Kars`a Giderim Kars`a - Serhat Kültür Dergisi

Transkript

Kars`a Giderim Kars`a - Serhat Kültür Dergisi
‹Ç‹NDEK‹LER
tarih - kültür - haber dergisi
™ Yay›n Sahibi,
Yaz› ‹flleri Müdürü:
M. Caner Aras
™ Kültür Sanat Yönetmeni:
Türkan Narin
™ Tarih:
Yard. Doç. Dr.
Gürsoy Solmaz
™ Yay›n Kurulu:
Prof . Dr. Oktay Belli
Prof. Dr. Esin
Derinsu Day›
Doç. Dr. Ali Murat
Aktemur
Sait Küçük
Dr. Yaflar Kalafat
‹hsan Özköseli
Sezai Yaz›c›
Nevzat Erda¤
Ziya Zakir Acar
‹lhan Polat
Tamer Varl›
Hikmet Aksu
™ Hukuk Dan›flman›:
Av. Erkan Karagöz
™ Dizgi- Sayfa Tasar›m:
Ömer Güzel
0 536 580 36 00
™ Bask›
Ege Bas›m Sanatlar› Ltd. fiti.
Esatpafla Mah.
Ziyapafla Cad. No: 8
34704 Çaml›ca/Üsküdar/‹ST.
Tel: (0216) 472 84 01
™ ‹dare ve Yaz›flma Adresi:
fiirinevler Mh. Maraflal
Çakmak Cd. Meriç Sk. Halis
Ahmet ‹fl Mrk. No: 6 Kat: 8-34
Bahçelievler- ‹stanbul
Gsm. 0535 258 56 33
™ web. www.serhatkultur.com
e-mail. [email protected]
[email protected]
Yerel Süreli Yay›n
---------------------------------------------✓ Yay›nlanmayan yaz›lar iade edilmez.
✓ Yaz›lar›n hukuki sorumlulu¤u yazar›na
aittir.
✓ Dergiden yaz›l› izin al›nmadan iktibas
yap›lamaz.
✓ Reklamlar›n sorumlulu¤u firmalara aittir.
2011 • Serhat Kültür
Kars’a Giderim Kars’a
Haber - Röportaj
“Can Ay Bizim Kars’›m›z!”
Cafer AKYOL
24’de
“Gönül Penceresinden Bir Nefes”
27’de
Abbas GÖKÇE
2’de
Semt Adlar›m›z
Anan Ölsün, Nenen Ölsün, Yoksa Sinan
Dr. Beflfliir DOSTER
5’de
Ölsün "Sar› Gelin"? (2) (Bir türkünün
izinde yahut K›pçak k›z› Sar› Gelin)
Kars Kültür fiehridir
Aflfl››k fifieeref TAfifiLLIOVA
6’da
Kars Selim Ç›plakl› Köyü Do¤anp›nar
Atl› Spor Kulübü
Hikmet BABAO⁄LU
Eski Anadolu ve Ortado¤u’dan
fiiir’ler (III)
Tamer VARLI
Av. Erkan KARAGÖZ
28’de
30’da
8’de
Kars Arpaçay Kümbet Köyünde Hasret
‹stanbul Azerbaycan Kültür ve
Festivali
Sanat Derne¤i Üyeleri ‹ftar
Oktay ATBAfi
10’da
Yeme¤inde Bulufltu
Laz Hamdi’nin Tavuklar›n› Nas›l Yedik?
Av. Halis ÖZDEM‹R
12’de
Zaman›n Etkili Kullan›m›
‹lhan POLAT
Umut Mavi Olur mu?
35’de
Halk Kültüründen Milliyetçili¤e
Dr. Yaflflaar KALAFAT
Hayat Yemyeflilken,
32’de
36’da
‹ki Yolcu
Neflflee DOSTER
13’de
Hikmet AKSU
38’de
Her Meslek Meflruluk Zemininde
Servis Araçlar›m›z Ne Kadar Güvenli?
Makul ve De¤erlidir
fifieener DANYILDIZ
‹hsan ÖZKÖSEL‹
14’de
Nevzat ERDA⁄
16’da
45’de
Hayvan Is›rmalar›nda ve
Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
Kars Gezi Kitap盤›
Av. Erkan KARAGÖZ
17’de
Aç›k Kalp Cerrahisinin Gelece¤i
Bingür SÖNMEZ
Mahallenin Çocuklar›
Av. Akay BEfifiM
MART
‹letiflim ve ‹letiflim(sizlik)
43’de
23’de
Sevda AKYOL
46’da
Okuyucu fiiirleri
47’de
Özlü Sözler - K›ssadan Hisseler 48’de
Kapak Resim
: Av. Erkan KARAGÖZ
Kapak Tasar›m
: Ömer GÜZEL
www.serhatkultur.com
2
Abbas GÖKÇE
Kars Dan›flma Meclisi ve Dan›fltay E. Üyesi
[email protected]
ARS’A giderim Kars’a... GitmeK
yenlere diyorum ki; “Kars’a git, /
Ya¤mursa git, karsa git;/ Gerçek
cennet san›rs›n; / Hele bir yol Kars’a
git!..”
Karsl› olmayanlar dahil, Karsl› olan
herkes bilir ki; Kars’› yak›ndan tan›mayan her memur Kars’a ilk atand›¤›nda a¤lar, fakat giderken de a¤lar!..
Kars’a gelirken neden üzülüp, a¤l›yorlar diyeceksiniz!..
Kars’› yakinen bilmedikleri için...
Kars’› Do¤u Anadolu’nun birçok yeri
gibi geliflmemifl sand›klar› için, Kars›n da mahrumiyetler dolu, geliflmemifl ulafl›m imkânlar› s›n›rl› ve tüm
olanaklardan yoksun bir yer olarak
düflündükleri için...
Oysa Kars’a geldikleri zaman; gerçe¤in düflündükleri gibi olmad›¤›n›,
Kars’›n güzelliklerini, Kars halk›n›n
misafirperverli¤ini,
samimiyetini,
candan davran›fllar›n›, hofl görüflünü, Atatürk ink›lâplar›n› ne kadar çok
benimsemifl olduklar›n›, baz› illerimizde kara çarflafa rastland›¤› halde; Kars’ta çarflafa pek rastlanmad›-
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Kars’a Giderim Kars’a
“Can Ay Bizim Kars’›m›z!”
¤›n› görürler...
Anadolu’nun birçok yerindeki dü¤ünlerde kad›n ve erkekler ayr›, ayr›
mahallerde ve ayr›, ayr› oynay›p, e¤lendikleri halde; Kars’ta kad›n ve erkek ayn› yerde el ele kol kola oyunlar
oynarlar, kardeflçesine...
Kars’ta taassuba ve kaç, göçe rastlanamaz.
Kad›nlar moday› yak›ndan takip
ederler Kars’ta...
Kars’›n cadde ve sokaklar›ndaki kad›nlar›n görünümü ile, Ankara, ‹stanbul ve ‹zmir sokaklar›ndaki kad›nlar›n›n görünümü ayn›d›r, onlar öyle kaba, saba kapal› de¤il, son moda elbiseler giyerler.
Bu gerçekler karfl›nda; Kars’a gelen
memurlar, Karsl›larla bir anda kaynafl›p, adeta akraba gibi olurlar... Bu
sebeplerle Kars’tan ayr›l›nca da a¤larlar... Ço¤unun da Kars’ta sa¤l›¤›na
kavufltu¤u, Kars’ta kilo ald›klar› görülür.
Ö¤rencilik y›llar›mda bu konuda bir
söylem de gelifltirilmifl oldu¤unu
an›ms›yorum:
“K›rak (1) yerden gelenler bir sümükdü, (2) bir deri;/ Ar›klar›(3) kökelder(4) “Can ay bizim Kars’›m›z!..”
Gerçekten can ay bizim Kars’›m›z;
senin hangi güzelliklerinden bahsetsem yar›m kal›r:
‹nsan›n›n hoflgörü ve sevecenli¤inden mi?.. Kahramanl›¤›ndan m›? Misafirperverli¤inden mi?.. Dürüstlü¤ünden mi?..
fiehrin tarihi mekânlar› ile düzen ve
intizam›ndan m›? Güzel köylerinden,
meralar›ndan,çay›rlar›n ve yaylalar›ndan m›?..
Hangisinden, hangisinden?.. Bunlar›
yazmak için k⤛t, kalem yetse de
yazd›klar›m az gelir!..
Seni bir k›sa fliirle anlatmam gerekirse, derim ki:
“Bir gün senden ayr› düflsem,/ Yaralan›r her yan›m Kars; Topra¤›n›, tafl›n
öpsem; / Ah canim Kars, canan›m
Kars!.. “Bir cennetsin tek bafl›na, /
Destan olmufl her ifline, / Topra¤›na
ve tafl›na; Kurban olsun bu can›m
Kars!..”
‹tiraf ediyorum ben bir Kars sevdal›s›y›m, Kars sevdal›s›!.. Sevgililerin
yoluna kurban olunur ya; ben de
sevgilim Kars’›n topra¤›na ve tafl›na
kurban olmak istiyorum.
1950 lili y›llardan beri ö¤rencilik ve
memuriyet beni Kars’tan ay›rd›; kaderin Leylâ ile Mecnunu ay›rd›¤› gibi...
Bu yüzden flimdi maalesef bir flah
damar›m kesilmifl sanki...
Ama dilimde, gönlümde, zihnimde
de ve top yekûn varl›¤›mda hep
Kars!.. Kars!..
1950 li y›llarda, Ankara Hukuk Fakültesi’nde ö¤renciyken bir dergi ç›kar›yorduk Ankara’da, Turan Atasever ile
birlikte...
Derginin ad› “ARAS”t›. Turan derginin sahibi, ben de yaz› iflleri müdürüydüm. Amac›m›z, konumuz, idealimiz hep Kars!.. Kars!..
Ankara Ulus’ta, Selçuk K›raathanesi
ad›nda bir kahve vard›. Bofl zaman-
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
3
lar›nda bütün Karsl›lar ile ö¤rencilerin durak yeriydi oras›...
O zamanlar televizyon yoktu Türkiye’de, tek e¤lence arac› radyolard›...
Gitti¤imiz k›raathanede de sürekli
radyodan müzik çal›n›rd›...
Bir gün Ankara Radyosundan bir türkü:
“Kars’a giderim Kars’a; / Anam yok ki
a¤lasa!../ Yollar›m› sel bast›;/ Çay›r,
çimen ba¤lasa!..
“Arabay› koflal›m,/ Boyabat’› aflal›m; /
Sen ya¤mur ol, ben bulut; / Ya¤arken
buluflal›m.”
Kulaklar›ma inanamam›flt›m, bir anl›k!.. Allah, Allah!.. dedim kendi kendime...Devlet radyosu Kars’a gidenlerin anas›n›n, ard› s›ra a¤layaca¤›n›
söyleyen bir türküyü yay›ml›yordu!..
Kars sürgün yeri mi?.. Kars Sibirya
m›?.. Niçin oraya gidenlerin anas›
a¤layacakm›fl, niçin?..
Ne yapabilirdim, ben garip bir ö¤renci Ankara’da?.. Düflündüm, düflündüm, düflündüm... Ve nihayet
vermifltim karar›m›.
Aras Dergimizde bir yaz› yay›mlad›m. Bafll›¤› “Kars’a Giderim
Kars’a...”
ve repertuardan kald›r›lm›fl oldu¤unu
ö¤rendim.
Yaln›z ben de¤il, tüm Kars gençli¤inin Kars sevgisi ile dopdolu oldu¤unu söylersem asla mübala¤a etmifl
say›lmam. Kars gençli¤i böyledir iflte!..
O yaz›da; TRT nin bu yay›n›n› fliddetle k›nayarak; zaten hükûmetlerin de
ilgilerinin Erzurum’da bitip, Kars’a
gitmedi¤ini... Türkiye s›n›rlar›n›n Erzurum’da de¤il, Kars’ta bitti¤ini,
Kars’›n, do¤uda düflmana s›k›lm›fl bir
yumruk gibi durdu¤unu, Bakan ve
Milletvekillerinin pek Kars’a gitmediklerini, özellikle o tarihte CHP nin
Kars Milletvekili, ünlü yazar Hüseyin
Cahit Yalç›n’›n hiç Kars’› görmedi¤ini
ac›, ac› elefltirdim.
Ö¤rencilik y›llar›mda bizim Karsl›lar
aras›ndaki birlik ve dayan›flma öteki
illerin gençlerini k›skand›r›rd› do¤rusu...
Dergi yay›mland› Ankara’da... Bütün
bayilerde olmas›na ra¤men tiraj› düflük olan bu dergiyi kim okur, kim dinler...diye düflündüm kara, kara...
Bana kal›rsa “Kars’› sevmek” milli bir
ibadettir her Karsl› için...
Ne yapsam yarabbi?..Nihayet buldum ne yapaca¤›m›...
Bütün Bakanlar›n ve ünlü Milletvekillerin adresine o dergiden postalad›m
biri, bir!..Bir miktar da Meclise götürüp elden, rasgele da¤›tm›flt›k Milletvekillerine...
Ankara’da haz›rlad›¤›m›z “Kars Geceleri” dillere destan olurdu adeta...
Haz›rlad›¤›m›z Kars Gecelerine ait
kahramanl›k fliirlerimizi ve türküleri
de bizzat okurduk Ankara Radyosunda...Rahmetli Lâtif Aküzüm derne¤imizin baflkan›yd›, o da Kars’›n
kurtuluflunu anlat›rd›.
Sömestr tatilinde de Kars’ta “Üniversiteliler Gecesi” haz›rlar ve flenlikler
düzenlerdik sürekli olarak...
Bu gecelerden birinin haz›rl›klar›nda;
benim fliir yazd›¤›m› bilen rahmetli
Feyzi Aküzüm bana; “Abbas senden
bir fliir yazman› istesem, yazabilir misin? Dedi ve ilave etti:
Yan›lm›yorsam iki ay kadar bir süre
geçtikten sonra art›k kesildi o yay›n!..
- Yazaca¤›n fliirde Kars’›n kahramanl›klar› dile getirilirken bir yerinde, davulcuya (Köro¤lu) havas› çalmas›
söylensin ve o s›rada oyuncular ç›karak (Köro¤lu) oyunu oynas›nlar... dedi.
TRT den araflt›rd›m, onun yay›ndan
Kendisine ben, derhal :
Bir süre geçmiflti...Yine radyodan ayn› hoyrat ses “Kars’a Giderim
Kars’a”... Anam yok ki a¤lasa!..
- Tabii Feyzi A¤abey!.. dedim ve çok
geçmeden flu fliirimi yazd›m:
Kars Yaylas›’nda Köro¤lu Oyunu
Kars yaylas› bir ülke; kahramanlar ülkesi,
Düflman›n› titretir yi¤idinin gölgesi!..
Her bir da¤› yaylan›n koçyi¤itler volkan›,
Kars Kalesi do¤uda yurdumuzun
kalkan›...
Bütün ça¤lar boyunca nice canl› örnekler
Kaydetmifller tarihe Yahni, Allahüekber!..
Mavi sema üstünde, hürriyetin vatan›
Ça¤layarak Kars Çay› okur savafl
destan›.
Her ne kadar ö¤ünsek tarih bilir yeridir,
Zaferleri yaratan yine Türk erleridir.
fiimdi bizim hakk›m›z herkes gülsün,
e¤lensin,
fierefine bu günün bir Köro¤lu oynans›n!..
Çal kardeflim, oynas›n bu yaylan›n
çocu¤u!..
Öz yurdunun kölesi, öz yurdunun
baflbu¤u...
4
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
- Ne tüflünürsen?
- Tüflünerem ki; bu yere gaz›k ça¤anda, gören alt›ndaki torpa¤ ha yana geder?
- Yahfli tüflünersen!.. Tüflün, tüflün!..
A¤a biraz daha uyur ve yeniden seslenir:
- O¤lum Ehmet!..
- Nedi ay a¤a?..
- Ne gayrersen:
- Tüflünerem...
- Ne tüflünersen?
- Tüflünerem ki; bu koyunun garn›nda mafl›na m› var, nedi? Henceri g›g›lar› biri biri kimi ç›her
- Yahfl› tüflünersen, tüflün, tüflün!..
Bak ne candan s›çr›yor, yine coflmufl
bugün de;
Sanki flimflek oynuyor bulutlar›n üstünde!..
Vur çoma¤› davulcu, bütün her yer
titresin!..
Bu na¤meyle yi¤idim aslan gibi kükresin.
Y›ld›r›mlar flafl›rd›, sende büyük kudret var;
Bilmelidir kâinat her günefl flarktan
do¤ar.
Bu fliir okunurken “Çal kardeflim oynas›n bu yaylan›n çocu¤u!..” m›sra›na s›ra gelince davulcu Köro¤lu
oyununu çalar ve haz›r olan delikanl›lar da bu oyunu oynard›.
Kars’tan anlat›lacak o kadar çok fley
var ki ben hangi birisini anlatsam, iyisi mi bir f›kra ile bitireyim:
amand› yat›p, galma o¤rularlar geler atlar› o¤urruyarlar!... Ahmet de
bafl üstüne a¤am der ve uyumamas› için ne yapmas› gerekti¤ini
sorar. A¤a da düflünmesi gerekti¤ini söyler.
A¤a biraz uyur sonra hizmetçisine
seslenir:
- O¤lum Ehmet...
- Nedi ay a¤a?...
- Ne gayrersen:
- Tüflünürem...
Yeniden a¤a uykuya dalar ve biraz
uyuduktan sonra ba¤›r›r:
- O¤lum Ehmet!..
- Nedi ay a¤a?
- Ne gayrersen? Ehmet’in sesi gayet
yavafl
- Tüflünerem tüflünerem- Tüflünerem
ki henceri oldu haberim olmad›? Yu¤uya m› getmiflem nedi? O¤ru gelip,
atlar›n kantarmalar›n› bafl›ndan ç›kar›p, atlar› götürüf.‹ndi kantarmalarla
iki e¤eri köye geder sen mi aparacan, yo¤sa men mi?
Hastanede Zaman
Arkas›ndan itekliyorum, hasta yata¤›mda,
Geceleri, zaman›n,
fiu hurdahafl olmufl bedenimle…
Bir inat, bir inat ki görme!?..
Yapma bunu bana, zaman!.. Yapma, yürü!..
A¤a ile Hizmetkâr›n›n Gece
Yolculu¤u
Eski zamanlar... Bugünkü kadar
motorlu tafl›t araçlar› yok... Mevsim
yaz... Köyün a¤as› uzak bir yere atla gitmek zorunda... Gece de olsa
yola devam etmek istedi¤inden
aras›ra a¤an›n dinlenmesi ve atlar›nda otlay›p rahatlamas› için a¤a,
hizmetçisi Ahmet’i de beraberinde
götürür... Epeyce yol ald›ktan sonra, gece vakti a¤a biraz mola verip,
dinlenmek üzere çimenlerin üstüne
uzan›r. Ve atlara bak›p otlatmas›
için hizmetçisine tembih eder:- O¤lum Ehmet atlar› gözelce otlat.
Ey zaman, ayak sürüme art›k ›st›rab›m›n içinde!..
Yeter!.. Yürü!..
Hadi, hadi çek git!..
Yürü, yürü Allah aflk›na!.. Yürü!..
Geç art›k, geç direnme böyle!..!..
Etme, eyleme!..
“Allah, lilllâh aflk›na” yapma bunu, bana; yürü!..
N’olur geç art›k, geç!.. N’olur yürü!..
Ne bekliyorsun üzerimde;
Bir bostan korkulu¤u gibi?..
Ömrümün bir parças› olsan da…
Hadi çek,git!.. Yürü!..
Seni istemiyorum art›k;
Ad›n “ Yaflamak “ olsa da…
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
Dr. Beflfliir DOSTER
5
Semt Adlar›m›z
Kars’›n tarihi ve kültürel kimli¤ini biraz
da semt adlar› belirler.
Kaz›m Pafla Caddesi
Halit Pafla Caddesi
Yusuf Pafla Mahallesi
Haf›z Pafla Semti
‹stiklali Milli Caddesi
Gazi Ahmet Muhtar Pafla Caddesi
Kanl› Tabya
Ordu Caddesi, akl›mda kalanlar.
Benim PAYLAfiILMAYAN SEVG‹L‹ diye tan›mlad›¤›m ULU KARS flehri y›llar y›l› Osmanl› sultanlar›yla Rus çarlar› aras›nda kavga sorunu yaratt›¤›ndan semt adlar› da savafl kahramanlar›n›n adlar›yla an›l›yor.
Akasya Mahallesi, Nilüfer Caddesi,
Zambak Sokak olmuyor, olam›yor. Ne
Denir?
Rifat, ‹stanbul’un semt adlar›na bay›l›rd›. O adlarda yöre sakinleriyle bütünleflen belki kalender, belki yard›m
sever, belki fiziksel ve ruhsal sorunlar› olan ama daima iyi insanlar›n efsanevi kifliliklerinin varl›¤›n› hayal ederdi.
Cafer A¤a Mahallesi
Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi
fiaflk›n Bakkal Dura¤›
Yazmac› Tahir Soka¤›
Sarraf Ali Caddesi ve de
Karsl› Ahmet Caddesi benim bildiklerim.
Biz Karsl›lar semt adlar›m›z› savafl
kahramanlar›n›n ad›yla öne ç›kar›yorken ‹stanbullu oturdu¤u yerleri s›radan insanlarla an›yormufl me¤er. Son
y›llarda bu tutumun de¤iflti¤ini, büyük
- küçük bütün flehirlerimizde de ayn›
de¤iflikli¤in varl›¤›n› unutuyor de¤ilim.
Peki, ben bunlar› neden yazar›m? Her
sengine acem mülkünün feda edildi¤i
sultanlar flehri flimdilerde sivri, sevim-
siz gökdelenlerin yabanc› kaynakl›
flirket adlar›yla tan›mlan›yor. Ba¤›,
bahçesi, ormanlar›yla o eski yeflil
alanlar flimdi sakinlerine gökyüzünü,
denizi, günefli yasaklayan uçsuz bucaks›z mekân›d›r. Art›k ihtiyarlar›n›n
geçen baharlar› hat›rlad›¤› Kanl›ca,
yetiflkinlerinin gurup vakti oturup seyre dald›¤› Cihangir, bir tatl› huzur kayna¤› Kalam›fl, demir ve tafl y›¤›n›d›r
günümüzde. ‹stanbul art›k flairlerin dizelerinde, bestekârlar›n flark›lar›nda
kalm›fl. ‹lginç de¤il mi? Art›k ‹stanbul
üstüne fliir yazan, beste yapan da
yok. fiimdi gökdelenlerle gecekondular›n ayn› mant›kla yar›flt›¤› tarihi, tabiat› silip süpüren bir toprak parças› var
elimizde. ‹stanbul milli ve manevi de¤erler komisyoncular›n›n bir emlak
ofisidir art›k.
Göz ameliyat›m için beni hastaneye
götüren taksi floförüne Altunizade dedim - Hay›r dedi, o sizin dedi¤iniz yerde - yabanc› bir sözcük söyleyerek
adl› al›flverifl merkezi var. Altunizade
kullan›lm›yor art›k.
Benim adresim de Tepegöz, Çiftehavuzlar, Ahmet Refik Sokak de¤il de bilmem ne rezidans›n›n ötesinde, bilmem
ne plazan›n berisinde bir yerdedir.
Son söz.
Sokaklar, caddeler flirketlerin, holdinglerin, büyük al›flverifl merkezlerinin tekelinde olmamal›. S›radan insanlar›n da üne ihtiyac› vard›r.
6
Kars Kültür fiehridir
AR‹HTEK‹ Devletlerin büyüklü¤ünün can noktas›na
bakt›¤›n›zda orada Kültür ve
bu ba¤lamda dil, müzik, fliir ve
de tüm di¤er evrensel sanatlar›
görürsünüz. Bugün önemsedi¤imiz ve de Dünyaya hakk›yla
hakim olan medeniyetlerin alt-
T
yap›s›nda (back-ground) onlar›n geleneklerinin ve folklorünün hakim oldu¤u kat› bir gerçektir..
‹ngiliz dilinin, Latin ve Kelkit dillerinden türetilmifl oldukca basit ve yeteneksiz bir dil olmas›na ra¤men konuflanlar›n›n ege-
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Aflfl››k fi
fie
eref TAfi
fiL
LIOVA
men ekonomiye sahip olmalar›
nedeniyle Dünya’ya bir Shakespeare hediye etmesinin bize ne ifade etti¤ini hiç düflündünüz mü?
Bize gelince:
Tarihsel kökenlerimize bilimsel
yöntemlerle
indi¤imizde
16.000 y›ll›k kültür hazinemizin
üstündemi yoksa o a¤›r yükün
alt›ndam› hissedece¤iz kendimizi?
Etrüskler, Sümerler bile bizim
atalar›m›zsa biz nerede olmam›z gerekti¤i konusunda s›k›nt›ya düflmeyecekmiyiz?
Medeniyeti biz bafllatt›¤›m›za
göre, hal-ü pür melalimizi görünce, “Ay dostlar, biz bu kadar imkans›z› nas›l baflard›k”
demezmiyiz?
1538 y›l›nda KARS kalesi Serdar Lala Mustafa Pafla taraf›ndan 28 günde onar›l›rken Osmanl› ordusunda asker Edirneli ünlü flair VAL‹H‹ demiflki, “Yap›ld› KARS, revnak buldu ‹slam.” Yani Kars kalesi onar›ld›,
‹slam huzur buldu. fiu anda bile KARS’›n huzurlu olmas›, geliflmesi, kalk›nmas› Türkiye
Cumhuriyetinin geliflmesi, kalk›nmas› ve huzurlu olmas› demektir.
KARS kültür flehridir, say›s› binlerle ölçülen flair, ulema, afl›k,
kahraman insanlar yetifltirmifl
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
7
‹stemem
Allah varken kuldan dilek,
Etmedim, etmek istemem.
Kendimden güçsüzle bilek,
Çatmad›m, çatmak istemem.
Beni çekseler de dara,
Beyaza diyemem kara.
Kötülerin pefli s›ra
Gitmedim, gitmek istemem.
Hakk'›n hazinesi dolu,
Ma¤dur etmez hiçbir kulu
Riya ile ç›kar yolu
Tutmad›m tutmak istemem.
bir zenginli¤e sahiptir, her
irimde, saz›mda, sözümde ol-
alanda kendini gösterir. Kars-
du. Bu duyguyu gururla yaflat-
tan uzak kalan insanlar o kültü-
t›m, bu sevgi halen içimde bir
rün d›fl›na ç›kamam›fl, daha s›-
kor gibi yanmaktad›r, Kars be-
k› ba¤lanm›flt›r. ‹flte bunun bir
nim için sevgidir, aflkt›r, duygu-
örne¤i Serhat Kültür Dergisi’dir.
lar›n en büyü¤üdür. O güzelim
Bundan ötürü KARS ta do¤an
“Cennete Ohflayan” Kars›ma
okumuflu, iflcisi, sanatkar›, köy-
selamlar olsun.
lüsü, kentlisi do¤du¤u yerin
Serhat Kültür Dergisi’ni ç›karan
hayaliyle yaflay›p, ümitle istik-
de¤erli KARS evlatlar›na flük-
bale koflma arzusundad›r.
ranlar›m› sunuyor, bir fliirimle
Benim de altm›fl y›ll›k sanat ha-
bu çal›flman›n devam›n› diliyo-
yat›mda, Kars her zaman fli-
rum.
