itü`de ingilizce eğitim 68`li bir mezun

Transkript

itü`de ingilizce eğitim 68`li bir mezun
arıYORUM
itü kültür ve sanat birliği basın yayın kulübü
yirmi ikinci sayı, ocak iki bin on üç süreli yayın ISSN: 1305 - 4785
itü gazetesi
Konferansa Davet
23 Şubat 2013
Cumartesi günü saat: 15:00
Konuk: Sn. Yaşar YILMAZ
Konu: Zap Suyu
Devrimci Gençlik Köprüsü(1969)
Organizasyon: Ankara İTÜ Evi
İTÜ’den ücretsiz katılım için:
[email protected]
68’Lİ BİR MEZUN
İnşaat mühendisi Yaşar
Yılmaz, hem mühendis hem
arkeolog. Kendisinin yurtsever ve eylemci bir kişilik
olduğunu belirtirken, Zap
Suyu’na yapılan Devrimci
Gençlik Köprüsü’nü ve ülkemizden kaçıırılmış olan
tarihi eserlerle ilgili projesini
anlattı. Sayfa 8’de.
GALATASARAY YANDI
Üniversite binasının yanmasının
ardından akıllara diğer tarihi binaların
yanmaları ve yeni yanabilecek olanlar
geldi. Sayfa 8’de.
İTÜ’DE İNGİLİZCE EĞİTİM
İTÜ’lü akademisyenlerin çalışması ile gemilerin boğazlara verdiği
zarar açığa çıkarıldı.
Sayfa 3’de.
Teknoloji sayfamızda Facebook’u
kapatmanız için
sebepler sunuyoruz. Sayfa 10’da.
Sahte Rakı
Blus Band’i
yakından yanıyalım. Sayfa
7’de.
İTÜ Geliştirme Vakfı’nın katkılarıyla...
Köşe yazarımız
Baran Serdar
Sarıoğlu’nun ders
seçimleri ile ilgili
yazısı sayfa 3’de.
Şef Masis Aram Gözbek ile son yıllarda
dikkatleri üzerine çeken Boğaziçi Caz
Korosu hakkında konuştuk. Sayfa 6’da.
RedHack’in İTÜ ile
ilgili soruşturma
belgelerini yayınlamasının ardından.
Sayfa 2’de.
İTÜ E-Tez kullanıma açıldı.
Rektör Karaca’nın
duyurusu sayfa
3’de.
İsmail Şenol
ile spiker
olmak üzerine. Sayfa
14’de.
www.gazete.itu.edu.tr
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
İTÜ Anka Projelendirme Grubu
ile görüştük, projelerini öğrendik.
Sayfa 2’de.
CAZ KOROSU OLMAK
SAYFA 1
26 Kasım 2012 - 10 Aralık 2012 tarihleri
arasında Öğrenci Dekanlığı’nın yaptığı
Öğretim Üyesi İngilizce Eğitim Anketine
256 öğretim üyesinden yanıt geldi ve köşe
yazarımız Fatih Avcı geçmiş ve şimdiki
süreci değerlendirdi. Sayfa 5’de.
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
SAYFA 2
2
2
"KIZIL" İTÜ
"RedHack" isimli hacker (bilgisayar
korsanı) grubu sıra sıra gittiği üniversitelerdeki soruşturma belgeleri ile en
son İTÜ'yü de vurdu. Basın bu olayla
çalkalandı. Finali ise eski İTÜ rektörü
Prof. Dr. Muhammed Şahin'in yayınladığı açıklama yazısı yaptı.
Kim bu Redhack?
1997 yılında kurulan "Kızıl Hackerlar" çok kez medyada yankı uyandıracak eylemler yaptı. Kendilerini
marksist ve sosyalist olarak tanımlayan grup, ilk defa Şubat 2012'de
Ankara Emniyet Müdürülüğü'nün
sitesini hackleyerek (geçici bir süre çalışamaz hale getirerek) adlarını
duyurdu. İnternet üzerinden "siber
eylem" yapan bu grup bir çok önemli
kurumun sitelerini çökertip önemli
belgelerini ele geçirdi. Bu kurumlardan bazıları; İçişeri Bakanlığı, Kara
Kuvvetleri Komutanlığı, Dışişleri Bakanlığı, ÖSYM, AKP resmi sitesi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve son olarak
da YÖK. Bu bilgilerin hepine grubun
blog sayfasından ve twitter sayfasın-
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
KASIM 2012
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
dan erişebiliyorsunuz.
İTÜ'de olanlar
Redhack grubu YÖK sitesini hackleyerek aralarında İTÜ'nün de olduğu 29 üniversitede yolsuzlukla ilgili
soruşturma belgeleri ortaya çıkardı.
İddiaya göre Şahin görevi devreder
devretmez rektörlüğü döneminde su-
san bir grup akademisyenden Şahin'e
ağır yolsuzluk suçlamaları geldi. Suçlamaların verildiği dilekçelerde YÖK
Başkan Vekili tarafından Şahin hakkında soruşturma başlatılması isteniyor. Belgede devlete ait arazilerin
kişisel hırslar, makam-mevki ve rant
uğruna kullanıldığı iddiası yer alıyor.
Şahin’in iddialara yanıtı
İddialarda hakkında soruşturma talebi bulunan Muhammed Şahin; seçim
İTÜ GÜNDEM
öncesi görevi esnasında iddiadaki konularla ilgili 3 soruşturma olduğunu
ve bunlardan ikisinin takipsizlikle
birinin de iddiaların sübuta ermediği kararı ile sonuçlandığını açıkladı.
İddiaların asılsızlığının ortaya çıktığını savunan Şahin, savcılık kararı ve
YÖK Denetleme Kurulu Başkanı'nın
raporlarının da yazısında yayınladı.
Şahin yazısında ayrıca İTÜ'de çalıştığı zamandan bugüne hiç bir şekilde
İTÜ'ye zarar verecek işler yapmadığını öne sürdü. Bu konuları gündeme
getiren kişilerin daha önce atamasını engellemek için şahsını karalayıcı
dosyaları ve şikayet mektuplarını üst
makamlara sunan kişilerle aynıları
olduğunu iddia etti.
Şahin'in bu açıklamasıyla ortalık duruldu. Ayrıca 17 Ocak 2013 tarihinde
İTÜ'nün resmi sitesinden yayınlanan
Rektörlük açıklamasında bu tür belgelerin ve durumların kanunen gizli
kalması gerektiği söylendi ve konuların İTÜ dışında geliştiği belirtildi.
Dilşad Dağtekin / Ayazağa
TÜRKSAT-3USAT
MAYIS’TA UZAYDA
İTÜ ile TÜRKSAT arasında 29
Kasım 2010 tarihinde imzalanan
"nano ölçekli uydu" projelerinde iş
birliği protokolü meyvelerini verdi.
İTÜ’nün 2010 yılında TÜRKSAT ile
yaptığı iş birliği çerçevesinde, "nano
ölçekli uydu" projeleri; çeşitli ölçekteki uyduların geliştirilmesi ve test faaliyetlerinde yerli imkanların azami
oranda kullanılması amaçlanılarak
sürdürüldü. TÜRKSAT desteği ile
TÜRKSAT-3USAT Küp Uydusunun
tasarım çalışmaları tamamlandı ve
prototip üretimi İTÜ Uzay Sistemleri Tasarım ve Test Laboratuvarında
yapıldı.
Uydunun Mayıs ayında uzaya fırlatılacağını bildiren TÜRKSAT Genel
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
Müdürü Özkan Dalbay, yaklaşık 4 kilogram ağırlığındaki prototip 3USAT
haberleşme uydusunun, dünyadan
690 kilometre uzaklıktaki yörüngesinde VHF/UHF frekans bantlarında
haberleşme imkanı sağlayacağını ifade etti.
Doğrusal Transponder uzak mesafe
sesli görüşme yapılacağından tasarlanan uydu Türkiye’nin ilk iletişim
amaçlı nano uydusu olacak.
Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu
İLK YERLİ SAVAŞ UÇAĞI NASIL OLACAK?
İTÜ, ODTÜ ve TÜBİTAK Enstitüsü işbirliğiyle, 2010 yılında başlatılan ilk
yerli savaş uçağı kavramsal tasarım çalışmasında bazı ayrıntılar netleşti.
“Dünya çapında önemli bu tip projeler gizlilik içerisinde yürütülür” düşüncesi benimsenerek isimleri açıklanmayan 6 akademisyenden oluşan
“beyin takımı” tarafından yürütülen
ve “FX/TX” kod adı verilen ilk yerli
savaş uçağının kavramsal tasarım çalışması 2013 sonuna kadar tamamlanıp Savunma Sanayi İcra Komitesine
sunulacak. Detayların belirginleşmesi için, öncelikle 2030 ve sonrasının
teknolojisi ve ihtiyaçları için projeksiyon yapıldı. 6 model belirlenmesinin ardından Hava Kuvvetleri’nin
değerlendirmeleri ışığında ekip, 3
model üzerinde yoğunlaştı.
Hava Kuvvetleri özellikle tek pilotlu
uçak üzerinde dursa da, insansız hava aracı (İHA) teknolojisinin gelişimi
göz önünde bulundurularak iki pilotlu tasarımlar da yapılıyor. En az 30
yılda uçak motoru geliştirilebileceği
için, başta ithal motor ile uçuşlara
başlanıp, zamanla yerli motor geliştirilmesi hedefleniyor. İthal motor
konusunda ABD'den General Electric ve Pratt&Whitney, Avrupa konsorsiyumundan Eurofighter ve Rus
üreticilerle görüşülecek olsa da, Hava Kuvvetleri “tek motor” üzerinde
durduğu için Eurofighter ilk seçenek
olarak görülüyor. Typhoon uçağındaki EJ-2000 motorundan daha güçlüsü
talep edilecek. Radar konusunda ise,
yerli olmasına karar verilmesi durumunda, radarın 2020’ye kadar geliştirilebileceği öngörülüyor.
Sonunda bor madenleri
kullanılacak!
Dünya bor rezervinin yüzde 72'si
Türkiye'de bulunuyor. Uçağın gövdesinde bor katkılı kompozit malzeme
kullanılarak “görünmezlik” özelliği
sağlanması düşünülüyor. Başka bir
düşünce ise, bor elementinin uçak
üzerinde bir çok alanda kullanılması.
Çünkü bor, hem hafif ve dayanıklı,
hem de ısıya karşı dirençli. Savaş uçağı motorlarından 50 bin libreye varan
ısı yayıldığı ve güdümlü füzelerin
özellikle motor bölgesini hedef aldığı
göz önünde bulundurularak, motor
çevresinde ve gövdede bor kullanılması tasarlanıyor.
FX/TX’in
ilk
test
uçuşunu
Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te
yapması hedefleniyor. 2030’da Hava
Kuvvetleri filosuna katılması ve F-16
avcı uçaklarının yerini alması öngörülüyor.
Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu
İTÜ Anka Projelendirme Grubu, İTÜ’de lisans eğitimi alan öğrenciler tarafından kurulmuş olan bir öğrenci proje grubu. Genel danışmanlığını Elektrik Mühendisliği Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Özcan Kalenderli yapmakta ve yeni ekip arkadaşları arayan
grup 20 kişiden oluşuyor.
bir çatıya gerek olmadığını belirtti.
Yarışma Kıstası Olmadan da Üniversiteler
Temsil Edilmeli
Proje ekibi olarak yarışmalara katılmadıkları
için rektörlükten destek alamadıklarını, yarışma kıstası olmadan da üniversitelerin temsil
edilmesi gerektiğini dile getirirken: “Kuruluş
amacımızda bir yarışmayı kazanmayı referans almadık. Misyonumuz ve vizyonumuz
doğrultusunda attığımız adımlar bizi tatmin
ediyor.” dedi.
Ar-Ge bütçelerinin 35 bin TL’yi geçmeyeceğinden ve bunun
için sponsor arayışında olduklarını dile getirerek,
aracın motorunu
yerli kullanmaları
durumunda yüzde
yüz yerli bir araç üretmiş olacaklarını söyledi.
Projenin bitişi ise 2014 baharında.
Son Başvuruları Kaçırmayın!
Kaliteli insanlarla doğru hedefe yönelmenin
öneminden bahseden ekip üyeleri; mücadeleci, kendini biraz geliştirmiş ve geliştirmeye
açık olan arkadaşlar aradıklarını ve amaçlarını benimseyen herkesle aynı masaya oturmaktan mutluluk duyduklarını belirtti. Son
kez üye alımı yapacaklarını da özellikle hatırlatıyorlar. Son başvuru 23 Şubat’ta.
Röportaj: Serdar Erbay / Ayazağa
KASIM 2012
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
İTÜ GÜNDEM
DERS
ÇEKMEK
KÖTÜ YAKITLI GEMİLERE İTÜ’DEN TEPKİ
İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nden Doç. Dr. Tayfun Kındap
ve Doç. Dr. Alper Ünal koordinatörlüğündeki 15 kişilik ekip, boğazlardaki kirliliği önlemek için adım attı. Yılda 50 bin geminin
geçtiği Türk boğazlarından yayılan gazların etkisini araştıran çalışma sonucu elde edilen veriler, sorunun ulaştığı ciddi boyutları
gözler önüne serdi.
Boğazlardan geçen bir tanker en az
100 aracın egzoz dumanına eşdeğer
bir salınım gerçekleştiriyor. Yapılan
bilimsel analizler, gemilerden kaynaklanan CO2 emisyonlarının yıllık
30 milyon ton olduğunu ortaya koydu. Dünya Sağlık Örgütü'nün verileri
kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda gemi emisyonları sebebiyle
yılda 280 akciğer kanserine bağlı ve
4200 kardiyovasküler hastalıklara
bağlı erken ölüm olduğu tespit edildi.
İTÜ’de, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçen gemilerin insan
sağlığına ve çevreye verdiği zararları
ölçmek ve ileriki dönemde önlemini
almak için geliştirilen ve Kalkınma
Bakanlığı'na bağlı İstanbul Kalkınma
Ajansı'nın ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı’nın da des-
İTÜ BANDOSU KURULUYOR!
İTÜ Bandosu müzikseverlere kapısını açıyor! Ulusal ve uluslararası alanda İTÜ’yü temsil etmek, nitelikli ve
geniş repertuara sahip bir müzik topluluğunun üyesi olmak ister misiniz?
Baran Serdar Sarıoğlu
[email protected]
teklediği "Yaşanabilir İstanbul için
Gemi Emisyonları Kontrol Alanı" adlı çalışma tamamlandı.
Gemiler gözlem altına alındı
Projede Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı'ndan alınan 1
yıllık AIS verileri (Gemilerin bulunduğu koordinatları ve tiplerini dakika
dakika kaydeden sistem) analiz edildikten sonra her bir gemi için emisyonlar hesaplandı. Daha sonra ABD
ve AB’de kullanılan gelişmiş Hava
Kalitesi Modeli kullanılarak gemi
emisyonlarının hava kirliliğine etkisi
hesaplandı. Bu çalışmalar sonucunda
gemi emisyonlarının hava kirliliği
açısından en tehlikeli olan Partikül
Madde oranlarında %50’ye varan artışlara sebep olduğu bulundu. İTÜ'lü
İTÜ öğrencileri, akademik veya idari
personeline yönelik kurulan bandomuza katılmak için: http://www.itu.
edu.tr/datafiles/dosya/2013/d-bandoformu.doc
bilim insanları, bu kirliliğin önüne
geçilmesi için Marmara Denizi'nin
Emisyon Kontrol Alanı ilan edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu sayede bu
bölgedeki gemilerin kullandığı yakıtlar yakından takip edilebilecek ve gemilerin emisyonları minimum düzeye düşürülebilecek. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığı’nın çalışmalarının da
çalışmalarının devam ettiği belirtildi.
Türkiye çapındaki tüm makina mühendislerini bir araya getiren makinİsTanbUl, 27-28 Şubat tarihlerinde
ana sponsor Arçelik ve yan sponsor
Mercedes'in katılımıyla Makina Fakültesi Orhan Öcalgiray Konferans
Salonu'nda düzenlenecektir. Ayrıca 1
Mart'ta çeşitli firmalara teknik geziler
yapılacaktır. makinİsTanbUl, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri
için ücretsiz olup İTÜ dışındaki üniversitelerde okuyan katılımcılar için
katılım bedeli 15TL’dir. İstanbul dışından gelen katılımcılar için EPGİK
ile anlaşmalı hostelCordialHouse'da
konaklama imkânı mevcuttur.
Dünyada son durum
ABD'de, Doğu ve Güneydoğu
Asya'da gemi emisyonları yüzünden
yılda 60 bin kişi hayatını kaybediyor.
Avrupa Birliği'nin yaptığı çalışmada
gemi emisyonları yüzünden ortalama
ömür süresinin 2 yıl azaldığı hesaplandı. Öyle ki ABD'de kaliteli yakıt
kullanmayan şilepler karaya 150 km
yaklaşamıyor.
