“Alo 170” Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi 7/24
Transkript
“Alo 170” Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi 7/24
başyazı BÜLTEN Sosyal Güvenlik Kurumu Aylık Haber Bülteni Sayı: 39 Ocak-Şubat 2011 Sosyal Güvenlik Kurumu Adına İmtiyaz Sahibi Yavuz Selim AYAZ Sorumlu Yazı zı İşle İşleri Müdürü Ömer GÜLTER Yayın Ya yın Kurulu Selda DEMİR Nazan ÇEPNİLİ Mahmut YILDIZ Asuman KAÇAR Fotoğraflar İbrahim SAYIN İdare ve Yazışma Adresi Ziyabey Caddesi No: 6 Balgat/ANKARA Tel: 0.312 207 80 43 Faks: 0.312 207 81 53 [email protected] • www.sgk.gov.tr Ya Türü: Yerel Süreli Yayın li Ya Yayın Basım Tarihi: 25.04.2011 T Tasarım AREN Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti. Ziya Gökalp Cad. Dr. Mediha Eldem Sok. No: 38/15 KIZILAY/ANKARA Tel: 0.312 430 70 81 - 82 [email protected] www.arentanitim.com.tr Baskı: Semih Ofset Ltd. Şti. Tel: 0.312 341 40 75 Büyük Sanayi 1. Cad. No: 74 İskitler/ANKARA Sorumluluk Yayımlanan yazı ve fotoğraflar, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. “Bülten” basın ahlak ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazı Gönderme “Bülten”e; yazı, makale ve diğer türlerde ürün göndermek isteyenler, yazılarını A4 formatında, 12 punto yazmalı, imlâ kurallarına dikkat etmeli ve ayrıca varsa yazıda kullanılacak fotoğraf, üçüncü tekil şahıs anlatımıyla kısa öz geçmiş ve diğer ilgili dokümanlarda eklenmelidir. Merhaba, Sosyal Güvenlik Reformu’nun hayata geçirildiği dönemde ben Sosyal Güvenlik Kurumunda değildim. O zamanlar TBMM’de çalıştığım için reformun tasarı ve kanunlaşma sürecini çok yakından takip etme fırsatım oldu. Aylar süren çalışmaların ardından kabul edilen ve ülkemize yeni vizyon katan, insanımızın ve yeni nesillerimizin geleceğe daha çok güvenle bakabileceği bu önemli reformun gerçekleşmesi için gece gündüz demeden çalışan, emek harcayan herkese teşekkür etmek istiyorum. Reform öncesinde üç ayrı kurum kültürüne sahip SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının ortak bir kültür oluşturması, insanların birbirleri ile kaynaşmaları elbette çok kolay olmadı. Ama reform ile birlikte meydana getirilen sinerji, SGK kimliğinin kısa sürede ortak bir kültürde toplanmasına zemin hazırladı. Birleşme sürecinde çalışanlar nereden geldiklerine bakmadan tek bir hedefe odaklanarak, başarılı olmak için gece gündüz ter döktüler, emek verdiler. Bu dönemde gerçek anlamda güçlü bir işbirliği ve beraberinde kaynaşma sağlandı. Kurumun tamamını kapsayan bu ekip çalışması ile yakalanan ortak kültür, Kurumu atağa kaldırdı ve bugünlere getirdi. Peki neydi Kurumu SGK yapan bu ekip çalışması? Başarıya ulaşmak için gerçekten ekip çalışması önemli mi? Hayatım boyunca her zaman iletişime önem verdim. Güçlü bir iletişimi hedef ve başarıya ulaşmada en önemli unsurlardan biri olarak görüyorum. Bu nedenle ekip çalışması başarı için en önemli anahtar olarak görülmeli. Ekip çalışması 1980’lerden bu yana gelişmiş ülkelerde yaygın kullanılıyor. Ancak ekiplerin oluşturulması ve çalışması ülkelere göre farklılıklar gösterebiliyor. Bireyciliğin egemen olduğu ülkelerdeki ekip çalışması ilkeleri ile Türkiye gibi toplulukçu bir kültüre sahip ülkelerdeki ilkeler farklı. Günümüzde yönetim görevleri bir “dahi” veya “harika çocuk” da olsa tek bir kişinin altından kalkamayacağı kadar karmaşık hale geldi. Yetenekli liderler artık sadece karizmasına veya kendi dehasına değil, çevresindeki ekiplere de güveniyor. Artık ekiplere yerel başarılar yetmiyor. Sizin de dikkatinizi çekmiştir, artık ülkemizde üretilen her proje dünyadaki emsalleri ile kıyaslanıyor. Hedefler ve sonuçlar küresel olarak belirleniyor, değerlendiriliyor. Kurumumuz da bu anlamda kendi alanındaki diğer kurumlara örnek olacak iddialı projeler ortaya koyuyor. Bu fikir ve çözüm zenginliği ancak dengeli bir şekilde oluşturulan ekiplerle sağlanabilir. Ekipler üst düzey yöneticilerin yeni iş fikirlerinin denenmesini sağlıyor ve Kurumun yeniden yapılanmasına katkıda bulunuyor. Yenilikçi ekipler, bir ağaca yapılan “aşı” gibi Kurumun tümünü canlandırabiliyor. Başarılı bir ekip oluşması için önce ekibi oluşturan tüm bireylerin paylaştığı bir hedefin olması gerekir. Paylaşılan ortak hedef, ekibin çimentosu gibidir. Gelecekteki hedefi somut bir şekilde görmek ve başarıya odaklanmak ekibin performansını yükseltir. Şimdi önümüzde zorlu bir dönem daha bulunuyor. Malumunuz Sosyal Güvenlik prim alacakları ile ilgili yapılandırma süreci başladı. Merkez ve taşra birimlerimiz, bu konuda vatandaşlarımızı bilgilendirmek ve hizmet vermek için yoğun çalışma içindeler. Yeri gelmişken söylemeliyim tüm çalışanlarımıza başarı ve kolaylık diliyorum. Eminim bu süreçten de yüzümüzün akıyla çıkacak ve SGK’nın büyüklüğünü bir kez daha kanıtlayacağız. Size veda etmeden bir konuya daha değinmek istiyorum. Yeni yılla birlikte dergimizde de bazı değişiklikler yaptık. Dergimiz artık iki ayda bir, içeriği daha kapsamlı olacak şekilde yayımlanacak. Dergimizin ebatlarında ve tasarımında da gözle görülür farklılık farklılıklar yaptık. Ümit ederim bu dergimizi de diğeri kadar beğenirsiniz. Bir kez daha katkılarınızı beklediğimizi ifade ederek sözlerimi bitirmek istiyorum. Sevgi ile kalın. içindekiler haber Farkındalık Arttırma Konferansının İkincisi... Sayfa 29 Mesleki Emeklilik Çalıştayı Yapıldı Sayfa 30 Şef Kadroları için Atamalar Yapıldı haber SGK Başkanı M. Emin Zararsız Prim Yapılandırması Hakkında... Sayfa 4 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ve SGK... Sayfa Sayfa 34 Çalışma Hayatının Sorunları Alo 170 ile Çözülecek Sayfa 38 DNA Profiline Bakarak Verilen İlaçlar Psikiyatrik Sorunlara... Sayfa 59 16 Sayfa 56 61 64 SGK Personeli Davranış Modelleri... Sayfa makale 24 29 46 Araf’ta Bir İlçede Özürlü Olmak... Sayfa 23 Sosyal Güvenlik Kurumunun Güçlendirme Toplantısı Sayfa Türkiye Bilgi Teknolojileri Denetim ve Güvence... Türkiye Arnavutluk Sosyal Güvenlik Anlaşması... Sayfa 42 Sosyal Güvenlik Kurumu ve Kayıt Dışı İstihdam Sayfa 19 Kayıtlı İstihdamın Teşviki KİTUP Sayfa Dünya Kanser Günü Sözleşmeli Büro Personeli Atamaları Yapıldı Sayfa 2010 ve 2011 Yıllarında Sağlık Alanında Düzenlemeler... Sayfa SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu Dinlenme ve... Sayfa makale İşyerinde Sessiz İşkence: Mobbing / Bezdiri Sayfa Avrupa Birliği Genişleme Sürecinde Kadın İstihdam... Sayfa 40 66 68 Performasınız Artarsa Müşteri Memnuniyeti de Artar mı? Sayfa 72 6111 Sayılı Kanun’da Sosyal Güvenlikle İlgili Yapılan... Sayfa 10 SGK’da Dijital Devrim Sayfa 20 Yönetim Kurulu Üyesi Balanlı’dan Anlamlı Sergi Sayfa 36 ziyaret Azerbaycan Devlet Sosyal Müdafaa Fonu Heyeti SGK... Kurum Başkanı Zararsız Arnavutluk Heyetini Kabul... Sayfa 32 OHSAD Genel Başkanının Ziyareti Türk Dişhekimleri Birliği Başkanının Ziyareti Şehit Aileleri Federasyonunun Ziyareti Sayfa 33 güncel Prof. Dr. A. Gürhan Fişek “Sosyal Güvenliğin Felsefesi... Sayfa 55 Performans Yönetim Sistemi Paneli Sayfa 60 Deprem Üzerine Sayfa 62 14 Mart Tıp Bayramı Sayfa 75 Değişen Bizler miyiz Yoksa Hayat mı? tanıtım Tarihin Beşiğinden Yükselen: Ezan, Çan, Hazan HATAY Sayfa el sanatları Yakma Resim Pyrofgravure Sayfa Fethiye, Erbaa, Gölbaşı Sosyal Güvenlik Merkezi Açıldı Sayfa 15 94 gezi 48 Kanatlı Uygarlık Mogan’ın Kuşları geçmişten günümüze 92 açılış Sayfa Sayfa Sayfa 90 kısa kısa 76 Sayfa 78 istatistik Sayfa 88 içindekiler röportaj haber SGK Başkanı M. Emin Zararsız, sosyal güvenlik prim yapılandırması ile ilgili açıklamalarda bulunmak üzere 7 Mart 2011 tarihinde SGK Kavaklıdere tesislerinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 4 SGK Başkanı M. Emin Zararsız Prim Yapılandırması Hakkında Basın Toplantısı Düzenledi SGK Başkanı M. Emin Zararsız, sosyal güvenlik prim yapılandırması ile ilgili açıklamalarda bulunmak üzere 7 Mart 2011 tarihinde SGK Kavaklıdere tesislerinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Başkan Zararsız, kamu oyunda Torba KaKa nun olarak bilinen ve TBMM’de 13.02.2011 tarihinde kabul edilerek 25.02.2011 tarihli ve 27857 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6111 sayılı “Bazı Alacakların YeYe niden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde KararnamelerKararnameler de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”la düzenlenen Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının kapsamı ve yürütülecek çalışmalar hakkında kamuoyunu aydınlatmaya yönelik bilgi verdi. SGK Başkanı; yapılandırmanın 2010/ Kasım ve önceki aylara ilişkin olup Kanun’un yayımlandığı 25.02.2011 tarihinden önce tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan primler, sigorta primi, emeklilik keseneği, kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi ve sosyal güvenlik destek primi ile yine bu dönem itibariyle kurum tarafından takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı, aynı dönem itibariyle 2010/Kasım ve önceki aylara ilişkin tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primleri, 30.11.2010 tarihi itibarıyla bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin Kurumca resen tahakkuk ettirilen eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primleri, 31.12.2010 tarihine kadar işlenen fiillere ilişkin idari para cezaları, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 24 ve 25’inci maddeleriyle Mayıs/2008 ve Ağustos/2008 tarihlerinde getirilen yeniden yapılandırmaya müracaat edip şartları yerine getirmediğinden bozulan yapılandırmanın ihyası ve 5510 sayılı Kanun’un Geçici 17’nci maddesi gereği belirli süre prim borçlarını ödemediğinden sigortalılık süreleri durdurulan kişilerin, durdurulan sigortalılık sürelerine ilişkin prim borçlarını kapsadığını ifade etti. 50 Liranın Altındaki Alacaklardan Vazgeçilmesinin SGK’ya Maliyeti 10 Milyon Lira Düzenleme ile 31.12.2010 tarihine kadar ödenmemiş olan prim ve idari para cezaları asıllarının toplam 50 lirayı aşmayan alacakların tahsilinden tamamen vazgeçildiğine dik dikkati çeken SGK Başkanı, bunlardan herhangi bir gecikme cezası ya da gecikme zammı alınmayacağını vurguladı. Başkan Zararsız, 50 liranın altındaki alacaklardan vazgeçilmesinin Sosyal Güvenlik Kurumuna maliyetinin 10 milyon lira olduğunu açıkladı. 2022 sayılı Kanun’a göre 65 yaş ve özürlü aylığı alanlara yersiz ödeme yapılmışsa yüzde 50 fazlasıyla geri alındığını ifade eden Zararsız, “Bu Kanunla gelir durumu nispeten daha zayıf olan vatandaşlar düşünülerek yüzde 50’lik oran kaldırılarak, kanuni yasal faiz uygulamasına geçildi.” dedi. 2008 Yapılandırması için de İhya İmkanı Getiriliyor Kanunla ayrıca 2008 yılında gerçekleşen yapılandırma için de ihya imkanı getirildiğini belirten Zararsız, vatandaşın kendi değerlendirmesini yaparak, kararını vereceğini, hangi yapılandırma daha avantajlı geliyorsa onu seçebileceğini ifade etti. SGK Başkanı, “2008’deki yapılandırmadan faydalanıp, yapılandırması bozulmuş olanlardan en fazla 4 ve 8 taksit aksatmış olanlar yapılandırmadan faydalanabilirler. Bundan yararlanmak isteyen işverenlerin ve 4/b sigortalıların 02.05.2011 tarihine kadar başvurmaları gerekiyor ve tamamının ödenmesi zorunluluğu var.” dedi. Gecikme Cezası ve Gecikme Zammı Tamamen Kaldırılıyor Yapılandırma kapsamına giren borçların ödeme sürelerinden itibaren Kanun’un onay tarihi olan 25 Şubat 2011 tarihine kadar TEFE/ÜFE ile yeniden belirlendiğini ifade eden Başkan Zararsız, “Gecikme cezası ve gecikme zammı tamamen kaldırılıyor. Onun yerine TEFE/ÜFE oranlarına göre borç belirleniyor ve bu borçlar üzerinden yeni yapılandırma yapılıyor.” dedi. M. Emin Zararsız, işverenlerin ve 3. şahısların iş kazası, meslek hastalığı, malullük, adi malullük, ölüm halleri ile Genel Sağlık Sigortası ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerle ilgili her türlü borçları; kanuni faiz yerine yine TEFE/ÜFE oranlarına göre yapılandırılarak borç tespit ediliyor. Kurum tarafından fazla veya yersiz ödendiği tespit edilen gelir aylıkları da yine kanuni faiz ödenmesi gereken döneme TEFE/ÜFE uygulanmak suretiyle yapılandırma kapsamına alınıyor.” şeklinde konuştu. Zararsız, Kurum mülk ve taşınmazlarının kira gelirlerinden kaynaklanan alacakların da yine ilgili dönem itibariyle yapılandırılacak kurum alacakları içerisine alındığını söyledi. Kanunla yapılan diğer düzenlemelere de kısaca değinen SGK Başkanı, 6183 sayılı Kanun’a göre tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödemeleri devam eden borçluların kalan taksit tutarları için yeniden yapılandırmaya müracaat edebileceklerini hatırlatarak, bu durumda tecil şartlarına uygun olarak ödenen tutarlar için tecil hükümlerinin geçerli sayılacağına dikkati çekti. Zararsız, sözlerine şöyle devam etti: “Kanuna göre ödenecek alacaklarla ilgili olarak tatbik edilen hacizler ödeme nispetinde kaldırılarak, buna isabet eden teminatlar iade edilecek. 5393 sayılı Kanun’un geçici 5’inci maddesi ve 5216 sayılı Kanun’un geçici 3’üncü maddesi kapsamında uzlaşılan belediye alacakları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmayacak. Kanun kapsamına giren sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi, eksik işçilik tutarları üzerinden hesaplanan prim, idari para cezaları, SGK tarafından takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı ile 5510 sayılı Kanun kapsamındaki yapılan- haber SGK Başkanı Zararsız, yapılandırmadan haberi olmayan tek bir vatandaş kalmayacak haber M. Emin Zararsız, Gecikme cezası ve gecikme zammı tamamen kaldırılıyor. Onun yerine TEFE/ÜFE oranlarına göre borç belirleniyor ve bu borçlar üzerinden yeni yapılandırma yapılıyor. dırmaları bozulanların ihyasına ilişkin yapılandırma hükümlerinden yararlanılabilmesi için, borçluların dava açmamaları veya açılmış davalarından vazgeçmeleri şartına bağlanan alacaklar için borçluların başvuru süresi içinde bu iradelerini yazılı olarak belirtmeleri şartı aranacak. Davadan vazgeçme dilekçelerinin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne veya Sosyal Güvenlik Merkezlerine verilmesi gerekiyor. Borçlular taksit ödeme süresince tahakkuk eden sigorta primlerini çok zor durum olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri veya eksik ödemeleri halinde, yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme haklarını kaybederler. İlgili hükümler uyarınca borçlarının tamamını ödemeleri gereken, 5510 sayılı Kanun’un geçici 24 ve 25’inci maddelerine göre yapılandırmaları bozulanlardan bu Kanun’a göre yapılandırmaları ihya hakkı verilenler ile bağımsız çalışan sigortalılardan beş yıldan fazla borcu olması nedeniyle sigortalılıkları durdu- sitinin bu Kanun’un yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami on sekiz eşit taksitte ödenmesi zorunludur. Takip eden ödemelerin de ikişer aylık dönemler halinde azami on sekiz eşit taksitte yapılması gerekiyor. Bu Kanun’a göre hesaplanan tutarın ilk taksit ödeme süresi içinde tamamen ödenmesi halinde, bu tutara Kanun’un yayımlandığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için herhangi bir faiz uygulanmaz. Ödemenin taksitle yapılması halinde müracaat esnasında altı, dokuz, on iki veya on sekiz eşit taksit seçeneklerinden birinin tercihi zorunludur. Ayrıca, belirlenen tutar altı eşit taksit için 1,05, dokuz eşit taksit için 1,07, on iki eşit taksit için 1,10, on sekiz eşit taksit için 1,15 katsayı ile çarpılır ve bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler halinde ödenecek taksit tutarı belirlenir. Tercih edilen taksit süresinden daha erken ödeme yapılması halinde ise ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilir.” dedi. Ödemeler Kredi Kartıyla da Yapılabilecek Zararsız, ödenecek tutarın 6183 sayılı Kanun’un 41’inci maddesine göre kredi kartı kullanılarak ödenmek istenmesi durumunda ise ilgili bankalara borç tutarını taksitler halinde ve taksit ödeme aylarında hesaplarına borç kaydetmek şartıyla, ödeme tarihi olarak kredi kartının kullanıldığı gün esas alınarak ödeme yapılabileceğini belirterek, taksitlerin kredi kartıyla ödenmesi halinde katsayı uygulamasına engel teşkil etmeyeceğini vurguladı. rulanlardan durdurulan sürelere ait borçlarını ödeme hakkı verilenler hariç, yapılandırılan borçlarının tamamının ödenmemiş olması halinde borçlular ödedikleri tutarlar kadar yapılandırmadan yararlanacaklardır.” Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 6 Yapılandırmada Son Gün 2 Mayıs 2011 Prim alacakları ve buna benzer alacaklarda yeniden yapılandırma için son başvuru tarihinin 2 Mayıs 2011 olduğunu ifade eden Zararsız, başvuruların ilgili Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine ve Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerine yapılması gerektiğini söyledi. SGK Başkanı: “Ödenecek tutarların ilk tak- Banka Kredisi ile Yapılandırmadan Faydalanılabilir Kurum Başkanı Zararsız banka kredisi çekmek suretiyle de borçların ödenebileceğini hatırlatarak, “İşverenler bankadan alacağı kredi ile kanundaki şartları kıyasladığında hangi metodu kendisine uygun görüyorsa o şekilde ödeme yapacak. Bankadan kredi çekerek ödeme şekli tercih edildiğinde, borcun Sosyal Güvenlik Kurumuna tek seferde ödenmesi gerekiyor. Ancak bankaya yapılacak kredi borcu ödemelerinin kaç taksitte olacağı ya da faiz oranlarının ne olacağı tamamen Ziraat Bankasının mevzuatıyla ilgilidir.” dedi. Süresinde Ödenmeyen Taksitler Ödenmesi gereken taksitlerden bir takvim yılında iki veya daha az taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksiti izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay için 6183 sayılı Kanun’un 51’inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla söz konusu Kanun hükümlerinden yararlanılmaya devam edileceğini hatırlatan M. Emin Zararsız, “Bu şekilde de ödememek veya bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir. Taksit tutarının yüzde 10’unu aşmamak şartıyla 5 TL’ye kadar yapılmış eksik ödemeler için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmaz.” şeklinde konuştu. Örnek Hesaplama Zararsız, basın mensuplarına prim alacaklarının yapılandırılmasının sağlayacağı avantajları örnek hesaplamalarla anlattı. Başkan Zararsız, ilk örneği 100 lira borcu olan bir kişinin durumu ile ilgili yaptı. 2010 Ocak ayında 100 lira borcu olan bir kişinin 16,84 lira gecikme cezasıyla borcunun 116 lira 84 kuruşa ulaştığını belirten Zararsız, yeniden yapılandırmayla 16,84 liranın tamamen silineceğini borcun enflasyon güncellemesiyle 110,60 lira olacağını, terkin edilen oranın yüzde 37’lere çıktığını açıkladı. Zararsız, bir başka örnekte de 2000 yılı Ocak ayında 100 lira olan borcun gecikme zammı ve cezasının 1.214 liraya ulaştığını borç toplamının da 1.314 liraya çıktığını söyledi. Oysa enflasyon güncellenmesiyle toplam borcun 284,70 lira olduğuna, yani borçlunun 1.314 lira yerine 284,70 lira ödeyeceğine dikkat çekti. Kuruma Borcu Olanlar ve Borç Miktarları Tespit Edildi Kanun’un SGK’yı ilgilendiren bölümlerinin TBMM’de 2 Şubat’ta görüşülüp, karara bağlandığını hatırlatan SGK Başkanı, “Bu tarihten itibaren yürütülecek çalışmalar için yoğun bir şekilde çalışmalara başlandı. Başkan Yardımcısı Fatih Acar başkanlığında bir komisyon kurularak, yapılması gerekenler belirlendi ve genelge taslağı hazırlandı. Kanun çıkar çıkmaz da 28 Şubat tarihinde merkez ve taşra teşkilatının yürüteceği çalışmaları içeren bir genelge yayımlandı.” dedi. Merkez teşkilatı olarak Ocak ayından bu yana yürütülen çalışmalarla sistemin gözden geçirilerek Kuruma borcu olanların ve borç miktarlarının tespitinin yapıldığını kaydeden SGK Başkanı, bunların kontrollerinin de yapıldığını, Kurum olarak tüm hazırlıkların tamamlandığını belirtti. Sivil Toplum Kuruluşları Ziyaret Edilecek Sivil toplum kuruluşlarını ziyaret edip, yapılandırma konusunda destek isteyeceklerini anlatan Zararsız, tüm kurumlara bu anlamda sorumluluk düştüğünü söyledi. SGK Başkanı, SGK ve Gelir İdaresi Başkanlığının bu süreçte birlikte hareket edeceklerini de vurguladı. Toplam 3.790.000 Kişi SGK’ya Borçlu Başkan Zararsız, “Şu anda toplam 3.790.000 kişi Sosyal Güvenlik Kurumuna borçlu. İşverenler, sigortalılar, kamu kurumları ve Sosyal Güvenlik Destek Primi kapsamında borçlu olan herkes bu rakamın içerisinde. Kaç kişinin müracaat edeceğini bilemediğimiz için şu anda net bir rakam vermemiz mümkün değil.” dedi. Zararsız, şu anda yoğun bir müracaat olmadığını ancak son hafta içerisinde ve özellikle son gün ciddi yoğunluk yaşanmasını beklediklerini dile getirdi. Yapılandırmadan faydalanarak emekli olabilecek 310 bin kişinin bulunduğunu da ifade eden Zararsız, hiçbir vatandaşımızın son günü kaçırarak veya “Yapılandırmadan haberdar olamadım.” diyerek mağdur olmasını istemediklerini, 2008 yılı yapılandırmasında Halk Bankasından kredi çekmek veya kendi cebinden ödemek suretiyle 144.603 isteğe bağlı Bağ-Kur iştirakçisinin emekli olduğunu hatırlattı. haber Prim alacakları ve buna benzer alacaklarda yeniden yapılandırma için son başvuru tarihi 2 Mayıs 2011 haber Borç yapılandırmasına başvuranlar ilk taksiti yatırdıkları andan itibaren sağlık aktivasyonları yapılarak sağlıktan yararlanmaya başlayacaklar SGK’ya Borcu Bulunan Bağ-Kurlulara Emeklilik Müjdesi Sosyal Güvenlik Kurumuna borcu bulunan Bağ-Kurlulara emeklilik müjdesi de geldi. SGK Başkanı M. Emin Zararsız, yapılandırmadan yararlanıp borcunu kapatan yaklaşık 310 bin kişinin emekli olma imkanı bulunduğunu belirtti. Zararsız, bu çerçevede sigortalıların borçları için kredi alabilmeleri konusunda bankalarla görüşmeler yürüttüklerini, bunların içerisinde sigortalılar için en uygun koşulları sağlayan Ziraat Bankası ile anlaştıklarını, kısa bir süre içerisinde de konuyla ilgili protokolün imzalanacağını belirtti. Borç Miktarlarını Hesaplama Yöntemi İnternet Sitesine Konulacak Kişilerin yapılandırma kapsamındaki borç miktarlarını öğrenebilmesi için izlenecek yöntem konusunda vatandaşların bilgilendirilmesi için hesaplama yöntemlerini internete koyacaklarını belirten Zararsız, bunun için vatandaşların 1 lira karşılığında e-devlet şifresi almaları gerektiğine vurgu yaptı. Yapılandırmaya Başvuranlar İlk Taksitten İtibaren Sağlıktan Yararlanabilecek Borç yapılandırmasına başvuranların ilk taksiti yatırdıkları andan itibaren sağlık aktivasyonlarının yapılarak sağlıktan da yararlanmaya başlayacaklarını müjdeleyen Zararsız, 2008 yılı yapılandırmasında yüzde 52 oranında alacak sağlandığını, yeni yapılandırmada yüzde 52’den daha çok alacak beklediklerini sözlerine ekledi. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 8 Ölmüş Anne Babasının Maaşını Alanlar da Yapılandırmadan Faydalanabilecek Zararsız, sahtekarlık yaparak ölmüş anne ya da babasının maaşını aldığı tespit edilen- lerin de yapılandırmaya başvurabileceğini kaydetti. Yoğun Bir Tanıtım Kampanyası Yürütülecek Zararsız, yerel ve ulusal medya, reklamlar, bilboardlar, el ilanları vb. unsurlarla yoğun bir tanıtım kampanyası planladıklarını da ifade ederek, özellikle yapılandırmanın son haftasında kampanyanın daha da hız kazanacağını belirterek, “Basın mensubu arkadaşlardan bu konuda özel bir ricam olacak. Yapılandırma konusunda çok sık haber yapın lütfen, konu ile ilgili en ücra yerde yaşayan vatandaşımıza bile ulaşılmasını istiyorum. Çünkü bu yapılandırma Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve köklü yapılandırma programı. Kriz sonrasında toparlanmayı hızlandıracak ve borç birikmesini önleyecek önemli bir imkan. Vatandaşlarımıza en iyi şekilde hizmet vermek için biz tüm birimlerimizi seferber etmiş durumdayız.” şeklinde konuştu. Yapılandırmadan Haberi Olmayan Tek Bir Vatandaş Kalmayacak SGK Başkanı Emin Zararsız, Torba Kanun ile Kurum’a borcu bulunan vatandaşlara yapılandırmanın detaylarını yerinde anlatacaklarını belirtti. 13 adet Koordinatör İl Müdürlüğünün direkt olarak merkezle irtibat halinde olacağını ifade eden Zararsız, “Bu iller de kendilerine bağlı illerle irtibatı sağlayacak. Bulundukları yerlerde sivil toplum kuruluşlarını ziyaret edecekler. Ayrıca halkın yoğun olarak bulunduğu alışveriş merkezleri ve pazarlarda da standlar kurularak, broşürler dağıtılacak. Yapılandırmadan haberi olmayan tek bir vatandaş kalmaması için elimizden geleni yapacağız.” dedi. 2 Milyon 39 Bin Kişiye Mektup İl müdürleri ve kendisinin borçlulara mektup göndereceğini ifade eden Zararsız, kendisinin 100 bin lira ve üzeri borcu olanlara, il müdürlerinin ise 1000 ile 100 bin lira arasında borcu olanlara mektup göndereceğini ifade etti. Cep telefonlarına mesaj atarak da vatandaşın bilgilendirileceğine işaret eden Zararsız, müracaat için kalan sürelerin de sigortalılara bildirileceğini söyledi. SGK Başkanı, “Toplam 3 milyon 790 bin kişi bize borçlu. 100 bin lira ve üzerinde borcu bulunan 22 bin 533 kişiye ben mektup göndereceğim. Mektup gidecek toplam kişi sayısı ise 2 milyon 39 bin kişi.” diye konuştu. Bursa’da “SGK Reformu ve Prim Alacaklarının Yapılandırılması” Konulu Toplantı SGK Bursa İl Müdürlüğü ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen ve SGK Başkan Yardımcısı Fatih Acar’ın katıldığı “SGK Reformunun Değerlendirilmesi ve Sigorta Primlerindeki Affın SGK Yönünden İncelenmesi” konulu toplantı, 17 Şubat 2011 tarihinde yapıldı. Bursalı sanayicilerin bilgilendirildiği toplantıda konuşan Fatih Acar, Torba Yasa çerçevesinde prim, vergi ve benzeri alacakların yeniden yapılandırılacağını ifade etti. Prim borçlarının 2 ay içinde ödenmesi halinde çok önemli indirimler yapılacağını belirten Acar, “Ekonomik kriz sebebiyle borca giren işverenin borçlarını ödeme imkanı doğdu. Prim borçlarının tamamını tahsil etmeyi hedefliyoruz. Tahsilat sürecinin sonunda her şey netlik kazanacak. Hatırlarsanız, zamanında ödeyenler için yüzde 5’lik bir puan indirimi yapmıştık. Borcunu zamanında ödeyenlerin haksızlığa uğramasına izin vermeyeceğiz.” dedi. Başkan Yardımcısı Fatih Acar: 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle Türkiye’de sigortasız kimse kalmayacak 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle Türkiye’de sigortasız kimsenin kalmayacağını açıklayan Acar, “15 milyon faal sigortalı, 9 milyon emekli var. Bunların bakmakla yükümlü olduğu insan sayısı ise 34 milyon. Yani toplam 58 milyon kişi sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Sosyal güvenlik sigortasına bağlı olmayan veya numara almayan kişiler de var. Bunlar da 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle SGK’nin şemsiyesi altına girecek. Dolayısıyla artık Türkiye’de tüm nüfus sigortalanacak.” şeklinde konuştu. 2008 yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu’nun son 30 yılın en önemli çalışması olduğunu ifade eden Acar, sözlerine şöyle devam etti: “Geleceğimiz için son derece mühim bir reforma hep beraber imza attık. 15 ayrı kanun arasında bu reform ilk defa başarılı oldu. 1 milyon 267 bin başvurunun olduğu yapılandırma ile 8 milyar TL’ye yakın tahsilat yaptık. Krize rağmen 8 milyar TL’lik kaynak hazineye aktarıldı.” Toplantı sonrası katılımcıların sorularını yanıtlayan SGK Başkan Yardımcısı Fatih Acar’a, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Celal Sönmez tarafından teşekkür plaketi verildi. Başkan Yardımcısı Fatih Acar daha sonra Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini ziyaret etti. haber 6111 Sayılı Kanunda Sosyal Güvenlikle İlgili Yapılan Düzenlemeler röportaj İbrahim Ulaş Sosyal Sigortalar Genel Müdürü Sosyal Sigortalar Genel Müdürü İbrahim Ulaş Torba Kanunla ilgili yeni düzenlemeleri, sağlanan hakları ve yükümlülükleri değerlendirdi. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 10 Sayın Ulaş, 6111 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemelerle sosyal güvenlik kapsamında bir değişlik oldu mu, kimler sosyal güvenlik kapsamına alındı? Sosyal Güvenlik Kapsamı Genişletildi 6111 sayılı Kanun’la yapılan yeni düzenlemede; aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile Yükseköğretim Kanun’una tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden prime esas kazançları prime esas kazanç alt sınırından fazla olmayan öğrencilerden bakmakla yükümlü durumunda olmayanlar, Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerlerden bakmak bakmakla yükümlü durumunda olmayanlar, Meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında zorunluluk olmaksızın okulları veya üniversitelerince “staj” gördürülen tüm öğrencilerden bak bakmakla yükümlü durumunda olma olmayanlar, Genel Sağlık Sigortası primleri ilgili kurumlarca veya okulların okullarınca ödenmek suretiyle kendileri üzerinden genel sağlık sigor sigortalılığı kapsamına alındı. Genel Sağlık Sigor Sigortası kapsamına alınan bu kişilerden Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerlerin bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babaları da sağlık yardımlarından yararlanabilecekler. Bunların dışında Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Sigortalar bakımından kapsama kimler alındı? Genel Sağlık Sigortası Kapsamına Alınanlar Yönünden Kanun’la yapılan yeni düzenlemelerle, kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dahilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler hariç olmak üzere (bu öğrencilerin sağlık giderlerinin üniversitelerin MEDİKO merkezleri tarafından karşılanması öngörülmektedir), üniversitelerde yüksek öğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler; yüksek öğrenimleri devam ettiği sürece kendileri tarafından primleri öğretim dönemi başında peşin olarak ödenmek suretiyle, genel sağlık sigortalısı olunabilmesi için diğer yabancıların tabi oldukları şartlar ve sürelere tabi olmaksızın Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındı. Bakmakla yükümlü durumunda olmayan stajyer avukatlar da yine staj süreleri boyunca primleri Türkiye Barolar Birliği tarafından ödenmek suretiyle Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındı. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kapsamına Alınanlar Yönünden Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası alanında da halen kapsamda bulunmayan, tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanlar, Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerlerinde çalışanlar ile sanatçılardan bir veya birden fazla kişi yanında kısmi süreli iş sözleşmesiyle ay içerisinde 10 günden az süreyle çalışmakta olanlar, Bağımsız çalışan tarım sigortalılarında olduğu gibi 2011 yılı için 18 günlük primden başlayarak 30 güne kadar her yıl 1 puan artarak düşük miktarda prim ödemek ve 30 günlük hizmet kazanmak suretiyle sosyal güvenlik kapsamına alındı. Gelir vergisinden muaf el sanatlarında çalışan kadınlar için de, düşük primle isteğe bağlı sigortadan yararlanmalarında, 01.10.2008 tarihinden önce de bu işleri yapma şartı kaldırılarak bu kapsamdan yararlanma imkanı genişletildi. Yaklaşık üç milyon kişinin idari para cezasına çarptırılması olasılığı nedeniyle kamuoyunda bir dönem çok tartışılan ancak son günlerde fazla gündeme gelmeyen bir konu var: Zorunlu genel sağlık sigortalılığı konusu. Kanun’da bununla ilgili de düzenleme yapıldığını biliyoruz, bununla birlikte Genel Sağlık Sigortası uygulamalarına ilişkin başka ne düzenlemeler yapıldı? Zorunlu genel sağlık sigortalılığının 1 Ekim 2010 tarihinde başlaması gerekiyordu. Ancak alt yapı yetersizliği ve yeşil kartlıların durumu nedeniyle ertelendi. Şimdi kanuni düzenlemesi de yapılarak uygulama 01.01.2012’ye ertelendi. Kanun’la geçiş sürecinin ertelenmesine bağlı olarak halen kamu idarelerince sağlık yardımları karşılanan yatılı öğrencilerin sağlık yardımlarının ve kısmi süreli çalışanların genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama zorunluluğu da 01.01.2012 tarihine ertelendi. Sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımızın genel sağlık sigortalısı olarak tescil edildikleri tarih ile gelir testinin sonuçlandığı tarih arasında geçen süre için, asgari ücretin iki katı yerine asgari ücret üzerinden prim alınması, gelir testi sonuçlandıktan sonra gelir durumuna göre asgari ücretin üçte biri, asgari ücret veya asgari ücretin iki katı üzerinden prim alınması, gelir testi sonucuna göre iade veya mahsup işleminin yapılması ile Genel Sağlık Sigortalılığı kapsamına alınmada re’sen tescilin getirilmesi ve dolayısıyla idari para cezası yükümlülüğünün kaldırılması yönünde düzenleme yapıldı. Bunun dışında, işten ayrılan sigortalıların 10 güne ilaveten 90 gün daha önceki sigortalılıklarından dolayı prim ödeme veya gelir testi zorunluluğu olmaksızın sağlık yardımı görebilmeleri, hizmet akdiyle çalışan sigortalılarının iş kanunlarında belirtilen ücretsiz izin halleri dışındaki ücretsiz izinlerde sağlık yardımlarından yararlanabilecekleri sürenin belirlenmesi ve bu hallerde bir takvim yılında bir ay süreyle sağlık yardımlarının devam etmesi sağlandı. Bir önemli düzenleme de trafik kazalarında yapılacak sağlık yardımlarında yapıldı. Trafik kazalarının her durumda sağlık yardımı sağlanacaklar kategorisine dahil edilmesi, trafik kazasına uğrayanların sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın trafik kazası nedeniyle tedavi hizmet bedellerinin Kurumca karşılanması imkanı getirildi. Bunun karşılığında sigorta şirketlerinden belirlenecek oranda Kurumumuzca pay alınması öngörüldü. 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi sigortalılar bakımından, sigortalı kadının çalışamayacak durumda malul olmayan veya 55 yaşından küçük kocası ile sigortalıların ana ve babaları da 5510 sayılı Kanun’a paralel olarak bakmakla yükümlü kişi kapsamına alındı. 5510 sayılı Kanundan sonra ilk defa memur olarak çalışmaya başlayanların, askerlik süresince veya bir yıla kadar olan diğer aylıksız izin sürelerinde kurumlarınca genel sağlık sigortası primi ödenmesi sağlandı. röportaj Trafik kazalarının her durumda sağlık yardımı sağlanacaklar kategorisine dahil edilmesi, trafik kazasına uğrayanların sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın trafik kazası nedeniyle tedavi hizmet bedellerinin Kurumca karşılanması imkanı getirildi röportaj Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan 65 yaşını dolduranlara, tarımsal faaliyetleri devam etse dahi talepleri halinde zorunlu sigorta kapsamından çıkabilmeleri imkanı getirildi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 12 Kamu idarelerine ait işyerlerinde hizmet akdi ile çalışmakta olan sigortalılar, hizmet akitlerinin askıda olduğu sürelerde başka bir işverene bağlı olarak hizmet akdi ile veya esnaf ve sanatkar olarak ya da isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödemeleri halinde prim ödedikleri sürelerle sınırlı olmak üzere ilgili kamu idaresinden bu sigortalılar için mükerrer genel sağlık sigortası primi alınmaması sağlandı. Kız çocukların durum değişikliği nedeniyle iptal edilen sağlık yardımı hakkı durum değişikliği ortadan kalktığında iade ediliyor. 01.10.2008 tarihinden önceki ilgili mevzuatına göre bakmakla yükümlü olunan kişi durumunda sağlık yardımlarından yararlanma konusunda kazanılmış hakları olan kız çocuklarının, durum değişikliği nedeniyle bu statülerinde meydana gelen değişikliğin, durum değişikliğinin ortadan kalkmasından sonra tekrar kazanılması imkanı getirildi. Bağımsız çalışan statüsünde emekli olan sigortalıların, 10 yıl süreyle hastalık, sağlık veya genel sağlık sigortası primi ödeme şartının gerçekleşmesinde sadece aylık bağlanan statü kapsamında ödedikleri hastalık, sağlık veya genel sağlık sigortası primlerinin dikkate alınması yerine, aylık bağlamaya esas tüm hizmetleri süresince ödedikleri hastalık, sağlık veya genel sağlık sigortası primleri dikkate alınacaktır. 01.10.2008 ile 31.12.2011 tarihleri arasında, 18 yaşını doldurmamış çocukları sağlık hizmet sunucularına başvuran ve daha sonra tescil süreci başlatılanların, sağlık hizmet sunucusuna başvuru tarihinden Kurumca tescil edildikleri tarihe kadarki sürede 18 yaşını doldurmamış çocukları adına düzenlenen genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarları Hazinece karşılanacaktır. Sosyal sigorta uygulamaları yönünden ne tür değişiklikler yapıldı? Sosyal sigortalar uygulamaları yönünden de; aynı anda hizmet akdiyle çalışma ile bağımsız çalışma olarak sigortalılık statülerinin çakışması durumunda, bağımsız çalışan sigortalı sayılmayı gerektirecek durumu devam etse dahi hizmet akdi ile çalışmaya ilişkin sigortalılık statüsünün öncelikli olması, ancak, bu şekilde sigortalılık statüsü çakışanların, talepte bulunmaları durumunda 4/(1)b sigortalılıklarından dolayı da prim ödeyebilmeleri sağlandı. Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan 65 yaşını dolduranlara, tarımsal faaliyetleri devam etse dahi talepleri halinde zorunlu sigorta kapsamından çıkabilmeleri imkanı getirildi. Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, kısmi süreli iş sözleşmesi ile ay içerisinde otuz günden az çalışan sigortalıların, bu kısmi süreli iş sözleşmelerinin devam ettiği süredeki 30 günden eksik kalan sürelerini borçlanabilmelerinin sağlanması ile borçlanılacak bu sürelerin genel sağlık sigortası primlerinin ödenmiş olması halinde sadece uzun vadeli sigorta kolları priminin (% 20 oranında prim) ödenmesi ve borçlanılan bu sürelerin 4/(1)a (hizmet akdi ile çalışma statüsü) kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilmesi sağlandı. Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden eksik süreyle çalışanların isteğe bağlı olarak ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primlerinin; 4/b statüsü yerine hizmet akdi ile çalışma statüsü kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilmesi ve böylelikle diğer hizmet akdiyle çalışanlar gibi 7.200 güne tabi olarak emeklilik imkanı getirildi. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak ek ders ücreti karşılığında uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların, bu şekildeki çalışmalarından dolayı ay içinde 30 günden eksik kalan sürelerini kendilerinin veya hak sahiplerinin borçlanabilmesi imkanı sağlandı. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan yabancı ülkelere götürülen Türk işçilerinin isteğe bağlı olarak ödedikleri primlerin (malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerinin), 4/(1)b statüsü yerine 4/(1)a statüsü kapsamında sayılması ve böylelikle daha az prim gün sayısı ile emekli olabilmeleri imkanı sağlandı. Mülki amirliklerce, köy ve mahalle muhtarlarının; vergi dairelerince de vergi mükelleflerinin; sigortalılık başlangıçlarının Kuruma bildirim süreleri yeniden düzenlendi. Bağımsız çalışan sigortalıların, sigortalılıklarının sona ermesine ilişkin uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesine yönelik düzenleme yapıldı. Bağımsız çalışan sigortalıların sigortalılık başlangıç ve sona erme bildirimlerinde yapılan düzenlemeye paralel olarak mülki amirliklerin ve vergi dairelerinin, ayrıca ruhsat vermeye yetkili mercilerin verdikleri ruhsatları Kuruma bildirmelerindeki gecikmeler yönünden bu yükümlülüklerin, Kanunun yürürlük tarihine kadar yerine getirmeleri halinde, yükümlülüklerini yasal süresi içerisinde yerine getirmiş sayılmaları ve idari para cezası uygulanmaması sağlandı. Memurların istihdam edildiği işyerlerinin tescili ile bu işyerlerine ilişkin 2008 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerine ilişkin yükümlülüklerin yasal süresi içinde yerine getirilmemiş olması halinde uygulanacak idari para cezası miktarlarının düşürülmesi sağlandı. Erken doğum yapması nedeniyle doğumdan önceki ücretli izin hakkını kullanamamış olan kadın işçilerin, doğumdan önceki çalışılamayacak sürelerinin doğumdan sonraki izin sürelerine eklenmesi hususunda İş Kanununda yapılan düzenlemeye paralel olarak, erken doğum yapmış olan kişilerin doğum sonrası izin sürelerine ilave edilen bu sürelerde de geçici iş göremezlik ödeneğinin ödenmesi imkanı getirildi. Kurumca hatalı olarak ödenen aylıkların ilgililerinden geri alınması sırasında, kanuni faiz uygulanmayacak süre üç aydan yirmi dört aya çıkarıldı. Bağımsız çalışan sigortalıların 4/(1)a sigortalılarında olduğu gibi, yurt dışında geçen sürelerini borçlandırılanların aylıklarının hesabında, borçlanma tutarını ödedikleri tarihte geçerli asgari ücrete oranı esas alınarak 01.10.2008 tarihinden önceki yurtdışı sürelerine ait aylık hesaplanması yönünde düzenleme yapıldı. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası uygulamalarında önemli düzenlemelerin olduğunu gördük. Gerek Kurumumuz gerek ülke ekonomisi gerekse işveren ve çalışanlar açısından son derece önem arz eden kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve kayıtlı istihdamın teşvikine yönelik bir düzenleme yapıldı mı? Primlerini düzenli yatıran işveren ile yatırmayan arasında bir fark olacak mı? İstihdamın teşviki, işveren işlemlerinde bürokrasinin kaldırılmasına yönelik düzenlemeler getirildi. İşverenlerimize sağlanan 5 puanlık prim desteği uygulaması bakımından, aynı sigortalı ve aynı dönem için tercih edilen prim desteğinin uygulanması yerine, yapılan düzenleme ile aynı sigortalı ve aynı dönem için 5 puanlık prim desteği ile diğer sigorta prim desteğinden birlikte yararlanılabilmesi imkânı sağlandı. Sigortalılar için alınacak primin alt sınırı olarak sigortalının yaşına bakılmaksızın 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret esas alınarak prim alınması yerine, 16 yaşından küçük sigortalılar için 16 yaşından küçükler için belirlenen asgari ücret üzerinden prim alınması yönünde düzenleme yapıldı. Hali hazırda işverenler tarafından sigortalıları adına Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinin onaylı veya barkotlu bir nüshasının bir sonraki ayın aylık prim ve hizmet belgesinin Kuruma verilme süresi içerisinde işyerinde sigortalıların görebileceği bir yere asılması yükümlülüğü kaldırılarak, işverenlerin işyerlerinde aylık prim hizmet belgesini asma yükümlülüğüne ve buna bağlı idari para cezası uygulamasına son verildi. Sigortalıların ay içerisinde 30 günden eksik çalışmalarının kanıtlanmasına yönelik bulunan eksik gün bildirim formlarının mevcut hükümlere göre yalnızca kamu idareleri ve toplu iş sözleşmesi uygulanan işyerleri yönünden verilmesi istenilmezken, belge istenmeyecek işveren kapsamının genişletilmesi bakımından hangi işyerlerince bu belgenin verileceğinin belirlenmesi konusunda Kuruma yetki alındı. Kuruma prim ve idari para cezası borcu bulunan işverenlerin, devlet yardımı, teşvik röportaj İşverenlerimize sağlanan 5 puanlık prim desteği uygulaması bakımından, aynı sigortalı ve aynı dönem için tercih edilen prim desteğinin uygulanması yerine, yapılan düzenleme ile aynı sigortalı ve aynı dönem için 5 puanlık prim desteği ile diğer sigorta prim desteğinden birlikte yararlanılabilmesi imkânı sağlandı röportaj ve desteklerden bu prim ve idari para cezası borçlarını mahsup ettirmek suretiyle, devlet yardımı, teşvik ve desteklerden yararlanabilmeleri imkanının getirilmesi, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının diğer kamu kurum ve kuruluşlarına sağlayacağı destek ve teşviklerde Kuruma borcu olmaması şartının aranmaması sağlandı. Geçici iş göremezlik ödeneklerinde, işverenlerin bildirim yükümlülüklerinin hiç yerine getirilmemesi halinde asgari ücretin 5 katı, geç yerine getirilmesi halinde asgari ücretin iki katı tutarında uygulanan idari para cezası yaptırımının, geç yerine getirilmesi halinde asgari ücretin onda birine, hiç yerine getirilmemesi halinde asgari ücretin yarısına indirilmesi sağlandı. Röportaj Ömer Gülter Asuman Kaçar Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 14 Yapılandırma kapsamında, yeşil kartlı ve 2022 sayılı Kanun’a göre aylık alan vatandaşlarımızla ilgili herhangi bir düzenleme var mı? Kısaca anlatabilir misiniz? Yeşil kartlı vatandaşlarımızın çalışmaları halinde yeşil kartlarının iptal edilmemesi sağlandı ve 2022 sayılı Kanun uygulamalarında değişiklik yapıldı. Kayıtlı istihdam yönünden önem taşıyan bir düzenlemeyle; 2022 sayılı Kanun’a göre aylık bağlananlar hariç olmak üzere, yeşil kart verilen kişilerden hizmet akdiyle veya gelir vergisinden muaf esnaf ya da çiftçi olarak çalışanların ve bu çalışmalarından dolayı Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık hizmetle- rinden yararlanmaya hak kazanma tarihinden sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarının sona erdiği tarihe kadar bu şekildeki çalışmalarından dolayı elde edecekleri gelirlerine bakılmaksızın yeşil kartlarının askıya alınması, çalışmalarının sona ermesi nedeniyle Genel Sağlık Sigortası sağlık hizmetlerinden yarar yararlanma haklarının sona erdiği tarihi takip eden gün itibariyle başvuru veya başka bir işleme gerek olmaksızın yeşil kartlarının aktif hale getirilmesinin sağlanması, bu kişilerle aynı hanede bulunmakla birlikte, bakmakla yü yükümlü olunan kişiler dışında kalan kişilerin yeşil kart hak sahipliğinin devam edeceği ve bu hak sahipliğinin sürdürülmesinde aynı ha hanede yeşil kartlı iken çalışan kişinin bu çalış çalışmalarından elde edeceği gelirlerinin dikkate alınmaması sağlandı. 2022 sayılı Kanun’a göre bağlanan 65 yaş ve özürlü aylıkları için sonradan ibraz edilen belge ve bilgilerin gerçeğe uygun olmadığının anlaşılması nedeniyle haksız bağlandığı an anlaşılanların geri alınmasında % 50 fazlası ile geri alınmak yerine, haksız ödenmiş olan ay aylıkların TÜFE ile artırılarak geri alınmasının sağlanması ve Kanun’dan önceki yersiz öde ödemelerden kaynaklanan % 50 fazla tutarların terkin edilmesi imkanı getirildi. Yine kayıt dışı çalışma ve çalıştırmanın en belirgin örneği olan silikozis hastalarından Kanun’un yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde talepte bulunanlara, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücünün en az % 15’ini kaybettiği tespit edilenlere, meslekte kazanma gücü kayıp oranlarına göre aylık bağlanması, bu vatandaşlarımızın ölümü halinde de bağlanan aylıkların eş ve çocuklarına devredilmesi, ayrıca bunların aile içindeki kişi başına düşen gelir payı şartına bakılmaksızın yeşil kart verilerek sağlık yardımlarından da yararlanmaları sağlandı. Sosyal güvenlik kapsamı dışında bulunan ve bu nedenle çeşitli hak kayıplarına uğrayan toplum kesimlerinin gerek sigortalılık gerekse Genel Sağlık Sigortası bakımından kapsama alınmalarını, Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası uygulamalarının sadeleştirilmesini ve daha etkin kılınmasını, istihdamın ve kayıtlılığın artırılmasını sağlayacak nitelikteki bu düzenlemelerin, sosyal güvenlik sistemimize olumlu katkı sağlamasını dilerim. açılış Fethiye Sosyal Güvenlik Merkezi Sosyal Güvenlik Kurumu Muğla İl Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet verecek Fethiye Sosyal Güvenlik Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 15 Ocak 2011 tarihinde hizmete açıldı. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ’ın da katılımlarıyla açılan merkez yak yaklaşık 184.000 kişiye hizmet verecek. Erbaa Sosyal Güvenlik Merkezi Tokat Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet verecek olan Erbaa Sosyal Güvenlik Merkezi 3 Ocak 2011 tarihinde düzenlenen törenle hizmete açıldı. Açılışta konuşan Tokat Sosyal Güvenlik İl Müdürü Hami Yücer, “Merkez Müdürlüğümüzün kuruluş amacı öncelikle Erbaa gibi, coğrafi konum, nüfus açısından aktif sigortalı, emekli ve işyeri sayısı yüksek olan bölgede yaşanan yoğunluğun önlenmesi, hizmetlerin aksatılmadan yürütülebilmesidir. İşin doğrusu vatandaş odaklı hizmet anlayışı ile hizmeti vatandaşın ayağına götürmektir.” dedi Açılış törenine Tokat Milletvekilleri Zeyyid Arslan, Osman Demir, Dilek Yüksel, Tokat Valisi Şerif Yılmaz, Tokat İlçe Kaymakamları ve Belediye Başkanları, SGK Amasya İl Müdürü Ömer Eker, Tokat SGK İl Müdürlüğü çalışanları, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Gölbaşı Sosyal Güvenlik Merkezi Ali Pekten SGK Ankara İl Müdürü SGK Ankara İl Müdürlüğü, 22’nci Sosyal Güvenlik Merkezini Gölbaşı’na açtı. Merkezin resmi açılışının ilerleyen günlerde yapılacağını belirten SGK Ankara İl Müdürü Ali Pek Pekten, vatandaşların yanı başında, kesintisiz ve eksiksiz hizmet alması için Sosyal Güvenlik Merkezlerinin çok önemli bir görev üstlendiğini söyledi. Merkezler sayesinde vatandaşların yol zahmetinden kurtulduğunu vurgulayan İl Müdürü Pekten, “Sosyal Güvenlik Merkezi açtığımız Gölbaşı ilçemizde 100 bine yakın vatandaşımız yaşıyor. Aynı zamanda bu ilçemizde 22 binin üzerinde 4-a / 4-b sigortalımız var. Gölbaşı nüfusu nüfusunun ve sigortalı sayısının bu kadar fazla olması ilçeye açtığımız Merkezin öneminin ne derece büyük olduğunu gösteriyor. Merkezimiz sayesinde vatandaşlarımız, il merkezine gitmekten kurtularak yerinde hizmet almaya başladı.” dedi. “Hizmeti Vatandaşın Ayağına Götürme” misyonu çerçevesinde açılan Sosyal Güvenlik Merkezlerine yenileri eklendi haber SGK tarafından yürütülen Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi kapsamında 2 Şubat’ta Kızılcahamam’da düzenlenen etkinlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ve SGK Başkanı M. Emin Zararsız İl Müdürleriyle bir araya geldi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 16 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ve SGK Başkanı M. Emin Zararsız İl Müdürleri İle Biraraya Geldi SGK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Modern Yüzü Olmaya Başladı Kurum yöneticilerine ve İl Müdürlerine SGK’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının modern yüzü olmaya başladığını, tüm Türkiye’de en modern, en iyi hizmeti üreten ve veren Kurum olmak için çalışmalara devam ettiklerini, kamuoyunda iyi bir imaj yarattıklarını söyleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, vizyonun kamuoyunda iyi bir imaj yaratma olduğuna değinerek, “Vizyonu üç unsur oluşturur; kamu yönetimine dair değerleriniz ve felsefeleriniz olacak, gelecekte ulaşmak istediğiniz hedefiniz ve hayalleriniz olacak” açıklamasını yaptı. olmalı, onlara hizmet üretmeliyiz. Yapamayacağımız işlerin nedenini de iyi anlatmalıyız. İnsanlara hakkın ne olduğunu, haklarını anlatmalıyız. Onları dinlemeliyiz. Bizim işimiz insanlara zorluk çıkarmak değildir. Ne olursa olsun vatandaş haklıdır. Biz devlet memuruyuz. Devleti korumakla mükellef değiliz. Devletin kaynağını etkin ve verimli kullanmakla, vatandaşa hizmet üretmekle mükellefiz.” dedi. Bizim Amacımız Vatandaşlara Zorluk Çıkartmak Değil, Hizmet Üretmektir Felsefelerinin ana fikrini vatandaş odaklı hizmet sunmak olduğunu açıklayan Dinçer, “Yaşlılarımıza, hastalarımıza, işsizlerimize yakın olmalı, sorularına ve sorunlarına yakın bağlı kurumların tek şemsiye altında bir takım olarak çalıştığının altını çizen Bakan Dinçer, artık her Kurumun her birimin kendilerine ayrı strateji belirlemeyeceğini, topluma muhatap bir Kurum olarak oluşturulacak vizyonun bu Kurum için oluşturulduğunu söyledi. Kalite Standartlarını Belirleyen ve Performans Ölçümlerini Ortaya Koyan İlk Kurumuz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına SGK’nin buna uyumlu stratejileri olacağına değinen Bakan, sadece vizyonun yetmeyeceğini, kalite standartlarının ve performansların da ortaya konması gerektiğini anlattı. Kalite standartlarını belirleyen ve performans ölçümlerini ortaya koyan ilk Kurum olduk olduklarına değinen Bakan, bunun da Kurumlar arasındaki kopukluğun ortadan kaldırılması ile mümkün olduğunu söyledi. Performansın sürekliliğinin önemine işaret eden Dinçer, geldiğimiz noktada sürekli kalmak için, daha çok çalışmanın ve yenilenmenin gerektiğinin altını çizdi. Performans sisteminin rehabilite edilebileceğine değinen Bakan, “Ancak başlangıç için iyi durumda olduğumuzu söyleyebilirim.” dedi. Soruşturmayla Denetimin Birbirine Karıştırılması Türk Bürokrasisinin Yanlışı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, kamuoyundaki olumsuz imajın çözülmeye başladığına dikkat çekerek, performans sisteminin iyi kullanılmasının önemine vurgu yaptı. Denetimlerin performansa bakılarak yapıldığını söyleyen Dinçer, soruşturmayla denetimin birbirine karıştırılmasının Türk bürokrasisinin yanlışı olduğuna dikkati çekerek, personel analizinin yapılması, potansiyelin tespiti, eksik yönlerin belirlenmesi, gelişebilecek yönlerin tespiti gibi çalışmaların asıl yöneticilik olduğunu belirtti. Bakan, teşhis ve çözüm takımlarının oluşturulmasının, personelle bir arada olunmasının, takım çalışmasının sistem açısından önemine değindi. Bakanlıkta elektronik imzayı başlattık başlattıklarını, en iyi Çağrı Merkezini kurduklarını söyleyen Dinçer, vatandaşların kişisel veriler hariç tüm işlemleri elektronik ortamda takip etmesi için çalıştıklarını, arşiv sisteminin tamamlanması halinde tüm işlemlerin daha kolay yapılabileceğini belirtti. Bakan Dinçer, yöneticilere objektif olmalarını, hiç kimseye hak etmediği bir şeyin verilmemesini, hak edene de hakkını teslim etmekten imtina etmemeleri tavsiyesinde bulundu. SGK Başkanı M. Emin Zararsız Toplantıda 2010 Yılının Genel Bir Değerlendirmesini Yaptı 2010 Yılında Aktif Sigortalı Sayısı 16 Milyon 147 Bin 162 Kişiye Ulaştı Türkiye’de yeni yatırımların yapılmaya başlandığına dikkati çeken SGK Başkanı Zararsız, yatırımlar sayesinde istihdamda ciddi bir artış yaşandığını söyledi. Konuyla ilgili istatistiki bilgiler veren M. Emin Zararsız, sosyal sigortacılık alanında gerçekleştirilen faaliyetler hakkında şunları söyledi: “Ekonomideki canlanmanın göstergelerinden olan sigortalı sayılarında önemli artışlar meydana gelmiştir. 2009 yılı Kasım ayında 15 milyon 259 bin 717 kişi olan toplam aktif sigortalı sayısı, 2010 yılı Kasım ayı itibariyle bir önceki döneme göre % 5,8’lik bir artışla 16 milyon 147 bin 162 kişiye ulaşmıştır. Bu rakamlara ulaşılmasında Kurum çalışanlarının çok büyük emekleri ve katkıları var. Tüm çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.” Cumhuriyet Tarihinin En Kapsamlı ve Avantajlı Borç Yapılandırılması Gerçekleştirildi TBMM’de görüşülen Torba Kanun Tasarısının Kurumumuzu ilgilendiren bölümlerinin büyük kısmının tamamlandığını ve Kanun’un Mart ayında yürürlüğe girmesinin beklendiğini ifade eden Zararsız, SGK alacaklarının yeniden yapılandırılması konusunda çok ciddi bir iş yükünün Kurum çalışanlarını beklediğini belirtti. SGK Başkanı: “Kanun’un çıkması ile birlikte özellikle Mart ve Nisan aylarında İl Müdürlüklerimizde yoğunluklar yaşanacak. Bu yüzden gerekli hazırlıkların yapılması ve tedbirlerin alınması gerekiyor. Merkezde de konuyla ilgili bir komite kurduk. Burada bir Eylem Planı çalışması yürütüyoruz. Çalışmalar tamamlandığında İl Müdürlüklerimizle gerekli paylaşımlar yapılacaktır. Vatandaşlarımıza yanlış bilgilendirme yapılmaması için hazırlık döneminin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yeniden yapılandırma programı kapsamında tanıtım programları hem ulusal hem de yerel düzeyde hazırlanan kampanyalarla yürütülecek. Konudan haberdar olmayan tek bir vatandaş bile kalmayacak. ” dedi. Zararsız, geçmiş dönemlerde yapılan çalışmalardan farklı olarak bu kez tüm kurum alacaklarının aynı anda yapılandırma kapsamına alındığına dikkati çekerek, bu nedenle düzenlemenin Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve en köklü yapılandırması olduğunu söyledi. SGK Başkanı Zararsız, “Ödemeler açısından da son derece avantajlı bir düzenleme sağlandı. SGK’ye ve diğer kamu idarelerine borçlu olan vatandaşlarımız bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren çok avantajlı şartlarla borçlarını ister defaten peşin olarak, isterse seçenekler halinde taksitlerle ödeyebi- haber Zararsız, geçmiş dönemlerde yapılan çalışmalardan farklı olarak bu kez tüm kurum alacaklarının aynı anda yapılandırma kapsamına alındığına dikkati çekerek, bu nedenle düzenlemenin Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve en köklü yapılandırması olduğunu söyledi haber lecekler. Taksitlendirmede izlenecek yöntem konusunda bir ay vergi, bir ay prim ödenmesi yönünde bir usül benimsendi. SGK’ya taksit ödeme dolayısıyla örneğin 12 ay taksit dediğimiz zaman 12 ay içerisinde 6 taksit SGK’ya, 6 taksit Gelir İdaresi Başkanlığına ödeme şek şeklinde bir düzenleme yapıldı.” dedi. 2010 Yılı İçerisinde 245 Sosyal Güvenlik Merkezi Faaliyete Geçirildi 2010 yılı içerisinde 245 Sosyal Güvenlik Merkezi’nin faaliyete geçirildiğini hatırlatan Zararsız, 190 adet SGM’nin ise açılmayı beklediğini ifade ederek, “Öncelikli hedefleriniz arasında henüz açılamayan SGM’lerin faaliyete geçirilmesi ön sıralarda yer almalı. Vatandaşın bulunduğu yerlerden merkezlere gitmesine gerek kalmadan hizmet alabilmesini sağlamaya yönelik çok önemli bir adım olan SGM’leri en kısa sürede hizmete açmalıyız. Çünkü SGM’ler vatandaş odaklı çalışma prensibimizin çok önemli bir göstergesidir.” şeklinde konuştu. Yeşil kartlıların Kurumumuza devrinin de bu yıl içerisinde yapılacağını söyleyen Zararsız, açılamayan SGM’lerin bir an önce açılması ile yaşanacak yoğunlukların da belirli oranda azaltılacağına işaret etti. Merkezdeki çalışmaların taşraya devri konusunda da pilot uygulamalar başlatıldığını ifade eden SGK Başkanı, bu uygulamaların yıl sonuna kadar 81 ilde yayınlaştırılacağını vurguladı. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 18 2011-2012 dönemi için Sosyal Güvenlik Kurumuna yeni personel alımı yapılacağı müjdesini de veren Emin Zararsız, “İl Müdürleri olarak eleman sıkıntısı yaşadığınızı biliyorum. Ama yeni personel alımı ile bu konuda sıkıntınız büyük ölçüde giderilecek. Kontrol memurluğu kadrosu da denetmenliğe dönüştürülüyor. Yeni dönemde alınacak denetmen yardımcıları ile sahada çalışacak eleman ihtiyacınız çözülecek.” dedi. Hizmet envanteri çalışmasının yapılarak Kurum internet portalına da konduğuna işaret eden Zararsız, hizmet standartlarımızın tüm hizmet binalarımızda tek bir standart çerçevesinde vatandaşın göreceği alanlara konulması için çalışmaların yürütüldüğünü söyledi. Alınan Tedbirlerle Sosyal Güvenlik Sistemindeki Açıklarda Ciddi Tutarlarda Azalışlar Gerçekleştirildi SGK Başkanı konuşmasına, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2010 yılı bütçe gerçek gerçekleşmeleri konusunda yaptığı açıklamalarla devam etti. Zararsız, bütçe gerçekleşmelerinin 2010 yılı faaliyetleri konusundaki en önemli performans kriterlerinden birisi olarak değerlendirilebileceğini hatırlatarak, “2010 yılı geçici gerçekleşme rakamlarına göre toplam gelir 94 milyar 481 milyon TL, toplam gider 121 milyar 205 milyon TL, açık ise 26 milyar 724 milyon TL olmuştur.” dedi. M. Emin Zararsız, sözlerine şöyle devam etti: “Kapsamımızda yer alan vatandaşlarımıza verdiğimiz hizmetlerden hiçbir kısıtlama yapmadan aldığımız tedbirlerle sosyal güvenlik sistemindeki açıklarda ciddi tutarlarda azalışlar gerçekleştirilmiştir. 2010 yılı Ocak ayında emeklilerimize Kanunun öngördüğü artışların üzerinde yapılan ek zamların getirdiği 3 milyar 42 milyon TL’lik maliyetin etkisini de göz önüne aldığımızda, 2010 yılında açık tutarının 23 milyar 682 milyon TL olarak gerçekleşmesi mümkünken, açık 26 milyar 724 milyon TL olmuştur.” dedi. SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu Dinlenme ve Bakımevi Yöneticileriyle Bir Araya Geldi SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu, Ankara, İstanbul, İzmir ve Manisa’daki Dinlenme ve Bakımevi Müdürleri ve meslek personeliyle 20 Ocak 2011 tarihinde Ankara 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi Tesislerinde bir araya geldi. İlki 24-25 Aralık 2010 tarihlerinde İzmir Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi Tesisinde gerçekleştirilen yönetmelik taslağı çalışmasının devamı olarak düzenlenen toplantıda 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi Müdürü Bülent Pişi, Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu ve diğer katılımcılara tesisin kapasitesi, bünyesinde bulunan özel bakım merkezi, tesis personeli, sosyal merkez ve sağlık ünitesi konularında bilgi verdi. haber 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi sakinleriyle de sohbet eden İlyas Çelikoğlu, Çankaya Halk Eğitim Merkezi ve Çankaya Belediyesi tarafından oluşturulan 100. Yıl TSM Korosu konserini de izledi. Kurum Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu’na ziyareti esnasında Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığında görevli Sosyal Güvenlik Uzmanı Veli Ağören, Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı Süleyman Uzun ve Ödemeler Daire Başkanlığında görevli Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı Belçim Ergün de eşlik etti. Toplantıya katılan heyet 21 Ocak 2011 tarihinde SGK Başkanı M. Emin Zararsız’ı da ziyaret ederek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sözleşmeli Büro Personeli Atamaları Yapıldı Sözleşmeli büro personeli atamaları Erdoğan Özen Konferans Salonu’nda 15 Ocak 2011’de yapıldı. SGK İnsan Kaynakları Daire Başkanı Salim Kahramanoğlu adaylara sözleşmeli büro personelinin çalışma koşulları ve yapılacak atama işlemleri hakkında bilgi verdi. Kahramanoğlu; kamu kurumlarında bulunan eşdeğer kadrolar arasında mali açıdan en iyi kurumun SGK olduğunu ifade ederek, Kurumun fiziki şartlarının da her geçen gün daha iyiye gittiğini belirtti. Kamuoyunda oluşan sözleşmeli büro personeli statülerinin güvencesiz olduğuna dair imajın yanlış olduğunu ifade eden Kahramanoğlu: “Kurumumuzda çalışan memur arkadaşlarımızın çalışma koşulları ve mali hakları ne ise sizler de o haklardan faydalanacaksınız. Aynı masa etrafında aynı işleri yapacaksınız. Niçin sözleşmeli büro personeli diye soruyorlar. Bunun nedeni her yıl kadrolu personel alımının sınırları Bütçe Kanunu ile belirlenir. Kanun’la belirlenen sayılardan fazla alım yapamıyoruz. Bu yüzden kurumlar ihtiyaçlarını sözleşmeli personel alımı ile karşılıyorlar.” açıklamasını yaptı. Yerleştirme programı çerçevesinde 145 kişinin Kurumumuz taşra teşkilatına bağlı 17 Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile İl Müdürlüklerine bağlı Merkez Müdürlüklerine sözleşmeli büro personeli olarak atamaları gerçekleştirildi. Yerleştirme, KPSS puanına göre en yüksek puan alan adaydan başlayarak tercihlere göre yapıldı. Her aday başka adayların puanlarını ve tercihlerini ekrandan gördü. Yerleştirme sonucunda tüm kadrolar doldu. Sözleşmeli Büro Personeli Atamaları 15 Ocak 2011’de yapıldı röportaj Hizmet Sunumu Genel Müdürü Ramazan Çelikkaya e-imza ve mobil imza destekli Elektronik Belge ve Arşiv Yönetim Sistemi Projesi’nin detaylarını anlattı SGK’da Dijital Devrim Sosyal Güvenlik Kurumu vatandaş odaklı işleri etkin, güvenilir ve hızlı yapmak için tek teknoloji yatırımlarına aralıksız devam ediyor. Kurum iş ve işlemlerinde kullandığı tüm bilgi ve belgelerini elektronik ortama alacak e-imza ve mobil imza destekli Elektronik Belge ve Arşiv Yönetim Sistemini kurmaya başladı. Arşivde Evrak Arama Dönemi Sona Eriyor Sistem ile kurum içi bilgi ve belge akışı tamamen elektronik ortamda gerçekleşecek. Ayrıca Kurum dışından kağıt ortamında gelecek tüm belgeler taranarak sisteme dahil edilecek. Sistemin en önemli ayağını, arşivlerde dosya ve çuvallarda saklanan sigortalı bilgileri, tedavi faturaları, eczane reçeteleri gibi milyarlarla ifade edilen belgelerin taranarak elektronik ortama alınması işlemi oluşturuyor. Evrakların tarama işlemi tamamlandığında arşivlerde saklanan tüm bilgi ve belgeler elektronik arşiv sistemi üzerinden görülecek. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 20 Uygulama ile dosya transferi ve yazışma dönemi sona erecek Mevcut durumda Kurum hizmet birimlerinde işlemler dosyalarda bulunan evrak evraklar üzerinden yapılıyor. Elektronik ortamda bulunan veriler işlem yapmak için yetersiz. Bu yüzden merkez ve taşra birimleri arasında dosya transferi ve dosya içeriği bilgiler ile ilgili yazışmalar yapılıyor. Yine aktif ve pasif sigortalılar ile işverenlerin dosyalarında evrak akışı gerektiren talepleri oluyor. Bu işlemler için yapılan yazışmalarda Kurumun iş süreçlerini uzatıyor. Zamanı geldiğinde kullanılmak üzere sak saklanan Sigortalı bilgilerinin bulunduğu dosyalar, tedavi faturaları ve eczane reçeteleri de taranarak elektronik arşiv sistemine eklenecek. Uygulama ile dosya transferi ve yazışma dönemi sona erecek. Vatandaşa ait tüm bilgiler bilgisayar üzerinden görülerek işlemler kısa süre içerisinde tamamlanabilecek. Sistem devreye girince bir saatte emeklilik hayal olmayacak. Ayrıca, mahkemelik ve teftişlik durumlarda gelen taleplerin karşılanması sırasında birimlerde dosya araştırması, bilgi ve belgelerin ulaştırılması gibi işlemler iş yoğunluğunu artırmayacak. Tüm bilgilere bilgisayar ortamında ulaşılabilecek. E-arşiv projesi ile her ilde arşiv bulunmasına gerek kalmayacak Kamu kurumlarında en büyük sıkıntı zamanı geldiğinde kullanılmak için saklanan evrakların muhafazası. SGK hizmet birimlerinin belirli bölümleri evrakların saklanması için arşiv odalarına dönüştürülmüş. Kullanılan arşivlerin şu anki fiziksel durumu evrak saklanmaya müsait değil. Arşivlerin mevcut fiziksel durumu da göz önüne alındığında, imhası olmayan doküman ve belgeleri süresiz saklamaya elverişli olmadığı ve ciddi anlamda yer sıkıntısı yaşandığı görülmekte. Herhangi bir felaket (sel, yangın, hırsızlık,…v.b.) durumunda da arşivlerin hiçbir şekilde yedeğinin bulunmaması çok ciddi bir sıkıntı. E-arşiv projesi ile her ilde arşiv bulunmasına gerek kalmayacak. Belirli bölgelerde modern arşivler oluşturularak E-imza ve mobil imza destekli Elektronik belge ve arşiv yönetim sistemi projesinin detayları hak hakkında Hizmet Sunumu Genel Müdürü Ramazan Çelikkaya’dan bilgi aldık E-arşiv nedir? Bu proje ile ne değişecek? Elektronik ortama alınan evraklar için hizmet birimlerinden bağımsız modern arşivler oluşturularak güvenilir ortamlarda saklanacaktır. E-arşiv kişisel veya kurumsal ihtiyaçlar nedeniyle belirli süre saklanılması zorunlu bilgi ve belgelerin taranarak elektronik ortama alınması işlemidir. Mevcut durumda hizmet binalarının belirli bölümleri arşiv odaları olarak ayrılmış durumda. Buralarda dosya ve çuval içlerinde saklanan evraklar nem, ısı, rutubet, hırsızlık, deprem, yangın, su - sel basması gibi doğal etkenler sebebiyle zarar görme riski taşıyor. Bu riskleri engellemek amacıyla e-arşiv sistemine alınan evraklar elektronik ortamda saklanabilecektir. Elektronik ortama alınan evraklar için hizmet birimlerinden bağımsız modern arşivler oluşturularak güvenilir ortamlarda saklanacaktır. Sistem, kurumun iş akış sürecinde ne tür değişikler sağlayacaktır? İletişim, kırtasiye, iş gücü, yer ve zamandan tasarruf sağlanacaktır. E-arşiv ile artık ıslak imzalı evraklar üzerinden işlem yapılmayacak. Elektronik ortama alınan evraklar istenildiği zaman yetkilendirilen kişilerce görülebilir ve işlem yapılabilir duruma getirilecektir. Yani arşiv mekanlarından bağımsız ulaşım sağlanarak iletişim, kırtasiye, iş gücü, yer ve zamandan tasarruf sağlanacaktır. E-arşiv ile elektronik ortamda arşivlenmiş her hangi bir belgenin çoğaltılmasına gerek duyulmadan, arşiv odalarına girmeye ve arşiv dolaplarını karıştırmaya gerek kalmadan, kurum içinden ve/veya dışından belirli yetkiler dahilinde mevcut bütün personel faydalanabilecek. Saklanmasında fayda görülmeyen dokümanlar arşivden çıkarılabilecek, farklı formatlardaki sınırsız sayıda yeni belge arşive eklenebilecek, mevcut arşiv dosyaları başka ortamlara komple yedeklenebilecek. Bu sisteme neden ihtiyaç duyulmuştur? Elektronik ortamdaki Kurumsal verilere güvenilmediğinden tüm işlemler dosyalar üzerinde yapılmak yapılmaktadır, bu durum işlem süresini uzatmaktadır. Ayrıca Merkez ve/veya taşra birimleri arasında dosya transferi ve dosya içeriği bilgiler ile ilgili yazışmalar, aktif ve pasif sigortalılar ile işverenlerin dosyalarında evrak akışı gerektiren talepleri, mahkemelik ve teftişlik durumlarında gelen taleplerin karşılanması sırasında birimlerimizde dosya araştırması, bilgi ve belgelerin ulaştırılması iş süreçlerini uzatmaktadır. Arşivlerin mevcut fiziksel durumu imhası olmayan doküman ve belgeleri süresiz saklamaya elverişli olmadığı gibi ciddi yer sıkıntısı da yaşanmaktadır. Felaket (sel, yangın, hırsızlık,…v.b.) durumunda arşivlerin hiçbir şekilde yedeği bulunmamaktadır. Projenin hedeflerinden bahseder misiniz? Büro işlemleri kısalacak, arşiv kiralama giderleri, posta ve sarf malzeme giderlerinde önemli ölçüde azalma olacaktır. Öncelikle amacımız arşivlerde bulunan doküman ve belgelerin elektronik ortamda bir yedeğini oluşturmak olacaktır. Böylece fiziksel arşivdeki doküman ve belge ile işlem yapmak yerine elektronik ortamdaki sayısallaştırılmış hali üzerinden işlemleri yaparak fiziksel evrakın yıpranması engellenerek ömrü uzayacaktır. Dolayısıyla koruma altına alınacaktır. İmha edilmeyen doküman ve belgelere süresiz erişim sağlanacaktır. Büro işlemleri kısalacak, arşiv kiralama giderleri, posta ve sarf malzeme giderlerinde önemli ölçüde azalma olacaktır. Verimlilik, hizmet kalitesi ve bilgi güvenliği unsurlarında da önemli ölçüde artış sağlanacaktır. Evraklara hızlı, kolay ve sürekli erişimi sağlanarak (7 gün, 24 saat), elektronik belge kullanımı ile yazışma süreleri kısalacak. Kurum içi evrak trafiği minimuma inecek, SGK hizmetlerini e-Devlet yapısına uygun hale getirecek, Kurumsal alt yapıyı geliştirecek, İş akışındaki süreçler yeniden düzenlenecektir. Projenin süreçlerini anlatarak yapılan çalışmalar ne aşamada, bilgi verebilir misiniz? DYS için gelen veya taranması gereken evrakın nasıl sınıflandırılacağına, evraklara ilişkin arama kriterlerinin ne olacağına, arşivde bulunan dosya türlerinin nasıl sınıflandırılacağına ilişkin çalışmaları yapıldı. Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri’nden komisyon tarafından belirlenmiş olan sınıflandırma ve arama kriterlerinin yeterli olup olmadığı hakkında bilgi ile belirlenen dosya türlerine ilişkin halihazırda arşivlerdeki toplam dosya sayıları, belge boyutları ve miktarları, belgelerin nitelikleri hakkında bilgi resmi yazı ve e-posta üzerinden yazışmalar talep edildi. Birimler ile e-posta ile yapılan yazışmalar neticesinde Kurumumuz tüm merkez ve taşra teşkilatı arşivlerindeki toplam evrak (reçete, röportaj Evraklara hızlı, kolay ve sürekli erişimi sağlanarak (7 gün, 24 saat), elektronik belge kullanımı ile yazışma süreleri kısalacak Röportaj Mahmut Yıldız Asuman Kaçar Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 22 sağlık karnesi, röntgen filmleri dahil) sayısı yaklaşık 6,5 milyar olarak tespit edildi. Proje kapsamında eğitimler devam etmektedir. Sayısallaştırılan belgelerin hukuki durumu ile ilgili çalışma yapılması gerekiyor mu? Sayısallaştırılarak elektronik ortama aktarılacak belgelerin değişmeden korunması ve Kuruma ait olduklarının hukuksal olarak sağlanması gerekmektedir. Kurumsal elektronik mühür henüz resmi olarak tanımlanmış değil. BTK, bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir. Ancak Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı e-fatura konusundaki yeni düzenlemelerinde Kurumsal Elektronik Mührü (Mali Mühür) uygulamaya koydu. Kurumların sisteme dahil olması için TÜBİTAK tarafından üretilen kurumsal elektronik mühre sahip olmaları gerekiyor. TÜBİTAK’a kurumsal elektronik mühür ve zaman damgası için başvuru yapılmıştır. Evraklar kurumsal elektronik mühür ve zaman damgasıyla birlikte sayısallaştırılması yapılırsa o belgenin orijinal belge olduğunu ve ne zaman sayısallaştırılmasının yapıldığı belgelenmiş olacaktır. Herhangi bir değişiklik yapılması durumunda zaman damgası ve e-mühür bozulacağından sahte evrak olduğu açığa çıkacaktır. Başkanlık makamından yayımlanacak bir genelge ile e-mühür ve zaman damgası bulunan sayısal belgelerin aslı gibi olduğunu ve buna göre işlem yapılması hususunun tüm birimlere bildirilmesi ile yürürlüğü sağlanabilir. Taranan evrakların dosya türleri, nitelikleri, işlem türleri nasıl belli olacak? Sayısallaştırılan evrakların içeriklerini, Kurumsal uygulamalarımız ve birbirleri ile olan ilişkilerini, dosyanın hangi aşamada na- sıl oluştuğunu, içerisinde hangi belgelerin bulunduğunu, saklama sürelerini, daha önce imha işlemine tutulup tutulmadığını, kapanma durumunu, işlem görme sıklığını, erişim kriterlerini, fiziki olarak nerede tutulduğunu ve içerisindeki ortalama evrak sayısını belirlemek üzere servis bazında analiz çalışmaları yapıldı. İş ve işlemlerde neler değişecek? Sigortalı ve hak sahibi evrakları T.C. Kimlik No, Sigorta Sicil No ve Tahsis No altında birleştirilecektir. Kurumsal uygulamalarımız ve dolayısıyla MERNİS kayıtları üzerinden T.C. Kimlik No doğrulaması da yapılacak ve doğrulanamayanlar raporlanacak ve işveren evrakları iş yeri sicil no ve vergi no altında birleştirilecektir. Gizli evraklar sayısallaştırılmayacak, kapalı zarf şek şeklinde sadece zarfı taranacaktır. Ödeme evrakı gibi ıslak imzalı evraklar fiziki ortamda takip edilmeye devam edecektir. Evraklar dosya bazlı indekslenecektir. DYS üzerinden taranarak dosyaya eklenmiş (üzerinde taranmıştır kaşesi olan) evraklar AYS kapsamında tekrar taranmayacaktır. DYS’nin tamamen tüm birimlerimizde kullanılır hale geldiği (1 Nisan 2011 olarak öngörülen) tarih milad kabul edilerek öncesindeki evraklar AYS kapsamında sayısallaştırılacak, DYS dahilinde kullanılacak dolaşım evrakı oluşturulacaktır. Proje ne aşamada? Son durum hakkında bilgi verir misiniz? Proje, yatırım programında yer almıştır. Tüm merkez ve taşra teşkilatına yazı yazılarak DYS kapsamında kullanılmak üzere e-imza temini için çalışma başlatmaları istendi. Ankara ilinde bulunan birimlerin DYS kurulumu yapıldı. DYS, 1 Nisan itibari ile tüm merkez ve taşra birimlerimizde kullanılması için yaygınlaştırma çalışmalarımız hızla devam ediyor. Türkiye Arnavutluk Sosyal Güvenlik Anlaşması Görüşmeleri Türkiye ile Arnavutluk arasında yürütülmekte olan Türkiye-Arnavutluk Sosyal Güvenlik Anlaşması görüşmeleri 22-23 Şubat 2011 tarihleri arasında Sosyal Güvenlik Kurumu toplantı salonunda yapıldı. Toplantıda Strateji Geliştirme Başkanlığı AB ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı ve Heyet Başkanı Ömer Faruk Furat, Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Astrit Hado ve beraberindeki heyete, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sosyal Güvenlik Reformunu anlatan bir sunum yaptı. Furat, 16 Mayıs 2006’da kabul edilen 5502 sayılı Kanun ile SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının tek çatıda birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumunun oluşturulduğunu hatırlattı. Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için gerekli çabanın gösterileceğine işaret eden Furat, iki ülke mevzuatında yapılan değişikliklerin sözleşmeye yansıtılması gerektiğini vurguladı. Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Astrit Hado ise konuşmasında Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumunun yapısını anlattı. Hado, kademeli emeklilik işlemlerini 2002 yılında gerçekleştirdiklerini ifade ederek, emeklilik yaşının erkeklerde 65, bayanlarda 60 olduğunu söyledi. Astrit Hado, kendi ülkelerinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ayrılan bütçenin bizim ülkemize göre düşük olduğunu fakat kendi ülkeleri için yüksek sayılabileceğini de belirtti. Görüşmelerde her iki ülke mevzuatları hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca iki ülkenin Sosyal Güvenlik Kurumlarında yapılan kurumsal değişiklikler tanıtılarak, Türkiye - Arnavutluk Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması sırasında ihtiyaç duyulan her türlü bilgi ve belge alışverişinin yazışma yerine bilgisayar ortamında yapılması hususu dile getirilerek, gerekli tek- nik araştırmaların yapılabilmesi için konunun bir sonraki toplantıda ele alınması kararlaştırıldı. Ayrıca Sözleşmenin uygulamasında karşılaşılan sorunların bildirileceği ve talep edilen bilgi ve belgelerin gönderilmesini koordine etmek üzere birer irtibat temsilcisi belirlenmesi benimsendi. Bir sonraki toplantının da 2011 yılı Ekim ayında Tiran’da gerçekleştirilmesine karar verildi. Toplantıya Arnavutluk Heyetinden Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Heyet Başkanı Astrit Hado, Sosyal Sigorta Kurumu Primler Müdürü Naim Balluku ve Sosyal Sigorta Kurumu Anlaşmalar ve Sözleşmeler Bölümü Uzmanı Betrice Mersini, Türkiye adına ise Strateji Geliştirme Başkanlığı AB ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkan V. Ömer Faruk Furat, Şube Müdürleri Sami Aydın, Zalif Mert ve görevli personel katıldı. haber Türkiye-Arnavutluk Sosyal Güvenlik Anlaşması görüşmeleri 22-23 Şubat 2011 tarihleri arasında yapıldı haber Kayıt dışı istihdam, ülkemizin ekonomik ve sosyal sorunlarının başında gelmektedir. 2010 yılını “Kayıt Dışı İstihdam ile Mücadele Yılı” ilan eden hükümet, konuya taraf kamu kurum ve kuruluşlarını organize ederken, sivil toplum kuruluşlarını da mücadeleye aktif katılmaya ve katkı sağlamaya çağırmıştır. Kayıt dışı istihdamdan en fazla etkilenen kuruluşların başında gelen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’da bu çerçevede bir dizi önlem almış, yeni projeler hazırlamıştır. Bu projelerden birisi olan “Yenilikçi Önlemler ile Kayıtlı İstihdamın Teşvik Edilmesi Operasyonu” Kurumumuz Strateji Geliştirme Başkanlığı ile Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca yürürlüğe konmuştur. Proje kapsamında teknik destek, mal alımı ve hibe bileşenleri bulunmaktadır. Proje Ankara’nın doğusu denebilecek 43 ilde uygulanmaktadır. 28 Eylül 2010 tarihinde başlayan ve süresi 21 ay olarak belirlenen projenin bütçesi 15 milyon Euro olarak belirlendi. Bütçenin 2 milyon 400 bin Euroluk bölümü teknik destek bileşeni, 11 milyon 850 bin Euroluk bölümü hibe, 750 bin Euroluk bölümü mal alımından oluşmaktadır. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 24 Kayıtlı İstihdamın Teşviki İçin Teknik Destek Projesi KİTUP Avrupa Birliği tarafından desteklenen projenin teknik destek ayağını oluşturan Kayıtlı İstihdamın Teşviki ve Teknik Destek Projesi (KİTUP)’nin açılış konferansı, 26 Ocak 2011 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ve SGK Başkanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer M. Emin Zararsız’ın da katılımıyla Ankara Bilkent Hotel’de yapıldı. Projenin “Liderler için Farkındalık Artırma ması gerektiği kanaatindeyim. Bütün hukuki Semineri” ise 1 Şubat’ta 81 İl Müdürünün ka- düzenlemelere ve denetim baskısına rağmen sorunu çözme konusunda ilerleme kaydedetılımı ile Kızılcahamam’da gerçekleşti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer memişseniz başka ve yeni çözüm yolları araDinçer toplantıda yaptığı konuşmasında ka- mak zorundasınız.” açıklamasında bulundu. yıt dışılığın tahmin edilenden daha karmaşık Dinçer, Türkiye’de çalışan uluslararası firmabir alan olduğuna dikkati çekerek, kayıt dışı- ların kayıtlı olduğuna dikkati çekerek, “Biz lığın toplumda eşitsizliklere ve sosyal sorun- devlet olarak bütün düzenlemelere rağmen lara neden olduğunu bu nedenle çözülmesi başaramıyorsak, bu sorunun cevabı mutlaka gereken en önemli sorunların başında geldi- araştırılmalı ve ortaya konmalıdır. Biz kayıtğini söyledi. Kayıt dışılığın çözümü için daha lı çalışmanın faydasını öğretmek yerine kayıt fazla zaman ayrılması gerektiğine inandığını dışılığa zorlayıcı hükümlerini öğretiyoruz. belirten Dinçer, “Gelişmiş ekonomilerde ka- Kamu idaresinin vatandaşa yönelik hizmet yıt dışılık daha azdır. Ekonomi yerel ise kayıt anlayışı ile yakından alakalı olduğunu ve bidışılık daha fazladır. Kayıt dışılık rekabet gü- zim yaklaşım tarzımızın zihni açıdan sakatlıcünü, işçi haklarının ve güvencelerinin yerine ğını ifade ettiğini belirtmek isterim.” dedi. Kayıt dışı çalışan kişilerin kısa vadeli faygelmesini engelliyor, ürün ve hizmet kalitesidayı düşünerek, aslında uzun vadede kendisini bozan sonuçlar ortaya çıkarıyor.” dedi. ne ve ülkesine verdiği zararı fark edemediğini söyleyen Bakan Dinçer “İşçilerin eğitimleri, Kayıt Dışılık Konusunda Yeni Bir ufukları, vizyonları yetersiz olabilir. Onlara Yaklaşıma İhtiyacımız Var Bugüne kadar kayıt dışılıkla ilgili çok sa- kayıtlı çalışmazlarsa Genel Sağlık Sigortayıda mücadele yönteminin denendiğini belir- sı haklarından yoksun olacaklarını, emekli ten Bakan Dinçer, ülkemizde de bu sorunları olamayacaklarını, kıdem tazminatı ile ilgili çözebilecek mekanizmaların oluşturulduğu- sorunların çıkabileceğini, iş kazasına veya nu ve alternatif çözüm arayışlarının devam meslek hastalığına yakalanırlarsa kendi soettiğini anlattı. Sorunla ilgili yeni bir yaklaşı- runları ile baş başa kalacaklarını ifade etmek ma ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Dinçer zorundayız. Bugün umut bekleyen Slikozis “Bu yeni yaklaşımın sert yasal uygulamalar hastalarının sorunu vaktiyle kayıtsız çalışmış yerine ekonomiyi kayıt altına alan, kayıtlı olmalarıdır. Bizim bunu topluma iyi anlatmaçalışmayı teşvik eden bir anlayış üzerine ol- mız gerekiyor.” dedi. Projenin, Kayıt Dışı İstihdam Sorununun Çözümünde Tetikleyici Bir Rol Oynamasını Bekliyoruz Kayıtlı İstihdamın Teşviki İçin Teknik Destek Projesi (KİTUP) Açılış Konferansı’nda konuşan SGK Başkanı M. Emin Zararsız da, sosyal güvenliğin, Anayasamız ve kanunlarla belirlenmiş vazgeçilmez bir insan hakkı olduğuna dikkati çekerek, “Sosyal devlet olmanın gereği olarak Kurumumuz; vatandaşlarımızın doğumundan ölümüne kadar, hatta ölümünden sonra da hak sahiplerine sosyal güvenlik hizmetlerini vermeye devam etmektedir.” dedi. Kayıt Dışı İstihdam Ciddi Bir Azalma Eğilimine Girmiştir SGK tarafından yürütülen tüm çalışmaların temel hedefini “Tamamen Kurumumuzun gelirleriyle vatandaşa kaliteli sosyal güvenlik hizmeti sunmak ve toplumun güvenini kazanmak” olarak ifade eden Zararsız, bu hedeflere ulaşabilmek için sosyal güvenlik sisteminde gelir ve gider arasındaki farkın azaltılmasının Kurumumuzun birinci stratejik amacı olarak belirlendiğini söyledi. SGK Başkanı, bu amaç doğrultusunda da kayıt dışı istihdamı azaltmanın öncelikli bir alan olarak benimsendiğine vurgu yaparak, “Günümüz ekonomik sistemlerinin önemli sorunlarından birisi olan kayıt dışı istihdam, çalışanların hiç bildirilmediği veya gerçek ücretlerinin ve çalışma sürelerinin eksik bildirildiği durumları ifade etmektedir. Kurumumuza hiç bildirilmeyen kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki oranı TÜİK 2010 Ekim ayı verilerine göre % 43.