türkiye`nin - Elizi İletişim Danışmanlık

Transkript

türkiye`nin - Elizi İletişim Danışmanlık
TÜRKİYE’NİN
ECR
İM T ÜBE MA
T
E
N
2012
MA MÜ
Ş
T
E
ALAŞ
Rİ
RK
İTE HİZMET Y
KAL
Ö
MARKALARI
NİYETİ ÜRÜ
MNU
N
ME
YÖNETİCİler
SEKTÖREL HEDEFLER
DÜNDEN bugüne TÜRKİYE’DE MARKALAŞMA SÜRECİ
şİrketlerİN KURULUŞ ÖYKÜLERİ
2
2012
Her birinin öyküsü, bir
insanın el izi kadar özgün!
M
arkalar kolay doğmuyor, her biri ayrı emek istiyor. Öyle hemen her koşulda büyüyüp yeşeremiyorlar. Rüzgâra, kara, yağmura, güneşe ve bin bir türlü etmene karşı korunup kollanmaları gerekiyor. Zaman içinde hayatımıza yerli ve yabancı birçok marka giriyor. Hepsinin yeri
ayrı… Bazılarına belleğimizde fazla yer açmıyoruz. Diğerleri ise bir yolunu bulup hem beynimizi,
hem de kalbimizi fethediyorlar. Kimi zaman bizi alıp çocukluğumuzun en güzel günlerine götürüveriyorlar, ya da en umulmadık bir anda tatlı bir sürprizle karşımıza çıkıveriyorlar. Peki, bunu nasıl
başarıyorlar?
İşte ‘Türkiye’nin Markaları’ ekinde, markalarımıza biraz daha yakından bakmak ve markalaşma
sırlarını paylaşmak istedik. Bakalım markalar kulağımıza neler fısıldayacak ve daha önemlisi, biz
neleri duyuyor olacağız? Her marka, karşımızda birbirinden farklı kader çizgisi çiziyor. Her birinin
markalaşma öyküsü bir insanın el izi kadar özgün. Aynı zamanda markaların her biri ayrı birer sır
küpü ve eğer kulak vermesini bilirsek, her biri markalaşma deneyimlerini aslında ayrı ayrı bize fısıldıyorlar. Bu düşüncelerle aralarında Tempo, Maison Française, Elele, Capital ve Hello dergilerinin
bulunduğu beş dergiyle verilen ‘Türkiye’nin Markaları’ özel ekinin içeriği ve yer alacak markalar
özenle seçildi ve markalar alfabetik sıraya göre yer aldı. Amaç hem marka sahiplerinin kendi kalemlerinden size kendilerini anlatmalarını sağlamak, hem de ülkemizde markalaşmanın geldiği nokta
hakkında okuyuculara biraz daha ayrıntılı bilgi verebilmekti.
Ne zaman Türkiye’de markalaşma hakkında bir konuşma dinlesem ya da bir yazı okusam genelde
içim cız ediyor. Çünkü çoğunlukla, ya alışkanlıktan ya da ‘nasılsa öyledir’ duygusuyla Türk markalarının markalaşma konusunda ne kadar geride olduğu tekrarlanıyor. Bunları dinlerken kendimize
haksızlık yapıldığını düşünüyorum ve “Keşke bu konular biraz daha derinlemesine incelense, araştırılsa” diye içimden geçiriyorum. Türkiye’de de markalaşma, sanılanın aksine oldukça eski tarihlerde
hayatımıza girmiş. Hatta daha açık söyleyeyim; bugünlerde bazı bloglarda sıkça tekrarlandığı gibi,
“1980’lerden sonra hayatımıza girmiş bir kavram” hiç değil... ‘Türk Markaları’ projesi nedeniyle
2005’ten bu yana epey bir markalaşma öyküsünü ilk ağızdan dinlediğimi söyleyebilirim. Dinledikçe
içimden hep, “Keşke bunları yeni kuşak pazarlamacılar da duyabilse” diyorum...
İşte bundan sonraki sayfalarda, Türkiye’de markalaşmanın sanıldığı kadar kötü bir noktada olmadığını, hatta düşünülenden epey ileride olduğunu kanıtlarıyla birlikte göreceğiz. Her ne kadar gelinen
nokta yeterli olmasa da, önemli olan bugüne kadar gerçekleştirilenlerin hakkını vermek ve yapılanları kabul ederek, daha ileriye gidebilmek için kendimize yeni hedefler koymaktır. Yoksa zaman zaman
Nükhet Vardar kimdir?
9 Eylül Üniversitesi’nde İşletme okuduktan sonra, UMIST’te (University of Mancyaptığımız gibi, kendimize acıyarak ya da yerden yere vurarak, yahester, Institute of Science and Technology, İngiltere) Uluslararası Pazarlama’da
pılanları küçümseyerek, hatta daha da kötüsü görmezden gelerek,
master derecesini aldı. UMIST’te öğretim asistanı olarak çalışırken, Uluslararası
Türkiye’de markalaşma adına doğru bir adım atmamız mümkün
Reklamcılık’ta doktorasını tamamladı. İş yaşamına Turyağ’da Ürün Müdürü olarak
değil. İşte ekte okuyacağınız içerik bu duygu ve düşüncelerle kaleme
başladı. Sonra Yaratım/FCB’de Medya ve Araştırma Müdürü, Y&R/Reklamevi’nde
alındı. Umarız siz de bizim gibi, bu konuda bugüne kadar yapılanları
Planlama Direktörü olarak görev yaptı. Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Biyok saymadan, yapanları takdir ve şükranla anarak, bundan sonra
limler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2004’de ‘Pazarlama ve Üretim’
yapılacaklar için gerekli cesareti ve enerjiyi toplar ve bayrak yarışına
alanında profesör unvanına sahip oldu. Reklamcılık ve pazarlama konularında
devam edersiniz. Çünkü Türkiye’nin markalaşmada ilerleyebilmesi
Türkçe, İngilizce 10 kitabı ve 80’i aşkın makalesi var. Özellikle, seri halinde hazıriçin, her bireyin katkısına ayrı ayrı ihtiyacı var. Bizlere ise bu potanladığı Türk Markaları-1 (2006), TM-2 (2008), TM-3 (2010), sektörün en önemli kaysiyeli iyi ve doğru bir şekilde değerlendirebilmek kalıyor
Nükhet Vardar
nakları arasındaki yerini aldı. Halen, kurucusu olduğu El İzi İletişim Danışmanlık’ta
pazarlama ve iletişim konularında danışmanlık yapıyor.
2012
TÜRKİYE’NİN
Türk Patent Enstitüsü verilerine göre, Türkiye’de 2011 yılında
yaklaşık 118 bin marka tescil başvurusu yaptı. Bu başvuruların
yaklaşık 104 bini yerli, 14 bini ise yabancı markalara ait.
Toplamda ise 2010 rakamlarına göre marka tescil başvuruları
yüzde 38 oranında arttı. İlgi giderek BÜYÜYOR. Peki, markalar
bize ne anlatıyor? Daha da önemlisi biz ne duyuyoruz? Gelişim
sırları neler? Hangi marka, hangi yolu izleyerek bugünlere
geldi? İşte kuruluş öykülerinden, bugünkü hedeflerine her biri
hayatımızda önemli yer tutan markaların hikÂyeleri...
2012
2012
Türkiye, markalaşmaya
geç mi başladı?
K
ayıtlara göre, bugün de faaliyetini sürdüren Türkiye’nin en eski şirketi 1777’de
kurulan Hacı Bekir Lokumları. Hacı
Bekir, sadece ilk olmakla kalmamış, aynı zamanda 1873’teki Viyana Fuarı’ndan bu yana
kalitesi nedeniyle yurt dışında birçok ödüle de
layık görülmüş bir marka.
1800’lerin sonlarından itibaren Türkiye’de
markalaşma adına yapılanlar gerçekten hayret
verici. O zamanki girişimcilerin içgüdüleriyle,
sağduyularıyla bulup ortaya koydukları pazarlama ve iletişim stratejileri sade, içten ve bir o
kadar da sahici ve işe yarayan nitelikte. Uzun
lafın kısası, markalaşma adına atılan birçok
adım daha o tarihlerde atılmış ve bugün markalaşmada geldiğimiz nokta için uygun zemin
hazırlanmış. Bu yargıya nasıl mı vardım? Lafı
çok uzatmadan sadece incelemeniz için iki
kaynaktan söz edeceğim.
İlk belge cumhuriyetin ilanından önceye dayanıyor. Türk Patent Enstitüsü tarafından
2006’da yayımlanan, Ahmet Kala ve İrfan İnce
tarafından hazırlanan Alamet-i Farika’dan
Marka’ya adlı kitap bunun en somut kanıtı.
Bu faydalı eserde, Osmanlı kayıtları taranarak,
1896-1931 arasında marka tescili almış markalarımızdan bazılarının tescillerine yer verilmiş.
Bunlar arasında, daha o yıllarda ülkemizdeki
pazar potansiyelini fark ederek, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde markalarını tescil
ettiren Singer, Texaco, Nestle, Rover, Gillette, ➲
6
Hacı Bekir, marka tescilini 1946 yılında aldı.
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Eczacı Edhem Pertev’in, 1914’te ‘Pertev
Kolonya Suyu’ için aldığı marka tescili.
Aris İnciciyan’ın 1927 yılında ‘Ördekli’ tuvalet
sabunu için aldığı tescil.
Kaynak: Ahmet Kala, İrfan İnce (2006) Alamet-i Farika’dan Marka’ya, Türk Patent Enstitüsü, Ankara
Mercedes, General Motors, Nivea, Ford gibi
uluslararası markalar bulunuyor. Ama aralarında Eczacı Edhem Pertev’in, daha 1914’te
‘Pertev Kolonya Suyu’ için aldığı marka tescili
ya da 1926’daki ‘Necip Bey Kolonyası’ ve ülkemizde sabun üretiminde bilinen isim Aris
İnciciyan’ın 1927’de ‘Ördekli’ tuvalet sabunu
için aldığı tesciller de mevcut.
Bir diğer ifadeyle, Osmanlı İmparatorluğu
dönemindeki girişimcilerimiz, markanın önemini fark ederek, markalarını koruma altına
alabilmek için gerekli adımları atabilecek öngörüye sahip kişilerden oluşmaktadır.
Diğer önemli kanıt ise cumhuriyetin ilanından
8
sonra 1931’de Latin harflerle basılmaya başlayan
ve bugün de hâlâ yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Sınai Mülkiyet Gazetesi. Birkaç yıl önce
tesadüfen sahaflarda elime geçen ve büyük bir
heyecanla incelediğim 1931 yılına ait ikinci cildin ilk sayfalarında ‘Tescil Edilen Markalar’a yer
verilmiş. Örneğin Kuru Kahveci Mehmet Efendi
Mahdumları’nın marka tescili daha o günlere
dayanıyor. İkinci bölümde ise, ‘ihtira beratları’
yer alıyor. Bu bölümde hiç korkmadan, çekinmeden, yeni ürünlerin en ince ayrıntısına kadar
teknik çizimlerine yer verilmiş ve çok geniş bir
yelpazede yenilikçi ürünlerden söz ediliyor. Aralarında ‘uyuz böcekleriyle mücadeleye mahsus ➲
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Texaco’nun marka tescili
Nestle’nin marka tescili
Kaynak: Ahmet Kala, İrfan İnce (2006) Alamet-i Farika’dan Marka’ya, Türk Patent Enstitüsü, Ankara
bileşikleri’nden tutun da, ‘konuşma makinesi’ne,
hatta ‘kristal şeker santrifujları’ndan ‘otomatik
şurup ayırma tertibatı’na kadar bin bir türlü patent bulunuyor.
Her ne kadar marka tescili almakla marka
olunamadığını bilsek de, tescil almadan markalaşma için gerekli adımların atılamayacağı
da açık. Tüm bu örnekler, ister ulusal markalarımız, isterse Türkiye’de faaliyet gösteren
uluslararası markalar olsun, daha o yıllarda
markalaşmaya verilen önemin ve uzak görüşlülüğün en belirgin kanıtı olarak karşımızda
beliriyor. O tarihlerde, bugün olduğu gibi,
her hafta marka değeri üzerine bir toplantı/
10
konferans düzenlenmediğini biliyoruz. Ancak
girişimciler, markalaşmanın önemini çoktan
kavramış ve hatta aksiyona geçmiş görünüyorlar.
Uzun lafı kısası atalarımız kendilerine düşeni
fazlasıyla yapmışlar. O nedenle onlara da kocaman bir teşekkür borçluyuz. Ayrıca geçen zamanda, markalaşma konusunda yeterince yol
katedemediğimizi düşünüyorsak, bunun sorumlusunun da Osmanlı İmparatorluğu ya da
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemi olmadığını görebiliyoruz. Kanımca bu da önemli bir
saptama. Dolayısıyla eğer bir suçlu arıyorsak,
başka odaklara bakmamız gerektiği açık. p
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Yoksa sonradan mı
yavaşladı?
Ü
Türkiye İş Bankası marka tescilini 1948’de aldı.
12
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
lkemizde markalaşma bu kadar eskilere dayanıyorsa, o zaman her fırsatta
“Neden dünya markamız yok” diye
sızlanıp duruyoruz? Türkiye’de, 1800’lerden
bu yana markalaşmaya önem verildiğini ve
özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde
yabancı firma ve marka sahiplerinin Osmanlı
topraklarındaki pazar potansiyelini erken
fark ederek, kendi markalarını ülkemizde
üretebilmek, pazarlayabilmek ve satabilmek
için marka tescili konusunda çok hızlı davrandıklarını söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra, o
tarihlerde faaliyet gösteren bazı tüccarların ve
girişimcilerin de, marka tesciline karşı duyarlı
olduklarını gözlemleyebiliyoruz. Ancak özellikle Kurtuluş Savaşı ve 1’inci Dünya Savaşı
sonrasında Türkiye’deki sermaye birikiminin
neredeyse sıfırlandığını ve Türkiye’nin o tarihlerdeki birincil önceliğinin koskoca bir ülkeyi
yeni baştan kurmak, kalkındırmak olduğunu
biliyoruz. Dolayısıyla savaş yorgunu bir ülkede
sermaye birikiminin sağlanması epey zor olmuş
ve tabii uzun bir zaman almıştır. Bu sürede ise
bireylerin yapamadığını devlet üstlenmek zorunda kalmış ve böylelikle 2’nci Dünya Savaşı
sonrasında da ülkemizde sanayiyi kurma ve
kalkındırma görevini kamu iktisadi teşebbüsleri üstlenmiştir. Tüm bu nedenlerle uzun bir
süre ticari kaygılar ikinci plana itilerek, devlet
yapılması gerekenleri bir bir yerine getirmiş,
devlet politikaları ışığında Türkiye, sanayileşme çabalarını sürdürmüştür.
O günlerde yaşananları daha iyi anlayabilmek
için Türkiye’deki şeker sanayinin nasıl geliştiğini incelemek yeterli olacaktır. Türkiye İş
Bankası 1934’te 10’uncu yılını kutlarken, o
tarihlerde portföyündeki birçok iştirakten de
söz etmektedir (Türkiye İş Bankası On Yılı,
1924-1934, Devlet Matbaası, 1934, s. 71-86).
Bunlardan biri de Türkiye’de o yıllarda yeni
kurulmaya başlanan şeker sanayiidir. Ülkemizde şeker sanayiinin temelleri 1870’lere ➲
2012
Eskişehir Şeker Fabrikası
Kırklareli, Alpullu’daki Şeker Fabrikası’nı,
Türkiye İş Bankası kurdu.
14
dayanmakla beraber ve yerli üretim için birçok kez teşebbüste bulunulmasına karşın, ne
yazık ki kapitülasyonlar nedeniyle başarılı
sonuç bir türlü alınamamıştır. Cumhuriyetin
ilanından sonra ise ancak 1926’da Uşak ve
Alpullu şeker fabrikalarının temelleri arka arkaya atılabilmiştir. Bu dönemde Avrupa şeker
sanayii, Türkiye’nin kendi şekerini üretmesine
karşı muhalefetini açık bir dille ifade etmiş,
ancak başta Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere, yabancı ülkelere karşı Türkiye’nin milli
menfaatleri ısrarla savunulmuş ve Türk sanayisi ancak bu şekilde ilerleyebilmiştir. Örneğin Alpullu’daki şeker fabrikasının sermayesi
tek başına Türkiye İş Bankası tarafından,
Eskişehir Şeker Fabrikası T. İş Bankası, Sümerbank, Ziraat Bankası’yla birlikte, Turhal
Şeker Fabrikası ise Türkiye İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın ortak girişimiyle gerçekleştirilmiştir. Bir diğer ifadeyle, ülkemizde şeker
fabrikalarını kurmakla Türkiye’nin bankaları
görevlendirilmiştir. Bu sayede Türk çiftçisi
şeker pancarı üretimine hız vermiş ve ülkemiz kendi şekerini üretir noktaya ulaşmıştır.
Bilindiği gibi, bu konudaki tek örnek şeker
sanayii değildir. Kömür üretiminden tekstile,
sigortacılıktan maden işletmeciliğine kadar,
bir ülkenin kalkınması için hangi sektörde faaliyet gösterilmesi gerekiyorsa, belirlenmiş ve
devlet ya doğrudan ya da iştirakleri yardımıyla
konuya el atmıştır; daha doğrusu buna mecbur
kalmıştır. Sadece bu örnekler dahi, o yıllarda
Türkiye’de sanayi yaratabilmek için yeterli sermaye olmadığının en açık göstergesidir. (Meraklısı için ilginç bir ayrıntı daha. O yıllarda
ülkemizde özel sektör o kadar az gelişmiştir ki,
1934’te Türkiye İş Bankası’nın 10. Yıl kitabı
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
dahi Devlet Matbaası’nda basılır.)
Bu bilgileri alt alta sıraladığımızda, Türkiye’nin
ancak 1980 sonrasında liberal ekonomiye adım
atmasıyla markalaşmanın önemi bir kez daha
kendini belli etmeye başlamıştır. 20’nci yüzyılda tüm dünyayı artık markalar yönetmektedir. 1970’li yıllardan başlayarak, 1980’lerde
enflasyon üç haneli rakamlara ulaşmıştır.
Yüksek enflasyonun yanı sıra, zaman zaman
girdi sağlamadaki zorluklar ve ithalattaki sınırlamalar, ülkemizdeki sanayicilerin öncelikler listesinde baş sıraları işgal etmişlerdir.
Bu nedenlerle, o dönemdeki sanayicilerimiz
daha fazla satış yapabilme, yüksek enflasyon
ortamında bir sonraki parti mal için alacakları
girdi maliyetlerini finanse edebilme gibi kısa
vadeli sorunların çözümüne ve günü kurtarma
operasyonlarına yönelmişlerdir. Çünkü, bu tür
sorunlar çözülemediği takdirde, şirketler ya da
markalar için orta ve uzun vade diye bir şey söz
konusu olamamaktadır. O nedenle şirketlerimiz haklı olarak genelde birikimlerini marka
yerine, arsaya, üretim tesisine, hatta stoklanabilir girdiye yatırmayı yeğlemişlerdir.
Türk şirketlerinin dönüm noktası
Ülkemizde markalaşmayı etkileyen bir diğer
unsur, ülkemizde aile şirketlerinin ağırlığıdır.
Bugün tahminen Türkiye’de 600 bin şirket
olduğu, bunların da yüzde 95’inin aile şirketi
olduğu bilinmektedir. Bu aile şirketleri ise milli
gelirimizin yüzde 75’ini oluşturmaktadır. Aile
şirketleri de, yukarıda sıraladığımız nedenlerle markalaşma konusuna yıllardır uzak durmuşlardır. Sonuçta da markalaşma konusuna
her ne kadar Türk şirketleri erken başlamış
olsalar da, 20’nci yüzyılda dünyanın epey gerisinde kalmışlardır. Ta ki 2000’li yıllara kadar. Özellikle 2001 ekonomik krizi sonrasında dünyayla entegre olmanın gerekliliğini bir
kere daha görerek, özellikle bu tarihten sonra
iç pazarın yanı sıra dünyaya açılmaya başlamışlardır. Dünyaya açılan Türk şirketlerinin
ise ilk gördükleri, dünyada markaların, fabrika
bacalarından, üretim hatlarından ve aile mirası
sayılan taşınmaz mallardan çok daha değerli
olduğudur. Bu saptama ise, Türk şirketleri için
bir dönüm noktası olmuş ve adeta şirketlerimizin markalaşma sürecini ateşleyen bir kıvılcım
görevi görmüştür. p
2012
2010 ve sonrasında
Türkiye’nin markaları nerede?
M
arka değeri Türkiye’de şirketler tarafından giderek daha iyi anlaşılır oldukça, markalaşma çabaları artmış ve
şirketler de buna paralel olarak markaya daha
çok kaynak ayırır olmuşlardır. 1970’lerde dahi
reklam, boşa giden bir harcama olarak görülürken, özellikle 1990’lı yıllarda reklamın geri
dönüşlerinin sayısal olarak ortaya konmaya
başlanmasıyla, reklam bütçeleri artmış ve
markalaşma giderek hız kazanmıştır. Bunda
pazarlama öğretisinin kat ettiği yol, analitik
yöntemlerin günlük pazarlama etkinliklerinin
ölçümlerinde kullanılır olması ve ekonometrik
modellemelerin uluslararası birçok markayla
birlikte ulusal markanın da gündemine girmesine yol açmıştır. Bizler gördüğümüze daha
kolay inanan insanlar olarak, markalaşmanın
maddi sonuçlarını almaya başlayınca markalara ve markalaşmaya olan inancımız da giderek pekişmiştir.
Şirketler, 1994’te yaşanan ekonomik krizin
ardından, 2001’de de neredeyse bir gecede
kendilerini derin bir ekonomik bunalımın
tam ortasında bulmuşlar ve belki de buradan
tek çıkış yolunu dış pazarlara yönelmek olarak
görmüşlerdir. Bir kez dış dünyayla tanışınca da,
2001 krizinden sonra, krizden bağımsız olarak
dış pazarlardaki fırsatları daha iyi değerlendirir olmuşlardır. 2000’li yıllarının ortalarından
başlayarak yurt dışına yaptıkları sermaye yatırımlarını artırmışlardır. Türkiye ekonomisi
2002’den itibaren 2011 arasında sadece 2009
yılında yüzde -4.8 oranında daralmış, ancak
onun dışındaki yıllarda yüzde 9.9 ile yüzde
16
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
1.1 aralığında sürekli büyüme kaydetmiştir. 2002’de 3 bin 529 dolar olan kişi başına
milli gelir, 2011’de 10 bin 444 dolara yükselmiş, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ise 772.3 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye 2011’de yüzde
8.5’lik büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasında
Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci ekonomi
olmuş, dünyada ise sekizinci sıraya yerleşmiştir. Tüm bu veriler Türkiye’nin zenginleştiğinin ve sermaye birikiminin arttığının en
açık göstergesidir. Hal böyle olunca, şirketler
de yurt dışı yatırımlara yönelmişlerdir. Türk
şirketleri ülkemize yabancı sermayeyi daha kolaylıkla çekebildikleri gibi, özellikle 2005’den
sonra yurt dışında birçok marka satın alarak
dünyada kendilerinden söz ettirmeye başlamışlardır. 2011’de toplam 15 milyar doları
bulan 241 birleşme ve devralma gerçekleşmiş,
yabancı yatırımcılarla yapılan 138 anlaşma
bu toplam tutar içinde yüzde 74’e ulaşmıştır.
Örneğin 2011’de en dikkat çeken satın almaların başında Mey İçki’nin 2.1 milyar dolara
İngiliz Diageo tarafından, Acıbadem Sağlık
Grubu’nun yüzde 75’nin ise 1.3 milyar dolara
Malezyalı Integrated Healtcare Holdings tarafından satın alınması gelmektedir. 2012’de
ise aralarında Markafoni, Yemeksepeti, Gittigidiyor, Çiçeksepeti gibi yeni nesil online satış
sitelerinin de bulunduğu şirketler yabancı firmalarla ortaklığa gitmişlerdir. Doğal olarak bu
satışlardan elde edilen tutarlar, ya yurt içinde
başka markaların büyütülüp yeşertilmesinde
veya yurt dışında yeni markaların satın alınmasında değerlendirilmektedir. ➲
2012
1882’de Heinz Konserveleri’nin
sahibi Henry Heinz, “Pazarımız
tüm dünyadır” diyordu.
Sonuçta Türkiye, Brand Finance’in dünyada
gerçekleştirdiği marka değerlendirmelerinde
487 milyar dolar marka değerine sahip bir
ülke olarak, ülkeler sıralamasında 19’uncu
ülke konumundadır. 2010’a göre 2011’de toplam marka değerini 114 milyar dolar artıran
Türkiye, sıralamadaki yerini korumuştur.
(Bu arada dünyanın en değerli markalarına
sahip olan ABD’nin marka değeri 15 trilyon
dolar iken, ikinci sıraya yerleşen Çin’in toplam marka değeri 5 trilyon doları bulmuştur).
Bu rakamlar bize ülke ekonomisinin büyüklüğüyle, markalaşma arasında önemli bir bağ
olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
Ama unutulmamalıdır ki Türkiye markalaşma
18
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
yarışına kendine özgü ve haklı nedenlerle geç
başlamıştır. Çünkü Batı âlemi, küresel pazarların telaffuz dahi edilmediği bir dönemde,
Heinz konservelerinin sahibi Henry Heinz’ın
“Pazarımız tüm dünyadır” sözlerinin işaret
ettiği şekilde, daha 19’uncu yüzyılda gözünü
dünya ülkelerine çevirmiştir. Bunun en somut
örneği de Osmanlı İmparatorluğu günlerinden
başlayarak, yabancı markaların ülkemize gelerek, markalarını o tarihte ülkemizde üretmiyor
dahi olsalar, marka kullanım haklarını almış
olmalarıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı biz
de geç başladığımız bu yarışta var olabilmek
için markalaşma çabalarımızı daha akıllıca
yapmak zorundayız. p
2012
Türkiye marka tescili
konusunda, Avrupa’yı
çoktan geride bıraktı
T
ürk Patent Enstitüsü verilerine göre
Türkiye’de 2011’de yaklaşık 118 bin
marka tescil başvurusu yapılmıştır.
2011’de gerçekleştirilen bu marka başvurularının yaklaşık 104 bini yerli, 14 bini ise yabancı
markalara aittir. İlginç olan, özellikle yerli
marka başvurularında bir artış yaşanırken,
yabancı marka başvurularının hız kesmesidir.
Toplamda ise 2010 rakamlarına göre marka
tescil başvuruları yüzde 38 oranında artmıştır. Bu başvurulardan yaklaşık üçte biri marka
tescili alabilmektedir. Nitekim 2011 verilerine
göre ülkemizde 118 bin başvuruya karşılık
marka tescili alanlar 42 bindir. Bu da tescil
konusunun giderek daha ciddiye alındığının
bir diğer göstergesidir. Her ne kadar marka
tescil başvurusunda bulunmak ve marka tescili
alabilmek tek başına bir gösterge olmasa da,
markalaşmanın öneminin, gerek şirketler ge-
Türk Patent Enstitüsü
20
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
rekse girişimciler tarafından giderek daha fazla
algılandığının bir işareti sayılabilir. O nedenle
de ülkemiz markaları ve bu markaların gelecekleri açısından sevindirici bir gelişmedir.
Öte yandan Türkiye’nin marka başvuruları
konusunda dünyadaki yerini görebilmek için
WIPO (World Intellectual Property) verilerini
kontrol ettiğimizde, 2010’da dünyada 3.6 milyon marka başvurusu yapıldığını, bunlardan
743 binin Avrupa, 85 binin ise Türkiye orijinli olduğunu görüyoruz. Türkiye 2011’de de,
marka tescili konusunda, Avrupa’da Fransa’dan
sonra ikinci sırada gelmektedir.
Kısacası Türkiye, marka başvurusu ve alınan
tescil konusunda 1990’lı yılların ortasından
başlayarak önemli bir yol kat etmiştir. Tescili
alınmış marka, yatırım yapılabilecek nitelikte
marka demektir. O nedenle, bundan sonra
üzerinde daha çok durmamız gereken; markalarımıza sahip çıkarak, onlara istikrarlı bir
şekilde yatırım yapmayı sürdürmek ve markayı
kısa vadede kâr sağlayacak nakit kaynağı olarak
görmek yerine, markaya yapılacak yatırımların
şirkete orta ve uzun vadede önemli geri dönüş
sağlayacak yatırımlar olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Tüm bunları söyledikten sonra, marka tescil
başvurularında marka kavramının özüne aykırı, bazı şahıs ya da kurumların, günlük dile
pelesenk olan ‘oneminute’, ‘püskevit’ gibi bazı
popüler söylemlerin tescilleri için başvuruda
bulunulduğu da bilinmektedir. Sanırım bu
gibi örneklerin sayısı azaldıkça, ülkemizde
markalaşmaya verilen önemin artacağını ve
markalaşmanın gerçek değerinin daha kolay
anlaşılır olacağını söyleyebiliriz. Çünkü marka
demek, kalıcı olan demektir. Günlük, gündelik konular ya da popüler kültür markanın ➲
2012
özüyle çelişir. Marka, bir kalitenin garantisini
verir ve bu sözünün arkasında yıllar boyunca
durur. Zamanın sınavından geçer ama marka
kalitesinden, hizmetinden ödün vermeden
ayakta kalır. Saman alevi gibi, bir yanıp bir
sönmez. Bu nedenle genelde kısa süreli üne
sahip olan kişilere ‘marka’ demek yanlıştır.
Onlar ‘ünlü’dür ve ünleri genelde bir nesille
sınırlıdır. Aradan 20 yıl geçtikten sonra o
kişileri hatırlayan dahi pek çıkmaz. Her ne
kadar ünlü olmak güzel bir duygu olsa da,
bizde olduğu gibi ‘marka’ kavramıyla karıştırılmamalıdır!
Bu söylediklerimizin gerçek hayattaki örneklerini görmek istiyorsanız, Belma Canbay’ın
kaleme aldığı Sıradışı Markalar kitabını (2009,
Medicat Yayınları, İstanbul) okumanızı öneriyoruz. Sıradışı Markalar, TPE’nin 150 marka
bülteninde kayıtlı olan 400 bin kadar marka
tescili taranarak elde edilmiş ve ülkemizde alınmış olan bazı inanılması güç marka tescillerini
ortaya koyan araştırmaya dayalı, insanı hem düşündüren hem de yer yer güldüren bir eser. Bu
kitabı okuyunca insan ister istemez, “Biz neysek,
markalarımız da öyle” demekten kendini alıkoyamıyor! İşte bu kitaptan sadece bir iki örnek: p
Kelle Koltukta Mühendislik Hizmetleri, 2007 yılında tescil aldı.
BayKaba (1996) atlet, fanila.
22
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
DarmaDown (2009), iş yönetimi.
Ben keriz değilim (2007), parasal hizmetler.
Kokuyo (2008), yastık ve mobilya.
Aynur Hanım (2006), konservelenmiş meyve.
Baraklava Obama Baklavası (2008), makarna, mantı, tatlı.
24
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Markalaşmada hem değişim hem
istikrar aynı anda nasıl sağlanır?
M
arkalaşma için, hem değişim hem de
istikrar, olmazsa olmazdır. Her ne
kadar ilk bakışta bu iki kavram birbiriyle çelişir gibi görünse de, markalaşabilmek
için bu zoru başarmak gerekir. Burada sadece üç
kısa örnekten söz edeceğiz. Bunlardan ilki yurt
dışından bir marka. Shell, 100 yıldan fazla bir
zamandır kullandığı ve küçük revizyonlarla bugünlere kadar gelen logosuyla markalaşma açısından adeta bir dünya klasiğidir. Sadece Shell
logosunun geçirdiği evrime bakarak, markalaşmada istikrarın önemi açıklanabilir. Marka ve
logo, yıllar içinde aynı tutarlılıkla korunduğu
gibi, zaman içinde yenilenmiş, kökleriyle bağını koparmadan, içinde bulunduğu zamanda
her daim güncel kalmayı başarabilmiştir.
‘Shell’ kelimesi, ilk olarak 1891 yılında, Marcus
Samuel ve şirketinin Uzakdoğu’ya sevk ettiği
gaz yağının ticari markası olarak kullanılmıştır. Londra’da kurulu bu küçük işletme ilk başlarda antika eşya ve doğudan getirdiği deniz
kabuklarını satmaktadır. Samuel, 1897’de
Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’ni kurduktan
sonra 1904’te istiridyeyi, şirket logosu olarak
kullanmaya başlamıştır.
Samuel’in Uzakdoğu’ya gaz yağı taşıyan
tankerlerinden her birine farklı bir deniz kabuğunun adı verilmektedir. İstiridyenin ise,
Samuel’in gaz yağını Hindistan’a ithal eden
Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’nin ortağı Mr.
Graham’ın aile armasından esinlenilmiş olabileceği düşünülmektedir. Yıllar içinde Shell
ambleminin şekli grafik tasarımındaki akımlarla birlikte yavaş yavaş değişmiştir. Güncel
logo, 1971 yılında tasarımcı Raymond Loewy
tarafından yaratılmıştır. Logoda renk kullanımına ise 1915’te Kaliforniyalı Shell şirketi ilk servis istasyonlarını inşa
ettikten sonra, rakiplerinden ayrışabilmek
amacıyla başlanmış ve bu aşamada Kaliforniyalıların alışık oldukları parlak renkler tercih
edilmiştir. Kaliforniya’daki İspanyolların ağırlığı nedeniyle de kırmızı, sarı renklerde karar
kılınmıştır. Güncel tonlar ise yıllar içinde gelişmiş ve en son 1995’te şimdiki halini almıştır. ➲
Samuel, 1897’de Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’ni kurduktan sonra, 1904’te istiridyeyi şirket logosu olarak kullanmaya başladı.
26
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Turkcell Logosunun Yirmi Yıllık De!i"imi#
1994!
2001!
1994’ten itibaren Turkcell logosunun geçirdiği değişim.
(Turkcell A.Ş. izniyle)
2011!
2005!
İkinci örneğimiz ise yakında 20 yılı geride bırakacak olan Turkcell markasından. Türkiye’yi
cep telefonuyla tanıştıran ve ülkemizin ilk GSM
operatörü Turkcell’in logosu 1994’te Mengü
Ertel tarafından yaratılır. İlk logo sinyal bebek
adıyla anılır ve hem bir salyangozun duyarlılığına hem de bir tavşanın hızına sahiptir. Logo
da, bu iki özelliği bünyesinde barındırır. Logoda kullanılan renkler ise, güleryüzü hatırlatan ve hemen dikkat çeken sarı ile kurumsal bir
renk olan ve güveni sembolize eden laciverttir.
Sinyal bebek, 2000’in sonuna kadar markaya
hizmet eder ve bu sürede Turkcell markasının
hızla tanınmasına önemli katkı sağlar. 2001’de
ise sinyal bebek modernize edilir. Logoda kullanılan lacivertin tonu açılarak koyu lacivertten, koyu maviye doğru bir geçiş yapılır. Ayrıca
sinyal bebek daha sevecendir, kollarını iki yana
28
açmış herkesi kucaklamaktadır.
Sinyal bebek kısa sürede çok bilindik bir logo
haline gelir ve 2005’te sadece başı kullanılmaya
başlanır. Çünkü Turkcell markasını anımsamak için sinyal bebeğin başını görmek yeterlidir. Artık Turkcell yazısı aynı fontla, fakat daha
kalın harflerle yazılmaktadır. 2011’de yapılan
relansmanda ise logo, üç boyutlu kullanımına
da imkân verecek bir yapıya kavuşturulur. Hayatın kaynağı güneşi temsil eden sarı topun
üzerine düşen gölge, üçüncü boyutu oluşturmaktadır. Sarı renk enerji verir. Ayrıca artık
sinyal bebeğin başını dahi görmemize gerek
kalmadan, sadece rengi ve antenlerinden onu
tanırız. Antenler yaklaşık 20 yıldır bağlantıyı
sembolize etmektedir. Bu geçen sürede
Turkcell, hem değişmiş hem de istikrarı yakalayabilmiştir. ➲
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
1912’den bu yana Uludağ Maden Suyu şişeleri
(Uludağ İçecek A.Ş.’nin izniyle)
Son örnek ise markalarımızın vitrini görevini
gören şişe ve etiketlerdeki istikrara dair. Yine
bizden bir markadan, bu kez 100 yılı devirmiş nadir markalarımızdan biri olan Uludağ
Maden Suyu’ndan söz etmek istiyoruz. Uludağ Maden Suyu şişelerini yan yana koyup
incelediğimizde, yine benzer şekilde, gerek
şişe tasarımında gerekse etiketlerde hem
kökleriyle olan bağını koparmadığını hem de
her daim güncel kalmayı başarabildiğini görmekteyiz. Kısaca markalaşabilmek için hem
kök salmalıyız hem de eskide kalmış gibi görünmemeliyiz. Markalaşmada başarılı olabilenler, tuğlaları üst üste koyarak markalaşma
maratonunu hep önde bitirebilenlerdir. p
30
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Neden markalaşma
konusunda kendimize bu
kadar az güveniyoruz?
Y
urt dışında 19’uncu yüzyılda faaliyete
geçmiş Coca-Cola, Gillette, Johnson &
Johnson, Kellogg’s, Lever, Toblerone,
Vicks gibi birçok marka olduğunu ve bu markaların bugün de başarıyla pazarlama faaliyetlerini
sürdürdüklerini biliyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Batı dünyasının markalaşmaya
atfettiği değerin çok eskilere dayanmasıdır. Örneğin 1929’da Frank Presbrey’nin yazdığı ve
Doubleday, Doran & Co. Inc tarafından New
York’ta basılan The History and Development
of Advertising adlı 641 sayfalık kitapta marka
değerinden söz edilmektedir. Markaların, sahiplerine milyon dolar seviyesinde bir varlık sağlayabildiğine değinen bu eser, markaların daha
1730’larda oluştuğunu belirtmektedir. ➲
Coca Cola içen süslü
kıyafetli kadın
(Hilda Clark)
gösteren
reklam afişi.
(1890)
1929’da Frank Presbrey’nin yazdığı The History
and Development of Advertising kitabı.
32
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Hacı Bekir Lokumları (1777)
Kurukahveci Mehmet Efendi (1871)
Tuzcuoğlu Nakliyat (1893)
Komili (1878)
Ziraat Bankası (1863)
İskender-Mehmetoğlu İskender Efendi (1860)
Öte yandan kendi markalarımıza dönüp baktığımızda, bizim de yine 19’uncu yüzyılda
faaliyete geçmiş ve bugün de işlerini başarıyla
yürüten Hacı Bekir Lokumları (1777), Ziraat
Bankası (1863), İskender-Mehmetoğlu İskender
Efendi (1867), Kurukahveci Mehmet Efendi
(1871), Komili (1878), Hacı Şakir (1889), Tuzcuoğlu Nakliyat (1893), Arkas Holding (1902)
gibi markalarımız olduğunu görmekteyiz. Belki
aradaki en önemli fark, 19’uncu yüzyılda kurulup da bugün başarıyla işlerini sürdürebilenlerin sayısının, diğer Batı ülkelerine göre daha
az olmasıdır. Bunun da en önemli nedeni, daha
önce de değindiğimiz gibi, savaş yorgunu Osmanlı İmparatorluğu’nda ve daha sonra Türkiye
Cumhuriyet’inde yeteri kadar sermaye birikiminin oluşamamış olması ve dolayısıyla şirketlerin
yatırım yapma mantığından çok, günlük operasyonlara yönelmiş olmalarıdır.
Bu faktörü göz önünde bulundurduğumuzda,
markalarımızın bugüne kadar yaptıklarıyla olsa
olsa övünebiliriz. Ancak genelde markalarımız
söz konusu olduğunda, kendimize hiç güvenmediğimizi de biliyoruz. Hatta yapılanları adeta
küçümsüyoruz. Bunda markalarımızın gerçek34
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
leştirdiklerini yeteri kadar bilmemenin önemli
bir payı olduğuna inanıyorum. Birçok şeyde
olduğu gibi, bilmeyince de, yapılanları görmezden gelmek çok daha kolay oluyor.
Ayrıca Anadolu markaları genelde başardıklarını anlatmayı pek sevmiyorlar. Nedenini
henüz tam çözememiş olmakla beraber, genelde
Anadolu’da büyüyüp yeşeren markalar derin ve
sessizce yollarında yürümeyi seviyorlar. Bunda
sanırım Anadolu insanının alçakgönüllülüğü
rol oynadığı gibi, kimi zaman göze batma korkusunun, hatta nazar değer endişesinin payı
olduğu da biliniyor.
Örneğin 2011 İSO ilk 500 firmamızın net satışları 27.4 milyar ile 160.6 milyon TL arasında
değişirken, ikinci 500 sıralamasında yer alanların ise net satışları 159.6 milyon TL ile 71.1 milyon TL arasındadır. Bir diğer deyişle, ülkemizde
artık markalaşabilmek için yeteri kadar sermaye
birikiminin olduğunu söyleyebiliriz. İkinci 500
listesinin ilk iki sayfasına hızlıca göz attığımızda,
son dönem marka yatırımı yapan örneğin Mersin firması Arbel Bakliyat Hububat’ın (Arbella
makarna), Jotun Boya San., Erikli Su, Altınbaş
Kuyumculuk’un 2010 sıralamasına göre önemli ➲
2012
sıçramalar yaptıklarını görüyoruz. Esasında liste
uzayıp gidiyor ve biliyoruz ki, markalaşmanın
finansal geri dönüşlerini alan daha birçok şirketimiz var. Bu bilgiler ışığında da etkin marka yatırımı yapanların, bu yatırımın geri dönüşlerini
kısa sürede fazlasıyla geri aldıklarını söyleyebiliriz. O zaman geriye markalaşmanın önemine
vakıf olan ekiplerin bir araya gelerek, markaları
için etkin markalaşma faaliyetlerini yerine getirmeleri kalıyor. Bunun için de kendimize biraz
güvenmemiz ve tabii markaları farklı konuma
taşıyacak nitelikte emek vermemiz gerekiyor.
Özetle, her ne kadar markalaşma için sermaye
gerekli olsa da, marka yatırımının sadece sermayeyle ölçülmesi mümkün değil. Onun yanı sıra,
adanmışlık, inandığını savunma, doğru bildiği
yoldan ayrılmama, sabır, hatta zaman zaman
inat markalaşmanın olmazsa olmazlarıdır!
Kâzım Taşkent
Kazım Taşkent’in öyküsü
Markalaşabilmek için nasıl bir ruh haline sahip
olmamız gerektiğini biraz daha iyi anlatabilmek için, Yapı Kredi Bankası kurucusu Kâzım
Taşkent’in öyküsünü paylaşmak istiyoruz.Çünkü
adanmışlıktan, inandığını savunmaktan, doğru
bildiği yoldan ayrılmamaktan, inat etmekten,
sabretmekten söz edip de Taşkent’in sadece
Yapı Kredi Bankası için değil, Türkiye için
yaptıklarından bahsetmemek büyük haksızlık
olur. Her ne kadar Kâzım Taşkent, 1944’te Yapı
Kredi Bankası’nın kurucusu olarak bilinse de,
kendisi o tarihten önce 19 yıl devlet memuriyetinde bulunarak, Türkiye Şeker Fabrikaları
A.Ş’nin Genel Müdürlüğü’nü üstlenmiştir.