Serdar Erbay / Ayazağa
İTÜ E-TEZ KULLANIMA AÇILDI: Rektör Karaca’nın Açıklaması
Değerli İstanbul Teknik Üniversitesi
Mensupları,
İTÜ Rektörlüğü tarafından desteklenen ve Fen Bilimleri Enstitüsü,
Bilişim Enstitüsü ve Kütüphane ve
Dokümantasyon Daire Başkanlığının
yürütücülüğünü yaptığı İTÜ Lisansüstü Tez Arşivi projesi tamamlanmış
olup, http://e-tez.itu.edu.tr web adresinden kullanıma açılmıştır.
İTÜ’de şu ana kadar yapılan bütün
lisansüstü tezlerinin elektronik bir
arşivinin oluşturulması ve bu tezlerin tam metin ile aranmasına imkan
sağlayan sistem ile üniversitemizde
yapılan tezlere ulaşım kolaylaşmıştır. Şu an itibari ile 14.000 civarında
MAKİNİSTANBUL 2013
lisansüstü tez taranmış ve sisteme
aktarılmış, 3000 civarında tezin sisteme aktarılması için çalışmalar devam
etmektedir.
Bu çalışmanın getireceği bir diğer yenilik, her yarıyıl gerçekleştirilen tez
teslimlerinde öğrenciler tezlerini CD
ile teslim etmek yerine, İTÜ Lisansüstü Tez Arşivi (http://e-tez.itu.edu.
tr) web sayfasından yükleyecekler ve
bu şekilde kendi kendini besleyecek
olan sistem İTÜ’nün sürekli güncel
bir lisansüstü tez arşivinin tutulmasını sağlayacaktır. Sistemin kullanımına yönelik yardım dökümanlarına
ilgili web sayfasından ulaşılabilir.
Prof. Dr. Mehmet Karaca
UçArı’13
EMÖS 2013
İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü tarafından düzenlenen 20. İTÜ
EMÖS, 19-23 Şubat 2013 tarihleri
arasında İTÜ Maçka Kampüsü'nde
iş dünyasının önDe gelen yöneticileri
ile öğrencileri bir araya getiriyor. 4
gün boyunca düzenlenen birçok özel
programların yanı sıra hedeflenen
1500 üzeri katılımcıya 2012 yazının
en popüler DJ'i Ozan Çolakoğlu ve
house-electro müzik tarzının önde
gelen isimlerinden DJ Emrah İş'in
headline'da sahne alacağı ilk gecedeki
partide sınırsız eğlence ve coşku dolu
anlar vaat ediliyor. 22-23 24 Şubat'ta
da eğlenceler devam edecektir. Daha
detaylı bilgi için www.emos.itu.edu.tr
adresini incelebilirsiniz.
3
3
İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Kulübü tarafından bu
yıl 6. si düzenlenecek olan UçArı Ulusal Vaka Analizi Yarışması başlıyor.
Ulusal vaka analizi yarışması
UçArı’ya bu yıl 4 Şubat- 3 Mart 2013
tarihleri arasında Internet üzerinden
başvurulabilinir. UçArı’nın finali 2628 Nisan 2013 tarihlerinde İTÜ Maçka Kampüsü’nde gerçekleşecek.
Yarışmaya başvuruların tamamen ücretsiz olmasının yanı sıra finale kalan
gruplardan gidiş-dönüş masrafları,
otelde konaklamaları; sabah, akşam,
öğle yemekleri ve organizasyona
dâhil tüm diğer aktiviteler için hiçbir
ücret alınmayacaktır.
İTÜ TANITIM GÜNLERİ
İTÜ Tanıtım Günleri'ne katıl,
üniversite adaylarının geleceğini
şekillendirmesine destek ol!
Tüm öğrencilerimizi 19-22 Şubat
tarihleri arasında gerçekleşecek
"İTÜ Tanıtım Günleri"nde
gönüllü olarak görev almaya
davet ediyoruz. Bilgi için: 0212
285 66 11 ve kurumsaliletisim@
itu.edu.tr
Bir kez daha ders seçimi işkencesinden
sinirlerimizin bir kısmını daha aldırarak
sıyrıldık.
Öncelikle bölüm derslerimizi seçtik, tek
bir hocanın haftada tek saat açtığı dersleri.
Sonra yarı bölüm derslerimizi seçtik. Ders
programının arta kalan yerlerine ama kimi seçtiğimizi bilmeden.
Ama yine de bir şey seçtik.
Son olarak ITB/ SNT / TUR/ ATA derslerimizi seçtik. Programın kalan boş yerlerinden birine kendileri yerleştiler zaten
ama yine de ismini dahi bilmediğimiz bir
hoca seçtik.
Evet bu derslerin hepsini bizler seçtik.
İşte bizde böyle! Eylemin kendisiyle adının uyuşmasını beklemeyeceksiniz.
Burada seçme eylemi nerede? Seçim dediklerine bakmayın; öyle irade filan yok
ortada, daha masum düşünün: Tombalada poşetten sayı çekmek gibi, desteden
kart çekmek gibi bilmeden bilinçsizce,
bahtımıza güvenerek.
Hâlbuki seçme eylemi bilinç ile olur, seçenekler vardır sen bu seçenekleri değerlendirirsin senin için en uygun olanı üzerinde
hiçbir baskı olmadan seçersin. Bizim bu
yaptığımıza olsa olsa ders çekmek denir.
** *
3,4 Şubat herkes İstanbul’a dönüş yolunda
çünkü o hafta ders seçimi var. İnternet dağıtımı İTÜ üzerinden yapıldığı için kampüste internet daha hızlı diye bir rivayet
var, herkes o hafta kampüse doluşuyor.
Kütüphane tıklım tıklım.
Okulda herkes ÇAP yapıyor ama ikinci
dalı bir kısmı okuyor, öteki kısmı sadece
ders seçiminde kullanıyor. Onlara öncelik
var, çünkü onlar çok akıllı.
Bütün Elektrik-Elektronik Fakültesi Bilgi
İşlem’de çalışmak istiyor ya da en azından
bir arkadaşları çalışsın istiyor. Çünkü ders
seçimi günü “Beyler dersini alamayan var
mı sistemi açıyorum” sesleri koridorlardan artık dışarı taştı.
***
Sistem dersini alamayan öğrencileri otomatik belirliyordu sözde. Biz hala dilekçeler peşinde koşturuyoruz.
Havuz derslerinde kontenjan artırımı yapıyorlar yalnız artırım zamanını önceden
duyurulup yarış atı gibi start anını beklettiriyorlar.
Öğrenci İşleri’nin sitesinde CRN, gün ve
zaman içeren dilekçeler dikkate alınmayacaktır yazıyor ama bir fakülte sekreterliği
dilekçede CRN istiyor bir diğeri istemiyor.
Kontenjan artırımı için CRN içeren dilekçe yazıyorsunuz, dersin seçimini ancak
danışman hocanıza gidip öyle yapabiliyorsunuz. Şansınıza sizden önce başka biri
de o dersi alabilir, sizin dilekçe verdiğiniz,
sizin kontenjanınızı. Kaçırmamak için saatlerce danışman hocanız ile sistemin başında beklemeniz lazım.
Bazı danışman hocalar ilgili öğrenciye çok
yardımcı oluyorlar, bazıları ise ne okula
uğruyorlar ders seçimi haftası ne de maillere cevap veriyorlar.
***
Sanırım bu sistemi okula getirenler, bu sistemin ucundan kıyısından parçası olanlar
okulda nasıl bir fiziksel ve psikolojik işkencenin gerçekleştiğini görmüyorlar.
Öğrenciler ve danışmanları haftalarca işlerini bırakıp ders seçimi ile meşgul olmak
zorunda bırakılıyor; ders seçimi yapılmadığı halde.
Mevcut sistemin çalışmadığını kabul etmek lazım, ortada bir problem var ve üniversitemizde de binlerce mühendis.
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
Proje grubunun kurucusu, Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi Murat Şen ve
proje görsel iletişim birimi sorumlusu, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencisi
Tuğçe Ecem Tüfek’den projeyi öğrendik.
2012 yılında kurulan ekip, misyonunu; İTÜ’de
yeterli olarak kullanılmayan imkânları verimli hale getirerek ülkemizin ve dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek yerli oranı yüksek
bir araç tasarlamak olarak tanımladı.
Ekip kaptanı Şen, vizyonlarını üretmeye
odaklı; üniversite öğrencisine yaftalanmış
çalışmayan öğrenci profilini yıkmak diye tanımlıyor. Farklı mühendislik disiplinlerinden
öğrencilerin katkı sağlayabileceği, özel alanlarda kendini geliştiren bir proje yapmayı hedefleyip, araştırmalar yaparak ve seçenekler
arasından; yaya sürücülü zemin temizleme
aracı yapmaya karar verilmiş.
Şen, henüz bir çalışma odalarının olmadığını,
fakat ortak bir hedef etrafında toplanmak için
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
SAYFA 3
İTÜ ANKA PROJELENDİRME GRUBUNU TANIYALIM
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
SAYFA 4
4
4
ÇEKMECE
Takipçileri bilir. İTÜ İşletme
Fakültesi’nde 2,5 yıldır çıkan
bir edebiyat dergisi var. İsmi
‘Çekmece’. Ekiptekilerin birçoğu araştırma görevlisi. Arıyorum olarak bu sayımızda dergi
ekibinden Gül T. Temur ve Kaya
Tokmakçıoğlu ile Maslak’ta anti50D dayanışma karavanında
bir araya geldik. Kısa bir röportaj ‘çektik’..
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
İTÜ GÜNDEM
İTÜ GÜNDEM
rulayacak unsurlarda aradım gezmenin tadını.
İyi gezgin dolu dolu yaşamak ister
Bana göre iyi bir gezgin, serüvencidir,
yeni ve program dışı olaylara olumlu
bakar, sevinir, dolu dolu yaşamak ister; yorgunluktan bazen bir otobüsün
köşesinde, bazen bir motorun kuytusunda uyuklasa bile…
İyi gezgin, iyi yürüyüşçüdür. Çünkü
bir kenti anlamanın ve yaşamanın en
iyi yolunun yürümekten geçtiğinin
bilincindedir. Ayakları sızlayana kadar dolaşır. Yeni insanlar tanır. Önüne tesadüfen çıkan bir kahveye girer,
büyük bir zevkle yörenin insanlarıyla
konuşarak yorgunluğunu giderir, bir
müzik dükkanından yörenin özgün
müziklerini büyük bir dikkatle seçip
satın alır, dönünce bu melodilerle
anılarını pekiştirir.
Farklı ülkelerin insanlarıyla birçok
Onu çok tartıştık, bazen dışına çıktık.
Gündeme dair bazı yazılar oldu, örneğin; kürtaj meselesinde İşletme Fakültesi hocalarından İpek İlkkaracan
ile bir röportaj yaptık. Kimi zaman
yazı istedik. Ama gündemimizde edebiyat hep oldu. Kültür sanat demek
daha doğru olabilir.
“Gündemi politik olarak ele almalı
mıyız bu dergide, alırsak bu okuma
keyfi yaşatır mı ya da bizi amacımızdan uzaklaştırır mı”nın çatışmasını
yaşıyorduk bazen. İçinden geçtiğimiz
süreçler belirleyici oluyor aslında, örneğin önümüzdeki sayının gündemi
belli. 50D direnişi.
‘Çekmece’ adı nasıl ortaya çıktı?
Derginin kurucularından Pınar
Dursun arkadaşımızla oturduk, düşündük ne olsun diye. Evdeki objelere baktık. Gündelik bir isim olsun
istedik. Neticede ‘Çekmece’ oldu.
Çekmecede bir şeyler saklarsın, bir
şeyler biriktirirsin; açtığında karşına
ne çıkacağını bilemezsin, sürprizdir.
Bu bakımdan alegorik ve imgesel bir
anlamı var. Eylem olarak da düşünebiliriz. Çekme eylemi.
Sponsorunuz var mı? O işler nasıl
yürüyor?
Sponsorumuz yok. Kendi aramızda
topluyoruz parayı. Bütçemiz elverdiğince de kapağı renkli yapmaya çalışıyoruz.
Tasarım nasıl oluşuyor? Kim yapıyor?
Mizanpajı daha çok Murat yapıyor.
Ama kapakların çoğunu Gül ve Tolga
yapıyor.
Kaç adet basılıyor? Nerelere dağılıyor?
150-250 arasında değişiyor. Maslak’a;
kantin ve kütüphanelere bırakıyoruz.
Tek tük Beşiktaş ve Beyoğlu’ndaki
konuda söyleştim. Aynı trene, otobüse bindim. Lokantalarında, evlerinde
aynı masalara oturdum; yaşamlarını
kısa süreli de olsa paylaştım. Geleneklerini, alışkanlıklarını, dünya görüşlerini kavradıkça daha çok sevdim
onları. Hangi amaçla olursa olsun;
gezmek, yeni yerler- insanlar görüp
tanımak, insanın ufkunu genişletiyor,
dünya görüşüne yeni boyutlar katıyor, yaşamını renklendiriyor.
İyi gezgin hiçbir tadı, kokuyu kaçırmak istemez. Bir sokağın alışılmadık
eğimi, bir evin penceresinden sarkan
renk renk çamaşırlar, bir çocuğun
gülüşü, çeşmeden su dolduran
genç bir kızın ciddiyeti
gibi ayrıntılar gezgin için önemlidir. Aslında
her kentin, kasabanın, köyün, tarlanın,
hayvanın kendine
özgü
özellikleri
vardır. Bu özellikleri ayrımsamak ve
duyumsamaktır insanı
mutlu kılan.
Bir ülkeyi sadece coğrafyası ile anlamaya ya da
anlatmaya çalışmanın
mümkün olmadığını
düşünüyorum. Bugüne kadar gezdiğim
birçok ülkede değişik
yapılar, bitki örtüsü ve iklimler gördüm; fakat değişmeyen tek şey, “insanların yüzlerindeki” ifadeydi. Bu
yüzden insanları gözlemlemeye özel
bir önem verdim. Öyle sanıyorum
ki, Nepal’de incik boncuk satmaya
çalışan kadının yüzündeki kaygıların
aynısını Honduras’taki taksicinin yüzünde de görebilirsiniz: Kaygı, mutluluk, üzüntü, saflık, gizli bir hüzün
ve hepsinin bileşiminden doğan ve
daima varolan “umut”.
Bütün bu ifadeler içinde beni daima
en çok etkileyen, çocukların gözlerindeki “ifade”dir. Öyle bir ifade
ki, bazen gözlerinize dikilmiş bir
çift minik göz, tüm sevimliliğine rağmen sizi bulunduğunuz
noktada sendeletiyor, yoğun
bir suçluluk duygusu hissettiriyor. Örneğin, Hindistan’daki milyonlarca evsiz ailenin, dünyadaki ilk
günlerine sokakta başlayan, sokaktaki yaşamın
faturasını en ağır biçimde
ödeyen ve son günlerine
kadar sokaklardan başka
bir şey göremeyecek olan
çocukların
gözlerinde
rastlayabilirsiniz bu tanıdık ifadeye.
Vietnam’da bir ekmek parası için birden elimi tu-
tan ve gömleğime yapışıp beni takip
eden küçük kızın “donduran” bakışlarla bakan çekik gözlerindeki ifade,
bana hiç yabancı gelmemişti. Çünkü,
Beyoğlu’nda ailesinin zoruyla mendil
satmaya çalışan ve pek azımızın gözlerine bakabildiği çocukların gözlerinde de vardı aynısı. İşte bu ifadeye
bir isim koymak istedim: “Masumiyet”. Bunu özellikle çocuklarla özdeşleştiriyorum; günümüzde bu kelimeyi en iyi anlamlandıran sadece minik
yüzler ve gözler!
Seyahat okulunun yaşı yoktur
Seyahatin insanı esiri eden bu tutkulu yüzüyle tanışmış olsun olmasın
herkese, dünya uygarlıklarına, iklimlerine, zenginliklerine ve hepsinden
önemlisi insanlarına dair söyleyeceklerim var ve bu insanlardan bir dünya
vatandaşı olarak getireceğim sıcacık
bir selam. Çünkü ben seyahatlerimde hep insan kavramının üzerinde
durdum. Bir ülkenin insanlarından
ve kültüründen kazanılmış bilgi ve
görgü, insanı zenginleştirir. Seyahat,
kişinin hoşgörüsünü, yaratıcılığını,
duyarlılığını artıran bir okuldur ve
bu okulun yaşı yoktur. Gönül gözüyle
bakan kişi, farklı kültürlerden insanların geleneklerini anlamaya çalışır.
Bunu başarabildiğindeyse, sevgiye
giden son kapı da açılmış olur.
mekanlara
bıraktık. 50-60 kişilik de
bir dağıtım ağımız
var,Türkiye ve 8-10
ülkeye yolluyoruz.
Şu an güncel olmasa
da bir bloğumuz var.
