“Alo 170” Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi 7/24

Transkript

“Alo 170” Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi 7/24
başyazı
BÜLTEN
Sosyal Güvenlik Kurumu Aylık Haber Bülteni
Sayı: 39
Ocak-Şubat 2011
Sosyal Güvenlik Kurumu Adına
İmtiyaz Sahibi
Yavuz Selim AYAZ
Sorumlu Yazı
zı İşle
İşleri Müdürü
Ömer GÜLTER
Yayın
Ya
yın Kurulu
Selda DEMİR
Nazan ÇEPNİLİ
Mahmut YILDIZ
Asuman KAÇAR
Fotoğraflar
İbrahim SAYIN
İdare ve Yazışma Adresi
Ziyabey Caddesi No: 6 Balgat/ANKARA
Tel: 0.312 207 80 43
Faks: 0.312 207 81 53
[email protected] • www.sgk.gov.tr
Ya Türü: Yerel Süreli
Yayın
li Ya
Yayın
Basım Tarihi: 25.04.2011
T
Tasarım
AREN Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti.
Ziya Gökalp Cad.
Dr. Mediha Eldem Sok. No: 38/15
KIZILAY/ANKARA
Tel: 0.312 430 70 81 - 82
[email protected]
www.arentanitim.com.tr
Baskı:
Semih Ofset Ltd. Şti.
Tel: 0.312 341 40 75
Büyük Sanayi 1. Cad. No: 74
İskitler/ANKARA
Sorumluluk
Yayımlanan yazı ve fotoğraflar, kaynak
gösterilerek alıntı yapılabilir.
Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına
aittir. “Bülten” basın ahlak ilkelerine uymayı
taahhüt eder.
Yazı Gönderme
“Bülten”e; yazı, makale ve diğer türlerde ürün
göndermek isteyenler, yazılarını A4 formatında,
12 punto yazmalı, imlâ kurallarına dikkat
etmeli ve ayrıca varsa yazıda kullanılacak
fotoğraf, üçüncü tekil şahıs anlatımıyla kısa
öz geçmiş ve diğer ilgili dokümanlarda
eklenmelidir.
Merhaba,
Sosyal Güvenlik Reformu’nun hayata geçirildiği
dönemde ben Sosyal Güvenlik Kurumunda değildim. O zamanlar TBMM’de çalıştığım için reformun tasarı ve kanunlaşma sürecini çok yakından
takip etme fırsatım oldu. Aylar süren çalışmaların
ardından kabul edilen ve ülkemize yeni vizyon katan, insanımızın ve yeni nesillerimizin geleceğe daha
çok güvenle bakabileceği bu önemli reformun gerçekleşmesi için gece gündüz demeden
çalışan, emek harcayan herkese teşekkür etmek istiyorum.
Reform öncesinde üç ayrı kurum kültürüne sahip SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının ortak bir kültür oluşturması, insanların birbirleri ile kaynaşmaları elbette çok kolay
olmadı. Ama reform ile birlikte meydana getirilen sinerji, SGK kimliğinin kısa sürede
ortak bir kültürde toplanmasına zemin hazırladı.
Birleşme sürecinde çalışanlar nereden geldiklerine bakmadan tek bir hedefe odaklanarak, başarılı olmak için gece gündüz ter döktüler, emek verdiler. Bu dönemde gerçek
anlamda güçlü bir işbirliği ve beraberinde kaynaşma sağlandı. Kurumun tamamını kapsayan bu ekip çalışması ile yakalanan ortak kültür, Kurumu atağa kaldırdı ve bugünlere
getirdi.
Peki neydi Kurumu SGK yapan bu ekip çalışması? Başarıya ulaşmak için gerçekten
ekip çalışması önemli mi? Hayatım boyunca her zaman iletişime önem verdim. Güçlü
bir iletişimi hedef ve başarıya ulaşmada en önemli unsurlardan biri olarak görüyorum.
Bu nedenle ekip çalışması başarı için en önemli anahtar olarak görülmeli.
Ekip çalışması 1980’lerden bu yana gelişmiş ülkelerde yaygın kullanılıyor. Ancak
ekiplerin oluşturulması ve çalışması ülkelere göre farklılıklar gösterebiliyor. Bireyciliğin
egemen olduğu ülkelerdeki ekip çalışması ilkeleri ile Türkiye gibi toplulukçu bir kültüre
sahip ülkelerdeki ilkeler farklı.
Günümüzde yönetim görevleri bir “dahi” veya “harika çocuk” da olsa tek bir kişinin
altından kalkamayacağı kadar karmaşık hale geldi. Yetenekli liderler artık sadece karizmasına veya kendi dehasına değil, çevresindeki ekiplere de güveniyor.
Artık ekiplere yerel başarılar yetmiyor. Sizin de dikkatinizi çekmiştir, artık ülkemizde üretilen her proje dünyadaki emsalleri ile kıyaslanıyor. Hedefler ve sonuçlar küresel
olarak belirleniyor, değerlendiriliyor. Kurumumuz da bu anlamda kendi alanındaki diğer kurumlara örnek olacak iddialı projeler ortaya koyuyor.
Bu fikir ve çözüm zenginliği ancak dengeli bir şekilde oluşturulan ekiplerle sağlanabilir. Ekipler üst düzey yöneticilerin yeni iş fikirlerinin denenmesini sağlıyor ve Kurumun yeniden yapılanmasına katkıda bulunuyor. Yenilikçi ekipler, bir ağaca yapılan “aşı”
gibi Kurumun tümünü canlandırabiliyor.
Başarılı bir ekip oluşması için önce ekibi oluşturan tüm bireylerin paylaştığı bir hedefin olması gerekir. Paylaşılan ortak hedef, ekibin çimentosu gibidir. Gelecekteki hedefi
somut bir şekilde görmek ve başarıya odaklanmak ekibin performansını yükseltir.
Şimdi önümüzde zorlu bir dönem daha bulunuyor. Malumunuz Sosyal Güvenlik
prim alacakları ile ilgili yapılandırma süreci başladı. Merkez ve taşra birimlerimiz, bu
konuda vatandaşlarımızı bilgilendirmek ve hizmet vermek için yoğun çalışma içindeler.
Yeri gelmişken söylemeliyim tüm çalışanlarımıza başarı ve kolaylık diliyorum.
Eminim bu süreçten de yüzümüzün akıyla çıkacak ve SGK’nın büyüklüğünü bir kez
daha kanıtlayacağız.
Size veda etmeden bir konuya daha değinmek istiyorum. Yeni yılla birlikte dergimizde de bazı değişiklikler yaptık. Dergimiz artık iki ayda bir, içeriği daha kapsamlı olacak
şekilde yayımlanacak. Dergimizin ebatlarında ve tasarımında da gözle görülür farklılık
farklılıklar yaptık. Ümit ederim bu dergimizi de diğeri kadar beğenirsiniz. Bir kez daha katkılarınızı beklediğimizi ifade ederek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Sevgi ile kalın.
içindekiler
haber
Farkındalık Arttırma
Konferansının İkincisi...
Sayfa
29
Mesleki Emeklilik Çalıştayı
Yapıldı
Sayfa
30
Şef Kadroları için Atamalar
Yapıldı
haber
SGK Başkanı M. Emin Zararsız
Prim Yapılandırması Hakkında...
Sayfa
4
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer ve SGK...
Sayfa
Sayfa
34
Çalışma Hayatının Sorunları
Alo 170 ile Çözülecek
Sayfa
38
DNA Profiline Bakarak Verilen
İlaçlar Psikiyatrik Sorunlara...
Sayfa
59
16
Sayfa
56
61
64
SGK Personeli Davranış
Modelleri...
Sayfa
makale
24
29
46
Araf’ta Bir İlçede Özürlü
Olmak...
Sayfa
23
Sosyal Güvenlik Kurumunun
Güçlendirme Toplantısı
Sayfa
Türkiye Bilgi Teknolojileri
Denetim ve Güvence...
Türkiye Arnavutluk Sosyal
Güvenlik Anlaşması...
Sayfa
42
Sosyal Güvenlik Kurumu ve
Kayıt Dışı İstihdam
Sayfa
19
Kayıtlı İstihdamın Teşviki
KİTUP
Sayfa
Dünya Kanser Günü
Sözleşmeli Büro Personeli
Atamaları Yapıldı
Sayfa
2010 ve 2011 Yıllarında Sağlık
Alanında Düzenlemeler...
Sayfa
SGK Başkan Yardımcısı İlyas
Çelikoğlu Dinlenme ve...
Sayfa
makale
İşyerinde Sessiz İşkence:
Mobbing / Bezdiri
Sayfa
Avrupa Birliği Genişleme
Sürecinde Kadın İstihdam...
Sayfa
40
66
68
Performasınız Artarsa Müşteri
Memnuniyeti de Artar mı?
Sayfa
72
6111 Sayılı Kanun’da Sosyal
Güvenlikle İlgili Yapılan...
Sayfa
10
SGK’da Dijital Devrim
Sayfa
20
Yönetim Kurulu Üyesi
Balanlı’dan Anlamlı Sergi
Sayfa
36
ziyaret
Azerbaycan Devlet Sosyal
Müdafaa Fonu Heyeti SGK...
Kurum Başkanı Zararsız
Arnavutluk Heyetini Kabul...
Sayfa
32
OHSAD Genel Başkanının
Ziyareti
Türk Dişhekimleri Birliği
Başkanının Ziyareti
Şehit Aileleri Federasyonunun
Ziyareti
Sayfa
33
güncel
Prof. Dr. A. Gürhan Fişek
“Sosyal Güvenliğin Felsefesi...
Sayfa
55
Performans Yönetim Sistemi
Paneli
Sayfa
60
Deprem Üzerine
Sayfa
62
14 Mart Tıp Bayramı
Sayfa
75
Değişen Bizler miyiz
Yoksa Hayat mı?
tanıtım
Tarihin Beşiğinden Yükselen:
Ezan, Çan, Hazan HATAY
Sayfa
el sanatları
Yakma Resim Pyrofgravure
Sayfa
Fethiye, Erbaa, Gölbaşı
Sosyal Güvenlik Merkezi
Açıldı
Sayfa
15
94
gezi
48
Kanatlı Uygarlık
Mogan’ın Kuşları
geçmişten
günümüze
92
açılış
Sayfa
Sayfa
Sayfa
90
kısa kısa
76
Sayfa
78
istatistik
Sayfa
88
içindekiler
röportaj
haber
SGK Başkanı M. Emin
Zararsız, sosyal güvenlik
prim yapılandırması ile ilgili
açıklamalarda
bulunmak üzere 7 Mart
2011 tarihinde SGK
Kavaklıdere tesislerinde
basın mensuplarıyla bir
araya geldi.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
4
SGK Başkanı M. Emin Zararsız
Prim Yapılandırması
Hakkında
Basın Toplantısı
Düzenledi
SGK Başkanı M. Emin Zararsız,
sosyal güvenlik prim yapılandırması ile ilgili açıklamalarda bulunmak
üzere 7 Mart 2011 tarihinde SGK
Kavaklıdere tesislerinde basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Başkan Zararsız, kamu oyunda Torba KaKa
nun olarak bilinen ve TBMM’de 13.02.2011
tarihinde kabul edilerek 25.02.2011 tarihli
ve 27857 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 6111 sayılı “Bazı Alacakların YeYe
niden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde KararnamelerKararnameler
de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”la
düzenlenen Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının kapsamı ve yürütülecek çalışmalar
hakkında kamuoyunu aydınlatmaya yönelik
bilgi verdi.
SGK Başkanı; yapılandırmanın 2010/
Kasım ve önceki aylara ilişkin olup Kanun’un
yayımlandığı 25.02.2011 tarihinden önce tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan primler,
sigorta primi, emeklilik keseneği, kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi ve sosyal güvenlik destek primi ile yine bu dönem itibariyle
kurum tarafından takip edilen damga vergisi,
özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı, aynı
dönem itibariyle 2010/Kasım ve önceki aylara ilişkin tahakkuk ettiği halde ödenmemiş
olan isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primleri, 30.11.2010 tarihi itibarıyla
bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale
konusu işlere ilişkin Kurumca resen tahakkuk
ettirilen eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primleri, 31.12.2010 tarihine
kadar işlenen fiillere ilişkin idari para cezaları, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 24 ve 25’inci
maddeleriyle Mayıs/2008 ve Ağustos/2008
tarihlerinde getirilen yeniden yapılandırmaya
müracaat edip şartları yerine getirmediğinden
bozulan yapılandırmanın ihyası ve 5510 sayılı
Kanun’un Geçici 17’nci maddesi gereği belirli
süre prim borçlarını ödemediğinden sigortalılık süreleri durdurulan kişilerin, durdurulan
sigortalılık sürelerine ilişkin prim borçlarını
kapsadığını ifade etti.
50 Liranın Altındaki Alacaklardan
Vazgeçilmesinin SGK’ya Maliyeti
10 Milyon Lira
Düzenleme ile 31.12.2010 tarihine kadar
ödenmemiş olan prim ve idari para cezaları
asıllarının toplam 50 lirayı aşmayan alacakların tahsilinden tamamen vazgeçildiğine dik
dikkati çeken SGK Başkanı, bunlardan herhangi
bir gecikme cezası ya da gecikme zammı alınmayacağını vurguladı. Başkan Zararsız, 50 liranın altındaki alacaklardan vazgeçilmesinin
Sosyal Güvenlik Kurumuna maliyetinin 10
milyon lira olduğunu açıkladı.
2022 sayılı Kanun’a göre 65 yaş ve özürlü
aylığı alanlara yersiz ödeme yapılmışsa yüzde
50 fazlasıyla geri alındığını ifade eden Zararsız, “Bu Kanunla gelir durumu nispeten daha
zayıf olan vatandaşlar düşünülerek yüzde
50’lik oran kaldırılarak, kanuni yasal faiz uygulamasına geçildi.” dedi.
2008 Yapılandırması için de İhya
İmkanı Getiriliyor
Kanunla ayrıca 2008 yılında gerçekleşen
yapılandırma için de ihya imkanı getirildiğini belirten Zararsız, vatandaşın kendi değerlendirmesini yaparak, kararını vereceğini,
hangi yapılandırma daha avantajlı geliyorsa
onu seçebileceğini ifade etti. SGK Başkanı,
“2008’deki yapılandırmadan faydalanıp, yapılandırması bozulmuş olanlardan en fazla
4 ve 8 taksit aksatmış olanlar yapılandırmadan faydalanabilirler. Bundan yararlanmak
isteyen işverenlerin ve 4/b sigortalıların
02.05.2011 tarihine kadar başvurmaları gerekiyor ve tamamının ödenmesi zorunluluğu
var.” dedi.
Gecikme Cezası ve Gecikme Zammı
Tamamen Kaldırılıyor
Yapılandırma kapsamına giren borçların
ödeme sürelerinden itibaren Kanun’un onay
tarihi olan 25 Şubat 2011 tarihine kadar
TEFE/ÜFE ile yeniden belirlendiğini ifade
eden Başkan Zararsız, “Gecikme cezası ve
gecikme zammı tamamen kaldırılıyor. Onun
yerine TEFE/ÜFE oranlarına göre borç belirleniyor ve bu borçlar üzerinden yeni yapılandırma yapılıyor.” dedi.
M. Emin Zararsız, işverenlerin ve 3. şahısların iş kazası, meslek hastalığı, malullük, adi
malullük, ölüm halleri ile Genel Sağlık Sigortası ve bunların bakmakla yükümlü olduğu
kişilerle ilgili her türlü borçları; kanuni faiz
yerine yine TEFE/ÜFE oranlarına göre yapılandırılarak borç tespit ediliyor. Kurum tarafından fazla veya yersiz ödendiği tespit edilen
gelir aylıkları da yine kanuni faiz ödenmesi
gereken döneme TEFE/ÜFE uygulanmak
suretiyle yapılandırma kapsamına alınıyor.”
şeklinde konuştu.
Zararsız, Kurum mülk ve taşınmazlarının
kira gelirlerinden kaynaklanan alacakların da
yine ilgili dönem itibariyle yapılandırılacak
kurum alacakları içerisine alındığını söyledi.
Kanunla yapılan diğer düzenlemelere
de kısaca değinen SGK Başkanı, 6183 sayılı
Kanun’a göre tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödemeleri devam eden borçluların
kalan taksit tutarları için yeniden yapılandırmaya müracaat edebileceklerini hatırlatarak,
bu durumda tecil şartlarına uygun olarak
ödenen tutarlar için tecil hükümlerinin geçerli sayılacağına dikkati çekti. Zararsız, sözlerine şöyle devam etti: “Kanuna göre ödenecek
alacaklarla ilgili olarak tatbik edilen hacizler
ödeme nispetinde kaldırılarak, buna isabet
eden teminatlar iade edilecek. 5393 sayılı
Kanun’un geçici 5’inci maddesi ve 5216 sayılı
Kanun’un geçici 3’üncü maddesi kapsamında
uzlaşılan belediye alacakları hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmayacak. Kanun kapsamına giren sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi,
sosyal güvenlik destek primi, eksik işçilik tutarları üzerinden hesaplanan prim, idari para
cezaları, SGK tarafından takip edilen damga
vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı
ile 5510 sayılı Kanun kapsamındaki yapılan-
haber
SGK Başkanı Zararsız,
yapılandırmadan haberi
olmayan tek bir vatandaş
kalmayacak
haber
M. Emin Zararsız,
Gecikme cezası ve gecikme
zammı tamamen kaldırılıyor.
Onun yerine TEFE/ÜFE
oranlarına göre borç
belirleniyor ve bu borçlar
üzerinden yeni
yapılandırma yapılıyor.
dırmaları bozulanların ihyasına ilişkin yapılandırma hükümlerinden yararlanılabilmesi
için, borçluların dava açmamaları veya açılmış davalarından vazgeçmeleri şartına bağlanan alacaklar için borçluların başvuru süresi
içinde bu iradelerini yazılı olarak belirtmeleri
şartı aranacak. Davadan vazgeçme dilekçelerinin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne veya
Sosyal Güvenlik Merkezlerine verilmesi gerekiyor. Borçlular taksit ödeme süresince tahakkuk eden sigorta primlerini çok zor durum
olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla
vadesinde ödememeleri veya eksik ödemeleri
halinde, yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme haklarını kaybederler.
İlgili hükümler uyarınca borçlarının tamamını ödemeleri gereken, 5510 sayılı Kanun’un
geçici 24 ve 25’inci maddelerine göre yapılandırmaları bozulanlardan bu Kanun’a göre
yapılandırmaları ihya hakkı verilenler ile bağımsız çalışan sigortalılardan beş yıldan fazla
borcu olması nedeniyle sigortalılıkları durdu-
sitinin bu Kanun’un yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü aydan başlamak üzere ikişer
aylık dönemler halinde azami on sekiz eşit
taksitte ödenmesi zorunludur. Takip eden
ödemelerin de ikişer aylık dönemler halinde
azami on sekiz eşit taksitte yapılması gerekiyor. Bu Kanun’a göre hesaplanan tutarın ilk
taksit ödeme süresi içinde tamamen ödenmesi halinde, bu tutara Kanun’un yayımlandığı
tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için herhangi bir faiz uygulanmaz.
Ödemenin taksitle yapılması halinde müracaat esnasında altı, dokuz, on iki veya on sekiz eşit taksit seçeneklerinden birinin tercihi
zorunludur. Ayrıca, belirlenen tutar altı eşit
taksit için 1,05, dokuz eşit taksit için 1,07,
on iki eşit taksit için 1,10, on sekiz eşit taksit
için 1,15 katsayı ile çarpılır ve bulunan tutar
taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık
dönemler halinde ödenecek taksit tutarı belirlenir. Tercih edilen taksit süresinden daha
erken ödeme yapılması halinde ise ödenecek
tutar ilgili katsayıya göre düzeltilir.” dedi.
Ödemeler Kredi Kartıyla da
Yapılabilecek
Zararsız, ödenecek tutarın 6183 sayılı
Kanun’un 41’inci maddesine göre kredi kartı
kullanılarak ödenmek istenmesi durumunda
ise ilgili bankalara borç tutarını taksitler halinde ve taksit ödeme aylarında hesaplarına
borç kaydetmek şartıyla, ödeme tarihi olarak
kredi kartının kullanıldığı gün esas alınarak
ödeme yapılabileceğini belirterek, taksitlerin
kredi kartıyla ödenmesi halinde katsayı uygulamasına engel teşkil etmeyeceğini vurguladı.
rulanlardan durdurulan sürelere ait borçlarını
ödeme hakkı verilenler hariç, yapılandırılan
borçlarının tamamının ödenmemiş olması
halinde borçlular ödedikleri tutarlar kadar
yapılandırmadan yararlanacaklardır.”
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
6
Yapılandırmada Son Gün 2 Mayıs 2011
Prim alacakları ve buna benzer alacaklarda yeniden yapılandırma için son başvuru
tarihinin 2 Mayıs 2011 olduğunu ifade eden
Zararsız, başvuruların ilgili Sosyal Güvenlik
İl Müdürlüklerine ve Sosyal Güvenlik Merkez
Müdürlüklerine yapılması gerektiğini söyledi.
SGK Başkanı: “Ödenecek tutarların ilk tak-
Banka Kredisi ile Yapılandırmadan
Faydalanılabilir
Kurum Başkanı Zararsız banka kredisi
çekmek suretiyle de borçların ödenebileceğini hatırlatarak, “İşverenler bankadan alacağı
kredi ile kanundaki şartları kıyasladığında
hangi metodu kendisine uygun görüyorsa o
şekilde ödeme yapacak. Bankadan kredi çekerek ödeme şekli tercih edildiğinde, borcun
Sosyal Güvenlik Kurumuna tek seferde ödenmesi gerekiyor. Ancak bankaya yapılacak kredi borcu ödemelerinin kaç taksitte olacağı ya
da faiz oranlarının ne olacağı tamamen Ziraat
Bankasının mevzuatıyla ilgilidir.” dedi.
Süresinde Ödenmeyen Taksitler
Ödenmesi gereken taksitlerden bir takvim yılında iki veya daha az taksitin süresinde
ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde,
ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksiti izleyen ayın sonuna kadar,
gecikilen her ay için 6183 sayılı Kanun’un
51’inci maddesine göre belirlenen gecikme
zammı oranında hesaplanacak geç ödeme
zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla söz
konusu Kanun hükümlerinden yararlanılmaya devam edileceğini hatırlatan M. Emin
Zararsız, “Bu şekilde de ödememek veya bir
takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde
ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde,
bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı
kaybedilir. Taksit tutarının yüzde 10’unu aşmamak şartıyla 5 TL’ye kadar yapılmış eksik
ödemeler için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmaz.” şeklinde konuştu.
Örnek Hesaplama
Zararsız, basın mensuplarına prim alacaklarının yapılandırılmasının sağlayacağı
avantajları örnek hesaplamalarla anlattı. Başkan Zararsız, ilk örneği 100 lira borcu olan
bir kişinin durumu ile ilgili yaptı. 2010 Ocak
ayında 100 lira borcu olan bir kişinin 16,84
lira gecikme cezasıyla borcunun 116 lira 84
kuruşa ulaştığını belirten Zararsız, yeniden
yapılandırmayla 16,84 liranın tamamen silineceğini borcun enflasyon güncellemesiyle
110,60 lira olacağını, terkin edilen oranın
yüzde 37’lere çıktığını açıkladı. Zararsız, bir
başka örnekte de 2000 yılı Ocak ayında 100
lira olan borcun gecikme zammı ve cezasının
1.214 liraya ulaştığını borç toplamının da
1.314 liraya çıktığını söyledi. Oysa enflasyon
güncellenmesiyle toplam borcun 284,70 lira
olduğuna, yani borçlunun 1.314 lira yerine
284,70 lira ödeyeceğine dikkat çekti.
Kuruma Borcu Olanlar ve Borç
Miktarları Tespit Edildi
Kanun’un SGK’yı ilgilendiren bölümlerinin TBMM’de 2 Şubat’ta görüşülüp, karara
bağlandığını hatırlatan SGK Başkanı, “Bu
tarihten itibaren yürütülecek çalışmalar için
yoğun bir şekilde çalışmalara başlandı. Başkan Yardımcısı Fatih Acar başkanlığında bir
komisyon kurularak, yapılması gerekenler belirlendi ve genelge taslağı hazırlandı. Kanun
çıkar çıkmaz da 28 Şubat tarihinde merkez ve
taşra teşkilatının yürüteceği çalışmaları içeren
bir genelge yayımlandı.” dedi.
Merkez teşkilatı olarak Ocak ayından bu
yana yürütülen çalışmalarla sistemin gözden
geçirilerek Kuruma borcu olanların ve borç
miktarlarının tespitinin yapıldığını kaydeden
SGK Başkanı, bunların kontrollerinin de yapıldığını, Kurum olarak tüm hazırlıkların tamamlandığını belirtti.
Sivil Toplum Kuruluşları
Ziyaret Edilecek
Sivil toplum kuruluşlarını ziyaret edip,
yapılandırma konusunda destek isteyeceklerini anlatan Zararsız, tüm kurumlara bu anlamda sorumluluk düştüğünü söyledi. SGK
Başkanı, SGK ve Gelir İdaresi Başkanlığının
bu süreçte birlikte hareket edeceklerini de
vurguladı.
Toplam 3.790.000 Kişi SGK’ya Borçlu
Başkan Zararsız, “Şu anda toplam
3.790.000 kişi Sosyal Güvenlik Kurumuna borçlu. İşverenler, sigortalılar, kamu kurumları ve Sosyal Güvenlik Destek Primi
kapsamında borçlu olan herkes bu rakamın
içerisinde. Kaç kişinin müracaat edeceğini
bilemediğimiz için şu anda net bir rakam vermemiz mümkün değil.” dedi.
Zararsız, şu anda yoğun bir müracaat olmadığını ancak son hafta içerisinde ve özellikle son gün ciddi yoğunluk yaşanmasını
beklediklerini dile getirdi. Yapılandırmadan
faydalanarak emekli olabilecek 310 bin kişinin bulunduğunu da ifade eden Zararsız, hiçbir vatandaşımızın son günü kaçırarak veya
“Yapılandırmadan haberdar olamadım.” diyerek mağdur olmasını istemediklerini, 2008
yılı yapılandırmasında Halk Bankasından
kredi çekmek veya kendi cebinden ödemek
suretiyle 144.603 isteğe bağlı Bağ-Kur iştirakçisinin emekli olduğunu hatırlattı.
haber
Prim alacakları ve buna
benzer alacaklarda yeniden
yapılandırma için son
başvuru tarihi
2 Mayıs 2011
haber
Borç yapılandırmasına
başvuranlar ilk taksiti
yatırdıkları andan itibaren
sağlık aktivasyonları
yapılarak sağlıktan
yararlanmaya başlayacaklar
SGK’ya Borcu Bulunan Bağ-Kurlulara
Emeklilik Müjdesi
Sosyal Güvenlik Kurumuna borcu bulunan Bağ-Kurlulara emeklilik müjdesi de geldi.
SGK Başkanı M. Emin Zararsız, yapılandırmadan yararlanıp borcunu kapatan yaklaşık
310 bin kişinin emekli olma imkanı bulunduğunu belirtti. Zararsız, bu çerçevede sigortalıların borçları için kredi alabilmeleri konusunda bankalarla görüşmeler yürüttüklerini,
bunların içerisinde sigortalılar için en uygun
koşulları sağlayan Ziraat Bankası ile anlaştıklarını, kısa bir süre içerisinde de konuyla ilgili
protokolün imzalanacağını belirtti.
Borç Miktarlarını Hesaplama Yöntemi
İnternet Sitesine Konulacak
Kişilerin yapılandırma kapsamındaki borç
miktarlarını öğrenebilmesi için izlenecek
yöntem konusunda vatandaşların bilgilendirilmesi için hesaplama yöntemlerini internete
koyacaklarını belirten Zararsız, bunun için
vatandaşların 1 lira karşılığında e-devlet şifresi almaları gerektiğine vurgu yaptı.
Yapılandırmaya Başvuranlar İlk
Taksitten İtibaren Sağlıktan
Yararlanabilecek
Borç yapılandırmasına başvuranların ilk
taksiti yatırdıkları andan itibaren sağlık aktivasyonlarının yapılarak sağlıktan da yararlanmaya başlayacaklarını müjdeleyen Zararsız,
2008 yılı yapılandırmasında yüzde 52 oranında alacak sağlandığını, yeni yapılandırmada
yüzde 52’den daha çok alacak beklediklerini
sözlerine ekledi.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
8
Ölmüş Anne Babasının Maaşını
Alanlar da Yapılandırmadan
Faydalanabilecek
Zararsız, sahtekarlık yaparak ölmüş anne
ya da babasının maaşını aldığı tespit edilen-
lerin de yapılandırmaya başvurabileceğini
kaydetti.
Yoğun Bir Tanıtım Kampanyası
Yürütülecek
Zararsız, yerel ve ulusal medya, reklamlar,
bilboardlar, el ilanları vb. unsurlarla yoğun bir
tanıtım kampanyası planladıklarını da ifade
ederek, özellikle yapılandırmanın son haftasında kampanyanın daha da hız kazanacağını
belirterek, “Basın mensubu arkadaşlardan bu
konuda özel bir ricam olacak. Yapılandırma
konusunda çok sık haber yapın lütfen, konu
ile ilgili en ücra yerde yaşayan vatandaşımıza
bile ulaşılmasını istiyorum. Çünkü bu yapılandırma Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı
ve köklü yapılandırma programı. Kriz sonrasında toparlanmayı hızlandıracak ve borç
birikmesini önleyecek önemli bir imkan. Vatandaşlarımıza en iyi şekilde hizmet vermek
için biz tüm birimlerimizi seferber etmiş durumdayız.” şeklinde konuştu.
Yapılandırmadan Haberi Olmayan
Tek Bir Vatandaş Kalmayacak
SGK Başkanı Emin Zararsız, Torba Kanun ile Kurum’a borcu bulunan vatandaşlara
yapılandırmanın detaylarını yerinde anlatacaklarını belirtti. 13 adet Koordinatör İl
Müdürlüğünün direkt olarak merkezle irtibat
halinde olacağını ifade eden Zararsız, “Bu
iller de kendilerine bağlı illerle irtibatı sağlayacak. Bulundukları yerlerde sivil toplum
kuruluşlarını ziyaret edecekler. Ayrıca halkın
yoğun olarak bulunduğu alışveriş merkezleri
ve pazarlarda da standlar kurularak, broşürler
dağıtılacak. Yapılandırmadan haberi olmayan
tek bir vatandaş kalmaması için elimizden geleni yapacağız.” dedi.
2 Milyon 39 Bin Kişiye Mektup
İl müdürleri ve kendisinin borçlulara
mektup göndereceğini ifade eden Zararsız,
kendisinin 100 bin lira ve üzeri borcu olanlara, il müdürlerinin ise 1000 ile 100 bin lira
arasında borcu olanlara mektup göndereceğini ifade etti.
Cep telefonlarına mesaj atarak da vatandaşın bilgilendirileceğine işaret eden Zararsız, müracaat için kalan sürelerin de sigortalılara bildirileceğini söyledi. SGK Başkanı,
“Toplam 3 milyon 790 bin kişi bize borçlu.
100 bin lira ve üzerinde borcu bulunan 22 bin
533 kişiye ben mektup göndereceğim. Mektup gidecek toplam kişi sayısı ise 2 milyon 39
bin kişi.” diye konuştu.
Bursa’da “SGK Reformu ve Prim
Alacaklarının Yapılandırılması”
Konulu Toplantı
SGK Bursa İl Müdürlüğü ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen ve
SGK Başkan Yardımcısı Fatih Acar’ın katıldığı “SGK Reformunun Değerlendirilmesi ve
Sigorta Primlerindeki Affın SGK Yönünden
İncelenmesi” konulu toplantı, 17 Şubat 2011
tarihinde yapıldı.
Bursalı sanayicilerin bilgilendirildiği toplantıda konuşan Fatih Acar, Torba Yasa çerçevesinde prim, vergi ve benzeri alacakların
yeniden yapılandırılacağını ifade etti. Prim
borçlarının 2 ay içinde ödenmesi halinde çok
önemli indirimler yapılacağını belirten Acar,
“Ekonomik kriz sebebiyle borca giren işverenin borçlarını ödeme imkanı doğdu. Prim
borçlarının tamamını tahsil etmeyi hedefliyoruz. Tahsilat sürecinin sonunda her şey netlik
kazanacak. Hatırlarsanız, zamanında ödeyenler için yüzde 5’lik bir puan indirimi yapmıştık. Borcunu zamanında ödeyenlerin haksızlığa uğramasına izin vermeyeceğiz.” dedi.
Başkan Yardımcısı Fatih Acar:
1 Ocak 2012 tarihi itibariyle Türkiye’de
sigortasız kimse kalmayacak
1 Ocak 2012 tarihi itibariyle Türkiye’de
sigortasız kimsenin kalmayacağını açıklayan Acar, “15 milyon faal sigortalı, 9 milyon
emekli var. Bunların bakmakla yükümlü olduğu insan sayısı ise 34 milyon. Yani toplam
58 milyon kişi sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Sosyal güvenlik sigortasına bağlı olmayan
veya numara almayan kişiler de var. Bunlar
da 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle SGK’nin
şemsiyesi altına girecek. Dolayısıyla artık
Türkiye’de tüm nüfus sigortalanacak.” şeklinde konuştu.
2008 yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu’nun son 30 yılın en önemli
çalışması olduğunu ifade eden Acar, sözlerine
şöyle devam etti: “Geleceğimiz için son derece mühim bir reforma hep beraber imza attık.
15 ayrı kanun arasında bu reform ilk defa
başarılı oldu. 1 milyon 267 bin başvurunun
olduğu yapılandırma ile 8 milyar TL’ye yakın
tahsilat yaptık. Krize rağmen 8 milyar TL’lik
kaynak hazineye aktarıldı.”
Toplantı sonrası katılımcıların sorularını yanıtlayan SGK Başkan Yardımcısı Fatih
Acar’a, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Celal Sönmez tarafından teşekkür plaketi
verildi.
Başkan Yardımcısı Fatih Acar daha sonra
Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğini
ziyaret etti.
haber
6111 Sayılı
Kanunda Sosyal
Güvenlikle İlgili
Yapılan
Düzenlemeler
röportaj
İbrahim Ulaş
Sosyal Sigortalar Genel Müdürü
Sosyal Sigortalar Genel
Müdürü İbrahim Ulaş
Torba Kanunla ilgili yeni
düzenlemeleri, sağlanan
hakları ve yükümlülükleri
değerlendirdi.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
10
Sayın Ulaş, 6111 sayılı Kanun’la yapılan
düzenlemelerle sosyal güvenlik
kapsamında bir değişlik oldu mu,
kimler sosyal güvenlik kapsamına alındı?
Sosyal Güvenlik Kapsamı Genişletildi
6111 sayılı Kanun’la yapılan yeni düzenlemede; aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile Yükseköğretim
Kanun’una tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden prime esas kazançları prime
esas kazanç alt sınırından fazla olmayan öğrencilerden bakmakla yükümlü durumunda
olmayanlar,
Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerlerden bakmak
bakmakla yükümlü durumunda olmayanlar,
Meslek liselerinde okumakta iken veya
yüksek öğrenimleri sırasında zorunluluk olmaksızın okulları veya üniversitelerince “staj”
gördürülen tüm öğrencilerden bak
bakmakla yükümlü durumunda olma
olmayanlar,
Genel Sağlık Sigortası primleri
ilgili kurumlarca veya okulların
okullarınca ödenmek suretiyle kendileri
üzerinden genel sağlık sigor
sigortalılığı kapsamına alındı.
Genel Sağlık Sigor
Sigortası kapsamına alınan
bu kişilerden Türkiye
İş Kurumu tarafından
düzenlenen
meslek
edindirme, geliştirme ve
değiştirme eğitimine katılan kursiyerlerin bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babaları da sağlık yardımlarından yararlanabilecekler.
Bunların dışında Genel Sağlık Sigortası
ve Sosyal Sigortalar bakımından
kapsama kimler alındı?
Genel Sağlık Sigortası Kapsamına
Alınanlar Yönünden
Kanun’la yapılan yeni düzenlemelerle,
kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve
kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren
dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar
tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar
dahilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler hariç olmak üzere (bu öğrencilerin sağlık giderlerinin üniversitelerin
MEDİKO merkezleri tarafından karşılanması öngörülmektedir), üniversitelerde yüksek
öğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler;
yüksek öğrenimleri devam ettiği sürece kendileri tarafından primleri öğretim dönemi
başında peşin olarak ödenmek suretiyle, genel sağlık sigortalısı olunabilmesi için diğer
yabancıların tabi oldukları şartlar ve sürelere
tabi olmaksızın Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındı.
Bakmakla yükümlü durumunda olmayan
stajyer avukatlar da yine staj süreleri boyunca primleri Türkiye Barolar Birliği tarafından
ödenmek suretiyle Genel Sağlık Sigortası
kapsamına alındı.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kapsamına Alınanlar
Yönünden
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası alanında da halen kapsamda bulunmayan,
tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanlar,
Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki
şehir içi toplu taşıma aracı işyerlerinde çalışanlar ile sanatçılardan bir veya birden fazla
kişi yanında kısmi süreli iş sözleşmesiyle ay
içerisinde 10 günden az süreyle çalışmakta
olanlar,
Bağımsız çalışan tarım sigortalılarında
olduğu gibi 2011 yılı için 18 günlük primden başlayarak 30 güne kadar her yıl 1 puan
artarak düşük miktarda prim ödemek ve 30
günlük hizmet kazanmak suretiyle sosyal güvenlik kapsamına alındı.
Gelir vergisinden muaf el sanatlarında çalışan kadınlar için de, düşük primle
isteğe bağlı sigortadan yararlanmalarında,
01.10.2008 tarihinden önce de bu işleri yapma şartı kaldırılarak bu kapsamdan yararlanma imkanı genişletildi.
Yaklaşık üç milyon kişinin idari para
cezasına çarptırılması olasılığı
nedeniyle kamuoyunda bir dönem çok
tartışılan ancak son günlerde fazla
gündeme gelmeyen bir konu var:
Zorunlu genel sağlık sigortalılığı
konusu. Kanun’da bununla ilgili de
düzenleme yapıldığını biliyoruz,
bununla birlikte Genel Sağlık Sigortası
uygulamalarına ilişkin başka ne
düzenlemeler yapıldı?
Zorunlu genel sağlık sigortalılığının 1
Ekim 2010 tarihinde başlaması gerekiyordu. Ancak alt yapı yetersizliği ve yeşil kartlıların durumu nedeniyle ertelendi. Şimdi
kanuni düzenlemesi de yapılarak uygulama
01.01.2012’ye ertelendi. Kanun’la geçiş sürecinin ertelenmesine bağlı olarak halen kamu
idarelerince sağlık yardımları karşılanan yatılı
öğrencilerin sağlık yardımlarının ve kısmi süreli çalışanların genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama zorunluluğu da
01.01.2012 tarihine ertelendi.
Sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımızın genel sağlık sigortalısı olarak tescil
edildikleri tarih ile gelir testinin sonuçlandığı
tarih arasında geçen süre için, asgari ücretin
iki katı yerine asgari ücret üzerinden prim
alınması, gelir testi sonuçlandıktan sonra
gelir durumuna göre asgari ücretin üçte biri,
asgari ücret veya asgari ücretin iki katı üzerinden prim alınması, gelir testi sonucuna göre
iade veya mahsup işleminin yapılması ile Genel Sağlık Sigortalılığı kapsamına alınmada
re’sen tescilin getirilmesi ve dolayısıyla idari
para cezası yükümlülüğünün kaldırılması yönünde düzenleme yapıldı.
Bunun dışında, işten ayrılan sigortalıların
10 güne ilaveten 90 gün daha önceki sigortalılıklarından dolayı prim ödeme veya gelir
testi zorunluluğu olmaksızın sağlık yardımı
görebilmeleri, hizmet akdiyle çalışan sigortalılarının iş kanunlarında belirtilen ücretsiz
izin halleri dışındaki ücretsiz izinlerde sağlık
yardımlarından yararlanabilecekleri sürenin
belirlenmesi ve bu hallerde bir takvim yılında bir ay süreyle sağlık yardımlarının devam
etmesi sağlandı.
Bir önemli düzenleme de trafik kazalarında yapılacak sağlık yardımlarında yapıldı.
Trafik kazalarının her durumda sağlık yardımı sağlanacaklar kategorisine dahil edilmesi,
trafik kazasına uğrayanların sosyal güvencesi
olup olmadığına bakılmaksızın trafik kazası
nedeniyle tedavi hizmet bedellerinin Kurumca karşılanması imkanı getirildi. Bunun karşılığında sigorta şirketlerinden belirlenecek
oranda Kurumumuzca pay alınması öngörüldü.
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi sigortalılar bakımından,
sigortalı kadının çalışamayacak durumda malul olmayan veya 55 yaşından küçük kocası
ile sigortalıların ana ve babaları da 5510 sayılı
Kanun’a paralel olarak bakmakla yükümlü
kişi kapsamına alındı.
5510 sayılı Kanundan sonra ilk defa memur olarak çalışmaya başlayanların, askerlik
süresince veya bir yıla kadar olan diğer aylıksız izin sürelerinde kurumlarınca genel sağlık
sigortası primi ödenmesi sağlandı.
röportaj
Trafik kazalarının her
durumda sağlık yardımı
sağlanacaklar kategorisine
dahil edilmesi, trafik
kazasına uğrayanların
sosyal güvencesi olup
olmadığına bakılmaksızın
trafik kazası nedeniyle
tedavi hizmet bedellerinin
Kurumca karşılanması
imkanı getirildi
röportaj
Kendi nam ve hesabına
tarımsal faaliyette
bulunanlardan 65 yaşını
dolduranlara, tarımsal
faaliyetleri devam etse dahi
talepleri halinde zorunlu
sigorta kapsamından
çıkabilmeleri imkanı getirildi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
12
Kamu idarelerine ait işyerlerinde hizmet
akdi ile çalışmakta olan sigortalılar, hizmet
akitlerinin askıda olduğu sürelerde başka bir
işverene bağlı olarak hizmet akdi ile veya esnaf
ve sanatkar olarak ya da isteğe bağlı sigortalı
olarak prim ödemeleri halinde prim ödedikleri sürelerle sınırlı olmak üzere ilgili kamu
idaresinden bu sigortalılar için mükerrer genel
sağlık sigortası primi alınmaması sağlandı.
Kız çocukların durum değişikliği
nedeniyle iptal edilen sağlık yardımı
hakkı durum değişikliği ortadan
kalktığında iade ediliyor.
01.10.2008 tarihinden önceki ilgili mevzuatına göre bakmakla yükümlü olunan kişi
durumunda sağlık yardımlarından yararlanma konusunda kazanılmış hakları olan kız
çocuklarının, durum değişikliği nedeniyle
bu statülerinde meydana gelen değişikliğin,
durum değişikliğinin ortadan kalkmasından
sonra tekrar kazanılması imkanı getirildi.
Bağımsız çalışan statüsünde emekli olan
sigortalıların, 10 yıl süreyle hastalık, sağlık
veya genel sağlık sigortası primi ödeme şartının gerçekleşmesinde sadece aylık bağlanan
statü kapsamında ödedikleri hastalık, sağlık
veya genel sağlık sigortası primlerinin dikkate alınması yerine, aylık bağlamaya esas tüm
hizmetleri süresince ödedikleri hastalık, sağlık veya genel sağlık sigortası primleri dikkate
alınacaktır.
01.10.2008 ile 31.12.2011 tarihleri arasında, 18 yaşını doldurmamış çocukları sağlık
hizmet sunucularına başvuran ve daha sonra tescil süreci başlatılanların, sağlık hizmet
sunucusuna başvuru tarihinden Kurumca
tescil edildikleri tarihe kadarki sürede 18 yaşını doldurmamış çocukları adına düzenlenen
genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarları
Hazinece karşılanacaktır.
Sosyal sigorta uygulamaları yönünden
ne tür değişiklikler yapıldı?
Sosyal sigortalar uygulamaları yönünden
de; aynı anda hizmet akdiyle çalışma ile bağımsız çalışma olarak sigortalılık statülerinin çakışması durumunda, bağımsız çalışan sigortalı sayılmayı gerektirecek durumu devam etse dahi
hizmet akdi ile çalışmaya ilişkin sigortalılık
statüsünün öncelikli olması, ancak, bu şekilde
sigortalılık statüsü çakışanların, talepte bulunmaları durumunda 4/(1)b sigortalılıklarından
dolayı da prim ödeyebilmeleri sağlandı.
Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette
bulunanlardan 65 yaşını dolduranlara, tarımsal faaliyetleri devam etse dahi talepleri halinde zorunlu sigorta kapsamından çıkabilmeleri imkanı getirildi.
Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, kısmi süreli
iş sözleşmesi ile ay içerisinde otuz günden az
çalışan sigortalıların, bu kısmi süreli iş sözleşmelerinin devam ettiği süredeki 30 günden
eksik kalan sürelerini borçlanabilmelerinin
sağlanması ile borçlanılacak bu sürelerin genel sağlık sigortası primlerinin ödenmiş olması halinde sadece uzun vadeli sigorta kolları priminin (% 20 oranında prim) ödenmesi
ve borçlanılan bu sürelerin 4/(1)a (hizmet
akdi ile çalışma statüsü) kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilmesi sağlandı.
Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar ile
ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden eksik süreyle çalışanların isteğe bağlı olarak ödeyecekleri isteğe bağlı sigorta primlerinin; 4/b
statüsü yerine hizmet akdi ile çalışma statüsü
kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilmesi ve böylelikle diğer hizmet akdiyle çalışanlar gibi 7.200 güne tabi olarak emeklilik
imkanı getirildi.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak ek
ders ücreti karşılığında uzman ve usta öğretici
olarak çalıştırılanların, bu şekildeki çalışmalarından dolayı ay içinde 30 günden eksik kalan
sürelerini kendilerinin veya hak sahiplerinin
borçlanabilmesi imkanı sağlandı.
Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi
bulunmayan yabancı ülkelere götürülen Türk
işçilerinin isteğe bağlı olarak ödedikleri primlerin (malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerinin), 4/(1)b statüsü yerine 4/(1)a statüsü
kapsamında sayılması ve böylelikle daha az
prim gün sayısı ile emekli olabilmeleri imkanı
sağlandı.
Mülki amirliklerce, köy ve mahalle muhtarlarının; vergi dairelerince de vergi mükelleflerinin; sigortalılık başlangıçlarının Kuruma bildirim süreleri yeniden düzenlendi.
Bağımsız çalışan sigortalıların, sigortalılıklarının sona ermesine ilişkin uygulamada
karşılaşılan sorunların giderilmesine yönelik
düzenleme yapıldı.
Bağımsız çalışan sigortalıların sigortalılık başlangıç ve sona erme bildirimlerinde
yapılan düzenlemeye paralel olarak mülki
amirliklerin ve vergi dairelerinin, ayrıca ruhsat vermeye yetkili mercilerin verdikleri ruhsatları Kuruma bildirmelerindeki gecikmeler
yönünden bu yükümlülüklerin, Kanunun
yürürlük tarihine kadar yerine getirmeleri halinde, yükümlülüklerini yasal süresi içerisinde
yerine getirmiş sayılmaları ve idari para cezası
uygulanmaması sağlandı.
Memurların istihdam edildiği işyerlerinin
tescili ile bu işyerlerine ilişkin 2008 yılı Ekim,
Kasım ve Aralık aylarına ilişkin aylık prim ve
hizmet belgelerine ilişkin yükümlülüklerin
yasal süresi içinde yerine getirilmemiş olması
halinde uygulanacak idari para cezası miktarlarının düşürülmesi sağlandı.
Erken doğum yapması nedeniyle doğumdan önceki ücretli izin hakkını kullanamamış
olan kadın işçilerin, doğumdan önceki çalışılamayacak sürelerinin doğumdan sonraki izin
sürelerine eklenmesi hususunda İş Kanununda yapılan düzenlemeye paralel olarak, erken
doğum yapmış olan kişilerin doğum sonrası
izin sürelerine ilave edilen bu sürelerde de
geçici iş göremezlik ödeneğinin ödenmesi
imkanı getirildi.
Kurumca hatalı olarak ödenen aylıkların
ilgililerinden geri alınması sırasında, kanuni
faiz uygulanmayacak süre üç aydan yirmi dört
aya çıkarıldı.
Bağımsız çalışan sigortalıların 4/(1)a sigortalılarında olduğu gibi, yurt dışında geçen sürelerini borçlandırılanların aylıklarının
hesabında, borçlanma tutarını ödedikleri tarihte geçerli asgari ücrete oranı esas alınarak
01.10.2008 tarihinden önceki yurtdışı sürelerine ait aylık hesaplanması yönünde düzenleme yapıldı.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası uygulamalarında önemli
düzenlemelerin olduğunu gördük.
Gerek Kurumumuz gerek ülke
ekonomisi gerekse işveren ve çalışanlar
açısından son derece önem arz eden
kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve
kayıtlı istihdamın teşvikine yönelik
bir düzenleme yapıldı mı? Primlerini
düzenli yatıran işveren ile yatırmayan
arasında bir fark olacak mı?
İstihdamın teşviki, işveren işlemlerinde
bürokrasinin kaldırılmasına yönelik
düzenlemeler getirildi.
İşverenlerimize sağlanan 5 puanlık prim
desteği uygulaması bakımından, aynı sigortalı ve aynı dönem için tercih edilen prim
desteğinin uygulanması yerine, yapılan düzenleme ile aynı sigortalı ve aynı dönem için
5 puanlık prim desteği ile diğer sigorta prim
desteğinden birlikte yararlanılabilmesi imkânı
sağlandı.
Sigortalılar için alınacak primin alt sınırı
olarak sigortalının yaşına bakılmaksızın 16
yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret
esas alınarak prim alınması yerine, 16 yaşından küçük sigortalılar için 16 yaşından küçükler için belirlenen asgari ücret üzerinden
prim alınması yönünde düzenleme yapıldı.
Hali hazırda işverenler tarafından sigortalıları adına Kuruma verilen aylık prim ve hizmet belgelerinin onaylı veya barkotlu bir nüshasının bir sonraki ayın aylık prim ve hizmet
belgesinin Kuruma verilme süresi içerisinde
işyerinde sigortalıların görebileceği bir yere
asılması yükümlülüğü kaldırılarak, işverenlerin işyerlerinde aylık prim hizmet belgesini
asma yükümlülüğüne ve buna bağlı idari para
cezası uygulamasına son verildi.
Sigortalıların ay içerisinde 30 günden
eksik çalışmalarının kanıtlanmasına yönelik
bulunan eksik gün bildirim formlarının mevcut hükümlere göre yalnızca kamu idareleri
ve toplu iş sözleşmesi uygulanan işyerleri yönünden verilmesi istenilmezken, belge istenmeyecek işveren kapsamının genişletilmesi
bakımından hangi işyerlerince bu belgenin
verileceğinin belirlenmesi konusunda Kuruma yetki alındı.
