha da artırdık” diyerek
Vestel’in sürekli gelişim ve dönüşüm halinde olduğunun altını
bir kez daha çizdi.
1994 yılında Zorlu Şirketler Grubu’na katılan Vestel, bugün
Avrupa’da tek çatı altında üretim yapan en büyük üretici konumunda bulunuyor. Geçen yıl iç pazarda üst segmente ağırlık
vererek yüzde 30 büyüyen Vestel, faaliyet karlılığını iyileştirmeye devam ediyor. 2014 yılında toplam cirosunu yüzde 25
artırmayı hedefleyen Vestel, konsolide cirosunu da 7.8 milyar
TL olarak öngörüyor. Vestel, 2013’te küçük ev aletlerinde 3 kat
büyüdü, teknoloji marketlerinde de büyümeyi sürdürdü. Avrupa’daki pazar payı yüzde 20’yi aşan Vestel’in toplam yurt
dışı satışlarının yüzde 30’u da kendi markalarından oluşuyor.
145 ülkeye ihracat yapan Vestel, 2014 yılında Butan, Myanmar, Brunei ve Micronesia gibi ülkelere bile ihracat yapmaya
başladı. Vestel, Latin Amerika ve Brezilya pazarına girmeyi hedeflerken, Türki Cumhuriyetler, Rusya ve Afrika’da daha fazla
büyümeyi planlıyor.
Toplantı esnasında konuşan Vestel Grup Şirketleri’nin yöneticileri de iş süreçlerinde yaşanan olumlu gelişmelerin performansı artırdığına değindiler. Fabrikada yapılan yatırımlar
ve robotik otomasyon programının geliştirilmesi ile üretimin
daha verimli ve hızlı hale geldiği söylenen toplantıda; yapılan yatırımlarla yüksek ya da düşük adetli üretimin tek çatı
altında aynı kaynaktan verilebildiği bilgisi paylaşıldı. İnovatif
anlayışla çalışan Vestel fabrikası, “Mükemmel Fabrika” ödülü
alırken “Süreklilik Ödülü” için de çalışmalarına şimdiden başladı. Hızlı karar alma ve seri üretim gücüne sahip olan fabrikadaki çalışanların üst düzey beceri ve tecrübesi ise kaliteyi
artıran en önemli unsur oluyor. Sürdürülebilir bir şirket olmak
için çalışan Vestel, karbon ayak izinde Türkiye ortalamasının
altında ve bunu daha da düşürmeye devam ediyor. Büyümenin
en önemli unsuru olan insan kaynağı Vestel Akademi ile gelişiyor. Üretim bandını müşterinin üretim bandı olarak konumlandıran Vestel, ihracat yaptığı birçok ülkedeki tüketici davranış
şekilleri hakkında çalışanlarına eğitimler veriyor. Ürünlerinin
yarattığı enerji ve su tasarrufunda uluslararası rakiplerinden
Tasarım, ürün geliştirme ve lojistik konularına daha fazla
odaklanmaya başlayan Vestel, “Operasyonel Mükemmellik”
anlayışıyla çalışıyor. Toplantıda fikirlerini yöneticilerle paylaşan Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, “Avrupa’da büyük diye bildiğimiz birçok şirket yok olup
gitti. Avrupa’da Avrupalı olan tek üretici Vestel, aynı zamanda
Avrupa’nın en büyük üreticisi olmaya devam ediyor. Teknolojik olarak onlardan daha iyiyiz. Şu anda Avrupa’nın ilk ve tek
V-Panel üreticisi konumundayız” diyerek Vestel’in dünyanın
sayılı üreticilerinden biri olduğunu söyledi.
Başarılı yönlerini geliştirmeye devam eden Vestel’in görece
iyi olmadığı alanlara da yatırım yaparak kendini geliştirmeye
devam ettiğini belirten Turan Erdoğan, “Servis hizmetinde
bazı sıkıntılarımız vardı. Fakat bu konuda 15 trilyonluk yatırım
çok daha iyi olan Vestel, bu trendin devam edeceğini düşünerek çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Küçük ev
aletlerinde akıllı ürünlere geçmeyi planlayan Vestel, 2014’te
bu ürünlerde yerel motiflere de yer verecek. Soğutma teknolojilerinde Frost-Free buzdolaplarına ve çamaşır makinesi teknolojisinde DC motora 2014 yılı ile birlikte geçilecek.
Vestel mevcut ürünlerle büyüdüğü gibi tamamen yeni ürünlere de yatırım yapmayı sürdürüyor. Bunun son örneklerinden
biri olan akıllı telefon üretiminde son aşamaya gelen Vestel,
çok daha mükemmel bir arayüzle piyasaya çıkmak için çalışmalarına devam ediyor. Akıllı telefon, Vestel’in en önemli büyüme ürünlerinden biri olacak.
Akıllı teknolojilere akıllı yatırımlar
Her şeyin akıllı olmaya başladığı bir dönemde Vestel’in de
akıllı teknolojilere yatırım yapmaya devam ettiğini ifade eden
Turan Erdoğan, “Dijital ve yazılım teknolojisi bizim önceliklerimizin en başında yer alıyor. Akıllı tahta Türkiye’nin gündeminde bile yokken biz çıkıp böyle bir konuda Ar-Ge yaptık. Bugün
akıllı tahtayı özel sektöre ve diğer üretim kurumlarına sunabilecek durumdayız. Tablet ve akıllı tahta yatırımlarımıza hızla
devam edeceğiz. Akıllı ev artık hayal olmaktan çıktı. Yazılım ve
dijital teknolojilerinin bir numaralı oyuncu olduğu bu sahada
güçlü bir şekilde yer almakta kararlıyız. Güncel trendlerin nasıl ticarileştirilebileceğini Ar-Ge ekibi ile birlikte sürekli araştırıyoruz” diyerek Vestel’in sağlam gelecek vizyonuna vurgu
yaptı.
Vestel’in gelecekte odaklanacağı alanların başında B2B’nin
geldiğini söyleyen Turan Erdoğan, “Hızlı büyüme beklediğimiz
B2B alanında dünyanın en iyi şirketleri olarak gösterilen Koreli firmalardan aşağı kalır bir yanımız yok. Bizim onlardan tek
eksiğimiz yazılım, bu konuda da kendimizi hızla geliştiriyoruz”
diyerek Vestel Ar-Ge’sinin yazılım konusunda kendini ciddi bir
şekilde geliştirmeye devam ettiğini belirtti.
Tasarım, ürün geliştirme ve lojistik konuları Vestel’de önem kazanıyor. Zayıf noktalar üzerine gidilerek müşteri
memnuniyeti artırılıyor. Büyüme için insana yatırım yapılıyor, Vestel Akademi ile insan kaynağı kalitesi yükseltiliyor.
LED aydınlatmanın da önemsedikleri alanlardan biri olduğunu
olduğunu ifade eden Turan Erdoğan “Biz LED televizyon üretiyoruz. Dolayısıyla bu bizim doğal olarak yetenekli olduğumuz
alanlar arasında yer alıyor. Devletin LED aydınlatma konusunda aldığı karar ile Türkiye’de 6 milyon sokak lambası LED’e
dönüşecek. Yaklaşık 1.5 milyar dolarlık bu dönüşümün hastane, okul, havaalanı ve AVM gibi diğer alanlara da yayılacağını
düşünüyoruz” diyerek bu alana çok ciddi bir şekilde ağırlık
vereceklerini söyledi.
Savunma sanayinin Vestel için büyük önem taşıdığını söyleyen Turan Erdoğan, “İnsansız hava araçları her şeyi ile bir
elektronik üssü, bu yüzden bizim doğal olarak yer almamız
gereken sektörlerin başında geliyor. Savunma sanayine viz-
yoner bir şekilde, yıllar önce girdik. Karayel uçağımız çok
kısa sürede uçabilecek hale gelecek. Dünyada 11 metre kanat
açıklığında İHA üreten iki örnek var. Biz İsrail ve Amerika’dan
sonra bu konuda üçüncü ülke konumunda neden olmayalım?
Üzerinde çalıştığımız uçaklardaki yerlilik oranının yüzde 65’i
bulması bizim ne kadar başarılı olduğumuzu gösteriyor” diyerek bu konuda kendilerine güvenlerinin tam olduğunu belirtti.
Bugün hayatımıza yeni yeni girmeye başlayan bağlanabilirlik
ve mobilite kavramlarının gelecekte hayatımızın tamamına
hakim olacağını ifade eden Turan Erdoğan, “Makineden makineye iletişim yaygınlaştıkça akıllı şebekeler devreye girecek.
Bu akıllı şebekelerle konuşacak ürünleri üretebilecek durumdayız. Nüfus yaşlandıkça medikal elektronik daha önemli hale
geliyor. İnsanların tansiyonlarını ölçebilecekleri, kalp atışla-
rını ya da kan değerlerini ölçebilecekleri aletler gelişiyor. Diğer taraftan otomotiv, içerisinde kullanılan cihazlar sebebiyle
elektronik sektörünün bir parçası haline gelmeye başladı. Sınırsız televizyon trendi yaygınlaşıyor. 4K ve 8K ürünlerle bu
konuya adım attık. Esnek ekranlar çok yakında daha popüler
olacak, gelecek yıl üretime geçme planımız var. Dokunmatik
ekran ve ses kontrollü cihazların daha da yaygınlaşacağını
öngörüyoruz. Buna paralel olarak 2014’te dokunmatik ekran
üretimine başlayacağız. Enerjinin depolanması geleceğin en
önemli konularından biri olacak. Vestel olarak pil teknolojisi
konusundaki araştırmalarımız sürüyor. Diğer taraftan işlemci
üretimi de ilgi alanlarımız arasında bulunuyor. Tüm bu konular
bizim gelecek planlarımızı şekillendiriyor” diyerek Vestel’in
geleceğin bir parçası olmaya hazır olduğunu söyledi.
10 kapak / Zorlu Enerji Grubu
11
Öncü olmaya devam ediyor
Türkiye’deki ilk jeotermal santralini kuran ve Pakistan’ın ilk rüzgar santralini inşa eden Zorlu Enerji Grubu, doğal gaz
dağıtımı ve enerji satışında da Türkiye’nin lider enerji şirketi olma hedefi ile ilerliyor.
Z
orlu Grubu “Yöneticiler Toplantısı”nda Enerji Grubu’nun
faaliyetleri ve gelecek planları Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Zorlu Enerji Doğal Gaz Grubu Genel Müdürü Fuat Celepci ve ilgili ekipler tarafından anlatıldı.
Zorlu Enerji Grubu, 5 doğal gaz, 7 hidroelektrik, 2 jeotermal ve
2 rüzgar santralinden oluşan üretim portföyü ve toplam 877
MW’lık kurulu gücüyle sektörün önemli kurumları arasında
yer alıyor.
Grup; Osmaniye bölgesinde bulunan Sarıtepe ve Demirciler’de
toplam kurulu güçleri 110 MW olan iki rüzgar santrali daha
kurmak üzere çalışmaları hızlandırdı. Hidroelektrik yatırım
stratejisi kapsamındaki çalışmalarını ise Dalaman Çayı üzerindeki 124 MW’lık Sami Soydam Hidroelektrik Santrali Projesi
ve Harşit Çayı üzerinde planlanan 30 MW gücündeki Tirebolu
Hidroelektrik Santrali Projesi’ne yoğunlaştırdı.
Zorlu Enerji Grubu, jeotermal enerji ile ilgili yatırımlarına da devam ediyor. 2020 yılına kadar ülkemizin 2023 jeotermal hedefinin yüzde 70’ini tek başına üretmek üzere çalışmalarını sürdüren Zorlu Enerji Grubu 95 MW kurulu güce sahip Denizli Kızıldere
Jeotermal Santrali ile ülkemizin cari açığının kapanmasına yıllık
150 milyon dolarlık katkıda bulunacak. Kızıldere dışında Manisa-
Alaşehir’de 45 MW kurulu güce sahip olacak jeotermal tesisin
ise 2015 yılında faaliyete alınması hedefleniyor. Üretim lisansı
2040 yılına kadar Zorlu Enerji Grubu’nda olan Manisa-Alaşehir
sahasını Türkiye’de ilk keşfeden grup olduklarını söyleyen Genel Müdür Sinan Ak “Manisa-Alaşehir’de ilk faz çalışmalarımız
devam ediyor, oldukça yüksek bir potansiyele sahip olan bu sahada bölgenin ilk jeotermal santralini kuruyoruz. Türkiye’nin en
büyük jeotermal santrali olan Kızıldere ise Türkiye’deki toplam
jeotermal kaynaklı enerjinin yüzde 50’sini tek başına üretiyor”
diyerek Zorlu Enerji’nin diğer alanlarda olduğu gibi jeotermal
enerjide de öncü olduğunu belirtti. Türkiye’nin jeotermal potansiyeline de değinen Sinan Ak, “Yatırım maliyetleri çok fazla
olsa da jeotermal enerjinin karlılığı çok yüksek. 2004 ve 2007’de
yapılan iki farklı yasal düzenleme ile sektörün önü iyice açıldı.
Dünyada 6 milyonun üzerinde, Türkiye’de ise 160 bin konut jeotermal ile ısınıyor. Keşfedilmiş 60 bin MW termal kapasitenin
sadece 2.500 MW’lık kısmını kullanabiliyoruz. Dünyanın yedinci
büyük jeotermal kaynağına sahip olan bir ülke için bu rakamlar
çok düşük. Daha iyisini yapabilecek kapasitemiz de teknolojimiz
de var” diyerek bu alana yatırım yapacak firmaların önünün açık
olduğunu söyledi.
Zorlu Enerji Grubu’nun Denizli’nin Sarayköy ilçesindeki
Karataş mevkiinde 100 MW kapasiteli jeotermal santra-
li kurulmasıyla ilgili çalışmaları da devam ediyor. Bitlis ve
çevresindeki jeotermal kaynakların enerji üretiminde değerlendirilmesi konusunda da araştırmalar yapan Grup, bu bölgede 150 MW’lık jeotermal kapasiteye ulaşmayı hedefliyor.
Zorlu Enerji Grubu’nın yeni yatırım planları arasında Düzce
Akçakoca ve Manisa Soma’da ithal kömüre dayalı; İzmir Aliağa ve Kırklareli Kıyıköy’de ise doğal gaza dayalı santral projeleri yer alıyor.
Zorlu Enerji Grubu, Türkiye dışında Asya ve Orta Doğu’da yeni
fırsatları değerlendirirken mevcut yurt dışı yatırımlarına da
devam ediyor. Pakistan’ın ilk rüzgar santralini 2013 yılı Ağustos ayında devreye alan Grup, burada sahip olduğu 56,4 MW
kurulu kapasitesi bulunan tesis dışında yeni yatırım projeleri
yapacağının sinyallerini veriyor.
Grubun İsrail’de ortaklığı bulunan 840 MW kapasiteli Dorad
Doğal Gaz Çevrim Santrali’nin bu yılın ilk çeyreğinden itibaren tam kapasite ile üretime başlaması planlanıyor. Yine
İsrail’de bulunan ve Grubun ortağı olduğu toplam kurulu
güçleri 175 MW olacak Ashdod ve Ramat Negev Doğal Gaz
santrallerinin inşaat çalışmaları da devam ediyor. İsrail’de
bulunan bir diğer proje olan Solad ile ilgili finansman çalışmaları ise sürüyor.
Zorlu Enerji Grubu sadece enerji üretmek ve satmakla kalmıyor diğer Zorlu şirketlerine de hizmet sunuyor.
Vestel Fabrikası’nın çatısını güneş panelleriyle kaplayan Grup, sürdürülebilir bir dünya hedefine katkı sağlıyor.
Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, “Türkiye piyasasında
toptan enerji satışı yapan 6 büyük oyuncu var. 2014’te Ulusal
Enerji Borsası referans fiyat konusunda önemli rol üstelenecek. Borsa sonrasında piyasada rekabet artarken kaliteli ve
makul fiyata hizmet veren firmaların ön plana çıkacağını öngörüyoruz” diyerek Zorlu Enerji’nin yeni dönemde satış tarafında da güçlü bir konumda bulunacağını söyledi.
Elektrik üretimi ve ticaretinin yanı sıra doğal gaz ticareti ve dağıtımı da yapan Zorlu Enerji Grubu; Trakya ve Gaziantep bölgelerinde doğal gaz dağıtım faaliyetlerini başarılı bir şekilde
yürütüyor. Bugüne kadar 3 milyar dolarlık doğal gaz yatırımı yapan Grup, doğal gaz dağıtımı hizmeti verdiği bölgelerde doğal
gazın kullanımı ve güvenliği ile ilgili olarak tüketicileri sürekli bilgilendiriyor. Gaziantep’te bugüne kadar 118 milyon dolar yatırım
yapılırken 450 bin aboneye hizmet verecek kapasiteye ulaşılmış
bulunuyor. Sürekli gelişen bu bölge, 1 milyon 200 bin’e ulaşan
nüfusuyla 160 bin aboneye hizmet veren Zorlu Enerji Grubu için
büyük potansiyel arz ediyor. Trakya’nın, Avrupa’nın birçok ülkesinden daha büyük yüzölçüme sahip bir sanayi bölgesi olması
nedeniyle cazibesini koruduğunu belirten Zorlu Enerji Doğal Gaz
Grubu Genel Müdürü Fuat Celepci, “Yurt dışından gelen gazın
yarısı Trakya’dan giriyor, Avrupa’ya gidecek gaz da bu bölgeden
çıkıyor. Bu sebeple bölge, gelecekte değerini daha da artıracak.
Trakya’da tüketimin 5 yıl içinde 10 milyon metreküpe çıkacağını
öngörüyoruz” dedi.
taraftan yeni doğal gaz sahası keşiflerini de mercek altına aldık. Doğu Akdeniz’de 1 trilyon metreküplük bir doğal gaz keşfi
var. Bunlara kayıtsız kalamayız” dedi.
Son günlerde çok fazla konuşulan kaya gazı konusuna da
değinen Celepci, “Kaya Gazı ABD’deki doğal gaz fiyatlarını
hızla düşürdü. Bu durum dünya enerji piyasasını da yeniden
şekillendiriyor. Kaya gazı ile ilgili gelişmelerle birlikte kömür
fiyatları da hızla düştü. Bu, kömürle çalışan termik santrallere
de daha kolay yatırım yapılabileceği anlamına geliyor. Biz de
Enerji Grubu olarak bu konuyla yakından ilgileniyoruz. Diğer
Toplantıda Zorlu Enerji Grubu’nun sadece enerji üretmek ve
satmakla kalmadığını bunu diğer Zorlu şirketlerinin hizmetine
de sunduğu hatırlatıldı. Vestel’in çatısını güneş panelleri ile
kaplayarak Fabrika’nın önemli miktardaki enerji ihtiyacını bu
panellerle karşılayan Grup, aynı zamanda yenilenebilir enerjiye yaptığı bu katkı ile bir kurumsal sorumluluk anlayışını da
yerine getirmiş oluyor.
Toplantıda konuşan Zorlu Enerji Grubu yöneticileri ise Zorlu
Enerji’nin maliyet avantajı açısından rakiplerinden daha iyi
konumda olduğunu ifade ettiler. Anahtar teslim santral kuran
Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu O&M, işletme ve bakımını da yaptığı için santrallerde maliyetleri aşağı çekebiliyor.
Zorlu Madencilik Grubu / kapak 13
12 kapak / Zorlu Gayrimenkul Grubu
Zorlu Center ile bir ilke imza attık
Türkiye’de nikelin öncüsü
Zorlu Center ile Türkiye’nin ilk 5 fonksiyonlu alanı karma kullanım projesini gerçekleştiren Zorlu Gayrimenkul, riskleri
yönetebilen başarılı ekibi ile yeni projeler üretmeye hazırlanıyor.
Türkiye’de nikel madenciliğinin öncüsü olan Zorlu Madencilik Grubu, nikel kobalt üretiminin yanı sıra skandiniyum
üretimi için yaptığı çalışmalara da devam ediyor.
Z
orlu Grubu “Yöneticiler Toplantısı”nda Gayrimenkul
Grubu’nun faaliyetleri ve gelecek planları Zorlu Gayrimenkul Grup Başkanı Mesut Pektaş ve ekibi tarafından
anlatıldı.
Başta Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım ile Zorlu Yapı Yatırım olmak üzere farklı alanlarda faaliyet gösteren beş
şirketi bünyesinde barındıran Zorlu Gayrimenkul Grubu,
Türkiye’nin ve Avrupa’nın sayılı projeleri arasında yer alan
Zorlu Center’ın inşasını gerçekleştirerek önemli bir başarıya
imza attı. Grup, aynı zamanda Zorlu Holding’in de merkezi
olması planlanan Levent 199 projesini çok yakında tamam-
lamış olacak. Toplantıda özellikle Zorlu Center hakkında merak edilen sorulara cevap veren Grup Başkanı Mesut Pektaş,
“Performans Sanatları Merkezi, Alışveriş Merkezi, Otel, Ofis ve
Rezidans olmak üzere beş ayrı fonksiyon alanı içeren, karma
kullanımlı bu proje Türkiye için de bir ilk oldu. Bugüne kadar
projeye 2.5 milyar dolarlık yatırım yaptık. İnşaatına 2009 yılında başladığımız projenin alışveriş merkezi ve performans sanatları bölümleri şu anda faaliyete geçti. Geri kalan kısmını da
2014 yılının ilk yarısında tamamlamış olacağız. Zorlu Center’ı
bir mükemmeliyet merkezi olarak işletmeyi planlıyoruz. Bugüne kadar 5 bin kişinin çalıştığı projenin devam eden bölümlerinde çalışanların sayısı da 3 bini buluyor” diyerek projenin
hem Türkiye hem de bölge ülkeleri açısından benzersiz bir
yapı olduğunu söyledi.
Toplantının yapıldığı Zorlu Center PSM farklı özellikleri ile
dikkat çekiyor. Klasik müzik ve modern tiyatroyu bir salonda icra etmek teknolojik ve akustik açıdan çok zor olmasına
rağmen Zorlu Center PSM bunları sunarak dünyada da sayılı
salonlardan biri olmayı başarıyor. Dünya üzerinde bu tür bir
salonu işletebilecek sadece 10 şirket bulunurken aralarında
yerli şirketlerin de bulunduğu seçim sürecinde, bu alanda
dünyanın en iyilerinden biri olan “Nederlander Worldwide
Entertainment” ile çalışılmaya karar verildiği ifade ediliyor.
New York tiyatrolarının da yüzde 70’ini Nederlander’ın işletiyor olması bu konuda ne kadar tecrübeli olduğunu açık bir
şekilde gösteriyor.
Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun bir diğer devam eden projesi
Levent 199 ise İstanbul’da yapılmış en yüksek 10 binadan biri
olarak dikkat çekiyor. Türkiye’de ilk defa kullanılan en yeni
10 inşaat teknolojisinin kullanıldığı Levent 199, İstanbul’un
en sürdürülebilir binalarından biri olarak gösteriliyor. Toplantıda Zorlu Gayrimenkul’ün gelecek planlarına da değinen
Mesut Pektaş, “Gayrimenkul sektörünün katma değeri birçok
sektöre göre daha fazla ama aynı zamanda büyük riskler de
taşıyor. Biz bu riskleri yönetmeyi öğrendik. Zorlu Center projesinin sonlandırılmasıyla birlikte yeni projelere yelken açacağız. Yılın ikinci yarısından itibaren İzmir Konak, Çeşme Alacatı
ve Marmaris projelerimize ağırlık vereceğiz. Kentsel dönüşüm
projelerini de yakından izliyoruz. Verimli ve katma değeri olacağına inandığımız projelerin içinde yer alabiliriz” diyerek Zorlu Gayrimenkul’ün sektöre ve kendi yeteneklerine fazlasıyla
güvendiğini söyledi.
Z
orlu Grubu “Yöneticiler Toplantısı”nda Zorlu Madencilik Grubu’nun faaliyetleri ve gelecek planları, Grup
Genel Müdürü Ali Safder İplikçioğlu ve ekibi tarafından anlatıldı.
Türkiye’de nikel madenciliğini başlatan Meta Madencilik
ile sektöre ilk adımlarını atan Zorlu Madencilik Grubu, faaliyetlerini 2007 yılından bu yana Meta Nikel Kobalt Madencilik çatısı altında sürdürüyor. Nikel kobalt madenciliğinde
Türkiye’de ilklere imza atan şirket arama, işletme, ihracat,
Ar-Ge ve yatırım faaliyetlerinde bulunuyor. Gördes-Manisa
ve Yunusemre-Eskişehir’de iki nikel madeni işleten Zorlu Madencilik Grubu, farklı bölgelerdeki maden arama çalışmalarına da devam ediyor. Meta Nikel Kobalt Madencilik başarılı
ekibi ve vizyoner yönetici kadrosu ile Avrupa’nın sayılı nikelkobalt üreticilerinden biri olmayı hedefliyor.
Gördes Nikel Kobalt Projesi üzerinde 6 yıldır çalıştıklarını ifade eden Genel Müdür Ali Safder İplikçioğlu, “Kuzey yarım kürede bu alana yatırım yapan ilk şirketiz. Dünyada bizim çıkarma yöntemimizi ve teknolojimizi kullanan şirket yok denecek
kadar azdır. 2014 yılında ilk sahayı devreye almış olacağız”
diyerek bu konuda ekibine çok güvendiğini söyledi.
Eskişehir ve Uşak’ta aramalara devam eden Zorlu Madencilik
Grubu’nun yılda 1.5 milyar ton cevher üretmeyi planladığını belirten İplikçioğlu, “Tesisin su ihtiyacını karşılamak için
bölgeye üç buçuk milyon metreküplük bir baraj inşa ettik.
Türkiye’nin sayılı barajlarından birini inşa ederken tek bir
ağaç kesmediğimiz gibi 200 bin adet de ağaç diktik. Üstelik
baraj ile bölge halkına piknik yapılabilecek bir alan da sunmuş olduk. Çevre konusunda çok hassasız. 30 milyon metre-
küplük atık depolama tesisimiz bulunuyor” diyerek ürettikleri projelerin toplumsal ve çevresel faydaları da olduğunu
söyledi.
400 kg’lık mamül haline getiriyoruz. Bunlar son derece hassas ve aynı zamanda teknik işlemler gerektiriyor. Bunu da
güçlü insan kaynağımız ile başarabiliyoruz” dedi.
Yaklaşık 200 metrekarelik kapalı alana sahip olan işletme
binasının İstanbul’un herhangi bir bölgesindeki en üst düzey
ofislerden biriyle kıyaslanabilecek kalite ve kullanışlılıkta olduğunu ifade eden İplikçioğlu, “Deneyimli ve yetenekli mühendis, tekniker ve çalışan kadromuz ile konusunda bilgili,
genç ve dinamik bir ekibimiz var. Sürekli araştırmalar yapıyor en son arama ve üretim tekniklerini kullanıyoruz. 1 ton
topraktan çıkardığımız 10 kg nikeli kimyasal işlemler sonrası
Toplantıda Zorlu Madencilik Grubu’nun gelecek planlarına
da değinildi. 2014 yılının ortalarında nikel konsantresi üretmeyi planlayan Meta Nikel Kobalt Madencilik, yılda 10 bin
ton üretim hedefliyor.
Şirket, skandiniyum üretimi için çalışmalarına devam ederken pil teknolojileri konusundaki araştırmaları da yakından
takip ediyor.
14 kapak
15
Zorlu Ailesi’nin 60 yılı
Bir atölyede başlayıp fabrikaya dönüştürülen Zorlu Ailesi’nin hayalleri 60 yıla sığdırıldı. Tekstilin ardından Vestel,
enerji ve gayrimenkul sektöründe devam eden başarının hikayesini Ahmet Zorlu ve Zeki Zorlu anlattı.
MUTLULUK
Zeki Zorlu: Biz mutluyuz. Vatandaşın, çalışanın mutluluğunu
gördükçe mutluluğumuz artıyor.
Ahmet Zorlu: İstanbul’un göbeğinde Denizbank’taki odamda
otururken, Karayolları arazisine bakar, beğenir, güzel şeyler
yapılabileceğini düşünürdüm. Karayolları ihalesini aldığımda,
neredeyse tüm medyada güzel bir fotoğrafım yayınlandı. O
andaki konuşma ve vücut dilinden adeta oynuyormuşum gibi
sevinç içinde bir fotoğraf çıkmış ortaya... İş bittiğinde gezerken tüylerim diken diken oldu, “Biz bunu yapabildik” dedim.
60 YILIN TARİFİ
Z.Zorlu: Yaşayan bilir, 60 yıl ne demek... Kardeşim bilir, annem babam, çocuklarım ailem bilir, ben bilirim 60 yıl ne demek... 720 ay... 3,120 hafta... 21,915 gün... 525,960 saat... 60
yıl demek. Bu saatlerin her biri bir çilehanedir. Çilehanenin
bizim kültürümüzde ve dinimizde büyük bir yeri vardır. Tekstil
ana mesleğimiz, mayamız. Kardeşim çok iyi iş adamıdır, çok
iyi bir araştırmacıdır. Şahsen çok sabırlıyımdır. Bugünün işini
yarına bırakmak istemem.
A.Zorlu: 60 yıl öncesinde bir anı canlanıyor gözlerimin önünde; elimizde 2 buçuk lira var ve bir hafta boyunca onunla geçineceğiz... Bugün geldiğimiz noktaya bakınca çok heyecanlanıyorum.
BABADAĞ
Z.Zorlu: İstanbul’u kardeşim gördü. Ben göremedim.
Avrupa’yı da kardeşim gördü... Bizim mayamızda ticaret var.
Ben Babadağ’da Trabzon’u gördüm. Bursa’yı gördüm. Bizim
gözümüzü İstanbul açtı. Babadağ’dan yanlış insan çıkmaz.
Z
orlu Grubu 60 yılı geride bırakırken, Türkiye ve dünyanın dört bir yanında görev
yapan yöneticilerini, grubun gururu Zorlu Center’da bir araya getirdi. Neler yaptık,
Nasıl yaptık, Nerede yaptık, Ne kadar zamanda yaptık, Neden yaptık, sorularının
bundan sonra Neler yapacağız sorusuyla taçlandığı toplantıda, açılış Zeki Zorlu ve Ahmet
Zorlu’nun değerlendirmeleriyle yapıldı.
A.Zorlu: Babadağ’da okul vardı da biz mi okumadık. Aslında
matematikte çok iyiydim ama diğerlerinde iyi değildim. Okumayı istemedim. Biz ticareti gördük. Üniversite okusaydım
tüccar olamazdım.
Zeki ve Ahmet Zorlu, toplantıda Grubun 60 yıllık başarı hikayesini anlattı. Zorlu kardeşler,
birbirinden renkli anılarını; samimi, yalın, gerçekçi ve yüreklere dokunan bir dilde aktardılar. Yakın tarihten geleceğe önemli dersler çıkarılması gereken bu giriş konuşmaları,
hem güldürdü, hem düşündürdü...
Z.Zorlu: Ufkun neyse onu görürsün. Babadağ’da kız çocuk
okumaz. Eskilerin çoğu okumamış. Okuyan erkekler ilkokul
okuyabilmiş. Babadağ’da okuyan yok. Ortayı, liseyi, hele üniversiteyi bitiren yok. Dil önemli. Kendi oğluma da, “İster oku,
ister okuma ama dil öğren” dedim. Dil bilseydik bugün 30 bin
çalışan 60 bin çalışan olurdu.
Bu yazıda, Zeki ve Ahmet Zorlu’nun anlatımlarından satır başlarını bulacaksınız. Bu satır başları, grubun yalnızca renkli tarihçesini ortaya koymuyor, “başarı”nın kodlarını da
deşifre ediyor.
KARDEŞLİK
A.Zorlu: Hiç kavga etmedik, hiç de etmeyeceğiz. İnsanlar neden kavga eder? Menfaat yüzünden. Biz bunun dengesini kur-
duk. Para kazanılır, servet yapılır. Ama bir ağabey ya da bir
kardeş alamazsınız. Maddiyat için kırmayın birbirinizi. Biz 60
seneyi devirdik. Biz dert ortağıyız. İşler yoğun olduğu için artık
her gün konuşamıyoruz. Dert, sıkıntı, aile birliği ortaklığımız
var. Paylaşımımızı bildik. Biz, “ben patronum” kelimelerini
kullanmadık, her zaman işçiyiz.
Almanya’ya gittiğimi bilirim. Bunun adına hobi de... Çalışkanlık de... Ne dersen de!
Z.Zorlu: Kardeşimin aldığı hiçbir karara karışmam. Aldığımız kararları iyi düşünürüz. Zarar edeceğimizi bilsek, diğer
işlerimizle bu zararı karşılayabilir miyiz diye hesap yaparız.
Türkiye’de vezir yatar rezil kalkabilirsiniz ya da tam tersi...
HAYATA DAİR
A.Zorlu: Biz ikimiz de, “ben” demedik. İşi başaramayacak gibi
düşünür, ama hep başarmak için uğraşırım. Zorlu Center’ı
yaptık. Her gün geliyorum. Kontrol ediyorum. Ve daha iyisi
olmalı diyorum.
Hobim yaz-kış denize girmek. Yeni kurduğum bir işi her gün
gidip görmek. Bu bir hastalık. Elimde değil. Helikopter aldım
çünkü, Çorlu’ya, Bursa’ya, Manisa’ya gitmek zorundayım. Geldiğimiz yeri unutmuyoruz.
BOŞ ZAMAN
Tekstille büyüdük. Tekstili yapan elektroniği de yapar. Medyaya girmeyi istemedik. Hiç pişmanlığım yok. Yurt dışı yatırımlarında başarılı olamadık, yurt dışı pazarlarında başarılı olduk!
Bir daha yurt dışı yatırımı düşünmüyoruz.
Z.Zorlu: Biz babadan anadan gezmek görmedik. Bizim ufkumuzda bu yok, biz çalışmaktan başka bir şey bilmedik.
Çalışmak gezmekten daha güzel. Tatil diye bir şey yok. Bayramda dahi çalışırım. 1994’den sonra pazar günleri çalışmayı bıraktım.
A.Zorlu: Çalışmak olmazsa olmazdır. Bu nedenle çocuklarım bizden şikayet etmiş olabilirler. Ben haftada iki kere
Z.Zorlu: Sistem fedakarlıkla olur. Kalkıştıktan sonra Avrupa
gibi sefahat hayatı süremeyiz. Torunum çocuklarım yurt dışında okudular, ben Babadağ’dan başka bir yer görmedim.
A.Zorlu: “Ben ne oldum” demeyeceksin, “ben ne yaptım” diyeceksin. Bizim işimiz gücümüz, aşımız işimiz. Tüm vaktimizi
alıyor. Siyaseti düşünmedik. O merakımız yok.
70 YIL
Zeki-Ahmet Zorlu: 70 yılda, burada bizim yerimizde çocuklarımız olsun salon tam dolsun, daha fazla fabrika daha fazla
çalışan olsun. Çocuklar işin başında olsun…
16 kapak
17
Dokuya Dokuya 60 yıl
Zeki ve Ahmet Zorlu bir iş toplantısında.
Zeki Zorlu ve Ahmet Zorlu’nun anlatımlarından derlenerek, Zorlu Ailesi’nin 60 yıllık öyküsünü okurlarla buluşturan
“Dokuya Dokuya” adlı kapsamlı çalışma, 1950’lilerde Babadağ’da tekstille başlayan, bugün elektronik, enerji, savunma
sanayi, madencilik ve gayrimenkul sektörlerini içeren bir başarı hikayesini anlatıyor.
Saide-Mehmet Zorlu
Babadağ
Ahmet Zorlu Trabzon’da ilk
mağazalarının olduğu çarşıda.
Zeki ve Ahmet Zorlu
Trabzon’daki ikinci mağazada.
Z
orlu Ailesi’nin kuşaktan kuşağa aktarılan 60 yıllık
öyküsü, Bir Yudum İnsan Yayınevi tarafından kitaplaştırıldı. Aralık 2013’te yayımlanan “Dokuya
Dokuya – Zeki ve Ahmet Zorlu Anlatıyor – Zorlu Ailesi’nin
60 Yılı” kitabı “hatıralar, yıllar, manzaralar ve anlar” ile
kurgulandı. Bu kitapla, Babadağ çarşısında küçük bir
dükkanda başlayıp ülke sınırlarını aşan, zorlu ve uzun bir
yolculuğun hikayesi okurla buluşuyor. Çalışmada, hayallerinde sınır tanımayan ama hayalci davranmayan iki kardeşin tekstille başlayan yolculuklarında zamanın ruhunu
yakalayarak büyümeleri özgün bir dille anlatılıyor; Tekstilde TAÇ markası, elektronikte Vestel, bankacılıkta Denizbank, savunma sanayiinde insansız hava aracı, enerji ve
madenciliğin yanı sıra inşaat sektörüne de adım atılarak
Türkiye’nin en büyük inşaat projesi Zorlu Center’a uzanan
bir dizi başarı basamakları...
Kitapta Zeki Zorlu; babası, kendisi ve torunları arasındaki jenerasyon farkının olumlu yönlerinden yararlanarak
bugünkü başarıya ulaştıklarını belirtiyor. Zeki Zorlu’nun
özellikle üzerinde durduğu iki kavram var: “dürüstlük” ve
“çalışkanlık”. Ahmet Zorlu ise “ben” kavramından uzak
durup “biz” olmayı başararak bugüne geldiklerini söylüyor ve 60 yıldır onlarla özdeşleşen şiarlarının altını çiziyor; “ülkem, işim ve ailem.”