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran halen oldukça yüksek olmakla birlikte, 2001 yılında kayıt dışı istihdam oranının % haber SGK Başkanı M. Emin Zararsız 52,8’in üzerinde olduğu dikkate alındığında kayıt dışı istihdam ciddi bir azalma eğilimine girmiştir. Ülkemizi de çok yakından etkileyen küresel ekonomik kriz sürecinde bile kayıt dışılık oranlarında önemli bir artış yaşanmamıştır. Bu durum da, alınan tedbirlerin ve yapılan çalışmaların etkili olduğunun bir göstergesidir.” açıklamasında bulundu. Kayıt Dışı İstihdam Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Alanı Oluşturuyor Kayıt dışı istihdamın SGK açısından en güçlü etkisinin aktüeryal denge üzerinde yoğunlaştığını belirten Zararsız, kayıt dışı nedeniyle Kurumun her yıl 24 milyar lira mali kaybı olduğuna işaret etti. Zararsız, kayıt dışının diğer zararlarını da şu şekilde sıraladı: Sosyal korumanın hedeflenmesi ve yönetilmesindeki güçlükler, gelir dağılımının bozulması, standart dışı ve kalitesiz mal ve hizmet üretimi, vergi yükünün kayıtlı işletmeler ve çalışanlar üzerinde toplanması, ücret düzeyinin düşmesi (asgari ücretin altında ücretle çalışma), her türlü sosyal güvence ve korumadan mahrum kalma, tehlikeli şartlarda çalışma, sosyal güvenlik kapsamının daralması ve sigorta prim gelirlerinin düşmesi, sendikal haklardan yok- SGK Başkanı Zararsız, yürütülen tüm çalışmalarımızın hedefi tamamen Kurumumuzun gelirleriyle vatandaşa kaliteli sosyal güvenlik hizmeti sunmak ve toplumun güvenini kazanmaktır haber Ömer Faruk Furat AB ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı Hibe bileşeni kapsamındaki başvurular içerisinde; yerel çözümler üretmeye dönük saha araştırmaları, sosyal diyaloğun kuvvetlendirilmesi yoluyla kayıt dışı istihdam ile mücadele, kayıtlı istihdamı destekleyecek mesleki eğitim faaliyetleri, sosyal güvenlik kültürü oluşturmaya ve kayıtlı istihdam alanında bilinç artırmaya yönelik etkinlikler desteklenmektedir Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 26 sun olma, çocuk işçiliğinin yaygınlaşması, kadınların, çocukların, engellilerin zor şartlarda, istismara açık olarak istihdam edilmeleri, devlete olan güven kaybının artması. 2010 Yılında 16.386 İşyeri ve 358.540 Çalışan Kayıt Altına Alındı Sosyal Güvenlik Kurumunun kayıt dışı istihdam ile mücadele alanında son yıllarda önemli bir ilerleme kaydettiğine dikkati çeken M. Emin Zararsız, “2010 yılında 16.386 işyeri ve 358.540 çalışan kayıt altına alınmıştır. Bu rakamın da katkısıyla 2009 Kasım ile 2010 Kasım arasında sigortalı sayısında bir milyon kişiye yaklaşan düzeyde bir artış sağlanmıştır. Aynı dönemde bir hizmet akdine bağlı olarak çalışan kişilerin sayısı yüzde 9’un üzerinde, iş yeri sayısı ise yüzde 8 oranında artmıştır. Ülkemizde kayıt dışı olarak çalışan kişilerin kayıt altına alınmasında, sadece Sosyal Güvenlik Kurumunca alınacak tedbirler ve Kurumumuz denetim elemanlarınca yapılacak incelemeler elbette ki yeterli olmayacaktır. Bu konuda Devletin tüm birimlerine ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düşmektedir ve bu anlamda etkili bir işbirliğinin sağlanmasının gerekliliği ortadadır.” dedi. SGK Başkanı M. Emin Zararsız, projenin, kayıt dışı istihdam sorununun çözümünde tetikleyici bir rol oynamasını beklediklerini ifade ederek “Umarım proje belirlemiş olduğumuz hedeflere ulaşarak Kurumumuzun ve ülkemizin kayıt dışı istihdamla mücadelesine azami katkı sağlar.” temennisinde bulundu. Yapılan Mücadeleyle Yüz Binlerce Kayıt Dışı Çalışan Kayıt Altına Alındı Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Tibor Varadi de konuşmasında, Türkiye’nin sosyal alanda yapacağı iyileştirmeler için alacağı tedbirlerin ancak kayıt dışılığın kayıt altına alınmasıyla mümkün olacağını, bu çalışmaların İş Yasası’yla koruma altına alınmadıkça hiçbir anlamı olmayacağını kaydetti. Hükümetin Eylem Planı sayesinde bu mücadelenin etkinleştiğini anlatan Varadi, “Buna karşılık hala milyonlarca kişi kayıtsız çalışıyor. Problem devam ediyor. Kayıt dışıyla mücadelede tüm paydaşlar birlikte mücadele etmelidir. Sendikalar ve işverenler arasında işleyen bir sosyal diyalog sürecinin mutlaka olması gerekir.” dedi. Tibor Varadi, Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin 2007-2013 yılları arasında kayıt dışılıkla mücadele alanında yürü- teceği çalışmalar için 485 milyon Euro ayırdığına dikkati çekti. KİTUP İl Müdürlerine Tanıtıldı Avrupa Birliği tarafından desteklenen Kayıtlı İstihdamın Teşviki ve Teknik Destek Projesi (KİTUP)’nin “Liderler İçin Farkındalık Artırma Semineri” 1 Şubat’ta Kurum üst düzey yöneticileri ve 81 İl Müdürü’nün katılımıyla Kızılcahamam’da gerçekleşti. Furat: 41 Projeye 100.000-350.000 Euro Arasında Değişen Miktarlarda Hibe Sağlandı Seminerin açılışında konuşan Avrupa Birliği ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı Ömer Faruk Furat, teknik destek bileşeni kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetlerin: Eğitim Faaliyetleri, Tematik Çalışma Gruplarının Kurulması ve Strateji Belgesinin Hazırlanması, Alan Çalışması, Ortak Veri Tabanının Kurulması ve Farkındalık Artırma Faaliyetleri olduğunu söyledi. Furat, hibe bileşeni kapsamındaki faaliyetlerin de; STK, belediye, kalkınma ajansları, sanayi ve ticaret odaları, esnaf ve sanatkâr odaları gibi yerel kuruluşların hazırlamış olduğu 41 proje olduğunu, bu projelere 100.000-350.000 Euro arasında değişen miktarlarda hibe sağlandığını açıkladı. Hibe bileşeni kapsamındaki başvurular içerisinde; yerel çözümler üretmeye dönük saha araştırmaları, sosyal diyalogun kuvvetlendirilmesi yoluyla kayıt dışı istihdam ile mücadele, kayıtlı istihdamı destekleyecek mesleki eğitim faaliyetleri, sosyal güvenlik kültürü oluşturmaya ve kayıtlı istihdam alanında bilinç artırmaya yönelik etkinliklerin ma ve bilgilendirme konferanslarının düzenlenmesi, kayıtlı istihdam konusu hakkında temel bilgileri içeren broşürlerin basılması ve sosyal taraflarca gerçekleştirilecek faaliyetlere ilişkin bilgilendirme broşürlerinin dağıtımının da yapılacağını belirtti. desteklendiğini belirten Furat, mal alımı bileşeni kapsamında; Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde kurulacak ortak veritabanı için gerekli ekipmanların temini, Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri bünyesinde çalışan KADİM Servislerine ve Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına ekipman temini, alınacak serverlar ile Kurumumuzun yürüttüğü denetim faaliyetlerinin, hem Kurumumuz veri tabanından çekilen bilgiler hem de diğer ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan bilgilerin kullanılması suretiyle risk analizlerine dayanan bir yapıya dönüştürülmesi, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine alınacak ekipman ile sosyal taraflara ve vatandaşlara dönük yürütülen rehberlik hizmetlerinin daha etkin sunulması imkanının sağlanacağını açıkladı. Konuşmasında eğitim faaliyetlerine de değinen Furat, bu konuda şunları söyledi; “Operasyon kapsamında 6 başlık altında eğitim verilmesi öngörülmektedir: 1. Liderlik Bilinçlendirme Eğitimi, 2. Müfettişlerin Eğitimi, 3. Merkez ve Taşra Personeline İstatistik Eğitimi, 4. Bölgesel Eğitim Programları, 5. Yerel / Bölgesel Eğitim Programları, 6. Müfettiş Yardımcılarının Eğitimi, planlanmıştır. Eğitimlerde toplam 1510 kişiye 189 gün eğitim verilecektir.” Furat proje kapsamında, kurumlar arası kullanım için ortak veri tabanının geliştirilmesi ve işletilmesi, SGK ve diğer ilgili kurumlar bünyesinde çalışan müfettişler/denetim elemanları tarafından kullanılabilecek ortak bir veri tabanının kurulması, en az 100 katılımcı ile 8 adet büyüme merkezinde “Kayıtlı İstihdam” içeriği ve uygulamaları ile ilgili olarak sosyal alanda AB müktesebatının yanı sıra ilgili yasal düzenlemeleri de içeren farkındalık artır- Açıkgöz: Kurumumuz Bu Proje ile İlk Defa Sivil Toplum Kuruluşlarına Hibe Desteğinde Bulunuyor Sosyal Güvenlik Kurumu Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet Açıkgöz seminerdeki konuşmasında ağırlıklı olarak projenin çıktılarından ulusal strateji planının önemine değinirken projenin başarısı için İl Müdürlerinden destek istedi. Açıkgöz şunları söyledi. “Bu proje, sorunun çözümüne katkı sağlamak amacıyla geliştirildi. Kurumumuz bu proje ile ilk defa sivil toplum kuruluşlarına hibe desteğinde bulunuyor. Bu projenin somut çıktıları olacak. Rehberlik ve Teftiş Başkanlığında kullanılmak üzere veri tabanı oluşturulacak. Veri tabanından elde edilecek somut çıktılarla müfettişlerimiz daha yerinde denetimler yapabilecek. Aynı zamanda ulusal bir stratejik belge oluşturulacak. Bu soruna uzun vadeli çözüm getirebilmemizin temel faaliyetlerinden biri bu belge olacak.” Açıkgöz diğer kurumlarla üçer yıllık ortak eylem planı yaptıklarını ve bunu uygulamaya başladıklarını anlattığı konuşmasında kayıt dışı istihdamla ilgili en önemli kurumun SGK olduğunu vurguladı. Açıkgöz “Kayıt dışı bizim doğrudan görev alanımıza giren bir konudur. Ulusal strateji planı bu projenin çok önemli bir çıktısı olacaktır.” dedi. Acar: Sizler Tarihe Geçtiniz. On Yıl Sonra Herkes Sizi Anacak, Unutulmayacaksınız. Seminerde konuşan SGK Başkan Yardımcısı Fatih Acar konuşmasının önemli bir bölümünü liderlik konusuna ayırdı. Acar, İl Müdürlerine “Bu bir emanettir. Layıkıyla yerine getirmemiz gerekir.” diye seslendi. Acar, liderlerin başarılı olması için yapması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “1-Devlet idaresinde çalışanlar halkın hizmetinde olduklarını unutmalılar. Size nasıl muamele edilmesini istiyorsanız siz de öyle muamele ediniz. Size nasıl yardımcı olabilirim? demesini bilmelisiniz. 2- Başarı “ben”li bir şey değil “biz”li bir şeydir. Başarı ortak aklın ürünüdür. 3-Başaracağımıza inanmalıyız. Bir şeye başlarken inanıyorsanız, bir adım öndesiniz demektir. haber Ahmet Açıkgöz Strateji Geliştirme Başkanı Fatih Acar SGK Başkan Yardımcısı haber Sürdürülebilir Yaşam Güvencesi için Kayıtlı İstihdamı Teşvike 4-Dört altın kuralı uygulayınız. Takip, kontrol, koordinasyon ve motivasyon. Bunları uygulamadan hiçbir şey olmaz. Empati yapınız, bu kültürü geliştiriniz. 5-Stratejik plan. Kısa, orta ve uzun vadede neler yapacaksınız? Nereye gideceğiz? Bilmiyorsanız yaptığınızın önemi yoktur. 6-Zaman ve toplantı yönetimi. Toplantılarınızı zamanında bitiriniz. Bu toplantıların sonunda ne ürettiniz, elde ne var? Sorularına tatminkâr cevaplar bulmalıyız. 7-Hareket. Sık sık çevrenizi ziyaret ediniz, görüşünüz. 8-İletişim. Yönetimin yüzde sekseni iletişim yüzde yirmisi tekniktir. Eğer iletişiminiz sağlıklı değilse başarılı olamazsa- Var mısınız? nız. Bütün bunları kapsayan bir husus vardır. Samimiyet. Samimiyet olmadan başarının gelmesi mümkün değildir. Hizmet samimi duygularla gerçekleşir.” Pierre Guillaume d’Herbais KİTUP Takım Lideri Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 28 d’Herbais: SGK’nın Kurulması Çok Büyük Bir Başarı KİTUP Takım Lideri Pierre-Guillaume d’Herbais, Kayıtlı İstihdamın Teşviki Teknik Destek Projesi kapsamında yapılan Liderlik Arttırma Eğitimi Semineri’nde kayıt dışı istihdamın karanlık yüzünü anlattı. d’Herbais konuşmasında, kayıt dışının işçi açısından sonuçlarını şu şekilde açıkladı: İş Mevzuatı ve Yönetmeliği’nce korunmaması, İş Kazası ve Meslek Hastalıkları için sigorta teminatının bulunmaması, geçici iş göremezlik, engellilik durumlarında sigorta teminatının bulunmaması, emeklilik haklarının kayıt altına alınmaması. d’Herbais kayıt dışı istihdamın işveren açısından sonuçlarını konusunda şunları söyledi: Maliyet düşürme, kar arttırma, rekabet avantajı, sınırlı risk, toplumsal risk, cezai risk, insan kaynağı(İK) sağlamada esneklik, azami kâr üzerinde kurumsal vergi ya da gelir vergisinin olmaması. d’Herbais kayıt dışının ahlaki yönleri konusunda şu çarpıcı tespitleri dile getirdi: Nüfusun en savunmasız grupları üzerinde bir soygunculuktur. Çalışan tarafından kabul edilmesi cezayı ağırlaştırıcı bir durumdur. Değerlerde sahtekârlıktır. Sigorta primlerinde sahtekârlıktır. Emeklilik kesintileri, ücretlerin ayrılmış bir kısmının çalınmasıdır. d’Herbais, işçi sendikalarının bu konudaki sorumluluklarının genel anlamıyla, işçilerin haklarını korumak, birey olarak işçilerin çıkarlarını savunmak, işçi kayıt defterlerinin denetlenmesi hakları, işçi sendikalarının konuyla ilgili sessizliği olarak ortaya çıktığını anlattı. d’Herbais, işverenlerin sorumlulukları için ise şunları söyledi Genel anlamıyla İş Kanunu’nun g özlenmesinde kolektif sorumluluk, etik işveren davranışının teşvik edilmesi, işçi kayıt defterlerinin gözetilmesi hakları. d’Herbais bunu kabul edilebilir bir kültür olarak kabul onaylanmaması, gelecek nesiller için, Türkiye’nin AB’ye katılımı ve geleceği için bir sorumluluk olduğunu vurgulayarak “Sisteme bir son verilsin.” çağrısında bulundu. Ömeroğlu: Sürdürülebilir Yaşam Güvencesi için Kayıtlı İstihdamı Teşvike Var mısınız? Projenin halkla ilişkiler uzmanı Alper Ömeroğlu’da sunumunda projenin sloganının “Sürdürülebilir Yaşam Güvencesi için Kayıtlı İstihdamı Teşvike Var mısınız?” olarak belirlendiğini söyleyerek “var mısınız?” kavramının tarafları katılıma teşvik eden, işbirliğine ortak eden bir ifade olduğunu anlattı. Hedef kitle üzerinde yapılan araştırmalarda elde ettikleri sonuçları katılımcılarla paylaşan Ömeroğlu, ortak durumun taraflarda isteksizlik ve farkındalığın düşük olduğu sonucunu ortaya çıkardığını söyledi. Sosyal Güvenlik Kurumunun Kapasitesinin Güçlendirilmesi Toplantısı Sosyal Güvenlik Kurumunun kapasitesinin güçlendirilmesi için Teknik Yardım Projesi ikinci değerlendirme toplantısı 13 Ocak 2011 tarihinde yapıldı. Avrupa Birliği ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı V. Ömer Faruk Furat, toplantıda yaptığı konuşmada bir önceki yönlendirme komitesi toplantısı çerçevesinde bugüne kadar gerçekleştirilen faaliyetler ve bundan sonra yapılacak olan çalışmalar ile bugüne kadar yapılan raporlama çalışmalarının geldiği aşama hakkında bilgi verdi. Toplantıda yönlendirme komitesi tanıtıldı ve görevleri hakkında bilgi verildi. Ömer Faruk Furat; proje kapsamında yürütülen çalışmalarla sosyal taraflar, akademik kurumlar, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi Avrupa Birliği sosyal müktese- batının etkilediği ilgili kilit paydaşlar arasında farkındalığın artırılmasının hedeflendiğini belirterek, burada yapılacak olan çalışmalar ve raporlamaların Avrupa Birliği üyelik sürecinde yol haritası olacağını ifade etti. Toplantıya Proje Ekibi Takım Lideri Gerard Fitzpatrick, Eğitim Koordinatörü Kilit Uzmanı Harald Hauben ve projeyle ilgili diğer personel katıldı. Farkındalık Arttırma Konferansının İkincisi Adana’da Gerçekleştirildi Konferansın açılışında konuşan Strateji Geliştirme Başkanı ve proje kıdemli program görevlisi olan Ahmet Açıkgöz projenin temel amacının, sosyal güvenlik sistemlerinin eşgüdümü konusunda topluluk mevzuatına göre yetkili kurum olarak tespit edilen Sosyal Güvenlik Kurumunun, AB’nin sosyal güvenlik sistemleri ve politikaları ile uyumlu politikalar üretebilmesi ve yürütebilmesi için idari kapasitesinin arttırılması olduğunu söyledi. Açıkgöz, “Kurumumuz, uygulamakta olduğu mevzuatını, AB müktesebatına uyumlaştırmakla yükümlüdür. Bu bağlamda söz konusu uyumlaştırma çalışmalarını yürütmek amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumunun Kapasitesinin Arttırılması Projesi uygulanmaya konmuş ve idari kapasitenin arttırılması çalışmaları yapılmaktadır.” dedi. Toplam maliyeti 1.110.000 Euro olan projenin, mal alımı ve teknik yardım olmak haber üzere temel iki ana bileşeni bulunmaktadır. Açıkgöz, proje ile ilgili, sosyal müktesebat eğitimi, yöneticilere yönelik eğitimler, stratejik uygulama grubu, genel bilgi grubu, proje döngüsü yönetimi eğitimi, eğiticilerin eğitimi başlıkları altında olmak üzere eğitimlerin birçoğunun tamamlandığını yine proje ile ilgili olarak çalıştay ve konferanslar düzenlendiğini ifade etti. Strateji Geliştirme Başkanlığı koordinasyonunda yapılan Sosyal Güvenlik Kurumunun Kapasitesinin Arttırılması Projesi kapsamında düzenlenen Farkındalık Arttırma Konferansının ikincisi 11 Şubat 2011 Cuma günü Adana Seyhan Otel’de gerçekleştirildi. haber “Mesleki Emeklilik Çalıştayı” Yapıldı Ahmet Açıkgöz Strateji Geliştirme Başkanı Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 30 Strateji Geliştirme Başkanlığınca düzenlenen “Mesleki Emeklilik Çalıştayı” 27 Ocak 2011 tarihinde Ankara Limak Ambassador Otel’de yapıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet Açıkgöz, “SGK’nın Kapasitesinin Arttırılması Projesi” çalışmalarının 2010 yılı Ocak ayında başladığını belirterek, AB ile yürütülen proje kapsamındaki faaliyetlerden birinin de farkındalık arttırmak üzere düzenlenen Mesleki Eğitim Çalıştayı olduğunu ifade etti. Açıkgöz, eğitim çalışmalarının proje içerisinde çok önemli bir yer tuttuğunu söyledi. Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet Açıkgöz: Tamamlayıcı Emeklilik Sistemleri Ülkemizin Geleceğinde Mutlaka Olması Gereken Bir Uygulama Strateji Geliştirme Başkanı, kriz zamanlarında insanların gelir düzeylerinde düşüş görüldüğüne dikkati çekerek, bu düşüşün ikinci bir geliri ya da aylığı önemli hale getirdiğini kaydetti. Ahmet Açıkgöz: “Günümüzde kamuoyu tarafından emekli aylıklarının düşük olduğu sürekli olarak ifade ediliyor. Bu ortamda ikinci bir gelir çok önemlidir. Tam da bu noktada tamamlayıcı emeklilik sistemleri devreye girmektedir. OYAK sisteminde bu uygulama vardır. Kişiler buradan maaş ya da toplu ödeme almaktadır. Bu uygulamanın yaygınlaşması ve diğer meslek grupları için de uygulanması gerekiyor. Tamamlayıcı emeklilik sistemleri ülkemizin geleceğinde mutlaka olması gereken bir uygulama.” dedi. Açıkgöz, düzenlenen konferansın tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin yaygınlaştırılması için yapıldığına dikkati çekerek, İngiltere ve Hollanda’nın bu alanlarda öncü ülkeler olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Josef Van Langendonck: Hollanda’da Nüfusun % 76,4’ü Mesleki Emeklilik Sistemine Dahil Belçika Leuven Üniversitesinden Prof. Dr. Josef Van Langendonck, “Avrupa Birliğinde Mesleki Emeklilik” başlıklı konuşmasına tüm emeklilik sistemleri içinde mesleki emekliliğin yerini anlatarak başladı. En gelişmiş ülkelerde bile mesleki emekliliğin küçük bir alana sahip olduğuna işaret eden Josef Van Langendonck, bunun istisnası olan bazı ülkelerden örnekler verdi; Hollanda’da nüfusun % 76,4’ünün, İngiltere’de 66,3’ünün, ABD’de de ise 47, 5’inin mesleki emeklilik sistemine dahil olduğunu vurguladı. Langendonck:Emeklilik Yaşı Bütün Dünyada Yükseliyor Langendonck, zorunlu emeklilik programlarında asgari aylık ödeme miktarının İspanya’da 587 Euro, Yunanistan’da 495 Euro, Polonya’da 165 Euro ve Macaristan’da ise 102 Euro olduğunu belirtti. Langendonck, Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki yasal emeklilik yaşı konusunda da şunları söyledi: “Almanya ve Hollanda yasal emeklilik yaşını 65’ten 67’ye çıkartıyor. Macaristan’da da emeklilik yaşı 60’tan 65’e çıkartılıyor. Yunanistan’da ve İspanya’da 65 yaş, İsveç’te 61 yaştan itibaren esnek emeklilik yaşı uygulaması mevcut.” Langendonck, konuşmasının devamında asgari emeklilik, zorunlu emeklilik sistemi, ulusal emeklilik veya vatandaş emekliliği, gelir testi ve dengeli asgari emeklilik konularında bilgi verdi ve Almanya, Fransa ve İsveç’te uygulanan zorunlu emeklilik sistemlerini örnek modeller olarak anlattı. Yard. Doç. Dr. Şenay Gökbayrak: Türkiye’de Genel Nitelikli Tamamlayıcı Programlar Yok Çalıştayın öğleden sonraki bölümünün ilk konuşmacısı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Şenay Gökbayrak oldu. Şenay Gökbayrak sunumunda “Türkiye için Mesleki Emeklilik” alanına dair açıklamalarıyla sistemin Türkiye’de uygulanabilirliği konusunu ele aldı. Şenay Gökbayrak, “Mesleki emeklilik programları da dahil olmak üzere özel emeklilik programları refah devletinin krizi sonrasında yeniden yapılanma sürecinde ortaya çıkan kamu piyasa ortaklığının ürünüdür. Farklı ülke deneyimlerine bakıldığında ülkelerin refah rejimlerinin, endüstri ilişkileri sisteminin, işgücü piyasaları ve istihdam biçimlerinin, işletme yapısının ve gelir dağılımının mesleki emeklilik programlarının kapsam ve işleyişinde temel belirleyiciler olduğu görülmektedir. Türkiye’de ise OYAK, Amele Birliği ve bazı banka ve sigorta şirketlerinin oluşturdukları sandıklar mesleki emeklilik programları olarak değerlendirilmektedir. Ancak genel nitelikli tamamlayıcı programlar bulunmamaktadır.” dedi. Gökbayrak: İşgücü Piyasasına İlişkin Sorunlar Çözülmeden Mesleki haber Emeklilik Programlarının Uygulama Olasılığı Zayıf Kalmaktadır Şenay Gökbayrak, konuşmasının sonunda, finansman sorununa neden olan işgücü piyasasına ilişkin sorunların çözülmeden mesleki emeklilik programlarının uygulama olasılığının zayıf olduğunu belirterek, emeklilik reformlarının mutlaka uygun işgücü piyasası politikaları ile birlikte gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Ülkemizde SGK çatısı altında birleştirilen kapsamlı ve zorunlu kamusal emeklilik kurumlarına ilave olarak sosyal güvenlik yardımları sağlayan Ordu Yardımlaşma Kurumu, Amele Birliği, İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı gibi yapıların mevcut olduğunu hatırlatan Yıldız, ayrıca ülkemizin önde gelen holdinglerinden bazılarının da tamamlayıcı mesleki emeklilik planlarını yürürlüğe koyduğunu söyledi. Avukat Ulaş Yıldız: Ülkemizdeki Mevcut Yasal ve Kurumsal Altyapı, Mesleki Emeklilik Sistemlerinin Kuruluşu ve İşletilmesini Zorlaştırmaktadır Çalıştayın son konuşmacısı Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonundan Avukat Ulaş Yıldız, genel olarak mesleki emeklilik sistemlerini, emeklilik döneminde bir kazanç elde edilmesine yönelik, meslek veya çalışma ilişkisi ile bağlantılı, işveren tarafından kurulan veya desteklenen, tamamlayıcı emeklilik sistemleri olarak tanımlayarak, mesleki emeklilik sistemlerinin, bir ya da bir grup işveren tarafından anlaşma ile bir toplu iş sözleşmesi kapsamında oluşturulabileceğini belirtti. Yıldız, mesleki emeklilik planlarının, emeklilik döneminde, parasal olarak yıllık veya aylık bağlanması ya da toplu ödemede bulunulması, maluliyet ve ölüm hallerinde çalışana veya desteğine muhtaç kişilere gelir bağlanması, sağlık sigortası sağlanması, diğer maddi menfaatler (avantajlı ihtiyaç kredisi vb.) verilmesi unsurlarını içerebileceğini bildirdi. Bazı AB ülkelerindeki Mesleki Emeklilik Sistemlerine de değinen Yıldız, Belçika, Danimarka ve Almanya’da ki uygulamaları detaylandırarak anlattı. Ulaş: Mesleki Emeklilik Planlarının Uygulanabilmesi için Birçok Alanda Köklü Reformlar Gerçekleştirilmesi Gerekiyor Ulaş Yıldız, konuşmasının son bölümünde, “Ülkemizdeki mevcut yasal ve kurumsal altyapı, mesleki emeklilik sistemlerinin kuruluşu ve işletilmesini zorlaştırmaktadır. Mesleki emeklilik planlarının, gönüllülük esasına dayalı olmak şartıyla, geliştirilmesi için vergi, finans, endüstriyel ilişkiler, sosyal güvenlik, sigortacılık, kamu yönetimi gibi birçok alanda köklü reformlar gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Özellikle bugüne kadar fonlar ve mesleki emeklilik kurumları ile ilgili olarak yaşanan kötü tecrübeler, mesleki emeklilik planlarına yönelik önyargı ortaya çıkmasına yol açmıştır. Mesleki emeklilik planlarına ilişkin olarak yapılacak çalışmalarda öncelikle mevcut önyargıları giderecek emniyet mekanizmaları ve altyapının oluşturulması uygun olacaktır.” diyerek konuşmasını bitirdi. Toplantıya, Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet Açıkgöz, Avrupa Birliği ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı Ömer Faruk Furat, uluslararası katılımcılar, üniversitelerden akademik personel, sendika temsilcileri ve Kurum personeli katıldı. Strateji Geliştirme Başkanlığınca düzenlenen “Mesleki Emeklilik Çalıştayı” 27 Ocak 2011 tarihinde Ankara Limak Ambassador Otel’de yapıldı. Prof. Dr. Josef V. Langendonck Yrd. Doç. Dr. Şenay Gökbayrak ziyaret Azerbaycan Devlet Sosyal Müdafaa Fonu Başkan Yardımcısı Elman Mehdiyev ile beraberindeki heyet 8 Şubat 2011 tarihinde Kurum Başkanı M. Emin Zararsız’ı makamında ziyaret etti Azerbaycan Devlet Sosyal Müdafaa Fonu Heyeti Sosyal Güvenlik Kurumunu Ziyaret Etti Azerbaycan Devlet Sosyal Müdafaa Fonu Başkan Yardımcısı Elman Mehdiyev ile beraberindeki heyet, Kurum Başkanı M. Emin Zararsız’ı makamında ziyaret ettikten sonra Sosyal Güvenlik Sözleşmesi revizyon çalışmaları için Strateji Geliştirme Daire Başkanı Ahmet Açıkgöz ve beraberindeki heyetle bir araya geldi. Toplantıda açılış konuşmasını yapan SGK Strateji ve Geliştirme Daire Başkanı Ahmet Açıkgöz, yaklaşık 4 gün sürecek ziyaret süresince iki ülke arasında daha önce imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesinin gözden geçirileceğini söyledi. Açıkgöz, bizde sizler gibi sosyal güvenlik alanında 2003 yılında başlayan ve 2006 da tamamlanan reform çalışmalarını yaptık. Genel olarak bu reform çalışmaları hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum diyerek, heyete Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sosyal Güvenlik Reformunu anlatan bir sunum yaptı. Sunumun ardından, Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve sözleşmenin uygulanmasında kullanılan formüllerin gözden geçirilmesi, uygulamada karşılaşılan sorunlar, Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sağlık sigortasına ilişkin uygulamaları gibi birçok konuda bilgi alışverişinde bulunuldu. Türkiye ile Azerbaycan arasında 2001 yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde revizyon yapılması amacıyla bir araya gelen heyetlerin, yapılacak görüşmeler sonunda protokol imzalaması planlanıyor. Kurum Başkanı Zararsız Arnavutluk Heyetini Kabul Etti Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 32 Türkiye ile Arnavutluk arasında yürütülmekte olan Türkiye-Arnavutluk Sosyal Güvenlik Anlaşması görüşmeleri için ülkemizde bulunan Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Astrit Hado ve beraberindeki heyet, 22 Şubat 2011 tarihinde Kurum Başkanı M.Emin Zararsız’ı ziyaret etti. Kurum Başkanlık makamında gerçekleşen görüşmenin ardından SGK Başkanı M. Emin Zararsız, Arnavutluk Heyeti Başkanı Astrit Hado’ya plaket takdim etti. OHSAD Genel Başkanının Ziyareti ziyaret Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Başkanı Reşat Bahat ve beraberindeki heyet 12 Ocak 2011 tarihinde SGK Başkanı M. Emin Zararsız’ı makamında ziyaret etti. OHSAD Yönetim Kurulu Üyelerinin de katıldığı ziyaret sırasında GSS Genel Müdürü Hasan Çağıl’da bulundu. Türk Dişhekimleri Birliği Başkanının Ziyareti Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel ve beraberindeki heyet, Kurum Başkanı M. Emin Zararsız’ı 12 Ocak 2011 tarihinde makamında ziyaret etti. Genel Başkanlık görevine seçilen Prof. Dr. Taner Yücel, Kurum Başkanı ile tanışma ziyareti gerçekleştirdiklerini ve dişhekimliğinin genel problemleri hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını ifade etti. Görüşmede Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Hasan Çağıl’da bulundu. Şehit Aileleri Federasyonunun Ziyareti Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse ve beraberindeki heyet SGK Başkanı M. Emin Zararsız’ı ziyaret etti. Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse ziyarette yaptığı konuşmada, şehit ailelerine ve gazilerine SGK tarafından uygulanan pozitif ayrımcılık nedeniyle duydukları memnuniyeti dile getirdi. Şehit aileleri olarak yaşadıkları bazı sıkıntıların bulunduğunu ifade eden Köse, Başkan Zararsız’dan destek istedi. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı M. Emin Zararsız ise açıklamasında ziyaretten duyduğu memnuniyete vurgu yaparak kendisinden talep edilen konularla ilgileneceğini belirtti. Ziyaretin ardından Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse tarafından SGK Başkanı M. Emin Zararsız’a plaket takdim edildi. haber Başkan Zararsız; Eğer yaptığınız işlerle ilgili üstlerinize hesabınızı verebiliyorsanız, doğru işler yapıyorsunuz demektir. Bu hesabı sadece üstlerinize verdiğiniz hesap olarak algılamayın, vicdanlarınızın da rahat olması gerekiyor Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 34 Şef Kadroları İçin Atamalar Yapıldı Sosyal Güvenlik Kurumu Şef kadroları için ‘Taşra Teşkilatı Görevde Yükselme Atama İşlemleri’ 19 Şubat 2011’de Kurum Başkanlık Binası Erdoğan Özen Konferans Salonu’nda yapıldı. Atama işlemleri öncesinde konuşan Kurum Başkanı M. Emin Zararsız; zorlu bir süreç sonunda şef olmaya hak kazananların tercih işlemlerini yapacaklarını ifade etti. Zararsız, yeni bir yıla girdiklerini ve yeni yılda öne çıkacak önemli konuların olduğunu belirttiği konuşmasında; “Meclis Genel Kurulu’ndan geçen Kanunla Sosyal Güvenlik alanında bir çok değişiklik yapıldı. Bunun en önemli maddelerinden birisi ‘yeniden yapılandırma’ konusu. Bu yapılandırmanın kapsamı daha önce yapılanlardan daha geniş. Bu yüzden önümüzdeki iki ay iş ve işlemleriniz daha yoğun olacak. Tüm çalışanlarımızı yoğun bir mesai bekliyor. Bu iki ay içerisinde vatandaşlarımızın talepleri sırasında, bilgilendirme ve işlemlerini yapmak sürecinde gerekli özenin gösterilmesini istiyorum.” açıklamasını yaptı. Başkan Zararsız, bugünden itibaren tercih yapanların Taşra Teşkilatında yönetici kadrolarında göreve başlayacaklarını ifade ederek; “Sizin görev, yetki ve sorumluluğunuz mahiyetinizde bulunan kişilere göre daha fazla olacak. Eğer yaptığınız işlerle ilgili üstlerinize hesabınızı verebiliyorsanız, doğru işler yapıyorsunuz demektir. Bu hesabı sadece üstlerinize verdiğiniz hesap olarak algılamayın, vicdanlarınızın da rahat olması gerekiyor.” dedi. Zararsız; “Mümkün olan en yüksek sayıda ve miktarda yapılandırma yapmak istiyoruz.” Yapılandırma dönemi içerisinde yoğun bir tanıtım faaliyeti gerçekleştireceklerini söyleyen Zararsız, mümkün olan en yüksek sayıda ve miktarda yapılandırma işlemi yapmak istediklerini açıkladı. Başkan Zararsız, kişinin müracaatını yaptığı tarihten sonraki ikinci ayda taksitlerini ödemeye başlayacağını vurgulayarak peşin ödeme yapmak isteyenlerinde eğer Nisan ayında işlemini yaptırdı ise Haziran ayının sonuna kadar borcunun tamamını ödemesi gerektiğinin altını çizdi. Çok yoğun bir döneme gireceklerini söyleyen Zararsız;”Bu dönem çok yoğun olacak. Bu yüzden moral ve motivasyon olarak kendimizi hazırlamalıyız. Yapılandırma sonunda doğru ve istediğimiz oranda yapılandırma yapılmışsa bunun mutluluğunu birlikte yaşayacağız.” dedi. Zararsız; “5510 sayılı Kanun’da önemli düzenlemeler yapıldı.” Mecliste kabul edilen Kanun’la bir çok maddede değişiklik yapıldığını belirterek, özellikle sosyal güvenlik alanında yapılan düzenlemelerin önemli yenilikler getirdiğine vurgu yapan Zararsız; “5510 sayılı Kanun’da var olan bazı hükümlere yeni düzenlemeler getirildi. Burada ki temel amaç insanların sigortalı olarak sosyal güvenlik haklarından faydalanmalarını sağlamak. Bizler de bu haklardan faydalanmak isteyen vatandaşlarımızı doğru bilgilendirerek sigortalı olmalarını sağlamalıyız.” açıklamasını yaptı. Türkiye’nin yeni bir seçim dönemine girdiğini ve her seçim döneminde kamu kurum ve kuruluşlarında işi rölantiye alma gibi bir alışkanlığın olduğunu belirten Başkan Zararsız buna müsaade edilmemesi gerektiğini ve normal iş akışımız ne ise aynı şekilde çalışmalarımıza devam edeceğimizi söyledi. ettim. Benim babam terörle mücadeleden şehit oldu. Bize bu nedenden dolayı Anayasal hak verilmesi gurur verici. Şef olduğum için çok heyecanlıyım. Zararsız; “Türkiye, 2000’li yıllarda Kamu’da önemli reformlar gerçekleştirdi” Başkan Zararsız; “ Türkiye, 2000’li yıllarda Kamu’da önemli reformlar gerçekleştirdi. Zamanında yapılmayan reformlar nedeniyle bu ülke çok zaman kaybetti. 2000’li yıllarda yapılan değişim ve dönüşüm sayesinde önemli mesafeler kaydettik. Biz 72 milyon insanımıza vekalet ediyoruz. Yapacağımız tüm işlemleri vatandaş odaklı yapmalıyız. Vatandaşı memnun edecek tavırlar gerçekleştirmeliyiz. Kamu gücünü kullanarak iş yapmayacağız. Mevzuat kapsamında vatandaşa doğru bilgiler vererek onları, aldığı bilgiden dolayı tatmin olmuş şekilde ayrılmalarını sağlamalıyız. Kendinizi vatandaşın yerine koyun ve kendinize yapılmasını istemediğiniz davranışları sizde onlara yapmayın.” dedi. Anayasa’da yer alan bir haktan dolayı tercih işlemlerinde pozitif ayrımcılık yapacaklarını ifade eden Başkan Zararsız; “Sınavı kazanmış arkadaşlarımız arasında 5 kişinin özel durumu var. 5 arkadaşın 2’si özürlü ailesi, 3’ü ise şehit yakını. İlk beş sıraya puanını gözetmeksizin bu arkadaşları aldık. Tercih işlemlerini ilk olarak bu arkadaşlarımız kullanacak. Bu hak onlara Anayasamız tarafından verilen bir hak.” ifadesini kullandı. Hacer İlgülenler ÖZDEN / Tekirdağ Tekirdağ’da göreve başladım. Anayasanın pozitif ayrımcılık yaparak şehitlere, gazilere, özürlülere öncelik tanıması çok önemli. Bizlerin ailelerinden ayrılmadan görevlerimizi yapacak olmamız bizleri çok mutlu etti. Bundan sonraki hedefim yaptığım işlerde başarılı olarak daha üst görevlere yükselmek olacak. Atama işlemlerinde 481 adayın tercihleri yapıldı. Tercih işlemleri en yüksek puan alan kişiden başlayarak puan sıralamasına göre yapıldı. Sınavda birinci olan İstanbul İl Müdürlüğü personeli Gamze Pak, Yalova ilini tercih etti. Başkan Zararsız başarısından dolayı Gamze Pak’ı ayrıca tebrik etti. Ömer ACAR / Konya Oğlum Hakkari’de görev yaparken gazi oldu. Anayasanın bize verdiği haktan dolayı tercih önceliğimiz oldu. Bizlere verilen bu hakkı kullandıranlara minnettarım. Konya ilini tercih ettim. Yeni görevimizde kurumumuz için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Şef olmak için çok çaba harcadım. Başarılı işler yapmak için çalışacağız. Serpil KÜÇÜKALİ / İstanbul İstanbul’da yaşıyorum ve İstanbul’u tercih Gamze PAK / İstanbul Yaptığım işi seviyorum ve Sosyal Güvenlik’le ilgili konulara ilgi duyuyorum. Sosyal güvenlikle ilgili çıkan yazıları, makaleleri okumaya çalışıyorum. Yaptığımız işte verimli olmak istiyorsak o işin ayrıntılarını da öğrenmek zorundayız diye düşünüyorum. Sınava hazırlanma sürecinde okuduğum makale ve araştırmaların bana katkısı oldu. Konuları kavramakta bu yüzden zorlanmadım. Yeni kazanan arkadaşlarımızın kuruma katkılarının çok fazla olacağına inanıyorum. Tüm arkadaşlarıma yeni görevlerinde başarılar diliyorum. Erdal TÜRKER / Diyarbakır Türkiye genelinde 19. Diyarbakır’dan birinci sırada kazandım. Diyarbakır’da yaşadığım için Diyarbakır’ı tercih ettim. Tercih işlemleri şaibeden uzak şeffaf ve adaletli oldu. Şefliğin getirdiği memurluğa göre daha farklı. Biz sorumluluğumuzun bilinci içerisinde görevimizi yapmaya çalışacağız. haber Başkan Zararsız, Biz 72 milyon insanımıza vekalet ediyoruz. Yapacağımız tüm işlemleri vatandaş odaklı yapmalıyız. Vatandaşı memnun edecek davranışlar gerçekleştirmeliyiz röportaj Yönetim Kurulu Üyesi Balanlı’dan Anlamlı Sergi bineali kabul edilen Floransa Bineali’ne geçen sene bir resmim kabul edildi. Şimdi İzmir Bineali’nde bir resmim sergilenecek. Bu sergi için nasıl bir konsept düşünmüştünüz? Aslında bu sergimde sadece atlar olacaktı. Fakat sergimi yaparken buradan elde edilecek gelirin maden ocaklarında hayatını kaybedenlerin yakınlarına vermeyi düşündüğümden dolayı beraberinde maden ocaklarında çalışanların resimlerini de ekledim. Sosyal Güvenlik Kurumunun görevi sadece maaş bağlayan olmamalı, hatırlayan olmalı. “İnsanı yaşat ki devlette yaşasın” diyen atasözünü unutmayalım Röportaj Ömer Gülter Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 36 SGK Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ahmet Murat Balanlı geliri geçen yıl maden ocaklarında kaybettiğimiz işçilerimizin geride bıraktıkları ailelerine verilmek üzere, 3 Şubat 2011’de, Kurum Başkanlık Binası fuaye salonunda resim sergisi açtı. Biz de Yönetim Kurulu Üyesi Dr. A. Murat Balanlı ile hem sanat hayatı hem de örnek davranışı üzerine bir söyleşi yaptık. Sayın Balanlı, resme olan ilginiz nereden geliyor? Sanata karşı olan ilgim ailemden kaynaklanıyor. Babam da, ağabeyim de ressamdır. Amcam da göz doktoru olmasına rağmen iyi bir tezhip ustasıdır. Mesleki olarak eskiden derlerdi ki; Tıbbiyeden önce müzisyen, ressam çıkar, bazen de doktor çıkar. Doktorluk yoğun ve stresli bir meslek olduğu için beraberinde bir takım uğraşlarla ilgilenmek durumunda hissediyor insan kendisini. Bunun için mesleki yaşamım boyunca çok resim yaptım ve hala yapıyorum. On beş karma sergide eserlerim yer aldı, bu benim ikinci kişisel sergim. Bunun dışında uluslararası sergilerde de resimlerim sergilenmeye hak kazandı. İki yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük Neden Atlar? Birincisi at fiziksel olarak gerçekten her Türk’ün ruhunu okşayan ve etkileyen bir görünüme sahip. At her türlü duygusunu insana yansıtabiliyor ya da biz atları anlayabiliyoruz. Hüzünlü, üzgün, mahsun veya sevinçli... Tablolardaki at figürlerinde bu söylediklerinizi rahatlıkla görebiliyoruz. At resmi yapmayı seviyorum. Atlar Türklerin geleneğinde var. Çocuk at sırtında doğmuş, at sırtında büyümüş. İnsanımız atı seviyor. Bundan sonra da atlar olacak mı? Bundan sonra bir Osmanlı Sergisi yapacağım. Kültür ve Turizm Bakanlığında, Osmanlı döneminden kalan gravürler var. Bununla ilgili bir çalışma yapıyorum. Bu çalışmaları yaparken, iyi yararlı bir şeye dönüşmesi güzel olur. Sergiden elde edilen geliri maden ocaklarında hayatını kaybedenlerin ailelerine bağışlayacağınızı söylemiştiniz? Geçen sene maden ocaklarında hayatını kaybedenler hepimizin kalbini sızlattı. Bir empati yaptığımızda oradaki insanlara üzüldük. Ama ne oldu? Unutuyoruz. Aradan belli bir zaman geçiyor, onlar acılarıyla ve şu anda hayattaki sorunlarıyla baş başa kalıyorlar. İstiyorum ki bu anlamda bu tür şeyler unutulma- sın. Bu insanlar sürekli hatırlansın. Bu sergide hatırlamaya bir vesile olsun. Küçük bir vesile. Belki.maddi olarak çok fazla bir şey ifade etmeyecek ama en azından hatırlandıklarını farkında olmaları o insanlara yapılacak iyi bir şey diye düşünüyorum. Bu serginin size yansımaları ne şekilde oldu? Şu anda otuz resmim satıldı. Alanların hepsine teşekkür ediyorum. Çünkü alanlar da buraya destek olacaklarını bildikleri için bu şekilde bir davranış içine girdiler. İki Bakanımıza hem Ömer Dinçer’e hem Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a yoğun işleri arasında serginin açılışına geldikleri için sağolsunlar. Onların verdiği bu destek çok önemli. Bir hesap numarası açtık. Bu hesap numarasındaki çeki bizzat gidip ailelere elden vermeyi düşünüyorum. Sendikalar da bu çabaya destek verdiler. Asıl önemli olan birilerinin onları hatırlamaları. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi olmam da önemli. Bu sosyal dialog bu tür ortamlarda olmalı. Sosyal Güvenlik Kurumunun görevi sadece maaş bağlayan olmamalı, hatırlayan olmalı. “İnsanı yaşat ki devlette yaşasın” diyen atasözümüzü unutmamalıyız. Bizim düşüncemiz felsefemiz bu. Her şeyin ötesinde bizim kendi genetik kodlarımız, bizi biz yapan değerlerimiz çok önemli. Bizim ahlakımız çok önemli. Bunları göz ardı edemeyiz. Biz kendi değerlerimizi çocuklarımıza aktaramadığımız zaman kaybetmeye mahkumuz. At resimlerinin hepsinde çit var. Belli bir sebebi veya mesajı var mı? Bunların hepsi çit değil. Deftere de resimlerin hepsinde çit var diye yazmışlar. Resim tekniğinden kaynaklanan, resmin ağırlığını dengelemek için yapılan bir çalışma. Başka özel bir mesajı yok. İlgiyi nasıl buldunuz? İlgi güzeldi. Pek çok kişi sergiyi gezdi. Açılışta da katılım oldukça iyiydi. Sonraki dönemlerde Kuruma gelip gidenlerin de resimleri görme imkanı oldu. Kurumlarımızda sadece böyle klasik kamu devlet dairesi gibi olmamalı. Sanatsal bazı eserlerin sergilenmesi Kuruma da bir renk katıyor. Bir hareketlilik getiriyor. Gelen kişi gitmeden 3-5 dakika dolaşıyor, resimlere bakıyor. Bence bu anlamda da Kurumumuz açısından iyi oldu. Gösterilen ilgiden dolayı herkese çok teşekkür ederim. haber “Alo 170” Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi 7/24 Çalışma Hayatının Sorunları “Alo 170” ile Çözülecek Çalışma hayatı ve sosyal güvenlikle ilgili her türlü; soru, öneri, eleştiri, ihbar, şikâyet, başvuru ve talepleri, etkin ve hızlı bir biçimde çözüme kavuşturabilmek amacıyla kurulan Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, 15 Kasım 2010 tarihinde Karaman’da hizmet vermeye başladı. “ALO 170” 7 Gün 24 Saat Aranabiliyor Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türkiye İş Kurumu tarafından sunulan tüm hizmetlerle ilgili olarak bilgilendirme yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi “ALO 170”, 7 gün 24 saat hizmet veriyor. İletişim Merkezine gelen tüm çağrılara vatandaş temsilcisi görevliler doğrudan cevap vererek çözüm üretmeye çalışıyor. Çağrılara çözüm üretilemediği durumlarda talepler anında ilgili kurum ve kuruluşlara iletiliyor ve taleplerin 72 saat içerisinde cevaplandırılması isteniyor. Çalışanların % 50’si Engelli Telefonun ucunda ki çalışanların % 50’si engelli. Engelli çalışanların bir çoğu İletişim Merkezi sayesinde hayatlarında ilk defa iş Haber Mahmut YILDIZ Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 38 sahibi olmuşlar. Merkez, engelli personelin rahatça girip çıkmaları için tek katlı yapılmış. Çalışma masaları, yemekhaneler, toplantı odaları engelli personelin kullanımına göre dizayn edilmiş. Hızlı ve Kesintisiz Hizmet ALO 170 - Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi ile günün değişen koşullarına göre uygun hizmet alternatifleri sunmak, hızlı, kesintisiz, hizmet alanların ihtiyaç duyduğu her an sağlıklı iletişime hazır olmak, bilgilendirmeyi hızlı ve en başarılı yöntem ile yapmak, zaman ve kaynakları etkin kullanmak, vatandaşı sosyal güvenlik ile ilgili konularda bilgilendirmek, hizmet alanların alışkanlıklarını takip etmek, hizmet alanların veri tabanı bilgilerini güncel olarak yönetmek, çeşitli kanallardan gelen bilgileri birbiri ile entegre olarak izleyebilmek, kayıt dışı istihdamı önlemek amaçlanıyor. İşi Profesyoneller Yürütüyor TÜRKSAT 18.08.2010 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu ile sözleşme imzalayarak işi üstlendi. TÜRKSAT’da alt yüklenici olarak Global Bilgi Pazarlama Danışma ve Çağrı Servisleri Hizmetleri A.Ş. ile anlaştı. İşi yapan firma Global Bilgi işin denetimini ve kabulünü ise TÜRKSAT yapıyor. İletişim Merkeziyle ilgili bilgi almak için TÜRKSAT ve Global Bilgi yöneticileri ile görüştük. Kemal Gürkan ERENEL / TURKSAT Proje Koordinatörü Bu işe başlarken firmalara yatırım bölgelerini sorduk. Anadolu’nun bir çok ilinde Çağrı Merkezi Operasyonlarının bulunduğunu gördük. Bizim için öncelikli olan yetişmiş, eğitimli bu işi yapabilecek insan kaynağının mevcut olacağı lokasyonu bulmaktı. Sürekli bilgi akışı olacağı için Ankara’ya yakın olması da gerekiyordu. Yaptığımız araştırmalar sonucunda bu bölgede üniversitelerin olması üniversite mezunu gençlerin fazlalığı, istihdam bölgesi ve altyapının güçlü olması gibi bir çok nedenden dolayı Karaman ilini seçtik. Burada çalışan insanların çalışma hayatını bilen insanlar olması da tercih nedenlerimizden. Karaman Halkından Pozitif Tepkiler Alıyoruz Nilay UYGUN / Global Bilgi Proje Yöneticisi Bina 750 metrekare alana kurulu. Çalışanların % 50’si özürlü. Bu yüzden engellilerin rahatça girip çıkabileceği ve hareket edebileceği şekilde tasarlandı. Karaman halkından pozitif tepkiler alıyoruz. İş başvuru talebi çok yoğun ama kontenjan nedeniyle tüm başvurulara olumlu cevap veremiyoruz. 50 kişilik ilk gurup 15 Kasım’da eğitimlerini tamamlayarak çağrı cevaplamaya başladılar. Şu an için ortalama 3000 çağrı cevaplanıyor. Vatandaş Temsilcisi tarafından çağrılara cevap verilemediği durumlarda mevzuat uzmanları devreye giriyor. Konuyu mevzuat uzmanları da çözemezse illere yönlendiriliyor. Bizden beklenti mümkün olduğu kadar soruları illere göndermeden cevaplandırmak. Bunun için eğitimlerimiz sürekli devam edi- yor. Başladığımız noktadan çok daha iyi durumdayız. İletişim Merkezinde vatandaş temsilcisi olarak 50 kişi çalışmaya başladı. 50 kişinin de eğitimleri devam ediyor. Eğitimler tamamlanınca 100 kişi çağrıları cevaplayacak. Bu sayı ihtiyaca göre 200’e kadar çıkabilecek. Yapılan sözleşme gereği görevli personelin %50’si özürlü kişilerden oluşuyor. Eğitimler Aralıksız Devam Ediyor Harun Eren / İletişim Merkezi Birim Yöneticisi Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun, sosyal güvenlik konularına ilgi duyan ve bu işe yetkinliği olan arkadaşlarımızı mevzuat uzmanı olarak yetiştiriyoruz. Vatandaş Temsilcilerinin gelen çağrılara cevap veremediği durumlarda Mevzuat Uzmanı arkadaşlarımız devreye giriyor. Bu konuda Mevzuat Uzmanlarını Ankara’ya göndererek 2 ay ÇSGB, SGK ve İş Kur’un ilgili birimlerinde eğitim almalarını sağladık. Yine Ankara’dan gelen eğiticiler burada arkadaşlarımıza eğitim verdiler. İhtiyaç duyulduğu zaman bu eğitimler devam edecek. Arkadaşlarımıza mevzuat eğitimleri dışında etkili sunum teknikleri, bir çağrının nasıl alınması gerektiği ve nasıl yönlendirilmesi gerektiği gibi eğitimler verildi. haber makale Avrupa Birliği Genişleme Sürecinde Kadın İstihdam Sorunu Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği, uzun ve zor bir yolculuk olarak devam etmektedir. Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde küçük ülkeler birliğe çok daha kolay alınırken,Türkiye’nin gerek nüfus, gerekse ekonomik büyüklüğünün üye ülkeler üzerinde yarattığı endişe, bu süreçte bir takım aksaklıkları ve gereksiz uzamaları da beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine olası tam üyeliği, nüfus büyüklüğü itibariyle bakıldığında öncelikle Avrupa Birliğinin karar alma sürecinde etkili olacağı için dengeleri değiştirebilecek, bununla birlikte hem ekonomik hem de sosyal entegrasyon açısından potansiyel zorluklara neden olabilecektir. Avrupa Birliğine üyelik sürecinde müktesebata uyum çalışmalarını desteklemek üzere, kadın istihdam oranının artırılması ve cinsiyet eşitliğinin iyileştirilmesi amacıyla, AB Sosyal Şartı kapsamında, kadınlar ve erkekler arasındaki iş ve ücret fark farklılığına son vermek için gayret edilmekte, kadınİstatistikçi ların çalışma yaşamında erkeklerle eşit şartları 1966 Kars/ Sarıkamış doğumlu. Gazi Üniversitepaylaşmaları sağlanmaya si Fen-Edebiyat Fakültesi, İstatistik Bölümü, (1984çalışılmaktadır. Sosyal 1988) mezunu. Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire politika ve istihdam alaBaşkanlığında İstatistikçi olarak görev yapmaktadır. nındaki hedeflere, Toplu16. Dönem ATAUM Jean Monnet Sosyal PolitiPoliti luk Programları ve çeşitli ka Modülü (4Eylül -9 Kasım 2010) arasında “Avrupa fonlar vasıtası ile ulaşılBirliği Genişleme Sürecinde Türkiye’de Kadın İstihİstih maya çalışılmaktadır. Bu dam Sorunu” konulu çalışması ile “Övgüye Değer programlar sayesinde, Ödev” niteliğinde üçüncülüğe layık görülmüştür. üye ülkelerdeki en iyi uygulama örneklerine ulaşılmakta ve oluşturulan uzman ağlarına katılım sağlanarak elde edilen sonuçların ve iyi uyguSosyal Güvenlik Dergisi lama örneklerinin tüm üye ve aday ülkelerde yaygınlaştırılması konusunda çalışmalar yüSayı rütülmektedir. Tülay Topaloğlu 39 Sayfa 40 Avrupa Birliği ülkeleri 2000’de yapılan Lizbon zirvesinde kendileri için 2010’a kadar genel istihdam oranının %70’e ve kadın istihdam oranının % 60’a yükseltilmesi hedefini koydular. Türkiye’de ise işgücüne katılım oranı % 49 seviyelerinde olup, kadınların işgücüne katılım oranı % 26-27 civarındadır. Bu da gösteriyor ki kadınların işgücüne katılımları ve istihdamları ile ilgili durum, Türkiye’nin çözmesi gereken en önemli sorunlardan bir tanesi olarak önünde durmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde kamu istihdamı hizmetleri veren kurumlar, toplumda kadın erkek eşitliğini sağlayan ve koruyan kilit kurumlardır. Çünkü bilinmektedir ki kadınları işsizlikten kurtarmak ve uygun işlere kavuşturmak, sadece onları güçlendirmez, giderek bu güçlenme onların evli oldukları erkekleri, yetiştirdikleri çocukları ve nihayet tüm toplumu olumlu biçimde etkiler. Bu çerçevede, Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı ve özellikle ücretli olarak istihdam edilmeleri daha fazla sağlandığında, bu durumun hem kadınlar için hem de Türk toplumu için çok önemli sonuçlar doğuracağı açıkça görülmektedir. Sonuç olarak, Türkiye’de kadınların birçoğu çalışma hayatına katılamamakta, bu durumda ekonomiye, kalkınmaya ve verimlilik artışına katkıda bulunamadıkları gibi, çalışıp bir gelir elde ederek kendilerine ve ailelerine de fayda sağlayamamaktadırlar. Tarımsal faaliyetlerden koparak kentlere göç eden kadınlar, eğitim olanaklarına ulaşamayan ve bir meslek edinemeyen kız çocukları, sürek sürekli olarak evlere çekilmektedirler. Bu durum, hem kadınların kendileri için, hem ekonomik büyüme ve kalkınma için çok boyutlu olumsuzlara neden olmaktadır. Kadınların işgücüne katılımlarının ve özellikle ücretli olarak istihdam edilmelerinin sağlanmasının hem kendileri için hem de toplum için önemli sonuçları vardır. Bunlardan birincisi, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının en önemli koşullarından biri olan kadın istihdamının, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığı da beraberinde getirmesi ve hane içi karar alma süreçlerinde kadınların önemini ve güçlerini arttırmasıdır. İkincisi, ülkemiz toplam nüfusunun yarısına yakınını oluşturan istihdam edilebilir sayıdaki kadının istihdama etkin olarak katılımının, ekonomide sağlıklı ve verimli bir büyümeyi beraberinde getirerek, ülke coğrafyasının tamamında dengeli bir sosyal kalkınmanın sağlanmasına ön ayak olabileceği gerçeğidir. Üçüncüsü, kadın istihdamının, eve giren daha yüksek gelir ve daha iyi yaşam koşulları demek olduğu gerçeğidir ki, bunun sonucu doğal olarak gayri safi milli hasıla artışıdır. Dördüncüsü, gelir düzeyi düşük hanelerde doğan çocukların eğitim düzeylerinin de potansiyel olarak düşük olma ihtimalini ortadan kaldırabilecek bir boyutunun olmasıdır. Beşincisi, nitelikli işgücünün hızla karşılanması için özel istihdam bürolarının açılmasına ve bu bürolar sayesinde kayıt dışı istihdamın azaltılmasını sağlayacağı gerçeğidir. Altıncısı, kadın istihdamını arttırmaya yönelik her strateji, ister istemez bir okuma-yazma seferberliğini de içinde barındıracak ve ülkemizde okula gönderilmeyen yüz binlerce kız çocuğunun ilköğretim diploması almasını sağlayacaktır. Yedincisi, Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurumu çalışmaları sonucu çıkarılan “Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” genelgesinin uygulanabilir olmasını sağlayacaktır. Ülkemizin sosyal politika ve istihdam alanındaki yapısından bahsettik. Türkiye’nin bu alanda sahip olduğu birikim ve tecrübelerin müzakere sürecine başarılı bir biçimde yansıtılabilmesi için Avrupa Birliği’nin bu alandaki politikalarının doğru biçimde anlaşılması ve söz konusu politikaların Birlik içindeki gelişiminin günü gününe takip edilmesi gereklidir. Son zamanlarda kadın istihdamı ile ilgili sevindirici çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin İş ve İşçi Bulma Kurumu (İŞKUR) ‘Kadın İstihdamının Desteklenmesi Operasyonu’ adını taşıyan bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışma ile AB Katılım Öncesi Yardım Aracı’nın (IPA) İnsan Kaynakları Bileşeni 2007 ve 2009 Programları kapsamında, özellikle kadınların işgücü piyasasına girişleri arttırılarak, daha çok kişiyi istihdama çekmek ve istihdamda tutmak amacına yönelik politikalar tasarlanmakta, geliştirme ve uygulama konusunda mevcut kapasite iyileştirilmektir. Operasyonun asıl amacı ise kadınların istihdam edilebilirliklerini artırmak, onların işgücü piyasasına girişlerini veya istihdam hizmetlerine ulaşmalarını kolaylaştırıcı pratik hizmetler geliştirmek, işgücü piyasasına katılımlarını önleyen engellerle mücadele etmektir. Ayrıca İŞKUR, kamu istihdam hizmetlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat edilerek sunulması amacıyla, yapısal ve kültürel bir değişikliğe gidilmesi için önemli adımlar atmaktadır. 2009 yılında British Council ile birlikte yürütülen ve İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen “Kadın İstihdamının Artırılmasına Yönelik Strateji Geliştirme Projesi” Türkiye’de çok önemli bir konu olduğu kabul edilen kadın istihdamı sorununun çözümüne de katkı sağlayacaktır. Bunun yanı sıra, bir çok kuruluş tarafından konu ile ilgili çalıştaylar ve konferanslar düzenlenmekte, raporlar hazırlanmaktadır. Bu da kadın istihdamı alanında önemli bir gelişmedir. Birleşmiş Milletler “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” ve “Avrupa Sosyal Şartı” ile “ILO”, “OECD”, “AGİK” gibi kuruluşların sözleşme, karar ve tavsiyeleri, “Kahire Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı”, “4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Planı”, “Pekin Deklarasyonu”, “Milenyum Kalkınma Hedefleri”, “AB Müktesebatı” Türkiye’nin kullandığı, toplumsal cinsiyet duyarlı üst politika belgeleridir. Türkiye bu belgeler doğrultusunda politikalar geliştirmeyi, yasal düzenlemeler yapmayı ve bu yasaları uygulamaya geçirmeyi taahhüt etmiştir. Başta Anayasa olmak üzere Türk Medeni Kanunu’nda (2002), İş Kanunu’nda (2003), Türk Ceza Kanunu’nda (2005) ve Gelir Vergisi Kanunu’nda (2007) düzenlemeler yapılmıştır. Yürürlüğe konulan yönetmelik ve genelgelerle bu düzenlemelerin uygulamaya yansıması için tedbirler alınmıştır. Tüm bu çalışmalar ve tedbirler, ancak bir uygulama kararlılığı söz konusu ise üyeliğimize katkı sağlayabilecek, aksi takdirde ülkemiz, hamamları ve hamam taslarının aynılığıyla anılmaya devam edecektir. makale 2010 ve 2011 Yıllarında Sağlık Alanında Yapılan Yeni Düzenlemeler Giriş 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP) çerçevesinde başlayan sağlık alanındaki düzenlemelerle sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve sunulması amaçlanmıştır. SDP ile eş zamanlı olarak başlatılan sosyal güvenlik reformu ise ana hatları ile tüm nüfusu eşit haklarla güvence altına alacak aynı zamanda mali olarak sürdürülebilir bir yapının oluşturulmasını hedeflemiştir. Buna bağlı olarak, Mayıs 2006’da yürürlüğe giren 5502 sayılı Kanunla tek çatı altında birleşen sosyal güvenlik kurumlarının, 2007 yılında yayımlanan SUT ile birlikte sigortalılık türüne göre farklı olan sağlığa erişim hakları da uyumlulaştırılmaya çalışılmıştır. 2008 yılında ise 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle sigortalıların sigortalılık türlerine göre farklı olan mevzuatları birleştirilmiştir. SDP’nin uygulanması ve Genel Sağlık Sigortasına geçilmesi sürecinde hakkaniyetin sağlanması, sağlık harcamalarının sürdürülebilir olması, aktüeryal dengenin korunması ve ödenebilir limitler içerisinde kalması için zaman zaman çeşitli düzenlemelere gidilmektedir. Çalışmada, 2010 yılında yapılan ve 2011 yılında da yapılması planlanan yeni düzenlemelerden en göze çarpanlar hakkında kısa bilgiler verilecektir. Aile Hekimliği Düzce’de pilot uygulama olarak başlayan aile hekimliği kademeli olarak illere yayılmış ve 13/12/2010 tarihi itibariyle tüm illerde uygulanmaya başlanmıştır. Kişiler kayıtlı oldukları aile hekimlerini öğrenebilmek için, internetten ve telefonla sorgulama yapabilmektedirler. Eğer herhangi bir aile hekimine kayıtlı değillerse istedikleri aile hekimine kayıt yaptırabilmekte ya da kayıtlı oldukları aile hekiminden memnun değillerse Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 42 hekimlerini değiştirebilmektedirler. Böylece kişiler, aile hekimlerinden sağlığın korunması ve tavsiye alma ya da tedavi konusunda bilgi alabileceklerdir. Şu an, Türkiye’de ortalama 3 bin 500 kişiye bir aile hekimi düşmektedir. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında aile hekimi başına düşen kişi sayısının ülkemizde 2 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun bir nedeni halen hastanelerde verilen poliklinik hizmetlerinin fazla olması ve bu poliklinik hizmetlerinin pratisyen hekimler tarafından verilmeye devam etmesidir. Sistemin oturmasıyla hastanelerdeki poliklinik hizmetlerinin azalması sonucunda hastanelerde çalışan pratisyen hekimlerin de aile hekimliğine geçmesi ile hekim başına düşen kişi sayısının azalması beklenmektedir. Buna ek olarak, yeni tıp fakültelerinin açılması ve tıp fakültesi kontenjanlarının artırılmasıyla uzun vadede söz konusu problemin çözülmesi amaçlanmaktadır. GSS Kapsamının Genişletilmesi 15/01/2010 tarihinde kamu personelinin GSS kapsamına alınmasının ardından 15/10/2010 tarihinden itibaren de Türk Silahlı Kuvvetler personeli ve hak sahipleri ile 18 yaş altı kişiler de GSS kapsamı altına alınmıştır. Böylece, ülkedeki vatandaşların çoğu SGK kapsamına dahil edilmiş ve verilen sağlık hizmetlerinin tamamının elektronik olarak MEDULA sisteminde tutulması sağlanmıştır. Bu sistemle, sağlık hizmet sunucularının vermiş oldukları sağlık hizmeti bedelleri zamanında ve kendileri tarafından denetlenebilir bir şekilde ödenmesi ve kurum tarafından oluşturulacak mevzuat değişiklerinin sonuçları hakkında öngörüler oluşturulabilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca SUT’ta yer alan kural parametreleri sistem tarafından on-line çalıştırılarak Kurum tarafından yapılan usulsüz ödemelerin önüne geçilmesi planlanmaktadır. Yeşil Kartlı vatandaşlar ve hiçbir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlar da 01/01/2012 tarihi itibariyle GSS kapsamına alınacak ve böylece tüm vatandaşlara sağlık güvencesi sağlanmış olacaktır. İlaç ve Hastane Ödemelerinde Tasarruf Önlemleri ve Global Bütçeleme Hükümet, önce 2007 yılında devlet hastanelerinde munda giderek artan oranlarda iskonto uygulanmasını öngörmektedir. Ancak, özel sektör SUT fiyatları , % 30’luk fark sınırı, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ndeki kısıtlamalar, Acil ve Trafik kazalarındaki tahsil edilemeyen faturalar, faturalarda yapılan kesintiler gibi bir çok problemin üzerinden gelmeye çalıştıklarını, bunun yanında sektörün global bütçe uygulamasıyla daha da sıkıntıya gireceğini ve bu sebeple global bütçe uygulamasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir. Hülya ÖZUYSAL Sosyal Güvenlik Uzmanı Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanlığı global bütçe uygulamasına başlamış, daha sonra artan ilaç harcamalarını disiplin altına alabilmek için Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkelerde ilaç sektöründe de uygulanan global bütçe uygulamasına benzer bir uygulamaya geçmiştir. ‘Global bütçe’, 2010 yılı için, 2009 yılı deflatörü ve gayrisafi yurtiçi hasıla ile belirlenecek bir katsayının, piyasanın belli bir yüzde oranında büyüyeceği tahmini ve ilaç harcamaları tahmini yapılarak hazırlanacak bir bütçeye dayanmaktadır. Böylece ilaç harcamalarına yapılacak ödeme belirlenmektedir. Bütçenin tutarı ilaç sektörü bileşenlerine bildirilmekte belirlenen bütçe rakamı kadar ilaca ödeme yapılacağı taahhüdü verilmektedir. İlaç harcamaları 3’er aylık periyotlar halinde kontrol edilerek bütçeye göre aşan yada azalan oranları bir sonraki 3’er aylık dönemde iskonto oranlarında yapılan düzenlemelerle harcamalara yansıtılmaktadır. 2010 yılı için eczanelere ödenecek ilaç harcama hedefleri aşıldığı için, kamu kurum iskontoları yeniden düzenlenmiştir. Yeni düzenlemede iskontolara yüzde 9,5’luk bir ekleme yapılmıştır. İlaçtaki ikinci indirim dalgası ise İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü’nden gelmiştir. Genel Müdürlük, ilaç fiyatlarını belirlerken Avrupa’daki bazı ülkeleri referans kabul etmiştir. Bunlardan biri olan Yunanistan’ın geçtiğimiz aylarda ekonomik krizin etkisiyle ilaç fiyatlarında indirime gitmesinin ardından Genel Müdürlük de, 150 ilacın fiyatını indirmiştir. İndirimler 20 Aralığa kadar ilaç fiyatlarına yansıtılmıştır. Özel hastanelerle ilgili global bütçe uygulamasında ise, SGK ile Özel Hastaneler Platformu Derneği arasında yapılan görüşmelerde henüz bir anlaşma sağlanamamıştır. Sağlık sektörüyle ekonomi yönetimi arasındaki en temel pazarlık konusunu oluşturan ve özel hastaneleri sınıflandırıp fark ücretinin değişik oranlarda ödenmesini kapsayan “global bütçe” uygulamasında; global bütçe, sene başında özel hastanelere ve ilaç firmalara ödenecek toplam tutarın belirlenmesi ve yıl içinde bu rakamın aşılacağının anlaşılması duru- İlaç ve Reçete ile İlgili Diğer Çalışmalar İlaç ve reçete işlemlerinin çevrimiçi yürütülmeye başlanmasıyla birlikte eczaneler eczane provizyon sistemine online olarak bağlanarak bilgi girişlerini gerçekleştirip, hak sahipliğini ve girilen ilaçların ödenip ödenmeyeceğini veya ne kadar ödeneceğini katılım payının ne kadar tahsil edileceğini görüntüleyebilmektedirler. Böylece; • Hak sahibi olmayanların anında tespiti, • Adet ve dozaj kullanmak suretiyle ilaç kullanım sürelerinin kontrolü, • Yatan hastalarda 10, ayakta tedavilerde 5 günlük tedavi dozunun otomatik olarak hesaplanması, • Rapora dayalı ilaçlarda rapor kontrolünün yapılması, • Fiyat tespitinin yapılması amacıyla, yurt içinde üretilen veya ithal edilen ilaçların, barkot, tanıtmalık, eşdeğer, muafiyet kapsamı gibi bilgilerin sürekli güncelleştirilmesi sağlanarak sağlık harcamalarının denetlenmesi, sağlanmaktadır. Aynı zamanda bu sistemle ilaç veren eczanelerin ve reçeteyi yazan doktorların bilgileri kayıt altına alınarak takip edilmeleri de sağlanmıştır. Bu sistemle ilgili aksaklıklar zaman içinde tespit edilmiş provizyon sisteminde maksimum doz, cinsiyet ve yaş gibi kontroller tekrar gözden geçirilerek bu kontrolleri eksik olan ilaçlara yeni kontroller eklenmiştir. Aynı anda birlikte kullanılmaması gereken farklı etken maddeli ilaçlar için provizyon sisteminde var olan eşlenik liste; Kardiyoloji, Gastroenteroloji, Göğüs Hastalıkları sahasında kullanılan bütçeye oldukça yük getiren, fakat aynı alanda kullanılan bilimsel komisyonlarca uygun görülen ilaç gruplarında eşlenik uygulaması genişletilmiştir. Diğer bir yenilik ise ilaçta Karekod uygulamasına geçilmesidir. İlaçta Karekod (İlaç Takip Sistemi) Uygulamasının ilaç güvenliği, sahte ilaçlara ve küpüre karşı koruma, piyasa kontrolü açısından bilgi sağlama gibi getirileri bulunmaktadır. Bu uygulama ile ilgili mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmiş, Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü ile ortak çalışmalar tamamlanmış ve 15.05.2010 tarihi itibariyle uygulanmaya geçilmiştir. Bu sistem, karekod kullanılan ve izleme yapılabilen dünyadaki ilk yaygın uygulamadır. makale Bu projeyle birlikte E-Rapor, E-Reçete uygulamasına geçilmesi amaçlanmış ve bu çalışmalarla birlikte sahte ilaç raporları ve reçetelerin önüne geçileceği gibi reçete inceleme sürelerinin de kısaltılması amaçlanmıştır. İlaç harcamalarında tasarruf sağlanması amacıyla da düzenlemelere gidilmiş, orijinal bir ürünün eşdeğeri piyasaya çıktığında, (hem orijinal hem de jenerik ürün için) başlangıç fiyatına göre en az % 44 indirim şartı getirilmiştir. Teşhiş İlişkili Gruplar (DRG) ile Geri Ödeme Sistemi DRG uygulaması; taburcu edilen hastalardan elde edilen standartlaştırılmış klinik ve demografik veriler ile maliyet verilerini esas alarak hastaları benzer maliyetleri olan benzer klinik gruplara dağıtan bir sınıflandırma sistemidir. Yöntemle, sınırlı kaynakların, vakaların türlerine ve şiddetine dayalı olarak adil biçimde hastanelere dağıtılması hedeflenmektedir. DRG, hastanede yatan tüm hastaları 650 gruba ayırmaktadır. ICD 10 olarak ifade edilen sınıflandırma sistemi içinde 38 bin hastalık tanısı, yaklaşık 6 bin de hastalara yapılan prosedürel işlemler vardır. 38 bin hastalık ve 6 bin prosedür DRG modeli ile yapılan gruplamayla hastalar 650 gruba inmekte böylece 650 grubu yönetmenin, fiyat veya değer tespitini kolaylaştırmaktadır. Hastanelerde hastanın fiziki veya elektronik dosyası içinde yapılan tüm işlemlerle ilgili notlar yer almaktadır. Hastanelerdeki klinik kodlayıcılar hasta dosyasındaki bilgileri yazılıma girmekte ve program vasıtasıyla hastanın dosyası bir DRG’ye atanmaktadır. Böylece taburcu olan tüm hastaların bilgilerine ulaşmak mümkün olmaktadır. DRG, uzun yıllardır bazı gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır ve bu ödeme modelinin bir sonraki adımında, sonuca (performansa) dayalı finansman yer almaktadır. Ancak ülkemizde, şu anda teşhise dayalı finansmanın bir önceki adımı olan global bütçe kulla- Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 44 nılmaya ve yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. 01/01/2011 tarihinden itibaren Sağlık Bakanlığı hastanelerinde yatan hastaların sağlık ödemelerinde DRG uygulamasına geçilmiştir. Yani, Bakanlık SGK tarafından devlet hastaneleri için ödenen tedavi giderlerinin hastanelere dağıtımında bu uygulamadan yararlanmaktadır. Ancak SGK ödemelerini halen SUT fiyatları üzerinden gerçekleştirmektedir. SGK’da 2011 yılı içinde hem özel hem de üniversite hastanelerinde DRG pilot uygulamasına geçmeyi planlamaktadır. Ancak, sistemin ülkemize adaptasyonunun sağlanması gerekmektedir. Çünkü uygulamanın yürütüldüğü ülkelerdeki hastanelerde Türkiye’deki kadar ayaktan hastanın olmaması uygulamanın sadece yatan hastaya yönelik olması, bunun branş bazlı ayaktan gruplama versiyonunun da kurulmasını gerektirmektedir. Hem yatan hem de ayaktan hasta gruplamasının birlikte çalışmasıyla ödeme modeli oluştuğunda, bu sistem SUT’un yerini alacaktır. Evde Sağlık Hizmeti 01/02/2010 tarihinde başlayan “evde sağlık hizmeti” uygulamasında, yatalak durumda olan özürlüler ya da ağır hastalar eve gelen bir heyet tarafından değerlendirilmektedir. Eğer gerçekten yatalak ve evde tedavi alması gerektiğine karar verilirse, kişinin raporlarından, bu sağlık raporlarının yenilenmesinden, evdeki yatağına, gerekiyorsa havalı yatağına, oksijen cihazı lazımsa oksijen cihazına, sonda, alt bezi, yara bakımı ihtiyacına kadar bütün hizmetleri evde verilmektedir. Bu hizmet şu anda 25 bin kişiye sağlanmaktadır. Ancak hedef 100 binin üstüne ulaşmaktır. Bu bakımın hepsi hekimler tarafından verilmemekte, bir kısmı hemşireler, sağlık memurları, bir kısmı da fizyoterapistler tarafından verilmektedir. Bu hastalara, ağız ve diş sağlığı hizmetleri de evlerinde verilmektedir. Evde yapılacak tüm işlemler evde halledilirken, hastaneye gidilmesi gereken durumlarda da ambulansla taşınması gerekiyorsa ambulansla, değilse bu iş için tahsis edilen araçlarla bu hastalar ilgili sağlık kuruluşlarına taşınmaktadırlar. Tüm bu hizmetler tamamen ücretsiz olarak yapılacaktır. Tam Gün Yasası Tam gün yasası ile, kamu kurum ve kuruluşlarının sağlık tesislerinde çalışan doktorların, mesleklerini mizde Türk Eczacılar Birliği ile protokol imzalanmıştır. Her gün ortalama 20.000 vatandaş ilacını mobil eczanelerden almakta ve ilaca ulaşmada zorluk çekmemektedir. sadece çalıştıkları sağlık tesislerinde icra edebilmesine, ayrıca dışarıda muayenehane açamamasına veya özel bir yerde çalışmamasına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Anayasa Mahkemesine götürülen yasanın bazı maddeleri iptal edilmiş, daha sonra yasa Danıştay’a götürülmüştür. Danıştay’daki ilgili dava daireleri Sağlık Bakanlığının lehine bir karar vermiştir. Sonuç olarak, artık ikili çalışma yapılamayacağına dair bir karar çıkmıştır. Şu anda, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan 30 bin civarında uzman doktor bulunmaktadır. Henüz kanun daha yürülüğe girmeden, bu 30 bin uzman doktordan muayenehanesi olan ya da bir devlet hastanesi dışında özel yerde çalışanlarının sayısı 2 binin altına inmiştir. Bunun nedeni, hastanede çalışan doktorlara performans ücreti adı altında ek ödeme yapılan bir sistemin yürürlüğe konmasıdır. Ayrıca tam gün yasası ile asistanların nöbet ücretleri artırılmış ve asistanlara ek ödeme verilmesinin -özellikle üniversitelerde- önü açılmıştır. Üniversite Hastanelerine Düzenleme Üniversite hastanelerinde, 01/02/2011 den itibaren artık özel muayene, özel ameliyat adı altında hastalardan para alınmasına son verilmiştir. Buna karşılık, bir üniversite hastanesinde bulunan öğretim üyeleri tarafından 2010 yılında hastalardan özel muayene adı altında toplanan paralarla sahip oldukları kazanç, enflasyon da üstüne konularak 2011 yılında devlet tarafından üniversite hastanelerine aktarılacaktır. Bu para, öğretim üyelerine performansları göz önünde bulundurularak üniversite tarafından paylaştırılacaktır. Merkezi Hastane Randevu Sistemi Vatandaşlar Sağlık Bakanlığı Hastaneleri ile Ağız - Diş Sağlığı Merkezleri için 182 Çağrı Merkezini arayarak canlı operatörlerden istedikleri hastane ve hekim için randevu alabilmektedirler. Bugün itibariyle 20 ilde 175 hastanede günde ortalama 12 bin vatandaşımız randevu alarak muayene olmaktadır. 2011 yılında bu hizmetin bütün ülkeye yayılması planlanmaktadır. Mobil Eczane Eczane bulunmayan kırsal bölgelerde yaşayan halkın ilaca ulaşımını kolaylaştırmak için mobil eczane uygulaması başlatılmıştır. Şubat 2011 itibariyle 40 ili- 6111 Sayılı Torba Kanunla Sağlık Alanında Getirilen Bazı Önemli Düzenlemeler Silikozis Hastaları Son çıkan Torba Yasa ile birlikte, Genel Sağlık Sigortasından yararlanamayan kayıt dışı yerlerde kayıt dışı çalışanlardan silikozis hastalığına yakalanan kişiler ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilere aylık ödenmesi kararlaştırılmıştır. Bu kişilerin başvurularını Kanun yayımlandıktan sonra üç ay içinde yapmaları ve aylık almaya hak kazanmaları durumunda, kendileri, eş ve çocuklarının tedavi giderleri, 3816 sayılı Kanundaki aile içindeki kişi başına düşen gelir payına bakılmaksızın Yeşil Kart verilerek karşılanması öngörülmüştür. Trafik Kazası Tedavi Giderleri Trafik sigortaları kapsamında kişilerin kusurlu olmaları durumunda karşılanmayan trafik kazalarına bağlı sağlık giderleri SGK tarafından da karşılanmamaktaydı. Torba Kanun ile birlikte, kazazedelerin genel sağlık sigortalısı ve kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi masraflarının SGK tarafından karşılanması sağlanmıştır Sonuç Ülkemizde, 2003 yılında farklı sağlık sigortası sistemlerini ve yeşil kart sahiplerine yönelik sağlık teminat paketlerini birbiriyle uyumlu hale getirmek ve adil bir sağlık hizmeti sunmak amacıyla Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP)’sini yürürlüğe koymuş ve var olan sistemin zayıf yönlerini gidermeyi hedeflemiştir. Bu proje kapsamında sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve hakkaniyetin sağlanması çalışmaları sonucunda ciddi sağlık harcamaları artışı meydana gelmiş, 2005 yılında SSK hastanelerinin devriyle sağlık harcamaları belirgin bir şekilde bütçe üzerine aşırı bir yük getirmeye başlamıştır. Bu sebeple, sağlık harcamalarına yönelik tedbirler alınmış, harcamalar disipline edilmeye çalışılmıştır. Hükümet bu konuyla ilgili 2010 yılında da, bir dizi önlem ve düzenlemelere gitmiştir. Bu önlem ve düzenlemelerin 2011 yılında da devam etmesi planlanmaktadır. Böylece, hem devletin hem de SGK’nın sağlık bütçesi üzerindeki baskı azaltılmaya çalışılmaktadır. makale Sosyal Güvenlik Kurumu ve Kayıt Dışı İstihdam Atıf Özgen SGK, Sigortalı Emeklilik İşlemleri Dairesi Şube Müdür V. Kayseri 1948 doğumlu olup ilk, orta ve lise öğretimini de Kayseri de yaptı. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü mezunudur. Yüksek Matematikçidir. SSK’ dan burs alması nedeniyle aynı yıl SSK Genel Müdürlüğü Aktüerya Müdürlüğünde İstatistik Memuru olarak göreve başladı. 1975 yılında yeni açılan SSK Ankara Sağlık Kolejine Müdür Yardımcısı olarak tayin oldu. 1998 yılında SSK Ekonomik Analiz ve İstatistik Daire Başkanlığına Uzman olarak döndü. 2001-2003 yılları arası Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesinde, 2003 yılından itibaren de Tahsisler Daire Başkanlığının değişik birimlerinde görev yaptı. Halen aynı başkanlıkta Şube Müdür Vekili olarak görevini sürdürmektedir. Aynı zamanda araştırmacı kimliği ile sosyal güvenlik, istihdam ve sağlık konularındaki yazıları; muhtelif dergilerde yayınlanmaktadır. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 46 Kayıt dışılık, ülkemizde istihdam ve ekonomide dikkat çekici kayıplara yol açan önemli sorunlarımız arasındadır. Bu sorunun çözümü yolunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının yürütmekte olduğu faaliyetler olumlu sonuçlarını vermeye başlamıştır. Kamuda kayıt dışı faaliyetler, yürütülen işin niteliğine göre değişik biçimlerde tezahür etmektedir. İstihdam, vergi, nüfus gibi alanlarda kayıtlı olması gerektiği halde kayıt dışına çıkan vatandaşların yükünü kayıt altında olan vatandaşlar üstlenmektedir. Günümüzde devlet, her alanda ürettiği hizmetleri kayıtlı sistemde bulunan vatandaşları gözeterek geliştirmektedir. Nüfusumuz artsa da teknolojinin getirdiği yenilikler, sosyal refah devletinde tüm vatandaşların hizmetine sunulur. Bu bakımdan kayıt dışının içinde olmak, sosyal gelişmeyi geciktiren önemli etkenler arasındadır. Kayıt Dışı Göstergeleri Ne Diyor? Uzun yıllardır kayıt dışı ekonomi gayri safi milli hasılanın (GSMH) % 30 u üzerinde gerçekleşmekte, kayıt dışı istihdam da kayıtlı istihdamın % 40 ile % 50 si arasında değişim göstermekteydi. Bu durumda iki çalışandan birinin kayıt dışında olması çalışma yaşamımızı olumsuz etkilemektedir. Kayıt dışı istihdamın bir ülkede var olması, sadece geçinebilecek ücret edinme uğruna bir bireyin anayasal temel hakları olan sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılması anlamına geliyor. Temelinde bireyin çalışmasının değerlendirilmemesi, o bireyin sosyal yaşamda hak ettiği yere ulaşmasını engellediği gibi, sağlıklı ve kaliteli yaşamının önünde set oluşmasına neden olmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi içinde olan veya olmayan nüfusa baktığımızda, kayıtlı olmayan nüfusun 10 milyon civarında değişim gösterdiği gözlenmektedir. TÜİK tarafından açıklanan son verilerden anlaşıldığına göre sigortalı olmayan nüfus Ekim 2010 hane halkı iş gücü araştırmasına göre 9.996 bin idi. Bu sayının 5.035 bini tarımda 4.961 bini ise tarım dışı sektörde bulunmaktaydı. İstihdam edilen nüfus içinde kayıt dışılık oranı Ekim 2009 dönemine göre 1 puan gerileyerek % 44,5 ten % 43,5’e inmişti. Erkek istihdamında kayıt dışılık oranı % 37,3 iken kadın çalışanlarda kayıt dışılık oranı % 59’u bulmaktaydı. 2010 yılı Ekim ayı verileri yeşil kartlı nüfusun ülkemizde 9.5 milyon civarında olduğunu gösteriyor. Bunun anlamı bu kesimin sosyal güvenceden yoksunluk nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlanan primsiz ödemeler kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına kavuşabilmektir. Her ne kadar işsiz sayısı 2010 yılı 4. döneminde 2.901 bine inmiş olsa da kayıt dışı çalışan ve sağlık sisteminin sağladığı haklardan mahrum kalan 10 milyona yakın nüfus primsiz ödemeler kapsamında devletin sağladığı sosyal yardım ve sağlık hizmetlerine ulaşmaya çalışmak çalışmaktadır. Ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında aktif çalışan sayısı 16 milyona yaklaşmaktadır. Dosya bazında pasif sigortalı sayısı ise SGK verilerine göre 8.5 milyon civarındadır. Aktif/pasif oranı ikiye çok yakındır. Halbuki ideal koşullarda bilimsel olarak dört çalışana karşılık bir emeklinin olması gerekir. Bu durumda aktif çalışan sayısının kayıt dışı çalışanları kayıtlı sisteme aktarmanın sağlanması halinde sosyal güvenlik haklarına erişimin kolaylaşacağını ortaya koymaktadır. Kayıt Dışında Neler Oluyor ? Kayıt altına alınmamış sistem kendi içinde sorunlu bir sistemdir. Bu sorunlar öncelikle sistem içinde olan bireyi hedef alır. Bireyin yaşadığı maddi ve manevi kayıplar, onu anayasal haklarından uzaklaştırırken, ülke kaynakları da boş yere heba edilmiş olur. Özellikle kayıt dışı sistem içinde yaşanan ve iş kazalarıyla ölüme yol açan kayıplar telafisi olmayan bir sonuca yol açmaktadır. TÜİK tarafından yayımlanan 2010 yılı verilerini dikkate aldığımızda toplam istihdam içinde kayıt dışı çalışan kesimler içinde ücretli/yevmiyeliler, işverenler, kendi hesabına iş yapanlar, ücretsiz aile işçileri, tarım içi ve dışı olma durumu dikkate alınarak tasnif edilmiştir. Kayıt dışı istihdamın başını ücretsiz aile işçileri çekmektedir. Bunlar tarlaya giden kadın çalışanlarımızdan oluşmaktadır. Sayıları 2.5 milyon civarında olan bu kesimin kayıtlı istihdam içindeki oranı % 90’ın üzerindedir. Ücretsiz aile işçilerini, % 85’lik oranla tarım sektöründe çalışanlar, % 67,6 ile kendi hesabına çalışanlar izlemekte, işverenler ile ücretli veya yevmiyeli çalışanlar % 24’lük oranla en düşük kesimi oluşturmaktadır. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezinin (BETAM), kayıt dışı istihdamın özelliklerini ortaya koyan ve 2008 yılında yapılan bir araştırması bulunuyor. Bu araştırma sonuçlarına göre vatandaşları kayıt dışına çeken sebepler şöyle açıklanabilir: • Yeşil kart sahiplerinin, bu hakkı kaybetmemek için sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmekten kaçınması. Kendi hesabına çalışanlar arasında kayıt dışı olanların çoğunun yeşil kart sahibi olması dikkati çekiyor. • Ekonomik durgunluk dönemlerinde işleri kötü giden esnaf ve zanaatkarların ödemekle yükümlü prim maliyetlerini kaldıramayacak durumda olması. • Erkeklerde askerlik öncesi 15-19 yaşları arasında kayıt dışılığın yaygın olmasının nedeni “Sigorta olmasa da olur.” düşüncesiyle buldukları işleri kabul etmeleri. Bu kararı vermelerinde ebeveynlerinin sağlık güvencesinin olmasının önemli etkisi var. • Emeklilerde kayıt dışılığın yaşa göre artmasının nedenleri arkasında, emekliliğin erken yaşta başlaması ile emeklilerin gelir düzeyinin düşüklüğü yatıyor. 5510 Sayılı Yasa öncesi erken yaşta emekli olan çok sayıda emeklinin varlığını dikkate almak zorundayız. • Ücretlilerde firma ölçeği büyüdükçe, kendi hesabına çalışanlarda ise eğitim düzeyi arttıkça kayıt dışılık azalıyor. İşyerinin büyüklüğü ile kurumsallaşma arasında bir bağ bulunuyor ve bununda kayıt dışı çalışmayı azalttığı dikkat çekiyor. Böylelikle eğitimin kayıt dışılıkta önemli bir etken olduğu ortaya çıkıyor. • Küçük ölçekli firmalarda geri teknolojik donanım ve verimsizlik istihdam üzerindeki ağır vergi yüküyle birleşince kayıt dışılığa doğru bir yol kendiliğinden açılmış oluyor. Kayıt Dışına Yönelik İyileştirme Faaliyetleri Kayıt dışına yönelik iyileştirme faaliyetleri ‘kayıtlı vatandaş, sayısını yükseltmek kadar sosyal güvenlik açıklarının önüne geçilmesi açısından da büyük önem taşıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan bir açıklamaya göre 2010 yılı rakamıyla kayıt dışı istihdamda bir puanlık düşüş ülke ekonomisine 820 milyon TL ek gelir sağlayacaktır. Sosyal güvenlik sistemi içinde kayıtlı ve güvenceli çalışma sadece ülkemizdeki çalışanları olumlu etkilemekle kalmayacak, dünya genelinde ülkemizin saygın bir yer edinmesine de katkıda bulunacaktır. Ülkemizde son yıllarda kayıt dışı ekonomi ile birlikte kayıt dışı istihdamı önlemeye yönelik faaliyetler ağırlık kazanmaya başlamıştır. Kayıt dışı ile mücadele stratejisi çerçevesinde hazırlanan eylem planlamasının içeriği incelendiğinde; • Kayıt içi faaliyetlerin özendirilmesi, • Denetim alt yapısının güçlendirilmesi ile yaptırımlarla caydırıcılığın etkinleştirilmesi, • Kamuoyunda “Kayıtlı istihdam, bilincinin geliştirilmesi ve eğitim ağırlıklı çalışmalara önem verilmesi” şeklinde özetlenebilecek faaliyetlerin ağırlık kazandığı görülmektedir. Kayıt dışı istihdamı azaltma çalışmaları kapsamında Maliye, Milli Eğitim, İçişleri, Sanayi ve Ticaret, Sağlık, Turizm, Ulaştırma, Bayındırlık ve İskan Bakanlıkları ile TÜİK, sendikalar, meslek kuruluşları bilgi işlem veri tabanı paylaşım sayfalarının oluşturulması olumlu sonuçları da gözlemlenen bir faaliyettir. Tarım sektörünü kayıt altına alma faaliyetleri çerçevesinde, Tarımsal İşletme Kayıt Protokolü, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile TÜİK tarafından müştereken hazırlanarak imzalanmıştır. Bu protokolün hayata geçirilmesi ile ülkemizdeki tarım istatistikleri daha sağlıklı derlenebilecek elde edilen veriler ile ileriye yönelik planlamalar yapılabilecektir. Maliye Bakanlığı da kayıt dışı ile mücadele kapsamında alt yapıyı güçlendirmek amacıyla, Vergi Denetmen Yardımcısı, Gelir Uzman Yardımcısı kadrolarını yeni istihdam edeceği personelle takviye edeceğini açıklamıştır. Sosyal Güvenlik Kurumunca kayıt dışı istihdamın önlenmesi kapsamında yapılan çalışmaların sonuçları son olarak 2009 yılı Faaliyet Raporunda yer almıştır. Açıklanan verilerden anlaşıldığına göre 7.876 tescilsiz iş yeri ile 336.838 tescilsiz sigortalının kayıtlarına ulaşılmıştır. Raporda kayıt dışı istihdamla mücadele çalışmalarının elektronik veri paylaşımı ile, ilgili bakanlıklar nezdinde nasıl yapıldığına da yer verilmiştir. Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yürütülen çalışmalar neticesinde de 2010 yılı sonu itibarıyla 4 istihdam paketi açıklanmış, istihdam teşviklerinden 6.831 bin kişi yararlanmıştır. Son 3 yılda kayıt dışı istihdamla mücadeleye büyük önem verilmiş, 2008 Eylül ayından 2010 Eylül ayına kadar 845.465 kişinin kayıt dışı çalıştığı tespit edilmiştir. Aynı dönemde 39.228 iş yerinde sigortasız işçi çalıştırıldığı ortaya konulmuştur. Kayıt dışı ile mücadele çalışmalarına önümüzdeki süreçte de ağırlık verilmesi gerektiği ortadadır. Çünkü; bir sistem sağlıklı olarak tüm vatandaşlarını kayıtlı sisteme dahil ettiğinde bu durumdan gerçek manada kazançlı çıkacak olan bizzat vatandaşın kendisidir. Bu gerçeğin eğitim yoluyla, sistemi insanlara benimseterek aktarılması vatandaşla ilgili kurumları barıştıracaktır. Bu konuda hazırlanacak projeler; bir bakıma, barış ve devletin dost elini tutmaya yönelik iletişim mesajlarıyla güçlendirilmelidir. tanıtım Ömer Gülter Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 48 Tarihin Beşiğinden Yükselen: Ezan, Çan, Hazan Asi Nehri’nin bereketi ile sulanan Antakya yöresini çekici kılan ve tarihi boyunca göçlere açık olmasını sağlayan; yaşamı kolaylaştıran iklim koşulları ve verimli topraklarının yanı sıra Anadolu’yu Çukurova yoluyla Suriye ve Filistin’e bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmasıdır. Ayrıca Mezopotamya’dan Akdeniz’e çıkmak için kullanılabilecek en uygun limanlar yine bu bölgededir. Yaklaşık 2300 yıllık bir geçmişi olan Antakya şehrini İskender’in ölümünden sonra imparatorluğunu paylaşan komutanlarından Seleukos kurmuştur. Daha sonra Part, Sasani, Bizans, Abbasi Tolunoğulları, Aksitler, Hamdanoğulları, Selçuklu, Haçlı ve Memluk egemenliklerine giren şehir, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı egemenliğine geçmiştir.1937’de bağımsız Hatay Devleti kurulmuş, 1939’da Hatay Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. UNESCO’nun “Barış Kenti” seçtiği Hatay’da üç semavi dini ve onlara ait ibadethaneleri; cami, kilise ve sinagogu yan yana gö- rebilir, ezan ve çan seslerini, birbirine karışan dilleri duyabilirsiniz, ama kimsenin kimseye karıştığını ne duyar ne de görürsünüz. Önemli bir inanç turizmi merkezi olan Hatay’da, dünyanın ilk Katolik Kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi Hatay-Reyhanlı karayolu üzerinde bulunmaktadır. Hıristiyanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan Hatay, aynı zamanda dört büyük patriklik merkezinden biridir. St. Simon Stylite Manastırı, Yayladağı Barleam Manastırı ve Keldağı Barleam Manastırı önemli manastırlarıdır. Habib Neccar Cami, Şeyh Ahmet Kuseyri Cami ve Türbesi, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Payas Sokullu Külliyesi ve Ulu Cami görülmeye değer İslam eserleridir. Mozaik koleksiyonu zenginliği yönünden dünyada ikinci, para koleksiyonu yönünden ise üçüncü sırada yer alan Antakya Arkeoloji Müzesinde; Harbiye, Antakya, Aççana, Çevlik, ve İskenderun’da yapılan kazılarda bulunan çeşitli süs eşyaları, heykeller, mezarlar sergilenmektedir. Mehmet Zülfi CAMKURT İl Müdürü 1974 Dicle doğumluyum. İlköğrenimimi Siirt, Orta ve Lise öğrenimimi Adana’da tamamladıktan sonra, üniversite öğrenimimi 1990 – 1995 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF. İktisat bölümünde yaptım. Selçuk Üniversitesinde Yönetim ve Organizasyon dalında yüksek lisans yaptım. 2008 yılında Milli Güvenlik Akademisini 64.Dönem mezunu olarak tamamladım. 1997 yılında memuriyete başladım. Sırasıyla 1997 – 1999 yıllarında SSK Diyarbakır İl Müdürlüğünde İcra Memuru, 1999 – 2002 yıllarında SSK Genel Müdürlüğünde Sigorta Müfettiş Yardımcısı, 2002 – 2005 yıllarında Sigorta Müfettişi, 2005 – 2008 yıllarında Refakat Müfettişi olarak görev yaptım. 2009 yılında Başmüfettişliğe atandım. 5 Ocak 2009 tarihinden bu yana Sosyal Güvenlik Kurumu Hatay İl Müdürlüğü görevini vekaleten yürütmekteyim. Hatay İl Müdürlüğüne geldiğinizde gördüğünüz eksiklikler nelerdi, ilk uygulamalarınız neler oldu? Hatay’da Devredilen SSK ve Bağ-Kur taşra teşkilatları vardı. SSK ve Bağ-Kur İl Müdürlüklerinin aynı çatı altında birleşmesine bağlı olarak personelin oryantasyon, disiplin, ortak kültürün olmamasının beraberinde getirdiği iş ve işlemlerde gecikmeler olduğunu gözlemledim. Bu sorunları gidermeye yönelik olarak İl Müdürlüğümüze bağlı tüm birimlerde bütün personelin katılımıyla ayrı ayrı toplantılar yaparak sorunları tespit ettik. Akabinde sorunların çözümüne yönelik olarak da idari görevde bulunan personellerle ayrı ayrı toplantılar yaparak çözüm yollarını tespit ettik. Yaptığımız çalışmaların hepsini anlatmak mümkün değil, ancak bir kısmından bahsedelim. İlk yaptığımız şey özellikle 4.000 civarında birik birikmiş 4/a ve 4/b sigortalılarımızın emekli aylıklarını 4 ay gibi kısa bir sürede bağlamak oldu. Memnuniyetle ifade etmeliyim ki, şu anda 4/b sigortalı ve hak sahiplerinin aylıkları ortalama 9 günde, 4/a lıların aylıkları ise ortalama 17 günde bağlanmaktadır. Arşivlerin düzenlenmesi ve imha işlemleri anlamında; 150 ton civarında evrak ve dosya imhası ve 30 bin civarında işveren dosyasının İZ işlemleri yapıldı. 4/b sigortalıların tescil kütükleri için 284.000 civarında aktif/pasif dosyaları elden geçirildi, T.C. kimlik numaralarıyla Bağ-Kur numaraları eşleştirildi ve gerekli yazışmalar yapılarak tescil kütükleri güncellendi. 4/a sigortalılarının 1965 – 1975 yıllarına ait bilgisayar ortamına aktarılmayan hizmetlerinin aktarılması için çalışma başlattık. Şu an itibariyle, bir milyonun üzerinde kayıt bilgisayar ortamına aktarılmış olup, 1970 – 1975 yılları arası kayıtların tamamı bitirilmiştir. 1965 – 1970 yılları arasının bilgisayar ortamına tanıtım Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 50 aktarılması işlemlerini 2011 yılı Temmuz ayı sonuna kadar bitirmeyi hedefliyoruz. İşveren dosyalarının İZ işlemleri kapsamında H/C kartlarını sıfırlandık. Bu kapsamda emanet hesaplardaki 17 milyon TL’yi işveren dosyalarına aktarma işlemlerini yaptık. 30 civarında işveren dosyasının İZ yapılması, özellikle prim tahakkuk ve tahsilât servislerinde çalışan personeller üzerinde psikolojik rahatlama sağladı. İskenderun ve Antakya Sosyal Güvenlik Merkezlerimizde gereğinden fazla servisler vardı. Bu durum da, işlerin aksamasına neden oluyordu. Bazı servisleri birleştirerek hem işleri hızlandırdık hem de personellerimizi daha etkin ve verimli kullanmaya başladık. Bu kadar işi biriktiren, işlemleri geç sonuçlandıran personel nasıl oldu da hem günlük işleri yapıp hem de geçmişten kalan işleri eritir hale geldi. Değişen nedir? İlk yaptığımız personelin mesai saatlerine devamını kontrol etmek için bütün hizmet binalarımızda 2009 yılı Mart ayı itibariyle Kartlı Geçiş Sistemine (KGS) geçtik. Kartlı geçiş sistemine geçtikten sonra, personelin mesaiye devam, saatlik, günlük izin kullanımlarını daha etkin kontrol eder hale geldik. Örnek vermek gerekirse, göreve başladığım sırada Antakya Sosyal Güvenlik Merkezimizde 74 personel bulunuyordu. Şu anda 35 personel bulunmaktadır. Bu birimimizde personel sayısını %100’ün üzerinde azaltmış olmamıza rağmen, yapılan iş ve işlemler geçmişle kıyaslanamayacak düzeyde hızlı ve kaliteli yapılmaktadır. Bu noktada belirtmek isterim ki, herhangi bir serviste çalışan her bir personelimizin her işi yapabilmesini sağlamak için gerekli tedbirleri aldık. Bu anlamda, servis şefleri, servis yetkilileri ve diğer memurları 6 ay, 1 yıl gibi zaman periyotlarıyla dönüşümlü olarak değişik servilerde çalıştırmaktayız. Personeli motive etmek anlamında pek çok müdürlüğümüzde yapılan şeyleri burada da yaptık. Ama benim özellikle üzerinde durduğum, önemsediğim “Ayın Personeli, Ayın Servisi” uygulamalarını yaptık. Ayın personeli seçilmesi uygun görülen personel, servis şefi veya yetkilisi tarafından öneriliyor. İlgili müdür-müdür yardımcısının öneriye katılması durumunda, 8-10 maddeden oluşan bir değerlendirme tablosuna ilgili servis yetkilisi ve müdür yardımcısı tarafından 1’den 5’e kadar puanlar veriliyor. Puanlar toplanıyor ikiye bölünüyor, yine ayın personeli olarak önerilen kişinin ay içerisinde yapmış olduğu iş sayısı, hastalık izni, yıllık izin, saatlik izin alıp almadığı gibi hususlar da ayrıca değerlendiriliyor. Ayın personeli seçilen 30 tam puan performans ödemesiyle ödüllendiriliyor. Bunun yanında İl Müdürü olarak ben de ayın personeli seçilen kişiye kitap, kalem gibi hediyeler veriyorum. Yine, yılda iki defa yapılmakta olan ikramiye ödemesinin müktesep bir hak olmadığından hareketle, ikramiye ödenmesi usul ve esasları doğrultusunda hazırladığımız iç emirle ikramiyelerde yapılacak kesintileri duyurduk. Memnuniyetle ifade edeyim ki, ikramiye ve performans ödemesi, kartlı geçiş sistemi gibi uygulamalarla yıllık 10 civarında personel kazancımız oldu. Örneğin, 2008 yılında 2.500 gün civarında olan hastalık izin günü, 2009 yılında 1.700, 2010 yılında 1.400 civarına düştü. İl düzeyinde personelin yıllık izin planlamasına geçtik. Personelin yıllık izinlerini belirli bir plan dâhilinde ve yılın başında bildirerek kullanmalarını sağladık. Özellikle Haziran ve Eylül ayları arasında yoğun izin talepleri nedeniyle aksayan ya da geciken işlemlerin önüne geçtik. Çok gereksiz yazışmalar yapıldığını, yürüme mesafesinde olan resmi dairelere evrakların posta yoluyla gönderildiğini, servisler arası gereksiz yazışmaların yapıldığını tespit ettik. Kurum iş ve işlemleriyle ilgili gereksiz yazışmaları kaldırdık. Evrak dağıtımında görevli memurlarımız evrakları elden ilgili kurumlara götürerek cevaplarını da elden almaktadırlar. Bu noktada, özellikle Valilik makamının diğer kamu kurumlarıyla eşgüdüm sağlanması, vatandaş adına evrakların elden takip edil- mesi, yazışmaya mahal verilmemesi noktasında, sosyal güvenlikle ilgili konuların acil olduğu, özellikle acele yanıtlanması hususunda çok ciddi faydası oldu. İlk tespitlerimizden bir tanesi; memurlarımız mesaideki vakitlerinin büyük bir kısmını vatandaşla telefon görüşmesi yaparak veya vatandaşın evrakının akıbeti ile ilgili sorusuna cevap vererek geçirdikleri oldu. 2009 yılı Temmuz ayından itibaren sigortalı ve hak sahiplerimize Kurumumuzla ilgili iş ve işlemleri konusunda kısa mesajla (SMS) bilgilendirme yapıyoruz. Vatandaşın evrakı evrak servisine ulaştığında ve evrakın servis de işlem gördüğünde hangi serviste olduğu hakkında bilgi veriliyor. Eksik evrakı varsa yazışmadan önce telefonla veya SMS ile bilgi verilerek eksik evrakını tamamlaması isteniliyor. Böylece, hem vatandaşın hem çalışanın zaman ve emek kaybının önüne geçmiş olduk. Kurum birleşmesinden sonra kurum kültürünün oluşturulması, motivasyon gibi konularda personele kişisel gelişim ve hizmet içi eğitimler verildi. Ancak son dönemlerde eğitimlerde bir azalma, yavaşlama var. Siz de durum nasıl? İl Müdürlüğümüz ve bağlı Sosyal Güvenlik Merkezlerinde personel arasındaki birlikteliği sağlamak, ortak kurum kültürü oluşturmak amacıyla kahvaltı, yemek, servis arkadaşlarıyla ev ziyaretleri yapmaktayız. Örneğin son olarak 2010 yılı Kasım ayında stresle başa çıkma yöntemleri, ekip çalışması, motivasyon, zaman yönetimi, liderlik, halkla ilişkiler, kurumsal iletişim konularında 5 eğitim verdik. Aralık ayında İl Müdürlüğümüz ve bağlı Sosyal Güvenlik Merkezlerinde tüm servislerde 3 hafta hizmet içi eğitim yapılmıştır. Personelin doğum günü, anneler günü, babalar günü, kadınlar günü vb. özel günleriyle ilgili kutlamalar devam etmektedir. Halkla İlişkiler Protokol Eğitiminden bahsettiniz. Bunların yansımalarını nasıl ölçüyorsunuz? Memnuniyetleri nasıl ölçüyorsunuz? Göreve ilk başladığımızda ilk olarak personelin sorunlarını tespit etmek anlamında personele yönelik memnuniyet anketleri yaptık. Bunun yanı sıra personelin bilgisayar ve internet kullanım düzeylerini tespite yönelik anket çalışmamız oldu. Yapmış olduğumuz anketlerin sonucunda, personelin eğitime ihtiyaç duyduğu alan ve konuları tespit ettik. Bu tespit kapsamında, her yıl değişik konularda personelimize yönelik kişisel gelişim eğitimleri ve hizmet içi eğitim faaliyetlerini uyguladık. Personelin ihtiyaçlarını ve memnuniyetini yapmış olduğumuz anketlerle ölçtük. Bunun yanı sıra, her yıl vatandaşlarımıza yönelik yapmış olduğumuz müşteri memnuniyeti anketleri var. Bu anketlerde, gerek servis ve gerekse de hizmet verilen birimlerin genel anlamdaki işleyişlerine ilişkin değerlendirmeler yer almakta. Şunu da memnuniyetle belirtmeliyim ki, il düzeyinde Kurumumuzdan vatandaşlarımızın memnuniyet düzeyi, %90’ın üzerindedir. Ölçme işlemlerimizi bu şekilde yapıyoruz. Aynı zamanda sivil toplum kuruşlarıyla (Esnaf Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları vb.) istişare toplantıları yapıyoruz. Valilik makamı ile yapılan anketlerin sonuçlarını düzenli olarak paylaşıyoruz. Yapılanma ile ilgili hazırlıklarınız var mı? Yeni yapılanma ile ilgili olarak Ocak ayı içerisinde İskenderun’da ve Antakya merkezde Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerle geniş katılımlı birer toplantı yaptık. Öncelikle 4/a işverenleri ile 4/b sigortalılarından borçlu olanların ilçeler düzeyinde sayılarını tespit etmeye yönelik çalışmamız oldu. Sigortalı Tescil ve Hizmet, Prim Tahakkuk ve Tahsilât, İcra Takip, Haciz ve Satış Servislerimizin bilgisayar, yazıcı donanım alt yapılarını yeniledik ve güçlendirdik. Yine bu servislerimizde ek olarak görevlendireceğimiz personellerimizi tespit ettik. Özellikle Belediye Meclis Üyelerine Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanına, Ticaret Odası yetkililerine, İskenderun, Dörtyol, Erzin Antakya ve çevre ilçelerinde toplantılar yaparak yapılandırmaya hazır olmaları hakkında bilgilendirme yaptık. Böyle bir fırsatın bir daha ele geçmeyeceğini, iyi değerlendirmeleri konusunda telkinde bulunduk Ayrıca esnaf dosyalarından isimleri tespit ettik, listeler oluşturuyoruz, yapılandırma çıktığı anda bu kişilere SMS yoluyla bilgilendirme yapacağız. Hatta taksitlendirme dönemlerinde de taksitlerini hatırlatıcı mesajlar oluşturduk, taksit ödeme gününden birkaç gün önce mesajla taksit gününün tanıtım Özellikle meslek liseleri başta olmak üzere, ilimizdeki liselerde öğrencilere yol boyu sosyal güvenlik hakları ve sosyal güvenliğin önemi konularında dersler verdik. Tutuklu ve hükümlüler ile erbaş ve erlere yönelik de eğitim çalışmalarımız oldu Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 52 geldiğini, ödemelerini aksatmamaları gerektiğini hatırlatacağız. Yapılanmada yoğunluk 4(a)’lılarda mı yoksa 4(b)’lilerde mi? Tahsilâtta hangi grup daha sorunlu? İlimizin İskenderun, Dörtyol ilçeleri ve bağlı beldelerinde sanayileşme ve ticaret yoğun olduğundan, ilimizdeki 4/a sigortalılarının yarıya yakını bu ilçelerde istihdam edilmektedir. Antakya, özellikle Samandağ, Hassa, Reyhanlı, Altınözü, Kırıkhan, Kumlu’da ise küçük esnaf ve tarımsal faaliyet yaygın olduğu için 4/b sigortalılarımız çoğunluktadır. İlimizde 2010 yılı Aralık ayı sonu itibariyle 75.663 kişi 4/b sigortalısı olup, bunun yarısından fazlasının Kurumumuza borcu bulunmaktadır. Bu borçların büyük bir kısmı geçmiş yıllara aittir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, ilimizde 4/b sigortalılarının tahakkuk tahsilât oranı 2010 yılı sonu itibariyle %69 olarak gerçekleşmiştir. Yine ilimizde 2010 Aralık ayı sonu itibariyle 4/a sigortalı sayısı 119.483’tür. İlimizde 4/a sigortalılarla ilgili prim tahakkuk tahsilât oranı %93 olarak gerçekleşmiştir. Her iki tahakkuk tahsilât oranı da Türkiye ortalamasının üzerindedir. Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, tahsilât noktasında 4/b sigortalılarımız daha sorunlu durumdadır. Ülke genelinde olduğu gibi ilimizde de özellikle 4/b sigortalılarının af beklentisi nedeniyle prim tahsilât oranlarında azalma oldu. 4/a sigortalılarının primlerinin ödenmesinde ciddi bir azalma olmadı. Ancak, özellikle belirtmek gerekir ki, icra tahsilâtı çok ciddi oranda azalmıştır. Ancak, bunu geçici durum olarak görmek lazım. Özelikle sanayi siteleri, kapalı çarşı vb. yerlerde kayıt dışı istihdamla ilgili bastırdığımız el broşürlerini dağıttık. Özellikle meslek liseleri başta olmak üzere, ilimizdeki liselerde öğrencilere yıl boyu sosyal güvenlik hakları ve sosyal güvenliğin önemi konularında dersler verdik. Tutuklu ve hükümlüler ile erbaş ve erlere yönelik de eğitim çalışmalarımız oldu. Bunun yanı sıra, Vergi Dairesi Başkanlığı, İl Emniyet, İl Tarım, İl Milli Eğitim, İl Sağlık Müdürlükleri ve Jandarma Komutanlığı başta olmak diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla etkin ve verimli bir çalışma içindeyiz. Bu kamu kurum ve kuruluşlarımızdan elde ettiğimiz bilgiler kapsamında 2010 yılında 9 bin civarında sigortalının tescilini sağladık. Şu anda ise Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’na hazırlayarak sunduğumuz, ancak sonuçlanmayan “Sosyal Güvenlik Bilincinin Artırılması ve Kayıtlı İstihdamın Teşviki” adını taşıyan bir projemiz var. Projemiz, şu anda Ajansta değerlendirme aşamasında. Bu projenin yararlarını 2011 yılında göreceğimize inanıyorum. Kayıt dışı ile ilgili ne söylemek istersiniz, kayıt dışı istihdam kapsamında yaptığınız başlıca çalışmalar nelerdir? İlimizdeki kayıt dışılık daha çok tarım sektörü, inşaat sektörü ve gastronomi dediğimiz lokanta ve gıda maddesi vb. satan yerlerde var. Kayıt dışı istihdam sorununun sadece Kurumumuz tarafından yapılacak çalışmalarla çözülemeyeceğinden hareketle, Kamu Kurum ve Kuruluşları başta olmak üzere, Esnaf Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, muhtarlar, Belediye Meclis Üyeleri nezdinde bilgilendirme toplantıları yaptık. Kayıt dışı ile ilgili bilgilendirme çalışmaları genellikle sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı toplantılarla yapılıyor. Doğrudan vatandaşı bilinçlendirecek çalışmalarınız oldu mu? 2010 yılında şehrin en işlek yerlerine ve büyük alışveriş merkezlerinin önüne üçer ve dörder günlük sürelerle stantlar açtık. Sosyal güvenlik bilinci, kayıt dışı istihdamın bilinçlenmesi ve sosyal haklar ile ilgili kitapçıklar, broşürler dağıttık. Sanayi sitelerinde ve kapalı çarşıda esnaf ve vatandaşlara dağıttığımız bro- şürler var. Bu faaliyetleri Kalkınma Ajansının yapacağı destekle 2011 yılında da yapacağız. Sosyal güvenlikle ilgili derslerin okullarda verilmesi gerekiyor. İlimiz Milli Eğitim Müdürlüğümüzle yaptığımız görüşmelerde, okullarda “Sosyal Güvenlik Kolu” kurulması ile ilgili çalışmalarımız sonuçlanmak üzere. Bu kapsamda, okullarımıza da sosyal güvenlik bilincini arttırmayla ilgili doküman desteği sağlayacağız. Ülkemizde çoğunlukla kayıtlı kayıtsızlar var. Tarım İl Müdürlüğünde kayıtlı olanlar, Vergi Dairesinde kayıtlı olanlar bizim Kurumumuza kayıtlı olmayabiliyor. Kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyon eksikliği var. Genelgelerle bu aşılmaya çalışılıyor ama mülki idarelerin bu konuya çok ciddi anlamda destek vermesi halinde çözülebilir diye düşünüyorum. Bu anlamda, ilimizde Kurum olarak Valilik makamının çok ciddi desteklerini gördüğümüzü söyleyebilirim. Bunun yanında vergi dairelerinin kullandığı VEDOP sistemi var. Buradaki güncellemelerin Kurumumuzla paylaşılması konusunda daha sıkı iş birliğine gidilmesi, sorgulama yetkilerinin artırılması gerektiğine inanıyorum. Kolluk kuvvetlerinin kimlik bildirimlerini daha sıkı takip etmeleri halinde özellikle turistik yörelerdeki kayıt dışının önemli ölçüde engellenebileceğini düşünüyorum. İş süreçlerinin iyileştirilmesi konusunda bir çalışmanız olduğunu biliyorum hatta bu projenizde akademik destek de alıyorsunuz. Proje hangi aşamada biraz bahseder misiniz? “İş Süreçlerinin Analizi, Basitleştirilmesi ve Bürokrasinin Azaltılması” adıyla Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’ndan sağladığımız teknik mali destek kapsamında yürüttüğümüz bir projemiz var. Hatay ilindeki Soysal Güvenlik İl Müdürlüğü ve Merkez Müdürlüklerini kapsayan, “Bürokrasiyi azaltarak kayıt dışılığı nasıl engelleyebiliriz, bürokrasiyi azaltarak daha iyi ve etkin nasıl hizmet verebiliriz?” sorularına cevap arayan bir proje. Doç. Dr. Oğuz Karadeniz bu konuda uzman olarak, proje danışmanı olarak projemize destek veriyor. Bu projenin ara raporu üzerindeki çalışmalarımız devam ediyor. Uzmanımız tarafından projenin sonuç raporunun da en kısa sürede İl Müdürlüğümüze teslim edileceği bize ifade edildi. Projemizin sonuç raporu geldikten sonra il düzeyinde iş süreçlerini uzatan, işleri yavaşlatan sorunlara çözüm bulacağımızı ve vatandaşlarımıza daha kaliteli hizmet vereceğimizi düşünüyorum. Projemizin sonuç raporunun teslim edildikten sonra, proje sonuç raporunu ve ilimizle ilgili yaptığımız çalışmaların sonucu hakkında Kurum Başkanlık makamını da bilgilendireceğiz. Bu anlamda, bu projenin ve projede tespit ettiklerimizin diğer il müdürlüklerimize de model yol gösterici olacağını düşünüyorum. Bu projeden beklentileriniz nelerdir? İşlem körlüğü dediğimiz, sürekli aynı şeyleri yapan ya da organizasyonun içinde olmanız nedeniyle göremediğiniz, gözden kaçırdığınız bazı eksiklikler olabiliyor. Bazen eksikliklerimizi kendimiz göremiyoruz. Dışarıdan, profesyonel bir gözle bakılınca bu eksiklikler daha iyi gözlemleniyor. Nitekim biz de gereksiz işlemlerin yapıldığını, gereksiz evrakların istendiğini, gereksiz yazışmaların yapıldığını tespit ettik. Yazılmaması gerektiği halde bazı yazıların bazı yerlere yazıldığı, emeklilik işlemleri için veya aktivasyon için gereksiz belgelerin istendiğini tespit ettik. Gereksiz yazışmaları ve gereksiz işlemleri kaldırmaya çalışıyoruz. Proje ile gelen evrak sayısı, çalışanlara düşen evrak sayısı, işlemin sonuçlanma süresi gibi verilere sahip olacağız. Böylece personel optimizasyonunu da yapma olanağını bulacağız. Sosyal Güvenlik Merkezleri artık Kurumun dışa açılan en önemli kapısı ve dışa dönük yüzü oldu. Hatay’da nerelerde SGM açtınız. Yansımalar nasıl? Şu anda yaklaşık 24 aylık görev süremin sonunda Dörtyol, Erzin ve Samandağ Sosyal Güvenlik Merkezlerini faaliyete geçirdik. Sigortalıların tescil işlemleri, Genel Sağlık, işveren, sigorta tescil, halkla ilişkiler ve kısa vadeli, ödeme, aylık bağlama dışındaki iş ve işlemleri yapılmaktadır. Samandağ ve Dörtyol Merkezlerimizi açtık ve sorunların çoğunluğunu giderdik. Reyhanlı ve Kırıkhan da ise çalışmalarımız devam ediyor. Yer tespitlerimizi yaptık. Bir kaç ay içerisinde bu merkezlerimizi de açmayı düşünüyoruz. Sosyal Güvenlik Merkezi açtığımız ilçelerdeki vatandaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde memnuniyetlerinin üst düzeyde olduğunu gözlemledik. tanıtım Hamit Bal Samandağ SGM Müdürü Yüksel Berber (Mali Müşavir) 21 yıldan beri Mali Müşavirlik yapıyorum. Mükelleflerimin sıkıntıları çoktu. Samandağ güzel bir ilçemiz olmasına rağmen hizmetiyle geri kalmış bir ilçe. İlçemizin ayrıca sigortalı, işvereni ve de çalışan sayısı yüksek. Antakya İl Müdürlüğü olsun İskenderun Müdürlükleri olsun sürekli işlem yapıyorduk ve zorlanıyorduk. İşlemler 1 günümüzü bazen 2 günümüzü alıyordu. Samandağ Sosyal Güvenlik Merkezinin açılması işlemlerimizi kolaylaştırdı. Memur çalışan arkadaşlardan da memnunuz. Çok iyi çalışıyorlar. Kaliteyi yakaladılar. Bilgi düzeyleri yüksek. Bu anlamda çok memnunuz. Yalnızca emeklilik işlemlerinin İskenderun’da olmasından dolayı sıkıntılarımız var. Antakya İl Müdürlüğünde de bu işlemler yapılırsa işlemlerimiz daha kolaylaşacak. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 54 Samandağ Sosyal Güvenlik Merkezi 21 Aralık 2009 tarihinde faaliyete başladı. Bir Merkez Müdür Vekili bir personel ve hizmetli ile göreve başladık. İl merkezine gitmeden vatandaşlarımızın işlemlerini yapıyor, rehberlik hizmeti vererek onları bilgilendiriyoruz. Sağlık aktivasyonu, işyeri tescilleri, sigortalı tescilleri ve rehberlik hizmetlerinin yanı sıra 4 Ekim 2010 tarihi itibariyle, işveren işlemlerini, şahıs ödemelerini, iş kazası, meslek hastalıkları, geçici iş göremezlik, analık, doğum ve emzirme ödemelerini, prim tahakkuk ve tahsilat, işyeri bildirme işlemlerini dosyaları devralarak yürütmeye başladık. Genel sağlık sigortası tescilleri, 18 yaş altı tescilleri ve tahakkuk işlemlerini de merkezimizden yürütüyoruz. Samandağ’daki eğitim düzeyi yüksek olduğu için vatandaşlarımız çok bilinçli olmalarına karşın bilgi eksikliği var. İnsanlar sürekli gelip şartların kendilerine uyup uymadığını öğrenmek istiyorlar. Sosyal güvence çerçevesine girmek istiyorlar. Bizler de bunun karşılığında rehberlik hizmeti vererek vatandaşlarımızı aydınlatıyoruz. Günlük ortalama 300-350 kişi geliyor. Yayladağ ilçesini de hizmete kattığımızda 70-80 bin kişiye hizmet götüreceğiz. Samandağ’da yaşayan halkın çoğu esnaf; tarım, narenciye, el sanatları ve ipekçilikle geçimlerini sağlıyorlar. Şu an itibariyle konsept olarak, donanım olarak iyi durumdayız. Çok az personel ile hizmet vermekteyiz. Personel sayısını artırırsak daha iyi ve hızlı hizmet verebiliriz. Prof. Dr. A. Gürhan Fişek “Sosyal Güvenliğin Felsefesi”ni Anlattı Perşembe Panellerinin bu ay ki konuğu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A.Gürhan Fişek oldu. Prof. Dr. A.Gürhan Fişek, salondaki konukların bir kısmının arka sıraları tercih ettiğini görünce, “Sınıfta nerede oturursanız, hayatta da orada oturursunuz” diyerek konukları ön sıralara davet etti. Fişek, sosyal güvenliğin bir gereksinimden doğduğunu belirterek şunları söyledi: “Tek başına kalan kişinin hayatla mücadelesinin zor olması nedeniyle ilk insanlar çevrelerinde oluşan tüm tehlikelere karşı korunmak ve yaşantılarını güvenceye alabilmek için, özgürlüklerini bir yana bırakarak, birlikte ve toplum halinde yaşamaya karar verdiler. Bunun nedeni muhtemelen sosyal güvenlik ihtiyacından kaynaklanmaktaydı. Dolayısıyla fertlerin tek tek üstesinden gelemeyeceği sosyal problemlerin halledilmesini sağlamaya yönelik tedbirlerin bütünü sosyal güvenlik olarak tanımlanabilir.” dedi. Gürhan Fişek, insanların hayatları boyunca birçok riskle karşı karşıya kaldığını belirterek, risk gruplarını, coğrafi, cinsiyet özellikleri, yerleşim birimleri, sağlık özellikleri, sosyal güvenlik grubu, toplumsal çatışmalar, istihdam durumu olarak sıraladı. Fişek, insana verilen değerin ölçümünde ilk sırayı sağlığın aldığına vurgu yaparak, “Daha sonra güvence, gelir düzeyi, çalışma hakkı ve işsizliğin önlenmesi, hak arama ve örgütlenme gelir. Yaşama verilen değerin bileşkesinde örgütlenme ve hak arama özgürlüğü vazgeçilmezdir. Bunların hepsi de birbirini tamamlar.” dedi. Çağdaş Sosyal Güvenlik Sistemi Herkesi ve Tüm Riskleri Kapsamalı Fişek, çağdaş sosyal güvenlik sisteminin nasıl olması gerektiğini de şu sözlerle anlat- tı, “Çağdaş sosyal güvenlik sistemi herkesi ve tüm riskleri kapsamalı, risk ile kişinin buluşmasından önce devreye girmeli, haklara karşı saygılı olmalı, kişilerin yaşam kesitlerine farklı uygulamalar getirmemelidir. ” Konuşmasında, sosyal güvenliğin tarihçesine de kısaca değinen Fişek, meslek hastalığı, iş güvenliği ve sakatlığın önlenmesi için alınabilecek önlemler konusunda da açıklamalarda bulundu. SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu, Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanı İsmail Sevinç’in de katıldığı konferans, Sosyal Güvenlik Uzmanları Derneği Başkanı Özlem Göçmez’in Prof. Dr. A. Gürhan Fişek’e çiçek ve plaket takdiminin ardından sona erdi. güncel Sosyal Güvenlik Uzmanları Derneğince organize edilen “Sosyal Güvenliğin Felsefesi” konulu Perşembe Panellerinin yedincisi 27 Ocak 2011 tarihinde, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Konferans Salonunda gerçekleştirildi. makale Araf’ta Bir İlçede Özürlü Olmak... Araf ’ta olmak dini ve edebi metinlerde sıkça başvuruSarıveliler Kaymakamı lan bir betimlemedir. Araf ’ta olmayı belki 15 Aralık 1979 tarihinde de ilk defa coğrafyaKonya’da doğdu. İlk ve orta öğreöğre yı tanımlamak için timini Konya’da tamamladı. İstanİstan kullanacağız. Sarıvebul Üniversitesi İktisat Fakültesi liler coğrafi anlamda Uluslararası İlişkiler Bölümünden arafta bir ilçedir. Biz 2002 yılında mezun oldu. Selçuk idareciler bazen kenÜniversitesi Uluslararası İlişkiler di konumlarımızın Anabilim Dalındaki yüksek lisansını 2006 yılında kuşatıcılığına vurgu tamamladı. 2007 yılında Karaman kaymakam adayı yaparken herkese eşit olarak başladığı mesleğinde sırasıyla Konya-Bozkır mesafede olmayı bir ve Rize-Kalkandere ilçelerinde kaymakam vekilliği slogan haline getiriyaptı. İngiliz yönetim sistemi ve yabancı dil öğreniöğreni riz. Sarıveliler herkese mi için bir yıl süre ile İngiltere’de bulundu. Sosyoloji değil ama her yere eşit ana bilim Dalında doktora öğrenimini sürdürmek sürdürmekmesafededir. İdari açıtedir. İngilizce bilmektedir. dan bağlı bulunduğu Karaman iline iki buçuk saat, ekonomik ve sosyal açıdan bağımlı olduğu Konya iline iki buçuk saat, çok sayıda vatandaşımızın özellikle yaz aylarında turizm ve tarımsal işlerde çalışmak için akın ettiği Alanya ilçesine yine iki buçuk saat mesafededir. Toroslar mükemmel bir simetri meydana getirmiştir adeta. Bu süreler otomobil reklâmlarında karınca duası gibi altta beliren yazılarda ifade edildiği gibi normal hava ve yol şartlarında geçerlidir. Kuş yuvasında meydana gelen bir heyelan ya da Belpınarı mevkiindeki kar fırtınası bu süreleri çok daha uzatmaya kadirdir ve coğrafya bu kudretini sık sık ispat etme arzusundan da kendini alıkoymaz. Bu mesafeler ve Toroslarda alıkonulmuş olmak kuşkusuz insanımızın yaşamını da zorlaştırmaktadır. Sarıveliler de çiftçi olmak zordur, öğretmen olmak zordur, çocuk olmak zordur, kaymakam olmak zordur, özürlü olmak daha bir zordur. Zor Sarıveliler’de ülkemizin birçok yerinden farklı olarak özgül ağırlığı daha fazla bir kelimedir. Bu neSosyal Güvenlik denle insanlarımızın yaşamını kolay kılmak Dergisi Sarıveliler’de başlı başına bir hizmettir. Tüm Eyyüp Özdemir Sayı 39 Sayfa 56 mesele nerden başlayacağını, nelerin insanlarımızın yaşamını kolay kılacağını hesap etmektir. Sarıveliler de yüz milyonlarca lira bütçeli bir gölet ile insanların yaşamını kolay kılmak mümkün olduğu kadar yirmi basamaklı beton bir merdiven ile bir köyün iki sokağını birbirine bağlamakla da insanların yaşamını kolay kılmak mümkündür. Bu kısa girişte aslında “Sarıveliler’de Engelsiz Bir Yaşam için Özürlü Envanterinin Çıkarılması Projesi”ni hayata geçirmemizin aslında ilkesel temellerinden bahsetmiş olduk diyebilirim. Bu proje yepyeni, bambaşka bir proje değil. Nihayetinde istatistikî verilerden ibaret bir kitapçık var elimizde. Muhtemeldir ki örneklem alma ve benzeri yöntemler ile muhtelif yerlerde bu tür çalışmalar yapılmıştır. En azından birçok kamu ve sivil toplum kuruluşunda çeşitli veriler mevcut. Fakat bu çalışmayı bizim için değerli ve farklı kılan şu; Sarıveliler gibi idari sınıflama da beşinci sınıf kabul edilen 13500 nüfuslu bir ilçede tek tek kapılar çalınarak yapılan bir araştırma olması. Şu ana kadar kaymakamlığımız dışında böyle bir çalışma yapıldığını da tespit edemedik. Marketing kavramı ve ifade ettiği değerler ile hiç de barışık olmayan biri olarak amacım çalışmamızın sadece tanıtımını yapmak değil. Meselenin asıl, temel ve insani yönüne dik dikkat çekmektir: Özürlülerle ilgili çalışmalarda bulunmak rafine bir kamusal faaliyet değildir ve Sarıveliler gibi yerlerde dahi bu çalışmalar elzemdir ve yapılmalıdır. Bu çalışmaya başlarken temel amacımız özürlü vatandaşlarımız özelinde ilçemizde sosyal doku uyumu seviyesini yükseltmekti. Her ne kadar birçok sosyal, ekonomik, etnik ve dinsel gettolar barındırsa da modern toplumlar sosyal doku uyumu seviyesinin yüksekliği iddiasında bulunan toplumlardır. Bunu matematiksel olarak ifade etmek her ne kadar zor olsa da sosyal güvenlik, gelir transferi ve vb. araçlar ile sosyal doku uyumu sağlanmaya çalışılır. Burada kastettiğimiz daha çok meselenin maddi boyutudur. Bu çalışmamız özürlüler ile ilgili olarak ülkemizde son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerin pratik bir karşılığı olmuştur. Temel amacımız özürlü vatandaşlarımızın yasal haklarından faydalanmalarını, gerekli sağlık ve sosyal güvenlik hizmetini almalarını sağlamaktır. Özürlü birey ülkemizde aslında çok büyük bir mesafe kat etmiştir. Mağdur olarak başladığı yolculuğunda önce sakat olmuş, çok uzun bir zaman diliminin ardından özürlü çok sonraları da engelli olmuştur. Aslında bu kelimeler etrafında tanımlanan engelli aynı kişidir. Fakat bu tanımlar aslında engelli bireyle ilgili farkındalığın aşama aşama arttığı zaman dilimlerini yani safhaları da anlatır. Sarıveliler’de engelli birey hala mağdur veya sakattır. Bu çalışma mağdur ya da sakat olarak kabul edilen engelliyi coğrafi ve ekonomik zorluklardan sıyırarak bugüne taşımayı amaçlamıştır. Bu çalışmamız daha önce ifade ettiğim gibi istatistikî verilerden ibarettir. Engelli vatandaşlarımızla ilgili olarak yapacağımız çalışmalara önce bir durum tespiti yaparak başlamak istedik. Bunun için Mevlana Kalkınma Ajansına (MEVKA) yaptığımız teklif kabul görmüş ve çalışmamız MEVKA tarafından finanse edilmiştir. Selçuk Üniversitesi Global Politikalar Araştırma Merkezi işbirliğinde yürüttüğümüz çalışmaya MEVKA tarafından sağlanan finansman bedeli 11.500 liradır. Kaymakamlığımız Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca aynı amaçla sağlanan finansman ise 7.000 liradır. Toplam finansman 18.500 liradır. Bu finansman ile saha çalışmalarını yapan öğrencilere ödenen anketörlük ücretleri, ulaşım ve yemek masrafları, çalışma sonunda elde edilen istatistiklerin bir kitapçık olarak basılması karşılanmıştır. Böylesine küçük bir bütçe ile böyle bir çalışma yapılması ancak sosyal sorumluluk ve duyarlılık ile izah edilebilir. Proje koordinatörlerimiz herhangi bir ücret talep etmemiş, anketör öğrenciler bizim kendilerine verdiğimiz cep harçlığı de- nilebilecek küçük rakamları kabul etmişlerdir. Sarıveliler’in 10 köyünde, 1 beldesinde ve ilçe merkezinde yer alan 10 mahallesinde de tek tek kapılar çalınarak yapılan bu çalışma engelli vatandaşlarımızın tespit edilmesi imkânını da sağlamıştır. İlçemiz de örneklem yolu ile böyle bir çalışma yapmak sağlıklı sonuçlar veremeyeceği için tek tek tüm evler anketörlerimiz tarafından ziyaret edilmiş ve ilçemiz genelinde en az hata ile engelli vatandaşlarımızın tespiti sağlanmıştır. Bu yöntemin tercih edilmesi ilçemizin genel durumu ile yakından ilintilidir. Engelli bir aile üyesine sahip olmak henüz tam anlamıyla kabullenilmiş bir olgu değildir. Bu sayede ailelerin engelli bireylerini gizlemelerinin önüne geçilmiştir. Çalışma sonucu ortaya çıkan istatistikî veriler ile ilçemizin adeta bir röntgeni çekilmiştir. Çalışma ile ortaya çıkan rakamlardan bahsetmeyi çok da gerekli görmüyorum. Ortaya çıkan istatistikler ülkemizin genel engelli profilinden çok çok farklı değildir. İstatistikî veriler bu açıdan bir başlangıç olmuştur. Seçtiğimiz yöntem ile engelli vatandaşlarımızı isim isim tespit eme şansı yakalanmıştır. Engelli kavramı biraz daha geniş anlamıyla değerlendirilmiş söz gelimi yalnız yaşayan ama yaşlılık nedenleriyle ihtiyaçlarını karşılayamayan vatandaşlarımızda engelli kabul edilmiştir. Bu çalışmanın akabinde yapılanları belirtmek istiyorum. Bu yapılanlar en başta belirttiğim üzere kimsenin yapamadığını yapmak ya da kimsenin aklına gelmeyen yeni bir şeyi yapmak gibi bir iddia taşımamaktadır. Temel amaç insanlarımızın yaşamını kolay kılmaktır. 1. Sarıveliler ilçe merkezinde Milli Eğitim Bakanlığımızın özel eğitime muhtaç çocuklarımıza yönelik hizmet vermeyi amaçlayan politikası kapsamında bir özel eğitim sınıfının açılması sağlanmıştır. 2. Komşu ilçelerimizde yer alan kamu ve özel sektöre ait özürlülere hizmet veren kuruluşlara özürlü vatandaşlarımızdan talep edenlerin devamı sağlanmıştır. 3. Engelliğinin tespiti hakkında herhangi bir sağlık raporu olmayan ve bu nedenle evde bakım ücreti vb yasal haklarından faydalanamayan vatandaşlarımızın sağlık raporlarını almaları sağlanmıştır. 4. Okullarımıza ve kamu binalarına özürlülerin erişimi ve faydalanması için gerekli makale makale Sarıveliler’de çiftçi olmak zordur, öğretmen olmak zordur, çocuk olmak zordur, kaymakam olmak zordur, özürlü olmak daha bir zordur. “Zor” Sarıveliler’de ülkemizin birçok yerinden farklı olarak özgül ağırlığı daha fazla bir kelimedir Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 58 olan fiziksel şartların düzeltilmesi için çalışma başlatılmıştır. Özürlü vatandaşlarımızın kullanması için hükümet konağında ve hastanemizde özürlü tuvaleti yapımına başlanmıştır. 5. Yalnız yaşayan bakacak kimsesi olmayan bazı vatandaşlarımıza yeni evler yapılmış bazılarının evlerinde de ciddi onarımlar yapılmıştır. 6. SHÇEK kurumu yetkililerin ilçemizi ziyaretleri ile ilçemizde engelli vatandaşlarımıza hizmet verecek bir kurumun yapılması için görüşmeler yapılmıştır. Çalışmamızın istatistikî verilerini elde ettiğimiz 2010 yılının Kasım ayından bu yana yapılan bu çalışmalar çeşitlendirilerek devam edecektir. Engelli vatandaşlarımızı yaşamın bir parçası haline getirmek yolunda yapılacak her çalışma ve atılacak her adım çok değerlidir. Örnek vermek gerekirse belirli bir yaş aralığında yer alan zihinsel engelli vatandaşlarımız için aileleri özürlerinin kökeni olarak “havale geçirdi” ifadesini kullanmışlardır. Anadolu insanının ateşli hastalıklar için kullandığı bu tanım birçok özrün sebebidir. Bugün köylerimizde bulunan sağlık evleri ve aile hekimliği uygulaması ile bu hastalıkların takibi çok daha hızlı ve etkili yapılmaktadır. Çalışmamız özelinde tespit ettiğimiz ve tavsiyeye değer bulduğumuz hususlar şunlardır. 1. Bu alanda yapılan mevzuat çalışmalarının bilinirliği arttırılmalıdır. 2. Engelli vatandaşlarımıza hizmet veren bakım, rehabilitasyon merkezi ve diğer adlar altında çok sayıda kurum tipi vardır. Özellikle kırsal alanlar için hizmet verecek daha küçük mümkünse mobil hizmette verebilecek yeni kurum tipleri oluşturulmalıdır. 3. Dini, tarihi ve örfi nedenlerle önemli bir toplumsal dayanışma fonksiyonu icra eden vakıf ve derneklerin bu alanda hizmet vermeleri teşvik edilmelidir. İaşe temelli yapılan yardımlar kadar engelli vatandaşlar için yapılacak kurumların önemi üzerinde durulmalıdır. Örneğin bir aşevi aracılığı ile vatandaşlarımızın yiyecek ihtiyacını gidermek ne kadar önemli ise, bir engellinin yardım almadan yemek yeme veya tuvalete gitme eğitimi alması aynı derecede önemlidir. 4. Engelli tanımı toplumsal olarak zihinsel ve ağır fiziksel olmak üzere iki uç noktada değerlendirilmektedir. Bu iki uç arasındaki gri alanlar doldurulmalıdır. Örneğin tek kolu olamayan bir engelli neredeyse tamamen sağlıklı bir insan kadar yaşamını sürdürebilir. 5. Evde bakım ücreti vb adlar altında yapılan sosyal yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığı konusunda ciddi bir denetim süreci işletilmelidir. Evde bakılan engelli çoğunlukla hak arama imkânı olmayan bir vatandaştır. Bu paraların ailenin geçim şartlarına katkıda bulunması kabul edilebilir olsa da veli veya vasilerin bu imkânların ne kadarını engelli için kullandıkları araştırılmalıdır. 6. Araştırmamızda kanser ve felç hastaları tespit edilmiştir. Bu hastalar için hastane temelli sağlık hizmetlerinden farklı olarak palliative care (hastalığın etkisini azaltan) kurumları oluşturulabilir. Bu kurumlar aracılığı ile bu tip hastaların yaşam kalitesi yükseltilebilir. Engelli kavramına geniş bir pencereden baktığımızda bu tip kurumların hayati derece de önemli olduğu görülecektir. 7. Ülkemizde engellilerle ilgili kamuoyu oluşturmak için yapılan PR çalışmaları çoğunlukla kentli olay ve figürler üzerinden yürütülmektedir. İnanırlığı artırmak için Türkiye’nin biraz daha kırsal, taşralı yüzünden örnekler bulunmalıdır. Sarıveliler’de bu çalışmayı yaparak ilçemiz de önemli bir kamuoyu oluşturduğumuzu söyleyebiliriz. Bu kendiliğinden bir duyarlılık oluşturacaktır. Sosyal Güvenlik Kurumu gibi bu alanın temel kurumlarından olan bir kurumun yayın organında bu çalışmamızın yer almış olması da kuşkusuz bize bundan sonraki çalışmalarımız için moral destek verecektir. DNA Profiline Bakarak Verilen İlaçlar Psikiyatrik Sorunlara Çözüm Olacak Sosyal Güvenlik Kurumu Erdoğan Özen Konferans Salonunda 21 Ocak 2011 tarihinde “Psikiyatride İlaç Genetiği” konulu konferans düzenlendi. Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünce organize edilen konferans, Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından verildi. Tarhan, konferansına hastalıkların tedavisinde uygulanan yöntemleri anlatarak başladı. Tarhan, kullanılan tedavi yöntemlerinden bir tanesinin deneme-yanılma yöntemi olduğunu ve bu yöntemin de, bir grup ilacın etki gösterinceye dek sırayla uygulandığını, diğer yöntem olan protokol yönteminde ise belirli bir tanı konan her hastaya ilaçların bir protokole uygun olarak verildiğini söyledi. ransın ikinci bölümü soru cevap seklinde gerçekleşti. Katılımcıların, antidepresanlar bağımlılık yapar mı? Çocuklarda dikkat eksikliği ve tedavisi nedir? gibi birçok konuda sordukları tüm soruları Prof. Dr. Tarhan yanıtladı. Hastanın Genetik Profili Çıkartılarak Zaman Kaybı ve İlaç İsrafı Önlenebilir Özellikle kullanılan deneme-yanılma yöntemi ile tedavi edilen hastalıklarda, yararlı olmayacak ilacın denenmesinin zaman kaybı ve ilaç israfına neden olduğunu belirterek, en etkin yöntemin genetik profil çıkartarak gerçekleştirilebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan genetiğe göre ilaç kullanımının önemini söyle anlattı: “Artık DNA’sına bakarak bir kişinin psikiyatrik sorununa hangi ilaç iyi gelir bu biliniyor. Bir kişinin DNA’sında hangi enzimlerin iyi çalıştığına bakılarak, ona hangi ilaç daha az etki yapıyor, hangisi iyi etkiliyor bu kesin olarak öğrenilebiliyor. Geçmişte, DNA kolay çıkartılamıyordu ama şimdi özellikle kronik ve tedaviye dirençli hastaların DNA haritasını çıkartıp ilaçların DNA üzerindeki etkisine bakılıyor. Şöyle ki, hangi ilacın aktif maddesi, hangi enzimle çalışıyor ve o enzim, o kişide aktif mi bakılıyor.” dedi. Tarhan; kişiye özel tedavi yönteminin önemine de değinerek; kişilerin bünyelerinin farklı olması nedeniyle ilaçlara farklı tepkiler gösterdiğini, her insanın yediği gıdalar da bile farklı etkiler yaşayabileceğini söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın verdiği konfe- Beyninizdeki Keyif Alanlarını Arttırın Tarhan, antidepresanların bağımlılık yapmayacağını ancak bilinçli kullanılması gereken ilaçlar olduğunu söyledi. Tarhan, ruh sağlığımızı koruyabilmek için bazı tavsiyelerde bulunarak, beynimizde keyif alma yöntemini kendimizin belirlediğini ve ne kadar fazla keyif alanı yaratırsak, bunlardan bir tanesini kaybettiğimizde ruhsal sıkıntı yaşamayacağımızı ifade etti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beynimizde sadece somut değil, soyut alanlar da yaratmalıyız. Resim, sanat gibi bir çok ilgi alanı oluşturmalıyız.” dedi. Beğeni ve ilgiyle izlenen konferansın ardından İlaç ve Eczacılık Daire Başkanı Ali Edizer tarafından Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a çiçek takdim edildi. haber güncel Esra Akın, “Performans yönetim sisteminde amaç başarılı performansı takdir etmek, ödüllendirmek, başarısız performansı yönetmek olmalıdır” Performans Yönetim Sistemi Paneli Sosyal Güvenlik Kurumu İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı ile Türkiye Personel Yönetim Derneğinin ortak düzenlediği “Performans Yönetimi ve Performansa Dayalı Ücret Sistemi’nin Kamu Kesiminde Uygulanması” konulu panel 9 Şubat 2011 tarihinde Erdoğan Özen Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Birçok kamu kuruluşu ve özel sektör temsilcisinin katıldığı panelin açılış konuşmasını PERYÖN Kamu Temsilcisi Özden Aslan yaptı. Aslan: İnsanların Performansını Etkileyen En Önemli Unsur Moraldir Konuşmasına Performans Yönetim Sistemi’nin tarihçesinden bahsederek başlayan Özden Aslan, Performans Yönetim Sistemi’nin ilk başlangıçta ki amacının sadece ücret ayarlaması olduğunu, ancak zamanla performansı birçok faktörün etkilediğinin fark edildiğini söyledi. Aslan, insanların performansını etkileyen en önemli unsurun moral olduğunu vurgulayarak moralin motivasyonu ve özgüveni arttırdığına dikkat çekti. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 60 Performans Yönetim Sistemi’nde öncelikle kurumun performans kriterinin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Aslan, performans planının hazırlanmasının ve sürekli geri bildirimlerin değerlendirilmesinin sistem açısından önemini anlattı. Aslan, geri bildirim- lerden elde edilen verilerle hedefler arasında oluşan boşlukların giderilebilineceğini, hedeflerimizin ne kadarını tutturduğumuzu ya da ne kadar gerisinde kaldığımızı görebileceğimizi belirtti. Özden Aslan’ın konuşmasının ardından panele geçildi.. Panelde ilk konuşmayı yapan AYGAZ İnsan Kaynakları Direktörü Esra Akın, “Performans Yönetim Sisteminde amaç başarılı performansı takdir etmek, ödüllendirmek, başarısız performansı yönetmek olmalıdır.” dedi. Personel Yönetim Sisteminin 1-2 yıl içerisinde hemen uygulanabilecek bir sistem olmadığına dikkat çeken Akın, ayrıca sistemin kuruma özel olması gerektiğini hatırlattı. Esra Akın, “Performans Yönetim Sisteminin amacı, işlerimizi hedeflerimiz doğrultusunda yapmaktır.” diyerek sözlerini noktaladı. Alptekin: Ölçemediğimizi Yönetemeyiz İnsan Kaynakları Yönetimi ve Eğitim Danışmanı Mükrime Alptekin panelde yaptığı konuşmada, Performans Yönetim Sistemi eğer özel sektör örnek alınarak entegre edilirse, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl içerisinde dünyanın ekonomik yönden en iyi ülkelerinden biri olacağına inandığını belirtti. Mükrime Alptekin, “Bazen gözümüzle gördüğümüzü zannettiğimiz görüntüler bizi yanıltabilir. Bakış açımızda hata olabilir. Ancak, kişinin algısından bağımsız bir sistem yarattığımız zaman başarılı olabiliriz. Doğrular göreceli olabilir. Ölçemediğimizi yönetemeyeceğimizi bilmeliyiz.” dedi. Panelde son olarak söz alan İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi Tasarımcısı Dr. Zafer İnkaya, Kamu Malî Yönetimi Kontrol Kanunu ve performans, yaygın performans değerlendirme sistemleri, performans sisteminin amaçları, kurumsal performans sistemlerinde uygulama eksiklikleri, Devlet Personel Kanunu’ndaki kısıtlar başlıkları altında diğer konuşmacıların aktardığı bilgilerin kısa bir özetini yaptı. Dünya Kanser Günü Tüm dünyada kansere dikkat çekmek, kanser hakkında toplumda bilinç oluşturmak ve bu hastalıktan korunmak amacıyla 4 Şubat Dünya Kanser Günü olarak kabul edilmiştir. Her yıl milyonlarca ölüme neden olan ve pek çoğu önlenebilen bu hastalığa karşı toplumsal bilinç oluşturmak amacıyla tüm dünyada bu güne özel kampanyalar düzenlenmektedir. Kansere karşı artık her zamankinden daha uyumlu ve koordineli bir mücadeleye ihtiyaç vardır. İlk kez, üst düzey politikacılar, liderler ve sağlık uzmanlarından oluşan Dünya Liderler Zirvesi, İsviçre’nin Cenevre kentinde 2008 yılında gerçekleştirilen Dünya Kanser Kongresinde bir araya geldi. Kongrede Dünya Kanser Bildirgesi kabul edilerek, 2020 yılına kadar küresel düzeyde kanser yükünün azaltılması amacıyla çağrıda bulunuldu. Dünya Kanser Bildirgesinin gözeticiliğini de Dünya Kanser Kontrol Örgütü (UICC) yapmaktadır. Her geçen gün kanserden ölüm sayısı artış gösteriyor. Kansere bağlı ölümlerin üçte ikisi, kanserle savaş için kaynakları sınırlı olan ya da hiç kaynak ayırmayan ülkelerde meydana geligeli yor. Kanser vakaları ve kansere harcanan para hem dünyada hem de ülkemizde her yıl hızla artmakta ve önlem alınmazsa, 2030 yılına kaka dar bu hastalıktan 17 milyondan fazla insanın hayatını kaybedebileceği tahmin ediliyor. Peki, bu çağın hastalığından korunmak için neler yapabiliriz? Bu soruya yanıt olarak konunun uzmanuzman ları, hastalığa yakalanmamak için yapılması gerekenlerin çokta zor olmadığını hatırlatıyor ve yaşam standartlarımızda küçük değişiklik değişiklikler yaparak bu hastalıktan korunabileceğimikorunabileceğimi zi belirtiyorlar. Öncelikle, kanserden korunmak için kanserin bire bir sebebi olan sigara ve alkolden uzak durmak gerekiyor. Sigaranın her altı sasa niyede bir, yılda ise 5 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olduğunu unutmayarak sigasiga radan mümkün olduğunca uzak durmalıyız. Beslenme bozuklukları ve obezite de kanserin sebepleri arasında üst sıralarda yer almakta. Sağlıklı beslenme kurallarına uyuluyul maması ve özellikle hızlı ve dengesiz beslenme obeziteye sebep olmaktadır. Bu yüzden obezite ile ciddi bir şekilde mücadele edilmesi gerekiyor. Sağlıklı beslenme ve düzenli fizik fiziksel aktivite sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için büyük önem taşımakta. Bilinçsiz ilaç tüketiminin önüne geçmek ve radyasyona dikkat edilmesi de kanserden korunmanın şartlarından biridir. Gereksiz yere cep telefonu kullanmaktan kaçınmak, güneş ışığının zararlarını bilmek ve güneş ışığının etkili olduğu saatlerde dışarıya korunarak çıkmak gerekiyor. Ayrıca konunun uzmanları, her gün en az 30 dakika fiziksel aktivitede bulunarak, şekerli yiyecek ve içeceklerden kaçınarak, sebze, meyve, tahıl ve bakliyatı çok tüketerek, kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinin tüketiminden olabildiğince kaçınarak, tuzlu ve tuz ile işlenmiş gıdalardan uzak durarak kanserden korunabileceğimizi belirtiyor. Ancak kansere sebep olan çevresel fak faktörler de mevcut. Belli çevresel ve mesleksel kirleticilere maruz kalınmasının kansere yakalanma riskini artırdığını gösteren çok sayıda kanıt var. İçme suyunun kirlenmesi, hava kirliliği, kimyasal maddeler ve gıda kimyasalları da kanseri tetikleyen unsurlar. Kanserden korunmak için uzmanların tavsiyelerine uyalım, stresten uzak duralım ve en önemlisi hayattan hep zevk alalım. Herkese kanserden uzak bir hayat dileğiyle... makale Asuman Kaçar güncel Japonya’nın kuzeyinde meydana gelen 8,9 şiddetindeki deprem ve ardından gelişen tsunami sonrası depremin ne denli yıkıcı ve öldürücü etkilere sahip olduğunu bir kez daha gördük. Bu nedenle özellikle deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında neler yapmamız gerektiği konularında bilgi sahibi olmamızın, % 42’si birinci derece deprem bölgesinde olan ülkemizde bizler için faydalı olacağı düşüncesindeyiz. Deprem; yerkabuğunun içindeki yeraltı katmanlarının herhangi bir bölgesinde meydana gelen kırılma ve çökmelerin, yeryüzüne sismik dalgalar halinde yansıyarak büyük sarsıntılarla yıkımlar meydana getirmesidir. Tsunami ise merkezi deniz dibinde olan derin depremlerden sonra zemin çökmesi ve taban kaymasıyla oluşan dev dalgalara Japonlar tarafından verilen isimdir. Depremlerin olmasını engellemek mümkün değildir. Bu nedenle bizlerin meydana gelebilecek depremlere karşı alabileceğimiz önlemler, deprem anında ve sonrasında yapmamız gerekenler önem kazanmaktadır. Deprem Öncesi Alınacak Önlemler Yapılar deprem etkilerine karşı dayanıklı inşa edilmelidir. Mevcut binaların dayanıklılıkları arttırılmalıdır. Konutlara deprem sigortası yaptırılmalıdır. Bu önlemlerin yanı sıra, yapısal olamayan, yani binadan değil de eşyalardan kaynaklanacak hasarlardan korunmak için günlük kullandığımız eşyalarımızın ev içerisine yerleştirilmesinde aşağıda sayılan önlemleri almalıyız: • Dolap üzerine konulan eşya ve büro malzemelerinin kayarak düşmelerini önlemek için plastik tutucu malzeme veya yapıştırıcılarla sabitlenmelidir. • Dolaplar ve devrilebilecek benzeri eşyalar birbirine ve duvara sabitlenmelidir. • Tavan ve duvara asılan avize, klima vb. cihazlar bulundukları yere ağırlıklarını taşıyacak şekilde, duvar ve pencerelerden yeterince uzağa ve kanca ile asılmalıdır. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 62 • İçinde ağır eşyalar bulunan dolap kapaklarının mekanik kilitler takılarak sıkıca kapalı kalmaları sağlanmalıdır. • Zehirli, patlayıcı, yanıcı maddeler düşmeyecek bir konumda sabitlenmeli ve kırılmayacak bir şekilde depolanmalıdır. • Gaz kaçağı ve yangına karşı, gaz vanası ve elektrik sigortaları otomatik hale getirilmelidir. • Binadan acilen çıkmak için kullanılacak yollardaki engeller ortadan kaldırılmalı, bu yollar işaretlemelidir. • Geniş çıkış yolları oluşturulmalıdır. Dışa doğru açılan kapılar kullanılmalı, acil çıkış kapıları kilitli olmamalı ve aydınlatılmalıdır. • Bina yönetimince önceden belirlenen, mesken veya işyerinin özelliği ve büyüklüğüne göre uygun yangın söndürme cihazı mutlaka bulundurulmalı ve periyodik bakımları da yaptırılmalıdır. Deprem Anında Yapılması Gerekenler Deprem Anında Bina İçerisindeyseniz; • Kesinlikle panik yapılmamalıdır. Sabitlenmemiş dolap, raf, pencere vb. eşyalardan uzak durulmalıdır. • Varsa sağlam sandalyelerle desteklenmiş masa altına veya dolgun ve hacimli koltuk, kanepe, içi dolu sandık gibi koruma sağlayabilecek eşya yanına çömelerek hayat üçgeni oluşturulmalıdır. Baş iki el arasına alınarak veya bir koruyucu (yastık, kitap vb) malzeme ile korunmalıdır. Sarsıntı geçene kadar bu pozisyonda beklenmelidir. • Merdivenlere ya da çıkışlara doğru koşulmamalıdır. • Balkona çıkılmamalıdır. • Balkonlardan ya da pencerelerden aşağıya atlanmamalıdır. • Kesinlikle asansör kullanılmamalıdır. • Telefonlar acil durum ve yangınları bildirmek dışında kullanılmamalıdır. • Kibrit, çakmak yakılmamalı, elektrik düğmelerine dokunulmamalıdır. • Mutfak, imalathane, laboratuar gibi iş aletlerinin bulunduğu yerlerde; ocak, fırın ve bu gibi cihazlar kapatılmalı, dökülebilecek malzeme ve maddelerden uzaklaşılmalıdır. • Sarsıntı geçtikten sonra elektrik, gaz ve su vanalarını kapatılmalı, soba ve ısıtıcılar söndürülmelidir. • Okulda, sınıfta ya da büroda ise sağlam sıra, masanın altına veya yanına; koridorsa ise duvarın yanına hayat üçgeni oluşturacak şekilde ÇÖK-KAPANTUTUN hareketi ile baş ve boyun korunmalıdır. • Pencerelerden ve camdan yapılmış eşyalardan uzak durulmalıdır. Deprem Anında Açık Alandaysanız; • Enerji hatları ve direklerinden, ağaçlardan, diğer binalardan ve duvar diplerinden uzaklaşılmalıdır. Açık arazide çömelerek etraftan gelen tehlikelere karşı hazırlıklı olunmalıdır. • Binalardan düşebilecek baca, cam kırıkları ve sıvalara karşı tedbirli olunmalıdır. • Toprak altındaki kanalizasyon, elektrik ve gaz hatlarından gelecek tehlikelere karşı dikkatli olunmalıdır. • Deniz kıyısından uzaklaşılmalıdır. Deprem Sonrasında Yapılması Gereklenler Deprem Sonrasında Kapalı Alandaysanız; • Önce kendi emniyetinizden emin olun. • Sonra çevrenizde yardım edebileceğiniz kimse olup olmadığını kontrol edin. • Depremlerden sonra çıkan yangınlar oldukça sık görülen ikincil afetlerdir. Bu nedenle eğer gaz kokusu alırsanız, gaz vanasını kapatın. Camları ve kapıları açın. Hemen binayı terk edin. • Dökülen tehlikeli maddeleri temizleyin. • Yerinden oynayan telefon ahizelerini telefonun üstüne koyun. • Acil durum çantanızı yanınıza alın, mahalle buluşma noktanıza doğru harekete geçin. • Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla size yapılacak uyarıları dinleyin. • Cadde ve sokakları acil yardım araçları için boş bırakın. • Her büyük depremden sonra mutlaka artçı depremler olur. Artçı depremler zaman içerisinde seyrekleşir ve büyüklükleri azalır. Artçı depremler hasarlı binalarda zarara yol açabilir. Bu nedenle sarsıntılar tamamen bitene kadar hasarlı binalara girilmemelidir. Artçı depremler sırasında da ana depremde yapılması gerekenler yapılmalıdır. Deprem Sonrasında Açık Alandaysanız; • Hasarlı binalardan ve enerji nakil hatlarından uzak durun. • Önce hemen yakın çevrenizde acil yardıma gerek duyanlara yardım edin. Sonra mahalle toplanma noktanıza gidin. • Yardım çalışmalarına katılın. Özel ilgiye ihtiyacı olan afetzedeler, yaşlılar, bebekler ve özürlülere yardımcı olun. Yıkıntı Altında Mahsur Kaldıysanız; • Paniklemeden durumunuzu kontrol edin. • Hareket kabiliyetiniz kısıtlanmışsa çıkış için hayatınızı riske atacak hareketlere kalkışmayın. Biliniz ki kurtarma ekipleri en kısa zamanda size ulaşmak için çaba gösterecektir. • Enerjinizi en tasarruflu şekilde kullanmak için hareketlerinizi kontrol altında tutun. • El ve ayaklarınızı kullanabiliyorsanız su, kalorifer, gaz tesisatlarına, zemine vurmak suretiyle varlığınızı duyurmaya çalışın. • Sesinizi kullanabiliyorsanız kurtarma ekiplerinin seslerini duymaya ve onlara seslenmeye çalışınız. Ancak enerjinizi kontrollü kullanın. Sivil Savunma Uzmanlığı makale Türkiye Bilgi Teknolojileri Denetim ve Güvence Standartlarını ve Bütün Rehberleri Kendi Dilinde Yayınlayan İkinci Ülke! Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığımız İç Denetçisi Ömer Yurdagül, bilgi teknolojileri (BT) yönetişim, denetim ve güvence hizmetleri konusunda Türkiye’de kamuoyu farkındalığını artırmak amacıyla, merkezi Amerika Birleşik Devletlerinin İlliones Eyaletinin Rolling Meadow Şehrinde bulunan dünyanın en prestijli denetim örgütlerinden ISACA1 (Bilgi Sistemleri Yönetim ve Kontrol Kurumu)’nın iş birliğiyle “Denetim ve Güvence ve Kontrol Uzmanları için BT Standartları, Kılavuzları ve Araç ve Teknikleri” adlı eserin Türkçe sürümünü elektronik kitap (e-kitap)olarak yayınladı.2 Kurumumuz İç Denetçisi, ISACA Üyesi ve Elektronik Devlet Uzmanı olan Ömer Yurdagül, bilgi toplumuna dönüşen Türkiye’ye yardımcı olacak kapsamlı denetim ve güvence rehberleri sağlayacak projeyi 2008 yılı Eylül’ünde başlattı, 2010 yılı Haziran ayında da tamamladı. Yurdagül, çalışmanın uzun sürmesini, kitabın sürekli olarak güncellenmesinden kaynaklandığını belirtmektedir. ISACA, çalışmayı 10 Ağustos 2010 tarihinde Ömer Yurdagül Ömer Yurdagül, 1974 tarihinde Yozgat’ta doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde 1994 yılında lisans eğitimini tamamladı. Marmara Üniversitesi Yabancı Diller Okulunda (İstanbul) öğretmenlik öğretim tek tekniklerini içeren Teacher Training Course (TTC) eğitimi aldı ve bu konuda sertifika sahibidir. Türk Patent Enstitüsü’nün, “Marka Vekili”, “Patent Vekili”, “Endüstriyel Tasa Tasarım Vekili” yetki ve unvanları bulunmaktadır. 2005-2006 öğretim yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdare Enstitüsü’nde(TODAİE) “Kamu Yönetimi Yüksek Lisans ve Uzmanlık Programını”, “Bilgi Sistemlerinin Denetimi ve Türk Bankacılık Sektörün Sektöründe Bilgisayar Destekli Denetim Teknikleri Uygulamaları” konulu dönem projesiyle tamamladı. 2008’de Sosyal Güvenlik Kurumu İç Denetim Başkanlığında İç Denetçi olarak göreve başladı. “Kamu İç Denetçisi Sertifikası” sahibidir. 1 Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 64 2 ISACA, merkezi Amerika Birleşik Devletlerinin İlliones Eyaletinin Rolling Meadow şehrindedir. 160 ülkede 180’den fazla şubesi bulunmaktadır. 180’ Denetim ve Güvence ve Kontrol Uzmanları için BT Standartları, Kılavuzları ve Araç ve Teknikleri adlı yayına http://www.isaca.org/Knowledge-enter/Standards/Documents/Standards-for-IS-Auditing-Turkish.pdf adresinden ve Ömer Yurdagül’ün kişisel sitesinden (www.ömeryurdagül.com.tr ) ve elektronik devlet, elektronik denetim ve teknolojik yeniliklerin yer aldığı günlük ve sürekli bilgi sağlayan Bilgi Toplumu Platformu’nun www.bilgitoplumuplatformu.org adreslerinden erişilebilmektedir. www İngilizce ve Türkçe basın açıklamalarıyla tüm dünyaya duyurdu. Ayrıca, @ISACA Gazetesinin 29 Eylül 2010 tarihli sayısında da bu çalışmaya üç sayfa ayırdı ve tam bir sayfada ayırdı.3 Teknoloji tüm dünyada baş döndürücü bir şekilde gelişmekte ve yeni teknolojileri takip etmek günden güne daha da zorlaşmaktadır. Bu gelişmeler, özel ve kamu sektöründe yer alan kuruluşlarının iş yapma şekillerinde ve bireylerin kişisel yaşam tarzında radikal dönüşümlere sebep olmaktadır. İş yapma şekilleri, teknolojik gelişmelere paralel olarak değişmektedir ve süreçlerin gelişiminin bir sonucu olarak karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. Yeni teknolojiler, etkili bir şekilde yönetilmesi gereken önemli risklere sebep olmaktadır. Teknolojik gelişmeler, kurumların ve bireylerin günlük yaşantısının bir parçası olan yeni riskleri oluşturan çok sayıda internet ve diğer iletişim ağlarını sağlamaktadır. Kişisel bilgilerin gizliliği daha önce olduğundan çok daha fazla sorun olmaktadır. Yasal düzenlemeler, iş yaşantısında gelişen teknolojilerden gelen bu riskleri yönetmekte gerekli olmasına rağmen son derece yetersizdir. Teknoloji alandaki risklerin üstesinden gelmek için “stratejik yönetim, risk yönetimi, kaynak yönetimi, değer yönetimi ve performans yönetimini kapsayan çok sayıda sistematik yaklaşımın” etkili bir şekilde kullanımını gerektirmektedir. Hem kişisel tecrübe hem de diğer insanların, kurumların, kuruluşların ve ülkelerin tecrübeleri daha çok önem kazanmaktadır. İnsanoğlunun ve diğer ülkelerin, kurumların biriken tecrübelerinden yararlanmak, kişiler, kurumlar ve ülkeler için daha rasyonel davranış olarak değerlendirilebilir. Bu durum, insanlığın ortak tecrübesinin önemini bir kez daha göstermektedir. ISACA, bilgi teknolojileri alanında önemli kilometre taşlarından ve tecrübelerin toplandığı merkezlerden biridir. ISACA, farklı ülkelerde enformasyon teknolojileri alanındaki uzmanların katkı sağladığı, yaşayan en iyi uygulamalar (Best Practice) kütüphanesidir. Bu bağlamda, merkezin dinamik yapısı faklı ülkelerden araştırmacılar, yöneticiler, denetçiler ve uygulayıcılar arasında hayranlık ve saygı uyandırmaktadır. İngilizce konuşulan ülkelerdeki farklı kurumlar, bilgi teknolojilerini farklı şekilde tanımlamaktadır. ISACA sözlüğünde tanımı, “Bilgi teknolojileri, her ne şekilde olursa olsun donanım, yazılım, iletişim ve diğer araçlarla veriyi girmek, kaydetmek, depolamak, işlemek, iletmek ve çıktısını almakta kullanılır.” şeklindedir. Ülkemizde de bilgi teknolojileri alanında çalışan yöneticiler, denetçiler ve akademisyenler arasında bu enformasyon ve bilgi kavramı arasında kavramsal bir 3 kargaşa yaşanmaktadır. Bilgi teknolojileri alanında kullanılan enformasyon terimini karşılayan Türkçe’de genel olarak kabul edilmiş ve yaygın şekilde kullanılan bir kelime yoktur. Bu sebepten dolayı, Türkçe “bilgi” terimi hem enformasyon (information) hem de bilgi (knowledge) anlamında ortak olarak kullanılmaktadır. Bu karmaşa, bilgi teknolojileri alandaki standartlara da aynen yansımaktadır. Türkiye’de, bilgi teknolojilerinde son zamanlarda önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Çok sayıda yerel sivil toplum örgütü de bu gelişmelere katkı sağlamaktadır. Mesleki ve bilimsel gelişmeler, uluslararası gelişmelerin dikkate alındığı kongre, sempozyum, panel, tartışma gibi çok sayıda yıllık toplantılar düzenlenmektedir. Bununla beraber, uluslararası tecrübelerle karşılaştırıldığında bütün bu çabalar halen gelişme aşamasındadır. Ülkemizde, kamuda bilgi teknolojilerinin kullanıldığı uzmanlaşmış denetim birimlerinin sayısı hala sınırlıdır. Kamu ve özel sektörde bilgi teknolojileri denetimi konusunda zorunlu tutulmuş standartlar veya rehberler yoktur. Ayrıca, denetçiler, bilgi teknolojileri denetiminde hem kalite hem de sayısal olarak başlangıç seviyesindedir. Bu yüzden, bilgi teknolojileri alanı, yeterli ve etkili bilgi teknolojileri denetimi olmadığından bu alan neredeyse karanlık bir alandır. Bu sorun, kaynak israfına ve kurumsal kaynakların etkisiz ve yetersiz kullanımına sebep olmaktadır. Kurumlar, daha gelişmiş ve ileri teknolojilere değil gerçekte daha iyi bir yönetim için bilgi teknolojileri denetim standartlarına ve bilgi teknolojileri yönetişiminin uygulanmasına ihtiyaç duymaktadır. Bu çalışmamızdan, ülkemizde ve Türkçe konuşulan ülkelerdeki kamu ve özel sektör kurumlarında çalışan İç Denetçiler, bilgi teknolojileri alanına ilgi gösteren veya bilgi teknolojileri denetimi konusunda bilişim sistemleri uzmanı Müfettişler, bilgi teknolosi uzmanları, iç kontrol sistemleri sorumluları, yazılım uzmanları ile network çalışanlarının yoğun şekilde ilgi göstermesi ve yararlanması beklenmektedir. ISACA, kitabı elektronik olarak yayımlanmıştır. Kitap içeriği aşağıda özetle yer almaktadır: • Bilgi Teknolojileri Denetim ve Güvence ve Kontrol Uzmanlarının Mesleki Etik Kuralları, • BT Denetim ve Güvence Standartları, Rehberleri, Araçları ve Teknikleri Usulleri İndeksi ve tüm BT Denetim ve Güvence Standartları, • BT Denetim ve Güvence Rehberleri Alfabetik Listesi ve Tüm BT Denetim ve Güvence Rehberi, • BT Denetim ve Güvence Araç ve Teknikleri ve Tüm BT Bağımsız Denetim Meslek Standartları. @ISACA Gazetesi’ne http://www.isaca.org/About-ISACA/-ISACA-Newsletter/Documents/at-isaca-Vol-20.pdf adresinden erişebilirsiniz. makale Bekir Kesici Uşak Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı 01.01.1978 Tokat/Niksar Doğumlu Evli bir çocuk babası İzmir SSK Memur (1997-2005) İzmir S.G. Kontrol Memuru (2005-2009) Balıkesir/Gönen SGM Müdürü V. (2009-2010) Uşak Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı (2010- Devam) SGK Personeli Davranış Modelleri Temel Esaslar Personelimizin hizmet sunumu esnasında sergilediği davranış modellerinin kurumun saygınlığına uygun hale getirmesi amacı ile aşağıda sırası ile açıklanan esasların benimsenmesi ve tüm personelin duyarlılığının kendilerine anımsatılması amaçlanmıştır. Kurumumuzun pozisyonu kamu düzeni içerisinde; bileşenleri, konumu ve hizmetleri dikkate alındığında bir kum saatine benzemektedir. Kurum bu kum saatinin en dar kısmını oluşturmaktadır. Tüm bileşenlerini kanun ve tali mevzuat süzgecinden geçirerek geniş bir kitleye hizmet sunmaktadır. 1. Temsil Bilinci Kurumumuz T.C.Anayasasının 60. maddesi gereği 5502 sayılı Kanunla kurulmuş bir kamu kurumudur. Anayasamıza göre devletin başı Cumhurbaşkanıdır. Dolayısı ile kurumuzda çalışan herkes bir üst amirinden Cumhurbaşkanına kadar olan silsileyi temsil etmektedir. Devleti Temsil: Kurumumuz yukarıda mevzubahis olduğu üzere Anayasamızın 60. maddesi gereği 5502 sayılı kanun ile kurulmuş bir kamu kurumudur. Dolayısı ile tüm işlemlerini kamu disiplini içinde kanunlar ve ikincil mevzuat ışığında devlet adına yerine getirmektedir. Sıralı Amirleri Temsil: Tüm personelimizin temsil ettiği makamların ağırlığını dikkate alarak hizmet sunduğumuz tüm kesimlere kamu disiplini içerisinde davranmakla ödevlidir. Menfaat Guruplarını Temsil: Tüm personel kuru- Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 66 mumuzla iş ve işlemler dolayısı ile kanunlar tarafından belirlenen illiyet bağı ile bağlı Kamu Kurumları, Sivil Toplum Kuruluşları, Meslek Gurupları, İşverenler, Sigortalılar, Genel Sağlık Sigortalıları gibi menfaat gruplarının istek ve taleplerine karşı kamuya ait gizlilik, üçüncü kişi ve kurumların mahrem sayılan (Mali durum, ikametgah adresi, kişisel bilgiler vb.) ve sonradan sakınca doğurabilecek bilgilerini tarafsız olarak kurumumuzda saklı tutmak ve korumakla ödevlidir. Ancak yanlış bilgi ile üçüncü kişi ve kurum kuruluşlar hakkında dava açmaya şikayete sebebiyet verecek işlem yapmaya meyilli kişi ve kurum kuruluşlara kurumumuzdaki mevcut durum hakkında bilgi verilebilecektir. (Örneğin: Bildirimsiz çalıştığını iddia eden bir sigortalının kayıtları incelenerek gerçekten bildirimsiz çalıştırılmıyor ise kendisine bu durum anlatılacak ve gereksiz şikayet veya davaların önü alınacaktır. Bu durumda kurum İşvereni temsil etmiş olacaktır) 2. Kurum Kültürü; Bilindiği üzere kurumumuz SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı Kurumlarının devredilmesi ile oluşumunu tamamlamıştır. Birbirinden bağımsız üç ayrı kurumun harmanlanması ile oluşan kurumumuz; bu üç kurumun tecrübesinin yanı sıra kendine has yerleşmiş alışkanlıkları sebebi ile zaman zaman ahenk sorunu yaşamaktadır. Geçmişimizde içinden geldiğimiz kurumun kültürü ile şekillenen alışkanlıklarımız SGK’nın ihtiyaçlarına, hızına, vizyonuna cevap verir hale getirilmeli, kurumumuzun iş akışını hızlandırmaya dönük çözüm odaklı işlevler haline dönüştürülmelidir. Problem Çözme Gayreti: Kurum personeli önüne gelen problemi; öncelikle kimin sorumluluk alanına girdiği yönü ile değil kendi yetkisi dahilinde çözüme kavuşturulabilirliğine göre değerlendirmelidir. Kendi yetkisi içerisinde çözülebilecek bir konuyu başka bir birime havale etmek kurumun iş yükünü artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Beyin Fırtınası: İlk defa karşılaşılan bir problemi çözmek için öncelikle mevzuat yönü ile araştırma yapılmalı konu ile ilgili tüm personel konu hakkında görüş ve önerilerini uygunluk ve çekinceleri ile beraber ortaya koymalı ve çözüm için çaba sarf edilmeli problemin çözümü öncelikle ilgili birimde aranılmalıdır. Rutin işlemlerde ise işin hızını artıracak projeler gerçekleştirilmeli; proje öncelikle, sahibince denenmeli ve başarılı bulunması halinde ilgili personel ile paylaşılmalı proje hakkında herkesin görüş ve önerileri alınmalı aksayan veya eksik kalan kısımlar var ise tespit edilmeli düzeltici önlemlerle birlikte verimli bulunması halinde ilgili herkes tarafından kullanılmalıdır. Kitlesel Motivasyon: Profesyonel iş hayatının içinde zaman zaman ortaya çıkan rutin işlerin tekrarından meydana gelen bezginlik iş akışını olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Çalışma şevkini kaybetmeye başlayan personelin yeniden motive edilmesi öncelikle amirlerinin olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarının sorumluluğundadır. Çalışma şevkini kaybetmiş personelin işe olumsuz yansıyan performansı diğer personele ek yük anlamına gelmektedir. Dolayısı ile bu durumdaki personel öncelikle kendisi durumunu gözden geçirmeli ve çalışma arkadaşlarına ek yük getirecek davranışlardan kendini soyutlamalı varsa problemlerini arkadaşları ile amirleri ile paylaşmalıdır. Tüm personel yakın çalışma arkadaşlarını gözlemlemeli ve sorunları ile ilgilenmeli tüm personel kendisine ve iş arkadaşlarına SGK ailesinin bir üyesi olarak bakmalıdır. 3. Vatandaş Odaklılık Kurumumuzca üretilen tüm hizmetler sonuç olarak gerçek kişilere hitap etmektedir. Kurumca verilen hizmet kolay ulaşılabilir, hızlı, güvenli ve kolay anlaşılabilir olmalıdır. Verilen hizmetin kurumumuzda isimlendirildiği biçimi ile değil vatandaşın algısına uygun olarak anlatılmalı verilen hizmetin amacı hizmet alanın anlayacağı lisan-ı hal ile anlatılmalıdır. Kaliteyi Artırma; İşlemler mümkün olan en yüksek ölçüde basitleştirilmeli ve hızlandırılmalıdır. Beklenti sahiplerine kurum hizmetleri ihtiyaç duyduğu anda hızlı bir şekilde sunulmalı gereksiz işlevini kaybetmiş prosedürler ortadan kaldırılmalıdır. İstenilen evraklar bilgiler ilk seferde açıklanmalı gerekli görülmesi halinde yazılı not olarak ilgiliye bildirilmelidir. Memnuniyeti Artırma: Kurumumuzun hizmet sunduğu kesimlerin kurumumuzdan her ayrılışında daha memnun bir ifade ile ayrıldıkları bu kişilerin söz ve davranışlarından anlaşılıncaya kadar çaba sarf edilmeli kurum personeli kendisini günlük memnun ayrılan vatandaş sayısı ile ölçülmelidir. Memnuniyet ile Motive Olma: Kurum personeli kendisine başvuran her vatandaşı kurumdan memnun bir ifade ile göndermek üzere çaba göstermeli ve bu konuda öncelikle kendisi ile yarışır olmalıdır. Memnuniyet Oranını Koruma: Kurum personeli zaman içerisinde kendini geliştirmeli hizmet kalitesini olumsuz koşullarda dahi düşürmemeli münferiden gerçekleşebilecek olaylarda da sağduyusunu korumalı, kontrolünü kaybetmemeli, olumsuz olayların da iş hayatının içerisinde olağan bir durum olduğu konusunda FARKINDALIK geliştirmelidir. 4.Empati Kurma; Kurumumuzun en çok karşılaştığı problem hizmet sunduğumuz kesimlerin ezberlenmiş refleksleri, kesinlikle haklı taleplerinin karşılanması konusunda ortaya sürdükleri kalıplaşmış tavırları ve kurumumuz personelinin geliştirmiş olduğu (maalesef ) davranış kalıplarıdır. (Örnek: İşveren veya Sigortalı yakınması “Benim ödediğim prim ile burada oturuyorsunuz.’’ Kurum personeli “Bu yıl benden kesilen vergi senin ödediğinden kat kat fazladır.’’ Kendini İşverenlerin Yerine Koyma: Hiç kuşkusuz kurumumuzun en önemli gelir kaynaklarının başında işverenlerimizin ödedikleri primler gelmektedir. Kurumu ayakta tutan en önemli kesim olan işverenler kurumdan hizmet alırken bu pozisyonlarına uygun ilgi görmek istemektedirler. Kuruma çalışanlarını bildirip bunların primlerini de ödeyen bir işverenin ‘borcu yoktur’ yazısını anında almak istemesi kadar doğal ve haklı bir gerekçe daha yoktur. İşveren servisi personeli bu durumdaki işverenin yerine kendisini koyarak iş ve işlemlerini yürütmelidir. Kendisini Sigortalının Yerine Koyma: Kendisi adına prim ödenen sigortalı veya kendi primini ödeyen sigortalı da kurum hizmetlerinden en hızlı şekilde faydalanma konusunda işverenler kadar haklıdır. Kurum personeli kendisini bu durumda olan üçüncü kişilerin yerine koyarak hizmet üretmelidir. En azından kurumumuz personeli kendisinin de yine bu kurumun bir birimi olan “Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı”ndan talepte bulunarak emekli olacağını, hatta ilerleyen dönemde bu işlemlerin devri ile kurumuzun taşra teşkilatındaki kendi çalıştığı üniteden emeklilik başvurusu yaparak emekli olacağını unutmamalıdır. Bu durumda diyebiliriz ki; • SGK Personeli misyonunun bilincindedir. • SGK Personeli kabiliyetlerinin farkındadır. • SGK Personeli beklentilerin farkındadır.. • SGK Personeli kendini yenileyebilecek dinamiklere sahiptir. • SGK Personeli dönüşüme ortaktır. ‘’Yeni Bir Kültür İnşa Ediyoruz’’ Yeni Yasa Umut Işığı Yaktı makale İşyerinde Sessiz İşkence: Mobbing / Bezdiri Yeni yasanın kabul edilmesi, kimsenin duymak istemediği sessiz çığlıkların varlığının kabul edildiği anlamına geliyor. Çeşitli yöntemler ile gerçekleştirilen duygusal taciz, yıldırma, bezdirme ya da kişinin onuruna ve özgüvenine saldırı, özetle mobbing, artık kurumların ciddiye almalarını ve önlemlerini belirlemelerini gerektiren bir gerçek. Çığlıklar sadece mağdurlardan gelmiyor: tanıklardan, yöneticilerden, insan kaynaklarından, satış rakamlarından, verimlilik ölçümlerinden, performans değerlendirmelerinden, markadan, itibardan, müşterilerden, özetle kurumun tümünden, hatta ailelerden sessiz çığlıklar yükseliyor. Bezdiri kendiliğinden kapanmayan büyük yaralar açıyor. Ülkemizde yeni yasa ile hem mağdurların, hem de kurumların korunması için yollar açılıyor. Bezdiri nedir? Bezdiri, çok boyutlu bir sorun. Eğer tanımını “İki kişi arasındaki çatışma ve yönetici- nin kazanması” olarak yapıyorsanız yanılıyorsunuz. Ya da “Performansı düştüğü için işten çıkarılan kişinin aslında bunu hak ettiğini, ortada büyütülecek bir şey olmadığını” düşünüyorsanız, yine yanılıyorsunuz. “İşyerinde stresin normal olduğunu, bir kaç kere bağıran yöneticinin mobbing ile suçlanmasının yanlış olduğunu” söylüyorsanız, doğru, haklısınız. Bezdiri uzun süreyle tekrarlanan, hedef alınan kişinin onurunu zedelemek, başarısını ve haklarını engellemek üzere; sözlü, yazılı, beden dili kullanılarak uygulanan tek taraflı psikolojik tacizdir. Kanıtlanması zor olan haksız ve yıkıcı davranışlar ile gizlilik içinde ya da açıkça uzun süre devam eder, çoğunlukla mağdurun işini kaybetmesi ile sonuçlanır. Mobbing suçtur ve hiç kimse bu davranışları hak etmez. Bezdiri mağdurları ve bezdirenler Kurum içinde her düzeyde çalışan, hatta yönetim kurulu üyeleri bile yıldırmaya maruz kalabiliyor. Gülcan Arpacıoğlu Endüstri Müh. ODTÜ, Eğitimci Danışman Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 68 1961 doğumlu, ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu olan Gülcan Arpacıoğlu, iş yaşamında elektronik ve bilgisayar alanlarında çalıştı. Kurucusu olduğu kişisel gelişim merkezinde kurumsal ve açık eğitimler veriyor. Arpacıoğlu, 2000 yılından bu yana Enerji Psikolojisini ve yöntemlerini ülkemize tanıştıran ilk eğitimci. İş streslerini gidermek, özgüven, mutluluk ve başarı sağlamak amacıyla bu tekniklerin kullanıldığı özgün atölyeleri ve bireysel çalışmaları katılımcıların farkındalığını artırıyor ve kalıcı kişisel dönüşüm sağlıyor. Aynı zamanda Arpacıoğlu, iş yaşamının önemli stres etmenlerinden biri olan; maddi ve manevi açıdan büyük kayıplara yol açan “İşyerinde Duygusal Taciz : Mobbing” olgusunu ülkemizde tanıtan öncülerden biri. İnsan kaynakları uzmanlarını ve tepe yöneticileri bilgilendirmek için seminerler veriyor ve kurumsal çözümler oluşturmak için İK birimleri ve yayınlar ile birlikte çalışıyor. Kişisel gelişim ve mobbing hakkında kurumlarda, birçok dernek ve kuruluşta seminerler veriyor; yazıları kitaplarda, websitelerinde ve dergilerde yayımlanıyor. Araştırmalara göre, tacize hedef seçilen çalışanların büyük çoğunluğu verimli, işini iyi yapan, yüksek sadakatle çalışan ve sevilen insanlar. İş ortamında gösterdikleri başarı ve adanma dikkat çekiyor. Özgüvenleri yüksek, doğruları savunan kişiler. Bu nedenlerle yöneticileri ya da iş arkadaşlarınca tehdit olarak algılanıyorlar ve sindirilmeleri gerektiğine karar veriliyor. Kimi zaman da diğerlerinden bir şekilde farklı olması yetiyor. Etnik kökenler, eğitim farklılığı, şişmanlık, güzellik, yaş farklılığı, ayrı politik görüşler bezdiri nedeni olabiliyor. Bezdiri süreci ve mağdura etkileri Bazen bir çatışma ile, bazen de basit bir sebeple başlatılan yıldırma süreci, uzun ve sistematik bir işkence haline geliyor. Sinsice ya da açıkça mağdurların başarıları gizleniyor, öncelikli işleri yerine gereksiz işler yapmaya mecbur bırakılıyorlar, hak ettikleri primler ve eğitimler verilmiyor, terfileri erteleniyor, en küçük hareketleri kontrol ediliyor ve eleştiriliyor, haklarında dedikodular çıkarılıyor, aşağılanıyorlar, hakarete uğruyorlar, alay ediliyorlar, dışlanıyorlar ve anlam veremedikleri bu süreç sonunda özgüvenleri kırılıyor, onurları zedeleniyor. Ruh sağlıkları bozuluyor; kaygı, panik atak, depresyon, paranoya sorunları başlıyor. Baş ağrıları, boyun ve bel sancıları, kalp çarpıntıları, uykusuzluk, mide ve sindirim sorunları, yüksek tansiyon vb. bedensel problemler başgösteriyor. Bunlara bağlı devamsızlık, dikkat dağınıklığı, motivasyon düşüşü ve yapılan hatalar mağdur kişinin verimliliğinin azalmasına neden oluyor. Bu nedenle kendinden şüpheye düşen, kendini suçlayan ve zorlayan bu kişilerin üzerlerine daha çok gidiliyor, daha çok eziyet ediliyor. Bezdiri sonuçları Sonunda gün geliyor, performansları değerlendiriliyor! Kim tarafından? Saldıran, bezdiren kişiler tarafından. Sonuçta ya performansları düşük diye işlerine son veriliyor, ya da dayanamayıp istifa ediyorlar. Yaraları öyle derin ve onulmaz olabiliyor ki, ağır depresyon geçiriyorlar, ciddi hastalıklar başgösteriyor, intihara yönlenebiliyorlar. Ortalama iki yıl toparlanma çabaları sürüyor, kimileri özgüvenlerinde açılmış derin yaraları yüzünden iş bulmakta zorlanıyor, kimileri çalışma hayatına dönemiyor. Bezdirinin nedenleri, iş ortamı ve bezdirenler Tüm bunların nedeni saldırgan yönetici (%81) ya da iş arkadaşları gibi görünse de, bezdirinin yapılabilmesinin ve sürdürülebilmesinin nedeni, iş ortamının buna izin veriyor olması, hatta teşvik etmesi, kışkırtmasıdır. Otoriter kişilerin yöneticiliğe uygun bulunması, nazik ve sevecen kişilerin lider olamayacakları konusundaki yanlış inançlar bizi empati yoksunu yöneticilerin insafına bırakır. Tüm otoriter yöneticiler mobbing yapmaz, ama yapanların büyük çoğunluğu denetleme ihtiyacı olan ve güç gösterisi seven kişilerdir. Her tartışmayı kazanmak, her dediklerini yaptırmak amacındadırlar. Kimi sert ve öfkeli olan, kimi iş ilişkilerini iyi yönetirmiş ve kontrollü görünüp pasif saldırgan davranışlar sergileyen kişilerdir. Kurum kültürü hiyerarşik yapıya dayalı normlar içeriyorsa, üst düzey yöneticiler ile iletişim yolları kapalıysa, çatışmaların kendiliğinden çözümlenmesi bekleniyorsa, şikayetler gözardı ediliyorsa, takdir yerine eleştirel yaklaşım ile motivasyon sağlanmaya çalışılıyorsa, kişisel rekabet teşvik ediliyorsa, tedarikçiler ya da iş ortaklarıyla gizli anlaşmalar yapılıyorsa, performans değerlendirme sistemleri tarafsız değilse, örgütsel yapılanma açık ve net değilse, kurum ortamı bezdiriciler yetiştiriyor ve kurum kan kaybediyor demektir. Kurumsal hedefler ve iş gücü Tepe yönetim başarı hedefleri belirler ve binbir özenle, yüksek maliyetle işe aldığı, eğittiği yetenekli kişilerin, sadık, verimli ve başarılı çalışanlarının makale Acil çözümler arasında; süregelen çatışmaların çözümlenmesi, zorba ve mağdurun birbirinden ayrılması, bezdiricinin cezalandırılması, önlenmesi ve mağdurun psikolajik olarak desteklenmesi bulunuyor Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 70 çeşitli hedeflere ulaşılmasındaki katkısını bilir. Kurum ikliminin olumlu olmasının motivasyonu ve performansı yükselttiğinin, hakları korunan işgörenlerin sadakatlerinin arttığının farkındadır. Öte yandan bu çalışanlarını, bezdirilmelerine göz yumarak kaybeder. Performans düşüşü, devamsızlık, artan personel devir oranı ve işe alım masrafları vb. olguların yüksek maliyetlerinin yanısıra, dolaylı maliyetler de sözkonusudur: mobbing sürecine tanıklık eden çalışanların düşen verimliliği, yitirilen bilgi envanteri, mağdurun müşterileri, kurumun itibarı, marka değeri, belki de rakiplere başvuran mağdurların paylaştıkları şirket sırları... Şimdi, 2012 yılında yürürlüğe girecek olan yasa sayesinde, kayıpların artması söz konusu olacak. Mağdur kendisine “psikolojik taciz” uygulandığını kanıtladığı takdirde, kurum ayrıca tazminat ödemek zorunda kalacak. İş güvenliği ve psikolojik taciz ile ilgili yasa 11.01.2011 günü TBMM Genel Kurulundan geçen yeni Türk Borçlar Kanununun 416. maddesinde, İşveren, hizmet ilişkisinde işçilerin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. “İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçilerin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlâline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tâbidir.” Şeklinde yükümlülükler belirtiliyor. Duygusal tacizin kendi kurumlarında bulunmadığını ısrarla belirten tepe yöneticiler, şimdi kanıtlarla karşılacaklar. Kurum yöneticileri, avukatları ve insan kaynakları yöneticileri yağacak mobbing davalarından korkuyorlar. Bence tek sorun, çalışanlarına ve etik değerlere sahip çıkmak yerine tazminatsız işten çıkarmanın daha acımasız yöntemlerini denemeleri olacaktır. Oysa bu düzenleme, temelde kurumun önlem almasını sağlayacağı için gerek çalışanlar gerekse kurum için çok olumlu bir adım. Zorbalığa tolerans göstermeyen kurum, personel maliyetlerini azaltacak, verimliliği ve çalışan bağlılığını arttıracaktır. Çalışanların haklarını aramalarının mümkün olması, onları psikolojik anlamda güçlendirecek ve belki daha