Kuruma prim ve idari para cezası borcu
bulunan işverenlerin, devlet yardımı, teşvik
röportaj
İşverenlerimize sağlanan
5 puanlık prim desteği
uygulaması bakımından,
aynı sigortalı ve aynı
dönem için tercih edilen
prim desteğinin
uygulanması yerine,
yapılan düzenleme ile
aynı sigortalı ve aynı
dönem için 5 puanlık prim
desteği ile diğer sigorta
prim desteğinden birlikte
yararlanılabilmesi imkânı
sağlandı
röportaj
ve desteklerden bu prim ve idari para cezası
borçlarını mahsup ettirmek suretiyle, devlet
yardımı, teşvik ve desteklerden yararlanabilmeleri imkanının getirilmesi, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına sağlayacağı destek ve teşviklerde
Kuruma borcu olmaması
şartının aranmaması sağlandı.
Geçici iş göremezlik
ödeneklerinde, işverenlerin
bildirim
yükümlülüklerinin hiç yerine getirilmemesi
halinde asgari ücretin 5 katı, geç yerine getirilmesi halinde asgari ücretin iki katı tutarında uygulanan idari para cezası yaptırımının,
geç yerine getirilmesi halinde asgari ücretin
onda birine, hiç yerine getirilmemesi halinde
asgari ücretin yarısına indirilmesi sağlandı.
Röportaj
Ömer Gülter
Asuman Kaçar
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
14
Yapılandırma kapsamında, yeşil kartlı
ve 2022 sayılı Kanun’a göre aylık alan
vatandaşlarımızla ilgili herhangi bir
düzenleme var mı? Kısaca anlatabilir
misiniz?
Yeşil kartlı vatandaşlarımızın çalışmaları
halinde yeşil kartlarının iptal edilmemesi sağlandı ve 2022 sayılı Kanun uygulamalarında
değişiklik yapıldı.
Kayıtlı istihdam yönünden önem taşıyan
bir düzenlemeyle; 2022 sayılı Kanun’a göre
aylık bağlananlar hariç olmak üzere, yeşil kart
verilen kişilerden hizmet akdiyle veya gelir
vergisinden muaf esnaf ya da çiftçi olarak çalışanların ve bu çalışmalarından dolayı Genel
Sağlık Sigortası kapsamında sağlık hizmetle-
rinden yararlanmaya hak kazanma tarihinden
sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarının
sona erdiği tarihe kadar bu şekildeki çalışmalarından dolayı elde edecekleri gelirlerine bakılmaksızın yeşil kartlarının askıya alınması,
çalışmalarının sona ermesi nedeniyle Genel
Sağlık Sigortası sağlık hizmetlerinden yarar
yararlanma haklarının sona erdiği tarihi takip eden
gün itibariyle başvuru veya başka bir işleme
gerek olmaksızın yeşil kartlarının aktif hale
getirilmesinin sağlanması, bu kişilerle aynı
hanede bulunmakla birlikte, bakmakla yü
yükümlü olunan kişiler dışında kalan kişilerin
yeşil kart hak sahipliğinin devam edeceği ve
bu hak sahipliğinin sürdürülmesinde aynı ha
hanede yeşil kartlı iken çalışan kişinin bu çalış
çalışmalarından elde edeceği gelirlerinin dikkate
alınmaması sağlandı.
2022 sayılı Kanun’a göre bağlanan 65 yaş
ve özürlü aylıkları için sonradan ibraz edilen
belge ve bilgilerin gerçeğe uygun olmadığının
anlaşılması nedeniyle haksız bağlandığı an
anlaşılanların geri alınmasında % 50 fazlası ile
geri alınmak yerine, haksız ödenmiş olan ay
aylıkların TÜFE ile artırılarak geri alınmasının
sağlanması ve Kanun’dan önceki yersiz öde
ödemelerden kaynaklanan % 50 fazla tutarların
terkin edilmesi imkanı getirildi.
Yine kayıt dışı çalışma ve çalıştırmanın en
belirgin örneği olan silikozis hastalarından
Kanun’un yayımı tarihinden itibaren 3 ay
içinde talepte bulunanlara, Sosyal Güvenlik
Kurumu Sağlık Kurulunca meslekte kazanma
gücünün en az % 15’ini kaybettiği tespit edilenlere, meslekte kazanma gücü kayıp oranlarına göre aylık bağlanması, bu vatandaşlarımızın ölümü halinde de bağlanan aylıkların eş ve
çocuklarına devredilmesi, ayrıca bunların aile
içindeki kişi başına düşen gelir payı şartına
bakılmaksızın yeşil kart verilerek sağlık yardımlarından da yararlanmaları sağlandı.
Sosyal güvenlik kapsamı dışında bulunan
ve bu nedenle çeşitli hak kayıplarına uğrayan
toplum kesimlerinin gerek sigortalılık gerekse
Genel Sağlık Sigortası bakımından kapsama
alınmalarını, Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık
Sigortası uygulamalarının sadeleştirilmesini
ve daha etkin kılınmasını, istihdamın ve kayıtlılığın artırılmasını sağlayacak nitelikteki
bu düzenlemelerin, sosyal güvenlik sistemimize olumlu katkı sağlamasını dilerim.
açılış
Fethiye Sosyal Güvenlik Merkezi
Sosyal Güvenlik Kurumu Muğla İl Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet verecek Fethiye Sosyal Güvenlik Merkezi Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından, 15 Ocak 2011
tarihinde hizmete açıldı. Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu, Milli Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu, Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay, Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavaf ’ın da katılımlarıyla açılan merkez yak
yaklaşık 184.000 kişiye hizmet verecek.
Erbaa Sosyal Güvenlik Merkezi
Tokat Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne
bağlı olarak hizmet verecek olan Erbaa Sosyal
Güvenlik Merkezi 3 Ocak 2011 tarihinde düzenlenen törenle hizmete açıldı.
Açılışta konuşan Tokat Sosyal Güvenlik
İl Müdürü Hami Yücer, “Merkez Müdürlüğümüzün kuruluş amacı öncelikle Erbaa gibi,
coğrafi konum, nüfus açısından aktif sigortalı, emekli ve işyeri sayısı yüksek olan bölgede
yaşanan yoğunluğun önlenmesi, hizmetlerin
aksatılmadan yürütülebilmesidir. İşin doğrusu vatandaş odaklı hizmet anlayışı ile hizmeti
vatandaşın ayağına götürmektir.” dedi
Açılış törenine Tokat Milletvekilleri
Zeyyid Arslan, Osman Demir, Dilek Yüksel,
Tokat Valisi Şerif Yılmaz, Tokat İlçe Kaymakamları ve Belediye Başkanları, SGK Amasya
İl Müdürü Ömer Eker, Tokat SGK İl Müdürlüğü çalışanları, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, sivil toplum örgütlerinin
temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Gölbaşı Sosyal Güvenlik Merkezi
Ali Pekten
SGK Ankara İl Müdürü
SGK Ankara İl Müdürlüğü, 22’nci Sosyal Güvenlik
Merkezini Gölbaşı’na açtı. Merkezin resmi açılışının ilerleyen
günlerde yapılacağını belirten SGK Ankara İl Müdürü Ali Pek
Pekten, vatandaşların yanı başında, kesintisiz ve eksiksiz hizmet
alması için Sosyal Güvenlik Merkezlerinin çok önemli bir
görev üstlendiğini söyledi. Merkezler sayesinde vatandaşların
yol zahmetinden kurtulduğunu vurgulayan İl Müdürü Pekten,
“Sosyal Güvenlik Merkezi açtığımız Gölbaşı ilçemizde 100
bine yakın vatandaşımız yaşıyor. Aynı zamanda bu ilçemizde
22 binin üzerinde 4-a / 4-b sigortalımız var. Gölbaşı nüfusu
nüfusunun ve sigortalı sayısının bu kadar fazla olması ilçeye açtığımız
Merkezin öneminin ne derece büyük olduğunu gösteriyor.
Merkezimiz sayesinde vatandaşlarımız, il merkezine gitmekten
kurtularak yerinde hizmet almaya başladı.” dedi.
“Hizmeti Vatandaşın
Ayağına Götürme”
misyonu çerçevesinde
açılan
Sosyal Güvenlik
Merkezlerine
yenileri eklendi
haber
SGK tarafından yürütülen
Kayıtlı İstihdamın Teşviki
Projesi kapsamında
2 Şubat’ta Kızılcahamam’da
düzenlenen etkinlikte
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer ve
SGK Başkanı M. Emin
Zararsız İl Müdürleriyle
bir araya geldi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
16
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer ve SGK
Başkanı M. Emin Zararsız
İl Müdürleri İle Biraraya Geldi
SGK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Modern Yüzü Olmaya Başladı
Kurum yöneticilerine ve İl Müdürlerine
SGK’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının modern yüzü olmaya başladığını,
tüm Türkiye’de en modern, en iyi hizmeti
üreten ve veren Kurum olmak için çalışmalara devam ettiklerini, kamuoyunda iyi bir
imaj yarattıklarını söyleyen Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, vizyonun kamuoyunda iyi bir imaj yaratma olduğuna değinerek, “Vizyonu üç unsur oluşturur; kamu
yönetimine dair değerleriniz ve felsefeleriniz
olacak, gelecekte ulaşmak istediğiniz hedefiniz ve hayalleriniz olacak” açıklamasını yaptı.
olmalı, onlara hizmet üretmeliyiz. Yapamayacağımız işlerin nedenini de iyi anlatmalıyız.
İnsanlara hakkın ne olduğunu, haklarını anlatmalıyız. Onları dinlemeliyiz. Bizim işimiz
insanlara zorluk çıkarmak değildir. Ne olursa
olsun vatandaş haklıdır. Biz devlet memuruyuz. Devleti korumakla mükellef değiliz.
Devletin kaynağını etkin ve verimli kullanmakla, vatandaşa hizmet üretmekle mükellefiz.” dedi.
Bizim Amacımız Vatandaşlara Zorluk
Çıkartmak Değil, Hizmet Üretmektir
Felsefelerinin ana fikrini vatandaş odaklı
hizmet sunmak olduğunu açıklayan Dinçer,
“Yaşlılarımıza, hastalarımıza, işsizlerimize
yakın olmalı, sorularına ve sorunlarına yakın
bağlı kurumların tek şemsiye altında bir takım
olarak çalıştığının altını çizen Bakan Dinçer,
artık her Kurumun her birimin kendilerine
ayrı strateji belirlemeyeceğini, topluma muhatap bir Kurum olarak oluşturulacak vizyonun bu Kurum için oluşturulduğunu söyledi.
Kalite Standartlarını Belirleyen ve
Performans Ölçümlerini Ortaya
Koyan İlk Kurumuz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
SGK’nin buna uyumlu stratejileri olacağına
değinen Bakan, sadece vizyonun yetmeyeceğini, kalite standartlarının ve performansların da ortaya konması gerektiğini anlattı.
Kalite standartlarını belirleyen ve performans
ölçümlerini ortaya koyan ilk Kurum olduk
olduklarına değinen Bakan, bunun da Kurumlar
arasındaki kopukluğun ortadan kaldırılması
ile mümkün olduğunu söyledi. Performansın
sürekliliğinin önemine işaret eden Dinçer,
geldiğimiz noktada sürekli kalmak için, daha
çok çalışmanın ve yenilenmenin gerektiğinin
altını çizdi. Performans sisteminin rehabilite
edilebileceğine değinen Bakan, “Ancak başlangıç için iyi durumda olduğumuzu söyleyebilirim.” dedi.
Soruşturmayla Denetimin Birbirine
Karıştırılması Türk Bürokrasisinin Yanlışı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer, kamuoyundaki olumsuz imajın çözülmeye başladığına dikkat çekerek, performans sisteminin iyi kullanılmasının önemine
vurgu yaptı. Denetimlerin performansa bakılarak yapıldığını söyleyen Dinçer, soruşturmayla denetimin birbirine karıştırılmasının
Türk bürokrasisinin yanlışı olduğuna dikkati
çekerek, personel analizinin yapılması, potansiyelin tespiti, eksik yönlerin belirlenmesi,
gelişebilecek yönlerin tespiti gibi çalışmaların
asıl yöneticilik olduğunu belirtti. Bakan, teşhis ve çözüm takımlarının oluşturulmasının,
personelle bir arada olunmasının, takım çalışmasının sistem açısından önemine değindi.
Bakanlıkta elektronik imzayı başlattık
başlattıklarını, en iyi Çağrı Merkezini kurduklarını
söyleyen Dinçer, vatandaşların kişisel veriler
hariç tüm işlemleri elektronik ortamda takip
etmesi için çalıştıklarını, arşiv sisteminin tamamlanması halinde tüm işlemlerin daha kolay yapılabileceğini belirtti.
Bakan Dinçer, yöneticilere objektif olmalarını, hiç kimseye hak etmediği bir şeyin
verilmemesini, hak edene de hakkını teslim
etmekten imtina etmemeleri tavsiyesinde bulundu.
SGK Başkanı M. Emin Zararsız Toplantıda 2010 Yılının Genel Bir Değerlendirmesini Yaptı
2010 Yılında Aktif Sigortalı Sayısı
16 Milyon 147 Bin 162 Kişiye Ulaştı
Türkiye’de yeni yatırımların yapılmaya
başlandığına dikkati çeken SGK Başkanı Zararsız, yatırımlar sayesinde istihdamda ciddi
bir artış yaşandığını söyledi. Konuyla ilgili
istatistiki bilgiler veren M. Emin Zararsız,
sosyal sigortacılık alanında gerçekleştirilen
faaliyetler hakkında şunları söyledi: “Ekonomideki canlanmanın göstergelerinden olan
sigortalı sayılarında önemli artışlar meydana
gelmiştir. 2009 yılı Kasım ayında 15 milyon
259 bin 717 kişi olan toplam aktif sigortalı
sayısı, 2010 yılı Kasım ayı itibariyle bir önceki
döneme göre % 5,8’lik bir artışla 16 milyon
147 bin 162 kişiye ulaşmıştır. Bu rakamlara
ulaşılmasında Kurum çalışanlarının çok büyük emekleri ve katkıları var. Tüm çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.”
Cumhuriyet Tarihinin En Kapsamlı ve
Avantajlı Borç Yapılandırılması
Gerçekleştirildi
TBMM’de görüşülen Torba Kanun Tasarısının Kurumumuzu ilgilendiren bölümlerinin büyük kısmının tamamlandığını ve
Kanun’un Mart ayında yürürlüğe girmesinin
beklendiğini ifade eden Zararsız, SGK alacaklarının yeniden yapılandırılması konusunda çok ciddi bir iş yükünün Kurum çalışanlarını beklediğini belirtti. SGK Başkanı:
“Kanun’un çıkması ile birlikte özellikle Mart
ve Nisan aylarında İl Müdürlüklerimizde yoğunluklar yaşanacak. Bu yüzden gerekli hazırlıkların yapılması ve tedbirlerin alınması
gerekiyor. Merkezde de konuyla ilgili bir komite kurduk. Burada bir Eylem Planı çalışması yürütüyoruz. Çalışmalar tamamlandığında
İl Müdürlüklerimizle gerekli paylaşımlar yapılacaktır. Vatandaşlarımıza yanlış bilgilendirme yapılmaması için hazırlık döneminin
çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yeniden
yapılandırma programı kapsamında tanıtım
programları hem ulusal hem de yerel düzeyde
hazırlanan kampanyalarla yürütülecek. Konudan haberdar olmayan tek bir vatandaş bile
kalmayacak. ” dedi.
Zararsız, geçmiş dönemlerde yapılan çalışmalardan farklı olarak bu kez tüm kurum alacaklarının aynı anda yapılandırma kapsamına
alındığına dikkati çekerek, bu nedenle düzenlemenin Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı
ve en köklü yapılandırması olduğunu söyledi.
SGK Başkanı Zararsız, “Ödemeler açısından da son derece avantajlı bir düzenleme
sağlandı. SGK’ye ve diğer kamu idarelerine
borçlu olan vatandaşlarımız bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren çok avantajlı
şartlarla borçlarını ister defaten peşin olarak,
isterse seçenekler halinde taksitlerle ödeyebi-
haber
Zararsız, geçmiş
dönemlerde yapılan
çalışmalardan farklı
olarak bu kez tüm kurum
alacaklarının aynı anda
yapılandırma kapsamına
alındığına dikkati çekerek,
bu nedenle düzenlemenin
Cumhuriyet tarihinin en
kapsamlı ve en köklü
yapılandırması olduğunu
söyledi
haber
lecekler. Taksitlendirmede izlenecek yöntem
konusunda bir ay vergi, bir ay prim ödenmesi
yönünde bir usül benimsendi. SGK’ya taksit
ödeme dolayısıyla örneğin 12 ay taksit dediğimiz zaman 12 ay içerisinde 6 taksit SGK’ya,
6 taksit Gelir İdaresi Başkanlığına ödeme şek
şeklinde bir düzenleme yapıldı.” dedi.
2010 Yılı İçerisinde 245 Sosyal
Güvenlik Merkezi Faaliyete Geçirildi
2010 yılı içerisinde 245 Sosyal Güvenlik
Merkezi’nin faaliyete geçirildiğini hatırlatan Zararsız, 190 adet SGM’nin ise açılmayı
beklediğini ifade ederek, “Öncelikli hedefleriniz arasında henüz açılamayan SGM’lerin
faaliyete geçirilmesi ön sıralarda yer almalı.
Vatandaşın bulunduğu yerlerden merkezlere
gitmesine gerek kalmadan hizmet alabilmesini sağlamaya yönelik çok önemli bir adım
olan SGM’leri en kısa sürede hizmete açmalıyız. Çünkü SGM’ler vatandaş odaklı çalışma
prensibimizin çok önemli bir göstergesidir.”
şeklinde konuştu. Yeşil kartlıların Kurumumuza devrinin de bu yıl içerisinde yapılacağını söyleyen Zararsız, açılamayan SGM’lerin
bir an önce açılması ile yaşanacak yoğunlukların da belirli oranda azaltılacağına işaret etti.
Merkezdeki çalışmaların taşraya devri konusunda da pilot uygulamalar başlatıldığını
ifade eden SGK Başkanı, bu uygulamaların
yıl sonuna kadar 81 ilde yayınlaştırılacağını
vurguladı.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
18
2011-2012 dönemi için Sosyal Güvenlik Kurumuna yeni personel alımı yapılacağı
müjdesini de veren Emin Zararsız, “İl Müdürleri olarak eleman sıkıntısı yaşadığınızı biliyorum. Ama yeni personel alımı ile bu konuda
sıkıntınız büyük ölçüde giderilecek. Kontrol
memurluğu kadrosu da denetmenliğe dönüştürülüyor. Yeni dönemde alınacak denetmen
yardımcıları ile sahada çalışacak eleman ihtiyacınız çözülecek.” dedi.
Hizmet envanteri çalışmasının yapılarak
Kurum internet portalına da konduğuna işaret
eden Zararsız, hizmet standartlarımızın tüm
hizmet binalarımızda tek bir standart çerçevesinde vatandaşın göreceği alanlara konulması
için çalışmaların yürütüldüğünü söyledi.
Alınan Tedbirlerle Sosyal Güvenlik
Sistemindeki Açıklarda Ciddi
Tutarlarda Azalışlar Gerçekleştirildi
SGK Başkanı konuşmasına, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2010 yılı bütçe gerçek
gerçekleşmeleri konusunda yaptığı açıklamalarla devam etti. Zararsız, bütçe gerçekleşmelerinin
2010 yılı faaliyetleri konusundaki en önemli
performans kriterlerinden birisi olarak değerlendirilebileceğini hatırlatarak, “2010 yılı
geçici gerçekleşme rakamlarına göre toplam
gelir 94 milyar 481 milyon TL, toplam gider
121 milyar 205 milyon TL, açık ise 26 milyar
724 milyon TL olmuştur.” dedi. M. Emin Zararsız, sözlerine şöyle devam etti: “Kapsamımızda yer alan vatandaşlarımıza verdiğimiz
hizmetlerden hiçbir kısıtlama yapmadan aldığımız tedbirlerle sosyal güvenlik sistemindeki
açıklarda ciddi tutarlarda azalışlar gerçekleştirilmiştir. 2010 yılı Ocak ayında emeklilerimize Kanunun öngördüğü artışların üzerinde
yapılan ek zamların getirdiği 3 milyar 42 milyon TL’lik maliyetin etkisini de göz önüne
aldığımızda, 2010 yılında açık tutarının 23
milyar 682 milyon TL olarak gerçekleşmesi
mümkünken, açık 26 milyar 724 milyon TL
olmuştur.” dedi.
SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu
Dinlenme ve Bakımevi Yöneticileriyle
Bir Araya Geldi
SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu,
Ankara, İstanbul, İzmir ve Manisa’daki Dinlenme ve Bakımevi Müdürleri ve meslek personeliyle 20 Ocak 2011 tarihinde Ankara 75.
Yıl Dinlenme ve Bakımevi Tesislerinde bir
araya geldi.
İlki 24-25 Aralık 2010 tarihlerinde İzmir
Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi Tesisinde
gerçekleştirilen yönetmelik taslağı çalışmasının devamı olarak düzenlenen toplantıda 75.
Yıl Dinlenme ve Bakımevi Müdürü Bülent
Pişi, Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu ve
diğer katılımcılara tesisin kapasitesi, bünyesinde bulunan özel bakım merkezi, tesis personeli, sosyal merkez ve sağlık ünitesi konularında bilgi verdi.
haber
75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi sakinleriyle de sohbet eden İlyas Çelikoğlu, Çankaya
Halk Eğitim Merkezi ve Çankaya Belediyesi
tarafından oluşturulan 100. Yıl TSM Korosu
konserini de izledi.
Kurum Başkan Yardımcısı İlyas
Çelikoğlu’na ziyareti esnasında Aktüerya ve
Fon Yönetimi Daire Başkanlığında görevli
Sosyal Güvenlik Uzmanı Veli Ağören, Sosyal
Güvenlik Uzman Yardımcısı Süleyman Uzun
ve Ödemeler Daire Başkanlığında görevli
Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı Belçim
Ergün de eşlik etti.
Toplantıya katılan heyet 21 Ocak 2011
tarihinde SGK Başkanı M. Emin Zararsız’ı
da ziyaret ederek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Sözleşmeli Büro Personeli
Atamaları Yapıldı
Sözleşmeli büro personeli atamaları Erdoğan Özen Konferans Salonu’nda 15 Ocak
2011’de yapıldı.
SGK İnsan Kaynakları Daire Başkanı Salim Kahramanoğlu adaylara sözleşmeli büro
personelinin çalışma koşulları ve yapılacak
atama işlemleri hakkında bilgi verdi. Kahramanoğlu; kamu kurumlarında bulunan eşdeğer kadrolar arasında mali açıdan en iyi kurumun SGK olduğunu ifade ederek, Kurumun
fiziki şartlarının da her geçen gün daha iyiye
gittiğini belirtti. Kamuoyunda oluşan sözleşmeli büro personeli statülerinin güvencesiz
olduğuna dair imajın yanlış olduğunu ifade
eden Kahramanoğlu: “Kurumumuzda çalışan
memur arkadaşlarımızın çalışma koşulları ve
mali hakları ne ise sizler de o haklardan faydalanacaksınız. Aynı masa etrafında aynı işleri
yapacaksınız. Niçin sözleşmeli büro personeli
diye soruyorlar. Bunun nedeni her yıl kadrolu personel alımının sınırları Bütçe Kanunu
ile belirlenir. Kanun’la belirlenen sayılardan
fazla alım yapamıyoruz. Bu yüzden kurumlar
ihtiyaçlarını sözleşmeli personel alımı ile karşılıyorlar.” açıklamasını yaptı.
Yerleştirme programı çerçevesinde 145
kişinin Kurumumuz taşra teşkilatına bağlı
17 Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile İl Müdürlüklerine bağlı Merkez Müdürlüklerine
sözleşmeli büro personeli olarak atamaları
gerçekleştirildi.
Yerleştirme, KPSS puanına göre en yüksek puan alan adaydan başlayarak tercihlere
göre yapıldı. Her aday başka adayların puanlarını ve tercihlerini ekrandan gördü. Yerleştirme sonucunda tüm kadrolar doldu.
Sözleşmeli Büro Personeli
Atamaları 15 Ocak 2011’de
yapıldı
röportaj
Hizmet Sunumu Genel
Müdürü Ramazan
Çelikkaya e-imza ve mobil
imza destekli Elektronik
Belge ve Arşiv
Yönetim Sistemi Projesi’nin
detaylarını anlattı
SGK’da
Dijital
Devrim
Sosyal Güvenlik Kurumu vatandaş odaklı
işleri etkin, güvenilir ve hızlı yapmak için tek
teknoloji yatırımlarına aralıksız devam ediyor.
Kurum iş ve işlemlerinde kullandığı tüm bilgi
ve belgelerini elektronik ortama alacak e-imza
ve mobil imza destekli Elektronik Belge ve
Arşiv Yönetim Sistemini kurmaya başladı.
Arşivde Evrak Arama Dönemi Sona
Eriyor
Sistem ile kurum içi bilgi ve belge akışı
tamamen elektronik ortamda gerçekleşecek.
Ayrıca Kurum dışından kağıt ortamında gelecek tüm belgeler taranarak sisteme dahil
edilecek. Sistemin en önemli ayağını, arşivlerde dosya ve çuvallarda saklanan sigortalı bilgileri, tedavi faturaları, eczane reçeteleri gibi
milyarlarla ifade edilen belgelerin taranarak
elektronik ortama alınması işlemi oluşturuyor. Evrakların tarama işlemi tamamlandığında arşivlerde saklanan tüm bilgi ve belgeler
elektronik arşiv sistemi üzerinden görülecek.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
20
Uygulama ile dosya transferi ve yazışma
dönemi sona erecek
Mevcut durumda Kurum hizmet birimlerinde işlemler dosyalarda bulunan evrak
evraklar üzerinden yapılıyor. Elektronik ortamda
bulunan veriler işlem yapmak için yetersiz.
Bu yüzden merkez ve taşra birimleri arasında dosya transferi ve dosya içeriği bilgiler ile
ilgili yazışmalar yapılıyor. Yine aktif ve pasif
sigortalılar ile işverenlerin dosyalarında evrak
akışı gerektiren talepleri oluyor. Bu işlemler
için yapılan yazışmalarda Kurumun iş süreçlerini uzatıyor.
Zamanı geldiğinde kullanılmak üzere sak
saklanan Sigortalı bilgilerinin bulunduğu dosyalar, tedavi faturaları ve eczane reçeteleri de taranarak elektronik arşiv sistemine eklenecek.
Uygulama ile dosya transferi ve yazışma
dönemi sona erecek. Vatandaşa ait tüm bilgiler bilgisayar üzerinden görülerek işlemler
kısa süre içerisinde tamamlanabilecek. Sistem
devreye girince bir saatte emeklilik hayal olmayacak.
Ayrıca, mahkemelik ve teftişlik durumlarda gelen taleplerin karşılanması sırasında birimlerde dosya araştırması, bilgi ve belgelerin
ulaştırılması gibi işlemler iş yoğunluğunu artırmayacak. Tüm bilgilere bilgisayar ortamında ulaşılabilecek.
E-arşiv projesi ile her ilde arşiv
bulunmasına gerek kalmayacak
Kamu kurumlarında en büyük sıkıntı zamanı geldiğinde kullanılmak için saklanan
evrakların muhafazası. SGK hizmet birimlerinin belirli bölümleri evrakların saklanması
için arşiv odalarına dönüştürülmüş. Kullanılan arşivlerin şu anki fiziksel durumu evrak
saklanmaya müsait değil. Arşivlerin mevcut
fiziksel durumu da göz önüne alındığında,
imhası olmayan doküman ve belgeleri süresiz
saklamaya elverişli olmadığı ve ciddi anlamda
yer sıkıntısı yaşandığı görülmekte. Herhangi
bir felaket (sel, yangın, hırsızlık,…v.b.) durumunda da
arşivlerin hiçbir şekilde yedeğinin bulunmaması çok
ciddi bir sıkıntı. E-arşiv projesi ile her ilde arşiv bulunmasına gerek kalmayacak. Belirli bölgelerde modern
arşivler oluşturularak
E-imza ve mobil imza destekli Elektronik belge
ve arşiv yönetim sistemi projesinin detayları hak
hakkında Hizmet Sunumu Genel Müdürü Ramazan
Çelikkaya’dan bilgi aldık
E-arşiv nedir? Bu proje ile ne değişecek?
Elektronik ortama alınan evraklar için hizmet birimlerinden bağımsız modern arşivler oluşturularak
güvenilir ortamlarda saklanacaktır.
E-arşiv kişisel veya kurumsal ihtiyaçlar nedeniyle
belirli süre saklanılması zorunlu bilgi ve belgelerin taranarak elektronik ortama alınması işlemidir.
Mevcut durumda hizmet binalarının belirli bölümleri arşiv odaları olarak ayrılmış durumda. Buralarda dosya ve çuval içlerinde saklanan evraklar nem, ısı,
rutubet, hırsızlık, deprem, yangın, su - sel basması gibi
doğal etkenler sebebiyle zarar görme riski taşıyor. Bu
riskleri engellemek amacıyla e-arşiv sistemine alınan
evraklar elektronik ortamda saklanabilecektir. Elektronik ortama alınan evraklar için hizmet birimlerinden
bağımsız modern arşivler oluşturularak güvenilir ortamlarda saklanacaktır.
Sistem, kurumun iş akış sürecinde ne tür
değişikler sağlayacaktır?
İletişim, kırtasiye, iş gücü, yer ve zamandan tasarruf
sağlanacaktır.
E-arşiv ile artık ıslak imzalı evraklar üzerinden işlem yapılmayacak. Elektronik ortama alınan evraklar
istenildiği zaman yetkilendirilen kişilerce görülebilir
ve işlem yapılabilir duruma getirilecektir. Yani arşiv
mekanlarından bağımsız ulaşım sağlanarak iletişim,
kırtasiye, iş gücü, yer ve zamandan tasarruf sağlanacaktır.
E-arşiv ile elektronik ortamda arşivlenmiş her hangi bir belgenin çoğaltılmasına gerek duyulmadan, arşiv
odalarına girmeye ve arşiv dolaplarını karıştırmaya gerek kalmadan, kurum içinden ve/veya dışından belirli
yetkiler dahilinde mevcut bütün personel faydalanabilecek. Saklanmasında fayda görülmeyen dokümanlar
arşivden çıkarılabilecek, farklı formatlardaki sınırsız
sayıda yeni belge arşive eklenebilecek, mevcut arşiv
dosyaları başka ortamlara komple yedeklenebilecek.
Bu sisteme neden ihtiyaç duyulmuştur?
Elektronik ortamdaki Kurumsal verilere güvenilmediğinden tüm işlemler dosyalar üzerinde yapılmak
yapılmaktadır, bu durum işlem süresini uzatmaktadır.
Ayrıca Merkez ve/veya taşra birimleri arasında dosya transferi ve dosya içeriği bilgiler ile ilgili yazışmalar,
aktif ve pasif sigortalılar ile işverenlerin dosyalarında
evrak akışı gerektiren talepleri, mahkemelik ve teftişlik
durumlarında gelen taleplerin karşılanması sırasında
birimlerimizde dosya araştırması, bilgi ve belgelerin
ulaştırılması iş süreçlerini uzatmaktadır. Arşivlerin
mevcut fiziksel durumu imhası olmayan doküman ve
belgeleri süresiz saklamaya elverişli olmadığı gibi ciddi yer sıkıntısı da yaşanmaktadır. Felaket (sel, yangın,
hırsızlık,…v.b.) durumunda arşivlerin hiçbir şekilde yedeği bulunmamaktadır.
Projenin hedeflerinden bahseder
misiniz?
Büro işlemleri kısalacak, arşiv kiralama giderleri,
posta ve sarf malzeme giderlerinde önemli ölçüde azalma olacaktır.
Öncelikle amacımız arşivlerde bulunan doküman
ve belgelerin elektronik ortamda bir yedeğini oluşturmak olacaktır. Böylece fiziksel arşivdeki doküman ve
belge ile işlem yapmak yerine elektronik ortamdaki
sayısallaştırılmış hali üzerinden işlemleri yaparak fiziksel evrakın yıpranması engellenerek ömrü uzayacaktır.
Dolayısıyla koruma altına alınacaktır. İmha edilmeyen
doküman ve belgelere süresiz erişim sağlanacaktır.
Büro işlemleri kısalacak, arşiv kiralama giderleri,
posta ve sarf malzeme giderlerinde önemli ölçüde azalma olacaktır. Verimlilik, hizmet kalitesi ve bilgi güvenliği unsurlarında da önemli ölçüde artış sağlanacaktır.
Evraklara hızlı, kolay ve sürekli erişimi sağlanarak
(7 gün, 24 saat), elektronik belge kullanımı ile yazışma
süreleri kısalacak.
Kurum içi evrak trafiği minimuma inecek, SGK
hizmetlerini e-Devlet yapısına uygun hale getirecek,
Kurumsal alt yapıyı geliştirecek, İş akışındaki süreçler
yeniden düzenlenecektir.
Projenin süreçlerini anlatarak yapılan çalışmalar
ne aşamada, bilgi verebilir misiniz?
DYS için gelen veya taranması gereken evrakın
nasıl sınıflandırılacağına, evraklara ilişkin arama kriterlerinin ne olacağına, arşivde bulunan dosya türlerinin nasıl sınıflandırılacağına ilişkin çalışmaları yapıldı.
Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri’nden komisyon tarafından belirlenmiş olan sınıflandırma ve arama kriterlerinin yeterli olup olmadığı hakkında bilgi ile belirlenen
dosya türlerine ilişkin halihazırda arşivlerdeki toplam
dosya sayıları, belge boyutları ve miktarları, belgelerin
nitelikleri hakkında bilgi resmi yazı ve e-posta üzerinden yazışmalar talep edildi. Birimler ile e-posta ile yapılan yazışmalar neticesinde Kurumumuz tüm merkez
ve taşra teşkilatı arşivlerindeki toplam evrak (reçete,
röportaj
Evraklara hızlı, kolay ve
sürekli erişimi sağlanarak
(7 gün, 24 saat), elektronik
belge kullanımı ile yazışma
süreleri kısalacak
Röportaj
Mahmut Yıldız
Asuman Kaçar
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
22
sağlık karnesi, röntgen filmleri dahil) sayısı
yaklaşık 6,5 milyar olarak tespit edildi. Proje
kapsamında eğitimler devam etmektedir.
Sayısallaştırılan belgelerin hukuki
durumu ile ilgili çalışma yapılması
gerekiyor mu?
Sayısallaştırılarak elektronik ortama aktarılacak belgelerin değişmeden korunması ve Kuruma ait olduklarının hukuksal olarak sağlanması gerekmektedir.
Kurumsal elektronik mühür henüz resmi olarak tanımlanmış değil. BTK, bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir. Ancak
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı
e-fatura konusundaki yeni düzenlemelerinde
Kurumsal Elektronik Mührü (Mali Mühür)
uygulamaya koydu. Kurumların sisteme dahil
olması için TÜBİTAK tarafından üretilen
kurumsal elektronik mühre sahip olmaları
gerekiyor. TÜBİTAK’a kurumsal elektronik
mühür ve zaman damgası için başvuru yapılmıştır. Evraklar kurumsal elektronik mühür ve zaman damgasıyla birlikte sayısallaştırılması yapılırsa o belgenin orijinal belge
olduğunu ve ne zaman sayısallaştırılmasının
yapıldığı belgelenmiş olacaktır. Herhangi bir
değişiklik yapılması durumunda zaman damgası ve e-mühür bozulacağından sahte evrak
olduğu açığa çıkacaktır. Başkanlık makamından yayımlanacak bir genelge ile e-mühür ve
zaman damgası bulunan sayısal belgelerin aslı
gibi olduğunu ve buna göre işlem yapılması
hususunun tüm birimlere bildirilmesi ile yürürlüğü sağlanabilir.
Taranan evrakların dosya türleri,
nitelikleri, işlem türleri nasıl belli olacak?
Sayısallaştırılan evrakların içeriklerini,
Kurumsal uygulamalarımız ve birbirleri ile
olan ilişkilerini, dosyanın hangi aşamada na-
sıl oluştuğunu, içerisinde hangi belgelerin
bulunduğunu, saklama sürelerini, daha önce
imha işlemine tutulup tutulmadığını, kapanma durumunu, işlem görme sıklığını, erişim
kriterlerini, fiziki olarak nerede tutulduğunu
ve içerisindeki ortalama evrak sayısını belirlemek üzere servis bazında analiz çalışmaları
yapıldı.
İş ve işlemlerde neler değişecek?
Sigortalı ve hak sahibi evrakları T.C. Kimlik No, Sigorta Sicil No ve Tahsis No altında
birleştirilecektir.
Kurumsal uygulamalarımız ve dolayısıyla
MERNİS kayıtları üzerinden T.C. Kimlik No
doğrulaması da yapılacak ve doğrulanamayanlar raporlanacak ve işveren evrakları iş yeri sicil
no ve vergi no altında birleştirilecektir. Gizli
evraklar sayısallaştırılmayacak, kapalı zarf şek
şeklinde sadece zarfı taranacaktır. Ödeme evrakı
gibi ıslak imzalı evraklar fiziki ortamda takip
edilmeye devam edecektir. Evraklar dosya
bazlı indekslenecektir. DYS üzerinden taranarak dosyaya eklenmiş (üzerinde taranmıştır
kaşesi olan) evraklar AYS kapsamında tekrar
taranmayacaktır. DYS’nin tamamen tüm birimlerimizde kullanılır hale geldiği (1 Nisan
2011 olarak öngörülen) tarih milad kabul edilerek öncesindeki evraklar AYS kapsamında
sayısallaştırılacak, DYS dahilinde kullanılacak
dolaşım evrakı oluşturulacaktır.
Proje ne aşamada? Son durum hakkında
bilgi verir misiniz?
Proje, yatırım programında yer almıştır.
Tüm merkez ve taşra teşkilatına yazı yazılarak
DYS kapsamında kullanılmak üzere e-imza temini için çalışma başlatmaları istendi. Ankara
ilinde bulunan birimlerin DYS kurulumu yapıldı. DYS, 1 Nisan itibari ile tüm merkez ve
taşra birimlerimizde kullanılması için yaygınlaştırma çalışmalarımız hızla devam ediyor.
Türkiye Arnavutluk
Sosyal Güvenlik
Anlaşması Görüşmeleri
Türkiye ile Arnavutluk arasında yürütülmekte olan Türkiye-Arnavutluk Sosyal Güvenlik Anlaşması görüşmeleri 22-23 Şubat
2011 tarihleri arasında Sosyal Güvenlik Kurumu toplantı salonunda yapıldı.
Toplantıda Strateji Geliştirme Başkanlığı
AB ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı ve Heyet Başkanı Ömer Faruk Furat, Arnavutluk
Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Astrit Hado ve beraberindeki heyete,
Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sosyal Güvenlik
Reformunu anlatan bir sunum yaptı. Furat,
16 Mayıs 2006’da kabul edilen 5502 sayılı
Kanun ile SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının tek çatıda birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumunun oluşturulduğunu hatırlattı.
Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesi için gerekli çabanın gösterileceğine işaret eden Furat, iki ülke mevzuatında
yapılan değişikliklerin sözleşmeye yansıtılması gerektiğini vurguladı.
Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumu Genel
Müdür Yardımcısı Astrit Hado ise konuşmasında Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumunun
yapısını anlattı.
Hado, kademeli emeklilik işlemlerini
2002 yılında gerçekleştirdiklerini ifade ederek, emeklilik yaşının erkeklerde 65, bayanlarda 60 olduğunu söyledi.
Astrit Hado, kendi ülkelerinde Sosyal
Güvenlik Kurumuna ayrılan bütçenin bizim
ülkemize göre düşük olduğunu fakat kendi
ülkeleri için yüksek sayılabileceğini de belirtti.
Görüşmelerde her iki ülke mevzuatları
hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca iki ülkenin Sosyal Güvenlik Kurumlarında yapılan kurumsal değişiklikler tanıtılarak,
Türkiye - Arnavutluk Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması sırasında
ihtiyaç duyulan her türlü bilgi ve belge alışverişinin yazışma yerine bilgisayar ortamında
yapılması hususu dile getirilerek, gerekli tek-
nik araştırmaların yapılabilmesi için konunun
bir sonraki toplantıda ele alınması kararlaştırıldı.
Ayrıca Sözleşmenin uygulamasında karşılaşılan sorunların bildirileceği ve talep edilen
bilgi ve belgelerin gönderilmesini koordine
etmek üzere birer irtibat temsilcisi belirlenmesi benimsendi.
Bir sonraki toplantının da 2011 yılı Ekim
ayında Tiran’da gerçekleştirilmesine karar verildi.
Toplantıya Arnavutluk Heyetinden Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı
Heyet Başkanı Astrit Hado, Sosyal Sigorta
Kurumu Primler Müdürü Naim Balluku ve
Sosyal Sigorta Kurumu Anlaşmalar ve Sözleşmeler Bölümü Uzmanı Betrice Mersini,
Türkiye adına ise Strateji Geliştirme Başkanlığı AB ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkan V.
Ömer Faruk Furat, Şube Müdürleri Sami Aydın, Zalif Mert ve görevli personel katıldı.
haber
Türkiye-Arnavutluk
Sosyal Güvenlik Anlaşması
görüşmeleri
22-23 Şubat 2011
tarihleri arasında yapıldı
haber
Kayıt dışı istihdam, ülkemizin
ekonomik ve sosyal
sorunlarının başında
gelmektedir. 2010 yılını “Kayıt
Dışı İstihdam ile Mücadele Yılı”
ilan eden hükümet, konuya taraf
kamu kurum ve kuruluşlarını
organize ederken, sivil toplum
kuruluşlarını da mücadeleye aktif
katılmaya ve katkı sağlamaya
çağırmıştır. Kayıt dışı istihdamdan
en fazla etkilenen kuruluşların
başında gelen Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK)’da bu çerçevede
bir dizi önlem almış, yeni projeler
hazırlamıştır. Bu projelerden birisi
olan “Yenilikçi Önlemler ile Kayıtlı
İstihdamın Teşvik Edilmesi Operasyonu” Kurumumuz Strateji
Geliştirme Başkanlığı ile
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca
yürürlüğe konmuştur. Proje
kapsamında teknik destek, mal
alımı ve hibe bileşenleri
bulunmaktadır. Proje Ankara’nın
doğusu denebilecek 43 ilde
uygulanmaktadır. 28 Eylül 2010
tarihinde başlayan ve süresi 21
ay olarak belirlenen projenin
bütçesi 15 milyon Euro olarak
belirlendi. Bütçenin 2 milyon
400 bin Euroluk bölümü teknik
destek bileşeni, 11 milyon 850
bin Euroluk bölümü hibe, 750 bin
Euroluk bölümü mal alımından
oluşmaktadır.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
24
Kayıtlı İstihdamın Teşviki
İçin Teknik Destek Projesi
KİTUP
Avrupa Birliği tarafından desteklenen projenin
teknik destek ayağını oluşturan Kayıtlı İstihdamın
Teşviki ve Teknik Destek
Projesi (KİTUP)’nin açılış
konferansı, 26 Ocak 2011
tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer ve SGK Başkanı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer
M. Emin Zararsız’ın da
katılımıyla Ankara Bilkent Hotel’de yapıldı.
Projenin “Liderler için Farkındalık Artırma ması gerektiği kanaatindeyim. Bütün hukuki
Semineri” ise 1 Şubat’ta 81 İl Müdürünün ka- düzenlemelere ve denetim baskısına rağmen
sorunu çözme konusunda ilerleme kaydedetılımı ile Kızılcahamam’da gerçekleşti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer memişseniz başka ve yeni çözüm yolları araDinçer toplantıda yaptığı konuşmasında ka- mak zorundasınız.” açıklamasında bulundu.
yıt dışılığın tahmin edilenden daha karmaşık Dinçer, Türkiye’de çalışan uluslararası firmabir alan olduğuna dikkati çekerek, kayıt dışı- ların kayıtlı olduğuna dikkati çekerek, “Biz
lığın toplumda eşitsizliklere ve sosyal sorun- devlet olarak bütün düzenlemelere rağmen
lara neden olduğunu bu nedenle çözülmesi başaramıyorsak, bu sorunun cevabı mutlaka
gereken en önemli sorunların başında geldi- araştırılmalı ve ortaya konmalıdır. Biz kayıtğini söyledi. Kayıt dışılığın çözümü için daha lı çalışmanın faydasını öğretmek yerine kayıt
fazla zaman ayrılması gerektiğine inandığını dışılığa zorlayıcı hükümlerini öğretiyoruz.
belirten Dinçer, “Gelişmiş ekonomilerde ka- Kamu idaresinin vatandaşa yönelik hizmet
yıt dışılık daha azdır. Ekonomi yerel ise kayıt anlayışı ile yakından alakalı olduğunu ve bidışılık daha fazladır. Kayıt dışılık rekabet gü- zim yaklaşım tarzımızın zihni açıdan sakatlıcünü, işçi haklarının ve güvencelerinin yerine ğını ifade ettiğini belirtmek isterim.” dedi.
Kayıt dışı çalışan kişilerin kısa vadeli faygelmesini engelliyor, ürün ve hizmet kalitesidayı düşünerek, aslında uzun vadede kendisini bozan sonuçlar ortaya çıkarıyor.” dedi.
ne ve ülkesine verdiği zararı fark edemediğini
söyleyen Bakan Dinçer “İşçilerin eğitimleri,
Kayıt Dışılık Konusunda Yeni Bir
ufukları, vizyonları yetersiz olabilir. Onlara
Yaklaşıma İhtiyacımız Var
Bugüne kadar kayıt dışılıkla ilgili çok sa- kayıtlı çalışmazlarsa Genel Sağlık Sigortayıda mücadele yönteminin denendiğini belir- sı haklarından yoksun olacaklarını, emekli
ten Bakan Dinçer, ülkemizde de bu sorunları olamayacaklarını, kıdem tazminatı ile ilgili
çözebilecek mekanizmaların oluşturulduğu- sorunların çıkabileceğini, iş kazasına veya
nu ve alternatif çözüm arayışlarının devam meslek hastalığına yakalanırlarsa kendi soettiğini anlattı. Sorunla ilgili yeni bir yaklaşı- runları ile baş başa kalacaklarını ifade etmek
ma ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Dinçer zorundayız. Bugün umut bekleyen Slikozis
“Bu yeni yaklaşımın sert yasal uygulamalar hastalarının sorunu vaktiyle kayıtsız çalışmış
yerine ekonomiyi kayıt altına alan, kayıtlı olmalarıdır. Bizim bunu topluma iyi anlatmaçalışmayı teşvik eden bir anlayış üzerine ol- mız gerekiyor.” dedi.
Projenin, Kayıt Dışı İstihdam
Sorununun Çözümünde Tetikleyici
Bir Rol Oynamasını Bekliyoruz
Kayıtlı İstihdamın Teşviki İçin Teknik Destek Projesi (KİTUP) Açılış
Konferansı’nda konuşan SGK Başkanı M.
Emin Zararsız da, sosyal güvenliğin, Anayasamız ve kanunlarla belirlenmiş vazgeçilmez bir
insan hakkı olduğuna dikkati çekerek, “Sosyal
devlet olmanın gereği olarak Kurumumuz;
vatandaşlarımızın doğumundan ölümüne
kadar, hatta ölümünden sonra da hak sahiplerine sosyal güvenlik hizmetlerini vermeye
devam etmektedir.” dedi.
Kayıt Dışı İstihdam Ciddi Bir Azalma
Eğilimine Girmiştir
SGK tarafından yürütülen tüm çalışmaların temel hedefini “Tamamen Kurumumuzun gelirleriyle vatandaşa kaliteli sosyal
güvenlik hizmeti sunmak ve toplumun güvenini kazanmak” olarak ifade eden Zararsız,
bu hedeflere ulaşabilmek için sosyal güvenlik
sisteminde gelir ve gider arasındaki farkın
azaltılmasının Kurumumuzun birinci stratejik amacı olarak belirlendiğini söyledi. SGK
Başkanı, bu amaç doğrultusunda da kayıt dışı
istihdamı azaltmanın öncelikli bir alan olarak
benimsendiğine vurgu yaparak, “Günümüz
ekonomik sistemlerinin önemli sorunlarından birisi olan kayıt dışı istihdam, çalışanların
hiç bildirilmediği veya gerçek ücretlerinin ve
çalışma sürelerinin eksik bildirildiği durumları ifade etmektedir. Kurumumuza hiç bildirilmeyen kayıt dışı istihdamın toplam istihdam
içindeki oranı TÜİK 2010 Ekim ayı verilerine göre % 43.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu
oran halen oldukça yüksek olmakla birlikte,
2001 yılında kayıt dışı istihdam oranının %
haber
SGK Başkanı M. Emin Zararsız
52,8’in üzerinde olduğu dikkate alındığında
kayıt dışı istihdam ciddi bir azalma eğilimine
girmiştir. Ülkemizi de çok yakından etkileyen
küresel ekonomik kriz sürecinde bile kayıt dışılık oranlarında önemli bir artış yaşanmamıştır. Bu durum da, alınan tedbirlerin ve yapılan
çalışmaların etkili olduğunun bir göstergesidir.” açıklamasında bulundu.
Kayıt Dışı İstihdam Karmaşık ve
Çok Boyutlu Bir Alanı Oluşturuyor
Kayıt dışı istihdamın SGK açısından en
güçlü etkisinin aktüeryal denge üzerinde yoğunlaştığını belirten Zararsız, kayıt dışı nedeniyle Kurumun her yıl 24 milyar lira mali kaybı olduğuna işaret etti. Zararsız, kayıt dışının
diğer zararlarını da şu şekilde sıraladı: Sosyal
korumanın hedeflenmesi ve yönetilmesindeki
güçlükler, gelir dağılımının bozulması, standart dışı ve kalitesiz mal ve hizmet üretimi,
vergi yükünün kayıtlı işletmeler ve çalışanlar
üzerinde toplanması, ücret düzeyinin düşmesi (asgari ücretin altında ücretle çalışma), her
türlü sosyal güvence ve korumadan mahrum
kalma, tehlikeli şartlarda çalışma, sosyal güvenlik kapsamının daralması ve sigorta prim
gelirlerinin düşmesi, sendikal haklardan yok-
SGK Başkanı Zararsız,
yürütülen tüm
çalışmalarımızın hedefi
tamamen Kurumumuzun
gelirleriyle vatandaşa
kaliteli sosyal güvenlik
hizmeti sunmak ve
toplumun güvenini
kazanmaktır
haber
Ömer Faruk Furat
AB ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı
Hibe bileşeni kapsamındaki
başvurular içerisinde; yerel
çözümler üretmeye dönük
saha araştırmaları, sosyal
diyaloğun kuvvetlendirilmesi
yoluyla kayıt dışı istihdam ile
mücadele, kayıtlı istihdamı
destekleyecek mesleki eğitim
faaliyetleri, sosyal güvenlik
kültürü oluşturmaya ve kayıtlı
istihdam alanında bilinç
artırmaya yönelik etkinlikler
desteklenmektedir
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
26
sun olma, çocuk işçiliğinin yaygınlaşması, kadınların, çocukların, engellilerin zor şartlarda, istismara açık olarak istihdam edilmeleri,
devlete olan güven kaybının artması.