Ve hikaye başlıyor…
Babadağ’dan Trabzon’a, Trabzon’dan İstanbul ve
Bursa’ya oradan da dünyaya uzanıyor Zorlu kardeşlerin
başarı hikayesi. Ama dokumacılıkla tanışmaları çok daha
eski zamanlara ait. Zorlu Ailesi’nin kökleri, 14. yüzyıldaki
Oğuz Türkleri’ne dayanıyor. Bu yıllarda Babadağ’da Oğuz
Türkleri’ne bağlı Yörükler yaşarmış ve çobanlıkla geçinirlermiş. Zorlu Ailesi de sahip olduğu koyunların yünlerini eğirerek dokumacılığa adım atmışlar. Büyük dede,
Babadağ’ın ilk dokumacılarından… Babadağ ve çevresinde yün eğirmeyle başlayan dokumacılık, sanayinin ve
dokumanın gelişmesiyle pamuklu dokumacılığa dönüş-
müş. Her evde bir ağaç tezgahın yer aldığı Babadağ’ın en
hareketli olduğu 1940’lı ve 50’li yıllar, Zeki ve Ahmet Zorlu
kardeşlerin çocukluk dönemine denk geliyor.
“Söyle Avrupa cam versin”
İşte bu dönemde, Mehmet ve Saide Zorlu gece-gündüz demeden yün tezgahının başında nöbetleşe çalışırlar. Zeki
Zorlu da lüks lambasıyla ders çalışır ya da masura sarar.
Çabuk kırılırdı gaz lambasının camı. Böyle zamanlarda
Mehmet Zorlu, oğlu Zeki’yi bakkala gönderir ve “Söyle
Avrupa cam versin” diye tembihlerdi. İşte bu istek Zeki
Zorlu’nun rotasına yön verir. Ne yaparsa yapsın onun malı
en kalitelisi olacaktır. İki kardeş daha o yıllardan disiplin
ve çok çalışma kavramlarıyla tanışırlar.
II. Dünya Savaşı sonrası ve 1950 seçimlerinin ardından
bir özgürlük havası gelmeye başlar tüm yurda. Baba Mehmet Zorlu, kardeşi Şevket Zorlu’yla 1953 yılında Yükselen
Kolektif Şirketi’ni kurarak ticari hayata başlar. İki kardeş
Adana, Sivas, Erzurum, İstanbul’u gezerek, çarşaf satmaya
başlarlar. İlkokuldan sonra okula gitmek istemeyen Zeki
ve Ahmet Zorlu kardeşler ise babaları Mehmet Zorlu’nun
izinden gidip iş hayatıyla çok erken yaşta tanışırlar. İyiye
gitmeye başlayan işler, Zorlu Ailesi’ni ikinci memleketlerine yönlendirir.
İlk durak Trabzon
Zorlu Ailesi’nin ikinci memleketleri Trabzon’dur. Şevket
Zorlu’nun bir gün yolunun Trabzon’a düşmesiyle başlar
hikayenin Trabzon ayağı. Aile’nin sattığı ürünler Adana, Sivas, Erzurum ve İstanbul’dan daha çok ilgi görür
Trabzon’da. Şevket Zorlu bu tespitini yeğeni 15 yaşındaki Ahmet Zorlu’yla paylaşır. Ahmet Zorlu, amcası Şevket
Zorlu’nun fikirlerini babasına aktarır. Baba Mehmet Zorlu
önce fikri pek ciddiye almaz, ancak Trabzon’dan sipariş
üzerine sipariş gelmeye devam eder… Sonunda babası Ahmet Zorlu’ya “Yapabilir misiniz?” diye sorar. Yanıt nettir:
“Yaparız”. Böylece amcasıyla birlikte Trabzon’un yolunu
tutarlar ve ilk dükkan olan “Babadağ Yerli Mallar Pazarı”nı
açarlar.
1960 darbesiyle birlikte Aile, zorluklar yaşamaya başlar. Ahmet Zorlu Trabzon’daki işleri tek başına yürütmek zorunda
kalır. Trabzon’da “Gari” lakaplı Ahmet Zorlu’nun hayata dair
mücadelesi başlar. Askerden dönen Zeki Zorlu da aynı hayallerin peşinden koşan kardeşine yardıma gelir. İki kardeşin hedefi Trabzon’la sınırlı değildir elbette. Baba Mehmet
Zorlu’yu ikna turlarından sonra ikinci durağa rota çevrilir.
Ver elini İstanbul
“Bana sermaye ver, batırırsam oğlum batırdı dersin” cümlesiyle başladı İstanbul yolculuğu. Ahmet Zorlu bu cümleyle hayallerine bir adım daha yaklaştı ve aynı hayallerin
nöbetçisi Zeki Zorlu’yu Trabzon’da bıraktı.
20’li yaşların sonlarında İstanbul Sultanhamam’da vitrinleri, dükkanları, yapılan pazarlıkları gözlemleyen Ahmet
18 kapak
19
Türkiye Cumhuriyeti 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın “Gelecek elektronikte” sözünden hareketle Hollanda merkezli
İngiliz şirketi Collar Holding’e ait Vestel’i almak için çalışmalara başlar Zorlu kardeşler. Vestel’in satın alınma süreci,
Zorlu kardeşlerin kararlı ve azimli oluşlarının göstergesidir.
Zeki-Türkan Zorlu, Ahmet-Zülal Zorlu ve anneleri Saide Hanım.
Zeki ve Ahmet Zorlu doğdukları evin önünde-Babadağ.
“Ülkem, Kurumum, Ailem”
Mehmet Zorlu çocuklarına dürüstlük, disiplin, çok çalışma,
saygı ve güler yüz ilkeleri ışığında yapılan her şeyde “Önce
ülke, sonra iş, sonra da aile” şiarını aşıladı. Bu noktadan
hareketle Zorlu kardeşler yatırımların yanı sıra sosyal sorumluluk projelerine ağırlık verdiler.
Babadağ’da, Denizli’de ve İstanbul’da okullar yaptılar,
Mehmet Zorlu Vakfı altında “Bir de Sen Tasarla” ve “Zorlu
Çocuk Tiyatrosu” gibi sosyal sorumluluk projeleri hayata
geçirdiler. Attıkları her adımda önce ülkelerini sonra kurumlarını ve sonunda da ailelerini düşündüler.
Zorlu’nun girişimiyle başlar Zorlu Ailesi’nin İstanbul ayağı. Ahmet Zorlu, gözüne kestirdiği, satılacağından emin
olduğu mallardan alıp Trabzon ve Babadağ’daki dükkanlara gönderir. Ürün seçmede çok başarılıdır. Neredeyse her
seçimi doğrudur. Ağabeyi ve babasından siparişler artarak
gelir.
İstanbul-Bursa-Babadağ-Trabzon arasında mekik dokuyan
Ahmet Zorlu sonunda İstanbul’a taşınma kararı alır. İşlerin
büyümesiyle birlikte sonra Zeki Zorlu da kardeşine destek
olabilmek için İstanbul’a taşınır.
Atölyeden fabrikaya
1980 darbesiyle birlikte yaşanan gelişmeler nedeniyle Zorlu kardeşlerin ticarette yaşadığı sıkıntılar artmaya başlar.
Zorluklardan biri de yeni makineler için para transferleri
yapılamamasıdır. Ahmet Zorlu’nun kafasında kendi fabrikalarını kurma fikri belirmeye başlamıştır o yıllarda; yeni
desenler, yeni makineler için yurt dışı fuar seyahatlerine
çıkmaya başlamıştır bile. Bu yurt dışı gezileri sonucunda
Türkiye Zorlu Ailesi sayesinde desen ve renk çeşitleriyle,
yeni bir tül çeşidiyle tanışır; TAÇ markası doğmuştur artık.
Zorlu kardeşlere göre Turgut Özal Türkiye’nin önünü açan
bir liderdi. Bu dönemde ihracatlar ve ihracat yapılan ülkeler her geçen gün artıyordu. Zorlu kardeşler, “Önce ülkem,
sonra işim, sonra da eşim” felsefesiyle yurt içi ve yurt dışındaki ticaretlerini geliştirdiler.
Ahmet Zorlu’nun en büyük sevinçlerinden biri; Vestel
90’lı yıllarda Zorlu Holding tekstilde zirvedeydi. Zorlu kardeşler yeni bir sektörde kendilerini sınamak istediler. İhracat rekorları kırmalarına rağmen Bursa ve Sultanhamam
dışında hala tanıyanları yoktu; ne medyanın dikkatini çekebiliyorlardı ne de hükümetlerin. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın, “Gelecek elektronikte” sözünü hatırlayarak, Asil
Nadir’in de ortak olduğu Hollanda merkezli İngiliz şirketi
Collar Holding’e ait Vestel’i gözlerine kestirirler. Manisa’ya
gidip fabrikayı gezerler. Vestel yöneticileriyle pazarlıklar
başlar, yaklaşık bir ay sonra el sıkışırlar, fakat Vestel tarafı
satıştan vazgeçer. Zorlu Ailesi’nde umutsuzluğa kapılmaya yer yoktur; ikinci hayallerinin peşinden koşmaya başlarlar; bankacılık sektörü… Dışbank ve Zorlubank denemeleri
olur. Ahmet Zorlu bir sosyal ortamda tesadüfen Vestel’in
yine satışa çıktığı bilgisini alır... Vestel artık Zorlu kardeşlerindir.
“Kara Çarşamba Krizi”yle bankacılıkta sıkıntılar yaşanmaya başlar; bankacılık sektörüne ağır yükler verilir. 2001 krizinin ardından kendisini toparlayan bankacılık sektöründe
Türk bankalarına talipler artmaya başlar. Bu toparlanmada
2006 yılında Denizbank Fransız-Belçika ortaklığında Dexia
grubuna satılır.
alanda yatırıma karar verilir. Zorlu Grubu’na Zorlu Enerji
de eklenir. Yurt içi ve yurt dışında enerji yatırımları yapılır. Rusya, İsrail ve Pakistan’da santraller, Osmaniye’de
Türkiye’nin en büyük rüzgar enerji santrali Gökçedağ Rüzgar Santrali, Denizli Kızıldere’de Türkiye’nin en büyük jeotermal tesisi Kızıldere Jeotermal Santrali kurulur.
Bir hayal daha gerçek oluyor
Bankacılık hayali devam etmekteydi ve bu hayali gerçeğe dönüştüren bankanın adı Denizbank oldu. Denizbank
1938’de denizcilik sektörüne finans sağlamak amacıyla kurulmuş, 1992’de ise konsolide edilerek Emlak Bankası’yla
birleştirilmişti. 1996’nın sonlarında üç şubesinin dışında
önemli bir varlığı bulunmayan banka özelleştirme kapsamında satışa çıkarılmıştı. Vestel’in büyüyüp yılda 1 milyar
Dolar’ın üzerinde ciro yapması Zorlu kardeşleri tetikler;
ihaleye girerler. Denizbank, Zorlu Holding’in olur. Yeni
logo çalışmaları yapılır, genel merkez Esentepe’ye taşınır.
Ahmet Zorlu her konuşmasında “Biz bankayı kendi şirketlerimiz için değil, ayrı bir kurum yaratmak için kurduk” der.
Zorlu Tekstil global pazarda
90’lı yılların sonunda ev tekstilinden halıya, hatta otomotive her türlü ipliği üreten Zorluteks sayesinde Bursa’da,
Denizli’de, Çorlu’da fabrikalar kurulur. İkisi konfeksiyon,
ikisi de iplik olmak üzere dört fabrikadan oluşan Zorluteks
öyle bir etki yaratır ki, bir süre sonra Pierre Cardin, Benetton gibi dünya markaları için de üretim yapılır. Bugün ise
TAÇ, Linens, Valeron markaları global pazarda dünya standartlarında ürünler sunmaya devam ediyor.
Sanayici virüsü büyüyor sıra madencilikte
Nikel rezervi yüksek topraklar satın alan ama tesis kuracak
ve işletecek sermayeleri olmayan girişimciler 2007’de Zorlu
kardeşlerin kapısını çalar. Fizibilite raporları incelendikten
sonra bu alana girmeye karar verir Zorlu kardeşler. Manisa
Gördes ve Eskişehir Yunus Emre’de maden tesisleri kurulur.
Zorlu kardeşlerden enerji atağı
Zorlu kardeşler 90’lı yıllarda Türkiye’de baş göstermeye
başlayan enerji krizini fark eder. Devam eden yıllarda, bu
Ve insansız hava aracı…
Ahmet Zorlu daha ilk uçağa bindiği gün, heyecanı bir yana
bırakıp bir uçağın nasıl yapıldığını merak etmişti. “Daha çok
yan sanayi ile ortaklaşa yapılan bu çalışma neden bizde üretilmiyor ki?” sorusu Vestel Savunma Sanayi’nin kurulmasını
sağlar. Zorlu Holding, Vestel Savunma Sanayi’nin ürettiği Ka-
rayel insansız hava aracını 2013’ün Mayıs ayında kamuoyunun karşısına çıkarır.
“İstanbul kadar eşsiz; Zorlu Center”
Babalarının her fırsatta yinelediği, “Para insanın elinin kiridir” sözünden hareketle yeni yatırım olanakları arar Zorlu
kardeşler. Karşılarına Zincirlikuyu ve Levent’teki araziler çıkar. Zincirlikuyu’da içinde otel, rezidans, alışveriş ve gösteri
merkezinin olduğu Zorlu Center; Levent’teki arazide ise “Zorlu Levent 199” İstanbul’a kazandırılır.
Zorlu Center daha proje aşamasında sadece Türkiye’nin değil uluslararası mimarlık şirketlerinin de ilgisini çeker. Başvuruda bulunan 117 firmadan 13’ü yarışmaya katılmaya hak
kazanır, kazanan Emre Arolat ile Murat Tabanlıoğlu’nun ortak
projeleri olur.
Kimi alışveriş yapacak, kimi film -tiyatro izleyecek, kimi parkında soluklanacak yılda 20 milyon kişinin yolunun İstanbul’un
tam orta yerindeki Zorlu Center’dan geçmesi bekleniyor.
20 haber
21
Alışveriş merkezinden fazlası:
Bir çekim merkezi
Zorlu Center AVM, İstanbul’un tam kalbinde dünya markalarını bir araya getiriyor. 10 Ekim tarihinde operasyonel olarak
kapılarını açan İstanbul’un yeni çekim merkezi, her yeni gün açılan mağaza ve restoranlarıyla da ilgi odağı olmayı
sürdürüyor.
Vuitton, Prada, Valentino gibi markaların yanı sıra H&M, Beymen Club, GAP, Gant, İpekyol, Lacoste gibi sürükleyici moda
markaları Zorlu Center AVM’de yer alıyor.
Dünya lezzetleri burada…
Zorlu Center AVM’de dünyanın dört bir yanından farklı lezzetleri misafir eden restoranlarda dünyaca ünlü ve ödüllü aşçılar
yer alıyor; fine dining, slow food ve fast food restoranların bir
arada olduğu gurme konseptiyle fark yaratıyor. Türkiye’ye ilk
defa gelen Eataly, Jamie’s Italian, Tom’s Kitchen, Morini gibi
restoranlara ek olarak, Köşebaşı, Günaydın Steak House gibi
yerli restoranların yepyeni konseptleri Zorlu Center’da İstanbullular ile buluşuyor.
Akıllı teknolojiler hem hayatı kolaylaştırıyor hem tasarruf
sağlıyor
Yeni geliştirilen aydınlatma teknolojisiyle Zorlu Center AVM’nin
ışık sistemi gün ışığının değişimlerine göre düzenleniyor. Zorlu
Center, meydanında ve yürüme yollarındaki kar ve buzlanmaya karşı eritme sistemiyle ziyaretçilerine uygun hava koşulları
sunarak, sokaktaki lüks butik alışveriş deneyimini şehrin yeni
meydanı Zorlu Center AVM’ye taşıyor.
Sinema tutkunları buraya…
Zorlu Center AVM, 1600 kişilik 14 adet sinema salonu ile sinema tutkunlarının vazgeçilmez adresi oluyor. Vizyondaki en yeni
filmler konforlu salonlarda ziyaretçilerin beğenisine sunulurken,
izleyicilere alışılmışın dışında bir sinema deneyimi yaşatıyor.
Z
orlu Center AVM 10 Ekim 2013 tarihinde kapılarını açtı.
Ahmet-Zülal Zorlu, Zeki-Türkan Zorlu, Olgun Zorlu, Selen
Zorlu Melik, Emre Zorlu ve Şule Zorlu Cümbüş ilk gün itibarıyla operasyonel olarak açılan ve hizmet vermeye başlayan
Zorlu Center AVM’deki tüm mağazaları tek tek ziyaret ederek
“hayırlı olsun” dileklerinde bulundular. İstanbul’un en önemli
ve merkezi noktalarından biri olan Zincirlikuyu’da eşsiz bir yaşam alanı yaratan Zorlu Center, İstanbul’a değer katan uluslararası bir çekim merkezi, “kentin yeni buluşma noktası” oluyor.
İstanbul’un kalbinin attığı bu güzel doku içerisinde, ilk defa
Türkiye’de açılan mağazaları, iddialı gurme ve açık meydan konseptiyle Zorlu Center AVM, Zorlu Center’ın diğer fonksiyonları
olan; Performans Sanatları Merkezi, Raffles Otel, rezidanslar, ve
ofislerle sinerji yaratarak sadece İstanbul’un değil Avrupa’nın en
çekici alışveriş merkezlerinden biri olarak konumlanıyor.
Yeşil alanlarla donatıldı
Yaklaşık 180 mağazası, 10 bin metrekarelik ana meydanı, 12
bin metrekarelik yan meydanı ve yeşil alanlarla çevrelenen yarı
açık - yarı kapalı özelliğiyle yeni bir kent meydanı özelliğine
sahip Zorlu Center AVM, toplamda 105 bin metrekare alana
inşa edildi. Ziyaretçiler, yaklaşık 66 bin 600 metrekarelik kiralanabilir alanda büyüklükleri 40 metrekare ile 9 bin 600 metrekare arasında değişen mağazalarda modayı yakından takip
ederken; dünyaca ünlü şeflerin mutfağından çıkan birbirinden
lezzetli tatlarla buluşuyor.
Moda ve alışveriş tutkunlarına özel
Zorlu Center AVM, moda ve alışveriş tutkunlarının vazgeçilmez adresi olacak. 9600 metrekarelik dev mağazasıyla
Beymen kapılarını bu sefer çok farklı bir konsept ile müşterilerine açtı. Zorlu Center AVM’de Brooks Brothers, Stella
McCartney, Cos, Lanvin, Pomellato, Industrie Denim ve Superdry Türkiye’de kendi mağazalarında ilk kez müşterileriyle
buluşuyor. Ayrıca Dolce&Gabbana, Valentino, Saint Laurent,
Miu Miu, Bvlgari, Emilio Pucci, Tory Burch, Fendi, Dior, Louis
Moda tutkunu çocuklar…
Zorlu Center AVM, bünyesinde yer alan çocuk mağazalarıyla
da öne çıkıyor. Jacadi, Tartine et Chocolat, Burberry Kids, Imaginarium, Joker Toys, Mothercare, Superkids gibi hem çocukların çok sevdiği hem de ebeveynlerin tercih ettiği markalar
Zorlu Center AVM çatısı altında yer alıyor. Dört dörtlük alışveriş deneyimi sunan Zorlu Center AVM, dekorasyon ve teknoloji
konusunda da farklı tarzlara hitap eden markaları bir araya getiriyor. Paşabahçe, Esse, C&B gibi ünlü markalar Zorlu Center
AVM’de buluşuyor. Günümüzün vazgeçilmezi en yeni teknoloji
trendleri Zorlu Center AVM’deki Vestel, Sony, Arçelik ve Darty
mağazalarında ziyaretçilerinin beğenisine sunuluyor.
Ulaşım çok rahat
İstanbul’un tam kalbinde yer alan Zorlu Center AVM, Levazım
ve Zincirlikuyu’ya yürüme mesafesinde bulunuyor. Metrobüs ile
gelecek ziyaretçiler Zincirlikuyu durağından, metroyla gelecek
ziyaretçiler ise Gayrettepe metro istasyonundan tünel bağlantısı ile Zorlu Center’a kolayca ulaşabiliyor. Ulus, Levent, Levazım,
Barbaros ve Zincirlikuyu yönlerinden gelen tüm ziyaretçiler yönlendirmeler eşliğinde Zorlu Center AVM’ye kolayca gelebiliyor.
Zorlu Center, alışveriş merkezi, ofisleri, performans sanatları merkezi ve
Raffles Otel gibi birçok platformu bünyesinde barındırması ile Türkiye’de bir
ilki yaşatıyor.
dansın en iyi adresi
Zorlu Center’dan çağdaş
sanata destek
DAN
S
Zorlu Center PSM
22 haber
Sanata desteğini sürdüren Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, Türk Çağdaş Sanatı’nın evrensel boyutlara
taşınması amacıyla gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk ve tek çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul’un “Associate/
Ortak Sponsor”u oldu.
Z
orlu Center, Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası çağdaş
sanat fuarı Contemporary İstanbul’a bu yıl da desteğini sürdürerek üçüncü kez “Associate/Ortak Sponsor”
oldu. Zorlu Center’ın özel konukları Contemporary İstanbul
yapım aşamasındayken özel bir kokteylde buluştu.
Sanata desteğini sürdüren Zorlu Center, Lütfi Kırdar
Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ile İstanbul Kongre
Merkezi’nde 07-10 Kasım tarihlerinde düzenlenen Contemporary İstanbul’a bu yıl da Associate/Ortak Sponsor oldu.
Türkiye’nin ilk beş fonksiyonlu karma kullanım projesi Zorlu
Center, Contemporary İstanbul henüz yapım aşamasındayken düzenlenen özel bir kokteylde cemiyet hayatının özel
konukları ile iş ve sanat dünyasının önde gelen isimlerini
ağırladı. Fotoğrafçı Cemal Emden’in 2010-2013 yılları arasında çektiği Zorlu Center’ın yapım aşamasındaki fotoğrafları
özel tasarım bir konteyner içinde sanatseverlerle buluştu.
Bu yıl sekizincisi düzenlenen Contemporary İstanbul Fuarı,
21 ülkeden 650 sanatçının 3000 eserini sanatseverlerle buluşturdu.
FOREVER TANGO
21-23 MART 2014
Biletler Sadece
operated by
Berrin-Olgun Zorlu
Zeynep-Emre Zorlu
Selen Zorlu Melik
Caroline Koç, Şule Zorlu Cümbüş
zorlucenterpsm.com’da
ve PSM Gişesinde
23
24 haber
25
Linens, Zorlu Center’da
Linens, yeni mağazasını Zorlu Center’da açtı. Tasarım gücü ve deneyimini modanın son trendleriyle birleştiren Linens,
yenilenen konseptiyle Zorlu Center mağazasında da ev tekstiline dair aranan her şeyi tek bir çatı altında sunuyor.
Ü
retim gücü ve yarattığı markalarla ev tekstili sektörününün lideri Zorlu Tekstil Grubu’nun, yenilikçi ve öncü
mağazacılık anlayışıyla geliştirdiği Linens’in yeni
adresi Zorlu Center AVM. Yenilenen konseptiyle İstinyepark
Mağazası’nın ardından son olarak Zorlu Center AVM’de yerini
alan Linens mağazası, yaşam alanı, yatak odası, banyo, bebek
ve çocuk bölümleri ile müşterilerine geniş bir ürün yelpazesi
sunuyor.
Hedef, şehirli kadın
“Ev tekstilinde moda” hareketiyle yola çıkan Linens, yeni mağaza konseptiyle özgün tarzların peşinde olan şehirli kadına
hitap ediyor. Sıcak bir alışveriş ortamı, dinamik mağazacılık
anlayışı, stil ve farklılık; bu özelliklerin hepsi Zorlu Center Linens mağazasında buluşuyor. “Ev Güzellik Merkezi” Linens,
Zorlu Center köprü katında 400 metrekarelik satış alanında ev
tekstili alışverişini keyifli hale dönüştürüyor; samimi bir ortamda, dinamik bir mağazacılık anlayışı sunuyor.
Eve dair her şey burada
Linens, müşterilerine ihtiyaç duydukları kaliteli ve uygun fiyatlı ev tekstili ürünlerinin tümünü aynı çatı altında buluşturarak
fark yaratıyor. Türkiye’nin ve Avrupa’nın ilk ve tek profesyonel
ev tekstili mağazalar zinciri olma özelliğini taşıyan Linens, yurt
içinde 68 ve yurt dışında 21 olmak üzere toplam 89 mağazaya
sahip.
26 haber
27
Zorlu Tekstil Grubu Home&Tex’te
Zorlu Tekstil Grubu, bu sene ilki gerçekleştirilen Home&Tex Fuarı’nda TAÇ, Kristal ve Pierre Cardin markalarının yeni
koleksiyonlarını ziyaretçilerin beğenisine sundu. 14-17 Kasım 2013 tarihleri arasında CNR Expo’da gerçekleştirilen
fuarda yeni ürünler Zorlu Tekstil Grubu’na ait üç ayrı stantta ziyaretçilerle buluştu.
D
ünyanın en büyük ev tekstili üreticilerinden Zorlu
Tekstil Grubu, CNR Expo’da düzenlenen Home&Tex
İstanbul Ev Tekstili Fuarı’nda 7. ve 4. salonlarda her
biri 96 metrekare alana sahip üç stant ile yer aldı. TAÇ, Kristal
ve Pierre Cardin’in yeni koleksiyonları fuarda ziyaretçileriyle
buluştu.
TAÇ 2014 perde koleksiyonu
TAÇ, perde koleksiyonu ile CNR Expo Salon 7’de fuar ziyaretçileriyle bir araya geldi. 96 metrekare stant içerisinde TAÇ’ın
yeni perde koleksiyonuna ait hem yurt içi hem de yurt dışı
ürünleri sergilendi. Tül, perde ve storlardan oluşan koleksiyonun yer aldığı fuara ilgi yoğundu.
Her tarza uygun TAÇ Ev Tekstili
TAÇ markası ev tekstili ürünleriyle de Home&Tex Fuarı’nda yer
aldı. Fuarda, yatak odası grubunda farklı desenleriyle her tarza hitap eden nevresim takımları, modern ve geleneksel yatak
örtüleri, battaniyeler, pike setleri, yorganlar, yastıklar ve uyku
setlerine ait 2014 koleksiyonu sergilendi.
Pierre Cardin’den yeni sofra koleksiyonu
Pierre Cardin ev tekstili ve yeni sofra takımı koleksiyonuyla
Home&Tex’teydi. Kalite ve tasarım deneyimini yeni sofra koleksiyonunda sunan Pierre Cardin’in ürünleri mağaza konseptiyle sergilendi.
Kristal’den yeniden saten
Zorluteks’in Denizli’deki firması Kristal de Home&Tex
Fuarı’nda yerini aldı. Kristal, bir süredir ara verdiği saten üretimine 2014 koleksiyonu içinde yer verdi. Ayrıca çizgi kahra-
manların kullanıldığı lisanslı ürünler fuarda büyük ilgi gördü.
Kristal, nevresimden uyku setine, yorgandan battaniyeye,
yastık takımlarından havlulara kadar geniş bir yelpazede
ürünlerini sergiledi. Zorlu Tekstil Ürünleri Pazarlama Müdürü
Utku Erentürk, çalışma arkadaşlarıyla tam kadro fuarda yer aldı.
Erentürk, Kristal markasının desenlerinin kendi Ar-Ge çalışanları tarafından çizildiğini ve ürünlerin ipliğinden son bitim aşamasına kadar yüzde 100 yerli üretim olduğunu söyledi. İç piyasanın yanı sıra dış piyasada da varlık gösterdiklerini dile getiren
Erentürk, Rusya pazarından sonra Doğu Avrupa’da da ihracata
başladıklarını belirtti.
Ev tekstilinde “Made in Türkiye” damgası
Fuarda ayrıca, Tataristan Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı,
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ravil Zaripov ile beraber Fas Ticaret
Odası da temaslarını yapmak üzere yerlerini aldı. Türkiye Ev
Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) Başkanı
Yaşar Küçükçalık, en büyük hedeflerinin “Türkiye’yi ev teks-
tilinde marka yapmak” olduğunu açıklayarak, dünyanın herhangi bir yerindeki tüketicinin, ev tekstili ürünü alırken “Made
in Türkiye” etiketini araması ve bu etikete güven duyması gerektiğini söyledi.
2014’te hedefler daha da büyük!
14-17 Kasım 2013 tarihlerinde, CNR Expo ve TETSİAD (Türkiye
Ev Tekstili Sanayicileri ve İş Adamları Derneği) işbirliğinde bu
sene ilki gerçekleştirilen Home&Tex Fuarı; Amerika, Avrupa,
Asya ve Afrika kıtalarından olmak üzere toplam 55 ülkeden
5000 alıcı grubunu İstanbul’da ağırladı. Dört gün boyunca 19
binin üzerinde ziyaretçi fuarı ziyaret etti.
İlk fuara gösterilen yoğun ilgi nedeniyle, 12-15 Kasım 2014’te
ikincisi düzenlenecek Home&Tex fuarı için konsept genişletildi. 2014’te ürün gruplarına dekorasyon ve züccaciye ürünleri
de katılıyor. Ev, otel, tekne ve tüm yaşam alanlarında tarz yaratan ürünler Home&Tex 2014’te sergilenecek.
28 haber
Tekstilde ilklerin markası
TAÇ ve Linens’in yurt dışı operasyonlarındaki gücü her geçen gün artıyor. Linens Pazarlama Genel Müdürü
Erkmen Onbulak, konuşmacı olarak katıldığı 19. MAPIC fuarında bu başarılı grafiği ve Zorlu Tekstil’in büyüme
stratejilerini anlattı.
L
inens Pazarlama Genel Müdürü Erkmen Onbulak, Türk iş
ve siyaset dünyasının yoğun ilgi gösterdiği 19. MAPIC fuarına konuşmacı olarak davet edildi. Onbulak, Birleşmiş
Markalar Derneği (BMD) tarafından konuşmacı olarak seçildiği fuarda TAÇ ve Linens markalarının yurt dışı operasyonlarındaki gücü ve dağıtım kanallarındaki başarılarının altını çizdi.
TAÇ ve Linens markalarının faaliyet gösterdiği ülkeler ve satış
noktaları hakkında ayrıntılı bilgi veren Onbulak, franchising
yoluyla büyüme modelinin en iyi örneklerinden biri olan TAÇ
markasının gelişimini, gelecek hedeflerini ve Zorlu Tekstil
markalarının büyüme stratejilerini anlattı.
Hem Türkiye hem de Zorlu Tekstil konuşuldu
Fransa’nın Cannes kentinde, 13-15 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen MAPIC oturumlarında dört ana başlık
masaya yatırıldı.
İlk olarak, uluslararası perakendeciler açısından Türkiye’nin
yatırıma ne denli uygun bir ülke olduğu tartışıldı. İkinci başlık,
Avrupa’da yaşanan ekonomik sıkıntıların Türk markalarını etkilememesi oldu. Üçüncü olarak, markalarımızın uluslararası
pazarda kendilerine güven duymaları, bu bağlamda da genişleme stratejilerini oluştururken girişken olmaları gündemdeydi. Oturumlarda öne çıkan son başlıksa Türkiye’ye yatırım
yapan uluslararası markaların yatırımlarının geri dönüşünden
duydukları memnuniyet oldu.
Dünyanın en büyük gayrimenkul ve perakende fuarı MAPIC,
hem Türkiye hem de Zorlu Tekstil için son derece verimliydi.
Oturumların ardından, Onbulak, yabancı firmalardan olumlu
geri dönüşler alındığını, yurt dışından çeşitli franchise istekleri geldiğini belirtti. Onbulak, sektörde bulunan farklı markalarla yararlı bilgi alışverişinde bulunulduğunu da sözlerine
ekledi. Fuar sonunda ise bazı AVM yatırımcıları Zorlu Tekstil’i
kurumsal düzeyde ziyaret etmek istediklerini ifade ettiler.
TAÇ ve Linens markalarının başarı hikayeleri MAPIC’te anlatıldı. Erkmen
Onbulak, markalaşma stratejilerine ve yurt dışı operasyonlarındaki ve dağıtım
kanallarındaki başarılarına değindi.
30 haber
31
Ürün geliştirmeyle gelen başarı
Korteks, üniversiteler, TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı destekli SAN-TEZ projeleriyle tekstil ve iplik teknolojilerini her
geçen gün geliştiriyor; nano teknolojiler kullanarak ipliğin tekstilde fonksiyonelliğini artırıyor. Korteks’in başarısının
arkasında Ar-Ge’ye yapılan yatırım yer alıyor.
Zorlu Enerji Faaliyet Raporu’na
tasarımda Altın Ödül
Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., MerComm Galaxy’den bir kez daha altın ödüle layık görüldü. Zorlu Enerji, 2011 Faaliyet
Raporu “Enerji” kategorisinde aldığı Altın Ödülü, 2012 yılı faaliyet raporunda “Tasarım” kategorisinde yinelemiş oldu.
K
orteks’in başarısında, 2002 yılından bu yana devam
eden tüm Ar-Ge çalışmaları önemli bir rol oynuyor.
İplik alanında geliştirdikleri nano teknolojileri, üniversitelerle ve TÜBİTAK’la yapılan işbirliklerini Korteks Genel Müdürü Necat Altın anlattı. Altın, Korteks’in başarısının
sırrının yeniliklere çabuk uyum sağlayabilmek ve kendi teknolojisini geliştirebilmek olduğunu söylüyor.
Korteks İplik Fabrikası’nda nano malzemeler kullanılarak ipliğin tekstildeki fonksiyonelliğinin artırılması amaçlanıyor.
Üretim süreçlerinin kolaylaştırılması ve maliyetlerin düşürülmesi için üniversiteler, yurt içi ve yurt dışı araştırma kurumları
ile ortak projeler oluşturduklarını dile getiren Necat Altın, bu
sayede teknoloji transferini gerçekleştirmeyi hedeflediklerini
belirtiyor ve ekliyor: “Araştırmaların ilk aşamasında; insan
sağlığına, güvenliğine ve konfora yönelik fonksiyonel tekstil
malzemeleri geliştirmek üzere çalışmalar sürdürüyoruz.”
Nano teknoloji ile akıllı ev tekstilleri
Necat Altın, üniversite desteğiyle hayata geçirdikleri TÜBİTAK- TEYDEB ve Sanayi Bakanlığı destekli SAN-TEZ projelerini anlattı.
Necat Altın TÜBİTAK- TEYDEB projesinde, yurt içinde yerli teknoloji ile antimikrobiyel özellikli nano malzemenin üretildiğini
ve uygunluk testleri yapıldığını belirtiyor. SAN-TEZ Projesi’nde
ise, nano malzemeyi iplik üretimine uygun hale getirecek ve
iplik üretimini sağlayacak teknolojiye eriştiklerini belirten Necat Altın, UV koruma özellikli iplik geliştirdiklerini de müjdeliyor. Bir diğer SAN-TEZ projesinde ise belli mineralleri nano
boyuta indirgeme teknolojisiyle geliştirerek ipliğe güç tutuşurluk özelliği sağlanması üzerine çalıştıklarını belirtiyor.
Necat Altın, yapılan tüm çalışmalar sonucunda Zorluteks
Fabrikası’nda, nevresimlerde güzel koku veren nano malzemelerden yapılmış mikro kapsüllerin yüzeye tutunmasını
sağlayarak farklı kokularda nevresim takımları geliştirdiklerini ifade ediyor.
“Ar-Ge için alt yapıya ihtiyaç var”
Nano teknoloji çalışmalarında Ar-Ge departmanının çalışma
sürecini anlatan Altın teknolojinin verimli şekilde ekonomiye
katıldığını ifade ederek şunları söylüyor: “Bu çalışmaların verimli olabilmesindeki en önemli alt yapı unsurları akademik
bilgi, laboratuvar, pilot üretim ve denemeler için gerekli ekipmanlar ve pazarlama imkanlarıdır. Bunlar için bilimsel alt yapısı mevcut üniversite ve araştırma kurumlarından faydalanıyoruz. Ancak Türkiye’deki üniversitelerde laboratuvar bazında
deneylerin yapılabileceği alt yapının geliştirilmesine ihtiyaç
var. Ortak projelerde Korteks’teki her türlü pilot deneme ve laboratuvar imkanlarımızı kullanarak yeni teknolojiyi verimli bir
şekilde ekonomik üretime dönüşüyoruz. Ortaya çıkan ürünlerin nihai kullanıcının ve pazarın gereksinim ve ihtiyaçlarına yönelik olması da ekonomik katkı açısından oldukça önemlidir.”
Necat Altın
Z
orlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji Elektrik
Üretim A.Ş. (Zorlu Enerji), hazırladığı faaliyet raporu
ile ikinci kez MerComm Galaxy Altın Ödülü’nü kazandı.
