itü`de ingilizce eğitim 68`li bir mezun
Transkript
itü`de ingilizce eğitim 68`li bir mezun
arıYORUM itü kültür ve sanat birliği basın yayın kulübü yirmi ikinci sayı, ocak iki bin on üç süreli yayın ISSN: 1305 - 4785 itü gazetesi Konferansa Davet 23 Şubat 2013 Cumartesi günü saat: 15:00 Konuk: Sn. Yaşar YILMAZ Konu: Zap Suyu Devrimci Gençlik Köprüsü(1969) Organizasyon: Ankara İTÜ Evi İTÜ’den ücretsiz katılım için: [email protected] 68’Lİ BİR MEZUN İnşaat mühendisi Yaşar Yılmaz, hem mühendis hem arkeolog. Kendisinin yurtsever ve eylemci bir kişilik olduğunu belirtirken, Zap Suyu’na yapılan Devrimci Gençlik Köprüsü’nü ve ülkemizden kaçıırılmış olan tarihi eserlerle ilgili projesini anlattı. Sayfa 8’de. GALATASARAY YANDI Üniversite binasının yanmasının ardından akıllara diğer tarihi binaların yanmaları ve yeni yanabilecek olanlar geldi. Sayfa 8’de. İTÜ’DE İNGİLİZCE EĞİTİM İTÜ’lü akademisyenlerin çalışması ile gemilerin boğazlara verdiği zarar açığa çıkarıldı. Sayfa 3’de. Teknoloji sayfamızda Facebook’u kapatmanız için sebepler sunuyoruz. Sayfa 10’da. Sahte Rakı Blus Band’i yakından yanıyalım. Sayfa 7’de. İTÜ Geliştirme Vakfı’nın katkılarıyla... Köşe yazarımız Baran Serdar Sarıoğlu’nun ders seçimleri ile ilgili yazısı sayfa 3’de. Şef Masis Aram Gözbek ile son yıllarda dikkatleri üzerine çeken Boğaziçi Caz Korosu hakkında konuştuk. Sayfa 6’da. RedHack’in İTÜ ile ilgili soruşturma belgelerini yayınlamasının ardından. Sayfa 2’de. İTÜ E-Tez kullanıma açıldı. Rektör Karaca’nın duyurusu sayfa 3’de. İsmail Şenol ile spiker olmak üzerine. Sayfa 14’de. www.gazete.itu.edu.tr SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI İTÜ Anka Projelendirme Grubu ile görüştük, projelerini öğrendik. Sayfa 2’de. CAZ KOROSU OLMAK SAYFA 1 26 Kasım 2012 - 10 Aralık 2012 tarihleri arasında Öğrenci Dekanlığı’nın yaptığı Öğretim Üyesi İngilizce Eğitim Anketine 256 öğretim üyesinden yanıt geldi ve köşe yazarımız Fatih Avcı geçmiş ve şimdiki süreci değerlendirdi. Sayfa 5’de. SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SAYFA 2 2 2 "KIZIL" İTÜ "RedHack" isimli hacker (bilgisayar korsanı) grubu sıra sıra gittiği üniversitelerdeki soruşturma belgeleri ile en son İTÜ'yü de vurdu. Basın bu olayla çalkalandı. Finali ise eski İTÜ rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin'in yayınladığı açıklama yazısı yaptı. Kim bu Redhack? 1997 yılında kurulan "Kızıl Hackerlar" çok kez medyada yankı uyandıracak eylemler yaptı. Kendilerini marksist ve sosyalist olarak tanımlayan grup, ilk defa Şubat 2012'de Ankara Emniyet Müdürülüğü'nün sitesini hackleyerek (geçici bir süre çalışamaz hale getirerek) adlarını duyurdu. İnternet üzerinden "siber eylem" yapan bu grup bir çok önemli kurumun sitelerini çökertip önemli belgelerini ele geçirdi. Bu kurumlardan bazıları; İçişeri Bakanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Dışişleri Bakanlığı, ÖSYM, AKP resmi sitesi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve son olarak da YÖK. Bu bilgilerin hepine grubun blog sayfasından ve twitter sayfasın- ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KASIM 2012 BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 dan erişebiliyorsunuz. İTÜ'de olanlar Redhack grubu YÖK sitesini hackleyerek aralarında İTÜ'nün de olduğu 29 üniversitede yolsuzlukla ilgili soruşturma belgeleri ortaya çıkardı. İddiaya göre Şahin görevi devreder devretmez rektörlüğü döneminde su- san bir grup akademisyenden Şahin'e ağır yolsuzluk suçlamaları geldi. Suçlamaların verildiği dilekçelerde YÖK Başkan Vekili tarafından Şahin hakkında soruşturma başlatılması isteniyor. Belgede devlete ait arazilerin kişisel hırslar, makam-mevki ve rant uğruna kullanıldığı iddiası yer alıyor. Şahin’in iddialara yanıtı İddialarda hakkında soruşturma talebi bulunan Muhammed Şahin; seçim İTÜ GÜNDEM öncesi görevi esnasında iddiadaki konularla ilgili 3 soruşturma olduğunu ve bunlardan ikisinin takipsizlikle birinin de iddiaların sübuta ermediği kararı ile sonuçlandığını açıkladı. İddiaların asılsızlığının ortaya çıktığını savunan Şahin, savcılık kararı ve YÖK Denetleme Kurulu Başkanı'nın raporlarının da yazısında yayınladı. Şahin yazısında ayrıca İTÜ'de çalıştığı zamandan bugüne hiç bir şekilde İTÜ'ye zarar verecek işler yapmadığını öne sürdü. Bu konuları gündeme getiren kişilerin daha önce atamasını engellemek için şahsını karalayıcı dosyaları ve şikayet mektuplarını üst makamlara sunan kişilerle aynıları olduğunu iddia etti. Şahin'in bu açıklamasıyla ortalık duruldu. Ayrıca 17 Ocak 2013 tarihinde İTÜ'nün resmi sitesinden yayınlanan Rektörlük açıklamasında bu tür belgelerin ve durumların kanunen gizli kalması gerektiği söylendi ve konuların İTÜ dışında geliştiği belirtildi. Dilşad Dağtekin / Ayazağa TÜRKSAT-3USAT MAYIS’TA UZAYDA İTÜ ile TÜRKSAT arasında 29 Kasım 2010 tarihinde imzalanan "nano ölçekli uydu" projelerinde iş birliği protokolü meyvelerini verdi. İTÜ’nün 2010 yılında TÜRKSAT ile yaptığı iş birliği çerçevesinde, "nano ölçekli uydu" projeleri; çeşitli ölçekteki uyduların geliştirilmesi ve test faaliyetlerinde yerli imkanların azami oranda kullanılması amaçlanılarak sürdürüldü. TÜRKSAT desteği ile TÜRKSAT-3USAT Küp Uydusunun tasarım çalışmaları tamamlandı ve prototip üretimi İTÜ Uzay Sistemleri Tasarım ve Test Laboratuvarında yapıldı. Uydunun Mayıs ayında uzaya fırlatılacağını bildiren TÜRKSAT Genel BASIN-YAYIN KULÜBÜ Müdürü Özkan Dalbay, yaklaşık 4 kilogram ağırlığındaki prototip 3USAT haberleşme uydusunun, dünyadan 690 kilometre uzaklıktaki yörüngesinde VHF/UHF frekans bantlarında haberleşme imkanı sağlayacağını ifade etti. Doğrusal Transponder uzak mesafe sesli görüşme yapılacağından tasarlanan uydu Türkiye’nin ilk iletişim amaçlı nano uydusu olacak. Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu İLK YERLİ SAVAŞ UÇAĞI NASIL OLACAK? İTÜ, ODTÜ ve TÜBİTAK Enstitüsü işbirliğiyle, 2010 yılında başlatılan ilk yerli savaş uçağı kavramsal tasarım çalışmasında bazı ayrıntılar netleşti. “Dünya çapında önemli bu tip projeler gizlilik içerisinde yürütülür” düşüncesi benimsenerek isimleri açıklanmayan 6 akademisyenden oluşan “beyin takımı” tarafından yürütülen ve “FX/TX” kod adı verilen ilk yerli savaş uçağının kavramsal tasarım çalışması 2013 sonuna kadar tamamlanıp Savunma Sanayi İcra Komitesine sunulacak. Detayların belirginleşmesi için, öncelikle 2030 ve sonrasının teknolojisi ve ihtiyaçları için projeksiyon yapıldı. 6 model belirlenmesinin ardından Hava Kuvvetleri’nin değerlendirmeleri ışığında ekip, 3 model üzerinde yoğunlaştı. Hava Kuvvetleri özellikle tek pilotlu uçak üzerinde dursa da, insansız hava aracı (İHA) teknolojisinin gelişimi göz önünde bulundurularak iki pilotlu tasarımlar da yapılıyor. En az 30 yılda uçak motoru geliştirilebileceği için, başta ithal motor ile uçuşlara başlanıp, zamanla yerli motor geliştirilmesi hedefleniyor. İthal motor konusunda ABD'den General Electric ve Pratt&Whitney, Avrupa konsorsiyumundan Eurofighter ve Rus üreticilerle görüşülecek olsa da, Hava Kuvvetleri “tek motor” üzerinde durduğu için Eurofighter ilk seçenek olarak görülüyor. Typhoon uçağındaki EJ-2000 motorundan daha güçlüsü talep edilecek. Radar konusunda ise, yerli olmasına karar verilmesi durumunda, radarın 2020’ye kadar geliştirilebileceği öngörülüyor. Sonunda bor madenleri kullanılacak! Dünya bor rezervinin yüzde 72'si Türkiye'de bulunuyor. Uçağın gövdesinde bor katkılı kompozit malzeme kullanılarak “görünmezlik” özelliği sağlanması düşünülüyor. Başka bir düşünce ise, bor elementinin uçak üzerinde bir çok alanda kullanılması. Çünkü bor, hem hafif ve dayanıklı, hem de ısıya karşı dirençli. Savaş uçağı motorlarından 50 bin libreye varan ısı yayıldığı ve güdümlü füzelerin özellikle motor bölgesini hedef aldığı göz önünde bulundurularak, motor çevresinde ve gövdede bor kullanılması tasarlanıyor. FX/TX’in ilk test uçuşunu Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te yapması hedefleniyor. 2030’da Hava Kuvvetleri filosuna katılması ve F-16 avcı uçaklarının yerini alması öngörülüyor. Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu İTÜ Anka Projelendirme Grubu, İTÜ’de lisans eğitimi alan öğrenciler tarafından kurulmuş olan bir öğrenci proje grubu. Genel danışmanlığını Elektrik Mühendisliği Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Özcan Kalenderli yapmakta ve yeni ekip arkadaşları arayan grup 20 kişiden oluşuyor. bir çatıya gerek olmadığını belirtti. Yarışma Kıstası Olmadan da Üniversiteler Temsil Edilmeli Proje ekibi olarak yarışmalara katılmadıkları için rektörlükten destek alamadıklarını, yarışma kıstası olmadan da üniversitelerin temsil edilmesi gerektiğini dile getirirken: “Kuruluş amacımızda bir yarışmayı kazanmayı referans almadık. Misyonumuz ve vizyonumuz doğrultusunda attığımız adımlar bizi tatmin ediyor.” dedi. Ar-Ge bütçelerinin 35 bin TL’yi geçmeyeceğinden ve bunun için sponsor arayışında olduklarını dile getirerek, aracın motorunu yerli kullanmaları durumunda yüzde yüz yerli bir araç üretmiş olacaklarını söyledi. Projenin bitişi ise 2014 baharında. Son Başvuruları Kaçırmayın! Kaliteli insanlarla doğru hedefe yönelmenin öneminden bahseden ekip üyeleri; mücadeleci, kendini biraz geliştirmiş ve geliştirmeye açık olan arkadaşlar aradıklarını ve amaçlarını benimseyen herkesle aynı masaya oturmaktan mutluluk duyduklarını belirtti. Son kez üye alımı yapacaklarını da özellikle hatırlatıyorlar. Son başvuru 23 Şubat’ta. Röportaj: Serdar Erbay / Ayazağa KASIM 2012 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 İTÜ GÜNDEM DERS ÇEKMEK KÖTÜ YAKITLI GEMİLERE İTÜ’DEN TEPKİ İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nden Doç. Dr. Tayfun Kındap ve Doç. Dr. Alper Ünal koordinatörlüğündeki 15 kişilik ekip, boğazlardaki kirliliği önlemek için adım attı. Yılda 50 bin geminin geçtiği Türk boğazlarından yayılan gazların etkisini araştıran çalışma sonucu elde edilen veriler, sorunun ulaştığı ciddi boyutları gözler önüne serdi. Boğazlardan geçen bir tanker en az 100 aracın egzoz dumanına eşdeğer bir salınım gerçekleştiriyor. Yapılan bilimsel analizler, gemilerden kaynaklanan CO2 emisyonlarının yıllık 30 milyon ton olduğunu ortaya koydu. Dünya Sağlık Örgütü'nün verileri kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda gemi emisyonları sebebiyle yılda 280 akciğer kanserine bağlı ve 4200 kardiyovasküler hastalıklara bağlı erken ölüm olduğu tespit edildi. İTÜ’de, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçen gemilerin insan sağlığına ve çevreye verdiği zararları ölçmek ve ileriki dönemde önlemini almak için geliştirilen ve Kalkınma Bakanlığı'na bağlı İstanbul Kalkınma Ajansı'nın ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın da des- İTÜ BANDOSU KURULUYOR! İTÜ Bandosu müzikseverlere kapısını açıyor! Ulusal ve uluslararası alanda İTÜ’yü temsil etmek, nitelikli ve geniş repertuara sahip bir müzik topluluğunun üyesi olmak ister misiniz? Baran Serdar Sarıoğlu [email protected] teklediği "Yaşanabilir İstanbul için Gemi Emisyonları Kontrol Alanı" adlı çalışma tamamlandı. Gemiler gözlem altına alındı Projede Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan alınan 1 yıllık AIS verileri (Gemilerin bulunduğu koordinatları ve tiplerini dakika dakika kaydeden sistem) analiz edildikten sonra her bir gemi için emisyonlar hesaplandı. Daha sonra ABD ve AB’de kullanılan gelişmiş Hava Kalitesi Modeli kullanılarak gemi emisyonlarının hava kirliliğine etkisi hesaplandı. Bu çalışmalar sonucunda gemi emisyonlarının hava kirliliği açısından en tehlikeli olan Partikül Madde oranlarında %50’ye varan artışlara sebep olduğu bulundu. İTÜ'lü İTÜ öğrencileri, akademik veya idari personeline yönelik kurulan bandomuza katılmak için: http://www.itu. edu.tr/datafiles/dosya/2013/d-bandoformu.doc bilim insanları, bu kirliliğin önüne geçilmesi için Marmara Denizi'nin Emisyon Kontrol Alanı ilan edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu sayede bu bölgedeki gemilerin kullandığı yakıtlar yakından takip edilebilecek ve gemilerin emisyonları minimum düzeye düşürülebilecek. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığı’nın çalışmalarının da çalışmalarının devam ettiği belirtildi. Türkiye çapındaki tüm makina mühendislerini bir araya getiren makinİsTanbUl, 27-28 Şubat tarihlerinde ana sponsor Arçelik ve yan sponsor Mercedes'in katılımıyla Makina Fakültesi Orhan Öcalgiray Konferans Salonu'nda düzenlenecektir. Ayrıca 1 Mart'ta çeşitli firmalara teknik geziler yapılacaktır. makinİsTanbUl, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri için ücretsiz olup İTÜ dışındaki üniversitelerde okuyan katılımcılar için katılım bedeli 15TL’dir. İstanbul dışından gelen katılımcılar için EPGİK ile anlaşmalı hostelCordialHouse'da konaklama imkânı mevcuttur. Dünyada son durum ABD'de, Doğu ve Güneydoğu Asya'da gemi emisyonları yüzünden yılda 60 bin kişi hayatını kaybediyor. Avrupa Birliği'nin yaptığı çalışmada gemi emisyonları yüzünden ortalama ömür süresinin 2 yıl azaldığı hesaplandı. Öyle ki ABD'de kaliteli yakıt kullanmayan şilepler karaya 150 km yaklaşamıyor. Serdar Erbay / Ayazağa İTÜ E-TEZ KULLANIMA AÇILDI: Rektör Karaca’nın Açıklaması Değerli İstanbul Teknik Üniversitesi Mensupları, İTÜ Rektörlüğü tarafından desteklenen ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Bilişim Enstitüsü ve Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığının yürütücülüğünü yaptığı İTÜ Lisansüstü Tez Arşivi projesi tamamlanmış olup, http://e-tez.itu.edu.tr web adresinden kullanıma açılmıştır. İTÜ’de şu ana kadar yapılan bütün lisansüstü tezlerinin elektronik bir arşivinin oluşturulması ve bu tezlerin tam metin ile aranmasına imkan sağlayan sistem ile üniversitemizde yapılan tezlere ulaşım kolaylaşmıştır. Şu an itibari ile 14.000 civarında MAKİNİSTANBUL 2013 lisansüstü tez taranmış ve sisteme aktarılmış, 3000 civarında tezin sisteme aktarılması için çalışmalar devam etmektedir. Bu çalışmanın getireceği bir diğer yenilik, her yarıyıl gerçekleştirilen tez teslimlerinde öğrenciler tezlerini CD ile teslim etmek yerine, İTÜ Lisansüstü Tez Arşivi (http://e-tez.itu.edu. tr) web sayfasından yükleyecekler ve bu şekilde kendi kendini besleyecek olan sistem İTÜ’nün sürekli güncel bir lisansüstü tez arşivinin tutulmasını sağlayacaktır. Sistemin kullanımına yönelik yardım dökümanlarına ilgili web sayfasından ulaşılabilir. Prof. Dr. Mehmet Karaca UçArı’13 EMÖS 2013 İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü tarafından düzenlenen 20. İTÜ EMÖS, 19-23 Şubat 2013 tarihleri arasında İTÜ Maçka Kampüsü'nde iş dünyasının önDe gelen yöneticileri ile öğrencileri bir araya getiriyor. 4 gün boyunca düzenlenen birçok özel programların yanı sıra hedeflenen 1500 üzeri katılımcıya 2012 yazının en popüler DJ'i Ozan Çolakoğlu ve house-electro müzik tarzının önde gelen isimlerinden DJ Emrah İş'in headline'da sahne alacağı ilk gecedeki partide sınırsız eğlence ve coşku dolu anlar vaat ediliyor. 22-23 24 Şubat'ta da eğlenceler devam edecektir. Daha detaylı bilgi için www.emos.itu.edu.tr adresini incelebilirsiniz. 3 3 İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü tarafından bu yıl 6. si düzenlenecek olan UçArı Ulusal Vaka Analizi Yarışması başlıyor. Ulusal vaka analizi yarışması UçArı’ya bu yıl 4 Şubat- 3 Mart 2013 tarihleri arasında Internet üzerinden başvurulabilinir. UçArı’nın finali 2628 Nisan 2013 tarihlerinde İTÜ Maçka Kampüsü’nde gerçekleşecek. Yarışmaya başvuruların tamamen ücretsiz olmasının yanı sıra finale kalan gruplardan gidiş-dönüş masrafları, otelde konaklamaları; sabah, akşam, öğle yemekleri ve organizasyona dâhil tüm diğer aktiviteler için hiçbir ücret alınmayacaktır. İTÜ TANITIM GÜNLERİ İTÜ Tanıtım Günleri'ne katıl, üniversite adaylarının geleceğini şekillendirmesine destek ol! Tüm öğrencilerimizi 19-22 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek "İTÜ Tanıtım Günleri"nde gönüllü olarak görev almaya davet ediyoruz. Bilgi için: 0212 285 66 11 ve kurumsaliletisim@ itu.edu.tr Bir kez daha ders seçimi işkencesinden sinirlerimizin bir kısmını daha aldırarak sıyrıldık. Öncelikle bölüm derslerimizi seçtik, tek bir hocanın haftada tek saat açtığı dersleri. Sonra yarı bölüm derslerimizi seçtik. Ders programının arta kalan yerlerine ama kimi seçtiğimizi bilmeden. Ama yine de bir şey seçtik. Son olarak ITB/ SNT / TUR/ ATA derslerimizi seçtik. Programın kalan boş yerlerinden birine kendileri yerleştiler zaten ama yine de ismini dahi bilmediğimiz bir hoca seçtik. Evet bu derslerin hepsini bizler seçtik. İşte bizde böyle! Eylemin kendisiyle adının uyuşmasını beklemeyeceksiniz. Burada seçme eylemi nerede? Seçim dediklerine bakmayın; öyle irade filan yok ortada, daha masum düşünün: Tombalada poşetten sayı çekmek gibi, desteden kart çekmek gibi bilmeden bilinçsizce, bahtımıza güvenerek. Hâlbuki seçme eylemi bilinç ile olur, seçenekler vardır sen bu seçenekleri değerlendirirsin senin için en uygun olanı üzerinde hiçbir baskı olmadan seçersin. Bizim bu yaptığımıza olsa olsa ders çekmek denir. ** * 3,4 Şubat herkes İstanbul’a dönüş yolunda çünkü o hafta ders seçimi var. İnternet dağıtımı İTÜ üzerinden yapıldığı için kampüste internet daha hızlı diye bir rivayet var, herkes o hafta kampüse doluşuyor. Kütüphane tıklım tıklım. Okulda herkes ÇAP yapıyor ama ikinci dalı bir kısmı okuyor, öteki kısmı sadece ders seçiminde kullanıyor. Onlara öncelik var, çünkü onlar çok akıllı. Bütün Elektrik-Elektronik Fakültesi Bilgi İşlem’de çalışmak istiyor ya da en azından bir arkadaşları çalışsın istiyor. Çünkü ders seçimi günü “Beyler dersini alamayan var mı sistemi açıyorum” sesleri koridorlardan artık dışarı taştı. *** Sistem dersini alamayan öğrencileri otomatik belirliyordu sözde. Biz hala dilekçeler peşinde koşturuyoruz. Havuz derslerinde kontenjan artırımı yapıyorlar yalnız artırım zamanını önceden duyurulup yarış atı gibi start anını beklettiriyorlar. Öğrenci İşleri’nin sitesinde CRN, gün ve zaman içeren dilekçeler dikkate alınmayacaktır yazıyor ama bir fakülte sekreterliği dilekçede CRN istiyor bir diğeri istemiyor. Kontenjan artırımı için CRN içeren dilekçe yazıyorsunuz, dersin seçimini ancak danışman hocanıza gidip öyle yapabiliyorsunuz. Şansınıza sizden önce başka biri de o dersi alabilir, sizin dilekçe verdiğiniz, sizin kontenjanınızı. Kaçırmamak için saatlerce danışman hocanız ile sistemin başında beklemeniz lazım. Bazı danışman hocalar ilgili öğrenciye çok yardımcı oluyorlar, bazıları ise ne okula uğruyorlar ders seçimi haftası ne de maillere cevap veriyorlar. *** Sanırım bu sistemi okula getirenler, bu sistemin ucundan kıyısından parçası olanlar okulda nasıl bir fiziksel ve psikolojik işkencenin gerçekleştiğini görmüyorlar. Öğrenciler ve danışmanları haftalarca işlerini bırakıp ders seçimi ile meşgul olmak zorunda bırakılıyor; ders seçimi yapılmadığı halde. Mevcut sistemin çalışmadığını kabul etmek lazım, ortada bir problem var ve üniversitemizde de binlerce mühendis. SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI Proje grubunun kurucusu, Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi Murat Şen ve proje görsel iletişim birimi sorumlusu, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencisi Tuğçe Ecem Tüfek’den projeyi öğrendik. 2012 yılında kurulan ekip, misyonunu; İTÜ’de yeterli olarak kullanılmayan imkânları verimli hale getirerek ülkemizin ve dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek yerli oranı yüksek bir araç tasarlamak olarak tanımladı. Ekip kaptanı Şen, vizyonlarını üretmeye odaklı; üniversite öğrencisine yaftalanmış çalışmayan öğrenci profilini yıkmak diye tanımlıyor. Farklı mühendislik disiplinlerinden öğrencilerin katkı sağlayabileceği, özel alanlarda kendini geliştiren bir proje yapmayı hedefleyip, araştırmalar yaparak ve seçenekler arasından; yaya sürücülü zemin temizleme aracı yapmaya karar verilmiş. Şen, henüz bir çalışma odalarının olmadığını, fakat ortak bir hedef etrafında toplanmak için BASIN-YAYIN KULÜBÜ SAYFA 3 İTÜ ANKA PROJELENDİRME GRUBUNU TANIYALIM ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SAYFA 4 4 4 ÇEKMECE Takipçileri bilir. İTÜ İşletme Fakültesi’nde 2,5 yıldır çıkan bir edebiyat dergisi var. İsmi ‘Çekmece’. Ekiptekilerin birçoğu araştırma görevlisi. Arıyorum olarak bu sayımızda dergi ekibinden Gül T. Temur ve Kaya Tokmakçıoğlu ile Maslak’ta anti50D dayanışma karavanında bir araya geldik. Kısa bir röportaj ‘çektik’.. BASIN-YAYIN KULÜBÜ BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 İTÜ GÜNDEM İTÜ GÜNDEM rulayacak unsurlarda aradım gezmenin tadını. İyi gezgin dolu dolu yaşamak ister Bana göre iyi bir gezgin, serüvencidir, yeni ve program dışı olaylara olumlu bakar, sevinir, dolu dolu yaşamak ister; yorgunluktan bazen bir otobüsün köşesinde, bazen bir motorun kuytusunda uyuklasa bile… İyi gezgin, iyi yürüyüşçüdür. Çünkü bir kenti anlamanın ve yaşamanın en iyi yolunun yürümekten geçtiğinin bilincindedir. Ayakları sızlayana kadar dolaşır. Yeni insanlar tanır. Önüne tesadüfen çıkan bir kahveye girer, büyük bir zevkle yörenin insanlarıyla konuşarak yorgunluğunu giderir, bir müzik dükkanından yörenin özgün müziklerini büyük bir dikkatle seçip satın alır, dönünce bu melodilerle anılarını pekiştirir. Farklı ülkelerin insanlarıyla birçok Onu çok tartıştık, bazen dışına çıktık. Gündeme dair bazı yazılar oldu, örneğin; kürtaj meselesinde İşletme Fakültesi hocalarından İpek İlkkaracan ile bir röportaj yaptık. Kimi zaman yazı istedik. Ama gündemimizde edebiyat hep oldu. Kültür sanat demek daha doğru olabilir. “Gündemi politik olarak ele almalı mıyız bu dergide, alırsak bu okuma keyfi yaşatır mı ya da bizi amacımızdan uzaklaştırır mı”nın çatışmasını yaşıyorduk bazen. İçinden geçtiğimiz süreçler belirleyici oluyor aslında, örneğin önümüzdeki sayının gündemi belli. 50D direnişi. ‘Çekmece’ adı nasıl ortaya çıktı? Derginin kurucularından Pınar Dursun arkadaşımızla oturduk, düşündük ne olsun diye. Evdeki objelere baktık. Gündelik bir isim olsun istedik. Neticede ‘Çekmece’ oldu. Çekmecede bir şeyler saklarsın, bir şeyler biriktirirsin; açtığında karşına ne çıkacağını bilemezsin, sürprizdir. Bu bakımdan alegorik ve imgesel bir anlamı var. Eylem olarak da düşünebiliriz. Çekme eylemi. Sponsorunuz var mı? O işler nasıl yürüyor? Sponsorumuz yok. Kendi aramızda topluyoruz parayı. Bütçemiz elverdiğince de kapağı renkli yapmaya çalışıyoruz. Tasarım nasıl oluşuyor? Kim yapıyor? Mizanpajı daha çok Murat yapıyor. Ama kapakların çoğunu Gül ve Tolga yapıyor. Kaç adet basılıyor? Nerelere dağılıyor? 150-250 arasında değişiyor. Maslak’a; kantin ve kütüphanelere bırakıyoruz. Tek tük Beşiktaş ve Beyoğlu’ndaki konuda söyleştim. Aynı trene, otobüse bindim. Lokantalarında, evlerinde aynı masalara oturdum; yaşamlarını kısa süreli de olsa paylaştım. Geleneklerini, alışkanlıklarını, dünya görüşlerini kavradıkça daha çok sevdim onları. Hangi amaçla olursa olsun; gezmek, yeni yerler- insanlar görüp tanımak, insanın ufkunu genişletiyor, dünya görüşüne yeni boyutlar katıyor, yaşamını renklendiriyor. İyi gezgin hiçbir tadı, kokuyu kaçırmak istemez. Bir sokağın alışılmadık eğimi, bir evin penceresinden sarkan renk renk çamaşırlar, bir çocuğun gülüşü, çeşmeden su dolduran genç bir kızın ciddiyeti gibi ayrıntılar gezgin için önemlidir. Aslında her kentin, kasabanın, köyün, tarlanın, hayvanın kendine özgü özellikleri vardır. Bu özellikleri ayrımsamak ve duyumsamaktır insanı mutlu kılan. Bir ülkeyi sadece coğrafyası ile anlamaya ya da anlatmaya çalışmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Bugüne kadar gezdiğim birçok ülkede değişik yapılar, bitki örtüsü ve iklimler gördüm; fakat değişmeyen tek şey, “insanların yüzlerindeki” ifadeydi. Bu yüzden insanları gözlemlemeye özel bir önem verdim. Öyle sanıyorum ki, Nepal’de incik boncuk satmaya çalışan kadının yüzündeki kaygıların aynısını Honduras’taki taksicinin yüzünde de görebilirsiniz: Kaygı, mutluluk, üzüntü, saflık, gizli bir hüzün ve hepsinin bileşiminden doğan ve daima varolan “umut”. Bütün bu ifadeler içinde beni daima en çok etkileyen, çocukların gözlerindeki “ifade”dir. Öyle bir ifade ki, bazen gözlerinize dikilmiş bir çift minik göz, tüm sevimliliğine rağmen sizi bulunduğunuz noktada sendeletiyor, yoğun bir suçluluk duygusu hissettiriyor. Örneğin, Hindistan’daki milyonlarca evsiz ailenin, dünyadaki ilk günlerine sokakta başlayan, sokaktaki yaşamın faturasını en ağır biçimde ödeyen ve son günlerine kadar sokaklardan başka bir şey göremeyecek olan çocukların gözlerinde rastlayabilirsiniz bu tanıdık ifadeye. Vietnam’da bir ekmek parası için birden elimi tu- tan ve gömleğime yapışıp beni takip eden küçük kızın “donduran” bakışlarla bakan çekik gözlerindeki ifade, bana hiç yabancı gelmemişti. Çünkü, Beyoğlu’nda ailesinin zoruyla mendil satmaya çalışan ve pek azımızın gözlerine bakabildiği çocukların gözlerinde de vardı aynısı. İşte bu ifadeye bir isim koymak istedim: “Masumiyet”. Bunu özellikle çocuklarla özdeşleştiriyorum; günümüzde bu kelimeyi en iyi anlamlandıran sadece minik yüzler ve gözler! Seyahat okulunun yaşı yoktur Seyahatin insanı esiri eden bu tutkulu yüzüyle tanışmış olsun olmasın herkese, dünya uygarlıklarına, iklimlerine, zenginliklerine ve hepsinden önemlisi insanlarına dair söyleyeceklerim var ve bu insanlardan bir dünya vatandaşı olarak getireceğim sıcacık bir selam. Çünkü ben seyahatlerimde hep insan kavramının üzerinde durdum. Bir ülkenin insanlarından ve kültüründen kazanılmış bilgi ve görgü, insanı zenginleştirir. Seyahat, kişinin hoşgörüsünü, yaratıcılığını, duyarlılığını artıran bir okuldur ve bu okulun yaşı yoktur. Gönül gözüyle bakan kişi, farklı kültürlerden insanların geleneklerini anlamaya çalışır. Bunu başarabildiğindeyse, sevgiye giden son kapı da açılmış olur. mekanlara bıraktık. 