2010 Yılında 16.386 İşyeri ve 358.540
Çalışan Kayıt Altına Alındı
Sosyal Güvenlik Kurumunun kayıt dışı
istihdam ile mücadele alanında son yıllarda
önemli bir ilerleme kaydettiğine dikkati çeken M. Emin Zararsız, “2010 yılında 16.386
işyeri ve 358.540 çalışan kayıt altına alınmıştır. Bu rakamın da katkısıyla 2009 Kasım ile
2010 Kasım arasında sigortalı sayısında bir
milyon kişiye yaklaşan düzeyde bir artış sağlanmıştır. Aynı dönemde bir hizmet akdine
bağlı olarak çalışan kişilerin sayısı yüzde 9’un
üzerinde, iş yeri sayısı ise yüzde 8 oranında
artmıştır.
Ülkemizde kayıt dışı olarak çalışan kişilerin kayıt altına alınmasında, sadece Sosyal
Güvenlik Kurumunca alınacak tedbirler ve
Kurumumuz denetim elemanlarınca yapılacak incelemeler elbette ki yeterli olmayacaktır. Bu konuda Devletin tüm birimlerine ve
sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düşmektedir ve bu anlamda etkili bir işbirliğinin
sağlanmasının gerekliliği ortadadır.” dedi.
SGK Başkanı M. Emin Zararsız, projenin,
kayıt dışı istihdam sorununun çözümünde
tetikleyici bir rol oynamasını beklediklerini
ifade ederek “Umarım proje belirlemiş olduğumuz hedeflere ulaşarak Kurumumuzun ve
ülkemizin kayıt dışı istihdamla mücadelesine
azami katkı sağlar.” temennisinde bulundu.
Yapılan Mücadeleyle Yüz Binlerce Kayıt
Dışı Çalışan Kayıt Altına Alındı
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Tibor Varadi de konuşmasında, Türkiye’nin sosyal alanda yapacağı iyileştirmeler için alacağı tedbirlerin ancak kayıt
dışılığın kayıt altına alınmasıyla mümkün olacağını, bu çalışmaların İş Yasası’yla koruma altına alınmadıkça hiçbir anlamı olmayacağını
kaydetti. Hükümetin Eylem Planı sayesinde
bu mücadelenin etkinleştiğini anlatan Varadi,
“Buna karşılık hala milyonlarca kişi kayıtsız
çalışıyor. Problem devam ediyor. Kayıt dışıyla
mücadelede tüm paydaşlar birlikte mücadele
etmelidir. Sendikalar ve işverenler arasında
işleyen bir sosyal diyalog sürecinin mutlaka
olması gerekir.” dedi. Tibor Varadi, Avrupa
Birliği’nin Türkiye’nin 2007-2013 yılları arasında kayıt dışılıkla mücadele alanında yürü-
teceği çalışmalar için 485 milyon Euro ayırdığına dikkati çekti.
KİTUP İl Müdürlerine Tanıtıldı
Avrupa Birliği tarafından desteklenen
Kayıtlı İstihdamın Teşviki ve Teknik Destek
Projesi (KİTUP)’nin “Liderler İçin Farkındalık Artırma Semineri” 1 Şubat’ta Kurum üst
düzey yöneticileri ve 81 İl Müdürü’nün katılımıyla Kızılcahamam’da gerçekleşti.
Furat: 41 Projeye 100.000-350.000
Euro Arasında Değişen Miktarlarda
Hibe Sağlandı
Seminerin açılışında konuşan Avrupa Birliği ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı Ömer
Faruk Furat, teknik destek bileşeni kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetlerin: Eğitim
Faaliyetleri, Tematik Çalışma Gruplarının
Kurulması ve Strateji Belgesinin Hazırlanması, Alan Çalışması, Ortak Veri Tabanının
Kurulması ve Farkındalık Artırma Faaliyetleri olduğunu söyledi. Furat, hibe bileşeni kapsamındaki faaliyetlerin de; STK, belediye,
kalkınma ajansları, sanayi ve ticaret odaları,
esnaf ve sanatkâr odaları gibi yerel kuruluşların hazırlamış olduğu 41 proje olduğunu,
bu projelere 100.000-350.000 Euro arasında
değişen miktarlarda hibe sağlandığını açıkladı. Hibe bileşeni kapsamındaki başvurular
içerisinde; yerel çözümler üretmeye dönük
saha araştırmaları, sosyal diyalogun kuvvetlendirilmesi yoluyla kayıt dışı istihdam ile
mücadele, kayıtlı istihdamı destekleyecek
mesleki eğitim faaliyetleri, sosyal güvenlik
kültürü oluşturmaya ve kayıtlı istihdam alanında bilinç artırmaya yönelik etkinliklerin
ma ve bilgilendirme konferanslarının düzenlenmesi, kayıtlı istihdam konusu hakkında
temel bilgileri içeren broşürlerin basılması ve
sosyal taraflarca gerçekleştirilecek faaliyetlere
ilişkin bilgilendirme broşürlerinin dağıtımının da yapılacağını belirtti.
desteklendiğini belirten Furat, mal alımı bileşeni kapsamında; Sosyal Güvenlik Kurumu
bünyesinde kurulacak ortak veritabanı için
gerekli ekipmanların temini, Sosyal Güvenlik
İl Müdürlükleri bünyesinde çalışan KADİM
Servislerine ve Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına ekipman temini, alınacak serverlar ile
Kurumumuzun yürüttüğü denetim faaliyetlerinin, hem Kurumumuz veri tabanından
çekilen bilgiler hem de diğer ilgili kurum ve
kuruluşlardan alınan bilgilerin kullanılması
suretiyle risk analizlerine dayanan bir yapıya
dönüştürülmesi, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine alınacak ekipman ile sosyal taraflara
ve vatandaşlara dönük yürütülen rehberlik
hizmetlerinin daha etkin sunulması imkanının sağlanacağını açıkladı. Konuşmasında
eğitim faaliyetlerine de değinen Furat, bu konuda şunları söyledi; “Operasyon kapsamında 6 başlık altında eğitim verilmesi öngörülmektedir: 1. Liderlik Bilinçlendirme Eğitimi,
2. Müfettişlerin Eğitimi, 3. Merkez ve Taşra
Personeline İstatistik Eğitimi, 4. Bölgesel
Eğitim Programları, 5. Yerel / Bölgesel Eğitim Programları, 6. Müfettiş Yardımcılarının
Eğitimi, planlanmıştır. Eğitimlerde toplam
1510 kişiye 189 gün eğitim verilecektir.” Furat proje kapsamında, kurumlar arası kullanım için ortak veri tabanının geliştirilmesi ve
işletilmesi, SGK ve diğer ilgili kurumlar bünyesinde çalışan müfettişler/denetim elemanları tarafından kullanılabilecek ortak bir veri
tabanının kurulması, en az 100 katılımcı ile 8
adet büyüme merkezinde “Kayıtlı İstihdam”
içeriği ve uygulamaları ile ilgili olarak sosyal
alanda AB müktesebatının yanı sıra ilgili yasal düzenlemeleri de içeren farkındalık artır-
Açıkgöz: Kurumumuz Bu Proje ile İlk
Defa Sivil Toplum Kuruluşlarına Hibe
Desteğinde Bulunuyor
Sosyal Güvenlik Kurumu Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet Açıkgöz seminerdeki
konuşmasında ağırlıklı olarak projenin çıktılarından ulusal strateji planının önemine
değinirken projenin başarısı için İl Müdürlerinden destek istedi. Açıkgöz şunları söyledi.
“Bu proje, sorunun çözümüne katkı sağlamak
amacıyla geliştirildi. Kurumumuz bu proje ile
ilk defa sivil toplum kuruluşlarına hibe desteğinde bulunuyor. Bu projenin somut çıktıları
olacak. Rehberlik ve Teftiş Başkanlığında kullanılmak üzere veri tabanı oluşturulacak. Veri
tabanından elde edilecek somut çıktılarla müfettişlerimiz daha yerinde denetimler yapabilecek. Aynı zamanda ulusal bir stratejik belge
oluşturulacak. Bu soruna uzun vadeli çözüm
getirebilmemizin temel faaliyetlerinden biri
bu belge olacak.” Açıkgöz diğer kurumlarla üçer yıllık ortak eylem planı yaptıklarını
ve bunu uygulamaya başladıklarını anlattığı
konuşmasında kayıt dışı istihdamla ilgili en
önemli kurumun SGK olduğunu vurguladı.
Açıkgöz “Kayıt dışı bizim doğrudan görev
alanımıza giren bir konudur. Ulusal strateji
planı bu projenin çok önemli bir çıktısı olacaktır.” dedi.
Acar: Sizler Tarihe Geçtiniz. On Yıl
Sonra Herkes Sizi Anacak,
Unutulmayacaksınız.
Seminerde konuşan SGK Başkan Yardımcısı Fatih Acar konuşmasının önemli bir
bölümünü liderlik konusuna ayırdı. Acar, İl
Müdürlerine “Bu bir emanettir. Layıkıyla yerine getirmemiz gerekir.” diye seslendi. Acar,
liderlerin başarılı olması için yapması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “1-Devlet idaresinde çalışanlar halkın hizmetinde olduklarını
unutmalılar. Size nasıl muamele edilmesini
istiyorsanız siz de öyle muamele ediniz. Size
nasıl yardımcı olabilirim? demesini bilmelisiniz. 2- Başarı “ben”li bir şey değil “biz”li bir
şeydir. Başarı ortak aklın ürünüdür. 3-Başaracağımıza inanmalıyız. Bir şeye başlarken
inanıyorsanız, bir adım öndesiniz demektir.
haber
Ahmet Açıkgöz
Strateji Geliştirme Başkanı
Fatih Acar
SGK Başkan Yardımcısı
haber
Sürdürülebilir
Yaşam Güvencesi
için
Kayıtlı İstihdamı
Teşvike
4-Dört altın kuralı uygulayınız. Takip, kontrol, koordinasyon ve motivasyon. Bunları uygulamadan hiçbir şey olmaz. Empati yapınız,
bu kültürü geliştiriniz. 5-Stratejik plan. Kısa,
orta ve uzun vadede neler yapacaksınız? Nereye gideceğiz? Bilmiyorsanız yaptığınızın
önemi yoktur. 6-Zaman ve toplantı yönetimi. Toplantılarınızı zamanında bitiriniz. Bu
toplantıların sonunda ne ürettiniz, elde ne
var? Sorularına tatminkâr cevaplar bulmalıyız. 7-Hareket. Sık sık çevrenizi ziyaret ediniz, görüşünüz. 8-İletişim. Yönetimin yüzde
sekseni iletişim yüzde yirmisi tekniktir. Eğer
iletişiminiz sağlıklı değilse başarılı olamazsa-
Var mısınız?
nız. Bütün bunları kapsayan bir husus vardır.
Samimiyet. Samimiyet olmadan başarının
gelmesi mümkün değildir. Hizmet samimi
duygularla gerçekleşir.”
Pierre Guillaume d’Herbais
KİTUP Takım Lideri
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
28
d’Herbais: SGK’nın Kurulması Çok
Büyük Bir Başarı
KİTUP Takım Lideri Pierre-Guillaume
d’Herbais, Kayıtlı İstihdamın Teşviki Teknik
Destek Projesi kapsamında yapılan Liderlik
Arttırma Eğitimi Semineri’nde kayıt dışı istihdamın karanlık yüzünü anlattı. d’Herbais
konuşmasında, kayıt dışının işçi açısından
sonuçlarını şu şekilde açıkladı: İş Mevzuatı ve
Yönetmeliği’nce korunmaması, İş Kazası ve
Meslek Hastalıkları için sigorta teminatının
bulunmaması, geçici iş göremezlik, engellilik
durumlarında sigorta teminatının bulunmaması, emeklilik haklarının kayıt altına alınmaması. d’Herbais kayıt dışı istihdamın işveren açısından sonuçlarını konusunda şunları
söyledi: Maliyet düşürme, kar arttırma, rekabet avantajı, sınırlı risk, toplumsal risk, cezai
risk, insan kaynağı(İK) sağlamada esneklik,
azami kâr üzerinde kurumsal vergi ya da gelir
vergisinin olmaması.
d’Herbais kayıt dışının ahlaki yönleri
konusunda şu çarpıcı tespitleri dile getirdi:
Nüfusun en savunmasız grupları üzerinde
bir soygunculuktur. Çalışan tarafından kabul edilmesi cezayı ağırlaştırıcı bir durumdur.
Değerlerde sahtekârlıktır. Sigorta primlerinde sahtekârlıktır. Emeklilik kesintileri, ücretlerin ayrılmış bir kısmının çalınmasıdır.
d’Herbais, işçi sendikalarının bu konudaki sorumluluklarının genel anlamıyla,
işçilerin haklarını korumak, birey olarak işçilerin çıkarlarını
savunmak,
işçi
kayıt defterlerinin
denetlenmesi hakları, işçi sendikalarının konuyla ilgili
sessizliği
olarak
ortaya
çıktığını
anlattı. d’Herbais,
işverenlerin
sorumlulukları için
ise şunları söyledi
Genel
anlamıyla İş Kanunu’nun
g özlenmesinde
kolektif sorumluluk, etik işveren
davranışının teşvik
edilmesi, işçi kayıt defterlerinin gözetilmesi
hakları. d’Herbais bunu kabul edilebilir bir
kültür olarak kabul onaylanmaması, gelecek
nesiller için, Türkiye’nin AB’ye katılımı ve
geleceği için bir sorumluluk olduğunu vurgulayarak “Sisteme bir son verilsin.” çağrısında
bulundu.
Ömeroğlu: Sürdürülebilir Yaşam
Güvencesi için Kayıtlı İstihdamı Teşvike
Var mısınız?
Projenin halkla ilişkiler uzmanı Alper
Ömeroğlu’da sunumunda projenin sloganının “Sürdürülebilir Yaşam Güvencesi için
Kayıtlı İstihdamı Teşvike Var mısınız?” olarak belirlendiğini söyleyerek “var mısınız?”
kavramının tarafları katılıma teşvik eden,
işbirliğine ortak eden bir ifade olduğunu
anlattı. Hedef kitle üzerinde yapılan araştırmalarda elde ettikleri sonuçları katılımcılarla
paylaşan Ömeroğlu, ortak durumun taraflarda isteksizlik ve farkındalığın düşük olduğu
sonucunu ortaya çıkardığını söyledi.
Sosyal Güvenlik Kurumunun
Kapasitesinin Güçlendirilmesi
Toplantısı
Sosyal Güvenlik Kurumunun kapasitesinin güçlendirilmesi için Teknik Yardım Projesi ikinci değerlendirme toplantısı 13 Ocak
2011 tarihinde yapıldı.
Avrupa Birliği ve Yurtdışı İlişkiler Daire Başkanı V. Ömer Faruk Furat, toplantıda
yaptığı konuşmada bir önceki yönlendirme
komitesi toplantısı çerçevesinde bugüne kadar gerçekleştirilen faaliyetler ve bundan sonra yapılacak olan çalışmalar ile bugüne kadar
yapılan raporlama çalışmalarının geldiği aşama hakkında bilgi verdi.
Toplantıda yönlendirme komitesi tanıtıldı ve görevleri hakkında bilgi verildi.
Ömer Faruk Furat; proje kapsamında yürütülen çalışmalarla sosyal taraflar, akademik
kurumlar, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi Avrupa Birliği sosyal müktese-
batının etkilediği ilgili kilit paydaşlar arasında farkındalığın artırılmasının hedeflendiğini
belirterek, burada yapılacak olan çalışmalar
ve raporlamaların Avrupa Birliği üyelik sürecinde yol haritası olacağını ifade etti.
Toplantıya Proje Ekibi Takım Lideri Gerard Fitzpatrick, Eğitim Koordinatörü Kilit
Uzmanı Harald Hauben ve projeyle ilgili diğer personel katıldı.
Farkındalık Arttırma Konferansının
İkincisi Adana’da Gerçekleştirildi
Konferansın açılışında konuşan Strateji
Geliştirme Başkanı ve proje kıdemli program
görevlisi olan Ahmet Açıkgöz projenin temel amacının, sosyal güvenlik sistemlerinin
eşgüdümü konusunda topluluk mevzuatına
göre yetkili kurum olarak tespit edilen Sosyal
Güvenlik Kurumunun, AB’nin sosyal güvenlik sistemleri ve politikaları ile uyumlu politikalar üretebilmesi ve yürütebilmesi için idari
kapasitesinin arttırılması olduğunu söyledi.
Açıkgöz, “Kurumumuz, uygulamakta olduğu mevzuatını, AB müktesebatına uyumlaştırmakla yükümlüdür. Bu bağlamda söz
konusu uyumlaştırma çalışmalarını yürütmek
amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumunun Kapasitesinin Arttırılması Projesi uygulanmaya
konmuş ve idari kapasitenin arttırılması çalışmaları yapılmaktadır.” dedi.
Toplam maliyeti 1.110.000 Euro olan
projenin, mal alımı ve teknik yardım olmak
haber
üzere temel iki ana bileşeni bulunmaktadır.
Açıkgöz, proje ile ilgili, sosyal müktesebat
eğitimi, yöneticilere yönelik eğitimler, stratejik uygulama grubu, genel bilgi grubu, proje
döngüsü yönetimi eğitimi, eğiticilerin eğitimi
başlıkları altında olmak üzere eğitimlerin birçoğunun tamamlandığını yine proje ile ilgili
olarak çalıştay ve konferanslar düzenlendiğini
ifade etti.
Strateji Geliştirme
Başkanlığı
koordinasyonunda yapılan
Sosyal Güvenlik Kurumunun
Kapasitesinin Arttırılması
Projesi kapsamında
düzenlenen Farkındalık
Arttırma Konferansının
ikincisi 11 Şubat 2011
Cuma günü Adana Seyhan
Otel’de gerçekleştirildi.
haber
“Mesleki
Emeklilik
Çalıştayı”
Yapıldı
Ahmet Açıkgöz
Strateji Geliştirme Başkanı
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
30
Strateji Geliştirme Başkanlığınca düzenlenen “Mesleki Emeklilik Çalıştayı” 27 Ocak
2011 tarihinde Ankara Limak Ambassador
Otel’de yapıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet Açıkgöz,
“SGK’nın Kapasitesinin Arttırılması Projesi”
çalışmalarının 2010 yılı Ocak ayında başladığını belirterek, AB ile yürütülen proje kapsamındaki faaliyetlerden birinin de farkındalık
arttırmak üzere düzenlenen Mesleki Eğitim
Çalıştayı olduğunu ifade etti. Açıkgöz, eğitim
çalışmalarının proje içerisinde çok önemli bir
yer tuttuğunu söyledi.
Strateji Geliştirme Başkanı Ahmet
Açıkgöz: Tamamlayıcı Emeklilik
Sistemleri Ülkemizin Geleceğinde
Mutlaka Olması Gereken Bir Uygulama
Strateji Geliştirme Başkanı, kriz zamanlarında insanların gelir düzeylerinde düşüş görüldüğüne dikkati çekerek, bu düşüşün ikinci
bir geliri ya da aylığı önemli hale getirdiğini
kaydetti. Ahmet Açıkgöz: “Günümüzde kamuoyu tarafından emekli aylıklarının düşük
olduğu sürekli olarak ifade ediliyor. Bu ortamda ikinci bir gelir çok önemlidir. Tam da
bu noktada tamamlayıcı emeklilik sistemleri
devreye girmektedir. OYAK sisteminde bu
uygulama vardır. Kişiler buradan maaş ya da
toplu ödeme almaktadır. Bu uygulamanın
yaygınlaşması ve diğer meslek grupları için de
uygulanması gerekiyor. Tamamlayıcı emeklilik sistemleri ülkemizin geleceğinde mutlaka
olması gereken bir uygulama.” dedi.
Açıkgöz, düzenlenen konferansın tamamlayıcı emeklilik sistemlerinin yaygınlaştırılması için yapıldığına dikkati çekerek, İngiltere ve Hollanda’nın bu alanlarda öncü ülkeler
olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Josef Van Langendonck:
Hollanda’da Nüfusun % 76,4’ü
Mesleki Emeklilik Sistemine Dahil
Belçika Leuven Üniversitesinden Prof.
Dr. Josef Van Langendonck, “Avrupa Birliğinde Mesleki Emeklilik” başlıklı konuşmasına tüm emeklilik sistemleri içinde mesleki
emekliliğin yerini anlatarak başladı.
En gelişmiş ülkelerde bile mesleki
emekliliğin küçük bir alana sahip olduğuna işaret eden Josef Van Langendonck, bunun istisnası olan bazı ülkelerden örnekler
verdi; Hollanda’da nüfusun % 76,4’ünün,
İngiltere’de 66,3’ünün, ABD’de de ise 47,
5’inin mesleki emeklilik sistemine dahil olduğunu vurguladı.
Langendonck:Emeklilik Yaşı Bütün
Dünyada Yükseliyor
Langendonck, zorunlu emeklilik programlarında asgari aylık ödeme miktarının
İspanya’da 587 Euro, Yunanistan’da 495 Euro,
Polonya’da 165 Euro ve Macaristan’da ise 102
Euro olduğunu belirtti. Langendonck, Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki yasal emeklilik
yaşı konusunda da şunları söyledi: “Almanya ve Hollanda yasal emeklilik yaşını 65’ten
67’ye çıkartıyor. Macaristan’da da emeklilik
yaşı 60’tan 65’e çıkartılıyor. Yunanistan’da ve
İspanya’da 65 yaş, İsveç’te 61 yaştan itibaren
esnek emeklilik yaşı uygulaması mevcut.”
Langendonck, konuşmasının devamında
asgari emeklilik, zorunlu emeklilik sistemi,
ulusal emeklilik veya vatandaş emekliliği, gelir testi ve dengeli asgari emeklilik konularında bilgi verdi ve Almanya, Fransa ve İsveç’te
uygulanan zorunlu emeklilik sistemlerini örnek modeller olarak anlattı.
Yard. Doç. Dr. Şenay Gökbayrak:
Türkiye’de Genel Nitelikli Tamamlayıcı
Programlar Yok
Çalıştayın öğleden sonraki bölümünün
ilk konuşmacısı Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç.
Dr. Şenay Gökbayrak oldu. Şenay Gökbayrak sunumunda “Türkiye için Mesleki Emeklilik” alanına dair açıklamalarıyla sistemin
Türkiye’de uygulanabilirliği konusunu ele aldı.
Şenay Gökbayrak, “Mesleki emeklilik
programları da dahil olmak üzere özel emeklilik programları refah devletinin krizi sonrasında yeniden yapılanma sürecinde ortaya
çıkan kamu piyasa ortaklığının ürünüdür.
Farklı ülke deneyimlerine bakıldığında ülkelerin refah rejimlerinin, endüstri ilişkileri
sisteminin, işgücü piyasaları ve istihdam biçimlerinin, işletme yapısının ve gelir dağılımının mesleki emeklilik programlarının kapsam ve işleyişinde temel belirleyiciler olduğu
görülmektedir. Türkiye’de ise OYAK, Amele
Birliği ve bazı banka ve sigorta şirketlerinin
oluşturdukları sandıklar mesleki emeklilik
programları olarak değerlendirilmektedir.
Ancak genel nitelikli tamamlayıcı programlar
bulunmamaktadır.” dedi.
Gökbayrak: İşgücü Piyasasına İlişkin
Sorunlar Çözülmeden Mesleki
haber
Emeklilik Programlarının Uygulama
Olasılığı Zayıf Kalmaktadır
Şenay Gökbayrak, konuşmasının sonunda, finansman sorununa neden olan işgücü
piyasasına ilişkin sorunların çözülmeden
mesleki emeklilik programlarının uygulama
olasılığının zayıf olduğunu belirterek, emeklilik reformlarının mutlaka uygun işgücü piyasası politikaları ile birlikte gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ülkemizde SGK çatısı altında birleştirilen kapsamlı ve zorunlu kamusal emeklilik
kurumlarına ilave olarak sosyal güvenlik yardımları sağlayan Ordu Yardımlaşma Kurumu,
Amele Birliği, İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve
Sosyal Yardım Sandığı gibi yapıların mevcut
olduğunu hatırlatan Yıldız, ayrıca ülkemizin
önde gelen holdinglerinden bazılarının da
tamamlayıcı mesleki emeklilik planlarını yürürlüğe koyduğunu söyledi.
Avukat Ulaş Yıldız: Ülkemizdeki
Mevcut Yasal ve Kurumsal Altyapı,
Mesleki Emeklilik Sistemlerinin
Kuruluşu ve İşletilmesini Zorlaştırmaktadır
Çalıştayın son konuşmacısı Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonundan Avukat
Ulaş Yıldız, genel olarak mesleki emeklilik
sistemlerini, emeklilik döneminde bir kazanç
elde edilmesine yönelik, meslek veya çalışma
ilişkisi ile bağlantılı, işveren tarafından kurulan veya desteklenen, tamamlayıcı emeklilik
sistemleri olarak tanımlayarak, mesleki emeklilik sistemlerinin, bir ya da bir grup işveren
tarafından anlaşma ile bir toplu iş sözleşmesi
kapsamında oluşturulabileceğini belirtti.
Yıldız, mesleki emeklilik planlarının,
emeklilik döneminde, parasal olarak yıllık
veya aylık bağlanması ya da toplu ödemede
bulunulması, maluliyet ve ölüm hallerinde
çalışana veya desteğine muhtaç kişilere gelir
bağlanması, sağlık sigortası sağlanması, diğer
maddi menfaatler (avantajlı ihtiyaç kredisi vb.)
verilmesi unsurlarını içerebileceğini bildirdi.
Bazı AB ülkelerindeki Mesleki Emeklilik
Sistemlerine de değinen Yıldız, Belçika, Danimarka ve Almanya’da ki uygulamaları detaylandırarak anlattı.
Ulaş: Mesleki Emeklilik Planlarının
Uygulanabilmesi için Birçok Alanda
Köklü Reformlar Gerçekleştirilmesi
Gerekiyor
Ulaş Yıldız, konuşmasının son bölümünde, “Ülkemizdeki mevcut yasal ve kurumsal
altyapı, mesleki emeklilik sistemlerinin kuruluşu ve işletilmesini zorlaştırmaktadır. Mesleki emeklilik planlarının, gönüllülük esasına
dayalı olmak şartıyla, geliştirilmesi için vergi,
finans, endüstriyel ilişkiler, sosyal güvenlik,
sigortacılık, kamu yönetimi gibi birçok alanda
köklü reformlar gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Özellikle bugüne kadar fonlar ve mesleki
emeklilik kurumları ile ilgili olarak yaşanan
kötü tecrübeler, mesleki emeklilik planlarına
yönelik önyargı ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Mesleki emeklilik planlarına ilişkin olarak
yapılacak çalışmalarda öncelikle mevcut önyargıları giderecek emniyet mekanizmaları
ve altyapının oluşturulması uygun olacaktır.”
diyerek konuşmasını bitirdi.
Toplantıya, Strateji Geliştirme Başkanı
Ahmet Açıkgöz, Avrupa Birliği ve Yurtdışı
İlişkiler Daire Başkanı Ömer Faruk Furat,
uluslararası katılımcılar, üniversitelerden akademik personel, sendika temsilcileri ve Kurum personeli katıldı.
Strateji Geliştirme
Başkanlığınca
düzenlenen “Mesleki
Emeklilik Çalıştayı”
27 Ocak 2011 tarihinde
Ankara Limak Ambassador
Otel’de yapıldı.
Prof. Dr. Josef V. Langendonck
Yrd. Doç. Dr. Şenay Gökbayrak
ziyaret
Azerbaycan Devlet Sosyal
Müdafaa Fonu Başkan
Yardımcısı Elman Mehdiyev
ile beraberindeki heyet
8 Şubat 2011 tarihinde
Kurum Başkanı M. Emin
Zararsız’ı makamında
ziyaret etti
Azerbaycan Devlet Sosyal
Müdafaa Fonu Heyeti Sosyal
Güvenlik Kurumunu Ziyaret Etti
Azerbaycan Devlet Sosyal Müdafaa Fonu
Başkan Yardımcısı Elman Mehdiyev ile beraberindeki heyet, Kurum Başkanı M. Emin
Zararsız’ı makamında ziyaret ettikten sonra
Sosyal Güvenlik Sözleşmesi revizyon çalışmaları için Strateji Geliştirme Daire Başkanı
Ahmet Açıkgöz ve beraberindeki heyetle bir
araya geldi.
Toplantıda açılış konuşmasını yapan SGK
Strateji ve Geliştirme Daire Başkanı Ahmet
Açıkgöz, yaklaşık 4 gün sürecek ziyaret süresince iki ülke arasında daha önce imzalanan
sosyal güvenlik sözleşmesinin gözden geçirileceğini söyledi.
Açıkgöz, bizde sizler gibi sosyal güvenlik
alanında 2003 yılında başlayan ve 2006 da tamamlanan reform çalışmalarını yaptık. Genel
olarak bu reform çalışmaları hakkında kısaca
bilgi vermek istiyorum diyerek, heyete Sosyal
Güvenlik Kurumu ve Sosyal Güvenlik Reformunu anlatan bir sunum yaptı.
Sunumun ardından, Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve sözleşmenin uygulanmasında
kullanılan formüllerin gözden geçirilmesi,
uygulamada karşılaşılan sorunlar, Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sağlık sigortasına ilişkin
uygulamaları gibi birçok konuda bilgi alışverişinde bulunuldu.
Türkiye ile Azerbaycan arasında 2001
yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde revizyon yapılması amacıyla bir
araya gelen heyetlerin, yapılacak görüşmeler
sonunda protokol imzalaması planlanıyor.
Kurum Başkanı
Zararsız
Arnavutluk Heyetini
Kabul Etti
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
32
Türkiye ile Arnavutluk arasında yürütülmekte olan Türkiye-Arnavutluk Sosyal Güvenlik
Anlaşması görüşmeleri için ülkemizde bulunan Arnavutluk Sosyal Sigorta Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Astrit Hado ve beraberindeki heyet, 22 Şubat 2011 tarihinde Kurum Başkanı
M.Emin Zararsız’ı ziyaret etti.
Kurum Başkanlık makamında gerçekleşen görüşmenin ardından SGK Başkanı M. Emin
Zararsız, Arnavutluk Heyeti Başkanı Astrit Hado’ya plaket takdim etti.
OHSAD Genel Başkanının Ziyareti
ziyaret
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Başkanı Reşat Bahat ve beraberindeki heyet 12 Ocak 2011 tarihinde SGK Başkanı M. Emin Zararsız’ı makamında ziyaret etti.
OHSAD Yönetim Kurulu Üyelerinin de katıldığı ziyaret sırasında GSS Genel Müdürü Hasan
Çağıl’da bulundu.
Türk Dişhekimleri Birliği
Başkanının Ziyareti
Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel ve beraberindeki heyet, Kurum Başkanı M. Emin Zararsız’ı
12 Ocak 2011 tarihinde makamında ziyaret etti.
Genel Başkanlık görevine seçilen Prof. Dr. Taner Yücel,
Kurum Başkanı ile tanışma ziyareti gerçekleştirdiklerini ve dişhekimliğinin genel problemleri hakkında görüş alışverişinde
bulunduklarını ifade etti. Görüşmede Genel Sağlık Sigortası
Genel Müdürü Hasan Çağıl’da bulundu.
Şehit Aileleri Federasyonunun Ziyareti
Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse ve beraberindeki heyet SGK Başkanı M. Emin Zararsız’ı ziyaret etti.
Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse ziyarette
yaptığı konuşmada, şehit ailelerine ve gazilerine SGK tarafından uygulanan pozitif ayrımcılık nedeniyle duydukları memnuniyeti dile getirdi. Şehit aileleri olarak yaşadıkları bazı sıkıntıların bulunduğunu ifade eden Köse, Başkan Zararsız’dan
destek istedi.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı M. Emin Zararsız ise
açıklamasında ziyaretten duyduğu memnuniyete vurgu yaparak kendisinden talep edilen konularla ilgileneceğini belirtti.
Ziyaretin ardından Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse tarafından SGK Başkanı M. Emin Zararsız’a plaket
takdim edildi.
haber
Başkan Zararsız;
Eğer yaptığınız işlerle
ilgili üstlerinize hesabınızı
verebiliyorsanız, doğru işler
yapıyorsunuz demektir. Bu
hesabı sadece üstlerinize
verdiğiniz hesap olarak
algılamayın, vicdanlarınızın
da rahat olması gerekiyor
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
34
Şef Kadroları İçin
Atamalar Yapıldı
Sosyal Güvenlik Kurumu Şef kadroları için ‘Taşra Teşkilatı Görevde Yükselme
Atama İşlemleri’ 19 Şubat 2011’de Kurum
Başkanlık Binası Erdoğan Özen Konferans
Salonu’nda yapıldı.
Atama işlemleri öncesinde konuşan Kurum Başkanı M. Emin Zararsız; zorlu bir
süreç sonunda şef olmaya hak kazananların
tercih işlemlerini yapacaklarını ifade etti.
Zararsız, yeni bir yıla girdiklerini ve yeni
yılda öne çıkacak önemli konuların olduğunu belirttiği konuşmasında; “Meclis Genel
Kurulu’ndan geçen Kanunla Sosyal Güvenlik
alanında bir çok değişiklik yapıldı. Bunun en
önemli maddelerinden birisi ‘yeniden yapılandırma’ konusu. Bu yapılandırmanın kapsamı daha önce yapılanlardan daha geniş. Bu
yüzden önümüzdeki iki ay iş ve işlemleriniz
daha yoğun olacak. Tüm çalışanlarımızı yoğun bir mesai bekliyor. Bu iki ay içerisinde
vatandaşlarımızın talepleri sırasında, bilgilendirme ve işlemlerini yapmak sürecinde gerekli özenin gösterilmesini istiyorum.” açıklamasını yaptı.
Başkan Zararsız, bugünden itibaren tercih yapanların Taşra Teşkilatında yönetici
kadrolarında göreve başlayacaklarını ifade
ederek; “Sizin görev, yetki ve sorumluluğunuz mahiyetinizde bulunan kişilere göre daha
fazla olacak. Eğer yaptığınız işlerle ilgili üstlerinize hesabınızı verebiliyorsanız, doğru işler
yapıyorsunuz demektir. Bu hesabı sadece üstlerinize verdiğiniz hesap olarak algılamayın,
vicdanlarınızın da rahat olması gerekiyor.”
dedi.
Zararsız; “Mümkün olan en yüksek
sayıda ve miktarda yapılandırma
yapmak istiyoruz.”
Yapılandırma dönemi içerisinde yoğun
bir tanıtım faaliyeti gerçekleştireceklerini
söyleyen Zararsız, mümkün olan en yüksek
sayıda ve miktarda yapılandırma işlemi yapmak istediklerini açıkladı. Başkan Zararsız,
kişinin müracaatını yaptığı tarihten sonraki
ikinci ayda taksitlerini ödemeye başlayacağını
vurgulayarak peşin ödeme yapmak isteyenlerinde eğer Nisan ayında işlemini yaptırdı ise
Haziran ayının sonuna kadar borcunun tamamını ödemesi gerektiğinin altını çizdi.
Çok yoğun bir döneme gireceklerini söyleyen Zararsız;”Bu dönem çok yoğun olacak.
Bu yüzden moral ve motivasyon olarak kendimizi hazırlamalıyız. Yapılandırma sonunda
doğru ve istediğimiz oranda yapılandırma
yapılmışsa bunun mutluluğunu birlikte yaşayacağız.” dedi.
Zararsız; “5510 sayılı Kanun’da önemli
düzenlemeler yapıldı.”
Mecliste kabul edilen Kanun’la bir çok
maddede değişiklik yapıldığını belirterek,
özellikle sosyal güvenlik alanında yapılan
düzenlemelerin önemli yenilikler getirdiğine
vurgu yapan Zararsız; “5510 sayılı Kanun’da
var olan bazı hükümlere yeni düzenlemeler
getirildi. Burada ki temel amaç insanların
sigortalı olarak sosyal güvenlik haklarından
faydalanmalarını sağlamak. Bizler de bu haklardan faydalanmak isteyen vatandaşlarımızı
doğru bilgilendirerek sigortalı olmalarını sağlamalıyız.” açıklamasını yaptı.
Türkiye’nin yeni bir seçim dönemine girdiğini ve her seçim döneminde kamu kurum
ve kuruluşlarında işi rölantiye alma gibi bir
alışkanlığın olduğunu belirten Başkan Zararsız buna müsaade edilmemesi gerektiğini ve
normal iş akışımız ne ise aynı şekilde çalışmalarımıza devam edeceğimizi söyledi.
ettim. Benim babam terörle mücadeleden şehit oldu. Bize bu nedenden dolayı Anayasal
hak verilmesi gurur verici. Şef olduğum için
çok heyecanlıyım.
Zararsız; “Türkiye, 2000’li yıllarda
Kamu’da önemli reformlar gerçekleştirdi”
Başkan Zararsız; “ Türkiye, 2000’li yıllarda Kamu’da önemli reformlar gerçekleştirdi.
Zamanında yapılmayan reformlar nedeniyle
bu ülke çok zaman kaybetti. 2000’li yıllarda
yapılan değişim ve dönüşüm sayesinde önemli mesafeler kaydettik. Biz 72 milyon insanımıza vekalet ediyoruz. Yapacağımız tüm işlemleri vatandaş odaklı yapmalıyız. Vatandaşı
memnun edecek tavırlar gerçekleştirmeliyiz.
Kamu gücünü kullanarak iş yapmayacağız.
Mevzuat kapsamında vatandaşa doğru bilgiler vererek onları, aldığı bilgiden dolayı tatmin olmuş şekilde ayrılmalarını sağlamalıyız.
Kendinizi vatandaşın yerine koyun ve kendinize yapılmasını istemediğiniz davranışları
sizde onlara yapmayın.” dedi.
Anayasa’da yer alan bir haktan dolayı tercih işlemlerinde pozitif ayrımcılık yapacaklarını ifade eden Başkan Zararsız; “Sınavı kazanmış arkadaşlarımız arasında 5 kişinin özel
durumu var. 5 arkadaşın 2’si özürlü ailesi, 3’ü
ise şehit yakını. İlk beş sıraya puanını gözetmeksizin bu arkadaşları aldık. Tercih işlemlerini ilk olarak bu arkadaşlarımız kullanacak.
Bu hak onlara Anayasamız tarafından verilen
bir hak.” ifadesini kullandı.
Hacer İlgülenler ÖZDEN / Tekirdağ
Tekirdağ’da göreve başladım. Anayasanın
pozitif ayrımcılık yaparak şehitlere, gazilere,
özürlülere öncelik tanıması çok önemli. Bizlerin ailelerinden ayrılmadan görevlerimizi
yapacak olmamız bizleri çok mutlu etti. Bundan sonraki hedefim yaptığım işlerde başarılı
olarak daha üst görevlere yükselmek olacak.
Atama işlemlerinde 481 adayın tercihleri
yapıldı. Tercih işlemleri en yüksek puan alan
kişiden başlayarak puan sıralamasına göre yapıldı. Sınavda birinci olan İstanbul İl Müdürlüğü personeli Gamze Pak, Yalova ilini tercih etti. Başkan Zararsız başarısından dolayı
Gamze Pak’ı ayrıca tebrik etti.
Ömer ACAR / Konya
Oğlum Hakkari’de görev yaparken gazi
oldu. Anayasanın bize verdiği haktan dolayı
tercih önceliğimiz oldu. Bizlere verilen bu
hakkı kullandıranlara minnettarım. Konya
ilini tercih ettim. Yeni görevimizde kurumumuz için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Şef olmak için çok çaba harcadım. Başarılı işler yapmak için çalışacağız.
Serpil KÜÇÜKALİ / İstanbul
İstanbul’da yaşıyorum ve İstanbul’u tercih
Gamze PAK / İstanbul
Yaptığım işi seviyorum ve Sosyal
Güvenlik’le ilgili konulara ilgi duyuyorum.
Sosyal güvenlikle ilgili çıkan yazıları, makaleleri okumaya çalışıyorum. Yaptığımız işte
verimli olmak istiyorsak o işin ayrıntılarını
da öğrenmek zorundayız diye düşünüyorum.
Sınava hazırlanma sürecinde okuduğum makale ve araştırmaların bana katkısı oldu. Konuları kavramakta bu yüzden zorlanmadım.
Yeni kazanan arkadaşlarımızın kuruma katkılarının çok fazla olacağına inanıyorum. Tüm
arkadaşlarıma yeni görevlerinde başarılar diliyorum.
Erdal TÜRKER / Diyarbakır
Türkiye genelinde 19. Diyarbakır’dan
birinci sırada kazandım. Diyarbakır’da yaşadığım için Diyarbakır’ı tercih ettim. Tercih
işlemleri şaibeden uzak şeffaf ve adaletli oldu.
Şefliğin getirdiği memurluğa göre daha farklı.
Biz sorumluluğumuzun bilinci içerisinde görevimizi yapmaya çalışacağız.
haber
Başkan Zararsız,
Biz 72 milyon insanımıza
vekalet ediyoruz.
Yapacağımız tüm işlemleri
vatandaş odaklı yapmalıyız.
Vatandaşı memnun edecek
davranışlar
gerçekleştirmeliyiz
röportaj
Yönetim Kurulu Üyesi
Balanlı’dan Anlamlı Sergi
bineali kabul edilen Floransa Bineali’ne geçen sene bir resmim kabul edildi. Şimdi İzmir
Bineali’nde bir resmim sergilenecek.
Bu sergi için nasıl bir konsept
düşünmüştünüz?
Aslında bu sergimde sadece atlar olacaktı.
Fakat sergimi yaparken buradan elde edilecek
gelirin maden ocaklarında hayatını kaybedenlerin yakınlarına vermeyi düşündüğümden dolayı beraberinde maden ocaklarında
çalışanların resimlerini de ekledim.
Sosyal Güvenlik Kurumunun
görevi sadece maaş
bağlayan olmamalı,
hatırlayan olmalı. “İnsanı
yaşat ki devlette yaşasın”
diyen atasözünü
unutmayalım
Röportaj
Ömer Gülter
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
36
SGK Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ahmet
Murat Balanlı geliri geçen yıl maden ocaklarında kaybettiğimiz işçilerimizin geride
bıraktıkları ailelerine verilmek üzere, 3 Şubat 2011’de, Kurum Başkanlık Binası fuaye
salonunda resim sergisi açtı. Biz de Yönetim
Kurulu Üyesi Dr. A. Murat Balanlı ile hem
sanat hayatı hem de örnek davranışı üzerine
bir söyleşi yaptık.
Sayın Balanlı, resme olan ilginiz
nereden geliyor?
Sanata karşı olan ilgim ailemden kaynaklanıyor. Babam da, ağabeyim de ressamdır.
Amcam da göz doktoru olmasına rağmen iyi
bir tezhip ustasıdır. Mesleki olarak eskiden
derlerdi ki; Tıbbiyeden önce müzisyen, ressam çıkar, bazen de doktor çıkar. Doktorluk
yoğun ve stresli bir meslek olduğu için beraberinde bir takım uğraşlarla ilgilenmek durumunda hissediyor insan kendisini. Bunun
için mesleki yaşamım boyunca çok resim yaptım ve hala yapıyorum. On beş karma sergide eserlerim yer aldı, bu benim ikinci kişisel
sergim. Bunun dışında uluslararası sergilerde
de resimlerim sergilenmeye hak kazandı. İki
yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük
Neden Atlar?
Birincisi at fiziksel olarak gerçekten her
Türk’ün ruhunu okşayan ve etkileyen bir görünüme sahip. At her türlü duygusunu insana
yansıtabiliyor ya da biz atları anlayabiliyoruz.
Hüzünlü, üzgün, mahsun veya sevinçli...
Tablolardaki at figürlerinde bu
söylediklerinizi rahatlıkla görebiliyoruz.
At resmi yapmayı seviyorum. Atlar Türklerin geleneğinde var. Çocuk at sırtında doğmuş, at sırtında büyümüş. İnsanımız atı seviyor.
Bundan sonra da atlar olacak mı?
Bundan sonra bir Osmanlı Sergisi yapacağım. Kültür ve Turizm Bakanlığında, Osmanlı döneminden kalan gravürler var. Bununla
ilgili bir çalışma yapıyorum. Bu çalışmaları
yaparken, iyi yararlı bir şeye dönüşmesi güzel
olur.
Sergiden elde edilen geliri maden
ocaklarında hayatını kaybedenlerin
ailelerine bağışlayacağınızı söylemiştiniz?
Geçen sene maden ocaklarında hayatını
kaybedenler hepimizin kalbini sızlattı. Bir
empati yaptığımızda oradaki insanlara üzüldük. Ama ne oldu? Unutuyoruz. Aradan belli
bir zaman geçiyor, onlar acılarıyla ve şu anda
hayattaki sorunlarıyla baş başa kalıyorlar. İstiyorum ki bu anlamda bu tür şeyler unutulma-
sın. Bu insanlar sürekli hatırlansın. Bu sergide
hatırlamaya bir vesile olsun. Küçük bir vesile. Belki.maddi olarak çok fazla bir şey ifade
etmeyecek ama en azından hatırlandıklarını
farkında olmaları o insanlara yapılacak iyi bir
şey diye düşünüyorum.
Bu serginin size yansımaları ne
şekilde oldu?
Şu anda otuz resmim satıldı. Alanların
hepsine teşekkür ediyorum. Çünkü alanlar da
buraya destek olacaklarını bildikleri için bu
şekilde bir davranış içine girdiler. İki Bakanımıza hem Ömer Dinçer’e hem Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’a yoğun işleri arasında serginin
açılışına geldikleri için sağolsunlar. Onların
verdiği bu destek çok önemli.
Bir hesap numarası açtık. Bu hesap numarasındaki çeki bizzat gidip ailelere elden vermeyi düşünüyorum. Sendikalar da bu çabaya
destek verdiler.
Asıl önemli olan birilerinin onları hatırlamaları. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu
Yönetim Kurulu Üyesi olmam da önemli. Bu
sosyal dialog bu tür ortamlarda olmalı. Sosyal Güvenlik Kurumunun görevi sadece maaş
bağlayan olmamalı, hatırlayan olmalı. “İnsanı
yaşat ki devlette yaşasın” diyen atasözümüzü
unutmamalıyız. Bizim düşüncemiz felsefemiz
bu. Her şeyin ötesinde bizim kendi genetik
kodlarımız, bizi biz yapan değerlerimiz çok
önemli. Bizim ahlakımız çok önemli. Bunları
göz ardı edemeyiz.
Biz kendi değerlerimizi çocuklarımıza
aktaramadığımız zaman kaybetmeye mahkumuz.
At resimlerinin hepsinde çit var.
Belli bir sebebi veya mesajı var mı?
Bunların hepsi çit değil. Deftere de resimlerin hepsinde çit var diye yazmışlar. Resim
tekniğinden kaynaklanan, resmin ağırlığını
dengelemek için yapılan bir çalışma. Başka
özel bir mesajı yok.
İlgiyi nasıl buldunuz?
İlgi güzeldi. Pek çok kişi sergiyi gezdi.
Açılışta da katılım oldukça iyiydi. Sonraki
dönemlerde Kuruma gelip gidenlerin de resimleri görme imkanı oldu. Kurumlarımızda
sadece böyle klasik kamu devlet dairesi gibi
olmamalı. Sanatsal bazı eserlerin sergilenmesi
Kuruma da bir renk katıyor. Bir hareketlilik
getiriyor. Gelen kişi gitmeden 3-5 dakika dolaşıyor, resimlere bakıyor. Bence bu anlamda
da Kurumumuz açısından iyi oldu. Gösterilen
ilgiden dolayı herkese çok teşekkür ederim.
haber
“Alo 170”
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik İletişim
Merkezi
7/24
Çalışma Hayatının Sorunları
“Alo 170”
ile Çözülecek
Çalışma hayatı ve sosyal güvenlikle ilgili
her türlü; soru, öneri, eleştiri, ihbar, şikâyet,
başvuru ve talepleri, etkin ve hızlı bir biçimde
çözüme kavuşturabilmek amacıyla kurulan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi,
15 Kasım 2010 tarihinde Karaman’da hizmet
vermeye başladı.
“ALO 170” 7 Gün 24 Saat Aranabiliyor
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türkiye İş Kurumu tarafından sunulan tüm hizmetlerle ilgili
olarak bilgilendirme yapan Çalışma ve Sosyal
Güvenlik İletişim Merkezi “ALO 170”, 7 gün
24 saat hizmet veriyor.
İletişim Merkezine gelen tüm çağrılara
vatandaş temsilcisi görevliler doğrudan cevap
vererek çözüm üretmeye çalışıyor. Çağrılara çözüm üretilemediği durumlarda talepler
anında ilgili kurum ve kuruluşlara iletiliyor ve
taleplerin 72 saat içerisinde cevaplandırılması
isteniyor.
Çalışanların % 50’si Engelli
Telefonun ucunda ki çalışanların % 50’si
engelli. Engelli çalışanların bir çoğu İletişim
Merkezi sayesinde hayatlarında ilk defa iş
Haber
Mahmut YILDIZ
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
38
sahibi olmuşlar. Merkez, engelli personelin
rahatça girip çıkmaları için tek katlı yapılmış.
Çalışma masaları, yemekhaneler, toplantı
odaları engelli personelin kullanımına göre
dizayn edilmiş.
Hızlı ve Kesintisiz Hizmet
ALO 170 - Çalışma ve Sosyal Güvenlik
İletişim Merkezi ile günün değişen koşullarına göre uygun hizmet alternatifleri sunmak,
hızlı, kesintisiz, hizmet alanların ihtiyaç duyduğu her an sağlıklı iletişime hazır olmak,
bilgilendirmeyi hızlı ve en başarılı yöntem
ile yapmak, zaman ve kaynakları etkin kullanmak, vatandaşı sosyal güvenlik ile ilgili
konularda bilgilendirmek, hizmet alanların
alışkanlıklarını takip etmek, hizmet alanların
veri tabanı bilgilerini güncel olarak yönetmek, çeşitli kanallardan gelen bilgileri birbiri
ile entegre olarak izleyebilmek, kayıt dışı istihdamı önlemek amaçlanıyor.