Oradan bulanlar oluyor.
Kimler yazıyor?
Herkes yazabilir. Dışarıya açık. Yazıları denetleyen bir
kurulumuz var ama üstten bakan bir
kurul değil.
Ümit Şenesen’le ilişkiniz nedir?
Destek olan başka hocalar var mı?
Dergi fikriyle gittiğimizde Ümit Hoca heyecanlanmıştı, ki hâlâ aynı heyecanı duyuyor, bize maddi manevi
epey bir katkısı oldu. Keza Ertuğrul
Tokdemir hocamız da öyle. Cumhur
Ekinci hocamız da çokça şiir gönderdi.
Edebiyat hayatınızın neresinde, akademisyenliğinizin önüne geçebilir mi?
Bu işten para kazanmak zor, o yüzden
meslek olarak bu işi yapmak zor. Edebiyatın alanını daraltmayacak şekilde
çalışıyoruz. Birbirinin önüne taş koyan alanlar değil. Birbirini besleyen
alanlar aslında.
Çekmece’yle ilgili gelecek hedefleriniz
neler, birkaç yıl sonra derginizi nerede
görüyorsunuz?
Çekmece şu an bir haber niteliği taşıyor. 2,5 senedir çıkıyor ve kendi kitlesini oluşturdu. Gönüllülük esasına
dayalı şeyler ve hedefi bir şeylerin okunmasına kanal açması, birilerinde
yazma isteği oluşturması ve bundan
Fatih Avcı
[email protected]
Önce biraz özet verelim.
Türkiye’nin gündeminde de yabancı dilde eğitim her zaman
olmuştur. Yabancı dilde eğitimin
gerekliliği yahut gereksizliği ile
ilgili bir tartışmaya bulaşmak artık eski sularda yüzmek olur. Aklı
başında olan her insan yabancı
dilde eğitimin mantıksızlığını
anlayabilir olmalı. Hele biraz da
Türkiye’nin dışında mesai harcamış hocalarımız, dostlarımız
varsa onlar da bunun ‘siyasi ve
coğrafi’ neticelerini değerlendirebilirler. (Bir de yıllardır İngilizce öğrenmeye karşı olmadığımızı
anlatamadık. Sanki ‘üniversiteler
anadilde eğitim versin’ diyenlerin
yabancı dillere alerjisi var...)
Ortaokul ergenleri gibi ‘ama biz
başka türlü nasıl İngilizce öğreneceğiz, uluslararası platformda
yarışabilmek için bu şart’ gibi
savlara eskiden yanıt vermeye,
ikna etmeye çalışıyordum ama
artık vakit kaybı olur. Biz de tabi
bu imaja tav olanlardanız. Üniversite tercihi yaparken İngilizce
öğretim veren bölümlerin puanlarının yüksekliği de bu yüzden:
imaj, popülarite falan...
TEMELİ GÜLSÜN SAĞLAMER ATTI
geri dönüş alabilmesi. Bunun için de
ilerde belki bir yayınevine bağlı alt
bir dergi olarak çıkabilir. Böyle kalırsa bir anlamı olmayacak, büyümesi
lâzım. Köye, kasabaya; daha çok insana ulaşsın isteriz.
Okulda, fakültede edebiyatla ilgilenen insanlar bulmak zor oluyor mu?
Sosyal Bilimler Fakültesi olsa daha
farklı olabilir mi?
Fakülte veya bölümlerle çok ilgisi
olmayabilir. Orhan Pamuk ve Oğuz
Atay örnekleri mevcut. İnsan ve Toplum Bilimleri Enstitüsü’nde edebiyatla ciddi olarak ilgilenen hocalar var.
Ama öğrencilerin İTB derslerine yaklaşımı da yanlış.
İşletme Fakültesi diğer fakültelerden
şanslı diyebiliriz, bir potansiyeli var
ama bu İTÜ’nün gündeminde edebiyata ayrılan payla ilgili bir durum.
Toplumla da ilgili, toplumda nasılsa
üniversitede de öyledir.
Uzun süredir yeni bir sayı çıkmıyor,
bunun nedeni nedir? 50D ile bir ilgisi
var mı?
Evet. Bir süredir yeni sayıyı çıkartıcak
gücü toplayamadık. Bunun buradaki
direnişle de bir ilgisi var. Dergideki
arkadaşların bir çoğu mağdur ya da
mağdur olacak arkadaşlardan. Dolayısıyla önceliklerimiz biraz bu tarafa
kaydı. Bir sonraki sayının gündeminde 50D mücadelesi mutlaka olacak.
Büyük ihtimalle özel bir sayı çıkartacağız bu konuyla ilgili. Enerjimizi
çokça çaldı. Çünkü dergi ekibinin
içindeki arkadaşlar direnişin de çekirdeğini oluşturuyorlar dolayısıyla
Çekmece bir süredir lüks haline geldi. Maalesef bu asistan kıyımları bir
çok şeyi de söndürebilir. Buna izin
vermemek için elimizden geleni yapacağız.
‘Çekmece’yi daha yakından tanımak
isteyenler, eski sayılara ulaşmak isteyenler, yazılarını paylaşmak isteyenler Gül ve Kaya hocayla iletişime
geçebilirler.
Bekliyorlar..
Araş. Gör. Dr. Gül T. Temur
Öğr. Gör. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu
[email protected]
[email protected]
Hazırlayanlar
Uğurcan Acar
Okan Bircan
/ Maçka
Volkan Ayık’a yardımlarından dolayı
teşekkür ederiz.
İTÜ’nün yabancı dilde eğitimle
münasebeti ise 17 yıl öncesine
dayanıyor. İTÜ, hala ‘en popüler,
en merak edilen İTÜ rektörü’ ünvanını koruyan Gülsün Sağlamer
zamanında, yüzde 30 İngilizce
eğitime geçti. Kimilerine göre geç
kalmış bir adım olarak görünmüş
olsa da pek çok kişi bu kararı eleştirdi, hatta işi vatan hainliği ile
eşit görenler bile oldu.
İTÜ, yüzde 30 İngilizce eğitimini istikrarlı bir biçimde sürdürdü. Gülsün Sağlamer’in 8 yıllık
rektörlüğü döneminde alt yapı
çalışmaları bitti, konservatuar
öğrencileri dâhil her İTÜ öğrencisi, zorunlu hazırlık eğitimine
tabi tutuldu. E tabi en az yüzde
30 İngilizce zorunluluğu var diye
hazırlık eğitiminde de ‘yüzde 30
İngilizce bilseniz yeter’ gibi bir
uygulama olmadı. Herkes muadil
puanlara ulaşana kadar hazırlık
okuyacak, lisans derslerinde de
isterse derslerin yüzde 30’undan
fazlasını da İngilizce olarak öğrenebilecekti.
MUHAMMED ŞAHİN YÜZDE 100’Ü İSTEDİ
Her ne kadar Sağlamer’den sonra gelen Faruk Karadoğan döneminde Türkçe yayınların arttırılmasına yönelik çalışmalar olsa
da İTÜ, Muhammed Şahin’in
rektörlüğüyle birlikte yüzde 30’la
da yetinmeyip, yüzde 100 İngilizce eğitime, kademeli olarak geçiş
yaptı. Gerisini zannediyorum biliyorsunuz...
Şahin, rektörlüğe geldiği 2008
yılının daha ilk aylarında (hiç
programında yokken) yüzde 100
İngilizce öğretimle ilgili hazırlıklara başladı. O süreçten kimsenin
haberi olmadı tabi, tüm İTÜ’lüler
bunu senato kararıyla öğrendi.
Hatta haber ilk geldiğinde sağlıklı
bir haber olup olmadığıyla ilgili
şüpheye düşmüştük senato kararını görene kadar.
Tabi bu kararın altındaki en
önemli gerekçe ise üniversite giriş puanlarının arttırılması. Puanların artacağı kısmında herkes
hemfikir. Ama puanlar artacak
diye, Türkiye’nin Türkçe bilim
üreten en köklü üniversitesinin
dinamiklerinden birini yok etmek çok da akıl karı değil.
Tabi bu olay üzerine, o zamanlar
çalışmakta olan (şimdi ne yaptıklarını gerçekten bilmiyorum,
bilen varsa haber versin) İTÜ Öğrenci Konseyi ile oturduk uzun
uzun toplantılar yaptık. O süreçte
İTÜ Ay - Ti - Yu oldu mu?
İTÜ’nün İngilizce ile imtihanı
bilhassa eski mezunlar, öğretim
üyeleri ve öğrencilerin tepkileri
ve ‘bir şey yapmayacak mısınız?’
soruları da fazlaca gelmeye başlamıştı. Biz de bir eylem yapmaya
karar verdik. Gerçekten ne istediğimizi ya da mevcut durumun
nasıl düzeltilebileceğini gerekçeleriyle kaleme döktük: ‘‘İTÜ AyTi-Yu Olmasın. Ama ne olsun?’’
Bu meseleye sonraki yazılarda
daha ayrıntılı değinebiliriz (Raporu okumak isteyenler www.
gazete.itu.edu.tr ve www.ogrencikonseyi.itu.edu.tr adreslerini
ziyaret edebilirler).
Şimdi ise, Rektör Mehmet Karaca,
yabancı dilde öğretimin yeniden
gündeme taşınması ve bölümlerin bu konuda kendi kararlarını
alması konusunda çalışma başlattı. Adaylık bildirgesinde de bu
konuya özellikle değinmişti. Geçtiğimiz dönem sonunda yapılan
bir anket ise bu çalışmalardan biri
olarak kendini gösterdi.
İTÜ, HOCALARINA SORDU
Şimdi bu bağlamda bahsetmek istediğimiz önemli bir konu Öğrenci Dekanlığı tarafından öğretim
üyelerine yapılan ‘İngilizce Eğitim’ anketi (Öğrenci Dekanlığı’nın
yaptığı en güzel işlerden biri anketlerdir bence. Keşke daha sıkça
değişik konularda anket yapılabilse. Bir de aynı anketler hem
öğrenciler hem de öğretim üyeleri
için ortak yapılsa. İstatistiki değer-
Eğitim dilinin ingilizce olmasının eğitim
kalitesini olumsuz etkilediği görüşünde
misiniz?
a) Evet olumsuz etkilemektedir % 69.7
b) Hayır olumlu etkilemektedir % 16.1
c) Etkisi olmamaktadır % 14.2
lendirme daha verimli olabilir bu
sayede.)
Her ne kadar çok sayıda öğretim
üyesi anketi doldurmamış olsa da
256 öğetim üyesinin fikri de oldukça önemli.
Yapılan ankette, öğretim üyelerinin İTÜ’nün yüzde 100 İngilizce
eğitimde başarılı olmadığını düşündüklerini anlıyoruz. Büyük
çoğunluk İngilizce destekli Türkçe eğitimden yana. Anketi dolduran öğretim üyelerinin yaklaşık
yüzde 70’i ise İngilizce eğitimin,
öğretim kalitesini olumsuz etkilediği görüşünde.
Verilen İngilizce derslerde, öğrencilerin dinleme ve anlama konusunda yetersiz olduğunu düşünen öğretim üyesi oranı da yüzde
80’e yakın (keşke bir de öğrencilere
Vermiş olduğunuz dersleri dinleme ve
anlama konusunda, öğrencilerinizin
İngilizcelerinin yeterli olduğunu
düşünüyor musunuz ?
a) Evet yeterli olduğu görüşündeyim
% 13.4
b) Hayır yetersiz olduğunu düşünüyorum
% 53.1
c) Bazı dersler için yeterli % 26.4
d) Bir gözlemim olmadı % 7.1
‘öğretim üyesi, dersi İngilizce anlatma konusunda yeterli mi?’ diye
soran olsa). Anket sonuçlarına
www.odek.itu.edu.tr adresinden
bakabilirsiniz. Bana kalırsa anket
çok güzel tespitler içeriyor. En
önemli tespit ise İTÜ’deki hocaların, mevcut haldeki yabancı dilde
öğretimden hoşnut olmadığı gerçeği.
FİKİR VERMEK İÇİN
Sonraki yazıda bu konuya devam
edeceğiz. Fikir vermek isteyenler
lütfen [email protected] adresinden bize yazsınlar...
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
İçerik tamamen edebiyat mı? Edebiyatın dışında bir şey var mı?
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
5
5
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
SAYFA 5
Çekmece’nin öyküsü nedir? Nasıl ortaya çıktı?
Çekmece, Kasım 2010’da ilk sayısını çıkardı. Şu an iki ayda bir çıkıyor.
Yedi kişi devam ediyoruz. Tolga Kaya, Umut Gündüz ve Kaya Tokmakçıoğlu önceden beri yazıyorlardı.
Tolga’nın ‘Nazarlıklar Müdürlüğü’
diye bir bloğu var. Kaya’nın bir çok
edebiyat dergisinde yazısı çıkıyor.
Umut ve ben (Gül) Nâzım Hikmet
Akademisi edebiyat bölümüne gidiyoruz. Kaya zaten orda da ders veriyor. İşletme Fakültesi’nde böyle bir
potansiyel vardı. Edebiyatla ilgilenen
arkadaşlar birbirlerini biliyordu. Paylaşalım istedik, neticesinde böyle bir
şey oluştu ve bir süre sonra daha ciddi çalışmaya başladık. Ama hâlâ amatör bir ruha sahip. Çok profesyonel
bir iş değil açıkçası. Öyle olmamayı
da tercih ettik.
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
Prof. Dr. Orhan KURAL
[email protected]
MAÇKA’DA FANZİN VAR:
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
KASIM 2012
SEYAHAT BİR
OKULDUR
İnsanoğlu çağlar boyu yaşadığı gezegeni tanımak istemiş. Kaşifler yollara
düşmüş, bilinmeyene doğru yelken
açmış. Amaç hep aynı: “Bilinmeyene”
ulaşıp onu bulmak, tanımak. İlginç
olan, yol çağrısına “evet” diyenlerin
çoğu yay burcudur; Macellan, Kristof Kolomb, Mallory, Büyük Petro,
Alexander von Humbold, Goethe,
Jules Verne, Montaigne, Marko Polo,
Evliya Çelebi, Nasuh Mahruki, Attila
Atasoy, ben ve daha niceleri…
Bugüne kadar yaklaşık yüz kez yurtdışına çıktım. Gittiğim ülkelerde birkaç gün de, aylarca da konakladığım
oldu. Kimisine birkaç kez gittim, kimisine bir kez. Kimisinde mesleğimle ilgili araştırma ve incelemelerde
bulundum, kimisine davet edildim.
Bazen dernek başkanı ve tur lideri
olarak, bazen de “yalnız” yollara düştüm.
Daima kafamdaki “iyi gezgin”i doğ-
ARIYORUM
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
SAYFA 6
6
6
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
MASİS ARAM GÖZBEK: “Her bölümden insan
Boğaziçi Caz Kororsuna katılabilir.”
Boğaziçi Caz Korosu’yla buluşmam, 2012 sonlarında İtalyan Kültür Merkezi’ndeki Sürdürülebilir Yaşam
Film Festivali’nde “Dünyanın Susuzluğu (La Soif Du Monde)” filminin akabinde sürpriz bir konserle
gerçekleşti. Beğenimi twitter’dan dile getirdim ve Masis’in teşekkür mesajıyla bir sürpriz daha yaşadım.
Repertuvara karar verme süreciniz
nasıl oluyor?
MASİS ARAM GÖZBEK: “Boğaziçi
Üniversitesi Bünyesinden Ayrıldık.”
Masis Aram Gözbek, 2007 yılından bu
yana BÜMK Caz Korosu’yla başladığı
serüvenine Boğaziçi Caz Korosu’yla
devam ediyor. 2 yaşında okumaya
başladığını, birçok konuyla birden ilgilendiğini öğrendiğimde hayat dolu
bir insan olduğunu anladım.
BU BİR HOBİ ASLINDA.
Koristleriniz devam sorunu yaşıyor
mu? Kadro sürekli değişiyor sanırım?
Bu işi teknik olarak “amatör düzeyde” yapıyoruz. Yani, bu bir iş değil,
hobi aslında. Ama tabi ki oldukça
ciddi bir hobi. Öğrenci kulübünden,
hobi gruplarından daha öte bir seviyede. İnsanlar türlü fedakarlıklar yapıyorlar. Gecesini gündüzüne katan
da var, gerektiği kadarını vermeyi
uygun bulan da. Tabii, çeşitli bireysel sebeplerden dolayı epey ayrılan
oluyor. Çok istese bile gelemeyen de
oluyor. Bu dinamizm çok doğal ama
İTÜ Maçka Kampusu Mustafa Kemal
Amfisi’nde birçok kez sahneye çıktılar ve SDKM’de de bir organizasyon
yapmaktan mutlu olacaklarını dile
getirirken; en değerli seyircinin, üniversite seyircisi olduğunu sözzlerine
ekliyor.
BOĞAZİÇİ CAZ KOROSU KORİSTLERİNİ ARIYOR.