50-60 kişilik de bir dağıtım ağımız var,Türkiye ve 8-10 ülkeye yolluyoruz. Şu an güncel olmasa da bir bloğumuz var. Oradan bulanlar oluyor. Kimler yazıyor? Herkes yazabilir. Dışarıya açık. Yazıları denetleyen bir kurulumuz var ama üstten bakan bir kurul değil. Ümit Şenesen’le ilişkiniz nedir? Destek olan başka hocalar var mı? Dergi fikriyle gittiğimizde Ümit Hoca heyecanlanmıştı, ki hâlâ aynı heyecanı duyuyor, bize maddi manevi epey bir katkısı oldu. Keza Ertuğrul Tokdemir hocamız da öyle. Cumhur Ekinci hocamız da çokça şiir gönderdi. Edebiyat hayatınızın neresinde, akademisyenliğinizin önüne geçebilir mi? Bu işten para kazanmak zor, o yüzden meslek olarak bu işi yapmak zor. Edebiyatın alanını daraltmayacak şekilde çalışıyoruz. Birbirinin önüne taş koyan alanlar değil. Birbirini besleyen alanlar aslında. Çekmece’yle ilgili gelecek hedefleriniz neler, birkaç yıl sonra derginizi nerede görüyorsunuz? Çekmece şu an bir haber niteliği taşıyor. 2,5 senedir çıkıyor ve kendi kitlesini oluşturdu. Gönüllülük esasına dayalı şeyler ve hedefi bir şeylerin okunmasına kanal açması, birilerinde yazma isteği oluşturması ve bundan Fatih Avcı [email protected] Önce biraz özet verelim. Türkiye’nin gündeminde de yabancı dilde eğitim her zaman olmuştur. Yabancı dilde eğitimin gerekliliği yahut gereksizliği ile ilgili bir tartışmaya bulaşmak artık eski sularda yüzmek olur. Aklı başında olan her insan yabancı dilde eğitimin mantıksızlığını anlayabilir olmalı. Hele biraz da Türkiye’nin dışında mesai harcamış hocalarımız, dostlarımız varsa onlar da bunun ‘siyasi ve coğrafi’ neticelerini değerlendirebilirler. (Bir de yıllardır İngilizce öğrenmeye karşı olmadığımızı anlatamadık. Sanki ‘üniversiteler anadilde eğitim versin’ diyenlerin yabancı dillere alerjisi var...) Ortaokul ergenleri gibi ‘ama biz başka türlü nasıl İngilizce öğreneceğiz, uluslararası platformda yarışabilmek için bu şart’ gibi savlara eskiden yanıt vermeye, ikna etmeye çalışıyordum ama artık vakit kaybı olur. Biz de tabi bu imaja tav olanlardanız. Üniversite tercihi yaparken İngilizce öğretim veren bölümlerin puanlarının yüksekliği de bu yüzden: imaj, popülarite falan... TEMELİ GÜLSÜN SAĞLAMER ATTI geri dönüş alabilmesi. Bunun için de ilerde belki bir yayınevine bağlı alt bir dergi olarak çıkabilir. Böyle kalırsa bir anlamı olmayacak, büyümesi lâzım. Köye, kasabaya; daha çok insana ulaşsın isteriz. Okulda, fakültede edebiyatla ilgilenen insanlar bulmak zor oluyor mu? Sosyal Bilimler Fakültesi olsa daha farklı olabilir mi? Fakülte veya bölümlerle çok ilgisi olmayabilir. Orhan Pamuk ve Oğuz Atay örnekleri mevcut. İnsan ve Toplum Bilimleri Enstitüsü’nde edebiyatla ciddi olarak ilgilenen hocalar var. Ama öğrencilerin İTB derslerine yaklaşımı da yanlış. İşletme Fakültesi diğer fakültelerden şanslı diyebiliriz, bir potansiyeli var ama bu İTÜ’nün gündeminde edebiyata ayrılan payla ilgili bir durum. Toplumla da ilgili, toplumda nasılsa üniversitede de öyledir. Uzun süredir yeni bir sayı çıkmıyor, bunun nedeni nedir? 50D ile bir ilgisi var mı? Evet. Bir süredir yeni sayıyı çıkartıcak gücü toplayamadık. Bunun buradaki direnişle de bir ilgisi var. Dergideki arkadaşların bir çoğu mağdur ya da mağdur olacak arkadaşlardan. Dolayısıyla önceliklerimiz biraz bu tarafa kaydı. Bir sonraki sayının gündeminde 50D mücadelesi mutlaka olacak. Büyük ihtimalle özel bir sayı çıkartacağız bu konuyla ilgili. Enerjimizi çokça çaldı. Çünkü dergi ekibinin içindeki arkadaşlar direnişin de çekirdeğini oluşturuyorlar dolayısıyla Çekmece bir süredir lüks haline geldi. Maalesef bu asistan kıyımları bir çok şeyi de söndürebilir. Buna izin vermemek için elimizden geleni yapacağız. ‘Çekmece’yi daha yakından tanımak isteyenler, eski sayılara ulaşmak isteyenler, yazılarını paylaşmak isteyenler Gül ve Kaya hocayla iletişime geçebilirler. Bekliyorlar.. Araş. Gör. Dr. Gül T. Temur Öğr. Gör. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu [email protected] [email protected] Hazırlayanlar Uğurcan Acar Okan Bircan / Maçka Volkan Ayık’a yardımlarından dolayı teşekkür ederiz. İTÜ’nün yabancı dilde eğitimle münasebeti ise 17 yıl öncesine dayanıyor. İTÜ, hala ‘en popüler, en merak edilen İTÜ rektörü’ ünvanını koruyan Gülsün Sağlamer zamanında, yüzde 30 İngilizce eğitime geçti. Kimilerine göre geç kalmış bir adım olarak görünmüş olsa da pek çok kişi bu kararı eleştirdi, hatta işi vatan hainliği ile eşit görenler bile oldu. İTÜ, yüzde 30 İngilizce eğitimini istikrarlı bir biçimde sürdürdü. Gülsün Sağlamer’in 8 yıllık rektörlüğü döneminde alt yapı çalışmaları bitti, konservatuar öğrencileri dâhil her İTÜ öğrencisi, zorunlu hazırlık eğitimine tabi tutuldu. E tabi en az yüzde 30 İngilizce zorunluluğu var diye hazırlık eğitiminde de ‘yüzde 30 İngilizce bilseniz yeter’ gibi bir uygulama olmadı. Herkes muadil puanlara ulaşana kadar hazırlık okuyacak, lisans derslerinde de isterse derslerin yüzde 30’undan fazlasını da İngilizce olarak öğrenebilecekti. MUHAMMED ŞAHİN YÜZDE 100’Ü İSTEDİ Her ne kadar Sağlamer’den sonra gelen Faruk Karadoğan döneminde Türkçe yayınların arttırılmasına yönelik çalışmalar olsa da İTÜ, Muhammed Şahin’in rektörlüğüyle birlikte yüzde 30’la da yetinmeyip, yüzde 100 İngilizce eğitime, kademeli olarak geçiş yaptı. Gerisini zannediyorum biliyorsunuz... Şahin, rektörlüğe geldiği 2008 yılının daha ilk aylarında (hiç programında yokken) yüzde 100 İngilizce öğretimle ilgili hazırlıklara başladı. O süreçten kimsenin haberi olmadı tabi, tüm İTÜ’lüler bunu senato kararıyla öğrendi. Hatta haber ilk geldiğinde sağlıklı bir haber olup olmadığıyla ilgili şüpheye düşmüştük senato kararını görene kadar. Tabi bu kararın altındaki en önemli gerekçe ise üniversite giriş puanlarının arttırılması. Puanların artacağı kısmında herkes hemfikir. Ama puanlar artacak diye, Türkiye’nin Türkçe bilim üreten en köklü üniversitesinin dinamiklerinden birini yok etmek çok da akıl karı değil. Tabi bu olay üzerine, o zamanlar çalışmakta olan (şimdi ne yaptıklarını gerçekten bilmiyorum, bilen varsa haber versin) İTÜ Öğrenci Konseyi ile oturduk uzun uzun toplantılar yaptık. O süreçte İTÜ Ay - Ti - Yu oldu mu? İTÜ’nün İngilizce ile imtihanı bilhassa eski mezunlar, öğretim üyeleri ve öğrencilerin tepkileri ve ‘bir şey yapmayacak mısınız?’ soruları da fazlaca gelmeye başlamıştı. Biz de bir eylem yapmaya karar verdik. Gerçekten ne istediğimizi ya da mevcut durumun nasıl düzeltilebileceğini gerekçeleriyle kaleme döktük: ‘‘İTÜ AyTi-Yu Olmasın. Ama ne olsun?’’ Bu meseleye sonraki yazılarda daha ayrıntılı değinebiliriz (Raporu okumak isteyenler www. gazete.itu.edu.tr ve www.ogrencikonseyi.itu.edu.tr adreslerini ziyaret edebilirler). Şimdi ise, Rektör Mehmet Karaca, yabancı dilde öğretimin yeniden gündeme taşınması ve bölümlerin bu konuda kendi kararlarını alması konusunda çalışma başlattı. Adaylık bildirgesinde de bu konuya özellikle değinmişti. Geçtiğimiz dönem sonunda yapılan bir anket ise bu çalışmalardan biri olarak kendini gösterdi. İTÜ, HOCALARINA SORDU Şimdi bu bağlamda bahsetmek istediğimiz önemli bir konu Öğrenci Dekanlığı tarafından öğretim üyelerine yapılan ‘İngilizce Eğitim’ anketi (Öğrenci Dekanlığı’nın yaptığı en güzel işlerden biri anketlerdir bence. Keşke daha sıkça değişik konularda anket yapılabilse. Bir de aynı anketler hem öğrenciler hem de öğretim üyeleri için ortak yapılsa. İstatistiki değer- Eğitim dilinin ingilizce olmasının eğitim kalitesini olumsuz etkilediği görüşünde misiniz? a) Evet olumsuz etkilemektedir % 69.7 b) Hayır olumlu etkilemektedir % 16.1 c) Etkisi olmamaktadır % 14.2 lendirme daha verimli olabilir bu sayede.) Her ne kadar çok sayıda öğretim üyesi anketi doldurmamış olsa da 256 öğetim üyesinin fikri de oldukça önemli. Yapılan ankette, öğretim üyelerinin İTÜ’nün yüzde 100 İngilizce eğitimde başarılı olmadığını düşündüklerini anlıyoruz. Büyük çoğunluk İngilizce destekli Türkçe eğitimden yana. Anketi dolduran öğretim üyelerinin yaklaşık yüzde 70’i ise İngilizce eğitimin, öğretim kalitesini olumsuz etkilediği görüşünde. Verilen İngilizce derslerde, öğrencilerin dinleme ve anlama konusunda yetersiz olduğunu düşünen öğretim üyesi oranı da yüzde 80’e yakın (keşke bir de öğrencilere Vermiş olduğunuz dersleri dinleme ve anlama konusunda, öğrencilerinizin İngilizcelerinin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz ? a) Evet yeterli olduğu görüşündeyim % 13.4 b) Hayır yetersiz olduğunu düşünüyorum % 53.1 c) Bazı dersler için yeterli % 26.4 d) Bir gözlemim olmadı % 7.1 ‘öğretim üyesi, dersi İngilizce anlatma konusunda yeterli mi?’ diye soran olsa). Anket sonuçlarına www.odek.itu.edu.tr adresinden bakabilirsiniz. Bana kalırsa anket çok güzel tespitler içeriyor. En önemli tespit ise İTÜ’deki hocaların, mevcut haldeki yabancı dilde öğretimden hoşnut olmadığı gerçeği. FİKİR VERMEK İÇİN Sonraki yazıda bu konuya devam edeceğiz. Fikir vermek isteyenler lütfen [email protected] adresinden bize yazsınlar... SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI İçerik tamamen edebiyat mı? Edebiyatın dışında bir şey var mı? İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ 5 5 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SAYFA 5 Çekmece’nin öyküsü nedir? Nasıl ortaya çıktı? Çekmece, Kasım 2010’da ilk sayısını çıkardı. Şu an iki ayda bir çıkıyor. Yedi kişi devam ediyoruz. Tolga Kaya, Umut Gündüz ve Kaya Tokmakçıoğlu önceden beri yazıyorlardı. Tolga’nın ‘Nazarlıklar Müdürlüğü’ diye bir bloğu var. Kaya’nın bir çok edebiyat dergisinde yazısı çıkıyor. Umut ve ben (Gül) Nâzım Hikmet Akademisi edebiyat bölümüne gidiyoruz. Kaya zaten orda da ders veriyor. İşletme Fakültesi’nde böyle bir potansiyel vardı. Edebiyatla ilgilenen arkadaşlar birbirlerini biliyordu. Paylaşalım istedik, neticesinde böyle bir şey oluştu ve bir süre sonra daha ciddi çalışmaya başladık. Ama hâlâ amatör bir ruha sahip. Çok profesyonel bir iş değil açıkçası. Öyle olmamayı da tercih ettik. ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 Prof. Dr. Orhan KURAL [email protected] MAÇKA’DA FANZİN VAR: İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KASIM 2012 SEYAHAT BİR OKULDUR İnsanoğlu çağlar boyu yaşadığı gezegeni tanımak istemiş. Kaşifler yollara düşmüş, bilinmeyene doğru yelken açmış. Amaç hep aynı: “Bilinmeyene” ulaşıp onu bulmak, tanımak. İlginç olan, yol çağrısına “evet” diyenlerin çoğu yay burcudur; Macellan, Kristof Kolomb, Mallory, Büyük Petro, Alexander von Humbold, Goethe, Jules Verne, Montaigne, Marko Polo, Evliya Çelebi, Nasuh Mahruki, Attila Atasoy, ben ve daha niceleri… Bugüne kadar yaklaşık yüz kez yurtdışına çıktım. Gittiğim ülkelerde birkaç gün de, aylarca da konakladığım oldu. Kimisine birkaç kez gittim, kimisine bir kez. Kimisinde mesleğimle ilgili araştırma ve incelemelerde bulundum, kimisine davet edildim. Bazen dernek başkanı ve tur lideri olarak, bazen de “yalnız” yollara düştüm. Daima kafamdaki “iyi gezgin”i doğ- ARIYORUM SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SAYFA 6 6 6 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 MASİS ARAM GÖZBEK: “Her bölümden insan Boğaziçi Caz Kororsuna katılabilir.” Boğaziçi Caz Korosu’yla buluşmam, 2012 sonlarında İtalyan Kültür Merkezi’ndeki Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nde “Dünyanın Susuzluğu (La Soif Du Monde)” filminin akabinde sürpriz bir konserle gerçekleşti. Beğenimi twitter’dan dile getirdim ve Masis’in teşekkür mesajıyla bir sürpriz daha yaşadım. Repertuvara karar verme süreciniz nasıl oluyor? MASİS ARAM GÖZBEK: “Boğaziçi Üniversitesi Bünyesinden Ayrıldık.” Masis Aram Gözbek, 2007 yılından bu yana BÜMK Caz Korosu’yla başladığı serüvenine Boğaziçi Caz Korosu’yla devam ediyor. 