Mor Panayır

Transkript

Mor Panayır
Mor Panayır
www.Sanal-Kitap.com
2010-2012
Ekrem Emre Ünlü
Ekrem Emre Ünlü
Mor Panayır
I.
ben yazarsam sayfalar melal geçirir manik
doğrulmaz
lirik depresif dizelere yeşil reçete yansır
yeşil ilham sebatkar, pejmurde uyaklar göze batmaz
raporlu perilerim hayırdır?
-Ah Muhsin Ünlü olunur, C.Zarifoğlu olunamaz
II.
sen bana bakarsan güneş damlar ay boğulur
kızıla çalar dünya, müstakbel plasebo kana karışır
menşei yaban olan gül hafızama yapışır
her dertte bir bayır dardır
-Ah ne de güzeldir yaban gülü
III.
imge yağdıran kalemim postmodern zehirler
suikastçı silgim ölçülü şiire müstehzi konar-yıkar,
şifreli kelimeler giz'e em katarparlar,
kaynayan kanımdadır mor panayır
2
-Ah....ne diyecektim..Hah
IV.
gazi hafızam silik sürreal düşler bulur
ağlatır maziye kazınan yitik gülüşler
riyazet giyemeyen bedenim; nefsimde kambur
-Vah son dize boşsa ağlıyorumdur...
2010
Metafiziksel Kusmuk
Cami avlusuna bırakılan kundaktaki bebek gibi
Habersiz
kaderinin hangi yönde
örüleceğini bilmeyen şiirlerin biriktirdiği güle
kelimeleri çalıp
şiir tutmasını dilediğim gecede
mor bulutlar ay ışığını kusturdu
ben de kaleme küstümdü
neden mi?
bilmiyorum
3
bazen
aklımın karanlık gölünde
kelime girdapları
düşünce akıntımı
sinsice içine alıp
mantıklının mantıksız
mantıksızın mantıklı olduğunu
başımı kuvvetlice döndürüp
zorla öğretir
eğer reddedersem,midem bulanır
ve metafikizsel kusarım.
2010
Hayatla Hesaplaşma
hayattan huzur ödünç istedim
karşılığını faiziyle alırım dedi
yalandan huzur verdi
karşılıksız çek yazdım, gittim...
2009
Anarşist Kelebekler
4
gökyüzünde yüzen renkli bir martıydık bazen
sürüsünden ayrı takılan koyun psikolojisindeki
denizde ucan balık misali
türbülansta militarist kargalarla çarpışırdık
turuncu bulutlarda pankartımız asılıydı:savaş yalan
anarşist kelebeklerin isyankar kanatlarındaki
barışcıl rüzgarların terorizm olmadığını bilirdik
sefih hayat sürenlerin kaşkaval ruhlarının
sonsuz boşluğunun, görünmez prangaları olduğunu
gördüğümüz gibi
dengesizlik ikliminde ısınan beyinlerimizle
üşütmüştük ne yazık ki
sürreal akıntılarda dadaizmin dibine vursak da
realisttik aslında/galiba/yok ya
2010
Saçmalamak için güzel bir gün
gözüme yeşil orman kaçmış
çıkartıyorum, odamda dans eden balıklar
duvarlar yosun ağlıyor, tavandan sarkan sandal var
elime kene yapışmış, delirmek için güzel bir gün
halıda ufak bir delik açılmış
5
bakıyorum, gökyüzünü kasteden yıldızlar
ay güneşi yağlıyor, kafamdan akan sıcak kar
dilime cene takılmış, saçmalamak için güzel bir gün
örs üzengime çekici batırmış
çıkartamıyorum, kafamda roka yiyen rakı var
ellerim zaman arıyor, kolumu yakan saat dar
belime ağız düşmüş, bağırmak için güzel bir gün
balıma arı kaka yapmış
dalıyorum, tereyağından sakal çeken ayı var
ilhan berk ve ülkü tamer sırıtıyor, kefenimi saran
şair var
ruhuma ikinci yeni kaçmış, yazmak için güzel bir
gün
2010
6
Obsesif Şiir Bozukluğu
Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya
Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola
Ben mürit çektim muvaffak, ölümlü dünyada
Ben ettim sen etme; kayışı koparma
Çok saçma sanma ama bana kanma
Çok açma yanma dada anlam cıkarma
Çok kaçma humma ya da kama bırakma
Çok yaşama cima yanılsama yasama
Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda
Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda
Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda
Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda
2010
7
Sensizlik Ritueli
dudaklarımda kaldı mimiklerinin intiharı
seni öpmeye kalkan melal zırhı giymiş ağzımla
senin kalkan kuşanmış bedenine yaklaştığımda
oysa ne çok yaşamıştım gözlerinde
ah ne çok yaşamıştın bedenimin gölgesinde
ben senin fırtınalarda bile savrulmayan yılgılarına
vurulmuştum
benden daha kaviydin sözlerinde kaybolmuştum her
hecesinde
hüzün kanayan terlerimiz sevişirdi tenlerimizden öte
hüzünsel yolla hastalıklar bulaştırırdık birbirimize
hatırlar mısın?
terkedeli aklımı hatıralar durgun ve münzevi
terkettiğinde, rahlemdeki saçlarındı;
saclarındı kutsal kitabım
gözlerimin her gece hatmettiği
şimdi sensizliğin yakıcı ritüeli
lanetle kutsuyor bedenimi
gri ceketini giymiş gökyüzü
duman ve alkol kokuyor tan vakti
8
sensizlik beni senleştirirken nasıl yorgunum
bilemezsin...
2010
9
Sarhoş İstanbul/um Ben/im
lacivert şarap kokulu esrik denizle
sefih sahilin aymaz ayyaşlarıyız bu gece
şerefe
damarları şarapla cilalanmış tütün kokan istanbulum
bekaretini sonbaharda kaybeden yaz gibi şaşkın ve
masum
kırmızı tangasıyla müheyya bekleyen fahişe gibi
mazlum
cesaretini yazın kaybeden sonbahar gibi mazlum ve
masum
bedeni kirli ruhu tertemiz mukaddes istanbulum
şerefine
/daha çok şiir yazardı belki octavio paz
ya da şiiri erken terketmezdi rimbaud istanbulu
görse/
bizlerse; yani ben ve ben
ellerimizde şarap şişeleriyle
deliliğe yelken açma vakitlerinde
istanbulun bütün sahillerinde
göze batma eylemlerimizi isteyerek yapmayız
10
cemkirmeyiz de kimseye zararımız sadece
ciğerlerimize
/yollarda büyür sokaklara düşer sarhoş aforizmaları
meyin vecdiyle duvarlara kazılır delinin aşk
naraları/
(-heyhat
şiir yolundan saptı
irşat et şiir tanrısı
yoksa bu sarhoşluktan mıdır?(
-yolundan sapan şiir değil sensin dedi
şiir tanrısı
ve delirmeye devam ettim)
kalbimde kırmızı bir leke hissettim kara değil
yoksa bu şaraptan mıdır?
şaraptan değil dedi şiir tanrısı aşktan
istanbul aşkından belki
ama aşktan olduğu belli
şerefe sevgilim istanbul güzelliğine
dedim ve delirmeye devam ettim....