Korolarının şu anda 45 kişi olduğuna
değinirken, genelde öğrencilerin katılım gösterdiğini, çok sayıda seçme
yaparak, birine gelemeyenin diğerine
gelmesini istediklerini belirtiyor ve
sözlerine adaptasyonu sağlamak için
yeni gelenlerin kapasitelerini aşacak
derecede çaba göstermelerini beklediklerini ekliyor.
Web sayfalarındaki (www.bogazicicazkorosu.com) formu dolduran herkesi yüzyüze görüşmeye çağıran Koro, Oraya muhteşem şeyler yazan da,
ilk aşamayı geçenlerden, ikinci aşamada daha önceden onlara yollamış
ARKADAŞLARIMI
ÖZLÜYORUM,
BLOKE OLMUŞ VAZİYETTEYİM!
Koro olarak, büyük isimlerle de çalıştılar. Sertab Erener, Nil Karaibrahimgil, Yasemin Mori. Aldıkları
ödüllere girdiğimizde işin içinden
çıkamayacağımı hissediyorum. Anlatıyor da anlatıyor. Sonra da sen
bir derleme yaparsın artık diyor öyle
bakıyorum yüzüne.
Boğaziçi Caz Korosu’nun geçmişinden söz edersek?
2007-2008’de 5 kişilik (daha sonra
İstanbul Essence adını verdiğimiz)
kadromuzla Avusturya’da düzenlenen
‘Vokal Total’ a cappella yarışmasına
katıldık, ki dünyanın bu alanda zirvesi. Orada pop ve caz kategorilerinde
iki tane gümüş diploma aldık. Bu seyahat bizim ufkumuzu çok genişletti
tabii. Sonra İKSV Genç Caz’da defalarca birinci olduk, o sayede yıllarca
İstanbul Caz Festivali’nde sahne aldık. Aynı şekilde iki kez Akbank Caz
Festivali, bir kez de Eskişehir Amatör
Caz Müzisyenleri Festivali’nde sahne
aldık.
Daha sonraki senelerde genişledik
ve daha bir ‘koro’ olduk. 2010 yılında Çin’de düzenlenen Dünya Koro
Olimpiyatları’na katıldık, bir dünya
ikinciliği, iki de dünya üçüncülüğü
aldık. 2011’de Avusturya’da düzenlenen Dünya Koro Şampiyonası’nda,
Çağdaş Müzik ve Folklor kategorilerinde ‘Dünya Şampiyonu’, Karma Korolar kategorisinde ise ‘Dünya İkincisi’ olduk ve şampiyonların yarıştığı
‘Grand Prix’de 2 altın madalya kazandık. Haziran 2012’de İtalya’da düzenlenen ve dünyanın sayılı prestijli
festivallerinden olan ‘La Fabbrica del
Canto’ Uluslararası Koro Festivali’ne
davet edilen dünya çapında 8 koronun
içinde yer aldık. Son olarak da, temmuz ayında Amerika’da düzenlenen
7. Dünya Koro Olimpiyatları’ndan
3 altın madalya ve ağustos ayında
Macaristan’da düzenlenen ‘Cantemus
9. Uluslararası Koro Festivali’nden de
1 altın madalya kazandık.
KÜLTÜR BAKANLIĞINDAN DESTEK ALMAK İSTİYORUZ. SPONSOR ARIYORUZ:
Koronun çıktığı bazı gösterilerden
gelen üç beş bir şeyle kıyafetleri,
ayakkabıları ve koronun rutin masraflarını ayarlıyoruz ama tabiî ki yetmiyor. Türkiye’de, bizim gibi yalnızca
kendi imkanlarıyla böylesi başarılar
elde edebilen çok fazla ekip olduğunu
düşünmüyoruz. Bu nedenle Kültür
Bakanlığı’ndan destek almak istiyoruz. Ve tabiî ki sponsor arıyoruz.
Sosyal medya ve tanıtım
Bir işin sadece iyi yapılıyor olması
yeterli değil. Yaptığınız işi ne kadar
duyurabilirseniz, o kadar fazla insana
ulaşır, kendinizi o kadar ifade edebilirsiniz. Bu yüzden, bu konulara çok
önem veriyoruz. O video sayesinde
son anda gerekli desteği bularak yarışmaya katılabildik ve şampiyonluklarla döndük.
www.bogazicicazkorosu.com
www.facebook.com/bogazicijazzchoir
www.twitter.com/bogazicicazkoro
KASIM 2012
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
RÖPORTAJ
7
7
SAHTE RAKI:
“Tonton teyzeler, amcalar twist yapıyor.”
Sahte rakı olaylarının patlak verdiği dönemde daha sonra değiştirme düşüncesiyle
aceleyle bu ismi seçip, müzik kariyerlerini başlatan ekip her geçen gün seven sayısını
arttırıyor. Sahte Rakı Blues Band’a kendilerini sorduk:
Grup üyeleri isimlerinin iyi bir şeyi sembolize etmediğini ve afişlerinde slogan olarak rakı ile alakalı
hiçbir şey bulundurmadıklarını
fakat isimlerini sevdiklerini belirtiyorlar.
İş ve müzik hayatlarının; hayatın
farklı alanlarına hitap etmesinin
güzel olduğunu söyleyen Korhan
Kodaman, arkeoloji okuyan, psikolog olan, müzik okuyan, öğretim üyeliği yapan, grafikerlik
yapan; birçok meslek dalından
kişinin bir araya geldiğini anlattı.
Sahneye çıktıklarında maddi bir
kaygıları olmadığı için katılım
odaklı olmayan grup üyeleri,
konsere kaç kişi geldiğinin değil
insanların eğleniyor olmasının
kendilerini mutlu ettiğini belirtti.
Müzikaliteye önem verdiklerini belirten Kodaman, bu müziğe
yabancı olan kişilerin aynı şeyi
çaldıklarını düşündüklerini söyledi. İnsanları bir şekilde oyunun
içinde tutmaya çalışırken, tiyatral
yeteneklerini geliştirmişler.
Dinçer Tuğmaner ise grubun
içerisinde funkçılar, rockçular ve
bluescuların olduğuna değinip,
seyirciyi işin içine çekebildikleri
şarkıları çok sevdiklerini dile getirdi: “Blues Brothers’ta Shake Your Tailfeather diye bir parça vardır. Parçanın bir yerinde seyircileri çöktürüyoruz yere. Geri sayıp
herkesi aynı anda çılgın bir dansa
davet ediyoruz. Seyirci bir şekilde
o eylencenin içine katılınca işler
bambaşka boyuta çıkıyor. Acayip
keyifli çalmaya başlıyoruz.”
Mostar Blues Festivali ile ilgili izlenimleriniz neler?
Dinçer:Mostar’da Neretva Irmağının bir tarafında Hırvatlar diğer
tarafında Boşnaklar yoğunlukta.
Tüm yaşamları ayrı ama o festivalde hepsi bir araya geliyor. Önemli
ve dünya çapında bilinen bir festival. Türkiye’yi temsil ediyor olma
k bizim için büyük bir mutluluk
hem de büyük bir sınavdı. Hakkı-
nı verdiğimizi de düşünüyorum.
Oraya katılmadan önce biz bir
albüm yapsak canlıda verdiğimiz
elektriği büyük bir ihtimalle albümde veremeyeceğiz, onun için
bir gereği yok diye düşünüyorduk.
Ama oraya gidince anladık ki zaten Sahte Rakı’nın yapmadığı bir
şey yok. Radyo programı, yurt dışı
festivallleri, talkshow.. Yani artık
kitlesi olan bir grup. Bir de Mostarda kaldığımız yerin aşağısında
bir stüdyoda bir mixer vardı. O
mixerle kayıt yapan grupları sayayım U2, Sexpistols, Joe Cooker..
Bu yaz tekrar Mostar’a geçip albüm kaydını orada yapmayı planlıyoruz.
Blues&rock ‘ı Türkiye’de temsil etmek nasıl?
Dinçer:Bir ülkenin müziğini başka bir ülkenin müzisyeni layığıyla yorumluyor olması önemli bir
şeydir. Blues müziği Türkiye’deki müzisyenlerin çok güzel icra
edebileceğine inanıyorum. Biz
müziğin yarıştırılmasından yana
değiliz. Bu konuda tekel olacağız
diye bir düşüncenin müziğe hiç
yakışmadığını düşünüyorum. Hal
böyleyken ben grubun konumunu
şöyle görüyorum. Nasıl Türkiye’de
insanlar bluesu Gerlymurl’in
sGottheblues albümüyle ya da
Blues Brothers filmini izleyerek
keşfettiyse bizim de bu işte Blues
Brothers filmi gibi bir konumumuz var. İçlerinde belki bir kıvılcım yakıyoruz. İnsanlar bir şekilde
bu müziği tanıyor. Öğrenmek adına Blues&rock için Türkiye’de bir
kapı olduğumuzu düşünüyorum.
Seyirci kitlesi ve grup üyeleri
arasındaki iletişim nasıl?
Korhan:Samimiyiz, seyirciyle aramızda duvar yok.
Eser: Müzikle uğraşan insanların
birbirlerine ya da başka insanlara
karşı bir ego savaşının olmaması gerekiyor. En büyük şansımız
Korhan’ın seyirciyle olan iletişimi,
açık gönüllülüğü. Biz nereye gitsek seyirciyi illa bir diğer konsere
taşıyoruz. İnsanlar çığlık atmaya
ve dans etmeye hazır bir şekilde
geliyorlar. Yeri geliyor aşağıya inip
insanlarla beraber dans ediyoruz.
Korhan bu elektriği sağladığı zaman benim de aşağıdaki insanlardan hiçbir farkım kalmıyor.
Vokal: Korhan Kodaman
Gitar: Emre Malikler
Saksafon: Fırat Avcı
Trombon: Eser Evcil
Mızıka: Dinçer Tuğmaner
Bass: Eren Mutlu
Davul: Koray Kurt
Saksofon: Emir Erunsal
Tramvay konserleri devam edecek
mi?
Korhan:Tabi. Biz tramvay konserlerinde dinleyiciyle iletişim kurmayı başardığımızı düşünüyoruz.
Bir yandan kestaneci ağabeye bağırıken bir yandan yemeğini yiyen
insanlara sesleniyoruz. Müziği seven ama dansı bilmeyen bir amca
Ankara havası oynamaya başlıyor.
Yaşlı bir teyze elinde poşetleriyle
alkışlıyor. Aynı şekilde Ortaköy
konserinin sonunda hadi küçük
arkadaşlarımızı sahneye davet
ediyoruz dedik. Sahneye 20-30
çocuk çıktı. Ve muhteşemdi, acayip eğleniyorlar. Ton ton teyzeler
amcalar twist yapıyor. O an biz
gerçekten çok kıymetli bir müzik
yapıyoruz diyorum. 7’den 77’ye hitap eden bir müzik olması bizi çok
mutlu ediyor.
Yaptığınız müziğin dinleyenlerdeki etkisi ne sizce?
Ahmet:Herkesin koştuğu bir pist
hayal edin. Birden herkes koşuyu,
yarışı bırakıp dans etmeye başlıyor. En önde olan, arkada kalan,
ortada duran arasında hiçbir fark
kalmıyor. Biz çalmaya başlayınca onlar da eşlik etmeye başlıyor.
Topluca yaşanan bir ‘her şeyden
vazgeçme’ eğlenme anı. Egonun
olmadığı, seklin şemalin rengin
farketmediği bir ortam oluşuyor.
Röportaj: Baran Serdar Sarıoğlu,
İlknur İlhan
/ Ayazağa
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
Kalabalık bir grubu organize etmek
zor olmalı.
Çeşitli durumlarla, insanlarla nasıl
başa çıkacağımı tiyatro vesilesiyle
öğrendim. Tiyatroya liseden itibaren
6 senemi ayırdım. Bir grubun nasıl yönetileceğini, insan ilişkilerini,
oturmayı kalkmayı, bir olaya nasıl
yaklaşmam gerektiğini, sahne seyirci ilişkisini, sahneye dışarıdan bakmayı, bakarken bir yargıya varmayı
ve önemli temel kuralları öğrendim.
Bazen bir provanın yüzde altmıştan
fazlası teatral öğelerle geçebiliyor.
Koroda koreografi nasıl başladı?
Bu repertuvarı dümdüz bir anlayışla
söylersek, git kayıttan dinle, gözünü
kapat uyu bir şey değişmez. Türkiye’de
-son iki yılda fazlaca kırabildiğimizi
düşündüğüm- kemikleşmiş bir koro
algısı var. Elinde dosyayla dizilim,
kadınlar önde, erkekler arkada…
Biz sahnede kesinlikle izlenecek bir
şeyler olmalı diye düşündük. Ses dağılımını düzgün sağlayalım, hem de
parçalar arasında insanları uyandıran
bir dinamizm olsun diye de sürekli
düzen değiştiriyoruz.
tabii ki bunu minimumda tutmak gerek. Eğer bu değişim çok fazla olursa sürekli baştan almamız gerekiyor.
İnsanlar bu koroda gerçekten çok şey
öğreniyorlar. Tam belli bir seviyeye
eriştikleri noktada ayrıldıkları zaman
üzülüyorum.
oldukları parçalardan küçük gruplar
içinde söylemelerini istiyor ve ikinci
aşamayı da geçenler 1,5-2 aylık bir
deneme sürecine giriyor. Kimi çok
erken vazgeçebiliyor kimi ise sonuna
kadar devam ediyor. Haftada iki,üç
toplu prova yaptıklarını belirten
Gözbek, konser zamanları daha çok
çalıştıklarını, hafta sonu gündüzleri,
hafta içi ise akşamları çalıştıklarını
söyledi ve “Başvurmak isteyenlerin,
“yalnızca bir okulu/işi ve bir de korosu olması” bizim için ideal. Kesinlikle
abartmıyorum, çok iyi bir zaman yönetimi gerekiyor.” dedi.
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
SAYFA 7
Boğaziçi Matematik, Yıldız Teknik
Kompozisyon ve şuan da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde
okul hayatı yaşayan Gözbek, eğitim
hayatını MSGSÜ Kompozisyon ve
Orkestra Şefliği Bölümü’nde sürdürüyor.
Repertuvarımız çok çeşitli. Boğaziçi
Üniversitesi Müzik Kulübü’ndeyken
genellikle caz söylerdik. Fakat yarışmalara katılmaya karar verdiğimizde
yurt dışında yalnızca caz söylemeyi
anlamsız bulduk. Dolayısıyla en vurucu ve etkili olabileceğimiz alanlar,
bizden olan müzikler. Çoksesli türküler, Türkçe çağdaş eserler… Üniversite bünyesinden çıktıktan sonra içinde
cazı da barındıran farklı çeşitlere girdik. O nedenle dünya literatüründen
çağdaş müzik örnekleri, Türkçe çağdaş eserler, çoksesli türkü düzenlemeleri, farklı caz stilleri, yabancı halk
ezgilerinin farklı düzenlemeleri var.
İleride de bambaşka repertuvarlar
planlıyoruz tabi.
Röportaj: Tuğba Irmak
[email protected]
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI
SAYFA 8
8
8
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
GENEL GÜNDEM
de İnşaat Bölümü öğrencisi olan mezunumuz, Yaşar
Yılmaz. Yaptığı her eylemde antiemperyalist bir yön
olduğunu söyleyip, fazlasını da röportajımızda belirtti:
Yılmaz, İTÜ’nün muhteşem bir üniversite olduğunu; bir süre sonra “yobaz” diye nitelendirdiği kişilerin çoğaldığını, fakat pozitif bilimlerde bu
insanların işinin zor olduğunu belirtti.
Şu anda eğitim alan öğrencilerin daha
şanslı olduğunu, kendi dönemini övmek gibi bir yanılgıya düşmeyeceğini
söyledi ve “Şartlar kötü olabilir fakat
insan her dönem iyiyi bulabilir.” dedi.
Anadil - İngilizce Savaşı
Anadilde eğitim konusunda kendisinden fikir isteyen bir e-postayı hatırlayarak, anadilin mühendis için önemli
olduğuna inandığını söyleyen Yılmaz:
“Çünkü insan bir problemi düşünürken anadilinde çözümü daha rahat
bulur. Uluslararası dilleri öğrenmek
de önemli ama gerekli olduğunda.
Japonya bunu yapmıyor. O konunun
uzmanları oturup, gerekli bilgileri,
dokümanları kendi dillerine çeviriyor.
Başka dillerin kelimelerini Türkçe’ye
çevirememiş olmak onurumu kırıyor.
İşte kültür emperyalizmi altında ezilmiş, aşağılık kompleksi olan toplumlar
maalesef böyledir. Büyüdük dünyada
söz hakkımız var diyoruz… Osmanlı
bunu yapmıştı. Dünyanın Jerusalem
dediği şehre Kudüs, Damaskus dediği
kente Şam, Greece dediği ülkeye Ef-
GALATASARAY
ÜNİVERSİTESİ:
TARİHİ
YANGIN
lak - Boğdan diyebiliyordu.” dedi.