Anlayana bir söz kafi
Ö¤renir her bir taraf›
Ömrümde bofluna laf›
Atmad›m, atmak istemem.
Kötülükle yoktur aram
Sab›rd›r en büyük çaram
Helal kazanc›ma haram
Katmad›m, katmak istemem.
fiEREF der Mevla'ya flükür
Gönlü zengin olmaz fakir
Gerçek varken yanl›fl fikir
Satmad›m, satmak istemem.
8
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Kars Selim Ç›plakl› Köyü
Do¤anp›nar Atl› Spor Kulübü
Av. Erkan KARAGÖZ
Hukukçu-Yazar
[email protected] • www. erkankaragoz.com
EMMUZ 2011 Sar›kam›fl etkinT
likleri s›ras›nda Selim Atl› cirit
tak›m› Bard›z yaylas›nda bir gösteri yapm›flt›. Bu gösteri gerçekten
de oldukça muhteflemdi. Ne var ki
tak›mlar›n donan›mlar›n›n yetersizli¤i ve oyunun kurallar›n›n tam anlam›yla izleyenlerce bilinmeyifli gibi etkenler nedeniyle, izleyicilerin
bir k›sm›n›n oyunu anlayamad›klar›n› gözlemledim. Yine de gerçekten çok güzel bir gösteri düzenlendi¤ini söylemeliyim. Özellikle tak›mlar›n oyuncular›n›n ata hakimiyeti; atlar›n dahi sahipleriyle ayn›
ruh hali içinde oldu¤unu görmek,
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
binicisinin elindeki sopay› f›rlat›rken yüzüne yans›yan h›rs›n, at›n›n
da yüzünde olufltu¤unu görmek izlemek hakikaten keyifliydi.
Kars’ta az da olsa cirit oyunu tak›mlar›n›n olufltu¤u bilinmektedir.
Asl›nda bu sporun gelifltirilmesi ve
yayg›nlaflt›r›lmas› gerekti¤ini düflünüyorum. Bu cirit tak›mlar›n›n ço¤alt›lmas› ve teflvik edilmesi için
yerel yöneticilere de ifl düfltü¤ü
kan›s›nday›m. Hiçbir fley yapam›yorsalar en az›ndan cirit oyuncular›n›n kulland›klar› paspas sap› sopalar›n›n yerine hepsi belli ölçü ve
standartlara sahip sopalar yapt›rarak da destek olunabilir. Oyuncular›n kulland›klar› sopalar, bildi¤iniz f›rça ve paspas saplar›ndan
olufluyor. Tabii bu nedenle de bir
standart bir düzen yok.
Bu sporun kökeni, büyük bir olas›l›kla ateflli silahlar bulunmadan önceki dönemlerin savaflç› topluluklar›n›n önemli bir unsuru olan m›zrak atma, at üzerinde giderken
m›zrakla savaflma ve at üzerinde
ustal›kl› hareket etme yetene¤inin
gelifltirilmesini amaçlayan e¤itimlerin giderek spora dönüflen bir
kolu olsa gerektir.
Ne var ki bu konuda örne¤in tekli
cirit atma Spor Bakanl›¤›n›n ilgi
9
alan›ndayken, bildi¤im kadar›yla
bu alanda yani atl› cirit alan›nda
belli bir norm bulunmamaktad›r.
Bu oyun bir spor dal› olarak tescil
edilmelidir.
Ansiklopedilerde ve internet ortam›nda cirite; atl› cirite iliflkin pek
fazla bilgi bulunmamaktad›r. Buralardan elde etti¤im bilgileri de paylaflmak isterim:
Cirit Oyunu’nda 2 tak›m bulunur.
Bu tak›mlar 70 ilâ 120 metre geniflli¤indeki bir alanda karfl›l›kl›
olarak alan›n en gerisinde 5’er,
6’flar veya 7’fler kifli olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle
atlar›na biner. Sa¤ ellerine atacaklar› ilk ciriti, di¤er ellerine de yedek ve kamç› al›rlar. ‹ki taraf›n birinden bir atl› öne f›rlar, karfl› dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklafl›r. Rakip tak›m oyuncular›ndan
birine Sa¤ elindeki ciriti savurur,
sonra geri döner, at›n› kendi dizisine do¤ru mahmuzlar. Karfl› taraf›n
oyuncusu h›zla onu takip eder,
elindeki ciriti geri dönüp kaçan
karfl› taraf eleman›na f›rlat›r. Bu
kez ilk oyuncunun ç›kt›¤› s›radan
di¤er bir ciritçi onu karfl›lar. ‹kinci
diziden ç›kan, s›ras›ndaki yerini almak için süratle yerine dönmeye
çal›fl›r. Bu defa rakibi onu kovalar
ve ciritini atar.
Oyunu yöneten bir hakem bulunur.
Bu hakem, özellikle elindeki ciriti
f›rlatmak üzere rakip alana ata¤a
geçen oyuncunun rakip tak›ma
çok yaklaflmas› halinde onu ciritini f›rlatmamas› için uyar›r. Yine
gözlemledi¤im kadar›yla rakibin
kendisine f›rlatt›¤› cirit sopas›n› havada tutan oyuncu ve dolay›s›yla
tak›m› puan almaktad›r.
10
‹stanbul Azerbaycan Kültür ve Sanat
Derne¤i Üyeleri ‹ftar Yeme¤inde Bulufltu
STANBUL Azerbaycan Kültür
ve Sanat Derne¤i’nin düzenlemifl oldu¤u iftar yeme¤i Kozyata¤› Çila Resturant’ta yap›ld›.
Dernek üyeleri eflleriyle birlikte
kat›ld›¤› yemekte, kültürel a¤›rl›kl› sohbetlerin ve birlikte iftar açman›n güzelli¤ini yaflad›lar.
‹
Yönetim Kurulu Baflkan› Erol
GÖLLÜ yemekte duygular›n›
flöyle ifade etti:
“Kültür ve sanat derne¤imizin
kuruluflundan flimdiye kadar üstlenmifl oldu¤umuz misyonu yerine getirmenin mutlulu¤unu ve
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
SERHAT KÜLTÜR HABER
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
11
gururunu yafl›yoruz. ‹stanbul
Azerbaycan Kültür ve Sanat Derne¤i; gerek kardefl ülke Azerbaycan’da, gerekse Ülkemizde yapt›¤›m›z etkinlikleriyle çekim merkezi
haline gelmifltir. Bu önemli çal›flmalar›m›z görsel ve yaz›l› bas›nda
da yerini alm›flt›r. Baflar›da en büyük pay›n üyelerimizle birlikte tak›m çal›flmas›n›n ürünüdür.. Bu y›l
içinde de birçok kültürel faaliyetlerimiz olacakt›r kat›l›mlar›n›z›
bekliyoruz.”
Daha sonra derne¤imizin onur
üyeleri, Timsal KARABEK‹R, Abbas GÖKÇE, Yücel ERDEM, Hüseyin ALAGÖZ, Ali AfiAN, Cihangir KOÇULU, Azerbaycan Hüseyin CAV‹T KADIN KOLLARI MER-
KEZ Baflkan›. Sevda Javerova,
Azerbaycan devlet sanatç›s› Tünzale Han›m ürek sözlerini söylediler. Gençlik Kollar›m›zdan, üyemiz
Alp AKMAZ’›n Balaban eflli¤inde
Tünzale han›mla olan düetleri konuklar›m›z›n coflkulu alk›fllar›yla
sürdü. Gelenekselleflen iftar yeme¤imiz s›cak bir ortamda sona
erdi..
12
Av. Halis ÖZDEM‹R
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Laz Hamdi’nin
Tavuklar›n› Nas›l Yedik?
‹stanbul Barosu
hocan›n iki o¤lu var, biriLsiAZLütfi
bey, sa¤l›k memuru.
‹kincisi de Hamdi YILMAZ. Aptal görünen kurnazlardan; devaml› hastay›m der ve misafir
de olsan suyunu içemezsin.
Amma de¤irmen çevresi, hele
sonbaharda harmanlarda yetiflmifl kümes hayvanlar›, etlerine doyulmaz. Bunlar büyük flehirlerde k›rk günde üretilip kesilen tavuklardan de¤il. Alt› ayl›k süre içerisinde harmanlarda
yiyip büyüyen ve lezzetine doyulmayan cinsten.
Ardahan’dan Göle’deki mahkemelere s›k,s›k gideriz. Gidiflte
veya dönüflte Hamdi YILMAZ’a
u¤rar flaka eder tak›l›r›z. Fakat
bir tavu¤unu kestirip yemek Allah’a mahsus. Hamdi’ye u¤rad›¤›m›z zamanlar biz avukatlara, Göle mahkemelerinde Orman yasalar›na riayetsizlikten
davam var. Ha bunu bitirin, size tavuk yedirece¤im der durur. Ne davaya bakar›z, ne de
Hamdi YILMAZ bize tavuk yedirir. Bir süre sonra Ardahan’a
flimdi merhum bir avukat arkadafl›m›z geldi. Hamdi’ye bir tuzak kurup tavu¤unu nas›l yeriz,diye düflünüyoruz. Bu kez
Hamdi’nin tan›mad›¤› Av. S›tk›’y› da arabaya alarak Göle’ye
gittik; dört kifliyiz.
Göle’den Ardahan’a dönerken
De¤irmen’e, Hamdi’ye u¤rayaca¤›z. O gün havada ya¤murlu, ortal›k çamurdan geçilmiyor.
Yeni Avukat›n Göle Hakimi oldu¤unu, Hamdi’nin Orman davas›na bakt›¤›n› Hamdi’ye söy-
leyip, her halükarda tavu¤unu
kestirece¤iz, niyetimiz bu. Av.
S›tk›’ya gerekli talimat› verdik
ve odaya önce biz girip, Hamdi’ye hakim bey oldu¤unu söyleyece¤iz; sen de ona göre
davran dedik. Çamurun içinden geçip de¤irmene ve Hamdi’nin kap›s›na dayand›k. Ayakkab›lar›m›z çamur içerisinde.
Hamdi bey d›flar› ç›kt› habu
kimdir dedi. Biz de sak›n sesini
ç›karma, senin Orman davana
bakmakta olan Hakim beyi getirdik, gerekli hürmet ve hizmeti yapmakta sak›n kusur etmeyesin, dedik. Bu arada ayakkab›lar›m›z› de kap›n›n önünde
paspasvari bir kilime silerek
içeri girdik. S›ra Av. S›tk›’ya gelince Hamdi, S›tk›’ya hitaben “
Hofl geldin Hakim be¤” diyerek, yar› bele kadar e¤ildi ve
cebinden ç›kard›¤›, belki de,
günlerdir y›kanmam›fl mendili
ile Hakim bey’in ( ) ayakkab›lar›n› silemeye bafllad›.
Hakim bey, çok ciddi. Bizler de
gülmemek için dudaklar›m›z›
›s›r›yoruz. Biraz hoflbeflten sonra, hakim bey aç olursunuz ne
emrediyorsunuz diyen Hamdi,
isterseniz size kuzu da kesebilirim demez mi? Hakim bey yine de ciddi; hay›r hiçbir fleye
gerek yok diyince, bizler araya
girdik. Hamdi bey’e kuzuyu b›rak ta flu harman tavuklar›ndan
iki tanesini kesiver. Birisini burada yeriz, di¤erini de temizleyiniz, hakim bey’in çantas›na
koyar›z, dedikse de, Hakim
bey tavu¤un birisini eve almay›
kabul etmedi ve ikisini de bura-
da yeriz dedi... Hamdi, hemen
d›flar› ç›kt› ve hizmetçilerine
emir verdi, “ Ulan ha, oradan iki
adet semiz piliç kesin eve götürün onlar› piflirsinler” dedi.
Aradan bir saat kadar zaman
geçti ve sofraya k›zarm›fl tavuklarla birlikte daha neler, neler. Ç›karken de Hakim bey yine de girdi¤i gibi u¤urland›.
Hamdi bizlere hiç mi hiç bakmad›, onun tüm çabas› hakim
bey’i u¤urlamakt›.
Aradan aylar geçti. Acaba
Hamdi’ye ne cevap verece¤iz
diye düflünüyoruz. Sonbahar›n
k›fla yak›n günleri. Bizim Hamdi
YILMAZ’a Orman davas›ndan
ceza verilmifl. Karar da postac›
ile eve verilince.... Bir hafta hapis cezas› ile bir hayli yüksek
miktarda da para cezas›. Hamdi neye yanaca¤›n› düflünüp
duruyor. Tavuklara m›, yoksa
verilen cezaya m›?
Bir gün yine k›fl oldu¤u için atlarla çekilen k›zaklarla flimdi
ikisi de Rahmetli olan Av. Kemal KAYA ile Av. Adil KURTEL
birlikte kar tipisinde s›k›fl›nca
mecburen Hamdi’nin de¤irmenine biraz olsun ›s›nmak için
u¤rad›k. Hamdi bizi görünce ilk
sözü, “Ulan sahtekarlar, yalan
söylediniz tavuklar› yediniz, cezay› da ben yedim. Sizi içeri almayaca¤›m” fleklinde flakadan
sonra sadece içeri alarak ›s›tt›
bizleri, çay bile içirmedi. Hamdi hakl›, Tanr› Rahmetini artt›rs›n.
Av. Halis ÖZDEM‹R
An›lar Kitab›ndan
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
13
Hayat Yemyeflilken,
Umut Mavi Olur mu?
APSOLDU⁄U bedene s›¤aHmayan,
her daim üretken,
mimdeyken bir dostumun üniversitede Sosyoloji e¤itimi alan
k›z›na hocas› “Huzur Evleriyle”
ilgili bir çal›flma konusu vermifl,
o da bana gelince yaz›m› daha
fazla geciktiremedim.
Bu durumun hekimlikteki ad›
nedir?
Y›llar önce 24 Kas›m Ö¤retmenler Günü nedeniyle daha çok
emekli ö¤retmenlerin kald›¤› bir
dinlenme evine davet edilmifltim. Konuflmam›n bitiminde yan›ma gelen emekli bir ö¤retmen
bana flunlar› anlatm›flt›; “Art›k
herkesi yordu¤unu düflünen,
çevrenin soran ve sorgulayan
bak›fllar› aras›nda bunalan, en
çok da kendisi yorulan ve pilin
tükenmesi için sessizce dua
eden biri oldum. Oysa bir zamanlar atand›¤› her yere coflkuyla giden, çal›flt›¤› y›llara
eme¤ini bilgisini katan, ö¤rencileriyle çok iyi iliflkiler kurabilen
baflar›l› bir ö¤retmendim.”
çal›flkan, gayretli olan kifliler
vard›r. Ve bu tür kifliler ne kadar
yafllan›rsa yafllans›n çabalar›
devam eder.
Yafll›l›k, orta yafll›l›k, ileri yafll›l›k
t›pta hangi s›n›rlarla tan›mlan›r?
Günümüzde insan ömrü ne kadard›r? Bunu belirleyen nelerdir?
Bölgesel, kültürel, sosyal iliflkiler, beslenme al›flk›nl›klar›, yaflam biçimi insan ömrü üzerinde
ne kadar etkili olur?
Sert, ac› ve geri dönüflsüz finali
geciktirmenin yollar› nelerdir?
Dolu dolu yaflanm›fl k›sa bir
ömür mü, bofla harcanm›fl upuzun bir ömür mü daha sayg›nd›r?
Perdenin inmesini geciktirecek
en önemli etmenler nelerdir?
Bu sorular uzun süredir günde-
Donup kalm›flt›m. fiimdi ölümü
özleyen, hatta onu davet eden,
bu kifli, y›llar önce koflarak
derslere giren, kara tahta bafl›n-
Neflfle
e DOSTER
E¤itimci -Yazar
[email protected]
da heyecanla ders anlatan, ö¤rencilerine yepyeni ufuklar açan
biriyken bu duruma niye gelmiflti? Onu buna iten neydi? ‹lgisizlik mi, vefas›zl›k m›?
Onu dinlerken, kendi aile büyüklerim akl›ma gelmiflti.
P›r›l p›r›l zekâs›, bilgisi ve inan›lmaz esprileriyle babam› anm›flt›m.
Son an›na kadar elinden gazete
düflmeyen, dernek çal›flmalar›n› aksatmadan yürüten annemi
an›msam›flt›m.
Tam anlam›yla “a¤açlar ayakta
ölür” dedirten day›lar›m›- amcalar›m› hat›rlam›flt›m.
Sonra da kendi kendime zehir
zemberek çal›flan zihinleriyle,
ona koflut p›r›l p›r›l ak›llar›yla y›llara meydan okuyanlar niye
yafllans›n ki demifltim. Ya da
100 yafla delikanl› üslubuyla ve
bak›fl aç›s›yla varanlara niye
yafll› denilsin ki diye düflünmüfltüm. E¤er ortada bir vefa sorunu yoksa!
Do¤ru! Büyümek oyun oynamamak demekti.
Ama oyun sadece çocuklukta
oynanm›yordu ki. Gün geliyor
hayat sizinle oyun oynamaya
bafll›yordu. Hele de hayat›n her
alanda alabildi¤ine yeflil, vefan›n tedavülden kalkt›¤›, umudun mavisinin de Kaf da¤›n›n
arkas›nda oldu¤u bir dönemdeyseniz.
Ha yata¤›nda ölmüflsün.
Ha sert, çok sert olaylarla karfl›laflarak yavafl yavafl ölüyorsun.
Ne fark ederdi ki?
14
‹hsan ÖZKÖSEL‹
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Her Meslek Meflruluk
Zemininde Makul ve De¤erlidir
Emekli Bankac›
NCAK üç meslek var ki
kusursuz sürdürülmesi
kaç›n›lmazd›r. Bir, T›bbiye,
iki Hukuk, üç Milli E¤itim. Bu
üç görevlerin, de¤erli ve
sayg›n mensuplar›: (Doktorlar, Hakimler, Savc›lar, Avukatlar ve Ö¤retmenler); Bu
ulvi ve yüce de¤erlerin muhataplar› olarak, görevlerinin
onuruna yak›fl›r anlay›fla ve
de davran›fllara sahipseler
e¤er, elleri öpülmeye lay›k
kiflilerdir. Zira bu görevlerin
onuruna yak›fl›r tarzda sürdürülmesi flartt›r.
A
Yaflad›klar›mla, gördüklerimle, duyduklar›mla, bilhassa
yaflam›fl oldu¤um gerçeklerle ilgili olarak, öncelikle doktorlardan söz etmek istiyorum.
Allah aflk›na insanlar hoflgörülü, güleryüzlü, tatl› sözlü,
insanc›l bir anlay›fla sahip
olmakla ne kaybederler acaba? Yani bir gönülü kazanmak her olgun insan›n vaz-
geçemiyece¤i yüce bir de¤erdir. Özellikle doktorlara
çok yak›fl›r.
Yani akl›n güzelli¤i dil iledir.
Dilin güzelli¤i söz iledir. Kiflinin güzelli¤i yüz iledir, yüzün
güzelli¤i ise; göz ile belli
olur.
Zira sürekli siyahlara bakan
gözler, insan›n adeta ruhunu
karart›r. Yani bilhassa doktorlar ve hastaneler, insan
sa¤l›¤›n›n flifa kayna¤›d›r.
Hasta insan dertlerine çare
bulmak için doktora gider.
Moral çöküntüsü içerisindedir. O onda en az›ndan bir
güler yüze, bir tebessüme
ihtiyac› vard›r. Doktorun böylesine bir ilgisi, o hasta insan
için bir günefltir. Hastan›n en
az›ndan hüznünü ve kederini defedir. Ayr›ca duygulardaki yat›flman›n oldukça sevimli bir ifadesidir.
Duygusuzluk, ilgisizlik, kat›l›k, insanlar› bozguna u¤ratan tav›rlard›r. ‹nsan müna-
sebeterinde; ilgi ve sevgi,
can s›k›nt›lar›n› ve moral bozukluklar›n› ortadan kald›r›r.
Bedenin ba¤›fl›kl›k sistemini
ayarl› hale getirir.
Tatl› dil, ikna edici, doyurucu, okflay›c› konuflma fleklidir.
Tatl› dil bütün gücünü ruhtan
al›r. Ruhi iyilikler ve güzelliklerle dolu olan, fazilet sahibi
insanlard›r. Fazilet sahibi insanlar›n dili de kendili¤inden
tatl› olur.
‹nsan iliflkilerinde hoflgörü
ile ilgili; tatl› yumuflak bir ses
tonuyla, afl›lmayacak hiçbir
engel, yenilmeyecek hiç bir
zorluk yoktur.
‹çimizde, inand›r›c› bir sevgi,
flefkat ve merhamet kayna¤›
oldu¤u sürece; kendili¤inden tatl›laflan dilimiz, yaflam›n güçlüklerini yenmede ve
insanlar› ikna etmede en büyük yard›mc›m›zd›r.
Dostlar›m; insan yaflant›s›n›n, en de¤erli varl›¤›, sa¤l›-
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
¤›d›r. Allah hiç kimseyi bu
de¤erli nimetten yoksul k›lmas›n. Hiçbir insan›; çaresiz
dertlerle bafl bafla b›rakmas›n. Dertlerinin çaresizli¤i
içerisinde, adeta bunalan ve
hastanelerde inim inim inleyen insanlar›m›z›n yard›mc›s›
olsun.
Ben bir müddet önce bel ve
boyun f›t›¤› ile ilgili olarak bir
çok hastanenin kap›s›na yöneldim. Hatta branfl› d›fl›nda
olmas›na ra¤men, benden ilgisini esirgemeyen, insanl›k
örne¤i, de¤erli hemflehrimiz,
toplumumuzun gururu Say›n
Bingür Sönmez’in yak›n ilgilerinden dolay› kendisine
flükranlar›m› arz ediyorum.
Sonuçta; beyin ve damar
cerrah›, operatör doktor Say›n Mehmet Haluk Özsaraç’›n hastas› olarak, oldukça baflar›l› bir ameliyat geçirdim. Yaflam mücadelesi
verdi¤im bu süreçte, say›n
cerrah›n, üstün baflar› yan›
s›ra, bir hastas›na karfl› doktorluk gibi ulvi bir görevin yüceli¤ini ö¤renmifl oldum.
Geç de olsa anlad›m ki görev kutsal ve önemli. Ancak
görevliler farkl›ym›fl.
Yani hastal›¤›n›za çare aramak için gitti¤iniz hastane
ve o andaki doktorunuz çare
15
kap›n›zd›r. Size çare üreten
doktorunuza insanl›k erdemi
de çok yak›fl›yor. Yani görevinin ehli olarak kendisini tan›mak benim için flansl›l›k olmufltur.
Say›n Operatör Doktor Mehmet Haluk Özsaraç, beni
sa¤l›¤›ma
kavuflturmada
adeta cansuyu olmufltur. Bu
de¤erli cerraha yaflad›¤›m
sürece minnetdarl›¤›m›n sürece¤ini kaç›n›lmaz bir görev say›yorum.
Ayr›ca baflar›l› hizmet veren;
de¤erli ekip arkadafllar›na,
hemflirelik görevlileri; han›m
kardefllerime ve de odac›s›ndan müdürüne kadar tüm
personeline, esenlik ve baflar› dileklerimi sunuyorum.
‹stanbul’da rahats›zl›¤›ma;
çare aray›fllar›mda, bir baban›n, bir kardeflin ancak
gösterebilece¤i bir fedakarl›¤› benden esirgemeyen,
arabas›yla beni sürekli hastanelere tafl›ma külfetine katlanan Say›n Cafer Akyol’a ve
de ameliyat randevusunu ald›¤›m süreçte, hastaneye
kadar gelerek doktorumla
görüflme olgunlu¤unu göstererek beni adeta onore
eden, toplumumuzun örnek
insanlar›; sayg› de¤er büyümü¤ümüz, Say›n Abbas
Gökçe a¤abeyimize ve en
güç günlerimde büyük ilgisine ve deste¤ine adeta muhtaç oldu¤um Say›n Avukat
Hayrettin Kabaday› ve de¤erli eflleri Gönül kardeflime,
defalarca hastaneye ve evime kadar gelme zahmetine
ve külfetine katlanan duyarl›¤› bana adeta yaln›zl›¤›m›
unutturan sevgili kardeflime
de minnetdar›m.
Unutulmas› asla mümkün olmayan çok önemli ve de¤erli öz vefa örne¤i gösteren;
benim de¤erli gönül dostlar›m ve can kardefllerim.
Hemflehrilerim, arkadafllar›m. Sizlerle onurlanmamak,
gururlanmamak mümkün
mü acaba? Hastanede benimle adeta çaresizli¤imi
paylaflan sizlere çok fleyler
borçluyum. Sizlerle kederde,
tasada ve k›vançta olan beraberli¤imizi, kelimelerle ifade etmek mümkün de¤ildir.
Hastanede, evimde ve telefonlar›yla beni yadeden sizleri, kalbi flükranlar›mla selaml›yorum. Yuvalar›n›zda
sa¤l›k, mutluluk ve esenlikler; de¤iflmez kaderiniz ve
herfley gönlünüzce olsun.
Sizler benim yaflam›mda ilham kayna¤› oldunuz.
16
Nevzat ERDA⁄
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
‹letiflim ve
‹letiflim(sizlik)
Mali Müflavir - E¤itimci/Yazar
[email protected]
NSANLARIN büyük bir toplum içinde,
‹de¤iflik
sosyo kültürel gruplarda yafla-
malar› birbirleri ile iletiflim ve etkileflim
içerisinde yaflamaya zorlar. Her toplum; üyesi oldu¤u sosyo kültürel grubun
bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, gelenek ve göreneklerine sahiptir. Toplumu
oluflturan bireyler bu kültürü ait olduklar› çevre içerisinde sosyalleflerek kazan›rlar. Sosyalleflmenin sa¤lanmas› için
de kifliler ve toplumsal gruplar aras›nda
iletiflim zorunludur. K›sacas›, iletiflfliim
toplum için yaflfla
amsal bir süreçtir.
Son y›llarda günden güne artan teknolojik olanaklar ve iletiflim kanallar› ile
dünya parmaklar›m›z›n ucunda. Her
geçen gün istedi¤imiz her türlü bilgiye,
istedi¤imiz her kifliye ulaflabilmek oldukça kolay olmas›na ra¤men günümüzdeki en önemli sorun iletiflimsizlik.