2010
11
Kutsal Otlar Tarlasında Düş Kurutmak
güneşin de soğukluğu hissedilir karamsar köklerinde
kutsal otlarla yontmadığın nihilist düşüncelerinin
mor dumanların yükseltiği metruk düşler
tribal anksiyete ihtiva eder sancılarla
savruk kentin tenhalarında güneş bize küser
kapanmaz ağır yaralar geçici translarla
duvarların depresyonla kavi sıvalandıysa
bereketli tarlada illegal ekilen tohumlar
mutedil seyahatlar yaptırır bedenine düşler
ülkesinde
kekik kokulu yeşil ezgili şarkılara dönüşür şiir
ritimler aksak serpilir sihire dönüşür sessiz notalar
/şiir ferahlatıcı otlar kokmalı bazen
dost olmalı hecelerce karanfil ve fesleğen
kokularını sindirirken muğlak dizelere
karamsarlığı bıraktırmalı yazan ellerde/
oysa kapanmaz ağır yaralar gecici translarla
güneş bize sırtını dönmüş küsmüş bir kere
peki ya hayaller de bize küser mi tarlamızda?
2010
12
13
Düşlerde Düş/ün
düşlerimde düşünüp taşınmaktan düştüm
düşlerimden
düşlerde düşmek, düşüşlerden üşümek;
düşünmekten üşenmek kadar düşürmez
gerceğin üstüne çıkmak düş-üncelerde;
denizin dibinden bulutlara bakmak kadar sempatik
dadaizm soyuyor safir tümcelerimi
realizm boğuyor mahir tümcelerimi
mahir dadaizm soluyor tümcelerimi
safir realizm bozuyor tümcelerimi
düşündükce d ü ş l e r im
üşendikce üşür düşlerim
düşlerim düşündükce düşürür
derinlere derinlere derinlere
daldıkca deliririm deliririm
düşer düşsel yağmur tanesi
çağıltılı berrak düş kokan
yayılır şiirin kuytularına
paklar kelimeleri her zerresi
saklar gizleri ot kokan
14
düşlerim düşündükce düşürür
derinlere derinlere derinlere
daldıkca deliririm deliririm
uçarım delirdikce uçarım özgürlüğe
uçarım uçarım kaçarım özgürlüğe...
2010
15
Ağır Roman
Linç edildi yalnızlığın soğukluğuyla düşlerim
şarap kokulu dumanlı kaldırımlarda
karanlığı kör etti nadasa bıraktığım gençliğimin
/beynimde aşktan bihaber filler sevişirken
hortumlarında yeşil balonlarla –nedense cigara
dumanı gibiydi aşk
beyin hücrelerimi ahenkle kemiren/
müptezel sevişmeler gibi onursuz bakışlarının
katiliydim
tutukladılar beni
cinayet mahallinde unutmuştum ruhsatsız düşlerimi
katilindim artık amansız bakışlarının cezalandırıcı
gölgesinde
suç işlemedim aslında seni işledim gözlerime nolur
beni affetme
/mecalim kalmadı
cemalim karanlık
celalim haşa
melalim yakar
mealim melal/
16
kanımda karanfil kokmayan
yeşil ilham ağır duman
ölümdür düşlediğim
ruhsatsız düşüncelerimde
anılarım sayfalarda
özeti ağır roman
Suç işlemedim seni işledim gözlerime nolur beni
affetme...
2010
17
Rüya
iliklerime işleyen boşluğu dinliyorum
montmarte tepesinde çıplak vücudun
zihnimde resmedilirken bütünleşiyor nefesin
nefesimle
kanatırcasına öperken dudaklarını
damlıyor kan yerine bordeux şarabı
iliklerime
sacların ne kadar da yakışıyor bu şehre
hele gözlerin ve göğüslerin
ahh clementine
bildiğim tek fransızca cümleyle
fısıldıyorum "je t'aime"
perilerin tükenen ilhamına dinletirken "la bohe`me"
yeditepede sıçrayarak uyanıyorum
kan kokusu featuring deniz kokusu
kulaklarımdayken
irkiliyorum; güzel cle`mentine kanlı hatırayla
bileklerimde
aşk ne kadar da çok yakışıyor bu şehre
kadınların gururlu bakışlarına saklanan
18
ince kırışıklıklarına tüneyen olgunluk gibi
sonbahar depresyonu gibi çöküyorsun zihnime
galibi belli olmayan kanlı bir aşkın belirsizliği gibi
kimsin sen cle`mentine?
gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal mi?
rüyalarda saklı kalmış bir şarkısın belli ki
adı aşk kokan
la bohe`me...
2010
19
Kutsal Şarap ve Mavi Göz
anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,
yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün
bedenim.
Tanrım sen de unuttun beni,
kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?
haksızsam affetme - amen.
cismi yok yaşadığım yerin
soyut bile değil
şakaklarımda haykıran alkol sesleri
sessizce tenhaya bırakıyor;
harman kalmış ümitsizliğimi.
ruhum şarapla şahlanırken
fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor
camiden çıkıp kilisede şarap icer gibi
delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum
cebimde sadece senin mavi gözlerin
o gözler beni irşat etsin - amin
dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar
ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru
ve gökkuşağı; Tanrının çizimi, güneşin
20
yağmura karşı renkli zaferi
kovuyor bulutları rüzgar, içimdeyse dert var
güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman
sen kime sevdalandın da kestin bileklerini
ey güneş
ay'a mı tutuldun yoksa
kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş
ve mabedimde can yerine kutsal şarap sesleri
sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara
bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim
Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır
ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım
huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap
çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni
-amen
şarap kokuyor önüm arkam sağım solum
seni anlatırken kendimden geçmelerim
sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin
sensiz ben aymaz, ayyaş, kafir ve defoluyum...
2011
21
Jamaika’dan abim geldi
çarşafı aç tütünü at
yeşil ilhamı ekle
ve blaze it up..
yeşil derili kızılderili; şarap kanı gözleriyle
milenyuma uyum sağlayamadığı her halinden belli
delirmeye yüz yutan buz bakışlarıyla
istanbul için yükselme vaktinde çektiği fırtla
stephen marley'i yeditepeye getirtiyor
kızılderililer gibi stephen da türkmüş meğer:
- hey naber dada
bu gece istanbul jamaika oluyor
"red eye red eye red eye you're gonna turn to blue"
sense ingilteresin sana inat londra metrosunda
canlı bomba oluyorum
otuz bir ölü altmış dokuz yaralı
stephen marley ağlıyor oysa o hep güler dumanlı
kafasıyla
ve istanbul olup güzelleşiyorum tekrar
aklımdan çıkmanı sağlayacak ortam olmasa da
keşke diyorum sen de olsaydın şu masada
22
ve seni eşek sudan gelinceye kadar öpseydim
nicola
büyük britanyanın mavi hali
nicolove is my religion
büyü yaptın bana biliyorum
aklımdan çık diyorum
yoksa seni gözümü kırpmadan öperim
yoksa..