Kâzım Taşkent’in Cumhuriyet dönemi aydını
olarak taşıdığı idealist düşünceler, ülkesine olan
derin bağlılığı özgüveniyle birleşince, Eskişehir
Şeker Fabrikası’nın Mustafa Kemal Atatürk’e
söz verdiği gibi altı ayda tamamlayarak, fabrikanın kuruluşunda ‘olmaz’ı ‘olur’a dönüştürmüştür. Sadi Abaç’ın Kâzım Taşkent ve Yapı Kredi
Bankası (YKY, 1999) adlı eserinde bu olay şöyle aktarılmaktadır (s. 18-19): “1933 yılının ilk
günü Atatürk, Eskişehir’de havacılar arasında
geçirmeyi arzu ediyor ve Celâl Bayar’la birlikte
trenle seyahate çıkıyor. Çıkmadan evvel Bayar’a
o dönemin genç yöneticilerinden bazılarını da
yanına almasını söylüyor. Bunlar arasında
36
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Kâzım Taşkent de vardır. Eskişehir’de Atatürk
ile Bayar birlikte Hava Üssü’ne gidiyorlar. Diğerleri istasyonda kalıyor. Bir süre sonra Kâzım
Taşkent’e Atatürk ile Celâl Bayar’ın kendisini
yolda bekledikleri bildiriliyor. Arabayla giderlerken Bayar, Atatürk’e Eskişehir’de kurulacak
şeker fabrikasından söz etmiş ve yapılacağı yeri
göstermiş. O yerde durmuşlar. Atatürk fabrika
hakkında bilgi almak isteyince onu çağırmışlar.
Kâzım Taşkent, yanlarına vardığında Atatürk
fabrikanın inşasına ne zaman başlanacağını soruyor. Kâzım Taşkent, o tarihte toprakta don
bulunduğunu, yaşlı yerlilerin ifadesine göre
ancak nisan başında toprağa kazma vurmanın
mümkün olacağının anlaşıldığını, bu nedenle
nisan başında inşaata başlanacağını arz ediyor.
-Peki, ne zaman bitecektir? diye soruyor Atatürk.
-20 Ekim, saat 9’da fabrika işletmeye açılacaktır, Paşam. Atatürk tekrar ettiriyor.
-Yani gelecek yıl mı?
-Hayır bu yıl Paşam.
Atatürk taacüple (şaşkınlıkla) onun ve Bayar’ın
yüzüne bakıyor ve başka bir şey sormuyor. Gerçekten altı ay sonra fabrika söylenilen gün ve saatte
çalışmaya başlıyor ve ilk şeker ürünü Atatürk’e
takdim ediliyor. Celâl Bayar’ın, Kâzım Taşkent’e
gönderdiği kutlama mektubunda ‘Fabrikanın bu
kadar kısa zamanda teessüsü (kurulması) harika
denecek kadar büyük bir muvaffakıyettir (başarıdır)’ cümlesi vardır. Kâzım Taşkent teşekkür için
Celâl Bayar’ın makamına gittiğinde iltifatlarını
(övgülerini) fazlaca ibzal ettiklerini (esirgememe),
teknikte harikanın söz konusu olamayacağını
söyleyince, Celâl Bayar:
-Dinle şimdi beni Kâzım Bey, diyor. O gün sizin
yanınızdan ayrıldıktan sonra, Atatürk bana ‘Bu
çocuk galiba deli’ dedi. Ben bir şeyler söylemeye
çalıştımsa da:
-Ne o, söylediklerine inanıyor musun? diye
sordu. Ben sustum. Şimdi, neden ‘harika’ dediğimi anladınız mı?”
Atatürk ise, her ne kadar ilk başta fabrikanın altı
ay gibi kısa bir sürede yapılabileceğine inanmasa
da, gerçekleşenler karşısında hayretini gizlemeden
bunu başaranlara hakkını teslim eder. Atatürk, 4
Aralık 1933’te Eskişehir Şeker Fabrikası’nı ziyareti
sırasında fabrika defterine şöyle yazar: ➲
2012
Eskişehir Şeker Fabrikası, milli ülküye
derin alakanın yükselmiş, değerli
vesikasıdır. Memleketin şeker ihtiyacını
tatmin yolunda muvaffakıyetli son
adımlardan biridir ve şeker ihtiyacının
temini hedefine varılmak üzere olduğunun
umut dolu müjdecisidir.
Bu yüksek milli eseri, yarım yıl gibi pek
az bir zamanda başarmak teşebbüs ve
himmetinde bulunan milli müesseselerimizi
takdir ve tebrik ederim. Eserin fiilen
vücut bulmasında bizzat çalışmış olan
kıymetli arkadaşların ciddiyet ve yorulmaz
faaliyetlerine hassaten teşekkür ederim.
Eskişehir Şeker Fabrikası gibi, modern
bir sanayi ocağı vücuda getirmiş
olmakla, teşebbüs ve himmet sahipleri,
memleketimizin bütün ihtiyaçlarını
karşılayacak sanayi müesseselerini kolaylıkla
ve az zamanda yaratmak mümkün
olabileceğini de gözlerin önünde, fiilen ve
maddeten ispat etmiş bulunuyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti’ni böyle sanayi
müesseseleriyle zenginleştirenlere,
güzelleştirenlere minnet!
Gazi M. Kemal
Mustafa Kemal Atatürk’ün 4 Aralık 1933’te
Eskişehir Şeker Fabrikası’nı ziyareti sırasında
fabrika defterine yazdığı yazı örneği.
Kazım Taşkent,
Duygularım,
Düşüncelerim,
İnançlarım, 1989.
38
Kaynak: Türkiye İş Bankası On Yılı,
1924-1934, Devlet Matbaası, 1934
Kâzım Taşkent, yukarıdaki örnekte gördüğümüz gibi, gerçekçi bir kişi olduğu kadar
alçakgönüllüdür de. Celâl Bayar’ın ‘harika’
nitelemesine, ‘teknikte harika söz konusu olamaz’ diye karşılık verir. Ancak daha fabrika
inşaatı başlamadan “Altı ayda bitireceğim”
der ve gerçekten de söylediği gün ve saatte
fabrikayı açar. Emek verdiği her markaya tutkuyla bağlanan Kâzım Taşkent, Yapı Kredi
Bankası’nın kendisi için taşıdığı anlamı 23
Ekim 1949’da şu sözlerle özetlemiştir: “Her
eserde emeğin değeri büyüktür. Fakat verilen
emekte gönlün de payı varsa, o eser bir taş,
bir demir olmaktan çıkar, bir evlât olur. Yapı
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Kredi Bankası da benim için öyledir.” (K.
Taşkent, Duygularım, Düşüncelerim, İnançlarım, 1989, s. 34).
Taşkent’in ‘gönül payı’ olarak adlandırdığı
bu unsur, markalaşma reçetelerinin en kritik
öğesidir. Ancak hepimizin çok iyi bildiği gibi,
her ne kadar emek kiralanabilse de, gönül payı
satın alınabilen, kiralanabilen bir meta değildir. Bulunduğunda korunmalı, kollanmalı,
gözetilmeli ve asla yok farz edilmemeli, görmezden gelinmemelidir. Belki de markalaşmanın bu kadar zor olmasının altında yatan
neden, en kıt girdi olan markaya emek veren
kişilerde bulunması gereken ‘gönül payı’dır! p
2012
Marka olmanın koşulları nelerdir?
Tariş reklamı
R
eklamcılık Vakfı ile 2005’ten bu yana
ortaklaşa yürüttüğümüz Türk Markaları çalışması, zaman sınavından geçerek
günümüze gelmiş, markalaşmasında reklamın
önemli bir yer tuttuğu, pazarda başarısını kanıtlamış markalarımızın kuruluşlarından günümüze kadar markalaşma öykülerini ortaya
koymak üzere başlatıldı. Emek yoğun bu projede tüm ekip büyük bir sabır ve özveri gösterdi ve sonuçta tarafımdan kaleme alınan Türk
Markaları-1 (2006), Türk Markaları-2 (2008),
Türk Markaları-3 (2010) yayımlandı. Üç ciltte
toplam 34 markamızın öyküsünü binden fazla
sayfada, 200 binden fazla sözcükle anlatmaya
çalıştık. 2013’te de dördüncü cildin yayımlanmasıyla bu çalışmayı bitirmeyi hedefliyoruz.
İlk üç ciltte toplam 34 markada 300’den fazla
40
kişiyle görüştük, 370 saatlik ses kaydı elde ettik
ve 340 kadar reklam kampanyasını kayıtlara
geçirmiş olduk. Dolayısıyla, bu görüşmelerde
markaların temellerinin nasıl atıldığına, büyüyebilmeleri için ne gibi fedakârlıklar yapıldığına, hangi zorluklarla nasıl başa çıkıldığına
dair epey ipucu elde ettiğimize inanıyorum. İşte
bunlardan küçük bir seçki:
1. Markaları insanlar yaratıyor. O nedenle bu
kişilerin özelikleri, girişimcilikleri, markaya
yaptıkları, kendilerine duydukları güven, inanç
ve diğer tüm kişilik özellikleri markada kendini belli ediyor. Örneğin Tariş Zeytinyağı’nın
genelde engel diye tanıtılan Türk alfabesini
kullanarak, Türk köylüsünün emeğini yurt
dışı pazarlarda, en lüks mağazalarda ve yüksek
fiyattan markalaştırabilmesi gibi. ➲
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
THY reklamı
2. Marka sahiplerinin hayal güçlerinin çok
geniş olması bir diğer önemli unsur. Önce
hayal edip, daha sonra bu hayallerini gerçekleştirebilmek için yasal her türlü yolu deniyorlar.
Hayallerini gerçekleştirebilmek, bu kişiler için
neredeyse bir saplantı haline geliyor... Örneğin
İş Bankası ilk Genel Müdürü Celâl Bayar şöyle
der: “İnandığım aile çocuklarını seçtim ve aldanmadım. ‘Türkler bankacılıktan anlamaz’
diyorlardı. Bu kompleksi yıkmak için bankacılık konusunda ihtisası olan, beynelmilel tecrübeli kişileri bilerek işe almadım. Milletimize
yıktıkları kompleksi ortadan kaldırmak için...”
Ya da THY’de 1933’lerde öğrencilere uçağın ve
motorun nasıl kullanılacağı havada değil, yerde
42
anlatılır. İlk pilotlarımızdan Tahir Maner
1970’de şöyle der: “Ankara’dan İstanbul’a hareketten önce telefon eder ve Hayırsızada ile
Pendik’te havanın kapalı olup olmadığını öğrenirdik. Kapalı ise Ankara’dan kalktıktan sonra
bulut üzerine çıkardık. (...) O zaman telsiz olmadığı için, bizim radyofarımız Uludağ’dı. (...)
Bizler bir zamanlar görerek, uçuşlarımızı tren
yolunun üzerinden uçarak yapardık. Bugün ise
her şey elektronik!” İnsan ister istemez, “Eğer
THY böyle bir ortamda yeşermeseydi, bugün
olduğu gibi kıvançla ve gururla dünyada ülkemizi temsil edebilir miydi?” diye sormadan
edemiyor. Doğal olarak aynı gurur diğer tüm
markalarımız için de geçerli. ➲
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Vakko reklamı ve marka tescili
3. Marka kurucularının yapmak istedikleri,
yakın çevreleri tarafından dahi, önce tenkit
ediliyor. Bu kişiler genelde pek ‘herkes’ gibi düşünmüyorlar... Örneğin Vitali Hakko, 1962’de
Beyoğlu’nda çok katlı bir mağaza açmaya karar
verir. Bunun için sayısız güçlüğe göğüs gerer ve
tüm caydırıcı sözlere kulaklarını tıkar. O tarihlerde ‘indirimli satış’ dendiğinde sadece defolu ürünlerin satışı anlaşılırken; Vakko, içinde
bulunulan sezonun satılmayan, ancak defosuz
mallarını satmaya başlar. Benzer şekilde ‘pazarlıksız satış’, ‘satılan malın iadesi’ de yine
önce Vakko uygulaması olarak başlar. ➲
44
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Komili reklamı
4. Markalaşmaya kısa vadede kazanç olarak
bakmıyorlar. Hatta çoğu zaman maddi kayıplara uğrayıp zor yaşam koşullarıyla boğuşuyorlar. Ama markadan ödün vermiyorlar.
Örneğin Komili Zeytinyağları’nda Necmi Komili, 1947’de ailedeki tüm maddi haklarından
vazgeçer ve, “Ben Komili markasını taşımak
istiyorum” der. 1950’lerin başında İstanbul’a
taşınır ve yaşamını zor koşullarda sürdürür,
ancak markasından ödün vermez. Ya da tereyağının hâkim olduğu Karadeniz Bölgesi’ne
dağıtım için takalarla Trabzon’a zeytinyağı
götürür. 1975’de Komili Yudum İstanbul’da
yok satarken, tüm zorluklara göğüs gererek
Anadolu’ya dağıtımı ihmal etmez. ➲
46
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
DYO reklamı
5. Genelde markalar aile şirketleri olarak işe
başladıklarından; gelenek, örf ve adetler ya da
girişimcilerin kişisel özellikleri, marka düsturu
haline geliyor. Örneğin Hacı Şakir’de kullanılan “Yaptığın işe haram katmayacaksın”, “Söz
senet, malın kalitesi namus” ilkesi gibi veya
DYO’da “Ürünümüz ambalajdan eksik çıkmasın”, ya da Sedat Simavi’nin genç meslektaşlarına “Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama
insan büyük bir zevk içinde çalışır. Kalemine
daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et.
Mecbur kalırsan kır, ama satma...” sözleri gibi. ➲
48
Hacı Şakir reklamı
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
PO özelleştirme reklamı
6. Zaman içinde markayı yönetenler değişse
de, marka için atılan doğru adımlardan vazgeçilmiyor, eskilerin yaptıkları inkâr edilmiyor. Böylelikle markada kalıcılık ve tutarlılık
sağlanabiliyor. Örneğin Petrol Ofisi özelleştirildikten sonra dahi, araştırmalarla logosunun
en kuvvetli unsurları olarak saptanan kırmızı
renkten ve kurt başından ödün verilmemiştir. ➲
50
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Yapı Kredi, çekiliş
7. Değişen pazar koşullarına hızla uyum sağlarlar. Denenmemişi denemeyi, yaratıcı çözümler
üretmeyi severler. Bunu kimi zaman yeni bir
ambalajla, yeni bir dağıtım kanalıyla ya da
iletişimle yaparlar. Örneğin Yapı Kredi’nin
‘semt bankacılığı’nı “Vatandaş bankanın ayağına gelmeyecek, banka, vatandaşın ayağına
gidecek” diyerek başlatması gibi. Ya da örneğin Akbank’ın yıl sonu çekilişlerinde altın,
ziynet eşyası, çeyiz eşyası vermesi, 1970’lerde
Almanya’ya giden işçilerimize yönelik olarak
gezici döviz büroları kurması ya da “Akbank
Kapıkule’de hoşgeldiniz der” temalı iletişim
yapması gibi. Garanti Bankası’nın özellikle
1990’ların ikinci yarısından sonra iletişiminde
rakiplerinden farklılaşmayı seçerek günlük dilimize ‘Başka bir arzunuz?’ sloganını yerleştirmesi gibi. ➲
52
Akbank’ın Akkart reklamı
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
8. Markalar adım adım ilerleyip, hedef büyütürler. Kimi zaman dağıtım kanalına, kimi
zaman ambalajına, kimi zaman ürüne yatırım
yaparlar ama her zaman için yenilik peşindedirler. Örneğin Vuslat Doğan Sabancı’nın
promosyon savaşlarına ilişkin dediği gibi:
“Belki de o güne kadar fazla gelişmemiş olan
marka yönetim refleksleri iyice törpülenmişti.
Ancak o günlerde dahi Hürriyet’in marka
farklılığı hep vardı. Çünkü Hürriyet daha az
sattığı dönemlerde bile rakiplerine göre iki kat
reklam alıyordu. Fakat belki zamansızlıktan,
marka çok titizlikle korunamıyordu.” Böyle
bir durum saptamasından sonra, yöneticiler
Hürriyet’i ‘daha fazla ödemeye değer olan
marka’ olarak konumlar. Nitekim Hürriyet,
2000 yılından farklı olarak, 2005’te rakiplerinin uyguladığı yüzde 40’lık fiyat indirimini
izlemek zorunda kalmaz. Çünkü tüketici algısında daha fazla ödemeye değer marka olma
kanısı pekişmiştir.
9. Marka duruşlarında ve
ifade ettikleri değerlerde,
süreklilik gözlemlenir. Bu
değerlerden ticari kaygılar
nedeniyle dahi, hiçbir koşulda, ödün vermezler. Örneğin 30 yıl önce Milliyet
için Abdi İpekçi’nin “Biz gazeteyiz, gazeteciyiz. Haber
satarız, yazı satarız. Bunun
yanında da başka birşey satAbdi İpekçi
mayız. Yapacaksak kültür
hizmeti yaparız” dediği kurum kültüründen;
2006’da Milliyet Yayın Yönetmeni Sedat
Ergin’in “Kimliğiniz duruşunuzdur. Milliyet,
duruşu olan, ilkelerinden sapmayan, okurunu
yanıltmayan, hangi durumda nasıl tepki vereceği önceden kestirilebilen bir gazetedir”
sözcükleriyle başlayan düşüncelerle markayı
yönetmesi gibi.
Uzun lafın kısası, hiçbir marka diğerine benzemez. Hatta aynı sektör markaları bile, birbirlerinden çok farklı yollardan ilerleyerek başarıya
ulaşırlar. Çünkü o markayı yönetenler, ‘markanın ruhu’nu da oluşturmaktadırlar. Ayrı bir
öykünüz yoksa, zaten marka da olamazsınız.
Önemli olan bu öyküde kırık çizgilerin ve kesintilerin olmamasıdır. İstikrar ve süreklilik
markalaşmada her zaman için önkoşuldur. p
Hürriyet Gazetesi’nin ‘Herkese daha fazla Hürriyet’ tanıtım afişi
54
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
‘Köklü marka’ olmak,
marka olmak için
yeterli koşul mu?
B
ugün birçok sektörde ilk ürünleri üretmiş markaları gözü kapalı sayabiliriz.
Ancak, ne yazık ki bunların birçoğu,
zaman sınavından geçerek günümüze dek ulaşamamışlardır. Bu markaların yaşayamamış
olmaları, onların mutlaka başarısız olduğunu
göstermez. Ancak pazar koşulları öyle gelişmiş
ve bu markalar farklı nedenlerle hayatiyetlerini
sürdürememişlerdir. Fakat bu markalar, bugün
geldiğimiz noktada çok önemli işlere imza atmışlar ve bir anlamda güncel markalarımızı
bugünlere hazırlamışlardır.
Örneğin Edhem Pertev Bey, 1895’te İstan-
Muhteşem Kot’un
fotoğrafı ve
Kot markasına ilişkin
bir reklam örneği
56
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
bul eczanesini açmamış olsaydı, Türkiye’nin
ilk yerli ilacı olan kuvvet şurubu Sirop Pertev üretilmeyecekti. Keza Edhem Bey, cumhuriyetin ilanından sonra da ülkemizde ilaç
çeşitliliğini artırmak için öncü adımlar atmış
ve 1920’li yıllarda henüz ülkemizde talep oluşmamışken, ter önleyici, yüz kremi gibi temel
kozmetik ürünlerinin gelecekteki potansiyelini erken fark ederek bunları üretmeye başlamıştır. Edhem Bey, sadece eczacılık alanında
yenilik yapmamış; ülkemizde yeni markaların
doğmasında da rol oynamış, bunların pazarlamaları ve iletişimlerinde birçok yenilikçi
uygulamayı hayata geçirmiştir. Edhem Bey’in
öncü çalışmaları olmasaydı, bugün ülkemizdeki ilaç ve kozmetik üretimi ve dolayısıyla bu
sektörlerde bugün adından söz ettiren markalarımız olmayacaktı.
Ya da belki bugünkü gençler, Kot’un sektöre
ismini veren bir marka olduğunu bilmezler. Girişimci Muhteşem Kot, 1940 yılında
Fransa’da karşılaştığı blue jean’i çok beğenir
ve aynı dikim tarzıyla Türkiye’de üretmeye
karar verir. Muhteşem Kot, soyadını markaya
verir ve 1960’da marka tesciline başvurur. İlk
yıllarda satışların çok iyi olmasına karşın,
Türkiye’nin dışa açılmasıyla yerli kot satılamaz hale gelir. Neticede Kot markası, bir ürün
grubuna ismini verdiği, jenerik marka olduğu
halde 1992’de üretimine son vermek zorunda
kalır. Ama eğer Muhteşem Kot ve Kot markası
Türkiye’den geçmemiş olsaydı, acaba bugün
Mavi markasının dünyadaki başarısından ya
da Avrupa’nın tüm Lee Cooper’larına üretim
yapan Kipaş Holding’in veya GAP Güneydoğu Tekstil’in bugünkü başarılarından söz
edebilir miydik? ➲
2012
Ya da eğer, 1960’lı yıllarda hayatımıza Anadol
markası girmemiş olsaydı ve ardından Tofaş’ın
kuş serisini, Renault 9’ları kullanmamış olsaydık,
acaba bugün otomotiv sektöründe bölgemizde
önemli bir üretim üssü haline gelebilir miydik? ➲
Anadol, Renault ve Tofaş markalarının ilk dönem reklamları
58
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
Veya pek bilinmeyen Vecihi Hürkuş’un daha
1930’lu yıllarda bin bir zorluğa göğüs gererek ve inatla imal ettiği ilk sivil uçağımız
olmasaydı, bugün sivil havacılıktaki başarılarımızdan nasıl söz ederdik? İzmir’de ilk
askeri uçağı ürettikten sonra, pilot Vecihi
Bey, çalıştığı Ankara Teyyare Cemiyet’inden
Haziran 1930’da bir buçuk ay için izin alarak
İstanbul’a gelir ve ilk sivil uçak üzerine çalışmaya başlar. 19 Haziran 1930’da kendisiyle
beraber toplam beş kişiden oluşan ekibiyle
84 gün boyunca 16 saat çalışarak 2 Ağustos
1930’da uçağın montajına başlayacak aşamaya gelir. İlk uçuş 27 Eylül’de Kadıköy’den
Yeşilköy’e başarıyla gerçekleştirilir. Vecihi
Vecihi Hürkuş çalışma
masasının başında.
60
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Bey, her şeyi usulüne göre yapmak istediğinden İktisat Bakanlığı’na başvurarak uçuş izni
ve trafik belgesi alma girişiminde bulunur.
Ancak Bakanlık, bu belgeleri verebilmek için,
ellerinde yapılması gereken teknik kontrolü
gerçekleştirebilecek herhangi bir teknik araç
bulunmadığı, dolayısıyla istenen belgelerin
verilmesinin mümkün olmadığını Vecihi
Bey’e bildirir. Hatta daha da ileri giderek,
Vecihi Bey’in uçağı kaçırma ihtimaline karşı,
bir de uçağı beklemesi için jandarma görevlendirilir... Yaşananlar kâbus gibidir. Uzun
uğraşlardan sonra istenen belgelerin o zamanki adıyla Çekoslovakya’dan alınabileceği
anlaşılır ve ilk sivil uçağımız bu kez demonte
edilerek TCDD’nin bir vagonuyla Prag’a tren
yoluyla gönderilir! Sonunda Vecihi Hürkuş,
25 Nisan 1931’de Prag Havaalanın’dan havalanır, yol boyunca farklı ülkeleri ziyaret ettikten sonra 5 Mayıs 1931’de Edirne’de karaya
ayak basar. Artık mutlu sona ulaşmıştır. Vecihi Bey örneğinde de gördüğümüz gibi, bu
kişiler çalışmaktan kaçmayan, yorulmayan,
hatta tam tersine, çalışarak enerji toplayan kişilik özelliklerine sahiptirler. Çünkü inandıkları, gerçekleştirmek istedikleri bir hedefleri
vardır. İnatla yollarına devam ederler. Ancak
belki de onlardaki bu fazla çalışma isteğini
dengelercesine bin bir zorlukla karşılaşırlar
fakat pes etmezler. Tabir yerindeyse, “Her
garip şey onları bulur!” Ama bu tuhaflıklar
onları adeta daha çok biler ve hedeflerine
daha çok kilitlenmelerini sağlar.
Bunlar burada yer verebildiğimiz sadece
birkaç örnek. Tabii ki örnekleri çoğaltmak
mümkün. O nedenle ilk olmak her ne kadar
önemli olsa da, belki bundan daha kritik olan
bir konu, markaları korumak, kollamak, büyüyecekleri uygun ortamları yaratabilmektir.
İlk markalarımız bugün bizimle beraber olamasalar da, isimlerini hatırlayamasak ya da
yanlış hatırlasak da, Türk tüketicileri ve Türk
sanayii onlara çok şey borçludur. Bu nedenle
eski, yeni demeden tüm markalarımıza sahip
çıkmalı ve markaların bize anlattıklarına
kulak kabartmalıyız. Çünkü marka öyküleri
genelde bize gerçeği anlatır… p
2012
Yaşamımızın vazgeçilmezleriyle
ne zaman tanıştık?
1948
1950’ler
1955
Frigidaire buzdolabı reklamları, soğuk hava
dolabının bir lüks olmaktan çıktığını söylüyor.
Philips radyo ve pikap ‘dünyanın en büyük radyo
fabrikası’ olarak tanıtılıyor.
Ömür Yoğurtları, teneke kutudan pastörize
yoğurda geçiş yapıyor.
1950’lerin sonu
1960
1964
Ar Çelik ikinci logosuyla çelik mobilya üretimi
yaptığını duyuruyor (o tarihlerde Ar Çelik iki
ayrı kelime olarak yazılıyordu).
Eczacıbaşı’nın pazara sunduğu İpana, “Diş sağlığı çocuklukta
başlar” diyor. (Eczacıbaşı, 1956’da Bristol Myers’dan aldığı lisansla
İpana’yı Türkiye’de pazara sundu. Bu reklam o günlere ait.
19 Eylül 1964’te Coca-Cola
Türkiye’de şişelenmeye başladı.
62
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
64
1975
1978
1987
Çift taraflı AEG çamaşır makinesi, su kolu
yardımıyla durulama yaptığını duyuruyor.
Rejim yapanların rüyası Etimek,
hayatımıza giriyor.
İlk bankamatik 25 Aralık 1987’de Ankara
Yenişehir’de hizmete girdi.
1984
1993
IBM iş yaşamı için PC’leri tanıtıyor.
AEG No-Frost buzdolaplarının tanıtımında, eski
buzdolaplarındaki karlanmaya çare olarak buz
kazıyıcı hediye ediyordu!
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
1994
1997
1997
GSM operatörleri ve cep telefonlarıyla tanışıyoruz.
İnternet bankacılığı başlıyor.
Yapı Kredi, Gebze’de faaliyete geçen
bankacılık üssünü duyuruyor.
1997
Cem Yılmaz’ı ilk
kez reklamlarda
görüyoruz.
Kaynak: Amiral Gemisi’nin Seyir Defteri 1948-1998, Hürriyet 50. Yıl Anısına
66
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
ADVERTORIAL
ADVERTORIAL
Tıpkı eviniz gibi
Titanic Comfort Hotel - Şişli
İstanbul Şişli’de, toplu taşıma ve ücretli otopark
imkânları olan merkezi bir konumda. 59 modern odaya sahip. Toplantı ve etkinlikler için
tüm ekipmanların son teknoloji olduğu, 60
katılımcıya kadar toplantı salonları bulunuyor.
Restoran ve barında, çeşitli yiyecek - içecek alternatifleri, öğle ya da akşam yemeği için a la
carte mönü ile hizmet veriliyor.
İstanbul, Antalya ve Berlin’deki otelleriyle hizmet veren
AYG Grup, kaliteli otelcilik anlayışıyla, müşterilerinin,
tesislerinden güler yüzle ayrılmasını sağlıyor.
A
ygün Ailesi, 1970’li yılların başında,
ilk aile şirketini Berlin’de kurarak
AYG Grup’un temellerini attı. İş hayatında hızla büyüyen AYG Grup,
1998’de, Şişli’de ilk otelini aldı, ardından
Taksim’de 85 odalı başka bir oteli alarak,
şehir otelciliği yatırımlarını büyüttü. Temalı
otellerin başlangıcını 2003’te yaptı. Titanic
Beach Resort Hotel’i, Antalya Lara’da açtı.
2008’de daha önce açılan iki otel, Titanic
Comfort Hotel Şişli ve Titanic City Hotel
Taksim olmak üzere yeniden adlandırıldı.
İstanbul’un Anadolu yakasında, açılan Titanic Business Hotel İstanbul-Asia, iş amacıyla
İstanbul’a gelenlerin konaklamak için tercih
ettikleri otel haline geldi. Şirket, İstanbul’da
Şişli, Taksim, Antalya’da Lara ve yine İstanbul Kartal’daki otellerinin ardından, 2009
yılında Bakırköy’de Titanic Port Hotel’i açtı.
AYG Grup, aynı yıl, Gebze’deki Anadolu Sağlık Merkezi hastalarının yakınları için Anadolu Titanic Comfort Hotel projesini hayata
geçirdi. 2011 yılında Berlin’de açtığı Titanic
68
Comfort Hotel Berlin Mitte ile yurt dışında
da otelcilik alanına imzasını atan şirket, Mart
2012’de, İstanbul Bayrampaşa’da açtığı Titanic Business Hotel Europe ile projelerine bir
yenisini daha ekledi. İşte Titanic Resorts &
Hotels bünyesindeki oteller ve özellikleri.
Antalya Titanic Beach Resort Hotel - Lara
Antalya Havalimanı’na 12 kilometre, Antalya
şehir merkezine ise 17 kilometre mesafede.
Konforlu mobilyalarla, ‘cruise’ stilinde dekore
edilmiş 589 oda ve süite sahip. Toplantı ve
organizasyon için son teknoloji ekipmanlarla
donatılmış 13 toplantı salonunda, bin 500
kişiye kadar hizmet verilebiliyor. Otelde, ana
restoranla birlikte üç ayrı ‘a la carte restaurant’,
yerel ve uluslararası mutfakların lezzetlerini
sunuyor. Titanic Wellness & Spa örnek bir
sağlık ve güzellik hizmeti veriyor. Animasyon
programları, spor amaçlı oyunlar, küçükler
için mini club, gece eğlenceleri ile nitelikli aktiviteleri ile Titanic Beach Resort Hotel - Lara
misafirlerini bekliyor.
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Gökhan Özbatır
Genel Koordinatör
Titanic Port Hotel - Bakırköy
İstanbul Atatürk Havalimanı’na sekiz kilometre
Bakırköy Meydanı ve İstasyon Caddesi’ ne üç
kilometre mesafede. Her zevke göre hazırlanmış superior, deluxe ve süit olmak üzere toplam
189 odaya sahip. Eğitim toplantısı, workshop
ya da bayilere verilecek yemekler için, tüm
ihtiyaçlara göre düzenlenmiş beş ayrı toplantı
odası bulunuyor. Alesta Restaurant’da sıcak ve
soğuk kahvaltılıklar, Titanic Coffee ve panoramik manzaranın eşliğinde güzel bir yemek
içinse Compass Restaurant & Bar, özel lezzetler
sunuyor. 5 bin 500 metrekarelik Titanic Wellness & Spa yenilenmenin, son teknoloji fitness
merkezi fit kalmanın, Tulipa Spa bakımın eşsiz
dünyasıyla, güzelliğin zevkini yaşatıyor.
Titanic Business Hotel Europe - Bayrampaşa
İstanbul Atatürk Havalimanı ve şehrin yeni
Titanic City Hotel - Taksim
iş bölgelerine yakın Bayrampaşa’da, Topçular
mevkiinde bulunuyor. 50 executive, iki süit ve
279 superior olmak üzere 331 odaya sahip. 16
toplantı ve bir balo salonu, son teknoloji ekipmanlarla geniş toplantı imkânları sunuyor. Dört
restoran ve bar, lezzetli yemekler servis ediyor. 3
bin 500 metrekare Wellness & Spa ve bin metrekarelik ferah bir fitness alanına sahip.
Titanic Comfort Hotel Berlin - Mitte
Almanya’nın başkenti Berlin’de Mitte’de hizmet veriyor. Alexanderplatz ve Potsdamer Platz’a
yürüme mesafesinde. Modern mobilyalarla döşenmiş 226 kompakt odası ile business ve superior olmak üzere iki ayrı oda seçeneği var. Tüm
teknik donanımlara sahip 110 kişilik kapasitesi
ile toplantı ve etkinlikler için eksiksiz sunum
olanağı sunuyor. Türk damak zevkine uygun,
yerel ve Akdeniz lezzetleri büfede yer alıyor.
Zengin içki mönüsü ve taze atıştırmalıklarıyla
lobi, günün 24 saati hizmet veriyor. Bisiklet kiralama, Türkçe gazeteler ve fiziksel engellilere
uygun dizayn edilmiş genel alanlar ile sekiz adet
özel oda, sunulan diğer arasında yer alıyor.
Titanic Business Hotel Asia - Kartal
Sabiha Gökçen Havalimanı, şirket ofisleri ve
alışveriş merkezlerine rahat ulaşılabilir noktada.
En üst düzey konforu sunduğu 185 oda ve yedi
süite sahip. 12 kişiden bin 200 kişiye kadar
olan etkinlikler için 23 toplantı salonu bulunuyor. Yerel ve uluslararası lezzetlerin sunulduğu
Alesta Restaurant, ile Titanic Coffee ve Pub stili
ile şık English Pub, Marmara Denizi ve Adalar
manzarası eşliğinde Compass Restaurant& Bar,
hafif yemekler sunuyor. 3 bin 550 metrekarelik
Titanic Wellness & Spa ve uzmanlar eşliğinde
fitness salonları bulunuyor.
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
İstanbul/Taksim’de bulunuyor. Superior, deluxe
ve süit olmak üzere 183 odaya sahip. Son teknoloji ürünü ekipmanlarla, dördü gün ışığı alan
toplam sekiz toplantı salonu bulunuyor. Alesta
Restaurant lezzetli yemekleri, Titanic Coffee
günün her saati, leziz pasta ve tatlıları, Compass
Restaurant & Bar ise muhteşem manzarası ile
damak zevkinize hitap ediyor.
Anadolu Titanic Comfort Hotel
Kocaeli, Anadolu Caddesi’nde, Anadolu Sağlık Merkezi kampüsü içinde yer alıyor. Sabiha
Gökçen’e, E-5 Ekspres Yolu’na ve E-6 TransAvrupa Otoyolu’na rahatlıkla ulaşılabiliyor.
Standart, süit ve engelli odası olmak üzere toplam 41 odaya sahip. Teknolojinin tüm olanaklarının sağlandığı 12 ve 18 kişilik iki toplantı
odası var. A La Carte Restaurant, organik mönü
ve diyet mönü seçenekleri, hasta ve hasta yakınları için mükemmel seçenekler sunuyor. p
69
2012
Reklamlar bize bizi anlatıyor
R
eklamlar gerçekten hayatımıza ayna
tutuyor. Bir dönemin reklamlarını inceleyerek, o günlerdeki öncelikleri,
istekleri, beklentileri hatta korkuları deşifre
etmek mümkün. Her ne kadar böyle bir konu
başlı başına bir araştırmayı ve çalışmayı haklı
çıkaracak kapsamda olsa da, burada bir dergi
ekinin sınırları dâhilinde bu konuya kısaca değinmek istiyoruz.
Örneğin 1940-1950 döneminde yayımlanan
reklamlarda o günün koşullarındaki ihtiyaçlar doğrultusunda kozmetik, tekstil gibi temel
ihtiyaç ürünlerine ilişkin ilanlara sıkça rastlıyoruz. Yine bu yıllarda yabancı markalar,
yerli mallara oranla daha fazla olduğundan,
reklamlar da daha çok yabancı markalara ait.
Reklamlarda o dönem kadınlarının yaşam biçimlerini, önceliklerini, hatta bir nebze olsun
hayata bakışlarını görebiliyoruz. Yurt dışındaki
Lux sabun reklamlarında olduğu gibi, bizde de
1953 yılında yayımlanan Puro sabunu reklamlarında dönemin Türkiye Güzeli Belgin Doruk
rol alıyor… ➲
1940-1950 döneminde yayımlanan reklamlarda kozmetik, tekstil
gibi temel ihtiyaç ürünlerine ilişkin ilanlara sıkça rastlıyoruz.
Puro sabunu reklamlarında Belgin Doruk rol almıştı.
70
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
1952’de Bakırköy’de Unilever-İş Türk Ltd.’nin üretime başladığı margarin
fabrikasından sonra ülkemizde Sana ve Vita reklamları da artış gösteriyordu. Vita
reklamında teneke kutularda pazara sunulan Vita duyurusuna yer veriliyor.
1969’da Persil’in küresel bir
reklam kampanyasından
uyarladığı ‘Hanımlar, şimdi
evinizde üç erkeğiniz olabilir’,
o dönem Türk kadını (ve tabii
erkeği!) tarafından zamanının
çok ötesinde değerlendirildi
ve gelen tepkiler üzerine Persil
reklamı yayından kaldırdı.
72
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
1950’lerle birlikte tasarruf etme, biriktirme önem kazanmaya ve bankalar
hayatımıza girmeye başladı. Dolayısıyla banka reklamları, bu geçişin
en belirgin tanıkları. Yapı Kredi, özellikle İş Bankası’ndan ayrışabilmek
ve müşteri sayısını artırabilmek için, hesap sahipleri arasında çekilişler
düzenliyordu. 1960’lara doğru ise bankacılığımızda kendi deyimleriyle
‘kompüter elektronik beyin makineleri’nden yararlanıldığından söz ediliyor.
1970’lerde Türkiye’de artan inşaat sektörüyle
birlikte seramik, inşaat malzemesi, yapı gereçleri,
yalıtım malzemelerinin reklamlarında gözle
görülür bir artış yaşanıyordu. O yıllarda televizyon
ülkemize daha yeni gelmiş ve yayınlar haftanın
belli günlerinde kısıtlı saatlerde yapılıyordu.
O günlerden hatırda kalan iki anime karakteri
burada anmalıyız. Bunlar Izocam ve Bay Elmor…
74
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
1980’lerin sonuna doğru ülkemizde üretim artıyor ve markalar
verdikleri mesajlarda kaliteye, yurt dışı faaliyetlerine ve
başarılarına vurgu yapar hale gelmişlerdi. Daha önceleri
evlerde genelde sürekli sıcak su olmadığı gerçeğini hatırlatarak,
DemirDöküm’ün ‘Anında sıcak su, alın kurtulun’ sloganının Türk
ailesinin gündemindeki konulara ışık tuttuğunu söyleyebiliriz.
76
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
2012
1990’ların ortalarında Beko, büyük bir cesaret örneği göstererek, belki
o yıllarda hayal dahi edilemeyeni dillendiriyor ve markası için ‘Bir dünya
markası’ sloganını kullanmaya başlıyordu. Bu slogan ise, markanın yolunu
açıyor ve uzun soluklu ‘dünya markası’ kampanyaları bu şekilde hayat buluyor.
78
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Bu örnekleri genişleterek zamanımıza kadar
getirmek olası. Fakat geçmişe dair yorum
yapmak, günümüz hakkında değerlendirme
yapmaktan genelde daha az incitici ve dolayısıyla daha kolay. O nedenle biz de zaman kalkanı arkasına sığınarak, “Reklamlar bize bizi
anlatır” demekle yetinmek istiyoruz! Sadece
2010’lardaki halimizi görmek istiyorsak, “Reklamları izlemeye devam ediniz” diyoruz. p
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Hakan Binbaşgil
Akbank Yönetim Kurulu Üyesi
ve Genel Müdürü
Kalıcı
liderliğe
devam
Akbank, gelecekteki bankacılık modelleri
üzerinde tartışmalar yapıyor. Büyümenin
sürdürülebilir, sağlıklı ve kârlı bir biçimde
olmasına özen gösteriyor, çünkü felsefesi
‘kalıcı liderlik’.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Akbank, 1948 yılının ocak ayında,
Kayseri’den Adana’ya göç eden ve pamuk ticareti ile uğraşan bir grup girişimci tarafından,
bölgedeki pamuk üreticilerine finansman
sağlamak amacıyla, yerel bir banka olarak,
Adana’da kuruldu. Bankamızın adındaki ‘A’
ve ‘K’ harfleri, Adana ve Kayseri’yi temsilen
bulunuyor. Akbank, ilk İstanbul şubesini, 14
Temmuz 1950’de, Sirkeci’de açtı ve 1954 yılında genel müdürlüğünü İstanbul’a taşıdı.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Akbank, tüm bankacılık işlemlerinde, 1963 yılında otomasyona geçti. Bu atılımın ardından
hızlı bir büyüme temposuna giren Akbank,
1990 yılında halka açıldı ve 1998 yılında ikincil
halka arz ile uluslararası piyasalarda American
Depository Receipt (ADR) olarak da işlem görmeye başladı. 1996 yılında Ak Yatırım Menkul
Değerler A.Ş. (AKYatırım), 2000 yılında Ak
Portföy Yönetimi A.Ş. (AKPortföy) ve Özel
Bankacılık Bölümü’nü kurdu, 2005 yılında Ak
Finansal Kiralama A.Ş.’yi (AKLease) bünyesine
80
katarak, tüm finans hizmetlerini bir şemsiye altında toplamış oldu.
2001’de yaşanan ekonomik kriz sonrası, Türk
ekonomisi ve Türk bankacılık sektörünün krizin etkileri ile mücadelesi sırasında Akbank,
Hakan Binbaşgil
Akbank’a, Ekim 2002’de, Değişim Yönetiminden
Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak katıldı.
Kasım 2003’te Perakende Bankacılıktan
Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Mayıs
2008’de Genel Müdür Vekili ve Ocak 2012’den
itibaren ise Genel Müdür ve Yönetim Kurulu
Üyesi oldu. Öncesinde Accenture’ın Londra
ve İstanbul ofislerinde yönetim danışmanlığı,
Pamukbank’ta Bireysel Bankacılıktan Sorumlu
Genel Müdür Yardımcılığı yapan Binbaşgil, yurt
içi ve yurt dışındaki çeşitli kurumlarda yönetim
kurulu üyeliklerinde bulundu. Hakan Binbaşgil,
Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi Makine
Mühendisliği Bölümü mezunu. Louisiana State
University’den işletme ve finans dallarında
yüksek lisans dereceleri aldı.
