Turkish sentences from Tatoeba 9

Transkript

Turkish sentences from Tatoeba 9
vocapp.es
Turkish sentences from Tatoeba 9
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
What is on Channel 10?
Onuncu kanalda ne var?
What is the next stop?
What made her do that?
What makes you so sad?
What size do you take?
What time did you eat?
What time do we leave?
What time?
What'd the doctor say?
What's the difference?
What's this all about?
What's your shoe size?
When did he come here?
When did they go home?
When did you get back?
When did you get here?
When did you get home?
When did you go?
When did you meet him?
When is checkout time?
When is your birthday?
When will they arrive?
When will you be free?
Where are the showers?
Where do you stay?
Where are your things?
Where can I buy books?
Where do you see him?
Where do I get stamps?
Where do they do that?
Where do you live now?
Where is the elevator?
Where is Tony playing?
Where's the newspaper?
Which way should I go?
Who broke this window?
Who built the snowman?
Who can speak English?
Who discovered radium?
Who do you think I am?
Who does he look like?
Who does Tom work for?
Who helps your mother?
Who is standing there?
Who is that gentleman?
Who is that old woman?
Who told you the news?
Who will come with me?
Who wrote that letter?
Who's the D. J. today?
Whose books are these?
Whose books are those?
Whose handbag is this?
Whose shoes are these?
Whose shoes are those?
Whose turn is it next?
Sonraki durak nedir?
Onu ona ne yaptırdı?
Seni o kadar üzen nedir?
Kaç beden giyiyorsunuz?
Saat kaçta yediniz?
Biz ne zaman yola çıkarız?
Saat kaç?
Doktor ne dedi?
Ne farkeder?
Bunun hepsi ne hakkında?
Ayakkabı ölçün nedir?
O buraya o zaman geldi?
Onlar ne zaman eve gittiler?
Ne zaman döndün?
Buraya ne zaman geldiniz?
Eve ne zaman vardın?
Ne zaman gittin?
Onunla ne zaman tanıştınız?
Ayrılma saati ne zaman?
Doğum günün ne zaman?
Ne zaman gelecekler?
Ne zaman boş olacaksın?
Duş nerede?
Nerede kalıyorsun?
Şeylerin nerede?
Nereden kitap alabilirim?
Onu nerede gördün?
Pulları nereden alabilirim?
Onu nerede yapıyorlar.
Şimdi nerede yaşıyorsun?
Asansör nerede?
Tony nerede oynuyor?
Gazete nerede?
Hangi yoldan gitmeliyim?
Bu camı kim kırdı?
Kardan adamı kim yaptı.
Kim İngilizce konuşabilir?
Radyumu kim keşfetti?
Kim olduğumu sanıyorsun?
O kime benziyor?
Tom kim için çalışır?
Annene kim yardım eder?
Orada kim duruyor.
O beyefendi kim?
O yaşlı kadın kimdir?
Haberi size kim söyledi?
Kim benimle gelecek?
Bu mektubu kim yazdı?
Bugün D.J. kim?
Bunlar kimin kitapları?
Onlar kimin kitapları?
Bu kimin el çantası?
Bunlar kimin ayakkabıları.
Şunlar kimin ayakkabıları?
Bir sonraki kimin sırası?
- Página 1 -
vocapp.es
57. Why did you come here?
58. Why don't you ask Tom?
59. Why don't you come in?
60. Will he come tomorrow?
61. Will he get well soon?
62. Will it clear up soon?
63. Will it rain tomorrow?
64. Will you give me some?
65. Will you go on a trip?
66. Will you open the bag?
67. Will you stay at home?
68. Will you stop talking?
69. Will you take a check?
70. Will you travel alone?
71. Winter is coming soon.
72. Would you like a ride?
73. Write me sometime, OK?
74. Yeah. I think so, too.
75. You alone can do this.
76. You are a mean person.
77. You are a pretty girl.
78. You are going too far.
79. You are her daughters.
80. You are not a student.
81. You are off the point.
82. You came home at 5:00.
83. You can count on Jack.
84. You can have the rest.
85. You cannot swim here.
86. You can't run my life.
87. You deserve the prize.
88. You don't have to eat.
89. You don't look so hot.
90. You must be joking!
91. You have to pay taxes.
92. You have to work hard.
93. You may take the book.
94. You must do your best.
95. You must do your duty.
96. You must see a doctor.
97. You need not go there.
98. You recovered quickly.
99. You should make notes.
100. You should smoke less.
101. You'd better back off.
102. You'll get it someday.
103. You'll miss the train.
104. You'll never be alone.
105. You always sing.
106. You arrived too early.
107. Your father wants you.
108. Your hair is too long.
109. Your Japanese is good.
110. Your nose is bleeding.
111. Yukiko likes potatoes.
112. Zero comes before one.
113. A fox is a wild animal.
114. A good idea struck her.
115. A hard wind is blowing.
116. A horse is very useful.
117. A lot of fish perished.
Neden buraya geldin?
Niçin Tom'a sormuyorsunuz?
Niçin içeriye gelmiyorsun?
O, yarın gelecek mi?
O yakında iyileşecek mi?
Yakında hava açacak mı?
Yarın yağmur yağacak mı?
Bana biraz verir misin?
Bir seyahata gidecek misin?
Çantayı açar mısın?
Evde kalacak mısın?
Konuşmayı keser misin?
Bir çek kabul eder misiniz?
Yalnız seyahat edecekmisin?
Kış yakında geliyor.
Bir gezinti ister misiniz?
Bir ara bana yaz tamam mı?
Evet. Ben de öyle düşünüyorum.
Tek başına bunu yapabilirsin.
Sen kötü bir insansın.
Güzel bir kızsın.
Çok ileri gidiyorsun.
Siz onun kızlarısınız.
Sen bir öğrenci değilsin.
Konunun dışına çıktın.
Sen 05:00'te eve geldin.
Jack güvenebilirsiniz.
Dinlenebilirsiniz.
Burada yüzemezsin.
Sen benim hayatımı yönetemezsin.
Ödülü hak ediyorsun.
Yemek zorunda değilsiniz.
Çok sıcaklamış görünmüyorsun.
Şaka yapıyor olmalısın.
Vergileri ödemek zorundasın.
Sıkı çalışmak zorundasın.
Kitabı alabilirsin.
Elinizden geleni yapmalısınız.
Görevini yapmalısın.
Bir doktorla görüşmen gerekir.
Oraya gitmenize gerek yok.
Hızlı bir şekilde iyileştin.
Notlar tutmalısın.
Daha az sigara içmelisin.
Geri adım atsan iyi olur.
Bir gün onu alırsınız.
Treni kaçıracaksın.
Asla yalnız olma.
Her zaman şarkı söylüyorsun.
Çok erken geldin.
Baban seni istiyor.
Saçınız çok uzun.
Senin Japoncan iyi.
Burnun kanıyor.
Yukiko patatesleri sever.
Sıfır birden önce gelir.
Tilki vahşi bir hayvandır.
Onun aklına iyi bir fikir geldi.
Sert bir rüzgar esiyor.
Bir at çok faydalıdır.
Bir sürü balık öldü.
- Página 2 -
vocapp.es
118. A magnet attracts iron.
119. A mosquito just bit me.
120. A promise is a promise.
121. A rabbit has long ears.
122. A stranger spoke to me.
123. A thousand yen will do.
124. Aaron killed Elizabeth.
125. Alister killed Barbara.
126. All Jack does is sleep.
127. All of them went there.
128. All right. It's a deal.
129. All the boys went away.
130. All the buses are full.
131. All the dogs are alive.
132. All the money was gone.
133. Am I on the right road?
134. Am I on the wrong road?
135. Anne has many admirers.
136. Anything is OK with me.
137. Aoi's hobby is dancing.
138. Are these bananas ripe?
139. Are you feeling better?
140. Are you going anywhere?
141. Are you going to be OK?
142. Are you laughing at me?
143. Are you looking for me?
144. Are you ready to order?
145. Are you ready to start?
146. Are you related to him?
147. Aren't they Englishmen?
148. Better late than never.
149. Bill is my best friend.
150. Bill is my best friend.
151. Bin lived in Singapore.
152. Bob became an engineer.
153. Bring me a moist towel.
154. Bring me the magazines.
155. Bring me the newspaper.
156. Bring me today's paper.
157. Business is looking up.
158. Business is quite slow.
159. By all means. Go ahead.
160. Call me this afternoon.
161. Call up Tom right away.
162. Can anyone believe you?
163. Can I have a paper bag?
164. Can I have a paper bag?
165. Can I have this orange?
166. Can she ride a bicycle?
167. Can we talk in private?
168. Can you climb the tree?
169. Can you do bookkeeping?
170. Can you give me a boat?
171. Can you give me a ride?
172. Can you lend me a dime?
173. Can you play the organ?
174. Can you play the piano?
175. Can you ride a bicycle?
176. Can you say that again?
177. Can you sing this song?
178. Can you use a computer?
Mıknatıs demiri çeker.