İşi Profesyoneller Yürütüyor
TÜRKSAT 18.08.2010 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu ile sözleşme imzalayarak işi üstlendi. TÜRKSAT’da
alt yüklenici olarak Global Bilgi Pazarlama
Danışma ve Çağrı Servisleri Hizmetleri A.Ş.
ile anlaştı. İşi yapan firma Global Bilgi işin
denetimini ve kabulünü ise TÜRKSAT yapıyor. İletişim Merkeziyle ilgili bilgi almak
için TÜRKSAT ve Global Bilgi yöneticileri
ile görüştük.
Kemal Gürkan ERENEL / TURKSAT
Proje Koordinatörü
Bu işe başlarken firmalara yatırım bölgelerini sorduk. Anadolu’nun bir çok ilinde Çağrı Merkezi Operasyonlarının bulunduğunu
gördük. Bizim için öncelikli olan yetişmiş,
eğitimli bu işi yapabilecek insan kaynağının
mevcut olacağı lokasyonu bulmaktı. Sürekli
bilgi akışı olacağı için Ankara’ya yakın olması
da gerekiyordu. Yaptığımız araştırmalar sonucunda bu bölgede üniversitelerin olması üniversite mezunu gençlerin fazlalığı, istihdam
bölgesi ve altyapının güçlü olması gibi bir çok
nedenden dolayı Karaman ilini seçtik. Burada çalışan insanların çalışma hayatını bilen
insanlar olması da tercih nedenlerimizden.
Karaman Halkından
Pozitif Tepkiler Alıyoruz
Nilay UYGUN / Global Bilgi Proje
Yöneticisi
Bina 750 metrekare alana kurulu. Çalışanların % 50’si özürlü. Bu yüzden engellilerin rahatça girip çıkabileceği ve hareket
edebileceği şekilde tasarlandı. Karaman halkından pozitif tepkiler alıyoruz. İş başvuru
talebi çok yoğun ama kontenjan nedeniyle
tüm başvurulara olumlu cevap veremiyoruz.
50 kişilik ilk gurup 15 Kasım’da eğitimlerini
tamamlayarak çağrı cevaplamaya başladılar.
Şu an için ortalama 3000 çağrı cevaplanıyor.
Vatandaş Temsilcisi tarafından çağrılara cevap verilemediği durumlarda mevzuat
uzmanları devreye giriyor. Konuyu mevzuat
uzmanları da çözemezse illere yönlendiriliyor. Bizden beklenti mümkün olduğu kadar
soruları illere göndermeden cevaplandırmak.
Bunun için eğitimlerimiz sürekli devam edi-
yor. Başladığımız noktadan çok daha iyi durumdayız.
İletişim Merkezinde vatandaş temsilcisi
olarak 50 kişi çalışmaya başladı. 50 kişinin de
eğitimleri devam ediyor. Eğitimler tamamlanınca 100 kişi çağrıları cevaplayacak. Bu sayı
ihtiyaca göre 200’e kadar çıkabilecek. Yapılan sözleşme gereği görevli personelin %50’si
özürlü kişilerden oluşuyor.
Eğitimler Aralıksız Devam Ediyor
Harun Eren / İletişim Merkezi Birim
Yöneticisi
Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun, sosyal güvenlik konularına ilgi duyan ve
bu işe yetkinliği olan arkadaşlarımızı mevzuat
uzmanı olarak yetiştiriyoruz. Vatandaş Temsilcilerinin gelen çağrılara cevap veremediği
durumlarda Mevzuat Uzmanı arkadaşlarımız
devreye giriyor. Bu konuda Mevzuat Uzmanlarını Ankara’ya göndererek 2 ay ÇSGB, SGK
ve İş Kur’un ilgili birimlerinde eğitim almalarını sağladık. Yine Ankara’dan gelen eğiticiler burada arkadaşlarımıza eğitim verdiler.
İhtiyaç duyulduğu zaman bu eğitimler devam
edecek. Arkadaşlarımıza mevzuat eğitimleri
dışında etkili sunum teknikleri, bir çağrının
nasıl alınması gerektiği ve nasıl yönlendirilmesi gerektiği gibi eğitimler verildi.
haber
makale
Avrupa Birliği Genişleme
Sürecinde Kadın İstihdam
Sorunu
Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği,
uzun ve zor bir yolculuk olarak devam etmektedir. Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde küçük ülkeler birliğe çok daha kolay
alınırken,Türkiye’nin gerek nüfus, gerekse
ekonomik büyüklüğünün üye ülkeler üzerinde yarattığı endişe, bu süreçte bir takım
aksaklıkları ve gereksiz uzamaları da beraberinde getirmektedir.
Türkiye’nin Avrupa Birliğine olası tam
üyeliği, nüfus büyüklüğü itibariyle bakıldığında öncelikle Avrupa Birliğinin karar alma
sürecinde etkili olacağı için dengeleri değiştirebilecek, bununla birlikte hem ekonomik
hem de sosyal entegrasyon açısından potansiyel zorluklara neden olabilecektir.
Avrupa Birliğine üyelik sürecinde müktesebata uyum çalışmalarını desteklemek üzere,
kadın istihdam oranının artırılması ve cinsiyet eşitliğinin iyileştirilmesi amacıyla, AB
Sosyal Şartı kapsamında,
kadınlar ve erkekler arasındaki iş ve ücret fark
farklılığına son vermek için
gayret edilmekte, kadınİstatistikçi
ların çalışma yaşamında
erkeklerle eşit şartları
1966 Kars/ Sarıkamış doğumlu. Gazi Üniversitepaylaşmaları sağlanmaya
si Fen-Edebiyat Fakültesi, İstatistik Bölümü, (1984çalışılmaktadır. Sosyal
1988) mezunu. Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire
politika ve istihdam alaBaşkanlığında İstatistikçi olarak görev yapmaktadır.
nındaki hedeflere, Toplu16. Dönem ATAUM Jean Monnet Sosyal PolitiPoliti
luk Programları ve çeşitli
ka Modülü (4Eylül -9 Kasım 2010) arasında “Avrupa
fonlar vasıtası ile ulaşılBirliği Genişleme Sürecinde Türkiye’de Kadın İstihİstih
maya çalışılmaktadır. Bu
dam Sorunu” konulu çalışması ile “Övgüye Değer
programlar
sayesinde,
Ödev” niteliğinde üçüncülüğe layık görülmüştür.
üye ülkelerdeki en iyi uygulama örneklerine ulaşılmakta ve oluşturulan
uzman ağlarına katılım
sağlanarak
elde
edilen
sonuçların ve iyi uyguSosyal Güvenlik
Dergisi
lama örneklerinin tüm üye ve aday ülkelerde
yaygınlaştırılması konusunda çalışmalar yüSayı
rütülmektedir.
Tülay Topaloğlu
39
Sayfa
40
Avrupa Birliği ülkeleri 2000’de yapılan
Lizbon zirvesinde kendileri için 2010’a kadar
genel istihdam oranının %70’e ve kadın istihdam oranının % 60’a yükseltilmesi hedefini
koydular. Türkiye’de ise işgücüne katılım oranı % 49 seviyelerinde olup, kadınların işgücüne katılım oranı % 26-27 civarındadır. Bu da
gösteriyor ki kadınların işgücüne katılımları
ve istihdamları ile ilgili durum, Türkiye’nin
çözmesi gereken en önemli sorunlardan bir
tanesi olarak önünde durmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde kamu istihdamı hizmetleri veren kurumlar, toplumda
kadın erkek eşitliğini sağlayan ve koruyan
kilit kurumlardır. Çünkü bilinmektedir ki
kadınları işsizlikten kurtarmak ve uygun işlere kavuşturmak, sadece onları güçlendirmez,
giderek bu güçlenme onların evli oldukları
erkekleri, yetiştirdikleri çocukları ve nihayet
tüm toplumu olumlu biçimde etkiler.
Bu çerçevede, Türkiye’de kadınların işgücüne katılımı ve özellikle ücretli olarak istihdam edilmeleri daha fazla sağlandığında,
bu durumun hem kadınlar için hem de Türk
toplumu için çok önemli sonuçlar doğuracağı
açıkça görülmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de kadınların birçoğu çalışma hayatına katılamamakta, bu durumda ekonomiye, kalkınmaya ve verimlilik
artışına katkıda bulunamadıkları gibi, çalışıp
bir gelir elde ederek kendilerine ve ailelerine de fayda sağlayamamaktadırlar. Tarımsal
faaliyetlerden koparak kentlere göç eden
kadınlar, eğitim olanaklarına ulaşamayan ve
bir meslek edinemeyen kız çocukları, sürek
sürekli olarak evlere çekilmektedirler. Bu durum,
hem kadınların kendileri için, hem ekonomik
büyüme ve kalkınma için çok boyutlu olumsuzlara neden olmaktadır.
Kadınların işgücüne katılımlarının ve
özellikle ücretli olarak istihdam edilmelerinin sağlanmasının hem kendileri için hem de
toplum için önemli sonuçları vardır.
Bunlardan birincisi, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının en önemli koşullarından biri olan kadın istihdamının, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığı da beraberinde getirmesi ve hane içi karar alma süreçlerinde
kadınların önemini ve güçlerini arttırmasıdır.
İkincisi, ülkemiz toplam nüfusunun yarısına yakınını oluşturan istihdam edilebilir sayıdaki kadının istihdama etkin olarak katılımının, ekonomide sağlıklı
ve verimli bir büyümeyi beraberinde getirerek, ülke
coğrafyasının tamamında dengeli bir sosyal kalkınmanın sağlanmasına ön ayak olabileceği gerçeğidir.
Üçüncüsü, kadın istihdamının, eve giren daha yüksek gelir ve daha iyi yaşam koşulları demek olduğu gerçeğidir ki, bunun sonucu doğal olarak gayri safi milli
hasıla artışıdır.
Dördüncüsü, gelir düzeyi düşük hanelerde doğan
çocukların eğitim düzeylerinin de potansiyel olarak
düşük olma ihtimalini ortadan kaldırabilecek bir boyutunun olmasıdır.
Beşincisi, nitelikli işgücünün hızla karşılanması
için özel istihdam bürolarının açılmasına ve bu bürolar
sayesinde kayıt dışı istihdamın azaltılmasını sağlayacağı gerçeğidir.
Altıncısı, kadın istihdamını arttırmaya yönelik her
strateji, ister istemez bir okuma-yazma seferberliğini
de içinde barındıracak ve ülkemizde okula gönderilmeyen yüz binlerce kız çocuğunun ilköğretim diploması almasını sağlayacaktır.
Yedincisi, Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurumu çalışmaları sonucu çıkarılan “Kadın İstihdamının
Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” genelgesinin uygulanabilir olmasını sağlayacaktır.
Ülkemizin sosyal politika ve istihdam alanındaki
yapısından bahsettik. Türkiye’nin bu alanda sahip olduğu birikim ve tecrübelerin müzakere sürecine başarılı bir biçimde yansıtılabilmesi için Avrupa Birliği’nin
bu alandaki politikalarının doğru biçimde anlaşılması
ve söz konusu politikaların Birlik içindeki gelişiminin
günü gününe takip edilmesi gereklidir.
Son zamanlarda kadın istihdamı ile ilgili sevindirici çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin İş ve İşçi Bulma Kurumu (İŞKUR)
‘Kadın İstihdamının Desteklenmesi
Operasyonu’ adını taşıyan bir çalışma
başlatmıştır. Bu çalışma ile AB Katılım
Öncesi Yardım Aracı’nın (IPA) İnsan
Kaynakları Bileşeni 2007 ve 2009 Programları kapsamında, özellikle kadınların
işgücü piyasasına girişleri arttırılarak,
daha çok kişiyi istihdama çekmek ve
istihdamda tutmak amacına yönelik
politikalar tasarlanmakta, geliştirme ve
uygulama konusunda mevcut kapasite
iyileştirilmektir. Operasyonun asıl amacı
ise kadınların istihdam edilebilirliklerini
artırmak, onların işgücü piyasasına girişlerini veya istihdam hizmetlerine ulaşmalarını kolaylaştırıcı pratik
hizmetler geliştirmek, işgücü piyasasına katılımlarını
önleyen engellerle mücadele etmektir.
Ayrıca İŞKUR, kamu istihdam hizmetlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat edilerek sunulması
amacıyla, yapısal ve kültürel bir değişikliğe gidilmesi
için önemli adımlar atmaktadır. 2009 yılında British
Council ile birlikte yürütülen ve İngiltere Dışişleri
Bakanlığı tarafından finanse edilen “Kadın İstihdamının Artırılmasına Yönelik Strateji Geliştirme Projesi”
Türkiye’de çok önemli bir konu olduğu kabul edilen
kadın istihdamı sorununun çözümüne de katkı sağlayacaktır.
Bunun yanı sıra, bir çok kuruluş tarafından konu
ile ilgili çalıştaylar ve konferanslar düzenlenmekte, raporlar hazırlanmaktadır. Bu da kadın istihdamı alanında önemli bir gelişmedir.
Birleşmiş Milletler “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” ve “Avrupa Sosyal
Şartı” ile “ILO”, “OECD”, “AGİK” gibi kuruluşların
sözleşme, karar ve tavsiyeleri, “Kahire Dünya Nüfus
ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı”, “4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Planı”, “Pekin Deklarasyonu”,
“Milenyum Kalkınma Hedefleri”, “AB Müktesebatı”
Türkiye’nin kullandığı, toplumsal cinsiyet duyarlı üst
politika belgeleridir.
Türkiye bu belgeler doğrultusunda politikalar geliştirmeyi, yasal düzenlemeler yapmayı ve bu yasaları
uygulamaya geçirmeyi taahhüt etmiştir. Başta Anayasa olmak üzere Türk Medeni Kanunu’nda (2002), İş
Kanunu’nda (2003), Türk Ceza Kanunu’nda (2005) ve
Gelir Vergisi Kanunu’nda (2007) düzenlemeler yapılmıştır. Yürürlüğe konulan yönetmelik ve genelgelerle
bu düzenlemelerin uygulamaya yansıması için tedbirler alınmıştır.
Tüm bu çalışmalar ve tedbirler, ancak bir uygulama
kararlılığı söz konusu ise üyeliğimize katkı sağlayabilecek, aksi takdirde ülkemiz, hamamları ve hamam taslarının aynılığıyla anılmaya devam edecektir.
makale
2010 ve 2011 Yıllarında
Sağlık Alanında Yapılan
Yeni Düzenlemeler
Giriş
2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP)
çerçevesinde başlayan sağlık alanındaki düzenlemelerle sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete
uygun bir şekilde organize edilmesi, finansmanının
sağlanması ve sunulması amaçlanmıştır. SDP ile eş
zamanlı olarak başlatılan sosyal güvenlik reformu ise
ana hatları ile tüm nüfusu eşit haklarla güvence altına alacak aynı zamanda mali olarak sürdürülebilir
bir yapının oluşturulmasını hedeflemiştir. Buna bağlı
olarak, Mayıs 2006’da yürürlüğe giren 5502 sayılı Kanunla tek çatı altında birleşen sosyal güvenlik kurumlarının, 2007 yılında yayımlanan SUT ile birlikte sigortalılık türüne göre farklı olan sağlığa erişim hakları
da uyumlulaştırılmaya çalışılmıştır. 2008 yılında ise
5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle sigortalıların sigortalılık türlerine göre farklı olan mevzuatları
birleştirilmiştir.
SDP’nin uygulanması ve Genel Sağlık Sigortasına
geçilmesi sürecinde hakkaniyetin sağlanması, sağlık
harcamalarının sürdürülebilir olması, aktüeryal dengenin korunması ve ödenebilir limitler içerisinde kalması
için zaman zaman çeşitli düzenlemelere gidilmektedir.
Çalışmada, 2010 yılında yapılan ve 2011 yılında da yapılması planlanan yeni düzenlemelerden en göze çarpanlar hakkında kısa bilgiler verilecektir.
Aile Hekimliği
Düzce’de pilot uygulama olarak başlayan aile hekimliği kademeli olarak illere yayılmış ve 13/12/2010
tarihi itibariyle tüm illerde uygulanmaya başlanmıştır.
Kişiler kayıtlı oldukları aile hekimlerini öğrenebilmek
için, internetten ve telefonla sorgulama yapabilmektedirler. Eğer herhangi bir aile hekimine kayıtlı değillerse
istedikleri aile hekimine kayıt yaptırabilmekte ya da
kayıtlı oldukları aile hekiminden memnun değillerse
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
42
hekimlerini değiştirebilmektedirler. Böylece kişiler,
aile hekimlerinden sağlığın korunması ve tavsiye alma
ya da tedavi konusunda bilgi alabileceklerdir.
Şu an, Türkiye’de ortalama 3 bin 500 kişiye bir aile
hekimi düşmektedir. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında aile hekimi başına düşen kişi sayısının ülkemizde 2 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun bir
nedeni halen hastanelerde verilen poliklinik hizmetlerinin fazla olması ve bu poliklinik hizmetlerinin pratisyen hekimler tarafından verilmeye devam etmesidir.
Sistemin oturmasıyla hastanelerdeki poliklinik hizmetlerinin azalması sonucunda hastanelerde çalışan
pratisyen hekimlerin de aile hekimliğine geçmesi ile
hekim başına düşen kişi sayısının azalması beklenmektedir. Buna ek olarak, yeni tıp fakültelerinin açılması ve
tıp fakültesi kontenjanlarının artırılmasıyla uzun vadede söz konusu problemin çözülmesi amaçlanmaktadır.
GSS Kapsamının Genişletilmesi
15/01/2010 tarihinde kamu personelinin GSS
kapsamına alınmasının ardından 15/10/2010 tarihinden itibaren de Türk Silahlı Kuvvetler personeli ve hak
sahipleri ile 18 yaş altı kişiler de GSS kapsamı altına
alınmıştır. Böylece, ülkedeki vatandaşların çoğu SGK
kapsamına dahil edilmiş ve verilen sağlık hizmetlerinin
tamamının elektronik olarak MEDULA sisteminde
tutulması sağlanmıştır. Bu sistemle, sağlık hizmet sunucularının vermiş oldukları sağlık hizmeti bedelleri
zamanında ve kendileri tarafından denetlenebilir bir
şekilde ödenmesi ve kurum tarafından oluşturulacak
mevzuat değişiklerinin sonuçları hakkında öngörüler
oluşturulabilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca SUT’ta yer
alan kural parametreleri sistem tarafından on-line çalıştırılarak Kurum tarafından yapılan usulsüz ödemelerin önüne geçilmesi planlanmaktadır.
Yeşil Kartlı vatandaşlar ve hiçbir sağlık güvencesi
olmayan vatandaşlar da 01/01/2012 tarihi itibariyle
GSS kapsamına alınacak ve böylece tüm vatandaşlara
sağlık güvencesi sağlanmış olacaktır.
İlaç ve Hastane Ödemelerinde Tasarruf
Önlemleri ve Global Bütçeleme
Hükümet, önce 2007 yılında devlet hastanelerinde
munda giderek artan oranlarda iskonto uygulanmasını
öngörmektedir. Ancak, özel sektör SUT fiyatları , %
30’luk fark sınırı, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ndeki
kısıtlamalar, Acil ve Trafik kazalarındaki tahsil edilemeyen faturalar, faturalarda yapılan kesintiler gibi bir
çok problemin üzerinden gelmeye çalıştıklarını, bunun yanında sektörün global bütçe uygulamasıyla daha
da sıkıntıya gireceğini ve bu sebeple global bütçe uygulamasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
Hülya ÖZUYSAL
Sosyal Güvenlik Uzmanı
Aktüerya ve Fon Yönetimi
Daire Başkanlığı
global bütçe uygulamasına başlamış, daha sonra artan
ilaç harcamalarını disiplin altına alabilmek için Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkelerde ilaç sektöründe de
uygulanan global bütçe uygulamasına benzer bir uygulamaya geçmiştir. ‘Global bütçe’, 2010 yılı için, 2009
yılı deflatörü ve gayrisafi yurtiçi hasıla ile belirlenecek
bir katsayının, piyasanın belli bir yüzde oranında büyüyeceği tahmini ve ilaç harcamaları tahmini yapılarak hazırlanacak bir bütçeye dayanmaktadır. Böylece
ilaç harcamalarına yapılacak ödeme belirlenmektedir.
Bütçenin tutarı ilaç sektörü bileşenlerine bildirilmekte
belirlenen bütçe rakamı kadar ilaca ödeme yapılacağı taahhüdü verilmektedir. İlaç harcamaları 3’er aylık
periyotlar halinde kontrol edilerek bütçeye göre aşan
yada azalan oranları bir sonraki 3’er aylık dönemde iskonto oranlarında yapılan düzenlemelerle harcamalara
yansıtılmaktadır.
2010 yılı için eczanelere ödenecek ilaç harcama hedefleri aşıldığı için, kamu kurum iskontoları yeniden
düzenlenmiştir. Yeni düzenlemede iskontolara yüzde
9,5’luk bir ekleme yapılmıştır.
İlaçtaki ikinci indirim dalgası ise İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü’nden gelmiştir. Genel Müdürlük, ilaç
fiyatlarını belirlerken Avrupa’daki bazı ülkeleri referans kabul etmiştir. Bunlardan biri olan Yunanistan’ın
geçtiğimiz aylarda ekonomik krizin etkisiyle ilaç fiyatlarında indirime gitmesinin ardından Genel Müdürlük
de, 150 ilacın fiyatını indirmiştir. İndirimler 20 Aralığa
kadar ilaç fiyatlarına yansıtılmıştır.
Özel hastanelerle ilgili global bütçe uygulamasında ise, SGK ile Özel Hastaneler Platformu Derneği
arasında yapılan görüşmelerde henüz bir anlaşma
sağlanamamıştır. Sağlık sektörüyle ekonomi yönetimi arasındaki en temel pazarlık konusunu oluşturan
ve özel hastaneleri sınıflandırıp fark ücretinin değişik
oranlarda ödenmesini kapsayan “global bütçe” uygulamasında; global bütçe, sene başında özel hastanelere
ve ilaç firmalara ödenecek toplam tutarın belirlenmesi
ve yıl içinde bu rakamın aşılacağının anlaşılması duru-
İlaç ve Reçete ile İlgili Diğer Çalışmalar
İlaç ve reçete işlemlerinin çevrimiçi yürütülmeye
başlanmasıyla birlikte eczaneler eczane provizyon sistemine online olarak bağlanarak bilgi girişlerini gerçekleştirip, hak sahipliğini ve girilen ilaçların ödenip
ödenmeyeceğini veya ne kadar ödeneceğini katılım
payının ne kadar tahsil edileceğini görüntüleyebilmektedirler. Böylece;
• Hak sahibi olmayanların anında tespiti,
• Adet ve dozaj kullanmak suretiyle ilaç kullanım
sürelerinin kontrolü,
• Yatan hastalarda 10, ayakta tedavilerde 5 günlük
tedavi dozunun otomatik olarak hesaplanması,
• Rapora dayalı ilaçlarda rapor kontrolünün yapılması,
• Fiyat tespitinin yapılması amacıyla, yurt içinde
üretilen veya ithal edilen ilaçların, barkot, tanıtmalık,
eşdeğer, muafiyet kapsamı gibi bilgilerin sürekli güncelleştirilmesi sağlanarak sağlık harcamalarının denetlenmesi,
sağlanmaktadır.
Aynı zamanda bu sistemle ilaç veren eczanelerin ve
reçeteyi yazan doktorların bilgileri kayıt altına alınarak
takip edilmeleri de sağlanmıştır.
Bu sistemle ilgili aksaklıklar zaman içinde tespit
edilmiş provizyon sisteminde maksimum doz, cinsiyet ve yaş gibi kontroller tekrar gözden geçirilerek bu
kontrolleri eksik olan ilaçlara yeni kontroller eklenmiştir. Aynı anda birlikte kullanılmaması gereken farklı
etken maddeli ilaçlar için provizyon sisteminde var
olan eşlenik liste; Kardiyoloji, Gastroenteroloji, Göğüs Hastalıkları sahasında kullanılan bütçeye oldukça
yük getiren, fakat aynı alanda kullanılan bilimsel komisyonlarca uygun görülen ilaç gruplarında eşlenik
uygulaması genişletilmiştir.
Diğer bir yenilik ise ilaçta Karekod uygulamasına
geçilmesidir. İlaçta Karekod (İlaç Takip Sistemi) Uygulamasının ilaç güvenliği, sahte ilaçlara ve küpüre
karşı koruma, piyasa kontrolü açısından bilgi sağlama
gibi getirileri bulunmaktadır. Bu uygulama ile ilgili
mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmiş, Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü ile ortak çalışmalar tamamlanmış ve 15.05.2010 tarihi itibariyle uygulanmaya geçilmiştir. Bu sistem, karekod kullanılan ve
izleme yapılabilen dünyadaki ilk yaygın uygulamadır.
makale
Bu projeyle birlikte E-Rapor, E-Reçete uygulamasına
geçilmesi amaçlanmış ve bu çalışmalarla birlikte sahte
ilaç raporları ve reçetelerin önüne geçileceği gibi reçete
inceleme sürelerinin de kısaltılması amaçlanmıştır.
İlaç harcamalarında tasarruf sağlanması amacıyla
da düzenlemelere gidilmiş, orijinal bir ürünün eşdeğeri
piyasaya çıktığında, (hem orijinal hem de jenerik ürün
için) başlangıç fiyatına göre en az % 44 indirim şartı
getirilmiştir.
Teşhiş İlişkili Gruplar (DRG) ile
Geri Ödeme Sistemi
DRG uygulaması; taburcu edilen hastalardan elde
edilen standartlaştırılmış klinik ve demografik veriler
ile maliyet verilerini esas alarak hastaları benzer maliyetleri olan benzer klinik gruplara dağıtan bir sınıflandırma sistemidir. Yöntemle, sınırlı kaynakların, vakaların türlerine ve şiddetine dayalı olarak adil biçimde
hastanelere dağıtılması hedeflenmektedir.
DRG, hastanede yatan tüm hastaları 650 gruba
ayırmaktadır. ICD 10 olarak ifade edilen sınıflandırma sistemi içinde 38 bin hastalık tanısı, yaklaşık 6 bin
de hastalara yapılan prosedürel işlemler vardır. 38 bin
hastalık ve 6 bin prosedür DRG modeli ile yapılan
gruplamayla hastalar 650 gruba inmekte böylece 650
grubu yönetmenin, fiyat veya değer tespitini kolaylaştırmaktadır.
Hastanelerde hastanın fiziki veya elektronik dosyası içinde yapılan tüm işlemlerle ilgili notlar yer almaktadır. Hastanelerdeki klinik kodlayıcılar hasta
dosyasındaki bilgileri yazılıma girmekte ve program
vasıtasıyla hastanın dosyası bir DRG’ye atanmaktadır.
Böylece taburcu olan tüm hastaların bilgilerine ulaşmak mümkün olmaktadır.
DRG, uzun yıllardır bazı gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır ve bu ödeme modelinin bir sonraki adımında, sonuca (performansa) dayalı finansman yer
almaktadır. Ancak ülkemizde, şu anda teşhise dayalı
finansmanın bir önceki adımı olan global bütçe kulla-
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
44
nılmaya ve yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.
01/01/2011 tarihinden itibaren Sağlık Bakanlığı
hastanelerinde yatan hastaların sağlık ödemelerinde
DRG uygulamasına geçilmiştir. Yani, Bakanlık SGK
tarafından devlet hastaneleri için ödenen tedavi giderlerinin hastanelere dağıtımında bu uygulamadan yararlanmaktadır. Ancak SGK ödemelerini halen SUT
fiyatları üzerinden gerçekleştirmektedir. SGK’da 2011
yılı içinde hem özel hem de üniversite hastanelerinde
DRG pilot uygulamasına geçmeyi planlamaktadır.
Ancak, sistemin ülkemize adaptasyonunun sağlanması gerekmektedir. Çünkü uygulamanın yürütüldüğü ülkelerdeki hastanelerde Türkiye’deki kadar ayaktan
hastanın olmaması uygulamanın sadece yatan hastaya
yönelik olması, bunun branş bazlı ayaktan gruplama
versiyonunun da kurulmasını gerektirmektedir. Hem
yatan hem de ayaktan hasta gruplamasının birlikte
çalışmasıyla ödeme modeli oluştuğunda, bu sistem
SUT’un yerini alacaktır.
Evde Sağlık Hizmeti
01/02/2010 tarihinde başlayan “evde sağlık hizmeti” uygulamasında, yatalak durumda olan özürlüler
ya da ağır hastalar eve gelen bir heyet tarafından değerlendirilmektedir. Eğer gerçekten yatalak ve evde tedavi
alması gerektiğine karar verilirse, kişinin raporlarından, bu sağlık raporlarının yenilenmesinden, evdeki
yatağına, gerekiyorsa havalı yatağına, oksijen cihazı
lazımsa oksijen cihazına, sonda, alt bezi, yara bakımı
ihtiyacına kadar bütün hizmetleri evde verilmektedir.
Bu hizmet şu anda 25 bin kişiye sağlanmaktadır.
Ancak hedef 100 binin üstüne ulaşmaktır.
Bu bakımın hepsi hekimler tarafından verilmemekte, bir kısmı hemşireler, sağlık memurları, bir kısmı da
fizyoterapistler tarafından verilmektedir. Bu hastalara,
ağız ve diş sağlığı hizmetleri de evlerinde verilmektedir.
Evde yapılacak tüm işlemler evde halledilirken, hastaneye gidilmesi gereken durumlarda da ambulansla taşınması gerekiyorsa ambulansla, değilse bu iş için tahsis
edilen araçlarla bu hastalar ilgili sağlık kuruluşlarına
taşınmaktadırlar. Tüm bu hizmetler tamamen ücretsiz
olarak yapılacaktır.
Tam Gün Yasası
Tam gün yasası ile, kamu kurum ve kuruluşlarının
sağlık tesislerinde çalışan doktorların, mesleklerini
mizde Türk Eczacılar Birliği ile protokol imzalanmıştır. Her gün ortalama 20.000 vatandaş ilacını mobil
eczanelerden almakta ve ilaca ulaşmada zorluk çekmemektedir.
sadece çalıştıkları sağlık tesislerinde icra edebilmesine,
ayrıca dışarıda muayenehane açamamasına veya özel
bir yerde çalışmamasına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesine götürülen yasanın bazı
maddeleri iptal edilmiş, daha sonra yasa Danıştay’a götürülmüştür. Danıştay’daki ilgili dava daireleri Sağlık
Bakanlığının lehine bir karar vermiştir. Sonuç olarak,
artık ikili çalışma yapılamayacağına dair bir karar çıkmıştır.
Şu anda, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan
30 bin civarında uzman doktor bulunmaktadır. Henüz
kanun daha yürülüğe girmeden, bu 30 bin uzman doktordan muayenehanesi olan ya da bir devlet hastanesi
dışında özel yerde çalışanlarının sayısı 2 binin altına
inmiştir. Bunun nedeni, hastanede çalışan doktorlara
performans ücreti adı altında ek ödeme yapılan bir sistemin yürürlüğe konmasıdır.
Ayrıca tam gün yasası ile asistanların nöbet ücretleri artırılmış ve asistanlara ek ödeme verilmesinin -özellikle üniversitelerde- önü açılmıştır.
Üniversite Hastanelerine Düzenleme
Üniversite hastanelerinde, 01/02/2011 den itibaren artık özel muayene, özel ameliyat adı altında hastalardan para alınmasına son verilmiştir. Buna karşılık,
bir üniversite hastanesinde bulunan öğretim üyeleri
tarafından 2010 yılında hastalardan özel muayene adı
altında toplanan paralarla sahip oldukları kazanç, enflasyon da üstüne konularak 2011 yılında devlet tarafından üniversite hastanelerine aktarılacaktır. Bu para,
öğretim üyelerine performansları göz önünde bulundurularak üniversite tarafından paylaştırılacaktır.
Merkezi Hastane Randevu Sistemi
Vatandaşlar Sağlık Bakanlığı Hastaneleri ile Ağız
- Diş Sağlığı Merkezleri için 182 Çağrı Merkezini arayarak canlı operatörlerden istedikleri hastane ve hekim
için randevu alabilmektedirler. Bugün itibariyle 20 ilde
175 hastanede günde ortalama 12 bin vatandaşımız
randevu alarak muayene olmaktadır. 2011 yılında bu
hizmetin bütün ülkeye yayılması planlanmaktadır.
Mobil Eczane
Eczane bulunmayan kırsal bölgelerde yaşayan halkın ilaca ulaşımını kolaylaştırmak için mobil eczane
uygulaması başlatılmıştır. Şubat 2011 itibariyle 40 ili-
6111 Sayılı Torba Kanunla Sağlık
Alanında Getirilen Bazı Önemli
Düzenlemeler
Silikozis Hastaları
Son çıkan Torba Yasa ile birlikte, Genel Sağlık Sigortasından yararlanamayan kayıt dışı yerlerde kayıt
dışı çalışanlardan silikozis hastalığına yakalanan kişiler
ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilere aylık
ödenmesi kararlaştırılmıştır. Bu kişilerin başvurularını
Kanun yayımlandıktan sonra üç ay içinde yapmaları ve
aylık almaya hak kazanmaları durumunda, kendileri, eş
ve çocuklarının tedavi giderleri, 3816 sayılı Kanundaki
aile içindeki kişi başına düşen gelir payına bakılmaksızın Yeşil Kart verilerek karşılanması öngörülmüştür.
Trafik Kazası Tedavi Giderleri
Trafik sigortaları kapsamında kişilerin kusurlu olmaları durumunda karşılanmayan trafik kazalarına
bağlı sağlık giderleri SGK tarafından da karşılanmamaktaydı. Torba Kanun ile birlikte, kazazedelerin genel sağlık sigortalısı ve kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi masraflarının SGK tarafından
karşılanması sağlanmıştır
Sonuç
Ülkemizde, 2003 yılında farklı sağlık sigortası sistemlerini ve yeşil kart sahiplerine yönelik sağlık teminat paketlerini birbiriyle uyumlu hale getirmek ve adil
bir sağlık hizmeti sunmak amacıyla Sağlık Bakanlığı,
Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP)’sini yürürlüğe koymuş ve var olan sistemin zayıf yönlerini gidermeyi hedeflemiştir. Bu proje kapsamında sağlık hizmetlerine
erişimin kolaylaştırılması ve hakkaniyetin sağlanması
çalışmaları sonucunda ciddi sağlık harcamaları artışı
meydana gelmiş, 2005 yılında SSK hastanelerinin devriyle sağlık harcamaları belirgin bir şekilde bütçe üzerine aşırı bir yük getirmeye başlamıştır. Bu sebeple, sağlık harcamalarına yönelik tedbirler alınmış, harcamalar
disipline edilmeye çalışılmıştır. Hükümet bu konuyla
ilgili 2010 yılında da, bir dizi önlem ve düzenlemelere
gitmiştir. Bu önlem ve düzenlemelerin 2011 yılında da
devam etmesi planlanmaktadır. Böylece, hem devletin
hem de SGK’nın sağlık bütçesi üzerindeki baskı azaltılmaya çalışılmaktadır.
makale
Sosyal Güvenlik Kurumu
ve Kayıt Dışı İstihdam
Atıf Özgen
SGK, Sigortalı Emeklilik
İşlemleri Dairesi
Şube Müdür V.
Kayseri 1948 doğumlu olup ilk, orta ve
lise öğretimini de Kayseri de yaptı.
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü mezunudur. Yüksek Matematikçidir. SSK’ dan
burs alması nedeniyle aynı yıl SSK Genel
Müdürlüğü Aktüerya Müdürlüğünde İstatistik Memuru olarak göreve başladı.
1975 yılında yeni açılan SSK Ankara
Sağlık Kolejine Müdür Yardımcısı olarak
tayin oldu. 1998 yılında SSK Ekonomik
Analiz ve İstatistik Daire Başkanlığına
Uzman olarak döndü. 2001-2003 yılları
arası Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesinde, 2003 yılından itibaren
de Tahsisler Daire Başkanlığının değişik
birimlerinde görev yaptı. Halen aynı başkanlıkta Şube Müdür Vekili olarak görevini sürdürmektedir. Aynı zamanda araştırmacı kimliği ile sosyal güvenlik, istihdam
ve sağlık konularındaki yazıları; muhtelif
dergilerde yayınlanmaktadır.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
46
Kayıt dışılık, ülkemizde istihdam ve ekonomide dikkat çekici kayıplara yol açan
önemli sorunlarımız arasındadır. Bu sorunun çözümü yolunda Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının yürütmekte olduğu faaliyetler olumlu
sonuçlarını vermeye başlamıştır.
Kamuda kayıt dışı faaliyetler, yürütülen işin niteliğine göre değişik biçimlerde
tezahür etmektedir. İstihdam, vergi, nüfus gibi alanlarda kayıtlı olması gerektiği
halde kayıt dışına çıkan vatandaşların yükünü kayıt altında olan vatandaşlar üstlenmektedir.
Günümüzde devlet, her alanda ürettiği hizmetleri kayıtlı sistemde bulunan vatandaşları gözeterek geliştirmektedir. Nüfusumuz artsa da teknolojinin getirdiği yenilikler, sosyal refah devletinde tüm vatandaşların hizmetine sunulur. Bu bakımdan
kayıt dışının içinde olmak, sosyal gelişmeyi geciktiren önemli etkenler arasındadır.
Kayıt Dışı Göstergeleri Ne Diyor?
Uzun yıllardır kayıt dışı ekonomi gayri safi milli hasılanın (GSMH) % 30 u
üzerinde gerçekleşmekte, kayıt dışı istihdam da kayıtlı istihdamın % 40 ile % 50 si
arasında değişim göstermekteydi. Bu durumda iki çalışandan birinin kayıt dışında
olması çalışma yaşamımızı olumsuz etkilemektedir.
Kayıt dışı istihdamın bir ülkede var olması, sadece geçinebilecek ücret edinme
uğruna bir bireyin anayasal temel hakları olan sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılması anlamına geliyor. Temelinde bireyin çalışmasının değerlendirilmemesi, o bireyin sosyal yaşamda hak ettiği yere ulaşmasını engellediği gibi,
sağlıklı ve kaliteli yaşamının önünde set oluşmasına neden olmaktadır.
Sosyal güvenlik sistemi içinde olan veya olmayan nüfusa baktığımızda, kayıtlı
olmayan nüfusun 10 milyon civarında değişim gösterdiği gözlenmektedir. TÜİK
tarafından açıklanan son verilerden anlaşıldığına göre sigortalı olmayan nüfus
Ekim 2010 hane halkı iş gücü araştırmasına göre 9.996 bin idi. Bu sayının 5.035
bini tarımda 4.961 bini ise tarım dışı sektörde bulunmaktaydı. İstihdam edilen nüfus içinde kayıt dışılık oranı Ekim 2009 dönemine göre 1 puan gerileyerek % 44,5
ten % 43,5’e inmişti. Erkek istihdamında kayıt dışılık oranı % 37,3 iken kadın çalışanlarda kayıt dışılık oranı % 59’u bulmaktaydı.
2010 yılı Ekim ayı verileri yeşil kartlı nüfusun ülkemizde 9.5 milyon civarında
olduğunu gösteriyor. Bunun anlamı bu kesimin sosyal güvenceden yoksunluk nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlanan primsiz ödemeler kapsamında sağlık
hizmetlerinden yararlanma hakkına kavuşabilmektir. Her ne kadar işsiz sayısı 2010
yılı 4. döneminde 2.901 bine inmiş olsa da kayıt dışı çalışan ve sağlık sisteminin
sağladığı haklardan mahrum kalan 10 milyona yakın nüfus primsiz ödemeler kapsamında devletin sağladığı sosyal yardım ve sağlık hizmetlerine ulaşmaya çalışmak
çalışmaktadır.
Ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında aktif çalışan sayısı 16 milyona yaklaşmaktadır. Dosya bazında pasif sigortalı sayısı ise SGK verilerine göre 8.5 milyon
civarındadır. Aktif/pasif oranı ikiye çok yakındır. Halbuki ideal koşullarda bilimsel
olarak dört çalışana karşılık bir emeklinin olması gerekir. Bu durumda aktif çalışan
sayısının kayıt dışı çalışanları kayıtlı sisteme aktarmanın sağlanması halinde sosyal
güvenlik haklarına erişimin kolaylaşacağını ortaya koymaktadır.
Kayıt Dışında Neler Oluyor ?
Kayıt altına alınmamış sistem kendi içinde sorunlu bir sistemdir. Bu sorunlar
öncelikle sistem içinde olan bireyi hedef alır. Bireyin yaşadığı maddi ve manevi kayıplar, onu anayasal haklarından uzaklaştırırken, ülke kaynakları da boş yere heba
edilmiş olur. Özellikle kayıt dışı sistem içinde yaşanan ve
iş kazalarıyla ölüme yol açan kayıplar telafisi olmayan bir
sonuca yol açmaktadır.
TÜİK tarafından yayımlanan 2010 yılı verilerini dikkate aldığımızda toplam istihdam içinde kayıt dışı çalışan kesimler içinde ücretli/yevmiyeliler, işverenler, kendi
hesabına iş yapanlar, ücretsiz aile işçileri, tarım içi ve dışı
olma durumu dikkate alınarak tasnif edilmiştir. Kayıt dışı
istihdamın başını ücretsiz aile işçileri çekmektedir. Bunlar tarlaya giden kadın çalışanlarımızdan oluşmaktadır.
Sayıları 2.5 milyon civarında olan bu kesimin kayıtlı istihdam içindeki oranı % 90’ın üzerindedir.
Ücretsiz aile işçilerini, % 85’lik oranla tarım sektöründe çalışanlar, % 67,6 ile kendi hesabına çalışanlar izlemekte, işverenler ile ücretli veya yevmiyeli çalışanlar % 24’lük
oranla en düşük kesimi oluşturmaktadır.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal
Araştırmalar Merkezinin (BETAM), kayıt dışı istihdamın özelliklerini ortaya koyan ve 2008 yılında yapılan bir
araştırması bulunuyor. Bu araştırma sonuçlarına göre vatandaşları kayıt dışına çeken sebepler şöyle açıklanabilir:
• Yeşil kart sahiplerinin, bu hakkı kaybetmemek için
sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmekten kaçınması.
Kendi hesabına çalışanlar arasında kayıt dışı olanların çoğunun yeşil kart sahibi olması dikkati çekiyor.
• Ekonomik durgunluk dönemlerinde işleri kötü giden esnaf ve zanaatkarların ödemekle yükümlü prim maliyetlerini kaldıramayacak durumda olması.
• Erkeklerde askerlik öncesi 15-19 yaşları arasında
kayıt dışılığın yaygın olmasının nedeni “Sigorta olmasa
da olur.” düşüncesiyle buldukları işleri kabul etmeleri. Bu
kararı vermelerinde ebeveynlerinin sağlık güvencesinin
olmasının önemli etkisi var.
• Emeklilerde kayıt dışılığın yaşa göre artmasının nedenleri arkasında, emekliliğin erken yaşta başlaması ile
emeklilerin gelir düzeyinin düşüklüğü yatıyor. 5510 Sayılı Yasa öncesi erken yaşta emekli olan çok sayıda emeklinin varlığını dikkate almak zorundayız.
• Ücretlilerde firma ölçeği büyüdükçe, kendi hesabına
çalışanlarda ise eğitim düzeyi arttıkça kayıt dışılık azalıyor. İşyerinin büyüklüğü ile kurumsallaşma arasında bir
bağ bulunuyor ve bununda kayıt dışı çalışmayı azalttığı
dikkat çekiyor. Böylelikle eğitimin kayıt dışılıkta önemli
bir etken olduğu ortaya çıkıyor.
• Küçük ölçekli firmalarda geri teknolojik donanım
ve verimsizlik istihdam üzerindeki ağır vergi yüküyle birleşince kayıt dışılığa doğru bir yol kendiliğinden açılmış
oluyor.
Kayıt Dışına Yönelik İyileştirme
Faaliyetleri
Kayıt dışına yönelik iyileştirme faaliyetleri ‘kayıtlı vatandaş, sayısını yükseltmek kadar sosyal güvenlik açıklarının önüne geçilmesi açısından da büyük önem taşıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan bir
açıklamaya göre 2010 yılı rakamıyla kayıt dışı istihdamda
bir puanlık düşüş ülke ekonomisine 820 milyon TL ek
gelir sağlayacaktır.
Sosyal güvenlik sistemi içinde kayıtlı ve güvenceli çalışma sadece ülkemizdeki çalışanları olumlu etkilemekle
kalmayacak, dünya genelinde ülkemizin saygın bir yer
edinmesine de katkıda bulunacaktır.
Ülkemizde son yıllarda kayıt dışı ekonomi ile birlikte
kayıt dışı istihdamı önlemeye yönelik faaliyetler ağırlık
kazanmaya başlamıştır. Kayıt dışı ile mücadele stratejisi
çerçevesinde hazırlanan eylem planlamasının içeriği incelendiğinde;
• Kayıt içi faaliyetlerin özendirilmesi,
• Denetim alt yapısının güçlendirilmesi ile yaptırımlarla caydırıcılığın etkinleştirilmesi,
• Kamuoyunda “Kayıtlı istihdam, bilincinin geliştirilmesi ve eğitim ağırlıklı çalışmalara önem verilmesi”
şeklinde özetlenebilecek faaliyetlerin ağırlık kazandığı
görülmektedir.
Kayıt dışı istihdamı azaltma çalışmaları kapsamında
Maliye, Milli Eğitim, İçişleri, Sanayi ve Ticaret, Sağlık,
Turizm, Ulaştırma, Bayındırlık ve İskan Bakanlıkları ile
TÜİK, sendikalar, meslek kuruluşları bilgi işlem veri tabanı paylaşım sayfalarının oluşturulması olumlu sonuçları da gözlemlenen bir faaliyettir.
Tarım sektörünü kayıt altına alma faaliyetleri çerçevesinde, Tarımsal İşletme Kayıt Protokolü, Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı ile TÜİK tarafından müştereken hazırlanarak imzalanmıştır. Bu protokolün hayata geçirilmesi
ile ülkemizdeki tarım istatistikleri daha sağlıklı derlenebilecek elde edilen veriler ile ileriye yönelik planlamalar
yapılabilecektir.
Maliye Bakanlığı da kayıt dışı ile mücadele kapsamında alt yapıyı güçlendirmek amacıyla, Vergi Denetmen
Yardımcısı, Gelir Uzman Yardımcısı kadrolarını yeni istihdam edeceği personelle takviye edeceğini açıklamıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumunca kayıt dışı istihdamın
önlenmesi kapsamında yapılan çalışmaların sonuçları son olarak 2009 yılı Faaliyet Raporunda yer almıştır.
Açıklanan verilerden anlaşıldığına göre 7.876 tescilsiz iş
yeri ile 336.838 tescilsiz sigortalının kayıtlarına ulaşılmıştır. Raporda kayıt dışı istihdamla mücadele çalışmalarının
elektronik veri paylaşımı ile, ilgili bakanlıklar nezdinde
nasıl yapıldığına da yer verilmiştir.
Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yürütülen çalışmalar neticesinde de 2010 yılı sonu itibarıyla 4 istihdam paketi açıklanmış, istihdam teşviklerinden 6.831 bin kişi yararlanmıştır. Son 3 yılda kayıt dışı
istihdamla mücadeleye büyük önem verilmiş, 2008 Eylül
ayından 2010 Eylül ayına kadar 845.465 kişinin kayıt dışı
çalıştığı tespit edilmiştir. Aynı dönemde 39.228 iş yerinde
sigortasız işçi çalıştırıldığı ortaya konulmuştur.
Kayıt dışı ile mücadele çalışmalarına önümüzdeki süreçte de ağırlık verilmesi gerektiği ortadadır. Çünkü; bir
sistem sağlıklı olarak tüm vatandaşlarını kayıtlı sisteme
dahil ettiğinde bu durumdan gerçek manada kazançlı çıkacak olan bizzat vatandaşın kendisidir. Bu gerçeğin eğitim yoluyla, sistemi insanlara benimseterek aktarılması
vatandaşla ilgili kurumları barıştıracaktır. Bu konuda hazırlanacak projeler; bir bakıma, barış ve devletin dost elini
tutmaya yönelik iletişim mesajlarıyla güçlendirilmelidir.
tanıtım
Ömer Gülter
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
48
Tarihin Beşiğinden
Yükselen: Ezan, Çan, Hazan
Asi Nehri’nin bereketi ile sulanan Antakya
yöresini çekici kılan ve tarihi boyunca göçlere
açık olmasını sağlayan; yaşamı kolaylaştıran
iklim koşulları ve verimli topraklarının yanı
sıra Anadolu’yu Çukurova yoluyla Suriye ve
Filistin’e bağlayan yolların kavşak noktasında bulunmasıdır. Ayrıca Mezopotamya’dan
Akdeniz’e çıkmak için kullanılabilecek en uygun limanlar yine bu bölgededir.
Yaklaşık 2300 yıllık bir geçmişi olan Antakya şehrini İskender’in ölümünden sonra
imparatorluğunu paylaşan komutanlarından
Seleukos kurmuştur. Daha sonra Part, Sasani, Bizans, Abbasi Tolunoğulları, Aksitler,
Hamdanoğulları, Selçuklu, Haçlı ve Memluk egemenliklerine giren şehir, Yavuz Sultan
Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı egemenliğine geçmiştir.1937’de bağımsız Hatay
Devleti kurulmuş, 1939’da Hatay Türkiye
Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır.
UNESCO’nun “Barış Kenti” seçtiği
Hatay’da üç semavi dini ve onlara ait ibadethaneleri; cami, kilise ve sinagogu yan yana gö-
rebilir, ezan ve çan seslerini, birbirine karışan
dilleri duyabilirsiniz, ama kimsenin kimseye
karıştığını ne duyar ne de görürsünüz.
Önemli bir inanç turizmi merkezi olan
Hatay’da, dünyanın ilk Katolik Kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi Hatay-Reyhanlı karayolu üzerinde bulunmaktadır. Hıristiyanlık tarihinde
önemli bir yere sahip olan Hatay, aynı zamanda
dört büyük patriklik merkezinden biridir.
St. Simon Stylite Manastırı, Yayladağı
Barleam Manastırı ve Keldağı Barleam Manastırı önemli manastırlarıdır.
Habib Neccar Cami, Şeyh Ahmet Kuseyri
Cami ve Türbesi, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Payas Sokullu Külliyesi ve Ulu Cami
görülmeye değer İslam eserleridir.
Mozaik koleksiyonu zenginliği yönünden
dünyada ikinci, para koleksiyonu yönünden
ise üçüncü sırada yer alan Antakya Arkeoloji
Müzesinde; Harbiye, Antakya, Aççana, Çevlik, ve İskenderun’da yapılan kazılarda bulunan çeşitli süs eşyaları, heykeller, mezarlar
sergilenmektedir.