2 yaşında okumaya başladığını, birçok konuyla birden ilgilendiğini öğrendiğimde hayat dolu bir insan olduğunu anladım. BU BİR HOBİ ASLINDA. Koristleriniz devam sorunu yaşıyor mu? Kadro sürekli değişiyor sanırım? Bu işi teknik olarak “amatör düzeyde” yapıyoruz. Yani, bu bir iş değil, hobi aslında. Ama tabi ki oldukça ciddi bir hobi. Öğrenci kulübünden, hobi gruplarından daha öte bir seviyede. İnsanlar türlü fedakarlıklar yapıyorlar. Gecesini gündüzüne katan da var, gerektiği kadarını vermeyi uygun bulan da. Tabii, çeşitli bireysel sebeplerden dolayı epey ayrılan oluyor. Çok istese bile gelemeyen de oluyor. Bu dinamizm çok doğal ama İTÜ Maçka Kampusu Mustafa Kemal Amfisi’nde birçok kez sahneye çıktılar ve SDKM’de de bir organizasyon yapmaktan mutlu olacaklarını dile getirirken; en değerli seyircinin, üniversite seyircisi olduğunu sözzlerine ekliyor. BOĞAZİÇİ CAZ KOROSU KORİSTLERİNİ ARIYOR. Korolarının şu anda 45 kişi olduğuna değinirken, genelde öğrencilerin katılım gösterdiğini, çok sayıda seçme yaparak, birine gelemeyenin diğerine gelmesini istediklerini belirtiyor ve sözlerine adaptasyonu sağlamak için yeni gelenlerin kapasitelerini aşacak derecede çaba göstermelerini beklediklerini ekliyor. Web sayfalarındaki (www.bogazicicazkorosu.com) formu dolduran herkesi yüzyüze görüşmeye çağıran Koro, Oraya muhteşem şeyler yazan da, ilk aşamayı geçenlerden, ikinci aşamada daha önceden onlara yollamış ARKADAŞLARIMI ÖZLÜYORUM, BLOKE OLMUŞ VAZİYETTEYİM! Koro olarak, büyük isimlerle de çalıştılar. Sertab Erener, Nil Karaibrahimgil, Yasemin Mori. Aldıkları ödüllere girdiğimizde işin içinden çıkamayacağımı hissediyorum. Anlatıyor da anlatıyor. Sonra da sen bir derleme yaparsın artık diyor öyle bakıyorum yüzüne. Boğaziçi Caz Korosu’nun geçmişinden söz edersek? 2007-2008’de 5 kişilik (daha sonra İstanbul Essence adını verdiğimiz) kadromuzla Avusturya’da düzenlenen ‘Vokal Total’ a cappella yarışmasına katıldık, ki dünyanın bu alanda zirvesi. Orada pop ve caz kategorilerinde iki tane gümüş diploma aldık. Bu seyahat bizim ufkumuzu çok genişletti tabii. Sonra İKSV Genç Caz’da defalarca birinci olduk, o sayede yıllarca İstanbul Caz Festivali’nde sahne aldık. Aynı şekilde iki kez Akbank Caz Festivali, bir kez de Eskişehir Amatör Caz Müzisyenleri Festivali’nde sahne aldık. Daha sonraki senelerde genişledik ve daha bir ‘koro’ olduk. 2010 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları’na katıldık, bir dünya ikinciliği, iki de dünya üçüncülüğü aldık. 2011’de Avusturya’da düzenlenen Dünya Koro Şampiyonası’nda, Çağdaş Müzik ve Folklor kategorilerinde ‘Dünya Şampiyonu’, Karma Korolar kategorisinde ise ‘Dünya İkincisi’ olduk ve şampiyonların yarıştığı ‘Grand Prix’de 2 altın madalya kazandık. Haziran 2012’de İtalya’da düzenlenen ve dünyanın sayılı prestijli festivallerinden olan ‘La Fabbrica del Canto’ Uluslararası Koro Festivali’ne davet edilen dünya çapında 8 koronun içinde yer aldık. Son olarak da, temmuz ayında Amerika’da düzenlenen 7. Dünya Koro Olimpiyatları’ndan 3 altın madalya ve ağustos ayında Macaristan’da düzenlenen ‘Cantemus 9. Uluslararası Koro Festivali’nden de 1 altın madalya kazandık. KÜLTÜR BAKANLIĞINDAN DESTEK ALMAK İSTİYORUZ. SPONSOR ARIYORUZ: Koronun çıktığı bazı gösterilerden gelen üç beş bir şeyle kıyafetleri, ayakkabıları ve koronun rutin masraflarını ayarlıyoruz ama tabiî ki yetmiyor. Türkiye’de, bizim gibi yalnızca kendi imkanlarıyla böylesi başarılar elde edebilen çok fazla ekip olduğunu düşünmüyoruz. Bu nedenle Kültür Bakanlığı’ndan destek almak istiyoruz. Ve tabiî ki sponsor arıyoruz. Sosyal medya ve tanıtım Bir işin sadece iyi yapılıyor olması yeterli değil. Yaptığınız işi ne kadar duyurabilirseniz, o kadar fazla insana ulaşır, kendinizi o kadar ifade edebilirsiniz. Bu yüzden, bu konulara çok önem veriyoruz. O video sayesinde son anda gerekli desteği bularak yarışmaya katılabildik ve şampiyonluklarla döndük. www.bogazicicazkorosu.com www.facebook.com/bogazicijazzchoir www.twitter.com/bogazicicazkoro KASIM 2012 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 RÖPORTAJ 7 7 SAHTE RAKI: “Tonton teyzeler, amcalar twist yapıyor.” Sahte rakı olaylarının patlak verdiği dönemde daha sonra değiştirme düşüncesiyle aceleyle bu ismi seçip, müzik kariyerlerini başlatan ekip her geçen gün seven sayısını arttırıyor. Sahte Rakı Blues Band’a kendilerini sorduk: Grup üyeleri isimlerinin iyi bir şeyi sembolize etmediğini ve afişlerinde slogan olarak rakı ile alakalı hiçbir şey bulundurmadıklarını fakat isimlerini sevdiklerini belirtiyorlar. İş ve müzik hayatlarının; hayatın farklı alanlarına hitap etmesinin güzel olduğunu söyleyen Korhan Kodaman, arkeoloji okuyan, psikolog olan, müzik okuyan, öğretim üyeliği yapan, grafikerlik yapan; birçok meslek dalından kişinin bir araya geldiğini anlattı. Sahneye çıktıklarında maddi bir kaygıları olmadığı için katılım odaklı olmayan grup üyeleri, konsere kaç kişi geldiğinin değil insanların eğleniyor olmasının kendilerini mutlu ettiğini belirtti. Müzikaliteye önem verdiklerini belirten Kodaman, bu müziğe yabancı olan kişilerin aynı şeyi çaldıklarını düşündüklerini söyledi. İnsanları bir şekilde oyunun içinde tutmaya çalışırken, tiyatral yeteneklerini geliştirmişler. Dinçer Tuğmaner ise grubun içerisinde funkçılar, rockçular ve bluescuların olduğuna değinip, seyirciyi işin içine çekebildikleri şarkıları çok sevdiklerini dile getirdi: “Blues Brothers’ta Shake Your Tailfeather diye bir parça vardır. Parçanın bir yerinde seyircileri çöktürüyoruz yere. Geri sayıp herkesi aynı anda çılgın bir dansa davet ediyoruz. Seyirci bir şekilde o eylencenin içine katılınca işler bambaşka boyuta çıkıyor. Acayip keyifli çalmaya başlıyoruz.” Mostar Blues Festivali ile ilgili izlenimleriniz neler? Dinçer:Mostar’da Neretva Irmağının bir tarafında Hırvatlar diğer tarafında Boşnaklar yoğunlukta. Tüm yaşamları ayrı ama o festivalde hepsi bir araya geliyor. Önemli ve dünya çapında bilinen bir festival. Türkiye’yi temsil ediyor olma k bizim için büyük bir mutluluk hem de büyük bir sınavdı. Hakkı- nı verdiğimizi de düşünüyorum. Oraya katılmadan önce biz bir albüm yapsak canlıda verdiğimiz elektriği büyük bir ihtimalle albümde veremeyeceğiz, onun için bir gereği yok diye düşünüyorduk. Ama oraya gidince anladık ki zaten Sahte Rakı’nın yapmadığı bir şey yok. Radyo programı, yurt dışı festivallleri, talkshow.. Yani artık kitlesi olan bir grup. Bir de Mostarda kaldığımız yerin aşağısında bir stüdyoda bir mixer vardı. O mixerle kayıt yapan grupları sayayım U2, Sexpistols, Joe Cooker.. Bu yaz tekrar Mostar’a geçip albüm kaydını orada yapmayı planlıyoruz. Blues&rock ‘ı Türkiye’de temsil etmek nasıl? Dinçer:Bir ülkenin müziğini başka bir ülkenin müzisyeni layığıyla yorumluyor olması önemli bir şeydir. Blues müziği Türkiye’deki müzisyenlerin çok güzel icra edebileceğine inanıyorum. Biz müziğin yarıştırılmasından yana değiliz. Bu konuda tekel olacağız diye bir düşüncenin müziğe hiç yakışmadığını düşünüyorum. Hal böyleyken ben grubun konumunu şöyle görüyorum. Nasıl Türkiye’de insanlar bluesu Gerlymurl’in sGottheblues albümüyle ya da Blues Brothers filmini izleyerek keşfettiyse bizim de bu işte Blues Brothers filmi gibi bir konumumuz var. İçlerinde belki bir kıvılcım yakıyoruz. İnsanlar bir şekilde bu müziği tanıyor. Öğrenmek adına Blues&rock için Türkiye’de bir kapı olduğumuzu düşünüyorum. Seyirci kitlesi ve grup üyeleri arasındaki iletişim nasıl? Korhan:Samimiyiz, seyirciyle aramızda duvar yok. Eser: Müzikle uğraşan insanların birbirlerine ya da başka insanlara karşı bir ego savaşının olmaması gerekiyor. En büyük şansımız Korhan’ın seyirciyle olan iletişimi, açık gönüllülüğü. Biz nereye gitsek seyirciyi illa bir diğer konsere taşıyoruz. İnsanlar çığlık atmaya ve dans etmeye hazır bir şekilde geliyorlar. Yeri geliyor aşağıya inip insanlarla beraber dans ediyoruz. Korhan bu elektriği sağladığı zaman benim de aşağıdaki insanlardan hiçbir farkım kalmıyor. Vokal: Korhan Kodaman Gitar: Emre Malikler Saksafon: Fırat Avcı Trombon: Eser Evcil Mızıka: Dinçer Tuğmaner Bass: Eren Mutlu Davul: Koray Kurt Saksofon: Emir Erunsal Tramvay konserleri devam edecek mi? Korhan:Tabi. Biz tramvay konserlerinde dinleyiciyle iletişim kurmayı başardığımızı düşünüyoruz. Bir yandan kestaneci ağabeye bağırıken bir yandan yemeğini yiyen insanlara sesleniyoruz. Müziği seven ama dansı bilmeyen bir amca Ankara havası oynamaya başlıyor. Yaşlı bir teyze elinde poşetleriyle alkışlıyor. Aynı şekilde Ortaköy konserinin sonunda hadi küçük arkadaşlarımızı sahneye davet ediyoruz dedik. Sahneye 20-30 çocuk çıktı. Ve muhteşemdi, acayip eğleniyorlar. Ton ton teyzeler amcalar twist yapıyor. O an biz gerçekten çok kıymetli bir müzik yapıyoruz diyorum. 7’den 77’ye hitap eden bir müzik olması bizi çok mutlu ediyor. Yaptığınız müziğin dinleyenlerdeki etkisi ne sizce? Ahmet:Herkesin koştuğu bir pist hayal edin. Birden herkes koşuyu, yarışı bırakıp dans etmeye başlıyor. En önde olan, arkada kalan, ortada duran arasında hiçbir fark kalmıyor. Biz çalmaya başlayınca onlar da eşlik etmeye başlıyor. Topluca yaşanan bir ‘her şeyden vazgeçme’ eğlenme anı. Egonun olmadığı, seklin şemalin rengin farketmediği bir ortam oluşuyor. Röportaj: Baran Serdar Sarıoğlu, İlknur İlhan / Ayazağa SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI Kalabalık bir grubu organize etmek zor olmalı. Çeşitli durumlarla, insanlarla nasıl başa çıkacağımı tiyatro vesilesiyle öğrendim. Tiyatroya liseden itibaren 6 senemi ayırdım. Bir grubun nasıl yönetileceğini, insan ilişkilerini, oturmayı kalkmayı, bir olaya nasıl yaklaşmam gerektiğini, sahne seyirci ilişkisini, sahneye dışarıdan bakmayı, bakarken bir yargıya varmayı ve önemli temel kuralları öğrendim. Bazen bir provanın yüzde altmıştan fazlası teatral öğelerle geçebiliyor. Koroda koreografi nasıl başladı? Bu repertuvarı dümdüz bir anlayışla söylersek, git kayıttan dinle, gözünü kapat uyu bir şey değişmez. Türkiye’de -son iki yılda fazlaca kırabildiğimizi düşündüğüm- kemikleşmiş bir koro algısı var. Elinde dosyayla dizilim, kadınlar önde, erkekler arkada… Biz sahnede kesinlikle izlenecek bir şeyler olmalı diye düşündük. Ses dağılımını düzgün sağlayalım, hem de parçalar arasında insanları uyandıran bir dinamizm olsun diye de sürekli düzen değiştiriyoruz. tabii ki bunu minimumda tutmak gerek. Eğer bu değişim çok fazla olursa sürekli baştan almamız gerekiyor. İnsanlar bu koroda gerçekten çok şey öğreniyorlar. Tam belli bir seviyeye eriştikleri noktada ayrıldıkları zaman üzülüyorum. oldukları parçalardan küçük gruplar içinde söylemelerini istiyor ve ikinci aşamayı da geçenler 1,5-2 aylık bir deneme sürecine giriyor. Kimi çok erken vazgeçebiliyor kimi ise sonuna kadar devam ediyor. Haftada iki,üç toplu prova yaptıklarını belirten Gözbek, konser zamanları daha çok çalıştıklarını, hafta sonu gündüzleri, hafta içi ise akşamları çalıştıklarını söyledi ve “Başvurmak isteyenlerin, “yalnızca bir okulu/işi ve bir de korosu olması” bizim için ideal. Kesinlikle abartmıyorum, çok iyi bir zaman yönetimi gerekiyor.” dedi. BASIN-YAYIN KULÜBÜ SAYFA 7 Boğaziçi Matematik, Yıldız Teknik Kompozisyon ve şuan da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okul hayatı yaşayan Gözbek, eğitim hayatını MSGSÜ Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Bölümü’nde sürdürüyor. Repertuvarımız çok çeşitli. Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’ndeyken genellikle caz söylerdik. Fakat yarışmalara katılmaya karar verdiğimizde yurt dışında yalnızca caz söylemeyi anlamsız bulduk. Dolayısıyla en vurucu ve etkili olabileceğimiz alanlar, bizden olan müzikler. Çoksesli türküler, Türkçe çağdaş eserler… Üniversite bünyesinden çıktıktan sonra içinde cazı da barındıran farklı çeşitlere girdik. O nedenle dünya literatüründen çağdaş müzik örnekleri, Türkçe çağdaş eserler, çoksesli türkü düzenlemeleri, farklı caz stilleri, yabancı halk ezgilerinin farklı düzenlemeleri var. İleride de bambaşka repertuvarlar planlıyoruz tabi. Röportaj: Tuğba Irmak [email protected] ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI SAYFA 8 8 8 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 GENEL GÜNDEM de İnşaat Bölümü öğrencisi olan mezunumuz, Yaşar Yılmaz. Yaptığı her eylemde antiemperyalist bir yön olduğunu söyleyip, fazlasını da röportajımızda belirtti: Yılmaz, İTÜ’nün muhteşem bir üniversite olduğunu; bir süre sonra “yobaz” diye nitelendirdiği kişilerin çoğaldığını, fakat pozitif bilimlerde bu insanların işinin zor olduğunu belirtti. Şu anda eğitim alan öğrencilerin daha şanslı olduğunu, kendi dönemini övmek gibi bir yanılgıya düşmeyeceğini söyledi ve “Şartlar kötü olabilir fakat insan her dönem iyiyi bulabilir.” dedi. Anadil - İngilizce Savaşı Anadilde eğitim konusunda kendisinden fikir isteyen bir e-postayı hatırlayarak, anadilin mühendis için önemli olduğuna inandığını söyleyen Yılmaz: “Çünkü insan bir problemi düşünürken anadilinde çözümü daha rahat bulur. Uluslararası dilleri öğrenmek de önemli ama gerekli olduğunda. Japonya bunu yapmıyor. O konunun uzmanları oturup, gerekli bilgileri, dokümanları kendi dillerine çeviriyor. Başka dillerin kelimelerini Türkçe’ye çevirememiş olmak onurumu kırıyor. İşte kültür emperyalizmi altında ezilmiş, aşağılık kompleksi olan toplumlar maalesef böyledir. Büyüdük dünyada söz hakkımız var diyoruz… Osmanlı bunu yapmıştı. Dünyanın Jerusalem dediği şehre Kudüs, Damaskus dediği kente Şam, Greece dediği ülkeye Ef- GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ: TARİHİ YANGIN lak - Boğdan diyebiliyordu.” dedi. Aziz Nesin’i taşladı Ortaokul eğitimini Adana’da alırken, kaldığı yurttaki bir grup arkadaşı ile Aziz Nesin’in kaldığı bir oteli taşlamaya gitti. Anlattıklarını merakla dinlerken; Aziz Nesin’in daha sonra ahbabı olduğunu da sözlerine ekledi ve “Gümüşsuyu’nda Makine Fakültesi’nin bir amfisi vardı. Boğaza doğru bakar. 