‘Yeni Ufuklar Değişim Programı’nı uygulamaya
koydu. ‘Yeni Ufuklar’ projesi, bankamızda şube
tasarımlarından müşteri segmentasyonuna,
operasyonel hizmetlerden müşteri ilişkileri yöneticilerinin lansmanına, yeni bir insan kaynakları yapısından teknolojik altyapı yenilenmesine
kadar uzanan geniş bir çerçevede, yeni bir bankacılık anlayışının temellerini oluşturdu. ‘Yeni
Ufuklar’ projesinin etkileri ve sonuçları, Akbank
iletişiminin en önemli itici gücü oldu. Sürekli
yenilikçilik ve alanında ilk olan uygulamalar
önemli yer aldı. Örneğin, Büyük Kırmızı Ev
ve Kredi Express şubeleri gibi yenilikler, kendi
alanlarında Türkiye’deki ilk uygulamalar. Ayrıca Akbank, şubeye gitmeye gerek kalmadan
kredi alma olanağı sunan Kredi Makinesi ve
Cep Kredi gibi dünyanın ilk uygulamalarını da
hayata geçirdi.
Bankamızın kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları çerçevesinde çevre, eğitim, girişimcilik
ve kültür-sanat alanlarında uzun soluklu projeler gerçekleştiriyoruz. Örneğin, 1993 yılında
kurulan Akbank Sanat, tam 19 yıldır hayatımızda. Bugün, yılda 700’ün üzerinde sergi,
söyleşi, konferans, film gösterimi ve konsere
imza atıyor. Ayrıca, 41 yılı geride bırakan
Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun, tiyatrosever
bir kuşağın yetişmesinde büyük etkisi olduğuna
inanıyorum. Türkiye’de caz denilince akla ilk
olarak bu yıl 22’ncisi kutlayan Akbank Caz Festivali geliyor. Kısa film yapımını özendirmek,
bu yolla hayata geçen projelerin izleyicilerle
buluşmasını sağlamak amacıyla, 2004 yılında
başlattığımız Akbank Kısa Film Festivali’yle sinema sanatını ve yeni sinemacıları desteklemeye
devam ediyoruz. Akbank olarak, 2004 yılından
beri İKSV İstanbul Film Festivali’nin en büyük
destekçisi olmaktan büyük gurur duyuyoruz.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Kurumsal, ticari, kobi, bireysel ve özel olmak
üzere beş farklı müşteri segmentine hizmet veriyoruz. Bunun dışında hazine faaliyetlerinde
de Türkiye’deki en hacimli, öncü bankalardan biriyiz. Ödeme sistemleri de bizim için
önemli bir faaliyet alanı. Pazar paylarımız, men ATM yatırımlarımız devam edecek. Bu
ürün bazında değişmekle birlikte, genelde sene 120 milyon dolarlık teknoloji yatırımı
yüzde 10 ile 19 arasındadır.
planlıyoruz. 2012 yılında KOBİ kredilerinde
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? sektörün üzerinde büyüme hedefliyoruz.
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Ayrıca Endeavor Türkiye gibi kuruluşlar,
Yurt dışındaki faaliyetlerimizi Almanya (Ak- Global Üniversiteli Girişimci Yarışması gibi
bank AG) ve Dubai’deki (Akbank Dubai
etkinliklerle de girişimciliğe desteğimiz
Limited) iştiraklerimiz ve Malta’daki
sürüyor.
bir şubemizle sürdürüyoruz. Son
Türkiye’de, yeni teknolojilere hızla
16 binDEN FAZLA
günlerde Japonya ve Çin ile yapadapte olan, teknolojiyi kullaçalışan
tığımız işbirliği anlaşmaları ile
nan genç bir nüfus bulunuyor.
23 bölge müdürlüğü Mobiliteyi benimseyen bu genç
bu konudaki çalışmalarımızı
BİNe yakın
genişletiyoruz. Uluslararası
nüfusun tercihleri ve tüketim
şube
çalışmalarımızın arasında yeni
dinamikleri başta bankacılık sekkurduğumuz ‘Çin Masası’nın da
törü olmak üzere tüm sektörler için
önemli bir yeri var. Çin Masası’nı,
önemli fırsatlar sunuyor. Araştırmalar da
Türkiye’nin dış ticaret partnerleri arasında, bu gençlerin finansal işlemlerini artan oranda
kısa sürede en üst sıralara tırmanan Çin Halk internet bankacılığı üzerinde gerçekleştirdiCumhuriyeti’nden firmalara hizmet vermek ğini gösteriyor. Akbank olarak kalıcı liderlik
üzere Bank of China işbirliği ile kurduk.
yolunda teknolojik altyapımızı, bu genç nüfu+ Yeni hedefleriniz neler?
sun finansal ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşıHepimizin inandığı ve peşinden koştuğu ‘ka- lamaya yönelik olarak oluşturduk. Bu alanda
lıcı liderlik’ yolunda gelecekteki bankacılık cep kredi, internet kredi, SMS kredi, kredi
modelleri üzerinde de tartışmalar yapıyoruz. makinesi gibi pek çok ilki müşterilerimizle buBüyümenin sürdürülebilir, sağlıklı ve kârlı luşturduk. 2011 yılında ülkemiz ve Avrupa’da
bir biçimde olmasına çok özen gösteriyoruz. bir ilk olan ‘Akbank Cepten Öde’ uygulaması
Bu sene 70’e yakın yeni şube açacağız. Binin ile cep telefonunu kredi kartına dönüştürdük.
üzerinde yeni arkadaşımız Akbank’a katıla- ‘Para Gönder’ gibi bir uygulamayı hayata gecak. Türkiye’nin özel bankalar arasında ikinci çirdik. Mobilite alanındaki çalışmalarımızı,
büyük ATM ağı Akbank’da olmasına rağ- yeni bir proje ile bir adım daha ileriye taşıyo-
ruz. Zamanın çok kıymetli olduğu bir ortamda, banka müşterisi olmak veya banka
değiştirmek çok kolay değil. Genelde bu
işlemler şubeye gitmeyi gerektiriyor. Bir süre
önce tanıtımını yaptığımız ‘Akbank Direkt’ ile
bu zorlukları artık ortadan kaldırıyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
En önemlileri kanımca: Vizyoner olmak, sadece bugünü değil, yarını da düşünüp gerekli
aksiyonları zamanında alabilmek ve yeniden
yapılandırmaları cesaretle gerçekleştirebilmek,
trendleri iyi takip etmek, çağa ayak uydurmak.
En iyi ekiple çalışmak, ekibi ve çalışanı ile bütünleşebilmek, ekibine inanmak ve gerekli yapıyı
kurduktan sonra ekibine inisiyatif verebilmek.
Daha iyisini yapabilmek konusunda kendini ve
ekibini zorlamak. Ulaşılabilir olmak, iletişime
önem vermek, olduğu gibi davranmak.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
Sürdürülebilir büyümeye odaklanmaya.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
İşten arta kalan zamanlarda müzikle uğraşmak ve piyano çalmak beni dinlendirir. Spor,
hayatımda önemli bir yer tutmuştur. Kültürel
seyahatler de benim için önemlidir.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Akbank, finansal sağlamlığı, güçlü mali yapısı ve yüksek finansal kredibilitesi ile Türk
bankacılık sektörünün önde gelen bankaları
arasında yer alıyor.
Akbank
Faaliyetlerini İstanbul’daki Genel Müdürlüğü
ve yurt çapındaki 23 bölge müdürlüğü
aracılığıyla sürdüren Akbank, güçlü ve
yaygın bir dağıtım ağına sahip. Akbank,
hizmetlerini müşterilerine, geleneksel dağıtım
kanalları olan şubelerin dışında, Akbank
Direkt İnternet, telefon bankacılığı şubesi, 4
binin üzerinde ATM’si, 290 binden fazla POS
terminali ve diğer yüksek teknoloji kanalları
aracılığıyla da hizmet sunuyor. 2010 yılında
hizmete giren ve en yüksek teknolojiyle
donatılan Akbank Bankacılık Merkezi,
Akbank’ın verimliliğini olumlu yönde etkiliyor.
81
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Burak Akyar
Aker Yönetim Kurulu Üyesi
Eşarp tamam,
sıra giyim ve
çantada
Eşarp üretiminde dünyanın en büyük
üreticisi konumundaki Aker, ürünlerini
35’ten fazla ülkede satışa sunuyor.
Önümüzdeki yıllarda giyim ve çanta
yatırımlarını artıracak.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Aker, 1977 yılında İstanbul Fatih’te kumaş
perakendecisi olarak, İzzet ve Behçet Akyar
kardeşlerin ortaklığında kuruldu. 1980’li
yıllarda yüksek kalitedeki kumaş ürünleri ile
elde ettiği popülerliğini Bakırköy’de açılan
ikinci mağazası ile devam ettirdi. Kumaş perakendeciliğimiz devam ederken, eşarp sektöründeki boşluğu fark etmemizle birlikte Aker
markası ile eşarp üretimimiz de başladı. İlerleyen yıllarda ise kadın hazır giyim ürünleri,
çanta ve cüzdan koleksiyonları da mağazalarımızda yerini aldı.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Kumaş perakendeciliğinin yanı sıra eşarp
üretimine geçişimiz, firmamız için önemli
bir adım olmuştur.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Kumaş perakendeciliğiyle başlayan faaliyetimiz, bugün toplamda 70 bin metrekarelik
fabrikamızda, aylık 1 milyon 200 bin metre
baskılı kumaş üretimimizle devam ediyor.
82
Bunun yanı sıra Türkiye’de yüzde 90 bilinirliği olan ve son 25 yıldır en çok tercih edilen
Aker markalı eşarplarımızı, üretimine son yıllarda başladığımız hazır giyim ve çanta koleksiyonlarımızı kadınların beğenisine sunmaya,
modaya yön vermeye devam ediyoruz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Kumaş sektöründe Avrupa’da tanınan ve tercih edilen bir üreticiyiz. Bugün yaklaşık 20
ülkeye Aker tesislerinde üretilen kumaşlarımız ihraç ediliyor. Eşarplarımız 35’ten fazla
Burak Akyar
1986 yılında İstanbul’da doğdu. Bilgi
Üniversitesi’ndeki lisans eğitiminden sonra
Londra Instituto Marangoni Üniversitesi’nde
marka yönetimi üzerine yüksek lisansını
tamamladı. Son üç yıldır Aker Grup
bünyesinde aktif olarak çalışan Akyar, kreatif
ekiple birlikte eşarp ve çanta koleksiyonlarını
hazırlıyor.
ülkede perakende mağazalarında satılarak
dünya kadınlarının beğenisine sunuluyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Bugün 25 olan mağaza sayımızı 2015 yılında
50’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Daha çok eşarp
markası olarak bilinen Aker, giyim ve çanta
koleksiyonlarının başarısıyla bu alanlarda da
yeni yatırımlar yaparak, hem kreatif ekibini
hem de ar-ge departmanlarını güçlendirmeyi
sürdürüyor.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Profesyonel olarak iş hayatımın henüz başında olmama rağmen, babam ve amcamın
yanı sıra tüm başarılı kişilerde gözlemlediğim
şey, öncelikle bir hayallerinin olmasıdır. Bu
hayali gerçekleştirebilmek için muhakkak
sistematik bir çalışma düzenine girmek gerekiyor. Bu yolda doğru insan kaynağını bir
araya getirmenin de önemli olduğunu düşünüyorum.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
Biz grup olarak Türkiye’de iş hayatının daha
da ileri gitmesi için birinci önceliğin mesleki dik. Özellikle eşarp sektöründe dünyada
eğitime verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. birçok ilki biz gerçekleştirdik ve hemen her
Grubumuz bünyesindeki şirketlerimizde yıl bunlara yenilerini ekliyoruz. Bugün düntüm çalışanlarımız için uyguladığımız mes- yada bizden başka eşarpları lavanta, gül, kivi,
lek içi eğitimlerin yanı sıra, çalışanlarımızın portakal kokan bir marka daha yok. Ayrıca
kişisel gelişimleriyle ilgili programlarımız da ipek eşarplarımızı kadınlar yağmurda da rainsan kaynakları departmanımız tarafından hatlıkla kullanabilirler. İpek eşarplarımızın
titizlikle uygulanıyor.
tümü kir tutmama özelliğine sahip. Geçen
+ Markalaşma sürecinde, markanızı
yaz ürettiğimiz ve Aker Yaz Serinliği
benzerlerinden farklı kılan, ön plana
adını verdiğimiz özel üretim eşarpçıkaran özelliklerin neler olduğunu
larımız da kullanıcıyı sıcak yaz
2 marka
düşünüyorsunuz?
günlerinde iki, üç derece daha
650’ye yakın
Aker Eşarp, bugün başta Türserin tutuyor. İpek gibi hassas
çalışan
kiye olmak üzere dünyada en
bir malzemeyle bunları yapabil25 mağaza
çok tercih edilen ve satın alınan
mek, ancak yüksek bir teknoloji
ipek eşarp markası konumunda
ve ar-ge imkânlarıyla sağlanabibulunuyor. Bu başarıyı getiren nelir.
denlerin başında da Aker’in, dünyanın
Tüm eşarplarımız Oeko-tex belgelidir,
en büyük ve en teknolojik eşarp üretim tesis- bu da hiçbir ürünümüzde insan sağlığına zalerinden birine sahip olması geliyor. Burada rarlı kimyasal maddelerin kullanılmadığını
dünyanın en kaliteli ipek eşarpları üretiliyor. gösterir. Tüm bu özellikleri doğru fiyat poliMarka olarak en önemli özelliğimiz yenilikçi tikamızla, sürekli ve düzenli iletişim kurarak
olmamız. İlk günden bugüne, her üründe ve doğru noktalarda bulunarak destekliyoyeniliği ve kaliteyi temsil etmeyi ilke edin- ruz.
Aker
Aker, mağazacılığın yanı sıra Çorlu’da
bulunan modern tekstil fabrikası ile kumaş,
eşarp ve kadın giyim üretimleri ile önemli
bir üretici konumunda. Kumaş üretimi
alanında birçok dünya markasının üretimini
yapıyor. Premiere Vision Fuarının katılımcısı
olan Aker’e İTKİP tarafından başarı ödülü
verildi. Eşarp üretiminde lisansörü olunan
markalarla birlikte dünyanın en büyük
üreticisi konumunda.
83
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Burç Üstün
Evyap Pazarlama Direktörü
Hem erkek
hem kadın
bakımı
Tıraş kremi ile yola çıktı, sonra portföyünü
tıraş köpüğü, jel, kolonya, krem şeklinde
büyüttü. Erkek ile yetinmeyip, kadın bakım
ürünlerinde de iddialı bir noktaya geldi.
Arko, liderliğini korumakta kararlı.
+ Arko markası nasıl doğdu?
Türkiye’nin bir numaralı tıraşa hazırlık ve cilt
bakım markası Arko, Evyap’ın ilk kozmetik
markası olarak 1957 yılında doğdu.
+ Arko markasının önemli dönüm noktaları
nelerdir?
Uzun yıllar tıraş sabunu ve tıraş kreminden
oluşan Arko Men erkek bakım portföyü,
1990’lardan sonra pazara birçok yeni ürün
kategorileri sunulmasıyla, hızla genişledi.
İlk 1957’de Arko Tıraş Sabunu’nun sunulmasından sonra, 1960 yılında Arko Tıraş
Kremi üretilmeye başlandı. Tıraş köpüğü
1992’de, tıraşa hazırlık kategorisindeki en
yeni ürün segmenti olan tıraş jelleri ise 2001
yılında Arko tüketicileri ile buluştu. Tıraşa
hazırlık dışındaki ürün kategorilerine açılma
stratejisi dâhilinde Arko Tıraş Kolonyası
1995 yılında, tıraş sonrası losyon 2004 yılında, tıraş sonrası krem ise 2006’da pazara
sunuldu. 2007 yılında ise Arko Tıraşa Hazırlık ürünleri için tamamlayıcı olarak Arko
Tıraş Bıçakları da Arko Men erkek bakım
ürün portföyünde yerini aldı. Arko marka
84
şemsiyesi altında yer alan Arko cilt bakım
ürünleri bugün her eve girmeyi başarmış,
Türkiye’nin bir numaralı cilt bakım markası. Arko cilt bakım ürünlerinde ilk ürün
Burç Üstün
1971’de Ankara doğdu. ODTÜ Ekonomi
Bölümü’nden mezun olduktan sonra
Londra’da ICM’da Uluslararası Pazarlama
eğitimi aldı. Çalışma hayatına borsacı olarak
giren Burç Üstün, Aralık 1997’de Evyap
kariyerine Yardımcı Marka Müdürü unvanıyla
başladı. Yıllar içinde marka yönetiminin
yanı sıra Medya, Araştırma ve Pazarlama
Hizmetleri Müdürlüğü görevlerinde de
bulundu. Medya ve Araştırma konularında
yurt içinde ve yurt dışı pazarlarda Evyap
markaları ile deneyim kazandı. 2002–2007
yılları arasında Erkek Bakım ve Cilt Bakım
kategorilerinde Türkiye’nin bir numaralı Erkek
Bakım ve Cilt Bakım markası olan Arko’yu
yönetti. Üstün, Kasım 2007 den bu yana
Evyap Pazarlama Direktörü olarak çalışıyor.
olan Arko Classic Yağlı Krem, ilk olarak
1957 yılında pazara sunuldu. 2007 yılında
Arko cilt bakım ürünleri, Arko Classic ve
Arko Nem olarak kategorilere ayrıldı.
+ Arko markasının piyasadaki durumu
nedir?
Arko Men, erkek bakım ürünlerinde özellikle markanın gençleşmesi, dinamik, enerjik
ve yenilikçi hale gelmesi için pazara daima
yeni ürünler sundu. ‘Arko ile rahat tıraş’ reklam müziği ve ıslıklı melodisi, bugün dahi
en çok bilinen reklam jingle’ları arasında yer
alıyor. 2003 yılında ‘delikanlılık’ konsepti
kullanılarak marka iletişimi yapıldı, ‘erkek
adam’ tanımlaması kullanılarak Arko Men
erkek bakım markası, maskülen bir marka
kimliği ile konumlandırıldı. 2005 yılından
itibaren ise ‘adam gibi bakım’ sloganı kullanılmaya başlandı ve hâlâ devam ettiriliyor.
2009 yılında Arko erkek bakım markasına,
‘men’ takısı eklendi. Ayrıca Türk Milli Takımı sponsorluğu ile milli takımlar resmi
erkek bakım markası oldu ve futbol ile yan
yana durdu. Arko Krem ise ‘Ailemizde her-
kes Arko kullanır’ mesajıyla ailenin kremi çok geniş bir coğrafyada çok uluslu rakipleolarak konumlandırıldı. Arko, tüm aileye rinin arasından sıyrılarak ilk üç marka araseslenmekte olan bir cilt bakım markası sına yerleşti. Arko markası 2006 yılından
iken, 1994 yılından itibaren Arko Nem beri Turquality programı tarafından destekmarkası ile tamamen kadınlara yönelik bir leniyor.
marka haline geldi. 1996 yılında ‘bütün ka- + Hedefleriniz neler?
dınlar çiçektir’ kampanyası hayata geçirildi. Arko Men markası olarak hedefimiz, komple
bir erkek bakım markası olmak ve erGünümüzde kullanılmakta olan Arko
keklerin hayatında, bakımını sağNem’in marka sloganı ‘En değerli
ladığı birçok ürün kategorisi ile
giysiniz, cildiniz’ ise, 2002 yıCilt bakımda,
Türkiye lideri
var olmak. Arko Nem markası
lından itibaren markanın imile yeni fikirler ve yeni segmentzası olarak yer aldı. Arko cilt
27 ülkede
lerde büyümek, ayrıca cilt babakım ürünleri, Arko Classic
TV reklamı
kımı içerisinde yeni kategorilere
ve Arko Nem olarak konumBirçok ülkede
de açılmak ve liderliğimizi sürekli
landırıldı. Arko Nem, el ve
ilk üçte
kılmak hedeflerimiz arasında.
vücüt kremlerine ek olarak, güneş
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benbakım ürünleri kategorisinde de
zerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özellikönemli bir oyuncu.
+ Yurt dışında faaliyetleriniz var mı? Varsa, ne- lerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
relerde, ne yapıyorsunuz?
Arko Men, ürünlerinde pazarda olmayan ve
Arko Men 75’ten fazla ülkede faaliyet göste- özel formüllü yeni ürünleri sunmanın yanı
riyor. Evyap, Arko Men markasıyla özellikle sıra, tüketicilerine daima kaliteli ürünler sutıraşa hazırlık kategorisinde Rusya, Ukrayna nuyor ve tutarlı bir marka imajı ve iletişim
ve Orta Asya’dan Ortadoğu’ya kadar uzanan diliyle, marka kimliğini koruyor.
Evyap
2012 yılında 85’inci yılını kutlayan Evyap’ın
Erzurum’da sabun üretimiyle başlayan öyküsü,
bugün sabundan duş jeline, şampuandan tıraş
ürünlerine, cilt bakım kremlerinden kokulu
kozmetiğe, bebek bezinden diş macununa
kadar birçok kategoriyle 100’ü aşkın ülkede
devam ediyor. Evyap; Duru, Arko Men, Arko
Nem, Activex, Evy Baby, Gibbs ve Fax gibi
önemli markaları ile geniş bir ürün yelpazesine
sahip. Ayrıca 2006’da Aromel Kozmetik’i
bünyesine katan Evyap, kişisel bakım
ürünlerindeki lider konumunu Bellissima, First
Class, Privacy, Privacy Let’s Party, Emotion ve
Blade gibi tüketicinin beğenisini ve sadakatini
kazanan markalarla güçlendirdi.
85
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Murat Kolbaşı
Arzum Yönetim Kurulu Başkanı
Hedefi
global
sektör
46 yıl önce elektrikli ev aletleri
üretmeye başlayan Arzum, bugün
24’ten fazla ülkeye ihracat yapıyor.
Yurt dışında showroomlar açmaya
başlayan Arzum’un hedefi, global
sektörde ana oyuncu olmak.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Arzum Elektrikli Ev Aletleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin temelleri, küçük elektrikli ev
aletleri, raDYO, bisiklet ve televizyon gibi
geniş bir ürün yelpazesinin ithalatçılığını yaparak ticarete atılan, Kolbaşı Ailesi’nden üç
kardeşin 1953 yılında Güney İthalat Kolektif Şirketi’ni kurmasıyla atıldı. Aile üyeleri,
1966 yılında ‘Arzum’ adıyla kendi markalarını kurarak, küçük elektrikli ev aletleri üretmeye başladı. 1967 yılında ütü, 1968 yılında
mekanik süpürge ile 1975 yılında meyve
presi, Arzum markası ile üretilen ve piyasaya
sunulan ilk ürünler oldu. Kendi markalarını
lanse ettikten sonra ütü ve mekanik süpürge
ile yola çıkan üretim genişledi ve piyasaya sunulan her ürün büyük başarı getirdi.
1995 yılında sadece 15 ürün çeşidine sahip
olan Arzum markasının bugün ürün gamı
sekiz ayrı kategoriden oluşuyor: Gıda ve içecek hazırlama, pişirme-kızartma, temizlik,
ütü, kişisel ve bebek bakımları ile aksesuar.
Arzum’un bu ürünlerde 250’nin üzerinde
farklı modeli var.
86
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
2011 GFK Grubu’nun raporlarına baktığımızda, Arzum Elektrikli olarak, adet bazında
yüzde 14.8 ile ilk, ciro olarak ise yüzde 11.1
pay ile dördüncü sırada. Arzum, tüm paydaşları için en değerli küçük ev aletleri grubu
olmak vizyonuyla hareket ediyor ve dünyada
da sektöründe ana oyunculardan biri olmayı
hedefliyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Murat Kolbaşı
1966’da İstanbul’da doğdu. Özel Işık Lisesi’ni
bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi İşletme
Bölümü’nden mezun oldu. 1988 yılında iş
hayatına adım attığı Arzum Elektrikli Ev Aletleri
A.Ş.’de sırasıyla satış, iş geliştirme, dış ticaret
birimlerini yönetti. 1996’da şirket başkan
yardımcılığı görevini üstlendi. 2008 yılında
yönetim kurulu başkanlığına atandı.
2010 yılında, uluslararası bir marka olmak
adına yeni bir strateji başlattık. Bu yeni
stratejinin ilk aşaması 2010 – 2016 yıllarını
kapsadı ve bunun için altı yıllık bir plan
yapıldı. Altı yılda, Arzum hedef pazarları
Adriyatik’ten Orta Asya’ya, Karadeniz’den
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya 30’dan fazla
ülkeyi kapsayacak ve toplam 500 milyon
tüketiciye ulaşacak. Arzum, genişlemenin
ilk aşamasında hedef pazarlarda birçok zorluklarla karşılaştı, ama güzel bir başarı elde
etti.
Arzum’un ihracat cirosu 2009’dan 2010’a
yüzde 120, 2010’dan 2011’e yüzde 200
artış gösterdi. Almanya, Fransa, Belçika,
eski-Yugoslavya ülkeleri, Romanya, Azerbaycan, Ukrayna, İran, Irak, Mısır başta
olmak üzere Arzum’un ihracat yaptığı ülkelerin sayısı 24’ü geçti. Bu başarı hem iyi
bir strateji belirlenmesinden hem de yeni
inovatif ürünler piyasaya sürülmesinden
kaynaklanıyor. Hedefimiz, Arzum’un genel
satışı içerisinde yüzde 10’un altında olan
ihracat payını önce yüzde 10’a sonra yüzde
15’e çıkarmak. Bu hedef doğrultusunda yurt ilk 10 marka arasına girmek istiyoruz.
dışında yeni şirket kurma ve mağaza açma + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
faaliyetlerimiz de devam ediyor. Makedonya maddesi size göre nedir?
Üsküp’te ve Irak Erbil’de birer Arzum show- Eğer iş hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız
hedeflerinizi iyi belirleyip, uzmanlaşmalısıroomu bulunuyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
nız. Hepsinden önemlisi de, ne olursa olsun,
Arzum, iç pazarda belli bir büyüklüğe ulaştı. yılmadan çalışmaktan vazgeçmemelisiniz.
Pazar lideri olmak kolay değil, arkadan gelen + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş
hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya
çok firma var. Bu nedenle yeni ürün
ihtiyaç var.
gruplarıyla liderliğimizi devam
Girişimciliğin daha fazla destekettirmek istiyoruz. Ayrıca yü350 bayi
lenmesine.
zümüzü Avrupa’ya döndük.
8 ayrı
+ Markalaşma sürecinde, marBugüne kadar hep distribüürün gamı
kanızı
benzerlerinden farklı kılan,
törler aracılığıyla bulunduğu250 farklı
ön plana çıkaran özelliklerin neler
muz yurt dışı pazarında, şimdi
model
olduğunu düşünüyorsunuz?
kendi şirketimiz olan Arzum
Dinamik ve yenilikçi bir firma olan
Europe Gmbh’i ve Arzum AdriArzum, pazar ve market analizlerini iyi
atic Dooel’i kurarak yer alıyoruz. Bu
şekilde Avrupa’da yayılma politikamızı hız- yaparak her zaman tüketicinin ihtiyacına
landırmış olduk. 70 milyon nüfuslu Türkiye yönelik ürünler tasarlıyor. Bu şekilde fonksipazarında yakaladığımız başarıyı, 7 milyarlık yon ve tasarım anlamında farklılaşan üründünya pazarına taşımak istiyoruz. Küçük do- ler markalaşma sürecinde Arzum’u başarıya
kunuşlarla büyük farklar yaratarak, dünyada taşıdı ve rakiplerinden farklılaşmasına neden
küçük ev aletleri sektöründe en çok bilinen oldu.
Arzum
Arzum markası, iç pazarla yetinmeyip 2001
yılından itibaren yurt dışına ihracat yapmaya
başladı. Türkiye, AB yolunda ilerlerken,
Arzum da Türk kültürünü Avrupa’ya taşıma
misyonu ve hedefi ile ihracata yöneldi.
Küçük elektrikli ev aletleri sektörünün lider
markalarından Arzum, geliştirdiği ürünlerle
birlikte, 2005 yılında ihracatta atak yapma
kararı aldı. Bu hedefine, öncelikle Arzum
‘Kahwe’ ve Arzum ‘Cezve’ ile Türk kültürünü
dünyaya tanıtmayı amaçlıyor. Arzum’un,
ihracat yaptığı ülkeler arasında Almanya,
Belçika, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Suudi
Arabistan, İran, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri,
KKTC, Türkmenistan, Kırgızistan ve Romanya
yer alıyor.
87
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Tarık Ziyal
Batik Yönetim Kurulu Başkanı
Doğru kampanya
sağlıklı veri tabanı
ile yapılır
Batik, müşterilerine dokunarak iletişimi
canlı tutuyor. Müşteri bilgilerini sürekli
güncelleyerek, kampanyalarını ne zaman
ve ne şekilde yapacağını belirliyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
1980 yılında Osmanbey’de ‘Batik Örme’ ile
başlayan hikâyemiz, bugünlere gelerek yaratıcı, yenilikçi ve müşteri odaklı çalışmalarla
‘Batik’ markasının kilometre taşlarını oluşturmuştur. Kendi etiketimizle hazır giyim
ürünleri üretip toptan satarken, yurt içindeki
birçok markaya etiketleriyle üretim yapmaya
başlayan Batik Örme, başta Avrupa olmak
üzere tüm gelişmiş ülkelerden üretim siparişi
alıyor.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Marka olarak elbette birçok kriz dönemi yaşadık. Bu dönemler bizim için dönüm noktaları
oldu. 2004 yılındaki mağazalaşma süreci bizim
en büyük dönüm noktamızdır. Çünkü yaşanan
her türlü krizden olumlu sonuçlarla çıktık.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Rakiplerimize göre en büyük avantajımız yerli
üretim yapan bir tekstil firması olmamız.
Bunun avantajını da her zaman devam ettirmek istiyoruz. Sektöre yansıyan tüm maliyet
88
artışlarını mümkün olduğunca kontrol altına dışında da yepyeni mağaza açılışlarıyla moalmak istiyoruz. Bunda en büyük avantajımız daseverlerle buluşan markamız, her sezon
iddialı moda trendlerini yakından takip
neredeyse tüm üretimimizi Türkiye’de
ederek, kadın hazır giyimin öncü
yapmamız. Bu sayede ana maliyet
markalarından oldu. KKTC ve
kalemi olan ürün maliyetle121 mağaza
Azerbaycan’dan gelen taleplerin
rinde ciddi bir tasarruf sağlı800 çalışan
yoğunluğundan dolayı mağazayoruz. Geçtiğimiz yıl yaşanan
2 milyonluk
larımızı açtık, çok kısa bir süre
ve sektördeki birçok firmayı
müşteri
datasI
içerisinde de Suudi Arabistan’ın
ciddi olarak etkileyen ithalat
Cidde şehrinde iki yeni mağazavergisindeki artışı bu sayede nemız açılacak.
redeyse etkilenmeden atlattık.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
+ Yeni hedefleriniz neler?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Yurt dışı açılımlarımız hızla ilerleyecek. 2012
Toplam 121 mağazamız bulunuyor. Yurt yılı bitimine kadar 150 mağazaya ulaşma
hedefimiz bulunuyor, ki bunu da yapacağız.
Müşteri alışkanlıklarını değerlendirmek ve
Tarık Ziyal
sadakatini artırmak için çalışmalarımız var;
bunun için mevcut veri tabanı üzerinden
1955 Malatya doğumlu. İlk ve
giderek, müşteri bilgilerini güncelleme çalışortaöğretimini Malatya’da tamamladı.
mamız devam ediyor. CRM (müşteri ilişkiİnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi
leri yönetimi) çalışmaları için veri tabanının
mezunu. Batik Örme, ilk ihracatını 1983
güncel olması çok önemli. Sağlıklı bir veri
yılında yaptı. Halen dünya çapında birçok
tabanına sahip değilseniz doğru kampanyayı,
tanınmış markaya üretim yapıyor.
doğru zamanda yapamazsınız.
Dijital ortamda sürekli yeniliklerle müşteriye
dokunmak zorunlu bir ihtiyaç. Facebook,
Twitter, vb. sosyal platformları kullanarak
müşterilerimizle sürekli bir iletişim halindeyiz.
Dönem dönem yaptığımız kampanyalarla, yarışmalarla ilgiyi yüksek tutmaya çalışıyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir?
Batik, bir aile şirketi… Bizim için, aile değerlerini koruyabilmek ve bunu da iş konusunda
en iyi şekilde gösterebilmek çok önemli.
Bunun yanı sıra şeffaf bir politikayla disiplinli ve adil çalışabilmek şirketimizin politikaları arasında bulunuyor.
Farklı ve kalıcı işlere imza atmak,
piyasada saygın bir konumda
olmak da bizim için önemli değerler arasında bulunuyor.
+ Boşluğu doldurur musunuz?
Türkiye’de iş hayatının daha da ileri
gitmesi için ….’ya ihtiyaç var.
Maliyet artışlarının kontrol altına alınmasına.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mü-
cadele etmek için ne yapıyorsunuz?
Yürüyüş yapmak ve yelken/deniz dünyasında yer
almak, insanı farklı ve keyifli bir moda sokuyor.
Elbette spor da hem sizi zinde tutuyor hem de iş
hayatını olumlu yönde motive ediyor.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Markalaşma yolunda, markamızla örtüşen
isimlerle çalışıyoruz. Ayşe Arman bu isimlerden biri. Geri dönüşlerini çok güzel aldık.
Bundan sonra da farklı isimlerle yol alarak
iletişim çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Yatırımlarımızı da bu yönde
markalaşma adına devam ettirme
planlarımız mevcut. Batik olarak
tüm çabamız müşterilerimize hiçbir olumsuzluğu yansıtmadan en
cazip fiyatla en kaliteli ve moda
ürünü kendilerine sunmak. Buradaki birinci hedefimiz rakiplerimize
karşı fiyat avantajımızı korumamız
ve en çok tercih edilen kadın giyim
markası olmak.
Batik
İlk mağazasını 1994 yılında İstanbul Atrium
AVM’de ‘Batik Örme’ adı altında açtı.
Değişen ve gelişen şartlar ile Batik Örme
Markası ‘Batik’ olarak değişti ve markalaşma
sürecinin ilk adımlarını attı.
89
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Murat Atilan
Kopaş Kozmetik Pazarlama Direktörü
Aşk markası
Başrollerinde bebeklerin oynadığı
başarılı reklam kampanyaları hepimizin
malumu. Dalin, bugün bebek bakım
pazarının lideri, aynı zamanda dünyanın
en geniş bebek bakımı ürün gamına
sahip bebek bakım markası.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Kopaş Kozmetik, 1974 yılındaki kuruluşundan itibaren Türkiye’de ve yurt dışında tüketicisine yenilikçi ve kaliteli ürünler sunarak,
kişisel bakım ve kozmetik ürün pazarlarının
gelişmesine öncülük eden lider Türk şirketlerinden. Neredeyse 30 yıllık geçmişi olan Dalin
markamız da, şirketimizin en fazla bilinen
lokomotif markası. Kopaş Kozmetik sadece
Dalin değil; Sesu, Voila, Alix Avien, XO gibi
Türkiye’nin başarılı kişisel bakım ve kozmetik
markalarını bünyesinde bulunduyor. Dalin,
1983 yılında, Bilim İlaç’ı da bünyesinde bulunduran Bilfar Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Kemal Karaağaç’ın öncülüğünde kuruldu. Bebek bakım uzmanlığı ile adını duyuran markamız, en iyiyi, en kaliteliyi, en yeniyi
tüketicileriyle buluşturuyor. Dalin; bebek ve
çocuk saç bakım, bebek cilt bakım, bebek
temizlik mendilleri, bebek deterjanına kadar
pek çok kategoriyle annelerin ihtiyaçları olan
tüm ürünleri en yüksek kalite ile sunuyor.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
90
Geçmişten bugüne kritik eşiklerden geçtik.
Bunlardan en önemlisi; markaya ruhunu veren,
Dalin’i tereddütsüzce ‘aşk markası’ olarak tanımlamamızı sağlayan reklam stratejilerimiz.
Yerli ve yabancı rakiplerin lansman ve kam-
Murat Atilan
1972 yılında doğdu. Haydarpaşa Teknik
Lisesi’ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun
oldu. Mezuniyetten sonraki ilk işi olan Yapı
Kredi’deki yatırım uzmanlığı görevinden kısa
süre sonra ayrılarak, Unilever’e geçti. Zincir
mağaza satış yönetiminin ayrıcalıklı önem
kazandığı bir dönemde, Unilever’de Key
Account Satış ve Trade Marketing konularında
çalıştı. Sonrasında Dalin, Sesu, Voila, Alix
Avien, gibi Türkiye’nin başarılı kişisel ve bebek
bakım markalarını bünyesinde bulunduran
Kopaş Kozmetik’te, 12 yılı aşkın süre çeşitli
pazarlama kademelerinde yöneticilik yaptı.
Aynı firmada Pazarlama Direktörü olarak
görevini sürdürüyor.
panyalarına karşı Dalin’i çeşitli dönemlerde
başarıyla savunduk. Bebek bakım alanındaki
bazı alanları sahiplendik ve logomuzu ‘Dalin
Bebek Bakım Uzmanı’ şeklinde değiştirdik.
2006 yılından itibaren, anne-bebek ihtiyaçlarına yönelik yeni kategoriler açtık. Örneğin;
bebeklere ve hassas ciltlere özel sıvı deterjan,
yumuşatıcı lansmanlarımız bu dönüm noktalarından. Bugün, deterjan, yumuşatıcı gibi
büyük pazarlarda dahi, Dalin, kendine yer
açarak, annelere sunduğu faydalarla bu pazarların içinde hatırı sayılır ve imrenilecek bir
paya sahip oldu. “Dalin, bugün dünyanın en
geniş bebek bakımı ürün gamına sahip bebek
bakım markasıdır” diyebiliriz.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Dalin, bebek bakım pazarında lider konumda.
Birçok kategoride yüzde 50’nin üzerinde payımız var. En güçlü kategorimiz; bebek şampuanları. Kozmetik dışında, hassas ciltlere ve
bebeklere özel deterjan, yumuşatıcı gibi temizlik ürünlerinden oluşan kategorilerde sunduğumuz ürünlerle pazarda lider olmakla birlikte;
pazar oluşturup büyüten roldeyiz. Ayrıca, bugünden yarınlara yatırım olarak
gördüğümüz ve zamanla büyüyeceğine
inandığımız organik sertifikalı yeni ‘organik
serisi’ni de bu yıl lanse ettik. Bugün Dalin’i
sadece şampuan ve bebek bakım reyonlarında
değil, annelerin ve bebeklerin ihtiyacı olan
bambaşka yerlerde de görebiliyorsunuz. Burada
dikkat ettiğimiz iki nokta var: Dalin’i yeni kategori ve ürünlerle genişletirken, markanın özüne
uygun işler içinde olmaya titizleniyoruz; anneler, bebekler ve çocuklarla ilgili alanlarda olmak
gibi… Annelere yenilik, fayda ve farklılık getiren ürünler sunmaya da özen gösteriyoruz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
2001 yılında Romanya’da satış ve pazarlama
ofisi kurarak Türkiye’de üretilen Dalin markalı ürünlerin satışına başladık. İlk yılımızda
yüzde 30 gibi bir pazar payıyla, bu ülkenin pa- lunmak ve olaylara değişik açılardan bakmak.
zarına hızlı bir giriş yaptık. Dalin, bugün dist- Başarılı bir yönetici olası senaryoları önceden
ribütörler aracılığıyla dört kıtada ve 30 ülkede tahmin etmeli ve gereğinde alternatif planları
satılıyor. Kopaş Kozmetik, 2010 yılı itibarıyla devreye alma yeteneğine sahip olmalı. Son
uyguladığı stratejisiyle birlikte; dış pazarlarda olarak şunu ekleyebilirim: İşi spor gibi, hobi
etkin bir şekilde yayılma politikası güdüyor.
gibi görmek ve keyif almaya çalışmak.
+ Yeni hedefleriniz neler?
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş haTüketicilerin ihtiyaç ve taleplerine cevap vere- yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
rek, tüketicimizi yenilikçi ürünlerle buluştur- Stratejik planlama.
mayı; pazardaki lider konumumuzu korumayı + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
ve yeni kategoriler açarak bu pazarlarda da li- için ne yapıyorsunuz?
derliği hedefliyoruz. Faaliyetlerimizi büyütür Yönetici; mesai sonrası ve kendine ait zamanve genişletirken, markanın güçlü değerlerini larda, işin stresinden ve baskısından kurtulmalı
koruyor ve her yaptığımız işte son derece dik- ve kafasını boşaltmalı. Ancak bu şekilde, kendikatli ve kılı kırk yararak kararlar veriyoruz. sini bir sonraki güne veya haftaya hazırlayabilir
ve yapacağı işlerde verimli olabilir. Bu neTurquality desteği ile Dalin’deki markadenle ben de hem kafamı boşaltmak,
laşma modelimizi yakın çevre ülkehem de zinde bir vücut ve ruha
lerine de transfer ederek, yurt dışı
sahip olabilmek için spor yapıyofaaliyetlerimize odaklanarak
305 çalışan
rum. Birkaç yıldır bisiklet sporu
büyümek istiyoruz.
33 distribütör
+ İş hayatında başarılı olmanın en
ve triatlon ile uğraşıyorum ve bu
8 marka
önemli üç maddesi size göre nedir?
alanda çeşitli yarışmalara katılıHerkesin kendine göre bir yolu,
yorum. Her hafta sonu en az 100
bulunduğu şartlara göre başarıyı
kilometre pedal çeviriyorum. Doğada
getirecek çözümleri olabilir. Benim
kendimle baş başa kalarak rahatlıyorum.
için en doğru olan ve öne çıkanlardan biri, sa- Yarış ortamı ve antrenmanlarda, o an başka hiçbırla mücadele etmek. Çünkü sonuçlar hemen bir şey düşünemiyorum, tek hedef performansı
gelmiyor, pes etmeden, gerekli revizyonları da tamamlamak ve kazanmak oluyor. Ama yaşadıyaparak inandığının peşinden gitmek gerek. ğım adrenalin beni canlı tutuyor.
İkincisi, hedefsiz yola çıkmamak ve hedef- + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerleleri büyük koyarak, büyük balığa oynamak. rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
Üçüncüsü, analitik olmak, öngörülerde bu- neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Tüketici araştırmalarına göre Dalin; ‘güvenilir’, ‘bilinir, yakın’, ‘sevimli’, ‘dost’, ‘sempatik’,
‘sıcak’, ‘sağlığa uygun’, ‘çocuklara değer veren’
ve ‘ödenen paraya değer’ diye anılıyor. Bunlar bizim yıllar içinde başarıyla inşa ettiğimiz
marka kimliğimizin unsurları. Dalin’in duygusal bağı o kadar kuvvetli ki, Dalin’in ‘saf’ ve
‘iyi’ duruşunun, markanın farklılaşan ve güçlü
yanı olduğunu düşünüyorum. Bugün Dalin’i
‘aşk markası’ olarak tanımlamamız herkesçe
kabul edilir inancındayım.