Çünkü teknoloji artt›kça, konuflma dili
yaz› diline dönüflmekte... yaz› dili ise
k›saltmalardan sembollerden oluflmufl
kendine ait bir alfabesi olan bir baflka
dünyaya dönüflmüfl durumda. Hal böyle olunca baflkalar›na kendimizi ifade
edemiyor, kendimizi anlatam›yor, baflkalar›n› dinleme ve anlama tahammülümüzü git gide kaybediyoruz.
Teknolojinin sa¤lad›¤› olanaklar artarken hayat›m›z›n oldukça büyük bir bölümünü ise televizyon kanallar›, internet filmleri kaplamakta. Birçok aile televizyon dizi ak›fl›na göre sosyal programlar›n› yapmakta. De¤iflen toplumumuz kentleflme ve bireyselleflmeyle
birlikte bütün o geleneksel iliflkiler a¤›n› kaybetti. Art›k geleneksel iliflki biçimleri yok olmakta. “Bayramlar m› de¤iflti
bizler mi de¤ifltik?” makalemde yazm›flt›m; bayram günleri tatil günlerine
dönüflmüfl durumda, insanlar geleneksel iliflki biçimlerinden, mutfak sohbetlerinden vazgeçmekte.
Geleneksel paylafl›mlar de¤ifltikçe,
sosyalleflme araçlar› de¤ifltikçe günden güne artan hayat zorlu¤u da eklenince çok basit insanca de¤erler bile
yok olmaya bafll›yor. Geçenlerde okudu¤um bir yaz› buna oldukça iyi bir örnek oluflturuyor. Yaz›da; uzunca bir süre yurtd›fl›nda kald›ktan sonra dönen
bir Türk ifl adam›na Türkiye’de en dikkatini çeken ne oldu diye sorulmufl.
Gelen cevap oldukça ilginç... “Kimse
gülümseyerek konuflmuyor, teflekkür
etmiyor. Bu dolmufl nereye gidiyor diye
soruyorum sürücüye, -Görmüyor musun? Araban›n üzerinde yaz›yor- diye
h›rc›n bir tonla t›sl›yor surat›na karfl›. ‹nsan iliflkilerinde incelik kalmam›fl”.
Bu sat›rlar› okurken oldukça flafl›rd›m.
‹çindeyken fark etmiyorsunuz baz› fleyleri geçmifle ve bugüne bakt›¤›mda
benim gördü¤üm farkl›l›klara göre bu ifl
adam›n›n cevab› yollar, binalar, ifl alanlar›, artan teknoloji ile modernleflen
Türkiye olmal›yd›. Ama de¤il...uzun y›llar memleketinden uzakta bir baflka ülkede gerçek bir yabanc› gibi yaflayan
kifli kendi ülkesine geldi¤inde as›l yabanc›laflman›n toplum içinde oldu¤unu
üzülerek fark etmifl. Evet! ‹letiflim ça¤›nda yafl›yoruz ama birbirine gittikçe
yabanc›laflan bir toplum içerisinde.
Zaman zaman çocukluk y›llar›m akl›ma
gelir. Bu yaz›y› okudu¤umda da oturup
düflündüm ben çocukken böyle miydi?
Hay›r. Böyle de¤ildi. Bize adres soran
amcan›n mesafe yak›nsa önüne düfler
adresini gösterinceye kadar yürürdük.
Bir fley ald›¤›m›zda teflekkür ederdik.
Farkl› bir yemek evimizde piflerse mutlaka komflumuza bir tabak götürürdük... Evet, belki uzaktaki akrabam›za
telefon edebilmek için postane köflelerinde saatlerce bekliyorduk, evet belki
televizyonumuzun tek siyah beyaz kanall›yd›, bir mektup on günde yerine
ulafl›yor zaman zaman kayboluyordu.
Ama bu zorluklar ve kay›plar içinde bulundu¤umuz gün yaflad›¤›m›z “toplumsal uzaklaflma, yabanc›laflma ve iletiflimsizlik”ten çok daha kolay çözülebilen tamamen insanc›l sorunlard›.
Toplum olarak yaflad›¤›m›z iletiflimsizlikten kaynaklanan birçok sorun yaflamaktay›z. Kaybetti¤imiz toplumsallaflma sürecinde hepimiz iletiflimsizlikten,
anlafl›lmamaktan flikâyetçiyiz. Ancak
ço¤u zaman oldu¤u gibi kendimizi bu
konuda da hiç sorgulam›yoruz. Kendimizi anlatamamaktaki temel nedeni düflünmüyoruz. Metropolleflmenin getirdi¤i stresli ortam, yo¤unlaflan ifl hayat›,
hayat›m›z› çepe çevre saran teknolojik
aletler ve bunlar›n sonucu elde etti¤imiz yaflamsal kolayl›klar birleflti¤inde
sorunu hep kendimiz d›fl›nda bir nedene yükleme al›flkanl›klar› kazan›yoruz.
Oysaki iletiflim; temelde anlam yaratmay› ve paylaflmay› amaçlamal›d›r. ‹letiflim çift tarafl› gerçeklefltirilen bir etkileflimdir. Bunun için kendi bireysel da-
iremizden ç›k›p, baflkalar›n› da anlamaya çal›flmal›y›z. Sahip oldu¤umuz
parmaklar›m›z›n ucundaki dünyadan
bafl›m›z› kald›r›p “Beni anlam›yorlar” diye söylenmekten vazgeçip, do¤rudan
iletiflim kurulabilen, bir fincan kahveyi,
bir yeme¤i, bir filmi, bir müzi¤i ya da
duygular› ac›y›, sevinci, mutlulu¤u gerçek anlamda paylaflmay› getiren iletiflimler yaratmal›y›z. Kendimize ve etraf›m›zdakilere güven duymal›, inanmal›
ve önemli hissetmeliyiz, olumsuz düflüncelerden uzaklaflmal›, çevremizi,
iletiflim içinde oldu¤umuz kifliyi kiflileri
izlemeli ve dinlemeliyiz. Kendi gücümüze, yeteneklerimize sorumluluklar›m›za sahip ç›karak kendimizle kuraca¤›m›z bar›fl›k bir iletiflim, baflkalar› ile
iletiflimimizi de iyilefltirecektir.
Toplum içindeki insanlar›n birbirleri ile
sa¤l›kl› iliflkiler kurmas›, o toplumu
meydana getiren insanlar›n iyi iliflki kurma konusundaki ilkeleri, iletiflimi engelleyen ve kolaylaflt›ran unsurlar› bilmelerine ve yaflamlar›nda uygun zaman
ve yerde kullanmalar›na ba¤l›d›r. Böylece, insanlar aras›nda oluflabilecek
gerginlik ve çat›flmalar oldukça azalacak ve zaman kay›plar›nda da ayn›
do¤rultuda azalma olacakt›r.
Sonuç olarak,
Bireysel ve toplumsal de¤iflim, geliflme
ve ilerleme ancak düflünsel de¤iflim
yafland›¤›nda mümkün olur. Eylem düflüncede gerçeklik kazan›rsa hayat bulur. Unutmayal›m ki hayat›m›z› de¤ifltirmek için bafllang›ç noktam›z düflüncelerimizi ve iletiflim flekillerimizi de¤ifltirmek olacakt›r. De¤iflmesi gereken yaln›zca düflüncelerimizin içeri¤i ya da
iletiflim araçlar›m›z de¤ildir. Ayn› zamanda kendimizle ve çevremizle ilgili
düflüncelerimizi de de¤ifltirmeniz gerekir. Bizi çevreleyen dünyan›n fark›na
var›p, parmaklar›m›z›n ucundaki dünyadan bafl›m›z› kald›r›p, alg›lar›m›z›
aç›p sosyal iletiflimler kurmal›y›z. Sahip
oldu¤umuz bütün teknolojiyi sosyal a¤larda sosyalleflmek kadar gerçek ve
paylafl›msal bir iletiflim arac› olarak kullanabiliriz. ‹letiflim kurmada kiflisel
özelliklerimiz, kültürel yap›m›z, de¤er
ve tutumlar›m›z etkilidir. ‹çinde bulundu¤umuz zamanda iletiflim (sizlik) de¤il iletiflimi slogan yap›p önce kendimize sonra toplumumuza bir hediye
verelim...
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
Haz›rlayan: Tarihci Yazar
Av. Erkan KARAGÖZ
17
Kars Gezi Kitap盤›
* KARS KENT TURU
B‹R‹NC‹ PARKUR
* Bu parkurda, 12 havariler Kilisesi, Hasan Harakani
türbesi, Latin kilisesi, hamamlar, Tafl köprü, Nam›k Kemal’in dedesinin görev yapt›¤› kaymakaml›k kona¤›
yer almaktad›r. Mazlum a¤a ve ‹lbeyo¤lu, VE topçu
hamamlar›: 1774 y›llar›nda yap›lm›flt›r.
Mazlum A¤a hamam›, ünlü Rus yazar Puflkin’in gelip
konaklad›¤› Kars’da, y›kand›¤› hamam olarak bilinir.
ARS, Türkiye’nin kuzeydo¤u kesiminde yer alan
Kayn›
adl› ilin merkez ilçesidir. Kars›n ‹smi Gürcü-
ce’de Kariskalaki olan Kap› flehri sözcü¤ünden
geldi¤i san›lmaktad›r.
Ermenistan ülkesine komflu olan merkez ilçeye
ba¤l›, yirmi iki mahalle ve yetmifl köy bulunmaktad›r. Rak›m› bak›m›ndan Türkiye’nin en yüksek il
merkezi olan Kars, köyleri ile birlikte nüfusu yüz bini aflan flehirlerden birisidir (fiehir merkezi: 76.992,
toplam: 110.443. Çeflitli etnisitelerin birlikte yaflad›¤› il merkezinde kültürel farkl›l›klardan ve zenginliklerden bahsetmek mümkün olup kozmopolit bir yap› söz konusudur. Kars, Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n 2023 y›l› için Türkiye Turizm Stratejisi 2023
veTurizm Stratejisi Eylem Plan› kapsam›na al›nan
15 il merkezinden birisidir. Bu proje ile hedeflenen,
il merkezlerini “Kültür Turizmi Gelifltirilecek Marka
Kentler” ilan edip geliflmelerini sa¤lamakt›r. Kars,
geçmiflte Bagratl› Krall›¤›’na ve Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti’ne (Güneybat› Kafkasya Cumhuriyeti) baflkentlik yapm›fl bir s›n›r flehridir. Bu özelli¤i ile
Türkiye’de herhangi bir ülkeye baflkentlik yapm›fl
ender flehirlerden birisidir. Türkiye’nin Orta Asya’ya
aç›lan kap›s› konumundaki bu flehir, Kafkas Üniversitesi’nin aç›lmas›yla h›zla geliflmeye bafllam›fl ve
zaman içinde bir ö¤renci kenti durumuna gelmifltir.
Ayr›ca flehir merkezine alt› kilometre uzakl›ktaki havaliman› sayesinde de bölgesinde ulafl›m a¤›n›n
kesiflti¤i bir noktada yer al›r. Bunun d›fl›nda kara ve
demiryolu a¤lar›yla ülkenin di¤er yerleflim birimlerine ulafl›mda da bir sorun yoktur. Kentte 12 Nisan
2004 gününde Azerbaycan Kars Baflkonsoloslu¤u
aç›lm›flt›r. Türkiye’nin 16 ili bu konsoloslu¤un faaliyet dairesi içersindedir
Tafl köprü:
Tafl köprü 579 y›l›nda Lala Mustafa Pafla taraf›ndan
yapt›r›lm›fl, kesme bazalt tafl›ndan 54m uzunlu¤unda,
8 metre geniflli¤indedir.
Dere -‹çi Paflfla
a köflflkkü, askeri kompleksler
12 HAVAR‹LER K‹L‹SES‹: (Kümbet Camisi): 932-937
Ermeni Kral› Abas taraf›ndan yapt›r›lm›flt›r.
18
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
‹smet Pafla ‹lkö¤retim Okulu 1886 Askeri bina olarak
yap›lm›fl savafl sonras›, Kaz›m Karabekir yetim çocuklar için yat›l› okula dönüfltürmüfltür.
‹K‹NC‹ PARKUR:
Bu parkurda Güvensoy evi, ‹smetpafla ‹lkokulu ve
Demir köprü, Millet Bahçesi ve Opera binas› yer almaktad›r.
* KONSERVATUAR: Eski Ziraat Bankas›
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
19
* GAZ‹ AHMET MUHTAR PAfi
fiA
A KONA⁄I: XIX yüzy›l
Osmanl› mimarisi.1877’de Osmanl› karargâh binas›
olarak kullan›lm›flt›r. Kenti yeniden infla eden Ruslar
bu yap›ya dokunmam›fllard›r.
ÜÇÜNCÜ PARKUR: ORDU CADDDES‹
Bu parkur, üzerinde en fazla tarihi yap›n›n yer ald›¤›
bir parkurdur. Kimi an›t-yap›lar flunlard›r:
Atatürk an›t›. Mustafa Kemal’in sa¤l›¤›nda 1927 y›l›nda Kenan Yotunç taraf›nda yapt›r›lm›flt›r. Vali kona¤›,
(parlamento binas› guvernorlük,) Sa¤l›k müdürlü¤ü
binas›( eski hastane) ,eski mahkeme binas›, Azerbaycan konsoloslu¤u, Defterdarl›k binas›, ‹ngiliz komutanl›k konutu, kayabafl› panoramik seyri.
KARS ATATÜRK ANITI -1937 Heykeltrafl Kenan Yontuç taraf›ndan 1937 y›l›nda, 1931 y›l›nda yap›lan ilk
an›t›n yerine konmufltur.
20
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
DÖRDÜNCÜ PARKUR
ALEKSANDR NEVSK‹ ORTODOKS RUS ASKER‹ K‹L‹ SES‹ (Fethiye camisi) Balt›k mimarisi.
RUS Z‹RAAT BANKASI (1917) (Anadolu Lisesi)
-Meçhul asker an›t›
-ÜÇ OZANLAR HEYKEL‹
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
21
BEfi
fi‹‹NC‹ PARKUR:
Eski Gümrük binas›, Aynal› Köflkler
KARS ARKEOLOJ‹ MÜZES‹ (Kaz›m Karabekir’e arma¤an edilen Vagon)
* KEÇEL (Aziz Prkich) kilisesi, Tigram Honents Kilisesi
* Genç K›zlar Kilisesi, Abukhamrents Kilisesi, Bakireler Manast›r›, ‹pek Yolu Köprüsü, Selçuklu Kervansaray›
‹ç Kale K›z Kalesi,
AN‹ KENT TURU
AN‹ ANT‹K KENT‹ :
AN‹: Kars’›n Merkez ilçesinde, il merkezine 48 km.
uzakl›kta, Arpaçay Nehri boyunda bulunan ören yeri.
961-1045 y›llar› aras›nda Bagrat hanedan›ndan Ermeni hükümdarlar›n›n baflkenti olmufltur. 11. ila 12. yüzy›la ait baz› ‹slam mimarisi eserlerini de bar›nd›r›r.
961 y›l›nda Kral 3. Aflot krall›¤›n›n merkezinin Kars’tan
Ani’ye nakli ile imar bafllar. 4500m uzunlu¤undaki surlar XI.yy tamamlan›r.
SARIKAMIfi
Sar›kam›fl, Do¤u Anadolu Bölgesinde, Erzurum-Kars
bölümü içerisinde yer al›r. Yöre iki s›rt›n yamac›yla, bu
iki yamaç aras›ndaki çukur alanda oluflmaktad›r. Yüzölçümü 1751 km2, yükseltisi 2225 metredir. Karasal
iklimin karakteristik özelli¤i görülür. Alt› ay kar, sekiz
ay don ve buzlanma olur.
Sar›kam›fl ‹lçesinin tarihi M.Ö. devirlere kadar uzanmaktad›r. 11.Yüzy›lda Sultan Alparslan taraf›ndan Bizans hakimiyetinden al›narak Selçuklu hakimiyetine,
1534 Y›l›nda da Kanuni Sultan Süleyman döneminde
Osmanl› hakimiyetine giren ilçe bu dönemde Kars
Eyaletine ba¤l› bir Liva idi. 1828 ve 1855 y›llar›nda iki
defa Rus iflgaline u¤rar ancak, 1829 Edirne ve 1856
Paris Antlaflmalar› ile yeniden Osmanl› hakimiyetine
girer. 1877-1878 Osmanl›-Rus Savafl› sonunda 40 y›l
süre ile Rus iflgali alt›nda kalan Sar›kam›fl, 29 Eylül
1920?de Rus iflgalinden kurtar›larak 3 Aral›k 1920 tarihli Gümrü Antlaflmas› ile yeniden Türk hakimiyetine
girmifltir.
22
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
‹lçenin yak›n tarihimizde de önemli izleri bulunmaktad›r. 1. Dünya Savafl›nda, Enver Pafla komutas›ndaki
Türk Ordusunun 1915 k›fl›nda aflmak istedi¤i Sar›kam›fl Allahuekber Da¤lar›nda baz› kaynaklara göre 60
bin, baz› kaynaklara göre de 90 bin Mehmetçik so¤uktan donarak flehit olmufltur.
Görülecek yerler:
-SARIKAMIfi yolundaki flfle
ehitlik
-Eski Sar›kam›fl flfle
ehitler an›t›
-Rus Cer atölyeleri. (Vagon fabrikas›) lokomotiflerin tek nik-bak›m›n›n yap›ld›¤› ve yenilerinin imal edildi¤i fabrika), Sar›kam›fl sar›çam ormanlar› (so¤uksu mevkii)
-Çar’›n Av Köflflkkü.
AKYAKA
AKYAKA TREN ‹STASYONU
KUYUCUK GÖLÜ DO⁄AL S‹T ALANI
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
23
Aç›k Kalp
Cerrahisinin Gelece¤i
Yirmi y›l önce kalp hastal›klar›n›n tedavisinde çok önemli bir yer
alan kalp cerrahisi art›k yüzünü de¤iflflttiriyor. Ürolojide tafl ameliyatlar›n›n, genel cerrahide mide ülseri operasyonlar›n›n ortadan
kalkmas› gibi kalp cerrahisi de buna benzer de¤iflfliimler içinde.
Klasik koroner bypass ameliyatlar›
yerine artan ameliyatlar
LAS‹K koroner bypass ve kapak
K
ameliyatlar›n›n azalmas› üzerine
kalp cerrahlar›, 15 y›l önce % 7.4 olarak gerçeklefltirilen endovasküler cerrahi, TAVI gibi ifllemlere yönelerek bu
uygulamalar› % 21,8 oran›nda gerçeklefltirdiler. Yeni nesil endogreft stent ile
aort anevrizmas› tedavisinin baflar› ile
gerçeklefltirilmesi, “stent-greft” ad› verilen malzemelerin kullan›m› ile hastalar› büyük cerrahi giriflim gerekmeden
tedavi etme olana¤› sa¤lamaktad›r.
Birçok merkezde yap›lan mekanik kalp
uygulamalar› da gerçek hayat kurtar›c›
bir ameliyat olan kalp nakli bekleyen
biyonik insanlar yaratmaktad›r.
Stent koroner bypass ameliyatlar›n›
önemli ölçüde azaltt›!
15 y›l öncesine kadar y›ll›k aç›k kalp
ameliyatlar›n›n % 80’den fazlas› koroner bypass ameliyatlar› olmas›na ra¤men, befl y›l içinde bu oran›n % 71’e,
15 y›l›n sonunda da % 55’e düflmesi;
y›llar içinde koroner bypass ameliyatlar›n›n azalaca¤›n› göstermektedir. Bu
geliflme Bat› ülkelerinde de böyledir.
Bunun en önemli nedeni, giriflimsel
15 y›l içinde ameliyat edilen 7298 koroner
bypass ameliyat› incelendi¤inde, 2000 y›l›na ka dar hastalar›n sadece %5’inde daha önce
bypass ve stent uygulanm›fl olmas›na ra¤men,
2000 y›l›ndan sonra bu oran %25’i bulmuflflttur.
CABG: Koroner Bypass
Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ
Memorial fiiflli Hastanesi Kalp ve
Damar Cerrahisi Bölüm Baflkan›
düflüncesine kap›lsa da, gerçek farkl›.
Koroner kalp hastal›¤› 35-40 yafllar›na
indi ancak bu hastalar öncelikle stent
ile tedavi edildikleri için ameliyatlar› ertelenmektedir. Koroner bypass ameliyatlar›ndan sonra düzenli olarak yap›lan kontroller s›ras›nda tespit edilen sorunlar›nda stent ile çözümlenebilmesi
ikinci koroner bypass ameliyatlar›n›n
(reoperasyon) yüzde ikinin alt›na düflmesini sa¤lam›flt›r.
Düzenli kontroller çoklu bypass’›
önledi.
Memorial fi
fiiiflfllli Hastanesi Kalp Cerrahisi ekibinin 1996-2010 y›llar› aras›nda gerçekleflflttirdi¤i
10.696 ameliyat incelendi¤inde, benzer do¤al
de¤iflfliim, kalp cerrahisinde de görülmektedir.
Modern tedavi yöntemleri ve düzenli
kontroller kalp sa¤l›¤›n›n korunmas›nda baflar›y› art›rmaktad›r. Cerrahlar, 510 y›l önce koroner bypass ameliyat›
yapt›¤› hastalar›na ikinci ameliyat gerekece¤i inanc›ndayd›. Fakat y›llar
içinde görülmüfltür ki, koroner bypass
ameliyat› yap›lan hastalar düzenli ve
CABG: Koroner Bypass, Valve: Kapak, Other:
Di¤er
kardiyolojinin çok geliflmifl olmas›d›r.
Stentlerin, bypass ameliyatlar›n› büyük
ölçüde azaltt›¤› bir gerçektir. Çünkü art›k çatal damarlar da stentle aç›labilmektedir. Ancak hastan›n damar yap›s›, darl›¤›n ya da t›kan›kl›¤›n bulundu¤u noktaya göre cerrahlar ve kardiyologlar›n ortak karar› ile uygun hastalara koroner bypass uygulanmaktad›r.
Koroner bypass yafl
fl›› düfl
flm
medi!
Kardiyologlar›n son y›llarda koroner angiyografi çektikleri hastay›, direkt olarak cerraha göndermek yerine mutlaka
stent uygulanmas›n› arzu ettikleri bilinen bir gerçek. Kalp krizi ya da damarda darl›kla hastaneye acil olarak müracaat edenlerde yap›lan “hayat kurtar›c›” stent ifllemlerine, cerrahlar hastalar›
ad›na minnet duymaktad›r. Ameliyat
öncesi stent uygulanan hastalar›n (%
25) büyük k›sm›n›n, böyle çok baflar›l›
giriflimsel ifllemlerle hayat› kurtar›lan
özellikle genç hastalar oldu¤u da bilinmektedir. Bu hastalar daha sonra seçilmifl flartlarda ameliyata gönderilmektedir. Cerrahlar, günlük pratikleri içinde
çok genç hastalar› ameliyat ettiklerinde
“Koroner bypass yafl› çok afla¤› indi”
‹statistik çal›flflm
malar›, genç bypass’lar›n de¤il, 80
yafl üzeri bypass ameliyatlar›n›n artt›¤›n› gösteriyor.
erken kontroller giriflimsel kardiyologlar›n baflar›l› giriflimleri ile bu ameliyatlar›n say›s› da gittikçe azalmaktad›r. Bu
durumda kalp cerrahlar› klasik koroner
bypass ve kapak ameliyatlar›ndan
baflka ifllemlere (endovasküler cerrahi, TAVI vb...) yönelmekte, böylece bu
ameliyatlar›n oran› da 5-10 y›l içinde %
7.4’den % 21,8’e yükselmektedir. Aç›k
kalp ameliyatlar›n›n baflar›s›n›n en de¤erli göstergesi olan koroner bypass
ameliyatlar›nda baflar› oran›n istatistiksel olarak % 99’un üzerine ç›kmas›,
kalp cerrahlar› için övünç vesilesidir.
Kalp cerrahisi her zaman var olacak
ve hayat kurtarmaya devam edecektir.
24
Cafer AKYOL
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Haber - Röportaj
E¤itimci-Yazar
[email protected]
[email protected] [email protected]
E⁄ERL‹ okuyucular bu
say›m›zdaki konu¤um;
program yap›mc›s›, gazeteci,
Dünya’n›n en kar›flfl››k bölgelerinde yaflfla
anan olaylar› kamu oyunun gündemine sunan
Türk ve dünya bas›n›nda
ad›ndan söz ettiren çok de¤erli muhabir Coflflk
kun ARAL.
Cofl
flk
kun ARAL’› “Sar›kam›fl
Dayan›fl
flm
ma Grubu” bünyesin de yap›lan yaz ve k›fl Sar›ka m›fl fi
fie
ehitlerini Anma Etkinliklerinde bizlerle birlikte fi
fie
ehit ler Diyar› Sar›kam›fl Da¤lar›nda ekibiyle bu zor fl
fla
artlardaki
yürüyüfl
fllleri dünya gündemi ne tafl
fl››mas› fi
fie
ehitlerimize ya p›lan en güzel anlaml› ziya rettir.
Bu de¤erli dünyaca ünlü mu habirimiz Coflflkkun ARAL’› bi razda kendisinden dinleye lim.
Akyol: Coflflkkun Bey hofl geldi niz. Bize zaman ay›rd›¤›n›z
için size çok teflfle
ekkür ederim.
Nerede do¤dunuz, e¤itimi niz?
Aral: Siirt’te 1956 1 May›s’ta
do¤muflum. ‹lkokulu Siirt’te
bitirdim. Ard›ndan ‹stanbul’da
Oruç Gazi Ortaokulunu okudum. Ard›ndan Pertevniyal Lisesi son s›n›fa kadar, Mecidiyeköy Lisesi’nden de mezun
oldum. 1977’de olayl› y›llarda
‹flletme Yüksekokulu’na gir-
D
dim. 4 sene okula gittim ama
ne yaz›k ki bitiremedim. Sonra
2 y›ll›k Yabanc› Diller Yüksekokulu’nu bitirdim. Zaten bu
süre içerisinde çal›flmaya
bafllam›flt›m, devam ediyordu
çal›flmalar›m. O döneme kadar muhabir oldum. Türkiye
muhabiriyken Paris’e yerlefltim. Paris üzerinden dünyada
geliflen olaylar› izlemeye bafllad›m.
Akyol: Öncelikle
bu son y›llarda Sa r›kam›fl Dayan›flfl-ma Grubu’yla iç
içesiniz. Sizi ara m›zda görmekten
gerçekten
çok
mutlu olduk, Ser hat ‹lleri olarak. Bu
konuda neler diye ceksiniz?
Sar›kam›fl Dayan›flma Grubu Prof.