tek el, kalem, kenevir kokulu ve tekel
bayisinde son bulması muhtemel
zaman kavramının olmadığı ezel
den beri tükenmeyen xanaxsız gündüze bedel
kahkahalara susamış ici boş dışı hoş gece
aydınlanma nolur
fişeği döndürürken şiir de dönüyor
adını bilmediğim şehre
sonunu göremediğim şiir dökülüyor
kızılderili ve stephen marley de yok olup uçmuşlar
dumanla birlikte
maniklikten depresifliğe istemdışı yatay geciş yapan
yabancı bedenlerden gökyüzüne isteyerek salınan
yalancı baharlara giriş yapan açılmış kafayla
soyutluyor
23
gerçeküstü düşler beni; hayat denen belirsiz
çukurdan
aklımdaysa tek bir absürd düşünce:
cannabis tüttüren kızılderilinin kanı pis olamaz
2011
24
Yüksekten Düşerken
gece başından dumanını kaldırdığında
ve kapattığında kanlanmış gözlerini
düş düşlerime
aralıksız
ağaçsız orman gibi
çıplak dokun hislerime
biliyorum
beni astral seyahate rezervasyon yaptırmaya
zorlayan, belirsizlik ışığı gözlerin değildi
sensiz olur mu,bu gözlerini andıran deniziyle
terkedilesice şehir
bilemiyorum
onsuz olmaz deme onsuz olmaz deme
imgeler birbirini öldürmeden
nolur düş düşlerime nolur düş düşlerime
ismin sanki fransızca öpüşmek gibiydi
ya da ispanyolca özgürlük
ingilizce aşık olamamıştım sana özür dilerim
dalgalanan manikliğimle alakalı olmalıydı;
kan renginde ojeli tırnaklarına kacak inşaat dikip
25
en üst katında intihar provalarında
sürekli adını sayıklamalarım
bilemiyorum isminin baş harfi N? idi
bilemiyorum deme bilemiyorum deme
nolur
sadece
düşlerinden dahi olsa
düş
düşlerime
düş düşlerime
cok özledim be Nikki
gökyüzüne bakarken özellikle sabaha karşı
beni görürdün kanım şarapla cilalandığında
yeryüzündeki bütün çiçeklere belki sana benzer diye
sadece bakardım
uçarken
yeşillikler renklere uzanırdı
saçmalardım uzaktan da olsa gülerdin
düşerken
paranoya dumanında boğulur
uçmanın sahte olduğunu sana göstermeye çalışırdım
inanır asla denemem derdin
kimyasala bulaştığını öğrenince
26
sadece ağladım..
II.
anılar zamanın yakıcılığını körüklerken,
yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün
bedenim.
Tanrım sen de unuttun beni,
kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi?
haksızsam affetme - amen.
cismi yok yaşadığım yerin
soyut bile değil
şakaklarımda haykıran alkol sesleri
sessizce tenhaya bırakıyor;
harman kalmış ümitsizliğimi.
ruhum şarapla şahlanırken
fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor
camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi
delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum
cebimde sadece senin mavi gözlerin
o gözler beni irşat etsin - amin
dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar
ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru
27
ve gökkuşağı; Tanrının çizimi, güneşin
yağmura karşı renkli zaferi
kovuyor bulutları rüzgar, içimdeyse nicolove
güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman
sen kime sevdalandın da kestin bileklerini
ey güneş
ay'a mı tutuldun yoksa
kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş
ve mabedimde can yerine kutsal şarap sesleri
sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara
bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim
Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır
ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım
huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap
çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni
-amen
şarap kokuyor önüm arkam sağım solum
seni anlatırken kendimden geçmelerim
sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin
sensiz ben aymaz, ayyaş, kafir ve defoluyum...
2011
28
Kutsal Güls
I.
dök nefesini
ruhu serpilmemiş şiirimi koy parlayan yüzüne
dizeleri aydınlanınca,kutsallaşır ölçüsüzce
belki de
ellerimi bırakırken kağıdın akıntısına
can verdiğim cümleler toplar kapalı anlamları
ve karanfiller düşer Cansever anısına
uzanırken omzuma rüzgarın nefesi
kalemimin dirimi kalkarsa şaha
saclarındır omuzuma düşen ilham perisi
ve hayaller yaşanacakların düş bahçesi
seni gördüğümde;
umutsuzluğuma bahar kokusu bulaşır gülsüm
karanlıklar ışığı giyer cenneti yaşar bu gözler
ve gözlerin hayallerimin gül/sümbül bahcesi
adına sarılıp soyadınla uyuyorum her gece
-ak güller içinde saçlarının
hayali kokusuyla besleniyorum
gülümsüyorum adını ansızın
dudaklarımda dua gibi kutsallaşıyor
29
zikretmek adını
ve söndürmüyor sular
dilimdeki senli şarkıları
güls
bana öyle bakma
yoksa şiir yazarım
II.
tekrar seni seviyorum/dur
durak bilmeden
güls
yokluğun bile bana lütuftur
şiirlerim çileli; yorgun taşımaktan seni
çünkü aşırı güzelsin kutsal çilli
sevdiğim
gözlerini ayırma gözlerimden
münafık olmak istemem;
gözlerin bana kıbledir
dindar bir gülsümanım
bana gözlerine benzeyen şiir yazdıramadın gitti
zaten yazdıramazsın ki
çünkü gözlerin öyle güzel ki
bu kadar olur
30
gökyüzünde yıldızlar
Tanrının sanatkarlığını konuşturadursun
yeryüzünde
kutsal çillinin yuvarlak melek yüzü
şehri aydınlatırken
yıldızlar onu kesin kıskanıyordur
III.
saklı kelimeler
sandıktan çıkartılan
gizli dizeler
kutsal güls güzelliğini göstermeye
yeter mi?
ve aşk
güls kadar güzelse
nirvanaya ulaştırır mı?
ve şiir
yazarken manikleşiyor
hülasa;
melalli olmuyorsa
mesut muyumdur?
bilemem
31
bildiğim bir şey varsa;
ey kutsal güls
kirpiklerin bile sanat kokuyor
gözlerin açıklanamaz şaheser
bütün yıldızlar yüzüne bakmak için yarışıyor
zarafetine gıpta ediyor ay ve güneş
ve Tanrıçalar seni kıskanıyor
ey yüce Tanrım
o beni öperse
sana ibadet ederim
başka türlü içimden gelmiyor
özür dilerim
bundandır gülsümanlığım
uzaktaki yakınım benim
oksijenim
çilli kurabiyem
korkma ben varım
hayata darılma
seni kıranı ben de kırarım
anlaştık mı?