Bir sivrisinek az önce beni ısırdı.
Söz sözdür.
Bir tavşanın uzun kulakları vardır.
Bir yabancı benimle konuştu.
Bin yen iş görür.
Aaron, Elizabeth'i öldürdü.
Alister Barbara'yı öldürdü.
Jack'in bütün yaptığı uyumak.
Onların hepsi oraya gitti.
Pekala, anlaştık.
Bütün çocuklar uzaklaştı.
Tüm otobüsler dolu.
Bütün köpekler canlı.
Tüm para bitti.
Doğru yolda mıyım?
Yanlış yolda mıyım?
Anne'in birçok hayranları var.
Benim için her şey iyi.
Aoi'nin hobisi dans etmektir.
Bu muzlar olgun mu?
Daha iyi hissediyor musun?
Bir yere gidiyor musun?
Sen iyileşecek misin?
Bana gülüyor musun?
Beni arıyor musun?
Sipariş vermek için hazır mısınız?
Başlamaya hazır mısın?
Onunla akraba mısınız?
Onlar İngiliz değiller mi?
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
Bill benim en iyi arkadaşımdır.
Bil benim en iyi arkadaşımdır.
Bin Singapurda yaşadı.
Bob bir mühendis oldu.
Bana nemli bir havlu getirin.
Bana dergileri getir.
Bana gazeteyi getir.
Bana bugünkü gazeteyi getir.
İş gelişiyor.
İş oldukça yavaştır.
Kesinlikle. Devam et.
Bu öğleden sonra beni ara.
Derhal Tom'u ara.
Herhangi biri sana inanabilir mi?
Bir kağıt torba alabilir miyim?
Kağıt bir torba alabilir miyim?
Bu portakalı alabilir miyim?
O, bisiklet sürebilir mi?
Özel konuşabilir miyiz?
Ağaca tırmanabilir misin?
Muhasebecilik yapabilir misin?
Bana bir tekne verebilir misin?
Beni götürebilir misin?
Bana 10 sent ödünç verebilir misin?
Org çalabilir misin?
Piyano çalabilir misin?
Bisiklete binebilir misin?
Onu tekrar söyler misin?
Bu şarkıyı söyleyebilir misin?
Bilgisayar kullanabilir misin?
- Página 3 -
vocapp.es
179. Carl looked very happy.
180. Carlos waited a moment.
181. Carol lives in Chicago.
182. Cathy has a hot temper.
183. Cats dislike being wet.
184. Cats usually hate dogs.
185. Charge this bill to me.
186. Charity begins at home.
187. Choose between the two.
188. Come on! We'll be late.
189. Come whenever you like.
190. Come with me, will you?
191. Cooking is interesting.
192. Could I have the check?
193. Could I use your phone?
194. Could you gift wrap it?
195. Could you turn it down?
196. Did Tom arrive on time?
197. Did you enjoy yourself?
198. Did you find your keys?
199. Did you finish the job?
200. Did you get good marks?
201. Did you like the movie?
202. Did you order the book?
203. Did you read it at all?
204. Did you see a bag here?
205. Did you see him go out?
206. Did you watch the game?
207. Did you work yesterday?
208. Dinner is almost ready.
209. Dinner is almost ready.
210. Do as I told you to do.
211. Do ghosts really exist?
212. Do I make myself clear?
213. Do I need an operation?
214. Do I need to reconfirm?
215. Do one thing at a time.
216. Do those insects sting?
217. Do we have enough food?
218. Do you believe in UFOs?
219. Do you give to charity?
220. Do you have a headache?
221. Do you have an opinion?
222. Do you have any apples?
223. Do you have everything?
224. Do you have hot towels?
225. Do you know each other?
226. Do you know her at all?
227. Do you know him at all?
228. Do you know Noah's ark?
229. Do you know that hotel?
230. Do you know the reason?
231. Do you know what it is?
232. Do you like this color?
233. May I smoke?
234. Do you mind if I smoke?
235. Do you need much money?
236. Do you play any sports?
237. You see what I mean?
238. Do you sell mini disks?
239. Do you speak Esperanto?
Carl çok mutlu görünüyordu.
Carlos bir müddet bekledi.
Carol, Şikago'da yaşıyor.
Cathy'nin sıcacık bir ruh hali var.
Kediler ıslak olmaktan hoşlanmazlar.
Kediler genellikle köpeklerden nefret ediyor.
Bu faturayı benim hesabıma yazın.
Yardımseverlik evde başlar.
İkisi arasında seç.
Haydi! Geç kalacağız.
Ne zaman istersen gel.
Benimle gel, olur mu?
Aşçılık ilginçtir.
Hesabı alabilir miyim.
Telefonunu kullanabilir miyim?
Onu hediye paketi yapar mısınız?
Onu kısar mısın?
Tom zamanında vardı mı?
Eğlendiniz mi?
Anahtarlarını buldun mu?
İşi bitirdin mi?
İyi notlar aldın mı?
Siz filmi beğendiniz mi?
Kitabı sipariş ettin mi?
Onu hiç okudunuz mu?
Burada bir çanta gördün mü?
Onun dışarı gittiğini gördün mü?
Maçı izledin mi?
Dün çalıştınız mı?
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
Akşam yemeği neredeyse hazır.
Sana yapmanı söylediğim gibi yap.
Hayaletler gerçekten var mı?
Amacımı açıklayabilir miyim?
Ameliyat olmam gerekiyor mu?
Yeniden onaylamalı mıyım?
Bir seferde bir şey yapın.
Bu böcekler sokarlar mı?
Yeterli yiyeceğimiz var mı?
UFO'lara inanır mısın?
Hayır kurumuna yardım eder misin?
Başın ağrıyor mu?
Bir fikriniz var mı?
Hiç bir elman var mı?
Her şeyin var mı?
Sıcak havluların var mı?
Birbirinizi tanıyor musunuz?
Onu bir zerre tanıyor musun?
Onu zerre kadar tanıyor musun?
Nuh'un gemisinin biliyor musunuz?
O oteli biliyor musun?
Sebebi biliyor musunuz?
Onun ne olduğunu biliyor musunuz?
Bu rengi sever misiniz?
Sigara içebilir miyim?
Sigara içmemin sakıncası var mı?
Çok paraya ihtiyacın var mı?
Herhangi bir spor yapıyor musunuz?
Demek istediğimi anlıyor musun?
Mini diskler satıyor musunuz?
Esperanto konuşabiliyor musun?
- Página 4 -
vocapp.es
240. Do you study chemistry?
241. Do you think I'm crazy?
242. Do you think I'm crazy?
243. Do you want to be rich?
244. Does he live near here?
245. Does she speak English?
246. Does Tom like tomatoes?
247. Does Tom work for Mary?
248. Don't ask me for money.
249. Don't be late for work.
250. Don't change your mind.
251. Don't feed the animals.
252. Don't go near the fire.
253. Don't let him touch it.
254. Don't lose your temper.
255. Don't make fun of them.
256. Don't release that dog.
257. Don't rely on his help.
258. Don't say such a thing.
259. Don't sit on the floor.
260. Don't spoil your child.
261. Don't tell anyone this.
262. Don't throw trash here.
263. Don't waste your money.
264. Don't worry about that.
265. Ellie is very feminine.
266. Ellie is very feminine.
267. Emi will study English.
268. Eric has begun to sing.
269. Even a child can do it.
270. Everybody puts me down.
271. Everyone knew the song.
272. Everything looked nice.
273. Excuse me. Who are you?
274. Fire is very dangerous.
275. Fish live in the water.
276. Foxes are wild animals.
277. Get me a chair, please.
278. Get me a cup of coffee.
279. Get me a glass of milk.
280. Give it to me straight.
281. Give me a little money.
282. Give me another chance.
283. Give me some milk, too.
284. Good morning, everyone.
285. Grace hasn't come yet.
286. Happy Thanksgiving Day.
287. Has Flight 123 arrived?
288. Has Mike quit drinking?
289. Has something happened?
290. Have him wait a moment.
291. Have you been to Kyoto?
292. Have you ever seen her?
293. He accepted my present.
294. He acted like a madman.
295. He admitted his defeat.
296. He asked a favor of me.
297. He asked for my advice.
298. He asked for my pardon.
299. He asked me a question.
300. He attempted to escape.
Kimya öğrenimi yapıyor musun?