Geçen yıl 2011 Faaliyet Raporu ile “Enerji” kategorisinde Altın
Ödül’e layık görülen Zorlu Enerji, bu yıl 2012 Faaliyet Raporu
ile “Tasarım” kategorisinde yine Altın Ödül’ün sahibi oldu.
20 yıldır enerji sektöründe faaliyet gösteren Zorlu Enerji’nin
2012 Faaliyet Raporu, geri dönüştürülmüş malzeme kullanıla-
Faaliyet Raporu’nun kapağında Türkiye haritası üzerinde;
hidroelektrik, rüzgar, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını simgeleyen öğeler kullanılırken; iç tasarımda Zorlu
Enerji’nin gücünü aldığı önemli yatırımlarına yönelik fotoğraf
çalışmaları yer alıyor.
Raporda 2012 yılı boyunca yürütülen yatırım faaliyetlerinin
yanı sıra çevresel ve kurumsal sorumluluk çalışmaları da Zorlu Enerji’nin sürdürülebilirlik yaklaşımı doğrultusunda detaylı
şekilde vurgulanıyor.
Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, MerComm Galaxy
Ödülleri’nde elde edilen başarı hakkında görüşlerini dile getirerek; “Yirmi yıldır edindiğimiz tecrübe ve benimsediğimiz
sürdürülebilirlik yaklaşımı ile kurumsal yönetim ilkelerine
bağlı ve yerel değerlere karşı sorumlu iş yapıyoruz. Giderek
büyüyen ve beğenilen bir şirket olarak, çalışanlarımızın güvenliğini sağlamak, çevreyi ve doğal kaynakları korumak, paydaşlarımızla samimi ve düzenli iletişim kurmak, toplumsal ve
kültürel hayata katkı sağlamak adına çalışıyoruz. Bu yöndeki
tüm çalışmalarımızla, Türkiye’de olduğu gibi yurt dışında da
fark yaratmayı hedefliyoruz. Zorlu Enerji olarak, faaliyet raporumuzla bu yıl MerComm Galaxy Ödülleri’nde yeniden Altın
Ödül’e layık görülmekten mutluluk duyuyoruz” dedi.
Zorlu Enerji’nin “Tasarım” kategorisinde altın ödül verilen
2012 Faaliyet Raporu’na http://zoren.com.tr/FILES/ZorenFaaliyetRaporu2012.pdf linkinden ulaşılabiliyor.
MerComm Galaxy Ödülleri hakkında
Altın, iplik ve kumaşlarda nano yüzey eldesi üzerine yapılan
çalışmalarla leke ve kir tutmayan daha yumuşak dokunuş sağlayan kumaşlar geliştirmek için çalıştıklarını sözlerine ekliyor
ve bu sayede, kumaşların yıkama ve temizlik ihtiyaçlarını minimum seviyeye indiren, sürdürülebilir ekonomiye katkı sağlayan yeni ürünlerin geliştirilmesinin hedeflendiğini belirtiyor.
Necat Altın, ev tekstili kumaşlarında ısı ve ses yalıtımı sağlayabilecek, elektromanyetik koruma oluşturacak nano teknoloji
projeleri üzerinde çalıştıklarını da dile getiriyor.
rak “Bizim Enerjimiz Türkiye’nin Enerjisi” ana teması ile şirketin gücünü aldığı yerli ve yenilebilir kaynaklara vurgu yapılarak hazırlandı.
Sinan Ak
MerComm Galaxy Ödülleri, reklam, broşür, tasarım, faaliyet
raporu, PR, pazarlama kampanyaları, yeni ürün tanıtımları
ve özel etkinlikler gibi 10 farklı kategoride veriliyor. Yarışmada, iletişimin farklı alanlarında çalışan profesyonellerden
oluşan Uluslararası İletişim Sanatları ve Bilim Akademisi
(International Academy of Communications Arts and Sciences- IACAS) dünyanın farklı ülkelerinden gelen projeleri değerlendirerek ödüllendiriyor.
32 haber
33
Kızıldere Jeotermal Santrali’nin
serüveni belgesel oldu
Kızıldere II Jeotermal Santrali’nin kurulum öyküsü belgesele dönüştü. Yıl boyunca Digitürk Kanalı İz TV’de yayınlanacak
belgesel, Kızıldere I ile başlayıp Kızıldere II ile devam eden Kızıldere Jeotermal Santrali’nin gelişim sürecini detaylarıyla
izleyiciye aktarıyor. Aynı zamanda, sürdürülebilir ve temiz bir çözüm olan jeotermal enerjinin yaşama katkılarını da anlatıyor.
Türkiye’nin jeotermal alanındaki en büyük yatırımı Kızıldere’nin hikayesi, bir yıl
boyunca İz TV’de yayınlanacak.
Z
orlu Enerji Grubu tarafından Eylül 2013’te açılış töreni
yapılan Kızıldere II Jeotermal Santrali’nin serüveni İz
TV’nin profesyonel ekibi Şarküteri Yapım tarafından
belgesel haline getirildi. “Enerji: Yarının Şeytan Üçgeni–Yerkürenin Enerjisi: Jeotermal” adlı belgesel; jeotermal enerjinin 12 bin yıllık yolculuğunu Kızıldere II Jeotermal Santrali
örneğiyle anlatıyor. Geçmişten günümüze enerji alanında
kaydedilen gelişmelere dikkat çeken belgeselde Kızıldere II
Jeotermal Santrali’nin yapım aşamasından devreye alınmasına dek tüm ayrıntıları, ilgi çekici röportajlar aracılığıyla aktarılıyor. 80 MW kurulu güç kapasitesine sahip, Türkiye’nin en
büyük jeotermal enerji santralinin belgeseli 3 Ocak 2014’te
yayınlanmaya başladı, yapım bir yıl boyunca İz TV’den izlenebilecek.
Belgeselin giriş bölümünde, 1960’larda Maden Tetkik
Arama’nın (MTA) başlatmış olduğu ilk jeotermal araştırmaları
ele alınıyor. Belgesel, 1984’te Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ikinci
jeotermal santralinin Denizli Sarayköy’de hizmete alınmasıyla devam ediyor. Ayrıca, 2008 yılında özelleştirilerek 30 yıllık
işletme hakkıyla birlikte Zorlu Enerji Grubu’na devredilmesine değiniliyor. Sonrasında ise 6 MW’a düşen kapasitenin ilk
etapta 15 MW’a yükseltilmesi, Kızıldere I’in ardından Kızıldere
II Jeotermal Santrali’nin fizibilite çalışmalarından devreye alınmasına kadar olan tüm süreç ekranlara getiriliyor.
Sürdürülebilir enerjinin değeri anlatılıyor
Milattan önce keşfedilen jeotermal enerji dünyanın en eski
enerji kaynaklarından biri. Tarih boyunca farklı alanlarda
kullanıldığı biliniyor. Günümüzde ise mevcut enerji kaynakları giderek azalıyor, bu nedenle sürdürülebilirlik kriteri de
artık karşımıza daha sık çıkıyor. Belgesel de bundan yola çıkarak enerjinin insan yaşamındaki önemine vurgu yapıyor.
Jeotermal enerjinin, geleceğin enerjisi olarak görülmesini
nedenleriyle anlatan yapımda, yerkürenin derinliklerinden
çıkan enerjinin, tüketiciye ulaştırılma süreci çarpıcı bir dille
izleyiciye aktarılıyor.
“Türkiye’nin geleceğine yatırım yapıyoruz”
Belgeselle ilgili görüşlerini paylaşan Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, jeotermal enerjinin ülkemiz ve Zorlu Grubu
açısından stratejik önemine değindi ve şu ifadelere yer verdi: “Sürdürülebilir kaynakların kullanımına önem veren bir
kurum olarak, ülkemizin enerji ihtiyacını karşılayan kurulu
gücümüzün yüzde 40’ını yenilenebilir enerji projeleri oluşturuyor. Bu kaynaklar arasında jeotermal enerji; ülkemiz ve
Grubumuzun yatırımları açısından stratejik önem taşıyor.
Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise sayılı büyük jeotermal
santrallerinden birine imza atmanın gururunu taşıyoruz. Bu
değerli proje sayesinde jeotermal kaynaklarımız, Kızıldere
Santralimizde enerjiye dönüşüyor. Biz de bu eserin ilgi çekici
hikayesini bir belgesele dönüştürmek istedik. İnanıyoruz ki
Kızıldere Jeotermal Santralimizin hikayesi, izleyenleri keyifli
bir yolculuğa çıkartacak.”
Denizli Sarayköy’deki Kızıldere II Jeotermal Santrali’nin yapım çalışmalarına da değinen Sinan Ak; projenin fizibilite
çalışmalarının 12 ay sürdüğünü ve 26 ay boyunca 600 kişilik
bir ekibin gece gündüz çalışmasıyla hayata geçirildiğini dile
getirdi. Ak, bu çalışmalar esnasında 2 bin 800 metre derinliğe ulaşan 20 adet kuyu sondajı yapıldığını belirtti.
Jeotermale yatırımın önemini vurgulayan Ak şöyle devam
etti: “Zorlu Enerji Grubu’nun 20 yıllık bilgi ve birikimini en
ileri teknoloji ürünü sistem ve donanımla buluşturarak,
Türkiye’nin jeotermal alanındaki en büyük yatırımını gerçekleştirdik. Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığının azaltmasında önemli rol oynayacak jeotermal enerjiye yatırım yapmak,
Grubumuz için Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmakla eşdeğer.”
34 köşe yazısı/metin salt
35
Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.
Genel Müdür
[email protected]
Markalar paylaşmayı sevdi
Bilgi çağına uyum sağlayan markalar sosyal paylaşım sitelerinde bizden daha aktifler.
ufaktan dokundurmaları pek yadırganmaz. Hatta rakip markaların tatlı atışmalarını takip etmek insanların hoşuna gidiyor.
Amerika’da Taco Bell ve Old Spice firmalarının kimin ürünün
daha gerçek baharattan yapıldığına yönelik Twitter üzerinden
atışması ulusal kanallarda bile haber olmuştu.
R
eklamcı kafası farklıdır. Siz reklamları izlerken onlar
sizi izlerler. Bizim neyi neden seveceğimizi bilirler ama
bizim gibi değillerdir. Dijital reklamcılar daha ilginçtir.
Onlar internet ve mobil platformları mecra olarak kullanırlar.
Yarı teknoloji yarı reklam bilgisiyle donanmışlardır.
Geçen yıllarda beni bir yarışmalarına jüri üyesi olarak davet
ettiler. Jürinin başkanı Levent Erden, bir duayen. Onlarla birkaç gün geçirdim. Sonra bir hafta kendime gelemedim. İlk gün
benim için ortama uyum sağlamakla geçti. İşten çıkıp kravat
ceket caka gittiğim için onların arasında uzaylı gibiydim. Ertesi
gün ambiyansa uygun giyim ve tavır içinde olduğumu düşünüyordum ki içeri o adam girdi. Salonda güneş gözlükleri ile
oturdu. Sabah sabah kahve yerine çorba istedi. Sandalye yerine masanın üzerinde oturdu. Ağlamakla gülmek arasında tüm
duyguları yaşadı ve bize de yaşattı. Son olarak jüriyi iptal edip,
ödülleri kura ile dağıtmayı teklif etti. Levent Bey onu dışarı attığında, ofise dönüp çalışma arkadaşlarımı normal oldukları
için bağrıma basmak istedim.
Sonradan ortaya çıktı ki komedyen Hayrettin’in kamera şakasına malzeme olmuştuk. Levent Erden ise bu işe yardım ve yataklık etmişti. Hatta başrolü oynamıştı. Ödül töreni gecesinde
bu çekimleri yayınladılar. Millete madara olduk ama biz dahil
herkes eğlendi. Kimin aklına gelir? Benim gelmez.
Bazılarına göre reklamcılık en yaratıcı meslek grubudur. Tartışılır. Ama tartışılmayacak bir gerçek var ki reklamcılar sizi her
yerde bulurlar. Son dönemde Facebook, Twitter, Youtube’da
cirit atıyorlar.
Neden olmasın? 25-35 yaş grubu insanlar televizyon karşısında harcadıkları zaman kadar sosyal ağlarda zaman geçiriyor.
25 yaş altı zaten sürekli internette yaşıyor. Özellikle video
paylaşım sitelerinin trafiği dudak uçuklatıcı boyutlara ulaştı.
2010 yılında Güney Afrika’da yapılan FIFA Dünya Kupası finalini dünya yüzeyinde 2 milyar kişinin izlediği tahmin ediliyor.
Koreli müzik dahisi PSY’ın “Gangnam Style” adlı videosunun
Youtube’da izlenme sayısı da 2 milyar olmak üzere. Bu iki
yapımın birbiriyle karşılaştırılması bile adil değilken yaklaşık
aynı izlenme istatistiklerine sahip olması sosyal medyanın,
klasik medyaya oranla nasıl geliştiğinin açık bir kanıtıdır.
Oldukça da karlı işler. Bir dizi serbest girişimci Youtube’da
kanal açtı. Hepsi film yıldızları kadar meşhur. Bu işin ilklerinden olan, görsel efekt dahisi “Freddiew”’un her videosu 5-10
milyon izleniyor. Birçok ünlü oyuncu da ona konuk oyuncu
oldu. Freddiew kanalına üye olan izleyici ve video izlenme
oranlarında Youtube’dan reklam geliri paylaşımı alıyor. Kıssadan hisse olması için maliyetlere bakarak FIFA’nın kupa
finali bütçesiyle karşılaştırınca, PSY tek şarkılık kariyerinde
para basıyor diyebiliriz.
Başlarda sosyal medyanın ve onun bir alt dalı olan video
paylaşım servislerinin gerçek değerini görmek kolay değildi.
Dünyanın en büyük reklam firması Google, yıllar önce 2 milyar
Dolar verip Youtube’u satın aldığında herkes çılgınlık demişti.
Bugün ise yıllık 5,5 milyar dolarlık Youtube reklam geliri milleti çıldırtıyor.
Youtube her yıl “en” olmayı başaran videoları derliyor. En çok
tıklanan, en çok beğenilen, en çok yorum yazılanlar listeleri
var. Youtube’un en çok beğenilenler listesine baktığınızda
markaların paylaştığı videolardan birini görürseniz şaşırmayın. Zaten bir marka bir insan gibidir. Bir hikayesi, bir karakteri ve topluma bir mesajı vardır. Modernleşen yaşama uyum
sağlayan markalar artık sosyal paylaşım sitelerini oldukça etkin kullanıyor. Söyleyecek bir sözü olan markalar için Youtube
darı ambarı sayılır. Markaların yüklediği videolara “viral reklam” deniliyor. Yani ağızdan ağza dolaşarak milletin haberdar
olduğu küçük eğlencelikler. Dedikodu gibi.
Televizyonda büyük bütçelerle hazırlanan reklam filmlerine
göre bu videolar hafif sıklet yapımlardır. Bunlar kendi kendine tıklanacak kadar ilginç ve yaratıcı olmak zorundalar. Bu
arada video paylaşım siteleri, televizyon yayınları kadar kanun ve yönetmelikler ile düzenlenmediği için yapılanlar etik
anlayışının insafına kalır. Ancak markaların rakiplerine zekice
Bıraksalar televizyon yayıncılık dünyası reklam aralarında
program yaparlar. İzleyici olarak her uzun reklam kuşağında
küfür ediyoruz. Yayıncılık üst kurulu RTÜK izleyiciyi korumak
adına bir saat içerisinde alınabilecek reklamı 12 dakika ile
sınırlandırmak zorunda kalmış. Nasıl oluyor da Youtube’da
kendi elimizle gidip reklam videosu seyrediyoruz? Çünkü videolar genellikle oldukça yaratıcı ve eğlenceli. Bazıları tam
bir görsel şölen. Çoğunlukla VFX denilen bilgisayar ortamında hazırlanmış görsel efektler ile zenginleştiriliyorlar. İnanmıyorsanız Youtube orada, girin bakın.
“Old Spice” adlı markanın banyo şampuanı için hazırladığı
viral 45 milyon kez izlenerek reklamın istenerek de seyredilebileceği kanıtlamıştı. Video sahne geçişleriyle 3 yıl önce
VFX sınırlarını zorlayan iyi bir örnekti (Youtube’da “old
spice guy” olarak aranabilir). Youtube’da viral reklamların
ilklerinden biri ise hiç VFX içermeyen ama güzellik sırlanın
ifşa “Dove” virali oldu. Bir modelin yataktan kalkmış haliyle stüdyoya gelmesiyle başlıyor. Sokaktaki sıradan insanlardan hiçbir farkı yok. Sonra modelin yüzünde makyaj ve
kusur giderme çalışmaları başlıyor. Son olarak Photoshop
ile sanal estetik ameliyatı benzeri düzeltmeler yapılıyor. Sıradan bir kızın güzellik kraliçesine dönüşmesinin hikayesi
16 milyon kez izlenmiş (dove evolution). Benim favorim ise
“Evian” su markasının bolca VFX mahareti barındıran videosudur (evian roller babies). Markanın suyunu içenlerin nasıl
gaza geldikleri abartı sanatıyla anlatılır.
Videoda henüz yaşını almamış bebeklerin tekerlekli paten
kayarken yaptıkları gösteriler var. Elbette tüm akış masa
başında bilgisayar ortamında hazırlanmış ama senaryo ve
ana fikrin de görsel efektlerden aşağı kalır yanı yok. 2009
da yüklenen bu video, 72 milyon kez görüntülenerek Youtube klasikleri arasında yerini aldı.
Evian bebeklerinin fenomen olmaları firmayı da epey etkilemiş
ki bu yıl nisan ayında ikinci video Youtube’a yüklendi. Bu kez
yetişkinlerin Evian içtikten sonra gençleşmeleri, hatta kendilerini bebek gibi hissetmeleri konu edildi. Yetişkinler bir mağaza
vitrini önüne geldiklerinde, vitrindeki yansımalarını bebeklik
halleri olarak görüyorlar. Değişik bir düzine insanın bebek
suretleriyle karşılıklı dans etmeleri de videonun tuzu biberi
olmuş. Bu versiyon da büyük bir başarı elde ederek 68 milyon kez izlendi (baby me evian). Bu da yetmedi, ülkemizde ve
dünyada birçok televizyon kanalında Youtube’dan alıntı olarak yayınlandı. Bundan daha iyi ve etkin bir reklam olabilir mi?
Marka, bebek temasıyla gönüllerde taht kurdu. Ağızdan ağıza
(word of mouth) denen kavram da bu zaten. 5 kuruş vermeden
video paylaşım sitesine yüklediğiniz bir video, ağızdan ağıza
dolaşarak milyonlarca kez izlenebiliyor. Aynı etkiyi yaratmak
için televizyonda en pahallı reklam saatinde dakikalarca yayın
yapmanız gerekir.
Örnekleriyle sabit, sosyal medya insanlar için olduğu kadar
markalar için de bir yaşam alanı oluşturuyor. Artık büyük firmaların hepsinde sosyal medyadan sorumlu uzmanlar çalışıyor. Ürün tanıtımı ve pazarlama faaliyetlerinin yanı sıra markalar Twitter ve Facebook’dalar ve sanki bir insan gibi sosyal
olaylar hakkında yorum yapıyorlar. Aslında küçük firmalar
sosyal medyada büyüklerden daha aktifler. Devlet kurumları
bile hizmetlerini sosyal ağlar üzerinden paylaşıyor. İster kamu
ister ticari bir marka olsun, kalıcı olmanın değişmeyen kuralı
yeniliklere uyum sağlamak.
Son olarak geçtiğimiz aylarda gerçekleşen, bir belediye ile
bir vatandaş arasındaki duygusal Twitter mesajlaşmasını iletişimde geldiğimiz yeri örneklemek adına yorumsuz yazmak
isterim;
-Belediye: Yeldeğirmeni’nde gri duvarlar renkleniyor. Duvar
Boyama Festivali devam ediyor.
-Berkanoz (bir vatandaş): belediyeyi seviyoruz
-Belediye: Biz de size karşı boş değiliz :)
36 haber
37
“En İyi Tasarım Markası” Vestel
Vestel, Ar-Ge devleri arasında
Vestel, Almanya’da düzenlenen 10. Plus X Tasarım Yarışması’nda “Ev Eğlence Sistemleri” kategorisinde “En İyi Tasarım
Markası” ödülünün sahibi oldu. Dost teknoloji Vestel, 2013 yılında Plus X Tasarım Yarışması’ndan yüksek kalite,
kullanım kolaylığı, tasarım, işlevsellik, çevre duyarlılığı kriterleri çerçevesinde toplamda 52 ödül kazandı.
Dost teknoloji Vestel, dünyada Ar-Ge’ye yatırım yapan ilk bin şirket arasına girme başarısını elde etti. Vestel’in
Türkiye’de ve yurt dışında olmak üzere toplam yedi Ar-Ge Merkezi ve 900 kişiden oluşan Ar-Ge çalışanı bulunuyor.
Türkiye’den bu listeye sadece üç firma girme başarısı gösterdi.
A
adım. Vestel olarak uzun vadeli, stratejik düşünen ve geleceğe oynayan bir markayız. Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarımızı
aralıksız sürdürerek doğa dostu ve yüksek tasarruflu ürünler
ortaya koyuyoruz. Çalışmalarımızın, İklim Değişikliği Liderleri
Performans ödülü ile takdir edilmesi bizim için gurur verici.”
r-Ge Merkezi ağlarını her geçen gün geliştirdiklerini ifade eden Vestel Beyaz Eşya Genel Müdürü ve İcra Kurulu
Üyesi Nedim Sezer, dünyada Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ilk bin firma arasına girdiklerini belirtti. Sezer, ilk bin arasında Türkiye’den sadece üç firmanın bulunduğunun da altını
çizdi. Nedim Sezer, dünyada Ar-Ge’ye önem veren ve en çok
yatırım yapan firmalardan biri olarak Ar-Ge Merkezlerini her
geçen gün genişlettiklerini söyledi. Beyaz Eşya Ar-Ge Merkezi,
Manisa’daki 1 No’lu, 2 No’lu ve Dijital birimlerinden oluşan üç
Ar-Ge Merkezi, İstanbul İTÜ ve Ankara ODTÜ Teknopark’ta iki
Vestel Ar-Ge Merkezi ve Şangay’da olmak üzere toplam yedi
Ar-Ge Merkezleri bulunduğunu belirten Sezer, 900 kişilik bir
kadroyla çalıştıklarını da sözlerine ekledi.
T
asarımla dost teknoloji Vestel, Almanya’da düzenlenen
10. Plus X Tasarım Yarışması’nda “Ev Eğlence Sistemleri” (Home Entertainment Video) kategorisinde “En
İyi Tasarım Markası” (Best Design Brand) ödülünü kazandı.
Vestel, her ürün grubunda yalnızca bir markaya verilen Best
Design Brand ödülü ile tasarımdaki iddiasını ortaya koydu.
Vestel’in gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında ileri teknolojiyi estetik tasarımla birleştiren, başarısını ve kalitesini kanıtlamış bir marka olduğunu belirten Vestel Endüstriyel Tasarım
Elektronik Bölüm Müdürü Burak Emre Altınordu, Vestel’in
başarısını şu cümlelerle ifade etti: “Vestel olarak biz, teknolojisiyle hayatı kolaylaştıran, tasarımıyla bulunduğu ortama
estetik katan ürünlerde uzman bir markayız. Ürün geliştirme
sürecinde tasarım ekiplerimiz çok önemli role sahip. Onlar da
Dost teknoloji Vestel, çevreye de dost
Vestel, çevre dostu teknolojilerini geliştirmeye, ödüllerine
yenilerini eklemeye devam ediyor. Vestel, Karbon Saydamlık Projesi’nde önemli bir başarıya imza attı. Vestel Beyaz
Eşya, 2013’te Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure
Project - CDP) platformunu kullanarak iklim değişikliği stratejilerini açıklayan şirketler arasında yapılan Performans
Derecelendirmesi’nde Türkiye’nin İklim Performans Liderleri
Ödülü’nü almaya hak kazandı. Karbon emisyonlarını azaltan
ve iklim risklerini yöneten çalışmaları ile ödüle layık görülen
Vestel adına ödülü Vestel Beyaz Eşya Genel Müdürü ve İcra
Kurulu Üyesi Nedim Sezer aldı.
bu sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirerek her yıl bize onlarca tasarım ödülü kazandırıyorlar. Özellikle Plus X Tasarım
Yarışması’ndan aldığımız ‘En iyi Tasarım Markası’ ödülü bizim
için ‘ödüllerin ödülü’ oldu. Türkiye’yi yurt dışında bu başarılarla temsil etmekten büyük gurur duyuyoruz.”
Vestel, 2013 yılı içinde sadece Plus X Tasarım Yarışması’ndan
yüksek kalite, kullanım kolaylığı, tasarım, işlevsellik, çevre
duyarlılığı kriterleri çerçevesinde 52 ödül kazandı. Plus X Tasarım Yarışması’nın en prestijli ödüllerinden olan “En Yenilikçi Marka” ve “Yılın En İyi Ürünü” ödüllerine de layık görüldü.
Her markanın yarışma kapsamında kazandığı tasarım ödüllerinin profesyonel jüri üyeleri tarafından değerlendirilmesiyle
de “Home Entertainment Video” kategorisinde “Best Design
Brand” ödülünün sahibi oldu.
“Su ve enerji kaynaklarını verimli kullanmalıyız”
Sahip oldukları olanaklarla geliştirebilecekleri ürünlerin sınırsız olduğunu belirten Nedim Sezer; doğal kaynaklara bağlı
kalmaya inandıklarını ifade etti. Sezer, bu iki konseptten taviz
vermeyecek çevreci ürünler geliştirip su ve enerji kaynaklarının en verimli şekilde kullanılmasına olanak sağlayacak ürünler geliştireceklerini söyledi. Akıllı ürün anlayışının beyaz eşya
sektöründe de gittikçe artış gösterdiğini belirten Sezer, “Akıllı
ürün trendinin öncüleri arasında yer almak için çalışıyoruz.
Akıllı ev konseptiyle uygun, birbiriyle haberleşebilen akıllı
ürünler geliştirmeyi planlıyoruz” dedi.
Burak Emre Altınordu
“Stratejik düşünen ve geleceğe oynayan bir markayız”
Ödül töreninde konuşan Nedim Sezer İklim Performans Liderleri Ödülü için şunları söyledi: “Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure Project - CDP), şirketlerin sera gazı salımları
ve iklim değişikliği stratejilerini açıklayarak şehirlerin karbon
emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmaları için önemli bir
Nedim Sezer
Vestel ödüle doymuyor
Vestel’in sürdürülebilirlik anlayışı pek çok kurum tarafından
takdirle karşılanıyor. Vestel’in çevreye olan duyarlılığı doğrultusunda geliştirilen Twinjet çamaşır makinesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, İstanbul
Sanayi Odası ve Manisa Organize Sanayi Bölgesi tarafından verilen “Enerji Verimli Ürün” ödülünü kazandı. Tasarım alanında
da başarı gösteren Vestel, uluslararası prestijli tasarım yarışmalarında 2012 yılında toplam 92 ve 2013 yılında şimdiye dek
toplam 65 tasarım ödülü kazandı. Nedim Sezer, Ar-Ge çalışmalarının bir parçası olan tasarım alanındaki yetkinliklerin Vestel’e
daha büyük başarılar getireceğini ifade etti ve şöyle devam etti:
“Elektronik Ar-Ge merkezimizin de katkılarıyla geliştirilen ürünlerle dünya çapındaki tasarım yarışmalarından 2012 yılında toplam 44, 2013 yılında ise şimdiye dek 43 ödüle layık görüldük.”
38 haber
39
Broadway rüzgarı
Jersey Boys ile başladı
Zorlu Center PSM, Broadway Show’ları serisine, 60’ların popüler grubu The Four Seasons’ın
başarı öyküsünü anlatan Jersey Boys Müzikali ile başladı. Müzikalin prömiyeri için Zorlu
Grubu tarafından özel bir davet verildi. Jersey Boys eleştirmenlerden tam puan aldı.
F
rankie Valli ve The Four Seasons’ın başarı hikayesini
anlatan Jersey Boys Müzikali, Broadway Show’ları serisinin ilki olarak 13 Kasım’da Zorlu Center PSM’de Türk
sanatseverlerle buluştu.
Londra, New York, Las Vegas’tan sonra İstanbul’da sahne
alan müzikalin ilk gösteriminde Zorlu Gayrimenkul Grubu
özel bir davet verdi. Davetin ev sahibi olarak konuşma yapan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu,
İstanbul’un dünden bugüne gelişen kültür-sanat yaşamına
dikkat çekti.
Ahmet Zorlu, konuşmasında Zorlu Center PSM’nin Avrupa’nın
hatta dünyanın en üstün teknolojisine sahip sanat merkezlerinden biri olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Daha önce dünyaca ünlü müzikalleri izlemek için Londra’ya,
Amerika’ya gitmek zorundaydık. Artık İstanbul, Zorlu Center
PSM ile birlikte, New York Broadway ve Londra West-End’den
sonra müzikallerin üçüncü adresi oldu. Yerli ve yabancı birçok sanat otoritesinden ve sanatçılardan övgüler alıyoruz.
Böylesine güzide bir yapıyı ülkemize kazandırdığımız için
gurur duyuyoruz.”
Bu özel davete Ahmet-Zülal Zorlu, Zeki-Türkan Zorlu, Olgun-Berrin Zorlu, Selen Zorlu Melik-Bakır Melik, Şule Zorlu
Cümbüş-Serdar Cümbüş, Nederlander Ailesi’nden Sr. Robert Nederlander ve Jr. Robert Nederlander, iş dünyasından
Cem-Ümit Boyner, Bülent Eczacıbaşı, Tuncay Özilhan, Suzan
Sabancı, Osman Müftüoğlu ve sanat camiasından Erol Evgin,
Haldun Dormen, Göksel Kortay, Suna Keskin gibi birçok isim
katıldı.
Hafızalardan silinmeyen şarkılar hep bir ağızdan
Davetin ardından, heyecanla beklenen müzikal başladı.
Sherry, Big Girls Don’t Cry, Rag Doll, Oh What a Night, Beggin
ve Can’t Take My Eyes Off You gibi ölümsüz şarkılar seslendirilirken izleyiciler de Jersey Boys’a eşlik etti.
60’ların popüler grubu The Four Seasons’ın başarı öyküsünü
dramatik bir şekilde anlatan Jersey Boys Müzikali 24 Kasım’a
kadar Zorlu Center PSM’de sanatseverlerle buluştu. Müzikal,
eleştirmenlerden tam puan aldı.
“En”ler Zorlu Center’da
Zorlu Center PSM’de sahne alan dev müzikal prodüksiyonlarının ilki olan Jersey Boys, şimdiye dek dünya çapında 14
milyon izleyiciye ve 175 milyon kayıt satışına ulaştı.
Frankie Valli, Bob Gaudio, Tommy De Vito ve Nick Massipop’ın
öyküsü; “En İyi Müzikal Albüm” dalında Grammy, “En Yeni
Müzikal” dalında Olivier ve “En İyi Müzikal” dalında Helpmann
ile Tony ödülü olmak üzere toplam 54 uluslararası ödüle sahip. Zorlu Center PSM Broadway Show’larını Türk izleyicilerle
buluşturmaya devam edecek. Zorlu Center PSM’de sergilenecek tüm etkinliklerin biletleri www.zorlucenterpsm.com adresinden satın alınabiliyor.
41
“İlkler”in sahnesi: Zorlu Center PSM
Je
40 haber
ey
rs
ys
Bo
Mo d
el
M
ra
La
elda
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi ilk sezonuna hızlı başladı. 2013-2014 programının odak noktasını
“en iyiler” ve “ilkler” oluşturuyor. Ekim ayında sahnelenmeye başlayan etkinlikler muhteşem gösterilere ve sürpriz
konuklara tanık oldu.
mb
le
İşte Zorlu Center PSM’de gerçekleşen etkinlikler:
23 Ekim: Ludovico Einaudi&Ensemble
Modern çağın Mozart’ı Zorlu Center PSM’de büyülü anlar
yaşattı. Zorlu Center PSM 23 Ekim’de ilk etkinliği Ludovico
Einaudi&Ensemble ile kapılarını sanatseverlere açtı. Klasik,
rock, elektronik ve diğer dünya müziklerinin bileşenlerini kendine çeken, benzersiz sanatsal deneyim yaşatan Ludovico Einaudi Türkiye’de ilk kez sahne aldı.
Sezen
A
ks
u,
F
Ka
va
fis
o
Pr
At
ir
ah
ğlu&Ara Dinkjia
ako
n
i
jes
26 Ekim: Kavafis Projesi
George Dalaras, Alexandros Karozas ve Okan Bayülgen, tek ve
özel bir gösteri için Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi
sahnesinde bir araya geldi. Ünlü Yunan şair Kavafis’in 150’inci
doğum yıl dönümü sebebiyle Yunan müzisyen Alexandros
Karozas’ın besteleri, yine Yunan müziğinin en önemli elçisi
George Dalaras’ın yorumu ve Okan Bayülgen’in canlı seslendirmesi eşliğinde sanatseverlerle buluştu.
2 Kasım: Sezen Aksu, Fahir Atakoğlu&Ara Dinkjian
Türkiye’de popüler müziğin gelmiş geçmiş en önemli isimlerinden olan Sezen Aksu ile müzik dünyasının iki dev ismi Fahir
Atakoğlu ve Ara Dinkjian Zorlu Center PSM sahnesinde bir araya geldi. Marko Markovic ve Erdal Erzincan ise bu özel gecenin
konukları oldu.
08-09 Kasım: Cirque Éloize akrobatları izleyicinin nefesini
kesti
Cirque Éloize “iD” gösterisi, eğlence, hareket, dinamizm ve ak-
12 Kasım: Zorlu Center PSM Drama Sahnesi Take 6’i ağırladı
Akapella müziğin ödüllere doymayan temsilcisi ilk kez
Türkiye’ye geldi. Tarihin en fazla ödül alan vokal grubu Take
6, İstanbul’daki ilk konserini Zorlu Center PSM’de verdi. Claude McKnight, Mark Kibble, Joel Kibble, Dave Thomas, Alvin
Chea ve Khristian Dentley’den oluşan Take 6, bu kadar uzun
süredir popüler olmalarının sebebini, müziklerindeki samimiyet, inanç ve müziğe duydukları tutkulu aşka bağlıyor.
13-24 Kasım: Zorlu Center PSM, Broadway Show’ları serisine
Jersey Boys ile başladı
Jersey Boys Müzikali; Londra, New York, Las Vegas gibi dünya
şehirlerinden sonra 13-24 Kasım tarihleri arasında Zorlu Center PSM’de izleyicileriyle buluştu. 60’ların popüler grubu The
Four Seasons’ın başarı öyküsünü dramatik bir şekilde anlatan
müzikal, sahnelendiği günden bu yana sanat eleştirmenlerinden tam puan aldı.
28 Kasım: Model “Levla’nın Hikayesi”ni anlattı
Şarkılarında, hüznü ve eğlenceyi birleştirerek büyük beğeni
toplayan Model, çalmaya başladıkları ilk günden bu yana sahne performansları ve şarkılarıyla, müzikseverlerin favori grupları arasına girdi. Sanatçı, yeni albümü “Levla’nın Hikayesi”ni
lanse ettiği ilk konserini Zorlu Center PSM’de verdi.
30 Kasım: Ünlü İngiliz grup Blue ilk kez Türkiye’de
10 yıl aradan sonra ilk albüm; ilk turne... Şarkıcı ve söz yazarı
Lee Ryan, Duncan James, Simon Webbe, Antony Costa’dan oluşan Blue, 2000’li yılların başında çıkış yapan en iyi erkek pop
gruplarından biriydi. Blue, “Roulette” albümünün turnesi kapsamında ilk kez Türkiye’de Zorlu Center PSM’de sahne aldı.
5 Aralık: Dış basın ona “İdil Biret’in varisi” diyor...
Ünü sınırları aşan genç piyanist Lara Melda, Zorlu Center PSM
sahnesindeydi. Genç yaşta tanıştığı piyanoyla harikalar yaratan Lara Melda, uluslararası otoriteler tarafından geleceğin
piyanistleri arasında gösteriliyor.
7 Aralık: Fındıkkıran Balesi
Ünlü Rus besteci Çaykovski’nin 1891 yılında bestelediği son
eseri Fındıkkıran, dünyanın en çok sahnelenen gösterilerinden biri. Fındıkkıran Balesi, köklü geçmişi ve etkileyici performanslarıyla tanınan Amerikalı ünlü şef Robert Cole’un yönettiği canlı orkestrayla Türkiye’de ilk kez Zorlu Center PSM’de
sahne aldı.
10 Aralık: Zorlu Center PSM sahnesinde “cümbüş” vardı
Hindistan’dan Batı Avrupa’ya farklı müzik kültürlerini, Balkanlara özgü melodi ve ritimlerle birleştiren New York Gypsy All Stars & Friends, Zorlu Center PSM’de sahne aldı. Özcan Deniz,
Demet Sağıroğlu, Hüsnü Şenlendirici, Yeni Türkü ve Gripin gibi
usta isim ve topluluklar da bu unutulmaz geceye performansları ile imza attı.