Mehmet Zülfi CAMKURT
İl Müdürü
1974 Dicle doğumluyum. İlköğrenimimi Siirt, Orta ve Lise öğrenimimi Adana’da tamamladıktan sonra, üniversite öğrenimimi 1990 – 1995
yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF.
İktisat bölümünde yaptım. Selçuk Üniversitesinde Yönetim ve Organizasyon dalında yüksek lisans yaptım. 2008 yılında Milli Güvenlik Akademisini 64.Dönem mezunu olarak tamamladım.
1997 yılında memuriyete başladım. Sırasıyla
1997 – 1999 yıllarında SSK Diyarbakır İl Müdürlüğünde İcra Memuru, 1999 – 2002 yıllarında SSK Genel Müdürlüğünde Sigorta Müfettiş
Yardımcısı, 2002 – 2005 yıllarında Sigorta Müfettişi, 2005 – 2008 yıllarında Refakat Müfettişi
olarak görev yaptım. 2009 yılında Başmüfettişliğe atandım. 5 Ocak 2009 tarihinden bu yana
Sosyal Güvenlik Kurumu Hatay İl Müdürlüğü
görevini vekaleten yürütmekteyim.
Hatay İl Müdürlüğüne geldiğinizde gördüğünüz
eksiklikler nelerdi, ilk uygulamalarınız neler
oldu?
Hatay’da Devredilen SSK ve Bağ-Kur taşra teşkilatları vardı. SSK ve Bağ-Kur İl Müdürlüklerinin aynı
çatı altında birleşmesine bağlı olarak personelin oryantasyon, disiplin, ortak kültürün olmamasının beraberinde getirdiği iş ve işlemlerde gecikmeler olduğunu
gözlemledim. Bu sorunları gidermeye yönelik olarak
İl Müdürlüğümüze bağlı tüm birimlerde bütün personelin katılımıyla ayrı ayrı toplantılar yaparak sorunları
tespit ettik. Akabinde sorunların çözümüne yönelik
olarak da idari görevde bulunan personellerle ayrı ayrı
toplantılar yaparak çözüm yollarını tespit ettik. Yaptığımız çalışmaların hepsini anlatmak mümkün değil,
ancak bir kısmından bahsedelim.
İlk yaptığımız şey özellikle 4.000 civarında birik
birikmiş 4/a ve 4/b sigortalılarımızın emekli aylıklarını 4
ay gibi kısa bir sürede bağlamak oldu. Memnuniyetle
ifade etmeliyim ki, şu anda 4/b sigortalı ve hak sahiplerinin aylıkları ortalama 9 günde, 4/a lıların aylıkları ise
ortalama 17 günde bağlanmaktadır.
Arşivlerin düzenlenmesi ve imha işlemleri anlamında;
150 ton civarında evrak ve dosya imhası ve 30 bin
civarında işveren dosyasının İZ işlemleri yapıldı. 4/b
sigortalıların tescil kütükleri için 284.000 civarında
aktif/pasif dosyaları elden geçirildi, T.C. kimlik numaralarıyla Bağ-Kur numaraları eşleştirildi ve gerekli
yazışmalar yapılarak tescil kütükleri güncellendi.
4/a sigortalılarının 1965 – 1975 yıllarına ait bilgisayar ortamına aktarılmayan hizmetlerinin aktarılması
için çalışma başlattık. Şu an itibariyle, bir milyonun
üzerinde kayıt bilgisayar ortamına aktarılmış olup,
1970 – 1975 yılları arası kayıtların tamamı bitirilmiştir. 1965 – 1970 yılları arasının bilgisayar ortamına
tanıtım
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
50
aktarılması işlemlerini 2011 yılı Temmuz ayı
sonuna kadar bitirmeyi hedefliyoruz.
İşveren dosyalarının İZ işlemleri kapsamında H/C kartlarını sıfırlandık. Bu kapsamda emanet hesaplardaki 17 milyon TL’yi
işveren dosyalarına aktarma işlemlerini yaptık. 30 civarında işveren dosyasının İZ yapılması, özellikle prim tahakkuk ve tahsilât
servislerinde çalışan personeller üzerinde psikolojik rahatlama sağladı.
İskenderun ve Antakya Sosyal Güvenlik
Merkezlerimizde gereğinden fazla servisler
vardı. Bu durum da, işlerin aksamasına neden
oluyordu. Bazı servisleri birleştirerek hem işleri hızlandırdık hem de
personellerimizi daha
etkin ve verimli kullanmaya başladık.
Bu kadar işi
biriktiren, işlemleri
geç sonuçlandıran
personel nasıl oldu
da hem günlük işleri
yapıp hem de
geçmişten kalan
işleri eritir hale
geldi. Değişen nedir?
İlk yaptığımız personelin mesai saatlerine
devamını kontrol etmek
için bütün hizmet binalarımızda 2009 yılı Mart
ayı itibariyle Kartlı Geçiş
Sistemine (KGS) geçtik.
Kartlı geçiş sistemine
geçtikten sonra, personelin mesaiye devam,
saatlik, günlük izin kullanımlarını daha etkin
kontrol eder hale geldik. Örnek vermek gerekirse, göreve başladığım sırada Antakya Sosyal
Güvenlik Merkezimizde 74 personel bulunuyordu. Şu anda 35 personel bulunmaktadır.
Bu birimimizde personel sayısını %100’ün
üzerinde azaltmış olmamıza rağmen, yapılan
iş ve işlemler geçmişle kıyaslanamayacak düzeyde hızlı ve kaliteli yapılmaktadır.
Bu noktada belirtmek isterim ki, herhangi
bir serviste çalışan her bir personelimizin her
işi yapabilmesini sağlamak için gerekli tedbirleri aldık. Bu anlamda, servis şefleri, servis
yetkilileri ve diğer memurları 6 ay, 1 yıl gibi
zaman periyotlarıyla dönüşümlü olarak değişik servilerde çalıştırmaktayız.
Personeli motive etmek anlamında pek
çok müdürlüğümüzde yapılan şeyleri burada
da yaptık. Ama benim özellikle üzerinde durduğum, önemsediğim “Ayın Personeli, Ayın
Servisi” uygulamalarını yaptık. Ayın personeli seçilmesi uygun görülen personel, servis
şefi veya yetkilisi tarafından öneriliyor. İlgili
müdür-müdür yardımcısının öneriye katılması durumunda, 8-10 maddeden oluşan bir
değerlendirme tablosuna ilgili servis yetkilisi ve müdür yardımcısı tarafından 1’den 5’e
kadar puanlar veriliyor. Puanlar toplanıyor
ikiye bölünüyor, yine ayın personeli olarak
önerilen kişinin ay içerisinde yapmış olduğu
iş sayısı, hastalık izni, yıllık izin, saatlik izin
alıp almadığı gibi hususlar da ayrıca değerlendiriliyor. Ayın personeli seçilen 30 tam puan
performans ödemesiyle ödüllendiriliyor. Bunun yanında İl Müdürü olarak ben de ayın
personeli seçilen kişiye kitap, kalem gibi hediyeler veriyorum.
Yine, yılda iki defa yapılmakta olan ikramiye ödemesinin müktesep bir hak olmadığından hareketle, ikramiye ödenmesi usul
ve esasları doğrultusunda hazırladığımız iç
emirle ikramiyelerde yapılacak kesintileri
duyurduk. Memnuniyetle ifade edeyim ki,
ikramiye ve performans ödemesi, kartlı geçiş
sistemi gibi uygulamalarla yıllık 10 civarında
personel kazancımız oldu. Örneğin, 2008 yılında 2.500 gün civarında olan hastalık izin
günü, 2009 yılında 1.700, 2010 yılında 1.400
civarına düştü.
İl düzeyinde personelin yıllık izin planlamasına geçtik. Personelin yıllık izinlerini
belirli bir plan dâhilinde ve yılın başında
bildirerek kullanmalarını sağladık. Özellikle
Haziran ve Eylül ayları arasında yoğun izin
talepleri nedeniyle aksayan ya da geciken işlemlerin önüne geçtik.
Çok gereksiz yazışmalar yapıldığını, yürüme mesafesinde olan resmi dairelere evrakların posta yoluyla gönderildiğini, servisler arası
gereksiz yazışmaların yapıldığını tespit ettik.
Kurum iş ve işlemleriyle ilgili gereksiz yazışmaları kaldırdık. Evrak dağıtımında görevli
memurlarımız evrakları elden ilgili kurumlara
götürerek cevaplarını da elden almaktadırlar.
Bu noktada, özellikle Valilik makamının diğer kamu kurumlarıyla eşgüdüm sağlanması,
vatandaş adına evrakların elden takip edil-
mesi, yazışmaya mahal verilmemesi noktasında, sosyal
güvenlikle ilgili konuların acil olduğu, özellikle acele
yanıtlanması hususunda çok ciddi faydası oldu.
İlk tespitlerimizden bir tanesi; memurlarımız mesaideki vakitlerinin büyük bir kısmını vatandaşla telefon görüşmesi yaparak veya vatandaşın evrakının akıbeti ile ilgili sorusuna cevap vererek geçirdikleri oldu.
2009 yılı Temmuz ayından itibaren sigortalı ve hak
sahiplerimize Kurumumuzla ilgili iş ve işlemleri konusunda kısa mesajla (SMS) bilgilendirme yapıyoruz.
Vatandaşın evrakı evrak servisine ulaştığında ve evrakın servis de işlem gördüğünde hangi serviste olduğu
hakkında bilgi veriliyor. Eksik evrakı varsa yazışmadan
önce telefonla veya SMS ile bilgi verilerek eksik evrakını tamamlaması isteniliyor. Böylece, hem vatandaşın
hem çalışanın zaman ve emek kaybının önüne geçmiş
olduk.
Kurum birleşmesinden sonra kurum kültürünün
oluşturulması, motivasyon gibi konularda
personele kişisel gelişim ve hizmet içi eğitimler
verildi. Ancak son dönemlerde eğitimlerde bir
azalma, yavaşlama var. Siz de durum nasıl?
İl Müdürlüğümüz ve bağlı Sosyal Güvenlik Merkezlerinde personel arasındaki birlikteliği sağlamak,
ortak kurum kültürü oluşturmak amacıyla kahvaltı,
yemek, servis arkadaşlarıyla ev ziyaretleri yapmaktayız.
Örneğin son olarak 2010 yılı Kasım ayında stresle başa çıkma yöntemleri, ekip çalışması, motivasyon,
zaman yönetimi, liderlik, halkla ilişkiler, kurumsal
iletişim konularında 5 eğitim verdik. Aralık ayında İl
Müdürlüğümüz ve bağlı Sosyal Güvenlik Merkezlerinde tüm servislerde 3 hafta hizmet içi eğitim yapılmıştır.
Personelin doğum günü, anneler günü, babalar günü,
kadınlar günü vb. özel günleriyle ilgili kutlamalar devam etmektedir.
Halkla İlişkiler Protokol Eğitiminden
bahsettiniz. Bunların yansımalarını nasıl
ölçüyorsunuz? Memnuniyetleri nasıl ölçüyorsunuz?
Göreve ilk başladığımızda ilk olarak personelin
sorunlarını tespit etmek anlamında personele yönelik
memnuniyet anketleri yaptık. Bunun yanı sıra personelin bilgisayar ve internet kullanım düzeylerini tespite
yönelik anket çalışmamız oldu. Yapmış olduğumuz anketlerin sonucunda, personelin eğitime ihtiyaç duyduğu alan ve konuları tespit ettik. Bu tespit kapsamında,
her yıl değişik konularda personelimize yönelik kişisel
gelişim eğitimleri ve hizmet içi eğitim faaliyetlerini
uyguladık. Personelin ihtiyaçlarını ve memnuniyetini
yapmış olduğumuz anketlerle ölçtük.
Bunun yanı sıra, her yıl vatandaşlarımıza yönelik
yapmış olduğumuz müşteri memnuniyeti anketleri var.
Bu anketlerde, gerek servis ve gerekse de hizmet verilen
birimlerin genel anlamdaki işleyişlerine ilişkin değerlendirmeler yer almakta. Şunu da memnuniyetle belirtmeliyim ki, il düzeyinde Kurumumuzdan vatandaşlarımızın memnuniyet düzeyi, %90’ın üzerindedir. Ölçme
işlemlerimizi bu şekilde yapıyoruz. Aynı zamanda sivil
toplum kuruşlarıyla (Esnaf Odaları, Ticaret ve Sanayi
Odaları vb.) istişare toplantıları yapıyoruz. Valilik makamı ile yapılan anketlerin sonuçlarını düzenli olarak
paylaşıyoruz.
Yapılanma ile ilgili hazırlıklarınız var mı?
Yeni yapılanma ile ilgili olarak Ocak ayı içerisinde
İskenderun’da ve Antakya merkezde Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerle geniş katılımlı birer toplantı
yaptık. Öncelikle 4/a işverenleri ile 4/b sigortalılarından borçlu olanların ilçeler düzeyinde sayılarını tespit
etmeye yönelik çalışmamız oldu. Sigortalı Tescil ve
Hizmet, Prim Tahakkuk ve Tahsilât, İcra Takip, Haciz
ve Satış Servislerimizin bilgisayar, yazıcı donanım alt
yapılarını yeniledik ve güçlendirdik. Yine bu servislerimizde ek olarak görevlendireceğimiz personellerimizi
tespit ettik.
Özellikle Belediye Meclis Üyelerine Esnaf ve
Sanatkârlar Odası Başkanına, Ticaret Odası yetkililerine, İskenderun, Dörtyol, Erzin Antakya ve çevre
ilçelerinde toplantılar yaparak yapılandırmaya hazır
olmaları hakkında bilgilendirme yaptık. Böyle bir fırsatın bir daha ele geçmeyeceğini, iyi değerlendirmeleri
konusunda telkinde bulunduk Ayrıca esnaf dosyalarından isimleri tespit ettik, listeler oluşturuyoruz, yapılandırma çıktığı anda bu kişilere SMS yoluyla bilgilendirme yapacağız. Hatta taksitlendirme dönemlerinde de
taksitlerini hatırlatıcı mesajlar oluşturduk, taksit ödeme gününden birkaç gün önce mesajla taksit gününün
tanıtım
Özellikle meslek liseleri
başta olmak üzere,
ilimizdeki liselerde
öğrencilere yol boyu
sosyal güvenlik hakları ve
sosyal güvenliğin önemi
konularında dersler verdik.
Tutuklu ve hükümlüler ile
erbaş ve erlere yönelik de
eğitim çalışmalarımız oldu
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
52
geldiğini, ödemelerini aksatmamaları gerektiğini hatırlatacağız.
Yapılanmada yoğunluk 4(a)’lılarda mı
yoksa 4(b)’lilerde mi? Tahsilâtta hangi
grup daha sorunlu?
İlimizin İskenderun, Dörtyol ilçeleri
ve bağlı beldelerinde sanayileşme ve ticaret
yoğun olduğundan, ilimizdeki 4/a sigortalılarının yarıya yakını bu ilçelerde istihdam
edilmektedir. Antakya, özellikle Samandağ, Hassa, Reyhanlı, Altınözü, Kırıkhan,
Kumlu’da ise küçük esnaf ve tarımsal faaliyet
yaygın olduğu için 4/b sigortalılarımız çoğunluktadır.
İlimizde 2010 yılı Aralık ayı sonu itibariyle 75.663 kişi 4/b sigortalısı olup, bunun
yarısından fazlasının Kurumumuza borcu
bulunmaktadır. Bu borçların büyük bir kısmı
geçmiş yıllara aittir. Bu noktada belirtmek
gerekir ki, ilimizde 4/b sigortalılarının tahakkuk tahsilât oranı 2010 yılı sonu itibariyle %69 olarak gerçekleşmiştir. Yine ilimizde
2010 Aralık ayı sonu itibariyle 4/a sigortalı
sayısı 119.483’tür. İlimizde 4/a sigortalılarla
ilgili prim tahakkuk tahsilât oranı %93 olarak
gerçekleşmiştir.
Her iki tahakkuk tahsilât oranı da Türkiye
ortalamasının üzerindedir. Açıklamalardan
da anlaşılacağı üzere, tahsilât noktasında 4/b
sigortalılarımız daha sorunlu durumdadır.
Ülke genelinde olduğu gibi ilimizde de özellikle 4/b sigortalılarının af beklentisi nedeniyle prim tahsilât oranlarında azalma oldu.
4/a sigortalılarının primlerinin ödenmesinde ciddi bir azalma olmadı. Ancak, özellikle
belirtmek gerekir ki, icra tahsilâtı çok ciddi
oranda azalmıştır. Ancak, bunu geçici durum
olarak görmek lazım.
Özelikle sanayi siteleri, kapalı çarşı vb. yerlerde kayıt dışı istihdamla ilgili bastırdığımız el
broşürlerini dağıttık.
Özellikle meslek liseleri başta olmak üzere, ilimizdeki liselerde öğrencilere yıl boyu
sosyal güvenlik hakları ve sosyal güvenliğin
önemi konularında dersler verdik. Tutuklu ve
hükümlüler ile erbaş ve erlere yönelik de eğitim çalışmalarımız oldu.
Bunun yanı sıra, Vergi Dairesi Başkanlığı,
İl Emniyet, İl Tarım, İl Milli Eğitim, İl Sağlık
Müdürlükleri ve Jandarma Komutanlığı başta
olmak diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla etkin ve verimli bir çalışma içindeyiz. Bu kamu
kurum ve kuruluşlarımızdan elde ettiğimiz
bilgiler kapsamında 2010 yılında 9 bin civarında sigortalının tescilini sağladık. Şu anda
ise Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı’na hazırlayarak sunduğumuz, ancak sonuçlanmayan
“Sosyal Güvenlik Bilincinin Artırılması ve
Kayıtlı İstihdamın Teşviki” adını taşıyan bir
projemiz var. Projemiz, şu anda Ajansta değerlendirme aşamasında. Bu projenin yararlarını 2011 yılında göreceğimize inanıyorum.
Kayıt dışı ile ilgili ne söylemek
istersiniz, kayıt dışı istihdam kapsamında
yaptığınız başlıca çalışmalar nelerdir?
İlimizdeki kayıt dışılık daha çok tarım
sektörü, inşaat sektörü ve gastronomi dediğimiz lokanta ve gıda maddesi vb. satan yerlerde var. Kayıt dışı istihdam sorununun sadece
Kurumumuz tarafından yapılacak çalışmalarla çözülemeyeceğinden hareketle, Kamu Kurum ve Kuruluşları başta olmak üzere, Esnaf
Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret
Borsaları, muhtarlar, Belediye Meclis Üyeleri nezdinde bilgilendirme toplantıları yaptık.
Kayıt dışı ile ilgili bilgilendirme
çalışmaları genellikle sivil toplum
kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı
toplantılarla yapılıyor. Doğrudan
vatandaşı bilinçlendirecek
çalışmalarınız oldu mu?
2010 yılında şehrin en işlek yerlerine ve
büyük alışveriş merkezlerinin önüne üçer ve
dörder günlük sürelerle stantlar açtık. Sosyal
güvenlik bilinci, kayıt dışı istihdamın bilinçlenmesi ve sosyal haklar ile ilgili kitapçıklar,
broşürler dağıttık. Sanayi sitelerinde ve kapalı
çarşıda esnaf ve vatandaşlara dağıttığımız bro-
şürler var. Bu faaliyetleri Kalkınma Ajansının yapacağı
destekle 2011 yılında da yapacağız. Sosyal güvenlikle
ilgili derslerin okullarda verilmesi gerekiyor. İlimiz
Milli Eğitim Müdürlüğümüzle yaptığımız görüşmelerde, okullarda “Sosyal Güvenlik Kolu” kurulması ile
ilgili çalışmalarımız sonuçlanmak üzere. Bu kapsamda,
okullarımıza da sosyal güvenlik bilincini arttırmayla
ilgili doküman desteği sağlayacağız.
Ülkemizde çoğunlukla kayıtlı kayıtsızlar var. Tarım
İl Müdürlüğünde kayıtlı olanlar, Vergi Dairesinde kayıtlı olanlar bizim Kurumumuza kayıtlı olmayabiliyor.
Kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyon
eksikliği var. Genelgelerle bu aşılmaya çalışılıyor ama
mülki idarelerin bu konuya çok ciddi anlamda destek
vermesi halinde çözülebilir diye düşünüyorum. Bu anlamda, ilimizde Kurum olarak Valilik makamının çok
ciddi desteklerini gördüğümüzü söyleyebilirim.
Bunun yanında vergi dairelerinin kullandığı VEDOP sistemi var. Buradaki güncellemelerin Kurumumuzla paylaşılması konusunda daha sıkı iş birliğine
gidilmesi, sorgulama yetkilerinin artırılması gerektiğine inanıyorum. Kolluk kuvvetlerinin kimlik bildirimlerini daha sıkı takip etmeleri halinde özellikle turistik
yörelerdeki kayıt dışının önemli ölçüde engellenebileceğini düşünüyorum.
İş süreçlerinin iyileştirilmesi konusunda bir
çalışmanız olduğunu biliyorum hatta bu
projenizde akademik destek de alıyorsunuz.
Proje hangi aşamada biraz bahseder misiniz?
“İş Süreçlerinin Analizi, Basitleştirilmesi ve Bürokrasinin Azaltılması” adıyla Doğu Akdeniz Kalkınma
Ajansı’ndan sağladığımız teknik mali destek kapsamında yürüttüğümüz bir projemiz var. Hatay ilindeki Soysal
Güvenlik İl Müdürlüğü ve Merkez Müdürlüklerini kapsayan, “Bürokrasiyi azaltarak kayıt dışılığı nasıl engelleyebiliriz, bürokrasiyi azaltarak daha iyi ve etkin nasıl
hizmet verebiliriz?” sorularına cevap arayan bir proje.
Doç. Dr. Oğuz Karadeniz bu konuda uzman olarak, proje danışmanı olarak projemize destek veriyor.
Bu projenin ara raporu üzerindeki çalışmalarımız devam ediyor. Uzmanımız tarafından projenin sonuç raporunun da en kısa sürede İl Müdürlüğümüze teslim
edileceği bize ifade edildi. Projemizin sonuç raporu
geldikten sonra il düzeyinde iş süreçlerini uzatan, işleri
yavaşlatan sorunlara çözüm bulacağımızı ve vatandaşlarımıza daha kaliteli hizmet vereceğimizi düşünüyorum. Projemizin sonuç raporunun teslim edildikten
sonra, proje sonuç raporunu ve ilimizle ilgili yaptığımız
çalışmaların sonucu hakkında Kurum Başkanlık makamını da bilgilendireceğiz. Bu anlamda, bu projenin ve
projede tespit ettiklerimizin diğer il müdürlüklerimize
de model yol gösterici olacağını düşünüyorum.
Bu projeden beklentileriniz nelerdir?
İşlem körlüğü dediğimiz, sürekli aynı şeyleri yapan
ya da organizasyonun içinde olmanız nedeniyle göremediğiniz, gözden kaçırdığınız bazı eksiklikler olabiliyor. Bazen eksikliklerimizi kendimiz göremiyoruz.
Dışarıdan, profesyonel bir gözle bakılınca bu eksiklikler daha iyi gözlemleniyor. Nitekim biz de gereksiz
işlemlerin yapıldığını, gereksiz evrakların istendiğini,
gereksiz yazışmaların yapıldığını tespit ettik. Yazılmaması gerektiği halde bazı yazıların bazı yerlere yazıldığı, emeklilik işlemleri için veya aktivasyon için gereksiz
belgelerin istendiğini tespit ettik. Gereksiz yazışmaları
ve gereksiz işlemleri kaldırmaya çalışıyoruz. Proje ile
gelen evrak sayısı, çalışanlara düşen evrak sayısı, işlemin sonuçlanma süresi gibi verilere sahip olacağız.
Böylece personel optimizasyonunu da yapma olanağını bulacağız.
Sosyal Güvenlik Merkezleri artık Kurumun dışa
açılan en önemli kapısı ve dışa dönük yüzü oldu.
Hatay’da nerelerde SGM açtınız. Yansımalar nasıl?
Şu anda yaklaşık 24 aylık görev süremin sonunda
Dörtyol, Erzin ve Samandağ Sosyal Güvenlik Merkezlerini faaliyete geçirdik. Sigortalıların tescil işlemleri,
Genel Sağlık, işveren, sigorta tescil, halkla ilişkiler ve
kısa vadeli, ödeme, aylık bağlama dışındaki iş ve işlemleri yapılmaktadır. Samandağ ve Dörtyol Merkezlerimizi açtık ve sorunların çoğunluğunu giderdik. Reyhanlı ve Kırıkhan da ise çalışmalarımız devam ediyor.
Yer tespitlerimizi yaptık. Bir kaç ay içerisinde bu merkezlerimizi de açmayı düşünüyoruz. Sosyal Güvenlik
Merkezi açtığımız ilçelerdeki vatandaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde memnuniyetlerinin üst düzeyde
olduğunu gözlemledik.
tanıtım
Hamit Bal
Samandağ SGM Müdürü
Yüksel Berber (Mali Müşavir)
21 yıldan beri Mali Müşavirlik yapıyorum. Mükelleflerimin sıkıntıları çoktu. Samandağ güzel bir
ilçemiz olmasına rağmen hizmetiyle geri kalmış bir
ilçe. İlçemizin ayrıca sigortalı, işvereni ve de çalışan sayısı yüksek. Antakya İl Müdürlüğü olsun İskenderun
Müdürlükleri olsun sürekli işlem yapıyorduk ve zorlanıyorduk. İşlemler 1 günümüzü bazen 2 günümüzü
alıyordu. Samandağ Sosyal Güvenlik Merkezinin açılması işlemlerimizi kolaylaştırdı. Memur çalışan arkadaşlardan da memnunuz. Çok iyi çalışıyorlar. Kaliteyi
yakaladılar.
Bilgi düzeyleri yüksek. Bu anlamda çok memnunuz. Yalnızca emeklilik işlemlerinin İskenderun’da
olmasından dolayı sıkıntılarımız var. Antakya İl Müdürlüğünde de bu işlemler yapılırsa işlemlerimiz daha
kolaylaşacak.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
54
Samandağ Sosyal Güvenlik Merkezi 21 Aralık
2009 tarihinde faaliyete başladı. Bir Merkez Müdür
Vekili bir personel ve hizmetli ile göreve başladık. İl
merkezine gitmeden vatandaşlarımızın işlemlerini yapıyor, rehberlik hizmeti vererek onları bilgilendiriyoruz. Sağlık aktivasyonu, işyeri tescilleri, sigortalı tescilleri ve rehberlik hizmetlerinin yanı sıra 4 Ekim 2010
tarihi itibariyle, işveren işlemlerini, şahıs ödemelerini,
iş kazası, meslek hastalıkları, geçici iş göremezlik, analık, doğum ve emzirme ödemelerini, prim tahakkuk ve
tahsilat, işyeri bildirme işlemlerini dosyaları devralarak yürütmeye başladık. Genel sağlık sigortası tescilleri, 18 yaş altı tescilleri ve tahakkuk işlemlerini de merkezimizden yürütüyoruz.
Samandağ’daki eğitim düzeyi yüksek olduğu için
vatandaşlarımız çok bilinçli olmalarına karşın bilgi
eksikliği var. İnsanlar sürekli gelip şartların kendilerine
uyup uymadığını öğrenmek istiyorlar. Sosyal güvence
çerçevesine girmek istiyorlar. Bizler de bunun karşılığında rehberlik hizmeti vererek vatandaşlarımızı aydınlatıyoruz.
Günlük ortalama 300-350 kişi geliyor. Yayladağ ilçesini de hizmete kattığımızda 70-80 bin kişiye hizmet
götüreceğiz. Samandağ’da yaşayan halkın çoğu esnaf;
tarım, narenciye, el sanatları ve ipekçilikle geçimlerini
sağlıyorlar.
Şu an itibariyle konsept olarak, donanım olarak iyi
durumdayız. Çok az personel ile hizmet vermekteyiz.
Personel sayısını artırırsak daha iyi ve hızlı hizmet verebiliriz.
Prof. Dr. A. Gürhan Fişek
“Sosyal Güvenliğin
Felsefesi”ni Anlattı
Perşembe Panellerinin bu ay ki konuğu,
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi,
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A.Gürhan
Fişek oldu.
Prof. Dr. A.Gürhan Fişek, salondaki konukların bir kısmının arka sıraları tercih ettiğini görünce, “Sınıfta nerede oturursanız,
hayatta da orada oturursunuz” diyerek konukları ön sıralara davet etti.
Fişek, sosyal güvenliğin bir gereksinimden doğduğunu belirterek şunları söyledi:
“Tek başına kalan kişinin hayatla mücadelesinin zor olması nedeniyle ilk insanlar çevrelerinde oluşan tüm tehlikelere karşı korunmak
ve yaşantılarını güvenceye alabilmek için,
özgürlüklerini bir yana bırakarak, birlikte
ve toplum halinde yaşamaya karar verdiler.
Bunun nedeni muhtemelen sosyal güvenlik
ihtiyacından kaynaklanmaktaydı. Dolayısıyla fertlerin tek tek üstesinden gelemeyeceği
sosyal problemlerin halledilmesini sağlamaya
yönelik tedbirlerin bütünü sosyal güvenlik
olarak tanımlanabilir.” dedi.
Gürhan Fişek, insanların hayatları boyunca birçok riskle karşı karşıya kaldığını belirterek, risk gruplarını, coğrafi, cinsiyet özellikleri, yerleşim birimleri, sağlık özellikleri,
sosyal güvenlik grubu, toplumsal çatışmalar,
istihdam durumu olarak sıraladı.
Fişek, insana verilen değerin ölçümünde ilk sırayı sağlığın aldığına vurgu yaparak,
“Daha sonra güvence, gelir düzeyi, çalışma
hakkı ve işsizliğin önlenmesi, hak arama ve
örgütlenme gelir. Yaşama verilen değerin bileşkesinde örgütlenme ve hak arama özgürlüğü vazgeçilmezdir. Bunların hepsi de birbirini
tamamlar.” dedi.
Çağdaş Sosyal Güvenlik Sistemi
Herkesi ve Tüm Riskleri Kapsamalı
Fişek, çağdaş sosyal güvenlik sisteminin
nasıl olması gerektiğini de şu sözlerle anlat-
tı, “Çağdaş sosyal güvenlik sistemi herkesi ve
tüm riskleri kapsamalı, risk ile kişinin buluşmasından önce devreye girmeli, haklara karşı
saygılı olmalı, kişilerin yaşam kesitlerine farklı
uygulamalar getirmemelidir. ”
Konuşmasında, sosyal güvenliğin tarihçesine de kısaca değinen Fişek, meslek hastalığı,
iş güvenliği ve sakatlığın önlenmesi için alınabilecek önlemler konusunda da açıklamalarda
bulundu.
SGK Başkan Yardımcısı İlyas Çelikoğlu,
Aktüerya ve Fon Yönetimi Daire Başkanı İsmail Sevinç’in de katıldığı konferans, Sosyal
Güvenlik Uzmanları Derneği Başkanı Özlem
Göçmez’in Prof. Dr. A. Gürhan Fişek’e çiçek
ve plaket takdiminin ardından sona erdi.
güncel
Sosyal Güvenlik
Uzmanları Derneğince
organize edilen
“Sosyal Güvenliğin
Felsefesi” konulu
Perşembe Panellerinin
yedincisi 27 Ocak 2011
tarihinde, Sosyal
Sigortalar Genel
Müdürlüğü Konferans
Salonunda
gerçekleştirildi.
makale
Araf’ta Bir İlçede
Özürlü Olmak...
Araf ’ta
olmak
dini ve edebi metinlerde sıkça başvuruSarıveliler Kaymakamı
lan bir betimlemedir.
Araf ’ta olmayı belki
15 Aralık 1979 tarihinde
de ilk defa coğrafyaKonya’da doğdu. İlk ve orta öğreöğre
yı tanımlamak için
timini Konya’da tamamladı. İstanİstan
kullanacağız. Sarıvebul Üniversitesi İktisat Fakültesi
liler coğrafi anlamda
Uluslararası İlişkiler Bölümünden
arafta bir ilçedir. Biz
2002 yılında mezun oldu. Selçuk
idareciler bazen kenÜniversitesi Uluslararası İlişkiler
di konumlarımızın
Anabilim Dalındaki yüksek lisansını 2006 yılında
kuşatıcılığına vurgu
tamamladı. 2007 yılında Karaman kaymakam adayı
yaparken herkese eşit
olarak başladığı mesleğinde sırasıyla Konya-Bozkır
mesafede olmayı bir
ve Rize-Kalkandere ilçelerinde kaymakam vekilliği
slogan haline getiriyaptı. İngiliz yönetim sistemi ve yabancı dil öğreniöğreni
riz. Sarıveliler herkese
mi için bir yıl süre ile İngiltere’de bulundu. Sosyoloji
değil ama her yere eşit
ana bilim Dalında doktora öğrenimini sürdürmek
sürdürmekmesafededir. İdari açıtedir. İngilizce bilmektedir.
dan bağlı bulunduğu
Karaman iline iki buçuk saat, ekonomik ve sosyal açıdan bağımlı
olduğu Konya iline iki buçuk saat, çok sayıda
vatandaşımızın özellikle yaz aylarında turizm
ve tarımsal işlerde çalışmak için akın ettiği
Alanya ilçesine yine iki buçuk saat mesafededir. Toroslar mükemmel bir simetri meydana getirmiştir adeta. Bu süreler otomobil
reklâmlarında karınca duası gibi altta beliren
yazılarda ifade edildiği gibi normal hava ve
yol şartlarında geçerlidir. Kuş yuvasında meydana gelen bir heyelan ya da Belpınarı mevkiindeki kar fırtınası bu süreleri çok daha uzatmaya kadirdir ve coğrafya bu kudretini sık sık
ispat etme arzusundan da kendini alıkoymaz.
Bu mesafeler ve Toroslarda alıkonulmuş
olmak kuşkusuz insanımızın yaşamını da
zorlaştırmaktadır. Sarıveliler de çiftçi olmak
zordur, öğretmen olmak zordur, çocuk olmak zordur, kaymakam olmak zordur, özürlü olmak daha bir zordur. Zor Sarıveliler’de
ülkemizin birçok yerinden farklı olarak özgül ağırlığı daha fazla bir kelimedir. Bu neSosyal Güvenlik
denle insanlarımızın yaşamını kolay kılmak
Dergisi
Sarıveliler’de başlı başına bir hizmettir. Tüm
Eyyüp Özdemir
Sayı
39
Sayfa
56
mesele nerden başlayacağını, nelerin insanlarımızın yaşamını kolay kılacağını hesap
etmektir. Sarıveliler de yüz milyonlarca lira
bütçeli bir gölet ile insanların yaşamını kolay kılmak mümkün olduğu kadar yirmi basamaklı beton bir merdiven ile bir köyün iki
sokağını birbirine bağlamakla da insanların
yaşamını kolay kılmak mümkündür.
Bu kısa girişte aslında “Sarıveliler’de Engelsiz Bir Yaşam için Özürlü Envanterinin
Çıkarılması Projesi”ni hayata geçirmemizin
aslında ilkesel temellerinden bahsetmiş olduk
diyebilirim. Bu proje yepyeni, bambaşka bir
proje değil. Nihayetinde istatistikî verilerden
ibaret bir kitapçık var elimizde. Muhtemeldir
ki örneklem alma ve benzeri yöntemler ile
muhtelif yerlerde bu tür çalışmalar yapılmıştır. En azından birçok kamu ve sivil toplum
kuruluşunda çeşitli veriler mevcut. Fakat bu
çalışmayı bizim için değerli ve farklı kılan şu;
Sarıveliler gibi idari sınıflama da beşinci sınıf
kabul edilen 13500 nüfuslu bir ilçede tek tek
kapılar çalınarak yapılan bir araştırma olması.
Şu ana kadar kaymakamlığımız dışında böyle bir çalışma yapıldığını da tespit edemedik.
Marketing kavramı ve ifade ettiği değerler ile
hiç de barışık olmayan biri olarak amacım çalışmamızın sadece tanıtımını yapmak değil.
Meselenin asıl, temel ve insani yönüne dik
dikkat çekmektir: Özürlülerle ilgili çalışmalarda
bulunmak rafine bir kamusal faaliyet değildir
ve Sarıveliler gibi yerlerde dahi bu çalışmalar
elzemdir ve yapılmalıdır.
Bu çalışmaya başlarken temel amacımız
özürlü vatandaşlarımız özelinde ilçemizde
sosyal doku uyumu seviyesini yükseltmekti.
Her ne kadar birçok sosyal, ekonomik, etnik ve dinsel gettolar barındırsa da modern
toplumlar sosyal doku uyumu seviyesinin
yüksekliği iddiasında bulunan toplumlardır.
Bunu matematiksel olarak ifade etmek her ne
kadar zor olsa da sosyal güvenlik, gelir transferi ve vb. araçlar ile sosyal doku uyumu sağlanmaya çalışılır. Burada kastettiğimiz daha
çok meselenin maddi boyutudur. Bu çalışmamız özürlüler ile ilgili olarak ülkemizde son
yıllarda yapılan yasal düzenlemelerin pratik
bir karşılığı olmuştur. Temel amacımız özürlü
vatandaşlarımızın yasal haklarından faydalanmalarını, gerekli sağlık ve sosyal güvenlik
hizmetini almalarını sağlamaktır.
Özürlü birey ülkemizde aslında çok büyük bir mesafe kat etmiştir. Mağdur olarak
başladığı yolculuğunda önce sakat olmuş, çok
uzun bir zaman diliminin ardından özürlü
çok sonraları da engelli olmuştur. Aslında bu
kelimeler etrafında tanımlanan engelli aynı
kişidir. Fakat bu tanımlar aslında engelli bireyle ilgili farkındalığın aşama aşama arttığı
zaman dilimlerini yani safhaları da anlatır.
Sarıveliler’de engelli birey hala mağdur veya
sakattır. Bu çalışma mağdur ya da sakat olarak
kabul edilen engelliyi coğrafi ve ekonomik
zorluklardan sıyırarak bugüne taşımayı amaçlamıştır.
Bu çalışmamız daha önce ifade ettiğim
gibi istatistikî verilerden ibarettir. Engelli vatandaşlarımızla ilgili olarak yapacağımız çalışmalara önce bir durum tespiti yaparak başlamak istedik. Bunun için Mevlana Kalkınma
Ajansına (MEVKA) yaptığımız teklif kabul
görmüş ve çalışmamız MEVKA tarafından
finanse edilmiştir. Selçuk Üniversitesi Global
Politikalar Araştırma Merkezi işbirliğinde
yürüttüğümüz çalışmaya MEVKA tarafından sağlanan finansman bedeli 11.500 liradır.
Kaymakamlığımız Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakfınca aynı amaçla sağlanan finansman ise 7.000 liradır. Toplam finansman
18.500 liradır. Bu finansman ile saha çalışmalarını yapan öğrencilere ödenen anketörlük
ücretleri, ulaşım ve yemek masrafları, çalışma
sonunda elde edilen istatistiklerin bir kitapçık
olarak basılması karşılanmıştır. Böylesine küçük bir bütçe ile böyle bir çalışma yapılması
ancak sosyal sorumluluk ve duyarlılık ile izah
edilebilir. Proje koordinatörlerimiz herhangi
bir ücret talep etmemiş, anketör öğrenciler
bizim kendilerine verdiğimiz cep harçlığı de-
nilebilecek küçük rakamları kabul etmişlerdir.
Sarıveliler’in 10 köyünde, 1 beldesinde
ve ilçe merkezinde yer alan 10 mahallesinde
de tek tek kapılar çalınarak yapılan bu çalışma engelli vatandaşlarımızın tespit edilmesi
imkânını da sağlamıştır. İlçemiz de örneklem
yolu ile böyle bir çalışma yapmak sağlıklı sonuçlar veremeyeceği için tek tek tüm evler
anketörlerimiz tarafından ziyaret edilmiş ve
ilçemiz genelinde en az hata ile engelli vatandaşlarımızın tespiti sağlanmıştır. Bu yöntemin tercih edilmesi ilçemizin genel durumu
ile yakından ilintilidir. Engelli bir aile üyesine
sahip olmak henüz tam anlamıyla kabullenilmiş bir olgu değildir. Bu sayede ailelerin
engelli bireylerini gizlemelerinin önüne geçilmiştir.
Çalışma sonucu ortaya çıkan istatistikî
veriler ile ilçemizin adeta bir röntgeni çekilmiştir. Çalışma ile ortaya çıkan rakamlardan
bahsetmeyi çok da gerekli görmüyorum. Ortaya çıkan istatistikler ülkemizin genel engelli
profilinden çok çok farklı değildir. İstatistikî
veriler bu açıdan bir başlangıç olmuştur. Seçtiğimiz yöntem ile engelli vatandaşlarımızı isim isim tespit eme şansı yakalanmıştır.
Engelli kavramı biraz daha geniş anlamıyla
değerlendirilmiş söz gelimi yalnız yaşayan
ama yaşlılık nedenleriyle ihtiyaçlarını karşılayamayan vatandaşlarımızda engelli kabul
edilmiştir.
Bu çalışmanın akabinde yapılanları belirtmek istiyorum. Bu yapılanlar en başta
belirttiğim üzere kimsenin yapamadığını
yapmak ya da kimsenin aklına gelmeyen yeni
bir şeyi yapmak gibi bir iddia taşımamaktadır.
Temel amaç insanlarımızın yaşamını kolay
kılmaktır.
1. Sarıveliler ilçe merkezinde Milli Eğitim
Bakanlığımızın özel eğitime muhtaç çocuklarımıza yönelik hizmet vermeyi amaçlayan politikası kapsamında bir özel eğitim sınıfının
açılması sağlanmıştır.
2. Komşu ilçelerimizde yer alan kamu ve
özel sektöre ait özürlülere hizmet veren kuruluşlara özürlü vatandaşlarımızdan talep edenlerin devamı sağlanmıştır.
3. Engelliğinin tespiti hakkında herhangi
bir sağlık raporu olmayan ve bu nedenle evde
bakım ücreti vb yasal haklarından faydalanamayan vatandaşlarımızın sağlık raporlarını
almaları sağlanmıştır.
4. Okullarımıza ve kamu binalarına özürlülerin erişimi ve faydalanması için gerekli
makale
makale
Sarıveliler’de çiftçi olmak
zordur, öğretmen olmak
zordur, çocuk olmak zordur,
kaymakam olmak zordur,
özürlü olmak daha bir
zordur. “Zor” Sarıveliler’de
ülkemizin birçok yerinden
farklı olarak özgül ağırlığı
daha fazla bir kelimedir
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
58
olan fiziksel şartların düzeltilmesi için çalışma başlatılmıştır. Özürlü vatandaşlarımızın
kullanması için hükümet konağında ve hastanemizde özürlü tuvaleti yapımına başlanmıştır.
5. Yalnız yaşayan bakacak kimsesi olmayan bazı vatandaşlarımıza yeni evler yapılmış
bazılarının evlerinde de ciddi onarımlar yapılmıştır.
6. SHÇEK kurumu yetkililerin ilçemizi
ziyaretleri ile ilçemizde engelli vatandaşlarımıza hizmet verecek bir kurumun yapılması
için görüşmeler yapılmıştır.
Çalışmamızın istatistikî verilerini elde ettiğimiz 2010 yılının Kasım ayından bu yana
yapılan bu çalışmalar çeşitlendirilerek devam
edecektir. Engelli vatandaşlarımızı yaşamın
bir parçası haline getirmek yolunda yapılacak
her çalışma ve atılacak her adım çok değerlidir. Örnek vermek gerekirse belirli bir yaş
aralığında yer alan zihinsel engelli vatandaşlarımız için aileleri özürlerinin kökeni olarak
“havale geçirdi” ifadesini kullanmışlardır.
Anadolu insanının ateşli hastalıklar için
kullandığı bu tanım birçok özrün sebebidir.
Bugün köylerimizde bulunan sağlık evleri ve
aile hekimliği uygulaması ile bu hastalıkların
takibi çok daha hızlı ve etkili yapılmaktadır.
Çalışmamız özelinde tespit ettiğimiz ve
tavsiyeye değer bulduğumuz hususlar
şunlardır.
1. Bu alanda yapılan mevzuat çalışmalarının bilinirliği arttırılmalıdır.
2. Engelli vatandaşlarımıza hizmet veren
bakım, rehabilitasyon merkezi ve diğer adlar
altında çok sayıda kurum tipi vardır. Özellikle
kırsal alanlar için hizmet verecek daha küçük
mümkünse mobil hizmette verebilecek yeni
kurum tipleri oluşturulmalıdır.
3. Dini, tarihi ve örfi nedenlerle önemli bir toplumsal dayanışma fonksiyonu icra
eden vakıf ve derneklerin bu alanda hizmet
vermeleri teşvik edilmelidir. İaşe temelli yapılan yardımlar kadar engelli vatandaşlar için
yapılacak kurumların önemi üzerinde durulmalıdır. Örneğin bir aşevi aracılığı ile vatandaşlarımızın yiyecek ihtiyacını gidermek ne
kadar önemli ise, bir engellinin yardım almadan yemek yeme veya tuvalete gitme eğitimi
alması aynı derecede önemlidir.
4. Engelli tanımı toplumsal olarak zihinsel ve ağır fiziksel olmak üzere iki uç noktada
değerlendirilmektedir. Bu iki uç arasındaki
gri alanlar doldurulmalıdır. Örneğin tek kolu
olamayan bir engelli neredeyse tamamen sağlıklı bir insan kadar yaşamını sürdürebilir.
5. Evde bakım ücreti vb adlar altında yapılan sosyal yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığı konusunda ciddi bir denetim süreci
işletilmelidir. Evde bakılan engelli çoğunlukla
hak arama imkânı olmayan bir vatandaştır.
Bu paraların ailenin geçim şartlarına katkıda
bulunması kabul edilebilir olsa da veli veya
vasilerin bu imkânların ne kadarını engelli
için kullandıkları araştırılmalıdır.
6. Araştırmamızda kanser ve felç hastaları tespit edilmiştir. Bu hastalar için hastane
temelli sağlık hizmetlerinden farklı olarak
palliative care (hastalığın etkisini azaltan) kurumları oluşturulabilir. Bu kurumlar aracılığı
ile bu tip hastaların yaşam kalitesi yükseltilebilir. Engelli kavramına geniş bir pencereden
baktığımızda bu tip kurumların hayati derece
de önemli olduğu görülecektir.
7. Ülkemizde engellilerle ilgili kamuoyu oluşturmak için yapılan PR çalışmaları
çoğunlukla kentli olay ve figürler üzerinden
yürütülmektedir. İnanırlığı artırmak için
Türkiye’nin biraz daha kırsal, taşralı yüzünden örnekler bulunmalıdır.
Sarıveliler’de bu çalışmayı yaparak ilçemiz
de önemli bir kamuoyu oluşturduğumuzu
söyleyebiliriz. Bu kendiliğinden bir duyarlılık
oluşturacaktır. Sosyal Güvenlik Kurumu gibi
bu alanın temel kurumlarından olan bir kurumun yayın organında bu çalışmamızın yer
almış olması da kuşkusuz bize bundan sonraki çalışmalarımız için moral destek verecektir.
DNA Profiline Bakarak
Verilen İlaçlar Psikiyatrik
Sorunlara Çözüm Olacak
Sosyal Güvenlik Kurumu Erdoğan Özen
Konferans Salonunda 21 Ocak 2011 tarihinde “Psikiyatride İlaç Genetiği” konulu konferans düzenlendi. Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünce organize edilen konferans,
Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından verildi.
Tarhan, konferansına hastalıkların tedavisinde uygulanan yöntemleri anlatarak başladı. Tarhan, kullanılan tedavi yöntemlerinden
bir tanesinin deneme-yanılma yöntemi olduğunu ve bu yöntemin de, bir grup ilacın etki
gösterinceye dek sırayla uygulandığını, diğer
yöntem olan protokol yönteminde ise belirli
bir tanı konan her hastaya ilaçların bir protokole uygun olarak verildiğini söyledi.
ransın ikinci bölümü soru cevap
seklinde gerçekleşti. Katılımcıların, antidepresanlar bağımlılık
yapar mı? Çocuklarda dikkat eksikliği ve tedavisi
nedir? gibi birçok
konuda sordukları
tüm soruları Prof.
Dr. Tarhan yanıtladı.
Hastanın Genetik Profili Çıkartılarak
Zaman Kaybı ve İlaç İsrafı Önlenebilir
Özellikle kullanılan deneme-yanılma
yöntemi ile tedavi edilen hastalıklarda, yararlı
olmayacak ilacın denenmesinin zaman kaybı
ve ilaç israfına neden olduğunu belirterek, en
etkin yöntemin genetik profil çıkartarak gerçekleştirilebileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan genetiğe göre
ilaç kullanımının önemini söyle anlattı: “Artık DNA’sına bakarak bir kişinin psikiyatrik
sorununa hangi ilaç iyi gelir bu biliniyor. Bir
kişinin DNA’sında hangi enzimlerin iyi çalıştığına bakılarak, ona hangi ilaç daha az etki
yapıyor, hangisi iyi etkiliyor bu kesin olarak
öğrenilebiliyor. Geçmişte, DNA kolay çıkartılamıyordu ama şimdi özellikle kronik ve
tedaviye dirençli hastaların DNA haritasını
çıkartıp ilaçların DNA üzerindeki etkisine
bakılıyor. Şöyle ki, hangi ilacın aktif maddesi,
hangi enzimle çalışıyor ve o enzim, o kişide
aktif mi bakılıyor.” dedi.
Tarhan; kişiye özel tedavi yönteminin
önemine de değinerek; kişilerin bünyelerinin
farklı olması nedeniyle ilaçlara farklı tepkiler
gösterdiğini, her insanın yediği gıdalar da bile
farklı etkiler yaşayabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın verdiği konfe-
Beyninizdeki
Keyif
Alanlarını
Arttırın
Tarhan, antidepresanların
bağımlılık yapmayacağını ancak bilinçli kullanılması
gereken
ilaçlar
olduğunu söyledi.
Tarhan, ruh sağlığımızı koruyabilmek için bazı tavsiyelerde
bulunarak, beynimizde keyif alma yöntemini kendimizin belirlediğini ve ne kadar fazla
keyif alanı yaratırsak, bunlardan bir tanesini
kaybettiğimizde ruhsal sıkıntı yaşamayacağımızı ifade etti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beynimizde
sadece somut değil, soyut alanlar da yaratmalıyız. Resim, sanat gibi bir çok ilgi alanı oluşturmalıyız.” dedi.