Benim deli olduğumu düşünüyor musunuz?
Sizce ben deli miyim?
Zengin olmak ister misin?
O buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?
O, ingilizce konuşur mu?
Tom domatesten hoşlanır mı?
Tom Mary için çalışıyor mu?
Benden para isteme.
İşe geç kalma.
Fikrinizi değiştirmeyin.
Hayvanları besleme.
Ateşe yaklaşma.
Ona dokunmasına izin verme.
Kendini kaybetme.
Onlarla alay etme.
O köpeği serbest bırakmayın.
Onun yardımına güvenme.
Öyle bir şey söylemeyin.
Yere oturma.
Çocuğunu şımartma.
Bunu kimseye söyleme.
Buraya çöp atmayın.
Paranı boşa harcama.
Bu konuda endişe etmeyin.
Ellie çok dişil.
Ellie çok kadınsı.
Emi İngilizce eğitimi alacak.
Eric şarkı söylemeye başladı.
Bir çocuk bile onu yapabilir.
Herkes beni küçümsüyor.
Herkes şarkıyı biliyordu.
Her şey güzel görünüyordu.
Affedersiniz. Siz kimsiniz?
Yangın çok tehlikelidir.
Balıklar suda yaşar.
Tilkiler yabani hayvanlardır.
Lütfen bana bir sandalye al.
Bana bir fincan kahve getir.
Bana da bir bardak süt getir.
Onu doğruca bana ver.
Bana biraz para ver.
Bana bir şans daha verin.
Bana da biraz süt ver.
Herkese günaydın.
Grace henüz gelmedi.
Mutlu Şükran Günü.
Uçuş 123 geldi mi?
Mike içmeyi bıraktı mı?
Birşey oldu mu?
Onu biraz beklet.
Kyota'da bulundun mu?
Onu hiç gördünüz mü?
O, benim hediyemi kabul etti.
O, bir deli gibi hareket etti.
O, yenilgisini kabul etti.
O benden bir iyilik istedi.
O benim tavsiyemi istedi.
O affımı rica etti.
O, bana bir soru sordu.
O, kaçma girişiminde bulundu.
- Página 5 -
vocapp.es
301. He
302. He
303. He
304. He
305. He
306. He
307. He
308. He
309. He
310. He
311. He
312. He
313. He
314. He
315. He
316. He
317. He
318. He
319. He
320. He
321. He
322. He
323. He
324. He
325. He
326. He
327. He
328. He
329. He
330. He
331. He
332. He
333. He
334. He
335. He
336. He
337. He
338. He
339. He
340. He
341. He
342. He
343. He
344. He
345. He
346. He
347. He
348. He
349. He
350. He
351. He
352. He
353. He
354. He
355. He
356. He
357. He
358. He
359. He
360. He
361. He
began to cry loudly.
blew out the candle.
bought a dozen eggs.
broke the door open.
brought us sad news.
burst into laughter.
called out for help.
came after you left.
came after you left.
came home very late.
came when I was out.
can drive a car now.
can play the guitar.
can't run very fast.
can't speak English.
can't walk any more.
changed a few words.
changed his address.
delivers newspapers.
demanded better pay.
deserves punishment.
did it just for fun.
didn't come on time.
didn't say anything.
didn't stop talking.
didn't stop the car.
didn't study at all.
died of lung cancer.
doesn't like coffee.
doesn't mince words.
earns a good salary.
escaped from prison.
fell into the river.
found me a good job.
found me a nice tie.
gave a vague answer.
gave me a hard time.
gave me some stamps.
gave the dog a bone.
got his watch fixed.
got the first prize.
had a new suit made.
had a strange dream.
had dark brown hair.
had the gas cut off.
handed a note to me.
handed in his paper.
handles horses well.
has a good appetite.
has been to America.
has broad shoulders.
has gone to America.
has gone to Britain.
has left his family.
has no common sense.
hasn't appeared yet.
hasn't returned yet.
held on to the rope.
hid behind the tree.
is a careful player.
is a careful worker.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
O, mumu söndürdü.
O bir düzine yumurta aldı.
O kapıyı kırarak girdi.
O, bize üzücü haber getirdi.
O, gülmekten kırıldı.
O, bağırarak yardım istedi.
Sen gittikten sonra geldi.
Sen ayrıldıktan sonra geldi.
O, eve çok geç geldi.
O ben dışardayken geldi.
O, şimdi araba sürebiliyor.
O gitar çalabilir.
O çok hızlı koşamaz.
O, İngilizce konuşamaz.
O artık yürüyemiyor.
O birkaç kelime değiştirdiler.
O, adresini değiştirdi.
O gazete dağıtır.
Daha iyi bir ücret talep etti.
O cezayı hak ediyor.
O, onu eğlence amacıyla yaptı.
O, zamanında gelmedi.
O, birşey söylemedi.
O, konuşmayı kesmedi.
O, arabayı durdurmadı.
O hiç çalışmadı.
O akciğer kanserinden öldü.
O, kahveyi sevmez.
O, dolambaçlı konuşmaz.
O iyi bir aylık kazanıyor.
O, hapishaneden kaçtı.
O, nehre düştü.
O bana iyi bir iş buldu.
O, bana hoş bir kravat buldu.
O, belirsiz bir yanıt verdi.
O bana zor zamanlar yaşattı.
O bana birkaç pul verdi.
O, köpeğe bir kemik verdi.
O, saatini tamir ettirdi.
O, birincilik ödülü aldı.
O, yeni bir takım yaptırdı.
O tuhaf bir rüya gördü.
Koyu kahverengi saçları vardı.
O benzini kestirdi.
O bana bir not uzattı.
O, raporunu uzattı.
O atları iyi idare eder.
Onun iyi bir iştahı var.
O, Amerika'da bulunmuştur.
Onun geniş omuzları vardı.
O, Amerika'ya gitti.
O Britanya'ya gitti.
O ailesini terk etti.
Onun sağ duyusu yok.
O, henüz ortaya çıkmadı.
O henüz dönmedi.
O, ipe tutundu.
O, ağacın arkasına saklandı.
O dikkatli bir oyuncudur.
O dikkatli bir işçidir.
- Página 6 -
vocapp.es
362. He
363. He
364. He
365. He
366. He
367. He
368. He
369. He
370. He
371. He
372. He
373. He
374. He
375. He
376. He
377. He
378. He
379. He
380. He
381. He
382. He
383. He
384. He
385. He
386. He
387. He
388. He
389. He
390. He
391. He
392. He
393. He
394. He
395. He
396. He
397. He
398. He
399. He
400. He
401. He
402. He
403. He
404. He
405. He
406. He
407. He
408. He
409. He
410. He
411. He
412. He
413. He
414. He
415. He
416. He
417. He
418. He
419. He
420. He
421. He
422. He
is a good carpenter.
is a good violinist.
is a lovable person.
is a man of ability.
is a real gentleman.
is a very smart boy.
is afraid of snakes.
is allergic to dust.
is always on the go.
is an active person.
is an expert driver.
is an office worker.
is blind in one eye.
is busier than Taro.
is by no means kind.
is crazy about jazz.
is far from perfect.
is fluent in French.
is fond of painting.
is fond of swimming.
is free to go there.
is good at basketball.
is good at handball.
is having lunch now.
is in an angry mood.
is in great trouble.
is in great trouble.
is in love with her.
needs money.
is in with the boss.
is leaving home now.
is nervous about it.
is on another phone.
is paid by the week.
is playing outdoors.
is poor, but honest.
is proud of his son.
is riding a bicycle.
is speaking English.
is terrible at math.
is thinking it over.
is used to the work.
jumped on the train.
jumped over a ditch.
kept an eye on them.
kept reading a book.
kept silent all day.
knocked at the door.
knows the city well.
lay awake all night.
lay down on the bed.
learned how to swim.
left three days ago.
likes to read books.
lives near my house.
looked at his watch.
looked into the box.
loved her very much.
loves you very much.
made a bet with her.
made her a new coat.
O iyi bir marangozdur.
O iyi bir kemancıdır.
O, sevimli bir kişidir.