11 Aralık: Balkan tınılarına alternatif bir soluk: Divanhana
Aşk, hasret, melankoli, tutku ve neşenin müzikal enstrümanla
ifade biçimi “sevdalinka” türünün ustası, alternatif folk müziği
grubu Divanhana, Zorlu Center PSM, Drama Sahnesi’nde bir
konser verdi. Divanhana’nın geleneksel akordeon, vokalleri
tamamlayan pirinçten üflemeli çalgılar, piyano, bas ve davuldan oluşan orkestrasına Leila Catic’in berrak sesi eşlik etti.
12 Aralık: Mor ve Ötesi
Liseli dört gencin 1995 yılında kurduğu hayaller, bugün sınırları aşan bir hayran kitlesine sahip. Harun Tekin (vokal, gitar),
Burak Güven (bas), Kerem Özyeğen (gitar), Kerem Kabadayı
(davul)’dan oluşan Mor ve Ötesi, akustik performansıyla Zorlu
Center PSM’de hayranlarıyla buluştu.
o
4 Aralık: Popüler dünya müziğinin yeni gözdesi Riff Cohen
Yetenek, cazibe, nezaket ve sempatinin Fransız-Arap dokunuşlu pop müzikle harika karışımı Riff Cohen, performans
sanatlarının yeni adresi Zorlu Center PSM’de sahne aldı. Riff
Cohen, “A Paris” çalışmasıyla müzikseverlerle buluştu.
17 Aralık: Evren Kutlay
Yetenekli ve başarılı bir piyanist olmanın yanı sıra müzikolog
olarak da Yıldız Teknik Üninersitesi’nde önemli çalışmalara
imza atan Evren Kutlay, quartet eşliğinde Osmanlı döneminin
çok sesli seçme eserlerini piyanosuyla Zorlu Center PSM’de
yorumladı.
20 Aralık: Spectacular Classics
Şahane bir orkestrayla dünyanın en popüler klasik müzikleri,
solo üstatları, heyecan verici, benzersiz ışık ve lazer gösterisi.
Hepsi bu enfes şovda bir aradaydı. Spectacular Classics; Bizet, Ravel, Verdi, Tchaikovsky, Haydn ve Handel’in en sevilen
eserlerinden oluşan yepyeni repertuvarıyla izleyicilerin karşısındaydı. Bu muhteşem gösteri Zorlu Center PSM’de müzikseverlerle buluştu.
21 Aralık: John Williams Galası
Zorlu Center PSM’de gerçekleşen John Williams Gala, müziğin
muhteşem sürprizlerle harmanlandığı eşsiz bir gösteri olarak
sahnelendi. Fonda etkileyici ışık ve lazer show’larının yanı sıra
finalde göz kamaştırıcı kapalı mekan havai fişek gösterisi müzik tutkunlarını büyüledi.
27 Aralık: 2 Cellos
Genç Hırvat çellistler Luka Sulic ve Stjepan Hauser, nam-ı diğer “dahi ikili”, Welcome to the Jungle, Hurt, Highway to Hell
ve Viva la Vida gibi şarkıları İstanbul’da ilk kez Zorlu Center
PSM’de çaldı.
he
n
Rif
fC
robasiyi bir arada sundu. Zorlu Center PSM’de izleyiciyi, hiphop, graffiti ve sokak dansları dünyasına davet eden bu farklı
gösteri Türkiye’de ilk kez sergilendi.
Ö
S
anatın çeşitli dallarına ev sahipliği yapmak üzere çok
amaçlı sanat merkezi olarak tasarlanan Zorlu Center
PSM, Londra - West End’den sonra Avrupa’da dünyaca ünlü müzikallerin yeni adresi oldu. 2013 yılında etkinliklerine başlayan Zorlu Center PSM ilk sınavını üstün bir başarıyla verdi.
s
te
i
e
Einaudi&En
ovico
se
Mo
rv
L ud
Blue
Jo
Silje Nergaa
rd
Joksimov
ic
18 Mart - Silje Nergaard
2012’de Unclouded albümünü çıkaran Silje, kuzeyin caz ruhunu muhteşem sesi ve özgün yorumuyla İstanbul’a taşıyacak.
&
chestra
c Or
Nana Mo
us
ko
u
ri
21-23 Mart Forever Tango
Dans, müzik, tango, drama ve yaşam tarzından çok daha fazlası… Bu sene dokuz haftalık şovuyla Broadway’e dönüş yapan
Forever Tango, ilk kez İstanbul’a uğrayacak. Forever Tango,
kaçırılmaması gereken bir gösteri.
/H
d
y Birth
d
a
y
a pp
To
u
Nikolaj Znai
15 Mart - Göksel
Göksel, en güzel şarkılarını özgün yorumuyla seslendirerek
dinleyicilerine müzik ziyafeti yaşatacak.
25 Mart - Jason Vieaux
Klasik gitarla hayranlık uyandıran bestelere hayat veriyor Jason Vieaux. Sanatçı, Avrupa, Meksika, Güney Amerika, Güneydoğu Asya, Uzakdoğu, Avusturalya ve Yeni Zelanda’dan sonra
İstanbul’da, Zorlu Center PSM’de sanatseverlerle buluşacak.
ras
rre
3 Nisan - Haris Alexiou & İncesaz
Haris Alexiou ve İncesaz, Ege’nin iki kıyısı arasında dolaşıp
unutulmayacak bir akşam sunmak için ilk defa bir araya geliyor.
5 Nisan – Mustafa Ceceli
Yıllar önce henüz altı yaşında piyanosuyla melodilere hayat
verdi... Bugün sayısız hayranı var. Pop müziğin duygusal sesi
Mustafa Ceceli, Nisan ayında Zorlu Center PSM’de olacak.
8 Nisan – Fazıl Say
Henüz 14 yaşında ilk eserini besteledi Fazıl Say. Beş kıtada sürdürdüğü konserleriyle dünyanın beğenisini kazandı. Fazıl Say,
Zorlu Center PSM’de ikinci kez müzikseverlerle buluşacak.
11 Nisan – The Piano Guys
Hayatın farklı yollarından yürüyen, farklı yerlerden gelen,
farklı yeteneklere sahip dört adam; bir piyano mağazası sahibi, bir videografiker, bir piyanist ve bir çellist… Onlar, tutkulu
yorumlarıyla klasik müziğin elçileri olarak adlandırılıyor ve
İstanbul’a unutulmaz anlar yaşatmak için geliyorlar.
17 Nisan - Fahir Atakoğlu & Yasmin Levi & Azam Ali
Fahir Atakoğlu, senfonik çalışmalar ve film müzikleri deyince akla ilk gelen isimlerden biri. Fahir Atakoğlu, Zorlu Center
PSM’ye özel programında Yasmin Levy, Azam Ali ve sürpriz
konukları eşliğinde sahnede unutulmaz bir performans sergileyecek.
22 Nisan - 4 Mayıs - Notre Dame de Paris
Dünyanın en çok seyredilen müzikallerinden olan Notre Dame
de Paris, on dört ülkeden sonra şimdi İstanbul’da, Zorlu Center PSM’de sanatseverlerle buluşacak. Notre Dame de Paris,
Titanik filminin hafızalara kazınan şarkısı My Heart Will Go
On’un söz yazarı Will Jennings’in uyarlamasıyla İngilizce olarak sahnelenecek.
rric
o ne
En
ni
o
Mo
er
ev
or
T ang o
Go
r
an
ic
ljko
TS
sé
Ca
ov
eg
Br
Ze
er
14 Şubat - Zeljko Joksimovic & Ad Hoc Orchestra
Besteci, çoklu enstrümantalist, aranjör ve müzik prodüktörü Zeljko Joksimovic “Balkan Bazaar” adını verdiği en son
projesiyle İstanbul’a geliyor. Joksimovic ve Ad Hoc Orkestrası, sanatseverleri Balkanlara doğru müzik yolculuğuna
çıkartacak.
CA
25 Şubat - Rebekka Bakken Band
Şarkılarını üç oktav vokallerin eşliğinde seslendiren Rebekka Bakken, pop müzikten folka, cazdan R&B’ye farklı müzik
tarzları arasında sakin ve uyumlu geçişleriyle geniş bir hayran
kitlesine sahip. Sanatçı, 2003 tarihli ilk solo albümü The Art of
How to Fall caz dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak
kabul edilen Deutscher Phonoverband Jazz Award ödülüne layık görüldü. Rebekka Bakken’ın Zorlu Center PSM’de söyleyeceği her parçaya siz de eşlik edebilirsiniz.
1 Nisan - Simon Trpceski
Dünyanın önde gelen orkestralarında performans sergileyen
ve sanatıyla dünyayı büyüleyen Makedonyalı piyanist Simon
Trpceski İstanbul’un misafiri olacak.
13 Mart – Volkan Konak
Volkan Konak, Karadeniz müziğinin özgünlüğünü bozmadan
evrensel müzikle harmanlıyor.
Ho
11 Şubat - Cenk Karaferya & Broschi Ensemble
Cenk Karaferya konserini, barok ve klasik dönem grubu olan
Broschi Ensemble ile gerçekleştirecek. Etkinliğin odak noktası, barok döneminin kastratlarının sesi için özel yazılmış olan
“Müziğe övgü” olacak.
18 Şubat - Nikolaj Znaider
Günümüzün önde gelen keman virtüözlerinden biri Nikolaj
Znaider. Londra Senfoni, Münih Filarmoni, Çek Filarmoni, Los
Angeles Filarmoni gibi pek çok orkestrada düzenli olarak misafir şeflik yapan Znaider, Figaro’nun Düğünü, Don Giovanni gibi dünyaca ünlü senfonik konserleri ve opera eserlerini
yönetti. Znaider, piyanist Robert Kulek eşliğinde İstanbul’da
unutulmaz bir klasik müzik gecesi yaşatacak.
22 Şubat - Ennio Morricone 50. Sanat Yılı Veda Turnesi
Besteleri 40’tan fazla ödüllü filmde yer alan Morricone 60 yılı
aşkın kariyerinde, sinema tarihinin en bilinen film müziklerine
imza attı. Duayen sanatçı Spaghetti Western’lerinin yanı sıra The
Battle Of Algiers, Cinema Paradiso, The Legend of 1900, Malena,
The Untouchables, Once Upon a Time In America gibi muhteşem
film müziklerinin de yaratıcısı. Morricone, veda turnesi kapsamında 100 kişilik dev koro ve 85 kişilik orkestrasıyla ilk kez
İstanbul’a gelecek; sanat hayatını bu veda turnesiyle kapatacak.
1 Mart – Yalın
Türkiye’nin kuvvetli yorumcularından Yalın’ın yaşatacağı müzik şölenine Zorlu Center PSM’de eşlik edebilirsiniz.
8 Mart - Goran Bregovic
Geleneksel Bulgar polifonileri taşıyan çingene çalgıları bandosunun (The Wedding & The Funeral Band) elektrogitar ve
rock aksanına sahip geleneksel perküsyonla benzersiz uyumu
Goran Bregovic ile Zorlu Center PSM’de sahnelenecek.
Ad
21 Ocak - 9 Şubat CATS
En İyi Müzikal kategorisinde Olivier ödülü ve En İyi Orijinal
Kadro kategorisinde Grammy ödülü bulunan CATS; muhteşem
set tasarımı, olağanüstü kostümleri ve mükemmel koreografisiyle büyüleyici bir müzikal. En son 2008 yılında İngiltere çapında çok başarılı bir turne yaparak kapalı gişe oynayan CATS,
yoğun istek üzerine bu yıl yeniden turneye çıkıyor.
29 Mart - José Carreras
Grammy ödüllü efsanevi tenor José Carreras sesi ve müziğiyle
hayranlık uyandırıyor. Carreras’ın repertuarında Andrea Chenier, La Bohème, Tosca, Werther, Don Carlo, Carmen, La Forza
del Destino, I Pagliacci, L’Elisir d’Amore ve Un Ballo in Maschera yer alıyor.
F
Zorlu Center PSM’nin Ocak - Mayıs 2014 takviminde yer alan
etkinlikleri şöyle:
16 Ocak - Sir James Galway
Peter Jackson’ın Oscar ödüllü Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin
müziklerine hayat veren altın flütlü adam Sir Galway, müzikseverlere unutulmayacak bir gece yaşatacak. Düzenlediği Master Class’larla müziğe olan yaklaşımını ve flüt tekniğini genç
yeteneklere aktaran Sir Galway, konseri öncesinde seçeceği
dört flütçüyle bir Master Class gerçekleştirecek.
28 Şubat - Taksim Trio
Hüsnü Şenlendirici’nin kusursuz ve akıcı klarneti, İsmail
Tunçbilek’in berrak ve net bağlaması, Aytaç Doğan’ın daha
sert ve gitara benzeyen kanunu bir arada. Taksim Trio, hem
eski hem taze hem de çağdaş sesler eşliğinde doğuya özgü
ezgileri sunacak.
6 Mart - Homage to the Beatles: Cristina Zavalloni & I Virtuosi Italiani
“Beatles’a Saygı” konserinde, ünlü caz vokalist ve bestecisi
Cristina Zavalloni, dünyanın en başarılı oda orkestralarından I
Virtuosi Italiani eşliğinde, Beatles’ı anacak. Beatles’ın; Yesterday, Obladi Oblada, Michelle, Let It Be gibi unutulmaz şarkıları
Zorlu Center PSM’de.
de Paris
ame
r
Z
No
D
tre
43
b
akken Band
Ekim 2013 tarihinde perdelerini açan Zorlu Center PSM pek çok ilke imza attı; dünyanın dört bir yanında beğenilen
müzikalleri ve isimleri İstanbul’a getirdi, getirmeye de devam ediyor. Broadway sahnesi, müzik ve dansın her türü
Zorlu Center PSM’de.
16 Şubat - Nana Mouskouri / Happy Birthday Tour
Nana Mouskouri, doğum gününde Atina’dan başlayacağı Happy Birthday Turnesi ile sahnelere geri dönüyor. Dört
Fransız müzisyen ve 2001’den beri Fransa’da müzik kariyerini sürdüren kızı Lénou da Nana, Mouskouri’ye dünya turnesinde eşlik edecek ve böylece Mouskouri’nin en büyük
hayallerinden biri olan kızıyla aynı sahneyi paylaşmak gerçekleşecek.
Re
B
ka
ek
“İlkler” ve “en iyiler”e devam
orlu Center PSM’de etkinlik şöleni Ekim 2013’te başladı
ve tüm hızıyla devam ediyor. Broadway sahnesi, klasik
müzik, dans ve müziğin her türlüsü bu sahnede. Sanatsal zevklerinize uygun bir etkinlik bulma olasılığınız oldukça
yüksek. Etkinlik biletlerini ise www.zorlucenterpsm.com adresinden satın alabilirsiniz.
Vieaux
son
Ja
42 haber
T
sim
ak
T ri o
Fazı
lS
ay
44 Mehmet Zorlu Vakfı
45
Kibritçi Kız Zorlu Center PSM’de
Zorlu Çocuk Tiyatrosu, bu sezon yeni oyunu “Kibritçi Kız Müzikali” ile Zorlu Center Performans
Sanatları Merkezi Drama Sahnesi’ne konuk oluyor. 16 Kasım’da gösterimi başlayan “Kibritçi Kız
Müzikali”, Nisan 2014 tarihine kadar ücretsiz olarak izlenebilecek.
Z
orlu Çocuk Tiyatrosu, Mehmet Zorlu Vakfı çatısı altında 2003 yılından bu yana Türkiye’nin dört bir yanından
yaklaşık 500 bin çocuğu tiyatroyla buluşturdu.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun bu yılki eseri Hans Christian
Andersen’in “Kibritçi Kız” masalından derlenen “Kibritçi Kız
Müzikali”. Müzikal, Nisan 2014’e kadar Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi (Zorlu Center PSM)’nde ücretsiz seyredilebiliyor.
Yeni oyuncuları ve yaratıcı ekibiyle güçlü bir kadro
“Kibritçi Kız Müzikali”, tiyatro oyun yazarı ve Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Başkanı
Prof. Dr. Hasan Erkek tarafından, Hans Christian Andersen’in
ünlü masalından sahneye uyarlandı.
Hasan Erkek’in aynı zamanda yönetmenliğini de üstlendiği oyun 5 yaş ve üzeri izleyicilere sesleniyor. “Kibritçi Kız
Müzikali”ndeki dans koreografileri, Mimar Sinan Güzel Sa-
natlar Üniversitesi Modern Dans Ana Sanat Dalı ve Sahne
Sanatları Bölümü Başkanı Aydın Teker’e, müzikleri ise Nedim
Yıldız’a ait. Müzikalin pedagojik danışmanlığı ise, okul öncesi
çocukların eğitiminde dramanın etkin rolü üzerine pek çok kitabı bulunan Serap Erdoğan tarafından yapıldı. Müzikalin sahne ve ışık tasarımını, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda uzun yıllar
çalışan Nurullah Tuncer, kostüm tasarımını da 2010 Afife Jale
“En Başarılı Kostüm Tasarımcısı” ödüllünü alan Şirin Dağtekin
Yenen gerçekleştirdi.
Amaç sokak çocukları için farkındalık yaratmak…
Sokaklarda akordeon çalıp şarkı söyleyerek kibrit satan bir
kızın hikayesini anlatan “Kibritçi Kız Müzikali”, 19. yüzyılda
geçiyor.
Dans, mim, jonklörlük ve resim sanatlarını bir arada sunan
müzikal, aynı zamanda sokak çocukları konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyor. Dekor, kostüm ve makyajın dönemin özelliklerine göre sunulduğu müzikalde, farklı müzik
aletleri hakkında çocuklara bilgi veriliyor ve böylece enstrüman çalmaya teşvik ediliyorlar. Zorlu Çocuk Tiyatrosu,
“Kibritçi Kız Müzikali”ni alışılmışın dışında mutlu son ile
bitirerek, izleyicilere farklı bir sahne uyarlaması sunuyor.
Müzikalin sürprizi ünlü illüzyonist Sermet Erkin
Müzikalin çocuklara bir de sürprizi var: Ünlü illüzyonist Sermet Erkin konuk oyuncu olarak rol alıyor. Erkin, çocukları oyun
sırasında yaptığı sürpriz gösterilerle şaşırtıyor. Müzikalde
aynı zamanda, müzisyen ve şair Muzaffer Özdemir de Bremen
Çalgıcısı rolünde oynuyor.
Müzikal öncesinde sohbet etme olanağı bulduğumuz müzikalin yazarı ve yönetmeni Prof. Dr. Hasan Erkek, çocukların
yoğun ilgisiyle karşı karşıya kaldıklarının altını çizerek gerçekleştirilen gösterimlerde biletlerin tükendiğini söyledi.
Mart ayında Bursa’ya Nisan ayında Lüleburgaz’a gideceklerini
belirten Erkek, kışın zor günleri olan 15 Aralık ve 25 Ocak ta-
rihleri arasında çocukların oyuna gelmeleri zorlaştığından kısa
bir ara verileceğinin de altını çizdi.
“Kibritçi Kız Müzikali”nin çalışmalarına yaz aylarında başladıklarını belirten Erkek, “Yazın yazmakla, bestelemekle, dekor
tasarımları ve kostüm tasarımlarıyla geçti. Eylül başından itibaren gece-gündüz demeden iki buçuk ay süren bir çalışma
temposuyla provalarımızı tamamladık. 22 kişilik oyuncu kadromuzun yanı sıra yaratıcı ekip ve teknik ekiple birlikte toplamda yaklaşık 50 kişilik bir kadroyla müzikalimize hazırlandık” dedi.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu hakkında
Zorlu Çocuk Tiyatrosu, Mehmet Zorlu Vakfı’nın; eğitimden,
kültür-sanat ve spora kadar birçok alanda gençlerin ve çocukların gelişimini destekleyen çalışmalar kapsamındaki faaliyetlerinden biri olarak 2003 yılında kuruldu. Zorlu Çocuk Tiyatrosu, bugüne kadar Müziğin Kalbi, Burun, Karagöz, Cadılar ve
Hint Fakiri, Kurşun Askerin Utancı, Kediler ve Fareler Mutfağı,
Oz Büyücüsü, Bremen Mızıkacıları, Kurbağa Prens oyunları ve
Çirkin Ördek Yavrusu Müzikallerini çocuklarla buluşturdu. Bu
sezon Kibritçi Kız Müzikali’ni sahneye koyan topluluk, Anadolu turnesini Kurbağa Prens oyunu ile yapıyor.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu, Çirkin Ördek Yavrusu ve Kurbağa
Prens oyunları ile 2011-2012 sezonunda iki farklı yarışmada
beş farklı ödülün sahibi oldu. Kurbağa Prens Oyunu, Assitej
ve Sahne Dergisi iş birliği ile verilen Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Ödülleri kapsamında “En İyi Kadın Oyuncu” ve “En İyi
Erkek Oyuncu” ödüllerinin sahibi olurken, Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali ise XII. Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde “Çocuk Oyunları” kategorisinde müzisyen ve yazar alanında özel
ödüle layık görüldü.
Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun sezon boyunca sergileyeceği oyunlar hakkında detaylı bilgilere www.zorlucocuktiyatrosu.com
ve www.facebook.com/zorlucocuktiyatrosu adreslerinden
ulaşılabiliyor.
46 haber
47
Zorlu Enerji “en büyük”ler
arasında
Zorlu Enerji Grubu’ndan Karbon
Saydamlık Projesi’nde iki başarı
Zorlu Enerji, 2013 yılı hedeflerine başarıyla ulaştı. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın “250 Büyük Firma Araştırması”
ile İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “500 Büyük Firma Araştırması” listelerinde yer alan Zorlu Enerji’nin başarıları
ödüllendirildi.
Zorlu Enerji Grubu, Karbon Saydamlık Projesi’nde iki ayrı başarıya imza attı. Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Doğal
Elektrik Üretim A.Ş., Türkiye’nin İklim Performans Liderleri Ödülü’nü alırken; Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş, CDP (Carbon
Disclosure Project-Karbon Saydamlık Projesi) raporlaması yapan dört enerji şirketi arasında en yüksek skoru elde etti.
Z
S
orlu Enerji’nin başarılı çalışmaları sanayi ve ticaret
odaları tarafından takdirle karşılandı. Zorlu Enerji
Elektrik Üretim A.Ş., Bursa Ticaret ve Sanayi Odası
(BTSO) “250 Büyük Firma Araştırması” ve İstanbul Sanayi
Odası’nın (İSO) “500 Büyük Firma Araştırması” listelerinde
yer alarak ödüle layık görüldü.
BTSO tarafından, Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde (BOSB)
faaliyet gösteren firmalar arasında yapılan “250 Büyük Firma Araştırması” ile İSO’nun “500 Büyük Firma Araştırması”
sonucunda listeye girmeyi başaran sanayici ve iş adamları
Bursa’da düzenlenen ödül töreninde bir araya geldi. 26 Eylül
2013’te Meşelipark Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen törende Zorlu Holding Yöneticileri ve araştırmalara dahil olan
diğer firmaların temsilcileri yer aldı.
Törene, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu,
Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak ve Zorlu O&M Bursa İşletme Müdürü Gürcan Okumuş katıldı. Zorlu Enerji’nin ödülünü Zorlu Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Zeki Zorlu, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Remzi Topuk’un
elinden aldı. Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Enerji
Elektrik A.Ş., Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) “250 Büyük Firma Araştırması”nda 19. oldu.
era gazı salımı ve iklim değişikliği riskleri yönetim stratejilerini kamuyla şeffaf bir şekilde paylaşan Zorlu Doğal Elektrik, Karbon Saydamlık Projesi’nde gönüllü raporlama yapan ve dereceye giren tek enerji şirketi oldu. Zorlu
Doğal Elektrik, 2013 yılında Karbon Saydamlık Projesi (Carbon
Disclosure Project - CDP) platformunu kullanarak iklim değişikliği stratejilerini açıklayan şirketler arasında yapılan “Performans Derecelendirmesi”nde, en yüksek ikinci grup olan B
grubunda yer alarak, Türkiye’nin İklim Performans Liderleri
Ödülü’nü almaya hak kazandı.
Zorlu Enerji Grubu’nun bir diğer şirketi Zorlu Enerji Elektrik
Üretim A.Ş. (Zorlu Enerji) ise, Borsa İstanbul -100 (BIST 100)’e
dahil olan ve raporlama yapan dört enerji şirketinden en yüksek performans skorunu alan şirket oldu. Zorlu Enerji, 2011
yılında ise Türkiye’nin Karbon Saydamlık Lideri Ödülü’nü alan
ilk enerji şirketi olmuştu.
“İklim koruma ve karbon yönetimi öncelikli konularımız arasında”
Zorlu Doğal ve Zorlu Enerji şirketleri adına ödülü Zorlu Enerji
Genel Müdürü Sinan Ak, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi
ve Rektör Yardımcısı Sondan Durukanoğlu Feyiz’in elinden
aldı. Ödül alırken bir konuşma yapan Ak şunları söyledi:
“Özellikle son 20 yıldır, iklim değişikliği ve karbon krizi yal-
nızca doğal çevreye ve insan sağlığına etki etmekle kalmıyor,
aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmayı da tehdit ediyor. Zorlu
Enerji Grubu olarak biz de iklim koruma ve karbon yönetimini
öncelikli konularımız arasında görüyoruz. Küresel değişimler
karşısında, özellikle iklim değişikliğine karşı kurumsal yapımızı güçlendiriyor ve risk yönetimi için çeşitli araçlar geliştiriyoruz. CDP, bu yönde strateji geliştirmemiz için bize ilham veren,
aldığımız aksiyonları kamuoyuyla paylaşmamızı sağlayan çok
önemli, global bir mekanizma. Raporlama ve şeffaflık taraflarımızı güçlendiren ve bu değerli ödülü bize sunan CDP Türkiye
ekibine ve emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum.”
Zorlu Enerji Grubu, çevre raporlamalarında çıtayı yükseltiyor
Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure Project - CDP),
şirketlerin sera gazı salımı ve iklim değişikliğine yönelik strateji-
lerini uluslararası kurumsal yatırımcılarla paylaşmaları yönünde
önemli bir adım niteliği taşıyor. Yaptığı projeler ve yatırımlarla
çevre konusuna önem veren Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden
Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş, CDP raporlaması yapan dört
enerji şirketi arasında en yüksek skoru alan şirket oldu. Geçen
yıl Zorlu Doğal Elektrik, sergilediği karbon performansıyla Türkiye sıralamasında 6. olurken, Zorlu Enerji 4. sırada yer almıştı.
Karbon Saydamlık Projesi hakkında
Karbon Saydamlık Projesi, 2000 yılında şirketlerin, yatırımcıların ve hükümetlerin iklim değişikliği tehdidine karşı önlem
almalarını sağlayacak bilgileri toplamak ve paylaşmak amacıyla başlatıldı. Proje, iklim değişikliğini küresel iş sistemi ile
bütünleştiren bir süreci yönetiyor ve dünyanın en büyük sera
gazı salımı veri tabanını yatırımcılara açıyor.
48 köşe yazısı/ayşegül güngör
49
Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü
[email protected]
İçimizdeki kötüyü keşfetmek
En büyük zafer insanın kendine hakim olmasıdır.
Platon
İ
nsanın içindeki kötü yanı ile mücaledesi ya da kötü yanını
Son seyrettiğim bölümde kaptan ve arkadaşları araştırma
Mr. Spock sağ duyusuyla kaptana, eğer kötü yanıyla iyi yanı
irade ve vicdanımızın sesi olurken sadece onu dinleğimizde
der özelliğimiz öne çıkıyor ama bu özelliğimizi olumlu yönde
yok etme isteği her zaman edebiyatın önemli konuların-
yapmak için ıssız ve soğuk bir gezegene inerler. Gezegende
tekrar birleşmezse lider olamayacağını, insanın kötü yanı ile
karar alamıyoruz. Çünkü aldığımız kararlar doğru olsa bile
kullanamıyor ve diktatörleşiyoruz ya da Mr. Hide gibi vicdanı-
dan biri olmuştur. Robert Louis Stevenson’nun “Dr. Jekyll
bir köpeğe rastlarlar ve o köpeği incelemek için kaptan kö-
karar aldığını ve kötü yanı sayesinde aldığı kararların sonuç-
zaman zaman olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. Bir kurumda
mız olmadığı için ne yaptığımızı bilmeden ve farkında olmadan
ve Mr. Hide” kişilik bölünmesi üzerinden insanın içindeki kötü
pekle birlikte gemiye geri döner, bu sırada ışınlama makine-
larıyla yaşadığını söyler. Bu arada kaptan zaman geçtikçe
üst düzey yöneticilik yapan bir arkadaşım, çalışma arkadaş-
kötülük yapıyoruz. Kötü yanımızda bir süre sonra korkuların
ile mücadelesini çok güzel anlatır. Hepimizin içinde hem iyi
si arıza yapar ve hem köpeğin hem de kaptanın klonları or-
daha çok duygusallaşmakta ve karar almaktan kaçmaktadır.
larının o görevi hakkıyla yapabileceğine inanmadan kimseyi
esiri oluyor ve korkular bizi ele geçirdiği için gelen tehlikeleri
hem de kötü yanımızın olduğu ve iradenin bu mücadelede ha-
taya çıkar. Kaptan dahil herkes kaptanın klonunun farkında
Zaman ilerlemektedir ve ışınlama makinesi bozuk olduğun-
maaşı artsın diye terfi ettirmezdi. Bunu da onlara çok net ola-
göremiyor ve kontrolsüz risk alarak kaybediyoruz.
kem görevini üstlenmesi bu kitabın ana fikrini oluşturur.
değildir. Gemi büyük olduğu için ilk önceleri klon ve kaptan
dan mürattebatın bir kısmı inceledikleri gezegende mahsur
rak açıklar ve kendilerini geliştirmeden terfi edemeyeceklerini
bir araya gelmez. Kaptan odasında dinlenirken klonu ile kar-
kalmıştır. Onları geri getirmek için çalışmaları ve karar alma-
söylerdi. İyi bir uzman olmanın iyi bir yönetici olmak anlamına
Bence liderliğin temeli içimizdeki kötüyü keşfetmek ve onu
Uzay yolu çocukken en çok sevdiğim diziydi. Bugün baktı-
şılaşan mürettebat şaşkınlık içindedir. Mantıklı düşünen ve
ları gerekmektedir. Işınlama makinesini tamir ederler ve iki
gelmediğini eklerdi. Yöneticilik yaptığı dönemde birlikte çalış-
irade ile kontrol altına almaktan geçiyor. Onu kontrol etmekte
ğımda dekorlar ve kullanılan aletler nedeniyle seyredilmesi
hakkaniyetle karar veren kaptanları gitmiş sanki yerine emir
köpeği birleşmesi için makineye koyarlar sonunda tek köpek
tığı arkadaşları onu çok severler miydi bilmiyorum ama ken-
korkmamakla oluyor. Kaptan Kirk, korkularını yönettiğini his-
gerçekten zor. Ama bugünü anlamak için ve farkında olmadan
veren vahşi bir diktatör gelmiştir. Kaptan odasından çıkar ve
haline gelir ama köpeğin mantığı olmadığı için korku duygusu
dince aldığı kararın doğru olduğuna çok inanırdı. Yıllar içinde
settiğinde içinde kötü klonunu da yönetebildiğini görmüştü.
kullandığımız aletlerin ilk halini hatırlamak için kaçırılmaması
bir anda kaptanla karşılan herkes gemide hem kaptanın hem
öne çıkmış ve köpek klonuyla birleşmesine rağmen ölmüştür.
kurum çok büyük değişikliğe uğradı ve onun terfi ettirmediği
İçimizdeki kötü yanımızı kontrol edebilmemiz için de irademizi
gereken bir tarih belgeseli. Her hafta o tek kanallı ve siyah
de klonunun olduğunu fark eder. Durduk yerde çatışma çıka-
Kaptan karar almaktan korkar bu arada… Mr. Spock kaptana
çalışanlar hala kurumda çalışıyor olmalarına rağmen kurumun
güçlendirmemiz gerekiyor. İrademiz zayıfsa ya da zayıfladıkça
beyaz televizyonda sabırsızlıkla beklerdim. Kendiliğinden ya-
ran ve terör estiren kaptan değil klonudur. Klonu yakalarlar;
“Ben yapabiliyorsam sen de yaparsın. Bir tarafım uzaylı bir ta-
üst yönetimi tamamıyla değiştiği için başka bölümlerde terfi
korkularımızın esiri oluyor ve yapamacağım duygusunun içine
nan ışıklar, siz gelirken açılıp kapanan kapılar, gemide mikro
bu arada doktor ve Mr. Spock kaptanın yanı sıra köpeğin de
rafım insan… Ben de her gün bu iki tarafın savaşını veriyorum
edenler işinden oldu.
hapsoluyoruz. Bir süre sonra da korkularımız bizi ele geçirdiği
dalgada ısıtılan ve hazırlanan yemekler, doktorun EMAR’a
klonu olduğunu keşfederler. Köpeği incelediklerinde, klonun
ama mantığım sayesinde iki tarafımı da dengede tutuyorum”
benzer bir cihazı kullanarak hastalığı anında teşhis etmesi,
köpeğin tüm vahşi yanlarını barındırdığını, gerçek köpekte ise
der. Sonunda kaptanın iradesi ve mantığı Mr. Spock’ın da yar-
Sadece iyi yanı ya da sadece kötü yanı olan yarım bir insan
lerimizin farkına varacak ve iyi yanımızı kötü yanımızı yönet-
bugün günümüzde nasıl olduğunu sorgulamadan kabul etti-
sadece iyi yanların kaldığını fark ederler. Kaptanda da aynı
dımı ile kötü yanının, en önemlisi korkularının üstüne yürür,
olarak yaşayabilir miyiz? Bence imkansız… Sadece iyi yanımız-
mek için kullanacağız. Shakespeare’in dediği gibi beynimiz
ğimiz şeyler. Benim için dizide var olup günümüzde gerçek-
şey olmuştur. Moleküller yeniden birleştiğinde arıza nedeniy-
yeniden ışınlanarak geri geldiklerinde tek bir insan olur.
la yaşadığımızda karar alma fonksiyonumuzu kaybediyor ve
bahçemizdir, irademizde onun bahçıvanı. Yani kendimize ne
leşmeyen şeylerden biri ışınlanma oldu. Kimbilir belki bir gün
le insanın içindeki mıknatıs ters çalışmış ve tüm kötü yanlar
kurban rolünü benimsiyoruz. Bir süre sonra bize verileni kabul
ekersek onu topluyoruz.
ışınlanarak da bir yerden bir yere gidebiliriz ve “Işınla beni
bir araya gelerek yeni bir klon oluşturmuş, gerçek insanda ise
Bu bölüm bana birçok şeyi yeniden sorgulama imkanını verdi.
ediyor ve pes ediyoruz. Sadece kötü yanımızla yaşadığımızda
Scoty” repliğini gerçek hale getirebiliriz.
sadece iyi yanlar kalmıştır.
Hepimizin içinde hem iyi hem de kötü bir taraf var. İyi yanımız
ise ya kaptanın kötü klonu gibi davranıyor diğer bir deyişle li-
için yok oluyoruz. Oysa kendimizi tanıdığımızda yapabilecek-
Herkese çok güzel bir yıl diliyorum.
“İrademiz zayıfladıkça
korkularımızın esiri oluyoruz. Bence
liderliğin temeli içimizdeki kötüyü
keşfetmek ve onu irade ile kontrol
altına almaktan geçiyor. Onu kontrol
etmek de korkmamakla oluyor. ”
50 haber
51
Zorlu Center’ın renkleri Z Mag’da
Ferhan İstanbullu
Zorlu Center İstanbul’da benzersiz bir yaşam merkezi. Başlı başına pek çok hikayeyi barındırıyor. Z Mag dergisi de bu
renkli hikayeleri okurlarıyla buluşturuyor. Özgün tasarımı ve zengin içeriğiyle Z Mag’ın ilk sayısı şimdiden dikkatleri
çekti.
Z
orlu Center’da yaşamın tüm renklerini sayfalarına taşıyan Z Mag dergisi yayın hayatına başladı. Tutkuyla
hazırlanan dergi zengin içeriğiyle daha ilk günden Zorlu
Center ziyaretçilerinin beğenisini topladı. Özgün tasarımıyla
dikkat çeken Z Mag, güçlü “life style” kimliği ve görsel diliyle
hayat dolu bir yayın. Farklı okur kitlelerine hitap edebilmesi
için dergide son derece sade bir dil kullanıldı, görsellik ön
planda tutularak içeriğin rahat okunabilmesine özen gösterildi. Derginin içeriğinde ustaca seçilmiş ilginç konular yer aldı.
Bu noktada Zorlu Center’ın sunduğu “yaşam biçimi” ile içerik
bağdaştırıldı. Sonuçta ise iletişimi ve kimliği güçlü bir dergi
çıktı ortaya. Z Mag ilk sayısında 100.000 adet basıldı. Bu çalışma elbette tecrübeli bir ekibin ürünü. Halil Özbayrak’ın Kreatif Direktörlüğünü üstlendiği Z Mag dergisinde Damla Gökdel
Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapıyor. İlk sayıda Konular
Editörü Berin Yavuzlar’ın yanı sıra farklı konuk editörlerle çalışıldı. Moda çekimleri ise Cihan Alpgiray tarafından gerçekleştirildi. Z Mag Yayın Yönetmeni Ferhan İstanbullu derginin
hayata geçirilme sürecini Zorlu Dergi okurlarıyla paylaştı.