Beğeni ve ilgiyle izlenen konferansın ardından İlaç ve Eczacılık Daire Başkanı Ali
Edizer tarafından Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a
çiçek takdim edildi.
haber
güncel
Esra Akın, “Performans
yönetim sisteminde amaç
başarılı performansı takdir
etmek, ödüllendirmek,
başarısız performansı
yönetmek olmalıdır”
Performans Yönetim
Sistemi Paneli
Sosyal Güvenlik Kurumu İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı ile Türkiye Personel Yönetim Derneğinin ortak düzenlediği “Performans Yönetimi ve Performansa Dayalı Ücret
Sistemi’nin Kamu Kesiminde Uygulanması”
konulu panel 9 Şubat 2011 tarihinde Erdoğan Özen Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Birçok kamu kuruluşu ve özel sektör temsilcisinin katıldığı panelin açılış konuşmasını
PERYÖN Kamu Temsilcisi Özden Aslan
yaptı.
Aslan: İnsanların Performansını
Etkileyen En Önemli Unsur Moraldir
Konuşmasına Performans Yönetim
Sistemi’nin tarihçesinden bahsederek başlayan Özden Aslan, Performans Yönetim
Sistemi’nin ilk başlangıçta ki amacının sadece ücret ayarlaması olduğunu, ancak zamanla
performansı birçok faktörün etkilediğinin
fark edildiğini söyledi.
Aslan, insanların performansını etkileyen
en önemli unsurun moral olduğunu vurgulayarak moralin motivasyonu ve özgüveni arttırdığına dikkat çekti.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
60
Performans Yönetim Sistemi’nde öncelikle kurumun performans kriterinin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Aslan, performans
planının hazırlanmasının ve sürekli geri bildirimlerin değerlendirilmesinin sistem açısından önemini anlattı. Aslan, geri bildirim-
lerden elde edilen verilerle hedefler arasında
oluşan boşlukların giderilebilineceğini, hedeflerimizin ne kadarını tutturduğumuzu ya
da ne kadar gerisinde kaldığımızı görebileceğimizi belirtti.
Özden Aslan’ın konuşmasının ardından
panele geçildi..
Panelde ilk konuşmayı yapan AYGAZ
İnsan Kaynakları Direktörü Esra Akın, “Performans Yönetim Sisteminde amaç başarılı
performansı takdir etmek, ödüllendirmek, başarısız performansı yönetmek olmalıdır.” dedi.
Personel Yönetim Sisteminin 1-2 yıl içerisinde hemen uygulanabilecek bir sistem olmadığına dikkat çeken Akın, ayrıca sistemin
kuruma özel olması gerektiğini hatırlattı. Esra
Akın, “Performans Yönetim Sisteminin amacı, işlerimizi hedeflerimiz doğrultusunda yapmaktır.” diyerek sözlerini noktaladı.
Alptekin: Ölçemediğimizi Yönetemeyiz
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Eğitim
Danışmanı Mükrime Alptekin panelde yaptığı konuşmada, Performans Yönetim Sistemi
eğer özel sektör örnek alınarak entegre edilirse, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl içerisinde
dünyanın ekonomik yönden en iyi ülkelerinden biri olacağına inandığını belirtti.
Mükrime Alptekin, “Bazen gözümüzle
gördüğümüzü zannettiğimiz görüntüler bizi
yanıltabilir. Bakış açımızda hata olabilir. Ancak, kişinin algısından bağımsız bir sistem yarattığımız zaman başarılı olabiliriz. Doğrular
göreceli olabilir. Ölçemediğimizi yönetemeyeceğimizi bilmeliyiz.” dedi.
Panelde son olarak söz alan İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi Tasarımcısı Dr.
Zafer İnkaya, Kamu Malî Yönetimi Kontrol
Kanunu ve performans, yaygın performans
değerlendirme sistemleri, performans sisteminin amaçları, kurumsal performans sistemlerinde uygulama eksiklikleri, Devlet Personel Kanunu’ndaki kısıtlar başlıkları altında
diğer konuşmacıların aktardığı bilgilerin kısa
bir özetini yaptı.
Dünya
Kanser Günü
Tüm dünyada kansere dikkat çekmek,
kanser hakkında toplumda bilinç oluşturmak
ve bu hastalıktan korunmak amacıyla 4 Şubat
Dünya Kanser Günü olarak kabul edilmiştir.
Her yıl milyonlarca ölüme neden olan ve pek
çoğu önlenebilen bu hastalığa karşı toplumsal bilinç oluşturmak amacıyla tüm dünyada
bu güne özel kampanyalar düzenlenmektedir.
Kansere karşı artık her zamankinden daha
uyumlu ve koordineli bir mücadeleye ihtiyaç
vardır.
İlk kez, üst düzey politikacılar, liderler ve
sağlık uzmanlarından oluşan Dünya Liderler
Zirvesi, İsviçre’nin Cenevre kentinde 2008
yılında gerçekleştirilen Dünya Kanser Kongresinde bir araya geldi. Kongrede Dünya Kanser
Bildirgesi kabul edilerek, 2020 yılına kadar
küresel düzeyde kanser yükünün azaltılması
amacıyla çağrıda bulunuldu. Dünya Kanser
Bildirgesinin gözeticiliğini de Dünya Kanser
Kontrol Örgütü (UICC) yapmaktadır.
Her geçen gün kanserden ölüm sayısı artış
gösteriyor. Kansere bağlı ölümlerin üçte ikisi,
kanserle savaş için kaynakları sınırlı olan ya da
hiç kaynak ayırmayan ülkelerde meydana geligeli
yor. Kanser vakaları ve kansere harcanan para
hem dünyada hem de ülkemizde her yıl hızla
artmakta ve önlem alınmazsa, 2030 yılına kaka
dar bu hastalıktan 17 milyondan fazla insanın
hayatını kaybedebileceği tahmin ediliyor.
Peki, bu çağın hastalığından korunmak
için neler yapabiliriz?
Bu soruya yanıt olarak konunun uzmanuzman
ları, hastalığa yakalanmamak için yapılması
gerekenlerin çokta zor olmadığını hatırlatıyor
ve yaşam standartlarımızda küçük değişiklik
değişiklikler yaparak bu hastalıktan korunabileceğimikorunabileceğimi
zi belirtiyorlar.
Öncelikle, kanserden korunmak için kanserin bire bir sebebi olan sigara ve alkolden
uzak durmak gerekiyor. Sigaranın her altı sasa
niyede bir, yılda ise 5 milyondan fazla kişinin
ölümüne neden olduğunu unutmayarak sigasiga
radan mümkün olduğunca uzak durmalıyız.
Beslenme bozuklukları ve obezite de
kanserin sebepleri arasında üst sıralarda yer
almakta. Sağlıklı beslenme kurallarına uyuluyul
maması ve özellikle hızlı ve dengesiz beslenme obeziteye sebep olmaktadır. Bu yüzden
obezite ile ciddi bir şekilde mücadele edilmesi
gerekiyor. Sağlıklı beslenme ve düzenli fizik
fiziksel aktivite sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek
için büyük önem taşımakta.
Bilinçsiz ilaç tüketiminin önüne geçmek
ve radyasyona dikkat edilmesi de kanserden
korunmanın şartlarından biridir. Gereksiz
yere cep telefonu kullanmaktan kaçınmak,
güneş ışığının zararlarını bilmek ve güneş ışığının etkili olduğu saatlerde dışarıya korunarak çıkmak gerekiyor.
Ayrıca konunun uzmanları, her gün en
az 30 dakika fiziksel aktivitede bulunarak, şekerli yiyecek ve içeceklerden kaçınarak, sebze,
meyve, tahıl ve bakliyatı çok tüketerek, kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinin tüketiminden olabildiğince kaçınarak, tuzlu ve tuz ile
işlenmiş gıdalardan uzak durarak kanserden
korunabileceğimizi belirtiyor.
Ancak kansere sebep olan çevresel fak
faktörler de mevcut. Belli çevresel ve mesleksel
kirleticilere maruz kalınmasının kansere
yakalanma riskini artırdığını gösteren çok
sayıda kanıt var. İçme suyunun kirlenmesi, hava kirliliği, kimyasal
maddeler ve
gıda kimyasalları da kanseri tetikleyen unsurlar.
Kanserden korunmak için
uzmanların tavsiyelerine uyalım, stresten
uzak duralım ve en önemlisi hayattan hep
zevk alalım.
Herkese kanserden uzak bir hayat
dileğiyle...
makale
Asuman Kaçar
güncel
Japonya’nın kuzeyinde meydana gelen 8,9 şiddetindeki deprem ve ardından gelişen tsunami sonrası
depremin ne denli yıkıcı ve öldürücü etkilere sahip
olduğunu bir kez daha gördük. Bu nedenle özellikle
deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında neler yapmamız gerektiği konularında bilgi sahibi olmamızın, % 42’si birinci derece deprem bölgesinde olan
ülkemizde bizler için faydalı olacağı düşüncesindeyiz.
Deprem; yerkabuğunun içindeki yeraltı katmanlarının herhangi bir bölgesinde meydana gelen kırılma
ve çökmelerin, yeryüzüne sismik dalgalar halinde yansıyarak büyük sarsıntılarla yıkımlar meydana getirmesidir. Tsunami ise merkezi deniz dibinde olan derin
depremlerden sonra zemin çökmesi ve taban kaymasıyla oluşan dev dalgalara Japonlar tarafından verilen
isimdir. Depremlerin olmasını engellemek mümkün
değildir. Bu nedenle bizlerin meydana gelebilecek depremlere karşı alabileceğimiz önlemler, deprem anında
ve sonrasında yapmamız gerekenler önem kazanmaktadır.
Deprem Öncesi Alınacak Önlemler
Yapılar deprem etkilerine karşı dayanıklı inşa edilmelidir. Mevcut binaların dayanıklılıkları arttırılmalıdır. Konutlara deprem sigortası yaptırılmalıdır. Bu önlemlerin yanı sıra, yapısal olamayan, yani binadan değil
de eşyalardan kaynaklanacak hasarlardan korunmak
için günlük kullandığımız eşyalarımızın ev içerisine
yerleştirilmesinde aşağıda sayılan önlemleri almalıyız:
• Dolap üzerine konulan eşya ve büro malzemelerinin kayarak düşmelerini önlemek için plastik tutucu
malzeme veya yapıştırıcılarla sabitlenmelidir.
• Dolaplar ve devrilebilecek benzeri eşyalar birbirine ve duvara sabitlenmelidir.
• Tavan ve duvara asılan avize, klima vb. cihazlar
bulundukları yere ağırlıklarını taşıyacak şekilde, duvar
ve pencerelerden yeterince uzağa ve kanca ile asılmalıdır.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
62
• İçinde ağır eşyalar bulunan dolap kapaklarının
mekanik kilitler takılarak sıkıca kapalı kalmaları sağlanmalıdır.
• Zehirli, patlayıcı, yanıcı maddeler düşmeyecek
bir konumda sabitlenmeli ve kırılmayacak bir şekilde
depolanmalıdır.
• Gaz kaçağı ve yangına karşı, gaz vanası ve elektrik
sigortaları otomatik hale getirilmelidir.
• Binadan acilen çıkmak için kullanılacak yollardaki engeller ortadan kaldırılmalı, bu yollar işaretlemelidir.
• Geniş çıkış yolları oluşturulmalıdır. Dışa doğru
açılan kapılar kullanılmalı, acil çıkış kapıları kilitli olmamalı ve aydınlatılmalıdır.
• Bina yönetimince önceden belirlenen, mesken
veya işyerinin özelliği ve büyüklüğüne göre uygun yangın söndürme cihazı mutlaka bulundurulmalı ve periyodik bakımları da yaptırılmalıdır.
Deprem Anında Yapılması Gerekenler
Deprem Anında Bina İçerisindeyseniz;
• Kesinlikle panik yapılmamalıdır. Sabitlenmemiş
dolap, raf, pencere vb. eşyalardan uzak durulmalıdır.
• Varsa sağlam sandalyelerle desteklenmiş masa
altına veya dolgun ve hacimli koltuk, kanepe, içi dolu
sandık gibi koruma sağlayabilecek eşya yanına çömelerek hayat üçgeni oluşturulmalıdır. Baş iki el arasına
alınarak veya bir koruyucu (yastık, kitap vb) malzeme
ile korunmalıdır. Sarsıntı geçene kadar bu pozisyonda
beklenmelidir.
• Merdivenlere ya da çıkışlara doğru koşulmamalıdır.
• Balkona çıkılmamalıdır.
• Balkonlardan ya da pencerelerden aşağıya atlanmamalıdır.
• Kesinlikle asansör kullanılmamalıdır.
• Telefonlar acil durum ve yangınları bildirmek dışında kullanılmamalıdır.
• Kibrit, çakmak yakılmamalı, elektrik düğmelerine dokunulmamalıdır.
• Mutfak, imalathane, laboratuar gibi iş aletlerinin bulunduğu yerlerde; ocak, fırın ve bu gibi cihazlar
kapatılmalı, dökülebilecek malzeme ve maddelerden
uzaklaşılmalıdır.
• Sarsıntı geçtikten sonra elektrik, gaz ve su vanalarını kapatılmalı, soba ve ısıtıcılar söndürülmelidir.
• Okulda, sınıfta ya da büroda ise sağlam sıra,
masanın altına veya yanına; koridorsa ise duvarın yanına hayat üçgeni oluşturacak şekilde ÇÖK-KAPANTUTUN hareketi ile baş ve boyun korunmalıdır.
• Pencerelerden ve camdan yapılmış eşyalardan
uzak durulmalıdır.
Deprem Anında Açık Alandaysanız;
• Enerji hatları ve direklerinden, ağaçlardan, diğer
binalardan ve duvar diplerinden uzaklaşılmalıdır. Açık
arazide çömelerek etraftan gelen tehlikelere karşı hazırlıklı olunmalıdır.
• Binalardan düşebilecek baca, cam kırıkları ve sıvalara karşı tedbirli olunmalıdır.
• Toprak altındaki kanalizasyon, elektrik ve gaz
hatlarından gelecek tehlikelere karşı dikkatli olunmalıdır.
• Deniz kıyısından uzaklaşılmalıdır.
Deprem Sonrasında Yapılması
Gereklenler
Deprem Sonrasında Kapalı Alandaysanız;
• Önce kendi emniyetinizden emin olun.
• Sonra çevrenizde yardım edebileceğiniz kimse
olup olmadığını kontrol edin.
• Depremlerden sonra çıkan yangınlar oldukça sık
görülen ikincil afetlerdir. Bu nedenle eğer gaz kokusu alırsanız, gaz vanasını kapatın. Camları ve kapıları
açın. Hemen binayı terk edin.
• Dökülen tehlikeli maddeleri temizleyin.
• Yerinden oynayan telefon ahizelerini telefonun
üstüne koyun.
• Acil durum çantanızı yanınıza alın, mahalle buluşma noktanıza doğru harekete geçin.
• Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla
size yapılacak uyarıları dinleyin.
• Cadde ve sokakları acil
yardım araçları için boş bırakın.
• Her büyük depremden sonra
mutlaka artçı depremler olur. Artçı
depremler zaman içerisinde seyrekleşir ve
büyüklükleri azalır. Artçı depremler hasarlı binalarda
zarara yol açabilir. Bu nedenle sarsıntılar tamamen bitene kadar hasarlı binalara girilmemelidir. Artçı depremler sırasında da ana depremde yapılması gerekenler
yapılmalıdır.
Deprem Sonrasında Açık Alandaysanız;
• Hasarlı binalardan ve enerji nakil hatlarından
uzak durun.
• Önce hemen yakın çevrenizde acil yardıma gerek
duyanlara yardım edin. Sonra mahalle toplanma noktanıza gidin.
• Yardım çalışmalarına katılın. Özel ilgiye ihtiyacı
olan afetzedeler, yaşlılar, bebekler ve özürlülere yardımcı olun.
Yıkıntı Altında Mahsur Kaldıysanız;
• Paniklemeden durumunuzu kontrol edin.
• Hareket kabiliyetiniz kısıtlanmışsa çıkış için hayatınızı riske atacak hareketlere kalkışmayın. Biliniz
ki kurtarma ekipleri en kısa zamanda size ulaşmak için
çaba gösterecektir.
• Enerjinizi en tasarruflu şekilde kullanmak için
hareketlerinizi kontrol altında tutun.
• El ve ayaklarınızı kullanabiliyorsanız su, kalorifer,
gaz tesisatlarına, zemine vurmak suretiyle varlığınızı
duyurmaya çalışın.
• Sesinizi kullanabiliyorsanız kurtarma ekiplerinin
seslerini duymaya ve onlara seslenmeye çalışınız. Ancak enerjinizi kontrollü kullanın.
Sivil Savunma Uzmanlığı
makale
Türkiye Bilgi Teknolojileri Denetim
ve Güvence Standartlarını ve
Bütün Rehberleri Kendi Dilinde
Yayınlayan İkinci Ülke!
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığımız
İç Denetçisi Ömer Yurdagül, bilgi teknolojileri (BT) yönetişim, denetim ve güvence
hizmetleri konusunda Türkiye’de kamuoyu
farkındalığını artırmak amacıyla, merkezi
Amerika Birleşik Devletlerinin İlliones Eyaletinin Rolling Meadow Şehrinde bulunan
dünyanın en prestijli denetim örgütlerinden
ISACA1 (Bilgi Sistemleri Yönetim ve Kontrol Kurumu)’nın iş birliğiyle “Denetim ve
Güvence ve Kontrol Uzmanları için BT Standartları, Kılavuzları ve Araç ve Teknikleri”
adlı eserin Türkçe sürümünü elektronik kitap
(e-kitap)olarak yayınladı.2
Kurumumuz İç Denetçisi, ISACA Üyesi
ve Elektronik Devlet Uzmanı olan Ömer Yurdagül, bilgi toplumuna dönüşen Türkiye’ye
yardımcı olacak kapsamlı denetim ve güvence rehberleri sağlayacak projeyi 2008 yılı
Eylül’ünde başlattı, 2010 yılı Haziran ayında
da tamamladı. Yurdagül, çalışmanın uzun
sürmesini, kitabın sürekli olarak güncellenmesinden kaynaklandığını belirtmektedir.
ISACA, çalışmayı 10 Ağustos 2010 tarihinde
Ömer Yurdagül
Ömer Yurdagül, 1974 tarihinde Yozgat’ta doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve
idari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde 1994 yılında lisans eğitimini tamamladı.
Marmara Üniversitesi Yabancı Diller Okulunda (İstanbul) öğretmenlik öğretim tek
tekniklerini içeren Teacher Training Course (TTC) eğitimi aldı ve bu konuda sertifika
sahibidir.
Türk Patent Enstitüsü’nün, “Marka Vekili”, “Patent Vekili”, “Endüstriyel Tasa
Tasarım Vekili” yetki ve unvanları bulunmaktadır.
2005-2006 öğretim yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdare
Enstitüsü’nde(TODAİE) “Kamu Yönetimi Yüksek Lisans ve Uzmanlık
Programını”, “Bilgi Sistemlerinin Denetimi ve Türk Bankacılık Sektörün
Sektöründe Bilgisayar Destekli Denetim Teknikleri Uygulamaları” konulu dönem
projesiyle tamamladı.
2008’de Sosyal Güvenlik Kurumu İç Denetim Başkanlığında İç Denetçi olarak göreve başladı. “Kamu İç Denetçisi Sertifikası” sahibidir.
1
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
64
2
ISACA, merkezi Amerika Birleşik Devletlerinin İlliones Eyaletinin Rolling Meadow şehrindedir. 160 ülkede
180’den fazla şubesi bulunmaktadır.
180’
Denetim ve Güvence ve Kontrol Uzmanları için BT Standartları, Kılavuzları ve Araç ve Teknikleri adlı yayına
http://www.isaca.org/Knowledge-enter/Standards/Documents/Standards-for-IS-Auditing-Turkish.pdf
adresinden ve Ömer Yurdagül’ün kişisel sitesinden (www.ömeryurdagül.com.tr ) ve elektronik devlet, elektronik
denetim ve teknolojik yeniliklerin yer aldığı günlük ve sürekli bilgi sağlayan Bilgi Toplumu Platformu’nun
www.bilgitoplumuplatformu.org adreslerinden erişilebilmektedir.
www
İngilizce ve Türkçe basın açıklamalarıyla tüm dünyaya
duyurdu. Ayrıca, @ISACA Gazetesinin 29 Eylül 2010
tarihli sayısında da bu çalışmaya üç sayfa ayırdı ve tam
bir sayfada ayırdı.3
Teknoloji tüm dünyada baş döndürücü bir şekilde
gelişmekte ve yeni teknolojileri takip etmek günden
güne daha da zorlaşmaktadır. Bu gelişmeler, özel ve
kamu sektöründe yer alan kuruluşlarının iş yapma şekillerinde ve bireylerin kişisel yaşam tarzında radikal
dönüşümlere sebep olmaktadır. İş yapma şekilleri, teknolojik gelişmelere paralel olarak değişmektedir ve süreçlerin gelişiminin bir sonucu olarak karşılıklı olarak
birbirini etkilemektedir.
Yeni teknolojiler, etkili bir şekilde yönetilmesi gereken önemli risklere sebep olmaktadır. Teknolojik
gelişmeler, kurumların ve bireylerin günlük yaşantısının bir parçası olan yeni riskleri oluşturan çok sayıda
internet ve diğer iletişim ağlarını sağlamaktadır. Kişisel
bilgilerin gizliliği daha önce olduğundan çok daha fazla sorun olmaktadır.
Yasal düzenlemeler, iş yaşantısında gelişen teknolojilerden gelen bu riskleri yönetmekte gerekli olmasına rağmen son derece yetersizdir. Teknoloji alandaki
risklerin üstesinden gelmek için “stratejik yönetim, risk
yönetimi, kaynak yönetimi, değer yönetimi ve performans yönetimini kapsayan çok sayıda sistematik yaklaşımın” etkili bir şekilde kullanımını gerektirmektedir.
Hem kişisel tecrübe hem de diğer insanların, kurumların, kuruluşların ve ülkelerin tecrübeleri daha çok
önem kazanmaktadır. İnsanoğlunun ve diğer ülkelerin,
kurumların biriken tecrübelerinden yararlanmak, kişiler, kurumlar ve ülkeler için daha rasyonel davranış
olarak değerlendirilebilir. Bu durum, insanlığın ortak
tecrübesinin önemini bir kez daha göstermektedir.
ISACA, bilgi teknolojileri alanında önemli kilometre taşlarından ve tecrübelerin toplandığı merkezlerden biridir. ISACA, farklı ülkelerde enformasyon
teknolojileri alanındaki uzmanların katkı sağladığı,
yaşayan en iyi uygulamalar (Best Practice) kütüphanesidir. Bu bağlamda, merkezin dinamik yapısı faklı ülkelerden araştırmacılar, yöneticiler, denetçiler ve uygulayıcılar arasında hayranlık ve saygı uyandırmaktadır.
İngilizce konuşulan ülkelerdeki farklı kurumlar,
bilgi teknolojilerini farklı şekilde tanımlamaktadır.
ISACA sözlüğünde tanımı, “Bilgi teknolojileri, her
ne şekilde olursa olsun donanım, yazılım, iletişim ve
diğer araçlarla veriyi girmek, kaydetmek, depolamak,
işlemek, iletmek ve çıktısını almakta kullanılır.” şeklindedir.
Ülkemizde de bilgi teknolojileri alanında çalışan
yöneticiler, denetçiler ve akademisyenler arasında bu
enformasyon ve bilgi kavramı arasında kavramsal bir
3
kargaşa yaşanmaktadır. Bilgi teknolojileri alanında
kullanılan enformasyon terimini karşılayan Türkçe’de
genel olarak kabul edilmiş ve yaygın şekilde kullanılan
bir kelime yoktur. Bu sebepten dolayı, Türkçe “bilgi”
terimi hem enformasyon (information) hem de bilgi
(knowledge) anlamında ortak olarak kullanılmaktadır.
Bu karmaşa, bilgi teknolojileri alandaki standartlara da
aynen yansımaktadır.
Türkiye’de, bilgi teknolojilerinde son zamanlarda
önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Çok sayıda yerel sivil
toplum örgütü de bu gelişmelere katkı sağlamaktadır.
Mesleki ve bilimsel gelişmeler, uluslararası gelişmelerin
dikkate alındığı kongre, sempozyum, panel, tartışma
gibi çok sayıda yıllık toplantılar düzenlenmektedir.
Bununla beraber, uluslararası tecrübelerle karşılaştırıldığında bütün bu çabalar halen gelişme aşamasındadır.
Ülkemizde, kamuda bilgi teknolojilerinin kullanıldığı uzmanlaşmış denetim birimlerinin sayısı hala
sınırlıdır. Kamu ve özel sektörde bilgi teknolojileri denetimi konusunda zorunlu tutulmuş standartlar veya
rehberler yoktur.
Ayrıca, denetçiler, bilgi teknolojileri denetiminde
hem kalite hem de sayısal olarak başlangıç seviyesindedir. Bu yüzden, bilgi teknolojileri alanı, yeterli ve etkili
bilgi teknolojileri denetimi olmadığından bu alan neredeyse karanlık bir alandır. Bu sorun, kaynak israfına
ve kurumsal kaynakların etkisiz ve yetersiz kullanımına
sebep olmaktadır.
Kurumlar, daha gelişmiş ve ileri teknolojilere değil
gerçekte daha iyi bir yönetim için bilgi teknolojileri
denetim standartlarına ve bilgi teknolojileri yönetişiminin uygulanmasına ihtiyaç duymaktadır.
Bu çalışmamızdan, ülkemizde ve Türkçe konuşulan
ülkelerdeki kamu ve özel sektör kurumlarında çalışan
İç Denetçiler, bilgi teknolojileri alanına ilgi gösteren
veya bilgi teknolojileri denetimi konusunda bilişim sistemleri uzmanı Müfettişler, bilgi teknolosi uzmanları,
iç kontrol sistemleri sorumluları, yazılım uzmanları ile
network çalışanlarının yoğun şekilde ilgi göstermesi ve
yararlanması beklenmektedir.
ISACA, kitabı elektronik olarak yayımlanmıştır.
Kitap içeriği aşağıda özetle yer almaktadır:
• Bilgi Teknolojileri Denetim ve Güvence ve Kontrol Uzmanlarının Mesleki Etik Kuralları,
• BT Denetim ve Güvence Standartları, Rehberleri, Araçları ve Teknikleri Usulleri İndeksi ve tüm BT
Denetim ve Güvence Standartları,
• BT Denetim ve Güvence Rehberleri Alfabetik
Listesi ve Tüm BT Denetim ve Güvence Rehberi,
• BT Denetim ve Güvence Araç ve Teknikleri ve
Tüm BT Bağımsız Denetim Meslek Standartları.
@ISACA Gazetesi’ne http://www.isaca.org/About-ISACA/-ISACA-Newsletter/Documents/at-isaca-Vol-20.pdf
adresinden erişebilirsiniz.
makale
Bekir Kesici
Uşak Sosyal Güvenlik
İl Müdür Yardımcısı
01.01.1978 Tokat/Niksar
Doğumlu
Evli bir çocuk babası
İzmir SSK Memur
(1997-2005)
İzmir S.G. Kontrol Memuru
(2005-2009)
Balıkesir/Gönen SGM
Müdürü V. (2009-2010)
Uşak Sosyal Güvenlik İl
Müdür Yardımcısı
(2010- Devam)
SGK Personeli
Davranış Modelleri
Temel Esaslar
Personelimizin hizmet sunumu esnasında sergilediği davranış modellerinin
kurumun saygınlığına uygun hale getirmesi amacı ile aşağıda sırası ile açıklanan
esasların benimsenmesi ve tüm personelin
duyarlılığının kendilerine anımsatılması
amaçlanmıştır. Kurumumuzun pozisyonu
kamu düzeni içerisinde; bileşenleri, konumu ve hizmetleri dikkate alındığında
bir kum saatine benzemektedir. Kurum
bu kum saatinin en dar kısmını oluşturmaktadır. Tüm bileşenlerini kanun ve tali
mevzuat süzgecinden geçirerek geniş bir
kitleye hizmet sunmaktadır.
1. Temsil Bilinci
Kurumumuz T.C.Anayasasının 60.
maddesi gereği 5502 sayılı Kanunla kurulmuş bir kamu kurumudur. Anayasamıza göre devletin başı Cumhurbaşkanıdır.
Dolayısı ile kurumuzda çalışan herkes bir
üst amirinden Cumhurbaşkanına kadar
olan silsileyi temsil etmektedir.
Devleti Temsil: Kurumumuz yukarıda mevzubahis olduğu üzere Anayasamızın 60. maddesi gereği 5502 sayılı kanun
ile kurulmuş bir kamu kurumudur. Dolayısı ile tüm işlemlerini kamu disiplini
içinde kanunlar ve ikincil mevzuat ışığında devlet adına yerine getirmektedir.
Sıralı Amirleri Temsil: Tüm personelimizin temsil ettiği makamların ağırlığını dikkate alarak hizmet
sunduğumuz tüm kesimlere kamu disiplini içerisinde
davranmakla ödevlidir.
Menfaat Guruplarını Temsil: Tüm personel kuru-
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
66
mumuzla iş ve işlemler dolayısı ile kanunlar tarafından
belirlenen illiyet bağı ile bağlı Kamu Kurumları, Sivil
Toplum Kuruluşları, Meslek Gurupları, İşverenler, Sigortalılar, Genel Sağlık Sigortalıları gibi menfaat gruplarının istek ve taleplerine karşı kamuya ait gizlilik,
üçüncü kişi ve kurumların mahrem sayılan (Mali durum, ikametgah adresi, kişisel bilgiler vb.) ve sonradan
sakınca doğurabilecek bilgilerini tarafsız olarak kurumumuzda saklı tutmak ve korumakla ödevlidir.
Ancak yanlış bilgi ile üçüncü kişi ve kurum kuruluşlar hakkında dava açmaya şikayete sebebiyet verecek
işlem yapmaya meyilli kişi ve kurum kuruluşlara kurumumuzdaki mevcut durum hakkında bilgi verilebilecektir.
(Örneğin: Bildirimsiz çalıştığını iddia eden bir sigortalının kayıtları incelenerek gerçekten bildirimsiz
çalıştırılmıyor ise kendisine bu durum anlatılacak ve
gereksiz şikayet veya davaların önü alınacaktır. Bu durumda kurum İşvereni temsil etmiş olacaktır)
2. Kurum Kültürü;
Bilindiği üzere kurumumuz SSK, Bağ-Kur ve
Emekli Sandığı Kurumlarının devredilmesi ile oluşumunu tamamlamıştır. Birbirinden bağımsız üç ayrı kurumun harmanlanması ile oluşan kurumumuz; bu üç
kurumun tecrübesinin yanı sıra kendine has yerleşmiş
alışkanlıkları sebebi ile zaman zaman ahenk sorunu
yaşamaktadır. Geçmişimizde içinden geldiğimiz kurumun kültürü ile şekillenen alışkanlıklarımız SGK’nın
ihtiyaçlarına, hızına, vizyonuna cevap verir hale getirilmeli, kurumumuzun iş akışını hızlandırmaya dönük
çözüm odaklı işlevler haline dönüştürülmelidir.
Problem Çözme Gayreti: Kurum personeli önüne
gelen problemi; öncelikle kimin sorumluluk alanına
girdiği yönü ile değil kendi yetkisi dahilinde çözüme
kavuşturulabilirliğine göre değerlendirmelidir.
Kendi yetkisi içerisinde çözülebilecek bir konuyu
başka bir birime havale etmek kurumun iş yükünü artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Beyin Fırtınası: İlk defa karşılaşılan bir problemi çözmek için öncelikle mevzuat yönü ile araştırma
yapılmalı konu ile ilgili tüm personel konu hakkında
görüş ve önerilerini uygunluk ve çekinceleri ile beraber
ortaya koymalı ve çözüm için çaba sarf edilmeli problemin çözümü öncelikle ilgili birimde aranılmalıdır.
Rutin işlemlerde ise işin hızını artıracak projeler
gerçekleştirilmeli; proje öncelikle, sahibince denenmeli ve başarılı bulunması halinde ilgili personel ile
paylaşılmalı proje hakkında herkesin görüş ve önerileri
alınmalı aksayan veya eksik kalan kısımlar var ise tespit
edilmeli düzeltici önlemlerle birlikte verimli bulunması halinde ilgili herkes tarafından kullanılmalıdır.
Kitlesel Motivasyon: Profesyonel iş hayatının içinde zaman zaman ortaya çıkan rutin işlerin tekrarından
meydana gelen bezginlik iş akışını olumsuz etkileyen
faktörlerin başında gelmektedir.
Çalışma şevkini kaybetmeye başlayan personelin
yeniden motive edilmesi öncelikle amirlerinin olmak
üzere tüm çalışma arkadaşlarının sorumluluğundadır.
Çalışma şevkini kaybetmiş personelin işe olumsuz
yansıyan performansı diğer personele ek yük anlamına
gelmektedir. Dolayısı ile bu durumdaki personel öncelikle kendisi durumunu gözden geçirmeli ve çalışma
arkadaşlarına ek yük getirecek davranışlardan kendini
soyutlamalı varsa problemlerini arkadaşları ile amirleri
ile paylaşmalıdır.
Tüm personel yakın çalışma arkadaşlarını gözlemlemeli ve sorunları ile ilgilenmeli tüm personel kendisine ve iş arkadaşlarına SGK ailesinin bir üyesi olarak
bakmalıdır.
3. Vatandaş Odaklılık
Kurumumuzca üretilen tüm hizmetler sonuç olarak gerçek kişilere hitap etmektedir. Kurumca verilen
hizmet kolay ulaşılabilir, hızlı, güvenli ve kolay anlaşılabilir olmalıdır.
Verilen hizmetin kurumumuzda isimlendirildiği
biçimi ile değil vatandaşın algısına uygun olarak anlatılmalı verilen hizmetin amacı hizmet alanın anlayacağı lisan-ı hal ile anlatılmalıdır.
Kaliteyi Artırma;
İşlemler mümkün olan en yüksek ölçüde basitleştirilmeli ve hızlandırılmalıdır.
Beklenti sahiplerine kurum hizmetleri ihtiyaç duyduğu anda hızlı bir şekilde sunulmalı gereksiz işlevini
kaybetmiş prosedürler ortadan kaldırılmalıdır. İstenilen
evraklar bilgiler ilk seferde açıklanmalı gerekli görülmesi
halinde yazılı not olarak ilgiliye bildirilmelidir.
Memnuniyeti Artırma: Kurumumuzun hizmet
sunduğu kesimlerin kurumumuzdan her ayrılışında
daha memnun bir ifade ile ayrıldıkları bu kişilerin söz
ve davranışlarından anlaşılıncaya kadar çaba sarf edilmeli kurum personeli kendisini günlük memnun ayrılan vatandaş sayısı ile ölçülmelidir.
Memnuniyet ile Motive Olma: Kurum personeli
kendisine başvuran her vatandaşı kurumdan memnun
bir ifade ile göndermek üzere çaba göstermeli ve bu konuda öncelikle kendisi ile yarışır olmalıdır.
Memnuniyet Oranını Koruma: Kurum personeli
zaman içerisinde kendini geliştirmeli hizmet kalitesini olumsuz koşullarda dahi düşürmemeli münferiden
gerçekleşebilecek olaylarda da sağduyusunu korumalı,
kontrolünü kaybetmemeli, olumsuz olayların da iş hayatının içerisinde olağan bir durum olduğu konusunda
FARKINDALIK geliştirmelidir.
4.Empati Kurma;
Kurumumuzun en çok karşılaştığı problem hizmet sunduğumuz kesimlerin ezberlenmiş refleksleri,
kesinlikle haklı taleplerinin karşılanması konusunda
ortaya sürdükleri kalıplaşmış tavırları ve kurumumuz
personelinin geliştirmiş olduğu (maalesef ) davranış
kalıplarıdır.
(Örnek: İşveren veya Sigortalı yakınması “Benim
ödediğim prim ile burada oturuyorsunuz.’’ Kurum personeli “Bu yıl benden kesilen vergi senin ödediğinden
kat kat fazladır.’’
Kendini İşverenlerin Yerine Koyma: Hiç kuşkusuz kurumumuzun en önemli gelir kaynaklarının başında işverenlerimizin ödedikleri primler gelmektedir.
Kurumu ayakta tutan en önemli kesim olan işverenler
kurumdan hizmet alırken bu pozisyonlarına uygun ilgi
görmek istemektedirler. Kuruma çalışanlarını bildirip
bunların primlerini de ödeyen bir işverenin ‘borcu
yoktur’ yazısını anında almak istemesi kadar doğal ve
haklı bir gerekçe daha yoktur. İşveren servisi personeli
bu durumdaki işverenin yerine kendisini koyarak iş ve
işlemlerini yürütmelidir.
Kendisini Sigortalının Yerine Koyma: Kendisi
adına prim ödenen sigortalı veya kendi primini ödeyen
sigortalı da kurum hizmetlerinden en hızlı şekilde faydalanma konusunda işverenler kadar haklıdır. Kurum
personeli kendisini bu durumda olan üçüncü kişilerin
yerine koyarak hizmet üretmelidir.
En azından kurumumuz personeli kendisinin de
yine bu kurumun bir birimi olan “Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı”ndan talepte
bulunarak emekli olacağını, hatta ilerleyen dönemde
bu işlemlerin devri ile kurumuzun taşra teşkilatındaki
kendi çalıştığı üniteden emeklilik başvurusu yaparak
emekli olacağını unutmamalıdır.
Bu durumda diyebiliriz ki;
• SGK Personeli misyonunun bilincindedir.
• SGK Personeli kabiliyetlerinin farkındadır.
• SGK Personeli beklentilerin farkındadır..
• SGK Personeli kendini yenileyebilecek
dinamiklere sahiptir.
• SGK Personeli dönüşüme ortaktır.
‘’Yeni Bir Kültür İnşa Ediyoruz’’
Yeni Yasa Umut Işığı Yaktı
makale
İşyerinde Sessiz İşkence:
Mobbing / Bezdiri
Yeni yasanın kabul edilmesi, kimsenin
duymak istemediği sessiz çığlıkların varlığının kabul edildiği anlamına geliyor. Çeşitli
yöntemler ile gerçekleştirilen duygusal taciz,
yıldırma, bezdirme ya da kişinin onuruna ve
özgüvenine saldırı, özetle mobbing, artık kurumların ciddiye almalarını ve önlemlerini
belirlemelerini gerektiren bir gerçek. Çığlıklar sadece mağdurlardan gelmiyor: tanıklardan, yöneticilerden, insan kaynaklarından,
satış rakamlarından, verimlilik ölçümlerinden, performans değerlendirmelerinden,
markadan, itibardan, müşterilerden, özetle
kurumun tümünden, hatta ailelerden sessiz
çığlıklar yükseliyor. Bezdiri kendiliğinden kapanmayan büyük yaralar açıyor. Ülkemizde
yeni yasa ile hem mağdurların, hem de kurumların korunması için yollar açılıyor.
Bezdiri nedir?
Bezdiri, çok boyutlu bir sorun. Eğer tanımını “İki kişi arasındaki çatışma ve yönetici-
nin kazanması” olarak yapıyorsanız yanılıyorsunuz. Ya da “Performansı düştüğü için işten
çıkarılan kişinin aslında bunu hak ettiğini,
ortada büyütülecek bir şey olmadığını” düşünüyorsanız, yine yanılıyorsunuz. “İşyerinde
stresin normal olduğunu, bir kaç kere bağıran
yöneticinin mobbing ile suçlanmasının yanlış
olduğunu” söylüyorsanız, doğru, haklısınız.
Bezdiri uzun süreyle tekrarlanan, hedef alınan
kişinin onurunu zedelemek, başarısını ve haklarını engellemek üzere; sözlü, yazılı, beden
dili kullanılarak uygulanan tek taraflı psikolojik tacizdir. Kanıtlanması zor olan haksız ve
yıkıcı davranışlar ile gizlilik içinde ya da açıkça
uzun süre devam eder, çoğunlukla mağdurun
işini kaybetmesi ile sonuçlanır. Mobbing suçtur ve hiç kimse bu davranışları hak etmez.
Bezdiri mağdurları ve bezdirenler
Kurum içinde her düzeyde çalışan, hatta
yönetim kurulu üyeleri bile yıldırmaya maruz
kalabiliyor.
Gülcan Arpacıoğlu
Endüstri Müh. ODTÜ, Eğitimci Danışman
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
68
1961 doğumlu, ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu olan Gülcan Arpacıoğlu, iş
yaşamında elektronik ve bilgisayar alanlarında çalıştı. Kurucusu olduğu kişisel gelişim
merkezinde kurumsal ve açık eğitimler veriyor. Arpacıoğlu, 2000 yılından bu yana Enerji Psikolojisini ve yöntemlerini ülkemize tanıştıran ilk eğitimci. İş streslerini gidermek,
özgüven, mutluluk ve başarı sağlamak amacıyla bu tekniklerin kullanıldığı özgün atölyeleri ve bireysel çalışmaları katılımcıların farkındalığını artırıyor ve kalıcı kişisel dönüşüm
sağlıyor.
Aynı zamanda Arpacıoğlu, iş yaşamının önemli stres etmenlerinden biri olan; maddi
ve manevi açıdan büyük kayıplara yol açan “İşyerinde Duygusal Taciz : Mobbing” olgusunu ülkemizde tanıtan öncülerden biri. İnsan kaynakları uzmanlarını ve tepe yöneticileri bilgilendirmek için seminerler veriyor ve kurumsal çözümler oluşturmak için İK
birimleri ve yayınlar ile birlikte çalışıyor.
Kişisel gelişim ve mobbing hakkında kurumlarda, birçok dernek ve kuruluşta seminerler veriyor; yazıları kitaplarda, websitelerinde ve dergilerde yayımlanıyor.
Araştırmalara göre, tacize hedef seçilen çalışanların büyük çoğunluğu verimli, işini iyi yapan, yüksek
sadakatle çalışan ve sevilen insanlar. İş ortamında gösterdikleri başarı ve adanma dikkat çekiyor. Özgüvenleri yüksek, doğruları savunan kişiler. Bu nedenlerle
yöneticileri ya da iş arkadaşlarınca tehdit olarak algılanıyorlar ve sindirilmeleri gerektiğine karar veriliyor.
Kimi zaman da diğerlerinden bir şekilde farklı olması
yetiyor. Etnik kökenler, eğitim farklılığı, şişmanlık, güzellik, yaş farklılığı, ayrı politik görüşler bezdiri nedeni
olabiliyor.
Bezdiri süreci ve mağdura etkileri
Bazen bir çatışma ile, bazen de basit bir sebeple
başlatılan yıldırma süreci, uzun ve sistematik bir işkence haline geliyor. Sinsice ya da açıkça mağdurların
başarıları gizleniyor, öncelikli işleri yerine gereksiz işler
yapmaya mecbur bırakılıyorlar, hak ettikleri primler
ve eğitimler verilmiyor, terfileri erteleniyor, en küçük
hareketleri kontrol ediliyor ve eleştiriliyor, haklarında dedikodular çıkarılıyor, aşağılanıyorlar, hakarete
uğruyorlar, alay ediliyorlar, dışlanıyorlar ve anlam
veremedikleri bu süreç sonunda özgüvenleri kırılıyor,
onurları zedeleniyor. Ruh sağlıkları bozuluyor; kaygı,
panik atak, depresyon, paranoya sorunları başlıyor. Baş
ağrıları, boyun ve bel sancıları, kalp çarpıntıları, uykusuzluk, mide ve sindirim sorunları, yüksek tansiyon
vb. bedensel problemler başgösteriyor. Bunlara bağlı
devamsızlık, dikkat dağınıklığı, motivasyon düşüşü ve
yapılan hatalar mağdur kişinin verimliliğinin azalmasına neden oluyor.
Bu nedenle kendinden şüpheye
düşen, kendini suçlayan ve zorlayan
bu kişilerin üzerlerine daha çok
gidiliyor, daha çok
eziyet ediliyor.
Bezdiri sonuçları
Sonunda gün geliyor, performansları değerlendiriliyor! Kim tarafından? Saldıran, bezdiren kişiler tarafından.
Sonuçta ya performansları düşük diye işlerine son
veriliyor, ya da dayanamayıp istifa ediyorlar. Yaraları
öyle derin ve onulmaz olabiliyor ki, ağır depresyon
geçiriyorlar, ciddi hastalıklar başgösteriyor, intihara
yönlenebiliyorlar. Ortalama iki yıl toparlanma çabaları
sürüyor, kimileri özgüvenlerinde açılmış derin yaraları
yüzünden iş bulmakta zorlanıyor, kimileri çalışma hayatına dönemiyor.
Bezdirinin nedenleri, iş ortamı ve bezdirenler
Tüm bunların nedeni saldırgan yönetici (%81) ya
da iş arkadaşları gibi görünse de, bezdirinin yapılabilmesinin ve sürdürülebilmesinin nedeni, iş ortamının
buna izin veriyor olması, hatta teşvik etmesi, kışkırtmasıdır. Otoriter kişilerin yöneticiliğe uygun bulunması, nazik ve sevecen kişilerin lider olamayacakları
konusundaki yanlış inançlar bizi empati yoksunu yöneticilerin insafına bırakır. Tüm otoriter yöneticiler
mobbing yapmaz, ama yapanların büyük çoğunluğu
denetleme ihtiyacı olan ve güç gösterisi seven kişilerdir. Her tartışmayı kazanmak, her dediklerini yaptırmak amacındadırlar. Kimi sert ve öfkeli olan, kimi iş
ilişkilerini iyi yönetirmiş ve kontrollü görünüp pasif
saldırgan davranışlar sergileyen kişilerdir.
Kurum kültürü hiyerarşik yapıya dayalı normlar
içeriyorsa, üst düzey yöneticiler ile iletişim yolları
kapalıysa, çatışmaların kendiliğinden çözümlenmesi
bekleniyorsa, şikayetler gözardı ediliyorsa, takdir yerine eleştirel yaklaşım ile motivasyon sağlanmaya çalışılıyorsa, kişisel rekabet teşvik ediliyorsa, tedarikçiler ya
da iş ortaklarıyla gizli anlaşmalar yapılıyorsa, performans değerlendirme sistemleri tarafsız değilse, örgütsel yapılanma açık ve net değilse, kurum ortamı bezdiriciler yetiştiriyor ve kurum kan kaybediyor demektir.
Kurumsal hedefler ve iş gücü
Tepe yönetim başarı hedefleri belirler ve binbir
özenle, yüksek maliyetle işe aldığı, eğittiği yetenekli kişilerin, sadık, verimli ve başarılı çalışanlarının
makale
Acil çözümler arasında;
süregelen çatışmaların
çözümlenmesi, zorba ve
mağdurun birbirinden
ayrılması, bezdiricinin
cezalandırılması, önlenmesi
ve mağdurun psikolajik
olarak desteklenmesi
bulunuyor
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
70
çeşitli hedeflere ulaşılmasındaki katkısını
bilir. Kurum ikliminin olumlu olmasının
motivasyonu ve performansı yükselttiğinin,
hakları korunan işgörenlerin sadakatlerinin
arttığının farkındadır. Öte yandan bu çalışanlarını, bezdirilmelerine göz yumarak kaybeder. Performans düşüşü, devamsızlık, artan
personel devir oranı ve işe alım masrafları vb.
olguların yüksek maliyetlerinin yanısıra, dolaylı maliyetler de sözkonusudur: mobbing
sürecine tanıklık eden çalışanların düşen verimliliği, yitirilen bilgi envanteri, mağdurun
müşterileri, kurumun itibarı, marka değeri,
belki de rakiplere başvuran mağdurların paylaştıkları şirket sırları...
Şimdi, 2012 yılında yürürlüğe girecek
olan yasa sayesinde, kayıpların artması söz
konusu olacak. Mağdur kendisine “psikolojik taciz” uygulandığını kanıtladığı takdirde,
kurum ayrıca tazminat ödemek zorunda kalacak.
İş güvenliği ve psikolojik taciz ile
ilgili yasa
11.01.2011 günü TBMM Genel Kurulundan geçen yeni Türk Borçlar Kanununun
416. maddesinde, İşveren, hizmet ilişkisinde
işçilerin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun
bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu
tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
“İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi
almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
“İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil,
kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçilerin ölümü, vücut bütünlüğünün
zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlâline
bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tâbidir.”
Şeklinde yükümlülükler belirtiliyor.
Duygusal tacizin kendi kurumlarında bulunmadığını ısrarla belirten tepe yöneticiler,
şimdi kanıtlarla karşılacaklar. Kurum yöneticileri, avukatları ve insan kaynakları yöneticileri yağacak mobbing davalarından korkuyorlar. Bence tek sorun, çalışanlarına ve etik
değerlere sahip çıkmak yerine tazminatsız
işten çıkarmanın daha acımasız yöntemlerini
denemeleri olacaktır.
Oysa bu düzenleme, temelde kurumun
önlem almasını sağlayacağı için gerek çalışanlar gerekse kurum için çok olumlu bir adım.
Zorbalığa tolerans göstermeyen kurum, personel maliyetlerini azaltacak, verimliliği ve
çalışan bağlılığını arttıracaktır. Çalışanların
haklarını aramalarının mümkün olması, onları psikolojik anlamda güçlendirecek ve belki
daha kolayca zorbalara “Dur” diyebilecekler.
Kurumsal önlemler
Durumlarının tespiti için, kurumların
araştırma yaparak işe başlamaları öneriliyor.
İsimsiz şikayet ve vaka bildirimi, departman
bazında personel devri incelemeleri, insan
kaynaklarına gelen yakınmalar ve yardım istekleri değerlendirilmeli.
Acil çözümler arasında, süregelen çatışmaların çözümlenmesi, zorba ve mağdurun
birbirinden ayrılması, bezdiricinin cezalandırılması, önlenmesi ve mağdurun psikolojik
olarak desteklenmesi bulunuyor. Orta vadeli
çözümler ise çatışmaların yönetimi konusunda yapılacakları içeriyor. Duruma göre, açığa
çıkarma yaklaşımı , tarafsız arabuluculuk yapabilecek bir kişinin atanması ya da resmi soruşturma açılması gerekiyor. Kurum liderlerinin farkındalık eğitimleri almaları, en az 10
kişiyle 3.600 değerlendirmelerinin yapılması,
mobbing hakkında eğitimlerin tüm düzeylere
yaygınlaştırılmasını içeriyor.
Uzun vadede ise, yapısal ve kültürel değişim projelerinin yürürlüğe konması gerekiyor.
Tüm sistemlerin gözden geçirilmesi, görev tanımları, iş akışı, raporlama tanımları vb. ile ilgili uygulamaların yenilenmesi, düzenlenmesi
ve altyapının güçlendirilmesi ana adımlar.
Etkin ve olumlu liderlik seçimi ve “Yıldırmaya Sıfır Tolerans” duyuruları, etik değerlerin
anlatılması ve yaşatılması, problem çözme-karar verme ve planlama süreçlerinde ekiplerin
katılımının sağlanması, demokratik ve yaratıcılığı destekleyen iş ortamı düzenlenmesi ile
kökten değişim amaçlanıyor. Ödüllendirme
sistemlerinin yerleştirilmesi ve örgütün tüm
düzeylerinin alacağı eğitimler, zaman içinde
değişime büyük katkı sağlıyor. Duygusal zeka
ve empati, olumlu iletişim ve çatışma yönetimi, müzakere ve arabuluculuk teknikleri,
özgüvene dayalı iletişim yöntemleri, stresten
kurtulma yolları ve ahlaki değerlerin korunması ile ilgili eğitimler, ilkeli çalışma ortamı yaratıyor.