Aşıksan Yolundan Sapar Şiir
yağmaya üşenen yağmurların bezginliğinde
geziniyorum
32
esirim esriğim
kafamda kutsal otlar tarlasından arta kalan bulutlar
mavi yeşil dumanlar
dudaklarımda denizin kafiyeli sessizliği
tek bedende çift karakter yorgunluğu
yavaşca iniyorum denizlerin gölgesinden efsunlaşan
kumlardan
icimde birikmiş onca kum taşlanmaya yüz tutan
güneşe bakamıyorum
bakarsam ağır yaralıyım
avazım sancılı
boşluğa düşmeyi marifet sayan gençliğim kadar
sancılı
dudaklarımda ağırlaşan denizin kafiyeli sessizliği
avazım ağrılı
iri gözleri kurtarır mı beni bu sancıdan
çilekli kurabiye kokulu elleri
çilleri yüzünde dans eden zerafeti
Tanrının, yuvarlak melek yüzüne kıyak gectiği
yıldızları andıran kutsal çilleri
kurtarır mı beni bu ağrıdan
sanki bir melek suya dokunmuş da sesi oluşmuş
kanatlarıyla içime uçmuş berrak sesi
33
yaşatır mı beni çilek kokulu nefesi
kurtarır mı beni bu sancıdan
-çilli güzele gazel(her sabah kağıda adını yazıyorum
adına bakmak bile güzel
her sabah havaya adını yayıyorum
adını anmak bile güzel
her sabah aynaya adını kazıyorum
adını görmek bile güzel)
-heyhat! şiir yolundan saptı
güzelliği kurtarır mı yolunu değiştiren bu şiiri
diye sordum
-kurtarır dedi şiir tanrısı
ve yazmaya(delirmeye) devam ettim
balkondaki yalnızlığım trajikomik sen kokuyor
suretin yansıyor sigaramın dumanından odamın
duvarına
iri gözlerin duvarda asılı nazar boncuğum oluyor
ama kıskanıyorum seni ya bütün deliler sana aşıksa
yüzümde gülüşün biriksin güleceksem eğer
ellerimde sen ol
başkentte büyüsün sensizliğimin büyüsü
seni başkası öpmesin nolur
34
ankaranın en güzel yanı da senmişsin meğer
çilekli kurabiye kokulu ellerini anlatsın istedim bu
şiir
çilekli pasta lezzetindeki çilli kurabiyemin
güzelliğini hatırlatsın
güzelliğini anlatmak bile güzel.
ölmekten Korkayım
-gözlerimde biriken yaşlardan daha berraksın seni
düşünememek
Tanrıyı reddetmek kadar zor geliyor
be sevdiğim
bağışla..
ciğerimde süzülen
sensiz otlar mezarlığına
defnedilen her hücremin ruhuna
senin adını
koyup
rahmetli duygularıma sarılı vaziyette
tepkisizce bakıyorum geçmişimize
donuk
kutsanmamış karanlık akıtıyor zehirini
kenevirin aydınlattığı günah çukuruna
yüksek bir sessizlik
35
alçak bir sensizliğe karışıyor
aniden kelimeler damlıyor ellerimden
sayfamda zamansız birikiyor gözlerin
kalemim, seni yüceltmek için yazıyor her dem
donuk bakışlarımı çoğaltıyor seni göremeyişim
sensizken aşk adamı oldum iyice
öyle bir aşık oldum ki ölüme
sürekli onu düşünüyorum
/ve ben sürekli ölürdüm be sevdiğim
seni düşünemediğimde/
artık
yarıda kesilmiş sevdanın kırıntılarına
günah olur diye basmayı göze alamayan bir
kadavrayım
soğuk bedenimde kenevir kokuları
yükselirken şizoid duygularıma
aşka bilenen aklım dış dünyaya kesik
hadi yine düş düşlerime
bana öyle bir aşk bağışla ki
ölmekten korkayım
ve
bana gözlerine benzeyen bir şiir yazdır ki
hiç bitmesin şairliğim
36
şimdi,
seni saklıyorum tükenmiş sözlerime
hangi tarafın beni yanlış tanıdıysa, oraya
ilahi güçleri devreye sokacağım; dua ile
gerçek beni tanı/sev diye...
Düş İzleri Kısa Filmi
şiir yazdıran mütebessim kadınlar
ve ağlattıran anıları
düşerken sayfama karanlığın sancılarıyla
sövercesine kovmuştu iğneli sözcükler onları
oysa kibar olmak istemişti şiirlerim
şimdi
öyle aç ki ellerim
kime dokunsam aşk zannediyor
düşüşlerimi düşlerimle takas ettiğimden beri
ütopik bir mutluluk sardı dört bir yanımı
-kadın: pardon, bu şiiri burada bölmek zorundayım
"düşüştesiniz bayım boşuna kendinizi düşlerle
kandırmayın
-adam:
"beni düşlerimden tanıyamazsınız matmazel
herkesin düş izi farklıdır.."
-kadın:
37
"anlatım bozukluğu yapıyorsunuz ben saf değilim
şiirsel ifadeniz beni yanıltamaz bu işin piriyim"
-adam:
"bozukluk hayatın bir parçasıdır hayatım
şiir de hayatın ta kendisidir gibi kilişe bir cümle
peyda etmek istemesem de belirtmeliyim
siz şiir denizinin piriyseniz ben de piri reisim"
-kadın:
"bana hayatım demeyin lütfen
laubali insanlardan haz etmem
kabul ediyorum iyi bir şairsiniz
öldürünce yiğidi hakkını yemem"
-adam:"
çok yerinde bir laf ettiniz
yiğidi öldürdünüz
beni öldürdünüz"
-kadın:"
sizi öldürmeye beni mahkum ettiniz
bunu fazlasıyla hak ettiniz
bunu en iyi siz bilirsiniz"
-adam:"
ben ölmeyi değil sizi hak ettim
siz suçlusunuz bana öyle bakmayacaktınız
38
beni gözlerinize mahkum ettiniz
-kadın: aman neyse terk ediyorum bu şiiri
-adam: "hep aynı şeyi tekrarlıyorsunuz işte
hayatınız neyse üzerine kurulu bir dönence
ama size bir sır vereyim mi
seni çok seviyorum
ve sen benim sıkı bir dostumsun
mellonum"
-kadın: "aslında..aslında ben de seni çok seviyorum"
-adam: "e peki o zaman sorun nedir?"
sorunu yaratan şairden başkası değil..
2011
39
Tevahhuş
egzotik bir yabaniliğe dönüşüyor sürmesiz gözlerim
bilinci kapalı empati tohumsuz kentin bok-bilmiş
andavallarına
şair komandolarını salmıştım ikinci yeni gerillamın
paçoz eleştirilerin kıskanç gölgesine
tek yumruğum havada şeytansız gecenin nurlu
rahminde
şiirlerimi okuduğum dumansız odada
beni edip cansever şiirlerinden başkası ışıldatmaz
aniden uzaklaşan dostane bakışlardan
hınç kokan kestane lezzeti garipliği sindi dizelerime
dizlerimin dibinde büyüyen kafiyelerle
hızıra uğrayan alkol gibi çağladı imgelerin dansı
ki yazdığım bazı şiirler anlaşılmaz
dı
o şehvet kokan aşkın kollarından
gotik makyajlar akıyordu sonsuzluğuma
sonsuz soluğuma işlemiyordu anksiyetik aşk
efendiliğimi piçliğime feda ettiğim orospuluktu aşk
coğu bitmiş rakı sofrasında bozuk meze gibiydi aşk
40
donuk sevişmelerin zehirlediği
terlerin buharlaşmadığı zevklerle örülü ve aymaz
geceme güneş damlıyor
üstüm başım endorfin ve kalemim boşboğaz..