Dr. Bingür Sönmez
taraf›ndan kurulan
bir oluflum. Türkiye’de keflke y›llardan beri sadece
bir tek bölge için,
bir tek olay için
de¤il, yurt genelinde hatta geçmiflte
o 5 milyon km’ye
kadar yay›lan topraklar üzerinde yaflanm›fllar›n bütün
de¤erlendirmesini yapacak
gruplar olsa diyordum. Sar›kam›fl Dayan›flma Grubu’nun
yapt›klar› güzel bir örnek.
Çünkü tarihimizi bütün de¤erlendirmeleriyle ortaya koymak, anmak, bu topraklar için
hayat›n› feda eden insanlar›
hat›rlamak ve hat›rlatmak.
Çünkü sadece baz› insanlar›n
bilmesi de¤il, yurt genelinde
bu topraklar›n neyin karfl›l›-
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
¤›nda kazan›ld›¤›n›, nas›l korundu¤unu, insanlar›n bir tak›m yanl›fl stratejiler yüzünden nas›l feda edildi¤ini ortaya koyan bir olay. Ne kadar
üzücü ki y›llarca biz bunu örtbas ettik, 7 sat›rl›k bir yaz› olarak geçti tarih kitaplar›na. Ço¤u zaman hat›rlamad› bilmesi
gereken insanlar. Ama bu
topraklarda yaflanm›fl bir tarih
dram› var. Gencecik, haz›rl›ks›z cepheye sürülen on binlerce ülke insan›n›n bütün her
fleyiyle hayat›n› feda etmesi,
baz› yerlerde çok ciddi bir direniflin olmas› istilac›lara karfl›, baz› yerlerde de bir tek
kurflunla atlatan, so¤uk k›fl›n
flartlar›na ruhlar›n› teslim et-
25
meleri. Al›nacak çok ders var.
Zaten bu tür etkinliklerin olmas›n›n sebebi; yurt genelinde bu tür gerçekleri insanlara
yeniden anlatmak ve yaflanmamas›n› sa¤lamak. Biz tarihimizi çok es geçiyoruz. Bugün geliflmifl ülkelere bakt›¤›m›z zaman yaflanm›fl bütün
olaylar dramlar›yla, edebiyatla, sinemayla, resimle, plastik
sanatlarla aktar›l›yor. Biz de
çok zay›f›z bu alanda. Yani tarihimize bakt›¤›m›z zaman
1071’de Anadolu’ya girildi¤inden itibaren nelerin yafland›¤›n› bile bilmiyoruz. Yani bugün Kars ‹l Hudutlar› içerisindeki An› Harabeleri’ne bile biz
y›llarca giremedik, yasak bölgeydi. Orda Alparslan’›n o bölgeye girdi¤inde yazd›¤› bir yaz› var, o
okunsa sonradan
ana
yurdumuz
olan bu topraklarda yaflad›klar›m›za
iliflkin en önemli
kardefllik mesajlar›
al›nabilir. Çünkü
Türklerin Anadoluya
girdiklerinde
yapt›klar› bir asimilasyon, bir etnik temizleme de¤il, tam
aksine bu bölgenin bütün de¤erleriyle kar›fl›k ortaya
yeni bir kültür ç›karmas›. Yani göçmen kültüründen
yerleflik kültüre geçifle do¤ru. Bunlar
dünyaya çok ciddi
ders vermifl olaylar
ama biz kendi toplumuza hiçbir zaman aktaramad›k, aktaram›yoruz. O yüzden çok
abuk subuk flekillerde birbirimize düflman k›l›nd›k. Bu de¤erlerin bilinmesi için Sar›kam›fl Dayan›flma Grubu’nun
yapt›¤› çal›flmalar›n›n devam›
ve ard›ndan da benzerlerini
bir Balkan savafl› için, bir hicaz savafl› içini bir bugün
topraklar›m›zda de¤il ama bizi birebir ilgilendiren kuzey afrikada yaflanan olaylara yönelik yap›lmas› gerekiyor. ‹lla
bu gruplara girip, bu gruplar›n tarihi olaylar› törensel niteliklerle aktarmas›n› izlemek
de¤il, bunlara iliflkin vesikalar›n gün yüzüne ç›kar›lmas› ve
birazda tarihimizle yüzleflme
f›rsat› bulmam›z laz›m. fiuanda bu yanl›fllar› yapan insanlar› yarg›layamay›z ama ders
almam›z gereken bu yanl›fllar›n arkas›ndaki güçler kim diye ulaflmak laz›m. Yani öyle ki
Bingür hocam›z›n kendi imkânlar›yla buldu¤u bütün bu
çal›flmalara iliflkin foto¤raflar›,
belgeleri ben bizzat gördüm,
Türkiye’de hiçbir yerde görmemifltim. Rusya’ya bir tarihçi, araflt›rmac› gibi gitmifl ve
Sar›kam›fl’ta yaflanan olaylara
iliflkin onbinlerce görüntü,
belge getirmifl. Bunlar daha
önce niye yap›lmad› diye sorguluyorum. Niye Sar›kam›fl
dram›n› canland›racak bir film
öyküsü yap›lmad›? Ama iflte
biz çok abuk subuk fleyleri filme dönüfltürebiliyoruz. Yani
bütçeleri var Türkiye’de bir
sürü kurumlar›n ama niye
bunlar dünyan›n da izleyece-
26
¤i kalitede, insan öyküleriyle
süslenip bir tarihi gerçe¤i anlatan filmlere dönüfltürülmüyor? Bütün bunlar Sar›kam›fl
Dayan›flma Grubu gibi gruplar›n artmas›yla ortaya ç›kacak ve tarihi belgelerin, bilgilerin tekrar canland›r›l›p yeni
kuflaklara aktar›laca¤› bir misyonu biçimlendirecektir. O
yüzden çok önemli.
Akyol: Bir de flflu
unu soraca¤›m,
y›llard›r çok güzel programlar
yap›yorsunuz, say›s›z ülkelere
gittiniz, programlar›n›z tutul du. Unutamad›¤›n›z bir an›n›z
var m›?
Aral: Çok an›m var. Yani dünyada savafl› en çok yaflayan
gazetecilerden biriyim. Gözümün önünde insanlar yendi,
kafalar› kesildi, gövdelerinden ayr›ld›. Bindi¤im uçaklar
düfltü. Çat›flma bölgelerinde
kald›m. Yani Sar›kam›fl’taki arkadafllar›m›z›n 5 gün yapt›¤›
yürüyüflün benzerini, canl› savafl koflullar›nda afla¤› yukar›
3 ay yapt›m. O yüzden çok
an›m var hani onlar saatlere,
sayfalara s›¤maz.
Akyol: Yaz›l› ve görsel bas›nda sizin hakk›n›zda olumsuz
bir yorum duymad›k. Bunu
neye borçlusunuz?
Aral: Ben dünya insan›y›m.
Kendi ülkemi bütün de¤erleriyle seviyorum. Bir aya¤›m
Hakkari’de, bir aya¤›m Edirne’dedir. Bütün var olan kimliklerimle gurur duyuyorum.
Güneydo¤uluyum, Bat›l›y›m,
Afrikal›y›m, Asyal›y›m, her fleyim. ‹nsan›m öncelikle. ‹nsan›n var olma nedenlerini kavramaya çal›fl›yorum ve bunun
da dostlu¤un, kardeflli¤in,
bar›fl›n, insanl›¤›n olmas›yla
olaca¤›n› düflünüyorum. Bilginin ilaç gibi oldu¤unu biliyorum. Biz bilgi tafl›yanlar›n bilgiyi yeri geldi¤inde seyreltip,
yeri geldi¤inde do¤ru mesaj
olarak vermemiz gerekti¤ine
inan›yorum. Etik anlamda gazetecili¤i savunuyorum, ne
yaz›k ki fluanda Türkiye’deki
gazetecilik meslek anlam›nda
evrensel raydan ç›km›fl vaziyette. Biraz daha kurumlar›n
ç›karlar›na paralel gazetecilik
yap›l›yor. Muhabirlik mesle¤i
öldürüldü. Köfle yazarl›¤› caziplefltirildi. Dünyada bir gazetenin bir köfle yazar› varken, bizde her gazetenin her
alanda ifl takipçisi gibi nitelenen çok iyi koflullarda sürekli
beslenen yazarlar› var. Bunlar›n tabi ki varl›klar›na karfl› de¤ilim ama özetle muhabirlikle
do¤up, muhabirlikle kalaca¤›ma inan›yorum. Ayaklar› yere
de¤meyen gazetecili¤i yanl›fl
buluyorum. Sadece davetler
oldu¤unda bir yerlere gidiyor
bizim köfle yazarlar›m›z ve di¤erleri.
Akyol: Yapmaktan en çok
hoflfllland›¤›n›z flfle
ey nedir?
Aral: Gezmek ve yemek yapmak. Gezmek dediysem turistik geziler de¤il. Dokulara yolculuk yapmak.
Akyol: En be¤endi¤iniz ve be¤enmedi¤iniz huyunuz nedir?
Aral: En be¤endi¤im; insan
ve do¤as›na sayg› göstermek. En be¤enmedi¤im; insana yüzde yüz güvenmek.
Akyol: Keflke yapsayd›m veya
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
keflke yapmasayd›m dedi¤iniz olaylar› anlat›r m›s›n›z?
Aral: Keflflkke yapsayd›m dedi ¤im; astronot e¤itimi al›p ast ronotlar aras›nda yer almakt›.
Keflflkke yapmasayd›m dedi¤im
ise vücudumu hoyratça kul lanmasayd›m.
Akyol: Hayat›n›zda en çok k›ymet verdi¤iniz fley nedir?
Aral: Yarat›lan her flfle
eyin var
olma hakk›na sayg› göstermek.
Akyol: Korkular›n›z var m› varsa nelerdir?
Aral: Haks›zl›klara karfl› çaresiz kalmak.
Akyol: Bir gününüz nas›l geçi yor?
Aral: Sabahlar› erken kalkar
haberleri izlerim. Randevular›ma göre günlük planlama,
düzenleme yapar›m. Varsa
belgesel çekimlerine giderim. Akflamlar› evimde olup
k›z›mla ve eflimle birlikte olurum.
Akyol: Umudumuz yar›nlar› m›z olan gençlerimize mesaj› n›z ne olacak?
Aral: Gençler özellikle insani
yönlerini kuvvetlendirsinler.
Yaflam› bütün ö¤eleriyle sorgulas›nlar. Ama asla yarg›lamas›nlar. Göründü¤ü gibi olsunlar, oldu¤u gibi görünsünler. ‹nsani de¤erlerini yitirmesinler ve yaflant›lar›nda gerçek anlamda sevgi ve sayg›y›
esirgemesinler.
Akyol: Bize zaman ay›rd›¤›n›z
için çok teflfle
ekkür ederim.
Aral: Ben de size çok teflekkür ederim.
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
27
“ fi i i r y a z m a k , n e f e s a l m a k t › r ”
Cafer AKYOL
“Gönül Penceresinden Bir Nefes”
Üç Boyutlu
Görünüyorsun
Bakma öyle bakt›¤›ma
Üç boyutlu görünüyorsun
Uçuflsun o güzelim saçlar
K›v›lc›mlar çaks›n gözlerime
Parmaklar taramak ister tel tel
Dalga dalga akan saçlar›n›
Yürek sanc›l› gözler bir noktada
Bitti bitecek üç boyutlu görüntü
fiafak Vakti
fiafak vakti düfltüm yola
Soka¤›nda verdim mola
Bak gözlerim pencerede
Yüre¤ime günefl do¤a
Hayk›rd› Sevdas›n›
Yüre¤imde Çok
Özel
Bir f›rt›naya yakaland›
S›cak bir bahar günü
Suçland› en a¤›r›ndan
Göz bebekleri yand›
Gönlümde sultan›m gezer
Kelebek incimesin diye
Ne yapt› ne buldu
‹syanlar› yaflad›
Çaresiz öyle durdu
Hayk›rd› göz bebeklerine
Okurcas›na sevdas›n›
Kavgan bile güzel
Ne tatl› fleysin
Dilim dama¤›m s›zlar
Yüre¤imde çok özel
Gözlerim seni özler
Eller tuttu tuttu¤unu
Yürek sevdi sevdi¤ini
Gözler gördü gördü¤ünü
fiimdi ben neyleyim
Sabah vakti serin rüzgar
Birde senin gözlerin var
Görmez ise gözüm seni
Yüre¤imde sevdam a¤lar
Gözler dönüp geri bakar
Görüntünle flu yüre¤im
Bayram yeri olup coflar
Nefesime nefes katar
Yana¤›na Bir Öpücük
Günayd›n Anne
Her May›s’ta yüre¤im f›rlar yerinden
Verdi¤in flefkatin içten yürekten
Sesin yank›lan›r gönül telimden
Uçuyorum seninle mutlu ol anne
Varl›¤›m›n mimar› sevgi p›nar›m
Umutlar›m yar›nlar›m yaflama sebebim
Tüm hücrelerimi yaflatan can suyum
Anne dedi¤imde can›m deyiflin
Gözünde gördüm tüm güzellikleri
Can›ndan bir parçan›m severim seni
fiükrederim Allah’a afl›¤›m sana
Dudaklar›m kelebek konar yana¤›na
Tüm zamanlar›n sevgisi sende sakl›
Senin sevgini bir güne s›¤d›ramam ki
Bir ömür sevece¤im bugün ki gibi
Yana¤›na bir öpücük günayd›n anne
Tek Bir Y›ld›z Parl›yor Gözbebeklerimde
Evrende milyarlarca y›ld›zdan
Tek seni buldum yüre¤i yüre¤ime uygun
Ifl›l ›fl›l yüre¤imi ayd›nlatan güzel bakan
Kadife gibi ruhumu okflayan
Çok yükseklerde çok özel buldum seni
Bu benim y›ld›z›m diyebilece¤im bir yerde
Yüre¤imde göz bebeklerimde her fleyimde
Tek bir y›ld›z parl›yor göz bebeklerimde
28
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Anan Ölsün, Nenen Ölsün,
Yoksa Sinan Ölsün "Sar› Gelin"? (2)
Hikmet BABAO⁄LU
"Yeni Azerbaycan" gazetesinin
genel yay›n yönetmeni
Türkiye Türkçesine çeviren:
Gökmen KILIÇO⁄LU
GEÇEN SAYIDAN DEVAM
Neden Platon, neden Humar, ya da
Hüseyin Cavid’in S›rr› Neydi?
Öyle ise fieyh Senan’›n afl›k oldu¤u
Hristiyan Humar ve babas› Platon
kimlerdi? Yine Hüseyin Cavid’in kaleminden Platon’u anlatarak bafllayal›m.
Platon ayyafl ve içki düflkünüdür. Efline yapt›¤› zulümlerden sonra efli vefat
etmifltir. Küçük yafll› Humar bunlar›n
flahidi oldu¤u için evlenmemeye karar
vererek yar› rahibe hayat tarz› sürmüfltür. Platon ise Hristiyan olmas›na
bakmayarak, yerli ahali ve hatta papaz taraf›ndan da yabanc› unsur gibi
kabul edilmektedir. Eserde bu tezat
Simon ile Serko’nun diyalo¤unda afla¤›daki gibi tarif edilmektedir:
Sen ne dersin, flflu
u derbeder Platon
fieyh Senan’a k›z verir mi?.
fie
Simon....................!
O bir insan ki pek fürumaye (sütü bozuk)
And içip Tanr› o¤lu ‹sa’ya
Basm›fl ‹ncile el, inan verecek...
fiu
fi
u herif pek inatç›d›r gerçek
K›z› bedbaht edip de öldürecek.
‹flte! Bize göre, Hüseyin Cavid bilerek ya da bilmeyerek kahraman›n s›rr›n› burada aç›yor. ‹lk olarak Platon’u
Gürcü Simon derbeder olarak adland›r›yor, ikincisi fürmaye (kiflili¤i bozuk), üçüncüsü inatç›. ‹lk iki özellik
Platon’a karfl› Gürcü egoizmidir. Çünkü Hristiyan olsa da o, Gürcü de¤ildir. Bu yüzden de Gürcüler taraf›ndan afla¤›lanmaktad›r. Üçüncü özellik ise Platon’un milli etnik özelli¤idir,
inatç›l›k. O zaman Platon Gürcü veya
Ermeni de¤ilse, kimdir peki? Elbette
Hristiyan K›pçak Türkü’dür. Elbette!!!
Birinci Kaynaktan Daha Kadim Kay naklarda “Sar› Gelin’’
Tam burada araflt›rmam›z› biraz daha derinlefltirerek birkaç as›r öncesi-
(Bir türkünün izinde yahut K›pçak k›z› Sar› Gelin)
ne götürelim. “Sar› Gelin” türküsünün
Hristiyan- k›pçak versiyonunu bulmaya çal›flal›m. Bir araflt›rmam›zda belirtmifltik ki, Hristiyan K›pçak’lar Azerbaycan’da Selçuklu- ‹slam ak›n›ndan
sonra ücra yerlere çekilmeye ve daha çok Hristiyan toplumlara yak›n
yerlerde meskunlaflmaya bafllam›fllard›r. Böyle muhafazakar Hristiyan
K›pçaklar’dan biri de K›pçak Türkü
Platon idi.
çok büyük zorluklarla elde etti¤imiz
Gizli Belge ad› alt›nda korunan eserinde türkünün orjinali flöyledir:
Hüseyin Cavid’e göre hadiseler Tiflis
etraf›nda ve Altunay’a göre ise Ardahan dolaylar›nda gerçekleflmiflti. Her
iki mekân Hristiyanl›k ile ‹slam’›n kesiflti¤i yahut iç içe girmifl oldu¤u topraklard›r. fiimdi ise yukar›da bahsetti¤imiz hat›rlatmaya geri dönelim.
fiimdi ise kendi dilimizde olan bu küçük fliiri flimdiki edebi dilimize uygun
fleklide takdim edelim ve sonra tahlil
etmeye bafllayal›m:
Refik Altunay’›n nakletti¤i hikayede
Senan ile sari gelin ayn› köyün çocuklar›yd›. Köyün yar›s› Hristiyan yar›s› ise Müslüman idi. Demek ki bu
köyde yaflayan K›pçak Türklerinin bir
k›sm› Müslümanl›¤› kabul etmifl, daha muhafazakar olan ikinci k›sm› veya dindar eliti ananevi Hristiyan dininde kalm›fllard›r. Ancak, mezarl›klar›n› hala ay›rmam›fllard›. Ayn› mezarl›kta yüz y›l önceki Hristiyan Türklerin
Müslüman torunu da defnedilmifltir
(yeri gelmiflken, günümüzde Gürcistan’›n Dumanisi rayonunda böyle bir
mezarl›k halen mevcuttur). Demek ki
Hristiyan Platon’un Gürcü dindafllar›
taraf›ndan hor görülmesinin, derbeder ve inatç› olarak adland›r›lmas›n›n
sebebi onun K›pçak Türk’ü olmas› ile
ilgiliymifl.
“Sar› Gelin”in Ukrayna, yahut DestiK›pçak versiyonu
Yeniden K›pçaklara ve Hristiyan K›pçaklar aras›nda Azak Denizi’nin kuzey- bat› sahillerinde yaflayan Hristiyan K›pçaklar içerisinde mevcut olan
“sar› gelin” türküsünün flimdiye kadar
bize malum olmayan versiyonunu
ö¤renmeye çal›flal›m.
Ad›n› bilerek yazmad›¤›m›z müellifin
Ax›z, sat`›n örmezler
Sen`i, ban`a bermezler.
T`el, alay›m, xaçay›m
Xaranq›l›x körmezler.
Ax›z, sat`›n set`iz xat
T`es birisin, bizqe sat
Anen-baben xail olsa
T`el böqeje bizqe yat.
Ay k›z, saç›n örmezler,
Seni bana vermezler.
Gel, alay›m, kaçay›m,
Karanl›kt›r, görmezler.
Ay k›z saç›n sekiz kat
Kes birini bize sat,
Anan- baban raz›ysa
Gel bu gece bizde yat.
Bu fliiri k›saca tahlil etmekle biz, “Sar› Gelin” türküsünün sözlerinin yaln›zca Hristiyan K›pçaklara ait oldu¤unu
ispat etmenin yan› s›ra ça¤dafl dilimizde söylenen türkünün sözlerinin
anlam›n›n ne oldu¤unu da ayd›nlatm›fl olaca¤›z. Çünkü halen “saç›n
ucun örmezler” m›sras› ile “seni bana
vermezler” m›sras› aras›nda mantiki
bir alaka kuram›yoruz. Yani “seni bana verip vermemekle”, “saç›n örülüp
örülmemesinin” ne alakas› oldu¤unu
bilmiyoruz. ‹flte bunu bilmedi¤imiz
için de türkünün nakarat›nda söylenen “vay, Sinan ölsün sar› gelin” m›sras›n› da gâh “anan ölsün”, gâh da
“nenen ölsün Sar› Gelin” gibi okuyoruz.
Zaten Sar› Gelin’in annesi ölmüfltü.
Bu umutsuz aflk›n sonuçlanmamas›nda onun hiçbir rolü olamazd›. Yazar, hem de afl›k, yani bu türküyü yaratan ve okuyan kendi kendine beddua ediyordu. “Vay Sinan ölsün” diyordu. Asl›nda bu türkünün metninde
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
müellif kendi ad›n› çok aç›k flekilde
göstermifltir. Zaman zaman manas›n›
anlamad›kça biz onu tahrif ederek
okumaya bafllam›fl›z.
fiimdi ise dönelim türkünün metnindeki di¤er tezatlara.
Nikolayev!in ac› ve çaresiz itiraf›
Öncelikle flunu belirtelim ki “Sar› Gein” türküsünün K›pçak versiyonu
1800’lü y›llar›n sonunda Ukrayna’da
yaflayan F.A. Nikolayev adl› Hristiyan
K›pçak Türkü’nün dilinden kaydedilmifltir. Ayn› zamanda, söz konusu dönemde F.A.Nikolayev’in oldukça yafll› oldu¤unu ve kendinden sonra kimsenin bu dilde (“öz tilimiz” diye adland›rd›¤› K›pçak dilinde) konuflaca¤›na ümidi kalmad›¤›n› anl›yoruz.
Demek ki, türkünün tarihi biraz daha
uzaklara gitmektedir. O zamanlara ki,
Kafkasya K›pçaklar› ile Desti-K›pçak
K›pçaklar› aras›nda s›k› medeni, manevi, sosyo- ekonomik vs iliflkiler
mevcut idi. Yani, Güney Kafkasya’da
anlat›lan bir hikaye veya okunan bir
na¤me flifai flekilde yay›larak Ukrayna’ya, Dinyeper sahillerine hatta belki
Dunay sahillerine kadar yay›l›yordu.
Aksi taktirde bu türkünün sözlerinin
Azov etraf›nda yaflamas› mümkün olmazd›. Böylelikle, ortada ispata ihtiyac› olmayan hakikat, aksiyon var.
“Sar› Gelin” bir K›pçak türküsüdür!!!
Buraya kadar anlatt›klar›m›z da bunu
ispat ediyor. Ancak biz yine de araflt›rmam›za devam ederek detaylar›
ayd›nlatarak bir de türkünün metnini
kendimize izah edelim.
“Saç›n ucun örmezler” ne demektir?!
‹lk olarak türkünün birinci m›sras›ndan
bafllayal›m. Her iki versiyonda da ilk
m›sran›n ayn› oldu¤u söylenebilir.
“Saç›n uzun (h)örmezler” Azerbaycan versiyonu.
“Ax›z sat`›n örmezler” k›pçak versiyonu.
Kadim Türklerde insanlar›n ictimai
menflei, sosyal statüsü ile ilgili oldukça ilginç zahiri tezahürler vard›. Bunlar kendini giyimde, saç fleklinde, silahta, maiflet eflyalar›nda vs belli
ederdi. Asl›nda flimdi de böyledir.
Yüzük takman›n, hatta onu hangi
parma¤a takt›¤›n›n veya kad›nlar›n
kafllar›n› nas›l ald›klar›n›n vs kendi
29
hususi manas› vard›r. Sosyal- ictimai
menflei ve statüsünü a盤a vuran
böyle unsurlardan biri de saç idi. Kadim Türkler her zaman uzun saçl› olmufllard›r. Çocuklar yeni yetme yafllar›na geldiklerinde ise k›zlar, o¤lanlardan ay›rd edilebilsin diye k›zlar›n
saçlar›n› örerlerdi. Hatta baz› hallerde k›zla o¤lan› sözlü ilan etmek için
ebeveynler çocukken onlar›n saçlar›n›n ucunu birbirine örer, bir flekilde
talihlerini birbirlerine ba¤lam›fl olduklar›n› bildirirlerdi. Bu asl›nda flimdi de
Azerbaycan’da mevcut olan “filankesin o¤lu ile filankesin k›z› sözlüdür”,
veya “beflik kertmesidir” ananesinin
eski versiyonu idi. Kesin olarak, tetkik
etti¤imiz türkünün metninde de görüldü¤ü üzre, afl›k›n maflukuna kavuflma ümidi yoktur. Mafluk onun için
ulafl›lmazd›r. Onlar›n saç› hiçbir zaman birbirine örülmeyecek, baht y›ld›zlar› hiçbir zaman birleflmeyecektir.
Türküdeki hazin keder ve yürek s›zlatan gam da, iflte bu ümitsizliktir.
Novobeflfle
ev’li K›pçak Trandafilov’un
dedikleri
Aç›klamam›z› güçlendirmek için yine
1800’lü y›llarda Ukrayna’n›n Novobeflev ( Rusça yeni, K›pçakça befl ev
söz birleflmesinden oluflan toponimdir) yöresinde yaflayan Hristiyan K›pçak ‹.L. Trandafilov’un dilinden kayda
al›nm›fl bir fliiri dikkate sunal›m.
Todora edim de, - oldum Todur,
On et`i y›l da çoban yürdüm.
Siya sat`›m› ördürmedim,
X›zl›¤›m› da bildirmedim.
fiiirin ça¤dafl edebi dilimize uyarl›yal›m:
Todora idim, oldum Todur.
On iki y›l çoban gittim.
Kara saç›m› (h)ördürmedim,
K›z oldu¤umu bildirmedim.
fiiir bilinmeyen bir sebepten mahrumiyetlere düçar olmufl Todora adl› bir
k›z›n dilinden yaz›lm›flt›r. Bu k›z kendisini Todur gibi takdim ederek çobanl›k yap›yor ve bu y›llarda saçlar›n›
o¤lan gibi kestiriyor, saç›n› ördürmüyor ki k›z oldu¤u belli olmas›n. Bu fliir yukar›da saç ile ilgili söyledi¤imiz
sosyal medeni statünün bir ispat›d›r.
Demek ki saç›n ucunun örülmesi veya genellikle örülüp örülmemesi ile ilgili afl›¤›n rahats›zl›¤› yersiz de¤ilmifl.