Kurumların her birinin şu andan başlayarak bezdirmeye ilişkin şikayet prosedürleri oluşturmaları çok
yararlı olacaktır. Prosedürlerin içeriğinde amaç, tanımlar ve etkilerinin açıklanması, ilgili yasal tedbirler ve
doküman, sorumluluk dağılımı, şikayet süreçleri ve ilgili kişiler ve genelde alınan tüm önlemler belirtilmeli.
Tanıklar da sorumlu tutulmalı.
Mobbing süreci kişinin onurunu incittiği, kendinden şüphe etmeye başlayan kişi içe kapandığı için şikayetlerde tanıklık ve tanıkların korunması çok önem taşıyor. Avustralya’da bezdiriye şahit olduğu halde, bunu
bildirmeyen kişilere beş yıl hapis cezası veriliyor! Bu
şekilde herkes birbirini korumak zorunda bırakılıyor.
Bireysel çözümler
İş ortamında duygusal taciz altında olan kişinin ne
yapması gerekiyor? Zorbanın amacını, kendisi üzerindeki etkisini incelemesi ve içe dönük değerlendirmelerini değiştirmesi çok önemli.
Kendisinden ve başkalarından mükemmel olmalarını beklemekten vazgeçmeli, sürekli kendini eleştirmeyi, suçlamayı bırakmalı. Öfke ve utanç duygularına
kapılmamaya çalışarak ihtiyaçlarını ve isteklerini tatmin etmeye başlamalı, mutluluğu için elinden geleni
yapmalı.
Kendisine değişim hedefi olarak sınır belirlemeyi,
“Hayır” ya da “Dur” diyebilme becerileri kazanmayı
koymalı. Geçmişteki başarılarını hatırlamalı, hali hazırdaki başarılarının farkında olmalı ve bu şekilde özgüvenini sağlamlaştırmalı.
Yaşadıklarını kurum ve aile içinde güvendiği kişilerle paylaşması gerekiyor, çünkü bu kadar kırılgan
iken desteğe ihtiyacı var. Çatışmanın çözümlenmesi
için insan kaynaklarına ya da adil olduğuna inandığı
üst düzey yöneticilere başvurabilir. Eğer mümkünse,
kurum içinde başka pozisyona geçmesi, zorbadan ayrılması çok iyi bir çözüm olacaktır. Olumsuz duygularının tedavisi için psikolojik destek alması, bunu gizlememesi önerilir.
İleride haklarını koruyabilmesi için mobbing süreci
boyunca kanıt toplaması esastır. Hukuk sistemimizde
geçerli olan deliller şunlar: Beyan delili, belge delili,
(yazılı tüm belgeler, sms, eposta vb. haberleşmeler, savunma, verilen disiplin cezaları), ve belirti delili (psikolojik ve tıbbi tedaviler).
Kanıt toplarken hukuki sınırlamalara dikkat etmesi
şart. Ses ve görüntü kaydı yerine yazılı belge toplamaya gayret etmek, zorbanın taleplerini ve yorumlarını
yazılı yapmasını sağlamak gerekiyor. Sıklıkla e-posta
yoluyla haberleşebilir ve yazışmaların gizli kopyasını
başka bir bilgisayara gönderebilir.
Mağdur, iş tanımı dışındaki işleri yapmamaya özen
göstermeli, taciz eden kişi bire bir konuşma yapmak
istediğinde, güvendiği bir çalışma arkadaşını tanık
olarak yanında bulundurmalı, mümkünse davasında
tanıklık etmelerini sağlamalı ve işyeri mağduriyeti ile
ilgili rapor hazırlamalı.
İnsan kaynakları görevi doğası, yönetimin istekleri
yönünde çalışır; bu yüzden hiç beklenmedik bir anda
kapıda belirip “savunma” yazmasını isteyebilir. Hatta
bu savunmasını “Hemen, bir saat içinde yazıp vermesi
gerektiğini” söyleyebilir. İşten çıkarıldığını öğrenen
mağdurun “Hiçbir alacağım yoktur” belgeleri imzalaması yönünde baskı görmesi çok yaygın. Böyle bir
durumda üzerinde baskı kurulmasına izin vermeden,
sakin davranmaya çalışmalı ve derhal bir avukattan danışmanlık almalıdır.
Mobbing süreci büyük sıklıkla işten ayrılma ya da
çıkarılma ile biter. Bezdiricinin temel amacı budur.
Mağdur bunun farkında olmalıdır. Ruhsal ve bedensel
zarar görecektir, özgüveni örselenecek, çalışma hayatından soğuyacaktır; iş aramakta ve bulmakta zorlanacaktır. Bezdiri sürecinde altı ay ila bir sene sonunda bir
gelişme sağlanamıyorsa, çıkış planı yapmalı; sağlığına
ve onuruna ve tabii ki haklarına sahip çıkmalıdır.
Çalışan da, kurum yönetimi de etik
değerlere bağlı olmalıdır
Bir gerçek var: Hiç kimse özdeşleştiği, iyi yaptığı
işini terk etmek istemiyor. Çalışan depresyon belirtileri gösteriyorsa, sık sık sağlık problemleri yaşıyorsa,
yakınmalar yükseliyorsa, bunlara kulak vermek, çığlıkları duymak ve nedenlerini araştırmak gerekir.
Nasıl çalışanın etik ve dürüst çalışması bekleniyorsa, kurumlar da kendilerinden aynısını beklemek
zorundadır. Hiçbir kurum işkencenin beslendiği bir
ortam olmamalıdır.
Bir benzetme yapabiliriz: İşyerinde yüksek voltajlı
bir kablo açıkta bırakıldığında yangın, ölüm ya da sakatlık tehlikesi vardır. Kurum iş güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Kablo oradan alınmalı, güvenli bir iş
ortamı sağlanmalıdır. İşte, bezdiriciler bu kabloya benzer. Onlar yerlerinde durdukça yangınlar ve çığlıklar
devam eder, kurumlar kablonun sakat bıraktığı insanları “işe yaramaz” ilan eder, yenilerini işe alır ve kabloya
teslim ederler...İşkence sürer.
Oysa kurumlar kapıları iletişime açtıklarında, önlem aldıklarında, mobbingi başladığı noktada durduklarında, etkin prosedürler ile çalışanları koruduklarında, açılan birçok davanın gerçekten mobbing olup
olmadığını kolayca kanıtlayabilecekler, kendilerini de
koruyacaklar. Vicdanları rahat olacak.
Yeni yasayı teşekkürlerimle, saygıyla ve umutla selamlıyorum...
makale
Performansımız Artarsa
Müşteri Memnuniyeti de
Artar mı?
Özden Aslan
Hacettepe Üniversitesi İngiliz
Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden
lisans ve Eğitim Fakültesi’nden
Eğitim Teknolojisi ve İletişim
konusunda yüksek lisans derecesi
sahibidir.
1981-1985 yılları arasında
ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda öğretim
görevlisi olarak çalıştı. Aslan yerli ve yabancı projeproje
lerde eğitim planlama birim yöneticisi, endüstriyel
ilişkiler koordinatörü, Personel ve Sosyal Hizmetler
Müdürü ve İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev
aldı.
Ekim 2007- Nisan 2009 döneminde AB tarafıntarafın
dan finanse edilen Kadın Girişimciliği Destekleme
Projesi Proje Koordinatörü olarak görev yaptı.
Haziran 2009’dan bu yana Birleşmiş MilletMillet
ler Nüfus Fonu, SHÇEK ve PERYÖN tarafından
yürütülen Nar Taneleri Genç Kadınlar projesinde
mentor olarak görev yapmaktadır.
PERYÖN (Türkiye Personel Yönetimi DerneDerne
ği) Ankara Şubesi’nin Kurucu Başkanı olan Özden
Aslan, hâlen PERYÖN Kamu Temsilcisi olarak gögö
revini sürdürmektedir.
Yönetim alanında yayımlanmış pek çok makalemakale
si ve “Bir İnsan Kaynakları Masalı”, “İyi ki Farklıyız”
“Zor İnsanlarla Zorlanmadan Baş Etmek” ve “Aklı“Aklı
nı Arayan Çocuk” adlı dört kitabı bulunmaktadır.
Özgeçmişi 1999 yılında Türkiye’de Kim Kimdir ve
2000 yılında da Who is Who in the World ansikloansiklo
pedilerinde yer aldı.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
72
Yazıma yukarıdaki başlığı hem okuyucunun ilgisini çekmek,
hem de düşündürmek için seçtim. Özel sektörden sonra kamu kurumları da performans yönetimi sistemini uygulamaya başladılar.
Amaç verimliliği arttırmak, hizmet kalitesini yükseltmek, daha
etkin çalışarak kurum hedeflerine ulaşmak hiç kuşkusuz. Bunların
yanı sıra performans değerlendirme sonuçlarının ücret ayarlamaları
için de kullanılacağını, hatta bazı bakanlıklarımızda kullanılmaya
başlandığını biliyoruz. Öncelikle kamu kurumlarımıza bu zorlu süreçte başarılar dilemek isterim. Zorlu süreç diyorum çünkü dünya
üzerinde 1950’li yıllardan beri önce özel sektör tarafından uygulanmaya başlanan “performans yönetimi” üzerinde hala çok tartışma ve
iyileştirmeye açık alanlar var.
Üzerinde ne kadar çok tartışılırsa tartışılsın, “ölçemediğimiz
hiçbir şeyi iyileştiremeyiz” ilkesinden hareketle zor da olsa performans yönetimi sistemine geçmek şart. Daha iyi hizmet vermeyi
amaçlıyorsak hizmeti sunan kişilerin performanslarını ölçebilmeliyiz. Böylece iyileştirmeye açık alanları belirleyip geliştirebiliriz.
Performans ölçümüyle yalnızca az çalışanları değil, aynı zamanda
çok çalışan, işini iyi yapan, kaliteli hizmet sunanları da belirleyip
ödüllendirebiliriz. Bunu yapmazsak iyi çalışanla çalışmayan arasında bir fark olmaz. Yönetimlerin yapabilecekleri en büyük yanlış da
kötü performansı görmezden gelmek, iyi performansı ise takdir etmemektir. Çok çalışanla çalışmayanın bir tutulduğu yerlerde verimliliğin artmasını, hizmet kalitesinin iyileşmesini beklemek bir düş
olacaktır. İşte bu nedenlerle ne kadar zor da olsa kurumlarımızda
performans yönetimi sistemini uygulamalıyız.
İlk uygulandığında “performans değerlendirme” olan sürecin
adı zaman içinde “performans yönetimi” olarak değişti. Günümüzde performans değerlendirme sonuçlarını çalışanların eğitim
ihtiyaçlarını belirlemek, kariyer planlarını yapmak, ücretlerini ayarlamak, işten ya da ekipten ayrılması gerekenleri saptamak gibi pek
çok farklı alanda kullanıyoruz. Bu sürece de “stratejik performans
yönetimi” adını vermeye başladık. Bu yeni yaklaşım yalnızca kişinin
performansının değerlendirilerek iyileştirilmesini değil, kişinin çalıştığı ekibin ve de kurumun performansının stratejik hedefler doğrultusunda değerlendirilerek iyileştirilmesi gerektiğini anlatıyor.
Stratejik performans yönetiminde, işe önce kurumun performans hedeflerini belirleyerek başlıyoruz. İster özel sektörde, ister
kamuda faaliyet gösteriyor olsun her kurumun / şirketin hedeflerini
net olarak belirlemesi, daha önce belirlenmiş olanları gözden geçirip gerekli değişiklikleri yapması gerekir. İşte stratejik performans
yönetimi süreci de bu basamaktan başlıyor. Kurumun hedeflerinden birimlerin ya da ekiplerin hedeflerine, oradan da çalışanların
kişisel hedeflerine indirgenmesi ve yaygınlaştırılmasıyla stratejik performans yönetiminin ilk adımını atmış
oluyoruz.
Sözlerimin başında performans yönetimi zor bir
süreçtir demiştim. Bu süreçte karşılaşabileceğimiz zorlukların üzerinde durmak isterim. Yeni kurulacak olan
bir performans yönetimi sürecinin getireceği zorlukları,
• Teknik,
• Yönetimsel ve
• Kültürel
olmak üzere üç grupta incelemek yararlı olacaktır.
Önce teknik zorlukları ele alalım. Yapılacak ilk iş
sistemin altyapısını oluşturmaktır. Olabildiğince şeffaf, basit ve adil bir performans sistemi kurmak çok
kolay değil. Özellikle çalışanlarının sayısı binlerle ifade
edilen ve ülke genelinde örgütlenmiş kurumlarda bu
altyapıyı doğru oluşturmak çok önemli. Burada insan
kaynakları bölümlerine, daire başkanlıklarına çok iş
düşüyor.
Sistemi kurarken başka kurumlar nasıl yapıyor diye
incelemek, başarılı olan kurumları kendimize örnek
almak, bu konuda uzman danışmanlardan, akademisyenlerden teknik destek almak hemen aklımıza gelen
yollardır. Ancak unutmayalım ki performans yönetimi
sistemleri kuruma özgü olmalıdır. Her kuruma uyan
tek bir sistem olmadığı gibi başka kurumlarda iyi işleyen bir sistem bizim kurumumuza hiç uygun olmayabilir. Bu gerçekleri göz önünde bulunduran insan
kaynakları bölümleri yukarıdaki yollardan birini veya
birkaçını uygulayarak kuruma özgü yetkinlikleri belirler ve bir performans sistem taslağı oluşturup yönetime
sunarlar.
Önerilen sistem kurumun yöneticileri tarafından
ayrıntılı bir şekilde tartışılır. Akıllara takılan soruları,
endişeleri gidermek insan kaynakları yöneticilerine
veya İK birim sorumlularına düşer. Performans yönetimi sitemlerinin başarısı büyük ölçüde kurumdaki yöneticilerin sisteme inanması ve sahip çıkmasıyla
bağlantılıdır. O yüzden insan kaynakları birimleri tarafından hazırlanan sistem üzerinde anlaşmaya varmak
işin en önemli basamağını oluşturur. Bu aşamada tüm
yöneticilerin üzerinde uzlaşacağı bir sistem üzerinde
karar vermek işin büyük bölümünü atlatmak olacaktır.
Sonra sıra yazılım altyapısını oluşturmaya gelir.
Daha kolay olan bu basamak işi iyi bilen teknik bir
ekip tarafından yürütülürse hızla tamamlanabilir. Ancak unutmayalım ki bu basamakta da insan kaynakları
birimlerine çok iş düşüyor. Yazılım uzmanlarını doğru
yönlendirmek, terimleri, tanımları doğru bildirmek,
yazılımın kullanıcı dostu, basit ve anlaşılır olması için
sürekli geri bildirim vermek yine insan kaynakları birimlerine düşecektir.
Teknik altyapının oluşturulmasında bir diğer
önemli aşamada ilgili formların, kuruma özgü yetkin-
lik ve ölçütlerin oluşturulmasıdır. Bu çalışmadan sonra
yine yöneticilerin görüşlerini almak doğru olur. İlk taslak üzerinde tartışılıp, görüş birliğine varıldığı için bu
aşamada kararlar çok daha hızlı çıkacaktır.
Sistem altyapısını oluştururken bir diğer önemli
aşamada performans yönetimi sisteminin uygulanmasıyla ilgili kuralları belirleyen yönetmelik, yönerge ve
benzeri iç mevzuatı hazırlamaktır. Performans değerlendirme yılda kaç kez yapılacak, performans görüşmeleri nasıl gerçekleştirilecek, ödüllendirme ölçütleri ne
olacak, sonuçlar ve hedefler bilgisayar sistemine nasıl
işlenecek, bireysel hedefler nasıl belirlenecek gibi uygulamaya yönelik teknik bilgiler içeren bu belgeler de
insan kaynakları birimleri tarafından hazırlanıp yönetime sunulur. Daha önce üzerinde tartışılan konuları
içerdiğinden genellikle bu aşamada da çok itiraz gelmeden sistem son halini alır.
Gelelim yönetimsel zorluklara. İnsan kaynakları birimleri her ne kadar sistemin teknik altyapısını oluştururken hemen her aşamada yöneticilerin görüş ve onayını almış olsalar da kurumun performans hedeflerinin
belirlenmesi ve bir performans planının hazırlanması
aşamasında uzun tartışmalar çıkabilir. Günümüzde
tüm kurumlarımızın web sitelerinde yayınladığı hedefleri, ilke ve değerleri var. Ama iş onları performans
hedefi olarak değerlendirmeye gelince işin içine farklı
ölçütler girer. O hedeflerin yeterince net, ölçülebilir,
uygulanabilir, gerçekçi, zamana dayandırılmış olması
gerekir. Bu da özel bir çalışmayı gerektirir. Ayrıca bu
ölçütlere bir de müşteri memnuniyetini ekleyince yönetimsel boyutta ciddi bir çalışma gerekecektir.
Yönetimsel boyutta insan kaynakları birimlerine kurumun tepe yönetiminin destek olması şarttır.
Kurum başkanı, yönetim kurulu başkanı veya genel
müdürün başkanlığında yürütülecek bir çalışma daha
hızlı karar alınmasını sağlar. Ancak burada karşımıza
çıkan bir başka zorluk da kurumun tepe yönetiminde bulunan bu kişilerin çok yoğun çalıştıkları ve sık
seyahat ettikleri için bu çalışmalara ayıracak zaman
bulmaktır. İyi bir planlama ile bu zorluğun üstesinden
gelinebilir elbette.
Kurumun hedefleri üst yönetimin de katılım ve
katkılarıyla belirlendikten ve bu hedefler doğrultusunda bir performans planı hazırlandıktan sonra iş
birimlerin ve çalışanların hedeflerinin belirlenmesine
geliyor. Bazı şirketler bu amaçla tüm birimlerden bir
temsilcinin katıldığı komiteler oluşturup hedeflerin
yaygınlaştırılması görevini o komiteye veriyor. Daha
sıklıkla uygulanan bir yöntem de bu işin her birimde
o birimin yöneticisi ve kuracağı bir ekip tarafından da
yapılmasıdır.
Son olarak bir performans yönetimi sistemi kurarken karşılaşabileceğimiz kültürel zorluklardan söz
etmek isterim. Bir kere unutmayalım ki yeni olan ve
özellikle ne olduğu bilinmeyen şeyler insanları rahat-
makale
sız eder ve tepki uyandırır. Bu gerçekten hareketle kurumumuzda başlatacağımız her yeni uygulamayla ilgili olarak en
başta çalışanlarımızı bilgilendirmemiz gerekir. Hele bu yeni
uygulama performansa dayalı ücret sistemi olarak tanımlanırsa büyük bir merak ve aynı zamanda tepki uyandırabilir. Bu
bağlamda performans yönetimine geçmek isteyen bir kurumda kültürel boyutta yapılacak ilk iş bu sistemin ne olduğunu,
amacını, aşamalarını, ulaşılmak istenen hedefleri, kuruma ve
kişilere sağlayacağı yararları ayrıntılı bir şekilde çalışanlara
anlatmak olmalıdır. Bu görev de insan kaynakları birimlerine
düşer. Yeni kurulacak sistemi anlatırken hem yazılı, hem de
sözlü iletişim kanallarını kullanmakta yarar vardır. Sistemin
getireceği değişiklikleri ilk ağızdan dinleyen ve akıllarına takılan soruları sorup yanıt alabilen çalışanlar uygulamaya çok
daha olumlu yaklaşacaklardır.
Performans yönetimine geçen bir kamu kurumu doğal
olarak “müşteri memnuniyeti odaklı hizmet üretiminden”
söz edecektir. Yukarıda belirttiğimiz gibi kamu kurumlarının
en önde gelen hedeflerinden biri sundukları hizmetlerin kalitesini iyileştirerek müşteri memnuniyeti sağlamak, bu memnuniyeti arttırmaktır. Ancak çalışanlara bu konuda ayrıntılı
bilgi vermezsek bu kavramlara karşı önyargıların oluşmasını
engelleyemeyiz.
Türk Dil Kurumu müşteri sözcüğünü “hizmet veya mal
alan ve karşılığında para ödeyen kimse” olarak tanımlıyor.
Müşteri kavramına bu tanımla bakarsak kamuda görev yapan
kişilerin sundukları hizmet karşılığında ücret almadıklarını
söylemek olasıdır. Öğretmen öğrencisinden, doktor hastasından, hâkim sanıklardan, polis yardım isteyen vatandaştan
doğrudan ücret almıyor. Üstelik işin içine ücret alış verişi girerse ilişki de bozulacakmış gibi bir izlenim doğuyor. Her ne
kadar devlet kamu çalışanlarına ücretlerini vatandaşa en iyi
hizmeti sunmaları için veriyorsa da bu dolaylı ödeme nedeniyle kamuda çalışanların karşılarındaki vatandaşı “müşteri”
olarak görmelerini beklemek gerçekçi olmayabilir. İşte burada
bir kültür değişikliği gerekmektedir ki o da zaman alan bir
süreçtir.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
74
Aslında kültürümüzde yüzyıllardan beri gelen
“müşteri veli nimetimizdir” anlayışı da vardır. “Ailelerinin geçimini sağlayan müşterilerine şükran duygularını” anlatan bu söz şimdilerde unutulmuş gibi görünse
de uzun yıllar esnafımızın dükkânlarında asılıydı.
Performans yönetimi sistemine geçerken çalışanlara sistemi tüm ayrıntılarıyla anlatmak gerekir demiştik.
“Müşteri memnuniyeti” kavramı da açıklanır ve amacın hizmet kalitesini iyileştirmek olduğu anlatılırsa
önyargıların kaldırılabileceğine inanıyorum. Kültürel
zorluklar aslında en zor aşılan zorluklardır. İnsan davranışını, inancını değiştirmek uzun zaman ister. Onun
için üzerinde çok durulması gerekir. Sistemi tanıtan
broşürler hazırlanabilir, yazılar, tebliğler yayınlanabilir.
Ama bunların mutlaka sözlü iletişimle pekiştirilmesinde yara vardır. Eğitim programları, konferanslar,
paneller düzenleyerek yeni sistemin neler getireceğini
anlatmak yararlı olacaktır. Çalışanlar bu eğitimlerde
akıllarına takılan soruları sorabilirler. Yanlış anlaşılan
konular birinci ağızdan düzeltilir.
Performans yönetimi sistemini çalışanlara anlatırken tüm hedeflenen çıktıları anlatmak gerekir. Sistemi
yalnızca ücret ayarlamaları ile sınırlı tutmak kişilerin
sisteme sahip çıkmalarını engeller. Performans yönetiminin çalışanları tarafsız olarak değerlendireceğini
vurgulamak önemlidir. Bu sistem aracılığıyla;
• Kurum hizmetlerinin iyileştirilmesinin amaçlandığı,
• Performansı yüksek olan çalışanların ödüllendirileceği,
• Kariyer planlamalarında bu değerlendirmelerin
göz önünde bulundurulacağı,
• Performansı düşük olanların eğitimlerle destekleneceği,
• Performanslarını iyileştirmeleri için planlar yapılacağı,
• Kendilerine düzenli olarak geri bildirim verileceği anlatılmalıdır.
Sistemin yararları anlaşıldıkça tepkiler ve önyargılar ortadan kalkacaktır.
Kurum kültürü bir gecede oluşmaz ve kolayca değişmez. Performans yönetim sistemlerini kurarken bu
gerçeği unutmamalıyız. Bu işi başarıyla uygulayan kurumların /şirketlerin yaptığı gibi eğitimlerle, tanıtım
programlarıyla sisteme karşı olabilecek tepki ve önyargıları aşabiliriz. Unutmayalım ki en iyi teknik altyapıyı
da oluştursak, üst yönetimin tam desteğini de sağlasak,
eğer çalışanların sisteme güveni ve inancı yoksa başarıyla uygulayamayız.
Yazımın başlığında “performansımız artarsa müşteri memnuniyeti de artar mı” diye sormuştum. Yukarıda anlattığım aşamaları uygulayan kurumlar bu soruya
“evet” yanıtını verebiliyorlar. Çünkü performansımızın artışını da, müşteri memnuniyetini de ölçebilmemiz için bir sistem kurmamız gerekiyor. Bu sisteme de
“performans yönetimi sistemi” diyoruz.
14 Mart Tıp Bayramı
Sağlık sadece hasta veya sakat olmak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir
iyilik halidir. Mutlu bir hayatın en önemli
parçasıdır.
Tabip ve tıp kelimeleri arapçadır. Bir işte
usta olma, o işin ilmini bilme anlamına gelir. Yeryüzünde vücut acısının koparttığı ilk
çığlık, hekimi çağıran ilk ses olmuştur. Tıbbın ilk insanla birlikte başladığı söylense de,
genelde kabul görmüş olan ilk tıp büyüğü
Aesculapius (Asklepios)’dur. Kendisinden ilk
kez İlyada’da Homeros bahsetmiştir: “Çağır
Asklepios oğlunu, kusursuz hekimi” demektedir. Önce Zeus’un gazabıyla yıldırım çarpmasıyla öldürülen Asklepios daha sonra yine
Zeus tarafından tıp tanrısı olarak ilan edilir.
Tıp amblemlerinde yer eden yılan figürü,
Asklepios ve onun asası ile bütünleşmiştir.
Asklepios’un şifa veren gücünü yılandan aldığı söylenir.
M.Ö. 460–450 yıllarında Kos adasında
doğan ve babası da doktor olan Hipokrat
tıbba katkıları ve getirdiği felsefe ile tıbbın
babası olarak kabul görür. Bu sebeple birçok
ülkede hekimler mezun olurken “Hipokrat
Andı” adı altında meslek yemini ederler.
Tarihimize baktığımızda Osmanlı tıbbı 15. ve 16. yüzyıllara kadar İslam tıbbının
etkisi altında kalmıştır. Bu sırada batıda başlayan Rönesans 15. ve 16. yüzyıllarda bütün
Avrupa’ya yayılmış, tıp alanında da birçok
ilerlemeler kaydedilmiştir. Osmanlı’da ise 17.
yüzyıldan itibaren her sahada ortaya çıkan
bozulmalar tıp eğitiminde de kendini göstermiş ve yeni bilgilerle donatılmış hekimler
yetiştirilememiştir. Dil bilen sayısının az olması, matbaanın Osmanlı’ya geç girişi sebebiyle kitaplar tercüme edilememiş ve yeterince basılamamıştır. Ortalığı azınlıklardan ve
Avrupa dan gelen yabancı hekimler sarmıştır.
İtalyanca ve Fransızca bilen az sayıdaki hekim, gelişmeleri takip ederek çevresine yararlı
olmaya çalışmışlardır. Bunlardan Şanizade
Mehmet Ataullah (1771–1826), Mustafa
Behçet Efendi (1774–1834) gibi büyük hekimler yeni tıp eğitimi veren, bir Tıphane
açılması için çalışmışlar ancak, Teşrih (anatomi) yasağından dolayı ulemadan çekinen III.
Selim buna cesaret edememiş, tıp fakültesi
kurmaları için Rumlara izin vermiştir (1805).
Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi yenilikçiliği ile bilinen Sultan II. Mahmut’un bu
özelliğini ve orduya hekim ve cerrah yetiştirilmesi gerekliliğini gözönüne alarak batılı
anlamda ilk tıp mektebinin açılması için girişimlerde bulunmuştur. Tıphane-i Amire ve
Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827 Çarşamba günü Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı
Konağı’nda kurulmuştur. “Tıbhane-i Amire
ve Cerrahhane-i Amire” adlı tıp okulunun
açılış tarihi olan 14 Mart, ülkemizde modern
tıp eğitiminin başlangıcı kabul edilmektedir.
Tıphane-i Amire 1836 yılında Sarayburnu’ndaki Askeri Kışla’ya taşınarak burada
ayrı binada eğitim gören Cerrahhane ile birleştirilmiş. Bu binanın yetersiz hale gelmesi
ile Galatasaray’daki Enderun ağaları okulu
tekrar elden geçirilip düzenlenmiş ve Tıbbiye
1839’da Galatasaray’a taşınmıştır.
Açılışı 17 Şubat 1839’da Sultan II. Mahmut tarafından yapılan Bu okula Mekteb-i
Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiştir. Bu
okul Cumhuriyetin ilanı ile kurulan İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesinin temelini oluşturmuştur. Peşinden de 1945’te Ankara Tıp
Fakültesi, 1954’te Ege Tıp Fakültesi ve daha
sonra da birçok ilimizde tıp fakülteleri açılmıştır.
Tıp bayramı ilk kez, I. Dünya savaşı sonunda, İstanbul’un işgal edildiği günlerde,
yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında kutlandı.
O günden bu yana 14 Mart , içinde bulunduğu haftayı da kapsayacak şekilde, “Sağlık Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Yaklaşık 82 yıldan beri ülkemizde kutlanan 14 Mart Tıp Bayramı temel anlamını
tıptaki çağdaşlaşma sürecimizde, tıp eğitimimizin ve sağlık sorunlarımızın bilimin ışığında bir kez daha eleştirilmesinde ve halkımız
yararına çözümlerin üretilmesinde bulur.
Bayramlar çok özel olarak kutlanan günlerdir.
İyileştirilen her hasta tıbbın, tıp doktorunun
bayramıdır. Sevgi, saygı ve sağlıkla...
güncel
Dr. Pınar Öner
geçmişten
günümze
Hastalık Sigortasının
Kabulü/Ocak 1950
Tarihsel gelişimi içinde sosyal sigortaların ilk kurulan sigorta kollarından biri olan
hastalık sigortası, ülkemizde ilk kez sınırlı bir
biçimde 1921 tarih ve 151 sayılı “Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna
Mütealljk Kanun” ile kurulmuştur. Hastalık
sigortasının sosyal güvenlik sisteminde uygulanmasına, 04.01.1950 tarihinde kabul
edilen ve 01.03.1951 tarihinde yürürlüğe giren 5502 sayılı “Hastalık ve Analık Sigortası”
Kanunu’yla başlanmıştır. Hastalık Sigortası
Yasası, 01.03.1951 tarihinde, ilk kez İstanbul
ve Trakya bölgesinde yürürlüğe konulmuş ve
12 yıllık bir uygulama süresi sonunda Ereğli
Kömür İşletmelerinin varlığı nedeniyle, Zonguldak dışarıda tutulmak üzere tüm yurda
yaygınlaştırılmıştır. Hastalık sigortası niteliği
yönünden sosyal risk, uygulama amacı yönünden ise kısa vadeli sigorta koludur.
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
76
İlk Anayasanın
TBMM’ce Kabulü
Ocak 1921
20 Ocak 1921’de 85 sayılı yasa olarak
TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), TBMM’nin
dokuz aylık çalışmasından ve uzun görüşmelerden sonra kabul edilmiştir. Kabul edilen
Anayasa, 23 asıl, bir de ayrı madde halinde iki
kısım olarak düzenlenmiştir. Genel esasları
kapsamaktadır. Anayasanın kısa oluşu, o devrin özelliğinden ileri gelmekteydi. Sadece olağanüstü şartları ve acil ihtiyaçları karşılamak
için, kısa ve özel bir anayasa hazırlanmıştı.
Mecliste “Teşkilatı Esasiye Kanunu”nun
birinci maddesi öylesine coşkun bir heyecanla
karşılandı ve tezahürata neden oldu ki, Başkanlık kürsüsünde olan Mustafa Kemal Paşa,
celseye on dakika ara vermek zorunda kaldı.
Madde aynen şöyleydi:
“Hâkimiyet bila kayd-ü şart milletindir.
İdare usulü, halkın mukadderatını bizzat ve
bilfiil idare etme esasına müstenittir.” (1)
Bu Anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğun yerine yeni bir devletin
kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığını sağlayan bir eserdir. Yeni Anayasa aynı
zamanda milli egemenliği hakim kılan ve vatanın kaderine milli egemenliğin temsilcisi
Büyük Millet Meclisi’nin el koymasını mümkün kılan ve onun meşruluğunu da tanıtan,
hukuki ve siyasi değeri olan bir belgedir. “Osmanlı Devleti” yerine “Türkiye Devleti” adını
getiriyor, böylece Milli Devlete doğru büyük
bir adım atılmış oluyordu.
İşçi Sendikalarının
Kuruluşu/Şubat 1947
Türkiye’de sendikalar Batı’daki örneklerine göre çok ileri tarihlerde ortaya çıktı.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde belli üretim dalları dışında sanayileşme yaşanamadığından işçi sınıfının ortaya çıkışı gecikmişti.
Buna bağlı olarak sendikaların ortaya çıkması
geçmişten günümüze
geçmişten günümüze
geçmişten günümüze
da batıdaki örneklere göre ileri tarihlerde oldu. İmparatorluk döneminde bilinen ilk işçi hareketleri 1830’lu
yıllarda tarım işçilerinde görüldü. Kasımpaşa Tersanesi İşçileri ve Beyoğlu Telgrafhanesi İşçileri tarafından
1872 yılında gerçekleştirilen grevler de ilk grevler olarak kabul edilmektedir. 1871 yılında kurulan “Ameleperver Cemiyeti” (İşçi Severler Derneği) kimi araştırmacılar tarafından ilk sendika olarak tanımlansa da asıl
olarak yardımlaşma sandığı işlevine sahip bir örgütlenmeydi. İmparatorluğun son yıllarına doğru işçi hareketi ve sendikal faaliyet bakımından bir hareketlenme
gözlendi. 1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanını izleyen
günlerde, varolan siyasal hareketlilikten etkilenerek
Anayasaya örgütlenme hakkıyla ilgili hükümler konulması üzerine, başta İstanbul ve Selanik olmak üzere çeşitli işkollarının geliştiği bölgelerde çok sayıda sendika
kuruldu. Yaygın grevlere gidildi. Cumhuriyet sonrası
işçi hareketi ve sendikacılığın gelişmesinde sanayileşme
hareketlerinin büyük etkisi oldu. Sanayileşme alanında
asıl atılım 1930 sonrasında başladı. 1936 yılında ilk İş
Kanunu çıkartıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde dünyada demokrasi rüzgarları esiyordu. Türkiye’de
bu etki ile süratle “çok partili” düzene geçti. 1945/46
yıllarında Çalışma Bakanlığı, İş Bulma Kurumu ve İşçi
Sigortaları Kurumu kuruldu. 1947 yılında ilk Sendikalar Kanunu çıkartıldı ve ilk kez yasal zeminde sen
sendikalar oluşturularak ve faaliyet göstermeye başladılar.
Sinemanın İcadı/Şubat 1895
Sinema, hayatları, olayları ve bilgileri yaklaşık 2 saat
gibi kısa bir süre içerisinde gözümüzün önüne getiren
büyülü bir dünya.
geçmişten günümüze
Acaba Lumieres kardeşler, 1895 yılının 1 Şubat’ında sinema makinesini icat ettiklerinde, bu buluşlarının
tüm dünyayı sarsıp etkisini hiç kaybetmeyen bir sektöre dönüşeceğini düşünmüşler miydi? Bu sorunun
cevabı bilinmiyor, ancak dünyada görünen o ki sinema
kitleleri etkilemeye başladığı günden bu yana hem eğlencenin, hem bilginin hem de ideolojilerin sunulduğu
ciddi bir araç haline dönüştü.
“Yedinci sanat” olarak görülen sinema, aslında perdeye arka arkaya gelen saydam bir film şeridi üzerindeki görüntülerin, beynin gözün ağ tabakası üzerine
düşen görüntüyü kısa bir süre daha saklaması sayesinde
hareketli görünmesinden ortaya çıktı. İlk bulunduğunda insanları şaşkına uğratması nedeniyle “büyülü fener” adını alan sinemanın gelişmesini sağlayan ilk öğelerden biri, 1824’de İngiliz fizikçi Peter Mark Roget’ın
yayımladığı “Hareketli Cisimlere İlişkin Olarak Görüntünün Sürekliliği” adlı kuramsal çalışma oldu.
Çeşitli ülkelerden birçok mucidi harekete geçiren bu
kuramdan, görüntünün sürekliliğini sağlayan birbirine
benzer aygıtlar geliştirdi. Bu nedenle sinemayla ilgili
aygıtların ilk önce nerede ve nasıl ortaya çıktığını kesin
olarak söylemek zordur.
Sinema için önemli bir diğer gelişme, 1882’de
Fransız Fizyolog Etienne-Jules Marey’in kuşların uçuşunu saptamak amacıyla saniye de 12 fotoğraf çekebi
çekebilen “fotoğraf tüfeği”ni bulması oldu. ABD’li Hannibal
Goadwin de 1887’de fotoğraf çekiminde ilk kez se
selüloit film kullandı. Thomas Alva Edison ise 1888’de
üzerine ses kaydedilen mum silindirli fonografı, daha
sonra da kameranın ilk biçimi sayılan “kinetoskop”
adını verdiği gösterim aygıtıyla 15 metrelik bir film
şeridinin üzerindeki görüntüleri kesintisiz olarak art
arda yansıtmayı başardı.
Kinetoskopu Paris’te gören Fransız Lovis ve Auguste Lumiere kardeşler de geliştirdikleri sinematograf
adlı aygıtla ilk kez hareketli görüntü elde ettiler. İşte
sinemanın doğuşunu müjdeleyen ve tarihe geçen en
önemli gelişme bu oldu. Sinemanın “babası” olarak
adlandırılan Lumiere kardeşler, halka açık ilk film gös
gösterimlerini de 1895’te Paris’te yaptı.
Süresi 15 dakikayla sınırlı bu ilk dönem filmler, iskambil oynayanlar, bir demircinin çalışması, askerlerin
yürüyüşü ya da bir bebeğin beslenmesi gibi günlük ya
yaşamdan alınmış görüntülerden oluşuyordu. Sonraları
kısa komediler, haber filmleri ve belgeseller de çektiler.
Sinema yoluyla belirli bir öykü anlatma dönemi ise
Fransız yönetmen Georges Melies ile başladı.
Mevzuat Güncellemeleri Üzerine Komisyon Çalışmaları
kısa kısa
Başkan Danışmanı Cüneyt Olgaç başkanlığında Başkanlık Makamının talimatıyla
oluşturulan komisyon 13 Ocak 2011 tarihinde toplanarak, genel ve genel yazıların güncellenmesi konusunda çalışma yaptı.
Komisyon üyeleri, ihale konusu işler ile
özel bina inşaatları işleriyle ilgili Kurumdan
alınması gereken ilişiksizlik belgesi konulu
genelge ve genel yazıları güncelleyip, birleştirerek, tek bir genelge şekline dönüştürme
çalışmalarını gerçekleştirdi.
Başkan Danışmanı Cüneyt Olgaç başkanlığındaki komisyon 28 Ocak’taki toplantısında da dört genel müdürlük ile diğer birimlerin genelge ve genel yazılarını tekleştirme
çalışmalarına başladı.
Maluliyet Süreçlerinin İyileştirilmesi Çalışmaları
Sigortalılarımız ve hak sahiplerinin maluliyet işlemlerinde dosya değerlendirme süreçlerinin kısaltılması, bürokrasi ve kırtasiyeciliğin önlenmesi, maluliyet taleplerinin kısa sürede sonuçlandırılması amacıyla
Başkanlık Makamı tarafından bir komisyon kuruldu.
Başkan Danışmanı Davut Uluöz’ün başkanlığında
kurulan komisyon, çalışmalarını tamamlayarak hazırladığı raporu Kurum Başkanlık makamına sundu.
Kocatepe SSGM’de Veda Programı
Ankara İl Müdürlüğü Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi doktorlarından Genel Cerrahi Uzmanı
Ertuğrul Ünlü ve Dahiliye Uzmanı Ekrem Erdem’in,
emekli olmaları nedeniyle, mesai arkadaşları veda
programı düzenledi
Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürü İsmail KOBAL, programda yaptığı konuşmada
“Emekliliğe ayrılan değerli arkadaşlarımıza bundan
sonraki yaşamlarında başarı ve sağlık diliyorum. Arkadaşlarımızın iş yaşamlarındaki başarılarının, bundan
sonra da yine özveriyle diğer arkadaşlarımız tarafından
yerine getirileceğine inanıyorum. Arkadaşlarımızın
gözü arkada kalmasın” sözleri ile kendilerine teşekkür
etti.
“Doküman Yönetim Sistemi” Eğitimi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
78
Sosyal Güvenlik Kurumu merkez bina
personeline 04 Şubat 2011 tarihinde Erdoğan Özen Konferans Salonunda “Doküman
Yönetim Sistemi” ile ilgili eğitim verildi.
Sosyal Güvenlik Kurumunun, evrak ve
arşiv sisteminin yeniden oluşturulması, depo-
lanması, izlenmesi ve dağıtılması süreçlerinde
kullanılan kaynakların minimuma indirilmesi ve tasarruf sağlanması amacıyla oluşturulan “Doküman Yönetim Sistemi”, 13 Aralık
2010’da Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğünde, 20 Aralık 2010’da Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığında ve 28 Aralık 2010 tarihi
itibariyle ise Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Merkez Binası ile Siteler Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğünde devreye alınarak pilot uygulamanın kapsamı genişletildi.
Sosyal Güvenlik Kurumu Taşınmazlarını Yapımlı-Uzun Süreli Açık
Artırma Usulü ile Kiraya Verdi
Mülkiyeti Sosyal Güvenlik Kurumuna ait Ankara,
İstanbul ve İzmir illerinde bulunan dört adet misafirhane binası, 25 Şubat 2011 tarihinde, baştan paylı yapımlı uzun süreli kiralama ile açık artırma usulüne göre
ihaleye çıkarıldı.
Kiracı ile yapılacak olan, işletme öncesi dönem ile
işletme dönemi yapımlı kira sözleşmesinin süresi en
fazla 25 yıl olarak belirlendi.
Yapılan ihale sonucunda 38. turda, tüm taşınmazlar,
aylık 288 bin lira muhammen kira bedeli ile GAPSAN
–ENSARİ Oğlu Ortak Girişim Firmasına kiralandı.
75. Yıl Dinlenme ve Bakımevinde Türk Sanat Müziği Konseri
Sosyal Güvenlik Kurumu Ankara İl Müdürlüğü 75.
Yıl Dinlenme ve Bakımevi sakinleri 20 Ocak 2011 tarihinde yapılan Türk sanat müziği konseriyle gönüllerince eğlendi.
Çankaya Halk Eğitim Merkezi 100. Yıl Türk Sanat
Müziği Korosu, SGK Ankara İl Müdürlüğü 75. Yıl
Dinleme ve Bakımevinde yeni yıla merhaba konseri
verdi. Şef Hüsnü Yelbay yönetimindeki koro, ‘Telgrafın
tellerine kuşlar mı konar’, ‘Ada sahillerinde bekliyorum’
gibi birbirinden güzel Türk Sanat Müziği eserlerini seslendirdi.
75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi Sakinleri Yeni Yılı Kutladı
75. Yıl Dinlenme ve Bakımevi sakinleri, yeni yılı
müzikli ve yemekli bir etkinlikle kutladılar. Bakımevi Müdürü Bülent Pişi’nin organize ettiği etkinliğe
100’ün üzerinde sakin katılırken, sakinlere yakınları ve
kurumda görevli personel de eşlik etti.
Aydın’da Bilgilendirme Toplantıları
Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 5510 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesi ile ilgili Yönetmelik hükümlerinin uygulaması konusunda kamu idarelerinin
denetim elemanlarına 20 Ocak 2011 tarihinde bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Aydın Sosyal
Güvenlik İl Müdürü Yavuz Poyraz, kayıt dışı istihdamla mücadelenin ülkemizin en önemli sorunları arasında
yer aldığını, bu mücadelenin sadece Kurumumuzun
alacağı tedbir ve yapacağı denetimlerle değil, aynı zamanda Devletin tüm kurumlarıyla işbirliği yaparak çözülebileceğini ifade etti.
Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürü Yavuz Poyraz, 5
Şubat 2011 tarihinde Aydın ve ilçelerinde faaliyet gösteren Esnaf Odaları Genel Sekreterlerine yönelik Ay-
dın Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığınca
Kuşadası’nda organize edilen bilgilendirme toplantısına katıldı. Poyraz toplantıda “Sosyal Güvenlik Merkez
Müdürlükleri sayesinde hizmetler sigortalılarımızın
ayağına kadar götürülmüştür.” dedi.
kısa kısa
Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünden Üniversite
Rektörüne Ziyaret
Aydın Sosyal Güvenlik İl Müdürü Yavuz
Poyraz, İl Müdür Yardımcısı Mehmet Dişçi
ve Cafer Çakır 03 Ocak 2011 tarihinde yeni
atanan Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Birincioğlu’nu makamında ziyaret ettiler.
Şanlıurfa’da Kayıt Dışıyla Etkin Mücadele Eğitimi
Şanlıurfa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce illerinde görev yapan kamu denetim elemanlarına yönelik
olarak 25 Şubat 2011 tarihinde bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
Şanlıurfa Sosyal Güvenlik İl Müdürü Nurettin
Nacar toplantıda yaptığı konuşmada, kamu denetiminin görev ve yetkilerini yasalardan alan ve kamu adına
kamu ihtiyaçlarına cevap vermek üzere denetim yapan
kişilerce gerçekleştirilen uygunluk ve faaliyet denetimi
olduğunu ifade etti.
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde Sosyal Etkinlikler
Tiyatro
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü personeli ve
eşleri 09.02.2011 tarihinde kültürel etkinlik kapsamında tiyatroya gitti. İl Müdürü Ramazan Yıldız, İl
Müdürlüğü ile Sosyal Güvenlik Merkezleri ve SSGM
personeli Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosunda sahnelenen
“Gönül Avcısı” isimli tiyatro oyununu birlikte izlediler.
Türk Sanat Müziği Konseri
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü personelinden oluşan Türk Sanat Müziği korosu, ilk konserini
16 Ocak 2011 tarihinde Atatürk Kongre ve Kültür
Merkezi Orhangazi Salonu’nda gerçekleştirdi.
İl Müdürlüğü Türk Sanat Müziği Korosu üyeleri
Birol Akın, Saadet Yılmaz, Cansen Bahçıvan, Caner
Eren, Nihan Nil Eres, Zuhal Tosun, Tacettin Arslan ve
Elif Öz’ün solo performans sergilediği konserde Türk
Sanat Müziğinin sevilen parçalarını da seslendirdiler.
Konser sonunda 2010 yılı içinde emekli olan
Kurum personelleri Leman Pamukçuoğlu, Mehmet
Yıldız, Ahmet Poyraz, Tülay Göktaş, Özden Tezcan,
Selma Demir ve Nermin Ç. Çevik’e özverili çalışmalarından dolayı teşekkür plaketi verildi.
Uludağ Gezisi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
80
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü çalışanları 09 Ocak 2011 tarihinde Uludağ’da
bir araya geldi. İl Müdürlüğünce düzenlenen
geziye, İl Müdürü Ramazan Yıldız ve İl Müdürlüğü personelinin eş ve çocukları katıldı.
Çalışanlar arasında Kaynaşmayı sağlamak, motivasyonu artırmak amacını taşıyan
Uludağ gezisinde, Polisevi ve Gençlik Spor İl
Müdürlüğü, dinlenme tesislerinin kapılarını
çalışanlarımıza açarak, onların güzel bir gün
geçirmelerine yardımcı oldular.
Masa Tenisi Turnuvası
SGK Bursa İl Müdürlüğü personelinin moral ve
motivasyonunu arttırmak amacıyla 11-22 Şubat 2011
tarihleri arasında masa tenisi turnuvası düzenledi.
Osmangazi/Sağlık SGM hizmet binasında düzenlenen karşılaşmalarda Erkekler Masa Tenisi Turnuvasında
64 erkek personel, bayanlar masa tenisi turnuvasında ise
16 bayan personel mücadele etti. Eleme usulüne göre
yapılan karşılaşmalar sonucunda, Bayanlar Masa Tenisi
Turnuvasını Finalde Ayşe Durmuş’u 2-1 yenen Gülten
Yavuz kazanırken, Erkek Masa Tenisi Turnuvasında final maçında Yakup Yılmaz’ı 2-0 yenen Mehmet Mankal mutlu sona ulaştı. Bayanlar Masa Tenisi Turnuvası
üçüncüsü Hatice Kocael olurken, Erkekler Masa Tenisi
Turnuvasında Adem Aydın üçüncü oldu. Final maçından sonra yapılan törenle dereceye girenlere ödülleri İl
Müdür Yardımcıları tarafından verilirken, Turnuvada
birincilik ödülünü kazanan Gülten Yavuz ve Mehmet
Mankal’a ödülleri İl Müdürü Ramazan Yıldız tarafından verildi.
“Çığlığın Gücü” Semineri
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü personel arasında kaynaşmayı artırmak ve motivasyonu sağlamak
amacıyla 16 Ocak 2011 tarihinde Atatürk Kültür ve
Kongre Merkezi Orhangazi Salonunda Dr. Ala Elcircevi tarafından sunulan “Çığlığın Gücü” adlı seminer
düzenledi.
Seminere İl Müdürü Ramazan Yıldız ve kurum
personelinin yanı sıra, Bölge Çalışma Müdürü Yüksel
Yaşar, İş Teftiş Grup Başkanı Yaşar Ata da katıldı.
“Türkiye’ye hizmet etmeyi kendime borç biliyorum” diyen Dr. Ala Elcircevi, başarı ve motivasyon için
de şu formülü önerdi.”Her sabah aynada kendinize,
‘Bugün benim için harika şeyler olacak.’ deyin, 24 saat
gülümseyin ve asla tartışmayın. Zamanı doğru kullanın,
enerjinizi açığa çıkarın, yeniliklere açık olun, yaratıcı fikirlerin peşinden koşun, farklılık yaratın bunları uygularsanız kısa sürede hedeflerinizi aşama aşama gerçekleştirmeye başladığınızı göreceksiniz.”
Hizmet İçi Eğitimler
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 6111 sayılı
Kanun hakkında 24-25 Şubat 2011 tarihleri arasında İl
Müdürlüğü personelini bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Eğitime, Gürsu Merkez Müdürü Kemal Akyol,
Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Cihat Bozkurt,
Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Nurbay Özkan,
Osmangazi Merkez Müdür Yardımcısı Şaban Çavuş,
Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru Erden Çakar ve İl
Müdürlüğü İnsan Kaynakları Şefi Necip Çelik konuşmacı olarak katıldı.
Kamuoyunda Torba Kanun olarak da bilinen ve 25
Şubat 2011 tarihli ve 27857 sayılı Resmî Gazete’nin
Mükerrer sayısında yayınlanarak yürürlüğe giren “Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigor-
talar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun”un, Kurumumuzu ilgilendiren
hükümlerini içeren bilgilendirme toplantısına, Sosyal
Güvenlik Merkez Müdürleri, Sosyal Güvenlik Merkez
Müdür Yardımcıları, Avukatlar, Sosyal Güvenlik Kontrol
Memurları, Servis Şefleri ve Servis Sorumluları katıldı.