O, bir yetenek insanı.
O gerçek bir centilmen.
O, çok zeki bir çocuktur.
O, yılanlardan korkar.
Onun toza karşı allerjisi var.
O her zaman aktif.
O aktif bir kişidir.
O uzman bir sürücüdür.
O bir büro elemanıdır.
Onun bir gözü görmüyor.
O, Taro'dan daha meşguldür.
O, hiçbir şekilde kibar değil.
O cazı çok seviyor.
O mükemmel olmaktan uzaktır.
O, Fransızcada akıcıdır.
O resim yapmaya düşkündür.
O yüzmeyi seviyor.
O, oraya gitmekte serbesttir.
O, basketbolda iyidir.
O, hentbolde iyidir.
O, şimdi öğle yemeği yiyor.
O, kızgın bir ruh hali içinde.
Onun büyük bir sorunu var.
Onun başı belada.
O, ona aşıktır.
Onun paraya ihtiyacı var.
o patronla birlikte içeride.
O, şimdi evden ayrılıyor.
O bu konuda gergin olabilir.
O diğer telefonda.
Ona haftalık ödenir.
O dışarıda oynuyor.
O fakir, ama dürüsttür.
O, oğlu ile gurur duyar.
O, bir bisiklet sürüyor.
O, İngilizce konuşuyor.
O matematikte kötüdür.
O üzerinde düşünüyor.
O, işe alışkındır.
O, trene atladı.
O hendekten atladı.
O, onlara göz kulak oldu.
O, kitap okumayı sürdürdü.
O, bütün gün sessiz kaldı.
O, kapıyı çaldı.
O, şehri iyi bilir.
Bütün gece uyumadan uzandı.
O, yatağa uzandı.
O, yüzmeyi öğrendi.
O, üç gün önce ayrıldı.
O kitapları okumaktan hoşlanır.
O, evime yakın yaşıyor.
O saatine baktı.
O kutuya baktı.
O, onu çok sevdi.
O seni çok seviyor.
o, onunla bahis tutuştu.
O ona yeni bir manto yaptı.
- Página 7 -
vocapp.es
423. He
424. He
425. He
426. He
427. He
428. He
429. He
430. He
431. He
432. He
433. He
434. He
435. He
436. He
437. He
438. He
439. He
440. He
441. He
442. He
443. He
444. He
445. He
446. He
447. He
448. He
449. He
450. He
451. He
452. He
453. He
454. He
455. He
456. He
457. He
458. He
459. He
460. He
461. He
462. He
463. He
464. He
465. He
466. He
467. He
468. He
469. He
470. He
471. He
472. He
473. He
474. He
475. He
476. He
477. He
478. He
479. He
480. He
481. He
482. He
483. He
made us do the work.
married a rich girl.
may have told a lie.
might come tomorrow.
must be about forty.
must be an American.
named his son James.
often falls in love.
often goes to Tokyo.
often quotes Milton.
picked up the phone.
played piano by ear.
postponed the party.
probably won't come.
put down his racket.
quit without notice.
really turns me off.
regrets what he did.
repairs his own car.
respects his father.
retires next spring.
returned to America.
runs as fast as you.
said he could do it.
said that I must go.
sat down by my side.
saves what he earns.
seems very pleasant.
sent a card to Mary.
shook hands with me.
sometimes visits me.
speaks English well.
stayed in the hotel.
still wants to come.
told me a sad story.
told me where to go.
took a notebook out.
took out some coins.
tore the book apart.
turned a somersault.
turned on the radio.
used the dictionary.
visited Nara by bus.
was a brave soldier.
was dressed in blue.
was frozen to death.
was going to school.
was happily married.
was in good spirits.
was learning a poem.
was sick of his job.
was too old to walk.
was unwilling to go.
wears thick glasses.
went along with her.
went for the doctor.
went in place of me.
went off in a hurry.
went out in a hurry.
went out the window.
went to the dentist.
O, bize işi yaptırdı.
O, zengin bir kızla evlendi.
O bir yalan söylemiş olabilir.
O, yarın gelebilir.
O yaklaşık kırk olmalı.
O bir Amerikalı olmalı.
O, oğluna James adını verdi.
O, sık sık aşık olur.
O, sık sık Tokyo'ya gider.
O sık sık Milton'un sözlerinden alıntı yapar.
O ahizeyi aldı.
O, piyanoyu notasız çalabilir.
O, partiyi erteledi.
O, muhtemelen gelmeyecek.
O, raketini yere bıraktı.
O, uyarmadan ayrıldı.
O gerçekten beni bıktırıyor.
O, yaptığına pişmandır.
O kendi arabasını tamir eder.
O, babasına saygı duyar.
O, gelecek bahar emekli olur.
Amerika'ya geri döndü
O senin kadar hızlı koşar.
O, onu yapabileceğini söyledi.
O, gitmem gerektiğini söyledi.
Yanıbaşıma oturdu.
O kazandığını biriktirir.
O çok keyifli görünüyor.
O Mary'ye bir kart gönderdi.
O, benimle tokalaştı.
Beni bazen ziyaret eder.
O, iyi İngilizce konuşur.
O, otelde kaldı.
O hala gelmek istiyor.
O bana üzücü bir hikaye anlattı.
Bana nereye gideceğini söyledi.
O, dizüstü bilgisayarı çıkardı.
O biraz para çıkardı.
O, kitabı parçaladı.
O parande attı.
O, radyoyu açtı.
O, sözlüğü kullandı.
O, Nara'yı otobüsle ziyaret etti.
O, cesur bir askerdi.
O, mavi giyinmişti.
O soğuktan donmuştu.
O, okula gidiyordu.
Onun mutlu bir evliliği oldu.
O iyi bir ruh hali içerisindeydi.
O bir şiir öğreniyordu.
O işinden bıkmıştı.
O, yürümek için çok yaşlıydı.
o gitmeye isteksizdi.
O, kalın gözlük takar.
O, onunla birlikte gitti.
O, doktor için gitti.
O benim yerime gitti.
O aceleyle gitti.
O, aceleyle dışarı çıktı.
o pencereden çıktı.
O, dişçiye gitti.
- Página 8 -
vocapp.es
484. He will come back soon.
485. He will come down soon.
486. He will not come today.
487. He won the race easily.
488. He won the third prize.
489. He won't come, will he?
490. He wore a dark sweater.
491. He wouldn't believe us.
492. He zipped his bag shut.
493. He'll be busy tomorrow.
494. He's afraid of the sea.
495. He's getting cold feet.
496. He has lots of money.
497. He's nice to everybody.
498. He's not young anymore.
499. He's out taking a walk.
500. He's probably sleeping.
501. He's stronger than you.
502. Henry wants to see you.
503. Her dress looked cheap.
504. Her father is Japanese.
505. Her friend is a singer.
506. Her hair is very short.
507. Her sister looks young.
508. Her son is a jet pilot.
509. Here comes our teacher.
510. Here's my mail address.
511. Here's my mail address.
512. Hi, Susan. How are you?
513. His car is really cool.
514. His father is Japanese.
515. His money was all gone.
516. His music is too noisy.
517. His story must be true.
518. History repeats itself.
519. Hope is not a strategy.
520. How about a cup of tea?
521. How about another beer?
522. How are you these days?
523. How big is Tom's house?
524. How can you be so calm?
525. How did your speech go?
526. How do I get to Gate 5?
527. How do I open the hood?
528. How high is Mont Blanc?
529. How high is that tower?
530. How long is that story?
531. How long is the bridge?
532. How much is this dress?
533. How much is this radio?
534. How much is this watch?
535. How old is that church?
536. How old is this church?
537. How old is your father?
538. How thick is the board?
539. How was your afternoon?
540. How wide is this river?
541. I actually saw a ghost.
542. I advise you not to go.
543. I agree to go with him.
544. I agreed with his plan.
O, yakında geri dönecek.
Yakında burnu sürtülecek.
O bugün gelmeyecek.
O, yarışı kolayca kazandı.
O, üçüncülük ödülünü kazandı.
O gelmeyecek, değil mi?
O koyu renkli bir kazak giymişti.
O bize inanmazdı.
O, çantasının fermuarını kapadı.
O, yarın meşgul olacak.
O, denizden korkar.
Onun gözü yemiyor.
Onun çok parası var.
O, herkese karşı sevimlidir.
O artık genç değil.
Yürüyüş için dışarı çıktı.
O, muhtemelen uyuyor.
O senden daha güçlüdür.