2011
41
Mor Panayır Harekatı
kavrulduk, yakında bir karanlık da yok ve
kafalar kırık
oksijen ve karbonmonoksit kardeş oluyor burada
bir yükselip bir düşüyoruz
milyonlarca göğe spermvari fırlatılırken
ölmemek icin şeytana diklenemedik
geri dönüş yok
ama boğulmadık
çürümüş birer zombi gibi
hissiziz kenti ele geçiren gösterişe karşı
biliriz kıymet nedir 80'li yılların tohumuyuz
aydınlık koymuştuk siyanürlü düşüncelerimizin
adını
günahı, zorbalığı içimize işlerken
yanıldığımızı bilemezdik
şimdi azad ediyoruz karanlığa karşı kendimizi
en güçlü silahımız tükenmez kurşun kalem
güçlendiriyor
tapon toprakları
mor düşlerin bereketi
42
ve
yetmiyor zaman onlarca anlama
kapılar açan
kapalı şiirleri anlatmaya
düşümde mor panayır harekatı
kulaklarımda o ses:
"don't worry,be deli"..
2011
43
Deniz
algalı şarabi denizin tuzlarında
şiir okuyan sarhoş martılar
kanatlarında jazz nakaratı
denizler sanattır Tanrının ışığında
istavritlerin sesi
esritiyor yavaştan
buğulu bir enigma şarkısı gibi
gözlerime düşen düşün soyut penceresiyle
bağışlıyorum akli dengemi istanbuluma
midye kokularından anlık bir iştah düşüyor mideme
haşişten bile iyi geliyor simit ve bir de katık
düşünüyorum
bana ilham veren birşeyler olmalı
sonunu göremediğim şairliğime yaslarken başımı
düşe iniyorum
öpüşüyorum denizle gözlerim açık
2011
44
Karmaş/aşk
sokaklarından yalnızlık akan her şehir
adı gibi bilir ayak izlerimi
sessiz ve derin her düşünce
akıtır şiir ve kesif zehir
kanatır çelişkili zihnimin karmaşasını
gözleri şiire benzeyen her kadın
bir tutam depresyon bırakır beynimin ön lobuna
lucifere yakınlaştırır lsd etkisi veren kar/şıllık/sız
aşk
-affet Tanrım..
/belki sevimliyimdir
mor fillere
kor alevler atan
manik bir cambazımdır aslında
sağım haşır solum neşir imgelerle
önümde uzun bir minare/
gecenin yüzüne boşalan erekte şiirler biriktirir
gizemli yanımın erotik kanı
d/iri göğüslü şiirler çalarım
küçük memeli kadınların düşlerinden
45
iyice anlaşılmalı
sadece naifliğe bulanmış romantik şair olmadığım
bazen ellerimden akan şiir değil sadece kindir
-sanırım bu luciferin işi irşat et Tanrım
huzurun ışığından kaçarım
yılgın sözleri yıkayıp
dadaist kapılar acarım
kağıda
zamanın gövdesinden
gövdeme düşen yaralı an
anlar nefesimden kaçıp nefsime sığınan
karmaşa/şkımı
ki kimseyi delicesine sevmiyorumdur
geceyi sabahla seviştiren ellerimdeki kaosa
dur diyecek olan yine ellerimdir
istese tek satırda
tek aşkımı
öldürecek olan da
oysa
anarşist değildi
saf aşkım
2011
46
Interessante Göstergeler/im
Düş bahisleri açılsın
bire yüz kazandıran tutkulu düşler aksın
doyumsuz arzularımıza
kaybedenler bile
hatta bilhassa onlar
cennete düş
sün
sun'a dönüşsün küskün
ler
in'sana
içindeki güneş seni bekler
farkına var
çok mu didaktik oldu bu şiir?
özür dilerim
düş tozlarıyla telafi edebilirim belki
düş akıyla harmanlanmış protein değeri yüksek şiiri
düşerseniz yanıma düş erseniz yanımda
düş takası yapabiliriz böylece
bana düşerken düş erdirmeyi öğretenin
kırk düş yılı kölesi olurum
47
çok mu feminen düşüncelerim?
özür dilerim
ileri derecede heteroseksüelim
lakin içimde bir kadın beslerim
-im'ler kafiye değil gösterge
düşlerimde sevişebiliyorum içimdeki lezbiyenle
ama düşerken hafifleme yerine
ağır abilik düşüyor köklerime
-e'ler kafiye değil e'krem ve e'mre
tezatlığını örnekleyen birer gösterge
-bira molasıbiradan
başka içki ekmem düş tarlama
bir adam aşka açsa
ve o adam da bensem
ve birayı fazla kaçırınca
italyanca bilmememe rağmen
italyanca rap yapabiliyorum
interessante
-bir imkansız aşk molası ezgi
mola
ezgim olaydın ya
düşerken bir tek seni düşlüyorum
ama düşlerimde yoksun
48
ilginc
-ezgi mola insan değil melaike
oysa ben ona aşık değilim
tanımıyorum bile
peki neden yazdım bu sözleri
ne tuhaf
interessante
hakikaten interessante..
2012
49
Line
kuruduğunu düşünüyordu pembe yapraklı kadın
yeşermek için tanrıdan beat diledi bir dirhem
nu jazz kadar zarifti kutsal suyla teması
memelerinin sanatsallığı; ateizm yolunu kapatan
kutsallık
aynada renkleri çalınmış sevincini örtemiyordu
yeşermeyi bekledi
duygularının kimyasal olmayan merhemi
oyuncakları vardı
kucağındaki oyuncaklarını renkli haplarla emzirerek
rüyasına taşıdı
uysal bir çocuk kadar naifti
uyandığında çatlayan duyguları mut yetmezliğinden
içindeki serotonin kuyularını boşaltıyordu kanaya
kanaya
estetikten yoksun statik düşleri kesilsin istedi
beyaz ızdırabını çekerken burnundan kana kana
oysa kesilen bilekleri ve nefesiydi kanayan burnuyla
küvette yalnız, bir başına...
2012
50
51
Tutun Ama Yan La
büyüyünce çöl olan denize
sormuşlar geçmişte
ne olmak istersin diye büyüyünce
aşık olmak isterim demiş
enigma dinlemeden şiir yazamayan adamın
komik hüznünün yamacında belirirken aşk
en doğal absürtlüğüyle kanatıyor belleğini
dikenleriyle karabasana be.... ....
*-*-*-*-*-*-///
..basan
.asan
san..
noluyo laağğn?
(ara not: le diyen fransızların kibar, la diyen
türklerin kaba olduğu bir dünyanın absürtlüğünden
ilham
alınmıştır)
ana sahne: gökyüzü
ana tema: sky is the limit
ana karakter: karabasan kılığında deli dada
52
deli dada:"beni unuttun emre. senin ruhuna ortak
olmuştum hani. hani tek bedende ikimiz
yaşayacaktık. hani farklı sıradışı şiirler yazıp
nirvanaya göz kırpacaktık yeşil ilhamın
sebatkarlığında. hatırladın mı la beni? artık deli dada
tarzında şiirler yaz(a)mıyorsun. seyirciye oynayan
şiirler yazmaya başladın.
aslında kendini çok geliştirdin iyi şiirler yazıyorsun.
ama ben senden iyi şiirler beklemiyorumki. edip
canseverler, cemal süreyalar zaten yazmışlar iyi
şiirleri. senin iyi şiir yazmaya ihtiyacın yok. hiç
kimsenin de yok zaten. yazan yazsın başkaları okur
devran döner bize ne. ama biz seninle öyle
anlaşmadık. mor panayırda özgürlüğümüzü ilan
edecektik. insanlar yazdığın derin ve anlamlı ve
anlamlı
olduğu kadar da anlamsız şiirleri anlayamayıp
postmodern yaftası takacaklardı.. ne saçmalamış bu
kesin uyuşturucu kullanıyor güzel kafayla yazıyor
bunları deyip, biz de müstehzi sırıtışımızı
gösterecektik ayık ama kayık kafamızla. aklımız bizi
terk etmeden biz aklımızı terk etmeye and
içmiştik. bana söz vermiştin. aklını başına devşirme!