Ayn› zamanda “saç›n ucun örmezler”
m›sras› ile “seni bana vermezler”
m›sras› aras›nda do¤rudan bir alaka
varm›fl. Türkünün y›llarca bize gizli
kalan s›rlar›ndan birini böylece açm›fl
olduk. ‹kinci s›r ise türkünün K›pçak
versiyonunun ikinci bendinin birinci
m›sras›ndad›r.
“Sar› Gelin”in baflflkka bir s›rr›, yahut
neden sekiz kat?...
Ax›z, saç›n set`iz xat
T`es birisin, bizqe sat.
Yani:
Ay k›z, saç›n sekiz kat,
Kes birini bize sat.
Bu ne demektir? Büyük ihtimalle kat
demekle sekiz örükten bahsediyor.
Peki, bu sekiz nedir? Neden flimdi de
baz› köylerimizde k›zlar›n saç›n› sekiz
örük örüyorlar. Bilinçalt›m›zda bize
dikte edilen bu gelene¤i flimdi bile
korumaya mecbur eden s›r nedir?!
Sekiz örük veya sekiz kata geçmeden
önce Azerbaycan bayra¤›ndaki sekiz
köfleli y›ld›zdan bafllayal›m. Hatta isterseniz hal› ve kilimlerimizde bulunan
sekiz köfleli nak›fllara dikkat edelim.
Bunlar›n hepsinin bir manas› var. Bu
da O¤uz Han’›n 24 o¤uz boyuna dünyay› zapt etmek için verdi¤i haritan›n
koordinatlar›, istikametleridir. O günden bu güne kadar yaflayarak nihayet
bayra¤›m›zda yerini bulmufltur.
Bu sekiz istikamet dört ana yönü kuzey-güney, do¤u - bat› ve bunlar›n
aras›ndaki dört yar›m yönü sembolize etmektedir. Dolay›s› ile Türklerin
dünya üzerindeki hâkimiyetini temsil
etmektedir. Bu sekiz kat ya da sekiz
istikametin aflk düzlemine transfer
edilmesinin manas› ise sevdi¤inin yüre¤ine hâkim olmak anlam›n› tafl›maktad›r. Yani senin kalbinin tek hâkimi ben olmak istiyorum, burada benden baflka hiç kimseye yer olmamal›d›r, anlam›ndad›r. Göründü¤ü üzere,
sevdi¤i k›z›n saçlar› afl›¤›n sevgi
dünyas›d›r ve bu dünyan›n tek hâkimi
olmak da onun arzusudur.
Türkünün üçüncü kilit noktas› ise yukar›da bahsetti¤imiz gibi, nakaratta
Sinan sözünün “anan” yahut “nenen”
sözü ile dile getirilmesidir ki, bunu da
izah ettik.
DEVAM EDECEK
30
Tamer VARLI
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Eski Anadolu ve
Ortado¤u’dan fiiir’ler
(III)
Sendikac›
[email protected]
GEÇEN SAYIDAN DEVAM
‹ÇB‹R zaman dilimi yoktur ki sonu
fliirle ba¤lanmas›n, bakt›¤›m›zda
görürüz ve flahit oluruz, mutlaka geçmiflinde fliir temas›n› ifllemifltir tüm tabiat. Bu kimi zaman sevinç ve neflelerin kayna¤› olur, bazen de üzüntülerin, ac›lar›n destan› haline gelir.
Ortado¤u ve Eski Anadolu’nun bu ayki devam eden yolculu¤umuza; Asur
Medeniyetlerinden fliirlere örnekler
verece¤iz.
Asur, ‹sa’dan önceki 1500’lü y›llardan
600’lü y›llara kadar gerek Mezopotamya yaz›n›n›n(Sümer, Babil ve baflka uygarl›k gelenekleriyle iç içe) özünü ve özelliklerini tafl›yan, gerekse
kendine özgü fliirler yaratt›¤›n› görürüz.
Asur fliirinde, a¤›t ve dua tarz›ndaki
fliirlerinin ço¤u Sümer’den esinlenmifl
olsa gerektir. Yarat›l›fl destan› ile G›lgam›fl’› Asur ve Babil dilleri pek az
de¤iflikliklerle paylaflt›¤› b›rak›lan tabletlerden anlafl›lmaktad›r.
Hakanlar›n yaz›tlar›, ö¤ütler, fliirsel
masallar bu gelenekte önemli bir yer
tutar. Pek ço¤u ülkemizin müzelerinde bulunan binlerce tablet okundu¤unda, Asur yaz›n›n›n daha nice örneklerinin gün ›fl›¤›na ç›kaca¤› kesindir. Bu bilimsel çal›flma gerçekleflince Asur uygarl›¤› ve edebiyat›, çok
daha iyi incelenebilecektir.
Asur fliirini inceledi¤imizde bir sürü
örnekler bulabiliriz. Yine Asur döneminden bir fliir ile örnek verebiliriz.
H
‹K‹NC‹ NABUKADNEZAR’IN YAZITI
Ey fiamafl, yüce efendimiz,
Sen sonsuzluk tap›na¤›na girince,
Girince sen kutsal bar›na¤›na,
K›vançla, sevinçle
Ellerimle yapt›klar›ma
Merhametle bak, iyi gözlerle bak.
Günleri saymakla bitmeyecek olan bir
ömür,
Sapasa¤lam bir taht,
Sürekli, sars›lmaz bir saltanat
Kök sals›n dudaklar›nda!
Kutsal tap›na¤›n
Eflikleri, sürgüleri, mentefleleri
Sana
Hat›rlats›n
Yapt›¤›m iyilikleri, güzel iflleri!
Asur medeniyetine ö¤ütler üzerine
yaz›lm›fl bu fliiri. ‹sa’dan önceki y›llarda insano¤lunun uygarl›k ve edebiyat
konular›ndaki duyarl›l›¤›n› bu tabletlerden bir kez daha ö¤reniyoruz.
Asur döneminin fliirle ilgili flu k›sa fliirini de sizlerle paylaflarak baflka bir
medeniyete do¤ru yol alal›m.
‹K‹NC‹ NABUKADNEZAR’IN KANAL
YAZITI
Ey yüce efendimiz Marduk,
Her zaman
Esirge ve yücelt beni.
Uzun ömür ver,
Bol çocuk ver,
Sa¤lam taht ver,
Sürekli olsun
Egemenli¤im
Cömertli¤ini esirgeme benden.
Bu fliir bize tanr›ya yap›lan bir duay›
and›r›yor sanki. ‹çinde geçen kelime
ve cümlelerden onu anl›yoruz. Asur
medeniyetini de inceledi¤imizde zaten bu meydana ç›k›yor.
AKAD fi
fi‹‹‹R‹:
Akad’›n baflka ad› Asur-Babil dense
yeridir. En eski Akad dili, zamanla,
Babil ve Asur lehçelerini yaratm›flt›r.
Üçünün destanlar›, efsaneleri, fliirleri,
bazen birbirinin ayn› ,bazen biraz de¤iflik olarak karfl›m›za ç›k›yor.Ancak
apayr› olan (ya da kimisi modern
ça¤lara yaln›zca bu dillerin bir tanesinde gelmifl olan)ürünler, belgeler,fliirlerinde var oldu¤unu görüyoruz.
Eski Akadça’n›n yaz›l› kaynaklar›,
‹sa’dan önce 2500’lü y›llara dayan›yor. Edebi kaynaklar çok daha sonraki ça¤lardan G›lgam›fl destan›n›n baz› bölümleri-özellikle “Büyük Sel” e
iliflkin bölüm- Akadça olarak bulunmufltur ama Sümer’den izler tafl›maktad›r ya da do¤rudan do¤ruya çeviridir.
Akad mitolojisinin bafll›ca yap›t› Enuma Elifl diye bilinen yarat›l›fl destan›.
Bu uzun fliir, asl›nda Babil kentini övmek ve Babil tanr›s› Marduk’un yarat›c› gücünü anlatmak için yaz›lm›flt›r.
Akad döneminde yaz›lan uzun uzun
fliirler bulunmaktad›r. Hepsini birbirinden ay›rmak çok zordur. Sizlerinde
hofluna gidece¤ini umdu¤um iki fliiri
bu say›da paylaflmak istiyorum.
MUTLU YÖNET‹M
Yafll›lar kalk›p horon tepiyor,
Gençler dört kol çengi,
Bayram ediyor
Kad›nlarla genç k›zlar.
Onlar ermifl murad›na,
Gelinler tak›p tak›flt›rm›fl.
Nurtopu o¤lanlar k›zlar do¤uyor,
Okutuluyor hepsi.
‹dama mahkûm edilmifl suçlular›
Affediyor hakan;
Uzun y›llar hapis yatanlar›
Sal›veriyorlar.
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
Nicedir hasta yatanlar
‹yilefltik art›k,
Açl›ktan k›vrananlar›n karn› doydu,
Bitli bafllara kutsal ya¤ sürüyorlar,
Eskiden ç›plak olanlar, flimdi giyimli
kuflaml›.
Bu fliirle Eski Uygarl›k ve Medeniyetlere bakt›¤›m›zda, günümüz ile de ne
kadar benzerlikler tafl›d›¤›n› görüyoruz. O zamanda kimi insanlar›n daha
mutlu, kimilerinin ise mutsuz oldu¤unu görüyoruz. Yaflad›¤›m›z bu ça¤da
da, ayn› s›k›nt›lar›n devam etti¤ini hissediyoruz. Kimileri mutlulu¤u çok çabuk bulurken, Dünyan›n bir baflka yerinde insanlar›n AÇLIK VE SUSUZLUK çekti¤ini unutuyoruz!
B‹R AKAD MASALI:
“Ilg›nla hurma a¤ac›n›n tart›flmas›”
Ilg›n açt› a¤z›n›, “Benim etimin yan›nda,”dedi
“Senin etin nedir ki?”
“Sen han›m›na ihanet eden köle k›z
gibisin.”
Gö¤sünü gere gere karfl›l›k verdi hurma a¤ac›:
“Tanr›n›n huzurunda senin etin
“Günahlar› bile kaç›rmaya yarar ancak.
“Ilg›nda lezzet hak getire...”
Ilg›n der ki:”Benden ala yemifl var m›?
“Her zenaat›n ustas› benden yararlan›r:
“Çiftçi, benim kolumdan kanad›mdan
keser her fleyini,
“Belini benden yapar da suyolu açar,
31
“O sudur topra¤›
canland›r›p ürünleri
besleyen...
“Harman döven benim, cana can katan bu¤day› döven
ben...”
Hurma a¤ac› der
ki:”Benden alas› var
m›?
“On parma¤›mda
on marifet. Çiftçinin
her fleyi benden:
“Yular, kamç›, dizginlerle sabanlar
için ip,
“Koflumlar, halat,
ka¤n› üzerindeki
a¤,
“Çiftçinin kulland›¤›
tak›m taklavat...”
Ilg›n der ki:”Sarayda,
hükümdar›n
evinde ne varsa
“Benden yap›lm›flt›r,
bak. Hakan›n yemek yedi¤i tas,
“Ecenin çana¤›, savafl erlerinin kafl›¤›,
“F›r›nc›n›n un al›p yayd›¤› kepçe...
“Ben iplik e¤iren çulhay›m,
“Herkesi giydiren ben’im.
“Tanr›lar›n gözdesiyim, cinleri kaç›rtan büyücü,
“Tap›na¤› yeniden kuran benim.
“Benden ala yemifl var m›?”
Hurma a¤ac› der ki:”Tanr› Sin’e, soylu
Sin’e
“Adak kurbanlar› sunulan yerde,
“Ben yoksam hakan adak madak sunamaz.
“Yapraklar›m yere y›¤›lmazsa tören
yap›lamaz ki.
“En iyi içkiler de hurmadan yap›l›r.”
Ilg›n der ki:”Gel, Kifl kentine gidelim
birlikte:
“Nerde bilginler varsa ben orday›m,
“Tap›naklarda da, flölenlerde de...
“Kasab›n elinde bile.”
Hurma a¤ac› der ki:”Gel, baflka bir
kente gidelim:
“Nerde günah iflleniyorsa senin iflin
ifltir, Ilg›n.
“Bak, dülger nas›l sayg› duyuyor bana, nas›l övüyor.”
Ilg›n der ki:”Benim dal›m› buda¤›m›
kullan›r s›¤›rtmaç.
“Yaman gücümle ben övünmeyim de
kimler övünsün?
“Her tuttu¤um, güçleniyor.”
Hurma a¤ac› der ki:”ben senden üstünüm.
“Alt› kat alay›m, yedi kat...
“Tah›l tanr›ças›yla âfl›k atar›m ben...
“Öksüz k›z, dul kad›n, yoksul adam
“Benim tatl› hurmalar›m› yerler alabildi¤ine.”
(Masal›n sonraki bölümleri bulunamam›flt›r.)
Dünya tarihimizde de, kendi tarihimizde de öyle örnekler vard›r ki gerek
fliir olsun, gerekse bir çok yaz›l› belgeler bizlere ders, ö¤üt ve k›ssa dan
hisselerle doludur. Yeter ki, biz insanlar her fleye olumlu bakal›m, kalp gözümüzü aç›k tutal›m.
Bir yaz›m›z›n daha sonuna geldik, bir
daha ki say›m›za kadar sa¤l›kla ve
s›hhatle, sevgiyle kal›n k›ymetli SERHAT KÜLTÜR okuyucular›.
Yaz›m›z bir daha ki say›da DEVAM
edecek...
ILGIN A⁄ACI: Ilg›ngillerden, Akdeniz
bölgesinde yetiflen bir a¤aç veya
a¤açç›k cinsi.
HURMA A⁄ACI: Palmiyegillerin eski
ça¤lardan beri Kuzey Afrika’da kültürü yap›lan bir bitki a¤ac›.
KAYNAK: AKBANK Kütüphanesi Kültür Yay›nlar›. TALAT S.HALMAN.
32
Kars Arpaçay Kümbet
Köyünde Hasret Festivali
ARS Arpaçay kümbet
köyü derne¤inin ve köylülerimizin ifl birli¤iyle 29 Haziran 2011 tarihinde Kümbet
köyünde hasret festivali yap›ld›.
K
Festivalin amac› köylülerimizi ve gurbette olan kümbetlileri bir araya getirmek birlik
ve beraberli¤i pekifltirmek
amac›yla güzel bir gün yaflatmak an›lar›m›z›, eski hat›ralar›m›z› tazelemek, Allah’›n
Rahmetine kavuflanlar›m›z›
anmak yeni kuflak kümbetlilerin birbirlerine olan sevgi
ve sayg›lar›n› artt›rmak en
önemlisi insanl›k sevgisini ve
dayan›flma duygusunu afl›-
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Haber Oktay ATBAfi
[email protected]
lamak gelecekte de yeni kuflaklar›n daha baflar›l› ifller
yapmas›n› teflvik etmek için
festivalimiz düzenlenmifltir.
Köylülerimizin yaylaya ç›kma zaman› yap›lan bu festival onlara güzel bir e¤lence
ve moral olmufltur. Ayr›ca ‹stanbul’dan ve di¤er illerden
gelen misafir ve köylülerimizde gönüllerinde güzel bir
gün yaflam›fllard›r. Festivalin yap›lmas›nda katk›da bu-
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
33
lunanlar Kümbet Köyü Muhtar› Say›n Eyüp Koç ve tüm
köylülerimiz ayr›ca dernek
baflkan› Say›n Alattin Demir
ve yöneticilerden ‹srafil Boy Naili Deniz - Ercan Köy - Turgay Akbaba - Yener Gökçek
‹stanbul’dan gelerek festivalimize katk›da bulunmufllard›r.
Ayr›ca festivalimize Kars Arpaçay ve civar köylerimizden
misafirlerimiz , devletimizin
mülkü ve idari erkan› Arpaçay
belediye baflkan› Say›n Enver Akkaya da festivalimize
kat›larak renk katm›fllard›r.
‹stanbul Maltepe Belediyesi
ulaflt›rma Müdürü Say›n Atalay Altundafl otobüs tahsis
ederek köylülerimizi ‹stanbul’dan köye gitmelerini sa¤lam›fl ve kendiside festivale
kat›larak kümbet köylülerinden büyük alk›fl alm›flt›r.
Do¤an yöresel afl›k türkülerinden seslendirerek köylülerimize güzel bir gün yaflatm›fllard›r.
Bizim yörede festival olurda
davul zurnam›z olmaz m›
Tüm Köylülerimiz davul zurna
eflli¤inde halaylar ve oyunlar
Festival program› fiehit Harun oynayarak gönüllerinde güzel
Boy ‹lkö¤retim Okulumuzun bir gün yaflad›lar.
bahçesinde tüm flehitlerimiz Tüm köylülerimize ve misafirve Allah›n Rahmetine kavu- lere yöresel yemeklerimizden
flan tüm köylülerimiz için Ku- et, pilav, ayran, salata ve köyran-› Kerim okutulmas›yla lülerimizin kendi yapt›klar›
bafllam›fl olup yöre afl›klar›- Kete, Çeçil peyniride misafirm›z Arif Tellio¤lu ve Dursun lere ikram edildi.
Finalde Köy çocuklar›m›z Karadeniz yöresi kol bast› oyunu
ve Kars yöresi terekeme oyunu ile festivalimizin en renkli
bölümüyle festivalimiz son
buldu.
Günün sonunda tüm köylüleri
temsilen Muhtar Eyüp Koç ve
dernek yönetimi ad›na baflkan Alattin Demir tüm köylülerimize ve misafirlere teflekkür
ederek seneye daha genifl
kat›l›mla buluflmak üzere diyerek son verdiler.
34
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
35
Zaman›n Etkili
Kullan›m›
‹lhan POLAT
Genel Müdür
[email protected] - [email protected]
NSAN her fleyi yönetti¤ini san›r.
‹Kendini
muktedir hisseder. Fakat
zaaflar›n› eksikli¤ini plans›zl›¤›n› her
fleyin kendi elinde olmad›¤›n› fark
edemez alg›layamaz. Bunlar›n bafl›nda da zaman yönetimi gelir.
Anadolu’da sohbete bafllarken;
“Dün gitti yar›n meçhul gün bu gün
devran bu devran“ derlerdi. Yani hayat›n yaflanan günden ibaret oldu¤u
vurgusu yap›l›rd›. Madem zaman bu
kadar önemli o zaman zaman› planl›
kullanmak, iyi de¤erlendirmek ak›l›
insan›n önemseyece¤i dikkate alaca¤› olmazsa olmazlar›n bafl›nda
gelir.
Ömrümüz s›n›rl›. Ne kadar oldu¤unu
da Allahtan baflka bilen yok. ‹nsanlar
do¤du¤unda ölüm yaflfl››ndad›r. Hani
denir ya ölüm yafla bafla bakmaz. S›n›rl› olan zaman›m›z› iyi yönetmek
kendimize ve dostlar›m›za zaman
ay›rmak zaman› planlamak hayat›m›-
‹fllerimizin yo¤unlu¤u
sebebiyle yemek yeme¤e
dahi zaman
bulamad›¤›m›z, bafl›m›z›
iflten kald›ramad›¤›m›z
anlarda zaman›n
k›ymetini daha iyi
anlar›z. “Ah biraz daha
zaman›m olsayd›,
flunlar›, flunlar›
yapsayd›m” demekten
kendimizi alamay›z. Ve
bir f›rsat do¤sa da, yeni
bir ömür daha
verilseydi, onu en iyi
flekilde de¤erlendirmek
için neler yapmazd›k ki!
z›n vazgeçilmezlerinden olmal›.
Zaman yönetimi bize bofla geçen
zamanlar›m›z› kazand›rmay› ve bu
yo¤un tempoya ayak uydurmam›z›
sa¤lamay› amaçlar. Zaman› düzenli
ve sistematik bir flekilde kullanabilmek, önemli ifllere daha çok vakit
ay›rabilmek için rutin iflleri daha az
zamanda bitirebilmek, dahas› ifl d›fl›nda tüm hayat›m›z› ayn› düzen içinde sürmektir.
‹fllerimizin yo¤unlu¤u sebebiyle yemek yeme¤e dahi zaman bulamad›¤›m›z, bafl›m›z› iflten kald›ramad›¤›m›z anlarda zaman›n k›ymetini daha
iyi anlar›z. “Ah biraz daha zaman›m
olsayd›, flunlar›, flunlar› yapsayd›m”
demekten kendimizi alamay›z. Ve bir
f›rsat do¤sa da, yeni bir ömür daha
verilseydi, onu en iyi flekilde de¤erlendirmek için neler yapmazd›k ki!
Bilge insanlar iki de¤erli nimetin k›ymetini bilmediklerini, bunlardan birinin s›hhat, di¤erinin de bofl vakit oldu¤unu bildirmifltir. Her insan s›hhati bozulunca sa¤l›¤›n›n zaman geçince de geçen zamana hay›flan›r ama
geri getirmenin çaresi yoktur.
* Zamanla ilgili flahsi yaklafl›m
gelifltirerek azami fayda
sa¤lamaya gayret etmek.
* Gelecekle ilgili sa¤l›kl› düflünmek,
hedef koymak, belirlemek,
planlamak.
* Zaman›n üzerimize kurdu¤u
bask›lar› azaltmak.
* Bofla geçen zaman›n›z›
planlamay› al›flkanl›klar›m›z›
de¤ifltirmeyi denemek.
* Görev verme yönüyle nas›l zaman
kazanaca¤›m›z› ö¤renmek.
* Kulland›¤›m›z zaman›n iyi
planlanmad›¤›na kanaat
getirdi¤imizde yeniden plan
yapmak.
* Günlük hayat›n›zda. Toplant›da,
yolculukta ve di¤er ifllerinizde
nas›l zaman kazanaca¤›m›z›
ö¤renmeye çal›flmak.
* Üretken olmak ve üretici
düflüncelere zaman ay›rmak.
* Dinlenmek için zaman ay›rmak.
* Zaman üzerimize gelmeden
zaman›n üzerine gitmek.
Zamanla ilgili güzel sözler:
* Ahmaklar zaman› nas›l
öldürece¤ini, ak›ll›lar ise nas›l
kazanaca¤›n› düflünür
* Ey insan, zaman sensin, sen iyi
olursan zaman da iyidir, e¤er sen
kötü isen zaman da kötüdür
* Hayat›n›z› seviyorsan›z zaman›n›z›
bofla harcamay›n›z, çünkü zaman
hayat›n kendisidir
* ‹ki kere y›kanamazs›n ayn›
›rmakta; üzerinde akan sulan,
flimdi yeni sulard›r
* ‹nsanlar, babalar›ndan ziyade
zamanlar›na benzerler
* Mutluluk baflar›ya, baflar› ise
zaman› de¤erlendirmeye ba¤l›d›r
* Yapt›¤›n›z iflin en iyisini, bir de
zaman›nda yap›n, o vakit da¤
bafl›nda bile olsan›z insanlar sizi
bulur
* Zaman akl›, olgunlu¤u ve hizmeti
art›rmak için bize verilmifl en
de¤erli sermayedir
* Zaman, birçok örtüleri kald›rabilir
* Zaman, kolay elde edilen ve ucuz
olan fleyleri siler
* Zaman, sessiz bir testeredir
* Zaman›n azaltamad›¤›,
yumuflatamad›¤› üzüntü yoktur
* Zaman›n kayboldu¤unu bilenler,
en çok üzüntü duyanlard›r
* Zaman büyük bir ö¤retmendir,
yaln›z ne yaz›k ki daima
ö¤rencilerini öldürür
* Zaman›n, kime dost, kime düflman
olaca¤› bilinmez
* Zamanlar›n› en kötü flekilde
kullananlar, en çok, zaman›n
k›sal›¤›ndan flikâyet ederler.
36
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Halk Kültüründen
Milliyetçili¤e
Dr. Yaflflaar KALAFAT
Halk Bilimci-Araflt›rmac›s› Yazar
[email protected]
[email protected]
“Arkadaflflllar, baflfla
ar›l› olmak için
ayd›n s›n›fla halk›n zihniyet ve amac›
aras›nda do¤al bir uygunluk olmak
gerekir. Yani ayd›n s›n›f›n halka öne rece¤i ülküler, halk›n ruh ve vicdan›ndan al›nm›fl olmal›.”
Atatürk
‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N temel tafl›n›
Mhalk
kültürü belirler ve halk kültürü ayn› zamanda milliyetçili¤in mayas›n› teflkil eder. Ortak kültürlü halk
kesimlerinin yani ayni çat› alt›nda yaflayan halklar›n tek halk anlay›fl›nda
buluflmalar›n› tayin eden de yönlendiren de halk kültürüdür. “Ayn› çat›”
y› çok kere tarihî arka plan belirler.
Sözlü tarih verileri de halk kültürünün
bir ürünü, faaliyet alan› olmas› itibariyle, sözlü tarih sadece yaz›l› tarihin
kaynaklar›ndan birisi olmakla kalmaz, ayn› zamanda o, tarih fluurunun millet hayat›nda dem almas› için
milliyetçili¤in olmazsa olmazlar›ndand›r. Bu noktada halkbiliminin; tarih ile oldu¤u gibi etnografya, etnoloji, sosyoloji, psikoloji ve di¤er birçok
bilim dal› ile de iliflki oldu¤u bilinmelidir. Bu disiplinlere kültürel antropoloji, Edebiyat, din bilimi, dinler tarihi,
sanat tarihi, co¤rafya, t›p, hukuk gibi
alanlar da eklenilebilmektedir. Bunlardan budunbilim/etnoloji, Türkiye
Süper güçle komflu olduktan sonra
daha fazla önem kazanm›flt›r. Sözlü
Ortam kaynaklar›n›n tarih yaz›m› sürecindeki önemi, bu dönemde özel
ehemmiyet kazanm›flt›r.(1) Bu dönem
aylarca süren sortilerle/ç›k›fllarla hayat›n felç edildi¤i, arkeoloji alalar›n›n
topra¤a gömüldü¤ü, arkeolojik verilerin müzelerden, yaz›l› kültürün kütüphanelerden ya¤ma edildi¤i bir
maddi kültürün yok edildi¤i dönemdir.
Bu dönemden kalan ve bölge kültürünün tekrar beslenebilece¤i tek
kaynak hal kültürüdür. Bu dönem
hoyratlar›n, a¤›tlar›n, ninnilerde olarak k›na adaklarda destanlaflt›¤› dönemdir.
Halkbilim, bir ülke ya da belirli bir
bölge halk›na iliflkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunlar› kendine özgü yöntemleri ile derleyen, s›n›fland›ran, çözümleyen, yorumlayan ve son aflamada
da birleflime vard›rmay› amaçlayan
bir bilimdir.(2) Bu dönem, halkbilimin
kaynaklar›ndan birinin kurudu¤u dönemdir.