Henry seni görmek istiyor.
Onun elbisesi ucuz görünüyordu.
Onun babası Japondur.
Onun arkadaşı bir şarkıcıdır.
Onun saçı çok kısa.
Onun kız kardeşi genç görünüyor.
Onun oğlu bir jet pilotudur.
İşte öğretmenimiz geliyor.
İşte e-posta adresim.
İşte posta adresim.
Merhaba, Susan. Nasılsın?
Onun arabası gerçekten klas.
Babası Japondur.
Bütün parası bitti.
Onun müziği çok gürültülü.
Onun hikayesi gerçek olmalı.
Tarih kendini tekrarlar.
Ummak bir strateji değildir.
Bir bardak çaya ne dersiniz?
Bir biraya daha ne dersin?
Bugünlerde nasılsın?
Tom'un evi ne kadar büyük?
Nasıl bu kadar sakin olabilirsin?
Konuşman nasıldı?
Kapı 5'e nasıl giderim?
Kaputu nasıl açarım?
Blanc Dağı'nın yüksekliği nedir?
O kulenin yüksekliği nedir?
O hikayenin uzunluğu nedir?
Köprü ne kadar uzunluktadır?
Bu elbise ne kadar?
Bu radyo ne kadardır?
Bu saat ne kadar?
O kilise kaç yıllık?
Bu kilise kaç yıllık?
Baban kaç yaşında?
Tahta ne kadar kalın?
Öğleden sonran nasıldı?
Bu nehir ne kadar genişlikte?
Gerçekten bir hortlak gördüm.
Gitmemeni tavsiye ederim.
Onunla gitmeyi kabul ediyorum.
Onun planını kabul ettim.
- Página 9 -
vocapp.es
545. I allowed my horse run.
546. I always get up at six.
547. I always keep promises.
548. I am a 22 year-old man.
549. I am afraid she is ill.
550. I am aware of the fact.
551. I am friendly with her.
552. I am friends with Mike.
553. I am happy to help you.
554. I am in charge of this.
555. I am in the music club.
556. I am leaving next week.
557. I am moving next month.
558. I am off duty tomorrow.
559. I'm ready to help you.
560. I am taking a bath now.
561. I am tired of homework.
562. I am tired of the work.
563. I am to meet him there.
564. I appreciate your help.
565. I approve of your plan.
566. I asked a favor of him.
567. I asked for Bob's help.
568. I asked her for a date.
569. I asked him a question.
570. I asked him to do that.
571. I asked him to help me.
572. I asked Ken to help me.
573. I ate lunch in a hurry.
574. I attended his funeral.
575. I begged her not to go.
576. I believe Tom is right.
577. I believe what he says.
578. I believe what he says.
579. I bought a good camera.
580. I bought her a new car.
581. I bought John an album.
582. I can't agree with you.
583. I can't bear this pain.
584. I can't drink any more.
585. I can't figure him out.
586. I can't go any farther.
587. I can't go any further.
588. I can't hear very well.
589. I can’t stand him.
590. I can't read your mind.
591. I can't sleep at night.
592. I can't stand raw fish.
593. I can't stand the cold.
594. I can't stand the heat.
595. I change my mind a lot.
596. I chose him a nice tie.
597. I completely forget it.
598. I contacted my parents.
599. I cried all night long.
600. I decided to buy a car.
601. I decided to try again.
602. I didn't get your name.
603. I didn't used to smoke.
604. I dislike cold weather.
605. I do not have a sister.
Atımın koşmasına izin verdim.
Ben her zaman altıda kalkarım.
Ben her zaman sözlerimi tutarım.
Ben, 22 yaşında bir adamım.
Korkarım ki o hastadır.
Gerçeğin farkındayım.
Ben onunla samimiyim.
Mike ile arkadaşım.
Sana yardım ettiğim için mutluyum.
Bundan ben sorumluyum.
Müzik kulübündeydim.
Gelecek hafta ayrılıyorum.
Gelecek ay taşınıyorum.
Yarın izinliyim.
Sana yardım etmeye hazırım.
Şimdi banyo yapıyorum.
Ev ödevinden bıktım.
İşten bıktım.
Onu orada karşılayacağım.
Ben yardımınıza minnettarım.
Ben planınızı onaylıyorum.
Ben ondan bir iyilik istedim.
Bob'un yardımını istedim.
Ondan bir randevu istedim.
Ona bir soru sordum.
Ona onu yapmasını rica ettim.
Ona bana yardım etmesini rica ettim.
Ken'in bana yardımcı olmasını rica ettim.
Acele ile öğle yemeği yedim.
Ben onun cenaze törenine katıldım.
Gitmemesi için ona yalvardım.
Tom'un haklı olduğuna inanıyorum.
Onun her dediğine inanırım.
Onun söylediğine inanırım.
İyi bir kamera aldım.
Ona yeni bir araba aldım.
John'a bir albüm satın aldım.
Seninle aynı fikirde olamam.
Bu acıya dayanamam.
Artık kahve içemem.
Onu anlayamıyorum.
Daha ileri gidemem.
Ben daha ileriye gidemem.
Ben çok iyi duyamıyorum.
Ona tahammül edemiyorum.
Düşünceni okuyamam.
Gece uyuyamıyorum.
Çiğ balığa katlanamam.
Soğuğa dayanamıyorum.
Sıcağa dayanamam.
Ben fikrimi çok değiştiririm.
Ona güzel bir kravat seçtim.
Onu tamamen unuttum.
Ebeveynlerimle temas kurdum.
Ben bütün gece boyunca ağladım.
Bir araba almaya karar verdim.
Tekrar denemeye karar verdim.
Ben adınızı almadım.
Sigara içmezdim.
Soğuk havayı sevmem.
Bir kız kardeşim yok.
- Página 10 -
vocapp.es
606. I
607. I
608. I
609. I
610. I
611. I
612. I
613. I
614. I
615. I
616. I
617. I
618. I
619. I
620. I
621. I
622. I
623. I
624. I
625. I
626. I
627. I
628. I
629. I
630. I
631. I
632. I
633. I
634. I
635. I
636. I
637. I
638. I
639. I
640. I
641. I
642. I
643. I
644. I
645. I
646. I
647. I
648. I
649. I
650. I
651. I
652. I
653. I
654. I
655. I
656. I
657. I
658. I
659. I
660. I
661. I
662. I
663. I
664. I
665. I
666. I
don't agree with him.
don't agree with you.
don't care for Alice.
don't have a bicycle.
don't have much time.
don't know who he is.
don't like it at all.
don't like shellfish.
don't need your help.
don't speak Japanese.
don't want to go out.
enjoyed your company.
envied his new house.
expected him to come.
feel like crying now.
feel much better now.
feel secure with him.
fell down on the ice.
felt a little scared.
felt like I was dead.
felt the floor shake.
felt the house shake.
finished work at six.
forgot, she answered.
found a real bargain.
found my car missing.
found the cage empty.
found the room empty.
gave him a few books.
gave him some advice.
go skiing very often.
go to bed very early.
walk to school.
go to work every day.
got a traffic ticket.
got lost in the snow.
got on the wrong bus.
got the engine going.
guess that she is 40.
had a wonderful time.
had an asthma attack.
had him carry my bag.
had him fix my watch.
had him wash the car.
had my camera stolen.
had my hat blown off.
had my house painted.
had my picture taken.
had my shoes cleaned.
had my wallet stolen.
had to go to America.
have a bad pain here.
have a bad toothache.
have a business visa.
have a cat and a dog.
have a dog and a cat.
have a good appetite.
have a poor appetite.
have a terrible pain.
have about 5,000 yen.
have already done it.
Onunla aynı fikirde değilim.
Sizinle aynı fikirde değilim.
Alice umrumda değil.
Bir bisikletim yok.
Çok zamanım yok.
Onun kim olduğunu bilmiyorum.
Onu hiç sevmiyorum.
Kabuklu deniz hayvanlarını sevmiyorum.
Benim sizin yardımınıza ihtiyacımız yok.
Japonca konuşamıyorum.
Ben dışarı çıkmak istemiyorum.
Sizin şirketten hoşlandım.
Onun yeni evini kıskandım.
Onun gelmesini umuyordum.
Şimdi ağlayacak gibi hissediyorum.
Şimdi çok daha iyi hissediyorum.
Onunla birlikte güvenli hissediyorum.
Buzun üstünde düştüm.
Biraz korktuğumu hissettim.
Ölü gibi hissettim.
Yerin sallandığını hissettim.