53
şimdi kalkmış herkesin anlayacağı dilde aşk şiirleri
bile yazıyorsun. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
davamızı sattın. hem bana hem kendine ihanet ettin.
toparlanıp kendine gelsen iyi olur. eyyorlamam
budur"
emre:" üzgünüm ama seni terk etmek zorundayım
artık. o aklı bin mil (karış yerine mil yazdım havalı
olsun diye. artık böyleyim sevgili dadacığım)
havada genç emre yok artık. büyüdüm kazık kadar
adam
oldum la. bazı acı gerçeklerin farkına vardım. belki
sen haklıydın ve hep haklı olarak kalacaksın. ama
ben kararımı verdim koyun sürüsüne takılıp
meelemeye devam edeceğim. ayrıca yazdığım şii..
deli dada(aniden ve yüksek sesle): "obsesif şiir
bozukluğu"
emre: "ya bırak allah aşkına o şiir buram buram
dadaizm kokan saçma sapan bi şiirdi hadi
mor panayır desen neyse de..
deli dada:"
Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya
Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola
Ben mürit çektim muvaffak, ölümlü dünyada
54
Ben ettim sen etme; kayışı koparma
Çok saçma sanma ama bana kanma
Çok açma yanma dada anlam çıkarma
Çok kaçma humma ya da kama bırakma
Çok yaşama cima yanılsama yasama
Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda
Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda
Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda
Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda.."
evet çok olmasa da saçmaydı ama en az senin
yaşadığın hayat kadar saçma. yıllarca kafa
patlattığın metafiziksel kuramlar kadar saçma. bilim
kadar saçma gerçeklik kadar saçma. saçmalık
kadar saçma. senin ulaştığın son hayat felsefen de
buydu. kafan çok karışıktı ve sen saçmalamayı
tercih
etmiştin saçmalayarak rahatladığını fark edince beni
ruhuna kabul etmiştin ama şimdi beni
darağacına gönderiyorsun.
emre: "demogoji yapma şu an o kadar çok
saçmalıyorsun ki sen 2010 yılında kalmışsın
sonsuza kadar da o kafesin içinde sıkışıp kalacaksın
asla mutlu olamayacaksın. ben mutlu
55
ve huzurluyum artık. sen ancak kafan güzelken
mutlu olabiliyorsun. bana bulaşma lütfen
deli dada:" peki efendimiz"
emre: "gene tutunamayanları okudun di mi la?"
deli dada: "evet efendimiz"
emre: "can evimden vurdun beni"
deli dada: "bilemem efendimiz"
emre: "peki, oğuz atay'ın hatrına affediyorum seni
deli dada: "seni kandırmak çok kolay la"
emre: "ah bu ben.."
2012
56
1986/Anlamasanız da Olur
bazan
hiç kimse anlamasın istiyorum
yetim kıyılarda büyüttüğüm acıtan ritüellerimi
fillerin karanfillere bölündüğü gökyüzü zulamı, mor
panayarı
denize düşüp şaraba sarıldığım ilk genclik anlarımı
müphem yalnızlıktan yoğrulduğumu bir o kadar da
erincle - ne tuhafhem
yalnızlık bir tek bana mı mahsus?
anlayamadım. oysa yaşadım hem az cok da yaşadım
ama
anlayamadım. hem bildim bazı bazı görür gibi
oldum tecrübe ettim de sanki
ama anlayamadım neden yanımda deniz bile
uzaklara bakan köpekten daha mahzun
alkol -beni çoğaltıp sıfıra yaklaştıran- dahi çekildi
kıyılarımdan
aslında bu iyi bir şey
mi değil mi bilemedim de
doğa başka akıyor insansızken hafızama
kubar diyorum kubarıyor mor kuşlar
57
minik desenli gagalarıyla avucumda
şiir işliyorlar mor panayırın her bir zerresine
kubar diyorum yeşeriyor iki parmağımın arasında
zehirli dumanıyla
ateşlemeden, dumanlı geçmişimin üzerinde
söndürüyorum
yeşile ihtiyacım olmayacak bunda sonra-işte bunu
biliyorum
umudum çocuk gibi seviniyor sırf bu yüzden bile
oysa doğa başka yakıyor insansızken farazi
belleğimi
neyse diyorum yine de
halbuki neyse demeyi sevmem
her şeye her şeylerime
elli sekiz yaşındayım sanki bu teşvikiye kokan
sabahta
neden bilemedim de
yazdıklarım ıslatıyor ihtiyarlığa öykünen yirmi
altısında ellerimi
sahi siz hiç yağmurundan utanan bulut gördünüz
mü?
bir edip cansever şiiri okuyorum ve utanıyorum
yazdığım yüzlerce şiirden
58
sabahtan akşama kadar okuyorum onu umutsuzlar
parkında
kutsal kitaba basan elin titizliğinde
icimde öyle bir doğuyor ki bezik oynayan kadınlarla
rakı içme isteği
ah Tanrım!
utanıyorum da yazdıklarımdan
lakin
belki bir tek o affeder beni
hissettiklerimi anlar da
hem o şiir taşıyan her canı sever
bin dokuz yüz seksen altı'nın kesiştiği yazgımızın
icine doğru
bir not bırakıyorum
*yalnızlığım önce gökyüzünden-Tanrının çalışma
masasından, masa da masaymış ha- silinmeli
hem benim doğduğum yıl açılmış sonsuzluğa
"insan doğduğu günleri iyi bilmeli" e.c.