Halkbiliminin mahiyetinde onun sözlü
olma, gelene¤e ba¤l› olma, çeflitlenme, anonimlik, kal›plaflma gibi özellikleri vard›r.(3) Folklor geleneklerde
yaflayan eski devirlerin kal›nt›lar› oldu¤u kadar zaman›n ihtiyaçlar›na göre yeni ürünleri de içermektedir. Küreselleflmenin kültürel yapt›r›mlar›nda, Geleneklerin kimlik yap›c›s› olarak yaflat›lmalar›nda da, yeni ürünlerin hayata geçirilmesinde de, halk
kesimleri farkl›laflmaya h›z verme veya onun önünü alma ad›na yar›fla sokulmufllard›r. Bu noktada kültürel kimlik-siyasi aray›fl ba¤lam›nda, halk kesimlerinin gençli¤i tercihe zorlanmaktad›rlar. Birlikte yaflayan halklar emperyalizmin birlikte bükemedikleri bile¤i karfl›s›nda bir birlerine düflürülebilmifllerdir. Böylece nice biny›ld›r ortak üretilen müflterek mirastan bir
parça kaç›rabilme ad›na onun ya¤malanmas›na imha olmas›na alet
olunmufltur. Emperyalizmle iflbirli¤i
yapabilenler kadar, halklar› emperyalizmin kuca¤›na antidemokratik tutumlar› ile itenler de sorumludurlar.
Halk bilgisi ürünleri gelifligüzel ortaya ç›km›fl ürünler de¤ildiler ve de¤ildirler. “Bu ürünlerin yarat›lma ve devaml› k›l›nmas›nda esas olan ‘ö¤renme’ ve ‘ö¤retme’, ‘benimseme’ ve
‘benimsetme” kayg›s› mutlaka vard›r.
Bu ö¤renme ve benimseme herhan-
gi bir flekilde meydana gelmifl olabilir. Ö¤renme veya benimseme yoluyla elde edilen bu bilgiye dayal› yaratma veya yeniden üretme belli seviyede estetik kayg› ihtiva eden ve
sanat de¤eri olan yaratmad›r.”(4)
Bu noktada, halk bilgisi ürünlerinin
ö¤retme ve ö¤renme, benimseme
ve benimsetme kayg›s› kavramlar›ndan hareketle “kültür emperyalizminin tart›ya al›nmas› gerekti¤i” gerçe¤i ile karfl›lafl›r›z. Halkbiliminin hangi
kültür verileri hangi formatta e¤itim
ve ö¤renim müfredat›na girmifltir.
Nerelerin benimsetilmesi dönemindeyiz. Kültür emperyalizmi hangi
kayg›lar› tafl›yor, birlikte yaflayan
halklar›n birliktelikleri ad›na hangi
kayg›lar tafl›nmal›d›r?
Bu kayg›lar›n tafl›y›c›s› olabilmek için
halkbilimci olmak zorunlulu¤u yoktur. Ancak halk›n› tan›mayan ayd›n›n
ak›betinin bozulma, bölünme, da¤›lma, erime ve yok olma oldu¤unu bilmek mecburiyeti vard›r.
Milliyetçilik ona yüklenilen anlam
kaymas› bir yana milliyetperverliktir.
Mensubu olunan milletin menfaatlerini ki bunun ad› milli menfaattir, flahsi ç›kar›ndan önde tutabilmektir. Milletini vatan›n› o vatan›n insan›n›, hiçbir ayr›cal›k gütmeden kültürü ile birlikte sevebilmektir. Bu noktada milli
ç›kar aile, afliret, yöre, siyasi parti ç›kar›ndan önde gelir. Bunun içindir ki
millet olma sürecini yaflamakta olmak bir toplum boy veya bölge mensubiyetine kayarsa, kayd›r›l›r ise ilkele, do¤ru olmayan bir yolculu¤a ç›km›fl, ç›kar›lm›fl olur. Millet onu oluflturan halk kesimlerden sadece birinin
de¤il hepsinin mal› ve eseridir. Milliyetperverlik anlam›nda milliyetçili¤i
flovenizmden faflizmden ay›ran esas
husus budur.
Milliyetperverlik maddi, manevi ve
siyasi ç›kar arac›, vas›tas› yap›l›r ise
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
bu durum milliyetperverlikle izah
edilemez. Millî olabilmek transferle
de izah edilemez. Milli olabilmek
mensubiyetinin kutsiyetine vak›f olma fluurudur. Bu fluur bafll› bafl›na
bir kültürdür ve bu kültünün kök hücrelerini halk kültürü belirler. Milli olmak için muhakkak Milli E¤itim, Milli
‹stihbarat, Milli Savunma gibi millili
bir isimle bilinen bir kuruma mensup
olmak ta tabii ki gerekmez. Bu kurumlar›n sadece mensubu olabilmek
de milli olabilmek için yetmez. Milli
olabilmek, milli duygularla yaflam›
düzenleyebilmek, sürdürebilmektir.
Özveri ister, fluur ister, ilkeli bir yaflam gerektirir. Bu kültürün al›nmas›
veya verilmesi beflikte ninnilerle
bafllar, türkülerle süslenir, bezenir,
Kilimde nak›fl, çobanda kaval, yazmada oya olur, a¤›tlarla devaml›l›¤›n›
sürdürür.
Bu noktada halk nedir, halkbilimcilerin halk tan›mlamalar› nas›ld›r? Bizim
halk anlay›fl›m›zda s›n›rlamay› tahsil
derecesi, makam, sosyal statü, varl›kl›l›k, flehirde veya k›rda yaflam›fl
olma belirlememektedir. Biz, ortak
bir veya birkaç özelli¤i paylaflan ve
bu özeliklerin tafl›y›c›s›, yaflat›c›s› oldu¤unun fak›nda olan gruba, gruplara halk diyoruz. Halk bilim veya
halk bilgisi ise bu alan›n kapsam›na
giren ürünler ve çal›flmalard›r.5 Halk;
aile, köy, afliret, meslek gruplar›, siyasi partiler dinî ve lisanî cemaatler
gibi bir tak›m ocaklardan müteflekkildir.(6) Milletin tan›m›nda ortak bir
geçmifli olma ve birlikte yaflama iste¤ini tafl›m›fl olma gibi iki önemli husus vard›r. Millet olma sürecinde emperyalizm halklar say›s›nca millet
oluflturmay› amaçlarken ortak geçmifli inkâr etmekte ve birlikte yaflama
sevincini yok etmek için de halklar
aras›na kan sokmaktad›r. Bu amaçla
halkbilimini vas›ta olarak kullanabilmektedir. Bu noktada, Milliyetperver
anlay›fl, emperyalist aray›fl›n karfl›s›na, halklar›n kültürlerindeki veri farkl›l›klar› gerçe¤inde inkâra gitmeden,
veri ayniliklerinden yola ç›karak ortak kültürel miras›n varislerinin birlikte yaflayan halklar oldu¤unu savunarak ç›kar.
Kültürün tafl›y›c›lar› yaz›l› ve sözlü
geleneklerdir. Yaz›l› kültürün kayna¤›
da sözlü kültürdür. Millet hayat›nda
37
daha genifl kat›l›mc› bir kabule sahiptir. Millet hayat›nda her ortak kabul, kendini yaflatan bir gelenek yarat›r.(7)
‹nanç, bir düflünceye ba¤l› bulunma,
bir dine inanma, iman, birine duyulan güven, itimat, inanma duygusu,
inan›lan fley, görüfl ve ö¤retidir. Din
ve inanç kavramlar› birbirinden farkl›d›r.(8) Halkbiliminin konusu kapsam›na gireni kadar› ile halk inan›fllar› belli bir toplumun eski dinlerden miras
al›p kendi ça¤›n›n flartlar›na uyarlayarak yaflatt›¤› yeni dininde, yaflam
flartlar›n›n gerekti¤ince yeni biçimler,
yeni içerikler ve anlat›fllarla oluflturdu¤u inan›fllarla ilgilidir.(9)
Halk bilgisinde “inanmalar” halkbilim
alanlar›ndan bir aland›r. Halk mutfa¤›, Halk sanat›, Giyim-Kuflam Süslenme, Halk oyunlar›, Halk müzi¤i,
Halk tiyatrosu, Çocuk oyunlar›, Halk
edebiyat› ve benzeri gibi alanlardan
birisi(10) bize göre de en önemlisidir.
Halk inanmalar›n›n kapsam›na her
türlü adak, kanl› ve kans›z kurban,
bu ve öteki âlemle ilgili inançlar, Allah’la meleklerle, kitaplar›, cennetcehennem, al›n yaz›s›, kader, görünmeyen cin türü varl›klar, ibadet yerleri, ibadet flekilleri girer. Su, atefl,
da¤ kaya, toprak, gökyüzü ay, günefl, y›ld›zlar, çeflitli hayvanlar, bitkilerle ilgili inançlar da girerler. Ayr›ca
fal, büyü, nazar, u¤urluluk-u¤ursuzluk, alk›fl-karg›fllarla ilgili inançlar da
keza girerler.
Semavî dinlerde halk inançlar›n›n
büyük bir k›sm› hurafe, bidat ve flirk
olarak alg›lan›r. Bu teflhis de gerçek
pay› da vard›r. ‹slamiyet’te yeri bulunmayan birçok inanç bu din ad›na
yaflat›labilmektedir ki, halis imamla
bunlar›n bir arada varl›¤› çeliflki teflkil edebilir. Bunlar›n, kitabî din yerine
insan hayat›na ikamelerini sa¤layarak de¤il de ay›klanarak mistik folklor ad›na yaflat›lmalar› çok önemlidir.
Bunlardan hareketle Türk kültürlü
halklar aras›nda bazen anadil farkl›l›klar›na ra¤men de ortak kültürel
payda oluflturulabilmektedir. Bunlar
Türk kültürlü halklar›n geçmiflleri ile
bugünleri aras›ndaki kültür köprülerinin köfle tafllar›d›rlar.
Türk kültürlü halklar›n halk inanmalar›n›n di¤er önemli bir özelli¤i de ala-
n›n kimlik belirleyicisi olmas›ndad›r.
Halkbilimi faaliyet alanlar›ndan öyle
bir alan yoktur ki, halk inanc› içeri¤i
bak›m›ndan yap›s›nda bir iz bar›nd›rmam›fl olsun. Mesela bebek bekleyen bayanlarla ilgili olarak aflermek
veya yerikleme diye bilinen bir inanç
vard›r ki, ayn› zamanda alternatif t›bb›n da alan›na girer. Gökyüzü olaylar›na bakarak hava tahmininde bulunmak halk takvimi bilgisini gerektirir.
Çocuk oyunlar›ndaki tekerlemeler
veya ninnilerdeki nakarat bölümleri
araflt›r›c›y› mitolojik dönemle irtibatlayabilmektedir. Köy orta Oyunlar›
Türk tiyatrosunun ilk örnekleridirler.
Halk inançlar› çal›flmalar› yap›lamamas› halinde destanlar› anlamland›rmak o derece zor olur.
70-80 y›ll›k ateist dönemde dinin yasaklanm›fl olmas›na ra¤men Ulu¤
Türkistan’da ‹slamiyet’i Ahmet Yesevî etraf›nda gelifltirilmifl “Pir kültü”
günümüze tafl›yabilmifltir. Birçok büyük oryantalisttin flarkiyata olan katk›lar› bir yana, Emperyalizm-Misyonerlik- Oryantalizm ba¤lant›l› mekanizma en fazla inanç vasat›nda faaliyet gösterip etkili olabilmifltir. Türk
kültür co¤rafyas›nda ne zaman irticai bir hareket, dinî bölünme ve benzeri bir hareket, bir ayaklanma görülmüfl ise arka plan›nda entelijans
ba¤lant›l› oryantalizm verilerinin bat›
emperyalizmince stratejiye dönüfltürüldü¤ü de görülmüfltür.
1- Ruhi Ersoy, Sözlü Tarih Folklor ‹liflkileri, Barak
Örne¤i Disiplinler Aras› Bir Yaklafl›m Denemesi,
Akça¤, Ankara, 2009,
2- Sedat Veyis Örnek, Halk Bilimi, Kültür Bakanl›¤›, Ankara, 2000, s. 15
3- Özkul Çobano¤lu, Halk Bilimi Kuramlar› ve
Araflt›rma Yöntemleri Tarihine Girifl, Akça¤, Ankara, 1999, s.7
4- Metin Ekici, Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve
‹nceleme Yöntemleri, Geleneksel, Ankara,
2004,s.7
5- M.Ö. O¤uz, M. Ekici, M. Aça, M. Arslan,
D.Düzgün, R.B.Akarp›nar, G.Ö. Eker, A.M. Ercan,
T.S.Özkan, Türk Halk Edebiyat› El Kitab›, Grafiker,
Ankara, 2004, s.70-71; Erman Artun, Türk Halk
Bilimi, Kitabevi, ‹stanbul, 2005, s.3
6- A. Güzel-A.Torun, Türk Halk Edebiyat› El Kitab›, Akça¤, Ankara 2007, s.35
7- Dursun Y›ld›r›m, Türk Biti¤i, Araflt›rma/‹nceleme Yaz›lar›, Akça¤, Ankara, 1998, s. 37-41
8- Erman Artun, Dinî-Tasavvufî Halk Edebiyat›,
Akça¤, Ankara, 2002, s. 5
9- Pertev Naili Boratav, 100 soruda Türk Folkloru,
Gerçek Yay›nevi, ‹stanbul, 1973, s. 8
10- Metin Ekici, Halk Bilgisi (Folklor) Derleme ve
‹nceleme Yöntemleri, Geleneksel, Ankara,
2004,s. 194
38
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
‹ki Yolcu
Hikmet AKSU
E¤itimci - fiair – Yazar
[email protected]
[email protected]
“... Nas›l, okudu¤un öyküleri be¤endin mi?”
“Ee. E! Bekliyorum. Elefltirecek misin? Yan›tlayacak m›s›n?”
Duralad›m... Yolculu¤umuzun bafllad›¤›ndan beri söylefltiklerimizle hiç
ilgisi olmayan bu soru, k›vrak sand›¤›m zekâm› tökezletmifl, iyi ifller sand›¤›m beynimin h›z›na takoz koymufltu, arac›m›z genifl plato üzerinde kendine ayr›lm›fl yolunda son dura¤a varmak için h›zla süzülürken...
Nedenini ve ne arad›¤›m› bilmeden
yüzüne bakt›m, bir fley yakalayamad›m. Döndürüp bafl›m›, minibüsün
cam›ndan da¤lar›, vadileri h›zla att›m arkaya. Böylesi, beynimden firar
etmifl heyheyleri yakalamaya çal›flt›¤›mda hep ayn› davran›r›m. Ama
gördüklerim, hele uzaktan görünenler çok güzeldi. Kalabal›k yolcu içinde, küçücük minibüsün s›k›c› havas›ndan bunalmadan uzun yola dayanman›n tek ilac›yd› camdan d›flar›s›. Kuflkusuz, flu uçsuz bucaks›z güzellikti, duygu ve düflüncelerimi sihirli görünümüne tutsak edip, al›p
götüren. Bir an, yol arkadafl›m›n
bunca güzelli¤i göremeyip, ya da
görmemezlikten gelip, böylesi bir
soru sormas›na anlam veremedim.
fiafl›rm›flt›m do¤rusu... Bir de karfl›ndaki do¤a afl›¤›, en ufak bir çak›la
methiyeler dizecek kadar do¤a afl›¤›
bir flairse... Yoksa... Yoksa onunda
duygu ve düflünleri yeflilin kafl göz
edifline aldanarak normal ifllevini yitirmifl miydi?
...düflük sertlikte, isteksiz tonda, “beni neden kopar›yorsun bu güzelliklerden be duygusuz?” dercesine, yar›ma¤›z derler ya...
Hay›r, sand›¤›m gibi de¤il! O hala b›rakt›¤›m yerde. San›r›m daha çekici,
daha estetik buldu¤u için yüzüme
bak›yor!
“Birço¤u öyküden ziyade hikâyeydi,
bana göre.” Uzatmak istemiyordum.
D›flar›daki sevgilimle bak›flmak için
tekrar döndüm camdan ötelere. ‹natç› gözleri üzerimde, o da camdan, o
manzaran›n koynunda görünüyordu,
baz›lar›n› aç›k ton giysileriyle gölgeleyerek. Gölgenin resmi duruyor, ama
arka fon durmadan, araban›n h›z›na
uygun olarak de¤ifliyordu. Dizlerinin
üstünde olan ellerini yukar› kald›r›p
tekrar yerine indirdi,
“Hayda... Öykü- hikâye ayn› fley de¤il mi birader?”
“Hikâye eskiden gelen, öykü sonrakilere yamanan... Baflkalar›n›, yaflay›p
yaflamad›klar›n› bilmeden okuduklar›m›zla, kendi yaflad›klar›m›z› yazmak, okumak ayn› m›d›r?”
“Hangi çizgilerle ay›racaks›n? Hangi
örneklerle ispatlayacaks›n say›n tapu- kadastro müdürüm veya komisyon baflkan›m?”
“Düz, kesintisiz çizgilerle olmasa bile, bence aralar›nda kesik kesik çizgiler var. Hikâye t›pk›n›n ayn›s› olmasa da daha çok masala yak›nd›r. Masal ise hayal ürünüdür.”
“Öykü nerelerde?”
“Öykü, dün, bu gün, yar›nd›r. Yani,
dünü ve de bu günü yaflay›p yar›na
aktarmakt›r. Geniflletilmifl hali romans›d›r, yaflad›¤›m›zd›r. Neyse o. Uydurmaya, zorlanmaya, hayali kurguya
gerek yok. Zaman› fi de¤ildir hikâye
gibi, masal gibi. ‹kiz kardefl bile de¤illerken, kim bunlar› ayn› kifli olarak
yazd› kütü¤e, anlam›yorum. Hikâye
ile masal›n koptu¤u tek nokta ola¤an
d›fl›l›klar. Kays›, erik, viflne ve kiraz
a¤açlar›, bu yaz›l›fl s›ras›na göre bak›ld›¤›nda birbirlerine çok benzerler,
ancak meyve verdiklerinde kimse onlar› birbiriyle kar›flt›rmaz.”
Baflarm›flt›... Antenler yön de¤ifltirmifl, sayesinde d›fl görüntü kesilmiflti.
“Sen iyi misin? Gözün d›flar›da kula¤›n içeride, sinyallerin kar›fl›yor olmas›n? Alg› ve aktar›mda bir kopukluk,
kar›fl›kl›k yok mu sence?”
“Ama öykü dedi¤imizle tam örtüflen
güzel bir...”
“Öykü ile hikâye aras›ndaki kadar.
Belki biraz daha az.”
“Devam et. Baya¤› heyecanl› oluyor.”
“Rak›m fark›ndan... H›zla afla¤›lara
iniyoruz ya, ondand›r.”
“Evet... E ee.e!”
“Aynen kalmal› diyorum öykü. Ancak,
ille bir anlamdafl bulunacaksa hikâyeye, öykü de¤il, ayr› bir ad bulunmal›. Tapu- kadastro ça¤r›lmal›, bilirkifliler komisyon oluflturmal›, s›n›rlar›
belirlenip tapular› kesilmeli bence.”
“Öykü, hikâye de¤il, hikâyeden maada bir bofllu¤u doldurmak için türetildi, s›n›rlar kar›flt›r›l›nca mülken ona
devredildi, diyorsun.”
“Aynen. Git gide zenginleflmesi gereken yaz›n a¤ac›n›n bir dal› eksildi.”
“Öykü ile hikâye ayr› ayr› yer almas›
gerekirken literatürde, diyorsun, hikâyeyi düfltük, öyle mi?
“Aynen. Çizgiler kayboldu, çünkü s›n›rlar kar›flt›.”
Do¤rusu yukar›larda bu kadar net
görülemez, konuflulamazd›, benim
aç›mdan. Ne de olsa beyin-oksijen
ilintisi...
Öteden beri, öyküyü, roman›n minicik
boylusu, hikâyeyi, masal›n biraz daha gerçekçi yak›n› olarak görmüflümdür. ‹kisini ayr› kefelerde, ayn› terazinin ayr› kefelerinde görmüflümdür
hep. Biri yük, di¤eri a¤›rl›k ve ya yer
de¤ifltirin. Bir kilo fleker isteyen adam
teraziden, nas›lsa ayn› a¤›rl›ktalar deyip kilogram› götürmez evine fleker
diye. “hikâye, hikâye anlat›yor demek kadar soyut, öykü flu an yaflad›klar›m›z, gördüklerimiz kadar gerçek, gözler önündedir. Somuttur.”
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
39
sentezini düflünürken sesli yans›m›flt›
içimden geçirdiklerim, bak›fllar›m›,
solu¤umu t›kayan iki kula¤a. “Yaflan›lan zamanla, yani güncelle örtüflmüyorsa hikâye, örtüflüyorsa öyküdür.”
Diye son vurguyu da yapm›flt›m. Hemen, karfl› tak›m tüm gücüyle yüklendi kaleme... Atak üstüne atak... Benimkisi ütopya ya, sinirlerinin azbuçuk bozulmufl olmas›n› yad›rgam›yorum. Benim duygu ve düflüncelerim
onun için, ›fl›¤› yeryüzüne güçlükle
ulaflan, uzak bir galaksiden s›zan c›l›zca bir par›lt›yd› sanki. Bir kolunu
öndeki koltu¤un arkal›¤›na, di¤er koluna ait elini kendi oturdu¤u koltu¤un
arkal›¤›na koyup ayn› beklentiyle
bakt› yüzüme.
ruz, ak›n yerine beyaz koysak s›r›t›r,
farkl› bir tümce kurulmufl gibi olur.
fiöyle dikkatle bakt›¤›nda ikisi az da
olsa farkl›.”
“Sen hâlâ orada m›s›n dostum?”
Kabullenmiflli¤in sahtekâr alayc› tavr›n› kullanarak, numarac› bir yaklafl›m
verisiyle;
“Evet, sen?”
“fiu an itibariyle senin yan›nda, hayretten a¤z›m bir kar›fl aç›k, Pasl›’dan
geçti...”
“Çilehane’yi arkam›zda b›rakt›k...”
Tam noktas›nda at›ld›, sözümü tamamlamamla:
“Ne fark› kardeflsim? Sanal tart›flma
yarat›yorsun. Bir süre sonra ayn› fleyi
tart›flsak flu söylediklerinin yak›n›ndan bile geçmezsin eminim.”
“Ak denecek yerde beyaz dersen öyle s›r›t›r ki, siyah demifl kadar abes
kaçar. Ak günler ile beyaz günler,
geçmifli ak ile geçmifli beyaz aras›nda, duygu ve lirizm penceresinden
bakt›¤›nda en az öykü ile hikâye aras›ndaki kadar fark görürsün.”
“H››mm... Ayr›nt›ya girmemifller, düflünememifller belki can›m. Demek
sen, ilk fark eden olarak, bu görünmez çizgiyi görüyor üstüne, hata ifla-
“Morpet Geçidini kazas›z belas›z
geçme telafl›nday›m.”
“y›z”
“y›m... Çünkü sen b›rakt›¤›m yerdesin. Buralara gelmedin daha.”
“Bak flimdi, senin söylediklerinden
esinlenerek; Tepelerden afla¤›lara
do¤ru arabam›z süzülürken kasaba,
yanan sobalardan ve kalorifer bacalar›ndan yükselen dumanlarla, üstüne çöreklenmifl sisten, acemi foto¤rafç›n›n kalitesiz kameras›ndan ç›km›fl negatifler gibi görünüyordu... Desek, bu bir öykünün girifli mi olur,
yoksa bir hikâye mi? fiu an, flöyle görünenlere bir bak da yan›tla Allah aflk›na. Nüans dostum, nüans... Sen,
beste- güfte ilintisi diyebilirsin.”
Görünmeyen birileriyle söyleflir ya da
düflünür gibi sözcükler kontrolsüz
dökülerek a¤z›ndan, m›r›ldand›.
“Peki, y›llard›r bunca yazar, çizer
yanl›fl m›? Hepsine birden yan›lm›fl,
körü körüne mi dememiz gerekir?
Öyleyse, ak ila beyaz, siyah ile kara
da yanl›fl.”
‹nad›m inat, diyece¤im ama... Bilimsellik... Ak›lc›l›k...
“Günün ak’› olur ama beyaz gün olmaz. Akçenin ak’› vard›r, ama beyaz
akçe olmaz. Beyaz akçe, siyah gün
içindir der misin? Beyaz akt›r, ak beyazd›r, ama tam de¤il. Her rengin solgunu aklafl›r( a¤ar›r) ama tamamen
beyazlaflmaz. Al›n aç›k, yüz ak diyo-
reti olarak k›rm›z›, kal›n bir çizgi at›yorsun. Vay be!”
“Dünya kurulal›dan günümüze kadar,
nice varlar gömük olarak bak›p da
göremeyen gözlere kendini çeflitli flekillerde hissettirerek, “gel, beni al ey
insano¤lu” diyerek as›rlarca do¤an›n
raflar›nda bekleyip durmam›fl m›? Bu
gün var olanlar o günlerde atlan›p
geçilenler de¤il midir? Ki hâlâ sonu
gelmemifltir ve gelmeyecektir. Teknolojik olarak ne kadar benzeflse de
otomobil kamyon mudur? ‹cat edildi¤inde ayn› adla an›l›rlard›, e, flimdi
otomobile kamyon dersen b›rak yetiflkinleri çocuklar bile güler.”
“Teknoloji süreçtir. Onlar zamana
ba¤l› de¤iflim ve geliflmelerdir.”
“Öykü, hikâye var iken türedi, kamyon da otomobil var iken. Ama biri di¤eri olmad› hiçbir zaman. Radyo nelerden sonra, hiç yokken bulundu?
Radyodan farkl› bir fley olanaks›zd›r
derken, radyo-sinema evlili¤inden televizyon türedi. Onlar olmasa, bu da
olmayacak keflfedilmemifller, fark
edilmemifller arflivinde uyuyup kalacakt›, nice kuflaklarla tan›flmadan.”
“Sonuç?”
“Radyo yine radyo, sinema yine sinema... Televizyon ise...”
“Sonuç?”
“Masal, roman ne kadar kendileriyse,
hikâye hikâye, öykü öyküdür. ‹kisi de
co¤rafyad›r ama befleri co¤rafya, ülkeler veya fizikî co¤rafya de¤ildir,
nokta.”
“O kadarr...”
“O kadar.”
Daha bir tomar örne¤i vard›r ça¤lar
boyu var olmas›na karfl›n fark edilememifl olanlardan. Nice keflifler, icatlar... Bitmifl mi her fley? Nerdee...
Amerika k›tas› vard›, keflfedildi, ama
uzun süre yeni bir ana kara bulundu¤unun fark›na var›lamad›. Sonradan
bilinen topraklardan apayr› oldu¤u
anlafl›l›p ad› belirlendi. De¤iflmez denen nice kuramlar -teoriler- sonradan
çürütülüp yer ve anlam de¤iflikli¤ine
u¤ramad› m›? Aritmetikti, matematikti... Geometri, cebir, trigonometri
vs.ne oluyor? Farkl› de¤iller mi? Böyle denmifl, böyle bilinmifltir, de¤iflemez diye bir kural var m›d›r? Ak›l ne
için yürütülür? Mant›k ne için vard›r?