Ben evin sallandığını hissettim.
Altıda işi bitirdim.
Unuttum, o cevap verdi.
Ben gerçek bir kelepir buldum.
Arabamı kayıp buldum.
Kafesi boş buldum.
Odayı boş buldum.
Ona birkaç kitap verdim.
Ona biraz nasihat verdim.
Ben çok sık kayak yapmaya giderim.
Ben çok erken yatarım.
Okula yaya giderim.
Her gün işe giderim.
Ben bir trafik cezası aldım.
Karda kayboldum.
Ben yanlış otobüse bindim.
Motoru çalıştırdım.
Onun 40 olduğunu sanıyorum.
Harika bir zaman geçirdim.
Bir astım krizi geçirdim.
Ona çantamı taşıttım.
Ona saatimi tamir ettirdim.
Ona arabayı yıkattım.
Kameramı çaldırdım.
Şapkamı uçurdum.
Evimi boyattım.
Resmimi çektirdim.
Ayakkabılarımı temizlettim.
Cüzdanımı çaldırdım.
Amerika'ya gitmek zorunda kaldım.
Burada kötü bir ağrım var.
Kötü bir diş ağrım var.
Benim iş vizem var.
Benim bir kedim ve bir köpeğim var.
Bir köpeğim ve bir kedim var.
İyi bir iştahım var.
Kötü bir iştahım var.
Berbat bir ağrım var.
Benim yaklaşık 5,000 yenim var.
Ben onu zaten yaptım.
- Página 11 -
vocapp.es
667. I
668. I
669. I
670. I
671. I
672. I
673. I
674. I
675. I
676. I
677. I
678. I
679. I
680. I
681. I
682. I
683. I
684. I
685. I
686. I
687. I
688. I
689. I
690. I
691. I
692. I
693. I
694. I
695. I
696. I
697. I
698. I
699. I
700. I
701. I
702. I
703. I
704. I
705. I
706. I
707. I
708. I
709. I
710. I
711. I
712. I
713. I
714. I
715. I
716. I
717. I
718. I
719. I
720. I
721. I
722. I
723. I
724. I
725. I
726. I
727. I
am busy today.
have done it already.
have heard the story.
have many model cars.
have no energy today.
have no time to read.
have nothing to hide.
have often been here.
have only just begun.
have seen her before.
have tennis practice.
have the blues today.
have to change tires.
have to comb my hair.
have to do something.
have to leave school.
have visited America.
hear a strange sound.
heard a woman scream.
heard my name called.
heard someone scream.
heard that he'd died.
heard the door close.
helped him yesterday.
hit him in the belly.
hit upon a good idea.
hope that John comes.
just had an accident.
knew he would accept.
know how old you are.
know neither of them.
know he is sleeping.
know you can make it.
left my purse behind.
like classical music.
like dark red better.
like music very much.
like my steak medium.
like neither of them.
like pizza very much.
like spring the best.
like summer the best.
like tennis and golf.
like this blue dress.
like this color, too.
like to travel alone.
like you a whole lot.
live in a small town.
live in an apartment.
live with my parents.
love American movies.
love that commercial.
made my dog lie down.
made the woman angry.
meet her once a week.
meet him at the club.
met him in the crowd.
met Jane by accident.
met your father once.
must open the window.
must return his call.
Bugün meşgulüm.
Ben onu şimdiden yaptım.
Hikayeyi duydum.
Çok sayıda model arabalarım var.
Bugün enerjim yok.
Okuyacak zamanım yok.
Saklayacak bir şeyim yok.
Sık sık burada bulundum.
Daha az önce başladım.
Daha önce onu gördüm.
Tenis çalışmam var.
Bugün sıkıntıdan patlıyorum.
Ben lastikleri değiştirmek zorundayım.
Saçımı taramak zorundayım.
Ben bir şey yapmak zorundayım.
Okuldan ayrılmak zorundayım.
Amerika'yı ziyaret ettim.
Tuhaf bir ses duyuyorum.
Bir kadının çığlık attığını duydum.
Adımın çağrıldığını duydum.
Birinin çığlık attığını duydum.
Onun öldüğünü duydum.
Kapının kapandığını duydum.
Dün ona yardım ettim.
Onun midesine vurdum.
İyi bir fikir buldum.
John'un geleceğini umuyorum.
Az önce bir kaza gördüm.
Kabul edeceğini biliyordum.
Kaç yaşında olduğunu biliyorum.
Onlardan hiçbirini tanımıyorum.
Onun uyuduğunu biliyorum.
Yapabileceğini biliyorum.
Çantamı geride bıraktım.
Ben klasik müziği severim.
Koyu kırmızıyı daha çok severim.
Müziği çok severim.
Bifteğimi orta büyüklükte severim.
Onlardan hiç birini sevmiyorum.
Ben pizzayı çok severim.
En çok İlkbaharı severim.
En çok yaz mevsimini seviyorum.
Tenis ve Golfü severim.
Bu mavi elbiseyi seviyorum.
Ben de bu rengi severim.
Yalnız seyahat etmeyi severim.
Senden gerçekten çok hoşlanıyorum.
Küçük bir kasabada yaşıyorum.
Bir apartmanda yaşıyorum.
Ebeveynlerimle birlikte yaşıyorum.
Amerikan filmlerini seviyorum.
O reklamı seviyorum.
Köpeğimi yatırdım.
Kadını kızdırdım.
Haftada bir kez onunla buluşurum.
Kulüpte ona rastladım.
Onunla kalabalıkta buluştum.
Kazara Jane ile karşılaştım.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
Pencereyi açmalıyım.
Onun çağrısına geri dönmeliyim.
- Página 12 -
vocapp.es
728. I
729. I
730. I
731. I
732. I
733. I
734. I
735. I
736. I
737. I
738. I
739. I
740. I
741. I
742. I
743. I
744. I
745. I
746. I
747. I
748. I
749. I
750. I
751. I
752. I
753. I
754. I
755. I
756. I
757. I
758. I
759. I
760. I
761. I
762. I
763. I
764. I
765. I
766. I
767. I
768. I
769. I
770. I
771. I
772. I
773. I
774. I
775. I
776. I
777. I
778. I
779. I
780. I
781. I
782. I
783. I
784. I
785. I
786. I
787. I
788. I
need an extra pillow.
must buy new skis.
never agree with him.
never heard him sing.
never read that book.
never read that book.
only slept two hours.
played the accordion.
prefer coffee to tea.
prefer rice to bread.
prefer tea to coffee.
put bait on the hook.
put handcuffs on him.
read it to my family.
remembered everybody.
returned from abroad.
sat next to him.
saw a beautiful bird.
saw a flock of sheep.
saw a light far away.
saw a woman in black.
saw Bob this morning.
saw her at the party.
saw him running away.
saw him wash the car.
saw Tom a while back.
seem to have a fever.
sell clothing online.
sell clothing online.
shook hands with her.
should read the book.
skipped my breakfast.
slept only two hours.
started to make stew.
stayed with my uncle.
studied for one hour.
study hard at school.
support the proposal.
suppose you like her.
think Ann loves Jack.
think he has done it.
think he is a doctor.
think he's competent.
think I broke my leg.
think I'll go skiing.
think I'm just tired.
think it's true.
think Tom likes Mary.
think you can get it.
told him to be quiet.
took a trip to Tokyo.
trust him completely.
turned on the lights.
used to keep a diary.
want a chamomile tea.
want a quart of milk.
want him to go there.
want some fresh eggs.
want something sweet.
want to be a pianist.
want to do it myself.
Ekstra bir yastığa ihtiyacım var.
Yeni kayaklar almam gerekiyor.
Onunla asla aynı fikirde değilim.
Onun şarkı söylediğini asla duymadım.
O kitabı hiç okumadım.
O kitabı asla okumam.
Ben sadece iki saat uyudum.
Akardeon çaldı.
Ben kahveyi çaya tercih ederim.
Pirinci ekmeğe tercih ederim.
Ben çayı kahveye tercih ederim.
Oltaya yem taktım.
Ona kelepçe taktım.
Onu aileme okurum.
Ben herkesi hatırladım.
Yurt dışından döndüm.
Onun yanına oturdum.
Güzel bir kuş gördüm.
Bir koyun sürüsü gördüm.
Ben uzakta bir ışık gördüm.
Siyah giyinmiş bir kadın gördüm.
Bu sabah Bob'ı gördüm.
Onu partide gördüm.
Onu kaçarken gördüm.