Aziz Nesin’i taşladı
Ortaokul eğitimini Adana’da alırken,
kaldığı yurttaki bir grup arkadaşı
ile Aziz Nesin’in kaldığı bir oteli taşlamaya gitti. Anlattıklarını merakla
dinlerken; Aziz Nesin’in daha sonra
ahbabı olduğunu da sözlerine ekledi ve
“Gümüşsuyu’nda Makine Fakültesi’nin
bir amfisi vardı. Boğaza doğru bakar.
67 senesinde amfide Türkiye’nin pet-
Galatasaray Üniversitesinde çıkan
yangın ile 142 yıllık tarihi ahşap bina ağır hasar gördü. Yürekleri yakan yangını gören ve tarihi binanın
kül olmasına şahit olan vatandaşlar
ve üniversite öğrencileri gözyaşlarını tutamadı.
22 Ocak akşamı elektrik kontağından
çıktığı tahmin edilen yangın, rüzgârın
etkisiyle çatıya sıçradı ve alevler hızla
tüm binayı sardı. Çevre ilçelerden
İtfaiye ekipleri 47 araç ve 110 personelle müdahale etti. Ayrıca denizden
söndürme çalışmalarıyla destek verildi. Yangın sonucu, Feriye (sahil)
rolleriyle ilgili bir toplantı var. Eski
Enerji Bakanı Fethi Çelikbaş gelmiş,
konuşma yapıyor. Sorular sorulurken,
sağ tarımda bir adam gelincik sigarası
içiyor, ara sıra kalkıp o kadar muhteşem sorular soruyor ki; hoşuma gitmeye başladı. Adamdaki cesaret ve bilgiye
hayran kaldım. Ara verildi, dışarıda
bu adam kim diye sordum. Aziz Nesin,
dediler. Nasıl utandım… 6-7 yıl önce
taşladığım adam; gerçek bir yurtsever,
bilgili. Gözüm açılmaya başladı.” dedi.
saraylarının bir parçası olan binanın
çökme meydana gelen çatısında ve
3. katında büyük çapta maddi hasar
oluştu. Yangında tarihi olduğu belirtilen 6000 kitap zarar gördü.
Kültür ve Turizm Eski Bakanı Ertuğrul Günay da, "Yangını hepimiz
içimizde hissederek -üzüntüyle izledik..." dedi.
Son dönemdeki Yenikapı kazılarıyla birlikte tarihi 8500 yıl öncesine
dayanan İstanbul, bu tarih boyunca
depremlerle defalarca yıkılıp yeniden
kuruldu. Küçük kıyamet diye adlandırılan 1509 depreminde, Haliç’te yü-
50’li yıllardan beri enerjide ve politikada bağımlı bir ülke olduğumuzun altını
çizen Yılmaz, öğrencinin halktan daha
uyanık olduğunu; üniversite ortamında daha çok şeyi öğrenip, aydınlanma
fırsatı bulduğunu söyledi. 12 Mart
darbesine kadar birçok şeyi tartıştıklarından söz etti. İTÜ Öğrenci Cemiyeti
Başkanı olduğunda ise Boğaz Köprüsü
tartışmaları başladı. Karşı olma niyetleri olmamasına rağmen tartışmaları
incelemek için Mimarlık Odası’ndan
zen balıklar Galata Kulesi’nin etrafına
kadar gelmişler ve şehrin büyük bir
kısmı yerle bir oldu, binlerce insan
hayatını yitirdi. Bu tarihten sonra
Osmanlı İstanbul’unda ahşap bina
yapımına ağırlık verildi. Ahşap yapılar depremlerdeki can ve mal kaybını
azaltmış ama bu seferde İstanbul’un
başına 1510’dan itibaren semtleri, ilçeleri kapsayan yangınlar musallat olmuştu. Günümüzde bu derece büyük
alanlarda etkili yangınlar olmuyor.
Fakat tarihi yapıların başına gelen ardı arkası kesilmeyen yangınlar, şehrin
tarihi birikimini tehdit etmekte. Geç-
tiğimiz yıllardaki Haydarpaşa yangını
halen tartışılmaktayken bu yılki Milli
Eğitim Müdürlüğü binasının yangını
ve son olarak da, Galatasaray Üniversitesi’ndeki yangın aklımızda devamlı
taze kalan İstanbul’daki tarihi yapılara
gösterilen önemin ne kadar yeterli olduğu sorusunu bir kez daha gündeme
getirdi. Sürekli yanan tarihi yapılar
ve bu yapıların başına gelmesi olası
otel olma tehlikesi geniş bir çevreyi
rahatsız etmekte. İTÜ Rektörlüğü,
Galatasaray Üniversitesi yangınından günler sonra; “İTÜ olarak tüm
imkânlarımızla her türlü yardıma
KASIM 2012
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
Gelişmiş ülkelerde ham maddenin
demiryoluyla taşındığına söyleyen
Yılmaz, hala ham maddenin çoğunu
kamyonlarla taşımamızdan şikayetçi. “Varımızı yoğumuzu bıraktığımız
GAP(Güneydoğu Anadolu Projesi)’ta
domates 10 kuruşa mal oluyorsa nakliye bedeli İstanbul’a gelmesi için 50
kuruş.” diyor. Boğaz köprüsü yaparak
karayollarının daha çok işlev kazanması, 2 milyon olan İstanbul nüfusunu
bugün 16 milyona getirmiş durumda.
Demiryollarının gelişmesi sonucunda,
Anadolu’da ham madde taşıma sıkıntıhazır olduğumuzu bildiririz.” dedi.
Bu açıklama akıllara “Yardıma hazır
olduğumuz yangına hazır mıyız?”
sorusunu getirdi. Maçka, Taşkışla ve
Gümüşsuyu kampüsleri İstanbul’un
gerek tarihi birikiminin gerekse Taşkışla gibi boğaz siluetinin önemli bir
parçası. Bu yapılar da aynı tehlikenin
altında mı? Gelecek sayıda cevap arayacağımız soru: “Biz üniversite olarak
bu tehlikenin karşısında yeteri kadar
önlem alıyor muyuz?”.
Kamail Can Erdem
Tekin Karatepe
/ Taşkışla
9
9
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
60’ların başında yayınlanmış Ulusal
Ulaşım Kongresi ile ilgili bir kitapçık
aldı. Kitapçıkta raylı sistemlerle karayollarının mukayeseleri, ana stratejinin ne olması gerektiği, İstanbul için
öneriler bulunduğunu dile getirerek:
“Kitapta; boğazın kenarındaki yapılar
Doğu Roma’dan bu yana gelen kültür
varlıklarıdır, bunların korunabilmesi
için sahil yolu açılmamalı ve özendirilmemelidir diyor. Deniz yoluyla ulaşım
öne çıkmalı, karayolları sahile dik olarak inip geri dönmeli ve ana bir yola
bağlanmalı. Çıkar öne çıkmış. Paraya
secde etme maalesef her dönem cahil
adamlarda vardır. Geri kalmış ülkelere
dünya petrol şirketlerinin dayatmaları
anlatılmış. Bunu kavrayınca sessiz kalmamalıyız, eleştirmeliyiz dedik. Basın
toplantısı düzenleyip, bildiri dağıttık.
Slogan olarak `Boğaz Köprüsüne Hayır’ dedik. Çünkü ayrıntıyla kitleler
uğraşmaz. Bir slogan koyarsan, o dikkati çeker. Kimisi söver, anarşist olduğunuzu savunur, kimisi de üzerinde
düşünüp, söylediklerinize hak verebilir.” dedi.
“BU KÖPRÜ ÇÖKECEKSE,
BİZ
ÜSTÜNDEYKEN ÇÖKSÜN”
İTÜ’nün altı bölümünün Teknik Üniversite döneminHakkari’ye “Zap Suyu üzerine Devrimci Gençlik Köprüsü” yapmak için
kampanya başlattı. Köprü yıllar içinde birçok tepki gördü. Yaşar Yılmaz,
60’ların sonundaki öğrencilik yıllarında eylemci bir delikanlıydı. Ağır
işkencelerden geçti. Yaşadıkları; 2,5
yıl cezaevi arkadaşlığı yaptığı Yılmaz
Güney’in “Sanık” adlı öyküsünde anlatıldı. “Söz Sanığın” adlı kitabında mahkemedeki savunmasını yazdı. Maltepe
ve Selimiye cezaevlerinde 5,5 yıl yattı.
Anadolu’yu gezerek, unutulmaya yüz
tutmuş, sahipsiz bırakılmış, 115 antik
kentteki 119 antik tiyatroyu inceledi.
“Anadolu Antik Tiyatroları” adıyla
kitaplaştırdı. Bununla yetinmeyerek
yurt dışında birçok müzeyi gezdi, yasadışı olarak ülkemizden kaçırılıp,
çeşitli müzelerde sergilenen 70 binin
üzerinde Anadolu eserini fotoğrafladı.
Sıra bu eserleri devlet yolu ile geri getirmekte…
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ŞUBAT 2013
GENEL GÜNDEM
sının azalmasıyla fabrikalar kurulur ve
nüfus oralarda istihdam eder. Yılmaz,
aksi halde her zaman fırsatları kollayan sanayicinin liman kentlerini talep
edeceğinden söz ediyor.
Devrimci Gençlik Köprüsü
Yaşar Yılmaz, bir haftalık “Boğaz
Köprüsü’ne Hayır” kampanyasından
sonra basın toplantısında “İmkânımız
olsa köprüyü Anadolu’nun en ücra köşesine gidip, yapmak isteriz.” der. Bunun ardından arkadaşı Demir Taşceyhun ve Dünya Gazetesi Başyazarı Osman S. Arolat gelir, Yaşar Yılmaz’ı Abdi
İpekçi ile görüştürür. O dönemde Kıbrıs ve Güney Kore konularında kampanyalar açmış olan Milliyet, “kampanyacı gazete” diye anılmaktadır. Gazetenin sağ üst köşesine bir simge konulur: Zap Suyu’nda hastasını karşıdan
karşıya geçirmek isteyen bir köylü, iki
tarafa geçmek için gerilmiş çelik halatı
kullanırken fotoğraflanmıştır. Bağışlar
yeterli miktara ulaştığında köprüyü
yapmak için yola koyulurlar. Yedisinin
İTÜ’lü olduğu seksen dört gencin katıldığı bu etkinlikte Yılmaz’ı ilgilendiren arkadaşlarını sağ salim götürmek,
kendi tabiriyle ele güne rezil olmadan
köprüyü yapıp dönmektir. Yaz tatili ile
4,5 aylık bir sürede 63 metrelik köprü
yaparak bunu başardıklarını söylerken
Yaşar Bey’in gözleri parlıyordu.
Köprünün bombalanarak yıkılması ve
yakın zamanda tekrar bir kampanya ile
yapılması hakkında:“Mühendislerin
aldığı eğitim soru sormak, araştırma yapmak. Hedef, nedeni ve nasılı
öğrenmektir. Devrimci lafını gören
adam, benim çocukluğumda akılsızlı-
ğımla Aziz Nesin’in oteline taş atmam
gibi aynı bilinç seviyesinde. Oradan
terörist geçiyor deniyor, bizim köprünün hemen aşağısına da köprü yapmış
devlet. Biz ulaşım çözümü için değil,
kamuoyunun dikkatini çekmek için
yaptık. Yoksa köprü gibi muhteşem
mühendislik yapılarına karşı değiliz.
Ben mühendisim, en güzel mühendislik yapılarının Türkiye’de yapılmasını
isterim. Tekrar köprünün yapılması
güzel. Belediyeler ve bazı aydınlar destek olmuş, o sırada yurt dışında olduğum için katılamadım.” dedi.
Tarihi eserlerimize sahip çıktı
Her yaptığı eylemde antiemperyalist
bir yön olduğunu savunurken, yeni
projesi ile ülkemizden kaçırılan tarihi eserleri geri getirmek istediğini
söyledi. Üç yıl önce Kültür Bakanına
mektup yazarak;. tarihi eserlerimizi geri istemeyi, vermeyenin kazısını
durdurmayı önerdi. “Efes’i 150 yıldır
Avurturyalılar kazıyor ve ülkelerinde
Efesus diye müze var. Hiç çekinmiyorlar bizden. Peki, tam tersi olsaydı;
bizim Viyana müzemiz olsaydı onların
aydınları, devlet adamları ses çıkarmaz
mıydı?” diyerek konuyu yetkililere bı-
BİRAND
Cesur bir insan daha aramızdan ayrıldı.
Yaşamıyla, mesleki duruşuyla, karakteriyle kimilerinin saygısını kazanmış, kimilerinin ise eleştiri oklarına maruz kalmış
ama herşeye rağmen yapılamaz denileni
yapmış, söylenemez denileni söylemiş bir
insan aramızdan ayrıldı.
Mehmet Ali Birand…
***
‘En büyük korkum standart bir insan olmak’ diyen Birand’ın cenaze töreni de
standartların dışına çıkmayı başardı. Toplumun her kesiminden insan, Mehmet Ali
Birand’ın yasıyla 18 Ocak 2013’de Teşvikiye Camii’nde toplandı.
Sanatçılar, siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler, iş adamları, ev hanımları…
Sağcılar, solcular, komünistler, ulusalcılar,
İslamcılar, Ateistler, Türkler, Kürtler, Ermeniler, Gürcüler…
Kısacası, bir Türkiye Mozaiği, bir Mehmet
Ali Birand Mozaiği.
***
20 yılını NATO’nun merkezinin bulunduğu Brüksel’de geçirdi.
Moskova’da ilk olarak bir Türk gazetesinin
rakıyor ve bu yaptıklarını devrimci bir
tepki değil, bir yurtseverlik olarak kabul ediyor.
Çalışmalarının ardından Avusturya
Kültür Bakanlığı, Yaşar Yılmaz’ı Salzburg’taki Mozart Üniversitesi “Antik
Çağda Akustik ve Ses Dağılımı” konusunda konuşma yapmaya çağırdı. Bugüne kadar bilinmeyen 2 önemli bulgu
keşfetti. İlki sesin iletilmesiydi: Sahnedeki oyuncu, şarkıcı, konuşmacı ya
da müzik aletinden çıkan sesin 20-25
bin kişilik açık hava tiyatrosunun en
uzak basamaktaki izleyiciye kadar gidebilmesini, o dönemin mühendisleri
orta yola “sırtlı koltuklar” yerleştirerek
sağlamışlardı. Ses, koltuğun sırtlığına
çarpıp yukarı basamağa kadar çıkabiliyordu. İkinci buluş ise bugüne kadar
düşünüldüğü gibi ilk tiyatro Antik Yunan uygarlığı döneminde değil, Erken
Dönem medeniyetleri döneminde yapılmıştı ve ilk açık hava tiyatroları taş
değil ahşaptı.
Bulduğu birkaç eser:
New York Metropolitan Müzesi:
Sardes'ten (Salihli) sütun ve diğer eserler, Bergama'dan büyük bronz heykel,
Devrimci Gençlik Köprüsü - Zap Suyu
Dağhan Günhan
[email protected]
temsilciliğini kurdu.
PKK lideri Abdullah Öcalan’la yaptığı röportaj büyük tartışma yarattı. Bir taraftan
PKK propagandası yapmakla suçlanırken,
diğer taraftan o PKK’yı objektif bir şekilde Türkiye’ye tanıttığı için kendiyle gurur
duydu.
Zamanının Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat’la, ‘Demir Leydi’ olarak da
anılan İngiliz Başbakanı Thatcher’la, ABD
Başkanı Bush’la, İtalyan sinema oyuncusu
Sophia Loren’le, İngiliz futbolcu David
Beckham’la ve daha niceleriyle röportaj
yaparak uluslararası bir gazeteci olduğunu
bütün dünyaya gösterdi.
Her zaman Türkiye’nin yararına birşeyler
yapmak istedi, ülkesine gerçekleri -hatta
konuşulmaya korkulan gerçekleri- objektif bir bakış açısıyla sunmak için elinden
geleni yaptı.
Bir röportajından da belirttiği gibi her zaman liberal, demokrat, samimi ve dürüst
bir insan olarak anılmak isterdi.
Türkiye; güleç yüzlü, gafları ve saatleri kadar renkli karakteriyle tanınan haber sunucusunu kaybetti.
Mehmet Ali Birand…
NUR İÇİNDE YAT.
Priyene, Milet ve Efes'ten heykeller,
mermer lahitler, Kültepe'den (Kayseri)
Sümer-Asur dönemi eserleri.
Ephesus Müzesi : 50 m'ye yakın mermer duvar frizleri Efes'ten giden binlerce eser.
Berlin Pergamon (Bergama) Müzesi
: Büyüktapınak, Milet ve Priyene'den
tapınaklar, Zincirli'den Hitit tapınağı,
Hattuşaş'dan heykeller, 33 metreye 14
metrelik dev boyutlu Milet pazaryeri
giriş duvarı ve Selçuklu dönemi camilerine ait eserler.