67 senesinde amfide Türkiye’nin pet- Galatasaray Üniversitesinde çıkan yangın ile 142 yıllık tarihi ahşap bina ağır hasar gördü. Yürekleri yakan yangını gören ve tarihi binanın kül olmasına şahit olan vatandaşlar ve üniversite öğrencileri gözyaşlarını tutamadı. 22 Ocak akşamı elektrik kontağından çıktığı tahmin edilen yangın, rüzgârın etkisiyle çatıya sıçradı ve alevler hızla tüm binayı sardı. Çevre ilçelerden İtfaiye ekipleri 47 araç ve 110 personelle müdahale etti. Ayrıca denizden söndürme çalışmalarıyla destek verildi. Yangın sonucu, Feriye (sahil) rolleriyle ilgili bir toplantı var. Eski Enerji Bakanı Fethi Çelikbaş gelmiş, konuşma yapıyor. Sorular sorulurken, sağ tarımda bir adam gelincik sigarası içiyor, ara sıra kalkıp o kadar muhteşem sorular soruyor ki; hoşuma gitmeye başladı. Adamdaki cesaret ve bilgiye hayran kaldım. Ara verildi, dışarıda bu adam kim diye sordum. Aziz Nesin, dediler. Nasıl utandım… 6-7 yıl önce taşladığım adam; gerçek bir yurtsever, bilgili. Gözüm açılmaya başladı.” dedi. saraylarının bir parçası olan binanın çökme meydana gelen çatısında ve 3. katında büyük çapta maddi hasar oluştu. Yangında tarihi olduğu belirtilen 6000 kitap zarar gördü. Kültür ve Turizm Eski Bakanı Ertuğrul Günay da, "Yangını hepimiz içimizde hissederek -üzüntüyle izledik..." dedi. Son dönemdeki Yenikapı kazılarıyla birlikte tarihi 8500 yıl öncesine dayanan İstanbul, bu tarih boyunca depremlerle defalarca yıkılıp yeniden kuruldu. Küçük kıyamet diye adlandırılan 1509 depreminde, Haliç’te yü- 50’li yıllardan beri enerjide ve politikada bağımlı bir ülke olduğumuzun altını çizen Yılmaz, öğrencinin halktan daha uyanık olduğunu; üniversite ortamında daha çok şeyi öğrenip, aydınlanma fırsatı bulduğunu söyledi. 12 Mart darbesine kadar birçok şeyi tartıştıklarından söz etti. İTÜ Öğrenci Cemiyeti Başkanı olduğunda ise Boğaz Köprüsü tartışmaları başladı. Karşı olma niyetleri olmamasına rağmen tartışmaları incelemek için Mimarlık Odası’ndan zen balıklar Galata Kulesi’nin etrafına kadar gelmişler ve şehrin büyük bir kısmı yerle bir oldu, binlerce insan hayatını yitirdi. Bu tarihten sonra Osmanlı İstanbul’unda ahşap bina yapımına ağırlık verildi. Ahşap yapılar depremlerdeki can ve mal kaybını azaltmış ama bu seferde İstanbul’un başına 1510’dan itibaren semtleri, ilçeleri kapsayan yangınlar musallat olmuştu. Günümüzde bu derece büyük alanlarda etkili yangınlar olmuyor. Fakat tarihi yapıların başına gelen ardı arkası kesilmeyen yangınlar, şehrin tarihi birikimini tehdit etmekte. Geç- tiğimiz yıllardaki Haydarpaşa yangını halen tartışılmaktayken bu yılki Milli Eğitim Müdürlüğü binasının yangını ve son olarak da, Galatasaray Üniversitesi’ndeki yangın aklımızda devamlı taze kalan İstanbul’daki tarihi yapılara gösterilen önemin ne kadar yeterli olduğu sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. Sürekli yanan tarihi yapılar ve bu yapıların başına gelmesi olası otel olma tehlikesi geniş bir çevreyi rahatsız etmekte. İTÜ Rektörlüğü, Galatasaray Üniversitesi yangınından günler sonra; “İTÜ olarak tüm imkânlarımızla her türlü yardıma KASIM 2012 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ Gelişmiş ülkelerde ham maddenin demiryoluyla taşındığına söyleyen Yılmaz, hala ham maddenin çoğunu kamyonlarla taşımamızdan şikayetçi. “Varımızı yoğumuzu bıraktığımız GAP(Güneydoğu Anadolu Projesi)’ta domates 10 kuruşa mal oluyorsa nakliye bedeli İstanbul’a gelmesi için 50 kuruş.” diyor. Boğaz köprüsü yaparak karayollarının daha çok işlev kazanması, 2 milyon olan İstanbul nüfusunu bugün 16 milyona getirmiş durumda. Demiryollarının gelişmesi sonucunda, Anadolu’da ham madde taşıma sıkıntıhazır olduğumuzu bildiririz.” dedi. Bu açıklama akıllara “Yardıma hazır olduğumuz yangına hazır mıyız?” sorusunu getirdi. Maçka, Taşkışla ve Gümüşsuyu kampüsleri İstanbul’un gerek tarihi birikiminin gerekse Taşkışla gibi boğaz siluetinin önemli bir parçası. Bu yapılar da aynı tehlikenin altında mı? Gelecek sayıda cevap arayacağımız soru: “Biz üniversite olarak bu tehlikenin karşısında yeteri kadar önlem alıyor muyuz?”. Kamail Can Erdem Tekin Karatepe / Taşkışla 9 9 ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ 60’ların başında yayınlanmış Ulusal Ulaşım Kongresi ile ilgili bir kitapçık aldı. Kitapçıkta raylı sistemlerle karayollarının mukayeseleri, ana stratejinin ne olması gerektiği, İstanbul için öneriler bulunduğunu dile getirerek: “Kitapta; boğazın kenarındaki yapılar Doğu Roma’dan bu yana gelen kültür varlıklarıdır, bunların korunabilmesi için sahil yolu açılmamalı ve özendirilmemelidir diyor. Deniz yoluyla ulaşım öne çıkmalı, karayolları sahile dik olarak inip geri dönmeli ve ana bir yola bağlanmalı. Çıkar öne çıkmış. Paraya secde etme maalesef her dönem cahil adamlarda vardır. Geri kalmış ülkelere dünya petrol şirketlerinin dayatmaları anlatılmış. Bunu kavrayınca sessiz kalmamalıyız, eleştirmeliyiz dedik. Basın toplantısı düzenleyip, bildiri dağıttık. Slogan olarak `Boğaz Köprüsüne Hayır’ dedik. Çünkü ayrıntıyla kitleler uğraşmaz. Bir slogan koyarsan, o dikkati çeker. Kimisi söver, anarşist olduğunuzu savunur, kimisi de üzerinde düşünüp, söylediklerinize hak verebilir.” dedi. “BU KÖPRÜ ÇÖKECEKSE, BİZ ÜSTÜNDEYKEN ÇÖKSÜN” İTÜ’nün altı bölümünün Teknik Üniversite döneminHakkari’ye “Zap Suyu üzerine Devrimci Gençlik Köprüsü” yapmak için kampanya başlattı. Köprü yıllar içinde birçok tepki gördü. Yaşar Yılmaz, 60’ların sonundaki öğrencilik yıllarında eylemci bir delikanlıydı. Ağır işkencelerden geçti. Yaşadıkları; 2,5 yıl cezaevi arkadaşlığı yaptığı Yılmaz Güney’in “Sanık” adlı öyküsünde anlatıldı. “Söz Sanığın” adlı kitabında mahkemedeki savunmasını yazdı. Maltepe ve Selimiye cezaevlerinde 5,5 yıl yattı. Anadolu’yu gezerek, unutulmaya yüz tutmuş, sahipsiz bırakılmış, 115 antik kentteki 119 antik tiyatroyu inceledi. “Anadolu Antik Tiyatroları” adıyla kitaplaştırdı. Bununla yetinmeyerek yurt dışında birçok müzeyi gezdi, yasadışı olarak ülkemizden kaçırılıp, çeşitli müzelerde sergilenen 70 binin üzerinde Anadolu eserini fotoğrafladı. Sıra bu eserleri devlet yolu ile geri getirmekte… İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ŞUBAT 2013 GENEL GÜNDEM sının azalmasıyla fabrikalar kurulur ve nüfus oralarda istihdam eder. Yılmaz, aksi halde her zaman fırsatları kollayan sanayicinin liman kentlerini talep edeceğinden söz ediyor. Devrimci Gençlik Köprüsü Yaşar Yılmaz, bir haftalık “Boğaz Köprüsü’ne Hayır” kampanyasından sonra basın toplantısında “İmkânımız olsa köprüyü Anadolu’nun en ücra köşesine gidip, yapmak isteriz.” der. Bunun ardından arkadaşı Demir Taşceyhun ve Dünya Gazetesi Başyazarı Osman S. Arolat gelir, Yaşar Yılmaz’ı Abdi İpekçi ile görüştürür. O dönemde Kıbrıs ve Güney Kore konularında kampanyalar açmış olan Milliyet, “kampanyacı gazete” diye anılmaktadır. Gazetenin sağ üst köşesine bir simge konulur: Zap Suyu’nda hastasını karşıdan karşıya geçirmek isteyen bir köylü, iki tarafa geçmek için gerilmiş çelik halatı kullanırken fotoğraflanmıştır. Bağışlar yeterli miktara ulaştığında köprüyü yapmak için yola koyulurlar. Yedisinin İTÜ’lü olduğu seksen dört gencin katıldığı bu etkinlikte Yılmaz’ı ilgilendiren arkadaşlarını sağ salim götürmek, kendi tabiriyle ele güne rezil olmadan köprüyü yapıp dönmektir. Yaz tatili ile 4,5 aylık bir sürede 63 metrelik köprü yaparak bunu başardıklarını söylerken Yaşar Bey’in gözleri parlıyordu. Köprünün bombalanarak yıkılması ve yakın zamanda tekrar bir kampanya ile yapılması hakkında:“Mühendislerin aldığı eğitim soru sormak, araştırma yapmak. Hedef, nedeni ve nasılı öğrenmektir. Devrimci lafını gören adam, benim çocukluğumda akılsızlı- ğımla Aziz Nesin’in oteline taş atmam gibi aynı bilinç seviyesinde. Oradan terörist geçiyor deniyor, bizim köprünün hemen aşağısına da köprü yapmış devlet. Biz ulaşım çözümü için değil, kamuoyunun dikkatini çekmek için yaptık. Yoksa köprü gibi muhteşem mühendislik yapılarına karşı değiliz. Ben mühendisim, en güzel mühendislik yapılarının Türkiye’de yapılmasını isterim. Tekrar köprünün yapılması güzel. Belediyeler ve bazı aydınlar destek olmuş, o sırada yurt dışında olduğum için katılamadım.” dedi. Tarihi eserlerimize sahip çıktı Her yaptığı eylemde antiemperyalist bir yön olduğunu savunurken, yeni projesi ile ülkemizden kaçırılan tarihi eserleri geri getirmek istediğini söyledi. Üç yıl önce Kültür Bakanına mektup yazarak;. tarihi eserlerimizi geri istemeyi, vermeyenin kazısını durdurmayı önerdi. “Efes’i 150 yıldır Avurturyalılar kazıyor ve ülkelerinde Efesus diye müze var. Hiç çekinmiyorlar bizden. Peki, tam tersi olsaydı; bizim Viyana müzemiz olsaydı onların aydınları, devlet adamları ses çıkarmaz mıydı?” diyerek konuyu yetkililere bı- BİRAND Cesur bir insan daha aramızdan ayrıldı. Yaşamıyla, mesleki duruşuyla, karakteriyle kimilerinin saygısını kazanmış, kimilerinin ise eleştiri oklarına maruz kalmış ama herşeye rağmen yapılamaz denileni yapmış, söylenemez denileni söylemiş bir insan aramızdan ayrıldı. Mehmet Ali Birand… *** ‘En büyük korkum standart bir insan olmak’ diyen Birand’ın cenaze töreni de standartların dışına çıkmayı başardı. Toplumun her kesiminden insan, Mehmet Ali Birand’ın yasıyla 18 Ocak 2013’de Teşvikiye Camii’nde toplandı. Sanatçılar, siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler, iş adamları, ev hanımları… Sağcılar, solcular, komünistler, ulusalcılar, İslamcılar, Ateistler, Türkler, Kürtler, Ermeniler, Gürcüler… Kısacası, bir Türkiye Mozaiği, bir Mehmet Ali Birand Mozaiği. *** 20 yılını NATO’nun merkezinin bulunduğu Brüksel’de geçirdi. Moskova’da ilk olarak bir Türk gazetesinin rakıyor ve bu yaptıklarını devrimci bir tepki değil, bir yurtseverlik olarak kabul ediyor. Çalışmalarının ardından Avusturya Kültür Bakanlığı, Yaşar Yılmaz’ı Salzburg’taki Mozart Üniversitesi “Antik Çağda Akustik ve Ses Dağılımı” konusunda konuşma yapmaya çağırdı. Bugüne kadar bilinmeyen 2 önemli bulgu keşfetti. İlki sesin iletilmesiydi: Sahnedeki oyuncu, şarkıcı, konuşmacı ya da müzik aletinden çıkan sesin 20-25 bin kişilik açık hava tiyatrosunun en uzak basamaktaki izleyiciye kadar gidebilmesini, o dönemin mühendisleri orta yola “sırtlı koltuklar” yerleştirerek sağlamışlardı. Ses, koltuğun sırtlığına çarpıp yukarı basamağa kadar çıkabiliyordu. İkinci buluş ise bugüne kadar düşünüldüğü gibi ilk tiyatro Antik Yunan uygarlığı döneminde değil, Erken Dönem medeniyetleri döneminde yapılmıştı ve ilk açık hava tiyatroları taş değil ahşaptı. Bulduğu birkaç eser: New York Metropolitan Müzesi: Sardes'ten (Salihli) sütun ve diğer eserler, Bergama'dan büyük bronz heykel, Devrimci Gençlik Köprüsü - Zap Suyu Dağhan Günhan [email protected] temsilciliğini kurdu. PKK lideri Abdullah Öcalan’la yaptığı röportaj büyük tartışma yarattı. Bir taraftan PKK propagandası yapmakla suçlanırken, diğer taraftan o PKK’yı objektif bir şekilde Türkiye’ye tanıttığı için kendiyle gurur duydu. Zamanının Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat’la, ‘Demir Leydi’ olarak da anılan İngiliz Başbakanı Thatcher’la, ABD Başkanı Bush’la, İtalyan sinema oyuncusu Sophia Loren’le, İngiliz futbolcu David Beckham’la ve daha niceleriyle röportaj yaparak uluslararası bir gazeteci olduğunu bütün dünyaya gösterdi. Her zaman Türkiye’nin yararına birşeyler yapmak istedi, ülkesine gerçekleri -hatta konuşulmaya korkulan gerçekleri- objektif bir bakış açısıyla sunmak için elinden geleni yaptı. Bir röportajından da belirttiği gibi her zaman liberal, demokrat, samimi ve dürüst bir insan olarak anılmak isterdi. Türkiye; güleç yüzlü, gafları ve saatleri kadar renkli karakteriyle tanınan haber sunucusunu kaybetti. Mehmet Ali Birand… NUR İÇİNDE YAT. Priyene, Milet ve Efes'ten heykeller, mermer lahitler, Kültepe'den (Kayseri) Sümer-Asur dönemi eserleri. Ephesus Müzesi : 50 m'ye yakın mermer duvar frizleri Efes'ten giden binlerce eser. Berlin Pergamon (Bergama) Müzesi : Büyüktapınak, Milet ve Priyene'den tapınaklar, Zincirli'den Hitit tapınağı, Hattuşaş'dan heykeller, 33 metreye 14 metrelik dev boyutlu Milet pazaryeri giriş duvarı ve Selçuklu dönemi camilerine ait eserler. Danimarka Ulusal Müzesi: Troya eserleri. 