Onu araba yıkarken gördüm.
Bir süre önce Tom'u gördüm.
Benim ateşim var gibi geliyor.
İnternetten giysi satıyorum.
Ben çevrimiçi giysi satarım.
Onunla tokalaştım.
Kitabı okumalıyım.
Sabah kahvaltımı atladım.
Sadece iki saat uyudum.
Ben güveç yapmaya başladım.
Amcamla birlikte kaldım.
Bir saat çalıştım.
Okulda sıkı çalışıyorum.
Ben öneriyi destekliyorum.
Ondan hoşlandığını sanıyorum.
Sanırım Ann Jack'i seviyor.
Sanırım o onu yaptı.
Onun bir doktor olduğunu düşünüyorum.
Sanırım o yeteneklidir.
Sanırım bacağımı kırdım.
Ben kayağa gitmeyi düşünüyorum.
Ben sadece yorgun olduğumu düşünüyorum.
Sanırım o doğru.
Sanırım Tom Mary'den hoşlanıyor.
Ben onu alabileceğinizi düşünüyorum.
Ona sakin olmasını söyledim.
Tokyo'ya bir gezi yaptım.
Ona tamamen güveniyorum.
Işıkları açtım.
Bir günlük tutardım.
Ben bir papatya çayı istiyorum.
Ben bir litre süt istiyorum.
Onun oraya gitmesini istiyorum.
Birkaç taze yumurta istiyorum.
Tatlı bir şeyler istiyorum.
Bir piyanist olmak istiyorum.
Onu kendim yapmak istiyorum.
- Página 13 -
vocapp.es
789. I want to go and cheer.
790. I want to go to London.
791. I want to learn French.
792. I want to live forever.
793. I want to ride a horse.
794. I want to study abroad.
795. I want to study French.
796. I was able to help her.
797. I was born in Yokohama.
798. I was happy to see him.
799. I was in the mountains.
800. I was invited to lunch.
801. I was just making sure.
802. I was made to go there.
803. I was robbed of my bag.
804. I was taken for a ride.
805. I was used to the heat.
806. I watched TV yesterday.
807. I wear size six gloves.
808. I weigh about 60 kilos.
809. I went over the report.
810. I went there yesterday.
811. I went to Kyoto by car.
812. I will be back by nine.
813. I will do it right now.
814. I will gladly help you.
815. I will show you around.
816. I wish I were a prince.
817. I wish to go to Hawaii.
818. I wonder what happened.
819. I wonder who to invite.
820. I work at this company.
821. I would like mine rare.
822. I would like this book.
823. I would like to see it.
824. I wrote him to ask why.
825. I'd like a Bloody Mary.
826. I'd like a double room.
827. I'd like a window seat.
828. I'd like for you to go.
829. I'd like to go cycling.
830. I'd like to rent a car.
831. I want to change that.
832. I'd like to see my son.
833. I'd prefer a brown one.
834. I'd rather go swimming.
835. I'll accept your offer.
836. I'll be back in a wink.
837. I'll be busy next week.
838. I'll be here by Monday.
839. I'll be reading a book.
840. I'll be there tomorrow.
841. I'll call you at seven.
842. I'll call you later.
843. I'll check my schedule.
844. I'll check your vision.
845. I'll come if necessary.
846. I'll do the best I can.
847. I'll go no matter what.
848. I'll leave that to you.
849. I'll make a phone call.
Gidip tezahürat yapmak istiyorum.
Londra'ya gitmek isterim.
Fransızca öğrenmek istiyorum.
Ebediyen yaşamak istiyorum.
Bir ata binmek istiyorum.
Yurt dışında eğitim yapmak istiyorum.
Fransızca eğitimi yapmak istiyorum.
Ona yardım edebildim.
Yokohama'da doğdum.
Onu gördüğüme sevinmiştim.
Ben dağlardaydım.
Öğle yemeğine davet edildim.
Sadece emin oluyordum.
Oraya gönderildim.
Çantamı soydular.
Bir gezi için götürüldüm.
Sıcağa alışkındım.
Dün TV izledim.
Altı numara eldiven giyerim.
Yaklaşık 60 kiloyum.
Ben raporu tekrar gözden geçirdim.
Dün oraya gittim.
Kyoto'ya arabayla gittim.
Dokuza kadar geri döneceğim.
Onu derhal yapacağım.
Ben size memnuniyetle yardımcı olurum.
Sana etrafı göstereceğim.
Keşke bir prens olsam.
Hawaii'ye gitmeyi arzuluyorum.
Ne olduğunu merak ediyorum.
Kimin davet edeceğini merak ediyorum.
Bu şirkette çalışırım.
Benimkini az pişmiş istiyorum.
Bu kitabı istiyorum.
Ben onu görmek istiyorum.
Sebebini sormak için ona yazdım.
Bir Bloody Mary istiyorum.
Çift kişilik bir oda rica ediyorum.
Pencere yanında koltuk istiyorum.
Gitmenizi istiyorum.
Bisiklete binmeyi severim.
Bir araba kiralamak istiyorum.
Onu değiştirmek istiyorum.
Oğlumu görmek istiyorum.
Kahverengi olanını tercih ederim.
Yüzmeye gitmeyi tercih ederim.
Teklifini kabul edeceğim.
Gözle kaş arasında geri döneceğim.
Gelecek hafta meşgul olacağım.
Pazartesi gününe kadar burada olacağım.
Kitap okuyor olacağım.
Yarın orada olacağım.
Saat yedide seni arayacağım.
Seni daha sonra arayacağım.
Proğramımı kontrol edeceğim.
Görüşünü kontrol edeceğim.
Gerekirse geleceğim.
Yapabileceğimin en iyisini yapacağım.
Ben ne olursa olsun gideceğim.
Onu sana bırakıyorum.
Bir telefon konuşması yapacağım.
- Página 14 -
vocapp.es
850. I'll miss your cooking.
851. I'll start with a beer.
852. I'll study your report.
853. I'll take the next bus.
854. I'll tell Daddy on you.
855. I'll tell you a secret.
856. I'll tell you my story.
857. I'm afraid to go alone.
858. I'm applying for a job.
859. I'm at the airport now.
860. I'm busy right now.
861. I'm doing this for you.
862. I'm dying to see Paris.
863. I'm in the tennis club.
864. I'm kind of sick today.
865. I'm looking for my key.
866. I'm looking for my pen.
867. I'm not that drunk.
868. I'm not as tall as you.
869. I'm not sure right now.
870. I'm proud of my father.
871. I'm proud of my school.
872. I'm quite sure of that.
873. I'm rather proud of it.
874. I'm ready to leave now.
875. I'm sick of hearing it.
876. I'm sorry to hear that.
877. I'm thinking about you.
878. I'm too tired to think.
879. I am doing the dishes.
880. I'm working on his car.
881. I'm younger than he is.
882. I've caught a bad cold.
883. I've got to leave soon.
884. I've never been abroad.
885. I've never played golf.
886. In a sense, it is true.
887. Iron is a useful metal.
888. Is anyone absent today?
889. Is eating people wrong?
890. Is he any better today?
891. Is he going to help us?
892. Is his father a doctor?
893. Is it a recent picture?
894. Is it hard to fool you?
895. Is it OK if I sit here?
896. Is Kumi playing tennis?
897. Is that a cat or a dog?
898. Is that boy Tom or Ben?
899. Is that seat available?
900. Is there a parking lot?
901. Is there any salt left?
902. Is this Canadian money?
903. Is your mother at home?
904. It doesn't surprise me.
905. It has stopped raining.
906. It is a kind of orange.
907. It is finally all over.
908. It is hot in this room.
909. It is me that is wrong.
910. It is not far to Paris.
Aşçılığını özleyeceğim.
Bir bira ile başlayacağım.
Ben senin raporunu çalışacağım.
Bir sonraki otobüse bineceğim.
Seni babama gammazlayacağım.
Sana bir sır söyleyeceğim.
Sana hikayemi anlatacağım.
Yalnız gitmeye korkuyorum.
Bir iş başvurusu yapıyorum.
Şimdi hava alanındayım.
Şu anda meşgulüm.
Bunu senin için yapıyorum.
Paris'i görmek için can atıyorum.
Ben tenis kulübündeyim.
Bugün hasta gibiyim.
Anahtarımı arıyorum.
Kalemimi arıyorum.
O kadar sarhoş değilim.
Ben senin kadar uzun değilim.
Şu anda emin değilim.
Babamla gurur duyuyorum.