kolayca zorbalara “Dur” diyebilecekler. Kurumsal önlemler Durumlarının tespiti için, kurumların araştırma yaparak işe başlamaları öneriliyor. İsimsiz şikayet ve vaka bildirimi, departman bazında personel devri incelemeleri, insan kaynaklarına gelen yakınmalar ve yardım istekleri değerlendirilmeli. Acil çözümler arasında, süregelen çatışmaların çözümlenmesi, zorba ve mağdurun birbirinden ayrılması, bezdiricinin cezalandırılması, önlenmesi ve mağdurun psikolojik olarak desteklenmesi bulunuyor. Orta vadeli çözümler ise çatışmaların yönetimi konusunda yapılacakları içeriyor. Duruma göre, açığa çıkarma yaklaşımı , tarafsız arabuluculuk yapabilecek bir kişinin atanması ya da resmi soruşturma açılması gerekiyor. Kurum liderlerinin farkındalık eğitimleri almaları, en az 10 kişiyle 3.600 değerlendirmelerinin yapılması, mobbing hakkında eğitimlerin tüm düzeylere yaygınlaştırılmasını içeriyor. Uzun vadede ise, yapısal ve kültürel değişim projelerinin yürürlüğe konması gerekiyor. Tüm sistemlerin gözden geçirilmesi, görev tanımları, iş akışı, raporlama tanımları vb. ile ilgili uygulamaların yenilenmesi, düzenlenmesi ve altyapının güçlendirilmesi ana adımlar. Etkin ve olumlu liderlik seçimi ve “Yıldırmaya Sıfır Tolerans” duyuruları, etik değerlerin anlatılması ve yaşatılması, problem çözme-karar verme ve planlama süreçlerinde ekiplerin katılımının sağlanması, demokratik ve yaratıcılığı destekleyen iş ortamı düzenlenmesi ile kökten değişim amaçlanıyor. Ödüllendirme sistemlerinin yerleştirilmesi ve örgütün tüm düzeylerinin alacağı eğitimler, zaman içinde değişime büyük katkı sağlıyor. Duygusal zeka ve empati, olumlu iletişim ve çatışma yönetimi, müzakere ve arabuluculuk teknikleri, özgüvene dayalı iletişim yöntemleri, stresten kurtulma yolları ve ahlaki değerlerin korunması ile ilgili eğitimler, ilkeli çalışma ortamı yaratıyor. Kurumların her birinin şu andan başlayarak bezdirmeye ilişkin şikayet prosedürleri oluşturmaları çok yararlı olacaktır. Prosedürlerin içeriğinde amaç, tanımlar ve etkilerinin açıklanması, ilgili yasal tedbirler ve doküman, sorumluluk dağılımı, şikayet süreçleri ve ilgili kişiler ve genelde alınan tüm önlemler belirtilmeli. Tanıklar da sorumlu tutulmalı. Mobbing süreci kişinin onurunu incittiği, kendinden şüphe etmeye başlayan kişi içe kapandığı için şikayetlerde tanıklık ve tanıkların korunması çok önem taşıyor. Avustralya’da bezdiriye şahit olduğu halde, bunu bildirmeyen kişilere beş yıl hapis cezası veriliyor! Bu şekilde herkes birbirini korumak zorunda bırakılıyor. Bireysel çözümler İş ortamında duygusal taciz altında olan kişinin ne yapması gerekiyor? Zorbanın amacını, kendisi üzerindeki etkisini incelemesi ve içe dönük değerlendirmelerini değiştirmesi çok önemli. Kendisinden ve başkalarından mükemmel olmalarını beklemekten vazgeçmeli, sürekli kendini eleştirmeyi, suçlamayı bırakmalı. Öfke ve utanç duygularına kapılmamaya çalışarak ihtiyaçlarını ve isteklerini tatmin etmeye başlamalı, mutluluğu için elinden geleni yapmalı. Kendisine değişim hedefi olarak sınır belirlemeyi, “Hayır” ya da “Dur” diyebilme becerileri kazanmayı koymalı. Geçmişteki başarılarını hatırlamalı, hali hazırdaki başarılarının farkında olmalı ve bu şekilde özgüvenini sağlamlaştırmalı. Yaşadıklarını kurum ve aile içinde güvendiği kişilerle paylaşması gerekiyor, çünkü bu kadar kırılgan iken desteğe ihtiyacı var. Çatışmanın çözümlenmesi için insan kaynaklarına ya da adil olduğuna inandığı üst düzey yöneticilere başvurabilir. Eğer mümkünse, kurum içinde başka pozisyona geçmesi, zorbadan ayrılması çok iyi bir çözüm olacaktır. Olumsuz duygularının tedavisi için psikolojik destek alması, bunu gizlememesi önerilir. İleride haklarını koruyabilmesi için mobbing süreci boyunca kanıt toplaması esastır. Hukuk sistemimizde geçerli olan deliller şunlar: Beyan delili, belge delili, (yazılı tüm belgeler, sms, eposta vb. haberleşmeler, savunma, verilen disiplin cezaları), ve belirti delili (psikolojik ve tıbbi tedaviler). Kanıt toplarken hukuki sınırlamalara dikkat etmesi şart. Ses ve görüntü kaydı yerine yazılı belge toplamaya gayret etmek, zorbanın taleplerini ve yorumlarını yazılı yapmasını sağlamak gerekiyor. Sıklıkla e-posta yoluyla haberleşebilir ve yazışmaların gizli kopyasını başka bir bilgisayara gönderebilir. Mağdur, iş tanımı dışındaki işleri yapmamaya özen göstermeli, taciz eden kişi bire bir konuşma yapmak istediğinde, güvendiği bir çalışma arkadaşını tanık olarak yanında bulundurmalı, mümkünse davasında tanıklık etmelerini sağlamalı ve işyeri mağduriyeti ile ilgili rapor hazırlamalı. İnsan kaynakları görevi doğası, yönetimin istekleri yönünde çalışır; bu yüzden hiç beklenmedik bir anda kapıda belirip “savunma” yazmasını isteyebilir. Hatta bu savunmasını “Hemen, bir saat içinde yazıp vermesi gerektiğini” söyleyebilir. İşten çıkarıldığını öğrenen mağdurun “Hiçbir alacağım yoktur” belgeleri imzalaması yönünde baskı görmesi çok yaygın. Böyle bir durumda üzerinde baskı kurulmasına izin vermeden, sakin davranmaya çalışmalı ve derhal bir avukattan danışmanlık almalıdır. Mobbing süreci büyük sıklıkla işten ayrılma ya da çıkarılma ile biter. Bezdiricinin temel amacı budur. Mağdur bunun farkında olmalıdır. Ruhsal ve bedensel zarar görecektir, özgüveni örselenecek, çalışma hayatından soğuyacaktır; iş aramakta ve bulmakta zorlanacaktır. Bezdiri sürecinde altı ay ila bir sene sonunda bir gelişme sağlanamıyorsa, çıkış planı yapmalı; sağlığına ve onuruna ve tabii ki haklarına sahip çıkmalıdır. Çalışan da, kurum yönetimi de etik değerlere bağlı olmalıdır Bir gerçek var: Hiç kimse özdeşleştiği, iyi yaptığı işini terk etmek istemiyor. Çalışan depresyon belirtileri gösteriyorsa, sık sık sağlık problemleri yaşıyorsa, yakınmalar yükseliyorsa, bunlara kulak vermek, çığlıkları duymak ve nedenlerini araştırmak gerekir. Nasıl çalışanın etik ve dürüst çalışması bekleniyorsa, kurumlar da kendilerinden aynısını beklemek zorundadır. Hiçbir kurum işkencenin beslendiği bir ortam olmamalıdır. Bir benzetme yapabiliriz: İşyerinde yüksek voltajlı bir kablo açıkta bırakıldığında yangın, ölüm ya da sakatlık tehlikesi vardır. Kurum iş güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Kablo oradan alınmalı, güvenli bir iş ortamı sağlanmalıdır. İşte, bezdiriciler bu kabloya benzer. Onlar yerlerinde durdukça yangınlar ve çığlıklar devam eder, kurumlar kablonun sakat bıraktığı insanları “işe yaramaz” ilan eder, yenilerini işe alır ve kabloya teslim ederler...İşkence sürer. Oysa kurumlar kapıları iletişime açtıklarında, önlem aldıklarında, mobbingi başladığı noktada durduklarında, etkin prosedürler ile çalışanları koruduklarında, açılan birçok davanın gerçekten mobbing olup olmadığını kolayca kanıtlayabilecekler, kendilerini de koruyacaklar. Vicdanları rahat olacak. Yeni yasayı teşekkürlerimle, saygıyla ve umutla selamlıyorum... makale Performansımız Artarsa Müşteri Memnuniyeti de Artar mı? Özden Aslan Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden lisans ve Eğitim Fakültesi’nden Eğitim Teknolojisi ve İletişim konusunda yüksek lisans derecesi sahibidir. 1981-1985 yılları arasında ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. Aslan yerli ve yabancı projeproje lerde eğitim planlama birim yöneticisi, endüstriyel ilişkiler koordinatörü, Personel ve Sosyal Hizmetler Müdürü ve İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev aldı. Ekim 2007- Nisan 2009 döneminde AB tarafıntarafın dan finanse edilen Kadın Girişimciliği Destekleme Projesi Proje Koordinatörü olarak görev yaptı. Haziran 2009’dan bu yana Birleşmiş MilletMillet ler Nüfus Fonu, SHÇEK ve PERYÖN tarafından yürütülen Nar Taneleri Genç Kadınlar projesinde mentor olarak görev yapmaktadır. PERYÖN (Türkiye Personel Yönetimi DerneDerne ği) Ankara Şubesi’nin Kurucu Başkanı olan Özden Aslan, hâlen PERYÖN Kamu Temsilcisi olarak gögö revini sürdürmektedir. Yönetim alanında yayımlanmış pek çok makalemakale si ve “Bir İnsan Kaynakları Masalı”, “İyi ki Farklıyız” “Zor İnsanlarla Zorlanmadan Baş Etmek” ve “Aklı“Aklı nı Arayan Çocuk” adlı dört kitabı bulunmaktadır. Özgeçmişi 1999 yılında Türkiye’de Kim Kimdir ve 2000 yılında da Who is Who in the World ansikloansiklo pedilerinde yer aldı. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 72 Yazıma yukarıdaki başlığı hem okuyucunun ilgisini çekmek, hem de düşündürmek için seçtim. Özel sektörden sonra kamu kurumları da performans yönetimi sistemini uygulamaya başladılar. Amaç verimliliği arttırmak, hizmet kalitesini yükseltmek, daha etkin çalışarak kurum hedeflerine ulaşmak hiç kuşkusuz. Bunların yanı sıra performans değerlendirme sonuçlarının ücret ayarlamaları için de kullanılacağını, hatta bazı bakanlıklarımızda kullanılmaya başlandığını biliyoruz. Öncelikle kamu kurumlarımıza bu zorlu süreçte başarılar dilemek isterim. Zorlu süreç diyorum çünkü dünya üzerinde 1950’li yıllardan beri önce özel sektör tarafından uygulanmaya başlanan “performans yönetimi” üzerinde hala çok tartışma ve iyileştirmeye açık alanlar var. Üzerinde ne kadar çok tartışılırsa tartışılsın, “ölçemediğimiz hiçbir şeyi iyileştiremeyiz” ilkesinden hareketle zor da olsa performans yönetimi sistemine geçmek şart. Daha iyi hizmet vermeyi amaçlıyorsak hizmeti sunan kişilerin performanslarını ölçebilmeliyiz. Böylece iyileştirmeye açık alanları belirleyip geliştirebiliriz. Performans ölçümüyle yalnızca az çalışanları değil, aynı zamanda çok çalışan, işini iyi yapan, kaliteli hizmet sunanları da belirleyip ödüllendirebiliriz. Bunu yapmazsak iyi çalışanla çalışmayan arasında bir fark olmaz. Yönetimlerin yapabilecekleri en büyük yanlış da kötü performansı görmezden gelmek, iyi performansı ise takdir etmemektir. Çok çalışanla çalışmayanın bir tutulduğu yerlerde verimliliğin artmasını, hizmet kalitesinin iyileşmesini beklemek bir düş olacaktır. İşte bu nedenlerle ne kadar zor da olsa kurumlarımızda performans yönetimi sistemini uygulamalıyız. İlk uygulandığında “performans değerlendirme” olan sürecin adı zaman içinde “performans yönetimi” olarak değişti. Günümüzde performans değerlendirme sonuçlarını çalışanların eğitim ihtiyaçlarını belirlemek, kariyer planlarını yapmak, ücretlerini ayarlamak, işten ya da ekipten ayrılması gerekenleri saptamak gibi pek çok farklı alanda kullanıyoruz. Bu sürece de “stratejik performans yönetimi” adını vermeye başladık. Bu yeni yaklaşım yalnızca kişinin performansının değerlendirilerek iyileştirilmesini değil, kişinin çalıştığı ekibin ve de kurumun performansının stratejik hedefler doğrultusunda değerlendirilerek iyileştirilmesi gerektiğini anlatıyor. Stratejik performans yönetiminde, işe önce kurumun performans hedeflerini belirleyerek başlıyoruz. İster özel sektörde, ister kamuda faaliyet gösteriyor olsun her kurumun / şirketin hedeflerini net olarak belirlemesi, daha önce belirlenmiş olanları gözden geçirip gerekli değişiklikleri yapması gerekir. İşte stratejik performans yönetimi süreci de bu basamaktan başlıyor. Kurumun hedeflerinden birimlerin ya da ekiplerin hedeflerine, oradan da çalışanların kişisel hedeflerine indirgenmesi ve yaygınlaştırılmasıyla stratejik performans yönetiminin ilk adımını atmış oluyoruz. Sözlerimin başında performans yönetimi zor bir süreçtir demiştim. Bu süreçte karşılaşabileceğimiz zorlukların üzerinde durmak isterim. Yeni kurulacak olan bir performans yönetimi sürecinin getireceği zorlukları, • Teknik, • Yönetimsel ve • Kültürel olmak üzere üç grupta incelemek yararlı olacaktır. Önce teknik zorlukları ele alalım. Yapılacak ilk iş sistemin altyapısını oluşturmaktır. Olabildiğince şeffaf, basit ve adil bir performans sistemi kurmak çok kolay değil. Özellikle çalışanlarının sayısı binlerle ifade edilen ve ülke genelinde örgütlenmiş kurumlarda bu altyapıyı doğru oluşturmak çok önemli. Burada insan kaynakları bölümlerine, daire başkanlıklarına çok iş düşüyor. Sistemi kurarken başka kurumlar nasıl yapıyor diye incelemek, başarılı olan kurumları kendimize örnek almak, bu konuda uzman danışmanlardan, akademisyenlerden teknik destek almak hemen aklımıza gelen yollardır. Ancak unutmayalım ki performans yönetimi sistemleri kuruma özgü olmalıdır. Her kuruma uyan tek bir sistem olmadığı gibi başka kurumlarda iyi işleyen bir sistem bizim kurumumuza hiç uygun olmayabilir. Bu gerçekleri göz önünde bulunduran insan kaynakları bölümleri yukarıdaki yollardan birini veya birkaçını uygulayarak kuruma özgü yetkinlikleri belirler ve bir performans sistem taslağı oluşturup yönetime sunarlar. Önerilen sistem kurumun yöneticileri tarafından ayrıntılı bir şekilde tartışılır. Akıllara takılan soruları, endişeleri gidermek insan kaynakları yöneticilerine veya İK birim sorumlularına düşer. Performans yönetimi sitemlerinin başarısı büyük ölçüde kurumdaki yöneticilerin sisteme inanması ve sahip çıkmasıyla bağlantılıdır. O yüzden insan kaynakları birimleri tarafından hazırlanan sistem üzerinde anlaşmaya varmak işin en önemli basamağını oluşturur. Bu aşamada tüm yöneticilerin üzerinde uzlaşacağı bir sistem üzerinde karar vermek işin büyük bölümünü atlatmak olacaktır. Sonra sıra yazılım altyapısını oluşturmaya gelir. Daha kolay olan bu basamak işi iyi bilen teknik bir ekip tarafından yürütülürse hızla tamamlanabilir. Ancak unutmayalım ki bu basamakta da insan kaynakları birimlerine çok iş düşüyor. Yazılım uzmanlarını doğru yönlendirmek, terimleri, tanımları doğru bildirmek, yazılımın kullanıcı dostu, basit ve anlaşılır olması için sürekli geri bildirim vermek yine insan kaynakları birimlerine düşecektir. Teknik altyapının oluşturulmasında bir diğer önemli aşamada ilgili formların, kuruma özgü yetkin- lik ve ölçütlerin oluşturulmasıdır. Bu çalışmadan sonra yine yöneticilerin görüşlerini almak doğru olur. İlk taslak üzerinde tartışılıp, görüş birliğine varıldığı için bu aşamada kararlar çok daha hızlı çıkacaktır. Sistem altyapısını oluştururken bir diğer önemli aşamada performans yönetimi sisteminin uygulanmasıyla ilgili kuralları belirleyen yönetmelik, yönerge ve benzeri iç mevzuatı hazırlamaktır. Performans değerlendirme yılda kaç kez yapılacak, performans görüşmeleri nasıl gerçekleştirilecek, ödüllendirme ölçütleri ne olacak, sonuçlar ve hedefler bilgisayar sistemine nasıl işlenecek, bireysel hedefler nasıl belirlenecek gibi uygulamaya yönelik teknik bilgiler içeren bu belgeler de insan kaynakları birimleri tarafından hazırlanıp yönetime sunulur. Daha önce üzerinde tartışılan konuları içerdiğinden genellikle bu aşamada da çok itiraz gelmeden sistem son halini alır. Gelelim yönetimsel zorluklara. İnsan kaynakları birimleri her ne kadar sistemin teknik altyapısını oluştururken hemen her aşamada yöneticilerin görüş ve onayını almış olsalar da kurumun performans hedeflerinin belirlenmesi ve bir performans planının hazırlanması aşamasında uzun tartışmalar çıkabilir. Günümüzde tüm kurumlarımızın web sitelerinde yayınladığı hedefleri, ilke ve değerleri var. Ama iş onları performans hedefi olarak değerlendirmeye gelince işin içine farklı ölçütler girer. O hedeflerin yeterince net, ölçülebilir, uygulanabilir, gerçekçi, zamana dayandırılmış olması gerekir. Bu da özel bir çalışmayı gerektirir. Ayrıca bu ölçütlere bir de müşteri memnuniyetini ekleyince yönetimsel boyutta ciddi bir çalışma gerekecektir. Yönetimsel boyutta insan kaynakları birimlerine kurumun tepe yönetiminin destek olması şarttır. Kurum başkanı, yönetim kurulu başkanı veya genel müdürün başkanlığında yürütülecek bir çalışma daha hızlı karar alınmasını sağlar. Ancak burada karşımıza çıkan bir başka zorluk da kurumun tepe yönetiminde bulunan bu kişilerin çok yoğun çalıştıkları ve sık seyahat ettikleri için bu çalışmalara ayıracak zaman bulmaktır. İyi bir planlama ile bu zorluğun üstesinden gelinebilir elbette. Kurumun hedefleri üst yönetimin de katılım ve katkılarıyla belirlendikten ve bu hedefler doğrultusunda bir performans planı hazırlandıktan sonra iş birimlerin ve çalışanların hedeflerinin belirlenmesine geliyor. Bazı şirketler bu amaçla tüm birimlerden bir temsilcinin katıldığı komiteler oluşturup hedeflerin yaygınlaştırılması görevini o komiteye veriyor. Daha sıklıkla uygulanan bir yöntem de bu işin her birimde o birimin yöneticisi ve kuracağı bir ekip tarafından da yapılmasıdır. Son olarak bir performans yönetimi sistemi kurarken karşılaşabileceğimiz kültürel zorluklardan söz etmek isterim. Bir kere unutmayalım ki yeni olan ve özellikle ne olduğu bilinmeyen şeyler insanları rahat- makale sız eder ve tepki uyandırır. Bu gerçekten hareketle kurumumuzda başlatacağımız her yeni uygulamayla ilgili olarak en başta çalışanlarımızı bilgilendirmemiz gerekir. Hele bu yeni uygulama performansa dayalı ücret sistemi olarak tanımlanırsa büyük bir merak ve aynı zamanda tepki uyandırabilir. Bu bağlamda performans yönetimine geçmek isteyen bir kurumda kültürel boyutta yapılacak ilk iş bu sistemin ne olduğunu, amacını, aşamalarını, ulaşılmak istenen hedefleri, kuruma ve kişilere sağlayacağı yararları ayrıntılı bir şekilde çalışanlara anlatmak olmalıdır. Bu görev de insan kaynakları birimlerine düşer. Yeni kurulacak sistemi anlatırken hem yazılı, hem de sözlü iletişim kanallarını kullanmakta yarar vardır. Sistemin getireceği değişiklikleri ilk ağızdan dinleyen ve akıllarına takılan soruları sorup yanıt alabilen çalışanlar uygulamaya çok daha olumlu yaklaşacaklardır. Performans yönetimine geçen bir kamu kurumu doğal olarak “müşteri memnuniyeti odaklı hizmet üretiminden” söz edecektir. Yukarıda belirttiğimiz gibi kamu kurumlarının en önde gelen hedeflerinden biri sundukları hizmetlerin kalitesini iyileştirerek müşteri memnuniyeti sağlamak, bu memnuniyeti arttırmaktır. Ancak çalışanlara bu konuda ayrıntılı bilgi vermezsek bu kavramlara karşı önyargıların oluşmasını engelleyemeyiz. Türk Dil Kurumu müşteri sözcüğünü “hizmet veya mal alan ve karşılığında para ödeyen kimse” olarak tanımlıyor. Müşteri kavramına bu tanımla bakarsak kamuda görev yapan kişilerin sundukları hizmet karşılığında ücret almadıklarını söylemek olasıdır. Öğretmen öğrencisinden, doktor hastasından, hâkim sanıklardan, polis yardım isteyen vatandaştan doğrudan ücret almıyor. Üstelik işin içine ücret alış verişi girerse ilişki de bozulacakmış gibi bir izlenim doğuyor. Her ne kadar devlet kamu çalışanlarına ücretlerini vatandaşa en iyi hizmeti sunmaları için veriyorsa da bu dolaylı ödeme nedeniyle kamuda çalışanların karşılarındaki vatandaşı “müşteri” olarak görmelerini beklemek gerçekçi olmayabilir. İşte burada bir kültür değişikliği gerekmektedir ki o da zaman alan bir süreçtir. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 74 Aslında kültürümüzde yüzyıllardan beri gelen “müşteri veli nimetimizdir” anlayışı da vardır. “Ailelerinin geçimini sağlayan müşterilerine şükran duygularını” anlatan bu söz şimdilerde unutulmuş gibi görünse de uzun yıllar esnafımızın dükkânlarında asılıydı. Performans yönetimi sistemine geçerken çalışanlara sistemi tüm ayrıntılarıyla anlatmak gerekir demiştik. “Müşteri memnuniyeti” kavramı da açıklanır ve amacın hizmet kalitesini iyileştirmek olduğu anlatılırsa önyargıların kaldırılabileceğine inanıyorum. Kültürel zorluklar aslında en zor aşılan zorluklardır. İnsan davranışını, inancını değiştirmek uzun zaman ister. Onun için üzerinde çok durulması gerekir. Sistemi tanıtan broşürler hazırlanabilir, yazılar, tebliğler yayınlanabilir. Ama bunların mutlaka sözlü iletişimle pekiştirilmesinde yara vardır. Eğitim programları, konferanslar, paneller düzenleyerek yeni sistemin neler getireceğini anlatmak yararlı olacaktır. Çalışanlar bu eğitimlerde akıllarına takılan soruları sorabilirler. Yanlış anlaşılan konular birinci ağızdan düzeltilir. Performans yönetimi sistemini çalışanlara anlatırken tüm hedeflenen çıktıları anlatmak gerekir. Sistemi yalnızca ücret ayarlamaları ile sınırlı tutmak kişilerin sisteme sahip çıkmalarını engeller. Performans yönetiminin çalışanları tarafsız olarak değerlendireceğini vurgulamak önemlidir. Bu sistem aracılığıyla; • Kurum hizmetlerinin iyileştirilmesinin amaçlandığı, • Performansı yüksek olan çalışanların ödüllendirileceği, • Kariyer planlamalarında bu değerlendirmelerin göz önünde bulundurulacağı, • Performansı düşük olanların eğitimlerle destekleneceği, • Performanslarını iyileştirmeleri için planlar yapılacağı, • Kendilerine düzenli olarak geri bildirim verileceği anlatılmalıdır. Sistemin yararları anlaşıldıkça tepkiler ve önyargılar ortadan kalkacaktır. Kurum kültürü bir gecede oluşmaz ve kolayca değişmez. Performans yönetim sistemlerini kurarken bu gerçeği unutmamalıyız. Bu işi başarıyla uygulayan kurumların /şirketlerin yaptığı gibi eğitimlerle, tanıtım programlarıyla sisteme karşı olabilecek tepki ve önyargıları aşabiliriz. Unutmayalım ki en iyi teknik altyapıyı da oluştursak, üst yönetimin tam desteğini de sağlasak, eğer çalışanların sisteme güveni ve inancı yoksa başarıyla uygulayamayız. Yazımın başlığında “performansımız artarsa müşteri memnuniyeti de artar mı” diye sormuştum. Yukarıda anlattığım aşamaları uygulayan kurumlar bu soruya “evet” yanıtını verebiliyorlar. Çünkü performansımızın artışını da, müşteri memnuniyetini de ölçebilmemiz için bir sistem kurmamız gerekiyor. Bu sisteme de “performans yönetimi sistemi” diyoruz. 14 Mart Tıp Bayramı Sağlık sadece hasta veya sakat olmak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Mutlu bir hayatın en önemli parçasıdır. Tabip ve tıp kelimeleri arapçadır. Bir işte usta olma, o işin ilmini bilme anlamına gelir. Yeryüzünde vücut acısının koparttığı ilk çığlık, hekimi çağıran ilk ses olmuştur. Tıbbın ilk insanla birlikte başladığı söylense de, genelde kabul görmüş olan ilk tıp büyüğü Aesculapius (Asklepios)’dur. Kendisinden ilk kez İlyada’da Homeros bahsetmiştir: “Çağır Asklepios oğlunu, kusursuz hekimi” demektedir. Önce Zeus’un gazabıyla yıldırım çarpmasıyla öldürülen Asklepios daha sonra yine Zeus tarafından tıp tanrısı olarak ilan edilir. Tıp amblemlerinde yer eden yılan figürü, Asklepios ve onun asası ile bütünleşmiştir. Asklepios’un şifa veren gücünü yılandan aldığı söylenir. M.Ö. 460–450 yıllarında Kos adasında doğan ve babası da doktor olan Hipokrat tıbba katkıları ve getirdiği felsefe ile tıbbın babası olarak kabul görür. Bu sebeple birçok ülkede hekimler mezun olurken “Hipokrat Andı” adı altında meslek yemini ederler. Tarihimize baktığımızda Osmanlı tıbbı 15. ve 16. yüzyıllara kadar İslam tıbbının etkisi altında kalmıştır. Bu sırada batıda başlayan Rönesans 15. ve 16. yüzyıllarda bütün Avrupa’ya yayılmış, tıp alanında da birçok ilerlemeler kaydedilmiştir. Osmanlı’da ise 17. yüzyıldan itibaren her sahada ortaya çıkan bozulmalar tıp eğitiminde de kendini göstermiş ve yeni bilgilerle donatılmış hekimler yetiştirilememiştir. Dil bilen sayısının az olması, matbaanın Osmanlı’ya geç girişi sebebiyle kitaplar tercüme edilememiş ve yeterince basılamamıştır. Ortalığı azınlıklardan ve Avrupa dan gelen yabancı hekimler sarmıştır. İtalyanca ve Fransızca bilen az sayıdaki hekim, gelişmeleri takip ederek çevresine yararlı olmaya çalışmışlardır. Bunlardan Şanizade Mehmet Ataullah (1771–1826), Mustafa Behçet Efendi (1774–1834) gibi büyük hekimler yeni tıp eğitimi veren, bir Tıphane açılması için çalışmışlar ancak, Teşrih (anatomi) yasağından dolayı ulemadan çekinen III. Selim buna cesaret edememiş, tıp fakültesi kurmaları için Rumlara izin vermiştir (1805). Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi yenilikçiliği ile bilinen Sultan II. Mahmut’un bu özelliğini ve orduya hekim ve cerrah yetiştirilmesi gerekliliğini gözönüne alarak batılı anlamda ilk tıp mektebinin açılması için girişimlerde bulunmuştur. Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827 Çarşamba günü Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda kurulmuştur. “Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire” adlı tıp okulunun açılış tarihi olan 14 Mart, ülkemizde modern tıp eğitiminin başlangıcı kabul edilmektedir. Tıphane-i Amire 1836 yılında Sarayburnu’ndaki Askeri Kışla’ya taşınarak burada ayrı binada eğitim gören Cerrahhane ile birleştirilmiş. Bu binanın yetersiz hale gelmesi ile Galatasaray’daki Enderun ağaları okulu tekrar elden geçirilip düzenlenmiş ve Tıbbiye 1839’da Galatasaray’a taşınmıştır. Açılışı 17 Şubat 1839’da Sultan II. Mahmut tarafından yapılan Bu okula Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiştir. Bu okul Cumhuriyetin ilanı ile kurulan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinin temelini oluşturmuştur. Peşinden de 1945’te Ankara Tıp Fakültesi, 1954’te Ege Tıp Fakültesi ve daha sonra da birçok ilimizde tıp fakülteleri açılmıştır. Tıp bayramı ilk kez, I. Dünya savaşı sonunda, İstanbul’un işgal edildiği günlerde, yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında kutlandı. O günden bu yana 14 Mart , içinde bulunduğu haftayı da kapsayacak şekilde, “Sağlık Haftası” olarak kutlanmaktadır. Yaklaşık 82 yıldan beri ülkemizde kutlanan 14 Mart Tıp Bayramı temel anlamını tıptaki çağdaşlaşma sürecimizde, tıp eğitimimizin ve sağlık sorunlarımızın bilimin ışığında bir kez daha eleştirilmesinde ve halkımız yararına çözümlerin üretilmesinde bulur. Bayramlar çok özel olarak kutlanan günlerdir. İyileştirilen her hasta tıbbın, tıp doktorunun bayramıdır. Sevgi, saygı ve sağlıkla... güncel Dr. Pınar Öner geçmişten günümze Hastalık Sigortasının Kabulü/Ocak 1950 Tarihsel gelişimi içinde sosyal sigortaların ilk kurulan sigorta kollarından biri olan hastalık sigortası, ülkemizde ilk kez sınırlı bir biçimde 1921 tarih ve 151 sayılı “Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Mütealljk Kanun” ile kurulmuştur. Hastalık sigortasının sosyal güvenlik sisteminde uygulanmasına, 04.01.1950 tarihinde kabul edilen ve 01.03.1951 tarihinde yürürlüğe giren 5502 sayılı “Hastalık ve Analık Sigortası” Kanunu’yla başlanmıştır. Hastalık Sigortası Yasası, 01.03.1951 tarihinde, ilk kez İstanbul ve Trakya bölgesinde yürürlüğe konulmuş ve 12 yıllık bir uygulama süresi sonunda Ereğli Kömür İşletmelerinin varlığı nedeniyle, Zonguldak dışarıda tutulmak üzere tüm yurda yaygınlaştırılmıştır. Hastalık sigortası niteliği yönünden sosyal risk, uygulama amacı yönünden ise kısa vadeli sigorta koludur. Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 76 İlk Anayasanın TBMM’ce Kabulü Ocak 1921 20 Ocak 1921’de 85 sayılı yasa olarak TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), TBMM’nin dokuz aylık çalışmasından ve uzun görüşmelerden sonra kabul edilmiştir. Kabul edilen Anayasa, 23 asıl, bir de ayrı madde halinde iki kısım olarak düzenlenmiştir. Genel esasları kapsamaktadır. Anayasanın kısa oluşu, o devrin özelliğinden ileri gelmekteydi. Sadece olağanüstü şartları ve acil ihtiyaçları karşılamak için, kısa ve özel bir anayasa hazırlanmıştı. Mecliste “Teşkilatı Esasiye Kanunu”nun birinci maddesi öylesine coşkun bir heyecanla karşılandı ve tezahürata neden oldu ki, Başkanlık kürsüsünde olan Mustafa Kemal Paşa, celseye on dakika ara vermek zorunda kaldı. Madde aynen şöyleydi: “Hâkimiyet bila kayd-ü şart milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etme esasına müstenittir.” (1) Bu Anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğun yerine yeni bir devletin kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığını sağlayan bir eserdir. Yeni Anayasa aynı zamanda milli egemenliği hakim kılan ve vatanın kaderine milli egemenliğin temsilcisi Büyük Millet Meclisi’nin el koymasını mümkün kılan ve onun meşruluğunu da tanıtan, hukuki ve siyasi değeri olan bir belgedir. “Osmanlı Devleti” yerine “Türkiye Devleti” adını getiriyor, böylece Milli Devlete doğru büyük bir adım atılmış oluyordu. İşçi Sendikalarının Kuruluşu/Şubat 1947 Türkiye’de sendikalar Batı’daki örneklerine göre çok ileri tarihlerde ortaya çıktı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde belli üretim dalları dışında sanayileşme yaşanamadığından işçi sınıfının ortaya çıkışı gecikmişti. Buna bağlı olarak sendikaların ortaya çıkması geçmişten günümüze geçmişten günümüze geçmişten günümüze da batıdaki örneklere göre ileri tarihlerde oldu. İmparatorluk döneminde bilinen ilk işçi hareketleri 1830’lu yıllarda tarım işçilerinde görüldü. Kasımpaşa Tersanesi İşçileri ve Beyoğlu Telgrafhanesi İşçileri tarafından 1872 yılında gerçekleştirilen grevler de ilk grevler olarak kabul edilmektedir. 1871 yılında kurulan “Ameleperver Cemiyeti” (İşçi Severler Derneği) kimi araştırmacılar tarafından ilk sendika olarak tanımlansa da asıl olarak yardımlaşma sandığı işlevine sahip bir örgütlenmeydi. İmparatorluğun son yıllarına doğru işçi hareketi ve sendikal faaliyet bakımından bir hareketlenme gözlendi. 1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanını izleyen günlerde, varolan siyasal hareketlilikten etkilenerek Anayasaya örgütlenme hakkıyla ilgili hükümler konulması üzerine, başta İstanbul ve Selanik olmak üzere çeşitli işkollarının geliştiği bölgelerde çok sayıda sendika kuruldu. Yaygın grevlere gidildi. Cumhuriyet sonrası işçi hareketi ve sendikacılığın gelişmesinde sanayileşme hareketlerinin büyük etkisi oldu. Sanayileşme alanında asıl atılım 1930 sonrasında başladı. 1936 yılında ilk İş Kanunu çıkartıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde dünyada demokrasi rüzgarları esiyordu. Türkiye’de bu etki ile süratle “çok partili” düzene geçti. 1945/46 yıllarında Çalışma Bakanlığı, İş Bulma Kurumu ve İşçi Sigortaları Kurumu kuruldu. 1947 yılında ilk Sendikalar Kanunu çıkartıldı ve ilk kez yasal zeminde sen sendikalar oluşturularak ve faaliyet göstermeye başladılar. Sinemanın İcadı/Şubat 1895 Sinema, hayatları, olayları ve bilgileri yaklaşık 2 saat gibi kısa bir süre içerisinde gözümüzün önüne getiren büyülü bir dünya. geçmişten günümüze Acaba Lumieres kardeşler, 1895 yılının 1 Şubat’ında sinema makinesini icat ettiklerinde, bu buluşlarının tüm dünyayı sarsıp etkisini hiç kaybetmeyen bir sektöre dönüşeceğini düşünmüşler miydi? Bu sorunun cevabı bilinmiyor, ancak dünyada görünen o ki sinema kitleleri etkilemeye başladığı günden bu yana hem eğlencenin, hem bilginin hem de ideolojilerin sunulduğu ciddi bir araç haline dönüştü. “Yedinci sanat” olarak görülen sinema, aslında perdeye arka arkaya gelen saydam bir film şeridi üzerindeki görüntülerin, beynin gözün ağ tabakası üzerine düşen görüntüyü kısa bir süre daha saklaması sayesinde hareketli görünmesinden ortaya çıktı. İlk bulunduğunda insanları şaşkına uğratması nedeniyle “büyülü fener” adını alan sinemanın gelişmesini sağlayan ilk öğelerden biri, 1824’de İngiliz fizikçi Peter Mark Roget’ın yayımladığı “Hareketli Cisimlere İlişkin Olarak Görüntünün Sürekliliği” adlı kuramsal çalışma oldu. Çeşitli ülkelerden birçok mucidi harekete geçiren bu kuramdan, görüntünün sürekliliğini sağlayan birbirine benzer aygıtlar geliştirdi. Bu nedenle sinemayla ilgili aygıtların ilk önce nerede ve nasıl ortaya çıktığını kesin olarak söylemek zordur. Sinema için önemli bir diğer gelişme, 1882’de Fransız Fizyolog Etienne-Jules Marey’in kuşların uçuşunu saptamak amacıyla saniye de 12 fotoğraf çekebi çekebilen “fotoğraf tüfeği”ni bulması oldu. ABD’li Hannibal Goadwin de 1887’de fotoğraf çekiminde ilk kez se selüloit film kullandı. Thomas Alva Edison ise 1888’de üzerine ses kaydedilen mum silindirli fonografı, daha sonra da kameranın ilk biçimi sayılan “kinetoskop” adını verdiği gösterim aygıtıyla 15 metrelik bir film şeridinin üzerindeki görüntüleri kesintisiz olarak art arda yansıtmayı başardı. Kinetoskopu Paris’te gören Fransız Lovis ve Auguste Lumiere kardeşler de geliştirdikleri sinematograf adlı aygıtla ilk kez hareketli görüntü elde ettiler. İşte sinemanın doğuşunu müjdeleyen ve tarihe geçen en önemli gelişme bu oldu. Sinemanın “babası” olarak adlandırılan Lumiere kardeşler, halka açık ilk film gös gösterimlerini de 1895’te Paris’te yaptı. Süresi 15 dakikayla sınırlı bu ilk dönem filmler, iskambil oynayanlar, bir demircinin çalışması, askerlerin yürüyüşü ya da bir bebeğin beslenmesi gibi günlük ya yaşamdan alınmış görüntülerden oluşuyordu. Sonraları kısa komediler, haber filmleri ve belgeseller de çektiler. Sinema yoluyla belirli bir öykü anlatma dönemi ise Fransız yönetmen Georges Melies ile başladı. Mevzuat Güncellemeleri Üzerine Komisyon Çalışmaları kısa kısa Başkan Danışmanı Cüneyt Olgaç başkanlığında Başkanlık Makamının talimatıyla oluşturulan komisyon 13 Ocak 2011 tarihinde toplanarak, genel ve genel yazıların güncellenmesi konusunda çalışma yaptı. Komisyon üyeleri, ihale konusu işler ile özel bina inşaatları işleriyle ilgili Kurumdan alınması gereken ilişiksizlik belgesi konulu genelge ve genel yazıları güncelleyip, birleştirerek, tek bir genelge şekline dönüştürme çalışmalarını gerçekleştirdi. Başkan Danışmanı Cüneyt Olgaç başkanlığındaki komisyon 28 Ocak’taki toplantısında da dört genel müdürlük ile diğer birimlerin genelge ve genel yazılarını tekleştirme çalışmalarına başladı. Maluliyet Süreçlerinin İyileştirilmesi Çalışmaları Sigortalılarımız ve hak sahiplerinin maluliyet işlemlerinde dosya değerlendirme süreçlerinin kısaltılması, bürokrasi ve kırtasiyeciliğin önlenmesi, maluliyet taleplerinin kısa sürede sonuçlandırılması amacıyla Başkanlık Makamı tarafından bir komisyon kuruldu. Başkan Danışmanı Davut Uluöz’ün başkanlığında kurulan komisyon, çalışmalarını tamamlayarak hazırladığı raporu Kurum Başkanlık makamına sundu. Kocatepe SSGM’de Veda Programı Ankara İl Müdürlüğü Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi doktorlarından Genel Cerrahi Uzmanı Ertuğrul Ünlü ve Dahiliye Uzmanı Ekrem Erdem’in, emekli olmaları nedeniyle, mesai arkadaşları veda programı düzenledi Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürü İsmail KOBAL, programda yaptığı konuşmada “Emekliliğe ayrılan değerli arkadaşlarımıza bundan sonraki yaşamlarında başarı ve sağlık diliyorum. Arkadaşlarımızın iş yaşamlarındaki başarılarının, bundan sonra da yine özveriyle diğer arkadaşlarımız tarafından yerine getirileceğine inanıyorum. Arkadaşlarımızın gözü arkada kalmasın” sözleri ile kendilerine teşekkür etti. “Doküman Yönetim Sistemi” Eğitimi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 78 Sosyal Güvenlik Kurumu merkez bina personeline 04 Şubat 2011 tarihinde Erdoğan Özen Konferans Salonunda “Doküman Yönetim Sistemi” ile ilgili eğitim verildi. Sosyal Güvenlik Kurumunun, evrak ve arşiv sisteminin yeniden oluşturulması, depo- lanması, izlenmesi ve dağıtılması süreçlerinde kullanılan kaynakların minimuma indirilmesi ve tasarruf sağlanması amacıyla oluşturulan “Doküman Yönetim Sistemi”, 13 Aralık 2010’da Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğünde, 20 Aralık 2010’da Destek Hizmetleri Daire Başkanlığında ve 28 Aralık 2010 tarihi itibariyle ise Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Merkez Binası ile Siteler Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğünde devreye alınarak pilot uygulamanın kapsamı genişletildi. Sosyal Güvenlik Kurumu Taşınmazlarını Yapımlı-Uzun Süreli Açık Artırma Usulü ile Kiraya Verdi Mülkiyeti Sosyal Güvenlik Kurumuna ait Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde bulunan dört adet misafirhane binası, 25 Şubat 2011 tarihinde, baştan paylı yapımlı uzun süreli kiralama ile açık artırma usulüne göre ihaleye çıkarıldı. Kiracı ile yapılacak olan, işletme öncesi dönem ile işletme dönemi yapımlı kira sözleşmesinin süresi en fazla 25 yıl olarak belirlendi. Yapılan ihale sonucunda 38. turda, tüm taşınmazlar, aylık 288 bin lira muhammen kira bedeli ile GAPSAN –ENSARİ Oğlu Ortak Girişim Firmasına kiralandı. 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevinde Türk Sanat Müziği Konseri Sosyal Güvenlik Kurumu Ankara İl Müdürlüğü 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi sakinleri 20 Ocak 2011 tarihinde yapılan Türk sanat müziği konseriyle gönüllerince eğlendi. Çankaya Halk Eğitim Merkezi 100. Yıl Türk Sanat Müziği Korosu, SGK Ankara İl Müdürlüğü 75. Yıl Dinleme ve Bakımevinde yeni yıla merhaba konseri verdi. Şef Hüsnü Yelbay yönetimindeki koro, ‘Telgrafın tellerine kuşlar mı konar’, ‘Ada sahillerinde bekliyorum’ gibi birbirinden güzel Türk Sanat Müziği eserlerini seslendirdi. 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi Sakinleri Yeni Yılı Kutladı 75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi sakinleri, yeni yılı müzikli ve yemekli bir etkinlikle kutladılar. Bakımevi Müdürü Bülent Pişi’nin organize ettiği etkinliğe 100’ün üzerinde sakin katılırken, sakinlere yakınları ve kurumda görevli personel de eşlik etti. Aydın’da Bilgilendirme Toplantıları Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 5510 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesi ile ilgili Yönetmelik hükümlerinin uygulaması konusunda kamu idarelerinin denetim elemanlarına 20 Ocak 2011 tarihinde bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürü Yavuz Poyraz, kayıt dışı istihdamla mücadelenin ülkemizin en önemli sorunları arasında yer aldığını, bu mücadelenin sadece Kurumumuzun alacağı tedbir ve yapacağı denetimlerle değil, aynı zamanda Devletin tüm kurumlarıyla işbirliği yaparak çözülebileceğini ifade etti. Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürü Yavuz Poyraz, 5 Şubat 2011 tarihinde Aydın ve ilçelerinde faaliyet gösteren Esnaf Odaları Genel Sekreterlerine yönelik Ay- dın Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığınca Kuşadası’nda organize edilen bilgilendirme toplantısına katıldı. Poyraz toplantıda “Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlükleri sayesinde hizmetler sigortalılarımızın ayağına kadar götürülmüştür.” dedi. kısa kısa Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünden Üniversite Rektörüne Ziyaret Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürü Yavuz Poyraz, İl Müdür Yardımcısı Mehmet Dişçi ve Cafer Çakır 03 Ocak 2011 tarihinde yeni atanan Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Birincioğlu’nu makamında ziyaret ettiler. Şanlıurfa’da Kayıt Dışıyla Etkin Mücadele Eğitimi Şanlıurfa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce illerinde görev yapan kamu denetim elemanlarına yönelik olarak 25 Şubat 2011 tarihinde bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Şanlıurfa Sosyal Güvenlik İl Müdürü Nurettin Nacar toplantıda yaptığı konuşmada, kamu denetiminin görev ve yetkilerini yasalardan alan ve kamu adına kamu ihtiyaçlarına cevap vermek üzere denetim yapan kişilerce gerçekleştirilen uygunluk ve faaliyet denetimi olduğunu ifade etti. Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde Sosyal Etkinlikler Tiyatro Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü personeli ve eşleri 09.02.2011 tarihinde kültürel etkinlik kapsamında tiyatroya gitti. İl Müdürü Ramazan Yıldız, İl Müdürlüğü ile Sosyal Güvenlik Merkezleri ve SSGM personeli Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosunda sahnelenen “Gönül Avcısı” isimli tiyatro oyununu birlikte izlediler. Türk Sanat Müziği Konseri Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü personelinden oluşan Türk Sanat Müziği korosu, ilk konserini 16 Ocak 2011 tarihinde Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Orhangazi Salonu’nda gerçekleştirdi. İl Müdürlüğü Türk Sanat Müziği Korosu üyeleri Birol Akın, Saadet Yılmaz, Cansen Bahçıvan, Caner Eren, Nihan Nil Eres, Zuhal Tosun, Tacettin Arslan ve Elif Öz’ün solo performans sergilediği konserde Türk Sanat Müziğinin sevilen parçalarını da seslendirdiler. Konser sonunda 2010 yılı içinde emekli olan Kurum personelleri Leman Pamukçuoğlu, Mehmet Yıldız, Ahmet Poyraz, Tülay Göktaş, Özden Tezcan, Selma Demir ve Nermin Ç. Çevik’e özverili çalışmalarından dolayı teşekkür plaketi verildi. Uludağ Gezisi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 80 Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü çalışanları 09 Ocak 2011 tarihinde Uludağ’da bir araya geldi. İl Müdürlüğünce düzenlenen geziye, İl Müdürü Ramazan Yıldız ve İl Müdürlüğü personelinin eş ve çocukları katıldı. Çalışanlar arasında Kaynaşmayı sağlamak, motivasyonu artırmak amacını taşıyan Uludağ gezisinde, Polisevi ve Gençlik Spor İl Müdürlüğü, dinlenme tesislerinin kapılarını çalışanlarımıza açarak, onların güzel bir gün geçirmelerine yardımcı oldular. Masa Tenisi Turnuvası SGK Bursa İl Müdürlüğü personelinin moral ve motivasyonunu arttırmak amacıyla 11-22 Şubat 2011 tarihleri arasında masa tenisi turnuvası düzenledi. Osmangazi/Sağlık SGM hizmet binasında düzenlenen karşılaşmalarda Erkekler Masa Tenisi Turnuvasında 64 erkek personel, bayanlar masa tenisi turnuvasında ise 16 bayan personel mücadele etti. Eleme usulüne göre yapılan karşılaşmalar sonucunda, Bayanlar Masa Tenisi Turnuvasını Finalde Ayşe Durmuş’u 2-1 yenen Gülten Yavuz kazanırken, Erkek Masa Tenisi Turnuvasında final maçında Yakup Yılmaz’ı 2-0 yenen Mehmet Mankal mutlu sona ulaştı. Bayanlar Masa Tenisi Turnuvası üçüncüsü Hatice Kocael olurken, Erkekler Masa Tenisi Turnuvasında Adem Aydın üçüncü oldu. Final maçından sonra yapılan törenle dereceye girenlere ödülleri İl Müdür Yardımcıları tarafından verilirken, Turnuvada birincilik ödülünü kazanan Gülten Yavuz ve Mehmet Mankal’a ödülleri İl Müdürü Ramazan Yıldız tarafından verildi. “Çığlığın Gücü” Semineri Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü personel arasında kaynaşmayı artırmak ve motivasyonu sağlamak amacıyla 16 Ocak 2011 tarihinde Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi Orhangazi Salonunda Dr. Ala Elcircevi tarafından sunulan “Çığlığın Gücü” adlı seminer düzenledi. Seminere İl Müdürü Ramazan Yıldız ve kurum personelinin yanı sıra, Bölge Çalışma Müdürü Yüksel Yaşar, İş Teftiş Grup Başkanı Yaşar Ata da katıldı. “Türkiye’ye hizmet etmeyi kendime borç biliyorum” diyen Dr. Ala Elcircevi, başarı ve motivasyon için de şu formülü önerdi.”Her sabah aynada kendinize, ‘Bugün benim için harika şeyler olacak.’ deyin, 24 saat gülümseyin ve asla tartışmayın. Zamanı doğru kullanın, enerjinizi açığa çıkarın, yeniliklere açık olun, yaratıcı fikirlerin peşinden koşun, farklılık yaratın bunları uygularsanız kısa sürede hedeflerinizi aşama aşama gerçekleştirmeye başladığınızı göreceksiniz.” Hizmet İçi Eğitimler Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 6111 sayılı Kanun hakkında 24-25 Şubat 2011 tarihleri arasında İl Müdürlüğü personelini bilgilendirme toplantısı düzenledi. Eğitime, Gürsu Merkez Müdürü Kemal Akyol, Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Cihat Bozkurt, Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Nurbay Özkan, Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Şaban Çavuş, Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru Erden Çakar ve İl Müdürlüğü İnsan Kaynakları Şefi Necip Çelik konuşmacı olarak katıldı. Kamuoyunda Torba Kanun olarak da bilinen ve 25 Şubat 2011 tarihli ve 27857 sayılı Resmî Gazete’nin Mükerrer sayısında yayınlanarak yürürlüğe giren “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigor- talar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un, Kurumumuzu ilgilendiren hükümlerini içeren bilgilendirme toplantısına, Sosyal Güvenlik Merkez Müdürleri, Sosyal Güvenlik Merkez Müdür Yardımcıları, Avukatlar, Sosyal Güvenlik Kontrol Memurları, Servis Şefleri ve Servis Sorumluları katıldı. Kamu Denetim Elemanlarına Eğitim Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve bilgilendirilmesi yönünde yapılan çalışmalar çerçevesinde 22 Şubat 2011 tarihinde Osmangazi SGM Konferans Salonunda Kamu Denetim Elemanlarına eğitim verildi. Voleybol Turnuvası kısa kısa Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 18 27 Ocak 2011 tarihleri arasında Bayanlar Voleybol Turnuvası düzenledi. Turnuva maçları sportif etkinlikler kapsamında Eğitim Vadisi BTSO Celal Sönmez Spor Lisesi Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı. Bursa İl/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerinde çalışan personelden oluşturulan 8 bayan voleybol takımı, birincilik için mücadele etti. Celal Sönmez Spor Lisesinin kapalı spor salonunda oynanan final maçında KEY Servisi-3 takımı, Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi takımını yenerek birinci oldu. Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü takımının üçüncü olduğu turnuvanın kupa töreninde birincilik kupasını Sosyal Güvenlik İl Müdürü Ramazan Yıldız, ikincilik kupasını Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı İlhan Küçük, üçüncülük kupasını Osmangazi Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü Mehmet Mankal verdi. Kan Bağışı Bursa SGK İl Müdürlüğü ile Türk Kızılayı arasında gönüllü kan bağışçısı kazanım faaliyetlerinin düzenli yürütülmesi amacıyla “SGK Çalışanları Kan Veriyor Hayat Veriyor” sloganı ile ilki 09 Aralık 2009’da düzenlenen kan bağışı kampanyalarının dördüncüsü 16 Şubat 2011 tarihinde Sağlık/Osmangazi SGM hizmet binasında gerçekleştirildi. Vali Harput Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde 4 Şubat 2011 tarihinde, Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün yeni hizmet binasını ziyaret eden Bur- sa Valisi Şahabattin Harput, “Böylesine güzel bir yerde görev yapmak ayrı bir sorumluluk getirir. İl Müdürlüğü çalışanları olarak Türkiye ve Bursa’nın en modern, en nitelikli binasında görev yapıyorsunuz. Buna göre sorumluluğunuzun bilinci ile kaliteli hizmet vermelisiniz. Sosyal devletin görevi vatandaşa en güzel hizmeti sunmaktır.” dedi. Devlet Bakanı Faruk Çelik Bursa İl Müdürlüğünü Ziyaret Etti Devlet Bakanı Faruk Çelik Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü yeni hizmet binasını, 21 Şubat 2011 günü ziyaret etti. Devlet Bakanı Faruk Çelik’e ziyareti sırasında Bursa Valisi Şahabettin Harput, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, İl Emniyet Müdürü Halil Yılmaz, İl Genel Meclisi Başkanı Nurettin Avcı ve bazı bürokratlar eşlik etti. Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Çalışanlarına Kişisel Gelişim Eğitimi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 82 Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü çalışanlarına 29 Ocak 2011 tarihinde Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu tarafından kişisel gelişim eğitimi verildi. Muğla Muhasebeciler Odası Toplantı Salonu’nda yapılan eğitimde, Cüceloğlu, katılımcılara kendilerinde var olan potansiyelin farkına varma, aile ve çevreleriyle iyi ilişkiler kurma ve beden dili konularında bilgi verdi. Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde Bilgilendirme Toplantısı Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 16 Şubat 2011 tarihinde yeşil kart ve genel sağlık sigortası konularında bilgilendirme toplantısı düzenlendi. İl Müdürlüğü toplantı salonunda gerçekleşen toplantıda, Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürü Mehmet Şahin tarafından, Diyarbakır ilinin 17 ilçe Kaymakamlığı yazı işleri müdürleri ve yeşil kart birim yetkililerine, halen yeşil kartlı olanlar ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayanların genel sağlık sigortası kapsamına alınmaları, tescil işlemleri, prim oranları ile gelir testleri konularında bilgi verildi. Diyarbakır İl Müdürlüğünde Kişisel Gelişim ve Hizmet İçi Eğitim Seminerleri Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne bağlı Sosyal Güvenlik Merkezlerinde görevli personele, moral ve motivasyonlarını artırmak amacıyla 30 Aralık 2010 tarihinde Diyarbakır Yol-İş Sendikası toplantı salonunda “İletişim Becerileri” konulu kişisel gelişim semineri düzenlendi. Düzce İl Müdürlüğü Çalışanlarına Bilgisayar Eğitimi Düzce Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı tarafından finanse edilen, Teknik Destek Uygulaması Projesi kapsamında, 10-25 Ocak 2011 tarihleri arasında, 25 personele 30’ar saatlik bilgisayar kullanımını geliştirici eğitim verildi. Erzurum İl Müdürlüğünde Sosyal Etkinlikler Kan Bağışı Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 25 Ocak 2011 tarihinde kan bağışı kampanyası düzenlendi. Erzurum Sosyal Güvenlik, İl Müdürlüğünde birçok kadroda görev yaptıktan sonra en son Merkez Müdür Yardımcılığı kadrosundan emekliye ayrılan İbrahim Bostancı’ya 11 Şubat 2011 tarihinde emeklilik veda gecesi düzenlendi. Erzurum İl Müdürlüğü çok amaçlı salonunda gerçekleştirilen veda gecesinde İbrahim Bostancı’ya arkadaşları tarafından emeklilik hayatını iyi geçirmesine yönelik temennilerde bulunuldu. Vergi Denetim Elemanları Eğitimi Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, 25 Ocak 2011 tarihinde Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığında görevli denetim elemanlarına yönelik bilgilendirme toplantısı düzenledi. Veda Gecesi “Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele” Toplantısı Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile Erzurum Gelir İdaresi Başkanlığının 2010 yılı başından itibaren ortaklaşa yürüttüğü, “Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele” projesi kapsamındaki 9. toplantısı 18 Ocak 2011 tarihinde yapıldı. kısa kısa “Tarım Sigortalılığının Zorunluluğu” Toplantısı Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile Erzurum Ziraat Odaları Başkanları Nenehatun Sosyal Güvenlik Merkezi Toplantı Salonu’nda 21 Ocak 2011 tarihinde bir araya geldi. Milli Eğitim Müfettişlerine Bilgilendirme Toplantısı Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 10 Şubat 2011 tarihinde Milli Eğitim Müfettişlerine yönelik bilgilendirme toplantısı düzenlendi SMMM’ye Bilgilendirme Toplantısı Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ve Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığınca 23 Şubat 2011 tarihinde Erzurum Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Toplantı Salonu’nda Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlerine yönelik bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Gaziantep’te Mevzuat Eğitimi Gaziantep SGK İl Müdürlüğünde 10 ilden gelen 54 kontrol memuruna 5-7 Ocak 2011 tarihleri arasında, mevzuatta meydana gelen değişiklikler, 4857 sayılı İş Kanunu ve uygulamada birlikteliğin sağlanması amacıyla eğitim verildi. İstanbul İl Müdürlüğü İçsel Motivasyon Eğitimi Düzenledi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 84 İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 07.12.2010 ve 13.01.2011 tarihleri arasında İçsel Motivasyon Eğitimi düzenledi. İstanbul İl Müdürlüğüne bağlı toplam 19 Sosyal Güvenlik Merkezi ve Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi personelinin motivasyonlarını artırılmasına yönelik olarak düzenlenen eğitimler, İl Müdür Yardımcısı İsmail POLAT tarafından verildi İzmir’de Sivil Savunma Uzmanı Gözetiminde Yangın Tatbikatı İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde 3 Şubat 2011 tarihinde yangın tüpünün doğru kullanılmasını sağlamak amacıyla seminer düzenlendi. Seminerin ardından yangın tatbikatı yapıldı. İzmir İl Müdürlüğünce önümüzdeki günlerde de “Temel Afet Bilinci Eğitim Semineri” “Acil Kurtarma Eğitim Semineri” ve “İlk Yardım Eğitimi” düzenlenmesi planlanmaktadır. İzmir İl Müdürlüğünden İzmir SMMMO Üyelerine Bilgilendirme Semineri İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürü Mustafa Keskin ve İl Müdür Yardımcısı Murat Saygı 25 Şubat 2011 tarihinde, Atatürk Kültür Merkezi Adnan Saygun Toplantı Salonu’nda İzmir SMMMO üyeleri ile bir araya geldi. Kahramanmaraş’ta “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi İşbirliği Protokolü” İmzalandı Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ve KOSGEB işbirliği ile 10 Ocak 2011 tarihinde “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi İşbirliği Protokolü” imzalandı. Kahramanmaraş SGK Spor Kulübü 1. Güreş Ligi’ne Yükseldi Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik Kurumu Spor Kulübü, Türkiye Yıldızlar 2. ligi grup eleme maçları neticesinde grubundan birinci çıkarak final müsabakalarına katılmaya hak kazandı. 17-19 Aralık 2010 tarihlerinde Sakarya’da yapılan final müsabakalarında ligi ikinci olarak tamamlayan takım 1. Lig’e yükselerek, 2011 sezonunda Sosyal Güvenlik Kurumu ve Kahramanmaraş ili adına Yıldızlar Güreş Ligi’nin 1. Lig’inde güreşecek. Uluslararası Afşin Ashab-ı Kehf Güreş Turnuvası Yapıldı Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik Spor Kulübü ile Afşin Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği Uluslararası Afşin Ashab-ı Kehf Güreş Turnuvası 7 Şubat 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Turnuvaya İran, Azerbaycan, Ürdün ve Türkiye adına Afşin SGK sporcuları katıldı. Yaklaşık ikibin seyircinin izlediği müsabakalar, gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti. Turnuvada birinciliği Türkiye, ikinciliği İran, üçüncülüğü Azerbaycan, dördüncülüğü ise Ürdün takımları aldı. Karabük Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Voleybol Maçları Karabük Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kızlar Grubu Voleybol takımı grubunda yaptığı tüm maçları farklı skorlarla kazandı. Yıldız kızlar ve genç kızlar grubunda yapılan maçları kazanan takım, Karabük SGK İl Müdürlüğü bölgesel deplasmanlı ligde de Karabük İlini en güzel şekilde temsil etmeye devam ediyor. Karabük’te Kamu Denetim Elemanlarına Eğitim Karabük SGK İl Müdürlüğünce, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan kamu denetim elemanlarına 19 Ocak 2011 tarihinde “5510 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile ilgili yönetmelik hükümleri ve uygulama” konusunda eğitim düzenlendi. kısa kısa Karaman İl Müdürlüğü Personeli Kan Bağışında SGK Karaman İl Müdürlüğü personeli “SGK Çalışanları Kan Veriyor Hayat Veriyor” kampanyası çerçevesinde 12 Ocak 2011 tarihinde Belediye Sağlık Polikliniği binasında kan bağışında bulundu. Kars Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bireysel Önerileri Değerlendirdi Kars Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bireysel Öneri Sistemi uygulamasının ilk değerlendirme toplantısını 21 Şubat 2011 tarihinde yaptı. Birim Öneri Değerlendirme Grubu tarafından toplam dört adet Bireysel Öneri olumlu olarak değerlendirilerek, Strateji Geliştirme Başkanlığına iletildi. Kırklareli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 2010 Yılı Faaliyetlerini Kamuoyu ile Paylaştı Kırklareli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce, 2010 yılı faaliyetlerinin değerlendirilmesi amacıyla, 04 Şu- bat 2011 tarihinde İl Müdürlüğü Eğitim Salonu’nda basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısı, İl Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Kırklareli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün son 3 yılda vatandaş odaklı hizmetlerinin anlatıldığı tanıtım filminin izlenmesi ile başladı. Daha sonra İl Müdürü Mehmet Bayram 2010 yılı çalışmalarını değerlendiren bir konuşma yaptı. Kocaeli’de Optisyenlik Sözleşmesi Hakkında Bilgilendirme Toplantısı SGK Kocaeli İl Müdürlüğüne bağlı, Kocaeli Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü tarafından, Türkiye Optik ve Optometrik Meslekler Derneği üyesi optik sağlık hizmet sunucularına yeni yayımlanan optisyenlik sözleşmesinin tanıtımı ve işlemler esnasında uyulması gereken konular hakkında bilgilendirme toplantısı 7 Ocak 2011 tarihinde yapıldı. Konya İl Müdürlüğünde Etkili İletişim ve Halkla İlişkiler Eğitimi Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 86 Sosyal Güvenlik Kurumu Konya İl Müdürlüğü ve Merkez Müdürlükleri personeline, 18.12.2010 tarihinde Naci Çuhacı tarafından etkili iletişim ve halkla ilişkiler konularında eğitim verildi. Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Personeli Kan Bağışında SGK Konya İl Müdürlüğünce 19 Ocak 2011 tarihinde İl Müdürlüğü hizmet binasında kan bağışı kampanyası düzenlendi. Kızılay’a destek olmak amacıyla düzenlenen kampanyaya çalışanlar yoğun ilgi göstererek, 103 ünite kan verdiler. Kütahya İl Müdürlüğü Çalışanlarından Kan Bağışı Kütahya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 3 Ocak 2011 tarihinde kan bağışı kampanyası düzenledi. Kızılay’a destek olmak amacıyla İl Müdürlüğünde düzenlenen kampanyada; 26 personel, 17 vatandaş olmak üzere toplam 43 kişi kan bağışında bulundu. Kütahya İl Müdürü ve Personeline Takdirname Kütahya İl Müdürü Kenan Şenol, İl Müdürlüğünde görev yapan Hatice Mutlu ve Arzu Duman Kurum Başkanlık Makamınca Takdirname ile taltif edildiler. İnsan Kaynakları Daire Başkanlığının konuyla ilgili yazısında, Takdirnamenin adı geçenlere, usulsüz tıbbi malzeme temin ve tahsilatı konusunda yapılan soruşturma esnasında olayın ortaya çıkarılmasındaki gayretlerinden dolayı verildiği belirtildi. Nevşehir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Eğitimi Nevşehir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce kayıt dışı istihdamın önlenmesi amacıyla 16 Şubat 2011 tarihinde Nevşehir Vergi Dairesi Denetim Elemanlarına eğitim verildi. Samsun İl Müdürlüğünde “Türkiye’de Kayıt Dışı İstihdam” Konulu Panel Düzenlendi SGK tarafından yürütülmekte olan Kayıtlı İstihdamın Teşviki Operasyonu kapsamında, Samsun ilinden seçilen 4 adet hibe projesinin tanıtımı için düzenlenen panel, 11 Şubat 2011 tarihinde Kurum Başkan Yardımcısı Fatih Acar’ın da katılımıyla gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında Kayıtlı İstihdamın Teşviki Teknik Destek Bileşeni (KİTUP) Takım Lideri Pierre d’Herbais Avrupa Birliğinin bakış açısından kayıt dışı istihdam ile mücadele konulu bir sunum gerçekleştirdi. Daha sonra söz alan Samsun İl Müdürü Saffet Çalışkan, Samsun’da kayıt dışı istihdam alanında sosyal taraflar ile devam eden ortak çalışmadan memnuniyetini belirterek, bu çalışmaların ilerletilmesinin önemini vurguladı. Samsun Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 1418.02.2011 tarihleri arasında da 5510 sayılı Kanun kapsamında işyeri denetimi yapacak 212 kişinin kamu denetim elemanına yönelik eğitim programı düzenlendi. TÜRKİYE NÜFUSUNA GÖRE SOSYAL GÜVENLİK KAPSAMI 2006 istatistik 2007 2008 2009 2010 2011 TÜRKİYE NÜFUSU(*) 69,837,252 70,586,256 71,517,100 72,561,312 73,722,988 73,722,988 Sosyal Güvenlik Kapsamı 54,667,326 56,423,907 57,338,454 58,591,574 60,142,557 61,245,014 Sigortalı Nüfus Oranı(%) 80 81 82 83 Kapsam Dışı Nüfus Oranı(%) 20 19 18 17 AKTİF (Prim Ödeyen) SİGORTALILAR PASİF (Aylık Alanlar) SİGORTALILAR SOSYAL GÜVENLİK KAPSAMI (4/a, 4/b, 4/c) (*) (2007-2008) TÜİK ADNKS 2006 2007 2008 2009 2010 ARALIK 2011 OCAK 14,124,935 14,763,075 15,041,268 15,096,728 16,088,757 16,218,851 12,048,242 12,728,430 12,892,501 13,088,553 14,045,331 14,180,387 248,340 158,052 249,292 321,649 356,106 349,581 56,093 50,720 48,401 35,930 25,388 25,778 4 - Tarım (4/a) 187,951 215,340 218,094 178,541 154,787 152,802 5 - Tarım (4/b) 1,049,206 1,079,785 1,127,744 1,014,948 1,101,131 1,115,028 19,629 17,742 14,070 15,200 14,348 14,444 515,474 513,006 491,166 441,907 391,666 380,831 Toplam 7,913,734 8,279,444 8,746,703 9,173,750 9,498,444 9,503,211 1 - Yaşlılık 5,347,143 5,581,552 5,918,007 6,228,816 6,459,626 6,462,774 101,979 102,915 103,247 105,095 107,331 107,182 9,406 9,239 6,401 6,543 6,608 6,620 2,326,964 2,456,453 2,589,132 2,701,320 2,790,283 2,792,252 6 - Sürekli İş göremezlik Geliri Alan. 54,857 56,105 56,668 57,422 58,368 58,320 8 - S.İ Ölüm Geliri Alanlar 73,375 73,180 73,248 74,554 76,228 76,063 34,555,356 35,522,950 Toplam 1- Zorunlu 2 - Çırak 3- Y.dışı Topluluk 6 - Muhtar 7- İsteğe Bağlı 2 - Malullük 3 - Vazife malülü 5 - Ölen Sigortalıların Haksahipleri BAĞIMLILAR (Bakmakla Yükümlü Olunan Kişilir) Toplam 32,330,398 33,070,537 33,227,265 33,989,891 ÖZEL SANDIKLAR Toplam 298,269 310,850 323,218 331,205 341,012 341,997 1- Aktif Sigortalılar 85,358 95,341 105,707 109,668 114,518 115,125 2- Aylık Alanlar 78,082 79,388 81,042 82,459 83,581 83,635 134,829 136,121 136,469 139,078 142,913 143,237 1.09 1.20 1.30 1.33 1.37 1.38 3- Bağımlılar Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 88 4- Aktif /Pasif Oranı (Özel Sandıklar) NOT: 1- 2009 yılına kadar özel sandıklar sosyal güvenlik kapsamına dahil edilmiştir. 2- Yurtdışı sigortalıları bağımlı toplamına eklenmiştir. 3- 4/a’lı sigortalıların verileri bir önceki aydan takip edilmektedir. 4- Tütün İkramiyesi ödemesi yılda bir kez yapılmaktadır ve toplama dahil değildir. PRİMSİZ ÖDEMELER 2022 SAYILI KANUNAGÖRE AYLIK ALANLAR 1,243,878 1,244,174 1,266,174 1,321,373 1,363,670 1,359,221 927,077 903,283 867,035 859,516 848,826 840,128 2 - Malüllük 82,891 92,904 114,518 142,288 168,559 171,311 3 - Sakatlık 233,910 239,110 255,990 275,028 290,558 291,951 8,877 28,631 44,541 55,727 55,831 1 - Yaşlılık 4 - 18 Yaş Altı Sakat-Malül DİĞER KANUNLARA GÖRE AYLIK ALANLAR 51,545 51,053 50,659 50,017 49,643 49,580 3 2 0 0 0 0 7,753 7,216 6,662 6,117 5,647 5,608 85 88 106 76 285 283 4- Kıbrıs Gazisi 31,980 31,706 31,478 31,133 30,897 30,876 5- Haksahipleri 11,724 12,041 12,413 12,691 12,814 12,813 6- Tütün İkramiyesi 40,833 40,833 37,833 37,895 38,776 39,889 1- İ. Madalya Aylığı 2- Kore Gazisi 3- Vat. Hiz. Ter (*) (*) 3292 ve 5774 sayılı kanunlara göre Vatani hizmet aylığı alanlar olarak verilmiştir. YEŞİL KARTLI SAYISI Toplam 8,279,000 9,355,279 9,337,850 9,647,131 9,395,185 9,477,093 SGK GELİR VE GİDER DENGESİ Yıllar Gelirler Artış Oranı Giderler Artış Oranı Açık Toplam Gelirlerin Toplam Giderleri Karşılama Oranı % 2000 8,575,831 - 10,987,036 - -2,411,206 78.1% 2001 13,360,579 55.8 17,830,745 62.3 -4,470,166 74.9% 2002 20,018,189 49.8 27,982,464 56.9 -7,964,275 71.5% 2003 27,916,539 39.5 41,336,077 47.7 -13,419,538 67.5% 2004 34,689,248 24.3 50,621,622 22.5 -15,932,374 68.5% 2005 41,249,438 18.9 59,941,373 18.4 -18,691,935 68.8% 2006 53,830,886 30.5 71,867,475 19.9 -18,036,589 74.9% 2007 56,874,830 5.7 81,915,401 14.0 -25,040,571 69.4% 2008 67,257,484 18.3 93,159,462 13.7 -25,901,978 72.2% 2009 78,072,788 16.1 106,775,443 14.6 -28,702,655 72.8% 2010 94,679,381 21.3 121,403,499 13.7 -26,724,118 78.0% 2011 8,551,728 11,220,947 -2,669,219 76.2% Ocak 8,551,728 11,220,947 -2,669,219 76.2% NOT: Yatırım ve yönetim giderleri revize edilmiştir. Geçici gerçekleşme rakamlarıdır. Mogan’ın Kuşları gezi Kanatlı Uygarlık Kuşları gözlemlemeye başlamadan önce bütün kuşların serçe ve güvercinden ibaret olduğunu sanırdım. Daha dikkatli bir bakış açısı ile baktığınızda çok yakın çevrenizde dahi kuşların ne kadar çok çeşitliliğe sahip olduğunu gözleme şansınız oluyor. Türkiye’nin farklı iklimli bölgeleri birçok farklı kuş türünün yaşaması için elverişlidir. Yaklaşık 453 kuş türü Türkiye sınırları içinde gözlemlenebilmektedir. Bunlardan yaklaşık dörtte biri Türkiye’de yumurtlamayan ve sadece kış aylarında gelen göçmen kuşlardır. Aralarından 11 tür IUCN* kırmızı listesinde yer alır ve 3 tür insan yardımı ile Türkiye’de yayılmıştır. Aşağıdaki listeden şehirlere göre kuş popülâsyonuna baktığımız zaman Mogan’ı anlatmamızın ne kadar yerinde bir karar olduğu daha iyi anlaşılacaktır. %30.9 İstanbul (835) Ankara (374) %13.8 İzmir (336) %12.4 Antalya (126) %4.67 Bursa (113) %4.19 Erkan Tenekeci Sigortalı Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı Kocaeli (İzmit) (70) %2.59 Balıkesir (68) %2.52 Adana (57) %2.11 Manisa (53) %1.96 İçel (Mersin) (45) %1.67 Mogan gölü Ankara şehir merkezinden 20 – 25 km. uzaklıkta. Özel araç ile veya toplu taşım araçları ile gitmeniz mümkün. Ankara’nın kendi çapında bir sayfiye yeri denilebilir. Bu bölgede aslında iki göl var. Bunlardan biri Mogan Gölü diğeri ise özel bir alan içinde olan Eymir Gölü’dür. Merkezden 20 km. gittikten sonra gayet geniş ve güzel bir yol, hafif bir rampadan inerken, Mogan Gölü’nü görebilirsiniz. Gölbaşı girişinde karayolu ikiye ayrılır, Konya istikametine ve Haymana istikametine giden her iki yol da, gölün iki yanından geçmektedir. Mogan Gölü’nün jeolojik oluşumuna baktığımızda: Tektonik olaylar sonucu meydana gelen bir göçme ile oluşmuş. Jeolojik oluşum bakımından; bir alivyonal set gölü. Su kaynağı olarak; yağmur ve kar suları. 1 2 Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 90 5 9 Suyu hafif tuzlu. Ortalama derinlik: 3-5 metre civarında. Gölün uzunluğu 5,5 km. Çevresinin uzunluğu ise, 14 km. Gölalanı: muhtemelen 1900’lü yıllarda oluşmuş. Ancak: aradan geçen yıllarda, sürekli olarak küçülmekte, derinliği azalmakta, kirliliği artmakta, bataklaşma ve sığlaşma söz konusu. Son yıllarda, su seviyesinin yeterli seviyede tutulması için, göle, Kızılırmak suyu da verilmektedir. Coğrafik bilgilerden sonra asıl konumuz olan Mogan’ın kuşlarına gelince ;Türkiye de kuş türü olarak ikinci sırada yer alan , Ankara’nın kuş popülasyonun en zengin yer olduğu bu alan; Alaca Balıkçıl, Macar Ördeği, Pasbaş Patka ve Dikkuyruğun üreyen popülasyonları ile önemli kuş alanı statüsü kazanır. Sonbahar sonunda ve ilkbahar öncesinde aralarında Macar Ördeği, Pasbaş Patka ve Sakarmekenin de bulunduğu çok sayıda su kuşu gözlenir. Alanda üreyen diğer türler arasında, Küçük Batağan, Bahri, Kızılboyunlu Batağan, Kara Boyunlu Batağan, Küçük Balaban, Boz Ördek, Yeşilbaş, Saz Delicesi, Sakarmeke ve Uzunbacak Saz Kamışçını nadir olsa da Kukumav, Balıkçı Kartalı, Kızıl Şahin sayılabilir. Alan aynı zamanda özel çevre koruma bölgesi kapsamsında olmasına rağmen çevre kirliliği ve çevre tahribatı ile sürekli karşı karşıyadır. Mogan’a yolunuz düştüğünde ya da bu yazıdan sonra kuşları gözlemlemek isterseniz yanınızda küçük bir dürbün almanız yeterli olacaktır . Dönemlerine göre karşınızda Bahir’den tutun Macar Ördeği’ne; Saz Delicesi’nden, Sakermeke’ye; Batagan’dan, Kartal’a kadar bir çok kuşu görme ve tanıma şansına sahip olacaksınız. Kuş gözlemciği diğer doğa aktivitelerinde olduğu gibi ilk öncelikli olarak doğayla barışık ve doğaya dost bakış açısı ile yaklaştığınızda sizin istediğinizde çok daha fazlasını verecektir. 7 Çağımızda her geçen gün nesilleri azalan, türleri yok olan canlılarla birlikte üzücüdür ki kuşlar da yaşam alanlarının daralması, yok olması sonucu sayıları gün geçtikçe azalmaya türlerin yok olmasına kadar bir çok olumsuzlular yaşanmaktadır. Hatta bazı göçmen kuşların artık göç yolarını değiştirdiği bile tespit edilmiştir . Doğa anaya gösterilecek her türlü saygı torunlarımıza, geleceğimize olan borcumuzdur . Bu hafta sonunu gezinizi Mogan’a doğru yapın ve bizimle dünyayı paylaşan kanatlıları kendi yaşam alanlarında saygıyla izleyin. Hoşça ve doğayla dostça kalın … Fotograflar: Adnan ATAÇ Şermin BEŞİR 4 Fotograflar . 1. Akkuyruksallayan/Adnan ATAÇ 2. Balaban/Şermin BEŞİR 3. Bıyıklı Baştankara/Şermin BEŞİR 4. Çeltikçi /Adnan ATAÇ 5. Gece Balıkçılı/Adnan ATAÇ 6. Gülün Sumru/Adnan ATAÇ 7. İbibik/Şermin BEŞİR 8. Karabatak/Adnan ATAÇ 9. Kızkuşu/Adnan ATAÇ 10. Kukumav/Adnan ATAÇ 11. Kulaklı Orman Baykuşu/A. ATAÇ 12. Mavi Gerdan/Adnan ATAÇ 13. Su Kılavuzu/Adnan ATAÇ 14. Su Tavuğu/Adnan ATAÇ 15. Uzun Bacak/Adnan ATAÇ 11 * IUCN kendini dünyanın global çevre ağı olarak tanımlıyor. Türlerin yakın gelecekte kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğundan, IUCN tehlike kategorilerine göre CR (çok tehlikede) kategorisindedir. 14 3 12 8 6 el sanatları İl Müdürlüğünün tanıtımı için gittiğimiz Hatay’da çalışan arkadaşlarımızla Hatay’ın özellikleri üzerine sohbet ederken, bir arkadaşımız yakma resim sanatı ile uğraşan bir karı-kocadan bahsetti. Hatta Hatay’ı tanıtan bir dergide çalışmaların resimlerini gösterdi. Zamanımızın darlığına rağmen bu sanatla uğraşan Zeynep - Naim Gülboy çiftine ulaşarak, bu sanatla ilgili bilgi almak için harekete geçtik. Elimizdeki telefon numarasını aradığımızda karşımıza Zeynep Hanım çıktı. İsteğimizi kendilerine aktardığımızda çok memnun olacaklarını söyleyerek atölyelerinin adresini verdi. Biz de vakit kaybetmeden atölyeye giderek bu röportajı sizin için yaptık. Ömer Gülter Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 92 Yakma Resim Pyrogravure Yakma sanatının tarihçesi hakkında bilgi verebilir misiniz? 18. yüzyıldan kalma Fransa’da müzede yakma tablolar mevcut. Sanatsal açıdan büyük değer taşıyan, koleksiyonlara girmiş çalışmalar var. Dünyada çok ünlü yakmacılar var. Amerika’da oldukça iyi üstatlar var. Nedir yakma? Yakma, ahşap ve diğer elverişli yüzeylerin kızgın metal kalemle yakılarak çeşitli motiflerle bezenmesi, dekoratif sanat tekniğidir. Bu teknikte bez tuval yerine ahşap tuval, boya ve resim fırçası yerine de kızgın metal kalem kullanılır. Bizim için en iyi zemin siyah beyazın en iyi işlendiği tahtadır. Ben 4 milim kavak kontrplak kullanıyorum. Öncelikle kurşun kalemle resmi çiziyoruz. Bu bizim kılavuzumuz oluyor. Yeteneğinizle neresinin koyu neresinin açık neresinin gölge olacağını belirliyorsunuz. Değişik teknikleri var mıdır? Dünya yapılan yakma teknikleri genelde aynıdır. Yuvarlak, noktalama gibi. Bizde de aynıdır. Çok ince yakmalarımız oluyor. Mümkün olduğu kadar dünyada var olmayan şeyleri yaratmaya çalışıyoruz. Mesela mozaik sanatını tahtaya yakma olarak yapan kişi biziz. İkonlar var. Hz. İsa’nın, Meryem Ana’nın, din görevlilerinin ikonlarını tahtaya yapmaya çalışıyoruz. Araştırmalarımız sürüyor. Hat sanatını yapıyoruz. Gölgelendirme tekniğimiz biraz farklı. Yakma izini göstermeden yakma, zeminlerde dekorlar yaparak yakma gibi özel çalışmalarımız var. Kalın yakma ve ince yakmalarımız var. Hata yapma gibi bir durumunuz olmuyor. Bizim işimizde yeteneğin yanında sabır da gerekir, geri dönüşü yoktur. Bir resmi yaklaşık kaç günde tamamlıyorsunuz? Yakma tekniğine göre değişiyor. İnce yakma dediğimiz teknikle yaptığımızda 20-30 günü buluyor. Kalın yakma tarzında fazla bir estetik yok. Düz çalışma. Mimikler yok. Gölgeleme yok. Yüz ifadelerini, çukurluk- ları gölgeleme yaparak verebiliyorsunuz. Yakma olarak yapamayacağımız bir şey yok. Antakya’nın tarihi simgelerini yapıyoruz. Meslekle ilgili temel eğitiminiz var mı? Lise dönemlerinde Sanat Dekor diye bir işyeri açtık. Sehpa üstü ve telefonluklara desenler yapıyordum. Daha sonra resim yapmaya merak sardım ve zamanla dönüştürdüm. Zamanla ince yakma yapmak için uğraştım ve ürünler ortaya çıkardım. Bunun herhangi bir eğitimi yok. Bakanlıktan belge istedik. Belge almamız için kurs verilmesi gerekiyor, kurs verecek kimse yok. Bilinen bir sanat değil. Bu nedenle bazı sıkıntılarımız var. Antakya, Adana, Ankara, Eskişehir, Suudi Arabistan, Hollanda gibi yerlerde ortak veya kişisel sergiler açtım. Hollanda Kraliyet Ailesine ilişkin yaptığımız çalışmalar orada kaldı. Hatay’a gelen misafirlere özel çalışmalar yapıyoruz. Valilik aracılığıyla, Belediye aracılığı ile bunlar hediye ediliyor. güncel Hayatın sınavlarla dolu olduğunu bildiğimiz halde, neden çalışıp bu sınavları kazanmıyoruz Narin Tenekeci SGK Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 94 Değişen Bizler miyiz Yoksa Hayat mı? Dışarıda hafif bir yağmur, yerler aynı şekilde hafif ıslanmış, yağmur damlaları yaprakların üzerinde kristal taneleri gibi öylece duruyorlar. Çok değil daha iki gün önce çok şiddetli yağıyordu, bugün ise daha hafif ve sakindi. Elimde bir fincan sıcak çayımı yudumlarken penceremden yağmurun sessiz yağışını seyrettim, o güzellik karşısında dalıp gittim uzaklara. Yağmur içine kapanmış masum bir şekilde yağıyordu. Sessizce yağan yağmur ile şimşekler çakarken bardaktan boşalan yağmurun arasındaki fark nasılda belliydi. Yağmurun birini kükreyen hırçın sinirli bir aslana benzettim, diğerini ise masum uysal bir kediye. İnsanlarda benim için aynı kategorideydi, yalnız yağmurla insanı ayıran bir fark vardı. Yağmurun şiddetli yağması için şimşeklerin çakması ve fırtınanın kopması gerekiyordu. Ama insanlar için öylemiydi, tabiî ki hayır, ufak bir olumsuzluk karşısında fırtınalar koparanlar vardı. Sakin olup olayı dinlememiz yerine nedense farklı tepkiler gösteriyoruz. Parlayan bir gökkuşağını görmemiz için şiddetli yağan yağmurun dinmesini mi beklemeliyiz. Bizi sinir küpüne dönüştüren hayat şartlarımıydı yoksa bir şekilde üstünlüğümüzü ispatlama içgüdüsü müydü bilemiyorum. İşte beni düşündüren şey buydu. Neden diye düşünüp çayımı yudumlarken dalıp gittim yağmur tanelerine bakarken. Çocukluğumun geçtiği yıllar film şeridi gibi baktığım pencereden yansıdı. Eskiden böylemiydi diye hafif kararan bulutlara bakarak düşündüm. Bir saygı vardı, karşımızdaki insanın incinmemesi için kırıcı olmamaya çalışırdık, büyüklerimize karşı ise sesimiz asla yükselemezdi. Çocukluğumuzun masumiyetinde bıraktığımız arkadaşlıklarımız da yoktu. Hayat ne kadar şaşırtıcı, çok çabuk değiştiriyordu insanı, her şey zamanla değişiyordu. Zaman ilerledikçe ve değiştikçe bizlerde değişiyorduk. Ah be zaman, ne çabuk harcadın bizleri ve o masumiyetimizi, diye düşünmeden duramadım. Kimimiz sinirli, kimimiz sakindik. İki insan portresini bir teraziye koyarsak inanın ağır basan sinir ve gerginlik olurdu. Ortak noktayı bulmak, teraziyi aynı hizada tutmak bu kadar zor mu? Üzüldüğümüz tek şey, yanlış anlaşılmadır. Bunu da bir şekilde karşılıklı konuşarak düzeltme yerine akışına bırakıyoruz. Sonunda üzülmeye giden yoldan bir türlü ayrılamıyoruz. İnanın bu yanlış yoldan ayrılmanın tek çaresi karşılıklı konuşmak. Nerede hata yapıyoruz diye düşünüp, daha mutlu olabilmek için çareler aramamız gerekmez mi? Hatalarımızı düzeltmek inanın bizim elimizde. Bunu nedense yapamıyoruz, yok o yürek bizde. Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik böylece yerini kin ve nefrete bırakıyor. Vefa ve dost arıyorduk ama tadı yoktu hayatın, birileri mutlaka bu tatlı hayatın üzerine tuz ve biber ekiyordu. Mutlu olmamız için bütün olumsuzlukları bir kenara bırakıp geleceğe baksak ne güzel olurdu. Hayatın sınavlarla dolu olduğunu bildiğimiz halde, çalışıp ta bu sınavları kazanmıyoruz, hep sınıfta kalıyoruz. Mevsimler gibi değişen ve rüzgâr gibi geçen ömrümüzün her dakikası bizim için kıymetlidir. Ömür dediğin neydi ki harcanıp gidiyordu işte. Bir gün tamamen biteceğini düşünerek değerini bilmemiz lazım. Sebep her ne olursa olsun bizden ve hayatımızdan daha önemli olamaz. Farkında olmadan kırdığımız dostlarımız olabilir, onlara sevgi dolu birkaç kelime söyleyerek gönüllerini kazanabiliriz. Hayatımızı yapmacık alicengiz oyunları üzerine kurmayalım. Ömrümüzün son mevsimini yaşıyormuş gibi sevgiyi, saygıyı gerçekliği ve doğruluğu yüreklerimizden atmayalım. Hayat çok kısa, akıp gidiyor. Bir arkadaşımın bana gönderdiği mesajı sizinle paylaşmak isterim. “Kendini yalnız hissediyorsan, hayattan ve yaşamaktan bıktıysan, lütfen bir mezarlığa git, hayatın kıymetini o zaman anlarsın.” Hayatımıza gölge düşürmeyelim, karartmayalım, bırakalım güneş bize gülümsesin, küsmesin. Sonbaharımızı ilkbaharımıza çevirmek inanın bizim elimizde. Unutmayalım ki her fırtınadan sonra mutlaka güneş doğar. Ocak - Şubat 2011 Emekli Olanlar Ali ESKİCİ / Adana Pembe GÜNDÜZ / Adana Süleyman GÜNEŞ / Adana Nedim İSLAMOĞLU / Adıyaman Mehmet SEVİM / Adıyaman Ahmet KÖŞEDAŞI / Afyon Yüksel BAYAGİR / Amasya Halis ZOR / Amasya Ahmet ACI / Ankara Ayfer AĞIR / Ankara Veli AĞIRBAŞ / Ankara Cennet ALAGÖZ / Ankara Nuray ATALAY / Ankara Çiğdem Hanzade A AYŞEN / Ankara Zehra BAŞBUĞ / Ankara Gülşen BEKTAŞ / Ankara Cemal BİÇER / Ankara KurtuluşBOZACI / Ankara Selahattin COŞAR / Ankara Duran ÇELEBİ / Ankara Ali Ekber ÇELİK / Ankara Gülderen DEMİRCAN / Ankara Nuran DEMİRÇELİK / Ankara Reyhan DUYAR / Ankara N Sabri EĞİLMEZ / Ankara Kemal ELBASTI / Ankara Ekrem ERDEM / Ankara Kevser ERDOĞAN / Ankara Kazım ERGÜN / Ankara Tülay GENÇ / Ankara Tahsin GÖÇER / Ankara Ali GÜLBAL / Ankara Süleyman GÜLEÇ / Ankara Nihat GÜNDÜZ / Ankara Nihal GÜR / Ankara Türkan GÜRGEN / Ankara Mürüvvet GÜRSES / Ankara Ayhan HAVUŞ / Ankara Sultan KADEROĞLU / Ankara Habip KARAÇAĞIL / Ankara Safiye KARADUMAN / Ankara Abdurrahman KARAKOÇ / Ankara Süleyman KARAMAN / Ankara Ahmet KATIRANCI / Ankara Aysel KAYA / Ankara Havva KAYA / Ankara Songül KESER / Ankara Saadet KETENCİOĞLU / Ankara Salih KILIÇ / Ankara Necati KÖSE / Ankara Selami METİN / Ankara Salim OĞUZ / Ankara Sema ORBEY / Ankara İlker ORTAÇ / Ankara Şahan ÖRMECİ / Ankara Nurettin Altan SALİHOĞULLARI/Ank Yusuf SARI / Ankara Hediye SARI / Ankara Hüseyin SERTKAYA / Ankara Orhan SOYALP / Ankara Mecburiyet ŞAHİN / Ankara Halit TALAY / Ankara Abdullah TOPÇU / Ankara Neşe US / Ankara Hüseyin ÜNER / Ankara Aydanur Y YANIK / Ankara A. İhsan YEŞİLÇİMEN / Ankara Gülsen YEYİM / Ankara Filiz YURDAGÜ / Ankara A Gamze ZAFER / Ankara Ferhunde SAYGULU / Antalya Melek İNANÇ / Antalya Mehmet ÖZTÜRK / Antalya Şahin ÇAKIR / Artvin Şahizar USTA / Artvin Müjgan DOĞARCA / Aydın Metin GÜRSOY / Aydın Veli TAŞ / Balıkesir İrfan DURUK / Batman Tahir KÖPRÜCÜ / Bilecik Kamil BİRİŞİK / Bitlis Çiğdem GEYİMER / Bursa Ender GEYİMER / Bursa Mevlüt GÜRSES / Bursa Sinan YAZICI / Bursa Filiz DÖNMEZ / Çanakkale Ahmet Enver LİMAN / Çanakkale Sevilay ÖZDEN / Çanakkale Ahmet BAYRAK / Çankırı Nevin USTA / Çankırı Y.Havva İSTANBULLU / Çorum Gani Recep GAMSIZ / Düzce emekli/vefat Vefat ve Başsağlığı Kurumumuz personellerinden Mehmet ŞAHİN (Batman), Faik YAYAN (İstanbul), Hanifi ULUTAŞ (Kırıkkale) ve Halil İbrahim GÜNDOĞDU (Muğla) vefat etmiştir. Arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerim. Dr. M. Emin ZARARSIZ SGK Başkanı Kurumumuz Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürü Naci ŞAHİN uğradığı silahlı saldırı sonucunda vefat etmiştir. Arkadaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve camiamıza başsağlığı dilerim. Dr. M. Emin ZARARSIZ SGK Başkanı Sosyal Güvenlik Dergisi Sayı 39 Sayfa 96 Sedat AKMAN / Eskişehir M.Serap ÇİĞDEM / Eskişehir Yakup GÜLERYÜZ / Eskişehir Feruze GÜVENÇ / Eskişehir Gazi ÖZDEMİR / Gaziantep Fethi TEMELKAYA / Giresun Gül Tuna VELİOĞLU / Giresun Harun AYDIN / Isparta Fatime AYDIN / Isparta Hayati BAYRAKTAR / İstanbul Gürsel CELBİŞ / İstanbul Gülten CUMA / İstanbul Fadime DÜZGÜN / İstanbul Tevfik ERGÜN / İstanbul Yeter GÖRÜR / İstanbul Münevver HORASAN / İstanbul Metin KARADEMİR / İstanbul Nail KOŞAR / İstanbul Emel ÖKTEM / İstanbul Emine ÖZKAN / İstanbul Nurten SARPER / İstanbul Ladif YILMAZ / İstanbul Ayten YOZGATLI / İstanbul Hanım AYDIN / İzmir Alim AKSÜT / İzmir Şengül ÇETİNER / İzmir Aziz DEMİR / İzmir Halil ERCAAN / İzmir Belgin ERDOĞAN / İzmir Abdullah ERZURUMLU / İzmir Mehmet GELEN / İzmir Ayhan GÖKÇE / İzmir Doğan KARAKİŞİ / İzmir Arslan KORAY / İzmir Serpil SAYGI / İzmir Kazım ŞAHİN / İzmir Sehlan ŞEREFHANOĞLU / İzmir İrfan KALAFATOĞLU / Kastamonu Yıldız KAVUŞ / Kastamonu Nuran ÖZEVCİ / Kayseri Fatma PAKİŞ / Kayseri Ömür YALÇIN / Kayseri Selver ALPEREN / Kırıkkale Şevki AVCI / Kırıkkale Ahmet BOSTAN / Kırklareli İkbal BALCI / Kırşehir Gürsel CANBAZ / Kırşehir Şahin KAYMAZ / Kırşehir Emin ÖZEREN / Kırşehir Hürmüz KILIÇ / Kocaeli Mustafa ÖZER / Kocaeli İlkay PEKDEMİR / Kocaeli Faruk SERDAR / Kocaeli Osman AYDİLEK / Konya Yılmaz ERGÖR / Malatya Mehmet ILGAR / Malatya İlyas ATAŞ / Manisa Abdil NAMVER / Manisa Fatma BOZKURT / Mardin Cemil CAYMAZ / Mersin Emine DUTLU / Mersin Sebahat TEBRET / Mersin Naciye Tuna ÇOBANOĞLU / Muğla Münir DEMİR / Niğde Yaşar AÇIKGÖZ / Sakarya Ertuğrul KILIÇ / Sakarya Mustafa OLAŞ / Sakarya Mehmet ÖMEZ / Sakarya Emel YAVUZ / Sakarya Mümin TÜRK / Samsun Şakir TEMUR / Samsun Hamdiye İZMİRLİ / Sinop Lütfi SEVİM / Tokat Şeker ALTINTAŞ / Trabzon Fatma DURU / Zonguldak Sabri YAVUZYILMAZ / Zonguldak Ülkemiz ve Kurumumuza yaptığınız değerli hizmetler için teşekkür eder, bundan sonraki yaşamınızda ailenizle birlikte geçireceğiniz sağlıklı, huzurlu, mutlu günler dilerim. Dr. M. Emin ZARARSIZ SGK Başkanı Ömer Gülter Şu kurbağalar ilginç hayvanlar vesselam. Özellikle yaptıklarıyla insanlara ders vermeleri yok mu! Oldukça şaşırtıcı doğrusu. İradenin ve azmin önemine örnek verilen süt kazanına düşen kurbağaların hikayesini bilirsiniz. Kazandan çıkamayacağına inanan kurbağa erken pes edip kazanın dibini boylarken, kurtulmak için uğraş veren kurbağa zor da olsa hayatta kalmayı başarıyor. Bu hikaye ümitsizliğe kapılmadan, amaca ulaşmak için yapılan çalışmanın mutlaka bir sonuca ulaşacağına güzel bir örnektir. Bir başka kurbağa hikayesini de bir şeyler yapmaya çalışan insanların olumsuz etkilere kulak asmaması gerektiğine örnek olarak vermek istiyorum. Günlerden bir gün; kurbağaların yarışı varmış. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyircilerin hiç biri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!” Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış, “Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!” Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş; “Bu işi nasıl başardın.” diye. O anda farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağır! Üretmek, ortaya yararlı bir şeyler çıkarmak için yola çıkan insanların karşısına her zaman değişik engeller çıkmıştır, çıkarılmıştır. Bunun değişik sebepleri vardır. Kıskançlık, çekememezlik, korku, kişinin kendisinden kaynaklanan nedenler vs. O halde başarılı olmak için nelere dikkat edeceğiz? Kişinin hayatta kendisi için koyduğu hedefe ulaşmayı başarı olarak tanımlayan Acar Baltaş başarı için üç unsura dikkat çekiyor: Doğru yöntem, kararlılık ve disiplin. Özellikle doğru yöntemi uygulamak için gösterilecek kararlılık ve disiplin insanın birçok olumsuzluğa göğüs germesini de gerektirmektedir. Çünkü bir süre sonra alıştığı durumun dışına çıkan insanın bir dizi başarısızlık yaşaması, engellenme duygusuna kapılması sonucunda moral motivasyonu üzerinde olumsuzluklara ve baştaki iradesinde gevşemeye neden olacaktır. İşte yukarıda da bunu görüyoruz. Kurbağalar tepeye ulaşmak için mücadele ederken, kulağını dışarıdan gelen olumsuz seslere tıkayamayan, onların olumsuz sözlerine engel olamayan kurbağalar tek tek yarışı bırakırken, tepeye ulaşan kurbağa olumsuz sesleri duymamasının avantajını kullanarak hedefe varıyor. Olumsuz düşünen insanları duymayın! Onlar; Kalbinizdeki ümitleri çalarlar! Kimsenin ümitlerinizi çalmasına izin vermeyin.