23 Şubat 2013 Cumartesi saat: 15.00 Konuk: Sn. Yaşar YILMAZ Konu: Zap Suyu Devrimci Gençlik Köprüsü (1969) Organizasyon: Ankara İTÜ Evi İTÜ’den ücretsiz katılım için: [email protected] Röportaj: Fatih Avcı, Selçuk Keser, Serdar Erbay 10 10 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 BİLİM - TEKNOLOJİ Aysel Merve Topaloğlu [email protected] BİR BAŞKA DÜNYA Nasa’daki Kepler uzay teleskobundan alınan verilere dayanarak yapılan hesaplamalar, Dünya’ya en benzer gezegenin 13 ışık yılı uzaklıkta bulunabileceğini ortaya koydu. Harvard-Smithsonian Center for Astrophysics (CfA) araştırma merkezinden astronomlar Kepler uzay teleskobundan elde ettikleri halka açık verilerle yaptıkları hesaplamalar sonucunda, Dünya’dan 13 ışık yılı uzaklıkta Dünya benzeri bir gezegenin olabileceğini gösterdi. Araştırma heyetinin başı Harvard Üniversitesi astronomlarından Courtney Dressing ve ekibi öncelikle kırmızı cüce yıldızları belirlemek amacıyla teleskobun saptadığı 158 bin hedef yıldızı ayıkladı. Ardından yıldızları analiz ederek büyüklüklerini ve ısılarını daha kesinleştirildi. Böylece kırmızı cücelerin yörüngesinde Dünya benzeri 95 gezegen saptandı. Bu adaylardan sadece 3’ünün yeterince sıcak ve hemen hemen Dünya büyüklüğünde olduğu belirlendi. HAREKET EDEREK MÜZİK YAPMAK Tasarımcı Pietr-Jan Pietr tarafından tasarlanan “Sound on Intuition” adı verilen 5 parçalık basit enstrüman seti ile artık müzik yapmak çok kolay! İnsanların doğal hareketleriyle müzik yapabilmesi fikri, tasarımcının aklına Eindhoven Tasarım Akademisi’ndeki bitirme tezi üzerine çalışırken geldi. Enstrüman çalmayı öğrenen bir insan, beden hareketlerini çaldığı enstrümana adapte eder. Flütçünün parmaklarında, davulcunun el-ayak koordinasyonunda ustalaşması gibi. Sound on Intuition enstrümanlarında öğrenme kısmına gerek kalmadan direkt müzik yapılabilmesi amaçlandı. The Wob – Dokunmaya bile gerek olmadan, sensör yardımıyla hareketin dalgaları emiliyor. The Fngr – Baş parmağa takılıp her bir vuruşu, parmaktaki bükülmeleri algılıyor. The Scan – Herhangi bir yüzeye yazılan, çizilen her şeyi tarayıp elektronik bip sesleri çıkartıyor. The Kick – Ayağa sarılan bir sensör; dijital davul sesi veriyor. The Heart – kalp atışlarını algılayan bir steteskop; seçime göre davul, bas vb. ritm veriyor. İstatistik olarak ise yalnızca %6’sının yaşama elverişli olduğu sonucuna varıldı. Güneş’e en yakın yıldızların %75’i kırmızı cücelerden oluştuğundan, ekip tarafından yapılan hesaplamalar sonucunda Dünya’ya en yakın Dünya benzeri bir gezegenin 13 ışık yılı uzakta olması gerektiği ortaya kondu. Araştırma heyeti başkanı Courtney Dressing ABD’nin Massachusetts eyaletine bağlı Cambridge kentinde düzenlenen basın toplantısında, ''Dünya'ya benzeyen bir gezegen bulmak için çok büyük mesafeleri araştırmamız gerektiğini düşünürdük. Şimdiyse başka bir Dünya'nın belki de arka bahçemizde, yerinin belirlenmesini beklediğini fark ettik'' diye konuştu. RENK KÖRLÜĞÜNÜ GÖZLÜKLE AŞMAK Boise State Üniversitesi 2AI Labortuvarları’ndaki bilim insanları, genellikle erkeklerde görülen renk körlüğünü ortadan kaldıracak gözlükler geliştirdi. Renk körlüğünün tedavisi için gözlük geliştirme üzerine 2006’dan beri nörobiyolog Dr. M. Changizi ekibiyle çalışıyor. “Renkleri görmenin, renkler ve kanın fizyolojik ilişkisine dayandığı” teorisini benimseyen ekip, oksijenleşmiş kanı daha keskin gösteren gözlük geliştirmeye yöneldi. Gözlük, derideki oksijenleşmeyi ayırt ederek, hemoglobin yoğunluğu değişiminin algılanmasını saf dışı bırakıyor. Bu filtreleme, kırmızı-yeşil ayrımını keskinleştiriyor. Fakat gözlükler takılıyken sarı-mavi ayrımı güçleşiyor. Ekip şimdi bu ayrımını da hiç etkilemeden net bir çözüm üretmeyi amaçlıyor. 2AILabs üç farklı gözlük üretti: Oxy-Iso: Renk Körlüğü için Hemo-Iso: Travma detektörü; hemoglobin yoğunluğunu gözlemliyor. Oxy-Amp: Oxy- ve HemoIso’nun özelliklerine sahip, kandaki oksijen seviyesinin görünürlüğünü iyileştiren gözlük, klinik amaçlı ve piyasa değeri 297 Dolar. METİLCİVAYA KARŞI ATILAN BÜYÜK ADIM Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı, doğada bakterilerdeki, inorganik cıvadan zehirli organik metilcıva oluşumunda etkili olan iki geni saptayarak insan sağlığı ve çevre için büyük bir adım attı. Bakteriler tarafından inorganik cıvanın daha zehirli hali olan organik metilcıvaya dönüştürülmesi bilim adamlarının kafasını kurcalayan sorunlardan biridir. Metilcıva, doğada en çok karşılaşılan ve besin zincirinde biriken bir İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ 11 11 ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 KÜLTÜR - SANAT Facebook Bize Ne Yaptın?! Facebook hesabınızı kapatmak için 8 neden var. Günümüzde Facebook’ta kullanıcı hesabı olmayan bir insana “garip” yakıştırması yapılır. Eğer bir sosyal paylaşım sitesinde hesabınız yoksa fotoğraflarınızı, başarılarınızı ve ilişkilerinizi paylaşabilecek bir alanınız yok demektir. Aslında Facebook insan hayatında bir çok zarar meydana getirir. Mashable isimli sosyal medya haber platformu, Facebook hesaplarını kapatmak için 8 neden sıraladı. 1. Bilinçsiz bağımlılık İnsanlar Facebook’a bağımlı olduklarının farkında değil. Araştırmaya göre bir gün içinde Facebook’ta geçirilen süreler kadınlarda 81 dakika, erkeklerde 64 dakika. Araştırma sonucunda bu durumun en kötü yanı ise, insanların Facebook’ta zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı. 2. Özgüvenin yok olması Kullanıcıların kendilerine olan güveninin arkadaşlarının fotoğraflarına baktıkça azaldığı gözlendi. Kendilerinden memnun olamama, arkadaşlarının vücutlarını kıskanma, çirkin hissetme, hatta içine kapanıklık vb. durumların belirmesinin yanı sıra, özellikle genç kullanıcılarda uyku problemleri, yeme bozukluğu ve narsizm ortaya çıktığı bulgular arasında. 3. İş arayışı Araştırma, iş verenlerin %90’ının başvuran adayların Facebook profillerini incelediklerini ve başvuruların %69’unun profil içeriklerinden dolayı reddedildiğini gösterdi. Bu durumda Facebook hesabını kapatmak da maalesef bir çözüm değil. Çünkü bazı iş verenler Facebook’ta profili olmayan birini psikopat ve asosyal olarak görüyor. 4. Okul başvuruları İnsanların artık bilgisayarda herhangi bir başvuru formunu kısa sürede dolduramadığı görüldü. Özellikle kişinin akademik hayatını ilgilendiren kararlar alırken, her 5 saniyede bir Facebook’u kontrol edip sayfasını güncellemesinin süreci oldukça yavaşlattığı gözlendi. 5. Ayrılık acısı Araştırmada, kötü bir ayrılık yaşayanlar Facebook profillerinde acı organik cıva bileşiğidir. İnsan sağlığı açısından çok zararlı olan bu bileşik özellikle balıklarda çok birikir. Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı’nda kimya, hesaplamalı biyoloji, mikrobiyoloji, nötron bilimi, biyokimya ve bakteri genetiği üzerine uzman bilim adamlarından oluşan bir takım tarafından gen dizilişlerinde kimyasal prensiplerin incelenmesi ışığında, metilcıva üretiminde etken iki gen tespit edildi (hgcA ve hgcB). Araştırmacılar, laboratuvar ortamın- dolu iletiler paylaşırken, diğer kullanıcıların bu iletileri görmek istemediği görüldü. Eski sevgilisini sürekli Facebook’ta kontrol eden kullanıcıların ayrılığı aşma sürecini yavaşlattığı ve bu durumun ağır psikolojik sorunlara sebebiyet verdiği belirlendi. 6. Facebook kıskançlığı Bir ayrılık yaşamayan bireylerin ise Facebook’ta sadece mutlu anlarını paylaştığı gözlendi. Bu paylaşımlara maruz kalan kişiler daha olumsuz düşünmeye itildiği için kıskançlık ve mutsuzluk gibi olumsuz durumların ortaya çıktığı kaydedildi. Facebook’ta yaşanan bu kıskançlığın, dedikodu ve akran istismarına da sebep olabildiği anlaşıldı. 7. Sınav Zamanı Araştırma sürecinde, öğrencilerin özellikle sınav zamanında Facebook’ta daha çok zaman öldürmesi dikkat çekti. Ders çalışmak yerine 5 dakikada bir Facebook’u kontrol etmenin ve konuşma penceresinde çevrimiçi olan kişilerle konuşup komik paylaşımları takip etmenin öğrencilerin sınav sonuçlarında çok büyük düşüşlere sebep olduğu anlaşıldı. Ayrıca öğrencilerin sınav dönemlerinde, sınavlarla ilgili özeleştirel paylaşımlarda bulunmasına karşın, Facebook’tan uzaklaşamadıkları belirtildi. 8. Özel yaşamın korunması Facebook’taki bireysel bilgilerin, fotoğrafların vb. paylaşımların gizliliğinin kullanıcılar için çok önemli olduğuna değinildi. Ancak gün geçtikçe “gizlilik” perdesi Facebook yönetimi tarafından daha çok aralanıyor. Yeni geliştirilen ‘Graph Search’ adındaki arama motoru ile kullanıcılar artık arkadaşlarının yıllar önce beğendiği sayfalara, fotoğraflara ve iletilere ulaşabilecek. Bu bilgiler ise özellikle reklam verenlerin işine yarayacak. Bu açıklama üzerine, araştırma grubunda “O zaman Facebook’taki her şeyimi silerim” düşüncesini savunanlar oldu. Fakat unutmayın, internette hiçbir şey asla tamamen yok olmaz. da iki suş bakterinin her birinden, iki geni sildi. Bakterilerin metilcıva üretme yeteneklerinin kaybolduğu gözlendi. Genlerin yeniden eklenmesi sonucunda, bakterilerin tekrar metilcıva üretebildikleri belirlendi. Elde edilen bilgi, bilim adamlarının dönüşüm işlemlerinde sorumlu olan proteinleri öğrenip, bu aktiviteleri kontrol edebilmesi açısından oldukça önemli. Böylece çevredeki metilcıva birkiminin sınırlandırılması gelecekte mümkün olabilecek. BİR DÖNEMİN TAHRİBİ Paris’teki Louvre Müzesi’nin Lens kentindeki binasında bulunan “La Liberté guidant le peuple (Halka Önderlik eden Hürriyet)” tablosu, 11 Eylül saldırıları için soruşturma açılmasını isteyen "AE911" grubu tarafından saldırıya uğradı. Eugene Delacroix tarafından resmedilen, tüm dünyanın Fransız Devrimi’nin simgesi olarak kabul ettiği 183 yıllık “Halka Önderlik eden Hürriyet” tablosuna 28 yaşındaki bir ziyaretçi kadın tarafından 30 santimetre uzunluğunda ve 6 santimetre genişliğinde “AE911” harf ve rakamları yazıldı. Olay gerçekleştikten sonra eylemci, müze görevlilerince gözaltına alındı. “AE911” ifadesinin ABD Kongresi’ne 11 Eylül saldırılarıyla ilgili soruşturma açılması talebinde bulunan grubun adı olduğu öğrenildi. Grup, yürüttüğü kampanyada 1.768 mimar ve mühendis ile birlikte 16.000 vatandaşın imzasını toplamıştı. Fransa’nın da sembolü olan tablonun, bu grup tarafından saldırıya uğramış olması Fransız basınında yoğun ilgi gördü. “Halka Önderlik eden Hürriyet” Avrasya Boat Show Yuvaya Geri Döndü tablosunda, bir elinde Fransız bayrağı diğer elinde bir tüfek taşıyan özgürlüğü simgelen bir kadın yürümekte ve peşinden gelen devrimcilere barikatları aşmada öncülük etmektedir. Yırtık elbiseli, göğsü ve ayakları çıplak, başındaysa özgürlüğün sembolü Frigya başlığı vardır. Bir yanındaki ellerinde tabancalar taşıyan 10-12 yaşlarındaki çocuk, yoksulluğu temsil etmektedir. Öbür yanındaki eli tüfekli, silindir şapkalı adam ise burjuvaziyi temsil etmektedir. Şehir çatışma içinde, yerde yaralılarla ölüler bulunmaktadır. Bu tablo, modern resim sanatının ilk politik çalışması kabul edilir. Zarar gören tarihi tablonun eski haline getirilmesi için Louve Müzesi’nin çalışma başlattığı bildirildi. Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu Dünyanın karada yapılan ikinci büyük tekne ve yat fuarı olan CNR Avrasya Boat Show, bir yıl aradan sonra evine geri döndü. 15-24 Şubat 12. !f İstanbul (Festival) Tarihler: 12 - 24 Şubat 2013 Ücret: 7 - 16 TL Telefon: 0212 465 74 74 Web Adresi: www.cnrexpo.com 12. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 14-24 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da Beyoğlu Cinemaximum Fitaş, İstinye Park Cinemaximum, Cinemaximum Budak gerçekleşecek. Festivalin biletleri 1-3 Şubat tarihlerinde İstanbul’da indirimli ön satışa çıkacak. MyBilet’ten satın alınacak festival biletlerinde geçen yılın fiyatları uygulanacak. !f İstanbul’un söyleşili, atölyeli PEN 2013 Öykü Ödülü’nü kazanan usta yazar Leylâ Erbil odaklı Dünya Öykü Günü etkinliği 14 Şubat’da İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde yapıldı. Ödül töreninin yapıldığı etkinlikte Leyla Erbil'in hazırladığı Dünya Öykü Günü Bildirisi de okundu. etkinlikleri festivale ve !fçilerin dünyasına hareket katacak. Bu yıl festivalin etkinlik mekânları İstanbul’da SALT Beyoğlu, Açık Sinema, Cezayir, Maçka G-Mall, Ankara’da ODTÜ GİSAM olacak. !f İstanbul yılın en çok beklenen filmlerini Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşturacak. Festivalin uluslararası alanda ses getiren film yarışması Keş!f yine yılın ilham veren yönetmenini arayacak. !f Müzik, müzik filmleri, müziğin mutfağından etkinlikler ve partilerle İstanbul’un eğlence kültürüne benzersiz renkler katacak. Anima (Sergi) Perili Köşk’te Mekanik Canlılar Tarihler: 05 Şubat 2013 Salı ~ 14 Nisan 2013 Pazar Adres: Baltalimanı Hisar Cad. Perili Köşk No:5 Rumeli Hisarı Sarıyer İstanbul Web Adresi: www.borusancontemporary.com İKSV’DEN 10.000 $ DEĞERİNDE ÖDÜL KAZANIN! 32. İstanbul Film Festivali kapsamında yapılacak olan “Köprüde Buluşmalar – Yapım Aşaması Atölyesi”ne sponsor olan Efes, bu yıl para ödülü de verecek. İstanbul Film Festivali kapsamın- Atölyesi”, özellikle filmlerin postda bu yıl 8. kez düzenlenecek olan prodüksiyonlarının tamamlanma“Köprüde Buluşmalar”, sinemacıları sına ve uluslararası tanıtımlarına bir araya getirecek. “Film Geliştirme destek olmayı amaçlıyor. Atölyesi” için başvurular sona erdi, Atölye sonunda jüri tarafından fakat “Yapım Aşaması Atölyesi”ne seçilecek projelere, bu yıl ilk defa 10.000 Amerikan Doları değerinbaşvurular devam ediyor. “Yapım Aşaması Atölyesi”ne katıl- deki “Efes Ödülü” ve “1000VOLT mak isteyen uzun metraj kurmaca Post-Prodüksiyon Ödülü” verileceveya belgesel film yapımcıları, 8 ği duyuruldu. Mart Cuma akşamına kadar ont- İki atölyedeki projelerin ödülleri, 11 [email protected] e-posta Nisan 2013 Perşembe akşamı düzenlenecek bir ödül töreniyle sahipyoluyla başvurabilecek. Başvurular arasından belirlenecek lerine sunulacak. filmler atölyeye katılmaya hak kaza- 32. İstanbul Film Festivali, İKSV tanacak. Atölyede dağıtımcı, festival rafından, Akbank sponsorluğunda temsilcisi ve yapımcılardan oluşan 30 Mart-14 Nisan'da gerçekleştiriuluslararası jüri, filmlerin sunumla- lecek. rını değerlendirerek, off-line montajlarını izleyecek. “Yapım Aşaması Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu Avrasya Boat Show (Fuar) Tarihler: 15 Şubat 2013 Cuma ~ 24 Şubat 2013 Pazar Adres: CNR EXPO Fuar Merkezi Yeşilköy Bakırköy İstanbul Telefon: 0212 465 74 74 Faks: 0212 465 74 76 Web Adresi: www.cnrexpo.com 2013 tarihleri arasında CNR Expo Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek fuar denize de açılacak. Fuar alanına sığmayan 24 metrenin üzerindeki tekneleri görmek isteyen ziyaretçiler limuzinle marinaya götürülecek. Metale can veren Koreli sanatçı Choe U-Ram, kinetik heykellerinde metal, reçine, ahşap, kristal, 24 ayar altın varak, plastik torba, pervane, motor ve işlemci gibi malzemeler kullanıyor. Anima sergisi, hareketten akışa, tarihten mirasa, bireyselden ilişkisele, yaratılmış makinelerden özel anlara uzanan kavramlara dokunuyor. Sergi, sanatseverleri, canlı makinelerden Anima’ya giden yolda, parçaların toplamından daha büyük bir bütünü deneyimlemeye ve yaşamın sınırsızlığını keşfe davet ediyor. Öldüren Aşk (Hasanaginica) (Opera) Tarihler: 26-28 Şubat ve 02 Mart 2013 Adres: Kadıköy Süreyya Operası Bahariye Caddesi Caferağa Mahallesi Kadıköy İstanbul Ücret: Tam: 25 TL – 13 TL İndirimli: 12,50 TL – 6,50 TL Nereden Alınır: Kadıköy Süreyya Operası Gişesi, Online Satış: dobgm. gov.tr Sahneye Koyan: H.Rıza Murat Göksu Orkestra Şefi: Elşad Bagırov, Emir Nuhanoviç Koro Şefi: Gökçen Koray Konu: Hasan Aga, Bosna surlarındaki bir savaşta yaralanır ve Biokova dağındaki çadırda yaralı olarak yatmaktadır.Hasan Aga’yı annesi ve kız kardeşi ziyarete gelir. Eşi Fatima ise evde çocuklarının yanında kalır, çünkü eski gelenekler bunu emretmektedir. Hasan Aga, sadık karısı kendisini ziyarete gelmediği için son derece sinirli ve kırgındır. Eşine mesaj gönderir ve çocuklarını almadan kalesini terk etmesini ister. Bu mesajı öğrenen Hasan Aga’nın eşinin erkek kardeşi Pintoroviç, tüm uğraşlarına rağmen kız kardeşinin Hasan Aga’nın evinden defedilmesine engel olamaz. Bunun üzerine Pintoroviç onu zengin İmot Kadısı ile evlendirmeye karar verir. Evlenmeden evvel Fatima, erkek kardeşinden son bir dilekte bulunur ve kendisine uzun bir peçe vermesini ister. Böylelikle Fatima, düğün alayı ile birlikte eskiden yaşadığı kalenin önünden geçerken çocuklarını görmeyecektir. Ne var ki, çocukları onu tanır ve annelerine seslenirler. Fatima son bir kez onlara veda etmek için durduğu sırada, üzüntüsünden ölür. NEREYE GİTSEM? Söylenmemiş Yazılmamış: Dördüncü Sergi (Sergi) Tarihler: 25 Ocak 2013 Cuma ~ 06 Mart 2013 Çarşamba Adres: Borusan Müzik Evi, İstiklal Cad. Orhan Adlı Apayadın Sok. No: 1 Taksim Beyoğlu İstanbul Modernlik Fransa ve Türkiye’den Manzaralar (Sergi) Tarihler: 16 Ocak 2013 Çarşamba ~ 16 Mayıs 2013 Perşembe Adres: İstanbul Modern, Meclis-i Mebusan Cad., Liman İşletmeleri Sahası, Antrepo 4, 34433, Karaköy, 34433 Beyoğlu İstanbul Nâzım Hikmet’in Yolculuk Fotoğrafları Sergisi (Sergi) Tarihler: 30 Ocak 2013 Çarşamba ~ 28 Şubat 2013 Perşembe Adres: Yapı Kredi Kültür Merkezi, İstiklal Cad. No: 161-161/A Beyoğlu İstanbul Hedda Gabler (Tiyatro) Tarihler: 20 Şubat 2013 Çarşamba ~ 24 Şubat 2013 Pazar Adres: Üsküdar Musahipzade Celãl Sahnesi, Halk Cad. Kefçedede Mh. Doğancılar Üsküdar İstanbul Ücret: Tam: 11 TL İndirimli: 7.5 TL Nereden Alınır: www.ibb.gov.tr/sehirtiyatrolari ve Tiyatro Gişesi Ölüleri Gömün (Tiyatro) Tarihler: 26 Şubat 2013 Salı ~ 28 Şubat 2013 Perşembe Adres: İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahneleri 1, Şişli Cevahir Alışveriş Merkezi Kat 2 Şişli İstanbul Ücret: Salon: Tam: 10 TL İndirimli: 6 TL Balkon: Tam: 6 TL İndirimli: 4 TL Nereden Alınır: www.dtgm.gov.tr, Tiyatro gişe Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk (Tiyatro) Tarihler: 26 Şubat 2013 Salı ~ 28 Şubat 2013 Perşembe Adres: İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne, İstiklal Cad. No: 13 Atlas Pasajı Beyoğlu İstanbul Ücret: Tam: 10 TL Öğrenci: 6 TL Balkon Tam: 6 TL Balkon Öğrenci: 4 TL Nereden Alınır: Mybilet, İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne gişesi. Ankara Devlet Opera Balesi – Harem (Bale) Tarihler: 15 Nisan 2013 Pazartesi ~ 16 Nisan 2013 Salı, Saat: 21:00 Adres: Tim Show Center, Büyükdere Caddesi Derbent Mevkii (Darüşşafaka Kampüsü Yanı) Maslak 344 Sarıyer İstanbul Ücret: 100 TL, 80 TL, 60 TL, 50 TL, 30 TL Nereden Alınır: www.biletix.com ve Tiyatro gişe Happy Happy Together (Dans) Tarihler: 11 Şubat 2013 Pazartesi ~ 18 Şubat 2013 Pazartesi, Saat: 20:00 Adres: Salon İKSV, Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane 34433 Beyoğlu İstanbul Ücret: Tam: 34 TL Öğrenci: 22 TL Nereden Alınır: www.biletix.com ve Salon İKSV gişe Sunay Akın Söz Gösterisi (Stand-up) Tarih: 26 Şubat 2013 Salı, Saat: 21:00 Adres: Trump Towers Mall, Karkuyusu Sok. Kuştepe Mecidiyeköy Şişli İstanbul Ücret: Tam: 50 TL Ögrenci: 30 TL Nereden Alınır: www.biletix.com ve Trump Towers Mall gişe 12 12 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KASIM 2012 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 MİZAH GENEL KÜLTÜR GEZİ Yorum Tekin Karatepe [email protected] Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camisi’ni bilmeyen yoktur. Son yıllarda bu camiye dair birçok hikâye türedi. Mimar Sinan - Mihrimah Sultan - Rüstem Paşa aşk üçgeni üzerine kurulan nice masallar çıktı ortaya. Bazı yazarların kurgusu olan Mihrimah romanlarında anlatılanlar gerçek sanılmaya başlandı. Malum hikâyeyi herkes duymuştur onun için anlatmayacağım ama ya gerçek? Aslında gerçek hikâyede diğerini aratmayacak kadar ilginç. Mihrimah, babasının biricik kızıdır ve siyasete meyillidir. Kocası Rüstem, annesi Hürrem ile devlet yönetiminde söz sahibi olması bir yana babasının üzerinde etkisi bayağı çoktur. Şehzade Mustafa’nın katlinden sonra yeniçeriler bu infazdan Rüstem’i sorumlu tutmuş ve azledilmesini sağlamışlardır. Yerine Gazi Kara Ahmet Paşa getirilmiştir sadrazamlığa. Kara Ahmet Paşa sadrazamlığı zamanında Gazi Kara Ahmet Paşa Cami - Topkapı bir cami yaptırmak ister ve bunun için de bir vakıf kurar. Yapılacak cami için de yer olarak yüz yıllardır İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı olan Edirnekapı’daki tepeyi seçer ve Mihrimah Sultan Cami - Üsküdar alır. Bugün nasıl ki işlek bir mevkii ise o gün de işlektir Edirnekapı. Lakin kocası azledilen Mihrimah arsaya göz koyar ve paşanın elinden almaya çalışır. Bu sırada arsanın kendine verilmesi için fetva çıkarttırır. Buna karşı paşa da durmaz o da bir fetva çıkarttırır kendi lehine. Bu fetvalar savaşı bir süre devam eder ve en sonunda Ebu Suud; “Kimin yapacağı külliye halk için daha faydalı olursa arsa onundur” der. Fetva savaşının galibi Mihrimah olmuştur. Kara Ahmet Paşa’ya ise, camisi için Topkapı’dan bir yer verilir. Bu fetva savaşı bir tarafa iki tarafı da bekleyen daha zorlu günler vardır. İki caminin mimarı da Mimar Sinan’dır. Ve inşaatlar başlar. Kara Ahmet Paşa camisinin inşaatının bittiğini göremeden Mihrimah’ın dolduruşuna gelen Kanuni tarafından boynu vurdurulur ve inşaat da onun ölümüyle yarım kalır. Ta’ ki idamın üzerinden 7 yıl geçtikten sonra Kara Ahmet Paşa’nın suçsuz olduğu anlaşılana kadar. Bunun üzerine 8 yıl daha inşaat devam eder ve 1571’de açılır. Kara Ahmet Paşa’nın camisine karşın Mihrimah Sultan’ın camisinin inşaatına ara verilmez ama onu da başka sürprizler beklemektedir. Osmanlı mimarisinde yazılı olmayan bazı kurallar vardır adap gibi ve herkes mevkiisince yapı yaptırabilir. Mesela kimsenin yaptırdığı caminin kubbesi padişahların yaptırdıklarından büyük olamaz ya da sadece padişahın yakın çevresindekiler camilerinde 2 minare dikebilir. 2’nin üstü zaten padişaha yakışır altı ise herkese. Ama Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camisi’nin 2 minaresi varken Edirnekapı’dakinde neden 1 tane var. Mihrimah, Kanuni’nin kızı sonraki padişah 2. Selim’in ise kardeşi. Yeteri kadar yakın her iki padişaha da. Yoksa öyle değil mi? Sarı Selim ile kardeşi şehzade Beyazıt arasındaki taht mücadelesi bilindik bir konudur. Mihrimah bu mücadele sırasında yanlış ata oynamış ve Beyazıt’ı desteklemiştir ama kaderin cilvesi işte tahta Selim çıkar. Selim tahta çıktıktan sonra kardeşinin Edirnekapı’da yaptırdığı camiden bir minareyi çıkarttırır. Babası döneminde Üsküdar’a cami yaptırırken 2 minare diktirebilen sultan kardeşi döneminde Edirnekapı’daki camisini, kardeşine tahta çıkarken 50.000 altın vermesine karşın 2 minareli yaptıramamıştır. Selim döneminde de siyasette etkin rol almasına rağmen padişah, ablasının yaptığı hatayı unutmaması için 2. minareye müsaade etmemiştir. 90’LARDAN HATIRLADIKLARIMIZ: DİZİLER İnsanlar çoğu zaman bazı şeylere özlem duyarlar. Bazen özlenen bir sevgili, bazen bir anne ama hemen herkesin özlem duyduğu keşke dertsiz tasasız günlere dönebilsek dediği çocukluk yıllarıdır. Biz de zaman zaman ‘ Ya çocukluk zamanlarımda denk gelmişti o, ne izlerdim onu, ne gülerdik.’ gibi cümleler kullanıyoruz. İşte bu özlediğimiz çocukluğumuzu hatırlatan dizilere, filmlere, yiyecek- Kaygısızlar dizisinden Temel ile Şirin lere ve birçok şeye çıkarılan sayılarımızda değinmek istedim. Belki bir nebze olsun eskilerden bahsederken yüzümüzde bir gülümse belki geçmişi yad etmiş oluruz. Evet birçoğumuz çocukluk zamanlarını 1980’ lerin son zamanlarında ve 1900’ lü yıllarda geçmiştir. Bu sayımızda çocukluğumuzun dizilerinden bahsetmek istedim. En sevilen çocuk dizisi diyebileceğimiz ‘Sesame Street’ in Türkçe uyarlanması olan Susam Sokağı’dır. 1980’lerin sonu 1990’lı yılların başında TRT de 2 sezon yayınlanan bu dizi tüm psikologlar ve pedagogların çocuk gelişiminde , okul öncesi ve sonrasında dönem için onayını alan bir yapım olmuştur. Maalesef iki sezon çekilmiştir daha sonra tekrarları verilerek ekranlarda kalmıştır, günümüzde ise TRT Çocuk’da da yayınlanmıştır. Edi ile Büdü bu dizinin ana karakterleridir. Büdü, Edi ile yaşamaktadır ve Edi ile sürekli çekişmektedir ;ama Edi’nin çocuksu hallerine karşın Büdü daha ağırbaşlıdır. Minik kuş, Kırpık, Kurbağacık, Kurabiye canavarı, Açıkgöz ve gerçek karakterler de Tahsin usta, Zehra teyze, Nihat amca, Hakan abi, Sabiha teyze, Zeynep abla vardır. Susam sokağı unutmayacak çocuk dizilerinde arasında bir klasiklerden olmuştur. Mahallenin Muhtarları 337 bölüm yayınlanarak Türkiye’ nin en uzun süren dizileri arasında yer almaktadır.(5 Ekim 1992-18 Haziran 2002). 