Ben benim okulum ile gurur duyuyorum.
Ondan tamamen eminim.
Onunla oldukça gurur duyuyorum.
Şimdi gitmeye hazırım.
Onu dinlemekten bıktım.
Bunu duyduğuma üzgünüm.
Senin hakkında düşünüyorum.
Düşünemeyecek kadar çok yorgunum.
Bulaşıkları yıkıyorum.
Onun arabasının üzerinde çalışıyorum.
Ben ondan daha gencim.
Ben kötü bir soğuk almışım.
Ben yakında ayrılmak zorundayım.
Yurt dışında hiç bulunmadım.
Asla golf oynamadım.
Bir bakıma, o doğrudur.
Demir yararlı bir metaldir.
Bugün devamsız biri var mı?
İnsanları yemek yanlış mıdır?
O, bugün daha iyi mi?
O bize yardım edecek mi?
Onun babası bir doktor mu?
O, yeni bir resim mi?
Seni aptal yerine koymak zor mu?
Burada oturmamın sakıncası var mı?
Kumi tenis oynuyor mu?
O bir kedi mi yoksa bir köpek midir?
O çocuk Tom mu yoksa Ben mi?
O koltuk müsait mi.
Bir park yeri var mıdır?
Hiç tuz kaldı mı?
Bu Kanadalı parası mı?
Annen evde mi?
O beni şaşırtmıyor.
Yağmur yağışı durdu.
O bir tür portakal.
Sonunda hepsi bitti.
Bu odada hava sıcak.
Hatalı olan benim.
Paris'e uzak değildir.
- Página 15 -
vocapp.es
911. It is not his business.
912. It looks like an apple.
913. It may rain any minute.
914. It needs new batteries.
915. It rained hard all day.
916. It rains a lot in June.
917. It seems to be serious.
918. It smelled really good.
919. It smelled really good.
920. It sounds like a dream.
921. It was a very big room.
922. It was chilly that day.
923. It was such a nice day.
924. It's a present for you.
925. It's a very quiet room.
926. It's across the street.
927. It's against the rules.
928. It's ahead of schedule.
929. It's almost time to go.
930. It's fairly warm today.
931. It's for you to decide.
932. It's for you to decide.
933. It's going to clear up.
934. It's great to meet you.
935. It's no trouble at all.
936. It's not my cup of tea.
937. It's not us who did it.
938. It's October the third.
939. It's rather cold today.
940. It's really an eyesore.
941. It's really cold today.
942. It's ten o'clock sharp.
943. It's time for us to go.
944. It's time to eat lunch.
945. It's time to go to bed.
946. It's time we went home.
947. It's your turn to sing.
948. Jane has five handbags.
949. Jane is as old as I am.
950. Jim called me a coward.
951. Jim has gone to London.
952. Jim is not what he was.
953. Jim is short for James.
954. Jim stayed at my house.
955. John ignored my advice.
956. John is a good student.
957. John is my best friend.
958. John ran into the room.
959. Junko is a pretty girl.
960. Just don't forget this.
961. Just follow your heart.
962. Karen is angry with me.
963. Kate has a good figure.
964. Kate is very energetic.
965. Kate made an apple pie.
966. Keep away from the dog.
967. Keep the meter running.
968. Keep the window closed.
969. Keep this insect alive.
970. Keep this money for me.
971. Ken calls me every day.
O onun işi değildir.
Bu bir elmaya benziyor.
Her an yağmur yağabilir.
Onun yeni bataryalara ihtiyacı var.
Bütün gün çok yağmur yağdı.
Haziranda çok yağmur yağar.
O, ciddi gibi görünüyor.
Gerçekten güzel koktu.
Sahiden güzel koktu.
Rüya gibi görünüyor.
O çok büyük bir odaydı.
O gün serindi.
Çok güzel bir gündü.
O sizin için bir hediye.
O çok sessiz bir oda.
O, caddenin karşı tarafında.
Bu kurallara aykırıdır.
Proğramdan ilerdeyiz.
Neredeyse gitme zamanı.
Hava bugün oldukça sıcak.
Size kalmış.
Karar vermek size kalmış.
Hava açacak.
Seninle tanışmak harika.
Bu hiç sorun değil.
Benim tarzım değil.
Onu yapan biz değiliz.
Bugün üç Ekim.
Hava bugün oldukça soğuk.
O gerçekten çirkin bir görüntü.
Bugün gerçekten soğuk.
Saat tam on.
Gitme zamanımız geldi.
Öğle yemeği yeme zamanı.
Yatağa gitme zamanı.
Eve gitmemizin zamanı geçiyor.
Şarkı söyleme sırası senin.
Jane'in beş el çantası vardır.
Jane benim kadar yaşlı.
Jim bana korkak dedi.
Jim Londra'ya gitti.
Jim eskiden olduğu gibi değil.
Jim James'in kısa şeklidir.
Jim benim evimde kaldı.
John benim tavsiyemi göz ardı etti.
John iyi bir öğrenci.
John benim en iyi arkadaşımdır.
John odaya doğru koştu.
Junko güzel bir kız.
Sadece bunu unutma.
Sadece kalbini izle.
Karen bana kızgın.
Kate iyi bir endama sahip.
Kate çok enerjik.
Kate bir elmalı turta yaptı.
Köpekten uzak durun.
Sayacı çalışırken bırak.
Pencereyi kapalı tut.
Bu böceği canlı tut.
Bu parayı benim için sakla.
Ken her gün beni arar.
- Página 16 -
vocapp.es
972. Ken can swim, can't he?
973. Ken collects old coins.
974. Ken hit on a good idea.
975. Ken is as tall as Bill.
976. Ken mistook you for me.
977. Ken put on his clothes.
978. Ken walked on crutches.
979. Kim is living with Ken.
980. Laughter is infectious.
981. Leave me alone, please.
982. Let him do as he likes.
983. Let me buy you a drink.
984. Let me see your tongue.
985. Let's begin on page 30.
986. Let's cross the street.
987. Let's drop the subject.
988. Let's get it over with.
989. Let's go ahead and eat.
990. Let's go to the picnic.
991. Let's leave it at that.
992. Let's play this Sunday.
993. Let's plug up the hole.
994. Let's put that on hold.
995. Let's quit and go home.
996. Let's sit on the grass.
997. Let's start right away.
998. Let's start right away.
999. Let's take a break now.
1000.Let's walk to the lake.
Ken yüzebilir, değil mi?
Ken eski paralar toplar.
Ken iyi bir fikir buldu.
Ken Bill kadar uzun boylu.
Ken seni ben zannetti.
Ken elbiselerini giydi.
Ken koltuk değnekleriyle yürüdü.
Kim, Ken ile yaşıyor.
Kahkaha bulaşıcıdır.
Beni yalnız bırak, lütfen.
Onun istediği gibi yapmasına izin ver.
Size bir içki ısmarlamama izin verin.
Dilini görmeme izin ver.
Sayfa otuzdan başlayalım.
Caddeyi geçelim.
Konuyu kapatalım.
Onu bitirip kurtulalım.
Önden buyuralım ve yiyelim.
Pikniğe gidelim.
Artık onu bırakalım.
Bu Pazar oynayalım.
Deliği tıkayalım.
Bekleyelim.
Bırakalım ve eve gidelim.
Çimde oturalım.
Derhal başlayalım.
Hemen başlayalım.
Şimdi bir mola verelim.
Göle doğru yürüyelim.
- Página 17 -
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Turkish sentences from Tatoeba 15

Turkish sentences from Tatoeba 15 263. Dan bought a new computer. 264. Dan came for Julie at six. 265. Dewey was suddenly a hero. 266. Did he look like a doctor? 267. Did he tell you the truth? 268. Did you do it by yourself? 269. ...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 13

Turkish sentences from Tatoeba 13 88. Don't you have a bicycle? 89. Don't you have any money? 90. Don't move from here. 91. Don't you want to go out? 92. Draw a line on the paper. 93. Each of them sang a song. 94. Each player did h...

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 20

Turkish sentences from Tatoeba 20 94. Can your mother drive a car? 95. Carlos climbed the mountain. 96. Carol returned to her hotel. 97. Carranza rejected the offer. 98. Cats are very clean animals. 99. Check your answers with his....

Detaylı

Crib - VocApp

Crib - VocApp came after you left. came after you left. came home very late. came when I was out. can drive a car now. can play the guitar. can't run very fast. can't speak English. can't walk any more. changed ...

Detaylı