Danimarka Ulusal Müzesi: Troya eserleri.
23 Şubat 2013 Cumartesi
saat: 15.00
Konuk: Sn. Yaşar YILMAZ
Konu: Zap Suyu Devrimci Gençlik
Köprüsü (1969)
Organizasyon: Ankara İTÜ Evi
İTÜ’den ücretsiz katılım için:
[email protected]
Röportaj: Fatih Avcı, Selçuk Keser,
Serdar Erbay
10
10
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
BİLİM - TEKNOLOJİ
Aysel Merve Topaloğlu
[email protected]
BİR BAŞKA
DÜNYA
Nasa’daki Kepler uzay teleskobundan alınan
verilere dayanarak yapılan hesaplamalar,
Dünya’ya en benzer gezegenin 13 ışık yılı
uzaklıkta bulunabileceğini ortaya koydu.
Harvard-Smithsonian Center for Astrophysics (CfA)
araştırma merkezinden astronomlar Kepler uzay teleskobundan elde ettikleri halka açık verilerle yaptıkları hesaplamalar sonucunda, Dünya’dan 13 ışık yılı uzaklıkta Dünya benzeri bir gezegenin olabileceğini gösterdi.
Araştırma heyetinin başı Harvard Üniversitesi astronomlarından Courtney Dressing ve ekibi öncelikle kırmızı cüce yıldızları belirlemek amacıyla teleskobun saptadığı 158
bin hedef yıldızı ayıkladı. Ardından yıldızları analiz ederek büyüklüklerini ve ısılarını daha kesinleştirildi. Böylece
kırmızı cücelerin yörüngesinde Dünya benzeri 95 gezegen
saptandı. Bu adaylardan sadece 3’ünün yeterince sıcak ve
hemen hemen Dünya büyüklüğünde olduğu belirlendi.
HAREKET
EDEREK
MÜZİK
YAPMAK
Tasarımcı Pietr-Jan Pietr tarafından tasarlanan “Sound on Intuition” adı verilen 5 parçalık basit enstrüman seti ile artık müzik yapmak çok kolay!
İnsanların doğal hareketleriyle müzik yapabilmesi fikri,
tasarımcının aklına Eindhoven Tasarım Akademisi’ndeki
bitirme tezi üzerine çalışırken geldi.
Enstrüman çalmayı öğrenen bir insan, beden hareketlerini
çaldığı enstrümana adapte eder. Flütçünün parmaklarında,
davulcunun el-ayak koordinasyonunda ustalaşması gibi.
Sound on Intuition enstrümanlarında öğrenme kısmına
gerek kalmadan direkt müzik yapılabilmesi amaçlandı.
The Wob – Dokunmaya bile gerek olmadan, sensör yardımıyla hareketin dalgaları emiliyor.
The Fngr – Baş parmağa takılıp her bir vuruşu, parmaktaki
bükülmeleri algılıyor.
The Scan – Herhangi bir yüzeye yazılan, çizilen her şeyi tarayıp elektronik bip sesleri çıkartıyor.
The Kick – Ayağa sarılan bir sensör; dijital davul sesi veriyor.
The Heart – kalp atışlarını algılayan bir steteskop; seçime
göre davul, bas vb. ritm veriyor.
İstatistik olarak ise yalnızca %6’sının yaşama elverişli olduğu sonucuna varıldı.
Güneş’e en yakın yıldızların %75’i kırmızı cücelerden oluştuğundan, ekip tarafından yapılan hesaplamalar sonucunda Dünya’ya en yakın Dünya benzeri bir gezegenin 13
ışık yılı uzakta olması gerektiği ortaya kondu.
Araştırma heyeti başkanı Courtney Dressing ABD’nin
Massachusetts eyaletine bağlı Cambridge kentinde düzenlenen basın toplantısında, ''Dünya'ya benzeyen bir
gezegen bulmak için çok büyük mesafeleri araştırmamız
gerektiğini düşünürdük. Şimdiyse başka bir Dünya'nın
belki de arka bahçemizde, yerinin belirlenmesini beklediğini fark ettik'' diye konuştu.
RENK KÖRLÜĞÜNÜ GÖZLÜKLE AŞMAK
Boise State Üniversitesi 2AI Labortuvarları’ndaki bilim insanları, genellikle erkeklerde görülen renk körlüğünü ortadan kaldıracak gözlükler geliştirdi.
Renk körlüğünün tedavisi için gözlük geliştirme üzerine
2006’dan beri nörobiyolog Dr. M. Changizi ekibiyle çalışıyor. “Renkleri görmenin, renkler ve kanın fizyolojik ilişkisine dayandığı” teorisini benimseyen ekip, oksijenleşmiş
kanı daha keskin gösteren gözlük geliştirmeye yöneldi.
Gözlük, derideki oksijenleşmeyi ayırt ederek, hemoglobin
yoğunluğu değişiminin algılanmasını saf dışı bırakıyor. Bu
filtreleme, kırmızı-yeşil ayrımını keskinleştiriyor. Fakat
gözlükler takılıyken sarı-mavi ayrımı güçleşiyor. Ekip şimdi bu ayrımını da hiç etkilemeden net bir çözüm üretmeyi
amaçlıyor.
2AILabs üç farklı gözlük
üretti:
Oxy-Iso: Renk Körlüğü için
Hemo-Iso: Travma detektörü; hemoglobin yoğunluğunu gözlemliyor.
Oxy-Amp: Oxy- ve HemoIso’nun özelliklerine sahip,
kandaki oksijen seviyesinin
görünürlüğünü iyileştiren
gözlük, klinik amaçlı ve piyasa değeri 297 Dolar.
METİLCİVAYA KARŞI ATILAN BÜYÜK ADIM
Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı,
doğada bakterilerdeki, inorganik
cıvadan zehirli organik metilcıva
oluşumunda etkili olan iki geni
saptayarak insan sağlığı ve çevre
için büyük bir adım attı.
Bakteriler tarafından inorganik cıvanın daha zehirli hali olan organik
metilcıvaya dönüştürülmesi bilim
adamlarının kafasını kurcalayan sorunlardan biridir.
Metilcıva, doğada en çok karşılaşılan ve besin zincirinde biriken bir
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
11
11
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
KÜLTÜR - SANAT
Facebook Bize Ne Yaptın?!
Facebook hesabınızı kapatmak için 8 neden var.
Günümüzde Facebook’ta kullanıcı
hesabı olmayan bir insana “garip”
yakıştırması yapılır. Eğer bir sosyal
paylaşım sitesinde hesabınız yoksa
fotoğraflarınızı, başarılarınızı ve ilişkilerinizi paylaşabilecek bir alanınız
yok demektir. Aslında Facebook insan hayatında bir çok zarar meydana
getirir. Mashable isimli sosyal medya
haber platformu, Facebook hesaplarını kapatmak için 8 neden sıraladı.
1. Bilinçsiz bağımlılık
İnsanlar Facebook’a bağımlı olduklarının farkında değil. Araştırmaya
göre bir gün içinde Facebook’ta geçirilen süreler kadınlarda 81 dakika,
erkeklerde 64 dakika. Araştırma sonucunda bu durumun en kötü yanı
ise, insanların Facebook’ta zamanın
nasıl geçtiğini anlamadığı.
2. Özgüvenin yok olması
Kullanıcıların kendilerine olan güveninin arkadaşlarının fotoğraflarına
baktıkça azaldığı gözlendi. Kendilerinden memnun olamama, arkadaşlarının vücutlarını kıskanma, çirkin
hissetme, hatta içine kapanıklık vb.
durumların belirmesinin yanı sıra,
özellikle genç kullanıcılarda uyku
problemleri, yeme bozukluğu ve narsizm ortaya çıktığı bulgular arasında.
3. İş arayışı
Araştırma, iş verenlerin %90’ının
başvuran adayların Facebook profillerini incelediklerini ve başvuruların
%69’unun profil içeriklerinden dolayı reddedildiğini gösterdi. Bu durumda Facebook hesabını kapatmak
da maalesef bir çözüm değil. Çünkü
bazı iş verenler Facebook’ta profili
olmayan birini psikopat ve asosyal
olarak görüyor.
4. Okul başvuruları
İnsanların artık bilgisayarda herhangi bir başvuru formunu kısa sürede
dolduramadığı görüldü. Özellikle
kişinin akademik hayatını ilgilendiren kararlar alırken, her 5 saniyede
bir Facebook’u kontrol edip sayfasını
güncellemesinin süreci oldukça yavaşlattığı gözlendi.
5. Ayrılık acısı
Araştırmada, kötü bir ayrılık yaşayanlar Facebook profillerinde acı
organik cıva bileşiğidir. İnsan sağlığı
açısından çok zararlı olan bu bileşik
özellikle balıklarda çok birikir.
Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı’nda
kimya, hesaplamalı biyoloji, mikrobiyoloji, nötron bilimi, biyokimya ve
bakteri genetiği üzerine uzman bilim
adamlarından oluşan bir takım tarafından gen dizilişlerinde kimyasal
prensiplerin incelenmesi ışığında,
metilcıva üretiminde etken iki gen
tespit edildi (hgcA ve hgcB).
Araştırmacılar, laboratuvar ortamın-
dolu iletiler paylaşırken, diğer kullanıcıların bu iletileri görmek istemediği görüldü. Eski sevgilisini sürekli
Facebook’ta kontrol eden kullanıcıların ayrılığı aşma sürecini yavaşlattığı
ve bu durumun ağır psikolojik sorunlara sebebiyet verdiği belirlendi.
6. Facebook kıskançlığı
Bir ayrılık yaşamayan bireylerin ise
Facebook’ta sadece mutlu anlarını
paylaştığı gözlendi. Bu paylaşımlara
maruz kalan kişiler daha olumsuz
düşünmeye itildiği için kıskançlık ve
mutsuzluk gibi olumsuz durumların
ortaya çıktığı kaydedildi. Facebook’ta
yaşanan bu kıskançlığın, dedikodu ve
akran istismarına da sebep olabildiği
anlaşıldı.
7. Sınav Zamanı
Araştırma sürecinde, öğrencilerin özellikle sınav zamanında Facebook’ta
daha çok zaman öldürmesi dikkat
çekti. Ders çalışmak yerine 5 dakikada bir Facebook’u kontrol etmenin
ve konuşma penceresinde çevrimiçi
olan kişilerle konuşup komik paylaşımları takip etmenin öğrencilerin
sınav sonuçlarında çok büyük düşüşlere sebep olduğu anlaşıldı. Ayrıca
öğrencilerin sınav dönemlerinde, sınavlarla ilgili özeleştirel paylaşımlarda bulunmasına karşın, Facebook’tan
uzaklaşamadıkları belirtildi.
8. Özel yaşamın korunması
Facebook’taki bireysel bilgilerin, fotoğrafların vb. paylaşımların gizliliğinin kullanıcılar için çok önemli olduğuna değinildi. Ancak gün geçtikçe
“gizlilik” perdesi Facebook yönetimi
tarafından daha çok aralanıyor. Yeni
geliştirilen ‘Graph Search’ adındaki
arama motoru ile kullanıcılar artık
arkadaşlarının yıllar önce beğendiği sayfalara, fotoğraflara ve iletilere
ulaşabilecek. Bu bilgiler ise özellikle
reklam verenlerin işine yarayacak.
Bu açıklama üzerine, araştırma grubunda “O zaman Facebook’taki her
şeyimi silerim” düşüncesini savunanlar oldu. Fakat unutmayın, internette
hiçbir şey asla tamamen yok olmaz.
da iki suş bakterinin her birinden,
iki geni sildi. Bakterilerin metilcıva
üretme yeteneklerinin kaybolduğu
gözlendi. Genlerin yeniden eklenmesi sonucunda, bakterilerin tekrar
metilcıva üretebildikleri belirlendi.
Elde edilen bilgi, bilim adamlarının
dönüşüm işlemlerinde sorumlu olan
proteinleri öğrenip, bu aktiviteleri
kontrol edebilmesi açısından oldukça
önemli. Böylece çevredeki metilcıva
birkiminin sınırlandırılması gelecekte mümkün olabilecek.
BİR DÖNEMİN TAHRİBİ
Paris’teki Louvre Müzesi’nin Lens
kentindeki binasında bulunan “La
Liberté guidant le peuple (Halka
Önderlik eden Hürriyet)” tablosu, 11 Eylül saldırıları için soruşturma açılmasını isteyen "AE911"
grubu tarafından saldırıya uğradı.
Eugene Delacroix tarafından resmedilen, tüm dünyanın Fransız
Devrimi’nin simgesi olarak kabul
ettiği 183 yıllık “Halka Önderlik
eden Hürriyet” tablosuna 28 yaşındaki bir ziyaretçi kadın tarafından
30 santimetre uzunluğunda ve 6
santimetre genişliğinde “AE911”
harf ve rakamları yazıldı. Olay gerçekleştikten sonra eylemci, müze
görevlilerince gözaltına alındı.
“AE911”
ifadesinin
ABD
Kongresi’ne 11 Eylül saldırılarıyla
ilgili soruşturma açılması talebinde
bulunan grubun adı olduğu öğrenildi. Grup, yürüttüğü kampanyada 1.768 mimar ve mühendis ile
birlikte 16.000 vatandaşın imzasını
toplamıştı. Fransa’nın da sembolü
olan tablonun, bu grup tarafından
saldırıya uğramış olması Fransız
basınında yoğun ilgi gördü.
“Halka Önderlik eden Hürriyet”
Avrasya Boat Show Yuvaya Geri Döndü
tablosunda, bir elinde Fransız bayrağı diğer elinde bir tüfek taşıyan
özgürlüğü simgelen bir kadın yürümekte ve peşinden gelen devrimcilere barikatları aşmada öncülük
etmektedir. Yırtık elbiseli, göğsü ve
ayakları çıplak, başındaysa özgürlüğün sembolü Frigya başlığı vardır.
Bir yanındaki ellerinde tabancalar
taşıyan 10-12 yaşlarındaki çocuk,
yoksulluğu temsil etmektedir. Öbür
yanındaki eli tüfekli, silindir şapkalı
adam ise burjuvaziyi temsil etmektedir. Şehir çatışma içinde, yerde
yaralılarla ölüler bulunmaktadır. Bu
tablo, modern resim sanatının ilk
politik çalışması kabul edilir.
Zarar gören tarihi tablonun eski
haline getirilmesi için Louve
Müzesi’nin çalışma başlattığı bildirildi.
Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu
Dünyanın karada yapılan ikinci
büyük tekne ve yat fuarı olan CNR
Avrasya Boat Show, bir yıl aradan
sonra evine geri döndü. 15-24 Şubat
12. !f İstanbul (Festival)
Tarihler: 12 - 24 Şubat 2013
Ücret: 7 - 16 TL
Telefon: 0212 465 74 74
Web Adresi: www.cnrexpo.com
12. !f İstanbul Uluslararası
Bağımsız Filmler Festivali,
14-24 Şubat tarihleri arasında
İstanbul’da Beyoğlu Cinemaximum Fitaş, İstinye Park Cinemaximum, Cinemaximum
Budak gerçekleşecek.
Festivalin biletleri 1-3 Şubat tarihlerinde İstanbul’da
indirimli ön satışa çıkacak.
MyBilet’ten satın alınacak
festival biletlerinde geçen yılın
fiyatları uygulanacak.
!f İstanbul’un söyleşili, atölyeli
PEN 2013 Öykü Ödülü’nü
kazanan usta yazar Leylâ Erbil odaklı Dünya Öykü Günü
etkinliği 14 Şubat’da İstanbul
Fransız Kültür Merkezi’nde
yapıldı.
Ödül töreninin yapıldığı
etkinlikte Leyla Erbil'in
hazırladığı Dünya Öykü
Günü Bildirisi de okundu.
etkinlikleri festivale ve !fçilerin dünyasına hareket katacak. Bu yıl festivalin etkinlik
mekânları İstanbul’da SALT
Beyoğlu, Açık Sinema, Cezayir, Maçka G-Mall, Ankara’da
ODTÜ GİSAM olacak.
!f İstanbul yılın en çok beklenen filmlerini Türkiye’de ilk
kez seyirciyle buluşturacak.
Festivalin uluslararası alanda
ses getiren film yarışması
Keş!f yine yılın ilham veren
yönetmenini arayacak.
!f Müzik, müzik filmleri, müziğin mutfağından etkinlikler
ve partilerle İstanbul’un eğlence kültürüne benzersiz renkler
katacak.
Anima (Sergi)
Perili Köşk’te Mekanik Canlılar
Tarihler: 05 Şubat 2013 Salı ~ 14
Nisan 2013 Pazar
Adres: Baltalimanı Hisar Cad.
Perili Köşk No:5 Rumeli Hisarı Sarıyer
İstanbul
Web Adresi: www.borusancontemporary.com
İKSV’DEN 10.000 $ DEĞERİNDE ÖDÜL KAZANIN!