Dalin
1974 yılında kurulan Kopaş Kozmetik,
Bilim İlaç’ı da bünyesinde bulunduran
Bilfar Holding’e bağlı bir firma. Firma,
ürünlerinin ar-ge aşamasında ve üretimde
gösterdiği titizlikle tüketicilere güven veren
markalar oluşturdu. İnovasyon, yatırım ve
markalaşmaya büyük önem veren Kopaş
Kozmetik, Dalin ve Alix Avien markaları ile
devlet tarafından desteklenen ‘Turquality’
programı kapsamına girerek, bir dünya
markası olma yolunda önemli aşama
kaydetti. 2011 yılı itibarıyla dört kıtada 30
ülkeye ihracatı yapılan Kopaş Kozmetik
markaları şunlar: Dalin, Voila, Sesu, Alix
Avien, XO, Cire Aseptine, Foot Doctor ve
Vi-Go. Tüketici davranışlarını ve trendleri
yakından takip eden Kopaş Kozmetik, yeni
markalarla ürün gamını genişletmeye ve
farklı pazarlara girmeye devam ediyor.
91
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Uğur Gazanker
Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanı
10 yılda
dünya
5’incisi
Tek bir kampüsten yola çıktı, dünyanın
lider eğitim kurumlarından biri haline
geldi. On binlerce öğrencisi ve onlarca
kampüsü ile sınırlarını İstanbul’dan
Anadolu’ya genişletti. Yeni hedef Dubai.
Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Uğur
Gazanker, daha fazlasını hedefliyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Doğa Koleji, eğitim-öğretim hayatına 2002
yılında Beykoz Kampüsü’nde 100 öğrenci ile
başladı. Bugün yola 30 bin öğrenci, 3 bin 500
nitelikli öğretmen kadrosu ve 31’i İstanbul’da
olmak üzere, Türkiye genelinde toplam 52
kampüs ile devam ediyor. 10 yıl içinde, dünyaya referans verdiğimiz ‘t-MBA’ ve ‘Doğa
Konseptli Eğitim Modeli’, uluslararası işbirlikleri, konsept okulları ve sosyal sorumluluk anlayışıyla sadece sınıfların ve bahçenin olduğu
bir yer olmaktan çıkıp, öğrencilerin keyifle geldiği bir eğitim yuvası oldu. Hedefimiz 2013’te
75 kampüs ve 50 bin öğrenci. Özel okulculuk
kaliteli ve yüksek standartlarda yapılması gereken bir iş. Büyümedeki istikrar, ancak bu
şekilde yakalanabilir ve sürdürülebilir.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Başarımızın sırrı pozitif enerji ve motivasyon.
‘Doğa’ demek heyecan demek. Doğa Koleji,
geçen yıl yüzde 50 büyüdü. Büyüme hızımızı
artırmayı hedefliyoruz, bunun için daha çok
çalışmak, daha profesyonel düşünmek ve dün92
yayı takip etmek gerekiyor. Sadece sayısal olarak değil, marka olarak da bu hızda büyümek
Türk eğitim sistemi adına büyük bir başarı.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Türkiye’de eğitimin lideriyiz. İstihdam, kampüs
ve öğrenci sayısıyla dünyanın en büyük eğitim
kurumları sıralamasında ilk beşte yer alıyoruz.
Uğur Gazanker
Trakya Üniversitesi Makine Mühendisliği
Bölümü’nü bitirdi. Üniversite eğitimi için
Edirne’de bulunduğu yıllarda öğrencilere
matematik dersleri vermeye başladı ve
dokuz yıllık dershane deneyiminin ardından
İstanbul’a döndü. Fatih Dershanesi’nin
Anadolu yakasından sorumlu genel müdürü
oldu ve Doğa Koleji macerası başladı. Genel
müdürü olduğu okulu kısa sürede başarılı
bir noktaya getirdi. Dünya ülkelerinin
neredeyse tamamını dolaşan Gazanker,
kültürleri ve eğitim modellerini inceleyerek
bu vizyonu çalışmalarına entegre ediyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Kanada, Doğa Koleji’nin yurt dışına açılan ilk
penceresiydi. 2010 yılında KKTC ile bu açılımı genişlettik. KKTC Doğa Koleji, İngiliz
eğitim sistemine daha yatkın. Buradaki eğitim beklentileri Türkiye’dekinden çok farklı
değil, ama sonuç olarak zorlu bir uyum sürecinden geçtik. Bugün tam bir adaptasyonla
başarılı bir eğitim imkânı sunuyoruz. Bu sene
de Dubai için planlamalara başladık.
+ Yeni hedefleriniz neler?
2013 yılında dünya sıralamasında ilk üçte yer Ailemle zaman geçirmekten büyük keyif alıalmak istiyoruz. Yatırımlarımızı İstanbul’un yorum. Bunun dışında at biniyorum, doğada
yanı sıra Anadolu’ya da yönlendirdik. Ankara’da yürüyüş yapıyor ve bahçemle uğraşıyorum.
beş, İzmir’de üç kampüs ve illerdeki artışla bü- + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerleyüme sürecek. 2013 projeksiyonumuzda 75 rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
kampüs ve 50 bin öğrenci yer alıyor. Sadece 40 neler olduğunu düşünüyorsunuz?
tanesi İstanbul’da olacak, diğerleri Anadolu’da. Doğa Koleji, eğitime modern bakış açısı,
özgün eğitim modelleri, teknolojik altyaYurt dışı açılımı kapsamında Dubai ilk
pısı, konsept okulları, akademik ve
sırada. Ayrıca Doğa Koleji, bu sene
sportif başarıları ile rakiplerinden
K12’de gösterdiği başarıyı ve istik30 bin öğrenci
ayrışıyor. Yıllardır SBS’de en bararı üniversite hayatına taşıyacak.
3 bin 500
şarılı okul olarak öne çıkıyoruz;
Doğa Üniversitesi her şeyiyle
öğretmen
bu yıl da kırılması güç bir rehazırlıklarını tamamladı. Şu
52 kampüs
kora imza attık. Dünya markası
an YÖK’ün önünde. Bir-iki ay
olma yolunda dünya devleriyle
içinde sonuca ulaşacak ve 2013 yılı
de iş birliği yapıyoruz; Apple, Peariçin öğrenci alımlarına başlayacak.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli
son, Oxford, Promethean, Britannica,
üç maddesi size göre nedir?
Harvard Üniversitesi, Turkcell, Vestel, İstanEkip çalışması, motivasyon ve pozitif enerji.
bul Üniversitesi iş birlikleri Doğa’nın gücüne
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- güç katıyor. Öğrencilerimiz sadece akademik
yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. anlamda değil; sporla, sanatla ve sosyal orEğitim.
ganizasyonlarla hayata hazırlanan bireyler.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek ‘Doğa Konseptli Eğitim Modeli’ felsefesi ile
için ne yapıyorsunuz?
öğrencileri altıncı sınıftan itibaren Doğa Ana-
dolu Liseleri’nde uygulanan t-MBA Eğitim
Modeli’ne hazırlıyoruz. Yani lise düzeyine
indirgenmiş bir üniversite MBA programı.
Doğa Koleji
Doğa Koleji, 2002 yılında çıktığı eğitim
serüvenine bugün 30 bin öğrenci, 3 bin 500
nitelikli öğretmen kadrosu ve 31’i İstanbul’da
olmak üzere Türkiye genelindeki toplam 52
kampüs ile devam ediyor. Sosyal ve sportif
imkânları artırdı, ezberci eğitim sistemine
karşı yeni eğitim modelleri geliştirdi. Akıllı
tahta sistemleri, iPad ve Mac Mini’lerle yapılan
teknolojik yatırımlar, Doğa Koleji’ne iki kez
teknoloji liderliği ödülünü kazandırdı. Yatırım
danışmanı Turkven ile yaptığı anlaşma ile Dünya
Bankası yatırım kuruluşu IFC, Avrupa Yatırım
Bankası (EIF), Almanya Kalkınma Bankası
(DEG) ve Hollanda Kalkınma Bankası’nın (FMO)
hissedarları arasında yer aldı. Doğa Koleji,
Türkiye’nin en çok AB projesi başvurusu yapan
ve gerçekleştiren okulu. Sosyal sorumluluk
projeleri ve çevre projeleri geliştirdi.
93
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Burç Üstün
Evyap Pazarlama Direktörü
Daha çok
bilinirlik!
Rusya’da lider, Ukrayna’da ikinci, Irak’ta
bilinirliği en yüksek marka… Yurt içinde
olduğu gibi yurt dışında da yatırımlarını
sürdüren Duru, marka bilinirliğini daha
da artırmayı amaçlıyor.
+ Markanız nasıl doğdu?
Duru markası, 1967’de doğdu. 1969 yılında
tescil edilen Duru, o yıllarda sabun pazarı için
yenilik sayılabilecek limon kokulu banyo sabunlarını, renkli tuvalet sabunlarını ve çoklu
pakette renkli sabunları Türk tüketicileri ile
buluşturdu. 1980’lerin ikinci yarısından itibaren pazarda hızla büyüyerek, markalaşma
yolunda çok önemli adımlar attı.
+ Markanızın önemli dönüm noktaları nelerdir?
1980’lerin, Duru için önemli yıllar olduğunu
söyleyebiliriz. Bu yıllarda İran ve Rusya’da
büyük sabun ihalelerini kazanan Duru, yurt
dışında da varlığını her geçen gün daha fazla
hissettirmeye başladı. 1980’lerin başında ihracat yoluyla markanın yurt dışına açılması,
beraberinde kapasite artışını getirdi. 1985’te
yurt içinde, 1994 yılında ise yurt dışında ilk
marka iletişimi yapıldı. 2000’li yıllara gelindiğinde, katı sabun kategorisinde patentli
üretim teknolojisinden faydalanarak, 1+1 ile
çift renkli sabunlarını tüketiciyle buluşturan
Duru, bu sayede farklılaşmayı sağladı. 2002
94
yılında Mısır fabrikası devreye girdi. 2006
yılında Duru markası, dünyanın devlet destekli ilk marka programı olan Turquality’ye
kabul edilmiştir. Program çerçevesinde yurt
Burç Üstün
1971’de Ankara doğdu. ODTÜ Ekonomi
Bölümü’nden mezun olduktan sonra
Londra’da ICM’da Uluslararası Pazarlama
eğitimi aldı. Çalışma hayatına borsacı olarak
giren Burç Üstün, Aralık 1997’de Evyap
kariyerine Yardımcı Marka Müdürü olarak
başladı. Yıllar içinde marka yönetiminin yanı
sıra Medya, Araştırma ve Pazarlama Hizmetleri
Müdürlüğü görevlerinde de bulundu.
Medya ve Araştırma konularında yurt içinde
ve yurt dışı pazarlarda Evyap markaları ile
deneyim kazandı. 2002–2007 yılları arasında
Erkek Bakım ve Cilt Bakım kategorilerinde
Türkiye’nin bir numaralı Erkek Bakım ve Cilt
Bakım markası olan Arko’yu yönetti. Üstün,
Kasım 2007 den bu yana Evyap Pazarlama
Direktörü olarak çalışmaya devam ediyor.
dışındaki hedef ülkelerde Duru yatırım harcamaları yüzde 50 oranında devlet tarafından desteklendi.
+ Markasının pazardaki durumu nedir?
Evyap; katı sabun, sıvı sabun, duş jellerini de
içine alan kişisel temizlik pazarında yüzde
22.5’lik payı ile birinci firma konumunda.
Duru, katı sabun kategorisinde yüzde 30
miktar payı, duş jeli kategorisinde yüzde 18
miktar payı ile kategorilerinin ikinci markası.
1990’ların başında ise, maden işçileri için açılan ihalenin kazanılması sonrasında Rusya
pazarına girildi.Bugün Duru markalı katı sabunlar, Rusya katı sabun kategorisinde yüzde
10 miktar payı lider durumundadır. Duru,
Ukrayna’da yüzde 13’lük payı ile pazar ikincisi konumunda. Irak’ta ise en çok bilinirlik
oranına sahip.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Markamızın bulunduğu tüm pazarlarda
marka bilinirliğini yükseltmek ve sadık tüketi- olarak algılanıyor. Rakiplerde de renkli ürüncilerimizin sayısını artırmak, önceliklerimizin ler bulunmasına rağmen renk denince akla
ilk gelen marka Duru oluyor. Öte yandan
başında geliyor. Bu amaçla, prensiplerimizi
Duru en başından beri tüketicileriyle
şöyle sıralayabiliriz: Tüketiciye her
sıcak, samimi bir iletişim kurdu;
zaman yakın olmak ve onları
100’e yakın
tüketicinin kalite ile özdeşleşdinlemek, inovatif olmak ve
ülkede satış
tirdiği bir marka oldu. Duru,
yenilikleri zamanında hayata
140 çeşit ürün
yurt içinde ve yurt dışında bugeçirebilmek, iletişimde süKişisel temizlik
lunduğu pazarlarda markalaşrekliliği sağlamak.
pazarında
+ Markalaşma sürecinde, marmaya her zaman önem vermiş ve
birinci
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
marka iletişimine yapmış olduğu
ön plana çıkaran özelliklerin neler olyatırımlar ile tüketiciler tarafından en
duğunu düşünüyorsunuz?
çok bilinen, hatırlanan markalar arasında yer
Duru markasının tüketicilerimizin gözünde almayı başarabildi. İlk günden bu yana devam
oluşmuş çok net bir kimliği vardır: Duru, eden iletişimi ile Duru, tüketicilerin zihninde
renkli, canlı, dinamik, modern bir marka ve gönlünde önemli bir yer edindi.
Evyap
2012 yılında 85’inci yılını kutlayan Evyap’ın
Erzurum’da sabun üretimiyle başlayan öyküsü,
bugün sabundan duş jeline, şampuandan tıraş
ürünlerine, cilt bakım kremlerinden kokulu
kozmetiğe, bebek bezinden diş macununa
kadar birçok kategoriyle 100’ü aşkın ülkede
devam ediyor. Evyap; Duru, Arko Men, Arko
Nem, Activex, Evy Baby, Gibbs ve Fax gibi
önemli markaları ile geniş bir ürün yelpazesine
sahip. Ayrıca 2006’da Aromel Kozmetik’i
bünyesine katan Evyap, kişisel bakım
ürünlerindeki lider konumunu Bellissima, First
Class, Privacy, Privacy Let’s Party, Emotion ve
Blade gibi tüketicinin beğenisini ve sadakatini
kazanmış markalarla güçlendirdi.
95
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Serdar Oran
DYO Boya Fabrikaları Başkan
Yardımcısı ve Genel Müdürü
DYO demek,
yenilik demek
Ar-Ge Merkezi Belgesi’ne sahip. 40
ülkeye ihracat yapıyor. 58 yıllık marka…
‘Yenilik’le özdeşleşen DYO, bu kavramı
yaygınlaştırmak için çalışıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Durmuş Yaşar, 1927 yılında İzmir Şeritçiler
Çarşısı’nda boya ticaretine girer. 1941 yılında,
‘Yaşarın’ ve ‘Hazırlanmış Boya’, Durmuş
Yaşar tarafından kurulan ilk boya imalathanesinde üretilerek pazara sürülür. 1954 yılında Yaşar Holding’in Kurucusu ve Onursal
Başkanı Selçuk Yaşar’ın girişimleri ile İzmir
Bornova’da Türkiye’nin ilk yerli boya fabrikası DYO’nun temeli atılır.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
1965 yılında Türkiye’nin ilk bayilik sistemi
kuruldu ve bölge müdürlükleri açılmaya
başladı. 1970’li yılların başında bilgi teknolojileri ve ar-ge ile ilgili çalışmalara başlandı.
1980 yılı ihracatın başlangıç tarihi olması
bakımından önemli. 1980’lerde inşaatın yanı
sıra sanayi, mobilya, otomotiv ve deniz boyaları alanında da hızlı büyüme devam etti ve
ilk renklendirme sistemi de yine bu yıllarda
yaratıldı. 2003’te Romanya, Mısır ve Rusya
üretim üssü seçilerek, DYO markasının bölgesinde üretim üssü haline gelmesi hedefine
96
yönelik adımlar atıldı. 2003, aynı zamanda
Türkiye’de ilk kez DYO’nun geliştirdiği
PTFE teknolojili boyaların pazara sunulduğu
Serdar Oran
1961’de Rize’de doğdu. 1983 yılında Ankara
Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden
mezun oldu. 1987’de California State
Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde
yüksek lisansını tamamladı. 1988 yılında
DYOSAD A.Ş.’de Sanayi Boyaları Araştırma
Mühendisi oldu. 1992-1994 arasında Sanayi
Boyaları Araştırma Uzmanlığı, 1994-1997
arasında Sanayi Boyaları Fabrika Müdürlüğü,
1997-1999 arasında Teknik Genel Müdür
Yardımcılığı, 1999-2000 arasında Metal
Boyaları İş Ünitesi Pazarlama Direktörlüğü
görevlerinde bulundu. 2000 yılında DYOSAD
A.Ş. Genel Müdürü oldu. 2001’de kendi
şirketinde yurt içi ve yurt dışı finansal yatırım
araçları ile ilgili çalışmalar yaptı. 2007 - 2008
arasında, Bakü’de 20 milyon dolarlık bir kimya
tesisinin danışmanlığını yürüttü. 2009’dan
itibaren tekrar DYO ailesine katıldı.
tarih. 2005 yılında ise geleceğin teknolojisi
nanoteknolojiyi ilk kez boyada kullanan
şirket olduk. Ayrıca 2008 yılında, Avrupa
Patent Ofisi’nden (EPO) nano patent alma
başarısını gösteren ilk Türk şirketi olmayı
başardık. 2010 yılında Türk boya sektörünün ilk ar-ge Merkezi Belgesi’ne sahip şirketi
olduk. 2010 yılında yine en son teknolojiyi
yani hybrid teknolojisini sektörümüze kazandırdık.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
İnşaat ve ısı yalıtım sistemleri, sanayi, mobilya, otomotiv ve deniz boyaları olmak üzere
beş alt segmentte birden üretim yapan tek şirket olarak ayrıcalığımız var. Türk boya sektöründe ilk bayilik ve ilk boya renklendirme
sistemi, daha sonra sisteme de adını veren
Renk Pınarı, ilk kalite belgesi, ilk PTFE katkılı boya, ilk nanoteknolojik boya, ilk hybrid
teknolojili boya, ilk ar-ge merkezi belgesi gibi
pek çok ilki sektöre kazandırdık.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Rusya, Romanya ve Mısır’da üretim ve satış bundan sonra da sürdürmek. Markamızla
olarak faaliyet gösteriyoruz. Bu üç ülke, yurt özdeşleşen ‘yenilik’ kavramını yaygınlaştırdışı büyüme hedeflerimizi gösteren önemli mak.
merkezler. DYO olarak 80’li yıllardan iti- + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
baren başta Ortadoğu olmak üzere Avrupa, maddesi size göre nedir?
Türk Cumhuriyetleri, Rusya ve Afrika’ya Doğru yerde ve zamanda risk almayı bilmek,
ihracat yapıyoruz. DYO markası, Mısır, iyi bir ekiple çalışmak ve güven kazanmak.
Suudi Arabistan, Rusya Federasyonu, İran, Öngörülü olmak da başarıda etkili bir faktör.
Romanya, Balkanlar, Türk Cum+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücahuriyetleri, Azerbaycan, Suriye ve
58 yıllık marka
dele etmek için ne yapıyorsunuz?
Irak’ta bilinen bir marka. Doğu
BİNin üzerinde
Aileme ve kendime zaman ayırAvrupa, Rusya Federasyonu
çalışan
maya gayret ediyorum. Deniz
ve Orta Asya, Kuzey ve Orta
40’tan fazla
ve yelken en büyük tutkum.
Afrika, gelecek hedeflerimizde
ülkeye ihracat
+ Markalaşma sürecinde, marönemli yere sahip.
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
+ Yeni hedefleriniz neler?
ön plana çıkaran özelliklerin neler olduYaptığımız son araştırmalar müşteğunu düşünüyorsunuz?
rilerimizin yüzde 97’sinin şirketimizden
memnun olduğunu ortaya koydu. Müşteri Bir markayı yaratmak kadar uzun yıllar dememnuniyetinin sağlanması önem verdiği- vamlılığını sağlamak ve ayakta tutmak da
zor. DYO, bunu başarmış güçlü bir marka.
miz bir konu.
DYO son iki yılda, boya sektörü ortalama Markamız, teknoloji ve yenilik alanındaki
yüzde 15 büyürken, iki katı büyüme başarı- gücünü uzun yıllardır istikrarlı bir biçimde
sını gösterdi. Hedefimiz, büyüme trendimizi sürdürdüğü ar-ge yatırımlarından alıyor.
DYO
1954 yılında İzmir Bornova’da kurulan DYO
Boya Fabrikaları, sektörde 58 yılı geride
bıraktı. İnşaat ve ısı yalıtım sistemleri, sanayi,
mobilya, otomotiv ve deniz boyaları alanında
faaliyet gösteren DYO, boya sektöründe
beş alt sektörde birden üretim yapan tek
şirket. Türkiye’de İzmir Çiğli ve Dilovası
fabrikalarında üretim yapan DYO’nun
Rusya, Romanya ve Mısır pazarlarında da
üretim ve satış faaliyetleri bulunuyor. 40’ın
üzerinde ülkeye ihracat yapıyor. Toptancı,
perakendeci ve uygulamacı bayilerden
oluşan geniş bir bayi ağına sahip. İnşaat
boyaları alanında, Türkiye’nin çeşitli illerinde
bulunan yedi bölge müdürlüğü ve iki bölge
şefliği ile pazara hizmet veren DYO, yurt
içinde 15 bin satış noktasına ulaşıyor.
97
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Özlem Çitçi
Efes Türkiye Pazarlama Direktörü
Türkiye’de
biranın adı
Markanın ismi, halka açık, ulusal bir yarışmada
belirlendi: ‘Efes’. Sonra ona ‘Pilsen’ eklendi
ve İstanbul ile İzmir’deki iki fabrikada üretim
başladı. Bugün Avrupa’nın en büyük beşinci
ve dünyanın en büyük 12’nci bira üreticisi Efes
Pilsen, bugün Türkiye’de biranın adı.
+ Markanız nasıl doğdu?
Kurucularımız İzzet Özilhan ve Kamil Yazıcı, 1949 yılında tanışıyor. O günlerde, İzzet
Özilhan, İstanbul Tarlabaşı’nda küçük bir
bakkal dükkânı sahibiyken, Kamil Yazıcı,
askerlik görevi için İstanbul’da bulunuyor.
Tesadüfen başlayan dostlukları, kısa sürede
güçlü bir ortaklığa dönüşüyor ve Tahtakale’de
ilk iş yerlerini açıyorlar. 1960 yılında Çelik
Motor’u kurarak Çekoslovak Skoda ve Jawa
markalarının Türkiye distribütörlüğünü
alıyorlar. Çekoslovakya (günümüzün Çek
Cumhuriyeti) bugün dünyada en çok bira
tüketilen ülke. Bu bağlantı, bira üreticiliğine
giden yolun başlangıcı oluyor. İki ortak, cesur
bir kararla kendi bira fabrikalarını kurmaya
karar veriyor ve 1969’da, İstanbul ve İzmir’de
iki fabrikada üretime başlanıyor. O günlerde,
biranın markasını belirlemek için ulusal bir
yarışma açılıp halka danışılıyor. Büyük beğeni toplayarak yarışmayı kazanan ‘Efes’
ismi; ‘Efes Pilsen’ olarak tescilleniyor. Bu, kuruluşundan itibaren tüketici odaklı yaklaşımı
benimseyen markamızın doğuş anı. Efes Pil98
sen, adını Türk halkının verdiği, 40 yılı aşkın
bir süre önce Türk damak tadı doğrultusunda
oluşturulmuş ve bugün Türkiye’de biranın
adı olmuş bir marka. İlk gününden bugüne,
Türk biraseverleri pek çok farklı bira tadı ile
buluşturuyor ve ülkemizde bira kültürünün
gelişimini sağlıyor.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Özlem Çitçi
Pazarlama kariyerine Türkiye’de Danone’de
başladı. Üç yıl Danone İstanbul ofisinde
çalıştıktan sonra kıdemli marka yöneticisi
olarak Danone’nin New York ofisine transfer
oldu. New York’da sekiz yıl kaldı ve Danone
bünyesinde pek çok farklı markanın
yönetimini gerçekleştirdi. Sonra Pernod
Ricard bünyesine katıldı ve önce Malibu,
ardından Absolut Original Vodka’nın global
pazarlama direktörlüğünü yaptı. Ağustos
2011’de de Efes Pilsen Pazarlama Direktörlüğü
görevini üstlendi. Markamıza adını Türk halkının vermesi ve
bu yaklaşım, Efes Pilsen’in bugün Türkiye’nin
en değerli üç markasından biri olmasının
ve onu dünya genelinde 81 ülkede, gururla
temsil edebilmesinin altında yatan öz. Yola
tüketicileri ile çıkmış ve bugün de onların
yanında olan bir markayız. Bunun yanı sıra,
1976 yılında, o dönemki reklam ajansımız
Ajans Ada’nın önerdiği ve hâlâ markamızın
yanında olan ‘Bira Bu Kapağın Altındadır’
sloganını da dönüm noktaları arasında sayabiliriz. Efes Pilsen’in, hayatın bu kadar içinde
ve ona değer katan bir marka olmasında pek
çok önemli yatırım ve projenin payı var. Örneğin; Efes Pilsen, başta Efes Pilsen Spor Kulübü olmak üzere, 34 yıl boyunca ülkemizde
basketbolun ve sporun en büyük destekçilerinden biri oldu. Yaklaşık 24 yıldır sinemayı,
20 yıldır tiyatroyu, 23 yıldır müziği aralıksız
destekliyoruz. Efes Pilsen One Love Festival
ve bu yıl 23’üncüsü yapılan Efes Pilsen Blues
Festival, hem markamız hem de Türkiye için
önemli dönüm noktaları.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Efes Pilsen, Türkiye’de biranın adı
olmuş, sektörünün lideri ve her 10 biraseverden 7’sinin tercihi olan marka.
Ülkemizde üretilen Efes Pilsen’ler, 45
farklı ülkeye direkt ihraç ediliyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler
yapıyorsunuz?
Efes, Türkiye’nin de içinde bulunduğu
Efes Bira Grubu, 16 bira fabrikası, altı
malt fabrikası ve bir şerbetçiotu fabrikası
ile beş ülkede üretim gerçekleştiriyor. Bölgenin önde gelen bira üreticilerinden biri.
Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Moldova, Kazakistan ve Gürcistan’da faaliyet gösteriyoruz. Efes Bira Grubu, 35 milyon hektolitre
bira ve 254 bin ton şerbetçiotu üretim
kapasitesine sahip. Bugün Avrupa’nın
en büyük beşinci ve dünyanın en büyük
12’nci bira üreticisiyiz. Efes Pilsen, Türkiye’de + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş
olduğu gibi globalde de grubun lokomotif hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç
markası. Yurt dışındaki fabrikalarımızda, var.
Türk damak tadına göre oluşturduğumuz ve Öncelikle, özgün ürün ve hizmetler geliş40 yıldır değişmeyen lezzetimizin ana yapısı tirmeye ihtiyaç var. Bu toprakların değerleri
korunarak üretim yapılıyor. Fabrikalarımızın ve ihtiyaçları ile oluşmuş ve onu daha ileriye
üretim-ihracat faaliyetleri ile 81 farklı ülkede, taşıyacak adımlar atmak önemli. Rekabet
Türkiye’yi ve damak tadımızı gururla temsil de, ileriye gitmek konusunda, en az kendi
iç dinamikleriniz kadar önem taşıyor.
ediyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Tabii ki etik değerleri göz önünde
16 bira, 6 malt,
Efes Pilsen lezzeti bugün, Monde
bulunduran, sektörün gelişimine
1 şerbetçiotu
Selection, ITQi, World Beer
destek olacak ve tüketicilerin
fabrikası
Cup gibi uluslararası platformdoğru ve bilinçli tercihler yap5 ülkede üretim
larda kazandığı 11 kalite ve lezmasına yönelik bir rekabetten
34 yıldır Türk
zet madalyası ile Türk damak
söz ediyoruz.
sporunun
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mütadının dünyadaki temsilcisi.
destekçisi
cadele etmek için ne yapıyorsunuz?
Önümüzdeki dönemde Türk bira
Benim için iş stresiyle mücadelenin en
pazarının gelişmesi ve çeşitlenmesi için
iyi yolu spor ve seyahat. Açık havada uzun
faaliyetlerimize devam edeceğiz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç mesafeler koşuyorum. Ayrıca seyahat etmeyi
maddesi size göre nedir?
çok seviyorum ve seyahat ettiğim şehirlerde
Öncelikle insan odaklı olmak. Bu bakış açısı- de mutlaka koşuyorum. Hatta geçtiğimiz ay
nın sinerjiye dönüştürülebilmesi de çok önemli. Stockholm’de bir yarı maraton koştum. Bu ay
Bir diğer nokta, kişilerin fark yaratan yönlerini Avrasya Maratonu’nda koşacağım. İşimiz çok
ön plana çıkartıp, işlerinde değer yaratması.
eğlenceli ve sürekli sosyal hayatın içindeyiz.
Bu nedenle iş arkadaşlarımla sık sık keyifli
zaman geçirip stres atabiliyoruz.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Efes Pilsen markasını farklılaştıran, tüketicisiyle kurduğu özel ve sağlam bağ,
diyebiliriz. Efes Pilsen demek; güven
duymak, dostluğu paylaşmak, samimi
olmak; tavla oynanan sehpada da, çiçek
ekilen saksıda da, çekirdek çitlenen
bankta da, sevinçlerde, kederlerde, coşkularda tüketicisinin yanında olmak
demek. Bu topraklardan aldığını bu topraklara vermek; tüketicilerinden aldığın
güç ve destekle, onu 81 ülkede gururla
temsil etmek demek. Efes Pilsen olarak,
1988’den bugüne sinemayı, 1992’den
bugüne tiyatroyu, 1989’dan bugüne müziği aralıksız destekliyoruz. Yaklaşık 34 yıl ülkemizde
basketbolun ve sporun en büyük
destekçilerinden biri olduk. Efes Pilsen One
Love Festival ve Efes Pilsen Blues Festival
gibi etkinliklerimizle hayata değer katan ve
insanların hayatlarını dolduran bir markayız.
İşte buradan yola çıkarak “Efes Pilsen, adıyla,
tadıyla, geçmişiyle ve geleceğiyle Türkiye’nin
dokusunun bir parçasıdır” diyebiliyoruz.
Efes Pilsen
1969 yılında üretilmeye başlanan Efes Pilsen,
bugün Türkiye’de biranın adı olmuş ve her
10 biraseverden 7’sinin tercihi olan bira.
Ülkemizden 45 ülkeye direkt ihraç edilen
Efes Pilsen, grubun yurtdışı fabrikalarındaki
üretim ve ihracat faaliyetleri de
eklendiğinde, 81 ülkede Türk damak tadını
temsil ediyor. Uluslararası 11 kalite ve lezzet
madalyasına sahip Efes Pilsen, dünyanın
önde gelen pazar araştırma ve danışmanlık
firmalarından Millward Brown tarafından
2012 yılında, ‘Türkiye’nin En Değerli Üçüncü
Markası’ olarak belirlendi.
99
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Uğur Kaymak
Emsan Genel Müdürü
‘Annemin
tenceresi’
unvanı
sürüyor
İç pazarın yanı sıra Avrupa’da, Türk
Cumhuriyetlerinde, Kuzey Afrika’da ve
Balkan ülkelerinde ürünlerini satan
Emsan, 37 yılda önemli bir yol kat etti.
Genel Müdür Uğur Kaymak, Türkiye’de
hemen her mutfağa girdiklerini söylüyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Emsan, birkaç girişimcinin Denizli’de 1973
yılında emaye tepsi, tabak ve tencere üretmek ve bunların satışını yapmak amacı ile bir
araya gelmeleri ile doğdu.
+ Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Emsan, önceleri sadece emaye ürünler yapan
bir şirketti. Daha sonra paslanmaz çelik tencere üretimine geçti. Yapılan bu üretimin,
özellikle ev ziyaretleri ile satılması ve satılan
ürünlerin kalitesiyle tüketiciyi tam olarak
tatmin etmesi, markaya güveni üst noktalara
taşıdı. 2008 yılında yeniden yapılanma sonrası, ürün gamında yapılan değişiklikler, genç
nesillerin hedef olarak belirlenmesi, fonksiyonel ve estetiği bir arada sunan ürünlere odaklanılması markaya tercihi artırdı.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Emsan, züccaciye sektöründe en çok anılan
iki markadan biri. Çelik tencere, yanmaz yapışmaz tencere ve tavalar, düdüklü tencereler
le ilgili yapılan tüm tüketici anketlerinde ilk
100
iki sırada yer alıyor. Son dönemde sofra gereçlerinin içinde sayabileceğimiz çatal kaşık
takımları ve porselen yemek takımlarındaki
ürünleriyle de marka daha fazla bilinir hale
geldi. Ürün gamını tamamlamak amacıyla
birkaç çeşit küçük ev aletiyle de züccaciye
Uğur Kaymak
1955 İstanbul doğumlu. İlk, orta ve lise
öğrenimini İzmir’de yaptıktan sonra, lise
son sınıfı 1972 yılında burslu olarak ABD’de
okudu. Boğaziçi Üniversitesi ve arkasından
University of Washington, Endüstri
Mühendisliği’nden mezun oldu. 1976
yılından sonra öncelikle otomotiv döküm
ve işleme sanayiinde 1986’dan itibaren de
çelik tencere sektöründe imalat, pazarlama
ve ihracat bölümlerinde çalışmaya başladı.
Emsan ile ilk 1991 yılında yolu kesişti.
Bu çalışma 1996 yılına kadar sürdü.
2000-2006 yılları arasında bir çalışma
dönemi daha geçirdikten sonra 2009 yılında
tekrar yönetici olarak görev aldı.
sektöründeki gelişmesini sürdürüyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Ürünlerimiz yakın coğrafyada yer alan Azerbaycan, İran, Irak, Gürcistan ve Balkan ülkelerinin yanı sıra, Kuzey Afrika’da Mısır ve
Cezayir’de; Avrupa’da ise Belçika, Hollanda,
Almanya ve Avusturya’da distribütörlerimiz
aracılığı ile satılıyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Hafta içi kısa yürüyüşler yapıyorum. Hafta
Öncelikli hedefimiz, yurt içinde pazar payımızı sonları ise ailem ve yakın dostlarımız ile bir
artırmak. Bunun için ürün gamımızda, yeni arada geçirdiğim vakitler, farklı lezzet aratrendleri yansıtacak gelişmelere yer vermeyi yışları ve bunları mutfakta deneme çabaları,
ve yeni tasarımlarla tüketicinin beğenisini
yurt içi ve yurt dışı seyahatleri... Bunlarla
kazanmayı hedefliyoruz. Ayrıca yurt
iş hayatının stresini bir nebze de olsa
dışı pazarımızı da çeşitlendirmek
azaltmaya çalışıyorum.
+ Markalaşma sürecinde, mariçin önümüzdeki dönemde daha
3 mağaza
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
fazla çaba sarf edeceğiz.
910 bayi
ön plana çıkaran özelliklerin neler
+ İş hayatında başarılı olmanın
10 ürün
olduğunu düşünüyorsunuz?
en önemli üç maddesi size göre
kategorisi
nedir?
Emsan, bizim sektörümüzde
Pazardaki gelişmeleri, dolayısı ile
hiçbir markada olmadığı kadar
rakiplerimizi yakından takip etmek,
tüketiciye sıcak gelen ve güven veren
tüketici beklentilerini doğru ve zamanında bir konuma sahip. Marka olarak en büyük
algılamak ve yeni trendler yarata- avantajımız, ürünlerimizin Türkiye’de
bilmek.
hemen hemen her mutfağa girmiş olması ve
+ Boşluğu doldurur musunuz? ‘annemin tenceresi’ gibi bir unvana sahip olTürkiye’de iş hayatının daha da ileri mamız. Bu güveni sağlamak önemli, ancak
gitmesi için ...’ya ihtiyaç var.
devam ettirmek daha zor ve çok sorumluluk
Yeni tasarımlara ve bu tasa- isteyen bir görev. Bir yandan da güncel bekrımların markalaşmasına.
lenti ve trendleri takip ederek karşılıyor ol+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek mamız, bizim rakiplerimiz arasında ön plana
için ne yapıyorsunuz?
çıkmamızın en önemli sebebi.
Emsan
Emsan, 1970’li yılların ilk yarısında Denizli’de
küçük birikim sahipleri olan hem imalatçı
hem de tüccar müteşebbislerin ortak
girişimiyle kurulmuş bir şirket. 1990’lı yılların
ilk yarısında arka arkaya gelen ekonomik
krizler Emsan Şirketler Topluluğu’nu zor
durumda bıraktı ve 1999’un sonunda da
imalatını durdurdu. 2000- 2007 yıllarında
pazarlama faaliyetlerini sürdüren Emsan
markası, 2008’in Kasım ayında Karaca
Züccaciye’nin ortakları tarafından satın
alındı ve yeniden yapılanma süreci başladı.
101
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Ergun Özen
Garanti Bankası Genel Müdürü
İlklerin
bankası
Türkiye’nin gerçek zamanlı online hizmet
sunan ilk çok şubeli özel bankası…
İlk kez yurt dışına hisse ihracını
gerçekleştiren banka… İnternet ve
telefon bankacılığını bir arada sunan ilk
Türk bankası… ‘İlk’lerin bankası Garanti,
yeni ‘ilk’lere imza atmaya hazırlanıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Garanti Bankası, 1946 yılında Ankara’da,
tüccarlardan oluşan 103 ortağın katılımıyla
kuruldu. İlk şubesini 21 Haziran 1946 günü
Ankara’da, ikinci şubesini ise İstanbul’da
açtı. Banka 1950 yılına kadar faaliyetlerine
bir logosu olmadan, müşterilerdeki güven
duygusunu pekiştiren ‘Garanti’ adıyla devam
etti. İlerleyen yıllarda, Türkiye’de sanayi alanında yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak, Garanti Bankası da kabuk değiştirmeye
başladı. Ülkede yaşanan zor günlerin ardından bankaya şans getirecek bir logo arayışına
girildi. Birçok inanışa göre yaprakları umudu,
inancı, aşkı ve iyi şansı simgeleyen dört yapraklı yoncanın logo olarak kullanılmasına
karar verildi. Böylece, Garanti Bankası’nın
kurum kimliğinin temelleri şekillendi.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
İlki 1983 yılında Doğuş Grubu bünyesine katılması. Doğuş Grubu’na katılmasının ardından
banka, 1990 yılında ilk halka arzı, 1993 yılında
da Türkiye’de ilk kez yurt dışına hisse ihracını
102
gerçekleştiren kurum oldu. 1996 yılında Garanti Bankası, Osmanlı Bankası’nı satın aldı.
1990’larda bankacılık için rekabet avantajı
sağlayan temel faktör, operasyonel verimliliği
sağlamaktan geçiyordu. Bu doğrultuda; merkezi operasyon altyapılarına ve internet başta
olmak üzere düşük maliyetli dağıtım kanalları
yaratmaya dönük teknolojik yatırımlar yaparak
yeni müşteri tabanımızı genişlettik. 1997’de in-
Ergun Özen
1960 yılında Ankara’da doğdu. 1985 yılında
New York Eyalet Üniversitesi Ekonomi
Fakültesi’nden mezun oldu. Bankacılığa 1987
yılında Türkiye İş Bankası, Hazine Bölümü’nde
başladı. 1992 yılında, Türkiye Garanti Bankası
Hazine Birim Müdürlüğü’nde Müdür Yardımcısı
olarak göreve başladı. 1993 yılında Hazine
Birim Müdürü oldu. 1 Haziran 1995 yılından
itibaren Genel Müdür Yardımcılığı görevini
sürdürdü. 1 Nisan 2000 tarihinde Genel Müdür
oldu ve Yönetim Kurulu Üyeliği’ne atandı.
ternet ve telefon bankacılığını bir arada sunan
ilk Türk bankası olduk. Aynı yıl, Türkiye’nin
gerçek zamanlı online hizmet sunan ilk çok şubeli özel bankası unvanını aldık.
2000’lerin başına geldiğimizde, bankaların müşteri bilgisi toplama, saklama ve işleme yetkinliklerinin artmasıyla birlikte,
müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını daha iyi
anlamaya dönük çabaları hızlandı. Bu şekilde tüm kanallardan daha entegre, daha
müşteri odaklı bir hizmet sağlamaya başladık. Sektörde bu anlamda da pek çok ilke
imza attık. 2000 yılında, Türkiye’nin ilk
çipli ve çok markalı kredi kartı Bonus’u ve
Türkiye’nin uçuş mili kazandıran kredi
kartı olan Shop&Miles’ı sunduk. 2002 yılında ise Bonus ile Türkiye’nin ilk bankalar
arası kart platformunu kurduk. O yıllara ait
diğer önemli kilometre taşlarımız ise, 2001
yılında Körfezbank ve Osmanlı Bankası’nın
birleşmesinin ardından Osmanlı Bankası ile
Garanti Bankası’nın Garanti Bankası bünyesinde birleşmesi ve 2005 yılında General
Electric’in, Doğuş Grubu ile yaptığı anlaşma
ile Garanti’ye eşit stratejik ortak olması.
2000’lerin ortalarında, CRM sistemlerindeki
gelişmeler, bankaların hizmet sunumlarını
daha kalabalık kitlelere ulaştırmasını olanaklı
kıldı. Bankalara ve bankaların sağladığı fonlara erişim her segmentten tüketici için büyük
ölçüde kolaylaştı. Böylece, iş modelimizi satış
odaklı hale getirdik. Müşterilerimizin hayatını
kolaylaştırarak, nakde ve krediye her yerde ve
her zaman erişmelerini sağladık.
Bankanın önemli kilometre taşlarından bir diğeri de, 2011’de Garanti Bankası yönetiminde
BBVA’nın Doğuş Grubu ile stratejik ortaklığı
oldu. BBVA’nın güçlü teknoloji ve inovasyon
ile pekiştirilmiş müşteri odaklı iş modelinin
Garanti’nin iş modeli ile oldukça örtüşmesi,
tecrübe paylaşımı ve iş birliği fırsatları bakımından bankaya birçok anlamda olumlu katkı
sağladı.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Garanti Bankası olarak, kurumsal, ticari,
KOBİ, özel, bireysel ve yatırım bankacılığı
dâhil olmak üzere bankacılık sektörünün
tüm iş kollarında faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca, hayat ve emeklilik, finansal kiralama,
faktoring, menkul değerler, portföy yönetimi
alanındaki iştiraklerimiz ile de entegre bir finansal hizmetler grubuyuz. 11 milyonun üzerinde müşterinin her tür finansal ihtiyacını
en yenilikçi ürün ve hizmetlerle karşılayarak,
Haziran 2012 itibarıyla 170 milyar TL kon- üstün teknolojimizle desteklenmiş, müşteri
ihtiyaçlarına uygun ve proaktif olarak gesolide aktif büyüklüğe ulaştık.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor muliştireceğimiz yeni ürünlerle, zengin
sunuz? Gösteriyorsanız nerelerde,
ürün portföyümüzü daha da güç928
şube
neler yapıyorsunuz?
lendirmek diğer bir önceliğimiz.