Ça¤lar boyu ilkleri insanl›¤›n hizmetine sunanlar bizim gibi birer insand›
san›r›m. Biz de insan oldu¤umuza
göre saçmalasak da her fleyin bir ilki
vard›r. ‹çimden geçen örnekleri s›ralasam, yazsam ya da söylesem...
Dünden bugüne yap›lm›fl olanlarla;
yap›lacaklar, düflünülecekler, konuflulacaklar, yaz›lacaklar tamamlanm›flsa daha ne demeye okuyal›m,
düflünelim, çal›flal›m, konuflal›m ve
de yazal›m. fiimdiye kadar döndü¤ü
yetmez mi, dursun dünya... Var olman›n, yaflaman›n anlam›, var olanlar› irdeleyerek en iyiye, en güzele, en fakl›ya ulaflmak, sürekli bir aray›fl içinde
olmak de¤il midir?
“Neden, olmayal›m?” dakikalarca
süren sessizli¤i bu ani bozuflum...
Ayn› anda kafalar›m›z› çevirip göz
göze geldik. Pek anlayamam›flt› ama
duda¤›n› e¤ip, omzunu çekti; “Neden, olmayal›m?”
Arabam›z, dar geçitli keskin dönemeçleri a¤›r a¤›r dönerken, dönemeçlerin ters yönüne yata kalka ko-
40
nufluyor, do¤an›n sundu¤u doyumsuz, z›tl›klarla zenginleflmifl güzellikleri içimize sindire sindire yol al›yorduk. Dünyan›n tüm çekim güçleri görüfl alan›m›z› kaplam›fl, en güçlü üstatlar tuvallerini oturtmufl, a¤z›m›zdan
ç›kanlar› kulaklar›m›z duymaz halde,
be¤eni akarlar›m›zdan taflan hayranl›k sellerini kumsallar gibi yutup içine
al›yordu bu güzellikler. Her soluk al›flta yefliliyle, çiçe¤iyle, havas›yla gözlerimizden, ci¤erlerimizden ruhumuza yay›l›yordu Morpet Geçidi. Tam
Köro¤lu kalesini geçerken Sait Bey,
buran›n bir hikâyesi olup olmad›¤›n›
sordu. H i k â y e! fiimdi yand›n iflte...
“Anlat›lanlara göre: Köro¤lu’yu, yörede yayg›n nam›yla tan›yan ve ya rüyas›nda gören, ad› belki de Benli Nigar olan acem prensesi, Köro¤lu’ya
haber salar, aflk›n›, sevgisini bildirir.
Kelefllerini yan›na alan Köro¤lu yavuklusunu al›p getirmek için yola ç›-
se kendilerinin yeme, içme sorunu
yaflamayacaklar› demekti. Kayal›klar
bile badem, yaban üzümü, koyun gözü, yaban elma, armudu, k›z›lc›k ve
daha bir çok meyve a¤c›yla dolu olan
bu yöre tam onlara göre, aran›p da
bulunamayacak bir konaklama yeriydi. Sarp kayalar aras›nda oluflu nedeniyle, buran›n kolayca bulunmas›,
bulunsa da kolayca girilmesi olanaks›zd›. Hele Köro¤lu ve yi¤itleri içinde
olursa, ordu gelse v›z gelirdi. ‹htimal
ola ki, Köro¤lu’nun, Kizir o¤lu Mustafa Bey’le kap›flmas› da bu dönemlerde olmufltur...
Çad›rlar kurulur, atlar hörüklenir...
Yüksek tepelere gözetleyiciler yerlefltirilir, çal›flmalar bafllat›l›r. Dar, uzun
iki yakas› a¤açlarla kapl› sarp kayalardan oluflan, ürpertici, afl›lmas› zor
Morpet Geçidi’nden pek giden, gelen olmaz günlerce haftalarca, belki
aylarca... Buradan ancak, yi¤itlikte
ve sevdada Köro¤lu gibi menendi
bulunmayan serdengeçtiler geçmeyi
göze alabilirdi...
“Evet... Do¤ru mudur, yanl›fl m›d›r?
Bilmem. Sen hikâye dedin, ben anlatt›m.”
“Peki... Buna, Köro¤lu Kalesi’nin öyküsü desek, ne olur? Ne de¤iflir?”
“Bizim yaflad›klar›m›z... Asl› bozulmadan duygu ve tasvirle bezetilerek anlat›lsa ad› ne olur?
“Öykü ya da hikâye olur. Baflkaca ne
olacak?
kar. At s›rt›nda taa Acem ülkesi, git ki
varas›n. Morpet’e var›ld›¤›nda habercilerinden, ‹ran’›n, o s›ralar ki durumundan dolay› uzun bir süre burada
konaklamalar› gerekece¤i anlafl›l›r.
Çaml›bel’e geri dönüp tekrar gelmeyi
de göze alamazlar. Onca müflkülata
katlanman›n gereksizli¤i düflüncesiyle, burada bir kale yapt›r›p Acem ülkesi yak›n›nda beklemeyi ye¤ler. Bu
düflüncesini, toplay›p kelefllerine dan›fl›r ve onlar›n önerilerini dinler. Sonunda bir kale yap›larak burada beklemenin daha yaral› olaca¤›na karar
verilir. E¤er f›rsat bulurda sevgilisini
kaç›r›rsa, en k›sa yoldan, en güvenli
olarak, uzun süre burada saklanmalar› daha kolay olacakt›r. Da¤lar›n s›k
ard›çla kaplanm›fl olmas›, keklik, tavflan, yaban keçisi bol olmas›, yan›
bafllar›ndan dupduru sular›yla her
mevsim bal›k avlayabilecekleri çay›n
ak›yor olmas›, gerek atlar›n›n, gerek-
“Asla! Bu gün için öykü. Tasvir ve
duygudaki gibi, temeli de abart›larla,
olmam›fllarla fliflirilirde gelece¤e aktar›l›rsa hikâye olur, cicim.
“Eh... Öyle diyor san hadi öyle olsun.
Hikâyedir...”
Az ileride maden suyu vard›, hemen
asfalt›n k›y›s›nda. Bir km kadar ileride
de ›l›ca ve kapl›calar oldu¤unu biliyordum. Yöresel olarak; içmeye ac›
su, ›l›caya ise çelmik (çimmek, y›kanmak kökünden gelir) ve ya florak
(tuzlu su=flor su) der, bura halk›. Ac›
sudan kimseler içmeden geçmezdi,
flifal› say›l›rd›. Yörenin sa¤l›k hizmetlerinden yoksun kal›fl›, uzman ve yeterli donan›ml› hekim, hastane olmay›fl›, do¤a koflullar›n›n, beslenmenin,
a¤›r çal›flmalar sonucu bedenen,
sosyoekonomik koflullar›n manen
bask›lar› sonucu tebellefl olan dertlerden hastal›klardan kurtulmak için
kendilerinden yaratt›klar› benzeri flifalar peflinde kofluflturmalar› elbette
kaç›n›lmazd›. Bilimim d›fl›nda çözüm
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
aramalar› çok görülür ve bilgisizliklerine yorulur kolayc›lar taraf›ndan. Hiç
mi bilenleri yoktu? Hiç mi yol gösterenleri yoktu? Umars›zl›k m›, parasal
s›k›nt›lara karfl›n var›lan umutsuzluk?
Doktora gitmenin ayr› bir okulu mu
vard› da onlar okumad›lar? Kifli hangi
kap›da umdu¤unu bulursa o kap›ya
yönelir. Umut olma, destek olma, hizmet götürme, sonra suçla... Vay be!
‹yi dükkân ha...
Çay›n öte yakas›nda k›rm›z›, tafl m›,
toprak boya m› oldu¤u belli olmayan,
ama su ile eritilip - bazen kireçle kar›flt›r›l›p badana olarak kullan›l›r- binalar› boyamada kullan›lmas› için sürekli oyuldu¤undan ma¤ara halini
alan Yofla Tafl› Ma¤ara’s› görünüyordu. Çok hofl ve parlak bir k›rm›z›s›
vard›.
Yol boyu, Aras Nehri’ne kadar, çay›n
suyunun tafllara, kayalara çarparak
ça¤lamlar›yla oluflan, h›rç›n ama hüzünlü sesine kap›lm›fl, minibüste de¤il de suyun üstündeymifliz gibi yelkenlerimizi ak›nt›ya salm›fl, ak›p gidiyorduk öylece. Erozyonun, yamaçlardan görünen oyuntusu, çay›n iki yakas› boyunca sel bask›nlar›n›n kal›nt›lar›yla topra¤› de¤il de can›m›z› ci¤erimizi oyup oyup alm›flças›na burukluk veriyor yar›nlar› daha berbat görebilen vicdan›m›za. Selin y›kt›¤›
a¤açlar, koca kayalar alt›nda cilas›
azalm›fl yaprak ve dallar›yla imdat
ça¤›r›yor. Vadide görünen tüm çakrak alanlar, sel bask›nlar›ndan önce
cennetten birer köfleymifl. Zemini su
taban›ndan yüksek topra¤›n kopuflu,
yüksek yüksek yarlar oluflturmufl baz› kesimlerde. Ara s›ra, sürü sürü
keklikler, yaban domuzlar›, da¤ keçileri, kayalar›n yüzünden, ard›çlar›n
aras›ndan, yolumuzun üzerinden,
slâyt gösterisi gibi görüfl alan›m›za
girip girip aniden kayboluyorlar geçti¤imiz yol boyu. Da¤lar›n, kayalar›n,
otlar›n, a¤açlar›n, topra¤›n farkl› ama
uyumlu renk armonisi, de¤me ressam›n tüm hünerlerini gölgede b›raka-
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
41
cak eflsizlikteydi. Bu güzellik, görme
zevkimizi hayal aleminin lirizm tünelinden geçirip maviliklere el sallayarak bilinmeyen galaksilere ulaflt›r›yor.
Aniden kopuyor duygular yo¤unlu¤una dayanamayan flerit. Sihirine hipnozlanm›fl gibi tek notaya odaklan›yorduk onca güzellik içinde en güzeli sand›¤›m›z... Oradan kopup baflka
güzellik aramak, arabam›z›n rotas›na
ba¤l›yd› ki, bu o kadar da zor de¤ildi
bol dönemeçli yol seyrinde. Zaman
kayb› ise hiç de¤ildi, seçkin eserlerden oluflan albüm sayfalar›n› çevirmek... Kötek Çay›’n›n berrak suyunun
aka¤›nda parlayan tafllar, seçilmifl ve
özenle dizilmifl mozaik görüntüsünde( keflke nedeni erozyon ve sel bask›nlar› olmasa). Ço¤unlu¤u parlak siyah tafllardan oluflan kabart›lar›n berrak su içinden yans›yan görüntüsü,
sevda ile nemlenmifl kara gözler gibi,
en duygusuz yüreklere esin verecek,
ruhunu dalgaland›r›p fliire götürecek
mükemmellikte idi... Tüm yolcular için
ayn› m›yd›? Belki, belki de¤il... Ayn›
sessizlik ortam›nda, ayn› yere bak›yorsa insanlar, insan tümünün kendisinin bakt›¤›na bakt›klar›n› düflünerek, hepsinin kendisi gibi düflündüklerini san›yor. Olabilir... Olmayabilir...
Bunca do¤a zenginli¤i içinde, geçti¤imiz köylerin yoksul, harabe görünümü, insan›n bir yerlerinin çimdik
çimdik kopar›l›p al›nmas› kadar ac›
veriyor. Çaresizlikleri görüp hiç bir
fley yapamaman›n s›k›nt›s›... Birilerini
ortamdan uzaklaflt›r›rken, tüm güzellikleri bo¤azlay›p, canl›s›yla, cans›z›yla; “Ebedi burada kalacaks›n›z”
hükmüyle cezaland›r›lm›fl gibi sefalet
fanusuna t›k›yor... “Beri gel” diyordu,
vurdumduymazl›¤a, g ö r ü p - b a k
m a z l › ¤ a, hüzne, kedere, yoksullu¤a ars›zca s›r›tarak...
Do¤a bafll› bafl›na bir gizem sonsuzlukta. O her fleyiyle bize sunulanlar›,
var oldukça ayn› görmek bizim sorumlulu¤umuzda. ‹stersek bakar ba¤
ederiz, istemezsek bakmaz da¤ ederiz. Sorunu görmek, bilmek çözmek
gerek o gizemli zenginli¤i ayn› tutmak için. Çözüm, bak›p geçmekle
olas› de¤il. Çözüm zekâ ister. Çözüm
sevgi ister. Neyi, niçin demek, tasarlamak; gere¤ini yapmak, sonunda
“evet tamamd›r bu ifl” diyebilmek gerektirir.
‹çimden geçenleri okuyormufl gibi:
Omuzluklar›yla kad›nlar, eflek arabalar›yla çocuklar, su tafl›yor, ev ihtiyac›.
Kalaklara (tezek y›¤›n›) s›rt›n› dayam›fl, bir tek k›ym›¤›n›n yere düflürmeme gayretiyle tütününü sarmaya çal›flanlar›, çaresizli¤in, usanm›fll›¤›n,
yoklu¤un duvar diplerine itti¤i grup
grup yan›k suratl›, k›r sakall›, çökük
avurtlu, ince boyunlu insanlar›n sefaletini gördükçe... Erozyon kal›nt›s› suratta, umutsuz gözlerin “‹mdat!” diye
içten, derinden 盤l›¤›yla, dumans›z
yan›fllar›n› izlemek tüm güzellikleri s›y›r›p at›yor s›zlayabilen vicdanlardan.
Kimilerimiz, “Ne yapabilirim” ucuzlu¤uyla aldatmaya çabal›yoruz erozyona u¤ram›fl vicdan›m›z›.
“Suç hepimizin” diyor Sait Bey. Kat›lmamak elde mi? Toplumsal yaflaman›n, insan olman›n, sevgiyle yaklafl›p,
yard›m etmenin kaç›fl yolu var m›d›r
ki kaçal›m? B›rak›n kaçmay›, ne yapm›fl›z da sahiplenelim, övünelim, geçip eserimizin karfl›s›na zevkten dört
köfle olal›m... Gülelim... Kahkaha atal›m... Hakk›m›z yok mu? Hiç de¤ilse
yalanc›ktan, bozuk yüz ifadesi tak›n›p
ac› ac› s›r›tal›m.
Umutlar›m›z yefleriyor, ekilmifl tarlalar›n yeni yeni a¤açland›r›lm›fl alanlar›n
yefliliyle... Biraz önce as›lm›fl suratlar
yumufluyor vadi boyu, do¤duklar›
toprakla doyabileceklerini varsayarak. ‹fllenmifl toprak, çal›flan insan,
ekmek... Erozyonun tüm can al›c›l›¤›na karfl›n... Göz göze geldi¤imizde
içtenlikle gülümsüyoruz birbirimize
Sait Bey’le. Hareket- bereket ikilisinin
ça¤r›flt›rmas›yla, kemer s›kma modundan kurtularak nemalanm›flt› neflemiz. Yol kenarlar›nda, uzaktan bak›nca tek a¤açm›fl gibi görünen, periyodik dikimli kavaklar arabam›z›n
yol çizgisine uyarak, k›vr›la büküle
ilerliyordu düzlükte, dönemeçte bizimle. Yamaçlarda, çiçek açmak için
bahane arayan yoncalar, korungalar
dalga dalga dövüyor da¤›n eteklerini. Kendimi o anda, sandalla deniz
üstünde yalpalan›yor, hissettim. Yolda ikide bir, büyük- küçükbafl hayvan
sürülerinin içinden geçmek için, a¤›rlafl›yordu arabam›z. Keyiflerine dokunulmufl, rahats›z edilmifl, otlamaktan
kar›nlar› davul gibi fliflmifl hayvanlar
ma¤rur ad›mlarla a¤›r a¤›r yolu geçerken ve ya kenara ç›karken dönüp
dönüp bak›yorlar k›zg›n nazarlarla
bizden yana. Bu bak›fllarda, alenen
bir afla¤›lama seziyorum nedense.
Bu aralar ya¤murlar›n, susuzluklar›na
ald›rmay›p epeydir hal hat›r sormamalar›, otun, ekinin, a¤ac›n yönünü
k›bleye döndürüp yapraklar›yla, dallar›yla sal›narak köylünün gökyüzüne
yükselen elleri gibi; “bereket... Rahmet Ya Rab” duas›n› dilsiz 盤l›klarla
hayk›r›yorlar. Hele o a¤açlar ki, köylünün yaln›z ekine ba¤lanm›fl umutlar›na alternatif olman›n huzur ve gururuyla sesi daha gür, elleri daha yak›n
gökyüzüne. Y›l kurak geçse tarlalar,
çay›rlar, yoncalar, korungalar... Mevsimsiz don olsa, dolu vursa a¤açlar
ve bostanlardan umut kesilir, tüm
emekler bofla... Ürün çeflidinin bollu¤u, olgunlaflma ve geliflme zamanlar›n›n farkl›l›¤›, afet vurgunlar›nda
umutlar›n›, emeklerini tamamen yok
etmiyor umutla beslenen insanlar›n.
Önceleri, al›nan kredi borçlar› ödenemez y›¤›l›r faiziyle alt›ndan kalk›lamaz
duruma gelirmifl. Ekti¤ini alamay›nca, ot, saman olmay›nca hayvanlar›
da para etmezmifl ki onunla saralar
yaralar›n›. Çaresizlik içinde k›vran›r,
ucuza, pahal›ya bakmaz satarm›fl
mal›n›, davar›n›. Ölüm iyili¤i gibi k›sa
süre gülen yüzler, do¤a ve iklim koflullar›n›n de¤iflimiyle - art›k bunun da
çaresi olmaz çaresizli¤iyle, ilkbahar›n
umutla ›fl›lday›p, güzün hüsranla sönükleflen gözlerini çevirirler sefalet
karanl›¤›na. -Az da olsa, ayn› dertler
yine baflka neden ve flekillerle yaflanmakta...- Son olanaklar zaman ta-
42
n›madan kap›ya dikilenlerin a¤›zlar›ndan küfürü alm›flt›r hiç olmasa. Her
alacakl›n›n a¤z›na atacaklar› bir iki
tutam otlar› vard›r nas›lsa. Eskiden bir
alacakl› gözüktü mü, içerilere kaç›flan ev halk› gün görmemifl küfürlerle
bir güzel kalaylan›rd›.
“fiimdi durum biraz de¤iflti. Hele yeni
dikilen meyveler bara düflsün, kavaklar böyüsün...” diyor sürücümüz. “Zireet Müdürlügündeki mehendizler,
baytarlar çok ey adamlar efendim.
Esgikiler bele de¤ildi. Bunar köylünün zehnini açer, yard›mc› oliyorlar.
Esgiden bir fliflgo vard› bafl› garn›ndan böyük, heç m› heç menfeeti olmad› köylerimize.”
“Bunlar ne yapt›?”
“Ahan bu gördügün a¤açlar› bunlar
tiktirdi. Elvan elvan çiçekli, yeflil yeflil
yarpakl› yonca, gorunga... Sede
bu¤dayla garn›z doymaz. Çeflidiz
bol olursa, biri olmasa öbürü sizi ac
goymaz dediler. ‹ki senedir onar bar
verdi bizde birez birez gana cana
geld›k.”
“‹smi neydi öncekinin?”
“... Beg. Hay ad› bata... Ar›c›l›h da
bunnar›n sayas›nda yerleflti buralara.”
“Ne öykü, ne masal, gerçek... Gerçek bunlar üstad›m. ad›n› ne koyarsan koy gerçek. Yeterki duy... yeterki
yaz. Ad› ne olursa olsun.”
“Ad› hiç. Öz önemli. Sevgi, hizmet
önemli... Topluma bir fleyler veren
övünsün.”
“‹mâ edilen kifliyi tan›d›n m›?”
“Tan›maz m›y›m? Tan›d›m tabi. Hani
flu bizim Camufl Kafa dedi¤imiz. Kim
tan›maz onu? Adam›n, oturmaktan
kalças›n›n tüm etleri kafas›na çekilmifl.” Bafl›m› sallayarak onaylad›m.
Yolculardan, konuflmam›z› iflitenler,
biz ve sürücümüz kahkahayla gülü-
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
yoruz bu güzel aç›klamaya. “He vallah eledir begim.” diyor yolculardan
baz›lar›. Gülüflüyoruz...
“fiunun hakk›nda bir hikâye veya öykü mü dersin, yaz sana?”
“B›rak flimdi, onu yine ortaya at›p, ortay› buland›rma. Bu çok önemli... Bunu es geçip fantezilerle u¤raflmayal›m.” Biraz bozulur gibi oldu ve sustu. Amac›m onu k›rmak, s›cac›k söyleflinin rehavetine kap›l›p harcamak,
incitmek de¤ildi. A盤›m› kapatmak,
di¤erlerine bir fley sezdirmemek için
devam ettim:
“ Senin flu sevecen yaklafl›m›n, sosyal bilincin... Tamam› de¤il, onda biri
onda olsa... Adam beynelmilel tepkisiz, sen benden daha iyi tan›rs›n.” Bu
söylediklerim gönül alma çabas› kokuyordu ama gerçekti. Hatta ona
uyan gerçeklerin onda biri bile de¤ildi aç›kças›. Adaml›¤›ndan, insana
verdi¤i de¤erden zerre kadar kuflkum yoktu. Hizmet onun için aflkt› ve
biz dostuz. Dost, seçim ve uyumdur,
ortak bak›fl ve paylafl›m olay›d›r.
Olay, kulakla beyin aras›ndaki mesafe olay›yd› Cam›fl Kafa için. Bu mesafe kimi insanlarda okadar uzak ki, al›c›lar›n›n alg›lad›klar›n› beynine iletmesi, beynin tepkiler ç›kt›s›n› ayn›
uyufluk iletkenlerle sunmas›na kadar
geçen uzun sürede, alg›larla ç›kt›lar
aras›ndaki uyuflmazl›k, saçmal›k olarak karfl›s›ndakilere yans›yor. Beyinle
d›fl dünya aras›ndaki iki yönlü trafi¤in
t›kan›kl›¤›, dönüfl yolunda gecikmeye
neden olurken kimilerini de iletken
kayb› olarak yok ediyor. Normal insanlar buna “Saçmal›yor” diyor ama
asl›nda de¤il. Beyin olay›, kapasite
olay›, bilgi, kültür, yetiflme, kiflilik... Kifli, o an kendisini iflliyor, kapasitesini
kullan›yor. Kamyonun yükünü el arabas› tafl›yam›yor. Çelik halat›n iflini dikifl ipli¤i göremiyor. Günlük yaflamda,
sürüyle karfl›lafl›r›z böylesi insanlarla.
Tümüyle, davran›fllar› insan›n parmak izi gibidir, güzellikleriyle, çirkinlikleriyle... Örne¤in: camufl kafa dedik hemen. Bey oluflu verdi. ‹nsanlarda flu üç sistem koflulsuz birbiriyle
uyumlu çal›flmal›d›r; alg›lama, yorumlama, uygulama...
“Adamda eksik olan bu iflte” diyorum...
“Ne?” diyor.
“ Alg›lama, yorumlama, uygulama...
Hizmet d›fl›. Beyin uçmufl, yok.”
“Alg›l›yor, yar›m yamalak yorumluyor,
uygulayam›yor. Alg›lamadan yorum-
luyor, hiç uygulayam›yor. Alg›lam›yor,
yorumlam›yor, oturuyor.”
“Hah hah hah! Yaln›z sürücümüz gülüyor, “He vallah begim” diyor bu kez
neden gülmedi¤imizin flaflk›nl›¤›yla
bak›p yüzümüze. Duygular›m kadar
kuca¤›m da dolu... Sevinçler, mutluluklar, hüzünler, karamsarl›klar koyun
koyuna. Kucaklar›m›zda diyelim daha do¤ru olur. Biri uyur, di¤eri uyan›k... Birinin yüzüne bakt›kça yüzümüz güler, birini, yüzünü hiç görmezsek, ad›n› an›msay›nca kaçar neflemiz... Avuntularla, bazen gerçek dokunufllarla uzan›r›z duygular›m›za ve
kuca¤›m›za sinenlere...
Yüzleri çok sevimli, çok sempatik,
çocuksu...
Yüzleri elektrik direklerindeki uyar›
levhas›; cad›ms›... Hortlaks›
Bilemiyorum, nedense birincisine daha çok kan›m kayn›yor
Ve ya kan›m›z...
Hep o olsun istiyorum kuca¤›mda.
Öykü-hikâye gibi toplum öte, oyuncak bulmufl gibi sanal gölgelerle arkam›za ya da ters yan›m›za bakmay›
terk edip dönmüfltük gerçe¤e. Karfl›
karfl›yayd›k, gerek yoktu aynalara, foto¤raflara...
Görmek,
Görmek için bakmak yeterliydi.
Gerçek bu idi iflte...
Söylemek istedi¤im;
Biraz düflünmek istiyorum,
Hep birlikte düflünelim veya...
Öfkeyi ve sevinci paylaflt›k yol boyu.
Birlikte yürüdük kavfla¤a kadar. Ayr›rd›k, herkes beynindekilerle kendi
evine...
Foto¤raflar: Hikmet AKSU
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
43
Servis Araçlar›m›z
Ne Kadar Güvenli?
fifieener DANYILDIZ
TRT Genel Müdürlü¤ü Yap›m Koordinatörlü¤ü
Programc›-fiair-Yazar
[email protected]
OCUKLARIMIZ hepimizin geleÇce¤idir.
Dolay›s›yla çocuklar›m›za sahip ç›kmak, gelece¤imize sahip ç›kmak demektir ve bu hepimizin
görevidir. Yetiflkinler, onlar›n çocuk
olduklar›n› ve çocukça davran›fllar›
olabilece¤ini unutmadan; di¤er
alanlarda oldu¤u gibi trafikte de can
güvenliklerini sa¤lamak zorundad›r.
Hele de; günümüzde gittikçe arapsaç›na dönen trafik ortam›nda; çocuklar›n hem yaya hem de yolcu olarak daha çok özen gerektirdi¤i bir
gerçektir. Okul önlerinde, sokak aralar›nda, park ve bahçelerin çevresinde k›sacas› çocuklar›n görülebilece¤i her yerde sürücülerin daha dikkatli olmalar› gerekmektedir.
Çocuklar›n yan› s›ra; servisleri günümüzde yetiflkinler de yo¤un biçimde
kullanmaktad›rlar.
Çocuklar›m›z
okullar›na giderken, yetiflkinler de iflyerlerine servis araçlar› ile gitmektedirler. Böylelikle; servis araçlar› toplumun tüm kesimini ilgilendiren bir
trafik olgusu olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Servis araçlar› ile daha rahat, daha güvenli seyahat edilebilmesi için uyulmas› gereken kurallar
mevcuttur.