ğerlendirdik. Zorlu Center’da faaliyeti süren perakende ve yeme-içme mekanları cephesinden son haberleri, Zorlu Center’ın
bizce en iddialı yönü olan Performans Sanatları Merkezi’nin
ajandasını, merkezin kendine özgü bitki örtüsünü ve elbette
mimarisini ilk sayıda konu ettik. Kendi içinde zaten güçlü haber seçenekleri sunan Zorlu Center’da yayıncı olarak işimiz,
doğru haber temalarını seçmek ve konuyu farklı açılarla ele
alabilmek. Bu anlamda Zorlu Gayrimenkul pazarlama ekibinin
bizi içerik, tasarım ve kurgu yönünden son derece özgür bıraktığının da altını çizmeliyim.
Z Mag dergisinin ilk sayısına nasıl hazırlandınız?
Zorlu Center, bir life-style dergi içeriği oluşturmak için sonsuz
malzeme sunan bir yaşam merkezi. Biz de bu seçenekleri de-
“Z Mag” ismi dikkat çekici. Derginin ismine nasıl karar verdiniz? Bu isim neyi karşılıyor?
Farklı isim önerileri de vardı üstünde tartışıp konuştuğumuz.
İlerleyen sayılarda içerik, Zorlu Center ile nasıl ilişkilendirilecek? Bunun için nasıl çalışmalar, ön hazırlıklar yapılıyor?
Öncelikle yeni sayı için Z Mag kapsamında ele alabileceğimiz
farklı konu başlıklarını kararlaştırdık. Zorlu Center kompleksi
kapsamında iletişimde olduğumuz, bakış açılarını dinlemeyi
merakla beklediğimiz başka isimler bulunuyor. Ayrıca Zorlu
Center’ın çözüm ortaklarının da çarpıcı projeleri olduğunu biliyor ve okurlara aktarmak için sabırsızlanıyoruz.
Ama açıkçası ilk baştan beri tüm ekibin en çok istediği isim Z
Mag oldu. Z harfi tabii ki Zorlu markasını çağrıştırıyor. Ancak
grafik yönünden de oldukça şık bir harf. Mag ise “magazine”
kelimesinin karşılığı. Biz de bu veriler ışığında, içimize sinen Z
Mag isminde karar kıldık.
Tasarımda nasıl bir yaklaşımla çalışıldı?
Öncelikle kolay okunan, görsel dili ve “life-style” kimliği güçlü
bir dergi ortaya çıkarmaktı hedefimiz. Z Mag adını farklı temalarla eşleştirdik. Böylece hem konu ayrımında, hem de sayfa
başlıklarında çok hoş görsel sonuçlar elde ettik.
Z Mag dergide kime göre, ne var?
Z Mag, hayata dair farklı renkleri merak eden, okumayı seven,
moda ve stil konularına ilgi duyan, kültür ve sanata hayatında yer veren kadın ve erkeklerin okumaktan keyif alacağı bir
dergi.
Derginin birinci sayısının dağıtımı nasıl gerçekleştirildi?
Z Mag’ın ilk sayısı, Marie Claire, Men’s Health ve Trendsetter
dergileri ile birlikte sunuldu. Aynı zamanda Zorlu Center dahilinde dikkat çeken noktalarda, misafirlerin dergiye kolayca
ulaşabileceği özel alanlar oluşturuldu.
İlk sayı için aldığınız yorumlar nasıldı? En çok dikkat çeken
yanı neydi derginin?
Beni en çok benzer yayınları hazırlayan kurum ve kişilerden
gelen olumlu yorumlar mutlu etti. Özellikle bir AVM yayını
değil dört başı mamur bir dergi olduğunu belirten yorumları
duymak son derece keyifli. Derginin en dikkat çeken yanı da
bu zaten: Z Mag bir AVM dergisi değil.
Z Mag dergiyi, içeriği, hedef kitlesi, tasarımı ve amacı ile siz
nasıl tanımlarsınız?
Z Mag çok zengin bir yayın oldu. Bazı yayınlar vardır, tasarımı
zengin, içeriği zayıftır. Z Mag hedef kitlesine hitap eden özgün
tasarımı ve hizmet ettiği yapıyla örtüşen kalitede içeriğiyle kendi kategorisinde öne çıkıyor. Hayatın tadını çıkarmayı seven,
kendine özel zevkler geliştirmiş, kültür ve sanata vakit ayırmayı
önemseyen insanlar Zorlu Center’da zaman geçirmeyi sevdikleri gibi Z Mag’ı da merakla okuyorlar. Zaten derginin esas amacı
da Zorlu Center’daki renkli hayatı sayfalara aktarabilmek.
Dergide sizin favori bölümünüz var mı?
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi takviminde yer
alan etkinlikler çok ilginç. Bu nedenle PSM’nin ajandasını sık
sık okuduğumu söyleyebilirim.
52 haber
53
TAÇ’ın web sitesi yenilendi
Ev tekstili sektörünün lider markası TAÇ, web sitesini yeniledi. Kullanıcı dostu özellikleriyle dikkat çeken
www.tac.com.tr, artık daha kolay ve hızlı alışveriş olanağı sağlıyor.
riyle ve ürün isimlerine göre A’dan Z’ye veya Z’den A’ya göre
sıralanabiliyor.
• Müşteri isterse siparişine hediye notu ekleyebiliyor.
• Siparişlerin nerede olduğu kullanıcı sipariş yönetimi ekranından takip edilebiliyor.
• Müşteriler “Arkadaşını Davet Et” modülü ile arkadaşlarını
TAÇ’ın sitesine davet edebiliyor ve üye olan arkadaşlarının
ilk alışverişleri sonrası 10 TL hediye çeki kazanıyor.
Hem müşteriye hem markaya kolaylık
TAÇ’ın internet sayfasındaki yenilikler sadece müşteriler
için değil; site yöneticilerine de çeşitli kolaylıklar sunuluyor.
İstenilen tarih aralıklarındaki satış raporlarının yanı sıra,
ürün popülerlik raporu, en çok satılan ürünler raporu, belirlenen tarih aralığına göre yeni kazanılan müşteriler raporu
gibi pek çok raporlama seçeneğinden yararlanmak mümkün olabiliyor.
Bu özellikler, müşterilere hem daha hızlı hem de daha kaliteli hizmet imkanı veriyor.
Ü
rün gruplarının çeşitliliği sayesinde farklı tüketici
gruplarına hitap eden TAÇ markasının internet sitesi,
Ekim 2013 itibarıyla yeni yüzüyle tüketiciyle buluştu.
Hem kurumsal hem de e-ticaret sitesi olarak tasarlanan www.
tac.com.tr, üç farklı ara yüz ile hayata geçirildi. TAÇ’ın yeni
web sitesi, kullanıcı dostu, kolay ve hızlı alışveriş özellikleriyle
de dikkati çekiyor.
www.tac.com.tr’de bulunan kullanıcı dostu özelliklerden bazıları şunlar;
• Kullanıcılar, ürün grubuna göre filtreleme yapabildiği gibi
kategori, fiyat aralığı, renk, ebat bilgilerine göre tercih seçenekleri oluşturabiliyor.
• “Kendi Nevresimini Kendin Yarat” modülü ile kullanıcının
kendi tasarımından oluşan, kişiselleştirilmiş hediyeler hazırlama olanağı sağlıyor.
• “Stoğa Girince Haber Ver” modülü, müşterileri, beğendikleri
ürünler temin edildiği anda haberdar ediyor.
• “Yeni Gelenler”, “Çok Satanlar” ve “Fırsat Ürünleri” modülleri, ürünlere hızlı yoldan erişim sağlıyor.
• Kullanıcı dostu bir diğer özellik sayesinde, eski siteden farklı
olarak ürünler, fiyatlarına göre artan veya azalan seçenekle-
TAÇ, Instagram’da
TAÇ, Facebook’tan sonra şimdi de milyonlarca kişinin fotoğraflarını paylaştığı Instagram’da kullanıcılarıyla buluşuyor.
Ekim 2013’te Instagram’a katılan TAÇ’ın takipçileri ve paylaşımları hızla artıyor.
T
AÇ, Ekim 2013 tarihinden itibaren 150 milyon kullanıcısı
bulunan Instagram’da yerini aldı. Dünyadaki teknolojik
gelişmelere yönelik sürdürülebilir politikalarıyla hedeflerini belirleyen TAÇ markası, Facebook’tan sonra Instagram’ın
renkli dünyasında tüm ürün kategorilerinden çeşitli görselleri
kullanıcılara ulaştırıyor.
TAÇ, sahip olduğu üretim altyapısı ve sunduğu ürünlerle sektörüne yön verirken sosyal medya gibi modern çağın iletişim
kanallarından yararlanarak anında milyonlarca kişiye ulaşıyor.
En yeni ürünlerini müşterileriyle buluşturan TAÇ, böylece
rekabet avantajı da sağlıyor. Zorlu Tekstil Grubu’nun Ar-Ge
ekipleri yeni ürünler ortaya çıkardıkça TAÇ markası da yeni
ürünlerin görsellerini Instagram ve Facebook kanalıyla geniş kitlelere ulaştırıyor.
2010 yılında kurulan ve kısa bir süre
önce Facebook tarafından satın alınan
Instagram, sosyal medyadaki pazarlama uygulamaları arasında hızla önem
kazanan bir mecraya dönüştü. TAÇ ise
bu gelişimi takip ederek, Facebook
sayfası üzerinden kullanıcılarını ürün
gamı ve kampanyaları hakkında bilgilendirirken, Instagram sayfasındaki
görsel çalışmalarına da ağırlık vermeye başladı.
54 haber
55
Gökçedağ Rüzgar Santrali’ne
karbon kredisi finansmanı
Alaşehir Jeotermal’in kredisi hazır
Zorlu Jeotermal Enerji Elektrik Üretimi A.Ş., Yapı Kredi ile 113 milyon Dolarlık kredi sözleşmesi imzaladı. Bu kredi
paketi, Zorlu Jeotermal’in Manisa’nın Alaşehir ilçesinde çalışmalarını sürdürdüğü Alaşehir Jeotermal Santrali’nin
finansmanında kullanılacak. Santralin 45 MW kurulu güce sahip olması planlanıyor.
Gökçedağ Rüzgar Santrali’nde, karbon kredisi üretiminde üçüncü doğrulama Eylül 2013’te tescillendi. Gold Standart
Komitesi onayıyla, Gökçedağ Rüzgar Santrali’nde üretilen temiz enerji ile 581 bin 625 ton karbondioksit salımı
engellenmiş oldu.
Z
orlu Enerji Grubu, 2008 yılında Grup şirketlerinden Rotor Elektrik Üretim A.Ş.’ye ait Osmaniye’de
bulunan 135 MW kurulu güce sahip Türkiye’nin en
büyük rüzgar enerjisi santrali Gökçedağ Rüzgar Enerjisi
Santrali’nin (Gökçedağ RES) temellerini atmıştı. Aynı yıl
içinde, yıllık 302 bin 675 ton karbondioksit eşdeğerinde bir
emisyon azaltımı elde edilebileceği hesaplanmış, bu azaltımın gönüllü piyasalarda karbon kredisine dönüştürülebilmesi için EcoSecurities Group ile Karbon Emisyon Satış
Sözleşmesi imzalanmıştı.
Gökçedağ RES, Karbon Emisyon Satış Sözleşmesi sonrasında geçen iki yıl içinde Gold Standart kriterlerini tamamladı ve
Gönüllü Emisyon Azaltımı piyasasında Gold Standart ile tescil
edildi. Gökçedağ Rüzgar Santrali, 2009 yılı Ağustos ayı itibarıyla ticari elektrik üretiminin yanı sıra Gold Standart çerçevesi
altında Gönüllü Emisyon Azaltımı (VER – Voluntary Emission
Reduction Certificates) üretimine başladı.
Gökçedağ RES onayı aldı
Üretim başlangıç tarihinden itibaren 3 yıl geçerliliği olan bu
sözleşme yine piyasa fiyatının üzerindeki bir rakamla revize
edilerek 2012 yıl sonuna kadar uzatıldı. Eylül 2013 tarihinde
uluslararası danışmanlar saha ziyaretinde bulundu. Ziyarette,
çevresel ve sosyal gerekliliklerin başarıyla yerine getirildiği
tespit edilerek, geçerli kılma (validasyon) ve doğrulama (verifikasyon) onayları alındı.
Gold Standart Komitesi, bugüne kadar sözleşme kapsamında
yürütülen ilk iki doğrulama sürecinde toplam 1 milyon 360 bin
970 avro tutarını onayladı. Üçüncü doğrulama kapsamında,
Güney Koreli bağımsız denetçinin değerlendirmesi sonucunda
2 milyon 193 bin 628 avro tutarındaki satış bedeli, Gold Stan-
dart Komitesi tarafından onaylandı. Bu çalışmalar sonucunda,
Gökçedağ Rüzgar Santrali’nde 581 bin 625 ton karbondioksit
salımı engellenmiş oldu.
Gönüllü Emisyon Azaltımı (VER-Voluntary Emission Reduction Certificates) hakkında:
Gönüllü Emisyon Azaltımı, Kyoto Protokolü’ne üye olmayan
ülkeler için Türkiye ve ABD gibi ülkelerde geçerli olan kar-
bon sertifikalarıdır. Karbon Kredisi kavramı, 1997’de tüm
dünyada Kyoto Protokolü’nün imzaya açılması ile gündeme
geliyor. Protokol, taraf olan 40 gelişmiş ülkenin sera gazı
salımı için ulusal kotalar belirliyor. Böylelikle kotalarını aşmak istemeyen gelişmiş ülkeler ve çevresel duyarlılıklarını
göstermek isteyen kuruluşlar ile Türkiye gibi protokolü imzalamamış gönüllü ülkeler arasında karbon kredisi alışverişi başlıyor.
Z
orlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Jeotermal Enerji
Elektrik Üretimi A.Ş. (Zorlu Jeotermal) Alaşehir Jeotermal Santrali için Yapı ve Kredi A.Ş. ile toplam 113 milyon
ABD doları tutarındaki kredi sözleşmesine imza attı.
Düzenlenen finansman kutlama yemeğine Zorlu Enerji Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Zorlu Enerji Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı Yağmur Özdemir, Zorlu Enerji Satınalma, Hukuk ve
Sözleşmeler departmanları yöneticileri ile Yapı Kredi Kurumsal ve Ticari Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Feza Tan ve
projede emeği geçenler katıldı.
Finansman için toplam kredi vadesi 14 yıl olarak belirlendi. Zorlu Jeotermal’in santralde kullanacağı ana ekipmanların finansmanı için Japan Bank for International Cooperation (JBIC)’in
Yapı ve Kredi A.Ş. aracılığıyla sağlayacağı ihracat (ECA) kredisinin de pakete dahil edilmesi planlanıyor. Bu önemli finansman kapsamında görüşlerini paylaşan Zorlu Enerji Genel
Müdürü Sinan Ak, yaptığı açıklamada; imzalanan kredi sözleşmesinin, enerji sektöründe proje finansmanı standartlarını değiştirecek özellikli yapısı ile Zorlu Enerji Grubu’nun sektördeki
öncü pozisyonunu pekiştirdiğini söyledi.
Sinan Ak
paralel olarak, 2023 yılında, jeotermal kaynaklardan elde
edilmesi planlanan elektrik üretiminin yarısını Zorlu Enerji Grubu olarak tek başımıza üreteceğiz. Türkiye’nin farklı bölgelerindeki jeotermal yatırımlarımız doğrultusunda,
hedefimize ulaşmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz”
dedi.
Yapı Kredi Kurumsal ve Ticari Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Feza Tan ise, “Yenilenebilir enerji projelerinin toplam
enerji finansmanı içindeki payı yaklaşık yüzde 55 gibi ciddi bir
orandadır. Bu sebeple özellikle yenilenebilir, sürdürülebilir
enerji alanında büyük çapta çalışmalara imza atan Zorlu Enerji Grubu’nu desteklemekten büyük mutluluk duyuyor, yeşil
enerji alanında büyümenin hızla artarak devam etmesini ve bu
projenin de pek çok kuruma örnek olmasını diliyoruz” ifadeleriyle görüşlerini paylaştı.
Sinan Ak, Zorlu Enerji Grubu olarak yerli ve yenilenebilir kaynakların ekonomiye kazandırılması ve jeotermal kaynağa dayalı elektrik üretiminin artırılması için yatırımlara devam edeceklerinin altını çizdi.
ABD Ticaret ve Kalkınma Ajansı’nın Türkiye’de desteklediği
ikinci büyük proje
Zorlu Jeotermal, 30 MW kurulu güce sahip olacak jeotermal
kaynağa dayalı elektrik üretim tesisi kurmak için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) 2010 yılında üretim lisansı aldı. Şirket, bölgede yürüttüğü araştırmalar sonrasında
mevcut kaynak potansiyelinin daha yüksek olduğunu gördü
ve 2013 yılında üretim lisansının 45 MW olarak revize edilmesi
için EPDK’ya başvuruda bulundu. Alaşehir Jeotermal Santrali
tamamlandığında yılda 320 milyon kWh elektrik üretmesi öngörülüyor.
Kısa süre önce, 80 MW kurulu gücü ile Türkiye’nin en büyük
jeotermal santrali olan Kızıldere II Jeotermal Santrali’nin
açılışını yaptıklarını hatırlatan Sinan Ak, “Hükümetimizin
Cumhuriyet’in 100. kuruluş yılı için belirlediği hedefler ile
Alaşehir Jeotermal Projesi, rezervuar araştırmalarının yapılması için 2011 yılında ABD Ticaret ve Kalkınma Ajansı’ndan
temin ettiği 477 bin ABD doları tutarında hibe ile Türkiye’de
bu desteği alan ikinci büyük proje oldu.
56 haber
TAÇ Pamuk Saten Koleksiyonu ile
evlerde şık dokunuşlar
57
“Bir de Sen Tasarla” 12 yaşında
TAÇ’ın bu yıl 12. kez düzenlediği “Bir de Sen Tasarla” yarışmasında heyecanlı süreç başladı. Bir sosyal sorumluluk
projesi olarak 12 yıldır gerçekleştirilen yarışma, ev tekstilinde özgün tasarımların ortaya çıkmasını ve “tasarımcı”
kimliğinin güçlenmesini amaçlıyor.
Ev tekstili modasına yön veren TAÇ, pamuk saten nevresim takımlarıyla yatak odalarına şıklık katıyor. Yeni pamuk saten
nevresimleriyle kalite ve zarafeti bir arada sunan TAÇ, farklı tarzlara hitap eden özel tasarımlarıyla göz dolduruyor.
T
AÇ’ın yeni pamuk saten koleksiyonu yatak odalarında şık dokunuşlara imza atıyor. Nevresim takımı
koleksiyonunda, zarafetin yansıması saten, eşsiz desenlerle buluşuyor.
Şıklığı ve kaliteyi bir arada sunan ürünlerde kullanılan tüm
kumaşlar, özel işlemlerden geçerek daha dayanıklı ve parlak bir görünüm kazanan pamuklardan üretiliyor.
Her zevke hitap eden özel çizgilere ve yumuşacık bir dokuya sahip TAÇ Pamuk Saten çift kişilik nevresim takımları
yatak odalarında görsel şölen yaratıyor.
T
AÇ’ın, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları
Derneği (TETSİAD) işbirliğiyle 12. kez düzenlediği “Bir
de Sen Tasarla” yarışması başvuruları başladı. Türkiye
genelinde düzenlenen yarışmaya üniversitelerin Mimarlık ve
Güzel Sanatlar Fakülteleri ile Eğitim Fakülteleri’nin Resim-İş
Öğretmeliği Bölümü lisans öğrencileri katılabiliyor. “Gençlik” teması ile “Nevresim Desen Tasarımı” kategorisinde
düzenlenen yarışma sonucunda para ve burs ödülü veriliyor.
Dereceye giren beş genç tasarımcı, maddi ödüllerin sahibi
olurken, altı tasarımcıya da Mehmet Zorlu Vakfı Özel Bursu
verilecek. Yarışmaya son başvuru tarihi 14 Mart 2014. TAÇ,
ayrıca başarılı eserleri üreterek, www.tac.com.tr adresinde
online satışa sunacak ve tasarımlara tüketici kataloğunda da
yer verecek. Sosyal Medya Özel Ödülü ile birlikte toplamda
11 ödülün verileceği “Bir de Sen Tasarla” yarışmasının kazananları Mayıs 2014’te İstanbul’da yapılacak ödül töreni ile
açıklanacak.
İlham veren ödüller “Bir de Sen Tasarla”da
“Nevresim Desen Tasarımı” kategorisinde düzenlenen yarışmada gençlerin, tasarımlarında günümüz değerleriyle kendi düşledikleri geleceği; özgürlük,
toplum, doğa ve/veya sürdürülebilirlik
kavramları ile ilişkilendirerek anlatmaları
bekleniyor.
Yarışmada, birinciye 10 bin TL, ikinciye
7 bin TL ve üçüncüye 5 bin TL para ödülü verilecek. Yarışmada ayrıca, TETSİAD
tarafından bir kişi 3 bin TL ve Mehmet
Zorlu Vakfı tarafından da altı kişi özel burs
ile ödüllendirilecek.
TAÇ’ın gençlere katkısı
TAÇ, “Bir de Sen Tasarla” yarışması ile kesintisiz olarak 12
yıldır sanayi ve eğitim işbirliğine katkıda bulunuyor. Bu yarışmayla, uluslararası pazarlara sunulabilecek, ev tekstilinde moda yaratabilecek özgün tasarımların ortaya çıkarılması
amaçlanıyor. Böylelikle TAÇ, ev tekstili sektöründe “tasarımcı” kimliğinin güçlenmesini de sağlıyor. TAÇ’ın kurumsal
sosyal sorumluluk projesi niteliğindeki yarışmasında geçen
on bir yıllık süre içinde, 3 bini aşkın eser jüri üyeleri tarafından değerlendirildi, toplam 135 tasarım ödülü sahiplerine
verildi.
Kazananlar arası ikinci yarış Facebook’ta
Yarışma finalinin ardından ödül kazanan on tasarımcı,
Facebook’ta “Bir de Sen Tasarla” (www.facebook.com/tacbirdesentasarla) sayfası üzerinden bir kez daha yarışacak.
Yarışmacılar, tasarımlarına ait görselleri ve isterlerse tasarımlarını anlatacakları videolarını “Bir de Sen Tasarla Sayfası”na
yükleyerek 15 gün boyunca Facebook kullanıcıları tarafından
oylanacaklar.
“Facebook birincisinin” belirleneceği yarışmada, oylamayı kazanan tasarımcı, kendi ödülüne ek olarak 3 bin TL değerindeki Sosyal Medya Özel
Ödülü’nün de sahibi olacak.
Tüm yıl boyunca aktif olan Facebook sayfasından, yarışma ile ilgili bilgiler düzenli
olarak katılımcılarla paylaşılıyor.
Ayrıntılı bilgi www.tac.com.tr ve facebook.com/tacbirdesentasarla
TAÇ Bir de Sen Tasarla yarışması hakkında tüm
detaylara, katılım şartları ve başvuru formuna www.tac.com.tr
sitesinden ve www.facebook.com/tacbirdesentasarla sayfasından ulaşmak mümkün.
Yarışmaya katılmak isteyen öğrenciler, yarışma şartnamesi ve
başvuru formuna fakülte sekreterliklerinden de ulaşabilirler.
58 gezi
59
Yazı ve Fotoğraflar: Hakan Karan
Güneşin üşüdüğü kent: Kars
Kars Kalesi
Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim’den Hakan Karan, doğunun serhat şehri Kars ziyaretinden izlenimlerini paylaştı.
Ani Antik Kenti
S
ol yanağım, Çemberlitaş Hamamı’nın göbek taşına yaslanmış gibi yanıyor,
sağ yanağım hareket halindeki Trans Sibirya Ekspresi’nin camından dışarı
bakıyormuşçasına buz kesiyor. Kars’ta yeni arkadaş olduğumuz bir grup
gençle kafenin şöminesi karşısında sohbet ediyoruz. Sağolsunlar, misafire hürmetten şöminenin dibine beni oturttular. Fakat yana doğru konumlandığım için
vücudumun sol tarafı ateşe, sağ tarafı soğuk odaya bakıyor. Şömine güzel bir şey
ama, ısınmak için değil, keyif için icat edilmiş olmalı. Çünkü karşısında da otursanız bu kez önünüz alev alır, arkanız donar. Yine de dışarısı eksi yirmilerdeyken çıtır
çıtır yanan bir şömine candır. Uçağımız aralık ayının güneşli bir sabahında Kars’a
indi. Güneşi görecek kadar açık bir gökyüzü varsa, soğuğu iliklerinizde hissetmeye hazırlıklı olun. Zira Doğu’nun ayazı başkadır. Kars için “8 ay beyaz, 3 ay ayaz, 1
ay yaz” diye boşuna dememişler.
Yeni ve modern havalimanı binası, her geçen gün turizm potansiyelini biraz daha
ayağa kaldıran Kars’a yakışmış doğrusu. Dışarı adım atar atmaz kar ve buzdan
temizlenmiş bir zemin ve granit yer döşemeleriyle konforlu bir çıkış yapıyorsunuz. Fakat hemen havaya girip attığınız adıma dikkat etmezseniz, kapıdan 5 metre
sonra başlayan (ve en az 4 ay daha hiç erimeyecek olan) buza basarak serbest
stil buz pateni kariyerinize de ilk adımı atabilirsiniz. Aksine, bölgenin yerlisi gibi
başarılı yürüyebildiğinizde ise karizmanıza karizma katarsınız. Yalnız çok havaya
girmeyin, ben arabaya vardığı halde daha kapısını açamadan kapı kolunu tutarak
yerdeki buzun üzerinde sürünen nice yağız delikanlılar gördüm. Havaalanı kent
merkeziyle iç içe gibi. 5 dakikada çarşıya varıyorsunuz. Önce sıradan bir şehir görüntüsü veren Kars, Ruslar’dan kalma taş binaları, caddeleri, 200 yıllık Baltık mimari örneği evleriyle ziyaretçilerini çok çabuk etkiliyor.
Coğrafyası ve geçmiş kültürlerin izleriyle büyülü, mağrur, huzurlu bir kent Kars...
Neredeyse on bin yıldır farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış, etnik gruplar ve mezhepler açısından da bir kültür mozaiği adeta. Geçmişte İpek Yolu’nun Anadolu’dan
Kafkaslar’a uzanan rotası üzerinde bulunan kent, Türkmenler, Azeriler, Çerkezler,
Kürtler ve örneğin Beyaz Rus Kökenli bir halk olan Malakanlar gibi pek çok alt etnik grubun da yurdu olmuş. Kente özellikle Rusların mimari, tarım teknikleri ve giyim-kuşam açısından büyük katkısı olmuş. Türk kökenli halklar ise hayvancılığı ve
dokumacılığı geliştirmiş. Aşıklık geleneği ve halk ozanlığı hala çok değer gören ve
sürdürülmeye çalışılan bir kültür mirası. Genç ya da yaşlı, bir Karslı ile konuşmak;
hele kültürü, doğayı, bölgeyi tanıyan biriyse oldukça keyifli. Atasözleri, matrak
hikayeler hiç bitmiyor.
Sarıkamış Kayak Merkezi
Kendisi de minibüsçülük yapan bir dostumuzdan Kars’ta bir
otobüs hikayesi: Yollar buz, kar yağıyor, göz gözü görmüyor.
Yaşlı teyze, belediye otobüsüne son anda dur işareti yapıyor.
Teyzeye acıyan yolcular şoförü durdurmaya çalışıyor, şoför
fren, manevra derken güç bela kayarak da olsa biraz ileride
duruyor ve geri geri teyzeye kadar geliyor. Kadın “gardaş” diyor: “- Şoför gardaş, bu otobis İlice’ye gider mi?” - Yoh bacim,
getmez.” “- Vış aneem, eleyse neye durdun?”
Soğuk coğrafyaların insanları daha mı sıcak oluyor bilmiyorum ama buranın halkı sohbeti, misafiri seviyor. Özellikle
uzun kış akşamlarındaki dost meclislerinde saatler süren muhabbetler meşhur. Bahsettiğim şömine karşısı sohbetimizin
bir anında tam karşımda oturan kişinin yerini kısa bir süre
terk etmesini fırsat bilip şömineye sağ yanağımı verdim. Tabii
herkes bir şey anlatıyor, hava eksi yirmi, dışarıda kar olunca
sohbetler de kar-kış etrafında yoğunlaşıyor. Eh ben de boş
durmadım, 1953 kışında dedemin donan İstanbul Boğazı’nı
nasıl yürüyerek geçtiğini, geçerken buzların arasında sıkışıp
kalan Rus şilebini halatlarla nasıl çekip kurtardıklarını (küçük
bir sandal mıydı net hatırlamadığım için şilep olarak anlatmış
olabilirim) ballandıra ballandıra anlattım. Hafızamdaki bilgileri ekonomik kullanıyorum. Kapı gibi “1987 kar tatili” anım
var, bıyık altından sinsi sinsi gülerek sona saklıyorum. Günlerce evden çıkamamış, at üstünde ekmek dağıtım noktasına
ulaşmış ve donmak üzereyken kurtarılmıştık (canım buna yakın bir şeydi işte).
Her yerde kar var
Nilüfer ne de güzel söylerdi bu parçayı. Ama gerçekten her
yerde kar var. Ve adının içinde kar olan bu kent, karla çok daha
güzel. En azından gezginler için. Elbette bu çetin şartlar altında yaşam zor. Bırakın çalışmayı, ısınmayı, yolda yürümek bile
zor. Eskiler boşuna dememişler: “baktın kar havası, eve gel
kör olası.” Her yer kar olunca, giyim kuşamdan yürüyüş tarzınıza, araba kullanma stilinize kadar her şeyi bu koşullara uyarlamanız gerekiyor. Alışık olmayanlar için gerçekten zor. Karslı
şoförler oldukça sakin bir sürüş sergiliyor buzlu yollarda. Kar
çok olduğunda işler daha kolay. Ancak havada ayaz varsa işiniz zor. Çünkü yerler ince bir buz tabakasıyla kaplanıyor. Farkıysa, karda fren yaparak bir şekilde arabayı istediğiniz yerde
durdurma şansınız var. Ancak buzda, “araba” kendi istediği
yerde duruyor. Deneyimli bir kış şoförü değilseniz araç kullanmayı hiç denemeyin derim.
Eski ve yeni Kars’ı gezerken, kültürel çeşitliliğin mimariye, yaşam tarzına, hatta peynire bile nasıl etki ettiğini gözlemlemek
mümkün. Kars’ı anlatırken gravyere ve kaşar peynirine değinmemek olmaz. Burada peynircilik tarihi 1. Dünya Savaşı dönemiyle yazılmaya başlamış. Rus işgaliyle başlayan ve savaş tazminatı olarak 45 yıllığına Kars’ın Rusya’ya verilmesiyle devam
eden süreç, günümüzde Kars’ın, kalitesi dünyaca onaylanan
bir peynir cennetine dönüşmesine yön vermiş. Rus işgali sırasında Kars’ın Boğatepe Köyü’nü ziyaret eden Alman bir peynir
üreticisi bölgedeki süt kalitesinin ve yoğunluğunun gravyer
üretimi için çok uygun olduğunu görünce ilk gravyer imalathanesini Boğatepe Köyü’nde kurmuş. Zamanla yöre halkı da
sütleri işlemesini öğrenmiş ve irili ufaklı çok sayıda gravyer ve
kaşar imalathaneleri Boğatepe ve çevresinde kurulmuş. Doğal
yaşam, bitki örtüsü ve çeşitliliği, hayvan varlığı ve ırk niteliği,
kaliteli peynir üretimi için en önemli etkenler. Nitekim bugün
İsviçre’nin Gruyere kasabasında üretilen gravyerlerle yarışa-
cak, hatta daha üstün kalitede gravyerler burada üretiliyor.
Test edip onayladıkları diş macunlarıyla ünlü İsviçreli bilim
adamlarına buradan seslenmek istiyorum: “Gelin bir de bizim
gravyerimizi test edin!”
Türkiye’nin ilk peynir müzesi
Peynirin zengin dünyasına bir yolculuk yapmak isterseniz
Boğatepe Köyü’ndeki Peynir Müzesi, bölgenin temel geçim
kaynaklarından biri olan peynirciliğin tarihini ve üretim kültürü süreçlerini yerel tarih, sosyal doku ve çevresel ilişkiler
çerçevesinde aktarma amacıyla yöre insanı olan İlhan Koçulu
tarafından kurulmuş. Müze ve İlhan Bey’in yürüttüğü başka
projeler, Kars ve yakın çevresinde bütüncül bir ekolojik-kırsal
yeniden yapılanma hayalinin de parçaları. Ben Kars’tayken
görüşmek için İlhan Bey’i aradığımda, İsviçre’den yeni dönmüş, Zorlu Center’da açılan Eataly ile toplantısına yetişmeye
çalışıyordu. Ertesi gün ise peynir hakkında hazırladığı kitabın
Kafkaslar’daki öyküsünün peşinden Gürcistan’a gideceğini
öğrendim. Kars’a yolunuz düşerse, Boğatepe Köyü’nü görmenizi, peynirlere lezzetini veren yüzlerce tür bitkinin olduğu
uçsuz bucaksız çayırlarda dolaşmanızı, sabahın erken saatlerinde sağılan sütlerin daha soğumadan mandıraya girip nasıl
mayalandığını, kaşar ya da gravyere dönüşme aşamalarını
canlı olarak yerinde izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Boğatepe Köyü’ne ayıracağınız bir gün, kesinlikle unutulmaz bir
deneyim olacaktır. Tabii bu saydıklarım kış aylarında değil, bir
bahar gezisinde görebileceğiniz şeyler olacak (www.peynirmuzesi.org).
Ucubeler diyarı
Kars’ı doğunun küçük bir şehri olarak görenlere, kentin ve ya-
60 gezi
61
Burada dağlar hep kış. Soğuğa direnen, hüzünlü bir geçmiş var bu topraklarda. Kültüründeki zenginlik, doğasındaki
çeşitlilik, insanının içinizi ısıtan sıcaklığı, iliklerinize işleyen soğuk gibi sarıp sarmalıyor. İçine girdiğiniz ilk anda; bu
kent sizi kendine aşık ediyor.
kın çevresinin gezmekle bitmeyecek kadar büyük bir doğal ve
kültürel potansiyele sahip olduğunu söylemek isterim. Hazar
Denizi havzasında yer alan Kars Ovası; Aras ve Arpaçay gibi
büyük nehirler, Çıldır, Karzak gibi çok sayıda göllerle beslenen; Allahuekber ve Yalnızçam Dağları gibi yüksek dağ kütlelerinin etrafındaki yüksek çayır ve mera alanlarıyla can bulan
geniş topraklara sahip. Yüzölçümünün büyük kısmının mera
olması, hayvancılığın bu denli gelişmesini sağlamış.
İnanın bana, günlerce haftalarca gezip çok farklı maceralardeneyimler yaşayabileceğiniz, kültürel mirasından çok etkileneceğiniz bir kent Kars... Her mevsim farklı güzellikleriyle
ziyaretçilerini ağırlayabilecek çeşitlilikte doğal bir hazine
adeta. Kışın en sert geçtiği günlerde gelme şansı bulmuşsanız eğer, Çıldır Gölü’nde bir kutup macerasına hazır olun! Gölün yüzeyi tamamen donuyor ve üzerinde atlı kızaklarla hatta
daha cesursanız arabayla bile gezebiliyorsunuz. En önemlisi
de, Çıldırlı balıkçıların buzu delerek bıraktıkları ağlarla yakaladıkları balıkları, özellikle sarıbalık (ya da sarıkanat) dedikleri
buraya özgü olan balığı tazeyken köydeki bir ocakta pişirtip
afiyetle yemenizi öneririm. Gölün donmuş hali, heyecanlı bir
buzul yürüyüşü yanında muhteşem manzaralar da vaadediyor.
Unutmayın, göl zengini bir coğrafyadasınız. Baharda özellikle
Kuyucak Gölü ve yine Çıldır’da göçmen kuşları izleme şansı da
bulabilirsiniz. Büyük Kars Ovası, küçücük binlerce köyün serpiştirildiği, dağlarla çevrili büyük bir düzlük. Köyleri gezmek
her mevsim bir başka güzel. Özellikle bahar aylarında peynircilik olan köylerdeki telaşa ve hayli meşakatli bir iş olan peynir
üretimine şahit olabilirsiniz.
İşim gereği sık geldiğim Kars’ta, Enerji Grubumuzun Arpaçay
İlçesi’ndeki Çıldır Hidroelektrik Santrali’ne giderken mutlaka
yol üzerindeki Carcı Köyü’nde durup ilkokulu ziyaret ederim.
Kar varsa en büyük eğlencemiz çocuklarla kartopu oynamak
olur! Çocuk olmak güzel şey. Çocuklar içinde bulundukları koşulları hiç umursamadan “an”ın tadını çıkarmakta çok ustalar.