17 bin 248
Bugün Hollanda, Rusya ve
İş yapışımızı daha şeffaf, ürün ve
çalışan
Romanya’da iştiraklerimiz
hizmetlerimizi daha kişiye özel,
11 milyondan
ile faaliyet gösteriyoruz. 2010
kanallarımızı her an ulaşılabilir
fazla müşteri
yılında faaliyetine başlayan işkılarak, tüketicinin yaşamının
tirakimiz Garanti Bank SA ile
içinde çözümler sunacağız.
İş hayatında başarılı olmanın en önemli
Romanya’da ilk 10 banka içinde yer
alma hedefimize doğru emin adımlarla iler- üç maddesi size göre nedir?
liyoruz. Yurt dışındaki iştiraklerimizin yanı Kişisel liderliğin en önemli faktör olduğunu
sıra KKTC, Lüksemburg ve Malta’da şubele- düşünüyorum. Kişinin kendini veya ekibini
rimiz; Londra, Düsseldorf ve Şangay’da tem- harekete geçirme becerisi çok önemli. Biz,
Garanti Bankası olarak, her çalışanımızın
silciliklerimiz bulunuyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
kendi işinin lideri olduğuna inanıyoruz.
2013 yılında 30-40 arasında şube açmayı ve Diğer bir faktör ise; yeniliğe ve değişime
personel sayısını da bu doğrultuda artırmayı açıklık. Üçüncü bir faktör olarak ise, etkili
planlıyoruz. ‘İnovatif ve öncü banka’ olarak iletişimi söyleyebilirim.
Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
Daha üst düzey kurumsallaşmaya ihtiyaç
var. Bu kurumsallaşma sürecinin kurumsal yönetimin dört ana unsuru olan adillik,
şeffaflık, sorumluluk ve hesap verebilirlik
unsurlarının gözetilerek ilerlemesi ve iş dünyamızın işleyişine daha yoğun şekilde tesir
etmesi önemlidir diye düşünüyorum.
Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için
ne yapıyorsunuz?
İhtiyaç duyduğum enerjiyi eşim ve çocuklarımdan alıyorum. Arkadaşlarımla vakit geçirmekten ve fırsat buldukça konserlere gitmekten
büyük haz duyuyorum.
Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Biz Garanti Bankası olarak daima geleceğe yatırım yapıyoruz. Sürdürülebilir ve kârlı büyüme
yaratmak için çalışıyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi; Garanti markasını rakiplerinden farklı
kılan üç temel nokta bulunuyor; taşıdığı müşteri
odaklı banka algısı, arkasındaki teknolojik altyapı ve dinamik, iyi eğitimli insan kaynağı. Bu
üç temel nokta, artan rekabet ortamında, en değerli markalar arasındaki yerimizi her geçen gün
daha da ileriye taşıyor. Ayrıca sosyal sorumluluklarımızı da son derece önemsiyoruz, bizce marka
değerinin önemli bir kısmı da topluma farklı
yönlerde katkı yapmaktan geçiyor. Eğitime,
spora, doğaya, kültür ve sanata destek veriyoruz,
sponsorluklarımızın yanı sıra birçok sivil toplum
örgütüyle ortak projeler gerçekleştiriyoruz.
Garanti Bankası
65 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan
Garanti Bankası, bugün 90 milyar dolara
ulaşan toplam konsolide aktif büyüklüğü
ile Türkiye’nin en büyük ikinci özel bankası
konumunda. Kurumsal, ticari, KOBİ,
özel, bireysel ve yatırım bankacılığı dâhil
olmak üzere, bankacılık sektörünün tüm
iş kollarında faaliyet gösteren Garanti;
hayat ve emeklilik, finansal kiralama,
faktoring, menkul değerler, portföy yönetimi
ve Hollanda, Rusya ve Romanya’daki
uluslararası iştiraklerinin de aralarında
bulunduğu sekiz finansal iştiraki ile entegre
bir finansal hizmetler grubu.
103
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Faruk Güllü
Faruk Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı
Güllüoğlu,
franchise
ile büyüyor
ABD’den Rusya’ya, Ukrayna’dan
Portekiz’e kadar birçok ülkede ortaklık
ya da franchise sistemiyle ürünlerini
satan Faruk Güllüoğlu, 2015 yılında yurt
içi ve yurt dışı toplam 200 mağazaya
ulaşmayı hedefliyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Baklavacılık serüvenimiz 1871 yılında başladı. İlk mağazamızı Güllüoğlu aile markası
çatısı altında açtık. Kısa bir dönem sonra
farklılaşmak, edindiğimiz yeni bilgi ve tecrübeleri temsil ettiğimiz kültür ve sanatımıza
aktarmak, kendi markamız ile ilerlemek için
1993 yılında Faruk Güllüoğlu markası ile
yola devam etmeye karar verdik.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
1995 yılındaki ikinci satış mağazamızı açtıktan sonraki üretim ve satıştaki değişim, büyüme trendinin en keskin virajı oldu.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Üç yurt dışı, 27 yurt içi olmak üzere 30 mağazamız ile hizmet veriyoruz. 2010 yılında yeni
bir mağazacılık konsepti geliştirerek yeni dünya
trendlerine göre, yeni yüzümüz ve yeni mağazacılık markamız ‘Faruk Güllüoğlu İstanbul’
ile müşterilerimize hizmet vermeye başladık.
Cafe&Restoran konseptini de bünyesinde bulunduran ‘Faruk Güllüoğlu İstanbul’da tatlı
104
ve kahvaltı çeşitlerinin yanı sıra sektörde ender
bulunan hepsi birbirinden özel el yapımı yüzlerce çeşit çikolata, pasta ve sütlü tatlı çeşitleri
ile Osmanlı ve dünya mutfaklarından yemek
seçenekleri sunuyoruz. ‘Faruk Güllüoğlu Geleneksel’ olarak adlandırdığımız baklavacı
konseptimizde ise baklavanın yanı sıra lokum,
helva, börek, poğaça çeşitlerimizi sunuyoruz.
+ Yurt dışında nerelerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Azerbaycan’da iki, Estonya’da bir şubemiz
bulunuyor. Ayrıca yurt dışında ülke dist-
Faruk Güllü
Aileden gelen 141 yıllık bilgi, deneyim ve
iş saygısını titizlikle devam ettirdiği Faruk
Güllüoğlu firmasının sahibi. Gaziantep
doğumlu. Baklavacılık işine babası Mustafa
Güllü’nün ve amcalarının yanında çalışarak
başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik
Mühendisliği Bölümü’nü kazandı, ama
baklavacılığı tercih etti.
ribütörlüklerimiz aracılığıyla ürünlerimizi
(baklava, lokum, helva, reçel) 35 ülkeye ihraç
ediyoruz. Büyümeye devam eden markamızla, bugün 25 ülkeye toplam 350 ton ürün
gönderiyoruz. Tüm bu çalışmalarımızın karşılığı olarak ihracatta 2011 yılını 2 milyon
dolarlık ciro ile kapatırken, 2012 yılını 3
milyon dolar ile kapatmayı planlıyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Ailede bir ilk olarak ve 141 yıllık bilgi ve
deneyim ile franchise sistemine geçiş yaptık. Kısa vadedeki stratejimiz, yurt içindeki
franchise’larımızı 2012 yılı sonuna kadar 35
şubeye çıkarmak. Yurt dışında ise, 2012 yılı
sonuna kadar uzun zamandır görüşmelerini
sürdürdüğümüz bir Ortadoğu ülkesinde
ilk anlaşmayı imzalama aşamasındayız.
2013 yılında yine yurt içinde Marmara
Bölgesi’ndeki franchise çalışmalarına devam
ederken, ikinci bölge olarak da İç Anadolu
Bölgesi’ndeki franchise çalışmalarımıza
başlamayı planlıyoruz. Franchise mağaza
çalışmalarımız kapsamında, birçok ülkeden ve özellikle Ortadoğu’da birkaç ülkeden
ciddi teklifler, ortaklık ve master franchise bir ekibe sahip olacaksın, ekibin motivasyotalepleri geliyor. Aralarında Katar, Bahreyn, nunu yüksek tutup, hedeflerini doğru belirBirleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler var. leyeceksin. Yetki vermeyi de bileceksin. Tabii
Karşılıklı görüşmelerimiz devam ediyor. öngörünün yüksek olması ve vizyonunun
Bunun yanı sıra yine bize yakın damak ta- geniş olması da, başarıyı tetikleyen unsurlar
dına sahip Bulgaristan, Romanya ve özel- arasında.
likle de Almanya’dan ciddi yatırımcılarla + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç
görüşüyoruz. 1998 yılından bu yana
var.
fuarlara katılarak markamızı taİyi bir ekonomi yönetimi ve isnıttığımız Rusya ve Ukrayna da
tikrara.
hedef pazarlarımız arasında yer
750 çalışan
+ Yoğun iş hayatının stresiyle
alıyor. ABD ve Kanada’dan
30 şube
mücadele etmek için ne yapıyorda birlikte çalışma teklifleri
2 marka
sunuz?
aldık. 2013 yılı sonuna kadar
Kendime boş zaman ayırmaya
teklifleri değerlendirmeye açık
ve çocuklarımla zaman geçirmeye
tutuyoruz. Tüm bu çalışmaların
çalışıyorum. TV kanallarındaki besonucunda, 2015 yılında yurt içi ve
yurt dışı toplam 200 mağazaya ulaşmayı he- ğendiğim, ilgimi çeken film ve dizileri takip
ediyorum. Sanat müziği dinliyorum ve vakit
defliyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç bulursam, benim için çok eğlenceli olan sıra
maddesi size göre nedir?
gecelerine katılmaya çalışıyorum. Haftada
Doğru, dürüst ve çalışkan olmak temel ilkele- birkaç akşam, arkadaşlarımla bir araya gelip iş
rim, ama başarılı olmanın önemli unsurlardan haricinde sohbet ortamları oluşturuyoruz.
birisi; en iyi bildiğin işi yapacaksın ve sonra iyi + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle-
rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Türkiye’de 141 yıl ve beş nesildir kalitesinden
taviz vermeden, Anadolu’nun Gaziantep şehrinde büyüyüp, hem yurt içinde hem de yurt
dışında milyonlarca kişinin kalbine markamızı; baklavayı yerleştirdik, sevdirdik, sahiplendirdik. Yetiştirdiğimiz ustaları, çalışanları
ile baklavacılık sektörüne liderlik yaptık. Bunlar bile markamızın hangi noktada olduğu
gösteriyor.
Faruk Güllüoğlu
‘Faruk Güllüoğlu İstanbul’ cafe&restoran
ve ‘Faruk Güllüoğlu Geleneksel’ baklavacı
konseptleriyle Faruk Güllüoğlu; sadece
geleneksel Türk tatlılarına değil, ayrıca Türk
ve dünya mutfağından seçme yemeklerle
her kesime hitap ediyor. Franchise sistemi ile
büyümeyi devam ettiren Faruk Güllüoğlu, yıllık
bin ton üretimi ve yüzde 20’si baklava olmak
üzere 25 ülkeye toplam 350 ton ürün ihracatı ile
sektörün lider markası konumunda.
105
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Tufan Durgunoğlu
FMV Işık Okulları Yönetim Kurulu Başkanı
Bireye özel
eğitim
Adını, Atatürk’ün onayı ile ‘Işık’a
çeviren Feyziye Mektepleri,
okulların salt binalardan oluşmadığı
felsefesiyle hareket ederek, ‘bireye
özel eğitim’e yatırım yapıyor.
+ Işık Okulları nasıl doğdu?
1800’lü yılların sonunda Selanik’te yaşayan
Türk aileleri çocuklarını eğitecek, onlara
gelişme ve yetişme olanağı sağlayacak modern bir Türk okulu arayışı içindeydiler. Bu
arayışların sonunda Mustafa Tevfik Efendi
tarafından 14 Aralık 1885 tarihinde dört
sınıf ve 50 öğrenci ile ‘Feyz-i Sıbyan’ açıldı.
Kurulduğu andan itibaren modern bir eğitim
anlayışına sahip olan ve yeni eğitim metotları
kullanan Feyz-i Sıbyan’a aynı eğitim anlayışına sahip, Atatürk’ün öğretmeni olan Şemsi
Efendi de katılmıştır. Balkan Savaşı’nı takiben İstanbul Beyazıt’a, daha sonra da 1923
yılında Teşvikiye’ye taşınan Feyziye Mektepleri, 17 Aralık 1934 tarihinde Ata’mızın da
onayı ile kuruluşunun 49’uncu yılında ‘Işık’
adını aldı.
+ Sektörde şu anki durumunuz nedir?
Biz birçok sektöre hayat veren girişimci, birçok alanda keşif yapan bilim adamı, birçok
anlaşmaya imza atan iş ve devlet adamı yetiştirmenin verdiği şevkle, kazandığımızı yine
tek faaliyet alanımız olan eğitime yatırarak,
106
anaokulundan üniversiteye kadar uzanan süreçte, iyi insan yetiştirerek karanlığı aydınlatmayı görev edinmiş bir eğitim kurumuyuz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Yurt dışında fiziken faaliyet göstermiyoruz.
Ancak çok yakında e-eğitim altyapımız ile
eğitime destek amaçlı faaliyet gösteriyor ola-
Tufan Durgunoğlu
1945 yılında İstanbul’da doğdu. 1957-1962
yılları arasında FMV Işık Okulları’nda okudu.
1968’te Robert Kolej İnşaat Mühendisliği
Bölümü’nü bitirdi. Daha sonra ABD Texas,
A&M Üniversitesi Geoteknik Ana Bilim
dalında zemin dinamiği konusunda ihtisas
yaptı. Sonra ABD’de iki yıl çalıştı. 1971’de
STFA Araştırma Şirketi’nde inşaat mühendisi
olarak işe girdi. Daha sonra STFA’dan
ayrılarak kendi şirketi Geoteknik A.Ş’yi
kurdu. Bir dönem Boğaziçi Üniversitesi’nde
ve İngiliz High School’da matematik
öğretmenliği yaptı.
cağız.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Öğrencinin kendini keşfetmesini sağlayacak, onun birçok farklı alanı deneyimleyebilmesini mümkün kılacak sistemi birey
bazına indirgeyebilmek. Bir nevi ‘mass customization’, yani bireye özel eğitim. Burada
hem teknolojik hem de mentorluk altyapı
çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. Biz
okulların binalardan oluştuğuna inanmıyoruz. Okul bir entegrasyon vesilesi. Yakın
gelecekte fiziki mekânın burada rolü gide- Öz ile kastım, bugün her şeyiyle bu kurum
rek azalacak. Mühim olan bireylere, onların yok olsa, sırf bu özden tekrar doğabilir.
merak ve öğrenme arzusu doğrultusunda Bizim iş yapış biçimlerimize, işe alımlarımıza,
tecrübe fırsatları vermek. Bu fırsatları en tedarikçilerimizle çalışmalarımıza, çocuklara
çok mümkün kılan eğitim kurumu olmak yaklaşımımıza yön veren temel üç değerimiz
bulunuyor: Merak, farkındalık ve sevgi.
arzusundayız.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç Bizler, herkesin özünde bir iyilik olduğu nokmaddesi size göre nedir?
tasından yola çıkıyoruz. Her insanın
Heyecan/tutku, sevdiğiniz iş ile uğiçerisinde bir hazine olduğuna inaraşmak, çok çalışmak. nıyoruz. Önemli olan bu hazine10 okul
+ Boşluğu doldurur musunuz?
nin ortaya çıkarılması. Hazine
1 üniversite
Türkiye’de iş hayatının daha da
ortaya çıktığı andan itibaren
ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
zaten yaptığınızı sevgiyle ya7.500’den
fazla öğrenci
Samimiyet, farkındalık ve glopıyor, daha çok merak ediyor,
bal vizyon.
daha çok çalışıyor, fayda sağlıyor
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücave mutlu oluyorsunuz. İşte bizim
dele etmek için ne yapıyorsunuz?
markamızın vaadi bu hazinenin keşEski bir Beşiktaş kulübü üyesiyim ve 1957’den finde çocuğa yardımcı olmak. Farkımız bu
beri Beşiktaş’ın tüm maçlarını takip ediyo- süreçteki yaklaşımımız. Mesajımız çok net:
rum.
Ne yaparsan yap, önce iyi insan olarak yap.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- Meraklı ol, özünde ol, öğrenmeyi bırakma,
rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin kendin ol, iyilik yap, fayda sağla, samimi ol,
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
dünyada ol, denemekten korkmayarak sevMarkanın özünde iyi insan yetiştirmek var. giyle var ol.
FMV Işık Okulları
FMV Işık Okulları pek çok ‘ilk’i hayata
geçirmiş bir kurum. Cumhuriyetin ilanı
ile ilk kez hazırlık sınıflarından itibaren
yabancı dil öğreten, henüz resmi okullarda
uygulanmadan Arapça ve Farsça’yı
programdan çıkarıp yerine felsefe, sosyoloji,
mantık, ticaret gibi dersleri koyan, ilk
defa cinsiyet farkı gözetmeden karma
eğitim yapan FMV Işık Okulları, SokratesCommennius programını Türkiye’ye
getiren ilk okullardan biri ve Küresel İlkeler
Sözleşmesi’ni imzalayan eğitim kurumu olma
özelliğini taşıyor.
107
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
İsmail Kutlu
Gizia Yönetim Kurulu Başkanı
Dünya
markası
olmaya
oynuyor
Eşarp koleksiyonu ile başladığı yolculuğuna
zamanla çanta ve ayakkabıyı da ekledi
ve bugün lüks kadın giyim segmentine
ulaştı. Yurt dışında da ilgi gören marka,
bilinirliğinden ödün vermemeye kararlı,
çünkü dünya markası olmak istiyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
1986 yılından itibaren bazı ticari ortaklıklar
nezdinde tekstil sektöründe faaliyet gösteriyordum. 2005 yılında ise Türk tekstilini ve
Türk modasını dünya çapında en iyi biçimde
gösterebilmek için bir marka kurmaya ve bu
markanın gelişim sürecine yani kısaca markaya yatırım yapmaya karar verdik. Bu düşünce ile Gizia markası dünyaya geldi.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
“Öncelikle Gizia markasının yaratılması en
önemli dönüm noktamız” diyebilirim. Böyle bir
markanın hedef kitlesi ile buluşması esnasında
titizlikle düşünmek ve karar vermek gerekiyor.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Gizia, lüks segmentte kadın giyim üreten bir
firmadır. Tabii ki zaman içerisinde ürün gamımızı genişlettik, yani çeşitliliğimizi artırdık.
Gizia’nın yanı sıra daha genç bir kesime hitap
edebilecek 4G by Gizia ismini verdiğimiz markayı yarattık. Bunun dışında çanta ve ayakkabı
gibi saraciye ürünlerinin tasarımına ve üre108
timine yöneldik. Ancak bunları markaya ait
ürünlerin kombinleri olarak düşündük, yani
Gizia’yı bir ayakkabı veya çanta markası gibi
konumlandırma hedefimiz olmadı. Özellikle
iç pazar ve Ortadoğu pazarı için Gizia eşarp
koleksiyonu ile başladığımız yolculuğumuzun
büyük ilgi görmesini takiben, Gizia Gold isminde yeni bir line yarattık.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Gizia, son dönemlerde iç pazardaki gücüyle
tanınan bir marka olmasına rağmen, dünya
çapındaki bilinirliğini Rusya, kuzey ülkeleri ve
İsmail Kutlu
Malatyalı. Ailesi 1935 yılından bu yana
manifaturacılık yapıyor. Ailede hazır giyim
sektöründe çalışan ilk birey. 1986’da
Kapalıçarşı civarında, 20 metrekareden
oluşan ilk mağazasını açtı. Sonrasında
birçok ticari ortaklığın içinde bulundu.
2005 yılında Gizia’yı kurdu.
Avrupa’da göstermiş olduğu stabil stratejisine
ve duruşuna borçludur. Bugün tüm dünyada
franchising mağazaları ve corner’ları da sayarsak 400 satış noktası ile takipçileriyle buluşan
Gizia, sadece geniş ürün gamı ve ürünlerdeki
kalitesiyle adını duyurmuş bir marka olmanın
yanı sıra, yarattığı ve kısa sürede fenomen haline gelen Gizia kadını imajıyla da takip edilen
ve trendsetter olarak kabul edilen bir marka
olmuştur.
+ Yeni hedefleriniz neler?
güven gerekir. Gizia bir dünya markası olmaya
Gizia’nın dünya devleriyle dirsek temasında ola- oynuyorsa bunu dile getirebilmek, ancak marbilmesi ve hatta onların önüne geçmesinin bazı kaya olan inanç ve güvenle mümkün olmuştur.
olmazsa olmazları olduğunun bilincindeyiz. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş haBu kararlı duruşumuz ve marka bilinirliğimiz yatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç var.
konusunda ödün vermeyen tavrımız nedeniyle, Vizyon sahibi insanlara.
bu konuda iyi bir yol aldığımızı düşünüyorum. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
Hedefimiz uzun vadede fark ve farkındaBen “Çivi çiviyi söker” deyimine
lık yaratan bir dünya markası olarak
inanan bir kişiyim. İş hayatının
sektördeki yerimizi almak.
+ İş hayatında başarılı olmanın en
yoğun stresiyle yine çok çalışarak
2 marka
önemli üç maddesi size göre nedir?
mücadele ediyorum.
21 mağaza
Kendi adıma konuşmam gere+ Markalaşma sürecinde, mar400 çalışan
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
kirse, öncelikle çalışma disiplini
ön plana çıkaran özelliklerin neler
gelir. Benim için Gizia markası haolduğunu düşünüyorsunuz?
yattaki tüm önceliklerin önüne geçÖncelikle fark yaratan bir tasarım anmiş durumdadır. Ben sadece markama
yatırım yapmam gerektiğini düşünüyorum. Bu layışımız var. Gizia’nın tasarım ekibi özellikle
yatırım, gerek ülkeme gerekse çalışma arkadaş- yurt dışındaki tüm fuarları takip eder, ancak
larıma, yani artık bir aile olarak kabul ettiğim Gizia bünyesinde hiçbir uyarlama göremezGizia ekibine olan borcumdur. Gerek orta va- siniz. Özgün tasarımların ihtiyaçlarını karşıdede gerekse uzun vadede bir firma sahibinin lamak için tasarım ekibimize geniş imkânlar
en iyi sonuçları alabileceği yer markaya yapılan sunuyoruz. Bizim ürünlerimizin yaratım süreyatırımdır. Son olarak ise başarılı olmak için öz- cinde asla bütçe kısıtlamaları yoktur. Tasarım
ekibimiz, tercih edilen kumaştan giysi üzerinde yer alacak aksesuarlara kadar tamamen
özgürdür. Swarovski taşların, İtalya’nın Como
kentinde Gizia için özel olarak Gizia imzasıyla
üretilen kumaşların kullanıldığı tasarımlardan
bahsediyorum. Fermuar elciklerine kadar tasarım ekibimizin kreatif dünyasından çıkar her
detay. Bunun dışında Gizia, uluslararası kalite
kontrol standartlarının bile altında üretim
yapar. Avrupa’da kabul edilen standart yüzde 5
oranında hatalı ürünün kabul edilebilir olduğu
yönündedir, ancak Gizia ürünlerinde bu oran
binde beşlere çekilmiş durumdadır. Ayrıca hızlı
ve eksiksiz teslimatlarımızla alıcılar nezdinde
göz dolduran bir hizmet veriyoruz.
Gizia
Uzun süre iç pazarda varlık göstermedi,
ama bu Gizia’nın bilinçli bir politikasıydı.
Çünkü ‘Gizia için kendi doğduğu topraklara
bir dünya markası olarak girmesi’ yönünde
bir strateji belirlenmişti. 2012 yılında bunu
başardığı söylenebilir.
109
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Harika Güral
Güral Porselen Yönetim Kurulu Üyesi
Krizlerin
büyüttüğü
marka
Daha çok iç pazara yönelmişken 1994, 1999 ve 2001
ekonomik krizleri sonrası, stratejisini değiştirerek
yurt dışına açıldı. Bugün ABD ve Avrupa başta
olmak üzere birçok ülkeye Güral Porselen ürünlerini
satıyor. Felsefesi ‘markada güven’.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
1989 yılında kuruldu ve hızla büyüdü. Bugün,
75 bin metrekaresi kapalı olmak üzere, 275
bin metrekare alan üzerinde üretim yapan
ve ürünlerimizi 52 ayrı ülkeye ihraç eden bir
firmayız. Güral Porselen’in kalitesi, TSE ve
ISO 9001 Kalite Güvence Standartı ile tescillendi. Başarıya endeksli şirket politikalarımız
ve gerçekleştirdiğimiz önemli yatırımlarla,
globalleşen dünyada ülkemizi başarıyla temsil ediyoruz.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli
dönüm noktaları neler oldu?
Başarılı Avrupa firmalarına baktığımızda
kuruluşlarının 1700’lü, 1800’lü yıllara uzandığını görüyoruz. Halbuki bizim Cumhuriyetimiz henüz 89 yaşında. Biz Türkiye olarak
kısa zamanda çok yol aldık. Güral Porselen
olarak ilk büyük sınavımızı 1994 yılındaki
krizde, döviz bir anda fırlayınca verdik. O dönemde pek çok firma vadeli satıştan nakit satışa geçtiği halde, biz büyük bir risk alıp vadeli
satışa devam ettik.
İkinci büyük sınavımızı 2001 yılında yine
110
döviz kurlarının ani fırlaması ile verdik. Bu
dönemde, büyük oranda iç piyasaya çalışıyorduk. Ülkemizi derinden etkileyen 2001 krizi
bize, kendimizi değerlendirip yenilenme fırsatı
sundu. Dış pazar bizim satışlarımızın yüzde
15-20’sini oluştururken, radikal bir karar alarak
kapasitemizin neredeyse yarısını dış pazarlara
yönlendirdik. Avrupalı ve ABD’li firmalarla
uzun vadeli ve sağlam işbirliklerimizin başlangıcı yine o dönemlere rastlıyor. Bizim yemek
takımı ürünlerimiz ile Avrupa’nınki farklı.
Bu durum bizi Avrupa ve ABD için farklı otel
Harika Güral
1979 Kütahya doğumlu. İlk, orta ve lise
eğitimini Kütahya’da tamamladı. 2001 yılında
İstanbul Bilgi Üniversitesi İngilizce İşletme
Bölümü’nden mezun olduktan sonra,
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde
işletme ‘master’ı yaptı. Ardından New York
Üniversitesi’nde işletme ve sanat tarihi
üzerine eğitim aldı.
grupları yaratmaya itti. Williams & Sonoma,
Ikea, Creta & Barrel, Alessi, Guy de Grenne
gibi pek çok firma için (private labelling) fason
üretim yapıyoruz. Şimdi fason üretim miktarımız azaldı, Avrupa ve ABD’de Güral Porselen
markasını rahatlıkla satıyoruz. Avrupa firmaları ile sağlam iş birliğimiz bize dünya mutfaklarının kapılarını açtı. Hint yemeği mutlaka
baharatlıdır, bunun için çok bölmeli tabaklar
geliştirdik. Türk yemeği suludur, bunun için
derin hazneli tabaklar istenir. Fransız yemekleri sosludur, çeşitli boyutlarda sosluklar iste-
nir. Gastronomi sektörüne yön veren firma yılında ‘ev grubu’, 2010 yılında ‘otel grubu’
haline geldik. Üçüncü büyük sınavımızı 2005 çatal-bıçak setlerimizi piyasaya sunduk.
yılında ucuz porselenin ülkemize girmesinin + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi nedir?
yolu açıldığında verdik.
+ Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Her şeyden önce kendime uzun vadede sürdüVitrifiye, seramik, porselen, çelik, ambalaj, tu- rülebilir bir hedef belirlerim. Plansız programsız
rizm, madencilik, enerji sektörlerinde...
çalışıldığında, başarının kısa vadeli olacağına
+ Yurt dışında nerede, neler yapıyorsunuz?
inanıyorum. Bu sebeple IQ’sunun yanında
Avrupa Birliği genel olarak
yüksek EQ’ya sahip, ‘ben’ yerine ‘biz’
Türkiye’nin en değerli pazarıdiyebilen takım oyuncuları ile çalı10 bin çalışan
dır. Güral olarak bugüne kadar
şırım. Son olarak ön yargılı olma37 mağaza
bizim en büyük pazarlarımız
dan, karşımdakini dinlerim.
+ Boşluğu doldurur musunuz?
İtalya, İspanya, Almanya gibi
8 bölge müdürlüğü
Türkiye’de iş hayatının daha da
gelişmiş AB ülkeleri idi. Bu yıl
4 bin
ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
İtalya pazarı yüzde 20 oranında
züccaciyeci
‘Ara’ eleman olarak çalışacak teknik
daraldı. Bu da bizi alternatif pazar
lise mezunlarının daha donanımlı olmaarayışlarına itti. Eski Sovyet ülkeleri,
sına, daha fazla girişimciye, iş hayatında varlık
Irak, Kuzey Afrika bizim için umut veriyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
göstermek isteyen daha çok kadına.
Porselende ithalat yolu açılınca, asıl işi çelik + Yoğun iş hayatının stresi ile baş etmek için
olan firmalar da porselen yemek takımı sektö- ne yapıyorsunuz?
rüne girdi. Biz de “Neden çelikçi olmayalım?” Seyahatlerim sırasında bol bol kitap okuyodedik ve araştırmaya başladık. Sonuçta yıllarca rum. İstanbul’daysam yüzüyorum. Zamanım
dünyanın en iyi çelik firmaları ile çalıştık. 2008 varsa, hocamla Mixed Marshall Arts grubun-
dan Muai Thai yapıyorum.
+ Markalaşma sürecinde markanızı diğerlerinden farklı kılan, öne çıkaran özellikler nelerdir?
Başarının sırrı, ‘güven ve sözünün arkasında
durmak’tadır. 22 yıl önce, kızı ilkokula
başladığında, çeyizi olur diye aldığı yemek
takımını değiştirmek isteyen müşterimizin
isteğini hemen yerine getirdik. 12 yıl önce
aldığı setin kırılan parçalarının yenilenmesini isteyen müşterimizi de geri çevirmedik.
Sizi diğerlerinden ayıran, öne çıkaran en
önemli gösterge, taklit edilmenizdir. Size
benzer işler yapan firmalar oluşunca bilin ki
doğru yoldasınız.
Güral Porselen
1976 yılında kurulan Kütahya Porselen’in
yüzde 76 hissesi Güral Porselen’e ait.
Kütahya Porselen’i işletirken elde ettikleri
deneyimlerle, daha yeni ve ileri teknoloji
ile daha iyisini yapmak için yüzde 100 Güral
Ailesi’ne ait olan Güral Porselen kuruldu.
111
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Enis Gürel
Güral Vit Satış ve Pazarlama Müdürü
Önemli olan
sağlık
Dört kıtada, 42 ülkeye ihracat yapan
Güral Vit, her zaman daha iyiye, daha
kaliteli ürüne odaklanıyor. “Önce sağlık”
diyerek, müşteri memnuniyetini artırıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Güral Porselen’in de kurucusu İsmet Güral tarafından 1995 yılında kuruldu. Güral Vit, modern
tesisleriyle ve işinin uzmanı, deneyimli, dimanik
kadroları bir araya getirerek (banyo, lavabo, saglık gereçleri) ihtiyaçlarını karşılayacak güçlü bir
kaynak oluşturdu.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Ekonomik krizin yaşandığı 2001 yılında yurt
dışı pazarlarına yönelerek, üretimimizin büyük
kısmını, ağırlıklı olarak Avrupa pazarlarına satmaya başladık. Bizim dönüm noktalarımızdan
biri, 2012 yılında 58 ülkeden, bin 800 firmanın
4 bin 515 ürün ile katıldığı ‘Red Dot Design’
uluslararası tasarım yarışmasında ürün tasarımı
dalında aldığımız ödüldür. Bizimle aynı anda
ödül alan firmalardan biri ‘Carrera 911’ ile Porche
Desing’dir. Dünya çapında tanınan ve başarısını
kanıtlamış büyük firmalarla aynı anda ödül alıp
ülkemize getirmek, bizim için büyük bir gurur
kaynağı oldu.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
112
Seramik sağlık gereçleri alanında, üretim kapasitesi, satış cirosu, yurt içi ve yurt dışındaki pazarlama ağı olarak önde gelen firmalar arasında
yer alıyoruz. Türkiye’nin her şehrinde toptan ve
perakendede potansiyeli en yüksek, ticari sicili
düzgün, alanında uzman Güral Vit markamızın değerlerine sahip çıkan bayilerimizle, güçlü
Enis Gürel
1972 Karabük doğumlu. İlk ve orta öğrenimini
Karabük’te, Liseyi İstanbul Maçka Anadolu
Gazetecilik Lisesi’nde tamamladı. Anadolu
Üniversitesi Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi İşletme Bölümü mezunu. 1996
yılında beri Güral Şirketler Grubu’nda çalışıyor.
Şirkette ilk görevi Güral Porselen Muhasebe
bölümünde oldu. 2000 yılında Güral Vit İzmir
Bölge Satış Temsilciliği’ne getirildi. 2005
itibariyle İzmir Bölge Müdürü olarak görev
yaptı. 2008 yılında Ege Akdeniz Batı Marmara
Bölgeler Müdürlüğü’ne atandı. 2012 Ocak
ayından itibaren Güral Vit Satış ve Pazarlama
Müdürü olarak görevini sürdürüyor.
bir dağıtım kanalına sahibiz. Bununla beraber
son yıllarda başlayan yapı marketlerle çalışmalarımızı faal şekilde sürdürüyoruz. Vitrifiye sektöründeki arz fazlasına ve yoğun rekabete rağmen,
kaliteli üretimimiz, geniş ürün portföyümüz,
profesyonel, genç, dinamik ekibimiz ile müşteri
memnuniyetini hedefleyerek, 2011 yılına göre
pazar payımızı artırdık. Gürallar Grubu olarak,
porselen, enerji, turizm, makine, maden sektörlerinde de faaliyet gösteriyoruz.
+ Yurt dışında nerelerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Dört kıtada, 42 ülkeye ihracat yapıyoruz.
Büyük Britanya, Fransa, Avustralya ve Hollanda başta olmak üzere, diğer Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Körfez ülkeleri
ve Hindistan’da faaliyet gösteriyoruz. Pazar
odaklı tasarımlarımız, servis kalitemiz, Fransa
NF, Avustralya Watermark, Hollanda KIWA
gibi uluslararası sertifikalarla belgelenmiş ürün
kalitemiz ile birçok pazarda uzun soluklu iş
birliklerine imza atıyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Yenilikçi tasarımlarla kaliteli ürünler yapmak
ve sağlığı ön plana çıkararak müşteri memnu- leri dolu dolu ve kaliteli geçiriyorum. İyimser,
niyetini her zaman daha da yükseklere taşımak ve esprili olmayı ihmal etmiyorum. İşime konarzusundayız. Müşterilerimize komple banyo santre olarak zamanımı iyi kullanmaya ve plançözümleri sunmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda lamaya önem veriyorum.
armatür, banyo dolapları, banyo aksesuarları ve + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerletamamlayıcı ürünlerle tüm tüketici gruplarına rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
hitap edecek, geniş bir ürün gamı geliştirmeyi neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Porselenden gelen tecrübemizle, farklı beyaz
planlıyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en
rengimiz ve dekor çeşitlerimizle görsel
önemli üç maddesi size göre nedir?
olarak fark yaratıyoruz. Asıl farkımız
300 bayi
Başarının en büyük sırrı, işin bizise, Red Dot tasarım ödüllü yeni
5 sektörde
zat içinde olmaktır. Tarafsız olarak
nesil ürünümüz WC Health. Tafaaliyet
insanları dinlemek, yapıcı eleştisarımda; fonksiyonellik, görsellik
10 bin kişiye
riye açık olup yakıcı, yıkıcı eleştirve estetiğin yanında, sağlığı da ön
istihdam
lerle tarumar olmadan yola devam
plana çıkararak, içgüdüsel duruşu
etmek gerekir. Başarılı insan dışarıdan
konforlu hale getiren WC Health’i
motive edilmeyi beklemez, kendi kendini
tasarladık. Güral Vit, WC Health ile dünmotive eder. İnsan ilişkilerini iyi yönetir.
yanın en prestijli tasarım ödüllerinden Red Dot
+ Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi Design Award’ı aldı. Ürünümüz, Almanya’nın
için …’ya ihtiyaç var.
Essen şehrinde Red Dot Tasarım Müzesi’nde
‘Eğitim, inovasyon ve markalaşmaya.
dünyanın en iyi tasarımları arasında sergileniyor.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek Birçok evde kullanılmaya başlanan WC Health,
için ne yapıyorsunuz?
Türkiye ve yurt dışındaki showroomlarda sergileEşime, çocuklarıma zaman ayırarak, bu süre- niyor ve yurt dışı fuarlarımızda da ilgi görüyor.
Güral Vit
Güral Vitrifiye, faaliyetlerine 1995 yılında
başladı. Mayıs 1996’da TSE, Ağustos
1999’da da ISO-9001 kalite belgelerini
alarak hizmetlerini çeşitlendirdi. Güral
Vitrifiye, üstün kalitesinin yanı sıra,
ürünlerin tasarımında da seçkin bir
beğeni anlayışını yansıtıyor.
113
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Nazım Ekren
İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü
Küresel
girişimci
yetiştiriyor
2012- 2013 akademik yılına yeni kampüs ve
bölümlerle giren İstanbul Ticaret Üniversitesi,
kısa zamanda oluşturduğu fakülteler, bölümler
ve programlarla büyüyerek ekonomide, ticarette
ve hizmetler sektöründe nitelikli insan sermayesi
oluşturulmasına büyük katkı sağlıyor.
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) prestij,
kurumsal-sosyal sorumluluk projesi olan İstanbul Ticaret Üniversitesi, 11’inci yılını geride
bırakarak olgunluk dönemine girdi. Dünyanın
önde gelen odalarından birisinin kurduğu üniversite olma özelliğini taşıyan İstanbul Ticaret,
kuruluş temellerinin atıldığı İTO için gözbebeği kadar önemli. Rektör Prof. Dr. Nazım
Ekren, üniversitenin temel amacından söz
ederken; “Eğitim düzeyi, bilimsel araştırma ve
yayınları, kültür ve sanat faaliyetleriyle küresel
ölçekte çağdaş eğitim ve araştırma yapmak,
bunun doğal sonucu olarak da ülkemizin ve
dünyanın önde gelen yükseköğretim kurumları
arasında yer almaktır. Bu yaklaşım, üniversitemiz 2001 yılında kurulurken ortaya konulmuş
önemli bir amaçtı” diyor. Teorik ve uygulama
derslerine öncelik veren, seçimlik dersler yolu
ile öğrencinin ihtiyacı olan bilgi ve donanımı
sağlayan, ulusal kimliğini koruyarak, küresel
ölçekte rekabet edebilecek donanıma sahip bireyler yetiştirmeyi hedefleyen İstanbul Ticaret
Üniversitesi, uluslararası platformda da adından söz ettirme kararlılığında.
114
+ Üniversiteniz için önemli dönüm noktaları
neler oldu?
Üniversitemiz, 130 yıllık tarihi geçmişe sahip,
dünyanın saygın kuruluşlarından İstanbul Ticaret Odası’nın bir prestij projesidir, bir sosyal
sorumluluk projesidir. İTO Eğitim ve Sosyal
Hizmetler Vakfı tarafından 2001 yılında kurulmuştur ve Türkiye’nin ilk vakıf üniversitelerinden birisidir. Sektörel ihtiyaçlara uygun
çözümler üreten iş dünyasına yakın olması,
Üniversitede hizmet veren rektörler
Ticaret Üniversitesi kurma düşüncesi
üniversitenin ilk mütevelli heyet üyelerinden,
İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreteri
rahmetli Prof. Dr. İsmail Özarslan
tarafından ortaya atılmıştır.
İlk rektörü Prof. Dr. A. Sait Sevgener: 2001- 2005
Prof. Dr. Ahmet Hayri Durmuş (vekil): 2006
Prof. Dr. Ateş Vuran: 2006 -2009
Prof. Dr. Sabri Orman: 2009 - 2011
Prof. Dr. Yücel Oğurlu (vekil): 2011
Prof. Dr. Nazım Ekren: 2011 -
üniversitemizin başta gelen ayrıcalıklarından
birisidir. Kurulduğu günden bugüne yaklaşık
90 kat büyüyen üniversitemizin kampüslerinin şehrin merkezinde bulunması, akademik
kadrosundan gelen güç, uluslararası projelerde yer alması, başarıyı destekleyen öğrenci
merkezli uluslararası niteliklere sahip olması
olgunlaşma sürecine girilmesine büyük katkı
sağlayan belli başlı özellikleridir. Bu özelliklerin geçtiğimiz 11 yıl içerisinde hayat bulması
birer dönüm noktasıdır.
+ Hedeflerinizi sıralar mısınız?
Üniversitemizin kuruluşunda çok somut bir
hedef belirlenmişti; küresel eğitim ve öğretim
programları uygulayarak çağdaş ve uygulamalı bilişim ve becerilerin gelişimini sağlamak. Politika ve stratejilerimize bu hedef yön
vermektedir. Evrensel ve yüksek öğretimi
izleyen bir üniversite olmak için çalışıyoruz.
Küresel rekabete uygun bir yapılanmaya
sahip olabilmek için hem akademik hem de
idari kadrolarda yeniden yapılanmayı başlattık. Özellikle Ticaret Üniversitesi olduğumuz
için de, akademi ve iş dünyasının ihtiyaçlarını
gözeten bir yapıyı da bu dönemde biraz daha
güçlendirmeye özen göstereceğiz. Kurumsal
temelimizi daha güçlendiriyoruz. Analitik
düşünceyi teşvik eden eğitim ve öğretim yapmayı bu akademik dönemle birlikte planlıyoruz.
+ Uluslararası bir üniversite olmak için neler
yapıyorsunuz?
12’nci yılında olgunluk dönemine gelmiş, bir
değişim-dönüşüm sürecinde bulunan bir üniversiteyiz. Güçlü bir akademik yapımız var.
285 öğretim elemanı orta ölçekli bir üniversite
için önemli bir aktiftir. Üniversitemizin geleceğini şekillendirecek iyi bir kadro oluşturduk.
Evrensel eğitim ve öğretim çerçevesine sahibiz. Yeni bir müfredat programı hazırladık.
Öğrenci dostu bir yüksek öğretim yapıyoruz.
Öğrencilerimiz hem İTO ile yaptığımız protokol hem de uygulamalı dersler çerçevesinde
mezun olduktan sonra arzu ettikleri iş yerlerinde kolayca istihdam edilecekleri bir donanıma sahip olacaklar. Mühendislik Fakültesi
bünyesinde koyduğumuz Girişimcilik ve Proje
Analizi adlı seçmeli ders ile öğrencilerimizin
KOSGEB’de yapılan eğitimi almış oldukları
varsayılarak, projelerinin otomatik finansmanını sağlayacak bir süreci de başlatmış olacağız. Piyasa ve toplum odaklı bir üniversiteyiz.