1992-1997 yılları arasında Temel (Erkan Can) yıllarca muhtar beyin kızı Fadime (Aydan Burhan)’nın peşinden koşar ve sonunda nişanlanırlar. Tam düğün günü Fadime ütü yaparken hayallere dalar ve yangın çıkar, maalesef Fadime bu yangında yanarak vefat eder. 1997-2002 yılları arasında Temel –Şirin aşkı konu alınır. Şirin ( Esra Akkaya ), üniversiteyi kazanan yeğenleriyle birlikte İstanbul’ a gelmiştir. Temel Şirin’e aşık olur, sonradan Şirin de Temel’ i sever. 2002 yılında yayınlanan bölümde evlenirler ve ikiz çocuklarının olacağını öğrendikleri bölümde dizi sona erer. Unutamadığımız diziler arasında Çılgın Bediş (1996-1999), İnce İnce Yasemince (Birçok farklı versiyonla televizyonda yayınlandı.), Deli Yürek (1998-2001), Çiçek Taksi (1995-2003), Zeyna Kainatın, Tanrılar tarafından bölüşüldüğü çağlarda, Medusa adında güzelliğiyle herkesi kıskandıran, aynı zamanda bütün tanrıları kendisine aşık eden bir kız , iki kız kardeşi ile birlikte Athena'ya ait bir tapınakta yaşarmış. Phorkus ve Keto'nun kızları olan bu üç kız kardeşten Medusa'nın haricinde diğer ikisi ölümsüzmüş. Kendi tapınağında yaşayan Medusa’yı gören Athena da kızın güzelliğinden etkilenmiş ama kendisini daha güzel ve çok daha zeki bulduğu için de pek fazla önemsememiş. Güçlü ve ölümsüz, büyük Tanrı Poseidon da karısı Athena'nın t ap ı n a ğ ı n d a yaşayan bu güzeller güzeli kızın fark ı n d ay mış ama Tanrılar katında bir ölümlüye aşık olduğu için küçümsenmekten korktuğu için de gizliyormuş ona olan ilgisini. Poseidon Medusa’ya olan ilgisini reddetmiş ancak yine de bir türlü çıkaramıyormuş aklından dünyalar güzeli Medusa'yı. Sonunda denizlerin büyük tanrısı bu tutkusuna yenik düşmüş ve bir gün gizlice girdiği sevgilisi Athena'nın tapınağında, güzeller güzeli Medusa'ya zorla sahip olmuş. Dünyalar güzeli Medusa harap bir halde tapınakta kalmaya devam ediyormuş ama bu olayı Athena'nın duyması da fazla zaman almamış. Athena, güçlü Poseidon'un bu yaptığı karşısında kendisini aşağılanmış hissetmiş ve Utku SÖNMEZ [email protected] ÖLÜMSÜZ MEDUSA SULTAN’IN AŞKI öyle hiddetlenmiş, öyle hiddetlenmiş ki Medusa'yı çok acı bir şekilde cezalandırmaya karar verip Medusa ve kız kardeşlerini birer ifrite çevirivermiş. Dünyalar güzeli Medusa ve kız kardeşlerinin artık yüzleri o kadar çirkinmiş ki kimse bakmaya tahammül edemiyormuş. Medusa'nın gören herkesi bir mecnuna çeviren, en ufak bir yelde bile bütün telleri havalanan o güzelim saçlarının her bir teli bir yılana dönüşmüş. Bununla da yatışmayan Athena'nın siniri Medusa'ya yine de bakmaya çalışan herkesi o bakışların taşa çevirmesini sağlamış. Athena bu cezayla da yetinmemiş ve Medusa'yı öldürmek için Pe r s e u s ' l a yani üvey k ard e ş i y le işbirliği yaparak Medusa'nın kafasını kesmeye karar vermiş.Perseus üvey kız kardeşinin bu isteğini hemen yerine getirerek ışıltılar saçıp insanların gözlerini kamaştıran keskin kılıcını savurduğu gibi zavallı Medusa'nın yılan saçlı kafasını bedeninden ayırıvermiş. Ardından Perseus Medusa'nın kesik kafasını alır gider. Athena ise Medusa'nın derisini yüzüp Aegis'in markası yapar. İki damla kanını kral Erichthonius'a hediye eder. Bu iki damla kandan biri öldürücü zehirdir, diğeri ise panzehirdir, tüm hastalıklara deva olmaktadır. (1995-2001), Ruhsar (1998-2001) gibi daha birçok dizi yayınlanmış ve oçukluğumuzda bizi de televizyona kitleyen sevdiğimiz diziler olmuştur. Nur Dilara Kılıç / Gümüşsuyu ka ri ka tür 0 Ceyda Baş / Taşkışla 4 Susam Sokağı dizisi karakterleri 3 0 0 5 3 0 5 13 13 ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ 3 4 3 4 3 0 3 3 3 7 6 3 9 9 6 8 9 2 9 6 9 0 0 7 0 0 8 3 6 7 9 9 4 8 3 6 4 4 4 4 5 3 4 0 8 5 0 1 0 2 0 5 2 5 3 2 4 4 4 3 4 5 9 0 3 4 4 0 6 4 4 4 1 4 5 4 3 5 5 6 3 6 3 3 7 0 5 4 3 4 3 3 3 4 4 6 5 4 5 0 0 8 8 8 5 6 6 5 0 Komşu Karalamaca 3 Her rakam, kendi bulunduğu karenin ve/ veya etrafındaki karelerin (çaprazlar dahil) kaç tanesinin karalanması gerektiğini gösteriyor. (Sıfır bulunan karelerin kendileri karalanmayacak) Hazırlayan: Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu CEVAP: 14 14 ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ARIYORUM BASIN-YAYIN KULÜBÜ KASIM 2012 BASIN-YAYIN KULÜBÜ ŞUBAT 2013 SPOR İSMAİL ŞENOL: NTVSpor jokerlerinden sadece biri. Küçüklüğünden beri sporla ilgilenen İsmail Şenol; gençliğinde lisanslı olarak atletizm ve futbol ile de ilgilenmesinin yanı sıra basketbolu da çok sevdiğini belirtti. Karşıyakalı olmasının verdiği spor kültürü ile ilgisinin daha da arttığı spor spikerliğine yöneldi. Yeditepe Üniversite'sinde turizm işletmeciliği okuduğu dönemde basketbol severler federasyonunun sitesinde Murat Murathanoğlu'nun yönetimindeki bir makale yarışmasını kazandı. Kazandıktan sonra orada yazmaya başladı. Fanatik Basket, Altıncı Adam dergilerinde yazdı, editörlük yaptı. Sonrasında Slam dergisinden teklif geldi. Röportajımızda Şenol’a mesleğini sorduk: NTV Spor spikerleri tıpkı bir joker kart gibi gerektiği anda gerekli yere entegre oluyorlar? Bu durum biraz yorucu olmuyor mu? Yoğunluk var, ama bu NTV Spor ile alakalı bir şey; burada yapmak zorundasınız, onu beğenmiyorum bunu yapamam diye bir şey yok. Bu işin tanımı şudur: "Spor gazetecisi olmak." Ben yardımcı editördüm buraya geldiğimde; sonra editör oldum; sonra televizyona haber yapmaya başladık ve istihbarat olayları biraz daha arttı muhabirliğe yardımcı olduk; sonrasında yayına ihtiyaç oldu; nerede ihtiyaç varsa onu yapıyoruz önemli olan yayının iyi olması. NTV Spor’daki herkes buraya girerken önemli aşamalardan geçiyor. Ve herkes çok kaliteli olduğu için neye ihtiyaç varsa o sırada onu yapıyor, herkes birbirinin kademesine giriyor. Sadece oturup bir spor sohbeti yaptığında bile kendine çok şey katabileceğin insanlar çalışıyor. Dinleyicilerin beklentilerini karşılamayı hangi noktada tutuyorsunuz? Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; eleştiriler ve beklentiler üzerinden, bu işin uzmanları haricinde olanları söylüyorum, onların istediklerini yapmaya çalışırsan kendini kaybedersin. Benim nasıl maç anlattığımı eleştirmek için benimle başka bir maç izlemesi lazım, orada benim nasıl davrandığımı görmesi lazım. Evet kabul ediyorum özellikle 'underdog' denen daha zayıf takımlara karşı bir heyecanım var, maç izlerken de heyecanlanıyorum ani tepkiler veriyorum haliyle maçta da aynı şeyler oluyor. Espri konusunu bilmiyorum o konuda çok yetenekli değilim Emre Gönlüşen daha iyi, daha az espri yapmaya çalışıyorum. NBA yayınında biraz daha rahattık fakat Euroleague çok fazla bunları kaldırıcak yayınlar değil. NBA basketboluyla Avrupa basketbolu arasındaki en belirgin fark nedir? Yoğunluk diyebilirim. Mücadelenin sertliği. NBA’da normal sezonda işler biraz farklı ilerliyor, haftada üç dört maç yapan oyuncunun kendisini tekrardan diğer maça konsantre etmesi fiziki durumu farklı oluyor hemde o yolculukların getirdiği yorgunluklar oluyor. Maç seçme olayları daha fazla. En büyük örneğini Türkiye'ye gelen NBA oyuncuları için yaşayabiliyoruz. Onlar için kaçan bir şut veya alamadığı bir ribaund "Tüh, ama olsun bir sonraki pozisyonda alabilirim." olabilir ama Avrupa baskebolu öyle değil. Her ribaundun her perdelemenin çok büyük önemi var. Avrupa basketbolunda daha detaycı ve farklı bir yapıda olmak zorundasınız. Avrupa basketbolunda antrenörlerin daha ön planda olması ikili oyuna az yer verilmesinin önemli bir nedeni; zaten en yetenekliler, birebir oyun oynayabilecek Avrupalılar NBA'e gidiyor. yıl sonra birlikte maç anlattık. Benim için çok çok başka bir duyguydu, bildiğim şeylerin çoğunu ondan öğrendim. Size buraya gelmenizde etkisi olan NTV Spor gazetecileri kimler? Kaan Kural benim buraya gelmemdeki bir numaralı sebeptir çünkü ben, Altıncı Adam ve Basketbolseverler’de yazarken NBA Türkiye dergisi açılacaktı ve ben oradan bir teklif almıştım. Orasıyla anlaşma noktasına gelmiştik ki Kaan Kural beni aradı: "Hiçbir yere gitmiyorsun buraya geliyorsun. Slam Dergisi’ni getirdik, bir ekip oluşturduk sen de buraya geliyorsun.” dedi. Ben de her şeyi bırakıp buraya geldim. Murat Abi ile de buraya geldikten sonra daha da iyi olduk. Üniversiteye ilk geldiğim yıl Ayazağa Kampüsü’nde İTÜ-Karşıyaka maçını izlemeye gitmiştim. Murat Abi’nin yanına gidip: "Abi, ben sizi çok beğeniyorum, gerçekten tebrik ediyorum yaptığınız işi, bunu söylemek istedim" deyip, yanına gitmiştim. Bir kaç Lakers maçlarını taraflı anlattığınıza dair bir kanı var bir kesimde? Ben mi!? Ben Atlanta'lıyım.Çok açıkça söyleyeyim ben doğma büyüme Karşıyakalıyım. NBA’de Atlanta’yı tutuyorum; bunları zaten hiçbir zaman saklamadım. Ne olursa olsun bu iş benim hayalim, hayalimi yaşıyorum. Tuttuğumu düşündükleri takımı kayırmak için, çocukluktan beri hayalini kurduğum işi tehlikeye atmam. Geride olan takım öne geçtiğinde her maçta o yöne doğru bir kayma vardır doğal olarak. Heyecan artar. İstanbul Teknik Üniversitesi BUZ HOKEYİ TAKIMI İTÜ Buz Hokeyi Takımı, 2011-2012 güz döneminde kuruldu. Buz hokeyinin sadece erkek sporu olmadığını savunan ekip, kız takımını da kurdu. Yaklaşık 30 aktif üyesi bulunmakta dır. İTÜ Buz Hokeyi Takımı yeni kurulan bir oluşum olduğundan dolayı lig ve bunun gibi organizasyonlarda daha mücadele edebilme imkanı elde edemedi. Mayıs ayında düzenlenecek olan üniversiteler arası oyunlarda okul takımı adına mücadele etmek için katılacak ve en iyi dereceyi elde etmeye çalışacaklar. Takım, okulların açık olduğu dönemde vize ve final haftası gibi öğrencilerin yoğun olduğu haftalar dışında her hafta çarşamba günleri antrenmanlarını sürdürmekte olup, ikinci antrenmanlara da pazartesi günleri başlayacaktır. Bu antrenmanlar Levent’teki Metrocity AVM buz pistinde gerçekleştirilmektedir. “En iyi kulüplerden biriyiz” Takım üyeleri: “Okul takımları içerisinde çok yeni kurulmamıza ve diğer kulüpler gibi ne okuldan ne de başka sponsorlardan destek almamamıza rağmen sürekli gelişmekte olan en iyi kulüplerden biriyiz ve bu konuda iddialıyız. Bu gelişime daha fazla ivme kazandırabilmek için sponsor arayışı içindeyiz.” diyerek takımlarının iddialı olduğunu ve sponso arayışlarını dile getirdiler. Anıl Güler / Ayazağa Anıl Güler [email protected] Müzik grubunuz hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Buzzer Beaters adlı müzik grubumuz var. Haftada bir stüdyoya girelim diye düşündüğümüz bir olaydı. Ayda bir konserlerimiz var. Yine NTV Spor’dan ekibimizin oluşturduğu; Onur Tuğrul ve Berk Halimoğlu. Dışarıdan da iki ortak arkadaşımız var. İsmail Şenol’a göre Michael Jordan’ın bu oyunda yeri bambaşka, Türk oyuncu olarak da Hidayet Türkoğlu’nu unutmamak gerek. Basketbol koçlarının ise futbol antrenörlerinden daha çok sahaya müdahale etme şansının olduğunu belirtirken; en favori koçlar olarak ise Gregg Popovich ve Oktay Mahmuti’yi gösterdi. FUTSAL TURNUVASI Atatürk ve Cumhuriyet Spor Şenlikleri kapsamında KadınErkek Salon Futbolu Turnuvası 13 Aralık Perşembe günü başladı ve turnuvada 15 takım mücadele etti. Finalin adı BEB-EEB Beden Eğitimi Bölümü (BEB)’nün attığı ilk gol kural ihlali gerekçesiyle sayılmadı. Elektrik ve Elektronik Bölümü(EEB)’nün maça ilgisi oldukça yoğundu . Bir çok hoca ve öğrenci tribüne destek olmaya geldi. Maçın sonucu BEB 5-3 EEB olarak belirlendi. BEB, nağmağlup şampiyon olmayı başardı. 13 aktif takım, 100 civarı oyuncu ve bunların 40’a yakını kadın oyunculardan oluştu. Toplam 24 maç yapıldı. KURALLAR : Mutlaka sahada her iki takımda da en az iki bayan olma kuralı vardır. Herhangi bir takımın bayan oyuncu sayısı 1’e düşerse hükmen mağlup sayılır. Şut atmak bayan oyuncuları korumak adına yasaktır. Ödül Töreni: Turnuvanın en centilmen takımı: Personel Daire Başkanlığı 1. Beden Eğitimi Bölümü 2.Elektrik Elektronik Bölümü 3.Okay Lab Gol “kraliçesi”: Ece Tekin - Gemi İnşaat 3.sınıf öğrencisi. Ayşegül Dilşad Dağtekin / Ayazağa İLETİŞİM: 0545 EĞLENCE-3453623 0507 786 72 05 15 ARIYORUM İTÜ GAZETESİ YAYIN KURULU Genel Yayın Yönetmeni Serdar Erbay Görsel Yönetmen Baran Serdar Sarıoğlu Yayın Danışmanı Fatih Avcı Haber Şefi Anıl Güler Tasarım Batuhan Hoştaş Dağıtım Kamil Can Erdem Yazı İşleri Damla Bayrak Reklam Ferit Çağlar Gündüz Haber Kurulu Aysel Merve Topaloğlu, Ceyda Baş, Dağhan Günhan, Dilşad Dağtekin, Gizem Akın, İlknur İlhan, Müge Şenel, Nur Dilara Kılıç, Oğuz Onur Kul, Okan Bircan, Pınar Bahar Çelebi, Seden Gamze Çelikkol, Selçuk Keser, Sena Kıral, Şeyda Albayrak, Tekin Karatepe, Uğurcan Acar, Volkan Zengin. İTÜ BASIN YAYIN KULÜBÜ ARIYORUM İTÜ GAZETESİ [email protected], www.gazete.itu.edu.tr, 05416466062 BASKI: STAR MEDYA YAYINCILIK *İTÜ Basın Yayın Kulübü üyeleri Arıyorum İTÜ Gazetesi yayın kurulunun doğal üyeleridir. İsimleri belirtilen kişiler 22. sayıya doğrudan katkısı bulunan üyelerimizdir.