32. İstanbul Film Festivali kapsamında yapılacak olan “Köprüde Buluşmalar – Yapım Aşaması Atölyesi”ne sponsor olan Efes, bu yıl para ödülü
de verecek.
İstanbul Film Festivali kapsamın- Atölyesi”, özellikle filmlerin postda bu yıl 8. kez düzenlenecek olan prodüksiyonlarının tamamlanma“Köprüde Buluşmalar”, sinemacıları sına ve uluslararası tanıtımlarına
bir araya getirecek. “Film Geliştirme destek olmayı amaçlıyor.
Atölyesi” için başvurular sona erdi, Atölye sonunda jüri tarafından
fakat “Yapım Aşaması Atölyesi”ne seçilecek projelere, bu yıl ilk defa
10.000 Amerikan Doları değerinbaşvurular devam ediyor.
“Yapım Aşaması Atölyesi”ne katıl- deki “Efes Ödülü” ve “1000VOLT
mak isteyen uzun metraj kurmaca Post-Prodüksiyon Ödülü” verileceveya belgesel film yapımcıları, 8 ği duyuruldu.
Mart Cuma akşamına kadar ont- İki atölyedeki projelerin ödülleri, 11
[email protected] e-posta Nisan 2013 Perşembe akşamı düzenlenecek bir ödül töreniyle sahipyoluyla başvurabilecek.
Başvurular arasından belirlenecek lerine sunulacak.
filmler atölyeye katılmaya hak kaza- 32. İstanbul Film Festivali, İKSV tanacak. Atölyede dağıtımcı, festival rafından, Akbank sponsorluğunda
temsilcisi ve yapımcılardan oluşan 30 Mart-14 Nisan'da gerçekleştiriuluslararası jüri, filmlerin sunumla- lecek.
rını değerlendirerek, off-line montajlarını izleyecek. “Yapım Aşaması Aysel Merve Topaloğlu / Gümüşsuyu
Avrasya Boat Show (Fuar)
Tarihler: 15 Şubat 2013 Cuma ~ 24
Şubat 2013 Pazar
Adres: CNR EXPO Fuar Merkezi
Yeşilköy Bakırköy İstanbul
Telefon: 0212 465 74 74
Faks: 0212 465 74 76
Web Adresi: www.cnrexpo.com
2013 tarihleri arasında CNR Expo
Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek
fuar denize de açılacak. Fuar alanına
sığmayan 24 metrenin üzerindeki
tekneleri görmek isteyen ziyaretçiler
limuzinle marinaya götürülecek.
Metale can veren Koreli sanatçı Choe
U-Ram, kinetik heykellerinde metal,
reçine, ahşap, kristal, 24 ayar altın
varak, plastik torba, pervane, motor
ve işlemci gibi malzemeler kullanıyor.
Anima sergisi, hareketten akışa, tarihten mirasa, bireyselden ilişkisele,
yaratılmış makinelerden özel anlara
uzanan kavramlara dokunuyor. Sergi,
sanatseverleri, canlı makinelerden
Anima’ya giden yolda, parçaların
toplamından daha büyük bir
bütünü deneyimlemeye ve yaşamın
sınırsızlığını keşfe davet ediyor.
Öldüren Aşk (Hasanaginica) (Opera)
Tarihler: 26-28 Şubat ve 02 Mart 2013
Adres: Kadıköy Süreyya Operası
Bahariye Caddesi Caferağa Mahallesi
Kadıköy İstanbul
Ücret: Tam: 25 TL – 13 TL İndirimli:
12,50 TL – 6,50 TL
Nereden Alınır: Kadıköy Süreyya
Operası Gişesi, Online Satış: dobgm.
gov.tr
Sahneye Koyan: H.Rıza Murat Göksu
Orkestra Şefi: Elşad Bagırov, Emir
Nuhanoviç
Koro Şefi: Gökçen Koray
Konu: Hasan Aga, Bosna surlarındaki
bir savaşta yaralanır ve Biokova
dağındaki çadırda yaralı olarak
yatmaktadır.Hasan Aga’yı annesi ve
kız kardeşi ziyarete gelir. Eşi Fatima
ise evde çocuklarının yanında kalır,
çünkü eski gelenekler bunu emretmektedir. Hasan Aga, sadık karısı
kendisini ziyarete gelmediği için son
derece sinirli ve kırgındır. Eşine mesaj gönderir ve çocuklarını almadan
kalesini terk etmesini ister. Bu mesajı
öğrenen Hasan Aga’nın eşinin erkek
kardeşi Pintoroviç, tüm uğraşlarına
rağmen kız kardeşinin Hasan Aga’nın
evinden defedilmesine engel olamaz.
Bunun üzerine Pintoroviç onu zengin
İmot Kadısı ile evlendirmeye karar
verir. Evlenmeden evvel Fatima,
erkek kardeşinden son bir dilekte
bulunur ve kendisine uzun bir peçe
vermesini ister. Böylelikle Fatima,
düğün alayı ile birlikte eskiden
yaşadığı kalenin önünden geçerken
çocuklarını görmeyecektir. Ne var
ki, çocukları onu tanır ve annelerine
seslenirler. Fatima son bir kez onlara
veda etmek için durduğu sırada,
üzüntüsünden ölür.
NEREYE GİTSEM?
Söylenmemiş Yazılmamış: Dördüncü Sergi
(Sergi)
Tarihler: 25 Ocak 2013 Cuma ~ 06 Mart
2013 Çarşamba
Adres: Borusan Müzik Evi, İstiklal Cad.
Orhan Adlı Apayadın Sok. No: 1 Taksim
Beyoğlu İstanbul
Modernlik Fransa ve Türkiye’den Manzaralar (Sergi)
Tarihler: 16 Ocak 2013 Çarşamba ~ 16
Mayıs 2013 Perşembe
Adres: İstanbul Modern, Meclis-i Mebusan Cad., Liman İşletmeleri Sahası, Antrepo 4, 34433, Karaköy, 34433 Beyoğlu
İstanbul
Nâzım Hikmet’in Yolculuk Fotoğrafları
Sergisi (Sergi)
Tarihler: 30 Ocak 2013 Çarşamba ~ 28
Şubat 2013 Perşembe
Adres: Yapı Kredi Kültür Merkezi, İstiklal
Cad. No: 161-161/A Beyoğlu İstanbul
Hedda Gabler (Tiyatro)
Tarihler: 20 Şubat 2013 Çarşamba ~ 24
Şubat 2013 Pazar
Adres: Üsküdar Musahipzade Celãl Sahnesi, Halk Cad. Kefçedede Mh. Doğancılar Üsküdar İstanbul
Ücret: Tam: 11 TL İndirimli: 7.5 TL
Nereden Alınır: www.ibb.gov.tr/sehirtiyatrolari ve Tiyatro Gişesi
Ölüleri Gömün (Tiyatro)
Tarihler: 26 Şubat 2013 Salı ~ 28 Şubat
2013 Perşembe
Adres: İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir
Sahneleri 1, Şişli Cevahir Alışveriş Merkezi Kat 2 Şişli İstanbul
Ücret: Salon: Tam: 10 TL İndirimli: 6 TL
Balkon: Tam: 6 TL İndirimli: 4 TL
Nereden Alınır: www.dtgm.gov.tr, Tiyatro
gişe
Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk (Tiyatro)
Tarihler: 26 Şubat 2013 Salı ~ 28 Şubat
2013 Perşembe
Adres: İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük
Sahne, İstiklal Cad. No: 13 Atlas Pasajı
Beyoğlu İstanbul
Ücret: Tam: 10 TL Öğrenci: 6 TL Balkon
Tam: 6 TL Balkon Öğrenci: 4 TL
Nereden Alınır: Mybilet, İstanbul Devlet
Tiyatrosu Küçük Sahne gişesi.
Ankara Devlet Opera Balesi – Harem
(Bale)
Tarihler: 15 Nisan 2013 Pazartesi ~ 16
Nisan 2013 Salı, Saat: 21:00
Adres: Tim Show Center, Büyükdere
Caddesi Derbent Mevkii (Darüşşafaka
Kampüsü Yanı) Maslak 344 Sarıyer İstanbul
Ücret: 100 TL, 80 TL, 60 TL, 50 TL, 30 TL
Nereden Alınır: www.biletix.com ve Tiyatro gişe
Happy Happy Together (Dans)
Tarihler: 11 Şubat 2013 Pazartesi ~ 18
Şubat 2013 Pazartesi, Saat: 20:00
Adres: Salon İKSV, Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane 34433 Beyoğlu İstanbul
Ücret: Tam: 34 TL Öğrenci: 22 TL
Nereden Alınır: www.biletix.com ve Salon
İKSV gişe
Sunay Akın Söz Gösterisi (Stand-up)
Tarih: 26 Şubat 2013 Salı, Saat: 21:00
Adres: Trump Towers Mall, Karkuyusu
Sok. Kuştepe Mecidiyeköy Şişli İstanbul
Ücret: Tam: 50 TL Ögrenci: 30 TL
Nereden Alınır: www.biletix.com ve
Trump Towers Mall gişe
12
12
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
KASIM 2012
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
MİZAH
GENEL KÜLTÜR
GEZİ
Yorum
Tekin Karatepe
[email protected]
Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan
Camisi’ni bilmeyen yoktur. Son yıllarda bu camiye dair birçok hikâye türedi. Mimar Sinan - Mihrimah Sultan
- Rüstem Paşa aşk üçgeni üzerine kurulan nice masallar çıktı ortaya. Bazı
yazarların kurgusu olan Mihrimah
romanlarında anlatılanlar gerçek sanılmaya başlandı. Malum hikâyeyi
herkes duymuştur onun için anlatmayacağım ama ya gerçek? Aslında
gerçek hikâyede diğerini aratmayacak
kadar ilginç.
Mihrimah, babasının biricik kızıdır
ve siyasete meyillidir. Kocası Rüstem,
annesi Hürrem ile devlet yönetiminde söz sahibi olması bir yana babasının üzerinde etkisi bayağı çoktur.
Şehzade Mustafa’nın katlinden sonra yeniçeriler bu infazdan Rüstem’i
sorumlu tutmuş ve azledilmesini sağlamışlardır. Yerine Gazi Kara Ahmet
Paşa getirilmiştir sadrazamlığa. Kara
Ahmet Paşa sadrazamlığı zamanında
Gazi Kara Ahmet Paşa Cami - Topkapı
bir cami yaptırmak ister ve bunun için
de bir vakıf kurar. Yapılacak cami için
de yer olarak yüz yıllardır İstanbul’un
Avrupa’ya açılan kapısı olan Edirnekapı’daki tepeyi seçer ve
Mihrimah Sultan Cami - Üsküdar
alır. Bugün nasıl ki işlek bir mevkii
ise o gün de işlektir Edirnekapı. Lakin
kocası azledilen Mihrimah arsaya göz
koyar ve paşanın elinden almaya çalışır. Bu sırada arsanın kendine verilmesi için fetva çıkarttırır. Buna karşı
paşa da durmaz o da bir fetva çıkarttırır kendi lehine. Bu fetvalar savaşı bir
süre devam eder ve en sonunda Ebu
Suud; “Kimin yapacağı külliye halk için daha faydalı olursa arsa onundur”
der. Fetva savaşının galibi Mihrimah
olmuştur. Kara Ahmet Paşa’ya ise, camisi için Topkapı’dan bir yer verilir.
Bu fetva savaşı bir tarafa iki tarafı da
bekleyen daha zorlu günler vardır.
İki caminin mimarı da Mimar
Sinan’dır. Ve inşaatlar başlar. Kara
Ahmet Paşa camisinin inşaatının bittiğini göremeden Mihrimah’ın dolduruşuna gelen Kanuni tarafından
boynu vurdurulur ve inşaat da onun
ölümüyle yarım kalır. Ta’ ki idamın
üzerinden 7 yıl geçtikten sonra Kara
Ahmet Paşa’nın suçsuz olduğu anlaşılana kadar. Bunun üzerine 8 yıl daha
inşaat devam eder ve 1571’de açılır.
Kara Ahmet Paşa’nın camisine karşın
Mihrimah Sultan’ın camisinin inşaatına ara verilmez ama onu da başka
sürprizler beklemektedir. Osmanlı mimarisinde yazılı olmayan bazı
kurallar vardır adap gibi ve herkes
mevkiisince yapı yaptırabilir. Mesela
kimsenin yaptırdığı caminin kubbesi
padişahların yaptırdıklarından büyük
olamaz ya da sadece padişahın yakın
çevresindekiler camilerinde 2 minare
dikebilir. 2’nin üstü zaten padişaha
yakışır altı ise herkese. Ama Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camisi’nin
2 minaresi varken Edirnekapı’dakinde neden 1 tane var. Mihrimah,
Kanuni’nin kızı sonraki padişah 2.
Selim’in ise kardeşi. Yeteri kadar yakın her iki padişaha da. Yoksa öyle
değil mi?
Sarı Selim ile kardeşi şehzade Beyazıt
arasındaki taht mücadelesi bilindik
bir konudur. Mihrimah bu mücadele sırasında yanlış ata oynamış ve
Beyazıt’ı desteklemiştir ama kaderin cilvesi işte tahta Selim çıkar. Selim tahta çıktıktan sonra kardeşinin
Edirnekapı’da yaptırdığı camiden bir
minareyi çıkarttırır. Babası döneminde Üsküdar’a cami yaptırırken
2 minare diktirebilen sultan kardeşi
döneminde Edirnekapı’daki camisini, kardeşine tahta çıkarken 50.000
altın vermesine karşın 2 minareli
yaptıramamıştır. Selim döneminde
de siyasette etkin rol almasına rağmen padişah, ablasının yaptığı hatayı
unutmaması için 2. minareye müsaade etmemiştir.
90’LARDAN HATIRLADIKLARIMIZ: DİZİLER
İnsanlar çoğu zaman bazı şeylere
özlem duyarlar. Bazen özlenen bir
sevgili, bazen bir anne ama hemen
herkesin özlem duyduğu keşke dertsiz tasasız günlere dönebilsek dediği
çocukluk yıllarıdır. Biz de zaman
zaman ‘ Ya çocukluk zamanlarımda
denk gelmişti o, ne izlerdim onu, ne
gülerdik.’ gibi cümleler kullanıyoruz.
İşte bu özlediğimiz çocukluğumuzu
hatırlatan dizilere, filmlere, yiyecek-
Kaygısızlar dizisinden Temel ile Şirin
lere ve birçok şeye çıkarılan sayılarımızda değinmek istedim. Belki bir
nebze olsun eskilerden bahsederken
yüzümüzde bir gülümse belki geçmişi yad etmiş oluruz. Evet birçoğumuz
çocukluk zamanlarını 1980’ lerin son
zamanlarında ve 1900’ lü yıllarda
geçmiştir. Bu sayımızda çocukluğumuzun dizilerinden bahsetmek istedim. En sevilen çocuk dizisi diyebileceğimiz ‘Sesame Street’ in Türkçe
uyarlanması olan Susam Sokağı’dır.
1980’lerin sonu 1990’lı yılların başında TRT de 2 sezon yayınlanan bu
dizi tüm psikologlar ve pedagogların
çocuk gelişiminde , okul öncesi ve
sonrasında dönem için onayını alan
bir yapım olmuştur. Maalesef iki sezon çekilmiştir daha sonra tekrarları
verilerek ekranlarda kalmıştır, günümüzde ise TRT Çocuk’da da yayınlanmıştır. Edi ile Büdü bu dizinin ana
karakterleridir. Büdü, Edi ile yaşamaktadır ve Edi ile sürekli çekişmektedir ;ama Edi’nin çocuksu hallerine
karşın Büdü daha ağırbaşlıdır. Minik
kuş, Kırpık, Kurbağacık, Kurabiye canavarı, Açıkgöz ve gerçek karakterler
de Tahsin usta, Zehra teyze, Nihat
amca, Hakan abi, Sabiha teyze, Zeynep abla vardır. Susam sokağı unutmayacak çocuk dizilerinde arasında
bir klasiklerden olmuştur. Mahallenin Muhtarları 337 bölüm yayınlanarak Türkiye’ nin en uzun süren dizileri arasında yer almaktadır.(5 Ekim
1992-18 Haziran 2002). 1992-1997
yılları arasında Temel (Erkan Can)
yıllarca muhtar beyin kızı Fadime
(Aydan Burhan)’nın peşinden koşar
ve sonunda nişanlanırlar. Tam düğün
günü Fadime ütü yaparken hayallere
dalar ve yangın çıkar, maalesef Fadime bu yangında yanarak vefat eder.