Çünkü Ticaret Üniversitesi olmak demek, iş
dünyası ile çok yakın ilişkisi olması gereken
bir üniversite konsepti ve topluma da sosyal
sorumluluk çerçevesinde bilgi birikimimizi,
tecrübemizi de aktarmak demektir. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Avrupa Birliği’nden
yedi ülkenin katıldığı bir proje yarışmasında,
Türkiye’den seçilen iki girişimci üniversiteden
birisi olmuştur. Girişimcilik pilot uygulaması
da devam etmektedir.
Öğrencilerimizin yetkinliğini artırmayı
amaçlıyoruz. Ülkemizin rekabet edebilir konuma gelmesine destek verebilmek için kurumsal rekabet adı verdiğimiz şirketlerimize
de destek vermek istiyoruz. Burada İTO ile
imzaladığımız protokol ve kurduğumuz Üniversite - İş Dünyası Araştırma ve Uygulama
Merkezi ile bu süreci hızlandıracağız. Üniversitemize önemli bir farklılık sağlayacak olan
üniversitemizin isminden de gelen ticaretle
ilgili ön lisans, lisans ve lisansüstü akademik
Fakülteler
Fen Edebiyat Fakültesi
Ticari Bilimler Fakültesi
Hukuk Fakültesi
İletişim Fakültesi
Mühendislik ve Tasarım Fakültesi
Uygulamalı Bilimler Fakültesi
Meslek Yüksekokulu
yapıyı yeniden güçlendiriyoruz. Erasmus ve Uluslararası
Ofisimizi yeniden güçlendireceğiz. Özellikle Uzakdoğu, Ortadoğu, Avrupa,
Afrika ve ABD’deki üniversitelerle bağlantı
kuracak dil bilen elemanları çok kısa süre
içinde hizmete başlatacağız.
+ Diğer üniversitelerde bulunmayan belli başlı
farklılıklarınız neler?
Üç enstitümüz bulunmakta. Bunlar sosyal
bilimler, fen bilimleri ve hiçbir üniversitede
bulunmayan Dış Ticaret Enstitüsü. Uluslararası işbirliklerinin yapıldığı bu enstitüde,
dış ticaretle ilgili alanlarda ve konularda lisansüstü eğitim ve öğretim programları uygulanacak. Uygulama ve Araştırma Merkezi
sayısı, üçten altıya yükseldi. Yeni merkezlerimiz Türkiye’de bir ilk özelliğini taşıyor:
Ekonomi ve Finans Uygulama ve Araştırma
Merkezi: Türkiye’nin ihtiyacı olan dünyada
ve ülkemizde yayınlanan bütün verileri, gelişmeleri izleyecek, yorumlayacak ve değerlendirmeye başlayacak. İtibar ve Derecelendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi: Önce Türkiye’de, bilgi ve birikimimiz oluştuğunda da komşu ülkeler için
bireylerin, şirketlerin ve devletlerin itibarını
ölçecek bir mekanizma kuracağız.
‘Üniversite - İş Dünyası İlişkileri Uygulama
ve Araştırma Merkezi: Merkezde, üniversite
ile iş dünyası arasındaki ilişkilerde klasiğin
dışına çıkılarak yeni nesil
ilişki biçimini ortaya koyulması hedefleniyor.
Bir başka önemli mekanizmamız da Teknopark- İstanbul olacak. Kurucu ortağı bulunduğumuz,
Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın sayılı
teknoparklarından birisi olması hedeflenen
proje ile teknoloji odaklı projelerin geliştirilip
paylaşılmasına imkân sağlanmış olacak. Mühendislik Fakültesi bünyesinde geçen yıl kurulan Mücevherat Mühendisliği bölümünde
de, mücevherat alanında bilimsel ve çağdaş
teknolojilere dayalı üretimi hedef alan imalat
mühendisliği eğitimi verilmektedir.
İstanbul Ticaret Üniversitesi
Kuruluş: 2001
Mütevelli Heyet Başkanı: Erhan Erken
Rektör: Prof. Dr. Nazım Ekren
Öğrenci sayısı: 5.330 - Lisansüstü öğrencileri
ile: 6.100
İdari personel sayısı: 207
Akademik personel sayısı: 285
Kampüs sayısı: 4 (Eminönü, Üsküdar,
Küçükyalı, Sütlüce)
Fakülte ve yüksekokullar: 6 fakülte - 1 Meslek
Yüksek Okulu
Enstitü sayısı: 3
Uygulama Araştırma Merkezi: 6
115
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Fatih Karaca
Karaca Yönetim Kurulu Üyesi
“Her ülkede
bir Karaca”
“Porselen, çatal bıçak, çelik, cam”
derken, tekstil sektörüne de girdi. Konsept
mağazacılığa yönelen Karaca, her ülkede
bir Karaca mağazası açmayı hedefliyor.
Bunun için ilk adımları attı bile.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
1973 yılında babam ve üç amcam tarafından
Eminönü Süleymaniye’de kuruldu. İlk olarak
cam işlemeciliği ile başlamışlar. O dönem
cam fabrikalarından ürünler işlenmeden geliyormuş, ama tüketici işlemeli ürünleri tercih
ediyormuş. Bu açığı görüp işleme üzerine bir
atölye kurup, faaliyete geçirmişler.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Üretimimiz 1990 yılında başladı. En önemli
gelişme ise 1999 yılında yaşandı. O tarihlerde
Türkiye’de porselen üretimi var, ama yurt dışından gelen çok kaliteli Bavyera ve limeyse
porselenleri yüksek fiyata satılıyordu. Ailem
aynı kalitede üretim yapıp yapamayacaklarını
araştırmaya başlıyor. Araştırmalar sonucunda
Fransa’nın güneyinde bir fabrika ile anlaşılıyor ve Karaca kendi markasıyla limeyse porselen üretimine başlıyor.
Herkes Türkiye’de yabancı markalara fason
mal üretimi yaparken biz gidip Fransa’nın
en büyük fabrikalarından birine porselen
ürettirdik. 2001 yılında ise fabrikayı Tunus’a
116
taşıdık. 2006 yılı ise bizim için yeniden yapılanma dönemi oldu. O zamana kadar alışveriş merkezlerinde dört tane mağazamız vardı,
ama çok daha fazla mağaza açma kararı aldık.
Aynı zamanda televizyon reklamlarına ve
sponsorluklara başladık.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Porselen, çatal bıçak, çelik, cam ve tekstil
sektörlerinde faaliyet gösteriyoruz. Porselende
sektörün lider markalarından biriyiz. Kaliteli,
kullanışlı ve trendleri takip eden modeller
üretiyoruz. Çatal bıçak, cam ve çelikte yine
Fatih Karaca
1982 İstanbul doğumlu. 2004 yılında Bilkent
Üniversitesi’nden mezun oldu. 2006’da
Universidad de Pompeu Fabra’da MBA’ini
tamamladı. Aynı yıl Karaca Perakende ve
Pazarlama departmanlarından sorumlu
oldu. 2008 yılından bu yana Karaca Yönetim
Kurulu Üyesi olarak görevine devam ediyor.
liderliğimizi sürdürmekteyiz. Karaca Tekstil
ise henüz çok yeni, ancak ev tekstilinde de iddialıyız. Bir numara olmayı hedefliyoruz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Yurt dışında franchise ile büyüyoruz. 8’i Karşınıza çıkan fırsatları iyi değerlendirebilAzerbaycan’da olmak üzere 16 mağazamız mek. Ailenin deneyim ve tecrübelerinden yavar. Avrupa’da büyümek için yeniden yapı- rarlanmak ve geniş görüşlülük sahibi olmak.
lanmaya gidiyoruz. Hollanda merkezli bir + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hadağıtım işine gireceğiz. Merkezi orada kurup yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
Türklerin yoğun yaşadığı yerlerde hızlı bir Meslek liselerinin çoğalmasına. Kalifiye insan
gücü boşluğu ancak bu şekilde giderilebilir.
şekilde büyümek istiyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele
etmek için ne yapıyorsunuz?
Porselen, çelik ve cam sektörlerinBoş vakitlerimi ailemle geçiriyodeki liderliğimizi sürdürmek isbine yakın
rum, seyahat etmeyi seviyorum,
tiyoruz. Ankara ve Bursa’daki
satış mağazası
fırsat bulduğumda ailemle birmağazalarımızı her ile taşıma
5 sektörde
likte yurt dışına gidiyorum.
planımız var. Bursa’daki mafaaliyet
+ Markalaşma sürecinde, marğazamızın içinde bir yemek
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
okulu da bulunuyor. Hem
ön plana çıkaran özelliklerin neler olprofesyonel hem de hobi amaçlı
duğunu düşünüyorsunuz?
yemek kursları veriliyor. Müşterimiz
ürünleri deneyimleyerek alsın istiyoruz. En önemli özelliğimiz kaliteli ürünleri ulaşıTabii ev tekstilinde bir numara olmayı he- labilir fiyatlara satın alabilmeniz. Karaca sayedefliyoruz. Asıl hedefimiz ise bir dünya sinde artık herkesin evinde bir limages ya da
markası yaratmak ve her ülkede bir Karaca fine bone yemek takımı bulunuyor. Örneğin
iddialı bir kampanya başlattık. 84 parça Fine
mağazası açmak.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç Bone Porselen Beyaz Altın Serisi’nin yanında
maddesi size göre nedir?
91 parça Premium Çatal Bıçak Kaşık seti,
deri sandığında hediye. Bu kampanya ile fine
bone yemek takımı olmayan kalmayacak.
Ya da yenilemek isteyenler bu kampanyanın
avantajından faydalanabilecek. Aynı zamanda
modayı takip eden bir markayız. Yılın modasına göre desenlerimiz, renklerimiz değişiyor.
Müşterilerimize fazla çeşit sunabiliyoruz.
2010 yılında başlattığımız konsept mağazalarımız sayesinde mutfak ihtiyacınızın tümünü
tek bir mağazadan karşılayabiliyorsunuz.
Karaca
1973 yılında İstanbul’da kurulan Karaca
Porselen, mutfak eşyaları sektöründe
faaliyet gösteriyor. Porselen ve çelik ürünler
olarak iki ana ürün grubu vardır. Çelik
ürünleri İstanbul’da Hadımköy fabrikasında,
porselen ürünlerini de Fransa’nın Limoges
bölgesinden ithal ettiği ham maddelerle
Tunus’ta üretiyor. Karaca Porselen 2001
yılında ilk alışveriş mağazasını İstanbul
Etiler’deki Akmerkez’de açtı.
117
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Emin Dindar
Koska Yönetim Kurulu Üyesi
105 yıllık
tat
Tüm Türkiye’nin yanı sıra birçok
ülkede de tanınan bir marka. 2012
içerisinde Riyad ve Dubai’de açılması
planlanan mağazalar için toplam 5
milyon TL’lik yatırım öngörülüyor.
Sonraki hedef ise Londra ve Paris.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Koska’nın temelleri 1900’lerin başında
Denizli’de ismimi aldığım büyük dedem
Hacı Emin Bey tarafından atılmış. Sekiz yıl
süren askerliğini Şam’da yapan Emin Bey’in
oğlu Halil İbrahim Adil Bey, orada öğrendiği
tatlıları askerlik dönüşü Denizli’de babasının dükkânına taşımış ve geliştirmiş. 1931
yılında ailesiyle İstanbul’a göç eden Halil
İbrahim Adil Bey, Laleli’deki Koska semtinde bir dükkân açmış ve burada yaptıkları
tatlılarla ünlenmeye başlamışlar. “Nereden
aldın bu güzel helvayı?” diye sorulduğunda
İstanbul’da ‘Koska’daki helvacı’ lafı dolaşır olmuş dillerde. Patentinin de alınmasıyla ‘Koska’daki helvacı’ ‘Koska Helvacısı’
olmuş.
+ Geçmişten bugüne gelene kadar, en önemli
dönüm noktaları neler oldu?
1974 yılında, Topkapı’da kurulan tesislerde
fabrikasyon üretime geçilmesi, firmanın en
önemli sıçrayışıdır. İkinci önemli dönüm
noktası ise; 1980’li yılların başına kadar beraber olan üç kardeşin aralarındaki anlaşmaz118
lık neticesinde ayrılmalarıdır. Bu aşamada
babam Mümtaz ve amcam Nevzat Dindar
diğer kardeşlerinden ayrı olarak Merter’deki
tesislerinde yollarına devam etmişlerdir. O
günlerden bu yana sahipleri ve üretimleri
tamamen farklı iki Koska bulunmaktadır.
Son yıllarda bu durum karışıklıklara neden
olduğu için logomuzun içerisinde nazar boncuğunu kullanmaya başladık.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Mesleğimizde 105’inci yaşımıza bastık. Bu
zaman içerisinde eski usülleri en modern
Emin Dindar
1969 yılında İstanbul’da doğdu. Şişli Terakki
Lisesi’nden mezun oldu. Sonrasında ABD’nin
Boston şehrinde pazarlama eğitimi aldı. 1992
yılında yurt dışı satışlardan sorumlu müdür
olarak Koska’da iş hayatına başladı. Halen
gruba bağlı beş anonim şirketin yönetim ve
icra kurulu üyeliklerini yürütüyor.
hale getirerek büyük ilerlemeler kaydettik.
Fabrikamız üretim kapasitesi ve kalitesi ile
dünya standartlarında entegre bir tesis halini aldı. Mekanik anlamda, sektörümüzde
Türkiye’nin en modern ve hijyenik üretim
tesislerine sahibiz. Teknolojinin getirdiği
imkânlarla kapasitemizi sürekli arırıyoruz.
Bulunduğumuz sektörde lider konumundayız. Günlük yaklaşık 50 ton helva, 20 ton
reçel ve 10 ton lokum üretim kapasitemiz
var. Bu üretimimiz mevcut tüm global kalite
standartları içerisinde gerçekleştirilmektedir.
HACCP ve ISO kalite belgelerinin yanı sıra,
Helal ve Kosher Sertifikası, (hayvansal ürün
kullanılmadığına ve çok kapsamlı hijyen üretim yapıldığına dair kalite belgeleri) İslam ve
Musevi dinlerinin hassasiyetini koruyan ve
bu dinlere mensup olanların ürünlerimizi rahatlıkla tüketmeleri için önemli belgelerdir.
Son olarak aldığımız BRC belgesi, sektörümüzde alınabilecek kalite ve hijyen belgelerinin son noktası sayılabilir.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde neler yapıyorsunuz?
1992’de ABD’de pazarlama eğitimimi ta- dinlemek ve müşterinin düşünce ve ihtiyaçlamamlayıp, şirkette yurt dışı pazarlamadan so- rına çok önem vermek.
rumlu yönetici olarak iş hayatıma başladım. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş haÖzellikle yurt dışı ayağımızı kuvvetlendir- yatının daha ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
mek üzere çalışmalar yürüttüm. O zaman, bu Çok çalışmaya.
çalışmalara başladığımızda üç bayimiz vardı. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
Bugün ise yaklaşık 60 ülkede 70 bayiye ulaş- için ne yapıyorsunuz?
Fırsat buldukça arkadaşlarım ve ailemle
tık. Fakat artık şubeleşme çalışmalarına
seyahat ediyorum. Hafta içi düzenli
ağırlık vermeyi hedefliyoruz. Aralık
spor yapıyorum. Hafta sonları ise
2011’de Cidde’de bir şube açtık.
115 bayi
+ Yeni hedefleriniz neler?
genelde şehir dışında program700 araçlık filo
Riyad ve Dubai başta olmak
lar yaparak daha iyi dinlenme
üzere bölgede mağazalar açimkânı bulmaya çalışıyorum.
Yaklaşık
700 çalışan
+ Markalaşma sürecinde, markamayı planlıyoruz. 2012 içerinızı benzerlerinden farklı kılan, ön
sinde Riyad ve Dubai’de açmayı
plana çıkaran özelliklerin neler oldutasarladığımız mağazalarımız için
ğunu düşünüyorsunuz?
toplamda 5 milyon TL’lik yatırım planlıyoruz. Sonraki hedeflerimiz ise Londra ve Markalaşma sürecimizde, geleneksel ürünlerimizi inovatif çözüm ve teknolojiler kullanarak
Paris.
+ İş hayatında başarılı olmanın size göre en tüketicinin karşısına çıkartıyoruz. Örneğin
önemli üç maddesi nedir?
tahin, pekmez tamamen doğal yöntemlerle
Mutlaka hedef koymak ve bu hedefte var gücü- üretiliyor ve tüm besin değeriyle tüketiciye
nüzle çalışmak. Çalışma takımını iyi kurmak satılıyor. Ayrıca tahin-pekmez karışımı ‘Süper
ve eğitime çok önem vermek. Daima müşteriyi İkili’ ismini verdiğimiz ürünümüz, ar-ge çalış-
malarımız sonucu çok pratik bir paketle satışını yapıyoruz. En hijyenik koşullarda üretilen
tahin - pekmez karışımını çocuklar beslenme
çantalarında taşıyabiliyor ve kapağını açıp
kolayca tüketebiliyor. Ayrıca tüketici ‘Fırında
Helva’ ürünümüzü paketinden çıkarıp hemen
fırına vererek, 15 dakika pişirdikten sonra sıcak
helvayı tüketebiliyor. Diyabet hastaları için özel
olarak reçel, lokum gibi diyabetik ürünler üretiyoruz. Ürün farklılaştırması için ar-ge çalışmalarımızı devamlı olarak sürdürüyoruz. Koska,
var olan organik ürünlere yakın zamanda organik krokan, organik helvayı ekleyerek tüketicinin beğenisine sunacak.
Koska
Türkiye’nin en büyük helva üreticisi
konumunda olan Koska, iç satışlar yanında,
dört kıtada 60 ülkeye ihracat yapıyor. AB
ülkeleri, ABD ve İngiltere başta olmak üzere,
Rusya, İsrail, Arap ülkeleri, İsveç, Danimarka
en yoğun ihracatın gerçekleştirdiği ülkeler.
119
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Neslihan Sivri
Lapitak Marka ve Pazarlama Müdürü
Tek kıstas
memnuniyet!
Birçok ülkeye ihracat yapıyor. Ama Lapitak
Marka ve Pazarlama Müdürü Neslihan Sivri,
gelinen noktayı yeterli görmüyor. Sivri,
“Marka bilinirliğimiz olmasına karşın hâlâ
milyonlarca ücretsiz ürün dağıtıyoruz”
diyor. Amaç, üründen memnun kalan
tüketicinin ikinciye yönelmesi.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
1963 yılında Eskişehir’de
dedem Erol Sivri’nin önderliğinde başlayan kozmetik
perakendeciliğimiz, 1993
yılı itibariyle İstanbul’da
kozmetik üretim olarak
devam etmeye başladı.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Babam Ercan Sivri’nin
Eskişehir’den İstanbul’a
yerleşmeye karar vererek
kozmetik işini üretim
olarak devam ettirme kararı, bizim için en önemli
dönüm noktası oldu.
+ Piyasadaki şu anki
durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Biz kozmetik krem üreticisiyiz. Lapitak, tüketi120
cinin güvendiği, ödüllü bir marka. Türkiye
çapında hemen hemen her eczanede ürünlerimiz satılıyor. Bununla birlikte kuaför
ve güzellik salonlarında da ürünlerimiz yer
alıyor.
+ “Ayak bakımı” deyince aklınıza ne geliyor?
“Ayak bakımı” deyince aklıma ilk gelen şey
‘ihmal’. Maalesef ayaklarımıza yeterince
özen göstermiyoruz. Vücut ağırlığının taşınması sonucunda oluşan fizyolojik değişimler sebebiyle ayaklar dinlenmeye ihtiyaç
duyuyor. Yaşın ilerlemesi ve zamanla alınan kilolar da ayakların dinlenme ihtiya-
Neslihan Sivri
1986 yılında Eskişehir’de doğdu. İlk
ve ortaokul öğrenimini İstanbul’da
tamamladıktan sonra Yeditepe Üniversitesi
Sanat Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu.
Halen Pazarlama Müdürü olarak görev
yapan Neslihan Sivri, şirket içinde birçok
görevde bulundu.
cını artırıyor. Bizlere spor ve hareket imkânı
sağlayan ayaklarımıza gereken ilgi ve bakımı
sağlamamız gerekir.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Yurt dışında birçok ülkeye ihracatımız var,
birçok ülkede Lapitak bilinen bir marka
olma yolunda ilerliyor. Yurt dışında da dağıtımı ecza depoları ile yapıyoruz. Tabii ki
bu çok zor bir süreç. Dubai, İtalya, Rusya
gibi ülkelerde yapılan büyük kozmetik fuarlarına katılıp, ürünlerimizin farkını anlatıyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
En büyük hedefimiz, Türkiye’de gösterdiğimiz başarıyı yurt dışında da yakalayıp bir
dünya markası haline gelmek.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Başarıyı yakalamak için, üretici iseniz, öncelikle inandığınız ürünü üretmelisiniz.
Sonrasında sabırlı, dürüst, sistemli olmak
başarının devamlılığını sağlayacaktır.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha-
yatının daha da ileri gitmesi için ... ’ya ihtiyaç var. lerde bulunuyor. Bunlar arasındaki farkı anlataHep tüketmek yerine iyi bir üretici olmaya.
bilir misiniz?
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek Eczanelerde satışa sunulan kremlerimiz el
için ne yapıyorsunuz?
ve ayak sağlığını koruma amaçlı olan
Düzenli olarak spor; özellikle pilates
ürünlerimizdir. Kuaför serisi
2 marka
yapıyorum. Çünkü sporla günün
ise bakım amaçlı hazırlanmış
tüm stres ve yorgunluğunu ataolup, manikür, pedikür ve
Yaklaşık
20 çalışan
biliyorum.
epilasyon sonrasında kulla+ Markalaşma sürecinde, marnım için uygundur. Ayrıca
50 bin
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
oje sürmeden önce kullanınoktada
satış
ön plana çıkaran özelliklerin neler
labilir, dalgalanma yapmaz ve
olduğunu düşünüyorsunuz?
ojenin kuruma süresini kısaltır.
Biz rastgele değil, kendi inandığımız
Hem kuaförün uygulaması için uyve tüketicimizi memnun edecek ürünler gundur hem de tüketici kuaförden satın alıp
üretmeye çalışıyoruz. Önem verdiğimiz şey; kendi uygulayabilir. Her iki durumda da el
tüketicimizin o an satın aldığı ürün için ve ayaklar nemlenerek ipeksi bir görünüm
ödediği para değil, ürünü bittiğinde mem- alır.
nun kalarak ikincisini almak istemesidir. + Sektörü düşündüğümüzde, erkeklerin ayak
Bu yüzden marka bilinirliğimiz oluşmasına bakımına ilişkin alışverişi yeterli düzeyde mi?
rağmen yıllardır milyonlarca bedelsiz tester Maalesef hayır. Erkekler, kadınlara göre
dağıttık. Tüketicimiz bedel ödemeden ürü- daha çekingen ve ihmalkârlar. Çoğu zaman
nümüzü deneyebilsin, memnun kalırsa satın da vakit darlığını bahane edip ayak bakımını çok ihmal ediyorlar. Bu yüzden onların
alsın diye.
+ Ürünleriniz hem eczanlerde hem de kuaför- alışverişini de kadınlar yapıyor.
Lapitak
50 yıldır kozmetik işinde olan Sivri Ailesi
20 yıldan bu yana yoluna Tutku Dış Ticaret
ve Kozmetik Ltd. Şti. ile devam ediyor.
Bünyesindeki markalar ‘Lapitak’ ve
‘Dermoness’ genellikle eczanelerde ve askeri
kantinlerde satılıyor. Eczane, parfümeri
mağazaları, market ve güzellik salonlarıyla
birlikte Türkiye’de, ecza ve itriyat depoları
vasıtasıyla ürünlerini dağıtıyor. Bünyesinde,
doktor ve eczane ekibiyle (üretim hariç)
yaklaşık 20 kişi çalışıyor.
121
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Erhan Boysanoğlu
MESA Yönetim Kurulu Başkanı
Konutta
marka
40 yıldan fazla kurumsal yapı
tecrübesine sahip MESA, kendini ‘konutta
marka’ olarak tanımlıyor. Bugüne kadar
yaklaşık 350 bin kişiye çağdaş yaşam
olanakları sunan şirket, önümüzdeki bir
yıl içinde 6 milyar TL’yi aşacak sekiz ayrı
projeyi hayata geçirecek.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
MESA’nın kuruluşu, 1960’lı yılların ortasına
kadar uzanır. O dönem Ankara’da yapılmakta
olan Şehirlerarası Otobüs Terminali’nin inşasında birlikte çalışan bir grup yüklenici, ara
yüklenici, kontrol grubunu oluşturan mimar,
mühendislerin bazıları bir araya geldi ve bu
beraberliği sürdürmeyi amaçladılar. Bu idealist
grup, daha sonra ‘mesken sanayii’ kelimelerinin ilk hecelerinden ilham alarak, MESA adı
altında, 1969 yılında Ankara’da şirketi kurdu.
Bu oluşum, çok küçük sermaye birikimleri ile
ama daha ziyade yoğun emek sunumu ile sürdürülmeye çalışılan, mimar ve mühendislerin
oluşturduğu bir beraberlikti. Para kazanmaktan ziyade, işi iyi yapmayı, sürdürmeyi amaçlayan bir birliktelikti. MESA’nın bu günlere
gelmesini sağlayan en büyük sermaye ‘takım
ruhu’dur. MESA’nın çok ortaklı yapısına karşın 43 yıllık köklü geçmişi, aslında aile şirketlerinin bile bu kadar uzun ömürlü olmadığı
inşaat sektörü için istisnai bir durum. MESA’ya
özgün bu özel durum ise 1969 yılında atılan
ilk temelin sağlamlığını ve çizilen rotanın ne
122
kadar doğru olduğunun da bir kanıtı.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Çağdaş anlamda site yaşamı, satış sonrası hizmetler, akıllı ve ekolojik binalar, tünel kalıp
sisteminin kullanımı ve üretimi, MESA’nın
Türkiye’ye getirdiği ilkler arasında yer alıyor.
Erhan Boysanoğlu
1947 Ankara doğumlu. 1971’de ODTÜ Mimarlık
Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nden mezun
oldu. 1970 yılında MESA Mesken Sanayii
A.Ş.’de mimar olarak çalışmaya başladı. İnşaat
müdürü, genel müdür yardımcısı ve yönetim
kurulu üyeliği yaptı. Mesa Toplu Konut A.Ş.’de
1994-2001 yılları arasında Yönetim Kurulu
Başkanlığı görevinde bulundu. 2002-2006
yılları arasında Türkiye Müteahhitler Birliği
Yönetim Kurulu üyeliği de yapan Boysanoğlu,
2006 yılından bu yana Türkiye Müteahhitler
Birliği Yüksek Danışma Kurulu üyeliğini
sürdürüyor ve MESA Mesken Sanayii A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor.
Proje bazında ise birçok ‘ilk’ler, ‘en’ler, MESA
imzası taşıyor. Bu noktada MESA projeleri,
bulundukları bölgede çağdaş yaşamın öncüsü
oldu, geleceğini belirledi. Bunun önemli bir
örneği, İstanbul-Bahçeşehir. Bir diğer önemli
örnek ise Ankara-Eskişehir Yolu. Bununla
birlikte Ankara’daki hemen hemen tüm yeni
yerleşim bölgelerinde trendleri MESA belirledi.
Örneğin; İstanbul istikametinde 1973 yılında
yaptığımız Batı Sitesi ile bölge ‘Batı Kent’ olarak
gelişti. Ayrıca Gaziosmanpaşa Koza Sokak ve
çevresindeki ilk gelişmeler ile altyapı çalışmaları,
MESA imzası taşıyor. MESA olarak ilk projeleri
yaptığımız bu bölgelerin geleceğini de belirlemiş
olduk. Burada yapılan MESA projeleri, bölgelerdeki gelişim için referans noktası oldu.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Şirket olarak ilk kez Türkiye’ye getirdiğimiz;
inşaatların daha hızlı, daha sağlam ve daha
ekonomik üretilmesine olanak sağlayan,
‘büyük proje’ tanımını birkaç yüzden, binlerce konuta çıkaran tünel kalıp sistemleri
üretiminde hâlâ dünyada pazar ve teknoloji
lideriyiz. Yine imalatta, inşaat mobilyası diye- dışında daha geniş kitlelere ulaştırabilmek yer
bileceğimiz, kapı, pencere, dolap gibi unsurları almaktadır. Bu doğrultuda; önümüzdeki bir yıl
son teknolojiyle üretiyoruz. Bunların yanı sıra içinde yurt içi ve yurt dışında, toplam büyükhizmet ve turizm sektörlerinde de şirketleri- lükleri 6 milyar TL’yi aşacak sekiz ayrı projeyi
mizle faaliyet gösteriyoruz.
hayata geçireceğiz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor mu+ İş hayatında başarılı olmanın en
sunuz? Gösteriyorsanız nerelerde,
önemli üç maddesi size göre nedir?
Yaklaşık
neler yapıyorsunuz?
En önemlisi en iyi becerdiğimiz
5 bin ÇALIŞAN
Yurt içinde olduğu gibi yurt
takım çalışmasıdır, bunun ya34 Şirket ve
dışında da birçok başarılı pronında iyi bir ön hazırlık çalışması.
ortaklık
74 bine yakın
jeyi gerçekleştiriyoruz. MESA
Uygulamada tavizsiz bir ‘kalite’
konut
Türkiye’de; Ankara’da Çankaya,
ve ‘yüksek standartlar’ yaklaşımı.
Dikmen, Ankara-Eskişehir Yolu,
Nihayetinde ise ortaya çıkardığınız
Gaziosmanpaşa, Çayyolu, Batıkent,
ürünün arkasında durmanız. Bu MESA
Or-an gibi; İstanbul’da ise Altunizade, Ataköy, özelinde; ‘imzasını attığımız projelerin, yıllarca
Florya, Etiler, Çamlıca, Çengelköy, Fener- aynı kalitede hizmet vermesi için yürütülecek
yolu, Halkalı, Kâğıthane, Maslak, Bahçeşehir, satış sonrası hizmetler’ olarak da tanımlanabiTuzla, Kemerburgaz gibi birçok semtte projeler lir.
gerçekleştirdi. Ayrıca Eskişehir, Mersin, İzmir, Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatıUrla ve Bodrum‘da da MESA imzasını taşıyan nın daha da ileri gitmesi için...’ya ihtiyaç var.
konut ve ticari projeler mevcut. MESA, yurt dı- Yaratıcı ve kalite merkezli çalışmalara odakşında ise Polonya, Azerbaycan, Letonya, Libya, lanmaya ve sürdürülebilir olmaya.
Rusya ve Almanya’da birçok projeye imza attı. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
Polonya’nın başkenti Varşova’da başladığımız için ne yapıyorsunuz?
Her sabah düzenli olarak spor yapmaya özen
konut projesi de bir yıl içinde tamamlanacak.
+ Yeni hedefleriniz neler?
gösteriyorum. Bunun yanı sıra toprak benim
Aslında bugün de, 43 yıl öncesinde olduğu için vazgeçilmez bir tutku. Hafta sonları
gibi, kuruluş noktasındaki hedefimizin pe- bizim ‘çiftlik’ dediğimiz arazimizde ya da
şindeyiz: İşimizi iyi, doğru ve sürdürebilir evimin bahçesinde toprakla uğraşmak, olta
yapmaya çalışıyoruz. Bu temel prensiple, balıkçılığı beni en çok rahatlatan aktiviteMESA’nın 50’nci yılını bizlerin, 100’ncü yılını ler. Bunların yanı sıra tabii ki kitap, müzik
ise çocuklarımız ve torunlarımızın kutlama- ve tiyatro-sinema gibi faaliyetler... Keza kimi
sını umut ediyoruz. Bununla birlikte özellikle zaman takip etmenin yanı sıra önemli kültürkısa vadeli hedeflerimiz arasında; MESA kalite sanat etkinliklerine destek de vermek...
ve güvencesini, gerek yurt içinde gerekse yurt + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle-
rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
MESA’nın kuruluş felsefesinde yer alan ‘işin
doğru ve sürdürülebilir yapılması’ yaklaşımı,
markalaşma sürecinin de temeli oldu. Bu çerçevede MESA’nın Türkiye’ye ilk kez uyguladığı
‘çevresiyle konut’ (bugünün modern site yaşamları) anlayışı MESA kurumsal kimlik bilincinin
ve kültürünün de çok önemli bir paydaşı oldu.
MESA’nın bu anlayışla ürettiği konutlar, aslında
‘günümüz bütünleşik pazarlama’ bilincinin ta
kendisiydi. 1969’dan 1990’lara gelindiğinde,
gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gerçekleştirdiği projelerle MESA, artık konutta ‘kalite’ ve
‘güvence’ ile anılan önemli bir markaydı. Bu gerçek, onu rakiplerinden ayıran en büyük özelliğiydi. 2000’li yıllara gelinceye kadar MESA’nın
‘konutta marka’ kavramının sahibi olarak pazara
sunduğu büyük ölçekli konut projeleri, MESA
markasının değerini ve konumlanmasını hedeflenen algıda pekiştirdi. 40’ncı yılında MESA da,
kendini artık ‘yaşam markası’ konumlandırması
ile tanımlamaya başladı.
MESA
1969 yılında Ankara’da kurulan MESA,
gerek Türkiye’de gerekse birçok ülkede
gerçekleştirdiği projelerle, 7.5 milyon
metrekarenin üzerinde nitelikli inşaat alanını
hayata geçirmiştir. 43 yıllık köklü geçmişinde
inşa ettiği 74 bine yakın konut, yaklaşık 350
bin kişiye kaliteli ve çağdaş yaşam olanakları
sunuyor. Bugün kimi MESA konutlarında,
üçüncü nesil yaşamlarını sürdürüyor.
123
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Galip Yorgancıoğlu
Mey İçki CEO
Türkiye’nin
ilk özel rakısı
onların
Geçen yıl dünya içki devi Diageo’nun
bünyesine katılan Mey İçki, uluslararası
tanınırlığını artırıyor. Mey, 2020’ye kadar
dünya markası olmaya kararlı.
+ Şirketiniz/markanız nasıl doğdu?
Sadece Tekel tarafından 1944-2004 yılları
arasında üretilen rakının, 2003’te çıkarılan
özelleştirme yasası ve piyasadaki liberalizasyon neticesinde, özel sektörde de üretimi
mümkün hale geldi. Böylelikle Tekel’in
2004’te Alkollü İçkiler Bölümü’nü satın alan
Mey İçki, Türkiye’nin ilk özel rakı üreticisi
oldu.
+ Piyasada şu anki durumunuz ne? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Üretimine 2009 yılında başlanan Yeni Rakı
Yeni Seri’yle ürün gamını genişleten ve tüketicisine ilk hasat anasonundan üretilmiş rakıyı tüketmenin ayrıcalığını sunan ve 2011
yılında rakının âlâsı ile Yeni Rakı Âlâ’yı piyasaya sunan Yeni Rakı, pazarın lider markası konumunda. Ayrıca, The Global Drinks
Market’in yayın organı Impact Databank’in
2011 yılı verilerine göre ‘Dünyanın En İyi
100 Distile Alkollü İçkisi’ listesinin küresel pazarda, perakende değeri sıralamasında
14’üncü sırada yer alıyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
124
Gösteriyorsanız nerelerde, neler
yapıyorsunuz?
Mey İçki, geçen yıl dünya içki
devi Diageo’nun bünyesine
katıldı. Böylelikle Yeni Rakı,
birçok ülkede Diageo’nun
portföyüne girdi ve ciddi dağıtım
avantajı yakaladı. En büyük ihracat
pazarı Almanya’da var. 2011 yılı
sonundan beri ‘Spirit of İstanbul’
temalı kampanyamızı sürdürüyoruz. Mayıs 2012’de Yeni Rakı ve
Tekirdağ Rakısı ile Almanya/Berlin,
Cannes Lions ve KKTC’de ilk rakı festivalini düzenledik, bu her yıl devam edecek. ‘Spirit of Istanbul’ kampanyasına ABD,
İngiltere, Benelux ve Doğu Avrupa ülkelerinde de başlayacağız. Yeni Rakı ile dünyanın
en büyük yaratıcılık festivali 59. Uluslararası
Cannes Lions’da Festival Sarayı’nın terasına
kurduğumuz ‘Meyhane’ ile dünyanın en
önemli reklamcı, tasarımcı, pazarlamacı ve
trendsetter’larına Türk mezeleri eşliğinde
rakı denettirdik. Ayrıca rakıyı yurt dışında
daha iyi anlatabilmek için Overteam Yayınları işbirliği ile İngilizce ve Almanca basılacak
‘Spirit of Turkey’ kitabımız da tamamlandı ve
yakında satışa çıkıyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
2020 yılına kadar Yeni Rakı’yı tam anlamıyla
bir dünya markası yapmak. Ciro bazında lider
58 marka
Kategorisinde
8 alkollü
içecek
Galip Yorgancıoğlu
1961 yılında doğdu. Galatasaray Lisesi
mezunu Yorgancıoğlu, üniversite öğrenimini
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde
tamamladı. İş hayatına 1990 yılında Philip
Morris’te Ürün Müdür Yardımcısı olarak
başladı, sonra Philips Morris/Marlboro
Pazarlama Müdürü olarak devam etti. Diageo
Güney Doğu Avrupa Pazarlama Direktörü,
Coca Cola Türkiye ve Avrasya Pazarlama
Direktörü görevlerinde de bulunan Galip
Yorgancıoğlu, bir dönem Burger King’in
Türkiye Genel Müdürlüğü görevini yürüttü.
Aralık 2003’te özelleştirilen Mey İçki’nin
CEO’su olarak Şubat 2004’te göreve başladı.
olduğumuz global anasonlu içkiler pazarında
satış hacminde de lider olmayı hedefliyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Öncelikle geleneklere bağlılık, ancak bunu yaparken de, her zaman yeniliklere de açık olmak
gerekiyor. Ve tabii ki iyi bir ekip ruhu şart.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş
hayatının daha da ileri gitmesi için … ’ya ihtiyaç
var?
Yatırımların sürdürülebilir olması çok önemli.
Örneğin biz, Yeni Rakı ile tüketicilerimize sadece bir içki sunmuyoruz; aynı zamanda 500
yıllık rakı mirasından kalan tüm değerleri
geleceğe taşımak için çalışıyoruz.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Türk rakısının tadını diğer ülkelerde üretilenlerden ayıran en önemli fark, kullanılan
anason tohumundan kaynaklanıyor. Suyla
karıştırılınca beyaza dönen rengiyle farklılaşan rakı, hem dünyada hem de Türkiye’de içki
pazarında ayrıcalıklı bir yerde bulunuyor.
Mey İçki
Mey İçki, 2003 yılı sonunda Özelleştirme
İdaresi’nden Tekel’in alkollü içkiler
bölümünü satın alan Nurol/Limak/Özaltın
ve Tutsab Konsorsiyumu tarafından 2004
Nisan ayında kuruldu. 2011 yılı sonu
itibariyle dünyanın bir numaralı içki üreticisi
Diageo’nun bünyesine katıldı. Kısa sürede
Johnnie Walker ve Smirnoff gibi dünya devi
markaları da portföyüne almasıyla sağlam
bir yapıya kavuştu. Geçen yıla kadar rakı,
votka, cin, likör ve şarap kategorilerinde
dağıtım yaparken, Diageo tarafından satın
alındıktan sonra listeye viski, rom ve tekila
kategorilerini de ekledi.
125
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Cüneyt Ağca
Opet Genel Müdürü
Sektörün
değişmez
lideri
20 yılda birçok yeniliğe imza atan Opet,
bu yıl Koç Grubu ile ortaklığının 10’uncu
yılını kutluyor. Sektöründe Türkiye’nin tek
yerli markası olan Opet’in Genel Müdürü
Cüneyt Ağca, hedeflerini anlattı.
+ Markanız nasıl doğdu?
Opet’in kuruluşu, şu anda Yönetim Kurulu
Başkanı olan Fikret Öztürk’ün 1982 yılında
öğretmenlikten ayrılıp ticaret hayatına geçişi
ile başladı. Mersin’de madeni yağ ve akaryakıt
konularında faaliyet gösteren Öztürkler Limited Şirketi’ni kuran Fikret Öztürk, eşi Nurten
Öztürk ile birlikte Öztürkler Limited’i kısa sürede büyütüp, 1992 yılında Opet’i kurdu. 2002
yılı sonunda Koç Holding Enerji Grubu’nun
yüzde 50’sine ortak olduğu Opet, son 10 yılın
en hızlı ve tutarlı büyüyen akaryakıt dağıtım
şirketidir.
+ Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Markamızın grafiği, 2004 yılında yüksek oktanlı kurşunsuz benzin ‘Full Force 98’ ve düşük
kükürtlü motorin ‘Ultra Euro Diesel’in pazara
sunulması ile üst noktasına ulaştı. 98 oktan
kurşunsuz benzini Türkiye’ye ilk kez getiren ve
‘Ultra Euro Diesel’ motorini Avrupa’dan önce
Türk tüketicisine sunan Opet oldu.
Opet istasyonlarının tuvaletlerinden başlayan
‘Temiz Tuvalet Kampanyası’, Opet Yönetim Ku126
rulu Üyesi Nurten Öztürk’ün özverili çalışmalarıyla 12 yıldır devam ediyor. Müşterilerimizi
yakından tanımayı ve alışveriş alışkanlıklarını
takip etmeyi sağlayan ‘Opet Kart’ uygulamasını ise 2004 yılında hayata geçirdik. Önce
Tarkan, ardından Cem Yılmaz ile gerçekleştir-
Cüneyt Ağca
1962 yılında Erzincan’da dünyaya gelen
Cüneyt Ağca, University of Southern California
Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun
olduktan sonra University of Texas’da yüksek
lisansını tamamladı. İş hayatına 1987 yılında
ABD’de University of Texas at Austin’de Petrol
Mühendisliği Bölümü’nde başladı. Daha sonra
Türkiye Petrolleri A.O.’da (TPAO) Üretim ve Yurt
Dışı Projeler Grupları’nda Proje Müdürü ve
Grup Başkan Yardımcısı olarak çalıştı. Cüneyt
Ağca, 2000 yılında katıldığı Koç Topluluğu’nda,
2008 yılına kadar Koç Holding Enerji Grubu
Koordinatörlüğünü yürüttü. Cüneyt Ağca,
2008 yılı Ocak ayından bu yana Opet Genel
Müdürü olarak görev yapıyor.
diğimiz reklam kampanyaları ise Opet’in bilinirlik ve marka imajına önemli katkılar yaptı.