Kamu Denetim Elemanlarına Eğitim
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından kayıt dışı istihdamın önlenmesi ve bilgilendirilmesi yönünde yapılan çalışmalar çerçevesinde 22 Şubat 2011
tarihinde Osmangazi SGM Konferans Salonunda
Kamu Denetim Elemanlarına eğitim verildi.
Voleybol Turnuvası
kısa kısa
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 18 27 Ocak 2011 tarihleri arasında Bayanlar Voleybol Turnuvası düzenledi. Turnuva maçları
sportif etkinlikler kapsamında Eğitim Vadisi
BTSO Celal Sönmez Spor Lisesi Kapalı Spor
Salonu’nda yapıldı.
Bursa İl/Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüklerinde çalışan personelden oluşturulan 8
bayan voleybol takımı, birincilik için mücadele etti. Celal Sönmez Spor Lisesinin kapalı
spor salonunda oynanan final maçında KEY
Servisi-3 takımı, Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi takımını yenerek birinci oldu.
Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü takımının üçüncü olduğu turnuvanın kupa töreninde birincilik kupasını Sosyal Güvenlik İl
Müdürü Ramazan Yıldız, ikincilik kupasını
Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı İlhan
Küçük, üçüncülük kupasını Osmangazi Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü Mehmet Mankal verdi.
Kan Bağışı
Bursa SGK İl Müdürlüğü ile Türk Kızılayı arasında
gönüllü kan bağışçısı kazanım faaliyetlerinin düzenli
yürütülmesi amacıyla “SGK Çalışanları Kan Veriyor
Hayat Veriyor” sloganı ile ilki 09 Aralık 2009’da düzenlenen kan bağışı kampanyalarının dördüncüsü 16
Şubat 2011 tarihinde Sağlık/Osmangazi SGM hizmet
binasında gerçekleştirildi.
Vali Harput Bursa Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde
4 Şubat 2011 tarihinde, Bursa Sosyal Güvenlik İl
Müdürlüğünün yeni hizmet binasını ziyaret eden Bur-
sa Valisi Şahabattin Harput, “Böylesine güzel bir yerde
görev yapmak ayrı bir sorumluluk getirir. İl Müdürlüğü çalışanları olarak Türkiye ve Bursa’nın en modern,
en nitelikli binasında görev yapıyorsunuz. Buna göre
sorumluluğunuzun bilinci ile kaliteli hizmet vermelisiniz. Sosyal devletin görevi vatandaşa en güzel hizmeti
sunmaktır.” dedi.
Devlet Bakanı Faruk Çelik Bursa İl Müdürlüğünü Ziyaret Etti
Devlet Bakanı Faruk Çelik Bursa Sosyal Güvenlik
İl Müdürlüğü yeni hizmet binasını, 21 Şubat 2011
günü ziyaret etti.
Devlet Bakanı Faruk Çelik’e ziyareti sırasında Bursa Valisi Şahabettin Harput, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, İl Emniyet Müdürü Halil Yılmaz,
İl Genel Meclisi Başkanı Nurettin Avcı ve bazı bürokratlar eşlik etti.
Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Çalışanlarına Kişisel Gelişim Eğitimi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
82
Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü çalışanlarına 29 Ocak 2011 tarihinde Prof. Dr.
Doğan Cüceloğlu tarafından kişisel gelişim
eğitimi verildi.
Muğla Muhasebeciler Odası Toplantı
Salonu’nda yapılan eğitimde, Cüceloğlu, katılımcılara kendilerinde var olan potansiyelin
farkına varma, aile ve çevreleriyle iyi ilişkiler
kurma ve beden dili konularında bilgi verdi.
Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde Bilgilendirme Toplantısı
Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 16
Şubat 2011 tarihinde yeşil kart ve genel sağlık sigortası
konularında bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
İl Müdürlüğü toplantı salonunda gerçekleşen
toplantıda, Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürü
Mehmet Şahin tarafından, Diyarbakır ilinin 17 ilçe
Kaymakamlığı yazı işleri müdürleri ve yeşil kart birim
yetkililerine, halen yeşil kartlı olanlar ve herhangi bir
sosyal güvencesi olmayanların genel sağlık sigortası
kapsamına alınmaları, tescil işlemleri, prim oranları ile
gelir testleri konularında bilgi verildi.
Diyarbakır İl Müdürlüğünde Kişisel Gelişim ve Hizmet İçi Eğitim
Seminerleri
Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne bağlı
Sosyal Güvenlik Merkezlerinde görevli personele, moral
ve motivasyonlarını artırmak amacıyla 30 Aralık 2010
tarihinde Diyarbakır Yol-İş Sendikası toplantı salonunda
“İletişim Becerileri” konulu kişisel gelişim semineri düzenlendi.
Düzce İl Müdürlüğü Çalışanlarına Bilgisayar Eğitimi
Düzce Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce, Doğu
Marmara Kalkınma Ajansı tarafından finanse edilen,
Teknik Destek Uygulaması Projesi kapsamında, 10-25
Ocak 2011 tarihleri arasında, 25 personele 30’ar saatlik
bilgisayar kullanımını geliştirici eğitim verildi.
Erzurum İl Müdürlüğünde Sosyal Etkinlikler
Kan Bağışı
Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 25 Ocak
2011 tarihinde kan bağışı kampanyası düzenlendi.
Erzurum Sosyal Güvenlik, İl Müdürlüğünde birçok
kadroda görev yaptıktan sonra en son Merkez Müdür
Yardımcılığı kadrosundan emekliye ayrılan İbrahim
Bostancı’ya 11 Şubat 2011 tarihinde emeklilik veda gecesi düzenlendi.
Erzurum İl Müdürlüğü çok amaçlı salonunda gerçekleştirilen veda gecesinde İbrahim Bostancı’ya arkadaşları tarafından emeklilik hayatını iyi geçirmesine
yönelik temennilerde bulunuldu.
Vergi Denetim Elemanları Eğitimi
Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, 25 Ocak
2011 tarihinde Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığında
görevli denetim elemanlarına yönelik bilgilendirme
toplantısı düzenledi.
Veda Gecesi
“Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele” Toplantısı
Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü
ile Erzurum Gelir İdaresi Başkanlığının 2010
yılı başından itibaren ortaklaşa yürüttüğü,
“Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele” projesi
kapsamındaki 9. toplantısı 18 Ocak 2011 tarihinde yapıldı.
kısa kısa
“Tarım Sigortalılığının Zorunluluğu” Toplantısı
Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ile Erzurum Ziraat Odaları Başkanları Nenehatun Sosyal
Güvenlik Merkezi Toplantı Salonu’nda 21 Ocak 2011
tarihinde bir araya geldi.
Milli Eğitim Müfettişlerine Bilgilendirme Toplantısı
Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 10 Şubat 2011 tarihinde Milli Eğitim Müfettişlerine yönelik
bilgilendirme toplantısı düzenlendi
SMMM’ye Bilgilendirme Toplantısı
Erzurum Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ve Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığınca 23 Şubat 2011 tarihinde Erzurum Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Toplantı Salonu’nda Serbest Muhasebeci ve
Mali Müşavirlerine yönelik bilgilendirme toplantısı
düzenlendi.
Gaziantep’te Mevzuat Eğitimi
Gaziantep SGK İl Müdürlüğünde 10 ilden gelen
54 kontrol memuruna 5-7 Ocak 2011 tarihleri arasında, mevzuatta meydana gelen değişiklikler, 4857 sayılı İş Kanunu ve uygulamada birlikteliğin sağlanması
amacıyla eğitim verildi.
İstanbul İl Müdürlüğü İçsel
Motivasyon Eğitimi Düzenledi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
84
İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü
07.12.2010 ve 13.01.2011 tarihleri arasında
İçsel Motivasyon Eğitimi düzenledi. İstanbul İl Müdürlüğüne bağlı toplam 19 Sosyal
Güvenlik Merkezi ve Sağlık Sosyal Güvenlik
Merkezi personelinin motivasyonlarını artırılmasına yönelik olarak düzenlenen eğitimler, İl Müdür Yardımcısı İsmail POLAT tarafından verildi
İzmir’de Sivil Savunma Uzmanı Gözetiminde Yangın Tatbikatı
İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde 3 Şubat
2011 tarihinde yangın tüpünün doğru kullanılmasını
sağlamak amacıyla seminer düzenlendi. Seminerin ardından yangın tatbikatı yapıldı.
İzmir İl Müdürlüğünce önümüzdeki günlerde de
“Temel Afet Bilinci Eğitim Semineri” “Acil Kurtarma
Eğitim Semineri” ve “İlk Yardım Eğitimi” düzenlenmesi planlanmaktadır.
İzmir İl Müdürlüğünden İzmir SMMMO Üyelerine
Bilgilendirme Semineri
İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürü Mustafa Keskin
ve İl Müdür Yardımcısı Murat Saygı 25 Şubat 2011 tarihinde, Atatürk Kültür Merkezi Adnan Saygun Toplantı
Salonu’nda İzmir SMMMO üyeleri ile bir araya geldi.
Kahramanmaraş’ta “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi İşbirliği Protokolü”
İmzalandı
Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ve
KOSGEB işbirliği ile 10 Ocak 2011 tarihinde “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi İşbirliği Protokolü” imzalandı.
Kahramanmaraş SGK Spor Kulübü 1. Güreş Ligi’ne Yükseldi
Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik Kurumu Spor Kulübü, Türkiye Yıldızlar 2. ligi grup eleme maçları neticesinde grubundan birinci çıkarak final müsabakalarına
katılmaya hak kazandı. 17-19 Aralık 2010 tarihlerinde
Sakarya’da yapılan final müsabakalarında ligi ikinci olarak
tamamlayan takım 1. Lig’e yükselerek, 2011 sezonunda
Sosyal Güvenlik Kurumu ve Kahramanmaraş ili adına
Yıldızlar Güreş Ligi’nin 1. Lig’inde güreşecek.
Uluslararası Afşin Ashab-ı Kehf Güreş Turnuvası Yapıldı
Kahramanmaraş Sosyal Güvenlik Spor Kulübü ile
Afşin Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği Uluslararası
Afşin Ashab-ı Kehf Güreş Turnuvası 7 Şubat 2011 tarihinde gerçekleştirildi.
Turnuvaya İran, Azerbaycan, Ürdün ve Türkiye adına Afşin SGK sporcuları katıldı. Yaklaşık ikibin seyircinin izlediği müsabakalar, gecenin ilerleyen saatlerine
kadar devam etti.
Turnuvada birinciliği Türkiye, ikinciliği İran, üçüncülüğü Azerbaycan, dördüncülüğü ise Ürdün takımları aldı.
Karabük Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Voleybol Maçları
Karabük Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kızlar
Grubu Voleybol takımı grubunda yaptığı tüm maçları
farklı skorlarla kazandı.
Yıldız kızlar ve genç kızlar grubunda yapılan maçları kazanan takım, Karabük SGK İl Müdürlüğü bölgesel deplasmanlı ligde de Karabük İlini en güzel şekilde
temsil etmeye devam ediyor.
Karabük’te Kamu Denetim Elemanlarına Eğitim
Karabük SGK İl Müdürlüğünce, kamu
kurum ve kuruluşlarında görev yapan kamu
denetim elemanlarına 19 Ocak 2011 tarihinde “5510 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile ilgili
yönetmelik hükümleri ve uygulama” konusunda eğitim düzenlendi.
kısa kısa
Karaman İl Müdürlüğü Personeli Kan Bağışında
SGK Karaman İl Müdürlüğü personeli “SGK Çalışanları Kan Veriyor Hayat Veriyor” kampanyası çerçevesinde 12 Ocak 2011 tarihinde Belediye Sağlık
Polikliniği binasında kan bağışında bulundu.
Kars Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bireysel Önerileri Değerlendirdi
Kars Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bireysel Öneri
Sistemi uygulamasının ilk değerlendirme toplantısını
21 Şubat 2011 tarihinde yaptı. Birim Öneri Değerlendirme Grubu tarafından toplam dört adet Bireysel
Öneri olumlu olarak değerlendirilerek, Strateji Geliştirme Başkanlığına iletildi.
Kırklareli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 2010 Yılı Faaliyetlerini Kamuoyu ile Paylaştı
Kırklareli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce, 2010
yılı faaliyetlerinin değerlendirilmesi amacıyla, 04 Şu-
bat 2011 tarihinde İl Müdürlüğü Eğitim Salonu’nda
basın toplantısı düzenlendi.
Basın toplantısı, İl Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Kırklareli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün
son 3 yılda vatandaş odaklı hizmetlerinin anlatıldığı
tanıtım filminin izlenmesi ile başladı. Daha sonra İl
Müdürü Mehmet Bayram 2010 yılı çalışmalarını değerlendiren bir konuşma yaptı.
Kocaeli’de Optisyenlik Sözleşmesi Hakkında Bilgilendirme Toplantısı
SGK Kocaeli İl Müdürlüğüne bağlı, Kocaeli Sağlık
Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü tarafından, Türkiye Optik ve Optometrik Meslekler Derneği üyesi
optik sağlık hizmet sunucularına yeni yayımlanan optisyenlik sözleşmesinin tanıtımı ve işlemler esnasında
uyulması gereken konular hakkında bilgilendirme
toplantısı 7 Ocak 2011 tarihinde yapıldı.
Konya İl Müdürlüğünde Etkili İletişim ve Halkla İlişkiler Eğitimi
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
86
Sosyal Güvenlik Kurumu Konya İl Müdürlüğü ve Merkez Müdürlükleri personeline,
18.12.2010 tarihinde Naci Çuhacı tarafından
etkili iletişim ve halkla ilişkiler konularında
eğitim verildi.
Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Personeli Kan Bağışında
SGK Konya İl Müdürlüğünce 19 Ocak 2011 tarihinde İl Müdürlüğü hizmet binasında kan bağışı kampanyası düzenlendi.
Kızılay’a destek olmak amacıyla düzenlenen kampanyaya çalışanlar yoğun ilgi göstererek, 103 ünite kan
verdiler.
Kütahya İl Müdürlüğü Çalışanlarından Kan Bağışı
Kütahya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 3 Ocak 2011
tarihinde kan bağışı kampanyası düzenledi.
Kızılay’a destek olmak amacıyla İl Müdürlüğünde düzenlenen kampanyada; 26 personel, 17 vatandaş olmak
üzere toplam 43 kişi kan bağışında bulundu.
Kütahya İl Müdürü ve Personeline Takdirname
Kütahya İl Müdürü Kenan Şenol, İl Müdürlüğünde
görev yapan Hatice Mutlu ve Arzu Duman Kurum Başkanlık Makamınca Takdirname ile taltif edildiler.
İnsan Kaynakları Daire Başkanlığının konuyla ilgili
yazısında, Takdirnamenin adı geçenlere, usulsüz tıbbi
malzeme temin ve tahsilatı konusunda yapılan soruşturma esnasında olayın ortaya çıkarılmasındaki gayretlerinden dolayı verildiği belirtildi.
Nevşehir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünde Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Eğitimi
Nevşehir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce kayıt
dışı istihdamın önlenmesi amacıyla 16 Şubat 2011 tarihinde Nevşehir Vergi Dairesi Denetim Elemanlarına
eğitim verildi.
Samsun İl Müdürlüğünde “Türkiye’de Kayıt Dışı İstihdam”
Konulu Panel Düzenlendi
SGK tarafından yürütülmekte olan Kayıtlı İstihdamın Teşviki Operasyonu kapsamında, Samsun ilinden
seçilen 4 adet hibe projesinin tanıtımı için düzenlenen
panel, 11 Şubat 2011 tarihinde Kurum Başkan Yardımcısı Fatih Acar’ın da katılımıyla gerçekleştirildi.
Etkinlik kapsamında Kayıtlı İstihdamın Teşviki
Teknik Destek Bileşeni (KİTUP) Takım Lideri Pierre
d’Herbais Avrupa Birliğinin bakış açısından kayıt dışı
istihdam ile mücadele konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Daha sonra söz alan Samsun İl Müdürü Saffet Çalışkan, Samsun’da kayıt dışı istihdam alanında sosyal
taraflar ile devam eden ortak çalışmadan memnuniyetini belirterek, bu çalışmaların ilerletilmesinin önemini vurguladı.
Samsun Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 1418.02.2011 tarihleri arasında da 5510 sayılı Kanun
kapsamında işyeri denetimi yapacak 212 kişinin kamu
denetim elemanına yönelik eğitim programı düzenlendi.
TÜRKİYE NÜFUSUNA GÖRE SOSYAL GÜVENLİK KAPSAMI
2006
istatistik
2007
2008
2009
2010
2011
TÜRKİYE NÜFUSU(*)
69,837,252 70,586,256 71,517,100 72,561,312 73,722,988 73,722,988
Sosyal Güvenlik Kapsamı
54,667,326 56,423,907 57,338,454 58,591,574 60,142,557 61,245,014
Sigortalı Nüfus Oranı(%)
80
81
82
83
Kapsam Dışı Nüfus
Oranı(%)
20
19
18
17
AKTİF (Prim Ödeyen) SİGORTALILAR
PASİF (Aylık Alanlar) SİGORTALILAR
SOSYAL GÜVENLİK KAPSAMI (4/a, 4/b, 4/c)
(*) (2007-2008) TÜİK ADNKS
2006
2007
2008
2009
2010 ARALIK
2011 OCAK
14,124,935
14,763,075
15,041,268
15,096,728
16,088,757
16,218,851
12,048,242
12,728,430
12,892,501
13,088,553
14,045,331
14,180,387
248,340
158,052
249,292
321,649
356,106
349,581
56,093
50,720
48,401
35,930
25,388
25,778
4 - Tarım (4/a)
187,951
215,340
218,094
178,541
154,787
152,802
5 - Tarım (4/b)
1,049,206
1,079,785
1,127,744
1,014,948
1,101,131
1,115,028
19,629
17,742
14,070
15,200
14,348
14,444
515,474
513,006
491,166
441,907
391,666
380,831
Toplam
7,913,734
8,279,444
8,746,703
9,173,750
9,498,444
9,503,211
1 - Yaşlılık
5,347,143
5,581,552
5,918,007
6,228,816
6,459,626
6,462,774
101,979
102,915
103,247
105,095
107,331
107,182
9,406
9,239
6,401
6,543
6,608
6,620
2,326,964
2,456,453
2,589,132
2,701,320
2,790,283
2,792,252
6 - Sürekli İş göremezlik
Geliri Alan.
54,857
56,105
56,668
57,422
58,368
58,320
8 - S.İ Ölüm Geliri Alanlar
73,375
73,180
73,248
74,554
76,228
76,063
34,555,356
35,522,950
Toplam
1- Zorunlu
2 - Çırak
3- Y.dışı Topluluk
6 - Muhtar
7- İsteğe Bağlı
2 - Malullük
3 - Vazife malülü
5 - Ölen Sigortalıların
Haksahipleri
BAĞIMLILAR (Bakmakla Yükümlü Olunan Kişilir)
Toplam
32,330,398
33,070,537
33,227,265
33,989,891
ÖZEL SANDIKLAR
Toplam
298,269
310,850
323,218
331,205
341,012
341,997
1- Aktif Sigortalılar
85,358
95,341
105,707
109,668
114,518
115,125
2- Aylık Alanlar
78,082
79,388
81,042
82,459
83,581
83,635
134,829
136,121
136,469
139,078
142,913
143,237
1.09
1.20
1.30
1.33
1.37
1.38
3- Bağımlılar
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
88
4- Aktif /Pasif Oranı
(Özel Sandıklar)
NOT: 1- 2009 yılına kadar özel sandıklar sosyal güvenlik kapsamına dahil edilmiştir.
2- Yurtdışı sigortalıları bağımlı toplamına eklenmiştir.
3- 4/a’lı sigortalıların verileri bir önceki aydan takip edilmektedir.
4- Tütün İkramiyesi ödemesi yılda bir kez yapılmaktadır ve toplama dahil değildir.
PRİMSİZ ÖDEMELER
2022 SAYILI KANUNAGÖRE AYLIK ALANLAR
1,243,878
1,244,174
1,266,174
1,321,373
1,363,670
1,359,221
927,077
903,283
867,035
859,516
848,826
840,128
2 - Malüllük
82,891
92,904
114,518
142,288
168,559
171,311
3 - Sakatlık
233,910
239,110
255,990
275,028
290,558
291,951
8,877
28,631
44,541
55,727
55,831
1 - Yaşlılık
4 - 18 Yaş Altı Sakat-Malül
DİĞER KANUNLARA GÖRE AYLIK ALANLAR
51,545
51,053
50,659
50,017
49,643
49,580
3
2
0
0
0
0
7,753
7,216
6,662
6,117
5,647
5,608
85
88
106
76
285
283
4- Kıbrıs Gazisi
31,980
31,706
31,478
31,133
30,897
30,876
5- Haksahipleri
11,724
12,041
12,413
12,691
12,814
12,813
6- Tütün İkramiyesi
40,833
40,833
37,833
37,895
38,776
39,889
1- İ. Madalya Aylığı
2- Kore Gazisi
3- Vat. Hiz. Ter (*)
(*) 3292 ve 5774 sayılı kanunlara göre Vatani hizmet aylığı alanlar olarak verilmiştir.
YEŞİL KARTLI SAYISI
Toplam
8,279,000
9,355,279
9,337,850
9,647,131
9,395,185
9,477,093
SGK GELİR VE GİDER DENGESİ
Yıllar
Gelirler
Artış Oranı
Giderler
Artış Oranı
Açık
Toplam Gelirlerin
Toplam Giderleri
Karşılama Oranı %
2000
8,575,831
-
10,987,036
-
-2,411,206
78.1%
2001
13,360,579
55.8
17,830,745
62.3
-4,470,166
74.9%
2002
20,018,189
49.8
27,982,464
56.9
-7,964,275
71.5%
2003
27,916,539
39.5
41,336,077
47.7
-13,419,538
67.5%
2004
34,689,248
24.3
50,621,622
22.5
-15,932,374
68.5%
2005
41,249,438
18.9
59,941,373
18.4
-18,691,935
68.8%
2006
53,830,886
30.5
71,867,475
19.9
-18,036,589
74.9%
2007
56,874,830
5.7
81,915,401
14.0
-25,040,571
69.4%
2008
67,257,484
18.3
93,159,462
13.7
-25,901,978
72.2%
2009
78,072,788
16.1
106,775,443
14.6
-28,702,655
72.8%
2010
94,679,381
21.3
121,403,499
13.7
-26,724,118
78.0%
2011
8,551,728
11,220,947
-2,669,219
76.2%
Ocak
8,551,728
11,220,947
-2,669,219
76.2%
NOT: Yatırım ve yönetim giderleri revize edilmiştir. Geçici gerçekleşme rakamlarıdır.
Mogan’ın Kuşları
gezi
Kanatlı
Uygarlık
Kuşları gözlemlemeye başlamadan önce
bütün kuşların serçe ve güvercinden ibaret
olduğunu sanırdım. Daha dikkatli bir bakış
açısı ile baktığınızda çok yakın çevrenizde
dahi kuşların ne kadar çok çeşitliliğe sahip
olduğunu gözleme şansınız oluyor.
Türkiye’nin farklı iklimli bölgeleri birçok
farklı kuş türünün yaşaması için elverişlidir.
Yaklaşık 453 kuş türü Türkiye sınırları içinde
gözlemlenebilmektedir. Bunlardan yaklaşık
dörtte biri Türkiye’de yumurtlamayan ve sadece kış aylarında gelen göçmen kuşlardır.
Aralarından 11 tür IUCN* kırmızı listesinde
yer alır ve 3 tür insan yardımı ile Türkiye’de
yayılmıştır. Aşağıdaki listeden şehirlere
göre kuş popülâsyonuna baktığımız zaman
Mogan’ı anlatmamızın ne kadar yerinde bir
karar olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
%30.9
İstanbul (835)
Ankara (374)
%13.8
İzmir (336)
%12.4
Antalya (126)
%4.67
Bursa (113)
%4.19
Erkan Tenekeci
Sigortalı Emeklilik İşlemleri
Daire Başkanlığı
Kocaeli (İzmit) (70) %2.59
Balıkesir (68)
%2.52
Adana (57)
%2.11
Manisa (53)
%1.96
İçel (Mersin) (45)
%1.67
Mogan gölü Ankara şehir merkezinden
20 – 25 km. uzaklıkta. Özel araç ile veya
toplu taşım araçları ile gitmeniz mümkün.
Ankara’nın kendi çapında bir sayfiye yeri denilebilir. Bu bölgede aslında iki göl var. Bunlardan biri Mogan Gölü diğeri ise özel bir
alan içinde olan Eymir Gölü’dür. Merkezden
20 km. gittikten sonra gayet geniş ve güzel
bir yol, hafif bir rampadan inerken, Mogan
Gölü’nü görebilirsiniz. Gölbaşı girişinde
karayolu ikiye ayrılır, Konya istikametine ve
Haymana istikametine giden her iki yol da,
gölün iki yanından geçmektedir.
Mogan Gölü’nün jeolojik oluşumuna
baktığımızda: Tektonik olaylar sonucu meydana gelen bir göçme ile oluşmuş. Jeolojik
oluşum bakımından; bir alivyonal set gölü.
Su kaynağı olarak; yağmur ve kar suları.
1
2
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
90
5
9
Suyu hafif tuzlu. Ortalama derinlik: 3-5
metre civarında. Gölün uzunluğu 5,5 km.
Çevresinin uzunluğu ise, 14 km. Gölalanı:
muhtemelen 1900’lü yıllarda oluşmuş. Ancak: aradan geçen yıllarda, sürekli olarak
küçülmekte, derinliği azalmakta, kirliliği artmakta, bataklaşma ve sığlaşma söz konusu.
Son yıllarda, su seviyesinin yeterli seviyede
tutulması için, göle, Kızılırmak suyu da verilmektedir.
Coğrafik bilgilerden sonra asıl konumuz olan Mogan’ın kuşlarına gelince ;Türkiye de kuş türü olarak ikinci sırada yer alan
, Ankara’nın kuş popülasyonun en zengin
yer olduğu bu alan; Alaca Balıkçıl, Macar
Ördeği, Pasbaş Patka ve Dikkuyruğun üreyen
popülasyonları ile önemli kuş alanı statüsü
kazanır. Sonbahar sonunda ve ilkbahar öncesinde aralarında Macar Ördeği, Pasbaş Patka
ve Sakarmekenin de bulunduğu çok sayıda
su kuşu gözlenir. Alanda üreyen diğer türler
arasında, Küçük Batağan, Bahri, Kızılboyunlu
Batağan, Kara Boyunlu Batağan, Küçük Balaban, Boz Ördek, Yeşilbaş, Saz Delicesi, Sakarmeke ve Uzunbacak Saz Kamışçını nadir
olsa da Kukumav, Balıkçı Kartalı, Kızıl Şahin
sayılabilir. Alan aynı zamanda özel çevre koruma bölgesi kapsamsında olmasına rağmen
çevre kirliliği ve çevre tahribatı ile sürekli
karşı karşıyadır.
Mogan’a yolunuz düştüğünde ya da bu
yazıdan sonra kuşları gözlemlemek isterseniz
yanınızda küçük bir dürbün almanız yeterli olacaktır . Dönemlerine göre karşınızda
Bahir’den tutun Macar Ördeği’ne; Saz
Delicesi’nden, Sakermeke’ye; Batagan’dan,
Kartal’a kadar bir çok kuşu görme ve tanıma
şansına sahip olacaksınız. Kuş gözlemciği
diğer doğa aktivitelerinde olduğu gibi ilk
öncelikli olarak doğayla barışık ve doğaya
dost bakış açısı ile yaklaştığınızda sizin
istediğinizde çok daha fazlasını verecektir.
7
Çağımızda her geçen gün nesilleri azalan,
türleri yok olan canlılarla birlikte üzücüdür
ki kuşlar da yaşam alanlarının daralması, yok
olması sonucu sayıları gün geçtikçe azalmaya
türlerin yok olmasına kadar bir çok olumsuzlular yaşanmaktadır. Hatta bazı göçmen
kuşların artık göç yolarını değiştirdiği bile
tespit edilmiştir . Doğa anaya gösterilecek her
türlü saygı torunlarımıza, geleceğimize olan
borcumuzdur .
Bu hafta sonunu gezinizi Mogan’a doğru
yapın ve bizimle dünyayı paylaşan kanatlıları
kendi yaşam alanlarında saygıyla izleyin.
Hoşça ve doğayla dostça kalın …
Fotograflar: Adnan ATAÇ
Şermin BEŞİR
4
Fotograflar .
1. Akkuyruksallayan/Adnan ATAÇ
2. Balaban/Şermin BEŞİR
3. Bıyıklı Baştankara/Şermin BEŞİR
4. Çeltikçi /Adnan ATAÇ
5. Gece Balıkçılı/Adnan ATAÇ
6. Gülün Sumru/Adnan ATAÇ
7. İbibik/Şermin BEŞİR
8. Karabatak/Adnan ATAÇ
9. Kızkuşu/Adnan ATAÇ
10. Kukumav/Adnan ATAÇ
11. Kulaklı Orman Baykuşu/A. ATAÇ
12. Mavi Gerdan/Adnan ATAÇ
13. Su Kılavuzu/Adnan ATAÇ
14. Su Tavuğu/Adnan ATAÇ
15. Uzun Bacak/Adnan ATAÇ
11
* IUCN kendini dünyanın global çevre ağı olarak tanımlıyor. Türlerin yakın gelecekte kaybolma tehlikesi
ile karşı karşıya bulunduğundan, IUCN tehlike kategorilerine göre CR (çok tehlikede) kategorisindedir.
14
3
12
8
6
el sanatları
İl Müdürlüğünün tanıtımı
için gittiğimiz Hatay’da
çalışan arkadaşlarımızla
Hatay’ın özellikleri üzerine
sohbet ederken, bir
arkadaşımız yakma resim
sanatı ile uğraşan bir
karı-kocadan bahsetti.
Hatta Hatay’ı tanıtan bir
dergide çalışmaların
resimlerini gösterdi.
Zamanımızın darlığına
rağmen bu sanatla uğraşan
Zeynep - Naim Gülboy
çiftine ulaşarak, bu sanatla
ilgili bilgi almak için
harekete geçtik. Elimizdeki
telefon numarasını
aradığımızda karşımıza
Zeynep Hanım çıktı.
İsteğimizi kendilerine
aktardığımızda çok
memnun olacaklarını
söyleyerek atölyelerinin
adresini verdi. Biz de vakit
kaybetmeden atölyeye
giderek bu röportajı sizin
için yaptık.
Ömer Gülter
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
92
Yakma Resim
Pyrogravure
Yakma sanatının tarihçesi hakkında
bilgi verebilir misiniz?
18. yüzyıldan kalma Fransa’da müzede yakma
tablolar mevcut. Sanatsal açıdan büyük değer taşıyan, koleksiyonlara girmiş çalışmalar var. Dünyada
çok ünlü yakmacılar var. Amerika’da oldukça iyi
üstatlar var.
Nedir yakma?
Yakma, ahşap ve diğer elverişli yüzeylerin kızgın metal kalemle yakılarak çeşitli motiflerle bezenmesi, dekoratif sanat tekniğidir. Bu teknikte bez
tuval yerine ahşap tuval, boya ve resim fırçası yerine
de kızgın metal kalem kullanılır. Bizim için en iyi
zemin siyah beyazın en iyi işlendiği tahtadır. Ben
4 milim kavak kontrplak kullanıyorum. Öncelikle
kurşun kalemle resmi çiziyoruz. Bu bizim kılavuzumuz oluyor. Yeteneğinizle neresinin koyu neresinin
açık neresinin gölge olacağını belirliyorsunuz.
Değişik teknikleri var mıdır?
Dünya yapılan yakma teknikleri genelde aynıdır. Yuvarlak, noktalama gibi. Bizde de aynıdır.
Çok ince yakmalarımız oluyor. Mümkün olduğu
kadar dünyada var olmayan şeyleri yaratmaya
çalışıyoruz. Mesela mozaik sanatını tahtaya
yakma olarak yapan kişi biziz. İkonlar var.
Hz. İsa’nın, Meryem Ana’nın, din görevlilerinin ikonlarını tahtaya yapmaya çalışıyoruz.
Araştırmalarımız sürüyor. Hat sanatını yapıyoruz. Gölgelendirme tekniğimiz biraz farklı.
Yakma izini göstermeden yakma, zeminlerde
dekorlar yaparak yakma gibi özel çalışmalarımız var. Kalın yakma ve ince yakmalarımız
var. Hata yapma gibi bir durumunuz olmuyor.
Bizim işimizde yeteneğin yanında sabır da gerekir, geri dönüşü yoktur.
Bir resmi yaklaşık kaç günde
tamamlıyorsunuz?
Yakma tekniğine göre değişiyor. İnce yakma dediğimiz teknikle yaptığımızda 20-30
günü buluyor. Kalın yakma tarzında fazla
bir estetik yok. Düz çalışma. Mimikler yok.
Gölgeleme yok. Yüz ifadelerini, çukurluk-
ları gölgeleme yaparak verebiliyorsunuz.
Yakma olarak yapamayacağımız bir şey yok.
Antakya’nın tarihi simgelerini yapıyoruz.
Meslekle ilgili temel eğitiminiz var mı?
Lise dönemlerinde Sanat Dekor diye bir
işyeri açtık. Sehpa üstü ve telefonluklara desenler yapıyordum. Daha sonra resim yapmaya merak sardım ve zamanla dönüştürdüm.
Zamanla ince yakma yapmak için uğraştım ve
ürünler ortaya çıkardım. Bunun herhangi bir
eğitimi yok. Bakanlıktan belge istedik. Belge
almamız için kurs verilmesi gerekiyor, kurs
verecek kimse yok. Bilinen bir sanat değil. Bu
nedenle bazı sıkıntılarımız var.
Antakya, Adana, Ankara, Eskişehir, Suudi Arabistan, Hollanda gibi yerlerde ortak
veya kişisel sergiler açtım. Hollanda Kraliyet
Ailesine ilişkin yaptığımız çalışmalar orada
kaldı. Hatay’a gelen misafirlere özel çalışmalar yapıyoruz. Valilik aracılığıyla, Belediye
aracılığı ile bunlar hediye ediliyor.
güncel
Hayatın sınavlarla dolu
olduğunu bildiğimiz halde,
neden çalışıp bu sınavları
kazanmıyoruz
Narin Tenekeci
SGK Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığı
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
94
Değişen Bizler miyiz
Yoksa Hayat mı?
Dışarıda hafif bir yağmur, yerler aynı şekilde hafif ıslanmış, yağmur damlaları yaprakların üzerinde kristal taneleri gibi öylece
duruyorlar. Çok değil daha iki gün önce çok
şiddetli yağıyordu, bugün ise daha hafif ve sakindi. Elimde bir fincan sıcak çayımı yudumlarken penceremden yağmurun sessiz yağışını
seyrettim, o güzellik karşısında dalıp gittim
uzaklara. Yağmur içine kapanmış masum bir
şekilde yağıyordu. Sessizce yağan yağmur ile
şimşekler çakarken bardaktan boşalan yağmurun arasındaki fark nasılda belliydi. Yağmurun birini kükreyen hırçın sinirli bir aslana benzettim, diğerini ise masum uysal bir
kediye.
İnsanlarda benim için aynı kategorideydi,
yalnız yağmurla insanı ayıran bir fark vardı.
Yağmurun şiddetli yağması için şimşeklerin
çakması ve fırtınanın kopması gerekiyordu.
Ama insanlar için öylemiydi, tabiî ki hayır,
ufak bir olumsuzluk karşısında fırtınalar koparanlar vardı. Sakin olup olayı dinlememiz
yerine nedense farklı tepkiler gösteriyoruz.
Parlayan bir gökkuşağını görmemiz için şiddetli yağan yağmurun dinmesini mi beklemeliyiz. Bizi sinir küpüne dönüştüren hayat şartlarımıydı yoksa bir şekilde üstünlüğümüzü
ispatlama içgüdüsü müydü bilemiyorum. İşte
beni düşündüren şey buydu.
Neden diye düşünüp çayımı yudumlarken dalıp gittim yağmur tanelerine bakarken.
Çocukluğumun geçtiği yıllar film şeridi gibi
baktığım pencereden yansıdı. Eskiden böylemiydi diye hafif kararan bulutlara bakarak düşündüm. Bir saygı vardı, karşımızdaki
insanın incinmemesi için kırıcı olmamaya
çalışırdık, büyüklerimize karşı ise sesimiz
asla yükselemezdi. Çocukluğumuzun masumiyetinde bıraktığımız arkadaşlıklarımız da
yoktu. Hayat ne kadar şaşırtıcı, çok çabuk değiştiriyordu insanı, her şey zamanla değişiyordu. Zaman ilerledikçe ve değiştikçe bizlerde
değişiyorduk. Ah be zaman, ne çabuk harcadın bizleri ve o masumiyetimizi, diye düşünmeden duramadım. Kimimiz sinirli, kimimiz
sakindik. İki insan portresini bir teraziye
koyarsak inanın ağır basan sinir ve gerginlik
olurdu. Ortak noktayı bulmak, teraziyi aynı
hizada tutmak bu kadar zor mu?
Üzüldüğümüz tek şey, yanlış anlaşılmadır.
Bunu da bir şekilde karşılıklı konuşarak düzeltme yerine akışına bırakıyoruz. Sonunda
üzülmeye giden yoldan bir türlü ayrılamıyoruz. İnanın bu yanlış yoldan ayrılmanın tek
çaresi karşılıklı konuşmak. Nerede hata yapıyoruz diye düşünüp, daha mutlu olabilmek
için çareler aramamız gerekmez mi? Hatalarımızı düzeltmek inanın bizim elimizde. Bunu
nedense yapamıyoruz, yok o yürek bizde.
Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik böylece yerini
kin ve nefrete bırakıyor. Vefa ve dost arıyorduk ama tadı yoktu hayatın, birileri mutlaka
bu tatlı hayatın üzerine tuz ve biber ekiyordu.
Mutlu olmamız için bütün olumsuzlukları
bir kenara bırakıp geleceğe baksak ne güzel
olurdu.
Hayatın sınavlarla dolu olduğunu bildiğimiz halde, çalışıp ta bu sınavları kazanmıyoruz, hep sınıfta kalıyoruz. Mevsimler gibi
değişen ve rüzgâr gibi geçen ömrümüzün
her dakikası bizim için kıymetlidir. Ömür
dediğin neydi ki harcanıp gidiyordu işte. Bir
gün tamamen biteceğini düşünerek değerini
bilmemiz lazım. Sebep her ne olursa olsun
bizden ve hayatımızdan daha önemli olamaz.
Farkında olmadan kırdığımız dostlarımız olabilir, onlara sevgi dolu birkaç kelime söyleyerek gönüllerini kazanabiliriz.
Hayatımızı yapmacık alicengiz oyunları
üzerine kurmayalım. Ömrümüzün son mevsimini yaşıyormuş gibi sevgiyi, saygıyı gerçekliği ve doğruluğu yüreklerimizden atmayalım.
Hayat çok kısa, akıp gidiyor. Bir arkadaşımın
bana gönderdiği mesajı sizinle paylaşmak isterim. “Kendini yalnız hissediyorsan, hayattan
ve yaşamaktan bıktıysan, lütfen bir mezarlığa
git, hayatın kıymetini o zaman anlarsın.” Hayatımıza gölge düşürmeyelim, karartmayalım,
bırakalım güneş bize gülümsesin, küsmesin.
Sonbaharımızı ilkbaharımıza çevirmek inanın bizim elimizde. Unutmayalım ki her fırtınadan sonra mutlaka güneş doğar.
Ocak - Şubat 2011 Emekli Olanlar
Ali ESKİCİ / Adana
Pembe GÜNDÜZ / Adana
Süleyman GÜNEŞ / Adana
Nedim İSLAMOĞLU / Adıyaman
Mehmet SEVİM / Adıyaman
Ahmet KÖŞEDAŞI / Afyon
Yüksel BAYAGİR / Amasya
Halis ZOR / Amasya
Ahmet ACI / Ankara
Ayfer AĞIR / Ankara
Veli AĞIRBAŞ / Ankara
Cennet ALAGÖZ / Ankara
Nuray ATALAY / Ankara
Çiğdem Hanzade A
AYŞEN / Ankara
Zehra BAŞBUĞ / Ankara
Gülşen BEKTAŞ / Ankara
Cemal BİÇER / Ankara
KurtuluşBOZACI / Ankara
Selahattin COŞAR / Ankara
Duran ÇELEBİ / Ankara
Ali Ekber ÇELİK / Ankara
Gülderen DEMİRCAN / Ankara
Nuran DEMİRÇELİK / Ankara
Reyhan DUYAR / Ankara
N Sabri EĞİLMEZ / Ankara
Kemal ELBASTI / Ankara
Ekrem ERDEM / Ankara
Kevser ERDOĞAN / Ankara
Kazım ERGÜN / Ankara
Tülay GENÇ / Ankara
Tahsin GÖÇER / Ankara
Ali GÜLBAL / Ankara
Süleyman GÜLEÇ / Ankara
Nihat GÜNDÜZ / Ankara
Nihal GÜR / Ankara
Türkan GÜRGEN / Ankara
Mürüvvet GÜRSES / Ankara
Ayhan HAVUŞ / Ankara
Sultan KADEROĞLU / Ankara
Habip KARAÇAĞIL / Ankara
Safiye KARADUMAN / Ankara
Abdurrahman KARAKOÇ / Ankara
Süleyman KARAMAN / Ankara
Ahmet KATIRANCI / Ankara
Aysel KAYA / Ankara
Havva KAYA / Ankara
Songül KESER / Ankara
Saadet KETENCİOĞLU / Ankara
Salih KILIÇ / Ankara
Necati KÖSE / Ankara
Selami METİN / Ankara
Salim OĞUZ / Ankara
Sema ORBEY / Ankara
İlker ORTAÇ / Ankara
Şahan ÖRMECİ / Ankara
Nurettin Altan SALİHOĞULLARI/Ank
Yusuf SARI / Ankara
Hediye SARI / Ankara
Hüseyin SERTKAYA / Ankara
Orhan SOYALP / Ankara
Mecburiyet ŞAHİN / Ankara
Halit TALAY / Ankara
Abdullah TOPÇU / Ankara
Neşe US / Ankara
Hüseyin ÜNER / Ankara
Aydanur Y
YANIK / Ankara
A. İhsan YEŞİLÇİMEN / Ankara
Gülsen YEYİM / Ankara
Filiz YURDAGÜ / Ankara
A Gamze ZAFER / Ankara
Ferhunde SAYGULU / Antalya
Melek İNANÇ / Antalya
Mehmet ÖZTÜRK / Antalya
Şahin ÇAKIR / Artvin
Şahizar USTA / Artvin
Müjgan DOĞARCA / Aydın
Metin GÜRSOY / Aydın
Veli TAŞ / Balıkesir
İrfan DURUK / Batman
Tahir KÖPRÜCÜ / Bilecik
Kamil BİRİŞİK / Bitlis
Çiğdem GEYİMER / Bursa
Ender GEYİMER / Bursa
Mevlüt GÜRSES / Bursa
Sinan YAZICI / Bursa
Filiz DÖNMEZ / Çanakkale
Ahmet Enver LİMAN / Çanakkale
Sevilay ÖZDEN / Çanakkale
Ahmet BAYRAK / Çankırı
Nevin USTA / Çankırı
Y.Havva İSTANBULLU / Çorum
Gani Recep GAMSIZ / Düzce
emekli/vefat
Vefat ve
Başsağlığı
Kurumumuz
personellerinden Mehmet
ŞAHİN (Batman),
Faik YAYAN (İstanbul),
Hanifi ULUTAŞ (Kırıkkale) ve
Halil İbrahim GÜNDOĞDU
(Muğla) vefat etmiştir.
Arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
dilerim.
Dr. M. Emin ZARARSIZ
SGK Başkanı
Kurumumuz
Muğla Sosyal Güvenlik İl
Müdürü Naci ŞAHİN
uğradığı silahlı saldırı sonucunda vefat etmiştir.
Arkadaşımıza Allah’tan rahmet,
kederli ailelerine ve camiamıza
başsağlığı dilerim.
Dr. M. Emin ZARARSIZ
SGK Başkanı
Sosyal Güvenlik
Dergisi
Sayı
39
Sayfa
96
Sedat AKMAN / Eskişehir
M.Serap ÇİĞDEM / Eskişehir
Yakup GÜLERYÜZ / Eskişehir
Feruze GÜVENÇ / Eskişehir
Gazi ÖZDEMİR / Gaziantep
Fethi TEMELKAYA / Giresun
Gül Tuna VELİOĞLU / Giresun
Harun AYDIN / Isparta
Fatime AYDIN / Isparta
Hayati BAYRAKTAR / İstanbul
Gürsel CELBİŞ / İstanbul
Gülten CUMA / İstanbul
Fadime DÜZGÜN / İstanbul
Tevfik ERGÜN / İstanbul
Yeter GÖRÜR / İstanbul
Münevver HORASAN / İstanbul
Metin KARADEMİR / İstanbul
Nail KOŞAR / İstanbul
Emel ÖKTEM / İstanbul
Emine ÖZKAN / İstanbul
Nurten SARPER / İstanbul
Ladif YILMAZ / İstanbul
Ayten YOZGATLI / İstanbul
Hanım AYDIN / İzmir
Alim AKSÜT / İzmir
Şengül ÇETİNER / İzmir
Aziz DEMİR / İzmir
Halil ERCAAN / İzmir
Belgin ERDOĞAN / İzmir
Abdullah ERZURUMLU / İzmir
Mehmet GELEN / İzmir
Ayhan GÖKÇE / İzmir
Doğan KARAKİŞİ / İzmir
Arslan KORAY / İzmir
Serpil SAYGI / İzmir
Kazım ŞAHİN / İzmir
Sehlan ŞEREFHANOĞLU / İzmir
İrfan KALAFATOĞLU / Kastamonu
Yıldız KAVUŞ / Kastamonu
Nuran ÖZEVCİ / Kayseri
Fatma PAKİŞ / Kayseri
Ömür YALÇIN / Kayseri
Selver ALPEREN / Kırıkkale
Şevki AVCI / Kırıkkale
Ahmet BOSTAN / Kırklareli
İkbal BALCI / Kırşehir
Gürsel CANBAZ / Kırşehir
Şahin KAYMAZ / Kırşehir
Emin ÖZEREN / Kırşehir
Hürmüz KILIÇ / Kocaeli
Mustafa ÖZER / Kocaeli
İlkay PEKDEMİR / Kocaeli
Faruk SERDAR / Kocaeli
Osman AYDİLEK / Konya
Yılmaz ERGÖR / Malatya
Mehmet ILGAR / Malatya
İlyas ATAŞ / Manisa
Abdil NAMVER / Manisa
Fatma BOZKURT / Mardin
Cemil CAYMAZ / Mersin
Emine DUTLU / Mersin
Sebahat TEBRET / Mersin
Naciye Tuna ÇOBANOĞLU / Muğla
Münir DEMİR / Niğde
Yaşar AÇIKGÖZ / Sakarya
Ertuğrul KILIÇ / Sakarya
Mustafa OLAŞ / Sakarya
Mehmet ÖMEZ / Sakarya
Emel YAVUZ / Sakarya
Mümin TÜRK / Samsun
Şakir TEMUR / Samsun
Hamdiye İZMİRLİ / Sinop
Lütfi SEVİM / Tokat
Şeker ALTINTAŞ / Trabzon
Fatma DURU / Zonguldak
Sabri YAVUZYILMAZ / Zonguldak
Ülkemiz ve Kurumumuza yaptığınız değerli hizmetler için teşekkür eder, bundan
sonraki yaşamınızda ailenizle birlikte geçireceğiniz sağlıklı, huzurlu, mutlu günler
dilerim.
Dr. M. Emin ZARARSIZ
SGK Başkanı
Ömer Gülter
Şu kurbağalar ilginç hayvanlar vesselam. Özellikle yaptıklarıyla insanlara ders vermeleri yok mu!
Oldukça şaşırtıcı doğrusu. İradenin ve azmin önemine örnek verilen süt kazanına düşen kurbağaların
hikayesini bilirsiniz. Kazandan çıkamayacağına inanan kurbağa erken pes edip kazanın dibini boylarken, kurtulmak için uğraş veren kurbağa zor da olsa hayatta kalmayı başarıyor. Bu hikaye ümitsizliğe
kapılmadan, amaca ulaşmak için yapılan çalışmanın mutlaka bir sonuca ulaşacağına güzel bir örnektir.
Bir başka kurbağa hikayesini de bir şeyler yapmaya çalışan insanların olumsuz etkilere kulak asmaması gerektiğine örnek olarak vermek istiyorum. Günlerden bir gün; kurbağaların yarışı varmış.
Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için
toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyircilerin hiç biri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!”
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış, “Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!” Sonunda bir tanesi hariç,
hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek
kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş; “Bu işi nasıl başardın.” diye. O anda farkına varmışlar ki;
Kuleye çıkan kurbağa sağır!
Üretmek, ortaya yararlı bir şeyler çıkarmak için yola çıkan insanların karşısına her zaman değişik
engeller çıkmıştır, çıkarılmıştır. Bunun değişik sebepleri vardır. Kıskançlık, çekememezlik, korku, kişinin kendisinden kaynaklanan nedenler vs.
O halde başarılı olmak için nelere dikkat edeceğiz? Kişinin hayatta kendisi için koyduğu hedefe
ulaşmayı başarı olarak tanımlayan Acar Baltaş
başarı için üç unsura dikkat çekiyor: Doğru
yöntem, kararlılık ve disiplin. Özellikle doğru
yöntemi uygulamak için gösterilecek kararlılık
ve disiplin insanın birçok olumsuzluğa göğüs
germesini de gerektirmektedir. Çünkü bir süre
sonra alıştığı durumun dışına çıkan insanın bir dizi
başarısızlık yaşaması, engellenme duygusuna kapılması
sonucunda moral motivasyonu üzerinde olumsuzluklara
ve baştaki iradesinde gevşemeye neden olacaktır.
İşte yukarıda da bunu görüyoruz. Kurbağalar
tepeye ulaşmak için mücadele ederken, kulağını dışarıdan gelen olumsuz seslere tıkayamayan, onların
olumsuz sözlerine engel olamayan kurbağalar tek tek
yarışı bırakırken, tepeye ulaşan kurbağa olumsuz sesleri duymamasının avantajını kullanarak hedefe varıyor.
Olumsuz düşünen insanları duymayın!
Onlar; Kalbinizdeki ümitleri çalarlar!
Kimsenin ümitlerinizi çalmasına izin vermeyin.

Benzer belgeler