Karla birlikte çocuklara birdenbire gelen afacan bir heyecan
var. Kars gezinizde böyle bir fırsat yakalarsanız, içinizdeki çocukla barışın, çocukların arasına karışıp gönlünüzce eğlenin.
Kars’ın doğası dört mevsim farklı renkleriyle güzel fakat tarihi
anıtlar, kültür yapıları, kar altında kesinlikle bir başka güzel
görünüyor.
Şehri adım adım gezmeye kaleden başlamak lazım. Eski kent
ve Kaleiçi mahallesindeki kerpiç, bakımsız evler sizi yanıltmasın. Kentin Rus mimarisinin izlerini taşıyan dokusu oldukça
estetik yapılardan oluşuyor. Kaleye çıkarak surlardan fotoğraf
çekebilirsiniz ama kaleyi ve çevresini daha iyi görmek istiyorsanız hemen karşı yamaçtaki tepeye çıkmak gerekiyor. Buraya
arabayla ulaşabileceğiniz gibi, mahallelerin içindeki daracık
sokaklardan yürüyerek de çıkabilirsiniz. Burası, “sanattan anlayan siyasetçilerimizden birinin” yıktırdığı “ucubeler”le ünlü
yer. Heykeltraş Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” fazla “insancıl” gelmiş olmalı kimi çevrelere. Türkiye-Ermenistan dostluğunu simgeleyen heykeller Ermenistan’dan görülebiliyordu
ancak taşıdığı anlam Ankara’dan görülememiş. Oysa Kars,
modern konservatuar binası, kültürel etkinlikleri, festivalleriyle gerçek bir kültür kenti. Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan
önce Güneybatı Kafkasya Geçici Hükümeti (Kars Cumhuriyeti)
örgütlenmesiyle; içinde Türkiye kelimesi geçen ilk sivil anayasa, iki Rum bakanla yönetilen bir cumhuriyet rejimi, 18 maddelik anayasasıyla etnik grupların haklarını çok güçlü şekilde gözeten, tüm bu çağdaş yapısı ve yönetim tarzıyla Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetimizin kurucularına güç
ve moral veren, ilk cumhuriyet. “Her kim bu dergâha gelirse
ekmeğini veriniz, inancını sormayınız” diyerek tüm halklara
kardeşlik örneği veren Ebu’l Hasan Harakani gibi din adamlarına, nice evliyalara ev sahipliği yapmış bir hoşgörü diyarı.
Kars için küçük benim için büyük bir adım
Tepeye yürüyerek çıkabileceğinizi yazmıştım biraz yukarıda.
Arabanız varsa arabayla çıkın arkadaşlar, yürüyüş yolu insanı
biraz zorluyor! 2.000 metre rakım ve dik bir yamaç, dize kadar
karla birleşince attığım her adım Everest’e tırmanıyormuşum
hissi uyandırdı. Yine de zirvede, olması gereken şekilde nefes
almaya yeniden başlayabildiğimde ise görüntünün buna fazlasıyla değdiğini düşündüm. Karşınızda sağlam ve haşmetli
surlarıyla kale, aşağıda buz tutmuş nehrin kenarına dizili eski
Türk evleri, taş köprünün hemen yanında vatan şairi Namık
Kemal’in birkaç yıl yaşadığı ev, Havariler Kilisesi (Kümbet Camii), Ebu’l Hasan Harakani Camii ve Türbesi ile çepeçevre Kars
kent merkezi var. Bol bol fotoğraf çekebilirsiniz bu noktadan.
Hala akşam olmadıysa sokakları arşınlama zamanı. Akşam
derken, eğer kış aylarındaysanız hava öğleden sonra saat üçten itibaren kararmaya başlıyor. Elinizi çabuk tutun!
Gezginlere öneriler
• Pek çok hava yolu haftanın her günü İstanbul ve Ankara’dan
Kars’a karşılıklı seferler düzenliyor. Zamanı olan gezginler
ise Ankara’dan kalkan Doğu Ekspresi’yle muhteşem dağ
manzaraları eşliğinde Kars’a ulaşabilir.
• Şehir merkezinde 3 ve 4 yıldızlı oteller var. Butik konaklama arzu edenler, unutulmaz bir deneyim için “Kar’s Otel”i
tercih edebilir: www.karsotel.com
• Çarşıda her zevke hitap eden lokantalar bulabilirsiniz ama
Halit Paşa Caddesi’ndeki “Kamer Yöresel Restaurant”ı mutlaka denemelisiniz: 0474-212 80 59
• Merkezde çok sayıda peynirci var. “Büyük Zavotlar” peyniri, karakovan balı, kaymağıyla ünlü ve miktarı ne olursa
olsun kargoyla evinize kadar yolluyorlar: 0474-223 57 17
• Sarıkamış Kayak Merkezi’ndeki 3 yıldızlı “Çamkar Otel,”
konumu, personelinin sıcaklığı ve güzel yemekleriyle eşsiz
bir kar tatili vadediyor: www.camkarotel.com
Sarıkamış Şehitliği
Fethiye Camii (Büyük Katedral)
1877’deki Osmanlı-Rus Savaşı’nın tek faydası, işgal sırasında Rusların eli yüzü düzgün bir kent dokusu kurmuş olmaları. Ruslar 40-45 yıl boyunca burada kalmış ve yeni bir şehir
oluşturmuş. Eski kentin aksine geniş, düzgün taş kaldırımlı
caddeler, birbirini dik kesen sokaklar ve meydanlara büyük
parklar yapmışlar. Baltık mimarisi diyebileceğimiz tarzda, kesme bazalt taşından, bir veya iki katlı, yüksek tavanlı, şömineli
evler inşa etmişler. Resmi hizmet binaları ise daha görkemli, çok katlı ve cepheleri süsleyen sütunlarla bezeli. Yapıların
camları, soğuk iklim gereği küçük ve çift pencere şeklinde.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Kars’ta bir vatandaşa sormuşlar:
“Devletin yönetminden memnun musunuz?”. Vatandaş cevap
vermiş: “Kardaş Allah devletimize zeval vermesin de biz Ruslardan şikayetçiyiz. Bir 15-20 yıl daha kalıp alt yapıları eyice
bitirselermiş eyiymiş.” Elbette Rus binalarının, kiliselerin,
anıtsal yapıların pek çoğu maalesef duyarsızlık ve bakımsızlığın kurbanı olmuş. Kiliselerin hemen hepsi camileştirilmiş
ve özgün dokusunu yitirmiş. Neyse ki Kars’ın özellikle kültür
turizminde parlayan bir yıldız olma çabaları şimdilerde yavaş
yavaş bu yanlışlardan dönülmesini sağlıyor.
Caddeler, sokaklar, taş binalar derken “taşın karın doyurmadığını” fark ediyor insan. Neyse ki Kars mutfağı, her zevki tatmin
edebilecek zenginlikte ve lezzette yemeklerle dolu. Özellikle
denemeniz gerekenler; çorbalardan evelik aşı, kesme aşı, hörre
(un çorbası); hamur işi olarak hangel (etsiz mantı), piti (nohutlu-etli) ve assolisti sona bıraktım, “kaz eti.” Kazlar kar yağdıktan sonra kesiliyor. Aralık-Nisan arasında taze kaz eti yeme fırsatını kaçırmayın. Karslılar “kaz kar yemeden biz kaz yemeyiz”
diyor. İlk kaz, yağan ilk kardan sonra sofraları süslüyor. Kaz eti
haşlanarak yeniyor ve suyuna yapılan pilavın da tadı bir başka
oluyor. Kars gezinizin ikinci gününde “nasıl bir yere düştük, ne
gezmekle bitiyor ne yemekle” diyeceğinizi garanti ederim. Kent
merkezinde görmeniz gereken diğer yerleri de sayayım: Büyük
Katedral (Fethiye Camii), Yusuf Paşa Camii, Arkeoloji Müzesi,
pek çok bina. Ve belki de en önemlisi: Ani Antik Kenti. Kars
merkeze 40 km uzaklıktaki Ani, Ermenistan sınırındaki Arpaçay
Nehri’nin batı kıyısına kurulmuş bir orta çağ şehri. İpek Yolu
üzerinde olması nedeniyle ticaretle zenginleşmiş, dönemin en
büyük kentlerinden biri olmuş. O yıllarda yüz bin nüfuslu Krallar
Diyarı Ani, bugün hüzünle dolu. “Ani bir dünya ama dünya bir
Ani değil” denilmiş vakti zamanında. Ani’nin böylesine onurlandırılmasının nedeni ise yüzyıllar boyunca değişik ulus ve dinleri bünyesinde toplamasından gelen çok kültürlülüğü. Türkler,
Gürcüler ve Ermeniler bir orkestranın enstrümanları gibi yüzlerce yıl uyum içinde, medenice yaşamayı başarmış. Günümüzün
tahammülsüz dünyası düşünüldüğünde, binlerce yıldan beri
aynı yerde yan yana duran cami, kilise ve zerdüşt tapınağı insanı fazlasıyla şaşırtıyor. Bu yanıyla Ani hayranlık ve saygıyı fazlasıyla hak ediyor. Ani artık Krallar Diyarı değil, eski günlerine
dönmeyi bekleyen kederli harabeler diyarı belki ama, bu haliyle
bile insanı sarsan, etkileyici bir duruşu var.
Hani “Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 100 Yer,” “Ölene Kadar Yaşamanız Gereken 1000 Macera” gibi kitaplar var ya, her
gördüğümde gülerim. Yani kitabı alan adam “tutmayın beniii,
çekiliiin” diye naralar atıp ilk uçakla kitaptaki yerlere mi koşacak Allah aşkına? İnsan gibi “görmeniz gereken yerler” falan
desenize şu kitaplara. Kıssadan hisse, siz yine de yaşarken
buraları görün bence. Kars caddeleri ve güzel bir yemek, Çıldır
Gölü, Ani Kenti ve elbette Sarıkamış.
Dünyada Sarıçam ağacının doğal olarak yaşadığı en yüksek
nokta olan Sarıkamış ormanlarının ortasında muhteşem bir kayak merkezi var. Özel kristal yapısıyla buradaki “toz kar,” uzun
ve sakin pistleriyle kayak ve snowboard meraklıları için biçilmiş kaftan. Kış sporlarıyla ilgilenmeyenler içinse atlı safariler
ve kızak eğlencesi gibi seçenekler var. Sarıkamış’a gitmişken,
atlayın bir at arabasına, sarılın yün battaniyelere ve Sarıçam
ormanları içindeki Katerina Av Köşkü’nü mutlaka görün. KarsErzurum karayolu Sarıkamış ayrımındaki “Şehitler Anıtı,” geçerken mutlaka durup Sarıkamış’ta donarak şehit olan doksan
bin askerimize dualarımızı göndermemiz, bu toprakların üzerindeki değerler kadar altında yatanlarla da ne büyük bir zen-
ginlik olduğunu hatırlamamız için iyi bir vesile. Olur da Kars’a
yolunuz düşerse; kaleye çıkıp şehri izlemeden, merkezdeki
caddeleri ve kiliseleri görmeden, kaz eti, hangel gibi yöresel
yemekleri yemeden, Ani’ye gidip katedraller arasında yürümeden, Sarıkamış’ta kayak yapmadan, Çıldır Gölü’nde atlı kızağa
binmeden, Boğatepe Köyü’nde Peynir Müzesi’ni görmeden ve
burada İlhan Koçulu’yla sohbet etmeden dönmeyin.
Anlatmakla bitmeyecek bir kenti özetlemeye çalıştım. Yazarken yeniden sokaklarında yürüdüm, dağlarına çıktım, sıcacık
çorbasını yudumladım, kaleye baktım. Bazı kentler insanı kendine hayran bırakır, tekrar tekrar çağırır. Bence Kars böyle bir
yer. Yunanlı ozan Kavafis’in “kent” şiirindeki dizeleri Kars’tan
havalanan uçağın camından sonsuz beyazlığa bakarken bir
kez daha hatırladım: “Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu kent arkandan gelecektir. Sen aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın. Aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu kente geleceksin
sonunda. Başka şey umma!”
Burada dağlar hep kış. Soğuğa direnen, hüzünlü bir geçmiş var
bu topraklarda. Kültüründeki zenginlik, doğasındaki çeşitlilik,
insanının içinizi ısıtan sıcaklığı, iliklerinize işleyen soğuk gibi
sarıp sarmalıyor… İçine girdiğiniz ilk anda; bu kent sizi kendine aşık ediyor. Korkmayın. İlk yağan kar gibi, çok yağıp çabuk
eriyen bir aşk değil bu. Düşen her kar tanesinde büyüyen bir
aşk. Baharda eriyen karlarla su olup can bulan sonsuz bir sevgi.
Dün kartopu oynarken attığı kahkahayla, yanı başımızda akan
ırmağın sesini bastıran o çocuk; köyündeki okulun buz tutmuş camlarının gerisinde, kocaman buğulu gözleriyle erken
inen karanlığa bakıp kendi soğuğuyla titreyen geceyi bekliyor.
Ben, gecenin korkusuna teslim olmuş kar beyaz dağları yeniden göreceğim günün hayaliyle dışarı bakıyorum camdan; son
cümlemi düşünüyorum, beyaz hayaller içinde beni bekleyen…
Bu kente olan hayranlığım hiç azalmayacak. Hiç bitmeyen
aşklar gibi…
62 ekonomi sohbetleri
63
Yumuşak iniş bitti, sırada kaliteli
büyüme var
Ekonominin profesörleri Kerem Alkin
ve Murat Yülek küresel ekonomi
krizini, Türkiye’nin büyüme oranlarını,
karşı karşıya kaldığı riskleri ve
yapması gereken ev ödevlerini
değerlendirdi.
Küresel ekonomide yeterli iyileşme sağlanamaması 2014’te Türkiye’nin “mütevazı ama kaliteli” bir büyüme hedefiyle
hareket etmesini zorunlu hale getirecek.
K
üresel ekonomik krizin başlangıcından bu yana 6
yıl geçmesine rağmen henüz kimse kriz tamamen
bitmiştir diyemiyor. ABD’den gelen olumlu sinyaller
ise ilk defa ışığın bu kadar güçlü bir şekilde görünmesini
sağladı. Peki, ekonomide hala riskler yok mu? Varsa hangi
bölgeler için hangi riskler var? Bu süreçte Türkiye’nin karşı
karşıya kalacağı sorunlar neler? Yapmamız gereken öncelikli
ev ödevlerimiz neler? Bu ve benzeri birçok konuyu iki başarılı ekonomist; Prof. Dr. Kerem Alkin ve Prof. Dr. Murat Yülek
yorumluyor…
Kerem Alkin: “Kötü alışkanlıklar uyuşturucu gibidir, kolay
kolay terk edemezsiniz”
“Dünya ekonomisini krize sürükleyen sebeplerin henüz ortadan kalktığını, mikropların tamamen yok edildiğini düşünmüyorum. Bazı kötü alışkanlıklar devam ediyor; Libor skandalı
buna en güzel örnek. Aşırı kar hırsından herkesin zehirlendiği
kanaatindeyim. Bu zehir uyuşturucu gibi, çok sert düzenlemeler olmadıkça bu bağımlılık devam eder. Bu açıdan Volcker
düzenlemelerini fazlasıyla önemsiyorum. Hem bu düzenleme
hem de 2014’ün ilk çeyreğinde yapılacak stres testleri ile Amerikan bankacılık sisteminin ne durumda olduğunu çok daha iyi
anlayabileceğiz.”
Kerem Alkin
Murat Yülek: “Amerika mali açıdan batık bir ülke ama para
basarak ayakta kalabiliyor”
“Avrupa aynı anda birden fazla sorunla karşı karşıya ve bu
durumla başa çıkamıyor. Çevre ülkelerde borç, iç ülkelerde
bankacılık sistemi ve kur sorununa aynı anda çözüm bulamıyor. Almanya gibi verimli, katma değer yaratan, markalaşmayı başarabilmiş ve ihracata dayalı ekonomileri olan ülkelerin
değerli Euro ile bu mücadeleye devam etmeleri mümkün ama
bunu Yunanistan, Portekiz ya da İtalya için söyleyemeyiz.
Amerika’nın bazı alanlardaki sorunları Avrupa’dan daha büyük ama para basabiliyor, iç tüketim potansiyeli var ve kendini
değiştirip yenileyebiliyor… Yellen gibi reel sektörü de dikkate
alan bir FED Başkanı’nın göreve geliyor olması bu dönemde
Amerika için büyük şans. Bu kadar parayı piyasaya veren ve
yurt dışında büyük yatırımları olan Amerika, dünya ekonomisini başıboş bırakamaz.”
Kerem Alkin: “Büyüme hayalleri başka bahara kaldı”
“Bankacılık sisteminde hem Amerika hem de Avrupa tarafında
yapılacak düzenlemeler 2014’te kredi piyasasını dönem dönem daraltabilir. Bu durum Türkiye’nin sürdürebilir büyüme
sürecine geçişini öteleyebilir. Dünya ekonomisinin 2015 yılının
sonuna kadar tatminkar bir büyüme sürecini yakalayabileceği
ve istihdamda kalıcı bir iyileşme sağlanabileceği kanaatinde
değilim. Amerikan ekonomisi ile ilgili iyimserliğin ölçüsü kaçtı.
Birçok Amerikalı ekonomist de istihdam ve tüketicilerin alım
gücü ile ilgili olumsuz değerlendirmeler yapıyor.”
Murat Yülek “Türkiye’nin sorunu cari açığın bir muhatabının
olmamasıdır”
“Türkiye’nin en büyük hatalarından biri değerli TL’nin iyi algısıdır. Oysa bu hata İngiltere gibi bir ülkeyi bile büyük sıkıntıya
soktu. Son dönemde bundan kısmen vazgeçilmiş görünüyor.
Türkiye, sürdürülebilir büyüme için kısa dönemde (10 yıl) makro politikaları devam ettirirken uzun dönemde de ekonomide
yapısal dönüşümü gerçekleştirebilmelidir. Şu anda uygulanan
makro politikalar oldukça başarılı ama cari açık gibi önemli
bir sorunla karşı karşıyayız. Bu süreçte en büyük sorunlardan
bir diğeri de cari açığın bir muhatabının olmaması… Enflasyonun muhatabı Merkez Bankası, bütçe hakkında hesap veren
ise hükümet. Peki, cari açığın sorumlusu kim? Ben üçüncü bir
göstergenin de cari açık olması ve bunun sorumluluğunun da
Merkez Bankası’na verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kur
ancak bu şekilde optimal bir seviyede tutulabilir.
tüel bir gereklilik olduğunu düşünüyorum. Başka bir ifadeyle
kamu harcamaların büyümedeki rolünün makul seviyelere çekildiği, özel sektörün yatırım harcamaları ile ihracatın rolünün
daha fazla olduğu bir ekonomi ile büyümeyi sürdüreceğiz.”
Uzun dönemli yapısal değişim için ise ezbere dayalı bu eğitim
sistemini tamamen değiştirmeliyiz. Düşünen, sorgulayan ve
yorumlayan bir sistem geliştirmeden bu sarmaldan kurtulamayız.”
Murat Yülek: “Türkiye iddialı bir ülke olacaksa yüzde 7 büyüme ortalamasını yakalamalı”
“Türkiye iddialı bir ülke olacaksa bunu yüzde 3.5 büyüyerek
yapamaz. Ortalama büyüme oranımızı yüzde 7’ye çıkarmamız
gerekiyor. Bunun için de girişimciliği cazip hale getirmek gerekiyor. Almanya’da tarım dışı alanda 38 milyon insan çalışıyor
bizde ise 19 milyon. Bizim bu 19 milyon insana iş yaratmamız
gerekiyor. Bugün Almanya veya Avrupa’nın herhangi bir gelişmiş ülkesinde orta ölçekli kabul edilen bir ülke bizim büyük
şirketlerimizin çoğundan daha fazla istihdam, daha fazla ciro,
daha fazla ürün ya da hizmet üretiyor. Dünya genelinde de bu
tür şirketler daha fazla istihdam yaratıyor. Girişimi yapacak
olan bu orta ölçekli firmaların önünü açacak mekanizmaları
geliştirmemiz gerekiyor.”
Kerem Alkin: “Büyümenin kalitesini artırmamız gerekiyor”
“Bu koşullar altında Türkiye ekonomisinin gelecek yıl yaşanabilecek olası dalgalanmalara hazır olması ve yüzde 3.5 civarındaki bir büyümeyi devam ettirebilmesi gerekiyor. Türkiye
mevcut ekonomik yapısı bunu rahatlıkla yakalayabilir. Ekonomi yönetimi bunu bildiği için aksine ekonominin aşırı ısınmasını önleyecek önlemler almaya devam ediyor. Yeni dönemde
“mütevazı ama kalitesi artırılmış büyüme” modeli ile ilerlememizin hem ekonomi yönetiminin bir tercihi hem de konjonk-
Murat Yülek
64 söyleşi
65
Zorlu Faktoring ilk yılında 77 şirket
arasında 27’nci sıraya yükseldi
Ağustos 2012’de kurulan Zorlu Faktoring bir yılı geride bıraktı. İlk yılını kar göstererek başarıyla tamamlayan Zorlu
Faktoring, 10 milyon TL olan sermaye miktarını beş yıl içinde 40 milyon TL’ye çıkarmayı hedefliyor. Zorlu Faktoring’in ilk
yılını Zorlu Faktoring Genel Müdürü Fikret Özdemir anlattı.
“Finans sektörü içinde payı yıllardır artış gösteren faktoringin firmalara sağladığı en önemli avantaj, işletme
sermayesine ve nakit ihtiyaçlarına bankalardan daha hızlı ulaşabilmelerini sağlamaktır.”
İ
craatlarını “Yapacaksan en iyisini yap” sloganıyla sürdüren Zorlu Grubu, bir yaşını dolduran Zorlu Faktoring
şirketiyle de başarılı projelere imza atmaya devam ediyor. Ağustos 2012’de kurulan Zorlu Faktoring, geride bıraktığı bir yıl içinde 77 şirket arasında 27’nci sıraya yükseldi.
Zorlu Faktoring’in çalışmalarını, gelecek hedeflerini, faktoring piyasasının bugününü ve yarınını Zorlu Faktoring Genel
Müdürü Fikret Özdemir ile konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Bankacılığa 1981 yılında Pamukbank’ta müfettiş yardımcısı
olarak başladım. 1997 yılında Denizbank’ın satın alınmasıyla Zorlu Grubu’na katıldım. Denizbank’ta sırasıyla Şube Müdürlüğü, Bölge Müdürlüğü, Kurumsal Bankacılıktan Sorumlu
Genel Müdür Yardımcılığı ve son olarak Deniz Faktoring Genel
Müdürlüğü görevlerinde bulundum. 2012 yılının başında Zorlu
Faktoring’i kurmak üzere yeniden Zorlu Grubu’na dahil oldum.
Şu anda Zorlu Faktoring’de Genel Müdür olarak görev yapıyorum.
Fikret Özdemir
Faktoring nedir, kısaca açıklar mısınız?
Firmaların mal veya hizmet satışlarından doğmuş veya doğacak vadeli, fatura veya fatura yerine geçen bir belgeye dayanan alacakların faktoring şirketi tarafından temlik alınması yoluyla, finansman, garanti ve tahsilat hizmetlerinin sunulduğu
bir finansal ürün ve finansman modelidir. Faktoring, satışlara
dayalı olarak finansman sağladığı ve bu tip işletmelerin önemli zamanını alan alacakların tahsili işlemlerini yürüttüğü gibi,
yurt dışı işlemlerle de ihracatı kolaylaştırır. Ayrıca, sunduğu
finansmanın yanında ihracat bedelinin ödenmesini garanti
ederek bu bedelin vadesinden önce yurda getirilmesine olanak sağlamaktadır.
Faktoringin avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Finans sektörü içinde payı yıllardır artış gösteren faktoringin
firmalara sağladığı en önemli avantaj, firmaların işletme sermayesine ve nakit ihtiyaçlarına bankacılıktan daha hızlı ulaşabilmelerini sağlamaktır. Sektör olarak ticaretin finansmanına
aracılık ettiğimiz için müşterilerimizin kredibilitesinin yanı sıra
yapmış oldukları ticaretin kalitesiyle de ilgilenmekteyiz.
Diğer önemli bir avantajı da ihracat faktoringidir. İhracat faktoringi ile mal mukabili ihracatlara garanti veriyoruz, tahsilatını üstleniyoruz. Hatta müşterilerimiz talep ederse fonlamasını
da yapıyoruz. İhracat faktoringi, garanti ve tahsilat fonksiyonları ile bankacılıkda ikamesi olmayan bir üründür.
Dezavantajlarına değinirsek; faktoringin en başta gelen dezavantajı yıllardır süregelen olumsuz algısıdır. Bu algı; sektörün gelişimi, faktoringin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu (BDDK) denetimine girmesi ve yasal düzenlemelere
kavuşmasıyla hızla değişmektedir.
Faktoringin ekonomiye katkısı nedir?
Faktoring sektörü 2013 yılının ilk üç çeyreği itibarıyla 76 bin
müşteriye, 68 milyar TL işlem cirosuna ulaşmıştır. Bu yılı 90
milyar TL tutarında bir ciro ile kapatması beklenmektedir. Bu
da Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 6’sına tekabül etmektedir. Yine 9’uncu ay sonu itibarıyla 18,4 milyar TL kredi
büyüklüğüne sahip olan faktoring sektörü bireysel krediler
hariç bankacılık sektörünün kredi hacminin yüzde 3’ünü oluşturmaktadır. Bankacılık dışında yer alan finansal kuruluşlar
içinde önemli paya sahip olan faktoring şirketleri özellikle
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler’in (KOBİ) işletme sermayesine daha hızlı ulaşmasını sağlarken, 77 Faktoring şirketi
ile 4 bin 300 kişiye istihdam sağlamaktadır. Fatura üzerinden
işlem yapılması nedeniyle, ekonominin kayıt altına alınmasına
da katkı vermektedir.
Zorlu Faktoring’in kurulma amacını anlatabilir misiniz?
Bankacılık dışındaki finansal kesim; faktoring, leasing ve tüketici finansman şirketlerinden oluşmaktadır. Bu sektörlerin
arasında faktoring gelişmeye en açık ve en büyük sektör olmaya adaydır. Faktoringin en çok gelişim kaydettiği Avrupa
ve Uzak Doğu ülkelerinde GSMH içerisindeki payı yüzde 9-20
aralığındadır.
Ülkemiz ihracat hacminin yüzde 5’ini oluşturan ihracat faktoringi yıl sonu itibarıyla 7-7,5 milyar ABD doları büyüklüğe
ulaşacaktır. Ülkemizin 2023 projeksiyonunda dünyanın ilk 10
ekonomisi içerisinde yer alma hedefi bulunuyor. Bu büyümenin en önemli lokomotifi ihracat olacaktır. 500 milyar ABD doları ihracat hedefinde faktoringin payı yaklaşık 30 milyar ABD
doları seviyesinde olacaktır.
Diğer bir önemli beklenti de, gelişmiş ekonomilerde çok yoğun kullanılan alacak (kredi) sigortasının ülkemizde de yavaş
yavaş uygulama alanı bulmaya başlamasıdır. Bu sigortanın
gelişimi faktoring sektörünün gelişimine çok önemli bir ivme
kazandıracaktır. Sigorta şirketleri ile birlikte, şirketlerin yurt
içi alacaklarına garanti vereceğiz, tahsilatını üstleneceğiz ve
fonlamasını yapacağız.
Bahsettiğim bu sebepler ve faktoring sektörüyle ilgili bu pozitif beklentiler Zorlu Faktoring’in kurulmasına, Zorlu Grubu’nun
gelecek vadeden bu sektöre yatırım yapmasına ön ayak olmuştur.
Zorlu Faktoring’in Zorlu Grubu’na katkısı nedir?
Geçmiş dönemde Denizbank Finansal Hizmetler Grubu ile
finans sektörünün önemli ve büyük bir oyuncusu olan Zorlu
Holding, 2012 yılının Kasım ayında Zorlu Faktoring ile finans
sektörüne yeni bir adım atmış oldu. Zorlu Faktoring’in ana
amacı piyasaya hizmet vermektir. Grubumuz bünyesinde bulunan şirketlerimizin bayileri ve tedarikçileriyle olan ilişkilerinde yer alabilirsek bu çalışmaların Zorlu Faktoring’e etkisi
kuvvetli olacaktır. Yeni bir şirket olarak küçük hacmimizle
grubumuza sağlayacağımız katkı ilk birkaç yıl için az olacak,
bu sürede Grubumuzun bize katkısı ise daha çok olacaktır. Hedefimiz 5 yıl içinde 30-40 milyon TL kar eden, sektörün ilk on
firması içerisinde yer alan şirket olmaktır. Fırsatlar oluştukça,
finans sektöründeki farklı kuruluşlarla şirket sayımızı artırmak
ve bir finansal grup oluşturmak hedeflerimiz arasında.
Zorlu Faktoring bir yaşında. Bir yılda neler yaptınız, ne kadar
büyüdünüz?
İlk yılımızın başarılı geçtiğini söyleyebiliriz. 10 milyon TL sermaye ile kurulan şirketimiz Ekim sonunda 4,1 milyon TL net
kara ulaşmıştır. Karımızın da etkisiyle sermayemizi yıl sonunda 20 milyon TL’ye ulaştıracağız.
310 müşterimize limit tesis ederek toplam 400 milyon TL
kredi kullandırdık. Bugün itibarıyla kredi büyüklüğümüz 185
milyon TL’ye ulaşmıştır. 9’uncu ay sonu sektör rakamlarına
göre 77 faktoring şirketi arasında 27’inci sırada yer aldık.
Bankalardan ve tahvil ihracı ile toplam 250 milyon TL fon yarattık.
2014 yılı hedefiniz nedir?
Öncelikli hedefimiz, sermaye tabanını, fonlama imkanlarını,
organizasyon yapısını güçlendiren ve risklerini iyi yöneten
bir şirket olmaktır. Türkiye geneline yayılarak hizmetlerimizi
daha fazla firmaya ulaştıracağız. Bu amaçla büyük şehirlerimizde beş şube açılışı planladık. Takip eden yıllarda şube
sayımızı artırmaya devam edeceğiz. Ayrıca KOBİ’lerin ihtiyaçlarına hızlı ve kaliteli hizmet verecek bir ekip oluşturmayı
planlamaktayız.
Faktoring şirketleri herhangi bir denetlemeye tabi midir?
01.01.2006 tarihi itibarıyla daha önce Hazine Müsteşarlığı tarafından yapılan faktoring firmalarının denetim ve gözetimi bu
tarihten itibaren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
tarafından yapılmaya başlanmıştır.
Faktoring firmaları MASAK tarafından denetlenmektedir. 6361
sayılı kanun ve Finansal kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğe
göre Faktoring firmalarının en az bir kişiden oluşan iç kontrol
personeli bulundurmak ve faaliyetler ile ilgili yılda iki defa iç
kontrol raporunun hazırlanmasını sağlamak ve yönetim kuruluna sunmak zorundadır.
66 haber
67
GAZDAŞ boyama ve topraklama
konularına dikkat çekti
Doğal gaz güvenliğini her şeyin üstünde tutan GAZDAŞ, tesisat güvenliğine ilişkin alınması gereken önlemleri içeren
bilgilendirme broşürünü hazırladı. Halkı bilinçlendiren ve uyarıda bulunan bu broşürler GAZDAŞ çalışanları tarafından
dağıtıldı.
G
AZDAŞ, doğal gaz tesisatlarının güvenliğine ilişkin
kış döneminde alınması gereken önlemler konusunda vatandaşları bilgilendirmek amacıyla broşür dağıttı. GAZDAŞ çalışanları tarafından dağıtılan broşürlerde;
bina tesisatlarının boru ve birleşim noktalarının boyanmasının önemi ve meydana gelebilecek elektrik kaçağı veya statik
elektrik oluşumuna karşılık topraklama işleminin yapılması
gerektiği yönünde bilgiler yer alıyor.
GAZDAŞ Gaziantep Bölge Müdürü Muzaffer Yalçın ve GAZDAŞ Trakya Bölge Müdürü Tamer Akaslan konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulundular.
GAZDAŞ Gaziantep Bölge Müdürü Muzaffer Yalçın “GAZDAŞ
olarak hazırladığımız broşürlerle, vatandaşlarımızı güvenli
doğal gaz kullanımı için kış gelmeden almaları gereken tedbirler konusunda uyarmak istedik. GAZDAŞ çalışanlarının
dağıttığı broşürlerde yer alan bilgilerle, bina tesisatlarının
standartlara uygun olarak boyanmasına ve topraklama işlemlerinin önemine dikkat çekiyoruz” dedi.
Kışa girmeden boyama ve topraklama işlemlerinin tamamlaması gerektiğinin altını çizen Muzaffer Yalçın; “Vatandaşlarımız, istedikleri zaman GAZDAŞ’ı arayarak; topraklama ve
boyama işlemi için yetkili firmalar hakkında bilgi alabilirler.
Boyama ve topraklama işlemi yapılmayan binalar tespit edilerek, doğal gaz kullanımında güvenlik riski oluşmaması için
gaz bağlantıları kesilecektir” açıklamasını yaptı.
Muzaffer Yalçın
GAZDAŞ Gaziantep ve Trakya yetkilileri kış döneminde alınması gereken doğal gaz tedbirleri
konusunda vatandaşları bilgilendirmek amacıyla broşür hazırladı. Hem bilgilendirme hem de uyarı
niteliği taşıyan broşülerde boyama ve topraklama çalışmalarına dikkat çekiliyor.
Topraklama çubuğu ve boyama çok önemli
GAZDAŞ Trakya Bölge Müdürü Tamer Akaslan da topraklama
çubuğu ve boyama işlemlerinin güvenli doğal gaz kullanımı
için önemine değindi.
Açık hava, yağmur ve dış etkenler nedeniyle; binaların doğal
gaz kolon tesisatının boru ve birleşim noktalarında paslanma görülebileceğini belirten Akaslan “Paslanma hem görüntü kirliliğine sebep oluyor hem de uzun dönemde güvenlik
riski oluşturuyor. Güvenli doğal gaz kullanımı için tesisatın;
standartlara uygun olarak yapılacak temizlik sonrası antipas
üzeri iki kat sarı renkli (Krom Sarısı, Ral 1021) yağlı boya ile
boyanması ve kesinlikle su bazlı boya kullanılmaması önem
taşıyor” dedi.
Elektrik kaçağına dikkat!
Elektrik kaçağı ve statik elektrik oluşumunu engellemek
amacıyla doğal gaz tesisatına, yerleştirilen topraklama çubuklarının vatandaşların emniyetini sağladığını aktaran
Akaslan, “Topraklama çubuğu, binada oluşabilecek elektrik
akımını toprağa aktarıyor. Topraklama yapılmayan tesisatta oluşabilecek kıvılcım ya da elektrik akımı, yangın riski
oluşturarak can ve mal güvenliğini tehlikeye atıyor. Vatandaşların, GAZDAŞ’ın kontrolünden sonra topraklama çubuğu
bağlantılarının üzerini vakit kaybetmeden betonla kapatmaları ve topraklama çubuklarının çalınması ya da yok olması
konusunda dikkatli ve duyarlı davranmaları gerekiyor” diye
konuştu.
Tamer Akaslan
68 köşe yazısı/hakan karan
69
Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim
[email protected]
Leoparın küresel ısınmayla sınavı
İklim değişikliğine farklı açılardan bakın: Evdeki klimayla buzullar erir mi, daha az hamburger yiyerek küresel ısınmayı
engelleyebilir miyiz?
T
aş Devri, ortada taş kalmadığı için sona ermemişti.
Yontma Taş’tan Cilalı Taş’a geçiş uzun sürmüştü belki
ama binlerce yıl insanoğlunun temel yakıtı olan odunun
yerini kömürün, kömürün yerini petrolün alması da çok uzun
sürmedi.
Bir yanda sanayileşmiş, gelişmiş, geliştikçe gelişen ülkeler
beş bin cc’lik cipleriyle caddeleri arşınlarken öte yanda; geriden gelen, gelişmekte olan, ha gelişti gelişecek ülkelerin yüzlerce milyonluk nüfusları kömürle ısınmaya ve üretmeye çalışadursun, aniden bilim adamları fazla “ısındığımızı” keşfetti.
“Durun birader buzullar eriyo” dedi biri, aynı anda Japonya’nın
güzide kenti Kyoto’nun nadide restoranlarından birindeki zengin Amerikalı turist Goya Chanpuru’sundan ilk ısırığı almak
üzereyken, “Hop kardeşim küresel ısınma aldı başını gidiyor,
et yemeye de sınırlama getireceğiz” diyen bazı kendini bilmezler Kyoto Protokolü’nü imzalayıverdi. Kemiksiz 300 gr etinden
olan Amerikalı derhal konsolosluğa giderek “Böyle rezalet
görmediğini, Başkan’ın derhal olaya müdahale etmesi gerektiğini” haykırdı. Aniden yetkililer sağa sola koşuşturmaya başladı ve siyah takım elbiseli adam kararlı bir ses tonuyla “Bana
Beyaz Sarayı bağlayın” dedi. Artık o telefonda ne konuştularsa, aradan 16 yıl geçti, ABD hala Kyoto’yu imzalamıyor!