2012
59
Memoria de mis Putas Tristes
bir düşün bin ses duy
bir düşün bin yükseldiği gizli şiir bahçesinde
düşünceli bir gül morlaşıyor dikenleri kanarken
düşünemeden geçirdiği bir gün daha batıyor
belleğine
günahkar bir alınteri
eğreti duruyor üzerinde kombinezon
kimisi, emeğinin karşılığı bir yığın günah diyor
kolundaki bir avuç morluk ağlatıyor kimisini
sigara çarşafına yazmak ister gibi dokunuyor elleri:
"gül bahçesindeyim ama canımı çok yakıyor
dikenleri"
hayallerini dumana katması an meselesi
şehvetli mirasından ufak bir pay veriyor adrenalin
bağımlısı adama
adam da gülüveriyor ağlarken kanayan gülün
yazgısına
işte sırf bu yüzden
şişlinin gizli sokaklarını ayrı bir kokluyorum
düşlerimde
60
o sokaklar ki
günahlarıma günah inşa ettiğim
inançlarım asfaltlarında yerle yeksan
sakil gençlik azgınlığımı dinginlemeye çalışırken
şiirin kucağına kendimi attığımı tahmin dahi
ettiremeyen sokaklardı
ki okuduğum en güzel kitaptı prostitutas
ve memoria de mis putas tristes
perdelerinden film şeritleri akan odalarda
yüreğine kadın kokusu sinen adamlar
ve hüzünlerine adam kokusu düşen kadınların
günahların en büyülüsünü yönettiği anlar
ve bakışları bukowski kadar umursamaz
lekeli hüzünleri baştan yazdırıyor senaryoyu
yönetmen ise gayrimeşru
evet günahkarız madam hem de çok bariz
burası zındık ve müşrikler çölü
ıssız adamların seraplarında duj da var
duman, alkol, tütün çokca zehirli iz
ama hayallerin boğulamadığı kadar da zarif
dilimle yokluyorum bütün topraklarını
zührevi bitkilere aldırış etmeden
ne de olsa kutsaldır her bir dişi
61
tenime sıcaklığının meltemi
kasıklarıma ıslaklığının düşmesi
çok hoştur madam çok hoştur mari..
2012
62
Hasta La Vista Lux Ferre
o kadar çok hastalıklı tümce birikti ki içimde
tüm'ünü silkeliyorum kallavi şirklerimin
hasta la vista lucifer
oh jesus! kurtuluş yok gibi lakin
gene şakasını yapıyor iblis bana;
"ce"
ekrem yanımla Allah'ı seviyorum
ezeli sırlara yaklaşıyorum şiir çölümde
öğrenme içgüdüm tamahkar
şık bir kelime öğreniyorum;"veche"
bendeniz emre
delirdikce Allah'a yaklaşıyorum
hasta la vista lux ferre..
2012
63
Kilik Kilik
sen beni seversen hep bazen maco bile olabilirim
istersen anlayışsız müptezelin teki olur çıkarım -ama
birazcık cocukluk
hayalimdi zaten gangster olmak
vallaha bak
kılına zarar verene kilik kilik booommmm
Ah muhsin ünlü de olunamazmış bunu anlarım
sen beni öpersen daha güzel şiirler yazabilirim
şiir bile değil zaten bu baksana böyle şiir mi
olurmuş
bu aralar yazamıyorum da zaten tıkandım
resimlerine bakasım geliyor bakıyorum ve kilik kilik
boooommm
Ah o bakış o dudaklar o endam olimposta üzerine
oturduğun taş olaydım
sen benimle konuşursan kulaklarım sesinkeş olur
kesinkes
durgun denizin en mavisinden erinclidir endorfin
sirayetli sesin
seul mu emzirdi ki seni çekici gözlerin bu kadar
64
çekik
Ah yine romantikliğe bağladım allah kahretsin
seni deli gibi seviyorum ki ben..
2012
Vo Mantarım
esnemesi bile öpülesi vo mantarım kanımda
magic mushroomdan daha müessir ve kolunda ke(n)
di dövmesi
/başını hep omzumda istiyorum/
mutluluk tanımım minimalleşti; sadece seni
öpmekten geçiyor
mutluluk tanımımı minimalleştir ve sadece öp beni
kanımda çekik gözlerini görmek istiyorum
gözlerinle emzir beni
gözlerim çok yaramazlaştı resimlerine dadanıyor
sürekli
suları diriltip ağaçları yeşerten bakışların fazla
sürreel
zararsız bir canavara dönüştürüyor beni
/adını din hanemde istiyorum/
artık reenkarnasyona inanıyorum
dudakların kesin kelebeğe dönüşüyordur sen ölünce
ölen kelebek de dudakların olup bir meleğin
65
bedenine yerleşiyordur
ölümsüz bir meleğe benzemeni başka türlü
açıklayamıyorum
ruhumuzu zamandan soyutlayarak
mor bir gezegenin eteğine uçsak beraber
-uçabilmem icin dudağından bir doz almam lazım
yalnız gecenin
rengi uzağımıza çöker en uzağımıza
mışıl mışıl sevişiriz uykumuzda bile
ne de olsa düş ikiziyiz
geçmişimizin bungun sesi sonsuzluğa göçer
ama
sadece
öpmen
yeterli
2012
66
Biz
seni biraz daha seversem evrenin bütün sırlarını
çözebilirim
çünkü aşkımın hacmi allah'a değer
ve sevgilim
gözlerin peygamberliğini ilan etmiş olabilir
mucizevi bakışlarınla sadece beni irşat et
gel kollarıma ayaklarına kadar kedi kok
badem ve cemreden masumluk kap gel
biliyorsun dini inançlarım zayıf kafam karışık
gerçeğe ulaşmamı sağlayacak dudaklarınla gel bana
sana tanrının iyi yanlarını anlatırım
ve meczupların bildiği bütün gerçekleri
tansık dudaklarınla beni irşat et
yani önce beni öpmen lazım sevgilim
hadi öpüşelim
tanrı bizi seviyor mu bilmiyorum
ama ben onu seviyorum
ya da boşverelim bunu
tek hakikatim sen ol
kaybettiğimiz çok şey olmuş-olabilir ama
67
hepsi geçmişin sonsuz boşluğunda
kazanabileceğimiz çok şey var sevgilim
başkalarını siktir et beraber siktir edelim
onları siktir etmek çok hoşuma gidiyor ve bazen
küfretmek
onları siktir ettiğimiz yerden başlayalım
ankarada istanbulda ya da goada adını hiç
duymadığımız bir şehirde belki de
ve acılarını sev acılarına güven
seni ilk onlar iyileştirecek
akli melekelerim teşevvüşte olabilir ama bana güven
müstakbel baykuşumuzun gözleri kadar gerçeğim
bizi seviyorum
adının baş harfiyle başladığı için bile olabilir
hadi öpüşelim..
2012
68
Dada Atı
italyanca rapi sek ictim
tekila söylüyorum doğaçlama
bok akce kara gün içindir
sefaletin güzelliği gümüşten daha parlaktır dostum
simit özgürlüktür ve mangırsız sokaklar da
altından daha değerlidir mantarlar özellikle vo
mantar
portakalda vitamindir barış kayra
belki de dünyayı kurtaracak adam
ve anası burcu dünyadaki bütün portakallardan
tatlıdır
iki artı ikinin beş ettiğini keşfettiğimden beri
daha fazla bilmek istemiyorum lanetlenmiş
olabilirim
yağmur tıkırtısına erekte olabilen bir at olmayı hayal
eden bir karınca olmak isterdim
zira saclarıma düşen yağmurla beynime düşen aynı
değil
ne dediğimi anlayamamamı yadsımak şiirimde; işte
arzuladığım özgürlüğün
69
özü bu
kelimeler batıyor beynime ve ben onları ellerime
üflüyorum
amino asit ve protein tozlarıyla aptallaşırsam
kendimle barışırım
cehaletin erdeminin büyüsüne kapılmamak elde
değil; adoniste
öyle ki
kendimle çelişirken ne dediğimi kavrayamamak
doğru yolda ilerleyen bir at olduğumu gösterebilir..