Opet, Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi
(TMME) sonuçlarına göre, ölçümlenmeye başlandığı 2006 yılından bu yana aralıksız olarak
akaryakıt sektöründe müşteri memnuniyeti en
yüksek marka seçiliyor. Geçen yıl başladığımız
‘Kusursuz Hizmet Programı ile ‘The Loyalty
Awards’ yarışmasında ‘Best Customer Service
in a Loyalty Programme’ kategorisinde ödül
aldık. Geçtiğimiz yıl lansmanını yaptığımız
‘Opet Worldcard’ ise sektörde çok ses getiren bir
uygulama oldu. Yapı Kredi Bankası ile birlikte
Opet’ten sürekli alışveriş yapan müşterilerimize
daha fazla kazanabilecekleri bir sistem oluşturduk. Toplam kart sayısı 390 bine yaklaştı.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Perakende satışlar, ticari ve endüstriyel yakıtlar,
madeni yağlar, depolama ve uluslararası ticaret
konularında faaliyet gösteriyoruz. Opet, 2011
yılında yoğun rekabetin yaşandığı akaryakıt
dağıtım sektöründe büyük oyuncular arasında
pazar payını artıran tek şirket oldu. 2011 yılı
Opet
ciromuz 14 milyar 948 bin TL. Ağustos 2012 için çalışmaya devam edeceğiz.
itibari ile beyaz ürünlerde (benzin, motorin ve + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
gazyağı) yüzde 18.86 pazar payı ile sektörde maddesi size göre nedir?
ikinci, siyah ürünlerde (feul oil ve kalorifer ya- Çok çalışmak, ileri görüşlülük, dürüstlük.
kıtı) ise yüzde 11.49 pazar payı ile de ikinciyiz. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha+Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Kurumsallaşmaya, yenilikçiliğe ve odaklanYurt dışı faaliyetlerimiz, ithalat ve uluslamaya.
+ Markalaşma sürecinde, markararası akaryakıt ticareti alanında sürnızı benzerlerinden farklı kılan, ön
dürüyoruz. Londra ve Singapur’da
plana çıkaran özelliklerin neler
ofislerimiz var. Dünyanın iki
2 marka
olduğunu düşünüyorsunuz?
farklı bölgesinde hem ürün ti1.320 istasyon
Opet’in başarısının ardında, marcaretini yapabiliyor, hem de
816 çalışan
kamızın genç ve dinamik yapısı,
bölgesel olarak gemilere yakıt
güçlü bayi ağımız, yüksek sosyal
sağlayabiliyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
sorumluluk bilincimiz ve tüketiciyi
7/24 hizmet veren bir marka olarak ilememnun etmekteki istikrarlı çalışmalatişimin her mecrasını kullanıyoruz. Bu arada rımız var. Teknolojiyi en iyi kullanan akaryakıt
hayatımıza yepyeni bir karakter girdi: Opedo. şirketiyiz. Müşteri memnuniyetinde fark yaraOpet’in ‘Kusursuza Yolculuk’ serüvenini, bun- tıyoruz. Temiz Tuvalet Kampanyası, Yeşil Yol,
dan sonra Opedo sürdürecek. 2012 yılı bizim Örnek Köy ve Tarihe Saygı projeleriyle yaygın,
için çok önemli. Çünkü Opet’in kuruluşunun sonuç odaklı ve sürdürülebilir sosyal sorum20’nci, Koç Grubu ile ortaklığımızın 10’uncu luluk projelerimiz ile markamızın duruşunu
yılı. Müşterilerimizin beklentilerini karşılamak farklılaştırdık. Sektörümüzdeki büyük şirket-
1992 yılında kurulan OPET Petrolcülük A.Ş,
perakende satışlar, ticari ve endüstriyel
yakıtlar, madeni yağlar, depolama ve
uluslararası ticaret konularında faaliyet
gösteriyor. 2002 yılı sonunda Koç Holding
Enerji Grubu’nun yüzde 50’sine ortak
olduğu OPET, kuruluşundan bu yana alt yapı
yatırımlarına ağırlık verdi. OPET’e büyük
bir rekabet avantajı sağlayan depolama
kapasitesi, 2010 yılı itibari ile 1 milyon 76
bin 318 metreküpe ulaştı. KalDer Türkiye
Müşteri Memnuniyeti Endeksi’ne göre 2006,
2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında
sektörünün lideri olan Opet, 2012 yılında da
akaryakıt tüketicisinin en memnun kaldığı
marka olmayı başararak, yedinci kez sektör
liderliğini ilan etti. Opet’in Sunpet markası ile
birlikte 1.320 istasyonu var.
ler içindeki tek yerli firma olarak bu anlamda
üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiriyor
olmamız bize ayrı bir gurur veriyor.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
Benim felsefem iş hayatında çok çalışmak, ama
özel hayatta da eğlenmeyi ihmal etmemek.
Dansa özel bir ilgim var.
127
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Ferhat Sucu
Provel Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı
Reklamı ve
büyümesiyle
şaşırttı
Provel A.Ş. henüz iki yıl önce kuruldu, ama
bu sürede tüm Türkiye’de, özellikle PAREX
markasıyla tanındı. Şimdi, önümüzdeki yıl
yapmayı planladığı ihracat bağlantılarını
ve altyapısını hazırlıyor. PAREX şaşırtmaya
devam edecek gibi.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
2010 yılında 18 yıllık profesyonel yöneticilik
iş hayatımı sonlandırma kararı verdim. İş
tecrübelerimi değerlendirip, beni iyi tanıyan
iş arkadaşlarımın da yönlendirmesi ve hatta
teşvik etmesi ile 2010 yılında Provel A.Ş’yi
kurduk. Ocak 2011’de PAREX markamızı
tüketicinin beğenisine sunmak için start
verdik. Markamız iki yılda tüm Türkiye’de
bilinen, kabul edilen, tercih edilenler listesine
girdi.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Geçmişimiz yok denecek kadar az bir süreci
kapsıyor. Bundan sonraki zorlu büyüme periyotlarında, “Bizim de dönüm noktalarımız
olur” diye düşünüyorum.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
PAREX markamız ile üç ana kategoride faaliyet gösteriyoruz. Temizlik yardımcıları,
çöp torbaları ve de mutfak yardımcı ürünleri kategorilerinde yaklaşık 200 çeşit ürünümüz var. 20 aylık süreçte Türkiye’deki
128
tüm ulusal ve lokal zincirlerde bulunmayı
başardık. Yaklaşık 17 bin perakendecinin
rafına ürünlerimizi yerleştirdik ve geçen ay
1 milyon koli akış rakamına ulaştık. ‘81 ilde
81 ürün’le tüketiciye ulaşma sloganıyla çıktığımız bu yolculukta, ikinci yılın sonunda,
yüzde 14’lük pazar payını yakaladık.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
2011 yılında tüm Türkiye’deki bulunurluğumuzu sağladıktan sonra, 2012 başında
ihracata başlama kararı verdik. 2012 yılı
Ferhat Sucu
1971 Samsun doğumlu. Makine mühendisi.
İş hayatına 1993 yılında Unilever’de başladı.
16 yıl Unilever’de değişik pozisyonlarda
yöneticilikler yaptı. 2009 yılında Doğuş Çay’a
geçti. 2010’da Projel A.Ş.’yi kurdu. Halen
Provel Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı.
ihracatta bağlantıları kurduğumuz, yurt içi
ve yurt dışı fuarlarına katıldığımız ve şu ana
kadar 10 ülkeye ürünlerimizi gönderdiğimiz,
özetle bu işi öğrendiğimiz bir yıl oldu. 2013
yılında ihracat işimizi büyütmek için departmanımızı kurduk ve tüm ön hazırlıklarımızı
tamamladık. Önümüzdeki yıl sonuna kadar
en az 30 ülkeye ulaşıp, bu ülkelerde güçlü
partnerler ile çalışıp, markamızı global bir
marka haline getireceğiz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
2013 yılı hedeflerimizin başında, yüksek
oranda büyümeye devam etmek geliyor.
Marka bilinirliğimizi daha yüksek seviyeye
taşıyıp, yeni kategorilere giriş yapmayı planlıyoruz. Ayrıca 100 milyon TL üzeri ciro
yapan şirketler listesine girmeyi hedefliyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Öncelikle çalışmak geliyor. Yaptığınız işi
biliyor olmanız ve başarıya giden yolda sizin
kadar isteyen ve başarıya ulaşmak için çalışan
kaliteli bir ekibinizin olması gerekiyor.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha-
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç Tüketicinin, markanın farklılığını görevar.
bileceği ilk şey aslında dış görünüştür.
Çalışanların keyif aldıkları, çalışmak iste- Bizde burada “Çok farklı tasarımlar, canlı
dikleri, verimli olabileceklerine inandıkları ve sıcak renkler kullanarak tüketicinin,
işleri yapmalarının, iş hayatına değer kata- rafta markamızı hemen görmesini, dikcağını düşünüyorum. Çünkü bir işteki
katini çekmesini sağladık” diyebilirim.
kalıcı başarı, en fazla çalışanın isteAyrıca durağanlık ve sıradanlık
diği kadar gerçekleşebiliyor.
hastalıklarına çözüm getirecek,
Bu gerçeği bilerek, şirketifarklı ve inovatif ürünler çı200 çeşit ürün
mizdeki tüm çalışanlarla işin
kardık. Örneğin Türkiye’nin
başından sonuna kadar yapilk transparan temizlik se1 milyon koli akışı
tıklarından keyif alıp almatini ürettik. Yine Türkiye’de
320 ÇALIŞAN
dıklarının takibini yapıyoruz.
ilk defa tüm serisi doğada çözü+ Yoğun iş hayatının stresiyle
lebilen ilk ve tek markası olmayı
mücadele etmek için ne yapıyorsubaşardık. Doğada çözünebilirliğin
nuz?
önemini anlattık. Bir de tüketicinin dikkaAkşamları gazete, dergi ve kitap okuyarak tini çekecek motto’lar bulduk ve pazarlama
stres atıyorum. Hafta sonları ise özellikle faaliyetlerimizi bunlar etrafında yürüttük.
oğlum ve arkadaşlarım ile zaman geçirmek, Bunlar da, PAREX’in bilinirliğinin çok çok
tüm haftanın yorgunluğunu atmama yar- hızlı artmasını sağladı. Örneğin çöp torbadımcı oluyor.
larında uzun tartışmalardan sonra, ilk lans+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- manımızda, “Çöpünüze talibiz” dedik, çok
rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin ses getiren bir kampanya oldu.
129
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Aykan Sözüçetin
Penguen Gıda Genel Müdürü
Yenilikçiliği
ve lezzetiyle
ayrışıyor
Konserve sektöründe makineli tarımı
başlatan ilk firma… Türkiye’nin en büyük
reçel üreticisi… Konserve ürünlerde
kavanozda en çok tercih edilen marka…
‘Yenilikler’le öne çıkan Penguen Gıda, yeni
ürünlerini piyasaya sunmaya hazırlanıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Firmamız, Gençoğlu Ailesi tarafından 1989 yılında, Türkiye’nin en verimli tarım alanlarının
tam kalbinde Bursa’da 7 bin 500 metrekarelik
kapalı alanda kuruldu.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Penguen Gıda, Türkiye’nin en büyük reçel
üreticisi, konserve ürünlerde ise kavanozda en
çok tercih edilen lider markasıdır. Konserve
ürünleri ilk kez sağlıklı cam kavanozda sunan
Penguen Gıda; reçel, sebze konserveleri, salça,
turşu, hazır yemekler, haşlanmış bakliyat, dondurulmuş gıda gibi yüzde 100 yerli üretimden
elde ettiği ürün çeşidini her geçen gün zenginleştiriyor. Penguen Gıda; bugün sekiz bölge
müdürlüğü ve 40 bayiden oluşan yaygın dağıtım kanalı ile tüm ürünlerini Türkiye’nin her
köşesine ulaştırıyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Satışlarımızın yüzde 40’ını yurt dışına ihraç
ediyoruz. Ürünlerimizi, başta Almanya, İngiltere, ABD, Fransa, Hollanda, İsviçre, Rusya ve
İsveç’in yer aldığı 35 ülkeye ihraç ediyoruz.
130
+ Yeni hedefleriniz neler?
Penguen Gıda, sürdürülebilir büyüme hedefi
ile yola çıkmış, son yıllarda ise verimlilik çalışmalarına yoğunlaşmış bir kuruluş. Biz,
ihracattan ödün vermeden, aynı zamanda iç
pazarda kendi markamızla büyüme yolunda
kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz. Reçel
grubunda liderliğimizi, konserve ve turşu grubunda ise büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz. Diğer yandan dondurulmuş ürünlerde de
büyümemiz devam ediyor. Ürün yelpazemize
tüketici beklentisi doğrultusunda yeni ürünler
ekleyerek ve yeni yatırımlar yaparak sektördeki
yenilikçi marka kimliğimizi korumak öncelikli
Ş. Aykan Sözüçetin
1972 Bursa doğumlu. Uludağ Üniversitesi
Yabancı Diller Bölümü mezunu. Türkiye Gıda
Meclisi üyesi. Penguen Gıda’da yurt dışı
satışlar biriminde görev yapan Sözüçetin,
halen Penguen Gıda Genel Müdürü ve
Yönetim Kurulu üyesi.
hedefimiz.
Yeni hedeflerimiz
arasında meyve
suyu, dondurulmuş hazır yemek,
konserve balık
ürünleri gibi projeleri hayata geçirmek bulunuyor.
2013 yılında bu
projelerden bir kısmını devreye almayı planlıyoruz.
+ İş hayatında
başarılı olmanın en
önemli üç maddesi
size göre nedir?
1. Şirket kültürüne uygun ama ciddi hedefleri
olan bir vizyon.
2. Bu vizyonu gerçekleştirebilecek hırslı bir
ekip.
3. Pazar dinamiklerinin değişimine hızlı
uyum.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş
hayatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç tarıma destek veriyor, yeni hasat makinelerini
var.
ülkemize kazandırıyoruz. Makineli tarım ve
Vizyoner yöneticilere.
fabrika içi modernizasyon çalışmaları için son
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- üç, dört yılda yaklaşık 15 milyon TL’lik yatırinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin rım yaptık.
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Türkiye’de konserve sektöründe makineli taMarkamız, ilklere imza atarak öne çıkmış, rımı başlatan ilk firma olan Penguen Gıda;
örneğin konserveyi cam kavanozda ilk
iki adet bezelye hasat makinesi, mısır
kez sunarak sektörüne yön vermiş
hasat makinesi, fasulye ve ıspanak
bir marka. Közlenmiş biber, kavhasat makineleri sayesinde tarla10 bin üretici
rulmuş ıspanak gibi yenilikledan direkt hasat yapabilmekteSezonluk 800
riyle sektöre yeni ve alternatif
dir. Pazardan,marketten ‘taze’
çalışan
ürünler sunan bir marka. Yenidiye alınan birçok sebze en
Sektöründe ilk
liklerimizle ayrışıyoruz. İki yıl
az
iki, üç günlüktür. Modern
üç ihracatçıdan
süren ve tüm dünya ülkelerini
tarım
teknikleri kullanılarak
biri
kapsayan araştırma sonucunda
üretilen sebze ve meyveler ise lezzet,
Penguen Gıda’nın kendi buluşu olan
kalite ve besin değerlerinin ciddi kayıp‘Ispanak Konservesi’ni ilk üreten firma olduğu larını ortadan kaldırmaktadır. İki, dört saat
tescillendi, ürünün patentini aldı. Karadut içerisinde üretime alınan ürünler dalından
reçeli, orman meyveleri reçeli, yaban mersini koparıldığı tazeliği koruyarak, katkı maddereçeli, pancar turşusuna ilave olarak cevizli leri kullanılmadan, el değmeden sağlıklı cam
ezme, acılı turşu gibi yeni ürünler ile hem kavanozlara doldurulmaktadır. Tüketicilerimarkamıza hem de sektöre dinamizm kazan- mizin daha taze, daha kaliteli ve besin değeri
dırıyoruz. Diğer yandan, Türkiye’de makineli daha yüksek ürünleri; yıkamaya su harcama-
dan, hazırlama ve pişirmede zamandan tasarruf edilerek tüketmesi sağlanmaktadır.
Makineli tarım sayesinde Türk çiftçisi daha
da bilinçlenerek sanayi tip ürün ekimine
yönelecek ve arazi toplulaştırma projeleri ile
de büyük arazilerde daha az maliyet ile daha
fazla verim, daha iyi kalite ve en önemlisi
daha fazla kazanç elde edecektir. Bir gıda
firması olarak ürünlerimizin lezzetiyle de
ayrışıyoruz. Örneğin, reçel ve turşu çeşitlerimiz, özgün lezzetleriyle benzerleri arasından
sıyrılarak damak zevkine düşkün tüketiciler
tarafından özellikle tercih ediliyor.
Penguen Gıda
Kuruluş amacı tümüyle ihracat olan
Penguen Gıda, Avrupa standartlarına uygun
dizayn edilen fabrikası, makine parkları ve
depolarıyla 23 yılda 10 kat büyüdü. Penguen
Gıda, bugün 250 bin metrekarelik açık arazi
üzerine kurulu 75 bin metrekarelik kapalı
alanda dünya standartlarında üretim yapıyor.
131
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Hüseyin Gencer
Perspective Kelebek Tekstil
Yönetim Kurulu Başkanı
Yüzde 100
Türk, yüzde
100 yerli
42 ülkeye ihracat gerçekleştiren,
yüzde 100 Türk sermayesiyle,
yüzde 100 yerli üretim yapan bir
firma olan Perspective, kısa sürede
Çin pazarına girmeye hazırlanıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Şirketimiz, orta öğrenim sürecinin bitip
üniversite hayatının başlamasıyla, ailemizin bizleri ticari
hayata yönlendirmesiyledoğdu. O günlerde popüler olan Sultanhamam’da
kiralanan bir dükkânda,
hiçbir sektör ve fizibilite
çalışması yapılmadan,
tamamen çevremizin
yönlendirmesiyle hazır giyim
sektöründe olmaya karar verdik. 1973’te Kelebek Tekstil
Tic. Ltd. Şti. kuruldu. Kelebek Tekstil, 2000 yılında
bugünkü Perspective markasını yarattı.
+ Geçmişten bugüne gelirken,
en önemli dönüm noktaları
neler oldu?
İki dönüm noktası var. İlki,
5 Nisan 1994 ekonomik
kararları sonrasında, o sı132
ralar 20 yıldır faaliyette bulunduğumuz iç
pazardan tamamen çıkarak, herkes için yeni
bir pazar olan Rusya’ya yönelmemizdir.
İkinci dönüm noktamız ise, iki yıl
önce yeniden iç pazarda büyüme
hedefiyle mağazalaşma sürecini
başlatmamızdır.
+ Piyasada şu anki durumunuz
nedir? Hangi sektörlerde faaliyet
gösteriyorsunuz?
Şu anda sadece kadın hazır
Hüseyin Gencer
1978 Marmara Üniversitesi Maliye ve
Muhasebe Bölümü mezunu. İyi derecede
İngilizce ve Rusça biliyor. Yönetiminde
olduğu dernek ve vakıflar şunlar: OTİAD
Kurucu Üyesi ve iki dönem yönetim kurulu
üyesi, İTKİB’de üç dönem Hazır Giyim
Yönetim Kurulu Üyeliği, BETAV’da (Bitlis
Eğitim ve Tanıtım Vakfı) 20 yıldır yönetim
kurulu üyesi.
giyim ve aksesuar satışı alanında faaliyet gösteriyoruz. Bağımsız Devletler
Topluluğu’ndaki başarımızın iç pazarda da
gerçekleşmesi için yoğun şekilde kendi pazarımızda da yapılanıyoruz.
+ Yurt dışında başka faaliyetleriniz var mı?
Başta Rusya olmak üzere, hemen hemen tüm
komşu ülkelerde bayilik şeklinde faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca Moskova’daki showroomla
bağlantılı olarak daha fazla bayilik vermeyi
hedefliyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
İç pazarda 2012 yılı itibariyle sahip olduğumuz 18 mağazayı, 2015 yılında 47 mağazaya
çıkarmak ve beklediğimiz satış hacmine
ulaştırmak. Dış pazarda ise, yeni gelişen ve
büyüyen pazarlarda etkin bir şekilde yerimizi
almak. En büyük hedefimiz ise Çin pazarına
girmek.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Her ne iş olursa olsun, ilk günkü heyecanla yapılırsa, başarıya götüreceği kanısındayım. Tabii
bunun arkasında işini seven ve dinamik bir eki-
bin önemi hiç şüphesiz ki yadsınamaz. Ayrıca rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
global dünyada yaşanan tüm siyasi, ekonomik ve neler olduğunu düşünüyorsunuz?
sosyolojik değişimleri yakından takip etmenin, Perspective, bugün 42 ülkeye ihracat gerçekleştiren yüzde 100 Türk sermayesiyle
zamanında manevra almada çok önemli olyüzde 100 yerli üretim yapan bir
duğunu düşünüyorum.
+ Boşluğu doldurur musunuz?
firmadır. Bizi meslektaşlarımızYurt dışında
Türkiye’de iş hayatının daha da ileri
dan ayıran en önemli unsurun
41 mağaza
gitmesi için …’ya ihtiyaç var.
bu olduğunu düşünüyorum.
132 çalışan
Stratejik planlamaya.
Bunun yanı sıra hedeflediği42 ülkeye
+ Yoğun iş hayatının stresiyle
miz kadın, modayı takip eden,
ihracat
mücadele etmek için ne yapıyorkaliteyi önemseyen modern bir
sunuz?
kadın. Yalın silüetlerle trendleri
Spor, seyahatler ve sosyal sorumluluk
harmanlayarak dünya moda takvimi
bağlamında gerçekleştirilen dernek ve vakıf çerçevesindeki koleksiyonlarımız da bizi yine
çalışmalarıyla stresten uzaklaşmaya çalışıyo- farklılaştıran temel unsurlardan. 2013 yaz
rum.
koleksiyonumuz çoktan bitti. 2014 kış kolek+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- siyonumuz için çalışıyoruz.
Perspective
‘Bakış Açınızı Değiştirmeye Hazır Mısınız?’
mottosuyla yola çıkan Perspective, 1973
yılında Sultanhamam’da Kelebek Tekstil
Tic. Ltd. Şti olarak tamamen toptan satış
mantığıyla iç piyasa müşterilerine hizmet
veren bir firma olarak doğdu. 2000 yılında
bugünkü Perspective markasını yarattı.
133
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Gülsüm Azeri
OMV Türkiye CEO
‘Yeni ve farklı’
hizmetler
geliyor
2013 yılından itibaren Petrol Ofisi müşterilere
‘yeni ve farklı’ hizmetler sunacak. Perakendede
rekabet, önümüzdeki yıl müşteriyi mutlu
edecek şekilde hızlanacak gibi görünüyor. PO,
bu sayede kârlılığını da koruyarak pazar payı
liderliğini sürdürmek istiyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Petrol Ofisi 1941’de İstanbul’da, dokuz
personelli küçük bir kamu kuruluşu olarak
kuruldu. Türkiye’nin sınırlarının hemen
ötesinde savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü, ekmeğin bile karneyle dağıtıldığı bu yıllarda
Petrol Ofisi, ülkenin çarklarının dönmesi
için gerekli yakıtı sağlamak gibi zorlu bir
görev üstlendi.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
2000 yılındaki özelleştirme, OMV Petrol Ofisi için en önemli dönüm noktalarından biriydi. Sürecin uzaması nedeniyle
yıpranmaya başlayan şirket, özelleştirmeyle
beraber büyük bir dönüşüm gerçekleştirerek,
Türkiye’nin en güçlü özel şirketlerinden biri
haline geldi. 2010 yılı ise markamız için bir
diğer önemli yıldı. Avrupa’nın lider enerji
gruplarından biri olan OMV’nin 2010 sonunda Petrol Ofisi’ndeki hisse oranını yüzde
97’ye yükseltmesinin ardından Türkiye’nin
70 yıllık lider markası olan Petrol Ofisi’nin
yanına 30 ülkede 30 bine yakın çalışanı ile
134
faaliyet gösteren uluslararası bir markayı da
ekleyerek ‘OMV Petrol Ofisi’ markasını yaratmış olduk.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
OMV Petrol Ofisi, Türkiye akaryakıt dağı-
Gülsüm Azeri
Temmuz 2011’den bu yana OMV Petrol
Ofisi A.Ş. ve OMV Gaz ve Enerji Holding
A.Ş’nin CEO’luğu görevini yürütüyor. Aynı
zamanda şirketlerin Yönetim Kurulu Üyesi
ve OMV Petrol Ofisi Holding A.Ş.’nin Yönetim
Kurulu Başkanı. Öncesinde 1994-2011
arasında Şişecam üst yönetiminde görev
aldı. 2004-2008 yılları arasında Avrupa
Cam Federasyonu Cam Ev Eşyası Komitesi
Başkanlığı ve 2009-2011 yılları arasında
Avrupalı düzcam üreticileri birliği olan ‘Glass
for Europe’da Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.
Ayrıca İstanbul Sanayi Odası (ISO), Türkiye
İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Dış İlişkiler Kurulu
(DEIK) Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu.
tım ve madeni yağ sektörünün lider şirketidir. Şirketimiz; perakende satışlar, ticari
ve endüstriyel satışlar, madeni yağ, tedarik zinciri (ikmal ve ulaştırma), doğalgaz
arama ve üretim alanlarında faaliyet göstermektedir.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Petrol Ofisi, şu anda uluslararası OMV
Group’un bir üyesi olarak sadece Türkiye’de
faaliyet gösteriyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Türkiye enerji pazarındaki rekabet giderek
artıyor. Her gün pazara yeni oyuncu giriyor.
Öncelikle lojistik ve istasyon yatırımlarımız
devam ediyor. İkmal noktalarımızı çeşitlendirerek kârlılığımızı artırmayı hedefliyoruz.
Aynı zamanda, doğru noktalarda yaptığımız
istasyon yatırımları ile de hedef müşterimizi
yakalamayı amaçlıyoruz. 2013 yılından itibaren Petrol Ofisi olarak müşterilere ‘yeni
ve farklı’ hizmetler sunacağız. İş ortaklarımız ile hazırlıklarımız devam ediyor, perakendede rekabet, önümüzdeki yıl müşteriyi
mutlu edecek şekilde hızlanacak. Bu sayede
kârlılığımızı da koruyarak pazar payı lider- rübelerim sayesinde iş hayatının stresinden
liğimizi sürdürmek istiyoruz. Bugüne kadar çok fazla etkilenmiyorum. Ailem ve özellikle
gelenekselleşen akaryakıt perakendeciliği çocuklarım strese karşı dayanma gücümü
işini de başka bir boyuta taşımayı planlıyo- artırıyor.
ruz. Bu sektörün gelecekteki halini şekillen- + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
direcek katkılarda bulunacağız.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç neler olduğunu düşünüyorsunuz?
maddesi size göre nedir?
OMV Petrol Ofisi olarak, hem müşteri hem
Vizyon ve doğru strateji, çevre şartları
de iş ortaklarımız odaklı, değerleri ön
ve tüm geçerli parametreler içinde
planda tutan bir yaklaşım içeridoğru ve hızlı uygulama, doğru
sindeyiz ve stratejimizi de bu
öncelikler ile yönlendirilmiş bir
yaklaşımımızla destekliyoruz.
70 yıllık marka
yönetim tarzı.
Böylece, değerlere yatırım
BİN çalışan
+ Boşluğu doldurur musunuz?
yapan, başarılı bir marka or6 alanda faaliyet
Türkiye’de iş hayatının daha da ileri
taya çıkıyor. 2013 yılında ve
gitmesi için ...’ya ihtiyaç var.
bundan sonraki yıllarda da, yeVizyoner liderlik ve girişimciliğin
nilikçi hizmetler sunmaya, müşteartmasına.
rilerimize ve iş ortaklarımıza giderek
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek artan bir servis ve ürün kalitesiyle hizmet veriçin ne yapıyorsunuz?
meye devam ederek, sektördeki liderliğimizi
Yetiştirilme tarzım, eğitimim, geçmiş tec- sürdüreceğiz.
Petrol Ofisi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızlı bir
büyüme dönemine girildi. İniş çıkışlarla da
olsa gelişen ekonomide Petrol Ofisi, kısa
süre içinde ülkenin akaryakıt sektöründe
faaliyet gösteren bütün yabancı şirketleri
geçti ve Anadolu’da, hiçbirinin gitmeye
cesaret edemediği en ücra köşelere kadar
ulaştı. Bugün OMV Petrol Ofisi akaryakıtta
ve madeni yağda performansı kanıtlanmış
ürünleri sunmanın gururunu yaşıyor. Dinamik
ekibi, müşteri odaklı yaklaşımı ve rekabetçi
araştırma ve geliştirme programı sayesinde
sektörde lider konumunu sürdürüyor.
135
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Nüket Filiba
Rebul Kozmetik A.Ş. Ortağı
Gücü,
tarihinde
saklı!
117 yıllık deneyime sahip Rebul
Kozmetik’in hedefi, perakende
sektörünün yanı sıra e-ticarette
de hızla büyümek.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Rebul Eczanesi, 1895 yılında Jean Cesar Reboul tarafından İstanbul Beyoğlu’nda Grande
Pharmacie Parisienne (Büyük Paris Eczanesi)
adıyla kuruldu. Osmanlı’nın son dönemine
tanıklık eden ve günümüze kadar kurulduğu
yerde yaşamını sürdüren tek eczane olan bu
tarihi mekân, hekimlerin reçetelerindeki formülasyonların yapılmasını sağladığından,
dönemin tıbbına damgasını vurdu ve ismi
kulaktan kulağa yayıldı.
Cumhuriyet tarihinin ilk eczacılarından Kemal Müderrisoğlu, 1920’de Mösyö
Reboul’un yanında çalışmaya başladı. 1938’te
‘Grande Pharmacie Parisienne’i satın alarak
Rebul Eczanesi’ne dönüştürdü. 1938’de, eczanenin alt katındaki laboratuvarda Türk
halkını lavanta ile tanıştıran ve evlerimizde
bir asır sürecek misafirliğini ilan edecek olan
lavanta kolonyası üretmeye başladı. Böylece kozmetik pazarına adım atıldı. Rebul
markası babadan oğula üç kuşak aktarılarak 2004 yılına kadar Müderrisoğlu Ailesi
tarafından yönetildi. 2004 yılında ailenin
136
yıl Rebul Lavanta Kolonyası’nın
üçüncü kuşak eczacısı Kerim Müüretimi, Rebul tarihinin en
derrisoğlu, Rebul markasını ku4 marka
önemli dönüm noktalarını
rumsallaştırmak için aile dışı bir
78 çalışan
oluşturuyor. 1980 yılında
ortaklığa gitti.
3 bin satış
+ Geçmişten bugüne gelirken,
Türkiye’nin ilk erkek parfümü
noktası
en önemli dönüm noktaları neler
Silverline, yine Rebul tarafınoldu?
dan üretildi. 1981 yılında Güzel1938 yılında Kemal Müderrisoğlu’nun
lik Ürünleri Dünya Kalite Kontrol
‘Grande Pharmacie Parisienne’i satın alarak
Merkezi’nden alınan altın madalya ise marRebul Eczanesi’ne dönüştürmesi ve yine aynı kamızı dünyaya duyurmak adına yine önemli
bir dönüm noktasını oluşturuyor. 2006 yılında yapılan ISO 9001 kalite belgeli fabrika
Nüket Filiba
yatırımımız yine en önemli dönüm noktalarından biri. Bu fabrika ile kendi markalarımız
Nüket Filiba, 4 Şubat 1977’de İstanbul’da
dışında dünyanın tekstil devleri ve büyük
doğdu. Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun
olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İşletme
market zincirleri için özel markalı ürünler üreFakültesi’ni bitirdi. Paris’te bir yıl Fransızca dil
tilmeye başlandı. 2010 ise Avrupa’da İtalya ve
eğitimi gördükten sonra kozmetik sektörünün
Almanya pazarına Rebul markasıyla girişimiz
devlerinden L’oréal Türkiye’nin Pazarlama
adına önemli bir yıl.
Departmanı’nda dört yıl yöneticilik yaptı.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir?
2004 yılında Rebul Kozmetik A.Ş’ye ortak
Rebul Kozmetik, ürettiği parfüm, kolonya,
oldu. Sekiz yıldır Rebul Kometik A.Ş‘de şirket
tıraş ürünleri, vücut spreyi, balsam, deodorant,
ortağı olarak Yeni İş Geliştime ve Pazarlama
şampuan, duş jeli, saç kremi, vücut losyonu,
Departmanı’nda direktörlük yapıyor.
masaj yağı gibi ürünler sayesinde çok geniş bir
ürün yelpazesine sahip. Rebul, Colors by Rebul,
Angie ve Ranger markaları ile üretim yapıyor.
Rebul markalarının parfümleri, lokal ve uluslararası marketler ile eczaneler olmak üzere yaklaşık 3 bin satış noktasında bulunuyor.
Kolonyadaki marka bilinirliğimiz ise
çok yüksek.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Türkiye’nin en köklü ve önemli markalarından olan Rebul, dünya kozmetik pazarında global bir
oyuncu olmak için son
dönemde yatırımlarını
hızlandırdı. Ürünlerimiz
30’dan fazla ülkeye ihraç
ediliyor. Her yıl dünyanın en önemli kozmetik fuarlarına mutlaka
katılıyoruz. Yakın zamanda kolonyalarımız
ile Çin pazarında da
yer alacağız.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Perakende sektöründe büyümek ve yeni açılan www.rebul.com e-ticaret sitemizi hızla
büyütmek öncelikli hedeflerimiz arasında.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli
üç maddesi size göre nedir?
Çok çalışmak, tehditleri
görüp fırsatları yakalamak
ve iyi bir ekip ile çalışabilmek.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının
daha da ileri gitmesi için
…’ya ihtiyaç var.
İşinin lideri ve kaliteli
insan kaynağına.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için
ne yapıyorsunuz?
Ailemle yaptığım tatiller
ve değişik yerlere seyahatler ile biraz olsun kafamı
boşaltıp, stresimi atabiliyorum.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Rebul Kozmetik, köklü geçmişi, ikonik eczane imajı ve farmakolojik uzmanlığı ile sektördeki diğer kozmetik markalarına göre çok
farklı bir altyapıya ve tarihi geçmişe sahip.
En önemlisi tüketicinin güvenini kazanmış
bir marka. Rebul’un kimliğini oluşturan kalite ve lüks deneyimidir.
Rebul Kozmetik
Bünyesinde Rebul, Colors, Angie, Angie
Hot ve Ranger markalarını barındıran Rebul
Kozmetik, kolonya, parfüm, deodorant ve
roll-on, SPA ürünleri ve tıraş sonrası ürünler
üretiyor. Sürekli yeniliklere imza atan ve
çeşitli ödüllerle de başarılarını perçinleyen
Rebul Kozmetik, son yıllarda ihracata yönelik
çalışmaları ile de dünya pazarında aktif bir
oyuncu haline geldi. Rebul Kozmetik ürünleri
30’dan fazla ülkede bulunabiliyor.
137
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Turgut Toplusoy
Roman Yönetim Kurulu Başkanı
Yenilenerek
büyüyor
Roman, Gipsy By Roman ve Organic
By Roman markalarıyla ürünlerini
satışa sunuyor. Felsefesi sürekli
yenilik. Yönetim Kurulu Başkanı Turgut
Toplusoy’un hedefi ise yurt dışındaki
satış noktalarının sayısını artırmak.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Moda sektörüne ilgim sonucu 1980 yılında tekstil sektörüne girmeye karar verdim. İstanbul’un en popüler caddesi olan
Nişantaşı’ndaki Rumeli Caddesi’nde ilk
Roman mağazasını açtım. Daha sonra 1981
yılında dönemin tekstil merkezi olan Şişli
Osmanbey’de kendi üretimimi yapabileceğim bir atölye kiraladım. Roman markalı
manto ve kabanlar, İstanbulluların büyük ilgisini çekti. Moda dergilerinde yapılan tanıtımlar, markanın bilinirliğini her geçen gün
artırdı. Roman markasının hızlı yükselişiyle
birlikte Anadolu’daki toptancılardan da talepler gelmeye başladı. Bu talebi karşılamak
için üretim sistemini kuvvetlendiren Roman,
1990’lara gelindiğinde artık Anadolu’daki
birçok toptancıya ürün gönderen ulusal bir
marka haline geldi.
+ Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
1980 yılında sektöre girdiğimde bir ortağım
vardı. 1983 yılında ortağımdan ayrılmam ve
bu tarihten itibaren markanın tüm sorumlu138
luğunu üstlenmem hayatımdaki en önemli
kararlarımdan biridir. Bu tarihten sonra
Roman’ın marka değerini ve bilinirliğini artırma başarısını gösterdik.
1989-2005 yılları arasında, işleri kardeşlerime
devrederek yönetimden ayrılmıştım. Bu süreçte yaşanan düşüş nedeniyle 2005 yılında
tekrar işin başına geçmem hayatımda verdiğim bir diğer önemli karardır. İşin başına
tekrar geçişimden sonra merkezimizi yeni bir
binaya taşıdık ve mağaza sayımızı 50’ye çıkardık.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Roman markası olarak sektörde bilinirlik,
Turgut Toplusoy
İstanbul Çekmeköy doğumlu. 1974’de iş
hayatına gayrimenkul ve inşaat sektörü ile
başladı. 1977 yılında Kapalıçarşı’da kuyumcu
atölyesi satın aldı. Sonra tekstil sektörüne
geçerek, 1980 yılında Roman markasını kurdu.
ürün kalitesi, üretim hacmi ve yarattığımız
yüksek istihdam ile Türkiye’nin tekstil sektöründeki öncü firmalarından biriyiz. Tekstil
dışında inşaat ve gayrimenkul geliştirme sek- + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
törlerinde de yer alıyorum.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Denizlere açılıyorum. Yelken yapıyorum.
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsu- + Markalaşma sürecinde, markanızı bennuz?
zerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran
özelliklerin neler olduğunu düşünüYedi ülke, 16 şehirde 21 corner ve
yorsunuz?
iki bayi ile yurt dışında faaliyet
23 yurt dışı
Kalıp, dikiş ve kumaş seçimgösteriyoruz.
satış noktası
+ Yeni hedefleriniz neler?
lerimizdeki kalite, bence bizi
500’e yakın
Önceliklerimiz yurt dışına
rakiplerimizin çoğundan farklı
çalışan
yönelik. Yakın zamanda yurt
kılıyor. Ayrıca farklı markalar
3 marka
dışındaki satış noktalarımızı
yaratmamız da yine rakipleriartırmak ve oralardaki marka
mizden bir adım önde olmamızı
bilinirliğimizi yaygınlaştırmayı hesağlayan önemli bir özelliğimiz. Ördefliyoruz.
neğin Organic by Roman koleksiyonuyla
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç Türkiye’de ilk defa organik kumaşlardan
maddesi size göre nedir?
kadın koleksiyonu hazırladık. Bu anlamda
Prensip sahibi, çalışkan ve dürüst olmak, ‘yenilikçi’ bir firma kimliği taşıdığımızı da
çalıştığınız ekibe güvenmek ve onlara sahip söyleyebilirim. 32 yıldır içinde bulunduğuçıkmakla sağlanacağını düşünüyorum.
muz kadın hazır giyim sektöründeki farklı
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş çizgimizi, öncü tasarımlarımızı, trendleri
hayatının daha da ileri gitmesi için ... ’ya ihtiyaç takip eden yenilikçi anlayışımızı her zaman
var.
daha yükseğe çıkartmak için çalışmalarımızı
Özgün ve yenilikçi girişimlere.
sürdürüyoruz.
Roman
Roman, 2011 yılında, gelişen teknolojiye
ayak uydurmak ve ulaşılabilirliğini artırmak
amacıyla www.roman.com.tr üzerinden
e-ticarete başladı. Bugün, Türkiye’de 45
mağazası ve 10 bayisi ile 26 ilde ve yurt
dışında ABD, Azerbaycan, Dubai, Hollanda,
İngiltere, Kazakistan, KKTC, Lübnan, Suriye,
Rusya ve Ukrayna’da 21 satış noktasıyla
müşterilerine hizmet veriyor. Roman, toplam
23 yurt dışı satış noktasında ürünlerini
satıyor.
139
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Kaan Akın
Sistem 9 Medya Yönetim Kurulu Başkanı
Digital
tabelanın
lideri
Üç ortağın İngiltere’de gördüğü bir
sistemi Türkiye’ye uyarlamalarıyla
hayata geçen Sistem 9 Medya, bugün
İngiltere başta olmak üzere birçok
ülkeye ürünlerini satıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Sistem 9 Medya’yı üç arkadaş; Metin Tekin,
Selim Toktaş ve Kaan Akın’ın ortak yatırımı olarak 2005 yılında kurduk. Her biri
farklı sektörlerdeki işlerinde ciddi başarılar
elde etmiş insanlar bir araya gelince çok
keyifli bir projenin temelini atmış olduk.
İngiltere’de bir sistemden esinlenerek yola
çıktık ve bu sistemi Türkiye şartlarına göre
baştan aşağı yenileyerek piyasaya girdik. O
günden bugüne sistem her yıl biraz daha gelişerek büyüdü ve yayıldı. 2011 yılı sonlarında
ise fikri bulduğumuz ülkeye, digital signage
(tek bir merkezden yönetilen dijital içeriğin
bir ağ üzerinden farklı ekranlara dağıtılması)
ürünlerinin satışını yapar hale geldik.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
2007 yılında, o zamanki adı Oyak Bank
olan, şimdi ING BANK adıyla faaliyet gösteren bankanın geliştirdiğimiz bu sistemi
bizden talep etmesi, işimiz açısından en
önemli dönüm noktalarından biri oldu. Bu
talebi layıkıyla tamamlamayı başardıktan
140
Açık ara farkla sektör lideri oldusonra, birçok banka ve kurumsal
ğumuzu söylemekten artık çefirmadan talep almaya başladık.
12 bin 400
kinmiyorum. 2011 yılı itibarı
Zamanla farklı sektörlerden de
ekranda hizmet
ile Türkiye digital signage sektalepler geldi ve biz de böylece
4 bölge
törünün yüzde 75’ine hizmet
2011 yılında neredeyse hayatın
müdürlüğü
veriyoruz.
Başta finans sektörü
her alanında farklı sektörlere
290 çalışan
olmak üzere, GSM, zincir mağahizmet vermeye başlamış olduk.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir?
zacılık, sinema, akaryakıt, AVM,
Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Kaan Akın
1972 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara
Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü’nden
mezun oldu. 1992 yılından bu yana bilişim
teknolojileri alanında çalışan Kaan Akın, yine
aynı yıl Arkaf Bilgi İşlem Firması’nı kurdu.
Arkaf Bilgi İşlem Firması 2005 yılına kadar
faaliyet gösterdi. Arkadaşları Metin Tekin ve
Selim Toktaş’la 2005 yılında Sistem 9 Medya’yı
kurdu. Akın, sosyal sorumluluk alanında
Merter Platformu kurucularından ve halen
platformun yönetim kurulu üyesi.
inşaat, lojistik, gıda, turizm ve otelcilik gibi
sektörlerle çalışıyoruz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
2011 yılı sonunda İngiltere ofisimizi açtık.