1997-2002 yılları arasında Temel
–Şirin aşkı konu alınır. Şirin ( Esra
Akkaya ), üniversiteyi kazanan yeğenleriyle birlikte İstanbul’ a gelmiştir. Temel Şirin’e aşık olur, sonradan
Şirin de Temel’ i sever. 2002 yılında
yayınlanan bölümde evlenirler ve ikiz
çocuklarının olacağını öğrendikleri
bölümde dizi sona erer. Unutamadığımız diziler arasında Çılgın Bediş
(1996-1999), İnce İnce Yasemince
(Birçok farklı versiyonla televizyonda
yayınlandı.), Deli Yürek (1998-2001),
Çiçek Taksi (1995-2003), Zeyna
Kainatın, Tanrılar tarafından bölüşüldüğü çağlarda, Medusa adında
güzelliğiyle herkesi kıskandıran, aynı zamanda bütün tanrıları kendisine aşık eden bir kız , iki kız kardeşi
ile birlikte Athena'ya ait bir tapınakta yaşarmış. Phorkus ve Keto'nun
kızları olan bu üç kız kardeşten
Medusa'nın haricinde diğer ikisi ölümsüzmüş. Kendi tapınağında yaşayan Medusa’yı gören Athena da kızın
güzelliğinden etkilenmiş ama kendisini daha güzel ve çok daha zeki bulduğu için de pek fazla önemsememiş.
Güçlü ve ölümsüz, büyük
Tanrı Poseidon da
karısı Athena'nın
t ap ı n a ğ ı n d a
yaşayan bu
güzeller
güzeli kızın fark ı n d ay mış ama
Tanrılar
katında
bir ölümlüye aşık
olduğu için
küçümsenmekten korktuğu
için de gizliyormuş
ona olan ilgisini. Poseidon
Medusa’ya olan ilgisini reddetmiş ancak yine de bir türlü çıkaramıyormuş
aklından dünyalar güzeli Medusa'yı.
Sonunda denizlerin büyük tanrısı bu
tutkusuna yenik düşmüş ve bir gün
gizlice girdiği sevgilisi Athena'nın tapınağında, güzeller güzeli Medusa'ya
zorla sahip olmuş. Dünyalar güzeli
Medusa harap bir halde tapınakta
kalmaya devam ediyormuş ama bu
olayı Athena'nın duyması da fazla zaman almamış. Athena, güçlü
Poseidon'un bu yaptığı karşısında
kendisini aşağılanmış hissetmiş ve
Utku SÖNMEZ
[email protected]
ÖLÜMSÜZ MEDUSA
SULTAN’IN
AŞKI
öyle hiddetlenmiş, öyle hiddetlenmiş ki Medusa'yı çok acı bir şekilde
cezalandırmaya karar verip Medusa
ve kız kardeşlerini birer ifrite çevirivermiş. Dünyalar güzeli Medusa ve
kız kardeşlerinin artık yüzleri o kadar çirkinmiş ki kimse bakmaya tahammül edemiyormuş. Medusa'nın
gören herkesi bir mecnuna çeviren,
en ufak bir yelde bile bütün telleri
havalanan o güzelim saçlarının her
bir teli bir yılana dönüşmüş. Bununla da yatışmayan Athena'nın siniri
Medusa'ya yine de bakmaya çalışan
herkesi o bakışların taşa çevirmesini sağlamış. Athena bu cezayla da
yetinmemiş ve
Medusa'yı öldürmek için
Pe r s e u s ' l a
yani üvey
k ard e ş i y le işbirliği
yaparak
Medusa'nın
kafasını kesmeye karar
vermiş.Perseus
üvey kız kardeşinin bu isteğini
hemen yerine getirerek
ışıltılar saçıp insanların gözlerini kamaştıran keskin kılıcını savurduğu gibi zavallı Medusa'nın yılan
saçlı kafasını bedeninden ayırıvermiş. Ardından Perseus Medusa'nın
kesik kafasını alır gider. Athena ise
Medusa'nın derisini yüzüp Aegis'in
markası yapar. İki damla kanını kral
Erichthonius'a hediye eder. Bu iki
damla kandan biri öldürücü zehirdir,
diğeri ise panzehirdir, tüm hastalıklara deva olmaktadır.
(1995-2001), Ruhsar (1998-2001)
gibi daha birçok dizi yayınlanmış ve
oçukluğumuzda bizi de
televizyona kitleyen sevdiğimiz diziler olmuştur.
Nur Dilara Kılıç
/ Gümüşsuyu
ka
ri
ka
tür
0
Ceyda Baş / Taşkışla
4
Susam Sokağı
dizisi
karakterleri
3
0
0
5
3 0
5
13
13
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
3
4 3 4
3
0
3
3
3
7
6
3
9
9
6
8
9
2
9
6
9
0 0
7
0 0 8
3
6
7
9
9
4
8
3
6
4
4
4
4
5
3
4
0
8
5
0
1
0
2
0
5
2
5
3
2
4
4
4
3
4
5
9
0 3 4
4
0
6
4 4 4
1
4
5 4
3
5
5
6
3
6
3
3
7 0
5
4
3 4
3
3
3
4
4
6 5 4
5
0 0 8
8
8
5
6
6
5
0
Komşu
Karalamaca
3
Her rakam, kendi bulunduğu karenin ve/
veya etrafındaki karelerin (çaprazlar dahil)
kaç tanesinin karalanması gerektiğini gösteriyor. (Sıfır bulunan karelerin kendileri
karalanmayacak)
Hazırlayan: Aysel Merve Topaloğlu
/ Gümüşsuyu
CEVAP:
14
14
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ARIYORUM
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
KASIM 2012
BASIN-YAYIN KULÜBÜ
ŞUBAT 2013
SPOR
İSMAİL ŞENOL: NTVSpor jokerlerinden sadece biri.
Küçüklüğünden beri sporla ilgilenen İsmail Şenol; gençliğinde lisanslı olarak atletizm ve
futbol ile de ilgilenmesinin yanı sıra basketbolu da çok sevdiğini belirtti. Karşıyakalı olmasının verdiği spor kültürü ile ilgisinin daha da arttığı spor spikerliğine yöneldi.
Yeditepe Üniversite'sinde turizm
işletmeciliği okuduğu dönemde
basketbol severler federasyonunun
sitesinde Murat Murathanoğlu'nun
yönetimindeki bir makale yarışmasını kazandı. Kazandıktan sonra
orada yazmaya başladı. Fanatik Basket, Altıncı Adam dergilerinde yazdı,
editörlük yaptı. Sonrasında Slam dergisinden teklif geldi. Röportajımızda
Şenol’a mesleğini sorduk:
NTV Spor spikerleri tıpkı bir joker
kart gibi gerektiği anda gerekli yere
entegre oluyorlar? Bu durum biraz
yorucu olmuyor mu?
Yoğunluk var, ama bu NTV Spor ile
alakalı bir şey; burada yapmak zorundasınız, onu beğenmiyorum bunu
yapamam diye bir şey yok. Bu işin tanımı şudur: "Spor gazetecisi olmak."
Ben yardımcı editördüm buraya geldiğimde; sonra editör oldum; sonra
televizyona haber yapmaya başladık
ve istihbarat olayları biraz daha arttı
muhabirliğe yardımcı olduk; sonrasında yayına ihtiyaç oldu; nerede ihtiyaç varsa onu yapıyoruz önemli olan
yayının iyi olması. NTV Spor’daki
herkes buraya girerken önemli aşamalardan geçiyor. Ve herkes çok kaliteli olduğu için neye ihtiyaç varsa o
sırada onu yapıyor, herkes birbirinin
kademesine giriyor. Sadece oturup
bir spor sohbeti yaptığında bile kendine çok şey katabileceğin insanlar
çalışıyor.
Dinleyicilerin beklentilerini karşılamayı hangi noktada tutuyorsunuz?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var;
eleştiriler ve beklentiler üzerinden,
bu işin uzmanları haricinde olanları söylüyorum, onların istediklerini
yapmaya çalışırsan kendini kaybedersin. Benim nasıl maç anlattığımı
eleştirmek için benimle başka bir
maç izlemesi lazım, orada benim nasıl davrandığımı görmesi lazım. Evet
kabul ediyorum özellikle 'underdog'
denen daha zayıf takımlara karşı
bir heyecanım var, maç izlerken de
heyecanlanıyorum ani tepkiler veriyorum haliyle maçta da aynı şeyler
oluyor. Espri konusunu bilmiyorum
o konuda çok yetenekli değilim Emre
Gönlüşen daha iyi, daha az espri yapmaya çalışıyorum. NBA yayınında
biraz daha rahattık fakat Euroleague
çok fazla bunları kaldırıcak yayınlar
değil.
NBA basketboluyla Avrupa basketbolu arasındaki en belirgin fark
nedir?
Yoğunluk diyebilirim. Mücadelenin
sertliği. NBA’da normal sezonda işler
biraz farklı ilerliyor, haftada üç dört
maç yapan oyuncunun kendisini tekrardan diğer maça konsantre etmesi
fiziki durumu farklı oluyor hemde o
yolculukların getirdiği yorgunluklar
oluyor. Maç seçme olayları daha fazla.
En büyük örneğini Türkiye'ye gelen
NBA oyuncuları için yaşayabiliyoruz.
Onlar için kaçan bir şut veya alamadığı bir ribaund "Tüh, ama olsun bir
sonraki pozisyonda alabilirim." olabilir ama Avrupa baskebolu öyle değil. Her ribaundun her perdelemenin
çok büyük önemi var. Avrupa basketbolunda daha detaycı ve farklı bir
yapıda olmak zorundasınız. Avrupa
basketbolunda antrenörlerin daha ön
planda olması ikili oyuna az yer verilmesinin önemli bir nedeni; zaten en
yetenekliler, birebir oyun oynayabilecek Avrupalılar NBA'e gidiyor.
yıl sonra birlikte maç anlattık. Benim
için çok çok başka bir duyguydu, bildiğim şeylerin çoğunu ondan öğrendim.
Size buraya gelmenizde etkisi olan
NTV Spor gazetecileri kimler?
Kaan Kural benim buraya gelmemdeki bir numaralı sebeptir çünkü ben,
Altıncı Adam ve Basketbolseverler’de
yazarken NBA Türkiye dergisi açılacaktı ve ben oradan bir teklif almıştım. Orasıyla anlaşma noktasına
gelmiştik ki Kaan Kural beni aradı:
"Hiçbir yere gitmiyorsun buraya geliyorsun. Slam Dergisi’ni getirdik, bir
ekip oluşturduk sen de buraya geliyorsun.” dedi. Ben de her şeyi bırakıp
buraya geldim. Murat Abi ile de buraya geldikten sonra daha da iyi olduk.
Üniversiteye ilk geldiğim yıl Ayazağa
Kampüsü’nde İTÜ-Karşıyaka maçını
izlemeye gitmiştim. Murat Abi’nin
yanına gidip: "Abi, ben sizi çok beğeniyorum, gerçekten tebrik ediyorum
yaptığınız işi, bunu söylemek istedim" deyip, yanına gitmiştim. Bir kaç
Lakers maçlarını taraflı anlattığınıza dair bir kanı var bir kesimde?
Ben mi!? Ben Atlanta'lıyım.Çok açıkça söyleyeyim ben doğma büyüme
Karşıyakalıyım. NBA’de Atlanta’yı tutuyorum; bunları zaten hiçbir zaman
saklamadım. Ne olursa olsun bu iş
benim hayalim, hayalimi yaşıyorum.
Tuttuğumu düşündükleri takımı kayırmak için, çocukluktan beri hayalini kurduğum işi tehlikeye atmam.
Geride olan takım öne geçtiğinde her
maçta o yöne doğru bir kayma vardır
doğal olarak. Heyecan artar.
İstanbul Teknik Üniversitesi
BUZ HOKEYİ TAKIMI
İTÜ Buz Hokeyi Takımı, 2011-2012 güz döneminde kuruldu. Buz
hokeyinin sadece erkek sporu olmadığını savunan ekip, kız takımını da kurdu. Yaklaşık 30 aktif üyesi bulunmakta dır.
İTÜ Buz Hokeyi Takımı yeni
kurulan bir oluşum olduğundan dolayı lig
ve bunun gibi organizasyonlarda
daha mücadele
edebilme imkanı elde edemedi. Mayıs
ayında düzenlenecek olan
üniversiteler
arası oyunlarda okul takımı
adına mücadele
etmek için katılacak
ve en iyi dereceyi elde etmeye çalışacaklar.
Takım, okulların açık olduğu dönemde vize ve final haftası gibi öğrencilerin yoğun olduğu haftalar dışında
her hafta çarşamba günleri antrenmanlarını sürdürmekte olup, ikinci
antrenmanlara da pazartesi günleri
başlayacaktır. Bu antrenmanlar Levent’teki Metrocity AVM buz pistinde gerçekleştirilmektedir.
“En iyi kulüplerden biriyiz”
Takım üyeleri: “Okul takımları içerisinde çok yeni kurulmamıza ve diğer
kulüpler gibi ne okuldan ne de başka
sponsorlardan destek almamamıza
rağmen sürekli gelişmekte olan en iyi
kulüplerden biriyiz ve bu konuda iddialıyız. Bu gelişime daha fazla ivme
kazandırabilmek için sponsor arayışı
içindeyiz.” diyerek takımlarının iddialı olduğunu ve sponso arayışlarını
dile getirdiler.
Anıl Güler / Ayazağa
Anıl Güler
[email protected]
Müzik grubunuz hakkında biraz
bilgi alabilir miyiz?
Buzzer Beaters adlı müzik grubumuz
var. Haftada bir stüdyoya girelim
diye düşündüğümüz bir olaydı. Ayda bir konserlerimiz var. Yine NTV
Spor’dan ekibimizin oluşturduğu;
Onur Tuğrul ve Berk Halimoğlu. Dışarıdan da iki ortak arkadaşımız var.
İsmail Şenol’a göre Michael Jordan’ın
bu oyunda yeri bambaşka, Türk oyuncu olarak da Hidayet Türkoğlu’nu
unutmamak gerek. Basketbol koçlarının ise futbol antrenörlerinden daha
çok sahaya müdahale etme şansının
olduğunu belirtirken; en favori koçlar
olarak ise Gregg Popovich ve Oktay
Mahmuti’yi gösterdi.
FUTSAL TURNUVASI
Atatürk ve Cumhuriyet Spor
Şenlikleri kapsamında KadınErkek Salon Futbolu Turnuvası
13 Aralık Perşembe günü başladı ve turnuvada 15 takım mücadele etti.
Finalin adı BEB-EEB
Beden Eğitimi Bölümü (BEB)’nün
attığı ilk gol kural ihlali gerekçesiyle sayılmadı. Elektrik ve Elektronik
Bölümü(EEB)’nün maça ilgisi oldukça yoğundu . Bir çok hoca ve öğrenci
tribüne destek olmaya geldi. Maçın
sonucu BEB 5-3 EEB olarak belirlendi. BEB, nağmağlup şampiyon olmayı
başardı.
13 aktif takım, 100 civarı oyuncu ve
bunların 40’a yakını kadın oyunculardan oluştu. Toplam 24 maç yapıldı.
KURALLAR :
Mutlaka sahada her iki takımda da
en az iki bayan olma kuralı vardır.
Herhangi bir takımın bayan oyuncu
sayısı 1’e düşerse hükmen mağlup
sayılır. Şut atmak bayan oyuncuları
korumak adına yasaktır.
Ödül Töreni:
Turnuvanın en centilmen takımı:
Personel Daire Başkanlığı
1. Beden Eğitimi Bölümü
2.Elektrik Elektronik Bölümü
3.Okay Lab
Gol “kraliçesi”: Ece Tekin - Gemi İnşaat 3.sınıf öğrencisi.
Ayşegül Dilşad Dağtekin / Ayazağa
İLETİŞİM:
0545 EĞLENCE-3453623
0507 786 72 05
15
ARIYORUM İTÜ GAZETESİ YAYIN KURULU
Genel Yayın Yönetmeni
Serdar Erbay
Görsel Yönetmen
Baran Serdar Sarıoğlu
Yayın Danışmanı
Fatih Avcı
Haber Şefi
Anıl Güler
Tasarım
Batuhan Hoştaş
Dağıtım
Kamil Can Erdem
Yazı İşleri
Damla Bayrak
Reklam
Ferit Çağlar Gündüz
Haber Kurulu
Aysel Merve Topaloğlu, Ceyda Baş, Dağhan Günhan, Dilşad Dağtekin, Gizem
Akın, İlknur İlhan, Müge Şenel, Nur Dilara Kılıç, Oğuz Onur Kul, Okan
Bircan, Pınar Bahar Çelebi, Seden Gamze Çelikkol, Selçuk Keser, Sena Kıral,
Şeyda Albayrak, Tekin Karatepe, Uğurcan Acar, Volkan Zengin.
İTÜ BASIN YAYIN KULÜBÜ
ARIYORUM İTÜ GAZETESİ
[email protected],
www.gazete.itu.edu.tr, 05416466062
BASKI: STAR MEDYA YAYINCILIK
*İTÜ Basın Yayın Kulübü üyeleri Arıyorum İTÜ Gazetesi yayın kurulunun doğal üyeleridir. İsimleri belirtilen kişiler 22. sayıya doğrudan
katkısı bulunan üyelerimizdir.