2012
70
Hav
nemde boğulan odam loşluğun şeytaniliğine
kapılırken
yağmurunu öpüp intihar eden bir bulut görüyorum
yıldırım düşüyor zihnimde dans eden geçmişimin
silik etine
yılgın siluetime şiirler ekip güneşe fırlatıyorum
imgelerimde boğulan ellerimi çekik gözlerine
sarkıtırken
dudaklarından sonsuzluklar yapıp ikimizi
yerleştiriyorum içine
hep burada duralım diye adını burdur koyuyorum
evrenimizin
adının ilk üç harfiyle başladığı için değil sadece
seni ilk kez burada öpüyorum
ruhumdaki kırışıklıkları ağzınla ütülüyorum
kafamdaki karışıklıkları aşkınla
kedi ve köpek
aynı anda farklı şehirlerde
birbirlerine dokunabilirdir
aşk
71
kurak toprak ve yağmur arasındaki kavuşma gibi
aramızdaki aşk
özlem dolu ve rayihalı
seni ilk kez burada kokluyorum
hav!
2012
72
Yeşil Vadi
I.
şerbetciotlu bir şiir doğur
o ki
senin kaburga kemiklerinden daha gerçeküstü
düşün ki
adem ile havva sevişmese ayetler düşmeyecekti
II.
de ki:"gözünle bir kediyi kaç kere öpersin"
velev ki göremezsin gökyüzünden varoluşcu yüzünü
günahların kör eder mi gümrah gözünü
kaç yılan doğurur yalanlarından kaçmak
demedi deme ki:"ulusta gökcekle sevişmektir en
kötüsü"
hele ki veda etmektir ankaraya
//albert kamu spotu:jean sol partre kelime oyununu
boris vian, akp döneminde yapmıştır//
III.
seccadeyle aramdaki perdeyi cekmek üzere olan
elim
ve
tutunamayan benliğim için tutam tutam
73
delirmelerim var
halbuki huzur izlanda
diyor aldırmamaya üşendiğim şeytan
IV.
kar anlık düşlerini
ki iyice karışsın kara an
ki karanlık benim en piç arkadaşım
hadi dursun zaman
belki yeşil vadiye geri düşeriz her an
V.
ondan sonrası
insanüstü yaramazlık
olağanüstü günah
2012
74
The Cinem At Orchestra: Requiem for an At
Karanlık vadilerin soğukluğuna tüneyen mağaraların
duvar resimlerinden şarkı devşiriyorum
ithaf etmek için kallavi atlara
zamanın gölgesizliği yaratırken yüzde o asil
donukluğu
"ey at hey at heyhat yılgın olma at
bezgin zihinlerimizi asilliğinle aydınlat"
yılgılarımı gömüyorum soylu rüzgarı eserken
bacaklarının
At çiçeği:
kenevir yiyen agnostik bir at panik atak geçiriyor
çöle benzeyen mavimtrak patikada.
Tanrıları yok olup çoğalıyor. oysa içinin
derinliklerinde; düşleriyle gerçekliğinin kesiştiği
kıyılarda tek
bir tanrıya inanmayı çok istiyor. düşlerinin orta
yerinde beliren solgun at çiceği -rimbaud tarafından
ekilmişe benziyor- kararmış gümüş tepside bir kağıt
uzatıyor agnostik ata. at okumaya başlıyor at
yazısıyla yazılanları:
75
"hayatın; başlı başına cevabı olmayan-ya da şöyle
acayım cevapların ulaşılamayanın, buna tanrı da
diyebilirsin, yanında gizli olma olasılığı olan,
ulaşabilenlerin tanrının varlığını kabul ederek
ulaştıkları
ama kendilerini kandırma olasılıklarının bulunduğusorularla bir araya gelmiş absürt birer olasılıklar
zincirlerinden meydana gelen yanılsamalar
bütününden ibaret olduğunu düşünüyorum"
ve nal görünümlü yaprakları büyük bir gürütüyle
kişnemeye başlıyor lal at ciceğinin. daha da
karışıyor
agnostik atın kafası. sinirlenip yemeye başlıyor at
çiçeğini
ve zehir, soylu kanına hücüm ederken, ölüme
yakınlığın ürkütücü kokusu siniyor yüzüne .gerceği
öğrenememiş olmanın verdiği, gizeme uzak ve bir o
kadar da yakın bakışları; yaşamındaki uyumsuz
boşlukla eş değer gözüküyor.
Requiem for an At:
ey zavallı soylu at
özünü absürt bir hayat
için kaybetmene değer miydi
76
düşünmeyecektin daha fazla
düşünmeyecektin daha fazla
eline özüne bulaştırdın zehiri
zihnini karıştırdın heyhat
egoist ve aptal olman kafiydi
erdemlerin en büyüğüydü cehalet
ey biçare soylu at
gündüzün ciğerlerine gecenin havası kaçıyor
karanlık absinthe yeşili ormanda dolaşan koyunatlar
Pan'dan panikle kaçışırken
merhum atın ceseti üzerinden atlı yorlar
ay doğuyor
ay da yorgun ve yaslı
yor güneşe sırtını
yüzünü göstermiyor tanrının da göstermediği
gibi ata
koyun-atlar dua ediyor
anlamanı bilmedikleri atcada
güneş doğuyor
her yer karanlık
gölgesizlik aynısal olağan
bir o kadar da karışık
77
ve her şey eskisiden de bulanık..
2012
78
Savruk
çıkıyorum düş oda bir salon evimden dışarı
yazılmamış bir cümle olmaya çabalamaktan bitap
düşmüş,
muhteris ruhlara; kutsal şiirler ikram etmeye
tutunamayan ellerle örülmüş şiir
kurulamayan cümlelerle şehrin ışıklarından uzakta
ve olmayan tütün, jazz yaratamayan dumanlarla
olumsuzluğa anlamsızca coşuyorum
suyunda boğulan denizleri aşıp yağmurunu boğan
bulutlara takılsam da
anlamsızlık anlamdan çoğalırı besteleyen
imgelerimin alnından öpüyorum
koşuyorum içime aşk ve boşlukla sıvalanmış
yalnızlık iç içe
sonra sen düş/üp geliyorsun boşluğuma kore filmleri
izliyoruz
beni korece değil her dilde seviyorsun hoşuma
gidiyor
!____
üretkenliğimin azalmasını tıkalı burnuma bağlayan
79
paranoyaklığımı okşuyorum uçarken mütenekkiren
diyafram nefesiyle başlayan küçük yaşamlar havuzu
suyun dibi dadaist gerekli olan tek şey oksijen
mi yoksa aşk mı?
-bi dakka çocuk dışarda kaldıkafiye
yapayım derken harakiri yapmaktır
şiir. aşkın da ta kendisi.
ve şairler; inançlıları bile
cehennemi boylayan lanetli büyücüler
delirmek; kurduğun dünyanı
üzerine devirmek.
anksiyete; peyderpey
ölüme sürüklenmesi ruhun
ey panik bozukluğum
bir daha uğrama oldu mu?
ekrem emre ünlü
SON
www.Sanal-Kitap.com
80
(Kütüphanemizdeki çok sayıda kitabı
ücretsiz okuyabilirsiniz.)
81