Londra merkezli ofisimizden, ürettiğimiz
yazılım ve dokunmatik sistemleri İngiltere’de
benzer sektörlere satıyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
En önemli hedefimiz, kendi sektörümüzde
hep en önde ve zirvede olmak. Sektörümüzdeki
yenilikleri ilk getiren, ilk üreten ve piyasaya
ilk sunan firma olmaya devam edeceğiz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Net, esnaf, esnek, hızlı ve sözünün eri olmak.
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu sözünün anlam ve önemini bilmek.
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş
hayatının daha da ileri gitmesi için ... ‘ya ihtiyaç
var.
Teknoloji ve yeniliklere açık olmaya.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
Denize açılıyorum ve balık tutuyorum.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Hızımız, kurumsallaşma yolunda esnaflığımızı ve amatör ruhumuzu kaybetmeden ilerliyor oluşumuz bizi diğer markalardan farklı
kılan özelliklerimiz.
Sistem 9 Medya
Türkiye’de kapalı devre TV yayıncılığına
yeni bir soluk getiren Sistem 9 Medya, 2005
yılında kuruldu. Türkiye’de projeleri, hızlı,
akılcı ve ekonomik olarak hayata geçirmesi
ve bu doğrultuda portföyüne kazandırdığı
çok güçlü referansları sayesinde sektörün
en büyük şirketi konumunda. Digital
signage teknolojisini ülkemize getiren ilk
kuruluşlardan biri olan Sistem 9 Medya,
aynı zamanda Türkiye’nin en geniş, en
yaygın, en güvenli ve işlevsel digital
signage ağına sahip.
141
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Mehmet T. Nane
Teknosa Genel Müdürü
Sektörün
lideri
Türkiye nüfusunun yüzde 95’ine ulaşmış
durumda. 81 ilin 75’inde mağazası var.
Teknosa, yeni yatırımlarda kararlı. Gözü,
aynı zamanda yurt dışında.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
2000 yılında Hacı Ömer Sabancı Holding
bünyesinde kurulan şirketimiz, teknolojiyi
tüketicilerinin ayağına götüren, Türkiye nüfusunun yüzde 93’üne ulaşan lider teknoloji
perakendecisi konumuna ulaştı. Kurulduğumuz yıldan bu yana, tüketiciyi merkezine alan
bilimsel perakendecilik anlayışı ile çalışmalarımızı şekillendiriyor ve ‘herkes için teknoloji’
felsefesi ile hareket ediyoruz. Türkiye’nin lider
teknoloji perakendecisi olarak, hizmet politikamız ‘uygun fiyat, üstün hizmet’ anlayışına
dayanıyor. Bugüne kadar sunduğumuz hizmetlerle hep ilklere imza attık, bundan sonra
da atmaya devam edeceğiz.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Türkiye’de teknoloji perakendeciliğine adını
koyan marka olarak, sunduğumuz hizmetlerle
sektör liderliğini 12 yıldır elden bırakmadık.
2005 yılında, hem teknoloji perakendeciliği
alanında kariyer yapmak isteyen gençleri eğitmek hem de sektörde hızla artan nitelikli iş
gücü ihtiyacını karşılamak amacıyla Teknosa
142
Akademi’yi kurduk. Sektörde bir ilk olan Teknosa Akademi ile bugüne kadar 9 binin üzerinde çalışanımıza eğitim verdik.
2006 yılında organize perakendeye odaklanarak yılı 96 mağaza ile bitirdik. 2007 yılında
Mehmet T. Nane
1990 yılında Boğaziçi Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans
eğitimini tamamladı. İskoçya Heriot Watt
Üniversitesi’nde Uluslararası Bankacılık ve
Finans Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. Nisan
2005 yılında Teknosa Genel Müdürlüğü’ne
atandı. Öncesinde, Teknosa’nın kuruluşundan
itibaren Teknosa Yönetim Kurulu Başkan
Vekili’ydi. Türkiye Emlak Bankası, Demirbank
ve Demir Yatırım’da çeşitli birimlerde görev
alan Mehmet T. Nane, Sabancı Grubu
bünyesinde Planlama, İş Geliştirme Dairesi
Başkan Yardımcılığı, Perakendecilik Grubu
Direktörlüğü, Sabancı Holding Genel
Sekreterliği görevlerinde bulundu. Aynı
zamanda AMPD Yönetim Kurulu Başkanı ve
TOBB Perakendecilik Meclisi Başkanı.
ise 200 mağazaya ulaştık. Bugün itibarıyla
75 ilde 280 mağaza ile teknolojiyi tüketicilerimizle buluşturarak, Türkiye nüfusunun
yüzde 93’üne ulaşan lider teknoloji perakendecisi konumuna geldik. Yine 2007 yılında
Alman Electronic Partners’in beş mağazasını
satın alarak, gücümüzü daha da artırdık. Satış
sonrası hizmetlerimizi sürekli geliştirerek, yine
aynı yıl TeknoAsist hizmetimizi devreye soktuk ve tüketicilerimizle 7/24 iletişime geçmeye
başladık.
2008 yılında Turuncu Kart ile en başarılı
insan kaynakları uygulaması unvanını kazanarak, bu alandaki öncülüğümüzü de tescillemiş
olduk. 2007 yılında ISO: 9001 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi, 2009 yılında ISO: 27001
Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi ve en
son olarak da 2011 yılında ISO: 10002 Müşteri Memnuniyeti-Şikâyet Yönetim Standardı
alarak bu alandaki sertifikasyonu tamamladık.
Yine 2011 yılında dünya teknoloji perakendeciliğinin lider markalarından Best Buy’ın
Türkiye operasyonunu satın alarak bünyemize
kattık ve sektörün en önemli satın alma ope-
liğimizi güçlendirdikten sonra yurt dışı yatırasyonuna adımızı yazdırmış olduk.
Sektördeki performansımızı hisse senedi pi- rım fırsatlarını da incelemeye başlayacağız.
yasalarında da sürdürmek hedefiyle 2012 yılı Orta ve uzun vade hedeflerimiz arasında yurt
Mayıs ayında halka arz edildik ve hisselerimiz dışı yatırım planları da bulunuyor.
borsada işlem görmeye başladı. Yine 2012 yı- + Yeni hedefleriniz neler?
lında Dünya Perakende Ödülleri’nde finale Türkiye’yi tamamladıktan sonra yurt dışında
kalarak ‘Gelişen Pazarlar’ kategorisinde dünya- uygun satın alma fırsatlarını değerlendirmeyi
hedefliyoruz.
nın dev perakendecilerini geride bırakıp
+ İş hayatında başarılı olmanın en
Dünya Perakende Ödülü’nü almaya
önemli üç maddesi size göre nedir?
hak kazanan ilk Türk şirketi
280 mağaza
Hangi mesleği yapacak olursanız
olduk. Geçtiğimiz aylarda ise
3 bin 500’den
olun, sevgi ve heyecan, başarılı
Avrupa’nın teknoloji perakende
fazla çalışan
olmanın en önemli kaynağıdır.
alanında en büyük satınalma
135 bin metrekare
Bu nedenle mutlu olacağınız işi
grubu Euronics ile iş birliği ansatış alanı
yapmalısınız. Bunun yanı sıra,
laşması imzaladık.
+ Piyasada şu anki durumunuz
akılcı riskler almaktan korkmamak,
nedir?
cesur olmak gerekli. Tabii ki kendine
Türkiye’de Teknosa mağazası olmayan altı il güvenmek de çok önemli. İnandığınız bir hekaldı. Teknoloji ve elektronik zincir mağazalar definiz varsa mutlaka peşinden koşmalısınız.
arasında yüzde 43’lük pazar payı ile faaliyet + Boşluğu doldurur musunuz?
Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için
gösteriyoruz.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? …’ya ihtiyaç var.
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Nitelikli, vizyon sahibi, iç ve dış tüm paydaşlaTürkiye teknoloji perakende sektöründe lider- rına değer yaratmaya odaklı, inovatif yönetici
ve çalışanlara.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
Ailemle vakit geçirmeye çalışıyorum. Hafta
sonları ailemle sinemaya gitmek, alışveriş merkezlerindeki eğlence alanlarında zaman geçirmek iş hayatının stresinden uzaklaştırıyor.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin
neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Teknosa olarak “Herkes İçin Teknoloji” diyoruz ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Teknosa
Hacı Ömer Sabancı Holding A.Ş. bünyesinde
kurulan Teknosa İç ve Dış Ticaret A.Ş.,
teknoloji ürünlerini en uygun fiyat ve en
iyi hizmet kalitesi ile tüketicilere sunmayı
amaçlayan bir teknoloji perakende zinciri.
2000 yılında beş mağaza ile faaliyete
başlayan Teknosa bugün tüm Türkiye’nin
tanıdığı bir marka.
143
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
M. Şadan Eren
Yönetim Kurulu Başkanı
Önce sağlık,
sonra ticaret
Markalaşma sürecini ince bir mizahla
tamamlayıp, hastane kavramının
barındırdığı soğuk ve ürkütücü algıyı
değiştirmeyi başarmışlar. Kurulacak
tıp fakültesinin altyapısını oluşturan
hastanede, ticaret ikinci planda geliyor.
+ Kurumunuz nasıl doğdu?
Hastanemiz, Aralık 2004’te Ankara’da hizmete girdi. Ağustos 2010’da TOBB ETÜ Sağlık Hizmetleri olarak hastaneyi devraldık. Bu
hastaneyi MESA Şirketler Grubu’ndan almamız, Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ileri görüşlülüğü sayesinde oldu. Rifat Bey, önce TOBB
ETÜ (Ekonomi ve Teknoloji) Üniversitesi’ni
kurdurdu. Sonra üniversiteyi geliştirmek için
bu butik hastanenin devrini gerçekleştirdik.
TOBB ETÜ’nün yapısını bozmadan, yani
özel ve butik bir hastane olarak, teknolojimizi
ve tecrübelerimizi de aktararak tıp fakültemiz
ile birlikte yolunda ilerletmeyi hedefliyoruz.
Fakültemiz için gerekli izinler çıktı, yakında
tamamlanacak.
Bizler, kendimizle ve diğer hastanelerle yarışarak, gelecekte bir ABD ya da Avrupa’daki bir
hastaneden daha üstün olmak arzusundayız.
Tabii ki önceliğimiz sağlık hizmetlerimizden
ödün vermeden ilerlemek; yani işin ticari kısmını ikinci planda görüyoruz.
+ Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
144
Açılışından altı ay sonra almaya hak kazandığı ISO Kalite Belgesi, yine açılışından bir yıl
sonra almaya hak kazandığı JCI Akreditasyon
Belgesi, Ağustos 2010 yılında TOBB ETÜ
Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ye devrolması şeklinde
sıralayabiliriz. Diğer bir önemli dönüm noktası
olarak ise yurt dışı açılımlarımızı gösterebiliriz.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir?
M. Şadan Eren
1953 yılında Trabzon’da doğdu. Ticaret hayatına
erken atıldığı için Karadeniz Teknik Üniversitesi
Jeoloji Bölümü’nden ayrıldı. 1971 yılında
dededen kalma Eren Ambarı Nakliyat ve Ticaret
Ltd. Şti. ile yurt içi nakliyeciliğine başladı. Sonra
Sırrı Eren Vapur Acenteliği’ni kurdu ve deniz
taşımacılığı ile uğraştı. 1976 yılında ortaklarıyla
Transgür International Transport Beynelmilel
Nakliyat Şirketi’ni hayata geçirdi. 2005 yılında
TOBB Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçildi. Halen
Özel TOBB ETÜ Hastanesi Yönetim Kurulu
Başkanlığı görevini yürütüyor.
Bugün itibariyle, Ankara’da ve yurt dışında
bulunduğu noktalarda marka olmayı başarmış ve hatta marka sadakatini de yaratmış
bir hastanedir.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Başarılı olmanın en önemli sırrı, yaptığınız
işi ve insanları sevmekten geçiyor. Elbette dürüstlük ve çalışkanlık da çok önemli. Kendinize, mesleğinize ve insanlara saygı duymayı
öğrendiğiniz zaman başarı zaten kendiliğinden geliyor.
+ Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi
için ...’ya ihtiyaç var.
İşini layıkıyla yapan insanlara.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu Bey’in çalışma azmiyle büyük yeniliklere ve iştiraklere imza attı.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi de
bunlardan biri ve en önemlisidir. TOBB’un
sağlık alanında yaptığı bu büyük atılımın en
büyük gerekçesi, üniversite bünyesinde tıp fakültesi kurma adına bir ön girişimde bulun-
maktı. TOBB, Türkiye’de ve dünyada yaşanan
her olaya karşı duyarlılık gösteriyor. Bu çereçevede sağlık sektörü gibi önemli bir konuya
katkı yapmaktan geri durması söz konusu olamazdı. Hedefimiz, imkânları çok gelişmiş olan
hastanemizin her geçen gün geçmişten daha
iyi olması ve hasta memnuniyetinde artan bir
grafik sağlaması. Bunların devamında elbette
ki amacımız, hastanemizi milletimizin hizmetinde çalıştırmayı sürdürerek, tıp fakültesinin
hazırlık evresini tamamlamak ve mevcut yapı
ile fakülteyi bütünleştirerek dünya standartlarının üzerine çıkarmaktır.
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek
için ne yapıyorsunuz?
Haftanın belli günlerinde spor yapıyor ve
özellikle son zamanlarda geliştirmeye çalıştığım tenis sporuyla işin bütün stresini atıyorum. Spor beni dinamik ve mutlu kılıyor.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Yurt dışında özellikle Rusya, Balkanlar, Türk
Cumhuriyetleri, Ortadoğu, Körfez Ülkeleri
ve Irak’ta yapılan çeşitli etkinlik ve fuar or-
YAKLAŞIK 650
ganizasyonlarını kaçırmamaya
PERSONEL
çalışıyoruz. Ayrıca bahsetmiş
111 YATAK KAPASİTESİ
olduğum ülkelerden bazılarında
80’DEN FAZLA
örneğin Erbil, Bakü gibi şehirDOKTOR
lerde bağlantı noktalarımız var.
+ Markalaşma sürecinde, markanızı
benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran
özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Marka süreci, hastanenin açıldığı ilk günden
itibaren profesyonel olarak yönetildi. Sürecin
yukarı doğru ivmelenen her bir basamağında
ise ‘marka sadakati’ için daha sağlam bir yapı
oluşturuldu.
Hastane bilgileri
Markamızı diğerlerinden farklı kılan ise
her zaman yaratıcı, aykırı, ama prestijli bir
Ankara Söğütözü’nde hizmet veren özel
marka stratejisi kullanılmasıdır. Unutulmahastane, 25 bin metrekare kapalı alan
ması gereken önemli bir ayrıntı da ince bir
üzerine kurulu. Büyük bölümü tam zamanlı
mizahın zaman zaman bu stratejiye eklenmiş
olmak üzere 80’in üzerinde doktoru, 160’ın
olması. Hastanemiz, gülümseten, samimi dil
üzerinde hemşiresi, medikal, idari, teknik
üslubuyla, hastane kavramının barındırdığı
ve diğer kadrolarıyla birlikte yaklaşık 650
çalışanıyla hizmet veriyor. Hastane, 111
soğuk ve ürkütücü algıyı değiştirmiş; bugüne
yatak kapasitesi ve sekiz ameliyathane ile
kadarki hastane markalarından kesinlikle
hastalarına ‘özel sağlık’ hizmeti sunuyor.
çok farklı bir imaj yaratarak ‘özel’ bir hastane
algısı oluşturdu.
145
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Ömer Yüngül
Vestel İcra Kurulu Başkanı
Dünya
devlerine
kafa tutuyor
Türkiye ve dünya teknoloji pazarına
getirdiği yeniliklerle öne çıkan Vestel, 4.2
milyar dolarlık cirosunun yüzde 77’sini,
ihracat operasyonlarından elde ediyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Vestel, 1984 yılında televizyon üretimi için
kuruldu. 1994 yılında Zorlu Holding bünyesine katılan Vestel, bugün Holding’in amiral gemisi olarak tüketici elektroniği, dijital
ürünler ve beyaz eşya alanında faaliyet gösteriyor.
+ Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
1983 yılında TV üretimi ile sektöre giriş
yaptık. 1988’de ilk Türk tasarımı renkli
TV’yi ürettik. 1990’da Vestel Elektronik’i
halka açtık. 1994’te Zorlu Grubu’na katıldık. 1998’de Vestel USA’yi kurduk. 2002’de
Rusya’daki TV fabrikamızı kurduk ve aynı yıl
ilk LCD TV’mizi ürettik. 2006’da Avrupa’nın
tek dizüstü bilgisayar üretim tesisinin açılışını
yaptık ve Türkiye’nin ilk dizüstü bilgisayarının üretimini gerçekleştirdik. 2006 yılında
Vestel Beyaz Eşya’yı halka açtık. 2009’da
Türkiye’nin ilk yerli LED TV’sini ürettik.
2011’de Türkiye’nin ilk üç boyutlu televizyonunu piyasaya sunduk. 2012’nin ilk yarısında,
toplam 70 tasarım ödülüne ulaştık.
146
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Elektronik, beyaz eşya ve bilgi teknolojisi
alanlarında faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’nin
en yaygın satış ve satış sonrası hizmet ağlarından birine sahip olan Vestel’in bin 50 satış
Ömer Yüngül
1955 yılında İzmir’de doğdu. 1978 yılında
İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Makine
Mühendisliği Bölümü’nü bitiren Yüngül
sırasıyla; 1978-1981 yılları arasında Tefken
İnşaat ve Tesisat A.Ş.’de Şantiye Mühendisi,
1981-1985 yılları arasında Metaş A.Ş.’de Bakım
ve Üretim Mühendisi, 1985-1989 yılları arasında
Faz Elektrik A.Ş’de Fabrika Müdürü, 1989-1997
yılları arasında Merloni Elettrodomestici SpA’da
Fabrika Genel Müdür Yardımcısı, 1997-1999
yılları arasında Vestel Beyaz Eşya A.Ş.’de
Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak
bulundu. Ömer Yüngül, 1999 yılından bu yana
Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanlığı ve
Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütüyor.
noktası ve 350 satış sonrası servis merkezi var.
2011 ciromuz 4.2 milyar dolarla bir önceki
yıla oranla yüzde 18 artış gösterdi.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Vestel’in Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, Hollanda, İtalya, Finlandiya, Rusya ve
Romanya’da bulunan iştirak şirketleri, bu
ülkelerde yerel satış ve dağıtım ağı oluşturma
görevini üstleniyor.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Avrupa pazarında pazar payımızı pekiştirmek
ve yeni büyüme alanları yaratmak; müşteri
talebine ve coğrafi özelliklere göre, ürün geliştirmedeki yüksek esneklik kabiliyetimizi
kullanarak ürünlerde kişiselleştirmeye gitmek
olarak özetleyebiliriz.
+ İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç
maddesi size göre nedir?
Bireylerin iş hayatında başarılı olabilmeleri
için; performanslarıyla yaptıkları işe artı değer
sunabilmelerinin, yaptıkları işe ve çalıştıkları
kuruma aidiyet hissetmelerinin ve öğrenmeye
ve insana verdikleri değerin oldukça önemli
olduğunu düşünüyorum.
landırma çalışmalarımızı da bu anlayış ekseni
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- altında düşünebiliriz. Ürünlerimizi tüketiciyle
yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. buluştururken, pratik kullanımları sayesinde
Büyük resmi iyi görmeye, teknolojide ileri ve ‘kullanıcı dostu’ olmalarına özen gösteriyor,
inovatif olmaya, sinerjiyi bilmeye ve kullan- sunduğumuz yüksek enerji ve su verimliliği
maya, yenilikçi süreçleri optimize etmeye, sayesinde ise ‘doğa ile dost’ olduğumuzun
iş süreçlerinin tamamını kendi bünyesinde sık sık altını çiziyoruz. Vestel’in benzer margerçekleştirebilmeye, iyi ve sadık insan
kalardan en belirgin farkı, fayda üzerine
gücüne.
yaptığımız imaj reklamlarımızın
+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücamarkamızı tüketici zihninde ol60 bin kişiye
dele etmek için ne yapıyorsunuz?
masını istediğimiz yere doğru
gelir kaynağı
Cumartesi öğleden sonra ve
daha doğru konumlandırmış
en bilinen 10
pazar günleri vaktim oluyor. İş
olması. Tasarımın markalaşma
markaDAN BİRİ
dışında balık tutmayı severim.
açısından
stratejik bir katma
70 tasarım
Pazar günleri spor yapmaya çalışıdeğer oluşunun farkına erken
ödülü
rım. Ağırlıklı olarak tenis, masa tedönemde vararak, bu konuda Türk
nisi ve jimnastik yapıyorum. Bir de çiftlik
tasarımcısına yaptığımız yatırımla, rayaşantısına ilgim var. Hobi olarak başladı ama kiplerimiz karşısında önemli bir avantaj elde
artık hobinin ötesine geçti.
ettik. Ürün gamlarımızda klasik segmen+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- tasyondan ‘fayda odaklı’ bir segmentasyona
rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin geçiş yaparak markamızı yeniden konumlanneler olduğunu düşünüyorsunuz?
dırdık. Bunda tüketici trendlerinin oynadığı
Vestel, faaliyetlerini ‘Türkiye’nin Dost Tekno- rol büyük. Özellikle beyaz eşyada kullanıcılojisi’ anlayışıyla sürdürüyor. Marka konum- ların hıza, enerji verimliliğine, hijyene, kolay
kullanıma önem verdiğini, elektronikte ise
bağlanabilir, akıllı ve tasarımıyla öne çıkan
ürünlerin tercih edildiğini görüyoruz. Biz de
tüketici araştırmalarından yola çıkarak ürün
gamlarımızı yeniden oluşturduk. Trendleri
takip etmek yerine, takip edilecek trendleri
oluşturmak için çalışıyoruz.
Vestel
Vestel, 1984 yılında kuruldu ve 1994 yılında
Zorlu Holding bünyesine dâhil oldu. 13’ü
yurt içi 15’i yurt dışı olmak üzere toplam 28
şirketle, tüm dünyaya tüketici elektroniği,
beyaz eşya, bilgi teknolojileri ve dijital
alanlarında geniş bir ürün yelpazesi sunuyor.
13 bini aşkın çalışanı, bin 50 satış noktası,
350 satış sonrası merkezi ve binlerce yan
sanayi çalışanıyla 60 bin kişiye gelir kaynağı
yaratıyor. Vestel’in üretim faaliyetleri
Manisa’da ve Rusya’nın Alexandrov şehrinde
gerçekleştiriliyor. Vestel, dünyada en çok
ar-ge harcaması yapan ilk bin firma arasında
yer alan üç Türkiye şirketinden biri.
147
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Ceylan Pirinçcioğlu
VIP Turizm CEO
Dünyaya
sığmadı,
uzaya açıldı
Neredeyse tüm ülkelerde ya bağlantıları
var ya da acenteleri. Ama bu VIP
Turizm’e yetmedi. Şimdi Türk seyyahları
uzaya götürmeye hazırlanıyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Türkiye’nin ilk seyahat acenteleri arasında
bulunan VIP Turizm’in kuruluş öyküsü, birbirlerine ve ülkelerine inanan, hayallerinin
peşinden koşan ve bu uğurda çok çalışan bir
çiftin, İnci ve Fethi Pirinçcioğlu’nun yaşam
hikâyesiyle başlıyor. Cumhuriyet gazetesinde
yazarlık yapan babam Fethi Pirinçcioğlu ile
sevgili annem İnci Hanım’ın ilk çocuklarını
kaybetmeleri sonrası, Fullbright bursunu kazanarak ABD’ye gidişleri ile başlıyor. Babam
ABD’ye gittiğinde, Basın Yayın Türk Haberler Ajansı’nda, Türkiye’ye gitmek isteyen
ABD’li vatandaşların mektuplarını cevaplarken, turizm olgusunu başlatmaya karar verir.
1954 yılında Türkiye’ye geri dönen ikili, ilk
turizm tanıtım ofisini faaliyete geçirerek, turizm sektörünün önünü açarlar. İnci Pirinçcioğlu Türkiye’nin 001 numarası ile kayıtlı
ilk tercüman rehberi olarak dünyanın dört
bir yanından gelen ünlüye, ülkesini tanıtarak
bir turizm elçisi olur ve Türkiye’de rehberlik
mesleğinin de öncülüğünü yapar. 1968’de
VIP Turizm’i kurarlar.
148
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Lokomotifimiz olan turizm sektöründe VIP
markası altında hizmet verirken, etkinlik yönetiminde de 44 yıllık tecrübemizle, sektörün
öncülüğünü devam ettiren, en güçlü isimlerden
biriyiz. VIP şapkası altında VIP Turizm, VIP
Event, VIP Kongre, VIP DMC olmak üzere
dört ana hizmet dalımız bulunuyor. Kardeş
markalarımız Jazeebé ile de kişilere özel etkinlikler düzenliyoruz. Misafirlerimizin beklenti
Ceylan Pirinçcioğlu
Boğaziçi Üniversitesi’nde başladığı yüksek
öğrenimine, New York Üniversitesi’nde aldığı
uluslararası iş, finans ve pazarlama eğitimleri
ile devam etti. İş hayatına seyahat ve kongre
düzenleyerek VIP Turizm’in mutfağından
başladı. ABD’de eğitimine devam ederken
VIP New York şirketini kurdu. 1996’dan bu
yana da VIP Turizm İcra Kurulu Başkanlığı’nı
yürütüyor.
ve ihtiyaçları için her daim dünya trendlerini
takip etmeye öncelik veririz. Bu nedenle oluşturduğumuz yeni markalarımız var. Örneğin,
ekonomik tatiller sunan EkoVIP, çağdaş sanat
ve özel sanat turları düzenleyen Arttravel, özel
seyahat fırsatlarını anında tüketiciye ulaştıran
Gezluks.com, değişen konaklama anlayışından yola çıkıp lüks villa, rezidans kiralama
hizmeti sunan PIV ve Luxuryviprental.com
bu şekilde gelişen markalarımız. Türkiye’de
ve yurt dışında birçok ödüle layık görüldük.
‘Super Brand’ seçilerek, dünyaca ünlü markalar
arasında yer aldık. Çevre ve kültürel özelliklere
sahip çıkma konusundaki çalışmalarımız, ‘Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni
imzalayan firma olmak ve kalite konusundaki
özel uygulamalarımız gurur duyduğumuz niteliklerimiz arasında. Geçen yıl, sektöre yeni
nesiller yetiştirmek üzere VIP Akademi’yi kurduk.
+ Yurt dışında nasıl faaliyet gösteriyorsunuz?
VIP Turizm olarak sahip olduğumuz iletişim
ağımız ile yedi kıtada hizmet veriyoruz. Yeryüzünün hemen her ülkesinde, yerel acente tem-
silciliklerimiz ve iş ortaklarımız bulunuyor.
yatının daha da ileri gitmesi için … ’ya ihtiyaç var.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Turizm konusunda olsa önce tanıtım, sonra
Bizim için hedef her zaman sadece kendi şir- yine tanıtım, bir daha tanıtım derim. Marka
ketimizin değil, ülkemizin tanıtımına ve milli olmak, kaliteye önem vermek, sistem kurmak,
gelirine katkı sağlayabileceğimiz iş modelleri disiplinli olmak başarı için koşullar. Ürünlegerçekleştirmektir. Bu fikirden hareketle en rinden veya hizmetlerinden fark yaratmak,
önemli hayallerimizden birini, geçtiğimiz yıl fırsatları değerlendirmek, krizleri fırsata çehayata geçirdik. Türkiye’den uzay turizmini virmek, ileriye doğru bakmak, teknolojinin
başlatan ilk şirket olduk. Balon ve
yakın takipçisi olmak ve tüketiciyi
roket olmak üzere iki ayrı yöntem
mutlu etmek, onu dinlemek ona
170 çalışan
ile gerçekleşen bu uzay seyahatgöre yapılanmak ise başarının
64 satış noktası
lerine katılacak Türk seyyahlar
güncel sırrı.
270’den fazla
+ Markalaşma sürecinde, marile Türk bayrağını uzaya çıkaacente
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
racağız.
14
vıp shop
ön plana çıkaran özelliklerin neler
+ İş hayatında başarılı olmanın en
ofis
olduğunu düşünüyorsunuz?
önemli üç maddesi size göre nedir?
Başarının sırrı VIP’nin adında
VIP Turizm markası insanların saygı
yatıyor. ‘Value, Integrity, Performance’
duyduğu bir marka. Turizmde ilklere imza
adlandırdığımız açılım, satın almada değer atmış. Ancak “VIP” denince insanların akyaratmak, tedarikçilerimiz ve işverenlerimiz lında pahalı bir marka imajı uyanıyor. Oysa
ile bütünlük ve üstün performans anlamına biz bunu yüzde 70 oranında değiştirdiğimize
geliyor. Her ne iş yapıyorsak değer katmak inanıyoruz. Turların VIP kalitesinde ancak
önceliğimiz.
ekonomik de olabileceğini, VIP de de sınır
+ Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- olmadığını gösteriyoruz.
VIP Turizm
Fethi Pirinçcioğlu ve İnci Hanım 1968 yılında,
Türk misafirperverliğini profesyonel anlamda
uygulamak ve dünyaya tanıtmak hedefiyle
VIP Turizm’i önemli kişilerin acentesi olarak
kurarlar. Dünya Ticaret Odaları’nın 1969
yılındaki bin kişilik kongresini İstanbul’da
gerçekleştirerek ‘Kongre Turizmi’ndeki ilk
atılımı yaparlar. Mısır’a Nil Sefası ismi ile 67
yolcuyu Mısır’da ağırlayarak başlayan dış
turlar ve yurt içi turları ile bir anda, iki alanda
da VIP, turizmin ayrıcalıklı markası olur.
149
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Faik Açıkalın
Yapı Kredi Genel Müdürü
Rekabette
öncü
Türkiye’yi kredi kartıyla ilk Yapı Kredi tanıştırdı.
1944 yılında tek bir şubeyle başlayan yolculuğu,
bugün bine yakın şubede sürüyor. Türkiye’nin
dördüncü büyük özel bankası Yapı Kredi, müşteri
memnuniyeti odaklı hizmetini sürdürüyor.
+ Şirketiniz nasıl doğdu? Geçmişten bugüne
gelirken, en önemli dönüm noktaları neler
oldu?
Yapı Kredi, 1944 yılında Türkiye’nin ilk
özel sermayeli ulusal bankası olarak tek bir
şube ve “Hizmette Sınır Yoktur” felsefesiyle
kuruldu. Bahçekapı’da 1 milyon TL sermaye
ve 14 kişilik bir ekiple faaliyete başladı. Yapı
Kredi, bugün 17 bin 600’den fazla çalışanı,
Türkiye geneline yayılmış 923 şubesi, 2 bin
700’e yakın ATM’den oluşan hizmet ağı, internet bankacılığı, ödüllü iki çağrı merkezi
ve öncü mobil bankacılık uygulamalarıyla
hizmet veriyor. Yapı Kredi, ‘ilk’lerin bankası
olarak, 68 yıllık birikimiyle Türkiye’nin gelişiminde de rol oynadı; sektördeki standartların belirleyicisi ve Türkiye’yi kredi kartıyla
tanıştıran ilk banka oldu. Geçtiğimiz 68
yılda, eğitim, kültür-sanat, çevre gibi farklı
alanlarda kurumsal vatandaşlık sorumluluğumuzu yerine getirmeyi ilke edindik. Yapı
Kredi Yayınları ile bugüne kadar binlerce
sanatçının 3 bin 500 başlıkta eserini Türk
edebiyatına kazandırdık ve Yapı Kredi Kül150
tür Sanat Yayıncılık ile milyonların takip
ettiği sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Yapı Kredi olarak,
Türkiye’nin en büyük grubu Koç Holding
ile Avrupa’nın önde gelen bankacılık gruplarından UniCredit’in gücü, müşterilerimizin
ilgi ve desteğiyle yolumuza sağlam adımlarla
devam ediyoruz.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Türkiye’nin dördüncü büyük özel bankası
konumundayız. Bankamızın 30 Haziran
2012 itibarıyla aktif büyüklüğü 124 milyar TL. Bankacılığın yanı sıra yurt içinde
sigortacılık, leasing, faktoring, yatırım ve
portföy yönetimi alanında faaliyet gösteriyoruz. Faktoring’de yüzde 14.7, finansal
kiralamada yüzde 17.8 ve İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası/VOB piyasası işlem hacminde yüzde 19.7 pazar payıyla lider konumdayız.
+ Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz?
Yapı Kredi olarak üç ayrı ülkede bankamız
bulunuyor: Azerbaycan (Bakü), Rusya (Moskova) ve Hollanda (Amsterdam). Ayrıca
Bahreyn’de bir şubemiz var. Yüzde 50 ortağımız olan UniCredit’in dünya genelindeki
tüm şubeleri kanalıyla da hizmet verebiliyoruz. Yapı Kredi Bank Moscow, Rusya’da
kurulan ilk Türk bankası. Azerbaycan’a ise,
1998 yılında, yüzde 100 Türk sermayeli ilk
banka olarak adım attık. Bu ülke bizim için
stratejik öneme sahip. Türkiye’nin ilk kurumsal üniversitelerinden Yapı Kredi Bankacılık
Akademisi’nin bir ayağını da ‘Qhardaş Akademiya’ adıyla Azerbaycan’da kurduk. Ayrıca, Türkiye’nin ilk kredi kartı Worldcard’ı,
geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da hizmete
sunduk. Worldcard ile tıpkı Türkiye’de
olduğu gibi, Azerbaycan kartlı ödeme sistemlerinin gelişmesinde öncülük etmeyi ve
sektörü şekillendirmeyi planlıyoruz.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Önümüzdeki dönemde hedefimiz; hem çalışanlarımızın hem de müşterilerimizin ilk
tercihi olma vizyonumuza paralel uygula-
malar geliştirmek ve yeni başarılara imza ve ‘çalışılması kolay banka olmak’ yönünde
atmak. Bu çerçevede, stratejik öncelikleri- tüm iş birimlerimizi koordine edeceğiz. Yeni
mize odaklanarak, sürdürülebilir büyüme ürün ve hizmet tarafında teknolojinin tüm
ve kârlılık elde etmeyi amaçlıyoruz.
imkânlarını kullanarak, kişiye özel,
Bu önceliklerimiz; müşteri odaklı
hızlı ve basit süreçlerle hizmetlebankacılık, ticari verimlilik arrimize yeni bir boyut kazandır923 şube
tışları, fonlama kaynaklarının
mayı planlıyoruz.
Her yıl 30-60
+ Markalaşma sürecinde, marçeşitlendirilmesi, etkin likidite
şube açma planı
kanızı benzerlerinden farklı
yönetimi ve gider disiplini...
3 ülkede
kılan, ön plana çıkaran özellikÖzellikle seçtiğimiz alanlarda
faaliyet
lerin neler olduğunu düşünüyorsağlıklı ve sürdürülebilir büsunuz?
yüme elde etmek için çalışacağız.
Yapı Kredi olarak, tüm paydaşlarıÖnümüzdeki beş yıllık dönemde her
yıl yaklaşık 30-60 şube açmayı planlıyo- mızla yürüttüğümüz ilişkilerimizi ve iş süruz. Ayrıca alternatif dağıtım kanallarını reçlerini özgürlük, adil olma, saygı duyma,
çeşitlendirerek, müşterilerimizi en etkin şe- güven ve açıklık ilkeleri üzerine inşa edikilde desteklemeye devam edeceğiz. Temel yoruz. Yapı Kredi’nin temel değerleri de
odağımız doğru müşteriye, doğru ürün/ olan bu ilkelerin, ‘hizmette sınır yoktur’
hizmetle ve doğru fiyatla ulaşmak. Müşte- anlayışımız ve müşterimizi her zaman odak
rilerimizin ihtiyaçlarını iyi analiz edeceğiz noktasına koyan yaklaşımımız ile birleşerek
bizleri Türkiye’nin en değerli ve saygın markalarından biri yaptığına inanıyoruz. Hedefimiz, ticari faaliyetlerimiz dışında da değer
yaratarak, içinde bulunduğumuz toplum
için faydalı bir kurum olmak. Finansal bir
süpermarket olarak, bireysel ya da kurumsal her segmentteki müşterilerimizin tüm
ihtiyaç ve beklentilerini tek noktadan karşılıyor olmamız, ticari açıdan en önemli rekabet avantajlarımızdan birini oluşturuyor.
Türkiye genelinde yaygınlık, pek çok farklı
kanaldan hızlı ve kolay ulaşılabilirlik gibi
hem fiziki hem teknolojik üstünlüğümüzün de bir başka rekabet unsuru olduğunu
görüyoruz. Ancak en önemli kriter; müşteri
memnuniyetine verdiğimiz önem ve onları
her sürecin odağında tutuyor olmamız.
Müşterimizi yakından tanıyarak ürün ve
hizmetlerimizi tasarlamamız bizi rekabette
öncü konuma getiriyor.
151
TÜRKİYE’NİN MARKALARI
Hulki Büyükkalender
Yiğit Akü Genel Müdürü
Elektrikli
araçları da
çalıştıracak
Yılda 7 milyon akü üretme kapasitesine
sahip Yiğit Akü, 67 ülkede satılıyor.
2013’te elektrikli araçlar için 15 milyon
dolarlık yatırım yapacak.
+ Şirketiniz nasıl doğdu?
Yiğit Akü’nün markalaşma öyküsü bir imalat atölyesi ile 1976 yılında firma sahipleri,
Hamit Yiğit, Mahmut Yiğit ve Eyüp Yiğit
kardeşlerin sıfırdan mücadelesi ile başlıyor.
Yiğit Akü A.Ş., 1976 yılında Ankara’da kuruldu. Tüm kazançlarını işlerine yatıran kardeşler, bugün 40 bin metrekare alan üzerinde
7 milyon adet/yıllık üretim kapasitesi ile global tedarikçi olarak hem Türkiye’ye hem de
67 ülkedeki müşterilerine hizmet sunuyor.
+ Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm
noktaları neler oldu?
Dört aşamada sıralayabiliriz. Birincisi, vizyon
kararında atölye olmaktan fabrikaya dönüşme
kararının verilmesi. İkincisi otomotiv hedefi,
üçüncüsü teknolojiye yatırımın sürekli yapılması kararı, son aşama ise araştırma geliştirmenin strateji olarak seçilmesi.
+ Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi
sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz?
Yiğit Akü, mikroçipli akıllı akü ile sektöründe
teknoloji lideridir. ‘Prestige’ ürünü; akü, hafıza kartı, diagnostik cihaz ve kayıt cihazı
152
özellikleri taşıyan, starter aküde dünyadaki
tek üründür. Yiğit Akü, otomotiv sanayiinin
bilinen markalarına hem Türkiye’de hem de
yurt dışında orijinal parça tedariği yapmaktadır (Renault- Nissan, Hyundai, Kia, Peugeot).
Yiğit Şirketler Grubu’nun sürükleyici markası
Yiğit Akü, elbette otomotiv yan sanayiinde
de yerini almaktadır. Şirketler grubu olarak
izabe tesisi, fidan, seracılık konularında da
faaliyet gösterilmektedir.
Dr. Hulki Büyükkalender
10 Mayıs 1965’te İzmir’de doğdu. ODTÜ
Maden Mühendisliği Lisans Bölümü’nü
bitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Maden
Mühendisliği Ana Bilim Dalı’nda yüksek
lisans ve doktorasını tamamladı. 1990
yılından bu yana akümülatör sanayinde yurt
içi ve yurt dışında çeşitli çalışmalarda yer
aldı. 2001 – 2004 yılları arasında Rusya’da
görev yaptı. 2004 yılından bu yana Yiğit Akü
Genel Müdürü.
+ Yurt dışında faaliyet alanlarınızı açar mısınız?
Türkiye’de Ankara tesisine ilaveten, Azerbaycan, Fas, İran ve Mısır’da da üretim tesisleriyle, müşterilere hizmet veriyoruz. Global
üretim kapasitesi yıllık 7 milyon aküdür. 67
ülkede satılan Yiğit Akü, ayrıca çeşitli ülke-
lerde yerel personeliyle de hizmet vermektedir.
+ Yeni hedefleriniz neler?
Yiğit Akü, sloganında olduğu gibi ‘ileriye
götürür’ felsefesini, ürünlerindeki teknolojik
fark ile tüm dünyada göstermektir. Ayrıca
elektrikli araçlar için Lityum Iyon bataryası
üretmek için fabrikamızı 2013 yılı başında
kurmuş olacağız. Toplamı yaklaşık 15 milyon
dolara ulaşacak olan bu yatırım, ilk ürünlerini Mart 2013’te vermiş olacak. Yiğit Akü
olarak elektrikli araçlara akü üretme konusunda dünya çapında iddialı bir vizyonla
Teknoloji üretmeye, inovasyona.
geliyoruz.
+ İş hayatında başarılı olmanın
+ Yoğun iş hayatının stresiyle müca400 çalışan
en önemli üç maddesi size göre
dele etmek için ne yapıyorsunuz?
4 bin 500 bayi
nedir?
Kitap okuyup, spor (yüzme) ya2013’te 15 milyon
İletişime ve öğrenmeye açık
pıyorum.
dolarlık
+ Markalaşma sürecinde, marolmak, hedefler için çok çalışyatırım
kanızı benzerlerinden farklı kılan,
mak, yenilikçiliği ve teknolojiyi
ön plana çıkaran özelliklerin neler
kullanmak.
olduğunu düşünüyorsunuz?
+ Boşluğu doldurur musunuz?
Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için Teknoloji farkı, yenilikçiliği ve müşteri odaklı
…’ya ihtiyaç var.
hizmet yaklaşımı…
Yiğit Akü
2011 yılının rakamlarına göre, ihracatta
yüzde 37’lik büyüme ile sektöründe en hızlı
büyüyen marka unvanına sahip. Patenti Yiğit
Akü’ye ait Akıllı Akü ile birlikte, her türlü hava
koşullarında dayanıklılığı artıran ‘crystal
frame’ teknolojisi ile önemli bir fark yarattı.
Bu yıl Yiğit Akü, İstanbul Sanayi Odası’nın
İSO 500 şirket sıralamasında 47 sıra atlayarak
büyüme trendini sürdürdü.
153
TÜRKİYE’NİN
MARKALARI
Copyright
Doğan Burda Dergi
Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.
Yayın Direktörü
İlhan Demiriz
Yayın Yönetmeni
Ayşegül Savur
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Cemal Subaşı
Yayın Danışmanı
Nükhet Vardar
Görsel Yönetmen
Murat Kars
Satış Yönetmeni
(Reklam Proje Yönetimi)
Deniz K. Çakmakçı
Katkıda Bulunanlar
Can Şahin, Selim Gökçe, Erol Taşlar
Redaksiyon
Nurettin Genç
İlk Basım Kasım 2012
Baskı - Cilt:
Baskı Doğan Ofset
Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş.
Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu
C Blok 34850 Esenyurt / İstanbul
Tel: 0212 622 19 00
Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve
Pazarlama A.Ş.’nin ücretsiz ekidir