1997’de Kyoto’da yaşanan aydınlanma sonrasında dünya,
“karbon alanlar” ve “karbon satanlar” olarak ikiye ayrılmış
oldu. Örneğin Fransa’da kurulan bir çimento fabrikası, “tek
bir atmosfere sahip olan Dünya’mız”a bıraktığı zehirli gazlara karşılık, “aynı dünyanın” bir başka ülkesi olan Etiyopya’da
çevreyi kirletmeyen şirketlerden “kotalarını” ya da Türkiye’deki bir rüzgar enerjisi santralinin gönüllü piyasadaki kredisini
satın alıyor. Sizin de düşündüğünüz gibi, sonuçta atmosfere
salınan sera gazı miktarı değişmiyor, Fransa’daki firma çimento satarak para kazanıyor, Etiyopya’daki firma da “kullanmadığı” karbon kotasını paraya dönüştürüyor.
Bu ticarette herkes kazanıyor gibi görünüyor fakat kaybeden
bir taraf var. Kim mi? Kafanızı kaldırıp gökyüzüne bakın. Sorunun cevabını gördünüz...
Ah şu sera gazları yok mu?
Daha önce “et yemeye” sınırlama getirilebileceğini ima etmiştim. Eminim, pek çoğunuz daha az hamburger tüketerek küresel ısınmayı engelleyebileceğinizi düşünmemişsinizdir. Peki,
düşünmeli misiniz? Bence evet. Atmosferdeki metan gazının
(evlerden ırak kendisi tehlikeli bir sera gazıdır) yüzde yirmisini
yemyeşil çayırlarda gezinip geviş getiren hayvanlar üretiyor.
Metan, karbondioksitten çok daha zararlı bir gaz… İskoçyalı
bilim insanları, inek ve koyunların besinlerine birtakım bakteriler karıştırarak geviş getirme esnasındaki metan üretimini
azaltmaya çalışıyorlarmış. Özetle, hem kendi sağlığımız hem
de dünyanın sağlıklı geleceği için daha az hamburger yemek
çok mantıklı.
Gelelim iklimle olan kavgamıza: Özellikle son yıllarda felaket senaryolarıyla sıkça gündeme getirilen “küresel ısınma”
daha doğru bir tanımla “iklim değişikliği” karşısında pek çok
ülke sera gazı salımlarını azaltmak için kolları sıvamış durumda. Fakat bu topyekün hareketten, her yıl baharda Afrika’dan
kuzeye göç eden Kara Sinekkapan kuşlarının, dağlardaki çayırlarda avlanan Doğanların ya da yaban koyunlarının henüz
haberi yok.
Japonya’da 16 yıl önce Suşi üstüne yenen Vasabi misali ateşli bir şekilde imzalanan fakat hala bir arpa boyu yol almamış
olan Kyoto Protokolü, küresel iklim değişikliğiyle mücadele
ve uyuma ilişkin pek çok hüküm içerse de, doğanın işleyişi bu
hükümlerden bağımsız yürüyor. Peki, bu kuşlar neden geç göç
ediyor? Doğan’ların aç kalmasının da mı suçlusu iklim değişikliği? Küresel ısınmanın koyunların yaşam alanlarını daralttığını iddia edebilir miyiz? Evet, bu saydıklarımın hepsinin iklim
değişikliğiyle bir ilgisi var.
İklimin evrimi
Hala bu yazıyı okuyan birileri varsa koyunla kuşla ne işimiz
var diye soruyor olabilir. Kısa örneklerle açıklayacağım. Bir de
başlıktaki leopar ilginizi çektiyse, ona da geleceğiz hiç merak
etmeyin. Artık anaokulundaki çocuğun da bildiği gibi, iklim bir
dönüşüm geçiriyor ve canlıların bu dönüşüme ayak uydurması
gerekiyor. Ve iklim değişimine tepki gösteren, yalnızca Greenpeace eylemcileri değil. Ve evrim diye bir şey varsa, iklim değişiminin hızına ayak uyduramadığı kesin. Bu yüzden doğanın
biraz yardıma ihtiyacı var.
dünyanın en hızlı uçan kuşlarından olan (saatte 200 km hıza
ulaşabiliyor) bu yırtıcı, tek besini olan küçük kemirgenlerin,
büyüyen otlar arasında saklanması nedeniyle beslenemiyor!
Kuşlara dönecek olursak; örneğin kara sinekkapan kuşları, kış
mevsimini atlatmak üzere göç ettikleri Afrika’dan ilkbaharda
Avrupa’ya dönüyor ve burada üreyerek yavrularını büyütüyorlar. Fakat günlerden bir gün bu kuşlar Avrupa’daki yuvalarına döndüklerinde bir bakıyorlar oralara bahar erken gelmiş,
en büyük gıda kaynakları olan ve yavrularını da besledikleri
tırtıllar çoktan böcek olmuş, kelebek olmuş, uçup gitmiş. Hal
böyle olunca kara sinekkapan kuşları da aç kalmış ve nesilleri tükenme riskiyle karşı karşıya kalmış. Şimdi sıkılmadan
bu koca paragrafı okudunuz ama “İyi de bundan bize ne” diye
düşünmüş olabilirsiniz. İşin bizi ilgilendiren tarafı da şu ki
dostlar, bu kuşlar o tırtılları yemezse o tırtıllar, kilometrekarelerce alanda ağaçların meyveye dönmek üzere olan çiçeklerini
ve ekili alanlardaki yaprakları yiyip bitiriyor ve büyük bir gıda
açığı doğurmuş oluyorlar. Kimi romantik çevreler buna “doğanın intikamı” adını koyabilir. Ben “iklim değişikliğinin ilginç
sonuçlarından biri” diyorum.
Bitki örtüsünün iklim değişikliğine verdiği tepki, pek çok hayvan türünü etkiliyor. Başta bahsettiğim Argali yaban koyunu
da bunlardan biri. Beslenmek için büyükbaş hayvanların olmadığı çayırları tercih eden bu leziz koyunlar, Alpin çayır örtüsünün ısınan havalar nedeniyle yüksek irtifalara doğru kayması
nedeniyle beslendikleri yaşam alanının daralması ve soylarının tükenmesi tehdidi altında. Bizimse neyle karşı karşıya
kalacağımız aşikar. Evet, biz de etinden-sütünden-yününden
faydalandığımız bu hayvanlardan mahrum kalacağız.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Doğan ve yaban koyunu örneğini
de kısaca açalım (Leopar meraklıları biraz daha bekleyecek).
Altay Dağları’nın yüksek çayırlarında yaşayan Ulu Doğan türünün sorunu ise, küresel ısınma etkisiyle artan sıcaklıklarla beraber, bu coğrafyadaki bitki ve çayırların alışılmadık bir hızla
büyümesi. Büyüyen çayırlar her zaman iyi bir şey değil. Çünkü
İçinizden bazılarının bunun bizi neden ilgilendirdiğini sorduğunu duyar gibiyim. Bizi ilgilendiren kısmı, bu nadir kuşların
aç kalmasına üzülmemiz dışında, “yiyemedikleri” kemirgenlerin ekin alanlarına verdiği zarar sonucu bizim de “yiyecek bir
şey bulamamamız” sorunu. Evet, iklim değişikliğinin gıda üretimiyle yakından ilgisi var.
Değişen havalar, insan ırkını tehdit edecek boyutlara henüz
ulaşmadı. Umalım ki Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz bir felaket senaryosunun oyuncuları olmayalım. “Çok
film izliyorsun” deyip umursamamak gibi bir seçeneğiniz
var. Fakat bunu yapmadan önce, kaplan sineğinin yükselen
mevsim sıcaklıkları nedeniyle bataklıklardan kentlere göç
ettiğini; aynı şeyi Afrika’da yaşayan ve çeşitli hastalıklar taşıyan akrabalarının da yaptığını, üstelik bu tehlikeli sineğin
henüz bilinmeyen virüsler taşıyabileceğini ve şimdiden kent
hayatına şaşırtıcı derecede uyum sağladığını hatırlatmakta
yarar görüyorum.
Verdiğim bu örnek, iklim değişikliği sonuçlarından yalnızca
küçük bir tanesinin yaratabileceği bir felaket senaryosunun
ilk sinyalleri…
70 köşe yazısı/hakan karan
71
Vestel’e iklim değişikliği ödülü
Doğaya, kültüre ve insana, her zamankinden daha güçlü bir
“sorumlu duruş” sergilemek zorundayız. Bu sorumluluk,
yalnızca hükümetlerin, şirketlerin ya da sivil toplum
kuruluşlarının değil. Bireyler olarak hepimize büyük iş düşüyor.
Elbette hiçbirimiz 5 dakikalık yola arabamızla giderken ya da
yazın evdeki klimayı sonuna kadar açıp kutup serinliğinin tadını çıkarırken, o an bizi soğutan klimadan atmosfere yayılan
gazların, serinliğine doyamadığımız kutuplardaki buzulları eriterek bir gün sonumuz olabileceğini düşün(e)miyoruz.
nızca hükümetlerin, şirketlerin ya da sivil toplum kuruluşlarının değil. Bireyler olarak hepimize büyük iş düşüyor. Dünyanın herhangi bir yerinde yok olan bir canlı türü ya da kesilen
ormanlar, hepimizin sorunu haline geldi. “Yaşamak için” yaşatmak zorundayız.
Bana karbon emisyonunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim
İngiliz aktivist Thomas Paine, “insanların ruhunu sınayan zamanlardayız” demiş vakti zamanında. Gezegenimiz tarafından
sınandığımız bir yüzyıldayız. Doğa hem bizi hem ruhumuzu
sınıyor. Bilgimiz yeterli mi? Sahip olduğumuz bilgiyi doğru
kullanıyor muyuz? Tercihlerimizde ne kadar duyarlı ve sorumluyuz? Yaşam kaynağımız olan doğal kaynakları yeterince
koruyor muyuz? Artık kafamızı kuma gömme şansımız yok.
Özellikle şirketler, ulusal mevzuat, uluslararası anlaşmalar,
küresel yatırım fonları, dev finans kuruluşları, yatırımcılar,
sivil toplum kuruluşları, halk, çevremizdeki türlü mekanizma
tarafından izleniyor. Faaliyet süreçlerinde “dünyaya nasıl davrandıkları” artık yalnız çevrecilerin değil, dünyanın diğer ucunda bile olsalar hükümetlerin, yatırımcıların, bankaların hatta
sıradan tüketicinin bile kaygısı haline geldi.
Gereksiz yere bindiğimiz araba, yok yere açtığımız klima, aşırı
tüketim, artık büyük günahlardan sayılmalı. Tükettikçe daha
fazla enerji üretmek zorunda kalacağız, fazladan her kWh elektrik, koca bir vadiye can veren bir nehrin suyundan alacak, soluduğumuz havayı zehirleyen bir termik santral daha fazla kömür
yakacak. Robinson Crusoe hayatı yaşayalım demiyorum. Ama
kimse bana otelde kaldığı her gün çarşaf ve havluları değiştirme isteğini kabul ettiremez (bu cümlenin alt metni “kendinize
gelin arkadaşlar!”). Sürdürülebilir yaşamın güvence altına alınması, daha sağlıklı bir dünya yaratmak, kaynaklarımızı ve değerlerimizi gelecek kuşaklara aktarabilmek için, seçimlerimizi
kullanma-koruma dengesiyle uygulamak, “hayatta kalmak
için” kaçınılmaz sorumluluğumuz. Yakın gelecekte, arabanızı
yenilemek için bankaya kredi başvurusu yaptığınızda; “karbon
emisyonunuzu azaltmak için neler yapıyorsunuz?”, “evinizdeki
enerji tasarruf önlemleri nelerdir?”,“iş yerinizde öğle tatiline
çıkarken bilgisayarını ‘stand by’ konumuna almayan arkadaşınız uyarıyor musunuz?” gibi terletici sorular sorulabilir, hazırlıklı olun.
Doğaya, kültüre ve insana, her zamankinden daha güçlü bir
“sorumlu duruş” sergilemek zorundayız. Bu sorumluluk, yal-
Vestel, Karbon Saydamlık Projesi’nde önemli bir başarıya imza attı. Vestel Beyaz Eşya, 2013’te Karbon Saydamlık Projesi
(Carbon Disclosure Project - CDP) platformunu kullanarak iklim değişikliği stratejilerini açıklayan şirketler arasında
yapılan Performans Derecelendirmesi’nde Türkiye’nin İklim Performans Liderleri Ödülü’nü almaya hak kazandı.
“Üç-beş sorunun üstesinden geliriz, biz nesli tükenmiş leoparı
tek kurşunla kaşının ortasından vuran bir neslin çocuklarıyız”
diyorsanız, “Kutuplarda buzulsuz kalasınız” diyerek size olan
kızgınlığımı ifade etmek isterim. Fakat gelin görün ki aynı dünyada yaşıyoruz. Kutuptaki buzulun erimesi hepimize “sıcak
günler” vadediyor.
Leopar ne yapsın
Birileri küresel ısınmadan bahsederken “amaaan bize gelene kadar” diyerek hala göbeğinizi kaşıdığınızı düşünmek
istemiyorum. Dünya giderek ısınıyor. Değişen iklim koşulları, sıcaklıkları, su kaynaklarını, doğal alanların bitkisel
karakterini değiştiriyor. Beslenemeyen hayvanlar, çoğalan
zararlılar, daralan doğal alanlar ve bozulan habitatlarla,
besin zincirinin en üstünde yer alan leopar gibi büyük memeli türler neslini devam ettiremiyor. Sonra kimse çoğalan
domuzların tarladaki ekinleri mahvettiğini söyleyip ağıt yakmasın. Ayrıca kimse leoparı vuran arkadaşın sırtını sıvazlamasın. Leoparın tek başına yüzlerce kilometre kat edip yiyecek aramak zorunda kalmasının da suçlusu yine insanlar.
Yazı burada bitiyor.
Hala “biz çevrecinin daniskasıyız, küresel ısınmayı senden öğrenecek değiliz” diyorsanız, bu iş beş-on tane fidan dikmekle
olmuyor bilesiniz. “Diren”mek lazım.
K
arbon Saydamlık Projesi (CDP) 2013 İklim Değişikliği
Liderleri Saydamlık ve Performans ödülleri sahiplerini
buldu. Vestel Beyaz Eşya, Türkiye’nin İklim Değişikliği Performans Liderlerinden biri oldu. Karbon emisyonlarını
azaltan ve iklim risklerini yöneten çalışmaları ile ödüle layık
görülen Vestel adına ödülü Vestel Beyaz Eşya Genel Müdürü
ve İcra Kurulu Üyesi Nedim Sezer aldı.
“Stratejik düşünen ve geleceğe oynayan bir markayız”
Nedim Sezer ödül töreninde projenin önemine değinen bir
konuşma yaptı. Sezer, Karbon Saydamlık Projesi’nin (Carbon Disclosure Project - CDP), şirketlerin sera gazı salımları
ve iklim değişikliği stratejilerini açıklayarak şehirlerin karbon
emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmaları için önemli bir
adım olduğunu dile getirdi. Nedim Sezer konuşmasına şu
cümlelerle devam etti: “Vestel olarak uzun vadeli, stratejik
düşünen ve geleceğe oynayan bir markayız. Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarımızı aralıksız sürdürerek doğa dostu ve yüksek
tasarruflu ürünler ortaya koyuyoruz. Çalışmalarımızın, İklim
Değişikliği Liderleri Performans Ödülü ile takdir edilmesi bizim için gurur verici.”
Karbon Saydamlık Projesi (CDP) 2013 İklim Değişikliği Liderleri Saydamlık ve Performans ödülleri Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı Sondan Durukanoğlu Feyiz
tarafından verildi.
Karbon Saydamlık Projesi hakkında
Karbon Saydamlık Projesi, 2000 yılında şirketlerin, yatırımcıların
ve hükümetlerin iklim değişikliği tehdidine karşı önlem almalarını
sağlayacak bilgileri toplamak ve paylaşmak amacıyla başlatılıyor.
Proje, iklim değişikliğini küresel iş sistemi ile bütünleştiren bir süreci yönetiyor ve dünyanın en büyük sera gazı salımı veri tabanını
yatırımcılara açıyor.
Proje, halka açık şirketlerin sera gazı salım miktarlarını ve iklim değişikliğiyle ilgili risk yönetim politikalarını, kurumsal yatırımcıların,
şirketlerin, kamu kuruluşlarının ve akademisyenlerin de dahil olduğu geniş bir kitleye duyuruyor.
72 sağlık
73
Sağlıklı yaşamın formülü
Hapşırmak hastalık habercisidir. Bu yüzden hapşıran kişiye “Çok yaşa!” diyerek iyi dileklerimizi sunarız. Gene Stone’un
“Hiç Hastalanmayan İnsanların Sırları” adlı kitabından birkaç formül ise bu dileğin gerçekleşmesini sağlayabilir.
G
ene Stone, Stanford ve Harvard’da okumuş eski bir
barış gönüllüsü, senaryo yazarı, TV yapımcısı ve gazeteci. Makaleleri ve köşe yazılarıyla Vogue, Elle, GQ,
Los Angeles Times ve Esquire gibi saygın dergi ve gazetelerde
20 yılı aşkın bir süredir sağlık hakkında bilgi veriyor. Yazdığı
her tedavi yöntemini önce kendisi uygulamasına rağmen yılda
iki kez hastalanmaktan bir türlü kurtulamamış. Sonra aklına
yanlış kişilerle konuşuyor olabileceği gelmiş ve hiç hasta olmayan insanlarla konuşmaya karar vermiş. Dünyanın her yerinden pek çok insanla röportaj yapmış ve içlerinden bilimsel
olarak da destek alan 25’ini bir kitapta toplamış. Hiç Hastalanmayan İnsanların Sırları (The Secrets of People Who Never Get
Sick) kitabı bilimsel bilgilerin de onayladığı 25 sağlık sırrını
anlatırken bu 25 insanın yaşamına da ışık tutuyor.
Diğer sırlar
İyi genler
Kalori azaltmak
Probiyotikler
C vitamini
Sarımsak
Detoks
Koşmak
Esnemek
Yoga
Arkadaşlar
Şekerleme
Hayata olumlu bakmak
Maneviyat
Stresten uzak durmak
Bu kitapta yiyecekler, egzersiz, çevresel faktörler, duygu dünyası, fiziksel durum ve daha pek çok konuyla ilgili çok sayıda
sihirli tarif bulunuyor. Bunlardan biri ise hiç sır değil. Anneannelerimizin ve annelerimizin bize zorla da olsa içirdikleri
tavuk suyu çorbası örneğin… Çünkü gerçekten çok işe yarıyor.
Vegan mı olmalı yoksa bira mayası mı tüketmeliyiz? Peki, sebzeleri yıkamadan yeme fikrine ne dersiniz? Belki de soğuk duş
yapmayı tercih etmeli ya da mavi kuşakta yaşamalıyız. Aşağıdaki yöntemlerden bir hatta bir kaçını uygulamanız halinde
sağlıklı ve uzun bir yaşam hayali gerçek olabilir.
Bira mayası: Bu yöntem Barbara Pritzkat’a ait. Fareler üzerinde deney yapan Adelle Davis’in çalışmalarını takip eden Pritzkat, Davis’den öğrendiği sağlıklı yaşam tarzını benimsemiş.
Beslenme programının temelini B vitaminin en çok bulunduğu
bira mayası oluşturuyor. Pritzkat her sabah toz halindeki mayayı suda eriterek içiyor. Bira mayasında yağ, nişasta ve şeker
bulunmadığı Davis’in çalışmaları sonucu kanıtlanmış. Bira mayası, iskelet sistemi için önemli bir protein kaynağı aynı zamanda açlığı yatıştırıyor ve metabolizmayı hızlandırıyor.
Soğuk duş: Nate Halsey, bungee jumpingden dalışa, kayak
tırmanışından, planörle uçmaya, maratondan kano yarışına
her türlü spor macerasının adeta tutkunu. İsveç kıyılarını bisikletle geçmiş Everest’e tırmanmış ve 55 ülke gezmiş. Halsey, bütün bunları yapacak enerjiyi ise her sabah aldığı buz
gibi soğuk duşa borçlu olduğunu düşünüyor. Soğuk su kan
dolaşımına iyi geliyor, cildi gerginleştiriyor ve güçlendiriyor.
Bağışıklık sistemini destekliyor. Hatta insanın ruh haline bile
iyi geliyor. Kitapta tüm bu iddiaları destekleyen pek çok bilimsel araştırmaya da yer verilmiş. Yalnız soğuk duş herkese göre
değil. Suyun altına aniden girilmemeli çünkü kan dolaşımını
engelleyebilir. Tansiyon hastaları ile aşırı zayıf olanlar mutlaka doktora danışmalı.
Şifalı bitkiler: 1933 yılında öldüğünde 197 yaşındaydı. Oysa
yapılan araştırmalar sonucunda öğrenildi ki Li Ching-Yuen
aslında 256 yaşındaydı! 70 yaşına kadar Çin’in çeşitli bölgelerinden bitki toplayıp satarak geçinen Yuen’in sırrı şifalı bitkiler. Ginseng, Asya ebegümeci ve Çin kurtüzümü gibi bitkilerle
beslenmiş ömrü boyunca. Uzun yaşam için önerisi ise şöyle:
“Kalbi sakin tut, bir kaplumbağa gibi otur, bir güvercin gibi
canlı yürü ve bir köpek gibi uyu.”
Mavi kuşak: Kosta Rika’daki Nicoya Yarımadası’nda yaşayan
Ricardo Osorno Fallas’ın sırrı ise yaşadığı bölgede saklı. Loma
Linda, Kaliforniya; Icaria, Yunanistan; Okinawa, Japonya gibi
“Mavi Kuşak” olarak tanımlanan coğrafi bölgeler uzun yaşa-
yan insanların yoğun bulunduğu bölgeler… Yıllar boyu bu
konu üzerine araştırma yapan gazeteci Dan Buettner’ın ortaya
attığı bir tanım. Araştırmaya göre, bu bölgelerde yaşayanlar
kalorisi düşük, işlenmemiş gıdaları küçük porsiyonlar halinde
tüketiyor. Sadece açlıklarını giderecek kadar yemek yiyorlar.
Yıkamadan yemek: Patricia Burke 67 yaşında. Sebzeleri bahçeden topladıktan sonra yalnız kaba toprağını temizlemek için
gelişigüzel yıkıyor ve yiyor. Hiç tiksinmeksizin yere düşen besinleri bir hamlede ağzına atıyor. Ellerini gün içinde 3-4 kereden fazla yıkamıyor. Bu şekilde hastalıklara neden olabilecek
tüm mikropları vücuduna aldığını ve bağışıklık kazandığını
söylüyor.
pH dengesi: Thomas Appell şiddetli boğaz ağrısından muzdarip olduğunda doktorlar antibiyotik kullanmasını önermiş.
Ama Appell belirtileri gidermek değil vücudunu sağlığına yeniden kavuşturmaya kararlıymış. Araştırmalarının sonunda
İrlanda’da yaşayan çok sağlıklı bir aileye ulaşmış. Bu ailede
kimsenin et ya da şeker tüketmediğini ve kalsiyum deposu
olan kireçtaşıyla kaplı bir sahanlıktan akan kaynak suyunu
içtiklerini görmüş. Şeker ve et yemeyi bırakan, bol bol sebze
tüketen Appell iki yıl sonunda sağlığına kavuşmuş. Appell,
sağlıklı olmanın anahtarının vücudu dengede tutacak alkali
gıdalar tüketmek olduğunu söylüyor.
74 kısa kısa
75
Zorlu Tekstil’e anlamlı
ziyaret
Kızıldere Jeotermal Santrali’nde son faz da
hizmette
Z
orlu Enerji Grubu’na ait Kızıldere II Jeotermal Santrali’nin 20
MW’lık son fazı hizmete alındı. Çalışmaların tamamlanmasıyla 95 MW kurulu güce ulaşan Kızıldere Jeotermal Santrali, dünyanın en büyük on jeotermal santrali arasındaki yerini aldı.
orlu Tekstil Grubu, mesleki konularda gençlerin eğitimine
destek veriyor. Zorlu Tekstil’in bu konuda yürüttüğü çalışmalardan biri de zihinsel engeli bulunan öğrencilere sanayiden farklı örnekler göstererek mesleki becerinin kazandırılmasını sağlamak…
Çorlu Sakatlar Derneği Özel Eğitim Mesleki Eğitim
Merkezi’nden 20 kişilik bir öğrenci grubu 10 Ekim 2013 tarihinde Zorluteks Lüleburgaz Fabrikası’nı ziyaret etti. Ziyaret
esnasında Zorluteks Tekstil Grubu Genel Müdür Yardımcısı
Ali Canbulat da hazır bulundu. Canbulat eşliğinde fabrikanın
çeşitli bölümleri hakkında genel bilgiler paylaşıldı ve ardından
çocuklar fabrikada gezdirildi. Gezi esnasında çocukların son
derece keyifli oldukları gözlendi.
Ziyaret sonunda duygulu anlar yaşandı. Zorluteks Lüleburgaz
Fabrikası’nı ziyaret eden öğrenciler okullarında kendi elleriyle
hazırladıkları Zorlu Logo’sunu Ali Canbulat’a takdim ettiler.
Z
Denizli Sarayköy’deki 80 MW üretim kapasitesine sahip olan
Kızıldere II Jeotermal Santrali’nin 20 MW’lık ikinci fazı 31 Ekim
2013 tarihi itibarıyla tamamlanarak santral tam kapasiteyle
çalışmaya başladı.
İkinci faz kapsamında Kızıldere II Jeotermal Santrali’nde başarıyla gerçekleştirilen performans ve güvenilirlik testlerinin
ardından, ticari üretime başlanabilmesi için Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri tarafından resmi kabul işlemleri
Ekim 2013 itibarıyla tamamlandı.
Çalışmaların tamamlanmasıyla, 95 MW güce sahip olan Kızıldere Jeotermal Santrali, dünyanın en büyük on jeotermal santrali arasındaki yerini aldı.
Vestel ankastre fırın
sofraları zenginleştiriyor
V
estel AFB 902 VT Ankastre Fırın ile akşam yemekleri ziyafete dönüşüyor. Vestel Ankastre Fırın 9 farklı pişirme
fonksiyonu ile zengin sofralar hazırlanmasına olanak sağlıyor.
Kalabalık sofralar için herkesin damak tadına uygun lezzetler
sunuyor. Vestel Ankastre Fırın, piliç çevirme, pizza pişirme ve
combo ızgara fonksiyonlarıyla kalabalık sofraları herkesin damak tadına uygun lezzetlerle donatıyor. Buz çözme özelliğine
de sahip Vestel Ankastre Fırın, akşam yemeği hazırlama süresini yarıya indiriyor; bu özellikleriyle çalışan kadınların mutfaktaki başyardımcısı haline geliyor.
Kendi işini kendi görüyor
Vestel Ankastre Fırın, yan ve arka panellerinin pişirme esnasında
oluşan kirleri hapsetmesiyle fırın içi temizliğini kendisi yapıyor.
Çıkarılıp, bulaşık makinesinde yıkanabilen yan tel raflarıyla bir
sonraki kullanım için kolayca hazır hale geliyor. Vestel’in A enerji
sınıfı ürünlerinden olan Vestel AFB 902 VT Ankastre Fırın, multifonksiyonel özellikleri ile dikkat çekiyor.
İlk yerli tablet PC Vestel’den
V
estel, Avrasya bölgesinin en büyük bilişim fuarı CeBIT
Eurasia 2013’de yeni teknolojilerini görücüye çıkardı.
Üretimi ve endüstriyel, mekanik ve elektronik tasarımı Vestel City’deki Ar-Ge uzmanları tarafından gerçekleştirilen Vestel 10 inç Tablet ilk kez CeBIT’te tüketiciyle buluştu.
Vestel, 24 – 27 Ekim 2013 tarihleri arasında CNR Expo’da
düzenlenen Avrasya bölgesinin en büyük bilişim fuarı CeBIT
Eurasia’da tanıttığı ürünleriyle teknoloji standartlarını belirlemedeki gücünü sergiledi. Tamamen yerli tasarım tablet PC
ilk kez tüketici karşısına çıkarken dünyanın en büyük Ultra
HD TV’si 110 inç LED TV de Vestel’in öne çıkan ürünleri arasında yer aldı. Vestel standına gelerek, ürünleri inceleyen
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da Vestel akıllı tahtaya büyük ilgi gösterdi.
Vestel’in fuarda sergilediği başlıca ürünler arasında yerli
üretim tablet, Ultra HD TV’ler, özel etkileşimli akıllı tahta ve
digital signage profesyonel ekran çözümleri bulunuyor. Vestel İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan teknolojinin çok hızlı
geliştiğine dikkat çekerek “Güçlü Ar-Ge altyapımız, yüksek
teknolojimiz ve yerli üretim kapasitemizle gelişmeleri yakından takip ediyor, ürünlerimizi bu yeni teknolojiler ışığında
geliştiriyoruz” dedi.
Vestel ile “Dilediğin
Zaman” izle
V
estel ve Digiturk’ün aralarında yaptıkları işbirliği ile dizi
ve film kaçırma devri sona eriyor. Digiturk üyeleri bundan sonra uydu alıcısına gerek olmadan dizi, film ve takip
ettikleri programları “Dilediğin Zaman” uygulamasından
izleyebilecek.
İki şirketin bir araya gelerek hayata geçirdiği IPIDTV projesi
ile (Uydu alıcısı içinde olan Smart TV) Digiturk üyeleri uydu
alıcısına gerek duymadan Vestel Smart LED TV’lerle yayınlara, kaçırdıkları dizilere, programların tekrarlarına ve Digitürk film, dizi, çocuk programları kütüphanesine internet
üzerinden tekrar ulaşabilecekler.
Projeyle ilgili olarak Vestel Şirketler Grubu Pazarlamadan
Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mert Gürsoy ve Digiturk
Pazarlama Direktörü Boysan Akkaya açıklamalarda bulundu. Her iki yönetici de uydu yayınları ve “Dilediğin Zaman”
uygulamasının Vestel Smart TV’lerde herhangi bir kutuya
ihtiyaç duymadan kullanılabilmesinin sektörde ilk ve tek
olduğunun altı çizdi.
76 kısa kısa
77
Festival tadında “Yılbaşı Partisi”
Zorlu Enerji Grubu
Gönüllüleri çocuklar için
yürüdü
Z
orlu Center AVM, açıldığı yılı, hafızalarda iz bırakan bir etkinlikle kapadı. Renkli anların yaşandığı Zorlu Center AVM
Yılbaşı Partisi adeta festivale dönüştü. Eğlence dolu geceye,
cemiyet hayatının ünlü simaları da katıldı. Zorlu Center AVM
Yılbaşı Partisi, Elle Dergisi işbirliğiyle 26 Aralık’ta gerçekleştirildi. AVM’nin meydan katında gerçekleşen partide konuklar,
Barbaros Büyükakkan’ın canlı performansı esnasında, nostalji
dolu keyifli anlar geçirdi. Programda yer alan benzersiz sahne
şovları konukların beğenisini topladı. Parti süresince lezzetli
atıştırmalıklar ikram edildi, sürpriz hediyeler dağıtıldı ve alışveriş fırsatları sunuldu. Eğlence, DJ Tarık Koray’ın performansıyla sona erdi.
Geceye Olgun-Berrin Zorlu, İpek-Yalçın Ayaydın, Ertuğrul Özkök, Alp - Begüm Şen, Ahmet Hotiç, Selin Özkaynak, Murat
Cevahir, Sinem Ayan ve Begüm Gazioğlu gibi cemiyet hayatının ünlü isimleri de katıldı. Festival havasında geçen partide,
Stiltwalkers, Balon Adam ve Beyaz Piyano gösterileri ile unutulmaz anlar yaşandı.
Zorlu Center AVM’nin yeni yıl konseptli dekorasyonuyla ziyaretçiler dünya meydanlarını aratmayan bir görsel şölene tanık oldu.
Yapay karla oluşturulan kış ambiyansı, özel gösteriler ve ışık
şovlarıyla zenginleştirildi.
PSM’de DJ Barthez coşturdu
Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde de yılbaşı etkinlikleri düzenlendi. Keman sanatçılarının dinletisiyle başlayan Zorlu Center PSM Yılbaşı Partisi DJ Barthez’in performansıyla coşkulu anlara sahne oldu.
Zorlu Center Yılbaşı’nda ışıldadı
Yüzlerce dünya markasına ve dünyanın dört bir yanından gurme lezzetlere ev sahipliği yapan Zorlu Center, yeni yılı ışıl ışıl
Z
orlu Enerji Grubu’nun 6 kişilik gönüllü ekibi 35. Vodafone
İstanbul Maratonu Halk Yürüyüşü’ne katıldı. Ekip, Kars
Arpaçay Carcı Köyü İlkokulu’na spor malzemesi yardımı sağlamak amacıyla yürüdü.
Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Doğal Elektrik Üretimi A.Ş.’ye ait 15,4 MW elektrik kapasiteli Çıldır Yenilenebilir
Hidrolik Rezervuarlı Enerji Santrali’nin işletmesinde hem yöresel istihdam hem de eğitime katkı ön planda tutuluyor. Bu
bağlamda sosyal sorumluluk çalışmaları ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bu etkinliklerden biri de 17 Kasım 2013’te
İstanbul’da gerçekleşti.
bir konseptle karşıladı. İstanbul’un dört bir yanından parıldayan görüntüsüyle dikkat çeken ve binlerce ışıkla süslenen
Zorlu Center, tüm ihtişamına ve görkemine yakışır bir şekilde
2014’e “hoş geldin” dedi.
Yılbaşı dekorasyonunda da farkını ortaya koyan Zorlu Center’ın
ana meydanına, modanın kalbi olduğunu simgelercesine hem
Zincirlikuyu hem de Levazım girişine dev torsolor yerleştirildi.
Bir moda meleğini andıran görüntüsüyle ana girişlerde yükselen ışıl ışıl torsolorun içindeki rengarenk toplardan yayılan
parıltılar, tüm meydanı aydınlattı.
Girişlerin yanı sıra Zorlu Center’in çeşitli noktalarına yerleştirilen irili ufaklı torsolar, ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Yılbaşı
alışverişine çıkanlar, modanın kalbinde olduklarını anlatmak
için torsoların yanında fotoğraflar çektirdi.
İpek-Yalçın Ayaydın
Olgun-Berrin Zorlu
Begüm Gazioğlu
Zorlu Enerji Grubu gönüllüleri, Kars Çıldır Santrali’nin yakınında Arpaçay’da bulunan Carcı Köyü İlkokulu’na destek için
35. Vodafone İstanbul Maratonu Halk Yürüyüşü’ne katıldı.
Etkinliğe, ilkokula spor malzemesi yardımı sağlamak amacıyla katılan Seda Gönülal ve eşi Gürkan Gönülal, Özge Öztürk, Nurdan Serçe, Sadık Ozan Akdağlı ve İsmail Canyurt’tan
oluşan Zorlu Enerji Grubu Gönüllüleri, sekiz kilometrelik parkuru tamamlama başarısı gösterdiler. Yürüyüşü tamamlayan
ekip, hep birlikte üretilecek nice sosyal sorumluluk projelerinde bulunmayı dilediler.
Spor malzemeleri Zorlu Enerji Grubu tarafından satın alınacak olup Ocak ayı içinde Zorlu Enerji Grubu Gönüllüleri tarafından Kars Arpaçay Carcı Köyü İlkokulu’na teslim edilecek.
Zorlu Enerji Grubu ODTÜ Çalıştayı’nda
Z
orlu Enerji Grubu eğitime desteğini sürdürüyor. Zorlu
Enerji Termik Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali Kındap, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nün 50. kuruluş yılı kapsamında gerçekleştirdiği Çalıştay’a katıldı; jeotermal enerji hakkındaki derin bilgi
birikimini öğrencilerle ve katılımcılarla paylaştı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Jeoloji Mühendisliği
Bölümü 50. kuruluş yılı kapsamındaki Çalıştay 13 Kasım 2013
tarihinde ODTÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Jeoloji Mühendisleri Odası ile ortaklaşa düzenlenen “Jeotermal
Sistem: Sonsuz Enerji Kaynağı” konulu Çalıştay kapsamında
jeotermal enerji konusunda jeolojinin yeri ve jeotermal enerjinin kullanım alanları hakkında görüşler paylaşıldı.
Zorlu Enerji Grubu’nun özel sektör temsilcisi olarak destek verdiği etkinlikte konuşmacı olarak yer alan Zorlu Enerji
Termik Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ali
Kındap’ın “Jeotermal Enerji Üretimi ve Santraller” başlıklı sunumu ilgiyle izlendi.
Vestel’den dijital sanata teknoloji desteği
D
ost teknoloji Vestel sanata verdiği önemi Contemporary İstanbul Fuarı’nda gösterdi; fuarın teknoloji sponsoru oldu. 7-10 Kasım 2013 tarihleri arasında düzenlenen
Türkiye’nin en kapsamlı uluslararası çağdaş sanat fuarı
Contemporary İstanbul yerli ve yabancı en önemli görsel
sanatçıları bir araya getirdi.