Servis araçlar›n›n yan› s›ra; minibüs
ve otobüs gibi toplu tafl›ma araçlar›
da trafikte her gün beraber oldu¤u-
muz unsurlard›r. Günlük yaflamda oldukça genifl yer tutan ve küçük büyük herkesin kulland›¤› bu araçlar›n
da hem sürüfl anlam›nda hem de mekanik anlamda belli kurallar› vard›r.
1. OKUL SERV‹S ARAÇLARI
Okul servis araçlar› özellikle büyük
kentlerde yaflayanlar için bir kolayl›kt›r. Rahat ulafl›m imkân› sebebiyle
ö¤renciler için, çocuklar›n›n güvenle
seyahat etti¤ini bildiklerinden dolay›
da anne babalar için günümüz trafik
karmaflas›nda olmazsa olmazd›r.
Gelece¤imiz olan çocuklar›m›z›n
günde iki kez içinde seyahat ettikleri
okul servisi olarak kullan›lan araçlar›n
düzenli bak›m ve onar›mlar›n›n mutlaka yapt›r›lmas› gerekmektedir. Bunlar›n yan› s›ra; servis araçlar›nda çocuklar›m›z›n can güvenli¤i için yerine
getirilmesi gereken kurallar vard›r.
Okul servisi olarak kullan›lacak araçlar öncelikle yeni, temiz ve bak›ml›
olmal›, düzenli olarak mekanik bak›mlar› yapt›r›lmal›d›r. Araçlarda tüm
ö¤rencilere yetecek koltuk bulunmal›, hiçbir yolcu ayakta seyahat etmemelidir. Bu araçlarda ö¤rencilerin
kolayca yetiflebilecekleri camlar ve
pencereler sabit olmal›, aç›labilen
camlar›n önüne korkuluklar eklenmelidir. Kap›lar› sadece floför taraf›ndan aç›l›p kapat›lacak flekilde dü-
zenlenmifl olmal› ve bütün koltuklar›nda emniyet kemeri bulunmal›d›r.
Servis araçlar›n›n iç düzenlemesinde demir gibi sert aksamlar aç›kta
olmamal›, varsa da yaralanmaya sebebiyet vermeyecek yumuflak bir
madde ile kaplanmal›d›r. Çocuklar›m›z›n güvenli¤i her fleyden önemlidir; bu nedenle meydana gelebilecek her türlü olumsuzlu¤un tedbiri
önceden al›nmal›d›r.
Okul tafl›tlar›n›n arkas›nda bulunan
DUR lambas›, ö¤rencilerin servise
binerken ve inerken güvenli¤ini sa¤lamak için konulmufltur. Bu lamba
yand›¤› zaman arkadan gelen sürücüler durmak zorundad›r. Bu nedenle lamban›n mutlaka çal›fl›r durumda
olmas›, yan›p sönme düzene¤inin
fren lambalar›na ba¤l› olmas› ve fark
edilebilmesi için yeterince büyük olmas› gerekmektedir.
Ö¤rencilerin okul servis araçlar›na
inifl ve biniflleri güvenli bir flekilde
yap›lmal›; bir rehber personel taraf›ndan çocuklar›n seyahat s›ras›ndaki hareketleri ve inifl - binifl güvenlikleri gözetilmelidir.
Bununla birlikte; anne babalar da
çocuklar›na seyahat güvenlikleri için
gereken uyar›lar› yapmal›, servisteki
seyahatleri boyunca yaramazl›k
yapmamalar›n› ve sürücünün dikkatini da¤›tmamalar›n› ö¤ütlemeli ve
trafik kurallar›n› ö¤retmelidir.
2. YOLCU TAfi
fiIIMACILI⁄INDA ‹N D‹RME B‹ND‹RME KURALLARI
Trafik, sadece araçlardan ve sürücülerden ibaret de¤ildir. Güvenli, rahat
ve ak›c› bir trafik ortam›nda seyahat
edebilmek için konulmufl pek çok
kural mevcuttur. Yayalar taraf›ndan
karfl›dan karfl›ya geçme kurallar›na
uyulmas› gerekti¤i gibi, yolcular›n
araçlara inifl ve binifl kurallar›na, sürücülerin de indirme ve bindirme kurallar›na uymalar› flartt›r. Ça¤dafl trafik düzeni bunu gerektirir.
44
Toplu tafl›ma, modern hayat›n bir gereklili¤idir. Bu kadar yo¤un kullan›lmas› maalesef olumsuzluklar› da beraberinde getirmektedir. Her y›l yaflanan trafik kazalar›n›n belki de içlerinde en çok dikkatlerden kaçan›
toplu tafl›ma araçlar›nda yaflanan
kazalard›r. Bu tür kazalarda sürücülerin oldu¤u kadar yolcular›n da pay› vard›r. Durak harici yolcu almak,
güvenli¤e dikkat etmeden, yolcular
inmeden veya binmeden hareket etmek, aniden durmak, trafi¤i kontrol
etmeden tekrar yola ç›kmak ve maalesef bir yolcu fazla alabilme u¤runa afl›r› h›z yapmak kazalara neden
olan sürücü kusurlar›ndan baz›lar›d›r.
Bunlar›n yan› s›ra; floförle konuflarak
dikkatini da¤›tmak, kald›r›mda güvenli mesafede araç beklemek yerine yola inmek, duran araçlar›n önünden veya arkas›ndan yola ç›kmak,
dolu oldu¤u görülen araca ›srarla
binmeyi istemek gibi davran›fllar da,
yolculardan kaynaklanan toplu tafl›-
ma kazalar›n›n belli bafll› nedenleri
aras›ndad›r.
Minibüsler ve otobüsler; günlük trafi¤in yükünü çeken araçlard›r. Bu nedenle, sürücülerinin daha dikkatli ve
özenli davranmalar› flartt›r. Minibüs
floförlerinin, daha fazla para kazanma h›rs›na yenilmeden, kurallara riayet ederek bilinçli sürücülük yapmalar› gerekmektedir. Daha fazla
yolcu almak ad›na insanlar›n hayat›n› tehlikeye atmamal›, yolcu almak
için hatal› sollamalar ve flerit de¤ifltirmelerden kaç›nmal›d›r. Otobüs floförleri de araçlar›n›n büyüklü¤ü nedeniyle daha fazla dikkat etmeli,
özellikle önlerinden geçebilecek yaya ve araçlara karfl› daha hassas olmal› ve di¤er sürücülere panik yaflatabilecek flerit ihlallerinden kaç›nmalar› gerekmektedir. Toplu tafl›ma
araçlar›n›n sürücüleri yolcular›n inifl
ve binifllerinde yan aynalar› kullanmal›, inen yolcular araçtan uygun ve
güvenli bir mesafe uzaklaflana kadar hareket etmemelidir.
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
SONUÇ
Toplu tafl›ma; günümüzün vazgeçilmez unsurlar›ndand›r. Her gün kullan›l›yor olsa da; trafik gibi hayati bir
konuda en çok göz ard› edilen konulardan biridir. Oysaki hem kendi can›m›z› hem de gelece¤imizin teminat› olan çocuklar›m›z› emanet etti¤imiz toplu tafl›ma araçlar› ve bunlar›
kullan›rken uyulmas› gereken kurallar hayat kurtar›c› niteliktedir. Minibüsler, otobüsler ve servis araçlar›
ile ilgili düzenlemeler ile hem yolcular›n hem de sürücülerin uymas› gereken kurallar gerek kitle iletiflim
araçlar›nda gerekse kurumlar taraf›ndan düzenlenecek kampanyalar
vas›tas›yla duyurulmal› ve zihinlere
yerlefltirilmelidir.
Asl›nda riayet etmesi gayet basit
olan kurallar; can›m›z› ve mal›m›z›
korumak ve toplum düzenini sa¤lamak ad›na koyulmufltur. Bu kurallara
uymak, uymayanlar› da uyarmak;
hepimizin vatandafll›k görevidir.
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
45
Mahallenin Çocuklar›
Av. Akay BEfi
fiM
MART
AR serpintilerini ve ya¤muru
Kiçine
çekmifl, dar çamurlu bir
sokak. Evler toprak daml›, çamur
s›val›, köhne, bas›k. fiehrin kenar
mahallelerinden birinin soka¤›.
Köflebafl›nda içine kasvet çökmüfl bir bakkal dükkan›. Vitrin yo¤urt kaplar›yla süslü. Önünde,
on iki yafl›ndan küçük bir grup
çocuk ortaya ald›klar› kötürüm
dilenciyi süzüp, bir fleyler konufluyorlard›. Dilencinin belden
afla¤›s› yok. Sand›ktan yap›lma
dört tekerlekli arabas›n› elleriyle
itekliyor. K›v›rc›k saçl›, t›knaz, ya¤›z çehreli bir çocuk h›zla oradan
ayr›ld›. Döndü¤ünde yan›nda bir
köpek vard›. Uzun boylu zay›fça
olan›na bir fleyler f›s›ldad›. Eliyle
dilencinin yan›ndaki çocuklar›
geniflletti. Çevik bir hareketle dilencinin ekmek dolu yamal› torbas›n› kap›p köpe¤in önüne att›.
Ekmekler yere serpilmiflti. Köpek
h›rlayarak k›r›nt›lar› yeme¤e bafllad›.
Dilenci, türlü u¤raflla elde etti¤i
ekmeklerin zay oldu¤unu görünce ba¤›r›p ça¤›rmaya bafllad›.
Arabas›n› elleriyle torbaya do¤ru
sürdükçe köpek difllerini gösterip h›r›lt›yla sald›r›yordu. Çocuklar, dilencinin durumuna, köpe¤in sald›r›s›na, ekmekleri birbirlerinden kapmaya çal›flmalar›na
kat›la kat›la gülüyor, ba¤›r›p ça¤›r›yorlard›. Burada ellerine geçen
küçük tafllar› da kafas›na at›yorlard›.
Etraftan geçenler, ilk önce merakla çocuk toplulu¤una sokuluyor, bafllar›n› iki yana sallayarak
uzaklafl›yorlard›.
Soluk flapkal›, beli bükülmüfl, burufluk yüzlü ihtiyar dayanamay›p
köpe¤e bir tafl f›rlatt›. Torbay›, ekmeklerin bir k›sm›n› toplam›fl olan
dilenciye verdi. Daha oradan
uzaklaflmadan, e¤lenceleri bozulan çocuklar›n tafl, çamur ya¤muruyla oldu¤u yere y›¤›ld›. Mahalle bakkal› yard›ma kofluncaya
kadar ö¤lece kald›.
ÇOBAN
Gökyüzüne bak›p deri kürküne
iyice sar›nd›. Aydan akseden
›fl›klar gölün sular›nda gümüfllenip yans›yordu. Yasland›¤› kayadan do¤rulup arkadafl›na bakt›.
‘Ahmet’ dedi. Ahmet umursamaz
bir bak›flla arkadafl›n› süzüyordu.
‘Üflüyor musun yoksa?’
Yayla havas› bu, Günefl’in bat›fl›yla beraber tatl› bir serinlik çökerdi dünyalar›na.
Koyunlar birbirlerine sokulmufl
kenetlenmifllerdi. Soludukça sal›n›fllar› canl› bir kaya parças›n›
and›r›yordu. Ahmet gazete ka¤›d›na sard›¤› tütünü diliyle ›slat›p
yap›flt›rd›. Tafl›n üzerindeki kav›
sigaras›na yanaflt›rd› demir parças› ile vurup yakt›. Derin derin
çekti. Bol duman a¤z›ndan, burnundan ç›karken arkadafl›na:
‘Ala koyun çok soluyor, a¤z› gözü de sulan›yor. Yar›n kan alal›m
ondan.’
Hava gittikçe sertleflmiflti. Mehtab›n gümüfli renge çevirdi¤i göl
sular›n›n kesik kesik kayal›klara
çarpan dalgalar› yank›lar yap›yordu.
Ömer, deri kürkün yakalar›n› iyice kafas›na çekip sindi. Gözleriyle uzakta bir fley arar gibiydi. Neden sonra döndü:
‘Ahmet uyudun mu?’
Ahmet, a¤z›ndaki sigaray› f›rlat›p:
‘Sigaram› görmüyon mu?... ‹cad›na ne etti¤imin, tütünlerinde de
ifl kalmad›. Sar›msak kokuyor
meretler!’
Ömer yasland›¤› kayadan do¤rularak:
‘Geçen bahar flehre indi¤imde
A¤a bir cigara ald› bana, heç de
sar›msak koymuyordu. Hem de
sar›l› ha!’ Tekrar kayaya dayan›p
göle dald› gözleri.
............................
fiafak söktü¤ü zaman koyunlar›
yamaca yaym›fllard›. Ahmet, sard›¤› sigaras›n› kavla yakmaya
çabal›yordu.
46
Sevda AKYOL
Hemflire - ‹lk Yard›m E¤itici E¤itmeni
[email protected]
1- Kedi-Köpek v.b. Hayvan Is›rmalar›nda ‹lk
Yard›m
Hayvanlar›n a¤›zlar›nda daima mikrop bulunur.Bu hayvanlar›n ço¤unun diflleri keskin ve
sivridir.Is›rma sonucunda derin dokular da etkilenir ve mikrop derine ifller.
‹nsanlar›n ›s›rmalar› da dokularda tehlikeli yaralara sebep olur.
Is›r›k sonucu meydana gelen yaralar hemen tedavi edilmelidir. Enfeksiyon, tetanos ve kuduz
tehlikesi çok önemlidir. Özellikle köpekler deri ve
dokularda derin yaralar açabilirler.
Hayvan Is›rmalar›nda ve
Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
* Derinin üzerinden görülüyorsa ar›n›n i¤nesi ç›kar›l›r,
* So¤uk uygulama yap›l›r( so¤uk su)
* E¤er a¤›zdan sokmuflsa buz emmesi sa¤lan›r,
* A¤›z içi sokmalar›nda ve alerji hikayesi olanlarda t›bbi yard›m istenir (112)
ÇAMUR, TÜKÜRÜK,AMONYAK G‹B‹ KULAKTAN DOLMA YÜNTEMLER UYGULANMAMALIDIR BUNLAR ACIYI D‹ND‹REB‹L‹R FAKAT YARANIN ENFEKS‹YON KAPMASINA SEBEP OLAB‹L‹R
Kedi- köpek vb. hayvanlar›n ›s›rmas› halinde ilk
yard›m olarak;
* Yaral› yaflamsal bulgular yönünden de¤erlendirilmelidir. ( bilinci- solunumu- dolafl›m›)
* Hafif yaralanmalarda yara 5 dakika süreyle sabun ve so¤uk suyla y›kanmal› ve yaran›n üstü temiz bir bezle kapat›lmal›d›r.
2- Ar› Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
Ar› Sokmalar›n›n Belirtileri
Belirtiler k›sa sürer. Ac›, fliflme, k›zar›kl›k gibi lokal belirtiler olur. Ar› birkaç yerden soktuysa, nefes borusuna yak›n bir yerden soktuysa ya da kifli alerjik bünyeli ise tehlikeli olabilir.
Ar› Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
* Yaral› bölge y›kan›r,
* Kol ve bacaklarda ise yara üstünden dolafl›m›
engellemeyecek flekilde bandaj uygulan›r (turnike uygulanmaz),
* So¤uk uygulama yap›l›r,
* Yara üzerine herhangi bir giriflimde bulunulmaz (yara emilmez),
* Yaflamsal bulgular izlenir,
* T›bbi yard›m istenir (112).
5- Deniz Canl›lar› Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
Bu grup içinde en s›k rastlananlar deniz anas›,
deniz ›s›rgan›, deniz kestanesi, ahtapot ve deniz
örümce¤idir.Bu hayvanlar›n ›s›rmas› afl›r› bir ac›
verse de nadiren ciddiyet arzeder.
Deniz Canl›lar› Sokmas›nda Belirtiler
Çok ciddi de¤ildir. Lokal ve genel belirtiler görülür:
* K›zarma,
* fiiflme
* ‹ltihaplanma
* S›k›nt› hissi
* Huzursuzluk
* Havale
* Bafl a¤r›s›
3- Akrep Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
Akrep Sokmalar›n›n Belirtileri
Kuvvetli bir lokal reaksiyon oluflturur.
* A¤r›,
* Ödem,
* ‹ltihaplanma, k›zarma, morarma,
* Adale kramplar›, titreme ve kar›ncalanma,
* Huzursuzluk, havale gözlenebilir.
* Ciddi yaralanma ve kanama varsa yaraya temiz bir bezle bas›nç uygulanarak kanama durdurulmal› ve derhal t›bbi yard›m istenmelidir
(112),
* Hasta mutlaka kuduz ve/veya tetanos afl›s› yönünden sa¤l›k kurulufluna gitmesi için uyar›lmal›d›r.
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Deniz Canl›lar› Sokmas›nda ‹lk Yard›m
* Yaral› bölge hareket ettirilmez,
* Batan diken varsa ve görünüyorsa ç›kart›l›r,
* Etkilenen bölge ovulmamal›,
* Bu hayvanlar›n soktu¤u bölgeler s›ca¤a karfl›
dayan›ks›zd›r. Bu nedenle sokulan bölgeye s›cak su uygulamas› yap›larak ac›y› hafifletebiliriz.
Akrep Sokmalar›nda ‹lk Yard›m
* Sokman›n oldu¤u bölge hareket ettirilmez,
* Yaral›n›n tafl›nmas› gerekiyorsa yatar pozisyonda tafl›n›r,
* Yaraya so¤uk uygulama yap›l›r,
* Zehrin yay›lmamas› için kan dolafl›m›n› engellemeyecek flekilde bandaj uygulan›r,
* Yara üzerine hiçbir giriflim yap›lmaz( emmekesip tükürme gibi)
4- Y›lan Is›rmalar›nda ‹lk Yard›m
Y›lan Is›rmalar›n›n Belirtileri
Lokal ve genel belirtiler verir.
* Bölgede morluk, iltihaplanma (1-2 hafta sürer),
* Kusma, kar›n a¤r›s›, ishal gibi sindirim sistemi
bozukluklar›,
* Afl›r› susuzluk,
* fiok, kanama,
* Psikolojik bozukluklar,
* Kalpte ritim bozuklu¤u, bafl a¤r›s› ve solunum
düzensizli¤i.
Y›lan Is›rmalar›nda ‹lk Yard›m
* Hasta sakinlefltirilip, dinlenmesi sa¤lan›r,
* Yara su ile y›kan›r,
* Yaraya yak›n bölgede bask› yapabilecek eflyalar (yüzük, bilezik vb.) ç›kar›l›r,
* Yara bafl ve boyunda ise yara çevresine bask›
uygulan›r,
* Bölgeyi tuzlu su ile y›kamak da faydal› olacakt›r.
* Alerji durumu söz konusu ise derhal sa¤l›k kurulufluna gidilmesi için yaral› uyar›lmal›d›r.
ÖRÜMCEK SOKMALARI
Örümce¤in sokmas›ndan hemen sonra yeri ac›maya iltihaplanma ve morarma fleklinde reaksiyon gösterme¤e bafllar. Nadir olarak fliflme , bafl
a¤r›s› , bulant› ve eklem a¤r›s› gözlenir.
Sokulan bölgeye so¤uk uygulama yap›lmal›d›r,
Nadiren ciddi tehlike arz eder ve doktor müdahalesi gerektirir.
Kaynakça: T.C. Sa¤l›k Bakanl›¤› Temel ‹lkyard›m
Uygulamalar› E¤itim Kitab›
2011 Eylül - Ekim • Serhat Kültür
Koflmak
koflarak
bitmedi koflmak
yoruldum
h›zlanarak
hepsi bofltu
tek çare
durmak
herfleyi durdurarak
koflma bitti
ama kalan
bir yok oldu…
durmak de¤il.
bendim onu hep yaratan
'an'a 'an'dan atlayarak
koflmakt› asl›nda
'an'› yaratan.
koflma durdu
an durdu
mekan durdu
zaman durdu
ak›fl yordu
solukland›m
b›rakt›m bayra¤›
bakarak duranlara
as›l flimdi koflmal›…
anlayarak
kofltum koflmaya
koflarak h›zlanarak…
koflmak
sonunda bir 'k' için
k'dan k'ya varmaya
bir ömür an-lar
ancak
yetmez ona
kavramaya.
gelmez koflu ölür
durmaya…
Tayfun ULUSOY
47
Yürüdüm Kofltum
Yoruldum
NERDE KÖYÜMÜN
BAYRAMI
Yürüdüm, kofltum, yoruldum
Hayat›n dar, uzun koridorlar›nda
Çok fleyleri gördü gözlerim
Çok seslere t›kad›m kulaklar›m›
Sad›kane insanlar›
‹nsan› içten öpenleri
Çok bayramlar göresin diyenleri
Nerde köyümün bayram›
Yürüdüm, kofltu, yoruldum
Hor, s›k›c›, lofl ›fl›klar alt›nda
Çok tafllara vurdum ayaklar›m›
Çok dikenler y›rtt› kollar›m›
Bayramda giyerdim taze çar›klar›m›
Görmezdim hiç yamal›klar›m›
Var›p önce ziyaret ederdim day›m›
Nerde köyümün bayram›
Yürüdüm, kofltum, yoruldum
Çekilmez çilelerle yaflad›m nice
sevdalar
Çok atefllere yakt›m ba¤r›m›
Bazen hiç dindiremedim kalp
a¤r›lar›m›
Yine mutluydum o günler
Belli oluyordu sevip sevmeyenler
Kucaklay›p on kurufl verenler
Nerde köyümün bayram›
Yürüdüm, kofltum, yoruldum
Yapayaln›z olur ya insan
Çok kereler dinledim kendi kendimi
Çok olurdu kemirdi¤im t›rnaklar›m›
Yürüdüm, kofltum, yoruldum
Yaflam›n dar, uzun koridorlar›nda
Çok kereler gördüm görmediklerimi
Çok kereler duydum duymad›klar›m›.
Hikmet AKSU
(Cemali)
Zaten kapanmad› bendeki yara
Sokaklarda katard›k tozu dumana
Kucaklay›p ba¤r›na basard› ANAM
Nerde köyümün bayram›
Çay flekeri verirlerdi elimize
bayraml›k
Gaz lambas› bile yok evlerimiz
kapkaranl›k
Biz mutluluk içerisinde ayd›nl›k
Nerde köyümün bayram›
Babam bir gömleklik al›rd› Seyfi
sevinsin
Annesi gece dik çocuk bayramda
giyinsin
Vars›n arkadafllar›na oda kar›fls›n
Nerde köyümün bayram› nerde
köyümün bayram›
‹nsan geçmiflini düflünürken
geçmiflte yaflad›¤› dü¤ün, bayram
sinema fleridi gibi gelip geçiyor. ‹flte
ben de çocukluk bayramlar›mdan
esinlenerek 18.10.1974 y›l› fieker
Bayram›’n›n ikinci günü Nerde
Köyümün Bayram› diye bu fliirimi o
günkü duygu ve düflüncelerimle dile
getirmeye çal›flt›m.
Seyfettin AKSU
48
Serhat Kültür • Eylül - Ekim 2011
Özlü Sözler - K›ssadan Hisseler
●
Haz›rlayan: Nevzat ERDA⁄
TÜRK ATASÖZLER‹
❀ Bana benden olur, her ne olursa, bafl›m
rahat bulur, dilim durursa.
❀ ‹badet de gizli, kabahat da.
❀ ‹¤neyi kendine, çuvald›z› ele bat›r.
❀ Çok söyleme ars›z edersin, aç b›rakma
h›rs›z edersin.
❀ Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmam›fl.
❀ Ekme¤in kesti¤ini k›l›ç kesmez.
❀ Her akla geleni iflleme her a¤ac› tafllama.
❀ ‹nsan sözünden, hayvan yular›ndan tutulur.
❀ Minnetle gül koklama, dikeni sancar seni.
❀ Bin at›n varsa bin dinlen, bir at›n varsa in
dinlen.
❀ Ö¤üt, bir hazine kadar de¤erli oldu¤u
halde genellikle bedava verilir.
❀ Karga bülbülü taklit edeyim derken, ötmeyi
unutmufl.
❀ Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki
sorsun, bilse sorard›.
❀ Göz odur ki da¤›n arkas›n› göre, ak›l odur
ki bafla gelece¤i bile.
❀ fier ifli uzat hayra dönsün, hay›r ifli uzatma
flerre dönmesin.
DÜNYA ATASÖZLER‹
þ Akla s›rt çevirmektense ölmek daha iyidir.
(Çin atasözü)
þ Kusurlar›n› yüzüne söyledikleri için
düflmanlar›n› sev. (‹ngiliz atasözü)
þ Baflkalar›n›n arzusuna göre de¤il, s›rf
kendiniz için düflünün. (Frans›z atasözü)
þ Pirincin içindeki siyah tafllardan korkma
beyaz olanlardan kork. (Japon atasözü)
þ Korku mant›ktan daha kuvvetlidir.
(Eski Yunan atasözü)
þ Korkak oldu¤unu bilmeyen herkes
cesurdur. (Alman atasözü)
þ Utanmas› olmayandan daha k›ymetsiz
yoktur. (Azeri atasözü)
þ Ak›ll› adam, ak›ls›z adam›n son yapt›¤›n›
ilk önce yapar. (Hint atasözü)
KISSADAN H‹SSELER
Bir yaz günü, plajda kumlarla oynayan iki
çocu¤u seyrediyordum. Deniz k›y›s›nda, kap›lar›yla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale
yapmak için har›l har›l çal›fl›yorlard›. Kale neredeyse tamamlanm›flken, büyük bir dalga gelip
her fleyi sildi süpürdü. Kocaman kaleleri bir anda ›slak bir kum y›¤›n›na dönüfltü.
Bütün u¤rafllar›n›n bir anda gözlerinin önünde yok oldu¤unu gören çocuklar›n göz yafllar›na bo¤ulmalar›n› bekliyordum. Ama beni flafl›rtt›lar. A¤lamak yerine, ikisi de kalk›p el ele tutufltular ve gülerek k›y›dan biraz daha içerde
yeni bir kale yapmaya girifltiler.Çocuklar›n, o
anda bana önemli bir ders verdiklerini fark ettim.
Yaflam›m›zdaki her fley, yaratmak için üstünde çok zaman ve enerji sarf etti¤imiz her karmafl›k yap›, asl›nda kumdan kalelerdir. Er ya da
geç, bir dalga gelip y›llar›n çabalar›n› bir anda
yok edebilir. Sadece ve sadece baflka insanlarla kurdu¤umuz iliflkiler, her fleye direnir, ne
olursa olsun sa¤lam kalabilirler.
Her fleyin yok oldu¤u anlarda sadece tutacak bir eli olan insanlar gülümseyebilirler

Benzer belgeler