Bu yıl sekizincisi düzenlenen fuarda, İstanbul Lütfi Kırdar
Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ve İstanbul Kongre
Merkezi’ne yayılan 3 bin eser Vestel teknoloji sponsorluğunda sergilendi. Türkiye’nin en önemli görsel sanatçılarından Candaş Şişman’ın SYN-Phon eseri, Ozan Türkkan’ın Alfa
Omega, Alfa-Rutt Etra ve Resurrection-Rutt Etra eserleri ile
yeni dönemin bağımsız sanat topluluklarından OUCHHH’in
Mentalis Structuram eseri ilk kez Contemporary İstanbul’da
Vestel Lounge’da sanatseverlerle buluştu.
Vestel, fuarda televizyondan tablete, dizüstü bilgisayardan
ses sistemi ve kulaklığa, projektörden kioska 200’e yakın
ürünüyle sanata destek verdi.
Vestel için teknoloji ve estetiğin birbirinden ayrılamaz
kavramlar olduğunu belirten Vestel Şirketler Grubu İcra
Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, “Vestel, ileri teknolojisi
kadar estetik tasarımıyla da ön plana çıkan bir marka.
Tasarıma gönül veren bir marka olarak görsel sanatlara
desteği her zaman sosyal sorumluluğumuzun bir parçası olarak görüyoruz. Ülkemizdeki sanat ortamının gelişimine katkı sağlayacak proje ve etkinliklerin en önemli
destekçilerinden biriyiz. Hedefimiz, hayatın her alanına
teknolojimizle değer katabilmek, hayatı kolaylaştıran
teknolojimizi hayatı güzelleştiren sanatla bir araya getirmek” dedi.
“En İyi Yapım” ödülü
Oz Büyücüsü’ne
Ü
çüncü Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Ödülleri sahiplerine teslim edildi. ASSITEJ ve Sahne Dergisi İşbirliği ile verilen Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Ödülleri’nde Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun
“Oz Büyücüsü” eseri “En İyi Yapım” ödülünün sahibi oldu.
ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) Türkiye Merkezi ve Sahne Dergisi (iki aylık tiyatro, opera ve bale
dergisi) tarafından gerçekleştirilen Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu
Ödülleri üçüncü kez sahiplerini buldu. 2012-2013 tiyatro sezonunda 12 tiyatro grubu ve 17 oyunla başvuru yapıldı. Prof.
Dr. Hülya Nutku, Hayati Asılyazıcı, Doç. Dr. Tülin Sağlam, Yrd.
Doç. Dr. Nihal Kuyumcu, M. Nurkut İlhan, T. Murat Demirbaş
ve Dr. Servet Aybar’dan oluşan jüri üyelerinin yaptıkları değerlendirme sonucunda Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun Oz Büyücüsü
eseri “En İyi Yapım” dalında ödüle layık görüldü.
Üçüncü Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Ödül Töreni, 16 Aralık
2013’te Ankara Küçük Tiyatro Sahnesi’nde yapıldı. Zorlu Çocuk
Tiyatrosu’nun ödülünü Oz Büyücüsü oyununun yönetmeni Gaye
Cankaya aldı. Ödül töreninde bir konuşma yapan yönetmen Cankaya şunları söyledi: “Bu ödülü tüm ekibim adına alıyorum, yapımda geçen herkese teşekkür ederim ama en büyük teşekkür
Mehmet Zorlu Vakfı’na. 10 yıldır üstlendikleri sosyal sorumluluk
projesiyle Anadolu’nun tüm illerinde çocukların ayağına tiyatroyu ücretsiz olarak götürme misyonunu yüklenen vakıf, Zorlu
Çocuk Tiyatrosu’nun 10 yıllık kesintisiz hizmetiyle on binlerce
çocuğun oyun izlemesine fırsat sağladı. Çocuk Tiyatrosu alanında özenli, kaliteli yapımlarıyla siz değerli jüri üyelerinin izlediği
Oz Büyücüsü’nü ve pek çok oyunu Şırnak’taki çocuklara kadar
ulaştırdık. Bugünün küçükleri yarının büyükleri olan bu çocukların yararlı bireyler olması yolunda Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun
değerli bir görevi yerine getirdiğini ve çocuk tiyatrosu alanında
da tarihe önemli bir çentik attığımızı düşünüyorum…”
78 gökyüzünün getirdikleri
79
Yükselen burç size, sizi anlatır
Yükselen burç başkalarıyla ilişki biçiminizi, ilişki seviyenizi ve anlaşma gücünüzü anlatır. İkili ilişkilerde Güneş burcu kadar önemli olan Ay
burcu ve Yükselen burçtur. Doğum haritanızda yükselen burcunuzda bulunan gezegenler, çevreye bakışınızı, kişiliğinizi ve kendinizi nasıl
ortaya koyduğunuzu etkiler.
KOÇ
TERAZİ
Yükselen Koç gelişim için daha direkt ve yüzleşmeci bir kişisel stilin geliş-
Yükselen Terazi uzlaşma yeteneğine sahip, insanlarla ilgili, diplomatik ve
tirilmesini vurgular. Yakın çevresi üzerinde etkin olmak ve fethetmek ister.
adil bir kişisel stili vurgular. Denge ve uyum içinde olmak, ortaklıklar kur-
Koç Yükselen’in insanı çok yönlü doğal özellikler sergiler. Dinamik enerji ve
mak ister. En rahat ve hazırlıksız halinde bile Yükselen Terazi’yi pasaklı
atılganlığın arkasında gerçek bir meydan okuma ve fethetme ihtiyacı yatar.
durumda görmek mümkün değildir.
BOĞA
AKREP
Yükselen Boğa, gelişim için doğal ve sakin bir kişisel stilin geliştirilmesini
Yükselen Akrep etkileyici, kuşkulu, kontrollü ve çatışmalara girmeye is-
vurgular. Yakın çevresini hissetmek ve bedensel olarak tatmin olmak ister.
tekli bir kişisel stili vurgular. Çevresini kontrol etmek ve yakın duygusal
Boğa Yükselen’in insanı aşina ve kalıcı şeyleri sever. Her şeye olgunlaşması
bağlar kurmak ister. Yükselen Akrep’in insanı yoğunluğu, çekiciliği ve ka-
için zaman tanır. Duygusal ve maddi güvenceye ihtiyaç duyar.
rizması ile insanların başını döndüren bir karaktere sahiptir.
İKİZLER
YAY
Yükselen İkizler, gelişim için merak ve hayret duygusunun hakim olduğu
Yükselen Yay idealist, bağımsız ve iyimser bir kişisel stili vurgular. Çevre-
kişisel stilin geliştirilmesini vurgular. Yakın çevresini öğrenmek, merakını
sini keşfedeceği heyecanlı bir yer olarak görmek ve hareket etmek ister.
gidermek ve iletişim içinde olmak ister. İkizler Yükselen’in insanı sıkıntıya
Yükselen Yay insanının olumlu, hevesli, felsefi bir görüntüsü vardır. En
dayanamadığı için etrafındakilerin eğlence kaynağıdır.
güçlü mesajı: “Her şey iyi olacak”tır.
YENGEÇ
OĞLAK
Yükselen Yengeç duygularını dışarı vurmadan önce güven arayan bir kişisel
Yükselen Oğlak inatçı, saygıdeğer ve engeller karşısında azimli bir kişisel
stili vurgular. Çevresini korumak, kollamak ister. Yükselen Yengeç’in insanı
stili vurgular. Başkalarına düzen, kural ve disiplin getirmek ister. Yükselen
kırılgandır. Yengeç’i Ay yönettiği için, onun ruh haline bağlı, değişken özellik-
Oğlak insanının görüntüsü soğukkanlı, mesafelidir. Oğlak bütün burçlar
leri Yükselen’i Yengeç olan bir kişinin davranışlarında kolaylıkla izlenebilir.
içinde sorumluluk duygusu en yüksek olandır.
• Satürn varsa, bu kişiler daha kontrollü, disiplinli, müşkülpesent ve derin düşünen tipler olabilirler.
ASLAN
KOVA
• Uranüs varsa, bu kişiler özgün, bağımsızlıklarına düşkün,
ani reaksiyonlar veren, sisteme karşı duran, dengesiz tipler
olabilirler.
Yükselen Aslan içten gelen, çoşkulu ve dramatik bir kişisel stili vurgular.
Yükselen Kova objektif, bağımsız, dostça ve açık, ama daima biraz me-
Dikkat çekmek ve kendini sergilemek ister. Sanki dünyaya kendi bireyliğini,
safeli bir kişisel stili vurgular. Bireyselliğini ve özgürlüğünü vurgulamak,
egemenliğini ve gücünü göstermek için gelmiştir. Enerjisi her zaman yük-
bağımsız kalmak ister. Yaşama kendine özgü bir yaklaşımı vardır. Bu yak-
sektir. Dışadönük, hatta kalben bir teşhirci, gösterişçidir.
laşım diğer insanlardan “farklı” görünmesine neden olur.
BAŞAK
BALIK
işleri halletmekteki ustalığı ile tanınır. Çevresini düzene koymak ve pratik
kişisel stili vurgular. Yükselen Balık’ın insanı aşırı duyarlı, değişken ruh
hizmet getirmek ister. Zihinsel faaliyetlerinde uygulamacı ve araştırmacıdır.
halleri deneyimleyen, kolay etki altında kalan bir insandır. Sezgiseldir ve
Ayrıntı, objektiflik ve analiz üstadıdır. Tam bir işkoliktir.
kendinden vazgeçme derecesine varan bir bensizliği vardır.
Y
ükselen burç, yaşamınızda yarıştığınız kişilere karşı
kullanacağınız yetenekleri tanımlar. Yükselen burç kısacası “ben”i oluşturur. Başka insanlardan farklı olan
ayrıcalıkları öne çıkarır. Yükselen burç doğduğunuz saatte
hangi burç yükseliyorsa odur ve başkalarıyla ilişki kurmanızı sağlar. Yükselen burç kişinin hayata bakış açısını belirler.
Olayların nasıl değerlendirildiği ve onlara ne tür anlamlar
yüklendiği yükselen burcunuzla yakından ilişkilidir. Yükselen
burç her zaman birinci evdir, ondan sonra gelen burçlar sırasıyla diğer evlere yerleşirler.
Yükselen burç, 1. ev, bedenle de yakından ilgili olduğu için
hem sağlığınızla ilgili konuları hem de fiziksel özellikleri etkiler. Kuşkusuz her kişinin kendi ailesinden ya da ırkından
getirdiği genetik eğilimler önceliklidir. Yükselen burç kişinin
genel talihi, kişiliği ve yetenekleri hakkında da bilgi verir.
Yükselen burç adeta bir maske gibidir. Sizin gerçek özünüzü
başta Güneş, Ay ve içsel gezegenler anlatırken, yükselen burcunuz bu özelliklerinizi nasıl ortaya koyabileceğinizi gösterecektir. Yükselen burç bir araç gibi, kişinin ulaşmak istediği
hedeflere götüren bir vasıta gibidir.
Yükselen burç yakın çevremizle nasıl bir uyum ve adaptasyon
içinde olduğunuzu da gösterir. Bilhassa birebir ilişkilerde
karşınızdaki kişilerin tutumlarını belirler. Herhangi bir burç
yükseldiğinde, onun karşıt burcu da ister istemez önem kazanır ve bu burç ikili ilişkileri, evlilik ve anlaşmaları, çatışmaları
gösteren 7. eve yerleşir.
Yükselen burçta yer alan gezegenler
Eğer doğum haritanızda yükselen burcunuzda herhangi bir
gezegen varsa, bu gezegenin karakteristikleri de, çevreye
bakışınızı, kişiliğinizi ve kendinizi nasıl ortaya koyduğunuzu
etkileyecektir. Örneğin haritanızda kendi öz burcunuz yükseliyor olabilir (sabah erken saatte, Güneş yükselirken doğanlar) bu durumda yükselen burçta yani birinci evinizde Güneş
olacaktır. Kuşkusuz bunu bilebilmeniz için, astrolojik haritanızı bilmeniz de gerekir.
• Yükselen burçta Güneş varsa, bu kişiler yakın çevrelerinde
daha dominant, parlayan, gururlu ve gösterişe önem veren
kişiler olabilirler.
• Ay varsa, bu kişiler daha yansıtıcı, hassas, duygularla harekete geçen ve koruyucu olma eğiliminde olabilirler.
• Merkür varsa, bu kişiler çok daha konuşkan, hareketli, çok
yönlü ve meraklı olma eğilimindedirler.
• Venüs varsa, bu kişiler zevk sahibi, denge isteyen ve güzelliklere, ortaklıklara önem veren kişiler olabilirler.
• Mars varsa, bu kişiler daha savaşkan, cesur, kavgacı ve
girişimci, yüksek motivasyon sahibi kişiler olabilirler.
• Jüpiter varsa, bu kişiler daha geniş görüşlü, eğitime ve sosyal konulara duyarlı, bu konularda aktif olarak görev alan cömert tipler olabilirler.
• Neptün varsa, bu kişiler alıcı, sanatkar ruhlu ancak karmaşık, kendini feda eden, kişisel sınırlarını tam olarak belirleyemeyen özellikler yansıtabilir.
Yükselen Başak insanı kimsenin uğraşmak istemediği sıkıcı detaylarla dolu
• Plüton varsa, bu kişiler yakın çevrelerinde sessiz ancak
baskın, bir bilmece gibi derin ve güçlü iradeli ancak zorlayıcı
karakterler olabilir.
Yükselen Balık duyarlı, esnek, kolay uyum sağlayan, idealist ve hülyalı bir
81
80 kültür-sanat
Ustam ve Ben
Yazar: Elif Şafak
Yayınevi: Doğan Kitap
Karşılıksız bir aşk, iktidar
kavgaları, yobazlığın ortasında yeşeren sanat ve
beklenmedik bir ihanet… Bir tarafta bilime ve
öğrenmeye inananlar, bir tarafta gelişmeyi
durduranlar...
Ustam ve Ben, tarihi kişiliklerin, camilerin,
kütüphanelerin, türbelerin, köprülerin resm-i
geçit yaptığı, rengârenk, canlı, sürprizlerle
dolu 16. yüzyılda İstanbul’u anlatan bir dönem
hikâyesi. Öyle bir hayal dünyası ki içindeki konular ve tartışmalar günümüze dair de çok şey
söylüyor. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek, çok konuşulacak bir roman.
Model – Levla’nın Hikayesi
Plak şirketi: GNL
Model’in anlattığı Levlâ’nın Hikayesi iki bölümden oluşuyor. İlk bölümün adı: Yas Bahçesinde Beş Gün. Bu bölümdeki şarkıların
isimleri ise, Ağlamam Zaman Aldı (İnkar), Bize
Susmak Yakışır (Öfke), Antidepresan Gülümsemesi (Pazarlık), Levla Vazgeçti (Depresyon)
ve Sen Ona Âşıksın (Kabullenme). İkinci bölüm ise Hafifle adını taşıyor ve daha “aydınlık
ve umutlu” şarkıları barındırıyor. Model yeni
albümünün ilk konserini 28 Kasım’da Zorlu
Center PSM’de gerçekleştirdi.
Mimoza Sürgünü
Daha
Yazar: Nazan Bekiroğlu
Yayınevi: Timaş Yayınları
Yazar: Hakan Günday
Yayınevi: Doğan Kitap
Bu hikaye kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı
Gaza. Babası bir insan kaçakçısı, Gaza da
onun çırağı. Henüz 9 yaşında.
Günday, “Doğu ile Batı arasındaki fark,
Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca
geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı
gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin
ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın
ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş” diyor.
Emre Aydın – Eylül Geldi Sonra
Plak şirketi: 565 Yapım
Emre Aydın’ın yeni albümü “Eylül Geldi Sonra” 565 Yapım etiketiyle 17 Aralık’ta müzik
marketlerde ve dijital müzik platformlarında
yerini aldı. On şarkıdan oluşan albümde Nazan Öncel’in “Geceler Kara Tren” ile bir Zülfü
Livaneli ve Sezen Aksu şarkısı olan “Belalım”
parçası Emre Aydın tarafından yeniden yorumlanıyor. Albümün ilk video klibi “Akşamlarda
Parmak İzlerin” isimli şarkıya çekildi. Emre
Aydın’ın son albümü iki buçuk yıllık bir çalışmanın ürünü…
Mimoza Sürgünü, Nazan
Bekiroğlu’nun yıllarca raflarda yerini koruyacak bir deneme kitabı.
Bir mimoza ağacının altında, insanın içine ve
dışına doğru bir yolculuk anlatılıyor. Kördüğümleri çözmekte üstüne olmayan ama basit
bir fiyongun ucunu çekemeyen, yüce dağları
aşıp da tatlı bir yamaç yolunda sendeleyen
bir kalbin gücünün ve kırılganlığının iç dökümü yer alıyor Bekiroğlu’nun denemesinde… Aşkın ve metafiziğin, yıllarca biriktirilen
hatıraların, yaratılmış her şeyle kurulan incelikli ilişkilerin izleriyle dilin büyüsünün iç
içe geçtiği denemeler Mimoza Sürgünü’nde
toplanmış.
Çocuklar İnsandır
Yazar: Yaşar Kemal
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yaşar Kemal’in “Çok iyi bir
roman yazsaydım bu kadar
sevmezdim” dediği kitap, Yapı Kredi Yayınları
tarafından “Çocuklar İnsandır” başlıklı özel
bir baskıyla yayımlandı. 1975’te, Cumhuriyet gazetesinde Ara Güler’in fotoğrafları ve
Turhan Selçuk’un çizimleriyle yayımlanan ve
1978’de Allah’ın Askerleri adıyla kitaplaşan
bu röportaj dizisi, gazetedeki özgün sunumuyla basıldı. Yapı Kredi Yayınları’nın 4000.
başlık kitabı olma özelliğini de taşıyan “Çocuklar İnsandır”, savaş, açlık ve yoksullukla
yoğrulmuş dünyamızda acılarla büyüyen küçük insanları ve onların küçük omuzlarındaki
büyük yükleri anlatıyor.
Forever Tango Zorlu Center PSM’de
T
utkulu, melankolik, sevecen... Dans,
müzik, tango, drama ve yaşam tarzından çok daha fazlası Forever Tango’da buluşuyor.
Dokuz hafta sürecek şovuyla Broadway’e
dönüş yapan Forever Tango 21-23 Mart
2014 tarihleri arasında Zorlu Center PSM
Ana Tiyatro’da, tango tutkunlarına unutulmaz bir gösteri yaşatacak. İstanbul’da ilk
kez sahne alacak Forever Tango için daha
önce The London Times, “Kesinlikle görülmeli”, Entertainment Today ise “Kaçırılmaması gereken bir gösteri!” yorumlarını
yapmıştı.
1990’da San Diego’da gösterime başlayan
Forever Tango, 1996’da San Francisco’da
en iyi turne müzikali oldu. Bay Area Critics
Birliği Ödülü’nü kazanan Forever Tango,
Tony ve Drama Desk ödüllerine de aday
gösterildi. 1997-98 yıllarında, 14 ay boyunca Broadway’de oynadı ve daha sonra
tekrar iki önemli gösteri için Broadway’e
döndü. Amerika’yı baştanbaşa dolaşan, Forever Tango dünya çapında gerçekleştirdiği
pek çok gösteriyle tango severleri kendine
hayran bırakmayı başardı.
Biletler www.zorlucenterpsm.com’da...
Pili Adrianupoleos’tan
Edirnekapı’ya
Yazar: Orhan Türker
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Orhan Türker, Fetih’ten sonraki Edirnekapı ile 20. yüzyılın sonuna doğru olan dönemi karşılaştırıyor. Yazar şöyle diyor: “Rum varlığı Fetih’ten
sonraki ilk yüzyıldan sonra hiçbir zaman Türk
nüfusu aşan bir üstünlük göstermese de Edirnekapı, 20. yüzyılın ortalarına kadar Türklerle
Rumların ya da Müslümanlarla Hristiyanların
yan yana yaşadığı bir bölge olmuştur. Ne yazık
ki sonunda, diğer kadim Rum semtleriyle aynı
kaderi paylaşmış, 1960’lardan sonra Rum nüfus eriyip yok olmuştur. Günümüzde, sınırları
içinde barındırdığı Bizans ve Osmanlı mimari
yapılarıyla giderek bir cazibe merkezi haline
gelmektedir.”
Aile Çay Bahçesi
Yazar: Yekta Kopan
Yayınevi: Can Yayınları
Leylim Leylim – Ahmed Arif’ten
Leyla Erbil’e Mektuplar
Yazar: Ahmed Arif
Yayınevi: İş Bankası
Kültür Yayınları
Bu kitap Ahmed Arif’in Leyla
Öykü kitapları ile tanınan
Erbil’e 1954-1957 yıllarınYekta Kopan, son kitabı
“Aile Çay Bahçesi”yle roman dalında okurla da ve bir de 1977’de yazdığı
mektuplarından derlenmiş bir eser. Leylim
buluşuyor.
Leylim – Ahmed Arif’ten Leyla Erbil’e MektupOkuru sorgulamaya yönelten kitapta tüm ai- lar edebiyat tarihçilerine önemli bilgiler sunuleyi kıskacına alan bir hesaplaşma öyküsü yor. Yazıldığı dönemin entelektüel ortamını,
anlatılıyor. Aile Çay Bahçesi’nin, çoğu kadının Ahmed Arif’in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi
kendinden izler bulacağı, unutulmaz bir kah- baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını
ramanı var: Müzeyyen... Aile yaşamının gizli tüm çıplaklığıyla okurla buluşturuyor bu kitap.
şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla Bir mektubunda Ahmet Arif şöyle sesleniyor
kendi varlığının silinmeye başladığını hisse- sevgiliye: “Sabah gözlerimi sana açarım. Akden bir kadının öyküsü... Kopan’ın romanı, şam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne
güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum…”
bir finale uzanıyor.
The Hobbit 2
Yönetmen: Peter Jackson
Oyuncular: Benedict Cumberbatch, Martin Freeman,
Manu Bennett
Misty Dağları’ndan başarıyla geçen Thorin ve
beraberindekilerin Mirkwood ormanındaki
zorlu maceralarına odaklanıyor .
Yanlarında Büyücü Gandalf olmadan ormanı geçmek zorunda olan Hobbitler insanların
yaşadığı bölgeye ulaştığında Bilbo Baggins’in
cücelerle olan anlaşması da son bulacak.
Yalnız Dağ’a ulaşmak zorunda olan ekip ulu
ejder Smaug’un saklandığı inine giden “Gizli
Kapı”yı bulabilecekler mi? Gandalf nerede?
Araf / Providence Üçlemesi – 1
Yazar: Jamie McGuire
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Jamie McGuire, bu kez farklı
bir seriyle karşımıza çıkıyor.
Providence üçlemesinin ilk romanı Araf… Nina,
babasının ölümüyle kendisini Providence’ta
varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka
bir dünyanın içinde bulur. Babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen
karşılaştığına inandığı Jared ile yakınlaşmasıysa Nina’nın hayatını alt üst eder. Jared, Nina’yı
sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennem’deki Şeytanlar’dan da korumak
zorunda kalır. Jared ile Nina’nın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını
alt etmeleri gerekiyor.
Bu İşte Bir Yalnızlık Var
Yönetmen: Ketche
Oyuncular: Özgü Namal,
Engin Altan
Birkaç yıl öncesinde bir rock grubunda çalan
Mehmet (Engin Altan Düzyatan) eşinden boşanmış, müziği bırakmış yalnız bir adamdır.
Onu hayata bağlayan tek şey haftada bir gün
görebildiği kızı Ezgi’dir. Mehmet, senelerdir
dostları olan Ayşe (Özgü Namal) ve eşiyle
hala aynı apartmanda yaşamaktadır. Bir gece
Ayşe’yle kocası arasında şiddetli bir kavga çıkar ve eşi evi terk eder. Mehmet durumu öğrenmek için Ayşe’nin kapısını çalar. İkisinin de
kaderleri o saniyeden sonra değişir.
82 english summaries
83
We will build the future with ‘information’.
Second of Zorlu Holding Meeting of Executives was held with the attendances of executives and senior executives from
Textile, Electronics, Energy, Property and Mining groups. In the meeting, past and present situation of Zorlu Group was
discussed in detail and prospective expectations right along with targets were declared.
Z
orlu Group Meeting of Executives was held in December
at Zorlu Center Performance Arts Center with activities
and panels that lasted for two days. The meeting that
began with 60th Year Film of Zorlu Group prepared by Nebil
Özgentürk on the first day was enlivened with memories of
Ahmet Zorlu, Chairman of Zorlu Holding Executive Board and
Zeki Zorlu, Co-Chairman of Executive Board.
During talks moderated by Nebil Özgentürk, touchy story of
Zorlu Group that started 60 years ago in Babadağ affected
the audience. On the second day of the meeting, Zorlu Group
companies shared their activities and future plans with
executives in the room by presentation.
Only place that we couldn’t reach is Antarctica
In Zorlu Group ‘Meeting of Executives’, operations and future
plans of Textile Group were shared by Vedat Aydın, Chairman
of Zorlu Textile Group, and his team. Stating that Zorlu Textile
Group comprises of four main sections as Korteks, Zorluteks
Textile, Linens Marketing and Zorlu Foreign Trade, Vedat
Aydın started his speech indicating that textile is of utmost
importance to Zorlu family being the first business of them.
Vestel is the greatest manufacturer of Europe
Having ‘the biggest manufacturing base of Europe’; Vestel,
Friendly Technology, manufactures for many brands in the
world. 30 percent of its export to abroad is comprised of
brands created by Vestel. Having joined Zorlu Company
Group in 1994, Vestel is the greatest manufacturer that
provides products under one roof today. Having expanded
by 30 percent by concentrating on upper segment in internal
market last year, Vestel continues to enhance its operation
profitability. In Zorlu Group ‘Meeting of Executives’,
operations and future plans of Vestel Group were shared by
Turan Erdoğan, Chairman of Vestel Company Group Executive
Board, and his team.
It continues to lead
Having established the first geothermal power plant in Turkey
and constructed the first wind power plant of Pakistan,
Zorlu Energy Group is taking steps towards being the leader
in energy sector in terms of natural gas distribution as well
as energy sales. In Zorlu Group ‘Meeting of Executives’,
operations and future plans of Zorlu Energy Group were
shared by Sinan Ak, General Manager of Zorlu Enerji; Fuat
Celepci, Gas Group General Manager and the related teams.
More than a mall: A center of attraction
Zorlu Center Shopping Mall brings international brands together in the very heart of İstanbul. Having opened its gates operational on 10th of
October, İstanbul’s new center of attraction continues to be the focus of interest with new stores and restaurants opening each day.
Z
orlu Center Shopping Mall opened its gates on 10th of
October, 2013. Upon opening its doors operational and
beginning to offer service, all stores in Zorlu Center Shopping
Mall were visited by Ahmet-Zülal Zorlu, Zeki-Türkan Zorlu, Olgun
Zorlu, Selen Zorlu Melik, Emre Zorlu and Şule Zorlu Cümbüş on
the first day and they wished ‘good luck’ to all store owners.
Having created a unique living space in Zincirlikuyu, which is one
of the most important and central points of İstanbul, Zorlu Center
is becoming an international center of attraction contributing to
İstanbul and becoming ‘the new gathering point of the city’. Zorlu
Center Shopping Mall is positioned as one of the most attractive
malls of Europe as well as Turkey by creating a synergy with other
functions of Zorlu Center such as Performing Arts Center (PSM),
Raffles Hotel, residences and offices.
Dedicated for the fans of fashion and shopping
tastes from all around the world; the mall creates a difference with
its gourmet concept bringing fine dining, slow food and fast food
restaurants together. In addition to restaurants such as Eataly,
Jamie’s Italian, Tom’s Kitchen and Morini that opened their first
branch in Turkey; brand-new concepts of domestic restaurants
such as Köşebaşı and Günaydın Steak House is meeting the
citizens of İstanbul in Zorlu Center.
In Zorlu Center Shopping Mall; Brooks Brothers, Stella McCartney,
Cos, Lanvin, Pomellato, Industrie Denim and Superdry are about
to meet with the customers in their own stores in Turkey for the
first time. In addition to the brands such as Dolce&Gabbana,
Valentino, Saint Laurent, Miu Miu, Bvlgari, Emilio Pucci, Tory
Burch, Fendi, Dior, Louis Vuitton, Prada, Valentino, Zorlu Center
Shopping Mall will also host other influential fashion brands as
well, including H&M, Beymen Club, GAP, Gant, İpekyol, Lacoste.
With its portfolio comprising of 5 natural gas power plants,
7 hydroelectric, 2 geothermal, 2 wind power plants and with
its planted power of 877 MW in total; Zorlu Energy Group is
among the most important players of the industry.
Zorlu Center Shopping Mall shall be an indispensable address
for fashion and shopping fans. With a giant store area of 9,600
square meters, Beymen opened its gates for the customers with a
unique concept this time.
We blazed a trail with Zorlu Center
Having realized a project with combined use that includes
five separate function fields in Turkey with Zorlu Center, Zorlu
Property is preparing to create new projects with its successful
team capable of managing risks.
Vestel is among R&D giants
In Zorlu Group ‘Meeting of Executives’, operations and future
plans of Property Group were shared by Mesut Pektaş, Chief
Executive Officer of Zorlu Property Group, and his team.
Incorporating five companies that operate in various fields such
as Property Developing and Zorlu Construction Investment,
Zorlu Property Group blazed a trail by constructing Zorlu
Center, a project among special projects of Turkey and Europe.
E
Weaving for 60 years
Bringing 60-year story of Zorlu Family to readers by compiling
memories of Zeki Zorlu and Ahmet Zorlu, a comprehensive
study named ‘Dokuya Dokuya’ (Weaving and Weaving) tells us
a success story that begins in Babadag with textile in 1950’s
and that includes industries of electronics, energy, defense
industry, mining and property. Published by Bir Yudum İnsan
Press, the book was fictionalized with ‘memories, years,
landscapes and moments’.
International tastes are here...
There are internationally famous and award-winning cooks in
restaurants of Zorlu Center Shopping Mall who offer various
Smart technologies ease life and achieve savings
With the recently developed lighting technology, the lighting
system of Zorlu Center Shopping Mall is adjusted in accordance
with the fluctuations of daylight. Providing appropriate weather
conditions to its customers with its defrosting system against
snow and frost in its square and walkways.
Movie fans will head for here...
With its 14 movie halls, Zorlu Center Shopping Mall is going to
become the indispensable address for cinema fans. As the most
recent movies are presented to visitor’s taste in comfortable halls,
the audience are going to have an extraordinary movie experience.
Friendly Technology Vestel has been ranked among the top thousand companies that invest in R&D in the world. In Turkey and abroad,
Vestel has seven R&D Centers and 900 R&D employees in total. In Turkey, only three companies have been included in that list.
xpressing that they develop their R&D Center web day by day;
Nedim Sezer, General Manager of Vestel White Appliances and
Member of Executive Board, has indicated that they are among the
top thousand companies that made the biggest investment to R&D
in the world. Sezer emphasized that there are only three companies
from Turkey in the top thousand companies. Nedim Sezer told that
they develop their R&D Centers as one of the companies that gives
R&D utmost importance and makes greatest investment in the
world. Indicating that they have seven R&D Centers in total - White
Appliances R&D Center; R&D Center No.1, No.2 and Digital R&D
Unit in Manisa; Vestel R&D Centers in İstanbul ITU Teknopark and
Ankara METU Teknopark and one in Shangai-; Sezer added that
they work with a staff of 900 employees.
Friendly technology Vestel is friendly for environment as well
Vestel gained an important success with Carbon Disclosure
Project. Vestel White Appliances was entitled to Climate
Performance Leaders of Turkey Award in Performance Grading
among companies that explain their climate change strategies
by using Carbon Disclosure Project (CDP) platform in 2013. The
award was taken by Nedim Sezer, General Manager of Vestel
White Appliances and Member of Executive Board on behalf
of Vestel entitled to the award for its work that reduced carbon
emission and managed climate risks.
Vestel’s hunger for awards never ends
Developed in line with Vestel’s consciousness for environment,
Twinjet washing machine has won ‘Energy-Efficient Product’
award given by Renewable Energy General Directorate of
Ministry of Energy and Natural Resources, Istanbul Chamber of
Industry and Manisa Organized Industrial Zone. Successful in
the field of design as well, Vestel won 92 design awards in 2012
in internationally prestigious design contests and has won 65
awards in 2013 so far. Nedim Sezer expressed that innovations in
design field which is a part of R&D efforts will earn Vestel greater
success.
84 english summaries
In its first year, Zorlu Factoring has Story of Kızıldere Geothermal Power Plant has made its way into a documentary
been ranked up to 27th amongst 77
stablishment story of Kızıldere II Geothermal Power Plant has
become the subject of a documentary. To be broadcasted
companies
E
on Digiturk Channel İz TV throughout the year, the documentary
addresses the development process of Kızıldere Geothermal
Power Plant that began with Kızıldere I and that continues with
Kızıldere II. It also narrates contributions of geothermal energy
which is a sustainable and clean solution to life.
E
stablished in August 2012, Zorlu Factoring left one year
behind. Completed its first year in success by making profit,
Zorlu Factoring aims to increase its capital amount of 10 million TL
up to 40 million TL in five years. Fikret Özdemir, General Manager
of Zorlu Factoring, talked about 1 year period of Zorlu Factoring.
Fikret Özdemir remarked the advantages and disadvantages of
factoring as well. Considering that its share in finance industry
has been increasing for years, he said that the most important
advantage provided by factoring to companies is to ensure that
the companies have quicker access to business capital and cash
requirements than banks. Özdemir indicated that the leading
disadvantage of factoring is its ongoing negative perception
for years. Özdemir expressed that this negative perception
rapidly changed after factoring came under the rule of Banking
Regulation and Supervision Agency (BRSA) and become subject
to regulations.
Zorlu Factoring is 1-year-old
Having been established with a capital of 10 million TL, Zorlu
Factoring now has a net profit of 4.1 million TL as of the end of
October. Fikret Özdemir said that they will increase the capital
of the company up to 20 million TL by the end of year. Özdemir
indicated that they have been ranked up to 27th amongst 77
factoring companies in accordance with the industrial figures
pertaining to the end of the 9th month.
Objectives for 2014
Fikret Özdemir mentioned the objectives for 2014; he told that their
primary aim is to be a company that strengthens its capital base,
funding potential and organizational structure and that manages
risks well. Indicating that they will expand throughout Turkey
and make their services available for more companies, Özdemir
expressed that they are planning to establish a team to respond to
requirements of SMEs with fast and high-quality services.
Story of Kızıldere II Geothermal Power Plant whose opening
ceremony was held in September 2013 by Zorlu Energy Group
has made its way into a documentary. It has been prepared by
Sarkuteri Production, the professional team of İz TV. Named
as ‘Energy: Devil’s Triangle of Tomorrow-Energy of the Earth:
Geothermal’, the documentary narrates 12 thousand-year journey
of geothermal energy with the example of Kızıldere II Geothermal
Power Plant. In the documentary where steps taken on the field
of energy from past to our day are stressed, the process from
construction phase of Kızıldere II Geothermal Power Plant to
its opening date is told in full detail with interesting interviews.
Documentary about the largest geothermal power plant in Turkey
with its 80 MW planted power capacity began to be broadcasted
on 3rd January 2014 and the production can be watched on Iz TV
throughout the year.
‘We are investing in Turkey’s future’
Sharing his views on the documentary; Sinan Ak, General Manager
of Zorlu Enerji, remarked the strategic importance of geothermal
energy with regards to our nation and Zorlu Group, and he said:
‘As we are an institution that gives importance to usage of
sustainable resources, our installed capacity that meets energy
demand of our country comprises of renewable energy projects
by 40 percent. Among those resources, geothermal energy is
strategically important in terms of investments of our country and
Group. We are proud to establish the greatest in Turkey and one
of the greatest geothermal power plants in the globe. Thanks to
that valuable project, our geothermal resources are turned into
energy in Kızıldere Power Plant. And we wanted to transform
interesting story of that achievement into a documentary. We
believe that the story of our Kızıldere Power Plant will take the
audience to a joyful journey.’
Linens in Zorlu Center
L
inens has opened its new store in Zorlu Center. Combining its
design power and experience with latest trends of fashion and
with its renovated concept, Linens offers everything needed for
home textile under one roof in its store in Zorlu Center.
Zorlu Center Mall after İstinyepark Mall and with its renovated
concept, Linens offers a wide product range to its customers with
its living space, bedroom, bathroom, baby and children sections.
Focus: Street smart women
Developed with an innovative and leading merchandizing
approach by Zorlu Textile Group, leader of home textile industry
with its manufacturing power and brands that it created; Linens
has a new address: Zorlu Center Mall. Having opened a store in
Having set off with the movement of ‘fashion in home textile’,
Linens appeals to street smart women that follow authentic
styles with its new store concept. A warm shopping environment,
dynamic merchandizing approach, style and difference; all those
qualities get together in Zorlu Center Linens store. ‘Home Beauty
Center’ Linens turns home textile shopping into a joy on its sales
area of 400 meter square; it offers a dynamic merchandizing
understanding in a sincere environment.
For your home, everything you may need is here
By gathering all high-quality and reasonably priced home textile
products needed by its customers under one roof, Linens makes
a difference. Being the first and unique professional home textile
stores chain of Turkey and Europe, Linens has 89 stores in total;
68 stores in our country and 21 abroad.
zorlucenter.com

Benzer belgeler